DÖNEM: 22 CİLT: 156 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
103üncü
Birleşim
8 Mayıs 2007 Salı
İ Ç İ N D E K İ L
E R
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURU
A) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.-
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın,
Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete, Ankara Milletvekili
Mustafa Tuna'nın da iştirak etmesinin uygun görüldüğüne
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1262)
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları (2/820) (
4.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili
Faruk Çelik, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/1011) (S. Sayısı:
1408 ve 1408'e 1 Ek)
5.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı Siirt Milletvekili
Recep Tayyip Erdoğan, Grup Başkanvekilleri Hatay Milletvekili
Sadullah Ergin, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili
Faruk Çelik, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Ankara
Milletvekili Muzaffer Remzi Kurtulmuşoğlu ile 354 Milletvekilinin;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/1015) (S. Sayısı: 1409)
6.-
Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi
ile Enerji Satışına İlişkin Kanun Tasarısı
ve Çevre ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonları Raporları (1/1260) (S. Sayısı: 1360)
7.-
Bazı Kanunların Sağlık Kurulu Raporlarına
İlişkin Hükümlerinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/1350) (
8.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarıları ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/1269, 1/1248) (
VI. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in, konuşmasında, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop Milletvekili Cahit
Can'ın, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VII. - OYLAMALAR
1.-
Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi
ile Enerji Satışına İlişkin Kanun Tasarısı'nın
oylaması
TBMM
Genel Kurulu saat 11.10'da açılarak dört oturum yaptı.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 14'üncü sırasında
bulunan 1360 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın
bu kısmın 6'ncı, 439'uncu sırasında bulunan
1405 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 7'nci,
43'üncü sırasında bulunan 1322 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın 8'inci, gelen kâğıtlarda yayımlanan
ve bastırılarak dağıtılan 1409 sıra sayılı
Kanun Teklifi'nin ise kırk sekiz saat geçmeden bu kısmın
5'inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin
AK Parti Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edildi.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1'inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin
komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2'nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (
3'üncü
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair (2/820) (S. Sayısı:
1337),
4'üncü
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Ankara Milletvekili
Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili
Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve 194
Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair (2/1011) (S. Sayısı: 1408
ve 1408'e 1'inci ek),
6'ncı
sırasına alınan, Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması
ve İşletilmesi ile Enerji Satışına
İlişkin (1/1260) (S. Sayısı: 1360),
Kanun
Tasarı ve Teklifleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
5'inci
sırasına alınan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanı Siirt Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan, Grup
Başkanvekilleri Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz
ve Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Muzaffer
Remzi Kurtulmuşoğlu ile 354 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin (2/1015) (S. Sayısı:
1409) birinci görüşmesi tamamlandı, ikinci görüşmesine,
en az kırk sekiz saat geçtikten sonra başlanabileceği
açıklandı.
İstanbul
Milletvekili İrfan Gündüz, İzmir Milletvekili K. Kemal
Anadol'un,
Ankara
Milletvekili Oya Araslı, Samsun Milletvekili Suat Kılıç'ın,
Artvin
Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu, Samsun Milletvekili Suat
Kılıç'ın
Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgün, Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk'in,
Konuşmasında
şahsına;
İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz'ün,
Mersin
Milletvekili Mustafa Özyürek, Samsun Milletvekili Suat Kılıç'ın,
Bitlis
Milletvekili Edip Safder Gaydalı, Denizli Milletvekili Ümmet
Kandoğan'ın,
Konuşmasında
partilerine;
Sataştığı
iddiasıyla birer açıklamada bulundular.
8
Mayıs 2007 Salı günü, alınan karar gereğince saat
11.00'de toplanmak üzere, birleşime 23.06'da son verildi.
Nevzat Pakdil
Başkan
Vekili
Harun Tüfekci Bayram Özçelik
Konya
Burdur
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Yaşar Tüzün Ahmet Gökhan Sarıçam
Bilecik
Kırklareli
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Türkân Miçooğulları
İzmir
Kâtip
Üye
No.: 139
II. - GELEN
KÂĞITLAR
8 Mayıs
2007 Salı
Teklif
1.-
Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda ve 9 Milletvekilinin;
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/1021) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.5.2007)
8 Mayıs
2007 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 11.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
103'üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Başbakanlığın,
Anayasa'nın 82'nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Buyurun:
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURU
A) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.- Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım'ın, Almanya'ya yaptığı
resmî ziyarete, Ankara Milletvekili Mustafa Tuna'nın da
iştirak etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1262)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım'ın, CeBIT 2007 Fuarı'na katılmak
üzere 16-18 Mart 2007 tarihlerinde Almanya'ya yaptığı
resmi ziyarete, Ankara Milletvekili Mustafa Tuna'nın da
iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer
denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı:
1337)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer alan, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili
Faruk Çelik, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun ikinci görüşmelerine
başlayacağız.
4.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili
Faruk Çelik, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/1011) (S. Sayısı:
1408 ve 1408'e 1 Ek)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı Siirt Milletvekili
Recep Tayyip Erdoğan, Grup Başkanvekilleri Hatay Milletvekili
Sadullah Ergin, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili
Faruk Çelik, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Ankara
Milletvekili Muzaffer Remzi Kurtulmuşoğlu ile 354 Milletvekilinin;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/1015) (S. Sayısı: 1409)
BAŞKAN - 5'inci sırada
yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı Siirt
Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan, Grup Başkanvekilleri
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz,
Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa,
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve Anavatan Partisi
Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Muzaffer Remzi Kurtulmuşoğlu
ile 354 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun ikinci tur görüşmelerine,
kırk sekiz saat geçmediği için, başlayamıyoruz.
6'ncı sırada yer alan, Nükleer
Güç Santrallerinin Kurulması
ve İşletilmesi ile Enerji Satışına
İlişkin Kanun Tasarısı ve Çevre ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
6.-
Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi
ile Enerji Satışına İlişkin Kanun Tasarısı
ve Çevre ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonları Raporları (1/1260) (S. Sayısı: 1360)
(x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 1360 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Tacidar
Seyhan.
Sayın Seyhan, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
(x)
1360
CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN
(
Tabii, bugün, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemi biraz farklılaştı, herhâlde arkadaşlarımız
rahat edecek. Ben, bir aydır meşgul olunan gündemle pek
meşgul olmayacağım, ama, zannediyorum, Enerji Bakanlığının
nükleer güç santralleri üzerinde görüşmeler yapılırken,
dört buçuk yıllık faaliyet üzerinde de kısa kısa
bir değerlendirme yapmayı arzu ediyorum. Umut ediyorum ki,
önümüzdeki döneme, bu çalışmalarımız, Değerli
Bakanın çalışmaları ışık tutar.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
iki önemli yanlış var: Birinci yanlış şurada:
Nükleer güç santrallerinin kurulması meselesi Türkiye'de çok
uzun dönemlerdir tartışılıyor. Bugüne getirilip
sıkıştırılmış olması, hem planlama
açısından doğru değil. Çünkü, bir icra dönemi bitiyor,
Sayın Bakanın görev süresinin sona erdiği döneme denk
geliyor. Tabii ki, devlette süreklilik esastır. "Ben bu kanunu
çıkarayım, ama, yeni gelen arkadaşlarımız
da, bu kanundan esinlenerek, bu işi götürsünler" diye yapıyor.
Siyasette, mutlaka kendi icra edecek diye bir şey yapılmaz.
Ancak, şunu söylemek istiyorum burada: Sayın Bakan, daha
öncelerden başlamak üzere -buradaki değerli milletvekili
arkadaşlarım da- nükleer güç santrallerinin kurulmasını,
sürekli kamuoyuna "nükleer teknolojiye Türkiye'nin sahip olması"
diye anlattılar ve bu konuda çekince gösteren herkese de
"Nükleer güç santralleri ve bunun dışında nükleer
teknolojinin Türkiye'ye gelmesine karşı mısınız?"
diye bir atıfta bulundular.
Birincisi -şurada, lütfen,
Adalet ve Kalkınma Partisinden konuşma yapacak arkadaşlardan
da rica ediyorum- bu görüştüğümüz kanun, bir nükleer teknoloji
geliştirme kanunu değildir. Görüştüğümüz kanunun
nükleer teknolojinin var edilmesi ya da geliştirilmesiyle
uzaktan yakından bir alakası
yoktur. Sadece, bu, nükleer santral kurulması kanunudur, onu
kapsamaktadır. Bu nedenle, karşı çıkışı
da nükleer teknolojinin geliştirilmesine bir karşı
çıkış olarak değerlendirmemek lazım.
İkinci terslik şurada:
Nükleer teknolojinin araştırılması, geliştirilmesiyle
ilgili kanun olmayan bir ülkede, Sayın Bakan, siz, nükleer santrallerin
kurulması kanununu getiriyorsunuz. Bu da Türkiye açısından
çok üzüntü vericidir. Siz, önce, eğer arzu ediyorsanız, tarımda,
tıp alanında, sanayide nükleer teknolojinin varlığına
inanıyorsanız, getirin nükleer teknolojinin geliştirilmesiyle
ilgili kanunu, hep birlikte, onun, nasıl daha yararlı kullanılacağı
konusunda çalışalım ve altına imza atalım.
Ama, bu kanun o kanun değildir.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
nereden çıktı bu Nükleer Enerji Kanunu? Biraz da zamanımı
doğru kullanarak
Türkiye'de her şey yarım kaldı.
Bu Hükûmetin geldiği dönemden bu yana, Türkiye'de, kamu adına
doğru dürüst tek bir çivi çakılmadı. Bu bir iddia değil,
bu bir gerçek. Çünkü, zaten, bu Hükûmetten önceki yasalarda da, kamunun
elektrik üretim alanında yatırım yapmasının
önünde yasal olarak bir engel konulmuştu. Bu yatırımları
yapma yönünde, dört buçuk yıldır, bu Hükûmet bir proje geliştiremedi.
İkincisi: Yine, Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmeti, enerji alanında özel sektörün rahat yatırım
yapmasını sağlayacak alternatif yatırım ve
finansman modelleri de geliştiremedi, yok böyle bir model.
Dört buçuk yıllık Türkiye'nin haritasına bakıyorsunuz,
bütçede Sayın Başbakan söylemişti "İki Atatürk
Barajı kadar yenilenebilir enerji yatırımımız
var." diye. Sayın Bakan 15 bin megavatlarda rüzgârdan bahsediyor
kısa sürede olacak diye. Linyit santrallerinin performansından
ve rehabilitasyondan gelen kârdan bahsediyorlar. Ama, bugün görüyoruz
ki, Sayın Bakan da arkadaşları da Türkiye'de, enerji konusunda,
enerji arz güvenliği konusunda ciddi sıkıntı olduğunu
kabul etmek zorunda kaldılar.
Önce bir karar verin Sayın Bakanım,
Türkiye'de bir enerji fazlanız mı var, enerji sıkıntınız
mı var? Gelin, bu kürsüden, kaç yıllık dönemde Türkiye'nin
enerji arzında sıkıntı olduğunu bize beyan
edin, deftere kitaba bakmadan beyan edin.
Ama, bakın, Türkiye'de, değerli
arkadaşlar, her şey yarım kaldı. Bir iddiayla
çıkılıyor. Sayın Bakan, önce doğal gaz özelleştirmesini
yapalım diye gelmişti, ondan daha sonra çok ters bir işle
geldi bize. Bize dedi ki: "Kontrat devri yapalım."
"Türkiye sınırına kadar doğal gaz gelsin, orada
devlet dağıtsın." dedik. "Miktar devri yapın."
dedik. "Hayır" dedi Bakan, "Biz, o ülkelerle ilgili
sözleşmeleri yenilemek suretiyle devir yapacağız,
bir kontrat devrini oluşturacağız." Ne kadar olduğunu
gördük. Onun dışında "Doğal gaz özelleştirmesi
şart." dedi. "Bu böyle olmuyor, serbest piyasada rekabet
gücü artmadı, fiyatlar düşmüyor." dedi. Orada bir yarım
oldu. Daha sonra, değerli arkadaşlar, "doğal gazda
depolama sıkıntımız var" dedik. Sayın Bakan,
bu kürsüden, dört yıldır Tuz Gölü'nün altına depo yapılacağını
beyan ediyor. Türkiye'de yapılan tek depo benzin deposu oldu.
Bir tek Silivri'de 33 milyar metreküp alanda bir depo ihtiyacımız
varken, 1,6 milyar metreküplük bir depo yapılıyor. Sayın
Bakan, neredeyse bir şiarla, bir heyecan içerisinde "Bu depoyu
bitirdik, Türkiye'nin artık belli bir miktarda depolama hacmi
var." diye bize sunuyor, ama, bu depo hâlâ bitmedi, faaliyete
geçmedi; bakın, yarım.
Afşin-Elbistan'da -Sayın
Bakan, enerji sıkıntısına nasıl getirdiğinizi
anlatıyorum, bu ülkeyi- B Santralini açtınız, kömür
ihalesini yapamadınız. İki üniteye, Afşin-Elbistan
A Santralinin ikisini kapatarak raylarla ödünç kömür taşıdınız,
böyle üretim yaptınız, hem A'yı hem B'yi yarım kapasiteyle
çalıştırıyorsunuz. Bu da ülkenin yarım kalan
işlerinden biridir. Önce, siz, enerji açığınızı
giderebilmek için yerli kaynaklarınıza yönelin. Elbistan
A'nın iki ünitesini rehabilitasyona aldınız; onu bitirin,
Türkiye'ye o enerjiyi kazandırın. Elbistan B'nin, bir an önce,
kömür ihalesini yapıp, kaç yıl içerisinde kendi kömürünü
kullanabileceğini bizlere anlatın. Bunlar da yarım.
Geldiniz elektrik dağıtımına
Değerli arkadaşlar, hatırlayacaksınız, elektrik
dağıtımının, burada, kanununu çıkarabilmek
için, Sayın Bakan kendini kürsüde mahvetti. "Bu çok gerekli
Türkiye için, liberalleşmenin, özelleştirmenin önünü
açın." dedi. Aynı Bakan, şimdi, elektrik dağıtımının
bir yıl ertelenmesinin doğru olduğunu söyleyerek,
kendi çıkardığı kanunun arkasında duramadı.
Bu, sakın, bizim elektrik dağıtımının özelleştirmesine
taraf olduğumuz anlamına gelmesin; dağıtım
da iletim de kamu tekelidir. Bizim böyle bir talebimiz kesinlikle
yok. Bu da yarım.
"Türkiye'de kömür santralleri
-Enerji Bakanlığı yetkililerine söylüyorum- rehabilite edilecek" dediniz.
Akışkan yatak teknolojisini getirmediniz. Ülkenin, belki
1,5 milyar dolar bir rehabilitasyon bütçesine ihtiyacı var;
kömür santrallerinin teknolojik değişimi ve bacadaki
gazların kontrolü için 1,5 milyar dolara ihtiyacı var. Ama
bu, üretimde ciddi bir performans artışı sağlayacaktır.
Bunu da önünüze bir hedef olarak koymadınız.
Bu, bize neye patladı biliyor
musunuz değerli arkadaşlar? Dünya Çevre Kirliliği
"ozon tabakası gitti" diye yırtınıyor,
Elektrik Üretim AŞ Çevre Koruma Daire Başkanlığının
elimde bir raporu var. Afşin-Elbistan ve Soma'ya bakıyoruz
arkadaşlar, burada baca gazı emisyonları normal değerlerin
50 kat, 70 kat üstünde, ama, baca gazı konusunda gerekli tedbirler
alınan yerler normal değerlerin altına inmiş. Bu,
şu anlama geliyor: Türkiye'deki baca gazı emisyonlarından
havaya karışan tüm karbondioksit emisyonlarının
nedeni sadece teknoloji değil, ihmal. Eğer öyle olmasaydı,
raporda göründüğü gibi, linyit santrallerinin, kömür santrallerinin
yarısı normal değerlerin altında, diğer yarısı
50 kat, 70 kat üstünde olmazdı. Bu, sizin ihmaliniz demektir. Bu
kadar duyarsız devlet yönetirseniz, her şeyi tozpembe görürseniz,
biz, burada, iktidara nasıl yardımcı olacağız,
biz nasıl Türkiye'nin önüne vizyon koyacağız?
Bakın, Sayın Bakan
şimdi not alıyordur ama, çok da kızdırmak istemiyorum;
kızınca, çünkü kürsüye geliyor.
SALİH GÜN (Kocaeli) - Sohbet
ediyor.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) -
Evet. Anlaşılan cevap vermeyecek, Sayın Bakan sohbet
ediyor.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Öyle bir ihtiyaç hissetmiyor.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Zaten,
çok yüklendiğimiz zaman kürsüye gelip "bilgisizler, cahiller,
sizi kara cahiller" diye bir ritim tutturuyor; cevap vermese
daha iyi olur! Seçime giderken olumsuz bir şey söylemesi, hiç,
kendi açısından da iyi olmaz.
Pekâlâ, şimdi yine dinliyorsa,
beş yıllık icraatını Sayın Bakan araştırmadıysa
ben söyleyeyim: Devlet Su İşlerinde, özellikle enerji karnesine
şöyle bir göz atıyoruz. Bu, Bakanın değil Hükûmetin
de karnesi.
Beş yıl içinde, çalışan
4.500 idari ve teknik personelin yüzde 74'ü görevden alınmış,
sürgün edilmiş ya da emekliliğe zorlanmış. Karnenin
birinci notu. Siz verin. Beş yılda, sadece 513,5 megavatlık
hidroelektrik santrali tamamlanabilmiştir. Beş yılın
karnesi bu. Sulamaya açılan alanlar için, beş yıllık
döneme göre, sadece yüzde 13 artış gösterilmiştir.
GAP'ta sadece 45.500 hektar alan sulamaya açılabilmiştir.
Maalesef, 2004 yılında tamamlanması gereken birçok iş,
malen, 2008-2010 yıllarına ötelenmiştir ve maalesef,
şunu görüyoruz ki, mali sistem projesinde, beş yıl içerisinde,
sadece yüzde 30 oranında ilerleme sağlanmıştır.
Değerli arkadaşlar, ne
yapılamamıştır? Doğru söylüyor Sayın Bakan,
Yenilenebilir Enerji Kanunu'nu burada çıkardık. Bakın,
Yenilenebilir Enerji Kanunu da, birlikte çıkarmamıza
rağmen, yarım. Bir yandan, Hazineden sorumlu Bakanımız
Sayın Babacan engel oldu. Önce dediler ki: "Ya, bu 5,5 euro
sentten yüzde 20 yukarı/aşağı olabilir." Rüzgâr
ve hidrolikte kredi bulunamadı. Sayın Bakan "Bunu bir
daha ele alalım." dedi. Cumhurbaşkanlığından
döndü geçen hafta. Enerji Verimliği Kanunu içerisinde bir maddemiz
vardı. O maddede diyor ki: "Yenilenebilir enerjide 5,5 euro
sentten az olamaz." Bu sefer de ne yapmadı, biliyor musunuz?
"Yukarı satamaz" diye bir ibare koydu, en üst limit. Yine,
bağladı. Sektörün sorunu çözülmedi arkadaşlar, yarım,
Türkiye'de her şey yarım.
Şu önümdeki notların hepsi
Türkiye'de yarım kalan, yarım yapılan işlerin listesi.
Bunu bir kitap hâline getirdim. Kitaba bir isim vermeye çalıştım.
Sayın Bakanın önüne "Yarım" koydum, "Ya, olmaz,
bununla tartıştırmayalım." dedi. "Daha,
böyle, iyimser bir hâle getirelim bu ismi." dedim. İnanıyorum,
inançlar da umutlar da yarına kaldı, ama felaket yarında;
2008'i, 2009'u, 2010'u, bu ülke ciddi bir arz güvenliği tehdidi altında
geçirecektir, geçirmeye devam edecektir. Gelen iktidarın başının
belası enerji sorunu olacaktır. Bunu kimse inkâr edemez.
Dört buçuk yıl yatın, ondan
sonra gelin Türkiye Büyük Millet Meclisine, "Enerjide çeşitlilik.
Doğal gazda fazla bağımlı olduk. Yenilenebilir
enerji projeleri yetişmiyor, nükleer enerjiyi de alternatif
olarak buraya monte edelim
" Böyle bir şey olmaz arkadaşlar.
Bu projenin bitiş süresi on yılın altında değil.
Siz, acil önlem paketi olarak nükleer enerji santrallerinin yapılmasını
Türkiye'nin gündemine getiremezsiniz, birincisi bu.
İkincisi -Komisyonda da söylediler-
"Bu ucuz bir enerji yatırımıdır." Hayır,
değil. Nerden ucuz bir enerji yatırımı? Dünyanın
en pahalı enerji yatırımlarından biri. Nereden
bakarsanız bakın, 1.000 megavatlık bir tesisi, Sayın
Bakan "2-2,5 milyar dolara bitiririz." diyor. Ben iddia ediyorum,
4 milyar doların altına düşüremeyeceksiniz. Gelsin,
burada, Sayın Bakan, bitiş süresini ve maliyetini Türkiye
kamuoyuna buradan beyan etsin. Ama, dikkat etsin, utanacağı
bir şey söylemesin, çünkü, eğer yaşarsam, on yıl sonra
da onun peşinde olacağım, bunun hesabını soracağım.
Bakın, şimdi diyorlar ki
-bir rapor var elimde, Atom Enerjisi Kurumu Başkanımız
da fizikçi, bunu hazırlayanlar da fizikçi- "Bu nükleer
işine karşı çıkıyorsunuz, aslında bu karşı
çıkışın nedeni siz değilsiniz. Dünyada nükleer
enerji aleyhinde bir psikolojik harekât var. Siz de bunun bir parçası
oluyorsunuz." Bana söyler misiniz: Şimdi -nükleer enerjiyi,
bu dönemde santralinin kurulmasını en gereksiz olarak gören
kişi benim- ben, hangi psikolojik hareketin bir parçasıyım?
Sen fizik mühendisisin, eline bir dosya almışsın, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde geziyorsun. "Bu ülkeye nükleer enerji
yapılmalı." diyorsun. Bunu yaptırmaya çalışan
nükleer enerji lobisinin bir harekât gücü olmayacak, ona makul nedenlerle
karşı çıkanları psikolojik hareketin bir parçası
olarak suçlayacaksın. Bunun akılla, mantıkla, çağdaşlıkla,
reformist anlayışla, ilericilikle uzaktan yakından
hiçbir alakası yoktur.
Efendim "Radyasyon konusunu
biliyor musunuz, niye karşısınız?" Radyasyonu
hepimiz biliyoruz, ne olduğunu. Radyasyon, yaşamınızın
alanı içinde, her alanda var. Yıllık radyasyon miktarının
20 bin katını birden almadığınız sürece
tehdit oluşturmaz. Herkes biliyor, nükleer enerji santrallerinin
radyasyon tehdidi, çalışması anında yoktur, günlük
aldığınız radyasyon oranının çok altındadır.
Buna da amenna. Bizim karşı
çıktığımız şu: Bir, yatırım dönemi;
iki, yatırım süresi; üç, yatırım maliyeti; dört,
bu teknolojiye Türkiye'nin sahip olmaması; beş, eski bir
teknolojiyi Türkiye'ye getirme konusunda bu Hükûmetin ısrarlı
olması.
"Üçüncü kuşak teknoloji"
diyorlar, dünya dördüncü kuşak teknolojiye çalışıyor.
En geç on yıl sonra uranyum ve toryumu birlikte işleyerek
nükleer enerjinin daha güvenli elde edilmesi sağlanacak. Kendi
yerli kaynaklarınızı rehabilite etmek varken, hidroliğin
performansını artırmak varken, onun kapasitesini artırmak
varken, Türkiye'deki kömür havzalarını temiz, daha verimli
hâlde kullanmak varken ve Türkiye'de diğer yenilenebilir enerji
kaynaklarının üretim kapasitelerini artırmak varken
ve görünen o ki, Türkiye'deki bu kaynaklar yirmi yıl bu ülkeyi
enerji sorunu olmadan, arz güvenliği tehdidi olmadan götürebileceği
kesin ve netken, sizin, on yılda bitecek bir projeyi Türkiye'ye
çare olarak sunmanızın altındaki mantığı
anlamak mümkün değil. Kaldı ki, bunu, efendim nasıl yapacaksınız?
"Özel sektörle yapacağız." Yapamazsınız,
yapamayacaksınız, bir hayalin peşindesiniz. Bu
işi özel sektör yapmaz. Kamu olmadığı sürece, ne
siz Afşin-Elbistan'daki bin megavatın üstündeki tesisleri
yapabileceksiniz ne de burada, nükleer santrali yapabileceksiniz.
Bunu yapacaksa yine kamu yapar. Onu yapacak finansman gücün varsa,
dört buçuk yıldır ihmal ettiğin rehabilitasyonları
yap bu ülkede, yenilenmeleri yap; git deponu yap, Türkiye'deki arz
güvenliğini durdur; insanlarını, o ülkede bu ülkede
enerji arama yolunda görevde seferber edeceğine, Türkiye'deki
kaynakları değerlendirme konusunda seferber et. Böyle
bir yönetim anlayışı olabilir m? Bir ileri, bir geri.
Kanunu çıkarırken "Allah Allah" diyeceksin, ondan
sonra, "bırak kalsın." Dağıtımda öyle,
doğal gaz özelleştirmesinde öyle.
Türkiye'de trafolar eskidi, iletim
hatlarımız artık kaldırmıyor arkadaşlar.
Bu hatları, zamanında, 2 katı kapasiteyle yapsalardı,
Türkiye'nin hiçbir sorunu yoktu. Şimdi, kapasite artırımına
ihtiyaç var. Türkiye'nin bu kadar sorunu varken, acil ihtiyacımız
nedense nükleer enerji oldu. Peki, atığını ne yapacaksınız?
Arkadaşlarım diyor ki: "Sizinki de cehaletin bin parası."
Nedir? "Bu atıklar yeniden işleniyor, kazandırılıyor."
Bu iş sonsuz mu? Madem bu iş sonsuzdu da, dünya atık konusunda
niye kara kara düşünüyor? Niye çölün ortasında, Arizona
Çölü'nün ortasında, 5 bin metre derinlikte, Yucca Dağı'nın
altında bir nükleer atık mezarlığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Seyhan, konuşmanızı tamamlayınız.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Madem bu atık sorunu çözülmüştü,
ben soruyorum: Yucca Dağı'na o kadar yatırım yaptı
Amerika, Arizona'nın ortasında, 200 kilometre yakınında
bir tek kulübe bile yok. Onun içerisinde yatan bir tek nükleer
atık bile yok, bir tek cenaze bile yok arkadaşlar. Niye koyamıyor?
Sadece halkın tepkisi mi? Hayır. Teknolojik olarak bu
işi çözemediler, yok. Geçici olarak, atıklar, Amerika'nın
birçok yerinde, yaklaşık yetmiş bin kadar atık, geçici
stoklarda bekletiliyor. Yüzde 10'a düşebilmesi için çevresel
zararları, orada bekletilecek
Burada diyorlar ki: "Ya kardeşim,
öyle söylüyorsunuz ama, dünyada dört yüz küsur nükleer santral çalışıyor,
denizlerimizde de binlerce denizaltı var nükleer santralle
çalışan ve giden." Değerli arkadaşlar, dünya,
nükleer santralde atılım yaptığı dönemlerde
bu felaketleri yaşamamıştı. Ne zaman nükleer felaketler
yaşanmaya başladı, bütün ülkeler temkinli davranmaya
başladı. Alternatif üretebilen ülkelerin hepsi, şimdi,
diğer kaynaklara paralel olarak dönüş yapıyorlar. Hatta,
enerji ihtiyacının yüzde 78'ini nükleerden sağlayan
Fransa bile, bugün, artık, nükleer santraller yerine alternatif
güç santralleri yapma konusunda bir hazırlık içerisindedir.
Tabii, Türkiye de sanayileşmesini tamamladı. Türkiye'de
bir sanayi altyapısının oluşabilmesi için yapmanız
gereken doğru şey, nükleer araştırma merkezlerini
kurmanız, nükleer teknolojiyi geliştirmeniz. Önce santral
kurayım, sonra teknolojiyi geliştireyim mantığı
son derece zararlıdır.
Ben teşekkür ediyorum. Konuşmamın
ikinci bölümünde devam edeceğim. Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Seyhan.
AK Parti Grubu adına, Sinop
Milletvekili Mustafa Öztürk.
Sayın Öztürk, buyurun efendim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZTÜRK (Sinop) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün görüşmekte olduğumuz bu yasa, hayati önemde bir yasadır.
Otuz-otuz beş yıldır ülkemizin gündemini işgal
eden, bir türlü gerçekleştirilemeyen bu yasayı bugün görüşmek
üzere Genel Kurulumuza getirmiş bulunuyoruz, AK Parti İktidarı
olarak.
Bu görüşülmekte olan yasa,
nükleer güç santrallerinin kurulması, işletilmesi ve
enerji satışına ilişkin bunları düzenleyen
bir yasadır ve bu yasanın, esas itibarıyla özü, özel sektörü
buna katmaktır, buna kolaylık sağlamaktır.
Değerli arkadaşlar, özel
sektörün kurması amaçlanan nükleer santraller, her şeyden
önce, nükleer teknolojinin bir ürünüdür. Ülkemizde altmış
yıllık bir geçmişi vardır. Nükleer enerji, hiç
kuşkusuz, 20'nci yüzyıla damgasını vurmuş enerji
türlerinden biridir. Günümüzdeki gelişmeler göstermektedir
ki, nükleer enerji 21'inci yüzyılda önemli bir enerji üretim teknolojisi
olmaya devam etmektedir. Sanayide gereksinim duyulan
ısıl işlem uygulamalarında, hidrojen üretiminde,
tuzlu sudan içme suyu sağlamada ve nükleer reaktörler ve nükleer
santraller önemini korumaya devam etmektedir.
Ülkemizin bu gelişmelerden
uzak kalması, tabii ki, düşünülemez. Nükleer santrallerin
kurulmasının, ülkemizde aynı zamanda güvenilir baz
yük elektrik sağlamada ve kaynak çeşitliliğine gitmemizde
önemli bir işlevi olmasının yanında, nükleer teknolojinin
edinilmesinde önemli bir rolü olacağı muhakkaktır.
Nükleer santraller, nükleer teknolojinin
insanlık hizmetine sunduğu ileri teknoloji ürünü sistemlerdir.
Bu teknolojinin kullanılması, yüksek kalite ve güvenlik
anlayışını gerektirdiğinden, nükleer santrallerin
ülkemizde sanayide, sektörel bazda ciddi ilerlemeler sağlayacak
ve öncü bir işlevi olacaktır. Bu amaca ulaşmak için, nükleer
santral teknolojisinin edinilmesi, bir plan ve program kapsamında
yürütülmesi ve ülke sanayisinin bu teknolojiye entegre edilmesi
gerekmektedir.
Kanun tasarısı ile
sağlanmış olan kolaylıklardan yararlanacak özel
girişimcilerimizin, sadece elektrik üretimine yönelik olan
bir santral kurmayacaklarını, aynı zamanda ülkemizin
belki de gelecek yüzyılını etkileyecek bir teknolojinin
kullanılmasında öncü olacaklarını ve bu itibarla,
ülkemiz sanayisinin gelişmesinde çok önemli bir katkı
sağlayacaklarını söyleyebiliriz.
Pek çok ülkede nükleer santral ve
yakıt teknolojisinin endüstriyel gelişmelerde öncü olduğu
açıktır. Özel girişimcilerimizin bu gerçeği düşünerek
konuya değişik bir perspektiften bakmalarında yarar
vardır. Konu, elektrik üretmenin çok ötesinde bir yaklaşım
ve sorumluluk getirmektedir. Özel sektör kuruluşları, nükleer
güç santralleri kurarak nükleer teknoloji kapsamında uzun vadeli
ve uzun soluklu bir sürece gireceklerini unutmamalıdır.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde
de nükleer santral kurulmasında ve özellikle teknolojinin edinilmesinde
devletin üzerine önemli sorumluluklar düşmektedir. Bu sorumluluklar
kanun tasarısında göz önüne alınmıştır.
Bu durum memnuniyet vericidir. Ülkemiz nükleer teknolojide deneyimlidir.
Elli yıldır kamu kesiminde nükleer teknolojinin pek çok
alanıyla ilgili olarak bilgi ve deneyim oluşmuştur. Bu
itibarla, özel sektörün, kamu kesimiyle ve bu teknolojide uzmanlaşmış
kuruluşlarımızla iş birliği içinde olmaları
gerekliliğini bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Nükleer enerji, birçok gelişmiş
ve gelişmekte olan ülkede elektrik üretim yelpazesinin önemli
bir parçasını oluşturmaktadır. 2006 sonu tarihi
itibarıyla 31 ülkede 435 nükleer güç santrali işletme
hâlinde bulunmaktadır. Aynı zamanda, dünyada değişik
ülkelerde şu anda devam eden 29 adet nükleer santral inşaatı
vardır. Dünyada nükleer elektrik üretiminin payı yüzde
17'dir. Dünya ülkeleri ortalaması nükleer santralden elde edilen
elektrik yüzde 17 nispetindedir. Avrupa Birliği ülkelerindeki
nükleer enerji oranı, nispeti ise yüzde 34'tür.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde
güç santralleri problemine ilişkin çalışmalar, yaklaşık
otuz beş yıl öncesine dayanmaktadır. Henüz işletmede
ya da inşaat hâlinde bir santralimiz bulunmamaktadır. Ülkemizde
1970'li yılların başlarında nükleer santral sahası
için yapılan etüt ve yer araştırmaları sonucunda,
nükleer santralin maliyet ve fayda açısından kurulabileceği
en uygun yerler olarak Mersin-Akkuyu, Sinop-İnceburun ve
Kırklareli-İğneada tespit edilmiş; bu sahalar arasında
ilk nükleer enerji santralinin yeri olarak seçilen Akkuyu için Haziran
1976'da Türkiye Atom Enerjisi Kurumundan yer lisansı alınmış;
nükleer santral yerlerinin tespiti ve ilgili araştırmalar
çok uzun zaman aldığından, 1980 yılı başlarında
ikinci santral yeri olarak Sinop'un 20-25 kilometre batısındaki
İnceburun mevkisi düşünülmüş; bu mevkiyle ilgili oldukça
sınırlı sayıda ön araştırmalar yapılmış,
ancak, yer lisansı alınması için gerekli diğer detaylı
çalışmalar tamamlanamamıştır.
Nükleer santral konusunun yeniden
gündeme gelmesi sonucunda, nükleer santral yeri olarak önerilen
sekiz yer arasında Sinop uygun görülmüş ve kurulacak ilk
nükleer santral yeri olarak Nisan 2006'da ilan edilmiştir. Hâlihazırda
TAEK tarafından seçilen yer ile ilgili etüt çalışmaları
sürdürülmektedir. 1976 yılında ve 1983 yıllarında
açılan ihaleler çeşitli sebeplerle iptal edilmiştir.
1996 yılında açılan son ihale de yürütülmekte olan ekonomik
istikrar programı gerekçe gösterilerek Bakanlar Kurulu tarafından
sonlandırılmıştır, ancak, bu başarısızlıklar
ülkemizin nükleer enerjiye olan ihtiyacını azaltmamış,
tam tersine, ülkemiz enerji sektörü, hızlı bir şekilde
ithal doğal gaz ve kömüre bağımlı olması dolayısıyla,
dış kaynaklı kriz ve etkilere karşı duyarlı
hâle gelmiştir.
Ülkemizin nükleer enerjiyle ilgili
izleyeceği stratejinin sağlıklı temellere oturmasını
sağlamak ve daha önceki teşebbüsler sırasında yaşanmış
olumsuzlukların tekrarlanmasının önlenmesi gerekmektedir.
Nükleer enerji programının
başarısı için, sürecin başlamasından önce
ulusal düzeyde net ve kesin bir kararlılığa sahip olunması
hayati önem taşımaktadır.
Nükleer enerji programı
başlatmış ve sürdürmekte olan ülkelerin tecrübelerinden,
uzman kuruluşların tavsiyelerinden azami ölçüde faydalanılarak,
ülkemize nükleer enerjiyi kazandırmamız gerekmektedir.
Ülkemizde elektrik üretim kaynak
yelpazesine, nükleer enerjinin mutlaka dâhil edilmesi gerekmektedir.
Nükleer santrallerin işletmesinde
ihtiyaç duyulacak nükleer yakıtı depolamak göreceli
olarak kolay ve ekonomik olduğundan, nükleer santraller enerji
arz güvenliğinin sağlanmasına önemli katkı
sağlayacaktır.
Nükleer santrallerin elektrik sistemine
entegre edilmesiyle elektrik üretiminde kullanılacak ithal
kaynaklarda çeşitlilik sağlanacaktır.
Nükleer santraller, başta karbondioksit
olmak üzere iklim değişikliklerine neden olan sera gazı
emisyonlarına neden olmazlar. Bu itibarla, nükleer santraller,
artan elektrik talebinin olumsuz çevresel etkilere neden olmayacak
şekilde karşılanmasında önemli bir seçenektir.
Nükleer santraller, fosil yakıtlı
santrallere oranla göreceli olarak daha yüksek inşaat ve yatırım
maliyeti gerektirmektedir. Nükleer enerji programının
ilk aşamalarında ihtiyaç duyulan organizasyonların
kurulması için ilave yatırımlar ve ekstra maliyetler söz konusu olacaktır. Bununla beraber,
nükleer enerji santralleri, uzun vadede elektrik üretim fiyatlarının
kararlılığının korunmasına katkıda
bulunacaktır.
Nükleer santral gibi ileri teknolojiye
yatırım yapılması suretiyle ülkemiz tarafından
başka yüksek teknolojilere nüfuz edilmesi de mümkün hâle gelecektir.
Nükleer santraller, normal çalışma
koşullarında ve olabilecek en kötü kaza durumunda insan
sağlığı ve çevre üzerinde olumsuz bir etki yaratmayacak
şekilde tasarlanır, lisanslanır ve işletilirler.
Nükleer santraller, fosil yakıtlarla
elektrik üretiminin yol açtığı ve son yıllarda global
ısınma sorunu kapsamında sera etkisi yapıcı
gaz emisyonlarına neden olmazlar.
Nükleer santraller, birim elektrik
üretim maliyeti, kömür ve doğal gaz santralleri gibi diğer
büyük çaplı elektrik üretim teknolojileriyle rekabet edebilir
düzeydedir.
Değişen maliyetlerin birim
elektrik üretim maliyeti içerisindeki payının az oluşu,
nükleer santraller ile elektrik üretim maliyetinde uzun vadeli istikrar
anlamına da gelmektedir. Bir nükleer santralin tesis edilmesi
için, dört ila beş yıllık bir inşaat süresi gerekli
olup, ön hazırlıklarıyla bu süre sekiz ile on yılı
bulmaktadır. Nükleer santrallerin ardı ardına devreye
alınarak millî iletim hatlarına bağlanmasıyla, ithal
fosil kaynaklara olan bağımlılık azaltılacaktır.
Uzun dönemde, enerji projeksiyonuna göre, 2020 yılına kadar
Türkiye, 5 bin megavatlık bir nükleer kapasiteyi ihdas edecektir.
Başlangıç olarak, nükleer enerji, 2020 yılı itibarıyla,
yüksek senaryoya göre, 96.348 megavata ulaşacak olan kurulu gücüyle,
Türkiye'nin toplam elektrik üretimindeki payı yüzde 5'ler seviyesine
gelecektir.
Ülkemizin, 2020 yıllarında
artan enerji talebine cevap verebilmesi için, makul bir enerji çeşitliliğine
ihtiyaç vardır. Bu nedenle, nükleer enerji, bizim enerji stratejimizin
ana bileşenlerinden birisi olarak düşünülmektedir. Geçmişte,
teşebbüslerin her birinde sürecin olumsuzlukla sonuçlanması
neticesinde, yetişmiş kalifiye insan kaynakları potansiyeli
korunamamış ve bu nedenle de ticari nükleer santral programını
başarıyla yürütebilecek bir uzman kadro ve bir kurumsal
hafıza sürekliliği sağlanamamıştır.
Bir nükleer santral programının başarıyla gerçekleştirilebilmesi
yönünde, kalifiye insan kaynaklarının doğru değerlendirilmesi
gerekliliği gözden kaçırılmamalıdır. Hukuksal
ve kurumsal altyapı gereksinimlerinin yerine getirilmesi,
dünyadaki teknolojik gelişmeler ve yeniliklerin yakından
izlenmesi ve kamuoyunun şeffaf bir yol izlenerek doğru bilgilendirilmesi,
bir nükleer enerji programına ilişkin öncelikle ele
alınması gereken diğer hususlardır.
Sağlıklı bir nükleer
enerji programıyla, ilk nükleer santralin, 2010'lu yılların
ortalarında ticari işletmeye geçebileceği ve ülkenin
elektrik üretimine ve kaynak çeşitlendirilmesine önemli katkı
sağlayabileceği değerlendirilmektedir, düşünülmektedir.
Değerli milletvekilleri, değerli
arkadaşlar; nükleer enerji santralleri, nükleer güç santralleri
cidden bir ülkenin prestijidir, bir ülkenin gücünü yansıtır,
bir ülkenin çıtasını gösterir. Bu itibarla, biz,
kırk yıl geç kaldığımız bu konuda, Türkiye
olarak, bu yüksek teknolojiyi ülkemize kazandırma başarısını
göstermek zorundayız. Bu, aynı zamanda, ülkenin gücünün
bir ifadesi olacaktır. Kaldı ki, Türkiye'nin bu konuda otuz
kırk yıl gecikmiş olduğunu dikkate alırsak,
geç kaldığımız bir konudur. Eğer, ülkenin hakikaten
geleceğini düşünüyorsak, ülkenin kalkınması,
ülkenin refahı ve ülkenin karanlığa düşmemesi
için, inanın, nükleer enerji santrallerine büyük zaruret vardır.
2015 yılında, eğer bir ihmal gösterilirse, yöneticiler,
idareciler bu işin peşine düşmezse, bu ülkeye bu teknolojiyi
kazandırmazsak, ülkenin karanlık günlerini de hazırlamış
oluruz hep beraber. O bakımdan, büyük bir sorumluluk içerisinde,
ülke yöneticilerinin geç kaldığı, bu teknolojiyi elde
etmede büyük ihmal gösterilmiş olan nükleer enerji santrallerine
süratle, vakit geçirmeden, bir an evvel -bir tane değil, beş
tane, on tane ihtiyacı vardır bu Türkiye'nin, o bakımdan-
2015'leri, 2020'leri ve 2030'ları dikkate alarak, nükleer enerji
santrallerinin hemen bugünden, yarından hazırlıklarını
ve teşebbüslerini yapıp, bir an evvel ülkenin geleceğine
önemli bir hazırlık ve yatırım yapmamız lazım
ve buna mutlaka özel sektörümüzü katmaya çalışmamız
lazım. İşte bu yasa da, özel sektörü teşvik hususlarını
ihtiva eden bir yasadır. Gerek özel sektör gerekse özel sektör-devlet
iş birliğiyle, özel sektör-yabancı sermaye ya da özel
sektör yapamıyorsa mutlaka devletimizin bunu tek başına
yapması lazım, yapma zorunluluğu vardır.
Bunları ifade ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Öztürk, teşekkür
ediyorum.
Şahsı adına, Sinop
Milletvekili Cahit Can.
Buyurun Sayın Can. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
CAHİT CAN (Sinop) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1360
sıra sayılı, Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması
ve İşletilmesi ile Enerji Satışına
İlişkin Kanun Tasarısı'nın tümü üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle, yüce heyetinizi ve televizyonları başlarında
bizleri izleyen sevgili milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Günümüzde gelişmiş ve gelişmekte
olan ülkelerde kullanılan, dünyanın gerçeği ve Türkiye'mizin
de ihtiyacı olan nükleer teknoloji hakkında sizlere
kısaca bilgi vermek istiyorum.
Nükleer santraller konusunu, ülkemizde
otuz beş-kırk yıldır çokça konuşulan bir konuyu,
maalesef, toplum katmanları üzerinde açıkça ifade eden çok
kimse çıkmadı, sadece, karşı olmakla gündeme getirilen
bir konuyu, bugün Parlamentomuz, Türkiye'mizin geleceği
açısından çok önemli bir kanun tasarısıyla gündeme
getirmiş bulunuyor. Ben, şimdiden, Türkiye'mize, milletimize
hayırlı olsun diyerek sözlerime devam ediyorum.
Nükleer santraller, nükleer reaktör
yardımıyla ortaya çıkan ısıdan elektrik üreten
tesislere verilen isimdir. Su, kömür, petrol ve gaz kullanarak elektrik
elde ettiğimiz ana enerjilere 1955'li yıllardan sonra bir
de atom çekirdeklerinden elde edilen nükleer enerji de ilave olmuştur.
Nükleer veya çekirdek santraller,
aynen bir termik santral gibidir. Termik santral olarak anılan kömür,
petrol ve doğal gaz santrallerinde ise, yakılan kömür, petrol
veya gazın oluşturduğu ısı vasıtasıyla
kazanlarda kaynatılan suyun verdiği buharla jeneratörler
çevrilip elektrik elde edilmektedir. Kazanlardaki su, kömür veya
gaz yerine çekirdekleri yanan uranyumla ısıtılarak
buhar elde edilip jeneratör çevrilmektedir. Kısacası, kazanda
kömür yerine uranyum yakılmaktadır. Bunu özellikle ifade
etmek istiyorum. Nükleer santral de aynen bir kömür santrali gibi
termik santralidir. Farkı ise, kömür yerine kullanılan
uranyum metalidir. Uranyumun atom çekirdeğinin hızla çarpan
bir nötron tarafından ikiye bölünmesi neticesi ortaya çıkardığı
muazzam enerji işin temelidir.
Ülkemizde MTA tarafından bulunmuş
9.200 ton uranyum ve 380 bin ton toryum rezervimiz vardır.
Güvenlik amacıyla üstü kapalı
bir kubbeyle koruma altına alınan santrallere kapalı
sistem nükleer santraller denir. Böyle bir kubbesi olmayan, etrafı
basit tuğla ve üzeri fabrika çatısı gibi kapatılan,
yani, betondan koruma kabuğu olmayan santrallere açık sistem
nükleer santral denilmektedir.
Nükleer santralle ilgili tasarının
kanunlaşmasından sonra bir yarışma düzenlenecek.
Bazılarının dediği gibi, eski teknoloji satın
alınmayacak. Bunu sıkça, bazı arkadaşlarımız
-gerek Sinop ilimizde gerekse çeşitli mahfillerde- böyle ifade
ediyorlar, eski teknoloji alacak diyorlar. Bu böyle asla olmayacak.
Bir yarışmayla, proje yarışmasıyla bu tespit
edilecek ve bu tespitten sonra, iyi bir projeden sonra yapım ihalesi
verilecek. Bu yapım ihalesi, gerek özel sektör vasıtasıyla
gerekse devlet eliyle mutlaka yapılacaktır.
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu -TAEK
dediğimiz- 1956 yılında kurulmuş, Uluslararası
Atom Enerjisi Kurumundan bir yıl önce kurulmuştur. TAEK,
1957 yılında kurulan Uluslararası Atom Enerjisinden
bir yıl önce kurulmuş, ama orada da kurucu üye olarak biz görev
almışız. Atom Enerjisi Kurumunun kurucu üye olması,
ülkemiz için de bir iftihar vesilesi olmuştur aslında. TAEK'in,
ülkemizde, gerek çevre açısından gerekse teknik açıdan
var olan nükleer bilincin -nükleer konsey- yatırımların
incelenmesini sağladığı, lisanslama ve denetim
faaliyetlerini yürüttüğü ve dolayısıyla nükleer
atık konusunda yılların getirdiği bir deneyime
de sahip olduğunu söylemek istiyorum.
Şimdi, nükleer atık deyince
hemen aklıma
Çevre Komisyonunda yapmış olduğumuz
toplantıdan sonra, hemen bir gün sonra Rusya Devlet Başkanı
Vladimir Putin Rusya Büyükelçisine haber göndererek, atıklarına,
Türkiye'nin nükleer santralden çıkacak atıklarına talip
olduğunu ifade etmiştir. Ulusal basınımızda
bu böylece yer almıştır. Karadeniz'de radyoaktif ölçüm
ve değerlendirmesiyle ilgili olarak gerçekleştirilen en
güncel uluslararası çalışma "Karadeniz'in Çevresel
Değerlendirmesi" isimli Bölgesel Teknik İşbirliği
Projesi'dir. 1996-2004 yılları arasında altı Karadeniz
ülkesi olan -bunlardan bir tanesi Türkiye- Bulgaristan, Romanya,
Ukrayna, Rusya Federasyonu ve Gürcistan arasında yürütülen
proje kapsamında, Karadeniz'e kıyı kentlerinde tespit
edilen istasyonlardan su, midye, kum, yosun ve balık örneklerinden
alınarak, sistematik bir şekilde analiz ve değerlendirme
yapılmıştır. Bu veriler, Karadeniz'de radyoaktif
seviyelerinin insan sağlığı, ekosisteme etkisi
ve çevre güvenliği açısından bir risk oluşturmadığını
da göstermektedir. Hep, biliyorsunuz ki, özellikle çevreciler, bu
konuda, işte "İnsan sağlığına, çevreye
etkisi vardır." diye velveleye verenler, herhâlde, bu yapılan
çalışmayı da görmezden gelemezler. Nükleer santrallerde,
ilk atığın, çalışmaya başlamasından
itibaren yirmi dört ay sonra çıktığı ve yakıtın
üçte 1'ini teşkil ettiği, bu atıkların beş ila
on beş yıl süreyle reaktörün içinde soğutulması
gerektiği, bu bekleme süresinin tamamlanmasının ardından,
tüm dünyada kabul görmüş ve güvenlikleri kanıtlanmış
kuru depolama kutularında bekletilebildikleri bilinmektedir.
Mesela, 1.000 megavatlık bir santralde yılda ortalama 25
bin ton kullanılmış yakıt çubuğu atığı
çıkar. Bunun hacimsel değeri bir yemek masası büyüklüğündedir.
Bu çubuklar çok kıymetli olduğundan kimse satmaz. İleride
gelişen teknolojiyle bu çubukların defalarca kullanılması
gerçeği de ortaya çıkmaktadır. Bundan dolayıdır
ki, Rusya, Türkiye'de nükleerden dolayı oluşacak atıklara
talip olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca, yine komisyonlarda
ifade edildiği gibi, Japon Hükûmeti, özel bir yasa çıkararak,
bu atıkları kendi ülkesinin sınırlarından
çıkarılmasını yasaklamıştır,
sırf bundan dolayı.
Şimdi, dünya ülkelerindeki
nükleer güç santralleri hakkında da kısaca bilgi vereceğim:
Amerika Birleşik Devletleri'nin 104 tane nükleer güç santraliyle
enerji ihtiyacının yüzde 20'sini karşıladığı,
Fransa'nın 59 nükleer güç santraliyle enerji ihtiyacının
yüzde 78'ini karşıladığı, Belçika'nın 7
nükleer güç santraliyle enerji ihtiyacının yüzde 55'ini
karşıladığı bilinmektedir. 56 nükleer güç
santrali olan Japonya'yı da dikkate alırsak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Can, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun efendim.
CAHİT CAN (Devamla) - Almanya'da
17 tane, İngiltere'de 23 tane, İsveç'te 10 tane, Ukrayna'da
15 tane, Bulgaristan'da 4 tane, Çin'de 9 tane, Hindistan'da 15 tane,
İspanya'da 9 tane, Kanada'da 18 tane, Kore'de 20 tane, Rusya'da
31 tane.
Şimdi, buraya dikkatlerinizi
çekmek istiyorum: Değerli milletvekilleri, Rusya'da 31 tane
var. Ancak, Rusya, dağılmadan önce Türki cumhuriyetlere,
yani Türklerin yoğun bir şekilde bulunduğu ülkelere
hiçbir tanesini kurmamış. 31 tane Rusya'da var. Acaba bunun
sebebini hiç düşündünüz mü? Bunu, dikkatlerinize özellikle
sunmak istiyorum.
Nükleer teknoloji günümüzde gelişmiş
ve gelişmekte olan ülkelerde ve bizim ülkemizde tıpta, endüstriyel
ve askerî alanlarda ar-ge çalışmalarında kullanılan
birçok izotopun üretilmesinde ve dünya elektrik gereksiniminin
yüzde 17'sini karşılamasına rağmen, ülkemizde
elektrik üretiminde kullanılmamaktadır. Nitekim, nükleer
teknoloji, ülkemizde, tıp alanında uzun süredir kullanılmakta
ve birçok vatandaşımız da nükleer tıbbın faydalarından
yararlanmak için sıra beklemektedirler. Nükleer teknolojinin
sadece tıp alanında değil, tarımda, veterinerlikte,
mühendislik alanlarında kullanılacağının
da bilinmesi gerekir. Ülkemizin, hidrolik, rüzgâr ve güneş ve
jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının yanı
sıra, kömür rezervleriyle elektrik üretimi için elverişli
zengin kaynaklara sahip olduğu, ancak, bu kaynakların tamamı
değerlendirilse bile, gelişen Türkiye'nin, büyüyen Türkiye'nin
enerji ihtiyacına cevap veremeyeceği aşikârdır.
Bundan dolayı, iş adamlarımız, sanayicilerimiz,
dünyayla enerji rekabetini yapamadıklarını ve dünyayla
bir yarışma içerisine, ticari yarışma içine giremediklerini
ifade etmektedirler ve birçok iş adamımız "geleceğimiz,
nükleer güç santrallerinde" demektedirler. Bundan dolayı,
ben, kurulacak olan nükleer güç santrallerinin ülkemize, milletimize
hayırlar getirmesini...
Bir de şuradan bir şeyi
ifade etmek istiyorum. Sinop ilimizin tercih edilmesi de son derece
anlamlıdır. Birtakım insanlarımızın,
halkımızın dışındaki, Sinop halkının
dışındaki insanlarımızın birtakım
çalışmaları, karşıt çalışmaları
asla tasvip edilebilir değildir. Şimdi PTT misafirhanesi
denilen bir yerde TAEK, orada, çalışmalarına devam etmektedir.
Birtakım bilgi ve dokümanlarla, çeşitli İnternet siteleriyle
orada halkımız bilgilendirilmektedir. Ama, ısrarla
oraya gitmeyenlerin, kendilerini bu noktada bilgilendirmeyenlerin
kendi eksikleridir. Mutlaka milletimiz, Sinoplu hemşehrilerimizle...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Can, ilave
üç dakikalık süre vermiştim. Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
CAHİT CAN (Devamla) - Herkes
iyi bilsin ki, insan bilmediğinin cahilidir. Yani, bilmediklerinin
cahili olan insanlardan olmayalım, araştıralım,
inceleyelim ve ülkemizin geleceğini hep birlikte tesis edelim
diyorum.
Beni sabırla dinlediğiniz
için önce yüce heyetinizi, milletimizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Can.
Hükûmet adına, Enerji Bakanımız
Sayın Hilmi Güler.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Burada değerli arkadaşlarımın
konuşmalarından sonra söz almamın sebebi, Sayın
Tacidar Seyhan Bey'in biraz önce hem ismimi anarak söylediği bazı
iddiaları hem de nükleer enerji konusundaki düşünceleridir.
Ben, sadece, burada, bu güzel ortamda,
yanlış anlamalara mahal vermemek için, bir metni okuyarak
sözlerime başlamak istiyorum. Bir başlık bu, gazete
başlığı ve aynı zamanda Meclis zabıtları
da var. "Türkiye uzun vadeli nükleer enerji üretimine bugünden
yönelmek zorundadır." diyor bir bakan, çok değerli bir
bakan. Ve "Türkiye orta ve uzun vadeli enerji ihtiyacı için
nükleer enerji üretimine yönelmek ve bu konuda adımlarını
bugünden atmak zorundadır." diyor. "TBMM Bütçe Plan Komisyonunun
dünkü toplantısında Bakanlık bütçesi üzerinde
eleştirileri cevaplandıran Enerji Bakanı nükleer
enerji konusunda şunları söylemiştir: Nükleer enerji
kullanımında radyoaktif atıklar önemli bir sorun olarak
ortaya çıkmaktadır. Ancak, bu atıkları biz değerlendirmeyeceğiz,
atıkları nükleer enerji tesisi kuran ülkelere geri vereceğiz.
Deniz suyu dış soğutmada kullanılacağı
için Akdeniz de kirlenmeyecektir. Sorunumuz nükleer yakıt sorunudur.
Tespitlere göre, Türkiye'de 3 bin ton uranyumoksit bulunmaktadır.
Bu ise yeterli değildir." diye sözlerini devam ettiriyor.
Ayrıca da gene aynı
yıllarda bir bütçe konuşması var çok Sayın, Değerli
Enerji Bakanının. Bir soru üzerine "Nükleer santraller
konusu Turizm Bakanıyla ihtilaf. Böyle bir şey olamaz. Yani,
bir hükûmetin içinde kimsenin kişisel takdiri önemli değildir.
Türkiye'de devletin nasıl işleyeceği ortadadır.
Alınmış kararlar vardır. Herkes kendi kişisel
düşüncesini istediği yerde ifade eder, ama devlet -altını
çizerek söylüyorum- belli ilkelere, belli kararlara, belli uygulamalara
göre işler, yürür." diyor. "Bu, nükleer konuda da aynen
öyle olacaktır." diyor Sayın Bakan, o zaman. Hafızaları
tazelemek açısından söylüyorum ve aynı zamanda da diğer
detaylar var, o detaylara girmek istemiyorum, yani bununla ilgili.
O dönemde, elektrik üretimi 21 milyar
kilovat saat, yani bizim bir bölgemizin şu andaki elektrik tüketimi
kadar; ki, o zaman da kısıntı, kesintilerle filan bir
430 milyon kilovat saat de karşılanmıyor. O zaman, bu
430 milyon kilovat saatlik, kesintilerle, kısıntılarla
idare ediliyor ve o zamanki toplam üretim de 21 milyar kilovat saat,
yani şimdiki 174 milyar kilovat saat ile mukayese edersek, çok
cüzi bir miktar.
Tabii, ben burada kimseye herhangi
bir söz söylemek niyetinde değilim, ama bu Değerli Bakan,
aynı zamanda şimdi Cumhuriyet Halk Partisinin değerli
lideri Sayın Deniz Baykal. Bizim de halef-selef olmaktan mutluluk
duyduğumuz, çok değerli, çok önemli katkıları bulunan
bir Sayın Bakan ve o günlerde bu gazetede
Şöyle bir baktım,
aslında, çalışma olarak, epey bir dosya var da. Burada
da, işte, o gazetenin nüshası ve buradan alınmış
haber, Tercüman gazetesi, diğer gazetelerde de yine aynı
yansıma var da, ben zamanınızı almamak için o detaya
girmek istemiyorum. Sayın Baykal, 27 Aralık 1978
Bakabilirler.
"TBMM Plan Bütçe Komisyonu çalışmalarına devam
ediyor." başlığı altında, Ankara'nın,
AK Ajanstan alınmış haberidir. Bütçe Komisyonunda da
var bu zaten. Yani burada hoşuma gider taraf şu: Akıl
için yol bir, yani o zamanda Sayın Baykal bunu hararetle savunuyor
ve diyor ki, öyle nükleer teknoloji filan demiyor, zaten biz de aynı
şeyi söylüyoruz; ki, akıl için yol bir: "Türkiye uzun vadeli
nükleer enerji üretimine bugünden yönelmek zorundadır."
Keşke, o zaman şartlar elverseydi de yapılmış
olsaydı, şimdi, hiç olmazsa, Fransa gibi biz de elektriğimizin
yüzde 78'ini üretirdik, hem de dışarıya elektrik verirdik,
aynı zamanda, çevre kirliliği olmazdı.
Mesela, nükleerle ilgili olanı
söyleyeyim, rakamları söyleyeyim: 1.000 megavatlık bir
nükleer kapasite, yılda, 6,5 milyon ton karbondioksit emisyonu
üretiyor. Yani, 450 tane nükleer santral var bir hesap yaparsanız;
370 trilyon vatlık bir elektrik üretiyor, 2,5 milyar ton karbondioksit
emisyonu oluyor. Yani, şu anda, biz, bazı değerli arkadaşlarımızın
düşüncesiyle hareket etsek de şu 450 santrali durdursak
bir an için, ne kadar kömür şeyi çıkıyor, biliyor musunuz?
Yani, şu andaki karbondioksit emisyonunun dörtte 1'i kadar,
yüzde 25'i kadar bir karbondioksit ortaya çıkıyor. Bu felaket
olur. Şu anda, biz, en ufacık bir ateşi bile söndürerek
etrafı kirletmemeye çalışırken, bu 450 santrali
durdursak, şu andaki karbondioksit emisyonu yüzde 25 artıyor.
Bir hesaplayın, hepimiz mühendisiz. Yani, ben burada siyasi
polemik yapmak istemiyorum. Zaten, Sayın Baykal da
"Akıl için yol bir." diyerek, ta o zamanlar bu teşhisi
koymuş. Yani, ben burada bir parti farkı gözetmek istemiyorum.
Benim tarzım olarak da
Çünkü, enerji konusu, pek öyle siyasi polemiklere
açık bir konu değil. Ama, doğru için de yol bir. O zaman da
Sayın Baykal, nükleer atığın bile sorun olmayacağını
kendileri de ifade etmiş, hatta, Akdeniz'in kirlenmeyeceğini
de söylemiş. Doğru hakikaten, doğrusu bu. Çünkü,
eğer öyle olsaydı, 450 tanesi dünyayı berbat ederdi. Yani,
olayın bu yönünü vurgulamak istiyorum.
Kaldı ki, kimseye, hele ben
"cahil, bilgisiz" demek haddime değil, hele çok sempatik
bulduğum Sayın Seyhan'a da demem, diyemem, çünkü, hakikaten
gayretlerini de takdir ediyorum, yani, çalışkan bir arkadaşımız.
Ama, ben -o günlerde belki yaşı müsait olmadığı
için, belki o günkü şeyleri gözden kaçırmış olabilir-
Sayın Baykal'la, bu konuyu istişare etmesini uygun bulurum,
yani, nükleer enerji konusundaki o günkü düşüncelerini kendisiyle
bir tartışmasını, istişare etmesini uygun
bulurum. Çünkü, hakikaten, devletin devamlılığından
bahseden bir Enerji Bakanıdır ve "Bu, hiç kimsenin, öyle,
kişisel yaklaşımıyla, kişisel tercihleriyle
sınırlı değildir." diyor. Bu bakımdan, istişare
etmesinde yarar var.
Ayrıca, dediğim gibi,
biz diğer konularda da, yenilenebilir enerjide de gene sizlerin
gayretiyle bu Enerji Yasası'nı çıkardık ve burada,
rüzgârda gerçekten önemli adımlar attık. Bir misal vereyim size:
Aldığımızda 22 megavattı rüzgâr enerjisi,
şu anda bu yılın sonunda bu rüzgâr enerjisini 10'a katlamış
olacağız. Yani, 230 megavat, pervaneleri dönüyor olacak,
elektrik üretiliyor olacak ve burada da Ege Bölgesi, başta
İzmir ve çevresi, Bandırma olmak üzere, rüzgâr enerjisini
çok yaygın kullanacak ve hedefimiz, 20 megavatla aldığımız
rüzgâr enerjisi konusunu 8.000 megavata çıkarmak. Müracaatlar
bu kadar. Yani, 400 kat büyüyecek bu iş. 400 kat, yüzde 40 filan değil.
400 kat büyüyecek ve rüzgâr konusunda da iddialıyız. Yani, biz aslında diğerlerini
yapmayıp, bırakıp da nükleere geçmek için böyle bir inat
içinde filan değiliz. Doğru neyse onu yapmaya çalışıyoruz.
Üstelik de, küresel ısınmanın son derece tehlikeli olduğu
bir dönemde böyle bir şeyi gayet tabii ki, uygun buluyoruz. Bu
hem bir teknolojiye sahip olmaktır, bir eşik meselesidir,
hem de bu noktada ülkemiz -mademki- devletimiz, ulusal enerji politikamızda
ileriye dönük kalıcı çözümler üretmek istiyorsa, dışa
muhtaç olmak istemiyorsa, buna da girerek bu enerji sepetini
beş sütun üzerine oturtması lazım. Yani, yenilenebilir
enerji, kömür, hidroelektrik santraller, nükleer enerji ve doğal
gaz. Bunu beş sütun üzerine oturtursanız, 100'ü 5'e bölerseniz,
basit hesap, yüzde 20'lik beş tane sütun üzerinde oturacak. Bizdeki
ise böyle değil. Kömür, doğal gaz ve hidrolikler var. Yenilenebiliri,
sizlerin de katkısıyla, gene Cumhuriyet Halk Partisinin
katkısıyla bunları çıkardık. Şimdi süratli
bir şekilde gidiyoruz. Öyle bir zaman gelecek ki, açılışlara
yetişemeyeceğiz. Rüzgârda söyledim, 20 megavatı biz
bu senenin sonunda 10'a katlıyoruz. Yüzde 10 artış değil,
10'a katlıyoruz rüzgârı ve birkaç sene sonra, yaklaşık
beş sene sonra bu 400 kata çıkacak, 400 kata. Yani, bunlar
döndükçe bizi hatırlarsınız. Yani, biz yaşarız,
kalırız, belli değil; ama, yani bunu görürsünüz.
Suda da o küçük küçük hidroelektrik
santraller dediğimiz santraller, şu anda iki Atatürk Barajı
kadar santralin şu anda projelerini başlattık. Bunların
tamamı için 2023 yılıydı hedefimiz. 2023 yılını
da on yıl geriye çektik, 2013 yılında, bu küçük küçük, o
akan suları, daha evvelden "Su akar Türk bakar." dediğimiz
suları biz şimdi elektrik üretimine çeviriyoruz. Bunlar
da tamamlandığı zaman 2013 yılında, yani yedi
sene sonra bunların hepsi tamamlanmış olacak, altı
Atatürk Barajı, bizim, küçük hidroelektrik santrallerle beraber
elektrik üretimini, suyu son damlasına kullanmış olacağız.
Bunlar için de 970 proje başlattık. Rakam vereyim size: 970
proje başlattık, 950'sinin sahibi var ve bu bir sektör
oluşturuyor. Bir enerji KOBİ'leri şeklinde üçer, beşer,
onar kişinin oluşturduğu enerji projeleri bunlar. Türbinleri
koyuyoruz, bu nehir tipi dediğimiz türbinler çevreyi kirletmiyor
ve bunlardan elektrik üretiyoruz. Altı Atatürk Barajı proje
var. Bunları da çok şükür gerçekleştiriyoruz.
Burada söylemek istediğim
şey: Eğer, çevre dostu olunmasını arzu ediyorsanız,
bu noktada, çevreyi kirletmeden enerji üretmek, ucuz, kalıcı,
sürekli bir enerji üretmek istiyorsak bunu yapmamız lazım
ve nükleer enerjide şimdi yeni bir akım çıktı.
"Nükleerci çevreciler" diye yeni bir akım çıktı.
"Nükleer rönesans" diye bir dönem başladı. Bunu
İngiltere, Amerika sürdürüyor, hatta bazı çevreci kuruluşların,
ismini burada vermek istemiyorum, kurucu başkanları nükleerci
çevreciler grubuna geçtiler.
Bunlar yenilikler ve burada haritalar
var. Bu haritalarda, bakınız, nükleer enerjinin en fazla
olduğu yerler Kuzey Amerika, Avrupa -kırmızı
kırmızı noktalı olanlar- bir de Japonya. Yani, bu
haritada gözüküyor. Bunları dağıtabilirim arzu
ederseniz. Ayrıca, bununla ilgili programlar var. Japonya:
2030 yılına kadar nükleer gücünü 46 gigavattan 100 gigavata
artırmayı planlamaktadır Japonya. Japonya, bir de deprem
ülkesi, değerli arkadaşlar. Deprem ülkesi olan bir ülke,
nükleer santrallerinden üretilecek enerjiyi 2030 yılına
kadar 46 gigavattan 100 gigavata çıkaracak. Çin: 3 reaktör inşa
hâlinde, 2020'ye kadar 40 gigavat enerji nükleer kurulu güç artı
olarak düşünüyor. Güney Kore: 2015'e kadar kurulu gücünü 2 katına
çıkartmayı planlamakta 2015'e kadar. Yani, altı yedi
sene sonra bunu yapacak durumda. Finlandiya: 5'inci reaktörünü
kurmak üzere. Hindistan: 8 reaktör inşa hâlinde. Amerika Birleşik
Devletleri: Elektrik üretimindeki nükleer payı 2005'te yüzde
20 iken 2020'de yüzde 25'e, 2050'de yüzde 50'ye çıkarıyor. Bir
de, bunların, miktar olarak şeyi de çok üretimi olduğu
için, bu yüzde 20'ler, yüzde 50'ler çok büyük rakamlar. Komşularımıza
bakıyoruz, komşularımızda hepsinin var, hepsinin
var. Yani, hepsinde var diye bizde de olsun anlamında değil.
Bizde niye olmasın? Esas soru bu. Bizde niye olmasın? Ve tedbirini
aldıktan sonra da bunu yapar. Üstelik, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu,
birikimiyle, yetişkin elemanıyla, çevre kültürüyle, nükleer
kültürle, Uluslararası Atom Enerjisinden önce kurulmuş
bir kuruluş ve biz, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun
kurucularındanız. Biz kurucularındanız. Biz,
56'da kurulmuşuz. Bizden bir sene sonra
Biz kurucu üyeyiz Uluslararası
Atom Enerjisi Kurumunun. Yani, Baradey'in başında bulunduğu
kurumun kurucusuyuz biz. Yani, böyle bir durumdayız.
Ayrıca da resimler var. Yani,
burada da bunları göstermek istemiyorum. Yani, deniz kenarında,
millet hayatını sürdürüyor, elektriğini de ucuz ucuz
üretiyorlar. Burada bir sürü resim var. Yani, bunlarla zamanınızı
almak istemiyorum, ama, ilgi duyan varsa bunları gösterebilirim.
O bakımdan, ben başta Sayın
Baykal'a da özellikle teşekkür ediyorum. Sayın Cumhuriyet
Halk Partisi Lideri, Başkanı, böyle bir noktada
"Akıl için yol birdir." diye, ta o 78, 79 yıllarında
bunları düşünmüş ve bunu da çok açık bir şekilde,
devletin de kalıcılığını da düşünerek,
ihtiyacımızı da görerek bunları yapmış.
Keşke, ondan sonra devam etseydi de bunlar kurulsaydı. Biz
de nükleer enerjimizi bu sepetlerden biri hâline getirseydik, enerjimizi
çeşitlendirseydik, dışa muhtaç olmasaydık, doğal
gaza belki bu kadar bağımlı olmasaydık. Neticede,
elektriği o şekilde üretseydik, biz şimdi şu anda
belki bu jeotermalle, yenilenebilir enerjiyle giderdik. Yani, bu
iş bu kadar basit aslında ve üstelik biz bunun tedbirlerini
de almak durumundayız.
Evet, ben "Nükleer enerjinin
tehlikesi yoktur." demiyorum. Gayet tabii ki, teknik tedbirler
alınmazsa her şeyin tehlikesi vardır. Şu mikrofon
bile eğer, elektrik kaçağı varsa, buna dokunursanız
çarpar. Uçağa binmeyelim o zaman, İstanbul'a yürüyerek gidelim.
Yahut, ne bileyim, işte, televizyonu kullanmayalım. Yani,
bu devir geçti. Tedbirini aldıktan sonra her şey insanın
hizmeti için kullanılır.
Dört yüz kırk bir tanesini de
kullanan, herhâlde akılsız insanlar değil, cahil insanlar
değil. Dünya da bunu yapıyor, kullanıyorlar. Amerika'sı
kullanıyor, İngiltere'si kullanıyor, hepimiz kullanıyoruz.
Bir de deniyor ki mesela "Rüzgârımız var." E, biz zaten
bunun kanununu çıkarttık, işte 10 katına çıkarttık.
Suyu kullanıyoruz, yani, jeotermali Ege Bölgesi'nde yaygınlaştırdık.
Jeotermal haritasını çıkarttık. Yani, kimse
"Yerim dar." demesin, gelsin bunları kursunlar.
"MTA emrinizdedir." diyoruz,
"TKİ emrinizdedir." diyoruz, Türkiye Petrolleri aynı
şekilde. Yani, bu noktada lütfen hafızamızı tekrarlayalım.
Bu bir devlet politikasıdır. Biz enerjimizi, enerji kaynaklarımızı
çeşitlendirmek istiyoruz. Üstelik de bu ülkede hepimiz yaşıyoruz.
Ben çoluğumu çocuğumu, yakınlarımı, kendimi
tehlikeye atmak ister miyim? Üstelik ben de Karadenizliyim. Karadeniz'de
de bunu kuralım diyoruz, şeye de kuralım diyoruz.
ENGİN ALTAY (Sinop) - Ordu'ya,
Sayın Bakanım
Ordu'ya kur, Ordu'ya
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Kuralım.
Eğer, keşke, veriler uygun olsaydı oraya kurardık.
Yani, hepsini yaptık.
Sonuç olarak şuraya gelmek istiyorum.
Bakınız, belki siz geç geldiğiniz için, Değerli Milletvekilim,
belki geç geldiğiniz için şey yaptınız ama
ENGİN ALTAY (Sinop) - Ben, sizi
televizyondan izledim odamda.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, burada -dokümanları
da size veririm- şunu demek istiyorum: Gerek Sayın Baykal
olsun gerek o dönemin değerli yöneticileri olsun
Ayrıca,
siz teker teker görüştüğümüz
Bunların hepsi böyleydi.
ENGİN ALTAY (Sinop) - 74'te dünyanın
bütün liderleri böyle diyordu Sayın Bakanım.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şu anda, bakınız
ENGİN ALTAY (Sinop) - 73-74 petrol
krizinden bahsediyorsunuz siz. O zaman dünyanın bütün liderleri
böyle söylüyordu.
BAŞKAN - Sayın Altay, lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hayır, hayır,
şunu demek istiyorum: Akıl için yol bir diyorum.
Yani, ben burada çok uygun bir
şekilde, size diyorum ki, biz bunu
Eğer, ucuz elektrik istiyorsak,
bu lazım. Ayrıca "baz yük" diyorsak elektrik ihtiyacımız
açısından bunu diyorum. Yarın hava kurak geçer bu bizim
için bir çözüm olur.
Ayrıca, o dönemde 3 bin ton
uranyum denmiş, ondan sonra MTA -değerli kuruluşumuz-
bunu 9 bin tona çıkartmış. Ben, Türkiye'de uranyum olduğuna
da inanıyorum ve şu anda, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu uranyum
araştırması yapıyor. Ayrıca, toryumumuz da
var, toryumumuzu da çıkartıyoruz. Yani, bu noktada gerekeni
yapıyoruz. İnşallah, öyle inanıyorum ki, biz, zaten
bir nükleer bilinç, bir çevre bilinci de
Buna çok memnunum, böyle
bir şeyin olması da çok güzel, hepimiz zaten çevreye saygılı
davranıyoruz. Bu yerli kaynaklarımız ve madenlerimizden
de bu uranyum ve toryumu da çıkararak bunu çalışacağız.
Ayrıca, biz, yakıt çalışmalarını
da yapıyoruz, onu da size söyleyeyim. Bilim ve Teknoloji Yüksek
Kurulunda da -en büyük kuruldur bu, Türkiye'deki- ayrıca destek
verilmiştir, 3 katrilyon para ayrılmıştır bu
teknolojinin Türkiye'de kurulması için. Hem yakıt teknolojisi
hem de kendi prototipimizi kurmak üzere, Bilim ve Teknoloji Yüksek
Kurulu bunun kararını da almıştır. Burada
devletin bütün kurumları bulunmaktadır; yani, burada karar
vermiştir devlet politikası olarak. Bilim ve Teknoloji
Yüksek Kurulunda, bütün kurumların üyesi olduğu bu kurumda,
ayrıca, nükleer teknolojiyi ve nükleer reaktörümüzü yerlisini
de kurmak üzere, yakıt çalışmalarını da yapmak
üzere karar da alınmıştır ve bununla ilgili 3 katrilyon
da para ayrılmıştır; ayrıca, sekiz sene içinde
bu para harcanacak. Yani, benim sizden istirhamım, bunu bir siyasi
şey hâline getirmeden, ülkemizin gerçeklerini de düşünerek,
dışa muhtaç olmadan, enerjide tam bağımsız bir
Türkiye olmak üzere, sanayimizin rekabetini, ihracatçımızın
rekabetini artırmak üzere bunları yapmamız lazım.
Otuz yedi bin köyümüz var. Buralara, bir ampul yansın da karanlıktan
kurtulsun diye elektrik götürmüşüz. Şimdi hepsinin buzdolabı
var, çamaşır makinesi var, televizyonları var, elektrik
ihtiyacımız büyük. Bunun için de eğer isterseniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
yirmi dakikalık süreniz doldu.
Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Beş sütun üzerine
enerji politikamızı oturtalım istiyoruz. Rüzgârımızı
da jeotermalimizi de güneş enerjimizi de hidroelektriklerimizi
de kömürümüzü de çalıştıralım istiyoruz. Son kömür
aramalarımızda da 800 milyon ton ilave rezerv bulduğumuzu
da size müjdeliyorum, 800 milyon ton ve Trakya'daki beklentimiz daha
büyük. Eğer bunları da yaparsak, kömür santrallerimiz de artacak
ve bunları da akışkan yatak teknolojisiyle, hatta belki
daha ötesi olarak plazma teknolojisiyle de kurmak üzere çalışmalarımızı
sürdürüyoruz. Kömürde de rüzgârda da suda da önümüzdeki günlerde,
belki de bu tesisleri açmaya yetişemeyeceğiz. Sadece
rüzgârdaki artış 10 katıdır. Beş sene sonra da,
yedi sene içinde de bu rakam 400 kata çıkacak, 400 kata çıkacak.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Sayın Seyhan, bir açıklama
yapacaksınız galiba.
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Evet
BAŞKAN - Sayın Bakan isminizi
izafe ederek, bilgileri nereden aldığınızla ilgili
falan bir görüşme yaptı.
Buyurun, kısa bir açıklamanıza
size fırsat vereceğim.
VI.
- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Enerji Bakanları, böyle sıkıştığı
yerde ülkede ya maden bulur ya petrol bulur, çok bulamazsa uranyum
bulur. Anlıyorum, yani, bu durum böyledir. Sonlara gelince daha
fazla bulurlar. Bu da açılışlarda çoğalır.
Şimdi önümde bir rapor var, önüne koyacağım. Bu, sulama
konusunda da çok yara açtı; ne kadar açtığını
arkasındaki teknik personel söylemedi, ama ben kendisine o raporları
vereceğim, onun üstüne konuşur. Umarım
Şimdi, Sayın Bakan 78'lere
döndü. Keşke, 78'lere bakarken Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanının bugün de ne dediğine baksaydı. Çizdiği
çerçevenin, önceki çizdiği çerçeveden çok farkı yok. Bunu
yorumlarken, bir ülkenin enerji politikası kısa vadeli,
orta vadeli ve uzun vadeli olarak planlanır. Cumhuriyet Halk
Partisinin de kökten karşıtlık anlayışı
içerisinde, ezbere bu işe karşı çıkıp, direngenliğini
sadece engelleme mantığı içerisinde sürdürdüğünü
söylemek son derece yanlıştır. Doğru olan şudur:
Türkiye'nin kısa vadeli bir enerji ihtiyacı vardır; ortaya
atmış olduğunuz model, kısa vadede arz güvenliğini
sağlayacak bir model değildir. Bir kere, bu proje orta vadelidir,
ama Türkiye'nin gündemine kısa vadeli çözüm olarak sunulmaktadır.
Birincisi bu.
Orta vadede...
HASAN ANĞI (Konya) - Otuz
yıl olmuş...
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Hasan,
kürsü burada, Değerli Arkadaşım Sayın Anğı...
Tamam, otuz yıl olmuş...
Dört buçuk yıldır bu Bakanınız neredeydi, buraya
getirmedi? Dört buçuk yıldır neredeydiniz? Türkiye'de doğal
gaz santralleri Sayıştaya gittiği zaman, raporlar geldiği
zaman, "yolsuzluk var" dendiği zaman Meclisten bir gecede
yasa çıkaracaksınız, nükleer santrali konuşmayacaksınız;
orada rehabilitasyon için HES santralleriniz bekleyecek, bir tek
çivi çakmayacaksınız; Başbakanı götüreceksiniz,
kömür ihalesi yapmamış santralleri açtıracaksınız;
daha bilemeyeceksiniz, Elbistan A'yı bakıma alıp iki
senedir o bakıma başlamayacaksınız; bin dört yüze
yakın proje aldık diyeceksiniz, dört buçuk yılda sadece
513 megavat santral açacaksınız; bugün nükleer enerjiyi
Türkiye'nin acil ihtiyacı diye önümüze getireceksiniz; bir de
bu millete, yerli enerji kaynağı diye yutturmaya çalışacaksınız...
Neresi yerli? Neresi yerli arkadaşlar? Nükleer enerji santrali,
yakıt ünitesini çıkarırsanız, her yönüyle bir termik
santralle aynıdır. Yakıt teknolojisi ithaldir; yakıtınız
yoksa, nükleer enerjiniz de yoktur. Bunu böyle bilin!
HASAN ANĞI (Konya) - Ne alakası
var?
TACİDAR SEYHAN (Devamla) -
Orada TAEK Başkanı oturuyor, o "yerli" demiyor,
"Kısa vadede yüzde 80 yerliye kadar götüreceğiz bunu."
diyor, siz ne diyorsunuz! Hanginiz doğru söylüyor?
Ben o yaşta küçük değildim,
ama, tarih bilgiyle öğrenilir, lütfen bakın. İçinizden
bir arkadaşınız diyor ki Komisyonda: "Sayın
Bakan geçmiş tarihe bakana kadar, Komisyon tutanaklarını
okusaydı."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan, verdiğim
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Bitiriyorum.
Bir saniye verirseniz
BAŞKAN - Efendim, bakınız,
ben size o şekilde verdim, ama siz geçmişi, arkadaşlarla
tartışmayı gündeme getirdiğiniz için olmadı.
Biraz sonra zaten söz hakkınız var, orada ifade edeceksiniz.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Teşekkür
edeceğim, sadece bir dakika lütfen.
BAŞKAN - Bakın, Sayın Seyhan, size üç dakikalık
süreyi verdim. O şekilde konuştunuz. Buyurun, ifade ettim.
Teşekkür cümlenizi alayım, çünkü, müzakere edecekseniz
sürenizi kullanırsınız.
Buyurun efendim, teşekkürünüzü
alayım.
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Muş) - Kaynağı söyleyecektin.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) -
Söyledim. Kaynağı elimde, ama Başkanı zorlamayacağım.
"Mikrofonu teşekkür etmem için açın" dedim, teşekkür
etmek için açtı.
Hepinize çok teşekkür ediyorum.
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Muş) - Kaynak söyleyecektin. Kaynağı söyle.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) -
Efendim, kaynak Meclis tutanakları, Sanayi ve Ticaret Komisyonu.
Birazdan
BAŞKAN - Arkadaşlar, biraz
sonra grup adına konuştuğu zaman Sayın Seyhan görüşlerini
açıklasın.
Sayın Seyhan, teşekkür
ediyorum.
Buyurun efendim.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum.
İzin veriyor musunuz? Devam
edeyim mi?
BAŞKAN - Hayır efendim. Biraz
sonra, grup adına konuşma sırasında verirsiniz.
Buyurun efendim.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Teşekkür
ederim.
V.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
6.-
Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi
ile Enerji Satışına İlişkin Kanun Tasarısı
ve Çevre ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonları Raporları (1/1260) (S. Sayısı: 1360)
(Devam)
BAŞKAN - Şahsı
adına, Van Milletvekili Hacı Biner.
Buyurun Sayın Biner. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
HACI BİNER (Van) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri;
Nükleer Enerji Kanun Tasarısı, diğer bir adıyla
nükleer güç santrallerinin kurulması ve işletilmesiyle
alakalı kanun tasarısı üzerinde şahsım
adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, AK
Parti Hükûmeti dört buçuk yıllık iktidarı süresince çok
farklı alanlarda icraatlar yapmıştır. Geçmişte
kimsenin yapamadığı, hayal dahi edemediği alanlarda
attığı kararlı adımlarla halkımızın
yüzünü güldürmüş, aydınlık yarınların temellerini
atmıştır. Bugün de başka bir alanda huzurlarınıza
kanun tasarısı getirmiştir: Nükleer Enerji Kanun Tasarısı.
Dünyada, elli yıl önce nükleer
enerji konusunda çalışmaya başlayan ilk ülkeler arasında
olan ülkemizde üç defa nükleer enerji santrali ihalesi yapılmış,
ama bugüne kadar bir netice alınamamıştır. Hâlbuki,
1960'lı yıllarda başlayan bu rüya gerçeğe dönüşmüş
olsaydı, Türkiye, bugün enerjide bir dünya devi olacaktı.
Dolayısıyla, enerjide dışa bağımlılık
bu kadar fazla olmayacaktı.
Nükleer enerji sürecinin ülkemizde
başlangıcı yarım asır öncesine dayanmasına
rağmen, alınan mesafenin çok az oluşu gerçekten üzüntü
vericidir. Bu süreç, Amerika Birleşik Devletleri'nin soğuk
savaş döneminde, Jüpiter balistik füzelerinin Türkiye'de konuşlanması
karşılığında, Küçük Çekmece'de nükleer
araştırma reaktörünün kuruluşuna yardım etmesiyle
başlamıştır.
1967-1970 yıllarında ilk
nükleer enerji santrali projesi gündeme gelir, yedi yıl sonrası
için 300 megavatlık kurulu güçte bir santrale dönüştürülür,
ancak proje rafa kaldırılır.
1974'te, Akkuyu'da bir nükleer santral
kurulması planlanır, bu da hayata geçirilemez. Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu, 1978'de, Akkuyu için, Birleşmiş Milletler
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansından yer lisansı
alır.
1983'te, dönemin Başbakanı
merhum Turgut Özal tarafından Akkuyu'da 600 megavatlık kurulu
güçte bir nükleer santral projesi gündeme getirilir, ancak,
Özal'ın yap-işlet-devret modeliyle projenin yine hayata geçmesine
imkân sağlanamaz.
1987 yılında Çernobil kazasının
çıkması, Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun Nükleer Enerji
Dairesinin kapatılması nedeniyle, mesele 2000 yıllarına
kadar dayanmıştır. O dönemin Başbakanı merhum
Ecevit döneminde, çok pahalı olduğu gerekçesiyle gene hayata
geçirilememiştir.
İşte, mesele geldi, AK
Parti Hükûmetinin hizmet döneminde başladı. Hükûmetimiz,
yaşanan bu gelişmeler karşısında nükleer
enerji projesini hayata geçirme amacıyla kararlı
adımlar atmıştır. 2012'ye kadar devreye almayı
planladığı nükleer santrallerle ilgili ilk somut
adımda, üç nükleer santral için 2005 yatırım bütçesine
7 milyon YTL, yani 7 trilyon lira ödenek ayırmıştır.
Ülkemizin en büyük enerji projelerinden
olan Nükleer Enerji Santrali Projesi'nin hayata geçmesiyle,
başta elektrik enerjisi olmak üzere, çok ucuz maliyetlerle çok
büyük enerji elde etme imkânı sağlanacaktır.
Sayın milletvekilleri, felaket
tellalları her ne kadar nükleer enerji santralinin risklerinden
bahsederlerse bile ortada bir gerçek vardır: Dünyada nükleer
enerji santralleri olan ülkeler nasıl tedbirlerini almışsa,
biz de elbette öyle alacağız. Bunu bizzat yerinde gördüm.
Türk Japon Dostluk Grubu Genel Sekreteri sıfatıyla, bir haftalığına,
Aralık 2006'da Japonya'ya gittim. Burada, yakın ilgimden dolayı
ve merakımdan dolayı Japon parlamenterlerle nükleer enerji
konusunda fikir teatisinde bulundum. Japon parlamenter dostlarımızla
dünyanın en büyük nükleer santrali olan Kashiwazaki Kariwa tesislerini
gezdik. Bu santralin kalbi olan reaktörün bulunduğu birime kadar
inceleme şansımız oldu. 7 adet ünite bulunan bu tesiste,
5'i kaynar sulu reaktör, 2'si de ileri düzeyde kaynar sulu reaktördür.
Güvenlik açısından son derece ileri düzeyi olan santralde
insan sağlığına, nükleer güvenliğe, çevre
şartlarına çok önem verildiğini bizzat müşahede
ettik.
Hemen her gün şiddetli depremlerin
meydana geldiği Japonya'da nükleer güvenlik konusunda oldukça
ileri düzeyde tedbirler alınmışken, ülkemizde niçin
alınmasın? Türkiye'miz, kurulacak santrallerin güvenliğini
geliştirecek güç, kuvvete sahiptir. Bundan kimsenin endişesi
olmasın.
Nükleer enerji, ülkemizin geleceği
için çok büyük bir önem arz etmektedir. Çünkü, ülkemiz, nükleer enerjinin
hammaddesi olan uranyum madeni açısından oldukça zengindir.
Değerli arkadaşlar, Uluslararası
Atom Enerjisi Ajansı verilerine göre, dünyanın 30 ülkesinde
443 adet nükleer reaktör ünitesi çalışmaktadır ve 25
reaktörün de çalışması devam etmektedir. Dünya elektrik
üretiminin yüzde 16'sı bu enerjiden karşılanmaktadır.
Elektriğin Fransa'da yüzde 78'i, İsveç'te yüzde 52'si, Almanya'da
yüzde 32'si, Japonya'da yüzde 29'u, Finlandiya'da yüzde 27'si, Amerika
Birleşik Devletleri'nde yüzde 20'si, İngiltere'de yüzde
19'u, Rusya'da yüzde 16'sı, Kanada'da yüzde 15'i, Romanya'da yüzde
10'u bu enerjiden sağlanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Romanya
bu enerjiyi kullanırken Türkiye'nin seyirci kalması, Allah
aşkına, akıl kârı mıdır? Buna karşı
çıkmak, aklının, fikrinin manasını anlamak
da mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, enerji
açığımızın kapatılması için gerçekten
ihtiyacımız vardır. Bunun bir an evvel hayata geçirilmesi
gerekiyor. Ben öyle sanıyorum ki, bu adımla, atom enerjisi
konusunda Hükûmetimizin ve Sayın Başbakanımızın,
bakanlarımızın, özellikle Enerji Bakanlığımızın
bir damgası olacaktır.
Bu kanunun memleketimize, milletimize
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Biner, teşekkür
ediyorum.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
NÜKLEER GÜÇ
SANTRALLARININ KURULMASI VE İŞLETİLMESİ İLE
ENERJİ
SATIŞINA
İLİŞKİN KANUN TASARISI
BİRİNCİ
BÖLÜM
Amaç,
Kapsam, Tanımlar ve Kısaltmalar
Amaç ve kapsam
MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı;
enerji plan ve politikalarına uygun biçimde, elektrik enerjisi
üretimi gerçekleştirecek nükleer güç santrallarının
kurulması, işletilmesi ve enerji satışına
ilişkin usûl ve esasları belirlemektir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan.
Sayın Seyhan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN
(
Şimdi, tabii, konuşan arkadaşlarımız
da eleştirilere çok hassasiyetle cevap veriyorlar, onları
anlıyorum, fakat, konuyu doğru noktada tartışmıyoruz.
Bir kere, odaklandıkları yer çok yanlış. Mesele,
nükleer enerjinin varlığı, gerekliliği ya da gereksizliği
konusuna getirilmeye çalışılıyor. Yani, sanki,
burada bizler bir eleştiride bulunurken bu ülke elektriksiz kalacak,
bu ülkenin kaynakları yetmeyecek, sanayisi duracak, biz de
ona rağmen bu nükleer olmaz diye inat edeceğiz. Böyle bir
şey var mı? Elbette ki, bir ülkenin enerji ihtiyacında
çeşitliliğe de bakarsınız, ihtiyaca göre dönemsel
olarak onu da planlarsınız. Biz şunu anlatmaya çalışıyoruz:
Öncelikle yerli kaynaklarımızı kullanalım. Belki
anlatırken oraya yoğunlaşıyoruz, ama, yoğunlaştığımızda
karşı çıkışların hepsini haksız, yersiz,
biraz da duygusal refleksler olarak görüyorum. Az önce, oturan arkadaşım
diyor ki: "Nükleer atıklar konusunda felaket tellallığı
yapan arkadaşlarımız" diye bir sözcük kullanıyor.
Değerli arkadaşlar, nükleer tehdidi dünyada bilmeyen var
mı? Atıkların tehdidini dünyada bilmeyen var mı?
Bunu anlatanı felaket tellallığıyla burada adlandırmak
hakkanî bir davranış mıdır Allah aşkına?
Bu tehdit için herkes tedbir almaya çalışmıyor mu? Burada,
bir kere, ne konuştuğumuzu bilelim. Zaten burada ters bir
konuşma oluyor. Sağ olsun, Adalet ve Kalkınma Partisinde
bu işi enine boyuna tartıştığımız Komisyondaki
arkadaşlarımız dışındaki herkes kürsüye
çıkıyor, bu kanunu konuşuyor, bizim Komisyondaki arkadaşlarımız
da yerinden laf atmakla yetiniyor. Kanunu yapanlar, buradaki, Komisyondaki
tartışmaları bizimle tartışmaktan nedense
imtina ediyor. Hiç kimse ortada yok. Bilenler onlar. Onlarla ben Komisyonda
da tartıştım. Az önce "Şunu söyleyin." dediler:
"Hangi
Kaynak verin." Veriyorum. Bunu ben söylemiyorum.
İçinizde çok değerli bir arkadaşımız var, birkaç
arkadaşımız var.
Bakın, arkadaşlar, bu ülkenin
enerji politikası için Dünya Enerji Konseyinin toplantısına
ben, CHP'den 2 arkadaşımla birlikte, her hafta, Adalet ve Kalkınma
Partisinden değerli 3-4 arkadaşımla beraber, defalarca
katıldım. Birlikte "Oraya siyaset sokmadan bu ülkenin
enerji politikalarını nasıl düzenleriz." diye
orada tartışıyoruz. Orada da benim söylediğim çekinceleri
taşıyan arkadaşlarınız var zaten. Komisyon
Başkanımız da dâhil, bu tartışmalara destek veriyor.
Hepimiz bu ülkenin enerji sıkıntısını aşmak
için bir çıkış arayışı içerisindeyiz. Ama,
bu ülkenin enerji politikaları, popülist politikalara alet
edilmemelidir. Bizim yaptığımız popülist bir karşı
çıkış değil. Biz bardağın bir tarafını
gösteriyoruz, Sayın Bakan bir tarafını gösteriyor,
ama, ikisini birleştirip yorumlamak zorundasınız.
Şimdi, önemli bir kamu kurumunun
genel müdürlüğünü yapmış bir arkadaşımız
Komisyonda diyor ki -buna ne diyeceksiniz şimdi değerli
arkadaşlar ve çok doğru söylüyor- "Belki, TAEK'i ikiye
böleceksiniz. Bunların bir tanesi düzenleyici kurul olacak,
bir tanesi uygulayıcı kurul olacak. Dünyanın hiçbir
yerinde düzenleyici kurul uygulayıcı kurul olamaz."
diyor. Çok doğru söylüyor. Daha bu konuda ne yapacağını
düşünmemiş, bu konuda bir yasal düzenleme yapmamış
Türkiye Atom Enerjisi Kurumunu burada nükleer santral projesi
için bir yatırım kanunu çıkarmak konusunda ısrarlı
görürsek biz bunu ciddiye almayız arkadaşlar. Nasıl
hem düzenleyici kurum hem uygulayıcı kurumu aynı yaptınız?
Yasa bu yönüyle de eksik. Nasıl?.. Siz nükleer enerji konusunda
teknolojik geliştirmeleri içeren kanun tasarısını
Meclis gündemine getirmeden, düzenleyici kurul, uygulayıcı
kurulları yapılandırmadan, bugün "enerji yatırımında
nükleer enerji vazgeçilmez bir ihtiyaçtır" diye toplumun
önüne nasıl çıkıp bizi eleştiriyorsunuz! Yapmayın,
ne olur! Biraz insaflı olun! Aklen mümkün olsa da şeklen mümkün
değil, şeklen doğru değil bir kere. Kanunun yapısal
olarak hazırlanış biçimi, sunuş biçimi mümkün değil,
doğru değil. Biz kanuna karşıyız. Biz, şu
anda ülkenin dengelerine baktığımızda
Sayın
Bakan diyor ki: "Biz, ithalden kurtulmak istiyoruz
" Kurtulamıyorsunuz.
Sayın Bakan diyor ki: "Çevre kirliliğinden kurtarmak
istiyoruz. Yanan bir tek ateşi söndüremiyoruz."
İşte önümde rapor. "Yok" diyorsa vereyim. EÜAŞ'ın
Çevre Koruma Daire Başkanlığının raporu var.
"Akışkan yatağa geçeceğim." diyorsunuz.
Geçin o zaman. Türkiye'deki santrallerin yüzde 50'si karbondioksit
emisyonları açısından 70 kat faz
Elbette çalışıyorsunuz.
Teknolojiyi konuşmayın burada diyoruz. Teknoloji
başka bir şey. Türkiye'nin teknolojisi var, atom bombası
yapacak gücü var. Belli yerlerde çalışmalar yapılıyor.
Bu çalışmaları kanuna bağlayın, geliştirin,
orada biz de yer alalım. Tarımdan sanayiye, nerede kullanacaklarsa
elimizden geleni yapalım, doğru dürüst buna şekil verelim.
Türkiye'nin ihtiyacı olduğunda eğer çeşitlilikte
bu gerekiyorsa, orta vadede nükleer enerjiyi de konuşalım.
Ama, bugün nükleer enerjiyi "Türkiye'nin tek ve yegâne çözümü"
diye toplumun önüne dayatmak, bu lobi faaliyetlerinin ötesinde,
bunlardan etkilenmenin ötesinde bir anlayış değildir.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Müthiş bir çelişki içerisindesin, hem "yapalım"
diyorsun hem "olmaz" diyorsun!
TACİDAR SEYHAN (Devamla) -
Hiç alakası yok. Orta vadede eğer Türkiye'nin hidrolik kaynakları
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Hem "yapalım" diyorsun hem "olmaz" diyorsun!
TACİDAR SEYHAN (Devamla) -
Efendim, anlatıyorum, dinlerseniz.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Dinliyorum, çok net de dinliyorum.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) -
Çok net dinliyorsunuz
Eğer bu, Türkiye'nin kurmuş
olduğu -şu ana kadar kuruldu- doğal gaz santralleri,
hidrolik, linyit, var olan birkaç fuel oil ve rüzgârla bu iş çözülemiyorsa,
eğer on beş yıl süreyle, ben sizin önünüze on beş
yıl süreyle -ki, bu, parti programımızda var- bu ülkenin
on beş yıllık enerji ihtiyacını nasıl karşılayacağımı
getirmemişsem son derece haklısınız. Ama, benim
planlamamda on beş yıl süreyle Türkiye'nin yerli kaynak takviyesiyle
nasıl enerji ihtiyacını çözeceği iddiası
var. Biz, bu iddiayla geliyoruz. Ama, bunun yanında, dünyadaki
gelişmeleri göz ardı edemeyiz.
"Uranyum" diyor, doğru.
"Türkiye'de uranyum olduğuna inanıyorum."
İnanmakla bu iş olmaz. Bulduğunuz zaman bunu konuşuruz.
Mevcut uranyum, bu ülkede bir santralin, 1.000 megavatlık bir santralin
ömrü kadardır, bundan bir dirhem fazla değildir. Ee, toryumumuz
var. Toryumu tek başına kullanamıyorsunuz, teknolojiyi
geliştirdiğinizde kullanacaksanız amenna. Bunu da
bir kaynak olarak alalım, ama, yapmayın ne olur. Altyapısını
hazırlamayın, düzenleyici kurulunuz yok, uygulayıcı
kurulunuz yok, yerli kaynaklarda kapasite artışına
gitmeyeceksiniz.
Benimki çelişki değil.
Asıl çelişki şu: Türkiye'ye buradan müjde veren Bakan
sizsiniz. Ne kadar hidrolik kaynağı devreye sokacağınızı
az önce siz söylediniz, ne kadar kömür santralini devreye sokacağınızı,
akışkan yatağı ne kadar devreye sokacağınızı
siz söylediniz. Hangisi doğru, bunları devreye sokacağınız
mı, yoksa burada bir umudunuzun olmadığı, bunun
yerine nükleer teknolojiyi alternatif olarak koyacağınız
mı? Mesele budur.
CAHİT CAN (Sinop) - Onları
devreye sokacağız.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) -
Eğer onu sokuyorsanız devreye, zaten Türkiye'nin yakın
sürelerde böyle bir nükleer enerji yatırımına ihtiyacı
yok demektir.
CAHİT CAN (Sinop) - Niye bu kadar
heyecanlanıyorsun?
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Tabii
heyecanlanırım, bu ülke sizin olduğu kadar benim de.
Bir şekilde, bu, duygu alışverişi.
MEHMET CEYLAN (Karabük) - Doğal
gaz yüzde 45'e ulaştı.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Doğal
gaz yüzde 45'e ulaştı diye şikâyet etmeye hakkı olmayan
tek hükûmet bu. Yüzde 45'ten daha aşağı çekilmesi için bugüne
kadar hiçbir şey yapmayacaksınız, doğal gaz yüzde
45'e ulaştı, doğal gazı Türkiye'nin yerli kaynakları
değil de nükleer enerjiyle tolere edeceğim diyeceksiniz.
Bu da inandırıcı değil değerli arkadaşlar,
bu da inandırıcı değil. Kendi arkadaşlarınızla
konuşun. Türkiye'deki kaynakları bilen arkadaşlarınız
var, bu konuyu bilen arkadaşlarınız da var, buna katılıyorum,
ama, bildiğini, gördüğünü yapmamak da, hakikaten, bu ülkede,
sorumluluk anlayışı dışında davranmak
demiyorum, ihmalin başını çekmek anlamına gelir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan, bir
dakika ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Tabii.
"Enerjide tam bağımsız
Türkiye." Kim diyor? Sayın Bakan diyor. Nasıl oluyor bu
bağımsızlık? Yani, bir şeyi anlamakta güçlük
çekiyorum arkadaşlar. Siz, Türkiye'ye bunu tartıştıracağınıza,
dört buçuk yıldır bizim önümüze
Önümüzdeki dönemde Türkiye'nin
enerjideki en büyük sorunu şudur arkadaşlar: Sizin Bakanlığınızın
bir yatırım ve finansman modeli yok. Nasıl bir yatırım
ve finansman modelini burada sergileyeceğinizi bize önceden
bildirip tartışmak zorundasınız. En büyük sorun
bu.
Kabul edin etmeyin, çok kötüydü,
yolsuzlukların başını çekti, ama, 1995'lerin
yap-işletleri, yap-işlet-devretleri bir yatırım finansman
modeliydi, ama, yolsuzluk batağına da döndürdüler, bu ülkeyi
soydular, hukuksuzlukla bu işin üzerine gittiler, Türkiye'yi
zarara soktular.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan, teşekkür
cümlenizi almak için mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurun efendim.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Sizin
de, bu model demiyorum, buna benzer yatırım ve finansman modellerinizi
geliştirmenizi bekliyoruz.
Gece yarısı aklınıza
geldi diye, nükleerin arasına iki de kömür santrali koyalım
diyerek -bu kömür santrali komisyonda eklenmiştir- Türkiye'de
enerji politikasını çözemezsiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Seyhan.
Madde üzerinde, Anavatan Partisi
Grubu adına Hatay Milletvekili Züheyir Amber.
Buyurun Sayın Amber.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 1360 sıra sayılı
Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi
ile Enerji Satışına İlişkin Kanun Tasarısı
hakkında Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinize saygılarımı sunarım.
Kaynağı sınırlı
olan fosil yakıtlar gibi nükleer enerji de sonu olmayan bir yoldur,
çünkü, nükleer santrallerde kullanılan uranyum doğada çok
az miktarda bulunan bir maddedir. Bu problemi çözmek için ortaya
atılan nükleer atıklardan tekrar hammadde kazanmayı
öngören teknolojik projeler ise, teknik ve ekonomik nedenlerden dolayı
uygulanır duruma maalesef getirilemiyor. Birkaç on yıl
içinde atom endüstrisinin yakıtı tükenecek, belirli bir
süre sonra uranyumla beraber petrol ve doğal gaz da tükeneceği
için, insanlık enerji ihtiyacını uzun vadede ancak yenilenebilir
enerjilerle ve enerji kullanımında gereksiz kayıpları
önleyerek karşılayabilecektir.
Enerji ihtiyacının karşılanması
için nükleer santrallere muhtaç değiliz değerli arkadaşlarım.
Nükleer enerjinin önemini vurgulamak için atom endüstrisi, nükleer
enerjinin elektrik üretimindeki payına dikkat çekiyor. Oysa,
nükleer enerjinin dünya genelinde enerji tüketimindeki payına
bakıldığında insanlığın enerji ihtiyacının
karşılanmasında hemen hemen hiç öneminin olmadığı
ortaya çıkmaktadır. 2001 yılında nükleer elektrik,
dünya enerji gereksiniminin yüzde 2,3 kadarını ancak karşılamıştır.
Yenilenebilir enerjinin dünya genelindeki ihtiyacın karşılanmasına
katkısı hâlihazırda daha fazla. İnsanlık, nükleer
enerjinin sahip olduğu küçük bir paydan rahatlıkla vazgeçebilir
değerli arkadaşlarım. Nükleer kaza riskleri, yüksek
radyoaktivite yayan nükleer atıklar ve bunların güvenli
bir şekilde saklanmasının getirdiği masraflar da
göz önünde tutulursa nükleer enerjinin kısa bir süre için sürebilecek
olan küçücük getirisi hiç de ekonomik olmayacaktır. Nükleer
enerji, tehlikeli ve gereksizdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bildiğiniz gibi, Avrupa'da
reaktör kazası riski yüzde 16'dır. Nükleer santrallerde,
teknik eksiklikler ve insan hatalarından dolayı çevreye
büyük ölçüde radyoaktif maddelerin yayılmasına yol açabilecek
çok ciddi, felaket düzeyinde kazalar olabilir. Resmî Alman Nükleer
Enerji Santralleri Risk Araştırması-Aşama B'ye göre,
kırk yıldır faaliyet gösteren bir Alman nükleer santralinde,
reaktör patlaması riski oranı binde 1'dir. Avrupa Birliği
ülkelerinde toplam 150'yi aşkın nükleer enerji santrali faaliyet
gösteriyor ve dolayısıyla, Avrupa'da bir reaktör patlama
riski yüzde 16'yı buluyor. Bu ihtimal, zarla ilk atışta
altı atma ihtimaline eşittir. Dünya genelinde 440 nükleer
santral faaliyette. Bu da kırk yıllık bir süre içerisinde
reaktör patlaması riskinin yüzde 40'a çıkması anlamına
geliyor. Çernobil faciasındaki reaktör patlamasının
gösterdiği gibi, böyle bir kaza neticesinde on binlerce insanın
ölebileceğini hesaplamak gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, nükleer
santraller, nükleer atık üretiyor. Böyle bir mirası kim ister?
Nükleer santraller uranyum işlerken, bunu çekirdek parçalanması
yoluyla yüksek radyoaktivite taşıyan nükleer atıklar
hâline dönüştürmektedir. Nükleer atıklar, yaydıkları
yüksek dozdaki radyoaktif ışınlar nedeniyle insanlarımız
için hayati tehlike taşıyor. Bu nedenle, nükleer atıkların
yüz binlerce yıl boyunca insanlara, tüm canlılara ve bitkilere
ulaşamayacak şekilde saklanması gerekiyor. Nükleer
santraller, yaklaşık elli yıldır faaliyet gösteriyor,
ancak, bugüne kadar kimse nükleer atıkların nasıl ve
nerede nihai olarak saklanabileceğini maalesef bilememektedir.
Nükleer santrallerin ürettiği yüksek radyoaktivite taşıyan
atıkların güvenilir bir şekilde bertaraf edilmesi
için dünya çapında bulunmuş bir tek yöntem bile yok. İnsanlık
tarihinin çok küçük bir döneminde kullanılabilecek olan nükleer
enerji, yarattığı nükleer atıklarla, dünya tarihinin
çok uzun bir dönemine bela olacak bir miras bırakıyor. Unutmayalım
ki, dünya yüzündeki ilk insanlar nükleer radyoaktivite taşıyan
santraller kurmuş olsalardı, o santrallerin yüksek radyoaktivite
taşıyan atıklarının bugün hâlâ bekçiliğini
yapıyor olacaktık.
Nükleer enerji, nükleer silahların
yayılmasına zemin sağlayan bir atom bombası fabrikası
gibidir. Son yıllarda atom bombası geliştiren ve imal
eden ülkeler, başlangıçta sivil amaçlar taşıyan
atom programı yürütüyorlardı, fakat, bu sivil programlar
çoğunlukla askerî amaçları gizlemeye yarıyordu. Sivil
programlar yoluyla bu devletler gerekli teknolojilere ve atom bombası
yapmak için gerekli bilgi birikimine ulaştılar. Sonuç: Nükleer
teknoloji ihracı ve nükleer teknolojinin yaygınlık
kazanması, nükleer silahların yayılması riskini
de önemli derecede maalesef artırmıştır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
nükleer enerji, dünyadaki iklim değişikliklerini de durduramayacaktır.
Nükleer enerji sektörü, nükleer santrallerin kömür, petrol ve doğal
gazın yerine geçemeyeceğini kabul ediyor. 2050 yılı
itibarıyla, fosil kökenli enerjinin sadece yüzde 10'unun nükleer
enerjiden sağlanması planlansa bile, yaklaşık bin
tane yeni nükleer santralin kurulması gerekmektedir. Şu
an dünya genelinde yaklaşık 440 tane mevcut. Bin yeni santralin
kurulması mümkün olsa dahi inşa edilmesi onlarca yıl
sürecektir. Bu kadar çok santral kurulunca da uranyum rezervleri
çok kısa sürede bitecektir. Uluslararası Atom Enerjisi
Ajansının da itiraf ettiği gibi, iklim değişikliğini
durdurmak için hızla müdahale etmek gerekiyor, ama, nükleer
enerjinin bu hızla yaygınlaştırılmasının
imkânının da yok olduğunu ifade etmektedir. Dünya iklimindeki
olumsuz gelişmeleri durdurmanın çaresi, başka. Dünya
iklimini korumak, sadece yenilenebilir enerji ve bununla
bağlantılı olarak, enerjinin etkin kullanımı
ve enerji tasarrufu ile mümkündür.
Nükleer enerji alternatiflerine
kısaca göz atacak olursak: 2002 yılında Alman Parlamentosu
Almanya'nın enerji ihtiyacının 2050 yılında
tümüyle yenilenebilir enerjiden sağlanabileceğini belirten
bir plan sundu. Almanya gibi küçük yüz ölçümüne sahip, fakat, yoğun
nüfusu ve enerji kullanımı olan ve yüksek hayat standardına
ulaşmış bir ülke için mümkün olan, her yerde mümkündür.
Şu an dünyada kullanılan toplam enerji miktarından daha
fazlasının, 2050 yılında sadece yenilenebilir
enerjiden elde edilebileceğini enerji sektörü ilgilileri
dahi kabul ediyorlar. Dünyanın enerji ihtiyacının, güneş
enerjisiyle, ısıtma ve elektrik üretme tesislerinden,
rüzgâr santrallerinden, barajlardan ve organik atıklardan enerji
üreten farklı teknolojilerden karşılanabileceği
ifade edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZÜHEYİR AMBER (Devamla) - Bitirmek
üzereyim.
Aynı zamanda, dünyanın
enerji ihtiyacındaki artışı sınırlandırmak
için enerji kullanımında tasarrufu sağlayan teknolojiler
kullanılmalıdır. Güneş enerjisi sektörünün
hızla gelişmesi, yeryüzünde sınırlı miktarda
bulunan petrol, doğal gaz ve uranyum gibi hammaddeler için savaşların
çıkmasını engellemek yolunda bu en önemli adım olacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Amber, teşekkür
ediyorum.
Madde üzerinde şahsı
adına Konya Milletvekili Hasan Anğı.
Sayın Anğı, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Anğı, süreniz
beş dakika.
HASAN ANĞI (Konya) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
1360 sıra sayısıyla
önümüze gelen tasarı, Türkiye'de de artık nükleer güç santrallerinin
kurulması ve işletilmesi, enerji satışına
ilişkin düzenlemeleri yapmayla ilgili.
Benden önceki değerli konuşmacı
arkadaşlarımız dünyadaki gelişmelerini ve Türkiye'nin
otuz kırk yıllık sürecini ifade etmeye çalıştılar.
Ben, dikkatlerinize birkaç hususu getirmek istiyorum.
Dört buçuk yıllık AK Parti
İktidarında enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi
ve enerji verimliliğiyle ilgili pek çok önemli yasal düzenlemeyi
yaptık mı? Yaptık. Birçok konuda -samimiyetle- yatırımcıların
önünü açan bu çalışmaları -Değerli Bakanımızın
ifade ettiği boyutuyla- bir taraftan yenilenebilir kaynaklar,
bir taraftan fosil kaynakların yerli kaynaklarla bu elektrik ihtiyacının
karşılanması adına yapılan çalışmalar
ortadayken, maalesef, otuz kırk yıl öncesinde bu hep orta ve
uzun vadeli düşünülen nükleer güç santrallerinden elektrik üretimi
keşke Türkiye'de o günlerde başlatılsaydı, bugün,
o orta değil uzun vadedeki birçok teknolojik gelişmeyi de
yakalamış bir ülke olmanın onurunu yaşar ve Türkiye,
enerji problemlerinde enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesindeki
başlığı hâlâ öcü gibi görmekten kurtulurdu.
Nükleer enerjideki geliştirilen
teknolojilere bağlı olarak bugün dünya devleri ve gelişmekte
olan pek çok ülke bunu kullanıyor. Ben açıklıkla şunu
soracağım: Nükleer enerjiden faydalanan hangi ülke bundan
pişman olup da vazgeçmiş? Yoksa, mevcut santrallerinin sayısını
artırmak, teknolojilerini geliştirmek için mi uğraşıyor?
Bugün elimizdeki dağıtılan tasarının raporunda
da iletilmiş, şu anda kurulmuş çalışan santraller
ve yeni kurulma sürecindeki santraller. Bunu net anlayalım.
Yani birileri bunu kullanırken, Türkiye'deki birtakım anlayışlarla,
çevre tehdidi, insan sağlığı denip Türkiye'nin çok
daha termik santrallerden gördüğü zararları göz ardı
mı etmek durumundayız? Mutlaka kendi kaynaklarımızı
geliştirmeye
Uygulama sahası bulamadığımız
yetiştirdiğimiz pek çok beyinlerin yurt dışına
gitmesine razı olacağımız süreçleri devam ettirmemek
Atom Enerjisi Kurumu, şu anda
Türkiye'de denetleme ve düzenleme görevini, araştırma-geliştirme
ve teknoloji görevlerini birlikte yürüten bir kurum. Yarın
nükleer düzenlemeyle ilgili bir kuruma ihtiyaç var mı? Var.
Onun yasası da gelecek mi? Mutlaka gelecek.
Siz diyorsunuz ki: Her şeyi önceden
planlayın yapın, arkası gelir gelmez, ona da farklı
şekilde davranırız. Mutlaka bir yerinden başlamak
gerekiyordu. Buna başlanmıştır.
Bu tasarıda emeği geçen
tüm bürokrat arkadaşlarımıza, Değerli Bakanımıza,
Hükûmetimize, Komisyonda tartıştığımız
katkı sağlayan arkadaşlarımıza ve Türkiye
Atom Enerjisi Kurumuna teşekkür ediyorum.
Tasarının ülkemiz için,
milletimiz için hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Anğı,
teşekkür ederim.
Şahsı adına, Batman
Milletvekili Afif Demirkıran. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AFİF DEMİRKIRAN (Batman)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
bugün önemli bir yasayı görüşüyoruz. Türkiye'nin kırk
yıllık bir geçmişi var bu yasanın arkasında,
inşallah bu Parlamentoya nasip olur.
Değerli arkadaşlar, kanunun
1'inci maddesiyle ilgili şahsım adına söz almış
bulunuyorum.
Kanunun 1'inci maddesi, Türkiye'de
enerji plan ve programları doğrultusunda nükleer enerjinin
üretimini öngörmektedir. Madde, kanunun kapsamıyla ilgili
bir madde. Hâl böyle olunca, ben, niçin Türkiye'de nükleer enerji gerektiğini
veya petrol ve doğal gaz kaynakları sınırlı
olan, kömür kaynakları sınırlı olan, diğer enerji
kaynakları sınırlı olan ülkelerin neden nükleer
enerjiye mutlaka geçiş yapmaları gerektiğini, Türkiye'deki
istatistiklerle biraz dikkatinize getirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
Hükûmetimizin politikası, tabii ki, ulusal çıkarlar
doğrultusunda yerli kaynakları öncelikle değerlendirmektir,
kaynak çeşitliliğini -ve eğer ithal kaynak; ki, çokça
var Türkiye'de maalesef- ülke çeşitliliğini sağlamaktır.
Enerjinin verimli kullanılması esastır. Bununla ilgili
hep beraber çok yakın bir zamanda bir kanun çıkardık.
Mutlaka, olmayan enerji en pahalı enerjidir düşüncesinden
hareketle, ülkeyi enerjisiz, ülkeyi elektriksiz bırakmamak
için gerekli tedbirleri almaktır. Bütün bu söylediklerim, esasen,
sadece bir hükûmetin değil, ulusal politikalar olması gerekir
ve öyle de olagelmiştir.
Türkiye'de, bildiğiniz gibi,
şu anda fert başına kullanılan elektrik miktarı
2.500 kilovat saat civarındadır. Bu, dünya ortalamasıyla
aşağı yukarı eşdeş, biraz da altındadır.
Ama gelişmiş ülkelerle, OECD'yle mukayese ettiğimiz
zaman, oralarda elektrik kullanımı 7.500-8.000 kilovat saat
civarındadır. O zaman, Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda,
geçmişte olduğu gibi, çok ciddi bir, elektrik talebinde artış
söz konusu olacaktır. Geçmişte bazı kriz dönemlerini
hariç tutar isek, yüzde 8 civarında bir artış söz konusu
olmuş. Gelecekte de bunun böyle olacağına ben şahsen
gönülden, candan inanıyorum.
Peki, yerli kaynaklarımız,
mevcut kaynaklarımız, bu enerjiyi, elektrik enerjisindeki
talebi karşılamaya yeterli olacak mı? Hepimizin çok
iyi bildiği gibi, mevcut hidroelektrik kaynaklarımız
120-130 milyar kilovat saat, tamamı, bütün suları elektriğe
dönüştürdüğümüz zaman 120-130 milyar kilovat saat. Biraz
daha ileri gidiyorum ben, 180 milyar kilovat saate kadar da bunun çıkabileceğine dair
varsayımlar var. Bütün kömür, linyit ve taşkömürümüzü değerlendirdiğimiz
zaman 125 milyar kilovat saatlik bir elektrik enerjisi ancak temin
ediyoruz yılda.
Maalesef şu anda tespit edilmiş
olan rüzgâr potansiyelimiz sadece ve sadece 10 bin megavattır.
Enerji Bakanlığımız, Elektrik İşleri Etüt
İdaresi rüzgâr haritasını çıkarmış bulunuyorlar.
Çalışmalar devam etmektedir. İnşallah daha fazla
rüzgâr tespit edilir de daha fazla rüzgâr enerjisinden istifade ederiz.
Termal enerjiden elde edilebilecek olan elektrik sadece bin megavat
civarındadır.
Ancak, 2006 yılında Türkiye'nin
tükettiği elektrik enerjisi 176 milyar kilovat saat. 2020
yılına geldiğimiz zaman bu yüzde 8'lik artış
senaryosuna göre 500 milyar kilovat saate ulaşıyor. Bütün
yerli kaynaklarımızı üst üste koyduğumuz zaman,
maalesef, değerli arkadaşlar, bunu karşılamakta
herhangi bir imkân bulamıyoruz. Onun içindir ki, diyoruz ki: Türkiye,
uzun zaman önce başlamış olduğu nükleer macerasını
tamamlamak durumundadır, nükleer enerjiyi üretmek durumundadır.
Sadece 2020 yılına kadar devreye 5.000 megavatlık bir
güç, bir nükleer güç santrali dâhil edilmiştir, yapılmış
olan planlamada. Kanaatimce bunun da artırılması gerek.
Bütün bunu söylediğim zaman
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
- Bitireceğim.
BAŞKAN - Buyurun.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
- Teşekkür ederim Değerli Başkan, bitireceğim.
Daha sonraki maddelerde nükleer
enerjiyle ilgili daha detaylı bilgiler, Avrupa Birliğindeki
kullanımı, dünyadaki kullanımını da ifade
edeceğim. Yalnız, şunu, net olarak, inanarak sizinle
paylaşmak istiyorum ki, Türkiye öncelikle yerli kaynaklarını
elektriğe dönüştürecektir, Türkiye öncelikle yerli petrolünü
üretmek için çalışmalarını hızlandırmaktadır,
Türkiye öncelikle mevcut kömür rezervini artırabilmek için
büyük bir çaba göstermektedir, Türkiye öncelikle denizlerinden
ve karasından doğal gaz temin etmek için, daha fazla doğal
gaz üretebilmek için çaba sarf etmektedir. Ancak, maalesef, bugünkü
şartlarda, biraz önce ifade ettiğim gibi, bunlar Türkiye'nin
enerjisini karşılamaya yeterli olmadığı
için, şu anda yüzde 70'ler civarında olan dışa bağımlılık
2020 yılına geldiğimiz zaman yüzde 80'lere ulaşacaktır,
yeterli tedbir alınmadığı zaman. Bu tedbirleri
hep beraber alırken nükleer enerjinin de, mutlaka, bizim enerji
karışımının içine, enerji portföyünün içine
dâhil edilmesinin gerekli ve şart olduğuna dair inancımı
sizinle paylaşıyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Demirkıran.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Saat 14.30'da toplanmak üzere, birleşime
ara veriyorum.
Kapanma Saati:
13.14
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.34
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 103'üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
1360 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 2'nci maddesini
okutuyorum:
Tanımlar ve kısaltmalar
MADDE 2- (1) Bu Kanunda geçen;
a) Bakanlık: Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığını,
b) EPDK: Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumunu,
c) EÜAŞ: Elektrik Üretim Anonim
Şirketini,
ç) İÇH: İşletmeden
çıkarma hesaplarını,
d) Perakende ve toptan satış
lisansı: Elektrik enerjisinin tüketicilere satışını
gerçekleştirmek üzere EPDK'dan alınan lisansları,
e) Santral: Elektrik enerjisi üretilen
nükleer güç santrallarını,
f) Şirket: Santraldan elektrik
enerjisi üretimi yapmak amacıy
g) TAEK: Türkiye Atom Enerjisi Kurumunu,
ğ) TETAŞ: Türkiye Elektrik
Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketini,
h) URAH: Ulusal radyoaktif
atık hesabını,
ifade eder.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Aydın Milletvekili Mesut Özakcan.
Sayın Özakcan, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA MEHMET MESUT ÖZAKCAN
(Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1360 sıra sayılı, Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması
ve İşletilmesi ile Enerji Satışına
İlişkin Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ülkemizde yenilenebilir enerji kaynaklarımızın kullanım
oranı hâlen yüzde 3'ün altındadır. Avrupa Birliğinin,
üye ve aday ülkelere, 2010 yılına kadar, kullandıkları
enerjinin en az yüzde 12'sinin yenilenebilir kaynaklardan karşılanması
zorunluluğu getirdiğini ve Türkiye'nin de bu konuda taahhütte
bulunduğunu biliyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
nükleer enerji, nükleer teknoloji ve nükleer enerji santralleri
de enerji üretim yelpazemiz içerisinde yer alabilir. Ancak, ülke
olarak sahip olduğumuz bu kadar doğal, yenilenebilir zenginliklerimiz,
doğal kaynaklarımız tüketilmeden böyle bir teknolojiye
geçmenin de uygun olmadığını düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bu yasa tasarısı, Türkiye'nin nükleer santral konusunda
ne kadar yetersiz ve böyle bir santralin yaratacağı sorunlara
karşı yönetim birimlerinin ne kadar duyarsız olduğunu ortaya koymaktadır. Kanun hazırlama
tekniği gibi şeklî şartlara muhalefetimizi bir yana
bıraksak bile, ülkenin geleceğini bu kadar ilgilendiren
bir konunun, sıradan bir işi tarif eder gibi Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulması, tasarının ne kadar
sıradanlaştırıldığının bir göstergesidir.
Yasa tasarısı, bir nükleer
tesis için gerekli olan düzenlemeleri içermekten uzak, yalnızca
böyle bir uygulamaya yasal dayanak getirmeye yönelik olduğu
anlaşılan, özensiz ve anlaşılmaz bir metin konumundadır.
Alelacele hazırlanan ve bir
yetki tasarısı görünümündeki bu metin, Hükûmetin nükleer
santral kurulması yönündeki aşırı isteğine
yönelik de kuşkular uyandırmaktadır. Yeterli hukuksal
ve teknik altyapı hazırlanmadan nükleer santral yapımına
başlanmak istenmesinin altında yatan gerçeğin ne olduğunu,
tasarının gerekçesinden de anlamak olanağı bulunmamaktadır.
Ülkemizdeki zengin doğal kaynaklardan
daha az yatırımla ve yeterince elektrik üretme olanağı
bulunurken, yatırım maliyetleri yüksek ve işletme güvenliği
büyük riskler taşıyan tercihe böylesine hazırlıksız
yönelmenin arkasında nükleer lobilerinin faaliyetlerinin
bir sonucu olduğunu da düşünmek gerekir.
Yasa tasarısını hazırlayanlar,
tasarıyla getirilen hükümlerin yetersiz olduğunun bilinciyle
TAEK'e geçici görev yüklemiş. Nitekim, tasarıda nükleer
faaliyetlerin düzenlenmesi ve denetleme işlemleri için
başka bir kurumun kurulacağı öngörülmekte ve bu kurum
oluşturulana kadar gerekli önlemleri almak
Buradan da anlaşılacağı
üzere, TAEK'in, bir nükleer santral sürecini yürütecek birikime
sahip olmadığı tespiti yapılmış olup,
farklı bir kuruluş işaret ediliyor. Nitekim, konunun
öneminin bilincinde olan ülkelerde de geniş ve kapsamlı kuruluşlar
bulunmaktadır. Örneğin, Almanya'da Nükleer Güvenlik Bakanlığı
mevcuttur.
Değerli arkadaşlarım,
Almanya'daki Nükleer Güvenlik Bakanlığından söz etmişken,
geçtiğimiz günlerde "Almanya'dan Türkiye'ye nükleer uyarı"
adı altında basında yer alan, Sayın Bakanımızla
birlikte Almanya Çevre Doğa Koruma ve Nükleer Güvenlik Bakanının
birlikte görüşmelerinden kısa bir paragraf sizlere sunmak
istiyorum. Almanya'dan gelen Çevre Doğa Koruma ve Nükleer Güvenlik
Bakanı Sayın Gabriel, Almanya'dan örnek veriyor ve 2020
yılına kadar Almanya'nın tüm nükleer santrallerini kapatacağını
ve bu konuda Sayın Güler'e katılmadığını,
Avrupa'da 25 ülkenin 17'sinin ya nükleer enerjiyi hiç kullanmadığını
-şu anda- ya da vazgeçtiğini belirterek, yenilenebilir
enerji konusunda farklı düşünmediğini, ama, nükleer
enerji konusunda düşüncelerinin farklılığını
açıklayarak ifade ediyor.
Ben, tekrar, maddeye dönüyorum.
Tasarıda, değerli arkadaşlarım, santral kuracak
ve/veya işletecek şirket ve/veya şirketlerin seçilmesi
sürecine, yeterliliği ve sorumluluğu tartışılan
bir TAEK'in belirlediği teknolojik ölçütleri karşılayan
şirketlerin katılabileceği belirtilmiştir. Oysa,
burada belirtilen teknolojik ölçütlerin ana hatlarıyla yasa
içerisinde düzenlenmesi ve bu konuda uzmanlaşmış bir
kuruluş eliyle diğer yeterlilik ölçütlerinin belirlenmesi
gerekir. Bir nükleer santrali kuracak ya da işletecek olan
şirketlerin ve yeterlilik koşullarını değerlendirecek
olan kuruluşun, santrali işletirken tabi olacakları
düzenlemelerin bulunmaması durumunda, seçimin keyfîliği
yanında, ileride doğabilecek teknik sorunlara ve kazalara
da şimdiden davetiye çıkarmak söz konusu olacaktır.
Bu önlemlere yönelik yasa, yönetmelik
ve standart şeklindeki düzenleyici belgelerin oluşturulması
zorunluluğu bulunmaktadır. Nükleer santrallerin özelliği
gereği, bu düzenlemelerin daha baştan var olması ve
özellikle santralin yapım aşamasında bu düzenlemelere
uygun hareket edilmesi, güvenlik anlayışının bir
gereğidir, zorunluluğudur. Oysa, tasarıda, bir nükleer
santralin yapımı, işletilmesi ve sökülmesi sırasında
uyulacak güvenlik önlem ve ilkelerine yönelik hiçbir kural getirilmemiştir.
Bu alanda yabancı personel çalıştırılması
öngörüldüğüne göre, güvenlik önlemleri de bu kişilerin
uzmanlığına terk edilmiş olsa gerektir. TAEK'in yeterli
birikiminin olmadığı gerçeği karşısında
düzenleme ve denetleme faaliyetlerinde yabancı uzmanların
rol almaları, dışa bağımlılık oranını
artıracak ve ulusal politika izlenmesini de olanaksız
kılacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
yatırımı yapacak şirket, Bakanlar Kurulunca yapılacak
yarışma sonucu belirlenecektir. Yani, bu seçimin yapılması
aşamasında bir ihale işlemi olmayacağı anlaşılmaktadır.
Yani, bu yasa tasarısı, bir nükleer güç santralinin kurulması
ve işletilmesine ilişkin yasa olmaktan ziyade, nükleer
enerji santrallerinin ihalesiz verilmesi yasasıdır. Yalnızca,
üretilecek elektriğin satış fiyatına ilişkin
kriter öngörülmüştür. Seçim işlemine yönelik hiçbir teknolojik
kriter ve tercihe yer verilmediği gibi, tasarıda kamu-özel
işbirliği yolunun açık tutulduğu göz önüne
alınırsa, yalnızca enerji satış fiyatı
üzerinden belirlenen şirketle kamunun nasıl ortaklık
kuracağı da anlaşılamamaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
bu tasarı, Çevre Komisyonunda da görüşülürken AKP'li bir
değerli milletvekili arkadaşımız, bu konuda
otuz beş yıl kafa yorduğunu, bu konudaki deneyim ve birikimleriyle
Sayın Bakanımıza ve Komisyona uyarılarda bulunarak
birtakım hususları dile getirmiş. Bu hususlar, bizim
de yaptığımız tespitlerle örtüşen uyarılar,
şirket seçiminde sadece ekonomik kriterin dikkate alınmış
olması, teknoloji cinsinin ne olacağı konusunda belirli
bir kriterin bulunmayışı, satın alma garantisi
verilmesinin AKP politikalarına da ters düştüğü, liberalleşme
anlayışlarına ters düştüğü açıklaması
ve bu tür yatırımların, nükleer enerji santrali yatırımlarının
dünyada özel sektör tarafından değil, dünyanın her yerinde
devlet tarafından yapıldığını işaret
etmiş, sadece İngiltere'de yatırımı devlet
yapmış, ancak işletmesini kiraya vererek özel sektör
tarafından işletilmekte olduğunu da belirtmiş.
Sayın Bakanımız, bütün
bu eleştiriler, diğer Komisyon üyelerinin de eleştirileri
karşısında, Komisyon tutanaklarının 22'nci
sayfasında verdiği cevabi konuşmasında şunu
söylüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun Sayın Özakcan.
MEHMET MESUT ÖZAKCAN (Devamla) -
Sayın Bakanımızın bu eleştiriler karşısında
söylediği şu: "Her halükârda, yazı da gelse tura da
gelse biz bu işi yapacağız; dik dursa da bu işi yapacağız."
Değerli arkadaşlarım,
bu ne demektir? "Siz ne derseniz deyin, biz bildiğimizi okuyacağız"
demektir. Maalesef, AKP Hükûmeti, dört buçuk yıldır, sadece
Cumhurbaşkanlığı konusunda değil, her alanda,
her konuda böylesi dayatmacı bir anlayışla bu yasaları
ülkemizin yararına olmayan şekilde geçirme yaklaşımı
içerisinde oldu. Yani, bu anlayış, demokrasi anlayışı
olarak da sağlıklı bir anlayış ve yaklaşım
değil. Artık, günümüzün gereği olan çoğulcu bir demokrasi
anlayışından uzak, çoğunlukçu bir demokrasi anlayışına
sahip olan AKP, maalesef "Çoğunluğumuz vardır, biz
her şeyi istediğimiz gibi yaparız." düşüncesi
ve uygulamalarını sürdürmekte.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özakcan.
Anavatan Partisi Grubu adına,
Hatay Milletvekili Züheyir Amber.
Buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Değerli arkadaşlarım,
1360 sıra sayılı, Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması
ve İşletilmesiyle ilgili Kanun Tasarısı hakkında,
Anavatan Partisi Grubu adına konuşma almış bulunmaktayım.
Hepinize saygılarımı sunarım.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce Greenpeace'ten bana bir faks geldi. Bunun, kısaca özetini
burada okumak istiyorum sizlere.
Greenpeace diyor ki
AYDIN DUMANOĞLU (
ZÜHEYİR AMBER (Devamla) - Lütfen
dinleyin, önemli ama yani. Yanmayın ne olur! Lütfen, dinleyin.
Ben, yani, şey etmiyorum.
Diyor ki: "Bu tasarı, nükleer
santral yapımına yönelik son derece tehlikeli teşvikler
getirmekte; gerek yapımı gerek işletilmesi gerekse
sökümü ve atıkların uzaklaştırılması süreçlerinde,
ülkemizi
OECD genelinde nükleer reaktör
inşa etmekte olan tek ülke Finlandiya'dır.
Finlandiya'da Olkiluoto reaktöründe ortaya çıkan büyük maliyet
aşımları ve güvenlik kaynaklı gecikmeler henüz
tehlikeli nükleer enerji batağına bulaşmamış
olan Türkiye için ders niteliğinde sayılmalıdır.
Kişi başına millî geliri Türkiye'nin 10 katı olan
Finlandiya'da bile böylesi sorunlar yaşanması, nükleer
enerjinin günümüzün piyasa ekonomisine hiçbir şekilde uyum
sağlayamayan ekonomik doğası sonucudur. Bu durumda
nükleer santrallerin Türkiye için ucuz elektrik sağlayacağını
varsaymak iyimserlikten de öte hayalperestliktir.
Tüm bu nedenlerin ötesinde, dünya
birincil enerji üretiminde hiçbir zaman anlamlı bir paya sahip
olmamış nükleer enerji, artık gereksiz bir enerji üretim
biçimi hâline gelmiştir, böyle de kalacaktır. Bu tehlikeli
yolu, Türkiye'ye fazladan ekonomik yük getireceğini bile bile
seçmek akıl dışı olacaktır. Tüm dünyada hızlı
bir gelişme gösteren enerji verimliliğine ve yenilenebilir
enerjilere odaklanmak dururken Türkiye'nin hâlâ nükleer enerjiyi
tartışıyor olması bile zaman kaybıdır.
Tüm gücümüzle enerjide devrim yapmak için uğraşmalı,
Türkiye'yi kirli enerjiden, hızla artan sera gazı salımlarından,
enerjide dışa bağımlılıktan ve gereksiz
enerji kullanımından kurtarma yoluna gitmeliyiz. Türk halkının
sizden beklentisi budur. Greenpeace olarak biz de, size yardımcı
olmaya hazırız.
Gelecekte Türk halkı tarafından
bu tasarının
Greenpeace Akdeniz Genel Direktörlüğü"
Benim konuşacağım
bu kadar. Hepinize de saygılarımı sunuyorum. Herhâlde
mesajımı vermişimdir.
Teşekkür ediyorum, sağ
olun.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Amber.
Şahsı adına Hasan Ali
Çelik, Sakarya Milletvekili.
Buyurun.
HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; nükleer enerji
santralleriyle ilgili bir kanun tasarısının 2'nci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bu maddede, tanımlar ve
kısaltmalar var. Yani, madde üzerine söyleyeceğimiz, Atom
Enerjisi Kurumunun kısaltılmış adı, Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumunun kısaltılmış adı ve kanun
içerisinde geçen bir kısım izahatı gerektiren kısaltmalar
var. Ama, esas olan, belki burada çıkarmaya çalıştığımız
nükleer enerjiyle ilgili bu kanun tasarısının ülkemiz
için ne kadar gerekli olduğunu hep birlikte tartışmak
ve buna ait sonucu da birlikte oluşturmaktır.
Dünya çok ciddi bir enerji sıkıntısına
doğru gidiyor. Ülkemizde de takriben yirmi beş yıllık
geçmiş verilere baktığımızda, elektrik tüketiminde
yüzde 7-8 oranında bir artışın her hâlükârda var olacağı
görülüyor. Gelişmekte olan ülkemizde üretime doğrudan etki
"Temiz enerji" diyoruz,
"sera gazları" diyoruz, bir kısım, bugün hele
çok çok konuştuğumuz "küresel ısınma" dediğimiz
teknik şartları göz önüne aldığımızda,
dünyanın daha temiz enerjilere, daha dikkatli kullanılan
enerjilere, yerli kaynakların daha dikkatli kullanılmasının
gerekliliğini de değerlendirdiğimizde, elbette
biz, artık, nükleer enerjiyi dikkatli, güçlü, hem de daha uzun vadeli
ve daha temiz bir şekilde kullanmamız, üçüncü nesil santrallerin
-dünyada- artık Türkiye'de de kullanılıp işletmesini
gerekli kılmaktadır. Bizler de hep beraber, Parlamento olarak,
ülkemizin geleceğini düşünerek, eleştirsek de bazı
eksik kısımlarını söylesek de aksayan kısımlarını
söylesek de netice olarak, hep beraber bu Parlamento, ülkenin geleceğini
her şeyin önünde gördüğü için, kanunların bir an evvel
bu Meclisten geçmesine gayret ediyor.
Buna destek veren bütün Parlamentoyu
saygıyla selamlıyorum ve teşekkür ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Çelik.
2'nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum.
HALUK KOÇ (
BAŞKAN - 2'nci maddeyi oylarınıza
sunup karar yeter sayısını arayacağım.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
14.57
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 15.10
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 103'üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
1360 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 2'nci maddesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, 2'nci maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısını arayacağım.
2'nci maddeyi
3'üncü maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ
BÖLÜM
Santrallarda
Elektrik Enerjisi Üretiminde
Uygulanacak
Usûl ve Esaslar
Santral kuracak şirketin belirlenmesi
MADDE 3- (1) Yapılacak nükleer
güç santrallarına ilişkin olarak ilgili bakanlık ve kurumların
görüşleri alındıktan sonra Bakanlık tarafından,
bu Kanun kapsamında santral kuracak ve işletecek şirket
ve/veya şirketlerin seçilmesi süreci başlatılır.
(2) Bu sürece, TAEK'in belirlediği
ölçütleri karşılayan şirketler katılabilir.
(3) Kanundan yararlandırılacak
şirket veya şirketler, Bakanlık tarafından megavat-elektrik
(MWe) cinsinden toplam santral kapasitesi, santrala yönelik yer tahsisi,
lisans bedeli ve altyapıya yönelik teşvikler ile tekliflerin
yapılmasına ve değerlendirilmesine ilişkin usul
ve esasların belirlenmesi ve Bakanlar Kurulunca onaylanmasını
takiben yapılacak yarışma sonucu seçim ile belirlenir.
(4) Bu Kanun kapsamında,
işletmeye girdikten sonraki onbeş yıllık süre boyunca
şirketler tarafından yıllara sarî olarak teklif edilecek
elektrik enerjisi üretim miktarları ile yine şirketler tarafından
perakende ve toptan satış lisansı sahibi şirketlere
teklif edilecek yıllık birim elektrik enerjisi satış
fiyatlarının çarpımı sonucu oluşacak elektrik
alım bedellerinin önceden saptanmış belirli bir iskonto
haddi üzerinden yarışmanın yapıldığı
tarihe indirgenmiş değerlerinin toplamı olarak en düşük
teklifi veren şirket veya şirketler bu Kanun hükümlerinden
yararlanmaya hak kazanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay.
Buyurun Sayın Uzunbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SEDAT UZUNBAY
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1360 sıra sayısıyla bastırılarak dağıtılan
Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi
ile Enerji Satışına İlişkin Kanun Tasarısı'nın
3'üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
temel anlayışımızın, bugünkü koşullarda
"nükleer güç santrallerine hayır, nükleer teknolojiye
evet" olduğunu tekrar hatırlatarak, yasanın bu
maddesiyle ilgili görüşlerimi aktarmak istiyorum.
Bu madde, Çevre Bakanlığını
devre dışı bırakan bir madde. Nükleer santraller
ile ilgili tek yetkili bakanlık Enerji Bakanlığı.
Nükleer güç santralleri, radyasyon
yoluyla çevre kirlenmesine neden olabilecek bir tehdittir. Ancak
"Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği"nden doğan
görevleri bulanan Çevre Bakanlığının bu yasa tasarısı
içinde yer almaması çok ciddi bir eksikliktir.
Değerli arkadaşlarım,
yasanın bu maddesiyle ilgili diğer bir konu, Bakanlığa
ve ona bağlı Türkiye Atom Enerjisi Kurumuna seçimle ilgili
kuralları belirleme yetkisi verilmesidir. Yasanın Bakanlığın
ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun ne derece yetkilendirildiği,
görev ve sorumluluklarının neler olduğu konusunda
bir açıklık getirmemiş olması da temel bir eksikliktir.
Nükleer enerjiyi kullanan ülkelerin benzeri yasalarında olduğu
gibi, temel yetki ve sorumlulukların tek tek belirtilmesi mutlaka
gereklidir.
Değerli arkadaşlarım,
diğer önemli bir konu ise, Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun kendisinin
araştırma amaçlı bir reaktör kurmak istemesi durumunda
ortaya çıkacaktır. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından
yeterince yüksek güçte bir araştırma reaktörünün lisanslanabilmesi
için, çevre güvenliği ölçütleri, yapımı, işletilmesi
ve denetimlerinin, birçok yönden, güç reaktörü gibi ele alınması
gerekecektir. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, seçimde hem yetkili
organlardan biri olacak hem de kendisi bir reaktör kuracak, burada
ciddi bir çelişki yaşanacaktır. Türkiye Atom Enerjisi
Kurumunun böyle bir tesis kurması durumunda böyle bir durum yaşanmaması
için, bununla ilgili öngörümüz ve çözüm önerimiz, bu tür reaktörlerin
bilimsel ve teknolojik amaca uygunluğunu ve diğer denetimlerini
üstlenecek, Türkiye Atom Enerjisi Kurumundan bağımsız
bir nükleer bilim kurulunun kurulmasının bu maddeye mutlaka
ilave edilmesi gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
diğer önemli bir konu da, yasa tasarısının bu maddesiyle,
devlet, uzun süreli alım garantisine girmiş olmaktadır.
Bu durum, AKP'nin, seçimlerden önce bu tür alım garantilerine
şiddetle karşı olduğunu açıkça ilan etmesine
karşın, iktidarı döneminde ve son günlerde ardı
ardına, fiyat alım ve süre garantileri veren yasaları
çıkarma çabası ciddi bir çelişki içinde olduğunun
bir göstergesidir.
Değerli arkadaşlarım,
Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan tarafından imzalanan
bu yasa tasarısının genel gerekçesinin ilk paragrafının
tamamını okumak istemiyorum. Sadece, bu paragrafın
son cümlesinde: "
enerji ihtiyacının karşılanması
ve sürekliliğin sağlanması için doğru ve etkin bir
enerji politikasının oluşturulmasını ve idaresini
gerekli kılmaktadır." demektedir. Ne zaman? İktidara
geldikten dört buçuk yıl sonra, yani giderayak. Buna "günaydın" demekten
başka bir şey diyemiyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bu gerekçe, AKP Hükûmetinin, enerji ihtiyacının karşılanması
ve sürekliliğinin sağlanması için doğru ve etkin
bir enerji politikasının olmadığının
bir itirafıdır. Nükleer santraller bahanesiyle enerji politikası
oluşturmaya çalışmak, geleceğimize ipotek koymaktır.
Bunlar, boşuna çabalar arkadaşlar. Bırakın, gelecek
Parlamento dönemi bunları yapsın, geleceğimizi giderayak
ipotek altına almayın.
Bu tasarı, AKP'nin, dört buçuk
yıldır olmayan enerji yönetimi anlayışıyla,
eski teknolojileri içeren nükleer santralleri başımıza
bela etmesinden başka bir şey değildir. Bu ülke insanına
bu kötülük yapılamaz.
Değerli arkadaşlarım,
AKP Hükûmetinin bugüne kadar etkin bir enerji politikası olamamıştır.
Bu konudaki eleştirilere, Sayın Bakan, hemen Bakû-Tiflis-Ceyhan
Boru Hattını örnek göstererek yanıt veriyor. Bu
iş, Bakû-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı yıllar önce planlanmış,
bu Hükûmet döneminde tamamlanmış bir iştir. AKP Hükûmetinin
damgasını vurduğu, başlatıp tamamladığı
ciddi hiçbir enerji yatırımı yoktur.
Değerli arkadaşlarım,
çok ciddi bir yatırım olarak
Değerli arkadaşlarım,
nükleer teknolojiyle dünyanın elektrik gereksiniminin yüzde
17'sinin karşılandığı biliniyor. Daha önce
planlanmış olanlar dışında, son yıllarda,
gelişmiş ülkelerde kurulan veya kurulmak istenilen bir
tane nükleer santral örneği yoktur. Tam tersine, mevcutlar bile
kapatılıyor.
Değerli arkadaşlarım,
bugünkü teknolojiyle güvenilir bir nükleer santral yoktur. Bugüne
kadar yaşanan teknolojik gelişmeler dahi nükleer santrallerin
işletmesinde
BAŞKAN - Sayın Uzunbay,
birkaç saniye rica edebilir miyim.
Arkadaşlar, saygıdeğer
milletvekilleri; lütfen sükûneti sağlayalım, hatibin konuşması
anlaşılmıyor.
Buyurun.
SEDAT UZUNBAY (Devamla) - Nükleer
santrallerin işletmesinde, nükleer atıkların korunmasında
güvenilir bir noktaya gelinememiştir. Nükleer atıkların
yüz yıllar boyunca çevre sağlığını tehdit
etmeden korunabilmesi için ciddi projeler üretilememiştir,
uygulanamamıştır. Nükleer atıkların korunabilmesi
için gerekli yatırım miktarı, nükleer santrallerin kuruluş
maliyetleriyle kıyaslanamayacak kadar yüksektir. Nükleer
santrallerden üretilen elektriğin ucuz olduğu iddiası
da tam bir uydurmadır. Yatırım, işletme ve nükleer
atıkların korunması için yapılacak harcamaların
birim elektrik enerjisine yansıyan maliyeti çok yüksektir.
Kısaca, nükleer santralden elde edilecek elektrik, bunları
dikkate aldığında, en pahalı elektrik olacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
ülkemizde var olduğu bilinen uranyum veya toryumun nükleer
santralde kullanılmasına imkân yoktur. Bu santrallerde zenginleştirilmiş
enerji kaynakları kullanılmaktadır. Türkiye'de bu kaynakları
zenginleştirme teknolojisi de yoktur. Kısaca, nükleer
santrallerin ihtiyaç duyduğu enerji kaynağı Türkiye'de
yoktur denebilir. Bu nedenle, nükleer santraller de enerji kaynağı
itibarıyla tamamen dışa bağımlıdır.
Yani, nükleer santraller ülkemizin dışa bağımlılığını
daha da arttıracak santrallerdir.
Değerli arkadaşlarım,
mevcut yer altı enerji kaynağı zenginliğimizi değerlendirmek
için gerekli nükleer teknolojiye sahip olmak, bu teknolojileri
daha da geliştirmek ve yeni teknolojileri takip etmek, ülkemiz
açısından önemlidir. Günümüzde, gelişmiş ve gelişmekte
olan ülkelerde nükleer enerji kaynakları elektrik enerjisi yönetiminde
yaygın olarak kullanılıyor gerekçesiyle bu yasa dayatılmamalıdır.
Yerli kaynakları yeterli düzeyde olmayan veya bunları değerlendiremeyen,
gelişmekte olan veya geri kalmış ülkelerin bazılarında
nükleer santraller yapılıyor olabilir, ama, yerli ve yenilenebilir
çok ciddi potansiyeli olan ülkemizin bugüne kadar bu potansiyelinin
yarısını dahi değerlendiremediği dikkate
alınırsa, bu enerji kaynaklarımızı deneyimlerimizle
gerçekleştirebilir ve uzun yıllar ihtiyacımızı
karşılayabiliriz. Tabii ki, bunları yapabilmek için
ciddi bir enerji politikasının olması gerekiyor.
AKP'nin bugüne kadarki enerji yönetimi anlayışı
"saldım çayıra, Mevlam kayıra" anlayışından
öte değildir. Günlük politikalarla ülkenin enerji sorunu çözülemez.
Değerli arkadaşlarım,
bugüne kadar hiçbir partiye nasip olmamış sayısal çoğunluk
Linyitimiz duruyor, akarsularımızın,
barajlarımızın hidrolik potansiyeli duruyor, kurulu
santraller bile tam kapasiteyle işletilemiyor, arızalar
giderilemiyor, santrallerin rehabilitasyonları tamamlanamıyor.
Bu basit işler bile dört buçuk yılda, ciddi bir kararlılık
gösterilerek tamamlanamıyor.
Kamunun enerji yatırımlarından
uzaklaştırılması uygulaması değerli arkadaşlarım,
AKP'nin işine gelmiştir. Yatırımlar tamamen özel
sektörden beklendi, yüzlerce lisans verildi, ama bu yatırımların
tamamlanarak işletmeye alınması çok düşük oranda
gerçekleşti. Buradan, kamu, enerji yatırımlarında
olmazsa ülke enerji ihtiyacı yönünden sıkıntıya
giriyor sonucu çıkarılabilir.
Değerli arkadaşlarım,
AKP, enerjide, geçmiş ekonomik kriz döneminde, azalan elektrik
tüketiminden kaynaklanan arz fazlası dönemini, yani ihtiyacımızdan
daha fazla elektrik üretebilme kapasitesinin olduğu dört
yıllık dönemi hoyratça ve tam bir mirasyedi gibi geçirmiştir.
Daha önce kurulan santrallerden gelen miras tükenmiştir.
Şimdi, arz güvenliği krizi gündemdedir, yani birkaç
yıl sonra
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Uzunbay.
SEDAT UZUNBAY (Devamla) - Şimdi
arz güvenliği krizi gündemdedir, yani birkaç yıl sonra elektrik
ihtiyacımızı karşılayamayacak duruma geleceğiz.
Bunu gidermek amacıyla, bugüne kadar, ciddi hiçbir çalışma
yapılamamıştır.
Değerli arkadaşlarım,
biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak her zaman söyledik, çok acil enerji
strateji planına ihtiyacımız vardır dedik, enerjiyle
ilgili tarafları bir araya getirip içine sürüklenilen durumu
değerlendirmeliyiz ve ciddi çözüm yolları, çıkış
yolları bulmalıyız dedik, ama dinletemedik. Türkiye'yi,
bu gidişle, birkaç yıl sonra elektrikte sıkıntılı
bir dönem beklemektedir. Bunun da tek sorumlusu AKP'dir, AKP Hükûmetidir.
Gelecekte elektrikte kesintiler başlarsa bunun tek sorumlusu
AKP'dir, AKP olacaktır. Bunun herkes tarafından açıklıkla
bilinmesinde yarar vardır.
Değerli arkadaşlarım,
bugün geldiğimiz noktada, AKP Hükûmeti, bizi doğal
Değerli arkadaşlarım,
nükleer santrallerin yatırım süresi ise, planlama, ihale
ve uygulama süresi en iyimser tahminle on bir yıldır.
Şimdi başlansa bile bir santralin bitimi 2018, 2019'lu
yılları bulacaktır. Oysa 2020'lerin başında
daha güvenli, daha ekonomik, atık sorunu büyük ölçüde çözülmüş,
dördüncü nesil santraller olarak adlandırılan santraller
devreye girecektir. Biz ise, o tarihte -yani, şu anda aldığımız
karar gereğince- bir yatırım süreci başlanırsa,
2018'lerde, 2019'larda tamamlanacak bir nükleer santraliyle, eski
bir teknolojiyi hizmete açmış olacağız. Yani,
kısaca, yakın gelecekteki elektrik enerji ihtiyacını
nükleer santrallerden karşılamak sadece bir hayaldir.
Değerli arkadaşlarım,
Hükûmete ve AKP'li milletvekili arkadaşlarıma sesleniyorum:
Eğer bu ülkeyi seviyorsanız, ülkemizin insanını
cezalandırmak istemiyorsanız, yapacağımız
tek sorumlu davranış, bu yasa tasarısını mutlaka
geri çekmektir.
Bu nedenle ve bu düşüncelerle,
nükleer enerji santrallerinin ülke gündemine taşınarak,
tek çözüm olarak gösterilmesini doğru bulmuyor ve yasanın
bu maddesine muhalefet ediyoruz.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Uzunbay.
Şahsı adına, Düzce
Milletvekili Fahri Çakır.
Sayın Çakır, buyurun efendim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Nükleer Güç Santrallerinin
Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına
İlişkin Kanun Tasarısı'nın 3'üncü maddesi üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, evvela
şunu söylemeliyim diye düşünüyorum: Değerli muhalefet
ve diğer muhalefetin nükleer santrallere karşı
çıkmasını gerçekten anlayabilmiş değilim.
Neden? Eğer dünya, nükleer santralleri bugün yapmış, hayata
geçirmiş, kullanıyorsa, bundan elektrik üretiyor, enerji
üretiyorsa ve bunun kahir ekseriyeti de eğer gelişmiş
ülkeler ise, gelişmiş Batı ülkeleri ise daha az gelişmiş
ülkelerde nükleer santraller daha az kullanılıyor, daha
az yapılıyor ise oturup bunu bir düşünmek lazım.
Ülkemiz de nükleer enerjiye geçsin,
nükleer enerjiyi üretsin, nükleer santral kurulsun mu kurulmasın
mı, bir kere buna bir karar vermemiz lazım. Bu ülkenin, hiç
şüphesiz, enerjiye her zamankinden daha fazla bugün, belki yarın
daha da çok ihtiyacı olacak ve bu enerjiyi değişik yollardan,
değişik yerlerden bir şekilde üretiyoruz ve en sonunda
enerji konusunda da dışarıya bağımlılığımız
her geçen gün artıyor. Bunu azaltmak için enerjiyi üretmek lazım.
Enerjiyi nükleerden niye üretmeyelim? Sudan üretiyorsak, yenilenebilir
enerji kaynaklarının yasasını bu Parlamentoda
çıkarmış isek, rüzgârı ve başkaca kaynakları,
doğal gazı devreye sokarak enerji üretiyorsak, nükleerden
de üretilebiliyor ise, bu nükleer tehlikeli değilse, hatta
bir muhalefet sözcüsünün ifade ettiği gibi tehlikeli ve gereksiz
de değilse, niye yapmayalım ihtiyacımız varsa?
Kaldı ki, bu nüfus kesafetine
ve bu kalkınma hızına göre, ülkemizin her yıl kullandığı
enerjinin yüzde 7, yüzde 8 nispetinde daha artı enerjiye ihtiyacı
olduğu bir gerçek. O hâlde, bu enerji yatırımlarını
biz bugün yapmazsak, belki önümüzdeki yıllarda ihtiyaç had safhaya
çıkacak ve bağımlılığımız daha
da artacak.
Kaldı ki, nükleer enerji santralleri
akşamdan sabaha, hemen, boyacı küpü gibi daldır
çıkart hayata geçsin ve bu insanların hayatını
tehlikeye atarak hemen devreye girsin diye ne bir kaide var ne de böyle
bir teknoloji var. Dolayısıyla, nükleer santrallerin kurulması,
kısa ve orta vadede olacak iş değil. Normal şartlarda
yedi sekiz yılda, on yılda hayata geçecek santraller bunlar
ve büyük yatırımlara sâri, büyük paralar gerektiren santraller.
O nedenle, bunun hesabını kitabını buna göre yapmak
lazım.
Tehlikelidir diye ve çok pahalı
yatırımlardır diye ve bugün bunun zamanı mıdır,
diye tenkit etmek ve karşı çıkmanın, ben çok anlamsız
olduğunu ifade etmek istiyorum, çünkü, enerji ihtiyacı
varsa, yatırımı bugün yapmazsak ne zaman yapacağız?
Efendim, zamanlamasından söz
edildi. "Niye şimdi getirildi?" Ee, ne zaman getirilseydi?
59'uncu Cumhuriyet Hükûmeti, Sayın Bakan burada. Bugün gelmese,
beş, on sene daha sonra gelse daha mı iyi olurdu? Bugün gelmiş
olması, bir yerden bu işe başlıyor olmamız bir
kabahat mi, bir eksiklik mi? Başlayalım, bitirelim.
Keşke bizden önce başlansaydı da, bugünlerde nükleer
santraller bitirilmiş olsaydı ve başkaca enerji kaynakları
devreye sokularak Türkiye ekonomisine katkı sağlansaydı,
sağlanabilseydi.
Tehlikeli göstermek, insan
sağlığına olumsuz etkiler yapıyor diyerek,
birtakım başkaca kurumlar gibi burada bunları ifade
etmenin de çok doğru olduğu kanaatini taşımıyorum.
Bir Çernobil -evet, kötü bir örnektir- gerçekten, insan sağlığını
tehdit etmiştir, ama Çernobil farklı bir yatırım.
Çernobil silah üretiminde kullanılmış, güvenlik önlemleri
alınmamış, alınmayan güvenlik önlemlerinden dolayı
86'da kaza vaki olmuş; ondan dolayı bir sürü insan hayatını
kaybetmiş. İnsanın istediği, arzu ettiği bir
durum elbette ki değil. Ancak, bugün yüksek teknoloji kullanılarak
nükleer santraller pekâlâ güvenli bir şekilde insanların
hizmetine sunulduğu bu dönemde, bu çağda, elbette ki, Türkiye
de, nükleer santrallere yönelmeli, hatta bir değil, birkaç tane
santrali kurmalı, devreye sokmalı ve üretime katkı
sağlamalıdır diye düşünüyorum ve bu kanunun, inşallah,
ülkemizin üretimini artırmaya katkı sağlayacağına
inanarak, milletimize hayırlı olmasını temenni
ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Batman
Milletvekili Afif Demirkıran.
Buyurun Sayın Demirkıran.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AFİF DEMİRKIRAN (Batman)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce,
bir arkadaşımız "Nükleer santrali tek çözüm olarak
almamak lazım." dedi. Evet, nükleer santral tek çözüm değil,
çözümlerden biridir. Sadece Türkiye'de değil, dünyada da çözümlerden
biridir. Daha önceki konuşmamda
Özellikle petrol ve doğal
gazı olmayan ülkeler nükleere daha çok sarılmışlardır.
Zaten petrolün mevcut rezervine baktığımız zaman
-140 milyar ton rezervi var- yıllık tüketime böldüğümüz
zaman kırk küsur yıllık bir rezervi var petrolün. Doğal
gazın da altmış küsur yıllık bir rezervi var ve
gittikçe, yıllar ilerledikçe bu rezervlerin -eğer yeni rezervler
tespit edilmediği takdirde- tükeniyor olduğunu göreceğiz.
Daha önce yine bu kürsüden ifade edildi veyahut da sıralardan
ifade edildi 1973 petrol krizi, korkarım ki tekrar böyle bir petrol
kriziyle karşı karşıya geldiğimiz zaman ah
vah edip, niçin nükleer santrallerimizi kurmadık, niçin nükleer
enerjiden istifade etmedik diyeceğiz. O noktaya gelmemek
için, işte bugün o gündür ve nükleer santrali hep beraber bu Parlamentodan
kanunu çıkarmamız lazım.
Niçin peki kanun olarak getiriyoruz?
Çünkü, 2001 yılında çıkardığımız Elektrik
Piyasası Kanunu'na göre, elektriği satın
Değerli arkadaşlar, Türkiye,
ta 1956 yılından beri nükleer enerjiyle aşinalık
oluşturmuştur. Birinci Cenevre Konferansı -ki, bu, nükleer
enerjinin barışçıl amaçlarla kullanılmasına
yönelik bir konferans- o Konferansı hemen takiben Türkiye'de
Atom Enerjisi Komisyonu kurulmuştur ve ondan sonraki dönemlerde
de önce, Çekmece'de 1 megavatlık bir reaktör devreye girmiştir
ve daha sonra da ticari olarak elektrik üretimi için de ta 1970'lerden
itibaren çalışmalar başlamıştır. Özellikle
kamu tarafından ve TEK kurulduktan sonra özellikle bu çalışmalar
daha fazla yoğunlaşmıştır. 70'lerdeki ilk çalışma,
çeşitli sebeplerden, burada detayına girmek istemiyorum,
tam gerçekleştirilememiştir. 80'lerde de rahmetli Özal,
yap-işlet-devret modeline dönüştürmek istediği için,
finansman temin edilememiştir. 90'larda da aslında çok güzel
bir ihale yapıldı, bütün firmalar girdi, çok büyük bir rekabet
vardı, iyi de bir fiyat alınmıştı. Ancak,
2000'lerde, o zamanki hükûmetler, pahalıdır ve o zamanki Türkiye'nin
belki ekonomik şartları elvermediği için, maalesef, o
zaman da iptal edildi.
İşte, bugün, eğer biz,
bu Parlamentodan bu kanunu geçirir isek, inşallah, önümüzdeki
yıllarda çocuklarımıza çok daha güzel bir ülke bırakmış
olacağız. Çünkü, Türkiye, coğrafi konumu itibarıyla
ve jeopolitik konumu itibarıyla baktığımızda,
enerji noktainazarından baktığımızda, enerji
zengini ülkeler ile enerji tüketen ülkeler arasında bir köprü
vaziyetindedir. Bu Hükûmetimiz bunu çok iyi bir şekilde kullanmakta,
sadece transit bir ülke değil, aynı zamanda enerjinin ticaretinin,
petrolün ve doğal gazın ticaretinin yapıldığı
bir terminal şekline dönüştürülmüştür, çeşitli
doğal gaz ve petrol boru hatları ve Ceyhan'daki terminal vasıtasıyla.
Detaylara girmeyeceğim, belki daha sonraki bir aşamada,
ancak, nükleer söz konusu olduğu zaman, Sayın Bakan biraz
önce harita gösterdi, etrafımızda Romanya'da var, Bulgaristan'da
var, İran'da kuruluyor, Ermenistan'da var ve bunların çoğu
Rus teknolojisine, Çernobil gibi bir teknolojiye, daha gerice
bir teknolojiye mensup olan santrallerdir. Dolayısıyla,
risk olarak olaya baktığımız zaman -ki, yeni teknolojilerin
herhangi bir risk taşımadığını hepimiz
çok iyi biliyoruz- risk olarak baktığımız zaman,
Türkiye risk altındadır, tehdit altındadır. Dolayısıyla,
külfetini taşıyor Türkiye. Madem külfetini taşıyor,
o zaman niçin nimetinden istifade etmeyelim? Niçin kendimiz de
santralimizi kurup daha ucuza enerji üretmeyelim?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Demirkıran.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
- Bir cümleyle toparlayacağım Sayın Başkan.
Bakın, değerli arkadaşlar,
Avrupa Birliği, bu yıl içinde, daha bir iki ay önce yeni bir
enerji politikası yayınladı ve burada diyor ki:
"Üye ülkeler nükleer enerji kurup kurmamakta serbesttirler."
Esasında, Avrupa'da nükleer enerji niçin eskiden olduğu
gibi -mesela, Fransa yüzde 70, Belçika yüzde 47 ve birçok ülke yüksek
derecede nükleer enerjiden istifade ediyorlar- daha fazla kurulmuyor?
Çünkü, artık, bir doygunluğa gelmiş, doygunluğa gelinmiş
olduğu için, fazla bir ihtiyaç olmadığı için, ama,
buna rağmen, sera gazı salınımı yüksek olan ülkeler,
bunu zaman içinde indirmek mecburiyetindedirler. 2020'ye kadar,
1990 yılının yüzde 20 altına düşürmek mecburiyetindedir
Avrupa Birliği toplam sera gazı salınımını,
karbondioksit salınımını, kükürtdioksit salınımını.
Dolayısıyla, sera gazı salınımı yüksek
olan ülkelerin nükleer santral kurmaları bilakis teşvik
edilmektedir.
Ben burada sözlerimi toparlıyorum,
daha sonraki maddelerde tekrar sizlerle beraber olmak ümidiyle
tekrar saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum
HALUK KOÇ (
BAŞKAN - Sayın Koç, elinizi
kaldırmanız yeterli efendim, teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunup
karar yeter sayısını arayacağım.
Sayın milletvekilleri, karar
yetersayısı yoktur, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.38
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.48
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 103'üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1360 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 3'üncü maddesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi 3'üncü maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısını arayacağım.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
Uygulama esasları
MADDE 4- (1) Bu Kanun kapsamında
üretilen elektrik enerjisinin satışında aşağıda
yer alan esaslar uygulanır:
a) Perakende ve toptan satış
lisansı sahibi tüzel kişiler santraldan üretilen elektrik
enerjisini 15 yıllık ikili anlaşmalar çerçevesinde
satın alır. Bu Kanun kapsamında toptan ve perakende satış
lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından üstlenilecek
elektrik enerjisi alımına ilişkin hükümler lisanslarına
derç edilir.
b) Toptan ve perakende satış
şirketlerine satışı yapılacak miktarla santralın
üreteceği elektrik miktarı arasında kontrata bağlanamayan
bir üretim fazlası oluşursa, bu miktar için TETAŞ
alım anlaşması yapar.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Nejat Gencan.
Sayın Gencan, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA NEJAT GENCAN (Edirne)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 1360 sıra
sayılı, Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve
İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin
Kanun Tasarısı'nın 4'üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; tasarının 4'üncü maddesinde, perakende
ve toptan satış lisans sahibi tüzel kişilerin santrallerden
üretilen elektrik enerjisini ikili anlaşmalar çerçevesinde
satın alacağı belirlenmektedir.
Ben, daha çok bu kanun ile hayata
geçirilmeye çalışılan nükleer santrallere değinmek
istiyorum. Gerçekten, bu santraller ülkemizin olmazsa olmaz
şartı mıdır? Ülkemizde geçmiş dönemlerde de
enerji darboğazları yaratılarak bu ve benzeri konularda
girişimlerde bulunulmuştur. Bilhassa ülkemizin enerji
altyapısı konusunun, 1984'lerden itibaren aralıklarla,
belli bir grubun anlayışı doğrultusunda,
ağırlıklı da hukuk ve yargıya başvurma yoluyla
şekillendirildiğini hep birlikte gördük. Bu bağlamda,
bu dönemlerde ülkemizin bir enerji yönetimi krizi içerisine girdiğini
de rahatlıkla söyleyebiliriz. Yaşanan bu süreçte, uluslararası
kuruluşların yaptırımlarıyla enerji sektöründe
yapısal değişimlerin önemli adımları da
atıldı ve uygulanan politikalarla sektör bilinmezlere
de sürüklendi.
Enerji sektörü, çok dikkatli bir
şekilde hareket edilmesi gereken, kararların titizlikle
gözden geçirilerek alınması gereken bir sektördür.
Tasarının genel gerekçeleri
şöyledir: Orta ve uzun vadede arz güvenliğinin sağlanması,
nükleer teknolojinin ülkemizde yaygınlaştırılması,
bu bağlamda, ülkemizin, nükleer teknolojiyi yaygın olarak
kullanan ülkeler konumuna gelmesi, enerjide dışa bağımlılığın
azaltılması, fiyat dalgalanmalarından korunmanın
sağlanması, uranyum ve toryum gibi ülkemizde yaygın
olarak bulunan madenlerin ülkemiz ekonomisine kazandırılması.
Bunlar, bu şekilde, başlıklar altında belirlenmiştir.
Değerli arkadaşlar, bu
gerekçeleri, nükleer santralleri kurarak kısa ve orta vadede
sağlamak mümkün değildir. Uzun vadede ise, fayda-zarar analizlerinin
çok iyi yapılması gerekmektedir.
Bir nükleer santralin on yılın
üzerinde bir sürede hizmete girdiğini düşünürsek, kısa
ve orta dönemdeki arz güvenliğine bir katkıda bulunmayacaktır
ve de bu yatırımların kamu
Ayrıca, 2020'lerin başında,
dördüncü nesil santraller olarak adlandırılan, daha güvenli,
daha ekonomik, atık sorunu büyük ölçüde çözülmüş santraller
devreye girecektir. Biz ise, ülke olarak, eski bir teknolojiyi kullanmaya
başlayacağız.
Ülkemiz nükleer teknolojiye sahip
olmak istiyorsa, bunu, nükleer santral kurarak mı hayata geçirecektir?
Sizler de biliyorsunuz, bu, gerçekçi bir bakış açısı
değildir.
Ülkemizde bilinen uranyum ve toryum
rezervlerine baktığımızda, miktar ve mevcut teknolojimiz
göz önüne alındığında, nükleer santraller kurarak
dışa bağımlılığın azaltılması
mümkün değildir. Çünkü, uranyum, enerji yoğun ve aynı zamanda
karbondioksit emisyonuna neden olan yüksek oranda fosil enerjinin
kullanıldığı bir dizi fabrikada işlenerek
yakıt elemanı hâline getirilmektedir.
Ayrıca, bugünkü maliyetleri
temel alacak olursak, dünyada, belki de, sadece on iki yıllık
hazır rezerv bulunduğunu söyleyebiliriz. Kırk elli
yıl yetecek rezervlerden bahsetmek için, uranyum madenciliğinde
6 kat maliyet artışını da hesaba katmak gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, bütün
bunları dikkate aldığımızda, nükleer santrallerde
elektrik üretim maliyeti, söylendiği gibi, düşük değildir.
Ayrıca, görünmeyen risklerin de bulunduğunu unutmamak gerekir.
Kaza olmadığı durumda da, nükleer santrallerin rutin
işletmesi esnasında, düşük oranda da olsa radyoaktif
madde emisyonu söz konusudur. Ancak, düşük dozdaki radyoaktif
ışınlar, eser miktarlar da dâhil olmak üzere, insan
sağlığını etkilemektedir.
Sizlere örnek vermek istiyorum:
Almanya'da Hamburg yakınlarındaki Krümel santralinin çevresinde
lösemi vakalarında ve sakat doğumlarda artış gözlenmiştir.
Yine, Almanya'da Münih Çevre Enstitüsü tarafından yapılan
bir araştırmada, Bayer eyaletinde bulunan nükleer santrallerin
çevresindeki yerleşim alanlarında yaşayan çocuklarda
yüzde 40 oranında daha fazla kanser gözlenmiştir.
Bir önemli konu da, nükleer santrallerin
işletilmesi esnasında olası risklerin oldukça yüksek
olmasıdır. Almanya'da reaktör güvenliğinden sorumlu
kurumun uzun yıllar başkanlığını yapmış
Bay Birkhofer'in bir sözünü sizlerle paylaşmak istiyorum:
"Güvenlik sistemlerinin başa çıkamayacağı
bir olaylar zinciri, birkaç saat içinde yüksek miktarda radyasyonun
açığa çıkmasına ve binlerce ölüme neden olabilecek
bir teknolojidir." der. Bu konuda, belki de en kötü örnek, hafızalarımızdaki
tazeliğini hâlâ koruyan Ukrayna'daki Çernobil faciasıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teknolojinin gelişimi ve dünya nüfusunun
hızla artmasıyla, enerji gereksinimi gittikçe artmakta,
klasik enerji kaynakları rezervleri azalmakta, insanların
ihtiyaçlarını karşılayamaz bir hâle gelmekteyken,
diyeceksiniz ki, peki, biz ne yapacağız? İşte size,
yapacaklarımız.
Birinci olarak, mevcut enerji kaynaklarımızı
daha verimli kullanacağız.
İkinci olarak, gelişmiş
ülkelerin yaptığı gibi, yeni enerji kaynakları
ortaya çıkarmak suretiyle kullanıma hazır hâle getireceğiz.
Ülkemizdeki mevcut enerji nakil
hatlarındaki kayıp oranı yüzde 30 civarındadır.
Teknik olarak bu değerlerin sıfırlanması mümkün
değildir, fakat enerji nakil hatlarındaki normal
Enerji tasarrufu yapmalıyız.
Değerli arkadaşlar, Meclisteki çalışma odalarımızda
gündüz bile elektriği yakmadan çalışamıyoruz. Bunun
önüne geçmeli ve de güneş ışığından daha
fazla yararlanmayı bilmeliyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir gerçeği de sizlerle paylaşmak istiyorum:
Gerek güneş gerekse de rüzgâr enerjisinden elektrik elde edilmesi
üzerine yapılan araştırma ve geliştirme çalışmaları
her iki teknolojiyi de günümüzde nükleer santrallerle boy ölçüşebilir
duruma getirmiştir.
Nükleer enerjide araştırma
ve geliştirme ağırlıklı olarak atıkların
depolanması konusunda sıkıntı devam ederken, güneş
ve rüzgârdan elektrik enerjisinin elde edilmesi hızla gelişmekte,
gerek çevre sağlığını ve gerekse insan
sağlığını olumsuz etkilemediğinden dolayı
da tüm dünyada hızla yayılmakta ve uygulama alanları
bulmaktadır. En büyük avantajı da ekolojik dengeyi herhangi
bir şekilde etkilememesidir. Gerçek bir çevre dostudurlar.
Ülkemizde bulunan yenilenebilir
enerji kaynaklarını sonuna kadar kullanmayı bilmeliyiz
ve de bu kaynakları kullanma oranını mevcut olan en
kısa zaman sürecinde artırmaya çalışmalıyız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; enerji olmazsa sanayi ve insan yaşamı
da olmaz. Enerjiyi ucuza üretebildiğimiz ölçüde sanayi ürünlerimizin
rekabet şansı olabileceği unutulmamalıdır.
Ucuza üretmenin birinci koşulunun ulusal kaynaklarımızın
ulusal politikalar çerçevesinde hızla değerlendirilmesi
olduğunu hatırlatarak, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gencan.
Şahsı adına Sinop Milletvekili
Sayın Mustafa Öztürk, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ÖZTÜRK (Sinop) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bugün görüştüğümüz
bu yasanın ne denli önemli olduğunu Grup adına yaptığım
konuşmada ifade ettim. Şimdi, çok önemli, ülkenin geleceğiyle
ilgili bir yasa tasarısı görüşüyoruz.
Değerli milletvekillerimiz,
ülkemizin enerji durumunu görmeden bunun önemini ortaya koymak
pek mümkün değil. Bugün ülkemizin kurulu güç kapasitesi 40 bin
megavattır ve 2005'ten itibaren ülkenin enerji talep artışı
yüzde 6, 2006'da yüzde 8,4; 2007'de yüzde 7 ve 2008-2009'larda talep artışlarının
yüzde 8 ve üzeri olacağı tahmin edilmektedir. Dolayısıyla,
bizim bu kurulu kapasitemizi artırmak zorundayız. Bunu
ya hidrolik kaynaklarından ya kömür kaynaklarından ya da
yenilenebilir enerji kaynakları dediğimiz rüzgâr, jeotermal
vesair kaynaklardan karşılamak zorundayız. Çünkü,
yüzde 7 ve yüzde 8 üzeri enerji talebinin anlamı şudur: Ülkenin
o oranda da kalkınması demektir, sanayileşmesi demektir,
turizm yatırımlarının yapılması demektir,
konut yatırımlarının hızla devam etmesi demektir,
organize sanayilerinin yapılması, işletmeye
alınması demektir. Yani, ülkenin bu denli -yüzde 7-8 oranında-
kalkınmasıyla, biz, yılda 15'le 20 milyar kilovat saat
-bugün için- enerji talebini karşılama zorunluluğuyla
karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlar, bizim
bu kurulu kapasitemizi artırabilmemiz, maalesef, hidrolik
kaynaklarımızla mümkün görünmüyor, çünkü, ülkemizin hidrolik
kaynakları, o kadar, zannedildiği gibi zengin değil.
Biz, Hükûmet olarak, özel sektörümüzü teşvik amaçlı, yenilenebilir
enerjiyi teşvik amaçlı çıkardığımız
yasada
Küçük su kaynakları dâhil, rüzgâr dâhil, önemli teşvik
kanunu çıkardık. Ama, bütün bunlara rağmen, ülkemizin
dünya su potansiyeli içerisindeki potansiyel nispeti, hidrolikte
yüzde 1 seviyesinde. Avrupa ülkeleri içerisinde, su potansiyel
oranı yüzde 14 seviyelerinde olan bir ülkeyiz ve su kaynakları
açısından, esasen fakir bir ülke olduğumuzu söyleyebiliriz.
Diğer taraftan, yer altı
kaynaklarına, kömüre, termik santrallere dayandığı,
kömür rezervlerimiz açısından, linyitimizin yüzde 35'inin
kullanıldığı her ne kadar söylense de
Linyit rezervlerimiz,
verimli rezervler ülkemizin Elbistan bölgesindedir. Fakat, bunun
da şu aşamada kuvveden fiile çıkarılmış
bir hâli yoktur, yani, kömür kaynaklarımızın da bizim
ihtiyacımızı karşılayabilecek şekilde
işletmeye alınabilmesi yakın zamanda mümkün görünmemektedir.
Bunun dışında,
rüzgârdan bahsediyoruz, jeotermalden bahsediyoruz. Bunlar, dünyada
da, Avrupa ülkelerinde de
Dünyada yüzde 1'dir rüzgârdan üretilen
enerji oranı, Avrupa ülkelerinde de nispet yüzde 3'lerdedir,
düşüktür. Jeotermalde de öyle. Bunlar, ülkemizin geleceğiyle
ilgili çok derde şifa yatırımlar, maalesef, olmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öztürk, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Yani,
bu denli hızlı, yüzde 7-8 oranlarında kalkınan bir
Türkiye için 15-20 milyar kilovat saat her yıl ilave enerji üretme
ihtiyacıyla karşı karşıya olan Türkiye için
gerek hidrolikte gerek kömürde gerek rüzgâr ve jeotermalde üç
beş yıllar ve on yıllar ileriye dönük, ülkenin ihtiyacını
karşılama şansımız yoktur.
Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, bütün dünya, bunu, nükleer teknolojiyi elde etmek
suretiyle kendi ihtiyaçlarını karşılamış,
kalkınma sürecini tamamlamış ve insanının
da yaşam kalitesini, seviyesini yükseltmiştir, sürekli
güvenli ve ucuz enerjiyi bu suretle temin etmişlerdir.
Şimdi, yeni keşfedilen
bir şey değil. Bu bence bir hükûmetin politikası olmaktan
ziyade, ülkenin devlet politikası şeklinde meseleye bakmak
lazım. Hangi iktidar olursa olsun, geçmiş iktidarlarda da,
üç defa ihale edilerek, sonuçsuz kalan bu nükleer güç santrallerinin
kurulma meselesini AK Parti Hükûmeti veya başka hükûmetler bu
ülkeye kazandırmak zorundadır. Bunun başka bir ihtimali
yoktur. 2008 yılında 200 milyar kilovat saat tüketimimizin
olacağı, 2010'da 236 milyar kilovat saat tüketimimizin olacağı,
2015'te 355 milyar kilovat saat tüketimimiz olacağı tahmin
edilmektedir, hesaplanmaktadır. Bunu bizim, bilinen hidrolik
kaynaklarımızla, kömür kaynaklarımızla ve ithal
ettiğimiz doğal gaz kaynaklarıy
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öztürk, konuşmanızı
tamamlayınız lütfen.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Dolayısıyla,
bu nükleer santraller, ülkemizin kesinlikle lüksü değildir ve
bir fantezi olarak düşünülmüş, buraya yasası getirilmiş
bir konu değildir. Ülkenin geleceği için son derece hayati
bir konudur. İktidarıyla muhalefetiyle ve bu meselede
başka gerekçelerle bunu aksatmak, bunu engellemek, geçmiş
yıllarda olduğu gibi, ülkenin on yıllarına mal
olur.
İnşallah, bu yasayı,
bu Parlamento, 22'nci Dönem siz arkadaşlarımız çıkaracaklar
ve tarihe bir ilki yazacaklardır diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Adana Milletvekili
Tacidar Seyhan.
Buyurun Sayın Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (
Konuşmama girerken, şunu
söylemek istiyorum. Sayın Bakanın, bu kanunu, tasarıyı
bir an önce yetiştirme istemi vardı ve "Temmuz ayında,
15'ine kadar biz bu davetiyeleri çıkarırız." diyordu.
Görünen o ki, bu davetiye çıkarma işi Temmuz 15'e kadar olmayacak.
Ancak, bir takım elbise sözü vardı. Çıkaramayacağı
için, bu takım elbiseyi, böyle, kürsüden isteyelim. 52'ye 6
drop, 180 S dokuma bir elbiseyi, seçimde, inşallah, sandığa
oy atarken, Sayın Bakanın planlarının suya düştüğünü
ifade ederek, o oyu oraya atacağım gibi görünüyor. Vakko'da
var, ben ayırttırdım, siyah bir elbise.
SABRİ VARAN (Gümüşhane)
- Vakko pahalı, olmaz, Bakanımız fakir, Michel Rene olsun.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Peki.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu, latife tabii.
Değerli arkadaşlar, çok
önemli bir şeye değinmek istiyorum: Türkiye'de -dikkatinizi
çekmek istiyorum, Sayın Bakan, sizin de dikkatinizi çekmek istiyorum;
çünkü, bu konu beni çok ciddi rahatsız ediyor- biliyorsunuz, bu
duble yollar yapıldı, ondan önce de otoyollar vardı.
Otoyollarda Türkiye'nin en büyük sıkıntısı şu
oldu arkadaşlar: Yapan firma aynı, denetleyen firma aynıydı
bir dolu yerde. Firma aynı değil ama, bir şirket var, ihaleyi
almış, denetim firmasına bakıyorsunuz, aynı
holdingin bir başka şirketi. En azından, Adana'dan Hatay'a
giden yol üzerinde bakarsanız, bu böyleydi. Bir firma kendi yaptığı
yolu denetliyor. Bunu anlamak mümkün değil. Buradaki istismarı
bir düşünün. Şimdi bunun enerjiyle ne alakası var?
Şöyle var: Çok memnuniyetle görüyorum ki, Türkiye'de barajlar
yükseliyor. Benim endişem, bu ülkenin bir kondu barajlar ülkesi
olmasıdır. Öyle hızlı bir gelişme var ki, bir
yanı sevindirici ve öyle denetimden uzak bir gelişme var
ki, sadece siz projenizi hazırladınız, onu onaylattınız,
iş bitmiyor. Bunun için Bakanlık ne yapıyor? Ben sadece
eleştirimi değil, şimdi endişemi ortaya koyuyorum.
Bakanlığın bir çalışması var. Bununla ilgili
bir yönetmelik hazırlıyor ve o yönetmelikte yabancı
firmalardan mutlaka bir hizmet almasını öngörüyor. Ama,
eğer buraya, düzenlemeye doğru veriler koymazsanız,
bir ucuna, denetime devleti koymazsanız, Devlet Su İşlerini
bertaraf ederek sadece bu işi denetim firmaları aracılığıyla
yaparsanız, Türkiye çok ciddi sorunlar yaşar arkadaşlar.
Devlet Su işleri, Türkiye'nin yüz akıdır. Yıllardır
çok ciddi barajlar yapıldı. Allah korusun, çok büyük depremleri
yaşadık, bir daha olmasın, bu depremlerden bu barajlar
yüz akıyla çıktı; ama, şimdi, inşa edilecek barajların
nasıl çıkacağı, nasıl sınav vereceği
konusunda ciddi endişelerim var. Şu mantık doğru
bir mantık değil: "Canım, adam oraya milyarlarca dolar
yatırıyor, mahvolacak bir sanayi tesisi, küçük bir sarsıntıda
yıkılacak bir sanayi tesisi yapar mı, projesinden
uzaklaşır mı?" diyerek bakarsanız bu çok ciddi
bir yanılgıdır. Bazen ihmal, bazen eksik ihtimam Türkiye'yi
felakete götürebilir. Lütfen, buna özenle yaklaşın, denetim
firmaları konusunda çıkardığınız yönetmeliklerle
mutlaka kamu denetimini bu işin bir parçası hâline getirin.
İkinci bir sıkıntımız
şu: Yine Sayın Bakana burada dikkat çekmek istiyorum. Belki
şahsım adına sürem kalırsa orada dikkat çekeceğim,
ama, bu son kalan bir dakikada bu konuşmayı erteleyerek
başka bir şeyi ifade etmek istiyorum.
Arkadaşlar, biz burada meselenin
yanlışlığını anlatıyoruz, önce bağırıyorlar,
sonra ne dediğimiz anlaşılıyor, biz haklı
çıkıyoruz.
Bakın, bir Petrol Kanunu
Ben
buradan anlattım, karşı çıktım "Bu, Cumhurbaşkanlığından
döner." dedim. Döndü, geldi, hâlâ felaket sürüyor, hâlâ bir inatlaşma
var. Orada -birazdan boru hatlarını anlatacağım-
bazı maddelerde boru hatlarına atıfta bulunulmuş,
firma tarif edilmiş. O firmayı tarif etmiş orada, hazırlayan
Türkiye Petrollerinin Genel Müdürü şimdi o firmaya, kamudan
ayrıldı, gitti genel müdür oldu. Böyle bir şeyi nasıl
izah edeceksiniz?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Damat ne iş yapıyor?
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Nasıl izah edeceksiniz,
kim izah edecek? Önce kanunu çıkarttırın, getirin Enerji
Bakanınızı ikna edin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
onayını alın, sonra gidin o firmada çalışın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Seyhan, konuşmanızı tamamlayınız.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Arkadaşlar,
bunun iki yanı var: Bir: Hukuki olarak çalışması
mümkün değil. İlgili bakanlık görevini yapmalı.
İki: Bu kanunu yeniden gözden
geçirin, kişiye, adrese teslim kanun yapanların Türkiye'de
teşhir edilmesini sağlayın. Türkiye, bu kadar, birilerinin
elinde oyuncak olacak kadar küçük bir ülke değil. Hangi siyasi
iradeden olursa olsun, duyarlı çocukları vardır bu ülkelerin.
Artık, bu işlerden de bizim vazgeçmemiz lazım. Muhalefet
söyledi diye her şeyi yanlış algılayıp, muhalefet
söyledi diye husumet çerçevesinde her şeyi değerlendirip
direnmenin hiçbir âlemi yok. Biz de doğru şeyler söylüyoruz.
Ama, bakın, Petrol Kanunu'nu getirdi, yasaları geçirdi,
hatta, bizi salonlarda topladı, Komisyon Başkanı da
oradaydı, hepimize, gözleri parıldayarak brifingler verdi
ne kadar faydalı olduğu konusunda, şirketlerin menfaatlerini
anlattı. Şimdi de gitti o şirketlere genel müdürlük yapıyor.
Ben, bunu içime sindiremiyorum. CHP'li ya da Adalet ve Kalkınma
Partili, bunu içine sindirecek bir tek milletvekilinin olduğunu
da zannetmiyorum. Bu ülkenin kaynakları, birilerinin elinde
oyuncak olacak kadar inançsız yönetilen insanların eline
teslim edilmez. İnanıyorum ki, bir sonraki iktidar döneminde,
Türkiye, böyle genel müdürler görmeyecektir. Görmeyecektir, görmemelidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Seyhan.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır,
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte 1360 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4 üncü maddesine
aşağıdaki ikinci fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
İrfan
Gündüz |
Adem
Baştürk |
Fatih
Arıkan |
|
İstanbul |
|
Kahramanmaraş |
|
Recep
Garip |
Aydın
Dumanoğlu |
Alaettin
Güven |
|
|
|
Kütahya |
"(2) Ancak Bakanlık tarafından
gerçekleştirilecek seçim sürecine katılmaksızın
santral yapacak şirket veya şirketler bu madde hariç Kanun'un
diğer hükümlerine tabidir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Enerji arz güvenliğinin
sağlanması ve nükleer teknolojinin ülkemize getirilmesi
amacıyla, alım garantisi olmaksızın nükleer güç
santrali yapmak ve piyasa şartlarında işletmek isteyen
şirketlerin bu Kanun'un alım garantisi hariç, diğer hükümlerine
göre yatırım yapmalarını sağlamak amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum:
5'inci maddeyi okutuyorum:
Lisans, izin ve yükümlülükler
MADDE 5- (1) Şirket, bu Kanun
ve diğer mevzuatın gerektirdiği her türlü izin, ruhsat
ve lisansı almakla yükümlüdür.
(2) Şirket santralın kurulması
aşamasında oluşabilecek herhangi bir zararın tazminine
yönelik, zorunlu yatırım sigortası yaptırmakla
ve santralın faaliyeti süresince oluşacak atıkların
taşınması, depolanması ve/veya bertaraf edilmesi
ile ilgili her türlü finansal maliyetlerin ve santralın işletme
süresinin sonunda işletmeden çıkarma masraflarının
karşılanması için oluşturulacak fonlara katkı
ile yükümlüdür.
(3) Şirket, TAEK'in belirleyeceği
kurallar çerçevesinde yakıt temininden sorumludur.
(4) Atık yönetimi kapsamında
geçici depolama veya nihaî depolama yerinin belirlenmesine, depolama
tesisinin inşasına, lisanslanmasına, işletilmesine
ve işletmeden çıkarılmasına, geçici depolama
yerinde muhafaza edilecek veya nihaî depolama yerinde bertaraf
edilecek kullanılmış yakıt ya da yüksek seviyeli
atıkların taşınmasına ve işlenmesine,
radyoaktif atıkların yönetimini sağlayacak araştırma,
geliştirme faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin maliyetleri
ve nükleer güç santralının sökümünden dolayı oluşacak
maliyetleri karşılamak amacıyla şirketin katkıda
bulunacağı URAH ile İÇH oluşturulur. Şirket,
TAEK tarafından yayınlanan usûl ve esaslara göre URAH ve
İÇH'ye ödeme yapmakla yükümlüdür. URAH ve İÇH'ye ilişkin
işlemler tüm vergilerden muaftır. Bu hesapların
oluşturulması ve idaresine ilişkin usûl ve esaslar, TAEK'in
ve Hazine Müsteşarlığının görüşü
alınarak Bakanlık tarafından belirlenir. Ödenecek
payları zamanında yatırmayanlar için 21/7/1953 tarihli
ve 6183 sayılı Amme Alacaklarını Tahsil Usûlü Hakkında
Kanun hükümleri uygulanır. URAH ve İÇH adına tahsil edilen
gelirler amacı dışında kullanılamaz.
(5) Nükleer yakıt, radyoaktif
madde veya radyoaktif atık taşınırken veya santralda
bir kaza olması durumunda, nükleer enerji alanında üçüncü
kişilere karşı sorumluluğa ilişkin olarak Paris
Sözleşmesi ve diğer ulusal ve uluslararası mevzuat hükümleri
uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Vedat Yücesan.
Sayın Yücesan, buyurun.
CHP GRUBU ADINA MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi
ile Enerji Satışına İlişkin Kanun Tasarısı'nın
5'inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini
belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Konuşmama
başlamadan önce yüce heyetinizi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
dünya enerji ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılamakta
olan fosil yakıtların rezervleri hızla tükenmektedir.
Bu yüzyılın ikinci yarısında petrol ve doğal
gaz gibi bazı fosil yakıtların rezervlerinin sonuna
gelineceği tahmin edilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
enerji ihtiyacının sürekli arttığı ama kaynaklarının
gittikçe azaldığı dünyada, yenilenebilir enerji kaynaklarından
yararlanma, hidrojen enerjisinin geniş alanlarda kullanılması,
enerjinin verimli kullanılması ve üretilmesi ile nükleer
enerjiden yararlanma kadar çok çeşitli alanlarda çalışmalar
yapılmaktadır. Enerjinin üretilmesiyle ve tüketilmesiyle
ilgili çalışmalarda enerji kaynaklarının ekonomik
kullanımı, çevreye olan etkisinin asgari seviyeye indirilmesi,
sürekliliğinin sağlanması ve güvenlik boyutunun dikkate
alınması hem çok önemlidir hem de insan sağlığının
geleceği açısından hayati öneme sahiptir.
Değerli arkadaşlarım,
enerji problemi, 21'inci yüzyılda insanlığın karşısında
duran en büyük ve çözümü en zor sorunlardan biridir. Dünya, 2030
yılında şimdi olduğundan yüzde 60 daha fazla enerjiye
ihtiyaç duyacak. Enerjide ağırlıklı olarak petrol
ve doğal
Değerli arkadaşlarım,
buraya dikkatinizi çekmek istiyorum: Enerji problemi yaşayan
ülkelerdeki, özellikle geri kalmış ülkelerdeki enerji
problemi, enerjinin temininden değil verimli kullanılmamasından
kaynaklanmaktadır. Üçüncü dünya ülkelerinin enerji tüketiminin
yarısının sanayiye gitmesi bunun asıl sebebidir.
Ayrıca, gelişmiş ülkelerden olan Amerika Birleşik
Devletleri'nin petrol krizinden önce yüzde 20 olarak açıkladığı
tasarruf hedefinin, petrol kriziyle birlikte yüzde 44 olarak gerçekleşmesi,
yine bu gerçeği vurgulamaktadır. Gelişmekte olan ülkelere
baktığımızda, sanayileşmiş ülkeler ile
kıyaslanınca, aynı malı üretebilmek için yüzde 40
daha fazla enerji harcandığı ortaya çıkmaktadır.
Ülkemizdeki mevcut duruma baktığımızda, Türkiye'de
hiçbir yatırıma gerek duyulmadan yüzde 20 tasarruf gerçekleştirilebilir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Türkiye, doğal gaz ve petrole her
yıl milyarlarca dolar döviz ödüyor. Türkiye, ham petrol, petrol
ürünü, doğal gaz, mamul gaz ve kömür ithalatına geçen
yıl 28,6 milyar dolar ödedi. Geçen yıl, önceki yıllarla
kıyaslandığında, enerji ithalatındaki miktar
fazla değişmezken, fiyatlarda yaşanan artışa
bağlı olarak ödenen tutar, 2005 yılına kıyasla
yüzde 34,4 artmıştır. Sadece buradan bakıldığında
bile enerjinin dış ödemelerdeki ağırlığı
ortaya çıkmaktadır. Dünyada gidişata baktığımız
zaman, yaşanan petrol ve doğal gaz krizleri, artan talep ve
fiyatlar ve çevresel kaygılar nedeniyle, ülkelerin yerli ve
yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneldiğini ve enerjinin
verimli kullanımının öneminin giderek daha da arttığını
gözlemlemekteyiz. Özellikle ülkemizde eğilimin bu yönde gerçekleşmesi,
birincil enerji kaynakları açısından büyük bir
dış bağımlılığı bulunan Türkiye'de,
arz güvenliğinde önemli bir katkı sağlanabilecektir.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin enerji talebi, yaklaşık her on yılda bir ikiye
katlanarak artıyor. Talebin artmasının başlıca
nedeni, elbette tüketimin artmasıdır. Bununla birlikte,
ülkemizde üretilen enerji, tüketimi karşılamadığı
için, enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 66'sı ithalatla
karşılanmaktadır. Ülkemizin enerji talebinin giderek
artması, nükleer güç santrallerinin kurulması yönünde
tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Burada,
üzerinde durmamız gereken çok önemli hususlar bulunmaktadır.
Öncelikle, her nükleer enerji tesisi
100'lerce tonluk atıklar yaratmaktadır ve bu atıklar yüz
binlerce yıl boyunca radyoaktif tehlike saçmaktadır.
Şu anda, bu tonlarca tehlikeli radyoaktif atık sorununun
etkin ve güvenilebilir bir şekilde nasıl çözüleceği
bilinmemektedir. Bugüne kadar kimse nükleer atıkların nasıl
ve nerede nihai olarak saklanabileceğini bilmiyor değerli
arkadaşlarım. Nükleer santrallerin ürettiği yüksek
radyoaktivite taşıyan atıkların güvenilir bir
şekilde bertaraf edilmesi için, dünya çapında bulunmuş
tek bir yöntem bile yoktur değerli arkadaşlarım.
İnsanlık tarihinin çok küçük bir döneminde kullanılabilecek
olan nükleer enerji, yarattığı nükleer atıklarla,
dünya tarihinin çok uzun bir döneminde bela olacak bir miras bırakmaktadır.
Henüz kimyasal atık sorununu dahi kontrol edemeyen Türkiye,
nükleer atık problemini nasıl çözecek? Bunu da çok merak
ediyorum değerli arkadaşlarım.
Diğer taraftan, özellikle gelişmekte
olan ülkelerde ve ekonomik ihtiyaçları hızla artan büyük
ülkelerde enerjiye olan ihtiyacın giderilmesi için bu ülkeler
yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmektedir. Buna
karşın, işlevini tamamlamış enerji teknolojileri
de diğer ülkelere göre artmaktadır. Nükleer enerjide durum
böyledir.
Bugün, otuz ülkede faaliyet gösteren
450 reaktör bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'nde
104 reaktör işler durumdadır, ancak, nükleer santrallerin
güvenli olmaması, atık sorununun çözümlenmemiş olması
nedeniyle, ülkeler nükleer enerji santralinden vazgeçmektedirler.
On yıl önce dünyada nükleer reaktör sayısı 600'den de
fazla iken, bugün faaliyet gösteren 450 reaktör bulunmaktadır.
Nükleer enerji santrallerinde en
çok ve en son teknolojinin kullanılması, gerekli altyapının
oluşturulması, yeterince eğitimli ve donanımlı
elemanlar çalıştırılması gerekmektedir. Bu
hususlara da dikkat edilmesine rağmen, nükleer enerjinin güvenli
olduğunu söylemek çok da doğru değildir değerli
arkadaşlarım.
Herkes tarafından şu gayet
iyi bilinmelidir ki, enerji olmadan kalkınma olmaz. Eğer
kalkınmak istiyorsak, dışa bağımlılığımızı
azaltmak istiyorsak, sürekliliği sağlayacak enerjiyi bir
şekilde sağlamak zorundayız. Bunun yolu nükleer santrallerin
kurulması değil, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızı
harekete geçirmemiz gerekmektedir.
Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; nükleer enerji santrallerini kendimiz yapamayacağımıza
göre, bu durumda uluslararası tekellere tam anlamıyla bağımlı
hâle gelecek olmamızın da göz ardı edilmemesi gerekmektedir.
Ayrıca, nükleer santrallerin
ömrü otuz beş-kırk yıldır veya bu süreçten baktığımız
zaman, süreçte sık sık arızalanmaktadır. Bu da nükleer
enerji maliyetlerini sürekli artırmaktadır.
Şunu ifade etmek isterim ki
değerli arkadaşlarım, her şeyden önce insanlık
için büyük tehlike olan nükleer enerji santrallerine karşıyım
değerli arkadaşlarım.
Ayrıca, ülkemizin nükleer
enerji çöplüğü hâline gelmesine de hiç kimsenin razı olmayacağına,
bunu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Yücesan,
konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Nükleer enerjinin sebep olabileceği
zararlar, ömrü sona erdiğinde sökümünün de ekolojik olarak
dengede yaratacağı tahribat da dikkate alındığında,
nükleer enerji başvurulması gereken en son çare olarak görülmektedir.
Hatırlarsınız, Çernobil Nükleer Santralinin ülkemizde
sebep olduğu yaralar ve olumsuzluklar hâlâ tazeliğini korumaktadır.
Güvenli olmayan nükleer enerji santralinin deprem kuşağında
bulunan ülkemizde kurulmasını doğru bulmuyorum değerli
arkadaşlarım.
Ortalama bir nükleer santral yaklaşık
7-8 milyar dolara mal olmaktadır. Böyle bir santral yılda
yaklaşık 11 milyar kilovat saat enerji üretmektedir. Diğer
yandan, aynı santral, yılda ortalama 60 metreküp radyoaktif
atık açığa çıkarıyor ve bu atıkların
ortadan kaldırılmasının maliyeti ise, ortalama
38 milyon eurodur değerli arkadaşlarım.
Santral maliyeti, yalnızca
ilk yatırım maliyetinden ibaret değildir değerli
arkadaşlarım. Güvenlik yapısı, lisanslama,
işletme ve kapatma maliyetleri de vardır. Santral için uranyum
gerekecek. Aynı zamanda, bütün işletme için, anahtar teslimi,
yurt dışından insanlar çalışacak. Bu, hem
dışa bağımlılık hem de korkunç bir maliyettir
değerli arkadaşlarım. En önemli maliyet ise kapatma
maliyetidir değerli arkadaşlarım. Amerika Birleşik
Devletleri'nde ilk kuruluş maliyeti olarak 281 milyon dolar
olan bir reaktörün, Amerika Birleşik Devletleri Enerji Bakanlığının
hesaplarına göre kapatma, kapatılma maliyeti 2 milyar
doları bulmuştur değerli arkadaşlarım. Üstelik,
atık için sürekli depolama alanı da yoktur. Atıkların
yüzlerce yıl başında durulması gerekir. Bu da ayrı
bir maliyettir değerli arkadaşlarım. Tüm bu hususların
dikkate alınarak, nükleer enerji santraline son derece temkinli
davranıp, bu işten vazgeçmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yücesan.
Şahsı adına, Zonguldak
Milletvekili Fazlı Erdoğan. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Nükleer Güç
Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji
Satışına İlişkin 1360 sıra sayılı
Kanun Tasarısı'nın 5'inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
1938'den günümüze dek, nükleer
enerji üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Elektrik üretimi
amaçlı ilk nükleer enerji santrali 1956 yılında İngiltere'de
kurulmuştur. Günümüzde petrol fiyatlarındaki
aşırı yükselme nedeniyle alternatif enerji kaynaklarına
yönelimin ortaya çıkmasıyla birlikte, nükleer enerji rönesans
devrini yaşamaya başlamıştır. Dünyadaki petrol
kaynaklarının yüzde 65'inin Orta Doğu'da, doğal gaz
kaynaklarının ise yüzde 73'ünün Orta Doğu ve başta
Rusya Federasyonu olmak üzere eski Sovyetler Birliği coğrafyasında
yoğunlaşmasına rağmen, uranyum kaynakları
dengeli bir şekilde dağılmıştır. Ülkemizde
ise nükleer enerji santrallerinde kullanılabilecek, elli
yıl süreyle yeteceği hesaplanan uranyum miktarı,
9.129 tondur. Ayrıca, gelişen teknolojiyle birlikte nükleer
enerji santrallerinde kullanılır hâle gelmesi beklenen
toryumun ülkemizde rezerv miktarı 380 bin tondur. Günümüzde
işletilmekte olan 435 adet nükleer santralin ürettiği toplam
368.827 megavat elektrik ile dünyanın elektrik ihtiyacının
yüzde 16'sı nükleer enerjiden sağlanmaktayken, ülkemizde
sadece 3 adet araştırma reaktörü bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Fransa'da 59 santral ile enerji ihtiyacının
yüzde 78'ini, Belçika 7 santral ile enerji ihtiyacının yüzde
55'ini, Güney Kore 20 santral ile enerji ihtiyacının yüzde
45'ini, Amerika Birleşik Devletleri 104 santral ile enerji ihtiyacının
yüzde 20'sini nükleer enerjiden sağlamaktadır. Dünyadaki
nükleer güç santrallerinin coğrafi olarak dağılımına
bakıldığında, gelişmiş birçok ülkede bulunmasına
rağmen, gelişmekte olan Orta Doğu, Asya ve Afrika'daki
ülkelerde bulunmaması dikkat çekmektedir. Nükleer enerjilerde
geçmişte yaşanan olumsuzluklar nedeniyle aktif kontrol veya
pasif kontrol işlemleri geliştirilmiştir. Dünyada
hâlen 29 adet santralin yapımı Çin, Hindistan, Rusya Federasyonu
ve Ukrayna gibi birçok ülkede devam etmektedir. Ayrıca, toplam
125 megavat kapasitede 158 nükleer santral ise planlama aşamasındadır.
1956 yılında kurulan ve çeşitli alanlarda kullanılan
radyoaktif maddelerin kullanımında lisanslama ve denetim
faaliyetlerini yürüten Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, nükleer
atık konusunda yılların getirdiği bir deneyime
sahip olduğu gibi, 1957 yılında kurulan Uluslararası
Atom Enerjisi Ajansının da kurucu üyeleri arasındadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ayrıca, Hacettepe Üniversitesi Mühendislik
Fakültesi bünyesinde 1982 yılından beri lisans seviyesinde
eğitim verilen nükleer enerji mühendisliği bölümünün yanı
sıra, birçok üniversitemiz bünyesinde nükleer bilimler konusunda
yüksek lisans yapılmasına imkân sağlayan enstitüler
kurulmuştur. Dolayısıyla, gerek kurumsal gerekse bilimsel
açıdan nükleer santral yapımı noktasında yeterliliğimizi
sorgulamaya gerek olmadığını düşünmekteyim.
Ayrıca, şunu da ifade etmek isterim ki, nükleer enerji mühendisliğinden
mezun olan birçok evladımız, çalışma alanlarının
ülkemizde bulunmaması nedeniyle ya yurt dışına
gitmek ya da başka mesleklere yönelmek zorunda kalmışlardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; enerjide arz güvenliğinin sağlanması
açısından birçok zorunluluk olan nükleer santrallerin kurulması
için gerek özel sektörün önünü açan gerekse özel sektörle kamu arasındaki
ilişkileri düzenleyen bu kanunun büyük önem arz ettiğini
bilmekteyiz. Nükleer güç santrallerinin maliyetlerinin üçüncü nesil
için kilovat saat başına 1.200 ila 1.500 dolar arasında
değiştiği, ayrıca bu santrallerin yüzde 60'ı
da yerli kaynaklarından üretileceği bilinmektedir. Nükleer
güç santralleri yapım ve döküm maliyetleri, iddia edildiğinin
aksine fazla yüksek de değildir. Çevre kirliliğine yol açmamaktadır,
elektrik üretim maliyeti en düşük seviyede gerçekleşmektedir.
Sayıları gittikçe artmaktadır. Patlama ihtimaline
karşı en gelişmiş teknolojilerle önlemler
alınmaktadır. Teknolojik gelişme beklentisi ile bu günümüz
ihtiyaçlarını karşılamanın yararına
ertelenmesi anlamsız olacaktır ve artık teknolojik
gelişmeleri takip
Ülkemizin kalkınması,
sanayileşmesi ve insanımızın geçim standartlarının
yükselmesi için kesintisiz, ucuz ve sürekli enerjiye ihtiyacımız
vardır. Gerek fosil kaynaklardan, yakıtlarından gerekse
yenilenebilir enerji kaynaklarından Hükûmetimiz tarafından
eş zamanlı olarak çalışmalar yürütülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Erdoğan,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
FAZLI ERDOĞAN (Devamla) - Sayın
milletvekilleri, ancak, ülkemizin dışa bağımlılığını
azaltmak, kaynak çeşitliliğini sağlamak, elektriği
ucuza mal etmek ve baz yük problemini çözmek gayesiyle nükleer güç
santrallerinin bir an evvel kurulması gerekmektedir. Nükleerde
teknoloji ve enerji ayırımı yapılamayacağı
gibi ülkemizde birçok alanda kullanılan radyoaktif maddelerin
elektrik üretiminde kullanılmasına neden karşı
çıkıldığını da bir türlü anlamamaktayız.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da Hükûmetimizin yapmış
olduğu bu çalışmaların gerek devletimize gerek
milletimize yararlar getireceğine inanıyoruz.
Bu kanunun, bundan sonraki kanunlarla
eş değerli bir şekilde ülkemizin enerji sektöründe de
önünü açıcı bir konumda olacağını vurguluyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Şahsı
adına, Batman Milletvekili Afif Demirkıran.
Buyurun Sayın Demirkıran.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AFİF DEMİRKIRAN (Batman)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce arkadaşlarımız
da ifade ettiler. Gerçekten çok önemli bir kanunu burada görüşüyoruz
ve gerçekten nükleer enerji tek çözüm değil, ama en son çözüm de
olarak alınmaması lazım. Çözümlerden biridir. Yenilenebilir
enerjiyi de zamanlı olarak, olabildiğince süratli bir
şekilde değerlendirmemiz lazım. Enerji verimliliğini
de teşvik etmeye başladık, kanunu çıkardık.
Süratli bir şekilde takip ile en verimli şekilde enerjinin
kullanımını da sağlamamız lazım. Hatlarımızda,
gerek iletimde gerek dağıtımdaki hatlarımızdaki
kayıp ve kaçakların asgariye indirilmesi için çok büyük
çabalar sarf edilmektedir. Yüzde 21'lerden yüzde 17-18'lere kadar düşürülmüştür.
Ama, bunun daha da düşürülmesi için gerekli takibin ve rehabilitasyonların
yapılması lazım. Mevcut termik santrallerimizin daha
verimli çalışması, daha iyi üretim yapabilmeleri
için rehabilitasyonlarının, başlanmış olan
rehabilitasyonlarının süratle devam etmesi lazım.
Ama, bütün bunları üste koyduğumuz zaman Türkiye gibi büyük
bir ülkede, 2020 yılında ancak bugünkü dünyanın gelişmiş
ülkelerinin tükettiği elektriğin yüzde 60-70'ini karşılayabilecek
şekilde planlanmış olan bir ülkede, maalesef -daha önce
de ifade ettim- mevcut kaynaklarımız yeterli kalmamaktadır.
Onun için nükleer diyoruz.
Tabii, nükleerde bir risk faktöründen
bahsedilmektedir. Ancak, değerli arkadaşlar, herkes çok
iyi bilmektedir ki, nükleer, risk itibarıyla en risksiz enerji
yakıtıdır. 9 bin reaktör yılı nükleer santral
denenmiştir ve bugüne kadar oluşan kazalar -arkadaşlarımız
ifade ettiler, Çernobil'de biraz daha değişik, derinlemesine
bir inceleme yapmak lazım- Amerika'da Three Mile Island bir kaza
olmuştur, Çernobil'de bir kaza olmuştur.
Ve Türkiye'deki atıkları
dikkate aldığımızda, 2015 yılında nükleer
santralimizin devreye girmiş olduğunu varsayalım,
on beş yıl ıslak ortamda soğutmaya bırakmak gerekiyor,
2030 yılına varıyoruz. Bilahare otuz ile yetmiş
yıl arasında, geçici depolarda, beton, sağlam geçici
depolarda muhafaza ediliyor. Dolayısıyla, 2100 yılından,
bugün itibarıyla 2100 yılından önce atıklarımızı
ne yapacağız diye -tamam, planımızı yapacağız
ama- çok fazla tereddüde de düşmeye gerek yok. Kaldı ki, bu
atıklarımızı hemen alıp işlemeye hazır
çeşitli ülkeler vardır. Fransa, biliyorsunuz, taa Japonya'dan
atıklar alıp işlemektedir. Bizim atıklarımızı,
bugün atığımız olsa dahi, gerek Rusya gerek Fransa
bunları alıp işlemeye hazırlıklı hâldedir.
Onun için diyoruz ki, nükleer enerjiye bir an önce geçelim.
Bakın, değerli arkadaşlar,
ilginç birkaç tane rakam vereceğim ben size, nükleer enerjinin
kazanımlarıyla ilgili olarak. Nükleer santraller karbondioksit
emisyonuna neden olmaz. Bilakis, dünyada kurulu bulunan nükleer
santraller, yılda 2,3 milyar ton -dikkatinizi çekmek istiyorum,
2 milyar 300 milyon ton- karbondioksit emisyonuna engel olmaktadır,
mevcut 441 adet 383 bin megavatlık nükleer santrallerin mâni olduğu
karbondioksit emisyonu. Kükürtdioksit emisyonuna da neden olmaz.
Aksine, dünyada kurulu bulunan nükleer santraller, yılda 42 milyon
ton kükürtdioksit emisyonuna engel olmaktadır. NOx, azot gazlarının
da emisyonuna neden olmaz. Aksine, dünyada kurulu bulunan nükleer
santraller, yılda 9 milyon ton NOx emisyonuna engel olur. İlaveten,
atık kül üretimi yoktur nükleer santrallerde, ancak, dünyada bulunan
nükleer santraller, yılda 210 milyon ton kül üretimine engel olmaktadır,
210 milyon ton kül üretimine engel olmaktadır.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Mukayeseyi neyle yapıyorsun?
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
- Dolayısıyla, zengin, en temiz yakıt, en temiz üretim
kaynağı olarak, ben şahsen bunu değerlendiriyorum.
Arkadaşlarımın da bu şekilde değerlendirmesini
arzu ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Demirkıran,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
- Tamamlıyorum bir cümleyle Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bugün
için, mevcut, faaliyette bulunan nükleer santraller eğer olmamış
olsaydı, aynı miktar elektrik üretebilmek için mevcut sera
gazı salınımının yüzde 17 fazlası bir sera
gazı salınımı söz konusu olacaktı. Yani, bugün
dünyada yüzde 17'dir elektrik üretiminde nükleerin payı. Bu olmamış
olsaydı, bu kadar fazla sera gazı salınımı
olacaktı. İyi ki nükleer santraller var, iyi ki bu kadar çok
sera gazına mâni oluyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Demirkıran.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
HALUK KOÇ (
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
5'inci maddenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır.
Şimdi bu talebi yerine getireceğim,
ancak, yoklama talebini işleme koyabilmem için, ayakta olup
yoklama talep
İsimler tutanağa geçeceğinden,
ayaktaki her sayın milletvekilinden, sırasıyla isimlerini
okuduğumda işaret etmelerini rica ediyorum.
Sayın Ali Rıza Gülçiçek?
Burada.
Sayın Ahmet Ersin? Burada.
Sayın Mevlüt Aslanoğlu? Burada.
Sayın Ali Topuz? Burada.
Sayın Ufuk Özkan? Burada.
Sayın Nuri Çilingir?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Evet.
Sayın Ali Kemal Kumkumoğlu?
Burada.
Sayın Vezir Akdemir? Burada.
Sayın Ramazan Kerim Özkan? Burada.
KEMAL SAĞ (
BAŞKAN - Çilingir'in yerine,
Sayın Kemal Sağ tekabbül ediyor.
Sayın Mehmet Işık? Burada.
Sayın Vahit Çekmez? Burada.
Sayın İsmet Atalay? Burada.
Sayın Engin Altay? Burada.
Sayın Tuncay Ercenk? Burada.
Sayın Ali Rıza Bodur? Burada.
Sayın Tacidar Seyhan? Burada.
Sayın Vedat Yücesan? Burada.
Sayın Feridun Ayvazoğlu?
Burada.
Sayın Mesut Özakcan? Burada.
Sayın Ali Cumhur Yaka? Burada.
Sayın milletvekilleri, yoklama
için beş dakika süre veriyorum. Adlarını okuttuğum
sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini
rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
6.-
Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi
ile Enerji Satışına İlişkin Kanun Tasarısı
ve Çevre ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonları Raporları (1/1260) (S. Sayısı: 1360)
(Devam)
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum:
6'ncı maddeyi okutuyorum:
Kamu iştiraki ve yatırımı
MADDE 6- (1) Bu Kanundan yararlanmaya
hak kazanan şirket ile bir iktisadî devlet teşekkülü,
8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde iştirak
ilişkisi kurabilir.
(2) Kamu şirketleri bu Kanun
kapsamındaki santralları yapabilir. Bu amaç
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Sinop Milletvekili Engin Altay.
Sayın Altay, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY
(Sinop) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; gördüğünüz ve izlediğiniz gibi sesim
kısık. Bugün, Ankara Üniversitesinde bir kontrolden, muayeneden
geçecektim, ama, apar topar buraya, giderayak, böyle çok önemli kanunları
getiriyorsunuz, bizi de hasta hasta bu Parlamentoda konuşmak
zorunda bırakıyorsunuz.
Şimdi, ben, çeşitli defalar
söyledim, parlamenter demokrasi önemlidir, demokrasi iki ördeğin
el kaldırarak bir file üstünlük sağlama rejimi değildir
dedim, ama, inatla ve ısrarla, seçim kararı almış
bir Parlamentoda rejimin yapısına yönelik değişiklikler
yapmaya teşebbüs ediyorsunuz, çok önemli bir, enerji politikasıyla
ilgili kararlar almaya çalışıyorsunuz. Büyük Atatürk,
ta 1923'te, Eskişehir'de, sizin bu hâlinizi görmüş olmalı
ki, hissetmiş olmalı ki, bakın, Büyük Atatürk seksen üç
yıl önce ne demiş: "Uluslar, egemenliklerini geçici bile
olsa bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla
inanmamalı ve güvenmemelidirler, çünkü, meclisler bile despotluk
yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli
olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar
ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar
verebilir." Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Yıl 1923. Eskişehir.
Bu size, bize, milletimize seksen küsur yıl önce verilmiş
bir uyarı, bir mesajdır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; dünyanın hiçbir yerinde, ömrünü tamamlamış,
seçim kararı almış bir parlamento, bu sayısal üstünlüğe
güvenerek, siyaseten çok etik olmayan bir anlayışla, burada
sabah on bir, gece on iki Parlamentoyu çalıştırarak,
gümrükten mal kaçırır gibi kanun çıkarmaya kalkmamıştır.
Böylece de, siz dünya siyaset tarihine bir ilk olarak geçiyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, Çernobil
kazası 26 Nisan 1986'da yaşandı. Aradan yirmi bir küsur
yıl geçti, yirmi küsur yıl geçti ve hâlen, ben bir Karadeniz
çocuğu olarak, bunun etkilerini seçim bölgemde ve Karadeniz
Bölgesi'nde hissediyorum.
Çok saygın kuruluşların
yaptığı araştırmalar kanser vakalarının
20 kat, tüberküloz vakalarının 10 kat, sakat doğum vakalarının
2,5 kat arttığını bilimsel olarak ispatlamakta.
Dünya bu kazadan sonra nükleer santrallerini sorgulamaya başladı.
Bazıları kapattı, bazı ülkeler bitmiş santralleri
açmadı, ama, AKP enerji krizi senaryolarıyla bu ülkeye nükleer
santral dayatıyor. 80'li yıllarda da o zamanın hükûmetleri,
enerji krizi senaryoları üreterek böyle dayatmaların içine
girdiler. Hatta, sanıyorum Göcek'te -hafızam beni yanıltmıyorsa-
termik santral kurmak için, Ege Bölgesi'nde, tatil zamanı gece sekizde,
dokuzda elektrikleri kestiler. Şimdi böyle günlerden geçiyoruz,
ama, bilmenizi isterim ki "enerji tasarrufu ve verimliliği"
cümlesi, özellikle iktidarınızın bu dört buçuk
yıllık döneminde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığında
hiç kullanılmamış, göz ardı edilmiş bir konudur.
Enerji tasarrufu ve verimliliği
Bununla meşgul değil
Enerji Bakanı. Enerji Bakanı, dünyanın terk ettiği
bir çöp teknolojiyi Türkiye'ye getirmekle meşgul. Sinop halkı
buna karşı, ben karşıyım; ben buna bir baba olarak
karşıyım, gelecek kuşaklara temiz bir dünya,
sağlıklı bir çevre bırakma adına karşıyım.
Biraz sonra konuşacağım 7'nci maddede Sinop halkının
görüşlerini anlatacağım, Sinop'un bu meseleye nasıl
baktığını anlatacağım.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yüzde 30'luk enerji tasarrufu potansiyelinin
yüzde 85'i için beş kuruş para ödemeye bu ülkenin ihtiyacı
yoktur. Yani, yüzde 30'luk bir enerji tasarrufu için, bunun yüzde 80'i
için beş kuruş harcamamıza gerek yok. Hâl böyleyken, tutturdunuz
bir nükleer santral. Merkezî planlama ve kamusal bir anlayışla,
bu ülke hiçbir zaman enerji sorunu yaşamaz. Sizin enerji politikanız
ve enerji stratejiniz yok, buradan iddia ediyorum. Sizin rant stratejiniz
var, rant politikanız var, bunu da bu kürsüden söylüyorum. Sizi,
giderayak bu millete şikâyet ediyorum.
Öz kaynak açısından potansiyelimiz,
115-120 bin megavat kurulu güç ile 570 milyar kilovat saat elektrik
üretecek noktadadır. Bu da, önümüzdeki otuz yıl için böyle
bir belayı Türkiye'nin başına getirmeyi gerektirmiyor.
Türkiye'nin acilen enerji üretim artışına ihtiyacı
var diyorsanız -ki, diyorsunuz- nükleer santral, iddia edildiğinin
aksine pahalı bir enerji kaynağıdır. Kurulumu,
üretimi, işletimi, güvenlik, söküm maliyetleri çok pahalıdır.
Ömrü otuz beş-kırk yıldır, bir baraj kadardır. Biraz
sonra Sinop'u konuşurken söyleyeceğim. Boyabat Barajı'nın
yanına bir tane daha yapın, nükleer santral yapmış
kadar iş yapmış olursunuz.
Sayın Bakan beni dinlemiyor.
O da biliyor ki, iki ay sonra bir daha bakan değil, bir daha iktidar
değil. Biz burada laf söylüyoruz Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Görüyorum, görüyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Yapım
süresi on beş yıldır. Acil bir enerji sorununu çözmekten
de uzaktır. Hükûmet size yanlış bilgi veriyor, millete
de yanlış bilgi veriyor, size de yanlış bilgi veriyor.
Temiz değildir, güvenli değildir, radyoaktif atıklar bugünün
değil, elli yıl sonranın sorunudur.
Size soruyorum. Sayın Bakan
çıksın da gelsin buradan söyleyiversin bakayım: Dünyada
nükleer atıkları saklayacak lisanslı bir son depolama
tesisi var mı yok mu? Yukarıda Allah var. Vicdanıyla
baş başa gelsin, söylesin bakayım. İnşallah da
doğruyu söyler. Gelip burada yüce milletin Meclisinde sayın
milletvekillerine Sayın Bakan, "Evet, dünyada lisanslı
bir son depolama alanı var." diyemez.
EYÜP FATSA (Ordu) - Derse ne olur?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bu
atık depolamanın maliyetini yaptınız mı?
Atıkla meşgul değil Hükûmet.
Bakın, burada söylüyorum: Sinop'ta
değil, Türkiye'nin hiçbir yerinde bu teknolojiyle, bu dünyanın
terk ettiği teknolojiyle bir nükleer santral yapılmasına
ve bu yol
Bu ihaleye girecek firmaları
uyarıyorum: Vatana ihanet etmeyin, insanımıza ihanet
etmeyin, çocuklarımıza ihanet etmeyin, doğaya ve çevreye
ihanet etmeyin.
Nükleer enerjinin risklerinden
ülkemizdeki kaynakları verimli kullanarak kurtulmak mümkündür.
Bakın, bilimsel ve net olarak söylüyorum: Nükleer atık sorunlarının
çözümlenmesi orta yere koyulmadan, yeni kuşak nükleer reaktörlerin
ekonomik olarak sürdürülebilirliliği ve reaktörlerin güvenirliliği
sağlanıncaya kadar, depolama sürecinde jeolojik değişim
etki ve riskleri, sızıntıları dikkate alarak ve
kazaların çoğunun insan kaynaklı olduğu gerçeğinin
farkında olarak, radyoaktif atık sorununu ortadan kaldıran,
güvenilirliği çok yüksek olan, silahlanmaya karşı dirençli,
ekonomik rekabet gücü yüksek ve kamuoyu desteğini yüzde 100
sağlayacak yeni nesil nükleer reaktörlerin devreye sokulacağı
ana kadar siz bu projeden vazgeçmek zorundasınız. Geçmezseniz,
sizin bu ülkeye ihanet ettiğinizi bu kürsüde ve Türkiye'nin
her metrekaresinde ölene kadar söylemeye devam ederim.
Sayın Başkan, kanunun gerekçesinde
orta ve uzun vadede arz güvenliğinden, teknolojinin yaygınlaşmasından
falan bahsediyorsunuz. Bir sürü şey söylüyorsunuz da zamanımız
az. Sizin orta vadeden anladığınız nedir Allah
aşkına?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Altay, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bak,
hasta hasta geldim, bana bir tolerans sağla.
CAHİT CAN (Sinop) - İyi ki
hastasın!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Altı-sekiz
yıl diye başlanıp on-on beş yıldan önce bu
işin bitmeyeceğini biliyorsunuz. On-on beş yıl
enerjide böyle çok da orta vade sayılmaz. Bu santrale bugün ha
deseniz, 2020'yi bulacak.
Değerli milletvekilleri,
içinizde bilgisayardan anlayanlar, kullanan arkadaşlarım
var. Bu santral, bu Bakanın buraya getirmek istediği santral
Commodore 64'tür. Şimdi Windows Vista çıkmış, Commodore
64'le bilgisayar işlemi yapana gülerler. Yaptığınız
budur. Sizi her yerde halka şikâyet edeceğiz. Böyle bir
şey olmaz.
Küçükçekmece'de bir tesis var. Hiç
el attınız mı, hiç baktınız mı oraya? Gidin
orayı bir adam edin. Nükleer teknolojinin uzağında durması
Türkiye'nin, tabii mümkün değil, tıpta var, tarımda var,
şurada var burada var, ama yaptığınız tamamen
farklı bir şey. "Kes-kopyala-yapıştır"
vardır. Bilgisayardan bir bilgiyi alırsınız, kendi
dosyanıza kopyalarsınız. Yaptığınız
bu. Bunu da Avrupa terk etmiş, kullanmıyor, kapatıyor.
Adam
Sayın milletvekilleri,
aklınız seçimde ama, biraz dinleyin. Adam, nükleer santrali
bitirmiş, on yıldır açmıyor, hizmete açmıyor.
Avrupalı insan da, bu millet insan değil mi? "Demokrasi,
demokrasi" diyorsunuz, "AB'ye uyum süreci" diyorsunuz
da, Avrupalı referandum yapıyor, halka soruyor; sorsana
bunu da halka? Bu milletin kaderini 350 tane milletvekilinin parmağıyla
nasıl tayin edersin?
MUSA UZUNKAYA (
ENGİN ALTAY (Devamla) - Güzel
Karadeniz'i, güzel Mersin'i, güzel Türkiye'yi nasıl katledersiniz?
Buna müsaade etmeyeceğiz.
MUSA UZUNKAYA (
ENGİN ALTAY (Devamla) - Buna
müsaade etmeyeceğiz. Göreceksiniz, Sinop'ta özellikle buna
müsaade etmemiz söz konusu değildir, yaşayarak göreceğiz.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; arkadaşlar teknik konuları söyledi.
Ya, ayıptır ayıp, "Dışa bağımlılığı
azaltacağız." diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Altay, iki
buçuk dakikalık bir süreyi aştınız, tamamlayın
lütfen.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum, hemen toparlıyorum.
Yani "Dışa bağımlı
değil." demek, çok ayıp;
CAHİT CAN (Sinop) - Biraz sonra
cevabını alacaksın.
ENGİN ALTAY (Devamla) - O uranyumu
ya Kanada'ya, Amerika'ya, bir yere göndereceksin, ya da şimdi
İran'a, şimdi İran'a göndereceksin, onu zenginleştirip
yakıt yapacaksın, sonra yakacaksın.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Otuz
yıl sonra
ENGİN ALTAY (Devamla) - Kim o
bağıran?
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Otuz
yıl sonra
ENGİN ALTAY (Devamla) - Senin
elin ayağın tutuyor mu? Gelsene buraya!
BAŞKAN - Arkadaşlar, sayın
milletvekilleri, lütfen, Genel Kurulun mehabetine uygun davranalım.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın
Başkanın tahammülüne ve toleransına çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum,
sağ olun.
ENGİN ALTAY (Devamla) - 7'nci
maddede de, bu işin Sinop boyutunu konuşacağız.
Bu arada, değinemediğim bir iki konuya daha değineceğiz.
Ama, bilin ki
BAŞKAN - Sayın Altay, lütfen
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bitiriyorum.
BAŞKAN - Son cümlenizi alayım.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Çok teşekkür
ediyorum.
bu santrali yapamayacaksınız.
Size ve yüce millete saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sağ olun.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın
Hatip...
ENGİN ALTAY (Devamla) - Efendim?
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sakin
konuşursanız daha iyi olur.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bu benim
sakin hâlim.
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, lütfen, kürsüden karşılıklı
konuşmayalım. Arkadaşlar, konuşacaksanız,
Genel Kurulda birbirinizin yanına oturun, konuşun, görüşlerinizi
alın; lütfen.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
7'nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Çeşitli
Hükümler
Teşvikler
MADDE 7- (1) Bakanlar Kurulu, kurulacak
santrala ilişkin teknoloji edinmeye yönelik yatırımlar
ile işletme personelinin eğitimini teşviklerden yararlandırabilir.
(2) Bu Kanun kapsamında üzerinde
santral kurulacak taşınmazların Hazine'nin özel mülkiyetinde
veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunması halinde,
bu taşınmazlar üzerinde şirket lehine, Maliye Bakanlığı
tarafından bedelsiz olarak kullanma izni, irtifak hakkı
tesis edilir. Bu taşınmazlara ilişkin sözleşmelerin
sürelerinin sonunda, maliyeti 5 inci maddenin dördüncü fıkrası
kapsamında oluşturulan fonlardan karşılanmak üzere
nükleer güç santralının sökülmesi zorunludur. Söküm
işinden ve taşınmazın çevre kuralları kapsamında
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Sinop Milletvekili Engin Altay.
Sayın Altay, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Bu sefer
çok yumuşak ve yavaş.
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY
(Sinop) - Peki, çok yumuşak
Zaten ses yok ki, kısık.
Keşke, bu maddede de konuşacağım
için demin devam etseydim.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım, sağ olun.
Değerli arkadaşlar, kaldığım
yerden, müsaade ederseniz, devam etmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi, nükleer
enerji en parlak dönemini 1973'lü, 1974'lü yıllarda yaşamıştır,
petrol krizinde yaşamıştır ve o dönemde, bütün dünya,
buna, dünyanın kurtuluşu, dünyanın geleceği diye
sarılmıştır. Ama, sonradan bakıyoruz ki, Amerika
başta olmak üzere, Almanya'sından İsveç'ine, Norveç'ine
kadar bütün ülkeler, birinci kuşak, ikinci kuşak, üçüncü kuşak,
üç kuşak santral üretmelerine rağmen, istenilen sonucu,
çevresel etkileri itibarıyla, atık itibarıyla, pahalılığı
itibarıyla, pahalılığı itibarıyla alamadıkları
için şimdi bunları yapan yok, kullanan yok. Hâlihazırdakiler
de peyderpey kapatılıyor, bunu biliyoruz.
Bakın, bugün Uluslararası
Enerji Ajansı ve Amerika Birleşik Devletleri Enerji Bakanlığı
tahminlerine göre -bunu, altını çizerek söylüyorum; lütfen
dikkate alın- 2030'da nükleer enerjinin payı yüzde 5'e inecek.
Arkadaşlar, bugün itibarıyla da, bu, yüzde 17'lerde görülüyor.
Şimdi, hâlen yüzde 17. Nükleerin elektrik üretimindeki payı
da, yine, Amerikan Enerji Bakanlığı ve Uluslararası
Enerji Ajansına göre yüzde 17'den yüzde 12'ye inecek.
CAHİT CAN (Sinop) - Nereden biliyorsun?
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Şimdi, her şeyini dışarıdan getireceğiniz
bir teknolojiyi siz onlardan iyi mi biliyorsunuz? Onlar bu konuda
indirime giderken Türkiye gibi, Hindistan gibi,
CAHİT CAN (Sinop) - Hayırlı
olsun!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bu santrali
biz engelleyemezdik belki, ama bu saatten sonra, Türkiye'de yaşayan
yurttaşlarımızın sokağa çıkma kültürü
bu noktaya geldikten sonra, Sayın Bakan uğurlar olsun, bu
santrali artık yapamazsınız. Ne zaman ki ciddi bir girişime
başladığınız anda, Tandoğan'a, 1 milyon
insan, bu sefer, bir yanda bayraklar, bir yanda antinükleer logoyla
gelecektir, göreceksiniz. Ama, eminim ki, zaten buna gerek kalmayacak,
22 Temmuzda Türkiye'de yeni bir sabah doğacak ve o tarihten itibaren
bu çöp teknolojinin Türkiye'de yeri olmayacak. Bunu, altını
çizerek söylüyorum.
Şimdi, seçim bölgemde 59 tane
kuruluş -bakın, burada isimleri var- Sinop Barosundan, Sinop
Ziraat Odasından, Sinop Esnaf ve Sanatkârlar Odasından,
DİSK, KESK, Türk-İş, Tes-İş, gazeteciler, ziraatçılar,
radyolar, tiyatrolar, siyasi partilerin tümü bu işe karşı.
CAHİT CAN (Sinop) - Halk ne diyor?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bunlar
halk oluyor Beyefendi, bunlar halk.
Şimdi, sayın milletvekilleri,
biraz önce, parlamenterler, bu dönemin sonunda, nihayet konuştular.
Dört buçuk yıl konuşmadılar seçim bölgemin iktidar milletvekilleri
ve biraz önce, nihayet, konuştular. Keşke, iktidar milletvekillerimiz,
Sinop-Boyabat tünelli yolunu konuşsalardı. Devraldıkları
Türkiye'de yüzde 68'i bitmiş bir projeyi...
CAHİT CAN (Sinop) - Hayır,
hayır.
ENGİN ALTAY (Devamla) - ...Sinop'un
en hayati projesini dört buçuk yılda tamamlamak için bu kürsüyü
kullansalardı. Keşke, sayın milletvekilleri, Karasu
Barajı'nı, Gökırmak-Dodurga Barajı'nı, Boyabat
Barajı'nı, Saraydüzü Barajı'nı, Saraydüzü-Kargı
yolunu, Boyabat-Saraydüzü yolunu, Durağan-Boyabat yolunu
dört buçuk senedir bu kürsüde konuşsalardı da şimdi Sinop'a
rahat gidebilselerdi.
CAHİT CAN (Sinop) - Allah Allah,
Allah Allah!..
ENGİN ALTAY (Devamla) - Gerze-Sinop
yolunu, bunları konuşsaydınız dört buçuk yılda,
şimdi göğsünüzü gere gere de buraya çıkıp "bunu
da yapacağız" deseydiniz. Bunları konuşmadınız
ve Sinop'ta...
SABRİ VARAN (Gümüşhane)
- İyi ki sesin kısık
ENGİN ALTAY (Devamla) - Evet,
bu, hasta hâlim.
Sayın Başkan, Sayın
Bakan, sayın milletvekilleri; çok şey istemiyorum. Bu,
sıradan bir kanun değildir. Bu, Türkiye'nin bugününü, yarınını
ilgilendiren bir kanundur. Yarınını ilgilendirse
neyse, yarından sonrayı da ilgilendiren bir kanundur. Bu
yüzden, örnek aldığınız ve aldığımız
gelişmiş Batı ülkelerindeki gibi, bunu, bu projeyi,
kamuoyu desteğini sağlamadan hayata geçirmeye lütfen
kalkmayın. Bu doğru değildir, bu ahlaki değildir,
mantıklı değildir. Sizden bunu istiyoruz. Bir referandum
yapın Sinop'ta, eğer Sinop halkının yüzde 51'i
"evet" derse, yüzde 40'ı "evet" derse, gelin yapın.
Sinop halkının yüzde 20'si "evet" diyebilir belki,
ama yüzde 80'i "hayır" diyecektir.
Sayın Milletvekilim söyledi,
"Sinop'un eski PTT binasında TAEK karargâh kurmuş."
diye. O TAEK'lileri -TAEK Başkanı burada mı bilmiyorum-
o personeli iki buçuk ay sonra oradan kovacağız, haberleri
olsun. Benim halkıma, benim vatandaşıma da devletin
imkânlarıyla yanlış bilgi vermesinler, ayıp ediyorlar!
Verdikleri her yanlış bilgiyi onların burnundan fitil
fitil fitil getirmezsem namerdim! Sinop halkına kimse yalan
söylememiştir, söyleyemeyecektir. Sinop halkı her şeyin
farkında olan bir topluluktur. Dünyanın
Sayın Turizm Bakanı
keşke burada olsa. Turizm Bakanı Avrupa'ya gidiyor, diyor
ki: "Ben bir şey keşfettim." diye bağırıyor
adamcağız. Ne keşfettin? Ne keşfetmiş olabilir
Sayın Turizm Bakanımız? Almanya'da söylüyor, Fransa'da
söylüyor: "Ben Bakan olunca bir keşif yaptım." diyor.
Bu Hükûmetin Bakanı söylüyor, Turizm Bakanı söylüyor.
"Sinop'u keşfettim. Bir turizm cenneti, eşsiz bir merkez."
diyor. Öteki de "Oraya nükleer santral yapacağım."
diyor. Buna ne derler, bilmiyorum. Birisi "Dünyanın turizm
merkezi yapacağım, olmalı, hak ediyor." diyor, birisi
"Hayır, ben, oraya, dünyanın terk ettiği, dünyanın
kaçtığı santrali yapacağım." diyor.
Bir hükûmetin içinde böyle bir çelişki
olabilir mi? Bunu millete nasıl anlatırsınız? Gören
görmeyen de sizi beş partili koalisyon hükûmeti zanneder. Ben mi
yanlış biliyorum? Tek parti hükûmeti değil mi bu? Yani,
iki bakanın arasındaki tezada bakın. Böyle bir şey
olamaz. Bunu
TAEK Başkanı da demiş
ki sayın milletvekilleri: "Efendim, Mersin'de tepki çok, orada
bölge olarak biraz daha turizm hareketi de var, onun için Sinop'a yükleniyoruz."
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Öyle bir şey yok.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Sen bunu
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Öyle bir şey yok.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ben
onunla konuşurum.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Yok öyle bir şey.
ENGİN ALTAY (Devamla) -
İspatlarım Sayın Bakanım, ispatlarım
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Yok öyle bir şey.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Belgelidir.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bak, TAEK Başkanı
"asla" diyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Siz misiniz
TAEK Başkanı? Siz bunu söylediniz! Siz bunu söylediniz!
Her neyse...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
"Söylediniz" deyip geçme, ispatla!
BAŞKAN - Karşılıklı
konuşmayalım, Genel Kurula konuşalım efendim.
Lütfen
ENGİN ALTAY (Devamla) - Böyle
bir şey olabilir mi ya!
Efendim,
Ben bu konuya ezbere karşı
çıkmıyorum. Çok okuduk, çok inceledik ve bu ülkenin iyi yetişmiş
bir sürü mühendisini dinledik. Elektrik Mühendisleri Odasının
mühendisleri, o odaya bağlı mühendisler bu milletin çocukları
değil mi? 30 bin tane elektrik mühendisi buna niye karşı?
Bunlar, bu milletin, bu memleketin iyi yetişmiş çocukları;
bunlar niye karşı?
Geçen, bana bir beyefendi geldi.
Burada, kuliste "Efendim, size nükleer santralin faziletlerini
anlatacağım." dedi. "Anlat bakayım
" Bir
şeyler gösteriyor. "Peki, bunu sen niye yapıyorsun, görevin
ne? TAEK'te misin?" "Hayır." "Bilmem, şurada
mısın, Enerji Bakanlığında mısın?"
"Hayır." "Sen kimsin? Ne yapıyorsun?"
"Ben aydınlatıyorum
" "Bu iş için kaç para
aldın? Kimden, kaç para aldın?" diye sordum. Yani, adam
eline çantayı almış, broşür dağıtıyor,
siyasileri ikna turuna çıkmış. Parlamentoda yapıyor
bunu. Adamı dövmediğim için kendimi kutluyorum. Gelmiş,
Parlamentoda bana, nükleer santral lobi faaliyeti yapıyor.
Böyle bir ülkedeyiz.
Sürem bitiyor, Başkanın
sabrını tekrar zorlamayacağım. Sesim kısık,
rahatsızım. Ama, tekrar söylüyorum: Sayın Bakan,
şahsen sizi de severim. Hani, siz beni danışman alacaktınız
ya, bir daha ben seçilemeyecektim de; onun için de seviyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın
Başkanım, teşekkür için
BAŞKAN - Buyurun Sayın Altay.
MUSA UZUNKAYA (
ENGİN ALTAY (Devamla) - Evet,
benim iş garantimi Sinop halkı cebime koydu, hem de yirmi
yıllığına koydu Sayın Vekilim, hiç merak etme
sen.
Arkadaşlar, samimiyetle,
iyi niyetle
Sayın Bakan, çok rica ediyorum, bu proje doğru
değildir, iyi düşünülmüş değildir. Kısa vadeli,
orta vadeli elektrik meselelerimizi, enerji taleplerimizi
başka türlü çözmek mümkündür. Arkadaşlar teknik olarak anlatıyor,
zamanım yok. Gelin, en azından yeni Parlamentoya bunu
bırakalım. Sizinle bir televizyonda tartışalım,
millet de SMS'le oy versin. Siz kazanırsanız ilk kazmayı
ben vuracağım, ben kazanırsam siz de bu işten vazgeçin.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Altay.
SABRİ VARAN (Gümüşhane)
- Allah'tan sesin kesik!..
ENGİN ALTAY (Sinop) - Kesik,
görmüyor musun?
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına Sinop Milletvekili Cahit Can.
Buyurun Sayın Can. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) - Can, yanlış
bilgi verme millete.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Sayın Can, ne diyeceksin Sinoplulara, ben merak ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Can, nükleer
enerji ülkemizin her tarafına lazım. Dolayısıyla,
Sinop mahalli olarak konuşmayalım.
Buyurun.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Sayın Can, seni Diyojen'e şikâyet ederim.
CAHİT CAN (Sinop) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1360
sıra sayılı nükleer güç santrallerinin kurulmasıyla
ilgili 7'nci madde üzerinde söz almış bulunuyorum. Şahsım
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, burada, nükleer güç santrallerinin
oluşmasıyla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Ancak,
biraz önce, Sayın Altay buraya gelip konuşurken
ENGİN ALTAY (Sinop) - Cevap
hakkı doğar
Cevap hakkı doğurma.
CAHİT CAN (Devamla) - Ben daha
önce konuşmuştum bu konuları ama, herhâlde, izlememiş
olacak ki, bu konulara yeniden girdi. Yani, nükleer güç santrallerinin
çevreye etkisinin olmadığını, insan sağlığına
zararlı olmadığını, çeşitli, Karadeniz'deki
yapılan incelemeler noktasında açıkladığımızı
ifade etmiştim. Ama, ne yazık ki, hem konuyu dinlemeden hem
incelemeden, bir milletvekili arkadaşımızın, gerek
basın yoluyla gerekse Sinop'ta feveran etmesi, gerçekten, Sinop
ilimiz adına üzüntü vericidir.
ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın
Başkan, sataşma var; cevap hakkı doğacak.
CAHİT CAN (Devamla) - Sinoplu
insanlarımız adına üzüntü vericidir. Çünkü, konu üzerinde
hiçbir çalışma yapmamıştır.
ENGİN ALTAY (Sinop) -
Çüş!.. Çüş!.. Ne demek çalışma yapmamış? (AK
Parti sıralarından gürültüler)
CAHİT CAN (Devamla) - Bakınız,
bendeniz, Çevre Komisyonunda ve Enerji Komisyonunda saatlerce
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan
ENGİN ALTAY (Sinop) - Kaç satır
okudun sen bunu? Sen bunu kaç satır okudun? (AK Parti sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN - Sayın Altay
Sayın
Altay
CAHİT CAN (Devamla) - O sözü
size iade ediyorum.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Can, bir dakika
ENGİN ALTAY (Sinop) - Ne demek
hiçbir şey yok!
CAHİT CAN (Devamla) - O sözü
size iade ediyorum! Çok çirkin bir yaklaşım davranışı
sergiliyorsunuz Sayın Altay. Şimdi
BAŞKAN - Sayın Altay, ifadenizi
Sayın Can
Sayın Can
ENGİN ALTAY (Sinop) - Kaç satır
yazı okudun sen bu konuda? "Hiçbir araştırma yapmamış"
diyorsun. Sen benim bu konuda ne kadar okuduğumu biliyor musun!
BAŞKAN - Sayın Altay
Sayın
Altay
EYÜP FATSA (Ordu) - Çirkin ifadeler
kullanmayın.
ENGİN ALTAY (Sinop) - Abi, var
mı böyle bir şey? Böyle bir şey denir mi, hiç çalışmamış!..
Arkadaşlığımız var, ayıp!
BAŞKAN - Sayın Altay
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Altay
CAHİT CAN (Devamla) - Evet
BAŞKAN - Bir dakika Sayın
Can.
Sayın Altay, biraz önce ifade
ettiğiniz kelimeyi sehven söylediğinizi düşünüyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) - Ama,
hoş değil ki.
BAŞKAN - Hayır, düzeltin
yani o kelimeyi.
ENGİN ALTAY (Sinop) - Tamam,
düzelttim. Tamam
Cahit Bey, kusura bakma; ama, sen düşünceni söyle,
benim bilip bilmediğime karışma.
CAHİT CAN (Devamla) - Evet, teşekkür
ediyorum Sayın Altay, güzel bir lisanla düzelttiğiniz için
söylediğiniz sözleri.
Sevgili arkadaşlar, bakınız,
biraz önce Sinop halkını töhmet altında bırakarak,
sanki tüm Sinop halkının bu işe karşı olduğunu
ifade ederek burada konuşma yapılmasını ben
doğru bulmuyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) - "Yüzde
80" dedim.
CAHİT CAN (Devamla) - Çünkü,
daha bu nükleer güç santralleri ortaya çıkmadan önce, çeşitli
platformlar kurarak, karşıt platformlar kurarak milleti etkilemeye
çalıştınız. Ancak, ülkemizin gerçekten çok önemli
bir enerji ihtiyacını gidermesi açısından bu çalışmanın
çok verimli olduğunu burada arkadaşlarımız ifade
ettiler. Şimdi, biraz önce dedi ki Sayın Altay: "Bu dönemde
artık kullanılmıyor." Ben resmî rakamlarla konuşan
bir insanım. Şimdi, burada, bakınız, 1971 yılında
yüzde 1'ken dünyanın kullandığı nükleer güç santralleri,
2001 yılında, hatta, şu anda yüzde 17'den bahsediliyor
Sayın Altay. Herhâlde, bu verileri incelemediniz.
ENGİN ALTAY (Sinop) - 1971'de
başladı bu iş.
CAHİT CAN (Devamla) - Şimdi,
müsaade eder misiniz.
Bakınız, en ucuz enerji olduğunu
bildiğiniz hâlde, bile bile burada inkâr ettiniz.
ENGİN ALTAY (Sinop) - Niye karşı
çıktık?
CAHİT CAN (Devamla) - Böyle
bir şey asla olamaz. Bakın, ben size aslında bu konuda
çok açıklama yapmak istiyordum; ancak, diğer konulara da
girdiniz. O konular noktasında sizin vereceğiniz hiçbir
cevap yoktur. Çünkü, bakın, Sinop ilimizin 470 köyü var, 9 ilçesi,
2 beldesi var.
ENGİN ALTAY (Sinop) - Bekliyor
o köyler seni!
CAHİT CAN (Devamla) - Bu güzergâhları
dörder sefer turlamış bir insan olarak baktım ki, Cumhuriyet
Halk Partililer, cumhuriyet tarihinden beri bir çivi çakmamışlar;
bunu gördüm! (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından "Oo" sesleri, gürültüler) Evet, bir
çivi çakmadıklarını gördüm.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Sayın Can, ayıp oluyor ama!
CAHİT CAN (Devamla) - Samimiyetimle
söylüyorum.
Şimdi, hayatında bir çivi
çakmayanlar
O demin bahsettiğim Boyabat tünelli geçiş yolundan,
Sayın Altay, Sayın Abdüllatif Şener Bey'le -Bakanımızla-
birlikte dolaştığımız zaman ancak geldin. Orada
ne diyordunuz, kale surları gibi istinat duvarlarının
var olduğunu görünce "Hayret ya, bu çalışma nasıl
olmuş?" diye siz bahsetmediniz mi!
ENGİN ALTAY (Sinop) - Sen yapmadın
ki, senden öncekiler yaptı!
CAHİT CAN (Devamla) - Yaa!
İşte, o çalışmaları bildiğiniz hâlde, o
dağların geçidinde, efendim, kırk tane geçit olduğunu
bildiğiniz hâlde, kolay bir çalışma olmadığını
bildiğiniz hâlde buradan çok ufak, küçük kelimelerle bunları
konuşmanızı, ben, sizi Sinop halkına şikâyet
ediyorum buradan! (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) - Göreceğiz.
CAHİT CAN (Devamla) - Evet,
şikâyet ediyorum ve bu Hükûmet, dört buçuk yıl içerisinde oraya,
eski birim fiyatla söylüyorum, 100 trilyona yakın para aktarmıştır.
Siz hayatınızda bu kadar parayı bir yatırıma
aktardınız mı Sayın Altay?
Durağan'dan Alaçam yoluna
doğru biz yaptık. Boyabat ve Durağan ilçesine 25 kilometre
çalışmalar devam ediyor. Sinop şehir geçişi Kabalı'dan
itibaren bir otoban gibi o çıkışlar devam ediyor.
Siz, yaptığımız
okulları, anaokullarını, zihinsel engelli okullarını
bilmiyor musunuz? (AK Parti sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
lütfen
CAHİT CAN (Devamla) - Sayın
Aslanoğlu, ne yaptınız?
BAŞKAN - Sayın Can, mikrofon
kapalı, lütfen!
CAHİT CAN (Devamla) - Ne yaptınız,
ne?
BAŞKAN - Sayın Can, bir dakika
efendim.
CAHİT CAN (Devamla) - Biz Sinop
ilimize yaptığımızı biliyoruz. Hayatınızda,
rüyanızda bile görmediğiniz şeyleri yapıyoruz
Sinop'a.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
lütfen
Sayın can, mikrofonunuzu açacağım,
konuşacaksınız; ama, Sinop'un sorunlarını burada
çözme şansımız yok saygıdeğer arkadaşlarım.
Halka birbirinizi şikâyet ediyorsunuz, Sinoplular sizi bekliyor.
Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
CAHİT CAN (Devamla) - Ama, gördüm
ki, daha meydanlara bile çıkamayacağını
Burada
"hastayım" diye ifade
ENGİN ALTAY (Sinop) - O ne demek?
CAHİT CAN (Devamla) - Sevgili
kardeşim, Sayın Altay, ben bu konulara girmeyeceğim;
ancak, Sinop Amerikan radarı yapılırken bile, geçmiş
zihniyet
BAŞKAN - Sayın Can, konuşmanızı
tamamlar mısınız lütfen.
CAHİT CAN (Devamla) -
"Amerikan radarı yapılmasın" diye miting düzenleyen
zihniyet sizin zihniyetinizdi.
BAŞKAN - Sayın Can
CAHİT CAN (Devamla) - Daha sonra,
yine kapatılınca orası, yine toplantı yaptınız,
miting yaptınız. "Niye burası kapanıyor, insanlar
işsiz kaldı." diyenler, yine sizsiniz. Hatta, Boğaz
köprüleri yapılırken karşısına çıkan
sizlersiniz, bizler değiliz. Biz insanımıza hizmet
ediyoruz.
BAŞKAN - Sayın Can, konuşmanızı
tamamlayınız lütfen.
CAHİT CAN (Devamla) - İnsanımıza
hizmet edeceğiz ve istihdamı sağlayacağız,
gerek mühendislikte gerekse enerjide, tarımda, veterinerlikte.
Nükleer güç santralleri, Sinop insanına bile, bütün hepsiyle
birlikte, belki 8-10 bin kişiye istihdam sağlayacak.
BAŞKAN - Sayın Can, konuşmanızı
tamamlarsanız
Teşekkür ediyorum sizlere,
sağ olun.
CAHİT CAN (Devamla) - Bundan
rahatsız olmayın, bundan gocunmayın.
BAŞKAN - Sayın Can, teşekkür
ediyorum efendim. Lütfen
CAHİT CAN (Devamla) - Sinop
halkını düşünün.
Hepinize, ben, saygılarımı,
sevgilerimi sunuyorum. Sağ olun, var olun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım
ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Efendim?
ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın
Can, konuşmasında, müteaddit defalar "Sayın Altay"
diyerek bana cevap verdi, bir şey demiyorum; ancak, bu kürsüden
"benim Sinop halkını küçük düşürdüğümü"
beyan ederek, naklen yayın programında, yani canlı yayında
yanlış anlaşılabilecek bir hususa meydan vermiştir.
Müsaade ederseniz, iki dakika söz talep ediyorum.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Aynen Sayın Başkanım, aynı cümleleri kullandı.
OSMAN ÖZCAN (
FİKRET BADAZLI (
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Zapta bakarsa, iş uzar.
BAŞKAN -Sayın Altay, oturun
bir dakika efendim.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
sataşmalar varsa söz vereceğim; ama, şunu bilmek istiyorum:
Biz, burada, bir nükleer güç santrallerinin kurulması konusunda
konuşuyoruz, Sinop'un mahallî sorunlarını burada tartışmıyoruz.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Sayın Can yaptı
BAŞKAN - Yani, Sinop'un, yapılan
mitingleri, yolları, diğer, işte, çeşmesi, şusu
busu, bunlar ayrı bir şey. Bunları sizler bölgenizde
tartışırsınız, müzakere edersiniz; benim ona
bir ifadem yok; ama, bu konuşmalar sırasında, yani, benim
duyabildiğim, uygun olmayan kelimeler sarf edildi; onları
da söylemek istemiyorum. O bakımdan, sakin bir şekilde meseleyi
dinleyelim.
Sisteme giriniz Sayın Altay,
bir açıklama fırsatı vereyim. Ama, istirham ediyorum,
yani, artık, Sinop'tan nükleer güç santrallerine gelelim.
Mikrofonunuz açık, buyurun,
çok kısa olarak konuşunuz.
VI. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop Milletvekili Cahit
Can'ın, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (Sinop) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sinop Milletvekili Sayın Cahit
Can, kürsüde biraz önce yaptığı konuşmada "Sayın Altay" diye başladı,
"Sayın Altay" diye bitirdi, ama, bunları önemsemiyorum.
Meclis Televizyonu Sinop'ta izleniyor. Ancak, Sinop halkını
küçük düşürdüğümü ifade
Benim Sinop halkını küçük
düşürüp düşürmeyeceğimi Sinop halkı bilir, bunun
takdirini Sinop halkı yapacaktır. Ama, Parlamento kürsüsünde
yanlış bilgi vermek çok sempatik kaçmaz. Ben isterdim ki,
dört buçuk yıllık iktidarı sonunda bir iktidar milletvekili,
Parlamentonun kapanacağı hafta "şunları
şunları yapacağız, yapıyoruz" diyeceğine,
bir tane, sadece bir tane "şunu bitirdik" diyebilseydi.
Teşekkür ediyorum.
CAHİT CAN (Sinop) - Yaptığımızı
söyledik ya.
BAŞKAN - Evet, teşekkür
ederim.
Zannediyorum ki, Sinoplu arkadaşlarımız
herhâlde güzel bir kampanya yürütecekler.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
6.-
Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi
ile Enerji Satışına İlişkin Kanun Tasarısı
ve Çevre ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonları Raporları (1/1260) (S. Sayısı: 1360)
(Devam)
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına Van Milletvekili Sayın Hacı Biner.
Buyurun Sayın Biner.
HACI BİNER (Van) - Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; doğrusu, Sayın
Altay'ı dinlerken şu aklıma geldi: Yıllar önce,
70'li yıllarda Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışıyordum.
O zaman Boğaz Köprüsü'nün yapılıp yapılmama meselesi
tartışılıyordu.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Karıştırma! Boğaz Köprüsü'yle ne alakası
var?
HACI BİNER (Devamla) - Aynı
üslupla: "Köprüyü yaptırmayız. Bu köprüden geçemezsiniz."
Ama, bugün köprü yapılmış, üzerinden, Sayın Altay
da sanırım hem arabasıyla hem tırıyla hem otobüsüyle
geçiyor.
Efendim, tamam, köprü yapalım
ama, bu teknolojiyi nereden getireceğiz? Bugün o teknoloji
geldi.
NURİ ÇİLİNGİR
(Manisa) - Teknoloji zaten var.
HACI BİNER (Devamla) - Teknoloji
geldi, köprü yapıldı ve ikinci köprü yapılıyor.
(AK Parti sıralarından "Üçüncüsü yapılıyor"
sesleri)
Değerli arkadaşlar, ilk
bilgisayarları görenler bilemiyorum var mıdır? Ben
gördüm, Devlet Su İşlerine ilk defa bilgisayar gelmişti,
o bilgisayar bir odaya sığamadı, o kadar büyük bir bilgisayar.
Hatta, Japonlar da bunu kopya edip Amerika'dan Japonya'ya götürmüşlerdi,
bilgisayarı kullanabilmek için tabureye çıkıp öyle
bilgisayarı kullanıyorlardı, ama bugün, bilgisayar
cebe sığıyor. Hem bunu bilgisayar olarak kullanabiliyorsunuz
hem dijital kamera olarak kullanabiliyorsunuz hem fotoğraf
makinesi hem de faks olarak kullanabiliyorsunuz. Peki, yani,
şimdi, diyelim ki bu bilgisayarı biz kullanmayalım
mı? Bu cep telefonunu kullanmayalım mı? Bu bilgisayarı
biz keşfetmedik, biz getirmedik, bu teknoloji bizde yoktu mu diyelim?
Keza, bugün, maalesef, üzülerek
ifade edeyim ki, üniversitelerimizde, devlet üniversitelerinde
nanoteknoloji yok, ama ben gördüm, özel üniversitelerde nanoteknoloji
var. Peki, yani nanoteknoloji kullanmayalım mı? Böyle bir
şey olabilir mi? Efendim, Sayın Seyhan dedi: "Tamam, nükleer
enerjiyi getirelim, ama bu teknoloji yok, bu teknolojiyi nasıl
getirelim?"
Değerli arkadaşlar, dünyada
bu teknolojiyi, bu nükleer santrali kuranlar -başlangıçta
bu teknoloji yoktu- her birisi bir yerlerden bu teknolojiyi aldı
getirdi, bugün kullanıyorlar. E, biz de öyle yapacağız.
Bugün ilim adamlarımız var. Fizik alanında Nobel ödülü
alan insanlarımızı acaba Sayın Seyhan biliyor mu?
Var, bunu yapabilecek insanımız var. Dünyaya mikrocerrahi
öğreten ilim adamlarımız var. Geçen sene, Türkiye Büyük
Millet Meclisi buna özel teşvik ödülü verdi. Peki, bu nereden
geldi? Bu çalışarak, bir yerlerden elde edilerek geldi.
Efendim, enerji konusunda ya nasıl
yapacaksınız? Değerli arkadaş, Türkiye Cumhuriyet
Hükûmeti şu ana kadar nasıl yaptıysa, aynı şeyi
yapacak. Millî gelir, fert başına 1.700'lerdeydi, şu anda
5.500'lerde.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(
HACI BİNER (Devamla) - Evet,
5.500'lerde
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(
HACI BİNER (Devamla) - Millî
gelir 180 milyar dolardan, bugün 500 milyar dolara yaklaştı.
İhracat 100 milyar dolara yaklaştı. Turizm geliri 20
milyar dolara yaklaşıyor.
Peki, bunlar nasıl oldu?
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(
HACI BİNER (Devamla) - Bunları
yapan bir devlet ve Hükûmet bunu da yapar.
Efendim, Sayın Altay "Bunu
Sinop'a kurdurmam." Ama şunu söyleyeyim: Sayın Bakan da
burada, yani lütfederse, bunu Van'da kurmaya ben müsaade ediyorum,
diğer milletvekili arkadaşlarımız da müsaade
ediyor. Dünya kadar işsiz var. Lütfen bunu Van'a kaydıralım
Sayın Bakan.
"Efendim, ben bunu kullanmayacağım."
Peki, Sayın Altay sen teknolojiyi kullanmayacaksın ne yapacaksın?
O zaman, günde yüzlerce insanımız trafik kazalarında
ölüyor. O zaman, arabaya binmeyin, Sinop'a yayan gidin gelin! Bunun
mantığı var mı yani?
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Ancak sapla
saman bu kadar karıştırılır birbirine!
HACI BİNER (Devamla) - Karışmıyor.
Sen onun bu mantığı kurarsan, sapla samanın ne olduğunu
bilirsin.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sapla saman
bu kadar karıştırılabilir birbiriyle!
HACI BİNER (Devamla) - Evet,
değerli arkadaşlar, bu kanun yerindedir. Türkiye'nin buna
ihtiyacı var. Gerçekten büyük bir devlet Türkiye. Yani, Romanya
ve daha düne kadar Türkiye'nin himayesinde olan, Cumhuriyet Hükûmetinin
tasarrufu altında yaşayan devletler bugün bu enerjiyi kullanıyor,
ama Türkiye bunu kullanamıyor. Bu, Türkiye'ye yakışacak
bir davranış değildir.
Sayın Bakana, bu kanunu getirdiği
için teşekkür ediyorum. Bu kanunun hayırlı olmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri geliş sıralarına göre okutup aykırılık
durumlarına göre işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1360 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7. maddesinin ikinci
fıkrasındaki "
şirket lehine Maliye Bakanlığı
tarafından" ibaresinden sonra gelmek üzere; "diğer
kamu kurum veya kuruluşlarının mülkiyetinde bulunması
halinde ise Bakanlar Kurulu kararı ile" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
|
İrfan
Gündüz |
Mehmet
Kastal |
Ahmet
Işık |
|
İstanbul |
Osmaniye |
|
|
Fatih
Arıkan |
Recep
Garip |
Adem
Baştürk |
|
Kahramanmaraş |
|
|
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1360 sıra
sayılı yasanın 7. maddesinin birinci paragrafının
sonuna gelmek üzere aşağıdaki ifadenin eklenmesini
arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Nuri
Çilingir |
Muharrem
İnce |
|
|
Manisa |
Yalova |
|
M.
Vedat Yücesan |
Rasim
Çakır |
|
|
Eskişehir |
|
|
İlave metin: Yerli üretimde
teşvik oranı % 20 artırılır.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (
Bir yanlışa ikinci yanlış
ekliyoruz. Şimdi bu maddede, "Bu yatırımlara
teşvik uygulanır." diyor. Genelde bu yatırımlarda,
hep anahtar teslimi verilen
-tıpkı, geçtiğimiz dönemlerde bu enerji konusu,
özellikle doğal gaz santralleri veya bazı barajlar- işte,
on beş yıl yap-işlet-devret modeliyle yapılanlarda
hep denildi ki, (x) yabancı firmaya, (y) yabancı firmaya:
Şu kadar parayı getir, burayı yap. Ancak, bunların
hepsi bir tek şart koştu arkadaşlar: Tüm bu alet, ekipman
ve işletmede kullanılan her şeyin o ülkenin firmalarından
alınması koşulu getirildi; yani yerli tek üretim kullanılmadı,
yerli üretimden hiçbir şey alınmadı. Türkiye'de üretilen
-orada kullanılacak- alternatif ekipman, alet, bunların
hiçbiri Türkiye'den teslim alınmadı. O, dışarıdan
gelen kredi tamamen dışarıya gitti arkadaşlar,
yani yabancı ülkelerin şirketlerine gitti bu paralar.
Burada da yine aynı yanlış
yapılıyor. Eğer Türkiye'de bu üretimler, alternatif
kullanılacak ekipman, alet, bunlar burada üretiliyorsa, bu üretimi
bir şekilde teşvik etmek lazım. Bu para bu ülkede kalsın.
Şimdi, siz, tamamen yine yabancı
ülkelerde üretilen, oradan ülkeye getirilecek alet ve ekipmanları
teşvik ediyorsunuz. Oysaki, burada üretilen alet ve ekipmanlara
hiçbir ayrıcalık tanımıyorsunuz. Gelin, bunları
teşvik edin. Bu para bu ülkede kalacak. Bunu yapmıyorsunuz.
Hiçbir farkı yoktur, aynı trafik memuru gibi, dışarıdan
gelecek, monte edilecek, parayı alıp gidecek arkadaşlar.
Yani, ulusal sanayiciyi, ulusal sanayiyi bu üretimlerde kullanacak
yerli ekipmanlara bir şekilde özendirmezsek veya birilerine
bu yerli ekipmanların kullanılma koşullarını
koymazsak, yine, bu ülkede üretilen bu değerler dışarıya
gidecek. Bizim önerimiz bu, arkadaş, bu ülkenin ulusal sermayesini
teşvik etmek, bu ülkedeki ulusal sanayiciyi teşvik etmek,
bu ülkedeki
Madem bu yanlışı yapıyoruz...
İkinci bir yanlış yapıyoruz arkadaşlar. Yani,
ülkenin ulusal sanayicisine hiçbir şekilde öncülük vermiyoruz.
Ben burada üreteceğim, ben işçi çalıştıracağım,
ben vergimi burada vereceğim. Hâlbuki, dışarıdan
gelen tüm malların burada bir kuruş vergisi verilmiyor. Parayı
dışarıdaki yabancı satıcı kazanıyor,
vergiyi kendi ülkesinde veriyor arkadaşlar. Gelin -yanlış
yapılan bir şey, ama, eğer ola ki- yerli üretimi teşvik
edici veya yerli sanayiciye bu üretimleri imal etmesi için bazı
olanaklar tanımalıyız. Gelin, bunu yapalım. Bunu
söylüyoruz.
Tabii, önergeyi reddedebilirsiniz,
ama, ulusal sanayiciyi, ulusal sermayeyi korumak, kollamak
adına. Eğer biz bunları yapmazsak, tamamen yabancılara
ülkenin her şeyini teslim etmiş oluyoruz.
Saygılar sunuyorum. Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
TACİDAR SEYHAN (
BAŞKAN -
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1360 sıra
sayılı Kanun Tasarısı'nın 7'nci maddesinin
ikinci fıkrasındaki "
şirket lehine Maliye Bakanlığı
tarafından" ibaresinden sonra gelmek üzere, "diğer
kamu kurum ve kuruluşlarının mülkiyetinde bulunması
halinde ise Bakanlar Kurulu kararı ile" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
İrfan
Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan düzenleme ile bu madde
kapsamına kamu kurum veya kuruluşlarının mülkiyetinde
bulunan taşınmazların da eklenmesi hedeflenmiştir.
HALUK KOÇ (
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunup, karar yeter sayısını arayacağım.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
17.41
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.56
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekilleri, Büyük Millet Meclisinin 103'üncü Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
1360 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 7'nci maddesi
üzerinde İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve arkadaşları
tarafından verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi
8'inci maddeyi okutuyorum:
Uygulamaların koordinasyonu
MADDE 8- (1) Bu Kanunun uygulanmasında
gerekli koordinasyon Bakanlık tarafından sağlanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Nuri Çilingir.
Sayın Çilingir, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA NURİ ÇİLİNGİR
(Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1360 sıra sayılı, Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması
ve İşletilmesi ile Enerji Satışına
İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz
önce burada konuşan Van Milletvekili arkadaşıma
şunu hatırlatmak isterim ki -kendisi nanoteknolojiden
bahsetti- benim, bundan altı-sekiz ay kadar önce nanoteknolojiyle
ilgili vermiş olduğum Meclis araştırması önergesi
vardı. Eğer bu önerge gündeme getirilmiş, alınmış
olsaydı, şimdiye kadar nanoteknoloji konusunda epeyce
yol alınmış olacaktı, ama, ne yazık ki olmadı.
Parlamento kendini yenileme kararı verdiğine göre, bundan
sonra da herhâlde imkân dâhilinde olmayacak.
Değerli arkadaşlar, enerji
ihtiyacı her yıl ortalama yüzde 10 artmaktadır. Ülkemiz
gibi gelişmekte olan ülkelerin enerji ihtiyaçları ise 1
kat daha fazla artmaktadır. Bu durum göz önünde tutulduğunda,
insanlığın güneş, rüzgâr, biyomas, jeotermal gibi,
her türden yenilenebilir enerji kaynağından yararlanması
gerekmektedir.
Bahse konu yenilenebilir enerji
kaynakları açısından ülkemiz son derece şanslıdır.
Öncelikle, bu yerli kaynaklarımızın devreye sokularak,
dışa bağımlılığımızın
azaltılması gereklidir. Yine, enerjiyi verimli kullanmayı
öğrenmek zorundayız, fakat, bunların hepsi devreye sokulsa
bile, hesaplar bu enerji yatırımlarının daha iyi
sürdürülebilir bir kalkınmayı temin etmekten uzak olduğunu
göstermektedir. Eğer ülkemiz için nükleer santraller son çareyse,
bizler buna karşı değiliz, ancak, enerji konusunda nükleer
santrallerden önce yapmamız gereken çok şeylerin var olduğunu
söylemek istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu Hükûmet döneminde elektrik üretimi için herhangi
bir yatırım yapılmamıştır. Böyle giderse,
yakın gelecekte enerji krizi kaçınılmaz görülmektedir.
Günümüzde elektrik enerjisinin ucuz, kaliteli, zamanında ve
güvenilir şekilde temini ülke yönetimlerinin öncelikli konuları
arasındadır. Bu anlamda, enerjinin planlama ve yönetim boyutları
çok önemlidir. Günümüz dünyasında sık sık gündeme gelen
enerji veya enerji hammaddeleri krizleri, ülkeleri, enerji politikalarını
olası krizleri gözeterek planlamaya, kaynak kullanımında
dikkatli olmaya ve ekonominin enerjiye olan bağımlılığını
azaltacak önlemleri almaya yönlendirmektedir. Bu çerçevede, ulusal
kaynakların etkin ve rasyonel kullanımları, ülkelerin
enerji yönetimleri için hayati önem taşımaktadır. Dolayısıyla,
enerji planlamaları, bir ülkenin geleceğini, refahını
ve aynı zamanda krizleri de belirlemektedir. Bu anlamda, ülkelerin
enerji yönetimlerinin ileriye dönük planlama hatası yapma
hakkı yoktur. Hata yapıldığında, bunun bedelinin
çok ağır ödendiği hepimizce görülmüştür, görülmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'de nükleer enerjiden elektrik üretilmesi
1965 yılından beri gündemdedir. Çernobil kazası unutulmaya
başlanınca nükleer santral konusu yeniden gündeme getirilmiştir.
Gerekçe olarak, ülkemizin gelecek yıllarda büyük bir enerji darboğazına
gireceği gösterilmekte, tek çarenin nükleer santral olduğu
topluma benimsetilmek istenmektedir. Türkiye'de nükleer santralin
gündemde olmadığı 1991-1993 yıllarında enerji
fazlalığından yakınılmış, Bulgaristan,
Suriye ve hatta Ermenistan'a elektrik satılması gündeme
gelmiştir. Nükleer teknolojinin tartışılmaz öncüleri
Nükleer santrallerin en yaygın
olarak kullanıldığı ülkeler Fransa, Belçika ve
İsveç'tir. Nitekim, nükleerciler sürekli olarak bu ülkeleri
örnek göstermektedirler. Oysa, elektrik enerjilerinin yüzde 50'den
fazlasını nükleer santralden sağlayan bu ülkeler,
2000 yılından başlamak üzere kademeli olarak nükleer
santrallerini kapatma kararı almışlardır.
Elektriğin nükleer santralle
daha ucuz üretildiği ısrarla ileri sürülmektedir. Bu görüşe
tam olarak katılmak mümkün değildir. Nükleer santralin yakıt
maliyeti fosil yakıtlardan daha ucuz olmakla beraber, 1.000 megavatlık
bir nükleer santralin yapım maliyeti 3,5-5 milyar dolar civarındadır.
Buna karşılık, aynı güçte bir doğal gaz çevrim
santralinin maliyeti ise 750 milyon dolar civarındadır.
Bir nükleer santral en az altı yılda kurulabilmekte, doğal
gaz santrali ise bir buçuk yılda kurulmaktadır. Aradaki maliyet
farkı 2,75 milyar dolardır ki, bu meblağın yıllık
faiziyle doğal gaz santralinin bir yıllık yakıt masrafı
karşılanabilir. Bu durum, nükleer santralde üretilen elektriğin
ucuz olduğu iddiasını çürütmektedir.
Bu sözlerimden, doğal gaz çevrim
santrallerini desteklediğimiz anlaşılmasın,
ben bir örnekleme için bu olayı anlatmış bulunuyorum.
Doğal gaz santrali ile nükleer
santralin her ikisi de yakıt bakımından dışa
bağımlı olmalarına karşılık, nükleer
yakıt sadece birkaç ülkenin tekelindedir ve çok sıkı
denetime tabidir. Nükleer santralin kaza oranı istatistik
olarak öbür elektrik santraline göre daha azdır. Ne var ki, bir
nükleer santral kazasının sonucu bir bölgeyi haritadan
silecek kadar vahimdir.
Bütün bu yukarıda bahsettiğim
konuların mutlaka dikkate alınması gereklidir diye
düşünmekteyim.
Günümüzde, geleceğin enerji
sorununu kökten halledecek, az riskli ve çok ucuz enerji üretecek
füzyon reaktörleri üzerinde araştırma yoğunlaşmıştır.
Bu araştırmalara finansal katkılar sağlamak üzere,
eski tip santralleri gelişmekte olan ülkelere satmak için türlü
çareye başvurmaktadırlar. Ayrıca, geri kalmış
bir ülkeye yapılan 3,5 milyar dolarlık bir yatırımda
en az 250 milyon dolar komisyon, provizyon ve bunun gibi ödemeler söz
konusu olabilmektedir. Komisyonda yaşanan tartışmalar,
nükleer enerji santralleriyle Türkiye'nin enerji sorunu hemen çözülüverecek
gibi bir izlenim olduğunu göstermektedir. Bu, tamamen gerçek
dışıdır. 1.000 megavatlık bir nükleer santralin
kurulumu için en az sekiz on yıl gerekmektedir. Türkiye koşullarında,
bu sürenin on beş yılı aşması şaşırtıcı
olmayacaktır. Bu durum, zaten, nükleer santralleri, ülke enerji
sorunu açısından gündem dışı bırakmaktadır.
Yenilenebilir kaynaklar üzerinde
son yıllarda çarpıcı gelişmeler yaşanmaktadır.
Türkiye'nin, bu gelişmelere kapılarını kapatıp
tehlikeli ve pahalı olan nükleer santrallerin üzerinde yoğunlaşması
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; elektrik enerjisi arz-talep dengesinin sorunsuz
sürdürülebilmesi için ulusal kaynaklarımıza öncelik veren,
rasyonel bir ulusal enerji politikası, toplumun tüm kesimlerinin
katılımıyla oluşturulmalı; bu politika, iktidar
değişiklikleri ve siyasetçi tercihlerine göre değiştirilmemelidir.
Yerli linyit ve su kaynaklarımız değerlendirilmelidir.
Yeni kaynak bulunmasına yönelik aramalara başlanılmalı,
yerli kaynaklarımızın verimli ve çevreye zarar vermeksizin
kullanımlarına yönelik araştırma ve teknoloji
geliştirme çalışmalarına gereken önem verilmelidir.
Dünya üzerindeki tüm ülkeler enerji
maliyetlerini düşürmek amacıyla, elektrik üretiminde önceliği
kendi kaynaklarına vermektedirler. Ülkemizde ise, elektrik
enerjisi üretmek için kullanılabilecek kaynaklar sınırlı
olmamasına karşın elektrik enerjisi üretiminde öncelik,
anlaşılmaz bir şekilde, yerli kaynaklara değil yabancı
kaynaklara verilmektedir.
Ülkemizde elektrik üretiminde
kullanılabilecek 8,5 milyar ton linyit rezervi bulunmaktadır.
Kurulacağı söylenen nükleer santrallerin atık sorunu
çözülememiştir. Ülkemizde enerji krizi değil, enerji yönetimi
krizi yaşanmaktadır. Planlama ve karar vermede çok başlılığa
son verilmeli, kurumlar arasında eş güdüm sağlanmalıdır.
Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda gerekli yatırımlar
ve çalışmalar başlatılmalıdır. Kayıp-kaçak
oranlarının gelişmiş ülkelerin seviyesine çekilmesi
için çalışmalara hemen başlanılmalı ve devam
ettirilmelidir. Enerjinin tüm yurttaşlar için temel bir ihtiyaç
olduğu gerçeğinden hareket ederek, bu konuda gerekli önlemler
alınmalıdır. Enerji güvenliğini tehdit eden pahalı
ve ülke içinde yaratılan katma değerin de döviz olarak yurt
dışına aktarılmasına neden olan projeden acilen
vazgeçilmeli, istihdam ve katma değer yaratan yerli kaynaklarımıza
dayalı projelere öncelik verilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Çilingir.
NURİ ÇİLİNGİR
(Devamla) - Ülkemizin güvenliği için gerekli ve sanayinin ihtiyacı
olan ucuz enerji üretiminin sağlanması, bu enerjinin sürekli
ve güvenilir olması açısından yerli kaynaklarımızın
kullanılması bir zorunluluktur. Eğer bu ülkede nükleer
santral kurulmak isteniyorsa, bu konunun çok iyi analiz edilmesi gerekmektedir.
Bu düşüncelerle, yüce heyeti
selamlar, saygılar sunarım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çilingir.
AK Parti Grubu adına, Sinop
Milletvekili Mustafa Öztürk.
Sayın Öztürk, buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZTÜRK (Sinop) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
burada görüştüğümüz bu yasanın ülkemizin geleceğini
ilgilendiren fevkalade önemli bir yasa olduğunu, biz ve diğer
arkadaşlarımız bahsettiler; ancak, bunu ideolojik
perspektiften bakarak ve politik malzeme yaparak bir kahvehane
sohbeti şekline dönüştürmeyi, doğrusu, çok yadırgadım,
hiç hoş olmadığını ifade ediyorum. Ciddi bir
meseleyi görüşüyoruz ve ülkemizin orta ve uzun vadede çok temel
bir ihtiyacını yasalaştırmaya çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlar, 2015
yılında, orta vadede, işletmedeki santrallerimiz,
inşaatı devam eden ve planlanan santrallerimiz ve lisans almış
santral yatırımlarımız gerçekleşmiş olsa
dahi ülkemiz yedeksiz kalacak, çünkü 355 milyar kilovat saat bir
sarfiyatın olacağı tahmin edilmektedir. Asgari 26
bin, 27 bin megavat ilave gücün ihdas edilmesine ihtiyacımız
olacak 2015 yılında.
Değerli arkadaşlar, bunu
nerden karşılayacağız? Şimdi, burada, Hükûmetimiz
elinden gelen her şeyi yaptı, yani yenilenebilir enerjiyle
alakalı her türlü teşvikleri getiren yasayı çıkarttı,
enerji verimliliği yasasını -reform niteliğinde-
bunu çıkarttı. Küçük hidrolik su kaynaklarımız,
rüzgâr kaynaklarımız, jeotermal kaynaklarımız,
bunların hepsi seferber ediliyor; ama bunların hepsi aksamadan
yatırıma dönüşüp işletmeye alınmış
olsa dahi, orta vadede bu ülkenin enerji ihtiyacını karşılayamayacaktır.
Ben, biraz, enerji sektörüyle alakalı
bir kardeşinizim, uzun yıllar da bu sektörde görev yaptım.
Bu işin ciddiyetini kavrayan, bilen, yakinen takip
AK Parti Hükûmeti, ülkeye olan sorumluluğunun
gereği bunun adımını atmıştır. Bundan
sonra hangi hükûmet gelirse gelsin buna mecburdur; daha yeni bir teknoloji
varsa, onu da getirmeye mecburdur. Ama, bugün bütün dünyanın kullandığı,
gelişmiş ülkelerin kullandığı, refah düzeyini
yakalamış ve insanların yaşama standardını
belli bir seviyeye getirmiş ülkelerin kullandığı
bir teknolojidir. Bundan korkmaya filan gerek yok ki. Bütün çevremiz
kullanıyor, dünya kullanıyor, bir taraftan inşaatları
devam ediyor; dolayısıyla, üçüncü nesil, dördüncü nesil
santraller kurulmaya devam ediyor, her türlü emniyet tedbirleri
alınıyor. Tutuyorlar Çernobil'i önümüze koyuyorlar. Çernobil kazasıyla
ilgili türlü varsayımlar ileriye sürülüyor. Hâlbuki, Kanser
Araştırma Enstitüsünün, bir sürü ilim adamına, profesöre
hazırlattığı raporlarda, 73.200 küsur kişi
üzerinde, Karadeniz Bölgesi'nde, 73.200 küsur kişi üzerinde yaptığı
tarama sonucunda hiçbir kanser vakasına rastlanmamış
diye, raporlar tanzim edilmiştir bilim adamları tarafından.
Buyursunlar, bakılsın. Haa, olmaz mı? Olabilirdi, rastlanabilirdi
de belki, ama böyle bir, Karadeniz Bölgesi'ni etkilemesi falan da
söz konusu olmamıştır bu kazanın. Yani, insanları
korkutmaya, insanları ürkütmeye gerek yok, böyle bir siyaset
olmaz, böyle bir ideolojik siyaset olmaz. Yani, ülkenin, ha Sinop'unda
olmuş ha Artvin'inde ha Mersin'inde; bu ülkenin nükleer teknolojiye
ihtiyacı varsa bunu getirmek zorundayız. Bu, Sinop'a da kurulur,
ülkemizin başka iline de kurulur, kurmak zorundaysak. Bu, bir
tane de değil, üç beş tane peş peşe
Bu ülkenin zaruri
ihtiyacı var bu santrallere.
Dolayısıyla, bu santraller,
aynı zamanda, çalışma verimi açısından,
şu anda elektrik üretimi yapan santrallerin en verimlisidir.
Yıllık 8.000'in üzerinde, 8.000 saatin üzerinde, 8.300-8.400 saat
üretim yapan santrallerdir. Dolayısıyla, ucuz elektriği,
sanayileşmemiz için gerekli olan sürekli elektriği temin
etmek zorundadır bu ülke kalkınmak için. Termiklerde 7.000
saat, hidrolik santrallerde 3.000-3.500 saat çalışıyor
yılda santrallerimiz.
Dolayısıyla, maliyet
açısından da 1 kilovat saat başına maliyeti 1.200
ile 1.800 dolar arasında seyreden bir yatırımı var
nükleer santrallerin. Yani, yatırım maliyeti açısından,
ucuz elektrik temin etme açısından ve sürekli arz temini
açısından, ülkemiz için, kalkınmamız için gerekli
olan bu teknolojiye bu ülkeyi mutlaka kavuşturmamız lazım
ve bu tarihî sorumluluğu, bu Meclis inşallah yerine getirecek
ve hangi hükûmet gelirse gelsin, bu adımı devam ettirmek zorunda.
İnşallah, seçim sonrası, AK Parti İktidarı,
Hükûmeti bu yatırımı başlatacak ve orta vadede,
2015'lere varmadan, Türkiye'ye 5 bin megavatlık ilk nükleer teknolojiyi
kazandıracağız ve Türkiye'nin elektrik üretimindeki
nükleerden üretilen payı yüzde 5 seviyesine getireceğiz.
Yetmez, Türkiye'de nükleer santrallerden ürettiğimiz elektrik
oranını yüzde 20'lere ulaştırmamız lazım,
mutlaka yüzde 20 seviyesine getirmemiz lazım. Yani, peş
peşe birkaç santral daha yapma mecburiyetimiz var, bir tane daha
yetmez. Arkadaşlar, 5 bin megavatlık bir nükleer santralin
yıllık üretimi 40 milyar kilovat saattir. Yani, bu, şu
anda Türkiye'nin ürettiği enerjinin dörtte 1'ine yakın,
beşte 1'i nispetinde. Dolayısıyla, dünyanın kullandığı
böyle bir teknolojiyi kullanmamak, üçüncü dünya ülkesi olmak demektir.
Kaldı ki, ülkenin itibarıdır, ülkenin gücüdür, ülkenin
çıtasını gösteren önemli bir olaydır bu teknolojiye
sahip olmak ve birçok alanda da bu teknolojiden yararlanılacaktır,
sadece elektrik üretiminden ibaret değildir değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öztürk konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Diğer
taraftan, bahsetmek istemiyorum, ama biraz da bize dokunduğu
için, iki kelimeyle ona değinip izninizi alacağım.
Sinop Milletvekilimiz, değerli
dostumuz Engin Altay Bey konuştu, diğer arkadaşımız
Cahit Can Bey de kendisine cevabını verdi. Ama, benim de Sinop
Milletvekili olmam hasebiyle, bahsettiği hususları, yirmi
gün sonra, inşallah Erfelek Meydanı'nda konuşacağız,
Sinop Meydanı'nda konuşacağız. AK Parti Hükûmeti,
İktidarı Sinop'a sağlıkta, eğitimde, sporda
neler yaptığını Sinop halkı biliyor, orada konuşacağız.
Yani, biz, iktidar milletvekilleri olarak sürekli buraya çıkıp
neyi konuşacağız? Gerekli olduğu zaman konuşuyoruz.
İhtiyaç oldu, geldik, konuşuyoruz. Biz, iş yapmakla yükümlüyüz,
iktidarız, işi takip ediyoruz, yatırımları
takip ediyoruz, ülkenin sorunlarını takip ediyoruz. Yani,
muhalefet milletvekili olsak, belki, biz de Engin Altay gibi -bilemiyorum-
daha fazla çıkar, konuşurduk burada, ama, böyle bir konuşma
ihtiyacı içinde değiliz. Biz, yaptığımız
işlerle halkla beraber olacağız ve bunları, inşallah,
o meydanlarda anlatacağız.
Sinop halkı, ilk defa, hiçbir
iktidarın yapmadığı hizmetleri görmüştür;
üniversite yasası çıkıyor, beş yıldızlı
otel ihalesi yapılmış, liman ihale hazırlıkları
devam ediyor, havaalanı ihale hazırlıkları devam
ediyor, hastane inşaatı yirmi yıldır konuşuluyordu,
devam ediyor, toplu konutu bitirdik, kara yolları çalışmaları
devam ediyor. Velhasıl, yani A'dan Z'ye
İki yıldır
köylerde yaptığımız hizmetleri bütün Sinop'un köyleri
biliyor. Bir menfez köprü için yirmi yıldır koşturan köy
muhtarları, bir yıl içerisinde, bir grup yolunda 14 tane menfezin
yapıldığını gördü AK Parti İktidarında.
Sinop köylüsü de, ilçede yaşayan da, ilde yaşayanlar da,
AK Parti Hükûmetinden, hiç bugüne kadar başka iktidarlardan görmediği
hizmetini almıştır. İnşallah, bitmiş
işlerimizi de devam eden işlerimizi de Sinop ve ilçelerinde,
köylerinde, Engin Altay kardeşimizle konuşacağız,
Sinop halkı biliyor bunların hepsini. O bakımdan, değerli
arkadaşlarım, buna değinmek zorunda kaldım, özür
diliyorum, çünkü Sinop'a konuştu bizim Engin Bey.
BAŞKAN - Sayın Öztürk, konuşmamızı
tamamlayalım.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Seçmene
selam konuşması yaptı. Ben o tarz olsun istemezdim
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Siz hiç öyle yapmadınız!
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Çünkü,
teknolojisi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öztürk, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun Sayın Öztürk.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Burada
çok önemli bir yasa görüşüyoruz, o çerçevede kalınmasını
gene arzu ediyorum. İnşallah, ülkemize hayırlı
olmasını temenni ediyorum ve bu tasarının bu akşam
tamamlanarak yasalaşması bu Meclisin gururudur, onurudur.
Bu, milletvekilleri olarak bizler için de tarihî bir olaya şahitlik
yapmak olacaktır ve gelecek nesillere, kuşaklara, ülkemize
önemli bir hizmet etmiş olacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Öztürk.
Şahsı adına, Aydın
Milletvekili Ahmet Rıza Acar.
Süreniz beş dakika.
Buyurun Sayın Acar.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, muhterem
milletvekilleri; nükleer güç santrallerinin kurulması ve
işletilmesiyle ilgili 1360 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Buraya çıkıp gerçekten,
istediğiniz şekilde, istediğiniz düşünceleri,
istediğiniz fikirleri, istediğiniz yorumları yapabilirsiniz.
Neden? Kürsü masuniyeti var, şu var, bu var. Vatandaşı
da istediğiniz gibi yönlendirme gayreti içerisine girebilirsiniz.
Ama, şunu unutmayalım ki, nükleer santrallerin, nükleer
teknolojinin bu ülkeye girmesi, bu ülke tarafından uygulanır
hâle gelmesi, bu ülkenin bir sınıf atlaması demektir
diye düşünüyorum. 2000 yılında Attilâ İlhan da böyle
söylüyordu. 2000 yılında Attilâ İlhan da -ki, üstüne basarak
söylüyorum- böyle söylüyordu.
Ayrıca, Sinop, bugün, bu kanun
tasarısının orta göbeğine oturdu. Sinop'takiler
de, bu konunun uzmanları da aynı şekilde söylüyor. Mesela,
Sinop'ta yayın yapan gazetelerden Haber 57'nin imtiyaz sahibi
Osman Aksu, Sinop'ta kurulmasından yana tavır aldıklarını,
gazete yayına çıktıktan sonra çok olumlu tepkiler ve
tebrikler aldıklarını ifade ediyor.
Yine nükleer reaksiyonlarla ilgili
uzman, Karadeniz Teknik Üniversitesi Rize Fen-Edebiyat Fakültesi
Dekanı Profesör Doktor Nazmi Turan Okumuşoğlu, Sinop'un
çeşitli kriterler açısından uygun olduğunu, nükleer
santral kurulacak bölgelerde 43 kriter bulunduğunu, bu kriterlere
en yakınının Sinop olduğunu ifade ediyor.
Yine, öğretmene sormuşlar,
aynı şekilde cevap almış.
Ayrıca, bir de şunu söylüyor
Sayın Profesör: "Sinop dünya haritasında marka olacak."
diyor.
Şimdi, bu iş bu şekildeyse,
bugün nükleer teknolojiye geçmenin önemli unsurlarından bir
tanesi de günümüzde petrolde ve de fosil kaynaklarda sıkıntılar
var, gerek stratejik sıkıntılar gerek politik sıkıntılar
gerekse de diğer sıkıntılar. Dolayısıyla,
bizim, mutlaka bu yenilenebilir enerji kaynaklarının yanına
nükleer teknolojiyi yerleştirmek mecburiyetimiz var -1954
yılında kurulan TAEK 2007'ye geldiğimiz zaman- bu ülkede,
çeşitli hükûmetler çeşitli bakanlar geldi ve böyle bir irade
koyamadılar.
Bugün, bu kanun tasarısı
buraya geldiyse, Hükûmetimiz bu konuda bir irade beyan etmiştir.
Bu iradesini Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermiş, Komisyon
da incelemiş, o da olumlu görmüştür ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bugün -Genel Kurula gelerek- tartışıyoruz.
Buradan da olumlu netice çıkacağına ve bu kanunun ülkemize
hayır getireceğine inanan birisi olarak söylüyorum.
Bir arkadaşımız
çıktı dedi ki, bu kanunla alakalı olarak: "Sizin yatırım
ve finans modeliniz yok." dedi. Maddede var zaten bu, bir.
İkincisi, Türkiye, serbest pazar ekonomisi içerisinde, bu
işleri, artık, tekrar özelleştireceğim ve özelleştirmeyle
ilgili kanunlar çıkaracağım, ihaleler açacağım,
diye uğraşmayacak, özel sektör gelecek yapacak. Kim yapacak?
Yerli sermaye. Kim yapacak? Yerli-yabancı ortaklığı
yapacak. Kim yapacak? Yabancı sermaye yapacak ve elektrik enerjisi
üretiminin haricinde bu teknolojinin ülkeye girmesiyle, on
yıl sonra, yirmi yıl sonra farklı şeyler olacak ve bu
reaktör Sinop'a yapıldığı zaman, belki orada da,
yan ürünler ve yine yan dallarda da yeni yeni sahalar açılacak
diye düşünüyorum. Mesela geleceğin enerji üretim kaynağının
füzyon reaktörlerinin olacağını söylüyor ilim adamları.
Bunun için, öncelikle, nükleer reaktörleri kurmanız gerekmektedir.
Hatta, hidrojen teknolojisini elde edebilmek için, onu üretebilmek
için de nükleer reaktörlere ihtiyacınız var.
Sürdürülebilir bir kalkınmamız
vardır. Bu, yerli yerine oturmuştur. Sürdürülebilir kalkınma
demek, gelecek kuşaklara sağlıklı bir bünye
bırakmak demektir. Bu bünyenin üzerinde, bizim çocuklarımızın,
bizim gençlerimizin çok ama çok yapacakları işler olduğunu
-çünkü, zekâlarının da dünya milletler camiasındaki insanlardan
daha fazla olduğunu- düşünen birisi olarak ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Acar, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, burada, yine, bu kirlilikle alakalı olarak,
ilim adamları şunu söylüyorlar: Eğer, Türkiye'deki, bugün,
neredeyse 40 bin megavatlık bu elektrik enerjisi üreten santrallerimizin
hepsi nükleer teknoloji olsa, en az yirmi yıl bir problemimiz
yok. Bugün kurduğumuz, kurmaya başlayacağımız
nükleer santrallerle ilgili de Türkiye'nin elli yıl içerisinde
yine bir problemi yok.
İkincisi: Otuz kırk
yıl içerisinde ürettiğiniz nükleer atık iki olimpik
stadyumu, hatta yüzme havuzunu dolduracak şekilde olacak. Biliyorsunuz
ki, herkes biliyor ki, o atıkların da nerelerde kullanıldığını
ve o atıklardan ne gibi stratejik ürünler geliştirildiğini
burada ifade etmemize gerek yok. Ayrıca, biraz önce sayın
arkadaşım da bahsetti, Hacettepe Üniversitesinin, neredeyse
100 bine yakın insan arasında yaptığı araştırmayı
da dinlemiştik.
Şimdi, ben, burada, bu ülkenin
yetiştirdiği değerlerden birisi olan Atilla İlhan'ın
3/1/2000 tarihindeki Cumhuriyet gazetesinde yazdığı
bir makaleden kısa bir pasaj okumak istiyorum: "Sibernetik,
biyonik ve bazıları gibi bilgisayar teknolojisi, uzay
teknolojisi, nükleer teknoloji, çağdaş medeniyet seviyesinin
tayin edeceği parametrelerinden birisidir. Dakika başı
çağdaş medeniyet seviyesini dilinden düşürmeyen
alafranga ilericilerimizin ona direnmesi ya da karşı
çıkması acaba kimlerin ekmeğine yağ sürmüş
oluyor? O tekeli elinde bulundurmak isteyen güçlerin değil mi?
Çünkü, o tekeli elinde bulundurmak, hem süper güç olarak kalmanın
gereklerinden başlıcasıdır hem de elde etmeye heves
edenleri, dışarıdan olduğu kadar içeriden engellemek,
öteden beri kullanmaktan hoşlandıkları bir yöntemdir."
Yine, bir başka
BAŞKAN - Sayın Acar
AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Bitiriyorum
efendim.
BAŞKAN - Makaleleri geçelim;
süreniz doldu.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Hayır,
hayır, bitiriyorum efendim.
BAŞKAN - İki dakikayı
aştı, lütfen konuşmanızı tamamlayınız
efendim, istirham ediyorum.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) - 2000
yılında söylüyor bunları Atilla İlhan.
"Aşağıdaki tabloda
Uzak Doğu ülkelerinin kurulu nükleer gücü ile bunun dünyadaki
toplam nükleer güce oranı yüzde cinsinden gösterilmiştir."
diyor. "Japonya işletmede 39.641 megavat, inşaat hâlinde
5.337 megavat, planlanan 16.195 megavat. Güney Kore işletmede
7.618 megavat, inşaat hâlinde 8.100 megavat
"
BAŞKAN - Sayın Acar, istirham
ediyorum.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Bugün, Sosyal Güvenlik
Kanunu'muz var, Üniversiteler Kanunu'muz var.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) -
"
planlanan 6.700 megavat
" Tayvan gibi ülkeleri sayarak,
Türkiye'nin mutlaka nükleer enerjiye, nükleer teknolojiye geçmesi
gerektiğini ifade ediyor.
Ben, bu duygu ve düşünceler
içerisinde Sayın Başkana teşekkür ediyor, sizlere de
saygılarımı arz ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum,
sağ olun.
Şahsı adına, Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan.
Buyurun efendim.
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, konuşmaların mecrası
farklı farklı yönlere gitmeye başladı ve ben bu konuşma
biçiminden ciddi rahatsızlık duymaya başladım.
Hem çıkan arkadaşlarımız "Bu konu çok önemli."
diyor hem o kadar hafif bir üslupla geçiştiriyorlar ve o kadar
sıradan değerlendirmelerle gündemi meşgul ediyorlar
ki, bu, çok üzücü bir durum. Yani, ben, Sayın Bakanın bile bu
konuşmaların büyük bir çoğunluğunu tasvip ettiğini
zannetmiyorum. Elbette bir risk vardır ya, çıkın şurada,
lütfen, bir risk değerlendirmesi yaparken, nükleerin risk değerlendirmesini
ayrı yapın, diğerlerini, çevresel etki değerlendirmesini
ayrı yapın, arasında bir denge kurun, ne dediğinizi
bir anlayalım. Ben ölçtürdüm, ölçmüşler, Karadeniz'de zararı
yok
Yapmayın, ne olur!
Çernobil'i anlatırken de
doğru anlatmıyorsunuz. Evet, dünya iki büyük felaket yaşadı,
ikisini de insan hatasından yaşadı. Soğutmada
kullanılan su pompalarının bir ihmal sonucu devreye
girmemesi iki büyük felakete neden oldu. Ne olursunuz değerli
arkadaşlar, o felaketler olmasın. Olduğunda zaten yapabilecek
hiçbir şeyiniz yok. O oldu, bu oldu
O Çernobil kazası olduğunda,
magmanın altına 3 bin madenci çalışıp o kurşunu
dökmeseydi, o, yer altı sularına karışsaydı
dünya için en büyük felaketlerinden biri oluyordu. O Çernobil'in üstünden
o parçacıkları toplarken binlerce insan görev aldı.
Elbiseyi giydiler, her elbiseyi giyen insan çubukla o radyoaktif
maddeleri aşağıya itiyordu. Ama, orada "On saniye
kalabilirsin" diyorlardı, on saniyeden fazla hiç kimse
kalmadı; o parçacıkları teker teker topladılar.
Burada bir felaket tellallığı
yapmayalım. Elbette ki, her nükleer santralde bu tür felaketler
olacak diye bir şey yok. Ama, bunu da böyle sunmayın, nükleer
santrallerin felaketleri var. Oradaki madencilerin büyük bir çoğunluğu
yaşamıyor. Bunu doğru değerlendirmek lazım.
Bir daha bunu tartışmayalım, ne olursunuz!
CAHİT CAN (Sinop) - 28 kişi
ölmüş patlamada, öyle yazıyor
TACİDAR SEYHAN (Devamla) -
Sen yazandan okuyorsun, sadece bulduğun yazılardan okuyorsun.
Ama, Rusya'nın (Sovyetler Birliği'nin) o dönemde hazırladığı
raporlarda, her ülkenin hazırladığı raporlarda,
kendi raporlarında, kaynaklarında, bu, söylediğiniz
gibi görünmüyor. Oradan çıkacak radyoaktif bulutun -burada
nükleerden anlayan arkadaşlarımız var- eğer olabilseydi
dünyayı nasıl etkileyeceğini, nasıl bir felaket
olabileceğini hepimiz biliyorduk. Ama, çok şükür sonrası
olmadı, onu engellediler.
Ha, bu olacak diye bunların,
nükleer araştırmaların hepsini dünya bir yana bıraksın,
dünya teknolojiyle hiç tanışmasın
Böyle bir tercihimiz
de yok. Nükleer teknolojiyi geliştirin, tıpta kullanılıyor,
tarımda kullanılıyor, sanayinin birçok yerinde kullanılıyor.
Bu teknolojiye, Türkiye'nin de, dünyanın da ihtiyacı var,
hiçbir çevreci buna da itiraz etmiyor. Meselenin tek yanından
bakmamalısınız. Türkiye'nin ciddi sorunları var.
Bakın, bu ülkede iyi şeyler
oluyor. Bir Şahdeniz Projesi hayata geçirildi ve gerçekten iyi
bir projeydi. Ben, geldim, Şahdeniz Projesi'ni de burada
eleştirdim ama projenin kendisini değil. Onu da "neden
gecikti?" diye eleştiriyorum, elbette eleştireceğim.
120 dolardan bir kaynak bulmuşum, onun gecikmesini eleştirmeyecek
miyim? Sayın Bakan da çıktı dedi ki: "Bu, üretimden
kaynaklanan bir şey. Bizim yapacak bir şeyimiz yok." Ben
bilemiyorum. Rusya'nın ticari politikalarından mı
kaynaklandı, üretimden mi kaynaklandı, bu konuda ciddi bir
iddia peşinde değilim. Ama, öyle
Türkiye'de Yunanistan'a giden doğal
gaz boru hattı vardı -kötü şeyler olmuyor- bir tek Meriç
bağlantısı kaldı zannediyorum, son anda bakmadım,
o da iyi bir proje. Buradan aldığını oraya aktaracaktı,
aktaramıyor.
Nabucco yapıldı, ama Nabucco'da
kaybettik. Biz "Samsun-Ceyhan" diye tutturunca, Nabucco'yu
getirdiler, dayattılar, oradan bir boru hattı çektiler,
Türkiye'yi baypas ettiler, Enerji Bakanlığı da burada
uyudu. Onu da söyleyeceğim, onu da söyleyeceğim.
Samsun-Ceyhan geldi mesela, bakın,
devreye girdi. Her ne kadar orada Çalık Grubu için özel bir
şeyler olduysa da... Neyse, grupları boş verin. Şimdi
Samsun-Ceyhan da ENİ, Bakû-Tiflis-Ceyhan da ENİ. Herhâlde kaynağını
düşünüyorlardır. Her iki boru hattını da aynı
kaynaktan beslemenin mümkün olmayacağını biliyorlar.
Herhâlde düşünüyorlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) -
"Herhâlde" demeyeyim, "herhâlde" deyince yanlış
anlaşılıyor, bu işi bilmeden konuştuğumu
düşünebilirler. Yok, şimdi böyle bir kaynak yok. Ama, bakacağız,
ileride nereden temin edeceğini göreceğiz. Böyle bir kaynak
yok. Yani, kaynağı olmayan bir boru hattı konusunda
bir çalışma yapıyoruz; gidecek, ama olacak. Bu Bakanlık
orada boşuna durmuyor. Bundan sonra gelen hükûmetler bakacak,
bir yerden bu petrolü getirip akıtacaktır elbette.
Ben inanıyorum ki, buradaki
konsorsiyumlarda Türkiye'nin etkinliği fazla olsun. Burada,
siz, 16, 8 de orada 24 metrekarelik bir alanı kaplayarak doğal
gaz boru hattını seriyorsunuz oraya. İşte, Adana'da
bir kaza oldu, petrol Seyhan Baraj Gölü'ne kadar tehdit etmeye
başladı. Bunun çevresel risklerini de düşüneceksiniz.
Bakû-Tiflis-Ceyhan'dan kazandığın para 50 milyon dolar
-bu sene için söylüyorum- eğer tam çalışsa 300 milyon dolara
yakın bir para kazanacak. 50 milyon dolar kazandım, ama, bir
çevre felaketiyle karşı karşıyayım. Elbette
düşüneceğim. Koskoca Bakû-Tiflis-Ceyhan'dan 50 milyon dolarlık
bir kazancı siz sağlıklı bir kazanç ve sağlıklı
bir siyasi program olarak görüyor musunuz? Dilerim, Samsun'da bu olmaz.
Samsun'da olursa, biz, kendi ülkemizden, "stratejik, stratejik,
stratejik" diye, bir başka ülkeye stratejik bir menfaat
sağlamış oluruz. Bundan bir adım ileri gidemeyiz.
Türkiye'de muammaları çözmek
zorundayız. Ilısu Barajı'na hiç girmeyeceğim,
Ilısu bir muamma hâline gelmiştir. Neyin ne olduğu belli
değil. Önümde bir rapor var, inşallah, bütün raporları
Sayın Bakana ulaştıracağım. O beş altı
kitap yazmış, bana ulaştırmış. Ben bardağın
dolu tarafını gördüm; boş tarafını da, inşallah,
raporlar hâlinde ben kendisine ulaştıracağım. Tabii,
o yaptığını söyleyecek, biz de yapamadığını
söyleyeceğiz.
Burada önemli olan şu: Bütün
arkadaşlarımın dikkatini buraya çekmek istiyorum,
bu konuştuğumuz mevzu uzun vade. Ama, Sayın Bakan,
kısa vadede ne yapacaksınız? 2008, 2009, 2010 için ihtiyacımız
olan enerji kaynaklarını nasıl sağlayacağınız
konusunda kafam açık değil. Bize burada anlattığınız
projelerin çoğu daha yapım aşamasında, hatta, birçoğu
başlamamış. Başlamayan o şeyler için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan, iki
buçuk dakika ek süre kullandınız. Lütfen konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) -
Efendim, tamamlıyorum. Çok arkadaşlarımın hakkını
gasbederek kendilerine haksızlık etmek istemiyorum,
ama, en son konuşan arkadaşım üç dakika aştı
diye, ben de, üç dakika nasılsa hoşgörüyle bana verir diye
düşündüm Sayın Başkan. Ama, tamamlayayım.
Değerli arkadaşlar, yakın
vadede bir enerji sorunumuz var. Ben isterim ki, Sayın Bakan buraya
çıkacak: 2008, 2009, 2010'da şöyle, şöyle, şöyle bir
enerji açığı bekliyorum; büyümeden kaynaklanan
şu, enerji arzı konusunda, enerji ürettiğimiz kaynaklardan
bize gelecek doğal gazdan sağladığımız
enerji üretim tesislerinin kaynaklarındaki riskimiz şu
Bu vadede doğal gaz hedefiniz varsa söyleyin, hidrolik hedefiniz
varsa söyleyin, bitiş sürelerini söyleyin. Eğer, gelip projelerden
konuşursanız, yarın düşeceğiniz durum kapı
kapı gezip elektrik aramaktır. Ama, hiç merak etmeyin, çevrenizde
hiçbir ülkede size verecek elektrik yok. Ülkenin başı belada,
sizin de başınız belada. Bunun farkında olduğunuzu
biliyorum. Ama, çözümünüzün biz farkında değiliz.
Eğer, bir çözümünüz varsa, Türkiye ile paylaşın.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
9'uncu maddeyi okutuyorum:
Yaptırımlar
MADDE 9- (1) Bu Kanunun hükümlerine
aykırı hareket
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Yakup Kepenek.
Sayın Kepenek, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (
Değerli milletvekilleri,
1360 sıra sayılı, Nükleer Güç Santrallerinin Kurulmasına
İlişkin Tasarı ve Rapor üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Sözlerime
başlarken hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, önce,
kimi ana temel noktalarda anlaşmalıyız. Bir önemli noktanın
altını çizmeliyim: İktidar partisi milletvekillerinden
buraya çıkan arkadaşlarım, çoğu kez, "CHP, nokta
nokta karşıdır." diye giden, okul çocuklarının,
hani, "boş yeri doldurun" anlamında, test yaparcasına
yaptıkları uygulamaya benzer bir uygulamaya gidiyorlar.
Önce, şunu söylemeliyim: Cumhuriyet
Halk Partisi, nükleer enerjinin üretilmesine parti olarak karşı
değil. Karşı olduğumuz nokta şudur
Sayın
Bakan, buradaki konuşmasında -geleceğim karşı
olduğumuz noktaya ama- Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının
78 yılında söylediklerinden yola çıkarak "Neden
şimdiyi savunmuyorsunuz?" diyor. 78'den bu yana otuz
yıl geçti, Çernobil'den bu yana yirmi yıl geçti ve bu dönemde,
nükleer enerji, teknoloji, çevre ve benzeri konulardaki sorunlar
çok değişti. Güneş enerjisi çıktı, rüzgâr, su ve
benzerleri, elektrik üretiminde gündeme geldi. Bu nedenlerle, tek
başına suçlamalar yoluna gidecek yerde, doğruyu görmek,
neyin doğru, neyin yanlış olduğunu doğru vurgulamak
gerekir.
Hemen şunu söyleyeyim: Bu tür
bir girişim, Türkiye'de, ta 1960'lı yıllardan bu yana gündemde.
Aradan kırk yıl geçtiği hâlde, Türkiye, hep bu konularda
tartışma ortamında olmuş, sonuç alamamış.
Peki, neden sonuç alamıyor?
Hayır, neden? Geçmiş hükûmetlerin eksiği neydi? İhalelerde,
başka şeylerdeki eksikler neydi? Orada, bizim asıl büyük
eksiğimiz şudur
Sayın Bakan diyor ki: "Biz bu
işe ta 50'lerde başladık." Çok doğrudur. Ama, devamını
getiremedik. Neden getiremedik? Çünkü, biz, bu işlere, gerekli
bilimsel hazırlıkları yapmadan giriyoruz. Bilimsel
hazırlık yapmadan bu işlere girdiğiniz zaman, sonuç,
çoğu kez veya tamamen başarısız oluyor. Çünkü, bilimin
ve teknolojinin en önemli olduğu, yaşamsal olduğu
alan bu.
Şunu demek istiyorum: Bu tür
bir tasarıyla birlikte buraya getirilmesi gereken binlerce
sayfalık raporlar olmalıydı, binlerce sayfalık
ön çalışmalar olmalıydı ve işin başından
sonuna kadar hem teknolojik yapısı hem mali yapısı
ortaya konmalıydı. Milletvekilleri, yalnız bunlar değil,
diğer, kamuoyunun duyarlı kesimleri bilgilendirilmeliydi,
oysa, bunların hiçbiri yapılmadı. Bunların hiçbirini
yapmadan bir yasa getirip ve dört yıl boyunca bu konuda sağlıklı
bir politikayı da tam olarak geliştirmeden, buraya gelip
"işte, Halk Partisi şuna karşıdır, biz bunu
yapmak istiyoruz, ama, engelleniyoruz" gibi, tıpkı
son Anayasa fiyaskosu olayında olduğu gibi, dayatmacı
bir tavırla yasa çıkarmaya çalışmak, en azından,
doğru değildir, gerçekçi değildir.
Burada Çernobil çok konuşuldu.
Doğu Karadeniz'in bu konuda çektikleri ortada. Bir bilimsel
rapor öyle der, öbürü böyle der; ama, bir gerçek var: Yöre halkı
Çernobil'in kaygısını, korkusunu taşıyor. Dolayısıyla,
Hükûmetin görevi toplumun üzerindeki bu korkuyu gidermek.
Şimdi, işin özüne geliyorum:
Türkiye, övünüyoruz, enerji yolları üzerindedir, onların
kesişme noktasındadır, bu nedenle stratejik bir konumdadır;
iyi, güzel. Peki, bu stratejik konumundan ülke yeterince yararlanıyor
mu? Sayın Bakan, Türkiye'nin önemli kuruluşlarının,
elektrik üretim ve dağıtım birimlerinin, TPAO'nun, Elektrik
İşleri Etüt İdaresinin bu amaçla yeniden düzenlenmesi,
güçlendirilmesi yönünde neler yapıldığını
burada doğru dürüst açıklayabilir mi?
Bir başka çok önemli konu var
değerli milletvekilleri, o da şudur: Türkiye, yakın
yıllara bir düzenleyici kurul furyasıyla girdi. Kamu yönetimi,
tamamıyla neredeyse, bu düzenleyici kurullara bırakılıyor.
Oysa, Türkiye'nin bu konuda deneyimi de yok, yönetim birikimi de
yok ve bu süreç, denetim yerine
Yani şunu söyleyeyim: Düzenleyici
kurulların, çoğu kez yerli ve yabancı çıkar çevrelerinin
onları düzenlemesi biçiminde oluyor. Bu çok acı bir durumdur.
Türkiye, düzenleyici kurullarını güçlendirmeli, geliştirmeli,
yeterli birikim ve deneyim kazanmalıdır ki o kurullar
eliyle sağlıklı işler yapabilsin, en azından,
denetim işini tam olarak yapabilsin. Bunlar olmayınca bu
konudaki yasal düzenlemelerin de Türkiye'nin gereksinmelerini
karşılaması olanağı yoktur.
Şimdi biraz daha somuta gelelim.
Türkiye'de, bu yasaya göre, tesisler kamu ve özel kesim tarafından
birlikte kurulacaktır. Peki, bu ne demektir? Bu, şu demektir:
Devletin güvencesi, garantisi burada da istenmektedir. Daha evvel
söyledim, yeterli çalışmalar, bilimsel çalışmalar
yapılmadan gelinen bu noktada yine yük devletin sırtına
bildirilmektedir.
İkincisi: Bir taraftan
"Ülkemizde bu konuda yetişmiş teknik eleman var, personel
var." diyoruz, bir taraftan da bu yasay
Bir başka önemli konu var:
İhale yapılmadan özel koşullarla ihale yapılabilecektir.
Şimdi, bunlar, iktidarınız döneminde, genelde Kamu
İhale Yasası'nda yapılan boşluklar yaratma girişiminin
ayrı bir düzenlemeyle getirilen bir bölümüdür.
Şimdi, ben Sayın Bakandan
soruyorum: Eğer bu nükleer teşvikler yerli kaynaklara verilseydi,
enerji sorununun çözümüne daha kısa sürede, daha hızlı
ve her şeyden önemlisi, nükleer enerjinin sakıncalarına,
sorunlarına yol açmadan yanıt bulunamaz mıydı,
çözüm üretilemez miydi? Dolayısıyla, Türkiye'nin, güneş,
jeotermal, rüzgâr ve benzeri konulardaki üretim gücünü
Ki, rüzgârda
özellikle Bakanlığın önemli çalışmaları
olduğunu biliyorum. Ama, net olarak şunu söylüyorum: Nükleer
için verilmek istenen teşvikler, neden, güneş, rüzgâr ve benzeri
alanlardaki üretim girişimlerine verilmiyor? Nükleer enerji,
dışa bağımlılık anlamına geliyor.
Nükleer enerji, aynı zamanda, son yıllarda birçok şeyin
yaşamımızı değiştirdiği gibi, bu
alandaki hızlı teknolojik değişim de sonuçta bizi
şu noktaya getiriyor: Kuruluşlarının tamamlanması,
en az beş on yıl sürecek olan nükleer tesisler tamamlandığı
anda, kullandıkları teknoloji değişmiş olacak.
Şimdi, dolayısıyla, bu sakıncanın, bu yanlışın,
şu veya bu şekilde giderilmesinin yolu, mutlaka nükleer
santral kurmak değil. Bakın, biz, Türkiye'nin nükleer teknolojiyi
öğrenme, özümseme ve kendi olanaklarıyla santral kurma,
enerji üretme potansiyelinin, gücünün güçlendirilmesine taraftarız.
Bunun için, mutlaka santral kurmak, hele hele, hele hele, seçimlere
beş saniye kala, aceleyle bir yasa getirerek hemen santral kurmak
hiç de doğru bir yaklaşım, hele hele, hiç bilimsel bir
yaklaşım değildir. Bu nedenle, bu nedenle, şunu sonuç
olarak söyleyeyim: Burada çok
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Sayın
Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN - Sayın Kepenek,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şimdi, sonuç olarak şunu
söyleyeyim: Ülkemizde nükleer santral yerine, temiz enerji üreten
kaynaklara, yerli kaynaklara yönelmenin çok büyük bir önemi vardır.
Nükleer lobiler, sermaye güçleri, gerçekten çok güçlüdür, paralıdır,
etkilidir ve bonkördür. Böyle bir ortamda, yerli enerji kesimlerinin
aynı etkide olması, sesini duyurabilmesi kolay değildir.
Bunları söyleyen Profesör Şarman Gençay sözlerini şöyle
bitiriyor, diyor ki: "Dünyada yirmi yıl öncesinin teknolojisiyle
çalışan hiçbir sektör kalmamışken, yeni teknolojinin
henüz yansıtılamadığı eski model nükleer
santrallere milyarlarca dolar ödemenin de bana göre -diyor, benim
değil bu sözler, alıntıdır- vatana ihanetten farkı
yok."
Ben, hiç kimseyi vatana ihanetle
suçlamak istemiyorum, böyle olmasını da hiç istemiyorum.
Ama, bu da bir bilim insanının sözüdür ve bunu da buraya getirmek
zorunluluğunu duyuyorum. Bunu, bilimsel doğruluğun,
dürüstlüğün bir gereği sayıyorum.
Umarım, Bakanlık bu meseleyi
yeniden gözden geçirir ve Türkiye'yi ışıksız, elektriksiz
bırakmaz.
Size aydınlık günler diliyorum,
hepinize saygılar sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu adına
Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan.
Buyurun Sayın Özcan.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve
İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin
Kanun Tasarısı ve (1360 sıra sayılı) Çevre ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarından
gelen Raporlar hakkında Anavatan Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Elbette, enerji denildiğinde
aklımıza dünyamızı ısıtan, aydınlatan
ve teknolojiyle dünyaya yeni bir ufuk açan bir anlayış geliyor.
Nükleer enerji üretimine, elbette Anavatan Partisi olarak karşı
değiliz. Bu üretimin, daha, çevreye nasıl zarar vermeyecek,
daha, çevrede, nasıl, çevre konusunda daha duyarlı olunabilecek
altyapısının oluşturulmasından yanayız.
Elbette ki, nükleer enerjiden önce, ülkemizdeki tabii kaynaklarımızdan,
doğal kaynaklarımızdan, yer altı kaynaklarımızdan
faydalanmamız gerekir. Bu konuda da titizlikle davranmalıyız,
gerekli teşvik ve düzenlemeyi yapmalıyız ve bir an önce,
enerjisiz kalmayan, karanlıkta kalmayan bir Türkiye'de yaşayabilmemiz
için enerjimizin devamlı, sağlıklı bir şekilde
üretilmesinden yanayız. Bugün baktığımızda,
jeotermal santraller ve yenilenebilir enerji konusunda rüzgârla ilgili,
güneş enerjisiyle ilgili, yer altı kaynaklarımızla
ilgili, bütün bu kaynaklarımızı daha işler hâle
getirmek için çabalar harcamalıyız, bu konuda titizlikle
davranmalıyız ve bunu sürüncemede bırakmamalıyız.
Gelecek yıllarımızda eğer elektrik enerjisinden
yoksun kalırsak, maalesef, sanayimiz başta olmak üzere,
her tarafta sıkıntı yaşayacağımız
bellidir. Bu konuda hazırlıklı olmak zorundayız.
Değerli arkadaşlar, nükleer
enerjide, elbette dünyada kötü örnekler de yaşandığını
görüyoruz. Bir Çernobil olayını yaşadık. Çernobil
olayında bütün dünyanın gözleri bu olaydaydı ve dünyayı
etkileyen bu olayda, psikolojik de olsa sıkıntılar yaşadık.
Örneğin, ülkemizde, hatırlarsınız, o dönemde çay
üreticilerimizin çok büyük sıkıntı çektiğini
gördük. Hatta, o zamanın Sanayi ve Ticaret Bakanı, tuttu,
demli çay içti; herhangi bir nükleer atık olmadığı
konusunda da halkın gözüne baka baka çayını içti.
Ama, sonuçta, zamanla gördüğümüzde, bakıyoruz ki, Karadeniz
Bölgemiz'de kanser olaylarının arttığını
görüyoruz. Bilimsel olarak baktığımızda, ülkede
insan sağlığını etkileyen bu nükleer artıkların
korunmasında, yayılmasında ve ülkemiz açısından
da zararlı olduğunu ve dünya biliminin de açıkladığını
görüyoruz.
Bunun için yapılacak şey,
eğer nükleer enerji santralleri yapılacaksa, dünyadaki
bu kötü örneklerden tamamen uzaklaşıp yeni teknolojiye
göre yaratılması ve kurulması gerekir; ama, bunu yapmak
için de belirli üç beş sene geçer. Bunun maliyeti ne? Bunun maliyetini
de iyi hesaplamak lazım. Bazılarına göre 2-3 sent maliyeti
olduğu söyleniyor, oysa bazı kaynaklar ise 5-6 sentin üzerinde
olduğunu söylüyor. Bu hâliyle Türk kamuoyuna pahalıya mal
olmaktadır. Bunun faturasını da maalesef, Türkiye'deki
enerji üretiminde, en fazla da sanayicilerimiz ve elektrikten faydalanan
halkımız çekmektedir. Buna çözüm bulmak zorundayız.
Bütün doğal kaynaklarımızı seferber etmeliyiz
ve daha ucuza mal edebilecek teknolojilerle bu üretimi sağlamalıyız
ve yerli üretime dayalı, yerli teknolojiyi kullanarak elektrik
enerjimizi çoğaltmanın yollarını aramalıyız.
Bunu da gördüğümüzde, örneğin rüzgâr enerjisinden faydalanan,
güneş enerjisinden faydalanan, jeotermal santrallerimizden
faydalanan bütün konuları bir masanın üzerine yatırmalıyız.
Bu ülkemizin enerjisinin, insanlara ve çevremize zarar vermeden,
enerji teknolojimizi, nükleer enerji teknolojimizi geliştirmeliyiz.
Biliyorsunuz, nükleer enerji
tıpta kullanılıyor, tarımda kullanılıyor,
ar-ge ve silahlı kuvvetlerle ilgili harp sanayisinde kullanılıyor.
Bu konuda daha fazla çalışarak, daha fazla dünya teknolojisini
yakalayarak, kendi öz gücümüze dayalı bir üretim sistemiyle
daha ucuza mal etmenin yollarını aramalıyız.
Değerli arkadaşlar, AK
Parti sözcüleri çıkıp, Türkiye'de her şeyin sütliman
olduğunu biraz önce anlattılar. Hatta Karadeniz Bölgesi'ndeki
Sinop'tan bahsettiklerinde
Sinop'u gidip görmek lazım cennet
bir köşe olduğunu
Elbette ki, doğa olarak güzeldir
ama, yeteri kadar, o halkın mağduriyeti giderilmiş midir,
yolları yapılmış mıdır ve okullarıyla
ilgili, eğitimiyle ilgili sorunlar çözülmüş müdür,
sağlık konusunda sorunları çözülmüş müdür?
Çıktılar anlatıyorlar... Sinoplular da -gördüğümüzde,
duyduğumuzda, işittiğimizde- sadece lafta olduğunu
söylüyorlar. Türkiye genelinde bu böyle.
Bizim amacımız insanların
mağdur olması değil. Bizim amacımız, o insanların
nasıl daha mutlu yaşayacağının yollarını
aramak, onlara yardımcı olmak zorundayız. Enerji konusunda,
ülke üç beş sene sonra elektrik enerjisinden faydalanamaz durumda,
karanlıklarda kaldığında, geçmiş yönetimler
beddua alacaklardır. İnanıyoruz ki, bu sıkıntıya
düşmemek için, o insanların yarın mağdur olmaması
için, iktidarıyla muhalefetiyle, bir an önce enerji sorunlarımızı
çözmek zorundayız -dışa bağımlılıktan,
doğal gaza bağlı veyahut da petrole bağlı enerji
sorunlarından- maliyeti daha düşük enerji üretmenin yollarını
aramak zorundayız. Biz, çıkıp her şeyi tozpembe olarak
gösterip, bu ülkenin kaynaklarını hovardaca harcayıp
ve başkalarına peşkeş çekerek bu sorunu çözemeyiz.
Bizim amacımız, bu insanların,
bütün 70 milyonun, yaşayan insanlarımızın mutlu
olması, iş ve aş peşinde koşmamaları, insanlarımızın
bir torba pirince veyahut da şekere muhtaç olmamaları veyahut
da bayramlarda ve iftar sofralarında başkalarının
eline bakan değil, dağıtılan yemeklere bakan değil...
Gerçekten, işiyle aşıyla kazanan ve alın teriyle kazanan
insanların, o bir torbaya muhtaç edilmemesi için çalışmamız
gerekir. O insanların mağduriyetinden faydalanarak,
çıkıp "yok şu kadar kömür dağıttık,
şu kadar yiyecek dağıttık, bu kadar yardım yaptık"
demek, o insanların onuruyla oynamaktır, haysiyetiyle oynamaktır.
Bizim amacımız, Türkiye'de
bir tek işsiz kalmamasının yollarını aramak,
bir tek eğitimsiz öğrencimizin kalmaması için...
Sağlık konusunda, hastanelerde mahkûm olan veyahut da icralara
düşen insanların, sağlık konusunda ise devletin
her çeşit sosyal imkânlarından faydalandığı
bir insan topluluğu, gerçekten, bir Türk halkı yaratmak zorundayız.
Yoksa, çıkacağız, olayları yaşayan insanlara
karşı, gözüne baka baka, Türkiye, her şeyiyle, millî geliri
yüksek bir ülke olarak insanların yaşadığını
görmezlikten gelerek, bunlar konusunda reklam yapmanın da hiç
anlamı yoktur.
Biz Anavatan olarak, ülkemizde
işsiz tek bir kişi kalmaması için, üniversitede okumak
isteyen her öğrencinin üniversitede okuması için, sosyal
güvenlik konusunda hiçbir ev hanımının sigortasız
kalmaması için, köyde yaşayan çiftçilerimizin desteklenerek
çiftçinin ürünlerinin para etmesi için; dolayısıyla, bütün
Türkiye'deki 70 milyonun mutlu olması için çalışacağımızı
söylüyoruz. Bunu da vad ediyoruz. Bizler, iktidar partisi bugünkü
şartlarda bu insanların aşıyla, işiyle uğraşmayıp
da birilerinin aşı ve işiyle uğraşıyorlarsa,
bu anlayışa, Anavatan olarak biz "hayır" diyoruz.
Bu konuda da onların sözcüsü ve onların dili, kulağı
ve gözü olmak zorundayız. Bunun için, Mecliste bunları anlatıyoruz.
Gelecekte, Türkiye'nin enerjisiz kalmayacak, işsiz kalmayacak,
eğitimsiz kalmayacak, sağlıksız kalmayacak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özcan,
konuşmanızı tamamlayınız.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)-
hiçbir
ferdimiz kalmasın diyoruz. Amacımız, Hakk'a hizmet, halka
hizmettir.
ÖZKAN ÖKSÜZ (
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Özellikle Hacı Bektaş Veli'nin söylediği gibiyiz, biz
hizmeti Hak için yapıyoruz, halk için yapıyoruz diyoruz; bütün
halkımızı saygıyla selamlıyoruz. Esenlikler
diliyorum, yüce Meclise de saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına İstanbul
Milletvekili Muharrem Karslı.
Buyurun Sayın Karslı.
MUHARREM KARSLI (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 1360 sıra sayılı,
Nükleer Güç Santralleriyle İlgili Kanun Tasarısı'nın
9'uncu maddesi üzerinde şahsi görüşlerimi ifade etmek
için söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlarım.
Sabahtan beri bu konuyu konuşuyoruz
ve yine eski günleri hatırlamaya başladım. Bu memlekette
iş yapmak ne kadar zordur, bunu yapmaya çalışanlar bilir.
İş yapanın karşısında, daima, iş yapamayan,
yapmasını bilmeyen ve yapana da yaptırmayan, mâni olan
bir zihniyet çıkmıştır ortaya. Şimdi, yine bu
zihniyetle mücadele etmekle meşgulüz.
Bakın, aynı zihniyet, bundan
yirmi otuz yıl önce Boğaziçi Köprüsü'ne de karşı
çıkmıştı. O zaman Cumhuriyet Halk Partisinin başında
bulunan rahmetli Bülent Ecevit Boğaziçi Köprüsü'ne şiddetle
karşı çıkmış ve demişti ki: "Bu köprüden
zenginler otomobilleriyle işlerine rahat rahat gidip gelecekler,
onun için yapıyorsunuz köprüyü."
Bakın, bugün iki tane köprü
yetmiyor, üçüncüsünün projeleri hazırlanıyor, İstanbul'un
nüfusu 12 milyona çıkmış, İstanbul'a, daha, köprülerin
dışında Marmaray vesaire gibi ulaşım imkânları
üzerinde de çalışılıyor.
Aynı rahmetli Ecevit, televizyona
da karşı çıkmıştı. O yıllarda, 1970'li
yıllarda yine, Türkiye'de televizyon yoktu, ilk defa bir televizyon
istasyonu kurulması için faaliyete geçildiğinde, yine
Ecevit karşı çıkmıştı ve televizyonun
lüks bir oyuncak olduğunu söylemişti.
Yine, aynı Ecevit -Allah rahmet
eylesin yine- otomobil sanayisinin kurulmasına da karşı
çıkmıştı.
NURİ ÇİLİNGİR
(Manisa) - Bırak ölünün arkasından konuşmayı!
MUHARREM KARSLI (Devamla) - Ne demişti
Ecevit? Yaşı müsait olanlar hatırlayacaklardır.
"Otomobil pahalı oyuncaktır." demişti.
Eğer, o zaman, rahmetli Ecevit'in lafına kanıp da otomobil
sanayisini Türkiye'de kurmasaydık, bakın, bugün, otomotiv
sanayisinin Türkiye'de ihracatı 17,5 milyar dolardır ve
Türkiye'nin ihracatında bir numaraya oturmuştur. Bunun
sağladığı dövizi düşünün, bunun sağladığı
vergiyi düşünün, bunun sağladığı istihdamı
düşünün; bütün bunlardan mahrum kalacaktık.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (
MUHARREM KARSLI (Devamla) -
İthalattan korkmayın. İhracat niçin yapılır?
İthalat yapmak için yapılır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (
MUHARREM KARSLI (Devamla) - Konumuz
uygun olsa onları da anlatırdım size.
Şimdi, bir arkadaşımız
sabahleyin çıktı, daha bu konunun başında, dedi
ki: "Nükleer santral bize hiçbir teknoloji getirmez." Hayretler
içinde kaldım. Demek ki, Türkiye'ye 10 milyar kilovat saatlik ya
da 20 milyar kilovat saatlik ya da 40 milyar kilovat saatlik bir nükleer
santral yapılacak ve o santralin inşasıy
Nükleer teknoloji, nükleer enerji,
dünyada ispatlanmıştır ki, bakın, dünyada bugüne
kadar 600 taneden fazla nükleer santral yapılmıştır.
Bunların 500'den fazlası hâlen faaliyettedir. Bu santrallerle
kanıtlanmıştır ki, dünyada en ucuz, en temiz ve en
güvenli elektrik enerjisi nükleer santrallerden elde edilmektedir.
Şimdi, bir Çernobil Santraline
kafayı takmış arkadaşlarımız. Dünyada
600 tane santral yapılmış, belki daha fazla ve bir tek
Çernobil'de yangın çıkmış, Çernobil'de kaza olmuş.
O da neden? Son derece eski, köhne, külüstür Sovyet teknolojisiyle
yapılmış bir santraldi. Onun içindir ki, orada kaza
çıktı. Onun dışında, Sovyet teknolojisi dâhil,
hiçbir yerde tek bir kaza örneği dahi veremezsiniz.
SEDAT UZUNBAY (İzmir) - Var,
var; daha çok var.
MUHARREM KARSLI (Devamla) - Çevremizde
bir sürü nükleer enerji santrali var. Her yerde var, bütün çevremizde
var ve İran'da var.
Bakın, İran'ın doğal
kaynakları bizimle mukayese edilmeyecek kadar zengindir.
İran'da petrol su gibi akıyor, nehirler gibi petrolü var,
ama, tutmuş oraya nükleer santral yapıyor. Neden? "Petrolüm
günün birinde biter" diye düşünüyor. Petrolden elde ettiği
elektrik pahalıdır, nükleer elektrik daha ucuzdur diye düşünüyor
ve "ben, 2 varil petrol ihraç ederim. Bunun 1 varilinin bedeliyle
o eş değerde elektrik enerjisi üretirim, geri kalan 1 milyar
varilimi de satarım" diye ticari hesaplar yapıyor.
İşte, ticari hesaplar böyle yapıldığı zaman
ekonomi gelişir ve kalkınır. Yerli kaynaklara elbette
ki öncelik vermeliyiz. Zaten, AK Parti İktidarı kendi
imkânlarıyla, hidrolik enerji kaynaklarımızı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Karslı,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
MUHARREM KARSLI (Devamla) - Tamamlıyorum,
teşekkür ederim.
zaten kendi imkânlarımızı,
özellikle hidrolik enerji imkânlarımızı, sonuna kadar,
elimizdeki imkânlarla değerlendiriyor. İşte, Türkiye'nin
en büyük barajlarından biri olan Borçka Barajı daha yeni
açıldı, faaliyete geçti. Elbette ki, potansiyeli olan her
yerde hidrolik santraller de yapılmaya devam edilecektir,
rüzgâr enerjisi de kullanılacaktır, yer altından
çıkan sıcak sulardan elde edilen enerji de kullanılacaktır,
ama, bütün bunlarla, yirmi yıl sonrasının enerji ihtiyacını
karşılamamız mümkün değildir, ancak nükleer santrallerle
bunu karşılayabiliriz.
Deniliyor ki: "Nükleer santraller
dışa bağımlıdır." Bütün enerji santralleri
dışa bağımlıdır. Doğal gaz santralleri
dışa bağlı değil mi?
NURİ ÇİLİNGİR
(Manisa) - Rüzgâr da mı dışa bağlı?
MUHARREM KARSLI (Devamla) - Doğal
gazı nereden ithal ediyoruz? Oysa, nükleer enerjide, 100 kilo
uranyum getiriyorsunuz, bu 100 kilo uranyumla, 20 milyar kilovat saat
kapasiteli bir enerji santralini bir sene çalıştırıyorsunuz.
O da dışa bağımlı, o da dışa bağımlı.
Gönül arzu eder ki, hiçbiri dışa bağımlı olmasın,
ama, Türkiye'miz, doğal kaynaklar bakımından istediğimiz
kadar zengin bir ülke değil maalesef.
Eğer bu şekilde, nükleer
santralleri
Bakın, nükleer santralleri tam yirmi beş
yıldır tartışıyoruz. Boğaziçi Köprüsü'nü
de yirmi-yirmi beş yıl tartıştık ve nihayet, bütün
bu engellemeler aşılarak Boğaziçi Köprüsü kuruldu,
ikincisi kuruldu, üçüncüsü de kurulmak üzere. İkincisi ve üçüncüsü
çok daha kolay kuruldu. Şimdi, nükleer santralleri yapalım
mı yapmayalım mı tartışmasını yirmi
beş yıldır yürütüyoruz. İnşallah, yine bütün
bu engellemelere rağmen ilk nükleer santralimizi yapacağız;
ondan sonraki santralleri de çok daha kolay, artık değeri
anlaşılmış olarak, çok daha kolay ve kısa zamanlarda
tamamlayacağız.
Hepinize sevgi ve saygılarımı
sunuyorum. Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
TACİDAR SEYHAN (
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) -
Hayır, oylamaya geçtik.
TACİDAR SEYHAN (
MUSA UZUNKAYA (
AHMET IŞIK (
TACİDAR SEYHAN (
BAŞKAN -
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama için dört dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, karar yeter sayısı
vardır, 9'uncu madde
Şimdi geçici madde 1'i okutuyorum:
Düzenleyici kurum
GEÇİCİ MADDE 1- (1) Nükleer
faaliyetlerin düzenlenmesi için bir kurum kurulana kadar düzenleme
ve denetleme işlemlerini yerine getirmek için TAEK gerekli
önlemleri alır. TAEK özel bilgi ve ihtisas gerektiren işlerde
kadro aranmaksızın uygun nitelikli yerli ve yabancı
uyruklu sözleşmeli personel çalıştırabilir. Bunlara
ödenecek ücret ve diğer mâli haklar Başbakan tarafından
belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay.
Sayın Uzunbay, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA SEDAT UZUNBAY
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
1360 sıra sayısıyla bastırılarak dağıtılan
Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi
ile Enerji Satışına İlişkin Kanun Tasarısı'nın
geçici 1'inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
enerjinin de en büyük etken olduğu sürdürülebilir bir gelişmede
en önemli konu, ekonomik, sosyal ve çevresel konularda düşünce
birliği içinde olabilmektir, ancak, bu, bugüne kadar sağlanamamıştır.
Sürdürülebilir bir gelişme, yurttaşlarımızın
istenilen düzeyde yaşam standardına kavuşması
için gerekli olan ekonomik önlem ve uygulamaların, ekolojik yapı
dikkate alınarak insanlığın gelişimi için gerekli
olan sosyal görevlerin yerine getirilmesi ve bunların hepsinin
bir arada olması hâlinde gerçekleşebilir.
Değerli milletvekilleri, günümüzde
enerji üretim ve tüketim süreçlerinin çevre üzerindeki olumsuz etkileri
ciddiyetle dikkate alınması gereken boyutlara ulaşmıştır.
Bugün yılda 29 milyar ton karbondioksit atmosfere salınmaktadır,
bunun 23 milyar tonu fosil yakıtlı yanmadan ve sanayiden
kaynaklanmaktadır. Nükleer santrallerden kaynaklanan kullanılmış
yakıtların, yani, nükleer atıkların hızla artmasına
karşın, atıkların kalıcı depolanmasına
ilişkin bir çözüm hâlâ bulunamamıştır. Tehlikenin
gerçek boyutunu ortaya koyan Çernobil felaketinden sonra, işletme
güvenliğine ilişkin kriterlerin yeniden gözden geçirilmesi
zorunluluğu doğmuştur. Küresel ısınmayla iklim
değişikliği tehlikesi ve radyolojik riskler hızla
büyümüş ve ekolojik sistemde yaratılan bozulma her geçen
gün artmıştır. Bu nedenle, sürdürülebilir gelişme
için enerji politikalarının belirlenmesinde çevresel
faktörler oldukça belirleyici ve etkin hâle gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
çağdaş enerji politikalarında, çevre güvenliğini
dikkate alarak, düşük maliyetle enerji arzını ve risk
dağılımını sağlayarak, arzın güvenliğini
sağlayacak temel hedefler belirlenmektedir. Yine, çağdaş
enerji politikalarında, bu hedeflere ulaşmak için gerekli
politikalar oluşturulmakta, yerli ve ithal enerji kaynakları
ile farklı teknolojilerin uygun karışımının
ekonomik, çevresel ve jeopolitik etkenler arasında dengeyi
sağlayacak şekilde geliştirilmesi sağlanmaktadır.
Yine, çağdaş enerji politikalarında, belirlenen enerji
politikalarını destekleyecek vergilendirmeler,
teşvikler ve yasal düzenlemelerin gerçekleşmesi sağlanmaktadır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
nükleer enerjinin temiz bir teknoloji olmasından kaynaklanan
avantajları vardır, ancak, bu avantajlara rağmen kaza
riskinin yüksek olması, radyoaktif atık ve işletme güvenliğine
dair sorunların çözülememiş olması, nükleer silahların
yaygınlaşmasının önüne geçilememiş olması,
nükleer atıklardan on binlerce yılı kapsayan uzun dönemlerde
kurtulmanın mümkün olmaması ve etkilerinin tüm dünyayı
kapsaması nedenleriyle hassas olarak değerlendirilmesi
gereken bir konu hâline gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
hâlen yapımı devam etmekte olan yirmi dokuz adet santralden
bir tanesi Finlandiya'dadır. Finlandiya, bu santralde ortaya
çıkan büyük maliyet aşımları ve güvenlikle ilgili
gecikmelerden dolayı sorunlar yaşamaktadır. Nükleer
santral yapan diğer ülkeler, yerli enerji kaynakları olmayan
veya bunları değerlendiremeyen az gelişmiş veya
gelişmekte olan ülkelerdir.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz,
elektrik enerjisi tüketimi talebi son yıllarda yaklaşık
yüzde 7 civarında büyüme göstermektedir. 2006 yılı sonu
itibarıyla 172 teravat saat olarak gerçekleşmesi öngörülen
Türkiye toplam elektrik tüketimi, hâlihazırdaki tüketim
eğiliminin devam etmesi durumunda 2015 yılında 300 teravat
saat düzeyine ulaşacaktır. Ülkemiz, hidrolik rüzgâr, güneş
ve jeotermal kaynaklar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının
yanında kömür açısından elektrik üretimine ve dolayısıyla,
ülkemiz ekonomisine kazandırılmayı bekleyen zengin
yerli kaynaklara sahiptir.
Değerli arkadaşlarım,
nükleer enerji risklerinden korunmak, ülkemizdeki kaynakları
verimli kullanmak suretiyle ancak mümkün olabilir. 1979'da Amerika
Birleşik Devletleri'nde, 1986'da ise Çernobil'deki nükleer santralde
meydana gelen reaktör kazası sonrasında çok ciddi sorunlar
yaşanmıştır. Örneğin, Çernobil'deki kaza sonrasında
onlarca kişi ölmüş, yüz binlerce kişi evlerini ve her
şeylerini terk etmek ve kaçmak zorunda kalmıştır.
Bu kazadan on beş-yirmi yıl sonra Trakya ve Karadeniz bölgelerimizde
kanser vakaları eski tarihlere kıyasla çok daha fazla artmıştır.
Bu konuda özellikle Orta Doğu Teknik Üniversitesinin çalışmaları
ve raporları dikkat çekicidir.
Değerli arkadaşlarım,
yaşanan bu kazalar, nükleer tehlike konusundaki korkuları
artırmış ve pekiştirmiştir. Ülkemizin nükleer
enerjinin risklerinden kurtarılması, kurtulması, yerli
kaynaklarımızı doğru ve gerçekçi tedbirler alarak
çevreci bir yaklaşımla değerlendirmekle mümkün olabilecektir;
ancak, öncelikle enerjide verimliliğin sağlanması,
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının
artırılması, fosil yakıtlı enerji kaynakları
için temiz ve birleşik çevrimli enerji teknolojilerinin devreye
konulması, sınırlı olan doğal kaynakların
daha yavaş tüketilmesini sağlayarak yeni nükleer teknolojilerin
geliştirilmesi için zaman kazanılması, çevrenin ve
gelecek kuşakların yaşam kalitesinin korunmasını
sağlayacak teknolojik tedbirlerin alınması, enerji
verimliliğini ve enerjinin rasyonel kullanımı
sağlayarak enerji tasarrufu potansiyelinin değerlendirilmesi,
kalan hidroelektrik potansiyelin değerlendirilmesi ve yenilenebilir
enerji payını artırarak fosil yakıtlı enerji
üretiminde temiz enerji teknolojilerinin devreye sokulması
mutlaka sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, yeni
nesil nükleer reaktörlerin devreye sokulacağı ana kadar,
ülkemiz, nükleer santral kurulmasından uzak durmalıdır.
Ülkemizin nükleer teknolojiye sahip olması, bu yasa sonucu
yapılacak ihalelerle sağlanamaz ve bunun için de santral
kurmaya gerek yoktur. Ülkemizin nükleer teknolojiye sahip olmasını
gerçekten istiyorsak işe, Çekmece Nükleer Araştırma
Merkezinde ve yurt dışında çalışmalara katılmak
üzere eleman yetiştirmeyle başlamalıyız.
Değerli milletvekilleri,
nükleer santral kurulmasıyla, enerjide dışa bağımlılığın
azaltılması mümkün değildir. Ülkemizde bilinen uranyum
rezervi en fazla bin megavat gücündeki bir enerji santralinin ekonomik
ömrü boyunca işletilmesine yetmektedir. Zengin toryum rezervimiz
vardır, ancak, toryum, tek başına bir yakıt olarak
kullanılamamaktadır. Toryumun uranyumla birlikte kullanılması
gerekmektedir, ama, bu konudaki teknolojik çalışmalar ancak
2020'li yıllarda mümkün olabilecektir. Bu nedenle, ülkemizdeki
toryumdan nükleer amaçlı yararlanmamız da mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, Avrupa
Birliğinin nükleer enerji konusunda görüş ayrılığına
düştüğü ve birçok ülkenin yeni nesil nükleer santral kuruluncaya
kadar nükleer enerji santralinin yatırımlarını
askıya aldığı düşünülürse ülkemizin bu nükleer
santrallere yaklaşımının da aynı doğrultuda
olması gereği ortaya çıkmaktadır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
bugün için, ülkenin enerji kaynaklarının doğru kullanılmasıyla,
orta vadede enerji açığını ortadan kaldırmak
mümkün olabilecektir. Kaçakların önlenmesi, termik ve hidrolik
santrallerin rehabilitasyonunun yapılması, yenilenebilir
enerji kaynaklarının hızla devreye sokulması sayesinde,
ülkenin enerji ihtiyacını karşılamak mümkün görülmektedir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
yeni nesil nükleer reaktörlerin de devreye sokulacağı
ana kadar, ülkemiz, nükleer santral kurulmasından uzak durmalıdır
düşüncemi tekrarlıyor, hepinizi saygıyla tekrar selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Uzunbay.
Şahsı adına, Siirt
Milletvekili Öner Gülyeşil.
Buyurun Sayın Gülyeşil.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ÖNER GÜLYEŞİL (Siirt) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
1360 sıra sayılı, Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması
ve İşletilmesi ile Enerji Satışına
İlişkin Kanun Tasarısı'nın geçici 1'inci maddesi
hakkında görüşlerimi paylaşmak üzere şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben konuşmama geçmeden önce, izin verirseniz,
Sayın Kepenek'in bir endişesiyle ilgili görüşlerimi
ifade ederek başlamak istiyorum. Sayın Kepenek, burada,
yirmi yıllık eski teknolojilerin kullanılacağı
konusunda, çok yakından bildiğimiz, nükleer camianın
yakından bildiği ve benim de çok yakından tanıdığım
Profesör Doktor Şarman Gençay Bey'in bir ifadesinden bahisle,
Türkiye'nin eski nükleer teknolojiler kullanacağını
ifade etti. Ben bu endişesine katılmıyorum, çünkü,
nükleer santral alacak olan ülkeler, kuruluşlar, mutlaka ve mutlaka
yeni teknolojileri, ama lisanslanmış, uluslararası
enstitülerce lisanslanmış, kendini ispatlamış
ve hiçbir şekilde kaza yapmamış olan teknolojileri
tercih edeceklerdir. Bu kanun bir çerçeve kanunudur. Burada ikincil
bir mevzuat çıkarılacaktır. Ben eminim ki, bu ikincil
mevzuatta bu konulara öncelik verilecektir. Yani, burada, mutlaka
kendisini ispatlamış olan ve kaza yapmamış olan
teknolojiler tercih edilecektir. Bu, zaten, bizim, daha önceki yapılan
ihalelerde de olmazsa olmaz şartımızdı.
Çok değerli milletvekilleri,
bugün, gerçekten ülkemizin geleceğiyle ilgili çok önemli bir
konuyu görüşüyoruz. Bence, tüm siyasi kaygıların
dışında, millî, stratejik bir meseleyi görüştüğümüz
kanaatindeyim. Bu konuya partiler üstü bir yaklaşımla ve
bir üslupla yaklaşmak zorunda olduğumuzu da ben ifade etmek
istiyorum.
Nükleer enerjinin barışçıl
amaçla kullanılması hususunda ülkemiz ta 1950 yılından,
50'li yıllardan itibaren Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının
üyesi olarak -ki, ilk üyelerden bir tanesidir, biz her gittiğimizde
oralarda çok gururla bunun onurunu da yaşadık- daha sonraki,
yine nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanılması
konusunda birçok uluslararası anlaşmaya da imza atmış
bir ülkeyiz. Ülkemizin bu kırk yıllık rüyasını
gerçekleştirme fırsatını vereceği için, bu
yasa tasarısını hazırlayan ve Meclisimizin gündemine
getiren, başta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız ve
değerli bürokratlarına ve bu yasanın buraya kadar
gelmesi konusunda emeği geçen tüm değerli arkadaşlarımıza
ben şükranlarımı sunuyorum ve kendilerini kutluyorum.
Ülkemizin makro enerji politikalarına,
uzun dönem plan ve stratejilerine ve sürdürülebilir enerji politikalarıyla
ilgi konulara ben çok detaylı girmeyeceğim, daha önceki
arkadaşlarımız bu konuları detaylıca anlattılar.
Ancak, Türkiye'nin enerji talebindeki gelişimi göz ardı
edemeyeceğimiz kanaatindeyim. Bu nedenle birkaç hususu sizlerle
paylaşmak durumundayım.
Hükûmetimiz ve özellikle Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığımız başarılı
bir uygulamayla, ülkemizi uzun yıllardır hayal ettiğimiz
enerji zengini ülkelerle, enerjiyi tüketen ve kaynak fakiri ülkeler
arasında bir köprüye dönüştürmüştür. Bu, çok önemli terminaller,
petrol ve doğal gaz boru hatları, gerçekten, bu dönemde gerçekleştirilmiştir.
Bu sayede ülkemiz, dünyada ve bölgemizde, enerji sektöründe
kısa, uzun ve orta dönem stratejilerin oluşturulmasında
söz sahibi bir ülke hâline gelmiştir. Bu pozisyonumuzu birçok
nedenlerle nükleer güçlerle takviye etmek durumundayız.
Burada Greenpeacecilerin bir notu
okundu. Ben, izin verirseniz bir kısa anımı sizlerle paylaşmak
istiyorum: 1997 senesinde, nükleer enerji santraliyle ilgili
şartname hazırlandığı sırada Akkuyu'ya
gittik arkadaşlarımla beraber ve orada, Akkuyu'da santral
sahasını gezerken, bir taraftan da Greenpeace üyesi olduğunu
bildiğim ve gerçekten çok değişik kılık kıyafetlerle
gezen bir genç grupla, çok kalabalık bir grupla karşılaştım
orada. Ne yaptıklarını öğrendik oradaki gerek belediye
başkanı arkadaşlarımızdan gerekse oradaki
yetkili arkadaşlarımızdan. Bunların çok uzun bir
süreden beri Akkuyu'da nükleer santralin kurulması aleyhinde
çok ciddi bir propaganda yaptıklarını öğrendim ve
biz kendilerini bir toplantıya davet ettik ve kendileriyle
ben yakından görüşme fırsatını buldum. Üzülerek
ifade etmem gerekiyor ki, bu arkadaşların çoğu Fransız
uyrukluydu ve kendilerine şunu söyledim, dedim ki: Bakın,
ben Fransa'yı çok gezdim. Sizin nükleer santrallerinizin de büyük
bir bölümünü gezdim, inceledim ve orada şunu gördüm ki, sizin
zaten nükleer enerji santrali kurmadığınız birçok
yerde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖNER GÜLYEŞİL (Devamla) -
Başkanım
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Gülyeşil.
ÖNER GÜLYEŞİL (Devamla) -
oradaki gerek kamu görevlileri gerekse halk, nükleer santraller
kurulmasını talep ediyorlar hem işsizliğin giderilmesi
hem de nükleer enerjinin Fransız ekonomisinde ne ifade ettiğini
çok yakından bildikleri için ve çok yakından biliyorum, siz
enerjinizin yüzde 78'ini nükleer enerjiden üretiyorsunuz ve her köyünüzde
"Bir santral kurulsun" diye neredeyse bütün halk bir heyecan
içinde deyince, bunlar, tabii, oradaki faaliyetlerini oldukça
kısa bir sürede azalttılar. Ama, hâlâ görüyorum ki, bu, gerek
lobiler gerekse Greenpeaceciler gerçekten Türkiye'de bir nükleer
santral kurulmasın diye çok ciddi bir çalışma içindeler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; demin de kısaca ifade edildi, ama ben yine üzerinden
kısaca geçmeden edemeyeceğim. Çok önemli primer enerji kaynaklarından
olan petrol ancak kırk yıl dayanabilecektir, yani kırk
yıllık bir ömrü vardır. Doğal gazın ise elli altmış
yıllık bir ömrü olduğu hesap edilmektedir. Kömürün
ise, iki yüz yıl civarında bir kaynağa sahip olduğu
da yakından bilinmektedir. Ancak, dünya nükleer santrallerinin
Biliyorsunuz, 450 bin megavat civarında şu anda dünyada
kurulu güç ve yakında devreye girecek olan nükleer santral var.
Bu nükleer santrallerin devre dışı edilmesi hâlinde
dünyanın bunların yerine hangi enerji kaynağını
ikame edebileceği konusunda hâlâ maalesef kafalar çok ciddi
şekilde karışıktır. Dolayısıyla -bugün
çok yakından biliyoruz- daha önce nükleer programlarını
durduran, yavaşlatan birçok ülke yeniden nükleer santrallerini
açmaya ve yeni nükleer santral inşa etmeye başlamışlardır.
Ben santrallerin çok ciddi mukayesesine
girmeyeceğim, ama bir iki konuyu da belirtmek istiyorum. Kömür
santralleri -demin bir ara bahsedildi- yılda 6.000-6.500 saat çalışmaktadır.
Bir yılda, bildiğiniz gibi, 8.760 saat var fiziki olarak,
ama, bunlar, sadece 6.000-6.500 saat çalışabilmektedir. Doğal
gaz santralleri ise 7 bin saat çalışabilmektedir. Ama, nükleer
santraller, bir yılda 8 bin, 8 bin saatin üzerinde, hatta 8.200 saat
çalışabilmektedir ve diğer santrallerin çoğunun
ömürleri, yirmi-yirmi beş yıl iken bu santrallerin de ömürleri
bazı ufak tefek değişikliklerle kırk yıla, hatta
altmış yıla kadar da çıkartılabilmektedir.
Dolayısıyla, bu santraller, bir ülkenin temel yük enerji ihtiyacını
karşılama konusunda fevkalade önem arz eden enerji santralleridir.
Değerli arkadaşlar, bu
ifade ettiğim konular, nükleer santralleri hem teknik anlamda
hem de ekonomik anlamda çok ön plana çıkartmaktadır.
İyi tasarlanan, iyi yapılan ve iyi inşa edilen, iyi
işletilen nükleer santrallerin güvenilir ve çevreye uyumlu
enerji kaynağı olduğu ispat edilmiştir. Bu, bu
işle uğraşan arkadaşların çok yakından
bildiği bir konudur.
Enerjide bağımsızlığın
geliştirilmesi, elektrik enerjisi temininde kaynakların
geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi, coğrafya ve ülke
çeşitlendirmesi, büyük ve büyümekte olan sistemlerde temel
yük ihtiyacının karşılanması, elektrik enerjisinde
ihracatçı bir ülke olmak ki Fransa -ben biliyorum, yani- her an
4.500-5.000 megavat civarında bir enerjiyi kendi komşu ülkelerine
satarak buradan da çok ciddi bir ekonomik fayda elde etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gülyeşil,
konuşmanızı lütfen tamamlayınız, üç buçuk dakika
ilave zaman oldu.
ÖNER GÜLYEŞİL (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Enerji bürokrasimizin çok uzun
yıllar kazanmış olduğu tecrübeyle ve kurumsal kapasitesiyle
ve buradaki katkılarınızla çıkarılacak
olan bu çerçeve yasayla, ben inanıyorum ki, nükleer santralimizi
ülkemize kazandıracağız. Buna ben yürekten inanıyorum.
Geçici 1 No.lu maddeyle de, ben inanıyorum
ki, kısa sürede, burada, düzenleyici bir kurum mutlaka organize
edilecektir ve ülkemize kazandırılacaktır.
Ben bu duygu ve düşüncelerle,
bu yasanın ülkemize, enerji camiamıza hayırlı olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gülyeşil.
Komisyon adına Soner Aksoy,
Komisyon Başkanı, Kütahya Milletvekili.
Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Muhterem Başkan, çok
kıymetli arkadaşlarım; son derece önemli, tarihî bir
yasa üzerinde konuştuğumuz için ben de arkadaşlarımızın
değerli fikirlerine ilave etmek, bu yasa üzerinde birkaç söz
söylemek istiyorum.
Bu ana kadar yapmış olduğumuz
konuşmalar, gerçekten, nükleer enerji santralinin önemini ve
bilincini ortaya koyan nitelikte konuşmalardı. Toplumumuzda
bu istikamette ciddi bir bilincin uyanması gerekir. Ben, özellikle
bunun üstünde durmak istiyorum. Onun için, bütün arkadaşlarımızın
samimi olarak gerçekten nükleer enerji santrallerine ihtiyacımız
olduğunu bilmelerini ve inanmalarını istiyorum.
Çünkü, gerçekten dünyanın enerji krizini ve arz güvenliğini
ortadan kaldıran en önemli alternatiflerinden biri.
Bugün, artık dünyamızda
enerjide arz güvenliği için üç temel esas ileri sürülmektedir:
Bunlardan bir tanesi, enerji verimliliğidir, yani mevcut enerjiyi
iyi kullanmaktır. İkincisi, yenilenebilir enerji kaynaklarına
önem vermek ve bunları ön plana çıkarmaktır. Üçüncüsü
de, nükleer güç santrallerini ele almaktır.
Nükleer güç santrallerinde ortaya
atılan ve bahsedilen riskle alakalı hususlar, artık,
bugün, günümüzde kontrol edilebilen risk durumundadır. Yani,
siz, herhangi bir imkânı da, eğer, sahip olduğu riski kullanamıyor
veya kontrol edemiyorsanız ondan zarar görebilirsiniz. Mesela,
kullandığınız bir aracı eğer iyi kullanamazsanız,
kontrol edemezseniz onun da bir riski vardır ve sizin hayatınızı
alıp götürebilir.
Bugün nükleer enerjiyle alakalı
güvenlik tedbirleri o kadar çok geliştirmiştir ki mevcut
nükleerle alakalı bütün riskleri ortadan kaldıracak niteliktedir,
gerek artıkların saklanması yönüyle gerekse işletme
esnasında çıkacak sorunlar nedeniyle yapılan teknolojiler
itibarıyla.
Bir kere, artıkların saklanması
konusunda, nükleer yakıtların belli bir kullanımdan
sonra nükleer enerjinin oluştuğu yerde, en azından çelik
kafesin içerisinde, en azından on sene, on beş sene, yirmi
sene soğutulmasıyla alakalı bir bekletme esası
var. Böylece nükleer özelliğini kaybediyor ve on beş-yirmi
sene o çelik kafesin içerisinde, yani nükleer hadisenin cereyan
ettiği yerde muhafaza ediliyor, ondan sonra dışarıya
çıkartılıyor ve dışarıda yine çok özel
kapların içerisinde on sene, yirmi sene, otuz sene, kırk sene
kalabiliyor, ondan sonra da bahsedilen çok derin kuyulara, işte,
mağaralara konması söz konusu ki, bugün henüz daha bu
şekilde bir hadise söz konusu değil, böyle bir olay henüz olmuş
değil.
Nükleer enerjiyle alakalı
Türkiye'de ilk adım 1974 ve 1975 yıllarında başlamış.
Bugün, yani günümüzden otuz beş sene önce bununla alakalı
hizmeti Enerji Bakanlığı başlatmış, ama
maalesef başarılı olamamış. O gün saha çalışmaları
yapılmış. İlk saha çalışması Akkuyu
ve Gülnar'da yapılmış, daha sonra 1977 yılında
o günün Enerji Bakanı tarafından ihale edilmesi istikâmetinde
bir çalışmalar yapılmış, ancak sene 1980'e
doğru gelindiğinde, 1980 ihtilalinin sesleri İsveç
Hükûmetinin vereceği kredideki garantiyi geri çekmesiyle nihayetlenmiş
ve ihale ikmal edilememiştir.
1983 yılında bir teşebbüs
daha olmuş, ama bu teşebbüsün içerisinde bu da akim kalmıştır.
Çünkü yap-işlet-devret diye bir model ileri sürülmüş, bunun
üzerine kredi veren firmalar da devlet garantisi istemişlerdir.
Bu garanti de verilemeyince, 83 yılındaki teşebbüs
de akamete uğramıştır.
Daha sonra, Enerji Bakanının
92 ve 2010 yılları arasında enerji kaynaklarının
yeni alternatif kaynaklarla takviye edilmesi istikametindeki
yapmış olduğu bir raporda nükleer enerjiye mutlaka geçilmesi
istikametinde tespitler yapılmıştır. Daha sonra,
1993 yılında, tekrar nükleer enerji ihaleye çıkmak üzere
çalışmalar başlamış ve 17/12/1996'da ihaleye
çıkılmış, fakat, bu 96 yılında çıkılan
ihale 2000 yılında, yine Sayın Ecevit tarafından
veya onun hükûmeti tarafından ihalesi iptal edilmiş. Böylece,
dört defa akamete uğramıştır.
Ta 1974 yılından itibaren
Türkiye'de ele alınan ve yapılması için arzu edilen bu
büyük teknoloji, inşallah, bizim dönemimizde ve 22'nci Dönem
milletvekillerinin çıkardığı bu yasayla yol bulacaktır.
Çünkü, bu teşebbüslerin akim kalmasının bir nedeni de,
kendilerinin çalışmalarıyla alakalı, yapılacak
olan yatırımla alakalı hukuki bir platformun, hukuki
bir zeminin veya hukuki bir yasanın olmayışıyla
da bağlantı kurulabilir. Çünkü, kararnamelerle veya tebliğle
böyle önemli bir konuda insanların önünü açamazsınız.
Nitekim, bizim son dönemde yapmış olduğumuz enerji politikalarında,
gerek petrolde gerek doğal gazda gerek elektrikte gerekse
LPG'de olsun, bu sahalarda enerjiyle alakalı yatırımların
yapılabilmesi için bunların hukuki platformları ve
zeminleri hazırlanmış, Komisyonumuzdan geçirilmiş
ve değerli heyetiniz tarafından tasdik görerek yasalaşmıştır
ve bugün, yasalaşan bütün bu sahalarda Türk müteşebbisi
çok olgun, çok hızlı, çok yararlı, çok teknik, fevkalade
güzel yatırımlar yapmıştır ve yapmaktadır.
İşte, nükleer enerji de
bu sahada çok önemli bir hukuki platformu ortaya koyan bir yasa olarak
ortaya çıkmış, huzurunuza gelmiştir. Eğer tasdikinize
mazhar olursa Türkiye sınıf atlayacaktır. Nükleer teknoloji
denilen çok önemli bir teknolojinin Türkiye'ye gelmesi sağlanacak,
bu teknolojinin gelmesiyle Türkiye âdeta sınıf atlayacak,
yeni, yüksek bir teknolojiye sahip olacaktır. Yüksek teknolojiye
sahip olmak demek, bilimde, teknolojide bir seviye kazanmak demektir,
bilim ve teknolojinin gerçek manasıyla uygulanması demektir.
"Biz nükleer enerjiye karşı
değiliz, ama enerjinin, nükleer enerjinin santral olarak üretilmesine
karşıyız." demek fazla bilimsel bir ifade değildir.
Sayın Kepenek Hocamız buna benzer bir ifade kullandılar,
eğer yanlış anlamadıysam.
Şimdi, nükleer teknoloji zaten
önemli bir teknolojidir. Ancak, nükleer teknolojinin bir ülkede
gelişebilmesi için en önemli unsurlardan biri, ana teknoloji
olan, nükleerle alakalı elektrik üretiminin varlığıyla
ancak o teknoloji gelişebilir. Dolayısıyla, biz, bu
istikamette elektrik üreten güç santrallerini ürettiğimiz zaman
gerçek anlamıy
Bugün, evet, bir nükleer teknoloji
var. 285 yerde, efendim, nükleer tıp merkezi var, işte 6 bin
küsur yerde de -sanayide, çeşitli yerlerde- nükleerle alakalı
yararlandığımız hususlar var. Ama, elektrik üretiminde
kullanılan güç santrallerini getirmediğiniz zaman, nükleer
teknolojiyle alakalı gerçekten bilimsel bir adım atmış
sayılmayız. Bugün bütün dünyada 441, 442 veya 445 civarında
nükleer santralin olduğunu arkadaşlarımız söyledi,
28 adedinin şu anda inşa hâlinde olduğunu söyledi. Ben
size 150 adedinin de planlama safhasında olduğunu ifade
edeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aksoy, konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
Buyurun.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI SONER AKSOY (Devamla) - Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
150 adet yeni nükleer santral planlaması
yapılmaktadır. Bunun gücü 125 bin megavat civarındadır
ki, 40 bin megavatlık bir güce sahip olan Türkiye'yle bunu mukayese
edebilirsiniz. Dolayısıyla, 150'yi ilave ettiğimiz
zaman 450'nin üzerine, demek ki 600 nükleer santral dünya sathında
kurulacaktır.
Şimdi, nükleer santraller yalnız
bu 600 santralden ibaret değil. Ayrıca, 2 bin adet de yüzer-gezer
nükleer santral var. Buna arkadaşlarımız değinmediler
zannediyorum, bunu da ifade etmek istiyorum. Bu yüzer-gezer santraller
de, mesela, Rusya'nın sahip olduğu 450 adet nükleer denizaltı...
Bunların her birinde çift makine bulunmakta, çift reaktör bulunmakta,
dolayısıyla en az 900 adet nükleer santral dünyanın çeşitli
yerlerinde gezmekte, Karadeniz'de de bulunmaktadır. Şimdi,
Sinop için kavga ediyoruz, nükleer santral şöyle olur, böyle olur
diyoruz, CHP'li arkadaşımız itiraz ediyor, AK Partili
arkadaşımız böyle diyor, ama biz bilmiyoruz ki, belki
Karadeniz'de bizim sahillerimize
Bugün, üçüncü nesil teknoloji gelişmiş,
bütün dünyada yaygın bir şekilde kullanılıyor,
ama bakın bugün Fransa'da, enerjisinin yüzde 76'sını üreten
Fransa'da daha üçüncü nesil teknolojiyle yapılmış nükleer
santraller ya bir tane var ya iki tane var ve dünyada bu yayılmakla
beraber, üçüncü nesil santraller gelmemektedir, daha yeni yeni yapılmaktadır.
Dolayısıyla, efendim, biz bekleyelim de 2020 yılında
dördüncü nesil nükleer santral gelecek, onu yapalım demenin de
çok önemli bir mantığı yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aksoy, konuşmanızı
tamamlar mısınız efendim.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI SONER AKSOY (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.
Keşke biz birinci nesil nükleer
santrali yaparak bu işe başlamış olsaydık,
şimdi üçüncü nesil teknolojiyi kendimiz üretmiş olacaktık.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Hasan Ali Çelik
Yok.
Sayın Tacidar Seyhan
Yok.
Sayın Kepenek, soru mu soracaksınız
efendim?
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Evet,
izin verirseniz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Peki efendim, buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın
Komisyon Başkanımız bana bir gönderme yaptı. Önce,
bir yanlış anlama olmasın. Ben, enerjinin daha temiz,
daha kolay, daha ucuz üretilebileceği düşüncesini taşıyorum.
Nükleere karşılığım da o noktadan kaynaklanıyor.
Şimdi, şu sorularımı
Sayın Bakanımıza yöneltmek istiyorum:
Gümrüklerdeki kontrol sorunları
nedeniyle diğer ülkelerin atıklarının Türkiye'ye
getirilmesi önlenebilecek midir?
İkincisi: Kamu adına enerji
piyasasını düzenleme konusunda Türkiye yeterli bir düzeyde
midir?
Üç: Nükleer enerji santralinin yapım
süresi ortalama on bir-on iki yıl olduğuna göre, bu sırada
değişen teknolojilere ayak uydurma işi nasıl olacaktır?
Son sorum Sayın Başkan:
Türkiye'de, mevcut durumda uranyum rezervleri yetersiz olduğuna
ve toryumla ilgili teknolojik sorunlar da çözülemediğine göre,
bu durumda kurulacak enerji santral yakıtının yurt
dışına bağlı olması gerekecektir. Bu,
dışa bağımlılığı daha ileri boyutlara
taşımayacak mıdır, enerji güvenliğini zedelemeyecek
midir?
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakanım.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Kepenek Hocaya
şöyle cevap vereyim:
Birincisi, uranyum rezervimiz
olarak 9 bin ton civarında rezervimiz var, ayrıca da aramalarımız
var. Ben, miktar olarak, ham madde olarak yeterli olabileceği kanaatindeyim.
Ancak, bu bir teknoloji olduğu için, iki türlü olanları var.
Bunların bir kısmı yakıtı ham maddenin biraz
daha gelişmişi olarak kullanabilenler var, bir de rafine
edilmiş hâlde kullananları var. Her ikisinde de yabancı
teknolojiye ihtiyacımız var. Ama biz, Bilim ve Teknoloji
Yüksek Kurulunun kararıyla 3 katrilyonluk bir bütçeyle bir çalışma
başlattık -yerli ve çok iyi bir çalışma o- ve prototipimizi
geliştiriyoruz.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Kutlarım,
çok iyi bir şey.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bahsettiğiniz süre,
on bir-on iki yıl biraz fazla bir süre.
YAKUP KEPENEK (
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bunu normal olarak
beş altı yıl gibi veya beş yedi yıl gibi düşünüyoruz.
Ama, hiçbir zaman siz de ileride gelişecek arabalara göre araba
almıyorsunuz, şu andaki duruma göre alıyorsunuz. Dolayısıyla,
hep beklersek, bu tip bir şeyi yapamayız, yani ihtiyaçlarımızı
karşılayamayız.
Onun dışında, ayrıca,
bütün gümrüklerde x-ray ve aynı zamanda radyasyon ölçüm cihazlarımız
var. Yani, orada biz hem malzeme geçişini hem hurda geçişini
hem de aynı zamanda normal enstrümanları kontrol ediyoruz
ve hepsinde de dedektör var. Yani, orada bir sorun söz konusu değil.
Onun dışında bir sorunuz
daha vardı galiba.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Kamu denetimi
yeterli mi?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Kamu denetimi
Yeterli,
evet. Yeterli.
Bu noktada
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Emin misiniz?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Gayet tabii.
Bu noktada
Şöyle ifade edeyim:
İki türlü denetim olacak. Bir tanesi elektrik üretimi. EPDK bunu
denetleyecek, düzenleyecek aynı zamanda. Nükleer kısmı
da TAEK tarafından
Ben, çok kabaca bunları ifade
ediyorum. Aslında, daha detaylarını belki uygun bir
zamanda görüşme imkânımız olabilir.
Bunun dışında, ihtiyacımız
var. Yani, bu noktada sizin teknolojiyle ilgili bazı sözlerinize
Soner Aksoy Bey cevap verdi, ama onun dışında, şöyle
ifade edeyim: Bizim, Karadenizli olarak -ben de sizin gibi Karadenizliyim.
Akdenizli olsak da fark etmez, çünkü orada da benzer çalışmalarımız
var- bütün dünyada 441 tanesi çalışırken, hangi teknoloji
en iyiyse, en yaygın kullanımı varsa biz bunu düşüneceğiz.
Yani, bir teknoloji çöplüğü kesinlikle söz konusu olmayacak.
Neticede, insan varlığı en kıymetli varlık.
İnsana rağmen olmayacak, sağlığa rağmen,
çevreye rağmen olmayacak. Bunları özellikle size söylemem
gerekir ve bunu da bir yarışma neticesinde yapacağız.
Tabii, bu seçtiğimiz model,
şu ana kadar kullanımı, yaygın kullanımı
olmayan bir model, ancak, daha evvelki yap-işlet-devretlerden,
yap-işletlerden çok çektiğimiz için, alım garantileriyle,
çok daha farklı bir modelle biz Türkiye'nin elektrik ihtiyacını
üç dört aylık bir süre içinde bütün yatırımları vererek
halledebilirdik, ama çocuklarımız, torunlarımız
etkilenirdi.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
tamamladınız mı efendim?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bitti efendim. Sağ
olun.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, geçici madde 1'i oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2'yi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2- (1) EÜAŞ
tarafından kömür tahsis (rödövans) ihalesi sonucunda kömür
kullanım hakkı elde edecek şirketler tarafından
yapılacak 1000 MW üzeri güçte yerli kömür yakıtlı elektrik
santrallarından 2014 yılı sonuna kadar işletmeye
girenlerin ürettiği elektrik, perakende ve toptan satış
lisansı sahibi şirketlerce bu Kanunun 4 üncü maddesi hükümlerine
göre alınır.
(2) EÜAŞ tarafından yapılacak
kömür tahsis (rödövans) ihalesinde isteklilerce, yıllara sarî
olarak rödövans bedeli ile onbeş yıllık süre için
yıllara sarî olarak elektrik enerjisi alım miktarları
ve yıllık birim elektrik enerjisi satış fiyatları
teklif edilecektir.
(3) Bu ihalede seçim, şartnamede
belirlenecek esaslar dahilinde, teklif edilecek yıllık
üretim miktarları ile yıllık birim elektrik enerjisi satış
fiyatlarının çarpımı sonucu oluşacak elektrik
alım bedellerinin önceden saptanmış belirli bir iskonto
haddi üzerinden ihalenin yapıldığı tarihe indirgenmiş
değerleri toplamı ile rödövans bedelinin değerlendirilmesi
sonucunda yapılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü.
Sayın Ülkü, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 1360 sıra
sayılı, Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve
İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin
Kanun Tasarısı'nın geçici 2'nci maddesi üzerine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; seçim kararı almış bir Meclisin üyeleri
olarak, alelacele getirilen böylesi bir yasanın çıkarılmasının
ne derece doğru olduğunu bilmiyorum, ama hukuksal ve siyasal
anlamda dönemini tamamlamış olan bu Meclis, ülke geleceğini
felakete sürükleyen bir karar almakla karşı karşıya.
Burada, şu sakın yanlış
anlaşılmasın: Biz, nükleer teknolojiye karşı
değiliz. Bilgi çağının gereklerinden olan bu teknoloji,
elbette ki gereklidir; ama, nükleer santraller gerekli midir, onu
düşünmek lazım. Çünkü, kaynağı sınırlı
olan fosil yakıtlar gibi, nükleer enerji de kaynakları itibarıyla
sınırlı ve bugün yarın bitecek kaynaklara sahiptir.
Bu nedenle, nükleer enerji, sonu olmayan bir yoldur.
Nükleer enerjinin dünya genelinde
enerji tüketimindeki payına bakıldığında,
insanlığın enerji ihtiyacının karşılanmasında
hemen hemen hiç öneminin olmadığı ortaya çıkmaktadır.
2000 yılı itibarıyla nükleer elektrik, dünya enerji gereksinmesinin
yüzde 2,5 kadarını karşılamaktadır. Dolayısıyla,
enerji ihtiyacının karşılanması için nükleer
santrallere muhtaç değiliz. Bu, bir nükleer santral yalanıdır.
Nükleer santrallerde, teknik eksiklikler
ve insan hatalarından dolayı çevreye büyük ölçüde radyoaktif
maddelerin yayılmasına yol açabilecek çok ciddi, felaket
düzeyinde kazalar olabilmektedir. Avrupa'da bile bir reaktör patlama
riski, ihtimali yüzde 16'yı bulmaktadır. Yani, bu ihtimal,
zarla ilk atışta 6 atma ihtimaline eşittir.
Bu anlamda nükleer enerji, hayatlarımızla
kumar oynamak demektir. Nükleer santrallerin ürettiği yüksek
radyoaktivite taşıyan atıkların güvenilir bir
şekilde bertaraf edilmesi için dünya çapında bulunmuş
tek bir yöntem bile yoktur. İnsanlık tarihinin çok küçük bir
döneminde kullanılabilecek olan nükleer enerji, yarattığı
nükleer atıklarla dünya tarihinin çok uzun bir dönemine bela
olabilecek bir miras bırakmaktadır. Kim böyle bir mirası
ister?
Nükleer enerji ihracı ve nükleer
teknolojinin yaygınlık kazanması, nükleer silahların
yayılması riskini de önemli ölçüde artırmaktadır.
Yani, nükleer enerji, bir atom bombası fabrikasıdır ve
nükleer enerji, nükleer silahların yayılmasına zemin
sağlamaktadır. Daha az karbondioksit açığa
çıkıyor diye nükleeri yaygınlaştıramayız.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının da itiraf ettiği
gibi, iklim değişikliğini durdurmak için hızla müdahale
etmek gerekiyor, ama, bunun için nükleer enerjiyi hızla yaygınlaştırmanın
imkânı yok. Dünya iklimini korumak, sadece yenilenebilir enerji
ve bununla bağlantılı olarak, enerjinin etkin kullanımı
ve enerji tasarrufuyla mümkündür. Dolayısıyla, nükleer
enerjinin iklimi koruması mümkün değildir. Nükleer enerji
yüksek sermaye, yenilenebilir enerji ise yoğun insan emeği
gerektiriyor. Almanya örneğinde görüyoruz ki, 2002 yılında
nükleer enerji sektöründe yaklaşık 30 bin insan çalışırken,
yalnızca rüzgâr enerjisinde çalışan insan sayısı
53 bini geçmektedir. Yenilenebilir enerji sektörü daha da gelişirse,
dünya çapında, milyonlarca insana iş imkânı sağlanabilir.
Yani, nükleer enerji daha az iş demektir. Nitekim, bugün, rüzgâr
enerjisi istihdam yaratmakta nükleer enerjiyi geçmiştir.
Şu an dünyada kullanımı
toplam enerji miktarından daha fazlasının, 2050 yılında
sadece yenilenebilir enerjiden elde edilebileceğini enerji
sektörü ilgilileri bile kabul etmektedirler. Dünyanın enerji
ihtiyacı, güneş enerjisiyle ısıtma ve elektrik üretim
tesislerinden, rüzgâr santrallerinden, barajlardan ve organik
atıklardan enerji üreten farklı teknolojilerden karşılanabilir.
Öte yandan, şunu da belirtmek gerekir ki, nükleer üretim maliyeti
de söylendiği gibi 2-3 sent değil, 5-6 sent civarındadır.
Nükleeri cazip göstermek için, atık koruma giderleri maliyetin
içinde gösterilmemektedir. 1.000 megavatlık bir nükleer santralin
maliyeti de 3 milyar dolar civarındadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakın, son yirmi beş yıldır dünyada
hiç nükleer siparişi verilmemektedir. Siparişi 1978'de
verilen en son nükleer santral de 1996'da faaliyete geçmiştir.
Buna karşın, 3 adet nükleer santral hizmet dışı
bırakılmıştır. Her yıl enerji ihtiyacı
artan Amerika Birleşik Devletleri, elektrik ihtiyacını
karşılamak için termik, hidrolik ve yenilenebilir enerji
santralleri kurmakta, kendi ülkesi için nükleer enerji santrali
planlamamaktadır. Nükleer enerjiden önemli ölçüde yararlanan
Kanada, gelişmekte olan ülkeleri nükleer santral kurmaya
teşvik ederken kendi ülkesindeki 7 adet nükleer santrali kapatmış
ve kömür santrallerini devreye sokmuştur. Nükleer enerjinin
geleceğine ilişkin önemli belirsizlikler yüzünden Avrupa'daki
nükleer enerji teknolojisine sahip ülkeler bile, yine, yeni nükleer
santral kurma konusunda "bekle ve gör" tutumunu benimsemeye
başlamışlardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, iktidar partisi ülkemize nükleer
enerjiyi getirmeye çalışırken bir yandan da Hasankeyf,
Allianoi gibi paha biçilmez tarih ve kültürel değerlerimizi,
enerji ihtiyacımızı gerekçe göstererek yok etmeye
çalışmaktadır. Son zamanlarda bir de bunun üzerine
mağduriyet edebiyatı oluşturmaya çalışıyor
iktidar partisi. Ege'nin paha biçilmez, temiz, ucuz ve yerli enerji
kaynağı jeotermali kullanmayıp doğal gazı
tercih ederek yılda en az 2 milyar dolar zarar etmesine neden
oluyor iktidar partisi. Halkımız ayda 30 milyona
ısınabilecekken, iktidar partisi yüzünden, sizler yüzünden,
şimdi ayda en az 150 milyon harcayacak ve mağdurları oynamaya
devam edeceksiniz. Bu durumda mağdur siz misiniz, yoksa halkımız
mı?
Şimdi, birkaç konuyu da sizlere
hatırlatmak istiyorum sayın milletvekilleri: Özel
şirket oldukları için denetlenemeyen belediye şirketleri
vasıtasıyla yılda 4 milyar doları yandaşlarınızın
cebine dolduruyorsunuz. Bu şirketlerin verdiği ihaleleri
alanlar başka taşeron şirketlere yarı fiyatlarla
bunları bırakıyor, sonra da yarım yamalak yapılan
işler yüzünden rögar kapaklarına çocuklar düşüyor.
Şimdi mağduriyetten bahsediyorsunuz. Siz mi mağdursunuz,
yoksa çocuklar mı?
Balıkçılıkla geçinenler
için değil, kendi çocuklarınız ve destekçileriniz
için mazottan ÖTV'yi kaldırıyorsunuz, fakat, bu ülkenin yoksul
çiftçisine, üreticisine hâlâ en yüksek fiyattan mazot satıyorsunuz.
Çiftçimiz 2003 yılında sattığı 1 kilo kuru
üzümle 2 litre mazot alırken bugün 1 litre mazot alabilmek için
2,5 kilo kuru üzüm satabilmekte ya da 8 kilogram buğday satmak zorunda
kalmaktadır. Şimdi, siz mi mağdursunuz, yoksa çiftçimiz
mi?
Çocukları bir anda ticarete
atılıp milyon dolarlık işlere soyunan Başbakan
ve bakanlarınız mı mağdur, yoksa sizin çocuklarınız
parayla oynarken vatan savunmasında canlarını veren
ya da tarikatçı olmadıkları için işsizlik içinde
kıvranan gençlerimiz mi mağdur?
Halkımızın dinini
sömürerek, dindarlık taslayarak, Tanrı ile ilişkileri
düzenleme iddiasında bulunarak, bazı milletvekillerinin
de içinde olduğu bir soygun mekanizması geliştirip
YİMPAŞ'ı örgütleyenler mi mağdur, yoksa soyulan o
zavallılar mı mağdur?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerimi bitirmeden önce sizlere bir şey
hatırlatmak istiyorum: Bundan tam iki yıl önce, 10 Mayıs
2005 tarihinde, derdimi anlatacağım bir başka mekân bulamadığım
için, son çare olarak burada makamınıza, yani sizlere, yani
yüce milletimizin bu kürsüsünden sizlere dokunulmazlığımızın
kaldırılması için bu kürsü vasıtasıyla
başvurmuştum, hatırlarsınız. Bu, Başbakan
Sayın Tayyip Erdoğan ile Genel Başkanımız Sayın
Deniz Baykal'ın seçimler öncesinde televizyonda konuşurlarken
vermiş olduğu sözden yola çıkarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ülkü, buyurun
efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Bir
daha yap.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Gerek yok
bir daha yapmaya.
Oradan yola çıkarak, dokunulmazlıkların
kaldırılacağına inanarak bu halkımızdan
oy aldınız. Sonra Başbakan olunca Sayın Recep Tayyip
Erdoğan "Bunu bir süre bekleteceğiz, ama çıkaracağız."
demişti. Aradan üç yıl geçmişti ve kimse kılını
kımıldatmamıştı, defalarca hatırlatılmasına
rağmen. O hatırlatmaların bir işe yaramadığını
görünce, belki farklı bir hatırlatma gerekebilir diye size
gelip başvurmuştum, kürsüye başvurmuştum, ama, yine
anlaşılmadı. Aradan bunca zaman geçti, tam iki yıl
geçti, dört buçuk yıl oldu, kimse tınmadı bile ve dokunulmazlık
dosyalarının arkasına sığınarak, bugün
birçok kişi, tekrar ve tekrar seçilebilmek için kuyrukta beklemektedir.
Ama, bu arada, yine sizin milletvekillerinizden bazıları,
o dokunulmazlıkların arkasına sığınmayarak,
yapılan yolsuzlukları, özellikle belediyelerde yapılan
yolsuzlukları dile getirerek soruşturma açılmasını
istemiş, ama, ne yazık ki, o arkadaşlardan kimisi partinizden
ihraç edilmiştir, kimisi de istifa etmek zorunda kalmıştır.
Son olarak bu istifa örneğini
gösteren Amasya Milletvekili şunu ifade etmiştir:
"İl Başkanımın da içinde bulunduğu bir
hırsızlık şebekesi var. Bu hırsızlık
şebekesini ortaya çıkartmak ve bunları mahkûm ettirmek
istiyorum, ancak, partim engel. Engelse, o hâlde partimde durmanın
bir anlamı yok, partimden istifa ediyorum." demişti ve
istifa gerekçesini de şuna dayandırmıştı,
demişti ki: "Biz, halkın dualarını alarak iktidar
olduk, ama, şimdi halk bize beddua ediyor, halkın beddualarını
alarak da iktidardan uzaklaşıyoruz."
Ben de halkın beddualarını
alarak iktidardan uzaklaşmanız temennisiyle, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ülkü.
Sayın Tacidar Seyhan burada
mı efendim? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10'uncu maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 10- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Berhan
Şimşek.
Buyurun Sayın Şimşek.
CHP GRUBU ADINA BERHAN ŞİMŞEK
(İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının
10'uncu maddesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Tasarının bu maddesi, kanunun
yürürlük tarihini belirlemektedir.
Değerli arkadaşlarım,
tasarının başından beri arkadaşlarımız
fikirlerini anlattılar, hatta uzun uzun da anlattılar,
ama, bu fırsatı kendime bir şans bilerek, bazı bakanlıkla
ilgili bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Evet, "Yürürlük tarihini belirlemektedir."
dedim. Türkiye Büyük Millet Meclisinin İç Tüzüğü'nün, yazılı
soru önergelerine ilişkin de, değerli arkadaşlarım,
bir süre, bir tarih, bir zaman dilimi verdiğini hepimiz biliyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin İç Tüzüğü'nün 99'uncu maddesi,
yazılı soruların Başbakanlığa veya ait
olduğu bakanlığa gönderildiği tarihten itibaren
en geç on beş gün içinde cevaplandırılacağını
hükme bağlamaktadır. Ben, 12/12/2005 tarihinde Sayın
Başbakana, Enerji Bakanlığıyla ilgili bir soru
önergesi verdim ve aradan geçen hemen hemen on sekiz aydır bu soru
önergesi bir türlü cevaplanmamış. Yüce heyetinizle ve Sayın
Bakanımla bunu paylaşmak istiyorum. Bu soru önergesini
hiç değiştirmeden, 12/12/2005 tarihinde yöneltmiş olduğum
soru önergesini, on ay sonra, bir kez daha, kendilerine, tarihi güncelleyerek
sordum, ikincisinin de cevabı gelmedi.
Değerli arkadaşlarım,
"şeffaflık anlayışı gereği yanıtlayacağınıza
inanıyorum" diyerek de, ricayla, bir kez daha, bu talepte
bulundum. Hâlâ yanıt yoktur ve 22'nci Dönemin bittiğini hep
beraber yaşıyoruz.
Bu soru önergesi, değerli arkadaşlarım,
doğal gaz ithalat sözleşmesinin BOTAŞ tarafından
devrine ilişkin yapılan ihale sonucunda ihaleyi kazanan
Shell, Bosphorus, Enerco ve Avrasyagaz adlı firmalara ilişkindi.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 5367 sayılı Doğal Gaz Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'u
çıkarttık buradan hep beraber ve bu firmaların, doğal
gaz ithalat devri sözleşmesi yapabilmesinin de önünü açtık
bu vesileyle. Doğal gaz ithalat devir sözleşmesi ihalesi
sonucunda, BOTAŞ, 2003 yılı fiyatlarıyla 2,7 milyar
dolar kâr edebilecekken, 25 milyon 260 bin dolara devredilmiştir.
Yani, bu milletin 2,7 milyar doları, yasal kılıfla ve
idari tasarruflarla "serbestleşme" adı altında
özel şahıs ve kurumlara devredilmiştir. Bu ihale yapılmadan
önce, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, ihaleye katılan
firmalara müşteri garantisi vermiştir. Bu da çok ilginçtir.
Müşteri garantisi verilen bir ithalat süreci serbestleşme
olabilir mi arkadaşlar?
Yine, aynı şekilde, 5367
sayılı Kanun'la doğal gaz piyasasında yapılan
"satıcı şirketten sözleşme devri hususunda
ön onay alan şirketlerin katılacağı" hükmü gelmiştir
ki, bu da açıkça bir kapitülasyondur. Bu hüküm, uluslararası
gaz tekellerinin BOTAŞ tarafından yapılacak ihaleye
hangi firmaların katılacağını belirlemiştir
ve bu anlama da gelmektedir. Bu soru önergemde, "Satıcı
şirkete ön onay için başvurup da onay almayan yerli firma var
mıdır? Varsa, bu firma ya da firmalar hangileridir?" diye,
on sekiz ay önce sormuşum. "BOTAŞ tarafından yapılan
bir ihaleye katılmak için, yabancı bir tedarikçi tarafından
ön onay almanın şartının getirilmesi, Türkiye'nin
doğal gaz ithalatında tedarikçi firmalara teslim olduğunun
bir göstergesi midir?" diye
sormuşum.
Sayın Enerji Bakanı burada.
Bu soruyu bir kez daha kendilerine soruyorum ve çıkıp, burada
da yanıtlamalarını mümkünse rica ediyorum. Doğal
gaz ithalat devir sözleşmesini imzalayan firmalardan birinin
de, hepimizin ve kamuoyunun yakından tanıdığı
Cihan Kamer'le ilişkisi olduğu iddiaları söylenmekte
ve bu şirketin adı da Enerco'dur. Cihan Kamer ile Başbakan
arasındaki ilişkiyi bilmeyen yok. Sizler de biliyorsunuz.
Sayın Başbakan, mal varlığındaki artışı,
oğlunun düğününde takılan takılara bağlamıştı.
Hepimiz biliyoruz. O takıları bozduran kuyumcudur Cihan
Kamer. Kamuoyuna da bir kez daha buradan
seslenme fırsatımız olsun.
Cihan Kamer'in Başbakanın
hangi yurt dışı gezilerine katıldığını,
Başbakanın, Ekinlik Adası'na gitmek için Cihan Kamer'e
ait olan yatı kullanıp kullanmadığını sorguladım,
sordum ve yine yanıt alamadım.
Yine, aynı şekilde, Sayın
Başbakanın, yargıç önünde, mal varlığı artışını
bağladığı, bozdurduğu düğün takılarının
miktarını, ne kadar tuttuğunu da sorduk, onları
da alamadık. Ama, bu, Sayın Bakanla ilgili değil.
Değerli arkadaşlarım,
1994 yılında, Belediye Başkanı olduğu dönemde,
verdiği mal beyanında, iki evi, bir arabası, bir de
şirket ortaklığı bulunduğunu beyan eden Sayın
Başbakanın oğlu, şu anda, 3 milyon dolara gemi almıştır.
Bu da Türkiye'nin nasıl bir şanslar ülkesi olduğunun en
somut örneğidir. 94 yılı ile 2000 yılı arasında,
on üç yılda, Sayın Başbakanın mal varlığında
hangi artışlar olmuştur ve bugüne kadar böyle para kazanan,
Türkiye'de kaç kişi vardır? Sayın Başbakan, geçtiğimiz
yıl açıkladığı mal varlığında beyan
ettiği, oğlu ile arasında borç-alacak ilişkisinin
kaynağı nedir değerli arkadaşlar? Sizlerin de vekil
olarak bunları bilmesinde fayda vardır. İş adamı
dostlarının bursuyla yurt dışında okuyan bu çocuklar,
gemi satın alabilecek noktaya nasıl gelmişlerdir?
Cihan Kamer'le, İran'dan elektrik
-Sayın Bakanımı ilgilendiriyor- ithal etme izni alan
Şavk Elektrik adlı firma arasında herhangi bir ilişki
var mıdır? Geçmişte bu ilişki olmuş mudur, sürüyor
mudur? Cihan Kamer'in, Şavk Elektrik adlı firmanın ortağıyken
bu firmanın ithalat izni almasından kısa bir süre önce
ortaklıktan ayrıldığı doğru mudur? Bizde
belgeleri vardır. Şavk Elektrik adlı firmaya hangi tarihte
elektrik ithalatı izni verilmiştir Sayın Bakanım?
O tarihten bugüne kadar, anılan firmanın ithal ettiği
elektrik miktarı ne kadardır? İthal edilen elektrik hangi
maliyetle ithal edilmiş, hangi fiyatla satılmıştır?
Hükûmetleriniz döneminde, hangi firmalar yurt dışından
elektrik ithal etme yetkisi lisansı almıştır? Yurt
dışından ithal edilen elektrik miktarı ne kadardır?
Yurt dışından ithal edilen elektriğin maliyeti ile
yurt içinde üretilen elektriğin maliyeti nedir? Şavk Elektrik
adlı ithalatçı firmaya izin verildiği dönemde, elektrik
fazlası olduğu için devletin santrallerinde üretimin
kısıtlandığı, barajlardan su salındığı
iddiaları, Sayın Bakanım, doğru mudur? Yine, Bulgaristan'dan
ithal edilen elektrik miktarının azaltıldığı
iddiaları doğru mudur? Şavk Elektrik adlı firmaya
elektrik ithalatı verilmeden önce devletin ürettiği elektrik
miktarı ve Bulgaristan'dan ithal edilen elektrik miktarı nedir
Sayın Bakanım? Şavk Elektrik adlı firmanın ithal
ettiği elektrik miktarı nedir?
Elektrikteki arz-talep projeksiyonları
kapsamında, Türkiye'de hâlen 25-30 milyar kilovat saat enerji
üretebilecek bir kapasite fazlalığı bulunduğu
iddiaları doğru mudur Sayın Bakanım? Bu iddialar
doğruysa, yurt dışından elektrik ithal edilmesinin
gerekçesi nedir Sayın Bakanım?
Cihan Kamer'in sahip olduğu,
ortağı, kurucusu, sermayedarı, finansörü, eski ortağı,
eski kurucusu olduğu, enerji sektöründe faaliyet gösteren
başka firma var mıdır? Varsa, bunlar hangileridir Değerli
Bakanım?
Bir tarafta, Başbakana yakın
olan iş adamlarıyla bağlantılı firmalara elektrik
ithal etme lisansı verilirken, diğer tarafta, yine Hükûmete
yakın olduğu iddia edilen firmalar eliyle, o firmalar zengin
edilerek, Kuzey Irak'a, Barzani'ye elektrik ihraç edilmekte midir Sayın
Bakanım? Ve kaç sentten ihraç edilmektedir? Enerji Bakanımızdan
bunları rica ediyorum.
Bu milletin elektriğin kilovat
saatini 9,2 sentlere kullandığı söyleniyor -ki, Sayın
Bakan açıklarsa sevinirim- ama, Barzani'ye KARTET firması
üzerinden yarı fiyata ihraç edildiği söyleniyor. Barzani'ye
satılan elektriğin fiyatı bu milletin kullandığı
elektrik fiyatının yarısındadır değerli
arkadaşlar. Ağustos 2006'da KARTET için özel bir Bakanlar Kurulu
kararı çıkmış mıdır Sayın Bakanım?
Bu karara göre, ihraç edilen elektrik üretiminde kullanılan fuel
oilden alınan ton başına 204 ile 476 YTL arasında değişen
ÖTV sıfırlanarak, KARTET firmasına, Hükûmetinize yakın
firmaya kıyak yapılmış mıdır Sayın Bakanım?
Türk sanayicisi ve vatandaşı ise, maalesef, kullandığı
fuel oile ÖTV ödemeye devam ediyor değerli arkadaşlarım.
Bu lisans ve Bakanlar Kurulu kararı
ile AKP, bir taraftan, KARTET isimli bu firmayı ihya ederken, diğer
taraftan, Türkiye Kerkük'e müdahale ederse kendilerinin de Diyarbakır'a
müdahale edeceği Barzani'yi tosuncuk hâline getiriyoruz, beslemeye
devam ediyoruz değerli arkadaşlarım. Kuzey Irak'a ucuz
elektrik satanların, maalesef
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şimşek
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayınız
konuşmanızı Sayın Şimşek.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Kuzey Irak'a ucuz elektrik satıp, şehitlere "kelle"
diyen bir kültürün sanıyorum ki gereğini sandıkta milletimiz
yerine getirecektir.
Tek bir şeyi de paylaşmak
istiyorum değerli arkadaşlarım: Burada, hatip arkadaşlarımızdan
biri -her zaman konuştuğunuz gibi- çıkıp şunu
söyledi: "CHP bu ülkeye çivi mi çaktı?" Bakın, çaktığı
çiviyi size söyleyeyim: Buradan Rize'ye baktığınızda,
güzelim yeşil Rize'mize baktığınızda, 1947
yılında İsmet Paşa, İsmet İnönü -rahmetle,
saygıyla anıyorum- ilk çay fabrikasını Rize'de kurdurmuştur
ve Rize'de o dönemde fidanlar ekilmiştir. Eğer, hiç kimsenin
kursağına, midesine bir şey gitmediyse de, Sayın
Ben ki bunu Rizeli hemşehrilerimle, arkadaşlarımla
konuştum, Rizeliler diyor ki: "İsmet Paşa'nın
kurduklarını şimdi satıyorlar. ÇAYKUR'u satıyorlar,
bizi açlığa, sefalete götürüyorlar." Bizim çaktığımız
çivileri söküyorsunuz. Yaptığınız iş, bunun
ötesine geçmedi. Cumhuriyetin ve Cumhuriyet Halk Partisinin çakmış
olduğu çivileri sökerek
"Bu ülkede CHP çivi mi çaktı?"
Evet, o çiviyi çaktık. ÇAYKUR'da, Karadeniz'de, Rize'de ve hatta
Rize'nin Güneysu'sunda da çay yetişti. Tavuk su içer, Allah'a bakar
-yanlış anlaşılmasın- sanıyorum ki, Sayın
Başbakanın midesinde de o çay fabrikalarından kazanılan
bir iki kuruşun, lokmanın hesabı vardır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
11'inci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 11- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Vahit Çekmez.
Buyurun Sayın Çekmez.
CHP GRUBU ADINA VAHİT ÇEKMEZ
(Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1360
sıra sayılı, Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması
ve İşletilmesi ile Enerji Satışına
İlişkin Kanun Tasarısı'nın yürütme maddesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Her şeyden önce, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, ülkemizde nükleer teknolojinin geliştirilmesi,
ülkemizin bu teknolojiye ve bu alanda yetişmiş elemanlara
sahip olması hususunda yapılan çalışmalara olumlu
baktığımızı daha önce konuşan değerli
arkadaşlarım da belirtti. Ancak, nükleer santrallerin kurulmasına
bazı sakıncaları nedeniyle de sıcak bakmadığımız
hususu da ortadadır.
Ülkemizin enerji ihtiyacına
baktığımızda, 2006 yılı sonu itibarıyla
enerji tüketimimiz 170 milyar kilovat saat olarak karşımıza
çıkıyor. Kurulmak istenen nükleer santraller yapıldığı
takdirde ülkemizin enerji ihtiyacının ne kadarını
karşılayacak? Öncelikle bu sorunun cevabını net
bir şekilde ortaya koymamız lazım. Yani, bir verimlilik
araştırmasının çok geniş bir kapsamda gerçekleşmesi
gerekiyor.
Değerli milletvekilleri,
dünyada yaklaşık 450 nükleer santral bulunmaktadır.
Birçok ülkede vazgeçilmesi gerektiği yönünde düşüncelerin
olduğu bu sistemin getirisini ve götüreceklerini tüm detaylarıyla
araştırmadan bu alana yönlenmeye temkinli yaklaşmalıyız.
Bilindiği üzere, nükleer santraller
elektrik üretimi yaparken, diğer bir yandan on binlerce ton nükleer
artık üretiyorlar. Bu artıkların nerede depolanacağı
hâlen bir bilmece boyutunda. Bu konuda Amerika'da ve diğer birçok
gelişmiş ülkelerde bile sıkıntı yaşanmakta
iken, biz bu atıkları nerede depolamayı düşünüyoruz?
Avrupa'da hâlen 150 civarında nükleer santral faaliyet göstermekte,
Avrupa'nın 12 bin ton artığı toprak altında depolanmaktadır.
Bu rakama her yıl 1.800 ton yeni artık eklendiğini hesaplarsak,
yakında, her bölgeden nükleer artık çıkacaktır.
Bunun maliyeti de ayrı bir sorun.
Bizdeki yönetim ve bürokrasi ise
bu alanda yetersiz, daha doğru bir ifadeyle, bilinçsiz. Bu, konuyla
ilgili olmayabilir, ama, yakın zamanda yaşanan Tuzla'daki
fiyaskoyu hep beraber gördük. Buradaki kimyasal atıkları
bile depolamada başarısız olan bizler, yarın, nükleer
atıkları nasıl gerektiği gibi depolayacağız?
Nükleer santrali olan ülkelerin
birçoğunun da, nükleer artıklarını bertaraf etmekte
sorunlar yaşadığını söyledim. Sorunlar, sadece
artıkların bertarafı boyutunda değildir. Bunun
yanında, işletme alanında çevreye sızan ve canlılara
da zarar veren radyasyon yayılımı, her an meydana gelebilecek
olası kazalar, bunların başlıcalarıdır.
Peki, ne yapacağız, ne
yapmamız gerekiyor? Hızla, ülkemizin yenilenebilir alternatif
enerji kaynaklarına yönlenmeliyiz. Enerji verimliliğine,
enerjinin etkin ve doğru kullanımına, enerji tasarrufuna,
az enerji kullanan yeni üretim teknolojilerine önem vermemiz daha
doğru olacaktır. Bizim ülke olarak, enerji tasarrufu ve verimliliği
konularında ciddi bir çalışma ve organizasyon eksikliğimiz
var. Bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar göstermiştir
ki, ülkemizdeki yüzde 30'lara varan enerji tasarrufu potansiyelinin
yüzde 15'lik bölümü, hiçbir harcama gerektirmeyen, sadece bilinçlenme
ve planlamayla kazanılabilecek bir hâldedir.
Değerli milletvekilleri,
nükleer santral kurulması için yer seçiminde Mersin'imizin Silifke
yöresindeki Akkuyu mevkisi adı geçmektedir. Akkuyu sahası
için, Türkiye Elektrik Kurumu tarafından saha lisans çalışmaları
yapılmış, yer etütleri ve araştırmalarının
sonuçlarına dayanarak yer raporu hazırlanmıştır.
Bu çalışmalar neticesinde Akkuyu nükleer santral yeriyle
ilgili yer lisansı 1976 yılında alınmıştır.
Bu alanda yapılan çalışmalar zaman zaman kesintiye
uğrasa da, son yıllarda bu yönde yapılan araştırmalar
da santral kurulmasına en uygun yer olarak, yine, Mersin Akkuyu'ya
işaret etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Değerli arkadaşlarım,
bütün bunlar Mersin Akkuyu bölgesi için şu an aklıma gelen
sakıncalardır. Diğer nükleer santral kurulması
düşünülen bölgelerde de benzer sorunlar yaşanacaktır.
Şimdi, Sayın Bakan, Komisyonda da söylediğini tekrar
edebilir: "Size elli tane, deniz kenarında kurulan santral
ismi verebilirim. Hem de yanında denize giriliyor" diyebilir.
Kendince haklıdır da. Benim buradaki endişem, ülkemizde
bu alandaki başıboşluk siyasi rantlar uğruna halkın
sağlığıyla oynanması boyutunda. O nedenle,
bu uyarıları yapmak zorundayım.
Şunu da belirtmeden geçmek istemiyorum:
Ülkemizin yıllık enerji talep artışı, kalkınma
hızımıza baktığımızda her yıl ortalama
10 milyar kilovat saat olarak karşımıza çıkıyor.
Yani, her yıl, mevcut santrallerimize 5 bin 6 bin megavat ilave
yapmamız gerekiyor. Benim bu konudaki önerim, yenilenebilir
enerjiyle ilgili kanunu beraber çıkardık, bu enerji
açığımızı, gerekli teşvikler yapıldığında
rüzgâr enerjisi potansiyelimizle karşılama yoluna gidebiliriz
diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii
ki sanayileşeceğiz, tabii ki enerjiye ihtiyacımız
var; ama, öncelikle, elimizdekileri en verimli kullanmamız gerekir.
Çünkü, riski en az olan budur. Biz, ülkemizin şu andaki enerji
varlığını gözden geçirip, insanımızı
en az riske atarak bu sistemi nasıl işletiriz ona bakıyoruz.
Konuyu sadece ekonomik açıdan değil tüm boyutlarıyla
değerlendiriyoruz.
Önümüzdeki yıllarda yeni teknolojiyle
durumu tekrar tartışır ve çözümleri ortaya koyarız.
Ülkemizde şu an bir enerji krizi olmadığını,
enerjiyi yönetmede bir sıkıntı yaşandığını
düşünüyorum ve enerji kaynaklarımızın iyi yönetilmesini
istiyorum. İçinde bulunduğumuz coğrafya bize bu alanda
birçok imkân sağlamışken, neden riski seçiyoruz?
Evet, değerli arkadaşlarımız,
benim de sizlere arz etmek isteğim budur.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Çekmez, teşekkür
ediyorum.
11'inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın
Başkan, söz talebim vardı. (AK Parti sıralarından
"Oylamaya geçildi" sesleri)
BAŞKAN -
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum:
Oylama için dört dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Nükleer Güç Santrallerinin
Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına
İlişkin Kanun Tasarısı'nın açık oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 265
Ret : 12
Çekimser : 1 (x)
Böylece, tasarı
Sayın Bakanın kısa
bir teşekkür konuşması olacak.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten, Türkiye Büyük Millet
Meclisi çok önemli bir kanunu gerçekleştirdi. Nükleer enerji
konusu, aynı zamanda Afşin-Elbistan'ın ve yerli kömürlerin
değerlendirilmesi için son derece önemli bir karardı, bir
kanundu. Bundan dolayı, başta sayın milletvekillerimiz,
Komisyon üyelerimiz, Başkanlık Divanı, bürokrat arkadaşlar,
başta TAEK olmak üzere, bütün kamu kuruluşlarından ve
özel sektörden katkıları olan herkese burada özellikle teşekkür
ediyorum. Bu bakımdan, bu, bir dönüm noktasıdır. İnşallah,
ülkemiz, ulusal enerji dengesini nükleer enerjiyle de kuracaktır.
Hem bu teknolojiye sahip olacağız hem de dışa bağımlılığımızı
azaltacağız, en azından, karşılıklı
bir bağımlılığı oluşturmuş olacağız.
Enerji son derece önemli, enerjisiz hiçbir şey olmuyor, düşünme
bile mümkün değil enerjisiz. Bu bakımdan, böyle bir tasarıyı
yasalaştırmanın sevincini sizlerle paylaştığım
için mutluyum.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
Bu vesileyle bir de açıklama
yapmak istiyorum. Biraz önce, Sayın Şimşek, bazı
iddialarda bulundu. Daha sonra, konuşma bittikten sonra kendisiyle
görüştüm, buradaki bütün o zapta geçen maddeleri kendisiyle
görüşeceğim. Ancak, şunu ifade edeyim ki, bahsettiği
konuların büyük bir çoğunluğu yanlıştır,
yanlış izlenim doğuracak şekilde ele alınmıştır.
Kendisiyle bu soruların, zaten zaptını aldıktan
sonra, hepsini teker teker cevaplandırma imkânımız da
olacak.
Burada, yalnız şunu söyleyeyim:
Bazı şeyleri ifade ederken, bilhassa Irak'a elektrik verme,
bu, bizim tamamen dış politikamızla ilgili bir konudur.
Burada, ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri neticesinde,
bir ulusal politikamızın gereğidir. Bunun dışında,
Bulgaristan'dan şu anda elektrik almıyoruz, başka bir
yerden de -Türkmenistan dışında- almıyoruz,
İran'dan elektrik alınması söz konusu değil. Ayrıca,
doğal gaz devirleriyle ilgili bazı iddiaları oldu.
Şu anda resmen gerçekleşmiş bir şey henüz yok. Ayrıca,
bahsettiği kişilerin -Sayın Kamer de dâhil olmak üzere-
bu ilişkilerle hiçbir ilişkisi söz konusu değil. Bunlar
yanlış ifadeler, yanlış izlenim doğurabilecek
ifadeler. Kaldı ki, bunların da cevaplarını, teker
teker, madde madde kendisine vereceğimizi, kendisini cevaplandıracağımızı
da ifade ettim ve bu noktada, hem şifahi olarak görüşeceğiz
hem de yazılı olarak da verme imkânımız olacak. Biz,
yanlış iş yapmayız.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, 7'nci sırada yer alan, Bazı Kanunların
Sağlık Kurulu Raporlarına İlişkin Hükümlerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
7.-
Bazı Kanunların Sağlık Kurulu Raporlarına
İlişkin Hükümlerinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/1350) (S. Sayısı:
1405)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8'inci sırada yer alan, Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarıları ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
8.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarıları ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/1269, 1/1248) (
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun bulunması
düşünülmemektedir.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
alınan karar gereğince, Cumhurbaşkanı seçimini
yapmak ve kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için 9 Mayıs 2007 Çarşamba günü saat 14.30'da toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve bizleri televizyonları
başında izleyen vatandaşlarımıza hayırlı
akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 20.44