DÖNEM: 22 CİLT: 157 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
106ncı
Birleşim
15 Mayıs 2007 Salı
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
TBMM Başkan Vekili Yılmaz Ateş'in, yeniden Başkan Vekili
seçilmesi dolayısıyla konuşması
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.-
Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız
Özak'ın başkanlığında Almanya Federal Cumhuriyeti'ne
yapılacak resmî ziyarete TBMM üyelerinden oluşan bir heyetin
katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1268)
2.-
(2/1014) esas numaralı Mera Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi'nin tarımla ilgili olması nedeniyle
esas komisyon olarak kendi komisyonlarına havale edilmesine
ilişkin Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanlığı
tezkeresi (3/1267)
3.-
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker'in,
İran'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1274)
4.-
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah Gül'ün, Makedonya'ya yaptığı resmî ziyarete
katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1273)
5.-
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un, Rusya Federasyonu'na yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1272)
6.-
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un, Fas'a yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1271)
7.-
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in, Ukrayna'ya yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1270)
8.-
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun,
Bulgaristan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/1269)
9.-
İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya'nın, 5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi'nin (2/819) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/458)
10.-
Muğla Milletvekili Hasan Özyer'in, Belediyelere ve İl
Özel İdarelerine Genel Bütçe Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında
Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/265)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/459)
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
AK Parti Grubu önerisi
V. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, İzmir Milletvekili
K. Kemal Anadol'un, konuşmasında, partisine, sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Niğde Milletvekili
Erdoğan Özegen'in, konuşmasında partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı:
1337)
4.-
Adana Milletvekili Vahit Kirişci ve Tokat Milletvekili Zeyid
Aslan'ın; T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri
Tarafından Kullandırılan Grup Kredilerinden Doğan
Kefaletin Sona Erdirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları.
(2/975) (S. Sayısı: 1411)
5.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78
ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Yükseköğretim
Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/1343, 1/1291) (S. Sayısı : 1414)
6.-
Bursa Milletvekili Şevket Orhan ile Balıkesir Milletvekili
Ali Osman Sali'nin; 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/461) (S. Sayısı:
970'e 1 inci Ek)
7.-
Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/1195) (S. Sayısı: 1216)
VII. - OYLAMALAR
1.-
Adana Milletvekili Vahit Kirişci ve Tokat Milletvekili Zeyid
Aslan'ın; T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri
Tarafından Kullandırılan Grup Kredilerinden Doğan
Kefaletin Sona Erdirilmesi Hakkında Kanun Teklifi'nin oylaması
VIII. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, kayıt dışı
istihdamla ilgili bir açıklamasına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/21508)
2.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, vekaleten yürütülen
idari görevlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/21539)
3.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, geçici personele
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/21543)
4.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, vekaleten yürütülen
idari görevlere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın
cevabı (7/21544)
5.-
Konya Milletvekili Ahmet IŞIK'ın, Emekli Sandığının
2003 yılı ve 2002 yılı ilaç harcamasına,
2006,
2005, 2003, 2002, yılı yeşil kart ilaç harcamasına,
Emekli
Sandığının 2006, 2005, yılı ilaç harcamasına,
SSK'nın
2002 yılı ilaç harcamasına,
Emekli
Sandığının 2004 yılı ilaç harcamasına,
SSK'nın
2006 yılı ilaç harcamasına,
BAĞ-KUR'un
2003, 2006, 2005, 2004, 2002 yılı ilaç harcamasına,
SSK'nın
2005, 2004, 2003 yılı ilaç harcamasına
İlişkin
soruları ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/21565, 21566, 21577, 21578, 21579, 21580, 21581, 21582, 21583,
21586, 21587, 21588, 21589, 21590, 21591, 21592, 21593, 21594, 21595)
6.-
Konya Milletvekili Ahmet IŞIK'ın,
Konya'daki
vakıf hastanelerinin hemşire sayısına,
Konya'daki
özel hastanelerin hemşire sayısına,
Konya'daki
özel hastanelerin sağlık memuru sayısına,
Konya'daki
vakıf hastanelerinin sağlık memuru sayısına,
Konya'daki
özel hastanelerin sağlık memuru sayısına,
Konya'daki
özel hastanelerin ebe sayısına
İlişkin
soruları ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/21569, 21570, 21572, 21575, 21576, 21585)
7.-
Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, özürlü istihdamına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/21638)
8.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M.
Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/21738)
9.-
Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, tüp bebek tedavisine ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı
(7/21741)
10.-
Ordu Milletvekili İ. Sami TANDOĞDU'nun, Ordu Boztepe Devlet
Hastanesi acil servisinde yaşanan bir olaya ilişkin sorusu
ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı
(7/21742)
11.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali COŞKUN'un cevabı (7/21763)
12.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK'in cevabı (7/21772)
13.-
Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, Artvin, Rize ve
Trabzon'daki orman arazilerine ve kadastro davalarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/21824)
14.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, millî parklara ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/22009)
15.-
Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, bir ilköğretim okulunda
yaşandığı iddia edilen bazı olaylara ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/22036)
16.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Alanya-Çıplaklı
Belediye Meclisinin aldığı bir karara ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/22120)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 11.07'de açılarak dört oturum yaptı.
Bir
ve İkinci Oturum
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1'inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin
komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2'nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı:
904),
3'üncü
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair (2/820) (S. Sayısı:
1337),
Kanun
Tasarı ve Teklifleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4'üncü
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Ankara Milletvekili
Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili
Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve 194
Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/1011) (S. Sayısı:
1408 ve 1408'e 1'inci ek) ikinci görüşmesi tamamlandı; yapılan
gizli oylamadan sonra kabul edildi.
5'inci
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanı Siirt Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan, Grup
Başkanvekilleri Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz
ve Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Muzaffer
Remzi Kurtulmuşoğlu ile 354 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin (2/1015) (S. Sayısı:
1409 ve 1409'a 1 inci ek) ikinci görüşmesine başlanılarak,
4'üncü maddesine kadar kabul edildi.
Saat
15.54'te toplanmak üzere, ikinci oturuma 15.46'da son verildi.
Bülent
Arınç
Başkan
Ahmet Gökhan Sarıçam
Türkân Miçooğulları
Kırklareli
İzmir
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Üçüncü
Oturum
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
5'inci
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanı Siirt Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan, Grup
Başkanvekilleri Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz
ve Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Muzaffer
Remzi Kurtulmuşoğlu ile 354 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin (2/1015) (S. Sayısı:
1409 ve 1409'a 1 inci ek) ikinci görüşmesine devam olunarak,
7'nci maddesine kadar kabul edildi.
18.21'de
toplanmak üzere, birleşime 18.13'te son verildi.
Nevzat Pakdil
Başkan
Vekili
Ahmet Gökhan Sarıçam
Yaşar Tüzün
Kırklareli Bilecik
Kâtip Üye Kâtip Üye
Dördüncü
Oturum
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
5'inci
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanı Siirt Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan, Grup
Başkanvekilleri Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz
ve Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Muzaffer
Remzi Kurtulmuşoğlu ile 354 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin (2/1015) (S. Sayısı:
1409 ve 1409'a 1 inci ek) ikinci görüşmesine devam olunarak, yapılan
gizli oylamadan sonra kabul edildi.
15
Mayıs 2007 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
19.08'de son verildi.
Bülent
Arınç
Başkan
Ahmet Gökhan Sarıçam
Yaşar Tüzün
Kırklareli Bilecik
Kâtip Üye Kâtip Üye
No: 142
II. - GELEN
KÂĞITLAR
11 Mayıs
2007 Cuma
Rapor
1.-
Kayseri Milletvekili Taner Yıldız'ın; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (2/1016) (S. Sayısı: 1412) (Dağıtma
tarihi: 11.5.2007) (GÜNDEME)
Süresi
İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.-
Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, enerji özelleştirmeleri
ile ilgili açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21492)
2.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, AK Partinin yaptırdığı
bir ankete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21494)
3.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21497)
4.-
Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, uzman jandarmaların
özlük ve sosyal haklarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21499)
5.-
Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Tekirdağ-Kumbağ
Kavşağına ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/21502)
6.-
Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, SSK emeklilerinin açtıkları
idari davalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21506)
7.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, vekaleten yürütülen
idari görevlere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21510)
8.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, geçici personele
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/21517)
9.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, geçici personele
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/21519)
10.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TRT'nin yayın
hakkını devrettiği bazı film ve dizilere ilişkin
Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/21520)
11.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, vekaleten yürütülen
idari görevlere ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY)
yazılı soru önergesi (7/21521)
12.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, geçici personele
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru
önergesi (7/21529)
13.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, vekaleten yürütülen
idari görevlere ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı
soru önergesi (7/21530)
14.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, geçici personele
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21532)
15.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, vekaleten yürütülen
idari görevlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21533)
16.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, belediyelerde çalışan
geçici işçilere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21535)
17.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı ÖZBEK'in, İstanbul'da
imara açılan okul alanları ile yeşil alanlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21537)
18.-
Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Niğde sevgi evleri
çevre düzenlemesi ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21538)
19.-
Erzurum Milletvekili Mustafa ILICALI'nın, lisanslı
kış sporcularına üniversitede kontenjan ayrılmasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21545)
20.-
Konya Milletvekili Ahmet IŞIK'ın, Hadim Devlet Hastanesi
personeline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21553)
21.-
Konya Milletvekili Ahmet IŞIK'ın, Merkez Devlet Hastanesi
personeline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21554)
22.-
Konya Milletvekili Ahmet IŞIK'ın, Konya Devlet hastanelerindeki
hemşire sayısına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21567)
23.-
Konya Milletvekili Ahmet IŞIK'ın, Konya üniversite hastanelerindeki
hemşire sayısına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21568)
24.-
Konya Milletvekili Ahmet IŞIK'ın, Konya'daki kamu hastanelerinin
hemşire sayısına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21571)
25.-
Konya Milletvekili Ahmet IŞIK'ın, Konya'daki devlet hastanelerinin
sağlık memuru sayısına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21573)
26.-
Konya Milletvekili Ahmet IŞIK'ın, Konya'daki üniversite
hastanelerinin sağlık memuru sayısına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21574)
27.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, geçici personele
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21596)
28.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, vekaleten yürütülen
idari görevlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21597)
29.-
Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, yetkisiz nakliyat ambarlarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21603)
30.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, demiryolu hatlarındaki
değişime ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21604)
31.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Türkmeneli TV'nin kablolu
yayın başvurusuna ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21605)
32.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, vekaleten yürütülen
idari görevlere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21606)
33.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, 2006'da Şırnak'ta yaşanan
sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21607)
34.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, 2006'da Bitlis'te yaşanan
sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21608)
35.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Siirt İlindeki su sorununa
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21610)
36.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Bingöl İlindeki su sorununa
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21611)
37.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Batman İlindeki su sorununa
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21612)
38.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Ağrı İlindeki
su sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21613)
39.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Bitlis İlindeki su sorununa
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21614)
40.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, 2006'da Batman'da yaşanan
sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21616)
41.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, 2006'da Adıyaman'da yaşanan
sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21617)
42.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Batman'daki tütün üretimine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21618)
43.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, muhtarların BAĞ-KUR
prim borcuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21619)
44.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Şırnak'ta köy yolları
asfaltlamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21620)
45.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Ağrı'da köy yolları
asfaltlamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21621)
46.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Bingöl'de köy yolları asfaltlamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21622)
47.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Siirt'te köy yolları asfaltlamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21623)
48.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Batman'da köy yolları asfaltlamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21624)
49.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Şırnak İlindeki
su sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21625)
50.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Bitlis'te köy yolları asfaltlamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21626)
51.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Şırnak'taki yatırımlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21627)
52.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Bitlis'teki yatırımlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21628)
53.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Batman'daki yatırımlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21629)
54.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Siirt'teki yatırımlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21630)
55.-
Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Samsun'daki aile hekimliği
uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21631)
56.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Ağrı'daki yatırımlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21633)
57.-
Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, çocuk şenliğine gelen
yabancı çocukların misafir edilmelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21634)
58.-
Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, AK Partinin yaptırdığı
anketlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21635)
59.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ata Uçağının
kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21637)
60.-
Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Kazım Karabekir
Tarım İşletmesinin bir arazisine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21639)
61.-
İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, TCDD'nin imar düzenlemesi
yapılan işletme fazlası taşınmazlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21641)
62.-
İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, İzmir Bornova-Karşıyaka
tüneline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21642)
63.-
İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, Bolu Dağı tünelleriyle
ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21643)
64.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, geçici işçilere kadro
verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21644)
65.-
İstanbul Milletvekili Algan HACALOĞLU'nun, anti-personel
mayınlarla ilgili sözleşme yükümlülüklerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21646)
66.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bazı yolsuzluk iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21647)
67.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da
köy yolları asfaltlamasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21648)
68.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, 2006'da Diyarbakır'da
yaşanan sel feaketine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21649)
69.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'daki
yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21650)
70.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
İlindeki su sorununa ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21651)
71.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Belek Muhafaza
Ormanına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21653)
72.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Ağrı-Patnos'ta Ziraat
Bankasının yeni bir şubesinin açılıp açılmayacağına
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru
önergesi (7/21654)
73.-
Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, sigorta
şirketlerinin erken doğumda ödemediği masraflara
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru
önergesi (7/21655)
74.-
İstanbul Milletvekili Bülent TANLA'nın, TÜİK'in işsizlik
ve hane halkı bütçe anketlerine ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/21656)
75.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TRT'nin denetimine
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/21657)
76.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, RTÜK Teftiş
Kurulu Başkanlığına yapılan atamaya
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/21658)
77.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, çocuk
şenliğine gelen yabancı öğrencilerin misafir
edilmelerine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY)
yazılı soru önergesi (7/21659)
78.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Köye Dönüş Projesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21662)
79.-
Mardin Milletvekili Mahmut DUYAN'ın, Mardin Belediyesindeki
işçilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21665)
80.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, belediyelerin
denetimine, bazı alımlara ve silahlı suçlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21668)
81.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, çocuk
şenliğine gelen yabancı öğrencilerin misafir
edilmelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21671)
82.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, perfizyonistliğe
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21674)
83.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, İstanbul'daki
bir hastanenin yeni doğan bebek ünitesine ve bir olaya ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21677)
84.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Kumluca Devlet Hastanesinin
personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21678)
85.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21679)
86.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21680)
87.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir temizlik ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21681)
88.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21682)
89.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21683)
90.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir temizlik ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21684)
91.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, tren kazalarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21694)
92.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, örtülü ödenek yönetiminde
görevli bir kişi hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21697)
93.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, bir arama motorunda
ülkemizin bütünlüğünü ilgilendiren yayınlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21700)
94.-
İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, Danıştayın
bazı hükümlerinin yürütmesini durdurduğu TOKİ'nin
bir yönetmeliğine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21701)
95.-
Burdur Miletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Bucak Zeliha Tolunay
Eğitim Fakültesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21702)
96.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, tütün sektöründeki
sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21703)
97.-
İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Rize'de sahil
dolgu alanının ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21704)
98.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, bir açılışta
kullanılan ses sisteminin finansmanına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21706)
99.-
Muş Milletvekili Mehmet Şerif ERTUĞRUL'un, Muş'taki
yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21707)
100.-
Muş Milletvekili Mehmet Şerif ERTUĞRUL'un, Muş
İlindeki su sorununa ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21708)
101.-
Muş Milletvekili Mehmet Şerif ERTUĞRUL'un, Muş'ta
köy yolları asfaltlamasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21710)
102.-
Mardin Milletvekili Mahmut DUYAN'ın, Mardin'deki yatırımlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21711)
103.-
Mardin Milletvekili Mahmut DUYAN'ın, Mardin'de 2006 yılında
yaşanan sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21712)
104.-
Mardin Milletvekili Mahmut DUYAN'ın, Mardin'de köy yolları
asfaltlamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21713)
105.-
Mardin Milletvekili Mahmut DUYAN'ın, Mardin İlindeki su sorununa
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21714)
106.-
Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Kamu Görevlerine
İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında
Yönetmelikteki değişikliğe ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21716)
107.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Havalimanı
İşletmesi ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21717)
108.-
Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, termik santrallere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21718)
109.-
İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa ELEKDAĞ'ın,
ülkemiz aleyhindeki bir filme ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı
soru önergesi (7/21720)
110.-
Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, yabancılara verilen
arama ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21725)
111.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu'da meydana
gelen bir cinayet olayına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21728)
112.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul
Büyükşehir Belediyesince ihalesi tamamlanmadan başlatılan
işlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21729)
113.-
Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, Beypazarı Köydes
ihaleleri ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21730)
114.-
Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Bursa Santral Garaj
Kent Meydanı ve Alışveriş Merkezi Projesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21731)
115.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, İSKİ'nin bazı
ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21732)
116.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, İzmir'deki Kütüphane
Haftası etkinliklerinde bir kütüphaneler zincirine yer verilmemesine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21734)
117.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, yönetmelikler ve
ihaleler ile YİBO'lara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21736)
118.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Demre Devlet Hastanesindeki
personel açığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21743)
119.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bazı ihalelerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21744)
120.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir temizlik ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21745)
121.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir temizlik ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21746)
122.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21747)
123.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21748)
124.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir temizlik ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21749)
125.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21750)
126.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21751)
127.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir temizlik ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21752)
128.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21753)
129.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21754)
130.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bazı ihalelerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21755)
131.-
Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, bir proje kapsamında
Dünya Bankasına sunulan raporlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21756)
132.-
Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, bir projenin saha koordinatörlerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21757)
133.-
Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, Eskişehir'de
aile hekimliği uygulamasındaki sorunlara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21758)
134.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21764)
135.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/21769)
136.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21774)
137.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21775)
138.-
Muğla Milletvekili Hasan ÖZYER'in, kamu yöneticilerinin tecrübe
ve birikimlerinin değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21780)
139.-
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Şanlıurfa
TOKİ konutlarındaki elektrik sorununa ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21781)
140.-
Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, kamu bankalarının
dergilere verdiği reklam ve abonelik bedellerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21783)
141.-
Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, işçi sayılmayan
geçici personele ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21785)
142.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir köşe
yazısındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21788)
143.-
İstanbul Milletvekili Algan HACALOĞLU'nun, Rize-Fındıklı'da
kurulması düşünülen hidroelektrik santrale ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21789)
144.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, İhlas Finans Kurumunun
tasfiye süreci ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21790)
145.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, bazı yakınlarının
yaptığı işlere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21791)
146.-
Samsun Milletvekili Ahmet Haluk KOÇ'un, Ondokuzmayıs-Bafra karayoluna
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21792)
147.-
Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, Ankara-Mamak'ta
bir parka yapıldığı iddia edilen binalara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21803)
148.-
Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, işkence ve kötü muameleden
disiplin cezası alan personele ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21804)
149.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Devlet Denetleme
Kurulu raporunda TSE Başkanıyla ilgili tespitlere
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21808)
150.-
Muğla Milletvekili Hasan ÖZYER'in, Milas-Bodrum Havalimanındaki
güvenlik hizmetlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21814)
151.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana hafif raylı sistem
inşaatına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21815)
152.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Ankara Hızlı
Tren projesinin Konya ana istasyonunun yer seçimine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21816)
153.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Kars Havaalanına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21817)
154.-
Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Marmara Ereğlisi'nde
inşa edilecek hastaneye ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21820)
155.-
Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, Eskişehir'deki
bazı kamulaştırmaların bedellerinin ödenmemesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21821)
156.-
Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Antalya'da verilen maden arama
ve işletme ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21823)
157.-
İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, borçlanmaya ilişkin
Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi
(7/21825)
158.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Ziraat Bankasına
borcu nedeniyle icraya verilen üreticilere ilişkin Devlet Bakanından
(Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/21826)
No: 143
14 Mayıs
2007 Pazartesi
Raporlar
1.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78
ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Yükseköğretim
Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/1343, 1/1291) (S. Sayısı: 1414) (Dağıtma tarihi:
14.5.2007) (GÜNDEME)
2.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Aydoğan'ın; Büyükşehir
Belediyesi Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu ve Belediye Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
İçişleri Komisyonu Raporu (2/968) (S. Sayısı:
1416) (Dağıtma tarihi:14.5.2007) (GÜNDEME)
3.-
Van Milletvekili Mehmet Kartal ve 10 Milletvekili ile Şırnak
Milletvekili Abdullah Veli Seyda ve 9 Milletvekilinin; Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifleri ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/1006,
2/1021) (S. Sayısı: 1417) (Dağıtma tarihi: 14.5.2007)
(GÜNDEME)
No.: 144
15
Mayıs 2007 Salı
Tezkereler
1.- İzmir Milletvekili Enver
Öktemin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1264) (Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.5.2007)
2.- Denizli Milletvekili Veli Haşim
Oralın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1265) (Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.5.2007)
3.- Denizli Milletvekili Veli Haşim
Oralın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1266) (Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.5.2007)
Rapor
1.- Ses ve Gaz Fişeği Atabilen
Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili
Gülseren Topuzun; Kuru Sıkı Tabir Edilen Ses ve Gaz Fişeği
Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/1319, 2/964) (S. Sayısı: 1415) (Dağıtma
tarihi: 15.5.2007) (GÜNDEME)
15 Mayıs
2007 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
106'ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM
Başkan Vekili Yılmaz Ateş'in, yeniden Başkan Vekili
seçilmesi dolayısıyla konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
22'nci Dönemin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bu dönemin başında
birlikte, beraber çalışmıştık; şimdi, yeniden,
bu kalan kısa süre içerisinde, birlikte çalışacağız.
("Hayırlı olsun" sesleri)
Bu süre içerisinde, halkımız
için, halkımızın mutluluğu için gecesini gündüzüne
katarak çalıştınız. Gayet güzel bir dönemi geride
bırakacağız, ama bu süre içerisinde de üzüntülerimiz
oldu maalesef. Başta Sayın Başkan Vekilimiz, Bursa Milletvekilimiz
Sayın Ali Dinçer'i, Konya Milletvekilimiz Sayın Nezir Büyükcengiz'i,
Kütahya Milletvekilimiz Sayın Halil İbrahim Yılmaz'ı,
Yozgat Milletvekilimiz Sayın İlyas Arslan'ı, Ağrı
Milletvekilimiz Sayın Mehmet Melik Özmen'i, Gaziantep Milletvekilimiz
Sayın Ömer Abuşoğlu'nu kaybettik. Hepsinin anısı
önünde tekrar saygıyla eğiliyorum, kendilerine Tanrı'dan
rahmet, yakınlarına tekrar başsağlığı
ve sabırlar diliyorum.
Çalışmalarımıza
başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın
başkanlığında Almanya Federal Cumhuriyeti'ne yapılacak
resmî ziyarete TBMM üyelerinden oluşan bir heyetin katılmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1268)
14
Mayıs 2007
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Bayındırlık ve
İskan Bakanı Sayın Faruk Nafız Özak başkanlığında
23-25 Mayıs 2007 tarihleri arasında Almanya Federal Cumhuriyeti'ne
gerçekleştirilecek resmi ziyarete Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinden oluşan bir heyetin katılımı, Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 8. Maddesi gereğince
Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın
Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Karar yeter sayısı
arayacağım sayın milletvekilleri.
Kabul edenler
Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler
Teşekkür ederim. Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 15.06
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
106'ncı Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresinin oylanmasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, tezkereyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Karar yeter
sayısı vardır, tezkere kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanlığının,
Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi hakkında İç Tüzük'ün 34'üncü maddesi uyarınca
verilmiş bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
2.-
(2/1014) esas numaralı Mera Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi'nin tarımla ilgili olması nedeniyle
esas komisyon olarak kendi komisyonlarına havale edilmesine
ilişkin Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanlığı
tezkeresi (3/1267)
07/05/2007
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuza havale edilen
2/1014 esas numaralı Bursa Milletvekilleri Mehmet Emin Tutan ve
Zafer Hıdıroğlu'nun; Mera Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi incelenmiştir.
Mera Kanununda değişiklik yapılmasıyla ilgili
tüm kanun teklif ve tasarıları bugüne kadar Komisyonumuza
esas komisyon olarak havale edilmiştir. Mera Kanununun spesifik
bir alanı düzenlediği malumunuzdur. Tarımla ilgili
olan bir konunun Komisyonumuza esas komisyon olarak havalesi gerektiği
mütalaa edilmektedir.
Bu sebeplerle ve İçtüzüğün
34 üncü maddesi uyarınca, 2/1014 esas numaralı Teklifin Komisyonumuza
esas komisyon olarak havale edilmesini hususunu;
Saygılarımla sunarım.
Prof.
Dr Vahit Kirişci
Adana
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, okunmuş
bulunan tezkeredeki Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunun
talebi Plan ve Bütçe Komisyonunca da uygun bulunduğundan,
İç Tüzük'ün 34'üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca,
Başkanlığımızca gereği yerine getirilmiştir.
Başbakanlığın,
Anayasa'nın 82'nci maddesine göre verilmiş tezkereleri
vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Buyurun:
3.-
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker'in,
İran'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1274)
11/5/2007
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Eker'in, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle
birlikte 8-12 Mart 2007 tarihlerinde İran'a yaptığı
resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin
de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste :
Halil Özyolcu Ağrı Milletvekili
Cavit Torun Diyarbakır Milletvekili
Süleyman Turgut Manisa Milletvekili
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Kabul edenler
Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İkinci tezkereyi okutuyorum:
4.-
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah Gül'ün, Makedonya'ya yaptığı resmî ziyarete
katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1273)
11/5/2007
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, görüşmelerde
bulunmak üzere bir heyetle birlikte 21 Mart 2007 tarihinde Makedonya'ya
yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve
bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste :
Niyazi Pakyürek Bursa Milletvekili
Muhsin Koçyiğit Diyarbakır Milletvekili
İrfan Gündüz İstanbul Milletvekili
Recep Koral İstanbul Milletvekili
Erdoğan Kaplan Tekirdağ Milletvekili
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Kabul edenler
Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Üçüncü tezkereyi okutuyorum:
5.-
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un, Rusya Federasyonu'na yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1272)
11/5/2007
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
Koç'un, "MITT-2007 Moskova Uluslararası Turizm Fuarı"na
katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte
20-22 Mart 2007 tarihleri arasında Rusya Federasyonu'na yaptığı
resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin
de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82'nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Sait Açba Afyonkarahisar Milletvekili
Burhan Kılıç Antalya Milletvekili
Tevfik Akbak Çankırı Milletvekili
Mehmet Yüksektepe Denizli Milletvekili
Hüseyin Besni İstanbul Milletvekili
Veli Kaya Kilis Milletvekili
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Kabul edenler
Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Dördüncü tezkereyi okutuyorum:
6.-
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un, Fas'a yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1271)
14/5/2007
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
Koç'un, Türkiye-Fas I. Dönem Turizm Karma Komisyon Toplantısı'na
katılmak üzere bir heyetle birlikte 21-24 Şubat 2007 tarihlerinde
Fas'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları
yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82'nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Mehmet Semerci Aydın Milletvekili
Ahmet Güryüz Ketenci İstanbul Milletvekili
Mustafa Demir Samsun Milletvekili
Orhan Taş Sivas Milletvekili
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Kabul edenler
Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Beşinci tezkereyi okutuyorum:
7.-
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in, Ukrayna'ya yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1270)
14/5/2007
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in,
Türkiye-Ukrayna Ticari ve Ekonomik İşbirliği Komisyonu
6'ncı Dönem Toplantısı'na katılmak üzere 27-29 Mart
2007 tarihlerinde Ukrayna'ya yaptığı resmî ziyarete,
Samsun Milletvekili Ahmet Yeni'nin de iştirak etmesi uygun görülmüş
ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82'nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Kabul edenler
Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Son tezkereyi okutuyorum:
8.-
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun,
Bulgaristan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/1269)
14/5/2007
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat Başesgioğlu'nun, 5-6 Nisan 2007 tarihleri
arasında bir heyetle birlikte Bulgaristan'a yaptığı
resmî ziyarete Bursa Milletvekili Mustafa Dündar'ın da iştirak
etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının
sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Kabul edenler
Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
Buyurun:
IV. -
ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti
Grubu önerisi
15/05/2007
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 15.05.2007
Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi
parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Prof.
Dr. İrfan Gündüz
İstanbul
AK
Parti Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının;
44. sırasında yer alan 970'e 1'inci Ek Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin bu kısmın 6. sırasına; 436.
sırasında yer alan 1412 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin
bu kısmın 10. sırasına; 420. sırasında yer
alan 1380 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının
bu kısmın 11. sırasına, 435. sırasında yer
alan 1406 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın
12. sırasına; 14.05.2007 Salı Günkü Gelen Kâğıtlarda
yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan
1414, 1417 ve 1416 Sıra Sayılı Kanun Tasarı ve Tekliflerinin
48 saat geçmeden, bu kısmın 5 inci, 9 uncu ve 13 üncü sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesi;
Önerilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, önerinin
lehinde İstanbul Milletvekili Sayın İrfan Gündüz ve
Manisa Milletvekili Sayın İsmail Bilen söz talebinde bulunmuşlardır;
aleyhte de İzmir Milletvekili Sayın Kemal Anadol söz talebinde
bulunmuşlardır.
Sayın Gündüz, buyurun.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma
Kurulumuzun önerisinin lehinde söz almış bulunuyor, hepinizi
en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Tabii, gündemin lehine geçmeden
önce, tabii, Türk futbolunun önde gelen kulüplerinden Fenerbahçe'nin
şampiyonluğunu bir defa, özellikle tebrik ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Ayrıca, yine,
Beşiktaş takımımızın Kulüpler Kupası
şampiyonu olmasını tebrik ediyorum ve bu sezonun, inşallah,
her iki takımımızın da Avrupa'da rüzgâr estirerek
çok iyi dereceler elde etmesini temenni ediyorum. Tabii, burada
emeği geçen Federasyonumuzdan kulüplerin antrenörlerine,
futbolcularına, masörlerine, idarecilerine kadar, önümüzdeki
sezonda da, Avrupa liglerinde de başarılar diliyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
aslında, grup önerisi olarak getirdiğimiz şeylerin
hepsi, geçen haftaların gündeminde bulunan konulardır.
Sadece, biz, bazılarını belli sıralardan öne çektik,
ama bunun dışında, başka, yepyeni bir özellik ya da
yepyeni bir gündeme getirdiğimiz bir şey yok. Ama, 1'inci
maddede yer alan, geçen haftadan devam eden, bu, tarım kredi kooperatifleri
tarafından kullandırılan grup kredilerinden doğan
müteselsil kefaletin sona erdirilmesiyle ilgili çok önemli bir
yasa teklifi; hemen onun arkasından, on yedi ilimizde yeni üniversitenin
kurulmasıyla ilgili. Bu üniversitelerimiz bu illerimize hayırlı
uğurlu olsun. Herhangi bir ile üniversitenin gitmesi demek, o
ilin aydınlanması demektir, o ile öğretim üyelerinin
gitmesi demektir, öğrencilerimizin gitmesi demektir. Tabii,
gerek ekonomik gerek sosyal yönden bu illerimize getireceği
katkıdan dolayı, bunu hepimiz, muhalefetiyle iktidarıyla
destekliyoruz zaten. Böyle bir kanuni düzenleme.
Yine, gündemimizin diğer öne
aldığımız bir maddesi var, bu maddeyi ben özellikle
açıklamak istiyorum. 2004 yılında kanun Genel Kurulda
görüşülürken bir önerge ilave edilerek "sit alanlarında
zilyetlik yoluyla mülkiyet iktisap edilemez" diye bir madde
ilave edilmiş. Şimdi, bu maddenin getirdiği çok büyük
sıkıntılar var. Özellikle Karadeniz Bölgemizde, Bursa'da,
Balıkesir'de, Muğla'da ve Manisa gibi yörelerimizde dört
yüz-beş yüz yıllık köyler sit alanlarında. Kadastro
ölçümü yapıldığında ya bu köylerin tamamının
bütünüyle hazine adına kaydı veya olduğu gibi bırakılması
Dolayısıyla, pek çok vatandaşımız, bugün, askıya
asıldığında kadastro ölçümleri, mahkemeye müracaat
ederek asırlık haklarının kendilerine verilmesiyle
ilgili talepleri var. Hatta, konu, zannediyorum, bir Muğla Marmaris'ten,
bir de Bodrum'dan mahkeme kanalıyla Anayasa Mahkemesine de intikal
etmiş bir meseledir. Ayrıca, Yargıtay Genel Kurulu
da, yine bu meselenin "zilyetlik yönüyle iktisap edilemez"
hükmünün doğru olmadığıyla ilgili bir içtihadı
da var. Ben bunu ilgililere de ilettim, ama, zamanın muacceliyeti
açısından bunun özellikle çıkarılması
Zaten
kısa bir kanun.
Sonra, yabancıların çalışma
izinleriyle ilgili bir yasal düzenleme var. Yine, konuyla ilgili,
zannediyorum, geçen hafta Çalışma Bakanımız, Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Haluk Koç'la ve konuyla
ilgili 13'üncü maddede bir şerhi bulunan arkadaşımızın
öngördüğü şeylerde, zannediyorum, mutabakat da sağlandı.
Dolayısıyla, bu kanunumuz gündeme geliyor.
Hemen arkasından, terör ve terörle
mücadeleden doğan zararların tazminiyle ilgili yasal düzenlemede
sürenin bir yıl daha uzatılmasıyla ilgili bir teklif
var.
Konut edindirme yardımı
hak sahiplerine ödeme yapılmasıyla ilgili toplumun beklediği
bir yasa var.
Arkasından, sosyal güvenlikle
ilgili bazı kanunlarda değişiklik yapılmasıyla
ilgili bir yasal düzenleme var. Sera Kanunu'yla ilgili
Bir de belediye
meclislerinin olağanüstü toplanmasına imkân veren bir teklif
Tabii, yasama döneminin şu
sonunda, ben, muhalefetiyle iktidarıyla bütün milletvekili
arkadaşlarımız gece gündüz demeden çalışarak,
gerçekten, Parlamento, millet önünde çok önemli bir gösteri sergilemiş,
gayret göstermiş ve Parlamentonun itibarı toplumda da gerçekten
alabildiğine artmıştır.
Ben, muhalefeti ve iktidarıyla
bu konuda emeğini esirgemeyen bütün milletvekillerine huzurlarınızda
bir kez daha teşekkür ediyor, grup önerimizin lehinde desteğinizi
bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İkinci lehte söz, Manisa Milletvekili
Sayın İsmail Bilen'in.
Buyurun Sayın Bilen. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de partimizin
grup önerisi üzerinde, lehte olmak üzere, söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Grup Başkan Vekilimizin de belirttiği
üzere, yasama faaliyetimizin hemen hemen sonlarına doğru
yaklaştık. Diliyorum, temenni ediyorum ki, inşallah
seçimlerden sonra da yine aynı çaba ve gayret içerisinde burada
birlikte oluruz.
Değerli arkadaşlar, grup
önerimizde, Sayın Grup Başkan Vekilimizin de söylediği
gibi, geçen haftadan kalan, Parlamentonun gündeminde bulunan,
özellikle tarım kredi kooperatifleri ve Ziraat Bankası
borçlularını yakından ilgilendiren müşterek ve
müteselsil kefalet sorununu sona erdirecek düzenlemeyi inşallah
bugün tamamlamayı hedefliyor ve planlıyoruz.
Bunun dışında, yine,
Yükseköğretim Kurumları Kanunu'nda yapılacak değişiklikle
on yedi üniversitenin kurulması ve bunların kadrolarının
verilmesi hususunda Parlamentonun desteğini ve grup önerimize
destek olmalarını bekliyoruz. Yine, bu, on yedi üniversitenin
kurulmasını çok önemli bulduğumu, bu hususta özellikle
eğitimin cehaleti giderme konusunda ne kadar önemli olduğunu
dikkatinize sunuyorum.
Bununla birlikte, seracılıkla
ilgili, yabancıların çalışma izinleriyle ilgili,
kültür ve tabiat varlıklarının korunmasıyla ilgili
kanun maddelerinde, tasarılarında değişiklik
yapılması, terörle mücadeleden doğan zararların
giderilmesiyle ilgili kanun teklifinin bir an önce görüşülerek
bu hususta mağduriyetleri bulunan vatandaşlarımızın
bu mağduriyetlerinin giderilmesi yönünde getirilmiş
bir grup önerisidir. İnanıyorum ve umut ediyorum ki, bu grup
önerimizin Parlamento tarafından da iktidarıyla muhalefetiyle
destekleneceğini ve bu gündeme taşıdığımız
konuların bir an önce süratle yasalaşmasını
sağlayacağımızı düşünüyorum. Bu hususta
desteğinizi temenni ediyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bilen.
Aleyhte söz, İzmir Milletvekili
Sayın Kemal Anadol'un.
Buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın
Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhine söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aleyhte söz almamın nedeni,
demin Değerli Arkadaşım İrfan Gündüz'ün ve Sayın
İsmail Bilen'in söylediklerinin aleyhinde değil. Onların
görüşülmesini istedikleri yasalarda çoğuyla mutabıkız
ve burada daha önce de bu mutabakatımız belirlenmiştir,
mesele orada değil. Yani, ülkenin gereksinimi olan yasalar burada
çıkarken, biz ana muhalefet olarak, şimdiye kadar olduğu
gibi, gerektiğinde elimizden gelen desteği vermeye hazırız.
Ancak, beşinci senesi yaklaşan şu Parlamentoya Sayın
Başbakanın ve Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticilerinin,
Hükûmetin, bu Parlamentoya bakış açılarını,
çalışma yöntemi konusundaki tutumlarını ortaya
koyan bir haberi size okuyacağım Anadolu Ajansından
ve ondan sonra meramımı anlatmaya çalışacağım.
Arkadaşlar, Anadolu Ajansı
-fotoğraflı bir görüntü var, Bakanlar Kurulu toplantısı-
"Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Şener, bu hafta ve daha sonraki haftalarda da TBMM çalışmalarına
devam edecektir" diyor haberin içinde. Okuyorum şimdi haberi
olduğu gibi, herhangi bir katkı yapmadan: Toplantıda
görüşülen konulara ilişkin bilgi veren Şener, "Bakanlar
Kuruluna sunulan ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilen herhangi
bir yeni tasarı bulunmadığını, toplantıda,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemindeki tasarı ve tekliflerin
ele alındığını" bildirdi.
Şener, şöyle devam etti:
'Bu hafta ve daha sonraki haftalarda da Türkiye Büyük Millet Meclisi,
çalışmalarına devam edecektir. Özellikle Genel Kurul
çalışmaları önceki haftalarda olduğu gibi gündemindeki
konuları görüşmek üzere toplanacaktır ve mesaisine
devam edecektir. Önümüzdeki hafta içerisinde özellikle bir an önce
yasalaşması gereken, uluslararası ilişkiler
açısından önem arz eden çok sayıda uluslararası anlaşma
var. Bu anlaşmaların yasalaşmasına TBMM Genel Kurulu
mesai harcayacaktır. Bunun dışında da bazı tasarı
ve teklifler Genel Kurulda ele alınacaktır.'
Şener, bu kapsamda tarım
kredi kooperatiflerince kullandırılan grup kredilerinden
doğan kefaletin sona erdirilmesi, on yedi yeni üniversite kurulması
ve konut edindirme yardımı kapsamında hak sahiplerine
ödeme yapılmasına dair kanun tasarılarının
da bulunduğu, bu tasarılar ve uluslararası sözleşmeleri
içeren gündemle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu hafta da çalışmalarına
devam edeceğini belirtti."
Bu, Anadolu Ajansının bülteninden okuduğum haber.
Arkadaşlar, şimdi, devamlı
bu şekilde bir uygulama olduğu için, hiç kimse yadırgamaz
hâle geldi. Çok üzüntülüyüm. Sayın Abdüllatif Şener, takdir
ettiğim bir politikacıdır, siyaset adamıdır,
siyasal geçmişinde grup başkan vekilliği yapmış
birisidir ve Cemil Çiçek'ten boşalan Hükûmet sözcülüğü görevini
ifa etmiştir, ama, Sayın Abdüllatif Şener'e bu hatayı
yaptıran kendi yanlışı değil, Hükûmetin Parlamentoya
bakışı.
Arkadaşlar, bunun için, biz,
Danışma Kurulu önerisini imzalamadık. İmzalardık,
görüşülen kanunlara bir itirazımız yok, ama, görüyorum
ki, çok net ortaya koyuyor şu Anadolu Ajansı haberi, televizyonda
da bizzat izledim ben Sayın Şener'i Bakanlar Kurulu toplantısından
sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine, neleri görüşeceğine,
neleri görüşmesi gerektiğine, ne kadar çalışması
gerektiğine bizler karar vermiyoruz. Bakanlar Kurulu gündemine
alıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisinin süresini, sırasını,
yasalarını teker teker belirliyor. O zaman, kuvvetler ayrılığı
filan bunlar nasıl buruşturulup böyle çöpe atılıyor?
Yani, yürütmenin yasama üzerindeki tahakkümünü şu haberden
daha çok somut ortaya koyan bir örnek olabilir mi arkadaşlar?
Yani, buna sizin isyan etmeniz lazım, iktidar grubundaki arkadaşların
önce. Sizi, grubunuz mu yönetiyor, grup başkan vekilleri mi yönetiyor?
Türkiye Büyük Millet Meclisini Meclis Başkanlık Divanı
mı yönetiyor, Başbakan mı, Bakanlar Kurulu mu yönetiyor?
Buna isyan etmeniz lazım.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Yanlış algılıyorsunuz.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Buna
isyan etmeniz lazım. İşte, haber burada. Haber burada.
Yani, böyle şey olmaz.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Sayın Başkan, Hükûmet Parlamento içinden çıkmıyor
mu?
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tarihinde yoktur. Bakanlar Kurulu ancak
şuna karar verebilir: Bir tasarıyı, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna sevk edip etmemeye karar verir; bu, en doğal
hakkıdır Bakanlar Kurulunun. Adı üstünde, tasarı.
Tasarıyı kim hazırlar, kim sunar Meclise? Hükûmet sunar.
O, bir tartışma konusu değil. Ama, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemini belirliyor. Nereden geliyor bu? Hâlâ,
Başbakanlığı belediye başkanlığı
alışkanlığıyla birbirine karıştırmaktan
geçiyor olay. Yani, orada başkanlık sistemi var. Belediye
çalışmalarını filan küçümsemiyorum, sık
sık söylerim, yanlış algılanıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunu
belediye meclisi zannediyor Sayın Başbakan dediğimde,
zaman zaman "Belediye meclisini küçük mü görüyorsun?"
Olur mu? Belediye meclisleri çok önemli organlardır, ama, Türkiye
Büyük Millet Meclisiyle, onun çalışma usulleriyle karıştırılacak
organ değildir. Yani, belediye meclisinde, belediyelerde
başkanlık sistemi vardır fiilen ve hukuken. Onun gündemini
de belediye başkanı belirler, bu, gayet doğal, ama, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemini Başbakan belirleyemez. Ama, beş sene geçti
bu alışkanlık sürüyor. Neden sürüyor? Parlamentonun
son günlerini yaşadığımız şu oturumda
bir gerçeği ifade etmek isterim: Sadece, bugünkü Başbakan
değil, maalesef, ilk dönem, Meclise gelen sayın milletvekilleri,
başbakan yardımcısı veya başbakan olduklarında,
bir komisyonda bir saat çalışmayan kişi başbakan
olduğunda, eski alışkanlıklarını
Sadece
sizden söylemiyorum, yani, eski örnekleri de var bunun, sosyal demokrat
partilerden gelip başbakan yardımcılığı
yapılan dönemleri de kastediyorum, yani, burada bir polemik
olsun diye söylemiyorum, bir tespitimi söylemek istiyorum. Bir
milletvekili, Meclise ilk geldiği dönem başbakan olursa
bu tür hatalar kaçınılmaz oluyor. Bir komisyonda çalışmadan,
komisyon çalışmalarını bilmeden, oradaki tartışmalara
katılmadan, Parlamentonun günlük yaşamını, kulisini,
ilişkileri, iktidar-muhalefet ilişkilerini yaşamadan,
o havayı teneffüs etmeden başbakan olduğu vakit birisi,
eski alışkanlıklarını sürdürmek zorunda kalıyor.
Sayın Tayyip Erdoğan, Sayın
Başbakan, İstanbul Belediye Başkanı olarak o
alışkanlıklarla Türkiye Büyük Millet Meclisini yönetmek
istiyor. İşte, bu Bakanlar Kurulu toplantısının
gündemi bunun açık belirtisidir. Bunun adı da hukukta, yürütmenin,
yürütme organının yasama organına tahakkümüdür. O
nedenle, beş senedir devam eden bu uygulamayı bugün
açığa çıkaran bu anlayışı kınıyorum,
protesto ediyorum. İnşallah, 23'üncü Dönemde bu tür uygulamalar
olmayacaktır diyorum, yüce Meclise saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Anadol.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, Sayın Anadol Bey'in ifade ettiği konularla
ilgili, gerek grubumuzu gerekse Hükûmetimizi ilzam eden açıklamalar
var.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ben,
şahsen kimseye sataşmadım.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Konuyla ilgili bir açıklamada bulunmak istiyorum grup adına.
Çünkü, bir de meselenin arka planı var.
BAŞKAN - Sayın Başkan,
hangi konuda?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Dün, Hükûmet tarafından, Hükûmet Sözcüsü tarafından açıklanan
konularla ilgili, bu işin bir de arka planı var. O konuyla
ilgili, ne Sayın Başbakanın ne Hükûmetin değil, esasında,
bu gündem, bizim grubumuz tarafından, hatta muhalefetle de diyalog
içerisinde belirlenmiş konulardı, Hükûmet tarafından
ilave edilen bir tek husus yok, ama, her defasında biz artık
öyle yapıyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Hükûmet gündemine almış.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Konuyla ilgili bir açıklama yapmak için zatıalinizden söz
istiyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Meclisin
bugünkü çalışmasını Hükûmet gündemine almış.
BAŞKAN - Sayın Gündüz, gerçi
açıkladınız, ama, iki üç dakikada bir de kürsüde ifade
edin.
69'uncu maddeye göre söz veriyorum.
Buyurun.
V.
- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, İzmir Milletvekili
K. Kemal Anadol'un, konuşmasında, partisine, sataşması
nedeniyle konuşması
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkanım çok teşekkür ediyorum.
Tabii, Sayın Anadol'un bu ifadelerinin
bir arka planı var. Gerçi, Türkiye'deki sistemi genel olarak ele
aldığınızda bu meseleler doğrudur. Yani,
Hükûmet zaten Meclisin içinden çıkıyor. Dolayısıyla,
biz iktidar grubuyuz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Ne alakası var?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Ancak,
bu konuyla ilgili arka planını Sayın Anadol'a ve özellikle
de diğer arkadaşlarıma arz etmekte yarar mülahaza ettim.
Bu gündemin belirlenmesiyle ilgili
Hükûmetten en ufak bir müdahale ya da en ufak bir
K.KEMAL ANADOL (İzmir) -
Hükûmet gündemine almış Sayın Başkan.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) -
Şimdi, Sayın Başkanım, her zaman Hükûmet-Parlamento
ilişkileri Bakanlar Kurulunun gündemine gelir ve biz, iktidar
grubu olarak, Grup Başkan Vekilleri olarak, önümüzdeki hafta Genel
Kurulda hangi yasalar görüşülecek diye bunları kendilerine
göndeririz. Onlar, eğer buna çok acil ilave edilmesi gerekli
olan bir şey varsa, gruba sadece tavsiyede bulunurlar. Gerçekten,
çok değerli grup başkan vekilleriyle bir dönemdir beraber
çalışıyoruz. Gerçekten, ben bu anlayışa
Her
zaman çok yakın anlayış gördük grup başkan vekillerinden
ve şimdiye kadar da, Genel Kurul çalışmaları hep
bu şekilde uyumlu ve ahenkli bir şekilde gitti, ama, Hükûmetin
Türkiye Büyük Millet Meclisine ya da grubumuza bir dayatması
değil, aslında her hafta olan, rutin, bizim sunduğumuz
takvimin Hükûmet tarafından, Hükûmet sözcüsü tarafından
açıklanmasından ibarettir diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gündüz.
IV. -
ÖNERİLER (Devam)
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti
Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre verilmiş iki adet doğrudan
gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
9.-
İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya'nın, 5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi'nin (2/819) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/458)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
09.06.2006 tarihinde Başkanlığınıza
gelen 2/819 esas numaralı "5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"
miz 13.06.2006 tarihinde Adalet Komisyonu'na havale edilmiştir.
Yasa teklifimiz TBMM İçtüzüğünün
37. maddesi gereği 45 gün içinde komisyonda görüşülüp sonuçlandırılmadığı
için söz konusu yasa teklifimizin İçtüzük madde 37 gereğince
doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu gündemine
alınması konusunda gereğini arz ederim. Saygılarımla.
25.01.2007
Av.
Yılmaz Kaya
İzmir
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Açıklamak
istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Kaya, siz,
teklif sahibi olarak söz istiyorsunuz; buyurun.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
bir maddesinde değişiklik yapılmasına dair kanun
teklifimin doğrudan Meclis gündemine alınması için
verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
teklifimi açıklamadan önce, bugün 15 Mayıs, Anadolu'nun
işgaline niyetlenen işgal kuvvetlerinin 15 Mayıs
1919'da İzmir'e girmeleri sırasında, canını
hiçe sayarak o güçlerin üzerine ilk kurşunu sıkan Gazeteci
İzmirli Hasan Tahsin'in şehit edildiği gündür. Kendisi,
hayatını hiçe sayarak canını feda etmiştir.
Bu büyük vatansevere, bu büyük kahramana saygılarımı
sunuyorum ve önerge üzerinde konuşmaya başlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bilindiği üzere, daha önceki, yargılama yöntemini belirleyen
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda -Avrupa Birliği uyum paketinin
yedincisi olan pakette yer alması nedeniyle- efrada kötü muamele
yapan şahısların yargılanmaları sırasında
iki duruşma arası otuz günden fazla olamıyor idi. Ancak,
daha sonra yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunu'nda bu hüküm
yer almamış, yapılan yeni kanunda bu alanda bir boşluk
bırakılmış ve şu anda görülmekte olan bu tür davalar
otuz gün arayla değil, maalesef, altı aylara kadar varan aralarla
görülmektedir. Zaten ağır olan mahkemelerin yükü nedeniyle,
bu davalara, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda da eski hüküm bulunmadığı
için, maalesef, dediğim gibi, beş ay, altı ay ara verilmektedir.
Biz, gayet iyi niyetle, Yedinci
Uyum Paketinde yer aldığı için eski Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanunu'na olumlu bir değişiklik olarak getirilen bu
düzenlemenin yeni Ceza Muhakemesi Kanunu'nda niye yer almadığını
bir soru önergesiyle Sayın Abdullah Gül'e sorduğumuzda, maalesef
ki, diğer bakanlarımızın da yaptığı
gibi, yine alakasız bir cevap
Bakın, bir kısmını
okuyacağım: "Yeni TCK ve CMK'yla Yedinci Uyum Paketinden
daha ileri bir düzenleme hayata geçirilmiş, böylece, gerek
işkence ve kötü muameleyle mücadelede sıfır hoşgörü
politikasında gerek AB'ye uyum sürecinde kapsamlı ve önemli
bir ilerleme sağlanmıştır." Daha uzun
Kısa
bir cümle daha okuyorum: "Esasen ülkemiz bu alanda gerek küresel
gerek bölgesel forumlardaki tüm ilgili uluslararası düzenlemelere
taraftır." Yani, buna bir itirazımız yok, bunları
biz de biliyoruz ama, "Niye yeni kanunda yer almadı?"
dediğimizde verilen cevap bu. Çok üzüntü verici bir durum. Maalesef,
diğer sayın bakanlarımız da bu tür cevaplar verebilmekte.
Bu değişikliği niye
istediğimizi kısaca biraz önce anlattım. Çünkü, duruşma
araları beş altı ay olduğu için bu tür davaların
zaman aşımı nedeniyle ortadan kalkması söz konusu
olabilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
bu konuda çok kısa istatistiki veriler sunarak konuşmamı
bitireceğim. Örneğin, İnsan Hakları Derneğinin
tarayabildiği işkence davalarında 1999-2003 arasındaki
davaların yüzde 23'ü zaman aşımına uğramış.
Emniyet Genel Müdürlüğünün verilerine göre ise, 2000-2005 arasında
133 polisle ilgili dava zaman aşımına uğramıştır.
Bu davalarda, özellikle zaman aşımına uğratılmak
istenen davalarda yapılan taktiksel uygulamalar da şöyle
özetlenebilir: Sanıklar, büyük oranda kolluk kuvvetlerine mensup,
başka illere tayin ediliyorlardı bu tür dava açılınca.
Bunun sonucunda, mahkeme için tebligat sanıklara ulaştırılamıyor,
sonuçta sanıklar duruşmaya gelmiyordu. Adli tıbba yazılan
dosyaların, yazıların ve gönderilen dosyaların
mahkemeye geri dönüşü geç olmakta, delillerin toplanması,
yine sanıkların genellikle polis olması nedeniyle
bilerek savsaklanmakta ve özellikle sanıkların ve kamunun
güvenliği gerekçe gösterilerek duruşmalar başka illere
alınmakta, bu illere gidiş, ulaşım zor olduğu
için, bu nedenle de davalar uzamakta ve zaman aşımı kolaylaşmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Kaya.
Buyurun, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
YILMAZ KAYA (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan, tamamlıyorum.
Bir iki veri daha vereceğim.
Türkiye'de, ceza mahkemelerinde, 2000-2005 arasında 500 binin
üzerinde sanık, davaların düşmesi nedeniyle ceza almamıştır.
2005'in de dâhil edilmesiyle bu sayının 700 binden fazla olacağı
tahmin ediliyor 2005 verilerine göre.
Yargıtay ceza dairelerinde,
zaman aşımı nedeniyle, 2000'de 10.728, 2001'de 6.852,
2002'de 3.556, 2003'te 4.808, 2004'te de 7.772 olmak üzere, toplam 33.316
düşme kararı verilmiştir. Bu düşme kararları
neticesi de, müdahiller, müştekiler, haklı olarak Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine başvurmaktalar. Örneğin,
2007 14 Mayısında, Türkiye'ye karşı açılan 23
davayı karara bağlamış Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi ve 1998 yılında işkence ve kötü muamele gördüğü
gerekçesiyle açılan bir davada Türkiye'yi 15 bin euro tazminat
ödemeye mahkûm etmiştir. Yine, haksız gözaltı nedeniyle
ve işkence ve kötü muameleye tabi olduğu nedeniyle
açılan bir davada da, yine Türkiye'yi 18 bin euro tazminat ödemeye
mahkûm etmiştir, böyle bir sonuç da doğurabiliyor bu duruşmaların
uzaması.
Değerli arkadaşlarım,
gerekçelerini arz ettiğim yasa teklifimin bir an önce Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündemine alınması için olumlu oylarınızı,
katkılarınızı bekliyorum. Ama dönemimiz de bitmek
üzere olduğundan, gündemde yer almakla kalmayıp bir an önce
de
Sayın İrfan Gündüz biraz önce acele olan şeyleri saydı,
"Hükûmet de katılıyor bu görüşümüze" dedi. Bu
teklifin de gündeme alınması durumunda yasalaşması
için çaba göstereceğinize inanıyorum, hepinize saygılarımı
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaya.
Başka söz talebi? Yok.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar
yeter sayısı
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler
Teşekkür ederim. Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
15.56
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 16.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106'ncı Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
İzmir Milletvekili Sayın
Yılmaz Kaya'nın (2/819) esas numaralı Kanun Teklifi'nin
doğrudan gündeme alınması önergesinin oylanmasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi,
önergeyi yeniden oylarınıza sunup karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
10.-
Muğla Milletvekili Hasan Özyer'in, Belediyelere ve İl
Özel İdarelerine Genel Bütçe Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında
Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/265)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/459)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/265 esas numaralı "Belediyelere
ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Gelirlerinden Pay Verilmesi
Hakkında Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi"min,
İç Tüzüğün 37'nci maddesi gereğince doğrudan gündeme
alınmasını arz ederim.
Hasan
Özyer
Muğla
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Teklif sahibi olarak, Muğla
Milletvekili Sayın Hasan Özyer söz talebinde bulunmuştur.
Buyurun Sayın Özyer.
HASAN ÖZYER (Muğla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Belediyelere ve İl
Özel İdarelerine Genel Bütçe Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında
Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'min doğrudan
gündeme alınması konusunda görüşlerimi açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği
gibi, turizm bölgelerimizdeki belediyelerimizin kış nüfuslarıyla
yaz nüfusları çok farklı olmaktadır. Bu belediyelerimizin
gelirleri ise, yerleşik nüfuslarına, yani, kış nüfuslarına
göre belirlenmektedir. Merkezî idareden alınan ve zaten sınırlı
olan bu kaynak, söz konusu belediyelerimizin yerleşik nüfusuna
dahi hizmet vermesine yetmemektedir. Oysa, bu belediyelerimiz,
yılın yarısında, yerleşik nüfuslarının
5 katı, 10 katı, hatta, birçok yerde 20 katı nüfusa hizmet
vermek zorunda kalmaktadırlar.
Tarım ve turizm sektörlerinin
hareketli olduğu nisan-ekim ayları arasında yaşanan
bu olağanüstü nüfus hareketi karşısında, söz konusu
belediyelerimiz, âdeta, çaresizliğe mahkûm edilmektedir. Nitekim,
turizm bölgelerimizde temizlikten çevre düzenlemesine, içme suyundan
kanalizasyona, yol ve kaldırımdan aydınlatmaya kadar
belediyelerimizin sorumluluk alanlarındaki her konuda ciddi
sıkıntılar yaşanmaktadır.
Turizm bölgelerinde, diğer
bölgelerimizden farklı olarak, çevrenin korunması da hayati
öneme sahiptir; çünkü, tarihî ve doğal güzelliklerimiz turizmde
en önemli kozlarımız ve rekabet unsurlarımızdır.
Tarihî ve doğal çevrenin korunması için gerekli yatırımlar
fevkalade pahalıdır ve belediyelerimizin güçlerini
aşan bütçeler gerektirmektedir. Bu belediyelerimizden, hem
merkezî idareden aldıkları payın katbekat fazlası
nüfusa hizmet üretmesini beklemek hem de konumları gereği
ilave yatırımlar talep etmek, her şey bir yana, hakkaniyete
aykırıdır.
Kanun teklifimizin amacı, bu
hakkaniyetsiz durumu düzeltmek, turizm bölgelerimizdeki belediyelerimizin,
hizmet verdikleri ortalama nüfusla orantılı gelire kavuşmalarını
sağlamaktır. Böylece, çok uzun yıllardır süregelen
bir haksızlığı gidermiş olmakla kalmayacak,
ülkenin geleceği adına da önemli bir adım atmış
olacağız.
Değerli milletvekilleri,
1980'lerin sonuna doğru hareketlenen ve son yıllarda zirveye
ulaşan turizm sektörü, ülkemiz açısından giderek daha
kritik bir alan hâline dönüşmektedir. İşsizliğin
her geçen yıl daha da büyük bir sorun hâline dönüştüğü
ülkemizde, turizm sektörünün yarattığı istihdamı
göz ardı etme lüksüne sahip değiliz.
İhracatımızla boy
ölçüşebilecek döviz geliri yanında onlarca yan sektörü
de besleyen turizm alanının, sağlıklı ve sürdürülebilir
bir alt yapıya kavuşturulması şarttır. Bugün,
Türkiye'nin, turizmden hâlâ hak ettiği geliri elde edemeyişinin
gerisinde en önemli sebeplerden biri, bölgedeki belediyelerimizin
hizmet üretiminde yaşadıkları sorunlardır.
Tamamı dünyanın şehir
altyapısı bakımından en gelişmiş ülkelerinden
gelen turistleri, köy görünümlü şehirlerimizde misafir ederek,
bu alandaki hedeflerimize ulaşamayacağımız
açıktır. Türkiye, her biri diğerinden güzel turizm tesislerinde
konaklayan misafirlerinin kaldıkları yerin kapısından
adım atar atmaz fevkalade kötü bir şehircilik hizmetiyle
karşı karşıya kalmalarının ayıbını
daha fazla taşımamalıdır. Aynı şekilde,
dinlenmek için büyük şehirlerden turizm bölgelerine gelen vatandaşlarımıza
tatillerini zehir eden eksiklikleri ve aksaklıkları bir
an önce ortadan kaldırmalıyız.
Bütün bu sorunların çözümünün
ilk şartı bölge belediyelerinin hizmet kapasitelerini
artırmaktır. Bu da, belediyelere daha fazla kaynak
sağlanmakla mümkündür. Elbette bu teklifin yasalaşması
bütün sorunları çözmeyecektir, ama sorunların çözümü yolunda
gerçekten çok önemli bir adım olacaktır.
Değerli milletvekilleri, turizm
bölgelerindeki belediyelere merkezî yönetimden daha fazla kaynak
sağlamanın tabii ki bir maliyeti olacaktır, belki bunun
için ilave kaynak bulmak gerekecektir. Ancak, burada öncelikle göz
önünde tutulması gereken husus, turizmin ülkemize sağladığı
ve her geçen yıl daha da büyüyen ekonomik ve sosyal faydası
olmalıdır. Konuya bu açıdan bakıldığında,
sonuçta elde edilecek faydanın katlanacak maliyetle mukayese
edilemeyecek kadar büyük olacağı görülecektir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak,
2023 yılında 63 milyon turist, 86 milyar dolar turizm geliri
hedefimiz var. Bu hedefe ulaşabilmek ve hatta aşmak mümkündür.
Bunun en başta gelen şartlarından biri de bölge belediyelerinin
hizmet standartlarını yükseltmektir. Her biri dünya çapında
standartlardaki turizm tesislerimizi birinci, ikinci bile değil,
dördüncü, beşinci sınıf şehircilik altyapısıyla
kuşattığımız bir ortamda bugün bulunduğumuz
yerden daha ileriye gidemeyeceğimiz açıktır. Dolayısıyla,
bu konu, turizm bölgelerindeki belediyeleri koruyup kollama amacının
ötesinde, Türkiye'nin geleceğini etkileyecek öneme sahiptir.
Esasen, Türkiye'nin 2023 yılına kadarki turizm stratejisinin
en önemli unsurlarından biri de turizm bölgelerindeki şehircilik
altyapısının geliştirilmesidir. Dolayısıyla,
belediyelerimize merkezî yönetimden aktarılan payın artırılması
spesifik bir talep değil, Türkiye'nin turizm stratejisine uygun
bir adımdır. Biz, turizmden hedeflediğimiz büyüklükte
gelirler almayı istiyorsak, öncelikle, bunun için gerekli
olan kaynakları şimdiden ilgili kurumlara vermeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
HASAN ÖZYER (Devamla) - Yaşanabilir
yerleşim birimleri oluşturmadan 63 milyon turisti ülkemize
getiremeyeceğimiz, getirsek de hedeflediğimiz sirkülasyonu
sağlayamayacağımız gibi, tatil veya çalışmak
için gelen kendi insanlarımızı da memnun edemeyeceğimiz
açıktır. Kanun teklifimi bu açıdan da değerlendireceğinizi
umuyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
kanun teklifini 22 milletvekili arkadaşımızın
da imzasıyla, 2 Mart 2004 tarihinde, (2/265) esas numarasıyla
Meclis Başkanlığına vermiştim. 24 Mart 2004 tarihinde
esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna, tali komisyon olarak
da İçişleri Komisyonuna giden teklifim o tarihten beri
herhangi bir işlem görmeden beklemiştir. Kanun teklifimin
İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine
getirilmesini istememin sebebi, aradan geçen üç yılı
aşkın zamandır bu konuda herhangi bir mesafe katedilememiş
olmasıdır. Geçtiğimiz yıllarda bu Mecliste, birçok
sektörün sorunlarına çözüm getiren pek çok kanun, teklif ve tasarı
görüşülerek kabul edilmiştir. Bu konu da aynı şekilde
Mecliste görüşülüp hayata geçirilebilirdi. Ancak, bugüne
kadar ne benim kanun teklifim ne de aynı mahiyette bir başka
düzenleme Meclis Genel Kuruluna getirilmiş değildir.
Zaten üç maddeden oluşan ve ne
Mecliste grubu bulunan partilerimizin ne de Hükûmet ve komisyonun
karşı çıktığını sanmadığım
bu kanun tasarımın gündeme alınarak hayata geçmesini
temenni ediyorum.
Talebim, yaz nüfusunu da esas alarak,
genel bütçeden belediyelere ayrılan payın artırılmasıdır.
Turizm bölgelerindeki belediyelerimizin, bu mütevazı destekle,
birkaç yıl içinde, hizmet verdikleri yerlerin çehrelerini değiştirecek
çalışmalar gerçekleştireceklerine inanıyorum.
Bu düşüncelerle, bütün milletvekili
arkadaşlarımdan kanun teklifime destek beklediğimi
belirterek, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özyer.
Önerge üzerinde başka söz talebi
yok.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince sözlü soru önergeleriyle diğer
denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı:
1337)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer alan, Adana
Milletvekili Vahit Kirişçi ve Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın,
T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri
Tarafından Kullandırılan Grup Kredilerinden Doğan
Kefaletin Sona Erdirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.-
Adana Milletvekili Vahit Kirişci ve Tokat Milletvekili Zeyid
Aslan'ın; T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri
Tarafından Kullandırılan Grup Kredilerinden Doğan
Kefaletin Sona Erdirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları.
(2/975) (S. Sayısı: 1411) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
2'nci maddeyi okutuyorum:
Çiftçi belgesi istenmeyecek haller
MADDE 2- (1) Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının çiftçi kayıt sistemine kayıtlı
çiftçilerden, her türlü aynî ve nakdî yardım, avans, sübvansiyon,
prim gibi tarımsal destekleme ve/veya kredi kullanılması
işlemlerinde çiftçi belgesi aranmaz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Osmaniye Milletvekili Sayın Necati
Uzdil.
Buyurun Sayın Uzdil.
CHP GRUBU ADINA NECATİ UZDİL
(Osmaniye) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; öncelikle, sizleri sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. Ayrıca, bu yasanın görüşülmesini
sabırsızlıkla bekleyen çiftçi arkadaşlarımı
ve ziraat odalarımızın yöneticileri çiftçi önderlerini
de saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
22 Temmuzda seçim var. Bu Meclis seçim kararını aldı,
vatandaşın önüne gidiyoruz. Sandığı koyduk,
ama, maalesef, AKP İktidarını ve milletvekillerini
bir telaştır aldı gitti. Düşünün, arkadaşlar,
seçim kararı almış, milletvekillerinin yarısı
orada, tatil günü komisyon topluyorlar -saat 11'de komisyon toplanıyor-
buraya yasa tasarısı getiriliyor. Ne için? Ne için? Hemen
söyleyelim: Oy kaygısına düştüler değerli arkadaşlarım.
Oy kaygısı onları artık iflah etmez. Meclisi,
hâlâ, burada, kendilerine yönelik birkaç kişinin oyu için tutma
çabasındalar.
Değerli arkadaşlarım,
bu yasayı şöyle hatırlatmak istiyorum size: Hatırlamayabilirsiniz,
daha önceleri, Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri,
zirai kredi verirken, müteselsil kefaletle, birbirini tanımayan
çiftçileri birbirine bağlardı. 2002 yılında Ziraat
Bankası bu işten vazgeçti, 2004 yılında da tarım
kredi kooperatifleri vazgeçti. Ancak, yıllardır -evet,
dört buçuk senedir- çiftçiyi, borcunu ödediği hâlde, müteselsil
kefalet yüzünden icraya veren, arabasını, traktörünü,
otomobilini bağlayan ve şu anda da parklarda olan bu araçlar
için park parası veren çiftçilerimiz eziyet çekti. Dört buçuk sene
oldu, bu yasa, burada, bu kürsüde çeşitli defalar gündeme getirdiğimiz
hâlde ele alınmadı. Ne zaman ele alındı sevgili arkadaşlarım?
Dikkatinizi çekerim, seçim kararı alındıktan sonra.
(x)
1411 S. Sayılı Basmayazı 9/5/2007 tarihli 104'üncü Birleşim
Tutanağı'na eklidir.
Buradan müteselsil kefaletle
sıkıntıda olan arkadaşlarıma müjdeliyorum:
Evet, 1'inci madde geçti, siz bundan kurtulacaksınız. Ama,
şuradan da seslenmek istiyorum: Televizyonlarda, ulusal televizyonlarda,
size bunu "af getiriyoruz" diye anlattılar. Ulusal televizyonlarda
işte bu gözlerle seyrettim, sizler de seyretmişsinizdir.
Değerli arkadaşlarım,
yaklaşık 68 bin çiftçi borcunu ödeyememiş. Arkadaşlar,
düşünün Türkiye'deki çiftçi aile sayısını, bir de
68 bin sayısını düşünün. Biz, diyoruz ki, bu çiftçiler
borcunu ödeyemediler, ödemediler değil. "Ödemediler"
ile "ödeyemediler" arasındaki farkı düşünün.
Gelin bunların tüm borcunun anaparasını alalım,
faizlerini affedelim diye gündeme getirdiğimiz hâlde, maalesef
ve maalesef, iktidar partisinin milletvekilleri, Komisyonda buna
yanaşmadılar.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi ikinci maddeye geliyorum. Arkadaşlar, öyle bir madde
ki, düşünün, önümüzde bir Ziraat Odaları Birliği var,
Türkiye'de ziraat odaları var. Bunlar bizim kırsalımızdaki
çiftçilerimizin meslek örgütü hem de tek meslek örgütü sevgili arkadaşlarım.
Unutmayın, Türkiye'de olduğu gibi, Avrupa'da da en büyük
meslek örgütü. Sevgili arkadaşlarım, bu meslek örgütümüz
dört buçuk yıldır, hatta daha öncelere gidelim, 1980'den bu
yana permeperişan olan çiftçilerimizin haklarını savunmak
durumundadır. Bunu savundu diye dört buçuk yıldır AKP
Hükûmetinin çiftçilere olumsuz bakışını da
eleştirdiği için, bu örgütü cezalandırmaya çalışmaktadır.
Elinizi vicdanınıza koyun, bu çiftçi size 2002'de oy verdi
değerli arkadaşlarım, ama, siz çiftçiye hiçbir şey
getirmediniz. Çiftçi ile ilgili verdiğiniz hiçbir sözü tutmadınız.
Çiftçi permeperişan oldu, kendi örgütü tabii ki, tavır aldı.
Korktunuz, korktunuz
Ziraat odalarından korktunuz, Manisa'daki
mitingden korktunuz, Ordu'daki mitingden korktunuz. Şimdi, dikkatinizi çekiyorum, uluslararası bir örgüt
olan ziraat odalarının sesini kesmeye çalışıyorsunuz,
ama, şunu da unutmayın: Korkunun ecele faydası yok sevgili
arkadaşlarım.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Biz niye
korkalım, sen kendi sandık korkundan bahset!
NECATİ UZDİL (Devamla) -
22 Temmuzda sandık vatandaşın önünde ve de benim çiftçimin
de önünde. Unutmayın, o çiftçi, sizinle 22 Temmuzda hesaplaşacak.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - O günü
unutma!
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Burada seçim tarihinden sonra getireceğiniz alelacele kanunlarla
bir şeye varamazsınız. Değerli arkadaşlarım,
sevgili çiftçi arkadaşlarım, size buradan şikâyet ediyorum
bunları: Milletvekilleriyle, AKP milletvekilleriyle bire
bir konuştuğumuzda yapılan şeyin yanlış
olduğunu söylüyorlar. Ancak, bir yerlerden emir alarak, doğru
saydıkları şeyi savunamaz hâldeler. Sabahleyin, belki,
ziraat odası temsilcilerine de söylediniz; önerge verilecekti,
önergeyle değişiklik yapılacaktı. Ben, bugün buraya
geldiğimde milletvekili arkadaşlarımın bir
kısmını ziyaret ettim, "ne yaptık önergeyi"
diye. "Önerge mönerge yok" dediler. Tabii, "yok" diyecekler.
Özgür değiller, kendi kendilerine karar veremiyorlar,
doğru bildiklerini savunamıyorlar, bir yerlerden haber
alıyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
sözlerimin sonuna doğru şunu hatırlatmak istiyorum:
Değerli arkadaşlarım, hep, meydanlarda, toplantılarda
dedik ki "örgütlü toplum", değil mi? "Örgütlü toplum,
katılımcı demokrasi, şeffaf yönetim" dedik. Peki,
örgütlü toplum ne? Ziraat Odaları Birliği, bu ülkedeki
yurttaşlarımızın, çiftçilerimizin bir örgütü değil
mi? Senin karşında önünü ilikleyip her söylediğine
evet mi demek zorunda? Doğruları ortaya koyduğu zaman,
sizi ufacık da olsun eleştirdiği zaman eleştiriden
nasip almayı bir tarafa bırakıyorsunuz, siz, sizin
karşınızda boyun bükmeyen, eğilmeyen insanları
cezalandırmaya çalışıyorsunuz, ama bu sefer, sevgili
arkadaşlarım, sert bir kayaya çarptınız. Unutmayın,
bu memleketin yüzde 40'ı çiftçi, bu ülkedeki seçmenlerin de yüzde
40'ı çiftçi. Hiç hatırınızdan çıkarmayın
bunu. 22 Temmuzda o çiftçi size öyle bir cevap verecek ki, çok söylendi,
ama yine söyleyeyim: "Ananı da al git." dediğimiz
çiftçi size öyle bir cevap verecek ki, bu sefer, pankartlarda görmüşsünüzdür
"Babamı da aldım geldim." diyecek size. Bunu aklınızdan
hiç çıkarmayın.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Atma
yahu, atıyorsun.
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Gidemiyorsunuz, evet, hiçbiriniz köye adım atamıyorsunuz.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
Göreceğiz seçimde, o köylerde
başınıza gelen işleri inşallah hep birlikte
göreceğiz.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Göreceğiz.
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, çiftçiyi rahatlatmaya bakın.
Buyurun, burada, 50 küsur bin lira para alınmış, 280 milyon
liraya çıkmış. Bu çiftçi bunu nasıl ödeyecek? Bununla
uğraşacağına bizim Tarım Bakanımız,
tutmuş "Ziraat odalarının çitçilere verdiği
çiftçilik belgesine gerek yok." diyor. Dünyanın neresinde,
bir meslek örgütü, mensubuna verdiği belgeyi yok sayıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uzdil, buyurun,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Siz yok saysanız da, merak etmeyin, o çiftçi kendi örgütüne sahip
çıkacak, kendi örgütünü destekleyecek ve sizinle hesaplaşacak
değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım,
buradan şunu da belirtmek istiyorum: İşte, size, örgütlerden
gelen yazılar, "Osmaniye Ziraat Odası olarak Türk çiftçisini
savunmasız bırakmaya yönelik bu kanun teklifini şiddetle
kınıyor ve karşı çıkıyoruz." diyor.
Kim diyor? Osmaniye çiftçileri adına Bahadır Sezgin diyor,
Osmaniye Ziraat Odası Başkanı diyor. Kim diyor arkadaşlar?
Bir tane de çiftçilerden gelen evrakı size göstereyim. Onun altını
da okuyayım: "Çiftçinin tek meslek kuruluşu olan ziraat
odalarını yok saymaya, Türk çiftçisini savunmasız
bırakmaya yönelik olan bu kanun teklifini, Gebzeli çiftçiler
olarak kınıyoruz." diyor. Peki, size birkaç tane daha
göstereyim: Toroslar'dan geliyor, Mersin'den geliyor. İsmi
"Murat" diye bir arkadaşımız. Elimde matbu bir
kâğıt var. Ne yazıyor biliyor musunuz? Kırmızıyla
çizdiğim yerleri okuyorum: "Zaten çiftçi kışı
zor çıkarmış. İlçeye giderken yol parasını
borç almış. Ziraat odasına verecek aidatı nereden
bulsun? Sizin ve komisyonunuzun hazırladığı bu
kanun teklifini duyunca çok memnun olduk." diyor.
Değerli arkadaşlarım,
bu, çitçinin yazması olsa, öper başıma koyarım. Yöneticilerim
bunu değiştirir, değerlendirir ziraat odası.
Ama, lütfen, Mersin Toroslar
Şunu da okumak istiyorum değerli
arkadaşlarım
MEHMET KARTAL (Van) - Van Ziraat
Odası var.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Osmaniye'ye
bak sen. Osmaniye seni aday bile yapmayacak, haberin olsun.
BAŞKAN - Sayın Uzdil, toparlar
mısınız.
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkanım, müsaadenizle.
Mersin, Meram Konya'dan geliyor.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Bir daha
aday bile olamayacaksın Osmaniye'den.
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Elimdeki bu yazı da, sevgili arkadaşlarım, bu yazının
tıpkısının aynısı. Çiftçinin eline verip,
imza atmasını bilmeyen kişilere gönderttiniz.
Şunu da göstermek istiyorum. Ortaköy Ardahan'dan geliyor; tümü
aynı fotokopi, aynı fotokopi. Buradan, belli bir merkezden
çıkartıp, çiftçilere bunu göndererek, sahte imzayla, bir
milletvekilini yanıltamazsınız. İşte, bu
da, Viranşehir Şanlıurfa'dan. Tümü aynı sevgili
arkadaşlarım, aynı fotokopi. Yanılmanız buradan.
Değerli arkadaşlarım,
buradan sesleniyorum sizlere, buradan sesleniyorum: Çiftçiye ettiğinizi
çekeceksiniz. Etme bulma dünyası.
İşte burada 18-19'unda Ziraat
Odaları Birliği toplanıyor, genel kurulu toplanıyor.
Tüm uğraşınız buradaki seçim için.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uzdil
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Buradaki seçime çiftçim karar verecek. Sizleri 22 Temmuzdaki hezimetinizi
şimdiden düşünmeye davet ediyor, tümünüze saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Uzdil.
Anavatan Partisi Grubu adına
Sayın İbrahim Özdoğan, Erzurum Milletvekili.
Buyurun Sayın Özdoğan.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 1411 sıra sayılı
Yasa Teklifi üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına 2'nci maddede
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hakikaten
çiftçiyi bir uçurumdan diğer bir uçuruma sürüklüyorsunuz. Hani
İbrahim Tatlıses'in bir sözü var ya "Allah cezanı
verecek." diye, evvel Allah sonra da Türk çiftçisi sizin cezanızı
verecektir bu seçimlerde.
Değerli arkadaşlar, bakın,
şimdi bir şey anlatmak istiyorum. Türkiye'yi, bak, Türk çiftçisini nasıl uçuruma
sürüklüyorsunuz. Bakın, şimdi, Türk çiftçisi bambaşka
bir bataklığa doğru gidiyor.
Bakın, son zamanlarda televizyonlarda
çok sık dönen bir reklam var. Bir banka çiftçiye "Üretici
Kart" veriyor. Söz konusu reklam bunu anlatıyor. Üretici
Kart'ın ne olduğu, söz konusu bankanın İnternet sitesinde
şöyle anlatılıyor değerli arkadaşlarım:
"Dünya'da ve Türkiye'de ilk ve tek olan Üretici Kart, üreticilerin
tarımsal ihtiyaçlarına ve nakit akışlarına
uygun olarak tarımsal işletme kredisi sağlamaktadır.
Çiftçiye tanımlanan kredi limiti Üretici Kart'a yüklenmekte
Üretici Kart, kredi kartından ayrılan birçok özelliğe
sahiptir. Bunlardan en önemlisi, Üretici Kart'ın yılda bir
kez ödemeli olmasıdır. Bu ödeme vadesi de tamamen çiftçinin
ürün desenine göre, yani hasadına göre belirlenmektedir."
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
söz konusu banka, çiftçinin içinde bulunduğu nakit sıkıntısını
tespit etmiş ve çiftçiye bir nevi kredi kartı sağlamayı
programına almıştır. Böylelikle, hasat mevsimini
beklemeden bankadan kredi kullanılacak ve yılda bir kez,
hasat sonrasında, bankaya olan kredi borcu ödenecektir bu sisteme
göre. Misal: Çiftçi, oğlunu, kızını evlendirmek
veya beli ağrıyan hanımını doktora götürmek
için hasadı beklemeyecek. Çiftçimizin durumu aynen budur değerli
arkadaşlar. Bunu tabii ki hepimiz de biliyoruz. Çiftçi, doktora
gitmek için dahi hasat sonrasını beklemekte. Türk çiftçisinin
durumu bu. Avrupa çiftçisi gibi elinde parası yok ve her
şey için hasadı beklemek zorunda. Ben de bir köylü olarak bunu
çok iyi biliyorum değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar, bankanın
projesine diyecek bir sözüm yok, ancak bu durum beni çiftçimiz
açısından endişelendirmektedir. Üretici Kart, bir kredi
kartıdır ve bilindiği gibi, birçok vatandaşımız
kredi kartlarından dolayı çok mustarip olmuştur. Kredi
kartı, insanlarda kolayca sanal para hissi oluşturmaktadır.
Oysa, kredi kartı, karşılığı olmayan bir
parayı insanlara hediye etmez, bundan karşılık
bekler. Ülkemizde, dar gelirli ve maddi sıkıntılarını
kredi kartıyla dengeleyen, daha sonra da gerekli geri ödemeleri
yapamadığı için büyük sıkıntılara düşen,
hatta çöküntünün eşiğine gelen milyonlarca vatandaşımız
vardır.
Üretici Kart da nakit sıkıntısı
içinde olan çiftçimize nakit sağlayacak bir sistem olarak karşılığını
isteyip hemen alamadığında, çiftçimiz, milyonlarca
insanımızın çektiği tarzda sıkıntılardan
kolayca mustarip bir hâle gelebilecektir. Çiftçimiz, zira, hakikaten,
maddi açıdan çok az imkânlara sahiptir, yeterli üretim yapamamaktadır,
ürettiğini hakça -bu Hükûmet yüzünden- değerlendirememektedir,
ürünü para etmemektedir, girdi fiyatları olağanüstü yüksektir.
Üretici Kart yoluyla aldığı borcu senede bir kez hasattan
sonra geri ödemek zorunda olması, bir sene gibi uzun bir süre
içerisinde para planı yapmanın zorluğu göz önüne
alındığında, ödeme dengeleri açısından
önemli bir risk oluşturmaktadır çiftçilerimiz açısından.
AK Parti Hükûmetinin çiftçiye beş senede sunduğu, işte,
değerli arkadaşlar, yeni borçlanma yöntemlerinin böyle
açmış olmasıdır ve çiftçimizi muhtemel finansal
darboğazlardan koruyacak hiçbir toplumsal koruma mekanizmasını
bu Hükûmet oluşturmamıştır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
AK Parti Hükûmetinin bitmesine az kalan iktidarı boyunca çiftçiye
sevgisiz ve saygısız baktığı kamuoyunun malumudur.
Sayın Başbakanın bir çiftçi vatandaşımıza
sarf ettiği "Ananı da al git." sözü toplumun hafızasının
derinliklerine o denli nakşedilmiştir ki, Sayın
Başbakan bu sözüyle aslında kendi siyasi ipini çekmiştir.
Sayın Başbakanın bu ve benzeri dillere pelesenk sözleri,
onu toplumun gözünden ve gönlünden düşürmüştür. Bu, bir siyasetçi
için acıklı bir sondur değerli arkadaşlar. Cumhuriyet
mitinglerinin ana sloganı "Anamızı da babamızı
da alıp geldik." olmuştur. "Halka hizmet Hakk'a hizmettir."
sözünün Sayın Başbakanın ağzında akıcı
bir boya olduğu halk tarafından en açık bir biçimde yaşanmış
ve görülmüştür. Evet değerli arkadaşlar, gerçekten,
halka hizmet Hakk'a hizmettir ve bu, Anavatan Partisinin taa rahmetli
Turgut Özal zamanında söylenmiş bir sloganıdır.
Bir de değerli arkadaşlar:
Köylü milletin efendisidir.
Çiftçi, bir toprağın silahsız
bekçisidir.
Çiftçi, millî benliğin özü ve
temelidir.
Çiftçi, bir ülkeyi ülke yapan
millî güçtür, millî değerdir.
AK Parti Hükûmetinin, Cüneyd Zapsu
ve benzerleri eliyle kurda kuşa yem ettirdiği Türk çiftçisi,
Türk toprağının kimliğidir, onurudur.
Değerli milletvekilleri, merakımı
mucip olan bir husus da var: Erken seçimi biz parti olarak, Anavatan
Partisi olarak istedik. Bizim isteğimiz anlaşılır
bir durum da, AK Partinin, mecburiyetten girdiği erken seçime
seviniyor gibi olması biraz komik değil midir? Çünkü, değerli
arkadaşlarım, AK Parti tarafından geçen sene yere serilen
ürünleri bu sene yukarı kaldırmadan seçime gideceğiz.
Hükûmet, geçtiğimiz sene yere serdiği ürünün yerden kendisine
baktığını görmüyor mu? Bunu hakikaten görmüyor
mu değerli arkadaşlarım? Yerde serili ürünlerin bakışlarını
üzerinde hissetmiyor mu Hükûmet? Fındık üreticisinin
kırgın ve kızgın kalbinin atışlarını
hissetmiyor mu bu Hükûmet?
Değerli arkadaşlarım,
kendi Hükûmeti eliyle arkadan hançerlenmiş, Zapsu ve onun uluslararası
lobileri tarafından çiğnettirilmiş Türk mahsulünün
kanatılmış bağrını görmüyor mu bu AKP
Hükûmeti? Hakikaten unuttunuz mu yere serdiğiniz ürünleri?
Unuttunuz da mı seçimden söz ediyorsunuz? Unuttuysanız, ben
size bunu hatırlatıyorum. Yere serdiğiniz ürünler,
arkadaşlar, size bakıyor, sizi gözlüyor; bayılttınız
ama öldüremediniz; yerden sizi izliyor, size bakıyorlar. Yerinizde
olsam, yerde yatan o gözlere hiç bakamazdım, görmemek için başımı
yastığın altına sokardım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
AK Parti Hükûmetinin Türk çiftçisine acımasız baktığı
beş yılda Türk tarımı gerilemiştir; öylesine
gerilemiştir ki, Avrupa Birliğinin masasına eli kolu
budanmış, ağzı burnu dağıtılmış
bir vaziyette oturabilecektir ancak.
Değerli arkadaşlar, Avrupa
Sayın Tayyip Erdoğan'a minnettardır, çünkü Avrupa,
çiftçisini efendi ve tarımı kral bir oluşum yaparak
Türk tarımının gelişmesi yerine Avrupa'da zaten
fazlasıyla var olan tarımsal ürünlerden istifade etmesini
istemektedir.
Değerli arkadaşlar, bir
gün eğer Alman bulguru yemeye başlarsak hiç şaşırmayalım.
"Alman bulgur yer mi?" demeyiniz sakın; bulgur yemeyen
Alman bile, bulgura bu Hükûmetten çok daha değer ve önem vericidir.
Bakın, değerli arkadaşlar,
Almanlar aklıma nereden geldi: Hükûmetin, Cüneyd Zapsu eliyle
Türk fındıkçısını arkasından hançerlediği
günlerdi. Alman Büyükelçiliği Ticari Ataşesi Karadeniz'e
gitti. Fındık fiyatının Hükûmet tarafından 2
milyon düzeylerine serildiği günlerdi. Biliyorsunuz, Almanya
en büyük fındık alıcılarımızdan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Özdoğan.
Buyurun, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar,
işte, Alman Büyükelçiliğinin Ticari Ataşesi, gittiği
Karadeniz'de bir soruya cevap verirken, Türkiye'de Hükûmet ile
fındık üreticisi arasındaki bu gerilimi anlamakta
güçlük çektiğini, bu fındık Almanya'da olsa, hükûmetin,
fındığı korumak için her şeyi yapacağını
söyledi.
Bu günler, aynı zamanda
İspanya'daki fındık üreticilerinin AK Parti Hükûmetine
karşı yürüyüş yaptığı günlerdi. İspanyol
fındık üreticileri, AK Parti Hükûmetini uluslararası
fındık piyasasını düşürmekle suçluyordu. AK
Parti Hükûmeti, Türk fındığının yüzünü dağıtmakla
kalmamış, eli İspanya'ya kadar uzanmıştı.
Toprak sevgisi vatan sevgisidir.
Toprak ve çiftçi sevgisi milliyetçiliğin temelidir değerli
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım,
bunu, elin Alman'ı ve İspanyol'u çok iyi bilir, ama Türk çiftçisinin
başına beş senedir musallat olmuş olan bu Hükûmet
hâlâ daha bunu anlayamamıştır. Millî damardan yoksun
bu Hükûmeti, Almanlar ve İspanyollar tahlil ve teşhis etmiştir.
Sıra bize geldi değerli arkadaşlar. Biz de tahlilimizi
ve teşhisimizi 22 Temmuzda yapacağız inşallah
milletçe.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Türk tarımının bundan sonraki gelişimini Avrupa
Birliği sürecinden bağımsız olarak ele almak mümkün
olmayacaktır. Bizim Anavatan olarak bu konuda vizyonumuz,
Türk tarımının millî benliğini güçlü kılmayı,
Avrupa Birliği müzakere süreciyle entegre etmeyi başarmaktır.
Bu konuda tavizsiz ve millî bir duruşu Avrupa Birliği süreciyle
kaynaştırmaktır amacımız.
Değerli milletvekilleri, Avrupa
Birliğinin Türkiye'de en büyük sorun olarak gördüğü alan tarım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
konuşmanızı lütfen tamamlar mısınız.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, hatta,
konu o kadar geniş ki, "tarım" başlığını
"gıda güvenliği" gibi alt başlıklarla,
otuz beş ayrı alt başlık altında topladı Avrupa
Birliği.
Tarım ve Köy İşleri
Bakanlığı, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde
en öncelikli konu olarak, Türk tarımının AB'nin ortak
tarım politikasına uyumu olarak tanımlar ve bu yönde
çalışmalarına devam ettiğini bildirirken, sivil
toplum kuruluşları ve Avrupa Birliği uzmanları
da sürecin tarım sektörüne getirecekleri ve yapılması
gerekenler hakkında farklı görüşlere sahip bulunuyor.
Hükûmet, Avrupa Birliği sürecini,
ana eksen olarak Avrupa Birliğinin talep ve beklentileri
doğrultusuna oturturken, Türk tarımını bilen, anlayan
ve bu toprağa vatan sevgisiyle bağlı olan binlerce uzman
ve sivil toplum örgütü Hükûmetin bu tutumundan endişe ediyor.
Değerli arkadaşlarım,
elbette ki Türk çiftçisinin sorunları son derece büyüktür.
İnşallah, 23 Temmuz günü, bu Hükûmetin gitmesiyle Türkiye'de
bayram yapacağız ve inşallah, şu sıralarda,
çok yakın bir tarihte Anavatan Partisinin bakanı oturacaktır
Allah'ın izniyle. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Bunu, şimdiden sizlere müjdeliyorum. Erzurum'da boyunuzun ölçüsünü
aldınız ve bindirme kıtaları Erzurum'a getirdiniz.
Yirmi vilayetten insan geldi. Emniyet kayıtlarına göre,
Erzurum Emniyet kayıtlarına göre 18 bin insan sadece çevre
vilayetlerden geldi değerli arkadaşlarım.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özdoğan.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişci.
Buyurun Sayın Kirişçi.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; teklifimizin 2'nci maddesi
üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi,
en başta da dün kutlanmış olan Dünya Çiftçiler Günü münasebetiyle
bütün çiftçilerimizi, gerek ülkemizdeki gerekse dünyadaki bütün
çiftçilerimizin gününü tebrik ederek, onlara saygı sunarak
sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, teklifimizin
1'inci maddesinde, bilindiği gibi, özellikle, Ziraat Bankası
ve tarım kredi tarafından kullandırılan kredilerle
ilgili bu konuda mağduriyet yaşamış olan yaklaşık
640 bin civarındaki üreticimizin rahatlatılması
sağlanmıştı.
2'nci maddesi de, tam da bu anlamlı
günlere uygun olarak, gerçekten çiftçimizin bürokrasi adına,
kırtasiyecilik adına cebelleştiği, güçlük çektiği
bir konu. Burada, özellikle, çiftçilerimizin gerek tarım kredi
gerek Ziraat Bankası ve diğer tarımsal faaliyetleriyle
ilgili belge ibraz etmeleri gereken yerlerde, her seferinde, üyesi
oldukları hâlde ziraat odalarına gidip, bu ziraat odalarından
belge alma zorunluluğu ve bunun getirmiş olduğu -bunlara-
külfeti ortadan kaldıracak bir düzenlemedir.
En başta şunu belirtmek
isterim değerli arkadaşlar: Türkiye Ziraat Odaları,
anayasal olarak, çiftçi örgütü olarak tescillenmiş, bu manada
kendi kuruluşuyla ilgili çalışmalarını sürdürmekte
olan çok önemli bir odamızdır. Bizim buradaki düzenlememiz,
herhangi bir şekilde odamıza, çiftçilerimizin odası
olan odamıza üye olmanın önüne geçen ve böylelikle de anayasal
bir suç işlemeye yönelik bir düzenleme değildir. Çiftçilerimiz
ziraat odalarına üye olabilirler, üye olmaları önünde herhangi
bir engel yoktur. Burada da herhangi bir şekilde buna mâni bir
hâl söz konusu değildir. Ancak, düşünelim ve şöyle aklımızdan
geçirelim: Çiftçilerimiz özellikle kent merkezlerinde yaşayan
insanlar değil. Bu insanlar her türlü mobiliteden uzak. Bu insanlarımızın
kırsalda yaşadıkları ve maddi güçlüklerini ve bu
işin, tarlasından, bağından, bahçesinden, serasından,
ahırından ayrılıp, eğer varsa, o ilçedeki ilçe
ziraat odasına gelip oradan bir belge alması, tekrar köyüne
dönmesi ve bu belgeyi köyde alacağı, örneğin, bir tarım
krediden alacağı bir torba gübre veyahut da bir kutu ilaç
için bu belgeyi ibraz etmesi son derece meşakkatli ve son derece
bu çiftçilerimiz için yıpratıcı bir kırtasiyecilik
veyahut da bir bürokratik işlemden başka bir şey değildir.
Dolayısıyla, burada benden önceki hatiplerin belirttiği
gibi, kesinlikle ve kesinlikle, ziraat odalarının önünün
kesilmesi, çiftçilerin ziraat odalarına üyeliklerinin engellenmesi
gibi bir ifade, bir hüküm yer almamaktadır.
Peki, bu maddeyle biz çiftçilerimize
neyi sağlıyoruz?
Değerli arkadaşlar, hepimizin
bildiği gibi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız,
özellikle Türkiye'de faaliyet gösteren çiftçilerimizin vermiş
olduğumuz destekleri alabilmeleri ve bu çerçevede de kayıt
altına alınabilmeleri için gündeme getirilmiş olan
ÇKS'den sorumlu bakanlıktır. Çiftçi kayıt sistemi olarak
bildiğimiz bu sistemin sorumlusu, o hâlde, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı olduğuna göre, çiftçi kayıt sistemine
dâhil olabilmenin şartlarından bir tanesi de çiftçilik belgesinin
ziraat odalarından getirilmiş olmasıdır. Dolayısıyla,
çiftçi kayıt sistemine bir kez dâhil olan bir üreticinin, artık,
bir daha ziraat odalarıyla bu denli bir gidiş gelişi
yaşamaması adına, gerçekten, çok yerinde ve anlamlı
bir düzenlemedir.
Diğer taraftan, değerli
arkadaşlar, bizim burada, belki, konuşmanın ve maddenin
dışına çıkılarak ifade edilen hususlar oldu,
onlara da kısaca değinmemizde yarar var, ama diliyoruz ve
istiyoruz ki bu yasa teklifimiz çok süratli bir şekilde Meclis
Genel Kurulundan çıkmış ve onay için Cumhurbaşkanlığı
makamına sunulmuş olsun. Ama, bütün bunlara rağmen,
bunlara cevap vermeden de geçmek mümkün değil.
Değerli arkadaşlar, AK
Parti İktidarı, her alanda olduğu gibi, özellikle çiftçilerimizle
de ilgili olarak, Kasım 2002 yılını bir milat olarak
yaşatmıştır. Dolayısıyla, Kasım
2002'nin bir öncesi vardır, bir de Kasım 2002'nin sonrası
vardır. Kasım 2002 öncesini eğer şöyle zihnimizden
geçirecek olursak, Ziraat Bankasının ve tarım kredinin
yüzde 59-yüzde 69 nispetindeki kredi faizleriyle ancak kredi kullanmak
zorunda kalan bir üretici, yüksek enflasyona mahkûm olmuş ve bu
konuda kolunu kanadını kaldıramamış bir üretici
vardı, ama bugün gelinen noktada yüzde 17,5'luk bir kredi faizi
uygulanmakta ve bu yüzde 17,5'luk kredi faizinin de yüzde 91'e yakını,
toplam kullandırılan kredinin yüzde 91'e yakını,
bu yüzde 17,5 bile yüksek görülerek bu selektif kredi veyahut da sübvansiyonlu
kredi olarak bilinen kredi şeklinde üreticilerimize kullandırılmıştır.
Bugün tek başına Ziraat Bankasının kullandırmış
olduğu kredi 4 katrilyonun üzerine çıkmıştır
değerli arkadaşlar. Bunun 2002 öncesine gidecek olursak,
o yüksek faizden dolayı hem sayıca son derece az üretici
tarafından kullandırıldığını veyahut
da kullanıldığını hem de miktar olarak son derece
yetersiz olduğunu görüyoruz. Zira, o dönemde sadece 77 bin
üreticiye 227 trilyonluk, yani, yeni parayla 227 milyon YTL'lik bir
kredi kullandırılmıştır. Bunları çoğaltmak
mümkün.
Geçtiğimiz hafta perşembe
günü bu görüşmeleri yaparken bizim burada "Evet, bu bir popülist
politikadır." dememizden alınan muhalefete mensup
dostlarımız oldu. Ben, değerli arkadaşlar, şunu
vurgulamak isterim: Eğer, bir sektörün önünde standartlar varsa,
bu sektöre ilişkin birtakım hedefler konulmuşsa, o sektör
büyüme yolunda önemli bir altyapıya sahiptir demektir.
Eğer, siz
Tarım Kanunu'nu beklemişsiniz, cumhuriyetin
59'uncu Hükûmetine bırakmışsınız ve bu ülkenin
bir Tarım Kanunu'nu o zamana kadar çıkarmamışsınız.
İlk defa bu ülkenin bir Tarım Kanunu var ve 18 Nisandan itibaren
de, artık, bu ülkede, tarım, hedefleri olan ve bu hedeflere
uygun olarak politikaları bünyesinde barındıran bir
sektör hâline gelmiştir ve bu sektörün bu yapılan desteklemeleri
gerçekleştirebilmesi için de kendimizi de bağlayacak
şekilde bir hüküm ilave edilmiştir. O da nedir? Gayrisafi
millî hasılanın yüzde 1'inden daha az bir destek tarıma
verilemez, demişizdir. Dolayısıyla, gayrisafi millî
hasılanın 400 milyar dolar olduğunu düşündüğümüzde
bunun yaklaşık 4 milyar dolara, onun da yuvarlak rakam 5,5-6
katrilyona tekabül ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Dolayısıyla, bizim de 2007 yılı için bütçemizden
ayırmış olduğumuz ödeneğin 5,3 katrilyon civarında
olduğunu dikkate aldığımızda son derece buna
uygun bir davranış sergilediğimizi de takdirlerinize
sunuyorum.
Bir başka konu, değerli
arkadaşlar, tarımın mutlaka bir yasasının,
bir mevzuatının ve bu mevzuata uygun olarak yapılmasının
esas olduğunu söylemiştik. Bir Tarım Kanunu çıkardık
değerli arkadaşlar. Bu Tarım Kanunu'yla ilgili olarak
belki başlangıçta bu hafife alındı ve 2006 yılında,
haziran itibarıyla, 1 Haziran itibarıyla başlamış
olan bu uygulamanın yıl sonunda yaklaşık 12.500 civarında
poliçe kesildiğini görüyoruz. Ama, şimdi -dikkat buyurun- özellikle yılın
şu ilk dört ayında gelinen rakam, poliçe sayısı,
yaklaşık 160 bin civarındadır. Bu 160 bin poliçe
Türk çiftçisinin kendi üretmiş olduğu ürünlerin, riski yüksek
olan bu alandaki ürünlerin garanti altına alınması
adına önemli bir güvencedir. Hazineden bu manada çıkan para
30 trilyon civarındadır değerli arkadaşlar ve sektörün
yaklaşık 1 katrilyona yakın varlıkları bir anlamda
sigorta kapsamına alınmıştır. Geçtiğimiz
yıl sadece doluya karşı korunmuş olan üreticiye
ait varlıklar 2007 yılı Ocak ayından itibaren de buna
dolu zararıyla birlikte don zararı da eklenmiştir.
Dileğimiz, gelecekte, özellikle
diğer risk gruplarının da buna dâhil edilmesi ve böylelikle
Türk çiftçisinin bu faaliyetleri yürütürken her türlü endişelerden
arınmış olarak yürütebilmesi mutlaka sağlanmalıdır.
Tabii, çıkarmış olduğunuz
yasaların uygulamalarıyla ilgili örnekleri çoğaltmak
mümkün, ama zamanımızın darlığı nedeniyle
ben konuşmamı burada kesmek istiyorum. Burada aslolan
Türk çiftçisinin kendisidir, aslolan Türk köylüsüdür, aslolan bu
memleketin, bu milletin üreten insanlarına hizmettir. Bu hizmetin
gereğini yapmak da AK Parti İktidarına nasip olmuştur.
Ben, bu vesileyle, özellikle
başta günlerini tebrik etmiş olduğum Türk çiftçisinin
Dünya Çiftçiler Günü'nü bir kez daha tebrik ediyorum. Yeni yasalarla
problemlerini inşallah çözmeye devam edeceğimizi bir kez
daha ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kirişci.
Şahısları adına
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Müfit Yetkin.
Buyurun Sayın Yetkin. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
A. MÜFİT YETKİN (Şanlıurfa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından
Kullandırılan Grup Kredilerinden Doğan Kefaletin Sona
Erdirilmesi Hakkında Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun teklifinin 1'inci maddesiyle,
grup kefilliğiyle birbirine kefil olmuş çiftçilerimizin
bu sorumluluktan kurtulmaları amaçlanmıştır. 20
kadar kişinin birbirine müşterek ve müteselsilen kefil
oldukları sistemde, hiç tanımadıkları, ödeme gücü
bulunmayan, ikameti tespit edilemeyen borçluların borcunu
"grup kefilleri" sıfatıyla ödemek zorunda bırakılmışlardır.
Bu teklif ile çiftçilerimiz kendilerine ait olmayan ve kendilerini
zorda bırakacak borçlardan kurtulacaklardır.
Teklifin 2'nci maddesinde ise, Tarım
ve Köyişleri Bakanlığının, çiftçi kayıt
sistemine kayıtlı çiftçilerden her türlü ayni ve nakdî yardım,
avans, sübvansiyon, prim gibi tarımsal destekleme veya kredi
kullanılması işlemlerinde, çiftçi belgesi alınacak
krediler veya doğrudan destek uygulama nedeniyle yapılan
her bir işlem için çiftçi belgesi istenmesinin çiftçiyi zor durumda
bıraktığı düşünülmektedir, bilinmektedir.
Zaten çiftçi kayıt sistemine girmek için çiftçi belgesi çıkartılmaktadır.
Dolayısıyla, çiftçi kayıt sistemine girmiş bir
çiftçiden her bir işlem için çiftçi belgesi istenmesi, zaman kaybından
ve yorgunluktan başka bir işe yaramayacaktır.
Biraz evvel arkadaşlarımızın
bahsettiği gibi, ziraat odalarının bu tepkileri göstermelerine
de bir anlam veremiyorum. Kendi üyesi olan çiftçilerimizin bürokratik
işlemlerden kurtulmaları ve zamandan tasarruf etmeleri
memnun olmaları gereken bir konudur, ama asıl memnun olunması
gereken konu, Hükûmetimizin ve Bakanlığımızın
"ÇKS" dediğimiz çiftçi kayıt sistemini tamamlamasıdır.
Çiftçi kayıt sistemi, Türk tarımına
güç katacaktır. Daha önceleri bilinmeyen tarımsal alan büyüklükleri,
hayvan varlığı ve sulanabilen alan gibi istatistiksel
bilgiler, şimdi ÇKS sayesinde bilinmekte ve gelecekte de Avrupa
Birliğiyle entegrasyonda, bu bilgiler ışığında
tarıma yön verilecektir. Aynı zamanda, tarımsal desteklemeler
de yanlışlıkların önlenmesine yardım etmektedir.
Bakanlığımızın hedefi olan tarımsal üretim
planlamasında da çok önemli rol oynayacaktır. Bizler gibi
tarımla bizzat uğraşan insanlarımız, Hükûmetimizin
yaptığı çalışmaları çok iyi değerlendireceklerdir.
Bu arada, çiftçilerimizin
mağdur edildiğini söyleyen arkadaşlarımıza
birkaç şey söylemek istiyorum. Bu arada, çiftçilerimizin değerlendirmesini
de yine çiftçilerimize bırakıyorum. Çiftçi borçlarını
yeniden yapılandırmıştır Hükûmetimiz. 765 bin
üreticimizin 2,7 milyar YTL'yi bulan borcunun 1,5 milyar YTL'si silinmiştir.
Geri kalan borçlar da üç yıl ödenecek şekilde yapılandırılmıştır.
Üreticilerin tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının
ödenmesi için ikinci bir yapılanma imkânı getirilmiştir.
Tarımsal kredi faizleri düşürülmüş, 2002 yılında
yüzde 59 olan tarımsal kredi faiz oranları 2006 yılında
yüzde 17,5'a inmiştir. Ayrıca, çiftçiye sübvansiyonlu kredi
kullandırma imkânı getirilmiştir. Uygulanan projelere
göre, yüzde 60 ile yüzde 25 arasında faiz indirimi sağlanmıştır.
2002 yılında 550 bin çiftçiye 529 milyon YTL tarımsal kredi
kullandırılmış iken, 2006 yılında toplam 1
milyon 92 bin çiftçiye 5 milyar 171 milyon YTL kredi kullandırılmıştır.
Bu miktarın yüzde 92'si sübvansiyonlu kredi olarak kullandırılmış
ve 120 milyon YTL kredi sübvansiyonu sağlanmıştır.
Bu dönemde kullandırılan krediler 2002 yılına göre
10 kattan daha fazla artmıştır.
Tarım sektörü 2004-2005
yıllarında pozitif olarak büyümüştür. 2002 yılında
tarımsal gayrisafi millî hasıla 21,8 milyar dolar iken, 2006 yılında
38 milyar dolara ulaşmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
A. MÜFİT YETKİN (Devamla)
- Tarımsal sulamada kullanılan enerji fiyatlarında
yüzde 15 indirim sağlanmıştır.
Ayrıca, 2002 yılında
2.188 milyar YTL olan tarımsal destekleme miktarı, 2006
yılında 4.744 milyar YTL'ye çıkarılmıştır.
Bu arada bugünlerde zaten merakla beklenen pamuk desteklemeleri,
hububat desteklemeleri, sertifikalı fidan desteklemeleri
de bugünlerde ödenmeye başlanmıştır. Bunu da çiftçilerimize
buradan bildirmek istiyorum. Hayırlı ve uğurlu olsun.
Ben bu kanunun da hayırlı
uğurlu olması dileğiyle, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yetkin.
Şahısları adına
ikinci söz Niğde Milletvekili Sayın Erdoğan Özegen'in.
Buyurun Sayın Özegen. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ERDOĞAN ÖZEGEN (Niğde) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası Anonim Şirketi ve tarım kredi kooperatifleri
tarafından kullandırılan toplu köy ikrazatı grup
kredilerinin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili
kanun teklifinin 2'nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK Parti İktidarımız, gerçekten,
toplumun bütün kesimlerini ilgilendiren hemen her konuda, AK Parti
İktidarından önce ciddi sıkıntılar içerisine
düşmüş olan toplumun tüm sosyal kesimlerini yeniden devletle
barıştırma projelerini bir bir hayata geçirmiştir.
Bunlardan, baktığımız zaman, çiftçilerimizin Ziraat
Bankasına, tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarını,
yüce Meclisimiz de bir kanun teklifiyle kanunlaştırmış,
borçların büyük bir bölümünü silmiş, diğer kalan
kısmı da otuz altı aya taksitlendirilmiştir.
Yine, biraz önce, değerli Tarım
Komisyonu Başkanımızın ifade ettiği gibi,
uzun süredir toplumun en büyük kesimi olan tarım sektörünün, maalesef,
AK Parti İktidarına kadar bir kanunun olmayışı
bile, aslında, bundan önceki iktidarların tarıma ve
çiftçiye bakışının en önemli göstergesidir. Sadece,
AK Parti İktidarına kadar, tarımla ilgili, seçim dönemlerinde,
popülist bir anlayışla "Kim ne veriyorsa ben üç fazlasını
veriyorum." diyerek, maalesef, çiftçimiz, bir yıl vezir,
kırk yıl rezil edilmiştir. İşte, eli nasırlı
bu çiftçiler, AK Parti İktidarıyla, gerçek anlamda değer
bulmuş ve öyle, burada, çıkıp kürsülerden söylendiği
gibi, çiftçilerimiz, itilip kakılmamış, Türkiye Cumhuriyeti'nde,
AK Parti İktidarında, en şerefli bir şekilde
baş tacı edilmiştir. Bunun örneğini söyleyecek
olursak, şimdi, biraz önce, burada konuşan muhalefet sözcüsü
arkadaşım, acaba, bu büyük kesimler, büyük halk kesimleri
çiftçilerden yana mı, yoksa bir grup bürokrasiden yana mı?
Bunu, doğrusu, çok merak ediyorum.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Esas niyetin işte bu senin, esas niyetin bu!
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) - AK
Parti İktidarı, çiftçileri kırtasiyeden kurtarmak,
çiftçileri
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Çiftçinin örgütüne karşı olduğunu ortaya koyuyorsun.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) - Beyefendi,
ben, sizi, gayet nezaketle dinledim.
Çiftçilerin, her bir işlem
için, alacakları her bir destek için, çiftçi belgesi almak için 80
kilometreden, 100 kilometreden gelip o belgeyi almak için eziyet
çekmelerini ortadan kaldırmak, acaba çiftçiden yana olmak
mı, yoksa neden yana olmak?
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Hadi canım sen de!
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
Ben sizi gayet iyi anlıyorum.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Anlayamazsın sen
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
Efendim, çok iyi anlıyorum.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Anlayamazsın, kapasiten müsait değil.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
Halk Partisi, ama, içi boşaltılmış bir Halk Partisi.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Allah, Allah!
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
Ee, Cumhurbaşkanını halk seçsin
"İtirazımız
var." Çiftçileri kırtasiyeden kurtaralım
"İtirazımız var."
Ee, arkadaşlar, gelin, bu
işi doğru konuşalım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın
Başkan
GÜROL ERGİN (Muğla) - Ya
kardeşim, senin için boşaltılmış.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın
Başkan "İçi boşaltılmış Halk Partisi."
diyor; söz istiyorum.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
Şimdi, bakın
GÜROL ERGİN (Muğla) - Halk
Partisine nasıl laf atarsın be!
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) - Bakın,
halkın olmadığı yerde -bu anlamda söylüyorum- o
zaman kimden yana olduğunuzu doğru bir şekilde tespit
etmek lazım.
3 Kasım 2002'den sonra, tarım
sektöründe yaşanan sıkıntılar bir bir AK Parti
İktidarıyla çözüldü.
Bu amaçla, 765 bin üreticimizin
2,7 katrilyonluk borcunun 1,5 katrilyonunu bu iktidar çözmüştür.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Sözünü hatırla, sözünü. Yaptığını değil,
sözünü hatırla. Sözünü tut.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) - Değerli
kardeşlerim, şimdi, bu kanuna karşı mısınız,
bu kanunu destekliyor musunuz?
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Sen sözünü tut, sözünü.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
Tüm çiftçilerim bizi dinliyor şimdi.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Tabii dinliyor.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
Tüm köylü vatandaşım dinliyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Dinliyor, dinliyor.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) - Bakınız,
bu kanunla, ben yazın gezdiğimde
Öyle, köylere filan biz gidemiyor
değiliz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Gidemezsin gidemez.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
Köylünün, çiftçinin içindeyiz, içinden geliyoruz. (CHP sıralarından
gürültüler)
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Köylere yalnız git de görelim.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) - Benim
Niğde'min Hasaköy'ünde, Kırhan'ında, Kilederesi'nde,
Ağcaşar'ında
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Niğde'ye yalnız git, yalnız. Bizi kendine kalkan yapma.
Köyleri yalnız gez de görelim.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
insanlar, haberi olmadan, birbirine kefil edilmiş ve kahvelere
gittiğim zaman "Sayın Milletvekilim, ben hiç tanımadığım
birine kefil edilmişim
" Şimdi, biz, bu kanunla bu insanların
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Neredeydin dört buçuk senedir? Neredeydin?
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
tanımadığı insanlara kefaletini ortadan kaldırmanın
neresini eleştirirsiniz? (CHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Eleştirmiyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Öyle bir şey yok, eleştirmiyoruz.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
Ben sizi Türk çiftçisine emanet ediyorum.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Saptırma
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
Onun için, burada, gelin, önce bu hakkı teslim edin, daha sonra
eleştirilerinizi yapın. Burada, sırf
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Mert ol, yiğit ol
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
Biz yiğidiz, Başbakanımız da yiğit, AK Parti
Grubunun tamamı da yiğit.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Kalbini koy ortaya
Aldatma, aldatma
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
Türk milletinin bağrından çıkmış insanlarız
biz. (CHP sıralarından gürültüler)
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Aldatma kimseyi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) - Öyle,
seçmene selam için, sözde çiftçinin sorunlarını çözecek
kanun tasarılarına
"Efendim, biz bunu destekliyoruz
ama
" Evet
"Biz size selam salıyoruz, AK Partililer
çiftçiyi öldürdü." Ee, biz çiftçinin tek tek sorunlarını
çözdürmek, çözmek
Eğer bu çiftçiye ihanetse, sizi ben çiftçiye
emanet ediyorum.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
"Çiftçiler cezaevine gidiyor." diyor telefonda, Erzurum'dan
arıyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Ticaret odası da belge vermesin. Unutma, ticaret odası
başkanısın sen. Belge vermeyin o zaman.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) - Eyvallah.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Çiftçinin adına konuşma orada. Çiftçi konuşsun çiftçinin
adına. Git ticaret odasına, tüccar adına konuş.
BAŞKAN - Sayın Uzdil
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
Şimdi, bakınız
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Tüccarsın sen, tüccar adına konuş.
BAŞKAN - Sayın Uzdil, lütfen
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Çiftçi konuşsun biraz da.
BAŞKAN - Sayın Uzdil
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) - Ziraat
Odaları Kanunu'nu da AK Parti İktidarı çıkartmıştır.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Ticaret odası başkanısın, tüccar adına konuş.
BAŞKAN - Sayın Uzdil
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) - Tarım
Kanunu'nu da AK Parti İktidarı çıkartmıştır.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Öyle yok, öyle!
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
Çiftçinin borçlarının tamamını da AK Parti İktidarı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
Çiftçi bizim başımızın tacıdır, tacı
olmaya da devam edecektir
BAŞKAN - Sayın Uzdil, lütfen,
yerinizden müdahale etmeyiniz.
Bir saniye
Sayın Özegen, bir
saniye.
Buyurun, sözlerinizi tamamlar
mısınız.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
Türk milletinin en önemli unsurlarından biridir.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Aldatma kimseyi. Sen tüccarsın, tüccar adına konuş.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) - Ancak,
merak etmeyin, 22 Temmuzda
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Tabii, görüşeceğiz.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
burada sizin söylediğiniz gibi değil, gerçek çiftçi dostlarının
kim olduğunu Türk çiftçisi bağrına basarak gösterecektir,
merak etmeyin. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Göreceğiz
Göreceğiz
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) - Sayın
Başbakanı mı, Sayın Baykal'ı mı bağrına
basacaktır Türk çiftçisi, beraberce göreceğiz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Olur! Tüccarları basacak değil mi? Bekle, bekle!
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
Ben bu kanunun hayırlı olmasını temenni ediyorum,
çünkü, bu kanunla
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Çiftçi seni öpecek!
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
AK Parti İktidarından önce
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Bekliyor öpmek için seni!
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
yıllarca, hiç haberleri olmadan birbirine kefil edilen o
mağdur, eli nasırlı o çiftçilerin
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Hadi, aferin! Aldat!.. Aldat!..
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, kahvehane gibi oldu.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Sayın
Başkanım, böyle bir şey var mı?
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Var tabii
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
yıllardır süren mağduriyetini ortadan kaldırıyoruz.
Biraz önce konuşan arkadaşımız
bindirilmiş kıtalardan bahsetti. Selim Sırrı Tarcan
Salonu'na 2 bin kişi dolduramayanların, Erzurum mitinginden
dem vurmalarını da hayretle ve esefle karşılıyorum.
Biz milletin içindeyiz, milletimizle
beraber yürümeye devam edeceğiz.
Bu kanunun Türk çiftçisine, eli nasırlı
çiftçilerimize hayırlı olmasını diliyorum.
Yıllardır, bizden önceki dönemde, bu çarpık yapıyla,
Tarım Kanunu olmadan çiftçi bu hâle getirilmiştir.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Tarım Kanunu'nu okumadın bile.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) -
Bir bir sorunlarını çözerek bugün çiftçiyi düze çıkarttık,
beraberce yürüyoruz.
Hayırlı olsun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Tarım Kanunu'nu bilmiyorsun, okumadın.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özegen.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Anadol, bir
saniye
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Tarım Kanunu'nu bilmiyorsun, okumadın.
AHMET UZER (Gaziantep) - Çık
da konuş buraya be!
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Vallahi okumadın, billahi okumadın!
BAŞKAN - Sayın Uzdil
Sayın
Uzdil
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Sayın
Başkan, bu nedir? Başladığından beri konuşuyor.
Rezalet! Nedir bu ya!
AHMET UZER (Gaziantep) - Ayıp
ya! Yeter ya!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
kanun tekliflerini, tasarılarını gayet özgür bir ortamda
görüşüyoruz.
AHMET UZER (Gaziantep) - Çık
konuş ya!
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Konuşurum.
AHMET UZER (Gaziantep) - Çık!
BAŞKAN - Lütfen müdahale etmeyin
yerinizden.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Sayın
Başkanım, başladığından beri konuşuyor.
BAŞKAN - Bir saniye
Bir saniye
Ben de onu hatırlatmaya çalışıyorum. Bir saniye
Sayın milletvekilleri, kanun
teklif ve tasarılarımızı özgür bir ortamda görüşüyoruz.
Herkesin söz hakkına saygımızı koruyarak, gerekli
toleransı da göstererek çalışmalarımızı
sürdürüyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Bir başkasının söylediğini söylemeye
hakkı yoktur.
BAŞKAN - Lütfen susar mısınız.
Sayın milletvekillerimizden,
yerlerinden müdahale etmemelerini istiyoruz. Çünkü, müdahale
eden arkadaşlarımız da zaten konuşan arkadaşlarımız.
Önümüzde birkaç madde daha var, görüşülürken görüşlerinizi
orada da dile getirirsiniz. Onun için, yerinizden müdahale etmemenizi
rica ediyorum.
Buyurun Sayın Anadol, siz bir
şey mi söyleyeceksiniz?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın
Başkanım, demin konuşan hatip, "İçi boşaltılmış
Halk Partisi." diyerek
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- "İçinde halk olmayan Halk Partisi" anlamında söyledi!
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Avukat yapalım seni!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hangi
anlam olursa olsun.
Açıkça Cumhuriyet Halk Partisine
sataşmıştır. O konuda söz istiyorum efendim.
BAŞKAN - Peki. Yeni bir sataşmaya
yol açmamak kaydıyla, 69'uncu maddeye göre kısa bir söz veriyoruz.
Buyurun.
V.
- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.-
İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Niğde Milletvekili
Erdoğan Özegen'in, konuşmasında partisine sataşması
nedeniyle konuşması
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Değerli
arkadaşlarım, önce Sayın Başkana, söz hakkı
tanıdığı için teşekkür ediyorum.
Şimdi görüştüğümüz
konu, tamamen tarımla, üreticiyle, köylülerle ilgili bir kanun.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Parlamento açıldığından
bu yana, yapılan bu uygulamanın haksızlığını
Meclis zabıtlarına tescil ettirmiş bir partiyiz. Bütün
arkadaşlarımız, bu birbirlerine kefil edilen köylülerin
ellerindeki icra emirlerini bu kürsülerden teşhir ettiler,
vatandaşa gösterdiler. Televizyon ekranları ve Meclis tutanakları
bunun tanığıdır. Şimdi beş sene durup durup,
Meclis seçim kararı aldıktan sonra bu teklifi buraya getiren
arkadaşlarıma "Daha önceleri neredeydiniz?" diyorum.
Neredeydiniz daha önce? (CHP sıralarından alkışlar)
Cumhuriyet Halk Partisi, bunları
SONER AKSOY (Kütahya) - Siz neredeydiniz?
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Biz muhalefet
partisiyiz, getirdik, konuştuk, istedik; tutanaklarda var, soru
önergelerinde var, gündem dışı konuşmalarda var.
Şimdi iş işten geçmiş, seçim kararı almış
Meclise, iş yapıyormuş gibi bunları söylüyorsunuz
ve buradan kim kime selam gönderiyor? Sizi izliyorlar bakın,
Meclisin balkonlarında, gerçek köylü örgütlerinin temsilcileri,
ziraatçılar sizi izliyorlar ve seçim kampanyasında sizi
köylerine bekliyorlar.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Göreceğiz!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) -
Fındıkçı sizi bekliyor, pamukçu sizi bekliyor, zeytinci
sizi bekliyor, "Ananı da al git." dediğiniz narenciye
üreticisi sizi bekliyor. (CHP sıralarından alkışlar)
ASIM AYKAN (Trabzon) - Fındıkçı
bizi alkışlıyor.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Göreceğiz,
göreceğiz 22'sinde.
Kuvayımilliye'den bu yana devam
eden Cumhuriyet Halk Partisi dimdik ayakta ve milletin ıstırabına
son vermek için 22 Temmuzu sabırsızlıkla bekliyor. Kimin
içinin boşaldığını meydanlar gösteriyor.
Şimdi, 22 Temmuz gelsin, bu kürsüde bir daha karşı karşıya
gelelim, bakalım burada mı oturacaksınız, orada
mı oturacaksınız?
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Haydi
bakalım.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Niğde) -
Burada oturacağız.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Millet
size gerekli cevabı verecek.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET KARTAL (Van) - Fındığa
verilen taban fiyatı sorsana.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
sayın milletvekilleri.
VI.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Adana Milletvekili Vahit Kirişci ve Tokat Milletvekili Zeyid
Aslan'ın; T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri
Tarafından Kullandırılan Grup Kredilerinden Doğan
Kefaletin Sona Erdirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları.
(2/975) (S. Sayısı: 1411) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
2'nci madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Madde üzerinde üç tane önerge vardır;
ancak, birisi, bir başka konuda düzenleme yapmayı öngördüğü
için, İç Tüzük'ümüzün 87'nci maddesine göre, Sayın Akif Hamzaçebi
ve arkadaşlarının bu önergesini işleme koyamıyoruz.
Diğer iki adet önergeyi, önce
geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Buyurun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1411 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Ensar
Öğüt Gürol
Ergin
Trabzon Ardahan Muğla
Bülent
Baratalı Muharrem
İnce Sami Tandoğdu
İzmir Yalova Ordu
Mehmet
Küçükaşık R.
Kerim Özkan
Bursa Burdur
"Madde 2 - Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı
bulunan çiftçiler, her yıl çitçilik faaliyetine devam ettiğini
belgeleyen Çiftçilik Belgesi ibraz etmek sureti ile kaydını
yeniler. Bu şekilde Çiftçi Kayıt Sistemindeki kaydı
güncellenmiş çitçilerden, yıl içerisinde yapılacak
her türlü ayni ve nakdi yardım, avans, sübvansiyon, prim gibi tarımsal
destekleme ve / veya kooperatiflerce kredi kullandırılması
işlemlerinde ayrıca çiftçilik belgesi aranmaz."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1411 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Ramazan Kerim Özkan Gürol Ergin
Trabzon Burdur Muğla
Bülent
Baratalı Ensar
Öğüt Muharrem
İnce
İzmir Ardahan Yalova
Sami
Tandoğdu Mehmet Küçükaşık Necati Uzdil
Ordu Bursa Osmaniye
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkürler.
Gerekçeyi mi okutayım, söz mü
istiyorsunuz?
GÜROL ERGİN (Muğla) - Söz
istiyorum.
BAŞKAN - Peki.
Muğla Milletvekili Sayın
Gürol Ergin, buyurun.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi
Kooperatifleri Tarafından Kullandırılan Grup Kredilerinden
Doğan Kefaletin Sona Erdirilmesi Hakkında Kanun Teklifi'nin
2'nci maddesine verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlarken, siz Sayın Başkanı,
değerli milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce bu kürsüde iktidar partisi adına bir milletvekili
konuştu. Kendisini huzurunuzda ayıplıyorum. Cumhuriyet
Halk Partisine dil uzatmak ne onun haddidir ne onunla birlikte olan birinin
haddidir. Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Cumhuriyeti devletini
kurmuş partidir.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Onun altından
çok sular geçti.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Adama
sorarlar "Sen kim oluyorsun, sen kimsin, sen nesin?" diye. (AK
Parti sıralarından gürültüler) Bunu söyleyerek sözlerime
başlıyorum. Haddinizi bileceksiniz. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Ergin
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) -
Sen kimsin de haddini bildiriyorsun!
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sen de haddini
bileceksin!
SONER AKSOY (Kütahya) - Haydi oradan!
Haydi oradan!
AHMET UZER (Gaziantep) - Sen de haddini
bil!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
bir saniye
GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, şimdi burada konuşuluyor
BAŞKAN - Sayın Ergin, bir
saniye
Şimdi, o konuda Sayın
Grup Başkan Vekiline söz verdik ve o da o sataşmaya cevap
verdi. Siz, o nedenle, önerge üzerindeki görüşlerinizi
açıklayınız.
Buyurun.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Teşekkür
ederim.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Herkes
haddini bilecek!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Şimdi, burada konuşuyorlar: "Çiftçi itilip kakılmamış,
şerefle baş tacı edilmiş
" Çiftçiye "Ananı
al git." demek midir baş tacı etmek? Şeref bu mu? (CHP
sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
gürültüler)
ALİM TUNÇ (Uşak) - Çiftçi mi
acaba o? Çiftçi mi o?
GÜROL ERGİN (Devamla) - Çiftçi
diyor ki: "Anamı aldım gidiyorum, ama babam size kaldı!"
Çiftçi böyle söylüyor. (CHP sıralarından alkışlar,
AK Parti sıralarından gürültüler)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Aferin!
Yakışıyor mu?
SONER AKSOY (Kütahya) - Çiftçi kadar
başına taş düşsün!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Ayıp!
Ayıp!
GÜROL ERGİN (Devamla) - Burada
yalan söyleniyor.
VELİ KAYA (Kilis) - Sayın
Başkan, hakaret bu ya!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
ASIM AYKAN (Trabzon) - Ne konuştuğunu
biliyor musun?
GÜROL ERGİN (Devamla) - Bu kürsü,
gerçeklerin konuşulacağı kürsü. Bu kürsü, ahlaklı
konuşmaların kürsüsü. (AK Parti sıralarından gürültüler)
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Sayın Başkanım, böyle konuşulur mu?
GÜROL ERGİN (Devamla) - Deniyor
ki: 100 kilometreden gidecekmiş de, çiftçi, yılda bilmem
kaç kere odaya uğrayacakmış. Bu yok. Biz diyoruz ki,
yılda bir kere gelsin, odasından belgeyi alsın. Ziraat
Odaları Birliği, kamu kurumu niteliğinde bir kuruluştur,
anayasal kuruluştur.
Hiç lafı uzatmayacağım,
bir tek şeyle sözlerimi bağlayacağım. İstediğiniz
gibi karar alın, 22 Temmuzdan sonra kurulacak olan şu Mecliste,
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında ilk işimiz, Türk çiftçisinin
tek anayasal olan kuruluşunu tekrar bugünden daha güzel günlere
taşıyacak kararı almak, sizin bu aldığınız
kararın altını da üstünü de çizmek olacaktır.
HASAN ANĞI (Konya) - Çok beklersin,
çok!
GÜROL ERGİN (Devamla) - Onu
özellikle söylüyorum.
Siz, güya çiftçiden yana davranma
biçimi göstererek, ama popülizmin, oportünizmin şahını
yaparak burada davranış içinde bulunuyorsunuz. Siz çiftçiye
ne verdiniz de şimdi çiftçinin yanında olduğunuzu söylüyorsunuz?
AHMET UZER (Gaziantep) - Onu çiftçiye
soracaksın.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Yalnız
2,5 katrilyon -yılda- o çiftçiden mazot için ÖTV alıyorsunuz,
2,5 katrilyon, Allah'tan korkun!
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında,
çiftçi, hiçbir girdi için yüzde 18 katma değer vergisini ödemeyecek.
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, çiftçi, kesinlikle, mazota
özel tüketim vergisi ödemeyecek.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Biz Allah'tan
korkarız, siz kendinize bakın.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) -
Sizin döneminizde mazot olmazdı ki
GÜROL ERGİN (Devamla) - Ben,
tekrar söylemek istiyorum; bakınız, 687 bin liralık mazota
834 bin lira siz özel tüketim vergisi uyguluyorsunuz, 274 bin lira
KDV uyguluyorsunuz.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Sizden devraldık.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Hepsinin
üstünü çizeceğiz. Türk çiftçisi, Atatürk'ün "Bu milletin
efendisi." dediği çiftçi, efendi gibi çalışacak,
efendi gibi üretecek, efendi gibi yaşayacak, siz de yaptıklarınızla
baş başa kalacaksınız.
Şimdi, Sayın Bakana diyorum
ki: Verdiğin rakam yanlış. Diyor ki: "Matbaa hatası."
Sayın Bakan, o matbaa hatası değil, senin arkadaşlarının
hesap hatası.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) -
Olmayan mazottan ÖTV alınır mı?
GÜROL ERGİN (Devamla) -
"Yüzde 171 yazmış, 1 yanlış gelmiş." diyor.
Hayır, aslında, yüzde 171, iki rakamın bölünmesinden
geçen doğru rakam, ama, ifade yanlış; çünkü, aşağıda
siz diyorsunuz ki "Yılda ortalama yüzde 15,7 artmıştır."
15,7'yi 4'le çarparsanız 71 mi yapar Sayın Bakan? Hiç mi hesabınız
yok? Hiç mi buna bakmıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Ergin.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Sayın Başkanım, geçen gece bunun cevabını
verdik; temcit pilavı gibi bunu getiriyor buraya.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - O
verdiğin cevap değil, palavra.
BAŞKAN - Sayın Ergin, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Sayın
Başkan, tamamlıyorum. Zaten arkadaşlar kararını
vermiş. Arkadaşlar kararını vermiş. Ele geçiremediğiniz
ziraat odalarını güya aklınız sıra bu şekilde
işlevsiz hâle getireceksiniz ve Manisa'da, Ordu'da sillenin en
büyüğünü atan o toplulukları bir daha güya toplanamayacak
hâle getireceksiniz. Yanılıyorsunuz. Yanılıyorsunuz.
Yanıldığınızı kesin olarak göreceksiniz.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Muğla'ya geliyoruz, Muğla'ya
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
İzmir'e de gelin, buyurunuz.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Burada
sigortadan söz ediliyor, sigortadan
Nerede? Fındık üreticisinin
252 trilyonu nerede? Niye gasbettiniz? Bu bir gasptır. 252 trilyon
lira gasbedilmiştir. Anasının ak sütü kadar helal...
(AK Parti sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Kanuna ne zaman gelecek? Kanuna gelse iyi olur.
BAŞKAN - Sayın Ergin
Sayın
Ergin
Sayın Ergin, size bir dakika da ek süre verdim, doldu; lütfen
Genel Kurulu selamlar mısınız.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
"2002 yılı milat olmuş
" Olmaz olaydı! 2002
yılı, Türk çiftçisi için yoksulluğa, darlığa,
düşkünlüğe düştüğü günün miladıdır, ne
söylüyorsunuz! (AK Parti sıralarından gürültüler)
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
İyi ya, oylar sizin olacak işte!
GÜROL ERGİN (Devamla) - Arkadaşlar,
burada konuşmak kolay, o çiftçinin karşısında hepinizi
göreceğiz, göreceğiz hepinizi.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Oylar
senin oldu, daha ne istiyorsun!
BAŞKAN - Sayın Ergin
GÜROL ERGİN (Devamla) - Tarımda
hedefleri varmış da, hedefi olan sektör olmuş
Sizin
bir tek hedefiniz, tarımı batırmak, "yabancıların
ürettiğini bu ülkede nasıl sattırırım da, getirene,
burada satana nasıl kâr ettiririm"in hesabını yapıp
Amerika'ya yaranma hesabı, Avrupa Birliğine yaranma hesabıdır.
Türk çiftçisi, alnının teriyle
kazandığının karşılığını
önümüzdeki dönemde alacak ve size de, o dönemi başlatacak seçimde,
hak ettiğiniz tokadı Osmanlı tokadı olarak vuracaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ergin.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Siz nereden
biliyorsunuz Osmanlıyı ya? Milletin tokadı öyle bir
sille gibi gelecek ki size, daha önce geldiği gibi.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen dinler misiniz: Partilerimizin sayın grup başkan vekilleri
görevlerinin başında. Konuşmacıların sözleri
bir sataşmaya neden olursa, zaten dikkatle izliyoruz, söz taleplerini
de yerine getiriyoruz. Sataşınca görüşmelerimiz
uzuyor, sataşınca konuşmacının ahengi bozuluyor.
Az önce bir başka grup şikâyet ediyordu sataşmadan,
şimdi bir başka grup. O nedenle, rica ediyorum, sayın konuşmacılara
müdahale etmeyelim yerimizden.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar
yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN - Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler
Teşekkür ederim. Karar yeter sayısı
var, önerge reddedilmiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1411 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
"Madde 2 - Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı
bulunan çiftçiler, her yıl çiftçilik faaliyetine devam ettiğini
belgeleyen Çiftçilik Belgesi ibraz etmek sureti ile kaydını
yeniler. Bu şekilde Çiftçi Kayıt Sistemindeki kaydı
güncellenmiş çiftçilerden, yıl içerisinde yapılacak
her türlü ayni ve nakdi yardım, avans, sübvansiyon, prim gibi tarımsal
destekleme ve/veya kooperatiflerce kredi kullandırılması
işlemlerinde ayrıca çiftçilik belgesi aranmaz."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bayındır.
(CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge üzerinde
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, çok gerginsiniz,
anlıyorum, dönem sonu geldi. Dönem sonu gelirken de dört buçuk
yıldır ezim ezim ezdiğiniz, adına ne varsa yok ettiğiniz
çiftçilere nasıl gideceğimizin hesabı sizi germiş.
Bence bir hesap yapalım. Ona
göre de, bu hesaptan sonra da, başta Sayın Tarım Bakanı
olmak üzere köylere beraber gidelim.
Sayın Bakan, AKP 2002 yılında
iktidara geldiğinde buğdayın fiyatı 400 lira,
buğdayı üretebilmek için mazotun fiyatı 1 milyon 100
lira
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - 300.
HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) -
DAP gübresi 220 lira. Aradan beş yıl geçti, dört buçuk
yıl geçti, şimdi buğdayın fiyatı 280-290-300 lira.
Ama, mazotun fiyatı neredeyse 2.500, yani 2,5 YTL civarında.
Aslında, çok söz söylemeye gerek
yok. Bu, kısaca yarım dakika içerisinde anlatmaya çalıştığım
veriler, sizin, köylüye, çiftçiye bakış açınızı
açık seçik ortaya koymakta.
Sayın Bakan, ben soruyorum,
başta size: Sayın Bakan, çiftçiden ne istiyorsunuz siz? Devlet
çiftçiden vergi ister, verir; devlet çiftçiden asker ister, verir;
devlet çiftçiden üretim ister, verir. Onlar verir de, Sayın Bakan,
siz ne istiyorsunuz? Canını mı alacaksınız
çiftçinin, canını mı alacaksınız? Ne istiyorsunuz?
(CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Biz, eskiden -çiftçiler- mercimek
ekerdik, buğday ekerdik, arpa ekerdik, çavdar ekerdik, pancar ekerdik,
ayçiçeği ekerdik, ama karşılığını
da, bir nebze de olsa, adam gibi alırdık. Evimize ekmek götürecek,
evimizin ihtiyaçlarını karşılayacak, toplum
içindeki değerlerimizle birlikte yaşam şansını
bulurduk.
Sayın Bakan, ne oldu; ne oldu
Anadolu'nun bereketli topraklarına? Ekilenin bir kısmı
ekiliyor, bir kısmı ekilmiyor. Ekilenin üzerine gübre, çiftçi, atamıyor. Ne oldu? Ne yaptınız?
Ne hâle getirdiniz? Adına ne varsa kapattınız. Köy Hizmetleri
vardı çiftçinin, köylere hizmet; kapattınız.
Sayın Bakan, bir şey daha:
Kırşehir'den ne istiyorsun Sayın Bakan? Boztepe'min toprak
mahsulleri ofisini niye kapattın Sayın Bakan? (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri)
Hükûmetinize soruyorum: İlicek'teki
pancar kantarını niye kapattınız ey AKP Hükûmeti?
Nasıl geleceksiniz? Nasıl oy isteyeceksiniz? Ama, sizde
pişkinlik, sizde vurdumduymazlık var. Çiftçiyi, tertemiz
insanları, alnının teriyle geçinen, elinin nasırıyla
geçinen çiftçiyi ne hâle getirdiniz, bir görün.
Sayın Bakan, çiftçinin her
şeyi bitti, hayvancılığı da bitti, onu da elinden
aldınız. Çiftçinin elinde ne koyun kaldı ne kuzu, ne
inek kaldı ne dana, ne tavuk kaldı ne yumurta, ne arı kaldı
ne de çiftçinizin artık dayanacak hâli kaldı. Ama bir tek
şey var: AKP'den hesap soracak Sayın Bakan! Senden hesap soracak
çiftçi, senden! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
sayın milletvekillerim; diyeceksiniz ki, bu hararet niye? Sevgili
milletvekillerim, içim yanıyor içim! Çiftçinin evinde yangın
var! Kırşehir çiftçisinde yangın var! Anadolu çiftçisinde
yangın var, ateş var! Yoksulluk had safhada, bunu bilin, bunu
bilin!
Sayın Bakan, tarım kredi
elleriyle çiftçiyi borç batağının içine koydunuz,
çiftçinin ne geliri varsa elinden aldınız, icraya koydunuz.
Gözünüz aydın Sayın Bakan, çiftçinin yarısı mahpusta!
Gözün aydın Sayın Bakan, çiftçinin yarısının
evinde televizyon hacizde, buzdolabı hacizde!
Ey benim çiftçim, hesap sorun bunlardan,
sizi görmeyenlerden, tanımayanlardan! Ak diyorlardı, ak
diyorlardı, ak sandınız bunları, ama, ak değil,
siz ah oldunuz, ah, ah! (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
Ben, sizi, Sayın Bakanı bir
Kırşehir'e götüreyim. Sayın Bakanı, elektrikleri
günde otuz sefer giden Kırşehir'in, Mucur'un, Kaman'ın,
Boztepe'nin, Akpınar'ın köylerine götüreyim. Sayın Bakan,
elektrikte yoksunuz, suda yoksunuz, üretimde yoksunuz; nerede varsınız,
ben size soruyorum! Hesap soracağız, çiftçi hesap soracak!
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bayındır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler
Teşekkür
ederim. Önerge reddedilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 2'nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler
Teşekkür ederim. 2'nci madde kabul
edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
Yürürlükten kaldırılan
hükümler
MADDE 3- (1) 31/12/1960 tarihli ve
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 53 üncü maddesinin son
fıkrasında yer alan "ve Ziraat Odasından, bulunmayan yerlerde Tarım
il veya ilçe müdürlüklerinden
çiftçi belgesini almayan" ibaresi ile 15/5/1957 tarihli ve 6964
sayılı Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği
Kanununun ek 2 nci maddesi yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt
Aslanoğlu.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, yüce Meclisin çok
değerli milletvekilleri; bir yasayı yaparken samimi olmak
gerekiyor. Deminden beri dinliyorum: Bürokrasiyi kaldırmak
Efendim, 70 kilometreden, 80 kilometreden bir köylü vatandaşımız
şehre gelmesin de, ziraat odalarından çiftçilik belgesi
almasın. Peki, arkadaşlar, ziraat odasından aldığı
çiftçilik belgesini, bu köylü götürüp, köyünde ahıra mı koyuyor?
Şehre iniyor, tarım ilçe müdürlüğü şehirde, tarım
kredi ilçede, Ziraat Bankası ilçede. Yani, beş dakika gidip,
yılda bir defa kendi sivil toplum örgütü olan ziraat odalarına
gitmeyi çok mu görüyorsunuz? Ziraat odalarına insanların
girmesinden niye korkuyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Kim engelliyor?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Yılda bir defa, o köylü şehre iniyor. Efendim,
bir şey söylerken samimi olmak lazım. Efendim, 80 kilometreden
geliyor, çiftçilik belgesi alıyor
Arkadaşlar, 80 kilometreden
gelen insan o çiftçilik belgesini ne yapıyor?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Kim engelliyor gidişini?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - İlçeye, Ziraat Bankasına götürüyor, tarım
satış kooperatiflerine götürüyor, tarım ilçe müdürlüğüne
götürüyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Kim engelliyor gidişini?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Yani, bir şeyi savunurken
Efendim, bürokrasiyi
kaldıracağız, 80 kilometre
Lütfen
Lütfen samimi
olun, lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Kim engelliyor; ona cevap verin Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, yine, samimi olmak lazım.
Demin bir konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, özelikle,
kefaletten dolayı getirilen bu yasaya karşı çıktığını
söylüyor. Arkadaşlar, riyakârlık yapmasın kimse. Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu, özellikle, bu tarım satış kooperatifleri
ve tarım kredi kooperatiflerinin kefaletten dolayı borçlarını,
beş yıldır, her gün buraya getiriyor. Beş yıldır!
Şimdi mi aklınız başınıza geldi? Ve
şimdi, sanki bunlar bu Mecliste hiç konuşulmamış
gibi, sanki
VAHİT KİRİŞCİ
(Adana) - Üç ay önce geldi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Bizim arkadaşlarımızın en az yirmi tane
teklifi vardır Beyefendi bu konuda. Beyefendi, size gelmez,
Meclisin yetkili kurullarındadır. Hakikaten, burada en
az bin kere, en az iki bin kere dile getirildi.
Değerli milletvekilleri
(AK Parti sıralarından "Yok" sesleri)
VAHİT KİRİŞCİ
(Adana) - Yok öyle bir şey!
SONER AKSOY (Kütahya) - Öyle bir
teklif yokmuş, Komisyon Başkanı söylüyor!
MEHMET SEKMEN (İstanbul) - Yakalandın!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Ne yakalanacağım Beyefendi!.. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
MEHMET SEKMEN (İstanbul) -
Yok, öyle bir teklif yok! Komisyon Başkanı söylüyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Bugün buraya hazırlıksız çıkmışsın!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen, oturduğunuz yerden laf atmayın.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, özellikle, tarım kredi
kooperatiflerinin kendi ayıbıdır da bu. Kendi ayıbı
Önce, tarım kredi kooperatifleri kendi kendisini
Önce orayı
yenileyin!
Şimdi, bir kişiyi kefil
edeceksiniz -"müteselsil kefil" diyorsunuz- ama, kefalet,
Borçlar Kanunu'na göre derler ki, bir kredi bir yıl vadeli veriliyorsa,
bir yılın sonunda borçlu ödemediyse, kefile ihbar edersin,
kefil ödemezse, gerekeni yaparsın. Borçlu borcunu on yıldır
ödemeyecek, on beş yıl ödemeyecek, siz, kefaleti olana hiç
haber vermeyeceksiniz, on yedi yıl sonra, on beş yıl sonra
aklınız başınıza gelecek, çak ihtarnameyi
"ver parayı!"
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Aynen; onun için getiriyoruz işte!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Malatya'nın, Hekimhan'ın Kocaözü ilçesinde
-ben iki ay önce gittim beyler- on yedi yıl önce, on beş
yıl önce 10 bin lira almış
HASAN ANĞI (Konya) - Hangi parayla?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Eski parayla 10 bin lira ve tarım satış kooperatifleri
ihtarname göndermiş, 7,5 milyar şu andaki parayla. Yani,
7,5-8 trilyon eski parayla. Şimdi, önce tarım kredi kooperatifleri
kendini yenilemelidir. Bir kere, bu yaptığı, yasaya
aykırı. Yine diyorum, bir kefalet, süresiyle geçerlidir.
Süresi bittiği zaman, o borcu, siz, kefile rücu etmemişsiniz,
kefile hiçbir ihtarname çekmemişsiniz, on beş yıl sonra
aklınız başınıza gelmiş, on beş
yıl sonra gidiyorsunuz! Bir kere, bu, Borçlar Yasası'na aykırı.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Öncekilerin
aklı başında değilmiş de
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Onun için, Cumhuriyet Halk Partisi, sonuna kadar, özellikle
tarım kredi kooperatifleriyle ilgili getirilen yasaya sonuna
kadar destek verecektir.
Değerli milletvekilleri, tabii,
tarım
Burada deminden beri her şeyi konuşuyorsunuz,
ama, size üç dört tane spesifik bir örnek vereceğim. Bir, tabii
afetle ilgili sigorta yasası getirdiniz.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Kötü mü
oldu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Ama, bir yasayı uygularken, yönetmeliğini hazırlarken,
o ürünün gerçeğini, o ürünle ilgili gerçekleri de dile getirmek
lazım. Bu yasaya, çıkan yasaya ve sigorta konusunda Türkiye'deki
en büyük desteği Malatya çiftçisi vermiştir. Çünkü, üç sene
dili yandı, üç sene. Her sene kayısıyı don götürdü.
Malatya'da yaklaşık 7 bin poliçe oluşmuştur.
VAHİT KİRİŞCİ
(Adana) - Ne güzel, bak.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Ne güzel!.. Bir dakika
Tabii güzel. Nedir?
"Aman." dedi "Benim kayısım yanarsa canım
yanıyor." Geçen sene tabii afetten 60 trilyon zarar oldu, sadece
bir 12 trilyona geçirttiniz. Ama, bu sigorta sistemini getirirken
çiçek dönemini kapsatmadınız. Ne işe yarar? Eğer
bir şeyi sigorta ediyorsanız, Malatya çiftçisi size güvenmiş
bunu sigorta etmişse, çiçek dönemini kapsamıyorsa o sigorta
ne işe yarayacak? Niye yasak savıyoruz? Ve maalesef, yüzde
60 kayısımız yine bu sene yok oldu, rekoltenin yüzde
60'ı yandı ve yanan yüzde 60'ın da yüzde 70'i çiçek döneminde
yandı. Yani, güya sigorta yaptırdık! Ne işe yaradı?
Şimdi diyor ki sigorta şirketleri: "Vallahi, biz, kayısıyı
çiçek döneminin sonunda sigorta yaptık. Çiçek dönemini poliçe
kapsamıyordu." Bunu, defalarca burada da bağırdık,
defalarca sigorta şirketlerine söyledik: Etmeyin, tutmayın.
Eğer bir şeyi sigorta ediyorsanız, gerçekçi olun, dedik.
Ne oldu? Ne oldu? Yine, bu sene, el elde el başta. Sigorta
şirketleri, yanan kayısının yüzde 70'inin bedelini
ödemeyecek. Peki, 2090 sayılı Yasa'yı uygulayacak
mısınız? Onu da uygulayamıyorsunuz. Ne olacak? Yine
aç kalacak bu sene Malatya köylüsü.
Değerli milletvekilleri, demin
bir milletvekilim, özellikle üretici kredi kartları konusunda
görüş verdi; aynen katılıyorum. Eğer, Ziraat Bankası,
gübre zamanı, ilaç zamanı, çiftçinin işçilik zamanı,
her ürününe bu şekilde Türk çiftçisine belli dönemlerde destek
olmazsa, sadece kredi vermek için şehirden ev ipoteği veya
memur kefaleti isterse, Türk çiftçisinin sırtı yerden kalkmaz.
Yasak savan kredi veriyoruz. Ziraat Bankası, özellikle, ürün
bazında kredi uygulamasına geçmek zorundadır. Köylüye
değil köye kredi verilmesi lazım ve köye kredi uyguladığı
zaman, o köydeki tüm ekilen, dikilen ürünleri hesap ettiği zaman,
o köye toplam bir kredi uyguladığı zaman, o zaman Türk
çiftçisine gerçek kredi verilir. Şu anda kimse kredi alamıyor.
İnan, şehirden ev ipoteği istiyor veya devlet memuru
kefaleti istiyor. Bu nedenle, uygulanan finansman sistemi Türk
çiftçisinin sonuna kadar aleyhindedir. Türk çiftçisi kredi alamıyor.
Değerli milletvekilleri,
bir başka konu: Eğer, biz, Türkiye'deki ürünlerin pazar ve pazarlama
konusunu
Pazar konusunda, özellikle ulusal değerlerimizdeki
bazı ürünlerde pazar konusunu çözmezsek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlar mısınız Sayın Aslanoğlu.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Özellikle, Türkiye'de yetişen tarım ürünlerinin
ihracatında ve pazarlamasında çözüm yolları bulmazsak,
çiftçinin ürününü yerde bırakırız. 2 bin liraya mal ettiği
kayısı 1.500 liraya alıcı bulamaz. Onun için, pazarı
ve pazarlamacıyı, pazarlama yöntemlerini
Eğer, Bakanlık
olarak veya tarım satış kooperatifleri veya Ziraat
Bankası veya birine görev vermezsek Türk çiftçisinin ekmeği
yok olacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Gruplar adına başka söz talebi
yok.
Şahsı adına Aydın
Milletvekili Sayın Ahmet Ertürk.
Buyurun Sayın Ertürk.
AHMET ERTÜRK (Aydın) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
teklif üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
AK Parti gerek tarımı
programlarken ve gerekse planlarken ve bununla ilgili kural ve kaideleri
ve çözümleri de ortaya koyarken, gerçekten Mecliste büyük bir
sıkıntılı süreç yaşandığını
görüyoruz. Muhalefet partisinin değerli sözcüleri, sanki bu
kurallar ve kaideleri ve halkımızın, çiftçilerimizin,
üreticilerimizin bekledikleri çözüm önerilerini, Meclisten beklentilerinin
karşılığını görme iddiasında bir duruş
sergilerlerken, muhalefet sözcüsü milletvekilimiz "işte
burada Anavatan Partili bakan oturacak 22 Temmuzdan sonra",
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü arkadaşımız
"işte burada Cumhuriyet Halk Partili bakan oturacak"
gibi sözler söyleyerek ve sanki, bu ülkenin tarımını
çok kötü yönetiyormuşuz, riski iyi sürdüremiyormuşuz gibi
bir kanaat ve olumsuzluk içerisinde, bir hırçınlık, bir
kötümserlik, bir karamsarlık tablosu sergilemeye çalışıyorlar.
Bu ülke hepimizin, bu vatan hepimizin ve üreten insanlar bizim
baş tacımız. Burada yapmamız gereken iş, üreten
insanlarımızın sorunlarına birlikte ve beraberce
çözüm bulmak ve katkı sağlamak olmalı. Hâl böyle iken,
konuşan arkadaşlarımızın katkı sağlamaları
asıl olması gerekirken, maalesef, bir aşırı
hırçınlık ve karamsarlık içerisinde, sanki Türk tarımı
çok kötü yerlere gidiyormuş, bu ülke için hiçbir şey yapılmıyormuş
veya AK Parti tarımı dışlıyormuş gibi bir
kanaat sergileniyor ve doğrusu hiç de böyle değil, bunu da
herkes biliyor.
Şimdi, gerçekten 1,8 katrilyondan
5,3 katrilyona ulaşan bir tarımsal destekleme ve üretimi
geliştirme programı doğrultusunda güzel hizmetler,
gayretli çalışmalar üretildi ve Türk çiftçisi de çok gayretli
çalışmalara, çok yararlı hizmetlere layık. Neler
yaptık, neler yapmaya çalıştık? Mesela, Grup
Başkan Vekilimiz dedi ki: Sayın Vahit Kirişci ve Sayın
Tokat Milletvekilimiz Zeyid Aslan'ın şu andaki teklifi
üzerinde, hemen seçim yaklaşıverdi, işte onunla ilgili,
sanki seçime yönelik tasarılar veya teklifler görüşülüyor
gibi değerlendirdi. Hâlbuki, bu teklif, Büyük Millet Meclisine
14/03/2007 tarihinde verildi. 14 Mart 2007 tarihinde ortada seçim falan
da yoktu. Biliyorsunuz, seçim, nisan ayının sonlarında
gündeme geldi. Bu Meclis Cumhurbaşkanımızı seçemeyince
ve Meclis bloke olunca, erken seçim gündeme geldi.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Başbakanımızın verdiği program doğrultusunda,
Tarım Bakanlığımızın ve bürokrat arkadaşlarımızın
çok gayretli çalışmalarıyla ve katkı sağlayan
sivil toplum kuruluşlarımızın, başta ziraat
odalarımız, tarım birliklerimiz, Tariş gibi, Fiskobirlik
gibi, Çukobirlik gibi çeşitli kurum ve kuruluşlarımızın
önerileriyle, çiftçimizin tarlaya inerken üretimini sürdürebilmesi
için yapılması gereken tarımsal desteklemeler zamanında
yapılıyor. İşte bu haftadan itibaren, pamuk, ayçiçeği,
soya ve kanola gibi yağlı tohum desteklemeleri, şu anda,
çiftçilerimizin banka hesaplarına geçirildi. Hububat destekleme
primi, çiftçilerimize dünden itibaren ödenmeye başlanıldı.
Kalan miktarlar
Biliyorsunuz, ta ocak ayından beri ödeniyor.
Hayvancılık yapan değerli çiftçilerimizin gereksinim
duydukları yem bitkileri ekilişleri için de destekleme
ödemeleri hafta başından itibaren (dünden itibaren) Tarım
Bakanlığımız ve hazineden serbest bırakıldı
ve çiftçilerimize ulaştırıldı. Fidan destekleri
de bu hafta içerisinde ulaştırılıyor. Haziran
ayının ilk haftasında da geçen ay ödenen doğrudan
gelir desteği, mazot ve gübre destekleri ile hayvancılık
desteklemelerinin, gene, Ankara'ya ulaşan destekleme miktarları
ve bedelleri ödenmeye başlanıyor. Damlama sulamada, sertifikalı
tohumda, fidan ve üretimler ile ambalajlama ve paketleme ile ihracata yönelik desteklemeler -mesela zeytinyağında
ambalajın üzerine "Türk Malı" ibaresi konulduğu
takdirde 400 dolara varan desteklemeler- bizim Hükûmetimiz döneminde
yapılmaya başlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi
tamamlar mısınız.
AHMET ERTÜRK (Devamla) - Gene,
kırsal kalkınma destekleriyle çiftçilerimizin ürettiği
ürünlerin yüzde 50'ye varan nispetlerde hibe destekler, gene AK Parti
Hükûmetinin ve Tarım Bakanlığımızın verimli
ve gayretli çalışmalarıyla ortaya konuldu ve şu
anda Türk tarımı -hiç öyle sizlerin söylediği gibi değil-
gerçekten, güzel günlere, güzel geleceklere doğru gidiyor.
Tabii, ziraat odalarımız
da burada, çiftçilerimizin, her defasında, Hükûmetimizin ortaya
koyduğu, işte süt destekleri, kaba yem destekleri, örneğin
zeytinyağı destekleri, ayçiçeği desteği, mısır
desteği, pamuk primi desteği gibi bu tip desteklemeleri
alabilmesi için veya ihtiyaç duyduğu kredi, gübre, tarımsal
ilaç ve girdiler için ihtiyaç duydukları gereksinimleri için,
her defasında kendilerine gelerek kendilerinden belge
alınmasını istiyorlar. Hâlbuki, bu, bürokratik bir
sıkıntı yaratıyor. Çiftçi kayıt sisteminde
ve doğrudan gelir desteğinde, çiftçi belgesi alma zorunluluğu
zaten var, yönetmeliklerde -işte burada- belirlenmiş.
İşte, yönetmeliğin (e) bendinde "Çiftçi belgesi
istenir." deniliyor. Gene, doğrudan gelir desteği ödemelerinde
de çiftçi belgesinin örneği -13'üncü maddede- isteniyor. Hâl
böyleyken, çiftçilerimizi bir zorunluluğun içerisine sokmanın
anlamı yoktur. Bizler kolaylaştırıcı olmalıyız,
bizler bürokratik sıkıntıları veya evrak sıkıntılarını
azaltıcı olmalıyız. Onun için, bu yasa teklifi, gerçekten,
çiftçilerimiz için ve üretimlerini sürdürebilmeleri için onlara
kolaylıklar ve avantajlar sağlamaktadır.
Kendini geliştiremeyen tarımcı
arkadaşlarımız, kendini geliştiremeyen çiftçi
arkadaşlarımız 21'inci yüzyılda sorun yaşarlar.
Hükûmetimiz ve tarım teşkilatlarımız, sertifikalı
tohum, sertifikalı fidan, organik tarım gibi pek çok yenilikleri
Türk tarımına sundular.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ertürk, konuşmanızı
lütfen tamamlar mısınız, iki dakika ek süre de verdim.
AHMET ERTÜRK (Devamla) - Bu sunulan
yeniliklerle üretimini şekillendiren çiftçilerimiz, gerçekten,
tarımdan hak ettiği iyi kazanımları sağlayabilirler
düşüncelerimle, ben de bu teklifin Türk tarımına ve
çiftçi arkadaşlarımıza hayırlı olmasını
diliyorum, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ertürk.
Şahısları adına
ikinci söz Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak'ın.
Buyurun Sayın Budak. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
maddeyle ilgili olarak şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bir kere, öncelikli olarak, bu yasa,
bence, iktidar ve muhalefetin hep birlikte, tek bir vücut olarak,
tüm çiftçileri, 3,5 milyon kayıtlı çiftçiyi desteklemek
adına tam anlamıyla çıkarması gereken bir yasa. O
bakımdan, ben burada bir fikir birliği olduğunu düşünüyorum,
ama, bizim, burada, Parlamentoda, çiftçi adına iyi şeyleri
de artıları da çok olumlu şeyleri de, ama yapılamayanları
da, yapılacak olanları da konuşabilmemiz lazım
ve bizi dinleyen çiftçilere, bizim buradan bir aydınlık gelecek
sunabilmemiz gerekiyor.
Bakın, burada, 1'inci maddede,
600 bin müteselsil kefil yararlanacak, 3 milyon 200 bin çiftçi de
2'nci maddede bu yasadan yararlanmış olacak ve çiftçilerimiz
bununla ilgili gönderdikleri dosyada Tarım Bakanlığımıza
-çok geniş, bire bir dosya- talepleri var ve bu yasanın desteklenmesini
istiyorlar.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Karşı çıkanlar da çok Hocam! Karşı çıkanlar
da var!
NECDET BUDAK (Devamla) - Çiftçi kayıt
sistemine girmiş olan çiftçilerden tekrar çiftçi belgesi istenmesine
kesinlikle gerek yoktur, bürokratik bir işlemdir ve Türkiye Ziraat
Odaları Birliğine, bu Parlamento döneminde, bu Hükûmet dönemindeki
kadar hiçbir zaman sahip çıkılmamıştır.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Helal olsun(!) Sayende oldu Hocam, oraya geçince oldu(!)
NECDET BUDAK (Devamla) - Onlar çok
daha etkin olmuşlardır. Bunu hep beraber yaptık.
"Bunu hep beraber yaptık." diyebilelim, çünkü, Türkiye
adına yaptık.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Teşekkür ediyoruz(!)
NECDET BUDAK (Devamla) - Değerli
Arkadaşım, laf atıyorsunuz, ama, bakın, sizin isteklerinizin
hepsi tek tek oldu.
Sayın Necati Bey, bakın,
siz, biraz önce yağlı tohumlarla ilgili söylüyorsunuz; bu
Parlamento, yağlı tohumlarla ilgili komisyon kurdu, 1,5
milyar dolar dışarı ödenen para çiftçiye yönlendi. Bakın,
nasıl mı? Bugünlerde yağlı tohumların paraları
ödeniyor. 2004 ürününe Hükûmetimiz 650 trilyon öderken, hep birlikte
oluşturduğumuz yağlı tohumlar komisyonuyla,
2005'te 930 trilyona, 2006'da 1 katrilyon 150 trilyona çıktı.
Burada ne yaptık? Sizin bu söylediğiniz şeyler -burada
yazılarınızda var- bunların hepsini tek tek yaptık.
Şimdi, biz, ne yapıyoruz? Dışarı vereceğimiz
parayı çiftçimize yönlendirdik.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Niye kısa aldın konuşmayı? Uzun alsaydın ya,
anlatırdın.
NECDET BUDAK (Devamla) - Bakın,
bir başka olay, hayvancılıkla ilgili söyledikleriniz
var. Mesela, Ziraat Bankası kredilerinin düşürülmesiyle
ilgili söylediklerimiz var. Yüzde 59'lardan yüzde 13'e düşürüldü.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Doğru, enflasyonun altına
NECDET BUDAK (Devamla) - Yine, sözleşmeli
çiftçilik modeliyle ilgili söyledikleriniz var.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Saptırma!
BAŞKAN - Sayın Uzdil, lütfen
müdahale etmeyin.
Buyurun.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Doğruyu söylemiyor efendim.
NECDET BUDAK (Devamla) - Bakın,
sözleşmeli çiftçilik modeliyle ilgili, Tarım Kanunu'nda
sözleşmeli çiftçilik modelini geliştirdik ve ilk defa,
cumhuriyet tarihinde, Tarım Bakanlığı, çiftçiyle
sözleşme yapan sanayici arasında noter vazifesi görerek,
bir işlem başladı. Bu çok çok önemli.
Yine, yem bitkileri ve hayvancılıkla
ilgili söyledikleriniz var. Bu konuda da yine beraber yaptık.
Ama, bence şöyle bakabilmemiz lazım: Tarım, gerçekten
zor bir iş; iklim var, toprak var, su var. İklimle ilgili küresel
ısınmaya bu Parlamento, bu Hükûmet sahip çıktı, değil
mi arkadaşlar?
Yağlı tohumlarla ilgili
soruna
Biraz önce bunu verdim.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Raporlar var, raporların hepsi var.
NECDET BUDAK (Devamla) - Su kaynaklarıyla
ilgili, yine, bu Parlamento önergeleriyle, araştırma komisyonlarıyla
Su politikası, çünkü, tarım politikasıyla paralel.
Ben Edirne'den biliyorum -milletvekili arkadaşım da burada-
Edirne'de 40 trilyon olan, su kaynaklarına ayrılan parayı
biz 116 trilyona çıkardık.
Değerli arkadaşlar, tüm
milletvekillerimiz, iktidar-muhalefet, kendi illerimizde çiftçiye
verilen toplam desteği çok kolay öğrenebiliriz. 2002'de tarım
il müdürlüğünden verileri alırsınız, 2006'dan
alırız. Ben, Edirne için söylüyorum; 51 trilyondan 120 trilyona
çıktı, yani, 2 katından fazla çıktı. Ama, burada,
desteklerin yanı sıra, gübrede, mazotta olan girdilere de
yüzde 40 dolayında desteklemeyle telafiye gidildi.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Gayrisafi
millî hasıladan ne alıyor?
NECDET BUDAK (Devamla) - Bizim burada
yapmamız gereken, yapmamız gereken, şimdiden sonra,
tohumculukla ilgili
Biz çiftçilerimizi sadece gıda üretmek
için çiftçilik yapmaya değil de, dünyada, Orta Doğu'da, Avrupa'da,
Afrika'nın kuzeydoğusunda, genetik olarak geliştirilmiş
dünya tohum üretim merkezi yapabiliriz. Bunun, hep beraber Tohumculuk
Yasası ile önünü açtık; bu Parlamento açtı, AK Parti
Hükûmeti açtı. Bunun hakkını vermemiz lazım.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Yapma arkadaş ya!
NECDET BUDAK (Devamla) - Organik
tarımla ilgili yine bir yasal düzenleme, yine hep beraber yaptık
ve Türkiye, organik tarımda -burada ihracattan sorumlu Bakanımız
var- teşvik kapsamında önemli teşvikler var.
Zeytinyağı ile ilgili,
Türkiye'nin dünyada rekabet edebileceği alanlardan birisi ve
yine, bunu hep birlikte yaptık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Tamam, beş dakika daha konuş sen Hocam!..
BAŞKAN - Sayın Budak, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Necdet,
bak, Edirneliler seni bekliyorlarmış
NECDET BUDAK (Devamla) - Şimdi,
Değerli Arkadaşım, her hafta ben oradayım, ama sen
yoksun, onu söyleyeyim; her hafta ben oradayım.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Öpeceklermiş
seni!..
NECDET BUDAK (Devamla) - Bak, Değerli
Milletvekili Arkadaşım, laf atıyorsunuz
Uzunköprü
ilçesindesiniz. Uzunköprü, tarihinde en büyük hizmetleri bu dönemde
almıştır. Uzunköprü'nün Çakmak Barajı'nı biz yapıyoruz.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Nerede,
nerede?
NECDET BUDAK (Devamla) - İhalede.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- İhaledeymiş, lafa bak!
NECDET BUDAK (Devamla) - Uzunköprü'nün,
bak, bu hafta gittim
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Nerede?
NECDET BUDAK (Devamla) - Bak, Değerli
Arkadaşım, Uzunköprülüsün, bak, bu hafta yoksun. Beş
yüz yıllık tarihi taş köprüsünü
Temelleri atıldı
bu hafta.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Nerede?
NECDET BUDAK (Devamla) - İnternet'e
bak, resimlerini görürsün temel atma töreninde. 14 trilyona
Ama,
sen ilçenle ilgilenmiyorsun.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Aferin, aferin(!) İyi ki gittin AKP'ye, hiç olmazsa temel atıyorsun.
Bravo(!)
NECDET BUDAK (Devamla) - Yani, ilçenle ilgilenmiyorsun.
BAŞKAN - Sayın Budak, siz
Genel Kurula hitap edin.
NECDET BUDAK (Devamla) - Bakın
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Rüyalarını
mı anlatıyorsun, ne yapıyorsun?
NECDET BUDAK (Devamla) - Hayır,
temeller atıldı ya!
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Ya, sayesinde temel atılıyor, bırak.
NECDET BUDAK (Devamla) - Şimdi,
bakın değerli arkadaşlar, ben aslında
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Sağ ol Hocam, sağ ol; iyi ki gittin oraya(!) Hizmet ediyorsun
çiftçiye(!)
NECDET BUDAK (Devamla) - Burada
bizim yapmamız gereken
Çiftçilerimize biz şunu verebilmeliyiz:
Toprak Koruma Kanunu'yla artık araziler bölünmeyecek, bunu
sağladık. Biz, artık, tohumluk üretimine geçiyoruz;
biz, artık, organik tarıma geçiyoruz. Cumhuriyet tarihinde
ilk kez, Tarım Kanunu'yla Türk çiftçisinin önünü açıyoruz.
Şimdi, kesinlikle doğru
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Tarım ayağa kalktı sayende(!..)
NECDET BUDAK (Devamla) - Bu desteklemeleri,
bu politikaları daha da ileri götüreceğiz. Bunu yine hep
birlikte yapacağız.
Ben şunu söyleyeyim: Türk çiftçisi,
gerçekten
SALİH GÜN (Kocaeli) - Hepsini
iki aya mı sıkıştırdın?
NECDET BUDAK (Devamla) - Şimdi,
şunu söyleyeyim ben size: Tabii ki
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Sen de inanmıyorsun ya, idare ediyorsun!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
Sayın Uzdil, lütfen, yerinizden
laf atmayın.
Sayın Budak, siz Genel Kurula
hitap edin.
Buyurun.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Niye on dakikalık söz vermedin Başkan?
NECDET BUDAK (Devamla) - Sayın
Milletvekilim, ben, laf atarak değil, iş üreterek her hafta
Edirneli çiftçilerle birlikteyim ve çalışmaya da devam
edeceğim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Valiyle,
kaymakamlarla beraber
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Helal olsun, bravo(!)
BAŞKAN - Sayın Budak, ek
iki dakika süre verdim. Lütfen, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
NECDET BUDAK (Devamla) - Genel Kurula
saygılarımı sunuyorum ve tüm çiftçilerin de Çiftçiler
Günü'nü kutluyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Budak.
Sayın milletvekilleri, madde
üzerindeki konuşmalar bitmiştir.
Madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1411 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 3'üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Gürol Ergin Bülent Baratalı
Trabzon Muğla İzmir
Ensar
Öğüt Muharrem
İnce Sami Tandoğdu
Ardahan Yalova Ordu
Mehmet
Küçükaşık R.
Kerim Özkan
Bursa Burdur
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önerge üzerinde söz talebi, Orhan
Eraslan
Buyurun Sayın Eraslan.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri;
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi görüşülmekte olan
yasa tasarısı, temelde, tarım kredi kooperatifleri
tarafından verilen kredilerde, bilgi dışında,
grup kefaletleri yoluyla çiftçilerimiz mağdur ediliyorlardı.
Bu konuda bir düzenleme yapılmak isteniyor. Bu düzenlemeye
tabii ki katılıyoruz. Bu konuyu bu kürsüden 22'nci Dönemde
ilk defa dile getiren milletvekili arkadaşınız benim,
ilk defa dile getiren. Bu konuda sadece Sayın Mehdi Eker'in Bakanlığı
döneminde üç tane soru önergesi vermişim, iki tane de Sayın
Sami Güçlü döneminde.
Sadece tarım kredi kooperatifiyle
ilgili çiftçilerin mağduriyetinin yaşandığı
gerçeğini vurgulamak için bir tanesini okuyorum: "İlimiz
Niğde'de tarım kredi kooperatiflerince borcunu ödeyemediği
gerekçesiyle çiftçilerimiz yoğun şekilde icraya verilmektedir.
İcraya verilen çiftçilerimizin mal varlıklarına haciz
yoluyla el konulmaktadır. Kooperatiflerce düzenlenen borç senetlerinin
üzerinde 'müşterek ve müteselsil borç senedi' yazdığı
için ve kooperatife nakit ya da gübre alımı için başvuran
şahıslara sıradan gruplar hâlinde bu senetler imzalattırıldığı
için, hiçbir bilgisi olmadan, çiftçi vatandaşlarımız,
çoğu kez tanıyıp tanımadığına bakmadan
birbirine kefil olduğunu icra takibi sırasında
öğrenmektedir. Bundan dolayı ağır mağduriyetler
yaşanmaktadır.
Soru 1- Son birkaç yıldır
izlenen tarım politikaları nedeniyle çiftçimizin zor durumda
olduğundan haberdar değil misiniz? Haberdarsanız,
çiftçinin elindeki son varlıklarını da kaybetmesi sonucunu
doğuracak icra takiplerini ve hacizleri durduracak mısınız?
Bu konuda bir yasal düzenleme yapmayı düşünmekte misiniz?"
Uzatmamak için diğerlerini
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tarih
kaç, tarih?
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Bu, Sayın
Mehdi Eker'in yeni bakan olduğunda. Daha farklı tarihlerde
iki tane daha var. Her birini okuyabilirim, buna zaman yetmez.
İki defa da bu kürsüden dile getirdim değerli arkadaşlarım.
Şimdi, kendini bilir bilmez,
söylediğini bilir bilmez, sanki bu daha önce Cumhuriyet Halk
Partisi tarafından dile getirilmemiş gibi, sanki bu facia
beş yıldır yaşanmıyormuş gibi, sanki çiftçinin
traktörleri bu nedenle toplanmamış gibi, burada, Cumhuriyet
Halk Partisine söz söyleme cüretini gösteren değerli arkadaşlarım
var. Çok ıstırap verici. Mesleğim hukukçu, bir köylü çocuğuyum,
bir çiftçi çocuğuyum. Hem tarımdan geliyorum hem hukuktan
geliyorum. Buna bir hayat verdim. Çiftçilerin bu şekilde
mağdur olmamaları için bir hayat verdim. Yani, geldiğim
gün burada konuşma yaptım. İlk bu dönemde bu konuyu dile
getiren, kürsüde dile getiren benim. Beş defa soru önergem var,
ikisi Sayın Sami Güçlü döneminde, ikisi Sayın Mehdi Eker döneminde.
Cumhuriyet Halk Partisinin içinin boşaltıldığını,
her şeye karşı çıktığını sıkılmadan
söyleyebiliyorlar. Bir Parlamento çalışması nedeniyle,
Genel Kurulda bulunamadığımız bir sırada,
ortalığı boş bularak üçü beşten atmaya gerek
yok.
Bu, bizim teklifimizdir, bizim
önerimizdir; bizim, defalarca gündemde tuttuğumuz bir mevzudur.
İşin bu yanına katılıyoruz. Çiftçi birbirine
bilgisi olmadan kefil yapılmamalı sıradan, mağdur
edilmemeli. Bu konudaki her düzenlemeye varız. Olmalıdır
da, geç kaldı. Seçim yatırımı olmasaydı
keşke, enine boyuna
Burada hukuki kusurlar var bu yasada. Hukuki
kusurlarla beraber çıkmasaydı keşke. Bunu hukuken mükemmel
yapabilseydik keşke beş yıldır, ama, son seçim yatırımı
olarak getirildi. Hani, bunu Cumhuriyet Halk Partisi argüman olarak
kullanmasın kabilinden. Ama, bir şey daha var
Değerli arkadaşlarım,
buraya bir madde daha eklenilmiş "Çiftçi belgesi istenemeyecek
hâller." diye. Burada da "ziraat odaları" diye çiftçinin
yasal organı devre dışına alınıyor, yasal
örgütü devre dışına alınıyor, çiftçi örgütsüzleştirilmek
isteniyor. Bizim karşı olduğumuz temelde bu. Biz, örgütlü
toplumu savunuyoruz. Örgütlü toplum hakkını koruyabilir,
çiftçinin sorununu ziraat odaları dile getiriyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Eraslan.
Buyurun, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Çiftçi belgesiyle ziraat odasının örgütlü yapısı
arasında ne alaka var?
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Şimdi,
çiftçi belgesiyle ziraat odası arasındaki ilgi ne? Avukatlık
belgesiyle baro arasındaki ilgi neyse, mühendislik belgesiyle
mühendis odaları arasındaki ilgi neyse, ticaret belgesiyle
ticaret odaları arasındaki ilgi neyse, çiftçi belgesiyle
ziraat odası arasındaki ilgi o. O ilgiyi koparttınız
mı ziraat odasını yok etmiş olursunuz. Bu, kurnazca
bir tertip.
Mısır'da sağır
sultan da biliyor ki, herkes de biliyor ki, Adalet ve Kalkınma
Partisi, Türkiye'nin her yerinde sivil toplum örgütlerini ele geçirmek
için bir mücadele içerisine girdi. Bundan, bu şiddetten, bu gazaptan
ziraat odaları da payını aldı. Milletvekili arkadaşlarımız,
iktidar partisinin milletvekili arkadaşlarımız,
kolları sıvadılar, muhtarlara baskı yaparak, vali
aracılığıyla, kaymakam aracılığıyla
çiftçilerimize baskı yaparak kendi yandaşlarını
ziraat odalarına seçtirmek istediler. Ama, çiftçi, Adalet ve
Kalkınma Partisinin uyguladığı tarım politikasına
"evet" demediği için, geçit vermediği için örgütlerine
sahip çıktı, odaları teslim etmediler. Şimdi,
"odaları mademki teslim etmediniz, biz de yok ederiz"
anlayışıyla, haklı bir şeye, müteselsil kefaletin
kaldırılması gibi haklı ve doğru bir talebe
bu da sarılarak yasalaştırılmak isteniyor. Bu,
aslında, bizim ilk defa gördüğümüz bir senaryo değil.
Daha evvel biz bunu TESK'te yaşadık, daha evvel başka
odalarda yaşadık, başka meslek odalarında yaşadık.
Ele geçiremeyince
Adalet ve Kalkınma Partisinin klasik taktiği,
ele geçiremediği yeri yok etmeyi, imha etmeyi planlıyor.
İşte, burada, aslında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
iki dakika ek süre verdim, lütfen sözlerinizi tamamlar mısınız.
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan, tamamlıyorum.
Aslında, burada, çiftçiye
bir şey verilirken bir şey de götürülmek isteniyor, yani,
hukuka uygun olarak, bilinçsiz, bilinç dışı, istem
dışı, müteselsil kefalet kaldırılırken
-doğru olan bir şeydir bu- çiftçinin, aynı zamanda, örgütü
de elinden alınmak isteniyor. Bizim yanlış bulduğumuz
bu. Yoksa, tarım kredi kooperatifiyle ilgili bir sorun yok. Yapacaksanız
çiftçiye, bakın neleri yapacaksınız. Niğde'de
elektrikler kapalı, elektrik borcunu ödeyemiyor; çiftçi sulama
yapamıyor, çiftçinin traktörü hacizde, çiftçi tarlaya gübre
alamadı -üre 700 liraya çıkmış- çiftçi mazot alamadı,
çiftçi mağdur durumda. Yapacaksanız, çiftçiye yapılacak
çok şey var. Böyle maliyetsiz şeyleri, Yörük kesesinden kurban
keser gibi, bir şey yapıyormuş havasıyla, fiyakasıyla,
bir iktidar partisi olarak ortada gezinmeyin.
Hepinize saygılar, sevgiler
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eraslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar
yeter sayısı
BAŞKAN - Karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler
Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı var, önerge reddedilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 3'üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, kâtip üyelerin görevlerini hakkaniyetle yapması
gerekir.
BAŞKAN - Yapıyorlar
Yapıyorlar
HALUK KOÇ (Samsun) - Böyle Müslümanlık
olmaz.
BAŞKAN - Yapıyorlar
HALUK KOÇ (Samsun) - Yanlış
sayı sayarak olmaz.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Ayıp diye bir şey var ya, ayıp!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
geçici bir madde ilave edilmesine ilişkin bir önerge vardır,
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz
1411 sıra sayılı kanun tasarısının 3. maddesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici madde eklenmesini
arz ve talep ederiz.
Yaşar
Tüzün Yavuz Altınorak M. Vedat Yücesan
Bilecik Kırklareli Eskişehir
Ali
Kemal Deveciler R. Kerim Özkan
Ahmet Küçük
Balıkesir Burdur Çanakkale
Mehmet
Küçükaşık Rasim
Çakır
Bursa Edirne
Geçici Madde 1- Don olayları
ve kuraklık sebebiyle ürünleri zarar gören çiftçilerimizin
TC Ziraat Bankası A.Ş ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden
kullandıkları tarımsal kredilerin zarar gördükleri
yıldan itibaren geri ödemesi 2 yıl süre ile ertelenmiştir.
BAŞKAN - Komisyon katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan salt çoğunlumuz
yok, katılamıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Söz talebiniz var, buyurun Sayın
Yaşar Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte
olduğumuz 1411 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 3'üncü
maddesinden sonra gelmek üzere ek bir madde teklifi vermiş bulunuyoruz,
bu vesileyle de söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
konuşmama başlamadan önce,
özellikle tüm dünyada kutlanan Dünya Çiftçiler Günü'nü kutluyorum.
Çiftçilerimizin, köylülerimizin, yaşayan insanların sorunlarını
çok iyi biliyoruz. Bugüne kadar çözümü noktasında girişimde
bulunmayan iktidar partisini de bu kürsüden bir kez daha kınamak
gerekiyor. Bütün bu olumsuzluklar sebebiyle de, yine, Dünya Çiftçiler
Günü'nü kutluyorum.
Yine, hepinizin bildiği gibi,
14 Mayıs tarihi -dün Genel Kurul açık olmadığı
için- Hemşireler Günü idi. Tüm hemşirelerimizin de gününü
kutluyorum. Onların, sağlık ocaklarında, hastanelerimizde
başarılı görevler yapmasını temenni ediyorum.
Yine, değerli arkadaşlarım,
14 Mayıs, hepinizin bildiği gibi, Eczacılar Günü. Türkiye'de
bulunan eczacıların sorunlarını çok iyi biliyoruz.
Bu konuda gerekli desteği, katkıyı vermeyen Hükûmeti
de bir kez daha kınamak gerekiyor. Eczacılar Günü'nü de kutluyorum.
Evet, bu kutlamalar devam ederken,
bir kutlamayı da unutmamak gerekir. 2006-2007 futbol sezonunda,
başarılı bir şekilde grafik çizen bütün Süper Lig
takımlarını kutluyorum. Fenerbahçe Spor Kulübünün
şampiyonluğunu da buradan, yürekten bir kez daha kutlamak
istiyorum. (Alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Bozüyük Sporu unutma!
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Yine,
Türkiye Kupası'nı kazanan Beşiktaş Spor Kulübümüzü
de kutluyorum (Akışlar) ve bu şampiyonlukta büyük payı,
emeği olan bütün başkanları, yönetici arkadaşlarımızı
ve taraftarlarımızı yürekten kutluyor, kendilerine,
Avrupa'da oynayacakları maçlarda başarılar diliyorum.
Evet, bu kutlamalardan sonra, önergemizin
içeriğine gelelim değerli arkadaşlar. Vermiş olduğumuz
bu önerge, özellikle don olayı yaşanan, kuraklık olayı
yaşanan, tarımla geçinen köylülerimiz, çiftçilerimiz,
bu yaşamış olduğu afetten dolayı bir mağduriyete
uğramışlardır. Diyeceksiniz ki, 2090 sayılı
Afet Kanunu'nda ürün bedelleri karşılanır. Ancak, değerli
arkadaşlarım, şunu unutmayalım, göz ardı da
etmeyelim: 5363 sayılı Tarım Sigortası Kanunu,
özellikle, küçük çiftçilerimizi göz ardı etmektedir. Yani, küçük
çiftçilerimiz, bu Kanun'dan yararlanamamaktadır. Dolayısıyla,
bizim burada istediğimiz, Dünya Çiftçiler Günü'nde, bu ülke
çiftçisinin, köylüsünün yaşamış olduğu, başta,
don olayı, kuraklık olayı gibi, doğal afetlerden zarar
gören köylülerimizin, çiftçilerimizin, başta, Ziraat Bankasına
ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının geri
ödenmesinin iki yıl süreyle ertelenmesini istiyoruz. Yani,
burada, bir af istemiyoruz. Burada, istediğimiz, bu borçların,
sadece, afetten, doğal afetten zarar gören köylülerimizin,
çiftçilerimizin borçlarının, kamuya olan borçlarının,
en azından onların rahat bir nefes alabilmesi için, önlerinin
açılabilmesi için, bu borçların iki yıl süreyle ertelenmesini
istiyoruz.
Ben, bu teklifi verdikten sonra,
daha doğrusu bu önergeyi verdikten sonra, başta Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekilimiz Sayın Anadol'la, diğer
Anavatan Partisi Grup Başkan Vekiliyle ve iktidara mensup Partimizin
Grup Başkan Vekiliyle görüştüm, yine Hükûmetimiz adına
burada oturan ilgili Bakanla görüştüm. Böyle bir önergenin, zarar
görmüş çiftçilerin, köylülerimizin rahatlatılabilmesi
için kabulü yönünde oy kullanmalarını rica ettim, ancak,
az önce, Sayın Başkanımız önergenin kabulü veya
reddi konusunda görüş sorduğunda, Komisyonun ve Bakanlığın,
yani Hükûmet adına oturan temsilcinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tüzün, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, sonuç
olarak şunu söylüyoruz: Türk köylüsü gerçekten çok mağdurdur,
Türk çiftçisi gerçekten çok mağdurdur. Bu mağduriyetin sebeplerini
değerli arkadaşlarımız defalarca söylediler;
çözümü konusunda hiçbir girişim yapmadığınızı
biliyoruz, Türk milleti de biliyor, Türk köylüsü de biliyor, Türk
çiftçisi de biliyor.
Şimdi, diyoruz ki, Dünya Çiftçiler
Günü'nde, en azından, doğal afetten dolayı mağdur
olan çiftçilerin kamuya olan borçlarını, Ziraat Bankasına
olan borçlarını, tarım kredi kooperatiflerine olan
borçlarını iki yıl erteleyelim, önleri açılsın.
Bu iki yıl içerisinde, üreteceği ürünlerden elde edeceği
kazançlardan da bunu zaman içerisinde kapatsın diyerek, böyle
bir önerge verdik.
Önergemizin kabulü yönünde oy
kullanacağınızı temenni ediyor, yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tüzün.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler
Teşekkür
ederim. Önerge reddedilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 4- (1) Bu Kanun 1/4/2007 tarihinden
geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
4'üncü madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğüt.
Buyurun Sayın Öğüt.
CHP GRUBU ADINA ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Ziraat Bankası
ve tarım kredi kooperatiflerine kefaletten dolayı borcu
olan çiftçilerin kefilliğinin sona ermesiyle ilgili kanun
teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, 3 Kasım
2002 seçimlerinden önce, bütün parti liderleri ve milletvekili
adayları, şimdiki milletvekilleri, herkes köylerde bir
söz verdi; verdiği söz: "Efendim, gelir gelmez, Meclise gider
gitmez çiftçi borçlarının faizlerini sileceğiz, anaparayı
da dört taksite böleceğiz." Herkes öyle dedi. Ben de gelir
gelmez, yemin töreninden sonra, kanun teklifi verdim -çiftçi borçlarının
yüksek faizi silinsin, anapara dörde bölünsün- ama İktidar Partisi
kabul etmedi.
Haziran 2003'te bir kanun çıkartıldı,
iyileştirme kanunu. Bu iyileştirme kanunu öyle bir duruma
geldi ki, çiftçiyi cezaevine attı, hapis yattı, evindeki
eşyasını satışa çıkarttı, perişan
bir duruma geldi. Onun dışında, kefil olan insanlar da
birbiriyle kötü oldular; komşular, akrabalar çok zorda kaldıkları
gibi, bazıları da cezaevine girdiler.
Şimdi, burada, beş
yıl önce, yani dört buçuk yıl önce, bizim kanun tekliflerimizi
Ben en az beş altı tane kanun teklifi verdim, yirminin üzerinde
soru önergesi verdim; belki, ellinin üzerinde konuştum. Ama, bu
Meclis karar aldıktan sonra, kefaletten dolayı borçları
bugün getirmenin anlamı ne? Aslında biz bunu destekliyoruz
ve çok da güzel oldu. Kefil olan insanların mağdur olmaması
için bu güzel bir kanun, ama, beş yıl önce niye yapılmadı,
bizim vermiş olduğumuz kanun teklifleri niye kabul edilmedi,
soru önergeleri niye kabul edilmedi de tam böyle seçim arifesinde
kurnazlık yaparak, köylüyü kendi yanına çekerek, çekmeye
çalışarak bir kanun teklifi getirilmesi köylüyü ne kadar
kandıracak veya ne kadar ikna edecek? Ben bunu bilemiyorum.
Bakın arkadaşlar, bu kanun
kefaletten kefaleti kurtarıyor. Biz bunu destekliyoruz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak. Ancak, bu kanunda, isterdik ki, yüksek faizli
borçlu olan çiftçilerin faizleri silinsin, anapara da dörde beşe
bölünsün, ama olmadı.
Bakın, şimdi, arkadaşlar,
bir belge size okuyacağım. Daha yeni, 3 Nisan 2007 tarihinden
bir belge, Konya'dan. İsim vermeyeceğim, ama, isteyenlere
Sayın Bakan bunun ben fotokopisini de verebilirim. Konya 5.
İcra Dairesinden icra gitmiş. Kişinin normal anaparası
40 milyar değerli arkadaşlar. Kaç para olmuş biliyor
musunuz? 280 milyar olmuş! Sayın Bakan, siz bu aradaki 240
milyarlık faizi çiftçiden alacak mısınız almayacak
mısınız? İşte, bu kanunda biz diyoruz ki: Ne kadar
güzel, kefil olan insanlar birbirinden kurtulsun, ama, yüksek faizler
de silinsin. Hani, siz, IMF'ye karşıydınız? Hani,
siz, faize karşıydınız?
Şimdi bakın burada arkadaşlar:
40 bin anapara, 240 bin faiz. Bu parayı, köylü kendisini yaksa,
bütün malını mülkünü satsa ödemesi mümkün değil değerli
arkadaşlar.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Hangi yılın parası o?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Evet,
2000
Bakın, bu icranın tarihini söylüyorum: 3 Nisan
2007'de icra gitmiş adamın evine. Bunu ödemesi mümkün değil.
Bu, Konya
Bakın, Ankara Beypazarı.
Anapara 46 milyar. 167 milyar olmuş arkadaşlar. Ankara Beypazarı
Bakın, Amasya Suluova İcra Müdürlüğünden gitmiş.
50 milyarmış, 146 milyar olmuş. Yani, köylünün, bu, 146
milyarı, 280 milyarı veya 167 milyarı ödemesi mümkün
mü? İşte biz, eğer, milletvekilleri, köylüden oy
alıp geldik, buraya seçildiysek, şimdi köylünün huzuruna
gideceksek, köylüyü yüksek faizden de kurtarmamız lazım
değerli arkadaşlar.
Bakın, bugün Genel Başkanımız
Sayın Deniz Baykal da açıklama yaptı. 22 Temmuzda, Allah'ın
izniyle, Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olduğu zaman, buradan
sesleniyorum, başta köylü ve çiftçi olmak üzere, emekli, memur,
işçi, esnaf, sanayici, bütün herkes, en iyi şekilde, bütün
gelir dağılımından eşit şekilde pay alacaktır.
Çiftçiyi kurtaracağız. Çiftçi kurtulacak, çünkü çiftçiyi
kurtarmazsak Türkiye kurtulmaz arkadaşlar. Üreten o -demin arkadaşımız
söyledi- askere asker veren o, şehit olan o, millî gelirden pay
alamayan yine çiftçi.
Bir de ziraat odaları var değerli
arkadaşlar; ziraat odaları olayı, bakın, sivil
toplum örgütleridir, çiftçinin hakkını savunuyor. Her kurumun,
biliyorsunuz, kendi örgütü var. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
var, ticaret odaları var, tabipler odası var, ziraat odaları
var, diğer odalar da var; nedense, kıyamet, ziraat odalarının
başında kopuyor. Niye kopuyor biliyor musunuz değerli
arkadaşlar? Ziraat odaları çiftçinin hakkını savunduğu
için, çiftçinin hakkını aradığı için. Ziraat
odaları, Manisa ve Ordu'da miting yaptı çiftçinin hakkını
savunmak için. Şimdi, buna misilleme olarak, ziraat odalarını
cezalandırmak için, ziraat odası yılda bir defa bir beyan
alacak, onunla, ziraat odasıyla çiftçiyi uzaklaştırıyoruz.
Şimdi, bakın, demokrasinin
yaşaması lazım. Demokrasiyi kim yaşatıyor?
Ağırlıklı sivil toplum örgütleri. Sivil toplum örgütlerini
ortadan kaldırırsanız, onları kapatma durumuna
getirirseniz, şimdi, o zaman o kitlenin hakkını kim savunacak?
O kitlenin, çiftçinin, köylünün hakkını Manisa'da aradıysalar,
Karadeniz'de aradıysalar, Orta Anadolu'da mitingler yaparak,
çiftçinin, üreticinin, köylünün hakkını arıyorlarsa,
onun hakkını arayan bir sivil toplum örgütünü kapatmak için
bir kanun teklifi getiriliyorsa, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
biz ona karşıyız.
Sonuç olarak değerli arkadaşlar,
ziraat odaları kapatılmasın. Sivil toplum örgütlerine,
lütfen, dokunmayın. Buna dokunursanız eliniz yanar. Ziraat
odalarının yaşaması, çiftçinin hakkını
savunması demektir.
Kefaletin kalkmasını
Cumhuriyet Halk Partisi olarak destekliyoruz. Ancak, bir şey ekliyoruz
buraya, madem bu kanun geldi, lütfen, çiftçilerin borçlarının
yüksek faizlerini de silelim, anaparasını da belli bir süreye
yayalım. Aksi takdirde, köylere giremeyeceksiniz. Bakın,
beni şimdi, bugün Erzurum'un Pasinler Alvar'ından aradılar
"Şu anda icra kapımıza dayandı
" Demin
orada otururken adam görmüş, aradı "İcra kapımıza
dayandı, bizi hapse atıyorlar. Paramız yok, ev eşyalarımızı
icra götürüyor. Bu nasıl devlet, bu nasıl milletvekilleri
ki, bize sahip çıkmıyorsunuz" diyor. Şimdi, Ardahan
Göle'nin Kuytuca köyünden aradılar. Bir arkadaş da "Benim
evimdeki eşyalarımı haciz yaptı, götürdüler. Ben
ödeme yapamıyorum; hayvanım para etmiyor. Ben, samanı
150 bin liradan 600 bin liraya kadar aldım, yem bitkilerini daha
yeni aldım. Yem bitkisi parasını yeni aldım. Yetiştiremiyorum,
malım da para etmiyor ki, icradan kurtulayım." Mal beyanı
veremediği için şu anda Ardahan'da Hanak'ta -geçen hafta
oradaydım- Tarım Kredi Kooperatifi Başkanı Mehmet
Doğruyol aynen şunu söyledi: "150 kişi sıraya
girdik hapse gireceğiz, sıraya soktular bizi. Bize sahip
çıkın, Ziraat Bankası kredi vermiyor" diyor.
Arkadaşlar, Ziraat Bankasından
çiftçi kredi alamıyor. Niye alamıyor? Çünkü, Ziraat Bankasına
çiftçi gittiği zaman krediye "2 tane memur kefil" deniliyor.
Yahu, bir ilde zaten
Şöyle diyeyim: Bir ilde toplasan toplasan
300 tane memur ya var ya yok. Deyin 500 tane var. Çiftçi? 8 bin tane çiftçi
var. Yahu, şimdi, bütün memurlar, o 8 bin kişiye nasıl
kefil olacak da kredi alacaklar? İnanın, şu anda
Bakın -buradan Ziraat Bankasına
da sesleniyorum- Sayın Bakan, bu Ziraat Bankasını ve
tarım kredi kooperatiflerini mutlak suretle düzeltin. Çiftçiye
doğru dürüst davransın, insanlara doğru dürüst muamele
yapsın, insanları bankadan kovmasınlar. Eğer bir
insan, 3 milyar, 5 milyar kredi istiyorsa, ona versin, o köylü orada
kalsın. Aksi takdirde, köylü göç ediyor, köylü perişan oluyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öğüt, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla)- Köylü
göç ettiği zaman nereye gidiyor? Büyük şehirlere geliyor.
Büyük şehirlerde ne yapıyor? Hırsızlık yapıyor,
gasp yapıyor, kapkaç yapıyor, affedersiniz fuhuş yapıyor.
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya)
- Köylü öyle bir şey yapmaz.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bakın,
bu Hükûmetin döneminde fuhuş artmış, hırsızlıklar
artmış, kapkaç artmış
10 bin tane polis aldınız.
Niye aldık 10 bin tane polisi? Büyük şehirlerde hırsızlıklar
oluyor diye, gasp oluyor diye. Kardeşim, polisle hiçbir şeyi
önleyemezsiniz. Köylü yerinde kalacak, onu ekonomik anlamda orada
güçlendireceksiniz, başka türlü bir şey olamaz. Onu göç ettirirseniz,
büyük şehirlerin varoşlarına gelerek, onlara kömür,
gıda maddesi, file dağıtarak işi çözemezsiniz.
İşi çözmenin yolu, köylüye üretim yaptırmak, köylünün
karnını doyurmaktır değerli arkadaşlar.
Evet, sonuç olarak şunu diyoruz:
Bu kanunun kefaletten dolayı kısmını Cumhuriyet
Halk Partisi olarak destekliyoruz; Ziraat Bankası, odalar
kısmını desteklemiyoruz, ama çiftçilere iyilik yapmak
istiyorsanız, lütfen, vermiş olduğumuz önergeleri kabul
edin.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Öğüt.
Şahıslar üzerine söz talebi
yok.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar
yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN - Karar yeter sayısı
arayacağım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler
Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
5'inci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 5- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Burdur Milletvekili Sayın Kerim Özkan.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yürürlük maddesinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Burdur acıya büründü.
Yine, Güneydoğu Anadolu'da, bir topçu teğmenimizi, uzaktan
kumandalı bir bombayla kaybetmiş bulunuyoruz. Burdur Karamanlı
doğumlu Cengiz oğlu Tankçı Teğmen Halil Demirörs'ü
kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Burdur'umuzun, ülkemizin
başı sağ olsun, kederli ailesine başsağlığı
dileklerimi iletiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bugün, tarım kredi kooperatiflerine borcu olan, kefilliği
olan, borçtan dolayı kefilliği olan çiftçi kardeşlerimizin
kefaletten doğan borçlarını ödemekle ilgili bir yasayı
hep beraber yapıyoruz.
Bu konudaki anlayışımız
kanunu desteklemekten geçiyor. Ancak, şunu anlayabilmiş
değiliz: Ziraat odaları
Benim babam da bir çiftçiydi, Burdur
Ziraat Odalarının kuruluşunda bir bir köyleri dolaşarak,
ellerine birer çöp alıp, önce çöpü kırıp iki parça, sonra
iki parçayı kırıp dört parça
Yani, parçalar büyüdükçe,
kuvvetlerin bölünemeyeceği anlayışını göstererek,
binlerce çiftçimizi ziraat odalarına kaydetmişlerdir.
Ancak, siz, bu yasayla gerek Manisa'da 100 binleri toplayan Ziraat
Odasını gerek Ordu'da 50 binleri toplayan Ziraat Odasını
cezalandırmak istiyorsunuz. Çiftçi kayıt belgesinden ziraat
odaları herhangi bir ücret talep etmiyor, ancak çiftçinin örgütlü
gücü olan ziraat odaları, yılda bir kez olsun, iki kez olsun
ziraat odası ziyaretiyle hem ödeneklerinin ödenip ödenmediğini
belirlemek hem o çiftçinin kayıt sistemini yenilemek için ziraat
odasına davet ediyor. Bu daveti çok gördünüz.
Burada, siz, bu yasayla çiftçiye
bir iyileştirme getirmiyorsunuz. Çiftçimiz bu geçtiğimiz
dört buçuk yılda inim inim inledi. IMF politikalarıyla pancarda
kota, anasonda kota, tütünde kota, haşhaşta kota
Vatandaş şunu söylüyor
bizlere: Tarlamız var, suyumuz var, traktörümüz var, ama ne ekeceğiz?
Bu borçları ödemek için pazara ne götüreceğiz?
Tarım sektörünü bitirdiniz,
hayvancılığı bitirdiniz. Süt 2002 yılının
fiyatlarıyla şu anda alıcı buluyor. Mazot 3'e katladı,
gübre 3'e katladı, yem 3'e katladı; fakat süt fiyatları
yerinde sayıyor, et fiyatları yerinde sayıyor. Ancak
bu borçları ödemek için vatandaşımız
Kefaleti
kaldırmakla borç ödenmiyor, ancak onun önündeki üretim engellerini
kaldırdığınız zaman çiftçimiz kimseye muhtaç
olmadan borcunu ödemek istiyor.
Biraz önce bir meslektaşımdan
bir telefon aldım, diyor: "Muayenehanem kapanacak. Biz bu
krizden etkilendik. Üreticide para yok. Hastaya gidiyoruz, onun durumu
bizden perişan. İlaç parası bizden, araba parası
bizden, tedavi ücreti bizden, ancak eli hamur karnı aç dönüyoruz.
Bağ-Kur'umuzu ödeyemiyoruz, dükkân kiralarımızı
çıkaramıyoruz. Ne olur bizlerin elinden tutun." diyorlar.
Ama biz burada yasa yapıyoruz,
Meclisin gündemini işgal ediyoruz, ne çiftçiyle ne esnafla ne
üretenle ne veteriner hekimle ne sağlık teknisyeniyle ilgili
bir iyileştirme getirmiyoruz. Yasa yapıcılar bunlara
dikkat etmelidir.
Defalarca söyledik
Traktör satışlarının
arttığını, yirmi beş binlere yaklaştığını
söylüyorsunuz. Benim çiftçim, şu anda elinde olan modeli düşük
traktörünü peşin parayla satıyor -o paranın yarısını
bu borçları için kullanıyor, çocuğunun geleceği
için kullanıyor, yarısını peşinat olarak kullanıyor-
on yıllık geleceğini, yirmi yıllık geleceğini
ipotek altına alıyor. Çünkü, üretimden para dönmüyor, hayvancılıktan
para dönmüyor, süt üretiminden para dönmüyor, buğday üretiminden
para dönmüyor, çeltikten para dönmüyor, fındıktan para dönmüyor,
pancardan para dönmüyor.
Bugün ne ucuzladı Türkiye'de?
Pancarın fiyatı, siz iktidara geldiğinizde kilogramı
114 bin liraydı, şu anda 88 bin lira. Su mu ucuzladı, çapa
mı ucuzladı, traktör mü ucuzladı, mazot mu ucuzladı,
elektrik mi ucuzladı, ne ucuzladı da pancarın fiyatı
88 liraya çekildi?
Ayrıca, pancar üretmek isteyen
üreticinin, kota uygulamasıyla, pancar ekimini de engelliyorsunuz.
Benim bölgem tarım ve hayvancılıkla geçinen bir bölge.
Acımız büyük, çiftçimiz kan ağlıyor.
Haşhaşın dahi tohumunu
siz belirlemeye kalktınız. Vatandaşın elinde tohumu
var, tarlasına atacak, "Biz vereceğiz." diyorsunuz;
aldığı tohumu, vatandaş, suyun içine atıyor
-"gavuz" denir halk arasında- tohumlar suyun yüzünde,
tabana batmıyor, yani evinsiz tohumlar veriyorsunuz. Vatandaş,
attığım tohum hiç olmazsa çıksa bari diyor,
çıkmıyor. Arkasından, kendi ürettiği tohumu
atıyor, bundan dolayı da tohumu tutturamadığı
için ceza alıyor. Jandarma başında, tarım il müdürlüğü
başında, Ofis başında; vatandaş ne yapacağını
şaşırmış durumda.
Değerli arkadaşlarım,
ne yazık ki, bu dört buçuk yıllık iktidar döneminizde
çiftçimiz alabildiğine perişan oldu. Ama, şurada, yine,
elinizde fırsat var, seçime gidiyoruz, en azından -artık,
Parlamentoyu da çalıştırıyorsunuz, hızlı
da çalıştırıyorsunuz- çiftçilere yönelik bir iyileştirme
yapın, hiç olmazsa, tarım kredi faizlerini, seçime yönelik
olarak almayacağız deyin, bu müjdeyi verin ve vatandaş
sizi alkışla karşılasın.
Bakın, asgari ücret 403 milyon
lira. Bizlerin maaşları konuşulur halkın arasında,
70 milyonun gözü vardır. Haklıdır, çünkü asgari ücret
403 milyon lira. Burada Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü
var, 41 kere maşallah diyorum. Neden? 41 asgari ücretlinin maaşını
alıyor, 16 milyar 750 milyon lira. 41 kere maşallahı hak
etti. Ama, ne yazık ki, Türkiye'deki vatandaşlarımızın
gözü, Parlamentodaki çalışanların, gerçek çalışanların
maaşındadır, ama çiftçinin örgütlü gücü olan tarım
kredi kooperatiflerinde o işin başında olan insanın
16 milyar 750 milyon lirayı aldığını duysa tarım
kredinin önünden geçmez.
Tarım kredi kooperatifleri
Türkiye'de iyileştirme yapıyor değerli arkadaşlarım.
İyileştirmesi şu: yirmi sekiz ilde TAR-ET adı altında,
hayvancılığı destekleme adı altında kilogramda
1 YTL destek veriyor. Bu desteği duyan hayvan pazarlarında
et fiyatları hemen 2 YTL geriye çekildi. Gidin hayvan pazarlarına,
Eskişehir'e gidin, Burdur'a gelin, Antalya'ya gidin, Konya'ya gidin
Vatandaş yetiştirmiş, yememiş yedirmiş, on sekiz
aylık, yirmi aylık danasını pazara getiriyor,
alıcı bulamıyor. 6 milyon 750 bin liradan satış
yapıyor. Bu fiyat 2002 yılının fiyatlarının
altında. Ama, siz, yirmi sekiz ilde, hayvancılığı
destekleme adı altında 1 YTL, bir de işletmelere kredi
veriyorsunuz.
Benim ülkemin seksen bir ilinde besicilik
yapılır. Seksen bir ilinde, hele batıda, entegre tesislerimizde
gayet güzel, bilimsel tekniklerle entansif hayvancılık dile
getirilir, yapılır, üretilir. Ama, biz, yirmi sekiz ille bunu
sınırlandırmışız. Tarım kredinin satılamayan
yemini, satılamayan balyalarını veyahut da kullanılamayan
kredilerini bu yirmi sekiz ilde kullanmak istiyorsunuz, ama gerçek
üreticileri göz ardı ediyorsunuz, gerçek üretenleri göz ardı
ediyorsunuz.
Sizlere tekrar sesleniyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
- Bu TAR-ET uygulamasını yirmi sekiz ile değil, seksen
bir ilimize yayın. Gerçekten destek verecekseniz -kilogram başına
olur, hayvan başına olur- desteklerinizi, gerçek üreticileri,
ziraat odalarından çiftçi belgesi almış, kayıtlı
hâle geçmiş gerçek üreticileri bulun, o üreticilerimizin elinden
tutun. O insanlarımız, tarım kredilerle, öyle kefille,
kefaletle uğraşmasın, borçlarını, alın
terlerinden kazandıkları paralarla ödesinler diyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Hükûmet adına, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sayın Mehdi Eker.
Buyurun Sayın Eker.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Ben teşekkür konuşması
yapacaktım.
BAŞKAN - Peki Sayın Bakanım.
Şahısları adına
söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tümünü
oylamadan önce, oyunun rengini açıklamak üzere lehte ve aleyhte
söz talep eden milletvekilleri: Sayın Zeyid Aslan, Sayın
Yüksel Çorbarcıoğlu.
Sayın Çorbacıoğlu, aleyhte
Buyurun Sayın Çorbacıoğlu.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak tabii ki bu kanunu destekliyoruz,
ama aleyhte söz aldım, gerekçesini de açıklayacağım.
Daha önce Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri bu kanunun eksiklikleriyle
ilgili bölümlerini dile getirdiler. Ben belgelerle bunu sizlere
sunmak istiyorum.
Şimdi, elimde bir belge var,
bir icra takibi var. Artvin'de bir tarım kredi borçlusu hakkında
icra takibi yapılıyor, 1 milyar 300 milyon liralık icra
takibi. Aldığı kredi miktarına bakıyoruz,
toplam borcun ödemesi 385 milyon lira. 2003 yılında alınan
kredi; 2003, 2004, 2005 yıllarında, birer yıl arayla ödenmesi
gerekiyormuş. Ödeme makbuzlarına baktığımızda,
ilk taksiti üç ay gecikerek, faiziyle 160 milyon lira olarak ödemiş;
ikinci taksiti yirmi beş gün gecikmeyle, 140 milyon lira olarak
ödemiş; üçüncü taksiti de yine üç ay gecikmeyle, 150 milyon lira
olarak ödemiş.
Şimdi, bu ödeme planına
ilişkin taahhütnamede de diyor ki: "Vadesinde veya en fazla
doksan gün içerisinde faiziyle ödemezseniz bütün borçlar icraya konulacaktır."
Aslında, süresinde ödemesine rağmen, bu borçlu hakkında
-toplam 385 milyon lirayı 450 milyon lira olarak ödemesine
rağmen- aradan iki sene geçtikten sonra, 13/2/2007 tarihinde kooperatif,
borcun aşağı yukarı 4 katı kadar, 1 milyar 300
milyon lira olarak icra takibine koymuştur.
Şimdi, sayın milletvekilleri,
yani bu kefillerin sorumluluğunu kaldırmak doğrudur.
Ancak, borçluların faiziyle anaparalarını ödemelerine
rağmen, çok fahiş faizle, ödenen borcun katbekat daha fazlasının
tahsil edilmesi, doğrusu, ne
vicdana ne de hakkaniyete uymamaktadır. O yönüyle, bu
kanunun bu açıdan eksik olduğu kanaatindeyiz. Ödenmiş
olan, anaparası ve faiziyle ödenmiş olan borçların da bu
kanunda yapılanması gerekiyordu. Ben o nedenle söz aldım.
Yalnız, bu arada, hazır Sayın
Bakanımı burada bulmuşken, bölgemle ilgili küçük bir
sıkıntıyı da paylaşmak istiyorum. Fındıkla
ilgili 2005 yılında yaşadığımız sorunu
biliyoruz. Şu anda, 2005 yılına ait, Artvin ilinin 2,5
trilyon lira fındık alacağı hâlen ödenmemiştir,
2006 yılına ait 6 trilyon lira alacak yine ödenmemiştir.
Diğer taraftan, 2004 yılında
yaşanan don olayı nedeniyle fındık üreticilerine
ödenecek olan 298 trilyon liranın 46 trilyon lirası ödenmiş,
252 trilyon lirası hâlen ödenmemiştir.
Diğer taraftan, öğrendiğim
kadarıyla, yine Karadeniz Bölgesi'nin önemli geçim kaynağı
olan çay alımına başlanmış, çay ürününün üretimine
başlanmış, ancak çay fiyatı belirlenmemiştir.
Sanıyorum, yarın, Sayın Bakan ve yetkililer -öğrendiğim
kadarıyla- bölgeye gideceklerdir. Umarım, çayın maliyetini
dikkate alarak, enflasyonu dikkate alarak, üreticilerin mağduriyetini
giderecek bir rakamı çay üreticilerine teklif ederler ve
yıllardır beklediği rakamı alamayan... Burada da
belirtiyorum, 2002 seçimlerinde AKP'nin verdiği 750 milyon rakamına
hâlen gelemediniz; 2007 yılı oldu, hâlen bu rakama gelemediniz.
Hiç olmazsa, bu verdiğiniz sözü bu sene aşmanızı
öneriyorum.
Kanuna olumlu oy vereceğimi
söylüyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çorbacıoğlu.
Sayın milletvekilleri, teklifin
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim.
Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin,
oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak
sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını
da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen
üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum,
ancak sisteme giremeyen, pusula gönderen sayın milletvekillerinin
salondan ayrılmamalarını rica ediyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişci ve Tokat Milletvekili
Sayın Zeyid Aslan'ın; T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım
Kredi Kooperatifleri Tarafından Kullandırılan Grup
Kredilerinden Doğan Kefaletin Sona Erdirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi'nin yapılan açık oylamasının sonucunu
ilan ediyorum:
Kabul edenler : 278
Mükerrer : 10
Toplam : 288 (x)
Ret, çekimser, boş, geçersiz
yok.
Böylece, teklif, kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olmasını
diliyorum.
Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sayın Mehmet Mehdi Eker kısa bir teşekkür konuşması
yapacaklardır.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, yüce
Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, değerli oylarınızla
kabul edilen teklif, Türkiye'de Türk çiftçisinin çok uzun bir zamandır
karşı karşıya kaldığı çok önemli bir
problemi, çok önemli bir sorunu çözmüş oluyor. Bidayetten beri,
yani ta 1940'lardan bu yana tarım kredi ve Ziraat Bankası bu
müteselsil kefalet suretiyle çiftçileri, hiç birbirlerini tanımayan,
hiç birbirini görmeyen insanları birbirine kefil etmek suretiyle
bunlara kredi kullandırmıştır ve geçen zaman içerisinde
tabii, insanlar kendilerine ait borçları ödedikleri hâlde, kefaletten
dolayı bazen 20 kişi, bazen 15 kişi, bazen daha az, daha
çok olmak üzere birbirlerine karşı sorumluluğu taşımışlar
ve insanlar, çiftçiler, nahak yere, sebepsiz yere hacizle, icrayla
karşı karşıya bırakılmışlardır.
Bugün, bu teklifin kabul edilmesiyle birlikte çiftçilerimizin müteselsil
kefaletten dolayı karşı karşıya kaldıkları
problem bu şekilde çözülmüş oluyor. Bu, çok önemli bir konu.
Şimdi, size, burada, sadece
gerçeğiyle ilgili iki tane rakam vermek istiyorum: Tarım
kredide 27 bin, Ziraat Bankasında 40 bin civarında asaleten
borcu olan çiftçi var ama, bir şekilde, müteselsil kefaletten dolayı
başı sıkıntıda olan çiftçi sayısı tam
648 bin, yani 648 bin insan, burada, kendi borcu, kendine ait bir borcu
olmadığı hâlde başkasının borcundan dolayı
hacizle karşı karşıya. Biz bu sorunu çözüyoruz.
İkinci konu da: Türkiye'de
çiftçilerin, bizim, özellikle Hükûmetimiz döneminde giderek miktarı
da sayısı da çeşidi de artan tarımsal desteklemelerden
istifade etmek için, her bir belge için ayrı ayrı, her bir destek
için ayrı ayrı ziraat odasına gitmek ve oradan ayrı
ayrı belge almak mecburiyetinde kalıyorlar çiftçiler. Biliyorsunuz
yüz seksen üç tane ilçemizde ziraat odası yok ve ortalama, bizim
verdiğimiz destekler sebebiyle, destek çeşitleri sebebiyle
bir çiftçi yılda beş defa ziraat odasına gidip ayrı
ayrı en az beş tane belge almak zorunda. Şimdi, bununla
ilgili şu elimdeki dosyadaki bütün dilekçeler şikayet dilekçeleri.
İsimleri, nereden geldiği, niye şikayet ettiği
belli ve
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösterir tablo tutanağın
sonuna eklidir.
bunların hepsi, bu çiftçilerin
hepsi -ki, hepsini buraya taşıyamadım bu dilekçelerin-
şunu söylüyor: "Biz, bir kere gidip kaydolalım ziraat
odasına, aidatımızı ödeyelim, ama her bir destek
için, prim için, süt için, işte, yem desteği için, DGD için, mazot
için, öteki için, beriki için ayrı ayrı gitmek zorunda kalmayalım.
Çünkü, hem bulunduğumuz yerde yok, uzun mesafe gidip geliyoruz
hem bu arada bazen de gerçekten amacını aşan muamelelerle
karşı karşıya kalıyoruz." Bu suretle bu
sorun da çözülmüş oluyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu, Türk çiftçisi için çok hayırlı bir Yasa'dır,
hayırlı bir hizmete vesile olmuştur. Ben, bu arada, emeği
geçen herkese huzurlarınızda teşekkür ediyorum; gerek
iktidar partisi, gerek muhalefet partisinin değerli üyelerine
katkıları için ve destekleri için teşekkür ediyorum
Bu arada, Dünya Çiftçiler Günü'nü
bütün çiftçilerimizin kutluyorum ve dün tarihi itibarıyla,
yani 14 Mayıs tarihi itibarıyla da, biz, Bakanlık olarak,
1,4 katrilyon lira para tutan, 1,4 milyar YTL tutarında yağlı
tohum destekleri ve diğer prim desteklerini ödemeye başladık.
Şu anda çiftçiler bunu alıyor. Bu ay içerisinde bu destek yapılıyor.
Haziranın ilk haftasında da, yine, 1,3 milyar YTL tutan
doğrudan gelir desteği, mazot ve gübre desteğinin ikinci
taksiti ödenecek. Ki, bu bizim programımızdı -daha önce
bunu ilan etmiştik-programımızı gerçekleştiriyoruz
ve ilk defa 2007 yılında, biz, yılın ilk yarısında
toplam desteğin yüzde 95 tutarındaki miktarını
ödemiş olacağız. Bu da, Hükûmetimizin, Türk çiftçisine
verdiği değeri göstermesi bakımından, ona
sağladığı katkı bakımından son derecede
anlamlıdır. Çünkü, bu sene bizim verdiğimiz toplam destek,
vereceğimiz toplam destek toplamda 5,3 milyar YTL'dir. Bu, 2002
yılında 1,8 milyar YTL'ydi. Bunu da, hem değerli milletvekillerinin
hem de Türk milletinin takdirine sunuyorum ve yasanın hayırlı,
uğurlu olmasını dileyerek, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, saat
20.00'de toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.59
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106'ncı Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
Kanun tasarı ve tekliflerini
görüşmeye devam edeceğiz.
5'inci sıraya alınan, Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Yükseköğretim Kurumları
Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
5.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78
ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Yükseköğretim
Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/1343, 1/1291) (S. Sayısı : 1414) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 1414 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili
Sayın Mustafa Özyurt, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına da Çankırı Milletvekili Sayın Hikmet Özdemir.
Sayın Mustafa Özyurt'u davet
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Özyurt.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYURT
(Bursa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; 1414 sıra sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk
Partisinin görüşlerini sizlerle paylaşmak için söz almış
bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
aslında, bu çok uzun bir isim ve tanım olmasına rağmen,
buradaki amaç bellidir. Tasarının gerekçesi şöyle
okunduğunda görülecektir ki, Karaman, Ağrı, Sinop, Siirt,
Nevşehir, Karabük, Kilis, Çankırı, Artvin, Bilecik,
Bitlis, Kırklareli, Osmaniye, Bingöl, Muş, Mardin ve Batman
illerinde kurulması öngörülen üniversitelerimizi içeren
bir kanun tasarısıdır ve ayrıca, inceleyebildiğim
kadarıyla da Selçuk Üniversitesinin kadrosuna ilave olarak
bir kadro ihdası var, ama Osmangazi Üniversitesinin kadro cetvelini
aradım, bulamadım.
Değerli arkadaşlarım,
bu tasarıyla, 68 devlet üniversitesine 17 yeni üniversitenin
eklenmesini görüşeceğiz. Geçen hafta, bildiğiniz gibi,
5 tane vakıf üniversitesini ilave ettik, gerçi kanun henüz Cumhurbaşkanı
tarafından onaylanmadı, ama böylece 30 tane vakıf üniversitesi
Bildiğim kadarıyla da işte 93'e 17 üniversite daha ilave
etmiş oluyoruz.
(x)
1414 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli arkadaşlarım,
biz üniversite açılmasına karşı değiliz, hemen
baştan söyleyeyim. Bu illerimizde yeni üniversitelerin
açılmasını en az iktidar partisi kadar biz de istiyoruz.
Ancak, hemen şurasını ilave etmek istiyorum:
30/12/2005 tarihinde, bu tarihi, isterseniz bir daha söyleyeyim,
30/12/2005 tarihinde 15 devlet üniversitesi kurulmuştu, bu üniversitelerin
kurulmasıyla da üniversite sayımız 68'e çıkmıştı;
ancak, arkadaşlar, bu 30/12/2005 tarihinde kurulan 15 devlet üniversitesinin
rektörü henüz atanamamıştır. 30/12/2005 tarihinden bu
yana 15 devlet üniversitesinin rektörü atanamamıştır.
Neden atanamadı diyecek olursanız -çoğunuzun hatırlayacağı
gibi- burada, bu devlet üniversitesinin rektörlerinin seçimine
ait üç kere görüştük arkadaşlar. Önce, bir hükûmet tasarısı
olarak görüştük; sonra, Cumhurbaşkanı geri gönderdi,
tekrar görüştük; arkasından, Anayasa Mahkemesine götürüldü,
Anayasa Mahkemesi reddetti. Şimdi, bugün tekrar, bu üniversitelerin,
artık, bu 15 üniversite değil de yeni kurulacak üniversite
rektörlerinin nasıl seçileceğine ait bir tasarıyı
Hükûmet getirdi ve bugün komisyonda konuştuk.
Benim inancım şu arkadaşlar:
İktidar, gerçekten üniversite açmaya canıgönülden taraftar
değil. Gerçekten, candan, gönülden isteyerek açmış olsaydı,
şu 30/12/2005 tarihinden bu yana atanamamış olan rektörleri,
bir şekilde atardı. Aynı, Cumhurbaşkanlığında
yaptığınız gibi oldu arkadaşlar. Aynı,
Cumhurbaşkanlığında olduğu gibi, bir uyumsuzluk
içine girildi ve benim dediğim olacaktır, ille benim istediğim
gibi olacaktır, dediğiniz için, bu üniversitelerin rektörleri
atanamadı -dediğim gibi- Cumhurbaşkanlığında
tıkandığımız gibi. Şimdi, tekrar böyle
bir tasarı geldi, bugün komisyonda konuştuk. Bu sefer de,
Sayın Hükûmetin getirdiği tasarıda diyor ki: Yeni
açılan üniversitelerde 6 profesör YÖK tarafından belirlenecek,
bunlar Hükûmete bildirilecek, Hükûmet bunu 3'e indirecek, 3 tanesinden
1'ini de Cumhurbaşkanı rektör olarak atayacak.
Komisyonda da söyledim, dedim ki:
"Arkadaşlar, gelin, elinizi çekin üniversitelerin üstünden,
üniversiteler rahat rahat akademik toplantılarıyla hocalarını,
rektörlerini seçsinler." Ama, yine, dediğim gibi, aynı
noktada geldik, tıkandık; burada da olmayacak. Diyeceksiniz
ki, Cumhurbaşkanı bugüne kadar niye atamadı bu rektörleri?
Cumhurbaşkanı da ince eleyip sık dokumak zorunda kaldı
arkadaşlar, çünkü, dediğim gibi, bu on beş yeni üniversitenin
rektörünün atanmasını burada dördüncü defa görüşeceğiz,
dört keredir görüşüyoruz. Herhâlde bu bir rekor, Parlamento tarihimizde
bir konuyu dört kere görüşmek ilk kez gerçekleşiyor ve bununla
övünebilirsiniz, seçime gittiğinizde söylersiniz, dersiniz
ki: Bir üniversite rektörlerinin seçimini beceremedik, dört kere
Parlamentoya getirdik, tartıştık, konuştuk, ama
işin içinden çıkamadık arkadaşlar!
Dediğim gibi, gerçekten samimi
olsanız, yani, iktidar, üniversite kurmakta samimi olsa der
ki: Bu üniversiteleri şöyle kuralım, bir an evvel bitsin.
Şurada seçime kalmış seksen gün, siz, on yedi yeni üniversitenin
kurulması hakkında kanun tasarısı getiriyorsunuz.
İtirazımız yok, üniversite kurulsun, ama, bu üniversitelerin
tabela üniversitesi olacağını, hiçbir zaman gerçek
anlamda bir üniversite olmayacağını biliyoruz. Hemen
size bir gazete kupürü okumak istiyorum arkadaşlar; bu, yükseköğrenimle
ilgilenen bir yazarımızın yazısı: "Öyle
görünüyor ki, bu üniversiteler tabeladan ibaret, illerin emrine
verilen tüketim merkezleri olacaktır." Üniversite değil,
tüketim merkezleri olacaktır. "Yani, şehirlere fabrika
kuramayan, istihdam yaratamayan hükûmetler, üniversite kurarak
hem şehirleri iktisadi olarak kalkındıracak hem de hayal
ve umut avcılığı yapacaktır; gençleri sömürüp dört beş yıl oyalayacaktır."
Bu, gerçekten doğru bir laf, hiç söylenecek bir şey yok. Bu çocuklar
oyalanacaktır ve hiçbiriniz, şurada oturan arkadaşlarımın
hiçbiri, şu açılan üniversitelerin birisine de ne çocuklarını
ne akrabalarını ne yakınlarını göndermeyecektir,
çünkü hocası yok arkadaşlar, bu üniversitelerin hocası
yok.
Değerli arkadaşlarım,
zaten üniversite öğretim üyelerinin büyük çoğunluğu
üç büyük şehirde yığılmış. Öğretim
üyelerinin yüzde 42'si üç büyük kente toplanmıştır. Profesörlerin
ise yüzde 60'ı üç büyük kentte yoğunlaşmış. Buna
karşılık, yardımcı doçentlerin, yani henüz
öğretim üyeliğine yeni adım atmış olanların
da yüzde 72'si üç büyük kentin dışındadır.
İşte, bu kurduğunuz, önce şu on beş, sonra da bugün
kuruyoruz dediğiniz on yedi yeni üniversitenin öğretim
üyelerinin büyük çoğunluğu, hiçbir deneyimi olmayan, hiçbir
araştırması olmayan, genç yardımcı doçentlerden
oluşacaktır.
Yine, dediğim gibi "On
beş yeni üniversite kurduk." diyorsunuz. Hemen söyleyeyim
arkadaşlar, bu kurulan on beş yeni üniversitenin, bugüne
kadar "tabela üniversitesi" diye tanımladığımız
üniversitelerin, on beş yeni üniversitenin, arkadaşlar,
kurulduğundan bu yana, yalnızca 29 tane yayını
çıkmıştır. On beş tane üniversite kurulmuş
-30/12/2005 tarihinde kurulmuş bu üniversiteler- ve bugüne kadar
29 tane yayını çıkmış arkadaşlar. Buna
karşılık, İstanbul Üniversitesinin aynı dönemde
1.161 tane yayını var, Hacettepe Üniversitesinin 1.017 yayını
var arkadaşlar, Ankara'nın 904 tane yayını var aynı
tarihlerde. Dediğim gibi, kurduğunuz on beş yeni üniversitenin,
toplam, bu kadar süre içindeki yayın sayısı yalnızca
29.
Arkadaşlar, doğru oturup
eğri konuşmayalım da, gelin, bunlara diyelim ki: Arkadaşlar,
size biz üniversite kuruyoruz ama, adınız üniversite.
Şuradaki bir fakültenin üstündeki tabelayı sökeceğiz,
yerine diyeceğiz ki, burası üniversite olmuştur. Birçok
yerde yapacağınız budur. Öğrenci sayısında
bir artış yok. Akademik kadroda bir artış yok. Bununla,
bunlar üniversite olmayacaktır. Kendimizi de avutmayalım,
çocuklarımızı da lütfen sömürmeyelim. Bu insanların
da hani ümitlerine, ne bileyim, ümitlerine engel olmayalım.
MEHMET CEYLAN (Karabük) - Olur mu
Hocam, arkadaki kadro cetvellerine bakın.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, kadro cetveliniz var, ama öğretim üyesi
yok. Olmayan kadroyu koymuşsunuz, ne olacak; şuraya bardak
koymuşsunuz su yok içinde.
MEHMET CEYLAN (Karabük) - Her
şey gökten zembille inmiyor ki!
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Efendim,
gökten zembille de iner, ama ineceği zamanı ayarlamanız
lazım. Bunu, önce hazırlamanız lazım. Ben size söyleyeyim
nasıl yaptığınızı.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Yirmi sene önce Van Yüzüncü Yıl kurulmasaydı, bugün bu üniversite
olmazdı.
MEHMET CEYLAN (Karabük) - ODTÜ ilk
kurulduğunda
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Efendim,
gayet tabii olacak. Biz ona
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
sayın milletvekilleri, lütfen, oturduğunuz yerden Sayın
Hatibe laf atmayın.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Arkadaşlar,
örnek gösterdiğiniz üniversiteler, bir tane Hacettepe, bir tane
Orta Doğu Teknik Üniversitesi. Burada on yedi tane üniversite
kuruyorsunuz, on yedi üniversite ve kurduğunuz yerler de Anadolu'nun
ücra köşeleri. Buralara evvela hazırlık yapacaktınız,
öğretim üyesi yetiştirecek olan çocuklar hazırlanacak,
gönderilecekti. Yurt dışına gönderdiğiniz
öğrenci sayısı
Sayın Bakanım geçen sene tutturdu
"ille ben göndereceğim" diye, yurt dışına
bin öğrenci gönderecek, doktora öğrencisi, YÖK'ün gönderdiği
öğrencilerle, Millî Eğitim Bakanlığının
gönderdiği öğrencileri karşılaştıracak
olursanız, YÖK'ün gönderdiği öğrenciler çok daha başarılı
gelmişlerdir. Ama Millî Eğitim Bakanı ısrar etti
"ille de benim gönderdiklerim gidecek, ille de benim dediğim
olacaktır" diye.
Değerli arkadaşlarım,
siz iktidara geldiğinizden bu yana, 2002 yılından bu
yana öğrenci sayısındaki artış yüzde 22 -bu
rakamı geçen sefer de söyledim- araştırma görevlisi
artışındaki sayı binde 4. Duydunuz mu? Birinde
yüzde 22 öğrenci artmış, araştırma görevlisi
kadrosuna verdiğiniz sayı binde 4 artmış. Bununla
mı on yedi üniversiteyi dolduracaksınız, öğretim
üyesi yetiştireceksiniz?
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) -
YÖK yetiştirsin!
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Kadro
vermezseniz, YÖK'e de kadro vermemişsiniz ki, o da yetiştiremiyor.
Nereden yetiştirecek? Gökten zembille mi indirelim hocayı?
ASIM AYKAN (Trabzon) - Saat ikiden
sonra muayene yapmasın, adam yetiştirsinler.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Ha, bakın
"saat ikiden sonra muayene yapmasın, adam yetiştirsinler"
diyorsanız, o zaman getirirsiniz buraya yasayı, dersiniz
ki, öğretim üyeliği tam gündür. Varsa yüreğiniz,
çıkarsınız buraya, dersiniz ki, öğretim üyeliği
tam gündür. Niye bugüne kadar getirmediniz peki? Madem öğretim
üyesi istiyordunuz, deseydiniz, üniversite öğretim üyeliği
tam gündür, yarından itibaren, buyurun, tam gün çalışan
çalışır, istemeyen muayenehanesine gider, deseydiniz
ya. Günün sonuna gelmişsiniz, şurada seçime birkaç gün kalmış;
muayenehanesine gitmesinler, deyin o zaman, buyurun.
Arkadaşlar, bütün bu kötülemelerinize
rağmen, şunu söyleyeyim: Uluslararası kaynak göstermelerinde
Türkiye kaynaklı yayınlar son yirmi yılda 30 kat artmıştır.
2004 yılında 20'nci sırada olan yayınlarımız,
2005 yılında 19'uncu sıraya yükselmiştir.
Hemen şunu da söyleyeyim: Bütün
öğretim üyelerinin parasal sıkıntılarına
rağmen, bir profesörün, eline geçen bir parayla İstanbul'da
geçinmesinin mümkün olmadığına rağmen, öğrencilere
sorulduğunda, "Ne olmak istersiniz?" dediğinde,
"Öğretim üyesi olmak isterim." diyor. İşte, bu
yararlanılacak olan bir durum arkadaşlar. Madem gençler diyorlar
ki: "Ben öğretim üyesi olmak istiyorum." öyleyse, önlerini
açalım, bu çocukları yetiştirelim ve bu üniversitelere
öğretim üyesi yapalım.
Ben size daha evvel, birkaç gün evvel
de söyledim arkadaşlar, dedim ki: Rektörler yetmiş yaşına
kadar görevlerinin başında kalabiliyor, üniversite
öğretim üyeleri altmış yedi yaşında emekli olmak
zorunda. O zaman, bir tasarı getirin veya bir teklif getirin,
dersiniz ki, öğretim üyesi altmış yedi yaşında
emekli olduktan sonra, kendi üniversitesinde çalışmamak
koşuluyla, yeni açılan üniversitelerde görev almak koşuluyla,
yetmiş yaşına kadar çalışabilir. Getirin, buna
da evet diyelim. Hiç değilse öğretim üyesi olsun, hiç değilse
bazı kürsülerde, bazı ana bilim dallarında öğretim
üyesi olsun arkadaşlar. Bunların hiçbirisi tamamlanmadan,
dediğim gibi, bu üniversiteleri açtığınızda,
bu çocuklara yazık olacaktır.
Ben, kırk yıla yakın
üniversitede bulunan bir insanım; öğrenciliğim, asistanlığım,
doçentliğim
En ilkel koşullarda da çalıştım
arkadaşlar. Hacettepe Üniversitesi gibi bir kurumdan çıkıp,
Uludağ Üniversitesinde, Bursa Üniversitesi diye -adı da o
zaman İstanbul Üniversitesi Bursa Tıp Fakültesiydi- ücra
bir göğüs hastalıkları hastanesinde işe başladık.
Hiçbir şeyi olmayan bir hastanede işe başladık,
ama, Bursa'da Uludağ Üniversitesi bugün koskocaman oldu. Olmaz
mı? Olur.
RECEP KORAL (İstanbul) -
İşte gördün mü, demek ki oluyormuş.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Olur,
ama, hazırlıkla gidildi. İstanbul Üniversitesi dedi
ki: "Sizin öğretim üyelerinizi ben karşılayacağım.
Açığınız varsa ben öğretim üyesi veriyorum."
Sizin öyle bir şeyiniz yok, yok. Elinizde bir şeyiniz yok. Diyorsunuz
ki: Açarım.
RECEP KORAL (İstanbul) - Meclisten
göndersek yeter.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Buradan
gönderirseniz, bakın, ona gelirseniz
Bakın, siz yurt
dışından hekim de getirmeye çalıştınız,
biliyorsunuz. En ilkel koşullarda yetişmiş olan hekimleri,
bizim hekimimiz diye de çalıştırmayı da düşündünüz.
Yaparsınız, bunu da söyleyeyim. Ama, içinizde var, öğretim
üyesi olan arkadaşlar. Herhâlde heveslidir, arkadaşlarınız,
onları gönderebilirsiniz, seve seve gidebilirler, hiçbir diyeceğim
yok.
RECEP KORAL (İstanbul) -
CHP'de de var. Önümüz seçim, sıkıntı yok Hocam, rahat ol.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Bizim
bir sıkıntımız yok. İşte, diyorum, candan,
gönülden isteseniz ben sizi destekleyeceğim; ama, benim gördüğümü
halk da görüyor, onu söyleyeyim. Yani, şurada saydığım
on beş tane ile üniversite açmadığınızı
oranın halkı biliyor. Kendilerini avuttuğunuzu,
"Size üniversite açıyoruz." diye gideceğinizi
biliyor halk. O zaman karşınıza gelecek, diyecek ki:
Neredeydiniz şimdiye kadar? Hani bir şarkı var,
"Daha önceleri nerelerdeydiniz?" diye. O zaman onu diyecek,
daha önceleri nerelerdeydiniz arkadaşlar diye.
NACİ ASLAN (Ağrı) -
Bu güzel günümüzü bize zehir etme Mustafa Ağabey, kurban olduğum.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Yok, hayır,
güzel gününüzü niye zehir edeyim? Ben, dediğim gibi, gerçekleri
söylemeye çalışıyorum.
CAHİT CAN (Sinop) - Sinop
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Sinop'a,
burada Engin var, arkadaşımızı istediği kadar
göndeririz, merak etmeyin.
Değerli arkadaşlarım,
üniversite deyince aklımıza sınav sistemi geliyor.
Dünyanın hiçbir yerinde hem mühendis hem ressam hem hekim hem avukat
aynı sınavla olmaz, arkadaşlar. Bu, dünyanın hiçbir
yerinde yoktur. Buna mutlaka bir hâl çaresi bulunması gerekiyor.
Bu hâl çaresinin de yolu, bu çocukları ortaöğretimdeyken,
lisedeyken mesleki eğitime kaydırmak zorundayız.
Dörtte 3'ünü mesleki eğitime kaydırdıktan sonra 1 milyon
800 bin öğrencinin 400 bininin üniversiteye girdiği bir
sınavla bu işin içinden çıkamayız. Buna mecburuz.
Ama, biz iktidara geldiğimizde -bugün Sayın Genel Başkanım
söyledi bizim eğitim politikamızı- ortaöğretimdeki
öğrencilerin dörtte 3'ü mesleki yöne yönlendirilecektir, geri
kalan dörtte 1'i ise akademik düzeyde eğitim yapacaktır.
Ama, mutlaka ve mutlaka bu sınav sistemi, er veya geç, ortadan
kaldırılacaktır.
Arkadaşlar, bu sistemle, az
evvel söylediğim gibi, hem avukat hem ressam hem mimar hem mühendis
hem de aklınıza gelebilecek olan bütün meslekleri aynı
sınavda seçemezsiniz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir
sınav sistemi yok. Bu, bize has. Ama, şurasını da hemen
söyleyeyim: Bu kadar zamanda bu sınav da iyi yapılmış
bir sınavdır. Hiçbir yolsuzluğa, hiçbir suistimale neden
olmamış bir sınavdır. Bu bakımdan, bu sınavı
yapanlara teşekkür etmek lazım. Böyle bir sınav kolay
bir iş değildir. Ama, bu sınavdan mutlaka kurtulmamız
gerekiyor arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım,
bu sınavdan niye kurtulmamız gerektiğini de hemen
şurada bir iki rakamla söylemek istiyorum: 2005 yılında
yükseköğretim programlarına yerleştirilmek için 1
milyon 851 bin öğrenci sınava girmiştir. Bunlardan 1
milyon 671 bin aday, başarılı olanlarla birlikte,
sınavsız geçiş yapanlarla birlikte 198.590 öğrenci
örgün lisans programına, 181.221 öğrenci ön lisans programına
ve 229 bin öğrenci de açık öğretime girmiştir. Kabaca, 2005 yılında
607.994 öğrenci üniversiteye girebilmiştir açık
öğretim dâhil.
Şurasını da hemen
vurgulayayım: Dünyanın hiçbir yerinde de açık öğretimin
yüzde 30 olduğu bir ülke yoktur arkadaşlar. Açık öğretim
de bu ülkede bir yutturmacadır. Böyle bir üniversite öğretimi
olmaz. Buna da mutlaka bir hâl çaresi bulmak zorundayız.
Vakıf üniversitelerinin payı
oldukça az, onları da artırmak zorundayız. Vakıf
üniversitelerinin de, hem sayısını hem kapasitesini
artırmak zorundayız.
Yerleşik üniversitelerimizin
kapasitesini artırmak zorundayız. Yeni kurulan üniversitelerimize
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyurt, buyurun,
sözlerinizi tamamlayabilir misiniz.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) -
Sağ olun Başkanım.
Yeni kurulan üniversitelerimize
mutlaka kaliteli öğretim üyesi yetiştirmek zorundayız.
Eğer gerçek anlamda çocuklarımızın üniversite
eğitimini almasını istiyorsak bunun yolu, yöntemi
budur.
Şimdi, arkadaşlarım,
biliyorum, diyecekler ki, işte Van'da böyle kuruldu, Orta Doğu
Teknik Üniversitesi şöyle kuruldu, falan yer böyle kuruldu.
Bunlar birer tane örnek. Ama, dediğim gibi, bir yıl içerisinde,
2005'te on beş tane ve şu anda da on yedi tane yeni üniversite
kuruyorsunuz ve bu üniversitelerde de öğretim üyeniz yok arkadaşlar.
Onun için, bunlar üniversite olmaz mı? Onu da söyleyeyim, olur.
Otuz kırk sene sonra Allah ömür verir de karşılaşırsak,
sizinle konuşuruz, derim ki, dediğiniz de oldu, otuz
kırk sene geçti, bu üniversitelerimiz de üniversite oldu. Hocam,
şimdi, biraz sonra kalkacak -ben biliyorum- Trabzon Teknik Üniversitesinin
nereden nereye geldiğini söyleyecek.
ALİ AYDIN DUMANOĞLU (Trabzon)
- Demeyeceğim, demeyeceğim.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Ama,
Trabzon Teknik Üniversitesi kurulduğunda ben kısa pantolonla
geziyordum arkadaşlar.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özyurt.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Çankırı Milletvekili Sayın Hikmet Özdemir.
Buyurun Sayın Özdemir. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HİKMET
ÖZDEMİR (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının
Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eğitimin hedefi şöyle belirtilmiştir:
Millî, manevi, ahlaki ve kültürel değerlere bağlı, saygılı,
ileri bilgilerle donatılmış, tam yetenekli nesiller
yetiştirmektir. Eğitim, sorumluluk yükleyen çok önemli bir
konudur. Bu sebeple, eğitim üzerinde çok titiz olmalıyız,
çok dikkatli davranmalıyız. Özellikle eğitimi düzenleyen
idareci kadroların, tabii ki, yönetici olmaları hasebiyle,
bu çalışmaları en verimli şekilde nasıl yapabiliriz,
nasıl yaptırabiliriz düşüncesi içerisinde olmaları
gerekir. En önemli görevlerimizden birisi de, çocuklarımızı
daha küçük yaştan itibaren, özel programlarla, onlara güzel kitaplar
yazarak, onları en güzel şekilde yönlendirerek, çağdaş
eğitimi vererek, ileri ülkelerde olan, aradaki açığı,
mesafeyi kapatacak bir şekilde koşturarak, eğitim
sistemimizin hazırlanması gerekir.
Bize kısır çekişmelerin,
lüzumsuz çekişmelerin bir faydası yoktur, çünkü, herkes bu
vatanın evladıdır. Üç aşağı beş yukarı
birbirimize benzeriz. Eksiklerimiz vardır, ama, birbirimizin
eksiklerini de tamamlamamız gerekir. Eğitim sorununu
bir bütün olarak algılayıp, beşikten mezara kadar insan
eğitimiyle meşgul olmalıyız. En büyük harcamayı
bu sahaya yönlendirmeliyiz. Çocukların, gençlerin, yaşlıların
ve topyekûn ailelerin eğitimine önem vermeliyiz. Unutmayalım
ki, yatırımların en hayırlısı, insana yapılan
yatırımdır.
Partimizin başlattığı
eğitim seferberliği sonuç vermeye başlamış
ve eğitim sistemimiz günden güne çağa ve teknolojiye ayak
uyduracak seviyeye gelmeye başlamıştır. Zira,
Hükûmetimiz, bütçeden en büyük payı eğitim ve araştırmalara
ayırmıştır. Gençlerimizi kabiliyetlerine göre
yetiştirebilecek eğitim kurumları oluşturmak,
onlara yapılacak yatırımın en önemlilerindendir.
Türkiye'ye genç düşünürler, yeni kafalar lazım. Bu milletin
fertlerinin, kendilerine imkân verildiğinde yapamayacakları
hiçbir şey yoktur. Avrupa'da neler yaptıklarının
örnekleri çoktur. Orada uçak, tank ve araba yapmaktadırlar. Orada
yapanlar, burada niçin yapmasınlar? Biz insanımıza
hak ettiği değeri vermediğimiz ve gerekli imkânları
sağlamadığımız için önemli ölçüde beyin göçümüz
yurt dışına göçmek zorunda kalmıştır.
İnsanımıza değer vermeliyiz, imkân vermeliyiz ve
önünü açmalıyız. Bütün bunlar, şüphesiz eğitimle
olacaktır. Günübirlik, plansız, programsız eğitimden;
ilkeli, devamlı ve programlı eğitime geçilmesi şarttır.
Üniversiteler, bir ülkenin en
önemli eğitim kurumlarıdır. Bir milletin geleceğinde
önemli rolü olan üniversiteler cumhuriyet tarihimizde hızla
kökleşen ve gelişen saygıdeğer kurumlarımızdandır.
Temel fonksiyonları açısından araştırma kurumu
olan üniversitelerimiz, toplumun gelişmesinde ve yeniliklerde
öncü görevini de yürütmektedir.
Üniversiteler, ülkelerin kalkınması
ve teknolojik gelişmesine katkı sağlayan, sanayi ve
piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak eğitim veren ve
araştırmalarda bulunan, bireyin ihtiyaçlarını
dikkate alarak toplum menfaatlerini göz ardı etmeden projeler
üreten, her türlü bilgi ve düşünceye açık, objektif kriterlere
dayanan, değişim ve gelişime sahip yapısıyla
hayatın dinamizmini yakalayan kurumlardır, böyle olmalıdırlar.
Ülkemizde yükseköğretime
olan yoğun talebin mevcut üniversite ve bu üniversitelere
bağlı yükseköğretim birimleriyle karşılanması
ve Dokuzuncu Plan'da yer alan özellikle, örgün eğitimdeki hedefe
ulaşılması mümkün görülmemektedir. Yükseköğrenime
olan yoğun talebin karşılanabilmesi için, bazı
üniversitelerin kapasitelerini zorlayacak şekilde kontenjan
artışı yoluna gidilmesi de yığılmanın
önlenmesine bir çözüm olarak düşünülmemektedir.
Üniversitelerde yapılan
eğitim ve öğretimin kalitesini ortaya koyan çok sayıda
parametre vardır. Bunlar, öğretim elemanı başına
düşen öğrenci sayısı, kapalı alan, laboratuvar
alanı, ekipman sayısı, spor tesisi sayısı ve
spor alanı olarak sınırlandırılabilir. Tüm bu
faktörler dikkate alınarak öğretimin kalitesi hakkında
bir değerlendirmede bulunmak ancak mümkün olabilir.
Değerli arkadaşlar, tüm
dünyada, yükseköğretimde okullaşma oranı artmaktadır.
Gelişmiş ülkelerdeki yükseköğretim çağ nüfusunun
okullaşma oranları ise ülkemizin çok üzerinde seyretmektedir.
Türkiye'nin de dünyadaki gelişmelerin dışında ve
uzağında kalması mümkün değildir. Nüfus artışı
ve ekonomik gelişmeler de yükseköğrenime olan talebi artırmaktadır.
Bu talebin karşılanmaması nedeniyle, birçok vatandaşımız,
yurt dışında yükseköğrenim görme arayışı
içerisine girmektedir. Ülkemiz, jeopolitik yapısı gereği,
yükseköğretim kurumlarını yaygınlaştırıp
çok sayıda ve farklı ülkelerden öğrenciye hizmet vererek
ülke ekonomisine önemli ölçüde kaynak sağlayabilecekken,
her yıl binlerce gencimizin yükseköğrenim görmek üzere değişik
ülkelere gitmeleri, yurt dışına önemli oranda kaynak
aktarılmasına neden olmaktadır.
Cumhuriyet döneminde, modern anlamda
ilk üniversite, 1933 yılında kurulan İstanbul Üniversitesidir.
Bu üniversiteyi, 1944 yılında kurulan İstanbul Teknik
Üniversitesi, 1946 yılında kurulan Ankara Üniversitesi
takip etmiştir. Üniversitelerin İstanbul ve Ankara
dışına taşması daha sonraki yıllarda olmuştur.
Nitekim, 1946'yı izleyen yıllarda oluşan siyasal, sosyal
ve ekonomik değişmeler, yükseköğretimin yurt düzeyine
yayılması görüşlerine de yol açmış, gelişmekte
olan ülkemizin gerek kamu sektöründe gerekse özel sektördeki insan
gücü ihtiyacını gecikmeden karşılamak ve yükseköğretimi
yurt genelinde yaymak amacıyla bölge üniversiteleri kurmanın
gerekliliği ve iki büyük il dışındaki illerde de
üniversitelerin kurulması düşüncesi giderek güç kazanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde ortaöğretimdeki okullaşma
oranının giderek yükselmesi yükseköğrenime olan talebi
de sürekli olarak artırmaktadır. İkinci öğretim
ya da açık öğretim uygulamalarına gidilmesi de bu talebin
karşılanmasında yeterli olmamaktadır.
2006 yılında, örgün lisans
ve ön lisans için ayrılan 402.155 kontenjana 1 milyon 678 bin 383
aday başvuruda bulunmuştur. Yükseköğrenime olan yoğun
talebin karşılanabilmesi için bazı üniversitelerin
kapasitelerini zorlayacak şekilde kontenjan artışı
yoluna gidilmesi de yığılmanın önlenmesinde bir
çözüm olmamıştır. Bu talebin karşılanabilmesi
için yeni üniversiteler kurulması gerekmektedir.
Anayasa'nın 130'uncu maddesi,
üniversitelerin kanunla kurulmasını ve ülke genelinde
dengeli bir şekilde dağılımını öngörmektedir.
1960'tan sonra, planlı dönemin başlamasıyla, yükseköğretimin
dengeli bir şekilde yurt düzeyine yayılması ve kurulmuş
olan üniversitelerin üniversite bulunmayan çeşitli illerde
fakülteler açarak, ileride bu illerde kurulacak üniversitelerin
çekirdeklerini oluşturması hedeflenmiştir.
2006 yılında, üniversite
bulunmayan iller arasında bulunan Kırşehir'de Ahi Evran,
Kastamonu'da Kastamonu, Düzce'de Düzce, Burdur'da Mehmet Âkif Ersoy,
Uşak'ta Uşak, Rize'de Rize, Tekirdağ'da Namık Kemal,
Erzincan'da Erzincan, Aksaray'da Aksaray, Giresun'da Giresun, Çorum'da
Hitit, Yozgat'ta Bozok, Adıyaman'da Adıyaman, Ordu'da Ordu,
Amasya'da Amasya üniversiteleri olmak üzere 15 devlet üniversitesi
daha kurulmuştur. Bu üniversitelerin kurulmasıyla birlikte
devlet üniversitelerinin sayısı 68'e yükselmiş ve üniversite
bulunmayan il sayısı da 26'ya düşmüştür.
2007 yılı itibarıyla,
25'i vakıf ve 68'i devlet üniversitesi olmak üzere ülkemizde
üniversite sayısı 93'tür. Yükseköğretimde öğrenim
gören öğrencilerin yüzde 95,4'ü devlet üniversitelerinde
öğrenim görürken, 25 vakıf üniversitesinin öğrenci
sayısı yönüyle yükseköğrenimdeki payı ancak yüzde
4,6 düzeyindedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üniversite bulunmayan illerdeki yükseköğretime
ilişkin veriler, yükseköğretime olan ve her yıl artan
talepler, ortaöğretimde ve yükseköğretimde okullaşma
oranlarının yükseltilmesiyle ilgili hedefler, bazı
üniversitelere bağlı olarak üniversite bulunmayan illerdeki
kurulmuş olan birim sayıları, fiziki yapılanma,
öğrenci, öğretim elemanı sayıları, başka
üniversitelere bağlı birimlerin üniversiteye dönüştürülmesi
hâlinde yönetim ve işleyişte getireceği kolaylıklar,
üniversitelerin ülke genelinde yaygınlaştırılarak
dengeli bir şekilde dağılımının sağlanması;
halk, gönüllü kuruluşlar ve il yönetimlerinden gelen talepler,
yükseköğretime olan yoğun talep nedeniyle birçok vatandaşımızın
yurt dışında öğrenim görmesi gibi hususlar değerlendirilerek,
kamu maliyesine fazla yük getirmeksizin diğer illerimize de
üniversite kurulabileceği ve kurulacak üniversitelerin zaman
içinde gelişmelerini tamamlayacağı sonucuna varılmıştır.
Bu nedenlerle, kurulacak bu on yedi üniversiteyle ülke çapında
okullaşma oranı hızla artacaktır. Yeni kurulan
üniversiteler, kuruldukları illerin ekonomik ve sosyal yönden
gelişiminin tamamlanmasına katkı sağlayacaktır.
Mesela, benim seçim bölgem Çankırı'da bir fakültenin bulunmuş
olması bile, Çankırı'nın sosyoekonomik yapısına
gözle görülür bir şekilde katkı sağlamaktaydı.
Şimdi ise, Çankırı ili, Çankırı Karatekin Üniversitesinin
kurulmasıyla, göç veren değil göç alan, geri kalmış
değil kalkınan, sanayileşme sürecini hızla tamamlayan,
eğitim ve sağlık hizmetlerini alan gelişmiş
bir il kimliğine kavuşacaktır. Tabii, bu durum, aynı
şekilde diğer illerimiz için de geçerlidir.
Burada, Sayın Hocamız
Mustafa Özyurt Bey, bu şekildeki üniversitelerin tabela üniversitesi
olacağından bahsetti. Ben burada ifade etmek isterim ki,
asla tabela üniversitesi değil. Şu anda Çankırı'mızda,
kriterleri yakalamak için kurulan yeni fakültelerle birlikte 2
tane dekanımız da geldi. Hem bu yeni kurulan iki tane fakültenin
binaları temin edildi, kurulacak üniversitenin kampüsü temin
edildi ve bu arada yine şöyle böyle bütün imkânlarla beraber 10
trilyona yakın da bir para temin edilerek üniversitelerin kurulması
sağlanmış oldu. Yani, bir sene geçmeden, bir sene gibi
kısa bir zamandaki bu heyecan bizim memleketimize bu katkıyı
yaptı. Ben diğer arkadaşlarla da konuştum, onlar
da aynı şeyi ifade ediyorlar. Demek ki, yerimizde dursak
hiçbir kazancımız olmayacaktı, ama, harekete geçtiğimizde
kendi ülkemiz ve memleketimiz çok şeyler kazanmış oldu.
Ayrıca, komisyondan geçen bugünkü
rektörlerin atamasıyla ilgili suçlayıcı bir cümle
kullandı Hocamız. Aslında tabii, ben şunu ifade etmek
isterim ki, bugün üniversitelerimizde öğretim üyeliği
yapan bütün hocalarımız bu devletin yetiştirdiği,
bu milletin yetiştirdiği değerli insanlardır.
Bunları birbirinden tefrik etmemiz, araya fark koymamız da
doğru değildir. Şimdi, üniversiteye, diyelim 10 kişi
müracaat etti, seçim yapıldı, bunun 6'sını YÖK tercih
edecek. Kimden tercih edecek? Oradaki görev yapan, şu anda hâlihazırda
görev yapan bu memleketin evlatlarından seçecek. Bu 6'yı
YÖK belirleyecek ve Sayın Hükûmete gönderecek. 6'dan 3'ünü Bakanlar
Kurulu tercih edecek ve Sayın Reisicumhura gönderecek. Dolayısıyla,
bunların hepsi aynı insanlar, bu memlekette hizmet eden aynı
insanlardır. Burada bir ayrım söz konusu değildir. Zaten
görevi yine YÖK yapacaktır. Onun için, burada kuşku duymaya,
suçlamaya da gerek yoktur diye düşünüyorum.
Bu tasarıyla, Karaman,
Ağrı, Sinop, Siirt, Nevşehir, Karabük, Kilis, Çankırı,
Artvin, Bilecik, Bitlis, Kırklareli, Osmaniye, Bingöl,
Muş, Mardin ve Batman illerinde kurulması öngörülen üniversitelerle
ülkemizdeki üniversite sayısı yüz ona yükselmiş olacaktır.
Değerli arkadaşlar, üniversiteler,
sahip olduğu donanım ve akademik kadroyla ülkemiz ve dünyadaki
bilim, araştırma ve hedef politikalarını kısa,
orta ve uzun vadeli şekilde planlamak zorundadır. Üniversitelerimizde
gerçek üretkenliğe ve buluşlara yol açacak araştırma
ortam ve malzemelerinin, her türlü bilimsel yayınların bulunduğu
kütüphanelerin dış dünya ile iletişim, haberleşme
ve bilgi alışverişini sağlayan teknolojinin, bilimsel
ve uluslararası düzeyde kabul edilen makale ve bilimsel çalışmalarıyla
dünya çapında isim ve kariyer yapmış bilim adamlarımızın
bulunması hepimizin arzu ve isteğidir.
Burada söz gelmişken, bir hususu
da ifade etmek isterim: Mesela, bu, makale
Doçentlik ve profesörlükte,
Yükseköğretim Kurulu, makale yazıldığı zaman,
bu makale yabancı yayın ise ona fazla puan veriliyor, Türkçe
olursa puanı düşük. Dolayısıyla Türkçenin aleyhinde
bir gelişme var burada. Dolayısıyla, bu, Türkçenin
aleyhindeki gelişmenin de bir an önce düzeltilmesini burada
diliyoruz. Özellikle, sosyal bilimdeki arkadaşlarımızın
güç durumda olduğunu ifade etmek istiyorum. Onların da
çok rahat bir şekilde kendilerini ifade edebilmeleri ve yayınlarını
daha güzel, daha verimli, kapsamlı şekilde sürdürebilmeleri
için kendilerine bu imkânın verilmesi de bilimsel açıdan
önemlidir.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Hocaysa,
yabancı dil öğrenecek; her şeyi de sulandırmayın.
HİKMET ÖZDEMİR (Devamla)
- Eğitimde, sanayide, sağlıkta, düşünce tarihinde,
ekonomik ve teknolojik gelişmelerdeki başarılı
çalışmalar, devleti güçlü, milleti mutlu ve huzurlu
kılar. Eğitim ve kültür yapısını bilimsel bilgi
ve çalışmalarla destekleyen çağımızda, ulaşılan
bilgiyi millî ve manevi değerleriyle sentezleyen milletler,
kimlik bunalımına girmeden varlığını nesilden
nesile devam ettirme şansına sahiptirler. Gelişen ve
değişen dünya şartları, sosyal ve ekonomik gelişmeler,
kişileri, kurumları ve devletleri farklı arayışlara
doğru yönlendirmektedirler.
Günümüzde baş döndürücü bir
şekilde hızla gelişen ve değişen teknolojik
gelişmeler bireyin sahip olduğu bilgi ve deneyimlerin de
değişmesine sebep olmaktadır. Ortaya çıkan problemler
ve meseleler, kendini yenileyen, statik değil dinamik bir yapı
arz eden eğitim politikalarıyla giderilebilir.
Günümüzde herhangi bir saygın
eğitim kurumundan alınan diploma artık sadece tek başına
bir anlam ifade etmemektedir. Çünkü, günümüzde birçok kurum ve kuruluş
diplomaya değil diploma sahibinin bilgi, beceri ve donanımına
bakmaktadır. En çok da yeni teknolojiyi ne kadar yakından
takip ettiğine bakılmaktadır.
İçinde bulunduğumuz zamanda,
değişen şartlara ve küreselleşen dünyaya uyum
sağlamak amacıyla diğer kurum ve kuruluşlar gibi
ülkemizde yükseköğretimin temel kurumları olan üniversitelerin
de kendilerini yaşadığımız çağa uygun
bir şekilde yenilemeleri kaçınılmaz bir gerçektir.
Özellikle gelişmiş ülkelerin eğitiminde seviye ve kaliteyi
yükseltmek için büyük çaba gösterdiklerini ve eğitime milyon
dolarlar ayırdığını ifade etmek isterim. Çünkü,
eğitim politikaları bir ülkenin geleceğinin belirlenmesi
ve oluşturulmasında en önemli faktördür. Bu sebeple, AK Parti
Hükûmeti, cumhuriyet tarihinde eğitime ve teknolojiye bütçeden
en büyük payı ayırmış, eğitim alanında yenilikleri
ve büyük projeleri gerçekleştirmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kurulacak üniversitelerin kuruldukları
ilin ve bölgelerin kalkınmasında önemli katkılar
sağlayacağına, birer bilgi kaynağı olarak ülkemizin
değişik coğrafi noktalarında ülkemizin aydınlık
geleceğinin aydınlatma noktaları olarak yerlerini
alacaklarına inanıyor ve bu yeni on yedi üniversitemizin
milletimize, Türk eğitim sistemine, gençliğimize, kurulduğu
illere ve ülkemize hayırlar getirmesini diler, hepinizi saygıyla
selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özdemir.
Şimdi, şahsı adına,
Trabzon Milletvekili Sayın Aydın Dumanoğlu.
Buyurun Sayın Dumanoğlu.
ALİ AYDIN DUMANOĞLU (Trabzon)
- Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi, sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte
olan, yükseköğretim kurumları kurulması hakkındaki
kanun tasarı üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
tekrar sevgiyle selamlıyorum.
"Üniversiteler neden kurulmuştur"
sorusuna bir bakalım. Üniversitelerin bugünkü dünyada kuruluşunun
kökeni, 1808 yılında Wilhelm Von Humboldt tarafından kurulmuş
olan bir komisyonla, dünyadaki eğitim veren kurumların birlikteliği
sağlanmaya çalışılmıştır ve bunlara
bir standart verilmiştir. 1808'de Humboldt'un ortaya koymuş
olduğu üç temel prensip vardır: Bunlardan birincisi,
araştırmanın olmadığı yerde eğitimden
bahsedilemez. İkincisi, kurulacak olan yükseköğretim kurumları
devletin değil toplumun malıdır. Bunlara biraz sonra
tekrar geleceğim. Üçüncüsü de, akademik özgürlükle o kurumun
finansmanını sağlayan kurumlar arasında çelişki
olmaması lazım.
Şimdi, birincisine gelelim:
Ta 1808'de üniversiteler kurulurken denilen konu şu: Araştırma
olmadan eğitim-öğretim olması mümkün değil.
Eğer böyleyse, bakın, bundan, geçen, tam iki yüz sene sonra,
Türkiye'deki yükseköğretim sisteminde, bir basında
çıkan habere ve tekzip edilmemiş habere göre, bilim öğreten
kurumların başına getirilen rektörlerin çoğunluğunun
uluslararası düzeyde yayını yoktur. Bunu kim getirmiştir
ve hangi sisteme göre getirilmiştir, bunu fevkalade dikkatlice
incelememiz gerekir. Eğer, bir bilim üreten kurumun başına
bilim üretmeyen bir insanı getirirseniz, o kurumu aşağıya
doğru çekmeye başlarsınız.
Bütün dünyada kabul edilen bir sistem
vardır. Kurumlar içerisinde temayüz etmiş olan insanları
kurumun başına getirmek lazım ki, onlar kurumu kendi
düzeylerine çıkarsınlar. Ama, ortalama düzeyleri kurumun
altında olan insanları kurumun başına getirirseniz,
kurumları kendi düzeylerine indirirler. Dolayısıyla,
burada ilerlemeden bahsedilmesi mümkün olamaz.
Onun için, mutlaka ve mutlaka üniversitelere
atanan rektörlerin, üniversite akademik elemanları arasında,
eğitim ve yönetim yeteneğinin yanında en fazla bilim
üretmiş olan insanlar arasından atanması lazımdır.
Ama, bugünkü sistemde bakıyoruz ki, 2547 sayılı Yasa'ya
ta 1992'de konulmuş olan bir maddeyle üniversite, adaylarını
kendisi belirleyecek ve bunların içerisinden, 6 tane adaydan
3'ünü YÖK elimine edecek, 3'ü Cumhurbaşkanına gidecek.
Değerli arkadaşlar, böyle
bir sistem dünyada yoktur. Böyle bir sistemle üniversitelerin başına
atanacak olan rektörlerin bilimsel yapıya, hepsinin bilimsel
yapıya sahip olmaları da mümkün değildir, olmamıştır
da. Onun için, gazete haberlerinden, bunların, üniversite rektörlerinin
büyük bir kısmının, belki, uluslararası düzeylerde
yayını olmadığını görüyoruz. Yayını
olmayan bu üniversite elemanlarının da üniversitede akademik
elemanlar yetiştirmesi söz konusu değildir. Onun için, bu
sistem, kökten değiştirilmesi gereken bir sistemdir. Bakın,
1982'de böyle bir kural yoktu. 1992'de yeni çıkartılan ve üniversiteler
kurulan, yirmi bir yeni üniversiteyle birlikte bu yasa getirilmiştir
ve bu on sekiz sene uygulanmıştır.
Sayın Hocam ifade ediyor, diyor
ki: "Üniversitelere neden rektör atanmadı, yeni kurulan
üniversitelere?" Değerli arkadaşlar, 1992'den 2006'ya
kadar bu üniversite yasasıyla yeni kurulan üniversitelere
rektörler atanmıştır. Bunu pek çok iktidarlar bu zamana
kadar atamıştır. Bu üniversitelerden de pek çok yeni
üniversiteler de çıkmıştır, ama iş AK Partiye
gelince Anayasa'ya aykırı oldu. Demek ki, bu, fevkalade
yanlış bir statü.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Ne münasebet
canım? Ne münasebet?
ALİ AYDIN DUMANOĞLU (Devamla)
- İkinci başka bir statü: O zamana kadar, on dokuz sene uygulanan
bir yasa, on sekiz senenin sonunda Anayasa'ya aykırı olarak
bulunuyorsa, bunda
Ben hukukçu değilim, ama büyük bir hukukçunun
bir sözünü hatırlatmak istiyorum, söylediği söz şudur:
"Hukuk adına vermiş olduğunuz karar kamu vicdanını
rahatsız ediyorsa, bu yasalardan değil, kendi hukukçuluğunuzdan
şüphe edin." demektedir. Bu, artık herkes tarafından
kabul edilmiştir. Benzer şekilde, işte, Cumhurbaşkanı
atanmaya kalktı, tam yirmi beş sene kullanılan bir yasa,
yirmi beş sene sonra Anayasa'ya aykırı bulundu.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yirmi
beş sene kim itiraz etti? İlk defa Anayasa Mahkemesine
Bırakın!
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Yirmi
beş sene onlar bulunmuş değil
ALİ AYDIN DUMANOĞLU (Devamla)
- Hemen hemen yirmi beş sene sonra değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar, ikinci
konuya gelelim: Üniversitelere neden rektörler atanmadığını
açık olarak bilmemiz lazım.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - O sizin
hicranınız, hicranınız!
ALİ AYDIN DUMANOĞLU (Devamla)
- Kaldı ki, en son sisteme göre birçok üniversitelerde rektörler
seçimi yapıldı.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Elinizdeki
fırsatı değerlendiremeyip, uzlaşma yapmıyorsunuz!
ALİ AYDIN DUMANOĞLU (Devamla)
- Bakın, (A) üniversitesinde olan bir rektör, kadrosu (A) üniversitesinde
olan bir profesör başka bir üniversitede ders vermekle görevlendirildi
diye oy verdi. Böyle bir şeyin kabul edilmesi mümkün değildir,
yasalara zaten aykırıdır. Dolayısıyla, bu
üniversitelere rektörlerin atanamaması yasaların
çıkartılamamasından, bir de yanlış uygulamalardan
kaynaklanmaktadır.
İkinci adım: "Üniversiteler
toplumun malıdır, devletin değil toplumun malıdır."
dedik. Bundan kast edilen şu: Bir toplum içerisinde olan, bir millet
içinde olan herkes üniversiteye gitme hakkına sahiptir,
tıpkı Anayasa'mızın 27'nci maddesinde söylenildiği
gibi, herkesin her türlü eğitimi alma hakkına sahip olması
gibi. Bir üniversitede, siz, doktriner bir eğitim yapamazsınız,
bir sınıftan insan türetemezsiniz, bir şekilde
eğitim-öğretimi kanalize edemezsiniz. Üniversitede okuyanlar
bile devletin ne şekilde yönetilecek olduğunu bilimsel
verilerle değerlendirecek ve ortaya koyacaktır. Bakın,
bunlardan bile uzak olduğumuzu açık olarak söyleyebilirim.
Şimdi, 17 tane üniversite kuruluyor.
Ben, bunu fevkalade memnuniyetle karşılıyorum. 10 tane
de daha önceden kurulmuştu, 27 tane üniversite. 15 tane ve 10
tane üniversite; tam 25 tane üniversite. Bakın değerli arkadaşlar,
bu, Türkiye'de mevcut olan 54 tane üniversitenin hemen hemen yüzde
50'si demek. Demek ki, AK Parti döneminde, son dört sene içerisinde,
mevcut olan üniversitelerin sayısı yüzde 50 oranında
-vakıf üniversitelerini saymazsak- artmış bulunmaktadır.
Bunu ben büyük bir memnuniyetle karşılıyorum.
Hocam biraz önce dedi ki: "Üniversitedeki
sınav sistemini kaldıracağız." Değerli
arkadaşlar, her sene 1 milyon 700 bin öğrencinin başvurduğu
üniversitelere, eğer siz sadece örgün öğretime 250 bin kişi
ve açık öğretime de 150 bin kişi alırsanız ve 1
milyon 300 bin kişi açıkta kalırsa ve sadece sınırlı
sayıda da yeriniz olursa, siz, üniversite sınavını
nasıl kaldıracaksınız? Diyeceksiniz ki: "Bu
üniversite sınavlarını yapmak, üniversite sayısı
az olan, yeri de az olan ülkelere mahsus olan bir yoldur, bundan kaçınılmazdır."
Ama bakıyoruz, Japonya'da, 110 milyon nüfusları var, 502 tane
üniversitesi var. Amerika Birleşik Devletleri'nde, 250 milyon
nüfus var, 3.200 tane üniversite var; her 80 bin kişiye bir üniversite
düşüyor. Değerli arkadaşlar, neden bu 80 bin kişiye
üniversite düşüyor? Çünkü, bir ülkede siz eğitim alırsanız,
o ülkenin yakın dostu olursunuz, o ülkenin arkadaşı
olursunuz, hayatınız boyunca da bunu unutmazsınız.
Onun için, dünyanın
Herkes Amerika Birleşik Devletleri'ne
gidebiliyor, yer buluyor. Hâlbuki, bizdeki sistemde üniversiteye
girebilmek için mutlaka bir sınavdan geçmeniz lazım. Hepinize
soruyorum: "Aramızda başka ülkelerde eğitim almış
olan insanlar var, bunlar acaba bir sınavla mı o üniversitelere
girdiler?" Kesinlikle hayır. Bir hocalarının muvafakatiyle
o üniversitelerde eğitim-öğretim yapmaya başlamışlardır.
Hâlbuki, ülkemizde yeterince üniversite olmadığı
için, yeterince yer olmadığı için, bir sınav sistemi
şart koşulduğu için, komşu ülkelerden de yeterince
öğrenci getiremiyoruz ve bu ülkelerde de yeterince Türk dostu,
bu milletin dostu olan insanlar yetiştiremiyoruz. O bakımdan,
mutlak surette, çağdaş ülkelerde olduğu gibi, üniversitelerin
sayısının mutlak surette artırılması lazım.
Yine Hocam dedi ki: "Öğretim
üyesi niye yetiştirmiyorsunuz?" Bakın değerli arkadaşlar,
Türkiye'de bugün 25 bin öğretim üyesi vardır, yardımcı
doçent, doçent ve profesör olarak.
Değerli arkadaşlar,
eğer bunlar bir kampanya içerisinde, kendi görevlerine sahip
olacak bir şekilde yanlarına öğrenci alsalar, demek
ki üç sene sonra, bilemedin, master'ını da buna katarsak
beş yıl sonra, Türkiye'de tam 25 bin tane yeni doktor eleman,
yardımcı doçent olabilecek olan eleman yetişir. Demek
ki, Türkiye'de üniversitelerde eleman yetiştirmek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Dumanoğlu,
sözlerinizi tamamlar mısınız.
ALİ AYDIN DUMANOĞLU (Devamla)
- Tamamlayacağım.
Eğer bu öğretim üyeleri
siyasete değil akademik hayata öncelik verdikleri takdirde,
önümüzdeki beş yıl içerisinde 25 bin tane daha doktoralı
eleman yetiştirmemiz fevkalade mümkündür. Kaldı ki, 1 akademik
eleman pek çok doktora öğrencisi de yetiştirebildiğine
göre, bunların sayılarının 2 misline katlanması
mümkündür.
Yeni açacak olduğumuz, bir önceki
dönemle, şimdiki, yani birkaç ay öncekiyle birlikte yirmi
beş tane üniversitede en az bin tane akademisyen olabilmesi
için sadece birkaç seneye ihtiyaç vardır.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Otuz iki, Hocam...
ALİ AYDIN DUMANOĞLU (Devamla)
- Bunun da başarıyla sürdürülebileceğine inanıyorum.
Açılmış olan üniversitelerin
hepimize, ülkemize hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Dumanoğlu.
Şahsı adına ikinci
söz İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Tekelioğlu'nda.
Buyurun Sayın Tekelioğlu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yeni kurulacak üniversitelerle
ilgili kanun hakkında şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Kurulacak üniversitelerin ülkemize, illerimize
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de yükseköğretimi yaygınlaştırmak zorundayız.
Bu, zaten Bakanlığın ve YÖK'ün görevleri arasındadır,
hem Bakanlığın görevidir hem de Yükseköğretim Kurulunun
görevidir. Bakanlık, bu konuyla ilgili çalışmaları
hazırlıyor ve önümüze getiriyor. Şimdiye kadar,
işte, on beş üniversiteyi kurduk, şimdi de on yedi üniversiteyi
kuruyoruz. Bu konuda, vakıf üniversitelerinin kurulması
konusunda da Bakanlık üzerine düşeni yapıyor ve hazır
olan hususları önümüze getiriyor. Nitekim, geçen haftalarda
beş yeni vakıf üniversitesinin kurulmasını bu suretle
sağlamış olduk.
Ancak, Yükseköğretim Kurulu,
bu konuda çalışma yapması beklenen bir kurumdur. Yani,
Türkiye'de yükseköğretim nasıl yaygınlaştırılabilir?
Bunun sağlıklı büyümesi nasıl temin edilebilir?
Bunlara kaynak nasıl yaratılabilir? Bütün bu hususlar Yükseköğretim
Kurulu tarafından dikkatle ele alınması ve işlenmesi
gereken konulardır. Eğer olayı sadece hükûmetlerin
ayırdığı kaynakla izah etmeye kalkarsak, bu çok basit
ve ucuz bir değerlendirme olur.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Pahalısı
nasıl oluyor?
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- Olayları bu şekilde ele alamayız.
O bakımdan, burada eğer
Yükseköğretim Kurulu üzerine düşeni yapmış olsa,
Türkiye'nin önüne perspektifler koysa, hükûmetler için yol haritası
çizecek bir anlayışta olsa, elbette ki bu hususları
biz çok daha iyi bir şekilde yapabiliriz.
Şunu unutmayalım: Türkiye'de,
bakın, bu kadar çocuğumuz liseyi bitiriyor ve üniversite
sınavına giriyor. Bunların çok az bir kısmı
üniversitede okuyabiliyor ve bunların da gene çok az bir
kısmı istediği tahsili yapabiliyor. Dolayısıyla,
müthiş bir verimsizlik üzerinde çalışıyoruz.
İşte, Yükseköğretim Kurulundan beklenen budur. Acaba
bu verimliliği nasıl artırırız? Acaba Türkiye'de
okullaşmayı nasıl yaygınlaştırırız?
Acaba bütün çocuklarımıza eğitim imkânı sağlamak
için kaynakları nasıl geliştirebiliriz? Bu konularda
Yükseköğretim Kurulunun hiçbir çalışması yoktur.
Dolayısıyla, Türkiye'nin önünü açmak için bu hususları
tüm toplum olarak hep birden ele almak zorunda kalıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
üniversiteler, ülke ve dünya sorunlarını çözüp, ülke ve
dünya sorunlarına çözüm üretip yol haritası çizerler. Biz
ise, üniversitelerimizde bizzat üniversitelerimizi tartışıyoruz.
Oysa, ufkumuzun açılabilmesi için, Türkiye'de üniversitelerin
bu hususları yerine getirmesi gerekir. Eğer üniversite
bu gelişmeleri ortaya koyacak yerde sürekli olarak kendini
tartışıyorsa, elbette ki burada Yükseköğretim
Kurulunun anlayışını kritik etmemiz gerekir.
Şunu unutmayalım: Otoriter ve statükocu anlayış
ileriye ışık tutan değil, değişim ve gelişimi
bloke eden bir netice ortaya çıkarır.
Değerli arkadaşlarım,
demokratik ortamı ne kadar geliştirirsek, elbette ki bilim
ve teknolojide de o kadar gelişme sağlayabiliriz.
Eğer serbest tartışma ortamı üniversite dışında
üniversitelerden daha sağlıklı ise, burada gelişmeyi
beklemek bir hayli zordur. Unutmayalım ki demokrasinin seviyesi
ne ise, bilim ve teknolojimizin seviyesi de odur. Dolayısıyla,
demokratik ortamın gelişmesi için hiçbir gayreti olmayan
üniversitelerimizi mutlaka daha ileriye götürmemiz gerekir.
Bilim ve teknolojide liderlikle
demokratik hak ve özgürlüklerde liderlik eşdeğerdir. Birinde
ne kadar ileri isek, diğerinde de ancak o kadar ileri olabiliriz.
Dolayısıyla, bizim Hükûmetimizin, AK Parti anlayışının
demokratik hak ve özgürlükleri geliştirmesi, bu standartları
yükseltmesi, aynı zamanda bilim ve teknolojide de yüksek standartlara
erişmemizin tek yoludur.
Değerli arkadaşlarım
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Hoca olmasa da olur diyorsunuz.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- Olmasa da değil.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Para
lazım değil, hoca lazım değil, laboratuvar lazım
değil
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- O anlayışta olur, o zihinlerde olur. Eğer zihinlere
demokrasiyi yerleştiremiyorsanız, eğer vesayet rejimlerine
çanak tutuyorsanız, o zaman, işte, hiçbir zaman hem demokratik
hak ve özgürlüklerde gelişemezsiniz hem de bilim ve teknolojide
gelişemezsiniz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Unutmayalım ki
Bakın, unutmayalım ki
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Hayır, hayır. "Hoca olmadan üniversite
olur" sorusunun cevabı bu dediğin şey mi?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karşılıklı lütfen hitap etmeyelim birbirimize.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Cevap ver, cevap ver.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- İşte, Değerli Milletvekilim, sizin anlayamadığınız
taraf bu zaten.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Hayır, cevap ver
ya!
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- Ben diyorum ki, Yükseköğretim Kurulu bu konuları oturup
çalışmalı, ortaya projeler koymalı.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Yani, hoca olmasa da olur
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- Nasıl yükseköğretimi yaygınlaştıracağız
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Hangi
imkânlarla?
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
-
nasıl öğretim üyesi yetiştireceğiz, bunları
yapmamız gerekirken, Yükseköğretim Kurulunun nelerle
meşgul olduğunu biliyorsunuz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Beş yıldır üniversitelerle kavga ediyorsunuz.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- Onlar şimdi parti iktidarıyla devlet iktidarını
tartışmak gibi bir yanlış şeyin içerisine girmiş
bulunuyorlar.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Çok açıklayıcı oldu.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, unutmayalım, Avrupa Birliği
yolunda bizi en çok zorlayacak olan hususlardan birisidir eğitim.
Dolayısıyla, biz eğitim problemimizi aşmadan, Avrupa
Birliği yolunda da ilerlemekte zorluk çekeriz.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Eğitim ile öğretimi karıştırıyorsun. Üniversitede
yapılan öğretim, eğitim değil; eğitim ayrı
bir şeydir.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- O bakımdan, sizin sahiplenmeye çalıştığınız
o mitinglerde Avrupa Birliği karşıtı söylemleri
unutmayın, Avrupa Birliği karşıtı pankartları
unutmayın.
Değerli arkadaşlarım,
eğer
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Profesör
değil, ordinaryüs de olsa karıştırıyor.
Eğitim başka bir şey, öğretim başka bir şey.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- İşte, sizin de kavrayamadığınız o zaten,
sizin de kavrayamadığınız o. Ben diyorum ki: Türk
yükseköğretimini yükseltmek için bizzat üniversitelerin
işe el atması lazım, oysa üniversiteler başka
şeylerle uğraşıyor diyorum. Siz, işi hiç bu noktadan
ele alamıyorsunuz, çünkü, buna zihinsel gücünüz yetmiyor. (AK
Parti sıralarından "Anlayamazlar." sesleri, alkışlar)
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Allah
Allah! Maşallah!
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, unutmayalım, biz burada,
geldiğimizden beri, burada iktidar olduğumuzdan beri diyoruz
ki: Türkiye'de mesleki eğitimi geliştirmek zorundayız
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Kim yapacak?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Hocam,
üniversiteler neyle uğraşıyor, onu bir söyler misin?
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
-
Türkiye'de mesleki eğitimin önünü açmak zorundayız
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Hayır, onu muhalefet mi yapacak?
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
-
ve Türkiye'de mesleki eğitimin önünü açmak için ortaya getirdiğimiz
her türlü kanun teklifi, her türlü düzenleme sizlerden köstek gördü.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Hangi kanun teklifi?
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- Kanun çıkardıysak karşı çıktınız,
idari düzenlemeler yaptıysak bunları yargı yoluyla
iptal ettirmek için elinizden gelen her şeyi yaptınız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yaparız
tabii. Yapma! Doğru yap!
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Doğrusunu yap!
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisi "eğitim"
deyince üç şey anlar: Bir: Der ki "Özelleştiriyorsunuz
eğitimi." Evet, özelleştirmeyi gerektiği kadar yapacağız.
İki: "Eğitimde kadrolaşıyorsunuz." derler.
Evet, eğitimi düzgün kadrolarla götürmek için her türlü düzenlemeyi
yapmak zorundayız. Bu, anayasal olarak bize verilmiş bir görevdir
üstelik ve "Eğitimi dinselleştiriyorsunuz." diyorsunuz,
böylece halkın değerlerine karşı çıkmayı
siyaset yapmak zannediyorsunuz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sen de halkın değerlerini kullanmayı
siyaset yapmak zannediyorsun herhâlde.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, burada eğer daha vakit olsaydı
size rakamlarla bazı şeylerden söz etmek isterdim.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Boş konuşmayaydın, rakamlar da vereydin.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- Bunları, size, zannediyorum, Sayın Bakan gerektiği
kadar açıklayacaktır, ancak, ben sadece iki hususu söylemek
istiyorum rakamsal olarak. Unutmayalım ki, biz iktidar olduğumuzdan
bu tarafa eğitimde yaptığımız büyük kampanyalarla
hem fiziksel imkânları hem diğer imkânları artırmak
yolunda çok önemli başarılar elde ettik. Yüz binden fazla
derslik yaptık biz bu ülkeye. Türkiye'de bilgisayar altyapısını
bütünüyle bu iktidar gerçekleştirdi. Eğer bugün bütün okullardan
İnternet'e girilebiliyorsa, eğer bilgiye ulaşımı
kolaylaştırmışsak bütün bunlar bu anlayışın
eseridir, AK Parti anlayışının eseridir.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Siz
iktidara geldiğinizde öğretmenlerin yüzde 86'sı bilgisayar
okuryazarıydı, Hocam.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, öbür taraftan, Türkiye'de
eğitim bütçesini en büyük bütçe hâline getiren bu iktidardır,
bu anlayıştır.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, şurada Yükseköğretim Kurulunun hazırlamış
olduğu stratejik plan var, plandan bir fotokopi var. Burada
açıkça şunu söylüyor, diyor ki: "Öğrenci başına
yapılan harcama
" diyor. Bak, Yükseköğretim Kurulunun
hazırlamış olduğu stratejik plandır.
"Öğrenci başına yapılan harcama 2002 yılında
1.463 dolardı." diyor, Amerikan doları olarak. Oysa, bu
2005 yılında 3.072 dolara çıktı, yani 2 mislinden
fazla artırılmış oldu öğrenci başına
yapılan harcama.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi
tamamlar mısınız.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- Sağ olun, teşekkür ederim Sayın Başkan.
Eğer bu rakamlar bir şey
ifade ediyorsa, işte budur önemli olan.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Hocam,
2005 yılında 1.460 dolar, karıştırma.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, eğer bunu Türk lirası
olarak istiyorsanız size onu da söyleyeyim: 2002 yılında
3.076 iken 2005 yılında 4.095. Yalnız, şunu unutmayın,
bak, şimdi şunu unutmayın: Unutmayalım ki dolar olarak
söylediğim değer bir alım gücünün de ifadesidir.
MUHARREM İNCE (Yalova) - OECD
ortalaması 10 bin dolar Hocam.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- Ama, buna aklınız ermiyorsa, ona bir şey diyemem tabii
ki.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Maşallah!
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bir rakamı daha verip konuşmama
son vermek istiyorum.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Çok mütevazısın
Hocam!
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
- 2006 yılında Yükseköğretim Kurulunun, daha doğrusu
yükseköğretim ve üniversite bütçelerinin miktarları hakkında
rakamlar var. Sadece bir şeyi söyleyeceğim: 2007'de bu rakam
2006'ya göre yüzde 12,65 artırılmıştır. Bütün
bu artışlar elbette ki bazı şeyler ifade eder. Ancak,
tabii ki, anlayanlara, bunun değerini bilenleredir bu söylenenler.
Değerli arkadaşlarım,
inşallah başka maddelerde arkadaşlarım burada
gerekli açıklamaları yapacaklardır.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Hocam,
siz daha iyi anlatıyorsunuz!
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla)
-Yeni kurulan üniversitelerin ülkemize, kurulan illerimize hayırlı
olmasını tekrar temenni ediyorum. Hepinize saygılar
sunuyor, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Bilgilerinizden
istifade ediyorduk Hocam, devam etseydiniz!
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tekelioğlu.
Sayın milletvekilleri, tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar
yeter sayısı
BAŞKAN -
oylarınıza
sunuyorum, karar yeter sayısını arayacağım:
Kabul edenler
Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler
Teşekkür ederim. Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
21.12
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.23
BAŞKAN:
Başkan Vekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106'ncı Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
1414 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Tasarının maddelerine
geçilmesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, tekrar, maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunup karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
YÜKSEKÖĞRETİM
KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA VE YÜKSEKÖĞRETİM
KURUMLARI
ÖĞRETİM ELEMANLARININ KADROLARI HAKKINDA
KANUN HÜKMÜNDE
KARARNAME İLE GENEL KADRO VE USULÜ
HAKKINDA KANUN
HÜKMÜNDE KARARNAMEYE EKLİ CETVELLERDE
DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 28/3/1983 tarihli ve 2809
sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununun 20 nci maddesine aşağıdaki yeni (h) bendi
eklenmiş ve takip eden bent numaraları buna göre teselsül
ettirilmiştir.
"h) Rektörlüğe bağlı
olarak yeni kurulan Gemlik Necati Kurtuluş Denizcilik Yüksekokulundan,"
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Mustafa
Gazalcı.
Buyurun Sayın Gazalcı.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA GAZALCI
(Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; yeni on yedi devlet üniversitesinin kurulmasına
ilişkin yasa taslağının 1'inci maddesi üzerine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Tümünüzü saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, üniversiteler,
bilim üreten, aydınlanma saçan yerlerdir. Yalnız, gerçek
üniversite olursa, üniversitelerin kurulmasına ilişkin
yeterli kaynak, yeterli öğretim elemanı, yeterli fiziki
koşullar ve bilim ortamı, uygun koşullar varsa, üniversite,
bu işlevini, bu görevini yerine getirebilir.
Ülkemizde, hatta bütün dünyada
üniversite kavramı, haklı olarak, bir saygı uyandırır,
çünkü, gerçek üniversite, çevresini aydınlatır. Üniversiteyi
bitiren kişi de birçok olumlu alışkanlıklar kazanır.
Anayasa'mızın 130'uncu maddesinde, çağdaş eğitim-öğretim
esaslarına dayanan, milletin ve ülkenin gereksinimlerine uygun
insan gücü yetiştirmek, bilimsel araştırma, yayın
ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa
hizmet etmek üzere kamu tüzel kişiliğine ve bilimsel özerkliğe
sahip üniversiteler kurulur, diyor.
Değerli arkadaşlar, Avrupa
üniversitelerinin gelişmesi için de Bologna ölçütü getirilmiştir.
Bu konuda bir deklarasyon yayımlanmıştır. Orada
sekiz yüz yıl önce kurulan -İtalya'da- bir üniversite
adından hareketle, üniversitelerin ölçütü, ilkeleri ortaya
konmuştur. Türkiye de 2001 yılında bu bildirgeye imza
atmıştır. Otuz üç ülke millî eğitim bakanları,
toplanmışlar, bu ölçütleri kabul ettiğini söylemişlerdir,
2010 yılına kadar üniversitelerin geleceği düzeyi
orada belirtmişlerdir.
Türkiye'nin imzaladığı
bu Bologna ölçütlerine göre, üniversiteler mali yönden güçlendirilecektir.
Üniversiteler bilgi üssü olacaktır. Reform yapılarak
çağdaş duruma getirilecektir.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, Anayasa'mızda ve Avrupa ölçütlerine göre üniversitenin
bu temellere dayanması gerekir. Oysa Hükûmet üniversiteden ne
anlıyor? Bu getirdiği tasarılar ne getiriyor? Durmadan
üniversite açıyoruz, kurmuyoruz. Bundan bir buçuk yıl önce
on beş tane yeni üniversite açıldı, henüz rektörleri
atanamadı ve oralar uygun fiziki koşullara, üniversite
ölçütlerine değer eksikleri tamamlanamadı. Şimdi,
on yedi tane daha üniversite açıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bakın,
size bir belge gösteriyorum. Üniversite açılmasında Yükseköğretim
Kurumu bir görüş bildirir. Hükûmet usulen yazıyor: "Bu
üniversitelere ilişkin görüşünüz nedir." diye. Onlar
da yanıt veriyorlar: -belge dediğim
bu- "Görüşümüzü en kısa
zamanda bildireceğiz." diyor Yükseköğretim Kurumu.
Ama, Hükûmet, yangından mal kaçırır gibi, Yükseköğretim
Kurumunun görüşünü beklemeden, hemen komisyonlara bu tasarıyı
gönderiyor, Genel Kurula indiriyor, çünkü seçim var.
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Doğru mu o bilgi?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Genel
seçim var.
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Verdiğiniz bilgi doğru mu?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Değerli
arkadaşlar
Evet, burada.
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Doğru mu o bilgi?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Buyurun,
buyurun size göstereyim.
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Kaçıncı talep?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, şunu söylemek istiyorum
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Kaçıncı talep o?
NACİ ASLAN (Ağrı) -
Sekiz aydır cevap yazmadı.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Hükûmet, bu konuda Yükseköğretim
Kurumunun görüşünü almış
mıdır? Bu üniversiteleri kararlaştırırken,
niçin
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Kaçıncı talep?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Arkadaşım söz atma lütfen. Gel
burada düşünceni söyle. Lütfen
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Kaçıncı talep?
BAŞKAN - Sayın Milletvekili,
lütfen konuşmacıya müdahale etmeyin.
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Yanlış bilgi veriyor!
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Bakın
BAŞKAN - Çıkar düzeltirsiniz,
grup başkan vekilleri burada.
(Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı, elindeki belgeyi Nevşehir Milletvekili Rıtvan
Köybaşı'nın oturduğu sıranın üzerine
bıraktı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Kaçıncı talep? Kaçıncı talep?
HASAN KARA (Kilis) - Böyle usul var
mı Sayın Başkan? Böyle bir usul yok!
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Bana
sürekli söz atıyor, ben de arkadaşıma o bilgiyi veriyorum.
Beni dinlerse sevinirim.
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Kaçıncı talep?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, şunu söylüyorum: Bakın, bilgi sahibi olmadan
fikir sahibi olmayın, yani, söz de atmayın.
Şimdi, AKP, geldi geleli, üniversiteye
bakışını, değerli arkadaşlar, burada yasa
çıkararak kat sayı belirlemeye kalktı. Üniversitelerle
ilgili düşüncesini, bilimle ilgili düşüncesini, zaman
zaman, onların kadrolarını keserek, onların fonlarına
el koyarak ortaya koydu. Yani, aslında, gerçekten, içi dolmuş,
Anayasa'mızın emrettiği, Avrupa üniversitelerinin
olması gereken bir düzeyde üniversiteleri özerklik yönünden
güçlendirme kaygısı yok. Tam tersine, kendilerine bağlı
bir üniversite anlayışı ya da -halkın üniversiteye
olan özlemlerini bildikleri için- her kentte bir üniversite kuralım,
anlayışı ortaya koymuştur. Üniversite, üniversite
olursa anlam kazanır.
Değerli arkadaşlar, üniversitenin
altyapısı yoksa gerçekten üniversite işlevini ve görevini
yerine getiremez. Bakın, Sayın Doğan Kuban'ın, Cumhuriyet'in
Bilim ve Teknik ekinde bir yazısı var, beni çok etkiledi.
"Bilim Ortamsız Bilim Olmaz" başlığını
taşıyor bu yazı da. Orada diyor ki: "Türkiye'de, son
yüksek eğitim aşaması, bir bina yapıp içine akademik
unvanı olan birkaç kişiyi koyarak üniversite açmak
şeklinde oluyor."
Değerli arkadaşlar, bilim
ortamı yoksa, gerekli akademisyen yoksa, orada üniversitenin
koşullarına uygun bir ortam yoksa, bu, üniversite olmuyor.
Belki, burada kâğıt üzerinde açıyoruz, ama, onlar gerçek
olarak beslenmezse, içi doldurulmazsa, bunlar üniversite olmaya
yetmiyor.
Değerli arkadaşlar, bu
konuda, daha önce on beş üniversite açılırken de aynı
tartışmalar yaşandı. Doğal olarak, açılan
illerimiz mutlu oluyorlar, ama, bir buçuk yıl önce, o 2005'in Aralık
ayının son gününde, burada, daha Mecliste bile büyük bir heyecan
vardı üniversiteler açılırken, o illerin milletvekillerinde,
arkadaşlarda. Şimdi, Mecliste bile bu coşku kalmadı.
CAHİT CAN (Sinop) - Nereden biliyorsunuz?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Yani,
siz üniversite kavramının da içini boşaltıyorsunuz,
ucuzlatıyorsunuz.
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Hayal görüyorsun, hayal!
CAHİT CAN (Sinop) - Yok mu sayıyorsun
bizi?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Yani,
amacınız gerçek anlamda, altına imza attığımız,
o Avrupa ülkeleriyle birlikte üniversite ölçütlerini üniversitemize
getirmek değil, Anayasa'da ortaya konan o ölçütleri getirmek
değil. "Biz, bizim dönemimizde her ile bir üniversite açacağız,
sayısı şu kadar olacak."
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Niye rahatsız oluyorsunuz?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Ee,
bir de "İlle de rektörünü ben atayacağım
"
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
bir saniye.
Sayın Köybaşı,
şahsınız adına size söz vereceğiz. Niye yerinizden
müdahale edip duruyorsunuz? Lütfen
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Doğru bilgiler alamadım.
BAŞKAN - Siz doğrusunu açıklayın
lütfen.
Buyurun Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
AKP'li sözcü arkadaşlar buraya
çıkıp her zaman şunu söylüyorlar: "Millî Eğitim
bütçesi bizim zamanımızda en büyük bütçe. Bizim zamanımızda
eğitim şöyle aşamalar geçirdi, böyle aşamalar geçirdi."
Değerli arkadaşlarım,
lütfen, hiç olmazsa kendi yayınladığınız, Bakanlığın
yayınladığı kitapçıklara bakın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Gazalcı.
Konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Bakın,
değerli arkadaşlar, verdiğiniz bilgiler doğru değil.
2003 yılında, Millî Eğitim Bakanlığına
ayırdığınız bütçe 6,91; Bakanlığın
rakamlarından okuyorum. 2004 ile 2007 arasında bütçeden ayrılan
pay yaklaşık yüzde 10, fazlasıyla söylüyorum.
90'lı yıllarda yüzde 14, yatırım daha da düştü.
Peki, niçin Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi yüksekte
görünüyor? Bunu da size birçok kez söyledik, bir kez daha söyleyelim.
Bakın, rakamları iyi okuyalım, birbirimizi gerçekten
iyi bilgilendirelim. Millî Savunma bütçesi on yıl önceye göre
yarı yarıya düştü; yani, yaklaşık yüzde 10'un
üstünde olan pay yüzde 6 çevresine geldi. Değerli arkadaşlar,
hiç olmazsa, söylerken bir şeyi gerçeği olsun. Eğitim
bütçesinde yatırım sıfır noktaya geldi. Aynı
konu üniversitelerle ilgili, zamanım kalmadı şimdi.
Değerli arkadaşlar, üniversite
kurmak güzel bir şey, ama üniversite olursa güzel bir şey. Seçimlere
giderken şimdi, YÖK'ün görüşü bile tam beklenilmeden, gerekli
inceleme, araştırma yapmadan, altyapısını
hazırlamadan yapılan üniversite eksiktir. Biz üniversitenin
kurulmasını, gerçekten üniversite olmasını istiyoruz
Cumhuriyet Halk Partililer olarak, ama böyle yangından mal kaçırır
gibi, seçim düzlemine girildiği bir ortamda, hemen şu illere
de kuralım, benim zamanımda en çok üniversite açıldı
demek
FİKRET BADAZLI (Antalya) -
Kıskandınız mı Sayın Gazalcı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
Genel Kurulu selamlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Peki
efendim.
Değerli arkadaşlar, yine
de bu üniversitelerin kurulan illere ve ülkemize başarı
getirmesini diliyorum. Tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gazalcı.
Şahısları adına,
Nevşehir Milletvekili Sayın Rıtvan Köybaşı.
Buyurun Sayın Köybaşı.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir)
- Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlar;
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
1414 sıra sayılı, Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesiyle alakalı
olarak söz almış bulunmaktayım.
Biraz önce CHP'li konuşmacı
arkadaşımıza "Doğru olmayan bilgiler veriyorsunuz."
diye karşılık vermemden sonra Sayın Başkanımızın
da uyarmasıyla şu anda Genel Kurulu doğru olarak bilgilendirmek
istiyorum.
Biraz önce Gazalcı, YÖK'ün görüşü
beklenilmeden böyle on yedi tane ve geçmişte kurduğumuz
on beş tane üniversitenin kuruluşuna teşebbüs edildiği
yönünde bilgiler verdi. Fakat, şu bilgi çok enteresandır,
bilgilerinize sunmak istiyorum: 14 Kasım 2005, Millî Eğitim
Bakanlığı YÖK'e görüş sormuş bu konularla alakalı
olarak. 25 Ocak 2007, yine aynı anlamda görüş sorulmuş.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - On yedi
üniversiteyi söz ediyoruz. On yedi üniversiteyle ilgili.
RITVAN KÖYBAŞI (Devamla) - 14
Şubat 2007'de yine Yükseköğretim Kuruluna üniversitelerin
kurulmasıyla alakalı görüşler sorulmuş. Fakat,
Yükseköğretim Kurulu Millî Eğitim Bakanlığına
ancak herhâlde cevap verebildi, 9/3/2007'de şöyle bir cevap vermekte:
"İlgili kayıtlı yazılarınızda bahsi
geçen hususlar ilgili komisyonlarımızda incelenmekte
olup, inceleme sonucunda tarafınıza bilgi verilecektir."
Kaldı ki, o yasada da "YÖK'ün olumlu görüşü alınır."
diye bir ifade bulunmamaktadır. Bunu Genel Kurulun bilgilerine
sunduktan sonra konuşmama devam etmek istiyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi
olarak Türkiye'nin seksen bir ilinde üniversite kurmak programımızda
elbette vardır. Şu anda gerçekleştirmeye çalıştığımız
on yedi ile üniversite açılması AK Parti taahhüdünün ikinci
halkasını oluşturmaktadır. AK Parti İktidarı,
bugüne kadar vaat ettiklerini gerçekleştiren, sözlerini bir
bir yerine getiren bir iktidardır. Hiç kimsenin bu konuda
şüphesi olmasın. Bu halkanın devamını getirmekte
de asla bir gevşeme ve erteleme olmayacaktır.
Ek 76'ncı maddede de görüşülecek
olan Nevşehir Üniversitesi; Rektörlüğe bağlı olarak
kurulan Fen-Edebiyat Fakültesi ile Erciyes Üniversitesi Rektörlüğüne
bağlı Nevşehir Turizm İşletmeciliği ve
Otelcilik Yüksekokulu iken adı ve bağlantısı değiştirilerek
fakülteye dönüştürülen ve rektörlüğe bağlanan Ticaret
ve Turizm Eğitim Fakültesi ile Erciyes Üniversitesi Rektörlüğüne
bağlı iken adı ve bağlantısı değiştirilerek
oluşturulan ve rektörlüğe bağlanan Nevşehir
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden; Erciyes Üniversitesi
Rektörlüğüne bağlı iken adı ve bağlantısı değiştirilerek
oluşturulan ve rektörlüğe bağlanan Nevşehir
Sağlık Yüksekokulundan; Erciyes Üniversitesi Rektörlüğüne
bağlı iken adı ve bağlantısı değiştirilerek
oluşturulan ve rektörlüğe bağlanan Nevşehir Meslek
Yüksekokulu, Nevşehir İncekara Sağlık Hizmetleri
Yüksekokulu, Gazi Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı
iken adı ve bağlantısı değiştirilerek
oluşturulan ve rektörlüğe bağlanan Hacıbektaş
Veli Meslek Yüksekokulu ile Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğüne
bağlı iken adı ve bağlantısı değiştirilerek
oluşturulan ve rektörlüğe bağlanan Ürgüp Meslek Yüksekokulundan;
Rektörlüğe bağlı olarak kurulan Sosyal Bilimler Enstitüsü
ve Fen Bilimleri Enstitüsünden oluşmaktadır.
Yeni fakültelerimizin ve yüksekokullarımızın
ve bu güzide eğitim kurumlarını çatısı altında
toplayacak olan üniversitemizin, Türkiye Cumhuriyeti'nin kalkınmasında
önder olacak isimler yetiştirmesini temenni ediyorum.
Türkiye'de olduğu gibi Nevşehir'de
de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Köybaşı
Buyurun, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
RITVAN KÖYBAŞI (Devamla) -
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarıyla, uzun yıllardır
çözülemeyen ve her seçim dönemlerinde çözüm vaatleriyle halkın
aldatıldığı sıkıntılar bir bir çözüme
kavuşturulmaktadır. İşte, üniversite kurulması
da bu sorunlardan birisiydi. Allah'a şükürler olsun ki bugün
üniversitemizin kuruluşu gerçekleşmekte, Nevşehirli
hemşehrilerimiz kendileriyle gurur duyabilmekteler ve
başlarının dik olarak yürümesini arzu ediyoruz. Biz
onlara hep bu gururu yaşatmaya devam edeceğiz. AK Parti
İktidarı olarak bu ülkeye ve Nevşehir'e yapacak daha
çok hizmetlerimiz olacaktır. Tüm vatandaşlarımız
bizi izlemeye devam etsinler. Bu genç yaşta bir tarihî hizmeti
daha gerçekleştirmenin mutluluğunu bizlere yaşatan
Cenabı Allah'a sonsuz şükürler ediyorum.
Bugün kurulacak olan üniversitemizin
bu noktaya gelmesinde şükran ve minnet duymamız gereken insanların
başında, Nevşehir'de üniversite kurulması tohumunu
atan, Nevşehir'de görev yapan eski valilerimizden Şinasi
Kuş Beyefendi'ye, İstanbul'da ve Nevşehir'de yaşayan,
fakülte binalarımızın yapımında maddi ve manevi
desteklerini esirgemeyen tüm hemşehrilerimize, oda başkanlarımıza
ve yöneticilerine, sivil toplum kuruluşlarına, Erciyes
Üniversitesi Rektörlüğüne, Hacettepe ve Gazi Üniversitesi
Rektörlüklerine, şu anda görevlerinin başında olan eğitim
camiasına ve çalışanlarına, hâlen görevi başında
olan Sayın Valimiz Asım Hacımustafaoğlu Beyefendi'ye,
Belediye Başkanımız Sayın Hasan Ünver'e ve tabii
ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Köybaşı,
Genel Kurula teşekkür eder misiniz.
Buyurun.
RITVAN KÖYBAŞI (Devamla) -
en büyük emekleri geçen Millî Eğitim Bakanımız Sayın
Hüseyin Çelik'e ve Bakanlık çalışanlarına,
Hükûmette görev alan tüm bakanlarımıza, muhalefetiyle iktidarıyla
tüm milletvekili arkadaşlarımıza ve tabii ki, en önemli
ve en büyük paya sahip Sayın Genel Başkanımız Recep
Tayyip Erdoğan Bey'e, tüm Nevşehirliler ve vatandaşlarımız adına
teşekkürlerimizi sunuyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
İlk iki sıra tamam, garanti!
RITVAN KÖYBAŞI (Devamla) -
Üniversitemiz hayırlı ve uğurlu olsun. Hepinizi saygı
ve sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Köybaşı.
Şahsı adına ikinci
söz, Karabük Milletvekili Sayın Hasan Bilir'in.
Buyurun Sayın Bilir. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
HASAN BİLİR (Karabük) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
kamuoyunda "on yedi yeni üniversite kanunu" olarak bilinen
1414 sıra sayılı, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir
şeyin adını bence doğru koymalıyız. Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu, bu akşam "Ben olsaydım, bu on yedi
ile üniversiteyi kurmazdım." diyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Yok,
öyle bir şey demedik.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Anlama
sorunun var senin.
HASAN BİLİR (Devamla) -
"Ben olsaydım, bundan evvelki on beş ile de üniversiteyi
kurmazdım." diyor.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
"Yirmi üçüne de kurardık." diyoruz, anlamıyorsun.
HASAN BİLİR (Devamla) -
Ama, bu irade bizim irademizdir, bu karar bizim kararımızdır.
Bu, milletin kararını her şeyin üzerinde tutan bir iradenin
kararıdır. Onun için, bizim eserimiz olacak. Gönül isterdi
ki, bu kararı el birliğiyle, burada, güle oynaya bir bayram
havası içerisinde, Meclisimizde, topyekûn çıkaralım.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Gene gülüp oynayalım!
HASAN BİLİR (Devamla) -
Bu mümkün olmadı. Sağlık olsun. Biz buna alışığız.
İnşallah bundan sonrakilerde diyelim.
Değerli dostlarım, tasarının
1'nci maddesi 17 adet geçici madde içermektedir ve on yedi ayrı
ilimizde on yedi yeni üniversitenin kurulması kararlaştırılmaktadır.
Karabük, Karaman, Ağrı, Sinop, Siirt, Nevşehir, Kilis,
Çankırı, Artvin, Bilecik, Bitlis, Kırklareli, Osmaniye,
Bingöl, Muş, Mardin ve Batman illerimiz bugün üniversitelerine
kavuşmaktadır.
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
- Hasan, bizi de söyle
HASAN BİLİR (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de yükseköğrenimin
planlı bir şekilde yaygınlaştırılması,
artan ortaöğretim okullaşma oranına paralel olarak
günün koşullarına ve ihtiyaçlarına cevap verecek
şekilde yükseköğretim kurumlarının sayısının
ve kalitesinin yükseltilmesi, hükûmetlerin en önemli görevleri
arasındadır.
2006 yılında lisans ve ön
lisans için ayrılan kontenjan sayısı 402 bin iken, müracaat
sayısı 1 milyon 680 bin civarında olmuştur. Yani,
basit bir hesapla, 1 milyon 200 binin üzerinde öğrencimiz yükseköğrenim
imkânına kavuşamamıştır. Hâlbuki, ortaöğretimde
2000 yılındaki okullaşma oranı yüzde 68 iken, bugün
yüzde 85 oranında bir okullaşma oranına sahip olmuş
durumdayız.
Türkiye, değerli dostlarım,
artık eski Türkiye değildir; büyüyen, gelişen ve ihtiyaçları
sürekli değişim, gelişim gösteren bir ülke vardır.
Genç bir nüfusumuz var ve aşağıdan yetişen gençlerimize
mutlaka eğitim imkânı sağlamak zorundayız. Bu ihtiyacın,
bu özlemin bugün karşılanması gayreti içerisinde bulunuyoruz.
Değerli dostlarım, bu kanun
birilerine ve bir yerlere rağmen kanunlaştırılmaktadır.
ENGİN ALTAY (Sinop) - Ne demek
o ya!
HASAN BİLİR (Devamla) -
Bunu hepimiz bilmekteyiz.
Bu irade, işte bizim irademizdir.
Bu başarı AK Partinin, AK Hükûmetinin, AK Meclis Grubunun büyük
bir başarısı olarak tarihe geçecektir. Bunun nasıl
bir heyecan, bunun nasıl bir mutluluk olduğunu sözcükler
anlatmaya kâfi değil.
Üniversite kenti olmak hedefi,
bu on yedi vilayetimizde, on yıllardır her türlü öncelikten
daha önce gelmektedir. Halkımız, eşrafımız,
esnafımız, sivil toplum kuruluşları, devleti,
milleti, el ele herkes, üniversite kenti olmanın önemine gönülden
inanmış ve bu uğurda elinden geleni yapmıştır.
Kurulacak bu üniversitelerin altyapısının oluşturulmasında
milletimizin emeği, göz nuru ve alın teri vardır. Üniversiteler
toplumu yönlendiren, toplumsal kalkınmayı, sosyal ve kültürel
gelişmeyi birinci derecede sağlayan kurumlarımızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bilir, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
HASAN BİLİR (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İllerin ekonomik yapılarına
çok önemli katkıları olduğu gibi, sosyal bakımdan
da yaşam standartlarımıza olumlu etkiler yapmaktadırlar.
Ülkemizde yükseköğrenimdeki okullaşma oranı sürekli
olarak artmış olmasına rağmen, gelişmiş
ülkelerdeki yükseköğrenim çağındaki nüfusun okullaşma
oranları göz önünde bulundurulduğunda bu oranların
çok gerisinde kalındığı görülmekte olup, hâlihazırda
hedeflenen oranlara ulaşılamamıştır. Üniversite
bulunmayan illerde yükseköğrenime ilişkin veriler, yükseköğrenime
olan ve her yıl artan talepler, ortaöğrenimde ve yükseköğrenimde
okullaşma oranlarının yükseltilmesiyle ilgili hedefler,
bazı üniversitelere bağlı olarak üniversite bulunmayan
illerde kurulmuş olan birim sayıları, fiziki yapılanma,
öğrenci ve öğretim elemanı sayıları, üniversitelerin
ülke genelinde yaygınlaştırılarak dengeli bir
şekilde dağılımının sağlanması,
halk, gönüllü kuruluşlar ve il yönetimlerinden gelen talepler,
yükseköğrenime olan yoğun talep nedeniyle birçok vatandaşımızın
yurt dışında öğrenim görmekte olması gibi hususlar
değerlendirilerek, kamu maliyesine fazla yük getirmeksizin,
birçok ilimizde daha üniversite kurulabileceği ve kurulacak
üniversitelerin zaman içinde gelişmelerini tamamlayacağı
sonucunu ortaya koymuştur.
Değerli milletvekilleri, genel
seçimler öne alınmış ve ülkemiz seçim atmosferine girmiştir.
Bütün olağan dışı gelişmelere rağmen, AK
Parti Hükûmeti ve AK Parti Meclis Grubu, ülkemiz ve milletimizin ihtiyacı
olan hizmetleri üretebilmek adına kararlı gayretlerini
sürdürmektedir ve bugün, yine tarihî bir görevi yerine getirmektedir.
Seçim bölgelerimizde inanılmaz bir mutluluk yaşanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bilir, Genel
Kurulu selamlar mısınız, iki dakika da ek süre vermiştim.
Buyurun.
HASAN BİLİR (Devamla) -
Sayın Başkanım, bir dakikada hemen bitiriyorum. Teşekkür
ederim.
Gelen telefonlar, fakslar ve mesajlar
bunun göstergesidir. Milletimizden, sevinç gözyaşları
içinde duygusal kutlamalar almaktayız. Karabük bugün, 4 fakültesi,
3 yüksekokulu, 2 enstitüsü, 5 bin civarında öğrencisiyle
Karabük Üniversitesi hâline gelmiştir.
Değerli dostlarım, bu kanunu
çıkaran Meclisin bir üyesi olmaktan ömrümce onur duyacağım.
Her türlü engelleme gayretlerine rağmen, on yedi yeni üniversite
iradesini kararlılıkla ortaya koyan, başta Sayın
Başbakanım olmak üzere, Millî Eğitim Bakanım ve tüm
Hükûmet üyelerine, emeği geçen herkese, Meclis grubumuza, milletimiz
adına, Karabüklüler adına şükranlarımı ve
minnetlerimi sunuyorum. Bu üniversitelerin, on yedi ile ve Karabük'ümüze
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum,
iyi akşamlar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bilir.
Sayın milletvekilleri, madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
1'inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler
Teşekkür ederim. 1'inci madde kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 2809 sayılı Kanunun
Ek 11 inci maddesinin (a) bendine, "Fen-Edebiyat Fakültesi"
ibaresinden sonra gelmek üzere "Mimarlık ve Tasarım Fakültesi"
ibaresi eklenmiş, (b) bendinde yer alan "Serinhisar Tütün
Eksperliği Yüksekokulu" ibaresi "Turizm İşletmeciliği
ve Otelcilik Yüksekokulu" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Yalova Milletvekili Sayın Muharrem
İnce.
Buyurun Sayın İnce. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM İNCE
(Yalova) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Benden önceki konuşmacı
Karabük Milletvekili Sayın Hasan Bilir'in konuşmasında
kısa bir düzeltme yapmak istiyorum: Burada hiçbir Cumhuriyet
Halk Partili milletvekili, "Ben olsaydım bu on yedi üniversiteyi
kurmazdım." demedi, ama, ben size 21'inci Dönem bir milletvekilinin
sözünü okuyayım: "Bugün, maalesef, üzülerek söylüyorum
ama, üniversitelerimizin çoğu tabela üniversiteleridir. 40
tane cerrah olacağına, 2 tane şifa dağıtan
cerrah olsun." Bu sözün sahibi kim biliyor musunuz? Doğru
Yol Partisi 21'inci Dönem Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik.
NAİL KAMACI (Antalya) - Ondaki
marifetler say say bitmez!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ben
de kendisine katılıyorum, tabela üniversitesi olmasın.
Değerli arkadaşlarım,
bu ülkede üniversiteler açılacak. Eğer bu ülkede on yedi-yirmi
beş yaş arasında 500 bin genç varsa, 2 milyona yakın
delikanlımız, genç kızımız üniversite sınavına...
ALİ AYDIN DUMANOĞLU (Trabzon)
- 5 milyon...
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ne
kadar dedim?
ALİ AYDIN DUMANOĞLU (Trabzon)
- 500 bin dediniz, 5 milyon...
MUHARREM İNCE (Devamla) - 5
milyon, evet, yanlış söyledim. Teşekkür ederim Hocam.
Bu ülkede her yıl 1 milyon çocuk
okula başlıyorsa, 1 milyon 800 bin gencimiz üniversite
sınavına girip, bunların 1,5 milyonu geri dönüyorsa,
yeni üniversiteler açacağız tabii ki, bu çok doğal, fakat,
önce altyapıyı hazırlayacaksınız, bunlara
kaynak ayıracaksınız.
Geçen yıl burada on beş
üniversite kurduk. Bunlara verdiğiniz para 500 bin YTL. Bozdur
bozdur harca! Bu parayla ne kadar üniversite olursa sizlerin takdirinize
bırakıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
"Geçen yıl on beş üniversite kurduk." dedim. Bu 15
üniversitede toplam 29 makale yayımlanmış ve Türkiye'de
78 devlet ve vakıf üniversitesinde yayımlanan makale sayısı
16.807. Bu 15 üniversitenin 5 tanesinde hiçbir makale yayımlanmamış.
İstanbul Üniversitesinde 1.161 tane yayımlanmış,
bu yeni kurulan 5 üniversitede hiç yayımlanmamış. Bunları
bilmemiz gerekir.
Şimdi, üniversite kurarken
kriterlerimiz neler, siz neyi ölçüt aldınız? İşte,
"İki fakülte kurulacak." dediniz; hayır, öyle bir
ölçüt yok. Fen-edebiyat fakültesi kurulması zorunluluğu
vardı üniversitelerde, tasarıyı Millî Eğitim Komisyonundan
geçirdiniz, Genel Kuruldan geçirmediniz Sayın Bakan, öyle duruyor.
Ne yaptığınızı biliyor musunuz, doğrusu
şaşırıyorum.
Şimdi, bu illerin içinde Yalova
neden yok? Yani, İstanbul'a bir saat, Kocaeli'ye bir saat, Bursa'ya
bir saat, bir saat yirmi dakika Sakarya'ya ve Ankara'nın batısında
üniversitesi olmayan tek il Yalova. Bunun hesabını seçim
meydanlarında vereceksiniz.
Üniversitedeki hocalar, Bursa'daki,
İstanbul'daki, Kocaeli'deki hocalar Yalova'da oturuyor, hocalar
burada, siz Yalova'ya üniversiteyi çok görüyorsunuz.
SONER AKSOY (Kütahya) - Teklifin
yok mu?
MUHARREM İNCE (Devamla) - Yani,
eğitimdeki başarısıyla, büyük kentlere yakınlığıyla,
yüzde 60'ı ormanlarla kaplı, yüz ölçümüne göre en fazla denize
kıyısı olan bir kente ve işin ilginci, nüfusunun yarısı
yirmi sekiz yaşın altında olan bir kente bunu çok gördünüz.
AKP'liler bunu görecek.
MEHMET CEYLAN (Karabük) - Kaç fakülte
var?
MUHARREM İNCE (Devamla) - Kaç
fakülte var? 1 fakülte var, 2 meslek yüksekokulu var. Şu anda
başka bir il var -adını vermeyeyim- orada da 1 fakülte
var, oraya üniversite kuruldu. Sayın Bakanın memleketine
yakın bir vilayet burası
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
- Onlar seçim yatırımı!
MUHARREM İNCE (Devamla) -
ama, Yalova'ya bunu çok gördünüz, bu meydanlarda bu hesabı size
soracağım.
AHMET YENİ (Samsun) - Bir dahaki
dönem yaparsınız onu.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, yine, Sayın Bakan, size şunu söylemek
istiyorum: Kusura bakmayın ama, bu kürsüden hepimiz hukukun
üstünlüğüne bağlı kalacağımıza yemin
ettik, siz de ettiniz, 550'mizin hepsi etti. Ama, siz, yargı kararlarını
uygulamamaktan dolayı 19 milyar lira cezaya mahkûm oldunuz.
Ben, sabah, Komisyonda "10 milyar" dedim, doğrusu 19 milyarmış
onun, araştırdım.
Cumhuriyet tarihinde, sizden
başka, yargı kararlarını uygulamadığı
için 19 milyar lira tazminata mahkûm olan bir başka bakan var
mı, doğrusu merak ediyorum. Ve bu konuda ilk kez ceza alan
bir Bakansınız siz. 8 kez görevinden aldınız Erzurum
Millî Eğitim Müdürünü, 9'uncuya göreve döndü. Demirel'i bile
geçti. Sayın Demirel'i bile geçti Erzurum Millî Eğitim Müdürü.
Hukuka o kadar uzak bir Bakansınız
ki, ben, buradan yüce Türk milletine söz veriyorum, 22 Temmuzda bu
kader değişecek. Millî Eğitim Bakanlığında
hukuk egemen olacak, adalet egemen olacak her şeyden önce. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
Ve cumhuriyet tarihinde ilk kez,
Sayın Bakanın üst düzey bürokratlarının hepsi istifa
etti, milletvekili adayı.
Bunun iki gerekçesi olabilir:
Bir: Dokunulmazlığa
sığınmak istiyorlar; demek ki, bir korkuları var.
İki: Millî Eğitim Bakanlığı
o kadar politize olmuş ki, hepsi kendisini milletvekili zannediyor.
Böyle bir Bakanlık cumhuriyet tarihinde ilk kez oldu.
Hafta sonları, AKP il binalarında
okul müdürleri atadınız, Danıştaydan geri döndü.
Onlara da bu kürsüden tekrar sesleniyorum: "Sınav kazanmadan
bu göreve atandıysanız, hepinizi 22 Temmuzdan sonra
sınava alacağız" diyorum.
Değerli arkadaşlarım,
yargı duvarına çarpan, yargı duvarına en fazla
çarpan bir Sayın Bakanla karşı karşıyayız
ve öğretmenlerin, şimdiye kadar -cumhuriyet tarihinin
61'inci Millî Eğitim Bakanıdır- cumhuriyet tarihinde
öğretmenlerin en fazla kızdığı bakandır
Sayın Hüseyin Çelik.
Size bir dost tavsiyesi Sayın
Bakan: Cebinizde lütfen bir Anayasa kitapçığı taşıyınız.
Bütün uygulamalarınız, bütün yönetmelikleriniz yargıdan
geri dönüyor.
Öğretmenlik için alan sınavı
çıkardınız Sayın Bakan, alan sınavı. 120
bin öğretmen adayı bunu bekliyor. Ne zaman olacak, nasıl
olacak; bu konuda bir anket yaptınız Sayın Bakan. Neden
bu anketlerin sonucunu açıklamıyorsunuz, bunu merak ediyorum
ben, hem milletvekili olarak merak ediyorum hem bir öğretmen olarak
merak ediyorum. Niye açıklayamıyorsunuz bunları?
ÖSYM "Bu işin altından kalkamayız." dedi. Madem
uygulamayacaktınız, neden böyle bir fikri ortaya attınız?
15 bin okul müdür yardımcısının
(İki yıl önce sınavla kazandılar. Geçerlilik süresi
iki yıl. İki yıl doldu.) bu arkadaşların durumu
ne olacak Sayın Bakan?
Sınav kazanan uzman öğretmenlere
başöğretmenlik sınavını ne zaman açacaksınız
Sayın Bakan? Lütfen, bunların cevabını verin.
Değerli arkadaşlarım,
her kürsüye çıkan AKP'li milletvekili Sayın Cumhurbaşkanının
Hükûmetin uygulamalarını veto ettiğini, engellediğini
söylüyor. Doğru değil. Örnek mi? İşte size örnek:
Bakın, Sayın Cumhurbaşkanına şu ana kadar gelen
atama kararnamesi sayısı 4.014, Sayın Cumhurbaşkanı
3.532'sini imzalamış, 481 tanesini iade etmiş. Sayın
Başbakan kendi bakanlarından gelen kararnamelerin 432 tanesini
iade etmiş. Sayın Başbakan iade etmiyor, Ömer Dinçer iade
ediyor, Ömer Dinçer. Herhâlde tarikatını beğenmiyor bunların.
Bakın, Millî Eğitim Bakanlığından
39 tane iade edilmiş, Tarım Bakanlığından 60
tane, Enerji Bakanlığından 40 tane, toplam 432 tane. Sizin
Başbakanınız -bizim de Başbakanımız tabii
ki, bu ülkenin Başbakanı- kendi bakanlarından gelen
432 atamayı geri çeviriyorsa, siz Cumhurbaşkanına
laf söylemeye ne hakkınız var? Önce kendi Başbakanınıza
gidin söyleyin bunu. (CHP sıralarından alkışlar)
Yine, değerli arkadaşlarım,
siz, üniversiteleri, işgal edilmesi gereken, kuşatılması
gereken birimler olarak görüyorsunuz.
CAHİT CAN (Sinop) - Yok canım,
yapma!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Oysa,
üniversiteler, bilim üreten, özerk kuruluşlardır, önce bunu
anlamanız gerekir.
Üniversitelerle kavgalısınız.
Asılsız soruşturmalar açtınız, komisyonlar
kurdunuz. Yüzüncü Yıl Üniversitesinde, Ondokuz Mayıs Üniversitesinde
neler yaptığınızı biliyoruz. Ne çıktı?
Hiçbir şey çıkmadı.
SONER AKSOY (Kütahya) - Siz de milletle
kavgalısınız.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Araştırma fonlarını kaldırdınız, TÜBİTAK'ı
politize ettiniz. Araştırma görevlileri için merkezî
sınav uygulaması sizin eserinizdir. Her türlü öğretim
görevlisinin atama ve yer değiştirmesini Başbakanlık
onayına bağladınız. Üniversiteleri, karalama
kampanyasıyla meşgul ettiniz ve bu konuda çok büyük hatalarınız
var arkadaşlarım. Kusura bakmayın ama
Bakın, iki örnekle bitiriyorum:
YÖK bütçesinin Millî Eğitim bütçesine oranı, siz iktidara
geldiğinizde yüzde 25'ti, Millî Eğitim bütçesinin yüzde
25'i YÖK'e aitti; bugün, 2005'te bu oran yüzde 21'e düşmüştür.
Siz, Özal mantığıyla
hareket ediyorsunuz, eli kolu bağlı üniversite istiyorsunuz,
ama, dünyanın hiçbir yerinde, üniversitelerin elini kolunu
bağlamak isteyen iktidarlar kalıcı olamamışlardır.
Siz de bunu göreceksiniz.
Yine, son beş yıldır
araştırma görevlileri için verilen yurt dışı
bursları, 1993'te 1.380 kişiye verilirken, 2002'de sadece 80
kişiye, 2004'te sadece 80 kişiye, 2005'te sadece 80 kişiye
verilmiştir.
Ben, çok güncel bir örnekle konuşmamı
bitiriyorum Sayın Başkanım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın İnce,
buyurun, konuşmanızı tamamlar mısınız.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Sürekli olarak eğitim ve bilim
kurullarıyla kavga halinde olduğunuzu söyledik. Buralarda
kadrolaşma isteği içerisinde olduğunuzu söyledik.
Eğitimin laik ve bilimsel niteliğine saldırılarda
bulunduğunuzu söyledik. Örnek mi istiyorsunuz? Taze, güncel,
canlı bir örnek Sayın Bakan: Altındağ Kaymakamlığı
Bakınız, 19 Mayıs provaları yapılıyor
şimdi, Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nın provaları
yapılıyor. Altındağ Kaymakamlığına
İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünün yazdığı
resmî yazı
Okuyorum: "Provaların saati, tarihi, yeri,
çalışma grupları: 2/5/2007, saati 09.00-10.00 arası,
kız gösteri grubu; 2/5/2007, 11.00-12.00, erkek gösteri grubu.
4/5/2007, saat 09.00-10.00 arası kız gösteri grubu; 4/5/2007,
11.00-12.00 erkek gösteri grubu." Provalarda bile kız çocukları
ile erkek çocuklarını aynı stadyuma almıyorsunuz.
Böyle bir şey olamaz. Biz bu çocukları aynı yerde okutmak
istiyoruz ki, karma eğitimi bu ülkeye Mustafa Necati 1926'da
getirdi, siz 2007'de karma eğitimden vazgeçiyorsunuz Sayın
Bakan. Bence bunun hesabını vereceksiniz, bence bunun hesabını
vermelisiniz. Bu, çok ilginçtir.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Geçmişte aynı eğitimi bize de aynı şekilde
yaptırdılar, İnönü de Başbakandı.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Resmî bir yazı bu, resmî yazı.
Çocukların provalarda bile
aynı stadyumda yan yana gelmelerini engelliyorsunuz Sayın
Bakan. İstiyorsanız size verebilirim. Altındağ
Kaymakamlığından bunu temin edebilirsiniz.
Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın İnce.
Şahsı adına, Osmaniye
Milletvekili Sayın Şükrü Ünal.
Buyurun Sayın Ünal. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte
olduğumuz, on yedi ilimize üniversite kurulmasıyla alakalı
kanun teklifinin 2'nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
On altı ilimizle beraber, Osmaniye'mizde
de, bu kanun teklifiyle beraber Osmaniye Üniversitesi kurulması
inşallah gerçekleşmiş olacak. Halkımızın,
Osmaniye halkının, Osmaniye'nin bir hayali, bir sevdası
olan Osmaniye Üniversitesi, bu Meclisin şu anki çalışması
neticesinde, gerek muhalefet milletvekillerimizin gerekse çok
değerli iktidar milletvekillerimizin gayretleriyle, çalışmalarıyla
gerçekleşmiş olacak. Ben, Osmaniyeliler adına, her iki
gruptan milletvekili arkadaşlarımıza burada gönülden
teşekkür ediyorum.
Osmaniye Üniversitemizin
şu an temelini teşkil eden Osmaniye Meslek Yüksekokulumuz
uzun yıllardan beri eğitim veren bir eğitim kurumumuzdu.
Fiziki mekân itibarıyla şu an eğitim ve öğretimde
olan pek çok üniversitemizden daha gelişmiş ve daha büyük
imkânlara sahiptir. Tabii, bu imkânlar büyük gayretler neticesinde
olmuştur. Ben, burada, Yüksekokulumuzun ilk müdürlüğünü
yapan Değerli Hocamız Profesör Doktor Kâzım Tülücü,
Profesör Doktor Nebahat Sarı, Profesör Doktor Burhan Arıkan
ve şu an görev yapmakta olan Profesör Doktor Erdem Koç hocalarımıza
gayretlerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Osmaniye Meslek Yüksekokulumuz,
ayrıca Bahçe ilçemiz, Düziçi ve Kadirli ilçelerimizdeki meslek
yüksekokullarımız da Osmaniye Üniversitesine bir temel
teşkil edeceklerdir.
Osmaniye Üniversitemizin kuruluşu,
daha doğrusu Osmaniye Üniversitemizin kuruluş kanununu,
geçtiğimiz 21'inci Dönemde ben Meclisimize sunmuştum. Bunun
mücadelesini de bir hayli yapmıştım, ama, o dönemde bu
nasip olmadı. Bugün, Değerli Bakanımızın üstün
gayretleriyle, Başbakanımızın tasvipleriyle ve
şu an Meclisimizde bulunan siz değerli milletvekillerimizin
de onayıyla bu üniversitemizin kuruluşu gerçekleşmiş
olacak.
Ben, bu vesileyle, tekrar, Osmaniyelilere,
sevgili halkımıza, üniversitemizin hayırlı olmasını
diliyorum. Gayretlerinden ve çalışmalarından dolayı
da siz değerli milletvekili arkadaşlarımıza, Osmaniyeliler
adına teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ünal.
Hükûmet adına Millî Eğitim
Bakanı Sayın Hüseyin Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; ülkemizde on yedi yeni üniversite kurulmasıyla
ilgili olarak görüşülmekte olan yasa tasarısını
sizlere yazılı olarak takdim ettik.
Değerli arkadaşlarım,
geneli üzerinde, maddeleri üzerinde şimdiye kadar görüştüğümüz
kısımda görüşlerini ifade ettiler. Ben, yüce Meclise
Bu üniversiteler niçin kuruluyor, buradaki esas yaklaşım
ve mantık nedir? Özellikle bazı arkadaşlarımın
burada ileri sürmüş olduğu gerekçeler, karşı
çıkma gerekçesi doğru mudur? Gerçekten bu üniversiteler
para olmadan, altyapı olmadan, öğretim elemanı,
öğretim üyesi olmadan sadece kurulmuş olsun diye mi kuruluyor?
Bu sorulara cevap vermek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
öncelikle şunun altını çizmek istiyorum: Hükûmetimiz
işbaşına geldiği günden bu yana yükseköğretimin
özellikle parasal kaynaklarını, yani bütçesini sürekli
olarak artırmış ve bugün itibarıyla
Bakın, size
rakam veriyorum: 2002 yılında, yani bizim hazırlamadığımız
bütçede, 57'nci Hükûmet döneminde hazırlanan bütçede YÖK ve bütün
üniversitelerin, Türkiye'deki bütün devlet üniversitelerinin
toplam bütçesi 2 katrilyon 495 trilyon Türk lirasıdır.
Peki, şimdiye kadar bu artarak
Bakın, daha sonraki yıllarda sırasıyla artmış
ve bugün itibarıyla üniversitelerimiz ve YÖK'ün toplam bütçesi
6 katrilyon 586 trilyon Türk lirasına yükselmiştir.
Eğer buna rağmen
Gayrisafi millî hasıla içindeki payına
bakarsanız, konsolide bütçedeki payına bakarsanız,
sürekli bir artışın olduğunu göreceksiniz.
Şimdi, bütün bu bütçe rakamlarını,
bakın, bu Yükseköğretim Kurulunun raporundan okutuyorum
ben, Hükûmetin, bizatihi Hükûmetin hazırladığı herhangi
bir dokümandan değil. Ar-ge kaynaklarına gelelim.
Sevgili arkadaşlarım,
2000 yılında, bakın, 2000 yılında bütün Türkiye'deki
kamunun ar-ge bütçesi, bütün devletin, kamunun ar-ge bütçesi 150
trilyon Türk lirasıdır, sadece 150 trilyon Türk lirasıdır,
150 trilyon Türk lirasıdır 2000 yılında. Peki, 2007
yılında Türkiye'nin, yani kamunun ar-ge bütçesi -bakın,
özel sektörü dâhil etmiyorum- ne kadardır, biliyor musunuz? Değerli
arkadaşlarım, 2 katrilyon 300 trilyon Türk lirasıdır.
Bakın, 150 trilyon Türk lirası, 2 katrilyon 300 trilyon Türk
lirasıdır. Ben, bunu yüce Meclisin takdirine ve milletimizin
takdirine sunuyorum.
Bir başka şey: Bakın,
bu rakama bir şey dâhil değil. Bildiğiniz gibi, biz, Avrupa
Birliğinin araştırma fonlarına ortak olduk. 2003
yılında, Avrupa Birliği araştırma alanına,
Türkiye, bizim Hükûmetimiz döneminde ortak olmuştur ve bunun
için Türkiye Cumhuriyeti devleti Altıncı Çerçeve Program'a
dâhil olabilmek ve Türkiye'nin 17,5 milyar euroluk o pastadan pay alabilmek
için, Hükûmetimiz döneminde 245 milyon avro katkı payı ödenmiştir.
Niçin ödenmiştir? Özellikle üniversitelerimiz, Avrupa Birliği
ülkelerindeki üniversitelerle işbirliği hâlinde buralara
projeler sunsunlar, ortaklıklar kursunlar ve Avrupa Birliğinin
bu araştırma fonundan, bir okyanus kadar büyük olan, Amerika
Birleşik Devletleri'nin ve Japonya'nın araştırma
fonlarından daha büyük olan bu pastadan pay alsınlar diye.
245 milyon avro Türk Hükûmeti tarafından ödenmiştir.
Sevgili arkadaşlarım,
bütün bu gerçekler ortadayken bir şeyin altını daha
çizmek istiyorum: Üniversitelerin araştırma fonları,
2002 yılından 2007 yılına geldiğinizde yüzde
375 bin artış göstermiştir. Maliye Bakanlığının
rakamları ortadadır.
Şimdi, bütün bunlar buradayken,
kamuoyunu yanıltacak şekilde bazı arkadaşlarımız
bu beyanları nasıl rahatlıkla ifade edebiliyor, bunu
anlamakta güçlük çekiyorum. Birisinin çıkıp da sizi yalanlayacağından
hiç endişe etmiyor musunuz?
Şimdi, bakın, biraz önce,
değerli arkadaşlarım konuştu. Sevgili arkadaşlarım,
bakın, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın
hedefine göre, bizim, Türkiye'de örgün eğitimde yüzde 28,3'lük
bir okullaşma oranını yükseköğretimde sağlamamız
gerekiyordu, örgün eğitimde. Bakın, açık öğretimi
buna dâhil ederseniz hesap yanlış olur, çünkü, açık
öğretimdekilerin çoğu üniversite çağı olan on yedi-yirmi
bir yaşın üzerinde çalışan
insanlardır. Peki, bu rakamlara ulaşabildik mi? Sekizinci
Beş Yıllık Kalkınma Planı hedefine ulaştı
mı? Hayır. Bakın, yüzde 24'lük bir orana ulaştık.
Peki, Dokuzuncu Plan'ın hedefi ne? Dokuzuncu Plan'ın hedefi,
örgün öğretimde yüzde 33'lük bir okullaşma oranını
sağlamaktır. Peki, bu yeni üniversiteleri açmazsak, mevcut
üniversitelerimizin kapasitesini artırmazsak, yeni fakülteler
kurmazsak bunu nasıl yapacağız? Hükûmetimiz döneminde,
değerli arkadaşlar, bakın, yüz yirmi iki adet, dört
yıllık lisans programı eğitimi yapan yükseköğretim
kurumu açılmıştır, yani, fakülte veya dört yıllık
yüksekokul açılmıştır. Biz, bunu, sürekli olarak
teşvik ediyoruz.
Şimdi, bunları, bizim,
toplamda, arkadaşlar, bu 17 üniversiteyle birlikte, 59'uncu
Cumhuriyet Hükûmeti tarafından Türkiye'de 39 tane üniversite
kurulmuş olacak. Bunun 32'si devlet üniversitesidir, bunun 7'si
de vakıf üniversitesidir. Bugüne kadar, 2 vakıf üniversitesi
kurulmuş durumda, İstanbul Bilim Üniversitesi ile TOBB Üniversitesi.
5'ini de daha birkaç gün önce Genel Kuruldan geçirdik, Sayın Cumhurbaşkanının
onayına arz ettik. Bunlarla birlikte, bu 17 üniversiteyle birlikte,
Türkiye'nin üniversite sayısı 115'e çıkacaktır.
Şimdi, şöyle diyebilirsiniz:
Efendim, burada, gelip konuşan bazı arkadaşlar diyor
ki, bu üniversitelerin altyapısı yok, hiçbir hazırlık
yapmadan kurdunuz. Efendim, bunlar doğru değil. Ama, benim
ilime niye kurmadınız? Şimdi, bu, çelişkidir, kendi
kendimizle çelişmeyelim arkadaşlar. Eğer, bu yanlışsa
senin ilinde kurulması da yanlıştır. Yani, seçmene
selam vereceğim diye kendi kendimizi zor duruma düşürmeyelim.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Biz,
yanlış demedik, üniversitelere para verin dedik Sayın
Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Şimdi, bakın değerli
arkadaşlar, şimdi, bir başka şey söyleyeyim
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
- Bütçede delikli para bile yok Sayın Bakan!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım,
bakın, bir arkadaşımız dedi ki, on beş üniversiteye
500'er milyar Türk lirası para ödendi. Şimdi, bakın, bu
nedir, biliyor musunuz? O üniversitelerin, sadece, yatırım
bütçesine -ben, bu Meclisten, bu kürsüden defalarca bunu söyledim-
sevgili arkadaşlarım, sadece, onların yatırım
programlarına konmuş olan sembolik bir paradır. Niçin?
Bakın, birçok vilayetimizde, farklı farklı yerlerde
MUHARREM İNCE (Yalova) - Yalova'ya
gareziniz neydi, yazmadınız? Batıda tek üniversitesi
olmayan il Yalova Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
standartlara uygun olmayan kampüs
alanları belirlenmiş. Şimdi, Maliye Bakanlığı,
Devlet Planlama Teşkilatı, Millî Eğitim Bakanlığı,
Devlet Personel Başkanlığı, içinde birçok kuruluştan
üye bulunan ve bütçe uygulama
Arkadaşlar, bütçe uygulama planı
gereği, bunlar orada yazılıdır, sizin kabul ettiğiniz
bütçede bu yazılıdır. Buralara gidilecek, uygun kampüs
alanları belirlenecek -ki, şu anda, Anadolu'nun birçok yerinde
bu çalışmalar yapılıyor- kampüs yeri ve yapılması
gereken yatırım tespit edildikten sonra, Maliye Bakanlığının
bütçesi içerisinde bulunan Yedek Ödenek Faslı'ndan veya Devlet
Planlama Teşkilatının bütçesi içerisinde bulunan Yatırımları
Hızlandırma Ödeneği'nden bu harcamalar yapılıyor,
yapılmaktadır ve yapılacaktır.
Şimdi, halkımızı
kandırmanın falan anlamı yok. Biz üniversiteyi kuruyorsak,
kamu adına
Biz diyoruz ki, orada çalıştırdığımız
insanın maaşı ödenecek, oradaki öğretim üyesinin
bütün masrafı karşılanacak, o üniversitenin bütün cari
giderleri karşılanacak, ama, şunu özellikle belirtmek
istiyorum arkadaşlar: Yine, bu zihniyet, Orta Doğu Teknik
Üniversitesi kurulduğu zaman
Arkadaşlar, bakın, buna
dikkat edin.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Orta
Doğu Teknik Üniversitesini, sizin zihniyetiniz kuramaz ki
böyle bir üniversiteyi!
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Dinle, dinle Muharrem; ayıp oluyor!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Orta Doğu Teknik Üniversitesini
Bakın, siz, bunu
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Barakada okuduk biz
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Arkadaşlar, Orta Doğu
Teknik Üniversitesini kim kurdu, biliyor musunuz? Orta Doğu
Teknik Üniversitesini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - AKP kurmuştur onu da! Her şeyi onlar yaptı
çünkü! Her şeyi AKP yaptı, Orta Doğu Teknik Üniversitesini
de siz kurmuşsunuzdur Sayın Bakanım! Tarihi tersine
çeviriyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Bakan, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Sayın milletvekilleri, lütfen,
oturduğumuz yerden müdahale etmeyelim.
Buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Orta Doğu Teknik Üniversitesini Demokrat Partinin Millî
Eğitim Bakanı merhum Tevfik İleri kurmuştur, CHP
zihniyeti değil. (AK Parti sıralarından alkışlar)
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
- Jet Fadıl'ın zihniyeti mi Sayın Bakan! Jet Fadıl'ın
zihniyeti mi!
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bence
Ruşen Eşref kurmuştur.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Şimdi, bakın, Hacettepe
Üniversitesi kurulduğu zaman, 1957'de
MUHARREM İNCE (Yalova) - Ya
Tevfik İleri kurmuştur ya Ruşen Eşref kurmuştur.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
1956
1957 değil.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - 1957'de Atatürk Üniversitesi kurulduğu
zaman, bütün, yine aynı zihniyet "Bunlar baraka üniversitesidir."
demiştir ve karşı çıkmıştır.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ankara Hukuku da siz kurmuşsunuzdur herhâlde!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Dolayısıyla, sevgili
arkadaşlarım, biz, burada bir fide ekiyoruz, bu fide fidan
olacak, bu fidan ağaç olacak, ağaç meyveye duracak ve siz de
hep birlikte göreceksiniz. Türkiye'de, şüphesiz ki, gönül
şunu arzu eder: Bir anda bu çalışmaları, altyapıyı
tamamlayalım, bir anda bunları kuralım, ama, ülke gerçeklerini
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın
Bakan, Ankara'nın batısında bir tek Yalova'da yok. Bunun
hesabını nasıl vereceksiniz?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ülke gerçeklerini göz ardı
etmeyelim.
Sevgili arkadaşlarım,
şu soruyu sorabilirsiniz
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın
Bakan, ben Yalova'nın hesabını istiyorum, Ben Yalova
milletvekiliyim, Yalova'nın hesabını istiyorum.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bu üniversiteler yirmi sene sonra
MUHARREM İNCE (Yalova) - Ankara'nın
batısında bir tek Yalova'da yok Sayın Bakan.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Cevap vermek için kürsüye geldi, cevap vermiyor.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sayın Başkan, Genel Kurulda
çok büyük bir gürültü var.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın
Başkanım, Ankara'nın batısında bir tek Yalova'da
yok, ben bunun hesabını istiyorum.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Dinle
bir, dinle!
BAŞKAN - Sayın İnce,
lütfen
Sayın Bakan, siz buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
şu soru sorulabilir veya şu itirazda bulunulabilir: Bu
üniversiteler yirmi yıl içinde adam olacak, yirmi yıl içerisinde
ayakları üzerinde duracak, yirmi yıl içerisinde olması
gereken kıvama gelecek denebilir, ama bu sene bu üniversiteleri
kurduğumuz zaman, bu, yirmi sene sonra adamakıllı bir
üniversite olacak anlamına gelir, ama, yirmi sene sonra kurarsan,
bu, kırk sene sonra olacak demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Şimdi, bir de, bakın arkadaşlar,
her seferinde bazı konuları istismar etmek kimseye yakışmaz.
EYÜP FATSA (Ordu) - Bazılarına
yakışıyor Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, Atatürk dönemi dâhil,
İsmet İnönü dönemi dâhil, Türkiye'de, 19 Mayısta gençler
bazı sportif aktivitelerde bulunur, bazı gösteriler yapar;
kız öğrencilerin yapmış oldukları gösteriler
var, sergiledikleri oyunlar var; erkeklerin yaptıkları
oyunlar var, sergiledikleri gösteriler var ve Atatürk döneminden
bu yana bunlar ayrı ayrı yapılır, karma olarak yapılanları
vardır. Şimdi, bunu bile, İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü,
efendim, Altındağ Kaymakamlığına yazmış,
"Burada da kız-erkek ayrı çalıştırılıyor..."
Bu, bakın, bu cumhuriyet kurulduğundan beri böyledir. Bu,
resmen, konuyu istismar etmektir.
Bir başka şey
MUHARREM İNCE (Yalova) - Genelkurmay
da istismar mı etti Sayın Bakan? Size niye gittiniz bilgi
verdiniz o zaman, istismar ettilerse?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Efendim, bakın
MUHARREM İNCE (Yalova) - Memurunuzdu,
çağırın ayağınıza, bilgi versin.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bütün, buradan
MUHARREM İNCE (Yalova) - Niye
gittiniz o zaman ayağına?
BAŞKAN - Sayın İnce,
müdahale etmeyin lütfen.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Buradan bir milletvekili çok rahatlıkla
şunu söyleyebiliyor: "Bütün üst düzey yöneticileri Millî
Eğitim Bakanlığından istifa etti." diyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bilgi
vermeye gittin. Niye gittin o zaman?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Arkadaşlar, birinci dereceden
birim amiri, Millî Eğitim Bakanlığında toplam 6 kişi
istifa etmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı, Türkiye'nin
en büyük bakanlığıdır ve 1 milyon personeli vardır.
Bütün kamu kurumlarından istifa edenlerin oranıyla, Millî
Eğitim Bakanlığının oranı yüzde 50 olursa,
burada bile bir anormallik söz konusu değil. Hâlbuki, dediğim
gibi, bakın, bizde hizmetli de var istifa eden. Hizmetli bir arkadaşımız
istifa etmiş, "Ben aday olacağım." demiş.
Birinci dereceden birim amiri olup da milletvekili adayı olmak
için müracaat eden toplam 7 kişi var. Kaldı ki, bu 7 kişinin
hepsi de AK Partiden aday olmak için müracaat etmiyor.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Edebilir de Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Farklı farklı partilere
müracaat eden arkadaşlarımız var. Dolayısıyla,
burada gerçek olmayan beyanlarda bulunursanız, değerli
milletvekili arkadaşlarım, bu, sizi sıkıntıya
sokar. İşin aslı budur.
Ve ben bu duygu ve düşüncelerle
yüce Parlamentoyu en derin saygılarımla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Şahısları adına
ikinci söz, Bingöl Milletvekili Sayın Mahfuz Güler'in.
Buyurun Sayın Güler.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; on yedi ile üniversite kurulmasıyla ilgili
kanun tasarısının 2'nci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, AK
Parti Hükûmetimizin yaptığı hayırlı icraatları,
özellikle eğitimde, sağlıkta, sosyal güvenlikte, demokratikleşme
konusunda yaptığı reformları saymakta ve bunları
tek tek anlatmakta zorlanıyoruz.
Dört buçuk yıllık iktidarımız
döneminde çok hayırlı icraatlar yaptık. Özellikle
millî eğitimde çok ciddi reformlar yaptık. Ders kitaplarının
öğrencilere bedava verilmesiyle, bütün Anadolu'nun baştan
başa modern ve çağdaş okullara kavuşmalarını
sağladık. Özellikle bizim dönemimizde yapılan okulların
mimarisine bakın, ne kadar özenle yapıldığını
hep birlikte göreceksiniz.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Depremde
çatladı gitti hepsi.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya)- Bingöl'de yıkılmadık okul kalmadı.
MAHFUZ GÜLER (Devamla) - Millî
eğitimde başlattığımız bu hamlenin son
atağı, şimdi görüşmekte olduğumuz on yedi ilimize
kurulacak olan on yedi üniversitedir.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde
ortaöğretimdeki okullaşma oranının giderek yükselmesi,
üniversite kapılarında gençlerimizin ciddi şekilde
yığılmalarına neden olmaktadır. 1 milyon 700
bine yakın lise mezunu gencimizden ancak 400 bin civarında
öğrencimiz üniversitelere girebilmektedir. Gençlerimizin
üniversite kapılarında bu yığılmalarını
önlemenin tek çözümü, yeni üniversitelerin kurulmasıdır.
Bugün binlerce gencimiz yurt dışında üniversitelerde
okumak zorunda bırakılmaktadır. Rusya'dan tutun Amerika'ya,
Avrupa ülkelerinden Türki cumhuriyetlere kadar, özellikle,
Kıbrıs'ta ailelerinden uzakta okuyan bu gençlerimiz, gurbet
ellerde hem okudukları bu ülkelerin ekonomilerine ciddi katkı
yapıyorlar hem de bu özel üniversiteleri ekonomik olarak ayakta
tutuyorlar. Bu gençlerin her yıl yurt dışında okumak
için götürdükleri bu dövizlerle bir yıl içinde on üniversite,
hatta on beş üniversite kurulabilecek düzeydedir.
Uzun yıllar bir üniversitenin
kuruluşunda görev almış ve öğretim görevliliği
yapmış bir akademisyen olarak şunu söylüyorum: Ülkemizin
on yedi iline yapılacak bu üniversitelerle bütün bu illerimizin
sosyoekonomik düzeyleri hızla iyileşecektir.
Değerli arkadaşlar, bir
siyasetçi olarak bizim dönemimizde Bingöl'de bir üniversitenin kurulması
bizim için en büyük bir gurur vesilesidir. Bingöl'de inşaatı
devam eden ziraat fakültemiz ile öğretimini sürdüren meslek
yüksekokulumuz, bu üniversitenin ilk temel taşları olacaklardır.
Kredi Yurtlar Kurumu tarafından yapılan yurt binamız,
öğrencilerimizin barınma sorununu çözecektir. Bingöl'de
bir üniversitenin kurulması için gerekli olan her türlü altyapı
hazırdır. Ayrıca, Bingöl halkı, Bingöl kamuoyu bu
hizmeti dört gözle beklemektedir. Dörtbuçuk yıllık iktidarımız
döneminde Bingöl'e götürdüğümüz hizmetlerin en önemli halkası
da bu olacaktır.
2003 depreminden sonra Bingöl'e sekiz bine yakın konut yapılmıştır.
Ortaöğretimdeki derslik sayımız 3'e katlanmış,
gerek il merkezinde ve gerekse ilçelerimizde okul sıkıntımız
kalmamıştır. Endüstri meslek lisemizin yeni inşaatına
bu yıl başlanacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Vakfının
yaptırdığı fen lisesi örnek bir proje olarak bitirilmiş
ve öğretime başlamıştır. Bölgemizin tanınmış
iş adamlarından Bahçıvan Ailesi'nin değerli katkılarıyla
Solhan ilçemize Anadolu lisesi yapılmaktadır. Depremde
zarar gören tüm köy okullarımız onarımdan geçirilmiştir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hayır
Hayır
MAHFUZ GÜLER (Devamla) - Solhan ve
Genç ilçelerimizde Avrupa Birliği tarafından yaptırılan
okullarımız bu yıl hizmete girecektir. Depremde
yıkılan Karlıova Lisesi yeniden inşa edilmektedir.
Ortaöğretimde gerekli olan tüm bu eksiklikler bizim iktidarımız
döneminde hızla tamamlanmıştır. Daha önce üniversitemizin
kanun teklifini vermiştik, tek eksiğimiz üniversitemizin
olmayışıydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güler, buyurun,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
MAHFUZ GÜLER (Devamla) - Teşekkür
ederim Başkan.
Bingöl'de üniversite bizim için
gerçek anlamda bir rüyaydı. Bu rüyamızı gerçekleştiren,
başta, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
olmak üzere, Bingöl konusunda bugüne kadar hiçbir hizmeti bize
esirgemeyen ve Bingöl'deki yatırımları çok yakından
bizzat takip ederek bizim başarıya ulaşmamızı
sağlayan değerli Bakanımız Hüseyin Çelik Bey'e ne
kadar teşekkür etsek azdır. Bingöl halkı sayın
Başbakanımıza ve kendisine minnettardır.
Eğer onların özel gayreti olmasaydı, ne depremdeki yaralarımız
bu kadar çabuk sarılırdı ne de bugün görüştüğümüz
bu üniversitemizin kuruluşu olurdu. Kendilerine minnet ve
şükran borçluyuz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eğer bir ilin kalkınmasını istiyorsanız,
o ilde üniversitenin kurulması kaçınılmaz olur. Üniversite,
çağdaşlaşmanın, üniversite, ekonomik olarak, sosyal
yapı olarak değişimin tek adresidir. Kültürel zenginliklerimiz
için, cehaletin giderilmesi ve sağlıklı bir kentleşmenin
oluşumu için üniversiteli bir il olmak kaçınılmazdır.
Uzun yıllar, Bingöl, üniversitesine kavuşmak için hasretle
beklemekteydi. AK Parti döneminde Bingöl'ümüze bu hizmeti götürdüğümüz
için, mutluluğumuz ve sevincimiz çok büyüktür. Bingöl Üniversitesinin
bünyesinde kurulacak olan fen edebiyat fakültesi, iktisadi ve idari
bilimler fakültesi ile Fırat Üniversitesine bağlı Ziraat
Fakültemiz, Bingöllü gençlerimize, bölgemizin çocuklarına
hayırlı ve uğurlu olsun.
Yine, Fırat Üniversitesine
bağlıyken Bingöl Üniversitesine bağlanan Sağlık
Yüksekokulu, eğitimini sürdüren
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Zaten Sağlık Yüksekokulu Bingöl'deydi. Biz de
biliyoruz Bingöl'ü.
BAŞKAN - Sayın Güler, Genel
Kurulu selamlar mısınız.
Buyurun.
MAHFUZ GÜLER (Devamla) - Sayın
Başkan
Eğitimini sürdüren meslek
yüksekokulu ile sağlık meslek yüksekokulu, artık öğretimlerini Bingöl
çatısı altında yapacaklardır. Yüksek lisans programları
için kurulan sosyal bilimler enstitüsü ile fen bilimleri enstitüsünde,
gençlerimiz, rahatlıkla master ve doktoralarını yapabileceklerdir.
Değerli arkadaşlar, sözlerime
son verirken, bize bu mutlu günü yaşattıkları için, tekrar,
Sayın Başbakanımıza, Sayın Millî Eğitim
Bakanımıza
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - İki defa edilir mi? Devamlı teşekkür ediyor.
MAHFUZ GÜLER (Devamla) -
ve tüm
Hükûmet üyelerimize, Bingöl halkı adına teşekkürlerimizi
ve şükranlarımızı sunuyorum. Bingöl Üniversitesinin,
Bingöl'ümüze hayırlı ve uğurlu olmasını temenni
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Güler.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hep teşekkür etti.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
2'nci madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sadece teşekkür etti.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın
Baloğlu, teşekkür etmeyecektim de ne yapacaktım? Teşekkür
etmek suç mu?
BAŞKAN - 3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 2809 sayılı Kanunun Ek 56
ncı maddesinin (a) bendinin başına "Rektörlüğe
bağlı olarak yeni kurulan Tıp Fakültesi ile" ibaresi
eklenmiş, (d) bendi "Rektörlüğe
bağlı olarak yeni kurulan Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fen
Bilimleri Enstitüsü ve Sağlık Bilimleri Enstitüsünden,"
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Berhan
Şimşek.
Buyurun Sayın Şimşek.
CHP GRUBU ADINA BERHAN ŞİMŞEK
(İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının
3'üncü maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Türkiye'de üniversitelerin kontenjanlarıyla,
üniversiteye yerleşmek için sınava giren öğrenci sayısı
karşılaştırıldığında, büyük, ciddi
bir sorunla karşı karşıya olduğumuz bir gerçek.
Bu büyük ve ciddi sorunu çözmenin bir yöntemi, yeni üniversite kurmak,
var olan üniversite ve yükseköğrenim programlarının
kontenjanlarını artırmaktır. Ancak, nüfusu dolayısıyla
öğrenci sayısı sürekli artan bir ülke olarak, sadece
üniversite sayısını artırmak, başka çözüm
yollarını ötelemek, ertelemek, düşünmemek, bu ülkenin
geleceğine de yapılan en büyük haksızlıktır.
Bu yollardan birisi, üniversite
kapısında yığılmayı engellemenin yollarından
birisi, meslek liselerinin sayısını ve eğitim kalitesini
artırmaktan geçmektedir. Tabii, Hükûmet olarak, sizin, "meslek
lisesi" denince, bir zamanlar "arka bahçe" olarak gördüğünüz
imam-hatip aklınıza geldiği için, diğer meslek liselerini
de görmekten yana, bugüne kadar geçen süre içerisinde, maalesef,
olmadınız.
CAHİT CAN (Sinop) - İmam-hatipleri
görüşmüyoruz ki!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Türkiye, mutlaka bir eğitim reformu yapmalı ve meslek liselerinin
hem sayısını hem de kalitesini artırmalı ve
meslek lisesi mezunlarının kolayca iş bulabileceği
istihdam alanları yaratılmalıdır.
Bu Parlamento döneminde daha önce
on beş üniversite kurulmuştu, şimdi on yedi üniversite
kuruluyor. Bir ile üniversite kurulması, elbette, o ilin iktisadi
bakımdan kalkınmasına yardım etmekte olan sosyal
hayatını da canlandıracaktır. Ancak, eğer illerimizi
kalkındırmanın yolu olarak, o ile sadece üniversite
açmaktan geçtiğini düşünürsek, gerçekten "Yazık
ülkemizin hâline." dememiz gerekir.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin en temel iktisadi sorunu sabit sermaye yatırımlarının
azlığıdır. Türkiye üreterek, çalışarak
kalkınmıştır ve şimdiden sonra da sadece üreterek,
çalışarak, istihdamla kalkınabilir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; on yedi ile üniversite kurulmasına ilişkin
bu tasarıyla, iş sorununu, aş sorununu, yoksulluk sorununu,
açlık sorununu, sağlık sorununu çözemediğimiz
vatandaşa, maalesef "Dört buçuk yıl geçti, bakın
sizleri mutlu ediyoruz. On beş ile açtık, on yedi ile daha
üniversite açacağız." deyip karşılarına
geçmek için, bu Meclisin son günlerinde bu yasayı çıkardığınızı
da biliyoruz. Ama, burada da yine birçok konuda, yasada olduğu
gibi, büyük bir haksızlık yapıyorsunuz. Sayın Bakan
ODTÜ'yü anlatıyor, barakayla kuruldu, doğrudur; birçok
üniversite de böyle kuruldu, doğrudur. Yatırılan bütçeyi,
oluşan rakamları da konuşmayacağım Sayın
Bakan. Pekâlâ, 72 ilde üniversite var, neden 9 ile de üniversiteyi getirmediniz?
Hak ve hakkaniyet ölçüsü içerisinde bu işi yapıyor olsaydınız
72 ili 81 ile getirirdiniz. Neden? Ben Bayburtluyum, Bayburt'ta neden
yok? Gümüşhane'de neden yok? Bartın'da neden yok? Ha, Bayburt'u,
Gümüşhane'yi oy deponuz olarak görüyorsunuz, "Nasıl
olsa tek kale maç yapıyoruz; tarikatlar, cemaatler, yapılanmalar
Bayburtlu oyu verir bize." Bundan dolayı Bayburtluya üniversite
yok. Gittiğinizde Bayburtlu, Gümüşhaneli oy vermeyecek
size, tek kale maç oynadığınızı gösterecek.
Diğer tarafa bakalım, Tunceli'ye de yok. Tunceli'ye niye
yok? "Tuncelili de zaten bize oy vermez" diye yok. Burada,
çıkıp konuşurken biraz önce, bir, elini de vicdanına
koyacaksın Sayın Bakan! Efendim, eğer hak ve hakkaniyetten
yanaydıysanız, bütün hepsine getirirdiniz, 81 ile getirirdiniz;
birileri öz, birileri üvey mi?
Ve ayrıca, komisyonda da biz
bu üniversitelere karşı çıkmadık, sadece ilmin
yapılanmasında, ilmin yayılmasında, bu tabela
gibi kalacak üniversitelerin ilme katkısı olmayacağını
söyledik. Bunlara ekonomik, akademik katkılar sunmak gerekir.
Ama, ne yazıktır ki, zamanınızda, dört buçuk
yıl içerisinde ülke yoksulluğu da, yolsuzluğu da fazlasıyla
yaşadığı için, benim Bayburtlum, Gümüşhanelim,
Bartınlım, Tuncelilim, eğitim ticareti olarak üniversiteyi
bekliyor. Bunun ötesinde başka bir şey yok. Burada, elinizi
vicdanınıza koyup konuşmak durumundasınız
Sayın Bakan, değerli arkadaşlarım.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bütün bunların içerisinde Sayın Bakanla bir şeyi burada
paylaşmak istiyorum. Sayın Bakan, on sekiz ay önce, bu kürsüde
2 kez dile getirdim, size iki tane soru önergesi verdim, onar ay
Bu
kürsüden, çıktınız, bana dediniz ki: "Arkadaş,
ben bu soru önergenizi cevaplayacağım." Soru önergeleri
burada, tarihleri de burada; 19/12/2005, on ay sonra bir daha tekrar
etmişim. Soru önergesinin gerekçesi şu: Kısaca, burada
uzun
Türkiye'de bilgisayar başına düşen öğrenci
sayısını sormuşum. Her gün burada, kendiniz bile
şaşırıp yanlış rakamlar ifade ediyorsunuz.
ADSL cihazlarının hangi firmalardan alındığını,
kaç okula İnternet bağlantısı olduğunu, Ülker
Grubu
Ülker Grubu şirketlerinden "Data Teknik" adlı
firmadan ne kadar miktarda alındığını soru
önergemde sormuşum ve bunları alırken 4734'e, yani Kamu
İhale Kanunu'na göre mi yaptınız, yoksa, evet getir, alalım
mı dediniz? Dünya Bankasından paraları alıyorsun,
kendi babanızın parasıymış gibi de burada anlatıyorsunuz.
Milletin adına sorduğum soru önergelerine de cevap vermiyorsun
on sekiz ayda.
Tabii ki Sayın Bakan çok
meşgul değerli arkadaşlar! Kızmamak lazım! Sayın
Bakanın yeğeni Fatih kardeşimiz -Allah mutlu etsin-
29 Nisanda evlenmiş. Ben de buradan genç kardeşlerimize
mutluluklar diliyorum. Sayın Bakan bir davetiye bastırmış
çoraplardan sonra
Olur iş değil! Bakanın bastırdığı
davetiye, ek şu: (Meşguliyetlerinizi izah ediyorum Sayın
Bakan) Millî Eğitim Bakanı Doçent Doktor Hüseyin Çelik'in yeğeni.
Yani
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Ne var yani burada? Ne var?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Yani, hamilikart yakinimdir, hamilidavetiye de yakinimdir! Çorap
olayından sonra bunu yapıyor!
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Hayret bir şey!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Acele etmeyin, şimdi, Sayın Bakan çıkıp, sanıyorum
ki cevaplayacak. Ve bunu bürokratlara gönderiyor. Bürokratlar
uçaklarla Van'da. Şimdi soruyorum Sayın Bakan: Hafta sonu,
29 Nisanda yeğeninizin düğününe gelen bürokratlar harcırah
aldı mı almadı mı? Ve kaç bürokrat geldi? Bunları
herhâlde buradan sormanın bir mahzuru yoktur Sayın Bakan. Yani,
siz, buradan bir çok şeyi sorup, zihniyetten bahsediyorsunuz.
Çoraplara ad yazdıran zihniyet bu ülkeyi yönetebilir mi? Bu
zihniyet, Cumhuriyet Halk Partisi zihniyeti burada sana konuşma
fırsatını vermiş ve konuşuyorsun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Hangi zihniyet?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Cumhuriyet Halk Partisi zihniyeti sizi burada oturtuyor; odur,
onu bilin!
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakana soruyorum: Bürokratlara harcırah ödenmiş
midir, ödenmemiş midir?
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Başbakan, cumartesi günü, Erzurum'da TOKİ tarafından
beş yüz üç evin anahtar teslimi için gitmiş ve bir baktık
ki, orada "nereden nereye" hikâyelerini anlatıyor: Buradaydık,
buralara geldik... Hani, Bağdat tembelinin hikâyesi: Hurma
ağacı altında yatıyor, yangın çıkmış,
eteği tutuşmuş, arkadaşı şöyle dokunmuş
"Biraz öteye git." Eteğini 5 santim bu tarafa almış,
bu tarafa doğru gelmiş, demiş ki: "Ya insanoğlu
kanatsız kuş, 5 santim bu tarafa geldik, neredeydim, nerelere
geldim." Dört buçuk yıldır, Türkiye'yi olduğu yerden
batağa götürdünüz. Sayın Başbakan da anlatıyor,
hem de rakamları çarpıtarak anlatıyor...
Bir siyasi partinin sözcüsü, Erzurum
mitiyle ilgili çok güzel bir açıklama yaptı, dedi ki:
"Başbakanın dizi izleme alışkanlığından
dolayı, bu dizisi de -ülkeyi yönetme dizisi de- Yalan
Rüzgârı dizilerine döndü." Çok da doğru söyledi.
Ben size gerçek rakamları vereyim
değerli arkadaşlar: Seksen yıllık iç borç 90 milyar
dolar, AKP döneminde iç borcu 196 milyara çıkardınız.
İç borç, dört yılda 106 milyar dolar artmış. Bilmiyorsanız
öğrenin! Çünkü, burada birçoğunuz, dört buçuk yıldır,
el kaldırmak için geldiniz!
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Nereden biliyorsun?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Açın gazeteleri okuyun, bilgilenin, ondan sonra konuşun.
Susun
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
müdahale etmeyin lütfen.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Seksen yıllık dış borcu 63 milyar dolardan, AKP döneminde
70 milyar dolara... Dört yılda 7 milyar dolar artmış.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa)
- Sen anlamazsın...
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Seksen yıllık özel sektör dış borcu 45 milyar dolardan
117 milyar dolara çıkmış. 72 milyar dolar da özel sektörün
dış borcu artmış.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Bildiğin konuyu anlat sen!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Burada konunun uzmanları var, biliyorlar.
Başbakan, "IMF'ye olan borcu azalttık."
deyip, masallar anlatıyor, Yalan Rüzgârı dizisinde.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Nereden biliyorsun?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bakın
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa)
- Sen anlayamazsın onu!
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Sen bildiğin konuyu anlat, bilmediğin konulara girme!
CAHİT CAN (Sinop) - Sen film çevirirken
biz Genel Kuruldaydık!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
-
biraz önce, demokrasiden, haktan, özgürlükten bahsetti Sayın
Bakan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Şimşek.
Sayın milletvekilleri, daha
önce de uyardım, yanlış bir bilgilenme olursa, sayın
grup başkan vekillerimiz burada, müdahale ederler. Siz, lütfen
oturduğunuz yerden müdahale etmeyin.
CAHİT CAN (Sinop) - Hiç alakası
yok konularla!
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Başkanım, yüzümüze karşı hakaret etmesin!
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlar mısınız Sayın Şimşek.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, biraz önce, hatiplerden biri -Sayın
Bakanım da olabilir- dedi ki: "Bizim dönemimizde yasaklar
kalktı."
Bakın, bugün somut yaşanan
bir olayı sizinle paylaşayım. TMSF, ATV'ye ve Sabah'a el
koydu ve oradaki çalışan arkadaşlar bir sendikalaşma
hareketi için Türkiye Gazeteciler Sendikasına müracaat ediyor.
Bir anda, orada bulunan arkadaşlardan 12 kişinin imzası
geri aldırılıyor, 3 kişi de işten çıkarılıyor.
Bu mu sizin zamanınızda tatlı su demokratlığı?
ORHAN ERASLAN (Niğde) - 1 Mayıs
var, 1 Mayıs!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Emek hakkı, örgütlenme hakkı, yasakların kalkması,
demokrasinin gelişmesi bu mu? Siz, emeğin değil, siz
Ofer'lerin dostlarısınız. Emekçiler de bunu biliyor,
KOBİ'ler de, işverenler de biliyor. Yerli işverenler,
yabancılarla kol kola gezdiğiniz için pek önemli değil.
Sonuç olarak, değerli arkadaşlarım,
bir şeyi de paylaşmak istiyorum sizinle. Bitiriyorum Sayın
Başkan. Sayın Meclis Başkanı şöyle ifade ediyor:
"Dindar Cumhurbaşkanı seçeceğiz. Dindar, sivil,
demokrat."
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Temcit pilavı oldu!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yaralarını deşme!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Bakın, Sayın Meclis Başkanı, bu ülkede daha önce
Cumhurbaşkanlığı yapanların dindar mı,
dindar değil mi
Sayın Meclis Başkanının din ölçeri
varsa, böyle bir desibel durumu, o ayrı bir şey, ama, benim
bildiğim, mescitte korumayı bırakıyor, ezana iki
dakika kala geliyor, koruma kalkıyor, Meclis Başkanı
oturuyor, namaz kılıyor.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa)
- Hangi camide gördün?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Kutsal mabette mevki olmaz, makam olmaz, şan olmaz, şöhret
olmaz. Mescidin girişinde de camide de namaz kılınır,
hepiniz bunu biliyorsunuz.
Bakın, şimdi, kendine göre
rol ayarlayan Sayın Meclis Başkanı ne yapmış?
Şu anda Adalet Bakanlığına kim vekâlet ediyor? Fatih
Kasırga.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şimşek
Sayın Şimşek
Bir; mümkünse konu dışına
çıkmayalım.
İki; Genel Kurulu selamlar
mısınız.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
- Çok teşekkür ediyorum.
Şu anda, Fatih Kasırga
Bey Adalet Bakanlığına vekâleten görev yapıyor. Sayın
Fatih Kasırga'nın, şu anda Ali Osman Koca, Meclis Genel
Sekreteri ile ilgili kendisinin yapmış olduğu bir iddianamede
ceza almıştır.
Dindar, sivil, demokrat, maalesef,
Cumhurbaşkanı seçmekte beceriksiz olan Sayın Meclis
Başkanı, fuhuş durumundan dolayı bir otele ruhsat
verildiği için beyefendiyi, Ali Osman Koca'yı yüce Meclise
Genel Sekreter yapmıştır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Doğru söylüyor, mahkeme kararı var
BAŞKAN - Hükûmet adına, Milli
Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik.
Buyurun Sayın Çelik.
MİLLİ EĞİTİM
BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, sevgili arkadaşlarım; 22'nci Dönem Türkiye
Büyük Millet Meclisi 22 Temmuzda gideceğimiz seçimle birlikte
bu dönemi kapatacaktır.
Bu Parlamento çatısı altından
kimler geldi, kimler geçti. Bakın, bizim, politikacılar
olarak, bizim, milletvekilleri olarak, vekili bulunduğumuz
müvekkillerimize örnek olmak gibi bir özelliğimiz olmalı.
Burada, bir ülkenin başbakanına
Beğenmeyebilirsiniz
değerli arkadaşlar, eleştirebilirsiniz, eleştirilerinizin
dozunu artırabilirsiniz, ama, kimse size, bir ülkenin başbakanına
burada çıkıp da "yalan rüzgârı" ifadesini, yaftasını
yakıştırma hakkı vermez.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Ben öyle bir şey demedim
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Birisi, bir politikacı böyle
demiştir. Buradaki bir değerli milletvekili de buradan
alıp, kendisi de ona katılarak birkaç kere bu kürsüde bunu
tekrarladı. Benim Başbakanıma bu sıfatı yakıştıran
kişiye bu sıfat yakışır. En fazla onlara yakışır.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, sevgili arkadaşlarım,
bakın, biz gerçekleri halkla paylaşmak zorundayız. Ben
şimdi size
Bakın, ben, ekonomiden sorumlu devlet bakanı
falan değilim; ancak, Türk ekonomisinde, Hükûmetin bir üyesi olarak,
günü gününe neler oldu, ne tür gelişmeler oldu, bunları takip
eden bir arkadaşınızım. İlk milletvekili olduğum
günden beri, bunları günü gününe takip eden bir arkadaşınızım.
Borç stokumuz arttı mı AK Parti Hükûmeti döneminde? Evet, arttı.
Bakın, bazı arkadaşlarımız bu hesapları
yaparken, Türkiye'nin toplam borç stokunu hesaplarken, özel sektör
borçlarını katıyor işin içine.
NAİL KAMACI (Antalya) - Tabii
katacağız.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bir dakika, müsaade edin. Müsaade
edin, heyecanlanmayın.
NAİL KAMACI (Antalya) - Kefili
kim?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Efendim, heyecanlanmayın.
NAİL KAMACI (Antalya) - Kim
ödeyecek onları?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Şimdi, bakın, sevgili arkadaşlarım,
2002 yılının sonunda, Türkiye'nin gayrisafi millî hasılası
181 milyar dolardır. 2007'ye geldiğimizde, Türkiye'nin gayrisafi
millî hasılası 400 milyar dolardır. Yani, seksen
yılda, yetmiş dokuz yılda ulaştığımız
millî gelir 181 milyar dolar, dört buçuk yılda buna ilave edilen
millî gelir 219 milyar Türk Lirası. İşte bu, AK Partinin
farkıdır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bir başka şey söyleyeyim
BÜLENT BARATALI (İzmir) - Doların
gerçek değeri ne, Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Müsaade edin, bak geleceğim
oraya.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Halk fark etmiyor, yazık.
BÜLENT BARATALI (İzmir) - Doları
bu kadar bastırırsanız, 600 milyar dolar da olur.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Müsaade ederseniz arkadaşlar,
bir benzetmede bulunmak istiyorum, bir örnek vermek istiyorum.
Diyelim ki, Sayın Muzaffer Öztopçu
Bey bir devlet memurudur, ayda 1 milyar maaş alır. Aydın
Dumanoğlu Bey de diyelim ki bir tüccardır, aylık geliri
20 milyardır. Bu hesabı, bizim, çayhanede oturan, ilkokul
mezunu olmayan vatandaşımız bile bilir. Eğer bazı
arkadaşlarımız bu konuları anlamakta sıkıntı
çekiyorsa, ben bunu basite indirgeyerek anlatmak istiyorum.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - O sizin sıkıntınız Sayın Bakan,
siz sıkıntılısınız, millî eğitim
sıkıntılı.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sayın Aydın Dumanoğlu
diyelim ki, değerli arkadaşımız bir tüccardır,
aylık geliri 20 milyardır. (CHP sıralarından gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Çok akıllısın sen.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen müdahale etmeyin.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne demek efendim, çayhane mayhane kıyaslamaları
böyle!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Aylık geliri 1 milyar olan Muzaffer
Bey 5 milyar borçlanmış, Aydın Dumanoğlu Bey de 50
milyar borçlanmış. Aylık geliri 20 milyar, 50 milyar
borçlanmış; aylık geliri 1 milyar, 5 milyar borçlanmış.
Hangisinin borcu fazla? Bakın, 5 milyar borçlananın borcu
daha fazladır, çünkü, aylık gelirinin beş katı
borçlanmış.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Nerede hani, aylık gelir 20 milyar nerede?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - 20 milyar aylık geliri olan
insan 50 milyar borçlandığı zaman aylık gelirinin
iki buçuk katı borçlanmış olur. Türkiye'nin borcu arttı,
ama
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Geliri de artmadı.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Türkiye'nin geliri, arkadaşlar,
yüzde yüzden fazla arttı. Kişi başına düşen gelir
ortada.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- O muazzam gelir nerede Sayın Bakanım?
MEHMET DANİŞ (Çanakkale)
- Bir dinle ya, bir dinle ya!
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Dinle, öğren.
Açıklama bekliyoruz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım,
bakın, şimdi siz bu hesapları yaptığınız
zaman, sokaktaki vatandaş sizi dinlediği zaman üstünüze
güler. Bu hesapları yapmayın.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Size gülüyorlar, size. Kahvelere gidin, halkı bir
dinleyin Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bir de, bakın, ben, milletvekili
arkadaşlarıma
Benim yeğenim oğlum gibidir. Ben,
milletvekili arkadaşlarımı kendi yeğenimin düğününe
davet ediyorum. Annesinin, babasının adı var davetiyede;
kızın annesinin, babasının adı var davetiyede.
Şimdi, netice itibarıyla, bu benim için bir şenlikse,
bu benim için mutlu bir günse, benim yeğenim benim için önemliyse,
ben, milletvekili arkadaşlarımı buraya davet ederken,
yanına, bu benim yeğenimdir, sizi davet ediyorum
Ben, dayımın
düğününe de sizi davet edebilirim, kız kardeşimin düğününe
de sizi davet edebilirim, yakın bir akrabamın düğününe
de sizi davet edebilirim.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Allah mübarek etsin!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, bunu bile, arkadaşlar,
insani nezaket, buradan, gelip, bu tarzda bu meseleyi benim aleyhimde
kullanmaya mânidir. Burada rol yapmaya alışmış arkadaşlarımızın
bunu terk etmesi lazım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Saygılı olun, saygılı.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım,
bakın, biz
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Size yakışmıyor.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sevgili Milletvekilim, bugünler
geçer.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Geçer tabii!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Yarın belki siz milletvekili
olmayacaksınız, ben Bakan olmayacağım, belki bazılarımız
farklı konumlarda olacak.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yok, biz parti değiştirmeyeceğiz Sayın
Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ancak, yarın karşı
karşıya geldiğimiz zaman, birbirimizin gözünün içine
bakabilmemiz lazım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İşi şahsiyete indirgeyerek burada gelip de, bakın,
bu yüce Parlamentonun çatısı altında böyle basit meseleleri
gündeme getirmek, bu yüce Meclisin huzurunu işgal etmek bir
milletvekiline yakışır mı?
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Yakışmaz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Netice itibarıyla, bakın,
biz burada değerli arkadaşlarım, üniversiteleri konuşuyoruz,
on yedi üniversitenin kuruluşunu konuşuyoruz. Cumhurbaşkanlığı
seçiminden tutun da Sayın Meclis Başkanının cuma
namazına giderken, efendim, korumasını yerine oturtuyormuş
da... Buna varıncaya kadar
Peki, eğer konuşacak bir konunuz
yoksa buraya gelip konuşmayın.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Gelmeyin.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Netice itibarıyla
Efendim,
Van'a benim yeğenimin düğününe gelenlere harçlık ödenmiş
midir, yol harcırahı ödenmiş midir? Kargalar duysa güler
buna. Yani, bir bakanın veya bir başkasının düğününe
giden bir insanın kendi cebinden harcama yapacağını
izan sahibi bütün insanlar bilir.
Yani, netice itibarıyla sevgili
arkadaşlarım, bunları buraya getirmek, bu meseleleri
bu şekilde bence dile getirmek, kesinlikle bu Parlamentonun
mehabetine yakışmıyor.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Profil bu, profil!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ben, onun için huzurunuzda şunu
söylemek istiyorum: Bu on yedi üniversitenin
Bakın, şimdi
saat on bir oldu. Çalışma saati neredeyse bitmek üzere. Biz
bu tip şeylerle bu Parlamentoyu oyalamayalım. Arkadaşlar,
üniversitenin kuruluşuna karşıysanız "karşıyız"
dersiniz, taraftarsanız "taraftarız" dersiniz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Taraftarız.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, eksik buluyorsanız
eksiklerini dile getirirsiniz ve müzakeremiz bu şekilde devam
eder.
Ben, arkadaşlarımı,
bu ve benzeri meselelerde daha makul olmaya davet ediyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çelik.
Şahsı adına Muş
Milletvekili Sayın Sabahattin Yıldız.
Buyurun Sayın Yıldız.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
on yedi ile üniversite kurulmasıyla ilgili kanun tasarısının
3'üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
3'üncü maddeyle, Yozgat Bozok Üniversitesine,
Kırşehir Ahi Evran Üniversitesine ve Giresun Üniversitesine
birer tıp fakültesi açıyoruz. Türkiye'de gerçekten doktor
sayısında ciddi manada sıkıntı var. İnşallah,
açılacak olan bu tıp fakültelerinde yetişecek olan doktorlarla
bu sıkıntıyı biraz daha azaltmış olacağız.
Ondan dolayı, şimdiden bu üç ilin üniversitelerinde kurulacak
olan tıp fakültelerinin hayırlı olmasını diliyorum.
Bizler, burada, bugün on yedi ile
üniversite kuruyoruz. 2006 yılında Türkiye'de üniversitesi
bulunmayan on beş ile üniversite kurmuştuk. İnşallah,
yarın bu kanun tamamlanacak olursa on yedi ile de üniversite
kurduğumuz zaman, Türkiye'de, AK Parti Hükûmeti olarak otuz iki
ile üniversite kurmuş olacağız.
Tabii, yıllardır gerçekten
özlemini çeken bu illerimiz bu mutluluğu yaşıyor.
İktidarda olalım muhalefette olalım, hiçbir milletvekili
buradan bu illere üniversite kurulmasın, biz buna karşıyız
demiyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Demez.
SABAHATTİN YILDIZ (Devamla)
- Deme lüksüne de sahip değildir. Eksiğimiz olur, gediğimiz
olabilir, ama bugün üniversite kurmakta olduğumuz on yedi ile
baktığımız zaman bu illerin yüzde 80'i, yüzde
90'ı sosyoekonomik olarak gerçekten geri kalmış iller.
Bu illerin mutlaka kalkındırılması lazım,
ekonomikman kalkındırılması lazım, kültürel
bakımından ilerletilmesi lazım, eğitim seviyesinin
mutlaka yükseltilmesi lazım. Ha, bunun yapılması
için, tabii ki bu işin ilk adımı olarak da mutlaka o ilin
hem orta eğitiminin geliştirilmesi lazım, bununla beraber
de mutlaka o illere üniversite kurulması lazım. Yani, bu
il fakirdir, geri kalmış, küçük ildir, altyapısı
hazır değil, buraya üniversite kurmayalım dersek, bugüne
kadar kurmadığımız gibi, herhâlde bir seksen küsur
yıl daha geçerse, o iller maalesef üniversiteye kavuşmamış
olacaktı.
Geriye dönüp bakarsak, geçmiş
hükûmetler döneminde, her hükûmet, geçmiş olan hükûmetler, birer
ile birer üniversite kurmuş veyahut da her hükûmet ikişer tane
üniversite kurmuş olsaydı, bugün seksen bir ilimizde üniversite
olmuş olacaktı, fakat, maalesef, bugüne kadar "altyapısı
hazır değil, bu illere üniversite mi kurulur" diye geçmiş
hükûmetler döneminde bu illere üvey evlat muamelesi yapılmış.
Çok şükür, bugün, iktidarıyla muhalefetiyle, AK Parti
Hükûmetinin kurmakta olduğu on yedi üniversiteyi hep beraber
burada oylayıp kabul etmekteyiz.
Bunların içerisinde yıllardır
bu üniversite özlemini çeken illerden biri de benim milletvekili
seçim ilim olan Muş ilidir. İlimde bir eğitim fakültesi
şu anda öğretim görmektedir. Fırat Üniversitesine
bağlı Meslek Yüksekokulumuz var, Yüzüncü Yıl Üniversitesine
bağlı Sağlık Yüksekokulumuz var, ama, ne yazık
ki, kendi ilimizde üniversite olmayınca, ne bu yüksekokulların
gelişmesi ne de fakültelerin sayısının artma
imkânı yoktu. Bugün, üç fakülteyi de bir üniversiteye dönüştürdüğümüz
zaman, inşallah
Şu anda eğitim fakültemiz güzel bir binada
eğitim görmektedir, 2007 yatırım programına yeni
eğitim fakültesiyle ilgili bir bina inşaatı alınmıştır.
2007 yılında eğitim fakültesinin yeni binasının
da temelini atarsak, önümüzdeki yıllarda inşallah o binayı
da tamamlar, Muş'ta kurulacak olan "Muş Alparslan Üniversitesi"
adı altında Muş da bir üniversiteye kavuşmuş
olur ve Muş'un ve Muşlunun özlemi olan üniversite de kurulmuş
olacaktır.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle,
bu üniversitenin kuruluşunda emeği geçen başta 54'üncü
Cumhuriyet Hükûmetinin Başbakanı Sayın Recep Tayyip
Erdoğan olmak üzere, Millî Eğitim Bakanına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - 59'ncu Hükûmet.
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlar mısınız.
SABAHATTİN YILDIZ (Devamla)
- Pardon, özür dilerim, 59'uncu Hükûmetin Başbakanına, Sayın
Millî Eğitim Bakanına ve Kabinede yer alan bütün bakanlarıma
ve ayrıca, katkı sağlayan Millî Eğitim bürokratlarına
ve bu akşamın bu geç saatlerinde bu yasaya oy verecek olan,
iktidarıyla muhalefetiyle burada hazır bulunan bütün
milletvekillerine saygı ve sevgilerimi sunuyorum, teşekkür
ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yıldız.
Şahısları adına
ikinci konuşmacı Mardin Milletvekili Sayın Nihat Eri.
Buyurun Sayın Eri. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
NİHAT ERİ (Mardin) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
1414 sıra sayılı, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı'nın 3'üncü maddesine ilişkin olarak
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz
gibi geçen yıl on beş üniversite kurulmuştur. Bu yasayla,
yeni, on yedi üniversite daha kurulmaktadır. Anayasa'mızın
130'uncu maddesi, üniversitelerin ülke genelinde dengeli bir
şekilde dağılımının sağlanmasını
öngörmektedir. Bu tasarı, Anayasa'nın ruhuna uygun şekilde,
üniversitelerin ülke sathına yayılmasına katkı
sağlayacaktır. Dikkat edilirse üniversite kurulması
istenen on yedi ilin içerisinde Bitlis, Muş, Ağrı, Batman,
Mardin, Siirt gibi fert başına düşen millî geliri 1.500
doların altında olan, görece olarak geri kalmış doğu
ve güneydoğu illerimiz bulunmaktadır. Bu da, her siyasi
partinin ve her hükümetin programında yer alan bölgeler arası
kalkınmışlık farkının azaltılmasına
yönelik bir amaca hizmet ettiğini göstermektedir. Bu yönüyle
de sosyal barışa katkı sağlayacak bir yasadır.
Değerli milletvekilleri,
Mardin, tarihte üniversiteler kenti olarak tanınmış
bir şehirdir. Yukarı Mezopotamya, tarih boyunca, dünyaya
örnek olan bir kültür ve medeniyet bölgesi olmuştur. Bölgenin
ve Anadolu'nun önemli bir kenti olan Mardin, Artuklular döneminde,
üç yüz yıl, medreseler ve üniversiteler kenti olarak tanınmıştır.
Üniversitemizin adının Artuklu olmasını, bu nedenle,
yani, tarihe duyduğumuz saygı ve vefa dolayısıyla
bizler arzu ettik. Komisyonlarda yasa görüşülürken önergeyle,
Mardin Üniversitesinin adının Mardin Artuklu Üniversitesi
olmasını arzu ettik ve komisyondan da bu şekilde geçti.
Çok kültürlü yaşam tarzıyla
ve taşın şiir gibi işlendiği, her biri şaheser
olan evleri, camileri ve kiliseleriyle, 21'inci yüzyılda da
dünyanın dikkatini Mardin çekebiliyorsa bunun sırrı,
hiç şüpheniz olmasın, geçmişte kurulan eğitim kurumlarının
ışığının günümüze kadar yansıması
dolayısıyladır. Dünyanın bilinen en eski üniversitelerinden
biri, 2 bin öğrencisiyle, felsefe ve mantık ilminde ünlenmiş
olan Mardin Nusaybin'deki Mor Yakup Kilisesi ve Külliyesidir. Mardin'de,
çoğu Artukluların, bir kısmı Akkoyunluların
eseri olan Haliliye, Hüsamiye, Muzafferiye, Hatuniye, Şehidiye,
Zinciriye, Poladiye ve Kasımiye gibi medreseler, tarih boyunca
çevreye ışık saçmıştır. Bunlardan bir
kısmı bugün de ayaktadır. Bu medreselerde, dinî bilimlerin
yanı sıra tıp, matematik ve felsefe de okutuluyordu.
Mardin'de, asırların üniversite
geleneği, Dicle Üniversitesine bağlı çeşitli
yüksekokullarla, Mimarlık Mühendislik Fakültesi ve Güzel Sanatlar
Fakültesiyle bugün de devam etmektedir. Bu yasayla kuracağımız
Artuklu Üniversitesiyle, bu gelenek taçlandırılmış
olacaktır. Yüzyıllarca, çeşitli etnik ve dinî gruplarıyla
bir hoşgörü abidesi oluşturan Mardin, bu hoşgörünün de
tarihî ve kültürel kaynaklarını araştıracak birimleriyle
üniversitesini beklemektedir.
Değerli arkadaşlarım,
Mardin 800 bin nüfusa sahip bir şehirdir. Bugün, dünyada yaygın
kanaate göre 500 bin nüfusa 1 üniversitenin düşmesi gerekmektedir.
Mesela, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde 200 bin nüfusa 5
üniversite düşmektedir. Yani, 200 bin nüfusa sahip Kıbrıs'ta,
bugün, dünya çapında 5 tane büyük üniversite vardır. 300
milyon nüfuslu Amerika Birleşik Devletleri'nde 3 bin üniversitenin
olduğu söylenmektedir. Buna göre, Mardin en az 1, KKTC standartlarına
göre 20, ABD standartlarına göre de 8 tane üniversiteyi hak etmektedir,
ama biz 1 tek üniversiteye de razıyız ve bunu, bu yasayla,
siz değerli oylarınızla sağlayacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eri, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
NİHAT ERİ (Devamla) - Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
Mardin Üniversitesinin kurulmasında
emeği geçen herkese, yerel basına, bürokratlarımıza,
iş adamlarımıza, gelmiş geçmiş tüm siyasetçilerimize
huzurunuzda teşekkür ediyorum. Yasayı Genel Kurula bu
hâliyle getiren Sayın Başbakanımıza, Sayın
Millî Eğitim Bakanımıza, Hükûmetimizin değerli
üyelerine ve oy verecek siz değerli parlamenterlere Mardin
adına saygılar sunuyorum.
Üniversitemizin, Mardin halkımıza,
gözümüzün nuru gençlerimize hayırlı, uğurlu olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eri.
Madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime üç dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
23.09
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 23.13
BAŞKAN:
Başkan Vekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106'ncı Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
1414 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6'ncı sırada yer alan, Bursa
Milletvekili Sayın Şevket Orhan ile Balıkesir Milletvekili
Sayın Ali Osman Sali'nin; 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi
ve Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu'nun görüşülmesine
geçeceğiz.
6.-
Bursa Milletvekili Şevket Orhan ile Balıkesir Milletvekili
Ali Osman Sali'nin; 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/461) (S. Sayısı: 970'e 1 inci Ek)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7'nci sırada yer alan, Konut
Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının
görüşmelerine geçeceğiz.
7.-
Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/1195) (S. Sayısı: 1216)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, komisyonun
bulunmayacağı anlaşıldığından -çalışma
süremizin bitimine de az bir zaman kalmış bulunmaktadır-
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 16 Mayıs 2007 Çarşamba
günü saat 11.00'de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 23.15