DÖNEM: 22 CİLT: 158 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
111inci
Birleşim
24 Mayıs 2007 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
IV. - SEÇİMLER
A) KOMİSYONLARDA
AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1.-
Anayasa Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı:
1337)
4.-
Van Milletvekili Mehmet Kartal ve 10 Milletvekili ile Şırnak
Milletvekili Abdullah Veli Seyda ve 9 Milletvekilinin; Terör ve
Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifleri ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/1006,
2/1021) (S. Sayısı: 1417)
5.-
Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme
İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim
Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı
Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi ve Kamu Finansmanı
ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 27 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine
İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat
Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası
T.A.Ş. Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler
Hakkındaki Kanuna Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi;
Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 52 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar
Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri
Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek
Bazı İşlemler Hakkındaki Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Haluk Koç, İstanbul
Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili Kemal Anadol ile
122 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık
İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan
Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. Hakkında Tesis Edilecek
Bazı İşlemler Hakkındaki Kanuna Bir Fıkra Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ile
İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in; 5021 Sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar
Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri
Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek
Bazı İşlemler Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1357, 2/334,
2/236, 2/509, 2/786) (S. Sayısı: 1426)
6.-
Ankara Milletvekilleri Eyyüp Sanay ve Nur Doğan Topaloğlu'nun;
Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/1018) (S. Sayısı: 1425)
7.-
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk Bayrak'ın; 388 Sayılı
Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/999) (S. Sayısı: 1424)
8.-
Türk Silahlı Kuvvetleri Besleme Kanunu Tasarısı ile
Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/1285) (S. Sayısı: 1323)
9.-
Sendikalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/1230) (S. Sayısı:
1250)
10.-
Kayseri Milletvekili Taner Yıldız'ın; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (2/1016) (S. Sayısı: 1412)
11.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında
Uzayın Araştırma ve Kullanımı Konularında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/491) (S. Sayısı: 1380)
VI. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili Ali Kemal
Kumkumoğlu'nun, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VII. - OYLAMALAR
1.-
Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme
İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim
Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı
Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi ve Kamu Finansmanı
ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve tekliflerinin
oylaması
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 11.05'te açılarak yedi oturum yaptı.
Merkezi
Finans ve İhale Biriminin İstihdam ve Bütçe Esasları
Hakkında Kanun Tasarısı'nın (1/1317) İç Tüzük'ün
37'nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1'inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin
komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2'nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
(1/1030) (S. Sayısı: 904),
3'üncü
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/820) (S. Sayısı: 1337),
İlgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4'üncü
sırasında bulunan, Yabancıların Çalışma
İzinleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı
(1/1212) (S. Sayısı: 1225), yapılan görüşmelerden
sonra kabul edildi.
5'inci
sırasında bulunan, Van Milletvekili Mehmet Kartal ve 10
Milletvekili ile Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda
ve 9 Milletvekilinin, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tekliflerinin (2/1006,
2/1021) (S. Sayısı: 1417) tümü üzerinde görüşmeler tamamlanarak
maddelerine geçilmesi kabul edildi; 1'inci maddesi üzerinde bir
süre görüşüldü.
24
Mayıs 2007 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 23.56'da son verildi.
Sadık
Yakut
Başkan
Vekili
Ahmet Küçük Mehmet Daniş
Çanakkale Çanakkale
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Yaşar
Tüzün
Bilecik
Kâtip
Üye
No.: 151
II. - GELEN
KÂĞITLAR
24 Mayıs
2007 Perşembe
Cumhurbaşkanınca
Geri Gönderilen Kanun
1.-
8.5.2007 Tarihli ve 5654 Sayılı Nükleer Güç Santrallarının
Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına
İlişkin Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri
Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi (1/1365) (Anayasa ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.5.2007)
Teklifler
1.-
İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç ve Ankara Milletvekili
Mustafa Sait Yazıcıoğlu'nun; Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1036) (Plan ve Bütçe; Dışişleri ve Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.5.2007)
2.-
Sivas Milletvekili Selami Uzun ve 3 Milletvekilinin; Polis Vazife
ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1037) (İçişleri ve Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.5.2007)
24 Mayıs
2007 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 11.08
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
111'inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
III. -
ÖNERİLER
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
24/5/2007
Danışma
Kurulu Önerisi
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler Kısmının 19 uncu sırasında yer
alan 1426 sıra sayılı Kanun Tasarısının
bu kısmın 5 inci sırasına alınması, önerilmiştir.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Sadullah
Ergin Haluk Koç Dr. Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu
AK
Parti Grubu CHP Grubu Anavatan Partisi Grubu
Başkanvekili Başkanvekili Başkanevekili
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Danışma Kurulu önerisinin lehinde Samsun Milletvekili
Sayın Haluk Koç.
Sayın Koç, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yoğun çalışmayla
geçen bir günün ardından, yine, sabahın erken saatlerinde
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ortaklaşa verilen bir Danışma
Kurulu kararının lehinde söz aldım. Kısaca meramımı
anlatmaya çalışacağım. Dün, bu kürsüden iki kez dile
getirmeye çalıştım. Toplumsal kesimlerin beklentisi
olan bazı önemli yasa tasarılarının öncelikle görüşülmesinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun hiçbir olumsuz tavrı olmayacağını
ifade etmiştim ve bunların, bir dayatma şeklinde değil,
her iki grubun veya diğer siyasi parti grubumuzun da katılmasıyla,
siyasi parti gruplarımızın öncelik vermek istediği
yasa tasarı ve tekliflerinin görüşülmesinde bir mutabakat
sağlanması ve ondan sonra da siyasi iradenin iktidar kanadında,
mutlaka çıkmasını istediği bazı kanunlar konusunda
da kendi iradesini koyması gerektiğini söylemiştim.
Bu tek taraflılık bu sabah
bozuldu. Bu sabah bozuldu ve bu bozulma da Cumhuriyet Halk Partisinin
girişimleri sayesinde oldu. Ben, grup başkan vekili arkadaşlarımızı
arayarak, on-on iki kanun sonrasında bekleyen, dünkü çalışma
temposu göz önüne alındığında, dünkü çalışma
akışı nirengi noktası olarak alındığında
belki de kadük olabilecek olan ve önemli bir mağduriyet konusu
olan, İmar Bankasından devlet iç borçlanma senedi alan yurttaşlarımızın
mağduriyetinin giderilmesine dönük yasa tasarısının
öncelikle görüşülmesi teklifini ilettim arkadaşlarımıza.
Eğer bir mutabakat sağlanmazsa, bunu, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun bir grup önerisi olarak Genel Kurula getireceğini,
ama mutabakat sağlanırsa, kısaca lehinde söz
alıp, bu insanların mağduriyetinin bir an önce giderilmesinin
bu dönemde önem arz ettiğini ifade edeceğimizi söyledik.
Arkadaşlarımız bunu anlayışla karşıladılar,
kendilerine de huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Bu kanun tasarısını,
görüşülmekte olan, dün yarım kalan Terörle Mücadeleden Doğan
Zararların Giderilmesine Dönük Kanun Teklifi'nden sonra gündeme
alacağız büyük bir ihtimalle.
Yine, bu kanun tasarısı
görüşülürken bazı haksızlıklar var. 2004 Aralık
ayında bir hata yaptı bu Parlamento değerli arkadaşlarım.
2004 Aralık ayında bir hata yapıldı ve devletine güvenen,
sisteme güvenen, BDDK'ya, SPK'ya, bütün bu piyasaları düzenleyen
kurumlara güvenen, çoğu dar gelirli, küçük tasarruflarını
devlet iç borçlanma senedinde değerlendiren insanlarımız
mağdur edildi. Bir süreç yaşadık. Bu mağduriyete
bugün bir ölçüde son verme şansımız var. Ama, burada da
birtakım eksiklikler var. Sayın Abdüllatif Şener, sanıyorum
Ankara dışında, Sayın Mehmet Ali Şahin burada.
Bunlarla ilgili, düzenlenmesiyle ilgili, telafisiyle ilgili,
Komisyonda olsun, Genel Kurulda olsun Cumhuriyet Halk Partisi önerileri
hazırdır. Bu önerilerimizi, ben, grup başkan vekili arkadaşıma
şimdi takdim edeceğim. İktidar, kendi bürokratlarıyla,
Komisyon üyeleriyle bunları bir kez daha değerlendirir.
Vekâlet ücretine yönelik düzenleme, faiz gelirleri gibi birtakım,
bu yasa yapılırken, burada yapılırken hâlâ düzenleme
şansımız olduğuna inandığım bazı
hususları tekrar gündeme getireceğiz ve bu insanların
mağduriyetine artık, bu Parlamentoda, miadını
dolduran bu Parlamentoda bugün son verme şansını yakalayacağız,
buna inanıyorum.
Ben, bu mağdurlar adına
şimdiden yüce heyetinize teşekkür ediyorum. Yıllardır
onların sesi olmaya çalıştım. Hiçbir akrabamın,
hiçbir birinci derece yakınımın bu bankada bir hesabı
olmamasına rağmen, sadece geldiğim kök bakımından,
bir emekli işçi kıdem tazminatının, bir emekli
öğretmen emekli ikramiyesinin o insanlar için ne demek olduğunu
bilen bir insan olarak, o paranın buharlaşmasına, haksız,
hukuksuz bir şekilde o insanların, o garibanların ellerinden
alınmasına gönlümüz razı olmamıştı. O zaman
anlatamamıştık 2004 Aralıkta, sıkıntılı
bir gece yaşamıştık burada. Şimdi, onu telafi
etme şansı doğuyor. Sadece, dört yıl bu insanlara
biz eziyet etmiş olduk. İnşallah, onlar da Parlamentoyu
ve orada direnci gösterenleri affederler ve bu iş de tatlılıkla
biter.
Ben, anlayışınız
için hepinize teşekkür ediyorum. Şahsım ve Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koç.
Önerinin lehinde, Hatay Milletvekili
Sadullah Ergin.
Sayın Ergin, buyurun efendim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün çalışma programımıza
küçük bir değişiklik yaparak başlamak istedik. Bu konuda
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, Meclis Başkanlık Divanını,
Danışma Kurulunu toplantıya davet etti. İçerik
itibarıyla da, 1426 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın
görüşülen, yarım, devam eden kanun tasarısının
görüşmelerinin arkasından 2'nci sıraya getirilmesini
talep eden bir Danışma Kurulu talebi vardı.
Tabii, bunun, ben, gerekçelerini
izah etmek suretiyle, bizim de katıldığımız
bir değişiklik olduğunu ifade etmek istiyorum. Biz,
zaten, 1426 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın
bugünkü Parlamento çalışmalarında görüşülmesini
hedefledik ve milletvekillerimize dağıttığımız
listede vardı, ancak, sıralaması belki 7'nci sıradaydı.
Bugün, yarım kalan, görüşülen teklifin arkasından görüşülmesi
talebine de sıcak baktığımızı ifade ediyorum.
Zira, bu bir teklif değil, tasarı. Zaten, AK Parti Hükûmeti,
İmarzedelerin veya bonozedelerin mağduriyetini gidermeye
yönelik olarak bir Hükûmet tasarısı hazırlamıştı.
Bu tasarı Meclis komisyonlarında görüşüldü, Genel Kurul
gündemine indi ve bugünkü görüşme sırasının öne
alınmasına yönelik bir muhalefet teklifinin de, önerisinin
de uygun olacağı kanaatiyle, aynı Danışma Kurulunun
altına biz de imza koyduk. Anavatan Partisi Grubuyla da temasa
geçtik; Sayın Grup Başkan Vekili Kurtulmuşoğlu da
anlayışla karşıladı ve imza koydu. Ben, huzurlarınızda
ona da teşekkür ediyorum.
Bu tasarı, Hükûmet tasarısı,
kadük olma endişesinden bahsetti Sayın Koç. Hükûmet bunu,
elbette, bu mağdurların sıkıntılarını
gidermek açısından hazırladı. Bu tasarı bu
Meclisten geçmedikçe kapatmama gibi bir niyetimiz de vardı,
ama, tüm endişeleri izale etme adına, tüm bu sıkıntıları
giderme adına, biz, Cumhuriyet Halk Partisinin bu önerisine
sıcak baktık ve Danışma Kurulu önerisi olarak huzurlarınıza
getirdik ve tüm Genel Kurula, bu önerinin lehinde oy kullanmasını
ben rica ediyorum.
Yapılacak çalışmalarla,
geçmiş dönemde çok sayıda vatandaşımız, bu
bankadan almış olduğu bonolarla ellerindeki birikimlerini
kaybetmiş idiler. Bunların tekrar hak sahiplerine dönmesi
noktasında uzunca bir süredir talepler var idi, ancak, bu talepleri
"ha" deyince, "ben verdim" deyince verme şansınız
yok. Türkiye'de mevcut yasal düzenlemeler, birtakım emsal uygulamalar,
bunun getireceği başka komplikasyon ihtimalleri de var.
Konu, uzun sürece yargı organlarında görüşüldü. Yüksek
yargıda çalışmalar yapıldı. Yüksek yargının
verdiği kararlar neticesinde belli bir olgunluk noktasına
erişti ve bugün de, inşallah, Genel Kurulumuz yapacağı
çalışmalarla, İmar Bankasından bono alıp hak
zayisine, hak kaybına uğrayan vatandaşlarımızın
bu kayıplarını telafi edecek bir düzenlemeye hep beraber
imza atacağız inşallah.
Çalışmaların hayırlı
olması dileğiyle Genel Kurula saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ergin.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin
"Seçim" kısmına geçiyoruz.
IV. -
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1.-
Anayasa Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Anayasa Komisyonunda
boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen bir
üyelik için Antalya Milletvekili Atila Emek aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı:
1337)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer alan, Van Milletvekili
Mehmet Kartal ve 10 Milletvekili ile Şırnak Milletvekili
Abdullah Veli Seyda ve 9 Milletvekilinin; Terör ve Terörle Mücadeleden
Doğan Zararların Karşılanması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifleri ve İçişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.-
Van Milletvekili Mehmet Kartal ve 10 Milletvekili ile Şırnak
Milletvekili Abdullah Veli Seyda ve 9 Milletvekilinin; Terör ve
Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifleri ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/1006,
2/1021) (S. Sayısı: 1417) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
1'inci madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu'na
aittir.
Buyurun Sayın Kurtulmuşoğlu.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan
evvel hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Danışma Kurulunun lehinde
2 tane arkadaşım konuştuğu için ben konuşma
almadım. Ama, İmarzedelerin durumlarının görüşülmesi
için her 3 grup başkan vekilleri "Evet" diyerek bugüne
alınması uygun görüldü.
Tabii, bundan dört sene evvel Sayın
Başbakana İmarbank'ın ve Adabank'ın mağdurlarının
durumunu sormuş idim, bugüne kadar da cevap gelmedi. İnşallah,
bugün gündeme alındığına göre, bu imarzedelerin
durumlarını halletmiş oluruz diye düşünüyorum.
Evet, görüşülmekte olan 1417
sıra sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan
Zararların Karşılanması Hakkında Kanun hakkında
söz almış bulunmaktayım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teklif ile 5233 sayılı Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanun'a geçici madde eklenmektedir. Buna göre, 2005
yılında çıkarılan 5442 sayılı, 2006
yılında çıkarılan 5562 sayılı Kanun'la tanınan
bir yıllık başvuru süreleri, terörden zarar görmüş
vatandaşlarımızın hâlen başvuru yapamadıkları
göz önünde bulundurularak, bu vatandaşlarımızın
başvuru yapmalarına olanak tanımak açısından
bir yıl daha uzatılması öngörülmektedir. Devlet, güvenliğini
sağlamakla mükellef olduğu vatandaşların terörden
dolayı uğradıkları zararları tazmin etmekle
yükümlü olduğundan vatandaşın, hak kaybına
uğramaması için sürenin uzatılması doğrudur.
Uygulamaya bir göz atacak olursak,
terör ve terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler
nedeniyle zarara uğrayan kişilerin zararlarının
karşılanması amacıyla çıkarılan 5233 sayılı
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanun 27/7/2004 tarihinde, bu Kanun'a dayalı
olarak çıkartılan
uygulama yönetmeliği ise 20/10/2004 tarihinde yürürlüğe
(x)
1417 S. Sayılı Basmayazı 23/5/2007 tarihli 110'uncu
Birleşim Tutanağı'na eklidir.
girmiştir. Bu Kanun ile terör
ve terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle
zarara uğrayan kişilerin zararlarının hızlı,
etkin ve adaletli bir şekilde sulhen karşılanması
amaçlanmıştır. Kanun kapsamında karşılanan
zararlar şunlardır: Hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve
diğer taşınır ve taşınmaza verilen her
türlü zararlar; yaralanma, sakatlanma ve ölüm hâllerinde uğranılan
zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri.
Evet, 5233 sayılı Kanun
kapsamında, Şubat 2007 sonu itibarıyla komisyonlara
toplam 268.790 kişi başvurdu. 54.086 adedi sonuçlandırılmış.
Sonuçlandırılan bu başvurulardan 29.218 adedinin zararları
karşılanmış, 18.508 adedi için de ret kararı verilmiştir.
6.360 adet başvurunun da daha önce zararları değişik
yollarla karşılandığı için ödeme yapılmasına
gerek olmadığı anlaşılmıştır.
1/3/2007 tarihi itibarıyla zarar görenlere ödenen tazminat miktarı
yaklaşık olarak 234 trilyon liradır. Görüleceği
üzere uygulama oldukça yavaş ilerlemektedir. Dolayısıyla,
teklifin, başvuruların sonuçlanma süresinin uzatılmasına
değil, vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin
kesin olarak sonuçlandırılmasına yönelik olmasını
diliyorum. Ancak, sürenin her yıl uzatılmasından anlaşılacağı
üzere, Hükûmet terörden doğan zararların karşılanmasında
birazcık yavaş hareket etmektedir. Aslında, Hükûmet,
terörün önlenmesinde zaaf içerisindedir. Son yıllarda terör
ve terörle mücadele nedeniyle can ve mal kayıplarında gittikçe
artan bir trend izlenmektedir. Terörle mücadelede asıl zarara
uğrayan masum vatandaşlarımız zaten mağdur
durumdadır. Önceki hükûmetler döneminde terörle mücadelede
büyük kazanımlar sağlanmasına rağmen, bu Hükûmet
döneminde maalesef terörden doğan zararların karşılanmasında
dahi başarılı olunamamıştır. Kanımca,
başvuru süresinin böyle her yıl uzatılması yerine,
kalıcı bir maddeyle, başvurunun süresiz hâle getirilerek
sorunun çözülmesi daha uygun olacak diye düşünüyorum.
Öneride bulunuyorum: Afet zamanı,
selde, felakette hemen devlet oraya gidip, ilgili yere bir heyetle
gidip, buranın zararlarını çıkarıp, sonra,
zarara uğramış vatandaşların zararını
karşıladığına göre, neden, vali, vali muavini,
illerde vali muavini başkanlığında, bayındırlık
müdürü, ziraat müdürü, millî eğitim müdürü, imar müdürü, ne varsa,
kalkıp da niye köyün kendisine gidip de orada, yerinde incelemezler
de vatandaşın mezradan gelmesini bekliyorlar? Vatandaş,
mezradan ne zaman neyin yapıldığını nasıl
duyacak? Bu bir eksiktir diye düşünüyorum.
Bence, nerede zarar varsa, nerede
terörden zarar görülmüş ise, onu yerinde tespit edecek devletin
elemanı da vardır, devletin gücü de vardır, kuvveti de
vardır. Onu yerinde tespit edip, ne kadar malına ziyan gelmiş
ise; evine, yurduna, ağacına, ineğine neyine zarar gelmişse,
yerinde tespit edilerek, bu vatandaşların mağduriyetleri giderilse daha
iyi olmaz mı diye düşünüyorum.
Vatandaşa kanunu çıkarıyoruz,
vatandaşın ne okuması var, ne yazması var. Muhtara
haber verecek, muhtar eğer o köydeki adamla iyi değilse, vatandaşla
iyi değilse, o vatandaşın hakkını gelip burada
devletin kapısında ne arar ne de haber verir. Onun için, devlet,
zarar gören köylere, kendi, bizzat ekiplerini gönderip, orada zararın
tespitini yaparak, bir bilançosunu çıkararak, hane hane, hangi
hanede ne çıkmış, hangi hanede ne mağduriyet olmuş
onun listesini yaparak gelip, Maliyeye, ilgili yere verip vatandaşın
hakkını devlet takip edip, vermelidir diye düşünüyorum.
Valinin, vali muavininin emri altında, müdür kardeşimin
işine gelirse bakacak,
işine gelmezse bakmayacak, "Bugün git yarın gel."
diyecek, "Burada senin zararın
var mı yok mu bana ispat et." diyecek.
MEHMET KARTAL (Van) - Sayın Kurtulmuşoğlu,
o, geçmişteydi "Bugün git yarın gel." Şimdi diyorlar
"Bugün git yarın da gelme!" Aynen onu
BAŞKAN - Sayın Kartal
Sayın Kurtulmuşoğlu
MEHMET KARTAL (Van) - Yani, keşke
"Bugün git yarın gel." dese.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Evet, yani şunu söylüyorum: Bugün, bu öneri yanlış
ise bana "yanlış" deyin. Diyorum ki, bugünden tezi
yok, ilgili vali muavinleri, valiler, ilgili köye göndersin ekiplerini,
ilgili mezralara göndersin ekiplerini, orada yerinde tespit ettirsin.
Muhtarın veya iki azanın vereceği ilmühaberle
doğruluğunu yanlışlığını tekrar,
yeniden yerine gidip tespit etmektense orada, köylünün huzurunda
bu adamın 5 tane büyükbaş hayvanı vardı, 50 tane
şunu vardı diye köylünün gözü önünde tespiti yapılıp
verilse de, her sene, dört senedir, beş senedir, her sene bir
yıl daha uzatalım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kurtulmuşoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ee nedir? "Benim Mehmet amcam, Fatma ninem müracaat
edemedi. "Edemez zaten. Belki yürüyemiyor. Kim bunun hakkını
koruyacak? Bunun hakkını devlet koruyacak. Devlet vatandaşın
ayağına gidecek. Seçimlerde bağırmıyor muyuz
"Ayağına gelecek, her türlü hizmet ayağına gelecek.
Her türlü şeyi sana getireceğiz" diyorsun. Ne zaman diyorsun?
Seçim zamanı diyorsun. Seçim zamanından sonra unutuveriyorsun.
Onun için, vali muavinlerini, kimi görevlendirmişse Hükûmet,
bir tamimle anında gidip, yerinde, köylerde tetkiklerini yapsın
zarar ve ziyanlarının, hangi vatandaşın hakkı
ise onları bir liste hâlinde, bir bilanço hâlinde çıkarsın,
sonra da hakkı olanın hakkını vatandaşa kendi
versin.
El elin işini çok isteyerek
yapmaz. Onun için, kimsesiz, mağdur olmuş vatandaşların
yanında devlet olması dolayısıyla, devlet kimsenin
hakkını yemediğine göre, orada, yerinde incelerse
hiç kimsenin hakkını yedirmez ve haklıya hakkını
verir. Muhtarın verdiği beyannamenin doğru mudur yanlış
mıdır; iki azayla verdi mi vermedi mi; bu hane unutuldu mu
unutulmadı mı, diye artık, sen orada evrakları toplayıp
tartışma yapmazsın; yerinde incelersin, yerinde tespitini
yaparsın. Sonra, getirir, vatandaşın mağduriyetini,
devlet olarak kendin, bir an evvel karşılarsın diye düşünüyorum
ve bu önerimin göz önüne alınmasını istiyorum. Bir sene
değil, on sene daha uzatsan benim vatandaşımın
mağduriyetini gideremezsiniz.
Yerinde incelemekte yarar vardır
diye düşünüyorum, hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum,
hoşça kalınız. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Sayın
Alaettin Güven...
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Sayın
Başkan, Sayın Arvas konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Maliki Ejder
Arvas, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MALİKİ EJDER ARVAS (Van)
- Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
1417 sıra sayılı, terörden zarar gören ve terörle mücadelede
bugüne kadar zarar görmüş insanların başvuru süresi
geçtiği için bu Kanun'dan yararlanamamıştı, birçok
insanımız, bize bu konuda başvurmuşlardı. Bu
sürenin bir yıl daha uzatılması, bu mağdur insanların
mağduriyetini gidermiştir, çok faydalı olmuştur.
Ben, bundan dolayı, emeği geçen bütün arkadaşlarıma
teşekkür ediyorum.
Ayrıyeten, iki gün önce, Ankara'da,
bir menfur cinayet işlendi. Ben, bu menfur cinayeti de nefretle
kınıyorum. Bu, Türkiye'nin birliğine karşı hazırlanmış
bir senaryodur. Bununla ilgili, muhalefetiyle iktidarıyla
-o arada zaten kendisini gösterdi- bütün, devletin en üst düzeyindeki,
kademesinde olan yetkililerin hepsi, zamanında, saatinde orada
bulundu. Bu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, bu vatanın güzel
insanlarının, muhalefetiyle iktidarıyla, bütün kurumlarıyla
sıkıntılı günlerde bir arada olduğunu göstermiştir.
Bu dik duruş, her zaman bu toplumun içerisinde, geçmiş tarihte
de zaten kendisini göstermiştir. Buna fırsat vermeyeceğiz
Allah'ın izniyle. Bu menfur cinayetin işlenmesi hakikaten
insanlık dışı olan bir harekettir. Ben bunu nefretle
kınıyorum. Bir daha da böyle bir menfur cinayetin işlenmemesini
temenni ediyorum. Ölenlere rahmet, yaralılara da acil şifalar
diliyorum.
Bu yasanın hayırlı
olduğunu biliyorum ve o mağdurların da mağduriyetlerini
giderecektir, çok faydalı olmuştur.
Ben, tekrar hayırlara vesile
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına İzmir
Milletvekili Hakkı Ülkü.
Sayın Ülkü, buyurun efendim.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1417 sıra sayılı
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanun Teklifi üzerinde şahsım üzerinde söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
17 Temmuz 2004 tarihinde kabul edilen
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanun'un uygulanmasında
ortaya çıkan aksaklıkları gidermek için, bugüne kadar
dört kanun çıkarıldı. Biz, gerek İçişleri Komisyonunda
gerekse Genel Kurulda hepsine destek verdik ama bu yasa yapma anlayışıyla,
değil üç yılda, bir yılda dört tane çıkartmış
olsanız bile, bu işi bu kafayla halledemezsiniz. Çünkü,
kapsayıcılıktan ve soru çözücü olmaktan uzak bir yaklaşım
sergileniyor iktidar tarafından. En son 2006 yılında
çıkan 5562 sayılı Kanun görüşmelerinde bu başvuru
süresi bir yıl daha uzatıldı ve Bakanlar Kuruluna, sonuçlandırılma
süresini uzatma yetkisi verildi. Bizler "bu yetki Mecliste kalsın"
dedik ama siz de, ikide bir kanun çıkarmaktan sıkılmış
olmalısınız ki, bir daha "bunu Bakanlar Kurulu
halletsin" dediniz. Sonuçta, arkadaşımız, Van Milletvekili
Mehmet Kartal tekrar bir kanun teklifi vererek yasaya işlerlik
kazandırmak istedi, terör nedeniyle mağdur olan halkımızın
bu mağduriyetlerinin giderilmesi amaçlandı. Hükûmetin ve
AKP Grubunun basiretsizliği olmasa buna da gerek kalmayacak,
daha başından, kapsayıcı, planlı bir kanun
çıkarılabilecekti.
Maliye Bakanımız
"bu Meclisin bir günü 3 trilyona mal oluyor" diyor, ama bu israfı
yapan da bizleriz, sizlersiniz. Nitekim, bu eksiklikler nedeniyle,
şu anda, Türkiye'de, bu anlamda 114'e ulaşan komisyon bulunmasına
rağmen başvuruların tümü sonuçlandırılamadı.
Ne kadar sonuçlandırıldığı merak edilirse
söyleyeyim, yüzde 15 civarında. Bu alanda görev yapan ve komisyonların
başkanları olan vali yardımcılarını, kaymakamları
dinlemiyorsunuz, durum nedir diye sormuyorsunuz, valiler ve vali
yardımcıları protokol işleriyle görevlendiriliyor,
iktidar partisinin görevlisi gibi, AKP'li yöneticilerle ilçe ilçe,
köy köy dolaştırılıyor. Daha geçen hafta Erzurum'da
düzenlediğiniz toplantıda, valiyi de sanki partinizin
bir görevlisiymiş gibi yanınızdan ayırmıyorsunuz.
Oysa, bu komisyonların başındaki vali yardımcılarına
başka görev verilmese, o vali, yardımcısı ve görevlendirdiği
bürokratlar işleri hızlandırır, keşifleri
pratikleştirir, sıklaştırır, işler hallolur;
böylece, yüzde 15 yerine bu yüzde 55 ya da yüzde 65 olur söz gelimi.
Şimdi, durum böyleyken,
Başbakan çarşamba günü yaptığı grup toplantısında,
aklı sıra bize, CHP'ye yükleniyor "bugüne kadar bir proje
bile getirmediler önümüze" diyor. Bu bir vicdansızlıktır!
Tavsiye dinlemeye niyetin olsa, Mecliste bizim yaptığımız
tavsiyeleri dinlersin, sesimize kulak verirsin Sayın Başbakan,
sonra da böyle, aynı konuda, tekrar tekrar kanun çıkarmak
zorunda da kalmazsın. Aklı sıra, bir nevi "Solcular
beceriksizdir." demeye getiriyor.
Çıkardığınız
kanunların neredeyse hepsi sakat, hepsi eksik. Önerge veriyoruz,
ne komisyonlarda ne de burada ciddiye alınmıyor. Bakın,
bırakın diğer CHP'li arkadaşlarımı, sadece
benim getirmiş olduğum öneriler ve yaptığım
uyarılar bile ülkemizin bir yılda milyarlarca dolar kâr etmesine
milyarlarca doların devlet hazinesinde, halkın cebinde
kalmasına yeterli. Bunlardan hangisini dikkate aldınız?
Mesela, belediye şirketleri bir yılda -defalarca söylenmişti
bu burada- 4 milyar dolarlık ihale dağıtıyor, ama
denetlenemiyor; çünkü, denetim mekanizması ortadan kaldırıldı.
Gelin bunları etkin bir denetime tabi tutalım dedik, hiç
duymadınız, tınlamadınız.
Jeotermal enerji varken ülkemizi
doğal gaza mahkûm etmeyelim. Bu, hem pahalı hem ithal hem de
kirli bir enerji türü, yani, fosil yakıt. Oysa jeotermal, bizim
kendi kaynağımız, çok daha ucuz ve temiz bir kaynak dedik,
dinlemediniz. Şimdi vatandaşımız ayda 30 milyona
ısınabilecekken 150 milyona ısınacak, devlet de
yılda 2 milyar doları boş yere harcayacak. Şimdi,
bunlar bir proje değil miydi? Bunlar ülkemiz için hayati derecede
önemli değil miydi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Sayın
Başkan, biraz müsaade eder misiniz?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ülkü.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Kaldı
ki bunlar sadece benim çalışmalarımın bir kısmı.
Parti olarak yapmış olduğumuz çalışmalar,
çağrılar, sunduğumuz projeler, arkadaşlarımızın
sunduğu binlerce kanun teklifleri var, çağrıları
var.
Başbakan "Cumhuriyet
Halk Partisi iş yapamaz, proje üretemez." diye üstüne basa
basa söylüyor. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
ve bizleri televizyondan izleyenler; CHP şu anda Türkiye'nin
bütün sorunlarını çözmeye yönelik projelere ve kadrolara
sahiptir. En önemlisi de vatan sevgisine sahiptir. Şu anda biz,
değil AKP'nin yandaş besleyen projelerine, dünyaya model
olacak projelere imza atmaya hazırız, çünkü bu halkı,
bu milleti sizlerden çok daha fazla seviyoruz. Kaldı ki, salı
günü yapılan grup toplantılarında Sayın Genel
Başkanımız, iktidara gelince neler yapılacağını
sık sık ifade etmektedir. "Solcular beceriksizdir."
lafı sizleri kurtaramaz. O nedenle, bırakın artık
bu numaraları.
Bakın, bu ülkede, sadece yolsuzlukları
engellemek için bile, hiçbir şey yapmadınız, söz verdiğiniz
hâlde yapmadınız. Hangi kurumu güçlendirdiniz? Hangi denetim
elemanı sayısını artırdınız? Dokunulmazlığı
kaldırdınız mı? Hayır. Yolsuzlukların üzerine
gittiniz mi? Hayır. Yoksulluğu aştınız
mı? Hayır. Tek yaptığınız icraat, yolsuzluklardan
şikâyetçi olan milletvekillerinizi partinizden kovmak oldu,
hırsızlara da sahip çıkmak oldu, hatta KÖYDES projeleriyle
hırsızlığı yerele yaymak oldu.
Şimdi, 81 ilin 79'unun başında
il genel meclisi grup başkanları AKP'li ve bunların hepsi
de çok büyük bir oranda yolsuzlukların batağının
ta göbeğinde, içinde. Tabii, kısa bir süre sonra, Cumhuriyet
Halk Partisi iktidarında bunların tek tek hesabı sorulacak.
Türkiye'yi sadece
BAŞKAN - Sayın Ülkü, konuyla
da ilgili değil, lütfen konuşmanızı tamamlayınız
efendim.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Bitiriyorum
efendim, tamam.
Sadece ülkemizde KÖYDES projesiyle
yapılan yolsuzluklar yok, yolsuzlukların getirdiği
ülke çapındaki yoksulluğumuz da söz konusu.
Bakın, gelişme yolunda,
piyasa ekonomisini benimseyen 27 ülke arasında Türkiye 1'inci
sırada; cari açıkta 1'inci, dış ticaret açığında
1'inci, faiz hadlerinde 1'inci. Dünyanın en borçlu 5'inci ülkesiyiz,
yani 200 ülke olduğunu varsayarsak, en borçlu 5'inci ülke. Kişi
başına düşen millî gelir sıralamasında 99'uncuyuz.
Yolsuzluk sıralamasında 60'ıncı sıradayız
ve bu iktidar için söylenecek en güzel söz, bir arkadaşımızın
da belirttiği gibi, "İçeride gerici, dışarıda
verici ve yakında da gidici."
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme
alacağım.
Buyurun:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1417 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1 inci çerçeve maddesinin düzenlediği
geçici 4 üncü maddede geçen "19/7/1987" tarihinin
"1/1/1984" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Gürol
Ergin Hakkı Ülkü Mehmet Kartal
Muğla İzmir Van
Hasan
Güyüldar M. Vedat Melik Atila Emek
Tunceli Şanlıurfa Antalya
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ)
- Başkanım, buradaki tarih, teklifteki tarih olağanüstü
hâlin ilan edildiği tarihtir. Bundan önceki yıllarda da terör
vardı. Bir yerde devletin bir tarih belirlemesi lazım. Bu
nedenle katılamıyoruz.
80'li yıllarda da terör vardı,
87 yılı baz alınmıştır. Böyle uygulanıyor,
bilmesi lazım arkadaşlarımızın.
BAŞKAN - Yani katılmıyorsunuz
özetle.
Teşekkür ederim.
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Buyurun Sayın Kartal.
MEHMET KARTAL (Van) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Eksisiyle artısıyla bir
yasama yılının sonuna geldik. Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak bugüne kadar ülke yararına getirilen bütün yasalara
destek verdik. Destek vermediğimiz, yanlış gördüğümüz
yasalar için de ikaz ve uyarılarda bulunduk fakat, ne yazık
ki sizler çoğunluk grubunuza dayanarak, sayısal pazarlığınıza
dayanarak bu gerçekleri görmezlikten geldiniz. Veto edilen yasalarla,
Anayasa Mahkemesinden dönen yasalarla, 1 Mart tezkeresiyle
Ki,
ülke için büyük bir faciaydı, Irak'ın durumu hâlen gözler
önündedir. Her gün -Irak'ın, bütün illerden, Birleşmiş
Milletler desteğini de almadan- oradaki kuvvetlerin zayiatlarını
görüyorsunuz ve bir iç savaşa dönüşmüş; her gün çeşitli
felaketler oluşuyor, can kayıpları oluyor. O, 1 Mart
tezkeresi
Cumhuriyet Halk Partisi ve AK Parti Grubundan 100
sağduyulu insanlarımızla sizlere destek verdi, sizleri
bu yasama yılı sonuna kadar getirdi.
Şunu söylemek istiyorum:
Doğrularda birleşelim. Doğrularda birleşelim dediğim
zaman
Şu andaki önerge görüşülmeden evvelden, Sayın
Bakanıma, İçişleri Komisyonu Başkanıma gittim.
Bu ayrımcılığı vatandaşlarımız
arasında yapmayalım. Terör, 1982'de de vardı, ama hepimiz
biliyoruz ki, 1984'te Eruh ilçesindeki baskınla başladı.
Bu yasa 3-4 kez komisyonlardan geçti.
O tarihleri arkadaşlarımız izah etti, anlattılar.
Şimdi, doğrularda birleşelim dediğimiz zaman,
1987'de zarar görenlerin ve 2002 yılı arasında olağanüstü
hâl olarak söylendi
O bölge otuz yıldan beri olağanüstü hâl
bölgesiydi. Otuz yıldan beri, o insanlar sürekli, insanlık
dışı hareketlerle karşı karşıya kalmıştı
ve Diyarbakır zindanları o dönemlerin bir gerçeğidir.
Askerî ihtilaller zaten ülkeyi
ellişer sene geriye götürdü. Bugünkü terör belasının
da, burada yine açık ifade ediyorum, askerî iktidarların
yanlış, şiddet taraflı uygulamalarından olduğunu
söylüyorum.
Yurt içinde terörü bitiririz Türkiye
Cumhuriyeti devleti olarak ama o tarihten bugüne kadar yurt dışına
giden binlerce insanın, hâlen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde
Türkiye aleyhine hareketleri devam ediyor. Bu teklif, 1984, 1985 ve
1986 yıllarında terörden zarara uğramış insanların
zararlarını da kapsamak üzere verilen bir tekliftir. Ben,
artık, Komisyonun katılmadığı, Hükûmetin katılmadığı
önergeyle ilgili, Hükûmet ve Komisyon tarafına bakmıyorum,
AK Parti Grubuna bakıyorum, sağduyularını bekliyorum.
Bu ayırımcılığı o yurttaşlarımız
arasında da yapmayalım.
Terör dedim
Şimdi, yaklaşık
on bir ay evvel, Van'ın Çatak ilçesinde görev yapan bir polis memurumuz,
atılan bir bomba sonucu şehit oldu. Ben de Van'daydım, o
gün cenazesine katıldım. Allah rahmet etsin. İsmi Selami'ydi
galiba. Şöyle bir manzara vardı: Törende annesinin kucağında
sarışın, yeşil gözlü, bir-bir buçuk yaşlarında
bir bebek vardı ve el sallayıp duruyordu. Şimdi, bunu
ne için anlattım? Üç gün evvel gazetelerde şunu okudum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kartal, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET KARTAL (Devamla) - Emekli
Sandığı "Evraklarınız eksiktir, görevde
değildi." deyip, bunun şehitliğini kabul etmiyor.
Bu, affedilecek bir şey değil. Devlet, vatandaşının
can ve mal güvenliğini sağlamakla görevlidir. Devlet, şehit
polisimiz, Furkan'ın babası Selami'ye sahip çıkmalıdır.
Terörden zarar gören, hayatını, malını, canını
vermiş bu insanlarımızın yaralarını sarmakla
görevlidir. Bu, yurttaşlık görevidir, devletin asli görevidir.
Ben, tekrar Sayın Bakanımdan
Efendim, önergenin kabul edilmeme gerekçesi: Maliye Bakanlığının
yeniden bir işlem yapması gerekiyormuş. Yapsın be
kardeşim! Yani, Maliye Bakanlığı 1987
Ki, bunları
da, Hükûmet, zaten, kendi talebiyle, isteğiyle getirmedi,
Dışişleri Bakanlığının uyarısıyla
getirildi. Çünkü, bu yurttaşlar Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine ülkemizi şikâyet ediyorlardı, "Bizim zararımız
olmuş, can kaybımız olmuş, devlet bize sahip
çıkmamıştır." demişlerdir. Nitekim, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi ülkemizi birçok tazminata mahkûm
etmiştir.
Bu insanları yeniden Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine göndermeyelim. 1984, 1985, 1986
yıllarında toplam on ilde üçer, dörder köy varsa, bu
Zaten
bugüne kadar yapılan ödemeler de ödenmemiştir, yani iki
yıl daha sonraki ödemeyle belki tespit edilecektir.
Ha, tespit denilince bir de şunu
hatırlatmak istiyorum: Efendim, kadastro hiç girmemiş köylere
gidip tapu kaydı isteniliyor. Şimdi, otuz hanelik bir köyde
sadece hane sahibinin, babanın adına bir tapu vardır.
O baba, daha sonra, işte, evlenen iki üç çocuğuna da ev yapmıştır;
fiiliyatta, gerçekte yüz-yüz elli ev olmuştur. Ama, tespit komisyonu,
o gün gidiyor -efendim, çok büyük
hassasiyetler- yok, tapu kaydı yoktur
Başvurularını
kabul etmiyor ve otuz hanede kalıyor. Yani, o bölgenin hassasiyetini
bilelim. O bölgenin pozitif ayrımcılığına
yardımcı olalım. O bölge insanını bu yoksulluktan
kurtarmak için komisyonların bu hususta müsamahalı davranmasını
bekliyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kartal, üç
dakikalık süre kullandınız, lütfen konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
MEHMET KARTAL (Devamla) - Teşekkür
ediyorum. Hemen
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET KARTAL (Devamla) - Şu
anda yine üzücü bir haber aldım, Şırnak'ta mayın patlamasında
5 askerimiz şehit olmuştur.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
- 9 da yaralı var.
MEHMET KARTAL (Devamla) - Evet, 9
da yaralı varmış.
Bu felaketlerden Yüce Allah'ım
ülkemizi korusun, ama devlet de üstüne düşen görevleri yapsın.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Şehitlerimize Allah'tan rahmet
diliyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar.
Sayın Güyüldar, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA HASAN GÜYÜLDAR
(Tunceli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
acı bir haber biraz evvel Şırnak'tan duymuş olduğumuz;
ben şehit askerlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.
1417 sıra sayılı Terör
ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanun'da yapılacak değişiklikten dolayı
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ülkemizde yaşanan terör olayları özellikle
Doğu ve Güney Doğu Bölgemizde bir faciaya dönüşmüştür.
Köylerde yaşayan vatandaşlarımızın mağduriyeti
on yıllardır devam ediyor. Tarlasında, köyünde kendine
göre bir yaşam sürdüren bu vatandaşlarımızın
ne suçu vardı ki, bu duruma, bu hâllere düşürüldü? Devlete
bir yükü olmayan bu vatandaşlarımız, maalesef, bugün
bir yük olarak devletin boynundadır. Bu da, siyasi iktidarların
yanlış politikaları, beceriksiz yönetimleri, dünyanın
gidişatını takip edemeyen, ileriyi göremeyen icraatları
ülkeyi, bugün, bu pahalı duruma mal etmiştir.
Bunun sonucu mağduriyetler
ve acılar içinde düşünen bölge halkı bir girdabın
içinde çırpınıp durmakta olup, maalesef, iktidarınız,
sadece seyirci durumdadır. Terör mağduru vatandaşın
zarar ziyanının karşılanması için 27/7/2004 tarihinde
çıkarılan 5233 sayılı Yasa'dan dolayı vatandaş
umutlanmışsa da, maalesef, umutlar boşa çıkmıştır.
13/12/2006 tarihinde, ikinci defa Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülen bu Kanun'un süresi uzatılmış, ama, bugün
itibarıyla geldiğimiz noktada vatandaşımızın
feryadı devam ediyor. 2004 Temmuz ayında yüce Meclisten geçen
5233 sayılı Yasa'dan dolayı, terörden mağdur olmuş,
ocağı sönmüş vatandaşa bu Yasa bir teselliye neden
olmuş. Ancak, Yasa, ne yazık ki, yıllar geçmesine
rağmen, uygulamada beklenen rahatlamayı sağlamamış
olup, vatandaşın umudu, gece gündüz beklemeyle, ıstırap
duyarak devam ediyor.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ilim Tunceli'de, bugün itibarıyla, 19.302 adet
başvuru olmuş. Müracaatı kabul edilen dosya sayısı
700, talebi reddedilen dosya sayısı 1.599. Görülüyor ki,
müracaatların yüzde 70'i reddedilmiştir. 2004 yılından
beri müracaat eden 19.302 vatandaştan sadece, bugüne kadar,
yüzde 11'i, yani 2.259 dosya işlem görmüştür. Tunceli ilinin
yükünü çeken komisyon başkanı iki vali yardımcısı,
bu gidişle, on yılda bu dosyaları ancak tamamlayabilirler.
Bu da, vatandaşa yapılan bir işkencedir. 2007 yılı
içinde, yani altı ayda karara bağlanan dosya sayısı
195, talebi kabul edilen dosya 84. Soruyorum: Bu uygulamayla vatandaşa
ikinci bir acı yaşatılmıyor mu? On yıllardır
evleri yakılıp yıkılmış, tarlası sürülmeyen,
yetiştirdiği meyvesi kuruyan, hayvanı telef olmuş
19.302 aile, zaman zaman komisyon başkanlarını ziyaret
edip, bir sonuç alınmadan, eli boş dönmektedirler. Pülümür'den
Nazımiye'ye, Ovacık'tan Hozat'a, Çemişgezek'e, ilin merkezinden
Mazgirt'e, Pertek'e, Tunceli genelinde haksızlığa
uğramış benim saygıdeğer vatandaşlarımın,
kapı kapı dolaşmalarına, sürünmelerine, yapılan
bu haksızlığa artık tahammülleri kalmamıştır.
Ey Hükûmet, bu vatandaşların
sesini ne zaman duyacaksınız? Sayın Hükûmet yetkililerine
sesleniyorum: Suçu, günahı olmayan 19.302 aileye kim sahip
çıkacak? Sizler iktidarsınız; sizin göreviniz, haksızlığa
uğramış bu vatan evlatlarının mağduriyetini
giderip, yaşamını sürdürmelerine imkân vermektir.
Yapılacak iş bellidir değerli
milletvekilleri: Çok acil bir şekilde, mağdur olmuş vatandaşlarımızın
zarar ziyanını tespit edip kendilerine ödemektir. Devletin
koruyamadığı, her türlü terörün gelip bulaştığı
vatandaşlarımızın sadece zararını ziyanını
ödemekle yetinmeyelim; ocağı sönmüş vatandaşlarımızı,
toplumu rehabilite edelim, kucaklayalım, manevi tazminatla
sahiplenelim. Bu, sosyal hukuk devletinin gereğidir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; vatandaş yıllardır hep bekleyiş
içindedir. Tespit komisyonları gelecek, yakılan yıkılan
evleri yerinde tespit edip kayda geçecek, yıllarını
verip de meyve çağına getirdiği bağının,
bahçesinin susuzluktan, bakımsızlıktan dolayı
uğradığı zarar ziyan ödenecek diye bekleyiş
içinde olan vatandaş. Bu öyle bir bekleyiş ki, başak, bereket
veren tarlasının çorak bir hâle dönüşmesinden dolayı,
tarlasının tekrar verimli olması için destek verilecek
umuduyla bekleyen, bekleyiş içinde olan vatandaş.
Ya yapılan tespitler? Vatandaşın
uğradığı zarar ziyanı karşılamayan,
adaletsiz, hakkaniyete dayanmayan rakamlarla vatandaşla
alay eder anlamda bu gülünç miktarlar mağdurların imzalarına
mecbur bırakılıyor. Tespit edilen zarar ziyanın
ödenmesi de bir başka bahara kalıyor. Bu çıkmaz baharın
ne zaman geleceği de bir türlü bilinmiyor.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; nedir bu vatandaşın suçu? Anayasa'sında
sosyal hukuk devleti ifadesi olan bir ülke gösterin ki, suçsuz vatandaşın
Hükûmetinden böylesine çektiğini. Evet, nedir vatandaşın
iktidardan çektiği?
Soruyorum: Acılar yaşayan
vatandaş vergisini ödememiş mi? Hayır, vergi borcu yoktur,
zamanında ödemiş. Askerlikten kaçmış mı vatandaş?
Asla, üstelik gururla delikanlısını davul zurnayla
askere yollamış ve bu ülke emperyalistlerin işgaline
uğrarken, bugün mağdur olan ailelerin babaları, dedeleri,
ataları işgalcilere karşı destanlaşan bir
şahlanışla karşı koyarak, savaşarak ülkesini
kurtarmıştır. Beş gün evvel büyük bir heyecanla kutladığımız
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'nın kahramanıdır
bu halk. İşgalcilere karşı, bu vatan için şehit
düşen babasının, dedesinin evlatları, bugün bu
duruma düşmemeliydi.
Ülkeyi yönetenlerin beceriksiz,
duyarsız yönetimleri nedeniyle, malı mülkü, köyleri yok
olmuş, can vermiş bu insanların dünyaları bugün
yıkılmamalıydı. İşgalci güçlerin topuyla,
tüfeğiyle başaramadığını
Ülkeyi yöneten
iktidarların duyarsızlığıyla, insanlarımıza,
malıyla mülküyle, canıyla ödediği böyle bir acı yaşatılmamalıydı.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu yapılan ayıptır, günahtır,
adaletsizliktir, suçtur.
Vatandaşımızı
süründürmeyelim, bu eziyetlere artık bir son verelim. Gece gündüz
aklından çıkmayan bu çileden insanlarımızı
kurtaralım. İlgili Bakanlık bu işe el atarsa vatandaşımızın
çilesi de biter.
Yapılacakları burada
sıralarsak:
Eğitimli komisyonları
artıralım. Böylece, yılları bulacak dosya incelemeleri
kısa zamanda tamamlanmış olur.
Bürokratik engellerden vatandaşı
kurtarmak için, yönetmeliklerle komisyonların önünü açalım.
Yapılamayan kadastroyla, verilemeyen
tapu belgeleriyle, faturalarıyla vatandaşı oyalatmayalım.
İnsanımıza güvenelim.
Bu ülke için canını vermekten çekinmeyen vatandaşımızın
beyanını esas alarak, şahitliğine güvenerek, bürokrasiyi
aradan kaldıralım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Güyüldar,
konuşmanızı tamamlayınız efendim.
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) - Komisyonların
tespit ettiği zarar ziyan miktarı son derece eksik ve gülünç
rakamlardır; vatandaş şikâyetçidir, almaya mecbur
bırakılmaktadır. Bakanlık olarak bu hususta, tespit
komisyonlarının hesaplarını kolaylaştırıp,
komisyona risk getirtmeden vatandaşın gerçek manada zarar
ziyanı hesaplanıp, bekletilmeden ödenmelidir.
Bir sosyal hukuk devleti olan ülkemiz,
elbette, mağdur olan vatandaşımıza sahip çıkıp,
manevi tazminat ödemelidir. Ülkemiz açısından, devlet-vatandaş
dayanışması açısından bu gereklidir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Van Milletvekili Sayın Mehmet Kartal ve
Şırnak Milletvekili Sayın Abdullah Veli Seyda'nın
yapmış olduğu bu çalışmalarından dolayı
kendilerine teşekkür ediyoruz.
Bu değişikliğe, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak "evet" diyor, ülkemiz insanının
bir daha böylesi faciaları yaşamaması dileğiyle,
sizleri saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
AK Parti Grubu adına Diyarbakır
Milletvekili Cavit Torun.
Sayın Torun, buyurun efendim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CAVİT
TORUN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
terörden zarar görenlerin zararlarının karşılanması
amacıyla çıkarılmış olan yasalardaki süreyi
uzatan 1417 sıra sayılı Kanun Teklifi'ni görüşmeye
başlamış bulunmaktayız. Yasanın 2'nci maddesi
üzerinde grubum adına söz aldım. Bu vesileyle, hepinizi
sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Sevgili arkadaşlar, sözlerime
başlarken iki gün önce Ankara Ulus Anafartalar Çarşısı'nda
meydana gelen meşum terör eylemini şiddetle ve nefretle
kınıyorum. Ölenlere Allah'tan rahmet, geride bıraktıklarına
başsağlığı, yaralılara acil şifalar
diliyorum. Biraz önce, Şırnak'ta mayına basmak suretiyle,
5 erimizin şehit olduğunu, bir kısmının yaralanmış
olduğunu öğrenmiş olduk. Ben, ölenlere yine Allah'tan
rahmet diliyorum, ulusumuzun başı sağ olsun.
Hiç kimsenin şüphesi olmasın
ki, ülkemiz, uluslararası bir terör dalgasıyla karşı
karşıyadır. Uluslararası kurum ve kuruluşlar,
yerli işbirlikçileri kullanmak suretiyle demokrasimize zarar
vermenin ve dünya uluslar liginde ülkemizi yeniden küme düşürmenin
sevdasına düşmüşlerdir.
Kıymetli arkadaşlar,
1970'li yılların sonlarına doğru bireysel anlamda
uç veren terör eylemleri, 1983 sonrası giderek hız kazandı.
1993 ve sonrası yıllarda terör ülkemizin özellikle doğu
ve güneydoğu illerinde hepimizi dehşete düşüren boyutlara
ulaştı. İşin bir anlamda içerisinde bulunan insanlardan
birisi olarak acı, hüzün, ıstırap dolu yılları
iliklerimize kadar yaşadık. Binlerce şehit verdik.
Kıymetli arkadaşlar, terör
eylemleri 1990'lı yıllardaki hızlı çıkışının
şu anda minimal noktasına gerilemiş olsa da, bir anlamda,
hâlâ varlığını devam ettiriyor. Uluslararası
entelijans örgütlerinin bu konudaki rolünü biraz sonra anlatacağım.
Onların bu konuda ne kadar büyük mücadele verdiğinin örneklerini
vereceğim. Ancak, terör eylemi dediğimiz olayların
bir tahlilinin yapılması, çıkış ve gelişme
trendine girmesini hazırlayan zeminin durumunu gözlememizde
büyük yarar bulunduğunu düşünüyorum.
Örgütlerin müntesipleri, terör
eylemlerini bir hak arama mücadelesinin yolu olarak gördüklerini
ifade etseler de, terör bir ruh hastalığıdır. Terör
insanlık âlemine karşı yapılmış olan en büyük
cinayettir. Terör masum insanların durduk yere canına
kıymaktır. Terör bir hak arama yaftası altında insanları
yılgınlığa ve bıkkınlığa uğratarak
meşum emele ulaşmanın en hain yoludur. Bu yolun yolcuları
bugüne kadar emellerine ulaşamamışlardır, bundan
sonra da ulaşmaları asla mümkün olmayacaktır.
Sevgili arkadaşlar, hadise
ve olaylara terör eylemcilerinin gözüyle bakarak bu olayı anlayamayız
ve söz konusu eylemlere karşı argümanlarımızı
ortaya koyamayız.
Yasa dışı, insanlık
dışı eylemler kimden, nasıl gelirse gelsin terördür.
Diyarbakır Emniyet Müdürlerinden merhum Ali Gaffar Okan'a karşı
işlenen cinayet terördür. Geçen yıl Diyarbakır Koşuyolu'nda
bir termos içerisine konularak 11 kişinin ölümüne neden olan
eylem terördür. Danıştay saldırısı bir terördür.
Hrant Dink'in öldürülmesi terördür. Malatya'da bir yayınevine
yapılan eylem terördür. Rahip Santoro'nun Trabzon'da öldürülmesi
terördür. Unutulmaya bırakılan Saunacılar, Atabaycılar
birer terördür
Kıymetli arkadaşlar, görüldüğü
üzere, terör sadece ülkemizin bazı bölgelerindeki dağlarda
değil, dış destekli yerli iş birlikçi eşkıya
ülkemizin dört bir yanında terör estirmektedir. Olaylara bu
açıdan bakıldığında, ülkemiz, açık ve net
söylüyorum, global terör saldırılarıyla karşı
karşıyadır. Hedef, hiç kimsenin şüphesi olmasın
ki, demokrasimizdir.
Biz, dağdaki terörü de, aynı
silahlarla, sağdan, soldan insanların öldürülmesini örgütleyen
karanlık güç terörünü de, emin ellerde güya bir yeni vatan yaratma
sevdasıyla yola çıkılarak kardeş kanını
helal gören organize terörü de kınıyoruz. Terör, bu duygu
ve düşünceyle hareket edenlerin organize oldukları, eyleme
adım atarken daha işin başında ölümü göze aldıkları
ve bu itibarla her bir hareket sonrasında çok büyük seslerin
çıktığı, acıların, ıstırapların
inanılmaz boyutlara ulaştığı, telafisi
imkânsız zararların meydana geldiği dünya insanlık
âleminin en büyük belasıdır. Biz bu bela ve musibete, maalesef,
maruz kalan ülkelerden birisi olduk. Ama, hiç kimsenin kuşkusu
olmasın ki, biz bu belanın üstesinden birlik beraberlikle
geleceğiz.
Ulus Anafartalar cinayeti sonrasında
iktidar ve muhalefet birlikteliğinin en güzel örneği verildi.
Hiç kimse diğerini suçlamadı, el birliğiyle bu belanın
üzerinden gelineceği sözü verildi. İşte, terörün panzehiri
bu ilaç. En küçük hastalıkta bile hemen çare bulmak amacıyla
doktora koşturan bizler, bu toplumsal musibeti uzaklaştırmak
için daha çok çaba göstermek, daha çok çareler üretmek, işin sosyolojik
ve psikolojik etmenleri üzerinde durmak, bu alanda yeni tezler geliştirmek,
ulusça, yeni geliştirdiğimiz yeni argümanları ortaya
koymak, bilim adamlarımız vasıtasıyla araştırmalar
yapmak, bu kişilerin yaptığı araştırmalar
sonucunda ortaya çıkan sonuçları tarafsız ve yansız
bir şekilde ortaya koymak ve sonuçlarına intizar etmek zorundayız.
AK Parti İktidarına kadar,
ülkemizde, hadisenin sadece terör boyutu üzerinde duruldu, silaha
karşı silahla mücadele konsepti geliştirildi ve bu
alanda bazı başarılar elde edildi. Ben, bu başarıları
çok önemsiyorum. Ancak görüyoruz ki, terörün kökünün kazınması
için daha çok çabaya ihtiyacımız var. Allah'a şükürler
olsun, bu ülkeyi yönetenler, artık "Kimse bana şunlar
adam öldüremez." demiyor, eylemlere taraf olmuyor.
Kıymetli arkadaşlar, ordumuzun
büyük başarıları sonrasında, örgütün birkaç kez
ateşkes ilan edip geri çekilme sinyalleri verdiği sırada,
askerî yetkililer "Bundan sonrası siyasilere düşüyor,
sorunun temellerine inerek çözüm üretmek, onların sorumluluğunda."
demişler. Ancak, 58 ve 59'uncu Hükûmetlere kadar bu alanda
atılmış doğru dürüst bir adım görmemiz mümkün olmamıştır.
AK Parti İktidarları, terörü,
güya bir hak arama konsepti olarak görenlerin bu istek ve temayülleri
üzerinde durmuş, insan hak ve hürriyetleri konusunda bu Parlamentodan
bazı yasa tasarılarını geçirmiştir. Parlamentonun
çıkardığı kanunlara, memnuniyetle belirtmeliyim
ki, muhalefet partilerimiz de destek olmuştur. Çıkarılan
bu kanunlarla, Türkçeden başka dillerde konuşanların
konuşma hakkı, kurs açma hakkı, bu lisanları basın
ve yayın hayatında serbestçe kullanabilme hakkı, radyo
ve televizyonlarda yayın hakkı, hak ihlallerinde Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine ve Avrupa Konseyine müracaat
hakkı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve Avrupa
Konseyinin verdiği kararların Anayasa ve kanunların
üzerinde olduğunun kabulü hakkı, insanların çocuklarına
istedikleri ismi verme hakkı, köy ve kasabaların isimlerinin
değiştirilmesine son verilmesi, Antalya ilimizde Demre
beldemizin değiştirilen isminin çıkardığımız
yasayla yeniden verilmesi, işkenceye sıfır tolerans
tanınması ve bu eylem faillerinin verdikleri zarardan
şahsen sorumlu olmalarının yanında, ceza hukuku
açısından yapılan eylemin zaman aşımına
uğramaması kuralları bu dönemde getirildi. Atılan
bu adımların, daha önceki olaylara ve gelişmelere bakıldığında
çok büyük olduğunu ve devrim niteliğinde bulunduğunu
Türk ve dünya kamuoyu kabul ediyor. Kimi eksikliklerin giderilmesi
için zamana ihtiyaç bulunduğundan şüphe yok. Ama, takdir
edersiniz ki, devler cesametindeki lokmaları bir anda kimsenin
yutması mümkün değildir.
Bu yapılan değişikliklerin
mana ve muhtevasına uygun olarak çok değil, bundan on sene
kadar önce eylem ve beyanda bulunanlar on beş sene ceza alıyorlardı.
Bu bağlamda olaya bakıldığında, AK Parti
İktidarları, hak ve hürriyetler konusunda dünya çapında
hamleler yaptı ve adımlar attı. 58 ve 59'uncu Hükûmetler
bu konudaki samimiyet testini başarı ile neticelendirmiştir.
Bu açıdan, doğu ve güneydoğu insanının gerçekten
umudu olmuştur. Gerisinin gelmesi için, yani, fikri hür, inancı
hür, düşüncesi hür, vicdanı hür insanlar toplumunun
oluşturulabilmesi zeminin stabil olmasına bağlıdır.
Hâl böyle iken terör neden devam
ediyor? Vatan evlatları neden hâlâ can veriyor? Görünen o ki,
kan emici vampirler ülkemiz insanlarının huzur ve refahını
istemiyor. Türkiye'nin büyümesine, gelişmesine gönülleri
razı olmuyor.
Bir zamanlar Yunanistan'da bulunan
Lavrion Kampının hangi amaçla kurulduğunu hiçbirimizin
unutması mümkün değildir.
Şimdi Güney Kıbrıs
Rum kesiminin örgüte parasal destek sağladığını
ve bankacılık hizmetlerinin bu kesim eliyle yürütüldüğünü
bilmeyenimiz yoktur.
Kuzey Irak'ta dinî niteliği
ağır basan siyasi partiler dahi operasyon sonucu bir anda
yok edilir iken, sorunun Türkiye ile ilgili kısmında henüz
bir mesafe kat edilememiştir.
İngiliz eski Başbakanlarından
Wilson'a ait olduğu söylenen bir sözden bahsedilir: "Türkiye
25 liraya çıkmamalı, 15 liraya düşmemeli. 25 liraya
çıkarsa bize zarar, 15 liraya düşerse dünyaya zarar, 20 lira
olarak kalmalı." İşte, bizi, güneydoğu üzerinden
hep 20 lira olarak tutmanın mücadelesi veriliyor. Kimi entelijans
örgütlerinin bu acımasız, bu ahlak dışı niyet
ve düşüncelerinden neşet eden eylemler, vatan evlatlarının
kanları üzerinden yürütülüyor.
Yirmi beş yıldan beri devam
eden ve özellikle yabancı entelijans örgütlerinin örgülediği
ahlak dışı eylem ve olayları akim bırakmak
için, güvenlik güçlerimizce büyük mücadele yapıldı ve yapılıyor.
Ancak, hepimiz gayet iyi biliyoruz ki -bunu güvenlik güçlerimiz de
ifade ediyor- silahlı mücadele işin sadece bir boyutudur.
Mühim olan bundan sonraki kısımdır ki, o da biz siyasilere
düşüyor.
İktidarımız döneminde
haklar ve hürriyetler bakımından çıkarılan yasalar
çok ciddi adımlar olarak görüldü. Sorunun temeline neşter
vuran bu adımlar doğu ve güneydoğu insanında büyük
memnuniyet yaratmıştır. AK Partinin her iki bölgenin
en güçlü partisi olması, halktaki memnuniyeti ifade etmek bakımından
çok önemlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Torun,
konuşmanızı tamamlayınız.
CAVİT TORUN (Devamla) - Karşılıklı
sevgi üzerine örgülenen siyaset anlayışının yaratacağı
yeni eserler ülke birlik ve bütünlüğünün ana temelini oluşturacaktır.
İşte, Ilısu Barajı böyle bir şeydir. Projesi
bitmek üzere olan Silvan Barajı böyle bir şeydir. Diyarbakır
üzerinden Kafkas dünyasına uzanacak olan otoyollar böyle bir
şeydir.
Şu anda ülkenin tamamında
yürütülen restorasyondan -yani yeniden yapılanmadan- doğu
ve güneydoğu bölgelerimiz de nasibini alıyor. Şu son
üç yıl içerisinde Diyarbakır'a KÖYDES programı çerçevesinde
150 trilyondan fazla para girdi. Seksen yılda yapılan 6 bin
dersliğe son üç yılda 3.500 yeni derslik ilave edildi. Birçok
yeni hastanemiz yapıldı ve hizmete açıldı. Duble
yollar bizde de yapılıyor. Ama, yılların, belki de
yüzyılların ihmalini kısa sürede gidermek ve batıda
olanı doğuda da bir anda görmek mümkün olmuyor. O bakımdan,
bölgelerimizin daha çok desteğe, daha çok yatırıma
ihtiyacı var.
Bölgemizi kurtaracak olan, bölge
ülkeleri Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Tacikistan,
İran, Irak, Suriye ile ticaret yapmaktır.
Sevgili arkadaşlar, bölgenin
ekonomik olarak kurtuluşu, başta İran olmak üzere, tüm
Kafkas dünyasını bölgemiz üzerinden Akdeniz'e açmaya çalışmak
ve bunu başarmaktır. Kuzey ve doğu komşularımızın
dünya ile olan ticaretini Diyarbakır üzerinden Mersin Limanı
vasıtasıyla gerçekleştirebiliriz. Bunun için, bölgedeki
yolların uluslararası standarda kavuşturulması
tüm Türk hükûmetlerinin en büyük görevleri arasında mütalaa
edilmelidir.
Kıymetli arkadaşlar,
Hükûmetimiz döneminde terörden zarar görenlerin zararlarını
karşılamak amacıyla birçok kanun çıkarıldı.
Şimdi, bu kanun ile süreleri uzatıyor ve sorunun bir an önce
çözülmesi için gayret gösteriyoruz.
Bakınız, biraz önce birtakım
muhalefet partisinden arkadaşlarımız bölgelerine
gelen bu konudaki yatırımın hemen hiç mesabesinde olduğunu
ifade ettiler. Bu, doğru değil. Dönemimizde, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne tam 268 trilyon bu bağlamda para
gelmiştir. İlimiz Diyarbakır'a gelen para miktarı
92 trilyondur, 77 trilyonun gönderilmesi bekleniyor. Bu oranda büyük
ödemeleri yaptığı için Hükûmetimize çok teşekkür
ediyorum. Diyarbakır halkı, güneydoğu halkı, doğu
halkı bu yapılanları asla unutmayacaktır.
Bu arada halkımıza da seslenmek
istiyorum: Lütfen, çocuklarınıza sahip çıkın. Onların
dağa çıkmasına fırsat vermeyin. Onların kanları
üzerinden çok değişik hesap yapan uluslararası kuruluşların
oyununu bozun. Bugüne kadar terörün hallettiği hiçbir sorun
yoktur. Hepimizin gördüğü üzere, bugüne kadar atılan bu
adımlardan elde edilen sonuçlar, evlatlarımızın
cansız bedenleridir.
Büyük devletimiz kendisine kurulan
tuzağın farkındadır. Bu fırtınaya karşı
ayakta durabilmesi için birlik ve beraberliğe ihtiyaç var. Demokrasinin
erdemine inanmaya, bağnazlıktan uzaklaşmaya, milletin
değerleriyle barışmaya, hoşgörüye, sevgiye, merhamete,
bizi dört bir yandan kuşatma altına alan düşmanımızı
tanımaya ihtiyacımız var.
Çok kıymetli arkadaşlar,
iki gün önce Ulus Anafartalar Çarşısı'nda bir patlama
meydana geldi. Ben, bu olayın bir terör eylemi olduğunu biliyorum,
hepimiz de bu konuda hemfikiriz diye düşünüyorum.
Burada, Anafartalar Çarşısı'nın
bir görevlisi "Acaba, Hükûmetimiz bu konuda bize destek olacak
mı? Acaba, bu konuda bizim zararlarımızı giderecek
mi?" diye birtakım serzenişlerde bulundu.
Hiç şüpheleri olmasın
ki, kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca, Hükûmetimiz, bu terör
eylemine maruz kalan kardeşlerimizin zararlarının
tamamını giderecektir. Bu konuda onların mahkeme kapılarına
gitmesine fırsat vermeyecektir diyorum.
Hepinize sevgi ve saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Kastamonu
Milletvekili Musa Sıvacıoğlu.
Buyurun Sayın Sıvacıoğlu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Evet, bu kanun teklifinin görüşüldüğü
şu sıralarda da, maalesef, Şırnak'tan gelen bir haberle
de ulus olarak tekrar sarsılmış vaziyetteyiz. Alınan
yeni bilgilere göre, 9 erimiz maalesef şehit olmuş, 9 veya
10 tane de yaralımız bulunmaktadır. Ben, yüce ulusumuzun
başı sağ olsun diyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
başı sağ olsun diyorum. Arkadaşım işaret
ediyor 5 şehit diye; evet, 5 şehidimiz ve 9-10 tane de maalesef
yaralımız mevcuttur.
İki gün önce de yaşadığımız,
Ulus'ta meydana gelen Anafartalar Çarşısı'ndaki, yine
bir terör olayına kurban giden 6 tane, maalesef kurban verdiğimiz
insanımız ve o kadar yaralı, yüzlerce de yaralı
insanımız, yine yeni bir terör dalgasıyla maalesef
karşı karşıya kalıyor.
Tabii, terör nedir? Terörle mücadelenin
yöntemleri nedir? Terörün amacı nedir? Nasıl önlenebilir?
Bütün ülkelerin ve bütün dünyanın, aşağı yukarı,
ekonominin globalleşmesi, şirketlerin uluslararası
sınır tanımaması gibi, âdeta, terör de sınır
tanımaz bir hâl aldı.
Ülkemiz, uzun zamanlardan beri terörle
mücadeleden başka şeyleri âdeta yapamaz da bir vaziyete
geliyor. Âdeta, tsunami etkisini yapan bu terör belası ülkemizde
âdeta yeniden hortladı. İki gün arayla onlarca şehidimizi,
maalesef toprağa veriyoruz. Analarımız gözü yaşlı,
babalarımız gözü yaşlı. Gittiği askerlik görevinden
sağ salim ülkesine, memleketine dönmesi beklenirken, acı
bir haberle maalesef karşı karşıya kalıyoruz.
Evet, ülkemiz bunları uzun zamandan
beri de yaşıyor.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - İktidarda
kim var Sayın Sıvacıoğlu? İktidarda kim var?
Nasıl çözeceksiniz?
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) -
Evet, iktidarın görevi, devletlerin görevi, elbette ki, vatandaşların
emniyetini, güvenliğini sağlamak, devletlerin ve hükûmetlerin
birinci görevi de elbette ki, asayişi, emniyeti sağlamaktır.
İktidar olarak, tabii, bundan da geri kaldığımız
da yoktur. Etkin mücadele yöntemleri neyse, şu andaki iktidar
da, o etkin mücadelesini vermektedir. Ama, bilindiği gibi, terörün
gecesi yoktur, terörün gündüzü yoktur, saati yoktur, dakikası
yoktur; hangi anda, nerede, ne şekilde de olacağını
kestirmeniz de mümkün değildir. Çünkü, terör, endirekt, amacına
ulaşmak için değişik yöntemler kullanır, akla gelmeyecek
her çeşit yöntemleri kullanabilir. Ama, maalesef, karşılaştığımızda
bugün, Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı
akıl almaz
Can alabilen bir insanı, nasıl, düşünebiliyor
muyuz? Masum insanlar
Ulus Anafartalar Çarşısı'na, gelmiş
oraya, bombasını koymuş. Kimleri öldürecek, hangi masum
çocuklar onun kurbanı olacak, hangi esnafımız, geçim
gailesi altında olan o insanımız, kim gidecek, bunun
kurbanı olacak, belli değil. İşte, terör budur. Devletlerin
de, hükûmetlerin de en çok başını ağrıtan konu
elbette ki budur.
Evet, bu teklifle getirilmek istenen,
gayet uygun bir düşüncedir.
Biz bunu tabii ki destekliyoruz. Özellikle de sürelerin tamamlanmamış
olması hâlinde, Bakanlar Kuruluna her defasında bir
yıl gibi bir süre verilmesi de isabetli olmuştur. Hiç olmazsa,
bu, yeni yeni kanun teklifleriyle veyahut da tasarılarıyla
uğraşma yerine, Bakanlar Kurulunun bu konuda yetkili
kılınması da isabetli olmuştur diyorum.
Ben, teröre kurban giden tüm
şehitlerimize rahmet diliyorum; geride kalan kederli ailelerine,
Türk Silahlı Kuvvetlerimize, ulusumuza başsağlığı
diliyorum. Allah'tan temennim, bu kabil terör olaylarıyla inşallah
bir daha karşılaşmayız diyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına İstanbul
Milletvekili Nevzat Yalçıntaş.
Buyurun Sayın Yalçıntaş.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul)
- Değerli Başkan, çok kıymetli meslektaşlarım,
milletvekillerimiz; bu madde yürürlükle ilgili. Bu mücadelenin
bir safhasını gösteriyor. Peki, bu iş iyi yürütüldü mü
Türkiye'de, bunun da hattı zatında bir muhasebesini yapmak
lazım. Bunun muhasebesini yapacak fırsat bu Mecliste pek
ele geçmedi, ama, birkaç dakika da olsa ve Sayın Başkanın
da biraz müsamahasına sığınarak küçük bir bilanço
arz edeyim. Yürürlük nasıl olmak lazım gelir, ona göre düşünelim.
Biz bu sosyal ve kanlı derdin
içine, ideolojik, düşeli bir yirmi beş sene oluyor. Yirmi
beş senedir bu işi tam halledemedik. Kökü biraz daha eskiye
gidiyor. 1960, 27 Mayıs kargaşasından sonra -buna ne ihtilal
denir ne başka bir şey denir- kendi Genelkurmay Başkanını,
kendi üstünü tevkif eden, sonra birbirini yiyen, sonra adam asan
Allah'tan
ki bayram olmaktan çıkardı Kenan Evren ve arkadaşları,
Allah onlardan razı olsun. Bir de bunu bayram yapıyorduk;
insan asma! Buradan gelen bir sosyal, ideolojik zemin üzerinde çatışmalar
Türkiye'de ortaya çıktı. Bu, birinci olarak sağ-sol çatışması
şeklinde tezahür etti Türkiye'de; güya kendini sağ zannedenler
ve güya kendini sol zannedenler. Bu işlere ilmî yönden, bilirkişi
olarak üniversitelerde methaldar olmuş bir arkadaşınız
olarak konuşuyorum, mahkemeler bizlere havale ederlerdi, bu
yakalananları edenleri, biz de bunlara bilirkişi raporları
hazırlardık. Kendini sol zannediyor, hiçbir şeyden haberi
yok. Kendini sağ zannediyor, hiçbir şeyden haberi yok. Bir
sağ-sol çatışması içinde, neticede, 60'ın getirdiği
destabilizasyon üzerine Türkiye 5 bin evladını kaybetti.
Biliyorsunuz, hepimiz bunları yaşadık.
İkinci dalga, Türkiye destabilize
olup zaaf eserleri göstermeye başlayınca, sarsılmaya
başlayınca, kara terör, ASALA terörü başladı. 30
küsur en kıymetli diplomatlarımızı kaybettik.
İşte, Ankara'da Asri Mezarlık onlara ayrılmış
-bir cennet bahçesidir inşallah- kabirlerle dolu. ASALA bitirilirken
nasıl bitirildi? Unutmayalım, biz bitirmedik. Ne zaman ki
bu işi besleyenlerin kendi topraklarına intikal etti,
Orly Havaalanı'nda -bir de yerlerinde- kendilerine zarar vermeye
başladı ve diğer yerlere sıçrama istidadı
gösterdi, dediler "Kâfi" ve ASALA bitti. 84 yılında
o biterken Eruh baskını
Bu da, üçüncü bir terör dalgası Türkiye'yi
Bunun da tahliline
girecek durumumuz yoktu. 30 binden fazla insan kaybettik. Nihayet,
dördüncü dalgayla uğraşıyoruz. O da, Irak'ın
işgali. Irak'ın bir "safe haven" dedikleri Frenklerin,
bir sığınma, melcegâh
Rahat rahat git, rahat rahat hazırlan;
vur, bas, kaç, öldür, şeyi
1 Mart tezkeresi, o tezkerenin
ele alınış tarzı ve kararların prensipte
doğru da olsa, detayında ihmal edilen
Prensibin neresi
doğru? Asırlarca kendi toprağımız, kendi insanımız
olmuş olan bir ülkenin, komşu ülkenin üzerine bir saldırıya
kendi topraklarımızı açmamamız yerinde bir
şey. Tarihe bir kara leke geçerdi. Düne kadar idare ettiğimiz,
İstanbul'dan vali gönderdiğimiz yerlere, gelin, buraları
işgal edin ve her türlü zulmü yapın
(CHP sıralarından
alkışlar) Bu, reddedildi, ama, devlet idaresi bununla biter
mi? Herhâlde bunun başka detayları olmak lazım gelirdi.
Bunun başka detayları da çok açık görünüyordu. Kuzeyi
garanti altına
Bir sulh, bir hukukun geçerli olacağı
bir bölge hâline getirmede aktif bir siyaset. Hayır, bununla
kaldık. Bununla kalınca 5 bin ile 7 bin kişilik bir PKK
gücü beslenerek -nerelerden beslendiğini anlatmaya lüzum
var mı- yerleşti. Şimdi o safhadayız. Vur-kaç yapıyor,
mayın döşüyor.
Şimdi, yürürlük maddesi, bunu
müzakere
Peki ne yapacağız? Bakanlar Kuruluna bırakıyoruz.
Arkadaşlar, başka bir
background'a bakarsak, arka plana, ne yapacağımız
çıkar. Biz, tek başımıza bununla karşılaşmış
bir millet değiliz. İşte, Baader-Meinhof çetesi. Kökünü
kuruttular Almanlar. Oldukça can yaktı. Kızıl Tugaylar,
İtalya'da, bitirdiler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Yalçıntaş, konuşmanızı tamamlayınız.
NEVZAT YALÇINTAŞ (Devamla) -
Birkaç dakikada bitireceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
NEVZAT YALÇINTAŞ (Devamla) -
Çok sağ olun.
Hadi onlar, diyelim organize
şehir çeteciliğiydi. Ee, İrlanda, İspanya'da
Bask. Bunlar durduruldu, biz hâlâ bu işin içindeyiz. Peki, herhâlde
noksanlarımız var. Bu noksanların bilançosunun yapılması
konusunun cesaretle konuşulması lazım. Kendimizin
noksanlarını görmemiz lazım. Her şeyde teşhis
hataları yapıldı. Uzun söze gerek yoktur. Benim üniversitemde
haydut grubu işgal etmiş, biz buna diyoruz ki "Talebe
hareketi, efendim, yemekler pahalı, kitaplar pahalı."
Allah'tan ki, o dönemdeki Başbakan olan Sayın Demirel -bizim,
o işgalin içindeyiz biz de, yani odalarımız falan- çağırdı
gece yarısı, sonra müsteşarla görüştük. Bütün dokümanları
-acizane bir öğretim üyesi- önlerine koydum. Bu, ne talebe hareketidir
ne yemekler pahalıdır ne kitaplar bilmem nedir; bu,
açıkça bir terör işidir ve dışarıdan kurguludur.
Tedbiri de öyle almak lazım.
İkincisi, istihbarat noksanlığı.
Bunu da kabul ederim. İstihbarat olduğu zaman görüyorsunuz
işte, Adana'da yakalanıyor, şeyde yakalanıyor.
Anafartalar'da facia. Allah rahmet eylesin. Benim çocukluğumun,
delikanlılığımın geçtiği yerler oralar,
karış karış bildiğim yerler, evimiz Hacı
Bayram Camisi'nin orada. Hatırımıza, hayalimize gelmezdi
ki o çağda, on beş yirmi sene sonra burada bu işler olacak.
Demek ki istihbarat noksanlığı var. Yürürlük yapacak.
Bakanlar Kurulu heyet kursun, bunları araştırsın.
Nihayet iyi planlanmış operasyonlar yapılmamıştır.
Dış destekler:
Dış destek çok açıktır bu teröre. Bu mayınları
nereden satın alıyorlar? Bu paraları nereden buluyorlar.
(CHP sıralarından alkışlar) Bunları gitmezsek,
uğraşmazsak, bu işi bu genişlikte görmezsek daha
çok vatan evladı şehit vereceğiz ve o bölgemiz hâlâ bu
işten azap ve ıstırap duyacaktır.
Sonra, tabiatıyla, sebeplerini
ortadan kaldırmaya kalkmak. Bu biraz uzun vadeli gibi görünüyor,
ama ne zaman, ne kadar erken başlarsanız vadeyi o kadar güzel
kullanırsınız. Oradaki sosyal yapı, fukaralık,
cehalet, ıstırap, vesaire, vesaire
Saymama lüzum yok bu kürsüden, hepinizin
benden çok iyi bildiği şey. Bu sebeplere inmedikçe, bu sebepleri
planlı şekilde ele almadıkça, daha çok bu gibi kanunlar
çıkar. Bu kanunun çıkması şüphesiz lazım.
Mağdurların sayısı çoğaldı ve çoğalıyor.
Ne yapsın? Gelip, bütün yiyeceği elinden alındıktan
sonra, evi köyü yakıldıktan sonra ve daha başka sebeplerle
Öyleyse, yürürlük maddesinde belki
söylenecek şey şudur: Bu meseleyi soğukkanlı olarak,
sadece askerlerimiz, güvenlik kuvvetlerimiz değil, sosyologlarımız,
iktisatçılarımız, antropologlarımız, siyaset
bilimcilerimiz oturup, Batı'da bunu nasıl yapmışlardır?
Böyle yaptılar, bulunduk ettik. Bu toplantılara -âcizane
söyleyeyim- Türkiye'den beni çağırmışlardı,
katıldım Batı'daki toplantılara. Bu haydut çeteleriyle
nasıl meşgul oldu Batı, nasıl kaldırdı? Bütün
bunları soğukkanlı bir şekilde koyup, planlayıp
icraata girişmek lazımdır.
Müttefiklerimizin tutumu
Ne
bekliyoruz? Hâlâ, biz, Amerikalı koordinatör, bizden koordinatör
Vakit öldürmek
Tabii, onlar olmasın demiyorum, yanlış
anlaşılmasın, ama, niyetleri bellidir, niyetleri
19'uncu asırdan beri bellidir Batı'nın. Batı, bütün
bu niyetleri bir anda terk edecek değildir, terk etmiyor. Bununla,
biz, Amerika Birleşik Devletleri'yle kötü kişi olalım,
kötü devlet olalım demiyoruz.
Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum verdiğiniz bu zamana. Bu beliyeden -eski tabirle- bu
beladan kati bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti kurtulmalıdır.
Şurada 16 tane avize var, 16 tane Türk devleti, Cumhurbaşkanımızın
Forsundaki şeyler. Bunlar, tarihe karışmış
Türk devletleri, şanlı ve şerefli. Bizi, bugün, T.C. olarak
sarsan en büyük bela bu olmuştur. Rahmetli Atatürk zamanında
bunlar önlenmiştir. Usuller, facialar, onlar ayrı konuşulur,
ama, önlenmiştir. Oradaki insanlarımız rahatlıkla
köylerinde dağlarına gidebilmişlerdir, sulh içinde
yaşamışlardır, ama, 84'ten bu yana, biz, bir şeylerin
cahili olduk, bir şeylerin güçlü müdafisi olmaktan vazgeçtik;
beyanlarla, lanetlemelerle, dualarla işi halledeceğimizi zannediyoruz ve ıstırap devam
eder.
Ben, Sayın Başkan, bu yürürlük
maddesinde sadece yürürlüğün
bundan sonra ne olabileceğini kısaca, bildiğim
kadarıyla arz etmeye çalıştım. Belki, gelecek
hükûmet bunları okur da ve bazı işlerin yapılması,
sadece mağdurlar doğunca onlara mağduriyeti giderici
şeyler
Sosyal, lazım. Bütün mesele, modern devlet, mağdurlarını
çoğaltmayan, mağdur yaptırtmayan devlettir.
Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Tunceli Milletvekili Sinan Yerlikaya.
Sayın Yerlikaya, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VAHDET SİNAN
YERLİKAYA (Tunceli) - Çok Değerli Başkan, değerli
arkadaşlarım; yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Hakikaten, Sayın Hocamız Yalçıntaş'ın az önce
yaptığı konuşmayı Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak alkışladık, kendisine çok teşekkür
ediyorum. Çok önemli söylemlerde bulundular. Bizim için bunlar çok
değerli.
Değerli arkadaşlar, ben
de ilgili yasaya grubum adına değinmeden önce, geçen gün
Anafartalar Çarşısı'nda vuku bulan terörden dolayı
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza, bugün
yine Şırnak'ta şehit olan askerlerimize Allah'tan rahmet
diliyorum, yakınlarına başsağlığı
diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Değerli
arkadaşlar, hakikaten, gün geçtikçe içimiz yanıyor, kalbimiz
yanıyor.
Değerli arkadaşlar, yine,
geçen gün, Darıkent beldemizin Belediye Başkanı ani
kalp krizinden öldü Yaşar Çakmak Bey. Bu nedenle, Darıkentlilere,
Tuncelililere ve AKP Grubuna başsağlığı diliyorum.
Çalışkan bir arkadaşımızdı. Allah rahmet
eylesin.
Değerli arkadaşlar, bugün,
hakikaten üzerinde birçok kez konuştuğumuz bir yasayı
yine görüşüyoruz. Önemli. Bütün vatandaşlar da bugün
şu anda doğu ve güneydoğudaki vatandaşlarımızın
gözü kulağı burada. Acaba ne olacak bu zarar ziyanlar?
Değerli arkadaşlarım,
bu zarar ziyan olayına geçmeden önce de Tunceli'ye tayin edilen
Sayın Valimize, Mustafa Bey'e başarılar diliyorum;
inşallah bu konularda gereken mesaiyi harcayacaktır, sonuç
alacaktır.
Ne yazık ki, biz bu konuda henüz
önemli bir merhale katedemedik. Yani, önümüzde bir sürü dosya duruyor,
bütün valilerde yığılmış bir sürü dosya, on
binlerce, binlerce. Ne yazık ki, bu dosyalar da çok ağır
aksak yürüyor. Çok şişti. Ne hikmetse, ne paralar ödeniyor
ne dosyalar kapanıyor. Böyle bir
Vatandaş da artık bunun
bir kandırmaca mı, bir göz boyama mı olduğuna yavaş
yavaş kanaat getiriyor.
Değerli arkadaşlar, bu
Yasa çıktığı zaman hepimiz hakikaten burada, bu
kürsüde, ilgili arkadaşlarımızla, bakanla gece üçe
kadar çok güzel şeyler söyledik, çünkü, bu Yasa aynı zamanda,
demin Nevzat Hocamızın da dediği gibi, alınması
gerekli tedbirler içinde görülen bir yasa, çünkü, bir dönem orada,
hâlâ devam eden bu terörde mağdur olan vatandaşlarımız
vardı, mağdur olan büyük bir kitle vardı, gerek terörden
gerek terörle mücadeleden doğan zararlar vardı. Bu zararlar
ne oluyordu? İç hukuk yolları tükenmişti, vatandaş
dışarıda mahkemelere dava ediyordu, Türkiye'yi oraya
şikâyet ediyordu. Onların da telkiniyle, bizlerin de bu konuda
gayretleriyle bu Yasa'nın çıkarılması iyi oldu,
ama, ne yazık ki, bugüne kadar bu Yasa istenen amaca hizmet etmedi
değerli arkadaşlar.
Yani, soruyoruz sayın valilerimize,
örneğin Tunceli'de ne kadar müracaat var? 18 bin. Kaç dosyayı
karara çıkardınız? 4 bin. Kaçı kabul edilmiş?
1.500. Kaçı reddolunmuş? 2.500.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Yasa hem ağır aksak yürüyor hem de amacına hizmet etmiyor
değerli arkadaşlar. Öyle bir ispat yükü getirilmiş ki
bu Yasa'da, örneğin bundan on bir sene önce bir köyümüzde elektrik
yoktu. O yakılan, yıkılan köyde elektrik yoktu.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- 12 trilyon para gitti.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) - 2 trilyonla olacak iş değil bunlar Sayın Milletvekilim.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- 12 trilyon dedim.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) - Şimdi, o yakılan, yıkılan köydeki vatandaş
diyor ki: "On beş sene önce benim köyümde bu hadiseler olurken,
benim evim yakılırken elektrik yoktu. Şimdi, sen benden
elektrik faturasını nereden istiyorsun? Niye istiyorsun?"
Yani, elektriğin olmadığı, elektrik idaresinin
tahsilat yapmadığı bir köyde, elektrik faturasını
istemenin amacı nedir anlayamıyorum. Yani, olmasın
değerli arkadaşlar, hem ispat yükü biraz hafifletilsin
hem gerçekten de zararlar tespit edilsin.
Şimdi, alt komisyonlar gidiyor
yörede görev yapıyor, köye gidiyorlar, adamlar bin bir müşkülatla
çalışıyor, oradaki arkadaşlar. Örneğin, bir
vatandaşın 100 milyarlık bir zarar ziyanı oluyor;
mühendisi gidiyor, oradaki insanlar gidiyor. Şimdi, bu, üst komisyona
geldiği zaman bu adama ne veriliyorlar biliyor musunuz? 10 milyar
lira para veriyorlar, 15 milyar lira para veriyorlar. Yani, o 15
milyar lira parayla, Allah aşkına, nasıl bir ev yapabilir
bu adam? Bırakın öbür tarafı, ineği gitmiş, hayvanı
gitmiş, kap kacağı gitmiş, bahçesi gitmiş, tarlası
gitmiş; bunu bırakın, bu parayla bir ev yapabilecek
mi? Şimdi, eğri oturup doğru konuşalım, bu Yasa'yı
ya yürütelim ya da bu dosyayı kapatalım, vatandaşı
umutlu hâlde bırakmayalım. Şu anda, bütün insanlar bunu
bekliyor. Yani, neresinden girelim? Zarar ziyanlar hakikaten keyfine
göre tespit ediliyor. Öyle bir yer de var ki, karakol vardır diye
zarar ziyan tespit edilmiyor. PKK oraya, karakola füze atmış,
karakola isabet etmemiş, gitmiş karakolun yanındaki
bir eve değmiş veya oradaki evlere değmiş. Şimdi,
buradaki zararlar tespit edilmeyecek midir? Bu, böyle olmaz, buna
bir çare getirmek lazım. Sayın Bakanımız yeni göreve
başladı, ona başarılar diliyorum. Bir yönetmelikle
bu yeni baştan düzenlensin, orada komisyonların çalışmaları
seri hâle getirilsin.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, vali muavinlerinin sayılı kadrolarıyla
komisyon kurarsanız, yani, Pertek'teki, Ovacık'taki, Pülümür'deki
veya Nazımiye'deki, diğer kazalardaki zarar ziyanları
bir başka ilçenin kaymakamına tevdi ederseniz, o kaymakam
orada nasıl, ne yapsın? Ben, geçen gün de söylemiştim,
her ilçede kaymakamlar komisyon başkanı yapılsın
ve o ilçenin zarar ziyanı da o kaymakamın başkanlığındaki
heyetler tarafından tespit edilsin. Bir türlü yapılmıyor,
şişme devam ediyor, ne olacak bilmiyorum. Yani, demin, Nevzat
Hocamız gene, güzel bir şey söyledi, sanıyorum siz bu
işi yürütemeyeceksiniz, gelecek hükûmet buna iyi bakacak, inşallah,
bizim hükûmet geldiğinde bu zarar ziyanları ödeyeceğiz,
yani, hepsini hem de tamamıyla ödeyeceğiz. Bakınız,
bunu bir tarafa yazıyorum. Nevzat Hocamın da inşallah
Allah sözünü yerine getirir. Gelecek hükûmette, Cumhuriyet Halk Partisi
hükûmetinde bunları yerine getireceğiz, hiç bundan vatandaşın
endişesi olmasın değerli arkadaşlar.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Cumhuriyet Halk Partisi demedi, gelecek hükûmet dedi.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) - Şimdi, Sayın Bakanımız burada, Orman
Bakanımız, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
Tunceli, tırtıl dediğimiz o ağ kurdunun istilası
altında. Bütün ormanlar, yeşil alanlar şu anda tırtılla
kaplanmış vaziyette. Hatta, ekili tarlalara doğru da
şu anda gidiyor böcekler. Zehirlenen vatandaşlar var. Sayın
Bakanım, bu tırtıl belasından Tunceli'ni kurtarın.
Hem ormanlarımıza yazık olacak hem vatandaşımızın
zor bela ürettiği, ektiği tarlalara büyük zarar verecektir.
Ben, burada, önemli bir şekilde, sizden rica ediyorum. Bunu da
burada belirteyim.
Tabii, değerli arkadaşlar,
söylenecek çok şey var. Tunceli hakikaten terörden çok çile çekti,
en çile çeken illerimiz içinde geliyor. Tunceli'nin ayağa kaldırılması
yalnız bu zarar ziyanlarla da olmuyor değerli arkadaşlar,
bölge de dâhil olmak kaydıyla.
Şimdi, bakınız, ben
geçen gün yine bu kürsüde söyledim. 1992 yılında, Doğru
Yol ve Sosyal Demokrat Halkçı Partinin iktidarı döneminde,
koalisyonu döneminde yirmi iki fakülte kurmuştuk. Biz de o zaman
baktık ki, Tunceli'ne fakülte kurulmuyor. Benim de verdiğim
bir önergeyle, Tunceli'de bir idari ve iktisadi bilimler fakültesi
kuruldu; ayrıca da, iki yıllık olan Su Ürünleri Meslek
Yüksekokulu dört yıla, yani fakülteye dönüştürüldü. Bu
Yasa 1992 yılında çıkmış. Allah aşkına,
1992 yılında çıkan bir yasanın şu anda emaresi
yok Tunceli'nde. Ne fakülte kuruldu -yani iktisadi bilimler fakültesi-
ne de Su Ürünleri Fakültesi dört yıla çevrildi. Bu ne oluyor, kime
gideceğiz, kime ne diyeceğiz, biz de anlamıyoruz.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) -
O zaman niye kurmadılar?
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) - Hükûmete söylüyoruz "Bu YÖK'ün işi." diyor.
YÖK'e söylüyoruz "Efendim, işte, bakalım, dekan bulamıyoruz."
diyor. Ben, burada, tekrar mevcut Hükûmetimizden, Başbakanımızdan,
YÖK Başkanından, Fırat Üniversitesi Rektöründen rica
ediyorum. Yani, yörenin sosyal yönden biraz geliştirilmesi lazım,
eğitim yönünden geliştirilmesi lazım. Demin Nevzat Hocamızın
dediği gibi, askerî tedbirlerle, yalnız, önlem alınmıyor.
Size açık, net bir şey söyleyeyim. Yani, bu PKK olayını,
terör olayını Amerika isterse keser, istemezse kesmez. Bu
açık ve net, Hocam da söyledi, ama, Amerika keser mi kesmez mi buna
bakmadan önce, o yöreyi sosyal yönden, iktisadi yönden geliştirmemiz
lazım, değerli arkadaşlar. Gençlerimizin tamamı
işsiz. Kahvelere gidin, doğuda, güneydoğuda, Tunceli'nde
tıklım tıklım, gençler oturuyor. Bu gençler yirmi
beş yaşında, otuz yaşında, otuz beş yaşında.
Yani, inanır mısınız, bunları işsiz,
atıl durumda bırakmakla nasıl tehlikelerle karşı
karşıya geldiğimizin farkında mısınız?
İşte bunlar, böylece büyük şehirlere de sirayet ediyor,
buralara kadar geliyor ve Türkiye bir terör belası içinde
kıvranıp duruyor. Ekonomik tedbirler çok önemli, sosyal tedbirler
çok önemli, eğitim ve sağlık tedbirleri çok önemli değerli
arkadaşlarım. Bu açtığınız fakültelerin,
üniversitelerin bir an evvel yörede hizmete girmesi lazım,
oralara mutlaka öğrenci alınması lazım. Bakınız,
geçen gün üniversite kurdunuz, birkaç tane de doğu ve güneydoğuda
oldu. Ben şimdiden söylüyorum, bunlar açılmayacak, faaliyete
geçmeyecek, böyle kâğıt üzerinde kalacak. Yani, on beş
yıldır Tunceli'deki fakülte eğer açılmamışsa,
iki yıllık Su Ürünleri Meslek Yüksekokulu dört yıla dönüştürülmemişse
-yasayla çıkarıldığı hâlde- şimdi geçen
gün çıkardığınız Yasa'da acaba faaliyete geçecek
mi? Ben zannetmiyorum. Bunları derhâl geçirmemiz lazım, bunların
gereğini yapmamız lazım. Yoksa, böyle, hakikaten üzülüyoruz.
Vatandaşımız ölüyor, polisimiz, askerimiz şehit
oluyor, insanlarımız yaralanıyor. İnanınız
ki, hepimizin yakınları, hepimizin insanları bunlar.
Bunlara, yalnız burada rahmet okumakla, Allah rahmet etsin demekle,
yaralılara şifa dilemekle olmuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Yerlikaya.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) - Hiç olmazsa, o yörenin biraz geliştirilmesi gerekiyor.
Yani, bu zarar ziyana, terörden zarar görmüş vatandaşlarımızın
dosyalarına daha bir çare bulamadık. 2004'te çıkardığımız
bu Kanun, 2007'de, şu anda üç yılı tamamladı, henüz
bir şey yok, inanınız ki bir şey yok. Vatandaş büyük
bir umut içinde bekliyor. Olacak bir şey değil.
Değerli arkadaşlarım,
ciddi olmamız lazım. Terörle mücadele edilmesi gerekiyorsa
bunda da ciddi olmak lazım. Üniversite açıyorsanız bunda
da ciddi olmamız lazım. Çıkardığımız
yasaları da yerine göre derhâl tatbik etmek konusunda ciddi olmamız
lazım. Öyle, iş olsun diye, biz daha böyle gayret edersek -yapılacak
çok şey vardır- vatandaşları oyalamaktan başka
bir konu yoktur. O nedenle, hepimizin çok ciddi olması lazım,
olaylara ciddi bakmamız lazım, vatandaşımız
bizden bunu bekliyor.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu adına
Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan, buyurun. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1417 sıra sayılı Van Milletvekili
Mehmet Kartal ve 10 Milletvekili ile Şırnak Milletvekili
Abdullah Veli Seyda ve 9 Milletvekilinin; Terör ve Terörle Mücadeleden
Doğan Zararların Karşılanması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi üzerinde Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Düşüncelerimi yüce Meclisle paylaşmak istiyorum ve yüce
Meclise saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, terör
nereden doğuyor? Terör birden, kendiliğinden doğmuyor.
Bunun kaynağına gitmenin yollarını aramak lazım.
Yüzeysel bakarak terörü önleyemeyiz. Her geçen gün baktığımızda,
her geçen yıl arta arta geliyor. İşte Ankara'nın göbeğinde
terör var. Kimler besliyor bu terörü, kimler kullanıyor; bu kullanılan
insanların niteliği ne, özelliği ne, ona bakmak lazım.
Bir imkânı olan insan kolay kolay terörist olmaz. Eğer bir insan
hem kendi hem de başkalarına zarar veriyorsa, bunu doğuran
nedenleri ortadan kaldırmanın yollarını aramak
lazım.
Milyonlarca insan bugün tedirgin.
"Acaba ben çarşıya çıktığımda bir terör
olayıyla karşılaşacak mıyım?" diye
inanın çoğu artık kalabalık yerlerden kaçınıyor;
evlerimizden çıktığımızda "Aman kalabalık
yerlerde dolaşmayın." diyor, "Gezmeyin." diyorlar.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Burada söylemeyin
onu.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Bunu
vatandaş söylüyor. Vatandaştan gizleyemezsiniz terörü.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Burada söylemeyin
lütfen ya!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Vatandaşa
korku yaydırdınız, vatandaşı korkuttunuz, ondan
sonra da, gelip Mecliste, vatandaşın bildiğini vatandaştan
gizlemeye gerek yok.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Meclis zabıtlarına
konuşuyorsun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Terörü
ortadan kaldırmanın yollarını aramak zorundayız.
Susarak değil. Bu ülke bizim ülkemiz, bu ölen insanlar bizim insanlarımız.
İşte Başkentte 120'ye yakın insan yaralandı, 6
tane de arkadaşımızı, vatandaşımızı
kaybettik. Bunların beslenme kaynaklarını siz burada
gizleyerek kaçarsanız elbette ki terör cesaret alır, güç
alır.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Kim gizliyor, kaçıyor?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - İşte
görüyoruz. Niye susuluyor, neden kaynakların üzerine sorumluca
gidilmesinin çaresini...
AHMET YENİ (Samsun) - Ne kadar
lüzumsuz konuşuyorsun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Rahatsızlanmayın,
rahatsızlanmayın
Terör bu ülkenin baş belasıdır.
Yoksulluktan kaynaklanıyor, tahrikten kaynaklanıyor,
dış ve iç güçlerin tahrikinden kaynaklanıyor. Bu kaynakları
görmezlikten gelerek, yıllarca
AHMET YENİ (Samsun) - Tahrik
ediyorsunuz, tahrik ediyorsunuz; tahrik etmeyin!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Tahrik
edenler, gidip de Diyarbakır'da laf anlatan, askerin yan gelip
yattığını söyleyenlerdir. Tahrik edenler onlardır.
Bırakın şunu.
BAŞKAN - Lütfen Sayın Özcan
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
- Ya, ne alakası var şimdi!
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Kimse böyle bir şey söylemiyor!
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Hadi oradan!
AHMET IŞIK (Konya) - Ayıp
be!
BAŞKAN - Lütfen Sayın Özcan
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, yani biz, hiçbir zaman için terörün tırmanmasından
yana değiliz. Bu ülkede parmağına diken batan her vatandaşın
acısını hissediyorsak, bu vatandaşın acısına
çare bulmanın yollarını aramak lazım.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Teröristlere
cesaret vermek için mi konuşuyorsun burada!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Rahatsızlanmayın
Biz, bugün terörü konuşuyoruz,
terörden mağdur olan insanları konuşuyoruz, işte
dün Ulus'ta olan terörü konuşuyoruz. Eğer biz, bu teröre karşı
hep birlikte, Meclis olarak, Hükûmet olarak, bütün vatandaş, Türkiye
vatandaşı olarak tedbir almazsak, yarın kapımızı
da çalar. Bunun için yapılacak şey: Terörü ortadan kaldırmanın
nedenleri olan işsizliği önlemenin yollarını,
ekonomik olarak güçlenmenin yollarını aramak ve bölgeler
arası dengesiz teşvik ve desteklerin ortadan kaldırılmasının
yollarını aramak lazım. Bunları yapmadan
"Biz, terörün önünden geliriz, terörü yeneriz." gibi mantıklarla,
kuru şeylerle önlenemiyor. Bunun çaresi işsizliği
önlemektir, çaresizliği önlemektir. Devletin daha bu işsizlere
çare bulmasının yollarını aramak lazım.
Niye rahatsızlanıyorsunuz?
Devletimiz -ki, inanıyoruz güçlü devletimiz- bunların tedbirini
en kısa zamanda alacaktır, ama sizin gibi böyle, terörü ve
sokakta olan işsizliği görmezlikten gelen anlayış,
terörü önleyemez, sıkıntıyı önleyemez. Her gittiğiniz
bölgede farklı farklı şeyler söyleyerek, işçiye
karşı çıkarak, köylüye küfrederek, memuru görmezlikten,
yoksulu
ASIM AYKAN (Trabzon) - Ağzından
çıkanı kulağın duyuyor mu?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Evet, "Al ananını git!" demenin anlamı nedir?
Benim bölgemde, benim ilimde oldu, herkes biliyor, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşının hepsi gördü.
AHMET YENİ (Samsun) - Konuştuklarınızı
kulaklarınız duymuyor.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Gördü
ASIM AYKAN (Trabzon) - Duymuyor kulaklarınız.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Siz
bunları yok sayamazsınız. Ölen, sokakta, insanları,
marul toplayan çocukları, rögardan düşen bebeleri görmezlikten
gelerek, siz bu anlayışla, bu kafayla Türkiye'yi yönetemiyorsunuz
ve yönetmediğinizi göreceksiniz, ki, 22 Temmuzda halk bunun
hesabını sizden soracak. (AK Parti sıralarından
"Yuh" sesleri)
ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Söyleyeceğin
başka bir şey yok, aynı şeyleri tekrar ediyorsun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Sizler
susmaya, sizler yuhalamaya devam edersiniz, halk bunları görüyor;
sokaktaki işsizi görüyor, terörden mağdur olan vatandaşı
görüyor ve terörle mücadele eden askerlerimizi, emniyet güçlerimizi
görüyor, sıkıntılarını görüyor, yaşıyor.
Bunu görmezlikten gelerek, yok, tozpembe diye Türkiye'yi farklı
bir kulvarda göstermenin anlamı yok, vatandaş yaşıyor.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Biz konuşmakla
değil, icraatla iş yapıyoruz.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri
ASIM AYKAN (Trabzon) - Küfrü söyleyin.
Bu ne demek?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, terör mağdurlarının bir an önce
mağduriyetlerini gidermenin yollarını aramak zorundayız.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Parlamentonun
bir seviyesi var.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Eğer bu konuda duyarlı olmadığımızda,
her gün terörle ilgili ve terörün peşine takılacak bir sürü
insanlar göreceğiz. Bu da yanlıştır. Bu insanlar
bizim insanlarımız. Sizler burada laf atarak, terörün üzerini
örterek bu olayları çözemezsiniz. Vatandaş yaşıyor.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Biz vatandaşa
nerede küfretmişiz, onu söyle!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Sokakta
kapkaççılardan, hırsızlardan, cinayetçilerden insanlar
artık canlarını koruyamaz duruma geldiler.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Anlaşılmadı.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Bu
konuda da tedbir alınması gerekir diyoruz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Anlaşılmadı. Sokakta paspasçı
mı dedin, ne dedin anlaşılmadı.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım. Kürsüye çıkıp
konuşun. Arkadaşlar, lütfen
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Gaspçı, gaspçı dedik, paspasçı demedik. İyice duy.
Sen gaspçıyı göremezsin, sen hırsızı göremezsin,
sen o perişanlık içerisinde olan yoksul köylüyü göremezsin
ALİM TUNÇ (Uşak) - Niye? Âmâ
mı o arkadaş?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
çiftçiyi göremezsin, emekliyi göremezsin, üniversitesini bitirip
de sokakta işsiz gezen vatandaşı göremezsiniz. Çünkü
sizin görebileceğiniz, ancak sizin yandaşlarınız,
sizin bugün kadrolar peşinde koştuğunuz yandaşlarınızdan
başkasını göremezsiniz, görmüyorsunuz, çünkü görmemekte
de haklısınız. O insanları bir sefer kandırdınız,
oylarını aldınız ve bu sefer de kandıramayacaksınız.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Hangi partiden aday olacaksın?
ALİM TUNÇ (Uşak) - Kim kandırdı?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Biz
inanıyoruz ki, Türkiye, vatandaşları aldatana prim
vermeyecek. Ne zaman aldatmaya kalkarsanız, siz kendiniz aldanırsınız,
halk hiçbir zaman aldanmayacak.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Avucunu yala, avucunu!
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sen, seçenleri
aldattın, seçenleri!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Biz, onurumuzla, haysiyetimizle, şerefimizle seçilen, o seçmenin
sesini buradan dile getiriyorum. Niye korkuyorsunuz? Seçmenin
sorunu değil mi? Ezilmişlik sorun değil mi? İşsizlik
sorun değil mi? Köylünün mahsulünün para etmediği sorun
değil mi? Bunları dile getirmek, o seçmenin vermiş olduğu
oyun karşılığı, bak, duygularınızı
Parlamentoda paylaşıyorum demek suç mu yani? Ama size göre
suçtur.
AHMET YENİ (Samsun) - Hangi
parti adına konuşuyorsun?
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Şimdi hangi partiden aday olacaksın?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Ama
bize verilen o oyların en güzelini temsil etmeye çalışacağız,
çünkü o oylar, bizim onurumuz, haysiyetimiz; o, emeğin haysiyetidir;
o, gururun haysiyetidir; o, bize güveni olanların haysiyetidir.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Hangi güven, CHP'den geldin, Anavatan Partisine geçtin, şimdi de
Demokrat Partiden aday olacaksın!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Onun için, sizler
"Şuraya gitti, buraya gitti." değil
Sizler de, geçmişte farklı
Ama parti içerisinde farklı
düşünenler olabilir. Bundan dolayı ayrılmasının
bir şeyi yok. Ben, senin gibi düşünmek zorunda değilim.
Ama bugün, Türkiye'de, şu sorunu çözmemiz gerekir. Türkiye'de,
terörü ve Türkiye'yi sıkıntıya sokan bütün etkenleri
ortadan kaldırmanın çözümünü aramamız lazım.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Hangi partiden aday olacaksın?
AHMET YENİ (Samsun) - Yarın
hangi partiye gideceksin?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Yoksa
burada laf atarak kendinizi üste çıkarmak
Parmak çoğunluğuna
dayanarak istediğimiz yasaları çıkarırız
mantığı içerisinde giderek
Bunu, halka yapmış
olduğunuz en büyük kötülük olarak görüyoruz.
AHMET YENİ (Samsun) - Yarın
hangi partiye geçeceksin?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bizler, her zaman o halkın emrindeyiz. Onların
alın terine, onların, bu ülkenin birliğine, bütünlüğüne,
kardeşliğine karşı olan saygımız ebediyen
devam edecektir. Türkiye'nin bağımsızlığı,
tam bağımsızlığı konusunda, Atatürk'ün
devrimleri ve üniter yapı konusunda hiçbir tavizimizin olmadığını
her yerde söylüyoruz, Parlamentoda da söyleyeceğiz, sokaklarda
da söyleyeceğiz. İnan edin ki, bu halkımız, sizlere
olan güvenini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) - Hangi
partiye geçeceğini de bir de söyle.
BAŞKAN - Sayın Yeni
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Sayın Yeni, uçağı bir saat nasıl
beklettiniz, onun hesabını verin.
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Özcan, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Bitiriyorum.
Sayın Yeni, sana galiba madalya
verecekler, bu laf atma konusunda birinci geleceksiniz. Dileğimiz,
gelecekte o sıralarda oturmayacaksınız.
AHMET YENİ (Samsun) - Hayırlısı
olsun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
İnanıyoruz ki, biz, işte, Anavatan ve Demokrat Parti
olarak yarın o sıralarda oturacağız, sizler de geldiğinizde,
belki de burada, muhalefetin bu köşesinde yer bulursanız
oturursunuz diye düşünüyoruz.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Anavatan Partisi mi, Demokrat Parti mi?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Yüce
Meclise saygılar sunuyorum. Şehitlerimize ve terörden
ölen vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyoruz
AHMET YENİ (Samsun) - Beşinci
parti mi?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
yaralılara
şifalar diliyoruz. Bütün ülkemize geçmiş olsun dileğiyle
saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Konuşmalarını
tutanaklardan bir oku da şehitlerle ne alakası var bir bak.
AHMET YENİ (Samsun) - Beşinci
parti mi olacak o?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Biz otururken, sen teşrifatçılık
mı yapacaksın?
BAŞKAN - Hükûmet adına, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet
Ali Şahin.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Ne konuşuyoruz, neyi konuşuyoruz?
Bir kanun teklifini görüşüyoruz. Terör ve terörle mücadeleden
doğan zararların karşılanması hakkında
iki milletvekili arkadaşımızın -ki, ikisi de ayrı
siyasi partilere mensup, biri iktidar, biri muhalefet partisine
mensup- vermiş olduğu kanun teklifini görüşüyoruz.
Hatırlayacaksınız,
2004 yılında, 5233 sayılı, terör ve terörle mücadeleden
doğan zararların karşılanması hakkında
Hükûmetimiz bir kanun çıkarmıştı. Neyi amaçlıyordu
bu kanun? 1987 yılından beri Türkiye'de terör sebebiyle
mağdur olmuş, zarara uğramış vatandaşlarımızın
bu zararlarını karşılamayı amaçlıyordu.
1987. O tarihte biz iktidar değiliz. O tarihte iktidar olanlar,
2004 yılına kadar bu ülkede iktidara şöyle veya böyle
gelenlerin hiçbiri, bu vatandaşlarımızın
mağduriyetlerini düşünmemişler, terör sebebiyle zarara
uğrayan bu insanlarımızın zararlarını
tazmin etmeyi akıllarının kenarına getirmemişler.
Ancak, şimdi, buraya çıkıp, bizim iktidarımız
döneminde bu vatandaşların düşünülmesini ve zararlarının
karşılanmasını tebrik edecekleri yere, gelip bizi
eleştiriyorlar. Ben de size soruyorum: Niye siz çıkartmadınız
bunu zamanınızda, iktidarken? (AK Parti sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın
Bakan, onların desteklenmesi konusunda geç kaldığınızı
söylüyoruz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bizi tebrik etmeniz lazım,
"Teşekkür ederiz." demeniz lazım, "Bizim iktidarımız
döneminde biz bunları yapamadık, beceremedik, başaramadık.
Siz geldiniz AK Parti olarak, bu vatandaşlarımızın
mağduriyetini gideriyorsunuz." diye bize teşekkür
etmeniz lazım.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - İnsaf
lazım önce!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bu topraklar, dünyanın jeopolitik açıdan en önemli, en hassas
topraklarıdır. Her zaman bu toprakların iç ve
dış düşmanları olmuştur. Binlerce şehit
vererek bu toprakları ecdadımız bize emanet ettiler.
Tabii ki bu vatanı bizden sonraki nesillere, bir tek çakıl
taşını vermeyerek devretmek de bizim vatan borcumuzdur.
Ama, özellikle terör, yirmi üç yılı aşkın bir süredir
Türkiye'nin mücadele ettiği bölücü terör hâlâ amaçlarını
gerçekleştirmek için faaliyetlerine devam ediyor. Bu, bir
hükûmet meselesi değildir, hükûmetlerin meselesi değildir,
Türkiye'nin, devletimizin bir meselesidir. Her hükûmet geldiğinde,
tabii ki devlet kurumlarıyla iş birliği hâlinde, bu bölücü
terörle ve tabii ki her türlü terörle mücadele etmiştir ve bundan
sonra da edecektir.
Aslında, terörün amacı
toplumda kargaşa meydana getirmektir, korku meydana getirmektir,
kaos meydana getirmektir. Eğer, biz buraya çıkar da bu teröristlerin
yapmış olduklarını abartılı şekilde
burada kullanırsak sırf iktidarı yıpratmak için,
eleştirmek için, terörün emellerine farkında olmadan hizmet
etmiş oluruz, onun reklamını yapmış oluruz. Belki
içinizdeki şişkinliği gidermiş olursunuz buraya
çıkarak, bu konuşmayı yaparak, ama farkında değilsiniz
ki terör de zaten bu eylemleri yaparak bu amaçları hasıl etmek
istiyor. O nedenle, her milletvekili arkadaşımız,
özellikle terör ve terörle mücadele deyince, konuşurken dokuz
düşünüp, bir konuşmalıdır. Öyle gelişigüzel,
ağzımızdan çıkanı kulağımız duymayacak
şekilde burada konuşamazsınız, buna hakkınız
yok. O zaman çıkar ben sorarım, "Sizin iktidarınız
döneminde en doruk noktasına çıkmıştı, bu zararlar
da o zaman meydana gelmişti. Niye bunları karşılamadınız?"
diye o zaman ben de çıkar, haklı olarak sorarım. Bunları
sorarak, birbirimizi eleştirerek Türkiye'nin hiçbir sorununu
çözemeyiz. Mecbur kaldığım için bu cümleleri söyledim,
yoksa bunu söylemeyi de doğrusu arzu etmezdim.
MEHMET KARTAL (Van) - Sayın Bakanım,
bir eksiği de biz de bulamamıştık, ilave etmedik
hiçbir şekilde.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Canlı bombalardan söz edin Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar,
bu 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Yasa 2004 yılında
çıktı, uygulanıyor. Biraz önce söz alan arkadaşlarımız
da ifade ettiler. Şu ana kadar, 269.938 başvuru olmuş bu
yasadan yararlanmak için Türkiye genelinde, özellikle 12 ilimizde.
Tabii ki, bu başvuruları çok ciddi şekilde değerlendirmemiz
lazım.
Arkadaşlar, her şeyin istismarı
mümkündür. Dolayısıyla, çıkartmış olduğumuz
yasaların da uygulamasında istismarları önlemek
için titiz davranmak zorundayız. 108 adet komisyon kuruldu bu 12
vilayetimizde. Komisyonlar tabii ki titiz bir çalışma yapıyorlar
ve 61.436 adet başvuru sonuçlandırılmış ve vatandaşlarımıza
şu ana kadar 267 milyon 488 bin 80 lira para ödenmiş. Yani, bu,
şu demek: 267 trilyon lira para ödemişiz. Şu anda, tahakkuk
etmiş, ödenmeyi bekleyen, ilk fırsatta da ödemek zorunda olduğumuz
116 trilyon Türk lirası da ayrıca sorumluluğumuz var.
Demek ki, 267, 116 daha, aşağı yukarı 400 trilyona
yakın para ödüyoruz. Daha önce böyle bir şey düşünülmemiş,
böyle bir şey olmamış. Bunu bizim iktidarımız
ödüyor. Tabii ki, bütün bu müracaatlar da değerlendirilecek.
Bunun sonucunda, hakikaten vatandaşlarımıza, ne kadar
zarar tahakkuk etmişse, onlar da ödenecektir. Bu, bizim, devlet
olarak, Hükûmet olarak bir sorumluluğumuzdur. Vatandaşlarımız
gerçekten bir zarara uğramışlarsa, özellikle terörden
ve terörle mücadeleden doğan bir zarara uğramışlarsa
onu karşılamak için bu Yasa çıkarılmıştır.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Bu da Hükûmetimizin
iyi niyetini gösteriyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bakın, size şunu
memnuniyetle ifade edeyim ki, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin ve
devletinin bu uygulaması, Birleşmiş Milletler tarafından,
terörle mücadele eden ülkelere örnek gösteriliyor. Birleşmiş
Milletler, birtakım toplantılarında, Türkiye'nin yapmış
olduğu bu uygulamayı örnek olarak gösteriyor. O bakımdan,
çok hayırlı ve yararlı bir kanun çıkarttık.
Şimdi, bu teklif, vatandaşlarımızın müracaat
sürelerini bir yıl daha uzatıyor. Çıkmış, süre
dolmuş, bir uzatmışız, şimdi bu teklifi bir kez
daha uzatıyoruz, Hükûmet olarak da bu uzatma teklifine
"evet" diyoruz. Niye? Değişik nedenlerle müracaat
edemeyen vatandaşlarımız olmuş olabilir, onlara
yeni bir imkân daha sağlıyoruz. Hükûmet olarak yapmış
olduğumuz bu çalışma, bu gayret, bu olumlu yaklaşım,
herhâlde sadece tebrik edilecek, takdir edilecek bir davranıştır.
Ama, ben, yine de burada söz alan muhalefet partilerine mensup arkadaşlarımızın
desteklerine teşekkür ediyorum. Seçimler yaklaşmışken
burada yapılan konuşmalar, siyasi içerikli konuşmalar
oluyor, "iktidarı acaba nasıl yıpratabiliriz"
amaçlı konuşmalar oluyor. Aslında bu kanun teklifiyle
ilgili olmayan şeyler de buraya gelip söyleniyor. Bunu da birazcık
anlayışla karşılamaya gayret ediyorum, çünkü seçimler
yaklaşmış. Böylesine güçlü bir iktidar karşısında
muhalefet yapmanın zorluğunu da görüyorum. Tabii, bu zorluk,
kendilerine bu tür konuşmalar yaptırıyor. Ama, her
şey milletimizin gözünün önünde cereyan ediyor, her şeyi
milletimiz takip ediyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Net gücü
anlaşılamadı.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) -
O nedenle, 22 Temmuzda herkes milletin terazisinde tartılacaktır,
kaç gram geldiğimizi 22 Temmuz akşamı hepimiz göreceğiz.
O nedenle, birbirimizi yıpratmayalım, özellikle terör konusunu
istismar etmeyelim ve bölücü terörün ekmeğine yağ sürücü
açıklamalar yapmayalım. Altını çizerek ifade ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Kütahya
Milletvekili Alaettin Güven.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın
Başkan, "Söylediğini kulağı duymuyor."
gibi bir ifade kullandı. İç Tüzük'ün 69'uncu maddesine göre
sataşma var.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Ne alakası var?
BAŞKAN - Bir şey yok. Siz konuştunuz,
tenkit ettiniz, Sayın Bakan cevap verdi. Bir şey yok.
Sayın Güven, buyurun efendim.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
1417 sıra sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan
Zararların Karşılanması Hakkında Kanun'un
3'üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
değerli Başkanım; meşhur bir söz: "Karanlığa
söveceğine bir mum yak." Gün birlik günü, gün dirlik günü,
gün beraberlik günü, gün dayanışma günü. Terör AK Partili
demiyor, Cumhuriyet Halk Partili demiyor, Anavatanlı demiyor,
atıldığı yerde kurşunlar kimi bulursa ona isabet
ediyor.
Bu kanun, bu yasa, bir mum yakma,
bir aydınlatmadır. Onun için, sen sebepsin, o sebep yerine,
nasıl biz
Bakınız, orada "Anafartalar Çarşısı"
diyoruz. Hemen öbür tarafında gazi Meclis var, orada Ulus var.
Ulus bu millettir. Gazi Meclis Kurtuluş Savaşı'nı
kazanmıştır. Çanakkale'de Anafartalar geçilmemiştir.
Ama, Çanakkale'de hiçbir milletin ferdi, sen Türk'sün, sen Kürt'sün, sen
Laz'sın dememiş, doğulusun, batılısın dememiş,
hep beraber, gitmişiz, orada, Anafartalarda "Çanakkale geçilmez."
demişizdir. Bugün terör Anafartalar Çarşısı'nda.
Bize bir fırsat; Anafartalar geçilmez, Türkiye geçilmez, Türkiye
yaşanılır bir ülkedir, insan hakkının, insan
haysiyetinin korunduğu bir ülkedir deme fırsatını
yakalamışız, bunu ulu orta kullanmalıyız.
Birbirimize suç bulmakla, karanlığa sövmekle ne aydınlanabiliriz
ne aydınlatabiliriz.
Değerli arkadaşlarım,
insan hayatı, insan canı kutsal ve muhterem, en ulvi ve yüce
bir hak. Terör buna karşı gelen bir şeydir. Biz söylemiyor
muyuz, bizim öz kültürümüzde, "İnsanı yaşat ki,
devlet yaşasın, insanı yücelt ki, devlet yücelsin."
Öz kültürümüz ne diyor: "Bir insanı öldüren bütün insanlığı
öldürmüştür." Bir insanı yaşatan, dirilten bütün
insanlığı diriltmiştir. Bizim medeniyetimiz dirilme,
diriltme medeniyeti. Bizim medeniyetimiz canlanma, canlı
tutma medeniyeti, öldürme medeniyeti değil. Kültürümüz can
verme medeniyeti, can alma medeniyeti değil, diriliş medeniyeti.
Onun için, geliniz, bugün, burada,
terörle mücadelede mağdur olan vatandaşlarımız
için bir yasa çıkarırken, ne katkıda bulunabiliriz,
sövme yerine, suçlama yerine bir mum yakarak ne gibi önerilerde bulunabiliriz
-bugün, Bakanımızın da ifade ettiği gibi- bunun
çarelerini arama, bulma günüdür, birlik ve beraberlik günüdür. Bu
yasa da bu yöne giden bir yasadır. İnşallah bu millet.
İnşallah, bu millet, biraz önce ifade edildiği gibi, Gazi
Meclisin faaliyetleri içerisinde Kurtuluş Savaşı'nı
kazandığı gibi, yine bu millet birlik ve beraberlik
içinde bu terörün de açığı, kapalısı,
dıştan, içten gelenlere karşı birlik ve beraberlik
içinde üstesinden gelecektir, onu yer ile yeksan edecektir. İnsanımız
bunun için vardır, buna hazırdır. Kültürümüz, aldığımız
tarih bilinci de bunu beslemektedir. Biz terörü, başkalarını
suçlamakla, ona vitamin verip besleme yerine, onun elindeki imkânları
alarak yapmalıyız, onun üstesinden gelmeliyiz.
Eksi 9'lardan üst üste 7,6'lara kadar
büyüyen bir Türkiye varsa, eğitimine, bütçesinden son beş
yılda en büyük payı Millî Eğitim Bakanlığına,
millî eğitime ayırıyorsa, okullaşma hızlı
artıyorsa, dershaneler çoğalmışsa, yollarımız
hızla yapılıyorsa, ekonomimiz büyüyorsa, itibarımız
artıyorsa, terör de itibarımıza, hakkımıza,
hukukumuza, geleceğimize, muasır medeniyetler seviyesinde
alacağımız yola sıkılan bir kurşunsa, bu
tür faaliyetlerle ancak önüne geçebiliriz. Yoksa, birbirimize sataşmakla,
birbirimizi suçlamakla varacağımız bir yer olmaz, sadece,
terör, terörist, terörizm kıs kıs güler ve "Ben muradıma
erişiyorum." der...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güven, konuşmanızı
tamamlayınız, son cümlenizi alayım.
Buyurun.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla) - Teşekkür
ederim.
Buna fırsat vermemek bizim görevimizdir,
bizim sorumluluğumuzdur, bizim yükümlülüğümüzdür. Ben,
şahsen
Bunun üstesinden gelecek birikime sahiptir bu millet,
vekiller de sahiptir, Meclisimiz de sahiptir.
Bu duygularla hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına
Elâzığ Milletvekili Zülfü Demirbağ, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Van Milletvekili Mehmet Kartal ve 10 arkadaşı
ile Şırnak Milletvekilimiz Veli Seyda ve 9 milletvekili
arkadaşımızın Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan
Zararların Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasıyla İlgili Kanun Teklifi üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmamın başında,
Ulus Anafartalar Çarşısı ve Şırnak'ta şehit
edilen kardeşlerimize Cenabı Allah'tan rahmetler, ailelerine
ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Kıymetli arkadaşlar,
19/7/1987 ile 30/7/2002 tarihleri arasında olağanüstü hâl
ilan edilen illerde terör eylemleri ve terörle mücadele kapsamında
yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan vatandaşlarımızın
uğradıkları zararın tazmin edilmesi amacıyla
5233 sayılı Kanun çıkarılmış ve Kanun'dan yararlanmak
için bir yıllık başvuru süresi öngörülmüştü. 2005
ve 2006 yıllarında birer yıl uzatılmış,
başvuru süresi sona ermesine rağmen, hâlen, terörden zarar
gören vatandaşlarımızın bulunduğu görüldüğünden,
bu vatandaşlarımızın da başvurularını
sağlamak, mağduriyetlerini gidermek amacıyla
başvuru süresinin bir yıl uzatılması ve gereği
hâlinde süreyi uzatmak üzere Bakanlar Kuruluna yetki verilmesini
öngören bu kanun teklifinin ben hayırlı olmasını
dilerken, demin muhalefet partilerine mensup arkadaşlarımızın
iktidar partimizi acımasız bir şekilde tenkitlerini
hep beraber dinledik. Bu tenkitlere başta Sayın Bakanımız,
daha sonra da veciz konuşmasıyla Alaettin Bey kardeşimizin
çok güzel cevapları oldu. Aynı konulara tekrar tekrar cevap
vermek istemiyorum.
BAŞKAN - Sayın Demirbağ,
bir sataşmaya sebebiyet vermeyelim. Sayın Bakan gerekli
cevapları verdi Hükûmet adına.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
- Hayır, memnuniyetle, vermeyeceğim ben.
BAŞKAN - Lütfen, siz kendi konunuza
devam ediniz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
- Cevap vermeyeceğim, ancak, şöyle beş yıl geriye
-fazla değil- gittiğimiz zaman,
o günkü koalisyon hükûmeti döneminde MGK toplantısında
Anayasa kitapçığının fırlatılmasıyla
birlikte meydana gelen olay ve onun hitamında yaşanan kriz
neticesinde bu ülke insanı millî servetinden yüzde 40 kaybetti.
Bir başka deyimle, 50 ile 100 milyar dolar kaybettik. Bunları
da hatırlatmakta yarar görüyorum ve kanunun hayırlı
olması dileğiyle, yüce Meclisimize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Demirbağ.
Madde üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Buyurun Sayın Kartal.
MEHMET KARTAL (Van) - Sayın
Başkan, oylamadan sonra kanun teklifi sahibi olarak bir teşekkür
konuşması yapacağım.
BAŞKAN - Hayır, böyle bir
usul yok.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Oyunun
rengini belirtecek Sayın Başkan.
MEHMET KARTAL (Van) - Evet, yani,
ben kanun teklifi
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, İç Tüzük hükümleri belli. Yani, oyunun
rengini belirtmek üzere lehte ve aleyhte söz istenebilir. Şu anda
lehte zaten söz istenmiş vaziyette, dört milletvekilinin söz
talebi vardır. Ama, buraya, ekrana girmek
Soru sormak için anladım
ben. Onun için, sizin talebinizi de kabul edeyim, eğer o dört arkadaşımız
bir konuşma yapmazsa oyunuzun rengini belirtmek üzere size söz
veririm.
Teşekkür ederim Sayın Kartal.
MEHMET KARTAL (Van) - Ben teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN - Ben teşekkür ederim.
3'üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünün oylamasından
önce oyunun rengini belirtmek üzere, lehinde, Kütahya Milletvekili
Alaettin Güven
Ankara Milletvekili Faruk Koca
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Buyurun Sayın Kandoğan.
Sayın Güven, ben sizin sözünüzü
söyledim, o zaman talep etmediniz, arkadaşımızı
çağırdım, biraz önce de konuştunuz. Yani, renginizi
belirtecektiniz zaten.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun teklifinin lehinde olmak üzere görüşlerimi
açıklamak için huzurlarınızdayım.
Değerli milletvekilleri,
çok uzun yıllardan beri ülkemiz için son derece önemli bir problem
olan terör meselesiyle ilgili, bundan mağdur olan vatandaşların
en azından zararlarını tazmin etmek maksadıyla hazırlanan
bu kanun teklifini desteklediğimi ifade etmek istiyorum.
Ben, o bölgede terörün en yoğun
olduğu dönemlerde görev yapan bir milletvekili olarak, bugün
gelinen noktada artık hepimizin son derece duyarlı olması
gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Özellikle seçim
dönemine girilen bugünlerde terör konusunda çok daha dikkatli
sözlerin sarf edilmesi gerektiğine inanıyorum ve terörün
bundan sonra daha vahim sonuçlar doğurabilecek olan etkisini
azaltma noktasında da hepimize büyük sorumluluklar düştüğü
inancındayım. Özellikle Hükûmetin, bu seçim dönemi içerisinde,
eskisinden daha dikkatli ve duyarlı bir şekilde terörle
mücadelede yeni konseptler geliştirmesi ve olabilecek yeni
eylemlerin önünü kesme açısından içinde bulunduğumuz
günler son derece önemli günler. Artık, geçmişte, siz şunu
niye bu şekilde yapmadınız, biz bunu bu şekilde
yaptık, tartışmasını bir kenara bırakıp,
terörün acımasızca masum vatandaşları katletmesinin
önüne mutlaka geçmek gerekir. Özellikle terörle ilgili olarak
alınması gereken onlarca tedbirin bir an önce hayata geçirilip,
en azından terörün beslendiği bataklığı da kurutmanın
çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum ve terörle mücadele
noktasında, bu hafta içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelen ve korucuları sosyal güvenlik sisteminin içerisine
dâhil eden uygulamanın, bu hafta Türkiye Büyük Millet Meclisinden
kanunlaşıp hayata geçirilmesinin terörle mücadelede
son derece önemli bir adım olduğunun da altını çizmek
istiyorum. Yıllardan beri terörle büyük ölçüde mücadele eden
ve 1.500 civarında şehit veren ve herhangi bir sosyal güvenlik
kurumuna tabi olmadığı için çok ciddi zorluklarla karşı
karşıya olan korucuların da sosyal güvenlik şemsiyesi
içerisine alınması, terörle yapılacak mücadelede,
inşallah, güvenlik güçlerimizin elini güçlendiren, kuvvetlendiren
bir husus olacaktır ve yine Doğu ve Güneydoğu Bölgeleriyle
ilgili olarak, eğitim, altyapı, sosyal, ekonomik faktörler
gibi son derece önemli konuların ciddi bir şekilde masaya
yatırılıp, bunların da hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Ve son olarak, özellikle terör noktasında Hükûmetin, iktidarın,
Amerika Birleşik Devletleri ve Irak'la, özellikle Kuzey Irak'ta
beslenen, orada büyüyen terör örgütüyle ilgili olarak, mutlaka
ciddi yaptırımlar yapılması hususunda, iki ülke
nezdinde ciddi girişimlerin derhâl ele alınıp hayata
geçirilmesinin de lüzumlu ve faydalı olacağı inancındayım.
Bu kanunla, terörden mağdur
olan, yerini yurdunu terk edip çok büyük acı ve zorluklar çeken vatandaşlarımızın
zararlarını bir ölçüde tazmin edebilirsek, bundan da mutluluk
duyacağımızı ifade ediyorum. İnşallah,
önümüzdeki günlerin, terör noktasında daha huzurlu, daha
sağlıklı ve güvenlik içerisinde günler olmasını,
özellikle seçim döneminde terör hadiselerinin en aza indirgenebilmesi
açısından, Hükûmetin alınması gereken tedbirleri
yeniden gözden geçirip bu konuda ciddi tedbirleri hayata geçirmesini
temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Teklifin tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, saat 14.30'da toplanmak üzere birleşime
ara veriyorum.
Kapanma Saati:
13.26
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.35
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111'inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Kanun tasarı ve tekliflerini
görüşmeye devam ediyoruz.
5'inci sıraya alınan, Bankacılık
İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan
Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç
Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan
Tutarların Ödenmesi ve Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin ve 27 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Muharrem
Kılıç ve 52 Milletvekilinin; Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Haluk Koç, İstanbul
Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili Kemal Anadol ile
122 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık
İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan
Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. Hakkında Tesis Edilecek
Bazı İşlemler Hakkındaki Kanuna Bir Fıkra Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ile
İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in aynı mahiyetteki
kanun teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlıyoruz.
5.-
Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni
Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince
Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında
Toplanan Tutarların Ödenmesi ve Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve
27 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden
Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni
Kaldırılan Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. Hakkında
Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki Kanuna Bir
Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Malatya Milletvekili Muharrem
Kılıç ve 52 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine
İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul
Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim
Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler
Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili
Haluk Koç, İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili Kemal
Anadol ile 122 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden
Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni
Kaldırılan Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. Hakkında
Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki Kanuna Bir
Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek
ile İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in; 5021 Sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar
Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri
Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar
Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı
İşlemler Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1357, 2/334, 2/236, 2/509, 2/786) (S. Sayısı:
1426) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 1426 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
(x)
1426 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ilk konuşmacıdır.
Buyurun Sayın Özyürek. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sesimin tıkanıklığı
nedeniyle hepinizden özür diliyorum. Mersin'deki miting çalışmaları
nedeniyle, daha miting başlamadan sesimizi kaybettik.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
önemli bir tasarıyı görüşüyoruz. Çok sayıda insanı
ilgilendiren bir tasarıyı görüşüyoruz. Nedir bu konunun
özü diye şöyle bir bakarsak, el konulan veya iflas eden İmar
Bankasından, bir dönem, gazetelere de ilan verilmek suretiyle
devlet tahvili ve hazine bonosu satılmıştı.
İmar Bankasında mevduatı olanların mevduatı
ödendi. Offshore'dan bir ay içinde mevduata dönenlerin alacakları
ödendi, ama ne yazık ki, İmar Bankasından devlet tahvili
ve hazine bonosu alanların da alacaklarının ödenmesi
konusunda ilgili tasarı burada Genel Kurulda görüşülürken,
AKP'li milletvekillerinin verdiği önergeler kabul edilmek suretiyle,
bu devlet tahvili ve hazine bonosunun hak sahiplerine ödenmesi engellenmiş
oldu. Bu engelleme büyük bir haksızlık içeriyordu. Bu haksızlığın
giderilmesi konusunda, Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri
olarak, bu raporda da gördüğünüz gibi, dört ayrı kanun teklifi
verdik, 2003 yılından itibaren sürekli kanun teklifleri
verdik, bu haksızlığı giderin istedik.
Arkasından, mağdur olan
vatandaşlar, doğrudan yargıya gittiler; Danıştaya
kadar giden süreçte, bunların haklı olduğuna dair kararlar
verildi. Fakat, Hükûmet ne yargı kararlarını uyguladı
ne de Cumhuriyet Halk Partililer olarak bizim verdiğimiz önergelerin
gündeme alınmasına yanaştı. Böylece, bir haksızlık
devam etti gitti. İyi ki erken seçim kararı alındı,
Hükûmet bu konuyu birden hatırladı. İmar Bankasından
alacağı olan, İmar Bankasından devlet tahvili ve hazine
bonosu almış olan vatandaşların haklarını
da ödemek yönünde, şimdi görüştüğümüz tasarıları
da sevk etti ve Plan ve Bütçe Komisyonundan bu tasarı geçti,
şimdi huzurunuzda.
Tabii, bu tasarıyla birlikte,
Cumhuriyet Halk Partililer olarak bizim verdiğimiz önergeler
de birlikte görüşüldü, onlar birleştirilmiş oldu. Yalnız,
biraz sonra değineceğim gibi, benim ve İstanbul Milletvekilimiz
Bihlun Tamaylıgil'in müştereken verdiğimiz önerge görüşülmüş
olmasına rağmen, gereği yerine getirilmedi.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
biliyorsunuz, hatırlıyorsunuz, İmar Bankası, faaliyette
bulunduğu dönemde, sürekli, gazetelere çarşaf çarşaf
ilanlar vermek suretiyle devlet tahvili ve hazine bonosu sattı.
Bankalardan devlet tahvili ve hazine bonosu satın alan vatandaşlar,
hiçbir zaman, bire bir devlet tahvilini ve hazine bonosunu ellerine
geçirmezler, onlara birer makbuz verilir, işte şu kadar liralık
devlet tahvili ve hazine bonosu satılmıştır,
şeklinde.
Şimdi, bu belgelere sahip
olan vatandaşlara, dört yıldır herhangi bir ödeme yapılmadı.
Bugüne kadar insanların hakkı yendi. Erken seçim kararıyla
birlikte Hükûmetin bu tasarıyı getirmiş olmasından,
biz, çok gecikmiş de olsa mutluluk duyuyoruz. Çünkü, bir yanlışın,
bir mağduriyetin önlenmesi son derece önemlidir, ama, çok geç
kalınmıştır. Yargı kararları uygulanabilirdi.
O yargı kararlarına dayalı olarak yasal düzenlemeler
hemen yapılabilirdi. Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri
olarak verdiğimiz önergeler gündeme alınabilirdi.
Şimdi bunların hiçbiri yapılmamıştır ve
bugüne kadar olay bekletilmiştir.
Şimdi, önümüzdeki tasarının
çok önemli, bize göre, eksikleri var. Şimdi, bunlardan birisi,
tasarı, bankaya yatırılan tutarın toplamının
-ki, eski parayla söylüyorum, 723 trilyon liradır, buna işlem
tutarı dersek- ödenmesini öngörüyor. Oysa, nominal bedelin,
yani ödeme tarihindeki faizi de içerecek şekilde hesaplanan
bedelin ödenmesi gerekirdi. Bu da 1 katrilyon lirayı
aşıyor. Bu, önemli bir eksiklik, önemli bir yanlışlıktır.
Yine, bu tasarıda vekâlet ücretleriyle
ilgili önemli bir yanlışlık yapılıyor. Pek çok
dava, biliyorsunuz, yargıya intikal etmişti, biraz önce
açıkladım. Bu davaları takip etmiş olan avukatlara
maktu bir ödeme yapılıyor. Oysa, bunların avukatlık
ücreti nispi olarak yüzde 12'dir. Davayı takip etmiş, alacağı
Avukatlık Yasası'na göre belli olan avukatlarımızın
alacaklarının yasal bir düzenlemeyle aşağı
çekilmesi son derece yanlıştır. Bunun mutlaka düzeltilmesi
gerekiyor.
Bir diğer önemli yanlışlık,
tasarıya konulan bir geçici maddeyle, bu devlet tahvili ve hazine
bonosu faizlerinin mevduat faizi sayılması ve yüzde 15
stopaj yapılması öngörülmektedir. Zaten dört yıldır
geciktirmişsiniz, mağdur etmişsiniz, bunlara ödeyeceğiniz
faizden bir de vergi kesilmesi son derece yanlıştır.
Bu değindiğim konulardaki
yanlışlığı ve haksızlığı düzeltmek
üzere, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak önergelerimizi
hazırladık, Başkanlığa sunduk; bu haksızlıkları
gidermek konusunda, herkesin, özellikle AKP'li milletvekili arkadaşlarımın
yardımcı olacağını tahmin ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tabii, İmar Bankası konusu ve Uzan Grubunun mallarına
el konulması, ekonomik açıdan çok önemli bir olaydı.
TMSF'yi sürekli meşgul etmiştir. TMSF, Uzan Grubunun bütün
mallarına el koymuştur ve bu mallar, çeşitli şekillerde,
işte, Telsim'de olduğu gibi, çeşitli kıymetler satılmaktadır
ve resmî rakamlara göre de, zannediyorum 6,5 milyar dolar civarında
bir hasılat sağlanmıştır. Şu ana kadar,
İmar Bankasının, işte, mevduat olarak, çeşitli,
oradan alacakları, vatandaşların alacakları karşılığı
yapılan ödemeler de aşağı yukarı bu civardadır.
Şimdi, burada geriye iki grup
kalıyor, yani "bonozedeler" dediğimiz kesimin
de alacakları bu yasayla ödenirse, ki, yasada, işte, ödeme
tarihi, takvimi filan bütünüyle Bakanlar Kuruluna bırakılıyor,
bu yanlıştır. Geliniz, kanunda açıkça bu tarihleri
koyalım ki, vatandaşlar, bir de sürekli Bakanlar Kurulunun
kapısında beklemesinler. Hangi tarihte, hangi yöntemle
ödeyeceksek bu paraları, yüce Meclis böyle bir takdirde bulunuyor,
böyle bir karar veriyorsa, bunun şartlarını da burada
yasaya koyacağımız maddelerle belirleyelim. Bunu
Bakanlar Kurulunun takdirine bırakmak son derece yanlıştır.
Zaten, dört yıldır sürüncemede kalmış olan, dört
yıldır pek çok vatandaşımızı mağdur
etmiş olan bu konuyu çözerken net bir tarihin, kesin bir tarihin
bu tasarıda yer alması gerektiğini düşünüyoruz
ve bu haksızlığı da yüce Meclisin düzelteceğine
inanıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
geriye iki grup mağdur kalıyor. Yani, İmar Bankasına
mevduat yatıranların mevduatı ödendi. Offshore'dan
bir ay içinde mevduata geçmiş olan kesimlerin paraları bir
ölçüde ödendi. Şimdi bu yasayla, bono satın alarak para yatırmış
olanların da paraları ödeniyor. Geriye kim kalıyor?
Geriye, İmar Bankasının offshore bankasına, özellikle
Kıbrıs'taki bankasına yatırılmış
olan paralar kalıyor.
Bir diğer önemli kalem de -sayı
1.157 civarındadır- bazı vatandaşlarımız,
bazı insanlar offshore'a yatırdıkları parayı,
işte, son bir ay içinde mevduata döndürürken, birkaç günlük, banka
kayıtlarıyla TMSF kayıtları arasında bir fark
olduğu anlaşılıyor. Burada bankanın kayıtlarının
esas olması gerekiyor.
Bu ihtilaf yüzünden, bini geçen
vatandaşımız mağdur edilmiştir. Geliniz, bu
konuda verdiğimiz bir önerge var, o önergeyi de kabul etmek suretiyle,
bu kesimi de, bu mağdur kesimi de rahatlatalım, ferahlatalım.
Aksi takdirde, konu çözümlenmemiş olacak, İmar Bankası
için bunca para verilmesine, bunca yasa çıkarılmış
olmasına rağmen bir kesimin mağduriyeti devam edecek.
Bir diğer önemli nokta, değerli
arkadaşlarım, biliyorsunuz, kıyı bankacılığı
dediğimiz offshore bankalara yatırılan paralar güvence
kapsamında olmadığı için onlara herhangi bir ödeme
yapılmamıştır bugüne kadar. Fakat, bu İmar Bankasında
durum biraz daha farklıdır. Uzan Grubunun mallarına el
konulmadan önce, Uzan Grubu çeşitli bürolar açmak suretiyle,
offshore'da parası olanlarla ilgili ödemeleri başlatmıştı.
Yani, Uzan Grubunun mallarına devlet el koymamış olsaydı,
şu anda, offshorezede diye bir grup kalmayacaktı, offshore'da
parası olanlar da alacaklarını tahsil etmiş olacaklardı.
O nedenle, diğer bankalardaki offshore'a yatırılan
paralarla İmar Bankasının offshore'a yatırdığı
paralar arasında fark vardır. O nedenle de, biz, gene -yasa
teklifimizde de var, önergelerimiz de var- bu önergelerimizi kabul
etmek suretiyle, offshorezedelerin de, offshore'da parası
olanların da mağduriyetinin giderilmesini ve bunların
alacaklarının da ödenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bu iki kalemi, yani, offshore'dan mevduata geçmiş, fakat, TMSF
ile İmar Bankası kayıtları arasındaki çelişki
nedeniyle alacaklarını tahsil edememiş sınırlı
sayıda insanın hakkının teslim edilmesini; ayrıca,
offshore'da parası olan kimselerin mağduriyetinin giderilmesi
gerekir. Bu iki kalemi de çözersek, artık, vatandaşlar yönünden,
İmar Bankasına para yatıranlar yönünden defteri kapatırız,
ama, bunları yapmazsak, bu önergelerimiz kabul edilmezse,
İmar Bankasıyla ilgili mağduriyet devam edecek ve insanlar
gene, sürekli, hem yüce Meclisin kapısını
aşındıracaklar hem Hükûmetin kapısını
aşındıracaklar ve bir önemli mağduriyeti, sefaleti
devam ettirmiş olacağız.
Değerli arkadaşlarım,
özellikle offshore'da, İmar Bankasının offshore'unda
parası olan kesim kimdir diye bir değerlendirme yaparsanız,
bir inceleme yaparsanız görürsünüz ki, bunlar, büyük çoğunluğuyla
yurt dışındaki vatandaşlarımızdır.
Zaten, YİMPAŞ gibi, KOMBASSAN gibi bazı holdinglerin
paraları topladığı, o paraların bir türlü vatandaşlara
ödenmediği ve bu nedenle de pek çok vatandaşımızın,
yurt dışındaki vatandaşımızın
mağdur edildiğini biliyoruz. Bunlara dönük hiçbir çözüm
bugüne kadar gelmemiştir, bulunamamıştır. Bunun
yanında, bir de özellikle yurt dışında olan vatandaşlarımız
offshore'daki paralarını tahsil edememişlerdir. Niçin,
pek çok insan, son zamanlarda, özellikle İmar Bankasına el
konulduğu 2003'ün Temmuzundan önce offshore'daki paralarını
mevduata döndürmüşler de bir kısım vatandaş döndürmemiştir?
Bunun temel nedeni, değerli arkadaşlarım, yurt dışında
bulunan insanlarımız bankaya el konulacağından
veya bir kötü gidiş olduğundan haberdar olamamışlardır.
O nedenle de paraları offshore'da durmaya devam etmiştir.
Bankaya el konulduğu zaman da insanlara denilmiştir ki:
"Sizin paralarınız mevduatta değil, offshore'da."
ve offshore uygulaması, Türkiye'de, hepinizin çok iyi bildiği
gibi, bankaya götürüyorsunuz, paranızı yatıracağınız
zaman oranın yetkilisi, müdürü, müdür muavini diyor ki:
"Gelin, sizin bu parayı içeride mevduat şeklinde değerlendirmeyelim,
dışarıda offshore'a yatıralım; aynı banka,
aynı hesaplar." ve o şekliyle bir kısım vatandaşın
parası offshore'a kaydedilmiştir, bir kısmın parası
mevduata yazılmıştır. Mevduata kaydedilmiş
olan paralar ödenmiştir, ama, vatandaşın hiçbir ilgisi
ve bilgisi olmadan offshore'a yatırılan paralar ödenmemektedir.
Bu, büyük bir haksızlıktır. Bu ikiliği ortadan kaldırmak
gerekir. Bu konuyu Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşürken bazı AKP'li arkadaşlarımız dediler
ki: "Güvencesi yok." Güvencesi yok, ama, peki, siz o grubun,
Uzan Grubunun bütün malına, mülküne el koydunuz. Uzan Grubunun
elindeki ve devlete, hazineye, TMSF'ye intikal etmiş olan malının,
mülkünün kaynağı nedir? Nasıl finanse edilmiştir?
İşte, İmar Bankasına yatırılan mevduatla
finanse edilmiştir -ki, onları ödedik- bonoya, devlet tahviline
yatırılan paralarla finanse edilmiştir -ki, bu yasa
çıkarsa ödeyeceğiz- bir miktarı da offshore'a yatırılmıştır
ve offshore'da toplanan paralarla da İmar Bankası, Uzan Grubu,
işte Telsim'i almıştır, Telsim'i kurmuştur,
başka tesisler kurmuştur, Star'ı kurmuştur. Ee, bunlara,
hepsine devlet el koyduğuna göre, malına gelince, aktiflerine
gelince İmar Bankasının, Uzan Grubunun her şeyini
kabul ediyorsunuz, ama, borçlarına gelince "Hayır, bu
offshore'daydı, ben bunu ödemem." diyorsunuz. Burada, değerli
arkadaşlarım, çok ciddi bir haksızlık var.
İşte, gene bunu anlatırken bazı arkadaşlarımız
"Yani, Uzan Grubunun malına, mülküne el konulmasına
karşı mısınız?" diyorlar. Ben onun peşinde
değilim. Ben, offshore'da parası bulunan, dört yıldır
bir kuruş alamamış olan vatandaşlara dönük haksız
uygulamaya karşıyım. Buna, geliniz, bir çözüm bulunuz.
Bir diğer nokta, ne yapıyoruz
değerli arkadaşlarım? Offshore'da parası olan insanlara
bu paraları vermiyoruz, ama, offshore'daki o paralara hesaplanmış
olan faizleri tespit ediyoruz. Listeler elimde ve onlardan
Diyorlar
ki: "Beyannamenizi veriniz, vergilerini ödeyiniz." Peki,
bu paraları ödeyecek misiniz? Yani, bir sade vatandaş olarak
olaya bakınız. Mesela, benim offshore'da -hiç Allah'a
şükür param batmadı, ama, batabilirdi de, herkesin de başına
gelebilirdi- param var, offshore'daki parayı devlet bana ödemiyor
ve şu ana kadarki gelişmelere bakılırsa hiçbir
şekilde de ödemeye niyeti yok. Ama, hiçbir şekilde ödeyemeyeceğiniz
bir paranın gelirinden, faizinden bahsedilebilir mi? Bu faizi
hesaplıyorsunuz, bu faiz üzerinden vatandaştan vergi
alıyorsunuz.
NİYAZİ PAKYÜREK (Bursa)
- Vergi mevzuatı böyle değil mi üstat?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Peki,
kanun yapıyoruz, vergi mevzuatı böyle, ama vergi mevzuatı
mali müşavirlik yaparken karşındadır. Ama, milletvekili
olarak şimdi biz kanun koyucuyuz. Haksızsa haksızlığı
düzeltelim. Bunlar Allah'ın emri değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özyürek,
konuşmanızı tamamlayınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Sayın
Başkan, bu paraları hiçbir şekilde ödemeyeceksiniz.
Hiçbir şekilde ödemeyeceğiniz bir paraya faiz tahakkuk
ettirmek ve bunun üzerinden de vergi almak, gerçekten, akla, mantığa,
hiçbir şeye sığmaz. Bu, büyük bir haksızlıktır.
Bunu, geliniz düzeltelim. Bu İmar Bankasıyla ilgili Meclisimiz,
kamuoyumuz ve mağdur vatandaşlarımız çok yoruldular.
İşte, TMSF'nin önünde mitingler yaparak, her parti parti dolaşarak,
Meclise devamlı gelerek haklarını aramaya çalıştılar.
Bu hak arama mücadelesinde mağduriyetin önemli bölümü telafi
edildi. Bu görüşmekte olduğumuz tasarı da bunun bir
aşaması oluyor. Bir bölümünü daha gideriyoruz, ama geriye,
bir offshorezedeler kalıyor; iki, offshore'dan mevduata döndüğü
için, otuz gün meselesinde, bir gün eksik, bir gün fazla diye, insanlara
para ödemiyoruz. Bunların da mağduriyetini giderelim ve
artık şu İmarzedeler konusunu, kapısını,
defterini bir kapatalım diyorum.
Ben, bu tasarının geç de
olsa yüce Meclisin önüne gelmiş olmasından mutluluk duyduğumuzu
ifade ediyorum ve biraz önce değindiğim haksızlıkları
da giderecek şekilde hazırladığımız
önergelerin kabul edilmesi yoluyla artık "İmar Bankası
mağduru" diye bir kavramı da ortadan kaldırmış
olacağımıza inanıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu adına
Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit.
Buyurun Sayın Koçyiğit.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
1426 sıra sayılı Yasa Tasarısı üzerinde Anavatan
Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle grubum ve şahsım adına yüce
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerçekten de bugün burada görüşmekte olduğumuz
yasa tasarısı, ekonomik boyutu olan, sosyal boyutu olan
çok geniş kapsamlı bir yasa. Bu yasa tasarısı gündeme
gelmeden önce, bunların mağdurları, 22.500 kişi
-yakınlarıyla birlikte 100 bin kişiyi aşıyor-
bunlar, haklarını çeşitli platformlarda, çok olgun düzeylerde,
belli düzeyleri aşmayarak dile getirdiler, taşkınlık
yapmadılar. Bugün de işte bunların bu sosyal sorunlarına,
ekonomik sorunlarına bir çare bulunması için, bu yasa tasarısı,
grupların önerisiyle buraya gelmiş bulunuyor.
Değerli arkadaşlarım,
hepimizin bildiği gibi, devletler, bütçelerle yönetilir. Bütçe
bir ekonomik ve sosyal belge olarak, devletlerin, hükûmetlerin ekonomiyi
nasıl etkileyeceği, insanların hayatına nasıl
müdahale edileceğini gösterir. Çünkü, bütçeye baktığımız
zaman, bu bütçelerde personel giderleri, faiz giderleri, faiz
dışı fazla, sosyal güvenlik sisteminin açıklarının
kapatılması için ayrılan meblağlar büyük tutarlar
tutuyor. Elbette, önemli olan, devletin gelirleriyle giderlerinin
birbirini karşılamasıdır, ancak, ideal olan her
zaman olmuyor. Çoğu kez, devletin vergi gelirleri giderlerini
karşılamadığından, bütçeleri açık veriyor.
İşte, bu aşamada devletler denk bütçe yapmak için,
açıklarını kapatmak için, borçlanma yoluna gitmektedir.
Borcu nasıl alacaktır? Ya dışarıdan ya da içeriden.
İdeal olanı içeriden kendi yurttaşlarına borçlanmasıdır.
İşte, bu olayda da bu vardır. Devlet, bütçedeki açığını
kapatmak üzere devlet iç borçlanma senedi çıkararak, hazine
bonosu çıkararak yurttaşlarından borç istemiştir.
Yurttaşlar da ellerindeki birikimlerini, tasarruflarını,
ekonomik olarak, akıllı davranarak ne yapacaklardır;
en fazla getiriyi getirene değil, getirinin yanında sosyal
güvenceyi ve güveni ön plana alacaklardır, riski tartacaklardır.
Aksi hâlde, bunlar bu paraları götürüp borsaya, daha başka
yerlere yatırabilirlerdi. Ancak, buraya para yatıran insanlar
devlete güvenerek, milletine güvenerek güvenceyi ön planda alarak
devlete borç etmişler. Ne almışlardır? Devlet iç
borçlanma senetleri, yani hazine bonosu. Adı üzerinde Hazine,
adı üzerinde devlet. Yani, arkasında bu senetlerin devlet
var, Hazine var. Demek ki buna güvenecekler. İşte bu insanlar
da sadece bununla kalmayıp
Yine İmar Bankası o tarihlerde
yazılı ve görsel basında büyük puntolarla, büyük reklam
kampanyasına girişmiş ve piyasadan para toplayacağını,
hazine bonosu satacağını ilan etmiştir. Devletin
kurumları vardır. Hangi kurumları var? Bankacılık
Düzenleme Denetleme Kurulu var, Sermaye Piyasası Kurulu
var, Devlet Denetleme Kurulu var, Maliye Bakanlığı
var. Bu kurullar herhangi müdahalede bulunmamış ve
İmar Bankası da ilanlarına dayanarak devlet iç borçlanma
senedi satmış ve bunun karşılığında
da piyasadan para toplanmıştır. Hepimizin bildiği
gibi ideal olanı, Hazinenin birincil piyasadan devlet iç borçlanma
senedi satmasıdır. Birincil piyasadan devlet iç borçlanma
senedi satılırsa, bu senedin aslını Hazineye ya
da Ziraat Bankasına, Merkez Bankasına götüren parasını
alır. Ancak, hep böyle olmuyor. Likidite ihtiyacından dolayı
bazen, ikincil piyasa dediğimiz, aracı kuruluşlar da
devlet iç borçlanma senedi değil, onun yerine, makbuz karşılığında,
belge karşılığında piyasadan para toplamaktadırlar.
İşte, İmar Bankası olayında ikincil piyasadaki
olay vardır. İkincil piyasada, İmar Bankası, kendi
portföyünde hazine bonosu olmamasına rağmen, verdiği
reklamlara, verdiği ilanlara dayanarak yurttaşlarımızdan,
vatandaşlarımızdan para toplanmıştır.
Bu ikincil piyasadaki paralarını geri almak isteyenler,
ancak bunları satın aldıkları bankaya, aracı
borsaya giderek alabilirler, Hazineden, Merkez Bankasından
alamazlar.
Kaldı ki iş bununla da bitmiyor.
Sadece Sermaye Piyasası Kurulu 1990 yılında İmar
Bankasının hazine bonosu satamayacağını
belirtmesine rağmen, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası
bu yönde bir hareket yapmamış, aksine, hazine bonosu
işlemlerini kayda almıştır. Yani, devletin bir kurumu
hazine bonosu işlemlerini yapmıştır. İşte
halk da, yurttaşlar da bunu kendine bir güvence kabul ederek, rahatlıkla
İmar Bankasının portföyünde hazine bonosu bulunup bulunmadığını
araştırmak, bilmek zorunda değildirler. Hiçbir vatandaş
bir bankadan hazine bonosu alırken, gidip, ya, gel senin portföyüne
bakalım, senin bir yetkin var mı, senin portföyünde hazine
bonosu var mı yok mu sormaz, gider alır. Makbuz karşılığında,
dekont karşılığında alır. Bunlar da böyle
yapmışlardır.
Yani, burada Bankacılık
Düzenleme Denetleme Kurulu uyarı görevinde bulunmamıştır.
Çıkıp vatandaşlara işte, "bu bankanın
portföyünde hazine bonosu yoktur. Bunun satış yetkisi yoktur.
Bunları alamazsınız." dememiştir. Vatandaşlar
da haklı olarak almışlar ve ondan sonra da, işte, bugüne
kadar bir türlü bunların parası ödenmemiş, bugünlere
kadar gelinmiştir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepimizin bildiği gibi 5021 sayılı
Kanun'la ticari mevduat da ve diğer mevduat da Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu kapsamına alınıp, onların paraları
ödenmiştir. Yani, bir yerde ticari mevduat garanti kapsamına
alınırken, hazine bonosunun alınmamasının
mantığını anlamak mümkün değildir. Bir yerde
bir ticari kuruluş iş yapıyor, ticari mevduatı batıyor,
onu Fondan alıyor, ama, öte yandan devlete güvenerek, devletin
adını taşıyan devlet iç borçlanma senedi alan vatandaşlarımıza
diyor ki: "Hayır, sen bunu almayacaktın." Bu bankanın
böyle bir satış yetkisi yoktu, sen bize sormadan niye aldın,
senin paranı ödeyemeyiz diyemez. Bu, Anayasa'nın 10'uncu
maddesindeki eşitlik ilkesine aykırıdır, bunun
düzeltilmesi gerekir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; aynı şekilde, sadece, mevduatlar,
bunlara ödenen faizler değil, bu getirilen yasa tasarısının
1'inci maddesinde bir sürü belirsizlikler vardır. Ne diyor? Bunların
ödeme şekli, ödeme süresi, ödeme tutarı, faizin başlangıcı,
faiz oranının ne olacağı konusunda, tüm yetkiler
Bakanlar Kuruluna verilmiş, ama, yasa kapsamında bunlar
belirtilmemiş, yani, bir sürü belirsizlikler vardır. Burada,
bir yerde işlem tutarından bahsediliyor, bir yerde nominal
bedelden bahsediliyor. İşlem tutarı olarak mudilerin,
hazine bonosu alan yurttaşlarımızın, hazineye
ödediği paralar işlem tutarı olarak kabul ediliyor
ki, bunun tutarı o günkü tarihlerde 728 trilyon liradır.
Bir de nominal bedelden bahsediliyor. Nominal bedel, hazine bonosu
alan yurttaşlarımızın, vadesini bekleyip vadesi
sonunda alacakları tutarı gösterir, onun tutarı da 1
katrilyon 23 trilyon civarındadır. Yani, arada 295 trilyon
liralık bir fark vardır, bu da faizi oluşturmaktadır.
Yani, yasa kapsamı, belirsizlikler
yetmiyor gibi, insanlarımıza, vatandaşlarımıza
diyor ki, ben, senin yatırdığın paranın, sadece
aslını veririm, geriye kalan faizini vermem. Bu da yetmiyor,
bir de o paranın yatırıldığı dönemde,
2003 yılından önce, buradaki faizler, vergi tevkifatıyla,
yüzde 15 oranında vergi tevkifatına tabi olmadığı
hâlde, bugün diyor ki, ben, geriye giderek senin o gündeki gelirini,
bugünkü vergi oranlarına göre vergilendiririm. Bu da haksızlıktır.
Hiçbir vergi yasası, hiçbir kanun, geriye doğru işletilemez.
Bu, bu mevduat sahiplerinin aleyhine işleyen bir durumdur. Bunun,
yasa tasarısında düzeltilmesi gerekir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; sadece, İmar Bankasına para yatıran
bonozedeler değil, bir de aynı şekilde, "kıyı
bankacılığı" dediğimiz, özellikle,
İmar Bankası vasıtasıyla Kıbrıs'taki bankalara
yatırılan offshorezedeler vardır. Her ne kadar, offshore
hesapları, offshore bankalar Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurulunun, devletin denetiminde olmasa da, bir yerde,
devletin hükümranlık hakkına dayanarak vatandaşlar
buraya para yatırıyor, bir yerde yine devletine güveniyor,
arkasında devletin var olduğunu biliyor. Burada parası
olan insanların, offshorezedelerin zedelikleri ortadan kaldırılıp
bunların durumlarına son verilmesi lazım. Bu yasayla,
kısmen de olsa, sadece İmar Bankasından bono alanların
sorunları çözülüyor. Oysa, bir sorun tekrar devam ediyor. Bu sorun
nedir? Offshorezedelerin sorunu. Bunların da bir önergeyle
kapsama alınarak, bu işin burada bitirilmesi lazım. O
zaman, tekrar, bu platformlara bu insanlar gelmesinler, sorunları
için bu Meclis tabanını aşındırmasınlar.
Bu bakımdan, inanıyorum ki, verilecek önergelerle offshorezedeler
de bu yasa kapsamına alınarak, bunların sorunu da giderilmiş
olur.
Bir de, offshorezedelerle ilgili
olarak, buradaki insanların paralarını, İmar Bankasına
el konulmadan önce, banka kısmen de olsa mal varlığından
ödemeye başlamış, peyderpey ödüyordu, yani kısmen
alabiliyorlardı. Ancak, İmar Bankasına, Uzanların
mal varlığına Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu el
koyunca, bunlar da ödenemez oldu. Aksi hâlde, el konulmasa, belki
de, bu hesaplar, peyderpey ödenerek bugüne kadar bitirilmiş
olacaktı ki, bunların sayısı bonozedeler gibi
bin-2 bin değil, sadece 1.500 civarında, yani az. Bunlar bugün
bitirilmişti. Bu bakımdan, hakkaniyetle davranarak, devletin
devlet gibi davranarak insanların sorununu burada çözmesi
ve bu sorunun bir daha sorun olarak Meclis gündemine gelmesine mahal
vermemesi lazım. Bu bakımdan, inanıyorum ki, bugün,
hem bonozedelerin sorunu hem de İmar Bankası offshorezedelerinin
sorunu çözümlenir ve bir sosyal yara, bir ekonomik yara buradan kaldırılmış
olur. Bu bakımdan, biz Anavatan Partisi olarak, burada, bu yasa
tasarısına gerekli desteği vereceğiz, hem offshorezedeler
açısından hem de bonozedeler açısından.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; 22'nci Dönem Parlamentosunun yasama yılının
bu son günlerinde gerçekten de çok önemli yasalar çıkarıyoruz,
sosyal boyutu olan yasalar çıkarıyoruz. Bundan sonra, geriye
kalıyor köy korucularının durumu. İnşallah,
o da hafta sonuna kadar gelecek, bir sosyal yara da orada var, onlar
da yasa kapsamına alınarak, devlet memuru kapsamına
alınarak onların da sosyal güvenlik sorunları, emeklilik
sorunları çözülecektir. Bu iki yasayı da yaptıktan
sonra, inanıyorum ki, 22'nci Parlamento kendisine yakışanı
yapmış, insanların sorunlarıyla yakından ilgilenmiş,
sorunları çözmüş olacaktır ve sorun çözmüş olan bir
Parlamento olarak seçime gidecektir.
Bu bakımdan, bu yasaya Anavatan
Partisi olarak destek verdiğimizi belirtir, yüce Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına, Samsun Milletvekili Ahmet Yeni.
Buyurun Sayın Yeni.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET YENİ
(Samsun) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1426
sıra sayılı, Bankacılık İşlemleri
Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma
Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların
Ödenmesi ve Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisinin
görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızda söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, sözlerimin en başında
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önceki gün Ulus'ta gerçekleştirilen menfur
terör saldırısında hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza,
terörde şehit olan güvenlik görevlilerimize, Cenabı Allah'tan
rahmet, ailelerine ve sevenlerine sabrı cemil diliyorum, milletimizin
başı sağ olsun.
İfade etmek istiyorum ki, bu
terör eylemleri, terörden beslenen kişilerin, grupların
ve kurumsal oluşumların içine düştükleri acziyetin
bir göstergesidir; çöküşün, bitişin en önemli belirtisidir.
Devletimiz ve onun güvenlik görevlileri, her türlü terör eylemlerinin
engellenmesi ve bertaraf edilmesi noktasında bugüne kadar
sürdürdükleri cansiparane çalışmalarına devam ederek
köklerini mutlaka kurutacaklardır, bundan hiç kimsenin
şüphesi olmamalıdır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; dünyada bankacılık sektöründe eşi
benzeri görülmemiş bir ölçekte ve maharette organize yolsuzluk
olayı olarak dünya bankacılık literatürüne giren ve
belki de bankacılık eğitimi veren okullarda örnek
"case study" olarak okutulacak İmar Bankası olayı,
hepimizin malumlarıdır.
Bunca denetlemelere rağmen
bankanın içinin boşaltılmak suretiyle soyulması
ve soygunun anlaşılamaması, işin ne derece organize
olduğunu gözler önüne sermektedir. Bugün için elbette ki önemli
olan, gerekli yasal düzenlemeleri yapmak suretiyle sektörde tam
bir denetimi sağlayabilmemiz ve banka batırmanın yolunu
kapatmış olmamızdır. Bizim dönemimizde hiçbir
banka batmamış ve Fona devredilmemiştir. İşte,
AK Parti farkı ve anlayışı burada yatmaktadır.
O fark, üzerine âdeta ölü toprağı serpilmiş olan Türkiye'nin
yürümesine değil, koşmasına imkân tanıyacak çalışmaları
yapmamızın gayesi ve temel dinamiği olmuştur. Yapılan
sosyal, ekonomik ve siyasi tüm reformlar varoluş sebebimiz
olan ülkemize hizmet edebilme gayesidir. Bu şeref ve onurla en
yüce hizmetimizi yapmış olmanın gururu içerisindeyiz.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bilindiği gibi, devlet iç borçlanma senetleri
birincil piyasada Hazine Müsteşarlığınca ihraç
edilmekte olup, söz konusu senetler ikincil piyasalarda alım satım
işlemlerine konu olabilmektedir. Yatırımcılar
birincil piyasadan aldıkları devlet iç borçlanma senetlerini
vadesine kadar ellerinde tutabilecekleri gibi, ikincil piyasalarda,
piyasaların likiditesiyle orantılı olarak istedikleri
zaman bunu ellerinden çıkarabilmektedirler.
Devlet iç borçlanma senetlerinin
bedelleri, vade tarihinde senedin aslını ibraz eden yatırımcıya
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve Türkiye Cumhuriyeti Ziraat
Bankası aracılığıyla ödenmektedir. Senedin
aslı yerine ikincil piyasa işlemi sonucu düzenlenen belge
veya makbuza sahip olan yatırımcılar ise, alacaklarını,
senedi almış oldukları banka veya aracı kurumdan
tahsil etmektedirler. İkincil piyasalarda, makbuz karşılığında
satın alınmış olan devlet iç borçlanma senetlerinin
makbuz sahiplerine geri ödenmesinde Hazine Müsteşarlığının
doğrudan bir borç-alacak ilişkisi bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 3/7/2003 tarihli
ve 1085 sayılı Kararıyla, mülga 4389 sayılı
Bankalar Kanunu'nun 14'üncü maddesinin (3) numaralı fıkrasına
dayanılarak kaldırılmış, yapılan incelemelerde,
banka nezdinde bulunan mevduatın mevcut olandan az gösterildiği
ve banka bünyesinde karşılığı bulunmamasına
rağmen, bankaca ikincil piyasalarda yatırımcılara
"devlet iç borçlanma senedi" adı altında makbuz düzenlenerek
satış yapıldığı tespit edilmiştir.
Yüce Meclisin değerli üyelerinin
de malumları olduğu üzere, Türkiye İmar Bankası
tarafından toplanan tasarruf mevduatı, 31/7/2003 tarihli
ve 4969 sayılı Kanun uyarınca, ticari kuruluşlar
mevduatı ile diğer kuruluşlar mevduatı ise, 16/12/2003
tarihli ve 5021 sayılı Kanun uyarınca Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu tarafından ödenmiştir. Ayrıca, bankanın
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin
kaldırıldığı tarihten geriye doğru bir ay
içinde kıyı bankalardaki hesaplarından, bankanın
yurt içindeki şube hesaplarına aktarılan tutarlara
ilişkin ödemeler de Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yapılmıştır.
Ancak, banka tarafından "devlet iç borçlanma senedi satışı"
adı altında toplanan tutarlar, anılan ödemeler kapsamına
dâhil edilmemiştir.
Diğer taraftan, Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketince düzenlenen ve satışı
yapılan makbuzların karşılığı devlet
iç borçlanma senedi bulunmaması sebebiyle, bu makbuzlara sahip
olan yatırımcılara mevcut mevzuat hükümleri çerçevesinde
herhangi bir ödeme yapılması mümkün olamamıştır.
Söz konusu banka bünyesinde karşılığı bulunmayan
devlet iç borçlanma senetlerini bankaca düzenlenen makbuz karşılığında
satın almış olan yatırımcıların
mağduriyetlerinin giderilebilmesi ancak yeni bir yasal düzenlemeyle
mümkün olacaktır. Hazırlanmış olan bu kanun tasarısıyla
hak sahiplerinin mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik
düzenlemeler öngörülmektedir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; mevduat ödemeleriyle ilgili yasal düzenlemeler
yapılırken Hükûmet tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderilen tasarı metninde devlet iç borçlanma senetleri bedellerinin
de ödenmesi yönünde hüküm bulunmasına rağmen, Genel Kurul
görüşmeleri aşamasında devlet iç borçlanma senetleri
bedellerinin ödenmesine yönelik hükümler tasarı metninden
çıkarılmış idi. Konuya ilişkin açılan davalar
sonucunda verilen istikrar kazanmış yargı kararları
hak sahiplerinin lehine olduğundan, konunun tekrar yüce Meclis
gündemine gelmiş olması ve bu şekilde uygun görülmüş
olması mümkün oldu.
Konuya ilişkin Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu verilerine dayanan rakamsal değerlere bakacak
olursak, devlet iç borçlanma senedi alımı amacıyla Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketi ile gerçekleştirilen
işlem sayısı 26.140 adettir. Bazı kişilerin
birden fazla işlemi söz konusu olabildiğinden, bu rakam
bankaya devlet iç borçlanma senedi alımı amacıyla para
yatıran kişi sayısını tam olarak yansıtmamaktadır.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yapılan incelemede
para yatıran kişi sayısının 22.517 olduğu
belirlenmiştir.
Bankaca gerçekleştirilen satış
işlemlerinin tutarlarına ilişkin verileri de şu
bilgiyle birlikte sunmak gerekmektedir: Devlet iç borçlanma senedi
alımı amacıyla Türkiye İmar Bankası Türk Anonim
Şirketine yatırılan tutar "işlem tutarı",
devlet iç borçlanma senedinin vade sonunda ulaşacağı
değeri gösteren tutar ise "nominal bedel" olarak adlandırılmaktadır.
Bu çerçevede kişilerce devlet
iç borçlanma senedi alımı amacıyla bankaya ödenen toplam
işlem tutarının 728 milyon 353 bin 435 YTL olduğu anlaşılmaktadır.
Söz konusu devlet iç borçlanma senetlerinin toplam nominal değerinin
ise 1 milyar 23 milyon 672 bin 644 YTL olduğu tespit edilmiştir.
Sayın başkan, sayın
milletvekilleri; tasarıyla getirilmesi öngörülen düzenlemelere
ilişkin önemli hususlar ise şu şekilde özetlenebilmektedir:
Her şeyden önce, tasarıyla ödenmesi öngörülen husus, Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin devlet iç borçlanma
senedi alımı amacıyla yatırılan tutarlardır.
Her ne kadar, Komisyonda, Uzan Grubunun, offshore bankasında hesap
açtıranlara ve Türkiye İmar Bankasının izninin
kaldırıldığı tarihten sonra, 4/7/2003 tarihinde
geriye dönük olarak Türkiye İmar Bankasınca hesap açtırılanlara
ilişkin ödemelerin de tasarı kapsamına dâhil edilmesi
tartışma konusu edilmiş ise de, offshore hesaplarının
sigortaya tabi tasarruf mevduatı niteliğinde olmaması
ve offshore bankaların Türk bankacılık sisteminin, dolayısıyla
da Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun gözetimi
ve denetimi dışında olduğu, bir başka deyişle,
yurt dışındaki herhangi bir bankadan farklı olmadığı
dikkate alınarak, İmar offshore'da açılan hesapların
ödenmesi tasarı kapsamına dâhil edilmemiştir.
Diğer taraftan, idari yargı
kararları ile bankanın faaliyet izninin kaldırıldığı
tarihten sonra geriye dönük olarak açılan hesapların ödenmesi
yönündeki taleplerin reddedildiği gözetilerek, tasarıda
bu hesaplara ilişkin bir hüküm de yer almamıştır.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun
konuya ilişkin geniş operasyonel tecrübesinden yararlanılması
için, ödemelerin daha önceki tasarruf mevduatı, ticari kuruluşlar
mevduatı, diğer mevduat ve offshore'dan dönen mevduat ödemelerinde
olduğu gibi, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu eliyle yapılması
öngörülmektedir.
Tasarıyla, kimlere ödeme yapılacağı
konusu da açıklığa kavuşturulmuştur. Bu noktada,
dava açmış olsun veya olmasın, tüm hak sahiplerine ödeme
yapılacaktır. Diğer bir deyişle, ödeme yapılabilmesinde
esas alınan tek kriter hak sahipliğidir. Hak sahipliğinin
tespitinde ise, müflis Türkiye İmar Bankası Türk Anonim
Şirketinin kayıtlarının esas alınması öngörülmektedir.
Tasarıda, kimlere ödeme yapılmayacağı
hususu da netleştirilmiştir. Hak sahibi olmadığı
anlaşılanlara, 3/7/2003 tarihinden sonra devlet iç borçlanma
senedi aldığı tespit edilenlere, Türkiye İmar Bankası
Türk Anonim Şirketinin ortak ve yöneticilerine, belirli derecede
yakınlarına ve bunlar adına hareket eden kişilere
ve bunlara ait şirketlere, banka çalışanları için
kurulmuş sandık ve vakfa tasarı kapsamında bir ödeme
yapılmaması öngörülmüştür.
Tasarıyla getirilen ödeme
sisteminde, başvuruda bulunanlara ödeme yapılması
öngörülmüştür. Daha önceki yasal düzenlemelerde olduğu
gibi, ödenecek tutarlara uygulanacak faizin başlangıç tarihi
ve oranı ile ödemelere ilişkin diğer usul ve esasların
Bakanlar Kurulu tarafından tespit edilmesi benimsenmiştir.
Esasen, bu yapılırken dahi, Bakanlar Kuruluna belirli bir
çerçeve çizilmeye çalışılmıştır.
Ödeme yapılacak kişiler
ve ödeme usulü hususundaki bu düzenlemelerin ardından, yapılacak
ödemelerde, az önce değindiğimiz işlem tutarı,
nominal tutar ayırımına bağlı olarak işlem
tutarının esas alınması öngörülmüştür.
Kısaca ifade etmek gerekirse, ödemelerde, Türkiye İmar
Bankasının devlet iç borçlanma senedi alımı amacıyla
yatırılan tutar olan işlem tutarı esas alınacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarıda, devlet iç borçlanma senedi
alımı amacıyla Türkiye İmar Bankasına yatırılan
tutarlar nedeniyle idari yargı mercilerinde açılan davalar
hakkında, bu kanun hükümlerinin uygulanması öngörülmüştür.
Tasarıda, 4969 ve 5021 sayılı Kanunlara paralel
şekilde, Türkiye İmar Bankasının, devlet iç borçlanma
senedi alınmamasına rağmen, sahte olarak düzenlendiği
veya sahte olduğunu bildiği hâlde sahte olduğunu bildiği
belgeleri ibraz eden, ettiren veya kendisine ya da bir başkasına
ödeme yapılmasını talep eden kişilere uygulanacak
yaptırımlara ilişkin düzenlemeler de yer almaktadır.
Ödeme yapılmasına sebebiyet
veren Türkiye İmar Bankasının yetkilileri hakkında
uygulanacak hukuki tedbirler 4969 ve 5021 sayılı Kanunlara
paralel olarak düzenlenmiş olup, ayrıca bu kişiler hakkında
Türk Ceza Kanunu ve diğer kanunlardan doğan cezai ve hukuki
sorumlulukların saklı tutulması esası benimsenmiştir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hak sahiplerine yapılan ödemelerde ilgiliye
fazladan veya haksız bir ödeme yapıldığının
tespiti hâlinde fazladan veya haksız ödenen meblağın,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından, 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri
uyarınca, ödeme yapılan kişiden tahsil edilmesi öngörülmüştür.
Yapılacak ödemelerin finansmanı
konusunda, Hazine Müsteşarlığının, ilgili
mali yıl içerisinde ödenek ayrılmaksızın da özel
tertip iç borçlanma senedi ihraç edebilmesine olanak sağlayacak
düzenleme yapılmış bulunmaktadır.
Bunlara ek olarak, Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumunun 5411 sayılı Bankacılık
Kanunu ile artan iş yükü karşısında üstlendiği
görevleri etkin ve verimli bir şekilde yerine getirebilmesine
olanak sağlayacak organizasyon yapısına kavuşmasını
teminen, ilişkili bakanın onayıyla, 5411 sayılı
Bankacılık Kanunu'na göre kurulmuş on daire başkanlığı
sayısının yarısını geçmemek kaydıyla,
Kurulca daire başkanlıkları oluşturulması
yönündeki önerge kabul edilmiştir. Benzer şekilde, Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkanı ile Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu Kurulu Başkanı müşavirlerinin sayısında
artırıma gidilmiştir.
Kanun tasarısı taslağı
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası
Kurulu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve ilgili diğer kurum
ve kuruluşların katılımlarıyla yapılan
çalışmalar sonucunda tamamlanmış olup, Bakanlar
Kurulunca da görüşülerek nihai şekil verildikten sonra
Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiş bulunmaktadır.
Plan ve Bütçe Komisyonunun 16/5/2007 tarihli birleşiminde tasarı
görüşülmüştür. Bu bağlamda, teklif edilen değişiklik
önergeleri doğrultusunda, Bakanlar Kurulunca usul ve esasları
belirlenecek olan ödemelerin defaten yapılmasının
yanı sıra nakden yapılacağının da
açıklığa kavuşturulması amacıyla, tasarı
metninin ilgili bölümüne ödemelerin nakden yapılacağı
hususu eklenmiş; bununla birlikte, kesinleşmiş idari
yargı kararlarına veya bu nitelikteki kararlara dayalı
icra takiplerine ilişkin her türlü ödemelerin de tasarı
hükümlerine göre yapılmasına olanak sağlamak amacıyla
düzenleme yapılmıştır. Hak sahiplerinin mağduriyetinin
giderilmesi hususunda bu tasarının çok önemli olduğunu
belirtmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu ve benzeri tasarıların seçim yaklaştıkça
getirildiği konusunda bazı düşünceler, fikirler ortaya
atılmaktadır. Ben şunu ifade etmek istiyorum: Hükûmetimiz
kurulduğu günden beri siyasi ve ekonomik istikrarın
sağlandığını, enflasyonun tekli rakamlara
düşürüldüğünü, dış ticaretin katlanarak büyüdüğünü,
kamu maliyesinin disipline edildiğini, bütçe açığının
gayrisafi millî hasılaya oranının Maastricht Kriterlerine
uygun düzeye çekildiğini, bankacılık sektöründe -kamuda
ve özelde- kârların katlandığını, işsizlik
oranlarının düştüğünü, sosyal yardımların
katlanarak arttığını, tarım desteklerinin
artırılarak çiftçilerimizin korunduğunu, tarımsal
ve KOBİ kredi faiz oranlarının düşürüldüğünü,
özelleştirme uygulamalarının rekorlara koştuğunu,
ülkemizin bir uçtan bir uca duble yollarla örüldüğünü, yabancı
sermaye girişinin devam ettiğini; büyümede rekor üstüne
rekorların kırıldığı, işsizlik sigortası
ödemelerinin başlatıldığı, vergi oranlarının
düşürüldüğü, eğitimde hamle yılları başlatıldığı,
sağlık kurumlarının birleştirilemez dedikleri
noktada birleştirildiği ve halkımıza hizmet verdiği,
ilaçta fiyatların düşürüldüğü ve KDV oranlarının
azaltıldığı gibi konuların da seçim yaklaşmadan
önce halledildiğini de kamuoyuna duyurmak istiyorum.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - İlaçları nasıl çaldıklarını
da anlat bari.
AHMET YENİ (Devamla) - Bu kanun
tasarısının tüm milletvekillerimizin oylarıyla
kabul edileceğine duyduğum ümitle, hepinize saygılarımı
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
BANKACILIK
İŞLEMLERİ YAPMA VE MEVDUAT KABUL ETME İZNİ
KALDIRILAN
TÜRKİYE
İMAR BANKASI TÜRK ANONİM ŞİRKETİNCE DEVLET
İÇ BORÇLANMA
SENEDİ
SATIŞI ADI ALTINDA TOPLANAN TUTARLARIN ÖDENMESİ HAKKINDA
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Mülga 18/6/1999 tarihli
ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3)
numaralı fıkrası uyarınca Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurulunun 3/7/2003 tarihli ve 1085 sayılı Kararı
ile bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme
izni kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim
Şirketi tarafından, Banka bünyesinde karşılığında
Devlet iç borçlanma senedi bulunmamasına rağmen ikincil
piyasada Devlet iç borçlanma senedi satışı adı altında
toplanan tutarlar, başvuru hâlinde bu Kanunda belirlenen esaslar
çerçevesinde Hazine Müsteşarlığınca ihraç edilecek
özel tertip Devlet iç borçlanma senetleri kullanılmak suretiyle
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu aracılığıyla
ödenir.
(2) Bu Kanun uyarınca yapılacak
ödemelerde; hak sahipliğinin tespitinde Müflis Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin kayıtları
esas alınır. Hak sahiplerinden talep toplanması, talep
toplamanın şekli ve süresi, hak sahipliğinin ispatında
aranacak belgeler, ödemeye aracı olacak bankanın tespiti,
nakden ve defaten yapılacak ödemenin şekli ve süresi ile
kesinleşmiş idarî yargı kararlarına veya bu nitelikteki
kararlara dayalı icra takiplerine ilişkin her türlü ödemeler,
uygulanacak faiz oranı ile faizin başlangıç tarihi,
hak sahiplerine yapılacak ödeme nedeniyle istenebilecek ibraname
ve diğer belgelerin içeriği ile ödemelere ilişkin diğer
usûl ve esaslar Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.
(3) Bu Kanun kapsamında yapılacak
ödemelerde, Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketine
Devlet iç borçlanma senedi alımı amacıyla yatırılan
tutarları ifade eden işlem tutarları esas alınır.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının
1'inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz aldım. Sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 1'inci maddesinde,
Türkiye İmar Bankasından devlet iç borçlanma senedi, yani
hazine bonosu veyahut devlet tahvili almak amacıyla bu bankaya
para yatırmış olan vatandaşlarımıza yatırmış
oldukları paraların iadesinde izlenecek esasları
ve usulleri belirleyen hükümler yer alıyor. Esasen, maddeye baktığımızda,
bu hükümlerin maddede açıklıkla yer almadığını,
daha çok, Bakanlar Kuruluna yetki vermek suretiyle bir düzenleme
yapıldığını görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, hatırlayacaksınız,
Aralık 2003 tarihinde çıkarılan 5021 sayılı
Kanun, Türkiye İmar Bankasında mevduat sahibi olan vatandaşlarımızın
mevduatının belli bir plan dâhilinde ödenmesini öngörmüştü.
O kanun, tasarruf mevduatı sigortası kapsamında olmamakla
birlikte, ticari mevduatın ve diğer kuruluşlar mevduatının
da bu vatandaşlarımıza, o mevduatın sahiplerine
ödenmesini düzenlemişti. O kanun Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülürken, müflis Türkiye İmar Bankasından bono almış
olan vatandaşlarımızın bono bedellerinin ödenmesine
yönelik bir maddeyi de kapsıyordu. Ancak, o maddeye ilişkin
düzenleme, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundaki görüşmeler
sırasında, iktidar partisinin, yani AKP'nin oylarıyla,
grup başkan vekilinin vermiş olduğu bir önergeyle ve
ona ilgili bakanın, Hazineden sorumlu Bakanın katılmış
olması sonucu çıkarıldı.
O tarihteki görüşmelere
ilişkin tutanak önümde. Önergenin gerekçesinde, şu yazılı,
yani neden bonozedelere bonolarının ödenmesine
ilişkin madde tasarıdan çıkarılıyor, bunun
gerekçesi olarak açıklanan şudur, şöyle yazıyor:
"Vatandaşlarımız yatırdıkları tutarları
gerek yargı yoluyla gerekse iflas masasından talep etme
hakkına sahiptirler." Yani, Hükûmetimiz vatandaşa yargı
yolunu göstermiştir. İşte, o tarihten sonra başlayan
yargı süreci sonunda -yaklaşık, dört yılı bulmuştur,
dört yıla yaklaşan bir süreç söz konusudur- vatandaşlarımız
yargıda haklarını kazanmışlardır. En son
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun vermiş
olduğu bir kararla kesinleşmiştir. Vatandaş bu
bankadan bono almak amacıyla yatırmış olduğu
parayı, kanuni faiziyle geri alabilecektir.
Şimdi, bu çerçevede, yargının
bu kararı çerçevesinde bu tasarıyı değerlendirdiğimizde,
Hükûmetin bu tasarıya mecbur kaldığını görüyoruz,
yani bu tasarı, "efendim bonozedelerin mağduriyetini
giderelim, seçim de geliyor, bu nedenle, bu düzenlemeyi yapalım"
düşüncesinden çok -şüphesiz seçimin etkisi var, ama ondan
önce- yargı kararları, artık, böyle sonuçlanıyor,
vatandaş kazanmaya başladı, o nedenle, biz bu tasarıyı
hazırlayalımdır. Bunun gerekçesi budur.
Tasarıya hâkim olan düşünce,
bu parayı vatandaşa iade ederken, bütçe açısından
maliyeti olabildiğince düşürme gayretidir. Bunu nereden
anlıyoruz? Şunlardan: Faizin oranına Bakanlar Kurulu
karar verecektir. Biz, Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler
sırasında önerdik. Biraz sonra, burada önergelerimizle
de aynı hususu sizlerin huzuruna getireceğiz. Faizin miktarına,
faizin oranına, faizin başlangıç tarihine Bakanlar Kurulu
karar vermesin. Faize "kanuni faiz" demiştir mahkemeler.
Demek ki, kanuni faizden daha düşük bir faiz oranının
belirlenmesinin söz konusu olmaması gerekir. E, bu açıksa
neden bunu yazmıyoruz tasarıya? Yazılmıyor, çünkü
Hükûmetin aklından geçen, "Mevduatı biz vatandaşa
öderken orada kanuni faizi uygulamadık, TÜFE'yi uyguladık.
O nedenle, Bakanlar Kurulu olarak TÜFE'yi belirlemek suretiyle,
biz, kanuni faizden daha az bir ödeme yaparız; böylece, bütçeye
maliyeti biraz daha düşürürüz." düşüncesi vardır
bunun arkasında. Yoksa, buraya, kanuni faizi açıkça yazabilirdik.
Faizin başlangıç tarihi
konusu yine Bakanlar Kuruluna bırakılmıştır.
Değerli milletvekilleri,
faizin başlangıç tarihi hiçbir şekilde 3 Temmuz 2003 tarihinden
sonraki bir tarih olmamalıdır. Yani, vatandaşımız "nasıl olsa Hükûmet yasa çıkaracak"
düşüncesiyle, altı ay, hiçbir şekilde, zaten yargıya
gitmemiş. Bir yasa hazırlanıyor. Hatırlayacaksınız,
o tarihlerde, Sayın Başbakanın 30 Temmuz 2003 tarihinde
bir televizyon programında yaptığı bir konuşma
vardır; açıklaması, cümlesi şudur aynen: "Türkiye
Cumhuriyeti hiç kimseyi mağdur etmez, samimi bono mağdurlarının
parası ödenecektir." Tarih: 30 Temmuz 2003. Şimdi 2007
yılındayız, mayıs ayı bitiyor, seçime gidiyoruz,
Sayın Başbakan bu sözünü unutmuş, Sayın Başbakan
bu sözünü unutmuşa benziyor.
Değerli milletvekilleri, demek
ki, vatandaş açısından faizin başlangıç tarihi
3 Temmuz 2003 tarihinden sonraki bir tarih olmamalıdır. 3
Temmuzda vatandaş, 4 Temmuzda
vatandaş yargıya başvursaydı, yine o tarih itibarıyla
bunu alma hakkına sahip olurdu. Yargının bu şekilde
karar vermesi, yine mümkündür; nitekim, yargı öyle karar vermiştir.
Neden yargı öyle karar vermiştir?
Çünkü, bankalar bir güven kurumudur. Bu bankanın hazine bonosu
satması hâlinde, hazine bonosunu satıyor olması
hâlinde, vatandaş hiçbir zaman, o bankanın hazine bonosu
satmaya yetkili olup olmadığını bilemez, bunu
araştırmak durumunda değildir. Nitekim, devlet ne yapmıştır?
Sermaye Piyasası Kurulunun bazı görevlilerini "Neden
bunu engellemediniz, neden bankaya uyarı yapmadınız,
neden hazine bonosu satmaya yetkili olmadığı hâlde
gazetelere ilan vermek suretiyle satışa giden bu bankaya
engel olmadınız?" düşüncesiyle o görevliler hakkında
soruşturma yapmış, yargıya intikal ettirmiştir.
O görevlilerin sorumlu olup olmadıkları tamamen ayrı
bir keyfiyettir. O konuda herhangi bir değerlendirmem söz konusu
değil. Ama, bir yandan bazı kamu görevlilerini sorumlu tutacaksınız,
öte yandan da, vatandaşı aynı zamanda sorumlu tutacaksınız,
"bonoyu almasaydınız" diyeceksiniz.
Tasarı bu açıdan son derece
eksiktir. Faizin başlangıç tarihi ve faiz oranı mutlaka
kanuni faizden az olmamak üzere bu tasarıda belirtilmelidir.
Gerçekte yapılması gereken,
Hükûmetin işlem bedeli olarak isimlendirdiği, yani, vatandaşın
bono almak amacıyla bankaya yatırdığı bedelin
ödenmesi değil -ki, bu bedelin 728 milyon YTL olduğu
açıklanmıştır- bu bedelin vade sonunda ulaşacağı
bedelin, yani 1 milyar 23 milyon YTL'nin o vade tarihinden itibaren
kanuni faiziyle bugüne getirilip ödenmesidir. İdeal olan, hakkaniyete
uygun olan budur.
Şimdi, bu tasarının
yaptığı ise, bono mağduruna "ne yapalım
bari bunu kurtardık" düşüncesiyle bununla yetinmesini
sağlayacak bir mesajı vermek olmuştur. Hükûmetin yaptığı
budur, bono mağduru da "bari, bunu kurtardık" diyecektir.
Biz bu tasarıyı böyle de
olsa çıksın istiyoruz. Tabii ki, vatandaşımız
mağdur olmasın, bu parasını böyle de olsa alsın
istiyoruz, ama hakkaniyete uygun olan böyle değildir, biraz önce
dediğim unsurları da kapsayacak şekilde bir ödeme yapılmasıdır.
Geçen yıl mayıs-haziranda
ekonomide bir mini dalgalanma yaşadık, bir mini kriz yaşadık
ve o kriz anında Hükûmet oturdu bir karar aldı, buraya da tasarı
getirdi, yasalaştırdı. Yabancıların devlet
iç borçlanma senedi alım-satımındaki veya vade sonundaki
faizi üzerindeki vergi oranını sıfırladı.
Bir yandan bu oranı sıfırlarken -bunu birçok şekilde
açıklayabilir Hükûmet, ama hiçbir şekilde adalete uygun olduğunu
savunmak mümkün değildir- burada, bu vatandaşa yapılacak
faiz ödemesine, geçmişe yönelik olarak, yüzde 15 oranında
gelir vergisi stopajı getireceksiniz. Gelir vergisi stopajının
kesinlikle doğru olmadığını söylüyorum değerli
arkadaşlar. O dönem hiçbir faiz ödemesi, devlet iç borçlanma faizi
ödemesi vergiye tabi değildir. Şimdi bu faizi mevduat sayarak
stopaja tabi tutmanın hiçbir açıklaması, mantıklı
açıklaması yoktur. Yabancıların bono faizindeki
vergisini sıfırlarken İmar Bankası bonozedesinin
faizini, kanuni faizdir o da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Hamzaçebi, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkan.
o kanuni faizi de -belki Hükûmet
bunu TÜFE oranında ödeyecektir- onu vergiye tabi tutmanın
hakkaniyetle, adaletle bağdaşır hiçbir yanı yoktur.
Tasarının Plan ve Bütçe
Komisyonundaki görüşmeleri sırasında iktidar partisi
milletvekillerinin önergesiyle eklenen bir hüküm daha var bu maddede.
Diyor ki madde: "Kesinleşmiş idari yargı kararlarına
ilişkin her türlü ödemelere ilişkin faiz oranı ve faizin
başlangıç tarihi konusunda da Bakanlar Kurulu yetkili
olacaktır."
Değerli arkadaşlar, yargı
karar vermiş, kesinleşmiş, sonuçlanmış. Artık,
onun hükme bağladığı bir konuda Bakanlar Kurulunun,
ayrıca bir yetki kullanmak suretiyle vatandaşın hakkını
azaltması, onu daha az bir hakka sahip olacak şekilde bir düzenleme
yapması mümkün müdür, doğru mudur? Yasayla bu mümkün olacaktır,
ama doğru mudur değerli arkadaşlar? Bunların
doğru olmadığını ifade ediyorum.
Yaklaşık 100 bin vatandaşımızı
ilgilendiren bu tasarının, biraz önce ifade ettiğim
eksikliklerin de giderilmesi suretiyle, tasarının tümü
üzerinde görüş beyan eden Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili
arkadaşımızın da belirttiği eksiklikleri
de dâhil etmek suretiyle yasalaştırmanın daha uygun,
daha doğru olduğunu düşünüyorum ve sözlerimi burada
bitirirken hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, madde
üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri önce geliş sıralarına
göre okutup sonra aykırılık durumlarına göre
işleme alacağım.
Buyurun:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesi ve aynı maddeye daha sonra
gelmek üzere (3) no'lu fıkranın eklenmesini ve mevcut (3)
no'lu fıkranın numarasının da (4) olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Kemal Kılıçdaroğlu Birgen Keleş
Trabzon İstanbul İstanbul
A.
Kemal Kumkumoğlu A. Kemal Deveciler Haluk Koç
İstanbul Balıkesir Samsun
Mustafa
Özyürek
Mersin
(2) Bu Kanun uyarınca yapılacak
ödemelerde hak sahipliğinin tespitinde Müflis Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin kayıtları
esas alınır. Hak sahiplerinden talep toplanması, talep
toplamanın şekli ve süresi, hak sahipliğinin ispatında
aranacak belgeler, ödemeye aracı olacak bankanın tespiti,
hak sahiplerine yapılacak ödeme nedeniyle istenebilecek ibraname
ve diğer belgelerin içeriği ile ödemelere ilişkin usul
ve esaslar Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.
(3) Ödeme bu kanunun yayımı
tarihinden itibaren bir ay içerisinde TSMF tarafından belirlenecek
bir tarihte defaten ve Devlet İç Borçlanma Senetlerinin nominal
bedeli esas alınarak nakit olarak yapılır. Ödemelere
uygulanacak faiz oranı kanuni faizden az olmamak üzere Bakanlar
Kurulu tarafından belirlenir. Faizin başlangıç tarihi
satın alındığı kabul edilen Devlet İç Borçlanma
Senetlerini temsil eden makbuzda gösterilen vade tarihidir.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutup, işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1426 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 1. maddesinin (2)
numaralı fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesi ve aynı maddeye daha sonra
gelmek üzere (3) no'lu fıkranın eklenmesini ve mevcut (3)
no'lu fıkranın numarasının da (4) olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Kemal Kılıçdaroğlu Birgen Keleş
Trabzon İstanbul İstanbul
A.
Kemal Kumkumoğlu A. Kemal Deveciler Haluk Koç
İstanbul Balıkesir Samsun
Mustafa
Özyürek
Mersin
(2) Bu Kanun uyarınca yapılacak
ödemelerde hak sahipliğinin tespitinde Müflis Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin kayıtları
esas alınır. Hak sahiplerinden talep toplanması, talep
toplamanın şekli ve süresi, hak sahipliğinin ispatında
aranacak belgeler, ödemeye aracı olacak bankanın tespiti,
hak sahiplerine yapılacak ödeme nedeniyle istenebilecek ibraname
ve diğer belgelerin içeriği ile ödemelere ilişkin usul
ve esaslar Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.
(3) Ödeme bu kanunun yayımı
tarihinden itibaren bir ay içerisinde TSMF tarafından belirlenecek
bir tarihte defaten ve nakit olarak yapılır. Ödemelere uygulanacak
faiz oranı kanuni faizden az olmamak üzere Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenir. Faizin başlangıç tarihi 3 Temmuz 2003 tarihidir.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI İSMET
YILMAZ - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı'nın 1 inci maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile, uygulanacak faiz oranı
ile faizin başlangıç tarihinin Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenmesi öngörülmüştür.
Bilindiği üzere bu konuda ilgili
idareler aleyhine idari yargıda açılan davalar, hizmet kusuruna
dayanan tazminat davalarıdır.
Borçlar Kanunu, borçlunun borcunu
ifada temerrüde düşmesi dolayısıyla alacaklının
doğabilecek zararlarını güvence altına almıştır.
Aynı kanunun 103'üncü maddesinde bir miktar paranın tediyesinden
temerrüt eden borçluyu temerrüt faizi ödemeyi mecbur kılmıştır.
3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin
Kanunun 1. maddesinde,
"Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret
Kanununa göre faiz ödenmesi gereken hallerde, miktarı sözleşme
ile tespit edilmemişse bu ödeme yıllık yüzde oniki oranı
üzerinden yapılır.
Bakanlar Kurulu, bu oranı aylık
olarak belirlemeye, yüzde onuna kadar indirmeye veya bir katına
kadar artırmaya yetkilidir."
denilmiş, 2 nci maddesinde
de,
"Bir miktar paranın ödenmesinde
temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça,
geçmiş günler için 1 inci maddede belirtilen orana göre temerrüt
faizi ödemeye mecburdur.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının
önceki yılın 31 Aralık günü kısa vadeli avanslar
için uyguladığı faiz oranı, yukarıda
açıklanan miktardan fazla ise, arada sözleşme olmasa bile
ticari işlerde temerrüt faizi bu oran üzerinden istenebilir.
Söz konusu avans faiz oranı, 30 Haziran günü önceki yılın
31 Aralık günü uygulanan avans faiz oranından beş puan
veya daha çok farklı ise yılın ikinci yarısında
bu oran geçerli olur.
Temerrüt faizi miktarının
sözleşmede kararlaştırılmamış olduğu
hallerde, akdi faiz miktarı yukarıdaki fıkralarda
öngörülen miktarın üstünde ise, temerrüt faizi, akdi faiz miktarından
az olamaz."
hükmüne yer verilmiştir.
Bu nedenle, faizin miktarının
da bu çerçevede belirlenmesi ve kanuni faiz miktarından az olmaması
uygun ve yerinde olacaktır. Ancak her olay için ayrı ayrı
temerrüt tarihinin belirlenmesi zor olacağından ve 3 Temmuz
2003 tarihi itibariyle ortada bankacılık işlemleri
yapma yetkisi olan bir banka olmadığından bu tarihin 3
Temmuz 2003 olarak belirlenmesi doğru olacaktır.
Ödemenin şekli ve süresi ile
faiz oranı ve faizin başlangıç tarihi konularında
yetki verilmek suretiyle yaratılan belirsizliğin giderilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, saymadınız ki!
BAŞKAN - Arkadaşlar, görünüyor,
ben sayıyorum.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesi ve aynı maddeye daha sonra
gelmek üzere (3) no'lu fıkranın eklenmesini ve mevcut (3)
no'lu fıkranın numarasının da (4) olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
M.Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
(2) Bu Kanun uyarınca yapılacak
ödemelerde hak sahipliğinin tespitinde Müflis Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin kayıtları
esas alınır. Hak sahiplerinden talep toplanması, talep
toplamanın şekli ve süresi, hak sahipliğinin ispatında
aranacak belgeler, ödemeye aracı olacak bankanın tespiti,
hak sahiplerine yapılacak ödeme nedeniyle istenebilecek ibraname
ve diğer belgelerin içeriği ile ödemelere ilişkin usul
ve esaslar Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.
(3) Ödeme bu kanunun yayımı
tarihinden itibaren bir ay içerisinde TSMF tarafından belirlenecek
bir tarihte defaten ve Devlet İç Borçlanma Senetlerinin nominal
bedeli esas alınarak nakit olarak yapılır. Ödemelere
uygulanacak faiz oranı kanuni faizden az olmamak üzere Bakanlar
Kurulu tarafından belirlenir. Faizin başlangıç tarihi
satın alındığı kabul edilen Devlet İç Borçlanma
Senetlerini temsil eden makbuzda gösterilen vade tarihidir.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI İSMET
YILMAZ - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde, önerge
sahiplerinden Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada
ne istiyoruz, çok açık ve net izah etme gereği duydum.
Bir: Burada, bu ödemelerin ne zaman
yapılacağı belirsiz, yani Bakanlar Kuruluna bırakılıyor.
Gelin, gelin bir tarih verelim. Bu insanlar dört yıldır bekliyor;
bugün mü yarın mı? Her gün, bu insanlar, artık bir şekilde
acaba bugün mü ödenecek, yarın mı ödenecek
Bu insanların
dört yıldır her gün gözleri televizyonda, her gün acaba umutlu
bir haber alabilir miyim diye bekliyor bu insanlar. Yazık, günah
bu insanlara! Diyoruz ki: Arkadaşlar, değerli milletvekilleri,
gelin, bir tarih koyalım. Bir ay sonraya koyalım, bir buçuk
ay sonraya koyalım. Ne istiyorsanız
Örneğin, temmuz
ayının 4'ünü koyalım -bu arkadaşlarımızın
offshore'una biliyorsunuz o tarihte el konmuştu, 4 Temmuz koyalım-
daha, yaklaşık bir buçuk ay var ama bir tarih belirleyelim.
O güne kadar Bakanlar Kurulu çalışmasını yapsın,
ama bu arkadaşlarımızın ödemesini, artık,
tekrar yeni bir hazine bonosuyla değil, defaten ödeyelim. Yazık,
günah! Bu insanların çoğu iflas etti, çoğu çoluk çocuğunu
okutamaz hâle geldi. Özel okuldan çocuklarını alanlar oldu,
bununla okutuyorlardı, bu faizle. Değerli milletvekilleri,
yazıktır, günahtır. Bizim istediğimiz, bir tarih
belirleyelim. Örneğin 4 Temmuzsa 4 Temmuz, 5 Temmuzsa 5 Temmuz,
ama bu insanlar, artık, hep, bir şekilde, acaba ne zaman, acaba
ne zaman, acaba ne zaman
Artık bekletmeyelim, yazık! Dört
yıldır hep bir şeyi bekliyorlar.
İkincisi ise, burada yine belirsiz
olan
Değerli arkadaşlar, sizi yeni bir davadan kurtarmak
istiyoruz. Yargı kararı var. Yargı kararı belli.
İnsanları yargıya, binlerce insanı mahkeme kapılarına
sürüklediniz. Bir kararı emsal almadınız. Bir karar
çıktı, emsal almadınız, herkes dava açtı. Yazık,
günah! Binlerce insan mahkeme kapılarında. Hep, meşgul
ettik yargıyı. Artık, Danıştay Dava Daireleri
Genel Kurulu karar vermiştir, daha bunun emsali yoktur. O kararda
faiz oranı da belli, her şeyi belli, avukat ücreti de belli.
Eğer siz
Bu yasayı böyle çıkarırsak, yarın yeni
bir dava açılacak, yeni davalarla, aradaki faiz tahsil edilecek
arkadaşlar.
SELAMİ UZUN (Sivas) - Bana söyleme.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Size söylemiyorum Selami Bey.
Yani, ben bu arkadaşlar
adına
Yeni bir davayla karşı karşıya geleceksiniz.
Avukatlar, Avukatlar Kanunu belli, alacağından vazgeçmeyecek,
çünkü siz önerdiniz, siz "Dava açınız." dediniz, insanları
avukata siz gönderdiniz.
Değerli milletvekilleri, yine,
burada faiz oranı
Yargı karar vermiş değerli milletvekilleri
-yani, artık, TÜFE, TEFE bunlar değil- hazine bonosu faizi
neyse, "yasal faiz" dediğimiz ve bunun en makulü, o günden
bu yana -ortalama- belli vadede ihraç edilen hazine bonoları
faizi neyse bu faiz oranı üzerinden ödemek zorundayız. Biz,
sizlerden bunu istiyoruz, yani bu teklifimizin özü bu. Sizi, tekrar,
yeniden mahkeme kararlarıyla karşı karşıya
getirmek istemiyoruz. Gelin -bu insanları çok yorduk dört
yıl, bu insanlar hep mahkeme kapılarında süründü- tekrar
mahkeme kapılarında bu insanları süründürmeyelim,
burada bitirelim. Teşekkür ediyoruz. Ama, günlerce beklediler.
Özetle, istediğimiz:
1) Bir vade koyun -bir ay, bir buçuk
ay, neyse- bu insanlar hep umutla beklemesin artık, gününü belirleyin.
2) Faiz oranı yasal faiz oranının
altında olamaz arkadaşlar. Tekrar, yeni davalarla karşı
karşıya kalırsınız.
Biz, bu iki konuyu sizden rica ediyoruz.
Hepinize saygılar sunarım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Sayın milletvekilleri, Komisyonun,
Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Devlet iç borçlanma senedi
alımı amacıyla Türkiye İmar Bankası Türk Anonim
Şirketine yatırılan tutarlar nedeniyle idarî yargı
mercilerinde açılan davalar hakkında bu Kanun hükümleri
uygulanır.
(2) Devlet iç borçlanma senedi
alımı amacıyla Türkiye İmar Bankası Türk Anonim
Şirketine yatırılan tutarlar nedeniyle idarî yargı
mercilerinde açılmış olan davalara ilişkin mahkeme
kararlarının, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
sonra icra takibine konu edilmesi hâlinde, vekâlet ücreti, Türkiye
Barolar Birliği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ikinci
kısmının ikinci bölümünün (1) numaralı bendinde
yazan tutar olarak uygulanır. Takip borçlusu idarelerin icra
takibindeki işlemlere karşı şikâyet hakları
saklıdır.
(3) Mahkeme kararlarında veya
icra takip sürecinde ilgili idareler lehine hükmolunan her türlü
alacak bu Kanuna göre yapılacak ödemelerden mahsup yoluyla
tahsil edilerek ilgili kurumların hesaplarına aktarılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya.
Sayın Kaya, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YILMAZ KAYA
(İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım;
görüşmekte olduğumuz, kamuoyunda kısaca İmarzede
ya da bonozede dediğimiz vatandaşlarımızın
mağduriyetini ortadan kaldırmaya yönelik tasarının
2'nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bugün, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Danışma Kurulunu
toplantıya çağırarak, her ne kadar gündemde yer alsa
da arka sıralarda bulunan bu tasarının Meclis gündemine
alınmasını temin etmesinden sonra -tabii iktidar partisinin
de "kabul" oylarıyla- bu tasarıyı görüşmeye
başlamış bulunuyoruz.
Yalnız, benim anlamadığım
bir nokta var. Hükûmet tasarısı şeklinde gelen görüştüğümüz
bu tasarıdan önce, 2003 Aralığında Cumhuriyet
Halk Partisi, partimizin milletvekillerinden, önce Malatya Milletvekilimiz
Muharrem Kılıç, daha sonra Bihlun Tamaylıgil, daha sonra
İzmir Milletvekilimiz Ahmet Ersin'in ve grup başkan vekillerimizin
bu konuda kanun teklifi vermiş olmalarına rağmen, yani,
2003 Aralık -Hükûmet tasarısının sevk tarihine bakıyoruz-
8 Mayıs 2007; yani, neredeyse, o tekliflerden dört yıl sonra,
Hükûmet bu konuyu nihayet ciddi bulmuş ve tasarı şeklinde
Meclis gündemine göndermiştir. Her zaman olduğu gibi, bu
konuda da gündemi kaçırmış, ama, kamuoyundan gelen baskılar
sonucu ve hatta hatta çeşitli mahkemelerin ve yüksek mahkemenin
vermiş olduğu karardan sonra bu konuya kayıtsız
kalamayacağını anlamış ve bu tasarıyı
Meclis gündemine getirmiştir.
Şimdi, ben diyorum ki: Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından 3 Temmuz 2003 tarihinde
İmar Bankasına el konulduğunda ve bu bankanın mevduat
toplama ve bankacılık işlemi yapma izni ortadan kaldırıldıktan
sonra, tam dört yıl geçmiş olmasına rağmen ve bugün
de bu tasarıyı Meclis gündemine getirecek idiysek, niye
bu vatandaşlarımızı dört yıl biz oyaladık?
Niye bu vatandaşlarımıza dört yıl boyunca acı
çektirdik?
Değerli arkadaşlarım,
bana gelen bu konudaki mail'leri topladım ve bir klasör yaptım,
daha doğrusu iki klasör oldu açıkçası. Hasta olanlar,
müthiş şekilde kilo verenler, çocuklarını okutamayanlar,
iş yerini satanlar, evine icra gelenler, bu durumdaki vatandaşlarımızın
dört yıldan beri feryat ediyor olmalarına rağmen niye
bugünü bekledik diye, ben düşünmekten kendimi alamıyorum.
Buna rağmen, dört yıl sonra
gelen tasarıda da birçok eksiklik bulunmaktadır. Biz -biraz
önce Sayın Aslanoğlu da söyledi- 1'inci maddede ve benim
birazdan açıklayacağım 2'nci maddedeki eksikliklerin
düzeltilerek, Komisyondaki uyarılarımızın dikkate
alınarak Genel Kurula getirilmiş olmasını dilerdik.
Şimdi, 22'nci Dönemin bu son
günlerinde bu tasarıyı kanun olarak buradan geçirmiş
olsak bile, değerli arkadaşlarım, cidden söylüyorum
ve uyarıyorum, bu söylediğimiz maddelerin açıkça Anayasa'ya
aykırılık teşkil etmesinden dolayı, tekrar,
geri gönderilme riski ve tehlikesi bulunmaktadır ve ondan sonra
da bu tasarıyı bir daha görüşemeden kadük olma tehlikesi
bulunmaktadır.
Ne olur, gelin, bu uyarılarımızı
dikkate alın ve bu maddeleri düzelterek, bir mutabakat hâlinde,
bir mutabakatla bu tasarıyı buradan yasalaştırıp,
dört yıldır bekleyen vatandaşlarımızın
ıstıraplarını sona erdirelim, haykırışlarına,
feryatlarına son verelim diye düşünüyorum.
2'nci maddede, değerli arkadaşlarım,
bakın: "Devlet iç borçlanma senedi alımı amacıyla
Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketine yatırılan
tutarlar nedeniyle idari yargı mercilerinde açılan davalar
hakkında bu Kanun hükümleri uygulanır." Yani, dört
yıl içinde iktidarın da yönlendirmesi, daha doğrusu,
çaresiz bırakması ve açıkça "bu konuda hakkınızı
aramak istiyorsanız yargıya gideceksiniz, başka çareniz
yok" demiş olmaları nedeniyle yargıya giden vatandaşlarımızın
aldığı mahkeme kararları şurada 2'nci maddenin
1'inci fıkrasıyla bertaraf edilmek istenmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
bu madde, açıkça Anayasa'ya aykırıdır. Anayasa'nın
2'nci, 10'uncu ve 11'inci maddelerine aykırıdır.
Yine, aynı maddenin 2'nci
fıkrasında "Devlet iç borçlanma senedi alımı
amacıyla Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketine
yatırılan tutarlar nedeniyle idari yargı mercilerinde
açılmış olan davalara ilişkin mahkeme kararlarının,
bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra icra takibine
konu edilmesi hâlinde, vekâlet ücreti, Türkiye Barolar Birliği
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ikinci kısmının
ikinci bölümünün (1) numaralı bendinde yazan tutar olarak uygulanır."
Değerli arkadaşlarım,
bunu yapamazsınız, bunu yapamayız. Çünkü, 1136 sayılı
Avukatlık Yasası özel bir kanundur. O Kanun'da da, bu tür davaların
takip edilmesi hâlinde avukatların alacağı vekâlet ücretinin
nispi olacağı öngörülmektedir. Bu özel kanun varken, siz
"ikinci kısmının ikinci bölümünün (1) numaralı
bendinde belirtilen 110 milyon lirayı avukat alır ve bu Yasa
gereği de, bunun dışında bir hak talep edemez"
diye hüküm getiremezsiniz. Bunu
buradan açıkça söylüyorum. Yani, çok özel bir kanun varken, tabiri
caizse, dört yıl boyunca, üç yıl boyunca takip edilmiş
veya üç yıl boyunca çalışan birinin baştan alacağı
ücret belliyken, siz, üç yıl, dört yıl sonra bir hüküm getiriyorsunuz
ve diyorsunuz ki: Hayır, o olmayacak, bu olacak. Bu, Anayasa'ya
açıkça aykırıdır.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Anayasa'ya neden aykırıdır ondan da biraz bahsetmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
daha önce bu konuda yapılan bir başvuru sonucu Anayasa
Mahkemesi çok açık bir karar vermiştir, demiştir ki:
2002/126 esas, 2004/27 karar sayılı ve 3 Mart 2004 tarihli Kararında
"Avukatların hukuksal bilgi ve tecrübelerinden yararlanma,
hak arama ve savunmada başvurulacak meşru yol ve vasıtaların
başında gelir. Vekâlet ücreti, savunma hakkının en
önemli parçası olan hukuki danışmanlık görevinin,
konunun uzmanı olan hukukçular tarafından yapılmasının
doğal bir sonucudur. Avukatların mesleklerini serbestçe
ve herhangi bir kaygı olmadan yapabilmeleri için, yaptıkları
hizmetin karşılığı olan makul bir ücret almaları
gerekir. Avukatla yapılacak sözleşmede, ücret kararlaştırılırken,
dava sonunda karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücretinin
gözetilmesi engellenmediğinden, itiraz konusu kuralla hak
arama özgürlüğünün kullanılmasının zorlaştırıldığından
da söz edilemez." demiş ve şöyle bitirmiş kararını:
"1136 sayılı Avukatlık Kanununun değişiklikten
önceki 168'inci maddesinde, avukatlık ücretinin takdirinde
hukuksal yardımın başladığı veya davanın
açıldığı tarihte yürürlükte olan
" Değerli
arkadaşlarım, altını çiziyorum tekrar: "
hukuksal
yardımın başladığı veya davanın
açıldığı tarihte yürürlükte olan tarifeler esas
alınmış ise de, itiraz konusu kuralla ekonominin gerekleri
gözetilerek, avukatların emeklerinin gerçek karşılıklarını
almaları amaçlanmıştır." demektedir.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, 1136 sayılı Avukatlık Yasası ve bu tür,
değeri parayla ölçülebilen davalardaki vekâlet ücretlerinin
nispi olacağı açıkça belirtilmişken ve Anayasa
Mahkemesinin 2004 tarihli bu kararı ortadayken -ki, daha sonra,
tekrar, 2006 yılında bir başvuru daha yapılmıştır;
aynı doğrultuda, Anayasa Mahkemesi bir karar daha vermiştir;
bütün bunlar ortadayken- buradaki tasarıya bir madde koyarak
bunları bertaraf etmenin, yani, yargı kararını
yok saymanın ve ortadan kaldırmaya çalışmanın
hukuksal bir dayanağı yoktur. Bu nedenle, tekrar tekrar söylüyorum:
Bu tasarı Meclisten geçmiş olsa bile, Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından, söylediğim nedenlerden dolayı geriye
gönderilme ihtimali çok yüksektir.
Değerli arkadaşlarım,
bu uyarılarımız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kaya,
konuşmanızı tamamlayınız.
YILMAZ KAYA (Devamla) - Tamamlıyorum
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Biraz önce de diğer konuşmacı
arkadaşlarımızın ve Plan Bütçe Komisyonundaki
arkadaşlarımızın uyarılarını maalesef
Komisyonda dikkate almadınız. 1'inci maddede verdiğimiz
önergeler de reddedildi oylarınızla. Tekrar söylüyorum
ve rica ediyorum: Bu yasayı mutabakat hâlinde gündeme aldırdık,
görüşülmesini temin ettik ve görüşmeye başladık.
Ama, ne olur, dört yıldan beri bekleyen, evini satıp çocuğunu
okutmak için zor durumlara düşmüş; kendisine, iş yerlerine
icralar gelmiş; hasta olmuş vatandaşlarımızı,
bu nedenle sıkıntıya düşmüş vatandaşlarımızı
burada çok sağlam bir yasa yaparak rahatlatalım diyorum.
Onların tekrar bu sıkıntıları yaşamalarına
mahal vermeyelim, sebep olmayalım. Hataları birlikte konuşarak,
yanlışları birlikte değerlendirerek, düzelterek
bir yasa yapalım diyorum ve hepinize teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaya.
Şahsı adına, Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstün.
Buyurun Sayın Üstün.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 1426 sıra sayılı
Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz aldım.
Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 1998
ile 2002 yılları arasında maalesef Türkiye'de olağanüstü
bir dönem yaşanmıştır. Bu olağanüstü dönem içerisinde
yirmiden fazla banka batırılmış veya hortumlanmış,
en son 2002 yılı sonuna geldiğimizde de, AK Parti Hükûmeti
döneminde, geçmişin getirdiği sorunlarla birlikte
İmar Bankası yolsuzluğunu, dolandırıcılığını,
hokkabazlığını da kucağımızda bulmuş
bulunmaktayız. İşte, bu sorun, maalesef dört yıldan
beri devam etmektedir.
Burada kanunun gerekçesine baktığımızda
İmar Bankası bünyesinde bulunmamasına rağmen bankaca
ikincil piyasada yatırımcılara "Devlet İç
Borçlanma Senedi" adı altında makbuz düzenlenerek karşılıksız
satış yapıldığı ve yine bu işleri denetlemekle
görevli Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu ve SPK
üyelerinin de görevlerini yapmayarak bankaca yapılan karşılıksız
satışlara göz yumulduğu söylenmektedir kanunun gerekçesinde.
İşte, bu yapacağımız düzenlemeyle, inşallah,
bu İmar Bankası yöneticileri tarafından kandırılan
ve -yine BDDK'nın da görevini yapmayarak- dolandırılan
bu insanların mağduriyetlerini gidermeye çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, tabii, burada bu kanunu yapmakla, evet, mağduriyeti
belki bir nebze ortadan kaldıracağız. Peki, hesap kapanmış
mı olacak? Burada sorulması gereken sorular yok mu? Bunlardan
bir tanesi, karşılıksız satışlara göz yuman
dönemin BDDK Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerinin hakkında
herhangi bir ceza davası açıldı mı acaba? Bunu ben
merak ediyorum, bir vatandaş olarak merak ediyorum. Vergilerden
ödediğimiz bu paraların bizim cebimizden çıktığını
bilerek bu soruyu soruyorum. Başka? Acaba, bundan sonra, ödeyeceğimiz
bu paralardan sonra bunun karşılığı olarak
tazminat davaları açılacak mı? Rücu edilecek mi bu sorumlular
hakkında, bunu merak ediyorum.
Yine bir başka hususu merak
ediyorum: Muvazaalı olarak yapılan ödemeler ve yatırılan
paralar mevduatların ayıklanacağına ilişkin
önceki kanunda da hükümler var, şu andaki bu düzenlemede de dökümler
var. Acaba, İmar Bankasının batacağı davul zurnayla
duyulduğunda, ta Mısır'daki sağır sultan duyduğu
hâlde, son gün 27 trilyon yatıran kişinin parası ödendi
mi ödenmedi mi, muvazaalı mıydı değil miydi; bunu
merak ediyorum ve araştırmalar yapıldı mı? Ve
acaba bu kanun çıktıktan sonra da bu bonoların bir
kısmı muvazaalı mı değil mi; bunu merak ediyorum.
Bir defa milletvekili olarak bunları sormak benim hakkımdır.
Değerli arkadaşlar, bunun
dışında, yine, elbette, Hoca-hırsız misali
Hoca'nın evini soymuşlar;
demişler ki Hoca'ya: "Efendim, niye kapını kapatmadın,
niye pencereni kapatmadın?" Acaba hırsızın
hiç suçu yok mu? Acaba o mahalleyi beklemekle mükellef mahalle bekçisinin
hiç suçu yok mu? Bunları biz hiç sormadık. Sadece hep Hoca'ya
yüklendik. Peki, aynı, o bankanın yöneticileriyle ilintili
olan siyasi parti şu anda meydanlarda geziyor, vatandaşa
taahhütlerde bulunuyor. Acaba kazara yüzde 10 barajını
geçerse, kazara Adalet Bakanı olursa, haklarında yakalama
müzekkeresi olan o kişiler üzerinde yakalama müzekkeresini
infaz mı ettirecek, yoksa o yakalama müzekkeresini geri mi
alacak?
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sizin
gibi af çıkarır.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Veya
kazara o arkadaşımız Enerji Bakanı olursa ÇEAŞ
ve Kepez'i iade mi edecek, yoksa "Hayır, ÇEAŞ ve Kepez
evet, devletindir." mi diyecek?
VEZİR AKDEMİR (İzmir)
- Maliye Bakanı olursa!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Veya
kazara o arkadaşımız, Maliye Bakanı olursa, hazine
bakanı olursa acaba bu paraları ödeyecek mi, yoksa başka
bir muamele mi yapacak? (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) Af çıkaracak, af!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, AK Parti dönemiyle birçoğu ortadan kalkmıştır.
Artık "yat uzan, para kazan" dönemi bitmiştir arkadaşlar.
Bunu herkes bilmesi lazım. O bakımından, vatandaşlarımız,
inşallah, önümüzdeki seçimlerde de
Son dört buçuk-beş
yıl içerisinde AK Parti Hükûmeti olarak bütün yolsuzlukların
üzerine gitmişlerdir. Ama, hokkabazlık yaparak, beyaz gömlekler
giyerek kimse vatandaşın karşısına çıkarak
vatandaşı kandırmaya kalkmasın diyorum. Bu vesileyle,
yüce Meclise tekrar saygılarımı sunarım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Önergeyi okutuyorum
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, ikinci şahıs sözünü istiyorum.
BAŞKAN - Ama, önergeyi okutacağımı
söyledim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Hayır,
ikinci şahıs sözü yok, ikinci şahıs sözünü kullanmak
istiyorum.
BAŞKAN - Hayır, dediğiniz
doğru da önergeyi okutacağımı söyledim Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - "Başka
söz talebi yok" ifadesinde bulunmadığınız
için onu bekledim.
BAŞKAN - Evet, şahsı
adına Sayın Haluk Koç'un söz talebi var, doğru, burada.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tabii, konuşmaya niyetim yoktu,
ama, Sayın Milletvekilinin, Ayhan Sefer Üstün'ün konuşması
üzerine bir iki cümle ifade etme gereği duydum.
Şimdi, baştan beri, 2004
yılının Aralık ayı 20 küsur gecesinde dahi burada
söylediklerimizi bir kere daha size tekrar etmem gerekiyor Sayın
Üstün. Eğer burada muvazaalı bir hesap varsa, şu anda
devlet sizin elinizde, kurumlar sizin elinizde.
Bakın, TMSF marifetiyle bir
medya yarattınız.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Ben
de onu söylüyorum.
HALUK KOÇ (Devamla) -TMSF eliyle
bir medya yarattınız. BDDK'daki atamaları geciktirerek
bu işin oluşmasında payınız var. Her türlü kurum
elinizde, her türlü bilgi, belge elinizde. Elini kolunu tutan yok
Sevgili Kardeşim. Muvazaalı hesap varsa soruştur,
bul, ödeme, ama, üç kuruşu olan, 15 milyarı olan, 20 milyarı
olan, bir emekli işçinin kıdem tazminatını, bir
emekli öğretmenin emeklilik ikramiyesini, bu tür haksız
kazanç içerisinde o insanlara küfreder gibi buradan dile getirme.
Onların analarının ak sütü gibi helaldir, o paraların
nasıl biriktirildiği, nasıl tasarruf edildiğini
o insanlar biliyor. Değerli arkadaşlarım, birine laf
söylerken kimleri de bu lafların hedefi hâline getiriyorsunuz
buna çok dikkatli bakın.
Şimdi, efendim, şu parti
şunu geçer, bu parti bunu geçer, şu olur bu olur, yani, şu
Maliye Bakanı olur, şu bilmem ne olur
Bilmiyorum, Sakarya'da
bir korkun var herhâlde, Sakarya'daki korkunu anlıyorum
Sakarya'daki
korkunu anlıyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın
Koç, Uzan'ı buraya taşıyacak mısınız diye
sordu.
HALUK KOÇ (Devamla) - Ama, eğer
Maliye Bakanı olursa, kim olursa olsun, bir defa, şu andaki
Maliye Bakanından çok daha dürüst
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın
Koç, Uzan'ı buraya taşıyacak mısınız?
HALUK KOÇ (Devamla) -
çok daha
açık, çok daha mert bir Maliye Bakanlığı yapar. Bunu
çok iyi bilin. Kim olursa olsun
RECEP YILDIRIM (Sakarya) - Yoo, öyle
değil
Öyle değil
HALUK KOÇ (Devamla) - Kim olursa olsun,
kendisi hakkında naylon fatura afları çıkartmaz, kendisi
için burada verilen gensorulardaki açık suçlamalara
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Hâlâ
ev sahibiyle uğraşıyorsun, ev sahibini dövme!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun parti disiplininden faydalanarak
aklama yoluna gitmez. Yargı
kararları TÜPRAŞ konusunda netken, bunların arkasına
sünger çekmez.
Değerli arkadaşlarım
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Ev
sahibiyle uğraşma!
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bir şey söylerken, bir şey söylerken,
siz bakın, tutanakları açın bakın. O Aralık
2004 gecesi, Aralık 2004 gecesi
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Uzan'ın kefili olduğunuzu mu söylüyorsunuz?
TUNCAY ERCENK (Antalya) - El Kadı'nın
kefili değil ya!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Uzan'ın kefili misiniz?
HALUK KOÇ (Devamla) - Ben binlerce
mağdurun kefiliyim, dört yıldır da onun kefilliğini
yapıyorum, size rağmen yapıyorum.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Öyle
bir şey yok.
HALUK KOÇ (Devamla) - Size rağmen yapıyoruz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ama,
bak
HALUK KOÇ (Devamla) - Size rağmen
yapıyoruz Ünal Bey. Siz böyle güldünüz, güldünüz
O insanların
ne kadar ahını aldınız biliyor musunuz? O insanların
ne kadar ahını aldınız biliyor musunuz? Biliyor
musunuz?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ben kimsenin
ahını almadım.
HALUK KOÇ (Devamla) - Siz daha hâlâ gülün.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ben size gülüyorum, size.
HALUK KOÇ (Devamla) - Açın bakın tutanaklara. 2004
Aralık ayına bakın.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ben size gülüyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kendine
gül sen. Niye gülüyorsun oraya? Sen kendine gül.
HALUK KOÇ (Devamla) - Aralık 2004 ayında burada söylediklerinize
bir bakın. O insanların hakkını nasıl gasbettiniz
bir bakın. Bunca yıldır
o insanların nasıl hakkını gasbettiniz bir bakın. Şimdi burada gülün, onlar sizi seyrediyorlar.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Size gülüyorum.
HALUK KOÇ (Devamla) - Siz ilahî adalete inanıyorsunuz Sayın
Milletvekili.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Uzan'ın kefili gibi konuşuyorsunuz
da ona gülüyorum.
HALUK KOÇ (Devamla) - Bakın, daha önce söylediğim
bir sözü söylüyorum, o insanların, sadece bu dünyada değil,
öteki dünyada da iki elleri yakanızda olacak.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum
(AK Parti ve CHP sıralarından
gürültüler)
Sayın milletvekilleri, önergeyi
dinleyelim lütfen.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
2. maddesinin (2) numaralı fıkrasının Tasarı
metninden çıkarılmasını ve sonraki fıkranın
(2) numaralı fıkra olarak düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Kemal Kılıçdaroğlu Birgen Keleş
Trabzon İstanbul İstanbul
A.
Kemal Kumkumoğlu A. Kemal Deveciler Haluk Koç
İstanbul Balıkesir Samsun
Mustafa
Özyürek Yüksel Çorbacıoğlu Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Mersin Artvin Malatya
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI İSMET
YILMAZ - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Çorbacıoğlu
konuşacaksınız, buyurun efendim.
Önerge sahipleri adına Artvin
Milletvekili Sayın Yüksel Çorbacıoğlu.
Buyurun.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin)
- Sayın Başkan, yüce Meclisin
değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
1426 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 2'nci
maddesinin 2'nci fıkrasıyla ilgili önerge üzerinde söz aldım.
Değerli arkadaşlar, biraz
önce, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü, bu konuyla ilgili Avukatlık
Yasası'ndaki düzenlemeyi, buna ilişkin Anayasa Mahkemesinin
kararlarını ve hukukun gereğini çok ayrıntılı
bir şekilde anlattı. Anayasa Mahkemesinin kararı diyor
ki: Avukatlık ücretiyle ilgili bir düzenlemeyi, ancak Avukatlık
Yasası'nın 168'inci maddesinde söylendiği üzere Türkiye
Barolar Birliği yapabilir. Bu konuda, herhangi bir şekilde
bir yasayla düzenleme yapmak hukuka uygun değil.
Ben daha önce söylendiği için
ayrıntıya girmek istemiyorum, şu cümleyi okuyorum,
bu konuda iki Anayasa Mahkemesi kararı var: "Anayasa Mahkemesinin
bu kararları ve Avukatlık Yasası'nın açık hükmü
karşısında yürürlükteki bir yasal düzenlemenin -yani
avukatlık asgari ücretini belirleyen Avukatlık Yasası'ndaki
düzenlemenin- bir başka yasa ile fiilen uygulanmaz hâle getirilmesi
hukuka aykırıdır." Bu çok açık ve net. Anayasa
Mahkemesinin -ki, Türk yargı sisteminin en üst yargı mercisidir
ve bunun temyiz mercisi yoktur, bunun ötesi yoktur- bu kadar açık
hükmü karşısında, biz şimdi bir yasal düzenlemeyle
Anayasa Mahkemesinin kararına aykırı olarak avukatlık
ücretiyle ilgili bir düzenleme yapıyoruz söz konusu 2'nci maddenin
2'nci fıkrasıyla.
Değerli arkadaşlar, hukuk
devletinin ve Türkiye'deki hukuk devletinin, Türk Anayasası'nın
başlangıç ilkelerine baktığımızda, hukuk
devletinin temel kuralı yasama, yürütme, yargı güçlerinin
birbirinden bağımsız ve birbirleri arasında hiyerarşik
bir ilişki olmadan sağlandığını Anayasa'mız
söylüyor, uygulama gösteriyor. Bu üç kuvvetin içerisinde yer alan
yargı ayağının da üç temel ayağı vardır,
bunu da biliyoruz: Savunma, iddia makamı ve mahkeme, üçlü
ayak. Yargının sağlıklı yürümesi için, yargının
adaletli sonuç vermesi için mutlaka her üç ayak arasında da
eşitlik korunmalıdır.
Eşitlik derken ne diyeceğiz?
Ne demek istiyoruz? Bunun ayaklarından biri olan savunma makamının
-ki, bu görevi yapan avukatların, avukatlık mesleğinin
yargı dünyası içerisinde bağımsızlığıyla
mümkündür, başka türlü olmaz- bağımsızlığının
gerekçelerinden biri de avukatlık ücretinin, yine, bağımsız
olan, avukatlık meslek kuruluşu olan Barolar Birliği
tarafından düzenlenmesiyle mümkündür. Bu konuda, bir hata da
yapıldı. Zorunlu müdafi ücretlerinin ödenmesiyle ilgili
uygulamada, ilgili savcıdan icazet alarak bu ücretlerin ödenmesi
yönünde bir uygulama söz konusu oldu; bu, kesinlikle yanlıştır.
Bir yanlış da budur: Avukatlık ücretinin, bu yasayla,
Barolar Birliğinin elinden alınarak maktu olarak ödenmesi
yolunun açılmasıdır.
Şimdi, ne olacak bu yolla? 110
YTL ücret alınacak, 110 milyon lira maktu ücret alınacak. Peki,
bu olmasaydı, mevcut Avukatlık Yasası'ndaki ücret tarifesine
göre ne olacaktı? Orada, bir basamaklama sistemi vardır,
işte, 6 milyar liraya kadar yüzde 12, ondan sonraki 6 milyar
için yüzde 10, yüzde 8, 6, 4 şeklinde, davanın değerine
göre, nispi bir değer vardır, ona göre avukatlık ücreti
takdim edilmektedir, takdir edilmektedir ve bu konunun, bu yasayla
düzenlenmesi doğru değildir. Bu yasayla böyle bir düzenleme
yapılarak hazineye kaynak yaratmak düşüncesindeysek, yani,
bunu da ben anlamak istiyorum, bu kadar kaynağımız
peşkeş çekilirken, özelleştirme adı altında
Türkiye'nin alın teri birilerinin cebine hortumlanırken,
burada, avukatlık ücretinden ne kadar kaynak yaratacağız
ki, böylesine önemli bir bağımsızlığı,
avukatlık mesleğinin bağımsızlığıyla
ilgili böylesine önemli bir ilkeyi kaldırıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, yani, kaş yapayım derken göz
möz çıkmıyor, kaş yapayım derken kelleyi alıyoruz.
Çok yanlış bir düzenleme. O nedenle, bu önergenin kabul edilerek
bu düzenlemenin kanun tasarısından çıkarılması
uygun olur görüşündeyiz.
Biraz önce, AKP sözcüsü bir söz söyledi,
yani veciz bir söz söyledi "Artık, geçmişte olduğu
gibi yat uzan, para kazan dönemi geride kalmıştır."
dedi. Doğrudur, yat uzan, para kazan dönemi geride kaldı.
Bu dönemde, baban olsun bakan, sen sırt üstü yat, para kazan dönemi
başladı. Bunu da önümüzdeki dönemde, bu dönemi de Cumhuriyet
Halk Partisi iktidarı kapatacaktır. Bütün milletimize
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarını müjdeliyorum.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum. Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Hak sahibi olmadığı
anlaşılanlara, Türkiye İmar Bankası Türk Anonim
Şirketinin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat
kabul etme izninin kaldırıldığı tarihten sonra
karşılıksız Devlet iç borçlanma senedi aldığı
tespit edilenlere, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunca
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni
kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim
Şirketi ortakları ile bunların ana, baba, eş ve çocukları
ile bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve
üyeleri, genel müdür ve yardımcıları, imzaları
bankayı ilzam eden memurları ile şube müdürleri veya
bunlar adına hareket eden kişilerce alınan veya bu kişilerin
ayrı ayrı veya birlikte doğrudan veya dolaylı olarak
yönetim ve denetimine sahip oldukları kuruluşlarca
alınan, Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin
personelinin kurmuş olduğu munzam veya yardımlaşma
sandık ve vakıflarca alınan karşılıksız
Devlet iç borçlanma senetlerine ilişkin olarak Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonunca herhangi bir ödeme yapılmaz.
(2) Türkiye İmar Bankası
Türk Anonim Şirketinden Devlet iç borçlanma senedi almamasına
rağmen, sahte olarak düzenlediği veya sahte olduğunu
bildiği belgeleri ibraz eden, ettiren veya kendisine ya da bir
başkasına ödeme yapılmasını talep eden kişilere,
fiilleri daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde,
dört seneden sekiz seneye kadar hapis cezası verilir.
(3) Kendilerine veya gösterdikleri
yahut hak sahibi kıldıkları kişilere ödeme yapıldıktan
sonra bu maddenin ikinci fıkrasında yazılı fiilleri
işledikleri ortaya çıkan kişilere, bu maddenin ikinci
fıkrasında yazılı cezanın yanı sıra
onbin güne kadar adlî para cezası verilir. Ancak, adlî para cezasının
miktarı, ödenen tutarın on katından az olamaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türk bankacılığı, Türk ekonomisinin bir lokomotifidir.
Eğer bir ekonomi kendi finansman sistemini yaratamıyorsa,
kendi dinamiklerini yaratamıyorsa, o ekonominin ekonomik
özgürlüğü olmaz.
80'li yıllara gidip Türk bankacılığını
bir irdelemek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de tasarruf alışkanlığı diğer ülkelere
göre daha azdı. İnsanlar genelde bankalara gitmeyi, genelde
bankalarda kaynak yaratmayı sevmiyordu. Ama, 80'li yıllardan
sonra, özellikle kamunun para ihtiyacı, özellikle kamunun hazine
bonosu dolayısıyla aşırı para ihtiyacı
ve hazine bonoları, özellikle bankalarla bir rekabet yarışına
girerek, bir şekilde, bankaların elindeki tasarruf mevduatlarının
tek alternatifi oldu ve delicesine kamu para topluyordu kamu
açığını kapatmak için. O kadar yüksek fiyatlarla
hazine bonosu satıldı ki ve bu hazine bonoları satılırken,
birilerine o kadar çok çıkar sağlandı ki. Nasıl?
Örneğin, belli günlerde ihale oluyordu. O ihalelerde birtakım
güçler, birtakım kişiler -bu yurt içi, yurt dışı-
bir fırtına yaratıp, bir olay yaratıp, o gün hazine
bonosunun faizlerini 8 puan, 10 puan yükseltiyordu. Sanki, efendim,
sektörde bir güvensizlik doğuyor gibi, sudan bahanelerle
Bu,
Türkiye'nin bir gerçeğidir değerli milletvekilleri. Yani,
hazine bonosunun faizi yüzde 98'ken, sudan bahanelerle birtakım
olaylar yaratılıp, hazine bonosu faizleri yüzde 110-yüzde
120'ye fırlatılıp, "Nasıl hazine borçlanamıyor?"
deyip, işte hazineye, "Bugün şu kadar itfası var,
parayı nereden bulacak?", birtakım yaygaralar çıkararak,
o gün, ihale günü faizler yüzde 120'ye çıkartılıyordu.
Arkasından bir, sekiz on gün geçip, o toptan alan kişiler bir
şekilde repo yoluyla 20 puan-30 puan kâr ederek bunu 20 puan daha
düşük faizle, kendi kârlarını alıp halka satıyorlardı.
Türkiye bugünleri gördü. Ancak, bunun bir numaralı suçlusu hazinedir,
o gün hazineyi yönetenler bir numaralı suçlusudur.
Önce, tabii, Türk bankacılığı
çok kötü günler geçirdi. Kim kötü niyetliyse, kim yasalara aykırı
işlem yapmışsa, hepsini kınayalım. Ama, değerli
milletvekilleri, o günlerden, özellikle 80'li yılların sonundan
itibaren ta 2001 yılına kadar, dürüst ile dürüst olmayan, namuslu
ile namussuz aynı kefeye kondu. Ceza görmediler, hep yanlarına
kâr kaldı yapanların. Ben 97'ye kadar sektörün içindeydim,
görenlerden biri bendim. 97 yılında ayrıldım ben.
Çünkü, bir kere, o gün Hazine ve
Dış Ticaret Müsteşarlığında bir genel müdürlük
vardı, tüm bankaların röntgen filmlerini burası görüyordu.
Oranın elinde tüm bankaların -bugün BDDK'da olduğu gibi-
her bankanın röntgen filmi vardı arkadaşlar. Bugün nasıl
anında, dakikasında müdahale ediyorsa, o gün de edilebilirdi.
Maalesef, ellerinde her türlü murakıp raporu olmasına
rağmen, bazı bankaların, grupların açtığı
kredilerin reeskont faizleri on yıldır-on beş yıldır
alınmadığını bile bile
Bu belliydi, vardı,
bunu kamu otoritesi görüyordu. Tabii, burada, bir tarafta sektör
niye bu hâle geldi? Sektör bu hâle gelirken kamu
Tabii, bunu yapanlar
en büyük suçludur, ama burada ikinci büyük suçlu da kamu otoritesi
oldu o dönemdeki, arkadaşlar. Bunu unutmamak lazım.
Şimdi, o gün bir offshore hesapları, offshore çıktı.
Değerli milletvekilleri,
bankaların yabancı bir bankaya yatıracağı
mevduatı o günlerde -hangi yabancı bankaya ne kadar para
yatırabilirsin, hangi yabancı bankaya para yatırabilirsin-
Maliye Bakanlığının izniyle oluyordu. Bir liste
vardı, Maliye Bakanlığının bir listesi
"Şu bankalara mevduat yapabilirsin." diyordu ve örneğin,
dünyanın her ülkesinde bankalara mevduat yapamazdın. Bunun
iznini Maliye Bakanlığı veriyordu, Merkez Bankasıyla
beraber.
Değerli milletvekilleri,
bir offshore hesapları çıktı. Burada birtakım vergi
avantajı
Özellikle yurt dışındaki birtakım
kaynakların, Türkiye'deki vergi nedeniyle, Türkiye'ye mevduat
yapamadığını, ancak bunu offshore'lar kanalıyla
Türk bankacılık sistemine sokacağı, Türk bankacılık
sistemi de bunu bir şekilde Türk ekonomisine kaynak olarak aktaracağı
şeklinde yorumlandı ve bu şekilde bu offshore hesapları
çıktı.
Amaç, yurt dışındaki
belli kaynakların Türk bankacılık sistemine vergi olmaksızın
sokulmasıydı değerli milletvekilleri, amaç buydu. Ancak,
bu uygulama, arkadaşlar, tersine işledi. Türkiye'deki
birtakım bankalar bu offshore hesaplarına gönderdiler,
hatta, hatta müşteriden topladığı mevduatın
dışında, kendileri "bankalar mevduatı"
adı altında, yani halktan topladığı yurt içi
mevduatın belli bir kısmını "bankalar mevduatı"
adı altında bu offshore bankalarına yatırdılar.
Oradan belli gruplara krediyi daha kolay açtılar. Bu gerçekleri
hepimiz bilmemiz lazım. Burada, Türk insanı gittiği
zaman bankaya -müşteri- offshore nedir, bankadaki tasarruf
mevduatı nedir, bunun farkını müşteri, mudi bilmiyordu
arkadaşlar. Bunu açıkça bilin. Yani bugün offshore'a mevduat
yatıranların yüzde 1'i dahi offshore'un ne demek olduğunu
Gidiyor şube müdürünün yanına veya şubenin yanına:
Efendim, size iki alternatifimiz var. Şu olursa şu olur,
şu olursa şu olur diyordu. Mudi bilmiyor arkadaşlar. Tamamen
banka yönlendiriyordu mudiyi. O da diyordu ki, o zaman, bana 3 kuruş
daha fazla bir gelir olacağı için -bu insan psikolojisi-
oraya yatıralım diyordu. Bir kere bunu böyle bilin. Yani
bugün offshore'da mevduatı olan insanları suçlamayalım.
Nasılsa bile bile
Bu güvenceyi kapsamıyordu. Yüzde 1'i
dahi bilmiyor arkadaşlar. Bir kere -bu insanlar- çoğu küçük
mevduatlar, yani, bunların, baktığın zaman, çoğu
20 milyar ve altındaki mevduatlar arkadaşlar. Bunu bu şekilde bilelim.
Tabii, gelelim hazine bonolarına
arkadaşlar. Arkadaşlar, Türkiye'deki hiçbir bankada
"bankamızca hazine bonosu kabul edilir, hazine bonosu satılır"
levhası göremezsin veya varsa küçük bir
Her bankanın genel
müdürlüğüne o zaman SPK tarafından hazine bono veya
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası tarafından izin
verilir. Bu belgeler alınırdı. Ama bir tane belge verilir,
bu bankanın hazine bonosu alıp satmaya yetkisi olduğuna
dair bir belgesi vardır. SPK onayı ve İstanbul Menkul
Kıymetler Borsası verirdi. Şimdi bu bir tane belgeyi,
küçük belgelerdi, şu kadar, bunu bir şekilde, o banka genel
müdürlükleri çerçeveletir, şubelerine gönderir. Ama bu ya
şube müdürünün odasının bir kenarında asılır
Çünkü hiçbir müşteri bu bankanın hazine bonosu alım-satım
yetkisi var mı diye bakmıyordu arkadaşlar. Böyle bir
olgu yok. Türkiye'de müşteri alışkanlığı
diye böyle bir şey yok arkadaşlar. Yani bu insanlar eğer
o bankaya gitti, ben hazine bonosu alacağım veya repo yapacağım
dediyse, müşteriyi burada suçlamak
Çünkü, geçen dönem, burada
görüşülürken bu çok tartışıldı. Ama bu insanları
biz mahkeme yoluna
Sayın Grup Başkan Vekilimiz Haluk Koç
aralık ayından itibaren, Sayın Bihlun Tamaylıgil,
ben, Sayın Muharrem Kılıç, bir sürü arkadaşlarım,
Ahmet Ersin arkadaşım, hep size bu konuyu izah ettik. Bu insanların
günahı yok dedik. Etmeyin, bunlar mağdur. Bu insanlar
mağdur. Bu insanların çoğu çoluk çocuğunun geçimine
bir şekilde aylık ilave, okul parası için veya rızkı
için götürmüş, üç kuruş faiz alayım diye yatırmış
arkadaşlar.
Yani, bir hakkı teslim ediyoruz
ama dört yıl çok geç oldu arkadaşlar. Bu nedenle, ben, bu kanunu,
gecikmiş bir adaletin tecellisi olarak görüyorum. Ama, biz,
grup olarak, çok üzüldük, çok üzüntülü günler geçirdik bu insanlar
adına. Belki size geldiler ama, Sayın Koç'un odasında,
ben, en az bin kişi gördüm. Onun için, yanlıştan dönüldüğü
için teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Ama, hâlâ, yine, gerek faizin ödeme tarihi yönünden gerek
ödeme vadesinin belirsizliği gerek faiz oranın belirsizliği
açısından arkadaşlar, yeni davalar oluşacağından
şüphelerimiz var. Onun için
Tabii, önergemizi reddettiniz ama,
diliyorum ki, bu insanların mağduriyeti bir an önce giderilir
ve inşallah, yeni mağdurlar yaratmayız.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Cemal Uysal
Sayın İrfan Rıza Yazıcıoğlu
Sayın Koç
HALUK KOÇ (Samsun) - Konuşan
olursa, konuşuruz.
BAŞKAN - Madde üzerinde iki
adet önerge vardır. Önergeleri geliş sıralarına
göre okutup, aykırılık durumlarına göre işleme
alacağım.
Buyurun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1426 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 3. maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Kemal Kılıçdaroğlu Ali Kemal Kumkumoğlu
Trabzon İstanbul İstanbul
Ali
Kemal Deveciler Ferit Mevlüt Aslanoğlu Birgen Keleş
Balıkesir Malatya İstanbul
Ali
Kemal Kumkumoğlu Haluk
Koç Mustafa Özyürek
İstanbul Samsun Mersin
"(4) Bankacılık
işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılarak,
yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na intikal
eden Türkiye İmar Bankası T.A.Ş.'nin ait olduğu ticari
grubun, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mevzuatına göre
anılan ülke sınırları içerisinde faaliyet gösteren
ve sermayesinin tamamına sahip olduğu ve "Kıyı
Bankacılığı" (Off-Shore) ile iştigal eden
İmar Bank Off-Shore Ltd. adlı Bankanın mudilerine ödeme
yapmakta iken sermaye sahibi aile grubunun Türkiye'deki mal varlığına
da Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nca el konulmasına neden
olan idari işlemler sonucunda mudilere ödenmesi olanaksız
hale gelen ve Fon kapsamında olmayan mevduat hesapları da
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nca ödenir. Mevduat sahiplerine
daha önce yapılmış olan kısmi ödemeler ile mevduat
sahibi gerçek ve/veya tüzel kişilerin adı geçen Bankaya
olan borçları bu mevduat tutarlarından indirilir."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutup, işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1426 Sıra
Sayılı Tasarının 3. maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Osman Özcan Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Trabzon Antalya Malatya
Tuncay
Ercenk Feridun Ayvazoğlu Halil Tiryaki
Antalya Çorum Kırıkkale
Erdal
Karademir
İzmir
"(4) 12.5.2001 tarihli ve 4672
sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (a) fıkrası
hükmü uyarınca genel hükümlere göre tasfiye edilmekte olan
özel finans kurumlarının tasfiyesi Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu tarafından yürütülür. Genel hükümlere göre atanmış
olan tasfiye memurlarının görevi bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla sona erer. Özel Finans Kurumlarının
iradî tasfiyesine kaldığı yerden Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu tarafından devam edilir. Tasfiye kapsamındaki
alacakların tasfiye kapsamındaki borçları karşılayacak
olmaması halinde aradaki fark özel finans kurumunun yönetim
ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak tek başına
veya birlikte elinde bulunduran ortaklardan tahsil edilir.
Fon söz konusu özel finans kurumlarının
tasfiyesine ilişkin olarak 19.10.2005 tarih ve 5411 sayılı
Bankacılık Kanunu ile diğer kanunların kendisine
vermiş olduğu görev ve yetkilere sahiptir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI İSMET
YILMAZ - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Gerek yürürlükteki Bankacılık
Yasası gerekse eski Bankacılık Yasasına göre
tasfiyesi gereken bankaların tasfiye işlemleri Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından yürütülmektedir.
TMSF'nin yürüttüğü bu tasfiye işlemleri sonucunda banka
varlıklarının, borçları karşılayamaması
halinde aradaki farkın bankaların hakim hissedarlarından
tahsil edilmesi olanağı bulunmamaktadır. Bu uygulama
özel finans kurumları için mevcut değildir. Önerge ile eski
döneme ilişkin olarak tasfiyesi henüz tamamlanmamış
olan özel finans kurumlarının tasfiyesinin kaldığı
yerden TMSF tarafından yürütülmesi olanağı getirilmektedir.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1426 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 3. maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
"(4) Bankacılık
işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılarak,
yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na intikal
eden Türkiye İmar Bankası T.A.Ş.'nin ait olduğu ticari
grubun, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mevzuatına göre
anılan ülke sınırları içerisinde faaliyet gösteren
ve sermayesinin tamamına sahip olduğu ve "Kıyı
Bankacılığı" (Off-Shore) ile iştigal eden
İmar Bank Off-Shore Ltd. adlı Bankanın mudilerine ödeme
yapmakta iken sermaye sahibi aile grubunun Türkiye'deki mal varlığına
da Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nca el konulmasına neden
olan idari işlemler sonucunda mudilere ödenmesi olanaksız
hale gelen ve Fon kapsamında olmayan mevduat hesapları da
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nca ödenir. Mevduat sahiplerine
daha önce yapılmış olan kısmi ödemeler ile mevduat
sahibi gerçek ve/veya tüzel kişilerin adı geçen Bankaya
olan borçları bu mevduat tutarlarından indirilir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI İSMET
YILMAZ - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde İle Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti mevzuatına göre anılan ülke sınırları
içerisinde faaliyet gösteren ve "Kıyı Bankacılığı"
(Off-Shore) ile iştigal eden İmar Bank Off-Shore Ltd. adlı
Bankanın mudilerine ödeme yapmakta iken, sermaye sahibi aile
grubunun Türkiye'deki mal varlığına da Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu'nca el konulmasına neden olan idari işlemler
sonucunda mudilere ödenmesi olanaksız hale gelen ve Fon kapsamında
olmayan mevduat hesaplarının ödenmesi sağlanmaktadır.
4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ile ilgili hükümleri arasında
"Hazine Alacağı" tanımının yapıldığı
15/a maddesinde, yönetimi ve denetimi Fona intikal etmiş olan
"bankaların yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı
olarak elinde bulunduran ortaklarının kendi lehine kullandıkları
her türlü banka kaynakları ve her ne ad altında olursa olsun
kendilerine ait yurtiçi ve yurtdışı şirket, finans
kuruluşu, off-shore bankalara aktardıkları banka kaynakları"
ile "bankalarının off-shore bankalarındaki yargı
kararları nedeniyle ödedikleri mevduatları ve off-shore
bankaların bankaya izinli ve izinsiz aktardığı
off-shore mevduatlar" alacak kapsamında sayılmıştır.
Kolaylıkla görülebileceği
gibi, devlet, Hazine alacağı tanımı içerisinde
değerlendirdiği off-shore mevduat gerçeği ve mevduat
sahiplerine karşı sürekli olarak reddettiği "yurtiçi
banka-yurtdışı off-shore banka" ortaklık ya da
aidiyet ilişkisini kendi alacakları söz konusu olduğunda
açık ve kesin ifadelerle kabul edebilmektedir.
Dolayısıyla, madde ile
bir alacağın tahsiline ilişkin tanım ve kabullerde
bir karşılıklılık ve off-shore ve mevduat sahiplerinin
alacaklarının da dikkate alınarak ödenmesinde adil
bir yaklaşım sağlanmaya çalışılmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- (1) Türkiye İmar Bankası
Türk Anonim Şirketinin bankacılık yapma ve mevduat kabul
etme izninin kaldırıldığı tarihten önce gerçekleştirilen
fiiller nedeni ile, bu Kanun hükümlerine göre ödeme yapılmasına
veya ödeme yapılacak olmasına sebebiyet veren Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin yönetim kurulu ve
kredi komitesi başkan ve üyeleri ile genel müdür, genel müdür
yardımcıları, imzaları bankayı ilzam eden memurları
ve şube müdürleri ile yönetim ve denetimini doğrudan veya
dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran
ortaklarının, kendilerine, eşlerine ve çocuklarına
ait bankalar ve banka dışı malî kurumlar ile diğer
gerçek ve tüzel kişiler nezdindeki, kiralık kasa mevcutları
da dahil olmak üzere, hak ve alacakların dondurulmasına,
her türlü mal, hak ve alacakların üzerindeki tasarruf yetkisinin
tamamen veya kısmen kaldırılmasına, mal, kıymetli
evrak, nakit ve diğer değerlerin zaptına, bunların
bir tevdi mahalline yatırılmasına ve hak ve alacakların
üzerine diğer tedbirlerin konulmasına, Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonunun talebi üzerine ilgili bankanın merkezinin
bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimi, yargılama sırasında
ise mahkeme tarafından karar verilebilir. Ayrıca, bu Kanun
kapsamında yapılacak ödemeler Hazine adına 5411 sayılı
Bankacılık Kanununun 134 ve 135 inci maddelerinde yer alan
hükümler dahilinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından
takip ve tahsil edilir.
(2) Bu maddenin birinci fıkrasında
belirtilen kişilerin, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu ve diğer kanunlardan doğan cezaî ve hukukî
sorumlulukları saklıdır.
(3) Bu Kanun uyarınca yapılacak
inceleme ve denetlemeler sonucunda; hak sahiplerine yapılan
ödemelerde, hak sahibinin beyanının aksine bir durumun
ve/veya ilgiliye fazladan veya haksız bir ödeme yapıldığının
tespiti halinde, fazladan veya haksız ödenen meblağ, Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu tarafından 21/7/1953 tarihli ve 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun hükümleri uyarınca ödenen kişiden tahsil edilir.
(4) Bu Kanun gereğince ihraç
edilecek olan özel tertip Devlet iç borçlanma senetleri ile bu senetler
kullanılmak suretiyle yapılacak ödemelere ilişkin
işlemler ve kâğıtlar damga vergisi ve harçtan müstesnadır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu.
Sayın Kılıçdaroğlu,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Az önce bir önerge verilmişti
İhlas mağdurlarının sorunlarının giderilmesi
için.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Türkiye'de bankacılık sisteminin ve bazı finans alanlarının
sorun yaşamasından sonra insanlar da sorun yaşamaya
başladılar. Buraya para yatıran insanlar zamanı
geldi alacaklarını alamadılar. Daha sonra Parlamento
olaya müdahale etti, yasalar çıktı, pek çok insanın
mağduriyeti bir şekliyle giderilmeye çalışıldı.
Bugün bonozedelerin sorununu
çözmeye çalışıyoruz, ama, Türkiye'de, özellikle
İhlas mağdurlarının pek çok sorunu olduğu biliniyor
ve bu konuda Ticaret Bakanlığının yapmış
olduğu bütün çabalar, düzenlenen raporlar bu mağdurların
sorununu çözmeye yetmedi. Biz her alandaki sorunu çözelim, bu sorunu
da çözelim, İhlas mağdurları da hak ettikleri paralarını
alabilsinler. Ama, maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli
milletvekilleri, bu sorunu çözmeme, bu insanları mağdur
etme yönünde oy kullandılar. Bunu anlamak, samimi söylemek gerekirse,
anlamak mümkün değil.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bonozedelerin durumunu görüşüyoruz. Hiç Türkiye'de sorun olmaması
gereken bir alan, yine Adalet ve Kalkınma Partisinin sorunlu
alana dönüştürdüğü bir konu bu. Bakın, ben size bir örnek
vereceğim: Kişi her gün televizyon seyrediyor, gazete okuyor,
İmar Bankasının devlet tahvili, hazine bonosu sattığı
söyleniyor, kişi gidip bunları alıyor. Ee, şimdi,
siz, kalkıyorsunuz, Parlamentodan bir yasa geçirirken bir önerge
veriyorsunuz, bonozedelerin paralarının ödenmemesiyle
ilgili bir düzenlemeyi bu Parlamentodan geçiriyorsunuz Cumhuriyet
Halk Partisinin bütün itirazlarına rağmen.
Bu insanlar yargıya gittiler,
avukat tuttular. Bakın, 2003 yılı-2007 yılı, tam
dört yıldır bu insanlar mağdur durumda. Üstelik, bu insanların
mağduriyeti, iktidar kanadının kendi isteğiyle
yapmış olduğu bir mağduriyet. Hükûmet, başlangıçta,
tasarıyı gönderirken bonozedelerin sorununu çözmek istiyordu
zaten, ama, burada, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun verdiği
bir önergeyle -ve bu önergeye, maalesef, Hükûmet de katıldı-
bonozedelerin sorununun çözülmesi o yasadan çıkarıldı.
Şimdi, uzun bir süreç sonucunda, dört yıllık süreç sonucunda,
bu insanlar yargıdaki bütün davalarını aşama
aşama kazanıyorlar ve haklarını alma noktasına
geldiler.
Şimdi, bu yasa geliyor. Bu yasanın
geliş nedeni, aslında, şu: Sorunları çözmekten
çok, kazanılan davalar dolayısıyla ödenecek olan faizleri
biraz daha nasıl makaslarız. Yani, biraz daha, bonozedelerin
almaları gereken, hak ettikleri gereken faizleri acaba nasıl
almayız, nasıl biraz daha makaslarız. Bu tasarının
bir amacı da, maalesef, bu.
Şimdi, burada önergeler yine
verilecek. En azından bunların kanuni faiz haklarından
aşağı olmamak üzere yasal faizlerinin de güvenceye
alınması gerekir diye düşünüyoruz. Ama, maalesef, hazırlanan
tasarı bu çerçevede gerçekleşmiyor.
Yukarıda, Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu dolayısıyla Plan ve Bütçe Komisyonunda bir
bilgilendirme toplantısı var. Yaklaşık 22 bin bonozedenin
sorunu orada da görüşüldü. Bu insanların almaları gereken
faizler yine orada tablolar hâlinde verildi, ama, maalesef, Plan ve
Bütçe Komisyonunda Sayın Bakana yönelttiğimiz bir soruda
"Siz bonozedelerin hakları olan faizin ne kadarını
vereceksiniz?" diye bir soru yönelttiğimizde, en düşük
rakamı verdi ve bu rakamın büyük bir olasılıkla Bakanlar
Kurulunda kabul edileceğini ve bunun uygulamaya konulacağını
ifade etti.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
pek çok sorunu çözerken, Türkiye Büyük Millet Meclisinin temel görevi,
adil olmasıdır, sorunu adil çözmesidir. Sorunu, eğer,
biz, adil çözmeye yanaşmazsak, çözmeye çalıştığımız
bir sorunun başka bir sorun oluşmasına, başka bir
soruna dönüşmesine yol açmış oluruz.
Bu tasarı, bonozedelerin sorununu
kısmen çözüyor. Olumlu bir gelişmedir. Tasarının
gelmesi de bizatihi olumlu bir gelişmedir. Ama, maalesef, bonozedelerin
almaları gereken alacakların tümünü karşılamaktan
uzaktır.
Değerli arkadaşlar, konu
İmar Bankasından açılmışken, Sayın Bakanın
da bilgi sahibi olması açısından bir gerçeği, yine,
burada ifade etmek isterim. Bankaya AKP Hükûmeti zamanında atama
yapamadığı için, İmar Bankasına on beş gün
geç el konabilmiştir. Çünkü, Bankacılık Düzenleme Denetleme
Kurulu Yönetim Kurulu 4 kişiyle kalmıştır, 7 kişi
olması gereken bir yönetim toplanamamıştır,
İmar Bankasında büyük mevduat hareketleri var görülmesine
rağmen, karar alamaz noktaya gelmiştir.
Bu konuda, Bankacılık Düzenleme
Denetleme Kurulu Hükûmete başvurmuş, en azından, görev
süresi dolanların yeni atama yapılıncaya kadar görevlerini
sürdürmeleri ve dolayısıyla, BDDK'nın karar alabilme
şansı verilmesini istemiştir, ama Hükûmet, maalesef bunu
kabul etmemiştir. Dolayısıyla, İmar Bankasına
on beş gün geç el konulmuş ve on beş günde -bankacılık
sistemini eğer çok iyi bilen arkadaşlarımız bilirlerse-
bir bankanın içinin, çok kısa sürede ve çok rahatlıkla
boşaltabileceği gerçeğini de kabul etmemiz gerekir.
Ben bir parlamenter olarak, bu on
beş gün içinde İmar Bankasında oluşan zararı
Hükûmete sordum: "Acaba, bu on beş gün içinde oluşan zararın
miktarı nedir?" Maalesef, bu soru önergeme verilen yanıtta
da "On beş günlük süre içerisinde oluşan zarar hesaplanamamıştır."
diye bir yanıt geldi.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bankacılık sistemi, ister içi boşaltılsın ister
boşaltılmasın, zararını her an için hesaplayabilirsiniz;
bu, çok basit bir yöntemdir. Eğer oraya, 3 tane bankalar yeminli
murakıbı, 2 tane hesap uzmanı, 3 tane Maliye müfettişi
gönderirseniz, o zararını, on beş günlük zararını
çıkarabilirsiniz; ki, bankacılık sisteminde, günlük
kasa kapanmadan o şubenin kapanmayacağını da hepimiz
gayet iyi biliriz. Dolayısıyla, o on beş günlük süre
içerisinde bankadan çekilen paralar, bankaya gelen paralar, bütün
bunların hesabı yapılabilirdi ve oluşan zarar ortaya
çıkabilirdi.
Tabii, akla şu soru gelebilir:
Hükûmet bunu niçin ortaya çıkarmak istemiyor? Yanıtı
çok basit: Çünkü, bunun sorumlusu Hükûmetti, zararın sorumlusu,
bizatihi Hükûmetin kendisidir. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında
bu Hükûmete soracağımız ilk sorulardan birisi de bu
olacaktır. On beş günlük süre içerisinde
ASIM AYKAN (Trabzon) - Cem Uzan'la beraber
koalisyon yapıyorsunuz!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Kimle efendim, yapıyoruz koalisyon?
ASIM AYKAN (Trabzon) - Genel
Başkanınız açıkladı, "aynı hedeflerle
gidiyoruz" diye. Lütfen ya!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Ne olmuş?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Siz, Sayın Genel Başkanımızın söylediklerini
iyi anlamamışsınız, öyle tahmin ediyorum. Biz
şunu söylüyoruz Sayın Milletvekilim: Cumhuriyet Halk Partisinde
hortumcunun işi yoktur.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Göreceğiz!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Cumhuriyet Halk Partisinde dolandırıcının
işi yoktur. Cumhuriyet Halk Partisinde Almanya'ya gidip din,
iman edebiyatı yapıp oradaki mütedeyyin insanların
paralarını cebe atıp, sonra Türkiye'ye gelip şirketler
kurmak yoktur. Bizim temel felsefemiz, temel düşüncemiz dürüst
olmak, namuslu olmak, her ortamda, her yerde ve her zaman hesabını
verebilmektir. (CHP sıralarından alkışlar) Cumhuriyet
Halk Partisinin temel felsefesi budur ve bu felsefeyi de gayet rahat
seslendirdiğimiz için her yerde her zaman söylüyoruz.
EYÜP AYAR (Kocaeli) - Kanaltürk'ün
hesabını verdiniz mi?
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Neyin hesabını?
Neyi soruyorsun?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Biz, her yerde her zaman söylüyoruz.
Bakın, siz Hükûmetsiniz değil
mi? Eğer, Hükûmetseniz, CHP'nin açığını gördüğü
zaman hesap sormayanlar namerttir!
ASIM AYKAN (Trabzon) - Hangi yargıyla
hesap soracağız?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Bakın bu kadar açık, net söylüyoruz. Sizden de istirham ediyoruz,
gerçekten istirham ediyoruz: Eğer bizim toplu iğne ucu kadar
açığımızı bulursanız, üstümüze gelin.
Bizim hesaplarımız açıktır, veremeyecek hesabımız
yoktur, ama Adalet ve Kalkınma Partisinin hesap sorulacağı
çok alan vardır. O hesapları da biz soracağız. Buradan
da bütün ulusumuza söylüyoruz. Ona hesap sormayan da namerttir, hesabını
soracağız, Yüce Divansa Yüce Divana da göndereceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde iki
adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1426 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve diğer
fıkra numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Kemal Kılıçdaroğlu Birgen Keleş
Trabzon İstanbul İstanbul
A.
Kemal Kumkumoğlu A. Kemal Deveciler Haluk Koç
İstanbul Balıkesir Samsun
Mustafa
Özyürek
Mersin
"(3) Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonuna devredilen veya Bankalar Kanunu hükümlerine dayanılarak
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni
kaldırılan bankalarda off-shore hesabı açtırdıktan
sonra mevduat hesabına dönmede 3 Temmuz 2003 tarihi esas
alınır ve bu tarihin belirlenmesinde mudilerin hesap cüzdanlarındaki
tarih geçerlidir."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutup işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1426 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Kemal Kılıçdaroğlu Birgen Keleş
Trabzon İstanbul İstanbul
A.
Kemal Kumkumoğlu A. Kemal Deveciler Haluk Koç
İstanbul Balıkesir Samsun
Mustafa
Özyürek
Mersin
"(5) Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonuna devredilen veya Bankalar Kanunu hükümlerine dayanılarak
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni
kaldırılan bankalarda off-shore hesabı açtıran
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının elde ettikleri
menkul sermaye iradı dolayısıyla tahakkuk eden vergiler,
off-shore hesabındaki paranın mevduat sahibine ödenmesine
kadar ertelenir. Ancak bu süre üç yılı geçemez. Erteleme
zamanaşımını durdurur. Erteleme süresince gecikme
zammı uygulanmaz."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz
efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Off-shore hesabındaki parasını
alamayan vatandaşların vergi borcu aslı üzerinden tahakkuk
ettirilen faizi ödemesi mümkün olmamakta ve bu durum ciddi sorunlara
neden olmaktadır. Önerge ile bu sorunların kısmen giderilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1426 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve diğer
fıkra numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
"(3) Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonuna devredilen veya Bankalar Kanunu hükümlerine dayanılarak
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni
kaldırılan bankalarda off-shore hesabı açtırdıktan
sonra mevduat hesabına dönmede 3 Temmuz 2003 tarihi esas
alınır ve bu tarihin belirlenmesinde mudilerin hesap cüzdanlarındaki
tarih geçerlidir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
tarafından, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen
veya Bankalar Kanunu hükümlerine dayanılarak bankacılık
işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan
bankalarda off-shore hesabı açtırdıktan sonra mevduat
hesabına dönme tarihi belirlenmesinde, mudilere verilen hesap
cüzdanlarındaki tarihin değil banka kayıtlarının
esas alındığı görülmekte ve bundan hesap sahipleri
zarar görmekte, kanun yollarına başvurma zorunda bırakılmaktadır.
Genel hukuk kuralları bir belgenin
aksi sabit oluncaya kadar geçerli olmasına amirdir. Bu nedenle,
aksi sabit olmadıkça mudilere verilen hesap cüzdanlarına
itibar edilmesi hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir.
Diğer taraftan off-shore hesabı
açtırdıktan sonra mevduat hesabına dönmede Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin Bankacılık
İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzninin kaldırıldığı
3 Temmuz 2003 tarihinin esas alınması adalet ve hakkaniyet
ilkesine uygun düşecektir.
Yapılan bu düzenleme ile,
off-shore hesabı açtırdıktan sonra mevduat hesabına
dönen mudilerin zararlarının telafi edilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5'inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- (1) 28/3/2002 tarihli ve
4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 14- Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketi tarafından, karşılığında
Devlet iç borçlanma senedi bulunmamasına rağmen ikincil
piyasada Devlet iç borçlanma senedi satışı adı altında
toplanan tutarlar için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından
yapılacak her türlü ödemenin gerçekleştirilebilmesi amacıyla,
Hazine Müsteşarlığınca Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonuna özel tertip Devlet iç borçlanma senetleri ihraç edilir. Bu
kapsamda ihraç edilecek özel tertip Devlet iç borçlanma senetleri
için bu Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası hükümleri
uygulanmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ali Kemal
Kumkumoğlu.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. 1426 sıra sayılı
Tasarı'nın 5'inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz aldım.
Değerli arkadaşlarım,
İmar Bankasıyla ilgili dördüncü düzenlemeyi -2003 yılından
bu yana- Genel Kurulda görüşüyoruz. Niye dördüncü defa görüşülüyor
bu konu? Çünkü, genel bir kanaat var: Bu bankalara hesap açtırmış
olanlar, bu Bankanın batmış olması nedeniyle bir
şekilde sorumludurlar. Şimdi, bizim, bu Bankaya ne şekilde
mevduat yatırmış olurlarsa olsunlar
Eğer, buradan,
geçmişte inanmadığımız, doğru olmadığını
düşündüğümüz bir düzenlemeyi bugün yasalaştırmak
gibi bir zorunlulukla karşı karşıya kalmışsak,
yarın nasıl bir zorunlulukla karşı karşıya
kalacağımızı düşünmeden, hepimizin vicdanında
şu sorunun cevabının verilmesi lazım. Bunun, ben,
bu yüz binlerce yurttaşımıza karşı, milletvekilleri
olarak ortak bir sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum.
Türkiye'de belli bir bankacılık
sistemi var. Bu sisteme mudiler bir şekilde katılıyorlar.
Kimi mevduat hesabı açıyor, kimi ticari hesap açıyor,
kimi devlet tahvili, hazine bonosu alıyor, kimi offshore hesabı
açtırıyor. Ama, sistemin aksayan yanları da var. Bunu
hem geçmişte acı örnekleriyle gördük hem şimdi konuştuğumuz
söz konusu İmar Bankası olayıyla ilgili olarak da, bir
başka acı örneğiyle fiilen yaşıyoruz.
Şimdi, buradaki gerçek sorumlu,
gerçek suçlu kimdir? Ben, mesela, ilgili Sayın Bakanın gelip
bu kürsüden "Buradaki gerçek sorumlu mudidir." diyebileceğine
inanamıyorum. Gerçek sorumlu mudi ise ve o gerçek sorumlunun,
mudi olan gerçek sorumlunun ticari hesaplarını, yasalar
çerçevesinde öngörülmemesine rağmen, mevduat hesabı açmış
olanlarla birlikte ödediniz. Ee, hazine bonosu, hisse senedi, her
tarafta reklamlar, ilanlar, vesaireler veriliyor. "Efendim, vatandaş
gidip bunun kökünü, kökenini araştırmalıydı."
İşte, her bankanın yaptığı bir işlemi,
Türkiye'nin en büyük bankalarından birisi pozisyonuna gelmiş,
her gün bütün televizyonlarda ve bütün gazetelerde reklamı,
ilanı olan, böyle bir satışı yaptığı
herkes tarafından bilinen, görülen, herkesin gözünün içine sokacak
biçimde böyle bir duyuruyu vatandaşlara, kamuoyuna yapmaya
çalışan bir bankadan gidip hazine bonosu almış
olan vatandaşı biz hangi ölçüler içerisinde suçlayabiliriz?
Önce, bence, bütün arkadaşlarımızın bu sorunun
cevabını kendi iç dünyalarında vermesi lazım.
Değerli arkadaşlarım,
burada, mevduat sahibini suçlamak, gerçek anlamda bir vicdansızlıktır
diye düşünüyorum. Şimdi, gelmişiz dördüncü yıla;
dördüncü yılda, bu mudilerin bir kısmının daha alacaklarını
-işte "ne kurtarırsak kârdır" diye bakıyor
artık o mağdur vatandaşlarımız- onların
ödemelerinin bir kısmını da yapmak üzere böyle bir düzenleme
yapıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
biz bu bankaya el koymadık, biz bu bankaya ve bu bankanın sahiplerinin
bütün mal varlıklarına el koyduk. Şimdi ben size soruyorum:
1985 yılından önce, Türkiye'de "Uzanlar Grubu" diye
bilinen bir grup var mıydı? Hanginiz biliyorsunuz 1985
yılından önce "Uzanlar Grubu" diye bir grubu? Belki
vardı, ama küçük bir gruptu bu. Uzanlar Grubu, esas itibarıyla
1985 yılından sonra oluşmuş olan ve büyümüş olan
bir gruptur. Neyle büyüdü değerli arkadaşlarım Uzanlar
Grubu? Uzanlar Grubu iki şeyle büyüdü:
1- Televizyonun ve gazetenin kendisine
verdiği güç.
2- Televizyon ve gazetenin kendisine
verdiği güçle birleştirdiği bankacılık faaliyetleri
sonucunda, özelleştirmeler vesaireler nedeniyle elde etmiş
olduğu varlık. Yani, belki gücünü televizyondan aldı
Uzan Grubu, ama asıl varlığını oluşturduğu
kaynak, bankacılık sektörü aracılığıyla
elde etmiş olduğu kaynaklardır, yani, o bankalara mevduat
yatırmış olan vatandaşlarımızın kaynaklarıdır.
Yani, bu mal varlığının tamamına yakını
vatandaşın o bankalara yatırmış olduğu
mevduatlardan oluşmaktadır.
Şimdi biz, vatandaşların
mevduatlarından oluşturulmuş olan bu büyük mal varlığından,
bu mal varlığına el koyduktan sonra yaptığımız
satışla ilk yaptığımız tahsilat, vergi
tahsilatı. Sen kimin malından neyi alıyorsun? Değerli
arkadaşlarım, 4 katrilyon liraya yakın bu satışlardan
elde edilen gelirden Uzan Grubuna ait vergiler tahsil edilmiştir.
Para kimin parası? Uzan Grubu aracı. Uzan, vatandaşın
mevduatını toplamış, gitmiş devletin özelleştirmeye
açtığı kuruluşları satın almış
vesaire. Sonuçta, olan vatandaşa olmuş. Sen ne yapıyorsun?
Mal varlığına el koyduktan sonra satışlardan
elde ettiğin gelirden, öncelikli olarak bu mal varlığının
oluşmasında en büyük katkısı olan, bu bankalara
mevduat yatırmış olan vatandaşın mevduatlarını
ödemenin yerine, devlete ait olan vergi borçlarını, Amerika
Birleşik Devletleri'ne ait olan bir şirketin, bu şirketten,
bu gruptan olan alacaklarını ödüyorsun. Öncelikle onu yapıyorsun,
dört yıl sonra da herkesin gözü önünde ve herkesin bilgisi dâhilinde
bu bankadan hazine bonosu, devlet tahvili almış olan vatandaşlarımızın
borçlarını ödemeye çalışıyorsun.
Değerli arkadaşlarım,
bu doğru bir yaklaşım değildir, bu adaletli bir yaklaşım
değildir, bu hakkaniyetli bir yaklaşım değildir.
Tabii, burada iktidarın bu süreç içerisindeki beceriksizliklerini
sıralamak, gerçekten, sınırlı olan zamanıma
sığmayabilir. Ama, hepimiz biliyoruz ki, bütün bu mal varlıklarına
el konulduğunda, Hükûmet, bu bankanın devlete maliyetinin
800 trilyon lira civarında olacağını düşünüyordu.
Yani, iktidara geldikten sekiz ay sonra el konulan bu bankayla ilgili
olarak ortaya çıkabilecek maliyetin, bu tüccar zihniyetli siyaset
anlayışıyla övünen iktidar partisinin en tüccar bakanı,
Plan Bütçe Komisyonunda, bu bankanın devlete maliyetinin 800
trilyon lira civarında olacağını, yani bu bankadaki
kaybın 800 trilyon lira civarında olacağını
düşünerek, bu bankaya el konuldu. Şimdi, 8 katrilyon lira
ödendi, 6,5 milyar dolarlık satış yapıldı, hâlâ
satılabilecek önemli mal varlıkları var, biz konuyu
tartışmaya devam ediyoruz. Yani, vatandaşın her
ne ad altında olursa olsun bu bankaya yapmış olduğu
yatırımlarla elde edilmiş olan mal varlıklarının
tamamına el koyduk, ama bu mal varlıklarından elde edilen
gelirlerle, bu bankaya her ne ad altında olursa olsun para yatırmış
olan vatandaşlarımızın bu yatırdıkları
parayı geri ödeme noktasında dört yıldır işi
süründürüyoruz. Dört yıldır işi süründürüyoruz. Hiç
para ödemediğimiz vatandaşlara daha önceden elde ettiklerini
varsaydığımız gelirlerinin vergisini faizlendirirken,
o vergiye faiz uygularken, hangi yıl içerisinde o faizi, o vergiyi
ödemediyse faizini o günkü bankaların ödediği faiz üzerinden
faizlendiriyoruz, ama, vatandaşa, dört yıl sonra, bir
şekilde, hakkı olan parayı, aslında, yatırdığı
kurumdan, o kurumun mal varlıklarının satışından
elde edilen gelirden vatandaşa ödeyeceğimiz parayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kumkumoğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
-
ödemeye çalışırken, o paraya faiz diye ne ödeyeceğiz
belli değil. Büyük bir ihtimalle, TÜFE üzerinden veya TEFE üzerinden
bir ödeme yapılacak. Hangi tarihten başlayacak? O da belli
değil. Ama, hiç para ödemediğimiz, daha doğrusu bütün
parasına bu uygulama nedeniyle el koyduğumuz vatandaşın
offshore'da olduğunu düşündüğümüz, bu hazine bonosu,
hisse senedi hesaplarında olduğunu düşündüğümüz,
dört yıldır ödemesini yapmadığımız paralarının
geçmişte elde edildiğini düşündüğümüz gelirlerine
yüzde 200'leri aşan faizler uyguluyoruz ve içeride 250 milyar lira
parası olan vatandaşa 150 milyar lira, mesela ödemediği
vergiler ve ödemediği vergilerin faizi diye, ödemesi için ödeme
emri çıkarıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bu nasıl bir düzenleme? Yani, vatandaşı bu kadar
mağdur etmek, vatandaşın yapabileceği bir
şey yok diye, vatandaş çaresizlik içerisinde diye, vatandaş
devlete karşı bir saygı, devletine olan güveni nedeniyle
saygılı bir duruş ve anlayış içerisinde duruyor
diye, vatandaş başkalarına şiddet uygulama yerine
kendine dönüp kendine şiddet uyguluyor, gerektiğinde veya
artık başka bir çıkış yolu bulamadığında
kendi canına kıyıyor diye, bu vatandaşların
yatırdığı paralarla elde edilmiş mal varlıklarının
satışından elde edilen gelirleri bu vatandaşlardan
esirgemeye bizim hakkımız yoktur. Bu, hiçbir hak anlayışına
sığmaz. Ben, bir an önce bu mudilerin hâlâ mağduriyeti
devam edenlerinin de elde edilecek gelirlerden bir an önce ödemelerinin
yapılmasının hepimizin ortak sorumluluğu olduğunu
düşünüyorum. Meclisimizin, bir an önce bu sorunun, diğer
-şimdi adına "yatırım bankacılığı"
denilen, ama geçmişte farklı bir bankacılık sistemiyle
mağdur edilmiş olan- vatandaşlarımızın da
mağduriyetinin bir an önce giderilmesinin ortak sorumluluğumuz
olduğunu düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu adına,
Ankara Milletvekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu.
Buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Geç de olsa, dört sene geçmesine
rağmen bugün gündeme geldiği, İmarzedelerin alacaklarının
gündeme geldiği için Hükûmete teşekkür ediyorum. Niye ediyorum,
biliyor musunuz? İyi ki 22 milyon insanı hatırladınız,
ama dört sene sonra. Bu adamlara dört senedir neler çektirdiniz sayın
iktidar?
AHMET IŞIK (Konya) - 22 milyon
değil, 22 bin! 22 milyon nereden çıktı?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - 22 bin kişiye, evet. Özür dilerim.
Sen 1 kişinin hakkını
ver yeter. Ben 22 milyon demişsem, orada bir şey yok. Asıl
mesele, vatandaşın parasını vermek, hakkını
yememek.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Kim yemiş?
Kim yediyse ona söyle, ona sor!
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
- Yiyenlere söyle!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Yani, şunu söylüyorum: Bakın, İmar Bankasını
sattınız. Bütün gelirleri, 6 milyar 750 milyon dolar girdi
devletin kesesine. Evet, İmar Bankasının parası
girdi.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
- Sana gerçekten hiç yakışmıyor.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Kim yemişse
ona sor hesabı?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Evet, fakat, Hükûmet,
şu anda Hükûmet başta canım, Hükûmet başta. "Yedin"
derken, Hükûmete değil. Hükûmet olmak
Hükûmet olmak, sorunları
çözmek demektir. Onun için
Onun için
Bakın, ne dedik? Geç de olsa,
geç de olsa teşekkür ettik, geç olmasına rağmen.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
- O zaman dur orada, orada dur!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, siz böyle laf atmaya devam
edin. Ama, ben şunu söylüyorum: Bu İmarzedeler sizlere hiç
gelmedi mi? Hiç uğramadı mı? Hep muhalefete mi uğradı?
Muhalefete mi söyledi hep "benim param bu bankada kayboldu ve
bu bankada, paramın kaybolduğundan vazgeçtim, bana paramdan
fazla vergi çıktı, faiz çıktı" demediler mi?
Siz kulaklarınızı o zaman tıkadınız
mı? Dediler. Demez olurlar mı? Dediler. Yani, ne oldu? Dört
sene insanlar ıstırap çekti ve aşağı yukarı
bu İmar Bankasında parası olan 410 bine yakın insan
var. Bunlardan 22 bini de bonozedeler. Şimdi, aşağı
yukarı -doğrudur, doğruluğunu Hükûmet kendi söylesin,
yanlış olabilir rakam da- bin kişilik bir listede offshore'dan
Almanya'da ve Hollanda'da insanlar var. Ödemedikleri gibi paralarını,
bunlara da bir vergi çıkmış. Yani, hem paramı almayacağım,
yatırdığım paramı alamayacağım hem
de buna ait vergi ödeyeceğim.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Hangi
hükûmet döneminde yatmış o para? Hangi dönemde yatmış
o para?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Hükûmet dönemi
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Evet, kim yatırmış?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Geçmiş hükûmet de olabilir. Olabilir, doğrudur,
olabilir. Geçmiş hükûmeti o zaman
Onun kolayı var: Sen, 354
milletvekiliyle buraya geldin, iktidar oldun, bütün geride
bırakılanları kabul etme.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Paralar nerede?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - "Ben onları kabul etmiyorum." de.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - O paraları
kim iç etmiş, onu da söyle.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Devlet olarak, şöyle söyleyeyim: Sevgili
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Hayır,
onu da söyle. O paraları kim iç etmiş?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Şimdi
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - O paralar
nereye gitmiş, onu da söyle.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ben, şu andaki muhatabımı bilirim.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
Karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar,
lütfen.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Devlette süreklilik vardır. Yanlış yapabilirler.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Başkası
götürsün parayı, biz ödeyelim!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Diğer iktidarlar yanlış yaptı diye, bugünkü
gelen iktidar da o yanlışa devam mı edecek?
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
- E, getirdik ya!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - O zaman, iktidara talip olmayacaksınız.
İktidara talip olup kazandığınıza göre, kendi
bileğinizin hakkıyla iktidar olduğunuzu söylediğinize
göre
İktidar niçin olunur? İktidar
Bütün sorunları
halletmek için orada bulunulur. Biz de size, mağdur olan insanların
sorunlarını halledeceksiniz diyoruz. Öyle yenmiş
böyle yenmiş, o yemiş bu yemiş, ama, arada mağdur
olan adama bakacağız, mağdur olan adamı da göreceğiz.
Devletin bütçesine 7 milyar dolara
yakın para girdi mi girmedi mi bu İmar Bankasından, satılan
mallarından? Onun bir hesabını yapalım. Alındı
mı alınmadı mı? Çıksın buraya ilgili Sayın
Bakan, "7 milyar değil, 5 milyar dolar para aldık, bu kadar
karşılığını aldık." desin. Olabilir,
5 de olur, 4 de olur, ama, 7 milyara yakın para alındı.
Alındı ise neden 22 bin kişiye bu paraları bugüne
kadar ödenmedi? Burada bir eksiklik var, bir mağduriyet var. Bu
mağduriyeti, yani, iyi yaptınız, bugüne kadar bunu
vermediniz, siz ne kadar güzel iş yaptınız mı diyeceğim?
Bugün de olsa, bak ne diyorum, geç kaldınız. Mağdur olan
insanların, bugün bile olmasına rağmen, geç olmasına
rağmen o insanların mağduriyetini giderdiğiniz
için, giderildiği için ne dedim? Sözüme başladım, iktidara
teşekkür ederim dedim. Keşke daha evvelden yapılsaydı,
daha evvelden yapılsaydı da bu insanlar bu kadar mağduriyet
çekmeselerdi! İstediğim bir şey mi var başka? Ha,
bir daha yanlış yapmayın diyorum, bir dahaki zamanda
bir şey olduğunda bu insanları mağdur etmeyelim
diyorum. Çünkü, bu insanlar, iyisiyle kötüsüyle, yanlışıyla
doğrusuyla devletine güvenmek mecburiyetinde. Devlet de bir
başkasının hatasını 410 bin kişiye yükleyemez
diyoruz.
Şimdi, hemen, iktidara
"Ne kadar her şeyi güzel yaptın." dersen, benim milletvekili
arkadaşlarımın ne kadar hoşuna gidiyor. Her
şey doğrudur, her şeyi güzel yaptınız! Ee, yapmadınız.
Yanlış da yapıyorsunuz. Yanlış da insanlar
içindir, yanlış da insan içindir. Sizin her şeyinize
doğru demek mecburiyetinde mi, yanlışlara da doğru
demek mecburiyetinde mi muhalefet? Muhalefet doğruyu gösterecek,
ama sen doğruyu yaparsın yapmazsın, ama biz doğruyu
söyleyeceğiz. Doğru neyse onu söylemek mecburiyetindeyiz.
Yani, şimdi, bir ara, parayı alacağız almayacağız,
verdik vereceğiz
Yasaları çıkardık, ama, çok uzattık.
Çok da mağdur olan insanlarımız var. Kaç defa geldiler
"Hocam ne olacak bu?" Ee, bu, iktidarın işi, bize gelmeyin,
iktidar yapacak. Biz size ne kadar söylersek söyleyelim, aman iktidar
grup başkan vekillerine gidin, bunlar "okey" dediği
müddetçe olur, başka türlü olmaz. Biz, öyle yol gösterdik. Çünkü,
yapacak gücümüz yok. Ee, bunlar suç mu? Ee, şimdi de bir an evvel
kanuni faizleri ne ise, bu mağdurların kanuni banka faizleriyle
birlikte mağduriyetini gidermenizde yarar vardır diyoruz.
Geç olmuştur, ama, olmuştur.
Bundan sonrasına olsun, teşekkür
ederim.
AHMET YENİ (Samsun) - Sana da
bu yakışırdı zaten!
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
- Sana bu yakışır!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Yani, doğruya doğru demek var iken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) -
çok böyle, sizin hoşunuza gitmeyecek laf söylendiğinde,
laf atmak çok şık değil. Ben onu hep söylüyorum, ama, yeter
ki, bu 22 bin kişiye yakın sayının, mağdur olan
bankazedelerin parasını banka faiziyle veriniz. Sizin
günahınız size kalsın, sevabınız da sizin olsun,
ama, ben bu 22 bin kişi için, yine de size teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum, hoşça
kalınız. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş.
Buyurun Sayın Elitaş. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, çok
uzun bir zamandır Türkiye'nin gündemini oluşturan, gerçekten
mağdur olduğu anlaşılan, ifade edilen bir grubun
mağduriyetini gidermek üzere bir yasa tasarısı üzerinde
tartışıyoruz. Fakat, bu tartışmaları dinlerken,
gerçekten, yani bu memleketi bu noktaya getiren, bu ülkenin insanının
alın terinden 20 milyar YTL parayı çarçur edip 70 milyon insanın
üzerine yük olarak ortaya koyan birini hiç kimse eleştirmiyor.
Hani derler ya, hırsızın hiç mi suçu yok. Düşünün,
1990'lı yılların başından itibaren Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde ilk defa, mudisini, müşterisini "Nasıl aldatılır?"
diye bir proje ortaya çıkarıldığında, yine
bu grup, İmarbank, Adabank grubunun, vatandaşları nasıl
kandırdığını, nasıl soyduğunu, nasıl
aldattığını hep beraber gördük. "İmar Bankası
batıyor" diye, mudilerinin mevduatlarının bozulma
sürecine yakın bir zamanda "batıyor" diye bir söylenti
çıkardı, millet kuyruğa girdi, bütün paralarını
ödedi, bir kuruş faiz ödemedi. Arkasından, bu bankanın,
eski Bankalar Kanunu gereğince 64'üncü madde kapsamına
alınması gerekirken, sürekli takip altında tutulması
gerekirken, ama hiç kimsenin kontrol etmediği, elinde bir kamera
silahı bulunduğu korkusuyla, kaygısıyla ve gelecek
seçimlerde beni destekler mi acaba veya bana düşman olmaz
mı tereddüdüyle hareket eden iktidarlara, partilere, muhalefete
hiç kimse hesap sormuyor.
Şu anda, bugün, 800 trilyon lira
diye, 800 milyon dolar diye ortaya çıkılıp, Bankalar
Yeminli Murakıbının gözünden kaçırılan,
BDDK'nın gözünden kaçırılıp 6,5 milyar dolarlık
büyük bir büyüklüğe ulaşan ve hakikaten banka sisteminde
bir bakkal hesabında görülmeyecek yanlışlıkları
yapabilen; yanlışlık değil hile. Düşünebiliyor
musunuz, gerçek mevduat 6,5 milyar dolar, gözüken mevduat 650 milyon
dolar. Tam onda 1. Bakkal Mehmet Ağa bile böyle hesap tutmaz. Öyle
bir hesap tutulmuş, ikili sistem tutulmuş. Gelişmiş
teknoloji içerisinde bütün bankaların sistemleri on-line çalışırken,
teknolojiyi o kadar farklı bir şekilde kendilerine göre
değerlendirip off-line sistemle bir banka şubesinde ancak
2 veya 3 kişi çalıştıran bu gruba, burada konuşan
değerli milletvekili arkadaşlarımızın hiç
söyledikleri söylemler yok. Hatırlıyorum yine, bu milletin
alın teriyle, vergiden kaçırarak
Arkadaşlar, düşünebiliyor
musunuz, 6,5 milyar dolarlık bir büyüklük. Bunun ancak 650 milyon
dolarlık kısmı gözüküyor. Bunu vatandaştan, mevduatı
öderken faiz diye kesiyor. Eğer sizin vatandaşa 2 milyar dolar
faiz ödemeniz gerekiyorsa, bunun o günkü şartlarda en azından
300 milyon dolar, 500 milyon dolar devlete vergi ödemeniz gerekiyor,
ama, bu vergi devlete ödenmiyor, sadece kendi cebine konuluyor ve
bu da yatırım olarak döndürülmüş hâle geliyor.
Şimdi, televizyonda reklamlarını
görüyoruz bu grubun liderinin:
"Ezilenler iktidar olacak." Önce, sen, şu ezdiklerinin
hakkını ver. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Yine çok iyi hatırlıyorum, seçimlerden önce Adana tarafında
bir baraj açtılar, 2 milyar dolar fiyat tespit ettiler bu baraja,
bin megavatlık baraj. O dönemde
Kayseri'de de bir baraj yaptırıyoruz, Kayseri'nin büyük hayali
diye. Sorduk soruşturduk, nedir? Her bir megavatı bin dolar.
Kayseri'deki 200 megavatlık baraj 200 milyon dolar, Berke Barajı
2 milyar dolar. Niye? Yatırım indiriminden bu ülkenin insanına,
devletine kazık atmak için ve bunun açılışına
da o zamanki Başbakan Yardımcısı gidiyor. Sebep
ne, kamuoyunda konuşulan ne? Kamuoyunda konuşulan, yapılacak
erken seçimlerde, 3 Kasım 2002 seçimlerinde beni desteklesin
diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- 2 milyar dolara mal ettim diye gösterip, aslında 1 milyar dolar,
maksimum 1 milyar dolar olabilecek bir büyüklüğü, değeri,
bu ülkenin alın teriyle kazanan insanlarına kazık atmaya
çalışan bir grubu desteklemek
için o barajın açılışına gidecek ve kaderin
tecellisi, maalesef o parti de barajın açılışını
yaparken barajın altında kalacak.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
düşünüyorum, bir arkadaşımız kalkıyor diyor
ki: "Bu 22 bin insanımızın faizini ödeyelim,
şununu yapalım bununu yapalım, şöyle ilaveler yapalım"
ve diyor "Siz bunların vergilerini
alıyorsunuz. Uzan Grubundan tahsil ettiğiniz paranın
-6,5 milyar dolar parayı tahsil etmişsiniz- öncelikle devlet
hakkı olan vergileri tahsil ediyorsunuz." Bunu eleştiriyor.
Devlet hakkı dediğimiz vergi kimin? 70 milyon insanın
alın teri, 70 milyon insanın emeği, 70 milyon insanın
birikimi. Bugün biz bunları tahsil ediyoruz, 22 bin insanın
mağduriyetlerini, bugüne kadarki yaptıkları
mağduriyetlerini mahkemeden kazanmışlar gelmişler,
Bakanlar Kuruluna yetki veriyoruz. Her zamanki yaptıkları
niyet okuyuculuğu içerisinde, siz bunu belki TÜFE'ye bağlayacaksınız,
belki TEFE'ye bağlayacaksınız, şu rakam olacak, bu
rakam olacak
Biraz önce Plan Bütçe Komisyonunda
TMSF Başkanı çeşitli alternatifler sunmuş. Bu paranın
aslı 728 milyon YTL. Paranın aslı. Eğer bunu TEFE'yle
öderseniz 1 milyar YTL, TÜFE'yle öderseniz 1 milyar 60 milyon YTL, ama
kanuni faizle öderseniz 1 milyar 260 milyon YTL, diğer bir usulle
o günkü şartlar altında mevduat faiziyle öderseniz 1 milyar
400 milyon YTL.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
farklı bir durum var. Bu da Hükûmetin önüne gidecek ve Hükûmet 70
milyon insanının geleceğini düşünecek, 70 milyon
insanın hakkını düşünecek. 70 milyon insanın
buradaki hakkı nedir, onun düşüncesiyle, onun vebaliyle
değerlendirmesini yapacak, ona göre verecek. Hep söylüyoruz,
tüyü bitmedik yetimin hakkını korumak üzere biz buradayız.
İşte bunları yaparken, kalkıp da seçimlerin yaklaştığı,
seçimlere elli-altmış günlük kalan bir süre içerisinde 10
bin-15 bin kişilik grubu kendinize kanalize etmek için yaptığınız
söylemler de hiç hoş ve şık
karşılanmıyor.
Değerli arkadaşlar, bugüne
kadar Hükûmetin yaptığı
Eleştirilerde hep ben
şunu gördüm: Ne zaman ki muhalefet, bizi, geç kaldınız
diye eleştiriyorsa, şöyle eksiğiniz var diye eleştiriyorsa,
görüyorum ve inanıyorum ki, bu millet adına, mağdur
olan insanlar adına, her zaman doğruyu, güzeli yapmışız.
1991 yılından bu tarafa
milleti kazıklamayı kendisine amaç edinmiş bir gruba
hiç kimse el atmamış, hiç kimse dokunamamış. Niye
dokunamamış? Korkusundan dokunamamış. "Benim
de kasetim var mı acaba?" diye korkmuş, elini sürememiş,
ama, bu iktidar hiçbir şeyden korkmamış, gitmiş dokunmuş
ve hatta her şeyini elinden almış. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
teşekkürünüzü alayım.
Buyurun efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Bitiriyorum efendim. Bitiriyorum Sayın Başkanım.
"Bütün mal varlığına
el koyduk, offshore'larına da şunu yapalım
" Değerli
arkadaşlar, bu milletin 70 milyon insanının 20 milyar
YTL'si gitmiş. Arkasından "Bu vatandaşın -el
koydunuz- bunun bütün şeylerini ödemek zorundayız."
Mal varlığı, mameleki kalmamış, ülkenin insanına
borçlu, ama, hâlâ yüzü kızarmadan "Ezilenler iktidara gelecek."
diyor. Niye? 10 bin, 20 bin kişiyi, 50 bin kişiyi ezmiş,
kalan 70 milyonu da ezeyim diye amacı vardır herhâlde diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Samsun
Milletvekili Haluk Koç.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tekrar şahsım adına
söz alma gereği duydum; öncelikle, zamanınızı aldığım
için de özür diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bir yanlış anlaşmayı gidermek gerekiyor. Bunu defaaten
söylediğimiz hâlde, belki bu dört yıldır yaratılan
bir mağduriyetin, yaratanlar tarafından kendi vicdanlarında
bir muhasebesinin yapılmasında bir savunma payı
çıkarmak için değerli arkadaşım bazı açıklamalarda
bulundu. Evet, önce bir vicdan aklaması yapacaksınız,
biraz hafifleteceksiniz kendinizi.
Hiç kimse bahsettiğiniz grubu
burada savunmuyor. Hiç kimse hırsızın yanında değil.
Hiç kimse arsızın, yolsuzun yanında değil. Yani,
gereken
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) - Niye
çıkıyorsun o zaman?
HALUK KOÇ (Devamla) - Sen, benimle
çok uğraşıyorsun Trabzonlu milletvekili hemşehrim.
Ben, senin sesini duyuyorum, senin bir derdin var, seni kürsüye
çıkartmıyorlar herhâlde, seni kürsüye çıkartmıyorlar
herhâlde.
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) - Rahatsız
mısın? Rahatsız olmayın!
HALUK KOÇ (Devamla) - Senin yüreğin
varsa İhlas'la da aynı şekilde uğraşırsın.
Senin yüreğin varsa, bakın, 10 milyar euroya yakın para
toplayıp üstüne yatan, beraber cenaze namazlarında saf
tuttuğunuz insanlardan da hesap sorarsınız. (CHP
sıralarından alkışlar) Yüreğiniz varsa -demin
söylediklerine söylüyorum- kutluyorum yaptığınız
için, ama, yarım yürekle olmaz bu iş, yüreğin tam olacak.
Hırsızın benden yana olanı, dokunulmaz; bana karşı
olanı, dokunulur; böyle bir mantıkla mücadele etmek mümkün
mü değerli arkadaşım? Niye, İhlas Finansın
TMSF'ye devrinde, Bütçe Plan Komisyonundan geçen tasarı buraya
geldiğinde, kimin talimatıyla tekrar çıkartıldı?
Bir düşünün
Bir düşünün
Peki, İhlaszede olarak bilinen,
1 milyar dolara yakın, 980 milyon dolar civarında alacağı
olan 100 bine yakın insanın sorunlarıyla ilgilenme
noktasında, niye aynı cesareti göstermiyorsunuz, niye
üstüne gitmiyorsunuz? Niye, Armutlu'daki tatil konutlarının
açılışına gidip saf tutuyorsunuz?
Değerli arkadaşlarım,
yapmayın, bir söylediğiniz bir söylediğinizi tutsun.
Yani, siz, hiç, aynanın öteki tarafını görmeyeceksiniz,
kimsenin de onu görmediğini zannedeceksiniz. Hiç kimse, siz
bunları burada söylerken, hiç kimse size, yapamadıklarınızı
söylemeyecek zannedeceksiniz; yok böyle bir şey. Bakın,
YİMPAŞ'zedeler duruyor, KOMBASSAN'zedeler duruyor, bağıra
bağıra duruyor, Almanya'da kefen giyiyorlar, biliyor musunuz?
Değerli arkadaşlarım,
İhlaszedeler duruyor, yani, o grubun, satılan bir kanalı
dışında, haber kanalı var, bir gazetesi var ve taraflı
bir yayın yapıyor; bu, çok açık, karşılıklı
koruma altındasınız. Evet, yüreğin varsa gel buraya
benden sonra, İhlaszedelerin de sorunlarına sahip çıkacağını
söyle. Gel buraya, KOMBASSAN'zedelerin sorunlarına da sahip
çıkacağını söyle. Gel buraya, YİMPAŞ'zedelerin
sorunlarına da sahip çıkacağını söyle ki,
ben, o yüreğini bir göreyim senin!
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerindeki
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Efendim, izin verirseniz,
Hükûmetimize yönelik çokça saldırı oldu, söz istiyorum.
BAŞKAN - Bir sonraki maddede
olsun isterseniz Sayın Bakanım. Şimdi, sizden sonra,
tekrar şahsı adına konuşmacı
Bir sonraki maddede
söz vereyim size.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Hayır efendim, iki
kişi konuşmuş olsaydı şahsı adına haklıydınız,
söz hakkı doğardı.
BAŞKAN - Efendim, süreyi uzatacaksanız,
istediğiniz kadar konuşun, benim ona bir itirazım yok,
ama, bir sonraki maddede verirsek, zaman kazanmış oluruz diyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Tek kişi konuştu
şahsı adına.
BAŞKAN - İki kişi konuştu
Sayın Bakan. İki kişi konuştu; Mustafa Elitaş
konuştu, bir de Haluk Bey konuştu.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Peki, daha sonraki
maddede... Tamam.
BAŞKAN - Evet, lütfen.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6'ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- (1) 19/10/2005 tarihli ve
5411 sayılı Bankacılık Kanununun; 91 inci maddesinin
birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle
eklenmiş, aynı maddesinin ve 120 nci maddesinin üçüncü
fıkralarının ikinci cümlelerinde yer alan "beşi"
ibareleri "onbeşi" olarak değiştirilmiş,
101 inci maddesinin dördüncü fıkrası ve 124 üncü maddesinin
birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"İlişkili Bakanın
onayı ile bu sayının yarısını geçmemek
kaydıyla Kurulca daire başkanlıkları oluşturulabilir."
"Kurumun iç denetimi Kurulca
belirlenecek usûl ve esaslar çerçevesinde gerçekleştirilir.
Kurumun dış denetimi hakkında 5018 sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümleri uygulanır."
"Fonun iç denetimi Fon tarafından
belirlenecek usûl ve esaslar çerçevesinde, dış denetimi
ise Fonun yıllık gider hesapları ile harcamalarının
Sayıştay tarafından incelenmesi suretiyle gerçekleştirilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu.
Buyurun Sayın Ayvazoğlu.
CHP GRUBU ADINA FERİDUN AYVAZOĞLU
(Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dört
tane kanun teklifi ve bu tekliflerin üzerinde Hükûmetin hazırlamış
olduğu tasarı birleştirilerek huzurumuza getirilen
ve 1426 sıra sayısını alan bir tasarıyı görüşüyoruz.
Bu tasarının, şu anda, inanıyoruz ki, televizyonları
başında 22 bin kişinin ve bunların aileleriyle
birlikte ilgilisi olan 100 bine yakın kişinin ilgiyle izlediği
bir tasarı olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Buraya çıkan,
Hükûmet adına, AKP adına konuşan değerli milletvekili
arkadaşlarımızın söylemlerine baktığımızda,
sanki böyle bir tasarıya şimdiye kadar ihtiyaç yoktu da
son günlere bırakıldı gibi iddialara karşı,
biz bu tasarıyı zamanında getirdik, zamanında
çıkardık gibi bir savunmaları var. Değerli arkadaşlarım,
bu mağduriyet, özellikle 2003 yılından bugüne kadar süregelmiş
ve yürürlüğe girmiş olan yeni yasalar karşısında
-bankalarla ilgili olsun, Bankacılık Düzenleme Kurumuyla
ilgili olsun- çıkan yeni yasaların karşısında,
2003 yılından bugüne kadar geciktirilmemiş kabul ediliyor
AKP Grubu tarafından, Hükûmet yetkileri tarafından.
Değerli arkadaşlarım,
böyle bir tasarının temeline ve sebebine bakıldığında,
bu tasarıdan mağdur olanlar -az önce belirtmiş olduğumuz
gibi- Türkiye'de 100 bine yakın vatandaşımız. 100
bine yakın vatandaşımız, canından, malından
vazgeçemeyecek olan vatandaşımız, malıyla ilgili
mağduriyetinin önlenmesi için ve bunun da canına mal olabilecek
şekilde, hastalığından tutunuz da maddi yönden
alabildiğine mağdur duruma düşen vatandaşlarımızı
göz önüne aldığımızda, böyle bir tasarının
neden geciktirildiğine AKP olarak mantıklı bir cevap
vermeye hakkınız yoktur. Bu, geciktirilmiş bir tasarıdır.
Bu, geciktirilen bir tasarının amacının sizler tarafından
savunulamadığının da kanıtıdır.
Her ne kadar, buraya çıkıp konuşma yapan arkadaşlarımız,
bu tasarıyla, tam zamanında bir hazırlık yapılıp
mağdur olan vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin
giderildiğini, giderileceğini söylemiş iseler de,
şunu belirtmemiz gerekir ki, bugüne kadar yapılan Meclis
çalışmalarından da bunu gördük ki, ne zaman ki 22 Temmuz
seçim tarihi olarak karar altına alındı, apar topar,
mağdur olan vatandaşlarımızla ilgili tasarılar
bir bir gündeme getirilmeye başlandı. Bu tasarının
kökenine de bakıldığında, kim ne derse desin,
AKP'nin, yani Hükûmetin, sizlerin siyasi rant amacına dönük bir
tasarı olduğunu hiçbir şekilde inkâr edemezsiniz.
Ama, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, mağdur olan bu vatandaşlarımızın
gecikmiş de olsa bu mağduriyetlerini önlemek açısından
getirilen tasarıya olumlu baktığımızı,
bu tasarıyı desteklediğimizi belirtmek istiyoruz.
Çünkü, bu tasarıyla birlikte verilen tekliflerin de Cumhuriyet
Halk Partili arkadaşlarımız tarafından bizzat
bizlerin imzalayıp vermiş olduğu 2003 yılındaki
tekliflerle beraber aynı amaca dönük bir tasarı olduğundan
dolayı olumlu oy vereceğimizi de burada huzurunuzda belirtiyorum
ve bunu bütün kamuoyuyla, mağdur olan vatandaşlarımızla
paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
elbette, sosyal bir devletin amacının önce can güvenliği,
sonra mal güvenliği şeklinde, ikisinin de birbirinden vazgeçemeyecek
bir biçimde Anayasa'da yerini bulan sosyal devlet görevinin kaçınılmaz
olduğu gerçeğiyle her zaman iç içeyiz, iç içe yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bunu söylerken, böyle bir tasarının, 100 bin insanımızın
mağduriyetinin giderilmesine dönük tasarının görüşülmesi
sırasında hiçbirimiz günlerce yaşadığımız
acıları unutamayız, unutmayız. Burada Mecliste,
tarihte tutanaklara geçebilecek şekildeki olayları görmezden
gelemeyiz. Maalesef iki gün önce Ulus Meydanında meydana gelen
patlamanın sorumlusunun ve sorumlularının, yine bugün
aldığımız acı haberle, Şırnak'ta meydana
gelen mayın patlaması sonucu 6 askerimizin şehit olmasındaki
acının da sorumlusunun ve sorumlularının elbette
yöneticiler olduğunu sizler inkâr etseniz de, inkâr etmeye çalışsanız
da, bu vatandaşlarımız ve milletimiz hiçbir şekilde
bunu inkâr etmeyecektir, kabul edecektir ve bunun sorumlusunun da
başta beş yıldan beri bizleri yöneten, milletimizi yöneten
AKP İktidarı olacağından hiçbir kimsenin kuşkusu
olmasın. Bu vesileyle, bugün şehit olduğunu duyduğumuz
ve yüreğimiz acılar içerisinde olan o şehitlerimizin
ruhları şad olsun ve ailelerine başsağlığı,
kendilerine de başsağlığıyla beraber ruhları
şad olsun, cennetmekân olsun diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
sosyal devletin görevleri içerisinde, bugün görüşmeye çalıştığımız
tasarının 6'ncı maddesinin, elbette kurumun görev alanının
genişlemesi sebebiyle, olumlu bir madde olduğunu belirtmek
istiyoruz. Bu maddenin kabulü yönünde Cumhuriyet Halk Partisinin
vereceği desteği yanınızda görmenizi diliyoruz,
bu şekilde olacağını belirtmek istiyoruz. Ancak,
gerçekten, bu tasarıyla, arkadaşlarımızın
gerek komisyonda gerekse burada yapmış oldukları konuşmalarda
belirtmiş oldukları eksiklikleri de kabul etmeniz gerekir.
Bu eksiklikleri gidermek istemiyorsunuz. Bunların içerisinde
İmarzedelerin, bonozedelerin mağduriyetlerinin giderilmesi
yanında offshorezedelerin de mağduriyetlerinin giderilmesini
burada yerine getirmemiz gerekirdi. Bu konuda herhangi bir
işlem yapmamış olmanız ve buna olumlu yaklaşmamanız
da eksik olan bir husustur.
Değerli arkadaşlar, vatandaşa
verilecek olan, mağdurlara verilecek olan ödemelerin ne zaman
yapılacağının, bu ödemelere uygulanacak faizlerin
kanuni faiz olup olmayacağı hususunda belirsizliğin
olması, faizin ne zamandan itibaren başlayacak olmasının
belirtilmemiş olması gibi eksiklikler bu tasarıda
vardır. Bunlar yarın bir gün başağrısı olacaktır,
yerine göre vatandaşlarımız yine mahkeme kapılarına
düşecektir. Mahkeme kapılarına düşecektir diyoruz;
siz, eğer -Danıştayımız tarafından- 9 Ocak
2007 tarihinde bir bonozedenin veya bonozedelerin başvurusu
sonucu Danıştayın vermiş olduğu karar olmasaydı,
böyle bir tasarıyı yine gündeme getirmeyecektiniz. Bir
diğer sebep de, az önce belirttiğimiz gibi, 22 Temmuzda seçim
kararı alınmasaydı yine bu tasarı gelmeyecekti.
Şimdi, böyle bir yargı kararından
sonra getirilen tasarının eksik kalacak hususlarıyla
beraber, ödemenin ne şekilde yapılacağı, ne zaman
yapılacağı, ödemelerin faizinin oranlarının
ne şekilde olacağı belirsiz olmak suretiyle bunun tamamen
Bakanlar Kuruluna yetki olarak bırakılmış olması
da bu tasarının başta samimi bir şekilde getirilmediğinin
göstergesidir, kanıtıdır. Eğer samimi olsaydı
bu tasarıda belirtilen şu eksikliklerin mutlaka açık
bir şekilde hüküm altına alınması gerekirdi. Bakanlar
Kuruluna yetki verilmek suretiyle, Bakanlar Kurulunun inisiyatifine
bırakılmak suretiyle sanki o mağdurlarla yeniden bir
pazarlık yapılacak, yeniden bir istişare yapılacak,
sizin ödemelerinizi şu şartlarda, şu şekilde yerine
getireceğiz gibi inisiyatifi olağanüstü bir şekilde
Bakanlar Kuruluna vermiş oluyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bu eksiklikleri görmezden gelemeyiz. Bu eksiklikleri mutlaka yerine
getirmemiz gerekir. Bu tasarı görüşülürken henüz önümüzde
görüşülmesi gereken üç maddesi vardır. Her ne kadar Cumhuriyet
Halk Partisi tarafından verilen önergeler reddedilmiş ise
de, muhalefet anlayışı dolayısıyla muhalefetin
getirdiği önergeler şimdiye kadar hep reddediliyor mantığıyla
hareket ettiğinizden dolayı reddedilmiş ise de sizin
bunları, bu eksiklikleri giderebilecek şekilde getireceğiniz
tekriri müzakeredir veya yeni önergelerle getirirseniz, biz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, bu eksikliklerin giderilmesi konusunda getireceğiniz
önergelere olumlu oy kullanacağız. Buradan bunu sizlere
açıkça ifade ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ayvazoğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bu tasarının özünde
ne olursa olsun, sizlerin düşüncesi ne olursa olsun, mağdur
olan, şimdiye kadar mağdur olmuş 100 binlere yakın
insanımızın mağduriyetini gidermeye dönük bir
tasarı olması sebebiyle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
biz bunu destekliyoruz ve bir an önce ama net bir şekilde, az önceki
eksikliklerin giderilmesi suretiyle yerine getirilmesi noktasında
biz buna olumlu oy vereceğimizi bildiriyoruz.
Sizlerin, AKP İktidarı
olarak, beş yıldan beri hep göstermeye çalıştığınız
yolsuzluklar üzerindeki hassasiyetinizi, kürsüde konuşma
yapmak suretiyle yerine getirmeye çalıştığınız
hassasiyetleri, bundan sonra, sanıyorum, iktidar döneminiz
olmayacağı için, muhalefet döneminde daha iyi yapacağınız
noktasında vatandaşlarımızın ve milletimizin
kuşkusu yoktur. Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında,
şimdiye kadar olduğu gibi, hiçbir şekilde yolsuzluğun
yanında olmayacağımızı, hırsızlığın
yanında olmayacağımızı bir kez daha ifade
ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, sizleri
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Hükûmet adına, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet
Ali Şahin.
Sayın Bakanım, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygılar
sunuyorum.
Bir tasarı, dört tane teklifin
birleştirilerek görüşüldüğü 1426 sıra sayılı
bir kanun tasarısı ve teklifini görüşüyoruz. Deminden
beri söz alan arkadaşlarımızı büyük bir dikkatle
dinledim. Bir muhalefet partisine mensup sözcü arkadaşlarımızın
şu ifadesi huzurunuza çıkmaya beni mecbur etti: "Hiç
sorun olmaması gereken bir alanı, iktidar, sorun hâline dönüştürdü."
Herhâlde, bu alan, bankacılık alanıdır. Sayın
sözcü, bankacılık alanını AK Parti İktidarının
sorun hâline getirdiğini ifade etti.
Değerli arkadaşlar, lütfen,
insafınıza sığınıyorum, televizyonları
başında bizi izleyen vatandaşlarımızın
da dikkatlerine sunuyorum: Yirmi bir tane bankaya el konmuş.
AK Parti İktidarı döneminde mi? (AK Parti sıralarından
"Hayır." sesleri) 55 milyar dolar, sadece, faizsiz; bu
hazine, bu devlet, bu millet zarara uğramış. AK Parti
İktidarı döneminde mi? (AK Parti sıralarından
"Hayır." sesleri) İmar Bankası bizim dönemimizde
mi kuruldu? İmar Bankasının bankacılık mevzuatına
aykırı o işlemleri bizim dönemimizde mi oldu? Bizim
dönemimizde tespit edildi ve el konuldu.
Ve bir şey daha soruyorum:
Dört buçuk yılı aşkın süredir AK Parti iktidardadır
herhangi bir bankaya el kondu mu? Bankacılık alanıyla
ilgili hazine ve millet bir zarara uğradı mı? (AK Parti
sıralarından "Hayır." sesleri)
Peki, hiç sorun olmaması gereken
bir alanı iktidar sorun hâline getirmiş
Hayır. Bizden
önceki iktidarların sorun hâline getirdiği bir alanı
biz düzelttik. (AK Parti sıralarından "Bravo!" sesleri,
alkışlar)
Şimdi, sadece, mevduat sahiplerinin
50 bin YTL'ye kadar mevduatlarına hazine garantisi var. Bunu
biz getirdik.
Biraz önce Sayın Koç, birtakım
finans kuruluşlarının vatandaşı mağdur
ettiğinden bahsetti. Bunlarla ilgili bir hazine garantisi
yok ki! Onlarla ilgili düzenlemeyi de biz yaptık. Artık, katılım
bankacılığı diye bir bankacılık var. Onların
da, şu anda BDDK'nın ortaya koyduğu kurallara göre bir
işlem yapması lazım. Yani, bizim iktidarımız
döneminde getirdiğimiz düzenlemelerle, ne bir bankacı
ne bir katılım bankacısı milletimizi istismar
edebilir, hazinemizi zarara uğratabilir, milletimizi zarara
uğratabilir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu alanı biz düzelttik.
Efendim, biraz önce Sayın Ayvazoğlu
dedi ki: "Mağdur olan vatandaşların sorunlarını
seçime doğru hatırlıyorsunuz, gündeme getiriyorsunuz."
El insaf! El insaf!
Şimdi, Tasarrufu Teşvik
Fonunda yıllardır birikmiş vatandaşımızın
paraları vardı, nemaları, hatırlayacaksınız.
14 katrilyon, 14,5 katrilyon parayı kim ödedi? İki sene önce
biz ödedik. (AK Parti sıralarından alkışlar) Kim
mağdur etti vatandaşlarımızı? Bizden öncesi
iktidarlar, biraz önce konuşanların hepsi, hepsi. Bunları
biz ödedik. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ayıp, ayıp
Sayın Bakan, biz nasıl
mağdur ettik efendim? CHP nasıl mağdur etti efendim?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - İki gün önce çıktı;
konut edindirme yardımında toplanan paraları ödemediniz,
ödemediniz. Şimdi biz ödüyoruz, biz ödeyeceğiz. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakan, CHP'yle ilgisi ne efendim?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Dolayısıyla, bizden
önceki iktidarlarla AK Parti İktidarını vatandaşlarımız
mukayese ediyorlar.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - O tarafa
değil, bize bakarak konuş da yüzünü görelim bakalım
bir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakan, CHP'yle ilgisi ne bunun?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Kim Türkiye'yi çıkmaza
soktu, kim Türkiye'yi iflas noktasına getirdi
ORHAN SÜR (Balıkesir) - O tarafa
değil bize bakarak konuş.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) -
kim Türkiye'nin sorunlarını
çözüyor, milletimiz bunu biliyor. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakan, yakışmıyor bu. Yakışmıyor.
Sayın Bakan, CHP'yle ilgisi ne olayın, Haluk Koç'la ilgisi ne
bu olayın?
AHMET IŞIK (Konya) - Dinle, gerçekleri
dinle. Gerçekleri dinleyin.
MURAT YILDIRIM (Çorum) - Beraber
gelmiyor musunuz seçimlere?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Efendim, finans kuruluşlarından
bahsetti.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Sizin
içinizdekiler de vardı bir dönemler. İktidarda vardı
sizin içinizden. Kaç taneniz var? Aranızda bakanlar var sizin o
dönemlerden. Aranızdaki bakanlara sorun önce.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - O finans kuruluşları
bizim dönemimizde faaliyette bulunmadı. Yurt dışındaki
o mevduatları bizim dönemimizde toplamadı. Türk Ticaret
Kanunu hükümlerine göre tasfiye edildiler. O nedenle, bu alanı
da, çok şükür, AK Parti İktidarı düzeltti. Bundan sonra
hiç kimse bu tür istismarlar yapamaz Türkiye'de, hiç kimse yapamaz.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, çok ilginç. Bir banka,
her türlü yolları kullanarak
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Almanya'ya
ben gitmedim para toplamaya, siz gittiniz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
DSP'yle kim ittifak yaptı?
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Almanya'ya
gidenler konuşmasın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) -
reklamlar yaparak vatandaşımızdan
Ne kadar vatandaşımızdan? Biraz önce uzman arkadaşlara
sordum
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Sizin
içinizdeki bakanlara bakın siz önce, eski milletvekillerinize
bakın. Bakın bakalım aranızda kimler var.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) -
398.511 mudiden paraları
toplamış, sonra bankaya el konmuş
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen Hatibi dinleyelim arkadaşlar.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - KOMBASSAN'lar,
İhlaslar kimin yanında ona bakın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) -
8,5 katrilyon para hazineden
ödenmiş. İmar Bankasından bahsediyorum; 8,5 katrilyon
lirayı hazineden ödedik. Kimin parası bu? 70 milyonun parası
değil mi? Sonra, işte, offshore hesapları, onu da ödüyoruz.
Şimdi, 22.517 kişi. Bunlar, İmar Bankasından hazine
bonosu almışlar, ama hazine bonosu ortada yok, ellerinde
İmar Bankasından hazine bonosu aldıklarına dair
bir kâğıt var, bir kâğıt
22.517 kişinin elinde.
Çok ilginçtir -bu benim bir özel tespitimdir- bunların önemli bir
bölümü de İmar Bankasına el konmadan birkaç gün önce, efendim,
15-20 trilyonluk. Tabii, konu yargıya gitmiş, yargı kararlar
vermiş. Yargı kararlarını eleştirebilirsiniz
ama yargı kararlarına uyulur. Benim kişisel olarak burada
kuşkularım var. "22 milyon vatandaşımıza
Hükûmet olarak sahip çıkın" diyor. Evet, 22 bin vatandaşımıza
da sahip çıkacağız, 70 milyon vatandaşımıza
da sahip çıkacağız. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Çünkü, bu paralar, 70 milyon vatandaşımızın cebinden
çıkarak onlara ödeniyor.
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
İhlas'a da sahip çıkın, KOMBASSAN'a da sahip çıkın,
YİMPAŞ'a da sahip çıkın!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Gayet tabii.
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Çıkın, çıkın!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Ne diyor bakın, televizyonları
başında bizi izleyen vatandaşlarımız duymadılar:
"İhlas'a da sahip çıkın, şuna da sahip çıkın,
buna da sahip çıkın." diyor.
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Çıkın, niye çıkmıyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bu şu demektir aslında:
Oralara para yatırıp da alamayanlara da hazineden ödeyin.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Evet.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) -
Bu millet zaten alışmıştır buna, 70 milyondan
alın, bunlara ödeyin. Yok yaa... Bu kadar zengin değil bizim
devletimiz.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Hazineden
ödeyin demiyoruz, İhlas'ın mal varlığına el koyun
diyoruz. İhlas'ın mal varlığına el koyun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bizim devletimiz bu kadar
zengin değil. Yasa'da bunlarla ilgili herhangi bir garanti falan
yok. Şimdi bu alanı biz düzelttik.
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
İhlas'ın mal varlığı var!
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Hayret
bir şey ya!
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Televizyonu
yok mu? Ne oldu? Gazetesi var, televizyonu var. Size yağ çekiyor
diye el koymuyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - O nedenle, sadece, kusura
bakmayın, istismar ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, huzurunuzda,
açık yüreklilikle, iftiharla ve memnuniyetle ifade ediyorum
ki: Türkiye'nin yıllar önce, Türkiye'nin yıllardan beri kangren
hâline getirilmiş her türlü sorununu çözen ve çözmekte olan bir
iktidar var işbaşında, AK Parti iktidarıdır.
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Son
günleri, son günleri onun da! Onun da son günleri!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bu alanlardan bir tanesi de
bankacılık alanıdır. Şimdi 21 tane bankaya el
konurken kim vardı iktidarda? Demokratik Sol Parti, Cumhuriyet
Halk Partisinin 22 Temmuz seçimlerinde yol arkadaşı Demokratik
Sol Parti vardı. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Başka kim vardı? Biraz önce Grup
Başkan Vekilinin burada konuşarak bizi eleştirdiği
Anavatan Partisi vardı. Sonra kim vardı? Milliyetçi Hareket
Partisi vardı.
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
- O Anavatan Partisinin bakanları şu anda sizin yanınızda!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) -
Onların ceremesini çekiyoruz.
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
- O bakanlar şu anda sizde!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Ama vatandaşımızı
da mağduriyetten kurtardık. Bundan sonra AK Partinin getirdiği
bu bankacılık düzeniyle, kimse bu tür yanlışlıklar
yapamaz, milletimizi mağdur edemez. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Bunu milletimiz biliyor, kimin ne olduğunu
milletimiz fark ediyor
NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın
Bakan, KOMBASSAN'ın da ne olduğunu biliyor, İhlas Holdingin
de ne olduğunu biliyor!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - KOMBASSAN'ın çocukları nerede? İhlas'ın
çocukları nerede?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) -
22 Temmuzda da fark edecek,
hiç merak etmeyin!
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Cemal Uysal
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Koç, konuşacak
mısınız?
NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın
Bakan, Bakanlar Kurulu sırasındaki bürokrasinize bakın,
birçoğu Doğru Yolcu, birçoğu Anavatandan! İyi bakın!
(AK Parti sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) - Niye rahatsız
oluyorsunuz?
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
- Niye rahatsız olacağım ya, sen rahatsız ol! Sen rahatsız
ol! Sen o gruptansın da buraya geldin! Onlardan aldığınız
paralarla buraya geldiniz, ne konuşuyorsun!
BAŞKAN - Arkadaşlar, sayın
milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım
Lütfen
Şahsı adına, Cemal Uysal
İrfan Rıza Yazıcoğlu
Sayın Haluk Koç, buyurun
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
- Seni İhlas taşımadı mı buraya? Senin Millî
Eğitim Bakanını kim taşıdı buraya? Jetpa
taşıdı
BAŞKAN - Sayın Altınorak
Arkadaşlar, lütfen
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; deminki konuşmada
birileri isabet aldı herhâlde! Böyle, su bardağının
üzerindeki kapağı filan devirerek burada bir savunma mekanizması
içine girdiler.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Ayıp oluyor ama! Ayıp oluyor!
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Bakanın
söyledikleri ayıp olmuyor da, ben burada hiçbir şey söylemeden
"ayıp" diye bağırıyorsun. Senin müdahale
etmen ayıp!
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Yakışmıyor!
HALUK KOÇ (Devamla) - Dinle, dinle,
dinle
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Bak, hiç yakışmıyor!
HALUK KOÇ (Devamla) - Dinle, dinle,
dinle
Yakışıp yakışmadığına
millet karar verir. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım.
Arkadaşlar, lütfen
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, şimdi, demagoji politikada kullanılan
yöntemlerden bir tanesidir. Sayın Mehmet Ali Şahin bu konunun
ustalarından bir tanesidir, bunu biliyoruz.
Şimdi, burada demin değerli
arkadaşım, milletvekili arkadaşım konuşurken,
sanki, bir grubun bağlı olduğu bankanın el konulması
sonucunda o grubu koruyormuş gibi bir hava vermeye çalıştı
bize. Böyle olmadığını ifade ettim. Şimdi, Sayın
Bakan da benzer bir süreci çalıştırmaya devam ediyor
ve oradan İhlas lafı geçince, sanki "İhlas konusunda
mağdur olanların hakkını da hazineden mi ödeyelim?"
diyor. Öyle bir şey yok Sayın Bakan.
Sayın Bakan, Plan Bütçe Komisyonunda
karar verilen süreç neydi? İhlas'ın mal varlığının
TMSF'ye devriydi. Hazineyle ilgisi var mı? Var mı?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Var tabii.
HALUK KOÇ (Devamla) - Yazlık konutların var mı,
televizyonun var mı, gazetenin var mı, dayanıklı
tüketim pazarlama şirketinin var mı?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Kim ödeyecek parayı?
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
Bakan, yapmayın
Yapmayın
Demagojinin bir sınırı
vardır, kandırabileceği bir etki sahası vardır.
Bir yere kadar olur bu.
Değerli arkadaşlarım,
sonra, hemen 22 Temmuzda bir süreç içine girecek Cumhuriyet Halk Partisi
ile Demokratik Sol Partiye dönük birtakım korku ifade eden
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Genç Parti var!
HALUK KOÇ (Devamla) - Çekingenlik
ifade eden bazı ifadelerde bulundu. Bakın, şunu yüreklilikle
söyleyebilirim: Demokratik Sol Parti ile hiçbir ilişkim olmadı.
Siyasi yaşamıma hep Cumhuriyet Halk Partisinde başladım,
Cumhuriyet Halk Partisinde sürdürüyorum; ama, şunu açıklıkla
ifade ediyorum: Demokratik Sol Parti içerisinde, bu ülkeyi seven
insanlar görev yapmaktadır. Yurtseverdirler ve yolsuzlukla da
hiçbir ilişkileri yoktur. Demokratik Sol Parti içerisinde gerek
rahmetli liderleri, aynı zamanda bizim liderimiz Sayın
Bülent Ecevit'in geçmişinde, çoluğuna çocuğuna gemi
alan yoktur. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar.)
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin ulusal varlıklarının içini boşaltan
girişimler yoktur. Peşkeş yoktur. Türkiye'de Arap milliyetçiliğine
dayalı, vehhabi kültürünü, Türkiye'deki, Anadolu'daki temiz
İslam'ın içine enjekte etmeye çalışan kara böcekler
yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
Demokratik Sol Partiye laf, dil uzatırken çok dikkatli olun: Çok
dikkatli olun. Önce, bir aynanın karşısına geçin
ve kimliğinize bakın. Bakın, size hatırlatmak gerekiyor:
Siz, burada kendi çoğunluğunuzla zannediyorsunuz ki, hep
kendi sahamız ve seyircimiz önünde oynama şansını
biz sürdüreceğiz. Milletin önüne çıkacaksınız.
Milletin önüne çıkacaksınız.
Bakın, geçen gün söyledim, o
millet elinde Türk Bayraklarıyla bekliyor sizi. Hesap soracak
size ve bir aile fotoğrafıyla gideceksiniz seçime. Aile
fotoğrafında Sayın Başbakan, yanında Sayın
Maliye Bakanı
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Arka
planda da bir gemi!
HALUK KOÇ (Devamla) - Arkasında,
kalın gözlükleriyle Ofer, belki Kutmanlar, Hikmet Yar, Yasin El
Kadı, gemi fotoğrafları... Fotoğraf bu, aile fotoğrafınız
bu. Ali Dibolar
Daha ne söyleyeyim size! Bu kadar çok yolsuzlukla
iç içe geçmiş bir yapıyla gideceksiniz. (CHP sıralarından
alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bağırmanız, çağırmanız
Sizi
hiç duymuyor vatandaş, buradan beni duyuyor.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Tabii canım!
HALUK KOÇ (Devamla) - Hiç, hiç, hiç
telaş etmeyin, suçluların telaşı içindesiniz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Tuncay Özkan
HALUK KOÇ (Devamla) - Vicdanınızı
rahatlatmaya çalışın bundan sonra. Geldiniz gidiyorsunuz,
bunu kabul edin! (AK Parti sıralarından gürültüler) Geldiniz
gidiyorsunuz, bunu kabul edin! (AK Parti sıralarından gürültüler)
Geldiniz gidiyorsunuz, bunu kabul edin! (CHP sıralarından
alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım,
bu aile fotoğrafı sizi taşımaz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Tuncay Özkan nerede, Tuncay Özkan?
HALUK KOÇ (Devamla) - Peki, acaba
kaç tane milletvekili var Almanya'ya, Hollanda'ya gidip de YİMPAŞ
adına, KOMBASSAN adına para toplama gayretleri içinde bulunan,
biliyor musunuz? Kaç tane var, söyleyin bakalım, hadi? (AK Parti
sıralarından gürültüler)
NAİL KAMACI (Antalya) - Hadi
bakalım!
HALUK KOÇ (Devamla) - Çıkartayım
fotoğrafları, çıkartalım fotoğrafları!
Çıkartalım fotoğrafları! (AK Parti sıralarından
gürültüler)
Değerli arkadaşlarım,
o insanların bedduaları sizi çarpacak.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Şu Tuncay Özkan'ı bir açıklayın!
HALUK KOÇ (Devamla) - O insanların
bedduaları sizi çarpacak. Bakın, binlerce insanın
ahını aldınız. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Binlerce insanın ahını aldınız!
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Tuncay Özkan
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Nesi
var Tuncay Özkan'ın?
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, hiç bağırmayın, bu yükün altında
siyaseten ezileceksiniz. "Yolsuzluklarla baş edeceğiz."
dediniz, yolsuzluklarla baş edemediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koç
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Nerde Tuncay Özkan'ın parası?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Varsa
bir şey, iktidar elinizde
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım
Konuşmanızı tamamlayınız
Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) - Tamamlayacağım
Tamamlayacağım
Tabii, bu telaşı görmek
beni mutlu etti, Sayın Bakanın bu telaşını
görmek de mutlu etti. Sizler, ancak Sayın Bakanı burada çoğunluğunuzla
alkışlayarak kendinizi rahatlatabilirsiniz.
Millet sizi bekliyor. Millet sizi
öpecek, alnınızdan öpecek, hadi bakalım! (CHP sıralarından
alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Şahsı
adına Amasya Milletvekili Hamza Albayrak.
Buyurun Sayın Albayrak.
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Şu Tuncay Özkan için gereğini yapmazsanız, namertsiniz.
Yetki sizde, Bakanlık sizde, her şey elinizde, yapın gereğini!
Yapın gereğini! Para bizim, yapın gereğini!
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Yapacağız!
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan
1426 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 5'inci
maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz aldım.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; kamuoyunda Türkiye İmar Bankası hadisesi
olarak anılan, "bonozedeler" diye vasıflandırılan
bu mağduriyeti düzenleyici yasa inşallah hayırlı
olur.
Değerli arkadaşlar, 4389
sayılı Bankalar Kanunu'nun 14'üncü maddesinin üçüncü
fıkrası mucibince 3/7/2003 tarihinde 1085 sayılı
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu kararıyla
Türkiye İmar Bankasının bankacılık yapma
iş ve işlemleri durdurulmuş idi. Hatırlarsanız,
Hazineden yaklaşık 6,5 milyar dolar bu bankada mevduatı
olan kişilere garantörlük anlaşması kapsamında
ödendi. Ancak, Hazine aracılığıyla birinci el olarak
devlet iç borçlanma senedi alıp da, düzenlenen makbuz karşılığı
ikinci el piyasaya satışında, İmar Bankasının
yetkisinin olmadığı hâlde, o günün medyasına, tüm
medyasına tam sayfa iç borçlanma senedi sattığı
ilanını veren İmar Bankasını her ne hikmetse
ne Hazine Müsteşarlığı ne Sermaye Piyasası
Kurulu ne Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu ne
Bankalar Birliği ne bankalar yeminli müşavirleri hiç görmedi.
Binlerce insan mağdur edildi, perişan edildi, ölenler oldu,
müflis olanlar oldu, hanesi dağılanlar oldu. Ne oldu biliyor
musunuz? Mazlumun ahı, feryadı, bedduası alındı.
"Mazlumun ahı ve feryadı tahttan eder şahı."
demiş atalarımız. Geçmişte mazlumun ahını,
feryadını, bedduasını alanlar şah olarak tahtlarını
terk ettiler. Bu Mecliste onlardan kimse kalmadı. Umut ederim ki,
mazlumun duasını alanlar, yapılacak seçimlerde inşallah
bu sıralarda yerlerini alırlar. Heyhat, yolsuzluk, usulsüzlük
noktasında, hep şunu, üzülerek, altını çizerek belirtiyorum:
Hortumların kesilmesinden bahsedildi bu Mecliste. Ben de dâhil
herkes bahsetti, ama hortumu kesecek yolsuzlukla mücadele yasası 2004 yılı Temmuz ayından beri
Başbakanlıkta beklemesine rağmen bu Meclisin gündemine
gelmedi. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
şuna üzülüyorum: Bize oy verenler bizden hak ve adalet istiyor.
Geliniz, imkânlar nispetinde hak ve adalet dağıtmada ihmal
ve terahi göstermeyelim. Herkese imkânlar nispetinde hakkını
tespit etmek gayreti içerisinde olalım.
Evet, bu 22'nci Dönem yüce Meclis hakikaten
çok ciddi çalışmalar yaptı, çok güzel hizmetler verdi.
Bunları alkışlıyorum, ama bir şeyi de huzurlarınızda
sizinle paylaşmak istiyorum. Halkım şahittir, aziz
Türk milleti şahittir, Allah şahittir, 22'nci Dönem milletvekili
olarak 550 tane milletvekili sayısıyla Cumhurbaşkanını
seçememenin elemini, üzüntüsünü içimde taşıyorum. Sebep
olanlara hakkımı helal etmiyorum. Beceriksiz davrananlara,
görevini yapmayanlara hakkımı helal etmiyorum. Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetini Avrupa Birliği ve dış ülkeler
nezdinde kimse mahcup ve mazlum durumuna düşürmemeliydi diyorum.
1980'e gittik. Yirmi yedi yıl sonra 22'nci Dönem milletvekilleri
olarak tarihe geçtik, Cumhurbaşkanımızı seçemedik,
buna çok üzülüyorum.
RECEP YILDIRIM (Sakarya) - Mâni
olanlar utansın.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Buna
mâni olanlar, her şeyin sahibi olanın zamanın da sahibi
olduğunu unutanlar, bu süreci yönetemeyenler. Kız istemeye
giderken dünürcü olduğu damadının ismini dahi karşı
tarafa söylemeyenler huzuru ilahide ve Hak nezdinde bunun hesabını
vereceklerdir. (CHP sıralarından alkışlar)
Her şeyin sahibi olan, yine diyorum,
zamanın da sahibidir, zamanı kullanmak hepimizin vebalidir.
Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde zaman maalesef
kullanılamamıştır.
Değerli arkadaşlar, bakınız,
bir hususu dikkatlerinize arz ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız Sayın Albayrak.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Vergi
Usul Kanunu hükümlerine göre, POAŞ -basına yansıdı-
uzlaşmaya gitti. Burada vergici arkadaşlarımız
var. 1,2 katrilyon alacak 275 trilyona düştü, cezanın tamamı
silindi. Verginin ana borcu da yüzde 50'ye düşürüldü. Huzurlarınızda,
hepinizi araştırmaya davet ediyorum. Bu şekil bir uzlaşmanın
Türkiye'de kaç tane örneği var?
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Vardır üstat vardır.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Kaç tane
örneği var?
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Vardır, vardır
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Yetkililer,
verginin yüzde 50 affedildiği, anaparanın yüzde 50 affedildiği,
cezasının da tamamen silindiği kaç tane uzlaşmada
örnek vardır, lütfen araştırsınlar, bu mikrofonlarda,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına bunu ilan etsinler.
Değerli arkadaşlar, geliniz,
ülkemizin yararına olan bütün iş ve işlemlerde, hiçbir
çekince koymadan "ben" eksenli düşünmeden "hep
biz, ama biz" diyerek bu ülkenin menfaatlerine sahip çıkalım.
Yoksa, dediğim gibi, "Mazlum ve mağdurun ahı tahttan
eder şahı." demiş atalarımız.
Gelecek seçimlerde, bu sıralar,
ümit ederim ki sizlerle dolu olur. Allah, hepimizin yâr ve yardımcısı
olsun diyor, bu kanunu destekliyor, özellikle de bonozedelerin,
bu zamana kadar gecikmiş olan hak ve hükümlerinin tesliminden
memnuniyet duyuyorum. Ama, diyorum ki: Ey yüce Meclis! Bu kadar görevini
ihmal eden yetkililerin hiç mi günahı yok? Yani, birileri hata
yapacak, görevini görmeyecek, yapmayacak, Hazine Müsteşarlığı
bunu para olarak ödeyecek. Ama, bunun sorumluları ellerini
kollarını sallayarak gezecek, belki de yeni Mecliste milletvekili
olarak aranıza gelecekler. Bunları hatırlatıyorum.
Hepinize sevgi ve saygı sunuyor,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Siz neler yapmışsınız neler?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.22
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 18.38
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111'inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
1426 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 6'ncı maddesi
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi
maddeyi oylarınıza sunacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1'i okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1- (1) Bu Kanun
uyarınca yapılacak faiz ödemeleri, 31/12/1960 tarihli ve
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun uygulanması bakımından
mevduat faizi addolunur, ödeme tarihi itibarıyla tahakkuk etmiş
sayılır ve aynı Kanunun geçici 67 nci maddesi uyarınca
yüzde 15 oranında gelir vergisi tevkifatına tabi tutulur.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Ahmet Ersin.
Sayın Ersin, buyurun.
CHP GRUBU ADINA AHMET ERSİN
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
dört yıldan beri devam eden bir süreci konuşuyoruz.
İmar Bankasından bono satın alan, "devlet iç borçlanma
senedi" adı altında bono satın alan 22.500 civarındaki
vatandaşımızın eşleri, çocukları, aileleriyle
birlikte yaklaşık 100 bin civarında vatandaşımızın
dört yıldan beri çektiği çileyi konuşuyoruz ve umuyorum,
bugün, bu çilenin sona ereceği bir gün olarak görünüyor. Ancak,
bu dönemde, bu dört yıllık süre içinde kıdem tazminatını
bu bankaya yatıran, kolundaki bileziklerini satarak, konutunu
satarak ek gelir elde etme adına bankada, İmar Bankasında
hesap açtıran, bu bankadan "bono" adı altında
makbuz alan vatandaşlarımızın önemli bir bölümü,
maalesef, bu dört yıllık süreç içinde yaşadıkları
sorunlar nedeniyle intihar ettiler; önemli bir bölümü, yine bu
dört yıllık süreç içinde yaşadıkları sorunlar,
adaletsizlikler nedeniyle hastalandılar ve yaşamlarını
yitirdiler. Ama, her neyse, olan oldu diyoruz ve önümüzdeki süreci
değerlendirmeye çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, 2003 yılı Temmuz ayında bankaya el konulduğunda,
önceki dönemlerde yaşanan banka el koymalarında yaşanmayan,
olmayan gariplikler yaşandı. Daha önceki el koymalarda
bankalarda alacağı olanlar, mevduat hesabı olanlar paralarını
eksiksiz almışlarken, nedense, İmar Bankasında hesabı
olanlar, normal mevduat hesabı olanlar bile büyük sıkıntılarla
karşı karşıya kaldılar.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, gerek Sayın Bakan gerekse Adalet ve Kalkınma Partisinin
sözcüleri, bu İmar Bankası sorunuyla kendilerinin hiçbir
ilgisinin olmadığını iddia ettiler. Değerli
arkadaşlarım, bu süreç, kuşkusuz, 1990'lı yılların
başından itibaren devam eden bir süreçti ve bu süreci
"yolsuzluk ve hokkabazlık" diye tanımlayanlar da
oldu -ki, doğrudur. Gerçekten ciddi yolsuzluklar yapılmıştır,
hokkabazlıklar yapılmıştır- ama bu sürecin son
sekiz ayı Adalet ve Kalkınma Partisinin sorumluluğu
altında gerçekleşmiştir. Bu hokkabazlıklar, bu
yolsuzluklar varsa, bunun son sekiz ayı Adalet ve Kalkınma
Partisinin yönetimi altında ve onların gözü önünde gerçekleşmiştir.
Şimdi ben Sayın Bakana
sormak istiyorum. Sayın Bakan bu kürsüye geldi, çok öfkeli bir
biçimde, nedense, Cumhuriyet Halk Partisine sataştı, Cumhuriyet
Halk Partisinin sözcülerine sataştı, diğer muhalefet
partisine sataştı, kendilerinden önceki hükûmetlere sataştı.
Şimdi ben Sayın Bakana sormak istiyorum: Acaba sizin Bakan
olduğunuz dönemde, Adalet ve Kalkınma Partisinin hükûmette
olduğu dönemde, bu son sekiz ayda kaç kişi bono aldı o
Bankadan? Kaç kişi o Bankanın offshore hesabına para
yatırdı ve bu Banka, bu bonoları satarken gizli mi sattı?
Siz bunları görmediniz mi? Siz bunları bilmiyor muydunuz
ve bunları bile bile neden göz yumdunuz?
ASIM AYKAN (Trabzon) - 90 yılında
karar çıkmış, 90'da.
AHMET ERSİN (Devamla) - Neden,
son sekiz ayda, hâlâ karşılığı olmayan devlet
iç borçlanma senetlerini ihraç eden bu Bankanın faaliyetlerine,
en azından bu faaliyetlerine engel olmadınız, tedbir
almadınız? Siz de sizden öncekiler gibi seyirci kaldınız
ve şimdi "Yaşanan sorunla bizim hiçbir ilgimiz
yok." diyorsunuz. Oysa -sözlerimin başında da söyledim-
son sekiz aylık süreç, tamamen, sizin hükûmette olduğunuz,
kudret sahibi olduğunuz dönemde yaşanmıştır.
AHMET YENİ (Samsun) - On
beş yılı bize soruyorsunuz.
AHMET ERSİN (Devamla) - On
beş yılı bırakalım. Ben şimdi sekiz
ayı soruyorum Sayın Bakana. Son sekiz ayda, sizin hükûmette
olduğunuz dönemde, sizin gözünüzün önünde, bu Banka, televizyon
reklamlarıyla, gazete ilanlarıyla, devlet iç borçlanma senetlerini,
bonoları satarken seyirci kaldığınız bu süreçte,
acaba kaç kişi bono aldı ve bugün mağdur, bunu söyleyebilir
misiniz?
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bu İmar Bankasındaki hesapların kontrolü
ve İmar Bankası sorununun çözülmesi için, Hükûmet, yabancı
uzmanlardan oluşan, 2 yabancı uzmandan oluşan bir bilirkişi
heyeti oluşturdu, bir komisyon oluşturdu ve bu komisyon, bu
banka hesaplarını inceleyerek bir rapor çıkardı
ortaya.
Şimdi, rapordan bir bölümü
okuyorum size: "İmar Bankasında meydana gelen yolsuzluk
ile ilgili olarak etkin bir kontrol sistemi bulunmaması, iç ve
dış denetim sistemindeki eksiklikler, bağımsız
denetimin sağlanamaması, denetimde gereken deneyime
sahip olunmaması, Banka Yönetim Kurulunda bulunan BDDK temsilcisinin
de verilen bilgilerin doğru olup olmadığını
belirleyebilecek bir konumda olmaması, denetim otoritesinin
bilgileri doğrulamak için araca sahip olmaması, daimî denetimin
bulunmaması ve farklı seviyedeki denetimler arasında
entegrasyonun sağlanamaması gibi etkenlerden kaynaklandığı
sonucuna varılmıştır." Yani, burada, bu Bankada
yaşanan olumsuzlukların temelinde devletin ilgisizliği,
resmî ve özerk kurumların ilgisizliği ve beceriksizliği
var.
Şimdi, devlet bu beceriksizliği
yapıyor, denetimini yapamıyor, özel kurumlar görevini
yapmıyor ve sonunda, kabak, o Bankadan bono alan ve hiçbir
şeyden haberi olmayan insanların, vatandaşların
başında patlıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Dört
yıldan beri, bu bonozedeler mahkeme mahkeme dolaşıyorlar
ve o günlerde -ben hatırlıyorum- gerek AKP sözcüleri gerekse
Başbakan ve ilgili bakanlar, sürekli olarak bu İmarzedelere,
"Bana mı sordunuz da oraya hesap açtınız? Bize mi
sordunuz da bono aldınız?" diye karşılık
veriyorlardı, onları aşağılıyorlardı.
"Fazla kazanma uğruna böyle bir riske niçin girdiniz?"
diye bu vatandaşlarımızı suçluyorlardı.
Değerli arkadaşlarım,
fazla kazanmanın ayıp tarafı yok. Bugün, Sayın Koç bile
daha fazla nasıl kazanırımın tedbirlerini
arıyor. Bunun için işini genişletmeye, geliştirmeye
çalışıyor. Peki, ufak bir birikimini değerlendirmek
isteyen, daha fazla gelir elde etmek isteyen insanlarımızın
daha yüksek faiz veren bir bankaya hesap açtırmasının
ayıplanacak neyi var? Asıl ayıp olan, o vatandaşların
haklarını koruması gereken, kollaması gerekenlerin
bu sorumluluğunu, bu görevini yapmamış olmasıdır.
Asıl ayıp olan odur. Ama, nitekim, bu yaşandı ve dönemin
görevlileri -ki, sekiz aylık döneminden de Adalet ve Kalkınma
Partisi sorumludur- bu görevlerini yerine getirmediler; herkesin
gözü önünde bu yolsuzluğa, bu hokkabazlığa izin verdiler,
göz yumdular ve şimdi de sorumluluğu başkalarının
üzerine atmaya çalışıyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bu getirilen tasarıyla
Haa, şunu da söyleyeyim:
2003 yılından itibaren Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri
tarafından verilen kanun teklifleri var. Yani, bu bonozedelerin
haklarının iadesi için verilmiş olan kanun teklifleri
var. Örneğin, benim var. 28 Ekim 2004 tarihini taşıyan
kanun teklifim var. Üç yıldan beri, dört yıldan beri o kanun
teklifleri bekliyor ama seçime giderken, seçime beş kala, oy
hesabı uğruna, şimdi, apar topar, paldır küldür böyle
bir tasarı getiriyorsunuz ve sözüm ona, bu tasarıyla bonozedelerin
oylarını alacağınızı sanıyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) - Karşı
mısınız?
AHMET ERSİN (Devamla) - Sevgili
kardeşim, Allah aşkına, her gün aynı yerde oturuyorsun,
gelene geçene laf atıyorsun. Yapma bunu, gözünü seveyim.
AHMET YENİ (Samsun) - Karşı
mısınız değil misiniz?
AHMET ERSİN (Devamla) - Niye
karşı olayım? Yani, bu insanların alacakları
geç de olsa ödeniyorsa, bundan memnunum. Ama, bir haksızlık
var. Bakın, yüzde 15 vergi kesmeye çalışıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
o bankaya el konulduğu dönemde böyle bir vergi var mıydı?
Bugün, aradan dört yıl geçtikten sonra, ne yazık ki kaşıkla
verdiğinizi kepçeyle geri almaya çalışıyorsunuz
ve yasalara da, bana göre Anayasa'ya da aykırı bir durum
var ortada. Lütfen, dört yıldan beri çile çektirdiğiniz bu
insanlara daha fazla çile çektirmeyin; lütfen, daha fazla onların
alacaklarını kırpmaya çalışmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun Sayın Ersin.
AHMET ERSİN (Devamla) - Hem faizlerini
indirdiniz, hadi buna bir şey demeyelim, ama bu yüzde 15 stopaj
neyin nesi oluyor? Yani, belki de bu vatandaşların dört
yıldan beri elde ettikleri faiz geliri, bu stopajı bile
karşılamayacak. Muhtemelen öyledir. Ama, maalesef, bir taraftan
kaşıkla veriyorsunuz, diğer taraftan kepçeyle almaya
çalışıyorsunuz. Bu da adaletsizliktir, haksızlıktır,
yapılan haksızlıkların katmerleşmesidir.
Değerli arkadaşlarım,
hepinizi saygılarımla selamlıyorum, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu,
buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan hepinizi
selamlıyorum.
Bu kürsüye çıkıp senelerdir
ne diyorum? İktidar biraz ağzını sıkı tutar.
İktidar biraz şiddeti yükseltmez; ortada -rehavet yapar,
yani- rahat tutar.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Relaks
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Relaks eder. Fakat, olmadı. Sayın Bakan geldi buraya,
sanki muhalefetin muhalefeti gibi konuşmaya başladı.
Şık değil Sayın Bakan.
Benim hırsızım, senin
hırsızın olmaz. Hırsızın beni seni olmaz.
Hatayı yapan hata yapmışsa cezasını çeker
kim olursa olsun. Bundan evvelkiler yapmışsa, işte, cezalarını
gördüler, burada yoklar. Ama, sen şimdi, buraya kalkıp, buraya
kalkıp diyebilir misin ki "yani, evet, kim yaptı? Uzanlar
yaptı, tabii, hırsızdır, yanlıştır."
Yani, burada muhalefet bunu mu savundu, böyle mi dedi? Evet, iyi yapmıştır
mı dedi? Bu batak bankayı soyan adamlar çok iyi yaptı
mı dedik biz burada? "Anavatan zamanında bankalar battı."
Tabii, battı, battı da, kendileri de battı. Var mı
bunun yanlışı? Kendileri batmadı mı?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Battı.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Peki, şimdi, ben size soruyorum, iktidara. Ben, bugüne
kadar hiç sert muhalefet yapmadım, hiç yapmadım ama şimdi
soruyorum Sayın Bakana: Siz, başa gelirken, iktidara gelirken
demediniz mi "yolsuzluğu halledeceğim, yoksulluğu
halledeceğim, yasakları kaldıracağım"
dediniz mi demediniz mi? Dediniz.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Başa
gelirken öyle söylerler!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Peki, şimdi size
soruyorum: Şu hortumları kestiniz. Hortumları kestiniz
de ne yaptınız? Doğrudur, bu taraftan aldınız,
kendi taraftarınıza doğru çevirdiniz hortumun yönünü.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Yok, öyle değil, lütfen
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Hadi, söyle bakalım şimdi. Şimdi, Kurtulmuşoğlu'na
cevap verin bakalım, verin bakalım.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Öyle bir şey yok!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Haa, siz biliyorsunuz.
Bakınız, burada her türlü,
her türlü bakanın
Burada çoğu bakan arkadaşlarım
hakkında lafları herkes söyledi, siz de biliyorsunuz. Ama,
ben, şunu söylerim.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- İspat et!.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Mahkemeden netice çıkmadan kimseyi suçlamam.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Konuşuyorsun ama!.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Suçlamam.
MUHARREM KARSLI (İstanbul) -
Yaptığın ne?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ama, ama, sevgili kardeşlerim, siz, ben olsam
Bugün,
insanoğlunun her tarafta hatası olur. Bakınız,
şu sizin belediyelere bir bakınız. Niye bu Kurtulmuşoğlu'na
bunu söylettiniz? Ben buraya gelip de, hiçbir zaman, o şunu yaptı,
bu bunu yaptı demedim. Ben ne dedim? 22 bin insanın, geç de olsa
hakkını buraya getirdiniz için, rahatça, alnım
açık bir şekilde hiçbir siyaset yapmadan, hiçbir vatandaştan
oy kaygısı duymadan, teşekkür etmedim mi? Etmedim mi?
AHMET YENİ (Samsun) - Ettin
ama, hangi parti adına ettin söylesene.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Haa, şimdi, gelin buraya şimdi
Şimdi, bakın
Şimdi, sevgili Hamza Beye teşekkür
ediyorum, Sayın Albayrak'a. Yani, şimdi, adamcağız
burada doğruyu söyledi. Ben şurada, bakıyorum
şimdi, bugüne kadar hiç Cumhurbaşkanlığı seçiminden
bahsettim mi? Etmedim değil mi? Ama, şimdi, var ya, Anadolu'da
bir laf vardır: "Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü."
Ama, şimdi bakalım: Sen, 354 milletvekiliyle Cumhurbaşkanını
seçmeyeceksin, Meclisi mahkemelik yaptıracaksın
AHMET YENİ (Samsun) - Kaçtınız
ya! Niye kaçtınız?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) -
ondan sonra diyeceksin ki
AHMET YENİ (Samsun) - Niye kaçtınız,
niye?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - ..."Efendim, Cumhuriyet Halk Partisi, Anavatan Partisi
bu işi yapmadı."
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Niye kaçtınız?
AHMET YENİ (Samsun) - Kaçtınız,
kaçtınız. Niye kaçtınız?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Yok böyle bir şey. Yok böyle bir şey. Yok böyle
Siz, bakınız, bakınız
AHMET YENİ (Samsun) - Kaçtınız,
kaçtınız.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Bakınız sevgili arkadaşlarım, ne
olur
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Açtırma
kutuyu
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ne olur, beceriksizliğinizi arada kabul edin. Bunlar
kadar doğal bir şey yoktur.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Oraya hiç
girme. Muzaffer Bey, oraya hiç girme.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Kişiler kendi hatasını bilmek kadar arif
olamaz.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Anavatan
oraya hiç girmesin, o sahaya girmesin.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, şimdi
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Bak, Anavatan
o sahaya girerse perişan olur.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Bu hortumları, yani, bu yolsuzlukları, geldiniz,
hallettiniz.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Hiç o sahaya
girme!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ne kadar güzel oldu ya! Nasıl hallettiniz? Şunu
bana bir izah etseniz, ne kadar güzel olacak. Yasakları kaldıracaktınız.
Niye kaldırmadınız? Hani, gelin bakalım şuraya.
Şu dokunulmazlığı hiç ağzıma aldım
mı ben? Gelin bakalım, dokunulmazlığı kaldıralım.
Bakalım, Doktor Kurtulmuşoğlu'na mı dokunuluyor,
size mi dokunuluyor, bir bakalım. Doktor Kurtulmuşoğlu
otuz beş sene bu devlette bürokratlık yaptı, gördü. Bugüne
kadar yaptıkları, bir insanın yapacaklarının
teminatıdır. Niye beni burada konuşturdunuz?
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Siz kendinizi
niye savunuyorsunuz?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Niye Sayın Bakanım burada gelip de "Anavatan
şunu yaptı, bunu yaptı." derken Doktor Kurtulmuşoğlu'nu
hiç düşünmedin mi ve etrafındaki arkadaşlarını?
O var mıydı o zaman? Onların, orada veya da şunu söylüyorum, yolsuzluğun
benim senin adamın olur mu?
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Muzaffer
Bey, siz Anavatanı savunun, şahsınızı değil,
şahsınızı savunmayın.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Bunun böyle bir şeyi olur mu? Böyle bir şey olursa
söyleyin bana, ben de yolsuzluk yapanı savunayım! Var
mı böyle bir şey? Böyle bir şey savunulur mu, yolsuzluk
savunulur mu?
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Siz Anavatanı
savunun.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Elbette, onun zamanında da yapıldıysa o
çeksin cezasını, senin zamanında yapıldıysa
sen çekeceksin cezasını, ben mi çekeceğim.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Muzaffer
Bey, Cumhurbaşkanlığı seçimindeki tavrınızı
da anlatın bize ya!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ama, şunu söyleyeyim
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Cumhurbaşkanlığı
seçimi sürecindeki Anavatanın tavrını bir anlayalım
Allah aşkına.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sevgili arkadaşlarım,
siz, iki parti ipleri gerin, buradan da kalkın
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Şu Anavatanı
anlayalım, ne yaptı?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Dinle bak, söylüyorum: Bakın, iki parti gerdi, ipleri
gerdiniz.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Siz ne yaptınız?
Kaçtınız.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Anavatana burada Maliye Bakanın "yavru vatan"
diye, "yavru Anavatan" diye bağıracak ama muhalefetle
-Anavatanın yardımını kesmeye gelince hazine
yardımını- bir araya bir dakikada geldiniz; yazın
ana muhalefetle Meclisi topladınız, RTÜK üyelerini pay etmeye
gelince yaptınız ama Cumhurbaşkanına gelince ana
muhalefet partisine, yavru muhalefet partisine sormaya hiç lüzum
hissetmediniz.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa)
- Küçümsediler sizi.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Niye? "Biz yaparız
" Ee yapsaydınız
o zaman, göreyim. Niye yapmadınız?
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Yahu, siz tam siper oldunuz!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sizde kabahat, bende değil. Bende değil, sizde
kabahat. Evet, sen şimdi, iki taraf çarpışın, sizin
günahınıza veya sevabınıza ben sahip çıkacağım.
Var mı böyle bir şey? Böyle bir şey olur mu?
AHMET YENİ (Samsun) - Kaçtınız,
kaçtınız.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Lütfen arkadaşlar, bakın, kişiler
Şöyle
bir düşünün, lütfen, akşam evinizde: Benim kabahatim var
mı, bizim kabahatimiz var mı yok mu diye bir düşünün yahu.
Bunu da düşünün, ne olur. Ben düşünüyorum bir yanlış
yaptığımda, bu yanlışı niye yaptım diye,
yahu, burada da gelip özür diliyorum. Ben, çünkü, seçmenden bir
şey beklemiyorum. Seçmen kendini biliyor, bize ne yapacağını
biliyor. Ama, siz korkunuzdan yüreğiniz yarılıyor. Burada
"ana muhalefet", "yavru muhalefet" dediniz. Anavatan
Partisi doğru bir şey söylediğinde burada
"Doğrudur, ben bunu yapacağım." dediğinizde
oyunuzun mu eksileceğini zannediyorsunuz? Siz, bizim halkımızı
bu kadar kısa düşünceli, dar görüşlü mü zannediyorsunuz?
Ama, yanılıyorsunuz. Yanlışa yanlış diyeceksiniz,
doğruya doğru diyeceksiniz. Daha benim köydeki Mehmet amcam
şu anda "Doktor Kurtulmuşoğlu, biraz daha söyle."
diyor, ama, vaktim kalmadı.
Onun için arkadaşlarım,
bir kendinize bakın. Hepimiz eksiklerimizi bilmemiz lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kurtulmuşoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Birilerini ayaklar altına alarak hiçbir kimse yükselemez,
bunu aklınıza koyun. Yükselemezsiniz, birilerini kötüleyerek.
Siz, iktidar olarak yaptıklarınızla övüneceksiniz ve
halka kendinizi tanıtacaksınız. Biz de muhalefet olarak
iktidarın yanlışlarını söyleyeceğiz,
doğrularını göstereceğiz; doğru bizde demeyeceğiz,
doğrusu budur diyeceğiz. Bugüne kadar dediğim gibi,
hep doğrusunu söyleyeceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Meclise gelmemek doğru mu yanlış mı?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ha, halk ona göre değerlendirecek yarın, 22 Temmuzda
diyecek ki: Bunların dedikleri bu idi, yaptıkları bu
idi, bunların da yaptıkları da bu idi, böyleydi. Onun değerini
benim yüce milletim verecek. Yani, niye bu kadar patırdıyorsunuz,
sanki kellesi kesilmiş tavuk gibi öyle çırpınmaya lüzum
var mı ya? Yok, lüzum yok bunlara. Yok, yok, yok! Yok!
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa)
- Cumhurbaşkanlığı seçiminde geldiniz ama; bak hemen
unutuyorlar!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, işinize gelince muhalefet
gel, işinize gelmeyince muhalefet yok. Ne kadar güzel bir
şey bu ya! Niye söylettiniz bana bunları? Sayın Bakana
hesabını sorun. Sayın Bakana hesabını sorun.
Buraya gelip muhalefet partisi lideri veya muhalefet partisi
sözcüsü gibi konuşmasa idi ben konuşma yapmayacaktım.
Ama, ne yapayım, tabii ki iyi oldu. Yani şunu söylüyorum: Bu
İmarzedelerin yasasına, tekrar söylüyorum,
"evet" diyeceğiz, "iyi olmuştur" diyeceğiz.
Geç olmasına rağmen, tekrar, geç olmuştur, ama iyi olmuştur.
Ben, öyle seçim yatırımı meçim yatırımı
Öyle, benim halkımın o işlere karnı tok. Seçim yatırımı
da yapsanız, bu ana kadar neredeydiniz size o sorsun, ben niye
sorayım! Onu ben burada ilan etmeme lüzum yok, kendi sorar, aklı
varsa, ki vardır, bizden çok akıllıdır. Merak etmeyin,
biz okumuş geçinen -anlayın ne dediğimi- bizden çok daha
akıllıdır o köylü vatandaşı ve kahvelere gittiğinizde
onlar sizi dinlerken işine gelmiyorsa nasıl cevap verdiğini
veya kahveden kibarca nasıl çıktığını
çok iyi bilirsiniz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Size onlar ne sorular soracak!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Onun için, sevgili arkadaşlarım, benim çok milletvekilliği
hevesliğim filan yok. Benim için, Allah'a şükür, buraya geldim
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Gelmedin, getirildin!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Dört buçuk sene aslanlar gibi, bildiğimi, doğruları
söyledim, burada bulundum. Sokağa da çıktığımda
"her türlü doğruyu söyledim, yapmadılar, o da benim sorunum
değil" derim. Rahatça yürüyorum.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Bizim mücadelemiz
kişisel değil Muzaffer Bey, siz onun farkında değilsiniz.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ben hekimliğimi yaparım, siz kendinizi düşünün.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Hoşça kalın.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Siz onların
farkında değilsiniz.
BAŞKAN - Sayın Ordu
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EYÜP FATSA
(Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan kanun tasarısının geçici 1'inci
maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle Başkanlık makamını ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, görüşmekte
olduğumuz tasarı, İmar Bankasından hazine bonosu
alanların uğramış olduğu mağduriyetin
giderilmesi ve bu vatandaşlarımıza uğradıkları
zararın tazminiyle alakalı, özet olarak söyleyecek olursak,
bir düzenlemedir. Ben, sabahtan beri, saat 11.00'den beri bu tasarının
Genel Kuruldaki konuşma üslubuna ve yöntemine bakıyorum,
doğrusunu isterseniz, biraz da hayret ve taaccüple olayı
takip ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bakın,
ben, 21'inci Dönemde de Türkiye Büyük Millet Meclisindeydim. Bizimle
beraber olan belki çok sınırlı sayıda arkadaşlarımız,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu süreci canlı olarak yaşadı,
canlı. Buraya nasıl geldik, nereden geldik? Niye bunlar oldu,
21 tane bankaya niye el konuldu? 55 milyar dolar, faizleriyle beraber
70 milyar dolar bu aziz millete niye ödetildi? Kimler ödetti, kimler
bunlara vesile oldu, aracı oldu? Bunların burada konuşulması
gerekirken, hâlâ çok küçük hesaplarla, siyasi polemiklerle büyük
meselelerin milletin gözünden kaçırılmaya çalışıldığını,
doğrusunu isterseniz, üzüntüyle gördüm.
Bir 28 Şubat süreci yaşadık.
Türkiye'de bir karanlık dönem oluşturuldu, âdeta her şeyin
üzeri kapatıldı, bir sis oluşturuldu. Sonra işler
normalleşmeye başlayıp, ortalık aydınlanmaya
başlayınca gördük ki, ne hazinenin içinde ne bankaların
içinde bir şey kalmamış. Yapılanlar hazinenin içini
boşaltmaya yönelikmiş, yapılanlar bankaların içini boşaltmaya
yönelikmiş. Bunları yaşadık biz. 70 milyar doları
bu millet keyfinden ödemiyor, keyfinden ödemiyor. Bonozedeler keyfinden
mağdur olmadı, belki güvendi gitti daha fazla kazanabilirim
düşüncesiyle. Hepsine saygı duyarım, hepsine saygı
duyarım. Bu dönemin aktörleri kimlerdi? Bu bankaların yöneticileri
kimlerdi? Bu bankaların yönetim kurulunda kimler vardı?
Dönemin siyasi sorumluları kimdi, hükûmet kimdi, iktidar kimdi?
2001 yılını ben hatırlıyorum, İmar Bankasıyla
ilgili dosya o gün ekonomi bakanının önüne gelmişti
burada, gelmişti. Kimlerin bunu açtırmadığını
biz biliyoruz.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Halk Bankasını
biliyoruz biz.
EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade
edin
Müsaade edin
Değerli arkadaşlar, biz,
bir durum tespiti yapıyoruz. Belki hiçbirimizin sorumluluğu
olmadığı bir konuda millet adına sorumluluk almışız.
Mağdur olanların mağduriyetini gidermeye çalışıyoruz.
Eksiklikler olabilir, hatalar olabilir, yanlış olabilir,
yanlışları düzeltiriz, yanlışları düzeltme
yeri burasıdır. Ama, bana kimse, hiç kimse, çıkıp burada, bu sürecin aktörlerini, 70
milyar doları millete ciro edenleri, bunları siyaseten
himaye edenleri, yeniden cilalamak suretiyle millete pazarlamaya
kalkmasın. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, değerli
arkadaşlar
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Yarınız oralardaydınız, yarınız.
EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade et
Müsaade et
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Yarınız oralardaydınız.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Ayıp oluyor
Ayıp oluyor
EYÜP FATSA (Devamla) - Ben yaşadıklarımı
söylüyorum.
Değerli arkadaşlar
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Refah Partisi benim partim değildi.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Ayıp oluyor
Ayıp oluyor
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Refah Partisini ben hiç tanımam bile, ama sizin parti, bizim değil.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Oralarda olanlar bir el kaldırsın bakayım.
Hayır, oralarda olanlar bir el kaldırsın görelim.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım. Arkadaşlar,
lütfen
EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın
Başkan
Sayın Başkan
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Laf atmayın arkadaşım!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Hatibi dinleyelim.
EYÜP FATSA (Devamla) - Ben, tabii,
itiraz eden arkadaşlardan da doğrusunu istersen
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Hayır, gerçeği de söyleyin ama!
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Hangi partiler, söyleyin?
EYÜP FATSA (Devamla) -
şu konuya
bir açıklık getirmesini
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Hangi partilerdi söyleyiverin!
EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade
edin
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Bir el kaldırsınlar!
EYÜP FATSA (Devamla) - İtiraz
eden arkadaşların, konuşmama itiraz etmek suretiyle
müdahale eden arkadaşların da acaba, ben, bu gerçekleri
söylediğim için bana mı destek veriyorlar, yoksa millete
bu sıkıntıyı yaşatan, 70 milyar doları ciro
edenlerin hukukunu mu korumaya çalışıyorlar?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Hayır, rüzgâra söyleme, kimse, onları
açıkla!
EYÜP FATSA (Devamla) - Lütfen
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Bizim, abdestimizden şüphemiz yok!
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bak, şubat krizinde, ben buradaydım, gece
sabahlara kadar, şu Meclisin koridorlarındaydık.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Yarısı orada duruyor, yarısı!
EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade
edin
Şubat krizinde biz buradaydık.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - O hesapların hepsi kapanmadı mı?
EYÜP FATSA (Devamla) - Yaa, Sayın
Başkan
Arkadaşlar
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Sayın
Vekilim, DSP'yle kol kola girdiniz, yapmayın gözünüzü seveyim
ya!
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım
Sayın Fatsa, bir dakika
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Bunu söylersen,
bunu alırsın cevap olarak!
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar
BAŞKAN - Sayın Fatsa, bir
dakika efendim, bir dakika
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
İçinizdekilere bakın önce siz, içinizdekilere bakın!
Arkana dön de bir bak bakalım kimler var!
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Sen içine bak!
BAŞKAN - Sayın Sür
Arkadaşlar
Sayın Ordu
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Bizim
içimizde yok öyle, hortumcu yok bizde! Şöyle, dönün bakın,
içinizdekilere bakın!
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım
Sayın milletvekilleri
Arkadaşlar, lütfen, iktidar
partisi grubundaki arkadaşlara söylüyorum. Grup Başkan
Vekiliniz konuşuyor, oradaki arkadaşlara laf yetiştirmek
diye bir mecburiyet yoktur. Konuştuğunuz zaman, Grup
Başkan Vekili arkadaşın konuşması anlaşılmıyor.
Evet, buyurun.
EYÜP FATSA (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
şubat krizinde, bu ülkenin en güçlü sermayedarlarının,
holdinglerinin "servetimin yarısını kaybettim"
diye feryat ettiği günlerde, biz, o gece, şu kulisteydik,
iktidar ve muhalefet partisine mensup milletvekili arkadaşlar
da vardı. Bakanlar Kurulu toplanmış, bir kriz yaşanıyor,
krizin nasıl başladığını, hangi toplantıda,
hangi ameliyeyle başladığını herkes biliyor,
teferruatına girmek istemiyorum, kitap, defter krizini herkes
biliyor. Burada duruyoruz
Her taraftan haber geliyor, Türkiye nefesini
kesmiş, bir devalüasyon olacak mı olmayacak mı? Hükûmetten
gelen bilgi: "Kesinlikle devalüasyon olmayacak, sabit kurda
kararlıyız." Çünkü, millete güvence verdiler,
"Herkes hesabını sabit kura göre yapsın." dediler.
Buradayız
Sonra, gece yarısından sonra, gecenin ilerleyen
saatlerinden sonra, bir baktık ki, ne sabit kur kalmış
ne korunabilecek, dengesi sağlanabilecek ekonomi kalmış.
Sadece vatandaş değil, sistem, milletin, ülkenin üzerine
çökmüş.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Birileri götürmüş!
AHMET YENİ (Samsun) - Hükûmet
kimdi, Hükûmet?
EYÜP FATSA (Devamla) - Rahmetli
Ecevit, o günkü Sayın Başbakan. Soru sorduk, dedik ki: Bu gece
içerisinde, siz dalgalı kura geçilmeyecek, sabit kurda ısrar
edilecek dediğiniz süreç içerisinde Merkez Bankasından
ne kadar para çekildi? Bunu kimler çekti? Kimler çekti? Burada soruldu.
Rakamsal olarak cevap geldi, ama, şahıs ve şirket olarak
asla o cevabı vermediler. Vermediler
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Biz de soruyoruz, siz rakam bile vermiyorsunuz. Ticari sır diye
geçiştiriyorsunuz.
EYÜP FATSA (Devamla) - Biz rakam veriyoruz.
Bakın, değerli arkadaşlar,
burada bir şey konuşuyoruz. İmar Bankasından zarar
gören vatandaşlar, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulu, TMSF'deki arkadaşlar, yetkililer buradadır. Bu hesaplar
nasıl tutuldu? Niye konuşmuyorsunuz bunları burada?
İki tane bilgisayar; birisine bakıyorsun, Bankalar Yeminli
Murakıbına giden listede 750 trilyona yakın bir hesap
gözüküyor. Ama, bir de karanlık defter var. Karanlık defter
var. O günkü siyasilerin himayesinde bu karanlık defter. Açamadılar
bu dosyayı burada. Cesaret edemediler buna burada. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Sen niye
açmadın?
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar
Müsaade edin
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Sen niye
açmadın dört buçuk yıldır?
EYÜP FATSA (Devamla) - Lütfen
Müsaade
edin
Herkes
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Dört buçuk yıldan beri nerede o defter?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Açtık, dört sene önce açmadık mı?
EYÜP FATSA
(Devamla) - Bak, biz o defteri açtık.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Ne yaptınız
açtınız da?
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım
Sayın Bodur
Sayın Elitaş
Arkadaşlar, lütfen, konuşan
Hatibi dinleyelim. Birbirimize saygı gösterelim, lütfen.
Sayın Bodur, lütfen
EYÜP FATSA (Devamla) - Arkadaşlar,
siz hırsızdan yana mısınız, mağdurdan yana
mısınız Allah aşkına ya?
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
- Ne alakası var?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Kemal Uzan CHP'li mi?
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Getir
şu defteri, görelim.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Onun hangi siyasi partilere yardım ettiğini herkes biliyor.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Getir
şu defteri, görelim bir.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
CHP'nin alnı açık, aslanlar gibi!
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, lütfen, hatipleri dinlemek diye bir nezaket
yok mu? İstirham ediyorum yani. Konuşsun arkadaşlar.
Lütfen Sayın Bodur.
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
- Başkan, doğruları söylemiyor, demagoji yapıyor.
BAŞKAN - Sayın Altınorak,
biraz sonra temsilciniz çıkar, doğruları söyler, merak
etme veya sen çık konuş.
Buyurun Sayın Fatsa.
EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum. Konuşmamın yarısının
da müdahalelerle kesildiğini bir kere daha hatırlatmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, ben
bir durum tespiti yapıyorum, yaşanan bir gerçeği anlatmaya
çalışıyorum. Niye rahatsız oluyorsunuz bundan?
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Niye
rahatsız olalım.
EYÜP FATSA (Devamla) - İki tane
defter, iki tane bilgisayar kaydı. Birine bakıyorsun, Bankacılık
Yeminli Murakıbına verilen kayıtta -arkadaşlar
burada- 750 trilyon.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Onların kayıtlarının hepsi yanlış ya.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Niye yanlış?
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Onların defterlerini ben düreceğim.
YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Bir
dinle kardeşim ya!
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, lütfen
Sayın milletvekilleri, lütfen
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, ben
Sayın Başkan, ben millet adına burada
konuşuyorum. Bana saygınız olmayabilir
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- İki ay sonra hesap soracağım.
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, bakınız, kürsüde konuşma hakkı
olmayan arkadaşlara sataşmayalım.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Sataşma değil, onlara iki ay sonra hesap soracağım
ben.
EYÜP FATSA (Devamla) -
ama, 70 milyar
doları ödemeye mahkûm edilen bu aziz millete saygınız
olsun diyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Fatsa, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun efendim.
EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın
Başkan, ben hiç konuşmadım ki
BAŞKAN - Buyurun efendim.
EYÜP FATSA (Devamla) -
müdahalelerle kestiler.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Fatsa, buyurun efendim.
EYÜP FATSA (Devamla) - Bakın,
değerli arkadaşlar, biz o karanlık defterin içerisine
girdik, ne çıktı biliyor musunuz o karanlık defterin
içerisinde? Seslendirmediğiniz defterin içerisinden 6,5 milyar
dolar çıktı, 6,5 milyar dolar çıktı onun içerisinden.
Bak, hiç unutmuyorum, benim için
acı bir hatıradır. İmar Bankası mağdurlarının
mağduriyetinin giderilmesiyle alakalı 6,5 milyar doların
ödenmesiyle ilgili yasal düzenleme burada yapılırken,
benim ilimde sel oldu, iki ilçe arasındaki yol kapandı. Ben
burada Grup Başkan Vekili olarak, 6,5 milyar doları millete
nasıl ödetiriz diye bunun kanununu çıkartmaya çalışırken,
bir hafta 100 milyar lirayı bulup o yolu açtıramadım,
bu aziz milletin parası böyle ödendi bu memlekette. Lütfen, neyin
yanında durduğumuzu, neyin karşısında olduğumuzu,
neyi savunduğumuzu çok iyi bilelim. Millet bunları unutmadı,
millet bunları unutmadı değerli arkadaşlar.
Yargıya gitmiş arkadaşlar,
vatandaş mağdur olmuş
Kaldı ki, bunları da kayıtlardan
çıkartamadık ha -arkadaşlar da biliyorlar- beyan üzerine
"Elinizde bilginiz belgeniz varsa, İmar Bankasından bono
aldığınıza dair elinizde bir yazılı kayıt
varsa lütfen müracaat edin." dedik. Kayıtlar yok! Ha, birileri,
bu istismarı yapanlarla ilgili bunların konuşulmasından
rahatsız olabilir, belki siyaseten ortak olabilirler, böyle
bir endişeyi taşıyabilirler, belki seçim ittifaklarına
gidebilirler, bunların duyulmasını istemiyor olabilirler
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sapla samanı birbirine karıştırmayın.
EYÜP FATSA (Devamla) -
ama, bunlar,
bu ülkenin yaşadığı gerçeklerdir. Lütfen
Lütfen
Lütfen
Onun için, değerli arkadaşlar,
olay yargıya gitmiş, yargı demiş ki: "Bunları
ödeyin."
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Niye
ödemedin? Neden?
EYÜP FATSA (Devamla) - "Ödeyin."
Bak, yargının kararını yerine getiriyoruz burada.
Yargının kararını yerine getiriyoruz.
Biz iktidar olur olmaz bir ilke ortaya
koyduk: "Devlet vatandaşına borçlu olmaz." dedik.
Devlet böyle bir sorumluluk üstlenmişse, zorunlu tasarruflarda
olduğu gibi, şimdi KEY hesaplarında olduğu gibi,
şimdi el konulan İmar Bankasından dolayı mağdur
olmuş vatandaşlarımızın mağduriyetinin
giderilmesi noktasında olduğu gibi, devlet odur ki, vatandaşının
hakkını koruma noktasında tavır koyar. Vatandaşının
soyulması noktasında soyanlarla yan yana gelenleri asla
ve asla bu millet affetmez. Bunu haklı görenleri, buna ses
çıkartmayanları da bu millet affetmez. Lütfen
(AK Parti
sıralarından alkışlar)
Bu noktalara kolay gelmedik değerli
arkadaşlar. Bu noktalara kolay gelmedik, zor kazandık bu
kazanımları. Eğer bugün bir siyasi istikrar varsa,
eğer bugün bir ekonomik istikrar varsa, eğer bugün içi boşaltılmayan
bir banka varsa ve herkes yasalar çerçevesinde, yasaların güvencesinde
faaliyetlerini rahat rahat yapabiliyorsa, lütfen, kalkın, bunu
yapanlara, bunu temin edenlere hiç olmazsa millet adına bir teşekkür
edin, teşekkür edin. Tenkitlerinizi anlarım.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- YİMPAŞ, KOMBASSAN!
EYÜP FATSA (Devamla) - Ha, YİMPAŞ
YİMPAŞ'ı da söyleyeyim. Müsaade edin, YİMPAŞ'ı
da söyleyeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Fatsa, konuşmanızı
tamamlayınız lütfen.
Buyurun efendim.
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bu YİMPAŞ, KOMBASSAN veya isimleri nedir
bilmiyorum hepsini ama, bunlarla ilgili sürecin 1990'lı
yıllarda başladığını, o süre içerisinde
de bugün bunları sürekli gündeme getirenlerin ara sıra da
olsa başında, ortasında, yanında bir şekilde
iktidar sorumluluğu yüklendiğini hepinize hatırlatmak
isterim.
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Açılışlara kim gitti?
EYÜP FATSA (Devamla) - Niye yapmadınız
kardeşim? Siz de iktidar oldunuz; bakanlarınız oldu,
başbakan yardımcılarınız oldu, dışişleri
bakanlarınız oldu.
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Açılışlara kim gitti? Açılışlara hanginiz
gitti, söyleyin.
EYÜP FATSA (Devamla) - O süreçte
bunlar yapıldı, o süreçte. Lütfen
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Açılışlara kimler gitti, onu söyleyin.
EYÜP FATSA (Devamla) - Millet anlamıyor
zannetmeyin.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Almanya'ya
kim gitti, herkes biliyor.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Milleti camilerde soydunuz.
EYÜP FATSA (Devamla) - Sorumluluğunu
yerine getirmeyenlerin, sorumluluğundan kaçanların,
milletin soyulmasına göz yumanların kimler olduğunu,
bunları kimlerin cesaretlendirdiğini, elbette ki, bu
aziz millet çok iyi biliyor. Lütfen
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Almanya'ya
kimin gittiğini Almanya'dakiler biliyor.
EYÜP FATSA (Devamla) - Onun için, değerli
arkadaşlar, sonuç itibarıyla şunu söylemek istiyorum.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Hangi
camilerde soyulduklarını herkes biliyor.
BAŞKAN - Sayın Fatsa, konuşmanızı
tamamlayınız efendim lütfen.
EYÜP FATSA (Devamla) - Sonuç itibarıyla,
yargıdan dönmüş bir yasadır. Yargı demiştir
ki: "22 bin küsur İmar Bankası bonozedelerinin haklarını
ödeyin."
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Ödeyin.
EYÜP FATSA (Devamla) - Ya ne yapıyoruz
burada?
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Ne zaman
ödeyeceksiniz, belli değil ki.
BAŞKAN - Sayın Sür, lütfen
EYÜP FATSA (Devamla) - Ne yapıyoruz
burada Sayın Milletvekilim?
Tabii, bu muhalefetin bir huyu
var
BAŞKAN - Sayın Fatsa, sataşmaya
sebebiyet vermeyin. Konuşmanızı tamamlayınız
efendim.
EYÜP FATSA (Devamla) - Önce solo
hâlinde karşı çıkıyorlar, sonra da koro hâlinde, konu
ne olursa olsun. Konu ne olursa olsun, önce solo hâlinde, sonra koro
hâlinde her şeye karşı çıkıyorlar. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Ben, bu düzenlemenin, uzun süreden
beri mağdur olmuş İmar Bankası bonozedelerine hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
İnşallah, bunlar, bu aziz
milletin son ödediği diyet olur. İnşallah, bu millete,
bundan sonraki siyasi iktidarlar, bir daha, bu şekilde diyet
ödemek mecburiyetinde bırakmazlar.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi.
Sayın Hamzaçebi, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz
önce konuşan Sayın Grup Başkan Vekilini dikkatle dinledim.
Daha önce yine bu kürsüye gelip Hükûmet adına konuşan
Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin'i
de dikkatle dinledim.
Değerli arkadaşlar, konu
şudur: Ben, arkadaşlarımızın bu açıklamalarından
-Sayın Bakanın ve Sayın Grup Başkan Vekilinin
açıklamalarından- konuyla ilgili herhangi bir bilgi alamadım.
Konumuz şudur değerli arkadaşlar: Vatandaşlarımız
İmar Bankasından hazine bonusu almak amacıyla bu bankaya
bir para yatırmıştır.
SONER AKSOY (Kütahya) - Ne zaman?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Bu paranın tutarı 728 milyon YTLdir. Bu paranın
vade sonunda ulaşacağı tutar 1 milyar 23 milyon
YTL'dir. Şimdi, bu tasarı, yargı kararları sonucunda
Hükûmetin hazırlamaya mecbur kaldığı bir tasarıdır.
Ancak bu tasarıyı hazırlarken de, amaç, bonozedelere
yapılacak ödemeyi en aza indirmek olmuştur değerli arkadaşlar.
1 milyar 23 milyon YTL yerine 728 milyon YTL ödüyor, bu bir. Buradan
300 milyon YTL'yi, yani 300 trilyon lirayı tasarı kesmiştir.
İkinci olarak ne yapıyor?
"Kanuni faizi ödemeyeceğim" diyor "Bakanlar Kuruluna
yetki alıyorum. Başka bir faiz oranı, daha düşük faiz
oranı uygulayacağım; aklımda o var. Mevduatı
öderken TÜFE'yi uygulamıştım. Ben yine onu düşünüyorum"
diyor.
Üçüncüsü nedir? Faizin başlangıç
tarihini kanuna yazmıyor, yazılması gerekir. Mademki
nominal bedeli değil anaparayı ödüyorsunuz, o zaman faizin
başlangıç tarihi 3 Temmuz 2003 tarihinden sonraki bir tarih
kesinlikle olamaz, olmamalıdır. Hatta, anaparanın yatırıldığı
tarihe kadar gitmek zorundadır.
Başka ne yapıyor?
"Vekâlet ücretini maktu olarak ödeyeceğim" diyor, 110
YTL. "6 milyar Türk Lirasına kadar bu rakam 720 YTL'dir, onu da
kesiyorum" diyor.
Tasarının 2'nci maddesinin
1 numaralı fıkrasında başka ne diyor? "Hâlen
sürmekte olan davalara bu kanun hükümleri uygulanacaktır."
22 bini aşkın vatandaşımızın 15 bini dava
açmıştır, davalar aynı şekilde sonuçlanacaktır.
Hükûmet, bunu önlemek için bu kanun hükümleri uygulanacaktır.
Yani, kanuni faizi olmayacak, anapara ödenecek, nominal bedel değil.
Faizin başlangıç tarihinde Hükûmet istediği bir tarihi
belirleyecektir, vekâlet ücretini kısacaktır. Bu maddeyle
yapılan da nedir? Bu ödemelerden -faiz ödemelerinden- vergi kesilecektir.
En son adaletsizlik örneği budur.
Şimdi, ben Sayın Grup
Başkan Vekilinden beklerdim ki, banka sistemine ilişkin bu
genel değerlendirmeleri, makro değerlendirmeleri yaparken
şu vergi konusunda da veya biraz önce sözünü ettiğim konularda
da bir miktar değerlendirme yapsın. Bunların hiçbirisi
yok. Bunu üzüntüyle karşılıyorum, konuyu saptırmak
olarak görüyorum, ama vatandaşlarımız izliyor.
Bakın değerli arkadaşlar,
şimdi, siz, eğer 728 milyon YTL yerine vade sonunda ulaşacağı
tutar olan 1 milyar 23 milyon YTL'yi ödeseydiniz, yani hazine bonosunun
işlemiş faizini de ödeseydiniz, bu alacak faizinden vergi
keseyim deme hakkına belki sahip olabilirdiniz. Hem anaparayı
ödüyorsunuz, hem üç buçuk dört yıl sonra bunu ödüyorsunuz, hem de
bu faizden vergi keseceğim diyorsunuz. Değerli arkadaşlar,
bu, hakkaniyete uygun değil, bu, doğru değil.
Şimdi, Sayın Başbakan
Yardımcısı bir cümle kullandı. Bizim bir arkadaşımız,
burada, kürsüde, geldi, konuştu, dedi ki: "Hükûmet, hiç sorun
olmaması gereken bir konuyu sorun etmiştir." Sayın
Başbakan Yardımcısı da "Bu cümle beni huzurunuza
çıkarmaya mecbur etti." diyerek, gelip, burada bankacılık
sistemini anlatmaya başladı. Hiç konuyu saptırmaya
gerek yok.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Kemal Kılıçdaroğlu bu cümleyi kullanmıştır,
söylediği şudur: Vatandaş, İmar Bankasına,
bankaya güvenerek -banka bir güven kurumudur, hangi bankada
"Bu banka hazine bonosu satmaya yetkilidir." levhası
vardır- bankadan gider hazine bonosunu alır, bankaya güvenir.
Banka, özel bir yasayla kurulmuştur, devletin denetimi, gözetimi
altındadır. Dolayısıyla "Bankadan hazine bonosu
aldım." diyen vatandaşın parasını ta o zaman
ödemek varken, bunu Hükûmet sorun etmiş, bugünlere getirmiş,
15 bini aşkın dava sonucunda "en az ödemeyi nasıl
sağlarım" düşüncesiyle, İmar Bankası bonozedelerinin
haklarını kısıtlamak suretiyle bu tasarıyı
getirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlayın Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
- Ben Sayın Başbakan Yardımcısından, Hükûmet
üyesi olması nedeniyle, daha gerçeğe uygun açıklamalar
beklerdim, polemik yapmak değil.
Yine, İhlas'la ilgili bir cümle
kullandı Sayın Başbakan Yardımcısı:
"İhlas'ın parasını da mı hazine ödesin?"
dedi. Olur mu öyle? Yani, biz sanki popülizm yapıyoruz orada, Sayın
Başbakan da sıkı bir mali disiplin sahibi, buna karşı
çıkıyor.
Değerli arkadaşlar, o
önerge Plan ve Bütçe Komisyonunda Bankalar Yasası görüşülürken
girdi. Önerdiğimiz şuydu: "İhlas Finansın tasfiyesine
TMSF kaldığı yerden devam eder ve eğer bu İhlas
Finansın mal varlığı borçlarını ödemeye
yetmiyorsa, İhlas Finansın hâkim ortaklarından gidip
bu para alınır." Aynen İmar Bankasının sahiplerinden
ve diğer bankaların sahiplerinden alındığı
gibi.
Şimdi, siz, İhlas'ı koruyacaksınız
ve bunu burada gelip Başbakan Yardımcısı olarak
farklı şekilde anlatacaksınız. Milletin gözünden
bunlar kaçmıyor. İhlas kaçmıyor, YİMPAŞ kaçmıyor.
Bunları daha çoğaltabiliriz, bunların örnekleri çoktur.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Başbakan Yardımcısı, "Ellerinde bir
kâğıt var." diyor, İmar Bankası bonozedesi
için, "Bu kâğıda nasıl güvenecektik?" Tasarınız
diyor ki: "Vatandaşın elindeki kâğıda bakarak
bu parayı ödeyeceksiniz." Güvenmediğiniz o
kâğıt bugün tasarıyla güvendiğiniz kâğıt
hâline dönmüştür. Tasarıda hüküm var, sahtekârlık yapanı
en ağır şekilde cezalandıracak hükümler var. Ayrıca,
Sayın Başbakan Yardımcısının dediği
gibi, son günlerde olağanüstü yüksek ödeme yok. Başbakanlık
Teftiş Kurulu raporunun rakamları önümde -Sayın
Başbakan Yardımcısı ona da bakabilir- 9/1/2004 tarihli
raporda son üç gündeki rakam 21 milyon YTL düzeyindedir, bono satımı
olarak. Hiçbir şekilde öyle değil. Siz yirmi gün süreyle
BDDK'ya atama yapmayacaksınız, BDDK'yı karar almaz duruma
getireceksiniz, bu banka hortumlamasının faturasını
daha yükselteceksiniz, var olan bir vaka var ama, bu faturayı daha
da yükseltecek adımları atacaksınız ve bunun faturasını
getirip bonozedeye çıkaracaksınız. Mahkemelerde
kaybedince de bunu en aza indirecek şekilde ödemeye çalışacaksınız.
Bu, hakkaniyete uygun değil.
Son bir şey söylüyorum: Offshore'da
faiz geliri elde edip de kendilerinden vergi istenen vatandaşlarımız
var. Dedik ki, para batmış, gitmiş
Esasında Gelir
Vergisi Kanunu'nun menkul sermaye iradı hükümlerine bakarsak,
tahsil etme esastır orada. Tahsil edilmeyen, cebe girmeyen bir
faiz gelirinden gelir vergisi alınmaz. Denilebilir ki,
"Efendim, vade sonunda bunu hesaben tahsil etti." Ama bir
gerçek var, artık, bu para batmış, gitmiş, bir de bundan
vergi almayalım. Bunun önergesini iki madde önce biz verdik,
reddedildi. Sonra iktidar partisi milletvekili arkadaşlarımız
geldiler, "Galiba bunu düzeltmemiz gerekir." dediler. En
azından bunun düzeltilecek olmasından, bizim katkı
verdiğimiz, bizim ısrar ettiğimiz bir şeyin küçük
de olsa gerçekleşmiş olmasından mutluyuz. Aynı
yönde bizim tekrar bir önergemiz olacak. Konu budur. Bankacılık
sisteminin genel sorunlarına giderek bu önemli bonozede sorunlarını
dikkatten kaçırmak mümkün değildir. Sözlerimi burada bitiriyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde dört adet önerge vardır.
Önergeleri geliş sıralarına göre okutup, aykırılık
durumlarına göre işleme alacağım.
İlk iki önerge aynı mahiyette
olup, okutup, birlikte işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1426 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının geçici 1 inci maddesine
aşağıdaki (2) numaralı fıkranın eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Cengiz
Kaptanoğlu M.
Asım Kulak İsmail
Özgün
İstanbul Bartın Balıkesir
Mustafa
Elitaş Mustafa Nuri Akbulut Orhan Sür
Kayseri Erzurum Balıkesir
Haluk
Koç Tuncay Ercenk Osman Özcan
Samsun Antalya Antalya
Akif
Hamzaçebi Yılmaz
Kaya
Trabzon İzmir
"(2) Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla, Bankalar Kanunu hükümlerine
dayanılarak yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonuna intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma
ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri kaldırılan bankalarda
off-shore hesabı açtırmış olan Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının elde ettikleri menkul sermaye iradı
dolayısıyla 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine
göre tahakkuk etmiş olup da bu Kanunun yayımlandığı
tarihe kadar ödenmemiş olan vergilerle tahakkuk edecek vergilerin
ve bunlara bağlı ceza ve gecikme faizlerinin ödeme zamanı,
off-shore hesabındaki paranın mevduat sahibine ödenmesine
kadar ertelenir. Erteleme süresince tahsil zamanaşımı
işlemez ve bu süre boyunca herhangi bir faiz tahakkuk ettirilmemesi
halinde gecikme zammı tatbik edilmez. Aynı süreye ilişkin
faiz tahakkuk ettirilmesi durumunda ise hesaplanan toplam gecikme
zammı tutarı hesaplanan faiz tutarını aşamaz.
Madde kapsamına giren alacaklara karşılık bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş olan tutarlar,
bu madde dayanak gösterilerek red ve iade edilmez. Bu fıkranın
uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye
Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/1357 esas
numaralı ve 1426 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı'nın
Geçici 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Eyüp
Fatsa Ayhan Sefer Üstün Ahmet Yeni
Ordu Sakarya Samsun
Gülseren
Topuz Mehmet
Yılmazcan
İstanbul Kahramanmaraş
"Geçici Madde 1- (1) Bu Kanun
uyarınca yapılacak faiz ödemeleri, 31/12/1960 tarihli ve
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun uygulanması bakımından
mevduat faizi addolunur ve ödeme tarihi itibariyle tahakkuk etmiş
sayılır."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutup, işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1426 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının "Geçici 1. Madde"sinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Kemal Kılıçdaroğlu Haluk Koç
Trabzon İstanbul Samsun
A.
Kemal Deveciler Ali Kemal Kumkumoğlu Mustafa Özyürek
Balıkesir İstanbul Mersin
Birgen
Keleş Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
İstanbul Malatya
"Geçici Madde 1.- (1) Bu Kanun
uyarınca yapılacak faiz ödemeleri gelir vergisinden istisnadır."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Devlet İç Borçlanma Senedi faiz
ödemeleri ilgili dönemde gelir vergisi stopajına tabi değildir.
Bu nedenle bu Kanun uyarınca yapılacak faiz ödemelerinin
de gelir vergisine tabi tutulmaması gerekmektedir. Ayrıca
yapılacak faiz ödemeleri oldukça gecikmiş ödemeler olup
bunların bir de gelir vergisine tabi tutulması hakkaniyete
uygun değildir.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/1357 esas
numaralı ve 1426 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı'nın
Geçici 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Eyüp
Fatsa (Ordu) ve arkadaşları
"Geçici Madde 1- (1) Bu Kanun
uyarınca yapılacak faiz ödemeleri, 31/12/1960 tarihli ve
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun uygulanması bakımından
mevduat faizi addolunur ve ödeme tarihi itibariyle tahakkuk etmiş
sayılır."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin tedvin tarzının
düzeltilmesi amacıyla sözkonusu değişiklik önerilmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birinci ve ikinci önergeleri tek
önerge olarak okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1426 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının geçici 1 inci maddesine
aşağıdaki (2) numaralı fıkranın eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Cengiz
Kaptanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
Orhan
Sür (Balıkesir) ve arkadaşları
"(2) Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla, Bankalar Kanunu hükümlerine
dayanılarak yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonuna intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma
ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri kaldırılan bankalarda
off-shore hesabı açtırmış olan Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının elde ettikleri menkul sermaye iradı
dolayısıyla 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine
göre tahakkuk etmiş olup da bu Kanunun yayımlandığı
tarihe kadar ödenmemiş olan vergilerle tahakkuk edecek vergilerin
ve bunlara bağlı ceza ve gecikme faizlerinin ödeme zamanı,
off-shore hesabındaki paranın mevduat sahibine ödenmesine
kadar ertelenir. Erteleme süresince tahsil zamanaşımı
işlemez ve bu süre boyunca herhangi bir faiz tahakkuk ettirilmemesi
halinde gecikme zammı tatbik edilmez. Aynı süreye ilişkin
faiz tahakkuk ettirilmesi durumunda ise hesaplanan toplam gecikme
zammı tutarı hesaplanan faiz tutarını aşamaz.
Madde kapsamına giren alacaklara karşılık bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş olan tutarlar,
bu madde dayanak gösterilerek red ve iade edilmez. Bu fıkranın
uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye
Maliye Bakanlığı yetkilidir.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım,
bu önergeyle ilgili kanaat belirtebilmem için önerge sahiplerinin
bir açıklama yapmasında yarar görüyorum.
BAŞKAN - Arkadaşlar,
İç Tüzük'te böyle bir usul yok. Yani, şöyle: Hükûmet katılacak
veya katılmayacak, Genel Kurulun oyuna sunacağım Sayın
Bakanım, yani, söz veririm arkadaşlara.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Efendim, bu gerekçeyi
yeterli görmedim. Ama...
BAŞKAN - O zaman, tamam. Sayın
Bakan takdire bırakıyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Takdire bırakıyorum.
BAŞKAN - Buyurun, gerekçenizi
açıklayın efendim.
Gerekçeyi okutmuyorum.
Önerge sahipleri adına Sayın
Mustafa Elitaş, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
İmar Bankası mağdurlarıyla
ilgili yaptığımız yasal düzenleme içerisinde iktidar
ve muhalefet partisi arkadaşlarımızın katkıları
olmuştur. Ama yine tekrar altını çizerek ifade ediyorum
ki, burada muhalefet partisi arkadaşlarımızın
bizimle ilgili yaptığı tek eleştiri "Niye geciktiniz?"
diye. Ama özellikle istirham ediyorum, rica ediyorum, bugüne kadar
bu milletin 70 milyar dolarına mal olmuş insanlar ile en son
süreç içerisinde 20,5 katrilyon liralık parasını iç
etmiş insanları, ne olur, lütfen, şurada, kamuoyu önünde
rencide edelim, kamuoyunda onların gerçek yüzlerini ortaya
koyalım. Birilerinin cebinde, kamuoyunda söylenen, İmar
Bankası sahiplerinin ceplerinde, ülke dışında,
yine offshore hesaplarda 2-3 milyar dolar paraları olduğu
ifade edilirken, "onlar nasıl tahsil edilir bunun araştırmasını
yapalım" diye ileriye süreceğimiz fikir dururken,
"Niye -bunu- geciktiniz?" diye Hükûmet eleştiriliyor,
iktidar grubu eleştiriliyor, üzülüyorum.
Değerli arkadaşlar, buradaki
verdiğimiz, şu andaki verdiğimiz önergenin en büyük
özelliği şu: İmar Bankasına mevduat sahibi vatandaşımız
gitmiş, biraz önce Sayın Grup Başkan Vekilimizin teferruatıyla
anlattığı gibi, vatandaş varmış, demiş
ki: "Kardeşim, al, benim üç kuruş, beş kuruş birikimim
var, emekli param var, şu parayı size mevduat olarak yatırıyorum."
Hani, "yüzde 10 sende", "yüzde 12,5 bende" gibi, reklamlarla
söylenenler var ya
Vatandaş offshore'u bilmiyor, offcor'u bilmiyor,
mevduatın ne olduğunu bilmiyor. Nitekim, yargı da, zaten,
son dönemlerde, "offcor" hesap diye yazılıp,
İmar Bankası çalışanlarının da offshore
ve offcor hakkındaki bilgileri yetersiz olduğundan ne anlama
geldiğini ifade ettiklerini bilmediklerinden "offcor"
hesap diye yazılan en son bir hesabı da ödemeyi emretmiş;
nitekim, yargı bunu ödüyor.
Vatandaş neye hesabı yatırdığını
bilmiyor. İmar Bankasına götürmüş, güvenmiş,
"Al kardeşim, benim emekli param, benim birikimlerim
şunlar, size bunları yatırıyorum." demiş.
İmar Bankası da, yine, devleti, milleti dolandırma gayesi
ve arzusuyla bunları offshore hesaba götürmüş vergiden
kaçındırmak için, vergi ödememek için. Sonunda, İmar Bankasına,
nitekim, 58'inci Hükûmet döneminde el konulunca, vatandaşın
offshore'daki parasına da el konulmuş, bitmiş. Bunun
üzerine, vergi dairesi, İmar Bankası hesaplarında mevduat
sahibi vatandaşı araştırmış. "Gel bakalım,
senin İmar Bankasında veya herhangi bir bankada offshore'da
hesabın varmış, doğru mu?" Doğru. "O zaman,
şuraya bir beyanname ver." Vatandaş da beyannamesini
vermiş, haydi sana vergi tahakkuku
Vatandaş diyor ki:
"Tamam kardeşim, ben bunun vergisini ödeyeyim. Offcor mudur,
offkor mudur, nereye yatırıldığını bilmiyorum,
ama, benim paramı ver, ben paramı aldıktan sonra bunun
vergisini ödeyeyim."
Şimdi, tahakkuk etmemiş,
hesaplara geçmemiş bir paranın
Vergi idaresinin, Gelir
Vergisi Kanunu'nun, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun hükümlerine
göre, vatandaşın beyanı çerçevesinde tahakkuk ettirdiği
vergiyi tahsil etme mecburiyeti var. Ama, vergide şahıslarda
tahsil esası, şirketlerde tahakkuk esası... Bu düzenlemeler,
vergi idaresinin yaptığı icraat, uygulama mahkemeye
gittiği anda, mahkemeden, inanıyorum, geri dönecek. Bu vatandaşlarımızı,
mahkemeden geri dönecek bir sistemi, vatandaşı uğraştırmak
yerine, offshore hesaplarından paralarını alamamış,
alamadığı hâlde kendilerine vergi doğan vatandaşların
bu yükümlülüklerini ortadan kaldırmak üzere bu önergeyi vermiş
bulunuyorum. Tahmin ediyorum Sayın Bakanımız da bu konuda,
Hükûmet de tatmin olmuştur diye ümit ediyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler istikametinde
geçici madde 1'i oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, tasarıya yeni bir geçici madde eklenmesine
ilişkin bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülme olan 1426 sıra
sayılı Kanun Tasarısına aşağıdaki
geçici 2'nci maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Eyüp
Fatsa Cavit Torun Ahmet Işık
Ordu Diyarbakır Konya
Asım
Aykan Öner
Ergenç
Trabzon Siirt
Geçici Madde 2. - "Bu Kanunun
6'ncı maddesi ile 5411 sayılı Bankacılık Kanununun
124 üncü maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklik
hükmü 2006 yılı denetimlerinde de uygulanır."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz.
EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçesi: İlgili hükmün değişiklik
gerekçesine paralel olarak bu hükümde de değişiklik yapılması
gerekmektedir.
BAŞKAN - Hükûmetin katıldığı,
Komisyonun takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece, tasarıya bir geçici
2'nci madde eklenmiştir.
7'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.
Buyurun Sayın Özdoğan.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan 1426 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde
Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi en derin saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
kanun tasarısını, mağdur vatandaşlarımızın
mağduriyetlerinin giderilmesi açısından, Anavatan
Partisi olarak, elbette, yürekten ve canıgönülden destekliyoruz.
Bu tasarıyı hazırlayanlara en derin teşekkürlerimizi
ve minnettarlığımızı da buradan bildirmek istiyoruz.
Ama, değerli arkadaşlar, burada, bir finans kurumuyla alakalı
olarak gerek muhalefet partisine ait arkadaşlarımızın
gerekse iktidar partisi kanadından Sayın Bakanımızın
ve iktidar partisi sözcülerinin bir kısım söylemleri oldu
ve geçmişte Anavatan Partisine belki bir kısım yanlış
uygulamalarından dolayı sataşmalar oldu. Çok haklı
da olabilirler. Ben şunu şurada belirtmek istiyorum: Bu 75
milyon insanımızın, hangi partiye ait olursa olsun
-bu, Anavatan Partisi de olur, başka bir parti de olabilir; (A)
partisi, (B) partisi, (C) partisi- kim tüyü bitmemiş yetimin
bir kuruş hakkını yemişse Allah'ın laneti onun
üzerine olsun derim.
Değerli arkadaşlarım,
yani, hırsız insan hırsızdır, çirkef insan çirkeftir,
ama, Sayın Bakanın geçmişi anlatırken sürekli bu
tarafı göstermesi, hakikaten kanımıza dokunmuştur.
Ama, Sayın Bakanın değerli Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerinin İhlas Finansla ilgili söylemlerinden
sonra gelip burada İhlas Finansla ilgili cevaplamalarını
böyle bir teğet şeklinde geçmesi, hakikaten, bu da
ağırımıza gitmiş bir konudur.
Değerli arkadaşlar,
şunu belirtmek istiyorum: Karşınızda bir İhlas
Finans mağduru var. Ben de İhlas Finans mağdurlarındanım,
bu olayı iyi yaşayanlardanım. İhlas Finans nasıl
kurulmuştur? İhlas Finans, faizsiz bankacılık sistemine
göre kurulmuş, kâr-zarar oranına göre kurulmuş. Ben de
o tarihlerde milletvekili değilim, Erzurum'da eczane işletiyorum
ve ticari hesap açmışım, çeklerimiz var, senetlerimiz
var ve birden bire İhlas Finans batıyor ve mağdurların
paraları iç ediliyor.
Şimdi, bakın, o günleri
ben çok iyi yaşadım. Oradan başka bir yere gelmek istiyorum.
Biz de bir mağdur olarak her gün bankaya gidiyoruz, İhlas Finansa
gidiyoruz; paramızı alabilmek için, çekimizi, senedimizi
ödeyebilmek için.
Değerli arkadaşlarım,
o tabloyu ah bir görebilseydiniz. Bakın, emekli olmuş insan,
emekli olmuş, hacca gidecek. Emekli parasını yatırmış
İhlas Finansa, gelmiş, hac parasını istiyor,
ağlıyor orada.
Değerli arkadaşlarım,
oğlu askere gitmiş, harçlık gönderecek, gelmiş,
orada ağlıyor. Anne ağlıyor, baba ağlıyor
Ortada bir şey yok.
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Nerede ağlıyor?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Hasta
Sizin işte insafınız bu kadar, dalga geçiyorsunuz.
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Dalga geçmiyorum.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bu insanlar size oy verdi. Yazıklar olsun size!
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- "Kâr-zarar ortaklığı" diye kendin söylüyorsun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bir saniye
Onu da anlatacağım. Yazıklar olsun size!
Yazıklar olsun!
Bakın, hasta, evladı hasta,
doktora götürecek, hastaneye götürecek, alamıyor. Hatta
şu söyleme bile rastladım. Bunu hiç unutamıyorum değerli
arkadaşlarım. Adamın birisi gelmiş
Aynen sana iade
ediyorum. Adamın birisi gelmiş o tablo içerisinde diyor
ki: "Dindarlık bu ise, İslamiyet bu ise, ben İslamiyet'ten
çıktım." Hiç unutamadığım acı tablo da
budur değerli arkadaşlarım. Buradan şuna gelmek
istiyorum ben. Din kullanımı, maalesef, Türkiye'de en yüksek
noktaya çıkmıştır. Ticarette, sanayide ve siyasette
en yüksek noktaya çıkmıştır.
Bakın, burada, değerli arkadaşlarım, işte
Hükûmetin, maalesef, al gülüm ver gülüm meselesinden dolayı
İhlas Finans mağdurlarını, o mütedeyyin insanları
bir tarafa iterek ve bunları iyice mağdur etmiş, yerin
dibine gömmüştür. Çünkü, komisyondan çıkmıştır
ve devletin, hazinenin hiçbir zararı olmayacaktı, onlar
kendi mal varlıklarını satarak İhlas Finans
mağdurlarının paralarını ödeyeceklerdi. Nasıl
kurtardı ağabeyi? O ağabey var ya, meşhur ağabey,
Enver Ağabeyi şöyle kurtardı: Bir gece telefon geldi,
Genel Kurula indiği hâlde buradan çekildi.
Değerli arkadaşlar, bazen
iktidara mensup milletvekili arkadaşlar bu kürsüye çıkıyor,
zaman zaman "Biz milletin duasını alıyoruz."
diyorlar. Hayır, değerli arkadaşlar, siz on binlerce
mütedeyyin insanın bedduasını aldınız.
İhlas Finans mağdurlarının bedduası, sadece
bunların bedduası size yeter. Ben yakın şahidiyim,
canlı şahidiyim. Bakın, yarın öbür gün diyeceklerdir
ki: "Biz İbrahim Özdoğan'ın parasını ödedik."
Evet, değerli arkadaşlar, ben paramı aldım, ama tam
alamadım. Geçen sene ben birkaç defa basın toplantısı
düzenledim ve kendimin de bir İhlas Finans mağduru olduğumu
hiç söylemedim. Adamlar, benim Genel Başkanım Sayın Erkan
Mumcu'ya telefon açıyorlar, diyorlar ki: "İbrahim Özdoğan
yalan söylüyor, dedikleri doğru değil." Dedim ki, Sayın
Genel Başkanım, mağduru benim. Dediğim gibi, meseleyi
anladı. Daha sonra benim paramı ödediler, ama, 2000 yılının
rakamlarına göre ödediler. Benim, aslında, çok daha fazlasını
alabilmem lazımdı. Bunlar dini kullanmadır. Ne oldu?
Burada İhlas Finansı kurtardınız, öbür tarafta tabii,
medyası var, gazetesi var, televizyonu var ve oradan faydalanıyorsunuz.
Al gülüm ver gülüm meselesi ve akşama kadar iktidarın borazanlığını
yapıyor, gazetede, televizyonda iktidarın borazanlığını
yapıyor. Böyle bir vahşet olabilir mi değerli arkadaşlarım?
AHMET YENİ (Samsun) - Naim Hoca'dan
bir şey anlat da bitir bu işi!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Naim Hoca hoşuna gitti, anlatırsam, sen gece uyuyamazsın,
gece uyuyamazsın. Ben seni seviyorum Ahmet Yeni kardeşim.
Dolayısıyla, ondan vazgeç. Sana özel olarak anlatırım.
Değerli arkadaşlar, bunları,
bakın, Türkiye'de
Şimdi, atalarımız ne demiş,
atalarımız? Bir musibet bin nasihattan iyidir. Türkiye'de
İhlas Finans mağdurları, İslami holding, bir
kısım çevrelerin dediği "İslami holding
mağdurları" ve çeşitli mütedeyyin insanların,
mağdurları bir olayı anlamışlardır, artık
dini kullanarak bizden para ve sermaye isteyen, bizden oy isteyen
insanlara bir daha aldanmayacağız değerli arkadaşlar.
Bunu anlamışlardır. Bu güzel bir gelişmedir.
Dünyada en çirkin şey, Allah
indinde en günah şey, dini kullanmaktır, İslamı
kullanmaktır değerli arkadaşlarım. Bir kısım
arkadaşlarım kıs kıs gülüyor. Yarın göreceksiniz
değerli arkadaşlarım, hepimiz öleceğiz ve Allah'ın
huzurunda, mahşer meydanında Allahuteala'ya hesap vereceğiz.
Hepimiz inanmışız. Bunları hiçbir zaman gözden
uzak tutmayın.
Değerli arkadaşlar, bakın,
Allah Kur'an'da ne diyor: "Dini az bir pahaya satmayın."
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Dini
kullanma!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- "Dini az bir pahaya satmayın."
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Dini
kullanma!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, partinizin propagandasını
yapmak için, televizyonlarından yararlanmak için
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Şu
anda dini kullanıyorsun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- ...bu mağdur insanları neden yerin dibine gömdünüz? Bunun
hesabını sizden sormak istiyorum. Ben -önemli değil,
Allah'a şükür geçinip gidiyoruz- bunu sormak istiyorum. Bakın
değerli arkadaşlarım, size oy veren çevreler dinî literatürden
anlar. Ben de burada dinî literatürü öttürmek istiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) - Bize herkes
oy veriyor, herkes.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bakın, bir gün bu çevrelerden zarar göreceksiniz. Neden? Bunlar,
zalim çevreler. Bakın, Allah'ın resulü ne diyor: "Kim
bir zalime yardım ederse, o zalimin eliyle cezalandırılır."
Oyuncağı olduğunuz bu çevreler size cezanızı
verecektir.
AHMET YENİ (Samsun) - Allah,
Allah
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ali Kemal
Kumkumoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisinin dört yıldan bu yana mağduriyetlerini
ortadan kaldırmaya çalıştığı İmarzede
yurttaşlarımızın bir kısmının daha
mağduriyetini bugün bu yasal düzenleme nedeniyle ortadan
kaldırıyoruz.
Biraz önce verilen bir önergeyle,
iktidarınızın yanlış bir uygulaması da,
Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin bu yasal düzenleme
Meclisin komisyonlarına geldiği andan bu yana sürdürdüğü
bir mücadelenin sonucunda verilen ortak bir önergeyle ortadan kaldırılmıştır.
Olmayan, vatandaşın eline asıl parası bile geçmemiş
olan bir parayla ilgili vergi uygulaması ve o vergi uygulamasının
üzerine getirilmiş olan olağanüstü faizler bir önergeyle,
hiç olmazsa bu paralar vatandaşın eline geçinceye kadar, paranın aslı vatandaşın
eline geçinceye kadar bir zaman dilimi içerisinde ertelenmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
bu düzenleme, muhalefet partisinin bunca yıllık muhalefetine
ve ısrarlı taleplerine rağmen, iktidar partisinin
kendi iradesiyle Meclisin gündemine getirdiği bir düzenleme
değildir. Buradaki haksızlıkları ortadan kaldırmak
üzere, burada vatandaşın karşılaştığı
mağduriyeti ortadan kaldırmak üzere getirilmiş olan
bir düzenleme değildir. Biraz önce, Grup Başkan Vekiliniz,
buradan, mahkeme kararları nedeniyle ortaya çıkmış
olan durumun daha da uzamaması, vatandaşın zaten mahkemeler
aracılığıyla tahsil edeceği bu parayı,
yapılacak yasal bir düzenlemeyle, yapılacak bir değişiklikle,
tahsil edilebilir hâle getirilmesi amacıyla bu düzenlemenin
yapıldığını söylemiştir. Ama, değerli
arkadaşlarım, ilginçtir, Sayın Grup Başkan Vekili,
bunları yaparken birtakım imalarda bulunmuştur:
"Siz, kimden yanasınız? Siz, haklıdan yana mısınız,
mağdurdan yana mısınız?"
Sayın Grup Başkan Vekili,
dört yıldan bu yana, bu mağdurların haklarını
size karşı savunan Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerine
böyle bir imada bulunurken hiç vicdanınız sızlamadı
mı? Hiç merhamet yok mu sizde ya? Yani, hadi diyelim ki, buradan
bu değerlendirmeleri dinleyememiş birtakım vatandaşlarımız,
size bu sebeple hak veriyor olabilirler. Peki, sizin vicdanınız
nerede? Siz, Grup Başkan Vekilisiniz. Cumhuriyet Halk Partisinin
sözcüleri, İmar Bankası nedeniyle, İhlas nedeniyle,
KOMBASSAN nedeniyle mağdur olmuş vatandaşlarımızın
haklarının geriye alınabilmesi için, şu kürsülerden
kaç defa size seslendiler, hiçbirini duymadınız mı?
Yani, bu iş, böyle bir, tuzak kurma, işte, biz söylersek vatandaş
o anda benim söylediğimi duyduğunda bana hak verirse tamam,
kâr, kârdır, koy cebime
Bir ara, bir televizyon vardı, o televizyonda,
genç bir çocuk, bir, vaazla program karışımı bir
şey yapıyordu. İşte, şunu şöyle yaptın,
ihtiyarı şuradan, yoldan, karşıdan karşıya
geçirdin, 60 sevap, ah, koy cebime, 60 sevap geldi. Aynen böyle, matematiksel
bir hesap yapıyordu.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisinin, bankalar konusunda
Cumhuriyet Halk
Partisine, sadece bugün değil, bütün bu sürecin yaşandığı
dönemlerle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisine karşı
söz söylemek, gerçekten, vicdan sahibi bir insanın yapabileceği
bir iş değildir. Sizin kaçınız o gün Parlamentodaydınız
bilmiyorum, hangi siyasi partilerin içerisindeydiniz, onu da bilmiyorum.
Ama, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı "Bu bankaların
içi boşaltılıyor." dediğinde, kaçınız
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına destek oldunuz?
AHMET YENİ (Samsun) - DSP gelince
soracağız.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- O zaman, bu ülkenin bütün ekonomik gücüne sahip olan, ülkede birtakım
yapıları, merkezleri yönlendirebilecek, siyaseti yönlendirebilecek
güçler Cumhuriyet Halk Partisinin bu tavrına karşı Cumhuriyet
Halk Partisini linç etmeye çalışırken, Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Başkanını linç etmeye çalışırken
siz neredeydiniz, ne yapıyordunuz? Ne yapıyordunuz o zaman?
NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep)
- Biz buradaydık. 28 Şubatta
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Sen, onları
Genel Başkan bunları 28 Şubattan önce
söyledi. Genel Başkan bunları söylediği zaman siz ne
yapıyordunuz? Kaçınız, o zaman İhlas'a, KOMBASSAN'a,
bilmem bu tür şirketlere Almanya'da, Avustralya'da, Hollanda'da,
Danimarka'da para toplamaya çalışıyordunuz? Bir el
kaldırın bakayım, bir görsün şu vatandaşlar.
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- İş Bankasından mı bahsediyorsunuz?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Bir görsün şu vatandaşlar bakalım.
O zaman, siz Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanına da "Ulan, bizim de şurada üç
beş kuruş kazandığımız, komisyon aldığımız
bir iş var, bak şu Cumhuriyet Halk Partili Genel Başkana,
bizim de bu dümenimize taş koyacak." diye belki için için Genel
Başkana kızıyordunuz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Bülent Ersoy'la iş birliği yaptığınız zaman
mı oluyor?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Ne yaptınız bu; parasını toplarken güvence verdiğiniz
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Sizin Genel Başkanınız nerede böyle bir şey söylemiş?
İspat et, ispat.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
-
güvence vererek parasını topladığınız
o vatandaşların mağduriyetleri karşısında
bu dört yıl boyunca ne yaptınız?
BAŞKAN - Arkadaşlar, karşılıklı
konuşmayalım, lütfen.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Ne yaptınız dört yıl boyunca, söyler misiniz? İhlaszedelerin
mağduriyetinin çözümüne dönük olarak, ta bu Meclisin gündemine
kadar, muhalefet partisinin davranışları, tavrı
ve iktidar partisine mensup arkadaşlarımızın da
vicdanına danışarak karar verip bu kürsüye getirdiği,
bu Genel Kurul salonuna getirdiği düzenlemeyle ilgili olarak
ne yaptınız?
Sayın Grup Başkan Vekili,
ne yaptın? Cumhuriyet Halk Partisine dönüp böyle bakacağına
Şimdi, ben senin de Grup Başkan Vekili olduğun dönemle
ilgili söylüyorum. Plan ve Bütçe Komisyonunda AKP'li milletvekili
arkadaşlarımızın da evet bu mağduriyet ortadan
kaldırılmalıdır, adamlar bir taraftan zevküsefa
içerisinde yaşarken, 1 milyar doları, vatandaşımızın
1 milyar doları, 100 binden fazla yurttaşımızın,
vatandaşımızın bütün yaşamı boyunca biriktirdiği,
alın teriyle, emeğinin karşılığı olarak
biriktirdiği, inançları istismar edilerek, kendilerinden
âdeta o vatandaşlar kandırılarak alınmış
olan bu paraların, bu keyif ve sefa içerisinde, diğer mal
varlıklarıyla yaşamlarını devam ettirenlerden
devlet aracılığıyla alınıp bu mağdurlara
verilmesinin bu Meclisin gündemine kadar getirilmiş olmasına
rağmen, bir telefon talimatıyla bu işten vazgeçilirken
siz neredeydiniz Sayın Grup Başkan Vekili? Eğer yüreğiniz
var idiyse, eğer mağdurdan yana idiyseniz, o zaman çıkıp
"Sayın Genel Başkan, biz böyle talimatları doğru
bulmuyoruz. Arkadaşlarımızın yaptığı
şey de muhalefet partisinin Genel Kurul gündemine getirdiği
bu düzenleme de doğrudur. Bu vatandaşların büyük bir
çoğunluğu da bize oy vermiştir. Biz, bir taraftan, bu vatandaşların
parasıyla birileri sefa sürerken, bu vatandaşlarımızın
mağduriyetini önlemek zorundayız. Bu bizim boynumuzun
borcudur. Bu bizim bu insanlara karşı vicdan borcumuzdur."
dediniz mi Sayın Başkan? Niye gülüyorsunuz şimdi? Kime
gülüyorsunuz? Bana mı, kendinize mi, mağdur ettiğiniz
vatandaşlara mı?
EYÜP FATSA (Ordu) - Sana gülüyorum,
sana.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Kime gülüyorsunuz bir söyleyin bakayım. Çıkın
şu kürsüden bir cevap verin bakalım.
Siz, Meclis dışında
kalma pahasına, Türkiye'nin gerçeklerini, Türkiye'yi bekleyen
sıkıntıları, Türk ekonomisinin can damarı
olan bankaların birileri tarafından içinin boşaltılıp
70 milyon vatandaşımızın devlete ödediği vergilerden
o bankaların içinin boşaltılmasının mecburen
karşılanmasına imkân verilmesini engelleyebilmek
için gerektiğinde Parlamento dışında kalmayı
göze alıp hem Türk kamuoyunu hem Meclisi hem bütün ekonomi çevrelerini
bu konuda uyarmış, gerektiğinde gözünü kırpmadan
bunun siyasi bedelini ödemiş bir partiye ve o partinin Genel
Başkanına burada birtakım imalarda bulunurken hiç
sıkılmadınız mı? Yani, ima edilirken, insan biraz
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Burası Plan ve Bütçe Komisyonu değil.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Yani, bir şey ima edilirken insan biraz lafın nereye gideceğini,
bu lafı ettiği kişinin ve kurumun bu konuyla ilgili nasıl
davrandığını bir hakkaniyet ölçüsü içerisinde
değerlendirebilir.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisine ve Cumhuriyet Halk Partililere belli
eleştiriler yapılabilir, ama, hiçbir vicdan Cumhuriyet
Halk Partisine ve Cumhuriyet Halk Partililere, şu Türkiye'de
70 milyonun 70 milyar dolarına mal olmuş bankaların boşaltılması
işiyle ilgili olarak "Sen görevini yapmadın." diyemez.
Hatta, eğer bu nedenle birisine "Aferin" denilecekse,
birisine "Yahu ben bu siyasi partiden değilim, ama şu
konuda gerçekten doğru şeyi sadece bu parti yaptı."
diyebileceğimiz tek parti Cumhuriyet Halk Partisidir. Bunun
dışında hiç kimse
Tabii, sen gülersin. Çünkü, sen o bankaların
içi boşaltılırken, o bankaların içini boşaltan
partilerin içerisindeydin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Sizin ortağınız boşalttı, ortağınız.
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Yarınız, önemli bir kısmınız
Çünkü, buradan
o partiye
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Toparlıyorum.
BAŞKAN - Hayır. Lütfen konuşmanızı
tamamlayınız. "Toparlamak" kelimesi bana Türkçe
olarak pek sağlıklı gelmiyor da.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Hangi parti banka içini boşaltmış? Muallak konuşma,
muallak konuşma.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN - Yalnız, lütfen daha
sakin bir şekilde üslubunuzu düzenlerseniz iyi olur.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Tamam Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - O tarihlerde siz vardınız iktidarda.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Hak edilmeyen eleştiriler olunca Sayın Başkan, ister
istemez üslup da ona göre şekil alır.
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Şimdi ben soruyorum: Sayın Grup Başkan Vekili buradan
geçmişteki bu siyasi partileri eleştirdi. Peki, değerli
arkadaşlarım, kaçınız o siyasi partilerin içerisindeydiniz
o gün? Kaçınız, kaçınız o siyasi partilerin belki
de bu boşaltma işleminin sürdürüldüğü mekanizmalarının
içerisinde bürokrat olarak vardınız?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hangi
partiler, söyler misiniz? Hangi partiler olduğunu söyler misiniz?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Hangi partilerse.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Söyle,
söyle.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Kaç tane bakan var şimdi mesela ANAP'lı? Arkadaşlar,
buradan ANAP'ı kastetmiyor musunuz?
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - "Mesela" deyip durma. Açık konuş da belge
olsun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hangileri,
hangileri?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Biraz önce mesela ANAP temsilcisi arkadaşımız dedi
ki: "Yanlışlar yapılmıştır." Bu
ANAP döneminin bir işi değil mi?
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - "Mesela"yla konuşma, açık konuş, belge
olsun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Bu, ANAP döneminin bir işi değil mi değerli arkadaşlarım?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hangi
başbakan, söyle bakayım.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - "Çamur at, izi kalsın." deme. Açık konuş,
belge
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Şimdi o gün ANAP'tan gelen kaç tane bakanınız var sizin,
kaç milletvekiliniz var? Yani, kimi eleştiriyorsunuz?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hangi
parti, söyler misiniz?
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - DSP'yi eleştiriyorsan, sen getiriyorsun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Siz, "Efendim, biz o gömleği çıkardık." dediğinizde
o yolsuzlukların, o hırsızlıkların, o içi boşaltılan
bankaların, o tüyü bitmemiş yetimin yenen haklarının
da o gömleklerle birlikte ortadan kalktığını, kaldırıldığını
mı düşünüyorsunuz? (AK Parti sıralarından gürültüler)
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Boşaltanları
niye ortak aldın?
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Parti ismi versene, hangi parti boşalttı?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Böyle bir şey yok, böyle bir şey yok.
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bir laf var Anadolu'da: "Yiğidi
öldür, hakkını yeme." Cumhuriyet Halk Partisi, bu süreçte
en yiğitçe davranmış olan partidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
FİKRET BADAZLI (Antalya) - DSP'yle
beraber mi yapacaksınız?
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım
Sayın Fatsa, müsaade buyurur
musunuz.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Genel Başkan yardımcıları Yüce Divana
gitti.
HALUK KOÇ (Samsun) - Bir dahaki dönemde
sizden gidecek canım, ne var bunda, sırayla.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Gidecekle geçmiş olanlar mukayese edilmez.
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu
Saygıdeğer arkadaşlarım
Sayın Dağcıoğlu,
efendim, karşılıklı konuşmayalım lütfen.
HALUK KOÇ (Samsun) - Maliye Bakanı
hazırlık yapıyor, gidecek işte.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - 6'ya 5 aklandıklarını bütün millet biliyor.
BAŞKAN - Evet, Sayın Fatsa.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, Sayın Kumkumoğlu şahsımı da ifade
ederek bazı iddialarda bulundu. Ben, İç Tüzük'ün bana vermiş
olduğu hakkı kullanmak suretiyle, bu iddialara cevap vermek
istiyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) - Özel bir
şey yok Sayın Başkan.
EYÜP FATSA (Ordu) - Zaten kendisi
de cevap verdi.
BAŞKAN - Hayır. Dinledim,
buyurun. "Kürsüye çıkın, şu şu konulara cevap
verin" dedi. Doğru, ben de dinledim bunları Sayın
Koç.
Buyurun Sayın Fatsa. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
VI. -
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili Ali Kemal
Kumkumoğlu'nun, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz
önce bu kürsüde yapmış olduğum konuşmada, Şubat
ve Kasım 2001 krizlerini oluşturan sebepleri, dönemin siyasi
aktörlerini ve bu sürede, bilinen rakamla
Ben yanlış telaffuz
etmişim, "55 milyar dolar" demiştim, ama doğru
rakam 58 milyar dolarmış. Yasal faizleriyle beraber 75 milyar
dolar, bu aziz milletin alın teri ve emeğini, bir şekilde,
belli yerlere, belli insanların kasalarına ve keselerine
kanalize edenlerin ve bundan dolayı da milletin düşmüş
olduğu mağduriyeti hiç hak etmediği hâlde, hiçbir feniğini
kullanmadığı hâlde, kuruşunu kullanmadığı
hâlde ödemek mecburiyetinde kaldığı ekonomik bedelin
nasıl olduğunu anlattım, bunları anlattım.
Ben bunları anlatırken, Cumhuriyet Halk Partisi Sayın
Genel Başkanını veya Cumhuriyet Halk Partisini ilzam
edecek, zan altında bırakacak bir şey söylemedim.
"Bunlar yaşandı." dedim, "Bunlar yaşandı,
bunlarla ilgili mücadele etmek, bunlara karşı gerekli
tavrı koymak hepimizin görevidir." dedim. Yine de sözümdeyim.
Değerli arkadaşlar, bakın,
biraz önce söyledim: Resmî kayıtlar -arkadaşlarımız
burada- 750 trilyon, ama kara defterdeki hesap 6,5 milyar dolar. Bu
kara defteri biz açtık. Bizden önceki 57'nci Hükûmet döneminde
de bu dosya o günkü siyasi iktidarın önündeydi. Siyasi iktidarı
oluşturan 3 tane koalisyon partisi vardı ve dönemin ekonomi
bakanının önüne bu dosya gelmişti, biz biliyorduk, bu
Meclisteydik. Herkes bekliyordu, "Bu dosyayla ilgili ne yapılacak,
ne yapılacak?" diye bütün millet gözünü buraya dikmiş,
bekliyordu.
Ben bir durum tespiti yaptım.
Görevini yapanlar ve görevini yapmayanlarla, bu ülkenin 21 tane bankasının
ve hazinesinin içerisini boşaltanlarla ve siyaseten o gün sorumluluk
almış siyasi iktidarların ve siyasilerin bu boşaltma
işlemine nasıl göz yumduklarını burada ifade ettim.
Bunda yanlış bir şey yok ki. Burada Cumhuriyet Halk Partisini
ilzam edecek bir şey de yoktur. Arkadaşlar niye alınganlık
gösterdi? Yani, bir seçim ittifakına gidiyorlar, acaba ondan
dolayı mı bir alınganlık gösterdiler, doğrusunu
istersen bunu anlayamadım, bir.
AHMET YENİ (Samsun) - DSP'den
dolayı rahatsızlar.
EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade
edin.
Değerli arkadaşlar, bakın,
bir sataşmaya fırsat vermeden konuşmak istiyorum. Denildi
ki: "YİMPAŞ, KOMBASSAN falanca, falanca, falanca
"
Değerli arkadaşlar, bakın,
YİMPAŞ, KOMBASSAN ve onun gibi -adı ne olursa olsun-
şirketler 1990'lı yılların, hatta 1980'li yılların
sonundan itibaren önce Türkiye'de kuruldu
Türkiye'de resmî olarak
kuruldu bunlar. Bunlara belge verenler, bunlara resmî ticaret yapma
müsaadesi verenler, kurumlar, hepsi bellidir. O dönemin siyasi sorumluları
da bellidir. Bunlar, buralardan aldıkları resmî belgelerle
yurt dışına geldiler ve oralardan, birçok insanı
bugün mağdur edecek şekilde, onların alın teri ve
emeğini alarak Türkiye'ye getirdiler. Ben dedim ki, yine aynı
şeyi söylüyorum: "Eğer suç işlenmişse -ki,
işlenmiştir- o dönemin iktidarları, o dönem sorumluluk
almış siyasi partiler ve onların bakanları, onların
bakanlığına bağlı bürokrasi, bu yetkileri
verenler, ellerine bu belgeleri verenler bu yanlışı
görmediler mi, bu istismarı görmediler mi? Eğer gördülerse
niye ses çıkartmadılar? Niye bunlara müdahale etmediler?
Niye bu insanların alın teri ve emeğinin, yıllarca
diyarı gurbette elde ettikleri kazanımlarının
bir şekilde istismar edilmesine göz yumdular? Niye müdahale
etmediler?" dedim.
Arkadaşlar, bunda yanlışlık
nerede? Bu sorunun neresi yanlış? Sen, bana, buraya geliyorsun
-6,5 milyar dolar bu milletin hesabından para ödenmiş, 20 bin
küsur vatandaş offshore ve hazine bonosu almış, vatandaşla
ilgili konu da yargıya gitmiş ve yargı karar vermiş-
bunu niye yapmadın diye bana burada sabahtan beri hesap soruyorsun,
ben de sana sorumluluğunu hatırlattığım zaman
kızıyorsun, alınıyorsun. Böyle bir şey olabilir
mi? Eğer bir siyasi sorumluluk varsa, o dönemde birçok parti tek
başına, birçok parti koalisyonlarla, ikili, üçlü koalisyonlarla
iktidar oldu. Niye onlara sormadınız? Niye sormuyorsunuz?
Niye onları sorumlu tutmuyorsunuz? Ben bunu söyledim ve bu sözümün
de arkasındayım.
BAŞKAN - Sayın Fatsa, konuşmanızı
tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
EYÜP FATSA (Devamla) - Bitiriyorum.
Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, yani herkesi insafa davet ediyorum, herkesi hakkaniyete
davet ediyorum. Burada konuşulanları milletimiz izliyor,
burada konuşulanları bu millet izliyor, yurt dışındaki
vatandaşlarımız da izliyor. Dolayısıyla,
yanlış beyan veya muhatabını saptırarak ifade
edilen beyanlar doğru beyanlar değildir.
Ha, kimin sorumluluğu varsa
herkes sorumluluğunun gereğini yapar, ama bir şeyi de
altını çizerek söylemek istiyorum: Kim bu milletin
alın teri ve emeğini, kim bu milletin çoluk çocuğunun
rızkını peşkeş çektiyse, peşkeş çekilmesine
göz yumduysa Allah onları dünya ve ahirette perişan etsin!
BAŞKAN - Sayın Fatsa, lütfen
tamamlayınız.
EYÜP FATSA (Devamla) - Dolayısıyla,
bizim, insanların alın teri ve emeğini korumamamız,
sahiplenmememiz, istismar edilmesine karşı çıkmamamız
gibi bir şey söz konusu değildir.
Dolayısıyla, ben, Sayın
Kumkumoğlu'nun şahsımı da
"Sayın Grup
Başkan Vekili, Sayın Grup Başkan Vekili çık bunlara
da cevap ver." derken, ben şimdi aynı soruyu Sayın
Kumkumoğlu'na soruyorum
BAŞKAN - Sayın Fatsa, siz
cevap verdiniz, lütfen
EYÜP FATSA (Devamla) - 2000'li
yıllardaki
BAŞKAN - Sayın Fatsa
EYÜP FATSA (Devamla) - Bitiriyorum.
bu boşaltılan bankalar
ve hazineler, insanların alın teri ve emeği, ülkenin
birikimi alınıp götürülürken, bu götürülenleri hoş
gördüğünüzü söyleyebilir miyim? Böyle bir şey olabilir
mi? Ama, senin ifadenden hareket edersem, siz geldiniz bana bunu soruyorsunuz,
siz demek ki bunları hoş görüyorsunuz gibi bir anlayış
bende hasıl oluyor.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan,
siz, buraya İhlas geldiğinde aynı şeyi yapmadınız.
EYÜP FATSA (Devamla) - Ben, söz verdiğiniz
için Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
5.-
Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme
İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim
Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı
Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi ve Kamu Finansmanı
ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 27 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine
İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat
Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası
T.A.Ş. Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler
Hakkındaki Kanuna Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi;
Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 52 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar
Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri
Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek
Bazı İşlemler Hakkındaki Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Haluk Koç, İstanbul
Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili Kemal Anadol ile
122 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık
İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan
Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. Hakkında Tesis Edilecek
Bazı İşlemler Hakkındaki Kanuna Bir Fıkra Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ile
İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in; 5021 Sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar
Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri
Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye
İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek
Bazı İşlemler Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1357, 2/334,
2/236, 2/509, 2/786) (S. Sayısı: 1426) (Devam)
BAŞKAN - Şahsı
adına, Ordu Milletvekili Cemal Uysal.
Buyurun Sayın Uysal. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 1426 sıra sayılı kanun üzerinde şahsım
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten de bugün bu kanunu görüşüyoruz.
Biraz evvel de Bütçe Plan Komisyonunda TMSF'nin çok değerli
Başkanı bize bir brifing verdi. Bu gerçekten yılda iki
defa verilen brifingdir, Merkez Bankası ve hazine borçlarıyla
ilgili, Merkez Bankası para kredi politikasıyla ilgili.
Sayın Başkan da TMSF'nin faaliyetleriyle ilgili bize bilgi
verdi. Gerçekten çok doyurucu bilgiydi. Şurada, elimde de rapor
Gerçekten de, Türkiye'de, üçlü koalisyon
hükûmeti zamanında 21-22 milyar dolar özel bankaların, bir o
kadar da kamu bankalarının olmak üzere, yaklaşık
41 milyar dolarlık bir riski, üçlü koalisyon hükûmeti, bu milletin
ve hazinenin üzerine yıkmıştır. O zamanki parayla
36 katrilyon olan kamu borçları, bu 41 milyar dolar karşılığında
verilen hazine bonolarından dolayı bu kuruluşlara,
bir gecede 36 katrilyondan 122 katrilyona çıkmıştır.
Bizim dönemimizde -Çok Sayın Başkan biraz evvel ifade etti-
13,9 milyar dolarlık tahsilat yapılmıştır. Bu
tahsilatın biz iktidara gelinceye kadar yapılan kısmı
sadece 1,5 milyar dolardır. Biz iktidara geldikten sonra tam
12,5 milyar dolarlık bir tahsilat yapılmış.
Seçim zamanı gelmeden evvel,
muhalefet milletvekilleri veyahut da muhalefet partileri, erken
seçim diye tutturmuşlardı. Şimdi, seçim görülünce, seçim
görüldüğü için, sandık ortaya çıkınca, bakıyorum,
birçoğu seçime bile girmiyor. Anavatan Partisi, Doğru Yol
Partisi seçime girmiyor. Yani, seçim için bastırıyorlardı,
seçime girmiyorlar şimdi. Efendim, bir yerde toplanmak istiyorlar,
birbirlerine yamamak istiyorlar.
Şimdi, büyük pehlivan Koca Yusuf'un
bir hikâyesini anlatayım burada. Kırkpınar'da onunla
görüşmeye hiç kimse cesaret edemeyince -onunla güreşmek
istemezlermiş- dermiş ki, "Siz tek tek zaten benimle güreşemezsiniz,
bari üçünüz, beşiniz bir araya gelin de biriniz bacağımdan,
biriniz kolumdan, biriniz de belimden tutarsınız, belki
beni yenebilirsiniz." Şimdi, bütün muhalefet partileri
birbirlerine partner aramaya, birbirleriyle bir araya gelmeye çalıştılar,
bir nevi panikatağa girdiler.
Arkadaşlar, bütün hesap, her
şey burada. Yani, Türkiye ekonomisi, gerek reel kesimde gerek
finans kesiminde gerekse bu banka rejiminde, banka sistemi içinde
gerçekten de çok büyük parlak durumlara gelmiştir.
Bakın, biz iktidara geldiğimiz
zaman devletin serbest fonlara olan talebinden dolayı Türkiye'deki
tasarrufların çok büyük bir kısmı devlet tahvillerine
yönelmişti. Gerçekten de, mevduatların krediye dönüşme
oranı -ki, bu banka rejimi
için çok önemlidir- yüzde 30'lara kadar düşmüştü. Yani, mevduatın
yüzde 30'u piyasaya kredi olarak arz edilebiliyordu. Özel sektör
kredi bulamadığı için, kredi arz ve talebi birbirini
karşılamadığı için faizler yüzde 60-70'lere
gelmişti.
Bugün mevduatların krediye
dönüşme oranı yüzde 70'e gelmiştir. Piyasaya çok fazla
kredi arz edildiği için, devlet borçlanması azaldığı
için, piyasaya arz edildiği için kredinin faizi de düşmüş,
özel sektör de çok bol kaynak bulmuştur. Gerçekten de banka sistemi,
bugün ekonomiyi çok iyi bir şekilde finanse eder duruma gelmiştir.
İşte, bundan dolayı da bankalar kuvvetlenmiştir,
bankaların mali yapıları kuvvetlenmiştir ve reel
ekonomi de gerçekten çok iyi bir duruma gelmiştir.
Bütün ekonomik göstergeler, finans
kesiminde, parasal kesimde, kredi kesiminde, her alanda, ihracatta
gerçekten çok iyi bir duruma gelmiştir ve bugün ne iç borçların
ne dış borçların karşılanması ve döndürülmesi
konusunda en ufak bir sıkıntı yoktur. O bakımdan da
Türkiye ekonomik bakımdan bütün dünyada örnek ülke olarak gösterilmektedir.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş.
Sayın Elitaş, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, her
kürsüye çıktığında dikkatle muhalefet milletvekili
arkadaşları dinliyorum. Bir taraftan Anavatan Partisi
sıralarındaki arkadaşlar, bir taraftan Cumhuriyet
Halk Partisindeki arkadaşlar, konuşmalarında,
İmar Bankası mağdurlarıyla ilgili "Niye dört
yıldır, dört buçuk yıldır durdunuz, bunların
mağduriyetlerini gidermediniz, mahkeme kararıyla yapılan
işi, bunu kendiniz getirmediniz? Bu, mahkemenin zorlamasıyla
gelen bir şey." diye iddia edip burada bulunuyorlar. Hemen
hemen üç yıla yakın bir süredir, Plan ve Bütçe Komisyonunda,
konuşan arkadaşlarımızla beraber çalışıyoruz.
Dört buçuk yıldır, Beşinci Yasama Yılının
bittiği bu dönem içerisinde, son üç-üç buçuk yıl içerisinde
ne İmar'la ilgili, ne İmar mağdurlarıyla ilgili hiçbir
şey gündeme gelmedi.
HALUK KOÇ (Samsun) - Yapma ya! Yapma
ya! Haydaa!
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Yapmayın
arkadaşlar!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Yine, AK Parti İktidarının, Hükûmetimizin getirdiği
süreç içerisinde bunları değerlendirdik ve Komisyondaki
değerli arkadaşlarımızın da katkılarıyla
şu anda Genel Kurulda konuşuyoruz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Elitaş,
sen fazla Kayseri'ye gittin herhâlde.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Şimdi, bakın değerli arkadaşlar, 400 bine yakın
insan mağdur olmuş.
HALUK KOÇ (Samsun) - Siyasette insaf
vardır, insaf!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- 400 bine yakın insan mağdur olmuş. Bu mağdur olan
insanları mağdur edenler hakkında kimse bir şey söylemiyor.
Gazetelerde yazıyor.
MEHMET SEKMEN (İstanbul) - Ortak
alıyorlar, ortak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Genel Başkan bir televizyona çıkıyor.
"Bu partiyle bir flörtünüz varmış, nedir?" diye soruluyor,
"Olabilir, arkadaşlarımız görüşüyor, ama ben
görüşmüyorum."
Değerli arkadaşlar, bugün
bu memlekette 400 bin insanı mağdur eden, şu gün de 22.095
insanımızın mağduriyetini gidermeye çalıştığımız
bu yasal düzenlemeyi yaparken, Allah rızası için -biraz önce
Sayın Kumkumoğlu'nun söylediği bütün hassasiyetleri
de dikkate alarak ifade ediyorum- ne olur, şu 400 bin insanı
mağdur eden şahıs hakkında bir şeyler söyleyin!
Sanki, biz, üç yıl, üç buçuk yıl geciktiğimizin
Öyle
bir şekilde bizi suçluyorsunuz ki, ama "Ezilenler iktidar
olacak." diye reklam veren adama şurada ana muhalefet partisinden
bir kelime duyamıyorum. Ellerinde medya kalmadı, korkacak
bir şeyiniz kalmadı. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bundan önceki dönemde belki medyadan korkuyorlardı.
Yine hatırlıyorum medya
deyince. 1999 yılında
-şu anda beraber ortak olduğunuz partiyle- o zamanki medya
grubu sadece şu anda sizin ortak olduğunuz partiyi destekliyordu
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Bizi
işaret ediyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
-
ve o dönemde, Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisiyle birlikte,
Türk Ticaret Bankasının satılışında Cumhuriyet
Halk Partisinin direnci vardı. Nitekim, o dönemde, ilk defa,
Türkiye Cumhuriyeti hükûmetinin bir başbakanı burada gensoruyla
düşürüldü.
Değerli arkadaşlar,
İhlas'tan, KOMBASSAN'dan, YİMPAŞ'tan bahsediliyor.
HALUK KOÇ (Samsun) - Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- İhlas'ın kuruluşu 1970'lere gider, KOMBASSAN'ın,
YİMPAŞ'ın ve diğer altmış tane çeşitli
holdingin kuruluşu 1990'lardan itibaren başlar. Bazı
rakamlar söyleniyor, ne olduğu belirsiz. Kimi "10 milyar
euro" diyor, kimi "5 milyar euro"lar söylüyor. Bu gelen
paralar, Almanya'da, Hollanda'da, Danimarka'da çalışan
Türk işçilerinin alın teriydi. Hatta o insanlar, bankalardan,
yabancı bankalardan kredi kullandılar, yüzde 5'le, yüzde
6'yla kredi kullandılar, geldiler, burada, bu insanlara para
olarak verdiler, "kazanç elde edeceğiz" diye sundular.
O dönem içerisinde iktidarın destekçisi, dışarıdan
destekçisi olan ve şu anda canciğer kuzu sarması olduğunuz
Demokratik Sol Partinin öncülüğünde olan iktidar içerisinde,
valiz valiz paralar gelirken ve yakalanırken bunların hesaplarına
göz atmadınız, el atmadınız, incelemediniz ve bu
paranın çığ gibi büyümesine fırsat verdiniz,
imkân verdiniz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Yavuz hırsız
hikâyesine döndü bu biraz ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Yazıktır, günahtır. Binlerce insanın o şekilde
kandırılarak mağdur olmasına fırsat verdiniz.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - "Para
yatırın" diyenler kim kardeşim oraya ya, kim? Avrupa'da,
Almanya'da bunlara "para yatırın" diyenler kim? Burada
hepsi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Ellerine verdikleri belge ortaklık belgesiydi.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Allah,
Allah!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Ama Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre bu insanların ellerine
aldıkları ortaklık belgesini herhangi bir şekilde
ileri sürmeleri mümkün değil. Siz bu işi yapan adamlardan
"niye durdurmadınız" diye... Bugün beraber kol kola
girip... Rahmetli olmuş Ecevit hakkında... Sayın Baykal'ın,
1973 yılından itibaren, 1974'ten itibaren Sayın Ecevit'e
ne çektirdiğini biliyoruz. Ama şu anda...
HALUK KOÇ (Samsun) - Bırak ya!
Saçmalama Allah aşkına be! Boyunu bosunu aşan şeylerden
söz etme ya! Sen ne Ecevit'in tarihini biliyorsun, ne Cumhuriyet
Halk Partisini biliyorsun! Allah aşkına ya!
BAŞKAN - Sayın Elitaş...
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- O kadar güzel şey ki, canciğer kuzu sarması olmuşsunuz,
birlikte...
HALUK KOÇ (Samsun) - Sen, Elitaş,
Allah aşkına, boyunu bosunu aşan şeylerde yorumlarda
bulunuyorsun ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Başkan, yani, şurada, bizim arkadaşlarımızla
ilgili
Arkadaşlarımız sakince dinliyorlar, bir
şey söyleyince yerinizde duramıyorsunuz.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ama yanlış
söylüyorsun!
HALUK KOÇ (Samsun) - Yanlış
söylüyorsun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Niye yerinizde duramıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Yanlışsa düzeltirsiniz herhâlde.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Neyini
düzelteyim ben senin?
HALUK KOÇ (Samsun) - Nereni düzelteceğim!
Seni millet düzeltsin!
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Seçim
için birlikte olduk, sizi sandığa gömmek için birlikte olduk.
Merak etmeyin.
AHMET YENİ (Samsun) - Helal olsun.
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
lütfen teşekkür cümlenizi alayım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Şimdi, değerli arkadaşlar, KOMBASSAN ve diğer
holdinglerle ilgili, YİMPAŞ'la ilgili, bu memlekette...
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Senin
Başbakanın azarladı adamları.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- ...yurt dışında çalışan, yurt içinde emek verip
alın teri dökmüş insanlarımızı kandıranlarla
ilgili, hükûmet oldukları dönemde
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) -
Tıpkı sizin gibi!
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yahu,
kim kandırdı kardeşim? Seninkiler gidip orada "Gidin,
para yatırın." dediler. Camilerin önünde oturdular o
kadar "Para yatırın." diye. Bakan şimdi hepsi!
Allah Allah!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
iktidar
oldukları dönemde bütün imkânlar elindeyken, onların bu insanlarımızın
paralarının çığ gibi büyümelerini durdurma
fırsatı varken durdurmayanlardan kimse hesap sormuyor
HALUK KOÇ (Samsun) - Sen de var
mıydın Dursun Uyar'la namazda?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
-
"Niye bunlarla yapmıyorsunuz?"
diye, maalesef, bu noktaya getiriyorlar.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) -
"Dursun'un hiçbir suçu yok" diye fıkra var mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Ben, bu yasanın hayırlı uğurlu olmasını
temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8'inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Orhan
Sür.
Sayın Sür, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Görüşülmekte olan teklifin
son maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
AHMET YENİ (Samsun) - Teklif
değil, tasarı.
ORHAN SÜR (Devamla) - Tasarı
olsun, teklif olsun, önemli değil.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
şu kürsüde konuşanları izleyen vatandaşlarımızın,
şu kürsüde söylenen sözleri izleyen vatandaşlarımızın
burada konuşan insanlara gerçekten güven duymasını,
gerçekten saygı duymasını nasıl bekleyeceğiz,
onu anlayamıyorum. Yani, bu ülkenin insanının gözünün
içine baka baka söylenen bu kadar
HALUK KOÇ (Samsun) - Gerçek dışı.
ORHAN SÜR (Devamla) - Doğru olmayan
söz diyeyim, yalan demeye dilim varmıyor. Bunları dinledikten
sonra, şurada söylenen sözcüklere insanımızın
güvenmesini acaba nasıl bekleyeceğiz?
Şimdi, birileri kalkıyor,
kendisini rahmetli Sayın Bülent Ecevit'le kıyaslamaya veya
onun hakkında söz söylemeye kalkıyor.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, çok açık ve net söylüyorum. Şu ülkenin nüfusunu
da sayamıyorsunuz ya. 70 milyon mudur, 73 milyon mudur, onu bile
beceremediniz!
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Balıkesir'i saydık ya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- 57'nci Hükûmet dönemindeki yanlışı düzeltmeye çalışıyoruz.
ORHAN SÜR (Devamla) - Şimdi,
eğer şu ülkenin -nüfusu 70 de olsa, 73 de olsa, 75 de olsa- 70
milyon, 75 milyon insanına sorsalar, acaba sizin Sayın Genel
Başkanınızı mı tercih eder doğrulukta, dürüstlükte,
tarif eder, yoksa o rahmetli Bülent Ecevit'i mi tarif eder?
AHMET YENİ (Samsun) - Seçimlerde
sordular onu.
ORHAN SÜR (Devamla) - O siyasi bir
tavırdır. Ben dürüstlükten bahsediyorum. Bakın,
eğer, hâlâ bazı şeyleri anlayamıyorsanız, kusura
bakmayın (Benim ana dilim Türkçe. Ben ana dilimde söylediğim
her sözün ne anlama geldiğini bilerek söylerim.) lütfen, artık,
Türkçeden de anlamıyorsanız, o zaman size söyleyecek
başka bir şeyim yok. Cumhuriyet Halk Partisi
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Dürüstseniz, o zaman niye terk ettiniz?
ORHAN SÜR (Devamla) - Siz, bu salonlarda
"Terör konuşalım." dediğimiz zaman, şurada,
dışarıda kolonların arkasına niye saklanıyordunuz?
Bundan iki sene önce kolonların arkasına niye saklanıyordunuz?
Gelin önce bunu haber verin, bunun cevabını verin.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Niye yalnız bıraktınız?
ORHAN SÜR (Devamla) - Bakın,
bugün yine 5 tane Mehmetçik şehit oldu. Siz, dört buçuk sene burada
terör konuşmadınız. Kimden çekiniyordunuz? Acaba sizin
bu seçimlerden galip çıkmanızı dileyen Barzani'den,
Talabani'den mi çekiniyordunuz?
AHMET YENİ (Samsun) - Şehitlerin
üzerinden politika yapmayın.
ORHAN SÜR (Devamla) - Evet, tabii,
işinize geldiği zaman "Şehitlerin üzerine politika
yapmayın
" Peki, bu insanların şehit olmasını
engelleyici önlemleri gelin burada konuşalım derken,
Meclisin dışında saklananlar kimlerdi? O zaman aklınıza
gelmiyor muydu Meclise girmek? O zaman göreviniz değil miydi
bu Meclise girmek? Yani, bunu adama sorarlar. Bunu sorarlar. Öyle
meydanlarda çok konuşulduğu zaman sanki size cevap verilemeyecek
zannetmeyin. Çok çok şeyler var sizin hakkınızda söylenecek.
Şimdi, bakın, değerli
arkadaşlarım, anlaşılan, panik içindesiniz. Anlaşılan,
panik içindesiniz değerli arkadaşlarım. Cumhuriyet
Halk Partisinin yaptığı her şey sizi paniğe
sevk ediyor
.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Uzan'ı da
söyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Uzan'dan bahset.
ORHAN SÜR (Devamla) - Uzan'ı da
söylerim, şunu da söylerim, bunu da söylerim.
Bakın, bu ülkede Uzan Grubu,
bu ülkenin fakirinin fukarasının biriktirdiği parayı
alıp götürmüştür. Bu bir hırsızlıktır. Bunu
buradan söylüyorum. [AK Parti sıralarından alkışlar(!)]
Evet, bunu bütün Cumhuriyet Halk Partililer söylüyor
AHMET YENİ (Samsun) -
İş birliği yapacaktınız ama
ORHAN SÜR (Devamla) - Ama, sizin anlamak
istemediğiniz başka şeyler var. Benden önce konuşan
arkadaşımız, burada 70 milyonun gözünün içine baka
baka dedi ki, "Dört buçuk yıldan beri Cumhuriyet Halk Partisi
İmar Bankası konusunda ne getirdi?" El insaf! El insaf!
El insaf!
AHMET YENİ (Samsun) - Uzan'la
ittifak yaptınız mı?
ORHAN SÜR (Devamla) - Şu kürsülere
gelip konuşulan şeyler ne çabuk unutuldu? Tutanaklarda
var. Okumanız yazmanız varsa tutanakları okumanızı
istiyorum sizden. Ama, anladığım kadarıyla gerçekten
büyük bir panik içindesiniz. Cumhuriyet Halk Partisinin, toplumun
büyük katmanlarının, AKP'nin bu ülkede yarattığı
o büyük zararı telafi edebilmek için "Birleşin, birleşin."
diyen milyonların sözüne itibar edip DSP ile bir birleşme
noktasına gelmesi, bir seçim ittifakı noktasına gelmesi,
sanırım, sizde gerçekten büyük bir panik yarattı ve büyük
bir sıkıntı.
AHMET YENİ (Samsun) - Uzanlarla
ittifak
ORHAN SÜR (Devamla) - Biz Uzan'la ittifak
içinde falan değiliz, siz öyle bir talep içindesiniz belki ama.
Sizin dedikleriniz gerçekleşmeyecek Sayın Yeni, sizin dedikleriniz
gerçekleşmeyecek.
AHMET YENİ (Samsun) - Görüşmeye
devam ediyorsunuz.
ORHAN SÜR (Devamla) - Bakın,
korkunun ecele faydası yok. Bir boşluk buldunuz. Bir krizin
sonunda, bütün dünyada olduğu gibi, insanların ne yapacağını
şaşırdığı bir dönemde bir boşluk buldunuz.
Böyle bir çoğunlukla iktidar oldunuz, ama, iktidarı da yüzünüze
gözünüze bulaştırdınız.
Şimdi, arkadaşım diyor
ki: "İşte, biz, bunu getirdik, şu oldu." Bizim
söylediğimiz nedir burada, Cumhuriyet Halk Partisi olarak? Bu
insanların bu hakkıydı. Bunları yargıya götürmek
zorunda bıraktınız. Binlerce insan yargıya gitti.
Sonuçta yargı karar verdi, bunu bu şekilde yapmanız gerekiyor
diye; yani, aslında, verdiği karar, sizin yaptığınız
uygulamanın yanlış olduğuydu. Şimdi, o yargının
verdiği kararı burada uygulamaya yönelik bir çalışma
getirdiniz.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- İyi değil mi?
ORHAN SÜR (Devamla) - Eksik getirdiniz.
Yine o yargı kararıyla ödeme yapmaya kalkarken bile, o, bizim
vatandaşımızın alması gereken paranın
bir kısmını acaba nasıl ödemeyiz, bir kısmını
nasıl acaba ödemeden bu işin içinden sıyrılırızın
hesapları içindesiniz. Bizim söylediğimiz bu.
Şimdi "Yarası olan gocunur."
derler. Grup Başkan Vekilimiz burada KOMBASSAN'ı, İhlas
Holdingi gündeme getirdiğinde, birdenbire, bakıyoruz ki
Sayın Bakanımız buraya fırlıyor, başlıyor
bağırmaya çağırmaya. Demek ki yaralandı, bir
yara var.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Yaram yok.
ORHAN SÜR (Devamla) - Yaraya dokunuldu.
HALUK KOÇ (Samsun) - İsabet aldı.
ORHAN SÜR (Devamla) - Evet, isabet
aldı, bir isabet var.
Şimdi, binlerce insan dışarıda
İhlas mağduru olarak geziyor da o binlerce insanın sorununa
çözüm getirmek için burada hiçbir çalışma yapmıyorsanız,
hatta ve hatta yapılan çalışmaları burada reddediyorsanız,
değiştiriyorsanız, elbette o İhlas mağdurlarına
hesap vereceksiniz. Bu hesabı vereceksiniz arkadaşlar,
istediğinizi söyleyin. O insanlar, size gittiğiniz her
noktada, köyde, kasabada, beldede karşınıza çıkacak
o İhlas mağdurları "Bizim hakkımızı
niye vermediniz? Bu 'İhlas' denilen kuruluştan bizim hakkımızı
niye almadınız? Niye Yalovalarda, Armutçuklarda İhlas'ın o villaları, yatları, katları
varken biz burada mağdur durumda kaldık?" diye sizlere
soracaklar. Ha, bunun cevabını siz vereceksiniz, biz değil.
Onun hesabını yapın. TMSF'ye eğer devredilseydi
İhlas, herhâlde diğer kuruluşlarda olduğu gibi, diğer
bankalarda, Uzanlarda, bu ülkeyi soyan Uzanlarda olduğu gibi,
İhlas'ın yetkililerinin de hesabı sorulacaktı.
Ama, o zaman, tabii, bazı gazeteler, o zaman bazı televizyonlar
belki sizi desteklemeyecekti, sizin borazanlığınızı
yapmayacaktı. Üzüldüğünüz buydu işte.
Şimdi, bazılarınız,
bir televizyonun Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili haberler vermesinden
rahatsız olmuş. Sabahtan beri burada devamlı laf
atıyorsunuz, devamlı laf atıyorsunuz. Niye rahatsız
oluyorsunuz arkadaşlar? Onlarca televizyon sizi destekliyor.
Cumhuriyet Halk Partisinin söylediklerini objektif olarak bir televizyon
kanalı vermeye başladı, birdenbire rahatsız oldunuz.
Acaba on tane bizi destekleseydi ne olacaktınız?
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Bir tane var, o da Kanaltürk.
ORHAN SÜR (Devamla) - İşte
bir tane var, bir tane var.
AHMET YENİ (Samsun) - Kaç dolar
verdiniz onlara?
ORHAN SÜR (Devamla) - On tane olsaydı
ne
Sizin on tane var, yirmi tane var. Yetmedi, Sabah Grubuna el koydunuz,
onları da borazanınız yaptınız, güvenemediniz.
AHMET YENİ (Samsun) - Paraları
kaptırdınız!
ORHAN SÜR (Devamla) - Şimdi,
ben size soruyorum
Biz paralarımızı kaptırmadık,
biz yasal yoldan işlemler yaptık. Ama, ben size soruyorum değerli
arkadaşlarım
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kayıtlarda
görünmüyor. Kayıtlarda yok, kayıtlarda!
ORHAN SÜR (Devamla) -
acaba içinizde
kaç tane, Sayın Erbakan'ın kayıp trilyonundan yargılanan
arkadaşımız var?
ASIM AYKAN (Trabzon) - Kimse yok bizden.
ORHAN SÜR (Devamla) - Nasıl
yok? Nasıl yok? Erbakan'ın kayıp trilyonları nereye
gitti? Gelin, onun hesabını verin burada. O zaman da grup
başkan vekili
O partinin içindeydiniz. Gelin, onun hesabını
verin, şu kayıp trilyonların, şu topluma verin.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Sizinki 4 trilyon
ORHAN SÜR (Devamla) - Sizin kaç
trilyondu? Sizinki kaçtı?
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Yok.
ORHAN SÜR (Devamla) - Biz, verdik.
Biz, hizmet karşılığı verdik. Bunu da açıkladık.
Niye rahatsız oluyorsunuz? Niye rahatsız oluyorsunuz? Yetmedi
mi size bu kadar televizyon? Yetmedi mi size bu kadar gazete? Ama,
hiç merak etmeyin, 22 Temmuzdan sonra ne gazetelere gereksiniminiz
kalacak ne radyolara ne televizyonlara. Çünkü, işiniz bitmiş
olacak değerli arkadaşlarım.
MEHMET SEKMEN (İstanbul) - Para
hesapta yok, para!
ORHAN SÜR (Devamla) - Çünkü,
işiniz bitmiş olacak. Bir kere bu, iki kere iki dört.
MEHMET SEKMEN (İstanbul) - Para
hesaba geçmemiş!
ORHAN SÜR (Devamla) - Bu kadar rahatsız
olmayın.
MEHMET SEKMEN (İstanbul) - Para
hesapta yok, para.
ORHAN SÜR (Devamla) - Gereğini
yapın! Gereğini yapın! Gereğini yapmazsanız
namertsiniz! Gereğini yapın! Gereğini yapın!
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yapacağız,
yapacağız.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Mahkemeler yapacak. Biz ne yapacağız!
BAŞKAN - Sayın Sür, konuşma
üslubunuza lütfen dikkat ediniz.
ORHAN SÜR (Devamla) - Ama, yani belli
bir suçlama varsa, eğer gereğini yapmıyorsanız,
bunu elbette söyleyeceğiz. Gereğini yapın değerli
arkadaşlarım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Hâkim değiliz ki biz.
ORHAN SÜR (Devamla) - O zaman yargıya
gönderin. Yargıya gönderin, gereğini
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Mahkeme yapacak.
ORHAN SÜR (Devamla) - Şimdi,
burada kesin hükmü vermiş durumdasınız. O zaman, yargıdan
çıkmayan bir şey konusunda ne konuşuyorsunuz burada!
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Anayasa Mahkemesi CHP'yi kapatabilir.
ORHAN SÜR (Devamla) - O zaman, burada
ne konuşuyorsunuz! Eğer yargıda bile sonuçlanmamış
bir olay hakkında burada ahkâm kesiyorsanız, kusura bakmayın,
o zaman da yanlış yapıyorsunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
- Sizden öğrendik.
ORHAN SÜR (Devamla) - O zaman da
yanlış yapıyorsunuz değerli arkadaşlarım.
Ama, tekrarlıyorum: Rahatsız olmayın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN SÜR (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
Rahatsız olmayın değerli
arkadaşlarım. Bu kadar bağırmaya çağırmaya
gerek yok. 22 Temmuzdan sonra buralarda yoksunuz veya çok az sayıdasınız.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Avucunu yala, avucunu!
ORHAN SÜR (Devamla) - Vallahi biz
avucumuzu da yalarız, başka şeyler de yaparız, ama
siz kırk yılda bir bulduğunuz bu iktidarı iyi kullanamadınız,
başarılı olamadınız, elinize yüzünüze bulaştırdınız,
gerçek yüzünüzü gösterdiniz, gerçek tabloyu gösterdiniz, yakın
çevrelerinizin kimler olduğunu gösterdiniz, vatan topraklarını
nasıl parsel parsel satmaya niyetli olduğunuzu
BAŞKAN - Sayın Sür, lütfen
efendim.
ORHAN SÜR (Devamla) - Bunların
hepsini gösterdiniz. Bu halk da size 22 Temmuzda kırmızı
kart gösterecek.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) - 400; 400
milletvekili.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Hayal
et! Görüşürüz!
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, sayın milletvekilleri; hem konuşan
hatipler hem karşılıklı konuşmalar içerisinde,
dinliyorsa arkadaşlarımız, kulakları da duyuyorsa
bu konuşmaları, vicdanında bütün arkadaşlar tekrar
bir ölçsün, tartsın. Böyle bir üslup olmaz arkadaşlar. Lütfen
Yani, 22 Temmuz gelmiş, tamam, saçlar kesilecek, herkes saçının
ne olduğunu görecek. Meydan yakın, ama bu şekilde, birbirimizle
ilgili olarak böyle bir şeyleri ifade edersek, siyaset kurumu
bundan zarar görür. Hep beraber zarar görürüz. İstirham ediyorum,
lütfen, çıkan arkadaşlar heyecanlarına mağlup olmasınlar.
Bunu istirham ediyorum.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Efendim?
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, sadece bir konuyla ilgili bir düzeltme yapmak istiyorum.
Sayın Sür'ün konuşması içinde son cümlesiyle alakalı.
Müsaade ederseniz, yerimden de yapabilirim. Sayın Sür
BAŞKAN - Sayın Fatsa, biraz
sonra sizin grup adına konuşma hakkınız var, vereyim,
burada çıkıp
EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır
BAŞKAN - İki dakika konuşabilirsiniz,
iki dakika konuşun, açıklayın inin.
Buyurun.
EYÜP FATSA (Ordu) - Hayhay.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - O zaman
biz de açıklayalım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Ercenk
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Hayır,
ben açıklayacağım.
BAŞKAN - Sayın Ercenk
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın
Genel Başkanımızla ilgili bir şey söyledi burada.
BAŞKAN - Sayın Ercenk, bakınız
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yanlış
söyledi
BAŞKAN - Arkadaşlar, ben
diyorum ki, grup adına konuşma hakkınız var. Böyle
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ben de
onu açıklayayım müsaade ederseniz.
BAŞKAN - Sayın Ercenk, istirham
ederim, oturun yerinize ya!
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Efendim
"kök söktürdü" gibi laflar yanlış.
BAŞKAN - Grup Başkan Vekiliniz
var, bak, önünüzde Sayın Haluk Koç oturuyor, cevap vermesi gerekirse
verir, size ne oluyor Allah aşkına ya?
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ne oluyor
değil Sayın Başkan, o söz alıyor, bir de bize verin.
BAŞKAN - Hayır, grup
adına, bakınız, grubunuzu temsil ediyor, ismi Grup
Başkan Vekili. Lütfen oturun efendim.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın
Genel Başkanımızla ilgili bir şey söyledi, yanlış
beyanda bulundu.
BAŞKAN - Efendim, Grup Başkan
Vekiliniz cevap verir. Grubun tüzel kişiliğini onlar temsil
ediyor. İstirham ederim...
Evet, Sayın Fatsa, buyurun
efendim.
EYÜP FATSA (Ordu) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - AK Parti Grubu
adına Grup Başkan Vekili ve Ordu Milletvekili Sayın
Eyüp Fatsa, buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA EYÜP FATSA
(Ordu) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum söz verdiğiniz
için.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Sür bir sürü iddialarda bulundu. Bunlarla ilgili hiçbirisine cevap
vermeyeceğim, ancak, bir konuyla ilgili hem Genel Kurulu hem
de bizi dinleyen aziz milletimizi bilgilendirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye
Cumhuriyeti, elli dokuz tane hükûmet kurmuştur. Elli dokuz
hükûmet içerisinde bir tane bu vatan toprağını satan
bir hain çıkmamıştır; bir. Lütfen
Türkiye Cumhuriyeti daha kurulmadan
önce, 1867'lerden başlayan bir süreçteki -İstiklal Savaşı
dönemi hariç, Millî Mücadele dönemi hariç- Türkiye Cumhuriyeti'nin
bütün cumhuriyet hükûmetleri yabancılara mülk satmıştır.
Rakamsal olarak baktığımız zaman, Cumhuriyet Halk
Partisinin iktidarda olduğu dönemde de en fazlası satılmıştır.
Bu, vatan toprağını satmak değildir.
ORHAN
SÜR (Balıkesir) - Hiç öyle değil!
CANAN ARITMAN (İzmir) -
Doğru değil, ispatla! Doğru değil, ispatla!
EYÜP FATSA (Devamla) - Biz yabancılara
mülk verirken, gitmişiz
CANAN ARITMAN (İzmir) -
Doğru değil bu.
EYÜP FATSA (Devamla) - Gitmişiz
CANAN ARITMAN (İzmir) - Yok öyle
bir şey!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
Arkadaşlar
CANAN ARITMAN (İzmir) - Belgesini
çıkar ortaya. Yok öyle bir şey.
BAŞKAN - Arkadaşlar, karşılıklı
konuşmayalım, istirham ediyorum, lütfen
CANAN ARITMAN (İzmir) -
Doğru değil söyledikleri.
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya)
- Sayın Sür
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen
Sayın Çavuşoğlu
Lütfen arkadaşlar
Sayın
Sür, lütfen
Tapu kayıtları açık
arkadaşlar, herkes gidip Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünden
bu bilgileri edinebilir. Lütfen
ORHAN SÜR (Balıkesir) - O zaman,
doğruları söylesin!
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Tapucu
burada, tapucu.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Fatsa.
EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Bunu
ispat etmeye davet ederim sizi.
EYÜP FATSA (Devamla) - Dolayısıyla,
biz bütün cumhuriyet hükûmetleri döneminde, İstiklal Savaşı,
Kurtuluş Savaşı dönemi hariç, daha öncesi de var,
1867'de, ta Osmanlıda başlayan süreçte, gelmiş geçmiş
elli dokuz cumhuriyet hükûmetinin tamamında yabancılara
mülk satılmıştır; bir. İkincisi, biz de bu süreçte
mütekabiliyet gereği bu ülkelerin her birinden mülk satın
almışız. Türkiye Cumhuriyeti devleti de almış,
vatandaşı da almış, vatandaşı da almış.
Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, bu milletin kürsüsünden Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetini, vatanı satıyor diye nasıl lanse edebilirsiniz
ya? Böyle bir şey olabilir mi ya? Böyle bir iddia olabilir mi ya?
Böyle bir düşünce sakat bir düşüncedir değerli arkadaşlar.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Sattınız
Telekom'u ben mi sattım?
EYÜP FATSA (Devamla) - Böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün
değil. Eğer bunu bir ihanet olarak suçluyorsanız Sayın
Sür
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Telekom'u
ben satmadım.
EYÜP FATSA (Devamla) -
o zaman, en büyük ihaneti Cumhuriyet
Halk Partisi yapmıştır derim.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Ne zaman yapmış bunu?
EYÜP FATSA (Devamla) - Çünkü, bütün, Cumhuriyet Halk Partinin
iktidarda olduğu dönemlerde
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Kime satmış?
EYÜP FATSA (Devamla) -
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en
fazla yabancılara mülk satıldığı dönemdir.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Rakam ver, rakam!
EYÜP FATSA (Devamla) - En fazla yabancılara
mülk satıldığı dönemdir.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Rakam ver!
EYÜP FATSA (Devamla) - Hepsinin bilgileri, belgeleri var.
Lütfen
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Bende de var.
EYÜP FATSA (Devamla) - Bak, bunlar doğru şeyler değildir.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Telekom'u ben mi sattım?
EYÜP FATSA (Devamla) - Biz...
RECEP YILDIRIM (Sakarya) - Ya,
bırak Telekom'u ya!
EYÜP FATSA (Devamla) - Yahu, kardeşim
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Kaç tane gayrimenkulü var Telekom'un?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
Sayın Fatsa, Genel Kurula hitap
ediniz, buyurun efendim.
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, eğer yabancılara gayrimenkul satmak bir
ihanetse, bu ihanetin en büyüğünü Cumhuriyet Halk Partisi yapmıştır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, tekrar, Genel Kurulunuzdan istirham ediyorum,
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünde, bütün belgeler açık bir
şekilde duruyor. Yani, bütün hükûmetler döneminde, gayrimenkul
satışları olmuştur, yapılmıştır.
Onun için, arkadaşlarımız, belki, sürçülisan olarak
böyle şeyler söylüyorlar. Böyle bir ifadeyi, Türkiye Cumhuriyeti'ne
değil, hiçbir vatandaşına yakıştıramayız.
Bu satışlar olmuştur, hükûmetler o gün öyle uygun görmüşlerdir,
yapılmıştır. Lütfen, birbirimize karşı
daha müsamahakâr olalım, istirham ediyorum.
Anavatan Partisi Grubu adına,
Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan.
Sayın Özcan, buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1426 sıra sayılı Kanun Teklifi hakkında,
8'inci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Anavatan
Grubu adına, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Evet, saygıdeğer milletvekilleri,
İmar Bankası mağdurları neden mağdur oldu? Bu
Banka kurulduğunda, devletin denetiminde ve şeyinde değil
miydi? Göz göre göre, bu dönemlerde, insanların paralarını
alarak offshore'la daha fazla faiz ödeyeceğini, daha fazla gelir
elde edeceğini bile bile vatandaşlar, bilmeden de olsa,
daha fazla, acaba, fazla para kazanabilir miyim, bir eksiğimi
gediğimi giderebilir miyim diye, bu Bankaya para yatırmışlardır.
Bunların, bir kısmı emekliliklerini, bir kısmı,
yerine göre, dairesini satmıştır, tarlasını
satmıştır, yaşamlarını daha mutlu şekilde
yürütmek için. Tabii, sonuçta, baktığınızda, bu vatandaşlar
mağdur oldu, perişan oldu ve çoğu ekmeğe muhtaç oldu,
hatta, bir kısmı intihara kadar gittiler, bunları gördük.
Sayın iktidar partisi sözcüleri
çıktı "Muhalefet, şimdiye kadar, İmar Bankasıyla
ilgili herhangi bir konuda Mecliste gündeme getirmedi, onların
mağduriyeti konusunda sıkıntılarını
anlatmadı." demişlerdi. Oysa, ben bile, belki beş
altı sefer, konuşmamda, İmar Bankası mağdurlarının
bir an önce bu çığlıklarına kulak vermemiz gerektiğini
söylemiştim.
Değerli arkadaşlar, üç
buçuk yıldan beri beklenmesi, gerçekte zaten mağdur olan bu
insanların çoğunu daha mağduriyete sürüklemiştir.
Yapılacak şey, elbette ki, bu yasanın -geç de olsa faydalı
bir yasa teklifidir- bir an önce hayata geçirilmesi, ama, o günden,
mağduriyet gününden bugüne kadar olan faizleriyle de birlikte
ödenerek, bu mağduriyetlerinin giderilmesinde yarar vardır
diye düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
yıllarca yurt dışında çalışan, emeğiyle,
alın teriyle, çocuklarının kursağından keserek
biriktiren insanları gördük, yaşadık, duyduk ve bilfiil
de içinde bulunan arkadaşlarımızdan öğrendiğimize
göre, ailelerinden ayrılmaya kadar gittiler yurt dışında
çalışan insanlar.
Bir örnek anlatayım. Bundan üç
sene kadar önce, bir vatandaş geldi Mecliste odama "Sayın
Vekilim, bana yardımcı olabilir misiniz?" dedi. Hayırdır,
ne için dedim; "Ben Almanya'da çalışıyorum -Niğdeli
bir vatandaş- Mersin'de Abitaş diye bir firma var; Abitaş'a
75 bin mark verdim, KOMBASSAN'a da 145 bin mark verdim." Ne için verdin?
Yani durup dururken keyif için vermedin. Ne için verdin? Daha fazla
para kazanmak için mi? Dedi ki, "Ben nasıl vermeyeyim? Yanında
Almanya'daki cami imamı var, bir siyasetçi arkadaşımız
var
" Şu anda da AK Parti içerisinde milletvekili olan ki, o
zaman Refah Partisi milletvekilidir.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - İsim
ver.
AHMET YENİ (Samsun) - İsmini
söyle.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
İsmi bilir
Mersin Milletvekili. Ben söyleyeyim. İsmi
şey yaparsa
AHMET YENİ (Samsun) - Zan altında
bırakıyorsun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Dinleyin
arkadaşlar.
"Bir de müftü var." dedi.
"Bir tarafta siyasetçi var, din adamı var, ben nasıl vermeyim."
diye serzenişte bulunduğunda, ben "O arkadaşımız
(B) Blokta oturuyor, üstümüzde. Gidin, mademki size vesile olmuş,
para almış, yardımcı ancak o olabilir. Abitaş
her ne kadar Mersin'de benim bitişik komşum olsa da yöneticilerini
tanımıyorum." dedim. Bu adam diyor ki: "Artık,
ailem benden ayrılmak zorunda, çocuklarım ayrılmak zorunda,
bir sürü birikimimi verdim." Bunlar bir sürü, bu sayıları
çoğaltabiliriz.
Değerli arkadaşlar, bunlar
yanlıştır. Kimseyi karalamak için söylemiyoruz. Bu insanların
mağdur olduğunu, perişan olduğunu hepimiz gördük,
gazetelerde ve basında gördünüz. Kaç milyar euroya yakın,
bu insanların emeğinden alıp da Türkiye'de yetmiş
sekize yakın holding kurulduğunu ve bugün, o insanların
parasının nerede olduğunu soruyorlar. Bu paraları
aldılar, bu holdingler nerede? Neden bu insanlar mağdur
edildiyse buna çare bulunmak, bunlara yardımcı olunmak zorunda.
Öncelikle bu görev de iktidar partisinin ve Hükûmetin görevidir.
Bu insanları kim mağdur ettiyse, kim perişan ettiyse,
onun hesabını kim olursa olsun sormak zorundayız. O insanlar
bizim; o, emek için yurdunu bırakmış, çoluk çocuğunu,
evini bırakmış, yurt dışına gitmiş,
yurt dışında çeşitli ülkelerde çalışan
insanlar. Bugün, bunların sorunu bir çözüme bağlanmadı,
hâlâ çözüm bekliyor. Bu mağduriyetin giderilmesi ve bunu
mağdur edenlerin de hesap vermesi gerekir diye düşünüyoruz.
İmar Bankasındaki durumlar
Bugüne kadar ödenmedi, üç buçuk yıldan beri, bunlar da mağdur
oldu. Bunların, bir nebze olsa, geçmişte olan sıkıntıları,
onların isteğinde değil, onların tamamen isteklerinin
dışında, devlete olan güveni, devletin denetiminde
olan bankalara olan güvenlerinden verdiler, keyif için vermediler.
Değerli milletvekilleri,
bir an önce bu mağdurların sorunlarını çözmek zorundayız.
Mağdur edilmemeleri gerekir diye düşünüyoruz. Bu yasa
teklifinin, gerçekten ülkemizde bu mağduriyeti giderecek,
bir nebze de olsa giderecek bir yasa teklifi olduğunu
Biz, Anavatan
Grubu olarak buna destek veriyoruz. Ama, şunu söylüyorlar:
"Hiçbir zaman muhalefet partileri bu konuda sorunları dile
getirmedi, İmar Bankası mağdurlarının sorunlarını
dile getirmedi." demek haksızlıktır. Biz müteaddit
defalar dile getirdik, müteaddit defalar konuştuk ve bugün de
bu yasanın bir an önce hayata geçirilmesi dileğiyle bütün
mağdur olanlara geçmiş olsun diyoruz ve sorunlarının
çözümüyle de en yakında rahatlayacaklarına inanıyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Sayın
Cemal Uysal
Yok.
Sayın İrfan Rıza Yazıcıoğlu
Yok.
Şahsı adına Samsun
Milletvekili Sayın Haluk Koç, buyurun efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısının son maddesinde şahsım adına
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bir tespitte bulunmama müsaade edin. Burada gerek Danışma
Kurulu önerileri sırasında gerek bazı kanunların
bazı bölümlerinde zaman zaman söz alıyorum ve sürekli olarak
sabahın 11'inden bu Meclis kapanana kadar oturuma katılan
bir arkadaşınız olarak, görebildiğim kadarıyla,
Meclisin içine düştüğü durumu biraz tarif etmeye çalışıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
başından itibaren söyledim. Yani, artık bu Meclis, dikkat
ediyorsanız, bugün, seçim meydanlarında konuşulması
gerekenleri konuşan bir Meclis hâline gelmeye başladı.
Yani, yasama görevinin gerektirdiği konuların
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Niye
acaba?
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Badazlı,
siz milletvekilliği dönemini bitirdiğinizi ifade ettiniz.
Ben de sizi saygıyla karşılıyorum. Lütfen dinleyin,
daha güzel bir şekilde ayrılırsınız.
Şimdi, yasama görevi sırasında
konuşulması gereken teknik konular var, siyasi konular
var, ama dikkat ederseniz, zaman zaman benim de dâhil olduğum, çünkü
cevap verme durumunda kaldım. Bizzat Sayın Başbakan
Yardımcısı düzeyinde bir kişi, burada polemik
noktasında sözler ifade ederse, buna da muhatap olarak, bir Grup
Başkan Vekili olarak, ana muhalefet partisi Grup Başkan Vekili
olarak o noktada cevap verme hakkını kullanmak durumunda
kalıyorsunuz, o da sizin siyasi göreviniz. Söylemek istediğim
şu: Bu Meclis, bir an önce, artık yasama faaliyetine son vermelidir.
Yoksa, seçim meydanları Meclise taşınmıştır,
hoş olmamaktadır.
Ama, bu arada bu tespiti yaparken
Sayın Elitaş burada, Sayın Dağcıoğlu'yla
konuşmasını keserse, bir iki söz söyleme hakkını
kullanacağım. 1973 yılında Sayın Genel
Başkanımız Deniz Baykal'la rahmetli Bülent Ecevit arasındaki
bir siyasi süreci kendisi, kendi kelimeleriyle tasvir etmeye çalıştı.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, herkes her türlü eleştiriyi yapabilir. Sayın Uysal
da işte, bir pehlivan fıkrası anlattı. İşte,
"Güçlü pehlivana birkaç kişi birden gider." filan dedi.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Uysal'ı da saygıyla karşılıyorum.
Ama, 1991 yılında o zamanki Refah Partisinin -ki, sizin kökünüz
olduğunu reddetmiyorsunuz. Siz ona bağlı olmayabilirsiniz.
O zaman bürokrat olarak başka bir çizgide bulunmuş olabilirsiniz-
Milliyetçi Çalışma Partisi ve Islahatçı Demokrasi
Partisiyle seçim ittifakı yaptığını lütfen
unutmayın.
MEHMET SEKMEN (İstanbul) - O
başka, bu başka.
HALUK KOÇ (Devamla) - Siyasi tarihi
göz önüne alıp, yakın siyasi tarihi göz önüne alıp ona göre
bir değerlendirmede bulunun; bu bir.
İkincisi: Sayın Ecevit,
Mayıs 1972'de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
olurken bir demokrasi mücadelesi vermiştir. Bir siyasi süreç
içerisinde, Türkiye'nin ikinci insanı rahmetli İsmet
İnönü'yü siyasi alanda gerileterek Cumhuriyet Halk Partisinin
Genel Başkanı seçilmiştir ve o Mayıs 1972'ye gelen süreç içerisinde
ve hemen sonrasında 73 seçimlerine gidene kadar Sayın Deniz
Baykal, birçok genç akademisyenle beraber, Sayın Bülent Ecevit'le
beraber, demokratik sol, sosyal demokrat açılımın ana
çatısını oluşturan teorik çalışmaları
yapmışlardır.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Teorik
HALUK KOÇ (Devamla) - O Ecevit ki
-şimdi, birtakım sözler söylüyorsunuz- Amerika Birleşik
Devletleri'nin çıkarlarına uygun politika yürütmediği
için, belli mizansenlerle görevden uzaklaştırılmış
ve yerine sizin iktidarınız monte edilmiştir.
Şimdi, bakın, hiç unutmayın,
O Ecevit hakkında konuşurken, 1974 yılında -ben koalisyon
ortağının adını da anıyorum, Allah uzun
ömürler versin, Sayın Necmettin Erbakan'la koalisyon ortaklığı
sırasında- 16 temmuz 1974 tarihinde Afyon meydanında,
Amerika Birleşik Devletleri Türkiye'ye baskı yaparken
"Haşhaş ekmeyeceksin" diye, Sayın Ecevit,
şimdi sizin laf söylediğiniz Sayın Ecevit, orada, Afyon
meydanında "Türkiye'nin neresinde ne ekileceğine
Türkler karar verir." diyebilen bir devlet adamıdır.
Değerli Elitaş, yani, siyaset
geçmişine baktığınız zaman, Sayın Ecevit'in
siyasi hanesinde, kalpazanlık suçuyla düzenlenmiş fezlekeler
yok. Sayın Ecevit'in siyasi geçmişinde, yolsuzlukla ilgili
düzenlenen hiçbir fezleke yok. Sayın Baykal'ın siyasi geçmişinde
hiçbir yolsuzlukla itham edilişi, anılışı
yok. Sayın Elitaş, bunları söylerken
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Güneş Motel
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Akbak,
siz, "İş Bankası" diye bir laf attınız
demin. Sizin bankacılık bilginizden de şüphem var ve
söylediklerinize hiçbir saygım yok. Siz, yani, belli bir seviyede
polemik yapmak için oradan konuşuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koç, konuşmanızı
tamamlayınız.
HALUK KOÇ (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkan.
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Güneş Motel'i söylüyorum.
HALUK KOÇ (Devamla) - Yani, laf
atanlara, attıkları lafın değeri oranında cevap
vermek lazım. Sizi hiç kale almıyorum, kusura bakmayın.
Siz Güneş Motel'e gidin istirahat
edin. Bundan sonra Güneş Motel falan, siz o rüyalarla geçeceksiniz.
BAŞKAN - Sayın Koç, konuşmanızı
tamamlayın.
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bu yasanın, birçok eksik yönüne rağmen,
hiç olmazsa, bazı sıkıntıları gidereceğine
inanıyoruz. O eksikler konusunda uyarılarımızı
söyledik. O uyarılarımızın çok ufak bir kısmı
dikkate alındı. Bu insanların mağduriyeti tam giderilmedi
ama, umarım, daha sonra yargı yoluyla da eksik kalanlar tamamlanır
ve hak sahipleri de haklarına kavuşmuş olur ve o insanlar
da sizin bu süreç içerisindeki siyasi davranışınızı
mutlaka tartarlar, değerlendirirler ve ona göre bir tavır
alırlar.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, ismimden bahsedildi, bir şeyi düzeltmek
istiyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
sonra, süreyi uzatmayalım.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
ben, sizleri saatlerce dinliyorum, dinlerim. Sizler giriyorsunuz,
çıkıyorsunuz falan; biz burada oturuyoruz, doğrudur,
görevimiz de bu zaten, ama birbirinize karşı konuşmalarınızda
daha insicamlı olursanız, daha az sürede daha çok şeyler
yapmış oluruz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Koç bir şeyi ifade
etti, aslında benim biraz önceki söylediğim konuşmalar
çerçevesinde, herhâlde, yanlış anladığımı
söyledi. Aslında, Sayın Koç benim konuşmalarımı
tam dinleseydi
Orada bir tepki gösterdi, zıpladı koltuğundan.
Ben şunu ifade ettim: 1973 yılında Sayın Baykal
BAŞKAN - Arkadaşlar, bu
konuştuğumuz şeyler, yalnız bu kanunla falan hiç
ilişkili değil yani, bunlar siyasi yorumlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Efendim, şunu söylüyorum: Bakınız, Sayın Baykal
Cumhuriyet Halk Partisinin programını hazırladıktan
sonra, 1977 yılından itibaren Sayın Ecevit'e hakikaten
çok büyük haksızlık yaptı, onu söyledim. Benim söylemek
istediğim, yani bugün ansiklopedilere dahi geçmiş
"Hizip nedir?" diye tarif edildiğinde, o günlerde
BAŞKAN - Şimdi, siyasi kişilerin kendi
arasındaki rekabetleri ayrı bir olaydır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Yani, orada ben, Sayın Ecevit'e
bir şey ifade etmedim, Sayın Baykal'ın Ecevit'le yaptığı
polemikleri anlatmak istedim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Tasarının tümünün oylamasından
önce lehte söz isteyen milletvekili arkadaşlarımı
okuyorum:
Sayın Cemal Uysal
CEMAL UYSAL (Ordu ) - Konuşmuyorum.
BAŞKAN - Sayın Uysal, konuşmuyorsunuz.
Sayın İrfan Yazıcıoğlu
İRFAN RIZA YAZICIOĞLU
(Diyarbakır ) - Konuşmuyorum.
BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz.
Sayın Hamza Albayrak
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Konuşacağım
efendim.
BAŞKAN - Oyunun rengini belirtmek
üzere lehte, Sayın Hamza Albayrak, buyurun.
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan
1426 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında
oyumun rengini belirtmek üzere lehte söz almış bulunuyorum.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye
İmar Bankasında "İmarzedeler" diye anılan
ve özellikle de dört yıldır "bonozede mağdurları"
diye tarihe geçen yaklaşık 22 bin mağdurun mağduriyeti
bu yasayla kaldırılmış oluyor. Katkılarınızdan
dolayı ben içtenlikle hepinize sevgilerimi ve saygılarımı
sunuyorum.
Bu vesileyle, 22'nci Dönem milletvekilleri
olarak, özellikle yirmi bir tane batık bankanın yaklaşık
kamu zararının 55 milyar dolar, Türkiye Halk Bankası,
Ziraat Bankası ve Emlak Bankası kamu zararının
20 milyar dolar, İmar Bankasının ise 6,5 milyar dolar olmak
üzere toplam 83,5 milyar dolarlık bir zararı masum vatandaşların
kesesinden ödediğimizi, ödemeye çalıştığımızı
altını çizerek belirtmek istiyorum.
Ben, huzurlarınızda, yetkililerden,
ilgili bakanlardan, grup başkanlarından, yardımcılarından,
herkesten yolsuzluk ve usulsüzlükle mücadele olarak 22'nci Dönem
milletvekilleri ve iktidarının tespit etmiş olduğu
sonuç nedir, kaç tane kişi mahkûm edilmiştir, ne kadar para
tahsil edilmiştir, ne kadar dava derdesttir, ne kadar teftiş
kurulları tarafından idari ve adli tahkikat yapılmıştır
ya da sonuçlanmıştır, bunun bir özet bilgisini istirham
ediyorum.
Yine, kâra geçen kamu bankalarımız
Bu süreçte Ziraat Bankası ve Halk Bankası 2005, 2006 yıllarında
hakikaten kâra geçmişlerdir, ancak 20 milyar dolar kamu bankaları
zararına neden olan o devrin üst seviye yöneticileri, genel
müdürleri, yönetim kurulu üyeleri vesaireleri vesaireleri hakkında
biz ne yaptık? Adli takibat noktasında bunlar hakkında
verilen kararların kaç tanesi gıyapta verilmiştir?
Yani kamu temsilcisi mahkemeye dahi iştirak etmemiştir.
Kaç tanesi hakkında takipsizlik kararı verilmiştir?
Kaç tane takipsizlik kararına karşı bir üst merciye
itiraz edilmiştir? Onu açıklamalarını istirham
ediyorum.
Yani, bu aziz Türk milleti, yolsuzluk
ve usulsüzlük bağlamında AK Parti İktidarının
yapmış olduğu sonucu merak ediyor. Ben de bunu çeşitli
defalar gündeme getirdim, yine gündeme getiriyorum. Lütfen,
şu 22'nci Dönem kapanmadan, yolsuzluk ve usulsüzlükle mücadele
bağlamında ne kadar kişi tutuklandı, ne kadar kişinin
mahkemesi devam ediyor, kaç tane takipsizlik kararı var, kaç tane
takipsizlik kararına itiraz yapıldı ya da yapılmadı?
Kaç tane usulsüzlük ve yolsuzluğa taraf olmuş kişi ya
da kişiler, işlemiş olduğu suçlardan dolayı
bizim dönemimizde zaman aşımına uğratıldı,
özellikle altını çiziyorum? Bunu lütfen açıklasınlar.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; tabii, yolsuzlukla mücadele, hukuken olmasa bile,
fiilen lokal gidiyor Türkiye'de. Ama yolsuzluk ve usulsüzlük yapanlar
hep koordine çalışıyor, organize çalışıyor.
Onun için de, yolsuzluk ve usulsüzlükleri istenilen düzeylere maalesef
düşüremedik.
Kayıt dışına bakıyorsunuz,
üretimde kayıt dışı, istihdamda kayıt dışı,
vergide kayıt dışı. Hakikaten, kayıt dışı
yirmi dört saat çalışıyor değerli arkadaşlar,
ama kayıt dışıyla mücadele edenler sekiz saat çalışıyor.
Yirmi dört saat çalışanlarla sekiz saat çalışanlar
baş edemiyor, edemiyor.
Bakınız, seçime giriyoruz.
Yaklaşık 40 milyonun üzerinde seçmen oy kullanacak. Bir
şeyi dikkatlerinize arz etmek istiyorum, yetkililerden yine
açıklama bekliyorum. Vergi mükellefi sayısı ne kadar?
Vergi mükellefi sayısı seçmen sayısı kadar
mı, ne kadar? Bunu açıklasınlar.
Bir de, gelir vergisi ve çeşitli
vergi beyannamesi verenler ile vergi verenler ne kadar? Bunu da bir
açıklasınlar.
Değerli arkadaşlar,
eğer seçmen sayısı kadar vergi mükellefimiz yoksa, vergi
beyanında bulunanların yaklaşık yüzde 10'u ancak
vergi veriyorsa, 1.300 küsur serbest meslek erbabından yaklaşık
840 bin küsuru sıfır vergi veriyorsa ya da asgari ücretin
altında vergi veriyorsa, bu ülkenin problemlerini çözmek hakikaten
güç.
Ben, şunu arz ediyorum: Takip
eden seçimlerde, inşallah, seçilenler fakirleşir, seçenler
zenginleşir diyorum. Lehte oy kullanacağım bu kanunla
ilgili olarak. Tekrar hayırlı, uğurlu olmasını
diliyor, hepinize sevgi ve saygı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için dört dakika süre vereceğim.
Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin,
oy pusulalarını, oylama için öngörülen dört dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Bankacılık
İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan
Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet
İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında
Toplanan Tutarların Ödenmesi ve Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 240
Kabul : 239
Çekimser : 1 (x)
Böylece, bir günlük çalışma
sonucunda, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Emeği geçenlere teşekkür ediyorum ve milletimiz için hayırlı
olmasını diliyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, 6'ncı sırada yer alan, Ankara Milletvekilleri
Eyyüp Sanay ve Nur Doğan Topaloğlu'nun, Doğal Gaz Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlıyoruz.
6.-
Ankara Milletvekilleri Eyyüp Sanay ve Nur Doğan Topaloğlu'nun;
Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/1018) (S. Sayısı: 1425)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7'nci sırada yer alan, Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Faruk Bayrak'ın; 388 Sayılı Güneydoğu
Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
7.-
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk Bayrak'ın; 388 Sayılı
Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/999) (S. Sayısı: 1424)
BAŞKAN - Komisyon?
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, 8'inci
sıradaki Türk Silahlı Kuvvetleri Besleme Kanunu Tasarısı
ile Milli Savunma Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
8.-
Türk Silahlı Kuvvetleri Besleme Kanunu Tasarısı ile
Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/1285) (S. Sayısı: 1323)
(xx)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 1323 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRK SİLAHLI
KUVVETLERİ BESLEME KANUNU TASARISI
BİRİNCİ
BÖLÜM
Amaç,
Kapsam ve Tanımlar
Amaç ve kapsam
MADDE 1- (1) Bu Kanun, Türk Silahlı
Kuvvetlerinde beslenme ve temizlik gereksinimleri Devlet tarafından
karşılanacaklara yönelik yürütülecek işlemlerin
ilke ve yöntemlerini belirler.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
(xx)
1323 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 2- (1) Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Türk Silahlı Kuvvetleri:
Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı
ve Sahil Güvenlik Komutanlığını,
b) Askerî personel: Subay, astsubay,
uzman jandarma, uzman erbaş, askerî öğrenci, sivil memur,
işçi, erbaş ve erleri,
c) Kazandan besleme: Yükümlülük
ve zorunluluktan dolayı toplu olarak sıcak veya kumanya
olarak bütün giderleri Devlet tarafından karşılanan
beslemeyi,
ç) Tayın bedeli: Kazandan beslemeye
alınamayanlara, 22/6/1978 tarihli ve 2155 sayılı Bazı
Kamu Personeline Tayın Bedeli Verilmesi Hakkında Kanun
kapsamında ödenen aylık yemek parasını,
d) Günlük yemek bedeli: En az üç
öğün ve gerektiğinde de ara öğünleri içeren, yemek çizelgesinin
hazırlanmasında ölçüt olarak kullanılan harcamaya
esas paranın üst miktarını,
e) Güçlendirilmiş yemek bedeli:
Normal çalışma koşullarından daha yoğun beden
hareketini içeren görev ve eğitimlerin yapılması
için gerekli kaloriyi sağlamak amacıyla günlük yemek bedelinin
yüzde yirmi beş artırılmasıyla elde edilen paranın
miktarını,
f) Ara öğün: Günlük üç öğün
yemeğin dışında; meyve, çerez, tatlı, ikramlık
gibi gerektiğinde soğuk veya sıcak olarak verilen yiyecek
ve içecekleri,
g) Günlük yemek çizelgesi: Besleneceklere
verilecek yemeklerin öğün bazında dağılımını,
yemeklerin içeriklerini, kalorisini, parasal değerini ve
kullanılacak yiyecek maddelerinin miktarı gibi bilgileri
içeren denetime bağlı tüketim belgesini,
ifade eder.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ
BÖLÜM
Günlük
Yemek Bedeli, İlkeler ve Uygulama
Günlük yemek bedeli
MADDE 3- (1) Günlük yemek bedeli;
bu Kanuna ekli ölçüt tablosunda gösterilen gıda maddelerinin
fiyatlandırılmasıyla belirlenir. Belirlenen bu değere;
salça, tuz, baharat, sarımsak, maydanoz, dereotu, limon, sirke
gibi tatlandırıcılar için yüzde beş eklenerek, yapılacak
yemek çizelgesinin günlük üst sınırı bulunur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
İlkeler
MADDE 4- (1) Günlük yemek bedelini
aşmayacak şekilde, beslenmeye elverişli her türlü
gıda maddeleri ile yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlayacak
en az üç öğünlük, gerektiğinde de ara öğünleri içeren
günlük yemek çizelgesi hazırlanır.
(2) 17/3/1981 tarihli ve 2924 sayılı
Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda belirtilen
resmi ve dini bayramların her günü ve yılbaşında,
ara öğün kapsamındaki yiyecekleri verebilmek için, günlük
yemek bedelinin yüzde elli fazlasına kadar yemek çizelgesi
düzenlenir.
(3) Kazandan beslemenin yemekhanelerde
toplu olarak yapılamaması durumunda, günlük yemek bedelini
aşmayacak şekilde, her türlü dayanıklı hazır
gıda maddeleriyle ve/veya birlik tarafından önceden hazırlanarak
ambalajlanmış yiyecekler kumanya olarak verilir.
(4) Kazandan beslemesi olanaksız
olan askerî öğrenci, erbaş ve erlere tayın bedeli verilir.
Ayrıca, askerlik şubelerince celp ve kıtalarına
sevk edilenlere, kıt'a veya kurumlarından terhis edilenlere
ve hava değişimine gönderilenlere, askerlikten sayılan
gün kadar tayın bedeli ödenir.
(5) Görev koşullarına
bağlı olarak, bir kişinin günlük beslenme gereksinimini
karşılayacak şekilde, öğünlere göre özel olarak
oluşturulmuş hazır yemek ve yiyecekler verildiğinde,
yiyeceklerin parasal değerinin, günlük yemek bedelinin altında
veya üstünde olması durumu dikkate alınmaz.
(6) Gerektiğinde yedirilmek
üzere depolanan, ancak değişim için tüketilmesi gereken
dayanıklı hazır gıda maddeleri, tek tek veya tam
olarak yemek çizelgesinde gösterilerek yedirilir. Üç öğünü
karşılayacak şekilde ve bunlarla birlikte gerektiğinde
ekmek eklenmesiyle yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlayacak
şekilde yedirildiğinde bu yiyeceklerin parasal değerinin,
günlük yemek bedelinin altında veya üstünde olması durumu
dikkate alınmaz. Ancak, ayrı gün ve öğünlerde tek tek yedirilmesi günlük yemek bedeli içerisinde yapılır.
(7) Zorunlu nedenlerle içme suyu
gereksinimi olduğunda, Kuvvet
Komutanı, Jandarma Genel Komutanı veya Sahil Güvenlik Komutanının
onayı ile zorunluluğun devamı süresince ve bedeli
dikkate alınmadan, bir kişi için günlük üç litreye kadar ambalajlanmış
içme suyu verilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
5'inci maddeyi okutuyorum:
Yemek hizmetinin satın
alınması
MADDE 5- (1) Kazandan beslenecek
personel için; yemek hazırlama, pişirme, dağıtım
ve temizlik gibi yemek öncesi ve sonrasına yönelik mal ve hizmetlerden
bir kısmı veya tamamı satın alınabilir. Bu durumda,
beslenecek hedef kitleye bağlı olarak günlük yemek bedeli
veya güçlendirilmiş yemek bedeline; yönetmelikle oranları
belirlenen, yemek dağıtımı öncesi ve sonrasında
yapılan işletme ve genel giderler eklenir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
6'ncı maddeyi okutuyorum:
Kazandan beslenen askerî personele
tayın bedeli verilmesi
MADDE 6- (1) Bu Kanun kapsamında,
savaş ve iç güvenlik harekâtı ve sınır ötesi harekât
dışında, tayın bedeli veya yemek yardımı
aldığı halde kazandan beslenen askerî personelin, tayın
bedeli veya yemek yardımının beslendikleri gün ve
öğün sayılarına karşılık gelen kısmı
aylıklarından kesilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1323 Sıra
Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Besleme Kanunu Tasarısının
6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
"Madde-6 (1) Birlik ve kurum nöbetçileri
ile savaş, iç güvenlik harekatı, sınır ötesi harekat
veya yüzer birlik personeli hariç olmak üzere, bu kanun kapsamında
tayın bedeli veya yemek yardımı aldığı
halde kazandan beslenen askeri personelin, tayın bedeli veya
yemek yardımının beslendikleri gün ve öğün sayılarına
karşılık gelen kısmı aylıklarından
kesilir."
Eyüp
Fatsa Cengiz Kaptanoğlu İnci Özdemir
Ordu İstanbul İstanbul
M.
Asım Kulak Zeynep Karahan
Uslu Ziyattin Yağcı
Bartın İstanbul Adana
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Uygun görüşle
takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI İSMET
YILMAZ - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Zorunlu olarak er kazanına
dahil edilen nöbetçi personel ile uzun süreli seyirler nedeniyle
zor şartlar altında görev yapan yüzer birlik personelinin
maaşından ayrıca kesinti yapılması suretiyle
oluşacak moral ve motivasyon eksikliğinin giderilmesi;
2528 sayılı Er Kazanından İaşe Edileceklere
İlişkin Kanun ile verilen bazı kazanılmış
hakların kaybedilmemesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde
6'ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7'nci maddeyi okutuyorum:
Kazandan beslenecekler
MADDE 7- (1) Günlük yemek bedeli
kapsamında askerî öğrenci, erbaş ve erler ile aşağıda
belirtilenler de kazandan beslenirler.
a) Askerî ceza ve tutukevleri ile
disiplin ceza ve tutukevlerinde tutuklu, hükümlü ve askerî birliklerde
gözaltında bulunan askerî personel ile sivil kişiler,
b) Disiplin cezası nedeniyle
birlikten ayrılamayan askerî personel,
c) Harp esirleri, gözaltına
alınan veya iltica eden yabancı ordu personeli,
ç) Yapılan uluslararası
anlaşmalarda hüküm olması koşuluyla veya Millî Savunma
Bakanlığının onayıyla, Jandarma Genel Komutanlığı
ve Sahil Güvenlik Komutanlığı için İçişleri Bakanlığının
onayıyla Türkiye'deki askerî okullarda eğitilen yabancı
ordu personeli,
d) Kuvvet Komutanı, Jandarma
Genel Komutanı veya Sahil Güvenlik Komutanının onayıyla,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin kadrosunda olmayan ancak askerî
birliklerle beraber görev yapan veya tatbikatlara katılan ve
görev koşullarının kazandan besleme yapılmasını
zorunlu kıldığı kişiler,
e) Hava Harp Okuluna geldikleri
tarihten, deneme uçuşu ve paraşütle atlama eğitimlerinin
tamamlanmasına kadar geçen süre içindeki aday öğrenciler
ile günlük veya öğün bazında beslenme desteğinin verilmesinin
zorunlu olduğu koşullarda, askerî okulların sınavına
girecek aday öğrenciler,
f) Birlik komutanlığı
tarafından askerî personele görev yaptıkları yerlerde
yemek yeme ortamının sağlanamaması ve birliğin
konumu gereği yerleşim yerlerine uzaklığı
veya görevin yapıldığı yer gereğince toplu
beslenmesi uygun görülen birlik personeli,
g) Kendi istemine bağlı
olarak, birlik veya kurumun nöbetçi personeli,
ğ) Yurt dışında
görev yapan ve besleme desteğini bünyesinde bulunduran askerî
birlik personeli (Bu birliklerin yiyecek maddelerini bulundukları
ülkeden karşılamaları durumunda, günlük yemek bedeli,
satın alma fiyatlarına göre hesaplanır),
h) Eğitim ve öğrenimleri
süresince askerî okullarda öğrenci olan ön sözleşmeli subay
ve astsubaylar.
BAŞKAN - Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1323 Sıra
Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Besleme Kanunu Tasarısının
7 nci maddesinin (1) inci fıkrasının (g) bendinde yer
alan "Kendi istemine bağlı olarak" ibaresinin madde
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Eyüp
Fatsa Cengiz Kaptanoğlu İnci Özdemir
Ordu İstanbul İstanbul
M.
Asım Kulak Zeynep Karahan
Uslu Ali Öğüten
Bartın İstanbul Karabük
Ziyattin
Yağcı
Adana
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Uygun görüşle
takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI İSMET
YILMAZ - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türk Silahlı Kuvvetleri Besleme
Kanunu Tasarısının 6'ncı maddesinde önerge ile yapılan
değişiklik çerçevesinde 7'nci maddenin metni yeniden düzenlenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde
7'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8'inci maddeyi okutuyorum:
Güçlendirilmiş yemek ile beslenecekler
MADDE 8- (1) Aşağıda sıralanan
görev ve eğitimleri yapan personel, bu durumları süresince
güçlendirilmiş yemek bedeli üzerinden beslenir. Bu kapsamda,
Kuvvet Komutanlıkları için Genelkurmay Başkanlığının
önerisine göre Millî Savunma Bakanının, Jandarma Genel Komutanlığı
ve Sahil Güvenlik Komutanlığı için İçişleri
Bakanının onayı alınır.
a) Savaş ve askerî harekâtlarda
bulunan birlik personeli,
b) Deprem, sel, orman yangınları
gibi doğal afetlerde arama, kurtarma ve söndürme görevi yapan
birlik personeli,
c) Terörle yaygın ve yoğun
bir şekilde mücadeleye yönelik iç güvenlik harekâtı ile görevli
birlik personeli,
ç) Çalışma koşullarının
gereği yoğun beden hareketini içeren görev ve eğitimleri
yapan birlik personeli,
d) Türk Silahlı Kuvvetleri
spor takımlarından, yoğun beden hareketlerini yapan
takımların toplu olarak çalışma kamplarında
bulunan personeli.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
9'uncu maddeyi okutuyorum:
Bazı birlik ve kurumlara besleme
desteği sağlanması
MADDE 9- (1) Askerlik şubeleri,
jandarma karakolları ve bağlı birliklerinden ayrı
bir bölgede geçici bir süre veya sürekli görev yapan birlik personeli,
yemek hizmetlerine yönelik işlerde çalışan personel
kadrosunun veya gereken olanakların yetersiz olması durumunda;
bölgelerinde bulunan ve besleme desteği verebilecek en yakın
askerî birlik tarafından beslenirler.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 10'u okutuyorum:
Uygulama
MADDE 10- (1) Yıllık yiyecek
bütçesinin belirlenmesinde kullanılan hesaplamalar için yemek
bedeli ölçüt tablosundaki kuru baklagiller, meyve ve sebzelerin
hangi gıda maddelerinden oluşacağı ve diğer
yiyecek maddelerinin tahmini fiyatları, her yıl Millî Savunma
ve İçişleri Bakanlığı tarafından birlikte
hazırlanan, bütçe yapımına dayanak olacak fiyatlandırma
kitapçığında gösterilir.
(2) Depo ve bütçe olanaklarına
göre, yemek çizelgesinin yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlayacak
düzeyde yapılmasından sonra, günlük yemek bedelinden artan
parasal değerler sonraki günlere aktarılmaz.
(3) Günlük yemek çizelgesi içeriğinin
mutfaklarda uygulandığı sırada, birliğe gelen
ve gidenlerin olması durumunda; gelenler için depo olanaklarına
göre öğün bazında ek çizelge düzenlenir. Gidenler için mutfak
ve yemekhanede henüz işlenmemiş olan gıda maddeleri
kiler fazlalığı olarak depoya geri alınır.
BAŞKAN - 10'uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 11'i okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Son
Hükümler
Yönetmelikler
MADDE 11- (1) Bu Kanunun uygulanmasına
ilişkin düzenlemeler; askerî öğrenci, erbaş ve erlerin
dışında, kazandan beslenen askerî personelin aylıklarından
yapılacak kesintilere yönelik uygulama yöntemi ve beslenme
gereksinimleri sağlanamayan askerî birlik personeline aylık
beslenme bedellerinin peşin olarak ödenmesi konusunda uygulamalara
yönelik kurallar, Maliye Bakanlığı ile Sayıştay
Başkanlığının görüşü alınarak, Millî
Savunma ve İçişleri bakanlıkları tarafından
birlikte hazırlanacak yönetmelik ile düzenlenir.
(2) Deney, binek, güvenlik,
eğitim ve yardım gibi amaçlarla Türk Silahlı Kuvvetlerinde
bulunan her cins hayvanın yem gereksinimleri, Maliye Bakanlığı
ve konuyla ilgili kamu idarelerinin görüşleri alınarak,
Millî Savunma ve İçişleri bakanlıkları tarafından
birlikte hazırlanacak yönetmelik ile düzenlenir.
(3) Yemek hazırlama, pişirme
ve sonrasında kullanılan araç ve gereçlerin temizliği,
erbaş, er ve askerî öğrencilerin kişisel temizlikleri
ile kullandıkları giyecek ve eşyalarının temizliği
için gereken temizlik maddelerinin cins, miktar ve uygulama yöntemleri
Millî Savunma, İçişleri ve Maliye bakanlıkları tarafından
birlikte hazırlanacak yönetmelik ile düzenlenir.
(4) Savaş şartlarında
besleme desteği verebilmek için, birliğin sefer kadrosuna
bağlı olarak bulundurulacak depolamaya elverişli
gıda maddelerinin; cinsi, niteliği, bir kişi için günlük
miktarı, kaç günlük olacağı, hangi birliklerde depolanacağı
ve tüketim koşulları ile yine olağanüstü durumlarda
kullanılmak üzere en az iki günlük öğünlere göre düzenlenmiş
dayanıklı hazır gıdaların; hangi birliklerde
ve askerî araçlarda bulundurulacağı ile cins, nitelik, miktar
ve tüketim koşulları, Millî Savunma ve İçişleri bakanlıkları
tarafından birlikte hazırlanacak yönetmelik ile düzenlenir.
(5) Satın alınacak yemek
hizmeti uygulamalarına yönelik kurallar Maliye Bakanlığı,
Sayıştay ve Kamu İhale Kurumunun görüşleri
alınarak Millî Savunma ve İçişleri Bakanlığı
tarafından birlikte hazırlanacak yönetmelik ile düzenlenir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 12'yi okutuyorum:
Yürürlükten kaldırılan
mevzuat ve atıflar
MADDE 12- (1) 12/9/1330 tarihli Askeri
Tayinat ve Yem Kanunu Muvakkati,
(2) 22/4/1925 tarihli ve 657 sayılı
Harita Genel Komutanlığı Kanununun ek 1 inci maddesi,
(3) 23/5/1928 tarihli ve 1325 sayılı
12 Eylül 1330 Tarihli Askeri Tayinat ve Yem Kanunu Muvakkatine Müzeyyel
Kanun,
(4) 23/3/1931 tarihli ve 1776 sayılı
Kuvvetli Tayın Kanunu,
(5) 21/7/1931 tarihli ve 1861 sayılı
Jandarma Eratı Kanununun 14 üncü maddesi,
(6) 14/5/1932 tarihli ve 1960 sayılı
14 Eylül 1330 tarihli Tayınat ve Yem Kanununa Müzeyyel (Demirbaş
Erzak ve Yem) Kanunu,
(7) 27/11/1935 tarihli ve 2852 sayılı
Deniz Mensuplarına Mahsus Yemek Bedeli Hakkında Kanun,
(8) 10/6/1938 tarihli ve 3433 sayılı
Askeri Hastabakıcı Hemşireler Hakkında Kanunun
3 üncü maddesinin ikinci cümlesi,
(9) 19/7/1943 tarihli ve 4480 sayılı
Denizaltı Gemileriyle Avcıbotlarında Bulunanlara
Verilecek Hazır Gıda Hakkında Kanun,
(10) 14/6/1944 tarihli ve 4590 sayılı
Ordu Uçaklarında Bulundurulacak Demirbaş Yiyecek Hakkında
Kanun,
(11) 9/7/1956 tarih ve 6779 sayılı
14 Eylül 1330 tarihli Tayınat ve Yem Kanununa Ek Kanun,
(12) 8/8/1977 tarihli ve 2092 sayılı
Türk Silahlı Kuvvetleri Özel Beslenme Kanunu,
(13) 22/6/1978 tarihli ve 2155 sayılı
Bazı Kamu Personeline Tayın Bedeli Verilmesi Hakkında
Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası ile, 2 nci maddesinin
birinci fıkrası,
(14) 25/9/1981 tarihli ve 2528 sayılı
Er Kazanından İaşe Edileceklere İlişkin Kanun,
(15) 11/1/1983 tarihli ve 2780 sayılı
Hava Harp Okuluna Girmeye İstekli Aday Öğrenciler ile
Uçuş ve Paraşüt Eğitimine Tabi Tutulacak Harp Okulu
Öğrencileri Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin üçüncü
fıkrasının son cümlesindeki "Hava Harp Okulu
öğrencileri istihkakı üzerinden" ibaresi,
(16) 10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı
Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 23 üncü maddesi,
(17) 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı
Olağanüstü Hal Kanununun ek 2 nci ve ek 3 üncü maddeleri,
(18) 31/5/1989 tarihli ve 3566 sayılı
Kazandan İaşe Edilemeyen Erbaş ve Erler ile Askeri
Okul Öğrencilerine Tayın Bedeli Verilmesi Hakkında
Kanun,
yürürlükten kaldırılmıştır.
(19) Mevzuatta, 12/9/1330 tarihli
Askeri Tayinat ve Yem Kanunu Muvakkati ve eklerine yapılan
atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1'i okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1- Bu Kanunda
öngörülen yönetmelikler, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren üç ay içinde yürürlüğe konulur. Bu süre içinde mevcut
düzenlemelerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 13'ü okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 13- (1) Bu Kanun yayımını
takip eden mali yıl başında yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 14'ü okutuyorum:
Yürütme
MADDE 14- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır,
Türk Silahlı Kuvvetlerimiz için hayırlı olmasını
diliyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, 9'uncu sırada yer alan, Sendikalar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu'nun müzakeresine başlayacağız.
9.-
Sendikalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/1230) (S. Sayısı:
1250)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
10'uncu sırada yer alan, Kayseri
Milletvekili Taner Yıldız'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu'nun
müzakeresine başlayacağız.
10.-
Kayseri Milletvekili Taner Yıldız'ın; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (2/1016) (S. Sayısı: 1412)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
11'inci sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Uzayın
Araştırma ve Kullanımı Konularında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları
Raporlarının müzakeresine başlayacağız.
11.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında
Uzayın Araştırma ve Kullanımı Konularında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/491) (S. Sayısı: 1380)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, komisyonların bulunmayacağı
anlaşıldığından ve gruplar arasında da mutabakat
olduğundan, alınan karar gereğince, kanun tasarı
ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 25 Mayıs
2007 Cuma günü, saat 11.00'de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarıma ve bizi izleyen vatandaşlarımıza
hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati : 21.34