DÖ­NEM: 22                         CİLT: 159       YA­SA­MA YI­LI: 5

 

 

 

TÜR­Kİ­YE BÜ­YÜK MİL­LET MEC­Lİ­Sİ

TU­TA­NAK DER­Gİ­Sİ

 

 

114’üncü Bir­le­şim

27 Mayıs 2007 Pazar

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                                                                                                                 Say­fa   

 

 

 

  I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

 II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

III. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­ri­hi Mil­li Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212)
(S. Sa­yı­sı: 305)

2.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

3.- Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan­ve­ki­li Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in, İmar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve Ba­yın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Tu­rizm ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (2/820) (S. Sa­yı­sı: 1337)

4.- Kay­se­ri Mil­let­ve­ki­li Ta­ner Yıl­dız'ın; Ba­zı Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi ile Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/1016) (S. Sa­yı­sı: 1412)

5.- Bit­lis Mil­let­ve­ki­li Ab­dur­ra­him Ak­soy ve Şır­nak Mil­let­ve­ki­li İb­ra­him Hak­kı Bir­lik; Mar­din Mil­let­ve­ki­li Mu­har­rem Do­ğan ve 17 Mil­let­ve­ki­li ile Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu'nun, Köy Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­lif­le­ri ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/1027, 2/832, 2/1030) (S. Sa­yı­sı: 1429)

6.- Genç­lik ve Spor Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­nün Teş­ki­lat ve Gö­rev­le­ri Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Millî Eği­tim, Kül­tür, Genç­lik ve Spor Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1360) (S. Sa­yı­sı: 1427)

7.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Uk­ray­na Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Uza­yın Araş­tır­ma ve Kul­la­nı­mı Ko­nu­la­rın­da İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın  Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu Hak­kın­da  Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Sa­na­yi, Ti­ca­ret, Ener­ji, Ta­bii Kay­nak­lar, Bil­gi ve Tek­no­lo­ji ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (1/491) (S. Sa­yı­sı: 1380)

8.- An­tal­ya Mil­let­ve­ki­li Fik­ret Ba­daz­lı'nın; 2464 Sa­yı­lı Be­le­di­ye Ge­lir­le­ri Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/995) (S. Sa­yı­sı: 1406)

9.- Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li Ha­lil Ay­do­ğan'ın; Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si Ka­nu­nu, İl Özel İda­re­si Ka­nu­nu ve Be­le­di­ye Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/968)
(S. Sa­yı­sı: 1416)

10.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Uk­ray­na Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ener­ji Ala­nın­da İş­bir­li­ği­ne İliş­kin An­laş­ma­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1109) (S. Sa­yı­sı: 1083)

IV. - AÇIK­LA­MA­LAR VE SA­TAŞ­MA­LA­RA İLİŞ­KİN KO­NUŞ­MA­LAR

1.- Iğ­dır Mil­let­ve­ki­li Dur­sun Ak­de­mir'in, yap­mış ol­du­ğu ko­nuş­ma­da ba­zı söz­le­ri­nin yan­lış an­la­şıl­dı­ğı ge­rek­çe­siy­le açık­la­ma­sı

V. - OY­LA­MA­LAR

1.- Köy Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi'nin oy­la­ma­sı

 

I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

TBMM Ge­nel Ku­ru­lu sa­at 11.06'da açı­la­rak se­kiz otu­rum yap­tı.

Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı­nın Ba­zı Mad­de­le­rin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da 10/5/2007 ta­rih­li ve 5660 sa­yı­lı Ka­nun'un Ana­ya­sa'nın 104 ve 175'in­ci mad­de­le­ri uya­rın­ca bir kez da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­de­ril­di­ği­ne iliş­kin Cum­hur­baş­kan­lı­ğı tez­ke­re­si Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­si­ne su­nul­du.

1/1368 esas nu­ma­ra­lı Ana­ya­sa­nın Ba­zı Mad­de­le­rin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun'un Cum­hur­baş­kan­lı­ğın­ca bir kez da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­der­me tez­ke­re­si­nin Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­si­ne su­nul­ma­dan, Baş­kan­lık­ça ha­va­le edil­di­ği ko­mis­yon­lar­da­ki gö­rüş­me­le­ri­ne kırk se­kiz sa­at geç­me­den baş­lan­ma­sı­nın tav­si­ye edil­me­si­ne iliş­kin AK Par­ti Gru­bu öne­ri­si­nin İç Tü­zük'e ay­kı­rı ol­du­ğu id­di­asıy­la ya­pı­lan usul gö­rüş­me­sin­den son­ra, Otu­rum Baş­ka­nın­ca, ya­pı­lan uy­gu­la­ma­nın doğ­ru ol­du­ğu, tu­tu­mun­da her­han­gi bir de­ği­şik­lik ol­ma­dı­ğı açık­lan­dı.

Gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­nın 441'in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan 1428 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın bu kıs­mın 4'ün­cü, 440'ın­cı sı­ra­sın­da bu­lu­nan 1427 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 8'in­ci, 51'in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan 1370 sı­ra sa­yı­lı ge­ri gön­der­me tez­ke­re­si­nin 23'ün­cü, 311'in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan 1109 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 28'in­ci, ge­len kâğıt­lar lis­te­sin­de ya­yım­la­nan ve bas­tı­rı­la­rak da­ğı­tı­lan 1429 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi'nin kırk se­kiz sa­at geç­me­den bu kıs­mın 7'nci sı­ra­sı­na alın­ma­sı­na ve di­ğer iş­le­rin sı­ra­sı­nın bu­na gö­re te­sel­sül et­ti­ril­me­si­ne; 1/1368 esas nu­ma­ra­lı Ana­ya­sa­nın Ba­zı Mad­de­le­ri­nin De­ğiş­ti­ril­me­si­ne İliş­kin Ka­nun'un Cum­hur­baş­kan­lı­ğın­ca bir kez da­ha gö­rü­şül­mek üze­re ge­ri gön­der­me tez­ke­re­si­nin Baş­kan­lık­ça ha­va­le edil­di­ği ko­mis­yon­lar­da­ki gö­rüş­me­le­ri­ne kırk se­kiz sa­at geç­me­den baş­lan­ma­sı­nın İç Tü­zük'ün 36'ncı mad­de­si ge­re­ğin­ce ko­mis­yon­la­ra tav­si­ye edil­me­si­ne iliş­kin AK Par­ti Gru­bu öne­ri­si, ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­den son­ra, ka­bul edil­di.

Gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­nın:

1'in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi'nin (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305) gö­rüş­me­le­ri, da­ha ön­ce ge­ri alı­nan mad­de­le­re iliş­kin ko­mis­yon ra­po­ru he­nüz gel­me­di­ğin­den;

2'nci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904),

3'ün­cü sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan­ve­ki­li Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in, İmar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (2/820) (S. Sa­yı­sı: 1337),

İl­gi­li ko­mis­yon yet­ki­li­le­ri Ge­nel Ku­rul­da ha­zır bu­lun­ma­dık­la­rın­dan;

Er­te­len­di.

4'ün­cü sı­ra­sı­na alı­nan, Mer­ke­zi Fi­nans ve İha­le Bi­ri­mi­nin İs­tih­dam ve Büt­çe Esas­la­rı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı (1/1317) (S. Sa­yı­sı: 1428) gö­rüş­me­le­ri­ni mü­te­aki­ben, elek­tro­nik ci­haz­la ya­pı­lan açık oy­la­ma­dan son­ra,

5'in­ci sı­ra­sı­na alı­nan, Sen­di­ka­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı (1/1230) (S. Sa­yı­sı: 1250) ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­den son­ra,

Ka­bul edil­di.

Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ha­luk Koç, Ak­sa­ray Mil­let­ve­ki­li Ali Rı­za Ala­bo­yun'un, ko­nuş­ma­sın­da, par­ti­si­ne,

Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li İb­ra­him Öz­do­ğan, Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Nu­ri Ak­bu­lut'un, ko­nuş­ma­sın­da, şah­sı­na,

Sa­taş­tı­ğı id­di­asıy­la bi­rer açık­la­ma­da bu­lun­du­lar.

Alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce, 27 Ma­yıs 2007 Pa­zar gü­nü sa­at 11.00'de top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­me 23.31'de son ve­ril­di.

Sa­dık Ya­kut

Baş­kan Ve­ki­li

                               Ah­met Kü­çük                           Meh­met Da­niş

                                  Ça­nak­ka­le                                 Ça­nak­ka­le

                                  Kâtip Üye                                 Kâtip Üye

                               Ha­run Tü­fek­ci                         Bay­ram Öz­çe­lik

                                     Kon­ya                                      Bur­dur

                                  Kâtip Üye                                 Kâtip Üye

No.: 154

II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

27 Ma­yıs 2007 Pa­zar

Ra­por­lar

1.- Zon­gul­dak Mil­let­ve­ki­li Ha­run Akın ve 8 Mil­let­ve­ki­li­nin; 17.7.1964 Ta­rih­li ve 506 Sa­yı­lı Sos­yal Si­gor­ta­lar Ka­nu­nu­na İki Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne İliş­kin Ka­nun Tek­li­fi ve İç­tü­zü­ğün 37 nci Mad­de­si­ne Gö­re Doğ­ru­dan Gün­de­me Alın­ma Öner­ge­si (2/702) (S. Sa­yı­sı: 1430) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 27.5.2007) (GÜN­DE­ME)

2.- Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Mu­sa Uzun­ka­ya ile 16 Mil­let­ve­ki­li­nin; 190 Sa­yı­lı Ge­nel Kad­ro ve Usu­lü Hak­kın­da Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ye Bağ­lı Cet­vel­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve İç­tü­zü­ğün 37 nci Mad­de­si­ne Gö­re Doğ­ru­dan Gün­de­me Alın­ma Öner­ge­si (2/473) (S. Sa­yı­sı: 1431) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 27.5.2007) (GÜN­DE­ME)

3.- 10.5.2007 Ta­rih­li ve 5660 Sa­yı­lı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı­nın Ba­zı Mad­de­le­rin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun ve Ana­ya­sa­nın 89 un­cu ve 104 ün­cü Mad­de­le­ri Ge­re­ğin­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1368) (S. Sa­yı­sı: 1433) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 27.5.2007) (GÜN­DE­ME)

4.- İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Tay­yar Al­tı­ku­laç ve An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Sa­id Ya­zı­cı­oğ­lu'nun; Di­ya­net İş­le­ri Baş­kan­lı­ğı Ku­ru­luş ve Gö­rev­le­ri Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Millî Eği­tim, Kül­tür, Genç­lik ve Spor Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/1036) (S. Sa­yı­sı: 1434) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 27.5.2007) (GÜN­DE­ME)

5.- Muğ­la Mil­let­ve­ki­li Ha­san Öz­yer ve 20 Mil­let­ve­ki­li­nin; Be­le­di­ye­le­re ve İl Özel İda­re­le­ri­ne Ge­nel Büt­çe Ge­lir­le­rin­den Pay Ve­ril­me­si Hak­kın­da Ka­nu­na Bir Ek Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile İç­tü­zü­ğün 37 nci Mad­de­si­ne Gö­re Doğ­ru­dan Gün­de­me Alın­ma Öner­ge­si (2/265)
(S. Sa­yı­sı: 1435) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 27.5.2007) (GÜN­DE­ME)

 

27 Ma­yıs 2007 Pa­zar

Bİ­RİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 11.04

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le), Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 114'ün­cü Bir­le­şi­mi­ni açı­yo­rum.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan, yok­la­ma ya­par­sa­nız…

BAŞ­KAN - Top­lan­tı ye­ter sa­yı­sı var­dır, gün­de­me ge­çi­yo­ruz.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - Bir bak ba­ka­yım Baş­kan, na­sıl var!

BAŞ­KAN - Alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri İle Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­na ge­çi­yo­ruz.

İZ­ZET ÇE­TİN (Ko­ca­eli) - 30 ki­şi yok, el in­saf Baş­kan, 30 ki­şi! Tu­ta­nak­la­ra geç­sin di­ye söy­lü­yo­rum.

III. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­ri­hi Mil­li Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305)

BAŞ­KAN - 1'in­ci sı­ra­da yer alan ka­nun tek­li­fi­nin ge­ri alı­nan mad­de­le­riy­le il­gi­li ko­mis­yon ra­po­ru gel­me­di­ğin­den, tek­li­fin gö­rüş­me­le­ri­ni er­te­li­yo­ruz.

2'nci sı­ra­da yer alan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

2.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

3'ün­cü sı­ra­da yer alan, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan­ve­ki­li Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in, İmar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve Ba­yın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Tu­rizm ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı­nın gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

3.- Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Grup Baş­kan­ve­ki­li Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Fa­ruk Çe­lik'in, İmar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve Ba­yın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Tu­rizm ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (2/820) (S. Sa­yı­sı: 1337)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

4'ün­cü sı­ra­da yer alan, Kay­se­ri Mil­let­ve­ki­li Ta­ner Yıl­dız'ın; Ba­zı Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi ile Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne de­vam ede­ce­ğiz.

4.- Kay­se­ri Mil­let­ve­ki­li Ta­ner Yıl­dız'ın; Ba­zı Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi ile Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/1016) (S. Sa­yı­sı: 1412)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

5'in­ci sı­ra­da yer alan, Bit­lis Mil­let­ve­ki­li Ab­dur­ra­him Ak­soy ve Şır­nak Mil­let­ve­ki­li İb­ra­him Hak­kı Bir­lik; Mar­din Mil­let­ve­ki­li Mu­har­rem Do­ğan ve 17 Mil­let­ve­ki­li ile Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu'nun Köy Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­lif­le­ri ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

5.- Bit­lis Mil­let­ve­ki­li Ab­dur­ra­him Ak­soy ve Şır­nak Mil­let­ve­ki­li İb­ra­him Hak­kı Bir­lik; Mar­din Mil­let­ve­ki­li Mu­har­rem Do­ğan ve 17 Mil­let­ve­ki­li ile Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu'nun Köy Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­lif­le­ri ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/1027, 2/832, 2/1030) (S. Sa­yı­sı: 1429) (x)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Ko­mis­yon ra­po­ru 1429 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Tek­li­fin tü­mü üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si gru­bu adı­na söz is­te­yen Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu, Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sa­yın As­la­noğ­lu, sü­re­niz yir­mi da­ki­ka­dır.

Bu­yu­run.

CHP GRU­BU ADI­NA FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (Ma­lat­ya) - Sa­yın Baş­kan, yü­ce Mec­li­sin de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum ve dün ge­ce Şır­nak'ta pu­su­ya dü­şü­rü­len 2 köy ko­ru­cu­muz­dan 1'i ve­fat et­miş­tir, 1'i ya­ra­lan­mış­tır. Ben, ölen köy ko­ru­cu­ma Tan­rı'dan rah­met­ler di­li­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti bir sos­yal hu­kuk dev­le­ti­dir. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nde, bu ül­ke­de ya­şa­yan ve dev­le­tin iş ver­di­ği, özel sek­tö­rün iş ver­di­ği ve üc­ret öde­nen her­ke­sin sos­yal gü­ven­lik şem­si­ye­si al­tı­na alın­ma­sı ana­ya­sal bir gö­rev­dir, Ana­ya­sa'nın amir hük­mü­dür. An­cak, 1984 yı­lın­dan iti­ba­ren ve bu­gü­ne ka­dar ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­mız­la il­gi­li hiç­bir sos­yal gü­ven­lik şem­si­ye­si ge­ti­ril­me­miş­tir.

Biz, ül­ke­nin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü­nün, ül­ke­miz­de ya­şa­yan her­ke­sin em­ni­ye­ti­nin sağ­lan­ma­sı­nın dev­le­tin kol­luk kuv­vet­le­ri­nin te­mel gö­re­vi ol­du­ğu­na ina­nı­yo­ruz. Va­tan­da­şın em­ni­ye­ti­ni sağ­la­mak dev­le­tin kol­luk kuv­vet­le­ri­nin te­mel gö­re­vi­dir de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri. An­cak, 84 yı­lın­da ge­ti­ri­len bir ya­say­la ge­çi­ci ve gö­nül­lü köy ko­ru­cu­luk sis­te­mi ge­ti­ril­miş­tir. Bu in­san­la­ra, 84 yı­lın­dan be­ri, dev­let bel­li bir üc­ret ödü­yor yap­tı­ğı gö­rev kar­şı­lı­ğı. Çok zor ko­şul­lar al­tın­da gö­rev ya­pan bu in­san­la­rın, da­ha bir yıl ön­ce­ye ka­dar hiç­bir sos­yal gü­ven­ce­le­ri yok­tu. Yıl­lar­ca söy­le­dik, gün­ler­ce bu­ra­da söy­le­dik. Ör­ne­ğin, hiç­bir sağ­lık yar­dı­mı gü­ven­ce­le­ri yok­tu. Ken­di­le­ri ve ço­cuk­la­rı hiç­bir has­ta­ne­ye, hiç­bir ye­re gi­de­mi­yor­lar­dı. Çün­kü, bun­la­rın bir sos­yal gü­ven­ce­si yok­tu. Ni­te­kim, bir yıl ön­ce -gün­ler­ce her büt­çe­de ben bu ko­nu­yu di­le ge­tir­dim- ye­şil kart uy­gu­la­ma­sı baş­la­tıl­dı bu ar­ka­daş­la­rı­mı­za ve o so­run kıs­men gi­de­ril­di. Ama, di­ğer ta­raf­tan, yir­mi yıl­dır ça­lı­şan ve bel­li bir ya­şa gel­dik­ten son­ra "Ha­di kar­de­şim, gü­le gü­le." de­nil­di­ği za­man, hiç­bir sos­yal gü­ven­lik şem­si­ye­si­nin al­tın­da ol­ma­yan bu ar­ka­daş­la­rı­mız çok zor gün­ler ge­çir­di­ler.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bu ya­sa için, özel­lik­le ben ve ar­ka­daş­la­rım yak­la­şık dört yıl­dır he­men he­men de­fa­lar­ca gün­de­me ge­tir­dik. Çün­kü, gi­di­yo­ruz gö­rü­yo­ruz. On­lar bu ül­ke­nin bir va­tan­da­şı. On­lar gö­rev ya­pı­yor­sa, bu gö­rev­le­rin­de sos­yal gü­ven­lik şem­si­ye­si al­tın­da ol­mak ana­ya­sal bir hak­la­rı­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ben ve ar­ka­daş­la­rım, yak­la­şık 25 ar­ka­da­şı­mın, da­ha ön­ce ver­di­ği bir ya­sa tek­li­fi, İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu­na git­ti­ği için, bu ko­mis­yo­nun gün­de­mi­ne gir­me­di. Da­ha son­ra İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nun­da gö­rü­şül­me­yip Plan ve Büt­çe­de gö­rü­şül­dü­ğü için, tek­rar, ye­ni bir ya­say­la bu­ra­ya ka­dar ge­tir­dik efen­dim.

(x) 1429 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, biz, bu ya­sa­ya… Her ko­ru­cu­mu­zun sos­yal gü­ven­lik şem­si­ye­si al­tın­da ol­ma­sı­na yü­rek­ten ka­tı­lı­yo­ruz. An­cak, ya­sa ek­sik­tir, ya­sa­nın ek­sik­le­ri var­dır, bu ya­sa­da çok ek­sik var­dır. Bu­nun için bu ya­sa­nın tü­mü­ne, te­mel­de, biz Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu ola­rak, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin ana­ya­sal bir hu­kuk dev­le­ti ola­rak, hu­kuk dev­le­ti­nin gö­re­vi ola­rak, bu ar­ka­daş­la­rı­mı­zın sos­yal gü­ven­lik şem­si­ye­si al­tı­na alın­ma­sı­na yü­rek­ten ve gö­nül­den ka­tı­lı­yo­ruz, ama ek­sik­le­ri var. Bu ek­sik­ler ne­de­niy­le de Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu üye­si ar­ka­daş­la­rım­la be­ra­ber ça­lış­tım, bir ay­rı­şık oy im­za­mı­zı da bu­ra­ya koy­duk.

Bu­ra­da de­di­ği­miz şu ar­ka­daş­lar: Te­rör, bü­tün dün­ya­nın ve ül­ke­mi­zin in­san­lı­ğı­nı, ba­rı­şı­nı ve hu­zu­ru­nu teh­dit edi­yor. En önem­li so­run­la­rın ba­şın­da te­rör gel­mek­te­dir bu­gün dün­ya­da. Ev­ren­sel bir bo­yut ta­şı­yan ve he­def gö­zet­me­yen te­rör, ola­ğan dı­şı yö­ne­tim ve hu­kuk çer­çe­ve­sin­de ön­le­ne­me­ye­ce­ği ya­şa­nan olay­lar­la ka­nıt­lan­mış­tır. Bu ne­den­le, gü­nü­müz­de­ki te­rör­le mü­ca­de­le ko­nu­sun­da bil­gi ve bi­ri­ki­min ya­nı sı­ra, ulus­la­ra­ra­sı iş bir­li­ği önem ka­zan­mış­tır. Te­rör, sen kim­sin, han­gi ül­ke… Te­rör, te­rör­dür ar­ka­daş­lar. Özel­lik­le ül­ke­mi­zin kar­şı kar­şı­ya kal­dı­ğı bö­lü­cü te­rör ko­nu­sun­da bu­gü­ne ka­dar iz­le­nen yan­lış po­li­ti­ka­lar so­nu­cu so­run da­ha bü­yü­müş, çö­zü­mü yal­nız­ca gü­ven­lik kuv­vet­le­ri­ne iha­le et­mek ko­lay­cı­lı­ğı­na ka­çıl­mış­tır. Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu, bu sis­te­min bir par­ça­sı ola­rak uy­gu­la­ma­ya so­kul­muş, an­cak bu uy­gu­la­ma­da da za­man za­man, ken­di için­de ye­ni so­run­lar ve za­fi­yet­ler ya­şan­ma­sı­na ne­den ol­muş­tur ve ko­ru­cu­luk sis­te­mi de tar­tı­şıl­ma­ya baş­lan­mış­tır.

Sa­yı­la­rı bu­gün 57 bin olan ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­mı­za dev­le­tin sa­hip çık­ma­sı, öz­lük hak­la­rı ko­nu­sun­da gü­ven­ce­ye ka­vuş­tu­rul­ma­sı çok ge­ci­ken bir hak­kın tes­li­mi­dir, geç ka­lın­mış bir uy­gu­la­ma­dır. Ko­ru­cu­la­rı­mız açı­sın­dan önem­li bir mağ­du­ri­ye­ti gi­de­re­cek­tir. Te­rö­rün ön­len­me­si, an­cak ve an­cak top­lu­mun bü­tün ke­sim­le­ri­nin, si­vil ve resmî ku­rum­la­rın top­yekûn di­renç, da­ya­nış­ma ve so­ru­nu sa­hip­len­me­siy­le müm­kün­dür. Bu aşa­ma­da ya­pıl­ma­sı ge­re­ken ulu­sal bir po­li­ti­ka, prog­ram oluş­tu­ra­rak ko­nu­nun eko­no­mik, sos­yal ve kül­tü­rel açı­dan bo­yut­la­rı ele alın­ma­lı­dır.

Bu doğ­rul­tu­da, gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz de­ği­şik­lik tek­li­fi­nin alt­ya­pı­sı oluş­tu­rul­ma­mış, il­gi­li ku­rum­la­rın gö­rüş ve dü­şün­ce­le­ri alın­ma­dan, ale­la­ce­le -Ana­ya­sa'nın sos­yal dev­let il­ke­si ola­rak her ça­lı­şa­nın sos­yal gü­ven­lik şem­si­ye­si al­tı­na alın­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni dört bu­çuk yıl­dır, par­ti ola­rak, sü­rek­li di­le ge­tir­me­mi­ze rağ­men- son gün, son sa­ni­ye bu­nun bir se­çim ya­tı­rı­mı ol­du­ğu yö­nün­de de kuş­ku­la­rı­mız var­dır.

Ül­ke­miz­de ya­şa­yan tüm va­tan­daş­la­rı­mı­zın gü­ven­li­ği­ni te­min et­mek dev­le­ti­mi­zin kol­luk kuv­vet­le­ri­nin te­mel gö­re­vi­dir. Bu ne­den­le, köy ko­ru­cu­lu­ğu­nun ka­lı­cı hâle ge­ti­ril­me­den, mev­cut köy ko­ru­cu­la­rı­mı­zın her tür­lü eko­no­mik ve sos­yal hak­la­rı ve­ri­le­rek dö­nem için­de bu ku­rum ye­ni­den şe­kil­len­di­ril­me­li­dir. Mev­cut köy ko­ru­cu­la­rı­mı­zın ge­cik­miş sos­yal gü­ven­lik hak­la­rı­nın, sos­yal ve eko­no­mik hak­la­rı­nın ön­ce­lik­le ve­ril­me­si gö­rü­şün­de­yiz de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, dün­ya­ya bak­tı­ğı­mız za­man dün­ya­da­ki te­rö­rün kay­na­ğı­nı bir araş­tır­mak la­zım. Dün­ya­da­ki te­rö­rün te­mel ne­de­ni, eko­no­mik çı­kar­lar uğ­ru­na dün­ya­da­ki ba­zı ül­ke­le­rin ka­rış­tı­rıl­ma­sın­dan baş­ka bir şey de­ğil­dir. Te­rö­rün ama­cı, dün­ya­da­ki bel­li eko­no­mik çı­kar çev­re­le­ri­nin bel­li ül­ke­ler­de ken­di çı­kar­la­rı­nı ko­ru­mak için, ken­di eko­no­mik çı­kar­la­rı­nı de­vam et­tir­mek için önem­li bir rol oy­nu­yor de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri. Bu­nun al­tı­nı çi­ze­lim.

Te­rör, dün­ya­nın her ta­ra­fın­da te­rör­dür, an­cak ba­zı güç­ler, ba­zı ül­ke­ler ken­di ül­ke­le­ri­ne ya­pı­lan uy­gu­la­ma­da te­rö­rü te­rör ola­rak la­net­li­yor; ama bir baş­ka ül­ke­ye ya­pı­lan uy­gu­la­ma­lar­da, bir baş­ka ül­ke­ye ken­di yan­daş ol­du­ğu za­man, ken­di on­la­rı ko­ru­yup kol­la­dı­ğı za­man, bir baş­ka ül­ke­nin ulu­sal bir­lik, be­ra­ber­li­ği­ne, özel­lik­le ül­ke­mi­zin ulu­sal bir­lik, be­ra­ber­li­ği­ne ya­pı­lan sal­dı­rı­lar­da ta­raf olu­yor ve gör­mez­lik­ten ge­li­yor. Bu­nun al­tı­nı çi­ze­lim ar­ka­daş­lar, bu­nun al­tı­nı çi­ze­lim. Bel­li ül­ke­le­rin ken­di çı­kar­la­rı­nı, ken­di men­fa­at­le­ri­ni ko­ru­mak için göz yu­mu­yor. O za­man in­san hak­la­rı ol­mu­yor, o za­man de­mok­ra­si ol­mu­yor, ama ken­di­ne ya­pıl­dı­ğı za­man kı­ya­met­ler ko­pu­yor.

Bir baş­ka ül­ke­nin bir­lik, be­ra­ber­li­ği­ne yö­ne­lik şid­det olay­la­rı­nı ve bu­nu ya­pan­la­rı ko­ru­yan, kol­la­yan ül­ke­le­ri hep be­ra­ber gö­rü­yo­ruz ar­ka­daş­lar. Yıl­lar­ca, Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­rin­den ba­zı­la­rı­nın, Tür­ki­ye'de­ki şid­det uy­gu­la­ma­la­rı­nı ve bun­la­rı ya­pan in­san­la­rı na­sıl ko­ru­yup, na­sıl kol­la­dı­ğı­nı hep be­ra­ber gö­rü­yo­ruz. Bu­nun adı in­san hak­kı olu­yor, ama ken­di ül­ke­si­ne, ken­di­ne ya­pı­lan olay­la­rı bir baş­ka­sı ko­ru­yup kol­la­dı­ğı za­man o ül­ke­yi te­rö­rist dev­let ilan edi­yor.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bun­la­rın al­tın­da ya­tan olay eko­no­mik sa­vaş­tır. Hiç bir­bi­ri­mi­zi kan­dır­ma­ya­lım, ken­di eko­no­mik ge­le­ce­ği­ni, ken­di eko­no­mik çı­kar­la­rı­nı ko­ru­mak, kol­la­mak ama­cıy­la bun­la­rı ya­pı­yor.

Çok uza­ğa git­me­ye­lim, Ku­zey Irak: Hep be­ra­ber ib­ret­le iz­le­dik, ib­ret­le iz­li­yo­ruz. Bir baş­ka ül­ke, ken­di eko­no­mik çı­ka­rı­nı ko­ru­mak uğ­ru­na, ora­da­ki in­san­la­rı, her gün bin­ler­ce in­sa­nı, bin­ler­ce Irak­lı­yı, kar­de­şi kar­de­şe na­sıl vur­dur­du ar­ka­daş­lar? Bi­ri­le­ri­ne bir di­lim pas­ta ik­ram edi­yor, ora­da­ki ba­zı, ken­di ül­ke­si­nin ba­zı çı­kar çev­re­le­ri­ne gül­ler gös­te­re­rek, çı­kar va­at ede­rek ül­ke­nin bir­lik, be­ra­ber­li­ği­nin na­sıl yok edil­di­ği­ni hep be­ra­ber ib­ret­le iz­li­yo­ruz ar­ka­daş­lar.

Onun için de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bi­ze biz­den baş­ka­sın­dan fay­da yok­tur ve Or­ta Do­ğu'nun önem­li bir böl­ge­sin­de olan ül­ke­mi­zin bir­lik, be­ra­ber­li­ği­ni boz­mak uğ­ru­na, ken­di eko­no­mik çı­kar­la­rı­nı, ken­di­le­ri­nin bu böl­ge­de­ki ha­ya­ti­yet­le­ri­ni de­vam et­tir­me­le­ri uğ­ru­na Tür­ki­ye'nin bir­lik, be­ra­ber­li­ği­ni bo­zan be­lir­li grup­la­ra hâlâ yan­daş olan ül­ke­ler var ar­ka­daş­lar. Bu­nu unut­ma­ya­lım ar­ka­daş­lar.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, yıl­lar­ca Tür­ki­ye'nin bir­lik, be­ra­ber­li­ği­ni bo­zan grup­la­ra, kit­le­le­re han­gi ül­ke­le­rin na­sıl kol ka­nat ger­di­ği­ni hep be­ra­ber bi­li­yo­ruz. Ama hâlâ bu­gün Ku­zey Irak'ta, ora­nın de­ne­ti­mi­ni ya­pan bel­li ül­ke­ler -hâlâ bel­li ke­sim­le­ri na­sıl ko­ru­yup kol­la­dı­ğı­nı- ora­da yer­le­şen in­san­la­rın Tür­ki­ye'ye yö­ne­lik fa­ali­yet­le­ri­ni bi­le bi­le, Tür­ki­ye'nin bir­lik, be­ra­ber­li­ği­ni bo­za­ca­ğı­nı, boz­du­ğu­nu bi­le bi­le hâlâ bun­la­ra yan­daş olu­yor­sa, biz ül­ke ola­rak şap­ka­mı­zı önü­mü­ze çı­ka­rıp mut­lak dü­şün­me­miz la­zım ar­ka­daş­lar.

Müt­te­fik, na­sıl müt­te­fik olur? Bir baş­ka ül­ke­nin, müt­te­fik ol­du­ğun ül­ke­nin bir­lik, be­ra­ber­li­ği­ne göz di­ken, bun­la­rı boz­mak is­te­yen in­san­la­ra sen on­la­rı hi­ma­ye eder­sen, bu­nun adı müt­te­fik­lik de­ğil­dir, bu­nun adı ken­di çı­ka­rı­nı ko­ru­mak ve kol­la­mak­tır ar­ka­daş­lar.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ta­bii yir­mi yıl­dır, 84 yı­lın­da ge­ti­ril­miş köy ko­ru­cu­lu­ğu… Bun­lar in­san. Yi­ne söy­lü­yo­rum, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin bir­lik, be­ra­ber­li­ği­ni, bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü­nü ko­ru­mak, kol­la­mak dev­le­tin kol­luk kuv­vet­le­ri­nin te­mel gö­re­vi­dir. Ama bun­lar bir in­san, bun­la­rın da ço­lu­ğu ço­cu­ğu var köy ko­ru­cu­la­rı­mı­zın, bun­lar da has­ta olu­yor, bun­la­rın da dok­to­ra git­me­si, bun­la­rın da sos­yal gü­ven­lik şem­si­ye­si ol­ma­sı la­zım. Bu, ana­ya­sal gö­re­vi­miz­dir.

Ge­ti­ri­len bu ya­sa­da, uy­gu­la­ma­da so­run­lar çı­ka­cak­tır ar­ka­daş­lar. Bu ar­ka­daş­la­rı­mı­zın gö­rev ta­nım­la­rı­nı ya­pa­cak bir yö­net­me­lik yok­tur. Bu ar­ka­daş­la­rı­mız, çift baş­lı yö­ne­ti­li­yor. Bir ta­raf­ta kay­ma­ka­ma bağ­lı ve do­la­yı­sıy­la va­li­ye bağ­lı, bir ta­raf­ta jan­dar­ma­ya bağ­lı. Mut­la­ka bir yö­net­me­lik­le köy ko­ru­cu­la­rı­mı­zın bir ke­sim­le… Köy ko­ru­cu­la­rı­mı­za jan­dar­ma ay­rı gö­rev ve­ri­yor, kay­ma­kam ay­rı gö­rev ve­ri­yor, bu­ra­da so­run­lar ya­şa­nı­yor.

İki: Yi­ne yö­net­me­lik yok. Bun­la­rın bir gö­rev ta­nı­mı yok. Gö­rev ta­nı­mı ol­ma­dı­ğı gi­bi, bun­la­rın bir di­sip­lin yö­net­me­li­ği de yok. Ba­zen, ora­da­ki, o il­çe­de­ki jan­dar­ma ko­mu­ta­nı­nın ve­ya uz­man bir ça­vu­şu­mu­zun iki du­da­ğı­nın ara­sın­da bu ar­ka­daş­la­rı­mı­zın gö­re­ve de­vam et­me­le­ri. "Ha­yır ar­ka­da­şım, gö­re­vi­ni yap­ma­dın." di­yor, "Ha­di kar­de­şim…" de­yip, ka­pı dı­şa­rı ko­yu­yor­lar. Bun­lar ya­şa­nı­yor ar­ka­daş­lar.

Onun için, bu ya­say­la bir­lik­te, köy ko­ru­cu­la­rı­mı­zın gö­rev­le­ri­ni ta­nım­la­yan bir yö­net­me­li­ğin ve bir di­sip­lin yö­net­me­li­ği­nin de ol­ma­sı ge­re­kir. Bu açı­dan, bu ar­ka­daş­la­rı­mı­zın, sos­yal gü­ven­lik şem­si­ye­siy­le bir­lik­te, bel­li bir yö­net­me­lik­le yö­ne­til­me­si ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­ruz. Ama biz bu­nu bu­ra­da gö­re­me­dik. Çok ace­le edil­miş bir ya­sa. Ta­mam, mut­lak sos­yal gü­ven­lik şem­si­ye­si al­tı­na der­hal… Çok geç bu­gün, yir­mi se­ne ön­ce ol­ma­lıy­dı. Ama ma­ale­sef, on­la­rın so­run­la­rı­nı gi­de­ri­ci, özel­lik­le gö­rev­le­ri­ni de­vam et­tir­me­si yö­nün­de so­run­la­rı­nı gi­de­ri­ci bir… Ya­sa­da bu­nu gö­re­mi­yo­ruz de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ta­bii, bun­la­ra kad­ro ih­das et­mek ye­ri­ne, bir şe­kil­de, jan­dar­ma­nın, kay­ma­kam­lık­lar­dan alı­nıp… Ya­ni kay­ma­kam­lık­lar­dan çok jan­dar­may­la iş­bir­li­ği ya­pı­yor köy ko­ru­cu­la­rı­mız. Ya­ni, bu açı­dan, ta­ma­men mev­cut ya­pı­da, il­çe­ler­de­ki jan­dar­ma ko­mu­tan­lık­la­rı­nın em­ri­ne ve­rip, on­la­rın iş gü­dü­mü­ne sok­ma­nın çok önem­li ol­du­ğu­na ina­nı­yo­ruz çün­kü o yö­re­de­ki tüm em­ni­ye­tin sağ­lan­ma­sı, o yö­re­de­ki tüm so­run­la­rın jan­dar­may­la bir­lik­te gi­de­ril­me­sin­den ya­na­yız. Ya­ni, özel­lik­le, bir yö­net­me­lik­le, bu­nun ya­pıl­ma­sı ge­re­ki­yor.

Ay­rı­ca, ba­zı köy ko­ru­cu­la­rı­mız ida­ri gö­rev­ler­de gö­rev­len­di­ri­li­yor; il­çe­de­ki bir ye­rin bek­çi­li­ğin­de ve­ya baş­ka bir şey… Ha­yır ar­ka­daş­la­rım, köy ko­ru­cu­la­rı­nın gö­re­vi, il­çe mer­kez­le­rin­de, bel­li mer­kez­ler­de bek­çi­lik yap­mak de­ğil­dir ar­ka­daş­lar. Onun için, Sa­yın Ba­ka­nım, bir yö­net­me­lik­le, mut­lak bu­nun gö­rev ta­nım­la­rı­nın ya­pıl­ma­sı ge­re­ki­yor.

Ta­bii, bu­gü­ne ka­dar bu ar­ka­daş­la­rı­mız­dan bin­ler­ce in­san öl­dü ve ma­ale­sef, hiç­bir şe­kil­de, za­rar gö­ren ai­le­le­re, bu­gü­ne ka­dar, hiç­bir yar­dım ya­pıl­ma­dı. Be­nim al­dı­ğım bil­gi eğer yan­lış de­ğil­se, sa­de­ce Şır­nak'ta bu­gü­ne ka­dar 352 ko­ru­cu­muz öl­müş, şe­hit ol­muş ve 487 ko­ru­cu­muz da ya­ra­lan­mış. Eğer, al­dı­ğım bil­gi, ar­ka­daş­la­rı­mın ba­na ver­miş ol­du­ğu bil­gi yan­lış de­ğil­se. Ya­ni, bu­gü­ne ka­dar, bu ar­ka­daş­la­rı­mı­za, alt­mış ya­şın­dan son­ra "Ha­di kar­de­şim gü­le gü­le evi­ne." de­nil­miş. Hiç de­ğil­se, bu ya­sa­da, yir­mi yıl­dır gö­rev ya­pan ar­ka­daş­la­rı­mı­zın bir ke­re hak­la­rı tes­lim edil­me­li­dir. Bel­li ya­şa gel­dik­ten son­ra, bu ar­ka­daş­la­rı­mı­zın sos­yal hak­la­rı ve­ri­le­rek, bun­lar emek­li edil­me­li­dir. Bu he­pi­miz için ge­rek­li­dir. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı'nın te­mel ku­ra­lı­dır de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

De­fa­lar­ca bu­ra­da di­le ge­tir­dik. Sa­yın Ba­ka­nım o za­man bu­ra­da yok­tu. Ben, İçiş­le­ri Ba­ka­nı­mı Ça­lış­ma ve Sos­yal Gü­ven­lik Ba­ka­nı­ma şikâyet et­tim, "ih­bar edi­yo­rum" de­dim. De­fa­lar­ca bu­ra­da de­dim ki, dev­let ka­çak iş­çi ça­lış­tı­rı­yor. Dev­let ka­çak iş­çi ça­lış­tır­maz, sos­yal hu­kuk dev­le­ti ka­çak iş­çi ça­lış­tır­maz. Bu­ra­da de­fa­lar­ca "ih­bar edi­yo­rum" de­dim.

Ya­ni, bu ya­say­la, en azın­dan, 57 bin köy ko­ru­cu­mu­zun bir sos­yal gü­ven­lik şem­si­ye­si al­tın­da top­lan­ma­sın­dan ha­ki­ka­ten, bir in­san ola­rak çok mut­lu olu­yo­ruz. Bu, bi­zim dev­le­ti­mi­zin gö­re­vi ar­ka­daş­lar. Ama, bu ya­sa ek­sik, bu ya­sa­da ya­rın so­run­lar çı­ka­cak, on­la­rın bir yö­net­me­li­ği­ni, mut­lak, aci­len çı­kar­ma­mız la­zım.

Bu açı­dan, bu ya­sa­nın ha­zır­lan­ma­sın­da eme­ği ge­çen tüm ar­ka­daş­la­ra… Ben, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bun­dan, da­ha ön­ce, be­ra­ber, ay­rı bir ya­sa tek­li­fi ver­di­ği­miz de­ğer­li ar­ka­daş­la­rı­mı­zın ya­sa tek­li­fi İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu­na git­ti­ği için on­lar­dan özür di­li­yo­rum. Çün­kü, Sa­yın Mu­har­rem Kı­lıç, Sa­yın Ke­mal Kı­lıç­da­roğ­lu, Sa­yın Me­sut De­ğer, Sa­yın Mah­mut Du­yan, Sa­yın Ah­met Kü­çük, Sa­yın Esat Ca­nan, Sa­yın Şe­rif Er­tuğ­rul, Sa­yın Sa­mi Tan­doğ­du, Sa­yın Meh­met Kar­tal ve di­ğer ar­ka­daş­la­rı­mın ya­sa tek­li­fi İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nun­da bek­li­yor. Onun için, bu ya­say­la 57 bin köy ko­ru­cu­mu­zun sos­yal gü­ven­lik şem­si­ye­si al­tı­na gir­me­sin­den do­la­yı, on­lar adı­na çok mut­lu olu­yo­rum. Di­li­yo­rum Yü­ce Tan­rı on­la­ra acı gös­ter­mez ve hep mut­lu olur­lar. Ama, önem­li olan ül­ke­nin bir­lik, be­ra­ber­li­ği­dir, önem­li olan böl­ge in­sa­nı­nın eko­no­mik öz­gür­lü­ğü­dür ar­ka­daş­lar. Böl­ge­de eğer eko­no­mik öz­gür­lük ol­maz­sa, bu so­run­la­rı…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (De­vam­la) - To­par­lı­yo­rum Baş­ka­nım.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ta­bii, te­rö­rün en bü­yük si­la­hı da o ül­ke­de ya­şa­yan in­san­la­rı, eko­no­mik öz­gür­lü­ğü ol­ma­yan in­san­la­rı kul­lan­ma­sı­dır.

Ben, bir kez da­ha, özel­lik­le hükûme­tin teş­vik po­li­ti­ka­sı­nı, do­ğu ve gü­ney­do­ğu po­li­ti­ka­sı­nı, do­ğu ve gü­ney­do­ğu­da­ki in­san­la­rın eko­no­mik öz­gür­lü­ğü yö­nün­den, ora­da ya­pı­la­cak, alı­na­cak ted­bir­ler yö­nün­den bir kez da­ha uya­rı­yo­rum. Eğer, bir yer­de eko­no­mik öz­gür­lük var­sa, ora­da­ki in­san­lar bir lok­ma ek­mek yi­ye­bi­li­yor­sa ora­da te­rör de ol­maz, hiç­bir şey ol­maz ar­ka­daş­lar, bu­nu da böy­le bi­lin.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum.

Te­şek­kür ede­rim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın As­la­noğ­lu.

Tü­mü üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Mah­mut Gök­su, Adı­ya­man Mil­let­ve­ki­li…

FA­RUK ÇE­LİK (Bur­sa) - Grup adı­na Ab­dur­ra­him Ak­soy'un söz ta­le­bi var.

BAŞ­KAN - Bir sa­ni­ye Sa­yın Mil­let­ve­ki­li.

Şa­hıs­la­rı adı­na mü­ra­ca­at eden Sa­yın Gök­su, Sa­yın As­lan ve Sa­yın Koç'un ta­lep­le­ri ay­nı an­da gel­di­ği için ku­ra çe­ke­ce­ğiz.

Şah­sı adı­na söz is­te­yen Sa­yın Os­man As­lan, Di­yar­ba­kır Mil­let­ve­ki­li ve Sa­yın Koç ikin­ci sı­ra­da.

Bu­yu­run Sa­yın As­lan. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz on da­ki­ka­dır.

OS­MAN AS­LAN (Di­yar­ba­kır) - Sa­yın Baş­kan, çok de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; gö­rü­şül­mek­te olan 1429 sı­ra sa­yı­lı Köy Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­lif­le­ri üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ko­nuş­ma­ma baş­la­ma­dan ön­ce, bö­lü­cü te­rör­le mü­ca­de­le eder­ken va­tan uğ­ru­na ca­nı­nı ve­ren aziz şe­hit­le­ri­mi­zin yü­ce ha­tı­ra­la­rı önün­de bir kez da­ha say­gıy­la eği­li­yor, bu mü­ca­de­le­de yıl­maz bir ira­dey­le sa­va­şan tüm ga­zi­le­ri­mi­zi ve bu eş­siz kah­ra­man­la­rı ye­tiş­ti­ren de­ğer­li ai­le­le­ri­ni min­net­le se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, yir­mi üç yıl­dır bö­lü­cü te­rör­le sü­ren mü­ca­de­le­de bü­yük kat­kı­la­rı olan köy ko­ru­cu­la­rı­mı­za ve ai­le­le­ri­ne önem­li hak­lar sağ­la­yan bu ka­nun tek­li­fi­ni gün­de­me ge­ti­ren de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­ma ve bu tek­li­fin ya­sa­laş­ma­sı için bü­yük gay­ret gös­te­ren Hükûme­ti­mi­ze son­suz te­şek­kür­le­ri­mi su­nu­yo­rum.

Ha­tır­la­na­ca­ğı gi­bi, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­mı­zın ve ai­le­le­ri­nin bu kap­sam­lı ça­lış­ma ha­zır­la­na­na ka­dar sağ­lık gü­ven­ce­sin­den yok­sun kal­ma­ma­la­rı için ye­şil kart uy­gu­la­ma­sın­dan ya­rar­lan­ma­la­rı hak­kı da, 2005 yı­lı so­nun­da, yi­ne Hükûme­ti­miz ta­ra­fın­dan sağ­lan­mış­tı.

Sa­yın Baş­kan, çok de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; 1985 yı­lın­da 442 sa­yı­lı Köy Ka­nu­nu'nun 74'ün­cü mad­de­si­ne da­ya­nı­la­rak oluş­tu­ru­lan köy ko­ru­cu­lu­ğu sis­te­mi, bu işi ya­pan in­san­la­rın eği­tim­den geç­me­miş ol­ma­sı ve za­man za­man gö­rev­le­ri­ni ki­şi­sel alan­lar­da kö­tü­ye kul­lan­dık­la­rı eleş­ti­ri­le­riy­le kar­şı­laş­mış ol­sa da, bu sis­tem, bö­lü­cü te­rör­le mü­ca­de­le­de bü­yük kat­kı sağ­la­mış­tır. Köy ko­ru­cu­la­rı, böl­ge­yi çok iyi ta­nı­ma­la­rı sa­ye­sin­de, gü­ven­lik güç­le­ri­nin yü­rüt­tük­le­ri ope­ras­yon­lar­da ön pla­na çık­mış, bu ne­den­le de, ha­in PKK'nın ön­de ge­len he­def­le­ri ara­sın­da yer al­mış­lar­dır. Bu­gü­ne ka­dar sür­dü­rü­len mü­ca­de­le­de 1.157 köy ko­ru­cu­muz şe­hit düş­müş­tür.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, za­man za­man, köy ko­ru­cu­lu­ğu sis­te­mi­nin, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne uyum çer­çe­ve­sin­de kal­dı­rıl­ma­sı ge­rek­ti­ği di­le ge­ti­ril­mek­te­dir. Ay­rı­ca, bir hu­kuk dev­le­tin­de va­tan­daş­la­rın gü­ven­li­ği­nin dev­le­tin kol­luk güç­le­ri ta­ra­fın­dan sağ­lan­ma­sı esa­sı da bu ar­gü­ma­na des­tek ol­ma­sı ama­cıy­la kul­la­nıl­mak­ta­dır. An­cak, bu­nu sa­vu­nan­la­rın unut­tuk­la­rı şu­dur ki, bu sis­tem Tür­ki­ye ta­ra­fın­dan keş­fe­dil­me­miş­tir. Ta­rih­te, bir­çok Ba­tı ül­ke­si, ya­kın iliş­ki­de bu­lun­duk­la­rı yer­ler­de or­ta­ya çı­kan di­re­niş ha­re­ket­le­ri­ne kar­şı ma­hallî bi­rim oluş­tur­ma­ya ön­ce­lik ver­miş­tir. Os­man­lı İm­pa­ra­tor­lu­ğu da bu uy­gu­la­ma­ya sık sık mü­ra­ca­at et­miş­tir. Ay­rı­ca, ül­ke­mi­zin je­opo­li­tik ko­nu­mun­dan kay­nak­la­nan iç gü­ven­lik so­run­la­rı ve or­ta­la­ma 60 bin ki­şiy­le yü­rü­tü­len köy ko­ru­cu­lu­ğu­nun yir­mi bir yıl­dır var­lı­ğı­nı ko­ru­ma­sı, sis­te­me olan ih­ti­ya­cı açık bir bi­çim­de or­ta­ya koy­mak­ta­dır. Bu ne­den­le, gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ka­nun, bu ya­pı­nın ku­rum­sal­laş­ma­sı ve ak­sa­yan yön­le­ri­nin gi­de­ril­me­si adı­na da çok önem­li­dir. Bu­gü­ne ka­dar "Aşi­ret­le­rin de­ne­ti­min­de." di­ye eleş­ti­ri­len köy ko­ru­cu­la­rı, bu ka­nun­la, as­lın­da, bir yer­de dev­let me­mu­ru sta­tü­sü­ne ka­vu­şa­cak­lar­dır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; gö­rüş­tü­ğü­müz bu ka­nu­nun, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın üc­ret­le­ri­nin ya­sal dü­zen­le­me al­tı­na alın­ma­sı­nı, el­li beş ya­şı­nı dol­du­ran ve on yıl ve da­ha faz­la hiz­me­ti bu­lu­nan­la­rın emek­li edi­le­rek, ay­lık bağ­lan­ma­sı­nı, el­li beş ya­şı­nı dol­du­rup, on yıl­dan az hiz­me­ti olan­la­rın hiz­met­le­ri­ni on yı­la ta­mam­la­yın­ca­ya ka­dar, is­te­dik­le­ri tak­dir­de de­vam et­me­le­ri­ni, el­li beş ya­şı­nı dol­du­rup, on beş yıl­dan az hiz­me­ti olan­la­ra ve­ya el­li beş ya­şın­dan ön­ce sağ­lık ve­ya ida­ri ne­den­ler­le gö­rev­den ay­rı­lan­la­ra taz­mi­nat öden­me­si­ni ön­gör­mek­te­dir.

Ay­rı­ca, ka­nun ile ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın sos­yal gü­ven­lik kap­sa­mı­na alın­ma­sı ile gö­re­vi dı­şın­da ve­ya sa­kat ka­lan köy ko­ru­cu­la­rı­na da taz­mi­nat ve ay­lık bağ­lan­ma­sı sağ­lan­mak­ta­dır. Bu sa­ye­de ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın ölü­mü son­ra­sın­da ge­ri­de bı­rak­tı­ğı ai­le fert­le­ri­ne ay­lık bağ­lan­ma­sı ve bun­la­rın mu­aye­ne, tet­kik ve te­da­vi hiz­met­le­rin­den ya­rar­lan­ma­sı da müm­kün ola­cak­tır.

Bah­se ko­nu­da gü­ven­lik güç­le­ri ile ope­ras­yon­la­ra ka­tı­lan ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­na ek taz­mi­nat ve­ril­me­si ve gö­rev­le­rin­de üs­tün ba­şa­rı gös­te­ren­le­re ay­lık üc­ret­le­ri­nin 2 ka­tı­na ka­dar ödül ve­ril­me­si de ön­gö­rül­mek­te­dir.

En önem­li­si de, bu ka­nun­da te­rör­le mü­ca­de­le­de şe­hit dü­şen ve­ya ça­lış­ma­ya­cak de­re­ce­de ma­lul olan ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın eş, ço­cuk ve kar­deş­le­rin­den bi­ri­si­ne ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rın­da ya da özel sek­tör­de iş imkânı sağ­lan­ma­sı­na yö­ne­lik dü­zen­le­me yer al­mak­ta­dır. Bu sa­ye­de, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su ya­kın­la­rı da, te­rör­le mü­ca­de­le­de ya­şa­mı­nı kay­be­den ve­ya ça­lı­şa­ma­ya­cak de­re­ce­de ma­lul olan er ve er­baş­la­rın ya­kın­la­rıy­la ay­nı hak­la­ra ka­vuş­mak­ta­dır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu ya­say­la ge­ti­ri­len hak­la­rın de­tay­la­rı üze­rin­de çok faz­la dur­ma ge­re­ği­ni his­set­mi­yo­rum. Çün­kü, bu ya­say­la sağ­la­nan hak­lar, esa­sen, bir lü­tuf de­ğil an­cak bir hak­kın tes­li­mi ola­rak de­ğer­len­di­ril­me­li­dir; çün­kü, bu hak­lar, yir­mi iki yıl­dır ge­çi­mi­ni sür­dür­dü­ğü işi­ni bı­rak­mış, elin­de ne var ne yok kay­bet­miş, ai­le­si ve ken­di­si bö­lü­cü te­rö­rün bir nu­ma­ra­lı he­de­fi ol­muş bu va­tan­per­ver in­san­la­rı­mı­zın, ne­fes al­mak ka­dar do­ğal hak­la­rı­dır. Üzü­cü olan, bu­gü­ne ka­dar bu hak­lar­dan mah­rum bı­ra­kıl­ma­la­rı­dır. An­cak, ne mut­lu bi­ze ki, tıp­kı, bu maz­lum halk­tan "ta­sar­ru­fu teş­vik" adı al­tın­da top­la­nıp gas­be­di­len pa­ra­la­rı­nın hak sa­hip­le­ri­ne ge­ri öden­me­si gi­bi; tıp­kı, İmar­ze­de­le­rin ve ko­nut edin­dir­me yar­dı­mı bi­ri­kim sa­hip­le­ri­nin hak­la­rı­nın ia­de­si gi­bi; tıp­kı, ge­çi­ci iş­çi­le­rin sü­rek­li is­tih­dam hak­la­rı­nın ve­ril­me­si gi­bi ve tıp­kı, ta­rım­da sağ­la­nan doğ­ru­dan ge­lir des­te­ğiy­le, ger­çek hak sa­hi­bi üre­ti­ci çift­çi­le­ri­mi­ze hak ta­nın­ma­sı gi­bi, köy ko­ru­cu­la­rı­mı­zın öz­lük hak­la­rı­nın tes­li­mi de yi­ne Hükûme­ti­mi­ze, ya­ni AK Par­ti İk­ti­da­rı­na na­sip ol­muş­tur.

Evet, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, dört bu­çuk yıl­lık ic­ra­atı­mı­zın özü ve öze­ti, esa­sen, üç ke­li­me­den iba­ret­tir: Hak­kın hak sa­hi­bi­ne tes­li­mi. İna­nı­yo­rum ki, bu ka­dir­şi­nas mil­let de 22 Tem­muz gü­nü he­pi­mi­zin hak­kı­nı la­yı­kıy­la tes­lim ede­cek­tir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ka­nu­nun, baş­ta köy ko­ru­cu­la­rı­mı­za ve köy ko­ru­cu­su ai­le­le­ri­ne ol­mak üze­re, ül­ke­miz ve mil­le­ti­mi­ze ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yor, eme­ği ge­çen her­ke­se bir kez da­ha te­şek­kür­le­ri­mi su­nu­yor, yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Tü­mü üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Ha­luk Koç, Sam­sun Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Koç. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Bit­lis Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ak­soy ve Şır­nak Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Bir­lik ile Mar­din Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Do­ğan ve Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Sa­yın As­la­noğ­lu'nun Köy Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­lif­le­ri'nin tü­mü üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ko­nu, ben­den ön­ce ko­nu­şan ar­ka­daş­la­rı­mı­zın çiz­di­ği çer­çe­ve içe­ri­sin­de as­lın­da gö­rü­şül­me­ye ça­lı­şı­lır­sa çok ge­niş bo­yut­lar­da ele alın­ma­sı ge­re­ken bir ko­nu.

Te­rör, bü­tün dün­ya­da ve ül­ke­miz­de, ger­çek­ten hem ül­ke­mi­zin bü­tün­lü­ğü­nü hem in­san­lı­ğın ge­nel, ev­ren­sel ku­ral­la­rı­nı, ba­rı­şı­mı­zı, hu­zu­ru­mu­zu, bü­tün­lü­ğü­mü­zü teh­dit eden en önem­li so­run­la­rın ba­şın­da gel­mek­te­dir. Âde­ta, te­rör­le iç içe ya­şa­ma­ya alı­şan bir top­lum ol­duk. Gün geç­mi­yor­ki bü­yük kent­le­ri­miz­de, gün geç­mi­yor­ki ül­ke­mi­zin coğ­ra­fi ola­rak bu işin pen­çe­sin­de bu­lu­nan böl­ge­sin­de çe­şit­li olay­la­rı­na ta­nık ol­ma­ya­lım.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ta­bii, te­rör­le mü­ca­de­le eder­ken te­rö­rün kay­na­ğı son de­re­ce önem­li. Bu­ra­da, ola­ğan dı­şı yön­tem­ler ve hu­kuk çer­çe­ve­sin­de te­rö­rün ön­le­ne­me­ye­ce­ği de çok açık. Tür­ki­ye'nin, ulus­la­ra­ra­sı ca­mi­anın say­gın bir üye­si olan Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­nin ba­şı­na mu­sal­lat olan te­rör be­la­sıy­la uğ­ra­şır­ken bir hu­kuk dev­le­ti ol­ma özel­li­ği­ni hiç­bir za­man unut­ma­dı­ğı­nı bi­li­yo­ruz. Tür­ki­ye, hem ken­di iç hu­ku­ku­nu hem ulus­la­ra­ra­sı hu­ku­kun ko­nuy­la il­gi­li önem­li yap­tı­rım­la­rı­nı göz önü­ne ala­rak, ken­di bü­tün­lü­ğü­nü ko­ru­ma­ya dö­nük, ken­di yurt­taş­la­rı­nın ca­nı­nı, ma­lı­nı ko­ru­ma­ya dö­nük ön­lem­le­ri­ni al­ma­ya gay­ret et­mek­te­dir. Ya­ni, bir dü­zen­siz sa­vaş, dü­zen­siz mü­ca­de­le un­su­ruy­la, hu­kuk çer­çe­ve­sin­de dü­zen­li mü­ca­de­le et­me özel­li­ği­ni, bir hu­kuk dev­le­ti ola­rak Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti, ya­şa­dı­ğı bü­tün acı­la­ra, ver­di­ği bü­tün şe­hit­le­re, ver­di­ği bü­tün mad­di ma­ne­vi ka­yıp­la­ra rağ­men sür­dür­me nok­ta­sın­da­dır ve bu ka­rar­lı­lı­ğı­nı da sür­dü­re­cek­tir. Dev­let ol­ma­nın, onur­lu, say­gın bir dev­let ol­ma­nın ge­re­ği de bu­dur.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ta­bii, te­rö­rü, bi­zim coğ­raf­ya­mız­da, bi­zim ül­ke sı­nır­la­rı­mız­da il­gi­len­di­ren çe­şit­li ger­çek­ler­le kar­şı kar­şı­ya­yız. Bu ko­nu­da, çe­şit­li dip­lo­ma­tik bil­gi­ye, bi­ri­ki­me, mü­ca­de­le bil­gi­si­ne ve bi­ri­ki­mi­ne sa­hip bir ül­ke­yiz. Ama, bu­nun ya­nın­da, te­rö­rün, bi­zi il­gi­len­di­ren kı­sım ka­dar, ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­le­ri de, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­nin gün­de­min­de­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, hiç sa­nıl­ma­sın ki, bu­gün Tür­ki­ye'nin ba­şı­na be­la olan bö­lü­cü te­rör, ken­di ba­şı­na ayak­ta du­ra­bi­len, ken­di kay­nak­la­rıy­la bes­le­ne­bi­len, ken­di gü­cüy­le Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­ne ka­fa tu­ta­bi­len bir te­rör ha­re­ke­ti­dir. Bu­nun -çok açık bir şe­kil­de be­lirt­mek zo­run­da­yız- ulus­la­ra­ra­sı uzan­tı­la­rı var­dır. Hat­ta, ne acı­dır ki -bu­nu üzü­le­rek be­lirt­mek is­ti­yo­rum ama- ta­ri­he bak­tı­ğı­mız za­man, ta­rih her za­man her kar­şı ha­re­ke­tin için­de, içe­ri­den iş bir­lik­çi­ler de kul­lan­mış­tır. Ya­ni, ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­le­ri­nin bo­yu­tu­nun, des­te­ği­nin ya­nı sı­ra, içe­ri­den de çe­şit­li kis­ve­ler al­tın­da, çe­şit­li si­vil top­lum ör­güt­le­ri adı al­tın­da, çe­şit­li der­nek­ler al­tın­da "de­mok­ra­si, in­san hak­la­rı ve öz­gür­lük­ler" gi­bi si­hir­li söz­cük­le­ri ken­di­le­ri­ne mas­ke, pa­ra­van tu­ta­rak, içe­ri­den de ha­in iş bir­li­ği­ne kat­kı­da bu­lu­nan un­sur­lar mut­la­ka var­dır. Bun­la­rı "de­mok­ra­si, in­san hak­la­rı, öz­gür­lük" mak­yaj­lı söy­le­mi­ne ka­na­rak eğer gör­mez­sek, eğer tah­lil ede­mez­sek, eğer on­lar­la iliş­ki­le­ri­ni sap­ta­ya­maz­sak, sap­ta­yıp da ön­lem ala­maz­sak, on­la­rı teş­hir ede­mez­sek, açı­ğa çı­kar­ta­maz­sak çok ba­şa­rı­lı bir te­rör­le mü­ca­de­le ko­nu­su­nu gün­dem­de tu­ta­ma­yız.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu­gün ül­ke­mi­zin kar­şı kar­şı­ya kal­dı­ğı bu bö­lü­cü te­rör ko­nu­sun­da, bu­gü­ne ka­dar iz­le­nen yan­lış po­li­ti­ka­lar so­nu­cu so­ru­nun bü­yü­dü­ğü de bir va­kı­adır, bir ger­çek­tir. Çün­kü, çö­zü­mü, za­man za­man yal­nız­ca gü­ven­lik kuv­vet­le­ri­ne iha­le et­me ko­lay­cı­lı­ğı­na ka­çıl­mış­tır. "Ne ya­pa­lım, si­zin gö­re­vi­niz bu. İş­te bu­ra­da da bir ay­kı­rı un­sur var. Siz, bu­nun­la, si­ze ver­di­ği­miz ya­sal çer­çe­ve içe­ri­sin­de mü­ca­de­le edin." Pe­ki, bu­nun dı­şın­da ge­re­ken ya­sal ted­bir­ler, ge­re­ken sos­yal ted­bir­ler, ge­re­ken psi­ko­lo­jik ted­bir­ler, ge­re­ken di­ğer top­lum­sal ted­bir­ler, si­ya­set ku­ru­mu­nun gö­rev­le­ri, si­ya­set ku­ru­mu­nun ödev­le­ri, bun­lar ço­ğu za­man iç tar­tış­ma­lar ve si­ya­si tar­tış­ma­lar içe­ri­sin­de tü­ke­til­miş ve gü­ven­lik kuv­vet­le­ri­ne iha­le edi­len mü­ca­de­le kap­sa­mı­na, ma­ale­sef, di­ğer ta­raf­lar­dan ge­re­ken des­tek ve­ril­me­miş­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım -Sa­yın As­lan be­lirt­ti- ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu, bu iş­le mü­ca­de­le­de Tür­ki­ye'nin kul­lan­dı­ğı bir sis­tem­dir. Tar­tı­şı­lır, olum­lu mu­dur olum­suz mu­dur tar­tı­şı­lır, de­ği­şik nok­ta­la­rı var­dır.

Ta­ri­he bak­tı­ğı­mız za­man, ger­çek­ten de, Os­man­lı İm­pa­ra­tor­lu­ğu'nun, bil­has­sa 1860'lar son­ra­sın­da bu­na ben­zer bir­ta­kım gi­ri­şim­le­ri ol­muş, özel alay­lar oluş­tu­rul­muş, özel bir­lik­ler oluş­tu­rul­muş ve bu­nun­la il­gi­li ben­zer gi­ri­şim­ler her za­man kul­la­nıl­mış­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ben, ola­yın, te­rö­rün ulus­la­ra­ra­sı ve­ya yurt için­de de­mok­ra­si­yi mas­ke­le­ye­rek, ken­di­le­ri­ne pa­ra­van ya­pa­rak in­san hak­la­rı­nı, de­mok­ra­si­yi, böy­le hiç kim­se­nin iti­raz et­me­ye­ce­ği o de­mok­ra­si­nin ol­maz­sa ol­maz kav­ram­la­rı­nı, slo­gan­la­rı­nı kul­la­na­rak içe­ri­den iş bir­lik­çi­li­ği­ne so­yu­nan­lar­la il­gi­li bir yo­rum yap­ma­ya­ca­ğım. On­lar, ar­tık ye­te­rin­ce teş­hir edil­miş­ler­dir. Bun­la­rı gör­me­mek saf­dil­lik olur, bun­la­rı yo­rum­la­ma­mak saf­dil­lik olur; o, ay­rı bir ko­nu.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şim­di, bu­ra­da gö­rev ya­pan ko­ru­cu­la­rı­mız­la il­gi­li sos­yal hak­lar bo­yu­tun­da ge­ti­ri­len bir ka­nun ta­sa­rı­sı. Ek­sik­le­ri ol­ma­sı­na rağ­men bu­na olum­lu yak­laş­tı­ğı­mı­zı Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na ar­ka­da­şı­mız ifa­de et­ti, ben de bir ke­re da­ha be­lir­ti­yo­rum.

Sü­re­ce bak­tı­ğı­mız za­man, bu mü­ca­de­le­de 1984 Eruh bas­kı­nı­nı men­şe ola­rak, çı­kış nok­ta­sı ola­rak alır­sak, ka­yıt­la­ra gö­re 324 şe­hit, 487 ya­ra­lı Şır­nak'ta, köy ko­ru­cu­la­rı­nın uğ­ra­dı­ğı ka­yıp ola­rak geç­mek­te­dir. Ya­ni, bu­ra­da, bu in­san­la­rın, bu şe­kil­de­ki bir mü­ca­de­le­de ya­şam­la­rı­nı yi­tir­me­le­ri her za­man yük­sek ola­sı­lık­lar­dan bir ta­ne­si­dir; uzuv­la­rı­nı yi­tir­me­le­ri, ya­ra­lan­ma­la­rı, ka­lı­cı sa­kat­lık hâli her za­man imkân dâhi­lin­de olan bir sü­reç­tir. O za­man, böy­le bir gö­rev­le yü­küm­lü kı­lı­nan bu in­san­la­ra, sos­yal bo­yut­ta dev­le­tin ge­rek­li şem­si­ye­si­ni aç­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Bu in­san­la­rın ken­di­le­riy­le, bu in­san­la­rın ai­le­le­riy­le, ço­cuk­la­rıy­la il­gi­li, dev­let, de­ği­şik bo­yut­lar­da ye­ri­ne ge­tir­me­si ge­re­ken gö­rev­le­ri ya­sal çer­çe­ve­le­re otur­ta­rak ye­ri­ne ge­tir­mek zo­run­da­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu, mev­cut köy ko­ru­cu­la­rı­nın, ben­ce, ge­cik­miş sos­yal gü­ven­lik hak­la­rı­nın dü­zen­len­me­sin­de bir adım­dır; ek­sik ol­du­ğu­nu ifa­de et­tim, bir­çok nok­ta­da ta­mam­lan­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Yal­nız, söz­le­ri­mi bi­ti­rir­ken bu dü­şün­ce­le­ri­me herhâlde ka­tıl­ma­yan mil­let­ve­ki­li ar­ka­da­şım yok­tur, te­le­viz­yon­da rast­ge­le bir ha­ber bül­te­ni iz­ler­ken be­nim ödüm ko­pu­yor, yi­ne bir şe­hit ha­be­ri, bir te­rör ola­yı mağ­du­ruy­la ha­ber­ler­de kar­şı­la­şa­ca­ğım di­ye, ina­nın, yü­re­ğim ye­rin­de dur­mu­yor. Bu acı­yı da­ha ne ka­dar ya­şa­ya­ca­ğız? Bu acı­yı da­ha ne ka­dar ta­şı­ya­ca­ğız top­lum ola­rak? Bu­nu, bir an ön­ce, Tür­ki­ye'nin bü­tün­lü­ğü içe­ri­sin­de kar­deş­çe ya­şa­ma­nın, bir­lik­te üret­me­nin, bir­lik­te bö­lüş­me­nin, bir­lik­te he­ye­can­lan­ma­nın, bir­lik­te üzül­me­nin, bir bü­tün, bir mil­let ol­ma­nın tüm özel­lik­le­ri­ni…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Ta­mam­lı­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

…sek­sen beş yıl­dır sür­dür­dü­ğü­müz bu kav­ra­mın ben­ce pe­kiş­ti­ri­le­rek, güç­len­di­ri­le­rek, bu coğ­raf­ya üze­rin­de emel­le­ri olan­la­rın ve bu­gün ba­şı­mız­da­ki bu be­la­nın, hiç unut­ma­ya­lım ki -bu­nu ben çok sık söy­lü­yo­rum, çok sık söy­lü­yo­rum- et­nik mil­li­yet­çi­lik­le, et­nik mil­li­yet­çi­lik­le ku­tup­la­şa­rak, bu çö­zü­mü ya da bu so­ru­nu çöz­me­nin imkânı yok­tur. Bu bir em­per­ya­list pro­je­dir. Bu­nun ar­ka­sın­da yüz yir­mi-yüz otuz yıl­lık bir sü­reç yat­mak­ta­dır. Za­man za­man ar­ka­sın­da­ki des­tek ve­ren ak­tör­ler de­ğiş­miş­tir ta­rih di­lim­le­ri­ne gö­re. Bi­rin­ci Dün­ya Sa­va­şı ön­ce­si, Bi­rin­ci-İkin­ci Meş­ru­ti­yet ara­sı ve İkin­ci Meş­ru­ti­yet ci­va­rı, Bal­kan harp­le­ri, Bi­rin­ci Dün­ya Sa­va­şı ön­ce­sin­de İn­gil­te­re bu sü­re­cin çok net için­de­dir. Bir kıs­mı Fran­sa'yla, bir, ora­da alan pay­la­şı­mın­da il­ke be­ra­ber­li­ği ya­şa­mış­lar­dır. Da­ha son­ra, İkin­ci Dün­ya Sa­va­şı'ndan son­ra -ben mil­let­ve­ki­li­yim, ben se­çil­miş bir ki­şi­yim, hiç­bir ül­ke­den, hiç­bir ki­şi­den çe­kin­me­den bu isim­le­ri söy­le­mek zo­run­da­yım- İkin­ci Dün­ya Sa­va­şı'ndan son­ra da, ön­ce so­ğuk sa­vaş dö­ne­min­de Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri çok net bir şe­kil­de, bu sü­re­cin, do­lay­lı do­lay­sız için­de bu­lun­muş­tur; da­ha son­ra tek ku­tup­lu dün­ya­da da ana ak­tör Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'dir. Bu­nu ba­zı­la­rı fark­lı kav­ram­lar hâlin­de ala­bi­lir­ler, ama, Tür­ki­ye üze­rin­de­ki oy­na­nan bu pro­je­nin, bu em­per­ya­list pro­je­nin ar­ka­sın­da, ta­rih di­li­mi­ne gö­re, her za­man bü­yük dev­let­ler var­dır. Bi­zim, de­ği­şik kö­ken­den ge­len in­san­lar ola­rak, bir mil­let, "Türk mil­le­ti" adı al­tın­da bir­lik­te üret­me­yi, bir­lik­te se­vin­me­yi, bir­lik­te bö­lüş­me­yi, bir­lik­te ya­şa­ma­mı­zı en­gel­le­me­ye­cek­ler­dir.

Onun için, ben, he­pi­ni­ze say­gı­la­rı­mı su­nar­ken, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu ola­rak, ek­sik de ol­sa bu ka­nun tek­li­fi­ne des­te­ği­mi­zi ifa­de edi­yo­rum.

Yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Koç.

Tek­li­fin tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Ka­bul edil­miş­tir.

1'in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

KÖY KA­NU­NUN­DA VE BA­ZI KA­NUN­LAR­DA DE­Ğİ­ŞİK­LİK YA­PIL­MA­SI­NA

DA­İR KA­NUN TEK­Lİ­Fİ

MAD­DE 1- 18/03/1924 ta­rih­li ve 442 sa­yı­lı Köy Ka­nu­nu­nun 74 ün­cü mad­de­si­nin ikin­ci fık­ra­sı aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş, dör­dün­cü fık­ra­sı­na "gö­re­vin­den ay­rı­lan" iba­re­sin­den son­ra gel­mek üze­re "ve­ya bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ne gö­re ay­lık bağ­lan­mış olan" iba­re­si ile ay­nı fık­ra­nın so­nu­na "Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın ölü­mü se­be­biy­le eş­le­ri­ne ay­lık bağ­lan­ma­sı du­ru­mun­da yu­ka­rı­da be­lir­ti­len hak sa­hip­le­ri­ne ay­nı şe­kil­de mu­aye­ne, tet­kik ve te­da­vi yar­dı­mı ya­pıl­ma­sı­na de­vam olu­nur." cüm­le­si ve mad­de­nin so­nu­na aşa­ğı­da­ki fık­ra­lar ek­len­miş­tir.

"Ba­kan­lar Ku­ru­lun­ca tes­pit edi­le­cek il­ler­de; ola­ğa­nüs­tü hal ila­nı­nı ge­rek­ti­ren se­bep­le­re ve şid­det ha­re­ket­le­ri­ne ait cid­di be­lir­ti­le­rin köy­de ve­ya çev­re­de or­ta­ya çık­ma­sı ve­ya her ne se­bep­le olur­sa ol­sun köy­lü­nün ca­nı­na ve ma­lı­na te­ca­vüz ha­re­ket­le­ri­nin art­ma­sı hal­le­rin­de, va­li­nin tek­li­fi ve İçiş­le­ri Ba­ka­nı­nın ona­yı ile ye­te­ri ka­dar ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su gö­rev­len­di­ril­me­si ka­rar­laş­tı­rı­la­bi­lir. Bu şe­kil­de gö­rev­len­di­ri­le­cek ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su sa­yı­sı 40.000 ki­şi­yi ge­çe­mez. Ba­kan­lar Ku­ru­lu bu sa­yı­yı yüz­de el­li­ye ka­dar ar­tır­ma­ya yet­ki­li­dir. Gö­rev­len­dir­me­yi ge­rek­ti­ren hal­le­rin or­ta­dan kalk­ma­sı du­ru­mun­da ve­ya idarî za­ru­ret hal­le­rin­de gö­rev­len­dir­me­ye iliş­kin ay­nı usûl uy­gu­lan­mak su­re­tiy­le ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su ola­rak ya­pı­lan gö­rev­len­dir­me­le­re son ve­ri­le­bi­lir."

"Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­na hiz­me­tin de­va­mı sü­re­sin­ce her ay 11.500 gös­ter­ge ra­ka­mı­nın me­mur ay­lık­la­rı­na uy­gu­la­nan ay­lık kat­sa­yı ile çar­pı­mı so­nu­cun­da bu­lu­na­cak mik­tar­da üc­ret öde­nir. Bu üc­ret, her­han­gi bir ver­gi ve ke­sin­ti­ye tâbi tu­tul­mak­sı­zın ve pe­şin ola­rak öde­nir. Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı ara­sın­dan, top­lam ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su sa­yı­sı­nın yüz­de onu­nu geç­me­ye­cek şe­kil­de tef­rik edi­len ko­ru­cu baş­la­rı­na ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­na öde­nen üc­re­tin yüz­de onu ka­dar ila­ve üc­ret öde­nir. Ay so­nun­dan ön­ce ken­di is­te­ğiy­le gö­rev­den ay­rı­lan­lar ile di­sip­lin hü­küm­le­ri­nin uy­gu­lan­ma­sı so­nu­cu, gö­rev­le­ri­ne son ve­ri­len­ler ha­riç ol­mak kay­dıy­la, gö­rev­le­ri­ne son ve­ri­len ve­ya ölen ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı için ön­ce­den pe­şin öden­miş olan üc­re­tin ka­lan gün­le­re isa­bet eden tu­ta­rı ge­ri alın­maz.

Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rın­dan gü­ven­lik güç­le­riy­le bir­lik­te ope­ras­yon­la­ra ka­tı­lan­la­rın ia­şe­le­ri, bir­lik­te ope­ras­yo­na ka­tıl­dık­la­rı gü­ven­lik güç­le­ri­nin bağ­lı ol­du­ğu bi­rim­ler­ce ve bu bi­rim­le­rin büt­çe­sin­den kar­şı­lan­mak üze­re sağ­la­nır. Bu Ka­nun­da be­lir­ti­len gö­rev­ler ile ta­bii afet­ler­de ve di­ğer ola­ğa­nüs­tü hal ve du­rum­lar­da em­sal­le­ri­ne gö­re ba­şa­rı­lı gö­rev yap­tık­la­rı gö­rü­len ve­ya bü­yük ya­rar­lı­lık gös­te­ren ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­na, va­li­nin tek­li­fi ve İçiş­le­ri Ba­ka­nı­nın ona­yı ile yıl­da bir de­fa ay­lık üc­ret­le­ri­nin iki ka­tı­na ka­dar ödül ve­ri­le­bi­lir. Bir malî yıl­da bu şe­kil­de ödül ve­ri­le­cek ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su sa­yı­sı, o il­de gö­rev­li ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su sa­yı­sı­nın yüz­de bi­ri­ni ge­çe­mez. Gü­ven­lik güç­le­riy­le bir­lik­te ope­ras­yon­la­ra ka­tı­lan ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­na her­han­gi bir ver­gi ve ke­sin­ti­ye tâbi tu­tul­mak­sı­zın her ay 400 gös­ter­ge ra­ka­mı­nın me­mur ay­lık kat­sa­yı­sıy­la çar­pı­mı so­nu­cu bu­lu­na­cak tu­tar­da ek taz­mi­nat ay­rı­ca öde­nir.

Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su ola­rak ça­lış­tı­rı­lan­lar, bu ça­lış­ma­la­rın­dan do­la­yı 31/05/2006 ta­rih­li ve 5510 sa­yı­lı Sos­yal Si­gor­ta­lar ve Ge­nel Sağ­lık Si­gor­ta­sı Ka­nu­nu­nun uy­gu­lan­ma­sın­da kı­sa ve uzun va­de­li si­gor­ta kol­la­rı açı­sın­dan si­gor­ta­lı sa­yıl­maz­lar.

Bu mad­de­ye gö­re ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­na ya­pı­la­cak har­ca­ma­lar, İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı büt­çe­si­ne ko­nu­la­cak öde­nek­ten bu Ba­kan­lık­ça kar­şı­la­nır ve öde­me­ler il va­li­lik­le­ri ta­ra­fın­dan ya­pı­lır."

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Bü­lent Ba­ra­ta­lı, İz­mir Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­ra­ta­lı.

CHP GRU­BU ADI­NA BÜ­LENT BA­RA­TA­LI (İz­mir) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Bit­lis Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ab­dur­ra­him Ak­soy ve Şır­nak Mil­let­ve­ki­li Sa­yın İb­ra­him Hak­kı Bir­lik ve Mar­din Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mu­har­rem Do­ğan ve 17 Mil­let­ve­ki­li ile Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu'nun Köy Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi üze­rin­de, bu tek­li­fin 1'in­ci mad­de­si üze­rin­de gru­bum adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım. Bu ne­den­le he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 1984 yı­lın­da te­rö­rün, özel­lik­le Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu Böl­ge­sin­de, et­nik te­rö­rün art­ma­sı, ma­sum in­san­la­rı, ço­cuk­la­rı he­def al­ma­sı ve özel­lik­le iç gü­ven­lik güç­le­ri­mi­zin te­sir ede­me­di­ği kör nok­ta­lar­da, köy ve mez­ra­lar­dan ye­ni bir an­la­yı­şın or­ta­ya kon­ma­sı so­nu­cu, 442 sa­yı­lı Köy Ka­nu­nu 1924 ta­rih­li ve bu­nun bir mad­de­si de­ğiş­ti­ri­le­rek, yi­ne bu Ya­sa'dan ya­rar­la­nı­la­rak ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu ih­das edil­miş­tir.

Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu, bu­gü­ne ka­dar ken­di­sin­den bek­le­nen fay­da­yı sağ­la­mış­tır. An­cak, da­ha bir­kaç yıl ön­ce, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­mı­zın özel­lik­le sağ­lık so­run­la­rı­nı çöz­me­de ken­di­le­ri­ne, eş­le­ri­ne ve bak­mak­la yü­küm­lü ol­duk­la­rı­na sağ­lık so­run­la­rı için ye­şil kart ver­me­de bu dö­ne­min Mec­li­si an­cak bir ça­re bu­la­bil­miş­tir. Onun ar­ka­sın­dan da, bi­zim bir ge­nel ka­bul­le ka­bul et­ti­ği­miz bu ya­sa tek­li­fi de­ğer­li ar­ka­daş­la­rı­mız ta­ra­fın­dan ve­ril­miş­tir.

Biz, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak, Ana­ya­sa'mız ge­re­ği dev­le­tin dev­let ol­ma te­mel özel­li­ği olan ge­nel gü­ven­li­ği­nin, dev­le­tin iç ve dış gü­ven­lik güç­le­rin­de ol­ma­sı­nı dü­şü­nü­yo­ruz. Or­du­muz, bi­zim sı­nır­la­rı­mı­zı düş­ma­na kar­şı ko­ru­ya­cak­tır. Jan­dar­ma­mız özel­lik­le kır­sal­da ve po­li­si­miz özel­lik­le kent­te ve Sa­hil Gü­ven­li­ği­miz de sa­hil­le­ri­miz­de bu gö­re­vi­ni ye­ri­ne ge­ti­re­cek­tir. Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu, adı üze­rin­de, ge­çi­ci bir ku­rum ola­rak ih­das edil­miş­tir, ama, gör­dük ki, ara­dan ge­çen yir­mi yıl­dan faz­la bir za­man sü­re­ci için­de, ar­tık bu ku­rum ku­rum­laş­mış­tır ve­ya bu yol, bu ge­çi­ci­lik ar­tık de­vam­lı hâle gel­mek üze­re­dir.

Biz Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak -bu coğ­raf­ya­da bin­ler­ce yıl­dır çok teh­dit­ler al­dık- bu teh­dit­le­rin ar­ka­sı­nın gel­me­ye­ce­ği­ni gör­mek­te­yiz. O ne­den­le, bi­zim tek­li­fi­miz, bir iç gü­ven­lik araş­tır­ma ens­ti­tü­sü­nün ku­rul­ma­sı­dır Tür­ki­ye'de. Onun ar­ka­sın­dan da bun­la­rın tek el­den yü­rü­tü­le­bil­me­si için bir iç gü­ven­lik müs­te­şar­lı­ğı­nın ku­rul­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu da, pro­fes­yo­nel ola­rak ye­tiş­miş, bü­tün tek­nik­le­ri kul­la­na­bi­len, iyi ye­tiş­miş bir si­vil gü­cün oluş­ma­sın­dan son­ra, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı da ken­di böl­ge­le­rin­de üre­ti­me dön­dü­rü­le­cek­ler­dir ve can gü­ven­li­ği ve ge­le­cek kay­gı­sı ol­ma­dan da mut­lu bir şe­kil­de ya­şa­ya­cak­lar­dır.

O ne­den­le, köy ko­ru­cu­la­rı­mı­zın du­rum­la­rı­nı bi­raz iyi­leş­ti­ren bu ya­sa­yı ka­bul edi­yo­ruz, ama, ge­nel ka­bu­lü­müz, bir müd­det son­ra, te­rö­rün iyi­ce azal­dı­ğı ve pro­fes­yo­nel bir gü­cün, bir si­vil gü­cün bu­nu ele al­ma­sın­dan son­ra bu ku­ru­mun kal­dı­rıl­ma­sı­dır.

Ar­ka­daş­la­rı­mız ga­yet gü­zel an­lat­tı­lar. Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­mı­za bir ma­aş bağ­la­nı­yor, yaş­la­rı el­li be­şe çe­ki­li­yor ve hiz­met sü­re­le­ri de bir müd­det uza­tı­lı­yor. Yaş­la­rın kırk beş­ten el­li be­şe çe­kil­me­si, bu ar­ka­daş­la­rı­mı­zın, yurt­taş­la­rı­mı­zın ya­şa­dı­ğı bu böl­ge­de çok olum­suz ko­şul­lar­la ya­şa­ma­la­rı ve emek­li ola­ma­ma­la­rı ne­de­niy­le ol­muş­tur. Ar­ka­daş­la­rı­mı­zın tek­li­fin­de, bu, kırk beş yaş­tı. Biz, Plan Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da, şu an­da Ko­mis­yon­da otu­ran Top­lum­la İliş­ki­ler Da­ire Baş­ka­nı­mı­zın ve jan­dar­ma­dan ge­len de­ğer­li al­bay ar­ka­da­şı­mı­zın da kat­kı­la­rıy­la ve öne­ri­le­riy­le ve biz­le­ri de tat­min et­me­si so­nu­cu bu ya­şı el­li be­şe çı­kar­mış bu­lun­mak­ta­yız. Ken­di­le­ri­ne, eş­le­ri­ne ve da­ha son­ra dul eş­le­ri­ne önem­li ka­za­nım­lar ge­ti­ril­miş­tir. Yi­ne, di­ğer bir ka­nun­dan, şe­hit ol­ma­la­rı ne­de­niy­le kon­ten­jan­la­rı bin­de 5'ten bin­de 7'ye çı­ka­rıl­mış­tır. Bu ara­da, emek­li ola­ma­yan­lar için de Nak­di Taz­mi­nat Ya­sa­sı'ndan ya­rar­la­na­rak ona eş bir hü­küm ge­ti­ril­miş bu­lun­mak­ta­dır.

Köy ko­ru­cu­la­rı hak­kın­da, özel­lik­le dı­şa­rı­dan bes­le­nen STK'la­rın (si­vil top­lum ör­güt­le­ri­nin) ya­ni "non go­vern­men­tal or­ga­ni­za­ti­ons" de­di­ği­miz, as­lın­da, hükûmet dı­şı ku­ru­luş ola­rak dö­ne­bi­len, ama, ken­di­le­ri de­ğil de özel­lik­le So­ros'tan bes­le­nen va­kıf­la­rın çok de­ği­şik id­di­ala­rı var. Öze­lik­le bu ra­por­la­rı oku­duk­tan son­ra, ben, Jan­dar­ma Ko­mu­tan­lı­ğı adı­na ge­len de­ğer­li ar­ka­da­şı­mız­dan, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın iş­le­dik­le­ri suç­lar ko­nu­sun­da bir bil­gi is­te­dim ve bu ka­dar bir sa­yı­nın -ar­ka­daş­la­rı­mız be­lirt­ti; 57 bin dü­ze­yin­de şu an­da sa­yı­la­rı, 12 bin ci­va­rın­da da gö­nül­lü köy ko­ru­cu­su var- ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın iş­le­dik­le­ri id­dia edi­len suç oran­la­rı­nın ve yüz­de­le­ri­nin dü­zen­li güç­ler­den da­ha az ol­du­ğu ko­nu­sun­da bil­gi al­dım. Bu ko­nu­da da, bu­ra­da, dı­şa­rı­dan bes­le­ne­rek, gay­ri­millî bes­le­ne­rek ve özel­lik­le ba­zı yer­ler­de de­mok­ra­si ve hak ara­ma, öz­gür­lük ko­nu­sun­da dar­be­ler ya­pan bu ku­ru­luş­la­rın Tür­ki­ye uzan­tı­la­rı­nın bu­ra­da ver­dik­le­ri ra­por­la­rın çok yan­lış ol­du­ğu da or­ta­ya çık­mış bu­lun­mak­ta­dır. Çün­kü, biz, o ra­por­la­ra ina­na­ca­ğı­mı­za, dev­le­ti­mi­zin bu güç­le­ri­ne inan­ma­yı da­ha doğ­ru bu­lu­yo­ruz de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Bir müd­det son­ra, bu ku­rum, özel­lik­le bi­zim de tek­lif et­ti­ği­miz üze­re or­ta­dan kal­dı­rı­la­cak­tır. An­cak, ta­bii, bu or­ta­dan kal­dı­rıl­dı­ğı za­man, özel­lik­le do­ğu ve gü­ney­do­ğu­muz­da, ora­da te­rö­rü bes­le­yen un­sur­la­rın da or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­sı ge­re­ke­cek­tir.

Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu Böl­ge­miz önem­li bir böl­ge. Bu böl­ge­de Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'ni hiç­bir za­man, hiç kim­se -dış güç­ler- yal­nız bı­rak­ma­dı. 1919'lar­da is­mi baş­ka olan bir dev­let gel­di ta uzak­lar­dan, bu­ra­da dü­zen­le­me­ler yap­tı. Şim­di ise, hiç­bir meş­ru ge­rek­çe­si ol­ma­dan, hiç­bir meş­ru ge­rek­çe­ye da­yan­ma­dan 10 bin mil­den ge­len bir dev­let, bu­ra­da bi­zim sı­fır nok­ta­mız­da tan­zim­ler ya­pı­yor ve bu­ra­da tek­rar bu böl­ge­nin, özel­lik­le "Bü­yük Or­ta Do­ğu Pro­je­si" ve­ya "Ge­niş­le­til­miş Or­ta Do­ğu Pro­je­si" ola­rak ad­lan­dı­rı­lan, 22 dev­let­ten olu­şan, sa­de­ce 2 ta­ne­si Müs­lü­man ol­ma­yan bu 22 dev­le­tin için­de, sı­nır­la­rın­da de­ği­şik­lik­ler yap­ma­ya ça­lı­şı­yor. Biz bu pro­je­ye ta­ma­men kar­şı­yız. Özel­lik­le bu pro­je­nin ya­nın­da­yım di­yen­le­rin, özel­lik­le dev­let gö­rev­li­le­ri­nin, özel­lik­le si­ya­si­le­rin bu pro­je­ye bir kez da­ha bak­ma­sı ve de­ğer­len­dir­me­si ge­re­kir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu pro­je­de sı­nır­la­rın de­ğiş­me­si id­di­ala­rı var­dır. Eğer, bir Türk gö­rev­li­si bu pro­je­den ya­na­yım der­se, özel­lik­le ben onun da bu­ra­da as­baş­ka­nı­yım der­se, bu­nun ta­rih ve si­ya­set bil­gi­si ko­nu­sun­da çok de­ğer­li za­fi­yet­le­ri ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum. Özel­lik­le dev­let gö­rev­li­le­ri­nin ve­ya ma­kam kul­la­nan­la­rın Bü­yük Or­ta Do­ğu Pro­je­si'ne bir kez da­ha ya­kın­dan bak­ma­la­rı ve ona kar­şı ta­vır al­ma­la­rı ge­re­kir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Son ola­rak, te­rör olay­la­rın­da şe­hit olan, ge­rek dü­zen­li kuv­vet­le­ri­mi­zin ge­rek ko­ru­cu­la­rı­mı­zın, po­li­si­mi­zin, jan­dar­ma­mı­zın, o böl­ge hal­kı­nın ve ko­ru­cu­la­rı­mı­zın şe­hit olan­la­rı­na Tan­rı'dan rah­met di­li­yo­rum, mekânla­rı­nın cen­net ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Ba­ra­ta­lı.

BÜ­LENT BA­RA­TA­LI (De­vam­la) - Ka­lan ço­cuk­la­rı­na ve eş­le­ri­ne dev­le­tin da­ha da şef­kat­li el­le­riy­le, kol­la­rıy­la bun­la­rı ku­cak­la­ma­sı ge­re­kir di­yo­rum. Bun­lar, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'ne ema­net edil­miş olan in­san­la­rı­mız­dır. Ben de bir şe­hit ço­cu­ğu ola­rak bu acı­la­rı bil­di­ğim için bu ko­nu­da da­ha da ile­ri ted­bir­le­rin alın­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum.

Yi­ne, iç gü­ven­lik güç­le­ri­mi­zin Ga­bar­la­rı ve Ten­dü­rek­le­ri te­miz­le­ye­rek naz­lı bay­ra­ğı­mı­zın ora­ya asıl­ma­sın­dan, o bay­ra­ğı­mı­zın Ga­bar­lar­da ve Ten­dü­rek­ler­de naz­lı naz­lı dal­ga­lan­ma­sın­dan çok mut­lu ol­du­ğu­mu ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

Yi­ne, sı­nır­la­rı­mı­zın dı­şın­dan bu­ra­la­ra ge­le­rek ve Tür­ki­ye'yi teh­dit ede­rek, bu­ra­da te­rör­le, zor­la, bas­kıy­la bir şey yap­mak is­te­yen­le­re bu­ra­dan bir şey söy­le­me­ye ça­lı­şı­yo­rum: Bü­tün bun­lar fay­da­sız­dır, so­nu gel­mez ça­ba­lar­dır. Bu­nu en ya­kın­da öğ­re­ne­cek­si­niz ve umu­yo­rum, di­li­yo­rum, bi­zim Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin gü­cü ve Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­mi­zin gü­cü, en kı­sa za­man­da Kan­dil Dağ­la­rın­da da bay­ra­ğı­mı­zı dal­ga­lan­dı­ra­cak­tır. Bu­na ina­nı­yo­rum.

Bu duy­gu­lar­la he­pi­ni­zi se­lam­lı­yo­rum. Te­şek­kür ede­rim. (CHP ve Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­ra­ta­lı.

Mad­de üze­rin­de AK Par­ti Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ab­dur­ra­him Ak­soy, Bit­lis Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ak­soy. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA AB­DUR­RA­HİM AK­SOY (Bit­lis) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Köy Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı üze­rin­de, 1'in­ci mad­de­si üze­rin­de AK Par­ti Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le, yü­ce he­ye­ti say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

1984 yı­lın­dan iti­ba­ren te­rör ey­lem­le­ri­nin yo­ğun­luk ka­zan­ma­sı, böl­ge hal­kı­na yö­ne­lik kat­li­am­la­ra gi­riş­me­si üze­ri­ne, özel­lik­le gü­ven­lik güç­le­rin­den uzak ya­şa­yan bi­rim­ler­de­ki va­tan­daş­la­rı­mı­zın mal ve can gü­ven­li­ği­ni ko­ru­ma­sı adı­na, gü­ven­lik güç­le­ri­ne yar­dım­cı ol­mak mak­sa­dıy­la 1985 yı­lın­da ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı gö­rev­len­di­ril­miş­ler­dir. An­cak, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı bu­gü­ne ka­dar bir sos­yal gü­ven­lik ku­ru­mu­na bağ­lı ola­rak ça­lış­ma­dık­la­rı hâlde gö­rev­le­ri­ni azim ve sa­bır­la sür­dür­müş­ler­dir.

Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı bu­gü­ne ka­dar her­han­gi bir sos­yal gü­ven­li­ğe bağ­lı ol­ma­dan ça­lış­tı­rıl­dık­la­rı için mağ­dur ol­duk­la­rı, bu ne­den­le öz­lük hak­la­rı­nın gü­ven­ce al­tı­na alın­ma­la­rı sos­yal hu­kuk dev­le­ti­nin bir ge­re­ği­dir.

Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı sis­te­mi ge­çi­ci ni­te­lik­te ol­ma­sı­na rağ­men, ku­rum­sal ola­rak yir­mi iki yıl­dır var­lı­ğı­nı sür­dür­mek­te­dir. Bun­la­rın hiç­bir öz­lük hak­la­rı yok, mev­zu­at­la­rı yok, mev­zu­at­la­rıy­la il­gi­li bir yö­net­me­lik­le­ri yok, ama bu ka­nun ta­sa­rı­sı, bun­lar­la il­gi­li bir yö­net­me­li­ği ha­zır­la­yıp, İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı ta­ra­fın­dan ha­zır­la­nıp, bun­la­rı gü­ven­ce al­tı­na ala­cak­tır.

Hâlen gö­rev yap­mak­ta olan 56.467 ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su­nun öz­lük hak­la­rı mev­cut de­ğil. Yir­mi iki yıl­dır sü­ren bu hâle son ver­mek dü­şün­ce­siy­le, AK Par­ti Hükûme­ti ola­rak bu ya­sa ta­sa­rı­sı­nı ha­zır­la­yıp ka­mu­oyu­na sun­duk ve az da ol­sa ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­mı­zın öz­lük hak­la­rı­nı ge­tir­miş ol­duk.

Ül­ke­de ya­şa­yan tüm va­tan­daş­la­rı­mı­zın gü­ven­li­ği­ni te­min et­mek, dev­le­tin kol­luk kuv­vet­le­ri­nin te­mel gö­re­vi­dir. Bu ne­den­le, köy ko­ru­cu­lu­ğu ka­lı­cı hâle ge­ti­ril­me­den, mev­cut köy ko­ru­cu­la­rı­nın her tür­lü sos­yal hak­la­rı ve­ri­le­rek, bel­li bir dö­nem içe­ri­sin­de tas­fi­ye edil­me­si ge­re­kir. Gö­rev­len­dir­me­yi ge­rek­ti­ren hâlle­rin or­ta­dan kalk­ma­sı hâlin­de, gö­rev­len­di­ril­me­si­ne de son ve­ril­me­si la­zım­dır.

Böl­ge­nin feo­dal bir ya­pı arz et­ti­ği, köy­le­ri­mi­zin fark­lı aşi­ret­ler­den oluş­tu­ğu bir ger­çek­tir. Köy ko­ru­cu­la­rı, te­rör­le mü­ca­de­le­de çok bü­yük ba­şa­rı­lar kay­det­me­si­ne rağ­men, ko­ru­cu­luk mü­es­se­se­si­nin böl­ge­ye ge­tir­miş ol­du­ğu bir­çok olum­suz­luk­la­rı da var­dır.

Köy ko­ru­cu­la­rı si­lah­lan­dık­tan son­ra te­rö­rün bi­rin­ci he­de­fi hâli­ne gel­miş bu­lun­mak­ta­dır. Si­lah alıp ko­ru­cu olan­lar dev­let yan­da­şı aşi­ret­ler, ko­ru­cu ol­ma­yan aşi­ret­ler ise san­ki te­rö­rün yan­da­şıy­mış gi­bi bir gö­rün­tü oluş­tur­muş­tur. Ko­ru­cu olan aşi­ret­ler di­ğer­le­ri­ni, ko­ru­cu ol­ma­yan­lar ise ko­ru­cu olan­la­rı töh­met al­tın­da bı­rak­mış­lar­dır ve böl­ge in­sa­nı bu du­rum­dan çok bü­yük üzün­tü duy­muş­tur.

Te­rör ör­gü­tü­nün he­de­fi hâli­ne ge­len köy ko­ru­cu ai­le­le­ri­nin öl­dü­rül­me­si, ev­le­ri­nin bom­ba­lan­ma­sı, ço­cuk­la­rı­nın kat­le­dil­me­si ne­ti­ce­si­ni do­ğur­muş, si­lah al­ma­yan­lar ise kor­ku­dan ve teh­dit­ten köy­le­ri­ni terk et­mek zo­run­da kal­mış­lar­dır. Bir yan­da te­rö­re ma­ruz ka­lan ko­ru­cu ai­le­le­rin acı­la­rı, bir yan­da da köy­le­rin­den göç eden in­san­la­rın acı­la­rı; ya­şam­la­rı böy­le bir man­za­ra oluş­tur­muş­tur. Bu acı ve ka­os or­ta­mı içe­ri­sin­de ge­li­şen, bir de, is­pi­yon­cu­luk ve jur­nal­ci­lik ala­bil­di­ği­ne ge­liş­miş­tir. Hak­lı ve­ya hak­sız ola­rak ya­pı­lan jur­nal­ci­lik ve­ya is­pi­yon­cu­luk bir­çok yu­va­la­rın yı­kıl­ma­sı­na, bir­çok fa­ili meç­hul olay­la­rın oluş­ma­sı­na se­be­bi­yet ver­miş­tir. Bu ka­os or­ta­mın­da her­ke­sin her­kes­ten şüp­he­len­di­ği bir or­tam oluş­muş­tur. Yir­mi iki yıl­dır sü­ren bu hâl içe­ri­sin­de ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın gel­miş ol­du­ğu du­rum bu­dur.

Bü­tün bun­la­ra rağ­men, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı bu­gü­ne ka­dar sür­dü­rü­len te­rör­le mü­ca­de­le fa­ali­yet­le­rin­de çok bü­yük ba­şa­rı­lar sağ­la­mış, te­rör­le mü­ca­de­le­de 1.732 köy ko­ru­cu­su­nu şe­hit ver­miş­tir. Köy ko­ru­cu­la­rı do­ğal ko­şul­lar ba­kı­mın­dan ağır şart­lar al­tın­da ça­lı­şan in­san­lar­dır. Bu in­san­la­rın ölüm­le­ri, sa­kat­lan­ma­la­rı, ya­ra­lan­ma­la­rı, bak­mak­la yü­küm­lü ol­duk­la­rı kim­se­le­rin ve ge­ri­de bı­rak­tık­la­rı kim­se­le­rin ge­çim­le­ri­ni sür­dür­me­le­ri­ni sağ­la­ya­cak öz­lük hak­la­rı­nın sağ­lan­ma­sı mut­la­ka la­zım ve el­zem­di. Bu ta­sa­rı­nın, az da ol­sa bu zo­run­lu­luk­la­rı ye­ri­ne ge­ti­re­ce­ği­ne ina­nı­yo­rum. Bu ta­sa­rı­nın bu hâle gel­me­si­ni ve köy ko­ru­cu­la­rı­mı­zın bel­li bir yaş­tan son­ra emek­li ol­ma­sı­nı ve ken­di­le­ri­nin ge­çim­le­ri­ni sağ­la­ya­bil­me­le­ri için emek­li­lik ma­aşı­nın ve­ril­me­si­ni sağ­la­yan AK Par­ti Hükûme­ti, yir­mi iki yıl­dır ger­çek­leş­me­yen bir ha­ki­ka­ti de ger­çek­leş­tir­miş ol­mak­ta­dır.

Ka­nun ta­sa­rı­mız­da ne­ler var­dır, bak­tı­ğı­mız­da: Yir­mi iki yıl­dır gö­rev ya­pan köy ko­ru­cu­la­rı­mız, o za­man kırk ya­şın­da işe baş­la­yan köy ko­ru­cu­la­rı şim­di alt­mış iki yaş­la­rı­na gel­miş du­rum­da­dır­lar. Alt­mış iki ya­şın­da ol­ma­la­rı­na rağ­men, hiç­bi­ri­si si­la­hı­nı bı­rak­ma­mak­ta­dır, çün­kü, si­lah­la­rı­nı bı­rak­tık­la­rı an ma­aş­la­rı ke­sil­mek­te­dir ve bu yaş­tan son­ra da ken­di ge­çim­le­ri­ni ya­pa­maz du­ru­ma düş­mek­te­dir­ler. İş­te, bu ka­nun ta­sa­rı­sıy­la, el­li beş ya­şı­nı dol­dur­muş, on beş yıl hiz­met ver­miş olan­la­rı emek­li et­mek­te ve ken­di ge­çim­le­ri­ni sağ­la­ya­bi­le­cek dü­zey­de, 5.000 gös­ter­ge üze­rin­den ken­di­le­ri­ne bir emek­li­lik ma­aşı öden­mek­te­dir.

Yi­ne, bu ka­nun­la, el­li beş ya­şı­nı dol­du­rup on beş yıl­dan az hiz­me­ti olan ve­ya el­li beş ya­şı­nı dol­dur­mak­la bir­lik­te sağ­lık ve ida­ri ne­den­ler­le gö­rev­le­ri­ne son ve­ri­len­ler ile ölen­le­re, 20.000 gös­ter­ge ra­ka­mı­nın me­mur ay­lık­la­rı­na uy­gu­la­nan ay­lık kat­sa­yı­sı ve hiz­met yı­lıy­la çar­pı­mı so­nu­cun­da bu­lu­na­cak mik­tar­da bir taz­mi­nat da öde­ne­cek­tir.

Yi­ne, bu ay­lı­ğı al­mak­ta iken ve­fat eden­le­rin dul eş­le­ri­ne, ay­lı­ğın yüz­de 75'i ora­nın­da bir ay­lık bağ­lan­mak­ta­dır.

Yi­ne, mad­dey­le, bu ta­sa­rıy­la, el­li beş ya­şı­nı dol­dur­muş, on yıl­dan az hiz­me­ti olan­lar ise is­tek­le­ri hâlin­de, ya on yıl hiz­met yı­lı­nı dol­dur­mak su­re­tiy­le emek­li ola­bil­mek­te ve­ya­hut da taz­mi­nat­la­rı­nı al­mak su­re­tiy­le gö­re­vin­den ay­rı­la­bil­mek­te­dir.

El­li beş ya­şı­nı dol­dur­ma­dan ken­di is­tek­le­riy­le gö­re­vin­den ay­rıl­mak is­te­yen ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­na, hiz­met sü­re­le­ri­ne ba­kıl­mak­sı­zın, 20.000 gös­ter­ge ra­ka­mıy­la ay­lık kat sa­yı­sı çar­pı­mı so­nu­cun­da bu­lu­na­cak bir mik­tar­dan da ken­di­le­ri­ne taz­mi­nat öde­ne­cek­tir.

Yi­ne bu ta­sa­rıy­la bir­lik­te, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rın­dan gö­rev sü­re­si içe­ri­sin­de ve­fat ede­nin eşi­ne ve ço­cuk­la­rı­na, bun­lar yok­sa an­ne ve ba­ba­la­rı­na, bun­lar da yok­sa kar­deş­le­ri­ne, 15.000 gös­ter­ge ra­ka­mı­nın me­mur ay­lık­la­rı­na uy­gu­la­nan ay­lık kat sa­yı­sıy­la çar­pı­mı so­nu­cu bu­lu­nan mik­tar­da ölüm yar­dı­mı ya­pı­la­cak­tır.

Yi­ne bu ta­sa­rıy­la, gö­rev­le­ri ba­şın­da şe­hit olan ve­ya ça­lı­şa­ma­ya­cak de­re­ce­de ma­lul olan ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın, ön­ce­lik sı­ra­sı­na gö­re, eş, ço­cuk ve kar­deş­le­rin­den bi­ri­ne, ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rın­da Dev­let Me­mur­la­rı Ka­nu­nu'na ta­bi me­mur kad­ro­suy­la sü­rek­li bir iş ve­ri­le­cek­tir.

Yi­ne bu ta­sa­rıy­la, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı ile ko­ru­cu­baş­la­rı­nın gö­rev­len­dir­me şe­kil­le­ri, gö­re­ve alın­ma­la­rın­da ara­na­cak şart­lar, uy­gu­la­na­cak di­sip­lin ce­za­la­rı, gö­re­ve son ve­ril­me­si­ni ge­rek­ti­ren hâller ve Ka­nun'da yer alan di­ğer hu­sus­la­ra iliş­kin uy­gu­la­ma­lar için İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğın­ca ha­zır­la­na­cak, Ba­kan­lar Ku­ru­lun­ca çı­ka­rı­la­cak bir yö­net­me­lik­le dü­zen­le­ne­cek­tir.

Köy ko­ru­cu­la­rı­mız, yıl­lar­dan be­ri te­rör­le mü­ca­de­le ve­rir­ken, çek­miş ol­du­ğu acı­la­ra kar­şı­lık, ta­bii ki köy ko­ru­cu­la­rı­mı­za dü­zen­le­nen bu ta­sa­rı ye­ter­li de­ğil­dir, ama, bu­gü­ne ka­dar hiç emek­li ola­ma­ma­la­rı, emek­li ol­duk­la­rı tak­dir­de hiç­bir ma­aş ala­ma­ma­la­rı… Yi­ne, sağ­lık­la­rıy­la il­gi­li, ye­şil kart uy­gu­la­ma­la­rın­da da­ha ön­ce ge­nel hü­küm­le­re ta­bi­ken, yi­ne Hükûme­ti­miz ta­ra­fın­dan çı­ka­rı­lan bir ya­say­la, köy ko­ru­cu­la­rı bu ye­şil kart sta­tü­sü dı­şın­da bı­ra­kıl­mak su­re­tiy­le, ken­di­le­ri, eş­le­ri ve ço­cuk­la­rı için çok bü­yük sağ­lık imkânı oluş­tu­rul­muş­tur.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­soy bu­yu­run.

AB­DUR­RA­HİM AK­SOY (De­vam­la) - Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­mız bu ya­sa ta­sa­rı­sı­nın çık­ma­sı­nı öz­lem­le bek­le­mek­te­dir. AK Par­ti ta­ra­fın­dan bu ya­sa ta­sa­rı­sı­nın çı­ka­rıl­mış ol­ma­sı, ay­rı­ye­ten köy ko­ru­cu­la­rı­mı­zı mem­nun et­miş ve se­vin­dir­miş­tir.

Bu ya­sa­nın hem te­rör­le mü­ca­de­le­de köy ko­ru­cu­la­rı­na ge­ti­re­ce­ği mo­ral hem de bu­gü­ne ka­dar ge­cik­ti­ril­miş olan bu hak­la­rın ken­di­le­ri­ne ve­ril­me­si an­la­mın­da çok bü­yük fay­da sağ­la­ya­ca­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum.

Bu tek­li­fe des­tek ve­ren mu­ha­le­fe­te de te­şek­kür edi­yo­rum. Çün­kü, bu, sa­de­ce bir ik­ti­dar par­ti­si­nin so­ru­nu de­ğil, yir­mi iki yıl­dır sü­ren bir ül­ke so­ru­nuy­du ve bu so­run da bu şe­kil­de çö­zül­müş ol­du.

Ya­sa­nın te­rör­le mü­ca­de­le­de ya­rar sağ­la­ya­ca­ğı ümi­diy­le ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yor, yü­ce he­ye­ti say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti ve Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ak­soy.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bir­le­şi­me on da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma sa­ati: 12.18

 

 

İKİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 12.39

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le), Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 114'ün­cü Bir­le­şi­mi­nin İkin­ci Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

1429 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi'nin gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Tek­li­fin 1'in­ci mad­de­si üze­rin­de söz sı­ra­sı, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na Di­yar­ba­kır Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Muh­sin Koç­yi­ğit'e ait­tir.

Bu­yu­run Sa­yın Koç­yi­ğit.

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA MUH­SİN KOÇ­Yİ­ĞİT (Di­yar­ba­kır) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Bit­lis Mil­let­ve­ki­li Ab­dur­ra­him Ak­soy ve Şır­nak Mil­let­ve­ki­li İb­ra­him Hak­kı Bir­lik; Mar­din Mil­let­ve­ki­li Mu­har­rem Do­ğan ve 17 Mil­let­ve­ki­li ile Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu'nun Köy Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­lif­le­ri ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru üze­ri­ne söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le yü­ce Ge­nel Ku­ru­lu­mu­zu say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; he­pi­mi­zin bil­di­ği gi­bi, ül­ke­miz son yir­mi beş yıl­dan bu ya­na bü­yük ba­di­re­ler­den geç­miş, özel­lik­le Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu Böl­ge­le­rin­de te­rör olay­la­rı hal­kın can ve mal gü­ven­li­ği­ni teh­dit et­miş ve in­san­la­rı­mı­zı zor du­rum­da bı­rak­mış­tır.

İş­te, ilk kez, 1984 yı­lın­da ör­güt­lü te­rör ey­lem­le­ri baş­la­mış­tır ve 1984 yı­lın­dan son­ra rah­met­li Tur­gut Özal'ın dö­ne­min­de, 1985 yı­lın­da, 442 sa­yı­lı Köy Ka­nu­nu'nun 74'ün­cü mad­de­sin­de de­ği­şik­lik ya­pı­la­rak ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu sis­te­mi ge­ti­ril­miş­tir. Bu sis­te­min ama­cı, jan­dar­ma­dan uzak yer­de, yer­le­şim bi­rim­le­rin­den uzak yer­ler­de, hal­kın can ve mal gü­ven­li­ği­nin ko­ru­na­bil­me­si için gü­ven­lik güç­le­ri­ne yar­dım ede­cek ni­te­lik­te hal­kın için­den, köy­lü­le­rin içe­ri­sin­den ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı tu­tu­lup bun­la­rın gü­ven­lik kuv­vet­le­ri­ne yar­dım­cı ol­ma­sı­nın te­min edil­me­siy­di.

İlk baş­lan­gıç­ta, 1985 yı­lın­da, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı için Köy Ka­nu­nu'nda ya­pı­lan de­ği­şik­lik­le 65.813 kad­ro ve­ril­miş­tir. Fa­kat, bun­la­rın şu an­da 56 bi­ni do­lu­dur, ge­ri­si boş­tur. Köy ko­ru­cu­lu­ğu yir­mi iki yıl­dan bu ya­na, ken­din­den bek­le­nen gö­rev­le­ri faz­la­sıy­la ye­ri­ne ge­tir­miş­tir. Fa­kat, unut­ma­ya­lım ki bu köy ko­ru­cu­la­rı da in­san­dır­lar, bun­la­rın da ih­ti­yaç­la­rı var­dır. Bun­lar, ge­ce gün­düz de­me­den, bay­ram, cu­mar­te­si, pa­zar de­me­den, gün­de on beş-on al­tı sa­at ça­lış­mak­ta­dır­lar. Bun­la­rın işe alın­ma­sın­dan gö­rev­le­ri­ne son ve­ril­me­si­ne ka­dar hiç­bir sos­yal gü­ven­ce­le­ri, hiç­bir ya­sal gü­ven­ce­le­ri, ku­ral yok­tur. Bun­la­rın işi­ne son ve­ril­me­si il­çe­de­ki uzat­ma­lı ça­vu­şun iki du­da­ğı­nın ara­sın­da­dır. "Si­la­hı­nı bı­rak, git" de­di­ği za­man, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su si­la­hı­nı bı­ra­kır, gi­der; on­dan son­ra, ne iti­raz hak­kı var­dır ne de ge­ri dön­me hak­kı var­dır, ya­ni, ka­de­riy­le baş ba­şa ka­lır. Kal­dı ki, bu ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı top­rak­la­rın­dan, hay­van­la­rın­dan arın­dı­rıl­dık­la­rı için mes­lek­le­ri­ni de kay­bet­miş­tir­ler, ne ekip bi­çe­bi­lir­ler ne de ha­van­cı­lık ya­pa­bi­lir­ler. Ya­ni, bun­lar için, ar­tık, son on beş yıl­dır, yir­mi iki yıl­dır, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu -adı üze­rin­de, ge­çi­ci de­ğil as­lın­da, bu de­vam­lı ol­muş­tur- bir mes­lek hâli­ne gel­miş­tir, bun­la­rın bir ge­lir kay­na­ğı ni­te­li­ğin­de­dir. Bu ba­kım­dan, ön­ce­lik­le ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu mü­es­se­se­si­nin bir ya­sal gü­ven­ce­ye ka­vuş­tu­ru­lup bun­la­rın işe alın­ma­sın­dan ter­fi­le­ri­ne, yük­sel­me­le­ri­ne, eği­tim­le­ri­ne, di­sip­lin ve si­cil amir­le­ri­ne ka­dar her şe­yin bel­li ku­ral­la­ra bağ­lan­ma­sı ge­re­kir.

Şim­di, bun­lar alı­nı­yor­lar işe -kay­ma­kam mı, va­li mi, İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı mı, Jan­dar­ma Ge­nel Ko­mu­tan­lı­ğı mı, Millî Sa­vun­ma Ba­kan­lı­ğı mı- ki­me kar­şı so­rum­lu­dur­lar, yet­ki­le­ri ne­dir? Hiç­bir şey be­li de­ğil­dir, ta­ma­men be­lir­siz­lik var­dır. Her şey il­çe­de­ki uzat­ma­lı jan­dar­ma baş­ça­vu­şu­nun du­dak­la­rı­nın ara­sın­da­dır, ka­nun da onun söz­le­ri­dir, ku­ral da onun söz­le­ri­dir. Bu ba­kım­dan, bun­la­rı bel­li ku­ral­la­ra bağ­la­yıp, bu in­san­la­rın da sos­yal gü­ven­ce­le­ri­ne ka­vuş­tu­ru­lup ge­le­ce­ğe gü­ven­le bak­ma­la­rı­nı sağ­la­ma­mız ge­re­ki­yor.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; bi­zi iz­le­mek­te olan on bin­ler­ce ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı te­le­fon aç­tı­lar, ay­nen şu ke­li­me­le­ri söy­le­me­mi, bah­set­me­mi söy­le­di­ler: "Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu'da baş koy­ma­dı­ğı­mız taş, sır­tı­mı­zı yas­la­ma­dı­ğı­mız top­rak kal­ma­dı, 1.332 ta­ne şe­hit ver­dik, fa­kat bu­gü­ne ka­dar bun­la­rın hiç­bir kar­şı­lı­ğı­nı ala­ma­dık. Ta­ma­men üvey ev­lat mu­ame­le­si ya­pıl­dı, hor­lan­dık, bir ta­ra­fa atıl­dık. Ar­tık bun­la­ra son ve­rin." İş­te, bu­gün, bu­ra­da, üç gru­bun da -Ana­va­tan Par­ti­si, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ve AK Par­ti- grup baş­kan ve­kil­lik­le­ri­nin ve mil­let­ve­kil­le­ri­nin or­tak tek­lif­le­ri gün­de­me ge­ti­ri­le­rek bir sos­yal ya­ra­ya bir sos­yal çö­züm bu­lun­mak­ta ve bu in­san­la­rı­mız da in­san ye­ri­ne ko­nul­mak­ta, bun­la­ra da sos­yal gü­ven­ce hak­kı ve­ril­mek­te, bun­lar da me­mur kap­sa­mı­na alın­mak­ta, ay­lı­ğa bağ­lan­mak­ta, emek­li ol­mak­ta­dır­lar ve bu­nun da öte­sin­de, bu te­rör­le mü­ca­de­le­de şe­hit olan bu in­san­lar ar­tık bun­dan böy­le dul ve ye­tim­le­ri­ne, ço­cuk­la­rı­na, an­ne ve ba­ba­la­rı­na bak­mak zo­run­da ol­ma­dan, bun­la­ra da bel­li bir ma­aş bağ­la­na­cak. Bu ba­kım­dan, bu ya­sa ol­duk­ça önem­li­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; bu ya­sa Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu­na gel­di­ği za­man kırk beş yaş şar­tı var­dı, biz bu­nu Ko­mis­yon­da -ben de üye­si­yim ay­nı za­man­da ko­mis­yo­nun- el­li beş ya­şa çı­kart­tık. Çün­kü, bu­gün köy­le­ri­miz­de ar­tık genç nü­fus kal­ma­mış­tır, bo­şal­mış­tır. Köy­ler­de ne­re­dey­se kırk-kırk beş ya­şın­da­ki in­san­lar genç sa­yı­lı­yor­lar. Bu ba­kım­dan, kırk beş ya­şı el­li beş ya­şa çe­ki­le­rek, eğer on beş yıl da hiz­me­ti var­sa bu in­san­la­rı­mız, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­mız emek­li ola­bil­mek­te ve ken­di­si­ne, ço­cuk­la­rı­na, bak­mak zo­run­da ol­du­ğu an­ne-ba­ba­sı­na ba­ka­bil­mek­te­dir­ler.

Ta­bii bu­nun­la da iş kal­mı­yor. Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı bu­gü­ne ka­dar 1.332 ta­ne şe­hit ver­miş­ler­dir. İn­şal­lah bun­lar son olur, bun­dan son­ra şe­hit ve­ril­mez, ül­ke­miz hu­zu­ra, ba­rı­şa, gü­ven­li­ğe ka­vu­şur, hiç­bir şe­ye ge­rek kal­maz. Fa­kat, bir yer­de de bu in­san­lar öl­dü­ğü za­man, bun­la­rın ge­ri­de ka­lan­la­rı­na dev­le­tin bak­ma­sı ge­re­ki­yor. Bu ba­kım­dan, bu ya­sa kap­sa­mın­da bir mad­dey­le, eğer köy ko­ru­cu­la­rı şe­hit olur­lar­sa, bun­la­rın ön­ce­lik­le eş­le­ri, eş­le­ri ka­bul et­mez­se ço­cuk­la­rı ya da kar­deş­le­ri ka­mu ku­ru­luş­la­rı­na yer­leş­ti­ri­le­cek­ler bun­dan böy­le. Ya­ni, şe­hit olan­la­rın ya­kın­la­rı açık­ta kal­ma­ya­cak, her­han­gi bir ka­mu ku­ru­lu­şu­na dev­le­tin on­la­rı yer­leş­tir­me so­rum­lu­lu­ğu var­dır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı baş­lan­gıç­ta çok cü­zi mik­tar­da pa­ra­lar­la ça­lış­tı­lar. Za­man içe­ri­sin­de bu pa­ra­la­rı ar­tı­rıl­dı, ama sağ­lık gi­der­le­ri, sos­yal gü­ven­ce­le­ri yok­tu. En son bun­la­ra bir ye­şil kart imkânı ta­nı­na­rak en azın­dan ilaç pa­ra­la­rı­nın, te­da­vi­le­ri­nin ya­pıl­ma­sı sağ­lan­dı. İş­te bu ka­nun­la be­ra­ber, bun­dan böy­le bun­la­rın ne te­da­vi gi­de­ri ola­cak ne ilaç so­ru­nu ola­cak, bun­lar da sos­yal gü­ven­ce­ye sa­hip bir Türk va­tan­da­şı gi­bi gi­dip sağ­lık hiz­met­le­rin­den ya­rar­la­na­cak­lar, emek­li maa­şın­dan ya­rar­la­na­cak­lar, ya­kın­la­rı­na da­ha iyi gün­ler­de, da­ha da ra­hat ba­ka­bi­le­cek­ler­dir. Ön­ce­lik­le bu ya­say­la ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın öz­lük hak­la­rı dü­zel­ti­li­yor. İkin­ci­si, sağ­lık hak­la­rı dü­zel­ti­li­yor. Üçün­cü­sü, te­da­vi yar­dım­la­rı­na dev­let el atı­yor.

Ta­bii, sa­de­ce ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı yok. Ül­ke­miz­de bu­gün 56 bin ta­ne ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su, 20 bin ta­ne de gö­nül­lü koy ko­ru­cu­su var. İs­ti­yo­rum ki, öne­ri­yo­rum ay­nı za­man­da, bu gö­nül­lü köy ko­ru­cu­la­rı da bu ya­sa kap­sa­mı­na alı­na­rak, bir de­fa­ya mah­sus ola­rak, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın hak­la­rı­na ka­vuş­tu­rul­ma­sı. Çün­kü, gö­nül­lü köy ko­ru­cu­la­rı üc­ret al­mı­yor­lar. Bun­la­rın sa­de­ce si­lah ta­şı­ma hak­la­rı var, sa­de­ce kö­yün gü­ven­li­ği­ni sağ­lı­yor­lar. Bir yer­de, gö­nül­lü köy ko­ru­cu­la­rı­nın can gü­ven­li­ği de yok. Bu ba­kım­dan, bun­la­rın da bu ya­sa kap­sa­mı­na alı­nıp, en azın­dan, sağ­lık ve emek­li hak­kı­nın bun­la­ra da ve­ril­me­si ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; bu ya­sa tek­li­fi­nin ya­sa­laş­ma­sı aşa­ma­sın­da, baş­lan­gıç­ta, -ben, Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu üye­si ola­rak- bü­yük kat­kı­lar­da bu­lun­duk. Ay­nı za­man­da, alt ko­mis­yon­da kat­kı yap­tık ve en hız­lı şe­kil­de ge­çi­re­rek, Mec­lis ta­ti­le gir­me­den bu ka­nu­nun çık­ma­sı için yü­ce Ge­nel Ku­ru­lun hu­zu­ru­na ka­dar ge­tir­dik.

Bu­ra­da, bu­gün, üç gru­bun or­tak kat­kı­la­rıy­la, ina­nı­yo­rum ki, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­na iliş­kin bu ya­sal mev­zu­at çı­ka­cak ve Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mız da bu­nu onay­la­dık­tan son­ra yü­rür­lü­ğe gi­re­cek­tir ve 56 bin ta­ne ge­çi­ci köy ko­ru­cu­muz, ya­kın­la­rıy­la bir­lik­te en azın­dan 500 bi­ni bu­lan bir nü­fu­su­muz ra­hat­lı­ğa ka­vu­şa­cak, ya­rın­la­rı­na gü­ven­le ba­ka­bi­le­cek­ler­dir.

El­bet­te, te­rör­le mü­ca­de­le­de dev­le­tin ya­nın­da olan­la­ra dev­le­tin de ka­yıt­sız kal­ma­sı dü­şü­nü­le­mez, onun da bun­la­ra yar­dım et­me­si ge­re­ki­yor. İş­te bu­gün bu ya­sa tek­li­fiy­le bu ye­ri­ne ge­ti­ril­mek­te, bu in­san­la­rı­mı­zın mağ­du­ri­yet­le­ri gi­de­ril­mek­te­dir.

Bu­nun öte­sin­de, bu­ra­da ay­rı­ye­ten ya­sa ta­sa­rı­sıy­la…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Koç­yi­ğit, lüt­fen, to­par­la­yı­nız.

MUH­SİN KOÇ­Yİ­ĞİT (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür ede­rim.

Ya­sa ta­sa­rı­sın­da, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu, kad­ro ola­rak, Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu­na 30 bin adet gel­miş­ti, biz bu­nu 10 bin ar­tı­ra­rak Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da 40 bi­ne çı­kar­dık. Ay­rı­ye­ten Ba­kan­lar Ku­ru­lu­na da, 40 bin ade­di yüz­de 50 ar­tır­ma yet­ki­si ve­ril­di. Ya­ni, bu­gün, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu kad­ro­su sa­yı­sı 60 bi­ne çı­ka­rıl­mak­ta­dır, 20 bin de gö­nül­lü köy ko­ru­cu­su var­dır, 80 bin ki­şi köy­le­rin ko­run­ma­sın­da dev­le­tin ya­nın­da yer al­mak­ta­dır. Bu in­san­lar te­rö­re kar­şı mü­ca­de­le ver­dik­le­rin­den, bun­la­rın can gü­ven­li­ği ye­rin­de de­ğil­dir.

Bu in­san­la­rın so­run­la­rın­dan bi­ri­si de şu­dur: Bun­lar özel­lik­le köy­le­rin­den şeh­re git­tik­le­ri za­man bü­yük si­lah­lar­la gi­de­me­mek­te, can gü­ven­lik­le­ri teh­li­ke­ye düş­mek­te­dir. Bu ba­kım­dan, en azın­dan, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­na kü­çük si­lah, ta­ban­ca ruh­sa­tı ve­ril­me­li ve bun­lar şe­hir­le­re git­tik­le­ri za­man can gü­ven­li­ği açı­sın­dan bu ta­ban­ca­la­rı ya­nın­da ta­şı­ma­la­rı la­zım. Bu ba­kım­dan, bir öner­gey­le, bu­nun da kap­sa­ma alı­na­rak bu ya­sa tek­li­fi­nin içe­ri­si­ne ge­ti­ri­lip ya­sa­laş­ma­sı­nı ar­zu edi­yo­ruz.

Bu ya­sa­nın, ön­ce­lik­le, ül­ke­mi­ze, on­dan son­ra, bu ya­sa kap­sa­mın­da olan ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı ve ya­kın­la­rı­na ha­yır­lı, uğur­lu ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum.

Ül­ke­miz­de te­rö­rün son bul­ma­sı­nı, şe­hit­le­rin ol­ma­ma­sı­nı, ölüm­le­rin ol­ma­ma­sı­nı di­li­yo­rum.

Mut­lu ya­rın­lar­da, mut­lu gü­ven­lik­ler­de, hep be­ra­ber, hu­zur­lu bir top­lu­mun onur­lu üye­le­ri ola­rak ya­şa­mak is­te­di­ği­mi be­lir­tir, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­na­rım. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Koç­yi­ğit.

Mad­de üze­rin­de, şah­sı adı­na söz is­te­yen Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ha­luk Koç.

Bu­yu­run Sa­yın Koç.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan ka­nun tek­li­fi­nin 1'in­ci mad­de­si üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­dım. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. Tü­mü üze­rin­de de şah­sım adı­na ko­nuş­muş­tum. Ora­da, te­rö­rü, bö­lü­cü te­rö­rü, Tür­ki­ye bo­yu­tun­da, ta­rih­sel sü­reç içe­ri­sin­de kı­sa bir za­man di­li­min­de ana­liz et­me­ye ça­lı­şır­ken, ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­ler çer­çe­ve­sin­de bu te­rö­rün des­tek bo­yut­la­rı­nı, yi­ne ta­rih di­lim­le­ri içe­ri­sin­de, de­ği­şik kim­lik­ler­le ifa­de et­me­ye ça­lış­mış­tım.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ta­bii, bu­ra­da ül­ke­mi­ze dü­şen son de­re­ce önem­li bir gö­rev var. Tür­ki­ye, ya­kın si­ya­si ta­ri­hi de çok iyi de­ğer­len­di­re­rek, ya­şa­nan­lar­dan ders ala­rak, ya­şa­nan­la­rı ve onun si­ya­si bo­yu­tu­nu çok iyi tar­tı­şa­rak, ders çı­kar­ta­rak, bu­gü­nü ve önü­müz­de­ki dö­nem iliş­ki­le­ri­ni de çiz­mek zo­run­da­dır.

Bu­ra­da, de­min, bil­has­sa İkin­ci Dün­ya Sa­va­şı'ndan son­ra Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'yle il­gi­li, sa­de­ce Tür­ki­ye'nin bu­lun­du­ğu coğ­raf­yay­la de­ğil, Or­ta Do­ğu coğ­raf­ya­sıy­la il­gi­li, da­ha son­ra tek ku­tup­lu dün­ya ger­çe­ği kar­şı­mı­za çık­tı­ğın­da Kaf­kas­lar ve Or­ta As­ya coğ­raf­ya­sıy­la da il­gi­li stra­te­ji­le­ri­nin çok fark­lı ol­du­ğu­nu ifa­de et­miş­tim.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, biz Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'yle -Sa­yın Baş­ba­ka­nın söy­le­mi­nin ter­si­ne be­nim ifa­dem- stra­te­jik or­tak fi­lan de­ği­liz. Stra­te­jik or­tak… Bil­di­ği­niz gi­bi, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'yle dış po­li­ti­ka çı­kar­la­rı ör­tü­şen ül­ke­le­rin stra­te­jik or­tak­lı­ğı söz ko­nu­su­dur. Bun­lar, dün­ya­da, İn­gil­te­re, İs­ra­il, kıs­men Ka­na­da ve kıs­men de Avus­tral­ya'dır.

Stra­te­jik or­tak­lık, dış po­li­ti­ka ba­kı­mın­dan ör­tü­şen çı­kar iliş­ki­le­ri­nin di­ğer po­li­ti­ka­la­ra da yan­sı­ma­sı so­nu­cun­da ta­rif edi­len bir or­tak­lık­tır. Tür­ki­ye'nin Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'yle stra­te­jik iliş­ki­le­ri var­dır, stra­te­jik iliş­ki­le­ri­nin de ulus­la­ra­ra­sı ant­laş­ma­lar çer­çe­ve­si­ni çiz­mek­te­dir. Biz, stra­te­jik iliş­ki­le­ri­mi­ze Tür­ki­ye bo­yu­tun­da sa­dı­ğız. Bu­nun ge­rek­tir­di­ği her tür­lü yü­küm­lü­lü­ğü de, ge­rek­ti­ği za­man, Tür­ki­ye, ulus­la­ra­ra­sı hu­ku­ka say­gı­lı bir bi­çim­de ye­ri­ne ge­tir­miş­tir. Yi­ne ya­kın, çok ya­kın ta­rih di­li­mi de Tür­ki­ye'nin bu stra­te­jik iliş­ki­ler­den do­ğan ulus­la­ra­ra­sı hu­ku­ka uy­gun gö­rev­le­ri­ni ye­ri­ne ge­tir­me­si­nin ör­nek­le­riy­le do­lu­dur.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu­ra­da Tür­ki­ye bü­yük bir ül­ke, güç­lü bir ül­ke, ama bu­nun söy­lem­de kal­ma­ma­sı ge­re­ki­yor. Bu gü­cü­nü, bu bü­yük­lü­ğü­nü, bu ta­rih­sel öne­mi­ni, geç­mi­şiy­le bu­gü­nü­nü bir­leş­ti­rip ge­le­ce­ğe dö­nük viz­yo­nu­nu, mut­la­ka, iliş­ki­le­rin­de ken­di­si­ni teh­dit eden bo­yut­lar­da, ken­di­si­ni ra­hat­sız eden bo­yut­lar­da, stra­te­jik iliş­ki­ler için­de bu­lun­du­ğu or­tak­la­rı­na ya da iliş­ki­ler içe­ri­sin­de bu­lun­du­ğu mu­ha­tap­la­rı­na an­lat­mak du­ru­mun­da­dır, on­la­ra bu iliş­ki­ler­den do­ğan yü­küm­lü­lük­le­ri­ni ifa­de et­mek zo­run­da­dır, inan­dı­rı­cı ol­mak zo­run­da­dır, ta­lep edi­ci ol­mak zo­run­da­dır ve kar­şı­lı­ğı­nı da dip­lo­ma­tik yol­dan al­ma be­ce­ri­si­ni gös­ter­mek zo­run­da­dır. Bu­gün, Tür­ki­ye'nin, bil­has­sa gü­ney­do­ğu­da, ulu­sal sı­nır­la­rın­da bir gü­ven sı­kın­tı­sı var­sa, ulus­la­ra­ra­sı hu­ku­ka gö­re, Tür­ki­ye, tam 3 bin met­re­nin üze­rin­de otuz iki ta­ne bü­yük da­ğın bu­lun­du­ğu gü­ney­do­ğu sı­nı­rın­da sız­ma­la­rı ön­le­mek için, sı­nı­rın kar­şı ta­ra­fın­da bu­lu­nan oto­ri­te­nin -bu, Irak dev­le­ti­nin, şu aşa­ma­da­ki Irak dev­le­ti­nin o böl­ge­de­ki oto­ri­te­si mi­dir, yok­sa, fii­len ora­yı iş­gal eden Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nin oto­ri­te­si mi­dir- bu­ra­dan, ken­di ulu­sal gü­ven­li­ği­ni teh­dit eden sız­ma­la­ra kar­şı o ta­raf­ta ön­lem al­ma ta­le­bi­ni, hak­lı bir şe­kil­de, ıs­rar­la, ulus­la­ra­ra­sı hu­kuk çer­çe­ve­sin­de ye­ri­ne ge­tir­mek zo­run­da­dır ve bu ıs­ra­rı­nı da ifa­de et­mek zo­run­da­dır, bu­nun ta­ki­bi­ni yap­mak zo­run­da­dır, ağır­lık­lı bir dev­let ola­rak da bu ta­le­bi­nin ar­ka­sın­da dur­mak zo­run­da­dır.

Eğer, kar­şı ta­raf­ta bu sız­ma­la­rı ön­le­ye­cek bir oto­ri­te boş­lu­ğu, ora­nın şu an­da yö­ne­ti­min­de bu­lu­nan ya­pı­lar ve­ya ora­nın fi­ilî iş­ga­lin­de bu­lu­nan güç ta­ra­fın­dan ye­ri­ne ge­ti­ril­mi­yor­sa, o za­man Tür­ki­ye, Bir­leş­miş Mil­let­ler Gü­ven­lik Kon­se­yi­nin ken­di ulu­sal sı­nır­la­rı­nı gü­ven­lik al­tı­na al­ma nok­ta­sın­da, kar­şı ta­raf­ta böy­le bir oto­ri­te ko­na­ma­dı­ğı za­man ken­di hak­la­rı­nı ko­ru­ya­cak gi­ri­şim­le­ri yap­mak­ta da ken­di­si­ni ser­best sa­ya­ca­ğı­nı ifa­de et­mek zo­run­da­dır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

Tür­ki­ye eğer bü­yük bir ül­key­se, id­dia et­ti­ği gi­bi stra­te­jik iliş­ki­le­rin­den do­ğan dost­luk­la­rı­nı mu­ha­tap­la­rıy­la sür­dü­re­cek bir ül­key­se, yü­küm­lü­lük­le­ri kar­şı­lık­lı ulus­la­ra­ra­sı hu­kuk çer­çe­ve­sin­de, ma­sa­da, ta­lepkâr va­zi­yet­te, ta­kip­çi va­zi­yet­te, ıs­rar­lı va­zi­yet­te sür­dür­mek zo­run­da­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu­nu özel­lik­le be­lir­ti­yo­rum: Bi­zim, Tür­ki­ye ola­rak hiç­bir ya­ban­cı ül­ke­ye hu­su­me­ti­miz yok­tur, hiç­bir ül­ke­nin hiç­bir top­ra­ğın­da gö­zü­müz yok­tur, hiç­bir ül­ke­nin hiç­bir kay­na­ğın­da -ki, bu­gün­kü sa­vaş­la­rın em­per­yal he­def­le­ri­ni göz önü­ne alır­sa­nız, hiç­bir ül­ke­nin hiç­bir kay­na­ğın­da- yer al­tı, yer üs­tü kay­na­ğın­da gö­zü­müz yok­tur. Ama, biz, bu böl­ge­de, ba­rış içe­ri­sin­de, Türk mil­le­ti­ni oluş­tu­ran bü­tün ya­pı­la­rın kar­deş­çe ya­şa­ma­sı­nı ve ken­di ulu­sal bü­tün­lü­ğü­mü­zü ko­ru­mak is­ti­yo­ruz. Bu da Tür­ki­ye'nin en do­ğal -dev­let­ler hu­ku­kun­da­ki- hak­kı­dır, ta­le­bi­dir.

Bu yüz­den, ko­nuy­la il­gi­li za­man za­man bun­la­rı di­le ge­tir­mek zo­run­da­yız, çün­kü -ko­ru­cu­lar­la il­gi­li sos­yal hak­la­rın ge­niş­le­til­me­si nok­ta­sın­da, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu­nun, ko­nu ye­ter­siz de ol­sa, olum­lu gö­rü­şü­nü ifa­de et­tim, bir ke­re da­ha yi­ne­li­yo­rum ama- bu­nun bo­yu­tun­da, te­rör nok­ta­sın­da za­man za­man bu ana­liz­le­ri yap­mak­ta fay­da var ve bun­la­rı da di­le ge­tir­mek­te ya­rar ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum.

Yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

Te­şek­kür ede­rim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Mah­mut Gök­su, Adı­ya­man Mil­let­ve­ki­li. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MAH­MUT GÖK­SU (Adı­ya­man) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın sos­yal hak­la­rı­nı iyi­leş­ti­ren ka­nu­nun ilk mad­de­sin­de şah­sım adı­na söz al­dım. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ça­lış­tı­ğı­mız şu pa­zar gü­nü, 57 bin köy ko­ru­cu­su, eş ve ço­cuk­la­rıy­la on bin­le­re ula­şa­cak olan bir kit­le­yi se­vin­di­re­cek bir ka­nun üze­rin­de ça­lış­ma ya­pı­yo­ruz. Köy ge­zi­le­ri­miz­de, köy ko­ru­cu­su ar­ka­daş­la­rı­mı­zın, her se­fe­rin­de ya­nı­mı­za ge­le­rek "Bi­zim sta­tü­müz ne­dir, du­ru­mu­muz ne­dir? Bi­zim sos­yal hak­la­rı­mız­da, di­ğer sağ­lık gi­der­le­ri­miz­de­ki iyi­leş­tir­me­ler ne za­man ola­cak?" şek­lin­de­ki so­ru­la­rıy­la kar­şı­laş­mı­şız­dır. Ben hep ken­di­le­ri­ne şu­nu ifa­de et­tim: "Bu­gü­ne ka­dar, siz­ler, te­rör­le can­la baş­la mü­ca­de­le et­ti­niz. Bun­dan tam yir­mi iki yıl ön­ce eli­ni­ze si­lah ve­ril­di, te­rör­le mü­ca­de­le­nin için­de ken­di­ni­zi bul­du­nuz. Ama, si­zin sos­yal hak­la­rı­nız ve sağ­lık gi­der­le­ri­niz bel­ki o gün­kü şart­lar içe­ri­sin­de dü­şü­nü­le­me­di. Bu dö­nem­de, ilk de­fa, 2006 yı­lın­da, ye­şil kart uy­gu­la­ma­sın­dan is­ti­fa­de ede­bi­le­cek bir dü­zen­le­me ya­pı­la­rak, köy ko­ru­cu­la­rı­mı­zın sağ­lık gi­der­le­ri böy­le­ce o ka­lem­den kar­şı­lan­ma imkânı­na ka­vuş­muş ol­du. Ma­aş­la­rı­nın az­lı­ğın­dan sü­rek­li ya­kı­nır­lar­dı. Ta­bii, yi­ne, AK Par­ti ik­ti­da­ra gel­me­den ön­ce 250 YTL ma­aş alan bu ar­ka­daş­la­rı­mı­zın 2006 yı­lın­da­ki bir ar­tış­la ma­aş­la­rı 395 YTL'ye ulaş­mış ol­du.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu çı­kan ya­say­la be­ra­ber, ar­tık, ça­lı­şan köy ko­ru­cu­su ar­ka­da­şı­mız 540 YTL her ay ma­aş ala­cak de­mek­tir. Ta­bii, mu­ha­le­fet par­ti­si­ne men­sup ar­ka­daş­la­rı­mız da, bu ya­sa­ya sa­hip çık­tık­la­rı­nı, des­tek çık­tık­la­rı­nı ifa­de et­ti­ler. Ben de te­şek­kür edi­yo­rum. Böy­le bir it­ti­fak­la çık­ma­sı, el­bet­te, çok da­ha ma­ni­dar­dır ve gü­zel­dir. Ama, yir­mi iki yıl ön­ce te­rör­le mü­ca­de­le­nin içe­ri­sin­de yer al­mış bu ar­ka­daş­la­rı­mı­zın, o yıl­lar­da bu sos­yal sta­tü­le­ri­ni dü­zel­te­bi­le­cek bir iyi­leş­tir­me­nin ya­pıl­ma­dan bu­gü­ne ka­dar gel­me­si ve AK Par­ti İk­ti­da­rı ile bu iyi­leş­tir­me­nin ya­pıl­ma­sı, Hükûme­ti­mi­zin te­rö­re kar­şı na­sıl mü­ca­de­le edil­me­si ge­rek­ti­ği ko­nu­sun­da da çok açık se­çik tav­rı­nı or­ta­ya koy­ma­sı açı­sın­dan ma­ni­dar­dır di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu ya­sa­da, öz­lük hak­la­rı iyi­leş­ti­ri­li­yor bu ar­ka­daş­la­rı­mı­zın. Ta­bii, bir CHP'li ar­ka­da­şı­mız öy­le de­di: "Dev­let yıl­lar­ca ça­lış­tır­dı­ğı in­sa­na, sos­yal hak­la­rı­nı ver­me­miş, dev­let ka­çak iş­çi ça­lış­tır­mış." Evet, bu ka­çak iş­çi ça­lış­tır­ma du­ru­mu­na -eğer öy­ley­se- son ve­ren AK Par­ti İk­ti­da­rı ol­muş ola­cak ve bu ya­sa ha­ya­ta geç­tik­ten son­ra 8.065 ta­ne köy ko­ru­cu­su ar­ka­da­şı­mız emek­li ol­muş ola­cak, bu ya­sa ha­ya­ta geç­tik­ten son­ra ar­tık 395 YTL de­ğil 540 YTL ma­aş al­mış ola­cak.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, 1985 yı­lın­da köy ko­ru­cu­la­rı gö­rev­le­ri­ne baş­la­dı­lar. İlk 1984'te­ki bas­kın­la Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu'da te­rör ha­di­se­le­ri tır­man­ma­ya baş­la­yıp, gü­ven­lik güç­le­ri­nin ol­du­ğu yer­ler­den ve­ya ka­ra­kol­lar­dan uzak yer­ler­de­ki köy­le­rin özel­lik­le ge­ce bas­kın­la­rın­dan ko­run­ma­sı için gü­ven­lik güç­le­ri­mi­ze kat­kı sağ­la­mak ama­cıy­la böy­le bir uy­gu­la­ma­ya ge­çil­miş ve han­gi il­ler­de köy ko­ru­cu­la­rı ola­bi­le­ce­ği­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu­na ver­miş, ilk uy­gu­la­ma­da on üç il­de uy­gu­la­ma­ya ge­çil­miş, da­ha son­ra ise bu yir­mi iki ile yay­gın­laş­tı­rıl­mış­tır.

Ta­bii, adı "ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su" da ol­sa, yıl­lar yı­lı, ma­ale­sef, bu te­rör be­la­sın­dan bir tür­lü kur­tu­la­ma­dı­ğı­mız­dan do­la­yı ar­tık "ge­çi­ci" ol­mak­tan da çık­mış­tır.

Bu­ra­da bir şe­yi ifa­de et­mek is­ti­yo­rum de­ğer­li ar­ka­daş­lar: Te­rör sa­de­ce baş­ta olan hükûmet­le­rin so­ru­nu de­ğil­dir, bü­tün bir mil­le­tin so­ru­nu­dur. Te­rö­rün di­ni, mez­he­bi, meş­re­bi ol­maz. Do­la­yı­sıy­la, bü­tün bir mil­let ola­rak, el ele, gö­nül gö­nü­le ke­net­len­me­miz ge­re­kir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Gök­su.

MAH­MUT GÖK­SU (De­vam­la) - Eğer, biz, bu te­rör be­la­sı kar­şı­sın­da mil­let ola­rak ke­net­len­me­yi bi­le­bi­lir­sek, bu­nu de­fe­de­ce­ği­mi­ze yü­rek­ten ina­nı­yo­rum.

Ba­kı­nız, bun­dan beş gün ön­ce Ana­far­ta­lar Çar­şı­sı'nda bir in­ti­har sal­dı­rı­sı ol­du, 6 in­san ora­da 5'i bi­zim va­tan­da­şı­mız, 1 de Pa­kis­tan­lı ola­cak herhâlde- ha­ya­tı­nı kay­bet­ti. Ama, beş gün içe­ri­sin­de, Sa­yın Baş­ba­ka­nı­mı­zın ta­li­ma­tıy­la çar­şı ye­ni­den el­den ge­çi­ril­di, ye­ni­den res­to­re edil­di, ya­pıl­dı ve dün ye­ni­den, Ana­far­ta­lar Za­fe­ri ya­zı­lır­ca­sı­na on bin­ler­ce in­sa­nı­mı­zın ka­tı­lı­mıy­la çar­şı tek­rar hiz­me­te açıl­dı. Ben, o Ana­far­ta­lar Çar­şı­sı'nın açı­lı­şı­na ka­tı­lan, Ulus'ta­ki o coş­ku­yu yü­rek­ten kut­lu­yo­rum, ora­ya ge­len va­tan­daş­la­rı­mı­zı teb­rik edi­yo­rum. İş­te, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, te­rör kar­şı­sın­da her va­tan­da­şı­mız du­yar­lı ol­ma­lı. Çün­kü, te­rö­rün sa­de­ce he­de­fi kor­kut­mak ve sin­dir­mek­tir. Bu­nu ise, şu par­ti bu par­ti, şu grup bu grup ola­rak de­ğil, bü­tün in­sa­nı­mı­za dö­nük ola­rak bu te­rör ha­di­se­le­ri or­ta­lı­ğa kor­ku ve sin­dir­me ope­ras­yo­nu yap­mak­ta, biz de, kor­ku ve sin­me­ye as­la prim ver­me­den, bir­lik ve be­ra­ber­li­ği­mi­zi or­ta­ya ko­ya­bi­le­cek ke­net­len­me­yi mut­la­ka or­ta­ya koy­ma­lı­yız di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, el­bet­te gü­ven­lik güç­le­ri­mi­zin mü­ca­de­le­si çok önem­li­dir, ama bu işin özün­de bir­lik var­dır, be­ra­ber­lik var­dır. Biz bu­nu mu­ha­fa­za et­ti­ği­miz za­man, ina­nı­yo­ruz ki, bu te­rör la­ne­ti kı­sa za­man­da bi­ter di­ye ümit edi­yo­ruz. Bu ümit­le, bu te­men­niy­le söz­le­ri­mi bi­ti­ri­yor, bu ya­sa­nın köy ko­ru­cu­su ar­ka­daş­la­rı­mı­za, gü­ven­lik güç­le­ri­mi­ze ve yö­re hal­kı­mı­za ha­yır­lar ge­tir­me­si­ni di­li­yor, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Gök­su.

Mad­de üze­rin­de, so­ru-ce­vap iş­le­mi ya­pı­la­cak­tır.

Sa­yın Koç­yi­ğit, bu­yu­run.

MUH­SİN KOÇ­Yİ­ĞİT (Di­yar­ba­kır) - Te­şek­kür­ler Sa­yın Baş­ka­nım.

Bir so­rum var Sa­yın Ba­ka­nı­ma.

Te­rör dı­şı ne­den­ler­le iş­le­ri­ne son ve­ri­len bin­ler­ce ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su var. Bu ya­sa kap­sa­mın­da, bu in­san­la­rın mağ­du­ri­yet­le­ri­nin gi­de­ril­me­si için, bir de­fa­ya mah­sus ol­mak üze­re, bun­la­rın ye­ni­den işe alın­ma­la­rı­nı dü­şü­nü­yor mu­su­nuz?

Te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Koç­yi­ğit.

Sa­yın Koç, bu­yu­run.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Vaz­geç­tim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Işık…

AH­MET IŞIK (Kon­ya) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür edi­yo­rum.

57 bin ko­ru­cu­mu­zu il­gi­len­di­ren bu ya­sa ta­sa­rı­sı, as­lın­da, an­ne, ba­ba ve ço­cuk­la­rıy­la bir­lik­te 500 bin in­sa­nı­mı­zı il­gi­len­di­ri­yor Sa­yın Ba­ka­nım. Ya­sa ta­sa­rı­sı­nın ha­ya­ta geç­me­siy­le bir­lik­te, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rın­dan ilk etap­ta ne ka­dar ko­ru­cu emek­li ola­bil­me hak­kı­nı el­de ede­bi­le­cek?

Di­ğer so­rum: El­li beş ya­şın­da emek­li ola­bil­mek için, zan­ne­der­sem as­ga­ri on beş yıl ça­lış­ma şar­tı var. El­li beş ya­şı­nı dol­dur­ma­dan ya da el­li beş ya­şı­nı dol­dur­du­ğu hâlde on beş yıl ça­lış­ma şar­tı ger­çek­leş­me­den şe­hit olan ya da gö­rev ya­pa­maz ko­nu­ma dü­şen ko­ru­cu­la­rı­mı­zın, ya­kın­la­rı­nın ve ken­di­le­ri­nin po­zis­yo­nu ne ola­cak­tır?

Di­ğer so­rum: Taz­mi­nat ala­cak olan bir köy ko­ru­cu­su ay­rıl­dı­ğı za­man, de­ği­şen kat sa­yıy­la ne ka­dar taz­mi­nat ala­cak­tır?

Son so­rum: Hâli­ha­zır ça­lış­mak­ta olan köy ko­ru­cu­su­nun, al­dı­ğı ma­aşa ila­ve­ten, ya­sa­nın ha­ya­ta geç­me­siy­le maa­şın­da­ki ar­tış ora­nı net ola­rak ne ola­cak­tır?

Te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Işık.

Sa­yın Ba­kan, bu­yu­run.

SAĞ­LIK BA­KA­NI RE­CEP AK­DAĞ (Er­zu­rum) - Sa­yın Baş­ka­nım, so­ru­la­ra ya­zı­lı ola­rak ce­vap ve­re­ce­ğiz.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­kan.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

2'nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 2- 442 sa­yı­lı Ka­nu­na aşa­ğı­da­ki ek mad­de­ler ek­len­miş­tir.

EK MAD­DE 16- Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rın­dan 55 ya­şı­nı dol­du­ran­la­rın gö­rev­le­riy­le ili­şik­le­ri ke­si­lir. İli­şik­le­ri ke­si­len­ler­den on­beş yıl ve­ya da­ha faz­la hiz­me­ti olan­la­ra ha­yat­ta bu­lun­duk­la­rı sü­re­ce 5.000 gös­ter­ge ra­ka­mı­nın me­mur ay­lık­la­rı­na uy­gu­la­nan ay­lık kat­sa­yı­sı ile çar­pı­mı so­nu­cu bu­lu­na­cak mik­tar­da, Sos­yal Gü­ven­lik Ku­ru­mun­ca ay­lık bağ­la­nır. On­beş yı­lı aşan her yıl için 5.000 gös­ter­ge ra­ka­mı­na 200 gös­ter­ge ra­ka­mı ila­ve edi­lir ve bu şe­kil­de ya­pı­la­cak ila­ve hiç­bir şe­kil­de 2.000 gös­ter­ge ra­ka­mı­nı ge­çe­mez. Ay­lık gös­ter­ge­si­ne ila­ve edi­le­cek 200 gös­ter­ge ra­ka­mı­nın he­sa­bın­da, ay ke­sir­le­ri tam ay sa­yı­lır. Yıl ke­sir­le­ri­nin her ayı için 200 gös­ter­ge ra­ka­mı­nın me­mur ay­lık­la­rı­na uy­gu­la­nan ay­lık kat­sa­yı ile çar­pı­mı so­nu­cu bu­lu­na­cak tu­ta­rın oni­ki­de bi­ri ay­lı­ğa, ay­rı­ca ek­le­nir.

Bi­rin­ci fık­ra hü­küm­le­ri­ne gö­re ay­lık bağ­lan­mış olan­lar­dan ve­fat eden­le­rin dul eş­le­ri ile 55 ya­şı­nı dol­dur­ma­mış ol­mak­la bir­lik­te on­beş yıl ve­ya da­ha faz­la sü­re ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu hiz­me­ti bu­lu­nan­lar­dan gö­rev­le­riy­le ili­şik­le­ri de­vam et­mek­te iken ve­fat eden­le­rin dul eş­le­ri­ne bi­rin­ci fık­ra­ya gö­re he­sap­la­na­cak ay­lı­ğın yüz­de yet­miş­be­şi ora­nın­da ay­lık bağ­la­nır. Her­han­gi bir sos­yal gü­ven­lik ku­ru­mun­dan ay­lık alan dul eşe, bu fık­ra­ya gö­re he­sap­la­nan tu­ta­rın ya­rı­sı uy­gu­la­nır. Dul eşe bağ­la­nan ay­lık­lar ev­len­me­si ha­lin­de ke­si­lir ve ölüm ne­de­ni ha­riç dul kal­ma­la­rı ha­lin­de ye­ni­den bağ­lan­maz.

Te­rör suç­la­rın­dan do­la­yı hü­küm gi­yen ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­na ve­ya dul eş­le­ri­ne, ay­lık bağ­lan­maz. Hü­küm giy­me­den ön­ce ay­lık bağ­lan­mış ol­ma­sı ha­lin­de ise bağ­la­nan ay­lı­ğı ke­si­lir.

Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rın­dan sa­kat­la­nan­la­rın ken­di­le­ri­ne, ölen­le­rin ise dul ve ye­tim­le­ri­ne 3/11/1980 ta­rih­li ve 2330 sa­yı­lı Nak­di Taz­mi­nat ve Ay­lık Bağ­lan­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun hü­küm­le­ri uy­gu­lan­mak su­re­tiy­le malûllük ya da dul ve ye­tim ay­lı­ğı bağ­lan­mış ol­ma­sı du­ru­mun­da, bu mad­de hü­küm­le­ri­ne gö­re ay­rı­ca ay­lık bağ­lan­maz, ön­ce­den bu mad­de hü­küm­le­ri­ne gö­re bağ­lan­mış olan­la­rın ay­lık­la­rı ke­si­lir.

BAŞ­KAN - 2'nci mad­de­ye bağ­lı ek mad­de 16 üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ah­met Er­sin, İz­mir Mil­let­ve­ki­li. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Bu­yu­run Sa­yın Er­sin.

CHP GRU­BU ADI­NA AH­MET ER­SİN (İz­mir) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; yir­mi üç yıl­dan be­ri sür­mek­te olan ay­rı­lık­çı te­rö­re kar­şı ve­ri­len mü­ca­de­le­de çok önem­li kat­kı­la­rı olan, gü­ven­lik güç­le­ri­ne bu mü­ca­de­le­de çok önem­li kat­kı­lar ve­ren ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın sos­yal hak­la­rıy­la il­gi­li ya­pı­lan iyi­leş­tir­me­ler için Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na 1429 sı­ra sa­yı­lı ya­sa­nın 2'nci mad­de­si üze­rin­de söz al­dım. He­pi­ni­zi say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, İz­mir Mil­let­ve­ki­li ol­ma­ma kar­şın, ge­rek ça­lış­tı­ğım ko­mis­yon­da ge­rek Şem­din­li özel ko­mis­yo­nun­da ve ge­rek­se Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin ver­di­ği gö­rev­ler ne­de­niy­le es­ki Ola­ğa­nüs­tü Hâl Böl­ge­si'nde­ki il­le­ri, il­çe­le­ri ve köy­le­ri çok gez­dim. Do­la­yı­sıy­la, gö­rev ya­pan köy ko­ru­cu­la­rıy­la gö­rüş­me­ler yap­tım ve ger­çek­ten dev­le­tin, bu te­rör­le mü­ca­de­le­de, yir­mi üç yıl­dan be­ri de­vam eden bu te­rör­le mü­ca­de­le­de, gü­ven­lik güç­le­ri­ne çok önem­li kat­kı­lar yap­mış olan, bu mü­ca­de­le­de 1.300'ün üze­rin­de şe­hit ver­miş olan köy ko­ru­cu­la­rı hak­kın­da, ma­ale­sef dev­le­tin, bu­gü­ne ka­dar gö­re­vi­ni, on­la­rın hak et­ti­ği gö­re­vi ye­ri­ne ge­tir­me­di­ği­ni gör­müş bu­lun­dum ve bun­dan son de­re­ce­de bü­yük üzün­tü duy­dum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şim­di, bu ge­ti­ri­len ya­sa tek­lif­le­ri, ben­den ön­ce ko­nu­şan ar­ka­da­şım bel­ki ko­nu­yu tam kav­ra­ma­mış ol­ma­lı ki, bu ya­sa tek­lif­le­ri­ni bir ta­sa­rı ola­rak de­ğer­len­di­rip ve bu­nu da Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­nin bir pro­je­siy­miş gi­bi an­lat­tı. Oy­sa bu, üç par­ti­nin, üç par­ti gru­bu­nun or­tak pro­je­si ola­rak, köy ko­ru­cu­la­rı­na dö­nük, on­la­rın sos­yal hak­la­rı­nı iyi­leş­tir­me­ye dö­nük, üç par­ti­nin ver­di­ği ka­nun tek­lif­le­ri­nin top­la­mın­dan iba­ret­tir. Do­la­yı­sıy­la bu pro­je, sa­de­ce Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­ne ait de­ğil. Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­nin de için­de ol­du­ğu, ama, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin de ve Ana­va­tan Par­ti­si­nin de ver­dik­le­ri ka­nun tek­lif­le­riy­le bu pro­je­ye kat­kı sun­duk­la­rı bir ka­nun tek­lif­le­ri man­zu­me­si ola­rak önü­mü­ze gel­di.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - So­nuç­ta prob­le­mi biz çö­ze­riz.

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Be­ra­ber çö­ze­riz.

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - Si­zin prob­lem çöz­me gi­bi bir ni­ye­ti­niz yok. Ma­dem söy­le­di­niz, la­fa gir­di­niz, söy­le­ye­yim. Ba­kın de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, te­rör, bu ül­ke­nin bir nu­ma­ra­lı so­ru­nu, ya­ni, yir­mi üç yıl­lık te­rör sü­re­ci için­de 30 bi­nin üze­rin­de in­sa­nı­mız ya­şa­mı­nı yi­tir­di. Çok ge­ri­le­re git­mi­yo­rum, da­ha ge­çen haf­ta, bir­kaç gün ön­ce, An­ka­ra'nın gö­be­ğin­de bir bom­ba pat­la­tıl­dı, bir can­lı bom­ba pat­la­tıl­dı ve 6 ta­ne in­san ya­şa­mı­nı yi­tir­di.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (Ma­lat­ya) - Şır­nak'ta­ki ma­yın­lar…

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - Yet­mez­miş gi­bi…

MUH­SİN KOÇ­Yİ­ĞİT (Di­yar­ba­kır) - 6 ta­ne…

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - Şır­nak'ta, ma­yın tu­za­ğı­na dü­şü­rü­len gü­ven­lik gö­rev­li­le­rin­den 6 ta­ne­si şe­hit ol­du.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (Ma­lat­ya) - Dün ge­ce... Dün ge­ce...

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - ...ve ke­za, yi­ne, Şır­nak'ta 1 köy ko­ru­cu­su şe­hit ol­du, ya­şa­mı­nı yi­tir­di.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bun­lar "ke­di yav­ru­su" de­ğil! Bun­lar Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin va­tan­daş­la­rı, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin gü­ven­lik güç­le­ri, ya­ni, ca­nı­nı or­ta­ya ko­yan in­san­lar.

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - "Ke­di yav­ru­su" ben­zet­me­si hiç ol­ma­dı!

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - "Ke­di yav­ru­su de­ğil." di­yo­rum, çün­kü, bun­lar ana ku­zu­su.

ZÜL­FÜ DE­MİR­BAĞ (Elâzığ) - Es­tağ­fu­rul­lah, öy­le bir şey di­yen ol­ma­dı.

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - Eğer, da­ha­sı...

Bir din­le­yin ca­nım, si­ze...

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Mu­ka­ye­se şık ol­ma­dı!

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - Şim­di, kal­dı ki, bun­lar "ke­di yav­ru­su" ol­sa bi­le, böy­le bir kat­li­ama uğ­ra­dı­lar­sa, in­san ola­rak bü­yük bir vic­dan aza­bı du­ya­rız, üzü­lü­rüz.

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Ah­met Bey, ben­zet­me şık ol­ma­dı.

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - Şim­di, bu ka­dar in­san ya­şa­mı­nı yi­ti­ri­yor, şe­hit olu­yor...

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - "Ke­di yav­ru­su" kıs­mı­nı çı­ka­ra­lım.

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - ...te­rör, Tür­ki­ye'nin bir nu­ma­ra­lı so­ru­nu ol­ma­sı­na de­vam edi­yor ve in­san­lar...

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Ben­zet­me ya­kış­ma­dı, ya­kış­ma­dı!

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - ...sı­fır te­rör dü­ze­yiy­le dev­ral­dı­ğı­nız Tür­ki­ye'de, bu­gün, in­san­lar so­kak­ta ge­ze­mi­yor­lar.

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - Irak'ta­ki ope­ras­yo­nu unut­ma!

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - Ya­nın­dan ge­çen ki­şi­le­rin...

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - Irak'ta ne ol­du­ğu­nu unut­ma!

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - ...can­lı bom­ba olup ol­ma­dı­ğı ko­nu­sun­da te­red­düt için­de­ler, ka­la­ba­lık yer­ler­de bir ara­ya ge­le­mi­yor­lar...

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - Irak'ta­ki ope­ras­yo­nu unut­ma!

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - ...ve ev­le­rin­de de ra­hat de­ğil­ler, so­kak­ta da ra­hat de­ğil­ler.

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - Irak'ta ne ol­du­ğu­nu unut­ma!

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - Şim­di, bu nok­ta­ya gel­miş­ken Tür­ki­ye, te­rör ko­nu­sun­da böy­le­si­ne bü­yük bir so­ru­nu ya­şı­yor­ken, bu Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si -ge­çen gün­kü ko­nuş­mam­da da söy­le­dim- böy­le­si­ne önem­li bir so­ru­nu, az­gın­la­şan bu te­rör so­ru­nu­nu ne­den ele al­mı­yor? Onu an­la­mı­yo­rum. Ya­ni, bu­ra­da bir­çok fu­zu­li iş­ler ya­pıl­dı. Da­ha iki gün ön­ce, An­ka­ra Be­le­di­ye Baş­ka­nı­nı kur­tar­mak için, sa­at­ler­ce bu­ra­da tar­tış­tık, ko­nuş­tuk ve ne­ti­ce­de...

FA­RUK ÇE­LİK (Bur­sa) - Mec­lis­te fu­zu­li iş ol­maz!

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - Şim­di, si­zin için...

Şim­di, Ma­li­ye Ba­ka­nı hak­kın­da çı­kar­dı­ğı­nız af ya­sa­la­rı çok mu ge­rek­liy­di?

FA­RUK ÇE­LİK (Bur­sa) - Bı­ra­kın bun­la­rı ya!

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - İki gün ön­ce, An­ka­ra Be­le­di­ye Baş­ka­nı için çı­kar­dı­ğı­nız af ya­sa­sı çok mu ge­rek­liy­di?

FA­RUK ÇE­LİK (Bur­sa) - Po­li­ti­ka yap­ma­nın da bir öl­çü­sü var­dır!

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - Şim­di, bu­ra­da şu­nu söy­le­mek is­ti­yo­rum de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım: Böy­le­si­ne önem­li bir so­ru­nu, ma­ale­sef, ne Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si kav­ra­ya­bil­miş du­rum­da ne de Hükûmet kav­ra­ya­bil­miş du­rum­da. Ba­kın, bu ka­dar in­san ya­şa­mı­nı yi­tir­di son bir­kaç gün için­de ve ni­san ayı için­de, be­nim ha­tır­la­ya­bil­di­ğim ka­da­rıy­la, 20'nin üze­rin­de gü­ven­lik gö­rev­li­si va­tan­da­şı­mız ya­şa­mı­nı yi­tir­di. Ama, Tür­ki­ye'de, san­ki böy­le bir so­run yok­muş gi­bi her­kes ku­la­ğı­nın üs­tü­ne ya­tı­yor.

Şim­di, ne ya­pı­yor pe­ki Hükûmet? Di­yor­su­nuz ki, "Hükûmet var." Evet, Hükûmet var. Pe­ki, Hükûme­tin yap­tı­ğı ne­dir bu te­rör ge­liş­me­si kar­şı­sın­da?

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Ne yap­mı­yor Ah­met Bey?

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - He­men Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğın­da ofis­le­re ko­şu­yor­lar ve Irak'a no­ta ve­ri­yor­lar. Ya­ni, no­ta ver­dik­le­ri Irak'ta da o Hükûme­tin Baş­ka­nı, Irak Hükûme­ti­nin Baş­ka­nı, ba­kan­lar, Irak'ın Cum­hur­baş­ka­nı ka­pı­dan dı­şa­rı çı­ka­mı­yor, ken­di gü­ven­li­ği­ni sağ­la­ya­mı­yor. Tür­ki­ye, on­lar­dan me­det umu­yor ve ar­tık no­ta­lar da o ka­dar ge­rek­siz hâle gel­di ki, o ka­dar ağır­lı­ğı ol­maz hâle gel­di ki, tıp­kı as­ker mek­tu­bu gi­bi, "Kes­ta­ne ke­bap, ace­le ce­vap." ka­bi­lin­den, faz­la­ca bir öne­mi ol­ma­yan bir…

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Ah­met Bey, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­nin no­ta­la­rı her za­man yer tut­muş­tur, önem­siz ol­maz.

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - Hiç­bir şe­kil­de yer tut­mu­yor. Si­zin dö­ne­mi­niz­de yer tut­ma­dı. Siz, Bar­za­ni'ye bi­le söz ge­çi­re­me­di­niz. Bar­za­ni bi­le fır­ça­lı­yor si­zi. Bar­za­ni bi­le ka­fa tu­tu­yor. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - "Fır­ça­lı­yor." ne de­mek ya! "Fır­ça­lı­yor." ne de­mek! Düz­gün ko­nuş! Edep­li ko­nuş be!

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, lüt­fen…

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım…

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - "Fır­ça­lı­yor." ne de­mek? Ken­di­ne gel!

BAŞ­KAN - Lüt­fen sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri...

MU­ZAF­FER BAŞ­TOP­ÇU (Ko­ca­eli) - Sö­zü­nü ge­ri al­sın Baş­ka­nım.

ZÜL­FÜ DE­MİR­BAĞ (Elâzığ) - Bar­za­ni kim ki, fır­ça ata­cak!

OR­HAN SEY­Fİ TER­Zİ­BA­ŞI­OĞ­LU (Muğ­la) - Sö­zü­nü ge­ri al ter­bi­ye­siz!

EYÜP AYAR (Ko­ca­eli) - Ge­rip dur­ma­yın şu Mec­li­si. Mil­le­ti ger­di­niz, ye­ter!

BAŞ­KAN - Sa­yın Er­sin, lüt­fen, an­lat­mak is­te­di­ği­niz ko­nu­yu dü­zel­tir mi­si­niz.

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - O "Ter­bi­ye­siz." di­yen aya­ğa kalk­sın ba­ka­yım. O "Ter­bi­ye­siz." di­yen aya­ğa kalk­sın ba­ka­yım.

BAŞ­KAN - Sa­yın Er­sin, lüt­fen…

EYÜP AYAR (Ko­ca­eli) - Kim­sin sen? Ne ya­pa­cak­sın? Sav­cı mı­sın? Ne de­mek "Aya­ğa kalk­sın."?

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (Ma­lat­ya) - Ne de­mek o ya? Ne de­mek o?

EYÜP AYAR (Ko­ca­eli) - Geç otur ye­ri­ne!

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (Ma­lat­ya) - Ne de­mek "Otur ye­ri­ne."? Ki­mi ko­vu­yor­sun sen? (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

ALİ YÜK­SEL KA­VUŞ­TU (Ço­rum) - Otur ye­ri­ne!

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, lüt­fen otu­rur mu­su­nuz.

(Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu'nun AK Par­ti sı­ra­la­rı­na doğ­ru yü­rü­me­siy­le AK Par­ti sı­ra­la­rı önün­de top­laş­ma­lar)

BAŞ­KAN - Sa­yın As­la­noğ­lu, otu­rur mu­sun.

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - O "Ter­bi­ye­siz." di­ye­ni me­rak edi­yo­rum. O "Ter­bi­ye­siz." di­yen kim­di, or­ta­ya çık­sın.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (Ma­lat­ya) - Ayıp­tır ya!

EYÜP AYAR (Ko­ca­eli) - Se­nin o ko­lu­nu kı­ra­rım ben.

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, lüt­fen otu­rur mu­su­nuz.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (Ma­lat­ya) - Ne de­mek "Geç otur ye­ri­ne."? Ayıp de­ğil mi ya?

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 13.19

 

ÜÇÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 13.30

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le), Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 114'ün­cü Bir­le­şi­mi­nin Üçün­cü Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

1429 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi'nin gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Tek­li­fin 2'nci mad­de­si üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na ko­nuş­ma­sı­nı ta­mam­la­mak üze­re, İz­mir Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ah­met Er­sin.

Sa­yın Er­sin, üç da­ki­ka sü­re ve­ri­yo­rum, bir bu­çuk da­ki­ka sü­re­niz kal­mış­tı.

Bu­yu­run Sa­yın Er­sin. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA AH­MET ER­SİN (İz­mir) - Evet efen­dim, te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Baş­kan, ko­nuş­ma­mı kal­dı­ğı yer­den sür­dür­mek is­ti­yo­rum.

Şim­di, yir­mi üç yıl­dan be­ri sü­ren te­rör­le il­gi­li ko­nu­şur­ken, bu yir­mi üç yıl­dan be­ri de­vam eden te­rör ne­de­niy­le 30 bi­nin üze­rin­de va­tan­da­şı­mız, in­sa­nı­mız ya­şa­mı­nı yi­tir­di der­ken, çok da ge­ri­le­re git­me­ye ge­rek yok, bir­kaç gün­den be­ri de­vam eden te­rör olay­la­rı­nı gün­de­me ge­tir­dim ve An­ka­ra'da, An­ka­ra'nın gö­be­ğin­de pat­la­tı­lan bir bom­bay­la al­tı ki­şi­nin ya­şa­mı­nı yi­tir­di­ği­ni ve bir gün son­ra da Şır­nak'ta ma­yın tu­za­ğı­na dü­şü­rü­len gü­ven­lik gö­rev­li­le­rin­den al­tı ki­şi­nin şe­hit ol­du­ğu­nu söy­le­dim ve de­dim ki: "De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bun­lar ke­di yav­ru­su de­ğil, ana ku­zu­su." Do­la­yı­sıy­la, ke­di yav­ru­su bi­le ol­sa, böy­le kat­li­ama uğ­ra­dı­lar­sa, uğ­ra­tıl­dı­lar­sa in­san ola­rak vic­dan aza­bı du­ya­rız, üzü­lü­rüz. İn­san­la­rı­mız ölü­yor, gü­ven­lik gö­rev­li­le­ri şe­hit olu­yor. Ee, bun­la­rın ya­kın­la­rı var. Bu ka­dar in­san bü­yük çi­le çe­ki­yor, acı ya­şı­yor. Tür­ki­ye'nin her ta­ra­fın­dan acı do­lu çığ­lık­lar yük­se­li­yor. Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si bu so­ru­na du­yar­sız ka­la­maz di­ye söy­le­dim. Do­la­yı­sıy­la, ço­ğu za­man ge­rek­siz bir­ta­kım ça­lış­ma­lar ya­pan Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si, az­gın­la­şan bu te­rö­re kar­şı ne­den "ne ya­pı­la­bi­lir"i ko­nuş­mu­yor, tar­tış­mı­yor? Söy­le­di­ğim bu.

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Söy­le ba­ka­yım, ne ya­pa­lım?

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - Şim­di, Hükûmet ola­rak, ik­ti­dar­sı­nız, hükûmet siz­de, 350'den faz­la ço­ğun­lu­ğu­nuz var bu Mec­lis­te, üç­te 2'ye ya­kın ço­ğun­lu­ğu­nuz var.

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Ah­met Bey, bil­di­ğin bir şey var­sa söy­le.

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - Ya­ni, Tür­ki­ye'yi yö­ne­ti­yor­su­nuz ya da Tür­ki­ye'yi yö­net­ti­ği­ni­zi sa­nı­yor­su­nuz, ama, Tür­ki­ye'yi yö­net­me­di­ği­ni­zin far­kın­da de­ğil­si­niz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

İS­MA­İL Bİ­LEN (Ma­ni­sa) - İk­ti­dar ol­ma­yı dü­şün­mü­yor mu­su­nuz? Bir pro­je­niz yok mu?

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ha­ti­be ni­ye mü­da­ha­le edi­yor­su­nuz?

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - El­bet­te ik­ti­dar… (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler) 22 Tem­muz­dan son­ra gö­re­cek­si­niz ne ol­du­ğu­nu. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

HÜ­SE­YİN BA­YIN­DIR (Kır­şe­hir) - Te­rö­rün ne­sin­den ra­hat­sız olu­yor­su­nuz, ne­sin­den?

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­yın­dır…

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - Ve son de­re­ce de ma­kul ol­du­ğu­nu dü­şün­dü­ğüm bu ko­nuş­ma­ma kar­şı… (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

HÜ­SE­YİN BA­YIN­DIR (Kır­şe­hir) - Te­rör­den ra­hat­sız olan bir ada­mın bu­ra­da işi yok.

ALİ RI­ZA BO­DUR (İz­mir) - Te­rör gün­de­me gel­di­ği za­man Mec­li­se gel­mi­yor­su­nuz ama.

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - …bu söz­le­ri­me kar­şı ne­den aşı­rı tep­ki gös­te­ril­di­ği ve ne­den kür­sü­ye ka­dar ge­li­nip ba­na ha­ka­ret edil­di­ği­ni an­la­mış de­ği­lim. Ama an­lı­yo­rum ki, bu se­çim sü­re­ci, san­dık gü­nü yak­laş­tık­ça Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­sin­de…

ŞÜK­RÜ ÜNAL (Os­ma­ni­ye) - Ya, bı­rak ge­ne baş­la­ma!

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - Bak, ge­ne lü­zum­suz laf edi­yor­sun! Bı­rak sö­zü­mü ta­mam­la­yım. Bir te­şek­kür edip gi­de­ce­ğim, bı­rak Al­lah aş­kı­na ya!

ALİ RI­ZA BO­DUR (İz­mir) - Ko­nuş­ma! Otur otur­du­ğun yer­de Sa­yın Ünal!

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­ki­li, lüt­fen…

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - Bu san­dık gü­nü yak­laş­tık­ça Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­sin­de… (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, an­la­şı­lan… (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

BAŞ­KAN - Sa­yın Er­sin, lüt­fen Ge­nel Ku­ru­la hi­tap eder mi­si­niz. Ko­nuş­ma­nı­zı sür­dü­rür mü­sü­nüz Sa­yın Er­sin.

AH­MET ER­SİN (De­vam­la) - Evet, Ge­nel Ku­ru­la hi­tap edi­yo­rum.

Bu ka­nun tek­lif­le­ri­ni, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın sos­yal hak­la­rın­da bir­ta­kım iyi­leş­tir­me­ler ge­ti­ren, içe­ren bu ka­nun tek­li­fi­ni Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak des­tek­li­yo­ruz ve bu ka­nun tek­lif­le­ri­nin ya­sa­laş­ma­sı hâlin­de, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'ne, bu ka­nun kap­sa­mı­na gi­ren köy ko­ru­cu­la­rı­na, on­la­rın ya­kın­la­rı­na, ai­le­le­ri­ne ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum.

He­pi­ni­zi say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Er­sin.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bir­le­şi­me 14.45'e ka­dar ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 13.35

 

DÖR­DÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 14.59

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le), Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 114'ün­cü Bir­le­şi­mi­nin Dör­dün­cü Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

1429 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi'nin gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Tek­li­fin 2'nci mad­de­si­ne bağ­lı ek mad­de 16 üze­rin­de, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Mu­zaf­fer Kur­tul­mu­şoğ­lu, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; Bit­lis Mil­let­ve­ki­li Ab­dur­ra­him Ak­soy ve Şır­nak Mil­let­ve­ki­li İb­ra­him Hak­kı Bir­lik; Mar­din Mil­let­ve­ki­li Mu­har­rem Do­ğan ve 17 Mil­let­ve­ki­li ile Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu'nun, Köy Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi üze­ri­ne Ana­va­tan Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi sev­gi ve say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Söz­le­ri­me baş­la­ma­dan ev­vel, bu­ra­da bir ar­ka­da­şım ko­nu­şur­ken laf at­ma­la­rın, ba­zen, bo­yut­la­rı­nı aş­tı­ğı için in­san­lar bir­bir­le­ri­ni kı­rı­yor­lar. Ben şu­nu söy­lü­yo­rum: Se­ne­nin so­nu gel­di, en kö­tü ih­ti­mal­le, var­sın ar­ka­daş­la­rım kür­sü­de ko­nuş­sun­lar. Laf at­ma­nın da ben­ce bir ada­bı ol­ma­lı di­ye dü­şü­nü­yo­rum. İn­san­la­rı kır­mak ko­lay­dır da gön­lü­nü yap­mak çok zor­dur. O ba­kım­dan, sev­gi­li ar­ka­daş­la­rım­dan ri­cam, is­tir­ha­mım, kür­sü­de­ki ar­ka­daş­la­rı din­le­me sab­rı­nı ken­di­le­ri­ne tav­si­ye edi­yo­rum. Kim olur­sa ol­sun, mu­ha­le­fet­te, ik­ti­dar­da, de­ğiş­mez. Biz, bu­ra­da bir ça­tı al­tın­da, her­ke­sin bir işi, Tür­ki­ye'nin in­san­la­rı­nın re­fah için­de ya­şa­ma­sı için, mut­lu bir ai­le ola­rak top­lum­da yer bul­ma­sı için bu­ra­da bu­lu­nu­yo­ruz. Bu­nu, has­sa­ten bü­tün ar­ka­daş­la­rım­dan ri­ca edi­yo­rum.

1984'ten be­ri, ül­ke­miz, te­rör­le mü­ca­de­le et­mek­te ve aşa­ğı yu­ka­rı 35 bin ki­şi­ye ya­kın in­sa­nı­mı­zın ha­ya­tı git­ti te­rör­de. Gü­ven­lik güç­le­ri­ne yar­dım­cı ola­bil­sin di­ye ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı ka­nu­nu çı­ka­rıl­dı ve Tür­ki­ye'de 65 bin köy ko­ru­cu­su, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su kad­ro­su bu­lun­mak­ta. Bun­lar­dan şu an­da 57 bin ki­şi­si kad­ro­lu, ya­ni, 8 bin ki­şi­ye ya­kın kad­ro açı­ğı bu­lun­mak­ta. Ne­den ih­ti­yaç du­yul­du? Mez­ra­lar­da, köy­ler­de, gü­ven­lik güç­le­ri­nin ye­ti­şe­me­di­ği yer­ler­de in­san­la­rı­mı­zın can, mal kay­bı­na uğ­ra­ma­ma­sı için köy ko­ru­cu­la­rı te­şek­kül et­ti­ril­di. Keş­ke da­ha ev­vel­den ya­pıl­say­dı, bu kad­ro­ya alın­say­dı ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı, çok da­ha iyi olur­du, ama, ne­re­sin­den olur­sa ol­sun na­sıl olur­sa ol­sun bu­gün da­hi gün­de­me ge­ti­ril­me­si olum­lu bir iş­tir. Bu­nu da ca­nı gö­nül­den ben de des­tek­li­yo­rum gru­bum ola­rak, ar­ka­daş­la­rım ola­rak.

Bi­li­yor­su­nuz, te­rör, as­ker al­dı, po­lis al­dı, evin­de uyu­yan in­san­la­rın ca­nı­nı al­dı, aşa­ğı yu­ka­rı 1.400'e ya­kın da köy ko­ru­cu­su­nun ca­nı­nı al­dı. Bu ba­kım­dan, te­rö­rün ne­re­de olur­sa ol­sun dün­ya­nın han­gi ta­ra­fın­da olur­sa ol­sun ül­ke­mi­zin han­gi ta­ra­fın­da olur­sa ol­sun, bü­tün mu­ha­le­fe­tiy­le ik­ti­da­rıy­la, o te­rö­rü la­net­le­mek mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz ve la­net­li­yo­rum da.

Sev­gi­li ar­ka­daş­la­rım, te­rör, he­pi­mi­zin baş be­la­sı. Yi­ne da­ha iki gün ev­vel Ulus'ta olan te­rö­rü gör­dük, 6 ki­şi­nin ca­nı­nı al­dı, Şır­nak'ta 7 ta­ne eri­miz öl­dü. Dün ve­ya ev­vel­si gü­nü Tun­ce­li Em­ni­yet Mü­dü­rü­nü kıl pa­yı kur­ta­rı­ver­dik te­rör­den. Em­ni­yet Mü­dü­rü­ne de bu­ra­dan geç­miş ol­sun di­li­yo­rum. Ölen­le­re rah­met di­li­yo­rum, ya­kın­la­rı­na baş­sağ­lı­ğı di­li­yo­rum ve sa­bır­lar di­li­yo­rum.

Ko­lay de­ğil... Te­le­viz­yon­lar­da duy­mak, 1 as­ker öl­dü, 3 ya­ra­lı var de­mek ay­rı, ama, ateş düş­tü­ğü ye­ri ya­kı­yor. Onun bir de, o ai­le­yi dü­şün­dü­ğü­müz­de, na­sıl fer­yat için­de ol­duk­la­rı­nı gör­dü­ğü­müz­de, te­rö­rün sı­nır öte­siy­le, sı­nı­rı­mı­zın için­de ol­ma­sı ara­sın­da hiç fark yok­tur di­yo­rum.

Bu te­rö­rü ön­le­mek için ik­ti­dar ola­rak, mu­ha­le­fet ola­rak… Bu­nun mu­ha­le­fe­ti, ik­ti­da­rı yok­tur; te­rör, he­pi­mi­zin ba­şı­nın be­la­sı­dır, ül­ke­mi­zin baş be­la­sı­dır. Bu te­rö­rü ön­le­mek için ne la­zım ise bir an ev­vel bu Mec­li­se ge­ti­ri­lip, ça­re­le­ri­ni bul­ma­mız la­zım di­ye dü­şü­nü­yo­rum; çün­kü, bu­gün "Be­ni sok­ma­yan yı­lan bin ya­şa­sın." de­me hak­kı­mız yok­tur ar­ka­daş­la­rım. Te­rör, he­pi­mi­zin ka­pı­sı­nı ça­la­bi­lir; te­rör, her­ke­se uğ­ra­ya­bi­lir. O hâlde te­rör, bi­zim top­yekûn ül­ke ola­rak so­ru­nu­muz. Bu so­ru­nu, ta­bii ki, hal­let­me­nin ça­re­le­ri­ni ara­mak bi­rin­ci etap­ta ik­ti­da­rın gö­re­vi­dir di­ye dü­şü­nü­yo­rum, ama ik­ti­dar bu tek­li­fi ge­tir­di­ğin­de te­rö­rün ön­len­me­si için ne la­zım­sa ya­pıl­ma­sı la­zım gel­di­ğin­de ar­tık, kim­se, bu­nu ik­ti­dar ge­tir­di de­yip, hiç­bir mu­ha­le­fe­tin bu­na kar­şı du­ra­ca­ğı­nı zan­net­mi­yo­rum ve böy­le bir şey de ol­maz.

Onun için, sev­gi­li ar­ka­daş­la­rım, bu ge­çi­ci ko­ru­cu­la­rın kad­ro­ya alın­ma­sı mem­nu­ni­yet ve­ri­ci. Yal­nız, be­nim bir ters ta­ra­fı­ma ge­len, ak­lı­mın çok er­me­di­ği bir şe­yi söy­le­ye­ce­ğim: Kad­ro­ya al­dık, ye­şil kart­lı yap­tık an­ne­si­ni, ba­ba­sı­nı, kar­deş­le­ri­ni, bak­mak­la mü­kel­lef ol­du­ğu in­san­la­rı. Ma­aşa bağ­la­dı­ğı­mı­za gö­re, sos­yal gü­ven­ce­si­ni de 657'ye ta­bi tut­say­dık aca­ba bir yan­lış mı ya­par­dık? Bu­ra­da bir ek­sik var di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Ya­ni, bu ek­sik var di­ye bu ka­nu­nun çık­ma­sı­na en­gel şey et­mi­yor be­nim gön­lüm, ya­ni bu ka­nu­nun çık­ma­sı­nı is­ti­yo­rum. Çı­kar­ken, ek­si­ği­ni de söy­le­ye­yim, bu­ra­ya çık­tı­ğı­ma gö­re de ya­ni ben ek­sik bul­du­ğu­mu söy­le­ye­ce­ğim. İn­şal­lah, ile­ri­de bu ge­çi­ci ko­ru­cu­la­rı kad­ro­ya al­dık­tan son­ra, sos­yal gü­ven­ce­si­ni de SSK'lı ve­ya Bağ-Kur'lu ve­ya­hut da sos­yal gü­ven­lik şem­si­ye­si­ne, 657'ye bağ­lı ola­rak alır­sak da­ha iyi olur di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

 (Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

MU­ZAF­FER R. KUR­TUL­MU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - To­par­lı­yo­rum.

Ta­bii, Hükûmet, ba­zen kür­sü­ye çı­kıp "13 mil­yo­na ya­kın in­sa­na ye­şil kart ver­dik." di­yor. Ya­ni, ye­şil kart ver­mek, ta­bii ki doğ­ru, ama, bu­nu, ni­ye sos­yal gü­ven­ce­ye ka­vuş­tu­ra­rak ye­şil kar­tı ver­me­miz­de­ki se­be­bin al­tın­da, te­me­lin­de ya­tan ne? Onun­la övü­nül­mez. Sos­yal dev­le­tin gö­re­vi, bir in­sa­na, do­ğu­mun­dan ölü­mü­ne ka­dar bak­mak­la mü­kel­lef­tir, sağ­lı­ğıy­la il­gi­len­mek­le mü­kel­lef­tir. Şim­di, şe­ye ben­zi­yor: Be­le­di­ye baş­kan­la­rı ve­ya Hükûme­tin ba­kan­la­rı, şu ka­dar kö­mür ver­dim di­yor, şu ka­dar yar­dım yap­tım di­yor va­tan­da­şa. Keş­ke, onu de­me­sek de şu ka­dar iş­çi al­dık, şu ka­dar me­mur al­dık, şu ka­dar şu­nu yap­tık di­ye­bil­sek da­ha iyi olur di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Ya­ni, ada­mı fa­kir edip be­le­di­ye­le­re ve­ya ken­di­ne muh­taç et­mek­ten­se onu ça­lış­tı­ra­rak, onun, ek­mek pa­ra­sı­nı, ken­di ça­lı­şa­rak, ça­lış­tı­ğın­da, ak­şam evi­ne gi­der­ken ken­di er­za­ğı­nı al­ma­sın­da ya­rar var­dır di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Bu ba­kım­dan, hükûmet­le­rin gö­re­vi, in­san­la­ra, ba­lık ye­me­si­ni de­ğil, ba­lık tut­ma­sı­nı öğ­ret­me­si la­zım di­ye dü­şü­nü­yo­rum ve bu ko­nu­da, bu ka­nu­nun, ül­ke­mi­ze, mil­le­ti­mi­ze, ge­çi­ci ko­ru­cu­la­ra ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum, hoş­ça ka­lı­nız. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Kur­tul­mu­şoğ­lu.

Mad­de üze­rin­de, şah­sı adı­na söz is­te­yen Ha­luk Koç, Sam­sun Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Koç. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan ka­nun tek­li­fi­nin il­gi­li mad­de­si üze­rin­de, şah­sım adı­na söz al­dım. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ben, da­ha ön­ce, iki ke­re şah­sım adı­na söz al­dım. Özel­lik­le, şah­sım adı­na söz al­dım ve be­ni bağ­la­yan te­mel­de gö­rüş­le­ri ifa­de et­me­ye ça­lı­şı­yo­rum. Ya­ni, grup adı­na de­ğil bu ko­nuş­ma­la­rım ki, grup adı­na da ko­nuş­sam, ta­bii ki, par­ti­nin iz­le­di­ği po­li­ti­ka­la­ra da­ha uy­gun ifa­de­ler ta­kı­na­bi­li­rim.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ben, ola­yın yüz, yüz el­li yıl­lık bir geç­mi­şi ol­du­ğu­nu, Tür­ki­ye'nin ba­şı­na do­la­nan bu te­rör be­la­sı­nın, Bi­rin­ci Dün­ya Sa­va­şı son­ra­sın­da Pa­ris'te top­la­nan kon­fe­rans­ta -Pa­ris Kon­fe­ran­sı'nda- o za­man­ki Wil­son Pren­sip­le­ri et­ra­fın­da or­ta­ya ko­nan çö­züm öne­ri­le­ri­nin, Os­man­lı'nın o dö­ne­min­de bu coğ­raf­ya adı­na ka­tı­lan Nu­bar ve Şe­rif Pa­şa'la­rın bu­ra­da Er­me­ni ve Kürt millî ko­mi­te­le­ri adı­na yap­tık­la­rı ta­lep­le­rin ya­kın si­ya­si ta­ri­hi­miz­de ir­de­len­me­si­nin önem­li ol­du­ğu­nun al­tı­nı çiz­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, o kon­fe­rans­ta, bah­set­ti­ğim ki­şi­ler ken­di et­nik grup­la­rı­nın millî tem­sil­ci­le­ri ola­rak Wil­son Pren­sip­le­ri doğ­rul­tu­sun­da Os­man­lı Dev­le­ti'nin ar­ta ka­lan coğ­raf­ya­sı­nın pay­la­şıl­ma­sı prog­ra­mı­nın ta­lepkârla­rı ola­rak ma­sa­ya otur­muş­lar­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ara­la­rın­da, kon­fe­ran­sa gi­diş nok­ta­sın­da, ma­sa­ya otu­ruş nok­ta­sın­da tam bir fi­kir bir­li­ği var­dır. Ne za­man­ki, Er­me­ni ta­lep­le­ri­nin gü­ney­de de­ni­ze açı­lan bir ko­ri­do­ru Os­man­lı İm­pa­ra­tor­lu­ğu'nun mi­ra­sı üze­rin­de ta­lep et­me nok­ta­sı­na in­dir­gen­miş­tir, o za­man Nu­bar Pa­şa'yla Şe­rif Pa­şa'nın çı­kar­la­rı ör­tüş­mek­ten çık­mış, ça­tı­şır hâle gel­miş­tir ve bu ça­tış­ma, da­ha son­ra, her iki gru­bun müt­te­fik­le­ri­ni de fark­lı­laş­tır­mış­tır. Onun için, ta­rih önem­li di­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım…

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu­nu ikaz eder mi­si­niz Sa­yın Baş­kan.

MAH­MUT GÖK­SU (Adı­ya­man ) - Ki­şi­sel ko­nuş­tu­ğun için din­le­mi­yor­lar.

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Evet, te­şek­kür edi­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bun­la­rı ne­den söy­lü­yo­rum? Bun­lar önem­li, çün­kü, bu­gün gel­di­ği­miz nok­ta­da; yok efen­dim, Bar­za­ni bu­nu de­miş, Bar­za­ni şu­nu de­di­ği için şöy­le ol­muş, böy­le ol­muş. Bu tar­tış­ma­la­rın çok öte­sin­de bir kö­kü var bu ola­yın. Bun­la­rı bil­me­den, bu­gün ya­şa­dı­ğı­mız ba­zı so­run­la­rı yü­ze­yel ola­rak de­ğer­len­dir­me­nin, ön­lem al­ma­nın, çö­züm ge­tir­me­nin müm­kün ol­ma­dı­ğı­na ina­nan­lar­da­nım.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu sü­reç, da­ha son­ra cum­hu­ri­yet dö­ne­min­de, yi­ne, hem et­nik kö­ken­de hem, ma­ale­sef, te­miz Ana­do­lu Müs­lü­man­lı­ğı­nı, te­miz Ana­do­lu İs­la­mı'nı, her za­man Arap mil­li­yet­çi­li­ği te­me­lin­de, Veh­ha­bi un­sur­lar­la kir­let­me­ye ça­lı­şan­la­rın, Ana­do­lu'da­ki te­miz Müs­lü­man­lı­ğı, İs­lam'ı kul­la­na­rak bö­lü­cü­lük yap­tı­ğı­na şa­hit olu­yo­ruz, et­nik te­mel­de de var, din­sel te­mel­de de var.

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - İn­gi­liz­ler var.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Bun­la­rın ar­ka­sın­da bü­yük dev­let­ler ol­du­ğu­nu sa­bah söy­le­dim Sa­yın Ay­kan, her se­fe­rin­de o dev­let­le­rin adı­nı söy­le­mek zo­run­da de­ği­liz. Bun­lar bel­li, ta­rih­te bel­li. Ya­ni, ya­şa­dı­ğı­mız sü­re­ci ana­liz et­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz.

Onun için, bü­tün bun­la­rı, bi­le­rek, bu­ra­da ba­sit si­ya­si ça­tış­ma­la­rın, kür­sü­de ifa­de et­me­nin ya da ona ce­vap ver­me­nin öte­sin­de ele al­ma­mız ge­re­ken bo­yut­la­rı var.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu­gün, eğer Ku­zey Irak'ta bir aşi­ret li­de­ri had­di­ni aşan açık­la­ma­lar­da bu­lu­nup Tür­ki­ye'nin Mi­sa­kı­millî'si içe­ri­sin­de bu­lu­nan ve be­nim için, ken­di şeh­rim, ken­di se­çim böl­gem Sam­sun'dan hiç­bir far­kı ol­ma­yan Di­yar­ba­kır'la il­gi­li ba­zı küs­tah ta­lep­ler­de bu­lu­na­bi­li­yor ise, bu­nun ze­mi­ni­ni, ona bu­nu söy­le­ten­le­rin ver­di­ği ce­sa­ret­te ara­mak la­zım ve ona gö­re de, Tür­ki­ye'nin, bü­yük bir dev­let­se, po­li­ti­ka­la­rı­nı cay­dı­rı­cı­lık nok­ta­sın­da bu he­def­ler­den ora­ya yö­nelt­me­si la­zım.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye'nin…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, iki da­ki­ka­da to­par­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Koç.

HA­LUK KOÇ (De­vam­la) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Tür­ki­ye'nin bu nok­ta­da çok cid­di bir ka­rar­lı­lık ser­gi­le­me­si ge­re­ki­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Bu ka­rar­lı­lık na­sıl ol­ma­lı? Bu ka­rar­lı­lı­ğı, ya­kın ta­ri­hi­miz­de, te­rör ör­gü­tü ba­şı­nın, te­rö­rist ba­şı­nın Su­ri­ye'den çı­kar­tıl­ma­sı dö­ne­min­de Tür­ki­ye ser­gi­le­miş­tir. Bu, çok uzak da de­ğil­dir. On yıl ön­ce­ye ge­ri dö­ne­lim. On yıl ön­ce­sin­de, Tür­ki­ye, Su­ri­ye'de odak­la­nan, Su­ri­ye'de ko­ru­nan, Su­ri­ye'de hi­ma­ye edi­len, Su­ri­ye'de mi­sa­fir edi­len, her tür­lü ey­le­mi­ni plan­la­yan ve Tür­ki­ye'nin ba­şı­na be­la olan o ka­ti­lin Su­ri­ye'den çı­kar­tıl­ma­sı için na­sıl bir ka­rar­lı­lık ser­gi­le­miş­ti? Si­ya­si ira­de­siy­le, ik­ti­da­rıy­la-mu­ha­le­fe­tiy­le o za­man ve gü­ven­lik güç­le­riy­le, on­la­rın yet­ki­li­le­riy­le hep be­ra­ber bir du­ruş ser­gi­le­miş­ti. Biz­zat Ha­tay'dan Su­ri­ye uya­rıl­mış­tı. Ha­tır­la­yın. Ha­tay'dan, dö­ne­min il­gi­li gü­ven­lik kuv­vet­le­ri, en üst yet­ki­li­le­rin­den bir ta­ne­si, mu­ha­ta­bı­mız olan ül­ke­yi uyar­mış­tı. Bu, güç­lü bir dev­le­tin, cid­di bir dev­le­tin, ken­di­ni teh­dit eden bö­lü­cü te­rör kar­şı­sın­da ne ya­pa­ca­ğı­nı bi­len bir ül­ke­nin gös­te­re­ce­ği bir ta­vır­dı ve on­dan son­ra si­ya­si ira­de ar­ka­sın­da dur­du ve te­rö­rist­ba­şı ora­dan sö­kül­dü çık­tı. Bir iki tur at­tı ve on­dan son­ra pa­ket­len­di gel­di.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Ku­zey Irak'ta -de­min de söy­le­dim- şu an­da eğer Tür­ki­ye'ye za­rar ve­ren bö­lü­cü te­rör men­sup­la­rı odak­la­nı­yor­sa ve ora­da ko­ru­nu­yor­lar­sa ve ora­dan lo­jis­tik, hi­ma­ye, ne der­se­niz de­yin, her tür­lü des­te­ği alı­yor­lar­sa ve bi­zim ulu­sal sı­nır­la­rı­mız­dan sı­za­rak Tür­ki­ye'de can al­ma­ya, Tür­ki­ye'nin ba­şı­na be­la ol­ma­ya de­vam edi­yor­lar­sa, Tür­ki­ye her yö­nüy­le bu ka­rar­lı­lı­ğı­nı, tıp­kı Su­ri­ye'ye gös­ter­di­ği gi­bi, ora­ya da gös­ter­me­li­dir.

Ora­nın mu­ha­ta­bı kim­dir? Irak Dev­let Baş­ka­nı ola­rak ge­çen Ta­la­ba­ni mi­dir? Ken­di­ni Ku­zey Irak'ta her­han­gi bir ya­pı­nın ya da ge­le­cek­te­ki bir Ana­ya­sa oy­la­ma­sı­nın so­nu­cun­da ora­da bir güç ol­ma­yı dü­şü­nen bir aşi­ret li­de­ri mi­dir, yok­sa, ora­yı şu an­da fi­ilî iş­gal al­tın­da bu­lun­du­ran bir bü­yük ül­ke mi­dir? Kim­se, mu­ha­ta­bı­na, Tür­ki­ye, ka­rar­lı­lık­la, ken­di­si­ni teh­dit eden, ken­di­si­nin ba­şı­nı sı­kın­tı­ya so­kan bu un­sur­la­rın ora­da ba­rın­dı­rıl­ma­ma­sı­nı, des­tek gör­me­me­si­ni, tıp­kı Su­ri­ye'ye yap­tı­ğı gi­bi, ha­tır­lat­ma­lı­dır. Bü­yük dev­let bu­dur, güç­lü dev­let bu­dur; bu­nu ser­gi­le­mek zo­run­da­dır, ka­rar­lı­lık ge­rek­mek­te­dir. Yok­sa, "Efen­dim, Mu­sul'la Di­yar­ba­kır ara­sın­da ka­der bir­li­ği var­dır. Ora­da şu olur­sa böy­le olur." gi­bi küs­tah­lık­la­ra, Tür­ki­ye'de her­kes gü­lüp ge­çer, ama ona da, bir da­ha bu ke­li­me­le­ri yan ya­na ge­ti­re­rek bun­la­rı söy­le­ye­me­ye­cek bir ka­rar­lı­lı­ğı, Tür­ki­ye, her bo­yut­ta ser­gi­le­me­li­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bir ke­re da­ha ifa­de edi­yo­rum: Ko­ru­cu­lar­la il­gi­li sos­yal bo­yu­tu olan bu ya­sa ta­sa­rı­sı­nı, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ve şah­sım ola­rak des­tek­li­yo­ruz.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Koç.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Üm­met Kan­do­ğan, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Kan­do­ğan.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

22'nci Dö­nem Par­la­men­to­su­nun son gün­le­ri­ni ya­şı­yo­ruz. Bu dö­nem­de, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ola­rak, çok önem­li ka­nun­la­rın al­tı­na im­za at­tık. Ama, bu­gün gö­rüş­müş ol­du­ğu­muz bu ka­nun tek­li­fi, bu dö­nem Par­la­men­to­sun­da gö­rü­şü­len ve bi­raz son­ra he­pi­mi­zin oy­la­rıy­la ka­nun­la­şa­cak olan en önem­li ka­nun tek­lif­le­rin­den ve ta­sa­rı­la­rın­dan bi­ri­si ola­rak anı­la­cak­tır. Çün­kü, yir­mi beş yıl ön­ce, Tür­ki­ye'nin o gün­kü şart­la­rı içe­ri­sin­de, bir ih­ti­ya­cın or­ta­ya çık­ma­sı ne­de­niy­le, gö­rev ba­şı­na ge­len ve o gün­den be­ri Tür­ki­ye'nin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü için ge­ce­si­ni ve gün­dü­zü­nü fe­da eden ve bu uğur­da 1.357 şe­hit ve­ren ko­ru­cu­la­ra, geç de ol­sa, sa­hip çık­ma­nın mut­lu­lu­ğu­nu ya­şı­yo­rum. Çün­kü, ko­ru­cu­lar­la il­gi­li ben, bu Par­la­men­to­da on be­şe ya­kın ko­nuş­ma yap­tım ve bü­tün ko­nuş­ma­la­rım­da, ko­ru­cu­la­rın, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ta­ri­hin­de isim­le­ri­nin al­tın harf­ler­le ya­zıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni ifa­de et­tim. Çün­kü, öy­le zor şart­lar al­tın­da gö­rev ya­pıp 1.357 şe­hit ve­ren ve bu top­rak­la­rı kan­la­rıy­la su­la­yan ama, hiç­bir sos­yal gü­ven­lik ku­ru­mu­na ta­bi ol­ma­dan, yir­mi üç yıl­dan be­ri ge­ce-gün­düz Tür­ki­ye'nin be­ka­sı için ça­lı­şan bu in­san­la­ra ne ya­pıl­sa az­dır, di­ye ifa­de et­tim. Eğer bu ko­ru­cu­luk mü­es­se­se­si bir baş­ka ül­ke­de ol­say­dı ve bu ko­ru­cu­lar bu­gü­ne ka­dar 1.357 şe­hit ver­miş ol­sa­lar­dı, bun­la­rın hey­kel­le­ri o ül­ke­ler­de di­ki­lir­di; ye­di­den yet­mi­şe, o ül­ke­nin bü­tün fert­le­ri bun­la­ra min­net ve şük­ran duy­gu­suy­la bağ­lı ol­duk­la­rı­nı ge­ce-gün­düz ifa­de eder­di.

Ama, bu­gün, geç de ol­sa bir bü­yük ayı­bı hep be­ra­ber te­miz­le­me­nin onu­ru ve gu­ru­ru içe­ri­sin­de­yim. Bir bü­yük yan­lış­lı­ğın, bir bü­yük ek­sik­li­ğin gi­de­ril­miş ol­ma­sın­dan do­la­yı bu ka­nun tek­li­fi­nin al­tın­da im­za­sı olan ve par­mak­la­rıy­la bi­raz son­ra bu ka­nun tek­li­fi­ni ka­bul ede­cek olan bü­tün mil­let­ve­kil­le­ri­mi­ze şim­di­den te­şek­kür edi­yo­rum ve bu ka­nun tek­li­fi­nin Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne gel­me nok­ta­sın­da eme­ği ge­çen, baş­ta İçiş­le­ri Ba­ka­nı­mız ol­mak üze­re, bu ka­nun tek­li­fi­ni ve­ren bü­tün de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mı­za şük­ran­la­rı­mı su­nu­yo­rum.

Ben, beş yıl ko­ru­cu­la­rı­mız­la ge­ce-gün­düz bir­lik­te gö­rev ya­pan bi­ri­si­yim. On­la­rın şe­hit­lik mer­te­be­si­ne ulaş­tık­la­rı­nı çıp­lak göz­le ya­kın­dan mü­şa­he­de eden bir­si­yim. Hiç­bir mad­di men­fa­at gö­zet­me­den, yer­le­ri­ni, yurt­la­rı­nı terk eden, eş­le­ri­ni, ço­cuk­la­rı­nı kay­be­den ve en sev­dik­le­rin­den ay­rı­lan ve bu­gün şe­ha­det mer­te­be­si­ne ulaş­mış olan bu mes­le­ğin men­sup­la­rı­nı gö­nül­den kut­lu­yo­rum, göz­le­rin­den öpü­yo­rum.

Geç­mi­şi çok ça­buk unu­tu­yo­ruz. Ben, o gün­le­ri, o böl­ge­de te­rö­rün en yo­ğun dö­nem­ler­de ya­şa­yan bir in­sa­nım ve Tür­ki­ye'nin dört bir kö­şe­sin­den şu ses­ler yük­se­li­yor­du: "Te­rör bit­sin de na­sıl bi­ter­se bit­sin." söz­le­ri Edir­ne'den Hakkâri'ye ka­dar yan­kı­la­nı­yor­du. İş­te, böy­le bir or­tam­da bun­lar gö­rev yap­tı­lar ve bun­la­rın yap­mış ol­du­ğu gö­re­vin an­la­mı son de­re­ce önem­li, çün­kü o böl­ge­de ha­in emel­le­ri­ni ger­çek­leş­tir­mek is­te­yen bö­lü­cü te­rör ör­gü­tü­ne kar­şı o böl­ge­de ya­şa­yıp, biz­zat bun­la­rın kar­şı çık­ma­la­rı, te­rör ör­gü­tü­nün be­li­ni kı­ran en önem­li fak­tör­le­rin ba­şın­da gel­mek­te­dir.

İş­te, ko­ru­cu­lar, ta­rihî bir gö­re­vi ye­ri­ne ge­tir­di­ler, ama bu­gü­ne ka­dar sos­yal gü­ven­lik hak­la­rı yok­tu, taz­mi­nat hak­la­rı yok­tu; 2005 yı­lı­na ge­lin­ce­ye ka­dar sağ­lık ve te­da­vi gi­der­le­rin­den de ya­rar­la­na­mı­yor­lar­dı, ama, ar­tık, bu­gün 57 bin ko­ru­cu ge­le­ce­ğe da­ha gü­ven­le ba­kar bir hâle gel­miş­tir. Ar­tık on­lar, ek­si 15, ek­si 20 de­re­ce­de nö­bet tut­tuk­la­rı Ga­bar ve He­re­kol Dağ­la­rın­da, ar­tık sos­yal gü­ven­lik­le­ri­ne ka­vuş­muş, ge­le­ce­ğe gü­ven­le ba­kan, dev­le­ti­nin ken­di­le­ri­ne sa­hip çık­ma­sın­dan do­la­yı da dev­le­te bir kat da­ha faz­la bağ­lı­lık­la bu gö­re­vi ya­pa­cak olan kar­deş­le­ri­miz.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Kan­do­ğan.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - O ba­kım­dan, bu ka­nun çok önem­li  -de­min de söy­le­dim- bu­ra­dan yüz­ler­ce ka­nun geç­ti, ama, ben­ce, iç­le­rin­den en önem­li­le­rin­den bi­ri­si bu ka­nun, çün­kü, bu­gün 57 bin ki­şi, ai­le­le­riy­le be­ra­ber 500 bin ki­şi, ya­kın çev­re­le­riy­le be­ra­ber mil­yon­la­ra ula­şan bir ra­ka­ma sa­hip olan bu ko­ru­cu­lar, bu­gün Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­den çı­ka­cak olan bu ka­ra­rı dört göz­le, bü­yük bir he­ye­can­la bek­li­yor­lar.

O ba­kım­dan, 22'nci Dö­nem Par­la­men­to­su ola­rak, bu ka­nu­nun al­tın­da im­za­sı olan mil­let­ve­kil­le­ri ola­rak, bu ka­nu­na bi­raz son­ra par­mak­la­rıy­la des­tek ve­re­cek mil­let­ve­kil­le­ri ola­rak, 22'nci Dö­ne­min so­nun­da bir ve­fa bor­cu­mu­zu, Türk mil­le­ti­nin ka­dir­şi­nas­lı­ğı­nı, dev­le­tin bü­tün va­tan­daş­la­rı­na sa­hip çık­ma duy­gu­su­nu ve yir­mi üç yıl­dan be­ri bir sos­yal gü­ven­lik şem­si­ye­si al­tın­da ol­ma­dan -de­min de ifa­de et­tim- can­la­rı­nı ve mal­la­rı­nı, her şey­le­ri­ni bu va­tan için fe­da eden ko­ru­cu­la­rı­mı­za ne yap­sak az­dır di­yor ve tek­rar, bu ka­nu­nun çık­ma­sın­da eme­ği ge­çen bü­tün il­gi­li­le­re hu­zur­la­rı­nız­da te­şek­kür edi­yor, siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Kan­do­ğan.

Mad­de üze­rin­de so­ru-ce­vap iş­le­mi ya­pı­la­cak­tır.

Sa­yın Koç­yi­ğit, bu­yu­run.

MUH­SİN KOÇ­Yİ­ĞİT (Di­yar­ba­kır) - Te­şek­kür­ler Sa­yın Baş­ka­nım.

Üç ta­ne so­rum var. Bi­rin­ci­si: Bu ya­sa tek­li­fi, sa­de­ce, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nı kap­sa­mak­ta­dır. Ay­nı ko­şul­lar­da can­la­rı­nı teh­li­ke­ye ata­rak, hat­ta ölü­mü gö­ze ala­rak gö­rev ya­pan 20 bin gö­nül­lü köy ko­ru­cu­su­nu ya­sa kap­sa­mı­na al­ma­yı dü­şü­nü­yor mu­su­nuz?

İkin­ci so­rum: Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­na gü­ven­lik­le­ri­ni sağ­la­ma­la­rı ama­cıy­la, özel­lik­le şe­hir mer­kez­le­rin­de kü­çük si­lah ta­şı­ma ruh­sa­tı ver­me­yi dü­şü­nü­yor mu­su­nuz?

Son so­rum: Özel­lik­le çe­şit­li ne­den­ler­le, te­rör dı­şı ne­den­ler­le gö­rev­le­ri­ne son ve­ri­len bin­ler­ce ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su var­dır. Bu so­ru­yu da­ha ön­ce de sor­dum, fa­kat Sa­yın Ba­ka­nı­mız ce­vap ver­me­di, ya­zı­lı ce­vap ve­re­ce­ği­ni söy­le­di. Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı bi­zi arı­yor­lar, bu ko­nu­da Sa­yın Ba­ka­nı­mı­zın, müm­kün­se, söz­lü ce­vap ver­me­si­ni is­ti­yor­lar. Ben de bu­nu Sa­yın Ba­ka­nı­ma tek­rar so­ru­yo­rum, aca­ba söz­lü ce­vap ve­re­bi­lir mi?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Koç­yi­ğit.

Sa­yın Ba­kan, bu­yu­run.

TA­RIM VE KÖ­YİŞ­LE­Rİ BA­KA­NI MEH­MET MEH­Dİ EKER (Di­yar­ba­kır) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Sa­yın Koç­yi­ğit'in ver­di­ği so­ruy­la il­gi­li gö­nül­lü köy ko­ru­cu­la­rı­nı kap­sı­yor bu… Kap­sam dı­şı.

Si­lah ruh­sa­tıy­la il­gi­li yö­net­me­lik de­ği­şik­li­ği ya­pı­lı­yor.

Üçün­cü so­ru­nuz­la il­gi­li, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın du­ru­muy­la il­gi­li de ya­zı­lı ce­vap ve­re­ce­ğiz.

Te­şek­kür ede­rim.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Sa­yın Ba­kan, kap­sı­yor mu kap­sa­mı­yor mu? An­la­şıl­ma­dı.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­kan.

TA­RIM VE KÖ­YİŞ­LE­Rİ BA­KA­NI MEH­MET MEH­Dİ EKER (Di­yar­ba­kır) - Kap­sa­mı­yor.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de üç adet öner­ge var­dır, öner­ge­le­ri ön­ce ge­liş sı­ra­sı­na gö­re oku­ta­ca­ğım, son­ra, ay­kı­rı­lık sı­ra­sı­na gö­re iş­le­me ala­ca­ğım.

İlk öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1429 Sı­ra Sa­yı­lı ka­nun tek­li­fi­nin 2. mad­de­si ile 442 sa­yı­lı Köy Ka­nu­nu­na ek­len­me­si ön­gö­rü­len ek 16. mad­de­nin 1. fık­ra­sın­da yer alan "2000" ra­ka­mı­nın "3000" ola­rak de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

                       Ni­hat Eri                       Fa­ruk Çe­lik                     Ab­dur­ra­him Ak­soy

                        Mar­din                             Bur­sa                                      Bit­lis

                   Os­man As­lan                 Se­la­hat­tin Dağ                   Ma­li­ki Ej­der Ar­vas

                     Di­yar­ba­kır                         Mar­din                                      Van

                                 Meh­met Be­şir Ha­mi­di         Meh­met Ali Su­çin

                                               Mar­din                             Bat­man

BAŞ­KAN - Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1429 Sı­ra Sa­yı­lı ka­nun tek­li­fi­nin 2. mad­de­si ile 442 sa­yı­lı Köy Ka­nu­nu­na ek­len­me­si ön­gö­rü­len ek 16. mad­de­si­nin 1. fık­ra­sın­da yer alan "2000" ra­ka­mı­nın "3000" ola­rak de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

                 Muh­sin Koç­yi­ğit              Hü­se­yin Öz­can                   İb­ra­him Öz­do­ğan

                     Di­yar­ba­kır                         Mer­sin                                  Er­zu­rum

                                    Üm­met Kan­do­ğan          Mu­zaf­fer Kur­tul­mu­şoğ­lu

                                             De­niz­li                                      An­ka­ra

BAŞ­KAN - Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum ve iş­le­me alı­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1429 sı­ra sa­yı­lı tek­li­fin 2. mad­de­si ile 442 sa­yı­lı Köy Ka­nu­nu­na ek­len­me­si ön­gö­rü­len ek 16. mad­de­nin 1. fık­ra­sın­da yer alan "2000" ra­ka­mı­nın "3200" ola­rak de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

           Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu    Ke­mal Kı­lıç­da­roğ­lu            Hü­se­yin Ek­mek­ci­oğ­lu

                        Ma­lat­ya                          İs­tan­bul                                 An­tal­ya

                                        Sa­mi Tan­doğ­du                 Os­man Öz­can

                                                Or­du                                An­tal­ya

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

PLAN VE BÜT­ÇE KO­MİS­YO­NU SÖZ­CÜ­SÜ SA­BA­HAT­TİN YIL­DIZ (Muş) - Sa­yın Baş­kan, ka­tı­la­mı­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Sa­yın Hükûmet ka­tı­lı­yor mu?

TA­RIM VE KÖ­YİŞ­LE­Rİ BA­KA­NI MEH­MET MEH­Dİ EKER (Di­yar­ba­kır) - Ka­tıl­mı­yo­ruz Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Öner­ge­nin ge­rek­çe­si üze­rin­de söz is­te­yen Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu, Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın As­la­noğ­lu.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (Ma­lat­ya) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu, yir­mi üç yıl­dır ve­ril­me­yen bir hak. Yir­mi üç yıl­dır, bu in­san­lar, dok­tor pa­ra­la­rı­nı ce­bin­den ver­di­ler, ço­luk ço­cu­ğu­nun dok­tor pa­ra­la­rı­nı ce­bin­den ver­di­ler. Sağ­lık yar­dı­mın­dan, emek­li­lik­ten hep mağ­dur ol­du­lar. Bu, mağ­du­ri­ye­tin gi­de­ril­me­si­dir. Ya­ni bu in­san­lar, za­ten el­li beş ya­şı­na gel­di­ğin­de emek­li ola­cak­lar. Za­ten bun­la­rın ço­ğu… İç­le­rin­de yir­mi yıl ça­lı­şan var. Şu an­da on beş, on ye­di yıl olan bir sü­rü in­san var. Ma­dem­ki, sa­bah­tan be­ri tüm ko­nuş­ma­lar­da hep bu in­san­lar mağ­dur edil­di di­yor­su­nuz, ge­lin, hiç de­ğil­se, bel­li bir sü­re, bu in­san­la­rın, üç ku­ruş… Es­ki mağ­du­ri­yet­le­ri­ni gi­der­mek ama­cıy­la 3.200 gös­ter­ge­ye çı­ka­ra­lım ve bir şe­kil­de, bu­gü­ne ka­dar yap­tı­ğı­mız hak­sız­lı­ğı ön­le­ye­lim.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nar, te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın As­la­noğ­lu.

Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge red­de­dil­miş­tir.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, şim­di oku­ta­ca­ğım iki öner­ge ay­nı ma­hi­yet­te ol­du­ğun­dan, ilk öner­ge­yi oku­tup, ikin­ci­sin­de im­za sa­hip­le­ri­ni oku­ta­ca­ğım ve iş­le­me ala­ca­ğım:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1429 Sı­ra Sa­yı­lı ka­nun tek­li­fi­nin 2. mad­de­si ile 442 sa­yı­lı Köy Ka­nu­nu­na ek­len­me­si ön­gö­rü­len ek 16. mad­de­nin 1. fık­ra­sın­da yer alan "2000" ra­ka­mı­nın "3000" ola­rak de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

                                                                                         Ni­hat Eri (Mar­din) ve ar­ka­daş­la­rı

                                                                                Muh­sin Koç­yi­ğit (Di­yar­ba­kır) ve ar­ka­daş­la­rı

BAŞ­KAN - Sa­yın Ko­mis­yon öner­ge­le­re ka­tı­lı­yor mu?

PLAN VE BÜT­ÇE KO­MİS­YO­NU SÖZ­CÜ­SÜ SA­BA­HAT­TİN YIL­DIZ (Muş) - Sa­yın Baş­kan, uy­gun gö­rüş­le tak­di­re bı­ra­kı­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Sa­yın Hükûmet ka­tı­lı­yor mu?

TA­RIM VE KÖ­YİŞ­LE­Rİ BA­KA­NI MEH­MET MEH­Dİ EKER (Di­yar­ba­kır) - Ka­tı­lı­yo­ruz Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe:

Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın eko­no­mik du­ru­mu­nun dü­zel­ti­le­rek mağ­du­ri­yet­le­ri­nin gi­de­ril­me­si.

BAŞ­KAN - Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge ka­bul edil­miş­tir.

Ka­bul edi­len öner­ge doğ­rul­tu­sun­da mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ek Mad­de 17'yi oku­tu­yo­rum:

EK MAD­DE 17- 55 ya­şı­nı dol­du­rup on­beş yıl­dan az hiz­me­ti olan ve­ya 55 ya­şı­nı dol­dur­ma­mış olan ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rın­dan; sağ­lık ve idarî ne­den­ler­le gö­re­vi­ne son ve­ri­len­ler ile ölen­le­re (55 ya­şı­nı dol­dur­ma­mış ol­mak­la bir­lik­te on­beş yıl ve­ya da­ha faz­la hiz­me­ti bu­lu­nan­lar­dan gö­rev­le­ri ile ili­şik­le­ri de­vam et­mek­te iken ve­fat eden­ler ha­riç), 20.000 gös­ter­ge ra­ka­mı­nın me­mur ay­lık­la­rı­na uy­gu­la­nan ay­lık kat­sa­yı­sı ve hiz­met yı­lı ile çar­pı­mı so­nu­cun­da bu­lu­na­cak mik­tar­da taz­mi­nat öde­nir.

55 ya­şı­nı dol­dur­ma­dan ken­di is­tek­le­ri ile gö­rev­le­rin­den ay­rı­lan ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­na, hiz­met sü­re­le­ri­ne ba­kıl­mak­sı­zın 20.000 gös­ter­ge ra­ka­mı­nın me­mur ay­lık­la­rı­na uy­gu­la­nan ay­lık kat­sa­yı­sı ve hiz­met yı­lı ile çar­pı­mı so­nu­cun­da bu­lu­na­cak mik­tar­da taz­mi­nat öde­nir.

Taz­mi­nat he­sa­bın­da bir yıl­dan az olan hiz­met sü­re­si bir yıl ka­bul edi­lir. Bir tam yı­lı aşan sü­re­ler için; ay ke­sir­le­ri tam ay sa­yıl­mak su­re­tiy­le bu sü­re ile oran­tı­lı öde­me ya­pı­lır. Ve­fat eden ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın hak et­ti­ği taz­mi­nat ka­nunî mi­ras­çı­la­rı­na öde­nir. Ve­ri­le­cek taz­mi­nat tu­ta­rın­dan her­han­gi bir ver­gi ve ke­sin­ti ya­pıl­maz. Ek 16 ncı mad­de uya­rın­ca ay­lık bağ­la­nan ve­ya di­sip­lin hü­küm­le­ri­nin uy­gu­lan­ma­sı so­nu­cu gö­rev­le­ri­ne son ve­ri­len ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­na bu mad­de hü­küm­le­ri­ne gö­re taz­mi­nat öden­mez.

Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rın­dan gö­rev sü­re­si için­de ve­fat eden­le­rin eşi­ne ve ço­cuk­la­rı­na, bun­lar yok­sa an­ne ve ba­ba­sı­na, bun­lar da yok­sa kar­deş­le­ri­ne, 15.000 gös­ter­ge ra­ka­mı­nın me­mur ay­lık­la­rı­na uy­gu­la­nan ay­lık kat­sa­yı­sı ile çar­pı­mı so­nu­cu bu­lu­na­cak mik­tar­da her­han­gi bir ver­gi ve ke­sin­ti­ye tâbi tu­tul­mak­sı­zın ölüm yar­dı­mı öde­nir.

Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rın­dan sa­kat­la­nan­la­rın ken­di­le­ri­ne, ölen­le­rin ise dul ve ye­tim­le­ri­ne 3/11/1980 ta­rih­li ve 2330 sa­yı­lı Nak­di Taz­mi­nat ve Ay­lık Bağ­lan­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun hü­küm­le­ri uy­gu­lan­mak su­re­tiy­le malûllük ya da dul ve ye­tim ay­lı­ğı bağ­lan­mış ol­ma­sı du­ru­mun­da; bu mad­de hü­küm­le­ri­ne gö­re ay­rı­ca taz­mi­nat öden­mez, ön­ce­den bu mad­de hü­küm­le­ri­ne gö­re taz­mi­nat öden­miş olan­la­rın al­mış ol­duk­la­rı taz­mi­nat tu­ta­rı 2330 sa­yı­lı Ka­nun hü­küm­le­ri­ne gö­re öden­me­si ge­re­ke­cek nakdî taz­mi­nat tu­ta­rın­dan dü­şü­lür.

Ek 16 ncı mad­de ile bu mad­de kap­sa­mın­da­ki öde­me­ler, Sos­yal Gü­ven­lik Ku­ru­mu ta­ra­fın­dan ya­pı­lır ve öde­me­nin ya­pıl­ma­sı­nı ta­kip eden iki ay için­de Ha­zi­ne­den tah­sil edi­lir.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Mu­har­rem Do­ğan, Mar­din Mil­let­ve­ki­li. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA MU­HAR­REM DO­ĞAN (Mar­din) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 1429 sı­ra sa­yı­lı Ya­sa Tek­lif­le­ri'nin ek 17'nci mad­de­si üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si­nin gö­rüş­le­ri­ni be­lirt­mek üze­re söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Böy­le­lik­le, yü­ce he­ye­ti­ni­zi ve aziz mil­le­ti­mi­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, te­rör böl­ge­sin­de ya­şa­yan, te­rör böl­ge­si­nin bün­ye­sin­den Par­la­men­to­ya ge­len bir ar­ka­da­şı­nız ola­rak, ben, bu ya­sa tek­li­fi­nin, sos­yal bo­yu­tu ba­kı­mın­dan, sos­yal ge­ti­ri­si ba­kı­mın­dan çok önem­li ol­du­ğu­nu, iki se­ne ön­ce, çok de­ğer­li Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­ma ifa­de et­tim ve on­la­rın gö­rüş­le­ri­ni de ala­rak bu ka­nun tek­li­fi­mi sun­dum.

An­cak, bu ka­nun tek­li­fi­miz bir bu­çuk yıl­dır ko­mis­yon­da bek­le­til­mek­te­dir. Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu üye­si ola­rak, ge­rek es­ki İçiş­le­ri Ba­ka­nı­mız Sa­yın Ab­dül­ka­dir Ak­su'ya, de­fa­lar­ca, bu ya­sa­nın bir an ev­vel çık­ma­sı nok­ta­sın­da ri­ca­da bu­lun­du­ğum hâlde "Biz, İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı ola­rak üze­rin­de ça­lış­ma­lar ya­pı­yo­ruz, çı­ka­ra­ca­ğız." de­di. Ama, bu ha­zır­la­mış ol­du­ğu­muz ya­sa tek­li­fi­ni pa­ram­par­ça ede­rek önü­mü­ze ge­tir­di­niz. Ben, bu nok­ta­da üz­gü­nüm. Çün­kü, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­mız, yir­mi iki yıl­dır, göğ­sü­nü ge­re ge­re, va­tan uğ­ru­na -si­lah­lı kuv­vet­le­ri­miz­le bir­lik­te- dağ taş de­me­den, her du­rum­da, yal­nız bı­rak­ma­mış­lar­dır si­lah­lı kuv­vet­le­ri­mi­zi.

Bu­gü­ne ka­dar 1.334 ki­şi ha­ya­tı­nı kay­bet­miş­tir. Yi­ne, bu­na bağ­lı ola­rak bir bu ka­dar da sa­kat kal­mış köy ko­ru­cu­su ar­ka­daş­la­rı­mız var. Bun­la­rın eş­le­ri ye­şil kart­lı­dır. Tür­ki­ye sos­yal hu­kuk dev­le­ti ol­du­ğu hâlde, sos­yal gü­ven­lik şem­si­ye­si al­tı­na al­mış ol­du­ğu­muz bu köy ko­ru­cu­la­rı­nın eş­le­ri­nin hâlen ye­şil kart­lı kal­ma­sın­dan son de­re­ce üz­gü­nüm ve uta­nı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, siz de­ğil mi­si­niz, övü­ne­rek, göğ­sü­nü­zü ka­bar­ta­rak, 73 mil­yon in­sa­nın hu­zu­run­da "Tür­ki­ye'de 13 mil­yon ye­şil kart­lı var, on­la­rın sağ­lık gü­ven­ce­le­ri gü­ven­ce al­tı­na alın­mış­tır." di­ye siz söy­le­mi­yor mu­su­nuz? Pe­ki, so­ru­yo­rum si­ze: 57.860 ta­ne köy ko­ru­cu­muz var. Bun­la­rın eş­le­ri ne­den ye­şil kart­lı­dır? Bak­mak­la mü­kel­lef ol­duk­la­rı an­ne­le­ri, ba­ba­la­rı, ço­cuk­la­rı ne­den ye­şil kart­lı­dır? Ne­den bi­zim gi­bi, SSK'lı­lar gi­bi, 657'ye ta­bi me­mur­la­rı­mız gi­bi kar­ne­le­ri yok­tur?

NEV­ZAT DO­ĞAN (Ko­ca­eli) - Ne far­kı var? Ye­şil kart­la onun ne far­kı var?

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - Far­kı çok­tur.

NEV­ZAT DO­ĞAN (Ko­ca­eli) - Far­kı yok.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - Siz be­ni din­le­yin lüt­fen. Ora­dan laf at­ma­yın. Be­nim si­ze ayı­ra­cak vak­tim yok. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

NEV­ZAT DO­ĞAN (Ko­ca­eli) - Yan­lış ko­nu­şu­yor­sun, sap­tı­rı­yor­sun!

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, şim­di, Tür­ki­ye'nin ya­pı­sı­nı, coğ­ra­fi ya­pı­sı­nı, ne­re­ler­de jan­dar­ma ka­ra­ko­lu yok, ne­re­ler­de var, ne­re­ler­de jan­dar­ma ka­ra­kol­la­rı ka­pa­tıl­mış, baş­ka ye­re ta­şın­ma­yan­lar… Ba­na laf atı­yor­lar.

Sa­yın Ve­ki­lim, lüt­fen, bu bi­zim me­se­le­miz­dir. Do­ğu, Gü­ney­do­ğu me­se­le­si­ni siz­ler bi­zim ka­dar bi­le­mez­si­niz. Lüt­fen say­gı du­yun.

Kar­şım­da Sa­yın Na­ci As­lan kar­de­şim, ba­kın, ba­na, bu kür­sü­den -ta­rih ve­ri­yo­rum- 16/7/2004 ta­ri­hin­de sa­taş­tı ve ba­na şöy­le bir laf at­tı, oku­yo­rum: "De­min Sa­yın Mu­har­rem Do­ğan ko­ru­cu­luk sis­te­mi­ni sa­vun­du. Ba­na gö­re, bu bir in­san­lık su­çu­dur." Sa­yın As­lan, bu yap­tı­ğı­mız in­san­lık su­çu mu­dur? "De­mok­ra­tik ül­ke­ler­de böy­le bir ku­rum yok­tur. Bu da ül­ke­mi­zin da­ha de­mok­ra­si­ye geç­me­di­ği­ni gös­te­rir. Kor­ku­nun ece­le fay­da­sı yok." di­yor Sa­yın As­lan.

Ta­bii, şim­di, Sa­yın As­lan AKP sı­ra­la­rın­da otu­ru­yor, fi­kir de­ğiş­tir­di siz­le­rin de her gün fi­kir de­ğiş­tir­di­ği­niz gi­bi. Kriz­le­ri yö­ne­te­me­di­ği­niz gi­bi, bu kriz­le­ri yö­ne­te­me­di­ği­niz gi­bi, bu kriz­le­ri de yö­ne­te­mi­yor­su­nuz. Ka­bul edi­niz…

NEV­ZAT DO­ĞAN (Ko­ca­eli) - Ka­rış­tı­rı­yor­sun…

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - Bu­ra­dan ba­na laf ata­ca­ğı­nı­za, bu­ra­ya ge­lin, bun­la­rı an­la­tın, ko­nu­şun…

NEV­ZAT DO­ĞAN (Ko­ca­eli) - Onu da an­la­tı­rız.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, köy ko­ru­cu­la­rı­mız yir­mi iki yıl­dır bu hiz­met­le­ri yap­mak­ta­dır­lar. Hiç­bir sos­yal gü­ven­ce­le­ri yok­tur. Biz, bun­la­rın sos­yal gü­ven­ce şem­si­ye­si al­tın­da top­lan­ma­la­rı­nı, öz­lük hak­la­rı­nın ve­ril­me­si­ni ta­lep et­ti­ği­miz­de, "Bu in­san­lık su­çu­dur." de­di­niz. Ama, bu­gün, gör­dü­ğüm ka­da­rıy­la se­çi­me gi­di­yo­ruz…

OS­MAN ÖZ­CAN (An­tal­ya) - Rüş­vet… Rüş­vet…

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - Se­çim rüş­ve­ti di­ye bu­nu ale­la­ce­le ge­tir­di­niz, sağ­lık­lı bir ça­lış­ma ya­pı­la­ma­dı ve yi­ne bu ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­mı­zın is­tek­le­ri­ni ye­ri­ne ge­ti­re­mi­yo­ruz. Ben son de­re­ce üz­gü­nüm.

Hâlbu­ki, bi­zim yap­ma­mız ge­re­ken şey ney­di de­ğer­li ar­ka­daş­lar? Bu­gün, Tür­ki­ye ge­ne­lin­de 22 bin ta­ne gö­nül­lü köy ko­ru­cu­su var. Bun­lar­la il­gi­li bir şey ge­tir­me­dik. 57.860 ta­ne ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su var, bun­la­rın tam hak­la­rı­nı ver­me­dik. Ya­rım ya­ma­lak bir ya­sa, ben­ce bun­la­ra bir fay­da ge­tir­me­ye­cek­tir. Me­se­la, bu­gün, dü­şük tah­si­li olan ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı var­dır. Bun­la­rı ne ya­pa­ca­ğız? Bu ko­nu­da her­han­gi bir dü­zen­le­me ya­pıl­ma­mış­tır. Hal­bu­ki, okul­la­rı­mız­da, sağ­lık ocak­la­rı­mız­da, dev­let has­ta­ne­le­ri­miz­de ka­lo­ri­fer­le­ri ya­ka­cak adam bu­la­mı­yo­ruz. Kay­ma­kam­la­rı­mız, ge­çi­ci per­so­nel­le ve bu üc­ret­le­ri Fak Fuk Fo­nu'ndan öde­mek­le bu iş­le­ri ya­pı­yor­lar. Her gün gö­rü­yo­ruz, or­man­la­rı­mız ya­kı­lı­yor. Pe­ki, dü­şük tah­sil­li bu ar­ka­daş­la­rı­mı­zı bu­ra­lar­da de­ğer­len­di­re­mez mi­yiz? Bun­la­rı en­teg­re ede­mez mi­yiz? Ne­den yap­ma­dık? Ben, Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da da bu­nu söy­le­dim, ha­tır­lat­tım, ama he­sa­bı­nı­za gel­me­di. Hâlen bun­la­rı ko­nu­şu­yo­ruz, sa­de­ce yap­tı­ğı­mız şey ne­dir? On beş yıl hiz­me­ti olan ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su el­li beş ya­şı­na gel­di­ğin­de emek­li ola­bi­le­cek. Ee, bir de bu­nu ver­me­yey­dik ba­ri, ver­me­sey­dik! Ya­ni, bun­la­ra min­ne­ti­miz ne?

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, eğer bir şey ya­pa­cak­sak dört ba­şı ma­mur bir şey yap­ma­mız la­zım. Tür­ki­ye hu­kuk dev­le­ti­dir ve hu­kuk dev­le­ti il­ke­le­ri­ne ya­kı­şan bir şey yap­ma­mız ge­re­ki­yor -ben ona ina­nı­yo­rum- ama ya­pa­ma­dık.

Şim­di, ba­zı köy ko­ru­cu­la­rı va­ta­ni gö­re­vin­den ön­ce köy ko­ru­cu­lu­ğu yap­mış, son­ra as­ker­li­ği­ni yap­mış; dön­dük­ten son­ra bun­la­ra da bir dü­zen­le­me ge­tir­me­dik, bu da bir ek­sik­lik­tir.

Yi­ne, jan­dar­ma ko­mu­tan­la­rı, on beş-yir­mi se­ne­si­ni ver­miş, ora­da bü­yük hiz­met­ler, bü­yük ba­şa­rı­lar el­de et­miş köy ko­ru­cu­su­na ka­fa­sı bo­zul­muş, ça­ğır­mış "Si­la­hı­nı bı­rak, git..." Si­la­hı­nı bı­rak­mış, git­miş; ne kı­dem taz­mi­na­tı ne ih­bar taz­mi­na­tı ne se­ne­lik iz­ni, hiç­bir şey öden­me­den, adam çek­miş git­miş.

Bun­lar için bir şey yap­tık mı ar­ka­daş­lar? Ne­den yap­mı­yo­ruz? Bu va­tan­daş­la­rı eğer mut­lu ede­cek­sek, bun­la­rın ço­cuk­la­rı­nı oku­ta­bi­le­cek du­ru­ma ge­ti­re­cek­sek, bun­la­rın hep­si­ni gö­rüş­me­miz la­zım.

Biz, üç gün ön­ce Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da bu ya­sa ta­sa­rı­sı­nın çok ek­sik ol­du­ğu­nu gö­rüş­tük. Ka­nun­lar Ka­rar­lar Da­ire Baş­ka­nı­na gel­dim, ri­ca­da bu­lun­dum, "En er­ken pa­zar­te­si, sa­lı gü­nü gün­de­me ge­lir..." Bir duy­dum ki, bu­gün ge­tir­di­niz. Bu ka­dar ace­le­ye ne ge­rek var de­ğer­li ar­ka­daş­lar? Ne­den bu­nu ya­pı­yor­su­nuz?

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum.

BAŞ­KAN - Sa­yın Do­ğan, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - Sağ ol Baş­ka­nım.

Ge­rek­li öz­lük hak­la­rı­nın te­min edil­me­si, bi­zim bi­rin­cil gö­re­vi­miz­dir. Bun­la­rın bir sos­yal gü­ven­ce­ye bağ­lan­ma­la­rı, eş­le­ri­nin mut­la­ka sağ­lık kar­ne­si­ne ka­vuş­tu­rul­ma­la­rı, onur­lu bir hiz­met ve­re­bil­me­le­ri­ni bek­li­yor­sak, bun­la­rı yap­ma­mız­da fay­da var­dır di­yo­rum.

Bir son­ra­ki mad­de üze­rin­de gö­rüş­le­ri­mi arz ede­ce­ğim.

Sa­yın Baş­ka­nım, te­şek­kür edi­yo­rum. Say­gı­de­ğer mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­ma da te­şek­kür edi­yo­rum. Siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Do­ğan.

Mad­de üze­rin­de AK Par­ti Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ra­ma­zan Top­rak, Ak­sa­ray Mil­let­ve­ki­li…

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ali Ke­mal Kum­ku­moğ­lu, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (İs­tan­bul) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz tek­li­fin ge­çi­ci 17'nci mad­de­si üze­rin­de gru­bum adı­na söz al­dım. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, esa­sen hiç kim­se­nin gön­lü­nün ar­zu et­me­di­ği bir zo­run­lu­luk­tan do­ğan, nor­mal ya­sal dü­zen­le­me­le­ri­miz içe­ri­sin­de ol­ma­ma­sı­na rağ­men, ül­ke­mi­zin ya­şa­dı­ğı sı­kın­tı­la­rı ne­de­niy­le çok cid­di so­rum­lu­luk­lar üst­le­nen ko­ru­cu­luk ku­ru­muy­la il­gi­li bir ya­sal dü­zen­le­me ya­pı­yo­ruz. Ko­ru­cu­luk ku­ru­mu ül­ke­mi­zin kar­şı kar­şı­ya kal­dı­ğı ola­ğa­nüs­tü bir teh­di­din so­nu­cu ola­rak or­ta­ya çık­mış­tır. Te­rör son otuz yıl­da eko­no­mik ta­lep­le­re da­ya­lı, ül­ke­le­rin yok­sul ke­sim­le­ri ile var­lık­lı ke­sim­le­ri ara­sın­da­ki eko­no­mik kay­nak­la­rı pay­laş­ma ta­lep­le­ri­ne da­ya­lı bir an­la­yış­tan et­ni­si­te­ye da­ya­lı, inanç fark­lı­lık­la­rı­na da­ya­lı bir ka­na­la doğ­ru hız­la yö­nel­miş­tir ve bel­ki, te­rö­rün böy­le bir ala­na doğ­ru yö­nel­til­miş ol­ma­sı, son de­re­ce bi­linç­li­ce yön­len­di­ril­miş bir pro­je­nin par­ça­sı ola­rak da al­gı­la­na­bi­lir. Çün­kü, ger­çek an­lam­da, te­rör, tam bir kör dö­vü­şü­ne dö­nüş­müş­tür; her tür­lü man­tı­ğın dı­şın­da
-za­ten te­rö­rün ken­di­si man­tı­ğın dı­şın­da­dır- bu an­la­mıy­la, in­san ak­lı­nın ka­bul­le­ne­me­ye­ce­ği öl­çü­ler içe­ri­sin­de her tür­lü man­tı­ğın dı­şa­rı­sı­na çık­mış­tır.

Şim­di, gü­nü­müz­de iki tip te­rör var. İnanç esa­sı­na da­ya­lı, in­san­la­rın inanç­la­rı­nı si­ya­sal­laş­tı­ra­rak o esa­sa da­ya­lı te­rör oluş­tur­ma dün­ya­nın fark­lı coğ­raf­ya­la­rın­da, in­san­la­rın et­nik fark­lı­lık­la­rı­nı kul­la­na­rak bir­bir­le­ri­ne kar­şı te­rör oluş­tur­ma dün­ya­nın fark­lı coğ­raf­ya­la­rın­da te­rö­rün ye­ni bi­çi­mi ola­rak in­san­lı­ğın önü­ne çık­mış­tır ve ma­ale­sef, ül­ke­miz uzun­ca bir sü­re­den bu ya­na, dün­ya­yı teh­dit eden her iki te­rör bi­çi­mi­nin de he­def­le­rin­den bi­ri­si hâli­ne gel­miş­tir. Ül­ke­miz­de, bir ta­raf­tan, in­san­la­rı­mı­zın inanç­la­rı, hiç il­gi­si ol­ma­ma­sı ge­re­kir­ken, as­lın­da inan­cın ken­di­si­ne dö­nük en bü­yük teh­dit, inan­cın bel­ki ken­di­si­ni red­det­me an­la­mı­na ge­le­bi­le­cek, inan­cı si­ya­sal­laş­tı­ra­rak, onu bir te­rör un­su­ru, te­rör ara­cı hâli­ne kul­la­na­bil­me­nin de bel­li alt­ya­pı­la­rı­nın oluş­tu­ğu; ay­nı za­man­da geç­mi­şi çok es­ki­le­re da­ya­nan, bi­raz ön­ce Sa­yın Ha­luk Koç'un da ifa­de et­ti­ği gi­bi, ta Bi­rin­ci Dün­ya Sa­va­şı yıl­la­rı­na da­ya­nan, za­man za­man ge­liş­ti­ri­len, ama dün­ya kon­jonk­tü­rü uy­gun ol­ma­dı­ğı için za­man za­man ge­ri­le­ti­len, kon­jonk­tür uy­gun ol­du­ğun­da -ki, son yir­mi beş yıl­da dün­ya­da bu kon­jonk­tür uy­gun hâle dö­nüş­müş­tür- Tür­ki­ye, bu iki te­rör­le de tam bir bo­ğuş­ma içe­ri­sin­de­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bi­rin­ci te­rör dün­ya­da çok da­ha ge­niş bir ala­nı il­gi­len­dir­di­ği için, ya­ni inanç­la­rın si­ya­sal­laş­tı­rı­la­rak or­ta­ya çı­ka­rıl­ma­ya ça­lı­şı­lan te­rör bi­çi­mi dün­ya­da çok da­ha ge­niş bir teh­dit ala­nı oluş­tur­du­ğu için, ulus­la­ra­ra­sı dü­zey­de çok ge­niş bir des­tek bu­la­ma­mak­ta­dır. Onun, ulus­la­ra­ra­sı dü­zey­de bul­du­ğu des­tek, kon­jonk­tür ge­re­ği bel­li öl­çü­ler­de sı­nır­lı­dır. Ama, ka­bul et­mek du­ru­mun­da­yız ki, dün­ya­nın ne­re­sin­de olur­sa ol­sun, et­ni­si­te­ye da­ya­lı, et­ni­si­te­de­ki fark­lı­lık­la­ra da­ya­lı an­la­yış üze­rin­den ge­liş­ti­ril­me­ye ça­lı­şı­lan te­rör, dün­ya­da di­ğer­le­rin­den çok da­ha fark­lı bir des­tek bul­mak­ta­dır. İşin il­ginç ta­ra­fı, bu des­tek, za­man za­man, bel­li çev­re­ler ta­ra­fın­dan -il­la bu­nun dev­let­ler ol­ma­sı ge­rek­mez; si­ya­si par­ti­ler, si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı, bel­li ül­ke­le­rin ka­mu­oy­la­rı­nın bel­li ke­sim­le­ri- bu ça­ba­la­rı, bu te­rör ha­re­ket­le­ri­ni, de­mok­ra­si adı­na, de­mok­ra­tik hak­lar adı­na, sa­hip­le­ne­bil­mek­te, ka­bul­le­ne­bil­mek­te, on­la­rın, o yö­re­ler­de­ki, o ül­ke­ler­de­ki ku­rum­la­rı­na des­tek ol­mak­ta, bu mü­ca­de­le­yi, mad­di, ma­ne­vi, eko­no­mik, si­ya­si, as­kerî an­lam­da des­tek­le­ye­bil­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye'de­ki te­rör bu des­tek­ler­le yük­sel­til­miş, bu des­tek­ler­le bü­yü­tül­müş ve gi­de­rek bu des­tek­le­rin yo­ğun­la­şa­rak art­tı­ğı Tür­ki­ye, hem dı­şa­rı­dan si­ya­se­ten hem de içe­ri­den bas­kı al­tı­na alı­na­rak bu te­rör kar­şı­sın­da bir ge­ri adım at­ma­ya doğ­ru zor­lan­mak­ta­dır, zor­lan­dı­rıl­mak­ta­dır ve za­man za­man, ma­ale­sef, biz­de de "evet, bu ko­nuy­la il­gi­li si­ya­si çö­züm­ler bu­lun­ma­lı­dır" nok­ta­sın­da bir­ta­kım ara­yış­la­rın içe­ri­si­ne gi­ril­mek­te­dir. Üzü­le­rek ifa­de et­mek du­ru­mun­da­yım, son za­man­lar­da ol­ma­sa da, ik­ti­dar par­ti­si­nin de, za­man za­man, bu tür söy­lem­le­ri ve bu tür gi­ri­şim­le­ri ol­muş­tur.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, si­ya­si çö­züm­den kas­te­di­len şey ne­dir? Ko­nu­şa­cak­sın, ya­sa­lar­la bu işi dü­zen­le­ye­cek­sin. Pe­ki, ta­lep edi­len şey ne­dir? Ta­lep edi­len şey çok açık. Ta­lep edi­len şey, bu ül­ke­nin et­nik fark­lı­lık­la­rı esas alan bir an­la­yış­la bö­lün­me­si­dir, ay­rış­tı­rıl­ma­sı­dır. Bel­ki, bu, bu­gün ta­lep edil­me­mek­te­dir. Bu­gün fe­de­ra­tif bir ya­pı ve­sa­ire bi­çi­min­de­ki bir­ta­kım öne­ri­ler Tür­ki­ye'nin gün­de­mi­ne ta­şın­ma­ya ça­lı­şıl­mak­ta­dır. Ama, sü­reç içe­ri­sin­de bu­nun bir bö­lün­me­ye doğ­ru gi­de­ce­ği­ni, bu­gün Tür­ki­ye'de te­rö­rün kay­na­ğı­nı oluş­tu­ran ya­pı­la­rın, esas iti­ba­rıy­la, ni­hai he­def­le­ri­nin Tür­ki­ye'de in­san­la­rın kar­deş­çe, bir ara­da ya­şa­ma­sı esa­sı­na da­ya­lı bir dü­zen­le­me de­ğil, bu ül­ke­nin et­nik fark­lı­lık­la­rı esas alan bir an­la­yış­la par­ça­lan­ma­sı­na dö­nük bir he­de­fi ol­du­ğu­nu he­pi­miz bil­mek­te­yiz.

"Pe­ki, biz onun de­dik­le­ri­ni mu­ha­tap al­ma­ya­lım, ken­di­miz bir­ta­kım si­ya­sal dü­zen­le­me­ler ya­pa­lım." ve­ya "Siz on­la­rı mu­ha­tap al­ma­yın, siz ken­di­niz bir­ta­kım si­ya­sal dü­zen­le­me­ler ya­pın." di­ye­bi­lir­ler. Bi­zim içi­miz­de de bu­nu ses­len­di­ren­ler var.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye'nin bu­gün hu­kuk sis­te­min­de ya­sal açı­dan ya­pa­ca­ğı hiç­bir de­ği­şik­lik, Tür­ki­ye'de­ki 70 mil­yon yurt­ta­şın bir­li­ği­ni, be­ra­ber­li­ği­ni, bir­lik­te ya­şa­ma ira­de­si­ni güç­len­di­re­cek, ona güç ka­ta­cak bir nok­ta­da de­ğil­dir. Tür­ki­ye bu sü­reç­te et­nik fark­lı­lık­la­rı­nı ya­şa­mak is­te­yen, kül­tü­rü­nü, di­li­ni, ge­le­nek­le­ri­ni, gö­re­nek­le­ri­ni ya­şat­mak is­te­yen yurt­taş­la­rı­mı­zın bu ta­lep­le­ri­ni kar­şı­la­ya­bi­le­cek her tür­lü ya­sal dü­zen­le­me­yi yap­mış­tır. Ar­tık, bun­dan son­ra ya­pı­la­bi­le­cek her ya­sal dü­zen­le­me, Türk in­sa­nı­nın, bu mil­le­tin bir­li­ği­ni, be­ra­ber­li­ği­ni güç­len­di­re­cek de­ğil, ay­rı­lık to­hum­la­rı­nı pe­kiş­ti­re­cek, ay­rı­lık güç­le­ri­ne des­tek ve­re­cek, ay­rı­lı­ğı te­tik­le­ye­cek, ay­rı­lık­çı ta­lep­ler içe­ri­sin­de bu­lu­nan­la­rı ce­sa­ret­len­di­re­cek dü­zen­le­me­ler ol­mak du­ru­mun­da­dır.

Şim­di gel­di­ği­miz nok­ta­da, ya­sal dü­zen­le­me sı­nı­rı ola­rak ya­pı­la­cak en sı­ra­dan şey, ana dil­de eği­tim hak­kı, her dü­zey­de ana dil­de eği­tim hak­kı ve­ya fe­de­ra­tif ya­pı­lan­may­la il­gi­li ya­sal bir dü­zen­le­me­nin ya­pıl­ma­sı­na dö­nük ça­lış­ma­lar­dır.

Şim­di, bu ta­lep­le­rin han­gi­si, Türk mil­le­ti­nin bir­li­ği­ni, be­ra­ber­li­ği­ni, bir­lik­te ya­şa­ma ira­de­si­ni güç­len­di­re­cek bir ta­lep ola­rak kar­şı­mı­za çı­ka­rı­la­bi­lir? Bu­gün bi­zim Mec­li­si­miz­de, bel­li ko­nu­lar­da bel­li ka­rar­lar alı­nır­ken, ar­ka­daş­la­rı­mı­zın ira­de­le­ri­ni kul­lan­ma­la­rın­da, he­nüz bu tür dü­zen­le­me­le­rin ya­pı­la­bi­le­ce­ği nok­ta­sın­da­ki bir­ta­kım ka­na­at­ler­den ha­re­ket­le, bel­li ka­rar­lar­da bel­li oy­lar kal­dı­rı­lıp, bel­li oy­lar kal­dı­rıl­ma­mak­ta­dır. Bu ger­çe­ği he­pi­miz bil­me­li­yiz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye'nin bu­gün en te­mel prob­le­mi, kar­şı kar­şı­ya kal­dı­ğı te­rör­le il­gi­li en te­mel prob­lem­le­rin­den bir ta­ne­si, Tür­ki­ye'nin bu ger­çe­ği­ni, ya­ni yap­mış ol­du­ğu bü­tün bu ya­sal dü­zen­le­me­ler­le gel­miş ol­du­ğu nok­ta­yı, hem ken­di ka­mu­oyu­na an­la­ta­ma­ma­sı hem ulus­la­ra­ra­sı ka­mu­oyu­na ye­te­rin­ce an­la­ta­ma­ma­sı­dır. Tür­ki­ye'nin bu­gün, tıp­kı Er­me­ni me­se­le­sin­de ol­du­ğu gi­bi -ya­ni, o ko­nu­da­ki hak­lı­lı­ğı­na gü­ve­ne­rek, hak­lı­lı­ğı­na ina­na­rak- bü­tün dün­ya­nın önü­ne çı­kıp…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Kum­ku­moğ­lu, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

Bu­yu­run.

ALİ KE­MAL KUM­KU­MOĞ­LU (De­vam­la) - …her­kes elin­de­ki, her­kes önün­de­ki bil­gi­yi bel­ge­yi ge­tir­sin, ulus­la­ra­ra­sı ba­ğım­sız bir he­yet oluş­tu­rul­sun, bi­lim adam­la­rın­dan olu­şan bir he­yet oluş­tu­rul­sun; biz, o he­ye­tin ve­re­ce­ği her tür­lü ka­ra­ra ra­zı­yız an­la­yı­şın­da ol­du­ğu gi­bi, el­bet­te, bu me­se­le­mi­zi onun­la mu­ka­ye­se et­me­miz, kar­şı­laş­tır­ma­mız söz ko­nu­su ola­maz, ama, öz­gü­ven açı­mız­dan, yap­tık­la­rı­mı­za olan inan­cı­mız açı­sın­dan, Türk ulu­su­nun, Türk mil­le­ti­nin bir­li­ği­ni, bü­tün­lü­ğü­nü, her­ke­sin ken­di fark­lı­lık­la­rı­nı ya­şa­ma hak­kı­nı ko­ru­ya­rak, ge­liş­ti­re­rek, güç­len­di­re­rek, ge­le­ce­ğe ta­şı­ya­rak; ge­le­ne­ği­ni, gö­re­ne­ği­ni, kül­tü­rü­nü, ken­di­sin­den son­ra­ki ku­şak­la­ra, ne­sil­le­re ta­şı­ma hak­kı­nı, bi­zim, bu coğ­raf­ya­da ya­şa­yan bü­tün in­san­la­rı­mı­za ver­di­ği­mi­zi, do­la­yı­sıy­la bu­nun öte­sin­de or­ta­ya ko­nu­la­bi­le­cek ta­lep­le­rin ve Tür­ki­ye'den bu an­lam­da is­te­nen, ta­lep edi­len bek­len­ti­le­rin Tür­ki­ye'nin bir­li­ği­ne bü­tün­lü­ğü­ne de­ğil, Tür­ki­ye'nin bö­lün­me­si­ne hiz­met ede­ce­ği­ni ve bu se­bep­le hiç kim­se­nin, ye­di dü­ve­le kar­şı mü­ca­de­le edi­le­rek, yok­luk­lar, yok­sul­luk­lar içe­ri­sin­de, dün­ya­nın en ge­liş­kin or­du­la­rı­na kar­şı dün­ya­nın ilk ulu­sal kur­tu­luş mü­ca­de­le­si­ni ve­re­rek, bu ül­ke in­san­la­rı­nın ca­nıy­la ka­nıy­la kur­muş ol­du­ğu ve bin yıl­dan bu ya­na za­ten bir­lik­te, kar­deş­çe, ay­nı top­rak­lar üze­rin­de ya­şa­yıp, Kur­tu­luş Sa­va­şı'mı­zı bir­lik­te ver­di­ği­miz ve o Kur­tu­luş Sa­va­şı'ndan son­ra da ay­nı cum­hu­ri­ye­tin ve ay­nı dev­le­tin eşit hak­la­ra sa­hip yurt­taş­la­rı ola­rak, bir­lik­te ya­şa­dı­ğı­mız bü­tün bu fark­lı et­nik ya­pı­dan in­san­la­rı­mız­la ve­ya bu in­san­la­rı­mı­zın ara­la­rı­nı aça­cak, bun­la­rı bir­bir­le­ri­ne fark­lı göz­le bak­tı­ra­bi­le­cek bir yak­la­şı­mı, bir an­la­yı­şı biz­den kim­se­nin ta­lep ede­me­ye­ce­ği­ni, hiç kim­se­nin böy­le bir hak­kı ola­ma­ya­ca­ğı­nı bü­tün dün­ya­ya hay­kır­ma­lı­yız.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Kum­ku­moğ­lu.

AK Par­ti Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ra­ma­zan Top­rak, Ak­sa­ray Mil­let­ve­ki­li. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA RA­MA­ZAN TOP­RAK (Ak­sa­ray) - Sa­yın Baş­kan, yü­ce Mec­li­sin de­ğer­li üye­le­ri; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Tek­li­fi­miz fev­ka­la­de önem­li bir tek­lif. Bi­raz ön­ce Sa­yın Koç'un baş­lat­tı­ğı ko­nuş­ma­nın de­va­mı­nı ge­tir­mek is­ti­yo­rum; fev­ka­la­de olum­lu bir ko­nuş­ma, te­rö­rün kay­na­ğı­na inen bir ana­liz var­dı. Bel­ki, bu ana­li­zi bi­raz da­ha de­rin­leş­tir­di­ği­miz­de, bu so­ru­nun çö­zü­mün­de önem­li me­sa­fe­ler ka­te­de­ce­ği­mi­zi dü­şü­nü­yo­ruz.

Te­rör bir araç­tır, te­rö­rist ise ma­şa­dır. Her iki­si bir ara­ya gel­di­ğin­de, bel­li ül­ke­ler üze­rin­de emel­le­ri olan ül­ke­ler, bu­nu kul­la­nır­lar. Pe­ki, "Te­rör ve te­rö­rist ne­yi kul­la­nır?" so­ru­su­na bi­raz ışık tut­tu­ğu­muz­da, so­mut ör­nek­le­me­le­riy­le an­la­ta­yım: Ben, 1991-1995 yıl­la­rı ara­sın­da Di­yar­ba­kır'da as­kerî sav­cı ola­rak gö­rev ifa et­tim. O dö­nem, böl­ge­de­ki tüm ağa­la­rın ko­nak­la­rı­na git­tim, si­vil top­lum ön­der­le­ri­nin oda­la­rı­na git­tim, kah­ve­le­ri­ne in­dim, ca­mi­le­ri­ne git­tim, ama, ay­nı za­man­da da as­kerî sav­cıy­dım. An­la­ma­ya ça­lış­tım.

90'lı yıl­la­rın baş­la­rın­da çar­pı­cı bir olay çok dik­ka­ti­mi çek­ti. 90'lı yıl­la­rın baş­la­rın­da te­rö­rist ba­şı­nın imam kı­lık­lı, ho­ca kı­lık­lı in­san­lar­la fo­toğ­raf çek­ti­re­rek köy köy da­ğıt­tı­ğı­nı ve ken­di Mark­sist-Le­ni­nist ha­re­ke­ti­ne na­sıl İs­la­mi bir kı­lıf giy­dir­me­ye ça­lış­tı­ğı­nı ve bun­da da cid­di me­sa­fe­ler ka­tet­ti­ği­ni gör­düm. Oy­sa, te­rö­rist­ba­şı hiç ca­mi­nin önün­den bi­le geç­me­yen bir in­san, millî, ma­ne­vi de­ğer­le­re te­mel­den düş­man bir ki­şi. Oy­sa, fo­toğ­raf çek­tir­di­ği in­san­lar imam kı­lık­lı in­san­lar. O böl­ge in­san­la­rı dinî de­ğer­le­re fev­ka­la­de du­yar­lı in­san­lar, ya­ni, dinî de­ğer­le­ri sem­bo­li­ze eden ne­yi gö­rür­se onun pe­şi­ne gi­de­cek ka­dar saf, te­miz, pı­rıl pı­rıl in­san­lar. Ama, bu te­rör ör­güt­le­ri bu kut­sal de­ğer­le­ri bu şe­kil­de yıl­lar­ca is­tis­mar eder­ken, ga­li­ba, dev­let ola­rak bu ko­nu­da ye­te­rin­ce adım at­ma­dı­ğı­mız or­ta­da ki, te­rö­rün al­dı­ğı me­sa­fe or­ta­da.

İş­te, te­rö­rist ve te­rör her şe­yi kul­la­nır. İs­la­mi­yet'i kul­lan­dı. Kim için? Ken­di­si­ni kul­la­nan­lar için. Sa­yın Koç ga­yet gü­zel ifa­de et­ti, Wil­son Pren­sip­le­ri, Wil­son gö­rüş­me­le­riy­le bu­nun çok ev­ve­li­ya­tı­na gi­de­bi­lir­si­niz.

Geç­ti­ği­miz yıl, New York'ta, Bir­leş­miş Mil­let­ler zir­ve­sin­de te­rör ta­nı­mı ko­nu­sun­da bü­tün üye ül­ke­ler top­lan­dı­lar. Ta­kip et­tim, ma­ale­sef, yi­ne, te­rör ta­nı­mı ko­nu­sun­da uz­la­şa­ma­dı­lar. Ne­de­ni ne­dir bi­li­yor mu­su­nuz? Ül­ke­ler, özel­lik­le çok ge­liş­miş ül­ke­ler -tır­nak için­de söy­le­ye­yim- ka­ra pa­ra­nın ak­lan­ma­sı ve yol­suz­luk­la mü­ca­de­le söz­leş­me­le­ri­ni im­za­la­mak­tan özen­le ka­çı­nan ba­zı önem­li ül­ke­ler, ge­liş­miş ül­ke­ler te­rör ta­nı­mı­nı yap­mak­tan ka­çı­nı­yor­lar. Ne­de­ni ise, her tür­lü izah­tan va­res­te. Ya­ni, te­rö­rü bir mal­ze­me ola­rak, bir araç ola­rak, ken­di he­def­le­ri­ne bir ulaş­ma ara­cı ola­rak kul­lan­dık­la­rı­nın açık bir is­pa­tı.

Pe­ki, bu ül­ke­ler, doğ­ru­dan te­rö­rü ta­nım­la­ma­yız mı, di­yor­lar? Ha­yır. Her ül­ke ken­di te­rö­rü­nü ve ken­di te­rö­ris­ti­ni ken­di çı­kar­la­rıy­la ör­tüş­tü­re­rek, âde­ta, ken­di çı­kar­la­rı­nı ta­nım­la­ya­rak bir te­rör ve te­rö­rist ta­nı­mı ya­pı­yor. Bu, kı­sa va­de­de o ül­ke­nin ken­di so­ru­nu­nu çöz­müş gi­bi onu al­da­tı­yor. Bu bir ma­ni­pü­las­yon, ül­ke­nin ken­di­ni al­dat­ma­sı. Oy­sa te­rör, in­san­lı­ğın düş­ma­nı­dır, bü­tün uy­gar top­lum­la­rın düş­ma­nı­dır. Koy­nun­da bes­le­nen yı­lan gi­bi­dir; baş­lan­gıç­ta si­ze hiz­met et­ti­ği­ni, onun­la oy­na­dı­ğı­nı­zı dü­şü­nür­sü­nüz, ama, bu yı­lan bü­yü­dü­ğü za­man, ilk ken­di koy­nun­da bes­len­di­ği ül­ke­yi ve ki­şi­le­ri so­ka­rak öl­dü­rür. Ön­ce­ki yıl, Lon­dra met­ro­sun­da­ki te­rör ola­yı aka­bin­de, Lon­dra Be­le­di­ye Baş­ka­nı Li­ving­sto­ne'nin bir ifa­de­si ol­muş­tu: "Biz Ta­li­ban'ı Rus­la­ra kar­şı bü­yüt­müş­tük. Bir gün bi­ze kar­şı dö­ne­cek­le­ri­ni, bi­ze za­rar ve­re­cek­le­ri­ni dü­şü­ne­me­miş­tik." Ya­ni, Li­ving­sto­ne, İn­gi­liz çı­kar­la­rı­na hiz­met et­ti­ği sü­re­ce te­rö­rü bes­le­ye­cek, ama bu yı­lan bes­le­nip, bü­yü­yüp ken­di­ni sok­ma­ya baş­la­yın­ca düş­man ilan edi­le­cek.

İş­te, özel­lik­le bu yüz­yıl­da, geç­ti­ği­miz yüz­yıl­da, 20'nci yüz­yıl­da, ül­ke­ler önün­de gi­den li­der­le­rin ken­di top­lum­la­rı­nın kı­sa va­de­li ge­le­cek­le­ri üze­rin­de, ama, çok uzun pro­jek­si­yon­la­rı ol­ma­ma­sı ne­de­niy­le, dün­ya cid­di an­lam­da bir te­rör ve te­rö­rist so­ru­nu ya­şı­yor. Bu te­rö­rün adı­na, za­man za­man "kök­ten din­ci te­rör" di­yor­lar, hat­ta pek çok resmî bel­ge­ler­de "İs­la­mi te­rör" sı­fa­tı­nı kul­la­na­rak, âde­ta, yan­gı­na kö­rük­le gi­di­yor­lar, ben­zin dö­kü­yor­lar, ama, özel­lik­le son bir­kaç yıl için­de, be­nim de iş­ti­rak et­ti­ğim pek çok ulus­la­ra­ra­sı plat­form­lar­da, bu teh­li­ke­li oyu­nun na­sıl ken­di­le­ri­ne dön­dü­ğü­nü gö­rün­ce ar­tık bu kav­ra­mı terk et­me­ye baş­la­dı­lar. Bu­nun, te­rö­rün hem in­san­lı­ğın hem bü­tün uy­gar top­lum­la­rın hem de in­san­lı­ğın ge­le­ce­ği­nin na­sıl bir teh­di­di hâli­ne gel­di­ği­ni tam ola­rak al­gı­la­dık­la­rı an bü­tün bu so­run­lar or­ta­dan kal­ka­cak­tır. Onur­lu bir dün­ya, onur­lu bir ya­şam hem bi­zim için hem tüm dün­ya in­san­lı­ğı için ge­çer­li ola­cak­tır.

Böl­ge in­san­la­rı, fev­ka­la­de millî ve ma­ne­vi de­ğer­le­ri­ne düş­kün in­san­lar, çün­kü, sof­ra­la­rı­na gir­dim, bir­lik­te çor­ba­la­rı­nı ka­şık­la­dım, bir­lik­te çay iç­tik, be­ra­ber soh­bet et­tik -her an­lam­da- yer sof­ra­la­rı­na otur­duk. Bu gü­zel in­san­la­rı bi­ri­le­ri­nin na­sıl kul­lan­dı­ğı­nı ben çok çok iyi gör­düm. Öze iliş­kin soh­bet­le­ri­mi­zi, mu­hab­bet­le­ri­mi­zi za­man za­man ifa­de et­sem, te­rö­rün ne­ler­den, na­sıl bes­len­di­ği­ni çok da­ha iyi an­la­mak müm­kün ola­cak, ama, bi­raz ön­ce­ki ör­nek­le ye­tin­mek is­ti­yo­rum.

Te­rör­le mü­ca­de­le ko­nu­sun­da, gü­ven­lik kuv­vet­le­ri­mi­zin, as­ke­ri­mi­zin, po­li­si­mi­zin, ora­da­ki mül­ki ida­re­nin ve bu­nun ya­nın­da köy ko­ru­cu­la­rı­nın ve hat­ta va­tan­daş­la­rı­mı­zın za­man za­man na­sıl can­la­rı pa­ha­sı­na bu mü­ca­de­le­ye iş­ti­rak et­tik­le­ri­ni gör­düm. Baş­lan­gıç­ta, can­la­rı pa­ha­sı­na, va­ta­nı­nı sa­vun­ma adı­na ca­nı­nı ve­ren in­san­la­ra faz­la sa­hip çı­kıl­ma­dı, "Va­tan mü­da­fa­ası kut­sal­dır." de­nil­di, sırt sı­vaz­lan­dı gön­de­ril­di. An­cak, ge­li­nen nok­ta­da bu in­san­la­rı­mı­zın, in­san­ca ya­şa­mın bü­tün imkânla­rın­dan aza­mi öl­çü­de fay­da­lan­ma­la­rı ge­rek­ti­ği ye­ni ye­ni ve da­ha iyi al­gı­la­nı­yor. Ta­sa­rı­mız, bu an­lam­da çok önem­li bir boş­lu­ğu dol­dur­mak­ta.

Ben, bu ta­sa­rı ve­si­le­siy­le, can­la­rı­nı fe­da ede­rek, te­rö­rü den­ge­le­yen, dur­du­ran, ge­ri­le­ten as­ker, po­lis, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su ve bü­tün va­tan­daş­la­rı­mız, bü­tün şe­hit­le­ri­mi­ze rah­met di­li­yo­rum, ga­zi­le­ri­mi­ze şi­fa­lar di­li­yo­rum. Ken­di­le­ri­ne min­net­tar ol­du­ğu­mu­zu ifa­de edi­yo­rum. Bu fev­ka­la­de önem­li tek­li­fi­mi­zin cid­di bir boş­lu­ğu dol­dur­du­ğu dü­şün­ce­siy­le yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Ma­li­ki Ej­der Ar­vas, Van Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ar­vas.

MA­Lİ­Kİ EJ­DER AR­VAS (Van) - Sa­yın Baş­kan, çok de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; 1429 sa­yı­lı Köy Ka­nu­nu'nda De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı adı al­tın­da­ki tek­li­fin 3'ün­cü mad­de­si üze­rin­de şah­sım üze­ri­ne söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le muh­te­rem he­ye­ti­ni­zi say­gı, sev­gi, mu­hab­bet­le se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ko­nuş­ma­la­rı­ma geç­me­den ön­ce, 2'nci mad­de üze­rin­de gö­rü­şü­lür­ken, çok üzül­dü­ğüm, top­lu­mu­mu­zun içe­ri­sin­de, top­lu­mun gön­lün­de taht kur­muş şe­hit­le­ri­mi­zi in­ci­ten ba­zı ke­li­me­le­rin bu­ra­da sarf edil­me­si be­ni üz­dü­ğü gi­bi, top­lu­mun bir­çok ke­si­mi­ni de üz­müş­tür. Şe­hit­le­ri­miz bi­zim için çok aziz­dir, he­pi­miz için çok aziz­dir. On­la­rı bu­ra­da in­ci­te­cek söz­le­ri sarf et­mek ka­dar yan­lış bir şey ola­maz. On­dan do­la­yı, şe­hit­ler­le il­gi­li Al­lah nez­din­de aye­ti ce­li­le­ler­le bu top­lu­ma me­saj­lar gön­de­ril­miş, cen­net­le müj­de­len­miş­ler bu in­san­lar. Onun için, bun­la­rı in­ci­te­cek ba­zı dav­ra­nış­lar­dan uzak dur­ma­mız­da fay­da var di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, köy ko­ru­cu­luk sis­te­mi 1985 yı­lın­dan bu­gü­ne ka­dar bir­çok hükûmet dö­ne­min­de bu za­val­lı in­san­lar ge­ce gün­düz de­me­den va­ta­nı için, top­ra­ğı için, bay­ra­ğı için, yö­re­de­ki in­san­la­rın can gü­ven­li­ği için bü­yük bir ha­mi­yet­le gö­rev­le­ri­ni yap­mış­lar­dır. Ama, ne ya­zık ki, bu­gü­ne ka­dar geç­miş hükûmet­ler­de bu za­val­lı in­san­la­rın bu ka­dar fe­dakâra­ne gö­rev­le­rin­den do­la­yı da hak­la­rı­na ka­vu­şa­ma­mış­lar­dı. Hükûme­ti­miz dö­ne­min­de yi­ne bu köy ko­ru­cu­su grup­lar hâlin­de böl­ge­miz­den bir­çok in­san bu öz­lük hak­la­rıy­la il­gi­li biz­le­re de baş­vur­muş ve ku­ru­mu­mu­za baş­vur­muş­lar­dı.

Sa­yın Baş­ba­ka­nı­mız son za­man­lar­da bir he­ye­te "Siz­le­rin hak­kı­nı Hükûme­ti­miz dö­ne­min­de ve­re­ce­ğiz." sö­zü­nü ver­miş­ler­di. Bu da, bu­gün Mec­li­se in­miş­tir, biz­le­ri mut­lu et­miş­tir. Bu ya­sa­da, mu­ha­le­fe­tiy­le ik­ti­da­rıy­la, hep­si­nin kat­kı­sı ol­muş­tur. Ben bu ya­sa­da kat­kı­sı olan tüm ar­ka­daş­la­rı­ma, hu­zur­la­rı­nız­da, Türk hal­kı önün­de te­şek­kür edi­yo­rum.

70 bi­ne ya­kın in­san, bu ya­sa­dan fay­da­la­na­cak­tır.

İkin­ci bir hu­sus, se­vin­di­ri­ci bir olay, geç­miş­te şe­hit dü­şen as­ker kö­ken­li in­san­la­rı­mı­zın ge­ri­de ka­lan ya­kın­la­rı­na dev­let ka­pı­sın­da iş imkânı gün­dem­dey­di, ka­nu­nen bu hak ta­nın­mış­tı, ama, ko­ru­cu­luk­la, ge­çi­ci ko­ru­cu­luk­la şe­hit dü­şen­ler ne ya­zık ki, bu­gü­ne ka­dar bu ka­nun­dan ya­rar­la­na­ma­mış­lar­dı. O da bu ka­nun­da yü­rür­lü­ğe gi­ri­yor, o da se­vin­di­ri­ci bir olay­dır.

 İkin­ci bir hu­sus, el­li beş ya­şı­nı dol­dur­muş bir­çok ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su gö­re­vi­ni ya­pan in­san­la­rı­mı­zın, hat­ta alt­mış-alt­mış beş yaş­la­rı­na ka­dar olan çok in­san­la­rı­mız var­dı bu­gü­ne ka­dar, ne ya­zık ki, emek­li ola­ma­mış­lar­dı bu­gü­ne ka­dar, ama, bu ya­say­la bir­lik­te he­men he­men 8 bi­nin üze­rin­de in­sa­nı­mız he­men emek­li­lik hak­la­rın­dan fay­da­la­nı­yor. El­li beş ya­şı­nı dol­dur­ma­yan in­san­la­rı­mı­zın da bu işi bel­ki has­ta­lı­ğı ne­de­niy­le, bel­ki ba­zı ma­ze­ret­le­ri ne­de­niy­le gö­tü­re­me­di­ği için, ça­lı­şa­ma­dı­ğı za­man, ay­rıl­dı­ğı za­man ma­aş öden­mi­yor, ama taz­mi­na­tı­nı ala­bi­li­yor. Bu da bü­yük bir avan­taj­dır bu in­san­lar için. Ya­ni, ne­re­den ba­kar­sa­nız ba­kın, bu ka­nun­da bu kit­le­ye bü­yük bir fe­rah­lık gel­miş­tir.

22'nci Dö­nem Par­la­men­to­su ola­rak, bu hak­la­rı­nın bu in­san­la­ra ve­ril­me­si he­pi­mi­zi se­vin­dir­miş­tir. Ben, bu ya­sa­da, baş­ta Hükûme­ti­miz ve ana mu­ha­le­fet par­ti­si, bu­na kat­kı­sı ge­çen tüm ar­ka­daş­la­rı­mız it­ti­fak­la bu ya­sa­yı ka­bul et­tik­le­ri için ne ka­dar te­şek­kür et­sem he­le az­dır. Bu ya­sa­nın, o mağ­dur in­san­lar için -şu an­da te­le­viz­yon­la­rı ba­şın­da bi­zi iz­li­yor­lar, bü­yük bir he­ye­can­la iz­li­yor­lar- gü­zel bir ya­sa ol­du­ğu­nu, bun­la­rın ge­ri­de ka­lan ne­sil­le­ri­ne bir ümit kay­na­ğı da ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum ve ina­nı­yo­rum.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MA­Lİ­Kİ EJ­DER AR­VAS (De­vam­la) - Sa­yın Baş­ka­nım…

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Ar­vas.

MA­Lİ­Kİ EJ­DER AR­VAS (De­vam­la) - Bu ya­sa ve bu­na ben­zer bir­çok ya­sa­la­rı ge­çir­dik. Bu ya­sa­nın da, bu se­çim ari­fe­sin­de, ha­ki­ka­ten bi­zim 22'nci Dö­nem Par­la­men­to­ya na­sip ol­ma­sı se­vin­di­ri­ci­dir. Tüm "ko­ru­cu" adı al­tın­da bu­gü­ne ka­dar ge­ce­si­ni gün­dü­zü­ne kat­mış ve bü­yük bir fe­dakârlık­la bu eme­ği ver­miş in­san­la­rın bu ya­sa­dan fay­da­lan­ma­sı he­pi­mi­zi mut­lu et­miş­tir.

Ben, bu ya­sa­nın ha­yır­la­ra ve­si­le ol­ma­sı­nı Al­lah'tan ni­yaz edi­yor, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ar­vas.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Asım Ay­kan, Trab­zon Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ay­kan.

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bi­raz ön­ce gö­rüş­tü­ğü­müz ya­sa üze­rin­de gö­rüş­le­ri­ni ifa­de eden Ha­luk Bey ve Ra­ma­zan Bey'in ifa­de et­miş ol­du­ğu bu gö­rüş­ler is­ti­ka­me­tin­de ba­zı tes­pit­le­ri siz­ler­le pay­laş­mak için söz al­dım. Bu ve­si­ley­le he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Bi­rin­ci Dün­ya Sa­va­şı son­ra­sı ge­liş­me­le­ri, Os­man­lı coğ­raf­ya­sı­nı ve o san­cı­lı sü­re­ci hep be­ra­ber bi­li­yo­ruz. Bu­gün­kü olay­la­rı de­ğer­len­dir­mek için, o san­cı­lı sü­reç, Sevr da­yat­ma­sı, Lo­zan An­laş­ma­sı, hep be­ra­ber ver­di­ği­miz Kur­tu­luş Sa­va­şı ve Os­man­lı coğ­raf­ya­sın­da bi­ze şim­di kom­şu olan dev­let­le­rin par­ça­lı ya­pı­sı­nı, san­cı­lı coğ­raf­ya­yı yan ya­na koy­mak ve şim­di bi­zim gü­ney do­ğu­muz­da or­ga­ni­ze edil­mek is­te­nen, Irak'ta bu­gün kar­şı­mız­da çok net bi­çim­de bu­lu­nan tab­lo­ya be­ra­ber bak­mak­ta fay­da ol­du­ğu ka­na­atin­de­yim. Ay­nı gö­rüş­le­ri ifa­de et­mek için ar­ka­daş­lar­la, ben­zer gö­rüş­le­ri ifa­de et­mek için bu nok­ta­ya dik­kat çek­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, esa­sı kay­be­dip te­fer­ru­at­ta bo­ğul­mak gi­bi bir şan­sız­lı­ğı za­man za­man hem in­san­lar hem dev­let­ler ya­şa­ya­bi­lir­ler. Olay­la­ra bü­tün bak­maz­sak, ya­ni fo­toğ­raf­la­rı yan ya­na ko­yup da bü­tü­nü gör­mez­sek, o tek tek fo­toğ­raf­lar­da ger­çe­ği gö­re­me­yiz. Şim­di, 11 Ey­lül ola­yı­nın öy­le sı­ra­dan bir olay ol­ma­dı­ğı­nı bü­tün dün­ya bi­li­yor. 11 Ey­lül­den son­ra olup bi­ten­le­ri de koy­ma­mız la­zım yan ya­na. Şöy­le: O ira­de­yi, o işi or­ga­ni­ze eden in­san­la­rın bu­gü­ne ka­dar­ki ta­vır­la­rı­nı sa­tır baş­la­rıy­la böy­le iki üç cüm­ley­le bir gö­re­lim.

11 Ey­lül­den son­ra ne ol­muş­tur? Af­ga­nis­tan, ma­lum, bu hâle ge­ti­ril­miş, iş­gal edil­miş­tir. Da­ha son­ra Irak ope­ras­yo­nu ya­pıl­mış­tır. Su­ri­ye'yle il­gi­li ba­zı ope­ras­yon­lar ya­pıl­mış­tır, ku­şat­ma ope­ras­yon­la­rı ya­pıl­mış­tır. Lüb­nan bu hâle ge­ti­ril­miş­tir. Fi­lis­tin­li­ler bö­lün­müş­tür. Su­udi Ara­bis­tan ve et­ra­fın­da­ki di­ğer Kör­fez ül­ke­le­riy­le il­gi­li ya­pı­lan ça­lış­ma­la­rı hep be­ra­ber bi­li­yo­ruz. Ay­rı­ca, Ka­ra­de­niz'e ba­zı dü­zen­le­me­ler ve­ril­mek is­ten­miş­tir. Bul­ga­ris­tan'da, Ro­man­ya'da üs­ler alın­mış­tır. Gür­cis­tan'da­ki ola­yı hep be­ra­ber bi­li­yo­ruz. Kaf­kas­ya ve Or­ta As­ya böl­ge­sin­de tril­yon­lar­ca do­lar­lık pet­rol ve do­ğal gaz var. Bu böl­ge­de­ki bu ener­ji kay­nak­la­rı­nı, ki, ener­ji kay­nak­la­rı­na ya­kın ol­ma­nın ar­tı­sı var, ek­si­si de var, ya­ni ateş gi­bi bir şey, çok faz­la yak­laş­tı­ğı­nız za­man si­zi ya­kı­yor, uzak du­rur­sa­nız is­ti­fa­de edi­yor­su­nuz. Tür­ki­ye ener­ji ya­tak­la­rı­na ya­kın, ar­tı­sı­nı de­ğer­len­di­ri­yor ama, ek­si­si­nin be­de­li­nin ol­du­ğu­nu da unut­mu­yor.

Bu ener­ji kay­nak­la­rı­nın de­ni­ze açıl­dı­ğı üç ta­ne ko­ri­dor var: Ka­ra­de­niz-Bo­ğaz­lar, Hür­müz Bo­ğa­zı-İran ve Hint Ok­ya­nu­su. Bu­ra­lar­da ne olup ne bit­ti­ği­ne iyi bak­mak ge­re­ki­yor. Tür­ki­ye'de olup bi­ten­le­ri, Ku­zey Irak'ta olup bi­ten­le­ri de bu çer­çe­ve­den ba­kıp de­ğer­len­dir­mek­te fay­da var.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu bü­tün içe­ri­sin­de ba­kar­sak, Tür­ki­ye'de bir­li­ği­mi­zi, bü­tün­lü­ğü­mü­zü pe­kiş­tir­mek an­la­mın­da, ku­rum­la­rı­mız ara­sın­da­ki bu­gün ba­zı nok­ta­lar­da arı­za gi­bi gö­rü­nen, ül­ke­mi­ze za­rar ver­me is­ti­da­dı gös­te­ren dav­ra­nış­lar­dan uzak dur­ma­mız ge­rek­ti­ği is­ti­ka­me­tin­de bir ka­na­atim ol­du­ğu­nu özel­lik­le bu­ra­da vur­gu­la­mak is­ti­yo­rum. Ya­ni, bi­zim gü­ney do­ğu­da, Irak'ta olup bi­ten olay­lar böy­le sı­ra­dan olay­lar de­ğil­dir. Tür­ki­ye'nin böl­ge­de güç­lü kal­ma­sı fev­ka­la­de önem­li­dir. Eğer bu­nu ba­şa­ra­maz­sak, be­de­li­ni mil­let ola­rak çok ağır öde­riz. Bu ope­ras­yon­la­rı yü­rü­ten ira­de, Tür­ki­ye'ye de "Ha­di as­la­nım, sen yo­lu­na de­vam et." nok­ta­sın­da herhâlde al­kış tu­ta­cak de­ğil­dir.

Bu kri­tik gün­ler­de, bu te­rö­rü ko­nuş­tu­ğu­muz gün­ler­de, bu has­sa­si­yet­le­re hep be­ra­ber dik­kat et­me­miz ge­rek­ti­ği­ni bir kez da­ha vur­gu­la­mak is­ti­yo­rum.

He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ay­kan.

Mad­de üze­rin­de­ki ko­nuş­ma­lar ta­mam­lan­mış­tır.

So­ru-ce­vap iş­le­mi ya­pı­la­cak­tır.

Sa­yın As­la­noğ­lu, bu­yu­run.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (Ma­lat­ya) - Sa­yın Ba­ka­nım, yir­mi bir ya­şın­da köy ko­ru­cu­su ol­muş, şu an­da on al­tı yıl­lık, otuz beş ya­şın­da, otuz al­tı ya­şın­da, el­li beş ya­şı­na ka­dar da­ha on do­kuz yıl ça­lı­şa­cak. 19+16=35 yıl mı bu in­san ça­lı­şa­cak? Bun­lar için özel bir şe­yi­niz var mı?

İki, te­rör su­çu ha­riç, yüz kı­zar­tı­cı ol­ma­yan her­han­gi bir suç­tan on beş yıl ça­lış­ma­sı­na rağ­men, ör­ne­ğin -bir şe­kil­de di­sip­lin yö­net­me­li­ği ol­ma­dı­ğı için- ters düş­müş ami­riy­le, bir şe­kil­de "ya­rın bu­ra­dan git" de­miş­ler ve iş ak­di­ni fes­het­miş­ler. On beş yıl ça­lı­şan, yüz kı­zar­tı­cı su­çu ol­ma­yan bu in­san­lar aca­ba bu ya­sa­dan ya­rar­la­na­cak mı?

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın As­la­noğ­lu.

Sa­yın Işık bu­yu­run.

AH­MET IŞIK (Kon­ya) - Sa­yın Baş­kan te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Ba­ka­nım, ya­sa tek­li­fi­nin ha­ya­ta geç­me­siy­le bir­lik­te ilk etap­ta şu an emek­li­li­ği­ni hak et­miş ko­ru­cu sa­yı­mız ne ka­dar­dır?

İkin­ci so­rum, ya­sa­nın yi­ne ha­ya­ta geç­me­siy­le bir­lik­te şu an al­dık­la­rı ma­aş­ta ko­ru­cu­la­rı­mı­zın net ar­tış oran­la­rı ne ka­dar­dır?

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Işık.

Sa­yın Ba­kan, bu­yu­run.

TA­RIM VE KÖ­YİŞ­LE­Rİ BA­KA­NI MEH­MET MEH­Dİ EKER (Di­yar­ba­kır) - Sa­yın Baş­kan, Sa­yın As­la­noğ­lu'nun so­ru­suy­la il­gi­li, ta­bii bu­ra­da hiz­met yı­lı yok, ama yaş var, do­la­yı­sıy­la, el­li beş yaş sı­nır. Bu ne­den­le, ne ka­dar er­ken, ta­bii, baş­la­mış ol­ma­sı faz­la et­ki­le­mi­yor, ama be­lir­li bir ya­şa ge­lin­ce ora­dan ay­rı­la­cak.

Onun dı­şın­da yüz kı­zar­tı­cı ol­ma­yan suç­lar­la il­gi­li ola­rak da, ta­bii, bil­di­ği­niz gi­bi, bu da­ha ön­ce her­han­gi bir dü­zen­le­me ve­sa­ire bu ko­nuy­la il­gi­li yok. Bu­ra­da bir­ta­kım hu­sus­lar bu ya­say­la bir­lik­te yö­net­me­lik kap­sa­mın­da de­ğer­len­di­ri­le­cek ve dü­zen­le­ne­cek yö­net­me­lik­le de bu hu­sus­lar di­le ge­ti­ri­le­cek.

Sa­yın Ah­met Işık'ın so­ru­suy­la il­gi­li ola­rak da, emek­li­li­ği hak et­miş ki­şi sa­yı­sı 8.069'dur.

Te­şek­kür ede­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­kan.

Ek mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati : 16.25

 

BE­ŞİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 16.43

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Bay­ram ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur), Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 114'ün­cü Bir­le­şi­mi­nin Be­şin­ci Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

1429 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi'nin gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Tek­li­fin 2'nci mad­de­si­ne bağ­lı ek mad­de 18'i oku­tu­yo­rum:

EK MAD­DE 18- Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı ile ko­ru­cu baş­la­rı­nın; gö­rev­len­dir­me şe­kil­le­ri, gö­re­ve alın­ma­la­rın­da ara­na­cak şart­lar, gö­rev­le­ri, uy­gu­la­na­cak di­sip­lin ce­za­la­rı ve gö­rev­le­ri­ne son ve­ril­me­si­ni ge­rek­ti­ren hal­ler, di­sip­lin amir­le­ri, ya­rar­la­na­cak­la­rı gi­yim eş­ya­la­rı ile bun­la­rın şek­li ve ve­ril­me za­man­la­rı, eği­tim ve de­ne­tim usûl ve esas­la­rı, si­cil ve izin­le­ri, ilk mü­ra­ca­at­la­rın­da sa­hip ol­ma­la­rı ge­re­ken sağ­lık şart­la­rı, baş­ka bir iş­te ça­lış­ma hak­la­rı ile bu Ka­nun­da yer alan di­ğer hu­sus­la­ra iliş­kin uy­gu­la­ma­lar Mil­li Sa­vun­ma Ba­kan­lı­ğı ve Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­nın gö­rü­şü üze­ri­ne İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğın­ca ha­zır­la­na­cak ve bu mad­de­nin ya­yı­mı ta­ri­hin­den iti­ba­ren al­tı ay için­de Ba­kan­lar Ku­ru­lun­ca çı­ka­rı­la­cak bir yö­net­me­lik­le dü­zen­le­nir.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Bü­lent Ba­ra­ta­lı, İz­mir Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın Ba­ra­ta­lı, bu­yu­run.

CHP GRU­BU ADI­NA BÜ­LENT BA­RA­TA­LI (İz­mir) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz tek­li­fin 2'nci mad­de­si­ne bağ­lı ek mad­de 18'le il­gi­li, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin gö­rüş­le­ri­ni açık­la­mak için grup adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım. Bu ne­den­le, yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ek mad­de 18, gö­rül­dü­ğü gi­bi, ba­zı öz­lük hak­la­rın­da, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu­na baş­la­ma, ara­nan ko­şul­lar ve­ya bi­ti­mi, ara­da­ki di­ğer ya­pıl­ma­sı ge­re­ken, izin­di, si­cil­di -ve­ya bu­na ben­zer ko­nu­lar­da- yi­ye­cek­ti, gi­ye­cek­ti, ia­şe ko­nu­la­rı­nı dü­zen­le­mek­te­dir. As­lın­da, şu an­da gü­ven­lik kuv­vet­le­ri­mi­zin kul­lan­dı­ğı bir yö­net­me­lik var­dır bu ko­nu­lar­da, ama, bu yö­net­me­lik hiz­me­te özel bir yö­net­me­lik­tir. An­la­şıl­mış­tır ki, bu yö­net­me­lik ara­dan ge­çen bun­ca uzun za­man için­de ih­ti­ya­ca ce­vap ver­me­mek­te­dir. Bu ne­den­le, mad­de­nin say­dı­ğı bü­tün ko­şul­la­rı içe­ren, özel­lik­le si­cil amir­le­ri­nin kim ol­du­ğu­nu gös­te­ren, kay­ma­kam, va­li ve­ya gö­rev­li jan­dar­ma yet­ki­li­le­ri­nin hem ya­pa­cak­la­rı iş­le­ri dü­zen­le­yen hem bun­la­rı bir şek­le bağ­la­yan ve her­ke­sin bil­me­si ge­re­ken bu yö­net­me­li­ğin çık­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Biz Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak, böy­le bir yö­net­me­li­ğin çık­ma­sı­nı Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da des­tek­le­dik ve mad­de önü­mü­ze de gel­di. Ek mad­de 18'i de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu ola­rak des­tek­li­yo­ruz.

An­cak, ta­bii, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu han­gi ih­ti­yaç­la doğ­muş­tur? Te­rör ne­de­niy­le doğ­muş­tur. Özel­lik­le 1984 yı­lın­da, özel­lik­le kır­sal­da, dev­le­ti­mi­zin dü­zen­li bir­lik­le­ri­nin ol­ma­dı­ğı nok­ta­lar­da, özel­lik­le mez­ra­lar­da, jan­dar­ma bir­lik­le­ri­mi­zin gö­re­me­di­ği nok­ta­lar­da bu­lu­nan yer­le­şim bi­rim­le­ri­nin ko­run­ma­sı için doğ­muş­tur. Pe­ki, te­rör ne is­te­mek­te­dir? Te­rör, kor­kuy­la, kor­ku­ta­rak, yıl­dı­ra­rak bir nok­ta­ya gel­mek is­te­mek­te­dir. İş­te, bi­zim bu­na dik­kat et­me­miz ge­re­ki­yor.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­miz unut­ma­ma­lı­yız ki, biz 21 mil­yon ki­lo­met­re­ka­re bir top­rak­tan, şim­di 776 bin ki­lo­met­re­ka­re bir top­rak­ta ve son coğ­raf­ya­mız­da -bu coğ­raf­ya­da- tu­tun­ma­ya ça­lı­şı­yo­ruz. Bu coğ­raf­ya­da tu­tun­mak çok zor; ön­ce de zor­du, şim­di de çok zor, bun­dan son­ra da zor ola­cak­tır. O ne­den­le, te­rö­rün bes­len­di­ği ba­tak­lı­ğın ku­ru­tul­ma­sı baş­ta ol­mak üze­re, te­rör­le mü­ca­de­le eden bü­tün bi­rim­le­ri­mi­zin ge­rek­si­nim­le­ri baş­ta ol­mak üze­re, hiç­bir kar­şı dü­şün­ce ol­ma­dan, ge­len bü­tün tek­lif­le­ri hiç­bir ma­li­ye­ti­ni dü­şün­me­den biz bu­gü­ne ka­dar ka­bul et­tik. Biz, bu coğ­raf­ya­da, bü­yük bir em­per­yal­den bo­şal­mış bir ül­ke ola­rak, en azın­dan 28 et­nik kö­ke­nin ya­şa­dı­ğı­nı bi­li­yo­ruz. Bu­ra­da be­ra­ber ya­şa­ma­nın ko­şul­la­rı, ay­nen, Ga­zi Mus­ta­fa Ke­mal Ata­türk'ün Türk mil­le­ti ta­ri­fi­nin al­tın­da yat­mak­ta­dır. Kur­ta­rı­cı Ga­zi, iş­te böy­le bir coğ­raf­ya­da, böy­le bir em­per­yal­den bo­şal­ma nok­ta­sın­da, bir tut­kal ola­rak bir ta­nım yap­mış­tır, Türk mil­le­ti ta­nı­mı yap­mış­tır. Ne de­miş­tir? "Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­ni ku­ran hal­ka Türk mil­le­ti de­nir." de­miş­tir. Bu­nu, her­ke­sin ka­fa­sı­na çok iyi yer­leş­tir­me­si ge­re­ki­yor. Son bir, bir bu­çuk yıl için­de bu ko­nu­da ya­şa­nan za­fi­yet­ler, do­ğu ve gü­ney­do­ğu­da ya­şa­nan te­rö­rü ar­tır­mış­tır. O ne­den­le, dev­le­tin, bü­tün yet­ki­li­le­rin, bu ta­ri­fin al­tın­da, bu şem­si­ye­nin al­tın­da, bu gü­ven­lik şem­si­ye­si­nin al­tın­da, bir de­fa, bu­lun­ma­sı ge­re­ki­yor.

İkin­ci­si, bin­ler­ce yıl­dır be­ra­ber ya­şa­dı­ğı­mız, iyi ve kö­tü gün­de be­ra­ber ol­du­ğu­muz -bu coğ­raf­ya­nın 1919'lar­da su­ni sı­nır­lar­la bö­lü­nen- kar­deş­le­ri­mi­zin şu­nu dü­şün­me­si ge­re­ki­yor: Kürt'e, Türk'ten baş­ka hiç­bir dost yok­tur.

Ba­kın, ben, şim­di, ken­di­le­ri­ne ge­çi­ci bir böl­ge­nin baş­ba­ka­nı ve­ya bir dev­let baş­ka­nı sı­fa­tı ya­kış­tı­ran­la­ra, "Ma­ha­bad Cum­hu­ri­ye­ti ne ol­du?" di­ye bu­ra­dan sor­mak is­ti­yo­rum. Ma­ha­bad Cum­hu­ri­ye­ti'ni kur­du­nuz dış güç­le­rin yar­dı­mıy­la. Ma­ha­bad Cum­hu­ri­ye­ti'ni ku­ran­lar ön­ce Rus­ya'ya kaç­tı­lar, son­ra da bir da­ha Irak'a dö­ne­me­den Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nde ve­fat et­ti­ler. Şim­di­ki o özel böl­ge­nin de­de­sin­den bah­se­di­yo­rum.

Yi­ne, şim­di ken­di­le­ri­nin dev­let baş­ka­nı ve özerk böl­ge­nin baş­ka­nı ol­du­ğu­nu id­dia eden­ler Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­nin kır­mı­zı pa­sa­por­tuy­la yurt dı­şı­na çı­ka­bil­di­ler. Şim­di bi­zim ku­ca­ğı­mı­za o kır­mı­zı pa­sa­por­tu at­tı­lar, ama, en kı­sa za­man­da Ame­ri­ka, ora­yı, ge­çen de­fa da ol­du­ğu gi­bi, bo­şal­tıp gi­din­ce yi­ne en bü­yük dost­la­rı­nın Tür­ki­ye ol­du­ğu­nu gö­re­cek­ler­dir.

Yi­ne, bu­ra­da ya­şa­yan kar­deş­le­ri­miz Sad­dam'dan ka­çar­ken bin­ler­ce sa­yıy­la, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin şef­kat­li kol­la­rı­na sı­ğın­dı­lar ve Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti de bu iş­le­rin ge­re­ği­ni yap­tı. Biz et­le tır­nak gi­bi bu­ra­da bir bü­tü­nüz. Bun­la­rı unut­ma­ma­la­rı ge­re­ki­yor di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

10 bin mil­den ge­len güç­ler yer­le­ri­ne dö­ne­cek­ler­dir. Pa­ra­lı or­du­nun ya­pa­bi­le­ce­ği bu ka­dar­dır. O ne­den­le, ken­di­le­ri­ni bu­ra­dan bir kez da­ha ikaz edi­yo­rum. Ken­di coğ­raf­ya­la­rın­da ken­di yo­ğurt­la­rı­nı ye­me­ye de­vam et­sin­ler. Di­yar­ba­kır'la fa­lan olan il­gi­le­ri­ni kes­me­le­ri­ni bu­ra­dan ken­di­le­ri­ne öğüt­lü­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, son ka­lan da­ki­ka­la­rım için­de ben dört beş yıl­lık ne yap­tı­ğı­mı­zı bir göz­den ge­çir­mek is­ti­yo­rum.

Bir de­fa, 2002 yı­lın­da he­pi­miz se­çi­le­rek bu­ra­ya gel­dik. Da­ha hükûmet ku­rul­mak üze­rey­ken, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak biz, Ame­ri­ka mü­da­ha­le­si­nin de sin­yal­le­ri gel­di­ğin­de de­dik ki: "Biz, Irak'a bir ko­lor­du dü­ze­yin­de gi­re­lim, ya­ni 30 bin ki­şiy­le Irak'a gi­re­lim. İş­gal et­mek ama­cıy­la de­ğil, ken­di sı­nır­la­rı­mı­zı ko­ru­mak için." Irak'ın coğ­raf­ya­sı­nı hep be­ra­ber bi­li­yo­ruz. Siz yu­ka­rı­dan, Hakkâri'den bak­tı­ğı­nız za­man Zap Su­yu'nun bir pa­muk ip­li­ği gi­bi ma­vi bir şe­kil­de ak­tı­ğı­nı gö­rür­sü­nüz. O coğ­raf­ya­nın ge­çit ta­nı­maz­lı­ğı­nı hep be­ra­ber bi­li­riz. "Dağ­lar aşa­lım, düz ova­ya ge­le­lim, ora­da ko­lor­du dü­ze­yin­de ko­nuş­la­na­lım, dü­zen­li bir­lik­le­ri­mi­zi ku­ra­lım ve sız­ma­la­rı ön­le­ye­lim." de­miş­tik. Bu bi­zim en do­ğal hak­kı­mız­dı. Ama, ne ya­zık ki, biz der­di­mi­zi Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak de­ğer­li ar­ka­daş­la­rı­mı­za an­la­ta­ma­dık. Bu yan­lış ol­muş­tur.

Eve Dö­nüş Ya­sa­sı yan­lış ol­muş­tur. Eve Dö­nüş Ya­sa­sı, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bir trans­nas­yo­nal si­pa­riş­tir, çün­kü, dı­şa­rı­dan bir si­pa­riş­ti. Bu­nu da bu­ra­da an­lat­tık. De­dik ki, Eve Dö­nüş Ya­sa­sı'yla bir­lik­le­ri­mi­zin, kah­ra­man bir­lik­le­ri­mi­zin, tu­tup, can pa­ha­sı­na ya­ka­la­dı­ğı te­rö­rist­ler, bö­lü­cü te­rö­rist­ler ha­pis­ha­ne­ler­den bo­şa­la­cak­tır, yap­ma­yın bu­nu de­dik. Kan­dil Da­ğı'ndan hiç kim­se gel­mez de­dik, çün­kü on­lar ge­nel af bek­li­yor­lar­dı, gel­mez­ler­di; bu­nu da an­la­ta­ma­dık. Ne ol­du so­nun­da? İB­DA-C dı­şa­rı­ya çık­tı, Hiz­bul­lah dı­şa­rı­ya çık­tı, Si­vas kat­li­amı­nın sa­nık­la­rı dı­şa­rı­ya çık­tı ve bi­zim de­di­ği­miz çık­tı. Ama, en teh­li­ke­li­si, Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu'nun 6'ncı mad­de­siy­di. Al­lah'a şük­re­di­yo­rum ki, bi­zim ta­ra­fı­mız­dan tes­pit edil­di Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu'nun 6'ncı mad­de­si ve uzun gö­rüş­me­ler so­nu­cu ta­sa­rı­dan çı­ka­rıl­dı. Eğer, bu, ta­sa­rı­da kal­say­dı de­ğer­li ar­ka­daş­lar, be­bek ka­ti­li­ne, ör­gü­tün ku­ru­cu­su­na, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bö­lü­cü ba­şı­na af ge­ti­ri­li­yor­du; bu­nu da Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak ön­le­miş ol­duk.

Di­ğe­ri, "Düz ova­da si­ya­set" söy­le­mi­ni çok yan­lış bu­lu­yo­ruz de­ğer­li ar­ka­daş­lar. "Dağ­lar­dan si­lah ses­le­ri ge­le­ce­ği­ne kuş ses­le­ri gel­sin." de­me­nin çok yan­lış ol­du­ğu­nu bu­ra­da ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. Elin­de si­lah­la dağ­la­ra çı­kan­lar, si­lah­la hal­le­di­lir de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Eğer on­lar, si­lah­la­rı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'ne dön­dür­me­yip de "Ben bun­la­rı bu­ra­da bı­ra­kı­yo­rum, ben her şey­den vaz­ge­çi­yo­rum, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin şef­kat­li kol­la­rı­na sı­ğı­nı­yo­rum." der­ler­se o za­man he­sap de­ği­şir. Ama, "Ben, si­la­hım­la be­ra­ber ge­nel af bek­li­yo­rum. Düz ova­da si­ya­set yap­mak için be­nim önü­mü açın." de­me­nin son de­re­ce yan­lış ol­du­ğu­nu söy­lü­yo­rum.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BÜ­LENT BA­RA­TA­LI (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan bi­tir­mek üze­re­yim.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Ba­ra­ta­lı.

BÜ­LENT BA­RA­TA­LI (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim.

Bu söy­lem son de­re­ce yan­lış ol­muş­tur ve bir da­ha söy­len­me­me­si ge­re­kir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

İkin­ci­si: Te­rö­rün tır­man­dı­ğı 19 Ey­lül 2005'te Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­nin, bi­zim ver­di­ği­miz bir ge­nel gö­rüş­me is­te­mi­nin akim kal­ma­sı ko­nu­sun­da ko­ri­dor­lar­da bek­le­ye­rek, Ge­nel Ku­ru­la gir­me­me­si son de­re­ce yan­lış ol­muş­tur. Bu­nu da, aziz Türk mil­le­ti­nin tak­dir­le­ri­ne su­nu­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, her şey­den önem­li­si de te­rör ör­gü­tü…

ATİ­LA EMEK (An­tal­ya) - Sa­yın Baş­kan, ne olu­yor Ge­nel Ku­ru­lun ar­ka sı­ra­la­rın­da? Bir saz söz ek­sik, mü­zik ses­le­ri ge­li­yor. Yor­gun­luk ala­met­le­ri bun­lar.

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri…

BÜ­LENT BA­RA­TA­LI (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, te­şek­kür ede­rim. Bi­ti­ri­yo­rum, bi­raz ta­ham­mül eder­se ar­ka­daş­la­rı­mız.

Te­rö­rist­ler ta­ra­fın­dan ka­çı­rı­lan Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti va­tan­daş­la­rı bi­zim sı­nır­la­rı­mız dı­şın­da şu an­da hâlâ da­ha esir du­rum­da bek­le­til­mek­te­dir. Bu da son de­re­ce yan­lış bir olay­dır. Bir tek eri için sı­nır öte­si bin­ler­ce mil uzak­ta ope­ras­yon ya­pan dev­let­ler var­dır, ama, biz, bin­ler­ce ka­çı­rıl­mış yurt­taş­la­rı­mız hak­kın­da bu­gü­ne ka­dar hiç­bir ope­ras­yon yap­ma­dık, hiç­bir gö­rüş­me yap­ma­dık. Eğer Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ka­rar­lıy­sa, ik­ti­da­rı ka­rar­lıy­sa, şim­di­den te­zi yok, gi­de­rek, o yurt­taş­la­rı­mı­zı, o va­tan­daş­la­rı­mı­zı bö­lü­cü te­rö­rün elin­den kur­ta­ra­rak Tür­ki­ye'ye ge­ri ge­tir­me­miz ge­rek­mek­te­dir de­ğer­li ar­ka­daş­lar.

İna­nı­yo­rum ki, he­pi­mi­zin, be­nim­le be­ra­ber bü­tün ar­ka­daş­la­rı­mı­zın içi kı­yı­lı­yor de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Bu­gün Mu­sul'da, Ker­kük'te, Te­la­fer'de bin­ler­ce in­san öl­dü­rül­dü, bin­ler­ce ki­şi kat­le­dil­di, bin­ler­ce be­bek ya­kıl­dı; ora­da­ki bi­zim in­san­la­rı­mız hâlâ da­ha ora­da ıs­tı­rap çe­ki­yor­lar. Bu böl­ge­nin en güç­lü ül­ke­si ola­rak Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin, dün­ya­da ya­şa­nan en sı­cak ça­tış­ma­la­rın için­de bu­gü­ne ka­dar var­lı­ğı­nı sür­dür­müş ve sür­dür­mek­te ol­du­ğu bu ül­ke­nin, bu mu­az­zam ül­ke­nin bu­nu da bu­gü­ne ka­dar hal­let­me­si ge­re­kir­di di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak bu ya­sa­yı des­tek­le­di­ği­mi­zi ifa­de edi­yor, he­pi­ni­ze say­gı­la­rı­mı su­nu­yo­rum.

Te­şek­kür ede­rim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­ra­ta­lı.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Be­şir Ha­mi­di, Mar­din Mil­let­ve­ki­li.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (Mar­din) - Grup adı­na be­nim de söz ta­le­bim var­dı Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Sa­yın Do­ğan, he­nüz bi­ze in­ti­kal et­me­di.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (Mar­din) - Ver­dim efen­dim.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Ora­da, gön­der­dik, ka­vas­la gön­der­dik.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ha­mi­di, lüt­fen bek­ler mi­si­niz.

Yal­nız, bun­dan son­ra bir da­ha ol­ma­sın Sa­yın Do­ğan, za­ma­nın­da ve­rin.

FA­RUK ÇE­LİK (Bur­sa) - Bun­dan son­ra­ki mad­de­de ko­nu­şun Sa­yın Do­ğan.

BAŞ­KAN - Sa­yın Do­ğan, söz ta­le­bi­niz yok bu­ra­da.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (Mar­din) - Var efen­dim, ka­vas­la gön­der­dik.

FA­RUK ÇE­LİK (Bur­sa) - Ha­tip kür­sü­de Sa­yın Baş­kan!

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Ha­mi­di.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Efen­dim, söz is­te­ği var­dı, ka­vas­la gön­der­dik.

MEH­MET BE­ŞİR HA­Mİ­Dİ (Mar­din) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; ko­nuş­ma­ma baş­la­ma­dan ev­vel he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Yak­la­şık yir­mi iki yıl­dır fii­len de­vam et­mek­te olan ko­ru­cu­luk sis­te­mi, ara­dan ge­çen za­man içe­ri­sin­de ge­re­ken öne­mi ve öze­ni ma­ale­sef gö­re­me­miş­tir. İlk de­fa, 1984 yı­lın­da, bir grup te­rö­ris­tin Eruh ve Şem­din­li il­çe­le­rin­de jan­dar­ma ka­ra­ko­lu bi­na­sı­nı bom­ba­lı ve si­lah­lı bir şe­kil­de baş­la­yan te­rör ey­lem­le­ri do­la­yı­sıy­la bir çö­züm ola­rak ön­gö­rü­len ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu sis­te­mi… Ara­dan yir­mi iki yıl geç­ti, yir­mi iki yıl­dan be­ri bu ül­ke­nin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü için si­lah­lı kuv­vet­le­rin ya­nın­da can­la baş­la ça­lı­şan 57 bin ko­ru­cu­muz var. Bu va­tan­daş­la­rı­mız­dan bin­ler­ce­si ha­ya­tı­nı kay­bet­ti ve yi­ne bu dö­nem­de ken­di ai­le­le­rin­den, an­ne­le­rin­den, ba­ba­la­rın­dan, eş ve ço­cuk­la­rın­dan da yi­ne bin­ler­ce­si ha­ya­tı­nı kay­bet­ti ve­ya bir şe­kil­de sa­kat kal­dı. Bu dö­nem­de mey­da­na ge­len te­rör olay­la­rı, bin­ler­ce va­tan­da­şı­mı­zın can kay­bı­na, bin­ler­ce gü­ven­lik kuv­vet­le­ri­nin can kay­bı­na, bin­ler­ce gü­ven­lik kuv­vet­le­ri­nin, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su­nun şe­hit düş­me­si­ne, de­rin acı­lar ya­şan­ma­sı­na yol aç­mış­tır.

Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­riy­le bir­lik­te omuz omu­za can­la baş­la mü­ca­de­le eder­ken ça­tış­ma sı­ra­sın­da bir­çok şe­hit ve ga­zi ve­ren ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­mız, ma­ale­sef, bu­gü­ne ka­dar bir sos­yal gü­ven­ce­ye ka­vuş­tu­ru­la­ma­mış­tır. Sa­de­ce 28/12/2005 ta­rih ve 5443 sa­yı­lı Ka­nun'la Köy Ka­nu­nu'nda ya­pı­lan bir de­ği­şik­lik­le, hiç­bir sos­yal gü­ven­lik ku­ru­mu­nun gü­ven­ce­si al­tın­da bu­lun­ma­yan ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı ile bun­la­rın eş­le­ri, bak­mak­la yü­küm­lü ol­duk­la­rı an­ne, ba­ba ve ço­cuk­la­rı­nın mu­aye­ne, tet­kik ve te­da­vi­le­ri için ye­şil kart sağ­lık gü­ven­ce­sin­den ya­rar­lan­dır­ma hak­kı ta­nın­mış­tır. Bu dü­zen­le­me de ye­ter­siz­dir.

Böl­ge mil­let­ve­ki­li ol­mam do­la­yı­sıy­la böl­ge­ye her git­ti­ğim­de bu ko­nu­da yüz­ler­ce ta­lep­le kar­şı­laş­tım. Ko­ru­cu­la­rın yo­ğun­luk­ta ol­du­ğu yer­ler­den bi­ri de be­nim se­çim böl­gem olan Mar­din'dir. Mar­din'e her gi­di­şim­de bu ko­nu­da çok yo­ğun ta­lep­le kar­şı­laş­tım ve di­yor­lar ki: "Bi­ze ne za­man kad­ro ve­ri­le­cek ve ai­le­mi­ze na­sıl ba­kı­la­cak kor­ku­suy­la ya­şa­mak is­te­mi­yo­ruz. Bin­ler­ce ar­ka­da­şı­mız ça­tış­ma­lar­da öl­me­le­ri­ne rağ­men şe­hit bi­le sa­yıl­mı­yo­ruz. Ye­tim­le­ri­mi­ze kim ba­ka­cak? Lüt­fen bu du­ru­mu­mu­zu dik­ka­te alın."

Te­rör ör­güt­le­riy­le ge­ce ve gün­düz ça­tış­ma­ya gi­ren ve bu va­ta­nın bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü için ca­nı­nı fe­da et­mek­ten çe­kin­me­yen bu va­tan­se­ver ko­ru­cu­la­rın şu an ki­mi -ken­di gö­rev alan­la­rı dı­şın­da- Ku­zey Irak'ta, ki­mi Ka­to Da­ğı'nda, He­ra­kol Da­ğı'nda, Su­ri­ye-İran-Irak üç­ge­nin­de bu­lu­nan Ba­gok Da­ğı'nda, Ga­bar Dağ­la­rın­da ve Cu­di Dağ­la­rın­da ge­ce ek­si 20-25 de­re­ce­de nö­bet tu­tar­ken çı­kan ça­tış­ma­da ha­ya­tı­nı bu va­tan için ver­di. Ne­ti­ce­de, ge­ri­de ka­lan ço­cuk­la­rı, eş­le­ri ve bak­mak­la yü­küm­lü ol­duk­la­rı ai­le fert­le­ri­ne kim­se sa­hip çı­ka­ma­mak­ta, ölen­le­rin ai­le fert­le­ri aç, su­suz kal­mak­ta; eği­tim ola­nak­la­rın­dan mah­rum kal­mak­ta. Bu ye­tim ço­cuk­la­rın ses­le­ri­ni duy­ma­nın za­ma­nı gel­me­di mi di­ye so­ru­yo­rum. Bu­nun gi­bi de te­rör mağ­du­ru bin­ler­ce va­tan­da­şı­mı­za çe­şit­li şe­kil­ler­de yar­dım­lar sağ­lan­ma­ya ça­lı­şı­lır­ken -kö­ye dö­nüş gi­bi- zor du­rum­da olan ko­ru­cu­la­ra ne za­man ba­kı­la­cak­tır? Dün­ya­nın baş­ka ül­ke­le­rin­de ol­sa, bu ha­ya­tı­nı kay­be­den in­san­la­rın, ina­nın, hey­kel­le­ri di­ki­lir, dev­let övünç ma­dal­ya­la­rı ve­ri­lir, isim­le­ri cad­de­le­re, so­kak­la­ra ko­nur, ama biz on­la­rı ken­di ka­der­le­ri­ne terk et­tik.

Do­ğu ve gü­ney­do­ğu­yu bi­len­ler ha­tır­la­ya­cak­tır. 1985 yı­lı­nın üze­rin­den çok za­man geç­ti ve biz bu­nu ça­buk unut­tuk. 1985'li yıl­lar­dan son­ra, o böl­ge­de­ki te­rör ör­gü­tü­nün ey­lem­le­ri­nin han­gi bo­yut­ta, han­gi se­vi­ye­de ol­du­ğu­nu ha­tır­la­yın, göz­le­ri­mi­zin önü­ne ge­ti­re­lim. Ha­va ka­rar­dı­ğın­da ha­yat bi­ti­yor­du o böl­ge­ler­de. Ama o dö­nem­den be­ri, ko­ru­cu­lar, gü­ven­lik güç­le­ri­miz­le be­ra­ber, bu mü­ca­de­le­de en ön saf­ta yer alan in­san­lar ola­rak, bu mü­ca­de­le­yi se­ve se­ve ye­ri­ne ge­tir­di­ler. İş­te, gö­rev bu­gün bi­ze dü­şü­yor de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri. Ne olur, ge­lin, bu ka­nun tek­li­fi­ni hep be­ra­ber des­tek­le­ye­lim. Bir an ev­vel bu ayı­ba hep be­ra­ber son ve­re­lim, bu ka­nun tek­li­fi­ni ka­nun­laş­tı­ra­lım.

Be­ni din­le­me ne­za­ke­ti­ni gös­ter­di­ği­niz için he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ha­mi­di.

Mad­de üze­rin­de, şah­sı adı­na söz is­te­yen Na­ci As­lan, Ağ­rı Mil­let­ve­ki­li.

NA­Cİ AS­LAN (Ağ­rı) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan 1429 sı­ra sa­yı­lı Köy Ka­nu­nu'nda de­ği­şik­lik ya­pan ka­nun tek­li­fi üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, el­bet­te ki, bu­gün yü­ce Mec­li­sin gö­rüş­mek­te ol­du­ğu bu ka­nun tek­li­fi, mağ­dur­la­rın mağ­du­ri­yet­le­ri­nin gi­de­ril­me­si nok­ta­sın­da çok gü­zel bir dav­ra­nış ve ey­lem­li­lik­tir. He­pi­miz, mağ­dur olan in­san­la­rı­mı­zın yar­dı­mı­na koş­mak, on­la­rın sos­yal, öz­lük hak­la­rı­nın dü­zel­til­me­si nok­ta­sın­da, sos­yal dev­le­tin, sos­yal hu­kuk dev­le­ti­nin ge­rek­le­ri­ni ye­ri­ne ge­tir­mek mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz. Bu­gün bu yü­ce Par­la­men­to bu­nu ya­pı­yor. Kut­lu­yo­rum yü­ce Par­la­men­to­yu.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, de­min, Mu­har­rem Do­ğan ar­ka­da­şı­mız, da­ha ön­ce­ki ko­nuş­ma tu­ta­nak­la­rın­da, sa­nı­rım ki, cüm­le­le­rin ye­ri­ni de­ğiş­ti­re­rek bir ifa­de­de bu­lun­du: "İş­te, bu köy ko­ru­cu­la­rı ya­sa­sı­nı çı­kar­mak için ben bu­ra­da ko­nu­şur­ken, da­ha ön­ce Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin mil­let­ve­ki­liy­ken Na­ci As­lan, ba­na 'bu bir in­san­lık su­çu­dur' şek­lin­de…" El­bet­te ki, ar­ka­daş­lar, in­san­lık su­çu­dur. Ne in­san­lık su­çu­dur? Te­rör in­san­lık su­çu­dur. İs­ter­se mez­hep­sel ol­sun is­ter­se et­nik ya­pı­ya da­ya­lı ol­sun, te­rör bir in­san­lık su­çu­dur. He­pi­miz, ne­re­den ge­lir­se gel­sin, kay­na­ğı ne olur­sa ol­sun, mil­li­ye­ti ne olur­sa ol­sun, di­ni ne olur­sa ol­sun, onu la­net­le­me­li­yiz ve hep be­ra­ber ona kar­şı çık­ma­lı­yız. Ben ha­tır­lı­yo­rum ki, ben onu, te­rör in­san­lık su­çu­dur… Yok­sa, köy ko­ru­cu­la­rı­nın bu ya­sa­sı­nı çı­kar­mak şek­lin­de… Ba­na gö­re ar­ka­da­şım ora­da bir ya­nıl­gı­ya düş­tü; bu bir.

İki: 1984'ten be­ri ül­ke­mi­zin ba­şı­na be­la olan, iç ve dış ha­in­ler ta­ra­fın­dan des­tek­le­nen te­rö­rü biz açık­ça la­net­le­ye­bil­me­li­yiz. Ya­ni, dil sürç­me­si ve­ya­hut da kı­vı­ra­rak, la­net­le­me nok­ta­sı­na ta­şı­maz­sak, hep be­ra­ber güç bir­li­ği yap­maz­sak, Tür­ki­ye'de­ki bu zen­gin­li­ği, bu gü­zel­li­ği be­ra­ber ya­şa­maz­sak ba­şa­rı el­de ede­me­yiz.

Ben şu­nu söy­lü­yo­rum: Baş­ta PKK te­rö­rü ol­mak üze­re, yü­rek­ten, bü­tün te­rö­rü la­net­li­yo­rum. Hep be­ra­ber la­net­le­ye­lim, kan ve göz­ya­şı üze­ri­ne po­li­ti­ka yap­ma­ya­lım.

İş­te, AK Par­ti­nin ya­rat­tı­ğı mu­ci­ze­ler­den bi­ri­si. Şim­di ne ya­pı­yor? Bu ya­ra­ya yi­ne mer­hem sü­rü­yor, yi­ne bu in­san­la­rı­mı­zın yar­dı­mı­na bu zih­ni­yet ko­şu­yor.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (Mer­sin) - Ne mu­ci­ze­si, te­rör ar­tı­yor.

NA­Cİ AS­LAN (De­vam­la) - Biz, üret­ken ola­lım, tü­ket­ken de­ğil. Da­ha ön­ce­ki ik­ti­dar­lar da var­dı, koa­lis­yon­lar da var­dı, ni­çin çö­züm ge­ti­ril­me­di? Köy ko­ru­cu­luk sis­te­mi­ni ge­ti­ren Ana­va­tan ve bu koa­lis­yon hükûmet­le­ri de­ğil miy­di?

SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - Eve Dö­nüş Ya­sa­sı'nı siz çı­kar­ma­dı­nız mı?

NA­Cİ AS­LAN (De­vam­la) - Ni­çin ge­tir­me­di­ler, çöz­me­di­ler? Ama, yi­ne, güç­lü ira­de ve hal­kı­nın bü­tün fert­le­ri­ni ayır­ma­yan Baş­ba­kan Re­cep Tay­yip Er­do­ğan ön­der­li­ğin­de­ki bu ev­ren­sel de­ğer­le­re sa­hip olan ik­ti­dar par­ti­si ge­ti­ri­yor ve çö­zü­yor. Çö­ze­cek­si­niz, prob­le­mi çö­ze­cek­si­niz. Prob­le­mi çö­zer­ken prob­le­min bü­tün ele­man­la­rı­nı iyi dü­şün­me­niz ge­re­ki­yor. Yok­sa, bu­ra­da mi­ting ala­nın­da slo­gan atar­ca­sı­na bir po­li­ti­ka üret­me­ye ça­lı­şır­sa­nız ar­tık bu halk yut­mu­yor kar­de­şim, yut­mu­yor; lok­ma bü­yük, bo­ğaz­dan git­mi­yor; ku­ru­dur, üze­ri­ne su iç­men la­zım. Ya­ni, hal­kın sos­yal ya­şa­mı­nı, kül­tü­rel de­ğer­le­ri­ni, böl­ge­si­nin coğ­ra­fi özel­lik­le­ri­ni, ih­ti­yaç­la­rı­nı bil­mez­sen çö­ze­bi­lir mi­sin? Böl­ge­ler ara­sın­da­ki den­ge­siz­li­ği kim gi­de­ri­yor? AKP İk­ti­da­rı. İl­ler ara­sın­da­ki den­ge­siz­li­ği kim gi­de­ri­yor? AK Par­ti İk­ti­da­rı.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (Ma­lat­ya) - Vay be!

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (Mer­sin) - Ho­cam, kah­ve­ler iş­siz in­san­lar­la do­lu.

NA­Cİ AS­LAN (De­vam­la) - Yıl­lar­dır pas­ta­dan pay alın­ma­mış, sek­sen dört yıl­lık pas­ta­dan bir di­lim al­ma­mış halk bu­gün o pas­ta­nın or­ta­ğı­dır. Ar­tık kim­se Kürt­ler­le Türk­ler üze­rin­de po­li­ti­ka yap­ma­sın. Tür­ki­ye millî sı­nır­la­rı içe­ri­sin­de olan her Kürt bu ül­ke­nin bi­rin­ci sı­nıf va­tan­da­şı­dır ve tek mil­let, tek bay­rak, tek dev­let, tek sı­nır var­dır, tek resmî bir dil var­dır. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (Mer­sin) - İti­raz eden yok Ho­cam, biz onun al­tı­na im­za atı­yo­ruz.

NA­Cİ AS­LAN (De­vam­la) - Ne­dir ya­ni? Ayıp­tır! İki de bir çı­kıp, efen­dim, san­ki Hit­ler ko­nu­şu­yor­muş gi­bi, iş­te ken­di dün­yevî, ken­di be­yin­le­rin­de­ki o ih­ti­mal­le­ri ge­liş­ti­re­rek ye­ni for­mül­ler, ye­ni ge­le­cek teh­li­ke­ler, ye­ni se­nar­yo­lar üret­mek ya­kı­şır mı bu Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin kür­sü­sün­de? Çö­züm üre­te­cek­si­niz, hal­ka ya­kın ola­cak­sı­nız, halk­la omuz omu­za, kol ko­la, gö­nül gö­nü­le, ruh ru­ha be­ra­ber ola­cak­sı­nız, o za­man o hal­kın der­di­ni ve ıs­tı­ra­bı­nı an­la­ya­cak­sı­nız.

De­ğer­li kar­deş­le­rim, eğer bir ik­ti­dar ül­ke­nin ya­ra­rı­na prob­lem­le­ri çö­zü­yor­sa, o hal­kı mut­lu ede­bi­li­yor­sa, fik­ri­niz zik­ri­niz ne olur­sa ol­sun bu­na des­tek ver­mek zo­run­da­sı­nız, çün­kü, hal­kı­nız adı­na, böl­ge­niz adı­na ve in­san­lık adı­na bu­nu ya­pı­yor­su­nuz.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Ta­mam­la­yı­nız lüt­fen.

NA­Cİ AS­LAN (De­vam­la) - Be­nim de AK Par­ti­ye ge­çi­şi­min ne­den­le­ri bu iş­te. İki bu­çuk yıl sey­ret­tim, bak­tım ki ül­ke­mi bir bü­tün ola­rak dü­şü­nü­yor, böl­ge in­san­la­rı­nı bi­rin­ci sı­nıf in­san ola­rak dü­şü­nü­yor ve in­san için ge­rek­li bü­tün sos­yal hiz­met­le­ri ve ak­ti­vi­te­le­ri AK Par­ti İk­ti­da­rı ger­çek­leş­ti­ri­yor. Onun için, Tür­ki­ye, AK Par­ti­ye min­net­tar ol­ma­lı­dır, bu zih­ni­ye­te min­net­tar ol­ma­lı­dır, bu Baş­ba­ka­na ve bu Ba­kan­lar Ku­ru­lu­na min­net­tar ol­ma­lı­dır.

OS­MAN ÖZ­CAN (An­tal­ya) - Na­zar değ­di, na­zar.

NA­Cİ AS­LAN (De­vam­la) - Ca­nım dos­tum, ben, hiç­bir gün, bir sı­ra­da, bir mil­let­ve­ki­li ar­ka­da­şı­ma laf at­ma­dım. Bu­nu ter­bi­ye ku­ral­la­rı­nın içi­ne ay­kı­rı­lık ola­rak gö­rü­yo­rum. Kim ba­na laf atar­sa at­sın, ona say­gı du­ya­rım, ce­vap ver­me­ye­ce­ğim. Çün­kü, bi­zim he­de­fi­miz hiz­met­tir, in­san sev­gi­si­dir.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum.

Te­şek­kür edi­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın As­lan.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ek mad­de 16, ek mad­de 17 ve ek mad­de 18'le bir­lik­te 2'nci mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

3'ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 3- 12/04/1991 ta­rih­li ve 3713 sa­yı­lı Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun Ek 1 in­ci mad­de­si­nin (A) fık­ra­sı­nın ilk pa­rag­ra­fın­da yer alan "% 0,5'ini" iba­re­si, "% 0,7'si­ni" ola­rak ve ay­nı fık­ra­nın (a) ben­di ile (B) fık­ra­sı­nın (a) ben­din­de yer alan "ile er ve er­baş­la­rın var­sa eş­le­ri­ni, yok­sa ço­cuk­la­rın­dan bi­ri­si­ni, ço­cuk­la­rı da yok­sa kar­deş­le­rin­den bi­ri­si­ni" iba­re­le­ri, ", er ve er­baş­lar ile ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın ön­ce­lik sı­ra­sı­na gö­re eş, ço­cuk ya da kar­deş­le­rin­den bi­ri­si­nin" ola­rak de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu, Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın As­la­noğ­lu, bu­yu­run.

FE­RİT MEV­LÜT AS­LA­NOĞ­LU (Ma­lat­ya) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ta­bii, biz, yıl­lar­ca ih­mal edi­len in­san­la­rın bir hak­kı­nı tes­lim edi­yo­ruz. Bun­da hiç şüp­he yok­tur. Ama, sa­mi­mi ol­mak la­zım, sa­mi­mi.

Dört bu­çuk yıl­dır, bu Mec­lis­te, her büt­çe­de, ben şah­sen, köy ko­ru­cu­la­rı için de­fa­lar­ca "Ne ola­cak bun­la­rın hâlle­ri? Bun­lar Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı'nın va­tan­da­şı de­ğil mi?" de­dim ve İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı­nı, Ça­lış­ma ve Sos­yal Gü­ven­lik Ba­kan­lı­ğı­na, "Ka­çak in­san ça­lış­tı­rı­yor." di­ye şikâyet et­tim, dört bu­çuk yıl­dır. Ya­ni, ba­zı şey­ler­de sa­mi­mi ol­mak la­zım, ba­zı şey­le­ri de bu­ra­da sa­mi­mi söy­le­mek la­zım. Dört bu­çuk yıl il­gi­len­me­ye­cek­sin, de­fa­lar­ca bu­ra­da gün­de­me ge­ti­re­cek­sin, son gün, son da­ki­ka ge­ti­re­cek­sin! Yi­ne te­şek­kür edi­yo­rum bu in­san­lar adı­na, ama sa­mi­mi ola­lım.

Şim­di, bu in­san­lar yıl­lar­ca dok­to­ra gi­de­me­di, bu in­san­lar yıl­lar­ca ço­luk ço­cuk­la­rı­nı dok­to­ra gö­tü­re­me­di­ler, bu in­san­lar yıl­lar­ca ilaç­la­rı­nı ala­ma­dı­lar, yir­mi üç se­ne­dir. Bir hak­kın tes­li­mi­dir. Ama, en az bun­lar ka­dar mağ­dur olan baş­ka in­san­lar da var. Ge­lin, eğer sa­mi­miy­se­niz -on­lar da çok mağ­dur- onu da ya­pa­lım. Yıl­lar­dır onu da bu­ra­da söy­lü­yo­ruz.

Şim­di, bir köy­de, kö­yün mut­lu­lu­ğu, köy­de­ki in­san­la­rın hu­zu­ru, o yö­re­nin jan­dar­ma­sı, kol­luk kuv­vet­le­ri, muh­ta­rı ve o köy­de­ki ko­ru­ma gö­rev­li­le­ri, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rıy­la olur. Pe­ki, bu hak­kı tes­lim edi­yo­ruz, te­şek­kür edi­yo­rum on­lar adı­na, an­cak, yi­ne, yıl­lar­dır, muh­tar­lar­la il­gi­li, bu­ra­da de­fa­lar­ca, de­fa­lar­ca, de­fa­lar­ca… Ben say­dım, yir­mi iki de­fa ge­tir­mi­şiz bu­ra­ya dört bu­çuk yıl­da. Bu in­san­la­rın en az yüz­de 50'si Bağ-Kur'a borç­lu ol­du­ğu için has­ta­ne­le­re gi­de­mi­yor­lar. Bağ-Kur'a han­gi muh­ta­rın bor­cu var­sa, ne ken­di­si ne de ço­cuk­la­rı dok­to­ra gi­de­mi­yor, ilaç ala­mı­yor ar­ka­daş­lar. Bun­la­ra 260 mil­yon bir ma­aş ve­ri­yo­ruz, bu in­san­lar en az ay­da al­tı-ye­di de­fa şeh­re gi­dip ge­li­yor, oto­büs pa­ra­sı­na yet­mi­yor ar­ka­daş­lar. Siz, herhâlde, tüm muh­tar­la­rı, İs­tan­bul'un Ye­şil­köy, An­ka­ra'nın Çan­ka­ya muh­ta­rı zan­ne­di­yor­su­nuz.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bu in­san­lar da en az köy ko­ru­cu­la­rı­mız ka­dar mağ­dur. Ge­lin -ka­nun ba­sıl­mış, ha­zır- bir mad­de… De­min bir öner­ge ver­dik, o öner­ge gi­bi, bir mad­de­cik. Ge­lin, bir öner­gey­le, bu in­san­la­rın, muh­tar­la­rı­mı­zın da özel­lik­le… Sos­yal hu­kuk dev­le­ti­yiz… Bu bir in­san­lık su­çu­dur. Eğer, has­ta­sı­nı has­ta­ne­ye gö­tü­re­mi­yor­sa, bu­na Bağ-Kur mü­sa­ade et­mi­yor­sa, bu bir in­san­lık su­çu­dur. Bu su­çu iş­le­me­ye­lim. En az muh­tar­lar da köy ko­ru­cu­la­rı­mız ka­dar mağ­dur­dur. Ge­lin, bir mad­de­cik, şu ka­dar gös­ter­ge di­ye­lim bu in­san­la­ra. Bun­la­rın, ön­ce­lik­le, Bağ-Kur pri­mi­ni ma­aş­la­rı­nın için­den ke­sin. Bu in­san­la­rın ev­le­ri­ne ic­ra gön­der­me­ye­lim. Ev­le­ri­ne ic­ra gi­di­yor. Ha­nı­mı ölen bir muh­ta­rım, ha­nı­mı Ma­lat­ya İnö­nü Üni­ver­si­te­si Has­ta­ne­sin­de yir­mi gün yat­tı di­ye 8 mil­yar borç­lu. Bağ-Kur'a bor­cu ol­du­ğu için, ken­di se­net ver­miş ar­ka­daş­lar. Evin­de ar­tık 8 mil­yar­lık mal yok. Ne­yi kal­dı­ra­cak­lar? Za­ten Bağ-Kur hac­zet­miş.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bu bir ya­ra, bu da ya­ra. Ya­ni, bir hak­kın tes­li­mi çok gü­zel bir şey, ama bir baş­ka hak­kı yıl­lar­dır bu­ra­da söy­lü­yo­ruz. Eğer sa­mi­mi ise­niz, eğer mağ­du­run hak­kı­nı ve­re­cek­sek, mağ­dur­la­ra yar­dım ede­cek­sek, en az muh­tar­la­rı­mız da bun­lar ka­dar mağ­dur. Ge­lin, bu Mec­lis ka­pan­ma­dan… Dört bu­çuk yıl­dır de­fa­lar­ca söz ve­ril­me­si­ne rağ­men, de­ği­şik ba­kan­la­rı­mız ta­ra­fın­dan ve İk­ti­dar Par­ti­si­nin Grup Baş­kan­la­rı ta­ra­fın­dan, çok de­ği­şik gün­ler­de "Ge­tir­dik, ge­ti­ri­yo­ruz, hak­lı­sı­nız, Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı ça­lı­şı­yor, İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı ça­lı­şı­yor…" Mec­lis tu­ta­nak­la­rı ora­da­dır. Ge­lin, bu Mec­lis ka­pan­ma­dan… Ka­nun bu­ra­da. De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri 37'nci mad­de uya­rın­ca di­rekt Ge­nel Ku­ru­la ge­ti­ril­me­si­ni ka­bul et­ti, ama bir tür­lü… İki da­ki­ka­cık ar­ka­daş­lar… Bir öner­ge, tüm grup­la­rın bir öner­ge­si, "şu ka­dar gös­ter­gey­le…" Ge­lin, bu Mec­lis ka­pan­ma­dan bu mağ­dur­la­rın da hak­kı­nı ve­re­lim. Ha­ki­ka­ten, bun­lar, bi­zim en az ko­ru­cu­la­rı­mız ka­dar, dev­le­tin be­ka­sı, bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü için, bi­zim ora­da­ki, en uç­ta­ki, en üc­ra köy­de­ki, dev­le­tin bir par­ça­sı­dır bu in­san­lar. Ben, tek­rar tak­dir­le­ri­ni­ze su­nu­yo­rum, vic­dan­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bir baş­ka ko­nu­ya da­ha ge­le­ce­ğim: Bu son dö­nem­ler­de -ben, özel­lik­le köy ko­ru­cu­la­rın­dan ri­ca edi­yo­rum, on­la­rın hak­kı­nı tes­lim et­mek çok gü­zel ama- kol­luk kuv­vet­le­ri­miz ve köy ko­ru­cu­la­rı­mız… Biz, Van'dan Bit­lis'e gi­di­yor­duk bir grup ar­ka­da­şı­mız­la. Ta­bii, de­ği­şik böl­ge­ler­de de­ği­şik ka­ra­kol­la­rı­mız var. He­pi­miz bu ül­ke­nin bir va­tan­da­şı­yız. Her yer­de ya­şa­yan in­san­la­rı­mız müs­tak­bel suç­lu de­ğil­dir. Ben bu­ra­dan kol­luk kuv­vet­le­ri­me ve özel­lik­le köy ko­ru­cu­la­rı­ma… İn­san­la­rı di­rekt suç­lu gör­mek ka­dar kö­tü bir şey yok­tur. Biz zan­ne­di­yo­rum 15 mil­let­ve­ki­liy­dik. Van-Tat­van ara­sın­da­ki bir ka­ra­ko­lu­muz, mil­let­ve­ki­li ol­du­ğu­mu­zu söy­le­me­mi­ze rağ­men… Bi­raz­cık hal­ka kar­şı da to­le­rans­lı ol­ma­lı­yız. Kim­se müs­tak­bel suç­lu de­ğil­dir. Bu ül­ke­de ya­şa­yan her­kes, bu ül­ke­nin ge­le­ce­ği­nin, bu ül­ke­nin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü­nün… Ya­ni, için­de ba­zı ha­in­ler var­dır, ama tüm in­san­la­ra, o böl­ge­de ya­şa­yan tüm in­san­lar için suç­lu mu­ame­le­si yap­mak bir in­san­lık su­çu­dur.

Be­nim ri­cam, -çok ağır bir şe­kil­de, ora­da ara­ba­la­rın her ta­ra­fı­na ba­kı­lı­yor- Tür­ki­ye'nin sı­nır­la­rı var­dır, o sı­nır­lar­dan içe­ri kim­se­yi koy­ma­ya­lım, o sı­nır­lar­dan içe­ri ge­len­le­re ba­ka­lım ar­ka­daş­lar. O sı­nır­lar­dan ora­ya ta­şı­yan­la­ra dik­kat et­mi­yo­ruz ve­ya edil­mi­yor, ama içe­ri­de çok ağır mu­ame­le­ler ya­pı­lı­yor. Bu­nu açık se­çik… Biz bu­ra­da hep be­ra­ber, bu ül­ke­nin bir ne­fe­ri­yiz. O böl­ge­de­ki in­san­lar müs­tak­bel suç­lu de­ğil­dir. O böl­ge­de­ki in­san­la­rın her bi­ri­ne suç­lu -mu­ame­le­si- gi­bi dav­ran­mak da… Ül­ke adı­na çok üzü­lü­rüm. He­pi­miz bu ül­ke­nin bir bi­re­yi­yiz, bu ül­ke­nin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü için her­kes el ele, kol ko­la ver­me­li­dir. Ben bu­ra­da yi­ne… Yu­ka­rı­da, Adil­ce­vaz'da yi­ne bir ka­ra­ko­lu­muz var. Ya­ni, bu­ra­da in­san­la­rı­mı­za sev­giy­le, dost­luk­la ve gü­ler yüz­le ha­re­ket et­mek zo­run­da­yız ar­ka­daş­lar. Ora­da ya­şa­yan va­tan­daş­la­rı­mız yıl­lar­ca çok ağır ha­ka­ret­le­re uğ­ra­dı­lar. Al­lah… O köy­de ge­ce bir baş­ka­sı gel­di, gün­düz bir baş­ka­sı gel­di. İh­bar sis­te­mi… Suç­suz in­san­lar ih­bar edil­di. Onun için bun­la­ra dik­kat et­me­miz la­zım. Bu ül­ke­nin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü için, bu ül­ke­de ya­şa­yan her­kes Kürt'ü, Türk'ü, Laz'ı, Çer­kez'i, kim olur­sa ol­sun, her­kes bu ül­ke­nin bir va­tan­da­şı­dır, bu ül­ke­nin bay­ra­ğı al­tın­da ül­ke­nin bir ne­fe­ri­dir. Onun için, bu­ra­da­ki tüm kol­luk kuv­vet­le­ri­mi­zin, tüm köy ko­ru­cu­la­rı­mı­zın hiç kim­se­ye müs­tak­bel suç­lu gi­bi bak­ma­ya hak­kı yok­tur. Her­kes bu ül­ke­nin va­tan­da­şı­dır, bu ül­ke­nin bay­ra­ğı al­tın­da ya­şa­mak zo­run­da­yız, so­nu­na ka­dar ya­şa­ya­ca­ğız.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­na­rım. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen İb­ra­him Öz­do­ğan, Er­zu­rum mil­let­ve­ki­li.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (Mar­din) - Ver­dik efen­dim, ben ko­nu­şa­ca­ğım Sa­yın Baş­ka­nım, ri­ca edi­yo­rum.

MEH­MET NU­Rİ SAY­GUN (Te­kir­dağ) - Se­ni ko­nuş­tur­ma­ya­cak­lar, an­la­şıl­dı.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (Mar­din) - Be­ni ko­nuş­tur­mak is­te­mi­yor­su­nuz herhâlde!

BAŞ­KAN - Lüt­fen, Sa­yın Do­ğan, ni­ye öy­le bir dü­şün­ce­ye ka­pı­lı­yor­su­nuz ki? Sa­yın Do­ğan, grup adı­na ko­nuş­ma­ya grup yö­ne­ti­mi ka­rar ve­re­cek­tir, bi­zim tak­di­ri­miz­de de­ğil.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (Mer­sin) - Biz ver­dik efen­dim.

BAŞ­KAN - Siz ki­mi ve­rir­se­niz, biz ona söz ve­ri­riz Sa­yın Do­ğan. Öy­le bir dü­şün­ce doğ­ru bir dü­şen­ce de­ğil.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (Mar­din) - Ver­dik, ama, lüt­fen.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Do­ğan. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Baş­kan­lık Di­va­nı­nın me­se­le­si de­ğil Sa­yın Do­ğan, Ana­va­tan Par­ti­si Grup me­se­le­si, bu­ra­ya ki­min is­mi­nin bil­di­ri­le­ce­ği…

Bu­yu­run Sa­yın Do­ğan.

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA MU­HAR­REM DO­ĞAN (Mar­din) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rıy­la il­gi­li 1429 sı­ra sa­yı­lı Ya­sa Ta­sa­rı'sı­nın 3'ün­cü mad­de­si üze­rin­de…

BAŞ­KAN - Sa­yın Do­ğan, bir sa­ni­ye.

"Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1429 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi­nin 3'ün­cü mad­de­si üze­rin­de gru­bu­muz adı­na Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li İb­ra­him Öz­do­ğan ko­nu­şa­cak­tır.

Ge­re­ği­ni arz ede­rim.

Say­gı­la­rım­la.

                                                                                                Mu­zaf­fer Kur­tul­mu­şoğ­lu"

Bu­yu­run Sa­yın Do­ğan.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - Ama, ver­dik…

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Do­ğan, de­vam edin lüt­fen.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - Te­şek­kür edi­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu ya­sa ta­sa­rı­sı­nın çok önem­li ol­du­ğu­nu, sos­yal bo­yu­tu ba­kı­mın­dan ve sos­yal ge­ti­ri­si ba­kı­mın­dan çok önem arz et­ti­ği­ni bi­raz ön­ce­ki ko­nuş­mam­da da ifa­de et­tim, yi­ne ay­nı gö­rüş­le­ri­mi ifa­de edi­yo­rum.

Bi­raz ön­ce Na­ci As­lan kar­de­şi­miz Ana­va­tan Par­ti­si­ne sa­ta­şa­rak, te­rö­rün en yo­ğun ol­du­ğu dö­ne­min Ana­va­tan dö­ne­min­de ol­du­ğu­nu, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­luk sis­te­mi­nin o dö­nem­de baş­la­dı­ğı­nı ve ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­na ait bu ka­nun­la­rın ne­den çı­ka­rıl­ma­dı­ğı nok­ta­sın­da bir ifa­de­si ol­du.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Ana­va­tan Par­ti­si Tür­ki­ye'ye çağ at­lat­mış bir par­ti­dir. Te­rö­rün en yo­ğun ol­du­ğu dö­nem­ler­de bi­le en güç­lü çar­pış­ma, en güç­lü mü­ca­de­le onun dö­ne­min­de ya­pıl­mış ve hat­ta ve hat­ta, 2002 so­nu­na gel­di­ği­miz­de Ana­va­tan Par­ti­si koa­lis­yo­nun bir par­ça­sıy­dı, o gün bi­le AK Par­ti­ye sı­fır te­rör tes­lim et­ti, bu­nu inkâr et­me­yi­niz. Ama, bu­gün gel­di­ği­miz sü­reç­te, üzü­le­rek ifa­de edi­yo­rum, si­zin dö­ne­mi­niz­de -ha­tır­la­ma­ya ça­lı­şın- te­rör, Tür­ki­ye'nin en bü­yük şeh­ri, odak nok­ta­sı İs­tan­bul'da ve en son bir haf­ta ön­ce An­ka­ra'da Ulus mer­ke­zi­ni te­rör vur­muş­tur. Siz bu­na ön­lem ala­ma­dı­nız. Si­zin ic­ra­at­la­rı­nı­zı her şey­den ön­ce hal­kın bil­me­si ge­re­kir. Si­zin hiç­bir ic­ra­atı­nız yok. Oto­ban ya­pa­ma­dı­nız, te­le­ko­mü­ni­kas­yon ya­pa­ma­dı­nız. Ana­va­ta­nın yap­tı­ğı te­le­ko­mü­ni­kas­yon­la­rı sat­tı­nız, onun­la övü­nü­yor­su­nuz, ama, ma­ale­sef, onun ye­ri­ne de bir şey ko­ya­ma­dı­nız.

Ben, mil­let­ve­ki­li ol­ma­dan ön­ce ta­ah­hüt işi ya­pı­yor­dum. Te­rö­rün en yo­ğun ol­du­ğu dö­nem­de, Ana­va­tan dö­ne­min­de üç ta­ne TV ve­ri­ci is­tas­yo­nu yap­mış bir ar­ka­da­şı­nı­zım. TV ve­ri­ci is­tas­yon­la­rı, dağ ba­şın­da, yol yok, su yok, elek­trik yok. Ama, Ana­va­tan Par­ti­si­nin İk­ti­da­rı dö­ne­min­de ver­dik­le­ri öz­ve­ri­li ça­lış­ma ve ino­vas­yon ni­te­li­ğin­de­ki pro­je­ler sa­ye­sin­de hep­si ya­pıl­mış ve bu­gün eğer siz cep te­le­fon­la­rıy­la ko­nu­şa­bi­li­yor­sa­nız, İn­ter­net'i kul­la­na­bi­li­yor­sa­nız, bil­gi­sa­yar­la­rı kul­la­na­bi­li­yor­sa­nız Ana­va­ta­nın sa­ye­sin­de­dir. Ana­va­ta­nın viz­yo­nu var ve mis­yo­nu var.

MEH­MET EMİN TU­TAN (Bur­sa) - Ni­ye ka­pat­tı­nız?

SO­NER AK­SOY (Kü­tah­ya) - Ölü­yor ar­tık, ölü­yor.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - Ana­va­ta­nın viz­yo­nu ve mis­yo­nu, bun­dan son­ra De­mok­rat Par­ti ola­rak de­vam ede­cek­tir.

SO­NER AK­SOY (Kü­tah­ya) - Ta­rih olu­yor, ta­rih.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - Siz, bun­dan son­ra hiz­met­le­ri gö­re­cek­si­niz.

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Sen, se­nin Ana­va­ta­nı­nı an­lat.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­gün, içi­niz­de, çok ba­şa­rı­lı gör­dü­ğü­nüz 6 ba­ka­nı­nız Ana­va­tan üni­ver­si­te­sin­den me­zun ol­muş gel­miş­ler bu­ra­ya.

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Siz ne­re­den me­zun ol­du­nuz?

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - Za­man za­man on­lar­la övü­nü­yor­su­nuz. Onun için, lüt­fen Ana­va­tan Par­ti­si­ne sa­taş­ma­yı­nız.

FEH­Mİ HÜS­REV KUT­LU (Adı­ya­man) - Ana­va­tan kal­ma­dı.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - Ken­di­niz mağ­dur du­ru­ma dü­şer­si­niz, mah­cup du­ru­ma dü­şer­si­niz. Çün­kü, Ana­va­tan­da­ki viz­yo­nu­nuz ve mis­yo­nu­nuz, ma­ale­sef, üzü­le­rek söy­lü­yo­rum ki, yok­tur.

Şim­di ko­nu­ya ge­le­lim de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Biz, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­luk sis­te­mi­ni, Jan­dar­ma Ge­nel Ko­mu­tan­lı­ğı be­nim­se­di­ği için, fay­da­lı bul­du­ğu için, te­rö­rü bi­tir­mek için, te­rö­rün önü­nü kes­mek için se­çil­miş bir sis­tem ol­du­ğu için des­tek­li­yo­ruz, biz bu ka­nun tek­li­fi­mi­zi onun için ve­ri­yo­ruz.

Bi­raz ön­ce, Mar­din Mil­let­ve­ki­li­miz Sa­yın Ha­mi­di "Lüt­fen bu ya­sa­ya des­tek ve­re­lim." de­di. Pe­ki, so­ru­yo­rum si­ze: Bu ya­sa­ya kar­şı olan kim? Bu ya­sa­ya des­tek ver­me­yen kim? He­pi­miz des­tek ve­ri­yo­ruz. CHP Gru­bu da des­tek ve­ri­yor, Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu da ve­ri­yor, siz­ler de ve­ri­yor­su­nuz. Ama, esas mut­fak­ta bu alt­ya­pı­yı ya­pan Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu­dur. Bir bu­çuk se­ne ön­ce biz bu mut­fak ça­lış­ma­sı­nı yap­tık, bu ya­sa­yı ha­zır­la­dık ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne sun­duk, ama siz bir bu­çuk se­ne­dir bek­let­tir­di­niz, ge­tir­me­di­niz. Bu­na rağ­men siz­le­re te­şek­kür edi­yo­rum, bu ya­sa­yı ge­tir­di­niz, bu ya­sa­yı çı­ka­rı­yo­ruz; ha­yır­lı uğur­lu ol­sun di­yo­rum.

Ama, 73 mil­yon in­san bi­zi iz­li­yor. Bi­raz ön­ce Mid­yat'ın Ka­ya­lı­pı­nar kö­yün­den bir te­le­fon gel­di, şu­nu di­yor: Ha­mit Ak­bu­lut is­min­de ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su­nun 01/01/1944 do­ğum­lu ol­du­ğu­nu, 12/06/1988 yı­lın­da gö­re­ve, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu gö­re­vi­ne baş­la­dı­ğı­nı söy­lü­yor, ama Al­lah'ın em­riy­le dört ay ev­vel ve­fat et­ti­ği­ni söy­lü­yor. "Bu­nun du­ru­mu ne ola­cak?" di­ye sor­du. Ben de Ko­mis­yon­da ça­lı­şan ar­ka­daş­lar­dan ri­ca­da bu­lun­dum, bu­nu söy­le­dim. Söy­le­di­ği şey şu­dur: "Bun­lar fay­da­lan­ma­ya­cak. Bun­la­ra 940 YTL taz­mi­nat öde­ne­cek her se­ne." Top­lam -he­sap et­tim- 17.860 YTL taz­mi­nat ve­ri­le­cek.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, biz ya­sa ya­pı­yo­ruz, ka­nun çı­ka­rı­yo­ruz, ama ne­yi çı­kar­dı­ğı­mı­zın far­kın­da de­ği­liz. Siz in­ce­le­mi­yor­su­nuz, oku­mu­yor­su­nuz, ama bu­ra­lar­dan da bi­ze laf at­mak için eli­niz­den ge­le­ni ya­pı­yor­su­nuz. Bu doğ­ru bir şey de­ğil­dir. Bu, ne ba­na ne si­ze ya­kış­mı­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, şim­di so­ru­yo­rum si­ze: Bu ve­fat eden ar­ka­da­şı­mı­zın ai­le­si ne ola­cak, ço­cuk­la­rı ne ola­cak, 17.860 YTL bun­la­ra kâfi ge­le­cek mi? Bi­zim yap­ma­mız ge­re­ken şey bu­dur. Bun­la­rın du­ru­mu ney­di, ne ol­du­lar, bun­dan son­ra ne ola­cak­lar­dır. Bu­nu ko­nuş­ma­mız la­zım, bu­nu gö­rüş­me­miz la­zım. Şim­di, bu ai­le­nin ço­luk ço­cu­ğu­nun ge­le­ce­ği­ni, eğer kız ço­cuk­la­rı var­sa -ki mut­la­ka var­dır- ev­le­nin­ce­ye ka­dar, yu­va ku­run­ca­ya ka­dar na­sıl ba­kı­la­cak, kim ba­ka­cak, bun­lar ya­şam­la­rı­nı na­sıl sür­dü­re­cek­ler?

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Emek­li ma­aşı ala­cak­lar.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - Emek­li ma­aşı ala­mı­yor Sa­yın Ve­ki­lim.

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Ala­cak­lar…

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - Ha­yır… So­run ba­ka­yım, Sa­yın Ba­ka­nım bu­ra­da; yok öy­le bir şey.

BAŞ­KAN - Sa­yın Do­ğan, ni­ye kar­şı­lık­lı ko­nu­şu­yor­su­nuz. Lüt­fen…

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - Onun için, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, biz, bu sis­te­min fay­da­lı ol­du­ğu­na ina­nı­yo­ruz, bu sis­te­min de­vam et­me­sin­den ya­na­yız; ama, biz, bu in­san­la­ra ba­lık ye­dir­mek de­ğil, bun­la­ra ba­lık tut­ma­sı­nı öğ­re­te­lim; ge­le­cek­le­ri­ni ga­ran­ti al­tı­na al­ma­mız la­zım.

Bun­la­ra bir isim ver­me­miz la­zım. Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu, isim ola­rak onur kı­rı­cı bir şey­dir. Be­nim ka­nun tek­li­fim, ar­ka­daş­la­rım­la ver­di­ğim ka­nun tek­li­fim, si­zin ge­tir­di­ği­niz ka­nun tek­li­fin­den da­ha ile­ri, da­ha fay­da­lı, sos­yal bo­yut ba­kı­mın­dan, sos­yal ge­ti­ri­si ba­kı­mın­dan, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­mı­za da­ha fay­da­lı bir ka­nun ta­sa­rı­sıy­dı; bu­nu uy­gu­la­ma­dı­nız. Bu­nu uy­gu­lar­sa­nız bun­lar da­ha çok fay­da­la­na­cak di­yo­rum. Be­nim ai­lem­de, sü­la­lem­de ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su yok­tur, bu­nun da bi­lin­me­si­ni is­ti­yo­rum. Ama ben, o böl­ge­de ya­şa­yan, o böl­ge­nin so­run­la­rı­nı bi­len ve de­vam­lı o in­san­lar­la ha­şir ne­şir ol­du­ğum, on­la­rı gör­dü­ğüm için, du­rum­la­rı­nı gör­dü­ğüm için, bil­di­ğim için, ar­ka­daş­la­rım­dan ri­ca et­tim, ka­nun tek­li­fi­ni ver­dim ve so­nu­na ka­dar sa­vu­nu­yo­rum. Ama ger­çek­ten, cu­mar­te­si-pa­zar de­me­den, her gün en az on al­tı sa­at gö­rev­le­ri ba­şın­da hiz­met gö­ren bu ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın öz­lük hak­la­rı­nı tam an­la­mıy­la ver­miş de­ği­liz. Bu­nu ka­bul et­mek zo­run­da­yız. Yan­lış­tan dön­mek er­dem­li­lik­tir. Bu­nu yap­ma­ya ça­lı­şa­lım.

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Ka­nu­nu an­la­mı­yor­su­nuz; ka­nun­da var, ay­lık bağ­la­nı­yor.

BAŞ­KAN - Sa­yın Do­ğan, lüt­fen to­par­la­yı­nız.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, eğer, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı sis­te­mi de­vam ede­cek­se, bun­dan son­ra, en azın­dan, "ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su" ola­rak, "si­lah­lı köy ko­ru­cu­su" ola­rak anıl­sın, adı böy­le ol­sun ve en az li­se me­zun­la­rı alın­sın. Tah­si­li az olan­lar baş­ka gö­rev­ler­de eri­til­sin, en­teg­re edil­sin. Bu sis­tem, yir­mi iki il­de uy­gu­lan­dı OHAL kap­sa­mı dı­şın­da, ama şu an­da, me­se­la Ha­tay ili­miz­de, gö­nül­lü 550 ci­va­rın­da köy ko­ru­cu­su bu­lun­mak­ta­dır. Bun­la­rın bir kıs­mı ak­tif ola­rak ope­ras­yon­la­ra gö­tü­rül­mek­te­dir. Za­man için­de, bu, gö­nül­lü­lük­ten çık­mış ve za­ten baş­ka bir işi ve mad­di du­ru­mu iyi ol­ma­yan bu in­san­lar için bu ope­ras­yon­la­ra ka­tıl­ma, bir mec­bu­ri­yet ol­muş­tur. Bun­la­ra da bir hak ver­me­miz la­zım. Me­se­la, yi­ne bir te­le­fon gel­di, ye­di se­ne-se­kiz se­ne ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu gö­re­vi­ni yap­mış, ama, yüz kı­zar­tı­cı ol­ma­yan bir se­bep­ten iş­ten atıl­mış, gö­re­vin­den alın­mış, si­la­hı ge­ri alın­mış. Şim­di, ge­ri gel­mek is­ti­yor, ya­rar­lan­mak is­ti­yor, ile­ri­de emek­li ol­mak is­ti­yor, ama, hak­kı­nı ve­re­me­dik. Bu­na da bu hak­kı ver­mek zo­run­da­yız. Bir öner­gey­le, Sa­yın Ba­ka­nım, Sa­yın Ko­mis­yon Baş­ka­nı­mız, ri­ca edi­yo­rum, bir öner­gey­le bun­la­rı dü­zel­te­lim. Ar­ka­da­şı­mız ora­dan -bi­raz ön­ce ör­nek ver­di­ğim ar­ka­da­şım- "Emek­li­lik­ten fay­da­la­nı­yor." di­yor, ama, de­ğil, fay­da­lan­mı­yor. Ben, Ko­mis­yon­da ça­lı­şan ar­ka­daş­tan sor­dum, fay­da­la­na­mı­yor. Sa­de­ce, yıl­da 940 YTL, se­ne ba­şı ve­ri­le­cek, o da top­lam 17 mil­yon; on do­kuz se­ne­si­ni ver­miş, göğ­sü­nü ge­re ge­re te­rö­re kar­şı...

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Ek sü­re­ni­zi de kul­lan­dı­nız Sa­yın Do­ğan.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum efen­dim.

BAŞ­KAN - Lüt­fen, te­şek­kür için. Te­şek­kür edi­yor­sa­nız,açı­yo­rum.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - Ta­mam.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Ek 16'ncı mad­de­nin ikin­ci fık­ra­sı­nı oku ba­ka­lım.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, biz, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­mı­za ne ve­rir­sek az­dır. Bun­la­ra ve­re­ce­ği­miz ma­aş­la, taz­mi­nat­la ve emek­li maa­şıy­la dev­let if­las et­mez.

BAŞ­KAN -Sa­yın Do­ğan, te­şek­kür eder mi­si­niz.

MU­HAR­REM DO­ĞAN (De­vam­la) - Eme­ği ge­çen her­ke­se te­şek­kür edi­yo­rum.

Biz, Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak bu ya­sa ta­sa­rı­sı­nı des­tek­li­yo­ruz.

Be­ni din­le­di­ği­niz için te­şek­kür edi­yor, say­gı­lar su­nu­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Do­ğan.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Fa­ruk Ko­ca, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li... Yok.

Ra­ma­zan Top­rak, Ak­sa­ray Mil­let­ve­ki­li...

Ha­luk Koç, Sam­sun Mil­let­ve­ki­li...

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ko­nuş­ma­ya­ca­ğım.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Koç.

Mad­de üze­rin­de bir adet öner­ge var­dır; öner­ge­yi oku­tup, iş­le­me alı­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 1429 sı­ra sa­yı­lı ka­nun tek­li­fi­nin 3 ün­cü mad­de­si­nin aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

                               Sa­lih Ka­pu­suz                             Fa­ruk Çe­lik

                                     An­ka­ra                                        Bur­sa

"Mad­de 3.- 12/04/1991 ta­rih­li ve 3713 sa­yı­lı Te­rör­le Mü­ca­de­le Ka­nu­nu­nun Ek 1 in­ci mad­de­si­nin (A) fık­ra­sı­nın ilk pa­rag­ra­fın­da yer alan "% 0,5'ini" iba­re­si, "% 0,7'si­ni" ola­rak ve ay­nı fık­ra­nın (a) ben­di ile (B) fık­ra­sı­nın (a) ben­di aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

a) "Şe­hit olan ve­ya ça­lı­şa­ma­ya­cak de­re­ce­de ma­lul olan ka­mu gö­rev­li­le­ri, er-er­baş, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı ve gö­nül­lü köy ko­ru­cu­la­rı­nın var­sa eş­le­ri­nin, yok­sa ço­cuk­la­rın­dan bi­ri­si­nin, ço­cuk­la­rı da yok­sa kar­deş­le­rin­den bi­ri­si­nin ve­ya,"

a) "Şe­hit olan ve­ya ça­lı­şa­ma­ya­cak de­re­ce­de ma­lul olan ka­mu gö­rev­li­le­ri, er-er­baş, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı ve gö­nül­lü köy ko­ru­cu­la­rı­nın var­sa eş­le­ri­ni, yok­sa ço­cuk­la­rın­dan bi­ri­si­ni, ço­cuk­la­rı da yok­sa kar­deş­le­rin­den bi­ri­si­ni ve­ya,"

BAŞ­KAN - Sa­yın Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

PLAN VE BÜT­ÇE KO­MİS­YO­NU SÖZ­CÜ­SÜ OS­MAN NU­Rİ Fİ­LİZ (De­niz­li) - Ka­tı­lı­yo­ruz Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Sa­yın Hükûmet?

İÇİŞ­LE­Rİ BA­KA­NI OS­MAN GÜ­NEŞ - Ka­tı­lı­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe:

Öner­ge ile te­rör­le mü­ca­de­le sı­ra­sın­da şe­hit olan ve­ya ça­lı­şa­ma­ya­cak de­re­ce­de ma­lul olan ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı ve gö­nül­lü köy ko­ru­cu­la­rı­nın var­sa eş­le­ri­nin yok­sa ço­cuk­la­rın­dan bi­ri­si­nin, ço­cuk­la­rı da yok­sa kar­deş­le­rin­den bi­ri­si­ne de ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rın­da ve özel sek­tör­de iş imkânı ve­ril­me­si amaç­lan­mış­tır."

BAŞ­KAN - Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge ka­bul edil­miş­tir.

Ka­bul edi­len öner­ge doğ­rul­tu­sun­da mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

4'ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 4: 16/05/2006 ta­rih­li ve 5502 sa­yı­lı Sos­yal Gü­ven­lik Ku­ru­mu Ka­nu­nu­nun 15 in­ci mad­de­si­nin (b) ben­din­de yer alan "168 sa­yı­lı Ka­nun hü­küm­le­ri" iba­re­sin­den son­ra gel­mek üze­re "18/03/1924 ta­rih­li ve 442 sa­yı­lı Köy Ka­nu­nu­nun Ek 16 ve ek 17 nci mad­de­le­rin­de be­lir­ti­len öde­me­ler" iba­re­si ek­len­miş­tir.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Meh­met Nu­ri Say­gun, Te­kir­dağ Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Say­gun.

CHP GRU­BU ADI­NA MEH­MET NU­Rİ SAY­GUN (Te­kir­dağ) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; Köy Ka­nu­nun­da ve Ba­zı Ka­nun­lar­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi'nin 4'ün­cü mad­de­siy­le il­gi­li ola­rak söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le he­pi­ni­ze say­gı­la­rı­mı su­nu­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz bu ka­nun, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu ta­ra­fın­dan onay gö­ren, des­tek­le­nen bir me­tin. An­cak, bir­ta­kım ek­sik­lik­le­ri var, on­la­rı siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum. Yö­rey­le il­gi­li bir­ta­kım san­cı ve sı­kın­tı­lar var, bir de on­la­rı siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum.

Bir ke­re, her şey­den ön­ce, bir­kaç da­ki­ka ön­ce ge­ti­ril­miş olan de­ği­şik­lik öner­ge­siy­le, 3'ün­cü mad­de­ye gö­nül­lü köy ko­ru­cu­la­rı­nın da dâhil edil­miş ol­ma­sı doğ­ru bir yak­la­şım­dır. Bu an­lam­da ge­ti­ril­miş olan öner­ge­yi za­ten des­tek­le­dik ve doğ­ru bir adım at­tı­ğı­mı­za ina­nı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, yö­re­de her şey­den ön­ce, köy muh­tar­la­rı ta­ra­fın­dan va­tan­daş­la­rı ko­ru­cu yap­mak adı­na uzun bir dö­nem ça­lış­ma­lar ya­pıl­mış ve ko­ru­cu­luk teş­vik edil­miş­tir, ama, bu­ra­ya ka­dar yap­mış ol­du­ğu­muz ko­nuş­ma­lar­da, böy­le­si­ne bir gay­re­tin için­de olan ve ora­da­ki asa­yiş ted­bir­le­ri­nin alın­ma­sı ama­cıy­la ko­ru­cu­luk sis­te­mi­nin ge­liş­ti­ril­me­si­ne kat­kı ve­ren muh­tar­la­rı­mız­la il­gi­li leh­te bir söz du­ya­ma­dım ve bu kür­sü­den, va­tan­daş­la­rı ko­ru­cu yap­mak adı­na teş­vik eden, bu yön­de eme­ği ge­çen, böy­le­ce, asa­yiş ted­bir­le­ri­nin alın­ma­sı ko­nu­sun­da kat­kı­sı olan tüm yö­re­de­ki muh­tar­la­rı­mı­za bir kez da­ha bu kür­sü­den te­şek­kür et­me ih­ti­ya­cı­nı duy­dum; on­la­ra te­şek­kür edi­yo­rum.

Ge­ne, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ka­nun­da bir ek­sik hu­sus var, onu da siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum. Şim­di, ko­ru­cu­la­rın si­lah ta­şı­ma­la­rı hu­su­sun­da ta­şı­ma ruh­sat­la­rı var, an­cak, bu ta­şı­ma ruh­sat­la­rı, özel bir dü­zen­le­mey­le, sa­de­ce gö­rev­li bu­lun­duk­la­rı sa­ha­yı kap­sı­yor. Ya­ni, ko­ru­cu­luk gö­re­vi­ni sür­dür­dük­le­ri böl­gey­le il­gi­li ola­rak bu si­lah­la­rı ta­şı­ma hak ve yet­ki­le­ri var, ama, onun dı­şın­da­ki yö­re­ler­de bu si­lah­la­rı­nı ta­şı­ma yet­ki­le­ri yok.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ko­ru­cu­la­rın top­lum­dan dış­lan­ma­sı­nı, ay­rı ya­şa­ma­sı­nı hiç­bi­ri­miz ka­bul­le­ne­me­yiz. Ya­ni, ko­ru­cu ar­ka­daş­la­rı­mı­za, is­ter ge­çi­ci is­ter gö­nül­lü köy ko­ru­cu­su ar­ka­daş­la­rı­mız ol­sun, bun­la­rın da sos­yal iliş­ki kur­mak, yö­re­de­ki böl­ge­le­re git­mek hak­la­rı, ama, bu­ra­ya gi­der­ken, ne ya­zık ki, bu, ta­şı­ma­yı hak ka­zan­dık­la­rı si­lah­la­rı­nı ta­şı­ma hak ve yet­ki­le­ri yok. Hâl böy­le olun­ca, gö­rev alan­la­rın­dan uzak­la­şıp sos­yal bir ya­pı­lan­ma­nın içi­ne gir­me­yi dü­şü­nen ko­ru­cu ar­ka­daş­la­rı­mı­zın gü­ven­lik açı­sın­dan cid­di en­di­şe­le­ri ve sı­kın­tı­la­rı olu­yor. Ben, tüm şe­hir mer­kez­le­ri­ne sırt­la­rı­na tü­fek ala­rak her­kes gir­sin gi­bi bir id­di­anın pe­şin­de de­ği­lim, ama, ne olur­sa ol­sun, bu ko­ru­cu­luk gö­re­vi­ni sür­dü­ren in­san­la­rın da ya­şam­la­rı­nı da­ha iyi bir şe­kil­de ko­ru­mak ve PKK te­rö­rü­ne kar­şı on­la­rı si­lah­sız, mağ­dur ola­cak bir ko­num­da bı­rak­ma­mak ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­rum. Bu ne­den­le de bu ya­sa­da var ol­ma­yan bu dü­zen­le­me­nin ama bu ya­sa için­de, ama ola­bi­le­cek en kı­sa sü­re için­de ye­ni baş­tan dü­zen­len­me­si­nin doğ­ru ola­ca­ğı­na ina­nı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye'de, ne ya­zık ki, son gün­ler­de­ki en önem­li gün­dem mad­de­le­rin­den bir ta­ne­si te­rör, te­rör mağ­dur­la­rı ve te­rö­rün ulus­la­ra­ra­sı bağ­la­rın­dan kay­nak­la­nan ül­ke­miz­de çe­ki­len sı­kın­tı­lar. İzin ve­rir­se­niz, bu te­rör ya­pı­lan­ma­sıy­la il­gi­li ola­rak bir­ta­kım açık­la­ma­lar yap­mak is­ti­yo­rum. Şim­di, ül­ke­miz­de, ne ya­zık ki, ar­tan bir gra­fik­le te­rör ey­lem­le­ri­nin sa­yı­sı ar­tı­yor, bi­ze ya­rat­tık­la­rı hu­zur­suz­luk­lar ar­tı­yor, san­cı ve sı­kın­tı­lar ar­tı­yor. Ben, Trak­ya Mil­let­ve­ki­li­yim, Te­kir­dağ Mil­let­ve­ki­li­yim; ama, hem Trak­ya hem Tür­ki­ye'nin her yö­re­si te­rör­den na­si­bi­ni al­mak­ta. Bi­zim Trak­ya böl­ge­miz­de ne­re­dey­se her kö­yü­müz­de te­rö­re mu­ha­tap ol­muş şe­hit ce­na­ze­le­ri­miz var. Ya­ni, yö­re ola­rak biz de bu san­cı­nın, bu sı­kın­tı­nın dı­şın­da de­ği­liz ve bir şe­kil­de, ola­bi­le­cek en sağ­lık­lı bir ya­pıy­la bir an ön­ce bu te­rö­rün ve te­rö­rist ey­lem­le­rin son­lan­dı­rıl­ma­sı­nı ca­nı gö­nül­den is­ti­yo­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, pe­ki, te­rö­rü na­sıl son­lan­dı­ra­ca­ğız? Te­rö­rü son­lan­dır­mak için, ka­nım­ca, üç te­mel hu­sus var. Bun­la­rın baş­ta ge­le­ni, si­lah­lı kuv­vet­le­rin ya­pa­cak­la­rı gö­rev ile te­rö­rist ey­lem­le­ri ve te­rö­riz­mi bir şe­kil­de sin­dir­me­si ve dur­dur­ma­sı ge­re­ki­yor. Ül­ke­miz­de bu ko­nu­da bir san­cı ve sı­kın­tı ol­du­ğu inan­cın­da de­ği­lim. Ya­ni, si­lah­lı kuv­vet­le­ri­miz, kol­luk kuv­vet­le­ri­miz, em­ni­yet güç­le­ri­miz, bu ül­ke­de te­rö­rün bir an ön­ce pa­si­vi­ze edi­le­bil­me­si­ni sağ­la­mak için, bir an ön­ce te­rör­den do­ğa­bi­le­cek mağ­du­ri­yet­le­ri en aza in­di­re­bil­mek için el­le­rin­den ge­len bü­tün imkânla­rı kul­lan­mak­ta­lar. Ama, bir ikin­ci, te­rör­le mü­ca­de­le­de önem­li hu­sus var, bu da, te­rö­rün ulus­la­ra­ra­sı bo­yu­tu.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, eğer ül­ke­miz­de­ki bu te­rör ey­lem­le­ri ve te­rö­rist yak­la­şım­lar ulus­la­ra­ra­sı bo­yu­tuy­la bir güç el­de ede­me­se­ler, ina­nın ül­ke­de­ki te­rör ey­lem­le­ri­nin önü­ne geç­mek çok da­ha ko­lay olur. Ama, ne ya­zık ki, ulus­la­ra­ra­sı bo­yut ve dış güç­ler­den al­mış ol­duk­la­rı des­tek, te­rör­le il­gi­li mü­ca­de­le­de dö­nem dö­nem çok da­ha zor ko­şul­lar al­tın­da kal­ma­mı­zı ge­rek­ti­ri­yor. İş­te, bu ko­nu­da -bir ke­re bir pa­ran­tez için­de şu­nu söy­le­ye­yim, ama­cım, ik­ti­dar par­ti­si­ni yer­mek de­ğil ama, ger­çek­le­ri, ken­di doğ­ru­la­rım ola­rak, ken­di doğ­ru­la­rım ola­rak or­ta­ya koy­duk­la­rı­mı siz­ler­le pay­laş­mak için bu­nu söy­le­ye­ce­ğim- ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­ler­de ge­re­ken has­sa­si­ye­ti gös­te­re­mi­yor ol­ma­mız­dan ya da ye­te­rin­ce ulus­la­ra­ra­sı po­li­ti­ka­yı sağ­lık­lı yü­rü­te­mi­yor ol­ma­mız­dan ötü­rü­dür ki, te­rör, ulus­la­ra­ra­sı des­te­ği­ni bir şe­kil­de kay­bet­me­di, ar­tan bir şe­kil­de de ge­liş­tir­di. Bun­da, ta­bii, Irak'ın par­ça­lan­ma­sı­nın çok önem­li bir pa­yı var, ama, her şey­den ön­ce, Tür­ki­ye'de­ki si­ya­si ik­ti­da­rın, dış po­li­ti­ka­sı­nın te­rö­re yö­ne­lik ulus­la­ra­ra­sı des­tek­le­ri ön­le­ye­cek ni­te­lik­te yap­mış ol­du­ğu gi­ri­şim­le­rin ka­nım­ca ye­ter­li ol­ma­dı­ğı­na ina­nı­yo­rum. Ya­pı­la­bi­le­cek çok da­ha faz­la iş­ler var­dı di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Bun­lar ek­sik kal­dı ve bu ne­den­le, te­rö­rün bu ikin­ci aya­ğın­da, ge­rek si­ya­si ik­ti­dar ola­rak ge­rek­se -siz­ler­le pay­laş­mak­ta ol­mak zo­run­da­yız- Par­la­men­to ola­rak, kor­ka­rım bu bo­yu­tu ko­nu­sun­da ye­ter­siz kal­dık ve bu ne­den­le te­rö­rün ulus­la­ra­ra­sı ayak­la­rı­nı kı­ra­ma­dık, ek­sil­te­me­dik, ça­re­siz hâle ge­ti­re­me­dik. Bi­zim, bu ve ben­ze­ri ka­nun­lar­la, yö­re­miz­de­ki köy ko­ru­cu­la­rı­nın öz­lük hak­la­rı­nı, sos­yal hak­la­rı­nı, ge­le­cek­le­ri­ni, ai­le­le­ri­ni, sağ­lık hak­la­rı­nı te­mi­nat al­tı­na al­mak doğ­ru. Bu­na "ha­yır" de­mek müm­kün de­ğil. Ama, bir ta­raf­tan bu­nu ya­par­ken bir ta­raf­tan da ulus­la­ra­ra­sı bo­yut­la il­gi­li üze­ri­mi­ze dü­şen­le­ri yap­ma­lıy­dık. Bu ek­sik kal­dı di­ye ina­nı­yo­rum.

Bir üçün­cü bö­lüm var, ben­ce esas ek­sik ka­la­nı bu. Yö­re­nin, ya­ni te­rö­rist ey­lem­le­re mu­ha­tap olan Do­ğu'nun, Gü­ney­do­ğu'nun te­mel sı­kın­tı­sı böl­ge­sel kal­kın­ma fark­lı­lı­ğı.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, de­min de söy­le­dim, ben Trak­ya Mil­let­ve­ki­li­yim, ama bu ül­ke bi­zim, bu ül­ke he­pi­mi­zin; ya­ni, sa­de­ce ken­di yö­re­miz­le il­gi­li san­cı ve sı­kın­tı­la­rı de­ğil, ül­ke­min her ka­rı­şın­da ya­şa­nan san­cı ve sı­kın­tı­la­rı bil­mek ve on­lar için çö­züm üret­me­ye ça­lış­mak zo­run­da­yız.

Şim­di, si­zin si­ya­si ik­ti­da­rı­nız­da bir teş­vik ya­sa­sı ge­tir­dik ve ya­nıl­mı­yor­sam, el­li se­kiz il­de teş­vik uy­gu­lan­ma­sı­na ka­rar ver­dik. Ben, o teş­vik uy­gu­la­ma­sıy­la il­gi­li ola­rak da bu kür­sü­ye çı­kıp, bu­nun ye­ter­li ol­ma­ya­ca­ğı­nı, doğ­ru ol­ma­ya­ca­ğı­nı…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Say­gun, bu­yu­run.

MEH­MET NU­Rİ SAY­GUN (De­vam­la) - ...ye­ter­li ve doğ­ru ol­ma­ya­ca­ğı­nı, te­mel çö­zü­mün, böl­ge­sel fark­lı­lık­lar­da dev­le­tin ya­tı­rım­cı sı­fa­tıy­la bu yö­re­le­re git­me­si ge­rek­ti­ği­ni ve o yö­re­le­re ve­re­bi­le­ce­ği eko­no­mik des­tek­le bu yö­re­ler­de­ki te­rör ör­güt­le­ri­nin eli­nin, aya­ğı­nın kı­rı­la­ca­ğı­nı ifa­de et­miş­tim. Ama, ne ya­zık ki, bu böl­ge­sel fark­lı­lık­la­rı, kal­kın­ma fark­lı­lık­la­rı­nı gi­der­mek adı­na 59'un­cu Hükûmet ye­te­rin­ce hiz­met üre­te­me­di, ye­te­rin­ce ça­lı­şa­ma­dı, bi­zim ta­lep ve id­di­ala­rı­mı­zı da çok faz­la dik­ka­te al­ma­dı.

So­nuç­ta, ne ya­zık ki, te­rör­de bir yük­sel­me pe­ri­yo­du oluş­tu. Biz, bu­nu söy­le­di­ği­miz za­man da ama­cı­mız, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­nin Hükûme­ti­ni ve par­la­men­ter­le­ri­ni kı­na­mak de­ğil; ama ama­cı­mız, bir va­kı­ayı, bir ger­çe­ği te­yit et­mek, di­le ge­tir­mek, or­ta­ya koy­mak­tı. Biz bu­nu or­ta­ya koy­du­ğu­muz za­man, san­ki te­mel ama­cı­mız si­zi suç­la­mak­mış gi­bi al­gı­la­dı­nız. Ha­yır, biz, kim­se­yi suç­la­mak is­te­mi­yo­ruz, ama, biz, Do­ğu'da da Gü­ney­do­ğu'da da ül­ke­min hiç­bir yö­re­sin­de de bun­dan böy­le san­cı ve sı­kın­tı çek­mek is­te­mi­yo­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bun­la­rı siz­ler­le pay­la­şa­bil­di­ğim için ken­di­mi mut­lu his­se­di­yo­rum. Gün­de­mi­miz­de gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz bu ka­nu­nun yö­re­mi­ze ve ül­ke­mi­ze ya­rar ge­ti­re­ce­ği­ne ina­nı­yo­rum. Ama, şu­nu lüt­fen unut­ma­yı­nız: Bu­ra­da, doğ­ru­dur, bu yö­re­de­ki ko­ru­cu­luk sis­te­mi için­de ko­ru­cu ar­ka­daş­la­rı­mı­za tam hak et­tik­le­ri ve­ril­me­miş­tir. Bu­nu özel­lik­le yö­re mil­let­ve­kil­le­ri çok ifa­de et­ti­ler. Ama, şu­nu da unut­ma­ya­lım: Sa­de­ce ko­ru­cu­la­ra de­ğil ki, bi­zim ül­ke­miz­de dev­let sek­tö­rün­de, ka­mu sek­tö­rün­de ça­lı­şan­lar­dan ve­ya­hut özel sek­tör­de ça­lı­şan­lar­dan ki­me tam hak­kı ve­ril­miş ki, han­gi iş­çi, han­gi me­mur, han­gi ça­lı­şan hak et­ti­ği­nin kar­şı­lı­ğı­nı ala­bil­miş ki? Salt ko­ru­cu­lar de­ğil…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Say­gun, lüt­fen…

MEH­MET NU­Rİ SAY­GUN (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür için açı­yo­rum.

Bu­yu­run.

MEH­MET NU­Rİ SAY­GUN (De­vam­la) - Ya­ni, sa­de­ce o yö­re­de­ki bu ar­ka­daş­la­rı­mız de­ğil, ül­ke­miz­de ih­ti­ya­cı olan hiç kim­se, hak et­ti­ği­nin tam kar­şı­lı­ğı­nı al­ma­mış­tır. Uma­rım, 22 Tem­muz son­ra­sın­da ik­ti­da­ra kim ge­lir­se gel­sin, bu ça­lı­şan­la­ra eme­ği­nin kar­şı­lı­ğı­nı ver­me ko­nu­sun­da üs­tü­ne dü­şen gö­rev­le­ri ye­ri­ne ge­ti­rir ve 23'ün­cü Dö­nem Par­la­men­to­su da bu an­lam­da mut­lu, hu­zur­lu ve ba­şı dik olur.

He­pi­ni­zi say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum ar­ka­daş­la­rım. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Say­gun.

Mad­de üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Hü­se­yin Öz­can, Mer­sin Mil­let­ve­ki­li. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (Mer­sin) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 1429 sı­ra sa­yı­lı, Bit­lis Mil­let­ve­ki­li Ab­dur­ra­him Ak­soy ve Şır­nak Mil­let­ve­ki­li İb­ra­him Hak­kı Bir­lik, Mar­din Mil­let­ve­ki­li Mu­har­rem Do­ğan ve 17 Mil­let­ve­ki­li ile Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Mev­lüt As­la­noğ­lu'nun, Köy Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi'nin 4'ün­cü mad­de­si üze­ri­ne Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, 1984 yı­lın­dan iti­ba­ren bö­lü­cü te­rör ör­gü­tü PKK'nın te­rör ey­lem­le­ri­nin yo­ğun­luk ka­zan­ma­sı, kır­sal ke­sim­de, ço­cuk, ka­dın ve her yaş­ta­ki va­tan­daş­la­rı­mı­zı öl­dür­me­ye ve böl­ge hal­kı­na yö­ne­lik kat­li­am­la­ra gi­riş­me­si üze­ri­ne, özel­lik­le gü­ven­lik güç­le­rin­den ve jan­dar­ma ka­ra­kol­la­rın­dan uzak yer­le­şim bi­rim­le­rin­de ya­şa­yan va­tan­daş­la­rı­mı­zın mal ve can gü­ven­li­ği­nin ko­run­ma­sı, gü­ven­lik güç­le­ri­ne yar­dım­cı ol­mak mak­sa­dıy­la 26/3/1985 ta­rih, 3175 sa­yı­lı Ka­nun'la, 442 sa­yı­lı Köy Ka­nu­nu'nun 74'ün­cü mad­de­sin­de de­ği­şik­lik ya­pı­la­rak, Ba­kan­lar Ku­ru­lun­ca tes­pit edi­le­cek il­ler­de ola­ğa­nüs­tü hâl ilan edil­miş­ti, "Bu se­bep­ten do­la­yı şid­det ha­re­ket­le­ri­ne ait cid­di be­lir­ti­le­rin köy­de ve çev­re­de or­ta­ya çık­ma­sı ve­ya ne se­bep­le olur­sa ol­sun köy­lü­nün ca­nı­na ve ma­lı­na te­ca­vüz ha­re­ket­le­ri­nin art­ma­sı hâlle­rin­de, va­li­nin tek­li­fi ve İçiş­le­ri Ba­ka­nı­nın ona­yıy­la ye­te­ri ka­dar ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su gö­rev­len­di­ri­lir." hük­mü ge­ti­ril­miş­tir.

Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su ilk ola­rak 17 il­de uy­gu­la­ma­ya baş­lan­mış olup, bu­gün 22 il­de uy­gu­lan­mak­ta­dır. Bu il­le­ri say­ma­ya ge­rek yok, za­ten 22 ili­mi­zin ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın du­ru­mu göz önün­de. Top­lam 65.809 ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su kad­ro­su mev­cut olup, bu kad­ro­la­rın şu an­da 56.464'ü do­lu­dur. 20.285 köy ko­ru­cu­su kırk al­tı ya­şı­nın üze­rin­de­dir. Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın yüz­de 38'i on bir ile on beş yıl ara­sın­da gö­rev yap­mak­ta­dır. 20 Şu­bat 2000 ta­ri­hin­den bu ya­na bo­şa­lan kad­ro­la­ra ve alt­mış beş ya­şı­nı dol­du­ran­la­rın ye­ri­ne ata­ma ya­pıl­ma­mak­ta­dır.

Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­na öde­nen üc­ret bu­gün iti­ba­rıy­la 540 YTL'dir. Te­rör­le mü­ca­de­le­de bu­gü­ne ka­dar 1.357 ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su şe­hit ol­muş­tur. Ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su­nun şe­hit ol­ma­sı hâlin­de dul ve ye­tim­le­ri­ne 956 YTL ay­lık bağ­lan­mak­ta, ay­rı­ca 40.518 YTL gi­bi bir taz­mi­nat öden­mek­te­dir. Sa­kat ka­lan ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­na sa­kat­lık de­re­ce­le­ri­ne gö­re 956 YTL ile 673 YTL ara­sın­da ay­lık bağ­lan­mak­ta, ay­rı­ca yi­ne sa­kat­lık de­re­ce­le­ri­ne gö­re 30.388 YTL ile 10.129 YTL ara­sın­da taz­mi­nat öden­mek­te­dir.

Tek­li­fin 4'ün­cü mad­de­siy­le, bu tek­lif­le Köy Ka­nu­nu'na ek­le­nen ek 16 ve 17'nci mad­de­ler­de ön­gö­rü­len öde­me­le­rin Sos­yal Gü­ven­lik Ku­ru­mu Ka­nu­nu kap­sa­mı­na alın­ma­sı amaç­lan­mak­ta, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­na öde­nen üc­ret ve­sa­ir öde­me­le­re iliş­kin ya­sal alt­ya­pı oluş­tu­rul­mak­ta­dır.

Bu tek­li­fin 2'nci mad­de­siy­le Köy Ka­nu­nu'na ek­le­nen ek 16'ncı mad­dey­le, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın gö­rev­den ay­rıl­ma ya­şı kırk beş­ten el­li be­şe yük­sel­til­mek­te, on beş yıl ve­ya da­ha faz­la hiz­me­ti olan­la­rın gö­rev­le ili­şi­ği ke­si­le­rek ay­lık bağ­la­na­ca­ğı hük­me bağ­lan­mak­ta­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, el­bet­te ki, bu ya­sa, geç de ol­sa -bir bu­çuk se­ne ön­ce ve­ril­miş olan bu ya­sa tek­li­fi- özel­lik­le Ana­va­tan Gru­bu adı­na Sa­yın Ge­nel Sek­re­te­ri­miz Mar­din Mil­let­ve­ki­li Mu­har­rem Do­ğan'ın bu tek­li­fi geç kal­ma­sı­na rağ­men olum­lu bir te­şeb­büs­tür ve se­çi­me gi­der­ken bu­nun da ol­du­bit­ti, alt­ya­pı­sı­nı ye­te­ri ka­dar in­ce­le­me­den ya­sa tek­li­fi ola­rak Mec­li­se ge­ti­ril­me­si­ni, el­bet­te ki ak­sak­lık­la­rı­na rağ­men iyi bir ha­re­ket ola­rak dü­şü­nü­yo­ruz.

Yal­nız, köy ko­ru­cu­la­rı, bi­li­yor­su­nuz, bir sü­rü şe­hit­ler ver­di, bir sü­rü ai­le­ler mağ­dur ol­du, bir sü­rü ya­ra­lı­la­rın ol­du­ğu­nu bi­li­yo­ruz. Bun­lar­la bir­lik­te, ay­nı dö­nem­de uz­man er­baş ve ça­vuş­lar­la il­gi­li bir ya­sa tek­li­fi ver­di­ği­miz­de, ki bun­la­rın da -çok şe­hit­ler, her ge­çen gün şe­hit­le­ri­mi­zin art­ma­sı­nı is­te­mi­yo­ruz ama, bü­tün şe­hit­le­ri­mi­zi say­gıy­la anı­yo­ruz- mağ­dur ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz. Bun­la­rın da bir an ön­ce ve­ril­miş olan bu ya­sa öne­ri­mi­zin göz­den ge­çi­ri­le­rek… Bu in­san­la­rın öz­lük hak­la­rıy­la il­gi­li so­run­la­rı­nı di­le ge­tir­me­mi­ze rağ­men, ma­ale­sef AK Par­ti oy­la­rıy­la red­de­dil­di ver­miş ol­du­ğum ya­sa tek­li­fi.

Bun­lar mağ­dur ol­duk­la­rı­nı söy­lü­yor­lar. Özel­lik­le söz­leş­me­li olan­la­rın, za­ma­nın­da, söz­leş­me­le­ri bit­tik­ten son­ra iş­siz ve güç­süz kal­dık­la­rı­nı, pe­ri­şan ol­duk­la­rı­nı, ai­le­le­ri­nin aç­lık­la kar­şı kar­şı­ya ol­duk­la­rı­nı söy­le­yen bir sü­rü uz­man er­baş ve ça­vuş­la­rın so­run­la­rı da var­dı. Keş­ke, bun­la­rı da bu se­çim ön­ce­sin­de çı­kar­say­dık da bu in­san­la­rın mağ­du­ri­ye­ti­ni gi­der­sek da­ha iyi olur­du.

Muh­tar­la­rı­mı­za bak­tı­ğı­mız­da, Tür­ki­ye'de, muh­tar­la­rı­mı­zın ne ka­dar mağ­dur ol­du­ğu­nu ve bu­nun­la il­gi­li ya­sa öne­ri­si ve­ril­di­ği hâlde, bu­nu gör­mez­lik­ten gel­me­miz doğ­ru de­ğil. Muh­tar­la­rı­mız, ye­ri­ne gö­re yir­mi dört sa­at dev­le­tin em­rin­de olan ve her çe­şit so­run­lar­la kar­şı kar­şı­ya ka­lan bu muh­tar­la­rı­mı­zın bu­gün Bağ-Kur'u da­hi öde­ye­me­dik­le­ri­ni, ço­ğu­nun, Bağ-Kur'un ic­ra ka­na­lıy­la ev­le­ri­nin da­hi hac­ze­dil­di­ği­ni du­yu­yo­ruz ve gö­rü­yo­ruz; bu­na çok acı­yo­ruz.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, hiç­bir in­sa­nın mağ­dur ol­ma­sı­nı is­te­mi­yo­ruz. Biz, böl­ge­de ba­rış is­ti­yo­ruz, böl­ge­de kar­deş­lik is­ti­yo­ruz. İn­san­la­rı aç bı­ra­ka­rak eği­te­me­yiz. İn­san­la­rı pe­ri­şan ede­rek on­la­rın te­rö­rist ol­ma özel­lik­le­ri­ni elin­den ala­ma­yız. Çün­kü, aç ka­lan in­san, ni­ha­yet bir ai­le­de bir ço­cuk da­hi aç kal­dı­ğın­da, ve­li­si­nin üze­ri­ne yü­rü­ye­cek ka­dar ce­sur olu­yor. Bun­la­rın çö­zü­mü, özel­lik­le böl­ge­ler ara­sın­da­ki den­ge­siz­li­ği or­ta­dan kal­dır­mak, aş ve iş bul­mak zo­run­da­yız. Bun­la­ra aş ve iş bul­ma­dı­ğı­mız­da, bu in­san­la­rı so­kak­ta ar­tık ya­şa­ya­maz bir du­ru­ma ge­ti­ri­riz ki, ya­rın kar­şı­mı­za çı­kar, bir iş ye­ri­nin ka­pı­sı­nı çe­vi­rir ve­ya­hut da bir ara­ba­ya bin­di­ği­niz­de ka­pı­nı­zın önü­ne da­ya­nır, ba­na iş ve aş, di­ye teh­dit eder ve ya­şı­yo­ruz, gün­cel ola­rak da gö­rü­yo­ruz. Bu­nun için ya­pı­la­cak şey, bir an ön­ce, aş ve iş ya­ra­ta­cak is­tih­dam alan­la­rı­nı ço­ğalt­mak ve bun­la­rı bu kız­gın­lı­ğın­dan, bu hal­ka kar­şı olan böy­le küs­müş­lü­ğün­den kur­tar­ma­nın yo­lu, on­la­ra sa­hip çık­mak­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, köy ko­ru­cu­la­rı­nın ger­çek­ten bü­yük sı­kın­tı­lar içe­ri­sin­de ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz ve bu ya­şa­yan in­san­lar­dan öğ­re­ni­yo­ruz. Bu köy ko­ru­cu­la­rı­mız­la il­gi­li bu ya­sa tek­li­fi­nin, bir neb­ze de ol­sa sı­kın­tı­la­rı­nı gi­der­di­ği­ni gö­rü­yo­ruz. Köy ko­ru­cu­la­rı, her za­man sı­kın­tı içe­ri­sin­de. Bel­ki de, böl­ge­le­rin­de olan ya­şam­la­rıy­la il­gi­li, ula­şım­la­rıy­la il­gi­li ve ai­le­le­riy­le il­gi­li sı­kın­tı içe­ri­sin­de ol­duk­la­rı­nı, ya­şam­la­rı­nın teh­dit al­tın­da ol­du­ğu­nu da gö­rü­yo­ruz. Eğer, be­lir­li bir yaş­tan son­ra on­la­ra ye­te­ri ka­dar sos­yal gü­ven­lik şem­si­ye­si al­tın­da des­tek ve­ril­me­di­ğin­de, bu şem­si­ye al­tın­da on­la­rı ko­ru­ma­dı­ğı­mız sü­re­ce, aç­lı­ğa mahkûm et­miş olu­ruz, ai­le­si­ne ve çev­re­si­ne kar­şı da ko­ru­ma­sız bir du­ru­ma geç­miş olur­lar.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Ana­va­tan Gru­bu ola­rak -ki, za­ten Ge­nel Sek­re­te­ri­miz baş­ta ol­mak üze­re 17 mil­let­ve­ki­li­mi­zin ver­miş ol­du­ğu- bu ya­sa tek­li­fi­ni so­nu­na ka­dar des­tek­li­yo­ruz, ek­sik ve nok­san­la­rı­nı da ge­le­cek­te biz­ler ta­mam­la­ya­ca­ğız. İna­nı­yo­ruz ki, Ana­va­tan Gru­bu ola­rak…

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Ana­va­tan yok, ka­pan­dı.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Bit­miş par­ti­den bah­set­me.

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Ana­va­tan mı, De­mok­rat Par­ti mi?

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (De­vam­la) - Ana­va­tan Gru­bu­nu bir haf­ta son­ra De­mok­rat Par­ti ola­rak gö­re­cek­si­niz. Bun­dan ra­hat­sız ol­du­ğu­nu­zu bi­li­yo­ruz.

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Bir­bi­ri­ne ka­rış­tır­ma.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (De­vam­la) - Çün­kü, siz Tür­ki­ye'de bir­li­ği is­te­mi­yor­su­nuz.

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Ol­mu­yor ama…

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (De­vam­la) - Tür­ki­ye'de par­ti­le­rin bir ara­ya gel­me­si­ni is­te­mi­yor­su­nuz.

BAŞ­KAN - Sa­yın To­run… Sa­yın Ye­ni… Lüt­fen…

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Efen­dim, ka­rış­tı­rı­yor.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (De­vam­la) - Tür­ki­ye'de hu­zu­ru is­te­mi­yor­su­nuz. Bö­lü­ne­rek, par­ça­la­na­rak, kamp­laş­tı­ra­rak bir ül­ke­yi bir ye­re gö­tü­re­me­yiz. Bu­gün, te­rör eğer ço­ğal­dıy­sa, bu kamp­laş­ma­nın ye­te­ri ka­dar te­rör olay­la­rı kar­şı­sın­da du­yar­sız ol­ma­sı do­la­yı­sıy­la, bu Hükûme­tin de des­te­ği ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz, bu dav­ra­nış­la­rıy­la. Eğer, te­rör, yok biz­den, yok şun­lar­dan di­ye in­san­la­rı kamp­laş­tı­ra­rak, in­san­la­rın ve si­ya­si par­ti­le­rin bir ara­ya gel­me­sin­den ra­hat­sız­sa­nız, bu ül­ke­de in­san­la­rın da bir ara­ya gel­me­sin­den ra­hat­sız ol­du­ğu­nu­zu gö­rü­yo­ruz.

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Biz si­zi se­vi­yo­ruz.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (De­vam­la) - Kamp­laş­tı­ra­rak bu ül­ke­yi bir ye­re gö­tü­re­me­ye­cek­si­niz. Biz, he­pi­miz bir ol­ma­lı­yız. 73 mil­yon in­sa­nın bir ol­ma­sı ge­re­kir. Ne­den ayı­rı­yor­su­nuz?

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Biz si­zi se­vi­yo­ruz.

CA­HİT CAN (Si­nop) - Kim ayı­rı­yor ya? Öy­le bir şey yok.

BAŞ­KAN - To­par­la­yı­nız Sa­yın Öz­can.

HÜ­SE­YİN ÖZ­CAN (De­vam­la) - Biz-siz di­ye ayır­ma­nın bir an­la­mı yok. Eğer te­rö­rü yok ede­cek­sek, hep bir­lik­te te­rö­rün üze­ri­ne git­me­li­yiz. Dış güç­le­re kar­şı hep bir­lik­te mü­ca­de­le ver­me­li­yiz. Bir Ame­ri­ka'nın ve onun des­tek­le­miş ol­du­ğu Ku­zey Irak Hükûme­ti­ne kar­şı, "on­la­ra so­ra­lım" man­tı­ğı, Tür­ki­ye'de te­rö­rün önü­ne ge­çe­mez ve bu an­la­yış Tür­ki­ye'yi böl­me­ye gö­tü­rür. Ta­vır­lı ol­ma­lı­yız, bir­lik­te ol­ma­lı­yız, bu ül­ke­nin üni­ter ya­pı­sı­na hep bir­lik­te say­gı­lı ola­rak onun mü­ca­de­le­si­ni ver­me­li­yiz. Yok­sa, bu­ra­ya ge­lip de laf ata­rak, par­ti­le­rin bir­leş­me­sin­den ra­hat­sız ola­rak bu ül­ke­de hu­zur sağ­la­ya­maz­sı­nız. Ar­tık, ül­ke­nin hu­zu­ra ih­ti­ya­cı var, in­san­la­rın aşa ve işe ih­ti­ya­cı var. Bu ko­nu­da Hükûme­tin be­ce­rik­siz ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz, bu­nun der­si­ni de 22 Tem­muz­da, ina­nı­yo­ruz ki halk siz­le­re ve­re­cek­tir, De­mok­rat Par­ti ik­ti­dar ola­cak­tır. Ge­le­cek gün­ler, bü­tün yok­sul­la­rın, bü­tün iş­siz­le­rin, bü­tün bu ül­ke­de ya­şa­yan in­san­la­rın ola­cak­tır di­yor, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Öz­can.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen Cü­ne­yit Ka­ra­bı­yık, Van Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın Ka­ra­bı­yık, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CÜ­NE­YİT KA­RA­BI­YIK (Van) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 1429 sı­ra sa­yı­lı Köy Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pan Ka­nun Tek­li­fi'nin 4'ün­cü mad­de­si üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi en de­rin say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti, de­mok­ra­tik, la­ik, sos­yal bir hu­kuk dev­le­ti­dir. Bun­la­rın her bir şık­kı üze­ri­ne ko­nuş­tu­ğu­muz­da gün­ler ge­çer, sa­at­ler ge­çer ve ki­tap­lar ya­zı­lır. An­cak, ben bu­ra­da sos­yal dev­le­tin ni­te­li­ği hu­su­sun­da ba­zı bil­gi­ler arz et­mek is­ti­yo­rum.

Şim­di­ye ka­dar sos­yal dev­le­tin öz­lük hak­la­rın­dan mah­rum bı­ra­kı­lan köy ko­ru­cu­la­rıy­la il­gi­li tek­li­fin Mec­lis gün­de­mi­ne gel­miş ol­ma­sı, her tür­lü tak­di­rin üs­tün­de­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; yir­mi iki yıl­dır bu gö­re­vi sür­dü­ren köy ko­ru­cu­la­rı­nın ba­zı­la­rı, alt­mış, yet­miş yaş­la­rı­na var­mış ol­ma­la­rı­na rağ­men, ge­çim kay­gı­sıy­la ha­yat­la­rı­na de­vam et­mek­te­dir­ler. Bun­dan do­la­yı da çok mağ­dur du­rum­da­dır­lar. An­cak, bu­gü­ne ka­dar hiç­bir gü­ven­ce­le­ri ol­ma­mış­tır. İş­te bu ya­say­la emek­li ola­cak­lar, emek­li ola­bi­le­cek­ler. Ço­cuk­la­rı ise, sağ­lık yö­nün­den gü­ven­ce al­tı­na alın­mış ola­cak­tır. Ay­rıl­mak is­te­dik­le­rin­de ise, ça­lış­tık­la­rı yıl­lar ora­nın­da taz­mi­nat ala­bi­le­cek­le­ri hu­su­sun­da ka­nun gel­miş­tir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ge­cik­miş olan bu hak­kın köy ko­ru­cu­la­rı­na ve­ril­mek üze­re… Bu ka­nu­nun hu­ku­ki bo­yu­tuy­la bir­lik­te in­sa­ni bo­yu­tu da fev­ka­la­de bü­yük­tür. Bu gü­zel ka­nu­nun bi­zim AK Par­ti dö­ne­mi­ne na­sip ol­ma­sı, se­vinç­le­rin en gü­ze­li­dir. Ta­bii, di­ğer ta­raf­tan, bu ka­nu­nun ha­zır­lan­ma­sın­da eme­ği ge­çen, par­ti gö­zet­mek­si­zin bü­tün di­ğer par­ti­le­re de şük­ran­la­rı­mı bu ve­si­ley­le sun­muş olu­yo­rum.

Bü­tün Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. Te­şek­kür ede­rim. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ka­ra­bı­yık.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen, Ak­sa­ray Mil­let­ve­ki­li Ra­ma­zan Top­rak. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sa­yın Top­rak, şim­di bu­ra­da­sı­nız; bu­yu­run.

RA­MA­ZAN TOP­RAK (Ak­sa­ray) - Sa­yın Baş­kan, yü­ce Mec­li­sin de­ğer­li üye­le­ri; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Bi­raz ön­ce ko­nu­şan Sa­yın Do­ğan, Mar­din Mid­yat Ka­ya­di­bi kö­yün­den bah­set­ti. Yan­lış ha­tır­la­mı­yor­sam, 1992 ve­ya 1993 yı­lın­da böl­ge­de as­kerî sav­cı­lık gö­re­vi ifa eder­ken bu kö­ye git­miş­tim. Te­sa­düf­tür. Yir­mi-otuz ha­ne­lik bir köy ve bu kö­yün ta­ma­mı ko­ru­cu­lar­dan mü­te­şek­kil. Ko­ru­cu­luk mü­es­se­se­si gel­mez­den ön­ce bu kö­yün in­san­la­rı ölüm ile ya­şam ara­sın­da bir sı­nır­da ya­şı­yor­lar­dı. Bu kö­yün ta­ma­mı ko­ru­cu­luk­la ge­çin­mek­te­ler ve bu ko­ru­cu­luk­tan el­de et­tik­le­ri ge­lir ön­ce­ki ya­şam­la­rıy­la hiç kı­yas­lan­ma­ya­cak öl­çek­te.

Yi­ne bu­ra­da bir bil­gi ek­sik­li­ği var, onu da gi­der­miş ola­lım. Bi­raz ön­ce hem Sa­yın İçiş­le­ri Ba­ka­nı­mız­la gö­rüş­tüm hem Alt Ko­mis­yon Baş­ka­nı Sa­yın Fi­liz'le gö­rüş­tüm, hâli­ha­zır­da­ki o bah­set­ti­ği Ka­ya­di­bi kö­yün­de­ki va­tan­daş dâhil, onun ya­kın­la­rı -baş­ka ya­sa­la­rın atıf mad­de­le­riy­le- bu ya­sa­nın bü­tün hü­küm­le­rin­den is­ti­fa­de ede­bi­li­yor. İla­ve­ten, bu şe­kil­de mağ­dur olan ki­şi­le­rin iş bul­ma ko­nu­sun­da bir ay­rı­ca­lık­la­rı da var. Bu­nu da, bu bil­gi ek­sik­li­ği­ni de gi­der­miş ola­lım.

Bi­raz ön­ce te­rör ko­nu­sun­da bir iki ay­dın­la­tı­cı ifa­de et­miş­tik. Te­rö­rün ar­ka pla­nı­na bir­kaç cüm­ley­le ışık tut­ma­ya de­vam ede­lim. Te­rö­rün bes­len­di­ği dış kay­nak­lar ve des­tek­ler ma­lum, on­la­rı ge­çi­yo­ruz. İç bo­yut­la­rı: Bu­nun sos­yal bo­yu­tu var, kül­tü­rel bo­yu­tu var, hu­ku­ki bo­yu­tu var, eko­no­mik bo­yu­tu var ve gü­ven­lik bo­yu­tu var. Her bir bo­yu­tuy­la il­gi­li ola­rak eş za­man­lı, plan­lı, prog­ram­lı bel­li ça­lış­ma­lar­la il­gi­li, özel­lik­le bir­bi­ri­ni iz­le­yen plan­lı adım­lar­la bu te­rör­le mü­ca­de­le et­mek müm­kün ve bir o ka­dar da önem­li olan hu­sus, ik­ti­da­rıy­la mu­ha­le­fe­tiy­le, yö­ne­te­ni yö­ne­ti­le­niy­le, mil­le­ti­miz ve ül­ke­miz için ol­mak kay­dıy­la, te­rör söy­le­mi­ni eğer ger­çek­leş­ti­re­bi­lir­sek, ya­ni bir­lik­te­lik sağ­la­ya­bi­lir­sek üs­te­sin­den gel­me­miz ra­hat­lık­la müm­kün­dür.

Te­rör ola­yı­nın ta­raf­la­rı var. Te­rö­rist, ma­şa, ar­ka­sın­da­ki­ler ve te­rö­rün vur­du­ğu ya in­san­dır ya ma­li kay­nak­tır ve­ya si­ya­si he­def­ler­dir. Di­yar­ba­kır'da as­kerî sav­cı­lık yap­tı­ğım dö­nem­ler­de pek çok ni­te­lik­li ola­yı so­ruş­tur­muş idim. Bu­ra­da­ki be­nim dört yıl­lık gö­rev sü­rem so­nun­da tes­pit et­miş ol­du­ğum çok çar­pı­cı bir so­nu­cu siz­ler­le pay­laş­ma­yı bir vic­dan bor­cu ka­bul edi­yo­rum. O da şu: O dört yı­lın so­nun­da, bu te­rör­den kim­le­rin na­sıl bes­len­di­ğiy­le il­gi­li bir te­rör pas­ta­sı­nı önü­me koy­dum ve di­lim­le­dim, bu te­rör­den kim­ler ne öl­çü­de is­ti­fa­de edi­yor di­ye. Dört yı­lın so­nun­da, di­lim­le­di­ğim te­rör pas­ta­sın­dan en kü­çük di­lim­ler­den bir ta­ne­si te­rör ör­gü­tü­ne gi­di­yor­du. Pas­ta­nın bü­yük di­lim­le­ri te­rör ör­gü­tü­ne de­ğil baş­ka yer­le­re gi­di­yor­du. Bu baş­ka yer­ler­le il­gi­li hu­sus­la­rı za­man za­man ifa­de edi­yo­ruz. Ama, te­rö­rün içe dö­nük bes­le­yen kay­nak­la­rıy­la mü­ca­de­le ede­bil­me­nin ba­zı te­mel da­ya­nak nok­ta­la­rı ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum.

Te­rör­le mü­ca­de­le için hak­lı ol­ma­nız yet­mi­yor, hak­lı­lı­ğın ya­nın­da güç­lü ol­ma­nız ge­re­ki­yor. Biz mü­ca­de­le­de hak­lı­yız, ama güç­lü­lük­te ye­te­rin­ce adım ata­bil­miş de­ği­liz, özel­lik­le dün­ya ka­mu­oyun­da. Zan­ne­di­yo­rum dün­ya ka­mu­oyun­da te­rör­le mü­ca­de­le­de güç­lü­lük nok­ta­sın­da Tür­ki­ye'nin ge­le­ce­ği nok­ta eşit­tir te­rör ko­nu­sun­da ge­le­ce­ği­miz nok­ta­dır. Ül­ke eko­no­mi­si­ni dört bu­çuk yıl­da 2.500 do­lar­dan 5.500 do­la­ra ta­şı­mak, sa­tın al­ma pa­ri­te­si iti­ba­rıy­la 8.500 do­lar­la­ra ta­şı­mak, te­rör­le mü­ca­de­le ko­nu­sun­da çok cid­di bir adım. Te­rö­rün bes­len­di­ği ana nok­ta­lar­dan bir ta­ne­si de fa­kir­lik­tir.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

RA­MA­ZAN TOP­RAK (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, bağ­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Top­rak.

RA­MA­ZAN TOP­RAK (De­vam­la) - Güç­lü bir Tür­ki­ye, eko­no­mi­si güç­lü bir Tür­ki­ye, gü­ven ve is­tik­ra­rı te­min ede­bil­miş bir Tür­ki­ye, ay­nı za­man­da, te­rör ko­nu­sun­da hak­lı­lı­ğı­na ila­ve­ten güç­lü­lü­ğü­nü sağ­la­mış bir Tür­ki­ye, hem iç hem de dış ka­mu­oyun­da te­rör­le mü­ca­de­le­de ke­sin­lik­le ba­şa­rı­lı ola­cak­tır. Bu tes­pi­ti bir cüm­ley­le so­nuç­tan oku­ya­lım: "Tür­ki­ye'de­ki gü­ven ve is­tik­rar or­ta­mı­nı ze­de­le­yen, eko­no­mik den­ge­le­ri aşa­ğı­ya çe­ken her tür­lü söz ve dav­ra­nış Tür­ki­ye'yi güç­süz kı­lar. Güç­süz Tür­ki­ye, te­rör kar­şı­sın­da ça­re­siz Tür­ki­ye de­mek­tir. Bu ne­den­le, li­der­ler, yet­ki sa­hip­le­ri, söz sa­hip­le­ri te­rör­le il­gi­li söy­lem­le­rin­de ke­sin­lik­le so­rum­lu­luk his­siy­le ha­re­ket et­me­li -so­nuç­la­rı­nı is­ter bi­le­rek is­ter bil­me­ye­rek ol­sun- te­rö­re hiz­met ede­cek söz ve dav­ra­nış­lar­dan ke­sin­lik­le ka­çın­ma­lı­lar."

Söz­le­ri­min so­nun­da, te­rör­süz, hu­zur ve gü­ven­le do­lu bir Tür­ki­ye, bir dün­ya ve bir in­san­lık ge­le­ce­ği di­le­ğiy­le, ta­sa­rı­ya des­tek ve­ren -ik­ti­da­rıy­la mu­ha­le­fe­tiy­le- tüm mil­let­ve­kil­le­ri­ni say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Top­rak.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 18.13

 

AL­TIN­CI OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 18.26

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le), Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 114'ün­cü Bir­le­şi­mi­nin Al­tın­cı Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

1429 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi'nin gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Tek­li­fin ge­çi­ci 1'in­ci mad­de­si­ni oku­tu­yo­rum:

GE­Çİ­Cİ MAD­DE 1- Bu Ka­nu­nun yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­te;

a) Gö­rev­de bu­lu­nan ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­nın gö­rev­le­ri­ne, 18/03/1924 ta­rih­li ve 442 sa­yı­lı Köy Ka­nu­nu­nun bu Ka­nun­la de­ği­şik 74 ün­cü mad­de­si­ne gö­re be­lir­le­nen sa­yı sı­nır­lan­dır­ma­sı ne­de­niy­le son ve­ri­le­mez.

b) Gö­rev­de bu­lu­nan ve 55 ya­şı­nı dol­dur­ma­la­rı ne­de­niy­le ili­şik­le­ri ke­si­le­cek olan ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rın­dan, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su ola­rak 10 ila 15 yıl ara­sın­da hiz­me­ti bu­lu­nan­la­ra 5000 gös­ter­ge ra­ka­mı esas alı­na­rak 442 sa­yı­lı Köy Ka­nu­nu­nun ek 16 ncı mad­de­si hü­küm­le­ri­ne gö­re ay­lık bağ­la­nır. 55 ya­şı­nı dol­dur­muş ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rın­dan 10 yıl­dan az hiz­me­ti olan­lar ise is­tek­le­ri ha­lin­de 10 hiz­met yı­lı­nı ta­mam­la­yın­ca­ya ka­dar gö­rev­le­rin­de bı­ra­kı­lır­lar ve bun­lar hak­kın­da da ay­nı hü­küm­ler uy­gu­la­nır. 55 ya­şı­nı dol­dur­muş ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rın­dan 10 yıl­dan az hiz­me­ti olup da ça­lış­mak is­te­me­yen­ler hak­kın­da ise 442 sa­yı­lı Köy Ka­nu­nu­nun ek 17 nci mad­de­si hü­küm­le­ri uy­gu­la­nır.

c) Gö­rev­de bu­lu­nan ve 55 ya­şı­nı dol­dur­ma­mış olan ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı is­tek­le­ri ha­lin­de 55 ya­şı­nı dol­du­run­ca­ya ka­dar gö­rev­le­rin­de bı­ra­kı­lır­lar. Bu Ka­nu­nun yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­te 55 ya­şı­nı dol­dur­ma­mış olan­lar­dan, 55 ya­şı­nı dol­dur­duk­la­rı ta­rih iti­ba­rıy­la 10 yıl­dan az hiz­me­ti olan­lar, 10 hiz­met yı­lı­nı ta­mam­la­yın­ca­ya ka­dar gö­rev­le­ri­ne de­vam ede­bi­lir­ler ve bun­lar hak­kın­da da (b) ben­di hü­küm­le­ri uy­gu­la­nır.

(b) ve (c) ben­di hü­küm­le­rin­de be­lir­ti­len şart­la­rı ta­şı­ma­la­rı ne­de­niy­le 442 sa­yı­lı Köy Ka­nu­nu­nun ek 16 ncı mad­de­si hü­küm­le­ri­ne gö­re ay­lık bağ­la­nan­la­ra 442 sa­yı­lı Köy Ka­nu­nu­nun ek 17 nci mad­de­si­ne gö­re taz­mi­nat öden­mez.

Yu­ka­rı­da be­lir­ti­len hü­küm­le­rin uy­gu­lan­ma­sı, 442 sa­yı­lı Köy Ka­nu­nu­nun bu Ka­nun­la de­ği­şik 74 ün­cü mad­de­si­ne gö­re gö­rev­len­dir­me­yi ge­rek­ti­ren hal­le­rin or­ta­dan kalk­ma­sı du­ru­mun­da ve­ya idarî za­ru­ret hal­le­rin­de, gö­rev­len­dir­me­ye iliş­kin ay­nı usûl uy­gu­lan­mak su­re­tiy­le, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su ola­rak ya­pı­lan gö­rev­len­dir­me­le­re son ve­ri­le­bil­me­si­ne en­gel teş­kil et­mez.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Mev­lüt As­la­noğ­lu, Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li… Yok.

Şah­sı adı­na söz is­te­yen Fa­ruk Ko­ca… Yok.

Ha­luk Koç…

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Ko­nuş­ma­ya­ca­ğım Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Üm­met Kan­do­ğan, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li… Yok.

Mah­mut Gök­su, Adı­ya­man Mil­let­ve­ki­li… Yok.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

5'in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 5 - Bu Ka­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Os­man Öz­can, An­tal­ya Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Öz­can. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA OS­MAN ÖZ­CAN (An­tal­ya) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ön­ce­lik­le şu­nu be­lirt­mek is­ti­yo­rum: Bu ko­ru­cu­lar­la il­gi­li ka­nun ta­sa­rı­sı­nı Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si des­tek­le­mek­te­dir. Onun için, ulu­su­mu­za, ko­ru­cu­la­rı­mı­za ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum ve te­rör­süz bir Tür­ki­ye di­li­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, baş­lan­gıç­ta ge­çi­ci köy ko­ru­cu sis­te­mi­nin uy­gu­lan­dı­ğı il sa­yı­sı 13'tü. Bu­gün, 22 il­de ge­çi­ci köy ko­ru­cu­su uy­gu­la­ma­sı de­vam et­mek­te­dir. Bu il­ler­de, top­lam 66 bi­ne ya­kın köy ko­ru­cu­su kad­ro­su var­ken, 57 bin ki­şi ça­lış­tı­rıl­mak­ta­dır, emek­li olan­la­rın ye­ri­ne de ye­ni­le­ri atan­ma­mak­ta­dır.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ka­nu­nu Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si des­tek­li­yor de­dim, an­cak, çok geç ka­lın­mış bir ka­nun ta­sa­rı­sı ve tam ola­rak ko­nu­şul­muş bir ka­nun ta­sa­rı­sı de­ğil. Şim­di, bu, ko­ru­cu­la­ra ve­ril­miş olan bir lü­tuf da de­ğil­dir, bir hak­kın, ger­çek­ten, tes­li­mi­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şim­di, ko­ru­cu­la­ra ait bu ka­nun ta­sa­rı­sı­nı des­tek­li­yo­ruz de­dim de, el­bet­te, biz de bu­nun­la il­gi­li gö­rüş­le­ri­mi­zi si­zin­le pay­laş­mak is­ti­yo­ruz.

Dört bu­çuk yıl­dır, AKP İk­ti­da­rı, çe­şit­li ko­nuş­ma­la­rı­mı­za rağ­men, de­vam­lı di­le ge­tir­me­mi­ze rağ­men bu ka­nun ta­sa­rı­sı­nı Mec­li­se ge­tir­me­di. Fa­kat, se­çim­ler baş­la­dı, he­men ka­nun ta­sa­rı­la­rı Mec­li­se gel­me­ye baş­la­dı. Ger­çek­ten, bu, top­lu­mu­muz­da ya­dır­ga­nan bir du­rum ol­muş­tur.

Sırf bu de­ğil, ge­çi­ci iş­çi­ler­de de ay­nı­sı ya­pıl­mış­tır. Al­tı ayı dol­du­ran­lar kad­ro­ya alın­mış­tır, beş bu­çuk ay ça­lı­şan kad­ro­ya alın­ma­mış­tır. Ama, bu iş­çi­ler ça­lış­mak is­te­me­di de mi kad­ro­ya alın­ma­dı? Dev­let ta­ra­fın­dan, çe­şit­li il­gi­li­ler ta­ra­fın­dan dört ay ça­lış­tı­rıl­dı, beş bu­çuk ay ça­lış­tı­rıl­dı, gön­de­ril­di. Biz de, iş­te, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak, bu­nun hak­sız­lı­ğı­nı gi­der­mek için Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne baş­vur­duk. İn­şal­lah, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si, bu ge­çi­ci iş­çi­le­ri de kad­ro­ya ala­cak­tır di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, dün­ya­nın hiç­bir ül­ke­sin­de, hat­ta ka­bi­le­ler­de, aşi­ret­ler­de bi­le köy ko­ru­cu­lu­ğu sis­te­mi gi­bi gü­ven­ce­siz, ge­le­ce­ği be­lir­siz, is­te­nil­di­ği za­man ko­vu­lan bir sis­tem da­ha yok­tur. Dev­let, ça­lış­tır­dı­ğı ko­ru­cu­la­rın -yir­mi iki yıl­dır ça­lış­tı­rı­yor- si­gor­ta­sı­nı yap­mı­yor, sağ­lık gü­ven­ce­sin­den yok­sun, ka­çak adam ça­lış­tı­rı­yor. Hâlbu­ki, iş adam­la­rı­mız si­gor­ta­sız bir iş­çi ça­lış­tır­dı­ğı za­man, he­men, hak­kın­da ta­ki­bat açı­la­rak ce­za­lan­dı­rı­lı­yor. Yi­ne de çok te­şek­kür edi­yo­rum bu ka­nun tek­li­fi­ni gön­de­ren­le­re, ça­lı­şan­la­ra, bu­nu ha­zır­la­yan­la­ra; geç de ol­sa, gel­me­si se­vin­di­ri­ci bir du­rum ya­rat­mış­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ko­ru­cu­la­rın sı­kın­tı­la­rı­nı an­cak ya­şa­yan­lar bi­lir. Bir ope­ras­yon­da ön sı­ra­lar­da gön­de­ri­len­ler ko­ru­cu­lar­dır; ope­ras­yon ol­ma­dı­ğı za­man­lar­da da ge­ri­de ça­lış­tı­rı­lan, her yer­de ça­lış­tı­rı­lan, hor gö­rü­len de yi­ne ko­ru­cu­lar­dır. Bun­lar­dan 1.357 ta­ne­si şe­hit ol­muş­tur. Bu ko­ru­cu­luk ka­nu­nu­nu be­ğen­me­ye­bi­lir­si­niz; o, ay­rı bir ko­nu, ama dev­let ola­rak ül­ke­nin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü­nün ko­run­ma­sın­da gö­rev al­mış in­san­la­ra, va­tan­daş­la­rı­mı­za gö­rev ver­miş­sen on­la­rın adam gi­bi ya­şa­ma­sı­nı, si­gor­ta­lı ol­ma­sı­nı, emek­li ol­ma­sı­nı sağ­la­mak da dev­le­tin gö­re­vi­dir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Şim­di, biz, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rı­mız­la Bin­göl'e git­tik, ora­da ko­ru­cu­lar­la top­lan­tı yap­tık. De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ko­ru­cu­la­rın söy­le­dik­le­ri­ni din­le­di­ği­miz za­man tüy­le­ri­miz di­ken di­ken ol­du. Ya­ni, ger­çek­ten, bun­la­rın adam ye­ri­ne ko­nul­ma­sı la­zım. Bu ek­sik­lik bu­gün gi­de­ri­li­yor. Köy ko­ru­cu­la­rı ile ko­ru­cu baş­la­rı­nın öz­lük hak­la­rı­nın dü­zen­len­me­siy­le il­gi­li yö­net­me­lik için al­tı ay mü­sa­ade is­te­ni­yor. Ben, bu al­tı ayın çok ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum. Ba­kan­lar Ku­ru­lun­da al­tı ay bek­le­me­den, bu yö­net­me­li­ğin kı­sa dö­nem­de çı­ka­rıl­ma­sı­nı is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Hükûme­tin te­rör ko­nu­sun­da­ki tu­tum ve dav­ra­nı­şın­dan hal­kı­mı­zın mem­nun ol­ma­dı­ğı­nı söy­le­mek is­ti­yo­rum, ku­su­ra bak­ma­yın. Gez­di­ği­miz yer­ler­de, şe­hit ce­na­ze­le­rin­de olan olay­la­rı ha­tır­lı­yor­su­nuz. Çün­kü, ar­tık, hal­kı­mız boş laf­lar­dan bık­mış­tır, boş laf­lar­dan bık­mış­tır. Te­rö­rü baş­ka bir dev­le­tin bi­tir­me­si­ni bek­le­mek aciz­lik­tir.

Bü­tün, sı­fır te­rör­le bu AKP, hükûme­ti dev­ral­dı. Bu­gün­kü du­ru­mu açık­la­ya­rak hu­zu­ru da boz­mak is­te­mi­yo­rum. Siz, bun­la­rın hep­si­ni bi­li­yor­su­nuz.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, dün­ya­da in­san hak­la­rı sa­vu­nu­cu­lu­ğu­na so­yu­nan, de­mok­ra­si ha­va­ri­si olan ba­zı dev­let­ler var­dır. Bu dev­let­le­ri bi­lir­si­niz siz. Te­rö­rü bes­le­yen on­lar­dır. Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­ri­nin bir­ço­ğu te­rö­rü biz­zat des­tek­le­mek­te­dir. Çün­kü, te­rör­den bun­la­rın men­fa­at­le­ri var­dır. Ne­le­ri var­dır: Ero­in ka­çak­çı­lı­ğın­dan is­ti­fa­de­le­ri var­dır, si­lah ka­çak­çı­lı­ğın­dan is­ti­fa­de­le­ri var­dır, akar­ya­kıt ka­çak­çı­lı­ğın­dan men­fa­at­le­ri var­dır, ka­ra pa­ra ak­la­ma­dan men­fa­at­le­ri var­dır. Onun için, bu, ba­zı de­mok­ra­si ha­va­ri­si dev­let­ler te­rö­rü des­tek­le­mek­te­dir.

Ay­nı za­man­da, te­rö­rün bi­ti­ril­me­si ak­tör­lü­ğü­ne so­yu­nan, bü­yük bil­di­ği­miz dev­let­ler de te­rö­rün baş des­tek­çi­si­dir­ler. Çün­kü, ya­ka­la­nan si­lah­lar on­la­rın si­lah­la­rı­dır. Şim­di, bu­nun için açık­ça va­zi­yet al­ma­mız ge­re­kir.

Şim­di, kur­da sor­muş­lar: "Boy­nun ni­çin ka­lın?" de­miş­ler. "Ken­di işi­mi ken­dim gö­rü­rüm." de­miş. Öy­ley­se, ken­di işi­mi­zi ken­di­miz gö­re­lim. Bu­nu baş­ka­sı­na ha­va­le ede­rek, on­la­ra af çı­ka­ra­rak, ar­ka­sı­nı sı­vaz­la­ya­rak bu işin çö­zü­le­ce­ği­ni san­mak, ger­çek­ten saf­lık­tır. Bu­nu he­pi­mi­zin bil­me­si la­zım. Si­zin de za­ten, ay­nı be­nim gi­bi dü­şün­dü­ğü­nü­ze ina­nı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, şim­di, va­tan­daş­la­rı­mı­zın gü­ven­li­ği­ni te­min et­mek dev­le­ti­mi­zin bor­cu. Onun için, köy ko­ru­cu­lu­ğu ka­lı­cı hâle ge­ti­ril­me­den, mev­cut ko­ru­cu­la­rı­mız her tür­lü sos­yal ve eko­no­mik hak­la­rı­na ka­vuş­tu­ru­la­rak bu so­ru­nu çöz­mek zo­run­da­yız.

Şim­di, bu­nun için de ye­ni­den ko­ru­cu al­ma­ya ge­rek yok­tur. Ben, şah­sen, ye­ni­den ko­ru­cu­lu­ğun te­sis edil­me­si­ne ta­raf­tar bi­ri­si de­ği­lim, ama dev­le­tin, ça­lış­tır­dı­ğı, va­ta­nın bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü için ça­lı­şan ko­ru­cu­la­ra her tür­lü sos­yal hak­la­rı ver­me­si de ana gö­re­vi­dir.

Bu duy­gu­lar­la, bu ka­nu­nu­mu­zun hal­kı­mı­za, ko­ru­cu­la­rı­mı­za, mil­le­ti­mi­ze ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum.

He­pi­ni­ze say­gı­lar, sev­gi­ler su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Öz­can.

Mad­de üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen İb­ra­him Öz­do­ğan, Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Öz­do­ğan. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (Er­zu­rum) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; 1429 sı­ra sa­yı­lı Köy Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na 5'in­ci mad­de­de söz al­dım. Yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­do­ğan, 5'in­ci mad­de.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - 5'in­ci mad­de söy­le­dim efen­dim, 5'in­ci mad­de söy­le­dim za­ten.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye, ha­ki­ka­ten, dün­ya­nın önem­li, has­sas bir böl­ge­sin­de, je­opo­li­tik ola­rak has­sas bir böl­ge­sin­de ol­du­ğu için, ta­rih bo­yun­ca bü­tün dev­let­ler ta­ra­fın­dan teh­dit edil­miş­tir ve te­rör teh­li­ke­le­ri­nin baş­la­dı­ğı yıl­lar­dan iti­ba­ren de hep teh­dit al­tın­da ol­muş­tur. Bu teh­dit­le­rin bi­ri­si de, ha­ki­ka­ten, 1984 se­ne­sin­de, o za­man, Ana­va­tan Par­ti­si ik­ti­da­rı za­ma­nın­da te­rö­rist­le­rin, va­tan bö­lü­cü te­rö­rist­le­rin Eruh bas­kı­nıy­la bu te­rör teh­li­ke­si baş­la­mış. Do­la­yı­sıy­la, o za­man Baş­ba­ka­nı­mız olan mer­hum, ay­nı za­man­da 8'in­ci Cum­hur­baş­ka­nı­mız Tur­gut Özal ta­ra­fın­dan, onun de­ha se­vi­ye­sin­de­ki zekâsı ta­ra­fın­dan ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu sis­te­mi ge­ti­ril­miş. Ta­ri­hi kaç? 26/03/1985 ta­rih­li bir ya­say­la Köy Ka­nu­nu'nda de­ği­şik­lik ya­pı­la­rak. Ha­ki­ka­ten, gü­ven­lik güç­le­ri­mi­zin, as­kerî bir­lik­le­ri­mi­zin ula­şa­ma­dı­ğı ve­ya za­ma­nın­da ula­şa­ma­dı­ğı böl­ge­ler­de, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­mız bü­yük kah­ra­man­lık­lar gös­te­re­rek, va­ta­nın bir­li­ği­nin ve bü­tün­lü­ğü­nün ko­run­ma­sın­da çok önem­li va­zi­fe­ler ifa et­miş­ler­dir. Ken­di­le­ri­ne, ha­ki­ka­ten, mil­let ola­rak, mut­la­ka, min­net duy­gu­la­rı içe­ri­sin­de ol­ma­mız ge­rek­mek­te­dir.

1985 ta­ri­hin­de çı­ka­rı­lan bu Ya­sa, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu sis­te­mi ya­sa­sı, ay­nı za­man­da, böl­ge in­sa­nın­da var olan, va­ta­nı­na ve top­ra­ğı­na bağ­lı­lık duy­gu­su­nun, sev­gi duy­gu­su­nun, ay­nı za­man­da, bu sis­tem­le, top­rak­la­rı­nı ve va­ta­nı­nı sa­vun­ma sis­te­miy­le de, bu va­tan ve top­rak sev­gi­si­nin ge­liş­me­sin­de, per­çin­leş­me­sin­de çok önem­li ya­rar­la­rı da ol­muş­tur.

Gel­di­ği­miz nok­ta iti­ba­rıy­la, 65.809 kad­ro ol­ma­sı­na rağ­men, ge­çi­ci köy ko­ru­cu­lu­ğu sis­te­min­de bu­gü­ne ka­dar -şu an­da do­lu olan- 57.246 ki­şi­dir ve bu in­san­lar, net ay­lık ola­rak, bu­gü­ne ka­dar, ge­çen yıl yap­tı­ğı­mız ye­ni­le­me ile 395 YTL ma­aş al­mak­ta­dır­lar de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Çok önem­li va­tan sa­vun­ma­sın­da bu­lun­muş­lar ve ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı bu­gü­ne ka­dar 1.357 şe­hit ver­miş­ler­dir. Bu­ra­da "şe­hit­lik" iba­re­si­ni, ta­bi­ri­ni kul­la­nır­ken, ay­nı za­man­da bir his­si­ya­tı­mı­zı da Ana­va­tan Par­ti­si ola­rak di­le ge­tir­mek is­ti­yo­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, şe­hit­lik, inanç­la­rı­mız­da ta­bii ki, önem­li, yü­ce bir mer­te­be­dir, fa­kat, biz, ay­nı za­man­da, va­tan sa­vun­ma­sın­da şe­hit olan ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rı­mı­za resmî ola­rak da "şe­hit­lik" rüt­be­si­nin ve­ril­me­si ve ya­ra­la­nan­la­ra "ga­zi­lik" rüt­be­si­nin ve­ril­me­si­ni de is­ti­yo­ruz de­ğer­li ar­ka­daş­lar.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu ta­sa­rı­ya gö­re… Ve ay­nı za­man­da şu­nu da be­lirt­mek is­ti­yo­rum: 22 bin gö­nül­lü köy ko­ru­cu­su, ma­ale­sef, bu tek­li­fin dı­şın­da kal­mış­tır. Mut­la­ka, bu 22 bin gö­nül­lü köy ko­ru­cu­su­nu da -şim­di za­man geç­ti- in­şal­lah, ile­ri­de, ik­ti­da­rı­mız­da, Ana­va­tan Par­ti­si­nin ik­ti­da­rın­da ken­di­le­ri­ni, mut­la­ka, bu kap­sa­mın içi­ne al­mak is­ti­yo­ruz.

Bu tek­lif nok­san­lık­lar­la do­lu­dur de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Biz, bir bu­çuk-iki se­ne ev­vel, baş­ta Mar­din Mil­let­ve­ki­li­miz Sa­yın Mu­har­rem Do­ğan ol­mak üze­re Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu mil­let­ve­kil­le­ri­nin im­za­sıy­la bir ya­sa tek­li­fi ver­miş­tik, bir ka­nun tek­li­fi ver­miş­tik ve da­ha kap­sam­lı ol­ma­sı­nı is­te­miş­tik sos­yal hak­la­rı ba­kı­mın­dan, öz­lük hak­la­rı ba­kı­mın­dan, fa­kat, ma­ale­sef bu ol­ma­dı. İn­şal­lah, ik­ti­da­rı­mız dö­ne­min­de, bu kah­ra­man in­san­la­rın tam ola­rak öz­lük hak­la­rı­na ka­vuş­ma­sı için ge­rek­li dü­zen­le­me­yi ya­pa­ca­ğı­mız­dan hiç şüp­he­niz ol­ma­sın.

Bu ta­sa­rı­nın di­ğer ek­sik bir ta­ra­fı da geç­mi­şe yö­ne­lik de­ğil­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu­gü­ne ka­dar ge­çi­ci köy ko­ru­cu­la­rın­dan -az ön­ce ra­ka­mı­nı ifa­de et­tik- bin­ler­ce­si şe­hit ol­du, bin­ler­ce­si ya­ra­lan­dı, fa­kat ma­ale­sef, bun­lar ya­rar­lan­dı­rıl­mı­yor; mut­la­ka, bu de­ğer­li in­san­la­rın da ya­rar­lan­dı­rıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, te­rör, önü­müz­de­ki yıl­lar­da da ba­şı­mı­zın be­la­sı ol­ma­ya de­vam ede­cek­tir. Do­la­yı­sıy­la, biz mil­let­çe, ik­ti­da­rıy­la, mu­ha­le­fe­tiy­le, hiç­bir is­tis­ma­ra ta­bi tut­ma­dan te­rö­rü ön­le­mek mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­nin, bü­yük Türk mil­le­ti­nin bir­li­ği­ne ve be­ra­ber­li­ği­ne göz dik­miş dev­let­ler sü­rek­li ola­cak­tır. Do­la­yı­sıy­la, uya­nık bu­lun­mak mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Bu ve­si­ley­le, te­rör hak­kın­da bir­kaç fikrî nok­ta­da ko­nuş­mak is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­gün ül­ke­mi­ze hâkim olan al­gı­la­ma­ya gö­re, te­rör, sa­de­ce Tür­ki­ye'nin de­ğil, Or­ta Do­ğu'nun de­ğil, tüm dün­ya­nın so­ru­nu­dur. Bu pers­pek­ti­fe da­ya­na­rak di­yo­ruz ki, te­rör, dün­ya­nın öbür ucun­da bir ül­ke­de her­han­gi bir in­sa­nın ca­nı­nı yak­sa, biz onun­la da mü­ca­de­le et­mek mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz. Bi­zim, te­rör­le mü­ca­de­le­miz­de de di­ğer dün­ya dev­let­le­ri­nin des­tek ol­ma­sı­nı, el­bet­te, bek­le­me­miz hak­kı­mız­dır. An­cak te­rör bu şe­kil­de yok edi­le­bi­lir. Çün­kü, bu­gün te­rör glo­bal hâle gel­miş­tir ve glo­bal ola­rak te­rör­le mü­ca­de­le et­mek mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz.

Bir ül­ke mü­ca­de­le eder­ken, di­ğer bir ül­ke­nin des­tek­le­di­ği te­rö­rist bir olu­şum, var­lı­ğı­nı sür­dür­me­ye ve ye­ni yı­kım­la­ra ne­den ol­ma­ya, el­bet­te ki, de­vam eder. Bu yak­la­şı­ma kâğıt üze­rin­de bak­tı­ğı­nız za­man, et­ki­le­yi­ci bir viz­yo­nun par­ça­sıy­mış gi­bi du­ru­yor. Ol­duk­ça ya­pı­cı ve ku­la­ğa hoş ge­li­yor. Do­ğal ola­rak, bu yak­la­şım, son dö­nem­de si­ya­si­ler ara­sın­da pek bir mo­da ol­du. Di­ğer ta­raf­tan ba­kı­yor­su­nuz, "Biz, bu işi Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­riy­le, Ame­ri­ka'yla iş­bir­li­ği hâlin­de en ya­pı­cı ve ma­kul yol­la hal­le­de­ce­ğiz." di­yor. Biz, bu fik­re de ka­tı­lı­yo­ruz, fa­kat, dik­kat­li ol­mak mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz.

Dün­ya, uzun se­ne­ler­dir te­rör­le ya­tıp te­rör­le kal­kı­yor. En ala­ka­sız in­san­lar bi­le ama­tör bir te­rör­le mü­ca­de­le uz­ma­nı ola­bi­le­cek ka­dar bil­gi sa­hi­bi, dün­ya­da te­le­viz­yon iz­le­yen her­kes bu iş­le­ri bi­li­yor­muş gi­bi bir ha­va­ya bü­rü­nü­yor. Ga­ze­te oku­yan her­kes te­rör uz­ma­nı. So­kak­lar­da yü­rü­yüp di­ğer in­san­lar­la ko­nu­şan her­kes te­rör uz­ma­nı ke­sil­di. Pe­ki, ne­dir her­ke­sin bil­di­ği bu te­rör ger­çe­ği? De­ğer­li ar­ka­daş­lar, o ger­çek şu­dur: 1930'lu yıl­la­rın or­ta­sın­da te­rör ko­nu­sun­da ilk kez kap­sam­lı bi­çim­de gün­de­me gel­di­ğin­de Ce­mi­yet-i Ak­vam, ya­ni, bu­gü­nün Bir­leş­miş Mil­let­le­ri, ke­sin­leş­miş tek bir te­rör ta­nı­mı ka­bul et­ti. O ta­nım­la, Bir­leş­miş Mil­let­ler­ce ta­nı­nan ül­ke­le­rin dev­let baş­kan­la­rı­na sui­kast dü­zen­len­me­si­nin ke­sin­lik­le te­rö­rist ey­lem ol­du­ğu ka­na­ati­ne va­rıl­dı. O gün­den bu gü­ne dün­ya dev­let­le­ri te­rö­rizm üze­ri­ne ke­sin bir ta­nım­la­ma ya­pıp, kap­sam­lı ve sağ­lam bir kri­ter de ko­ya­bil­miş de­ğil­ler­dir. Te­rör­le mü­ca­de­le­de kri­ter ko­ya­cak, bağ­la­yı­cı­lık ge­ti­re­cek bir kri­ter mev­cut de­ğil. Ba­kı­yor­su­nuz, si­vil­le­rin öl­dü­ğü ba­zı ey­lem­le­ri, ba­zı ül­ke­ler, hâlâ ba­ğım­sız­lık mü­ca­de­le­si kap­sa­mın­da de­ğer­len­di­ri­yor ve des­tek ve­ri­yor. Oy­sa, ey­le­min ger­çek­leş­ti­ği ül­ke­nin hükûme­ti, bu­nu "te­rö­rizm" ola­rak ni­te­li­yor ve des­tek bu­la­ma­mak­tan ya­kı­nı­yor. Bu mec­ra­da yü­rü­yen bin­ler­ce tar­tış­ma so­nuç­lan­ma­dan öy­le­ce ka­lı­yor.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­do­ğan, lüt­fen to­par­la­yın.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım.

Bir­leş­miş Mil­let­ler, hâlâ, bu ko­nu­da, tar­tış­ma gö­tür­mez, so­mut, be­lir­le­yi­ci ve bağ­la­yı­cı kri­ter­ler koy­muş de­ğil. Ba­kın, araş­tı­rın, yar­gı bil­di­ren tek cüm­le­ye rast­la­ma­ya­cak­sı­nız. Ya­ni, bi­zim hükûmet, bi­zim ba­zı mu­ha­le­fet un­sur­la­rı, te­rör­le mü­ca­de­le­yi, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin, ABD'nin des­te­ği­ne ve gö­rüş­le­ri­ne açı­yor ama, or­ta­da hiç­bir kri­ter yok. Pe­ki, kri­ter yok­sa, siz na­sıl bu­nu te­rör ola­rak ka­bul et­ti­rip des­tek ala­cak­sı­nız? İş­te, da­na­nın kuy­ru­ğu­nun kop­tu­ğu nok­ta bu­dur de­ğer­li ar­ka­daş­lar.

Ya­kın geç­miş­te, Sa­yın Baş­ba­kan, ABD Baş­ka­nıy­la gö­rüş­müş­tü. Gö­rüş­me­nin ne­ti­ce­sin­de ne ol­du? Üç yıl­dır, dört yıl­dır her ko­nuş­tu­ğun­da te­rör­den baş­ka şey­den bah­set­me­yen Bush, Tür­ki­ye için, Türk hal­kı­nın se­la­me­ti için, tek bir cüm­le ku­rup da "PKK te­rö­rist ör­güt­tür" di­ye­me­di; de­diy­se, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­nu bel­ge­le­me­miz la­zım.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bü­tün kri­mi­no­log­la­rın, te­rör­le mü­ca­de­le uz­man­la­rı­nın üze­rin­de dur­du­ğu tek bir şey var: Te­rö­rist, de­rin­le­me­si­ne ide­olo­jik dü­şü­nen in­san­dır. Te­rö­ris­tin sap­lan­tı­la­rı var­dır, ka­fa­sı ka­rı­şık­tır, vic­da­nı net de­ğil­dir ve bu­nu da bas­tı­rır de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Böy­le bir pro­fil­le baş ede­bil­me­nin tek yo­lu var­dır: Te­rö­ris­tin önü­ne iki se­çe­nek ko­ya­cak­sı­nız. Ba­rı­şı se­çer­se, le­gal mü­ca­de­le­yi se­çer­se, sa­mi­mi­ye­tin­den emin­se­niz, bü­yük­lü­ğü­nü ona gös­te­re­cek­si­niz. Hoş­gö­rü hâkim olur, ama ada­let­le bir­lik­te, ya­pan yap­tı­ğı­nın ce­za­sı­nı çek­mek kay­dıy­la. Yok, eğer, si­lah­lı mü­ca­de­le­de di­re­tir­se ya da dev­let­le eşit şart­lar­da pa­zar­lık yap­ma­ya kal­kar­sa, iş­te, o za­man ça­tış­ma­nın di­liy­le ko­nu­şur. Suç­lu­yu sis­te­ma­tik ola­rak ce­za­lan­dı­rır­sa­nız, dün­ya­nın ge­ri ka­la­nı da mü­ca­de­le­ni­zi ge­rek­çe­le­riy­le açık­lar.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­do­ğan, te­şek­kür edi­yo­rum.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - He­men bi­ti­ri­yo­rum efen­dim.

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­do­ğan, lüt­fen… Sü­re ve­ri­yo­rum. Ek sü­re­de te­şek­kür ede­cek­si­niz, to­par­la­mak için ve­ri­yo­rum.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - To­par­la­mak için… Te­şek­kür ede­ce­ğim efen­dim.

BAŞ­KAN - Lüt­fen… Kul­lan­dı­nız iki da­ki­ka­lık sü­re­yi de.

İB­RA­HİM ÖZ­DO­ĞAN (De­vam­la) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

Sa­de­ce bir nok­ta­yı açık­la­mak is­ti­yo­rum: De­ğer­li ar­ka­daş­lar, İs­pan­ya Baş­ba­ka­nı ik­ti­da­ra gel­di­ği za­man bir şey de­miş­ti: "Ben te­rö­rist­le­rin li­der­le­riy­le gö­rü­şe­rek bu te­rö­riz­mi dur­du­ra­ca­ğım." Fa­kat, gel­di­ği nok­ta iti­ba­rıy­la bu­nu ba­şa­ra­ma­dı ve bir­kaç ay ön­ce hal­kın­dan özür di­le­di.

Şu­nu de­mek is­ti­yo­rum: Te­rö­riz­min ve te­rö­ris­tin, te­rö­rist­le­rin vic­da­nı yok­tur, inan­cı yok­tur, Al­lah kor­ku­su yok­tur, in­san de­ğil­dir. Do­la­yı­sıy­la, biz de te­rör­le en bü­yük mü­ca­de­le­yi, ta­bii ki sos­yal ve eko­no­mik şart­la­rı da be­ra­be­rin­de ge­ti­re­rek si­lah­la yap­mak mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz, te­rö­riz­min ve te­rö­rist­le­rin ka­fa­sı­nı yı­lan gi­bi ez­mek mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz.

He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Öz­do­ğan.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

6'ncı mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 6- Bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür.

BAŞ­KAN - Söz ta­le­bi? Yok.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Tek­li­fin tü­mü­nün oy­lan­ma­sın­dan ön­ce, İç Tü­zük'ün 86'ncı mad­de­si ge­re­ğin­ce oyu­nun ren­gi­ni bel­li et­mek üze­re ve leh­te ol­mak üze­re söz is­te­yen Ham­za Al­bay­rak, Amas­ya Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Al­bay­rak.

HAM­ZA AL­BAY­RAK (Amas­ya) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; gö­rü­şül­mek­te olan 1429 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi'yle il­gi­li ola­rak, oyu­mun ren­gi­ni be­lirt­mek üze­re, leh­te söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi sev­gi ve say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti, 1984 yı­lın­dan be­ri te­rör be­la­sın­dan çok çek­miş­tir, hâlen çek­me­ye de de­vam et­mek­te­dir. Özel­lik­le, NA­TO'nun çok ve­rim­li üye­le­rin­den bir ta­ne­si olan Tür­ki­ye, ca­nıy­la, ma­lıy­la NA­TO'ya kar­şın gö­rev­le­ri­ni ek­sik­siz ola­rak ye­ri­ne ge­tir­me­si­ne rağ­men, ne ga­rip­tir ki, 2001 yı­lın­da Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri'nde ikiz ku­le­le­rin bom­ba­lan­ma­sı­nı mü­te­akip, he­men, ekim ayı içe­ri­sin­de Was­hing­ton An­laş­ma­sı ile NA­TO Ka­nu­nu'nun 5'in­ci mad­de­sin­de de­ği­şik­lik ya­pı­la­rak, te­rör, NA­TO'nun as­li gö­rev­le­ri ara­sı­na alın­mış­tır.

Bir hu­su­su dik­kat­le­ri­ni­ze arz et­mek is­ti­yo­rum de­ğer­li ar­ka­daş­lar. 1984 yı­lın­dan be­ri, özel­lik­le PKK te­rö­rüy­le il­gi­li ola­rak 40 bi­nin üze­rin­de can kay­bet­miş, şe­hit ver­miş, 200 mil­yar do­lar üze­rin­de pa­ra har­ca­mış, NA­TO'nun en sa­dık müt­te­fi­ki olan, ca­nıy­la, pa­ra­sıy­la, her şe­yiy­le NA­TO'ya kar­şın gö­re­vi­ni ek­sik­siz ye­ri­ne ge­ti­ren Tür­ki­ye'nin, te­rör­den çek­ti­ği sı­kın­tı­la­rı, Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri, ikiz ku­le­le­rin bom­ba­lan­ma­sı­na ka­dar ak­lın­dan da­hi ge­çir­me­miş­tir. Bir top­lan­tı­da NA­TO yet­ki­li­le­ri­ne ko­nu­yu ilet­ti­ğim­de şu ce­va­bı ver­miş­ler­dir: "Efen­dim, Tür­ki­ye, NA­TO gün­de­mi­ne te­rö­rün alın­ma­sı için biz­den resmî bir ta­lep­te bu­lun­ma­dı." Çok ga­ri­bi­me git­ti de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Bir ül­ke ola­rak te­rör­den çok çe­ki­yor­su­nuz, ama, te­rö­rün NA­TO gö­rev­le­ri kap­sa­mı­na alın­ma­sı için resmî bir ta­lep­te bu­lun­mu­yor­su­nuz. Bu­nu, Şu­bat 2005 yı­lı içe­ri­sin­de, yi­ne te­rör­le il­gi­li bir ya­sa gö­rü­şü­lür­ken, söz­lü so­ru ola­rak Millî Sa­vun­ma Ba­kan­lı­ğı­mı­za ilet­tim.

1) NA­TO'nun da­imî müt­te­fi­ki ola­rak Tür­ki­ye, ha­ki­ka­ten, te­rör­le il­gi­li ola­rak NA­TO nez­din­de ge­rek­li gi­ri­şim­ler­de bu­lun­muş mu­dur?

2) NA­TO, her­han­gi bir müs­teh­lik mal­ze­me, gi­yim ya da tü­ke­tim mal­ze­me­si­ni Tür­ki­ye'den al­mış mı­dır? Büt­çe­sin­de böy­le bir ka­lem var mı­dır?

Ne ga­rip­tir ki, Tür­ki­ye, NA­TO nez­din­de, te­rö­rün as­li gö­rev­le­ri­ne alın­ma­sı nok­ta­sın­da resmî bir ta­lep­te bu­lun­ma­mış, NA­TO, gü­nü­mü­ze ka­dar da Tür­ki­ye'den her­han­gi bir tü­ke­tim mal­ze­me­si al­ma­mış­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu­gün bi­le, dış dün­ya­da NA­TO müt­te­fik­le­ri ara­sın­da PKK'yı te­rör ör­gü­tü ola­rak ta­nı­yan ül­ke­le­rin sa­yı­sı, ma­ale­sef, onu bul­ma­mak­ta­dır. Bu, çok acı­dır. Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­ri ara­sın­da da yi­ne PKK'yı te­rör ör­gü­tü ola­rak ta­nı­yan­lar, ma­ale­sef, bir elin iki par­ma­ğı ka­dar de­ğil­dir.

Bir şe­yi dik­kat­le­ri­ni­ze arz et­mek is­ti­yo­rum de­ğer­li ar­ka­daş­lar: Şu an­da gö­rü­şül­mek­te olan ya­sa ger­çek­ten gü­zel bir ya­sa. An­cak, ha­pis­ha­ne­ye ve ça­lı­şan­la­rı­na ya­tı­rım yap­mak ye­ri­ne, in­sa­na ya­tı­rım yap­mak da­ha ev­la de­ğil mi­dir? Te­rö­rü ku­rut­mak için ge­rek­li gi­ri­şim­ler­de bu­lun­mak da­ha ön­ce­lik­li de­ğil mi­dir hem iç­te ve hem dış­ta?

Ba­kı­nız, te­rör, üç şey­den kay­nak bu­lur:

1) Lo­jis­tik des­tek.

2) Cep­he­si.

3) Ko­nuş­lan­dı­ğı mekân.

Lo­jis­tik des­te­ği si­ya­si ve eko­no­mik ola­rak tef­rik et­mek müm­kün, ta­dat et­mek müm­kün. Han­gi ül­ke­ler te­rö­re des­tek ve­ri­yor, si­ya­si ola­rak, eko­no­mik ola­rak, uyuş­tu­ru­cu­suy­la, ka­çak­çı­lı­ğıy­la, ve­sa­ire­siy­le? Lo­jis­tik des­tek ola­rak da yi­ne, bu­nun dı­şın­da, PKK'ya, özel­lik­le...

Özel­lik­le, de­ğer­li ar­ka­daş­lar, cep­he nok­ta­sı PKK'nın bel­li. Cep­he­de, kar­şı­sın­da te­rö­rün, Tür­ki­ye var. Ko­nuş­lan­dı­ğı yer bel­li, yo­ğun­luk ola­rak Ku­zey Irak, Kan­dil Dağ­la­rı, ve­sa­ire, ama, ben şim­di so­ru­yo­rum: Te­rör be­la­sı­nın üst se­vi­ye yö­ne­ti­ci­le­ri­nin ko­nuş­lan­ma­dı­ğı han­gi dost ve müt­te­fik ül­ke var Al­lah aş­kı­na? Han­gi Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­sin­de PKK'nın bü­yük­le­ri­ne des­tek ve­ril­mi­yor lo­jis­tik des­tek ola­rak?

De­ğer­li Baş­ka­nım, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; PKK'yla, te­rör­le mü­ca­de­le için el­bet­te ki, ko­ru­cu­la­rı des­tek­le­ye­lim, ama, lüt­fen, lo­jis­tik des­te­ği­ne, ko­nuş­lan­dı­ğı mekânla­ra ve…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Al­bay­rak, lüt­fen to­par­lar mı­sı­nız.

HAM­ZA AL­BAY­RAK (De­vam­la) - To­par­lı­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

…cep­he­si­ne de ge­rek­li ih­ti­ma­mı, öze­ni gös­ter­mek du­ru­mun­da­yız.

Ben, bu ka­nu­nun özel­lik­le köy ko­ru­cu­la­rı­mı­za sos­yal açı­dan bir des­tek ge­ti­re­ce­ği ka­na­atiy­le, oyu­mun ren­gi­ni leh­te ola­rak be­lir­ti­yo­rum, ama, tek­rar yü­ce Mec­li­sin, PKK te­rö­rü­nün, lo­jis­tik, cep­he ve ko­nuş­lan­ma nok­ta­sı­na dış ül­ke­ler nez­din­de da­ha gi­ri­şim­ci bir ruh­la ola­ya mü­da­hil ol­ma­sı­nı is­ti­yo­rum ve özel­lik­le NA­TO ve Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­rin­den, PKK'yı te­rör ör­gü­tü ola­rak bir an ön­ce ta­nı­ma­sı­nı te­men­ni edi­yo­rum.

He­pi­ni­zi sev­gi ve say­gıy­la se­lam­lı­yor, te­şek­kür edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Al­bay­rak.

Tek­li­fin tü­mü açık oy­la­ma­ya ta­bi­dir.

Açık oy­la­ma­nın şek­li hak­kın­da Ge­nel Ku­ru­lun ka­ra­rı­nı ala­ca­ğım.

Açık oy­la­ma­nın elek­tro­nik oy­la­ma ci­ha­zıy­la ya­pıl­ma­sı­nı oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Oy­la­ma için üç da­ki­ka sü­re ve­re­ce­ğim. Bu sü­re içe­ri­sin­de sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin tek­nik per­so­nel­den yar­dım is­te­me­le­ri­ni, bu yar­dı­ma rağ­men de sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin, oy pu­su­la­la­rı­nı, oy­la­ma için ön­gö­rü­len üç da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Ay­rı­ca, vekâle­ten oy kul­la­na­cak sa­yın ba­kan­lar var ise, han­gi ba­ka­na vekâle­ten oy kul­lan­dı­ğı­nı, oyu­nun ren­gi­ni ve ken­di­si­ni ad ve so­ya­dıy­la im­za­sı­nı da ta­şı­yan oy pu­su­la­sı­nı, yi­ne, oy­la­ma için ön­gö­rü­len üç da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Oy­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Bit­lis Mil­let­ve­ki­li Ab­dur­ra­him Ak­soy ve Şır­nak Mil­let­ve­ki­li İb­ra­him Hak­kı Bir­lik; Mar­din Mil­let­ve­ki­li Mu­har­rem Do­ğan ve 17 Mil­let­ve­ki­li ile Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu'nun Köy Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­lif­le­ri­nin açık oy­la­ma so­nu­cu­nu açık­lı­yo­rum:

Kul­la­nı­lan oy sa­yı­sı :    268

Ka­bul                           :    268 (x)

Böy­le­ce, tek­lif ka­bul edil­miş ve ka­nun­laş­mış­tır.

6'ncı sı­ra­da yer alan, Genç­lik ve Spor Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­nün Teş­ki­lat ve Gö­rev­le­ri Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Millî Eği­tim, Kül­tür, Genç­lik ve Spor Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­la­ya­ca­ğız.

6.- Genç­lik ve Spor Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­nün Teş­ki­lat ve Gö­rev­le­ri Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Millî Eği­tim, Kül­tür, Genç­lik ve Spor Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1360) (S. Sa­yı­sı: 1427) (xx)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Ko­mis­yon ra­po­ru, 1427 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de AK Par­ti Gru­bu adı­na söz is­te­yen Mus­ta­fa Ilı­ca­lı, Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın Ilı­ca­lı, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA MUS­TA­FA ILI­CA­LI (Er­zu­rum) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ön­ce he­pi­ni­zi say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum.

Genç­lik ve Spor Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­nün Teş­ki­lat ve Gö­rev­le­ri Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı üze­rin­de AK Par­ti Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum.

Bu­ra­da faz­la za­ma­nı­nı­zı al­ma­dan ba­zı önem­li hu­sus­la­rı siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum. Bu ta­sa­rı, ba­zı çok önem­li hu­sus­la­rı içe­ri­yor. Bir çer­çe­ve ta­sa­rı. Bun­lar­dan bir ta­ne­si de, en önem­li­le­rin­den bi­ri de Er­zu­rum'da 2011'de ya­pı­la­cak olan Üni­ver­si­te Kış Oyun­la­rıy­la il­gi­li dü­zen­le­me­dir.

Bil­di­ği­niz gi­bi, 16 Ocak 2007 ta­ri­hin­de To­ri­no'da ya­pı­lan ka­rar top­lan­tı­sın­da, Ulus­la­ra­ra­sı Üni­ver­si­te Spor Oyun­la­rı Fe­de­ras­yo­nu, 2011 Üni­ver­si­te Kış Oyun­la­rı­nın Er­zu­rum'da ya­pıl­ma­sı­na ka­rar ver­miş­tir. Bu, Er­zu­rum'umuz için, böl­ge­miz için ta­rihî bir ka­rar­dır, çok önem­li­dir.

Bu ma­na­da da bu ka­rar top­lan­tı­sın­da ta­bii biz­zat çok des­tek ve­ren Hükûme­ti­mi­ze, Baş­ba­ka­nı­mı­za, ka­rar top­lan­tı­sın­da da Hükûme­ti­mi­zi tem­si­len biz­ler­le be­ra­ber olan Dev­let Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­mız Sa­yın Meh­met Ali Şa­hin'e, tüm Er­zu­rum­lu­lar ve böl­ge­miz adı­na te­şek­kür ve şük­ra­nı bir borç bi­li­yo­rum.

Özel­lik­le ana mu­ha­le­fe­ti­mi­zin dik­ka­ti­ni çek­mek is­ti­yo­rum. Bi­raz ön­ce­ki, Köy Ka­nu­nu'nda de­ği­şik­lik ya­pıl­ma­sı­na ait ka­nun­da, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin De­ğer­li Söz­cü­sü, özel­lik­le böl­ge­sel kal­kın­mış­lık far­kı­na vur­gu yap­tı ve bu böl­ge­sel kal­kın­mış­lık far­kı­nın kal­dı­rıl­ma­sı yö­nün­de, çok -be­nim de al­tı­na im­za ata­ca­ğım- gü­zel cüm­le­ler kur­du.

İş­te, bu böl­ge­sel kal­kın­mış­lık far­kı­nın or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­sı için en önem­li hu­sus, böl­ge­miz­de­ki kış tu­riz­mi po­tan­si­ye­li­nin ha­re­ke­te ge­çi­ril­me­si­dir. Bil­di­ği­niz gi­bi, Er­zu­rum Pa­lan­dö­ken Dağ­la­rı,

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(xx) 1427 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Av­ru­pa'da­ki Alp­ler­den çok da­ha yük­sek bir po­tan­si­ye­le sa­hip­tir. Ya­ni, ra­kım iti­ba­rıy­la 1.900 met­re­yi aş­mış ol­ma­sı, bu­nun ya­nın­da pist­le­rin uzun­lu­ğu… Di­ğer ta­raf­tan sa­de­ce Er­zu­rum ola­rak de­ğil, Sa­rı­ka­mış ola­rak, Er­zin­can ola­rak, Ağ­rı ola­rak, tüm Do­ğu Ana­do­lu ola­rak çok bü­yük bir po­tan­si­ye­li­miz var­dır, ama bu po­tan­si­ye­li­mi­zin ha­re­ke­te ge­çi­ril­me­si için de bü­yük des­te­ğe ih­ti­yaç var­dı. İş­te, bu des­tek­ler­den en önem­li­si, ni­ye iş­te Fran­sa Alp­le­ri­ne, İs­viç­re'ye, İtal­ya'ya, Al­man­ya'ya se­ne­de 160 bin ki­şi gi­di­yor, Tür­ki­ye'den bin­ler­ce gi­di­yor? Bi­zim bu po­tan­si­ye­li­mi­zin ha­re­ke­te ge­çi­ril­me­si için de bir­ta­kım so­mut adım­lar ge­re­ki­yor­du. Bu ma­na­da da biz za­ten Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de­ki Do­ğu Ana­do­lu, Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu mil­let­ve­kil­le­riy­le, ti­ca­ret oda­sıy­la be­ra­ber yü­rüt­tü­ğü­müz bir pro­je­miz var­dı. O pro­je­mi­zin esas ama­cı, 2018 Kış Olim­pi­yat­la­rı­dır, ama bu olim­pi­yat­la­rı al­mak için ba­zı te­sis­le­re ih­ti­ya­cı­mız ol­du­ğu da açık bir ger­çek­ti. Bu ma­na­da da bu Üni­ver­si­te Kış Oyun­la­rı­nın alın­mış ol­ma­sı, çok önem­li adım ol­muş­tur.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Er­zu­rum'da ya­pı­lan Er­zu­rum Kon­gre­si, ül­ke­mi­zin kur­tu­lu­şu açı­sın­dan son de­re­ce önem­li bir adım­dır. Bu­ra­da si­zin­le şu­nu pay­laş­mak is­ti­yo­rum: Ara­dan ge­çen sek­sen se­kiz yıl son­ra, bu oyun­lar da böl­ge­mi­zin eko­no­mik kal­kın­ma­sı açı­sın­dan çok önem­li bir adım ola­cak­tır. Ger­çek­ten, bu oyun­la­rın alın­ma­sın­da böl­ge­mi­ze önem­li ya­tı­rım­lar ge­le­cek­tir -bu­ra­da faz­la za­ma­nı­nı­zı al­ma­mak için bun­la­rı söy­le­mi­yo­rum- çok sa­yı­da te­sis ya­pı­la­cak­tır, yak­la­şık 300 tril­yon­luk bir ya­tı­rım ola­cak­tır. Bu­nun ha­ri­cin­de, ta­bii, böl­ge ca­zi­be mer­ke­zi hâli­ne gel­miş­tir; ya­ban­cı ya­tı­rım­cı­lar, her gün ye­ni bir ya­tı­rım­cı gel­mek­te­dir, med­ya­nın gö­zü, ar­tık, ya­ni dün­ya­da Er­zu­rum Pa­lan­dö­ken ta­nın­mış­tır.

Bi­li­yor­su­nuz, po­tan­si­yel ol­ma­sı önem­li de­ğil, onun de­ğer­len­di­ril­me­si ve ta­nı­tıl­ma­sı çok önem­li­dir. Bi­li­yo­rum ki, bu­ra­da da ik­ti­da­rıy­la mu­ha­le­fe­tiy­le bu ya­sa­ya ve­ri­le­cek des­tek­le, Genç­lik Spor Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­mü­zün önü açı­la­cak. Ha­zır­lık dü­zen­le­me ku­ru­lu­nun oluş­tu­rul­ma­sı, ila­ve öde­nek­le­rin sağ­lan­ma­sı sa­ye­sin­de böl­ge­miz­de önem­li ge­liş­me­ler ola­cak­tır.

Ta­bii, bu­nun ha­ri­cin­de de en önem­li şey bu oyun­lar­da spor­cu po­tan­si­ye­li­dir. Spor­cu po­tan­si­ye­li­mi­zin ar­tı­rıl­ma­sı yö­nün­de de 2011'de sa­de­ce Üni­ver­si­te Kış Oyun­la­rı­nın ya­pıl­ma­sı de­ğil, şam­pi­yon spor­cu­lar da çı­kar­ma­mız la­zım. Bu ma­na­da da in­şal­lah Hükûme­ti­miz des­tek ve­re­cek­tir. Özel­lik­le Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­mı­zın YÖK'le ya­pa­ca­ğı iş bir­li­ği içe­ri­sin­de, bu­gün li­se­de oku­yan öğ­ren­ci­le­ri­mi­ze üni­ver­si­te­de kış spor­la­rıy­la il­gi­li li­sans­lı spor­cu ol­ma­la­rı için, bu şam­pi­yo­na­da, bu ya­rış­ma­lar­da şam­pi­yon­luk ka­za­na­bil­me­le­ri için bir­ta­kım ko­lay­lık­lar ge­tir­me­si la­zım.

Za­ma­nı­nı­zı al­ma­dan, bu­ra­da Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­na, YÖK'e sun­du­ğum öne­ri­ler var. İn­şal­lah, bun­lar da ha­ya­ta ge­çe­cek­tir ve tüm bu ge­liş­me­ler­le be­ra­ber, in­şal­lah, böl­ge­miz, sa­de­ce 2011'de Üni­ver­si­te Kış Oyun­la­rı­nın ya­pıl­mış ol­du­ğu bir il ol­ma­ya­cak­tır. Böl­ge­nin tüm il­le­riy­le be­ra­ber kış po­tan­si­ye­li­nin ge­liş­ti­ril­me­si yö­nün­de ya­pı­lan bu te­sis­ler sü­rek­li­lik arz ede­cek, ya­ban­cı ya­tı­rım­cı­lar
-ül­ke­mi­zin bir ca­zi­be mer­ke­zi ol­ma­sı, za­ten çok mu­az­zam bir ya­ban­cı ser­ma­ye var- böl­ge­mi­ze de ge­le­cek­tir ve böl­ge kal­kın­ma­sı açı­sın­dan, böl­ge­sel kal­kın­mış­lı­ğın or­ta­dan kalk­ma­sı açı­sın­dan önem­li bir me­sa­fe el­de ede­ce­ğiz.

Ko­nu­şa­ca­ğım çok şey var, ama za­ma­nı­nı­zı faz­la al­mak is­te­mi­yo­rum.

Bu ve­si­ley­le, tek­rar, böy­le, hem bu oyun­la­rın alın­ma­sın­da bi­ze des­tek olan hem de bu ta­sa­rı­yı bir an ön­ce Mec­li­se ge­ti­ren Sa­yın Baş­ba­ka­nı­mız Re­cep Tay­yip Er­do­ğan Bey'e, Baş­ba­kan Yar­dım­cı­mız Meh­met Ali Şa­hin Bey'e, tüm Hükûmet üye­le­ri­ne, bu­ra­da des­tek ve­re­cek olan ana mu­ha­le­fe­te, ik­ti­da­ra, di­ğer mu­ha­le­fe­te, her­ke­se şah­sım ve böl­gem -sa­de­ce Er­zu­rum de­mi­yo­rum, böl­gem açı­sın­dan önem­li- tüm böl­gem adı­na te­şek­kür ve şük­ran­la­rı­mı su­nu­yor, he­pi­ni­zi say­gı­la­rım­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Ha­yır­lı ak­şam­lar di­li­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ilı­ca­lı.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Dur­sun Ak­de­mir, Iğ­dır Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın Ak­de­mir, bu­yu­run. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA DUR­SUN AK­DE­MİR (Iğ­dır) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Genç­lik ve Spor Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­nün Teş­ki­lat ve Gö­rev­le­ri Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Millî Eği­tim, Kül­tür, Genç­lik ve Spor Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru üze­rin­de Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım. Söz­le­ri­me baş­la­ma­dan ön­ce, yü­ce Mec­li­si ve siz de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mı say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ta­sa­rı­nın ge­rek­çe­sin­de be­lir­til­di­ği üze­re spor, gü­nü­müz­de ge­niş kit­le­le­ri et­ki­le­ye­rek ulus­la­ra­ra­sı ve in­san­lar ara­sı iliş­ki­yi ge­liş­ti­ren, dost­luk­lar ku­ran ve top­lu­mun ge­liş­me­sin­de ön­cü­lük eden bir fa­ali­yet ala­nı­dır. Bu fa­ali­yet ala­nın­da dün­ya ge­ne­lin­de ula­şım ve ile­ti­şim hı­zı­nın art­ma­sı spo­ru da bir sek­tör hâli­ne ge­tir­miş ve bu spor or­ga­ni­zas­yon­la­rı sa­ye­sin­de mil­let­ler di­ğer mil­let­ler­le kay­na­şır hâle gel­miş­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, öte yan­dan, ül­ke­ler, ara­la­rın­da ya­şa­nan olum­suz­luk­la­rın aşıl­ma­sın­da spo­ru ve ön yar­gı­la­rın aşıl­ma­sın­da spor­tif fa­ali­yet­le­ri en et­kin şe­kil­de kul­lan­mak­ta ve ül­ke­ler ara­sı iliş­ki­le­rin ge­liş­ti­ril­me­si açı­sın­dan bu or­ga­ni­zas­yon­lar sü­rek­li ola­rak gün­de­me gel­mek­te­dir.

Yi­ne, özel­lik­le genç­le­ri et­ki­le­yen bir di­zi olum­suz­luk­la­rın ön­len­me­si, za­rar­lı alış­kan­lık­lar­dan, şid­det­ten genç­le­rin uzak tu­tul­ma­la­rı için de spor­tif et­kin­lik­le­rin ar­tı­rıl­ma­sı ve genç­le­rin bu sa­ha­lar­da ak­tif ola­rak ka­tı­lım­la­rı­nın sağ­lan­ma­sı, dev­le­tin, hükûmet­le­rin önem­li gö­rev­le­rin­den bi­ri­si­dir. Ulus­la­ra­ra­sı are­na­da spor­tif fa­ali­yet­ler için mer­kez hâli­ne gel­mek ve önem­li or­ga­ni­zas­yon­la­rı ger­çek­leş­tir­mek hem ül­ke­mi­zin ta­nı­tı­mı hem de genç­li­ği­mi­zin, Türk top­lu­mu­nun ge­le­ce­ğin­de sağ­lam vü­cut­la­rıy­la, sağ­lam ka­fa­la­rıy­la ül­ke­nin ge­le­ce­ği­ne da­ha iyi hiz­met­ler ya­pa­bil­me­si için ge­rek­li­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ta­sa­rı­nın ge­rek­çe­sin­de ül­ke­miz­de dü­zen­le­nen spor­tif fa­ali­yet­le­rin ye­ri­ne ge­ti­ril­me­sin­de ve bir­ta­kım spor­tif hiz­met­le­rin et­kin bir şe­kil­de ulus­la­ra­ra­sı fe­de­ras­yon­la­rın ku­ral­la­rı­na uy­ma zo­run­lu­lu­ğu bu­lun­du­ğun­dan ba­his­le bu ka­nun tek­li­fi ge­ti­ril­mek­te ve do­la­yı­sıy­la, ka­nun­laş­tı­rıl­ma­sı is­ten­mek­te­dir.

Ge­rek­çe­de, bu dü­zen­le­me­nin ulus­la­ra­ra­sı fe­de­ras­yon­la­rın ku­ra­lı­na uy­ma zo­run­lu­lu­ğun­dan söz edi­le­rek, ta­sa­rı­nın gün­de­me ge­ti­ril­di­ği be­lir­til­miş­tir. Bu yak­la­şım tar­zı ba­na bi­raz ters gel­miş­tir de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Da­ha doğ­ru­su, ya­sal dü­zen­le­me­ler ya­pı­lır­ken ulu­su­mu­zun ih­ti­yaç­la­rı ve işin ge­rek­le­ri ye­ri­ne, dış ih­ti­yaç­lar, zo­run­lu­luk­lar, da­yat­ma­lar dik­ka­te alı­na­rak ge­rek­çe ola­rak gös­te­ril­me­si, yü­ce Türk mil­le­ti­nin Hükûme­ti­ne ya­kış­ma­mak­ta­dır. Bi­lin­di­ği üze­re, Av­ru­pa Bir­li­ği mük­te­se­ba­tın­da da, uyum ama­cıy­la da bir­çok dü­zen­le­me, bu Mec­lis­ten tam ola­rak tar­tı­şı­la­ma­dan geç­miş­tir. Ge­ti­ri­len dü­zen­le­me­le­rin ne ge­ti­rip ne gö­tü­re­ce­ği tar­tı­şı­la­ma­dan, da­ha doğ­ru­su, ik­ti­dar ka­na­dı ta­ra­fın­dan tar­tı­şıl­ma­sı­na imkân ve­ril­me­den, bir­ta­kım fa­ali­yet­ler bu­ra­dan ge­çi­ril­di, ya­sa­laş­tı­rıl­dı. Ta­bii ki, bu şe­kil­de, ale­la­ce­le ge­çi­ri­len ya­sa­lar, da­ha yü­rür­lü­ğe gir­di­ği gün, uy­gu­la­ma­da bir­çok sı­kın­tı­la­ra se­bep ol­muş­tur ve de­ğiş­ti­ril­mek zo­run­lu­lu­ğu or­ta­ya çık­mış­tır. Te­men­nim odur ki, ya­sal dü­zen­le­me­le­ri, en azın­dan, ger­çek­leş­ti­rir­ken mil­le­ti­mi­zin bü­tün ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı­nın çı­ka­rı­la­cak ya­sa üze­rin­de gö­rü­şü­nün alı­na­bil­me­si ve hem­fi­kir olu­na­bil­me­si için, si­vil top­lum ör­güt­le­riy­le de ile­ti­şim için­de ol­mak ve on­la­rın da gö­rüş­le­ri­ne de­ğer ver­mek ge­re­ki­yor. Do­la­yı­sıy­la, ulu­sal men­fa­at­le­ri­mi­zin üst dü­zey­de tu­tul­ma­sı­nı sağ­la­ya­cak bu dav­ra­nış için­de olun­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni be­lirt­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, dün­ya­ya en­teg­re ol­muş bir Tür­ki­ye, dü­zen­le­me­le­ri­mi­zin ulus­la­ra­ra­sı norm­la­ra uy­gun ol­ma­sı ba­kı­mın­dan ge­rek­li­dir. An­cak, mil­le­tin ta­lep­le­ri­ne ku­lak tı­ka­ya­rak sa­de­ce dı­şa­rı­dan ge­len ta­lep­ler doğ­rul­tu­sun­da ya­sal dü­zen­le­me ih­ti­ya­cı­nı duy­mak ve bu şe­kil­de bir ge­rek­çe or­ta­ya koy­mak doğ­ru ol­ma­mak­ta­dır, ten­kit edil­me­si ge­re­ken nok­ta bu­dur.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; el­bet­te, ulus­la­ra­ra­sı spor or­ga­ni­zas­yon­la­rı­nın ül­ke­miz­de ba­şa­rı­lı bir şe­kil­de dü­zen­len­me­si için ne ge­re­ki­yor­sa ya­pıl­ma­lı­dır. An­cak, bu or­ga­ni­zas­yon­lar­da, spor­cu­la­rı­mı­zın da yo­ğun bir şe­kil­de ka­tı­la­rak ül­ke­mi­zin ta­nı­tı­mı­nı sağ­la­ya­cak bü­yük ba­şa­rı­la­ra im­za at­ma­la­rı ve bu or­ga­ni­zas­yon­lar­da so­nuç al­ma­la­rı için çok önem­li des­tek­ler ve eği­tim­ler ve­ril­me­si ge­re­kir.

Bi­lin­di­ği üze­re, Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­riy­le kı­yas­lan­dı­ğın­da bü­yük, genç nü­fu­sa sa­hip bir ül­ke­yiz, hat­ta, bu genç nü­fu­su­muz, yaş­la­nan Av­ru­pa kar­şı­sın­da, ya­rın Tür­ki­ye'nin önem­li bir stra­te­jik gü­cü ola­cak du­rum­da­dır. Bu ne­den­le­dir ki, eği­ti­min ya­nın­da spor­tif fa­ali­yet­ler­le de genç­le­ri­mi­zin ye­tiş­ti­ril­me­si, dün­yay­la kı­sa sü­re­de en­teg­re ola­cak, hat­ta Av­ru­pa'nın ye­tiş­miş ve eği­til­miş iş gü­cü­nü kar­şı­la­ya­cak bir Türk nes­li­nin ye­tiş­ti­ril­me­si ve ye­tiş­me­si açı­sın­dan çok önem­li­lik arz et­mek­te­dir. Bu te­mel­de, ül­ke­miz­de­ki eko­no­mik sı­kın­tı­nın yat­tı­ğın­dan he­pi­miz ha­ber­da­rız, ama, mev­cut imkânla­rı iyi plan­la­ya­rak ve ye­rin­de kul­la­na­rak, ül­ke­mi­zin genç­le­ri­ne spor ih­ti­yaç­la­rı­nı kar­şı­la­ya­cak te­sis­le­rin ya­pıl­ma­sı ve spor eği­ti­ci­le­ri­nin, öğ­re­ti­ci­le­ri­nin ye­tiş­ti­ril­me­si ve Türk ulu­su­nun ge­le­ce­ği­nin ga­ran­ti­si ola­rak genç­le­ri­mi­zin sağ­lam ka­fa­la­rı ve sağ­lam vü­cut­la­rı­nın ol­ma­sı için ge­re­ken ya­pı­la­bi­lir, ama, ne ya­zık­tır ki, beş yıl­lık bir sü­re içe­ri­sin­de son gü­ne sı­kış­tı­rı­lan genç­lik ve genç­li­ğin spor ko­nu­la­rı­nı gün­de­me ge­ti­ren bir ya­sa­nın çı­ka­rıl­ma­sı­nı ben çok ek­sik bir ha­re­ket ola­rak bu­lu­yo­rum. Do­la­yı­sıy­la, ik­ti­da­rın bu son dav­ra­nış­la­rı­nı, san­ki bü­yük iş be­ce­ri­yor­muş ha­va­sı­na gi­re­rek ya­sa ge­çir­me­nin ül­ke­ye faz­la fay­da ge­tir­me­ye­ce­ği­ni, ek­sik­le­rin ka­la­ca­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum.

O ne­den­le, bu­gün genç­le­ri­mi­zin önün­de­ki en bü­yük sı­kın­tı olan iş­siz­lik ko­nu­su­nu şu ana ka­dar hal­le­de­me­miş bir Hükûmet­le kar­şı kar­şı­ya­yız. Da­ha iş­siz­lik­le kıv­ra­nan, iş ol­ma­dı­ğı için kah­ve­ler­de, ka­fe­ler­de, so­kak­lar­da ya da mey­ha­ne­ler­de va­kit ge­çi­ren genç­le­rin ge­le­ce­ği­ni ga­ran­ti ede­me­yen bir Hükûme­tin, spor ko­nu­sun­da kaç ta­ne gen­ci­mi­zin ge­le­ce­ği­ni ga­ran­ti ede­ce­ğin­den be­nim en­di­şem var.

Ül­ke­miz­de is­tih­dam ora­nı yüz­de 46'dır. Ya­ni, de­mek­tir ki, ça­lış­ma­sı ge­re­ken in­san­la­rın 54 ta­ne­si boş­tur, iş­siz­dir. Bu, ül­ke­miz­de ra­kam böy­ley­ken, me­se­la ge­liş­miş ül­ke­ler­de bu ra­kam yüz­de 74'le­rin üze­rin­de­dir. Bu açı­ğı gö­re­me­yen ve ih­ti­ya­cı kar­şı­la­ma­yan, üni­ver­si­te me­zu­nu olup da üç­te 1'inin so­kak­ta gez­di­ği bir ül­ke­de, Hükûmet ola­rak genç­le­re el ata­ma­yan bir be­ce­rik­siz­li­ği, son gün ya­sa­sıy­la, genç­le­re ya­sa çı­ka­rı­yo­rum, spor ya­sa­sı çı­ka­rı­yo­rum, di­ye rek­lam ba­bın­dan gün­de­me ge­tir­me­si­ni ka­bul eder du­rum­da ola­ma­yız.

İş­siz­lik, ül­ke­miz­de her genç gru­bu­nu sı­kın­tı­ya so­kar du­rum­da­dır. Genç­ler, iş­siz­lik­ten do­la­yı ge­le­cek­le­rin­den emin de­ğil­ler­dir, psi­ko­lo­jik çö­kün­tü için­de­ler; ai­le­siy­le, ar­ka­da­şıy­la, sos­yal çev­re­siy­le uyum sağ­la­ma­yan bir ne­sil, şu an­da, bü­yük sı­kın­tı içe­ri­sin­de, pat­la­ma­ya ha­zır bir bom­ba gi­bi bek­le­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, üni­ver­si­te­yi bi­ti­rip de iş ga­ran­ti­si ol­ma­yan, hâli­ha­zır­da, bir sü­rü genç in­sa­nı­mız üni­ver­si­te­de oku­mak­ta­dır. Eği­tim ku­rum­la­rın­da da­hi, ül­ke için­de, spor­tif alan­la­rı ye­ter­li ol­ma­yan yük­se­ko­kul­lar ve il­köğ­re­tim okul­la­rı, ay­rı­ca li­se­ler bu­lun­mak­ta­dır. Do­la­yı­sıy­la, ben, bu­ra­da, bu ih­ti­yaç­la­rın sa­yıl­ma­sı­nı, ül­ke­nin ge­le­cek­te en önem­li so­run­la­rın­dan bi­ri­si­nin ol­du­ğu­nu vur­gu­la­mak is­ti­yo­rum ve bun­dan son­ra­ki hükûmet­le­rin ilk ön­ce­lik­li so­run­la­rın­dan bi­ri­si, genç­le­ri­mi­zin eği­tim ve spor ko­nu­su ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni vur­gu­la­mak is­ti­yo­rum. AK Par­ti Hükûme­ti­nin ya­pa­ma­dı­ğı bu ek­sik­lik­le­ri, ge­le­cek ve ku­ru­la­cak hükûmet­le­rin sır­tı­na yük­le­di­ği­ni be­lirt­mek için bun­la­rı vur­gu­la­mak is­ti­yo­rum.

Bu man­za­ra kar­şı­sın­da, genç­le­ri­mi­zin, ta­bii, bi­rey­sel ola­rak işi ol­ma­yan, psi­ko­lo­jik yön­den ruh âle­mi den­ge­li ol­ma­yan bir gen­cin, ce­bin­de pa­ra­sı ol­ma­yan bir gen­cin, spo­ra, han­gi spor sa­ha­sı­na kay­nak, pa­ra ayı­ra­ca­ğı ve za­man ayı­ra­ca­ğı­nı dü­şün­mek aca­ba saf­lık ol­maz mı? Be­nim di­le­ğim, ül­ke­miz­de ya­pı­la­cak olan spor or­ga­ni­zas­yon­la­rı­na genç­le­ri­mi­zin se­yir­ci ola­rak de­ğil, ak­tif ola­rak ka­tıl­ma­la­rı; sa­de­ce ül­ke­miz­de de­ğil, dün­ya­nın her ye­rin­de­ki spor or­ga­ni­zas­yon­la­rın­da ba­şa­rı­lar ge­tir­me­le­ri­dir. An­cak, de­min de sı­ra­la­ma­ya ça­lış­tı­ğım gi­bi, ül­ke­miz­de genç­le­ri­mi­ze ay­rı­lan imkânla­rın kıt ka­na­at ol­ma­sı ne­de­niy­le ve iş­le­ri­nin ol­ma­ma­sı ne­de­niy­le, ki­şi­lik­le­ri­ni ve kim­lik­le­ri­ni bul­ma­da­ki sı­kın­tı­la­rı ne­de­niy­le ge­le­ce­ği­nin ga­ran­ti­si ol­ma­dı­ğı or­ta­da gün gi­bi dur­mak­ta­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bü­tün bun­la­rın ba­şa­rı­la­bil­me­si için biz­le­re de önem­li gö­rev­ler dü­şü­yor. Ön­ce­lik­le genç­le­ri­mi­zi olum­suz et­ki­le­yen bu eko­no­mik zor­luk­la­rın ve iş­siz­lik so­ru­nu­nun aşıl­ma­sı için her fer­din, her par­ti­nin, dev­le­tin her ku­ru­mu­nun ve biz bü­yük­le­rin her bi­ri­mi­zin özel gö­rev­le­ri var­dır. Do­la­yı­sıy­la, bu ça­ba­yı gös­ter­me­miz, aka­bin­de de genç­le­ri­mi­zin spo­ra yö­nel­me­si­ni sağ­la­ma­mız ge­re­ki­yor.

Saf­dil­lik olu­yor. Evet, ulus­la­ra­ra­sı ya­rış­ma­lar dü­zen­le­me­yi ve Er­zu­rum'da ya­kın ge­le­cek­te ulus­la­ra­ra­sı dü­zey­de kış spor­la­rı­nın ger­çek­leş­ti­ril­miş ol­ma­sı­nı dev­le­ti­mi­zin bir ba­şa­rı­sı ola­rak gör­mek ge­re­ki­yor. İn­şal­lah bu, ül­ke­mi­zin için­de ve her ta­ra­fın­da, her böl­ge­sin­de, do­ğu­sun­da, ba­tı­sın­da, ku­ze­yin­de, gü­ne­yin­de ya­şa­mış olan tüm genç­le­ri­mi­zin ken­di yö­re­si­nin ya­rat­mış ol­du­ğu imkânlar­la bu spor­tif imkânla­rı ka­zan­ma­sı ve kar­deş­li­ği, dost­lu­ğu ve ve­rim­li­li­ği ge­liş­ti­re­cek şe­kil­de bu spor­tif fa­ali­yet­te bu­lun­ma­la­rı ol­ma­lı­dır di­ye dü­şü­nü­yo­rum. An­cak, ne ha­zin­dir ki, ma­lum ol­du­ğu üze­re, bu­gün genç­le­ri­miz bu teh­li­ke­ler­le, de­min say­dı­ğım teh­li­ke­ler­le yüz yü­ze ol­mak­tan kur­ta­rı­la­ma­mış­tır.

Ben bir ba­ğım­sız mil­let­ve­ki­li ola­rak Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne gel­di­ğim ilk gün­ler­de, Tür­ki­ye'nin en önem­li so­run­la­rın­dan bi­ri­si­nin şid­det so­ru­nu ola­ca­ğı­nı vur­gu­la­mış ve so­kak ço­cuk­la­rı­nı gün­de­me ge­tir­miş­tim. Bu ve­si­ley­le, so­kak ço­cuk­la­rı üze­ri­ne ya­pı­lan Mec­lis araş­tır­ma­la­rın­da ko­mis­yon­lar ku­rul­muş, bu ko­mis­yon­la­rın ver­di­ği ra­por­lar so­nu­cun­da ül­ke­mi­zin sa­hip­siz, kim­se­siz, so­kak­ta ya­şa­yan, iş­siz güç­süz ya da de­ği­şik kö­tü alış­kan­lık­la­ra müp­te­la olan genç­le­ri­mi­zi kur­tar­mak üze­re ya­pı­lan ça­lış­ma­lar bel­li nok­ta­da so­nuç ver­mek üze­re­dir. Bu ko­nu­nun has­sa­si­yet­le üze­ri­ne gi­dil­me­si, si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı ola­rak biz­ler mil­let­ve­kil­le­riy­le bir ara­ya gel­dik hat­ta dı­şa­rı­da dev­le­tin de­ği­şik ka­de­me­le­riy­le, üni­ver­si­te­le­riy­le, be­le­di­ye­le­riy­le hat­ta hat­ta Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğün­den, İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğın­dan al­dı­ğı­mız yet­ki­li ar­ka­daş­lar­la or­tak ra­por­lar ha­zır­la­ya­rak Hükûme­te, dev­le­tin şid­de­te kar­şı ted­bir ala­bil­me­si için, ha­zır­la­nan ra­por­lar­la des­tek ver­me­ye ça­lış­tık. Ne ha­zin­dir ki baş­lan­gıç­ta, özel­lik­le cid­di­ye alın­dı, üze­rin­de du­rul­du ama bel­li bir sü­re son­ra terk edil­di; bu­gün şid­det, kap­kaç, hır­sız­lık, yan­ke­si­ci­lik, do­lan­dı­rı­cı­lık al­dı ba­şı­nı git­ti.

Yüz­de 1.500 ora­nın­da bu­gün fu­huş ya­pı­lı­yor. AKP ik­ti­da­ra gel­di­ğin­den bu ya­na fu­huş­da­ki ar­tış yüz­de 1.500'dür. Dik­ka­ti­ni­zi çek­mek is­ti­yo­rum: Ken­di­si­ni ma­ne­vi de­ğer­ler­le güç­lü bul­du­ğu­nu söy­le­yen ve tüm ma­ne­vi de­ğer­le­re say­gı­lı ol­du­ğu­nu be­lir­ten bir Hükûmet, ka­dın­la­rı­mı­zın, genç kız­la­rı­mı­zın ge­çin­me uğ­ru­na ken­di vü­cut­la­rı­nı sat­ma­la­rı­nın yüz­de 1.500 de­re­ce art­mış ol­ma­sı, genç­le­ri­mi­ze dik­kat edil­me­me­si­nin, genç­li­ği­mi­ze önem ve­ril­me­me­si­nin bir so­nu­cu­dur.

İB­RA­HİM KÖŞ­DE­RE (Ça­nak­ka­le) - Yan­lış söy­lü­yor­sun, ya­kış­mı­yor.

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - Evet, genç­lik ve spor…

Ya­kış­mı­yor. Ya­kış­ma­yan şey­le­ri söy­le­mek mec­bu­ri­ye­tin­de­yim ki, bu yü­ce Mec­li­sin dik­ka­ti­ni çe­ke­yim.

İB­RA­HİM KÖŞ­DE­RE (Ça­nak­ka­le) - Spor­dan bah­set.

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - Evet, spor­dan, genç­ten bah­se­di­yo­rum, spo­ru ya­pa­cak genç de­li­kan­lı­dır, genç kız­dır. Eğer, ken­di ki­şi­li­ği­ni fu­huş uğ­ru­na, ge­çim uğ­ru­na sa­ta­bi­li­yor­sa, spo­ra bir şey ayı­ra­ma­ya­ca­ğı­nı, müm­kün ol­ma­ya­ca­ğı­nı be­lirt­mek is­ti­yo­rum ve bu ko­nu­da ted­bir al­ma­dı­ğı­nı­zın, aciz­li­ği­ni­zin bel­ge­si­ni be­lirt­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bun­la­ra kar­şı mü­ca­de­le ede­bil­me­nin ve genç­le­ri bu gi­bi kö­tü alış­kan­lık­lar­dan, zo­run­lu ba­tak­lık­lar­dan kur­tar­ma­nın yo­lu, uzak tu­ta­bil­me­nin en gü­zel yo­lu, iç­le­rin­de­ki ener­ji­yi, ya­pı­cı hâle ge­ti­re­cek şe­kil­de, şim­di­ye ka­dar, Hükûme­ti­miz, eği­ti­me, spo­ra ayır­ma­lıy­dı ve aç­la­rın kar­nı­nı do­yur­ma­lıy­dı.

Bu­gün so­kak­ta 20 mil­yon in­san yok­sul­luk sı­nı­rı­nın al­tın­da­dır, 1 mil­yon in­san aç­lık sı­nı­rı­nın al­tın­da ya­şı­yor…

İB­RA­HİM KÖŞ­DE­RE (Ça­nak­ka­le) - Ge­ne yan­lış ta­bii.

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - Bu be­ce­rik­siz­li­ği­ni ora­dan ba­na laf ata­rak ye­ri­ne ge­ti­re­mez­sin. Si­zi kı­nı­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Eğer gü­cü­nüz var­sa…

İB­RA­HİM KÖŞ­DE­RE (Ça­nak­ka­le) - Var.

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - …ge­lin bu kür­sü­den be­nim söy­le­dik­le­ri­me "böy­le de­ğil­dir, ya­lan­dır, bu yan­lış is­ta­tis­tik­tir" di­ye söy­le­yin.

İB­RA­HİM KÖŞ­DE­RE (Ça­nak­ka­le) - Ya­lan, kül­li ya­lan.

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - Ya­lan ol­du­ğu­nu is­pat­la­ya­cak bil­gi­niz ve ka­pa­si­te­niz ol­ma­dı­ğı için, otur­du­ğu­nuz yer­den laf ata­rak bu­nun üze­rin­den ge­çe­mez­si­niz…

BAŞ­KAN - Sa­yın Köş­de­re, lüt­fen…

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - …inkâr ede­mez­si­niz. Bu­ra­da Sa­yın Ba­kan otu­ru­yor, ba­na ra­kam­lar­la ce­vap ve­re­cek­tir.

Ül­ke­mi­zin ger­çek du­ru­mu­nu bi­le­mez­sek ve be­ce­rik­siz­li­ği­niz ne­de­niy­le Cum­hur­baş­ka­nı­nı se­çe­me­ye­cek bir du­ru­ma ge­tir­diy­se­niz bu ül­ke­yi…

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­de­mir, lüt­fen, ko­nuy­la il­gi­li ko­nu­şur mu­su­nuz.

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - …bu ül­ke­nin ge­le­ce­ğin­den siz so­rum­lu­su­nuz…

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­de­mir…

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - …AKP İk­ti­da­rı so­rum­lu­dur.

ÖNER ER­GENÇ (Si­irt) - Dal­dan da­la at­la­ma ya, dal­dan da­la at­la­ma.

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - Evet, dal­dan da­la at­la­ya­ca­ğım ki, ye­ter­siz­lik­le­ri­niz gö­rül­sün.

ÖNER ER­GENÇ (Si­irt) - Ne ala­ka­sı var Cum­hur­baş­ka­nı­nın se­çi­miy­le?

BAŞ­KAN - Sa­yın Ak­de­mir… Sa­yın Ak­de­mir…

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - 73 mil­yon yü­ce mil­let, be­ce­rik­siz­li­ği­ni­zin, ye­ter­siz­li­ği­ni­zin, aciz­li­ği­ni­zin ifa­de­si­ni otur­du­ğu­nuz yer­den laf atan bir mil­let­ve­ki­liy­le sa­vu­na­ma­dı­ğı­nı an­la­ma­sın.

ÖNER ER­GENÇ (Si­irt) - Ben sen­den iyi bi­li­yo­rum. Ben kal­kar sa­na an­la­tı­rım.

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - Evet, ben sa­na gö­rev çı­kar­dım. So­kak ço­cuk­la­rıy­la il­gi­li, ye­di ya­şın­da­ki kü­çük bir kız ço­cu­ğu­nun sa­tıl­dı­ğı­nı bu kür­sü­den siz be­yan et­ti­niz.

ÖNER ER­GENÇ (Si­irt) - Ta­mam da ne­re­de 1.500, ne­ye gö­re 1.500 ar­tış?

BAŞ­KAN - Sa­yın Mil­let­ve­ki­li, lüt­fen…

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - Siz be­yan et­ti­niz efen­dim, si­zin ra­por­la­rı­nız­da var. Ra­por­la­rı­nı­zı açın tek­rar oku­yun. Ra­por­la­rı­nız­dan bun­la­rın ger­çek­leş­ti­ği­ni, er­kek ço­cuk­la­rı­nın, kız ço­cuk­la­rı­nın sa­tıl­dı­ğı­nı ra­por­la­rı­nız­dan gö­re­cek­si­niz ve ha­tır­la­ya­cak­sı­nız.

ÖNER ER­GENÇ (Si­irt) - Doğ­ru ama 1.500 ar­tış yok! Ne­re­den çı­ka­rı­yor­su­nuz?

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - Evet…

ÖNER ER­GENÇ (Si­irt) - Yok böy­le bir şey.

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - Ol­ma­dı­ğı­nı is­pat­la­yın, ge­lin açık­la­yın. Ay­nı o ra­por­da tes­pit et­ti­ği­niz gi­bi, ge­lip gö­re­cek­si­niz.

ÖNER ER­GENÇ (Si­irt) - İd­dia sa­hi­bi id­di­ası­nı is­pat­la­mak zo­run­da­dır.

BAŞ­KAN - Sa­yın Er­genç… Sa­yın Er­genç…

İB­RA­HİM KÖŞ­DE­RE (Ça­nak­ka­le) - Yıl­lar­dır mil­let­ve­ki­li­sin, ne yap­tın?

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, yü­ce Mec­li­sin de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; be­ni te­le­viz­yon­lar­dan iz­le­yen otuz beş ya­şın al­tın­da­ki 49 mil­yon Tür­ki­ye'nin genç in­sa­nı­na ses­le­ni­yo­rum: Siz­le­rin so­ru­nu­nu, be­ce­rik­siz­li­ği­ni beş yıl­da is­pat et­miş bir AK Par­ti­nin, AKP'nin çö­ze­me­ye­ce­ği­ni ar­tık siz de gör­dü­nüz, an­la­dı­nız.

İB­RA­HİM KÖŞ­DE­RE (Ça­nak­ka­le) - Yıl­lar­dır mil­let­ve­ki­li­sin, ne yap­tın?

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - Ve gör­dü­nüz ki, ben, beş yıl içe­ri­sin­de bu kür­sü­den müm­kün ol­du­ğun­ca ada­bı­mı ko­ru­ya­rak, eği­ti­mi­min ge­rek­tir­di­ği il­ke­le­re da­ya­lı ka­la­rak ko­nuş­ma­yı sür­dür­düm, ama, ben, ül­ke­nin bir ger­çe­ği­ni söy­le­mek mec­bu­ri­ye­tin­de­yim ve bu­na da­ya­na­ma­dı­nız, çün­kü bu top­lum bu ger­çe­ği ya­şı­yor, bu sı­kın­tı­nın al­tın­da­dır bi­zim genç ka­dın­la­rı­mız, genç kız­la­rı­mız, gör­mez­lik­ten ge­le­me­yiz. Bu, he­pi­mi­zin so­ru­nu­dur.

MUS­TA­FA NU­Rİ AK­BU­LUT (Er­zu­rum) - Ho­cam, ayıp olu­yor!

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - Sa­yın Er­zu­rum­lu da­daş kar­de­şim, çar­şaf al­tın­da Er­zu­rum'da da bun­lar her gün ya­şa­nı­yor. Bu ger­çek­le­ri gör­mez­lik­ten ge­le­me­yiz. Bu­nu yü­ce mil­le­tin hu­zu­run­da…

ÖMER ÖZ­YIL­MAZ (Er­zu­rum) - Ne ter­bi­ye­siz adam­sın ya!

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - …bu he­sap­laş­ma­yı yap­mak mec­bu­ri­ye­tin­dey­dim.

ÖMER ÖZ­YIL­MAZ (Er­zu­rum) - Sen ne ter­bi­ye­siz adam­sın!

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - Genç in­san­la­rı­mı­zı ko­ru­mak adı­na, genç ka­dın­la­rı­mı­zın ge­le­ce­ği­ni ko­ru­mak adı­na, spor­la bir­lik­te in­san­la­rı­mı­zın ge­çim sı­kın­tı­sı­nı çöz­mek zo­run­da­yız, aç­lı­ğın üze­rin­de… (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

ÖMER ÖZ­YIL­MAZ (Er­zu­rum) -Ne bi­çim ko­nu­şu­yor­sun ter­bi­ye­siz adam! Ter­bi­ye­siz adam sen ne bi­çim ko­nu­şu­yor­sun!

MÜ­CA­HİT DA­LOĞ­LU (Er­zu­rum) - Ne bi­çim ko­nu­şu­yor­sun!

BAŞ­KAN - Lüt­fen sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, otu­rur mu­su­nuz ye­ri­ni­ze.

Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ak­de­mir.

Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Er­dal Ka­ra­de­mir.

MÜ­CA­HİT DA­LOĞ­LU (Er­zu­rum) - Sa­yın Baş­kan bu konunun düzeltilmesini…

BAŞ­KAN - Lüt­fen otu­rur mu­su­nuz ye­ri­ni­ze.

MÜ­CA­HİT DA­LOĞ­LU (Er­zu­rum) - Sa­yın Baş­kan, söz hakkı istiyoruz…

BAŞ­KAN - Lüt­fen otu­run.

MÜ­CA­HİT DA­LOĞ­LU (Er­zu­rum) - Sa­yın Baş­kan, otu­ru­rum, baş üs­tü­ne, ama "Çar­şaf al­tın­da fu­huş ya­pı­lı­yor Er­zu­rum'da." de­di, ka­yıt­lar­dan çı­ka­rın, ce­vap ver­mek is­ti­yo­ruz. Böy­le bir ter­bi­ye­siz­lik var mı!

DUR­SUN AK­DE­MİR (Iğ­dır) - O ter­bi­ye sen­de ise "ter­bi­ye­siz" ke­li­me­si­ni sen kul­la­nı­yor­sun, sa­na ya­kış­mı­yor!

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Ka­ra­de­mir.

CHP GRU­BU ADI­NA ER­DAL KA­RA­DE­MİR (İz­mir) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan 1427 sı­ra sa­yı­lı Genç­lik ve Spor Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­nün Teş­ki­lat ve Gö­rev­le­ri Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­dım. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ka­nun ta­sa­rı­sı­nın ge­nel ge­rek­çe­sin­de "Dev­let, her yaş­ta­ki Türk va­tan­daş­la­rı­nın be­den ve ruh sağ­lı­ğı­nı ge­liş­ti­re­cek ted­bir­le­ri alır, spo­run kit­le­le­re ya­yıl­ma­sı­nı teş­vik eder." de­ni­yor.

Ay­nı şe­kil­de, 2007 yı­lın­da mer­ke­zi Trab­zon ol­mak üze­re Ri­ze ve Gi­re­sun il­le­rin­de ya­pı­la­cak olan 1'in­ci Ka­ra­de­niz Spor Oyun­la­rı­na, 2011 yı­lın­da Er­zu­rum ilin­de ya­pı­la­cak Dün­ya Üni­ver­si­te­le­ra­ra­sı Spor Oyun­la­rı­na, yi­ne 2011 yı­lın­da Trab­zon ilin­de ya­pı­la­cak Genç­lik Olim­pik Fes­ti­va­li­ne ül­ke­miz ev sa­hip­li­ği ya­pa­cak­tır.

Bu or­ga­ni­zas­yon­la­rın ba­şa­rı­sı için ge­ti­ri­len bu ta­sa­rı­yı Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na des­tek­li­yo­ruz. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Yi­ne -bu ta­sa­rı­nın ge­rek­çe­sin­de- ül­ke­miz­de he­nüz spor mah­ke­me­le­ri ku­rul­ma­dı­ğın­dan spor ala­nı­na iliş­kin ih­ti­laf­la­rın çö­zül­me­si için ku­ru­lan Tah­kim Ku­ru­lu­nun gö­rev ala­nı­nın be­lir­len­me­si ve üye­le­ri­nin na­sıl oluş­tu­ru­la­ca­ğı ve hu­zur üc­ret­le­ri­ne iliş­kin dü­zen­le­me­ler içer­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ta­sa­rı bu şek­liy­le Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin des­tek ver­di­ği bir ta­sa­rı, ama biz bi­li­yo­ruz ki, ta­sa­rı­nın bi­raz son­ra gö­rüş­me­le­rin­de Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu ta­ra­fın­dan bu ta­sa­rı­ya iki ta­ne öner­gey­le de­ği­şik­lik­ler ge­ti­ril­mek­te­dir. Bun­lar­dan bir ta­ne­si Kı­yı Ya­sa­sı'nı il­gi­len­dir­mek­te­dir, bir ta­ne­si de Or­man Ya­sa­sı'nı il­gi­len­dir­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu öner­ge­ler üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu ola­rak bi­zim ko­nuş­ma, söz hak­kı­mız ol­ma­ya­ca­ğı için ve bu öner­ge­ler­den si­zin de bil­gi­niz ol­ma­dı­ğı için, sa­de­ce öner­gey­le de­ği­şik­lik­ler ya­pı­la­ca­ğı için bu an­lam­da­ki bu öner­ge­le­rin ne­le­ri içer­di­ği­ni siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum ki, eğer bu öner­ge­ler bu­ra­ya ge­lir­se bu uya­rı­la­rı­mı­za dik­kat ede­rek, bun­la­ra da ret ola­rak oy ver­me­ni­zi siz­den te­men­ni edi­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ge­ti­ri­le­cek öner­ge­ler­den bir ta­ne­si Or­man Ya­sa­sı'yla il­gi­li. Bil­di­ği­niz gi­bi, Ana­ya­sa'mı­zın 169'un­cu mad­de­si­ne gö­re, or­man­lar, dev­le­tin hü­küm ve ta­sar­ru­fu al­tın­da­dır, zil­yet­lik­le mülk edi­ni­le­mez­ler, ta­bii ser­vet­ler ve kay­nak­lar kap­sa­mın­da­dır­lar, ge­nel ve özel af dı­şın­da­dır­lar, da­ral­tıl­ma­la­rı ama­cıy­la iş­le­nen suç­lar ba­ğış­la­na­maz, yer­leş­me öz­gür­lü­ğü ge­çer­li de­ğil­dir, ka­mu ma­lı­dır­lar, dev­let ta­ra­fın­dan özel mül­ki­ye­te açı­la­maz­lar, tah­rip, iş­gal ve ya­sa dı­şı kul­la­nıl­ma du­rum­la­rı ne­de­niy­le tes­pit ve tes­ci­le ko­nu ola­maz­lar. Ana­ya­sa'mı­zın 169'un­cu mad­de­siy­le, özel ko­ru­ma al­tı­na alın­mış­lar­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si, bil­di­ği­niz gi­bi, 2002 yı­lın­da, Or­man Ka­nu­nu'nun 17'nci mad­de­si­ni ip­tal et­miş­tir. Bu ip­tal ge­rek­çe­sin­de Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ay­nen şöy­le söy­le­mek­te­dir: "Dev­let or­man­la­rı­nın ger­çek ve tü­zel ki­şi­le­re tah­si­si­nin, ka­ra yol­la­rı, te­le­fon, elek­trik, su, gaz, pet­rol bo­ru isa­le hat­la­rı, sa­vun­ma te­sis­le­ri, sa­na­tor­yum gi­bi ön­ce­lik­li ka­mu hiz­met­le­ri­nin or­man­dan geç­me­si ya da anı­lan bi­na ve te­sis­le­rin or­man ara­zi­le­ri üze­rin­de ya­pıl­ma­sı zo­run­lu­lu­ğu bu­lun­du­ğu hâller­le sı­nır­lı ol­ma­sı ge­re­kir. Baş­ka bir an­la­tım­la, ka­mu ya­ra­rı­nın bu­lun­ma­sı ve zo­run­lu­luk hâlle­rin­de dev­let or­man­la­rı üze­rin­de an­cak ir­ti­fak hak­kı te­si­si­ne ola­nak ta­nı­na­bi­lir."

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, an­cak hükûmet ol­du­ğu­nuz gün­den bu ya­na, bu ül­ke­nin or­ma­nın­dan, bu ül­ke­nin kı­yı­la­rın­dan, bu ül­ke­nin kül­tür ve ta­bi­at var­lık­la­rın­dan, bu ül­ke­nin do­ğal de­ğer­le­rin­den gö­zü­nü ayır­ma­yan Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Hükûme­ti, bu ül­ke­nin do­ğal var­lık­la­rı­nı ta­lan ede­cek, peş­keş çe­ke­cek ya­sa­la­rı ıs­rar­la Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne ta­şı­mak­ta ve AKP'li­le­rin oy­la­rıy­la ya­sa­laş­tır­ma­ya ça­lış­mak­ta­dır.

Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Hükûme­ti, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ka­ra­rı­nı âde­ta yok sa­ya­rak, or­man­lar­da ya­pı­la­cak te­sis­le­rin sa­yı­sı­nı ola­bil­di­ğin­ce ar­tır­mak­ta­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bil­di­ği­niz gi­bi, Or­man Ya­sa­sı'nın 17'nci mad­de­si, 2004 yı­lın­da, 5192 sa­yı­lı Ya­sa ile ya­pı­lan bir de­ği­şik­li­ğe uğ­ra­mış­tır.

MU­HAR­REM KARS­LI (İs­tan­bul) - Yan­lış not al­mış­sı­nız.

ER­DAL KA­RA­DE­MİR (De­vam­la) - De­ğil.

MU­HAR­REM KARS­LI (İs­tan­bul) - Or­man­lar­la il­gi­li bir şey yok ki or­ta­da, hep or­man­la­rı ko­nu­şu­yor­su­nuz.

ER­DAL KA­RA­DE­MİR (De­vam­la) - Efen­dim, bi­raz son­ra gö­re­cek­si­niz.

MU­HAR­REM KARS­LI (İs­tan­bul) - Ya­rım sa­at­tir ko­nu­şu­yor­su­nuz, ne za­man gö­re­ce­ğiz?

ER­DAL KA­RA­DE­MİR (De­vam­la) - Far­kın­da de­ğil­si­niz, din­le­yin, gö­re­cek­si­niz.

DEV­LET BA­KA­NI VE BAŞ­BA­KAN YAR­DIM­CI­SI MEH­MET ALİ ŞA­HİN (İs­tan­bul) - Yok öy­le bir öner­ge.

ER­DAL KA­RA­DE­MİR (De­vam­la) - Ba­kın, 17'nci mad­de­sin­de "Dev­le­te ait sağ­lık, eği­tim ve spor te­sis­le­ri­nin ve bun­lar­la il­gi­li her tür­lü yer ve bi­na­nın dev­let or­man­la­rı üze­rin­de bu­lun­ma­sı ve­ya ya­pıl­ma­sın­da ka­mu ya­ra­rı ve za­ru­ret ol­ma­sı hâlin­de, ger­çek ve tü­zel ki­şi­le­re be­de­li mu­ka­bi­lin­de Çev­re ve Or­man Ba­kan­lı­ğın­ca izin ve­ri­le­bi­lir." de­nil­mek­te­dir.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu ola­rak, ucu açık bu mad­de­nin ip­ta­li için ya­pı­lan baş­vu­ru­muz Ana­ya­sa Mah­ke­me­sin­ce de­ğer­len­di­ril­mek­te­dir.

Çev­re ve Or­man Ba­kan­lı­ğı da, or­man­la­rı, her tür­lü iş­gal, yağ­ma ve ta­lan­dan ko­ru­ya­ca­ğı­na, âde­ta, her tür­lü ya­pı­nın ya­pı­la­bi­le­ce­ği alan­la­ra dö­nüş­tür­mek­te­dir.

ÖNER ER­GENÇ (Si­irt) - Yok ca­nım, öy­le bir hü­küm yok ora­da.

ER­DAL KA­RA­DE­MİR (De­vam­la) - Bi­raz son­ra gö­re­cek­si­niz.

ÖNER ER­GENÇ (Si­irt) - Gö­re­ce­ğiz, ben ko­mis­yon­day­dım.

ER­DAL KA­RA­DE­MİR (De­vam­la) - Or­man Ya­sa­sı'nın 17'nci mad­de­sin­de­ki sa­kın­ca­lar or­ta­da iken, AKP Hükûme­ti, ver­di­ği de­ği­şik­lik öner­ge­siy­le, 17'nci mad­de­ye "Dev­let­çe ve spor­tif fa­ali­yet­ler­de bu­lu­nan ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı ile özerk spor fe­de­ras­yon­la­rın­ca ya­pı­lan ve­ya iş­le­ti­len­ler­den be­del alın­maz." iba­re­si­ni ge­tir­mek­te­dir.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, öner­ge ile or­man­lık alan­lar­da dev­let­çe ve spor­tif fa­ali­yet­ler­de bu­lu­nan ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı ile özerk spor fe­de­ras­yon­la­rın­ca ya­pı­lan­la­rın dı­şın­da­ki her tür­lü bi­na ve te­sis­ler, iz­nin so­na er­me­si hâlin­de, ek­sik­siz ve be­del­siz ola­rak Or­man Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­nün ta­sar­ru­fu­na ge­çer­ken, özerk spor fe­de­ras­yon­la­rın­ca ya­pı­lan­la­rın, her tür­lü bi­na ve te­sis­le­ri­nin bu ko­şu­lu­nun dı­şın­da bı­ra­kıl­mak­ta­dır. Dev­let­çe ya­pı­la­cak spor te­sis­le­ri için or­man alan­la­rı yü­rür­lük­te­ki ya­sa ile tah­sis edi­le­bi­lir­ken, bu­gün ge­ti­ri­le­cek olan de­ği­şik­lik­le, mad­de­nin ara­la­rı­na giz­le­nen, spor­tif fa­ali­yet­te bu­lu­nan ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­lar ile özel spor fe­de­ras­yon­la­rı kim­ler­dir, bu­na bak­mak ge­re­ki­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, yar­gı ka­rar­la­rın­da ka­mu ya­ra­rı için da­hi or­man­la­rın tah­sis edi­le­me­ye­ce­ği, ka­mu ya­ra­rı­nın asıl or­man­la­rın ko­run­ma­sın­da ol­du­ğu açık­ça vur­gu­lan­mış ol­ma­sı­na kar­şın, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ve Da­nış­tay ka­rar­la­rı­na kar­şın bu dü­zen­le­me ni­çin ge­ti­ril­mek­te­dir?

Or­man­lar­da ya­pıl­ma­sı dü­şü­nü­len spor­tif te­sis­le­rin tü­rü, adı ne­dir? Bu te­sis­ler da­ha uy­gun alan­lar ye­ri­ne ne­den or­man­lar­da ya­pıl­mak is­ten­mek­te­dir? Bu mad­de­nin An­tal­ya'nın Sor­gun Or­man­la­rıy­la bir il­gi­si var mı­dır? Han­gi özerk fe­de­ras­yon­lar ol­du­ğu ni­çin giz­len­mek­te­dir? Bu dü­zen­le­me­nin "her bir golf ala­nı için 750 bin met­re­ka­re or­man ara­zi­si ge­rek­ti­ği­ni" ifa­de eden Tür­ki­ye Golf Fe­de­ras­yo­nuy­la bir iliş­ki­si var mı­dır?

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, de­ği­şik­lik öner­ge­sin­de­ki dev­let or­ma­nı sa­yı­lan alan­la­rın spor­tif fa­ali­yet­te bu­lu­nan ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı ile özel spor fe­de­ras­yon­la­rı ta­ra­fın­dan ger­çek­leş­ti­ri­le­cek te­sis­le­re kırk do­kuz yıl­lı­ğı­na tah­sis edil­me­si, dev­let or­ma­nı sa­yı­lan alan­la­rın or­man­cı­lık dı­şın­da kul­la­nım bi­çim­le­ri­ne tah­sis edil­me­sin­den baş­ka hiç­bir şey de­ğil­dir.

Söz ko­nu­su dü­zen­le­me­de, ka­mu ya­ra­rı ol­du­ğu dü­şü­nü­len te­sis­le­rin han­gi­si­nin ön­ce­lik­li sa­yı­la­bi­le­ce­ği­nin, dev­let or­ma­nı sa­yı­lan alan­lar­da ku­rul­ma­sı­nın zo­run­lu ol­du­ğu­nun na­sıl ve kim­ler ta­ra­fın­dan be­lir­le­ne­bi­le­ce­ği so­ru­nu or­ta­da­dır.

Or­man tah­si­si is­te­ni­len et­kin­li­ğin or­man re­ji­mi dı­şın­da­ki bir baş­ka alan­da ger­çek­leş­ti­ri­li­yor ol­ma­sı var­sa­yıl­ma­mak­ta­dır. Gö­rül­mek­te­dir ki, or­man­lar ko­nu­sun­da Ana­ya­sa'nın ko­ru­yu­cu ku­ral­la­rı bi­le ye­ter­siz kal­mak­ta­dır. Hu­kuk dev­le­tin­de Ana­ya­sa ku­ral­la­rı bi­le et­ki­li ve cay­dı­rı­cı ola­ma­mak­ta­dır. Si­ya­si ik­ti­dar bil­di­ği­ni oku­ma­ya ve yaz­ma­ya de­vam et­mek­te­dir.

Or­man­la­rın ta­bi ol­du­ğu hu­ku­ki du­rum sü­rek­li ola­rak is­tis­mar edil­mek­te­dir. Bil­di­ği­niz gi­bi, or­man­lar Türk hu­kuk sis­te­min­de sa­hip­siz mal­lar ara­sın­da sa­yıl­mak­ta­dır. Sa­hip­siz mal­lar, özel mül­ki­ye­te ko­nu ol­ma­yan, dev­le­tin özel mül­ki­ye­te gir­me­si­ne izin ver­me­di­ği, ay­rı­ca bir tah­si­se ge­rek kal­mak­sı­zın, do­ğal ni­te­lik­le­ri ge­re­ği doğ­ru­dan doğ­ru­ya ka­mu­nun or­tak kul­la­nıl­ma­sı­na açık bu­lu­nan alan­lar­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, yi­ne, ge­ti­ril­mek is­te­nen, Kı­yı Ka­nu­nu'nun 6'ncı mad­de­sin­de de­ği­şik­lik ön­gö­rül­mek­te­dir. Ön­gö­rü­len de­ği­şik­lik met­nin­de, ül­ke ta­nı­tı­mı­nı üst dü­ze­ye çı­ka­ra­cak ulus­la­ra­ra­sı spor ak­ti­vi­te­le­ri ve or­ga­ni­zas­yon­la­rı­nın ya­pıl­ma­sı ama­cı­na yö­ne­lik ola­rak, ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı ile özerk spor fe­de­ras­yon­la­rı ve spor ku­lüp­le­ri ta­ra­fın­dan ya­pı­lan spor te­sis­le­ri­nin kı­yı alan­la­rı ile sa­hil şe­rit­le­rin­de ya­pı­mı­nın sağ­lan­ma­sı­nı ön­gö­ren hü­küm­le­re yer ve­ril­mek­te­dir.

Öner­ge met­ni ge­rek­çe­sin­de, ül­ke­miz­de dü­zen­le­ne­cek olan Ka­ra­de­niz Spor Oyun­la­rı, Ka­ra­de­niz Genç­lik Fes­ti­va­li ve Ak­de­niz Oyun­la­rın­da­ki spor­tif fa­ali­yet­le­rin ge­rek­tir­di­ği ba­zı te­sis­le­rin kı­yı ve sa­hil şe­ri­din­de ya­pıl­ma zo­run­lu­lu­ğun­dan ve ba­zı mev­cut spor te­sis­le­riy­le il­gi­li yar­gı sü­re­cin­den söz edil­mek­te­dir.

Yü­rür­lük­te bu­lu­nan Kı­yı Ka­nu­nu'nun 6'ncı mad­de­sin­de kı­yı­lar­da ne­le­rin ya­pı­la­bi­le­ce­ği açık açık ifa­de edil­miş­tir. Bil­di­ği­niz gi­bi, Kı­yı Ka­nu­nu'nun 6'ncı mad­de­si­ne gö­re, is­ke­le, li­man, ba­rı­nak, ya­naş­ma ye­ri, rıh­tım, dal­ga­kı­ran, köp­rü, men­fez, is­ti­nat du­va­rı, fe­ner, çe­kek ye­ri, ka­yık­ha­ne, dal­yan, tas­fi­ye ve pom­paj is­tas­yon­la­rı gi­bi, kı­yı­nın ka­mu ya­ra­rı­na kul­la­nı­mı ve kı­yı­yı ko­ru­mak ama­cı­na yö­ne­lik alt­ya­pı ve te­sis­ler ya­pı­la­bil­mek­te­dir.

Yi­ne, Kı­yı Ka­nu­nu'nun 2005 yı­lın­da de­ğiş­ti­ri­len, ila­ve edi­len 6'ncı mad­de­si­nin (c) şık­kı­na gö­re, yol­cu­lar­la il­gi­li güm­rük­lü alan hiz­met­le­ri­nin gö­rül­dü­ğü, ül­ke ta­nı­tı­mı­nı ve ima­jı­nı üst se­vi­ye­ye çı­kar­ta­cak tu­rizm amaç­lı (ye­me iç­me te­sis­le­ri, alış­ve­riş mer­kez­le­ri gi­bi) ya­pı­lar ya­pı­la­bil­mek­te­dir.

Yi­ne, Kı­yı Ya­sa­sı'nın sa­hil şe­rit­le­rin­de­ki ya­pı­lan­ma­la­rı be­lir­le­yen 8'in­ci mad­de­si­ne gö­re, bu alan­lar­da, uy­gu­la­ma imar pla­nı ka­ra­rıy­la, 6 ve 7'nci mad­de­de be­lir­ti­len ya­pı ve te­sis­le­riy­le bir­lik­te, top­lum ya­ra­rı­na açık ol­mak şar­tıy­la, ko­nak­la­ma ha­riç, gü­nü­bir­lik tu­rizm ya­pı ve te­sis­le­ri ya­pı­la­bil­mek­te­dir.

Yi­ne Kı­yı Ka­nu­nu'nda, dol­gu alan­la­rı üze­rin­de 6'ncı mad­de­de be­lir­ti­len ya­pı­lar ile yol, açık oto­park, ye­şil alan ve ço­cuk bah­çe­le­ri gi­bi tek­nik ve sos­yal alt­ya­pı alan­la­rı da dü­zen­len­miş­tir. Kı­yı Ya­sa­sı­nın Uy­gu­lan­ma­sı­na İliş­kin Yö­net­me­lik'in 14'ün­cü mad­de­sin­de de, park, ço­cuk bah­çe­si, açık spor alan­la­rı ile açık alan ağır­lık­lı ol­mak üze­re ve em­sa­li ay­nı amaç­la ay­rı­lan ala­nın yüz­de 3'ünü, yük­sek­li­ği de 5,50 met­re­yi aş­ma­yan, ta­kı­lıp sö­kü­le­bi­lir ele­man­lar­la ya­pı­lar ya­pı­la­bil­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bü­tün bu hü­küm­ler bir­lik­te ele alın­dı­ğın­da, kı­yı, sa­hil şe­ri­di ve dol­gu alan­la­rı ile bü­tün­le­şen kı­yı­lar­da açık spor te­sis­le­ri­nin ya­pıl­ma­sı­nın müm­kün ol­du­ğu gö­rül­mek­te­dir. Kı­yı Ka­nu­nu ve Uy­gu­la­ma Yö­net­me­li­ği'nde­ki kı­yı ve sa­hil şe­rit­le­ri­ne iliş­kin dü­zen­le­me­le­ri Ana­ya­sa Mah­ke­me­si 1991 yı­lın­da boz­muş­tur. Ana­ya­sa Mah­ke­me­si, 1991 yı­lın­da al­dı­ğı ka­rar­la, sa­hil şe­rit­le­riy­le il­gi­li ana­ya­sal ge­rek­li­li­ğin iyi an­la­şı­la­bil­me­si için, sa­hil şe­rit­le­rin­den ya­rar­lan­ma­da ka­mu ya­ra­rı ne­dir ve ne ka­dar de­rin­lik ay­rıl­ma­sı­nın Ana­ya­sa'nın ön­gör­dü­ğü ka­mu ya­ra­rı ama­cı­na uy­gun dü­şe­ce­ği so­ru­la­rı­nın ya­nıt­lan­ma­sı­nı is­te­mek­te­dir.

Çağ­daş dev­let an­la­yı­şı, sa­hil­ler­de ka­mu ya­ra­rı­na uy­gun dü­zen­le­me­nin as­ga­ri ko­şul­la­rı­nı da be­lir­le­miş­tir. Sa­hil şe­rit­le­ri­nin, de­niz­den ve gü­neş­ten ya­rar­lan­ma­ya el­ve­riş­li ve kı­yı ko­şul­la­rı­nı ta­şı­yan bir ala­nı iz­le­yen, ay­rı­ca, ki­şi­le­rin sağ­lık, te­miz ha­va ve din­len­ce ge­rek­sin­me­le­ri­ni kar­şı­la­ya­rak, top­lu­mun ya­rar­lan­ma­sı­na açık ki­mi te­sis­le­rin ya­pı­mı­na ve ye­ter­li bir sa­hil yo­lu ge­çi­ril­me­si­ne ola­nak ve­ren bir de­rin­li­ği içer­me­si, an­cak, yu­ka­rı­da­ki ko­şul­la­rı içe­ren bu de­rin­li­ğin her hâlde 100 met­re­den az ol­ma­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni ifa­de et­miş­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ge­ti­ri­len öner­ge­de yer alan ba­zı muğ­lak ifa­de­ler ne­de­niy­le, kı­yı ve sa­hil şe­ri­din­de ya­pı­la­bi­le­cek spor­tif amaç­lı te­sis­le­rin kap­sa­mı­nın çok ge­niş tu­tul­du­ğu an­la­şıl­mak­ta­dır.

Ge­rek­çe­de yer alan açık­la­ma­lar ise, bu te­sis­le­rin, as­lın­da, iki baş­lık al­tın­da top­lan­dı­ğı iz­le­ni­mi ver­mek­te­dir. Bi­rin­ci­si, ül­ke ta­nı­tı­mı ve üst dü­ze­ye çı­ka­rı­la­cak ulus­la­ra­ra­sı spor ak­ti­vi­te­le­ri­ne iliş­kin te­sis­ler. İkin­ci­si, özerk spor fe­de­ras­yon­la­rı ta­ra­fın­dan ya­pıl­mış ve ya­pı­la­cak te­sis­ler.

Ge­rek mad­de met­ni­nin ge­rek­se ge­rek­çe­si­nin or­tak nok­ta­sı ise, bu te­sis­le­rin kı­yı­da yer al­ma­sı, zo­run­lu te­sis­ler­le sı­nır­lı kal­ma­dı­ğı­dır. Ya­ni, sa­de­ce, su spor­la­rı ve bun­lar­la il­gi­li kı­yı ve sa­hil şe­ri­di bağ­lan­tı­la­rın­dan söz edil­me­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ge­rek ül­ke ta­nı­tı­mı­nı üst dü­ze­ye çı­ka­ra­cak ulus­la­ra­ra­sı spor ak­ti­vi­te­le­ri­ne iliş­kin te­sis­ler ge­rek­se mad­de­de kas­te­di­len di­ğer spor te­sis­le­ri, ni­te­lik­le­ri ve ih­ti­yaç­la­rı ge­re­ği, kı­yı ve sa­hil şe­rit­le­ri­nin kul­la­nım ama­cı çok yay­gın, kul­la­nım ala­nı çok bü­yük te­sis­ler­le dol­ma­sı an­la­mı­na ge­le­cek­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu öner­ge, kı­yı­sı olan her il­de spor ku­lüp­le­ri­nin ben­zer özel alan­la­rı­nı ya­rat­ma­sı so­nu­cu­nu ka­çı­nıl­maz ola­rak kar­şı­mı­za çı­ka­ra­cak­tır. Ör­ne­ğin, kı­yı­da ve sa­hil şe­ri­din­de, stad­yum, bas­ket­bol ve vo­ley­bol te­sis­le­ri­nin ya­nı sı­ra ve da­ha da teh­li­ke­li ola­rak, spor ku­lüp­le­ri­nin içe­ri­sin­de mi­sa­fir­ha­ne, lo­kan­ta ve ben­ze­ri ya­pı­la­rı da ba­rın­dı­ran ku­lüp te­sis­le­ri ya­pı­la­bi­le­cek­tir.

Öner­ge ile bu ya­pı­la­ra iliş­kin ya­pı ala­nı kı­sıt­la­ma­sı da ge­ti­ril­me­di­ğin­den, yu­ka­rı­da da açık­lan­dı­ğı gi­bi, çok ge­niş alan­da ya­pı yo­ğun­lu­ğu yük­sek ya­pı­lan­ma­la­rın önü açıl­mış ola­cak­tır.

Ya­pı­lan bu dü­zen­le­me ile, Ana­ya­sa, Me­denî Ka­nun, Kı­yı Ka­nu­nu ve Türk hu­ku­kun­da ka­mu mal­la­rı üze­rin­de ka­bul gör­müş, kul­la­nı­mı­na ve ya­rar­la­nıl­ma­sı­na açık do­ğal var­lık­la­rı­mı­zın, sırf ti­ca­ri bek­len­ti­ler uğ­ru­na ka­mu ve top­lum ya­ra­rı­na kul­la­nıl­ma­sı ön­gö­rül­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, AKP İk­ti­da­rı, gi­de­ra­yak ge­tir­me­ye ça­lış­tı­ğı or­man­la­rın ve kı­yı­la­rın yağ­ma­lan­ma­sı, ta­lan edil­me­si, peş­keş çe­kil­me­si va­tan­per­ver­lik, yurt­se­ver­lik­se hu­zur­la­rı­nız­da ifa­de et­mek is­te­rim ki ben, yurt ha­ini­yim, va­tan ha­ini­yim.

Bu duy­gu­lar­la he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

ÖNER ER­GENÇ (Si­irt) - Bu bah­set­ti­ği­niz şey­ler yok, ka­nun­da böy­le bir şey yok.

ER­DAL KA­RA­DE­MİR (De­vam­la) - Bi­raz son­ra gö­re­cek­si­niz ar­ka­daş­lar. Si­zin da­hi bil­gi­ni­zin dı­şın­da bu bil­gi­ler ge­li­yor.

BAŞ­KAN - Lüt­fen sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri…

ÖNER ER­GENÇ (Si­irt) - Ben Ko­mis­yon­da­yım, Ko­mis­yon­da ne ol­du­ğu­nu bi­li­yo­rum.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ka­ra­de­mir, te­şek­kür edi­yo­rum.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de şah­sı adı­na söz is­te­yen İb­ra­him Hak­kı Bir­lik…

İs­ma­il Bi­len…

Sa­lih Gün, Ko­ca­eli Mil­let­ve­ki­li…

Mah­mut Gök­su…

Ham­za Al­bay­rak, Amas­ya Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Al­bay­rak.

HAM­ZA AL­BAY­RAK (Amas­ya) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; gö­rü­şül­mek­te olan 1427 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı hak­kın­da şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi sev­gi ve say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; söz­le­ri­me baş­la­ma­dan ön­ce, Tür­ki­ye fut­bol şam­pi­yo­nu olan Fe­ner­bah­çe ve ca­mi­ası­nı teb­rik edi­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ger­çek­ten, 1427 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Genç­lik ve Spor Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­mü­zün Teş­ki­lat Ya­sa­sı'nın iki mad­de­si­nin de­ği­şik fık­ra­la­rın­da ila­ve­ler ya­pı­la­rak, ha­ki­ka­ten, Türk fut­bo­lu­na kat­kı ve­ri­ci iyi­lik­ler ge­ti­ril­miş­tir. An­cak, bu dü­zen­le­nen ka­nun ta­sa­rı­sı­na dün­ya­da an­tren­man bi­lim­le­ri sa­ha­sın­da ve spor sis­tem­le­rin­de bir nu­ma­ra olan, bu ko­lun du­aye­ni olan Pro­fe­sör Tu­dor Bom­pa'nın an­tre­nör bi­lim­le­ri ve spor sis­tem­le­riy­le il­gi­li bir iki tes­pi­tin­den bah­se­de­rek, bu ta­sa­rı­da keş­ke ona da yer ve­ril­sey­di hu­su­su­nu siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; Pro­fe­sör Tu­dor Bom­pa, an­tren­man bi­lim­le­ri ve spor sis­te­mi­ni ir­de­ler­ken bir pi­ra­mi­de… İn­san­lar ara­sın­da spor bi­rin­ci ba­sa­mak, ikin­ci ba­sa­mak okul­lar ara­sın­da spor, üçün­cü ba­sa­mak lig­ler ara­sın­da spor, dör­dün­cü ba­sa­mak ise millî ta­kım­lar ara­sın­da spor şek­lin­de pi­ra­mit­te bun­la­ra yer ver­miş.

Ül­ke­miz­de özel­lik­le spor ve spor­cu ma­ter­yal­le­ri­ni de­ğer­len­dir­me ku­ru­mu ma­ale­sef yok­tur. Spor­cu­yu, an­tre­nö­rü­nü, ma­sö­rü­nü, spor­la il­gi­li fi­zi­ki alt­ya­pı­la­rı ve ku­lüp­ler ara­sı bir­ta­kım sür­tüş­me­le­ri de­ğer­len­di­re­cek bir de­ğer­len­dir­me ku­ru­lu­nun da bu ta­sa­rı­da yer al­ma­sı da­ha gü­zel olur­du dü­şün­ce­mi siz­le­re ak­tar­mak is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Tür­ki­ye'de in­san­lar ara­sın­da nü­fu­su­mu­za oran­la spo­ra ka­tı­lım, hu­ku­ki ve fi­ilî ola­rak her ne ka­dar tar­tı­şıl­sa da, bir­bi­riy­le ör­tüş­me ol­ma­sa da is­ta­tis­tik­le­re gö­re yüz­de 2'dir. Ya­ni, yak­la­şık 72 mil­yon nü­fu­su­mu­zun spo­ra bon­ser­vis­çi ola­rak ka­tı­la­nı -kim­lik ola­rak, fi­ilî ola­rak ge­li­yor mu gel­mi­yor mu, ay­rı bir ko­nu ama- yüz­de 2 ile 3 ara­sın­da ol­du­ğu hâlde Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­rin­de bu ka­tı­lım yüz­de 20'le­rin üze­rin­de­dir. Do­la­yı­sıy­la, bi­zim, spo­ra ka­tı­lı­mı, hem bon­ser­vis ve­re­rek hem de bu­nun alt­ya­pı­sı­nı oluş­tu­ra­rak hız­la nis­pet ola­rak ço­ğalt­ma­mız mec­bu­ri­dir. Zi­ra, Ana­ya­sa'mı­zın 59'un­cu mad­de­si de as­lın­da bu­nu amir­dir. İn­sa­nın sağ­lı­ğı­nı sağ­la­dı­ğı­nız hu­ku­ki imkânlar nis­pe­tin­de, bir de fi­ilî imkânlar­la ar­tır­mak du­ru­mun­da­sı­nız.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bir şey be­nim hep dik­ka­ti­mi çe­ker, evi il­köğ­re­tim oku­lu ya da di­ğer ör­gün ya da yay­gın eği­tim ku­rum­la­rı­na ya­kın olan­lar hep bu­nu gö­rür. Sa­bah ders baş­lar, ilk sa­at­ler­de öğ­ren­ci­le­rin okul bah­çe­le­rin­de ya da sa­lon­la­rın­da be­den eği­ti­miy­le der­se baş­la­dı­ğı­nı gö­rür­sü­nüz. Ger­çek­ten Av­ru­pa Bir­li­ği eği­tim ku­rum­la­rı­nı ir­de­le­di­ği­niz­de, be­den eği­ti­mi der­si­nin özel­lik­le bey­nin yo­rul­du­ğu dör­dün­cü, be­şin­ci sa­at­ler­de yer al­dı­ğı­nı gö­rür­sü­nüz. Ya­ni, zih­nin din­le­nik ol­du­ğu, ve­rim­li ol­du­ğu en uy­gun za­man sa­ba­hın ilk sa­at­le­ri­dir. O sa­at­ler­de ço­cuk ma­te­ma­tik­le, fi­zik­le, Türk­çey­le, ve­sa­irey­le uğ­raş­ma­sı ge­re­kir­ken, biz­de ba­kı­yor­su­nuz he­men be­den eği­ti­miy­le uğ­raş­ma­ya baş­lar. Fi­zi­ken yo­ru­lan ço­cuk­la­rın, son­ra ma­te­ma­tik ya da Türk­çe der­sin­de­ki ve­rim­li­li­ği­ni el­bet­te ki de­ğer­len­dir­mek siz­le­rin tak­di­ri­ne­dir. Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­mız­la genç­lik ve spor­dan so­rum­lu Dev­let Ba­ka­nı­mı­zın bu ko­nu­ya müş­te­re­ken el at­ma­sın­da ya­rar var­dır di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Türk spor sis­te­mi bir bü­tün içe­ri­sin­de ele alın­ma­lı­dır. Ma­ale­sef, bu nok­ta­da da Tür­ki­ye'de bir han­di­kap söz ko­nu­su­dur. Şim­di, bir­ta­kım, Genç­lik ve Spor Ge­nel Mü­dür­lü­ğün­de ba­ğım­sız fe­de­ras­yon­lar oluş­tu­rul­du. Ben, bu­nu yer yer yet­ki­li­ler­le de pay­laş­tım. Yö­re mil­let­ve­kil­le­ri ola­rak se­çim böl­ge­le­ri­mi­ze git­ti­ği­miz­de, bir bas­ket­bol ya­rış­ma­sı­nın, yıl­dız­lar ara­sın­da ya da okul­lar ara­sı ya da gü­reş mü­sa­ba­ka­sı­nın var ol­du­ğu­nu biz te­sa­dü­fen öğ­re­ni­yo­ruz. Ben, bu Mec­li­sin de­ğer­li üye­le­ri­ne sor­mak is­ti­yo­rum: Han­gi­ni­ze Genç­lik Spor Ge­nel Mü­dür­lü­ğü ara­cı­lı­ğıy­la ya da ba­ğım­sız fe­de­ras­yon­lar ara­cı­lı­ğıy­la "İli­niz­de şu ta­rih­te şu yer­de bir spor ya­rış­ma­sı var­dır, yıl­dız­lar, bü­yük­ler, kü­çük­ler." -her ney­se- di­ye da­ve­ti­ye gel­di? Ha­tır­lı­yor mu­su­nuz?

BAY­RAM ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur) - El­bet­te yok Ham­za Ağa­bey, il­den öğ­re­ni­yo­ruz.

HAM­ZA AL­BAY­RAK (De­vam­la) - Pe­ki, yö­re­sin­de ya­pı­lan spor­dan, spor­tif ya­rış­ma­lar­dan ha­be­ri ol­ma­yan bir mil­let­ve­ki­li­nin o yö­re­de­ki ya­rış­ma­ya tel­graf­la ya da fii­len kat­kı ver­me­si na­sıl müm­kün ola­cak? On­la­rın da mo­ral des­te­ğe, il­gi ve ala­ka­ya şüp­he­siz ih­ti­yaç­la­rı var. Do­la­yı­sıy­la, bu tür ya­rış­ma­la­rın da bü­tün umu­ma açık tu­tul­du­ğu gi­bi, mil­let­ve­kil­le­ri­ne de açık tu­tul­ma­sı, on­la­rın da bu ya­rış­ma­lar­dan ha­ber­dar edil­me­sin­de bü­yük ko­lay­lık­lar var, spor açı­sın­dan bü­yük kat­kı­lar ve­re­cek­tir di­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, De­ğer­li Baş­ka­nım; ben, bu ya­sa­nın, ger­çek­ten, bu dü­zen­le­nen or­ga­ni­zas­yon­la­rın bir zap­tu­rapt al­tı­na alın­ma­sı, bir olu­şu­ma gi­dil­me­si açı­sın­dan fay­da­lı ol­du­ğu­nu, yi­ne tah­kim ku­ru­lu­şu­nun oluş­ma­sı­nın fay­da­lı ol­du­ğu­nun özel­lik­le al­tı­nı çi­zi­yo­rum, ama, mut­la­ka bu­na bir spor ya da spor ma­ter­yal­le­ri­ni de­ğer­len­dir­me ku­ru­lu­nun da ek­len­me­si ge­rek­ti­ği­nin al­tı­nı çi­zi­yo­rum.

Tür­ki­ye'de tüm spor ca­mi­amı­za ba­şa­rı­lar di­ler­ken, özel­lik­le ata spo­ru­muz gü­reş­te, ser­best­te ve gre­ko­ro­men­de, son yıl­lar­da ya­ban­cı spor­cu trans­fe­ri­nin de bi­zi ren­ci­de et­ti­ği­ni, özel­lik­le ata spo­run için­den çık­mış bir ül­ke men­su­bu ola­rak bi­zi üz­dü­ğü­nün al­tı­nı çiz­mek is­ti­yo­rum.

Ge­li­niz, ata spo­ru­muz gü­re­şi köy­le­ri­miz­de teş­vik ede­lim, bu­nun­la il­gi­li ola­rak ku­lüp­le­ri des­tek­le­ye­lim, ama­tör ku­lüp­le­re çok ama çok da­ha des­tek ve­re­lim. Ha­ki­ka­ten, ben ha­tır­la­rım, ço­cuk­lu­ğum­da köy dü­ğün­le­rin­de cu­mar­te­si gün­le­ri kü­çük gü­reş, pa­zar gün­le­ri de bü­yük gü­reş di­ye iki aşa­ma­lı ka­ra­ku­cak gü­re­şi dü­zen­le­nir idi. İş­te gü­reş­çi­nin har­man ol­du­ğu bu yer­ler­de de yi­ğit gü­reş­çi­le­ri­miz ye­ti­şir idi. Do­la­yı­sıy­la, bu bağ­lam­da, Ana­do­lu'nun muh­te­lif yer­le­rin­de­ki dü­ğün­ler­de, özel­lik­le Genç­lik Spor Mü­dür­lü­ğü­müz ara­cı­lı­ğıy­la, il mü­dür­lük­le­ri, oluş­tu­ra­cak­la­rı bir fon ara­cı­lı­ğıy­la, köy dü­ğün­le­rin­de kü­çük­ler ara­sın­da­ki gü­re­şi teş­vik için bir des­tek, bir fon oluş­tu­rul­sa, bu ata spo­ru­mu­zun ge­liş­me­si­ne bü­yük kat­kı ver­miş olur di­yo­rum.

He­pi­ni­ze, bu ka­nu­nun ha­yır­lı ol­ma­sı di­lek ve te­men­ni­siy­le, te­şek­kür edi­yor, şük­ran­la­rı­mı arz edi­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Al­bay­rak.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

1'in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

GENÇ­LİK VE SPOR GE­NEL MÜ­DÜR­LÜ­ĞÜ­NÜN TEŞ­Kİ­LAT VE GÖ­REV­LE­Rİ

HAK­KIN­DA KA­NUN­DA DE­Ğİ­ŞİK­LİK YA­PIL­MA­SI­NA İLİŞ­KİN KA­NUN TA­SA­RI­SI

MAD­DE 1- 21/5/1986 ta­rih­li ve 3289 sa­yı­lı Genç­lik ve Spor Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­nün Teş­ki­lat ve Gö­rev­le­ri Hak­kın­da Ka­nu­nun 8 in­ci mad­de­si­nin dör­dün­cü fık­ra­sı yü­rür­lük­ten kal­dı­rıl­mış ve ay­nı mad­de­ye aşa­ğı­da­ki fık­ra­lar ek­len­miş­tir.

"Ül­ke­miz­de ya­pı­la­cak ulus­la­ra­ra­sı genç­lik ve spor or­ga­ni­zas­yon­la­rı­nın ha­zır­lı­ğı, dü­zen­len­me­si, yü­rü­tül­me­si ve so­nuç­lan­dı­rıl­ma­sıy­la il­gi­li iş ve iş­lem­le­rin be­lir­len­me­si, plan­lan­ma­sı, ko­or­di­ne ve ta­kip edil­me­si ile gö­rev­li ha­zır­lık ve dü­zen­le­me ku­rul­la­rı oluş­tu­ru­la­bi­lir. Ha­zır­lık ve dü­zen­le­me ku­rul­la­rı spor­dan so­rum­lu Ba­ka­nın baş­kan­lı­ğın­da, Genç­lik ve Spor Ge­nel Mü­dü­rü, Tür­ki­ye Mil­li Olim­pi­yat Ko­mi­te­si Baş­ka­nı ile spor or­ga­ni­zas­yo­nu­nun ya­pı­la­ca­ğı ilin; va­li­si, 5216 sa­yı­lı Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si Ka­nu­nu­nun uy­gu­lan­dı­ğı yer­ler­de bü­yük­şe­hir be­le­di­ye baş­ka­nı, di­ğer yer­ler­de be­le­di­ye baş­ka­nı ve il­de bu­lu­nan üni­ver­si­te­le­rin rek­tör­le­ri­nin ken­di ara­la­rın­dan be­lir­le­ye­cek­le­ri bir tem­sil­ci­den te­şek­kül eder. Or­ga­ni­zas­yon bir­den faz­la il­de ger­çek­leş­ti­ri­le­cek­se bu il­le­rin va­li­le­ri, be­le­di­ye baş­kan­la­rı ve il­de bu­lu­nan üni­ver­si­te­le­rin rek­tör­le­ri­nin ken­di ara­la­rın­dan be­lir­le­ye­cek­le­ri tem­sil­ci de ku­ru­la üye ola­bi­lir.

Dü­zen­le­ne­cek or­ga­ni­zas­yo­nun özel­li­ği­ne gö­re, spor­dan so­rum­lu Ba­kan ta­ra­fın­dan ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı­nın tem­sil­ci­le­ri ile özerk spor fe­de­ras­yon­la­rı­nın tem­sil­ci­le­ri ha­zır­lık ve dü­zen­le­me ku­ru­lu top­lan­tı­la­rı­na da­vet edi­le­bi­lir. Ha­zır­lık ve dü­zen­le­me ku­rul­la­rı ih­ti­yaç du­yu­lan or­ga­ni­zas­yon­lar­da alt ça­lış­ma grup­la­rı ve ko­mis­yon­lar oluş­tu­ra­bi­lir.

Ha­zır­lık ve dü­zen­le­me ku­rul­la­rı­nın sek­re­ter­ya­sı Ge­nel Mü­dür­lük­çe yü­rü­tü­lür. Ku­rul ka­rar­la­rı­nın ta­ki­bin­den ve ko­or­di­nas­yon­dan so­rum­lu ol­mak üze­re spor­dan so­rum­lu Ba­kan ta­ra­fın­dan bir ge­nel ko­or­di­na­tör gö­rev­len­di­ri­le­bi­lir. Ulus­la­ra­ra­sı genç­lik ve spor or­ga­ni­zas­yon­la­rın­da, il­gi­li or­ga­ni­zas­yo­nun sü­re­si­ni aş­ma­mak kay­dıy­la özel hu­kuk hü­küm­le­ri­ne gö­re yer­li ve ya­ban­cı, tam za­man­lı ve­ya ya­rı za­man­lı per­so­nel ça­lış­tı­rı­la­bi­lir. Her bir or­ga­ni­zas­yon­da gö­rev ala­cak ge­nel ko­or­di­na­tör ve per­so­ne­le öde­ne­cek üc­ret ile ça­lış­tı­rı­la­bi­le­cek per­so­nel sa­yı­sı­nın üst sı­nı­rı Ba­kan­lar Ku­ru­lun­ca be­lir­le­nir. Ge­nel ko­or­di­na­tör­le­re öde­ne­cek üc­ret, 657 sa­yı­lı Dev­let Me­mur­la­rı Ka­nu­nu­nun 4 ün­cü mad­de­si­nin (B) fık­ra­sı kap­sa­mın­da­ki söz­leş­me­li per­so­nel ta­van üc­re­ti­nin beş ka­tı­nı, di­ğer ça­lı­şan­la­ra öde­ne­cek üc­ret anı­lan ta­van üc­re­ti­nin iki ka­tı­nı aşa­maz.

Ha­zır­lık ve dü­zen­le­me ku­rul­la­rı­nın gö­rev, yet­ki ve so­rum­lu­luk­la­rı ile ça­lış­ma usûl ve esas­la­rı Ge­nel Mü­dür­lük­çe ha­zır­la­na­rak yü­rür­lü­ğe ko­nu­lan yö­net­me­lik ile dü­zen­le­nir.

Ül­ke­miz­de ya­pı­la­cak ulus­la­ra­ra­sı genç­lik ve spor or­ga­ni­zas­yon­la­rı­nın gi­der­le­rin­de kul­la­nıl­mak üze­re Ge­nel Mü­dür­lük nez­din­de özel he­sap oluş­tu­ru­lur. Özel he­sa­bın ge­lir­le­ri; bu amaç­la büt­çe­den ay­rı­la­cak öde­nek, oyun­la­rın dü­zen­len­me­si ile il­gi­li nak­len ya­yın, rek­lam ve spon­sor­luk ge­lir­le­ri ile ba­ğış ve yar­dım­lar­dan mey­da­na ge­lir. Özel he­sap­ta top­la­nan pa­ra­la­rın ne­ma­lan­dı­rıl­ma­sı­na iliş­kin usûl ve esas­lar Ge­nel Mü­dür­lük­çe be­lir­le­nir."

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ber­han Şim­şek, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın Şim­şek bu­yu­run.

CHP GRU­BU ADI­NA BER­HAN ŞİM­ŞEK (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan ka­nun ta­sa­rı­sı­nın 1'in­ci mad­de­si üze­rin­de gru­bum adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­la­rım.

Bu mad­de, ül­ke­miz­de dü­zen­le­ne­cek olan spor or­ga­ni­zas­yon­la­rı­nın ye­ri­ne ge­ti­ril­me­sin­de, spor­tif hiz­met ve fa­ali­yet­le­rin sü­rat­li… Ha­zır­lık ve dü­zen­le­me ku­rul­la­rı­nın oluş­tu­ru­la­bil­me­si­ne imkân ver­mek­te­dir. Ku­rul, Ba­kan baş­kan­lı­ğın­da, Genç­lik ve Spor Ge­nel Mü­dür­lü­ğü Olim­pi­yat Ko­mi­te­si Baş­ka­nı, il­gi­li ilin va­li­si, be­le­di­ye baş­ka­nı ve­ya o il­de ku­ru­lu üni­ver­si­te rek­tör­le­rin­den oluş­mak­ta. Şüp­he­siz pek çok or­ga­ni­zas­yon­da özel­lik­le alt­ya­pı ve kay­nak ge­rek­si­nim­le­ri için ka­mu oto­ri­te­le­ri­nin de des­te­ği, kat­kı­sı zo­run­lu­dur. O ne­den­le, ka­mu yö­ne­ti­ci­le­ri­nin bu tür or­ga­ni­zas­yon ku­rum­la­rın­da gö­rev al­ma­la­rı or­ga­ni­zas­yon­la­rın da­ha sağ­lık­lı, da­ha hız­lı ya­pıl­ma­sı­nı sağ­la­ya­cak­tır.

Tür­ki­ye, son yıl­lar­da bu tür or­ga­ni­zas­yon­la­ra ev sa­hip­li­ği yap­mak­ta­dır. Ül­ke­mi­zin ta­nı­tı­mı­na bü­yük hiz­met eden bu tür or­ga­ni­zas­yon­la­rı Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak biz de önem­si­yo­ruz. Tür­ki­ye'nin bu tür or­ga­ni­zas­yon­la­ra ev sa­hip­li­ği yap­ma­sın­da, şüp­he yok ki, hükûmet­le­rin, ye­rel yö­ne­ti­ci­le­rin, si­vil top­lum ör­güt­le­ri­nin, iş dün­ya­sı­nın, en son İz­mir'de­ki Uni­ver­si­ade ça­lış­ma­sı­na bak­tı­ğı­mız­da İz­mir Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye Baş­kan­lı­ğı­nın ve Ba­kan­lı­ğın emek­le­ri ve ça­ba­la­rı var­dır. Bu ça­ba­la­rı yok sa­ya­rak, bu tür or­ga­ni­zas­yon­la­ra, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ev sa­hip­li­ği ya­pıl­ma­sı­nı sa­de­ce hükûmet­le­rin ba­şa­rı­sı ola­rak gös­ter­mek, sa­nı­rım ki yan­lış­tır. Sa­yın Ba­kan, bir açık­la­ma­sın­da, Dün­ya Üni­ver­si­te­ler Kış Spo­ru Oyun­la­rı­nın Er­zu­rum'a alın­ma­sı­nın, AK Par­ti Hükûme­ti ile Tür­ki­ye'nin de­ği­şen viz­yo­nu­nun ürü­nü ol­du­ğu­nu söy­lü­yor. Sağ­lık Ba­ka­nı "2011 Oyun­la­rı­nın Er­zu­rum'a ve­ril­me­si­ni biz­zat Baş­ba­ka­nı­mız sağ­la­mış­tır." di­yor. Sa­yın Baş­ba­kan, Er­zu­rum'da "Er­zu­rum'u dün­ya­ya aç­tık." di­ye ifa­de­de bu­lu­nu­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu tür or­ga­ni­zas­yon­la­ra ev sa­hi­bi olun­ma­sın­da Hükûme­tin hiç kat­kı­sı ol­ma­mış­tır de­mek hak­sız­lık olur, o hak­sız­lı­ğı yap­mı­yo­rum, ama, sa­de­ce Hükûme­tin ürü­nü de­ğil­dir bu olay­lar ve eser­ler. 2011 yı­lın­da Er­zu­rum'da ya­pı­la­cak olan Dün­ya Üni­ver­si­te­le­ra­ra­sı Spor Oyun­la­rı­na, 2007 yı­lın­da, Trab­zon, Gi­re­sun, Ri­ze'de ya­pı­la­cak Bi­rin­ci Ka­ra­de­niz Spor Oyun­la­rı­na ve yi­ne 2011'de Trab­zon'da ya­pı­la­cak Genç­lik Olim­pik Fes­ti­va­li­ne ev sa­hip­li­ği ya­pa­cak ol­ma­mı­zı dış po­li­ti­ka ba­şa­rı­la­rı ola­rak sa­yı­yor­su­nuz, ki, an­la­şı­lan bu. Dış po­li­ti­ka­da­ki ba­şa­rı­sız­lık­la­rı­nı­zı ise gör­mez­lik­ten ge­li­yor­su­nuz ve giz­len­me­ye ça­lı­şı­lı­yor, sa­nı­yo­rum ki, bun­lar­la be­ra­ber.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye, dış po­li­ti­ka­da, ta­ri­hi­nin en ağır so­run­la­rı­nı, en sı­kın­tı­lı gün­le­ri­ni ya­şa­mak­ta. Gör­mek is­te­me­dik­le­ri­ni­zi, mü­sa­ade eder­se­niz, siz­ler­le pay­la­şa­yım:

ABD ile iliş­ki­le­ri­miz, AB po­li­ti­ka­mız, Irak'ın ku­ze­yin­de­ki ya­şa­dık­la­rı­mız, Er­me­ni soy­kı­rı­mı id­di­ala­rı­na iliş­kin baş­ka ül­ke­le­rin par­la­men­to­la­rın­da alı­nan ka­rar­lar, Kıb­rıs so­ru­nu, AKP'nin dış po­li­ti­ka­da, ma­ale­sef, ne ka­dar ba­şa­rı­sız ol­du­ğu­nu or­ta­ya koy­muş­tur. AKP'nin ta­vizkâr tu­tu­mu, AB'nin sü­rek­li ta­viz is­te­yen po­li­ti­ka­sı, Tür­ki­ye'nin AB üye­li­ği sü­re­ci­ni de sı­kın­tı­ya sok­muş­tur. Av­ru­pa Bir­li­ği­nin, Tür­ki­ye'nin üye­li­ği yo­lun­da önü­ne çı­kar­dı­ğı Kıb­rıs'ta­ki ka­lı­cı sı­nır­lan­ma­lar; AB yet­ki­li­le­ri­nin Er­me­ni soy­kı­rı­mı id­di­ala­rı­nın Tür­ki­ye ta­ra­fın­dan ka­bul edil­me­si­ne iliş­kin öne­ri­ler; ek si­ya­si kri­ter­ler ta­le­bi; bir AB tem­sil­ci­si­nin ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rın­da­ki Mus­ta­fa Ke­mal Ata­türk fo­toğ­ra­fı­nın in­di­ril­me­si gi­bi se­bep­ler, ta­lep­ler ve uy­gu­la­ma­lar kar­şı­sın­da, ma­ale­sef, ses­siz kal­dı­nız ve bu­nun üs­tü­ne üst­lük, 17 Ara­lık­ta, An­ka­ra'da, gü­pe­gün­düz, gö­zün önün­de, ha­vai fi­şek­ler pat­la­tı­la­rak kut­la­ma­lar ya­pıl­dı. Yi­ne ay­nı şe­kil­de, Irak'ın ku­ze­yin­de Ker­kük'te ya­şa­nan­lar, Irak'ın ku­ze­yin­de olu­şan oto­ri­te boş­lu­ğun­dan fay­da­la­na­rak ora­da ko­nuş­la­nan te­rör ör­gü­tü­nün yap­tı­ğı ey­lem­ler ve şe­hit­ler, yüz­ler­ce va­tan ev­la­dı­nın du­ru­mu or­ta­da­dır.

Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; geç­ti­ği­miz gün­ler­de bu kür­sü­den yap­tı­ğım bir ko­nuş­ma­da, Tür­ki­ye'nin, Irak'ın ku­ze­yi­ne ucuz elek­trik sa­tıp sat­ma­dı­ğı­nı sor­dum, sa­tı­yor­sa ka­ça sat­tı­ğı­nı sor­dum ve Sa­yın Ener­ji Ba­ka­nın­dan da bu­nun ce­vap­lan­ma­sı­nı is­te­dim ve 8 Ma­yıs­tan bu­gü­ne ka­dar, "Ce­vap­la­ya­ca­ğım." de­me­si­ne rağ­men bir ce­vap ala­ma­dım.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, dış po­li­ti­ka­nın sa­de­ce spor­tif fa­ali­yet­ler ol­ma­dı­ğı­nın al­tı­nı çiz­mek adı­na, bun­la­rı siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum. Bar­za­ni, çı­ka­cak "Tür­ki­ye Ker­kük'e mü­da­ha­le eder­se, bi­zim, Di­yar­ba­kır'a mü­da­ha­le et­me hak­kı­mız or­ta­ya çı­kar." açık­la­ma­sı­nı ya­pa­cak, Hükûmet ve Baş­ba­kan su­sa­cak! Ola­bi­lir mi de­ğer­li ar­ka­daş­lar? Tür­ki­ye'nin bü­tün­lü­ğü­ne yö­ne­lik ya­pı­lan bu açık­la­ma kar­şı­sın­da, çift­çi­ye dik­le­nen Baş­ba­ka­nın, Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı­nın, çı­kıp "Çok ko­nuş­ma, elek­tri­ği­ni ke­se­riz." di­ye­bi­le­ce­ği bir Bar­za­ni ger­çe­ği ya­şa­nı­yor. 2011'i Er­zu­rum'a ka­zan­dır­dık­la­rı­nı id­dia edi­yor­su­nuz ki, biz de bun­dan mut­lu olu­yo­ruz, ama, Bar­za­ni ve Ku­zey Irak'ta ya­şa­nan­la­rı gör­mez­lik­ten ge­li­yo­ruz.

Irak'ın ku­ze­yin­de as­ker­le­ri­mi­zin ba­şı­na çu­val ge­çi­ri­lir­ken, stra­te­jik or­ta­ğı­mız ABD'nin…

BAŞ­KAN - Sa­yın Şim­şek, lüt­fen, ko­nuy­la il­gi­li ko­nu­şur mu­su­nuz.

BER­HAN ŞİM­ŞEK (De­vam­la) - Efen­dim, Sa­yın Baş­kan, tam ya­say­la il­gi­li ko­nu­şu­yo­rum.

İN­Cİ ÖZ­DE­MİR (İs­tan­bul) - Ber­han Bey, Al­lah aş­kı­na, çu­val­la ne ala­ka­sı var?

BER­HAN ŞİM­ŞEK (De­vam­la) - Ya­ni, spor­tif fa­ali­yet­ler­de, dış po­li­ti­ka­da ne ka­dar ba­şa­rı­lı ol­du­ğu­nu­zu söy­lü­yor­su­nuz da, ma­dem­ki, dış po­li­ti­kay­la il­gi­li spor­tif fa­ali­yet­ler­de ba­şa­rı­lı­sı­nız, ba­şa­rı­lı ol­ma­dık­la­rı­nı­zı da söy­le­mek du­ru­mun­da­yım. Sö­zü­mün ba­şın­da, spor­tif fa­ali­yet­ler­de­ki ba­şa­rı­lar­dan ve bun­lar­dan mut­lu­luk duy­du­ğu­mu mil­le­tin kür­sü­sün­den yü­ce he­ye­ti­niz­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Şim­şek.

BER­HAN ŞİM­ŞEK (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Irak'ın ku­ze­yin­de as­ker­le­ri­mi­zin ba­şı­na çu­val ge­çi­ri­lir­ken, stra­te­jik or­ta­ğı­mız ABD'nin kar­şı­sı­na Bü­yük Or­ta Do­ğu Pro­je­si'nin Eş Baş­ka­nı Sa­yın Re­cep Tay­yip Er­do­ğan ne­den çık­ma­dı? Bu sı­kın­tı­lı ko­nu­lar­da or­ta­da gö­zük­me­ye­cek­si­niz, "2011'i Er­zu­rum'a biz ka­zan­dır­dık, Er­zu­rum'u dün­ya­ya biz aç­tık." di­ye­cek­si­niz.

MUS­TA­FA ILI­CA­LI (Er­zu­rum) - Beş se­ne ön­ce ala­maz­dı.

BER­HAN ŞİM­ŞEK (De­vam­la) - Er­zu­rum ta­rihî ya­pı­sın­dan be­ri dün­ya­ya açıl­mış, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin Do­ğu Ana­do­lu'da­ki önem­li kent­le­rin­den bi­ri­dir.

İN­Cİ ÖZ­DE­MİR (İs­tan­bul) - Beş se­ne ön­ce ha­yal­di, ha­yal.

BER­HAN ŞİM­ŞEK (De­vam­la) - Bu sü­reç, Sa­yın Baş­ba­ka­nın ve eki­bi­nin şo­va yö­ne­lik, ger­çek­çi ol­mak­tan son de­re­ce uzak -üzü­le­rek söy­lü­yo­rum- bir po­li­ti­ka iz­le­di­ği­nin gös­ter­ge­si­dir.

"Er­zu­rum'a 2011'i ka­zan­dır­dık." di­yen­ler, Er­zu­rum'da iş­siz ge­zen genç­le­ri­mi­ze "Ta­şı sık, su­yu­nu çı­ka­rır­sı­nız." di­yor Sa­yın Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­lim.

Sa­yın Baş­ba­kan Er­zu­rum'da yap­tı­ğı ko­nuş­ma­da "Hu­kuk dev­le­ti­ne ina­nan­lar bu mey­da­na gel­miş." di­yor kür­sü­den. AKP İk­ti­da­rın­da hu­kuk dev­le­ti il­ke­si­nin en çok çiğ­nen­di­ği il ne­re­si­dir bi­li­yor mu­su­nuz de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım? Er­zu­rum'dur. Er­zu­rum Millî Eği­tim Mü­dü­rü, Hükûme­ti­niz dö­ne­min­de do­kuz de­fa gö­rev­den alın­mış, do­kuz de­fa da mah­ke­me ka­ra­rıy­la gö­re­vi­ne dön­müş­tür. Bir Millî Eği­tim Mü­dü­rü­nü do­kuz de­fa mah­ke­me ka­pı­la­rı­na gön­de­ren­le­rin, de­mok­ra­si­den, mil­let ida­re­sin­den, hu­kuk dev­le­tin­den sa­nı­rım ki bah­set­me­ye hak­la­rı yok­tur.

MUS­TA­FA ILI­CA­LI (Er­zu­rum) - Siz keş­ke Er­zu­rum'a gel­sey­di­niz de gör­sey­di­niz.

BER­HAN ŞİM­ŞEK (De­vam­la) - Er­zu­rum Millî Eği­tim Mü­dür­lü­ğün­de ya­şa­nan­lar, mil­let­ten oy alıp ken­di­le­ri­ne, ken­di ar­ka­daş­la­rı­na na­sıl Hükûmet yap­tık­la­rı­nın en so­mut ör­ne­ği­dir de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, çün­kü, do­kuz de­fa gö­rev­den alı­nıp ye­ri­ne ata­nan, Sa­yın Baş­ba­ka­nın as­ker ar­ka­da­şı­dır. Bu tra­ji­ko­mik­tir de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

MUS­TA­FA ILI­CA­LI (Er­zu­rum) - Ge­çen haf­ta ge­lip gör­sey­di­niz Er­zu­rum'u.

BER­HAN ŞİM­ŞEK (De­vam­la) - Spor­tif fa­ali­yet­ler­de­ki ba­şa­rı­la­rı ön plan­la­ra çı­ka­ra­rak, Tür­ki­ye'nin dış po­li­ti­ka­sın­da gel­miş ol­du­ğu bu so­nu­cu gör­mez­lik­ten ge­le­bil­mek müm­kün de­ğil­dir.

Söz­le­ri­min ba­şın­da da ifa­de et­ti­ğim gi­bi de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu tür spor­tif fa­ali­yet­le­rin, ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­le­rin ta­bii ki ül­ke­mi­ze ka­zan­dı­ra­cak­la­rı var­dır, fa­kat, bir ta­raf­tan ve­rip tal­kı­nı, di­ğer ta­raf­tan yut­ma­mak la­zım sal­kı­mı di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Bü­tün bu­ra­da ko­nuş­tuk­la­rı­mız­dan he­pi­mi­zin an­la­ma­sı ge­re­ken şu: Bu ül­ke­nin ba­şa­rı­la­rı için ko­nu­şu­yo­ruz. Eğer bu tür or­ga­ni­zas­yon­lar bu ül­ke­nin ba­şa­rı­la­rı­nı, mem­nu­ni­yet­le­ri­ni bi­ze su­nu­yor­sa, biz bun­dan mut­lu olu­yo­ruz, ama, ba­şa­ra­ma­dık­la­rı­nı­zı da mu­ha­le­fet ola­rak, mil­le­tin ve­ki­li ola­rak siz­le­re söy­le­yip… Şu kı­sa, üç gün­lük sü­re­ci­niz­de ar­tık ya­pa­bi­le­ce­ği­niz bir şey yok­tur, sa­nı­rım bir da­ha­ki dö­nem­de bu­ra­da de­ğil de şu­ra­da ola­cak­sı­nız ve biz­le­rin de ne­ler yap­tı­ğı­na ta­nık­lık ede­cek­si­niz.

ZÜL­FÜ DE­MİR­BAĞ (Elâzığ) - Siz teş­ri­fat­çı­lık mı ya­pa­cak­sı­nız?

ALİ YÜK­SEL KA­VUŞ­TU (Ço­rum) - Çok bek­ler­sin, çok!

BER­HAN ŞİM­ŞEK (De­vam­la) - Efen­dim, çok mu, az mı bek­le­ye­ce­ği­mi­zi 22 Tem­muz gü­nü gö­re­ce­ğiz, ama, ya­rın öbür gün de Ge­nel Ku­rul­da ka­nun­lar üze­rin­de ko­nu­şa­ca­ğım için, gö­re­me­ye­ce­ğim ar­ka­daş­la­ra şim­di­den ve­da­la­rı­mı ilet­mek is­te­mi­yo­rum, son ko­nuş­ma­yı ifa­de et­ti­ğim­de o za­man gö­re­me­ye­cek ar­ka­daş­la­rı­mı­za ha­yat­la­rın­da ba­şa­rı­lar di­li­yo­rum. Ay­rı­ca, üzül­me­ni­ze ge­rek yok­tur, bu sü­re­cin içe­ri­sin­de ge­lip gi­den­ler olur, zi­ya­ret­le­re her za­man bek­le­riz.

ZÜL­FÜ DE­MİR­BAĞ (Elâzığ)- Teş­ri­fat iş­le­ri­ne sen mi ba­ka­cak­sın?

BER­HAN ŞİM­ŞEK (De­vam­la) - Say­gı, se­lam su­nu­yo­rum, yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum efen­dim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Şim­şek.

Mad­de üze­rin­de bir adet öner­ge var­dır, öner­ge­yi oku­tup iş­le­me alı­yo­rum.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan Ka­nun Tek­li­fi­nin çer­çe­ve 1'in­ci mad­de­si­nin son fık­ra­sı­nın son cüm­le­si­nin aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

             Meh­met Yük­sek­te­pe         Za­fer Hı­dı­roğ­lu                       İs­ma­il Bi­len

                        De­niz­li                              Bur­sa                                    Ma­ni­sa

                                      A. Mü­fit Yet­kin                  Ra­ma­zan Top­rak

                                           Şan­lı­ur­fa                             Ak­sa­ray

"Özel he­sap­ta top­la­nan pa­ra­la­rın har­can­ma­sı, ne­ma­lan­dı­rıl­ma­sı ve bu­na iliş­kin di­ğer usul ve esas­lar Ge­nel Mü­dür­lük­çe ha­zır­la­na­rak yü­rür­lü­ğe ko­nu­lan yö­net­me­lik ile dü­zen­le­nir."

BAŞ­KAN - Sa­yın Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

MİLLÎ EĞİ­TİM, KÜL­TÜR, GENÇ­LİK VE SPOR KO­MİS­YO­NU BAŞ­KAN VE­Kİ­Lİ HİK­MET ÖZ­DE­MİR (Çan­kı­rı) - Tak­di­re bı­ra­kı­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Sa­yın Hükûmet ka­tı­lı­yor mu?

DEV­LET BA­KA­NI VE BAŞ­BA­KAN YAR­DIM­CI­SI MEH­MET ALİ ŞA­HİN (İs­tan­bul) - Ka­tı­lı­yo­ruz efen­dim.

Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe: Cüm­le­de tek­nik iba­re de­ği­şik­li­ği ve uy­gu­la­ma­da ya­şan­ma­sı muh­te­mel so­run­la­rın önü­ne ge­çil­me­ye ça­lı­şıl­mış­tır.

BAŞ­KAN - Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge ka­bul edil­miş­tir.

Ka­bul edi­len öner­ge doğ­rul­tu­sun­da mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Mad­de ka­bul edil­miş­tir.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bir­le­şi­me 20.45'e ka­dar ara ve­ri­yo­rum.

 

Ka­pan­ma sa­ati: 20.13

 

YE­DİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 20.49

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le), Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 114'ün­cü Bir­le­şi­mi­nin Ye­din­ci Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

1427 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Ta­sa­rı­nın 2'nci mad­de­si­ni oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 2- 3289 sa­yı­lı Ka­nu­nun ek 9 un­cu mad­de­si­nin ye­din­ci ve se­ki­zin­ci fık­ra­la­rı aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­miş ve se­ki­zin­ci fık­ra­sın­dan son­ra gel­mek üze­re aşa­ğı­da­ki fık­ra­lar ek­len­miş­tir.

"Tah­kim Ku­ru­lu ye­di asıl ve ye­di ye­dek üye­den te­şek­kül eder. Üye­le­rin be­şi­nin hu­kuk­çu, iki­si­nin ise spor ala­nın­da bi­lim­sel ça­lış­ma­lar yap­mış ve­ya spor­da ida­re­ci, tek­nik adam ve ben­ze­ri gö­rev­ler­de bu­lun­muş ka­ri­yer sa­hi­bi ki­şi­ler ol­ma­la­rı şart­tır. Üye­ler Ge­nel Mü­dü­rün tek­li­fi ve spor­dan so­rum­lu Ba­ka­nın ona­yı ile dört yıl için gö­rev­len­di­ri­lir. Hâkim ve sav­cı­lar ile bu mes­lek­ten sa­yı­lan­lar hâkim­lik te­mi­na­tı esas­la­rı gö­ze­ti­le­rek ve yet­ki­li ku­rul­la­rın ona­yı alın­mak su­re­tiy­le Tah­kim Ku­ru­lun­da gö­rev ala­bi­lir­ler. Üye­ler ken­di ara­la­rın­dan bir baş­kan se­çer­ler. Tah­kim Ku­ru­lu ta­ra­fın­dan ve­ri­len ka­rar­lar ke­sin­dir.

Tah­kim Ku­ru­lu, fe­de­ras­yon ile ku­lüp­ler, spor­cu­lar, ha­kem­ler, tek­nik di­rek­tör ve an­tre­nör­ler; ku­lüp­ler ile tek­nik di­rek­tör­ler, an­tre­nör­ler ve spor­cu­lar; ku­lüp­ler ile ku­lüp­ler ara­sın­da çı­ka­cak ih­ti­laf­lar­la, fe­de­ras­yon­lar­ca ve­ri­le­cek ka­rar­lar ile di­sip­lin ve­ya ce­za ku­ru­lu ka­rar­la­rı­nı, il­gi­li­le­rin iti­ra­zı üze­ri­ne in­ce­le­ye­rek so­nuç­lan­dı­rır. Tah­kim Ku­ru­lu; iti­raz üze­ri­ne Ge­nel Mü­dür­lük ile fe­de­ras­yon­lar ve fe­de­ras­yon­la­rın bir­bir­le­ri ara­sın­da çı­ka­cak ih­ti­laf­la­rı in­ce­le­ye­rek so­nuç­lan­dı­rır.

Tah­kim Ku­ru­lu; özerk fe­de­ras­yon baş­ka­nı ile yö­ne­tim ku­ru­lu üye­le­ri­nin spor ah­la­kı­na ve di­sip­li­ni­ne ay­kı­rı dav­ra­nış­la­rı ne­de­niy­le ya­pı­lan baş­vu­ru­la­rı in­ce­le­ye­rek ka­rar ve­rir. Bun­la­ra ve­ri­le­cek ce­za­lar fe­de­ras­yon­la­rın ta­li­mat­la­rın­da be­lir­ti­lir.

Tah­kim Ku­ru­lu, ih­ti­yaç duy­du­ğu ko­nu­lar­da ih­ti­sas bi­rim­le­ri oluş­tu­ra­bi­lir.

Tah­kim Ku­ru­lu üye­le­ri­ne bir ay­da iki top­lan­tı­yı geç­me­mek üze­re, gö­rev ya­pı­lan her gün için uh­de­sin­de ka­mu gö­re­vi bu­lu­nan­lar ba­kı­mın­dan (2000), bu­lun­ma­yan­lar ba­kı­mın­dan (3000) ek gös­ter­ge ra­ka­mı­nın Dev­let me­mu­ru ma­aş kat­sa­yı­sıy­la çar­pı­mı so­nu­cun­da bu­lu­nu­la­cak mik­ta­rı geç­me­mek üze­re hu­zur üc­re­ti öde­nir. Bir ay­da gö­rev ya­pı­lan gün sa­yı­sı iki­yi aş­ma­sı ha­lin­de aşan gün­ler için hu­zur üc­re­ti öden­mez.

Tah­kim Ku­ru­lu­nun gö­rev, yet­ki ve so­rum­lu­luk­la­rı, ça­lış­ma usûl ve esas­la­rı ile üye­le­re ve­ri­le­cek hu­zur üc­re­ti­nin mik­ta­rı Ge­nel Mü­dür­lük­çe ha­zır­la­nan yö­net­me­lik­le be­lir­le­nir."

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Sa­lih Gün, Ko­ca­eli Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Gün.

CHP GRU­BU ADI­NA SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - Sa­yın Baş­kan, yü­ce Mec­li­sin de­ğer­li üye­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan 1427 sı­ra sa­yı­lı ka­nun­da de­ği­şik­lik ya­pıl­ma­sı­na iliş­kin ka­nun ta­sa­rı­sı­nın 2'nci mad­de­si üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ya­şa­mın her kat­ma­nın­da doğ­ru ve yan­lış­la­rı de­ğer­len­dir­mek için yet­ki­li ku­rul­lar var­dır, spor­da da fe­de­ras­yon­lar oluş­tu­ru­lur, fe­de­ras­yon ça­lış­ma­la­rı­nın bir ka­na­dı da ce­za ve tah­kim ku­rul­la­rı­dır. Mü­sa­ba­ka Yö­net­me­li­ği'ne gö­re, ku­ral dı­şı, spor ah­la­kı­na uy­gun ol­ma­yan be­yan ve fi­ilî sport­men­li­ğe, spor ah­la­kı­na uy­ma­yan, spor alan­la­rın­da mad­di ve ma­ne­vi za­rar ve­ren­le­re ce­za ku­rul­la­rı ta­ra­fın­dan ve­ri­len ce­za­la­rı bir üst ku­rul olan tah­ki­me in­ti­kal et­tir­me ma­ka­mı­dır tah­kim.

Bu ya­sa, fut­bol dı­şın­da­ki fe­de­ras­yon­la­rın tah­ki­mi­ni ta­rif edi­yor. Ulus­la­ra­ra­sı mü­sa­ba­ka bran­şı olan fe­de­ras­yon­la­rın tah­kim­le­ri UE­FA ve FI­FA or­tak kri­ter­le­ri­ne uy­gun se­çil­me­li­dir. Han­gi spor bran­şı olur­sa ol­sun o bran­şın fe­de­ras­yo­nu var­dır. Fe­de­ras­yon­lar, ge­nel ku­rul ya­par, se­çim ya­par­lar; yap­tık­la­rı ge­nel ku­rul­da da, na­sıl fut­bol fe­de­ras­yo­nun­da ya­pı­lı­yor­sa, di­ğer spor branş­la­rın­da da tah­kim­le­ri­ni se­çe­bil­me­li­dir. Hâlbu­ki, bu­ra­da üye­ler, ge­nel mü­dü­rün tek­li­fi ve spor­dan so­rum­lu Ba­ka­nın ona­yıy­la dört yıl için gö­rev­len­di­ri­lir. Hâkim ve sav­cı­lar ile bu mes­lek­ten sa­yı­lan­lar hâkim­lik te­mi­na­tı esas­la­rı­nı gö­ze­te­rek gi­bi kri­ter­le­ri or­ta­ya ko­ya­rak Sa­yın Ge­nel Mü­dü­rü­mü­zün tek­li­fi, Ba­ka­nı­mı­zın da ona­yıy­la se­çi­le­cek. Özerk fe­de­ras­yo­nun tah­ki­mi­ni si­ya­si er­kin ata­dı­ğı ge­nel mü­dür tek­li­fi, Ba­ka­nın ona­yıy­la olur­sa spo­ra si­ya­set gi­rer ar­ka­daş­lar. Spo­ru, ta­bii ki, si­ya­set­çi ba­şın­da ola­cak­tır, onu des­tek­le­ye­cek­tir, yön gös­te­re­cek­tir, ama ce­za ve­re­cek mer­ci­yi si­ya­se­tin içe­ri­sin­den ge­len tes­pit et­me­me­li­dir. Bu­gün spor­da sa­ha içi, sa­ha dı­şı olay­lar olu­yor­sa spor­da te­mel so­run­lar tes­pit edi­le­me­miş­tir. Bun­dan do­la­yı da spor sa­ha­la­rın­da, ka­pa­lı spor sa­lon­la­rın­da her gün bir sü­rü ha­di­se­ler ol­mak­ta­dır. Spor­da te­mel so­run ne­dir? Alt­ya­pı, spor­cu­la­ra ve spor ku­lüp­le­ri­nin eko­no­mik kay­nak­la­rı­nın ye­ter­li-ye­ter­siz oluş­la­rı­na, bir de spor ah­la­kı­na, spor eği­ti­mi­ni iyi al­ma­mış kad­ro­la­ra bağ­lı­dır.

Bas­ket­te, vo­ley­bol­da, gö­rü­yor­su­nuz, bir­çok çok güç­lü fir­ma ar­tık fir­ma­la­rı­nın is­mi­ni ko­ya­rak spor yap­tı­rı­yor­lar. Bun­lar rek­la­mı­nı bu şe­kil­de ya­pa­rak spo­ra kat­kı­da bu­lu­nu­yor­lar. On­la­ra da te­şek­kür edi­yo­rum.

Bu­ra­da di­ğer, gü­reş bran­şı­nı da be­le­di­ye­ler üst­len­miş du­rum­da. Ama ba­kı­yor­su­nuz, ay­nı ko­şul­lar­da imkânı ol­ma­yan spor ku­lüp­le­ri bun­lar­la mü­ca­de­le et­mek için fut­bol sa­ha­la­rı­na, ka­pa­lı spor sa­lon­la­rı­na, gü­reş min­der­le­ri­ne çı­kı­yor­lar.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Tür­ki­ye'de te­zat­lar ül­ke­si gi­bi du­rum­lar var. Be­le­di­ye baş­kan­la­rı­nın spor ku­lü­bü baş­ka­nı ol­ma­la­rı ya­sak­tır. Ba­kın pu­an cet­ve­li­ne, on­lar­ca spor ku­lü­bü­nün adı be­le­di­ye spor­dur. Be­le­di­ye­de be­le­di­ye baş­ka­nı spor ku­lü­bü baş­ka­nı ol­maz, ora­da pa­ra­van bir baş­kan var­dır, im­za atar, fi­nan­sör­lü­ğü­nü be­le­di­ye baş­ka­nı ya­par. Öy­le ve­ya böy­le. Bu­nu bil­me­yen bu ça­tı­nın al­tın­da da hiç kim­se yok. Ken­di­mi­zi al­da­tı­yo­ruz. Eğer bir ya­sak ola­cak­sa, bu de­net­len­me­li, tam üze­ri­ne gi­dil­me­li. Her ruh­sa­tın so­nu­cun­da, be­le­di­ye­ler­de "Spor ku­lü­bü­ne bir mak­buz kes­tir, ge­tir." de­nil­di­ği­ni he­pi­niz bi­li­yor­su­nuz.

Bu­ra­da, ba­kı­yor­su­nuz, mil­let­ve­kil­le­rin­den spor ku­lü­bü baş­kan­la­rı­mız var. Spo­ru sev­dik­le­ri için te­şek­kür edi­yo­rum. Ama spo­ru sev­me­yen bir be­le­di­ye baş­ka­nı var­sa o böl­ge­de, spo­ru sev­me­yen bir mil­let­ve­ki­li var­sa, o il­de spor ya­pıl­ma­ya­cak mı­dır? On­la­rı eşit şe­kil­de des­tek­le­mek, dev­le­tin, dev­le­ti tem­sil eden hükûme­tin, hükûme­tin için­de­ki spor­dan so­rum­lu Sa­yın Ba­ka­nı­mı­zın­dır.

Bu şey­ler­de ken­di­mi­zi kan­dır­ma­ya­lım, yok­sa her gün, spor sa­ha­la­rın­da, ka­pa­lı spor sa­lon­la­rın­da yük­lü bir şe­kil­de ha­di­se­ler de­vam ede­cek­tir. Bu ha­di­se­le­rin önü ke­si­le­mez. Ne­den ke­si­le­mez? Eşit ko­şul­lar­da mü­sa­ba­ka yap­ma imkânı yok­tur. Bu­ra­da, üs­tü­ne üst­lük, tah­ki­mi, "Tah­kim ku­ru­lu, özerk fe­de­ras­yon baş­ka­nı ile yö­ne­tim ku­ru­lu üye­le­ri­nin spor ah­la­kı­na ve di­sip­li­ni­ne ay­kı­rı dav­ra­nış­la­rı ne­de­niy­le ya­pı­lan baş­vu­ru in­ce­le­ne­rek ka­rar ve­rir." Bu­ra­da spor­cu­la­ra de­ğil de, be­nim an­la­dı­ğım ka­da­rıy­la… Yan­lış an­la­dıy­sam da özür di­le­rim. Bu­ra­da­ki olay bu: "…özerk fe­de­ras­yon baş­ka­nı ile yö­ne­tim ku­ru­lu üye­le­ri­nin spor ah­la­kı­na ve di­sip­li­ni­ne ay­kı­rı dav­ra­nış­la­rı ne­de­niy­le ya­pı­lan baş­vu­ru­la­rı in­ce­le­ye­rek ka­rar ve­rir." Bu tah­kim, yö­ne­ti­ci­le­ri ce­za­lan­dır­mak için gi­bi. Spor­cu­dan pek bah­set­mi­yor bu­ra­da. Bu dü­zel­til­me­li. Si­ya­set­ten ge­len bir ba­ka­nın kur­du­ğu tah­kim, fe­de­ras­yo­nu yar­gı­la­ya­ma­ma­lı ve ka­rar ve­re­me­me­li. Bu ta­ma­men yan­lış.

Ge­çen­de­ki ko­nuş­mam­da, İd­daa'dan, grup maç­la­rı­na gi­den… Zor­luk çı­kar­mak­tan baş­ka bir ko­nu de­ğil. İd­daa'ya is­mi ko­nul­sun, bir pay ak­ta­rıl­sın di­ye söy­le­miş­tim. Zan­ne­di­yo­rum son uy­gu­la­ma­lar­da ye­ri­ne ge­ti­ril­miş ba­zı olay­lar, duy­du­ğum ka­da­rıy­la. Şu an­da bir so­run da­ha çık­tı. Ama­tör ku­lüp­ler fa­tu­ra kul­lan­ma­dı­ğı için İd­daa'dan pa­ra­la­rı­nı ala­mı­yor. Ni­çin ala­ma­sın? Bü­tün spor ku­lüp­le­ri -ama­tör de ol­sa- der­nek­ler ma­sa­sı­na ta­bi­dir. Der­nek­ler ma­sa­sın­dan bir gi­der, bir ge­lir mak­bu­zu ve­ri­lir. Mak­buz kar­şı­lı­ğın­da İd­daa'dan ve­ya Spor To­to'dan ve­ya Ba­ka­nı­mın uy­gun gö­re­ce­ği yar­dım, gös­te­ri­le­cek fon­dan mak­bu­zu­nu ke­se­rek pa­ra ala­bi­lir­ler. Spor­cu­la­ra, zor ko­şul­lar­da yö­ne­ti­ci­lik ya­pan­la­ra yar­dım et­mek, dev­le­tin, ba­ka­nın gö­re­vi­dir.

Ben, bu dü­şün­ce­ler­le, Sa­yın Ba­ka­nım­dan, Ge­nel Mü­dü­rüm­den, spor­cu­la­ra da­ha çok sa­hip çık­ma­sı­nı ta­lep edi­yor, Ge­nel Ku­ru­la say­gı­lar su­nu­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Gün.

Mad­de üze­rin­de şah­sı adı­na Er­zu­rum Mil­let­ve­ki­li Ömer Öz­yıl­maz söz is­te­miş­ler­dir.

Bu­yu­run Sa­yın Öz­yıl­maz.

ÖMER ÖZ­YIL­MAZ (Er­zu­rum) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Şu an­da gö­rüş­tü­ğü­müz ya­sa, as­lın­da, çok önem­li bir­ta­kım iş­lev­le­ri ye­ri­ne ge­ti­re­cek olan bir ya­sa­dır. Bil­di­ği­miz gi­bi, AK Par­ti Hükûme­ti­miz, içe­ri­de çok cid­di ya­tı­rım­lar ve mü­kem­mel­lik­ler ge­liş­ti­rir­ken, dı­şa­rı­da da iti­ba­rı­mı­zı, ül­ke­mi­zin iti­ba­rı­nı da­ha da yük­se­ğe çı­kar­mış­tır. Bu çer­çe­ve­de, bu­gü­ne ka­dar gö­rül­me­dik oran­da ulus­la­ra­ra­sı or­ga­ni­zas­yon­la­rın ül­ke­miz­de ger­çek­leş­ti­ril­me­si için yo­ğun ça­ba sarf edil­mek­te ve her yıl, bir­kaç ta­ne­si­ne, ül­ke­mi­zin de­ği­şik il­le­ri ev sa­hip­li­ği yap­mak­ta­dır­lar. Bu çer­çe­ve­de, 2005 yı­lın­da, sa­nı­yo­rum, İz­mir Olim­pi­yat Oyun­la­rı, 2010 yı­lın­da İs­tan­bul'un Av­ru­pa Bir­li­ği Kül­tür Baş­ken­ti olu­şu gi­bi or­ga­ni­zas­yon­lar, da­ha pek ço­ğu bu çer­çe­ve­de sa­yı­la­bi­lir.

2011 yı­lın­da, Er­zu­rum'un da, çok önem­li bir ulus­la­ra­ra­sı or­ga­ni­zas­yo­na ev sa­hip­li­ği ya­pa­ca­ğı bir ger­çek­tir. Kış olim­pi­yat­la­rı­nın Er­zu­rum'da ya­pıl­ma­sı sağ­lan­mış­tır. Bu çer­çe­ve­de, Hükûme­ti­mi­ze, özel­lik­le Er­zu­rum hal­kı adı­na ve Do­ğu Ana­do­lu Böl­ge­si hal­kı adı­na, De­ğer­li Baş­ba­ka­nı­mı­za, spor­dan so­rum­lu Sa­yın Dev­let Ba­ka­nı­mı­za ve Genç­lik ve Spor Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­ne hu­zur­la­rı­nız­da can­dan te­şek­kür edi­yo­rum, ken­di­le­ri­ne yü­rek­ten sev­gi­le­ri­mi­zi, say­gı­la­rı­mı­zı ile­ti­yo­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu or­ga­ni­zas­yo­nun Er­zu­rum'da ger­çek­leş­ti­ril­me­siy­le, bir de­fa, ilk de­fa Er­zu­rum bir ulus­la­ra­ra­sı or­ga­ni­zas­yo­na ev sa­hip­li­ği ya­pa­cak­tır. Er­zu­rum bu­na esa­sen la­yık­tır da, bu­nu ya­pa­cak bil­gi bi­ri­ki­mi­ne, kül­tü­rü­ne de sa­hip­tir. Ama, ilk de­fa AK Par­ti Hükûme­ti­miz dö­ne­min­de bu imkânı ya­ka­la­mış­tır, bun­dan do­la­yı se­vinç­li­yiz.

İkin­ci bir hu­sus, Er­zu­rum bu mi­sa­fir­per­ver­li­ği­ni ül­ke ge­ne­lin­de çok iyi bir şe­kil­de or­ta­ya koy­muş­tur, ama bü­tün dün­ya­ya da bu­nu gös­te­re­cek­tir. Bu da bi­zim için fev­ka­la­de önem­li­dir.

Üçün­cü önem­li bir hu­sus, ili­miz­de var olan ya­tı­rım­cı­lık ve gi­ri­şim­ci­lik ru­hu bu or­ga­ni­zas­yon­la da­ha şim­di­den bir ateş­le­me al­mış gi­bi da­ha da ge­liş­mek­te, da­ha da ile­ri­ye doğ­ru adım at­mak­ta­dır. Er­zu­rum'un ge­le­ce­ği açı­sın­dan fev­ka­la­de önem­li gö­rü­yo­ruz bu­nu.

Bir baş­ka önem­li hu­sus -ki, bun­la­rın hep­si­nin ya­nın­da çok önem­li bir ye­ri olan hu­sus­tur- Hükûme­ti­miz yak­la­şık 250-300 tril­yon li­ra­lık bir ya­tı­rı­mı ön­gör­mek­te­dir. Bu, ka­mu ya­tı­rı­mı­dır. Bir o ka­dar da biz özel sek­tör ya­tı­rı­mı bek­le­mek­te­yiz. Bu ma­na­da Er­zu­rum fev­ka­la­de ono­re edil­miş­tir, bun­dan do­la­yı se­vinç­li­yiz.

Er­zu­rum AK Par­ti­ye gön­lü­nü ver­miş­tir, gü­cü­nü ver­miş­tir. Bu­nu, bu sev­gi­ye la­yık ol­du­ğu­nu en son ola­rak yak­la­şık on beş-yir­mi gün ön­ce ger­çek­leş­tir­di­ği­miz mi­ting­de bir de­fa da­ha gös­ter­miş­tir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu gü­zel­lik­le­ri ko­nuş­mak var­ken o böl­ge­nin bir in­sa­nı, şu an­da Ana­va­tan Par­ti­si­nin mil­let­ve­ki­li, herhâlde ya­kın­da De­mok­rat Par­ti mil­let­ve­ki­li ola­cak bir ar­ka­da­şı­mız bu­ra­ya çık­tı, ma­ale­sef, hiç il­gi­si ol­maz­ken, hiç ge­re­ği yok­ken, bu­ra­da, ül­ke­miz­de, iş­te…

BAŞ­KAN - Sa­yın Öz­yıl­maz, lüt­fen, ye­ni bir sa­taş­ma­ya ma­hal ver­me­ye­lim.

Ay­rı­ca, Sa­yın Ak­de­mir bu ko­nuy­la il­gi­li de açık­la­ma ya­pa­cak.

Bu­yu­run Sa­yın Öz­yıl­maz.

ÖMER ÖZ­YIL­MAZ (De­vam­la) - …ül­ke­miz­de bir­ta­kım uy­gun­suz­luk­la­rın, böy­le bir­ta­kım olum­suz­luk­la­rın yay­gın­laş­ma­ya baş­la­dı­ğı­nı... Bu çer­çe­ve­de, bü­tün ül­ke­mi­zin ka­dın­la­rı if­fet­li­dir, ül­ke­mi­zin ka­dın­la­rı edep­li­dir, hep­si. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) Ama, Er­zu­rum ka­dı­nı hiç hak et­me­di­ği hâlde, san­ki, yö­re­sel kı­ya­fe­ti olan ka­ra çar­şa­fın al­tın­da her gün bir sü­rü kö­tü­lük­ler ya­pı­lı­yor­muş gi­bi, bu­ra­dan bir­ta­kım söz­ler söy­le­di ar­ka­daş, ma­ale­sef.

Er­zu­rum­lu her­ke­se des­tek ve­rir, her­ke­se yar­dım­cı olur. Bu ar­ka­da­şı­mı­zı da Er­zu­rum bağ­rı­na bas­mış, üni­ver­si­te­yi okut­muş, asis­tan yap­mış, dok­tor yap­mış, do­çent yap­mış, pro­fe­sör yap­mış, bu tür imkânla­rı sağ­la­mış ona, ama, ma­ale­sef, o yap­tı­ğı bu­ra­da­ki ko­nuş­ma bü­yük bir ta­lih­siz­lik­tir di­yo­rum.

Ar­ka­da­şı, bu­ra­dan Er­zu­rum­lu­lar­dan özür di­le­me­ye ve bir da­ha da böy­le bir şe­yi ağ­zı­na al­ma­ma­ya da­vet edi­yor, he­pi­ni­zi sev­gi ve say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Te­şek­kür edi­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

İB­RA­HİM KÖŞ­DE­RE (Ça­nak­ka­le) - Doğ­ru söy­lü­yor, doğ­ru.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Öz­yıl­maz.

Mad­de üze­rin­de iki adet öner­ge var­dır.

Öner­ge­le­ri ön­ce ge­liş sı­ra­sı­na gö­re oku­ta­ca­ğım, son­ra ay­kı­rı­lık­la­rı­na gö­re iş­le­me ala­ca­ğım:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın 2 nci mad­de­si­nin 3 ün­cü fık­ra­sı­nın so­nun­da­ki "Bun­la­ra ve­ri­le­cek ce­za­lar fe­de­ras­yon­la­rın ta­li­mat­la­rın­da be­lir­ti­lir." cüm­le­si­nin mad­de met­nin­den çı­ka­rıl­ma­sı­nı arz ve tek­lif ede­riz.

                Za­fer Hı­dı­roğ­lu            Ra­ma­zan Top­rak                    A. Mü­fit Yet­kin

                         Bur­sa                             Ak­sa­ray                                Şan­lı­ur­fa

                    İs­ma­il Bi­len                   Cev­det Er­döl                         Ah­met Er­türk

                        Ma­ni­sa                           Trab­zon                                  Ay­dın

BAŞ­KAN - Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Genç­lik ve Spor Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­nün Teş­ki­lat ve Gö­rev­le­ri Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın 2. mad­de­si­nin 1. fık­ra­sı­nın aşa­ğı­da­ki şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

Say­gı­la­rı­mız­la.

                 Ber­han Şim­şek             Er­dal Ka­ra­de­mir                         Sa­lih Gün

                       İs­tan­bul                            İz­mir                                    Ko­ca­eli

                                          Or­han Sür                               Ha­luk Koç

                                          Ba­lı­ke­sir                                 Sam­sun

"Tah­kim Ku­ru­lu ye­di asıl ve ye­di ye­dek üye­den te­şek­kül eder. Üye­le­rin be­şi­nin hu­kuk­çu, iki­si­nin ise spor ala­nın­da bi­lim­sel ça­lış­ma­lar yap­mış ve­ya spor­da ida­re­ci, tek­nik adam ve ben­ze­ri gö­rev­ler­de bu­lun­muş, ka­ri­yer sa­hi­bi ki­şi­ler ol­ma­la­rı şart­tır. Hu­kuk­çu üye­le­rin iki­si Ge­nel Mü­dü­rün tek­li­fi ve Spor­dan So­rum­lu Ba­ka­nın ona­yıy­la, bi­ri spor­da ka­ri­yer yap­mış ki­şi­ler ara­sın­dan Ge­nel Mü­dü­rün tek­li­fi ve Spor­dan So­rum­lu Ba­ka­nın ona­yıy­la gö­rev­len­di­ri­lir; üçü YÖK Ge­nel Ku­ru­lu­nun Hu­kuk Fa­kül­te­si Öğ­re­tim Üye­le­ri ara­sın­dan, di­ğer üye ise Be­den Eği­ti­mi ve Spor Yük­se­ko­ku­lu bö­lüm­le­rin­de pro­fe­sör un­va­nı al­mış ki­şi­ler ara­sın­dan se­çi­lir. Üye­le­rin gö­rev sü­re­si 4 yıl­dır. Hâkim ve sav­cı­lar ile bu mes­lek­ten sa­yı­lan­lar, hâkim­lik te­mi­na­tı esas­la­rı gö­ze­ti­le­rek ve yet­ki­li ku­rul­la­rın ona­yı alın­mak su­re­tiy­le Tah­kim Ku­ru­lun­da gö­rev ala­bi­lir­ler. Üye­ler ken­di ara­la­rın­da bir baş­kan se­çer­ler. Tah­kim Ku­ru­lu ta­ra­fın­dan ve­ri­len ka­rar­lar ke­sin­dir."

BAŞ­KAN - Sa­yın Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

MİLLÎ EĞİ­TİM, KÜL­TÜR, GENÇ­LİK VE SPOR KO­MİS­YO­NU BAŞ­KAN VE­Kİ­Lİ HİK­MET ÖZ­DE­MİR (Çan­kı­rı) - Ka­tıl­mı­yo­ruz efen­dim.

BAŞ­KAN - Sa­yın Hükûmet ka­tı­lı­yor mu?

DEV­LET BA­KA­NI VE BAŞ­BA­KAN YAR­DIM­CI­SI MEH­MET ALİ ŞA­HİN (İs­tan­bul) - Ka­tıl­mı­yo­ruz efen­dim.

BAŞ­KAN - İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Ber­han Şim­şek öner­ge­nin ge­rek­çe­si hak­kın­da ko­nu­şa­cak.

Bu­yu­run Sa­yın Şim­şek.

BER­HAN ŞİM­ŞEK (İs­tan­bul) - Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; gö­rü­şül­mek­te olan ka­nu­nun 2'nci mad­de­si­nin bi­rin­ci fık­ra­sı üze­rin­de bir öner­ge ver­dik ve bu bir mü­es­se­se ola­rak da ça­lı­şı­yor. Bi­raz ön­ce­ki ça­lış­ma­mız es­na­sın­da Hükûmet ta­ra­fın­dan bir öner­ge ve­ril­di ve doğ­ruy­du ve biz de evet de­dik. Bi­raz son­ra bir öner­ge da­ha Hükûmet ta­ra­fın­dan tak­dim edi­le­cek ve yi­ne ona da evet di­ye­ce­ğiz.

Ken­di­le­riy­le, Sa­yın Ba­kan­la ve di­ğer bü­rok­rat ar­ka­daş­lar­la gö­rüş­tü­ğüm­de, bu ge­rek­çe­nin eve­ti­ni ka­bul edi­yor­lar. Ya­ni, bi­zim bu­ra­da is­te­di­ği­miz şu: Tah­kim Ku­ru­lu 7 üye­den olu­şu­yor. Bu 7 üye­nin 5'i hu­kuk­la il­gi­li, di­ğer 2'si spor ala­nın­da. Tek­nik ola­rak, bil­gi bi­ri­ki­mi ola­rak, aka­de­mis­yen­ler­den olu­şan bir ku­rul. Ma­dem­ki böy­le bir du­rum var, bu­nun beş­te 3'ü -şim­di YÖK der­sem, si­nir uç­la­rı­nız YÖK'e kar­şı açık ol­du­ğu için si­nir­le­ne­bi­lir­si­niz ama- YÖK'ten, Yük­se­köğ­re­nim Ku­ru­mun­dan ta­lep edi­le­bi­lir, beş­te 3'ü. Yi­ne, 2'si­ni Ge­nel Mü­dür­lük öner­sin ve di­ğer 2'sin­den, bi­lim­sel an­lam­da, spor­da aka­de­mik ola­rak bil­gi, bi­ri­kim sa­hi­bi olan­lar­dan 1'i de yi­ne Ge­nel Mü­dür­lük­ten, di­ğe­ri ise YÖK'ten ta­lep edi­le­bi­lir. Bu, si­vil ol­mak­tan, si­vil top­lum ör­güt­le­riy­le or­tak ça­lış­mak­tan, yan ya­na ol­mak­tan ve ben ha­tır­lı­yo­rum, 2002 yı­lın­da gel­di­ği­niz­de, "De­mok­ra­si, efen­dim, si­vil­lik, si­vil top­lum ör­güt­le­ri…" Ya­rın öbür gün fe­de­ras­yon­lar­la Ge­nel Mü­dür­lük ara­sın­da ih­ti­laf­lar­da, bu se­fer prob­lem çı­ka­cak. Ge­nel Mü­dü­rün ata­dı­ğı, seç­ti­ği -ata­dı­ğı de­me­ye­lim, pekâlâ, seç­ti­ği- ar­ka­daş­lar Tah­kim Ku­ru­lu­nu oluş­tu­ra­cak­lar. Fe­de­ras­yon­la­rı mı des­tek­ler, ge­nel ku­ru­lu mu des­tek­ler? Bu­nu bi­raz si­vil­leş­tir­mek­te fay­da var. Bu­nun­la il­gi­li, Sa­yın Ba­kan, "Sa­yın bü­rok­rat ar­ka­daş­la­rım­la bir ya­sa ha­zır­la­nı­yor. İş­te ge­le­cek…" Gel­miş bir ya­sa var. Bu­ra­da bu­nu dü­zelt­mek ge­re­ki­yor. Za­ma­nı bu­ra­da, ye­ri bu­ra­da. Ya­rın öbür gün do­ğa­bi­le­cek ih­ti­laf­la­rın da önü ke­si­lir. Doğ­ru bir uy­gu­la­ma ola­ca­ğı­nı, ken­di­le­ri de ka­tı­lı­yor­lar, ger­çi "Ha­yır." de­di­ler ama, is­te­ği­miz bu­dur.

Ay­rı­ca, spor­dan, iş­te Er­zu­rum'dan, Ka­ra­de­niz'den bah­se­dil­miş­ken, bir ger­çe­ğin de al­tı­nı çiz­mek­te fay­da gö­rü­yo­rum ben de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Ak­de­niz Oyun­la­rı Mer­sin'de ya­pıl­dı yıl­lar ön­ce ve dün Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Mer­sin'de 200 bin yurt­ta­şa ses­len­di…

MEH­MET SA­RI (Os­ma­ni­ye) - Say­dın mı?

BER­HAN ŞİM­ŞEK (De­vam­la) - 200 bin yurt­ta­şa ses­len­di ve bin­dir­me de yok­tu, ta­şı­ma da yok­tu. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

MEH­MET SA­RI (Os­ma­ni­ye) - Ben ora­dan ye­ni gel­dim.

BAŞ­KAN - Sa­yın Sa­rı…

BER­HAN ŞİM­ŞEK (De­vam­la) - Da­ğı­tı­lan bay­rak­lar yok­tu, her­kes bay­rak­la­rıy­la gel­di. Ak­de­niz Oyun­la­rı Mer­sin'de ya­pıl­mış­tı, ona is­ti­na­den söy­lü­yo­rum, ar­ka­da­şı­mız da Er­zu­rum'u an­la­tır­ken… Da­ğı­tı­lan bay­rak yok­tu. Her­kes, 200 bin ki­şi, Mer­sin'de, bay­ra­ğı ile gel­di. Onun için Ak­de­niz Oyun­la­rı da za­ma­nın­da Mer­sin'de ya­pıl­mış­tı ve o an­lı şan­lı Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si mi­tin­gi­ne Türk ka­mu­oyu, Türk mil­le­ti ta­nık­lık et­miş­tir.

Baş­ka bir prob­lem da­ha var Sa­yın Ba­ka­nım. Bu, UE­FA ve Fİ­FA kri­ter­le­ri­ne de uy­gun­luk oluş­tur­mu­yor. Bü­rok­rat ar­ka­daş­la­ra bu­nu da­nı­şır­sa­nız da­ha iyi ola­cak­tır. Ya­rın bu­nun­la il­gi­li ba­şı­mız sı­kın­tı­ya da gi­re­bi­lir de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Bu­ra­da, ar­ka­daş­lar­dan, 7 ar­ka­daş­tan bah­se­di­yor­lar; şu an­da be­nim bu­ra­da bak­tı­ğım, tah­kim­de 7 isim­den bir­ço­ğu bü­rok­rat ola­rak da geç­miş dö­nem­den ve da­ha son­ra­ki sü­reç­te -isim­le­ri­ni ver­me­me ge­rek yok- Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­ne ya­kın ar­ka­daş­lar­dan oluş­muş. Bu­ra­da, si­vil ya­pı­dan, de­mok­ra­si­den bah­se­di­yor­sak bu fır­sa­tı ka­çır­ma­ya­lım ve bu an­lam­da öne­ri­mi­zin doğ­rul­tu­su üze­rin­de 5'te 5 hu­kuk ala­nın­da var olan ar­ka­daş­la­rın 3'ünü YÖK ata­sın, spor­tif fa­ali­yet­ler­den ola­nın 1'ini YÖK ata­sın, di­ğer 3'ünü de Genç­lik ve Spor Ge­nel Mü­dür­lü­ğü atar­sa uyum­lu bir ça­lış­ma olur di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Evet, be­nim sa­ya­bi­le­cek gö­züm var, dün Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin 200 bin ki­şi­den olu­şan mi­tin­gi­ni. Ama, ba­zı göz­ler son dö­nem­ler­de bur­nu­nun ucu­nu da gör­me­dik­le­ri ül­ke ka­mu­oyu ta­ra­fın­dan bi­lin­mek­te­dir efen­dim.

CA­HİT CAN (Si­nop) - San­dık­tan çık­tı­ğı za­man gö­rür­sün.

BER­HAN ŞİM­ŞEK (De­vam­la) - Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­la­rım.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Şim­şek.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, mu­ha­le­fet par­ti­le­ri­nin mi­ting yap­ma hak­kı yok mu? (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge red­de­dil­miş­tir.

Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın 2 nci mad­de­si­nin 3 ün­cü fık­ra­sı­nın so­nun­da­ki "Bun­la­ra ve­ri­le­cek ce­za­lar fe­de­ras­yo­nun ta­li­mat­la­rın­da be­lir­ti­lir." cüm­le­si­nin mad­de met­nin­den çı­ka­rıl­ma­sı­nı arz ve tek­lif ede­riz.

                                                                                    Za­fer Hı­dı­roğ­lu (Bur­sa) ve ar­ka­daş­la­rı

BAŞ­KAN - Sa­yın Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

MİLLÎ EĞİ­TİM, KÜL­TÜR, GENÇ­LİK VE SPOR KO­MİS­YO­NU BAŞ­KAN VE­Kİ­Lİ HİK­MET ÖZ­DE­MİR (Çan­kı­rı) - Tak­di­re bı­ra­kı­yo­ruz efen­dim.

BAŞ­KAN - Sa­yın Hükûmet ka­tı­lı­yor mu?

DEV­LET BA­KA­NI VE BAŞ­BA­KAN YAR­DIM­CI­SI MEH­MET ALİ ŞA­HİN (İs­tan­bul) - Ka­tı­lı­yo­ruz efen­dim.

BAŞ­KAN - Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe:

3289 sa­yı­lı Ka­nu­nun 11 in­ci mad­de­sin­de; spor di­sip­li­ni­ne ve sport­men­li­ğe ay­kı­rı fi­il ve ey­lem­le­re ve­ri­le­cek ce­za­lar ulus­la­ra­ra­sı mev­zu­ata uy­gun ola­rak ha­zır­la­na­cak ce­za yö­net­me­li­ğin­de dü­zen­le­ne­ce­ği ön­gö­rül­müş­tür. Bu mad­de ile uy­gu­la­ma bü­tün­lü­ğü sağ­lan­mış­tır.

BAŞ­KAN - Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Öner­ge ka­bul edil­miş­tir.

Ka­bul edi­len öner­ge doğ­rul­tu­sun­da mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Sa­yın Ak­de­mir, Baş­kan­lı­ğa ver­di­ği­niz di­lek­çey­le "Gö­rü­şül­mek­te olan 1427 sa­yı­lı Ya­sa Tek­li­fi üze­rin­de yap­tı­ğım ko­nuş­ma­nın bir nok­ta­sı yan­lış an­la­şıl­mış ol­du­ğun­dan dü­zelt­mek üze­re söz al­mak is­ti­yo­rum." di­yor­su­nuz.

Bu­yu­run Sa­yın Ak­de­mir, ye­ni bir sa­taş­ma­ya ma­hal ver­me­den.

IV. - AÇIK­LA­MA­LAR VE SA­TAŞ­MA­LA­RA İLİŞ­KİN KO­NUŞ­MA­LAR

1.- Iğ­dır Mil­let­ve­ki­li Dur­sun Ak­de­mir'in, yap­mış ol­du­ğu ko­nuş­ma­da ba­zı söz­le­ri­nin yan­lış an­la­şıl­dı­ğı ge­rek­çe­siy­le açık­la­ma­sı

DUR­SUN AK­DE­MİR (Iğ­dır) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; bi­raz ön­ce bu kür­sü­den yap­tı­ğım bir ko­nuş­ma­nın yan­lış an­la­şıl­ma­sı do­la­yı­sıy­la bir açık­la­ma yap­ma ih­ti­ya­cı­nı his­set­tim.

Bir ar­ka­da­şım laf atın­ca, onun ili­ni kas­te­de­rek "Olum­suz­luk­lar her şey al­tın­da ola­bi­lir." şek­lin­de bir ifa­de kul­lan­dım. Eğer söy­le­dik­le­rim yan­lış an­la­şıl­mış­sa ke­sin­lik­le özür di­le­rim. Be­nim za­ten beş yıl içe­ri­sin­de bu kür­sü­de yap­tı­ğım ko­nuş­ma­lar hiç­bir za­man bel­li ama­ca yö­ne­lik ol­ma­mış­tır, ama, olay­la­rı tes­pit yö­nün­de açık­la­ma­la­rım ola­bi­lir. Top­lu­mun sos­yo­lo­jik ve eko­no­mik sı­kın­tı­la­rı­nın or­ta­ya koy­du­ğu prob­lem­le­ri an­la­tır­ken ar­ka­da­şı­mın laf at­ma­sı, onun iliy­le il­gi­li ifa­de­min "Olum­suz­luk her şey al­tın­da ola­bi­lir…"

ÖMER ÖZ­YIL­MAZ (Er­zu­rum) - Han­gi il Sa­yın Ak­de­mir?

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - Er­zu­rum ili…

ÖMER ÖZ­YIL­MAZ (Er­zu­rum) - Er­zu­rum'dan özür mü di­li­yor­su­nuz?

DUR­SUN AK­DE­MİR (De­vam­la) - Efen­dim, Er­zu­rum ili be­nim için ha­ya­tı­mın en gü­zel an­la­rı­nın geç­ti­ği bir yer­dir. Eği­ti­mi­mi ora­da yap­mış­tım. Ora­nın tıp fa­kül­te­si­ne yap­mış ol­du­ğum hiz­met­ler bu­gün Er­zu­rum hal­kı­nın bü­yük ço­ğun­lu­ğu ta­ra­fın­dan bi­li­nir. Ara­mız­da ay­nı fa­kül­te­nin men­su­bu var­dır, Sağ­lık Ba­ka­nı­dır. Be­ra­ber ay­nı ku­rum­da hiz­met et­mi­şiz. Er­zu­rum­lu­ya laf de­dirt­mem ben. Za­ten bi­raz ön­ce yap­tı­ğım ko­nuş­ma­da, ulus­la­ra­ra­sı ya­rış­ma­lar dü­zen­le­me­yi ve Er­zu­rum'da ya­kın ge­le­cek­te ulus­la­ra­ra­sı dü­zey­de bir kış spor­la­rı­nın ya­pıl­mış ol­ma­sı gu­rur ve­si­lem­dir ve o ka­bul edil­di­ği sı­ra­da, bu kür­sü­den, Er­zu­rum'da Kış Spor­la­rı­nın ya­pıl­ma­sı­nı Er­zu­rum için bü­yük bir ka­zanç ola­rak gör­müş ve bu kür­sü­den ko­nuş­ma yap­mış­tım. Er­zu­rum için olum­suz hiç­bir ke­li­me sarf et­mem, her yer­de olan şey­le­rin Er­zu­rum şek­lin­de te­lak­ki edil­miş ol­ma­sı­nı yan­lış an­la­şıl­ma ola­rak ka­bul edi­yo­rum. Eğer Er­zu­rum­lu ola­rak siz böy­le an­la­mış­sa­nız ben özür di­li­yo­rum, an­cak si­zin sarf et­ti­ği­niz ke­li­me­le­rin de si­zin ta­ra­fı­nız­dan özür di­le­ne­rek ge­ri alın­ma­sı­nı bu yü­ce Mec­lis­ten te­men­ni edi­yo­rum ve bu ulu Mec­li­sin, yü­ce Mec­li­sin mil­le­ti­mi­ze her za­man en iyi hiz­met­ler ya­pa­ca­ğı­na ina­nan bi­ri­si ol­du­ğum için, mak­sa­dı­nı aşan söz­ler­den do­la­yı bu in­fi­alin ol­muş ol­ma­sı­nı da tak­dir­le­ri­ni­ze arz edi­yo­rum.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum Yü­ce Mec­li­se. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ak­de­mir.

III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6.- Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1360) (S. Sayısı: 1427) (Devam)

BAŞ­KAN - 3'ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 3- Bu Ka­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Or­han Sür, Ba­lı­ke­sir Mil­let­ve­ki­li.

CHP GRU­BU ADI­NA OR­HAN SÜR (Ba­lı­ke­sir) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

Gö­rü­şül­mek­te olan tek­li­fin 3'ün­cü mad­de­si üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Çok de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bun­dan son­ra ül­ke­miz­de ya­pı­la­cak spor or­ga­ni­zas­yon­la­rı­nın plan­lan­ma­sı ve on­la­rın ko­or­di­ne edil­me­si­ne yö­ne­lik bir tek­lif var kar­şı­mız­da. Bu tek­li­fi gö­rü­şü­yo­ruz. As­lın­da, spor or­ga­ni­zas­yon­la­rı dün­ya­da ger­çek­ten bu­gün de çok önem­li bir yer tu­tu­yor, geç­miş­te de çok önem­li yer tu­tu­yor­du. Bu, 19'un­cu yüz­yıl­dan bu ya­na dün­ya­da­ki tüm ulus­la­rın spo­ra ver­dik­le­ri öne­min her ge­çen gün art­tı­ğı­nı, dün­ya­da­ki tüm ulus­la­rın spo­ru hem ken­di ulus­la­rı­nın sağ­lı­ğı­nı ve dü­şün­ce ge­liş­me­si­ni sağ­la­mak ama­cıy­la des­tek­le­dik­le­ri­ni hem de ken­di­le­ri­ni tüm dün­ya­ya ta­nıt­ma­da bir ara­cı ola­rak gör­dük­le­ri­ni bi­li­yo­ruz.

Ül­ke­ler ara­sın­da dost­lu­ğun ve kar­deş­li­ğin spor ara­cı­lı­ğıy­la da­ha da ile­ri­ye gö­tü­rül­me­si dü­şü, as­lın­da, 19'un­cu yüz­yıl son­la­rın­da Fran­sız Ba­ron Pi­er De Cou­ber­tin'in bir dü­şüy­dü. Ger­çek an­lam­da mo­dern olim­pi­yat­la­rın ya­pıl­ma­sı ka­ra­rı­nın alın­ma­sı, Pi­er De Cou­ber­tin'in ger­çek­ten bu düş doğ­rul­tu­sun­da ça­lış­ma­sı so­nu­cun­da ba­şa­rı­ya ulaş­mış­tır. 29 Ha­zi­ran 1894'te Pa­ris'te Ame­ri­ka ve Av­ru­pa'nın 19 ül­ke­sin­den ge­len 2 bin de­le­ge­nin ka­tıl­dı­ğı bir top­lan­tı­da mo­dern olim­pi­yat oyun­la­rı­nın ya­pıl­ma­sı ka­rar­laş­tı­rıl­mış­tır. Za­man için­de bu or­ga­ni­zas­yo­na ben­ze­yen ve çe­şit­li ad­lar­da spor oyun­la­rı or­ga­ni­zas­yon­la­rı oluş­tu­rul­muş ve de­vam­lı­lık­la­rı sağ­lan­mış­tır. Pi­er De Cou­ber­tin, 1907'de İs­tan­bul'a ge­le­rek Os­man­lı Dev­le­ti'nin de bu ha­re­ke­tin içi­ne ka­tıl­ma­sı­nı sağ­la­ma­ya ça­lış­mış ve bu ça­lış­ma­lar so­nu­cun­da, 1908'de İkin­ci Meş­ru­ti­ye­tin ila­nın­dan son­ra, Os­man­lı Dev­le­ti de bu ha­re­ke­tin içi­ne gir­miş­tir kur­du­ğu bir teş­ki­lat­la.

Cum­hu­ri­yet dö­ne­min­de 31 Tem­muz 1922'de Tür­ki­ye İd­man Ce­mi­ye­ti İt­ti­fa­kı ku­rul­muş ve Se­lim Sır­rı Tar­can Olim­pi­yat Ce­mi­ye­ti­ni ye­ni­den dü­zen­le­miş ve ken­di­si Baş­kan­lı­ğa, Ge­nel Sek­re­ter­li­ğe de Ali Sa­mi Yen ge­ti­ril­miş­tir ve ül­ke­mi­zin 15 Ni­san 1992'de 2000 Yaz Olim­pi­yat Oyun­la­rı­nın İs­tan­bul'da ya­pıl­ma­sı için Ulus­la­ra­ra­sı Olim­pi­yat Ko­mi­te­si­ne baş­vu­ru­suy­la bu alan­da­ki cid­di ça­lış­ma­lar baş­la­mış­tır. El­bet­te, bu baş­vu­ru ön­ce­sin­de, çe­şit­li ulus­la­ra­ra­sı spor or­ga­ni­zas­yon­la­rın­da ül­ke­miz ev sa­hip­li­ği yap­mış­tır. Ak­de­niz Oyun­la­rı gi­bi çok çe­şit­li branş­lar­da ya­rış­ma­la­rın ya­pıl­dı­ğı or­ga­ni­zas­yon­lar­dan al­nı­nın akıy­la çık­mış­tır.

Bu­gü­ne ka­dar yaz oyun­la­rı­nı ül­ke­mi­ze ge­tir­mek­te ba­şa­rı­lı ola­ma­dık, ama, 2005'te İz­mir'de ya­pı­lan Dün­ya Üni­ver­si­te­le­ra­ra­sı Spor Oyun­la­rın­da­ki ba­şa­rı­mız, 2007'de mer­ke­zi Trab­zon ol­mak üze­re Ri­ze ve Gi­re­sun il­le­rin­de ya­pı­la­cak Bi­rin­ci Ka­ra­de­niz Oyun­la­rı­nın ül­ke­mi­ze ve­ril­me­si, 2011'de Er­zu­rum'da ya­pı­la­cak Dün­ya Üni­ver­si­te­le­ra­ra­sı Spor Oyun­la­rı ve 2011 yı­lın­da yi­ne Trab­zon'da ya­pı­la­cak Genç­lik Olim­pik Fes­ti­va­lin­de ev sa­hi­bi ol­ma­mız, yaz oyun­la­rı­nı al­ma­mız için bi­zi bir adım da­ha öne çı­ka­ra­cak ça­lış­ma­lar ola­rak gö­rül­mek­te­dir.

Bu ya­say­la, böy­le or­ga­ni­zas­yon­la­rın ba­şa­rıy­la so­nuç­lan­ma­sı, dü­zen­le­yi­ci, or­ga­ni­ze edi­ci, ha­zır­lık ve dü­zen­le­me ku­rul­la­rı­nın ku­rul­ma­sı ve fa­ali­yet­le­ri­nin sü­rat­li bir bi­çim­de ulus­la­ra­ra­sı ku­ral­la­ra uy­gun ola­rak ye­ri­ne ge­ti­ril­me­si sağ­la­na­cak­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, spor, in­sa­nın bir bü­tün hâlin­de ge­liş­me­si­ni he­def alan, in­san be­de­ni­ni, en­te­lek­tü­el ve zi­hin­sel va­sıf­la­rı­nı bir bü­tün ola­rak ge­liş­ti­ren ve sağ­lam ka­rak­ter­li in­sa­nı oluş­tu­ran bir fa­ali­yet­tir. Ulu Ön­de­ri­miz Mus­ta­fa Ke­mal Ata­türk, her alan­da ol­du­ğu gi­bi spor­da da bi­lim yo­lun­dan ay­rıl­ma­ma­yı tav­si­ye eder­ken, spo­run öne­mi­ni bi­ze çe­şit­li söy­lem­le­rin­de an­lat­mış­tır. "Müs­pet bi­lim­le­rin te­mel­le­ri­ne da­ya­nan, gü­zel sa­nat­la­rı se­ven, fi­kir ter­bi­ye­sin­de ol­du­ğu ka­dar be­den ter­bi­ye­sin­de de ka­bi­li­ye­ti art­mış ve yük­sel­miş olan er­dem­li, kuv­vet­li bir ne­sil ye­tiş­tir­mek ana si­ya­se­ti­mi­zin asıl di­le­ği­dir." di­ye­rek, bu bek­len­ti­si­ni ve he­de­fi­ni açık açık Türk ulu­su­na ve dün­ya­ya ilan et­miş­tir.

As­lın­da Türk mil­le­ti do­ğuş­tan spo­ra yat­kın bir ulus­tur. Köy­le­ri­miz­de he­nüz kü­çü­cük ço­cuk­lar har­man­lar­da gü­reş tu­tar­lar, so­kak­lar­da iş­te top pe­şin­de ko­şan genç­le­ri­miz, ço­cuk­la­rı­mız do­lu. As­lın­da ge­rek ye­rel yö­ne­tim­le­rin ge­rek mer­kezî yö­ne­ti­min gö­re­vi, tüm ço­cuk­la­rı­mı­za, genç­le­ri­mi­ze, tüm va­tan­daş­la­rı­mı­za çağ­daş norm­lar­da spor alan­la­rı sun­mak ve bu­ra­lar­da ye­ti­şen spor­cu genç­le­ri­mi­zin bü­yük or­ga­ni­zas­yon­lar­da ül­ke­mi­zi tem­sil et­me­si ve ba­şa­rı­yı ya­ka­la­ma­sı­na des­tek ver­me­si ol­ma­lı­dır.

As­lın­da bu nok­ta­ya gel­di­ği­miz­de bir öz eleş­ti­ri yap­mak zo­run­da­yız. Bir ül­ke­de ger­çek­ten tüm halk sağ­lık­lı ol­ma­lı­dır. Sağ­lık­lı ol­mak için iş­te spor yap­sın­lar di­ye öne­ri­yo­ruz; bü­tün dün­ya, in­san­la­rı­nı spor yap­ma­ya teş­vik edi­yor. Ni­çin spor yap­ma­ya teş­vik edi­yor? Da­ha sağ­lık­lı ol­sun­lar, da­ha iyi dü­şün­sün­ler, da­ha iyi üret­sin­ler di­ye. Ama, ne ya­zık ki, bi­zim Mec­li­si­miz, mil­let­ve­kil­le­ri­ni sa­ba­hın 11.00'in­de bu­ra­ya ça­ğı­rı­yor, ge­ce­nin 24.00'üne ka­dar on üç-on dört sa­at çok sağ­lık­sız ko­şul­lar­da ça­lış­tı­rı­yor, on­dan son­ra bu Mec­lis­ten de çok ve­rim­li ça­lış­ma bek­li­yor.

Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, gün­ler­dir bu­ra­da ça­lı­şı­yo­ruz. Bu­gün bu­ra­da hiç is­te­me­di­ği­miz olay­lar ya­şan­dı, tar­tış­ma­lar çık­tı. As­lın­da bu ko­nu­da bi­raz da­ha ra­hat ol­ma­lı­yız, bi­raz da­ha ge­niş dü­şün­me­li­yiz. Şim­di, siz, mil­let­ve­kil­le­ri­ni böy­le bir or­tam­da, ya­ni, böy­le bir or­tam der­ken sa­de­ce sa­ba­hın 11.00'in­den ge­ce­nin 24.00'üne ka­dar ça­lı­şı­lan bir or­tam­dan bah­set­mi­yo­rum.

Şim­di, içi­miz­de çok bü­yük bir bö­lü­mü­müz ye­ni­den mil­let­ve­ki­li ada­yı ola­bil­mek için baş­vu­ru­lar­da bu­lun­duk. As­lın­da ina­nı­yo­rum ki, özel­lik­le AKP Gru­bu­nu bu­ra­da tu­tan, o baş­vu­ru­la­rın önü­müz­de­ki haf­ta so­nun­da so­nuç­lan­ma­sı. O so­nuç­lan­ma ger­çek­leş­se bu­ra­da ço­ğu­nuz bel­ki de ol­ma­ya­cak­sı­nız, gel­me­ye­cek­si­niz bi­le Mec­li­se ama, o kor­ku var ya, o kor­ku, aca­ba lis­te­de yer ala­bi­le­cek mi­yim…

MUS­TA­FA ILI­CA­LI (Er­zu­rum) - Siz de yok mu?

OR­HAN SÜR (De­vam­la) - O lis­te kor­ku­su he­pi­mi­zi bu­ra­da tu­tu­yor.

ÖNER ER­GENÇ (Si­irt) - Bel­ki si­zi tu­tu­yor­dur.

OR­HAN SÜR (De­vam­la) -  As­lın­da bu do­ğal ola­rak he­pi­mi­zi ge­ri­yor. Öbür ta­raf­tan bu­ra­da ko­nu­şu­lan­lar ara­mız­da yan­lış an­la­şıl­ma­la­ra ne­den olu­yor. İş­te bi­raz ön­ce, bir ar­ka­da­şı­mız kalk­tı ba­zı dü­zelt­me­ler yap­tı. Ba­zı tar­tış­ma­la­ra ne­den olu­yor, bi­ri­miz A di­yo­ruz, öbü­rü­müz B an­lı­yor ve­ya onun B de­di­ği­ni biz A an­lı­yo­ruz, bu­ra­da hiç ho­şa git­me­yen olay­lar ya­şa­nı­yor.

As­lın­da bu­nun en gü­ze­li, bu or­tam­da, bu ta­rih­ler ara­sın­da Mec­li­sin ça­lış­ma­ma­sıy­dı. Ku­su­ra bak­ma­yın, -Baş­ba­ka­nın sö­zü­nü kul­la­nır­sak- gün­ler­ce bu Mec­li­sin yan ge­lip yat­tı­ğı gün­ler ol­du. O gün­ler­de çok er­ken sa­at­ler­de Mec­lis ka­pa­tıl­dı. El­bet­te her ge­çen ya­sa­nın ken­di­ne gö­re bir öne­mi var, ama, çok acil ol­ma­yan ya­sa­lar bu Mec­li­sin gün­de­mi­ni tı­ka­dı, gün­ler­ce uğ­ra­şıl­dı. Ma­dem bu ka­dar çok acil ya­sa ta­sa­rı­nız, tek­li­fi­niz var­dı, bun­la­rı ni­ye da­ha ön­ce­den gün­de­me ge­tir­me­di­niz di­ye sor­mak ge­re­kir. Ger­çek­ten, mil­let­ve­kil­le­ri­mi­ze bü­yük bir hak­sız­lık yap­tı­ğı­mı­zı bu­ra­da ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, son yıl­lar­da il­köğ­re­tim ça­ğı­na ka­dar in­di­ği­ni gör­dü­ğü­müz uyuş­tu­ru­cu kul­la­nı­mı­nın ve genç­le­ri­mi­zin za­rar­lı alış­kan­lık­lar­dan kur­ta­rıl­ma­sı­nın, genç­le­ri­mi­ze spor ola­nak­la­rı­nı sun­ma­da­ki ek­sik­le­ri­miz­den kay­nak­lan­dı­ğı­nı bi­li­yo­ruz. İna­nı­yo­rum ki, 22 Tem­muz se­çim­le­rin­den son­ra, Ata­mı­zın "Sağ­lam ka­fa sağ­lam vü­cut­ta bu­lu­nur." ve­ciz sö­zü­nü ya­şa­ma ge­çir­mek için, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ik­ti­da­rı, her alan­da ol­du­ğu gi­bi spor­da da dev­rim­ler ya­pa­cak ve her yaş­ta­ki tüm hal­kı­mı­zın spor yap­ma­sı­nı ve spor­la iç içe ya­şa­ma­sı­nı sağ­la­ya­cak­tır. Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ik­ti­da­rın­da, spor yap­mak hal­kı­mı­zın bir ya­şam bi­çi­mi ola­cak­tır. Bu he­de­fe ula­şa­bil­mek için mer­kezî ve ye­rel yö­ne­tim­ler tam bir se­fer­ber­lik için­de ola­cak­lar­dır. Özel­lik­le, ama­tör ku­lüp­le­ri­mi­ze su­nu­lan ola­nak­lar ar­tı­rı­la­cak­tır.

Son gün­ler­de spo­ru­mu­za da sıç­ra­yan şid­det olay­la­rı­nın spo­ru­muz­dan sö­kü­lüp atıl­ma­sı ve çe­şit­li şa­ibe id­di­ala­rı­nın yok edil­me­si­ne yö­ne­lik, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ik­ti­da­rı­nın en baş­ta ele ala­ca­ğı ko­nu­lar ola­cak­tır. "Ben, spor­cu­nun ze­ki, çe­vik ve ay­nı za­man­da ah­lak­lı­sı­nı se­ve­rim." di­yen Mus­ta­fa Ke­mal Ata­türk'ün öz­le­mi­ni ger­çek­leş­ti­ren Türk spor­cu­la­rı­nın hız­la ar­tı­rıl­ma­sı ve ulus­la­ra­ra­sı spor mü­sa­ba­ka­la­rın­da do­ping­le anı­lan ül­ke­ler ara­sın­dan ül­ke­mi­zin çı­ka­rıl­ma­sı, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ik­ti­da­rı­na na­sip ola­cak­tır.

Bu duy­gu­lar­la, yü­ce Mec­li­si ve siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Sür.

Sa­yın Sür, ge­ce­nin bu saa­tin­de bu­ra­da ol­du­ğu­nu­za gö­re ga­li­ba si­zin de sı­ra sı­kın­tı­sı var gi­bi.

OR­HAN SÜR (Ba­lı­ke­sir) - Yok, biz çok azız, 5 ki­şi ye­ti­yo­ruz.

BAŞ­KAN - Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Mad­de ka­bul edil­miş­tir.

4'ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

Mad­de 4 - Bu ka­nun hü­küm­le­ri­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür.

BAŞ­KAN - 4'ün­cü mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ta­sa­rı­nın tü­mü­nü oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ta­sa­rı ka­bul edil­miş ve ka­nun­laş­mış­tır.

DEV­LET BA­KA­NI VE BAŞ­BA­KAN YAR­DIM­CI­SI MEH­MET ALİ ŞA­HİN (İs­tan­bul) - Te­şek­kür ede­bi­lir mi­yim Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Dev­let Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı Sa­yın Meh­met Ali Şa­hin te­şek­kür ko­nuş­ma­sı ya­pa­cak­tır.

Bu­yu­run Sa­yın Şa­hin. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

DEV­LET BA­KA­NI VE BAŞ­BA­KAN YAR­DIM­CI­SI MEH­MET ALİ ŞA­HİN (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­ka­nım, de­ğer­li ar­ka­daş­lar; vak­ti­ni­zi faz­la al­ma­ya­ca­ğım. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Da­ha ön­ce de bir­kaç kez bu cüm­le­yi kul­lan­dı­ğı­mı ha­tır­lı­yo­rum. Ne za­man spor­la il­gi­li bir ka­nun ta­sa­rı­sı ve­ya tek­li­fi Par­la­men­to­nun gün­de­mi­ne gel­se ik­ti­dar-mu­ha­le­fet iş bir­li­ği hâlin­de ya­sa­laş­tı­rı­yo­ruz. O ba­kım­dan, ben, bi­raz ön­ce ya­sa­laş­tır­dı­ğı­mız ulus­la­ra­ra­sı spor or­ga­ni­zas­yon­la­rıy­la il­gi­li Ha­zır­lık ve Dü­zen­le­me Ku­ru­lu ku­rul­ma­sı­nı amaç­la­yan ve çer­çe­ve bir ka­nun ola­rak bu­nu ön­gö­ren bu ta­sa­rı­nın ya­sa­laş­ma­sın­da da ay­nı an­la­yı­şı gös­te­ren tüm ar­ka­daş­la­rı­ma ger­çek­ten te­şek­kür edi­yo­rum.

Ger­çek­ten, son yıl­lar­da, Tür­ki­ye spor yo­luy­la ken­di­si­ni en iyi ta­nı­tan ül­ke­ler­den bi­ri hâli­ne gel­di. Bun­dan he­pi­miz bü­yük bah­ti­yar­lık du­yu­yo­ruz, mut­lu­luk du­yu­yo­ruz. Bu hem ül­ke­mi­zin ta­nı­tı­mı­na kat­kı sağ­lı­yor hem de bu or­ga­ni­zas­yo­nun ya­pıl­dı­ğı ili ve il­le­ri ek­sik olan spor te­sis­le­ri ba­kı­mın­dan ta­mam­la­ma fır­sa­tı­nı ve­ri­yor, böy­le bir imkân sağ­lı­yor. İş­te, en ya­kın Tem­muz ayı­nın 2'si ile 8'i ara­sın­da, Trab­zon'da Bi­rin­ci Ka­ra­de­niz Spor Oyun­la­rı var; on iki ül­ke­nin spor­cu­la­rı ka­tı­la­cak. Trab­zon, Gi­re­sun ve Ri­ze… Ta­bii, bi­sik­let spo­ru Ho­pa'dan Sam­sun'a ka­dar, o ye­ni açıl­mış olan sa­hil yo­lu da kul­la­nı­la­rak ger­çek­leş­miş ola­cak ve ta­bii, Trab­zon'da, yüz akıy­la bu or­ga­ni­zas­yon­dan çı­ka­bil­mek için te­sis­le­rin ya­pı­mı­na hız ver­dik. Trab­zon ve il­çe­le­ri de böy­le­ce te­sis ek­sik­li­ği­ni ta­mam­la­mış olu­yor­lar. Ay­rı­ca, spor­cu­la­rı­mız cid­di bir de­ne­yim ka­za­nı­yor­lar. Trab­zon'da on se­kiz yaş al­tı millî spor­cu­la­rı­mız ya­rı­şa­cak, 10'a ya­kın branş ora­da ko­şu­la­cak ve 3 bi­ne ya­kın spor­cu, yö­ne­ti­ci ve tek­nik adam Trab­zon'a gel­miş ola­cak.

Bi­raz ön­ce ko­nu­şan ar­ka­daş­la­rı­mız, ge­rek ik­ti­da­ra ge­rek mu­ha­le­fe­te men­sup ar­ka­daş­la­rı­mız bun­dan son­ra üst­len­miş ol­du­ğu­muz…

BAŞ­KAN - Sa­yın Ba­kan, ha­tır­la­tı­rım, esa­sı üze­rin­de ko­nuş­mu­yor­su­nuz, te­şek­kür ko­nuş­ma­sı ya­pı­yor­su­nuz.

Bu­yu­run.

DEV­LET BA­KA­NI VE BAŞ­BA­KAN YAR­DIM­CI­SI MEH­MET ALİ ŞA­HİN (De­vam­la) - Ta­bii, ta­bii Sa­yın Baş­ka­nım, çok te­şek­kür ede­rim.

Bun­dan son­ra üst­len­miş ol­du­ğu­muz spor or­ga­ni­zas­yon­la­rın­dan bah­set­ti­ler. O ne­den­le ben bun­la­rı tek­rar ede­cek de­ği­lim.

Ben, ye­ni­den, spor­la il­gi­li her ko­nu­ya sa­hip çı­kan ar­ka­daş­la­rı­ma, ik­ti­dar, mu­ha­le­fet par­ti­le­ri­ne men­sup ar­ka­daş­la­rı­ma te­şek­kür edi­yo­rum.

Şim­di, bu Ya­sa, Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mız da onay­la­dı­ğı tak­dir­de, za­ten fii­len kur­muş ol­du­ğu­muz, iş­te, 2011 Er­zu­rum Kış Oyun­la­rıy­la il­gi­li Ha­zır­lık ve Dü­zen­le­me Ku­ru­lu­muz alt­ya­pı­ya ka­vuş­muş ola­cak, Trab­zon ka­vuş­muş ola­cak ve bun­dan son­ra ya­pa­ca­ğı­mız tüm or­ga­ni­zas­yon­lar­da bu Ka­nun'u kul­lan­mış ola­ca­ğız. Ay­rı­ca, her or­ga­ni­zas­yon için ay­rı bir ka­nun çı­kart­ma­ya ih­ti­yaç ol­ma­ya­cak; onun için sevk et­miş­tik.

Ha­yır­lı ve uğur­lu ol­sun di­li­yor ve ye­ni­den he­pi­ni­ze te­şek­kür edi­yo­rum efen­dim. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ba­kan.

7'nci sı­ra­da yer alan, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Uk­ray­na Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Uza­yın Araş­tır­ma ve Kul­la­nı­mı Ko­nu­la­rın­da İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Sa­na­yi, Ti­ca­ret, Ener­ji, Ta­bii Kay­nak­lar, Bil­gi ve Tek­no­lo­ji ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı­nın gö­rüş­me­le­ri­ne baş­la­ya­ca­ğız.

7.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Uk­ray­na Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Uza­yın Araş­tır­ma ve Kul­la­nı­mı Ko­nu­la­rın­da İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı­nın  Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu Hak­kın­da  Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Sa­na­yi, Ti­ca­ret, Ener­ji, Ta­bii Kay­nak­lar, Bil­gi ve Tek­no­lo­ji ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yon­la­rı Ra­por­la­rı (1/491) (S. Sa­yı­sı: 1380)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

8'in­ci sı­ra­da yer alan, An­tal­ya Mil­let­ve­ki­li Fik­ret Ba­daz­lı'nın; 2464 Sa­yı­lı Be­le­di­ye Ge­lir­le­ri Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

8.- An­tal­ya Mil­let­ve­ki­li Fik­ret Ba­daz­lı'nın; 2464 Sa­yı­lı Be­le­di­ye Ge­lir­le­ri Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/995) (S. Sa­yı­sı: 1406)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

9'un­cu sı­ra­da yer alan, Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li Ha­lil Ay­do­ğan'ın; Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si Ka­nu­nu, İl Özel İda­re­si Ka­nu­nu ve Be­le­di­ye Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­la­ya­ca­ğız.

9.- Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li Ha­lil Ay­do­ğan'ın; Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si Ka­nu­nu, İl Özel İda­re­si Ka­nu­nu ve Be­le­di­ye Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ve İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/968) (S.Sa­yı­sı: 1416) (x)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Bu­ra­da.

Hükûmet? Bu­ra­da.

Ko­mis­yon ra­po­ru 1416 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Tek­li­fin tü­mü üze­rin­de, AK Par­ti Gru­bu adı­na söz is­te­yen Ha­lil Ay­do­ğan, Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ay­do­ğan. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA HA­LİL AY­DO­ĞAN (Af­yon­ka­ra­hi­sar) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si Ka­nu­nu, İl Özel İda­re­si Ka­nu­nu ve Be­le­di­ye Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi'miz­le il­gi­li ola­rak Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce Mec­li­si­mi­zi ve hal­kı­mı­zı say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ta­rih­sel sü­reç­te da­ha çok ge­le­nek­sel dev­let yö­ne­ti­mi­nin bir alt yö­ne­tim ka­de­me­si ola­rak al­gı­la­nan ve te­mel iş­le­vi ka­mu­sal hiz­met­le­rin öl­çek eko­no­mi­si ve et­kin kay­nak kul­la­nı­mı ama­cıy­la hal­ka en ya­kın yö­ne­tim bi­rim­le­rin­ce yü­rü­tül­me­si­ni sağ­la­mak olan ye­rel yö­ne­tim­ler, de­mok­ra­si­nin ge­liş­me sü­re­cin­de hal­kın yö­ne­ti­me ka­tıl­ma­sı­nın önem ka­zan­ma­sıy­la de­mok­ra­tik yö­ne­ti­min op­ti­mum bi­rim­le­ri ola­rak ni­te­len­di­ril­me­ye baş­lan­mış­tır.

(x) 1416 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Son dö­nem­ler­de­ki ge­liş­me­le­riy­le iş­lev­sel ve ni­te­lik­sel bir dö­nü­şüm içe­ri­si­ne gi­ren ye­rel yö­ne­tim­ler, kü­re­sel­leş­mey­le bir­lik­te eko­no­mik, sos­yal ve özel­lik­le si­ya­sal bo­yut­la­rıy­la fark­lı bir ko­num­lan­dır­ma­ya ta­bi tu­tul­mak­ta­dır. Gü­nü­müz­de he­men her dev­le­tin yö­ne­tim ya­pı­lan­ma­sın­da önem­li bir yer tu­tan ye­rel yö­ne­tim ör­güt­le­ri, ye­rel hal­kın ge­rek­si­nim ve bek­len­ti­le­ri­ne da­ha uy­gun ve da­ha et­ki­li bir dü­zey­de ya­nıt ve­re­bil­me özel­lik­le­riy­le çağ­daş ve de­mok­ra­tik bir yö­ne­tim ya­pı­sı­nın vaz­ge­çil­mez un­sur­la­rı ara­sın­da de­ğer­len­di­ril­mek­te­dir. Öte yan­dan, ye­rel öl­çek­te­ki ör­güt­len­me ço­ğu kez mer­kezî ör­güt­len­me­nin de çe­kir­de­ği­ni oluş­tur­muş, hal­kın ye­rel yö­ne­tim­ler­de el­de et­ti­ği de­ne­yim­ler ve sa­hip ol­du­ğu yö­ne­tim kül­tü­rü, mer­kezî ör­güt­len­me­nin ol­gun­laş­ma­sı­na, top­lu­mun da eko­no­mik, sos­yal, si­ya­sal ve kül­tü­rel ola­rak ge­liş­me­sin­de önem­li kat­kı sağ­la­mış­tır.

Ge­nel kon­jonk­tü­re ba­kıl­dı­ğın­da, kü­re­sel­leş­mey­le pa­ra­lel bir ge­li­şim gös­te­ren ye­rel­leş­me sü­re­ci, yay­gın de­mok­ra­tik ge­liş­me­nin de et­ki­siy­le ka­mu hiz­met­le­ri­nin en ya­kın yö­ne­tim bi­rim­le­rin­ce sağ­lan­ma­sı il­ke­si­ni ve do­la­yı­sıy­la ye­rel yö­ne­tim­le­rin güç­len­di­ril­me­si­ni hız­lan­dır­mak­ta­dır. Öte yan­dan, de­mok­ra­si ile ye­rel yö­ne­tim ara­sın­da­ki ta­rih­sel ba­ğın gü­nü­müz­de ye­ni­den can­lı­lık ka­zan­ma­sı da ye­rel yö­ne­tim­le­rin öne çı­kan te­mel bi­rim­ler ol­ma­sın­da rol oy­na­yan un­sur­lar­dan­dır. Tür­ki­ye'de­ki ye­rel yö­ne­tim kül­tü­rü in­ce­len­di­ğin­de, ya­kın za­ma­na ka­dar ye­rel-mer­kez uyum­suz­lu­ğu­nun had saf­ha­ya ge­le­rek za­man za­man önem­li sı­kın­tı­lar ya­rat­tı­ğı bi­lin­mek­te­dir.

Ka­mu re­for­mu­nun or­ta­ya çık­ma­sın­da bi­rey­le­rin de­ği­şen ve çe­şit­le­nen ih­ti­yaç­la­rı­na ek ola­rak, ül­ke­mi­zin Av­ru­pa Bir­li­ği­ne en­teg­ras­yo­nu ve de­mok­ra­tik­leş­me sü­re­ci­mi­zi de­rin­leş­tir­me ih­ti­ya­cı da et­ki­li ol­muş­tur. Bu se­bep­le, ge­rek ön­ce­ki hükûmet dö­nem­le­rin­de ge­rek­se ka­mu yö­ne­ti­mi eği­ti­mi ve­ren fa­kül­te kür­sü­le­rin­de, ek­sik­li­ğin­den ya­kı­nı­lan ve ye­ni­len­me­si is­te­ni­len, baş­ta Be­le­di­ye Ka­nu­nu ol­mak üze­re, Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si Ka­nu­nu, İl Özel İda­re­si Ka­nu­nu, gü­nü­müz ye­rel yö­ne­tim kon­sep­ti­ni al­gı­la­yan AK Par­ti İk­ti­da­rı dö­ne­min­de ye­ni­len­miş ve ik­ti­da­rı­mız, ül­ke­miz­de­ki de­mok­ra­si kül­tü­rü­nün gel­di­ği nok­ta­yı bir kez da­ha gös­te­re­rek ta­rihî bir re­for­ma im­za at­mış­tır.

AK Par­ti İk­ti­da­rı­nın ve Hükûme­ti­nin, ken­di­sin­den ön­ce­ki ik­ti­dar ve hükûmet­ler­den far­kı iş­te bu nok­ta­da or­ta­ya çık­mak­ta­dır. Bu, bir ref­leks me­se­le­si­dir. Bu, bir ce­sa­ret me­se­le­si­dir. Bu, ken­di­si­ne, ül­ke­si­ne, hal­kı­na bir gü­ven me­se­le­si­dir. Di­ğer ik­ti­dar­lar bu ce­sa­re­ti gös­te­re­me­miş, bu gü­ve­ni or­ta­ya ko­ya­ma­mış, AK Par­ti İk­ti­da­rı böy­le bir gü­ve­ni or­ta­ya koy­muş­tur.

Re­form­lar­la si­vil ka­tı­lı­ma imkân ve­ril­miş, şef­faf ida­ri uy­gu­la­ma­lar zo­run­lu hâle ge­ti­ril­miş, ida­re­nin he­sap ve­ri­le­bi­lir şe­kil­de di­zay­nı sağ­lan­mış, de­mok­ra­tik ya­pı güç­len­di­ril­miş ve va­tan­daş odak­lı bir ida­ri ya­pı­lan­ma amaç­lan­mış­tır. Re­form­lar­la bir­lik­te, Tür­ki­ye'de ye­rel yö­ne­tim­ler için, yep­ye­ni bir say­fa açıl­mış­tır. Ye­rel yö­ne­tim­ler­le mer­kezî ida­re ara­sın­da­ki or­ta­ya çı­kan uyum­suz­luk­lar ye­ri­ni iş bir­li­ği­ne bı­rak­mış­tır. Şim­di, bu re­form­la­ra ila­ve ola­rak Ana­ya­sa'mı­zın 127'nci mad­de­si­ne ve Av­ru­pa Ye­rel Yö­ne­tim­ler Özerk­lik Şar­tı'na uy­gun ola­rak bü­tün de­mok­ra­tik mec­lis­le­re ta­nı­nan ola­ğa­nüs­tü top­lan­tı hak­kı­nın bü­yük­şe­hir be­le­di­ye­le­ri, be­le­di­ye­ler ve il özel ida­re­le­ri mec­lis­le­ri­ne de ta­nın­ma­sı­na yö­ne­lik ola­rak Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si Ka­nu­nu, İl Özel İda­re­si Ka­nu­nu ve Be­le­di­ye Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi'miz yü­ce Mec­li­si­mi­zin tak­dir­le­ri­ne su­nul­muş­tur.

İl ge­nel mec­lis­le­ri, bü­yük­şe­hir be­le­di­ye mec­lis­le­ri ve be­le­di­ye mec­lis­le­ri, il­gi­li ka­nun­la­rın­da dü­zen­len­di­ği şe­kil­de ay­lık ola­rak top­lan­mak­ta, bu­nun dı­şın­da ola­ğa­nüs­tü top­lan­tı ya­pa­bil­me imkânı bu­lun­ma­mak­ta­dır. Uy­gu­la­ma­da ba­zı çok acil ve er­te­le­ne­mez du­rum­lar­da mec­lis­ler top­la­na­ma­mak­ta, do­la­yı­sıy­la il­gi­li ye­rel yö­ne­tim­ler ça­lı­şa­ma­dı­ğı gi­bi, ka­nu­nen ya­pıl­ma­sı ge­re­ken gö­rev­ler de ak­sa­ya­bil­mek­te­dir. Bu du­rum, te­la­fi­si müm­kün ol­ma­yan so­nuç­lar do­ğu­ra­bil­mek­te­dir.

Ül­ke­miz­de bü­yük­şe­hir be­le­di­ye­le­ri içe­ri­sin­de ya­şa­yan nü­fus yüz­de 48,5, be­le­di­ye sı­nır­la­rı içe­ri­sin­de ya­şa­yan nü­fus ise yüz­de 80 ci­va­rın­da­dır. Ba­zı acil ve ön­gö­rü­le­me­yen du­rum­lar için ye­rel yö­ne­tim­le­rin ça­lış­ma­sı­na imkân ve­re­cek bu tek­lif, bu nü­fus oran­la­rı ve be­le­di­ye ile il ge­nel mec­lis­le­ri­nin sa­yı­la­rı dik­ka­te alın­dı­ğın­da ne ka­dar bü­yük önem ta­şı­dı­ğı an­la­şıl­mak­ta­dır.

Bu duy­gu ve dü­şün­ce­ler­le söz­le­ri­me son ve­rir­ken, ka­nu­nu­mu­zun ül­ke­miz, hal­kı­mız, il­gi­li be­le­di­ye­ler, il ge­nel mec­lis­le­ri için ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yor, he­pi­ni­zi say­gı ve hür­met­le se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ay­do­ğan.

Tü­mü üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Sa­lih Gün, Ko­ca­eli Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Gün.

CHP GRU­BU ADI­NA SA­LİH GÜN (Ko­ca­eli) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; 1416 sı­ra sa­yı­lı Bü­yük­şe­hir Ya­sa­sı'yla il­gi­li, ka­nun tek­li­fin­de ya­pı­lan de­ği­şik­lik­le il­gi­li söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce he­ye­ti say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ben­den ön­ce ko­nu­şan Ha­lil Bey, be­nim ka­pı kom­şum bu­ra­da, Par­la­men­to­da; Af­yon Mil­let­ve­ki­li, çok sev­di­ğim bir ar­ka­da­şım, ama, şa­şır­dım ko­nu­şur­ken…

BAŞ­KAN - Sa­yın Gün, dü­zel­te­lim lüt­fen, Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li. Te­şek­kür ede­rim Baş­ka­nım.

…An­ka­ra mil­let­ve­ki­li mi, İs­tan­bul mil­let­ve­ki­li mi, Er­zu­rum mil­let­ve­ki­li mi?

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Tür­ki­ye mil­let­ve­ki­li.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Af­yon, bu­gün bü­yük­şe­hir ol­ma­yan bir il. Bir ke­re, ifa­de­le­rin­de şu var: "Bu Bü­yük­şe­hir Ya­sa­sı'nı biz AKP Hükûme­ti ola­rak çı­kart­tık." Ha­yır, siz çı­kart­ma­dı­nız; bu, Özal'ın dö­ne­min­de baş­la­dı, pey­der­pey, çı­ka çı­ka on al­tı ta­ne şu an­da Tür­ki­ye'de bir sul­tan­lık ya­rat­tı­nız. İn­san hak­la­rı­na ay­kı­rı, eşit­lik il­ke­si­ne ay­kı­rı on al­tı ta­ne be­le­di­ye ya­rat­tı­nız. Bu be­le­di­ye­ler İs­tan­bul, An­ka­ra, Er­zu­rum, Bur­sa, Ko­ca­eli gi­bi.

Ben Ko­ca­eli­li­yim, ama ben, Ko­ca­eli Mil­let­ve­ki­li ola­rak Tür­ki­ye mil­let­ve­ki­li ol­du­ğu­mun da far­kın­da­yım, Bit­lis'te­ki­ni de, Af­yon'da­ki­ni de, Yoz­gat'ta­ki­ni de dü­şün­mek zo­run­da­yım. Şu an­da millî pay­dan Yoz­gat'ta ve­ya Gü­müş­ha­ne'de otu­ran bir ki­şi­ye, "be­le­di­ye­ye hiz­met et" di­ye 5 mil­yon li­ra pa­ra gi­di­yor­sa, bü­yük­şe­hir­de otu­ran Ha­lil Bey için 25 mil­yon li­ra­ya ya­kın, 30 mil­yon li­ra­ya ya­kın pa­ra gi­di­yor. Ya kar­de­şim, bu on al­tı bü­yük­şe­hir be­le­di­ye­si­nin dı­şın­da il­ler­den ge­len be­le­di­ye baş­kan­la­rı uyu­yor mu? Bu kür­sü­den en az on se­fer söy­le­dim, sen va­tan­da­şın hak­kı­nı ko­ru­ma­ya gel­din bu­ra­da, bu­ra­da va­tan­da­şın hak­kı­nın on al­tı ta­ne ile yol­lan­ma­sı­na im­za atı­yor­sun! Ta­ma­men yan­lış. Bu uy­gu­la­ma, alt be­le­di­ye­le­ri bir za­bı­ta amir­li­ği yap­tı. Bu­nun ne­siy­le övü­nü­yor­su­nuz?

Evet, ya­sa­da­ki mad­de dü­zel­til­miş. Bu­ra­da di­yor ki: "Ola­ğa­nüs­tü top­lan­tı çağ­rı­sı ve gün­dem en az üç gün ön­ce­den ha­ber ve­ri­lir." Da­ha ön­ce­ki ya­sa­da bu yok­tu. "Ça­ğı­rır" de­ni­yor­du, bu­na iti­raz et­miş­tik, bu­ra­dan hükûmet ve ko­mis­yon red­det­miş­ti. Yan­lı­şı ay­lar son­ra gö­rüp bu­ra­ya ge­tir­miş­si­niz. Ge­ti­ren­le­re, eme­ği ge­çen­le­re te­şek­kür edi­yo­rum.

Bü­yük­şe­hir Ya­sa­sı is­te­di­ği gi­bi uy­gu­la­nan, şu an­da sı­nır­dan sı­nı­ra, ba­zı yer­de per­gel ya­sa­sıy­la, bir da­ire koy­du­nuz, per­gel gi­bi çiz­di­niz, ba­zı il­çe­le­rin bir kıs­mı dı­şa­rı­da, bir kıs­mı içe­ri­de ka­lı­yor­du. Bu tip yer­ler­de be­le­di­ye­ler at oy­na­tı­yor. Ko­ca­eli'nden ör­nek ve­re­ce­ğim: Bir mas­ter pla­nı çi­zil­miş, Ko­ca­eli'nin Geb­ze köy­le­ri kan ağ­lı­yor. İs­te­dik­le­ri ye­re sa­na­yi böl­ge­si, is­te­dik­le­ri ye­re ko­nut böl­ge­si, is­te­dik­le­ri ye­re de­po böl­ge­si yap­mış­lar. Bu, bü­yük­şeh­re ve­ri­len ya­sa­dır, yet­ki­dir, say­gı du­yu­yo­rum, ama hal­kın hak­la­rı­na da say­gı duy­mak zo­run­da­sı­nız.

Bü­yük­şe­hir be­le­di­ye­si­nin ye­din­ci ka­tı­na ası­lan imar pla­nı, kö­ye, bel­de­ye, il­çe­ye ula­şa­na ka­dar on-on beş gün ge­çi­yor. Bir anons ya­pıl­ma­dan, bir ma­hallî ga­ze­te­de ilan edi­le­rek hal­kın hak­kı­nı ara­ma fır­sa­tı­nı yok edi­yor­su­nuz. Bu­ra­da sa­na­yi­ci­le­re, ora­da ko­nut ya­pa­cak, rant pe­şin­de ge­zen­le­re peş­keş çe­ki­yor­lar. Bu mu­dur Bü­yük­şe­hir Ya­sa­sı?

Bü­yük­şe­hir Ya­sa­sı, eşit­lik il­ke­sin­de her­ke­se hiz­met et­me­ye ça­lış­mak­tır. Bü­yük­şe­hir­ler gel­di -Ko­ca­eli'nden yi­ne bah­se­di­yo­rum- be­nim de be­le­di­ye baş­kan­lı­ğı yap­tı­ğım yer­de on al­tı ta­ne ara­ba­yı ta­ko­za çek­ti­ler. Pren­ses oto­büs, Mer­ce­des oto­büs, 24 ki­şi­lik oto­büs­ler al­mış­tım. En az on ta­ne­si­ni 1 ya­şın­da, 2 ya­şın­da bı­rak­tım gel­dim. Şu an­da par­ti­li­le­re peş­keş çe­kil­mek için -adı, sö­züm ona iha­ley­le- par­ti­li yan­daş­la­ra ta­şı­ma iha­le­siy­le ve­ril­di. Millî ser­vet çü­rü­yor. Bu, Ko­ca­eli'nde­ki bü­tün be­le­di­ye­ler­de bu şe­kil­de. En azın­dan, o be­le­di­ye baş­kan­la­rı­nın vic­da­nı ol­say­dı, on­la­rı, ara­ba­la­rı ki­ra­ya ve­rir, o şe­kil­de özel­leş­ti­rir­di ve­ya mec­li­sin­den ka­rar alıp, sa­tar, hal­ka o şe­kil­de hiz­met eder­di.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, be­le­di­ye­ci­lik­te bir oyun da­ha oy­na­nı­yor. Son çı­kan ya­say­la, ge­çi­ci iş­çi­ler be­le­di­ye­ler­de de var. On beş-yir­mi yıl­dır ge­çi­ci ola­rak ça­lı­şan ar­ka­daş­lar, ya­sa­nın içe­ri­sin­de­ki bir ayak oyu­nuy­la "Al­tı ay­da ça­lı­şan­lar kap­sam içi­ne alı­nır." de­nil­di. Bun­lar be­lir­li bir sa­yı­da ol­du­ğu için, on beş yıl­lık be­le­di­ye­de hiz­met eden ar­ka­daş­la­rın hak­la­rı gasp edi­lip, al­tı ay­lık son be­le­di­ye baş­ka­nı­nın üç-dört yıl içe­ri­sin­de al­dı­ğı iş­çi­le­re ve­ri­len hak­tı. Biz, bu­ra­dan ses­le­ni­yo­ruz: Ge­çi­ci iş­çi­le­re kad­ro ve­ril­me­si­ne kar­şı de­ği­liz. On beş yıl­dır, yir­mi yıl­dır, bu­gün­kü si­ya­si dü­şün­ce­nin dı­şın­da dü­şün­dü­ğü için kad­ro­ya alı­na­ma­ya­cak olan­la­rın hak­la­rı­nı sa­vun­mak için iti­raz et­tik.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, be­le­di­ye, bü­yük­şe­hir ku­rul­muş; bel­de­de ka­na­li­zas­yon yok, doğ­ru dü­rüst su şe­be­ke­si yok, hak­sız bir şe­kil­de atık su pa­ra­sı al­ma­ya de­vam edi­yor, ay­lar­dır, yıl­lar­dır. Lüt­fen, bu ya­sa­la­rın içe­ri­si­ne "Bu hiz­met­ler ve­ril­me­di­ği sü­re­ce, bu­ra­ya ko­nu­lan meb­lağ­lar alın­maz." di­ye iba­re ko­nul­ma­lı. Bu­ra­dan çı­kan ek­sik ya­sa­yı fır­sat­çı­lık ya­pan be­le­di­ye baş­kan­la­rı, hal­kı inim inim in­ler­ken, ge­çim sı­kın­tı­sın­dan evi­ne zor ek­mek gö­tü­rür­ken, bun­lar­dan fay­da­la­nıp, in­san­la­rın büt­çe­si­ne bir dar­be da­ha vu­ru­yor.

Bir ko­nu­dan da­ha bah­se­de­ce­ğim. Bir ör­nek da­ha ve­ri­yo­rum: Ko­ca­eli'nde bir mas­ter pla­nı çi­zil­di. Yal­nız, bel­de­le­rin plan­la­rı ilk ev­ve­la be­le­di­ye mec­lis­le­rin­den ge­çi­ri­lir, be­le­di­ye mec­li­si onay­la­dık­tan son­ra bü­yük­şeh­re gö­tü­rü­lür. Bi­zim ora­da Ka­ra­mür­sel'in ya­nın­da Ereğ­li Be­le­di­ye­si var. De­ni­zin ke­na­rın­da bir res­to­ran var. Res­to­ran­da iç­ki de ve­ri­li­yor içe­ne. Yan­da­ki kom­şu be­le­di­ye­nin çiz­di­ği bir plan­la, ken­di sı­nır­la­rı­nın dı­şı­na ta­şa­rak çiz­di­ği pla­nı, Ko­ca­eli Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si ka­bul ede­rek, da­ha ön­ce yı­kıl­ma­sı­na ge­rek yok­tur ka­ra­rı­na rağ­men, şu an­da, yık­ma ka­ra­rı alı­yor. Bu­na, ya­sa­la­ra gö­re, ne o be­le­di­ye baş­ka­nı­nın gü­cü ye­ter ne de bu­ra­da iç­ki içi­li­yor di­ye ora­yı yok et­me­yi dü­şü­nen­le­rin gü­cü ye­ter.

AH­MET YE­Nİ (Sam­sun) - Al­lah Al­lah…

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Ora­da­ki be­le­di­ye bir za­bı­ta amir­li­ği de­ğil, ora­da­ki be­le­di­ye Bü­yük­şeh­rin be­le­di­ye mec­lis üye­si de de­ğil. İş­te, ya­sa­nın yan­lış yön­len­di­ril­di­ğin­den, yan­lış uy­gu­lan­dı­ğın­dan bu­nun için bah­set­me­ye ça­lı­şı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu ya­sa, üç beş mad­dey­le Ana­ya­sa Mah­ke­me­sin­de du­ru­yor hâlâ, dön­me­di. Bu­nun, derhâl dü­zel­ti­lip, 16 bü­yük­şeh­rin dı­şın­da­ki be­le­di­ye­le­re de imkân ta­nı­ya­cak, in­san­ca, millî ge­lir­den, millî şe­kil­de bir pay ala­cak şek­le ge­tir­me­di­ği­miz sü­re­ce…

FA­RUK ÇE­LİK (Bur­sa) - Ka­pa­tı­yo­ruz, ha­di ya!

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Baş­ka­nım, bi­ti­ri­le­cek ko­nu de­ğil. Siz bü­yük­şe­hir sı­nır­la­rı­nın için­de ya­şı­yor­su­nuz, Grup Baş­kan Ve­ki­li­si­niz, Bur­dur'u da dü­şün­mek zo­run­da­sı­nız, Yoz­gat'ı da dü­şün­mek zo­run­da­sı­nız, Bit­lis'i de dü­şün­mek zo­run­da­sı­nız, Bit­lis'i de dü­şün­mek zo­run­da­sı­nız.

Eşit bir şe­kil­de as­ker­lik ya­pı­yor­sa bu in­san­lar, si­ga­ra alır­ken dev­le­te ver­di­ği ver­gi eşit­se, ce­za ya­sa­la­rı kar­şı­sın­da eşit­se, millî pay­dan da­ğı­tım­da ne­den eşit de­ğil­dir? İk­ti­dar bu­nu…

MUS­TA­FA ILI­CA­LI (Er­zu­rum) - Tek­lif­le il­gi­li de­ğil.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Efen­dim, siz o tek­li­fi de­ğil, be­le­di­ye baş­kan­la­rı­nı­zın ola­ğa­nüs­tü yap­tı­ğı tek­li­fi ge­tir­miş­si­niz. Bu­nu biz al­tı ay ön­ce söy­le­dik, bel­ki bu­gün ben söy­lü­yo­rum, bir al­tı ay son­ra in­şal­lah ik­ti­da­ra biz ge­le­ce­ğiz, biz dü­zel­te­ce­ğiz bun­la­rı.

BAY­RAM ÖZ­ÇE­LİK (Bur­dur) - İçin­den ge­le­rek ol­ma­dı.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - Efen­dim, ben de­di­ğim­de pek ya­nıl­mam, ben kaç ta­ne çı­ka­ca­ğı­nı da bi­li­rim.

BAŞ­KAN - Sa­yın Gün, lüt­fen kar­şı­lık­lı ko­nuş­ma­ya­lım.

SA­LİH GÜN (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu ya­sa­nın bir an ön­ce bu­ra­da­ki gü­zel dü­zelt­me gi­bi dü­zel­ti­lip ya­sa­laş­ma­sı­nı ben siz­le­re… Bir öner­ge mi ha­zır­lar­sı­nız -çok sı­kı şe­kil­de ge­ti­ri­yor­su­nuz- bir ka­nun tek­li­fi mi ha­zır­lar­sa­nız, bir an ön­ce uy­gu­la­ma­ya so­ka­lım.

Bu ve­si­ley­le siz­le­re say­gı­lar, sev­gi­ler su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Sa­yın Gün, te­şek­kür edi­yo­rum.

Tek­li­fin tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 21.54

SE­Kİ­ZİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 21.56

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Sa­dık YA­KUT

KÂTİP ÜYE­LER: Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le), Ah­met KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 114'ün­cü Bir­le­şi­mi­nin Se­ki­zin­ci Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

1416 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi'nin gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

ATİ­LA EMEK (An­tal­ya) - Sa­yın Baş­kan, ça­lı­şa­ca­ğız; ka­bul et­mi­yo­ruz.

MEH­MET CEY­LAN (Ka­ra­bük) - Ben bu­ra­da­yım Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­ki­li, an­la­şı­lan si­zin sı­ra prob­le­mi­niz var, ça­lı­şa­bi­lir­si­niz, sa­ba­ha ka­dar de­vam ede­bi­lir­si­niz.

10'un­cu sı­ra­da yer alan, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ve Uk­ray­na Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ener­ji Ala­nın­da İş­bir­li­ği­ne İliş­kin An­laş­ma­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­la­ya­ca­ğız.

10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1109) (S. Sayısı: 1083)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

As­lın­da, ça­lış­ma sü­re­mi­zin ta­mam­lan­mış ol­ma­sı ve ay­nı za­man­da grup­la­rın da an­laş­mış ol­ma­sı se­be­biy­le…

HA­LUK KOÇ (Sam­sun) - Da­ha iki sa­at var; an­laş­ma­dık Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - …alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce, ka­nun ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri­ni sı­ra­sıy­la gö­rüş­mek için, 28 Ma­yıs 2007 Pa­zar­te­si gü­nü sa­at 11.00'de top­lan­mak üze­re bir­le­şi­mi ka­pa­tı­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 21.57