DÖNEM: 22 CİLT: 159 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
114’üncü
Birleşim
27 Mayıs 2007 Pazar
İ Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212)
(S. Sayısı: 305)
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
4.-
Kayseri Milletvekili Taner Yıldız'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (2/1016) (S. Sayısı: 1412)
5.-
Bitlis Milletvekili Abdurrahim Aksoy ve Şırnak Milletvekili İbrahim
Hakkı Birlik; Mardin Milletvekili Muharrem Doğan ve 17 Milletvekili
ile Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Köy Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/1027, 2/832, 2/1030) (S. Sayısı: 1429)
6.-
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1360) (S. Sayısı:
1427)
7.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Uzayın
Araştırma ve Kullanımı Konularında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/491) (S. Sayısı: 1380)
8.-
Antalya Milletvekili Fikret Badazlı'nın; 2464 Sayılı Belediye Gelirleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (2/995) (S. Sayısı: 1406)
9.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Aydoğan'ın; Büyükşehir Belediyesi
Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu ve Belediye Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu
(2/968)
(S. Sayısı: 1416)
10.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Enerji
Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1109) (S. Sayısı:
1083)
IV. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, yapmış olduğu konuşmada bazı
sözlerinin yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle açıklaması
V. - OYLAMALAR
1.-
Köy Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin oylaması
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 11.06'da açılarak sekiz oturum yaptı.
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında 10/5/2007 tarihli ve 5660 sayılı Kanun'un Anayasa'nın 104 ve
175'inci maddeleri uyarınca bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
1/1368
esas numaralı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun'un Cumhurbaşkanlığınca bir kez daha görüşülmek üzere
geri gönderme tezkeresinin Genel Kurulun bilgisine sunulmadan,
Başkanlıkça havale edildiği komisyonlardaki görüşmelerine kırk
sekiz saat geçmeden başlanmasının tavsiye edilmesine ilişkin AK
Parti Grubu önerisinin İç Tüzük'e aykırı olduğu iddiasıyla yapılan
usul görüşmesinden sonra, Oturum Başkanınca, yapılan uygulamanın
doğru olduğu, tutumunda herhangi bir değişiklik olmadığı açıklandı.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 441'inci sırasında bulunan 1428 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın
bu kısmın 4'üncü, 440'ıncı sırasında bulunan 1427 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın 8'inci, 51'inci sırasında bulunan 1370 sıra sayılı geri
gönderme tezkeresinin 23'üncü, 311'inci sırasında bulunan 1109 sıra
sayılı Kanun Tasarısı'nın 28'inci, gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan
ve bastırılarak dağıtılan 1429 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin kırk
sekiz saat geçmeden bu kısmın 7'nci sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 1/1368 esas numaralı
Anayasanın Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine İlişkin Kanun'un
Cumhurbaşkanlığınca bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderme
tezkeresinin Başkanlıkça havale edildiği komisyonlardaki görüşmelerine
kırk sekiz saat geçmeden başlanmasının İç Tüzük'ün 36'ncı maddesi gereğince
komisyonlara tavsiye edilmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi,
yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının:
1'inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce
geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2'nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3'üncü
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/820) (S. Sayısı: 1337),
İlgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından;
Ertelendi.
4'üncü
sırasına alınan, Merkezi Finans ve İhale Biriminin İstihdam ve Bütçe
Esasları Hakkında Kanun Tasarısı (1/1317) (S. Sayısı: 1428) görüşmelerini
müteakiben, elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra,
5'inci
sırasına alınan, Sendikalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/1230) (S. Sayısı: 1250) yapılan görüşmelerden
sonra,
Kabul
edildi.
Samsun
Milletvekili Haluk Koç, Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun'un,
konuşmasında, partisine,
Erzurum
Milletvekili İbrahim Özdoğan, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri
Akbulut'un, konuşmasında, şahsına,
Sataştığı
iddiasıyla birer açıklamada bulundular.
Alınan
karar gereğince, 27 Mayıs 2007 Pazar günü saat 11.00'de toplanmak üzere,
birleşime 23.31'de son verildi.
Sadık Yakut
Başkan
Vekili
Ahmet Küçük Mehmet Daniş
Çanakkale
Çanakkale
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Harun Tüfekci Bayram Özçelik
Konya
Burdur
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.: 154
II. - GELEN
KÂĞITLAR
27 Mayıs
2007 Pazar
Raporlar
1.-
Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 8 Milletvekilinin; 17.7.1964
Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa İki Geçici Madde
Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine
Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/702) (S. Sayısı: 1430) (Dağıtma
tarihi: 27.5.2007) (GÜNDEME)
2.-
Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ile 16 Milletvekilinin; 190 Sayılı
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bağlı Cetvellerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine
Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/473) (S. Sayısı: 1431) (Dağıtma
tarihi: 27.5.2007) (GÜNDEME)
3.-
10.5.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Anayasanın
89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Anayasa Komisyonu
Raporu (1/1368) (S. Sayısı: 1433) (Dağıtma tarihi: 27.5.2007) (GÜNDEME)
4.-
İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç ve Ankara Milletvekili
Mustafa Said Yazıcıoğlu'nun; Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu
(2/1036) (S. Sayısı: 1434) (Dağıtma tarihi: 27.5.2007) (GÜNDEME)
5.-
Muğla Milletvekili Hasan Özyer ve 20 Milletvekilinin; Belediyelere
ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında
Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile İçtüzüğün
37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/265)
(S. Sayısı: 1435) (Dağıtma tarihi: 27.5.2007) (GÜNDEME)
27 Mayıs
2007 Pazar
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
11.04
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114'üncü
Birleşimini açıyorum.
HALUK
KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, yoklama yaparsanız…
BAŞKAN
- Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Bir bak bakayım Başkan, nasıl var!
BAŞKAN
- Alınan karar gereğince gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - 30 kişi yok, el insaf Başkan, 30 kişi! Tutanaklara
geçsin diye söylüyorum.
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası
Tarihi Milli Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada yer alan kanun
teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden,
teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan, Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları (2/820)
(S. Sayısı: 1337)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer alan, Kayseri
Milletvekili Taner Yıldız'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine devam edeceğiz.
4.- Kayseri
Milletvekili Taner Yıldız'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (2/1016) (S. Sayısı: 1412)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5'inci sırada yer alan, Bitlis Milletvekili
Abdurrahim Aksoy ve Şırnak Milletvekili İbrahim Hakkı Birlik; Mardin
Milletvekili Muharrem Doğan ve 17 Milletvekili ile Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun Köy Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlıyoruz.
5.- Bitlis
Milletvekili Abdurrahim Aksoy ve Şırnak Milletvekili İbrahim Hakkı
Birlik; Mardin Milletvekili Muharrem Doğan ve 17 Milletvekili ile
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun Köy Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/1027, 2/832, 2/1030) (S. Sayısı: 1429) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 1429 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi grubu adına söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Aslanoğlu, süreniz yirmi
dakikadır.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum ve dün gece Şırnak'ta pusuya düşürülen
2 köy korucumuzdan 1'i vefat etmiştir, 1'i yaralanmıştır. Ben, ölen
köy korucuma Tanrı'dan rahmetler diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti bir sosyal hukuk devletidir. Türkiye Cumhuriyeti'nde,
bu ülkede yaşayan ve devletin iş verdiği, özel sektörün iş verdiği
ve ücret ödenen herkesin sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınması
anayasal bir görevdir, Anayasa'nın amir hükmüdür. Ancak, 1984 yılından
itibaren ve bugüne kadar geçici köy korucularımızla ilgili hiçbir
sosyal güvenlik şemsiyesi getirilmemiştir.
Biz, ülkenin bölünmez bütünlüğünün,
ülkemizde yaşayan herkesin emniyetinin sağlanmasının devletin
kolluk kuvvetlerinin temel görevi olduğuna inanıyoruz. Vatandaşın
emniyetini sağlamak devletin kolluk kuvvetlerinin temel görevidir
değerli milletvekilleri. Ancak, 84 yılında getirilen bir yasayla
geçici ve gönüllü köy koruculuk sistemi getirilmiştir. Bu insanlara,
84 yılından beri, devlet belli bir ücret ödüyor yaptığı görev karşılığı.
Çok zor koşullar altında görev yapan bu insanların, daha bir yıl önceye
kadar hiçbir sosyal güvenceleri yoktu. Yıllarca söyledik, günlerce
burada söyledik. Örneğin, hiçbir sağlık yardımı güvenceleri yoktu.
Kendileri ve çocukları hiçbir hastaneye, hiçbir yere gidemiyorlardı.
Çünkü, bunların bir sosyal güvencesi yoktu. Nitekim, bir yıl önce
-günlerce her bütçede ben bu konuyu dile getirdim- yeşil kart uygulaması
başlatıldı bu arkadaşlarımıza ve o sorun kısmen giderildi. Ama,
diğer taraftan, yirmi yıldır çalışan ve belli bir yaşa geldikten sonra
"Hadi kardeşim, güle güle." denildiği zaman, hiçbir sosyal
güvenlik şemsiyesinin altında olmayan bu arkadaşlarımız çok zor
günler geçirdiler.
Değerli milletvekilleri, bu yasa
için, özellikle ben ve arkadaşlarım yaklaşık dört yıldır hemen hemen
defalarca gündeme getirdik. Çünkü, gidiyoruz görüyoruz. Onlar bu
ülkenin bir vatandaşı. Onlar görev yapıyorsa, bu görevlerinde sosyal
güvenlik şemsiyesi altında olmak anayasal bir haklarıdır.
Değerli arkadaşlarım, ben ve arkadaşlarım,
yaklaşık 25 arkadaşımın, daha önce verdiği bir yasa teklifi, İçişleri
Komisyonuna gittiği için, bu komisyonun gündemine girmedi. Daha
sonra İçişleri Komisyonunda görüşülmeyip Plan ve Bütçede görüşüldüğü
için, tekrar, yeni bir yasayla buraya kadar getirdik efendim.
(x)
1429 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli milletvekilleri, biz, bu
yasaya… Her korucumuzun sosyal güvenlik şemsiyesi altında olmasına
yürekten katılıyoruz. Ancak, yasa eksiktir, yasanın eksikleri
vardır, bu yasada çok eksik vardır. Bunun için bu yasanın tümüne, temelde,
biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin
anayasal bir hukuk devleti olarak, hukuk devletinin görevi olarak,
bu arkadaşlarımızın sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmasına
yürekten ve gönülden katılıyoruz, ama eksikleri var. Bu eksikler
nedeniyle de Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlarımla beraber
çalıştım, bir ayrışık oy imzamızı da buraya koyduk.
Burada dediğimiz şu arkadaşlar:
Terör, bütün dünyanın ve ülkemizin insanlığını, barışını ve huzurunu
tehdit ediyor. En önemli sorunların başında terör gelmektedir bugün
dünyada. Evrensel bir boyut taşıyan ve hedef gözetmeyen terör, olağan
dışı yönetim ve hukuk çerçevesinde önlenemeyeceği yaşanan olaylarla
kanıtlanmıştır. Bu nedenle, günümüzdeki terörle mücadele konusunda
bilgi ve birikimin yanı sıra, uluslararası iş birliği önem kazanmıştır.
Terör, sen kimsin, hangi ülke… Terör, terördür arkadaşlar. Özellikle
ülkemizin karşı karşıya kaldığı bölücü terör konusunda bugüne
kadar izlenen yanlış politikalar sonucu sorun daha büyümüş, çözümü
yalnızca güvenlik kuvvetlerine ihale etmek kolaycılığına kaçılmıştır.
Geçici köy koruculuğu, bu sistemin bir parçası olarak uygulamaya
sokulmuş, ancak bu uygulamada da zaman zaman, kendi içinde yeni sorunlar
ve zafiyetler yaşanmasına neden olmuştur ve koruculuk sistemi de
tartışılmaya başlanmıştır.
Sayıları bugün 57 bin olan geçici
köy korucularımıza devletin sahip çıkması, özlük hakları konusunda
güvenceye kavuşturulması çok geciken bir hakkın teslimidir, geç
kalınmış bir uygulamadır. Korucularımız açısından önemli bir mağduriyeti
giderecektir. Terörün önlenmesi, ancak ve ancak toplumun bütün kesimlerinin,
sivil ve resmî kurumların topyekûn direnç, dayanışma ve sorunu sahiplenmesiyle
mümkündür. Bu aşamada yapılması gereken ulusal bir politika, program
oluşturarak konunun ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan boyutları
ele alınmalıdır.
Bu doğrultuda, görüşmekte olduğumuz
değişiklik teklifinin altyapısı oluşturulmamış, ilgili kurumların
görüş ve düşünceleri alınmadan, alelacele -Anayasa'nın sosyal devlet
ilkesi olarak her çalışanın sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınması
gerektiğini dört buçuk yıldır, parti olarak, sürekli dile getirmemize
rağmen- son gün, son saniye bunun bir seçim yatırımı olduğu yönünde
de kuşkularımız vardır.
Ülkemizde yaşayan tüm vatandaşlarımızın
güvenliğini temin etmek devletimizin kolluk kuvvetlerinin temel
görevidir. Bu nedenle, köy koruculuğunun kalıcı hâle getirilmeden,
mevcut köy korucularımızın her türlü ekonomik ve sosyal hakları verilerek
dönem içinde bu kurum yeniden şekillendirilmelidir. Mevcut köy korucularımızın
gecikmiş sosyal güvenlik haklarının, sosyal ve ekonomik haklarının
öncelikle verilmesi görüşündeyiz değerli milletvekilleri.
Değerli milletvekilleri, dünyaya
baktığımız zaman dünyadaki terörün kaynağını bir araştırmak lazım.
Dünyadaki terörün temel nedeni, ekonomik çıkarlar uğruna dünyadaki
bazı ülkelerin karıştırılmasından başka bir şey değildir. Terörün
amacı, dünyadaki belli ekonomik çıkar çevrelerinin belli ülkelerde
kendi çıkarlarını korumak için, kendi ekonomik çıkarlarını devam
ettirmek için önemli bir rol oynuyor değerli milletvekilleri. Bunun
altını çizelim.
Terör, dünyanın her tarafında terördür,
ancak bazı güçler, bazı ülkeler kendi ülkelerine yapılan uygulamada
terörü terör olarak lanetliyor; ama bir başka ülkeye yapılan uygulamalarda,
bir başka ülkeye kendi yandaş olduğu zaman, kendi onları koruyup
kolladığı zaman, bir başka ülkenin ulusal birlik, beraberliğine,
özellikle ülkemizin ulusal birlik, beraberliğine yapılan saldırılarda
taraf oluyor ve görmezlikten geliyor. Bunun altını çizelim arkadaşlar,
bunun altını çizelim. Belli ülkelerin kendi çıkarlarını, kendi
menfaatlerini korumak için göz yumuyor. O zaman insan hakları olmuyor,
o zaman demokrasi olmuyor, ama kendine yapıldığı zaman kıyametler
kopuyor.
Bir başka ülkenin birlik, beraberliğine
yönelik şiddet olaylarını ve bunu yapanları koruyan, kollayan ülkeleri
hep beraber görüyoruz arkadaşlar. Yıllarca, Avrupa Birliği ülkelerinden
bazılarının, Türkiye'deki şiddet uygulamalarını ve bunları yapan
insanları nasıl koruyup, nasıl kolladığını hep beraber görüyoruz.
Bunun adı insan hakkı oluyor, ama kendi ülkesine, kendine yapılan
olayları bir başkası koruyup kolladığı zaman o ülkeyi terörist
devlet ilan ediyor.
Değerli milletvekilleri, bunların
altında yatan olay ekonomik savaştır. Hiç birbirimizi kandırmayalım,
kendi ekonomik geleceğini, kendi ekonomik çıkarlarını korumak,
kollamak amacıyla bunları yapıyor.
Çok uzağa gitmeyelim, Kuzey Irak:
Hep beraber ibretle izledik, ibretle izliyoruz. Bir başka ülke,
kendi ekonomik çıkarını korumak uğruna, oradaki insanları, her
gün binlerce insanı, binlerce Iraklıyı, kardeşi kardeşe nasıl vurdurdu
arkadaşlar? Birilerine bir dilim pasta ikram ediyor, oradaki bazı,
kendi ülkesinin bazı çıkar çevrelerine güller göstererek, çıkar
vaat ederek ülkenin birlik, beraberliğinin nasıl yok edildiğini
hep beraber ibretle izliyoruz arkadaşlar.
Onun için değerli arkadaşlar, bize
bizden başkasından fayda yoktur ve Orta Doğu'nun önemli bir bölgesinde
olan ülkemizin birlik, beraberliğini bozmak uğruna, kendi ekonomik
çıkarlarını, kendilerinin bu bölgedeki hayatiyetlerini devam
ettirmeleri uğruna Türkiye'nin birlik, beraberliğini bozan belirli
gruplara hâlâ yandaş olan ülkeler var arkadaşlar. Bunu unutmayalım
arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, yıllarca
Türkiye'nin birlik, beraberliğini bozan gruplara, kitlelere hangi
ülkelerin nasıl kol kanat gerdiğini hep beraber biliyoruz. Ama
hâlâ bugün Kuzey Irak'ta, oranın denetimini yapan belli ülkeler
-hâlâ belli kesimleri nasıl koruyup kolladığını- orada yerleşen
insanların Türkiye'ye yönelik faaliyetlerini bile bile, Türkiye'nin
birlik, beraberliğini bozacağını, bozduğunu bile bile hâlâ bunlara
yandaş oluyorsa, biz ülke olarak şapkamızı önümüze çıkarıp mutlak
düşünmemiz lazım arkadaşlar.
Müttefik, nasıl müttefik olur? Bir
başka ülkenin, müttefik olduğun ülkenin birlik, beraberliğine
göz diken, bunları bozmak isteyen insanlara sen onları himaye edersen,
bunun adı müttefiklik değildir, bunun adı kendi çıkarını korumak
ve kollamaktır arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, tabii
yirmi yıldır, 84 yılında getirilmiş köy koruculuğu… Bunlar insan.
Yine söylüyorum, Türkiye Cumhuriyeti'nin birlik, beraberliğini,
bölünmez bütünlüğünü korumak, kollamak devletin kolluk kuvvetlerinin
temel görevidir. Ama bunlar bir insan, bunların da çoluğu çocuğu
var köy korucularımızın, bunlar da hasta oluyor, bunların da doktora
gitmesi, bunların da sosyal güvenlik şemsiyesi olması lazım. Bu,
anayasal görevimizdir.
Getirilen bu yasada, uygulamada
sorunlar çıkacaktır arkadaşlar. Bu arkadaşlarımızın görev tanımlarını
yapacak bir yönetmelik yoktur. Bu arkadaşlarımız, çift başlı yönetiliyor.
Bir tarafta kaymakama bağlı ve dolayısıyla valiye bağlı, bir tarafta
jandarmaya bağlı. Mutlaka bir yönetmelikle köy korucularımızın
bir kesimle… Köy korucularımıza jandarma ayrı görev veriyor, kaymakam
ayrı görev veriyor, burada sorunlar yaşanıyor.
İki: Yine yönetmelik yok. Bunların
bir görev tanımı yok. Görev tanımı olmadığı gibi, bunların bir disiplin
yönetmeliği de yok. Bazen, oradaki, o ilçedeki jandarma komutanının
veya uzman bir çavuşumuzun iki dudağının arasında bu arkadaşlarımızın
göreve devam etmeleri. "Hayır arkadaşım, görevini yapmadın."
diyor, "Hadi kardeşim…" deyip, kapı dışarı koyuyorlar. Bunlar
yaşanıyor arkadaşlar.
Onun için, bu yasayla birlikte, köy
korucularımızın görevlerini tanımlayan bir yönetmeliğin ve bir
disiplin yönetmeliğinin de olması gerekir. Bu açıdan, bu arkadaşlarımızın,
sosyal güvenlik şemsiyesiyle birlikte, belli bir yönetmelikle yönetilmesi
gerektiğine inanıyoruz. Ama biz bunu burada göremedik. Çok acele
edilmiş bir yasa. Tamam, mutlak sosyal güvenlik şemsiyesi altına
derhal… Çok geç bugün, yirmi sene önce olmalıydı. Ama maalesef, onların
sorunlarını giderici, özellikle görevlerini devam ettirmesi yönünde
sorunlarını giderici bir… Yasada bunu göremiyoruz değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, tabii, bunlara
kadro ihdas etmek yerine, bir şekilde, jandarmanın, kaymakamlıklardan
alınıp… Yani kaymakamlıklardan çok jandarmayla işbirliği yapıyor
köy korucularımız. Yani, bu açıdan, tamamen mevcut yapıda, ilçelerdeki
jandarma komutanlıklarının emrine verip, onların iş güdümüne
sokmanın çok önemli olduğuna inanıyoruz çünkü o yöredeki tüm emniyetin
sağlanması, o yöredeki tüm sorunların jandarmayla birlikte giderilmesinden
yanayız. Yani, özellikle, bir yönetmelikle, bunun yapılması gerekiyor.
Ayrıca, bazı köy korucularımız
idari görevlerde görevlendiriliyor; ilçedeki bir yerin bekçiliğinde
veya başka bir şey… Hayır arkadaşlarım, köy korucularının görevi,
ilçe merkezlerinde, belli merkezlerde bekçilik yapmak değildir arkadaşlar.
Onun için, Sayın Bakanım, bir yönetmelikle, mutlak bunun görev tanımlarının
yapılması gerekiyor.
Tabii, bugüne kadar bu arkadaşlarımızdan
binlerce insan öldü ve maalesef, hiçbir şekilde, zarar gören ailelere,
bugüne kadar, hiçbir yardım yapılmadı. Benim aldığım bilgi eğer yanlış
değilse, sadece Şırnak'ta bugüne kadar 352 korucumuz ölmüş, şehit
olmuş ve 487 korucumuz da yaralanmış. Eğer, aldığım bilgi, arkadaşlarımın
bana vermiş olduğu bilgi yanlış değilse. Yani, bugüne kadar, bu arkadaşlarımıza,
altmış yaşından sonra "Hadi kardeşim güle güle evine." denilmiş.
Hiç değilse, bu yasada, yirmi yıldır görev yapan arkadaşlarımızın
bir kere hakları teslim edilmelidir. Belli yaşa geldikten sonra, bu
arkadaşlarımızın sosyal hakları verilerek, bunlar emekli edilmelidir.
Bu hepimiz için gereklidir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın temel
kuralıdır değerli arkadaşlarım.
Defalarca burada dile getirdik.
Sayın Bakanım o zaman burada yoktu. Ben, İçişleri Bakanımı Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanıma şikâyet ettim, "ihbar ediyorum"
dedim. Defalarca burada dedim ki, devlet kaçak işçi çalıştırıyor.
Devlet kaçak işçi çalıştırmaz, sosyal hukuk devleti kaçak işçi çalıştırmaz.
Burada defalarca "ihbar ediyorum" dedim.
Yani, bu yasayla, en azından, 57
bin köy korucumuzun bir sosyal güvenlik şemsiyesi altında toplanmasından
hakikaten, bir insan olarak çok mutlu oluyoruz. Bu, bizim devletimizin
görevi arkadaşlar. Ama, bu yasa eksik, bu yasada yarın sorunlar çıkacak,
onların bir yönetmeliğini, mutlak, acilen çıkarmamız lazım.
Bu açıdan, bu yasanın hazırlanmasında
emeği geçen tüm arkadaşlara… Ben, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan,
daha önce, beraber, ayrı bir yasa teklifi verdiğimiz değerli arkadaşlarımızın
yasa teklifi İçişleri Komisyonuna gittiği için onlardan özür diliyorum.
Çünkü, Sayın Muharrem Kılıç, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Sayın Mesut
Değer, Sayın Mahmut Duyan, Sayın Ahmet Küçük, Sayın Esat Canan, Sayın
Şerif Ertuğrul, Sayın Sami Tandoğdu, Sayın Mehmet Kartal ve diğer arkadaşlarımın
yasa teklifi İçişleri Komisyonunda bekliyor. Onun için, bu yasayla
57 bin köy korucumuzun sosyal güvenlik şemsiyesi altına girmesinden
dolayı, onlar adına çok mutlu oluyorum. Diliyorum Yüce Tanrı onlara
acı göstermez ve hep mutlu olurlar. Ama, önemli olan ülkenin birlik, beraberliğidir,
önemli olan bölge insanının ekonomik özgürlüğüdür arkadaşlar. Bölgede
eğer ekonomik özgürlük olmazsa, bu sorunları…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)
- Toparlıyorum Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, tabii, terörün
en büyük silahı da o ülkede yaşayan insanları, ekonomik özgürlüğü
olmayan insanları kullanmasıdır.
Ben, bir kez daha, özellikle hükûmetin
teşvik politikasını, doğu ve güneydoğu politikasını, doğu ve güneydoğudaki
insanların ekonomik özgürlüğü yönünden, orada yapılacak, alınacak
tedbirler yönünden bir kez daha uyarıyorum. Eğer, bir yerde ekonomik
özgürlük varsa, oradaki insanlar bir lokma ekmek yiyebiliyorsa
orada terör de olmaz, hiçbir şey olmaz arkadaşlar, bunu da böyle bilin.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Aslanoğlu.
Tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen
Mahmut Göksu, Adıyaman Milletvekili…
FARUK ÇELİK (Bursa) - Grup adına Abdurrahim
Aksoy'un söz talebi var.
BAŞKAN - Bir saniye Sayın Milletvekili.
Şahısları adına müracaat eden Sayın
Göksu, Sayın Aslan ve Sayın Koç'un talepleri aynı anda geldiği için
kura çekeceğiz.
Şahsı adına söz isteyen Sayın Osman
Aslan, Diyarbakır Milletvekili ve Sayın Koç ikinci sırada.
Buyurun Sayın Aslan. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
OSMAN ASLAN (Diyarbakır) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan
1429 sıra sayılı Köy Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifleri üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, bölücü
terörle mücadele ederken vatan uğruna canını veren aziz şehitlerimizin
yüce hatıraları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyor, bu mücadelede
yılmaz bir iradeyle savaşan tüm gazilerimizi ve bu eşsiz kahramanları
yetiştiren değerli ailelerini minnetle selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
yirmi üç yıldır bölücü terörle süren mücadelede büyük katkıları
olan köy korucularımıza ve ailelerine önemli haklar sağlayan bu
kanun teklifini gündeme getiren değerli milletvekili arkadaşlarıma
ve bu teklifin yasalaşması için büyük gayret gösteren Hükûmetimize
sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Hatırlanacağı gibi, geçici köy
korucularımızın ve ailelerinin bu kapsamlı çalışma hazırlanana
kadar sağlık güvencesinden yoksun kalmamaları için yeşil kart uygulamasından
yararlanmaları hakkı da, 2005 yılı sonunda, yine Hükûmetimiz tarafından
sağlanmıştı.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; 1985 yılında 442 sayılı Köy Kanunu'nun 74'üncü maddesine
dayanılarak oluşturulan köy koruculuğu sistemi, bu işi yapan insanların
eğitimden geçmemiş olması ve zaman zaman görevlerini kişisel alanlarda
kötüye kullandıkları eleştirileriyle karşılaşmış olsa da, bu sistem,
bölücü terörle mücadelede büyük katkı sağlamıştır. Köy korucuları,
bölgeyi çok iyi tanımaları sayesinde, güvenlik güçlerinin yürüttükleri
operasyonlarda ön plana çıkmış, bu nedenle de, hain PKK'nın önde gelen
hedefleri arasında yer almışlardır. Bugüne kadar sürdürülen mücadelede
1.157 köy korucumuz şehit düşmüştür.
Değerli arkadaşlar, zaman zaman,
köy koruculuğu sisteminin, Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde
kaldırılması gerektiği dile getirilmektedir. Ayrıca, bir hukuk
devletinde vatandaşların güvenliğinin devletin kolluk güçleri
tarafından sağlanması esası da bu argümana destek olması amacıyla
kullanılmaktadır. Ancak, bunu savunanların unuttukları şudur ki,
bu sistem Türkiye tarafından keşfedilmemiştir. Tarihte, birçok Batı
ülkesi, yakın ilişkide bulundukları yerlerde ortaya çıkan direniş
hareketlerine karşı mahallî birim oluşturmaya öncelik vermiştir.
Osmanlı İmparatorluğu da bu uygulamaya sık sık müracaat etmiştir.
Ayrıca, ülkemizin jeopolitik konumundan kaynaklanan iç güvenlik
sorunları ve ortalama 60 bin kişiyle yürütülen köy koruculuğunun
yirmi bir yıldır varlığını koruması, sisteme olan ihtiyacı açık
bir biçimde ortaya koymaktadır. Bu nedenle, görüşmekte olduğumuz
kanun, bu yapının kurumsallaşması ve aksayan yönlerinin giderilmesi
adına da çok önemlidir. Bugüne kadar "Aşiretlerin denetiminde."
diye eleştirilen köy korucuları, bu kanunla, aslında, bir yerde
devlet memuru statüsüne kavuşacaklardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüştüğümüz bu kanunun, geçici köy korucularının
ücretlerinin yasal düzenleme altına alınmasını, elli beş yaşını
dolduran ve on yıl ve daha fazla hizmeti bulunanların emekli edilerek,
aylık bağlanmasını, elli beş yaşını doldurup, on yıldan az hizmeti
olanların hizmetlerini on yıla tamamlayıncaya kadar, istedikleri
takdirde devam etmelerini, elli beş yaşını doldurup, on beş yıldan
az hizmeti olanlara veya elli beş yaşından önce sağlık veya idari
nedenlerle görevden ayrılanlara tazminat ödenmesini öngörmektedir.
Ayrıca, kanun ile geçici köy korucularının
sosyal güvenlik kapsamına alınması ile görevi dışında veya sakat
kalan köy korucularına da tazminat ve aylık bağlanması sağlanmaktadır.
Bu sayede geçici köy korucularının ölümü sonrasında geride bıraktığı
aile fertlerine aylık bağlanması ve bunların muayene, tetkik ve tedavi
hizmetlerinden yararlanması da mümkün olacaktır.
Bahse konuda güvenlik güçleri
ile operasyonlara katılan geçici köy korucularına ek tazminat verilmesi
ve görevlerinde üstün başarı gösterenlere aylık ücretlerinin 2
katına kadar ödül verilmesi de öngörülmektedir.
En önemlisi de, bu kanunda terörle
mücadelede şehit düşen veya çalışmayacak derecede malul olan geçici
köy korucularının eş, çocuk ve kardeşlerinden birisine kamu kurum
ve kuruluşlarında ya da özel sektörde iş imkânı sağlanmasına yönelik
düzenleme yer almaktadır. Bu sayede, geçici köy korucusu yakınları
da, terörle mücadelede yaşamını kaybeden veya çalışamayacak derecede
malul olan er ve erbaşların yakınlarıyla aynı haklara kavuşmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu yasayla getirilen hakların detayları üzerinde çok fazla durma
gereğini hissetmiyorum. Çünkü, bu yasayla sağlanan haklar, esasen,
bir lütuf değil ancak bir hakkın teslimi olarak değerlendirilmelidir;
çünkü, bu haklar, yirmi iki yıldır geçimini sürdürdüğü işini bırakmış,
elinde ne var ne yok kaybetmiş, ailesi ve kendisi bölücü terörün bir
numaralı hedefi olmuş bu vatanperver insanlarımızın, nefes almak
kadar doğal haklarıdır. Üzücü olan, bugüne kadar bu haklardan mahrum
bırakılmalarıdır. Ancak, ne mutlu bize ki, tıpkı, bu mazlum halktan
"tasarrufu teşvik" adı altında toplanıp gasbedilen paralarının
hak sahiplerine geri ödenmesi gibi; tıpkı, İmarzedelerin ve konut
edindirme yardımı birikim sahiplerinin haklarının iadesi gibi;
tıpkı, geçici işçilerin sürekli istihdam haklarının verilmesi
gibi ve tıpkı, tarımda sağlanan doğrudan gelir desteğiyle, gerçek
hak sahibi üretici çiftçilerimize hak tanınması gibi, köy korucularımızın
özlük haklarının teslimi de yine Hükûmetimize, yani AK Parti İktidarına
nasip olmuştur.
Evet, değerli arkadaşlar, dört buçuk
yıllık icraatımızın özü ve özeti, esasen, üç kelimeden ibarettir:
Hakkın hak sahibine teslimi. İnanıyorum ki, bu kadirşinas millet
de 22 Temmuz günü hepimizin hakkını layıkıyla teslim edecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kanunun, başta köy korucularımıza ve köy korucusu ailelerine olmak
üzere, ülkemiz ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, emeği geçen
herkese bir kez daha teşekkürlerimi sunuyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Tümü üzerinde şahsı adına
söz isteyen Haluk Koç, Samsun Milletvekili.
Buyurun Sayın Koç. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bitlis Milletvekili Sayın Aksoy ve Şırnak
Milletvekili Sayın Birlik ile Mardin Milletvekili Sayın Doğan ve
Malatya Milletvekili Sayın Aslanoğlu'nun Köy Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri'nin tümü üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, konu, benden
önce konuşan arkadaşlarımızın çizdiği çerçeve içerisinde aslında
görüşülmeye çalışılırsa çok geniş boyutlarda ele alınması gereken
bir konu.
Terör, bütün dünyada ve ülkemizde,
gerçekten hem ülkemizin bütünlüğünü hem insanlığın genel, evrensel
kurallarını, barışımızı, huzurumuzu, bütünlüğümüzü tehdit
eden en önemli sorunların başında gelmektedir. Âdeta, terörle iç
içe yaşamaya alışan bir toplum olduk. Gün geçmiyorki büyük kentlerimizde,
gün geçmiyorki ülkemizin coğrafi olarak bu işin pençesinde bulunan
bölgesinde çeşitli olaylarına tanık olmayalım.
Değerli arkadaşlarım, tabii, terörle
mücadele ederken terörün kaynağı son derece önemli. Burada, olağan
dışı yöntemler ve hukuk çerçevesinde terörün önlenemeyeceği de
çok açık. Türkiye'nin, uluslararası camianın saygın bir üyesi olan
Türkiye Cumhuriyeti devletinin başına musallat olan terör belasıyla
uğraşırken bir hukuk devleti olma özelliğini hiçbir zaman unutmadığını
biliyoruz. Türkiye, hem kendi iç hukukunu hem uluslararası hukukun
konuyla ilgili önemli yaptırımlarını göz önüne alarak, kendi bütünlüğünü
korumaya dönük, kendi yurttaşlarının canını, malını korumaya dönük
önlemlerini almaya gayret etmektedir. Yani, bir düzensiz savaş,
düzensiz mücadele unsuruyla, hukuk çerçevesinde düzenli mücadele
etme özelliğini, bir hukuk devleti olarak Türkiye Cumhuriyeti, yaşadığı
bütün acılara, verdiği bütün şehitlere, verdiği bütün maddi manevi
kayıplara rağmen sürdürme noktasındadır ve bu kararlılığını da
sürdürecektir. Devlet olmanın, onurlu, saygın bir devlet olmanın gereği
de budur.
Değerli arkadaşlarım, tabii, terörü,
bizim coğrafyamızda, bizim ülke sınırlarımızda ilgilendiren çeşitli
gerçeklerle karşı karşıyayız. Bu konuda, çeşitli diplomatik bilgiye,
birikime, mücadele bilgisine ve birikimine sahip bir ülkeyiz.
Ama, bunun yanında, terörün, bizi ilgilendiren kısım kadar, uluslararası
ilişkileri de, Türkiye Cumhuriyeti devletinin gündemindedir.
Değerli arkadaşlarım, hiç sanılmasın
ki, bugün Türkiye'nin başına bela olan bölücü terör, kendi başına
ayakta durabilen, kendi kaynaklarıyla beslenebilen, kendi gücüyle
Türkiye Cumhuriyeti devletine kafa tutabilen bir terör hareketidir.
Bunun -çok açık bir şekilde belirtmek zorundayız- uluslararası uzantıları
vardır. Hatta, ne acıdır ki -bunu üzülerek belirtmek istiyorum ama-
tarihe baktığımız zaman, tarih her zaman her karşı hareketin içinde,
içeriden iş birlikçiler de kullanmıştır. Yani, uluslararası ilişkilerinin
boyutunun, desteğinin yanı sıra, içeriden de çeşitli kisveler altında,
çeşitli sivil toplum örgütleri adı altında, çeşitli dernekler altında
"demokrasi, insan hakları ve özgürlükler" gibi sihirli
sözcükleri kendilerine maske, paravan tutarak, içeriden de hain
iş birliğine katkıda bulunan unsurlar mutlaka vardır. Bunları
"demokrasi, insan hakları, özgürlük" makyajlı söylemine
kanarak eğer görmezsek, eğer tahlil edemezsek, eğer onlarla ilişkilerini
saptayamazsak, saptayıp da önlem alamazsak, onları teşhir edemezsek,
açığa çıkartamazsak çok başarılı bir terörle mücadele konusunu
gündemde tutamayız.
Değerli arkadaşlarım, bugün ülkemizin
karşı karşıya kaldığı bu bölücü terör konusunda, bugüne kadar izlenen
yanlış politikalar sonucu sorunun büyüdüğü de bir vakıadır, bir
gerçektir. Çünkü, çözümü, zaman zaman yalnızca güvenlik kuvvetlerine
ihale etme kolaycılığına kaçılmıştır. "Ne yapalım, sizin göreviniz
bu. İşte burada da bir aykırı unsur var. Siz, bununla, size verdiğimiz
yasal çerçeve içerisinde mücadele edin." Peki, bunun dışında
gereken yasal tedbirler, gereken sosyal tedbirler, gereken psikolojik
tedbirler, gereken diğer toplumsal tedbirler, siyaset kurumunun görevleri,
siyaset kurumunun ödevleri, bunlar çoğu zaman iç tartışmalar ve siyasi
tartışmalar içerisinde tüketilmiş ve güvenlik kuvvetlerine ihale
edilen mücadele kapsamına, maalesef, diğer taraflardan gereken
destek verilmemiştir.
Değerli arkadaşlarım -Sayın Aslan
belirtti- geçici köy koruculuğu, bu işle mücadelede Türkiye'nin
kullandığı bir sistemdir. Tartışılır, olumlu mudur olumsuz mudur
tartışılır, değişik noktaları vardır.
Tarihe baktığımız zaman, gerçekten
de, Osmanlı İmparatorluğu'nun, bilhassa 1860'lar sonrasında buna
benzer birtakım girişimleri olmuş, özel alaylar oluşturulmuş, özel
birlikler oluşturulmuş ve bununla ilgili benzer girişimler her zaman
kullanılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, ben, olayın,
terörün uluslararası veya yurt içinde demokrasiyi maskeleyerek,
kendilerine paravan yaparak insan haklarını, demokrasiyi, böyle
hiç kimsenin itiraz etmeyeceği o demokrasinin olmazsa olmaz kavramlarını,
sloganlarını kullanarak içeriden iş birlikçiliğine soyunanlarla
ilgili bir yorum yapmayacağım. Onlar, artık yeterince teşhir edilmişlerdir.
Bunları görmemek safdillik olur, bunları yorumlamamak safdillik
olur; o, ayrı bir konu.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada
görev yapan korucularımızla ilgili sosyal haklar boyutunda getirilen
bir kanun tasarısı. Eksikleri olmasına rağmen buna olumlu yaklaştığımızı
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına arkadaşımız ifade etti, ben de
bir kere daha belirtiyorum.
Sürece baktığımız zaman, bu mücadelede
1984 Eruh baskınını menşe olarak, çıkış noktası olarak alırsak, kayıtlara
göre 324 şehit, 487 yaralı Şırnak'ta, köy korucularının uğradığı
kayıp olarak geçmektedir. Yani, burada, bu insanların, bu şekildeki
bir mücadelede yaşamlarını yitirmeleri her zaman yüksek olasılıklardan
bir tanesidir; uzuvlarını yitirmeleri, yaralanmaları, kalıcı
sakatlık hâli her zaman imkân dâhilinde olan bir süreçtir. O zaman, böyle
bir görevle yükümlü kılınan bu insanlara, sosyal boyutta devletin
gerekli şemsiyesini açması gerekmektedir. Bu insanların kendileriyle,
bu insanların aileleriyle, çocuklarıyla ilgili, devlet, değişik
boyutlarda yerine getirmesi gereken görevleri yasal çerçevelere
oturtarak yerine getirmek zorundadır.
Değerli arkadaşlarım, bu, mevcut
köy korucularının, bence, gecikmiş sosyal güvenlik haklarının düzenlenmesinde
bir adımdır; eksik olduğunu ifade ettim, birçok noktada tamamlanması
gerekmektedir. Yalnız, sözlerimi bitirirken bu düşüncelerime
herhâlde katılmayan milletvekili arkadaşım yoktur, televizyonda
rastgele bir haber bülteni izlerken benim ödüm kopuyor, yine bir şehit
haberi, bir terör olayı mağduruyla haberlerde karşılaşacağım diye,
inanın, yüreğim yerinde durmuyor. Bu acıyı daha ne kadar yaşayacağız?
Bu acıyı daha ne kadar taşıyacağız toplum olarak? Bunu, bir an önce,
Türkiye'nin bütünlüğü içerisinde kardeşçe yaşamanın, birlikte
üretmenin, birlikte bölüşmenin, birlikte heyecanlanmanın, birlikte
üzülmenin, bir bütün, bir millet olmanın tüm özelliklerini…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) - Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
…seksen beş yıldır sürdürdüğümüz
bu kavramın bence pekiştirilerek, güçlendirilerek, bu coğrafya
üzerinde emelleri olanların ve bugün başımızdaki bu belanın, hiç
unutmayalım ki -bunu ben çok sık söylüyorum, çok sık söylüyorum- etnik
milliyetçilikle, etnik milliyetçilikle kutuplaşarak, bu çözümü
ya da bu sorunu çözmenin imkânı yoktur. Bu bir emperyalist projedir.
Bunun arkasında yüz yirmi-yüz otuz yıllık bir süreç yatmaktadır. Zaman
zaman arkasındaki destek veren aktörler değişmiştir tarih dilimlerine
göre. Birinci Dünya Savaşı öncesi, Birinci-İkinci Meşrutiyet arası
ve İkinci Meşrutiyet civarı, Balkan harpleri, Birinci Dünya Savaşı
öncesinde İngiltere bu sürecin çok net içindedir. Bir kısmı Fransa'yla,
bir, orada alan paylaşımında ilke beraberliği yaşamışlardır. Daha
sonra, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra -ben milletvekiliyim, ben seçilmiş
bir kişiyim, hiçbir ülkeden, hiçbir kişiden çekinmeden bu isimleri
söylemek zorundayım- İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra da, önce soğuk
savaş döneminde Amerika Birleşik Devletleri çok net bir şekilde,
bu sürecin, dolaylı dolaysız içinde bulunmuştur; daha sonra tek kutuplu
dünyada da ana aktör Amerika Birleşik Devletleri'dir. Bunu bazıları
farklı kavramlar hâlinde alabilirler, ama, Türkiye üzerindeki oynanan
bu projenin, bu emperyalist projenin arkasında, tarih dilimine göre,
her zaman büyük devletler vardır. Bizim, değişik kökenden gelen insanlar
olarak, bir millet, "Türk milleti" adı altında birlikte üretmeyi,
birlikte sevinmeyi, birlikte bölüşmeyi, birlikte yaşamamızı engellemeyeceklerdir.
Onun için, ben, hepinize saygılarımı
sunarken, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, eksik de olsa bu kanun
teklifine desteğimizi ifade ediyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Koç.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
KÖY KANUNUNDA
VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- 18/03/1924 tarihli ve 442
sayılı Köy Kanununun 74 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş, dördüncü fıkrasına "görevinden ayrılan"
ibaresinden sonra gelmek üzere "veya bu Kanun hükümlerine göre
aylık bağlanmış olan" ibaresi ile aynı fıkranın sonuna "Geçici
köy korucularının ölümü sebebiyle eşlerine aylık bağlanması durumunda
yukarıda belirtilen hak sahiplerine aynı şekilde muayene, tetkik
ve tedavi yardımı yapılmasına devam olunur." cümlesi ve maddenin
sonuna aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Bakanlar Kurulunca tespit
edilecek illerde; olağanüstü hal ilanını gerektiren sebeplere ve
şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin köyde veya çevrede
ortaya çıkması veya her ne sebeple olursa olsun köylünün canına ve
malına tecavüz hareketlerinin artması hallerinde, valinin teklifi
ve İçişleri Bakanının onayı ile yeteri kadar geçici köy korucusu
görevlendirilmesi kararlaştırılabilir. Bu şekilde görevlendirilecek
geçici köy korucusu sayısı 40.000 kişiyi geçemez. Bakanlar Kurulu
bu sayıyı yüzde elliye kadar artırmaya yetkilidir. Görevlendirmeyi
gerektiren hallerin ortadan kalkması durumunda veya idarî zaruret
hallerinde görevlendirmeye ilişkin aynı usûl uygulanmak suretiyle
geçici köy korucusu olarak yapılan görevlendirmelere son verilebilir."
"Geçici köy korucularına
hizmetin devamı süresince her ay 11.500 gösterge rakamının memur
aylıklarına uygulanan aylık katsayı ile çarpımı sonucunda bulunacak
miktarda ücret ödenir. Bu ücret, herhangi bir vergi ve kesintiye
tâbi tutulmaksızın ve peşin olarak ödenir. Geçici köy korucuları
arasından, toplam geçici köy korucusu sayısının yüzde onunu geçmeyecek
şekilde tefrik edilen korucu başlarına geçici köy korucularına
ödenen ücretin yüzde onu kadar ilave ücret ödenir. Ay sonundan önce
kendi isteğiyle görevden ayrılanlar ile disiplin hükümlerinin uygulanması
sonucu, görevlerine son verilenler hariç olmak kaydıyla, görevlerine
son verilen veya ölen geçici köy korucuları için önceden peşin ödenmiş
olan ücretin kalan günlere isabet eden tutarı geri alınmaz.
Geçici köy korucularından güvenlik
güçleriyle birlikte operasyonlara katılanların iaşeleri, birlikte
operasyona katıldıkları güvenlik güçlerinin bağlı olduğu birimlerce
ve bu birimlerin bütçesinden karşılanmak üzere sağlanır. Bu Kanunda
belirtilen görevler ile tabii afetlerde ve diğer olağanüstü hal ve
durumlarda emsallerine göre başarılı görev yaptıkları görülen
veya büyük yararlılık gösteren geçici köy korucularına, valinin
teklifi ve İçişleri Bakanının onayı ile yılda bir defa aylık ücretlerinin
iki katına kadar ödül verilebilir. Bir malî yılda bu şekilde ödül verilecek
geçici köy korucusu sayısı, o ilde görevli geçici köy korucusu
sayısının yüzde birini geçemez. Güvenlik güçleriyle birlikte operasyonlara
katılan geçici köy korucularına herhangi bir vergi ve kesintiye
tâbi tutulmaksızın her ay 400 gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla
çarpımı sonucu bulunacak tutarda ek tazminat ayrıca ödenir.
Geçici köy korucusu olarak çalıştırılanlar,
bu çalışmalarından dolayı 31/05/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun uygulanmasında
kısa ve uzun vadeli sigorta kolları açısından sigortalı sayılmazlar.
Bu maddeye göre geçici köy korucularına
yapılacak harcamalar, İçişleri Bakanlığı bütçesine konulacak
ödenekten bu Bakanlıkça karşılanır ve ödemeler il valilikleri tarafından
yapılır."
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Bülent Baratalı, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Baratalı.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI
(İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
Bitlis Milletvekili Sayın Abdurrahim Aksoy ve Şırnak Milletvekili
Sayın İbrahim Hakkı Birlik ve Mardin Milletvekili Sayın Muharrem
Doğan ve 17 Milletvekili ile Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun
Köy Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde,
bu teklifin 1'inci maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Bu nedenle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1984 yılında terörün, özellikle Doğu ve Güneydoğu Bölgesinde, etnik
terörün artması, masum insanları, çocukları hedef alması ve özellikle
iç güvenlik güçlerimizin tesir edemediği kör noktalarda, köy ve
mezralardan yeni bir anlayışın ortaya konması sonucu, 442 sayılı
Köy Kanunu 1924 tarihli ve bunun bir maddesi değiştirilerek, yine
bu Yasa'dan yararlanılarak geçici köy koruculuğu ihdas edilmiştir.
Geçici köy koruculuğu, bugüne
kadar kendisinden beklenen faydayı sağlamıştır. Ancak, daha birkaç
yıl önce, geçici köy korucularımızın özellikle sağlık sorunlarını
çözmede kendilerine, eşlerine ve bakmakla yükümlü olduklarına
sağlık sorunları için yeşil kart vermede bu dönemin Meclisi ancak
bir çare bulabilmiştir. Onun arkasından da, bizim bir genel kabulle
kabul ettiğimiz bu yasa teklifi değerli arkadaşlarımız tarafından
verilmiştir.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
Anayasa'mız gereği devletin devlet olma temel özelliği olan genel
güvenliğinin, devletin iç ve dış güvenlik güçlerinde olmasını düşünüyoruz.
Ordumuz, bizim sınırlarımızı düşmana karşı koruyacaktır. Jandarmamız
özellikle kırsalda ve polisimiz özellikle kentte ve Sahil Güvenliğimiz
de sahillerimizde bu görevini yerine getirecektir. Geçici köy
koruculuğu, adı üzerinde, geçici bir kurum olarak ihdas edilmiştir,
ama, gördük ki, aradan geçen yirmi yıldan fazla bir zaman süreci içinde,
artık bu kurum kurumlaşmıştır veya bu yol, bu geçicilik artık devamlı
hâle gelmek üzeredir.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak
-bu coğrafyada binlerce yıldır çok tehditler aldık- bu tehditlerin
arkasının gelmeyeceğini görmekteyiz. O nedenle, bizim teklifimiz,
bir iç güvenlik araştırma enstitüsünün kurulmasıdır Türkiye'de.
Onun arkasından da bunların tek elden yürütülebilmesi için bir iç
güvenlik müsteşarlığının kurulması gerekmektedir. Geçici köy koruculuğu
da, profesyonel olarak yetişmiş, bütün teknikleri kullanabilen,
iyi yetişmiş bir sivil gücün oluşmasından sonra, geçici köy korucuları
da kendi bölgelerinde üretime döndürüleceklerdir ve can güvenliği
ve gelecek kaygısı olmadan da mutlu bir şekilde yaşayacaklardır.
O nedenle, köy korucularımızın
durumlarını biraz iyileştiren bu yasayı kabul ediyoruz, ama, genel
kabulümüz, bir müddet sonra, terörün iyice azaldığı ve profesyonel
bir gücün, bir sivil gücün bunu ele almasından sonra bu kurumun kaldırılmasıdır.
Arkadaşlarımız gayet güzel anlattılar.
Geçici köy korucularımıza bir maaş bağlanıyor, yaşları elli beşe
çekiliyor ve hizmet süreleri de bir müddet uzatılıyor. Yaşların
kırk beşten elli beşe çekilmesi, bu arkadaşlarımızın, yurttaşlarımızın
yaşadığı bu bölgede çok olumsuz koşullarla yaşamaları ve emekli
olamamaları nedeniyle olmuştur. Arkadaşlarımızın teklifinde,
bu, kırk beş yaştı. Biz, Plan Bütçe Komisyonunda, şu anda Komisyonda
oturan Toplumla İlişkiler Daire Başkanımızın ve jandarmadan gelen
değerli albay arkadaşımızın da katkılarıyla ve önerileriyle ve
bizleri de tatmin etmesi sonucu bu yaşı elli beşe çıkarmış bulunmaktayız.
Kendilerine, eşlerine ve daha sonra dul eşlerine önemli kazanımlar
getirilmiştir. Yine, diğer bir kanundan, şehit olmaları nedeniyle
kontenjanları binde 5'ten binde 7'ye çıkarılmıştır. Bu arada, emekli
olamayanlar için de Nakdi Tazminat Yasası'ndan yararlanarak ona eş
bir hüküm getirilmiş bulunmaktadır.
Köy korucuları hakkında, özellikle
dışarıdan beslenen STK'ların (sivil toplum örgütlerinin) yani
"non governmental organizations" dediğimiz, aslında,
hükûmet dışı kuruluş olarak dönebilen, ama, kendileri değil de özellikle
Soros'tan beslenen vakıfların çok değişik iddiaları var. Özelikle
bu raporları okuduktan sonra, ben, Jandarma Komutanlığı adına gelen
değerli arkadaşımızdan, geçici köy korucularının işledikleri
suçlar konusunda bir bilgi istedim ve bu kadar bir sayının -arkadaşlarımız
belirtti; 57 bin düzeyinde şu anda sayıları, 12 bin civarında da gönüllü
köy korucusu var- geçici köy korucularının işledikleri iddia edilen
suç oranlarının ve yüzdelerinin düzenli güçlerden daha az olduğu
konusunda bilgi aldım. Bu konuda da, burada, dışarıdan beslenerek,
gayrimillî beslenerek ve özellikle bazı yerlerde demokrasi ve hak
arama, özgürlük konusunda darbeler yapan bu kuruluşların Türkiye
uzantılarının burada verdikleri raporların çok yanlış olduğu da
ortaya çıkmış bulunmaktadır. Çünkü, biz, o raporlara inanacağımıza,
devletimizin bu güçlerine inanmayı daha doğru buluyoruz değerli
arkadaşlarım.
Bir müddet sonra, bu kurum, özellikle
bizim de teklif ettiğimiz üzere ortadan kaldırılacaktır. Ancak,
tabii, bu ortadan kaldırıldığı zaman, özellikle doğu ve güneydoğumuzda,
orada terörü besleyen unsurların da ortadan kaldırılması gerekecektir.
Doğu ve Güneydoğu Bölgemiz önemli
bir bölge. Bu bölgede Türkiye Cumhuriyeti'ni hiçbir zaman, hiç kimse
-dış güçler- yalnız bırakmadı. 1919'larda ismi başka olan bir devlet
geldi ta uzaklardan, burada düzenlemeler yaptı. Şimdi ise, hiçbir
meşru gerekçesi olmadan, hiçbir meşru gerekçeye dayanmadan 10 bin
milden gelen bir devlet, burada bizim sıfır noktamızda tanzimler yapıyor
ve burada tekrar bu bölgenin, özellikle "Büyük Orta Doğu Projesi"
veya "Genişletilmiş Orta Doğu Projesi" olarak adlandırılan,
22 devletten oluşan, sadece 2 tanesi Müslüman olmayan bu 22 devletin
içinde, sınırlarında değişiklikler yapmaya çalışıyor. Biz bu projeye
tamamen karşıyız. Özellikle bu projenin yanındayım diyenlerin,
özellikle devlet görevlilerinin, özellikle siyasilerin bu projeye
bir kez daha bakması ve değerlendirmesi gerekir diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu projede sınırların değişmesi iddiaları vardır. Eğer, bir Türk görevlisi
bu projeden yanayım derse, özellikle ben onun da burada asbaşkanıyım
derse, bunun tarih ve siyaset bilgisi konusunda çok değerli zafiyetleri
olduğunu düşünüyorum. Özellikle devlet görevlilerinin veya makam
kullananların Büyük Orta Doğu Projesi'ne bir kez daha yakından bakmaları
ve ona karşı tavır almaları gerekir diye düşünüyorum.
Son olarak, terör olaylarında şehit
olan, gerek düzenli kuvvetlerimizin gerek korucularımızın, polisimizin,
jandarmamızın, o bölge halkının ve korucularımızın şehit olanlarına
Tanrı'dan rahmet diliyorum, mekânlarının cennet olmasını diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Baratalı.
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Kalan
çocuklarına ve eşlerine devletin daha da şefkatli elleriyle, kollarıyla
bunları kucaklaması gerekir diyorum. Bunlar, Türkiye Cumhuriyeti'ne
emanet edilmiş olan insanlarımızdır. Ben de bir şehit çocuğu olarak
bu acıları bildiğim için bu konuda daha da ileri tedbirlerin alınması
gerektiğini düşünüyorum.
Yine, iç güvenlik güçlerimizin
Gabarları ve Tendürekleri temizleyerek nazlı bayrağımızın oraya
asılmasından, o bayrağımızın Gabarlarda ve Tendüreklerde nazlı
nazlı dalgalanmasından çok mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum.
Yine, sınırlarımızın dışından
buralara gelerek ve Türkiye'yi tehdit ederek, burada terörle, zorla,
baskıyla bir şey yapmak isteyenlere buradan bir şey söylemeye çalışıyorum:
Bütün bunlar faydasızdır, sonu gelmez çabalardır. Bunu en yakında
öğreneceksiniz ve umuyorum, diliyorum, bizim Türkiye Cumhuriyeti'nin
gücü ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizin gücü, en kısa zamanda Kandil
Dağlarında da bayrağımızı dalgalandıracaktır. Buna inanıyorum.
Bu duygularla hepinizi selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Baratalı.
Madde üzerinde AK Parti Grubu adına
söz isteyen Abdurrahim Aksoy, Bitlis Milletvekili.
Buyurun Sayın Aksoy. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDURRAHİM
AKSOY (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Köy Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde, 1'inci maddesi
üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle,
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
1984 yılından itibaren terör eylemlerinin
yoğunluk kazanması, bölge halkına yönelik katliamlara girişmesi
üzerine, özellikle güvenlik güçlerinden uzak yaşayan birimlerdeki
vatandaşlarımızın mal ve can güvenliğini koruması adına, güvenlik
güçlerine yardımcı olmak maksadıyla 1985 yılında geçici köy korucuları
görevlendirilmişlerdir. Ancak, geçici köy korucuları bugüne kadar
bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olarak çalışmadıkları hâlde görevlerini
azim ve sabırla sürdürmüşlerdir.
Geçici köy korucuları bugüne kadar
herhangi bir sosyal güvenliğe bağlı olmadan çalıştırıldıkları
için mağdur oldukları, bu nedenle özlük haklarının güvence altına
alınmaları sosyal hukuk devletinin bir gereğidir.
Geçici köy korucuları sistemi
geçici nitelikte olmasına rağmen, kurumsal olarak yirmi iki yıldır
varlığını sürdürmektedir. Bunların hiçbir özlük hakları yok, mevzuatları
yok, mevzuatlarıyla ilgili bir yönetmelikleri yok, ama bu kanun tasarısı,
bunlarla ilgili bir yönetmeliği hazırlayıp, İçişleri Bakanlığı
tarafından hazırlanıp, bunları güvence altına alacaktır.
Hâlen görev yapmakta olan 56.467 geçici
köy korucusunun özlük hakları mevcut değil. Yirmi iki yıldır süren
bu hâle son vermek düşüncesiyle, AK Parti Hükûmeti olarak bu yasa tasarısını
hazırlayıp kamuoyuna sunduk ve az da olsa geçici köy korucularımızın
özlük haklarını getirmiş olduk.
Ülkede yaşayan tüm vatandaşlarımızın
güvenliğini temin etmek, devletin kolluk kuvvetlerinin temel görevidir.
Bu nedenle, köy koruculuğu kalıcı hâle getirilmeden, mevcut köy korucularının
her türlü sosyal hakları verilerek, belli bir dönem içerisinde tasfiye
edilmesi gerekir. Görevlendirmeyi gerektiren hâllerin ortadan
kalkması hâlinde, görevlendirilmesine de son verilmesi lazımdır.
Bölgenin feodal bir yapı arz ettiği,
köylerimizin farklı aşiretlerden oluştuğu bir gerçektir. Köy korucuları,
terörle mücadelede çok büyük başarılar kaydetmesine rağmen, koruculuk
müessesesinin bölgeye getirmiş olduğu birçok olumsuzlukları da
vardır.
Köy korucuları silahlandıktan
sonra terörün birinci hedefi hâline gelmiş bulunmaktadır. Silah
alıp korucu olanlar devlet yandaşı aşiretler, korucu olmayan aşiretler
ise sanki terörün yandaşıymış gibi bir görüntü oluşturmuştur. Korucu
olan aşiretler diğerlerini, korucu olmayanlar ise korucu olanları
töhmet altında bırakmışlardır ve bölge insanı bu durumdan çok büyük
üzüntü duymuştur.
Terör örgütünün hedefi hâline gelen
köy korucu ailelerinin öldürülmesi, evlerinin bombalanması, çocuklarının
katledilmesi neticesini doğurmuş, silah almayanlar ise korkudan
ve tehditten köylerini terk etmek zorunda kalmışlardır. Bir yanda
teröre maruz kalan korucu ailelerin acıları, bir yanda da köylerinden
göç eden insanların acıları; yaşamları böyle bir manzara oluşturmuştur.
Bu acı ve kaos ortamı içerisinde gelişen, bir de, ispiyonculuk ve
jurnalcilik alabildiğine gelişmiştir. Haklı veya haksız olarak yapılan
jurnalcilik veya ispiyonculuk birçok yuvaların yıkılmasına, birçok
faili meçhul olayların oluşmasına sebebiyet vermiştir. Bu kaos ortamında
herkesin herkesten şüphelendiği bir ortam oluşmuştur. Yirmi iki yıldır
süren bu hâl içerisinde geçici köy korucularının gelmiş olduğu durum
budur.
Bütün bunlara rağmen, geçici köy
korucuları bugüne kadar sürdürülen terörle mücadele faaliyetlerinde
çok büyük başarılar sağlamış, terörle mücadelede 1.732 köy korucusunu
şehit vermiştir. Köy korucuları doğal koşullar bakımından ağır
şartlar altında çalışan insanlardır. Bu insanların ölümleri, sakatlanmaları,
yaralanmaları, bakmakla yükümlü oldukları kimselerin ve geride
bıraktıkları kimselerin geçimlerini sürdürmelerini sağlayacak
özlük haklarının sağlanması mutlaka lazım ve elzemdi. Bu tasarının,
az da olsa bu zorunlulukları yerine getireceğine inanıyorum. Bu
tasarının bu hâle gelmesini ve köy korucularımızın belli bir yaştan
sonra emekli olmasını ve kendilerinin geçimlerini sağlayabilmeleri
için emeklilik maaşının verilmesini sağlayan AK Parti Hükûmeti, yirmi
iki yıldır gerçekleşmeyen bir hakikati de gerçekleştirmiş olmaktadır.
Kanun tasarımızda neler vardır,
baktığımızda: Yirmi iki yıldır görev yapan köy korucularımız, o zaman
kırk yaşında işe başlayan köy korucuları şimdi altmış iki yaşlarına
gelmiş durumdadırlar. Altmış iki yaşında olmalarına rağmen, hiçbirisi
silahını bırakmamaktadır, çünkü, silahlarını bıraktıkları an
maaşları kesilmektedir ve bu yaştan sonra da kendi geçimlerini yapamaz
duruma düşmektedirler. İşte, bu kanun tasarısıyla, elli beş yaşını
doldurmuş, on beş yıl hizmet vermiş olanları emekli etmekte ve kendi
geçimlerini sağlayabilecek düzeyde, 5.000 gösterge üzerinden kendilerine
bir emeklilik maaşı ödenmektedir.
Yine, bu kanunla, elli beş yaşını
doldurup on beş yıldan az hizmeti olan veya elli beş yaşını doldurmakla
birlikte sağlık ve idari nedenlerle görevlerine son verilenler
ile ölenlere, 20.000 gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan
aylık katsayısı ve hizmet yılıyla çarpımı sonucunda bulunacak
miktarda bir tazminat da ödenecektir.
Yine, bu aylığı almakta iken vefat
edenlerin dul eşlerine, aylığın yüzde 75'i oranında bir aylık bağlanmaktadır.
Yine, maddeyle, bu tasarıyla, elli
beş yaşını doldurmuş, on yıldan az hizmeti olanlar ise istekleri
hâlinde, ya on yıl hizmet yılını doldurmak suretiyle emekli olabilmekte
veyahut da tazminatlarını almak suretiyle görevinden ayrılabilmektedir.
Elli beş yaşını doldurmadan kendi
istekleriyle görevinden ayrılmak isteyen geçici köy korucularına,
hizmet sürelerine bakılmaksızın, 20.000 gösterge rakamıyla aylık
kat sayısı çarpımı sonucunda bulunacak bir miktardan da kendilerine
tazminat ödenecektir.
Yine bu tasarıyla birlikte, geçici
köy korucularından görev süresi içerisinde vefat edenin eşine ve
çocuklarına, bunlar yoksa anne ve babalarına, bunlar da yoksa kardeşlerine,
15.000 gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan aylık kat
sayısıyla çarpımı sonucu bulunan miktarda ölüm yardımı yapılacaktır.
Yine bu tasarıyla, görevleri başında
şehit olan veya çalışamayacak derecede malul olan geçici köy korucularının,
öncelik sırasına göre, eş, çocuk ve kardeşlerinden birine, kamu
kurum ve kuruluşlarında Devlet Memurları Kanunu'na tabi memur kadrosuyla
sürekli bir iş verilecektir.
Yine bu tasarıyla, geçici köy korucuları
ile korucubaşlarının görevlendirme şekilleri, göreve alınmalarında
aranacak şartlar, uygulanacak disiplin cezaları, göreve son verilmesini
gerektiren hâller ve Kanun'da yer alan diğer hususlara ilişkin uygulamalar
için İçişleri Bakanlığınca hazırlanacak, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak
bir yönetmelikle düzenlenecektir.
Köy korucularımız, yıllardan beri
terörle mücadele verirken, çekmiş olduğu acılara karşılık, tabii
ki köy korucularımıza düzenlenen bu tasarı yeterli değildir,
ama, bugüne kadar hiç emekli olamamaları, emekli oldukları takdirde
hiçbir maaş alamamaları… Yine, sağlıklarıyla ilgili, yeşil kart
uygulamalarında daha önce genel hükümlere tabiken, yine Hükûmetimiz
tarafından çıkarılan bir yasayla, köy korucuları bu yeşil kart statüsü
dışında bırakılmak suretiyle, kendileri, eşleri ve çocukları
için çok büyük sağlık imkânı oluşturulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aksoy buyurun.
ABDURRAHİM AKSOY (Devamla) - Geçici
köy korucularımız bu yasa tasarısının çıkmasını özlemle beklemektedir.
AK Parti tarafından bu yasa tasarısının çıkarılmış olması, ayrıyeten
köy korucularımızı memnun etmiş ve sevindirmiştir.
Bu yasanın hem terörle mücadelede
köy korucularına getireceği moral hem de bugüne kadar geciktirilmiş
olan bu hakların kendilerine verilmesi anlamında çok büyük fayda
sağlayacağını düşünüyorum.
Bu teklife destek veren muhalefete
de teşekkür ediyorum. Çünkü, bu, sadece bir iktidar partisinin sorunu
değil, yirmi iki yıldır süren bir ülke sorunuydu ve bu sorun da bu şekilde
çözülmüş oldu.
Yasanın terörle mücadelede yarar
sağlayacağı ümidiyle hayırlı olmasını diliyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Aksoy.
Sayın milletvekilleri, birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma saati:
12.18
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
12.39
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114'üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
1429 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 1'inci maddesi üzerinde
söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili
Sayın Muhsin Koçyiğit'e aittir.
Buyurun Sayın Koçyiğit.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHSİN
KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bitlis Milletvekili Abdurrahim Aksoy ve Şırnak Milletvekili İbrahim
Hakkı Birlik; Mardin Milletvekili Muharrem Doğan ve 17 Milletvekili
ile Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun Köy Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
hepimizin bildiği gibi, ülkemiz son yirmi beş yıldan bu yana büyük
badirelerden geçmiş, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde
terör olayları halkın can ve mal güvenliğini tehdit etmiş ve insanlarımızı
zor durumda bırakmıştır.
İşte, ilk kez, 1984 yılında örgütlü
terör eylemleri başlamıştır ve 1984 yılından sonra rahmetli Turgut
Özal'ın döneminde, 1985 yılında, 442 sayılı Köy Kanunu'nun 74'üncü
maddesinde değişiklik yapılarak geçici köy koruculuğu sistemi
getirilmiştir. Bu sistemin amacı, jandarmadan uzak yerde, yerleşim
birimlerinden uzak yerlerde, halkın can ve mal güvenliğinin korunabilmesi
için güvenlik güçlerine yardım edecek nitelikte halkın içinden, köylülerin
içerisinden geçici köy korucuları tutulup bunların güvenlik kuvvetlerine
yardımcı olmasının temin edilmesiydi.
İlk başlangıçta, 1985 yılında, geçici
köy korucuları için Köy Kanunu'nda yapılan değişiklikle 65.813 kadro
verilmiştir. Fakat, bunların şu anda 56 bini doludur, gerisi boştur.
Köy koruculuğu yirmi iki yıldan bu yana, kendinden beklenen görevleri
fazlasıyla yerine getirmiştir. Fakat, unutmayalım ki bu köy korucuları
da insandırlar, bunların da ihtiyaçları vardır. Bunlar, gece gündüz
demeden, bayram, cumartesi, pazar demeden, günde on beş-on altı saat
çalışmaktadırlar. Bunların işe alınmasından görevlerine son verilmesine
kadar hiçbir sosyal güvenceleri, hiçbir yasal güvenceleri, kural
yoktur. Bunların işine son verilmesi ilçedeki uzatmalı çavuşun
iki dudağının arasındadır. "Silahını bırak, git" dediği
zaman, geçici köy korucusu silahını bırakır, gider; ondan sonra,
ne itiraz hakkı vardır ne de geri dönme hakkı vardır, yani, kaderiyle
baş başa kalır. Kaldı ki, bu geçici köy korucuları topraklarından,
hayvanlarından arındırıldıkları için mesleklerini de kaybetmiştirler,
ne ekip biçebilirler ne de havancılık yapabilirler. Yani, bunlar
için, artık, son on beş yıldır, yirmi iki yıldır, geçici köy koruculuğu
-adı üzerinde, geçici değil aslında, bu devamlı olmuştur- bir meslek
hâline gelmiştir, bunların bir gelir kaynağı niteliğindedir. Bu bakımdan,
öncelikle geçici köy koruculuğu müessesesinin bir yasal güvenceye
kavuşturulup bunların işe alınmasından terfilerine, yükselmelerine,
eğitimlerine, disiplin ve sicil amirlerine kadar her şeyin belli
kurallara bağlanması gerekir.
Şimdi, bunlar alınıyorlar işe -kaymakam
mı, vali mi, İçişleri Bakanlığı mı, Jandarma Genel Komutanlığı mı,
Millî Savunma Bakanlığı mı- kime karşı sorumludurlar, yetkileri
nedir? Hiçbir şey beli değildir, tamamen belirsizlik vardır. Her şey
ilçedeki uzatmalı jandarma başçavuşunun dudaklarının arasındadır,
kanun da onun sözleridir, kural da onun sözleridir. Bu bakımdan, bunları
belli kurallara bağlayıp, bu insanların da sosyal güvencelerine
kavuşturulup geleceğe güvenle bakmalarını sağlamamız gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
bizi izlemekte olan on binlerce geçici köy korucuları telefon açtılar,
aynen şu kelimeleri söylememi, bahsetmemi söylediler: "Doğu
ve Güneydoğu Anadolu'da baş koymadığımız taş, sırtımızı yaslamadığımız
toprak kalmadı, 1.332 tane şehit verdik, fakat bugüne kadar bunların
hiçbir karşılığını alamadık. Tamamen üvey evlat muamelesi yapıldı,
horlandık, bir tarafa atıldık. Artık bunlara son verin." İşte,
bugün, burada, üç grubun da -Anavatan Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi
ve AK Parti- grup başkan vekilliklerinin ve milletvekillerinin ortak
teklifleri gündeme getirilerek bir sosyal yaraya bir sosyal çözüm
bulunmakta ve bu insanlarımız da insan yerine konulmakta, bunlara
da sosyal güvence hakkı verilmekte, bunlar da memur kapsamına alınmakta,
aylığa bağlanmakta, emekli olmaktadırlar ve bunun da ötesinde, bu
terörle mücadelede şehit olan bu insanlar artık bundan böyle dul ve
yetimlerine, çocuklarına, anne ve babalarına bakmak zorunda olmadan,
bunlara da belli bir maaş bağlanacak. Bu bakımdan, bu yasa oldukça
önemlidir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
bu yasa Plan ve Bütçe Komisyonuna geldiği zaman kırk beş yaş şartı
vardı, biz bunu Komisyonda -ben de üyesiyim aynı zamanda komisyonun-
elli beş yaşa çıkarttık. Çünkü, bugün köylerimizde artık genç nüfus
kalmamıştır, boşalmıştır. Köylerde neredeyse kırk-kırk beş yaşındaki
insanlar genç sayılıyorlar. Bu bakımdan, kırk beş yaşı elli beş yaşa
çekilerek, eğer on beş yıl da hizmeti varsa bu insanlarımız, geçici
köy korucularımız emekli olabilmekte ve kendisine, çocuklarına,
bakmak zorunda olduğu anne-babasına bakabilmektedirler.
Tabii bununla da iş kalmıyor. Geçici
köy korucuları bugüne kadar 1.332 tane şehit vermişlerdir. İnşallah
bunlar son olur, bundan sonra şehit verilmez, ülkemiz huzura, barışa,
güvenliğe kavuşur, hiçbir şeye gerek kalmaz. Fakat, bir yerde de bu
insanlar öldüğü zaman, bunların geride kalanlarına devletin bakması
gerekiyor. Bu bakımdan, bu yasa kapsamında bir maddeyle, eğer köy korucuları
şehit olurlarsa, bunların öncelikle eşleri, eşleri kabul etmezse
çocukları ya da kardeşleri kamu kuruluşlarına yerleştirilecekler
bundan böyle. Yani, şehit olanların yakınları açıkta kalmayacak,
herhangi bir kamu kuruluşuna devletin onları yerleştirme sorumluluğu
vardır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
geçici köy korucuları başlangıçta çok cüzi miktarda paralarla çalıştılar.
Zaman içerisinde bu paraları artırıldı, ama sağlık giderleri, sosyal
güvenceleri yoktu. En son bunlara bir yeşil kart imkânı tanınarak en
azından ilaç paralarının, tedavilerinin yapılması sağlandı. İşte
bu kanunla beraber, bundan böyle bunların ne tedavi gideri olacak
ne ilaç sorunu olacak, bunlar da sosyal güvenceye sahip bir Türk vatandaşı
gibi gidip sağlık hizmetlerinden yararlanacaklar, emekli maaşından
yararlanacaklar, yakınlarına daha iyi günlerde, daha da rahat bakabileceklerdir.
Öncelikle bu yasayla geçici köy korucularının özlük hakları düzeltiliyor.
İkincisi, sağlık hakları düzeltiliyor. Üçüncüsü, tedavi yardımlarına
devlet el atıyor.
Tabii, sadece geçici köy korucuları
yok. Ülkemizde bugün 56 bin tane geçici köy korucusu, 20 bin tane de
gönüllü koy korucusu var. İstiyorum ki, öneriyorum aynı zamanda,
bu gönüllü köy korucuları da bu yasa kapsamına alınarak, bir defaya
mahsus olarak, geçici köy korucularının haklarına kavuşturulması.
Çünkü, gönüllü köy korucuları ücret almıyorlar. Bunların sadece
silah taşıma hakları var, sadece köyün güvenliğini sağlıyorlar.
Bir yerde, gönüllü köy korucularının can güvenliği de yok. Bu bakımdan,
bunların da bu yasa kapsamına alınıp, en azından, sağlık ve emekli
hakkının bunlara da verilmesi gerektiğine inanıyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
bu yasa teklifinin yasalaşması aşamasında, başlangıçta, -ben,
Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak- büyük katkılarda bulunduk. Aynı
zamanda, alt komisyonda katkı yaptık ve en hızlı şekilde geçirerek,
Meclis tatile girmeden bu kanunun çıkması için yüce Genel Kurulun
huzuruna kadar getirdik.
Burada, bugün, üç grubun ortak katkılarıyla,
inanıyorum ki, geçici köy korucularına ilişkin bu yasal mevzuat
çıkacak ve Sayın Cumhurbaşkanımız da bunu onayladıktan sonra yürürlüğe
girecektir ve 56 bin tane geçici köy korucumuz, yakınlarıyla birlikte
en azından 500 bini bulan bir nüfusumuz rahatlığa kavuşacak, yarınlarına
güvenle bakabileceklerdir.
Elbette, terörle mücadelede devletin
yanında olanlara devletin de kayıtsız kalması düşünülemez, onun
da bunlara yardım etmesi gerekiyor. İşte bugün bu yasa teklifiyle
bu yerine getirilmekte, bu insanlarımızın mağduriyetleri giderilmektedir.
Bunun ötesinde, burada ayrıyeten
yasa tasarısıyla…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, lütfen,
toparlayınız.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Yasa tasarısında, geçici köy koruculuğu,
kadro olarak, Plan ve Bütçe Komisyonuna 30 bin adet gelmişti, biz bunu
10 bin artırarak Plan ve Bütçe Komisyonunda 40 bine çıkardık. Ayrıyeten
Bakanlar Kuruluna da, 40 bin adedi yüzde 50 artırma yetkisi verildi.
Yani, bugün, geçici köy koruculuğu kadrosu sayısı 60 bine çıkarılmaktadır,
20 bin de gönüllü köy korucusu vardır, 80 bin kişi köylerin korunmasında
devletin yanında yer almaktadır. Bu insanlar teröre karşı mücadele
verdiklerinden, bunların can güvenliği yerinde değildir.
Bu insanların sorunlarından birisi
de şudur: Bunlar özellikle köylerinden şehre gittikleri zaman büyük
silahlarla gidememekte, can güvenlikleri tehlikeye düşmektedir.
Bu bakımdan, en azından, geçici köy korucularına küçük silah, tabanca
ruhsatı verilmeli ve bunlar şehirlere gittikleri zaman can güvenliği
açısından bu tabancaları yanında taşımaları lazım. Bu bakımdan,
bir önergeyle, bunun da kapsama alınarak bu yasa teklifinin içerisine
getirilip yasalaşmasını arzu ediyoruz.
Bu yasanın, öncelikle, ülkemize,
ondan sonra, bu yasa kapsamında olan geçici köy korucuları ve yakınlarına
hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
Ülkemizde terörün son bulmasını,
şehitlerin olmamasını, ölümlerin olmamasını diliyorum.
Mutlu yarınlarda, mutlu güvenliklerde,
hep beraber, huzurlu bir toplumun onurlu üyeleri olarak yaşamak istediğimi
belirtir, hepinize saygılar sunarım. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Koçyiğit.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen
Samsun Milletvekili Haluk Koç.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 1'inci
maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tümü üzerinde de şahsım adına konuşmuştum. Orada, terörü, bölücü
terörü, Türkiye boyutunda, tarihsel süreç içerisinde kısa bir zaman
diliminde analiz etmeye çalışırken, uluslararası ilişkiler çerçevesinde
bu terörün destek boyutlarını, yine tarih dilimleri içerisinde,
değişik kimliklerle ifade etmeye çalışmıştım.
Değerli arkadaşlarım, tabii, burada
ülkemize düşen son derece önemli bir görev var. Türkiye, yakın siyasi
tarihi de çok iyi değerlendirerek, yaşananlardan ders alarak, yaşananları
ve onun siyasi boyutunu çok iyi tartışarak, ders çıkartarak, bugünü
ve önümüzdeki dönem ilişkilerini de çizmek zorundadır.
Burada, demin, bilhassa İkinci
Dünya Savaşı'ndan sonra Amerika Birleşik Devletleri'yle ilgili, sadece
Türkiye'nin bulunduğu coğrafyayla değil, Orta Doğu coğrafyasıyla
ilgili, daha sonra tek kutuplu dünya gerçeği karşımıza çıktığında
Kafkaslar ve Orta Asya coğrafyasıyla da ilgili stratejilerinin
çok farklı olduğunu ifade etmiştim.
Değerli arkadaşlarım, biz Amerika
Birleşik Devletleri'yle -Sayın Başbakanın söyleminin tersine benim
ifadem- stratejik ortak filan değiliz. Stratejik ortak… Bildiğiniz
gibi, Amerika Birleşik Devletleri'yle dış politika çıkarları örtüşen
ülkelerin stratejik ortaklığı söz konusudur. Bunlar, dünyada, İngiltere,
İsrail, kısmen Kanada ve kısmen de Avustralya'dır.
Stratejik ortaklık, dış politika
bakımından örtüşen çıkar ilişkilerinin diğer politikalara da
yansıması sonucunda tarif edilen bir ortaklıktır. Türkiye'nin Amerika
Birleşik Devletleri'yle stratejik ilişkileri vardır, stratejik
ilişkilerinin de uluslararası antlaşmalar çerçevesini çizmektedir.
Biz, stratejik ilişkilerimize Türkiye boyutunda sadığız. Bunun
gerektirdiği her türlü yükümlülüğü de, gerektiği zaman, Türkiye,
uluslararası hukuka saygılı bir biçimde yerine getirmiştir. Yine
yakın, çok yakın tarih dilimi de Türkiye'nin bu stratejik ilişkilerden
doğan uluslararası hukuka uygun görevlerini yerine getirmesinin
örnekleriyle doludur.
Değerli arkadaşlarım, burada
Türkiye büyük bir ülke, güçlü bir ülke, ama bunun söylemde kalmaması
gerekiyor. Bu gücünü, bu büyüklüğünü, bu tarihsel önemini, geçmişiyle
bugününü birleştirip geleceğe dönük vizyonunu, mutlaka, ilişkilerinde
kendisini tehdit eden boyutlarda, kendisini rahatsız eden boyutlarda,
stratejik ilişkiler içinde bulunduğu ortaklarına ya da ilişkiler
içerisinde bulunduğu muhataplarına anlatmak durumundadır, onlara
bu ilişkilerden doğan yükümlülüklerini ifade etmek zorundadır,
inandırıcı olmak zorundadır, talep edici olmak zorundadır ve karşılığını
da diplomatik yoldan alma becerisini göstermek zorundadır. Bugün,
Türkiye'nin, bilhassa güneydoğuda, ulusal sınırlarında bir güven
sıkıntısı varsa, uluslararası hukuka göre, Türkiye, tam 3 bin metrenin
üzerinde otuz iki tane büyük dağın bulunduğu güneydoğu sınırında
sızmaları önlemek için, sınırın karşı tarafında bulunan otoritenin
-bu, Irak devletinin, şu aşamadaki Irak devletinin o bölgedeki otoritesi
midir, yoksa, fiilen orayı işgal eden Amerika Birleşik Devletleri'nin
otoritesi midir- buradan, kendi ulusal güvenliğini tehdit eden sızmalara
karşı o tarafta önlem alma talebini, haklı bir şekilde, ısrarla,
uluslararası hukuk çerçevesinde yerine getirmek zorundadır ve
bu ısrarını da ifade etmek zorundadır, bunun takibini yapmak zorundadır,
ağırlıklı bir devlet olarak da bu talebinin arkasında durmak zorundadır.
Eğer, karşı tarafta bu sızmaları
önleyecek bir otorite boşluğu, oranın şu anda yönetiminde bulunan
yapılar veya oranın fiilî işgalinde bulunan güç tarafından yerine
getirilmiyorsa, o zaman Türkiye, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
kendi ulusal sınırlarını güvenlik altına alma noktasında, karşı
tarafta böyle bir otorite konamadığı zaman kendi haklarını koruyacak
girişimleri yapmakta da kendisini serbest sayacağını ifade etmek
zorundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
Türkiye eğer büyük bir ülkeyse, iddia
ettiği gibi stratejik ilişkilerinden doğan dostluklarını muhataplarıyla
sürdürecek bir ülkeyse, yükümlülükleri karşılıklı uluslararası
hukuk çerçevesinde, masada, talepkâr vaziyette, takipçi vaziyette,
ısrarlı vaziyette sürdürmek zorundadır.
Değerli arkadaşlarım, bunu özellikle
belirtiyorum: Bizim, Türkiye olarak hiçbir yabancı ülkeye husumetimiz
yoktur, hiçbir ülkenin hiçbir toprağında gözümüz yoktur, hiçbir ülkenin
hiçbir kaynağında -ki, bugünkü savaşların emperyal hedeflerini
göz önüne alırsanız, hiçbir ülkenin hiçbir kaynağında- yer altı, yer
üstü kaynağında gözümüz yoktur. Ama, biz, bu bölgede, barış içerisinde,
Türk milletini oluşturan bütün yapıların kardeşçe yaşamasını ve
kendi ulusal bütünlüğümüzü korumak istiyoruz. Bu da Türkiye'nin
en doğal -devletler hukukundaki- hakkıdır, talebidir.
Bu yüzden, konuyla ilgili zaman
zaman bunları dile getirmek zorundayız, çünkü -korucularla ilgili
sosyal hakların genişletilmesi noktasında, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun, konu yetersiz de olsa, olumlu görüşünü ifade ettim, bir
kere daha yineliyorum ama- bunun boyutunda, terör noktasında zaman
zaman bu analizleri yapmakta fayda var ve bunları da dile getirmekte
yarar olduğunu düşünüyorum.
Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı adına
söz isteyen Mahmut Göksu, Adıyaman Milletvekili. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; geçici köy korucularının sosyal haklarını
iyileştiren kanunun ilk maddesinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, çalıştığımız
şu pazar günü, 57 bin köy korucusu, eş ve çocuklarıyla on binlere
ulaşacak olan bir kitleyi sevindirecek bir kanun üzerinde çalışma
yapıyoruz. Köy gezilerimizde, köy korucusu arkadaşlarımızın,
her seferinde yanımıza gelerek "Bizim statümüz nedir, durumumuz
nedir? Bizim sosyal haklarımızda, diğer sağlık giderlerimizdeki
iyileştirmeler ne zaman olacak?" şeklindeki sorularıyla karşılaşmışızdır.
Ben hep kendilerine şunu ifade ettim: "Bugüne kadar, sizler, terörle
canla başla mücadele ettiniz. Bundan tam yirmi iki yıl önce elinize
silah verildi, terörle mücadelenin içinde kendinizi buldunuz.
Ama, sizin sosyal haklarınız ve sağlık giderleriniz belki o günkü
şartlar içerisinde düşünülemedi. Bu dönemde, ilk defa, 2006 yılında,
yeşil kart uygulamasından istifade edebilecek bir düzenleme yapılarak,
köy korucularımızın sağlık giderleri böylece o kalemden karşılanma
imkânına kavuşmuş oldu. Maaşlarının azlığından sürekli yakınırlardı.
Tabii, yine, AK Parti iktidara gelmeden önce 250 YTL maaş alan bu arkadaşlarımızın
2006 yılındaki bir artışla maaşları 395 YTL'ye ulaşmış oldu.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu çıkan
yasayla beraber, artık, çalışan köy korucusu arkadaşımız 540 YTL
her ay maaş alacak demektir. Tabii, muhalefet partisine mensup arkadaşlarımız
da, bu yasaya sahip çıktıklarını, destek çıktıklarını ifade ettiler.
Ben de teşekkür ediyorum. Böyle bir ittifakla çıkması, elbette, çok
daha manidardır ve güzeldir. Ama, yirmi iki yıl önce terörle mücadelenin
içerisinde yer almış bu arkadaşlarımızın, o yıllarda bu sosyal statülerini
düzeltebilecek bir iyileştirmenin yapılmadan bugüne kadar gelmesi
ve AK Parti İktidarı ile bu iyileştirmenin yapılması, Hükûmetimizin
teröre karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiği konusunda da çok
açık seçik tavrını ortaya koyması açısından manidardır diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, bu yasada,
özlük hakları iyileştiriliyor bu arkadaşlarımızın. Tabii, bir
CHP'li arkadaşımız öyle dedi: "Devlet yıllarca çalıştırdığı
insana, sosyal haklarını vermemiş, devlet kaçak işçi çalıştırmış."
Evet, bu kaçak işçi çalıştırma durumuna -eğer öyleyse- son veren AK
Parti İktidarı olmuş olacak ve bu yasa hayata geçtikten sonra 8.065
tane köy korucusu arkadaşımız emekli olmuş olacak, bu yasa hayata
geçtikten sonra artık 395 YTL değil 540 YTL maaş almış olacak.
Değerli arkadaşlar, 1985 yılında
köy korucuları görevlerine başladılar. İlk 1984'teki baskınla Doğu
ve Güneydoğu'da terör hadiseleri tırmanmaya başlayıp, güvenlik
güçlerinin olduğu yerlerden veya karakollardan uzak yerlerdeki
köylerin özellikle gece baskınlarından korunması için güvenlik
güçlerimize katkı sağlamak amacıyla böyle bir uygulamaya geçilmiş
ve hangi illerde köy korucuları olabileceğini Bakanlar Kuruluna
vermiş, ilk uygulamada on üç ilde uygulamaya geçilmiş, daha sonra
ise bu yirmi iki ile yaygınlaştırılmıştır.
Tabii, adı "geçici köy korucusu"
da olsa, yıllar yılı, maalesef, bu terör belasından bir türlü kurtulamadığımızdan
dolayı artık "geçici" olmaktan da çıkmıştır.
Burada bir şeyi ifade etmek istiyorum
değerli arkadaşlar: Terör sadece başta olan hükûmetlerin sorunu değildir,
bütün bir milletin sorunudur. Terörün dini, mezhebi, meşrebi olmaz.
Dolayısıyla, bütün bir millet olarak, el ele, gönül gönüle kenetlenmemiz
gerekir diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Göksu.
MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Eğer, biz,
bu terör belası karşısında millet olarak kenetlenmeyi bilebilirsek,
bunu defedeceğimize yürekten inanıyorum.
Bakınız, bundan beş gün önce Anafartalar
Çarşısı'nda bir intihar saldırısı oldu, 6 insan orada 5'i bizim vatandaşımız,
1 de Pakistanlı olacak herhâlde- hayatını kaybetti. Ama, beş gün içerisinde,
Sayın Başbakanımızın talimatıyla çarşı yeniden elden geçirildi,
yeniden restore edildi, yapıldı ve dün yeniden, Anafartalar Zaferi
yazılırcasına on binlerce insanımızın katılımıyla çarşı tekrar
hizmete açıldı. Ben, o Anafartalar Çarşısı'nın açılışına katılan,
Ulus'taki o coşkuyu yürekten kutluyorum, oraya gelen vatandaşlarımızı
tebrik ediyorum. İşte, değerli arkadaşlar, terör karşısında her vatandaşımız
duyarlı olmalı. Çünkü, terörün sadece hedefi korkutmak ve sindirmektir.
Bunu ise, şu parti bu parti, şu grup bu grup olarak değil, bütün insanımıza
dönük olarak bu terör hadiseleri ortalığa korku ve sindirme operasyonu
yapmakta, biz de, korku ve sinmeye asla prim vermeden, birlik ve beraberliğimizi
ortaya koyabilecek kenetlenmeyi mutlaka ortaya koymalıyız diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, elbette güvenlik
güçlerimizin mücadelesi çok önemlidir, ama bu işin özünde birlik
vardır, beraberlik vardır. Biz bunu muhafaza ettiğimiz zaman, inanıyoruz
ki, bu terör laneti kısa zamanda biter diye ümit ediyoruz. Bu ümitle,
bu temenniyle sözlerimi bitiriyor, bu yasanın köy korucusu arkadaşlarımıza,
güvenlik güçlerimize ve yöre halkımıza hayırlar getirmesini diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Göksu.
Madde üzerinde, soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Koçyiğit, buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Bir sorum var Sayın Bakanıma.
Terör dışı nedenlerle işlerine
son verilen binlerce geçici köy korucusu var. Bu yasa kapsamında,
bu insanların mağduriyetlerinin giderilmesi için, bir defaya mahsus
olmak üzere, bunların yeniden işe alınmalarını düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Koçyiğit.
Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Vazgeçtim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık…
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
57 bin korucumuzu ilgilendiren
bu yasa tasarısı, aslında, anne, baba ve çocuklarıyla birlikte
500 bin insanımızı ilgilendiriyor Sayın Bakanım. Yasa tasarısının
hayata geçmesiyle birlikte, geçici köy korucularından ilk etapta
ne kadar korucu emekli olabilme hakkını elde edebilecek?
Diğer sorum: Elli beş yaşında emekli
olabilmek için, zannedersem asgari on beş yıl çalışma şartı var. Elli
beş yaşını doldurmadan ya da elli beş yaşını doldurduğu hâlde on beş
yıl çalışma şartı gerçekleşmeden şehit olan ya da görev yapamaz konuma
düşen korucularımızın, yakınlarının ve kendilerinin pozisyonu
ne olacaktır?
Diğer sorum: Tazminat alacak olan
bir köy korucusu ayrıldığı zaman, değişen kat sayıyla ne kadar tazminat
alacaktır?
Son sorum: Hâlihazır çalışmakta
olan köy korucusunun, aldığı maaşa ilaveten, yasanın hayata geçmesiyle
maaşındaki artış oranı net olarak ne olacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Işık.
Sayın Bakan, buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
- Sayın Başkanım, sorulara yazılı olarak cevap vereceğiz.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 442 sayılı Kanuna aşağıdaki
ek maddeler eklenmiştir.
EK MADDE 16- Geçici köy korucularından
55 yaşını dolduranların görevleriyle ilişikleri kesilir. İlişikleri
kesilenlerden onbeş yıl veya daha fazla hizmeti olanlara hayatta
bulundukları sürece 5.000 gösterge rakamının memur aylıklarına
uygulanan aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda,
Sosyal Güvenlik Kurumunca aylık bağlanır. Onbeş yılı aşan her yıl
için 5.000 gösterge rakamına 200 gösterge rakamı ilave edilir ve bu
şekilde yapılacak ilave hiçbir şekilde 2.000 gösterge rakamını geçemez.
Aylık göstergesine ilave edilecek 200 gösterge rakamının hesabında,
ay kesirleri tam ay sayılır. Yıl kesirlerinin her ayı için 200 gösterge
rakamının memur aylıklarına uygulanan aylık katsayı ile çarpımı
sonucu bulunacak tutarın onikide biri aylığa, ayrıca eklenir.
Birinci fıkra hükümlerine göre
aylık bağlanmış olanlardan vefat edenlerin dul eşleri ile 55 yaşını
doldurmamış olmakla birlikte onbeş yıl veya daha fazla süre geçici
köy koruculuğu hizmeti bulunanlardan görevleriyle ilişikleri
devam etmekte iken vefat edenlerin dul eşlerine birinci fıkraya göre
hesaplanacak aylığın yüzde yetmişbeşi oranında aylık bağlanır.
Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan aylık alan dul eşe, bu fıkraya
göre hesaplanan tutarın yarısı uygulanır. Dul eşe bağlanan aylıklar
evlenmesi halinde kesilir ve ölüm nedeni hariç dul kalmaları halinde
yeniden bağlanmaz.
Terör suçlarından dolayı hüküm
giyen geçici köy korucularına veya dul eşlerine, aylık bağlanmaz.
Hüküm giymeden önce aylık bağlanmış olması halinde ise bağlanan aylığı
kesilir.
Geçici köy korucularından sakatlananların
kendilerine, ölenlerin ise dul ve yetimlerine 3/11/1980 tarihli ve
2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümleri
uygulanmak suretiyle malûllük ya da dul ve yetim aylığı bağlanmış olması
durumunda, bu madde hükümlerine göre ayrıca aylık bağlanmaz, önceden
bu madde hükümlerine göre bağlanmış olanların aylıkları kesilir.
BAŞKAN - 2'nci maddeye bağlı ek madde
16 üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ahmet
Ersin, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Ersin.
CHP GRUBU ADINA AHMET ERSİN (İzmir)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yirmi üç yıldan beri sürmekte
olan ayrılıkçı teröre karşı verilen mücadelede çok önemli katkıları
olan, güvenlik güçlerine bu mücadelede çok önemli katkılar veren
geçici köy korucularının sosyal haklarıyla ilgili yapılan iyileştirmeler
için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına 1429 sıra sayılı yasanın
2'nci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, İzmir Milletvekili
olmama karşın, gerek çalıştığım komisyonda gerek Şemdinli özel komisyonunda
ve gerekse Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği görevler nedeniyle
eski Olağanüstü Hâl Bölgesi'ndeki illeri, ilçeleri ve köyleri çok
gezdim. Dolayısıyla, görev yapan köy korucularıyla görüşmeler
yaptım ve gerçekten devletin, bu terörle mücadelede, yirmi üç yıldan
beri devam eden bu terörle mücadelede, güvenlik güçlerine çok önemli
katkılar yapmış olan, bu mücadelede 1.300'ün üzerinde şehit vermiş
olan köy korucuları hakkında, maalesef devletin, bugüne kadar görevini,
onların hak ettiği görevi yerine getirmediğini görmüş bulundum
ve bundan son derecede büyük üzüntü duydum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu
getirilen yasa teklifleri, benden önce konuşan arkadaşım belki
konuyu tam kavramamış olmalı ki, bu yasa tekliflerini bir tasarı
olarak değerlendirip ve bunu da Adalet ve Kalkınma Partisinin bir
projesiymiş gibi anlattı. Oysa bu, üç partinin, üç parti grubunun
ortak projesi olarak, köy korucularına dönük, onların sosyal haklarını
iyileştirmeye dönük, üç partinin verdiği kanun tekliflerinin toplamından
ibarettir. Dolayısıyla bu proje, sadece Adalet ve Kalkınma Partisine
ait değil. Adalet ve Kalkınma Partisinin de içinde olduğu, ama, Cumhuriyet
Halk Partisinin de ve Anavatan Partisinin de verdikleri kanun teklifleriyle
bu projeye katkı sundukları bir kanun teklifleri manzumesi olarak
önümüze geldi.
AHMET YENİ (Samsun) - Sonuçta problemi
biz çözeriz.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Beraber
çözeriz.
AHMET ERSİN (Devamla) - Sizin problem
çözme gibi bir niyetiniz yok. Madem söylediniz, lafa girdiniz, söyleyeyim.
Bakın değerli arkadaşlarım, terör, bu ülkenin bir numaralı sorunu,
yani, yirmi üç yıllık terör süreci içinde 30 binin üzerinde insanımız
yaşamını yitirdi. Çok gerilere gitmiyorum, daha geçen hafta, birkaç
gün önce, Ankara'nın göbeğinde bir bomba patlatıldı, bir canlı bomba
patlatıldı ve 6 tane insan yaşamını yitirdi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
- Şırnak'taki mayınlar…
AHMET ERSİN (Devamla) - Yetmezmiş
gibi…
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - 6
tane…
AHMET ERSİN (Devamla) - Şırnak'ta,
mayın tuzağına düşürülen güvenlik görevlilerinden 6 tanesi şehit
oldu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
- Dün gece... Dün gece...
AHMET ERSİN (Devamla) - ...ve keza,
yine, Şırnak'ta 1 köy korucusu şehit oldu, yaşamını yitirdi.
Değerli arkadaşlarım, bunlar
"kedi yavrusu" değil! Bunlar Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşları,
Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenlik güçleri, yani, canını ortaya koyan
insanlar.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) -
"Kedi yavrusu" benzetmesi hiç olmadı!
AHMET ERSİN (Devamla) - "Kedi
yavrusu değil." diyorum, çünkü, bunlar ana kuzusu.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Estağfurullah,
öyle bir şey diyen olmadı.
AHMET ERSİN (Devamla) - Eğer, dahası...
Bir dinleyin canım, size...
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Mukayese
şık olmadı!
AHMET ERSİN (Devamla) - Şimdi, kaldı
ki, bunlar "kedi yavrusu" olsa bile, böyle bir katliama uğradılarsa,
insan olarak büyük bir vicdan azabı duyarız, üzülürüz.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Ahmet
Bey, benzetme şık olmadı.
AHMET ERSİN (Devamla) - Şimdi, bu
kadar insan yaşamını yitiriyor, şehit oluyor...
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) -
"Kedi yavrusu" kısmını çıkaralım.
AHMET ERSİN (Devamla) - ...terör,
Türkiye'nin bir numaralı sorunu olmasına devam ediyor ve insanlar...
AHMET YENİ (Samsun) - Benzetme yakışmadı,
yakışmadı!
AHMET ERSİN (Devamla) - ...sıfır
terör düzeyiyle devraldığınız Türkiye'de, bugün, insanlar sokakta
gezemiyorlar.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Irak'taki operasyonu
unutma!
AHMET ERSİN (Devamla) - Yanından
geçen kişilerin...
ASIM AYKAN (Trabzon) - Irak'ta ne olduğunu
unutma!
AHMET ERSİN (Devamla) - ...canlı
bomba olup olmadığı konusunda tereddüt içindeler, kalabalık yerlerde
bir araya gelemiyorlar...
ASIM AYKAN (Trabzon) - Irak'taki operasyonu
unutma!
AHMET ERSİN (Devamla) - ...ve evlerinde
de rahat değiller, sokakta da rahat değiller.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Irak'ta ne olduğunu
unutma!
AHMET ERSİN (Devamla) - Şimdi, bu
noktaya gelmişken Türkiye, terör konusunda böylesine büyük bir sorunu
yaşıyorken, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi -geçen günkü konuşmamda
da söyledim- böylesine önemli bir sorunu, azgınlaşan bu terör sorununu
neden ele almıyor? Onu anlamıyorum. Yani, burada birçok fuzuli işler
yapıldı. Daha iki gün önce, Ankara Belediye Başkanını kurtarmak
için, saatlerce burada tartıştık, konuştuk ve neticede...
FARUK ÇELİK (Bursa) - Mecliste fuzuli
iş olmaz!
AHMET ERSİN (Devamla) - Şimdi, sizin
için...
Şimdi, Maliye Bakanı hakkında çıkardığınız
af yasaları çok mu gerekliydi?
FARUK ÇELİK (Bursa) - Bırakın bunları
ya!
AHMET ERSİN (Devamla) - İki gün önce,
Ankara Belediye Başkanı için çıkardığınız af yasası çok mu gerekliydi?
FARUK ÇELİK (Bursa) - Politika
yapmanın da bir ölçüsü vardır!
AHMET ERSİN (Devamla) - Şimdi, burada
şunu söylemek istiyorum değerli arkadaşlarım: Böylesine önemli
bir sorunu, maalesef, ne Türkiye Büyük Millet Meclisi kavrayabilmiş
durumda ne de Hükûmet kavrayabilmiş durumda. Bakın, bu kadar insan
yaşamını yitirdi son birkaç gün içinde ve nisan ayı içinde, benim hatırlayabildiğim
kadarıyla, 20'nin üzerinde güvenlik görevlisi vatandaşımız yaşamını
yitirdi. Ama, Türkiye'de, sanki böyle bir sorun yokmuş gibi herkes kulağının
üstüne yatıyor.
Şimdi, ne yapıyor peki Hükûmet? Diyorsunuz
ki, "Hükûmet var." Evet, Hükûmet var. Peki, Hükûmetin yaptığı nedir
bu terör gelişmesi karşısında?
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Ne
yapmıyor Ahmet Bey?
AHMET ERSİN (Devamla) - Hemen Dışişleri
Bakanlığında ofislere koşuyorlar ve Irak'a nota veriyorlar. Yani,
nota verdikleri Irak'ta da o Hükûmetin Başkanı, Irak Hükûmetinin Başkanı,
bakanlar, Irak'ın Cumhurbaşkanı kapıdan dışarı çıkamıyor, kendi
güvenliğini sağlayamıyor. Türkiye, onlardan medet umuyor ve artık
notalar da o kadar gereksiz hâle geldi ki, o kadar ağırlığı olmaz
hâle geldi ki, tıpkı asker mektubu gibi, "Kestane kebap, acele
cevap." kabilinden, fazlaca bir önemi olmayan bir…
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Ahmet
Bey, Türkiye Cumhuriyeti devletinin notaları her zaman yer tutmuştur,
önemsiz olmaz.
AHMET ERSİN (Devamla) - Hiçbir şekilde
yer tutmuyor. Sizin döneminizde yer tutmadı. Siz, Barzani'ye bile
söz geçiremediniz. Barzani bile fırçalıyor sizi. Barzani bile kafa
tutuyor. (AK Parti sıralarından gürültüler)
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) -
"Fırçalıyor." ne demek ya! "Fırçalıyor." ne demek!
Düzgün konuş! Edepli konuş be!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen…
AHMET ERSİN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) -
"Fırçalıyor." ne demek? Kendine gel!
BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri...
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Sözünü
geri alsın Başkanım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Barzani
kim ki, fırça atacak!
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla)
- Sözünü geri al terbiyesiz!
EYÜP AYAR (Kocaeli) - Gerip durmayın
şu Meclisi. Milleti gerdiniz, yeter!
BAŞKAN - Sayın Ersin, lütfen, anlatmak
istediğiniz konuyu düzeltir misiniz.
AHMET ERSİN (Devamla) - O "Terbiyesiz."
diyen ayağa kalksın bakayım. O "Terbiyesiz." diyen ayağa
kalksın bakayım.
BAŞKAN - Sayın Ersin, lütfen…
EYÜP AYAR (Kocaeli) - Kimsin sen? Ne
yapacaksın? Savcı mısın? Ne demek "Ayağa kalksın."?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
- Ne demek o ya? Ne demek o?
EYÜP AYAR (Kocaeli) - Geç otur yerine!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
- Ne demek "Otur yerine."? Kimi kovuyorsun sen? (AK Parti sıralarından
gürültüler)
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Otur
yerine!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen oturur musunuz.
(Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun AK Parti sıralarına doğru yürümesiyle AK Parti sıraları
önünde toplaşmalar)
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, oturur
musun.
AHMET ERSİN (Devamla) - O "Terbiyesiz."
diyeni merak ediyorum. O "Terbiyesiz." diyen kimdi, ortaya
çıksın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
- Ayıptır ya!
EYÜP AYAR (Kocaeli) - Senin o kolunu
kırarım ben.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen oturur musunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
- Ne demek "Geç otur yerine."? Ayıp değil mi ya?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
13.19
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
13.30
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114'üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
1429 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 2'nci maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşmasını tamamlamak üzere,
İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin.
Sayın Ersin, üç dakika süre veriyorum,
bir buçuk dakika süreniz kalmıştı.
Buyurun Sayın Ersin. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET ERSİN (İzmir)
- Evet efendim, teşekkür ederim.
Sayın Başkan, konuşmamı kaldığı
yerden sürdürmek istiyorum.
Şimdi, yirmi üç yıldan beri süren
terörle ilgili konuşurken, bu yirmi üç yıldan beri devam eden terör
nedeniyle 30 binin üzerinde vatandaşımız, insanımız yaşamını yitirdi
derken, çok da gerilere gitmeye gerek yok, birkaç günden beri devam
eden terör olaylarını gündeme getirdim ve Ankara'da, Ankara'nın göbeğinde
patlatılan bir bombayla altı kişinin yaşamını yitirdiğini ve bir
gün sonra da Şırnak'ta mayın tuzağına düşürülen güvenlik görevlilerinden
altı kişinin şehit olduğunu söyledim ve dedim ki: "Değerli arkadaşlarım,
bunlar kedi yavrusu değil, ana kuzusu." Dolayısıyla, kedi yavrusu
bile olsa, böyle katliama uğradılarsa, uğratıldılarsa insan olarak
vicdan azabı duyarız, üzülürüz. İnsanlarımız ölüyor, güvenlik görevlileri
şehit oluyor. Ee, bunların yakınları var. Bu kadar insan büyük çile
çekiyor, acı yaşıyor. Türkiye'nin her tarafından acı dolu çığlıklar
yükseliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu soruna duyarsız kalamaz
diye söyledim. Dolayısıyla, çoğu zaman gereksiz birtakım çalışmalar
yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi, azgınlaşan bu teröre karşı neden
"ne yapılabilir"i konuşmuyor, tartışmıyor? Söylediğim
bu.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) -
Söyle bakayım, ne yapalım?
AHMET ERSİN (Devamla) - Şimdi,
Hükûmet olarak, iktidarsınız, hükûmet sizde, 350'den fazla çoğunluğunuz
var bu Mecliste, üçte 2'ye yakın çoğunluğunuz var.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Ahmet
Bey, bildiğin bir şey varsa söyle.
AHMET ERSİN (Devamla) - Yani, Türkiye'yi
yönetiyorsunuz ya da Türkiye'yi yönettiğinizi sanıyorsunuz,
ama, Türkiye'yi yönetmediğinizin farkında değilsiniz. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
İSMAİL BİLEN (Manisa) - İktidar
olmayı düşünmüyor musunuz? Bir projeniz yok mu?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
hatibe niye müdahale ediyorsunuz?
AHMET ERSİN (Devamla) - Elbette
iktidar… (CHP sıralarından gürültüler) 22 Temmuzdan sonra göreceksiniz
ne olduğunu. (AK Parti sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Terörün
nesinden rahatsız oluyorsunuz, nesinden?
BAŞKAN - Sayın Bayındır…
AHMET ERSİN (Devamla) - Ve son derece
de makul olduğunu düşündüğüm bu konuşmama karşı… (AK Parti sıralarından
gürültüler)
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Terörden
rahatsız olan bir adamın burada işi yok.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Terör gündeme
geldiği zaman Meclise gelmiyorsunuz ama.
AHMET ERSİN (Devamla) - …bu sözlerime
karşı neden aşırı tepki gösterildiği ve neden kürsüye kadar gelinip
bana hakaret edildiğini anlamış değilim. Ama anlıyorum ki, bu seçim
süreci, sandık günü yaklaştıkça Adalet ve Kalkınma Partisinde…
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Ya, bırak
gene başlama!
AHMET ERSİN (Devamla) - Bak, gene
lüzumsuz laf ediyorsun! Bırak sözümü tamamlayım. Bir teşekkür edip
gideceğim, bırak Allah aşkına ya!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Konuşma!
Otur oturduğun yerde Sayın Ünal!
BAŞKAN - Sayın milletvekili, lütfen…
AHMET ERSİN (Devamla) - Bu sandık
günü yaklaştıkça Adalet ve Kalkınma Partisinde… (AK Parti sıralarından
gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, anlaşılan…
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Ersin, lütfen Genel
Kurula hitap eder misiniz. Konuşmanızı sürdürür müsünüz Sayın Ersin.
AHMET ERSİN (Devamla) - Evet, Genel
Kurula hitap ediyorum.
Bu kanun tekliflerini, geçici
köy korucularının sosyal haklarında birtakım iyileştirmeler getiren,
içeren bu kanun teklifini Cumhuriyet Halk Partisi olarak destekliyoruz
ve bu kanun tekliflerinin yasalaşması hâlinde, Türkiye Cumhuriyeti'ne,
bu kanun kapsamına giren köy korucularına, onların yakınlarına,
ailelerine hayırlı olmasını diliyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Ersin.
Sayın milletvekilleri, birleşime
14.45'e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati:
13.35
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati:
14.59
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114'üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1429 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 2'nci maddesine bağlı ek
madde 16 üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Muzaffer
Kurtulmuşoğlu, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Kurtulmuşoğlu.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUZAFFER
R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Bitlis Milletvekili Abdurrahim Aksoy ve Şırnak Milletvekili İbrahim
Hakkı Birlik; Mardin Milletvekili Muharrem Doğan ve 17 Milletvekili
ile Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Köy Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine Anavatan Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan evvel, burada
bir arkadaşım konuşurken laf atmaların, bazen, boyutlarını aştığı
için insanlar birbirlerini kırıyorlar. Ben şunu söylüyorum: Senenin
sonu geldi, en kötü ihtimalle, varsın arkadaşlarım kürsüde konuşsunlar.
Laf atmanın da bence bir adabı olmalı diye düşünüyorum. İnsanları
kırmak kolaydır da gönlünü yapmak çok zordur. O bakımdan, sevgili arkadaşlarımdan
ricam, istirhamım, kürsüdeki arkadaşları dinleme sabrını kendilerine
tavsiye ediyorum. Kim olursa olsun, muhalefette, iktidarda, değişmez.
Biz, burada bir çatı altında, herkesin bir işi, Türkiye'nin insanlarının
refah içinde yaşaması için, mutlu bir aile olarak toplumda yer bulması
için burada bulunuyoruz. Bunu, hassaten bütün arkadaşlarımdan rica
ediyorum.
1984'ten beri, ülkemiz, terörle mücadele
etmekte ve aşağı yukarı 35 bin kişiye yakın insanımızın hayatı
gitti terörde. Güvenlik güçlerine yardımcı olabilsin diye geçici
köy korucuları kanunu çıkarıldı ve Türkiye'de 65 bin köy korucusu,
geçici köy korucusu kadrosu bulunmakta. Bunlardan şu anda 57 bin
kişisi kadrolu, yani, 8 bin kişiye yakın kadro açığı bulunmakta.
Neden ihtiyaç duyuldu? Mezralarda, köylerde, güvenlik güçlerinin
yetişemediği yerlerde insanlarımızın can, mal kaybına uğramaması
için köy korucuları teşekkül ettirildi. Keşke daha evvelden yapılsaydı,
bu kadroya alınsaydı geçici köy korucuları, çok daha iyi olurdu,
ama, neresinden olursa olsun nasıl olursa olsun bugün dahi gündeme
getirilmesi olumlu bir iştir. Bunu da canı gönülden ben de destekliyorum
grubum olarak, arkadaşlarım olarak.
Biliyorsunuz, terör, asker aldı,
polis aldı, evinde uyuyan insanların canını aldı, aşağı yukarı
1.400'e yakın da köy korucusunun canını aldı. Bu bakımdan, terörün
nerede olursa olsun dünyanın hangi tarafında olursa olsun ülkemizin
hangi tarafında olursa olsun, bütün muhalefetiyle iktidarıyla,
o terörü lanetlemek mecburiyetindeyiz ve lanetliyorum da.
Sevgili arkadaşlarım, terör, hepimizin
baş belası. Yine daha iki gün evvel Ulus'ta olan terörü gördük, 6 kişinin
canını aldı, Şırnak'ta 7 tane erimiz öldü. Dün veya evvelsi günü Tunceli
Emniyet Müdürünü kıl payı kurtarıverdik terörden. Emniyet Müdürüne
de buradan geçmiş olsun diliyorum. Ölenlere rahmet diliyorum, yakınlarına
başsağlığı diliyorum ve sabırlar diliyorum.
Kolay değil... Televizyonlarda
duymak, 1 asker öldü, 3 yaralı var demek ayrı, ama, ateş düştüğü yeri
yakıyor. Onun bir de, o aileyi düşündüğümüzde, nasıl feryat içinde
olduklarını gördüğümüzde, terörün sınır ötesiyle, sınırımızın
içinde olması arasında hiç fark yoktur diyorum.
Bu terörü önlemek için iktidar
olarak, muhalefet olarak… Bunun muhalefeti, iktidarı yoktur; terör,
hepimizin başının belasıdır, ülkemizin baş belasıdır. Bu terörü
önlemek için ne lazım ise bir an evvel bu Meclise getirilip, çarelerini
bulmamız lazım diye düşünüyorum; çünkü, bugün "Beni sokmayan
yılan bin yaşasın." deme hakkımız yoktur arkadaşlarım. Terör,
hepimizin kapısını çalabilir; terör, herkese uğrayabilir. O
hâlde terör, bizim topyekûn ülke olarak sorunumuz. Bu sorunu, tabii
ki, halletmenin çarelerini aramak birinci etapta iktidarın görevidir
diye düşünüyorum, ama iktidar bu teklifi getirdiğinde terörün önlenmesi
için ne lazımsa yapılması lazım geldiğinde artık, kimse, bunu iktidar
getirdi deyip, hiçbir muhalefetin buna karşı duracağını zannetmiyorum
ve böyle bir şey de olmaz.
Onun için, sevgili arkadaşlarım,
bu geçici korucuların kadroya alınması memnuniyet verici. Yalnız,
benim bir ters tarafıma gelen, aklımın çok ermediği bir şeyi söyleyeceğim:
Kadroya aldık, yeşil kartlı yaptık annesini, babasını, kardeşlerini,
bakmakla mükellef olduğu insanları. Maaşa bağladığımıza göre,
sosyal güvencesini de 657'ye tabi tutsaydık acaba bir yanlış mı yapardık?
Burada bir eksik var diye düşünüyorum. Yani, bu eksik var diye bu kanunun
çıkmasına engel şey etmiyor benim gönlüm, yani bu kanunun çıkmasını
istiyorum. Çıkarken, eksiğini de söyleyeyim, buraya çıktığıma
göre de yani ben eksik bulduğumu söyleyeceğim. İnşallah, ileride
bu geçici korucuları kadroya aldıktan sonra, sosyal güvencesini
de SSK'lı veya Bağ-Kur'lu veyahut da sosyal güvenlik şemsiyesine,
657'ye bağlı olarak alırsak daha iyi olur diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu, lütfen
toparlayınız.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla)
- Toparlıyorum.
Tabii, Hükûmet, bazen kürsüye çıkıp
"13 milyona yakın insana yeşil kart verdik." diyor. Yani, yeşil
kart vermek, tabii ki doğru, ama, bunu, niye sosyal güvenceye kavuşturarak
yeşil kartı vermemizdeki sebebin altında, temelinde yatan ne?
Onunla övünülmez. Sosyal devletin görevi, bir insana, doğumundan
ölümüne kadar bakmakla mükelleftir, sağlığıyla ilgilenmekle mükelleftir.
Şimdi, şeye benziyor: Belediye başkanları veya Hükûmetin bakanları,
şu kadar kömür verdim diyor, şu kadar yardım yaptım diyor vatandaşa.
Keşke, onu demesek de şu kadar işçi aldık, şu kadar memur aldık, şu kadar
şunu yaptık diyebilsek daha iyi olur diye düşünüyorum. Yani, adamı
fakir edip belediyelere veya kendine muhtaç etmektense onu çalıştırarak,
onun, ekmek parasını, kendi çalışarak, çalıştığında, akşam evine
giderken kendi erzağını almasında yarar vardır diye düşünüyorum.
Bu bakımdan, hükûmetlerin görevi, insanlara, balık yemesini değil,
balık tutmasını öğretmesi lazım diye düşünüyorum ve bu konuda,
bu kanunun, ülkemize, milletimize, geçici koruculara hayırlı
olmasını diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum,
hoşça kalınız. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Kurtulmuşoğlu.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen
Haluk Koç, Samsun Milletvekili.
Buyurun Sayın Koç. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin ilgili
maddesi üzerinde, şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, ben, daha
önce, iki kere şahsım adına söz aldım. Özellikle, şahsım adına söz aldım
ve beni bağlayan temelde görüşleri ifade etmeye çalışıyorum. Yani,
grup adına değil bu konuşmalarım ki, grup adına da konuşsam, tabii
ki, partinin izlediği politikalara daha uygun ifadeler takınabilirim.
Değerli arkadaşlarım, ben, olayın
yüz, yüz elli yıllık bir geçmişi olduğunu, Türkiye'nin başına dolanan
bu terör belasının, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Paris'te toplanan
konferansta -Paris Konferansı'nda- o zamanki Wilson Prensipleri etrafında
ortaya konan çözüm önerilerinin, Osmanlı'nın o döneminde bu coğrafya
adına katılan Nubar ve Şerif Paşa'ların burada Ermeni ve Kürt millî
komiteleri adına yaptıkları taleplerin yakın siyasi tarihimizde
irdelenmesinin önemli olduğunun altını çizmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, o konferansta,
bahsettiğim kişiler kendi etnik gruplarının millî temsilcileri
olarak Wilson Prensipleri doğrultusunda Osmanlı Devleti'nin arta
kalan coğrafyasının paylaşılması programının talepkârları olarak
masaya oturmuşlardır.
Değerli arkadaşlarım, aralarında,
konferansa gidiş noktasında, masaya oturuş noktasında tam bir fikir
birliği vardır. Ne zamanki, Ermeni taleplerinin güneyde denize
açılan bir koridoru Osmanlı İmparatorluğu'nun mirası üzerinde talep
etme noktasına indirgenmiştir, o zaman Nubar Paşa'yla Şerif Paşa'nın
çıkarları örtüşmekten çıkmış, çatışır hâle gelmiştir ve bu çatışma,
daha sonra, her iki grubun müttefiklerini de farklılaştırmıştır.
Onun için, tarih önemli diyorum.
Değerli arkadaşlarım…
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu
ikaz eder misiniz Sayın Başkan.
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman ) - Kişisel
konuştuğun için dinlemiyorlar.
HALUK KOÇ (Samsun) - Evet, teşekkür
ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, bunları
neden söylüyorum? Bunlar önemli, çünkü, bugün geldiğimiz noktada;
yok efendim, Barzani bunu demiş, Barzani şunu dediği için şöyle olmuş,
böyle olmuş. Bu tartışmaların çok ötesinde bir kökü var bu olayın.
Bunları bilmeden, bugün yaşadığımız bazı sorunları yüzeyel olarak
değerlendirmenin, önlem almanın, çözüm getirmenin mümkün olmadığına
inananlardanım.
Değerli arkadaşlarım, bu süreç,
daha sonra cumhuriyet döneminde, yine, hem etnik kökende hem, maalesef,
temiz Anadolu Müslümanlığını, temiz Anadolu İslamı'nı, her zaman
Arap milliyetçiliği temelinde, Vehhabi unsurlarla kirletmeye çalışanların,
Anadolu'daki temiz Müslümanlığı, İslam'ı kullanarak bölücülük
yaptığına şahit oluyoruz, etnik temelde de var, dinsel temelde de
var.
ASIM AYKAN (Trabzon) - İngilizler
var.
HALUK KOÇ (Devamla) - Bunların arkasında
büyük devletler olduğunu sabah söyledim Sayın Aykan, her seferinde
o devletlerin adını söylemek zorunda değiliz. Bunlar belli, tarihte
belli. Yani, yaşadığımız süreci analiz etmeye çalışıyoruz.
Onun için, bütün bunları, bilerek,
burada basit siyasi çatışmaların, kürsüde ifade etmenin ya da ona
cevap vermenin ötesinde ele almamız gereken boyutları var.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün, eğer Kuzey Irak'ta bir aşiret lideri haddini aşan açıklamalarda
bulunup Türkiye'nin Misakımillî'si içerisinde bulunan ve benim
için, kendi şehrim, kendi seçim bölgem Samsun'dan hiçbir farkı olmayan
Diyarbakır'la ilgili bazı küstah taleplerde bulunabiliyor ise,
bunun zeminini, ona bunu söyletenlerin verdiği cesarette aramak
lazım ve ona göre de, Türkiye'nin, büyük bir devletse, politikalarını
caydırıcılık noktasında bu hedeflerden oraya yöneltmesi lazım.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan,
iki dakikada toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Türkiye'nin bu noktada çok ciddi
bir kararlılık sergilemesi gerekiyor değerli arkadaşlarım. Bu
kararlılık nasıl olmalı? Bu kararlılığı, yakın tarihimizde, terör
örgütü başının, terörist başının Suriye'den çıkartılması döneminde
Türkiye sergilemiştir. Bu, çok uzak da değildir. On yıl önceye geri
dönelim. On yıl öncesinde, Türkiye, Suriye'de odaklanan, Suriye'de
korunan, Suriye'de himaye edilen, Suriye'de misafir edilen, her türlü
eylemini planlayan ve Türkiye'nin başına bela olan o katilin Suriye'den
çıkartılması için nasıl bir kararlılık sergilemişti? Siyasi iradesiyle,
iktidarıyla-muhalefetiyle o zaman ve güvenlik güçleriyle, onların
yetkilileriyle hep beraber bir duruş sergilemişti. Bizzat Hatay'dan
Suriye uyarılmıştı. Hatırlayın. Hatay'dan, dönemin ilgili güvenlik
kuvvetleri, en üst yetkililerinden bir tanesi, muhatabımız olan
ülkeyi uyarmıştı. Bu, güçlü bir devletin, ciddi bir devletin, kendini
tehdit eden bölücü terör karşısında ne yapacağını bilen bir ülkenin
göstereceği bir tavırdı ve ondan sonra siyasi irade arkasında durdu
ve teröristbaşı oradan söküldü çıktı. Bir iki tur attı ve ondan sonra
paketlendi geldi.
Değerli arkadaşlarım, Kuzey
Irak'ta -demin de söyledim- şu anda eğer Türkiye'ye zarar veren bölücü
terör mensupları odaklanıyorsa ve orada korunuyorlarsa ve oradan
lojistik, himaye, ne derseniz deyin, her türlü desteği alıyorlarsa
ve bizim ulusal sınırlarımızdan sızarak Türkiye'de can almaya, Türkiye'nin
başına bela olmaya devam ediyorlarsa, Türkiye her yönüyle bu kararlılığını,
tıpkı Suriye'ye gösterdiği gibi, oraya da göstermelidir.
Oranın muhatabı kimdir? Irak Devlet
Başkanı olarak geçen Talabani midir? Kendini Kuzey Irak'ta herhangi
bir yapının ya da gelecekteki bir Anayasa oylamasının sonucunda
orada bir güç olmayı düşünen bir aşiret lideri midir, yoksa, orayı
şu anda fiilî işgal altında bulunduran bir büyük ülke midir? Kimse,
muhatabına, Türkiye, kararlılıkla, kendisini tehdit eden, kendisinin
başını sıkıntıya sokan bu unsurların orada barındırılmamasını,
destek görmemesini, tıpkı Suriye'ye yaptığı gibi, hatırlatmalıdır.
Büyük devlet budur, güçlü devlet budur; bunu sergilemek zorundadır,
kararlılık gerekmektedir. Yoksa, "Efendim, Musul'la Diyarbakır
arasında kader birliği vardır. Orada şu olursa böyle olur." gibi
küstahlıklara, Türkiye'de herkes gülüp geçer, ama ona da, bir daha bu
kelimeleri yan yana getirerek bunları söyleyemeyecek bir kararlılığı,
Türkiye, her boyutta sergilemelidir.
Değerli arkadaşlarım, bir kere
daha ifade ediyorum: Korucularla ilgili sosyal boyutu olan bu yasa
tasarısını, Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım olarak destekliyoruz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Koç.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen
Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
22'nci Dönem Parlamentosunun son
günlerini yaşıyoruz. Bu dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak,
çok önemli kanunların altına imza attık. Ama, bugün görüşmüş olduğumuz
bu kanun teklifi, bu dönem Parlamentosunda görüşülen ve biraz sonra
hepimizin oylarıyla kanunlaşacak olan en önemli kanun tekliflerinden
ve tasarılarından birisi olarak anılacaktır. Çünkü, yirmi beş yıl
önce, Türkiye'nin o günkü şartları içerisinde, bir ihtiyacın ortaya
çıkması nedeniyle, görev başına gelen ve o günden beri Türkiye'nin
bölünmez bütünlüğü için gecesini ve gündüzünü feda eden ve bu uğurda
1.357 şehit veren koruculara, geç de olsa, sahip çıkmanın mutluluğunu
yaşıyorum. Çünkü, korucularla ilgili ben, bu Parlamentoda on beşe
yakın konuşma yaptım ve bütün konuşmalarımda, korucuların, Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde isimlerinin altın harflerle yazılması gerektiğini
ifade ettim. Çünkü, öyle zor şartlar altında görev yapıp 1.357 şehit
veren ve bu toprakları kanlarıyla sulayan ama, hiçbir sosyal güvenlik
kurumuna tabi olmadan, yirmi üç yıldan beri gece-gündüz Türkiye'nin
bekası için çalışan bu insanlara ne yapılsa azdır, diye ifade ettim.
Eğer bu koruculuk müessesesi bir başka ülkede olsaydı ve bu korucular
bugüne kadar 1.357 şehit vermiş olsalardı, bunların heykelleri o
ülkelerde dikilirdi; yediden yetmişe, o ülkenin bütün fertleri
bunlara minnet ve şükran duygusuyla bağlı olduklarını gece-gündüz
ifade ederdi.
Ama, bugün, geç de olsa bir büyük
ayıbı hep beraber temizlemenin onuru ve gururu içerisindeyim. Bir
büyük yanlışlığın, bir büyük eksikliğin giderilmiş olmasından dolayı
bu kanun teklifinin altında imzası olan ve parmaklarıyla biraz sonra
bu kanun teklifini kabul edecek olan bütün milletvekillerimize
şimdiden teşekkür ediyorum ve bu kanun teklifinin Türkiye Büyük
Millet Meclisine gelme noktasında emeği geçen, başta İçişleri Bakanımız
olmak üzere, bu kanun teklifini veren bütün değerli milletvekili
arkadaşlarımıza şükranlarımı sunuyorum.
Ben, beş yıl korucularımızla gece-gündüz
birlikte görev yapan birisiyim. Onların şehitlik mertebesine
ulaştıklarını çıplak gözle yakından müşahede eden birsiyim. Hiçbir
maddi menfaat gözetmeden, yerlerini, yurtlarını terk eden, eşlerini,
çocuklarını kaybeden ve en sevdiklerinden ayrılan ve bugün şehadet
mertebesine ulaşmış olan bu mesleğin mensuplarını gönülden kutluyorum,
gözlerinden öpüyorum.
Geçmişi çok çabuk unutuyoruz.
Ben, o günleri, o bölgede terörün en yoğun dönemlerde yaşayan bir
insanım ve Türkiye'nin dört bir köşesinden şu sesler yükseliyordu:
"Terör bitsin de nasıl biterse bitsin." sözleri Edirne'den
Hakkâri'ye kadar yankılanıyordu. İşte, böyle bir ortamda bunlar görev
yaptılar ve bunların yapmış olduğu görevin anlamı son derece önemli,
çünkü o bölgede hain emellerini gerçekleştirmek isteyen bölücü
terör örgütüne karşı o bölgede yaşayıp, bizzat bunların karşı çıkmaları,
terör örgütünün belini kıran en önemli faktörlerin başında gelmektedir.
İşte, korucular, tarihî bir görevi
yerine getirdiler, ama bugüne kadar sosyal güvenlik hakları yoktu,
tazminat hakları yoktu; 2005 yılına gelinceye kadar sağlık ve tedavi
giderlerinden de yararlanamıyorlardı, ama, artık, bugün 57 bin korucu
geleceğe daha güvenle bakar bir hâle gelmiştir. Artık onlar, eksi
15, eksi 20 derecede nöbet tuttukları Gabar ve Herekol Dağlarında,
artık sosyal güvenliklerine kavuşmuş, geleceğe güvenle bakan,
devletinin kendilerine sahip çıkmasından dolayı da devlete bir
kat daha fazla bağlılıkla bu görevi yapacak olan kardeşlerimiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - O bakımdan,
bu kanun çok önemli -demin de söyledim-
buradan yüzlerce kanun geçti, ama, bence, içlerinden en önemlilerinden
birisi bu kanun, çünkü, bugün 57 bin kişi, aileleriyle beraber 500
bin kişi, yakın çevreleriyle beraber milyonlara ulaşan bir rakama
sahip olan bu korucular, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkacak
olan bu kararı dört gözle, büyük bir heyecanla bekliyorlar.
O bakımdan, 22'nci Dönem Parlamentosu
olarak, bu kanunun altında imzası olan milletvekilleri olarak, bu
kanuna biraz sonra parmaklarıyla destek verecek milletvekilleri
olarak, 22'nci Dönemin sonunda bir vefa borcumuzu, Türk milletinin
kadirşinaslığını, devletin bütün vatandaşlarına sahip çıkma duygusunu
ve yirmi üç yıldan beri bir sosyal güvenlik şemsiyesi altında olmadan
-demin de ifade ettim- canlarını ve mallarını, her şeylerini bu vatan
için feda eden korucularımıza ne yapsak azdır diyor ve tekrar, bu kanunun
çıkmasında emeği geçen bütün ilgililere huzurlarınızda teşekkür
ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Kandoğan.
Madde üzerinde soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Koçyiğit, buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Üç tane sorum var. Birincisi: Bu
yasa teklifi, sadece, geçici köy korucularını kapsamaktadır. Aynı
koşullarda canlarını tehlikeye atarak, hatta ölümü göze alarak görev
yapan 20 bin gönüllü köy korucusunu yasa kapsamına almayı düşünüyor
musunuz?
İkinci sorum: Geçici köy korucularına
güvenliklerini sağlamaları amacıyla, özellikle şehir merkezlerinde
küçük silah taşıma ruhsatı vermeyi düşünüyor musunuz?
Son sorum: Özellikle çeşitli nedenlerle,
terör dışı nedenlerle görevlerine son verilen binlerce geçici
köy korucusu vardır. Bu soruyu daha önce de sordum, fakat Sayın Bakanımız
cevap vermedi, yazılı cevap vereceğini söyledi. Geçici köy korucuları
bizi arıyorlar, bu konuda Sayın Bakanımızın, mümkünse, sözlü cevap
vermesini istiyorlar. Ben de bunu Sayın Bakanıma tekrar soruyorum,
acaba sözlü cevap verebilir mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Koçyiğit.
Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET
MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Koçyiğit'in verdiği soruyla ilgili gönüllü köy korucularını
kapsıyor bu… Kapsam dışı.
Silah ruhsatıyla ilgili yönetmelik
değişikliği yapılıyor.
Üçüncü sorunuzla ilgili, geçici
köy korucularının durumuyla ilgili de yazılı cevap vereceğiz.
Teşekkür ederim.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) -
Sayın Bakan, kapsıyor mu kapsamıyor mu? Anlaşılmadı.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET
MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Kapsamıyor.
BAŞKAN - Madde üzerinde üç adet
önerge vardır, önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım,
sonra, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1429 Sıra Sayılı
kanun teklifinin 2. maddesi ile 442 sayılı Köy Kanununa eklenmesi
öngörülen ek 16. maddenin 1. fıkrasında yer alan "2000" rakamının
"3000" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nihat
Eri Faruk Çelik Abdurrahim Aksoy
Mardin Bursa Bitlis
Osman
Aslan Selahattin Dağ Maliki Ejder Arvas
Diyarbakır Mardin Van
Mehmet Beşir Hamidi Mehmet Ali Suçin
Mardin Batman
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1429 Sıra Sayılı
kanun teklifinin 2. maddesi ile 442 sayılı Köy Kanununa eklenmesi
öngörülen ek 16. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "2000" rakamının
"3000" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhsin
Koçyiğit Hüseyin Özcan İbrahim Özdoğan
Diyarbakır Mersin Erzurum
Ümmet Kandoğan Muzaffer
Kurtulmuşoğlu
Denizli Ankara
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum
ve işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1429 sıra sayılı
teklifin 2. maddesi ile 442 sayılı Köy Kanununa eklenmesi öngörülen
ek 16. maddenin 1. fıkrasında yer alan "2000" rakamının
"3200" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Kemal Kılıçdaroğlu Hüseyin Ekmekcioğlu
Malatya İstanbul Antalya
Sami Tandoğdu Osman Özcan
Ordu Antalya
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, katılamıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET
MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergenin gerekçesi üzerinde
söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu, yirmi üç yıldır verilmeyen
bir hak. Yirmi üç yıldır, bu insanlar, doktor paralarını cebinden
verdiler, çoluk çocuğunun doktor paralarını cebinden verdiler.
Sağlık yardımından, emeklilikten hep mağdur oldular. Bu, mağduriyetin
giderilmesidir. Yani bu insanlar, zaten elli beş yaşına geldiğinde
emekli olacaklar. Zaten bunların çoğu… İçlerinde yirmi yıl çalışan
var. Şu anda on beş, on yedi yıl olan bir sürü insan var. Mademki, sabahtan
beri tüm konuşmalarda hep bu insanlar mağdur edildi diyorsunuz, gelin,
hiç değilse, belli bir süre, bu insanların, üç kuruş… Eski mağduriyetlerini
gidermek amacıyla 3.200 göstergeye çıkaralım ve bir şekilde, bugüne
kadar yaptığımız haksızlığı önleyelim.
Hepinize saygılar sunar, teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım
iki önerge aynı mahiyette olduğundan, ilk önergeyi okutup, ikincisinde
imza sahiplerini okutacağım ve işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1429 Sıra Sayılı
kanun teklifinin 2. maddesi ile 442 sayılı Köy Kanununa eklenmesi
öngörülen ek 16. maddenin 1. fıkrasında yer alan "2000" rakamının
"3000" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nihat
Eri (Mardin) ve arkadaşları
Muhsin
Koçyiğit (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET
MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Geçici köy korucularının ekonomik
durumunun düzeltilerek mağduriyetlerinin giderilmesi.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Ek Madde 17'yi okutuyorum:
EK MADDE 17- 55 yaşını doldurup onbeş
yıldan az hizmeti olan veya 55 yaşını doldurmamış olan geçici köy korucularından;
sağlık ve idarî nedenlerle görevine son verilenler ile ölenlere (55
yaşını doldurmamış olmakla birlikte onbeş yıl veya daha fazla hizmeti
bulunanlardan görevleri ile ilişikleri devam etmekte iken vefat
edenler hariç), 20.000 gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan
aylık katsayısı ve hizmet yılı ile çarpımı sonucunda bulunacak
miktarda tazminat ödenir.
55 yaşını doldurmadan kendi istekleri
ile görevlerinden ayrılan geçici köy korucularına, hizmet sürelerine
bakılmaksızın 20.000 gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan
aylık katsayısı ve hizmet yılı ile çarpımı sonucunda bulunacak
miktarda tazminat ödenir.
Tazminat hesabında bir yıldan az
olan hizmet süresi bir yıl kabul edilir. Bir tam yılı aşan süreler
için; ay kesirleri tam ay sayılmak suretiyle bu süre ile orantılı
ödeme yapılır. Vefat eden geçici köy korucularının hak ettiği tazminat
kanunî mirasçılarına ödenir. Verilecek tazminat tutarından herhangi
bir vergi ve kesinti yapılmaz. Ek 16 ncı madde uyarınca aylık bağlanan
veya disiplin hükümlerinin uygulanması sonucu görevlerine son
verilen geçici köy korucularına bu madde hükümlerine göre tazminat
ödenmez.
Geçici köy korucularından görev
süresi içinde vefat edenlerin eşine ve çocuklarına, bunlar yoksa
anne ve babasına, bunlar da yoksa kardeşlerine, 15.000 gösterge rakamının
memur aylıklarına uygulanan aylık katsayısı ile çarpımı sonucu
bulunacak miktarda herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaksızın
ölüm yardımı ödenir.
Geçici köy korucularından sakatlananların
kendilerine, ölenlerin ise dul ve yetimlerine 3/11/1980 tarihli ve
2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümleri
uygulanmak suretiyle malûllük ya da dul ve yetim aylığı bağlanmış olması
durumunda; bu madde hükümlerine göre ayrıca tazminat ödenmez, önceden
bu madde hükümlerine göre tazminat ödenmiş olanların almış oldukları
tazminat tutarı 2330 sayılı Kanun hükümlerine göre ödenmesi gerekecek
nakdî tazminat tutarından düşülür.
Ek 16 ncı madde ile bu madde kapsamındaki
ödemeler, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılır ve ödemenin
yapılmasını takip eden iki ay içinde Hazineden tahsil edilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen Muharrem Doğan, Mardin Milletvekili.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHARREM
DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1429 sıra
sayılı Yasa Teklifleri'nin ek 17'nci maddesi üzerinde Anavatan Partisinin
görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Böylelikle,
yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, terör bölgesinde
yaşayan, terör bölgesinin bünyesinden Parlamentoya gelen bir arkadaşınız
olarak, ben, bu yasa teklifinin, sosyal boyutu bakımından, sosyal
getirisi bakımından çok önemli olduğunu, iki sene önce, çok değerli
Anavatan Partisi Grubu milletvekili arkadaşlarıma ifade ettim
ve onların görüşlerini de alarak bu kanun teklifimi sundum.
Ancak, bu kanun teklifimiz bir buçuk
yıldır komisyonda bekletilmektedir. Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi
olarak, gerek eski İçişleri Bakanımız Sayın Abdülkadir Aksu'ya, defalarca,
bu yasanın bir an evvel çıkması noktasında ricada bulunduğum hâlde
"Biz, İçişleri Bakanlığı olarak üzerinde çalışmalar yapıyoruz,
çıkaracağız." dedi. Ama, bu hazırlamış olduğumuz yasa teklifini
paramparça ederek önümüze getirdiniz. Ben, bu noktada üzgünüm. Çünkü,
geçici köy korucularımız, yirmi iki yıldır, göğsünü gere gere, vatan
uğruna -silahlı kuvvetlerimizle birlikte- dağ taş demeden, her durumda,
yalnız bırakmamışlardır silahlı kuvvetlerimizi.
Bugüne kadar 1.334 kişi hayatını
kaybetmiştir. Yine, buna bağlı olarak bir bu kadar da sakat kalmış
köy korucusu arkadaşlarımız var. Bunların eşleri yeşil kartlıdır.
Türkiye sosyal hukuk devleti olduğu hâlde, sosyal güvenlik şemsiyesi
altına almış olduğumuz bu köy korucularının eşlerinin hâlen yeşil
kartlı kalmasından son derece üzgünüm ve utanıyorum.
Değerli arkadaşlar, siz değil misiniz,
övünerek, göğsünüzü kabartarak, 73 milyon insanın huzurunda
"Türkiye'de 13 milyon yeşil kartlı var, onların sağlık güvenceleri
güvence altına alınmıştır." diye siz söylemiyor musunuz? Peki,
soruyorum size: 57.860 tane köy korucumuz var. Bunların eşleri neden
yeşil kartlıdır? Bakmakla mükellef oldukları anneleri, babaları,
çocukları neden yeşil kartlıdır? Neden bizim gibi, SSK'lılar gibi,
657'ye tabi memurlarımız gibi karneleri yoktur?
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Ne farkı
var? Yeşil kartla onun ne farkı var?
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Farkı
çoktur.
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Farkı
yok.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Siz beni
dinleyin lütfen. Oradan laf atmayın. Benim size ayıracak vaktim yok.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Yanlış konuşuyorsun,
saptırıyorsun!
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, şimdi, Türkiye'nin yapısını, coğrafi yapısını, nerelerde
jandarma karakolu yok, nerelerde var, nerelerde jandarma karakolları
kapatılmış, başka yere taşınmayanlar… Bana laf atıyorlar.
Sayın Vekilim, lütfen, bu bizim meselemizdir.
Doğu, Güneydoğu meselesini sizler bizim kadar bilemezsiniz. Lütfen
saygı duyun.
Karşımda Sayın Naci Aslan kardeşim,
bakın, bana, bu kürsüden -tarih veriyorum- 16/7/2004 tarihinde sataştı
ve bana şöyle bir laf attı, okuyorum: "Demin Sayın Muharrem Doğan
koruculuk sistemini savundu. Bana göre, bu bir insanlık suçudur."
Sayın Aslan, bu yaptığımız insanlık suçu mudur? "Demokratik ülkelerde
böyle bir kurum yoktur. Bu da ülkemizin daha demokrasiye geçmediğini
gösterir. Korkunun ecele faydası yok." diyor Sayın Aslan.
Tabii, şimdi, Sayın Aslan AKP sıralarında
oturuyor, fikir değiştirdi sizlerin de her gün fikir değiştirdiğiniz
gibi. Krizleri yönetemediğiniz gibi, bu krizleri yönetemediğiniz
gibi, bu krizleri de yönetemiyorsunuz. Kabul ediniz…
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Karıştırıyorsun…
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Buradan
bana laf atacağınıza, buraya gelin, bunları anlatın, konuşun…
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Onu da anlatırız.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Şimdi,
değerli arkadaşlar, köy korucularımız yirmi iki yıldır bu hizmetleri
yapmaktadırlar. Hiçbir sosyal güvenceleri yoktur. Biz, bunların
sosyal güvence şemsiyesi altında toplanmalarını, özlük haklarının
verilmesini talep ettiğimizde, "Bu insanlık suçudur." dediniz.
Ama, bugün, gördüğüm kadarıyla seçime gidiyoruz…
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Rüşvet…
Rüşvet…
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Seçim
rüşveti diye bunu alelacele getirdiniz, sağlıklı bir çalışma yapılamadı
ve yine bu geçici köy korucularımızın isteklerini yerine getiremiyoruz.
Ben son derece üzgünüm.
Hâlbuki, bizim yapmamız gereken
şey neydi değerli arkadaşlar? Bugün, Türkiye genelinde 22 bin tane
gönüllü köy korucusu var. Bunlarla ilgili bir şey getirmedik.
57.860 tane geçici köy korucusu var, bunların tam haklarını vermedik.
Yarım yamalak bir yasa, bence bunlara bir fayda getirmeyecektir.
Mesela, bugün, düşük tahsili olan geçici köy korucuları vardır.
Bunları ne yapacağız? Bu konuda herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.
Halbuki, okullarımızda, sağlık ocaklarımızda, devlet hastanelerimizde
kaloriferleri yakacak adam bulamıyoruz. Kaymakamlarımız, geçici
personelle ve bu ücretleri Fak Fuk Fonu'ndan ödemekle bu işleri yapıyorlar.
Her gün görüyoruz, ormanlarımız yakılıyor. Peki, düşük tahsilli
bu arkadaşlarımızı buralarda değerlendiremez miyiz? Bunları entegre
edemez miyiz? Neden yapmadık? Ben, Plan ve Bütçe Komisyonunda da bunu
söyledim, hatırlattım, ama hesabınıza gelmedi. Hâlen bunları konuşuyoruz,
sadece yaptığımız şey nedir? On beş yıl hizmeti olan geçici köy korucusu
elli beş yaşına geldiğinde emekli olabilecek. Ee, bir de bunu vermeyeydik
bari, vermeseydik! Yani, bunlara minnetimiz ne?
Değerli arkadaşlar, eğer bir şey
yapacaksak dört başı mamur bir şey yapmamız lazım. Türkiye hukuk devletidir
ve hukuk devleti ilkelerine yakışan bir şey yapmamız gerekiyor
-ben ona inanıyorum- ama yapamadık.
Şimdi, bazı köy korucuları vatani
görevinden önce köy koruculuğu yapmış, sonra askerliğini yapmış;
döndükten sonra bunlara da bir düzenleme getirmedik, bu da bir eksikliktir.
Yine, jandarma komutanları, on
beş-yirmi senesini vermiş, orada büyük hizmetler, büyük başarılar
elde etmiş köy korucusuna kafası bozulmuş, çağırmış "Silahını
bırak, git..." Silahını bırakmış, gitmiş; ne kıdem tazminatı ne
ihbar tazminatı ne senelik izni, hiçbir şey ödenmeden, adam çekmiş
gitmiş.
Bunlar için bir şey yaptık mı arkadaşlar?
Neden yapmıyoruz? Bu vatandaşları eğer mutlu edeceksek, bunların
çocuklarını okutabilecek duruma getireceksek, bunların hepsini
görüşmemiz lazım.
Biz, üç gün önce Plan ve Bütçe Komisyonunda
bu yasa tasarısının çok eksik olduğunu görüştük. Kanunlar Kararlar
Daire Başkanına geldim, ricada bulundum, "En erken pazartesi,
salı günü gündeme gelir..." Bir duydum ki, bugün getirdiniz. Bu
kadar aceleye ne gerek var değerli arkadaşlar? Neden bunu yapıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Bitiriyorum.
BAŞKAN - Sayın Doğan, lütfen toparlayınız.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Sağ ol
Başkanım.
Gerekli özlük haklarının temin
edilmesi, bizim birincil görevimizdir. Bunların bir sosyal güvenceye
bağlanmaları, eşlerinin mutlaka sağlık karnesine kavuşturulmaları,
onurlu bir hizmet verebilmelerini bekliyorsak, bunları yapmamızda
fayda vardır diyorum.
Bir sonraki madde üzerinde görüşlerimi
arz edeceğim.
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum. Sizleri
saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Doğan.
Madde üzerinde AK Parti Grubu adına
söz isteyen Ramazan Toprak, Aksaray Milletvekili…
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz isteyen Ali Kemal Kumkumoğlu, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, görüşmekte
olduğumuz teklifin geçici 17'nci maddesi üzerinde grubum adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, esasen hiç
kimsenin gönlünün arzu etmediği bir zorunluluktan doğan, normal
yasal düzenlemelerimiz içerisinde olmamasına rağmen, ülkemizin
yaşadığı sıkıntıları nedeniyle çok ciddi sorumluluklar üstlenen
koruculuk kurumuyla ilgili bir yasal düzenleme yapıyoruz. Koruculuk
kurumu ülkemizin karşı karşıya kaldığı olağanüstü bir tehdidin
sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Terör son otuz yılda ekonomik taleplere
dayalı, ülkelerin yoksul kesimleri ile varlıklı kesimleri arasındaki
ekonomik kaynakları paylaşma taleplerine dayalı bir anlayıştan
etnisiteye dayalı, inanç farklılıklarına dayalı bir kanala doğru
hızla yönelmiştir ve belki, terörün böyle bir alana doğru yöneltilmiş
olması, son derece bilinçlice yönlendirilmiş bir projenin parçası
olarak da algılanabilir. Çünkü, gerçek anlamda, terör, tam bir kör
dövüşüne dönüşmüştür; her türlü mantığın dışında
-zaten terörün kendisi mantığın dışındadır- bu anlamıyla, insan
aklının kabullenemeyeceği ölçüler içerisinde her türlü mantığın
dışarısına çıkmıştır.
Şimdi, günümüzde iki tip terör
var. İnanç esasına dayalı, insanların inançlarını siyasallaştırarak
o esasa dayalı terör oluşturma dünyanın farklı coğrafyalarında,
insanların etnik farklılıklarını kullanarak birbirlerine karşı
terör oluşturma dünyanın farklı coğrafyalarında terörün yeni biçimi
olarak insanlığın önüne çıkmıştır ve maalesef, ülkemiz uzunca bir
süreden bu yana, dünyayı tehdit eden her iki terör biçiminin de hedeflerinden
birisi hâline gelmiştir. Ülkemizde, bir taraftan, insanlarımızın
inançları, hiç ilgisi olmaması gerekirken, aslında inancın kendisine
dönük en büyük tehdit, inancın belki kendisini reddetme anlamına
gelebilecek, inancı siyasallaştırarak, onu bir terör unsuru, terör
aracı hâline kullanabilmenin de belli altyapılarının oluştuğu;
aynı zamanda geçmişi çok eskilere dayanan, biraz önce Sayın Haluk
Koç'un da ifade ettiği gibi, ta Birinci Dünya Savaşı yıllarına dayanan,
zaman zaman geliştirilen, ama dünya konjonktürü uygun olmadığı
için zaman zaman geriletilen, konjonktür uygun olduğunda -ki, son
yirmi beş yılda dünyada bu konjonktür uygun hâle dönüşmüştür- Türkiye,
bu iki terörle de tam bir boğuşma içerisindedir.
Değerli arkadaşlarım, birinci
terör dünyada çok daha geniş bir alanı ilgilendirdiği için, yani
inançların siyasallaştırılarak ortaya çıkarılmaya çalışılan
terör biçimi dünyada çok daha geniş bir tehdit alanı oluşturduğu
için, uluslararası düzeyde çok geniş bir destek bulamamaktadır.
Onun, uluslararası düzeyde bulduğu destek, konjonktür gereği belli
ölçülerde sınırlıdır. Ama, kabul etmek durumundayız ki, dünyanın
neresinde olursa olsun, etnisiteye dayalı, etnisitedeki farklılıklara
dayalı anlayış üzerinden geliştirilmeye çalışılan terör, dünyada
diğerlerinden çok daha farklı bir destek bulmaktadır. İşin ilginç tarafı,
bu destek, zaman zaman, belli çevreler tarafından -illa bunun devletler
olması gerekmez; siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, belli
ülkelerin kamuoylarının belli kesimleri- bu çabaları, bu terör
hareketlerini, demokrasi adına, demokratik haklar adına, sahiplenebilmekte,
kabullenebilmekte, onların, o yörelerdeki, o ülkelerdeki kurumlarına
destek olmakta, bu mücadeleyi, maddi, manevi, ekonomik, siyasi,
askerî anlamda destekleyebilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'deki
terör bu desteklerle yükseltilmiş, bu desteklerle büyütülmüş ve giderek
bu desteklerin yoğunlaşarak arttığı Türkiye, hem dışarıdan siyaseten
hem de içeriden baskı altına alınarak bu terör karşısında bir geri
adım atmaya doğru zorlanmaktadır, zorlandırılmaktadır ve zaman zaman,
maalesef, bizde de "evet, bu konuyla ilgili siyasi çözümler bulunmalıdır"
noktasında birtakım arayışların içerisine girilmektedir. Üzülerek
ifade etmek durumundayım, son zamanlarda olmasa da, iktidar partisinin
de, zaman zaman, bu tür söylemleri ve bu tür girişimleri olmuştur.
Değerli arkadaşlarım, siyasi çözümden
kastedilen şey nedir? Konuşacaksın, yasalarla bu işi düzenleyeceksin.
Peki, talep edilen şey nedir? Talep edilen şey çok açık. Talep edilen
şey, bu ülkenin etnik farklılıkları esas alan bir anlayışla bölünmesidir,
ayrıştırılmasıdır. Belki, bu, bugün talep edilmemektedir. Bugün
federatif bir yapı vesaire biçimindeki birtakım öneriler Türkiye'nin
gündemine taşınmaya çalışılmaktadır. Ama, süreç içerisinde bunun
bir bölünmeye doğru gideceğini, bugün Türkiye'de terörün kaynağını
oluşturan yapıların, esas itibarıyla, nihai hedeflerinin Türkiye'de
insanların kardeşçe, bir arada yaşaması esasına dayalı bir düzenleme
değil, bu ülkenin etnik farklılıkları esas alan bir anlayışla parçalanmasına
dönük bir hedefi olduğunu hepimiz bilmekteyiz.
"Peki, biz onun dediklerini
muhatap almayalım, kendimiz birtakım siyasal düzenlemeler yapalım."
veya "Siz onları muhatap almayın, siz kendiniz birtakım siyasal
düzenlemeler yapın." diyebilirler. Bizim içimizde de bunu seslendirenler
var.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin
bugün hukuk sisteminde yasal açıdan yapacağı hiçbir değişiklik,
Türkiye'deki 70 milyon yurttaşın birliğini, beraberliğini, birlikte
yaşama iradesini güçlendirecek, ona güç katacak bir noktada değildir.
Türkiye bu süreçte etnik farklılıklarını yaşamak isteyen, kültürünü,
dilini, geleneklerini, göreneklerini yaşatmak isteyen yurttaşlarımızın
bu taleplerini karşılayabilecek her türlü yasal düzenlemeyi yapmıştır.
Artık, bundan sonra yapılabilecek her yasal düzenleme, Türk insanının,
bu milletin birliğini, beraberliğini güçlendirecek değil, ayrılık
tohumlarını pekiştirecek, ayrılık güçlerine destek verecek, ayrılığı
tetikleyecek, ayrılıkçı talepler içerisinde bulunanları cesaretlendirecek
düzenlemeler olmak durumundadır.
Şimdi geldiğimiz noktada, yasal
düzenleme sınırı olarak yapılacak en sıradan şey, ana dilde eğitim
hakkı, her düzeyde ana dilde eğitim hakkı veya federatif yapılanmayla
ilgili yasal bir düzenlemenin yapılmasına dönük çalışmalardır.
Şimdi, bu taleplerin hangisi,
Türk milletinin birliğini, beraberliğini, birlikte yaşama iradesini
güçlendirecek bir talep olarak karşımıza çıkarılabilir? Bugün bizim
Meclisimizde, belli konularda belli kararlar alınırken, arkadaşlarımızın
iradelerini kullanmalarında, henüz bu tür düzenlemelerin yapılabileceği
noktasındaki birtakım kanaatlerden hareketle, belli kararlarda
belli oylar kaldırılıp, belli oylar kaldırılmamaktadır. Bu gerçeği
hepimiz bilmeliyiz.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin
bugün en temel problemi, karşı karşıya kaldığı terörle ilgili en
temel problemlerinden bir tanesi, Türkiye'nin bu gerçeğini, yani
yapmış olduğu bütün bu yasal düzenlemelerle gelmiş olduğu noktayı,
hem kendi kamuoyuna anlatamaması hem uluslararası kamuoyuna yeterince
anlatamamasıdır. Türkiye'nin bugün, tıpkı Ermeni meselesinde olduğu
gibi -yani, o konudaki haklılığına güvenerek, haklılığına inanarak-
bütün dünyanın önüne çıkıp…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu, lütfen
toparlayınız.
Buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) -
…herkes elindeki, herkes önündeki bilgiyi belgeyi getirsin, uluslararası
bağımsız bir heyet oluşturulsun, bilim adamlarından oluşan bir heyet
oluşturulsun; biz, o heyetin vereceği her türlü karara razıyız anlayışında
olduğu gibi, elbette, bu meselemizi onunla mukayese etmemiz, karşılaştırmamız
söz konusu olamaz, ama, özgüven açımızdan, yaptıklarımıza olan inancımız
açısından, Türk ulusunun, Türk milletinin birliğini, bütünlüğünü,
herkesin kendi farklılıklarını yaşama hakkını koruyarak, geliştirerek,
güçlendirerek, geleceğe taşıyarak; geleneğini, göreneğini,
kültürünü, kendisinden sonraki kuşaklara, nesillere taşıma hakkını,
bizim, bu coğrafyada yaşayan bütün insanlarımıza verdiğimizi,
dolayısıyla bunun ötesinde ortaya konulabilecek taleplerin ve
Türkiye'den bu anlamda istenen, talep edilen beklentilerin Türkiye'nin
birliğine bütünlüğüne değil, Türkiye'nin bölünmesine hizmet edeceğini
ve bu sebeple hiç kimsenin, yedi düvele karşı mücadele edilerek,
yokluklar, yoksulluklar içerisinde, dünyanın en gelişkin ordularına
karşı dünyanın ilk ulusal kurtuluş mücadelesini vererek, bu ülke
insanlarının canıyla kanıyla kurmuş olduğu ve bin yıldan bu yana
zaten birlikte, kardeşçe, aynı topraklar üzerinde yaşayıp, Kurtuluş
Savaşı'mızı birlikte verdiğimiz ve o Kurtuluş Savaşı'ndan sonra da
aynı cumhuriyetin ve aynı devletin eşit haklara sahip yurttaşları
olarak, birlikte yaşadığımız bütün bu farklı etnik yapıdan insanlarımızla
veya bu insanlarımızın aralarını açacak, bunları birbirlerine
farklı gözle baktırabilecek bir yaklaşımı, bir anlayışı bizden
kimsenin talep edemeyeceğini, hiç kimsenin böyle bir hakkı olamayacağını
bütün dünyaya haykırmalıyız.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Kumkumoğlu.
AK Parti Grubu adına söz isteyen
Ramazan Toprak, Aksaray Milletvekili. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK
(Aksaray) - Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teklifimiz fevkalade önemli bir
teklif. Biraz önce Sayın Koç'un başlattığı konuşmanın devamını getirmek
istiyorum; fevkalade olumlu bir konuşma, terörün kaynağına inen
bir analiz vardı. Belki, bu analizi biraz daha derinleştirdiğimizde,
bu sorunun çözümünde önemli mesafeler katedeceğimizi düşünüyoruz.
Terör bir araçtır, terörist ise maşadır.
Her ikisi bir araya geldiğinde, belli ülkeler üzerinde emelleri
olan ülkeler, bunu kullanırlar. Peki, "Terör ve terörist neyi
kullanır?" sorusuna biraz ışık tuttuğumuzda, somut örneklemeleriyle
anlatayım: Ben, 1991-1995 yılları arasında Diyarbakır'da askerî savcı
olarak görev ifa ettim. O dönem, bölgedeki tüm ağaların konaklarına
gittim, sivil toplum önderlerinin odalarına gittim, kahvelerine
indim, camilerine gittim, ama, aynı zamanda da askerî savcıydım. Anlamaya
çalıştım.
90'lı yılların başlarında çarpıcı
bir olay çok dikkatimi çekti. 90'lı yılların başlarında terörist başının
imam kılıklı, hoca kılıklı insanlarla fotoğraf çektirerek köy köy
dağıttığını ve kendi Marksist-Leninist hareketine nasıl İslami
bir kılıf giydirmeye çalıştığını ve bunda da ciddi mesafeler katettiğini
gördüm. Oysa, teröristbaşı hiç caminin önünden bile geçmeyen bir insan,
millî, manevi değerlere temelden düşman bir kişi. Oysa, fotoğraf
çektirdiği insanlar imam kılıklı insanlar. O bölge insanları dinî
değerlere fevkalade duyarlı insanlar, yani, dinî değerleri sembolize
eden neyi görürse onun peşine gidecek kadar saf, temiz, pırıl pırıl
insanlar. Ama, bu terör örgütleri bu kutsal değerleri bu şekilde
yıllarca istismar ederken, galiba, devlet olarak bu konuda yeterince
adım atmadığımız ortada ki, terörün aldığı mesafe ortada.
İşte, terörist ve terör her şeyi
kullanır. İslamiyet'i kullandı. Kim için? Kendisini kullananlar
için. Sayın Koç gayet güzel ifade etti, Wilson Prensipleri, Wilson görüşmeleriyle
bunun çok evveliyatına gidebilirsiniz.
Geçtiğimiz yıl, New York'ta, Birleşmiş
Milletler zirvesinde terör tanımı konusunda bütün üye ülkeler toplandılar.
Takip ettim, maalesef, yine, terör tanımı konusunda uzlaşamadılar.
Nedeni nedir biliyor musunuz? Ülkeler, özellikle çok gelişmiş ülkeler
-tırnak içinde söyleyeyim- kara paranın aklanması ve yolsuzlukla
mücadele sözleşmelerini imzalamaktan özenle kaçınan bazı önemli
ülkeler, gelişmiş ülkeler terör tanımını yapmaktan kaçınıyorlar.
Nedeni ise, her türlü izahtan vareste. Yani, terörü bir malzeme olarak,
bir araç olarak, kendi hedeflerine bir ulaşma aracı olarak kullandıklarının
açık bir ispatı.
Peki, bu ülkeler, doğrudan terörü
tanımlamayız mı, diyorlar? Hayır. Her ülke kendi terörünü ve kendi
teröristini kendi çıkarlarıyla örtüştürerek, âdeta, kendi çıkarlarını
tanımlayarak bir terör ve terörist tanımı yapıyor. Bu, kısa vadede
o ülkenin kendi sorununu çözmüş gibi onu aldatıyor. Bu bir manipülasyon,
ülkenin kendini aldatması. Oysa terör, insanlığın düşmanıdır, bütün
uygar toplumların düşmanıdır. Koynunda beslenen yılan gibidir;
başlangıçta size hizmet ettiğini, onunla oynadığınızı düşünürsünüz,
ama, bu yılan büyüdüğü zaman, ilk kendi koynunda beslendiği ülkeyi
ve kişileri sokarak öldürür. Önceki yıl, Londra metrosundaki terör
olayı akabinde, Londra Belediye Başkanı Livingstone'nin bir ifadesi
olmuştu: "Biz Taliban'ı Ruslara karşı büyütmüştük. Bir gün bize
karşı döneceklerini, bize zarar vereceklerini düşünememiştik."
Yani, Livingstone, İngiliz çıkarlarına hizmet ettiği sürece terörü
besleyecek, ama bu yılan beslenip, büyüyüp kendini sokmaya başlayınca
düşman ilan edilecek.
İşte, özellikle bu yüzyılda, geçtiğimiz
yüzyılda, 20'nci yüzyılda, ülkeler önünde giden liderlerin kendi
toplumlarının kısa vadeli gelecekleri üzerinde, ama, çok uzun projeksiyonları
olmaması nedeniyle, dünya ciddi anlamda bir terör ve terörist sorunu
yaşıyor. Bu terörün adına, zaman zaman "kökten dinci terör"
diyorlar, hatta pek çok resmî belgelerde "İslami terör" sıfatını
kullanarak, âdeta, yangına körükle gidiyorlar, benzin döküyorlar,
ama, özellikle son birkaç yıl içinde, benim de iştirak ettiğim pek çok
uluslararası platformlarda, bu tehlikeli oyunun nasıl kendilerine
döndüğünü görünce artık bu kavramı terk etmeye başladılar. Bunun,
terörün hem insanlığın hem bütün uygar toplumların hem de insanlığın
geleceğinin nasıl bir tehdidi hâline geldiğini tam olarak algıladıkları
an bütün bu sorunlar ortadan kalkacaktır. Onurlu bir dünya, onurlu
bir yaşam hem bizim için hem tüm dünya insanlığı için geçerli olacaktır.
Bölge insanları, fevkalade millî
ve manevi değerlerine düşkün insanlar, çünkü, sofralarına girdim,
birlikte çorbalarını kaşıkladım, birlikte çay içtik, beraber sohbet
ettik -her anlamda- yer sofralarına oturduk. Bu güzel insanları birilerinin
nasıl kullandığını ben çok çok iyi gördüm. Öze ilişkin sohbetlerimizi,
muhabbetlerimizi zaman zaman ifade etsem, terörün nelerden, nasıl
beslendiğini çok daha iyi anlamak mümkün olacak, ama, biraz önceki
örnekle yetinmek istiyorum.
Terörle mücadele konusunda, güvenlik
kuvvetlerimizin, askerimizin, polisimizin, oradaki mülki idarenin
ve bunun yanında köy korucularının ve hatta vatandaşlarımızın zaman
zaman nasıl canları pahasına bu mücadeleye iştirak ettiklerini
gördüm. Başlangıçta, canları pahasına, vatanını savunma adına canını
veren insanlara fazla sahip çıkılmadı, "Vatan müdafaası kutsaldır."
denildi, sırt sıvazlandı gönderildi. Ancak, gelinen noktada bu insanlarımızın,
insanca yaşamın bütün imkânlarından azami ölçüde faydalanmaları
gerektiği yeni yeni ve daha iyi algılanıyor. Tasarımız, bu anlamda
çok önemli bir boşluğu doldurmakta.
Ben, bu tasarı vesilesiyle, canlarını
feda ederek, terörü dengeleyen, durduran, gerileten asker, polis,
geçici köy korucusu ve bütün vatandaşlarımız, bütün şehitlerimize
rahmet diliyorum, gazilerimize şifalar diliyorum. Kendilerine
minnettar olduğumuzu ifade ediyorum. Bu fevkalade önemli teklifimizin
ciddi bir boşluğu doldurduğu düşüncesiyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı adına
söz isteyen Maliki Ejder Arvas, Van Milletvekili.
Buyurun Sayın Arvas.
MALİKİ EJDER ARVAS (Van) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; 1429 sayılı Köy Kanunu'nda
Değişiklik Yapılması adı altındaki teklifin 3'üncü maddesi üzerinde
şahsım üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle muhterem heyetinizi
saygı, sevgi, muhabbetle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, konuşmalarıma
geçmeden önce, 2'nci madde üzerinde görüşülürken, çok üzüldüğüm,
toplumumuzun içerisinde, toplumun gönlünde taht kurmuş şehitlerimizi
inciten bazı kelimelerin burada sarf edilmesi beni üzdüğü gibi,
toplumun birçok kesimini de üzmüştür. Şehitlerimiz bizim için çok
azizdir, hepimiz için çok azizdir. Onları burada incitecek sözleri
sarf etmek kadar yanlış bir şey olamaz. Ondan dolayı, şehitlerle ilgili
Allah nezdinde ayeti celilelerle bu topluma mesajlar gönderilmiş,
cennetle müjdelenmişler bu insanlar. Onun için, bunları incitecek
bazı davranışlardan uzak durmamızda fayda var diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, köy koruculuk
sistemi 1985 yılından bugüne kadar birçok hükûmet döneminde bu zavallı
insanlar gece gündüz demeden vatanı için, toprağı için, bayrağı
için, yöredeki insanların can güvenliği için büyük bir hamiyetle
görevlerini yapmışlardır. Ama, ne yazık ki, bugüne kadar geçmiş
hükûmetlerde bu zavallı insanların bu kadar fedakârane görevlerinden
dolayı da haklarına kavuşamamışlardı. Hükûmetimiz döneminde yine
bu köy korucusu gruplar hâlinde bölgemizden birçok insan bu özlük
haklarıyla ilgili bizlere de başvurmuş ve kurumumuza başvurmuşlardı.
Sayın Başbakanımız son zamanlarda
bir heyete "Sizlerin hakkını Hükûmetimiz döneminde vereceğiz."
sözünü vermişlerdi. Bu da, bugün Meclise inmiştir, bizleri mutlu
etmiştir. Bu yasada, muhalefetiyle iktidarıyla, hepsinin katkısı
olmuştur. Ben bu yasada katkısı olan tüm arkadaşlarıma, huzurlarınızda,
Türk halkı önünde teşekkür ediyorum.
70 bine yakın insan, bu yasadan
faydalanacaktır.
İkinci bir husus, sevindirici bir
olay, geçmişte şehit düşen asker kökenli insanlarımızın geride kalan
yakınlarına devlet kapısında iş imkânı gündemdeydi, kanunen bu hak
tanınmıştı, ama, koruculukla, geçici koruculukla şehit düşenler
ne yazık ki, bugüne kadar bu kanundan yararlanamamışlardı. O da bu
kanunda yürürlüğe giriyor, o da sevindirici bir olaydır.
İkinci bir husus, elli beş yaşını doldurmuş
birçok geçici köy korucusu görevini yapan insanlarımızın, hatta
altmış-altmış beş yaşlarına kadar olan çok insanlarımız vardı bugüne
kadar, ne yazık ki, emekli olamamışlardı bugüne kadar, ama, bu yasayla
birlikte hemen hemen 8 binin üzerinde insanımız hemen emeklilik
haklarından faydalanıyor. Elli beş yaşını doldurmayan insanlarımızın
da bu işi belki hastalığı nedeniyle, belki bazı mazeretleri nedeniyle
götüremediği için, çalışamadığı zaman, ayrıldığı zaman maaş
ödenmiyor, ama tazminatını alabiliyor. Bu da büyük bir avantajdır
bu insanlar için. Yani, nereden bakarsanız bakın, bu kanunda bu kitleye
büyük bir ferahlık gelmiştir.
22'nci Dönem Parlamentosu olarak,
bu haklarının bu insanlara verilmesi hepimizi sevindirmiştir.
Ben, bu yasada, başta Hükûmetimiz ve ana muhalefet partisi, buna katkısı
geçen tüm arkadaşlarımız ittifakla bu yasayı kabul ettikleri
için ne kadar teşekkür etsem hele azdır. Bu yasanın, o mağdur insanlar
için -şu anda televizyonları başında bizi izliyorlar, büyük bir heyecanla
izliyorlar- güzel bir yasa olduğunu, bunların geride kalan nesillerine
bir ümit kaynağı da olduğunu düşünüyorum ve inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MALİKİ EJDER ARVAS (Devamla) - Sayın
Başkanım…
BAŞKAN - Buyurun Sayın Arvas.
MALİKİ EJDER ARVAS (Devamla) - Bu
yasa ve buna benzer birçok yasaları geçirdik. Bu yasanın da, bu seçim
arifesinde, hakikaten bizim 22'nci Dönem Parlamentoya nasip olması
sevindiricidir. Tüm "korucu" adı altında bugüne kadar gecesini
gündüzüne katmış ve büyük bir fedakârlıkla bu emeği vermiş insanların
bu yasadan faydalanması hepimizi mutlu etmiştir.
Ben, bu yasanın hayırlara vesile
olmasını Allah'tan niyaz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Arvas.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen
Asım Aykan, Trabzon Milletvekili.
Buyurun Sayın Aykan.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz önce görüştüğümüz yasa üzerinde
görüşlerini ifade eden Haluk Bey ve Ramazan Bey'in ifade etmiş olduğu
bu görüşler istikametinde bazı tespitleri sizlerle paylaşmak
için söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Birinci Dünya
Savaşı sonrası gelişmeleri, Osmanlı coğrafyasını ve o sancılı
süreci hep beraber biliyoruz. Bugünkü olayları değerlendirmek
için, o sancılı süreç, Sevr dayatması, Lozan Anlaşması, hep beraber
verdiğimiz Kurtuluş Savaşı ve Osmanlı coğrafyasında bize şimdi
komşu olan devletlerin parçalı yapısını, sancılı coğrafyayı yan
yana koymak ve şimdi bizim güney doğumuzda organize edilmek istenen,
Irak'ta bugün karşımızda çok net biçimde bulunan tabloya beraber
bakmakta fayda olduğu kanaatindeyim. Aynı görüşleri ifade etmek
için arkadaşlarla, benzer görüşleri ifade etmek için bu noktaya dikkat
çekmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, esası kaybedip
teferruatta boğulmak gibi bir şansızlığı zaman zaman hem insanlar
hem devletler yaşayabilirler. Olaylara bütün bakmazsak, yani fotoğrafları
yan yana koyup da bütünü görmezsek, o tek tek fotoğraflarda gerçeği
göremeyiz. Şimdi, 11 Eylül olayının öyle sıradan bir olay olmadığını
bütün dünya biliyor. 11 Eylülden sonra olup bitenleri de koymamız
lazım yan yana. Şöyle: O iradeyi, o işi organize eden insanların bugüne
kadarki tavırlarını satır başlarıyla böyle iki üç cümleyle bir görelim.
11 Eylülden sonra ne olmuştur? Afganistan,
malum, bu hâle getirilmiş, işgal edilmiştir. Daha sonra Irak operasyonu
yapılmıştır. Suriye'yle ilgili bazı operasyonlar yapılmıştır, kuşatma
operasyonları yapılmıştır. Lübnan bu hâle getirilmiştir. Filistinliler
bölünmüştür. Suudi Arabistan ve etrafındaki diğer Körfez ülkeleriyle
ilgili yapılan çalışmaları hep beraber biliyoruz. Ayrıca, Karadeniz'e
bazı düzenlemeler verilmek istenmiştir. Bulgaristan'da, Romanya'da
üsler alınmıştır. Gürcistan'daki olayı hep beraber biliyoruz. Kafkasya
ve Orta Asya bölgesinde trilyonlarca dolarlık petrol ve doğal gaz
var. Bu bölgedeki bu enerji kaynaklarını, ki, enerji kaynaklarına
yakın olmanın artısı var, eksisi de var, yani ateş gibi bir şey, çok
fazla yaklaştığınız zaman sizi yakıyor, uzak durursanız istifade
ediyorsunuz. Türkiye enerji yataklarına yakın, artısını değerlendiriyor
ama, eksisinin bedelinin olduğunu da unutmuyor.
Bu enerji kaynaklarının denize
açıldığı üç tane koridor var: Karadeniz-Boğazlar, Hürmüz Boğazı-İran
ve Hint Okyanusu. Buralarda ne olup ne bittiğine iyi bakmak gerekiyor.
Türkiye'de olup bitenleri, Kuzey Irak'ta olup bitenleri de bu çerçeveden
bakıp değerlendirmekte fayda var.
Değerli arkadaşlar, bu bütün içerisinde
bakarsak, Türkiye'de birliğimizi, bütünlüğümüzü pekiştirmek anlamında,
kurumlarımız arasındaki bugün bazı noktalarda arıza gibi görünen,
ülkemize zarar verme istidadı gösteren davranışlardan uzak durmamız
gerektiği istikametinde bir kanaatim olduğunu özellikle burada
vurgulamak istiyorum. Yani, bizim güney doğuda, Irak'ta olup biten
olaylar böyle sıradan olaylar değildir. Türkiye'nin bölgede güçlü
kalması fevkalade önemlidir. Eğer bunu başaramazsak, bedelini
millet olarak çok ağır öderiz. Bu operasyonları yürüten irade, Türkiye'ye
de "Hadi aslanım, sen yoluna devam et." noktasında herhâlde
alkış tutacak değildir.
Bu kritik günlerde, bu terörü konuştuğumuz
günlerde, bu hassasiyetlere hep beraber dikkat etmemiz gerektiğini
bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Aykan.
Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
- Sayın Bakanım, yirmi bir yaşında köy korucusu olmuş, şu anda on altı
yıllık, otuz beş yaşında, otuz altı yaşında, elli beş yaşına kadar daha
on dokuz yıl çalışacak. 19+16=35 yıl mı bu insan çalışacak? Bunlar
için özel bir şeyiniz var mı?
İki, terör suçu hariç, yüz kızartıcı
olmayan herhangi bir suçtan on beş yıl çalışmasına rağmen, örneğin
-bir şekilde disiplin yönetmeliği olmadığı için- ters düşmüş amiriyle,
bir şekilde "yarın buradan git" demişler ve iş akdini feshetmişler.
On beş yıl çalışan, yüz kızartıcı suçu olmayan bu insanlar acaba bu
yasadan yararlanacak mı?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Aslanoğlu.
Sayın Işık buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, yasa teklifinin
hayata geçmesiyle birlikte ilk etapta şu an emekliliğini hak etmiş
korucu sayımız ne kadardır?
İkinci sorum, yasanın yine hayata
geçmesiyle birlikte şu an aldıkları maaşta korucularımızın net
artış oranları ne kadardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Işık.
Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET
MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Sayın Aslanoğlu'nun sorusuyla
ilgili, tabii burada hizmet yılı yok, ama yaş var, dolayısıyla, elli
beş yaş sınır. Bu nedenle, ne kadar erken, tabii, başlamış olması fazla
etkilemiyor, ama belirli bir yaşa gelince oradan ayrılacak.
Onun dışında yüz kızartıcı olmayan
suçlarla ilgili olarak da, tabii, bildiğiniz gibi, bu daha önce herhangi
bir düzenleme vesaire bu konuyla ilgili yok. Burada birtakım hususlar
bu yasayla birlikte yönetmelik kapsamında değerlendirilecek ve
düzenlenecek yönetmelikle de bu hususlar dile getirilecek.
Sayın Ahmet Işık'ın sorusuyla ilgili
olarak da, emekliliği hak etmiş kişi sayısı 8.069'dur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
Ek maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 16.25
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
16.43
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114'üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
1429 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 2'nci maddesine bağlı ek
madde 18'i okutuyorum:
EK MADDE 18- Geçici köy korucuları
ile korucu başlarının; görevlendirme şekilleri, göreve alınmalarında
aranacak şartlar, görevleri, uygulanacak disiplin cezaları ve görevlerine
son verilmesini gerektiren haller, disiplin amirleri, yararlanacakları
giyim eşyaları ile bunların şekli ve verilme zamanları, eğitim ve
denetim usûl ve esasları, sicil ve izinleri, ilk müracaatlarında
sahip olmaları gereken sağlık şartları, başka bir işte çalışma hakları
ile bu Kanunda yer alan diğer hususlara ilişkin uygulamalar Milli
Savunma Bakanlığı ve Maliye Bakanlığının görüşü üzerine İçişleri
Bakanlığınca hazırlanacak ve bu maddenin yayımı tarihinden itibaren
altı ay içinde Bakanlar Kurulunca çıkarılacak bir yönetmelikle
düzenlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Bülent Baratalı, İzmir Milletvekili.
Sayın Baratalı, buyurun.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI
(İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz teklifin 2'nci maddesine bağlı
ek madde 18'le ilgili, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak
için grup adına söz almış bulunmaktayım. Bu nedenle, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Ek madde 18, görüldüğü gibi, bazı
özlük haklarında, geçici köy koruculuğuna başlama, aranan koşullar
veya bitimi, aradaki diğer yapılması gereken, izindi, sicildi -veya
buna benzer konularda- yiyecekti, giyecekti, iaşe konularını düzenlemektedir.
Aslında, şu anda güvenlik kuvvetlerimizin kullandığı bir yönetmelik
vardır bu konularda, ama, bu yönetmelik hizmete özel bir yönetmeliktir.
Anlaşılmıştır ki, bu yönetmelik aradan geçen bunca uzun zaman içinde
ihtiyaca cevap vermemektedir. Bu nedenle, maddenin saydığı bütün
koşulları içeren, özellikle sicil amirlerinin kim olduğunu gösteren,
kaymakam, vali veya görevli jandarma yetkililerinin hem yapacakları
işleri düzenleyen hem bunları bir şekle bağlayan ve herkesin bilmesi
gereken bu yönetmeliğin çıkması gerekmektedir. Biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, böyle bir yönetmeliğin çıkmasını Plan ve Bütçe
Komisyonunda destekledik ve madde önümüze de geldi. Ek madde 18'i
de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak destekliyoruz.
Ancak, tabii, geçici köy koruculuğu
hangi ihtiyaçla doğmuştur? Terör nedeniyle doğmuştur. Özellikle
1984 yılında, özellikle kırsalda, devletimizin düzenli birliklerinin
olmadığı noktalarda, özellikle mezralarda, jandarma birliklerimizin
göremediği noktalarda bulunan yerleşim birimlerinin korunması
için doğmuştur. Peki, terör ne istemektedir? Terör, korkuyla, korkutarak,
yıldırarak bir noktaya gelmek istemektedir. İşte, bizim buna dikkat
etmemiz gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepimiz unutmamalıyız ki, biz 21 milyon kilometrekare bir topraktan,
şimdi 776 bin kilometrekare bir toprakta ve son coğrafyamızda -bu
coğrafyada- tutunmaya çalışıyoruz. Bu coğrafyada tutunmak çok
zor; önce de zordu, şimdi de çok zor, bundan sonra da zor olacaktır. O
nedenle, terörün beslendiği bataklığın kurutulması başta olmak
üzere, terörle mücadele eden bütün birimlerimizin gereksinimleri
başta olmak üzere, hiçbir karşı düşünce olmadan, gelen bütün teklifleri
hiçbir maliyetini düşünmeden biz bugüne kadar kabul ettik. Biz, bu
coğrafyada, büyük bir emperyalden boşalmış bir ülke olarak, en azından
28 etnik kökenin yaşadığını biliyoruz. Burada beraber yaşamanın
koşulları, aynen, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk milleti tarifinin
altında yatmaktadır. Kurtarıcı Gazi, işte böyle bir coğrafyada,
böyle bir emperyalden boşalma noktasında, bir tutkal olarak bir tanım
yapmıştır, Türk milleti tanımı yapmıştır. Ne demiştir? "Türkiye
Cumhuriyeti devletini kuran halka Türk milleti denir." demiştir.
Bunu, herkesin kafasına çok iyi yerleştirmesi gerekiyor. Son bir,
bir buçuk yıl içinde bu konuda yaşanan zafiyetler, doğu ve güneydoğuda
yaşanan terörü artırmıştır. O nedenle, devletin, bütün yetkililerin,
bu tarifin altında, bu şemsiyenin altında, bu güvenlik şemsiyesinin
altında, bir defa, bulunması gerekiyor.
İkincisi, binlerce yıldır beraber
yaşadığımız, iyi ve kötü günde beraber olduğumuz -bu coğrafyanın
1919'larda suni sınırlarla bölünen- kardeşlerimizin şunu düşünmesi
gerekiyor: Kürt'e, Türk'ten başka hiçbir dost yoktur.
Bakın, ben, şimdi, kendilerine geçici
bir bölgenin başbakanı veya bir devlet başkanı sıfatı yakıştıranlara,
"Mahabad Cumhuriyeti ne oldu?" diye buradan sormak istiyorum.
Mahabad Cumhuriyeti'ni kurdunuz dış güçlerin yardımıyla. Mahabad
Cumhuriyeti'ni kuranlar önce Rusya'ya kaçtılar, sonra da bir daha
Irak'a dönemeden Amerika Birleşik Devletleri'nde vefat ettiler.
Şimdiki o özel bölgenin dedesinden bahsediyorum.
Yine, şimdi kendilerinin devlet
başkanı ve özerk bölgenin başkanı olduğunu iddia edenler Türkiye
Cumhuriyeti devletinin kırmızı pasaportuyla yurt dışına çıkabildiler.
Şimdi bizim kucağımıza o kırmızı pasaportu attılar, ama, en kısa
zamanda Amerika, orayı, geçen defa da olduğu gibi, boşaltıp gidince
yine en büyük dostlarının Türkiye olduğunu göreceklerdir.
Yine, burada yaşayan kardeşlerimiz
Saddam'dan kaçarken binlerce sayıyla, Türkiye Cumhuriyeti'nin şefkatli
kollarına sığındılar ve Türkiye Cumhuriyeti de bu işlerin gereğini
yaptı. Biz etle tırnak gibi burada bir bütünüz. Bunları unutmamaları
gerekiyor diye düşünüyorum.
10 bin milden gelen güçler yerlerine
döneceklerdir. Paralı ordunun yapabileceği bu kadardır. O nedenle,
kendilerini buradan bir kez daha ikaz ediyorum. Kendi coğrafyalarında
kendi yoğurtlarını yemeye devam etsinler. Diyarbakır'la falan
olan ilgilerini kesmelerini buradan kendilerine öğütlüyorum.
Değerli arkadaşlar, son kalan dakikalarım
içinde ben dört beş yıllık ne yaptığımızı bir gözden geçirmek istiyorum.
Bir defa, 2002 yılında hepimiz seçilerek
buraya geldik. Daha hükûmet kurulmak üzereyken, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz, Amerika müdahalesinin de sinyalleri geldiğinde dedik
ki: "Biz, Irak'a bir kolordu düzeyinde girelim, yani 30 bin kişiyle
Irak'a girelim. İşgal etmek amacıyla değil, kendi sınırlarımızı korumak
için." Irak'ın coğrafyasını hep beraber biliyoruz. Siz yukarıdan,
Hakkâri'den baktığınız zaman Zap Suyu'nun bir pamuk ipliği gibi mavi
bir şekilde aktığını görürsünüz. O coğrafyanın geçit tanımazlığını
hep beraber biliriz. "Dağlar aşalım, düz ovaya gelelim, orada kolordu
düzeyinde konuşlanalım, düzenli birliklerimizi kuralım ve sızmaları
önleyelim." demiştik. Bu bizim en doğal hakkımızdı. Ama, ne yazık
ki, biz derdimizi Cumhuriyet Halk Partisi olarak değerli arkadaşlarımıza
anlatamadık. Bu yanlış olmuştur.
Eve Dönüş Yasası yanlış olmuştur.
Eve Dönüş Yasası, değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri, bir
transnasyonal sipariştir, çünkü, dışarıdan bir siparişti. Bunu da
burada anlattık. Dedik ki, Eve Dönüş Yasası'yla birliklerimizin,
kahraman birliklerimizin, tutup, can pahasına yakaladığı teröristler,
bölücü teröristler hapishanelerden boşalacaktır, yapmayın bunu
dedik. Kandil Dağı'ndan hiç kimse gelmez dedik, çünkü onlar genel af
bekliyorlardı, gelmezlerdi; bunu da anlatamadık. Ne oldu sonunda?
İBDA-C dışarıya çıktı, Hizbullah dışarıya çıktı, Sivas katliamının
sanıkları dışarıya çıktı ve bizim dediğimiz çıktı. Ama, en tehlikelisi,
Terörle Mücadele Kanunu'nun 6'ncı maddesiydi. Allah'a şükrediyorum
ki, bizim tarafımızdan tespit edildi Terörle Mücadele Kanunu'nun
6'ncı maddesi ve uzun görüşmeler sonucu tasarıdan çıkarıldı. Eğer,
bu, tasarıda kalsaydı değerli arkadaşlar, bebek katiline, örgütün
kurucusuna, değerli arkadaşlar, bölücü başına af getiriliyordu;
bunu da Cumhuriyet Halk Partisi olarak önlemiş olduk.
Diğeri, "Düz ovada siyaset"
söylemini çok yanlış buluyoruz değerli arkadaşlar. "Dağlardan
silah sesleri geleceğine kuş sesleri gelsin." demenin çok yanlış
olduğunu burada ifade etmek istiyorum. Elinde silahla dağlara çıkanlar,
silahla halledilir değerli arkadaşlar. Eğer onlar, silahları Türkiye
Cumhuriyeti'ne döndürmeyip de "Ben bunları burada bırakıyorum,
ben her şeyden vazgeçiyorum, Türkiye Cumhuriyeti'nin şefkatli kollarına
sığınıyorum." derlerse o zaman hesap değişir. Ama, "Ben, silahımla
beraber genel af bekliyorum. Düz ovada siyaset yapmak için benim önümü
açın." demenin son derece yanlış olduğunu söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Sayın
Başkan bitirmek üzereyim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Baratalı.
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Teşekkür
ederim.
Bu söylem son derece yanlış olmuştur
ve bir daha söylenmemesi gerekir diye düşünüyorum.
İkincisi: Terörün tırmandığı 19
Eylül 2005'te Adalet ve Kalkınma Partisinin, bizim verdiğimiz bir genel
görüşme isteminin akim kalması konusunda koridorlarda bekleyerek,
Genel Kurula girmemesi son derece yanlış olmuştur. Bunu da, aziz
Türk milletinin takdirlerine sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, her şeyden
önemlisi de terör örgütü…
ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Başkan,
ne oluyor Genel Kurulun arka sıralarında? Bir saz söz eksik, müzik
sesleri geliyor. Yorgunluk alametleri bunlar.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Sayın
Başkan, teşekkür ederim. Bitiriyorum, biraz tahammül ederse arkadaşlarımız.
Teröristler tarafından kaçırılan
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bizim sınırlarımız dışında şu
anda hâlâ daha esir durumda bekletilmektedir. Bu da son derece yanlış
bir olaydır. Bir tek eri için sınır ötesi binlerce mil uzakta operasyon
yapan devletler vardır, ama, biz, binlerce kaçırılmış yurttaşlarımız
hakkında bugüne kadar hiçbir operasyon yapmadık, hiçbir görüşme
yapmadık. Eğer Türkiye Cumhuriyeti kararlıysa, iktidarı kararlıysa,
şimdiden tezi yok, giderek, o yurttaşlarımızı, o vatandaşlarımızı
bölücü terörün elinden kurtararak Türkiye'ye geri getirmemiz gerekmektedir
değerli arkadaşlar.
İnanıyorum ki, hepimizin, benimle
beraber bütün arkadaşlarımızın içi kıyılıyor değerli arkadaşlar.
Bugün Musul'da, Kerkük'te, Telafer'de binlerce insan öldürüldü, binlerce
kişi katledildi, binlerce bebek yakıldı; oradaki bizim insanlarımız
hâlâ daha orada ıstırap çekiyorlar. Bu bölgenin en güçlü ülkesi olarak
Türkiye Cumhuriyeti'nin, dünyada yaşanan en sıcak çatışmaların
içinde bugüne kadar varlığını sürdürmüş ve sürdürmekte olduğu bu
ülkenin, bu muazzam ülkenin bunu da bugüne kadar halletmesi gerekirdi
diye düşünüyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
yasayı desteklediğimizi ifade ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Baratalı.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen
Beşir Hamidi, Mardin Milletvekili.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Grup adına
benim de söz talebim vardı Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Doğan, henüz bize
intikal etmedi.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Verdim
efendim.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Orada,
gönderdik, kavasla gönderdik.
BAŞKAN - Sayın Hamidi, lütfen bekler
misiniz.
Yalnız, bundan sonra bir daha olmasın
Sayın Doğan, zamanında verin.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Bundan sonraki
maddede konuşun Sayın Doğan.
BAŞKAN - Sayın Doğan, söz talebiniz
yok burada.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Var efendim,
kavasla gönderdik.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Hatip kürsüde
Sayın Başkan!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Hamidi.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Efendim,
söz isteği vardı, kavasla gönderdik.
MEHMET BEŞİR HAMİDİ (Mardin) - Sayın
Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; konuşmama başlamadan
evvel hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık yirmi iki yıldır fiilen
devam etmekte olan koruculuk sistemi, aradan geçen zaman içerisinde
gereken önemi ve özeni maalesef görememiştir. İlk defa, 1984 yılında,
bir grup teröristin Eruh ve Şemdinli ilçelerinde jandarma karakolu
binasını bombalı ve silahlı bir şekilde başlayan terör eylemleri
dolayısıyla bir çözüm olarak öngörülen geçici köy koruculuğu sistemi…
Aradan yirmi iki yıl geçti, yirmi iki yıldan beri bu ülkenin bölünmez
bütünlüğü için silahlı kuvvetlerin yanında canla başla çalışan 57
bin korucumuz var. Bu vatandaşlarımızdan binlercesi hayatını kaybetti
ve yine bu dönemde kendi ailelerinden, annelerinden, babalarından,
eş ve çocuklarından da yine binlercesi hayatını kaybetti veya bir
şekilde sakat kaldı. Bu dönemde meydana gelen terör olayları, binlerce
vatandaşımızın can kaybına, binlerce güvenlik kuvvetlerinin can
kaybına, binlerce güvenlik kuvvetlerinin, geçici köy korucusunun
şehit düşmesine, derin acılar yaşanmasına yol açmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleriyle birlikte
omuz omuza canla başla mücadele ederken çatışma sırasında birçok
şehit ve gazi veren geçici köy korucularımız, maalesef, bugüne kadar
bir sosyal güvenceye kavuşturulamamıştır. Sadece 28/12/2005 tarih
ve 5443 sayılı Kanun'la Köy Kanunu'nda yapılan bir değişiklikle, hiçbir
sosyal güvenlik kurumunun güvencesi altında bulunmayan geçici
köy korucuları ile bunların eşleri, bakmakla yükümlü oldukları
anne, baba ve çocuklarının muayene, tetkik ve tedavileri için yeşil
kart sağlık güvencesinden yararlandırma hakkı tanınmıştır. Bu düzenleme
de yetersizdir.
Bölge milletvekili olmam dolayısıyla
bölgeye her gittiğimde bu konuda yüzlerce taleple karşılaştım. Korucuların
yoğunlukta olduğu yerlerden biri de benim seçim bölgem olan Mardin'dir.
Mardin'e her gidişimde bu konuda çok yoğun taleple karşılaştım ve
diyorlar ki: "Bize ne zaman kadro verilecek ve ailemize nasıl
bakılacak korkusuyla yaşamak istemiyoruz. Binlerce arkadaşımız
çatışmalarda ölmelerine rağmen şehit bile sayılmıyoruz. Yetimlerimize
kim bakacak? Lütfen bu durumumuzu dikkate alın."
Terör örgütleriyle gece ve gündüz
çatışmaya giren ve bu vatanın bölünmez bütünlüğü için canını feda
etmekten çekinmeyen bu vatansever korucuların şu an kimi -kendi
görev alanları dışında- Kuzey Irak'ta, kimi Kato Dağı'nda, Herakol
Dağı'nda, Suriye-İran-Irak üçgeninde bulunan Bagok Dağı'nda, Gabar
Dağlarında ve Cudi Dağlarında gece eksi 20-25 derecede nöbet tutarken
çıkan çatışmada hayatını bu vatan için verdi. Neticede, geride kalan
çocukları, eşleri ve bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerine
kimse sahip çıkamamakta, ölenlerin aile fertleri aç, susuz kalmakta;
eğitim olanaklarından mahrum kalmakta. Bu yetim çocukların seslerini
duymanın zamanı gelmedi mi diye soruyorum. Bunun gibi de terör mağduru
binlerce vatandaşımıza çeşitli şekillerde yardımlar sağlanmaya
çalışılırken -köye dönüş gibi- zor durumda olan koruculara ne zaman
bakılacaktır? Dünyanın başka ülkelerinde olsa, bu hayatını kaybeden
insanların, inanın, heykelleri dikilir, devlet övünç madalyaları
verilir, isimleri caddelere, sokaklara konur, ama biz onları kendi
kaderlerine terk ettik.
Doğu ve güneydoğuyu bilenler hatırlayacaktır.
1985 yılının üzerinden çok zaman geçti ve biz bunu çabuk unuttuk.
1985'li yıllardan sonra, o bölgedeki terör örgütünün eylemlerinin
hangi boyutta, hangi seviyede olduğunu hatırlayın, gözlerimizin
önüne getirelim. Hava karardığında hayat bitiyordu o bölgelerde.
Ama o dönemden beri, korucular, güvenlik güçlerimizle beraber, bu
mücadelede en ön safta yer alan insanlar olarak, bu mücadeleyi seve
seve yerine getirdiler. İşte, görev bugün bize düşüyor değerli
milletvekilleri. Ne olur, gelin, bu kanun teklifini hep beraber destekleyelim.
Bir an evvel bu ayıba hep beraber son verelim, bu kanun teklifini kanunlaştıralım.
Beni dinleme nezaketini gösterdiğiniz
için hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Hamidi.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen
Naci Aslan, Ağrı Milletvekili.
NACİ ASLAN (Ağrı) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 1429 sıra sayılı Köy Kanunu'nda
değişiklik yapan kanun teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, elbette
ki, bugün yüce Meclisin görüşmekte olduğu bu kanun teklifi, mağdurların
mağduriyetlerinin giderilmesi noktasında çok güzel bir davranış
ve eylemliliktir. Hepimiz, mağdur olan insanlarımızın yardımına
koşmak, onların sosyal, özlük haklarının düzeltilmesi noktasında,
sosyal devletin, sosyal hukuk devletinin gereklerini yerine getirmek
mecburiyetindeyiz. Bugün bu yüce Parlamento bunu yapıyor. Kutluyorum
yüce Parlamentoyu.
Değerli arkadaşlarım, demin, Muharrem
Doğan arkadaşımız, daha önceki konuşma tutanaklarında, sanırım
ki, cümlelerin yerini değiştirerek bir ifadede bulundu: "İşte,
bu köy korucuları yasasını çıkarmak için ben burada konuşurken,
daha önce Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekiliyken Naci Aslan,
bana 'bu bir insanlık suçudur' şeklinde…" Elbette ki, arkadaşlar,
insanlık suçudur. Ne insanlık suçudur? Terör insanlık suçudur. İsterse
mezhepsel olsun isterse etnik yapıya dayalı olsun, terör bir insanlık
suçudur. Hepimiz, nereden gelirse gelsin, kaynağı ne olursa olsun,
milliyeti ne olursa olsun, dini ne olursa olsun, onu lanetlemeliyiz
ve hep beraber ona karşı çıkmalıyız. Ben hatırlıyorum ki, ben onu, terör
insanlık suçudur… Yoksa, köy korucularının bu yasasını çıkarmak
şeklinde… Bana göre arkadaşım orada bir yanılgıya düştü; bu bir.
İki: 1984'ten beri ülkemizin başına
bela olan, iç ve dış hainler tarafından desteklenen terörü biz açıkça
lanetleyebilmeliyiz. Yani, dil sürçmesi veyahut da kıvırarak, lanetleme
noktasına taşımazsak, hep beraber güç birliği yapmazsak, Türkiye'deki
bu zenginliği, bu güzelliği beraber yaşamazsak başarı elde edemeyiz.
Ben şunu söylüyorum: Başta PKK terörü
olmak üzere, yürekten, bütün terörü lanetliyorum. Hep beraber lanetleyelim,
kan ve gözyaşı üzerine politika yapmayalım.
İşte, AK Partinin yarattığı mucizelerden
birisi. Şimdi ne yapıyor? Bu yaraya yine merhem sürüyor, yine bu insanlarımızın
yardımına bu zihniyet koşuyor.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Ne mucizesi,
terör artıyor.
NACİ ASLAN (Devamla) - Biz, üretken
olalım, tüketken değil. Daha önceki iktidarlar da vardı, koalisyonlar
da vardı, niçin çözüm getirilmedi? Köy koruculuk sistemini getiren
Anavatan ve bu koalisyon hükûmetleri değil miydi?
SALİH GÜN (Kocaeli) - Eve Dönüş Yasası'nı
siz çıkarmadınız mı?
NACİ ASLAN (Devamla) - Niçin getirmediler,
çözmediler? Ama, yine, güçlü irade ve halkının bütün fertlerini
ayırmayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki bu evrensel
değerlere sahip olan iktidar partisi getiriyor ve çözüyor. Çözeceksiniz,
problemi çözeceksiniz. Problemi çözerken problemin bütün elemanlarını
iyi düşünmeniz gerekiyor. Yoksa, burada miting alanında slogan
atarcasına bir politika üretmeye çalışırsanız artık bu halk yutmuyor
kardeşim, yutmuyor; lokma büyük, boğazdan gitmiyor; kurudur, üzerine
su içmen lazım. Yani, halkın sosyal yaşamını, kültürel değerlerini,
bölgesinin coğrafi özelliklerini, ihtiyaçlarını bilmezsen çözebilir
misin? Bölgeler arasındaki dengesizliği kim gideriyor? AKP İktidarı.
İller arasındaki dengesizliği kim gideriyor? AK Parti İktidarı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
- Vay be!
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Hocam,
kahveler işsiz insanlarla dolu.
NACİ ASLAN (Devamla) - Yıllardır
pastadan pay alınmamış, seksen dört yıllık pastadan bir dilim almamış
halk bugün o pastanın ortağıdır. Artık kimse Kürtlerle Türkler üzerinde
politika yapmasın. Türkiye millî sınırları içerisinde olan her
Kürt bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıdır ve tek millet, tek bayrak,
tek devlet, tek sınır vardır, tek resmî bir dil vardır. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - İtiraz
eden yok Hocam, biz onun altına imza atıyoruz.
NACİ ASLAN (Devamla) - Nedir yani?
Ayıptır! İki de bir çıkıp, efendim, sanki Hitler konuşuyormuş gibi,
işte kendi dünyevî, kendi beyinlerindeki o ihtimalleri geliştirerek
yeni formüller, yeni gelecek tehlikeler, yeni senaryolar üretmek
yakışır mı bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünde? Çözüm
üreteceksiniz, halka yakın olacaksınız, halkla omuz omuza, kol kola,
gönül gönüle, ruh ruha beraber olacaksınız, o zaman o halkın derdini
ve ıstırabını anlayacaksınız.
Değerli kardeşlerim, eğer bir iktidar
ülkenin yararına problemleri çözüyorsa, o halkı mutlu edebiliyorsa,
fikriniz zikriniz ne olursa olsun buna destek vermek zorundasınız,
çünkü, halkınız adına, bölgeniz adına ve insanlık adına bunu yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayınız lütfen.
NACİ ASLAN (Devamla) - Benim de AK
Partiye geçişimin nedenleri bu işte. İki buçuk yıl seyrettim, baktım
ki ülkemi bir bütün olarak düşünüyor, bölge insanlarını birinci
sınıf insan olarak düşünüyor ve insan için gerekli bütün sosyal hizmetleri
ve aktiviteleri AK Parti İktidarı gerçekleştiriyor. Onun için,
Türkiye, AK Partiye minnettar olmalıdır, bu zihniyete minnettar
olmalıdır, bu Başbakana ve bu Bakanlar Kuruluna minnettar olmalıdır.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Nazar değdi,
nazar.
NACİ ASLAN (Devamla) - Canım dostum,
ben, hiçbir gün, bir sırada, bir milletvekili arkadaşıma laf atmadım.
Bunu terbiye kurallarının içine aykırılık olarak görüyorum. Kim
bana laf atarsa atsın, ona saygı duyarım, cevap vermeyeceğim. Çünkü,
bizim hedefimiz hizmettir, insan sevgisidir.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Aslan.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ek madde 16, ek madde 17 ve ek madde
18'le birlikte 2'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 12/04/1991 tarihli ve 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanununun Ek 1 inci maddesinin (A) fıkrasının
ilk paragrafında yer alan "% 0,5'ini" ibaresi, "% 0,7'sini"
olarak ve aynı fıkranın (a) bendi ile (B) fıkrasının (a) bendinde yer
alan "ile er ve erbaşların varsa eşlerini, yoksa çocuklarından
birisini, çocukları da yoksa kardeşlerinden birisini" ibareleri,
", er ve erbaşlar ile geçici köy korucularının öncelik sırasına
göre eş, çocuk ya da kardeşlerinden birisinin" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya
Milletvekili.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, biz, yıllarca ihmal
edilen insanların bir hakkını teslim ediyoruz. Bunda hiç şüphe yoktur.
Ama, samimi olmak lazım, samimi.
Dört buçuk yıldır, bu Mecliste, her
bütçede, ben şahsen, köy korucuları için defalarca "Ne olacak
bunların hâlleri? Bunlar Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın vatandaşı
değil mi?" dedim ve İçişleri Bakanlığını, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına, "Kaçak insan çalıştırıyor." diye şikâyet ettim,
dört buçuk yıldır. Yani, bazı şeylerde samimi olmak lazım, bazı şeyleri
de burada samimi söylemek lazım. Dört buçuk yıl ilgilenmeyeceksin,
defalarca burada gündeme getireceksin, son gün, son dakika getireceksin!
Yine teşekkür ediyorum bu insanlar adına, ama samimi olalım.
Şimdi, bu insanlar yıllarca doktora
gidemedi, bu insanlar yıllarca çoluk çocuklarını doktora götüremediler,
bu insanlar yıllarca ilaçlarını alamadılar, yirmi üç senedir. Bir
hakkın teslimidir. Ama, en az bunlar kadar mağdur olan başka insanlar
da var. Gelin, eğer samimiyseniz -onlar da çok mağdur- onu da yapalım.
Yıllardır onu da burada söylüyoruz.
Şimdi, bir köyde, köyün mutluluğu,
köydeki insanların huzuru, o yörenin jandarması, kolluk kuvvetleri,
muhtarı ve o köydeki koruma görevlileri, geçici köy korucularıyla
olur. Peki, bu hakkı teslim ediyoruz, teşekkür ediyorum onlar adına,
ancak, yine, yıllardır, muhtarlarla ilgili, burada defalarca, defalarca,
defalarca… Ben saydım, yirmi iki defa getirmişiz buraya dört buçuk
yılda. Bu insanların en az yüzde 50'si Bağ-Kur'a borçlu olduğu için hastanelere
gidemiyorlar. Bağ-Kur'a hangi muhtarın borcu varsa, ne kendisi ne de
çocukları doktora gidemiyor, ilaç alamıyor arkadaşlar. Bunlara
260 milyon bir maaş veriyoruz, bu insanlar en az ayda altı-yedi defa
şehre gidip geliyor, otobüs parasına yetmiyor arkadaşlar. Siz,
herhâlde, tüm muhtarları, İstanbul'un Yeşilköy, Ankara'nın Çankaya
muhtarı zannediyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bu insanlar
da en az köy korucularımız kadar mağdur. Gelin -kanun basılmış, hazır-
bir madde… Demin bir önerge verdik, o önerge gibi, bir maddecik. Gelin,
bir önergeyle, bu insanların, muhtarlarımızın da özellikle… Sosyal
hukuk devletiyiz… Bu bir insanlık suçudur. Eğer, hastasını hastaneye
götüremiyorsa, buna Bağ-Kur müsaade etmiyorsa, bu bir insanlık suçudur.
Bu suçu işlemeyelim. En az muhtarlar da köy korucularımız kadar
mağdurdur. Gelin, bir maddecik, şu kadar gösterge diyelim bu insanlara.
Bunların, öncelikle, Bağ-Kur primini maaşlarının içinden kesin. Bu
insanların evlerine icra göndermeyelim. Evlerine icra gidiyor.
Hanımı ölen bir muhtarım, hanımı Malatya İnönü Üniversitesi Hastanesinde
yirmi gün yattı diye 8 milyar borçlu. Bağ-Kur'a borcu olduğu için, kendi
senet vermiş arkadaşlar. Evinde artık 8 milyarlık mal yok. Neyi kaldıracaklar?
Zaten Bağ-Kur haczetmiş.
Değerli milletvekilleri, bu bir
yara, bu da yara. Yani, bir hakkın teslimi çok güzel bir şey, ama bir
başka hakkı yıllardır burada söylüyoruz. Eğer samimi iseniz, eğer
mağdurun hakkını vereceksek, mağdurlara yardım edeceksek, en az
muhtarlarımız da bunlar kadar mağdur. Gelin, bu Meclis kapanmadan…
Dört buçuk yıldır defalarca söz verilmesine rağmen, değişik bakanlarımız
tarafından ve İktidar Partisinin Grup Başkanları tarafından, çok
değişik günlerde "Getirdik, getiriyoruz, haklısınız, Maliye
Bakanlığı çalışıyor, İçişleri Bakanlığı çalışıyor…" Meclis
tutanakları oradadır. Gelin, bu Meclis kapanmadan… Kanun burada.
Değerli milletvekilleri 37'nci madde uyarınca direkt Genel Kurula
getirilmesini kabul etti, ama bir türlü… İki dakikacık arkadaşlar…
Bir önerge, tüm grupların bir önergesi, "şu kadar göstergeyle…"
Gelin, bu Meclis kapanmadan bu mağdurların da hakkını verelim. Hakikaten,
bunlar, bizim en az korucularımız kadar, devletin bekası, bölünmez
bütünlüğü için, bizim oradaki, en uçtaki, en ücra köydeki, devletin
bir parçasıdır bu insanlar. Ben, tekrar takdirlerinize sunuyorum,
vicdanlarınıza sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bir başka
konuya daha geleceğim: Bu son dönemlerde -ben, özellikle köy korucularından
rica ediyorum, onların hakkını teslim etmek çok güzel ama- kolluk
kuvvetlerimiz ve köy korucularımız… Biz, Van'dan Bitlis'e gidiyorduk
bir grup arkadaşımızla. Tabii, değişik bölgelerde değişik karakollarımız
var. Hepimiz bu ülkenin bir vatandaşıyız. Her yerde yaşayan insanlarımız
müstakbel suçlu değildir. Ben buradan kolluk kuvvetlerime ve özellikle
köy korucularıma… İnsanları direkt suçlu görmek kadar kötü bir şey
yoktur. Biz zannediyorum 15 milletvekiliydik. Van-Tatvan arasındaki
bir karakolumuz, milletvekili olduğumuzu söylememize rağmen…
Birazcık halka karşı da toleranslı olmalıyız. Kimse müstakbel suçlu
değildir. Bu ülkede yaşayan herkes, bu ülkenin geleceğinin, bu ülkenin
bölünmez bütünlüğünün… Yani, içinde bazı hainler vardır, ama tüm insanlara,
o bölgede yaşayan tüm insanlar için suçlu muamelesi yapmak bir insanlık
suçudur.
Benim ricam, -çok ağır bir şekilde,
orada arabaların her tarafına bakılıyor- Türkiye'nin sınırları
vardır, o sınırlardan içeri kimseyi koymayalım, o sınırlardan içeri
gelenlere bakalım arkadaşlar. O sınırlardan oraya taşıyanlara
dikkat etmiyoruz veya edilmiyor, ama içeride çok ağır muameleler yapılıyor.
Bunu açık seçik… Biz burada hep beraber, bu ülkenin bir neferiyiz. O
bölgedeki insanlar müstakbel suçlu değildir. O bölgedeki insanların
her birine suçlu -muamelesi- gibi davranmak da… Ülke adına çok üzülürüm.
Hepimiz bu ülkenin bir bireyiyiz, bu ülkenin bölünmez bütünlüğü
için herkes el ele, kol kola vermelidir. Ben burada yine… Yukarıda,
Adilcevaz'da yine bir karakolumuz var. Yani, burada insanlarımıza
sevgiyle, dostlukla ve güler yüzle hareket etmek zorundayız arkadaşlar.
Orada yaşayan vatandaşlarımız yıllarca çok ağır hakaretlere uğradılar.
Allah… O köyde gece bir başkası geldi, gündüz bir başkası geldi. İhbar
sistemi… Suçsuz insanlar ihbar edildi. Onun için bunlara dikkat etmemiz
lazım. Bu ülkenin bölünmez bütünlüğü için, bu ülkede yaşayan herkes
Kürt'ü, Türk'ü, Laz'ı, Çerkez'i, kim olursa olsun, herkes bu ülkenin bir
vatandaşıdır, bu ülkenin bayrağı altında ülkenin bir neferidir.
Onun için, buradaki tüm kolluk kuvvetlerimizin, tüm köy korucularımızın
hiç kimseye müstakbel suçlu gibi bakmaya hakkı yoktur. Herkes bu ülkenin
vatandaşıdır, bu ülkenin bayrağı altında yaşamak zorundayız, sonuna
kadar yaşayacağız.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen İbrahim Özdoğan, Erzurum milletvekili.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Verdik
efendim, ben konuşacağım Sayın Başkanım, rica ediyorum.
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) - Seni
konuşturmayacaklar, anlaşıldı.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Beni konuşturmak
istemiyorsunuz herhâlde!
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Doğan, niye
öyle bir düşünceye kapılıyorsunuz ki? Sayın Doğan, grup adına konuşmaya
grup yönetimi karar verecektir, bizim takdirimizde değil.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Biz verdik
efendim.
BAŞKAN - Siz kimi verirseniz, biz
ona söz veririz Sayın Doğan. Öyle bir düşünce doğru bir düşence değil.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Verdik,
ama, lütfen.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Doğan. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
Başkanlık Divanının meselesi değil
Sayın Doğan, Anavatan Partisi Grup meselesi, buraya kimin isminin
bildirileceği…
Buyurun Sayın Doğan.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHARREM
DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici köy
korucularıyla ilgili 1429 sıra sayılı Yasa Tasarı'sının 3'üncü
maddesi üzerinde…
BAŞKAN - Sayın Doğan, bir saniye.
"Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1429 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 3'üncü maddesi üzerinde grubumuz adına Erzurum
Milletvekili İbrahim Özdoğan konuşacaktır.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Muzaffer
Kurtulmuşoğlu"
Buyurun Sayın Doğan.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Ama,
verdik…
BAŞKAN - Buyurun Sayın Doğan, devam
edin lütfen.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısının
çok önemli olduğunu, sosyal boyutu bakımından ve sosyal getirisi
bakımından çok önem arz ettiğini biraz önceki konuşmamda da ifade
ettim, yine aynı görüşlerimi ifade ediyorum.
Biraz önce Naci Aslan kardeşimiz
Anavatan Partisine sataşarak, terörün en yoğun olduğu dönemin
Anavatan döneminde olduğunu, geçici köy koruculuk sisteminin o
dönemde başladığını ve geçici köy korucularına ait bu kanunların
neden çıkarılmadığı noktasında bir ifadesi oldu.
Değerli arkadaşlar, Anavatan Partisi
Türkiye'ye çağ atlatmış bir partidir. Terörün en yoğun olduğu dönemlerde
bile en güçlü çarpışma, en güçlü mücadele onun döneminde yapılmış
ve hatta ve hatta, 2002 sonuna geldiğimizde Anavatan Partisi koalisyonun
bir parçasıydı, o gün bile AK Partiye sıfır terör teslim etti, bunu
inkâr etmeyiniz. Ama, bugün geldiğimiz süreçte, üzülerek ifade ediyorum,
sizin döneminizde -hatırlamaya çalışın- terör, Türkiye'nin en büyük
şehri, odak noktası İstanbul'da ve en son bir hafta önce Ankara'da
Ulus merkezini terör vurmuştur. Siz buna önlem alamadınız. Sizin icraatlarınızı
her şeyden önce halkın bilmesi gerekir. Sizin hiçbir icraatınız
yok. Otoban yapamadınız, telekomünikasyon yapamadınız. Anavatanın
yaptığı telekomünikasyonları sattınız, onunla övünüyorsunuz,
ama, maalesef, onun yerine de bir şey koyamadınız.
Ben, milletvekili olmadan önce
taahhüt işi yapıyordum. Terörün en yoğun olduğu dönemde, Anavatan
döneminde üç tane TV verici istasyonu yapmış bir arkadaşınızım.
TV verici istasyonları, dağ başında, yol yok, su yok, elektrik yok.
Ama, Anavatan Partisinin İktidarı döneminde verdikleri özverili
çalışma ve inovasyon niteliğindeki projeler sayesinde hepsi yapılmış
ve bugün eğer siz cep telefonlarıyla konuşabiliyorsanız, İnternet'i
kullanabiliyorsanız, bilgisayarları kullanabiliyorsanız Anavatanın
sayesindedir. Anavatanın vizyonu var ve misyonu var.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Niye kapattınız?
SONER AKSOY (Kütahya) - Ölüyor artık,
ölüyor.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Anavatanın
vizyonu ve misyonu, bundan sonra Demokrat Parti olarak devam edecektir.
SONER AKSOY (Kütahya) - Tarih oluyor,
tarih.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Siz,
bundan sonra hizmetleri göreceksiniz.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) -
Sen, senin Anavatanını anlat.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bugün, içinizde, çok başarılı gördüğünüz 6 bakanınız
Anavatan üniversitesinden mezun olmuş gelmişler buraya.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) -
Siz nereden mezun oldunuz?
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Zaman
zaman onlarla övünüyorsunuz. Onun için, lütfen Anavatan Partisine
sataşmayınız.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) -
Anavatan kalmadı.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Kendiniz
mağdur duruma düşersiniz, mahcup duruma düşersiniz. Çünkü, Anavatandaki
vizyonunuz ve misyonunuz, maalesef, üzülerek söylüyorum ki, yoktur.
Şimdi konuya gelelim değerli arkadaşlar.
Biz, geçici köy koruculuk sistemini, Jandarma Genel Komutanlığı
benimsediği için, faydalı bulduğu için, terörü bitirmek için, terörün
önünü kesmek için seçilmiş bir sistem olduğu için destekliyoruz, biz
bu kanun teklifimizi onun için veriyoruz.
Biraz önce, Mardin Milletvekilimiz
Sayın Hamidi "Lütfen bu yasaya destek verelim." dedi. Peki,
soruyorum size: Bu yasaya karşı olan kim? Bu yasaya destek vermeyen
kim? Hepimiz destek veriyoruz. CHP Grubu da destek veriyor, Anavatan
Partisi Grubu da veriyor, sizler de veriyorsunuz. Ama, esas mutfakta
bu altyapıyı yapan Anavatan Partisi Grubudur. Bir buçuk sene önce
biz bu mutfak çalışmasını yaptık, bu yasayı hazırladık ve Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunduk, ama siz bir buçuk senedir beklettirdiniz,
getirmediniz. Buna rağmen sizlere teşekkür ediyorum, bu yasayı getirdiniz,
bu yasayı çıkarıyoruz; hayırlı uğurlu olsun diyorum.
Ama, 73 milyon insan bizi izliyor.
Biraz önce Midyat'ın Kayalıpınar köyünden bir telefon geldi, şunu
diyor: Hamit Akbulut isminde geçici köy korucusunun 01/01/1944 doğumlu
olduğunu, 12/06/1988 yılında göreve, geçici köy koruculuğu görevine
başladığını söylüyor, ama Allah'ın emriyle dört ay evvel vefat ettiğini
söylüyor. "Bunun durumu ne olacak?" diye sordu. Ben de Komisyonda
çalışan arkadaşlardan ricada bulundum, bunu söyledim. Söylediği
şey şudur: "Bunlar faydalanmayacak. Bunlara 940 YTL tazminat
ödenecek her sene." Toplam -hesap ettim- 17.860 YTL tazminat verilecek.
Değerli arkadaşlar, biz yasa yapıyoruz,
kanun çıkarıyoruz, ama neyi çıkardığımızın farkında değiliz. Siz
incelemiyorsunuz, okumuyorsunuz, ama buralardan da bize laf atmak
için elinizden geleni yapıyorsunuz. Bu doğru bir şey değildir. Bu,
ne bana ne size yakışmıyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi soruyorum
size: Bu vefat eden arkadaşımızın ailesi ne olacak, çocukları ne
olacak, 17.860 YTL bunlara kâfi gelecek mi? Bizim yapmamız gereken
şey budur. Bunların durumu neydi, ne oldular, bundan sonra ne olacaklardır.
Bunu konuşmamız lazım, bunu görüşmemiz lazım. Şimdi, bu ailenin çoluk
çocuğunun geleceğini, eğer kız çocukları varsa -ki mutlaka vardır-
evleninceye kadar, yuva kuruncaya kadar nasıl bakılacak, kim bakacak,
bunlar yaşamlarını nasıl sürdürecekler?
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Emekli
maaşı alacaklar.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Emekli
maaşı alamıyor Sayın Vekilim.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Alacaklar…
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Hayır…
Sorun bakayım, Sayın Bakanım burada; yok öyle bir şey.
BAŞKAN - Sayın Doğan, niye karşılıklı
konuşuyorsunuz. Lütfen…
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Onun
için, değerli arkadaşlar, biz, bu sistemin faydalı olduğuna inanıyoruz,
bu sistemin devam etmesinden yanayız; ama, biz, bu insanlara balık
yedirmek değil, bunlara balık tutmasını öğretelim; geleceklerini
garanti altına almamız lazım.
Bunlara bir isim vermemiz lazım.
Geçici köy koruculuğu, isim olarak onur kırıcı bir şeydir. Benim kanun
teklifim, arkadaşlarımla verdiğim kanun teklifim, sizin getirdiğiniz
kanun teklifinden daha ileri, daha faydalı, sosyal boyut bakımından,
sosyal getirisi bakımından, geçici köy korucularımıza daha faydalı
bir kanun tasarısıydı; bunu uygulamadınız. Bunu uygularsanız
bunlar daha çok faydalanacak diyorum. Benim ailemde, sülalemde geçici
köy korucusu yoktur, bunun da bilinmesini istiyorum. Ama ben, o bölgede
yaşayan, o bölgenin sorunlarını bilen ve devamlı o insanlarla haşir
neşir olduğum, onları gördüğüm için, durumlarını gördüğüm için,
bildiğim için, arkadaşlarımdan rica ettim, kanun teklifini verdim
ve sonuna kadar savunuyorum. Ama gerçekten, cumartesi-pazar demeden,
her gün en az on altı saat görevleri başında hizmet gören bu geçici
köy korucularının özlük haklarını tam anlamıyla vermiş değiliz.
Bunu kabul etmek zorundayız. Yanlıştan dönmek erdemliliktir. Bunu
yapmaya çalışalım.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Kanunu
anlamıyorsunuz; kanunda var, aylık bağlanıyor.
BAŞKAN - Sayın Doğan, lütfen toparlayınız.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, eğer, geçici köy korucuları sistemi devam edecekse,
bundan sonra, en azından, "geçici köy korucusu" olarak,
"silahlı köy korucusu" olarak anılsın, adı böyle olsun ve en
az lise mezunları alınsın. Tahsili az olanlar başka görevlerde eritilsin,
entegre edilsin. Bu sistem, yirmi iki ilde uygulandı OHAL kapsamı dışında,
ama şu anda, mesela Hatay ilimizde, gönüllü 550 civarında köy korucusu
bulunmaktadır. Bunların bir kısmı aktif olarak operasyonlara götürülmektedir.
Zaman içinde, bu, gönüllülükten çıkmış ve zaten başka bir işi ve maddi
durumu iyi olmayan bu insanlar için bu operasyonlara katılma, bir
mecburiyet olmuştur. Bunlara da bir hak vermemiz lazım. Mesela, yine
bir telefon geldi, yedi sene-sekiz sene geçici köy koruculuğu görevini
yapmış, ama, yüz kızartıcı olmayan bir sebepten işten atılmış, görevinden
alınmış, silahı geri alınmış. Şimdi, geri gelmek istiyor, yararlanmak
istiyor, ileride emekli olmak istiyor, ama, hakkını veremedik. Buna
da bu hakkı vermek zorundayız. Bir önergeyle, Sayın Bakanım, Sayın
Komisyon Başkanımız, rica ediyorum, bir önergeyle bunları düzeltelim.
Arkadaşımız oradan -biraz önce örnek verdiğim arkadaşım-
"Emeklilikten faydalanıyor." diyor, ama, değil, faydalanmıyor.
Ben, Komisyonda çalışan arkadaştan sordum, faydalanamıyor. Sadece,
yılda 940 YTL, sene başı verilecek, o da toplam 17 milyon; on dokuz senesini
vermiş, göğsünü gere gere teröre karşı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Ek sürenizi de kullandınız
Sayın Doğan.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Bitiriyorum
efendim.
BAŞKAN - Lütfen, teşekkür için. Teşekkür
ediyorsanız,açıyorum.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Tamam.
BAŞKAN - Buyurun.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Ek
16'ncı maddenin ikinci fıkrasını oku bakalım.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, biz, geçici
köy korucularımıza ne verirsek azdır. Bunlara vereceğimiz maaşla,
tazminatla ve emekli maaşıyla devlet iflas etmez.
BAŞKAN -Sayın Doğan, teşekkür eder
misiniz.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Emeği
geçen herkese teşekkür ediyorum.
Biz, Anavatan Partisi olarak bu yasa
tasarısını destekliyoruz.
Beni dinlediğiniz için teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Doğan.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen
Faruk Koca, Ankara Milletvekili... Yok.
Ramazan Toprak, Aksaray Milletvekili...
Haluk Koç, Samsun Milletvekili...
HALUK KOÇ (Samsun) - Konuşmayacağım.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Koç.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır;
önergeyi okutup, işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1429 sıra sayılı
kanun teklifinin 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Salih
Kapusuz Faruk
Çelik
Ankara Bursa
"Madde 3.- 12/04/1991 tarihli
ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun Ek 1 inci maddesinin
(A) fıkrasının ilk paragrafında yer alan "% 0,5'ini" ibaresi,
"% 0,7'sini" olarak ve aynı fıkranın (a) bendi ile (B) fıkrasının
(a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
a) "Şehit olan veya çalışamayacak
derecede malul olan kamu görevlileri, er-erbaş, geçici köy korucuları
ve gönüllü köy korucularının varsa eşlerinin, yoksa çocuklarından
birisinin, çocukları da yoksa kardeşlerinden birisinin veya,"
a) "Şehit olan veya çalışamayacak
derecede malul olan kamu görevlileri, er-erbaş, geçici köy korucuları
ve gönüllü köy korucularının varsa eşlerini, yoksa çocuklarından
birisini, çocukları da yoksa kardeşlerinden birisini veya,"
BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
OSMAN NURİ FİLİZ (Denizli) - Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet?
İÇİŞLERİ BAKANI OSMAN GÜNEŞ - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile terörle mücadele sırasında
şehit olan veya çalışamayacak derecede malul olan geçici köy korucuları
ve gönüllü köy korucularının varsa eşlerinin yoksa çocuklarından
birisinin, çocukları da yoksa kardeşlerinden birisine de kamu kurum
ve kuruluşlarında ve özel sektörde iş imkânı verilmesi amaçlanmıştır."
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4: 16/05/2006 tarihli ve 5502
sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 15 inci maddesinin (b)
bendinde yer alan "168 sayılı Kanun hükümleri" ibaresinden
sonra gelmek üzere "18/03/1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanununun
Ek 16 ve ek 17 nci maddelerinde belirtilen ödemeler" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Mehmet Nuri Saygun, Tekirdağ Milletvekili.
Buyurun Sayın Saygun.
CHP GRUBU ADINA MEHMET NURİ SAYGUN
(Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Köy
Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 4'üncü maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle hepinize saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, görüşmekte
olduğumuz bu kanun, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından onay
gören, desteklenen bir metin. Ancak, birtakım eksiklikleri var, onları
sizlerle paylaşmak istiyorum. Yöreyle ilgili birtakım sancı ve sıkıntılar
var, bir de onları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bir kere, her şeyden önce, birkaç
dakika önce getirilmiş olan değişiklik önergesiyle, 3'üncü maddeye
gönüllü köy korucularının da dâhil edilmiş olması doğru bir yaklaşımdır.
Bu anlamda getirilmiş olan önergeyi zaten destekledik ve doğru bir
adım attığımıza inanıyorum.
Değerli arkadaşlarım, yörede
her şeyden önce, köy muhtarları tarafından vatandaşları korucu
yapmak adına uzun bir dönem çalışmalar yapılmış ve koruculuk teşvik
edilmiştir, ama, buraya kadar yapmış olduğumuz konuşmalarda, böylesine
bir gayretin içinde olan ve oradaki asayiş tedbirlerinin alınması
amacıyla koruculuk sisteminin geliştirilmesine katkı veren muhtarlarımızla
ilgili lehte bir söz duyamadım ve bu kürsüden, vatandaşları korucu
yapmak adına teşvik eden, bu yönde emeği geçen, böylece, asayiş tedbirlerinin
alınması konusunda katkısı olan tüm yöredeki muhtarlarımıza bir
kez daha bu kürsüden teşekkür etme ihtiyacını duydum; onlara teşekkür
ediyorum.
Gene, değerli arkadaşlarım, bu
kanunda bir eksik husus var, onu da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şimdi, korucuların silah taşımaları hususunda taşıma ruhsatları
var, ancak, bu taşıma ruhsatları, özel bir düzenlemeyle, sadece görevli
bulundukları sahayı kapsıyor. Yani, koruculuk görevini sürdürdükleri
bölgeyle ilgili olarak bu silahları taşıma hak ve yetkileri var,
ama, onun dışındaki yörelerde bu silahlarını taşıma yetkileri
yok.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, korucuların
toplumdan dışlanmasını, ayrı yaşamasını hiçbirimiz kabullenemeyiz.
Yani, korucu arkadaşlarımıza, ister geçici ister gönüllü köy korucusu
arkadaşlarımız olsun, bunların da sosyal ilişki kurmak, yöredeki
bölgelere gitmek hakları, ama, buraya giderken, ne yazık ki, bu, taşımayı
hak kazandıkları silahlarını taşıma hak ve yetkileri yok. Hâl böyle
olunca, görev alanlarından uzaklaşıp sosyal bir yapılanmanın içine
girmeyi düşünen korucu arkadaşlarımızın güvenlik açısından ciddi
endişeleri ve sıkıntıları oluyor. Ben, tüm şehir merkezlerine
sırtlarına tüfek alarak herkes girsin gibi bir iddianın peşinde değilim,
ama, ne olursa olsun, bu koruculuk görevini sürdüren insanların da
yaşamlarını daha iyi bir şekilde korumak ve PKK terörüne karşı onları
silahsız, mağdur olacak bir konumda bırakmamak gerektiğine inanıyorum.
Bu nedenle de bu yasada var olmayan bu düzenlemenin ama bu yasa içinde,
ama olabilecek en kısa süre içinde yeni baştan düzenlenmesinin doğru
olacağına inanıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de,
ne yazık ki, son günlerdeki en önemli gündem maddelerinden bir tanesi
terör, terör mağdurları ve terörün uluslararası bağlarından kaynaklanan
ülkemizde çekilen sıkıntılar. İzin verirseniz, bu terör yapılanmasıyla
ilgili olarak birtakım açıklamalar yapmak istiyorum. Şimdi, ülkemizde,
ne yazık ki, artan bir grafikle terör eylemlerinin sayısı artıyor,
bize yarattıkları huzursuzluklar artıyor, sancı ve sıkıntılar artıyor.
Ben, Trakya Milletvekiliyim, Tekirdağ Milletvekiliyim; ama, hem
Trakya hem Türkiye'nin her yöresi terörden nasibini almakta. Bizim
Trakya bölgemizde neredeyse her köyümüzde teröre muhatap olmuş
şehit cenazelerimiz var. Yani, yöre olarak biz de bu sancının, bu sıkıntının
dışında değiliz ve bir şekilde, olabilecek en sağlıklı bir yapıyla
bir an önce bu terörün ve terörist eylemlerin sonlandırılmasını
canı gönülden istiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, peki, terörü
nasıl sonlandıracağız? Terörü sonlandırmak için, kanımca, üç temel
husus var. Bunların başta geleni, silahlı kuvvetlerin yapacakları
görev ile terörist eylemleri ve terörizmi bir şekilde sindirmesi
ve durdurması gerekiyor. Ülkemizde bu konuda bir sancı ve sıkıntı
olduğu inancında değilim. Yani, silahlı kuvvetlerimiz, kolluk kuvvetlerimiz,
emniyet güçlerimiz, bu ülkede terörün bir an önce pasivize edilebilmesini
sağlamak için, bir an önce terörden doğabilecek mağduriyetleri en
aza indirebilmek için ellerinden gelen bütün imkânları kullanmaktalar.
Ama, bir ikinci, terörle mücadelede önemli husus var, bu da, terörün
uluslararası boyutu.
Değerli arkadaşlarım, eğer ülkemizdeki
bu terör eylemleri ve terörist yaklaşımlar uluslararası boyutuyla
bir güç elde edemeseler, inanın ülkedeki terör eylemlerinin önüne
geçmek çok daha kolay olur. Ama, ne yazık ki, uluslararası boyut ve
dış güçlerden almış oldukları destek, terörle ilgili mücadelede
dönem dönem çok daha zor koşullar altında kalmamızı gerektiriyor.
İşte, bu konuda -bir kere bir parantez içinde şunu söyleyeyim, amacım,
iktidar partisini yermek değil ama, gerçekleri, kendi doğrularım
olarak, kendi doğrularım olarak ortaya koyduklarımı sizlerle paylaşmak
için bunu söyleyeceğim- uluslararası ilişkilerde gereken hassasiyeti
gösteremiyor olmamızdan ya da yeterince uluslararası politikayı
sağlıklı yürütemiyor olmamızdan ötürüdür ki, terör, uluslararası
desteğini bir şekilde kaybetmedi, artan bir şekilde de geliştirdi.
Bunda, tabii, Irak'ın parçalanmasının çok önemli bir payı var, ama,
her şeyden önce, Türkiye'deki siyasi iktidarın, dış politikasının
teröre yönelik uluslararası destekleri önleyecek nitelikte yapmış
olduğu girişimlerin kanımca yeterli olmadığına inanıyorum. Yapılabilecek
çok daha fazla işler vardı diye düşünüyorum. Bunlar eksik kaldı ve
bu nedenle, terörün bu ikinci ayağında, gerek siyasi iktidar olarak
gerekse -sizlerle paylaşmakta olmak zorundayız- Parlamento olarak,
korkarım bu boyutu konusunda yetersiz kaldık ve bu nedenle terörün
uluslararası ayaklarını kıramadık, eksiltemedik, çaresiz hâle
getiremedik. Bizim, bu ve benzeri kanunlarla, yöremizdeki köy korucularının
özlük haklarını, sosyal haklarını, geleceklerini, ailelerini,
sağlık haklarını teminat altına almak doğru. Buna "hayır"
demek mümkün değil. Ama, bir taraftan bunu yaparken bir taraftan da
uluslararası boyutla ilgili üzerimize düşenleri yapmalıydık.
Bu eksik kaldı diye inanıyorum.
Bir üçüncü bölüm var, bence esas eksik
kalanı bu. Yörenin, yani terörist eylemlere muhatap olan Doğu'nun,
Güneydoğu'nun temel sıkıntısı bölgesel kalkınma farklılığı.
Değerli arkadaşlarım, demin de
söyledim, ben Trakya Milletvekiliyim, ama bu ülke bizim, bu ülke hepimizin;
yani, sadece kendi yöremizle ilgili sancı ve sıkıntıları değil,
ülkemin her karışında yaşanan sancı ve sıkıntıları bilmek ve onlar
için çözüm üretmeye çalışmak zorundayız.
Şimdi, sizin siyasi iktidarınızda
bir teşvik yasası getirdik ve yanılmıyorsam, elli sekiz ilde teşvik
uygulanmasına karar verdik. Ben, o teşvik uygulamasıyla ilgili
olarak da bu kürsüye çıkıp, bunun yeterli olmayacağını, doğru olmayacağını…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Saygun, buyurun.
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) -
...yeterli ve doğru olmayacağını, temel çözümün, bölgesel farklılıklarda
devletin yatırımcı sıfatıyla bu yörelere gitmesi gerektiğini
ve o yörelere verebileceği ekonomik destekle bu yörelerdeki terör
örgütlerinin elinin, ayağının kırılacağını ifade etmiştim. Ama,
ne yazık ki, bu bölgesel farklılıkları, kalkınma farklılıklarını
gidermek adına 59'uncu Hükûmet yeterince hizmet üretemedi, yeterince
çalışamadı, bizim talep ve iddialarımızı da çok fazla dikkate almadı.
Sonuçta, ne yazık ki, terörde bir
yükselme periyodu oluştu. Biz, bunu söylediğimiz zaman da amacımız,
Adalet ve Kalkınma Partisinin Hükûmetini ve parlamenterlerini kınamak
değil; ama amacımız, bir vakıayı, bir gerçeği teyit etmek, dile getirmek,
ortaya koymaktı. Biz bunu ortaya koyduğumuz zaman, sanki temel amacımız
sizi suçlamakmış gibi algıladınız. Hayır, biz, kimseyi suçlamak
istemiyoruz, ama, biz, Doğu'da da Güneydoğu'da da ülkemin hiçbir yöresinde
de bundan böyle sancı ve sıkıntı çekmek istemiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bunları
sizlerle paylaşabildiğim için kendimi mutlu hissediyorum. Gündemimizde
görüşmekte olduğumuz bu kanunun yöremize ve ülkemize yarar getireceğine
inanıyorum. Ama, şunu lütfen unutmayınız: Burada, doğrudur, bu yöredeki
koruculuk sistemi içinde korucu arkadaşlarımıza tam hak ettikleri
verilmemiştir. Bunu özellikle yöre milletvekilleri çok ifade ettiler.
Ama, şunu da unutmayalım: Sadece koruculara değil ki, bizim ülkemizde
devlet sektöründe, kamu sektöründe çalışanlardan veyahut özel sektörde
çalışanlardan kime tam hakkı verilmiş ki, hangi işçi, hangi memur,
hangi çalışan hak ettiğinin karşılığını alabilmiş ki? Salt korucular
değil…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Saygun, lütfen…
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) - Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür için açıyorum.
Buyurun.
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) - Yani,
sadece o yöredeki bu arkadaşlarımız değil, ülkemizde ihtiyacı
olan hiç kimse, hak ettiğinin tam karşılığını almamıştır. Umarım,
22 Temmuz sonrasında iktidara kim gelirse gelsin, bu çalışanlara
emeğinin karşılığını verme konusunda üstüne düşen görevleri yerine
getirir ve 23'üncü Dönem Parlamentosu da bu anlamda mutlu, huzurlu
ve başı dik olur.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum
arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Saygun.
Madde üzerinde Anavatan Partisi
Grubu adına söz isteyen Hüseyin Özcan, Mersin Milletvekili. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1429 sıra
sayılı, Bitlis Milletvekili Abdurrahim Aksoy ve Şırnak Milletvekili
İbrahim Hakkı Birlik, Mardin Milletvekili Muharrem Doğan ve 17 Milletvekili
ile Malatya Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu'nun, Köy Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 4'üncü maddesi üzerine Anavatan
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 1984 yılından
itibaren bölücü terör örgütü PKK'nın terör eylemlerinin yoğunluk
kazanması, kırsal kesimde, çocuk, kadın ve her yaştaki vatandaşlarımızı
öldürmeye ve bölge halkına yönelik katliamlara girişmesi üzerine,
özellikle güvenlik güçlerinden ve jandarma karakollarından uzak
yerleşim birimlerinde yaşayan vatandaşlarımızın mal ve can güvenliğinin
korunması, güvenlik güçlerine yardımcı olmak maksadıyla 26/3/1985
tarih, 3175 sayılı Kanun'la, 442 sayılı Köy Kanunu'nun 74'üncü maddesinde
değişiklik yapılarak, Bakanlar Kurulunca tespit edilecek illerde
olağanüstü hâl ilan edilmişti, "Bu sebepten dolayı şiddet hareketlerine
ait ciddi belirtilerin köyde ve çevrede ortaya çıkması veya ne sebeple
olursa olsun köylünün canına ve malına tecavüz hareketlerinin
artması hâllerinde, valinin teklifi ve İçişleri Bakanının onayıyla
yeteri kadar geçici köy korucusu görevlendirilir." hükmü getirilmiştir.
Geçici köy korucusu ilk olarak 17
ilde uygulamaya başlanmış olup, bugün 22 ilde uygulanmaktadır. Bu
illeri saymaya gerek yok, zaten 22 ilimizin geçici köy korucularının
durumu göz önünde. Toplam 65.809 geçici köy korucusu kadrosu mevcut
olup, bu kadroların şu anda 56.464'ü doludur. 20.285 köy korucusu kırk
altı yaşının üzerindedir. Geçici köy korucularının yüzde 38'i on
bir ile on beş yıl arasında görev yapmaktadır. 20 Şubat 2000 tarihinden
bu yana boşalan kadrolara ve altmış beş yaşını dolduranların yerine
atama yapılmamaktadır.
Geçici köy korucularına ödenen
ücret bugün itibarıyla 540 YTL'dir. Terörle mücadelede bugüne kadar
1.357 geçici köy korucusu şehit olmuştur. Geçici köy korucusunun
şehit olması hâlinde dul ve yetimlerine 956 YTL aylık bağlanmakta,
ayrıca 40.518 YTL gibi bir tazminat ödenmektedir. Sakat kalan geçici
köy korucularına sakatlık derecelerine göre 956 YTL ile 673 YTL
arasında aylık bağlanmakta, ayrıca yine sakatlık derecelerine
göre 30.388 YTL ile 10.129 YTL arasında tazminat ödenmektedir.
Teklifin 4'üncü maddesiyle, bu
teklifle Köy Kanunu'na eklenen ek 16 ve 17'nci maddelerde öngörülen
ödemelerin Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu kapsamına alınması amaçlanmakta,
geçici köy korucularına ödenen ücret vesair ödemelere ilişkin yasal
altyapı oluşturulmaktadır.
Bu teklifin 2'nci maddesiyle Köy
Kanunu'na eklenen ek 16'ncı maddeyle, geçici köy korucularının görevden
ayrılma yaşı kırk beşten elli beşe yükseltilmekte, on beş yıl veya
daha fazla hizmeti olanların görevle ilişiği kesilerek aylık bağlanacağı
hükme bağlanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, elbette ki,
bu yasa, geç de olsa -bir buçuk sene önce verilmiş olan bu yasa teklifi-
özellikle Anavatan Grubu adına Sayın Genel Sekreterimiz Mardin Milletvekili
Muharrem Doğan'ın bu teklifi geç kalmasına rağmen olumlu bir teşebbüstür
ve seçime giderken bunun da oldubitti, altyapısını yeteri kadar
incelemeden yasa teklifi olarak Meclise getirilmesini, elbette
ki aksaklıklarına rağmen iyi bir hareket olarak düşünüyoruz.
Yalnız, köy korucuları, biliyorsunuz,
bir sürü şehitler verdi, bir sürü aileler mağdur oldu, bir sürü yaralıların
olduğunu biliyoruz. Bunlarla birlikte, aynı dönemde uzman erbaş
ve çavuşlarla ilgili bir yasa teklifi verdiğimizde, ki bunların
da -çok şehitler, her geçen gün şehitlerimizin artmasını istemiyoruz
ama, bütün şehitlerimizi saygıyla anıyoruz- mağdur olduğunu görüyoruz.
Bunların da bir an önce verilmiş olan bu yasa önerimizin gözden geçirilerek…
Bu insanların özlük haklarıyla ilgili sorunlarını dile getirmemize
rağmen, maalesef AK Parti oylarıyla reddedildi vermiş olduğum yasa
teklifi.
Bunlar mağdur olduklarını söylüyorlar.
Özellikle sözleşmeli olanların, zamanında, sözleşmeleri bittikten
sonra işsiz ve güçsüz kaldıklarını, perişan olduklarını, ailelerinin
açlıkla karşı karşıya olduklarını söyleyen bir sürü uzman erbaş
ve çavuşların sorunları da vardı. Keşke, bunları da bu seçim öncesinde
çıkarsaydık da bu insanların mağduriyetini gidersek daha iyi olurdu.
Muhtarlarımıza baktığımızda,
Türkiye'de, muhtarlarımızın ne kadar mağdur olduğunu ve bununla
ilgili yasa önerisi verildiği hâlde, bunu görmezlikten gelmemiz
doğru değil. Muhtarlarımız, yerine göre yirmi dört saat devletin
emrinde olan ve her çeşit sorunlarla karşı karşıya kalan bu muhtarlarımızın
bugün Bağ-Kur'u dahi ödeyemediklerini, çoğunun, Bağ-Kur'un icra kanalıyla
evlerinin dahi haczedildiğini duyuyoruz ve görüyoruz; buna çok
acıyoruz.
Değerli milletvekilleri, hiçbir
insanın mağdur olmasını istemiyoruz. Biz, bölgede barış istiyoruz,
bölgede kardeşlik istiyoruz. İnsanları aç bırakarak eğitemeyiz.
İnsanları perişan ederek onların terörist olma özelliklerini
elinden alamayız. Çünkü, aç kalan insan, nihayet bir ailede bir çocuk
dahi aç kaldığında, velisinin üzerine yürüyecek kadar cesur oluyor.
Bunların çözümü, özellikle bölgeler arasındaki dengesizliği ortadan
kaldırmak, aş ve iş bulmak zorundayız. Bunlara aş ve iş bulmadığımızda,
bu insanları sokakta artık yaşayamaz bir duruma getiririz ki, yarın
karşımıza çıkar, bir iş yerinin kapısını çevirir veyahut da bir
arabaya bindiğinizde kapınızın önüne dayanır, bana iş ve aş, diye
tehdit eder ve yaşıyoruz, güncel olarak da görüyoruz. Bunun için yapılacak
şey, bir an önce, aş ve iş yaratacak istihdam alanlarını çoğaltmak
ve bunları bu kızgınlığından, bu halka karşı olan böyle küsmüşlüğünden
kurtarmanın yolu, onlara sahip çıkmaktır.
Değerli arkadaşlar, köy korucularının
gerçekten büyük sıkıntılar içerisinde olduğunu görüyoruz ve bu
yaşayan insanlardan öğreniyoruz. Bu köy korucularımızla ilgili
bu yasa teklifinin, bir nebze de olsa sıkıntılarını giderdiğini
görüyoruz. Köy korucuları, her zaman sıkıntı içerisinde. Belki
de, bölgelerinde olan yaşamlarıyla ilgili, ulaşımlarıyla ilgili
ve aileleriyle ilgili sıkıntı içerisinde olduklarını, yaşamlarının
tehdit altında olduğunu da görüyoruz. Eğer, belirli bir yaştan sonra
onlara yeteri kadar sosyal güvenlik şemsiyesi altında destek verilmediğinde,
bu şemsiye altında onları korumadığımız sürece, açlığa mahkûm etmiş
oluruz, ailesine ve çevresine karşı da korumasız bir duruma geçmiş
olurlar.
Değerli milletvekilleri, Anavatan
Grubu olarak -ki, zaten Genel Sekreterimiz başta olmak üzere 17 milletvekilimizin
vermiş olduğu- bu yasa teklifini sonuna kadar destekliyoruz, eksik
ve noksanlarını da gelecekte bizler tamamlayacağız. İnanıyoruz
ki, Anavatan Grubu olarak…
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Anavatan
yok, kapandı.
AHMET YENİ (Samsun) - Bitmiş partiden
bahsetme.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Anavatan
mı, Demokrat Parti mi?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Anavatan
Grubunu bir hafta sonra Demokrat Parti olarak göreceksiniz. Bundan
rahatsız olduğunuzu biliyoruz.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Birbirine
karıştırma.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Çünkü,
siz Türkiye'de birliği istemiyorsunuz.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Olmuyor
ama…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Türkiye'de
partilerin bir araya gelmesini istemiyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Torun… Sayın Yeni…
Lütfen…
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Efendim,
karıştırıyor.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Türkiye'de
huzuru istemiyorsunuz. Bölünerek, parçalanarak, kamplaştırarak
bir ülkeyi bir yere götüremeyiz. Bugün, terör eğer çoğaldıysa, bu
kamplaşmanın yeteri kadar terör olayları karşısında duyarsız olması
dolayısıyla, bu Hükûmetin de desteği olduğunu görüyoruz, bu davranışlarıyla.
Eğer, terör, yok bizden, yok şunlardan diye insanları kamplaştırarak,
insanların ve siyasi partilerin bir araya gelmesinden rahatsızsanız,
bu ülkede insanların da bir araya gelmesinden rahatsız olduğunuzu
görüyoruz.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Biz sizi
seviyoruz.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Kamplaştırarak
bu ülkeyi bir yere götüremeyeceksiniz. Biz, hepimiz bir olmalıyız.
73 milyon insanın bir olması gerekir. Neden ayırıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Biz sizi
seviyoruz.
CAHİT CAN (Sinop) - Kim ayırıyor
ya? Öyle bir şey yok.
BAŞKAN - Toparlayınız Sayın Özcan.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Biz-siz
diye ayırmanın bir anlamı yok. Eğer terörü yok edeceksek, hep birlikte
terörün üzerine gitmeliyiz. Dış güçlere karşı hep birlikte mücadele
vermeliyiz. Bir Amerika'nın ve onun desteklemiş olduğu Kuzey Irak
Hükûmetine karşı, "onlara soralım" mantığı, Türkiye'de terörün
önüne geçemez ve bu anlayış Türkiye'yi bölmeye götürür. Tavırlı olmalıyız,
birlikte olmalıyız, bu ülkenin üniter yapısına hep birlikte saygılı
olarak onun mücadelesini vermeliyiz. Yoksa, buraya gelip de laf
atarak, partilerin birleşmesinden rahatsız olarak bu ülkede huzur
sağlayamazsınız. Artık, ülkenin huzura ihtiyacı var, insanların
aşa ve işe ihtiyacı var. Bu konuda Hükûmetin beceriksiz olduğunu görüyoruz,
bunun dersini de 22 Temmuzda, inanıyoruz ki halk sizlere verecektir,
Demokrat Parti iktidar olacaktır. Gelecek günler, bütün yoksulların,
bütün işsizlerin, bütün bu ülkede yaşayan insanların olacaktır diyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Özcan.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen
Cüneyit Karabıyık, Van Milletvekili.
Sayın Karabıyık, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
CÜNEYİT KARABIYIK (Van) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1429 sıra sayılı Köy Kanununda
Değişiklik Yapan Kanun Teklifi'nin 4'üncü maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti, demokratik,
laik, sosyal bir hukuk devletidir. Bunların her bir şıkkı üzerine konuştuğumuzda
günler geçer, saatler geçer ve kitaplar yazılır. Ancak, ben burada
sosyal devletin niteliği hususunda bazı bilgiler arz etmek istiyorum.
Şimdiye kadar sosyal devletin özlük
haklarından mahrum bırakılan köy korucularıyla ilgili teklifin
Meclis gündemine gelmiş olması, her türlü takdirin üstündedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yirmi iki yıldır bu görevi sürdüren köy korucularının bazıları,
altmış, yetmiş yaşlarına varmış olmalarına rağmen, geçim kaygısıyla
hayatlarına devam etmektedirler. Bundan dolayı da çok mağdur durumdadırlar.
Ancak, bugüne kadar hiçbir güvenceleri olmamıştır. İşte bu yasayla
emekli olacaklar, emekli olabilecekler. Çocukları ise, sağlık yönünden
güvence altına alınmış olacaktır. Ayrılmak istediklerinde ise, çalıştıkları
yıllar oranında tazminat alabilecekleri hususunda kanun gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gecikmiş olan bu hakkın köy korucularına verilmek üzere… Bu kanunun
hukuki boyutuyla birlikte insani boyutu da fevkalade büyüktür.
Bu güzel kanunun bizim AK Parti dönemine nasip olması, sevinçlerin
en güzelidir. Tabii, diğer taraftan, bu kanunun hazırlanmasında
emeği geçen, parti gözetmeksizin bütün diğer partilere de şükranlarımı
bu vesileyle sunmuş oluyorum.
Bütün Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Karabıyık.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen,
Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Toprak, şimdi buradasınız;
buyurun.
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın
Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce konuşan Sayın Doğan,
Mardin Midyat Kayadibi köyünden bahsetti. Yanlış hatırlamıyorsam,
1992 veya 1993 yılında bölgede askerî savcılık görevi ifa ederken bu
köye gitmiştim. Tesadüftür. Yirmi-otuz hanelik bir köy ve bu köyün tamamı
koruculardan müteşekkil. Koruculuk müessesesi gelmezden önce
bu köyün insanları ölüm ile yaşam arasında bir sınırda yaşıyorlardı.
Bu köyün tamamı koruculukla geçinmekteler ve bu koruculuktan elde
ettikleri gelir önceki yaşamlarıyla hiç kıyaslanmayacak ölçekte.
Yine burada bir bilgi eksikliği
var, onu da gidermiş olalım. Biraz önce hem Sayın İçişleri Bakanımızla
görüştüm hem Alt Komisyon Başkanı Sayın Filiz'le görüştüm, hâlihazırdaki
o bahsettiği Kayadibi köyündeki vatandaş dâhil, onun yakınları
-başka yasaların atıf maddeleriyle- bu yasanın bütün hükümlerinden
istifade edebiliyor. İlaveten, bu şekilde mağdur olan kişilerin
iş bulma konusunda bir ayrıcalıkları da var. Bunu da, bu bilgi eksikliğini
de gidermiş olalım.
Biraz önce terör konusunda bir
iki aydınlatıcı ifade etmiştik. Terörün arka planına birkaç cümleyle
ışık tutmaya devam edelim. Terörün beslendiği dış kaynaklar ve destekler
malum, onları geçiyoruz. İç boyutları: Bunun sosyal boyutu var,
kültürel boyutu var, hukuki boyutu var, ekonomik boyutu var ve güvenlik
boyutu var. Her bir boyutuyla ilgili olarak eş zamanlı, planlı, programlı
belli çalışmalarla ilgili, özellikle birbirini izleyen planlı
adımlarla bu terörle mücadele etmek mümkün ve bir o kadar da önemli
olan husus, iktidarıyla muhalefetiyle, yöneteni yönetileniyle,
milletimiz ve ülkemiz için olmak kaydıyla, terör söylemini eğer gerçekleştirebilirsek,
yani birliktelik sağlayabilirsek üstesinden gelmemiz rahatlıkla
mümkündür.
Terör olayının tarafları var. Terörist,
maşa, arkasındakiler ve terörün vurduğu ya insandır ya mali kaynaktır
veya siyasi hedeflerdir. Diyarbakır'da askerî savcılık yaptığım
dönemlerde pek çok nitelikli olayı soruşturmuş idim. Buradaki benim
dört yıllık görev sürem sonunda tespit etmiş olduğum çok çarpıcı bir
sonucu sizlerle paylaşmayı bir vicdan borcu kabul ediyorum. O da
şu: O dört yılın sonunda, bu terörden kimlerin nasıl beslendiğiyle
ilgili bir terör pastasını önüme koydum ve dilimledim, bu terörden
kimler ne ölçüde istifade ediyor diye. Dört yılın sonunda, dilimlediğim
terör pastasından en küçük dilimlerden bir tanesi terör örgütüne
gidiyordu. Pastanın büyük dilimleri terör örgütüne değil başka
yerlere gidiyordu. Bu başka yerlerle ilgili hususları zaman zaman
ifade ediyoruz. Ama, terörün içe dönük besleyen kaynaklarıyla mücadele
edebilmenin bazı temel dayanak noktaları olduğunu düşünüyorum.
Terörle mücadele için haklı olmanız
yetmiyor, haklılığın yanında güçlü olmanız gerekiyor. Biz mücadelede
haklıyız, ama güçlülükte yeterince adım atabilmiş değiliz, özellikle
dünya kamuoyunda. Zannediyorum dünya kamuoyunda terörle mücadelede
güçlülük noktasında Türkiye'nin geleceği nokta eşittir terör konusunda
geleceğimiz noktadır. Ülke ekonomisini dört buçuk yılda 2.500 dolardan
5.500 dolara taşımak, satın alma paritesi itibarıyla 8.500 dolarlara
taşımak, terörle mücadele konusunda çok ciddi bir adım. Terörün
beslendiği ana noktalardan bir tanesi de fakirliktir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Sayın
Başkan, bağlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Toprak.
RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Güçlü
bir Türkiye, ekonomisi güçlü bir Türkiye, güven ve istikrarı temin
edebilmiş bir Türkiye, aynı zamanda, terör konusunda haklılığına
ilaveten güçlülüğünü sağlamış bir Türkiye, hem iç hem de dış kamuoyunda
terörle mücadelede kesinlikle başarılı olacaktır. Bu tespiti
bir cümleyle sonuçtan okuyalım: "Türkiye'deki güven ve istikrar
ortamını zedeleyen, ekonomik dengeleri aşağıya çeken her türlü
söz ve davranış Türkiye'yi güçsüz kılar. Güçsüz Türkiye, terör karşısında
çaresiz Türkiye demektir. Bu nedenle, liderler, yetki sahipleri,
söz sahipleri terörle ilgili söylemlerinde kesinlikle sorumluluk
hissiyle hareket etmeli -sonuçlarını ister bilerek ister bilmeyerek
olsun- teröre hizmet edecek söz ve davranışlardan kesinlikle kaçınmalılar."
Sözlerimin sonunda, terörsüz, huzur
ve güvenle dolu bir Türkiye, bir dünya ve bir insanlık geleceği dileğiyle,
tasarıya destek veren -iktidarıyla muhalefetiyle- tüm milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Toprak.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.13
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:
18.26
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114'üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
1429 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin geçici 1'inci maddesini
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1- Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte;
a) Görevde bulunan geçici köy korucularının
görevlerine, 18/03/1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanununun bu Kanunla
değişik 74 üncü maddesine göre belirlenen sayı sınırlandırması
nedeniyle son verilemez.
b) Görevde bulunan ve 55 yaşını
doldurmaları nedeniyle ilişikleri kesilecek olan geçici köy korucularından,
geçici köy korucusu olarak 10 ila 15 yıl arasında hizmeti bulunanlara
5000 gösterge rakamı esas alınarak 442 sayılı Köy Kanununun ek 16
ncı maddesi hükümlerine göre aylık bağlanır. 55 yaşını doldurmuş
geçici köy korucularından 10 yıldan az hizmeti olanlar ise istekleri
halinde 10 hizmet yılını tamamlayıncaya kadar görevlerinde bırakılırlar
ve bunlar hakkında da aynı hükümler uygulanır. 55 yaşını doldurmuş
geçici köy korucularından 10 yıldan az hizmeti olup da çalışmak istemeyenler
hakkında ise 442 sayılı Köy Kanununun ek 17 nci maddesi hükümleri
uygulanır.
c) Görevde bulunan ve 55 yaşını
doldurmamış olan geçici köy korucuları istekleri halinde 55 yaşını
dolduruncaya kadar görevlerinde bırakılırlar. Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte 55 yaşını doldurmamış olanlardan, 55 yaşını doldurdukları
tarih itibarıyla 10 yıldan az hizmeti olanlar, 10 hizmet yılını tamamlayıncaya
kadar görevlerine devam edebilirler ve bunlar hakkında da (b) bendi
hükümleri uygulanır.
(b) ve (c) bendi hükümlerinde belirtilen
şartları taşımaları nedeniyle 442 sayılı Köy Kanununun ek 16 ncı
maddesi hükümlerine göre aylık bağlananlara 442 sayılı Köy Kanununun
ek 17 nci maddesine göre tazminat ödenmez.
Yukarıda belirtilen hükümlerin
uygulanması, 442 sayılı Köy Kanununun bu Kanunla değişik 74 üncü
maddesine göre görevlendirmeyi gerektiren hallerin ortadan kalkması
durumunda veya idarî zaruret hallerinde, görevlendirmeye ilişkin
aynı usûl uygulanmak suretiyle, geçici köy korucusu olarak yapılan
görevlendirmelere son verilebilmesine engel teşkil etmez.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili…
Yok.
Şahsı adına söz isteyen Faruk Koca…
Yok.
Haluk Koç…
HALUK KOÇ (Samsun) - Konuşmayacağım
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Ümmet Kandoğan, Denizli
Milletvekili… Yok.
Mahmut Göksu, Adıyaman Milletvekili…
Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5'inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5 - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Osman Özcan, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın Özcan. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OSMAN ÖZCAN (Antalya)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum:
Bu korucularla ilgili kanun tasarısını Cumhuriyet Halk Partisi
desteklemektedir. Onun için, ulusumuza, korucularımıza hayırlı
olmasını diliyorum ve terörsüz bir Türkiye diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, başlangıçta
geçici köy korucu sisteminin uygulandığı il sayısı 13'tü. Bugün,
22 ilde geçici köy korucusu uygulaması devam etmektedir. Bu illerde,
toplam 66 bine yakın köy korucusu kadrosu varken, 57 bin kişi çalıştırılmaktadır,
emekli olanların yerine de yenileri atanmamaktadır.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu
kanunu Cumhuriyet Halk Partisi destekliyor dedim, ancak, çok geç kalınmış
bir kanun tasarısı ve tam olarak konuşulmuş bir kanun tasarısı değil.
Şimdi, bu, koruculara verilmiş olan bir lütuf da değildir, bir hakkın,
gerçekten, teslimidir.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, koruculara
ait bu kanun tasarısını destekliyoruz dedim de, elbette, biz de bununla
ilgili görüşlerimizi sizinle paylaşmak istiyoruz.
Dört buçuk yıldır, AKP İktidarı,
çeşitli konuşmalarımıza rağmen, devamlı dile getirmemize rağmen
bu kanun tasarısını Meclise getirmedi. Fakat, seçimler başladı,
hemen kanun tasarıları Meclise gelmeye başladı. Gerçekten, bu,
toplumumuzda yadırganan bir durum olmuştur.
Sırf bu değil, geçici işçilerde
de aynısı yapılmıştır. Altı ayı dolduranlar kadroya alınmıştır,
beş buçuk ay çalışan kadroya alınmamıştır. Ama, bu işçiler çalışmak
istemedi de mi kadroya alınmadı? Devlet tarafından, çeşitli ilgililer
tarafından dört ay çalıştırıldı, beş buçuk ay çalıştırıldı, gönderildi.
Biz de, işte, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bunun haksızlığını gidermek
için Anayasa Mahkemesine başvurduk. İnşallah, Anayasa Mahkemesi,
bu geçici işçileri de kadroya alacaktır diye düşünüyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, dünyanın
hiçbir ülkesinde, hatta kabilelerde, aşiretlerde bile köy koruculuğu
sistemi gibi güvencesiz, geleceği belirsiz, istenildiği zaman
kovulan bir sistem daha yoktur. Devlet, çalıştırdığı korucuların
-yirmi iki yıldır çalıştırıyor- sigortasını yapmıyor, sağlık güvencesinden
yoksun, kaçak adam çalıştırıyor. Hâlbuki, iş adamlarımız sigortasız
bir işçi çalıştırdığı zaman, hemen, hakkında takibat açılarak cezalandırılıyor.
Yine de çok teşekkür ediyorum bu kanun teklifini gönderenlere, çalışanlara,
bunu hazırlayanlara; geç de olsa, gelmesi sevindirici bir durum
yaratmıştır.
Değerli arkadaşlarım, korucuların
sıkıntılarını ancak yaşayanlar bilir. Bir operasyonda ön sıralarda
gönderilenler koruculardır; operasyon olmadığı zamanlarda da geride
çalıştırılan, her yerde çalıştırılan, hor görülen de yine koruculardır.
Bunlardan 1.357 tanesi şehit olmuştur. Bu koruculuk kanununu beğenmeyebilirsiniz;
o, ayrı bir konu, ama devlet olarak ülkenin bölünmez bütünlüğünün
korunmasında görev almış insanlara, vatandaşlarımıza görev vermişsen
onların adam gibi yaşamasını, sigortalı olmasını, emekli olmasını
sağlamak da devletin görevidir diye düşünüyorum.
Şimdi, biz, değerli arkadaşlarımızla
Bingöl'e gittik, orada korucularla toplantı yaptık. Değerli arkadaşlarım,
korucuların söylediklerini dinlediğimiz zaman tüylerimiz diken
diken oldu. Yani, gerçekten, bunların adam yerine konulması lazım.
Bu eksiklik bugün gideriliyor. Köy korucuları ile korucu başlarının
özlük haklarının düzenlenmesiyle ilgili yönetmelik için altı ay
müsaade isteniyor. Ben, bu altı ayın çok olduğunu düşünüyorum. Bakanlar
Kurulunda altı ay beklemeden, bu yönetmeliğin kısa dönemde çıkarılmasını
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Hükûmetin
terör konusundaki tutum ve davranışından halkımızın memnun olmadığını
söylemek istiyorum, kusura bakmayın. Gezdiğimiz yerlerde, şehit
cenazelerinde olan olayları hatırlıyorsunuz. Çünkü, artık, halkımız
boş laflardan bıkmıştır, boş laflardan bıkmıştır. Terörü başka bir
devletin bitirmesini beklemek acizliktir.
Bütün, sıfır terörle bu AKP, hükûmeti
devraldı. Bugünkü durumu açıklayarak huzuru da bozmak istemiyorum.
Siz, bunların hepsini biliyorsunuz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, dünyada
insan hakları savunuculuğuna soyunan, demokrasi havarisi olan
bazı devletler vardır. Bu devletleri bilirsiniz siz. Terörü besleyen
onlardır. Avrupa Birliği ülkelerinin birçoğu terörü bizzat desteklemektedir.
Çünkü, terörden bunların menfaatleri vardır. Neleri vardır: Eroin
kaçakçılığından istifadeleri vardır, silah kaçakçılığından istifadeleri
vardır, akaryakıt kaçakçılığından menfaatleri vardır, kara para
aklamadan menfaatleri vardır. Onun için, bu, bazı demokrasi havarisi
devletler terörü desteklemektedir.
Aynı zamanda, terörün bitirilmesi
aktörlüğüne soyunan, büyük bildiğimiz devletler de terörün baş
destekçisidirler. Çünkü, yakalanan silahlar onların silahlarıdır.
Şimdi, bunun için açıkça vaziyet almamız gerekir.
Şimdi, kurda sormuşlar: "Boynun
niçin kalın?" demişler. "Kendi işimi kendim görürüm."
demiş. Öyleyse, kendi işimizi kendimiz görelim. Bunu başkasına havale
ederek, onlara af çıkararak, arkasını sıvazlayarak bu işin çözüleceğini
sanmak, gerçekten saflıktır. Bunu hepimizin bilmesi lazım. Sizin
de zaten, aynı benim gibi düşündüğünüze inanıyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, vatandaşlarımızın
güvenliğini temin etmek devletimizin borcu. Onun için, köy koruculuğu
kalıcı hâle getirilmeden, mevcut korucularımız her türlü sosyal
ve ekonomik haklarına kavuşturularak bu sorunu çözmek zorundayız.
Şimdi, bunun için de yeniden korucu
almaya gerek yoktur. Ben, şahsen, yeniden koruculuğun tesis edilmesine
taraftar birisi değilim, ama devletin, çalıştırdığı, vatanın bölünmez
bütünlüğü için çalışan koruculara her türlü sosyal hakları vermesi
de ana görevidir.
Bu duygularla, bu kanunumuzun
halkımıza, korucularımıza, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Özcan.
Madde üzerinde Anavatan Partisi
Grubu adına söz isteyen İbrahim Özdoğan, Erzurum Milletvekili.
Buyurun Sayın Özdoğan. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
1429 sıra sayılı Köy Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına 5'inci maddede söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, 5'inci madde.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - 5'inci
madde söyledim efendim, 5'inci madde söyledim zaten.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye,
hakikaten, dünyanın önemli, hassas bir bölgesinde, jeopolitik olarak
hassas bir bölgesinde olduğu için, tarih boyunca bütün devletler tarafından
tehdit edilmiştir ve terör tehlikelerinin başladığı yıllardan itibaren
de hep tehdit altında olmuştur. Bu tehditlerin birisi de, hakikaten,
1984 senesinde, o zaman, Anavatan Partisi iktidarı zamanında teröristlerin,
vatan bölücü teröristlerin Eruh baskınıyla bu terör tehlikesi başlamış.
Dolayısıyla, o zaman Başbakanımız olan merhum, aynı zamanda 8'inci
Cumhurbaşkanımız Turgut Özal tarafından, onun deha seviyesindeki
zekâsı tarafından geçici köy koruculuğu sistemi getirilmiş. Tarihi
kaç? 26/03/1985 tarihli bir yasayla Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak.
Hakikaten, güvenlik güçlerimizin, askerî birliklerimizin ulaşamadığı
veya zamanında ulaşamadığı bölgelerde, geçici köy korucularımız
büyük kahramanlıklar göstererek, vatanın birliğinin ve bütünlüğünün
korunmasında çok önemli vazifeler ifa etmişlerdir. Kendilerine,
hakikaten, millet olarak, mutlaka, minnet duyguları içerisinde olmamız
gerekmektedir.
1985 tarihinde çıkarılan bu Yasa,
geçici köy koruculuğu sistemi yasası, aynı zamanda, bölge insanında
var olan, vatanına ve toprağına bağlılık duygusunun, sevgi duygusunun,
aynı zamanda, bu sistemle, topraklarını ve vatanını savunma sistemiyle
de, bu vatan ve toprak sevgisinin gelişmesinde, perçinleşmesinde
çok önemli yararları da olmuştur.
Geldiğimiz nokta itibarıyla,
65.809 kadro olmasına rağmen, geçici köy koruculuğu sisteminde bugüne
kadar -şu anda dolu olan- 57.246 kişidir ve bu insanlar, net aylık olarak,
bugüne kadar, geçen yıl yaptığımız yenileme ile 395 YTL maaş almaktadırlar
değerli arkadaşlarım. Çok önemli vatan savunmasında bulunmuşlar
ve geçici köy korucuları bugüne kadar 1.357 şehit vermişlerdir. Burada
"şehitlik" ibaresini, tabirini kullanırken, aynı zamanda
bir hissiyatımızı da Anavatan Partisi olarak dile getirmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, şehitlik,
inançlarımızda tabii ki, önemli, yüce bir mertebedir, fakat, biz, aynı
zamanda, vatan savunmasında şehit olan geçici köy korucularımıza
resmî olarak da "şehitlik" rütbesinin verilmesi ve yaralananlara
"gazilik" rütbesinin verilmesini de istiyoruz değerli
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, bu tasarıya
göre… Ve aynı zamanda şunu da belirtmek istiyorum: 22 bin gönüllü
köy korucusu, maalesef, bu teklifin dışında kalmıştır. Mutlaka, bu
22 bin gönüllü köy korucusunu da -şimdi zaman geçti- inşallah, ileride,
iktidarımızda, Anavatan Partisinin iktidarında kendilerini,
mutlaka, bu kapsamın içine almak istiyoruz.
Bu teklif noksanlıklarla doludur
değerli arkadaşlar. Biz, bir buçuk-iki sene evvel, başta Mardin Milletvekilimiz
Sayın Muharrem Doğan olmak üzere Anavatan Partisi Grubu milletvekillerinin
imzasıyla bir yasa teklifi vermiştik, bir kanun teklifi vermiştik
ve daha kapsamlı olmasını istemiştik sosyal hakları bakımından,
özlük hakları bakımından, fakat, maalesef bu olmadı. İnşallah, iktidarımız
döneminde, bu kahraman insanların tam olarak özlük haklarına kavuşması
için gerekli düzenlemeyi yapacağımızdan hiç şüpheniz olmasın.
Bu tasarının diğer eksik bir tarafı
da geçmişe yönelik değildir.
Değerli arkadaşlarım, bugüne kadar
geçici köy korucularından -az önce rakamını ifade ettik- binlercesi
şehit oldu, binlercesi yaralandı, fakat maalesef, bunlar yararlandırılmıyor;
mutlaka, bu değerli insanların da yararlandırılması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, terör, önümüzdeki
yıllarda da başımızın belası olmaya devam edecektir. Dolayısıyla,
biz milletçe, iktidarıyla, muhalefetiyle, hiçbir istismara tabi
tutmadan terörü önlemek mecburiyetindeyiz. Türkiye Cumhuriyeti
devletinin, büyük Türk milletinin birliğine ve beraberliğine göz
dikmiş devletler sürekli olacaktır. Dolayısıyla, uyanık bulunmak
mecburiyetindeyiz değerli arkadaşlarım.
Bu vesileyle, terör hakkında birkaç
fikrî noktada konuşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün ülkemize
hâkim olan algılamaya göre, terör, sadece Türkiye'nin değil, Orta
Doğu'nun değil, tüm dünyanın sorunudur. Bu perspektife dayanarak
diyoruz ki, terör, dünyanın öbür ucunda bir ülkede herhangi bir insanın
canını yaksa, biz onunla da mücadele etmek mecburiyetindeyiz. Bizim,
terörle mücadelemizde de diğer dünya devletlerinin destek olmasını,
elbette, beklememiz hakkımızdır. Ancak terör bu şekilde yok edilebilir.
Çünkü, bugün terör global hâle gelmiştir ve global olarak terörle mücadele
etmek mecburiyetindeyiz.
Bir ülke mücadele ederken, diğer
bir ülkenin desteklediği terörist bir oluşum, varlığını sürdürmeye
ve yeni yıkımlara neden olmaya, elbette ki, devam eder. Bu yaklaşıma
kâğıt üzerinde baktığınız zaman, etkileyici bir vizyonun parçasıymış
gibi duruyor. Oldukça yapıcı ve kulağa hoş geliyor. Doğal olarak,
bu yaklaşım, son dönemde siyasiler arasında pek bir moda oldu. Diğer
taraftan bakıyorsunuz, "Biz, bu işi Avrupa Birliği ülkeleriyle,
Amerika'yla işbirliği hâlinde en yapıcı ve makul yolla halledeceğiz."
diyor. Biz, bu fikre de katılıyoruz, fakat, dikkatli olmak mecburiyetindeyiz.
Dünya, uzun senelerdir terörle yatıp
terörle kalkıyor. En alakasız insanlar bile amatör bir terörle mücadele
uzmanı olabilecek kadar bilgi sahibi, dünyada televizyon izleyen
herkes bu işleri biliyormuş gibi bir havaya bürünüyor. Gazete okuyan
herkes terör uzmanı. Sokaklarda yürüyüp diğer insanlarla konuşan
herkes terör uzmanı kesildi. Peki, nedir herkesin bildiği bu terör
gerçeği? Değerli arkadaşlar, o gerçek şudur: 1930'lu yılların ortasında
terör konusunda ilk kez kapsamlı biçimde gündeme geldiğinde Cemiyet-i
Akvam, yani, bugünün Birleşmiş Milletleri, kesinleşmiş tek bir terör
tanımı kabul etti. O tanımla, Birleşmiş Milletlerce tanınan ülkelerin
devlet başkanlarına suikast düzenlenmesinin kesinlikle terörist
eylem olduğu kanaatine varıldı. O günden bu güne dünya devletleri
terörizm üzerine kesin bir tanımlama yapıp, kapsamlı ve sağlam bir
kriter de koyabilmiş değillerdir. Terörle mücadelede kriter koyacak,
bağlayıcılık getirecek bir kriter mevcut değil. Bakıyorsunuz, sivillerin
öldüğü bazı eylemleri, bazı ülkeler, hâlâ bağımsızlık mücadelesi
kapsamında değerlendiriyor ve destek veriyor. Oysa, eylemin gerçekleştiği
ülkenin hükûmeti, bunu "terörizm" olarak niteliyor ve destek
bulamamaktan yakınıyor. Bu mecrada yürüyen binlerce tartışma sonuçlanmadan
öylece kalıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen toparlayın.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Birleşmiş Milletler, hâlâ, bu konuda,
tartışma götürmez, somut, belirleyici ve bağlayıcı kriterler koymuş
değil. Bakın, araştırın, yargı bildiren tek cümleye rastlamayacaksınız.
Yani, bizim hükûmet, bizim bazı muhalefet unsurları, terörle mücadeleyi,
Avrupa Birliğinin, ABD'nin desteğine ve görüşlerine açıyor ama, ortada
hiçbir kriter yok. Peki, kriter yoksa, siz nasıl bunu terör olarak kabul
ettirip destek alacaksınız? İşte, dananın kuyruğunun koptuğu nokta
budur değerli arkadaşlar.
Yakın geçmişte, Sayın Başbakan,
ABD Başkanıyla görüşmüştü. Görüşmenin neticesinde ne oldu? Üç yıldır,
dört yıldır her konuştuğunda terörden başka şeyden bahsetmeyen
Bush, Türkiye için, Türk halkının selameti için, tek bir cümle kurup
da "PKK terörist örgüttür" diyemedi; dediyse, değerli arkadaşlar,
bunu belgelememiz lazım.
Değerli arkadaşlar, bütün kriminologların,
terörle mücadele uzmanlarının üzerinde durduğu tek bir şey var: Terörist,
derinlemesine ideolojik düşünen insandır. Teröristin saplantıları
vardır, kafası karışıktır, vicdanı net değildir ve bunu da bastırır
değerli arkadaşlar. Böyle bir profille baş edebilmenin tek yolu vardır:
Teröristin önüne iki seçenek koyacaksınız. Barışı seçerse, legal
mücadeleyi seçerse, samimiyetinden eminseniz, büyüklüğünü ona
göstereceksiniz. Hoşgörü hâkim olur, ama adaletle birlikte, yapan
yaptığının cezasını çekmek kaydıyla. Yok, eğer, silahlı mücadelede
diretirse ya da devletle eşit şartlarda pazarlık yapmaya kalkarsa,
işte, o zaman çatışmanın diliyle konuşur. Suçluyu sistematik olarak
cezalandırırsanız, dünyanın geri kalanı da mücadelenizi gerekçeleriyle
açıklar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, teşekkür
ediyorum.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Hemen
bitiriyorum efendim.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen… Süre
veriyorum. Ek sürede teşekkür edeceksiniz, toparlamak için veriyorum.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Toparlamak
için… Teşekkür edeceğim efendim.
BAŞKAN - Lütfen… Kullandınız iki
dakikalık süreyi de.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sadece bir noktayı açıklamak istiyorum:
Değerli arkadaşlar, İspanya Başbakanı iktidara geldiği zaman
bir şey demişti: "Ben teröristlerin liderleriyle görüşerek bu
terörizmi durduracağım." Fakat, geldiği nokta itibarıyla bunu
başaramadı ve birkaç ay önce halkından özür diledi.
Şunu demek istiyorum: Terörizmin
ve teröristin, teröristlerin vicdanı yoktur, inancı yoktur, Allah
korkusu yoktur, insan değildir. Dolayısıyla, biz de terörle en büyük
mücadeleyi, tabii ki sosyal ve ekonomik şartları da beraberinde
getirerek silahla yapmak mecburiyetindeyiz, terörizmin ve teröristlerin
kafasını yılan gibi ezmek mecburiyetindeyiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Özdoğan.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6'ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Teklifin tümünün oylanmasından
önce, İç Tüzük'ün 86'ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek
üzere ve lehte olmak üzere söz isteyen Hamza Albayrak, Amasya Milletvekili.
Buyurun Sayın Albayrak.
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 1429 sıra sayılı Kanun
Teklifi'yle ilgili olarak, oyumun rengini belirtmek üzere, lehte
söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
Türkiye Cumhuriyeti, 1984 yılından beri terör belasından çok çekmiştir,
hâlen çekmeye de devam etmektedir. Özellikle, NATO'nun çok verimli
üyelerinden bir tanesi olan Türkiye, canıyla, malıyla NATO'ya karşın
görevlerini eksiksiz olarak yerine getirmesine rağmen, ne gariptir
ki, 2001 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde ikiz kulelerin bombalanmasını
müteakip, hemen, ekim ayı içerisinde Washington Anlaşması ile NATO
Kanunu'nun 5'inci maddesinde değişiklik yapılarak, terör, NATO'nun
asli görevleri arasına alınmıştır.
Bir hususu dikkatlerinize arz etmek
istiyorum değerli arkadaşlar. 1984 yılından beri, özellikle PKK terörüyle
ilgili olarak 40 binin üzerinde can kaybetmiş, şehit vermiş, 200 milyar
dolar üzerinde para harcamış, NATO'nun en sadık müttefiki olan, canıyla,
parasıyla, her şeyiyle NATO'ya karşın görevini eksiksiz yerine getiren
Türkiye'nin, terörden çektiği sıkıntıları, Amerika Birleşik Devletleri,
ikiz kulelerin bombalanmasına kadar aklından dahi geçirmemiştir.
Bir toplantıda NATO yetkililerine konuyu ilettiğimde şu cevabı
vermişlerdir: "Efendim, Türkiye, NATO gündemine terörün alınması
için bizden resmî bir talepte bulunmadı." Çok garibime gitti değerli
arkadaşlar. Bir ülke olarak terörden çok çekiyorsunuz, ama, terörün
NATO görevleri kapsamına alınması için resmî bir talepte bulunmuyorsunuz.
Bunu, Şubat 2005 yılı içerisinde, yine terörle ilgili bir yasa görüşülürken,
sözlü soru olarak Millî Savunma Bakanlığımıza ilettim.
1) NATO'nun daimî müttefiki olarak
Türkiye, hakikaten, terörle ilgili olarak NATO nezdinde gerekli
girişimlerde bulunmuş mudur?
2) NATO, herhangi bir müstehlik
malzeme, giyim ya da tüketim malzemesini Türkiye'den almış mıdır?
Bütçesinde böyle bir kalem var mıdır?
Ne gariptir ki, Türkiye, NATO nezdinde,
terörün asli görevlerine alınması noktasında resmî bir talepte bulunmamış,
NATO, günümüze kadar da Türkiye'den herhangi bir tüketim malzemesi
almamıştır.
Değerli arkadaşlar, bugün bile,
dış dünyada NATO müttefikleri arasında PKK'yı terör örgütü olarak
tanıyan ülkelerin sayısı, maalesef, onu bulmamaktadır. Bu, çok acıdır.
Avrupa Birliği ülkeleri arasında da yine PKK'yı terör örgütü olarak
tanıyanlar, maalesef, bir elin iki parmağı kadar değildir.
Bir şeyi dikkatlerinize arz etmek
istiyorum değerli arkadaşlar: Şu anda görüşülmekte olan yasa gerçekten
güzel bir yasa. Ancak, hapishaneye ve çalışanlarına yatırım yapmak
yerine, insana yatırım yapmak daha evla değil midir? Terörü kurutmak
için gerekli girişimlerde bulunmak daha öncelikli değil midir hem
içte ve hem dışta?
Bakınız, terör, üç şeyden kaynak
bulur:
1) Lojistik destek.
2) Cephesi.
3) Konuşlandığı mekân.
Lojistik desteği siyasi ve ekonomik
olarak tefrik etmek mümkün, tadat etmek mümkün. Hangi ülkeler teröre
destek veriyor, siyasi olarak, ekonomik olarak, uyuşturucusuyla,
kaçakçılığıyla, vesairesiyle? Lojistik destek olarak da yine, bunun
dışında, PKK'ya, özellikle...
Özellikle, değerli arkadaşlar,
cephe noktası PKK'nın belli. Cephede, karşısında terörün, Türkiye
var. Konuşlandığı yer belli, yoğunluk olarak Kuzey Irak, Kandil Dağları,
vesaire, ama, ben şimdi soruyorum: Terör belasının üst seviye yöneticilerinin
konuşlanmadığı hangi dost ve müttefik ülke var Allah aşkına? Hangi
Avrupa Birliği ülkesinde PKK'nın büyüklerine destek verilmiyor
lojistik destek olarak?
Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar;
PKK'yla, terörle mücadele için elbette ki, korucuları destekleyelim,
ama, lütfen, lojistik desteğine, konuşlandığı mekânlara ve…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Albayrak, lütfen toparlar
mısınız.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Toparlıyorum
Sayın Başkanım.
…cephesine de gerekli ihtimamı,
özeni göstermek durumundayız.
Ben, bu kanunun özellikle köy korucularımıza
sosyal açıdan bir destek getireceği kanaatiyle, oyumun rengini lehte
olarak belirtiyorum, ama, tekrar yüce Meclisin, PKK terörünün, lojistik,
cephe ve konuşlanma noktasına dış ülkeler nezdinde daha girişimci
bir ruhla olaya müdahil olmasını istiyorum ve özellikle NATO ve Avrupa
Birliği ülkelerinden, PKK'yı terör örgütü olarak bir an önce tanımasını
temenni ediyorum.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyor,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Albayrak.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel
Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim.
Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin,
oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak
sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun
rengini ve kendisini ad ve soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını,
yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Bitlis Milletvekili Abdurrahim Aksoy ve Şırnak Milletvekili İbrahim
Hakkı Birlik; Mardin Milletvekili Muharrem Doğan ve 17 Milletvekili
ile Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun Köy Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tekliflerinin açık oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 268
Kabul :
268 (x)
Böylece, teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
6'ncı sırada yer alan, Gençlik ve
Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
6.-
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1360) (S. Sayısı:
1427) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu, 1427 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde AK Parti
Grubu adına söz isteyen Mustafa Ilıcalı, Erzurum Milletvekili.
Sayın Ilıcalı, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ILICALI
(Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Burada fazla zamanınızı almadan
bazı önemli hususları sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu tasarı, bazı
çok önemli hususları içeriyor. Bir çerçeve tasarı. Bunlardan bir tanesi
de, en önemlilerinden biri de Erzurum'da 2011'de yapılacak olan Üniversite
Kış Oyunlarıyla ilgili düzenlemedir.
Bildiğiniz gibi, 16 Ocak 2007 tarihinde
Torino'da yapılan karar toplantısında, Uluslararası Üniversite
Spor Oyunları Federasyonu, 2011 Üniversite Kış Oyunlarının Erzurum'da
yapılmasına karar vermiştir. Bu, Erzurum'umuz için, bölgemiz için tarihî
bir karardır, çok önemlidir.
Bu manada da bu karar toplantısında
tabii bizzat çok destek veren Hükûmetimize, Başbakanımıza, karar
toplantısında da Hükûmetimizi temsilen bizlerle beraber olan Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcımız Sayın Mehmet Ali Şahin'e, tüm Erzurumlular
ve bölgemiz adına teşekkür ve şükranı bir borç biliyorum.
Özellikle ana muhalefetimizin
dikkatini çekmek istiyorum. Biraz önceki, Köy Kanunu'nda değişiklik
yapılmasına ait kanunda, Cumhuriyet Halk Partisinin Değerli Sözcüsü,
özellikle bölgesel kalkınmışlık farkına vurgu yaptı ve bu bölgesel
kalkınmışlık farkının kaldırılması yönünde, çok -benim de altına
imza atacağım- güzel cümleler kurdu.
İşte, bu bölgesel kalkınmışlık
farkının ortadan kaldırılması için en önemli husus, bölgemizdeki
kış turizmi potansiyelinin harekete geçirilmesidir. Bildiğiniz
gibi, Erzurum Palandöken Dağları,
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
(xx)
1427 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Avrupa'daki Alplerden çok daha
yüksek bir potansiyele sahiptir. Yani, rakım itibarıyla 1.900 metreyi
aşmış olması, bunun yanında pistlerin uzunluğu… Diğer taraftan sadece
Erzurum olarak değil, Sarıkamış olarak, Erzincan olarak, Ağrı olarak,
tüm Doğu Anadolu olarak çok büyük bir potansiyelimiz vardır, ama bu
potansiyelimizin harekete geçirilmesi için de büyük desteğe ihtiyaç
vardı. İşte, bu desteklerden en önemlisi, niye işte Fransa Alplerine,
İsviçre'ye, İtalya'ya, Almanya'ya senede 160 bin kişi gidiyor, Türkiye'den
binlerce gidiyor? Bizim bu potansiyelimizin harekete geçirilmesi
için de birtakım somut adımlar gerekiyordu. Bu manada da biz zaten
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu
milletvekilleriyle, ticaret odasıyla beraber yürüttüğümüz bir
projemiz vardı. O projemizin esas amacı, 2018 Kış Olimpiyatlarıdır,
ama bu olimpiyatları almak için bazı tesislere ihtiyacımız olduğu
da açık bir gerçekti. Bu manada da bu Üniversite Kış Oyunlarının alınmış
olması, çok önemli adım olmuştur.
Değerli milletvekilleri, Erzurum'da
yapılan Erzurum Kongresi, ülkemizin kurtuluşu açısından son derece
önemli bir adımdır. Burada sizinle şunu paylaşmak istiyorum: Aradan
geçen seksen sekiz yıl sonra, bu oyunlar da bölgemizin ekonomik kalkınması
açısından çok önemli bir adım olacaktır. Gerçekten, bu oyunların alınmasında
bölgemize önemli yatırımlar gelecektir -burada fazla zamanınızı
almamak için bunları söylemiyorum- çok sayıda tesis yapılacaktır,
yaklaşık 300 trilyonluk bir yatırım olacaktır. Bunun haricinde, tabii,
bölge cazibe merkezi hâline gelmiştir; yabancı yatırımcılar, her
gün yeni bir yatırımcı gelmektedir, medyanın gözü, artık, yani dünyada
Erzurum Palandöken tanınmıştır.
Biliyorsunuz, potansiyel olması
önemli değil, onun değerlendirilmesi ve tanıtılması çok önemlidir.
Biliyorum ki, burada da iktidarıyla muhalefetiyle bu yasaya verilecek
destekle, Gençlik Spor Genel Müdürlüğümüzün önü açılacak. Hazırlık
düzenleme kurulunun oluşturulması, ilave ödeneklerin sağlanması
sayesinde bölgemizde önemli gelişmeler olacaktır.
Tabii, bunun haricinde de en önemli
şey bu oyunlarda sporcu potansiyelidir. Sporcu potansiyelimizin
artırılması yönünde de 2011'de sadece Üniversite Kış Oyunlarının
yapılması değil, şampiyon sporcular da çıkarmamız lazım. Bu manada
da inşallah Hükûmetimiz destek verecektir. Özellikle Millî Eğitim Bakanlığımızın
YÖK'le yapacağı iş birliği içerisinde, bugün lisede okuyan öğrencilerimize
üniversitede kış sporlarıyla ilgili lisanslı sporcu olmaları
için, bu şampiyonada, bu yarışmalarda şampiyonluk kazanabilmeleri
için birtakım kolaylıklar getirmesi lazım.
Zamanınızı almadan, burada
Millî Eğitim Bakanlığına, YÖK'e sunduğum öneriler var. İnşallah, bunlar
da hayata geçecektir ve tüm bu gelişmelerle beraber, inşallah, bölgemiz,
sadece 2011'de Üniversite Kış Oyunlarının yapılmış olduğu bir il olmayacaktır.
Bölgenin tüm illeriyle beraber kış potansiyelinin geliştirilmesi
yönünde yapılan bu tesisler süreklilik arz edecek, yabancı yatırımcılar
-ülkemizin bir cazibe merkezi olması, zaten çok muazzam bir yabancı
sermaye var- bölgemize de gelecektir ve bölge kalkınması açısından,
bölgesel kalkınmışlığın ortadan kalkması açısından önemli bir mesafe
elde edeceğiz.
Konuşacağım çok şey var, ama zamanınızı
fazla almak istemiyorum.
Bu vesileyle, tekrar, böyle, hem
bu oyunların alınmasında bize destek olan hem de bu tasarıyı bir an
önce Meclise getiren Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan
Bey'e, Başbakan Yardımcımız Mehmet Ali Şahin Bey'e, tüm Hükûmet üyelerine,
burada destek verecek olan ana muhalefete, iktidara, diğer muhalefete,
herkese şahsım ve bölgem -sadece Erzurum demiyorum, bölgem açısından
önemli- tüm bölgem adına teşekkür ve şükranlarımı sunuyor, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Hayırlı akşamlar diliyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Ilıcalı.
Tasarının tümü üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen Dursun Akdemir, Iğdır Milletvekili.
Sayın Akdemir, buyurun. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA DURSUN
AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik
ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu üzerinde Anavatan Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, yüce
Meclisi ve siz değerli milletvekili arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, tasarının
gerekçesinde belirtildiği üzere spor, günümüzde geniş kitleleri
etkileyerek uluslararası ve insanlar arası ilişkiyi geliştiren,
dostluklar kuran ve toplumun gelişmesinde öncülük eden bir faaliyet
alanıdır. Bu faaliyet alanında dünya genelinde ulaşım ve iletişim
hızının artması sporu da bir sektör hâline getirmiş ve bu spor organizasyonları
sayesinde milletler diğer milletlerle kaynaşır hâle gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım, öte yandan,
ülkeler, aralarında yaşanan olumsuzlukların aşılmasında sporu ve
ön yargıların aşılmasında sportif faaliyetleri en etkin şekilde
kullanmakta ve ülkeler arası ilişkilerin geliştirilmesi açısından
bu organizasyonlar sürekli olarak gündeme gelmektedir.
Yine, özellikle gençleri etkileyen
bir dizi olumsuzlukların önlenmesi, zararlı alışkanlıklardan, şiddetten
gençlerin uzak tutulmaları için de sportif etkinliklerin artırılması
ve gençlerin bu sahalarda aktif olarak katılımlarının sağlanması,
devletin, hükûmetlerin önemli görevlerinden birisidir. Uluslararası
arenada sportif faaliyetler için merkez hâline gelmek ve önemli organizasyonları
gerçekleştirmek hem ülkemizin tanıtımı hem de gençliğimizin, Türk
toplumunun geleceğinde sağlam vücutlarıyla, sağlam kafalarıyla
ülkenin geleceğine daha iyi hizmetler yapabilmesi için gereklidir.
Değerli arkadaşlar, tasarının
gerekçesinde ülkemizde düzenlenen sportif faaliyetlerin yerine
getirilmesinde ve birtakım sportif hizmetlerin etkin bir şekilde
uluslararası federasyonların kurallarına uyma zorunluluğu bulunduğundan
bahisle bu kanun teklifi getirilmekte ve dolayısıyla, kanunlaştırılması
istenmektedir.
Gerekçede, bu düzenlemenin uluslararası
federasyonların kuralına uyma zorunluluğundan söz edilerek, tasarının
gündeme getirildiği belirtilmiştir. Bu yaklaşım tarzı bana biraz
ters gelmiştir değerli arkadaşlarım. Daha doğrusu, yasal düzenlemeler
yapılırken ulusumuzun ihtiyaçları ve işin gerekleri yerine, dış
ihtiyaçlar, zorunluluklar, dayatmalar dikkate alınarak gerekçe
olarak gösterilmesi, yüce Türk milletinin Hükûmetine yakışmamaktadır.
Bilindiği üzere, Avrupa Birliği müktesebatında da, uyum amacıyla
da birçok düzenleme, bu Meclisten tam olarak tartışılamadan geçmiştir.
Getirilen düzenlemelerin ne getirip ne götüreceği tartışılamadan,
daha doğrusu, iktidar kanadı tarafından tartışılmasına imkân verilmeden,
birtakım faaliyetler buradan geçirildi, yasalaştırıldı. Tabii
ki, bu şekilde, alelacele geçirilen yasalar, daha yürürlüğe girdiği
gün, uygulamada birçok sıkıntılara sebep olmuştur ve değiştirilmek
zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Temennim odur ki, yasal düzenlemeleri,
en azından, gerçekleştirirken milletimizin bütün kurum ve kuruluşlarının
çıkarılacak yasa üzerinde görüşünün alınabilmesi ve hemfikir
olunabilmesi için, sivil toplum örgütleriyle de iletişim içinde olmak
ve onların da görüşlerine değer vermek gerekiyor. Dolayısıyla,
ulusal menfaatlerimizin üst düzeyde tutulmasını sağlayacak bu
davranış içinde olunması gerektiğini belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, dünyaya
entegre olmuş bir Türkiye, düzenlemelerimizin uluslararası normlara
uygun olması bakımından gereklidir. Ancak, milletin taleplerine
kulak tıkayarak sadece dışarıdan gelen talepler doğrultusunda
yasal düzenleme ihtiyacını duymak ve bu şekilde bir gerekçe ortaya
koymak doğru olmamaktadır, tenkit edilmesi gereken nokta budur.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; elbette, uluslararası spor organizasyonlarının
ülkemizde başarılı bir şekilde düzenlenmesi için ne gerekiyorsa
yapılmalıdır. Ancak, bu organizasyonlarda, sporcularımızın da
yoğun bir şekilde katılarak ülkemizin tanıtımını sağlayacak büyük
başarılara imza atmaları ve bu organizasyonlarda sonuç almaları
için çok önemli destekler ve eğitimler verilmesi gerekir.
Bilindiği üzere, Avrupa Birliği
ülkeleriyle kıyaslandığında büyük, genç nüfusa sahip bir ülkeyiz,
hatta, bu genç nüfusumuz, yaşlanan Avrupa karşısında, yarın Türkiye'nin
önemli bir stratejik gücü olacak durumdadır. Bu nedenledir ki, eğitimin
yanında sportif faaliyetlerle de gençlerimizin yetiştirilmesi,
dünyayla kısa sürede entegre olacak, hatta Avrupa'nın yetişmiş ve
eğitilmiş iş gücünü karşılayacak bir Türk neslinin yetiştirilmesi
ve yetişmesi açısından çok önemlilik arz etmektedir. Bu temelde, ülkemizdeki
ekonomik sıkıntının yattığından hepimiz haberdarız, ama, mevcut
imkânları iyi planlayarak ve yerinde kullanarak, ülkemizin gençlerine
spor ihtiyaçlarını karşılayacak tesislerin yapılması ve spor eğiticilerinin,
öğreticilerinin yetiştirilmesi ve Türk ulusunun geleceğinin garantisi
olarak gençlerimizin sağlam kafaları ve sağlam vücutlarının olması
için gereken yapılabilir, ama, ne yazıktır ki, beş yıllık bir süre
içerisinde son güne sıkıştırılan gençlik ve gençliğin spor konularını
gündeme getiren bir yasanın çıkarılmasını ben çok eksik bir hareket
olarak buluyorum. Dolayısıyla, iktidarın bu son davranışlarını,
sanki büyük iş beceriyormuş havasına girerek yasa geçirmenin ülkeye
fazla fayda getirmeyeceğini, eksiklerin kalacağını düşünüyorum.
O nedenle, bugün gençlerimizin
önündeki en büyük sıkıntı olan işsizlik konusunu şu ana kadar halledememiş
bir Hükûmetle karşı karşıyayız. Daha işsizlikle kıvranan, iş olmadığı
için kahvelerde, kafelerde, sokaklarda ya da meyhanelerde vakit
geçiren gençlerin geleceğini garanti edemeyen bir Hükûmetin, spor
konusunda kaç tane gencimizin geleceğini garanti edeceğinden benim
endişem var.
Ülkemizde istihdam oranı yüzde
46'dır. Yani, demektir ki, çalışması gereken insanların 54 tanesi
boştur, işsizdir. Bu, ülkemizde rakam böyleyken, mesela gelişmiş
ülkelerde bu rakam yüzde 74'lerin üzerindedir. Bu açığı göremeyen
ve ihtiyacı karşılamayan, üniversite mezunu olup da üçte 1'inin sokakta
gezdiği bir ülkede, Hükûmet olarak gençlere el atamayan bir beceriksizliği,
son gün yasasıyla, gençlere yasa çıkarıyorum, spor yasası çıkarıyorum,
diye reklam babından gündeme getirmesini kabul eder durumda olamayız.
İşsizlik, ülkemizde her genç grubunu
sıkıntıya sokar durumdadır. Gençler, işsizlikten dolayı geleceklerinden
emin değillerdir, psikolojik çöküntü içindeler; ailesiyle, arkadaşıyla,
sosyal çevresiyle uyum sağlamayan bir nesil, şu anda, büyük sıkıntı
içerisinde, patlamaya hazır bir bomba gibi beklemektedir.
Değerli arkadaşlar, üniversiteyi
bitirip de iş garantisi olmayan, hâlihazırda, bir sürü genç insanımız
üniversitede okumaktadır. Eğitim kurumlarında dahi, ülke içinde,
sportif alanları yeterli olmayan yüksekokullar ve ilköğretim okulları,
ayrıca liseler bulunmaktadır. Dolayısıyla, ben, burada, bu ihtiyaçların
sayılmasını, ülkenin gelecekte en önemli sorunlarından birisinin
olduğunu vurgulamak istiyorum ve bundan sonraki hükûmetlerin ilk
öncelikli sorunlarından birisi, gençlerimizin eğitim ve spor konusu
olması gerektiğini vurgulamak istiyorum. AK Parti Hükûmetinin yapamadığı
bu eksiklikleri, gelecek ve kurulacak hükûmetlerin sırtına yüklediğini
belirtmek için bunları vurgulamak istiyorum.
Bu manzara karşısında, gençlerimizin,
tabii, bireysel olarak işi olmayan, psikolojik yönden ruh âlemi dengeli
olmayan bir gencin, cebinde parası olmayan bir gencin, spora, hangi
spor sahasına kaynak, para ayıracağı ve zaman ayıracağını düşünmek
acaba saflık olmaz mı? Benim dileğim, ülkemizde yapılacak olan spor
organizasyonlarına gençlerimizin seyirci olarak değil, aktif
olarak katılmaları; sadece ülkemizde değil, dünyanın her yerindeki
spor organizasyonlarında başarılar getirmeleridir. Ancak, demin
de sıralamaya çalıştığım gibi, ülkemizde gençlerimize ayrılan
imkânların kıt kanaat olması nedeniyle ve işlerinin olmaması nedeniyle,
kişiliklerini ve kimliklerini bulmadaki sıkıntıları nedeniyle
geleceğinin garantisi olmadığı ortada gün gibi durmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bütün bunların
başarılabilmesi için bizlere de önemli görevler düşüyor. Öncelikle
gençlerimizi olumsuz etkileyen bu ekonomik zorlukların ve işsizlik
sorununun aşılması için her ferdin, her partinin, devletin her kurumunun
ve biz büyüklerin her birimizin özel görevleri vardır. Dolayısıyla,
bu çabayı göstermemiz, akabinde de gençlerimizin spora yönelmesini
sağlamamız gerekiyor.
Safdillik oluyor. Evet, uluslararası
yarışmalar düzenlemeyi ve Erzurum'da yakın gelecekte uluslararası
düzeyde kış sporlarının gerçekleştirilmiş olmasını devletimizin
bir başarısı olarak görmek gerekiyor. İnşallah bu, ülkemizin içinde
ve her tarafında, her bölgesinde, doğusunda, batısında, kuzeyinde,
güneyinde yaşamış olan tüm gençlerimizin kendi yöresinin yaratmış
olduğu imkânlarla bu sportif imkânları kazanması ve kardeşliği, dostluğu
ve verimliliği geliştirecek şekilde bu sportif faaliyette bulunmaları
olmalıdır diye düşünüyorum. Ancak, ne hazindir ki, malum olduğu
üzere, bugün gençlerimiz bu tehlikelerle, demin saydığım tehlikelerle
yüz yüze olmaktan kurtarılamamıştır.
Ben bir bağımsız milletvekili olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiğim ilk günlerde, Türkiye'nin
en önemli sorunlarından birisinin şiddet sorunu olacağını vurgulamış
ve sokak çocuklarını gündeme getirmiştim. Bu vesileyle, sokak çocukları
üzerine yapılan Meclis araştırmalarında komisyonlar kurulmuş, bu
komisyonların verdiği raporlar sonucunda ülkemizin sahipsiz,
kimsesiz, sokakta yaşayan, işsiz güçsüz ya da değişik kötü alışkanlıklara
müptela olan gençlerimizi kurtarmak üzere yapılan çalışmalar belli
noktada sonuç vermek üzeredir. Bu konunun hassasiyetle üzerine gidilmesi,
sivil toplum kuruluşları olarak bizler milletvekilleriyle bir araya
geldik hatta dışarıda devletin değişik kademeleriyle, üniversiteleriyle,
belediyeleriyle hatta hatta Emniyet Genel Müdürlüğünden, İçişleri
Bakanlığından aldığımız yetkili arkadaşlarla ortak raporlar hazırlayarak
Hükûmete, devletin şiddete karşı tedbir alabilmesi için, hazırlanan
raporlarla destek vermeye çalıştık. Ne hazindir ki başlangıçta,
özellikle ciddiye alındı, üzerinde duruldu ama belli bir süre sonra
terk edildi; bugün şiddet, kapkaç, hırsızlık, yankesicilik, dolandırıcılık
aldı başını gitti.
Yüzde 1.500 oranında bugün fuhuş
yapılıyor. AKP iktidara geldiğinden bu yana fuhuşdaki artış yüzde
1.500'dür. Dikkatinizi çekmek istiyorum: Kendisini manevi değerlerle
güçlü bulduğunu söyleyen ve tüm manevi değerlere saygılı olduğunu
belirten bir Hükûmet, kadınlarımızın, genç kızlarımızın geçinme uğruna
kendi vücutlarını satmalarının yüzde 1.500 derece artmış olması,
gençlerimize dikkat edilmemesinin, gençliğimize önem verilmemesinin
bir sonucudur.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) -
Yanlış söylüyorsun, yakışmıyor.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Evet,
gençlik ve spor…
Yakışmıyor. Yakışmayan şeyleri
söylemek mecburiyetindeyim ki, bu yüce Meclisin dikkatini çekeyim.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) -
Spordan bahset.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Evet,
spordan, gençten bahsediyorum, sporu yapacak genç delikanlıdır,
genç kızdır. Eğer, kendi kişiliğini fuhuş uğruna, geçim uğruna satabiliyorsa,
spora bir şey ayıramayacağını, mümkün olmayacağını belirtmek istiyorum
ve bu konuda tedbir almadığınızın, acizliğinizin belgesini belirtmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bunlara
karşı mücadele edebilmenin ve gençleri bu gibi kötü alışkanlıklardan,
zorunlu bataklıklardan kurtarmanın yolu, uzak tutabilmenin en güzel
yolu, içlerindeki enerjiyi, yapıcı hâle getirecek şekilde, şimdiye
kadar, Hükûmetimiz, eğitime, spora ayırmalıydı ve açların karnını
doyurmalıydı.
Bugün sokakta 20 milyon insan yoksulluk
sınırının altındadır, 1 milyon insan açlık sınırının altında yaşıyor…
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Gene
yanlış tabii.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Bu beceriksizliğini
oradan bana laf atarak yerine getiremezsin. Sizi kınıyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
Eğer gücünüz varsa…
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) -
Var.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - …gelin
bu kürsüden benim söylediklerime "böyle değildir, yalandır,
bu yanlış istatistiktir" diye söyleyin.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Yalan,
külli yalan.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Yalan
olduğunu ispatlayacak bilginiz ve kapasiteniz olmadığı için,
oturduğunuz yerden laf atarak bunun üzerinden geçemezsiniz…
BAŞKAN - Sayın Köşdere, lütfen…
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - …inkâr
edemezsiniz. Burada Sayın Bakan oturuyor, bana rakamlarla cevap
verecektir.
Ülkemizin gerçek durumunu bilemezsek
ve beceriksizliğiniz nedeniyle Cumhurbaşkanını seçemeyecek
bir duruma getirdiyseniz bu ülkeyi…
BAŞKAN - Sayın Akdemir, lütfen, konuyla
ilgili konuşur musunuz.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - …bu ülkenin
geleceğinden siz sorumlusunuz…
BAŞKAN - Sayın Akdemir…
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - …AKP İktidarı
sorumludur.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Daldan dala
atlama ya, daldan dala atlama.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Evet,
daldan dala atlayacağım ki, yetersizlikleriniz görülsün.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Ne alakası var
Cumhurbaşkanının seçimiyle?
BAŞKAN - Sayın Akdemir… Sayın Akdemir…
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - 73 milyon
yüce millet, beceriksizliğinizin, yetersizliğinizin, acizliğinizin
ifadesini oturduğunuz yerden laf atan bir milletvekiliyle savunamadığını
anlamasın.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Ben senden iyi
biliyorum. Ben kalkar sana anlatırım.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Evet,
ben sana görev çıkardım. Sokak çocuklarıyla ilgili, yedi yaşındaki
küçük bir kız çocuğunun satıldığını bu kürsüden siz beyan ettiniz.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Tamam da nerede
1.500, neye göre 1.500 artış?
BAŞKAN - Sayın Milletvekili, lütfen…
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Siz beyan
ettiniz efendim, sizin raporlarınızda var. Raporlarınızı açın tekrar
okuyun. Raporlarınızdan bunların gerçekleştiğini, erkek çocuklarının,
kız çocuklarının satıldığını raporlarınızdan göreceksiniz ve
hatırlayacaksınız.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Doğru ama
1.500 artış yok! Nereden çıkarıyorsunuz?
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Evet…
ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Yok böyle bir
şey.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Olmadığını
ispatlayın, gelin açıklayın. Aynı o raporda tespit ettiğiniz gibi,
gelip göreceksiniz.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) - İddia sahibi
iddiasını ispatlamak zorundadır.
BAŞKAN - Sayın Ergenç… Sayın Ergenç…
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) -
Yıllardır milletvekilisin, ne yaptın?
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, yüce Meclisin değerli milletvekilleri; beni televizyonlardan
izleyen otuz beş yaşın altındaki 49 milyon Türkiye'nin genç insanına
sesleniyorum: Sizlerin sorununu, beceriksizliğini beş yılda ispat
etmiş bir AK Partinin, AKP'nin çözemeyeceğini artık siz de gördünüz,
anladınız.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) -
Yıllardır milletvekilisin, ne yaptın?
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Ve gördünüz
ki, ben, beş yıl içerisinde bu kürsüden mümkün olduğunca adabımı koruyarak,
eğitimimin gerektirdiği ilkelere dayalı kalarak konuşmayı sürdürdüm,
ama, ben, ülkenin bir gerçeğini söylemek mecburiyetindeyim ve buna
dayanamadınız, çünkü bu toplum bu gerçeği yaşıyor, bu sıkıntının
altındadır bizim genç kadınlarımız, genç kızlarımız, görmezlikten
gelemeyiz. Bu, hepimizin sorunudur.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) -
Hocam, ayıp oluyor!
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Sayın
Erzurumlu dadaş kardeşim, çarşaf altında Erzurum'da da bunlar her
gün yaşanıyor. Bu gerçekleri görmezlikten gelemeyiz. Bunu yüce milletin
huzurunda…
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) - Ne terbiyesiz
adamsın ya!
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - …bu hesaplaşmayı
yapmak mecburiyetindeydim.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) - Sen ne
terbiyesiz adamsın!
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Genç insanlarımızı
korumak adına, genç kadınlarımızın geleceğini korumak adına,
sporla birlikte insanlarımızın geçim sıkıntısını çözmek zorundayız,
açlığın üzerinde… (AK Parti sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) -Ne biçim
konuşuyorsun terbiyesiz adam! Terbiyesiz adam sen ne biçim konuşuyorsun!
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum) - Ne biçim
konuşuyorsun!
BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri,
oturur musunuz yerinize.
Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Erdal Karademir.
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum) - Sayın
Başkan bu konunun düzeltilmesini…
BAŞKAN - Lütfen oturur musunuz yerinize.
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum) - Sayın
Başkan, söz hakkı istiyoruz…
BAŞKAN - Lütfen oturun.
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum) - Sayın
Başkan, otururum, baş üstüne, ama "Çarşaf altında fuhuş yapılıyor
Erzurum'da." dedi, kayıtlardan çıkarın, cevap vermek istiyoruz.
Böyle bir terbiyesizlik var mı!
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - O terbiye
sende ise "terbiyesiz" kelimesini sen kullanıyorsun, sana
yakışmıyor!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Karademir.
CHP GRUBU ADINA ERDAL KARADEMİR
(İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 1427 sıra sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, kanun tasarısının
genel gerekçesinde "Devlet, her yaştaki Türk vatandaşlarının
beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, sporun kitlelere
yayılmasını teşvik eder." deniyor.
Aynı şekilde, 2007 yılında merkezi
Trabzon olmak üzere Rize ve Giresun illerinde yapılacak olan 1'inci
Karadeniz Spor Oyunlarına, 2011 yılında Erzurum ilinde yapılacak
Dünya Üniversitelerarası Spor Oyunlarına, yine 2011 yılında Trabzon
ilinde yapılacak Gençlik Olimpik Festivaline ülkemiz ev sahipliği
yapacaktır.
Bu organizasyonların başarısı
için getirilen bu tasarıyı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına destekliyoruz.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Yine -bu tasarının gerekçesinde-
ülkemizde henüz spor mahkemeleri kurulmadığından spor alanına
ilişkin ihtilafların çözülmesi için kurulan Tahkim Kurulunun görev
alanının belirlenmesi ve üyelerinin nasıl oluşturulacağı ve huzur
ücretlerine ilişkin düzenlemeler içermektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarı
bu şekliyle Cumhuriyet Halk Partisinin destek verdiği bir tasarı,
ama biz biliyoruz ki, tasarının biraz sonra görüşmelerinde Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu tarafından bu tasarıya iki tane önergeyle
değişiklikler getirilmektedir. Bunlardan bir tanesi Kıyı Yasası'nı
ilgilendirmektedir, bir tanesi de Orman Yasası'nı ilgilendirmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu önergeler
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bizim konuşma, söz
hakkımız olmayacağı için ve bu önergelerden sizin de bilginiz olmadığı
için, sadece önergeyle değişiklikler yapılacağı için bu anlamdaki
bu önergelerin neleri içerdiğini sizlerle paylaşmak istiyorum
ki, eğer bu önergeler buraya gelirse bu uyarılarımıza dikkat ederek,
bunlara da ret olarak oy vermenizi sizden temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, getirilecek
önergelerden bir tanesi Orman Yasası'yla ilgili. Bildiğiniz gibi,
Anayasa'mızın 169'uncu maddesine göre, ormanlar, devletin hüküm ve
tasarrufu altındadır, zilyetlikle mülk edinilemezler, tabii servetler
ve kaynaklar kapsamındadırlar, genel ve özel af dışındadırlar, daraltılmaları
amacıyla işlenen suçlar bağışlanamaz, yerleşme özgürlüğü geçerli
değildir, kamu malıdırlar, devlet tarafından özel mülkiyete açılamazlar,
tahrip, işgal ve yasa dışı kullanılma durumları nedeniyle tespit
ve tescile konu olamazlar. Anayasa'mızın 169'uncu maddesiyle, özel
koruma altına alınmışlardır.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa
Mahkemesi, bildiğiniz gibi, 2002 yılında, Orman Kanunu'nun 17'nci
maddesini iptal etmiştir. Bu iptal gerekçesinde Anayasa Mahkemesi
aynen şöyle söylemektedir: "Devlet ormanlarının gerçek ve tüzel
kişilere tahsisinin, kara yolları, telefon, elektrik, su, gaz, petrol
boru isale hatları, savunma tesisleri, sanatoryum gibi öncelikli
kamu hizmetlerinin ormandan geçmesi ya da anılan bina ve tesislerin
orman arazileri üzerinde yapılması zorunluluğu bulunduğu hâllerle
sınırlı olması gerekir. Başka bir anlatımla, kamu yararının bulunması
ve zorunluluk hâllerinde devlet ormanları üzerinde ancak irtifak
hakkı tesisine olanak tanınabilir."
Değerli arkadaşlarım, ancak
hükûmet olduğunuz günden bu yana, bu ülkenin ormanından, bu ülkenin
kıyılarından, bu ülkenin kültür ve tabiat varlıklarından, bu ülkenin
doğal değerlerinden gözünü ayırmayan Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükûmeti, bu ülkenin doğal varlıklarını talan edecek, peşkeş çekecek
yasaları ısrarla Büyük Millet Meclisine taşımakta ve AKP'lilerin
oylarıyla yasalaştırmaya çalışmaktadır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti,
Anayasa Mahkemesi kararını âdeta yok sayarak, ormanlarda yapılacak
tesislerin sayısını olabildiğince artırmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz
gibi, Orman Yasası'nın 17'nci maddesi, 2004 yılında, 5192 sayılı Yasa
ile yapılan bir değişikliğe uğramıştır.
MUHARREM KARSLI (İstanbul) - Yanlış
not almışsınız.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Değil.
MUHARREM KARSLI (İstanbul) - Ormanlarla
ilgili bir şey yok ki ortada, hep ormanları konuşuyorsunuz.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Efendim,
biraz sonra göreceksiniz.
MUHARREM KARSLI (İstanbul) - Yarım
saattir konuşuyorsunuz, ne zaman göreceğiz?
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Farkında
değilsiniz, dinleyin, göreceksiniz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Yok öyle bir önerge.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Bakın,
17'nci maddesinde "Devlete ait sağlık, eğitim ve spor tesislerinin
ve bunlarla ilgili her türlü yer ve binanın devlet ormanları üzerinde
bulunması veya yapılmasında kamu yararı ve zaruret olması hâlinde,
gerçek ve tüzel kişilere bedeli mukabilinde Çevre ve Orman Bakanlığınca
izin verilebilir." denilmektedir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak,
ucu açık bu maddenin iptali için yapılan başvurumuz Anayasa Mahkemesince
değerlendirilmektedir.
Çevre ve Orman Bakanlığı da, ormanları,
her türlü işgal, yağma ve talandan koruyacağına, âdeta, her türlü
yapının yapılabileceği alanlara dönüştürmektedir.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Yok canım, öyle
bir hüküm yok orada.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Biraz
sonra göreceksiniz.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Göreceğiz,
ben komisyondaydım.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Orman
Yasası'nın 17'nci maddesindeki sakıncalar ortada iken, AKP Hükûmeti,
verdiği değişiklik önergesiyle, 17'nci maddeye "Devletçe ve
sportif faaliyetlerde bulunan kamu kurum ve kuruluşları ile özerk
spor federasyonlarınca yapılan veya işletilenlerden bedel alınmaz."
ibaresini getirmektedir.
Değerli milletvekilleri, önerge
ile ormanlık alanlarda devletçe ve sportif faaliyetlerde bulunan
kamu kurum ve kuruluşları ile özerk spor federasyonlarınca yapılanların
dışındaki her türlü bina ve tesisler, iznin sona ermesi hâlinde, eksiksiz
ve bedelsiz olarak Orman Genel Müdürlüğünün tasarrufuna geçerken,
özerk spor federasyonlarınca yapılanların, her türlü bina ve tesislerinin
bu koşulunun dışında bırakılmaktadır. Devletçe yapılacak spor tesisleri
için orman alanları yürürlükteki yasa ile tahsis edilebilirken, bugün
getirilecek olan değişiklikle, maddenin aralarına gizlenen, sportif
faaliyette bulunan kamu kurum ve kuruluşlar ile özel spor federasyonları
kimlerdir, buna bakmak gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, yargı kararlarında
kamu yararı için dahi ormanların tahsis edilemeyeceği, kamu yararının
asıl ormanların korunmasında olduğu açıkça vurgulanmış olmasına
karşın, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına karşın bu düzenleme
niçin getirilmektedir?
Ormanlarda yapılması düşünülen
sportif tesislerin türü, adı nedir? Bu tesisler daha uygun alanlar
yerine neden ormanlarda yapılmak istenmektedir? Bu maddenin Antalya'nın
Sorgun Ormanlarıyla bir ilgisi var mıdır? Hangi özerk federasyonlar
olduğu niçin gizlenmektedir? Bu düzenlemenin "her bir golf alanı
için 750 bin metrekare orman arazisi gerektiğini" ifade eden
Türkiye Golf Federasyonuyla bir ilişkisi var mıdır?
Değerli milletvekilleri, değişiklik
önergesindeki devlet ormanı sayılan alanların sportif faaliyette
bulunan kamu kurum ve kuruluşları ile özel spor federasyonları tarafından
gerçekleştirilecek tesislere kırk dokuz yıllığına tahsis edilmesi,
devlet ormanı sayılan alanların ormancılık dışında kullanım biçimlerine
tahsis edilmesinden başka hiçbir şey değildir.
Söz konusu düzenlemede, kamu yararı
olduğu düşünülen tesislerin hangisinin öncelikli sayılabileceğinin,
devlet ormanı sayılan alanlarda kurulmasının zorunlu olduğunun
nasıl ve kimler tarafından belirlenebileceği sorunu ortadadır.
Orman tahsisi istenilen etkinliğin
orman rejimi dışındaki bir başka alanda gerçekleştiriliyor olması
varsayılmamaktadır. Görülmektedir ki, ormanlar konusunda Anayasa'nın
koruyucu kuralları bile yetersiz kalmaktadır. Hukuk devletinde
Anayasa kuralları bile etkili ve caydırıcı olamamaktadır. Siyasi
iktidar bildiğini okumaya ve yazmaya devam etmektedir.
Ormanların tabi olduğu hukuki
durum sürekli olarak istismar edilmektedir. Bildiğiniz gibi, ormanlar
Türk hukuk sisteminde sahipsiz mallar arasında sayılmaktadır. Sahipsiz
mallar, özel mülkiyete konu olmayan, devletin özel mülkiyete girmesine
izin vermediği, ayrıca bir tahsise gerek kalmaksızın, doğal nitelikleri
gereği doğrudan doğruya kamunun ortak kullanılmasına açık bulunan
alanlardır.
Değerli arkadaşlarım, yine, getirilmek
istenen, Kıyı Kanunu'nun 6'ncı maddesinde değişiklik öngörülmektedir.
Öngörülen değişiklik metninde, ülke tanıtımını üst düzeye çıkaracak
uluslararası spor aktiviteleri ve organizasyonlarının yapılması
amacına yönelik olarak, kamu kurum ve kuruluşları ile özerk spor federasyonları
ve spor kulüpleri tarafından yapılan spor tesislerinin kıyı alanları
ile sahil şeritlerinde yapımının sağlanmasını öngören hükümlere
yer verilmektedir.
Önerge metni gerekçesinde, ülkemizde
düzenlenecek olan Karadeniz Spor Oyunları, Karadeniz Gençlik Festivali
ve Akdeniz Oyunlarındaki sportif faaliyetlerin gerektirdiği bazı
tesislerin kıyı ve sahil şeridinde yapılma zorunluluğundan ve bazı
mevcut spor tesisleriyle ilgili yargı sürecinden söz edilmektedir.
Yürürlükte bulunan Kıyı Kanunu'nun
6'ncı maddesinde kıyılarda nelerin yapılabileceği açık açık ifade
edilmiştir. Bildiğiniz gibi, Kıyı Kanunu'nun 6'ncı maddesine göre,
iskele, liman, barınak, yanaşma yeri, rıhtım, dalgakıran, köprü,
menfez, istinat duvarı, fener, çekek yeri, kayıkhane, dalyan, tasfiye
ve pompaj istasyonları gibi, kıyının kamu yararına kullanımı ve
kıyıyı korumak amacına yönelik altyapı ve tesisler yapılabilmektedir.
Yine, Kıyı Kanunu'nun 2005 yılında
değiştirilen, ilave edilen 6'ncı maddesinin (c) şıkkına göre, yolcularla
ilgili gümrüklü alan hizmetlerinin görüldüğü, ülke tanıtımını
ve imajını üst seviyeye çıkartacak turizm amaçlı (yeme içme tesisleri,
alışveriş merkezleri gibi) yapılar yapılabilmektedir.
Yine, Kıyı Yasası'nın sahil şeritlerindeki
yapılanmaları belirleyen 8'inci maddesine göre, bu alanlarda, uygulama
imar planı kararıyla, 6 ve 7'nci maddede belirtilen yapı ve tesisleriyle
birlikte, toplum yararına açık olmak şartıyla, konaklama hariç, günübirlik
turizm yapı ve tesisleri yapılabilmektedir.
Yine Kıyı Kanunu'nda, dolgu alanları
üzerinde 6'ncı maddede belirtilen yapılar ile yol, açık otopark, yeşil
alan ve çocuk bahçeleri gibi teknik ve sosyal altyapı alanları da düzenlenmiştir.
Kıyı Yasasının Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik'in 14'üncü maddesinde
de, park, çocuk bahçesi, açık spor alanları ile açık alan ağırlıklı olmak
üzere ve emsali aynı amaçla ayrılan alanın yüzde 3'ünü, yüksekliği
de 5,50 metreyi aşmayan, takılıp sökülebilir elemanlarla yapılar
yapılabilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bütün bu
hükümler birlikte ele alındığında, kıyı, sahil şeridi ve dolgu alanları
ile bütünleşen kıyılarda açık spor tesislerinin yapılmasının mümkün
olduğu görülmektedir. Kıyı Kanunu ve Uygulama Yönetmeliği'ndeki
kıyı ve sahil şeritlerine ilişkin düzenlemeleri Anayasa Mahkemesi
1991 yılında bozmuştur. Anayasa Mahkemesi, 1991 yılında aldığı kararla,
sahil şeritleriyle ilgili anayasal gerekliliğin iyi anlaşılabilmesi
için, sahil şeritlerinden yararlanmada kamu yararı nedir ve ne kadar
derinlik ayrılmasının Anayasa'nın öngördüğü kamu yararı amacına
uygun düşeceği sorularının yanıtlanmasını istemektedir.
Çağdaş devlet anlayışı, sahillerde
kamu yararına uygun düzenlemenin asgari koşullarını da belirlemiştir.
Sahil şeritlerinin, denizden ve güneşten yararlanmaya elverişli
ve kıyı koşullarını taşıyan bir alanı izleyen, ayrıca, kişilerin
sağlık, temiz hava ve dinlence gereksinmelerini karşılayarak,
toplumun yararlanmasına açık kimi tesislerin yapımına ve yeterli
bir sahil yolu geçirilmesine olanak veren bir derinliği içermesi,
ancak, yukarıdaki koşulları içeren bu derinliğin her hâlde 100 metreden
az olmaması gerektiğini ifade etmiştir.
Değerli arkadaşlarım, getirilen
önergede yer alan bazı muğlak ifadeler nedeniyle, kıyı ve sahil şeridinde
yapılabilecek sportif amaçlı tesislerin kapsamının çok geniş tutulduğu
anlaşılmaktadır.
Gerekçede yer alan açıklamalar
ise, bu tesislerin, aslında, iki başlık altında toplandığı izlenimi
vermektedir. Birincisi, ülke tanıtımı ve üst düzeye çıkarılacak
uluslararası spor aktivitelerine ilişkin tesisler. İkincisi,
özerk spor federasyonları tarafından yapılmış ve yapılacak tesisler.
Gerek madde metninin gerekse gerekçesinin
ortak noktası ise, bu tesislerin kıyıda yer alması, zorunlu tesislerle
sınırlı kalmadığıdır. Yani, sadece, su sporları ve bunlarla ilgili
kıyı ve sahil şeridi bağlantılarından söz edilmemektedir.
Değerli arkadaşlarım, gerek ülke
tanıtımını üst düzeye çıkaracak uluslararası spor aktivitelerine
ilişkin tesisler gerekse maddede kastedilen diğer spor tesisleri,
nitelikleri ve ihtiyaçları gereği, kıyı ve sahil şeritlerinin
kullanım amacı çok yaygın, kullanım alanı çok büyük tesislerle dolması
anlamına gelecektir.
Değerli arkadaşlar, bu önerge, kıyısı
olan her ilde spor kulüplerinin benzer özel alanlarını yaratması sonucunu
kaçınılmaz olarak karşımıza çıkaracaktır. Örneğin, kıyıda ve sahil
şeridinde, stadyum, basketbol ve voleybol tesislerinin yanı sıra
ve daha da tehlikeli olarak, spor kulüplerinin içerisinde misafirhane,
lokanta ve benzeri yapıları da barındıran kulüp tesisleri yapılabilecektir.
Önerge ile bu yapılara ilişkin yapı
alanı kısıtlaması da getirilmediğinden, yukarıda da açıklandığı
gibi, çok geniş alanda yapı yoğunluğu yüksek yapılanmaların önü
açılmış olacaktır.
Yapılan bu düzenleme ile, Anayasa,
Medenî Kanun, Kıyı Kanunu ve Türk hukukunda kamu malları üzerinde
kabul görmüş, kullanımına ve yararlanılmasına açık doğal varlıklarımızın,
sırf ticari beklentiler uğruna kamu ve toplum yararına kullanılması
öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlarım, AKP İktidarı,
giderayak getirmeye çalıştığı ormanların ve kıyıların yağmalanması,
talan edilmesi, peşkeş çekilmesi vatanperverlik, yurtseverlikse
huzurlarınızda ifade etmek isterim ki ben, yurt hainiyim, vatan hainiyim.
Bu duygularla hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Bu bahsettiğiniz
şeyler yok, kanunda böyle bir şey yok.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Biraz
sonra göreceksiniz arkadaşlar. Sizin dahi bilginizin dışında bu
bilgiler geliyor.
BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri…
ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Ben Komisyondayım,
Komisyonda ne olduğunu biliyorum.
BAŞKAN - Sayın Karademir, teşekkür
ediyorum.
Tasarının tümü üzerinde şahsı
adına söz isteyen İbrahim Hakkı Birlik…
İsmail Bilen…
Salih Gün, Kocaeli Milletvekili…
Mahmut Göksu…
Hamza Albayrak, Amasya Milletvekili.
Buyurun Sayın Albayrak.
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 1427 sıra sayılı Kanun
Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
sözlerime başlamadan önce, Türkiye futbol şampiyonu olan Fenerbahçe
ve camiasını tebrik ediyorum.
Değerli arkadaşlar, gerçekten,
1427 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüzün
Teşkilat Yasası'nın iki maddesinin değişik fıkralarında ilaveler
yapılarak, hakikaten, Türk futboluna katkı verici iyilikler getirilmiştir.
Ancak, bu düzenlenen kanun tasarısına dünyada antrenman bilimleri
sahasında ve spor sistemlerinde bir numara olan, bu kolun duayeni
olan Profesör Tudor Bompa'nın antrenör bilimleri ve spor sistemleriyle
ilgili bir iki tespitinden bahsederek, bu tasarıda keşke ona da yer
verilseydi hususunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
Profesör Tudor Bompa, antrenman bilimleri ve spor sistemini irdelerken
bir piramide… İnsanlar arasında spor birinci basamak, ikinci basamak
okullar arasında spor, üçüncü basamak ligler arasında spor, dördüncü
basamak ise millî takımlar arasında spor şeklinde piramitte bunlara
yer vermiş.
Ülkemizde özellikle spor ve sporcu
materyallerini değerlendirme kurumu maalesef yoktur. Sporcuyu,
antrenörünü, masörünü, sporla ilgili fiziki altyapıları ve kulüpler
arası birtakım sürtüşmeleri değerlendirecek bir değerlendirme
kurulunun da bu tasarıda yer alması daha güzel olurdu düşüncemi
sizlere aktarmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de
insanlar arasında nüfusumuza oranla spora katılım, hukuki ve fiilî
olarak her ne kadar tartışılsa da, birbiriyle örtüşme olmasa da istatistiklere
göre yüzde 2'dir. Yani, yaklaşık 72 milyon nüfusumuzun spora bonservisçi
olarak katılanı -kimlik olarak, fiilî olarak geliyor mu gelmiyor
mu, ayrı bir konu ama- yüzde 2 ile 3 arasında olduğu hâlde Avrupa Birliği
ülkelerinde bu katılım yüzde 20'lerin üzerindedir. Dolayısıyla,
bizim, spora katılımı, hem bonservis vererek hem de bunun altyapısını
oluşturarak hızla nispet olarak çoğaltmamız mecburidir. Zira, Anayasa'mızın
59'uncu maddesi de aslında bunu amirdir. İnsanın sağlığını sağladığınız
hukuki imkânlar nispetinde, bir de fiilî imkânlarla artırmak durumundasınız.
Değerli arkadaşlar, bir şey benim
hep dikkatimi çeker, evi ilköğretim okulu ya da diğer örgün ya da yaygın
eğitim kurumlarına yakın olanlar hep bunu görür. Sabah ders başlar,
ilk saatlerde öğrencilerin okul bahçelerinde ya da salonlarında
beden eğitimiyle derse başladığını görürsünüz. Gerçekten Avrupa
Birliği eğitim kurumlarını irdelediğinizde, beden eğitimi dersinin
özellikle beynin yorulduğu dördüncü, beşinci saatlerde yer aldığını
görürsünüz. Yani, zihnin dinlenik olduğu, verimli olduğu en uygun
zaman sabahın ilk saatleridir. O saatlerde çocuk matematikle, fizikle,
Türkçeyle, vesaireyle uğraşması gerekirken, bizde bakıyorsunuz
hemen beden eğitimiyle uğraşmaya başlar. Fiziken yorulan çocukların,
sonra matematik ya da Türkçe dersindeki verimliliğini elbette ki
değerlendirmek sizlerin takdirinedir. Millî Eğitim Bakanlığımızla
gençlik ve spordan sorumlu Devlet Bakanımızın bu konuya müştereken
el atmasında yarar vardır diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, Türk spor sistemi
bir bütün içerisinde ele alınmalıdır. Maalesef, bu noktada da Türkiye'de
bir handikap söz konusudur. Şimdi, birtakım, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünde
bağımsız federasyonlar oluşturuldu. Ben, bunu yer yer yetkililerle
de paylaştım. Yöre milletvekilleri olarak seçim bölgelerimize
gittiğimizde, bir basketbol yarışmasının, yıldızlar arasında ya
da okullar arası ya da güreş müsabakasının var olduğunu biz tesadüfen
öğreniyoruz. Ben, bu Meclisin değerli üyelerine sormak istiyorum:
Hanginize Gençlik Spor Genel Müdürlüğü aracılığıyla ya da bağımsız
federasyonlar aracılığıyla "İlinizde şu tarihte şu yerde bir
spor yarışması vardır, yıldızlar, büyükler, küçükler." -her neyse-
diye davetiye geldi? Hatırlıyor musunuz?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Elbette
yok Hamza Ağabey, ilden öğreniyoruz.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Peki,
yöresinde yapılan spordan, sportif yarışmalardan haberi olmayan
bir milletvekilinin o yöredeki yarışmaya telgrafla ya da fiilen
katkı vermesi nasıl mümkün olacak? Onların da moral desteğe, ilgi
ve alakaya şüphesiz ihtiyaçları var. Dolayısıyla, bu tür yarışmaların
da bütün umuma açık tutulduğu gibi, milletvekillerine de açık tutulması,
onların da bu yarışmalardan haberdar edilmesinde büyük kolaylıklar
var, spor açısından büyük katkılar verecektir diyorum.
Değerli arkadaşlar, Değerli Başkanım;
ben, bu yasanın, gerçekten, bu düzenlenen organizasyonların bir
zapturapt altına alınması, bir oluşuma gidilmesi açısından faydalı
olduğunu, yine tahkim kuruluşunun oluşmasının faydalı olduğunun
özellikle altını çiziyorum, ama, mutlaka buna bir spor ya da spor materyallerini
değerlendirme kurulunun da eklenmesi gerektiğinin altını çiziyorum.
Türkiye'de tüm spor camiamıza başarılar
dilerken, özellikle ata sporumuz güreşte, serbestte ve grekoromende,
son yıllarda yabancı sporcu transferinin de bizi rencide ettiğini,
özellikle ata sporun içinden çıkmış bir ülke mensubu olarak bizi üzdüğünün
altını çizmek istiyorum.
Geliniz, ata sporumuz güreşi köylerimizde
teşvik edelim, bununla ilgili olarak kulüpleri destekleyelim, amatör
kulüplere çok ama çok daha destek verelim. Hakikaten, ben hatırlarım,
çocukluğumda köy düğünlerinde cumartesi günleri küçük güreş, pazar
günleri de büyük güreş diye iki aşamalı karakucak güreşi düzenlenir
idi. İşte güreşçinin harman olduğu bu yerlerde de yiğit güreşçilerimiz
yetişir idi. Dolayısıyla, bu bağlamda, Anadolu'nun muhtelif yerlerindeki
düğünlerde, özellikle Gençlik Spor Müdürlüğümüz aracılığıyla, il
müdürlükleri, oluşturacakları bir fon aracılığıyla, köy düğünlerinde
küçükler arasındaki güreşi teşvik için bir destek, bir fon oluşturulsa,
bu ata sporumuzun gelişmesine büyük katkı vermiş olur diyorum.
Hepinize, bu kanunun hayırlı olması
dilek ve temennisiyle, teşekkür ediyor, şükranlarımı arz ediyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Albayrak.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
GENÇLİK VE
SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ
HAKKINDA KANUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARISI
MADDE 1- 21/5/1986 tarihli ve 3289
sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin dördüncü fıkrası yürürlükten
kaldırılmış ve aynı maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Ülkemizde yapılacak uluslararası
gençlik ve spor organizasyonlarının hazırlığı, düzenlenmesi, yürütülmesi
ve sonuçlandırılmasıyla ilgili iş ve işlemlerin belirlenmesi,
planlanması, koordine ve takip edilmesi ile görevli hazırlık ve düzenleme
kurulları oluşturulabilir. Hazırlık ve düzenleme kurulları spordan
sorumlu Bakanın başkanlığında, Gençlik ve Spor Genel Müdürü, Türkiye
Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı ile spor organizasyonunun yapılacağı
ilin; valisi, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun uygulandığı
yerlerde büyükşehir belediye başkanı, diğer yerlerde belediye
başkanı ve ilde bulunan üniversitelerin rektörlerinin kendi aralarından
belirleyecekleri bir temsilciden teşekkül eder. Organizasyon birden
fazla ilde gerçekleştirilecekse bu illerin valileri, belediye
başkanları ve ilde bulunan üniversitelerin rektörlerinin kendi
aralarından belirleyecekleri temsilci de kurula üye olabilir.
Düzenlenecek organizasyonun
özelliğine göre, spordan sorumlu Bakan tarafından kamu kurum ve kuruluşlarının
temsilcileri ile özerk spor federasyonlarının temsilcileri hazırlık
ve düzenleme kurulu toplantılarına davet edilebilir. Hazırlık
ve düzenleme kurulları ihtiyaç duyulan organizasyonlarda alt çalışma
grupları ve komisyonlar oluşturabilir.
Hazırlık ve düzenleme kurullarının
sekreteryası Genel Müdürlükçe yürütülür. Kurul kararlarının takibinden
ve koordinasyondan sorumlu olmak üzere spordan sorumlu Bakan tarafından
bir genel koordinatör görevlendirilebilir. Uluslararası gençlik
ve spor organizasyonlarında, ilgili organizasyonun süresini aşmamak
kaydıyla özel hukuk hükümlerine göre yerli ve yabancı, tam zamanlı
veya yarı zamanlı personel çalıştırılabilir. Her bir organizasyonda
görev alacak genel koordinatör ve personele ödenecek ücret ile çalıştırılabilecek
personel sayısının üst sınırı Bakanlar Kurulunca belirlenir. Genel
koordinatörlere ödenecek ücret, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
4 üncü maddesinin (B) fıkrası kapsamındaki sözleşmeli personel
tavan ücretinin beş katını, diğer çalışanlara ödenecek ücret anılan
tavan ücretinin iki katını aşamaz.
Hazırlık ve düzenleme kurullarının
görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usûl ve esasları Genel
Müdürlükçe hazırlanarak yürürlüğe konulan yönetmelik ile düzenlenir.
Ülkemizde yapılacak uluslararası
gençlik ve spor organizasyonlarının giderlerinde kullanılmak üzere
Genel Müdürlük nezdinde özel hesap oluşturulur. Özel hesabın gelirleri;
bu amaçla bütçeden ayrılacak ödenek, oyunların düzenlenmesi ile ilgili
naklen yayın, reklam ve sponsorluk gelirleri ile bağış ve yardımlardan
meydana gelir. Özel hesapta toplanan paraların nemalandırılmasına
ilişkin usûl ve esaslar Genel Müdürlükçe belirlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Berhan Şimşek, İstanbul Milletvekili.
Sayın Şimşek buyurun.
CHP GRUBU ADINA BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının
1'inci maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
Bu madde, ülkemizde düzenlenecek
olan spor organizasyonlarının yerine getirilmesinde, sportif hizmet
ve faaliyetlerin süratli… Hazırlık ve düzenleme kurullarının
oluşturulabilmesine imkân vermektedir. Kurul, Bakan başkanlığında,
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Olimpiyat Komitesi Başkanı, ilgili
ilin valisi, belediye başkanı veya o ilde kurulu üniversite rektörlerinden
oluşmakta. Şüphesiz pek çok organizasyonda özellikle altyapı ve
kaynak gereksinimleri için kamu otoritelerinin de desteği, katkısı
zorunludur. O nedenle, kamu yöneticilerinin bu tür organizasyon
kurumlarında görev almaları organizasyonların daha sağlıklı,
daha hızlı yapılmasını sağlayacaktır.
Türkiye, son yıllarda bu tür organizasyonlara
ev sahipliği yapmaktadır. Ülkemizin tanıtımına büyük hizmet eden
bu tür organizasyonları Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz de önemsiyoruz.
Türkiye'nin bu tür organizasyonlara ev sahipliği yapmasında, şüphe
yok ki, hükûmetlerin, yerel yöneticilerin, sivil toplum örgütlerinin,
iş dünyasının, en son İzmir'deki Universiade çalışmasına baktığımızda
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığının ve Bakanlığın emekleri
ve çabaları vardır. Bu çabaları yok sayarak, bu tür organizasyonlara,
değerli arkadaşlarım, ev sahipliği yapılmasını sadece hükûmetlerin
başarısı olarak göstermek, sanırım ki yanlıştır. Sayın Bakan, bir
açıklamasında, Dünya Üniversiteler Kış Sporu Oyunlarının Erzurum'a
alınmasının, AK Parti Hükûmeti ile Türkiye'nin değişen vizyonunun
ürünü olduğunu söylüyor. Sağlık Bakanı "2011 Oyunlarının Erzurum'a
verilmesini bizzat Başbakanımız sağlamıştır." diyor. Sayın
Başbakan, Erzurum'da "Erzurum'u dünyaya açtık." diye ifadede
bulunuyor.
Değerli arkadaşlarım, bu tür organizasyonlara
ev sahibi olunmasında Hükûmetin hiç katkısı olmamıştır demek haksızlık
olur, o haksızlığı yapmıyorum, ama, sadece Hükûmetin ürünü değildir
bu olaylar ve eserler. 2011 yılında Erzurum'da yapılacak olan Dünya
Üniversitelerarası Spor Oyunlarına, 2007 yılında, Trabzon, Giresun,
Rize'de yapılacak Birinci Karadeniz Spor Oyunlarına ve yine
2011'de Trabzon'da yapılacak Gençlik Olimpik Festivaline ev sahipliği
yapacak olmamızı dış politika başarıları olarak sayıyorsunuz,
ki, anlaşılan bu. Dış politikadaki başarısızlıklarınızı ise görmezlikten
geliyorsunuz ve gizlenmeye çalışılıyor, sanıyorum ki, bunlarla
beraber.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye,
dış politikada, tarihinin en ağır sorunlarını, en sıkıntılı günlerini
yaşamakta. Görmek istemediklerinizi, müsaade ederseniz, sizlerle
paylaşayım:
ABD ile ilişkilerimiz, AB politikamız,
Irak'ın kuzeyindeki yaşadıklarımız, Ermeni soykırımı iddialarına
ilişkin başka ülkelerin parlamentolarında alınan kararlar, Kıbrıs
sorunu, AKP'nin dış politikada, maalesef, ne kadar başarısız olduğunu
ortaya koymuştur. AKP'nin tavizkâr tutumu, AB'nin sürekli taviz isteyen
politikası, Türkiye'nin AB üyeliği sürecini de sıkıntıya sokmuştur.
Avrupa Birliğinin, Türkiye'nin üyeliği yolunda önüne çıkardığı
Kıbrıs'taki kalıcı sınırlanmalar; AB yetkililerinin Ermeni soykırımı
iddialarının Türkiye tarafından kabul edilmesine ilişkin öneriler;
ek siyasi kriterler talebi; bir AB temsilcisinin kamu kurum ve kuruluşlarındaki
Mustafa Kemal Atatürk fotoğrafının indirilmesi gibi sebepler, talepler
ve uygulamalar karşısında, maalesef, sessiz kaldınız ve bunun üstüne
üstlük, 17 Aralıkta, Ankara'da, güpegündüz, gözün önünde, havai fişekler
patlatılarak kutlamalar yapıldı. Yine aynı şekilde, Irak'ın kuzeyinde
Kerkük'te yaşananlar, Irak'ın kuzeyinde oluşan otorite boşluğundan
faydalanarak orada konuşlanan terör örgütünün yaptığı eylemler
ve şehitler, yüzlerce vatan evladının durumu ortadadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
geçtiğimiz günlerde bu kürsüden yaptığım bir konuşmada, Türkiye'nin,
Irak'ın kuzeyine ucuz elektrik satıp satmadığını sordum, satıyorsa
kaça sattığını sordum ve Sayın Enerji Bakanından da bunun cevaplanmasını
istedim ve 8 Mayıstan bugüne kadar, "Cevaplayacağım." demesine
rağmen bir cevap alamadım.
Değerli arkadaşlarım, dış politikanın
sadece sportif faaliyetler olmadığının altını çizmek adına, bunları
sizlerle paylaşmak istiyorum. Barzani, çıkacak "Türkiye Kerkük'e
müdahale ederse, bizim, Diyarbakır'a müdahale etme hakkımız ortaya
çıkar." açıklamasını yapacak, Hükûmet ve Başbakan susacak! Olabilir
mi değerli arkadaşlar? Türkiye'nin bütünlüğüne yönelik yapılan
bu açıklama karşısında, çiftçiye diklenen Başbakanın, Dışişleri
Bakanının, çıkıp "Çok konuşma, elektriğini keseriz." diyebileceği
bir Barzani gerçeği yaşanıyor. 2011'i Erzurum'a kazandırdıklarını
iddia ediyorsunuz ki, biz de bundan mutlu oluyoruz, ama, Barzani ve
Kuzey Irak'ta yaşananları görmezlikten geliyoruz.
Irak'ın kuzeyinde askerlerimizin
başına çuval geçirilirken, stratejik ortağımız ABD'nin…
BAŞKAN - Sayın Şimşek, lütfen, konuyla
ilgili konuşur musunuz.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Efendim,
Sayın Başkan, tam yasayla ilgili konuşuyorum.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Berhan
Bey, Allah aşkına, çuvalla ne alakası var?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Yani,
sportif faaliyetlerde, dış politikada ne kadar başarılı olduğunuzu
söylüyorsunuz da, mademki, dış politikayla ilgili sportif faaliyetlerde
başarılısınız, başarılı olmadıklarınızı da söylemek durumundayım.
Sözümün başında, sportif faaliyetlerdeki başarılardan ve bunlardan
mutluluk duyduğumu milletin kürsüsünden yüce heyetinizle paylaşmak
istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Şimşek.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Irak'ın kuzeyinde askerlerimizin
başına çuval geçirilirken, stratejik ortağımız ABD'nin karşısına
Büyük Orta Doğu Projesi'nin Eş Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan
neden çıkmadı? Bu sıkıntılı konularda ortada gözükmeyeceksiniz,
"2011'i Erzurum'a biz kazandırdık, Erzurum'u dünyaya biz açtık."
diyeceksiniz.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Beş
sene önce alamazdı.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Erzurum
tarihî yapısından beri dünyaya açılmış, Türkiye Cumhuriyeti'nin
Doğu Anadolu'daki önemli kentlerinden biridir.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Beş sene
önce hayaldi, hayal.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Bu süreç,
Sayın Başbakanın ve ekibinin şova yönelik, gerçekçi olmaktan son
derece uzak -üzülerek söylüyorum- bir politika izlediğinin göstergesidir.
"Erzurum'a 2011'i kazandırdık."
diyenler, Erzurum'da işsiz gezen gençlerimize "Taşı sık, suyunu
çıkarırsınız." diyor Sayın Erzurum Milletvekilim.
Sayın Başbakan Erzurum'da yaptığı
konuşmada "Hukuk devletine inananlar bu meydana gelmiş."
diyor kürsüden. AKP İktidarında hukuk devleti ilkesinin en çok çiğnendiği
il neresidir biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Erzurum'dur.
Erzurum Millî Eğitim Müdürü, Hükûmetiniz döneminde dokuz defa görevden
alınmış, dokuz defa da mahkeme kararıyla görevine dönmüştür. Bir
Millî Eğitim Müdürünü dokuz defa mahkeme kapılarına gönderenlerin,
demokrasiden, millet idaresinden, hukuk devletinden sanırım ki
bahsetmeye hakları yoktur.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Siz
keşke Erzurum'a gelseydiniz de görseydiniz.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Erzurum
Millî Eğitim Müdürlüğünde yaşananlar, milletten oy alıp kendilerine,
kendi arkadaşlarına nasıl Hükûmet yaptıklarının en somut örneğidir
değerli arkadaşlarım, çünkü, dokuz defa görevden alınıp yerine
atanan, Sayın Başbakanın asker arkadaşıdır. Bu trajikomiktir değerli
arkadaşlarım.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Geçen
hafta gelip görseydiniz Erzurum'u.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Sportif
faaliyetlerdeki başarıları ön planlara çıkararak, Türkiye'nin
dış politikasında gelmiş olduğu bu sonucu görmezlikten gelebilmek
mümkün değildir.
Sözlerimin başında da ifade ettiğim
gibi değerli arkadaşlarım, bu tür sportif faaliyetlerin, uluslararası
ilişkilerin tabii ki ülkemize kazandıracakları vardır, fakat,
bir taraftan verip talkını, diğer taraftan yutmamak lazım salkımı
diye düşünüyorum.
Bütün burada konuştuklarımızdan
hepimizin anlaması gereken şu: Bu ülkenin başarıları için konuşuyoruz.
Eğer bu tür organizasyonlar bu ülkenin başarılarını, memnuniyetlerini
bize sunuyorsa, biz bundan mutlu oluyoruz, ama, başaramadıklarınızı
da muhalefet olarak, milletin vekili olarak sizlere söyleyip… Şu
kısa, üç günlük sürecinizde artık yapabileceğiniz bir şey yoktur,
sanırım bir dahaki dönemde burada değil de şurada olacaksınız ve
bizlerin de neler yaptığına tanıklık edeceksiniz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Siz teşrifatçılık
mı yapacaksınız?
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Çok
beklersin, çok!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Efendim,
çok mu, az mı bekleyeceğimizi 22 Temmuz günü göreceğiz, ama, yarın
öbür gün de Genel Kurulda kanunlar üzerinde konuşacağım için, göremeyeceğim
arkadaşlara şimdiden vedalarımı iletmek istemiyorum, son konuşmayı
ifade ettiğimde o zaman göremeyecek arkadaşlarımıza hayatlarında
başarılar diliyorum. Ayrıca, üzülmenize gerek yoktur, bu sürecin
içerisinde gelip gidenler olur, ziyaretlere her zaman bekleriz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)- Teşrifat
işlerine sen mi bakacaksın?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Saygı,
selam sunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Şimşek.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır,
önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin
çerçeve 1'inci maddesinin son fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Yüksektepe Zafer Hıdıroğlu İsmail Bilen
Denizli Bursa Manisa
A. Müfit Yetkin Ramazan Toprak
Şanlıurfa Aksaray
"Özel hesapta toplanan paraların
harcanması, nemalandırılması ve buna ilişkin diğer usul ve esaslar
Genel Müdürlükçe hazırlanarak yürürlüğe konulan yönetmelik ile
düzenlenir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Cümlede teknik ibare değişikliği
ve uygulamada yaşanması muhtemel sorunların önüne geçilmeye çalışılmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime
20.45'e kadar ara veriyorum.
Kapanma saati:
20.13
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
20.49
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114'üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
1427 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 2'nci maddesini okutuyorum:
MADDE 2- 3289 sayılı Kanunun ek 9
uncu maddesinin yedinci ve sekizinci fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve sekizinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
"Tahkim Kurulu yedi asıl ve yedi
yedek üyeden teşekkül eder. Üyelerin beşinin hukukçu, ikisinin ise
spor alanında bilimsel çalışmalar yapmış veya sporda idareci, teknik
adam ve benzeri görevlerde bulunmuş kariyer sahibi kişiler olmaları
şarttır. Üyeler Genel Müdürün teklifi ve spordan sorumlu Bakanın
onayı ile dört yıl için görevlendirilir. Hâkim ve savcılar ile bu meslekten
sayılanlar hâkimlik teminatı esasları gözetilerek ve yetkili kurulların
onayı alınmak suretiyle Tahkim Kurulunda görev alabilirler. Üyeler
kendi aralarından bir başkan seçerler. Tahkim Kurulu tarafından verilen
kararlar kesindir.
Tahkim Kurulu, federasyon ile kulüpler,
sporcular, hakemler, teknik direktör ve antrenörler; kulüpler ile
teknik direktörler, antrenörler ve sporcular; kulüpler ile kulüpler
arasında çıkacak ihtilaflarla, federasyonlarca verilecek kararlar
ile disiplin veya ceza kurulu kararlarını, ilgililerin itirazı
üzerine inceleyerek sonuçlandırır. Tahkim Kurulu; itiraz üzerine
Genel Müdürlük ile federasyonlar ve federasyonların birbirleri
arasında çıkacak ihtilafları inceleyerek sonuçlandırır.
Tahkim Kurulu; özerk federasyon
başkanı ile yönetim kurulu üyelerinin spor ahlakına ve disiplinine
aykırı davranışları nedeniyle yapılan başvuruları inceleyerek
karar verir. Bunlara verilecek cezalar federasyonların talimatlarında
belirtilir.
Tahkim Kurulu, ihtiyaç duyduğu
konularda ihtisas birimleri oluşturabilir.
Tahkim Kurulu üyelerine bir ayda
iki toplantıyı geçmemek üzere, görev yapılan her gün için uhdesinde
kamu görevi bulunanlar bakımından (2000), bulunmayanlar bakımından
(3000) ek gösterge rakamının Devlet memuru maaş katsayısıyla çarpımı
sonucunda bulunulacak miktarı geçmemek üzere huzur ücreti ödenir.
Bir ayda görev yapılan gün sayısı ikiyi aşması halinde aşan günler
için huzur ücreti ödenmez.
Tahkim Kurulunun görev, yetki ve
sorumlulukları, çalışma usûl ve esasları ile üyelere verilecek huzur
ücretinin miktarı Genel Müdürlükçe hazırlanan yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Salih Gün, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun Sayın Gün.
CHP GRUBU ADINA SALİH GÜN (Kocaeli)
- Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; görüşülmekte olan
1427 sıra sayılı kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun tasarısının
2'nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yaşamın her
katmanında doğru ve yanlışları değerlendirmek için yetkili kurullar
vardır, sporda da federasyonlar oluşturulur, federasyon çalışmalarının
bir kanadı da ceza ve tahkim kurullarıdır. Müsabaka Yönetmeliği'ne
göre, kural dışı, spor ahlakına uygun olmayan beyan ve fiilî sportmenliğe,
spor ahlakına uymayan, spor alanlarında maddi ve manevi zarar verenlere
ceza kurulları tarafından verilen cezaları bir üst kurul olan tahkime
intikal ettirme makamıdır tahkim.
Bu yasa, futbol dışındaki federasyonların
tahkimini tarif ediyor. Uluslararası müsabaka branşı olan federasyonların
tahkimleri UEFA ve FIFA ortak kriterlerine uygun seçilmelidir.
Hangi spor branşı olursa olsun o branşın federasyonu vardır. Federasyonlar,
genel kurul yapar, seçim yaparlar; yaptıkları genel kurulda da, nasıl
futbol federasyonunda yapılıyorsa, diğer spor branşlarında da tahkimlerini
seçebilmelidir. Hâlbuki, burada üyeler, genel müdürün teklifi ve
spordan sorumlu Bakanın onayıyla dört yıl için görevlendirilir.
Hâkim ve savcılar ile bu meslekten sayılanlar hâkimlik teminatı esaslarını
gözeterek gibi kriterleri ortaya koyarak Sayın Genel Müdürümüzün
teklifi, Bakanımızın da onayıyla seçilecek. Özerk federasyonun
tahkimini siyasi erkin atadığı genel müdür teklifi, Bakanın onayıyla
olursa spora siyaset girer arkadaşlar. Sporu, tabii ki, siyasetçi
başında olacaktır, onu destekleyecektir, yön gösterecektir, ama ceza
verecek merciyi siyasetin içerisinden gelen tespit etmemelidir.
Bugün sporda saha içi, saha dışı olaylar oluyorsa sporda temel sorunlar
tespit edilememiştir. Bundan dolayı da spor sahalarında, kapalı
spor salonlarında her gün bir sürü hadiseler olmaktadır. Sporda temel
sorun nedir? Altyapı, sporculara ve spor kulüplerinin ekonomik kaynaklarının
yeterli-yetersiz oluşlarına, bir de spor ahlakına, spor eğitimini
iyi almamış kadrolara bağlıdır.
Baskette, voleybolda, görüyorsunuz,
birçok çok güçlü firma artık firmalarının ismini koyarak spor yaptırıyorlar.
Bunlar reklamını bu şekilde yaparak spora katkıda bulunuyorlar.
Onlara da teşekkür ediyorum.
Burada diğer, güreş branşını da
belediyeler üstlenmiş durumda. Ama bakıyorsunuz, aynı koşullarda
imkânı olmayan spor kulüpleri bunlarla mücadele etmek için futbol
sahalarına, kapalı spor salonlarına, güreş minderlerine çıkıyorlar.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de
tezatlar ülkesi gibi durumlar var. Belediye başkanlarının spor kulübü
başkanı olmaları yasaktır. Bakın puan cetveline, onlarca spor kulübünün
adı belediye spordur. Belediyede belediye başkanı spor kulübü
başkanı olmaz, orada paravan bir başkan vardır, imza atar, finansörlüğünü
belediye başkanı yapar. Öyle veya böyle. Bunu bilmeyen bu çatının
altında da hiç kimse yok. Kendimizi aldatıyoruz. Eğer bir yasak olacaksa,
bu denetlenmeli, tam üzerine gidilmeli. Her ruhsatın sonucunda,
belediyelerde "Spor kulübüne bir makbuz kestir, getir." denildiğini
hepiniz biliyorsunuz.
Burada, bakıyorsunuz, milletvekillerinden
spor kulübü başkanlarımız var. Sporu sevdikleri için teşekkür ediyorum.
Ama sporu sevmeyen bir belediye başkanı varsa o bölgede, sporu sevmeyen
bir milletvekili varsa, o ilde spor yapılmayacak mıdır? Onları
eşit şekilde desteklemek, devletin, devleti temsil eden hükûmetin,
hükûmetin içindeki spordan sorumlu Sayın Bakanımızındır.
Bu şeylerde kendimizi kandırmayalım,
yoksa her gün, spor sahalarında, kapalı spor salonlarında yüklü bir
şekilde hadiseler devam edecektir. Bu hadiselerin önü kesilemez.
Neden kesilemez? Eşit koşullarda müsabaka yapma imkânı yoktur. Burada,
üstüne üstlük, tahkimi, "Tahkim kurulu, özerk federasyon başkanı
ile yönetim kurulu üyelerinin spor ahlakına ve disiplinine aykırı
davranışları nedeniyle yapılan başvuru incelenerek karar verir."
Burada sporculara değil de, benim anladığım kadarıyla… Yanlış anladıysam
da özür dilerim. Buradaki olay bu: "…özerk federasyon başkanı
ile yönetim kurulu üyelerinin spor ahlakına ve disiplinine aykırı
davranışları nedeniyle yapılan başvuruları inceleyerek karar
verir." Bu tahkim, yöneticileri cezalandırmak için gibi. Sporcudan
pek bahsetmiyor burada. Bu düzeltilmeli. Siyasetten gelen bir bakanın
kurduğu tahkim, federasyonu yargılayamamalı ve karar verememeli.
Bu tamamen yanlış.
Geçendeki konuşmamda, İddaa'dan,
grup maçlarına giden… Zorluk çıkarmaktan başka bir konu değil. İddaa'ya
ismi konulsun, bir pay aktarılsın diye söylemiştim. Zannediyorum
son uygulamalarda yerine getirilmiş bazı olaylar, duyduğum kadarıyla.
Şu anda bir sorun daha çıktı. Amatör kulüpler fatura kullanmadığı
için İddaa'dan paralarını alamıyor. Niçin alamasın? Bütün spor kulüpleri
-amatör de olsa- dernekler masasına tabidir. Dernekler masasından
bir gider, bir gelir makbuzu verilir. Makbuz karşılığında İddaa'dan
veya Spor Toto'dan veya Bakanımın uygun göreceği yardım, gösterilecek
fondan makbuzunu keserek para alabilirler. Sporculara, zor koşullarda
yöneticilik yapanlara yardım etmek, devletin, bakanın görevidir.
Ben, bu düşüncelerle, Sayın Bakanımdan,
Genel Müdürümden, sporculara daha çok sahip çıkmasını talep ediyor,
Genel Kurula saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Gün.
Madde üzerinde şahsı adına Erzurum
Milletvekili Ömer Özyılmaz söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Özyılmaz.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şu anda görüştüğümüz yasa, aslında,
çok önemli birtakım işlevleri yerine getirecek olan bir yasadır.
Bildiğimiz gibi, AK Parti Hükûmetimiz, içeride çok ciddi yatırımlar
ve mükemmellikler geliştirirken, dışarıda da itibarımızı, ülkemizin
itibarını daha da yükseğe çıkarmıştır. Bu çerçevede, bugüne kadar
görülmedik oranda uluslararası organizasyonların ülkemizde gerçekleştirilmesi
için yoğun çaba sarf edilmekte ve her yıl, birkaç tanesine, ülkemizin
değişik illeri ev sahipliği yapmaktadırlar. Bu çerçevede, 2005 yılında,
sanıyorum, İzmir Olimpiyat Oyunları, 2010 yılında İstanbul'un Avrupa
Birliği Kültür Başkenti oluşu gibi organizasyonlar, daha pek çoğu
bu çerçevede sayılabilir.
2011 yılında, Erzurum'un da, çok
önemli bir uluslararası organizasyona ev sahipliği yapacağı bir
gerçektir. Kış olimpiyatlarının Erzurum'da yapılması sağlanmıştır.
Bu çerçevede, Hükûmetimize, özellikle Erzurum halkı adına ve Doğu
Anadolu Bölgesi halkı adına, Değerli Başbakanımıza, spordan sorumlu
Sayın Devlet Bakanımıza ve Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne huzurlarınızda
candan teşekkür ediyorum, kendilerine yürekten sevgilerimizi,
saygılarımızı iletiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu organizasyonun
Erzurum'da gerçekleştirilmesiyle, bir defa, ilk defa Erzurum bir
uluslararası organizasyona ev sahipliği yapacaktır. Erzurum buna
esasen layıktır da, bunu yapacak bilgi birikimine, kültürüne de
sahiptir. Ama, ilk defa AK Parti Hükûmetimiz döneminde bu imkânı yakalamıştır,
bundan dolayı sevinçliyiz.
İkinci bir husus, Erzurum bu misafirperverliğini
ülke genelinde çok iyi bir şekilde ortaya koymuştur, ama bütün dünyaya
da bunu gösterecektir. Bu da bizim için fevkalade önemlidir.
Üçüncü önemli bir husus, ilimizde
var olan yatırımcılık ve girişimcilik ruhu bu organizasyonla daha
şimdiden bir ateşleme almış gibi daha da gelişmekte, daha da ileriye
doğru adım atmaktadır. Erzurum'un geleceği açısından fevkalade
önemli görüyoruz bunu.
Bir başka önemli husus -ki, bunların
hepsinin yanında çok önemli bir yeri olan husustur- Hükûmetimiz yaklaşık
250-300 trilyon liralık bir yatırımı öngörmektedir. Bu, kamu yatırımıdır.
Bir o kadar da biz özel sektör yatırımı beklemekteyiz. Bu manada Erzurum
fevkalade onore edilmiştir, bundan dolayı sevinçliyiz.
Erzurum AK Partiye gönlünü vermiştir,
gücünü vermiştir. Bunu, bu sevgiye layık olduğunu en son olarak yaklaşık
on beş-yirmi gün önce gerçekleştirdiğimiz mitingde bir defa daha
göstermiştir.
Değerli arkadaşlar, bu güzellikleri
konuşmak varken o bölgenin bir insanı, şu anda Anavatan Partisinin
milletvekili, herhâlde yakında Demokrat Parti milletvekili olacak
bir arkadaşımız buraya çıktı, maalesef, hiç ilgisi olmazken, hiç
gereği yokken, burada, ülkemizde, işte…
BAŞKAN - Sayın Özyılmaz, lütfen,
yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
Ayrıca, Sayın Akdemir bu konuyla
ilgili de açıklama yapacak.
Buyurun Sayın Özyılmaz.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) - …ülkemizde
birtakım uygunsuzlukların, böyle birtakım olumsuzlukların yaygınlaşmaya
başladığını... Bu çerçevede, bütün ülkemizin kadınları iffetlidir,
ülkemizin kadınları edeplidir, hepsi. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ama, Erzurum kadını hiç hak etmediği hâlde, sanki, yöresel kıyafeti
olan kara çarşafın altında her gün bir sürü kötülükler yapılıyormuş
gibi, buradan birtakım sözler söyledi arkadaş, maalesef.
Erzurumlu herkese destek verir,
herkese yardımcı olur. Bu arkadaşımızı da Erzurum bağrına basmış,
üniversiteyi okutmuş, asistan yapmış, doktor yapmış, doçent yapmış,
profesör yapmış, bu tür imkânları sağlamış ona, ama, maalesef, o yaptığı
buradaki konuşma büyük bir talihsizliktir diyorum.
Arkadaşı, buradan Erzurumlulardan
özür dilemeye ve bir daha da böyle bir şeyi ağzına almamaya davet
ediyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) -
Doğru söylüyor, doğru.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Özyılmaz.
Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri önce geliş sırasına
göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
2 nci maddesinin 3 üncü fıkrasının sonundaki "Bunlara verilecek
cezalar federasyonların talimatlarında belirtilir." cümlesinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Zafer
Hıdıroğlu Ramazan Toprak A. Müfit Yetkin
Bursa Aksaray Şanlıurfa
İsmail
Bilen Cevdet Erdöl Ahmet Ertürk
Manisa Trabzon Aydın
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısının 2. maddesinin 1. fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Berhan
Şimşek Erdal Karademir Salih Gün
İstanbul İzmir Kocaeli
Orhan Sür Haluk Koç
Balıkesir Samsun
"Tahkim Kurulu yedi asıl ve yedi
yedek üyeden teşekkül eder. Üyelerin beşinin hukukçu, ikisinin ise
spor alanında bilimsel çalışmalar yapmış veya sporda idareci, teknik
adam ve benzeri görevlerde bulunmuş, kariyer sahibi kişiler olmaları
şarttır. Hukukçu üyelerin ikisi Genel Müdürün teklifi ve Spordan Sorumlu
Bakanın onayıyla, biri sporda kariyer yapmış kişiler arasından Genel
Müdürün teklifi ve Spordan Sorumlu Bakanın onayıyla görevlendirilir;
üçü YÖK Genel Kurulunun Hukuk Fakültesi Öğretim Üyeleri arasından,
diğer üye ise Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu bölümlerinde profesör
unvanı almış kişiler arasından seçilir. Üyelerin görev süresi 4
yıldır. Hâkim ve savcılar ile bu meslekten sayılanlar, hâkimlik teminatı
esasları gözetilerek ve yetkili kurulların onayı alınmak suretiyle
Tahkim Kurulunda görev alabilirler. Üyeler kendi aralarında bir
başkan seçerler. Tahkim Kurulu tarafından verilen kararlar kesindir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - İstanbul Milletvekili
Berhan Şimşek önergenin gerekçesi hakkında konuşacak.
Buyurun Sayın Şimşek.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanunun 2'nci maddesinin birinci
fıkrası üzerinde bir önerge verdik ve bu bir müessese olarak da çalışıyor.
Biraz önceki çalışmamız esnasında Hükûmet tarafından bir önerge verildi
ve doğruydu ve biz de evet dedik. Biraz sonra bir önerge daha Hükûmet tarafından
takdim edilecek ve yine ona da evet diyeceğiz.
Kendileriyle, Sayın Bakanla ve
diğer bürokrat arkadaşlarla görüştüğümde, bu gerekçenin evetini
kabul ediyorlar. Yani, bizim burada istediğimiz şu: Tahkim Kurulu
7 üyeden oluşuyor. Bu 7 üyenin 5'i hukukla ilgili, diğer 2'si spor alanında.
Teknik olarak, bilgi birikimi olarak, akademisyenlerden oluşan bir
kurul. Mademki böyle bir durum var, bunun beşte 3'ü -şimdi YÖK dersem,
sinir uçlarınız YÖK'e karşı açık olduğu için sinirlenebilirsiniz
ama- YÖK'ten, Yükseköğrenim Kurumundan talep edilebilir, beşte 3'ü.
Yine, 2'sini Genel Müdürlük önersin ve diğer 2'sinden, bilimsel anlamda,
sporda akademik olarak bilgi, birikim sahibi olanlardan 1'i de yine
Genel Müdürlükten, diğeri ise YÖK'ten talep edilebilir. Bu, sivil olmaktan,
sivil toplum örgütleriyle ortak çalışmaktan, yan yana olmaktan ve
ben hatırlıyorum, 2002 yılında geldiğinizde, "Demokrasi, efendim,
sivillik, sivil toplum örgütleri…" Yarın öbür gün federasyonlarla
Genel Müdürlük arasında ihtilaflarda, bu sefer problem çıkacak. Genel
Müdürün atadığı, seçtiği -atadığı demeyelim, pekâlâ, seçtiği- arkadaşlar
Tahkim Kurulunu oluşturacaklar. Federasyonları mı destekler, genel
kurulu mu destekler? Bunu biraz sivilleştirmekte fayda var. Bununla
ilgili, Sayın Bakan, "Sayın bürokrat arkadaşlarımla bir yasa
hazırlanıyor. İşte gelecek…" Gelmiş bir yasa var. Burada bunu
düzeltmek gerekiyor. Zamanı burada, yeri burada. Yarın öbür gün doğabilecek
ihtilafların da önü kesilir. Doğru bir uygulama olacağını, kendileri
de katılıyorlar, gerçi "Hayır." dediler ama, isteğimiz budur.
Ayrıca, spordan, işte Erzurum'dan,
Karadeniz'den bahsedilmişken, bir gerçeğin de altını çizmekte fayda
görüyorum ben değerli arkadaşlarım. Akdeniz Oyunları Mersin'de yapıldı
yıllar önce ve dün Cumhuriyet Halk Partisi Mersin'de 200 bin yurttaşa
seslendi…
MEHMET SARI (Osmaniye) - Saydın
mı?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - 200 bin
yurttaşa seslendi ve bindirme de yoktu, taşıma da yoktu. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
MEHMET SARI (Osmaniye) - Ben oradan
yeni geldim.
BAŞKAN - Sayın Sarı…
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Dağıtılan
bayraklar yoktu, herkes bayraklarıyla geldi. Akdeniz Oyunları Mersin'de
yapılmıştı, ona istinaden söylüyorum, arkadaşımız da Erzurum'u
anlatırken… Dağıtılan bayrak yoktu. Herkes, 200 bin kişi, Mersin'de,
bayrağı ile geldi. Onun için Akdeniz Oyunları da zamanında Mersin'de
yapılmıştı ve o anlı şanlı Cumhuriyet Halk Partisi mitingine Türk
kamuoyu, Türk milleti tanıklık etmiştir.
Başka bir problem daha var Sayın Bakanım.
Bu, UEFA ve FİFA kriterlerine de uygunluk oluşturmuyor. Bürokrat
arkadaşlara bunu danışırsanız daha iyi olacaktır. Yarın bununla
ilgili başımız sıkıntıya da girebilir değerli arkadaşlarım.
Burada, arkadaşlardan, 7 arkadaştan
bahsediyorlar; şu anda benim burada baktığım, tahkimde 7 isimden
birçoğu bürokrat olarak da geçmiş dönemden ve daha sonraki süreçte
-isimlerini vermeme gerek yok- Adalet ve Kalkınma Partisine yakın
arkadaşlardan oluşmuş. Burada, sivil yapıdan, demokrasiden bahsediyorsak
bu fırsatı kaçırmayalım ve bu anlamda önerimizin doğrultusu üzerinde
5'te 5 hukuk alanında var olan arkadaşların 3'ünü YÖK atasın, sportif
faaliyetlerden olanın 1'ini YÖK atasın, diğer 3'ünü de Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğü atarsa uyumlu bir çalışma olur diye düşünüyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Evet, benim sayabilecek gözüm
var, dün Cumhuriyet Halk Partisinin 200 bin kişiden oluşan mitingini.
Ama, bazı gözler son dönemlerde burnunun ucunu da görmedikleri ülke
kamuoyu tarafından bilinmektedir efendim.
CAHİT CAN (Sinop) - Sandıktan çıktığı
zaman görürsün.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Şimşek.
Sayın milletvekilleri, muhalefet
partilerinin miting yapma hakkı yok mu? (CHP sıralarından alkışlar)
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
2 nci maddesinin 3 üncü fıkrasının sonundaki "Bunlara verilecek
cezalar federasyonun talimatlarında belirtilir." cümlesinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Zafer
Hıdıroğlu (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
3289 sayılı Kanunun 11 inci maddesinde;
spor disiplinine ve sportmenliğe aykırı fiil ve eylemlere verilecek
cezalar uluslararası mevzuata uygun olarak hazırlanacak ceza yönetmeliğinde
düzenleneceği öngörülmüştür. Bu madde ile uygulama bütünlüğü
sağlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Sayın Akdemir, Başkanlığa verdiğiniz
dilekçeyle "Görüşülmekte olan 1427 sayılı Yasa Teklifi üzerinde
yaptığım konuşmanın bir noktası yanlış anlaşılmış olduğundan düzeltmek
üzere söz almak istiyorum." diyorsunuz.
Buyurun Sayın Akdemir, yeni bir sataşmaya
mahal vermeden.
IV. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, yapmış olduğu konuşmada bazı
sözlerinin yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle açıklaması
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz önce bu kürsüden yaptığım
bir konuşmanın yanlış anlaşılması dolayısıyla bir açıklama yapma
ihtiyacını hissettim.
Bir arkadaşım laf atınca, onun ilini
kastederek "Olumsuzluklar her şey altında olabilir." şeklinde
bir ifade kullandım. Eğer söylediklerim yanlış anlaşılmışsa kesinlikle
özür dilerim. Benim zaten beş yıl içerisinde bu kürsüde yaptığım konuşmalar
hiçbir zaman belli amaca yönelik olmamıştır, ama, olayları tespit
yönünde açıklamalarım olabilir. Toplumun sosyolojik ve ekonomik
sıkıntılarının ortaya koyduğu problemleri anlatırken arkadaşımın
laf atması, onun iliyle ilgili ifademin "Olumsuzluk her şey altında
olabilir…"
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) - Hangi il
Sayın Akdemir?
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Erzurum
ili…
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) - Erzurum'dan
özür mü diliyorsunuz?
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Efendim,
Erzurum ili benim için hayatımın en güzel anlarının geçtiği bir yerdir.
Eğitimimi orada yapmıştım. Oranın tıp fakültesine yapmış olduğum
hizmetler bugün Erzurum halkının büyük çoğunluğu tarafından bilinir.
Aramızda aynı fakültenin mensubu vardır, Sağlık Bakanıdır. Beraber
aynı kurumda hizmet etmişiz. Erzurumluya laf dedirtmem ben. Zaten
biraz önce yaptığım konuşmada, uluslararası yarışmalar düzenlemeyi
ve Erzurum'da yakın gelecekte uluslararası düzeyde bir kış sporlarının
yapılmış olması gurur vesilemdir ve o kabul edildiği sırada, bu
kürsüden, Erzurum'da Kış Sporlarının yapılmasını Erzurum için büyük
bir kazanç olarak görmüş ve bu kürsüden konuşma yapmıştım. Erzurum
için olumsuz hiçbir kelime sarf etmem, her yerde olan şeylerin Erzurum
şeklinde telakki edilmiş olmasını yanlış anlaşılma olarak kabul
ediyorum. Eğer Erzurumlu olarak siz böyle anlamışsanız ben özür diliyorum,
ancak sizin sarf ettiğiniz kelimelerin de sizin tarafınızdan özür
dilenerek geri alınmasını bu yüce Meclisten temenni ediyorum ve
bu ulu Meclisin, yüce Meclisin milletimize her zaman en iyi hizmetler
yapacağına inanan birisi olduğum için, maksadını aşan sözlerden
dolayı bu infialin olmuş olmasını da takdirlerinize arz ediyorum.
Saygılar sunuyorum Yüce Meclise.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Akdemir.
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6.-
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporu (1/1360) (S. Sayısı: 1427) (Devam)
BAŞKAN - 3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Orhan Sür, Balıkesir Milletvekili.
CHP GRUBU ADINA ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Görüşülmekte olan teklifin 3'üncü
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli arkadaşlarım, bundan
sonra ülkemizde yapılacak spor organizasyonlarının planlanması
ve onların koordine edilmesine yönelik bir teklif var karşımızda.
Bu teklifi görüşüyoruz. Aslında, spor organizasyonları dünyada
gerçekten bugün de çok önemli bir yer tutuyor, geçmişte de çok önemli
yer tutuyordu. Bu, 19'uncu yüzyıldan bu yana dünyadaki tüm ulusların
spora verdikleri önemin her geçen gün arttığını, dünyadaki tüm ulusların
sporu hem kendi uluslarının sağlığını ve düşünce gelişmesini sağlamak
amacıyla desteklediklerini hem de kendilerini tüm dünyaya tanıtmada
bir aracı olarak gördüklerini biliyoruz.
Ülkeler arasında dostluğun ve kardeşliğin
spor aracılığıyla daha da ileriye götürülmesi düşü, aslında,
19'uncu yüzyıl sonlarında Fransız Baron Pier De Coubertin'in bir düşüydü.
Gerçek anlamda modern olimpiyatların yapılması kararının alınması,
Pier De Coubertin'in gerçekten bu düş doğrultusunda çalışması sonucunda
başarıya ulaşmıştır. 29 Haziran 1894'te Paris'te Amerika ve Avrupa'nın
19 ülkesinden gelen 2 bin delegenin katıldığı bir toplantıda modern
olimpiyat oyunlarının yapılması kararlaştırılmıştır. Zaman içinde
bu organizasyona benzeyen ve çeşitli adlarda spor oyunları organizasyonları
oluşturulmuş ve devamlılıkları sağlanmıştır. Pier De Coubertin,
1907'de İstanbul'a gelerek Osmanlı Devleti'nin de bu hareketin içine
katılmasını sağlamaya çalışmış ve bu çalışmalar sonucunda,
1908'de İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra, Osmanlı Devleti de bu
hareketin içine girmiştir kurduğu bir teşkilatla.
Cumhuriyet döneminde 31 Temmuz
1922'de Türkiye İdman Cemiyeti İttifakı kurulmuş ve Selim Sırrı
Tarcan Olimpiyat Cemiyetini yeniden düzenlemiş ve kendisi Başkanlığa,
Genel Sekreterliğe de Ali Sami Yen getirilmiştir ve ülkemizin 15
Nisan 1992'de 2000 Yaz Olimpiyat Oyunlarının İstanbul'da yapılması
için Uluslararası Olimpiyat Komitesine başvurusuyla bu alandaki
ciddi çalışmalar başlamıştır. Elbette, bu başvuru öncesinde, çeşitli
uluslararası spor organizasyonlarında ülkemiz ev sahipliği yapmıştır.
Akdeniz Oyunları gibi çok çeşitli branşlarda yarışmaların yapıldığı
organizasyonlardan alnının akıyla çıkmıştır.
Bugüne kadar yaz oyunlarını ülkemize
getirmekte başarılı olamadık, ama, 2005'te İzmir'de yapılan Dünya
Üniversitelerarası Spor Oyunlarındaki başarımız, 2007'de merkezi
Trabzon olmak üzere Rize ve Giresun illerinde yapılacak Birinci
Karadeniz Oyunlarının ülkemize verilmesi, 2011'de Erzurum'da yapılacak
Dünya Üniversitelerarası Spor Oyunları ve 2011 yılında yine Trabzon'da
yapılacak Gençlik Olimpik Festivalinde ev sahibi olmamız, yaz oyunlarını
almamız için bizi bir adım daha öne çıkaracak çalışmalar olarak görülmektedir.
Bu yasayla, böyle organizasyonların
başarıyla sonuçlanması, düzenleyici, organize edici, hazırlık
ve düzenleme kurullarının kurulması ve faaliyetlerinin süratli
bir biçimde uluslararası kurallara uygun olarak yerine getirilmesi
sağlanacaktır.
Değerli arkadaşlarım, spor, insanın
bir bütün hâlinde gelişmesini hedef alan, insan bedenini, entelektüel
ve zihinsel vasıflarını bir bütün olarak geliştiren ve sağlam karakterli
insanı oluşturan bir faaliyettir. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk,
her alanda olduğu gibi sporda da bilim yolundan ayrılmamayı tavsiye
ederken, sporun önemini bize çeşitli söylemlerinde anlatmıştır.
"Müspet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven,
fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti
artmış ve yükselmiş olan erdemli, kuvvetli bir nesil yetiştirmek ana
siyasetimizin asıl dileğidir." diyerek, bu beklentisini ve
hedefini açık açık Türk ulusuna ve dünyaya ilan etmiştir.
Aslında Türk milleti doğuştan spora
yatkın bir ulustur. Köylerimizde henüz küçücük çocuklar harmanlarda
güreş tutarlar, sokaklarda işte top peşinde koşan gençlerimiz, çocuklarımız
dolu. Aslında gerek yerel yönetimlerin gerek merkezî yönetimin görevi,
tüm çocuklarımıza, gençlerimize, tüm vatandaşlarımıza çağdaş
normlarda spor alanları sunmak ve buralarda yetişen sporcu gençlerimizin
büyük organizasyonlarda ülkemizi temsil etmesi ve başarıyı yakalamasına
destek vermesi olmalıdır.
Aslında bu noktaya geldiğimizde
bir öz eleştiri yapmak zorundayız. Bir ülkede gerçekten tüm halk sağlıklı
olmalıdır. Sağlıklı olmak için işte spor yapsınlar diye öneriyoruz;
bütün dünya, insanlarını spor yapmaya teşvik ediyor. Niçin spor yapmaya
teşvik ediyor? Daha sağlıklı olsunlar, daha iyi düşünsünler, daha
iyi üretsinler diye. Ama, ne yazık ki, bizim Meclisimiz, milletvekillerini
sabahın 11.00'inde buraya çağırıyor, gecenin 24.00'üne kadar on
üç-on dört saat çok sağlıksız koşullarda çalıştırıyor, ondan sonra
bu Meclisten de çok verimli çalışma bekliyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, günlerdir
burada çalışıyoruz. Bugün burada hiç istemediğimiz olaylar yaşandı,
tartışmalar çıktı. Aslında bu konuda biraz daha rahat olmalıyız,
biraz daha geniş düşünmeliyiz. Şimdi, siz, milletvekillerini böyle
bir ortamda, yani, böyle bir ortam derken sadece sabahın 11.00'inden
gecenin 24.00'üne kadar çalışılan bir ortamdan bahsetmiyorum.
Şimdi, içimizde çok büyük bir bölümümüz
yeniden milletvekili adayı olabilmek için başvurularda bulunduk.
Aslında inanıyorum ki, özellikle AKP Grubunu burada tutan, o başvuruların
önümüzdeki hafta sonunda sonuçlanması. O sonuçlanma gerçekleşse
burada çoğunuz belki de olmayacaksınız, gelmeyeceksiniz bile
Meclise ama, o korku var ya, o korku, acaba listede yer alabilecek miyim…
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Siz
de yok mu?
ORHAN SÜR (Devamla) - O liste korkusu
hepimizi burada tutuyor.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Belki sizi tutuyordur.
ORHAN SÜR (Devamla) - Aslında bu doğal olarak hepimizi geriyor.
Öbür taraftan burada konuşulanlar aramızda yanlış anlaşılmalara
neden oluyor. İşte biraz önce, bir arkadaşımız kalktı bazı düzeltmeler
yaptı. Bazı tartışmalara neden oluyor, birimiz A diyoruz, öbürümüz
B anlıyor veya onun B dediğini biz A anlıyoruz, burada hiç hoşa gitmeyen
olaylar yaşanıyor.
Aslında bunun en güzeli, bu ortamda,
bu tarihler arasında Meclisin çalışmamasıydı. Kusura bakmayın,
-Başbakanın sözünü kullanırsak- günlerce bu Meclisin yan gelip yattığı
günler oldu. O günlerde çok erken saatlerde Meclis kapatıldı. Elbette
her geçen yasanın kendine göre bir önemi var, ama, çok acil olmayan yasalar
bu Meclisin gündemini tıkadı, günlerce uğraşıldı. Madem bu kadar
çok acil yasa tasarınız, teklifiniz vardı, bunları niye daha önceden
gündeme getirmediniz diye sormak gerekir. Gerçekten, milletvekillerimize
büyük bir haksızlık yaptığımızı burada ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, son yıllarda
ilköğretim çağına kadar indiğini gördüğümüz uyuşturucu kullanımının
ve gençlerimizin zararlı alışkanlıklardan kurtarılmasının, gençlerimize
spor olanaklarını sunmadaki eksiklerimizden kaynaklandığını biliyoruz.
İnanıyorum ki, 22 Temmuz seçimlerinden sonra, Atamızın "Sağlam
kafa sağlam vücutta bulunur." veciz sözünü yaşama geçirmek
için, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı, her alanda olduğu gibi sporda
da devrimler yapacak ve her yaştaki tüm halkımızın spor yapmasını
ve sporla iç içe yaşamasını sağlayacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında, spor yapmak halkımızın bir yaşam biçimi olacaktır. Bu
hedefe ulaşabilmek için merkezî ve yerel yönetimler tam bir seferberlik
içinde olacaklardır. Özellikle, amatör kulüplerimize sunulan olanaklar
artırılacaktır.
Son günlerde sporumuza da sıçrayan
şiddet olaylarının sporumuzdan sökülüp atılması ve çeşitli şaibe
iddialarının yok edilmesine yönelik, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının
en başta ele alacağı konular olacaktır. "Ben, sporcunun zeki, çevik
ve aynı zamanda ahlaklısını severim." diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün
özlemini gerçekleştiren Türk sporcularının hızla artırılması ve
uluslararası spor müsabakalarında dopingle anılan ülkeler arasından
ülkemizin çıkarılması, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına nasip
olacaktır.
Bu duygularla, yüce Meclisi ve
sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Sür.
Sayın Sür, gecenin bu saatinde burada
olduğunuza göre galiba sizin de sıra sıkıntısı var gibi.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Yok, biz
çok azız, 5 kişi yetiyoruz.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
Madde 4 - Bu kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 4'üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Teşekkür edebilir miyim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin teşekkür
konuşması yapacaktır.
Buyurun Sayın Şahin. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
vaktinizi fazla almayacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Daha önce de birkaç kez bu cümleyi
kullandığımı hatırlıyorum. Ne zaman sporla ilgili bir kanun tasarısı
veya teklifi Parlamentonun gündemine gelse iktidar-muhalefet iş
birliği hâlinde yasalaştırıyoruz. O bakımdan, ben, biraz önce yasalaştırdığımız
uluslararası spor organizasyonlarıyla ilgili Hazırlık ve Düzenleme
Kurulu kurulmasını amaçlayan ve çerçeve bir kanun olarak bunu öngören
bu tasarının yasalaşmasında da aynı anlayışı gösteren tüm arkadaşlarıma
gerçekten teşekkür ediyorum.
Gerçekten, son yıllarda, Türkiye
spor yoluyla kendisini en iyi tanıtan ülkelerden biri hâline geldi.
Bundan hepimiz büyük bahtiyarlık duyuyoruz, mutluluk duyuyoruz.
Bu hem ülkemizin tanıtımına katkı sağlıyor hem de bu organizasyonun
yapıldığı ili ve illeri eksik olan spor tesisleri bakımından tamamlama
fırsatını veriyor, böyle bir imkân sağlıyor. İşte, en yakın Temmuz
ayının 2'si ile 8'i arasında, Trabzon'da Birinci Karadeniz Spor Oyunları
var; on iki ülkenin sporcuları katılacak. Trabzon, Giresun ve Rize…
Tabii, bisiklet sporu Hopa'dan Samsun'a kadar, o yeni açılmış olan sahil
yolu da kullanılarak gerçekleşmiş olacak ve tabii, Trabzon'da, yüz
akıyla bu organizasyondan çıkabilmek için tesislerin yapımına
hız verdik. Trabzon ve ilçeleri de böylece tesis eksikliğini tamamlamış
oluyorlar. Ayrıca, sporcularımız ciddi bir deneyim kazanıyorlar.
Trabzon'da on sekiz yaş altı millî sporcularımız yarışacak, 10'a yakın
branş orada koşulacak ve 3 bine yakın sporcu, yönetici ve teknik
adam Trabzon'a gelmiş olacak.
Biraz önce konuşan arkadaşlarımız,
gerek iktidara gerek muhalefete mensup arkadaşlarımız bundan
sonra üstlenmiş olduğumuz…
BAŞKAN - Sayın Bakan, hatırlatırım,
esası üzerinde konuşmuyorsunuz, teşekkür konuşması yapıyorsunuz.
Buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Tabii, tabii Sayın Başkanım, çok teşekkür
ederim.
Bundan sonra üstlenmiş olduğumuz
spor organizasyonlarından bahsettiler. O nedenle ben bunları tekrar
edecek değilim.
Ben, yeniden, sporla ilgili her konuya
sahip çıkan arkadaşlarıma, iktidar, muhalefet partilerine mensup
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Şimdi, bu Yasa, Sayın Cumhurbaşkanımız
da onayladığı takdirde, zaten fiilen kurmuş olduğumuz, işte, 2011
Erzurum Kış Oyunlarıyla ilgili Hazırlık ve Düzenleme Kurulumuz
altyapıya kavuşmuş olacak, Trabzon kavuşmuş olacak ve bundan sonra
yapacağımız tüm organizasyonlarda bu Kanun'u kullanmış olacağız.
Ayrıca, her organizasyon için ayrı bir kanun çıkartmaya ihtiyaç olmayacak;
onun için sevk etmiştik.
Hayırlı ve uğurlu olsun diliyor
ve yeniden hepinize teşekkür ediyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
7'nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Uzayın Araştırma ve Kullanımı
Konularında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
7.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Uzayın
Araştırma ve Kullanımı Konularında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/491) (S. Sayısı: 1380)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8'inci sırada yer alan, Antalya
Milletvekili Fikret Badazlı'nın; 2464 Sayılı Belediye Gelirleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
8.-
Antalya Milletvekili Fikret Badazlı'nın; 2464 Sayılı Belediye Gelirleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (2/995) (S. Sayısı: 1406)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
9'uncu sırada yer alan, Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Aydoğan'ın; Büyükşehir Belediyesi Kanunu, İl
Özel İdaresi Kanunu ve Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlayacağız.
9.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Aydoğan'ın; Büyükşehir Belediyesi
Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu ve Belediye Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu
(2/968) (S.Sayısı: 1416) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 1416 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde, AK Parti
Grubu adına söz isteyen Halil Aydoğan, Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurun Sayın Aydoğan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Büyükşehir
Belediyesi Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu ve Belediye Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'mizle ilgili olarak
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisimizi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Tarihsel süreçte daha çok geleneksel
devlet yönetiminin bir alt yönetim kademesi olarak algılanan ve
temel işlevi kamusal hizmetlerin ölçek ekonomisi ve etkin kaynak
kullanımı amacıyla halka en yakın yönetim birimlerince yürütülmesini
sağlamak olan yerel yönetimler, demokrasinin gelişme sürecinde
halkın yönetime katılmasının önem kazanmasıyla demokratik yönetimin
optimum birimleri olarak nitelendirilmeye başlanmıştır.
(x)
1416 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Son dönemlerdeki gelişmeleriyle
işlevsel ve niteliksel bir dönüşüm içerisine giren yerel yönetimler,
küreselleşmeyle birlikte ekonomik, sosyal ve özellikle siyasal boyutlarıyla
farklı bir konumlandırmaya tabi tutulmaktadır. Günümüzde hemen
her devletin yönetim yapılanmasında önemli bir yer tutan yerel yönetim
örgütleri, yerel halkın gereksinim ve beklentilerine daha uygun
ve daha etkili bir düzeyde yanıt verebilme özellikleriyle çağdaş
ve demokratik bir yönetim yapısının vazgeçilmez unsurları arasında
değerlendirilmektedir. Öte yandan, yerel ölçekteki örgütlenme çoğu
kez merkezî örgütlenmenin de çekirdeğini oluşturmuş, halkın yerel
yönetimlerde elde ettiği deneyimler ve sahip olduğu yönetim kültürü,
merkezî örgütlenmenin olgunlaşmasına, toplumun da ekonomik, sosyal,
siyasal ve kültürel olarak gelişmesinde önemli katkı sağlamıştır.
Genel konjonktüre bakıldığında,
küreselleşmeyle paralel bir gelişim gösteren yerelleşme süreci,
yaygın demokratik gelişmenin de etkisiyle kamu hizmetlerinin en
yakın yönetim birimlerince sağlanması ilkesini ve dolayısıyla
yerel yönetimlerin güçlendirilmesini hızlandırmaktadır. Öte yandan,
demokrasi ile yerel yönetim arasındaki tarihsel bağın günümüzde
yeniden canlılık kazanması da yerel yönetimlerin öne çıkan temel
birimler olmasında rol oynayan unsurlardandır. Türkiye'deki yerel
yönetim kültürü incelendiğinde, yakın zamana kadar yerel-merkez
uyumsuzluğunun had safhaya gelerek zaman zaman önemli sıkıntılar
yarattığı bilinmektedir.
Kamu reformunun ortaya çıkmasında
bireylerin değişen ve çeşitlenen ihtiyaçlarına ek olarak, ülkemizin
Avrupa Birliğine entegrasyonu ve demokratikleşme sürecimizi
derinleştirme ihtiyacı da etkili olmuştur. Bu sebeple, gerek önceki
hükûmet dönemlerinde gerekse kamu yönetimi eğitimi veren fakülte
kürsülerinde, eksikliğinden yakınılan ve yenilenmesi istenilen,
başta Belediye Kanunu olmak üzere, Büyükşehir Belediyesi Kanunu,
İl Özel İdaresi Kanunu, günümüz yerel yönetim konseptini algılayan
AK Parti İktidarı döneminde yenilenmiş ve iktidarımız, ülkemizdeki
demokrasi kültürünün geldiği noktayı bir kez daha göstererek tarihî
bir reforma imza atmıştır.
AK Parti İktidarının ve Hükûmetinin,
kendisinden önceki iktidar ve hükûmetlerden farkı işte bu noktada
ortaya çıkmaktadır. Bu, bir refleks meselesidir. Bu, bir cesaret meselesidir.
Bu, kendisine, ülkesine, halkına bir güven meselesidir. Diğer iktidarlar
bu cesareti gösterememiş, bu güveni ortaya koyamamış, AK Parti
İktidarı böyle bir güveni ortaya koymuştur.
Reformlarla sivil katılıma imkân
verilmiş, şeffaf idari uygulamalar zorunlu hâle getirilmiş, idarenin
hesap verilebilir şekilde dizaynı sağlanmış, demokratik yapı güçlendirilmiş
ve vatandaş odaklı bir idari yapılanma amaçlanmıştır. Reformlarla
birlikte, Türkiye'de yerel yönetimler için, yepyeni bir sayfa açılmıştır.
Yerel yönetimlerle merkezî idare arasındaki ortaya çıkan uyumsuzluklar
yerini iş birliğine bırakmıştır. Şimdi, bu reformlara ilave olarak
Anayasa'mızın 127'nci maddesine ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartı'na uygun olarak bütün demokratik meclislere tanınan olağanüstü
toplantı hakkının büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve il
özel idareleri meclislerine de tanınmasına yönelik olarak Büyükşehir
Belediyesi Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu ve Belediye Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'miz yüce Meclisimizin
takdirlerine sunulmuştur.
İl genel meclisleri, büyükşehir
belediye meclisleri ve belediye meclisleri, ilgili kanunlarında
düzenlendiği şekilde aylık olarak toplanmakta, bunun dışında olağanüstü
toplantı yapabilme imkânı bulunmamaktadır. Uygulamada bazı çok
acil ve ertelenemez durumlarda meclisler toplanamamakta, dolayısıyla
ilgili yerel yönetimler çalışamadığı gibi, kanunen yapılması
gereken görevler de aksayabilmektedir. Bu durum, telafisi mümkün
olmayan sonuçlar doğurabilmektedir.
Ülkemizde büyükşehir belediyeleri
içerisinde yaşayan nüfus yüzde 48,5, belediye sınırları içerisinde
yaşayan nüfus ise yüzde 80 civarındadır. Bazı acil ve öngörülemeyen
durumlar için yerel yönetimlerin çalışmasına imkân verecek bu teklif,
bu nüfus oranları ve belediye ile il genel meclislerinin sayıları
dikkate alındığında ne kadar büyük önem taşıdığı anlaşılmaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime
son verirken, kanunumuzun ülkemiz, halkımız, ilgili belediyeler,
il genel meclisleri için hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygı
ve hürmetle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Aydoğan.
Tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz isteyen Salih Gün, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun Sayın Gün.
CHP GRUBU ADINA SALİH GÜN (Kocaeli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1416 sıra sayılı
Büyükşehir Yasası'yla ilgili, kanun teklifinde yapılan değişiklikle
ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, benden önce
konuşan Halil Bey, benim kapı komşum burada, Parlamentoda; Afyon
Milletvekili, çok sevdiğim bir arkadaşım, ama, şaşırdım konuşurken…
BAŞKAN - Sayın Gün, düzeltelim lütfen,
Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurun.
SALİH GÜN (Devamla) - Afyonkarahisar
Milletvekili. Teşekkür ederim Başkanım.
…Ankara milletvekili mi, İstanbul
milletvekili mi, Erzurum milletvekili mi?
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Türkiye
milletvekili.
SALİH GÜN (Devamla) - Afyon, bugün
büyükşehir olmayan bir il. Bir kere, ifadelerinde şu var: "Bu Büyükşehir
Yasası'nı biz AKP Hükûmeti olarak çıkarttık." Hayır, siz çıkartmadınız;
bu, Özal'ın döneminde başladı, peyderpey, çıka çıka on altı tane şu
anda Türkiye'de bir sultanlık yarattınız. İnsan haklarına aykırı,
eşitlik ilkesine aykırı on altı tane belediye yarattınız. Bu belediyeler
İstanbul, Ankara, Erzurum, Bursa, Kocaeli gibi.
Ben Kocaeliliyim, ama ben, Kocaeli
Milletvekili olarak Türkiye milletvekili olduğumun da farkındayım,
Bitlis'tekini de, Afyon'dakini de, Yozgat'takini de düşünmek zorundayım.
Şu anda millî paydan Yozgat'ta veya Gümüşhane'de oturan bir kişiye,
"belediyeye hizmet et" diye 5 milyon lira para gidiyorsa,
büyükşehirde oturan Halil Bey için 25 milyon liraya yakın, 30 milyon
liraya yakın para gidiyor. Ya kardeşim, bu on altı büyükşehir belediyesinin
dışında illerden gelen belediye başkanları uyuyor mu? Bu kürsüden
en az on sefer söyledim, sen vatandaşın hakkını korumaya geldin burada,
burada vatandaşın hakkının on altı tane ile yollanmasına imza atıyorsun!
Tamamen yanlış. Bu uygulama, alt belediyeleri bir zabıta amirliği
yaptı. Bunun nesiyle övünüyorsunuz?
Evet, yasadaki madde düzeltilmiş.
Burada diyor ki: "Olağanüstü toplantı çağrısı ve gündem en az
üç gün önceden haber verilir." Daha önceki yasada bu yoktu.
"Çağırır" deniyordu, buna itiraz etmiştik, buradan hükûmet
ve komisyon reddetmişti. Yanlışı aylar sonra görüp buraya getirmişsiniz.
Getirenlere, emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Büyükşehir Yasası istediği gibi
uygulanan, şu anda sınırdan sınıra, bazı yerde pergel yasasıyla,
bir daire koydunuz, pergel gibi çizdiniz, bazı ilçelerin bir kısmı
dışarıda, bir kısmı içeride kalıyordu. Bu tip yerlerde belediyeler
at oynatıyor. Kocaeli'nden örnek vereceğim: Bir master planı çizilmiş,
Kocaeli'nin Gebze köyleri kan ağlıyor. İstedikleri yere sanayi
bölgesi, istedikleri yere konut bölgesi, istedikleri yere depo
bölgesi yapmışlar. Bu, büyükşehre verilen yasadır, yetkidir, saygı
duyuyorum, ama halkın haklarına da saygı duymak zorundasınız.
Büyükşehir belediyesinin yedinci
katına asılan imar planı, köye, beldeye, ilçeye ulaşana kadar on-on
beş gün geçiyor. Bir anons yapılmadan, bir mahallî gazetede ilan edilerek
halkın hakkını arama fırsatını yok ediyorsunuz. Burada sanayicilere,
orada konut yapacak, rant peşinde gezenlere peşkeş çekiyorlar. Bu
mudur Büyükşehir Yasası?
Büyükşehir Yasası, eşitlik ilkesinde
herkese hizmet etmeye çalışmaktır. Büyükşehirler geldi -Kocaeli'nden
yine bahsediyorum- benim de belediye başkanlığı yaptığım yerde
on altı tane arabayı takoza çektiler. Prenses otobüs, Mercedes otobüs,
24 kişilik otobüsler almıştım. En az on tanesini 1 yaşında, 2 yaşında
bıraktım geldim. Şu anda partililere peşkeş çekilmek için -adı, sözüm
ona ihaleyle- partili yandaşlara taşıma ihalesiyle verildi. Millî
servet çürüyor. Bu, Kocaeli'ndeki bütün belediyelerde bu şekilde.
En azından, o belediye başkanlarının vicdanı olsaydı, onları, arabaları
kiraya verir, o şekilde özelleştirirdi veya meclisinden karar alıp,
satar, halka o şekilde hizmet ederdi.
Değerli arkadaşlar, belediyecilikte
bir oyun daha oynanıyor. Son çıkan yasayla, geçici işçiler belediyelerde
de var. On beş-yirmi yıldır geçici olarak çalışan arkadaşlar, yasanın
içerisindeki bir ayak oyunuyla "Altı ayda çalışanlar kapsam
içine alınır." denildi. Bunlar belirli bir sayıda olduğu için,
on beş yıllık belediyede hizmet eden arkadaşların hakları gasp edilip,
altı aylık son belediye başkanının üç-dört yıl içerisinde aldığı
işçilere verilen haktı. Biz, buradan sesleniyoruz: Geçici işçilere
kadro verilmesine karşı değiliz. On beş yıldır, yirmi yıldır, bugünkü
siyasi düşüncenin dışında düşündüğü için kadroya alınamayacak
olanların haklarını savunmak için itiraz ettik.
Değerli arkadaşlar, belediye,
büyükşehir kurulmuş; beldede kanalizasyon yok, doğru dürüst su şebekesi
yok, haksız bir şekilde atık su parası almaya devam ediyor, aylardır,
yıllardır. Lütfen, bu yasaların içerisine "Bu hizmetler verilmediği
sürece, buraya konulan meblağlar alınmaz." diye ibare konulmalı.
Buradan çıkan eksik yasayı fırsatçılık yapan belediye başkanları,
halkı inim inim inlerken, geçim sıkıntısından evine zor ekmek götürürken,
bunlardan faydalanıp, insanların bütçesine bir darbe daha vuruyor.
Bir konudan daha bahsedeceğim.
Bir örnek daha veriyorum: Kocaeli'nde bir master planı çizildi. Yalnız,
beldelerin planları ilk evvela belediye meclislerinden geçirilir,
belediye meclisi onayladıktan sonra büyükşehre götürülür. Bizim
orada Karamürsel'in yanında Ereğli Belediyesi var. Denizin kenarında
bir restoran var. Restoranda içki de veriliyor içene. Yandaki komşu
belediyenin çizdiği bir planla, kendi sınırlarının dışına taşarak
çizdiği planı, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi kabul ederek, daha
önce yıkılmasına gerek yoktur kararına rağmen, şu anda, yıkma kararı
alıyor. Buna, yasalara göre, ne o belediye başkanının gücü yeter
ne de burada içki içiliyor diye orayı yok etmeyi düşünenlerin gücü
yeter.
AHMET YENİ (Samsun) - Allah Allah…
SALİH GÜN (Devamla) - Oradaki belediye
bir zabıta amirliği değil, oradaki belediye Büyükşehrin belediye
meclis üyesi de değil. İşte, yasanın yanlış yönlendirildiğinden,
yanlış uygulandığından bunun için bahsetmeye çalışıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu yasa, üç
beş maddeyle Anayasa Mahkemesinde duruyor hâlâ, dönmedi. Bunun,
derhâl düzeltilip, 16 büyükşehrin dışındaki belediyelere de imkân
tanıyacak, insanca, millî gelirden, millî şekilde bir pay alacak şekle
getirmediğimiz sürece…
FARUK ÇELİK (Bursa) - Kapatıyoruz,
hadi ya!
SALİH GÜN (Devamla) - Başkanım, bitirilecek
konu değil. Siz büyükşehir sınırlarının içinde yaşıyorsunuz, Grup
Başkan Vekilisiniz, Burdur'u da düşünmek zorundasınız, Yozgat'ı da
düşünmek zorundasınız, Bitlis'i de düşünmek zorundasınız, Bitlis'i
de düşünmek zorundasınız.
Eşit bir şekilde askerlik yapıyorsa
bu insanlar, sigara alırken devlete verdiği vergi eşitse, ceza yasaları
karşısında eşitse, millî paydan dağıtımda neden eşit değildir? İktidar
bunu…
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Teklifle
ilgili değil.
SALİH GÜN (Devamla) - Efendim, siz
o teklifi değil, belediye başkanlarınızın olağanüstü yaptığı
teklifi getirmişsiniz. Bunu biz altı ay önce söyledik, belki bugün
ben söylüyorum, bir altı ay sonra inşallah iktidara biz geleceğiz,
biz düzelteceğiz bunları.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - İçinden
gelerek olmadı.
SALİH GÜN (Devamla) - Efendim, ben
dediğimde pek yanılmam, ben kaç tane çıkacağını da bilirim.
BAŞKAN - Sayın Gün, lütfen karşılıklı
konuşmayalım.
SALİH GÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bu yasanın bir an önce buradaki güzel düzeltme gibi düzeltilip yasalaşmasını
ben sizlere… Bir önerge mi hazırlarsınız -çok sıkı şekilde getiriyorsunuz-
bir kanun teklifi mi hazırlarsanız, bir an önce uygulamaya sokalım.
Bu vesileyle sizlere saygılar,
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Gün, teşekkür ediyorum.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
21.54
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
21.56
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114'üncü Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
1416 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Başkan,
çalışacağız; kabul etmiyoruz.
MEHMET CEYLAN (Karabük) - Ben buradayım
Başkanım.
BAŞKAN - Sayın milletvekili, anlaşılan
sizin sıra probleminiz var, çalışabilirsiniz, sabaha kadar devam
edebilirsiniz.
10'uncu sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna Hükümeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlayacağız.
10.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1109) (S. Sayısı: 1083)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Aslında, çalışma süremizin tamamlanmış
olması ve aynı zamanda grupların da anlaşmış olması sebebiyle…
HALUK KOÇ (Samsun) - Daha iki saat
var; anlaşmadık Başkanım.
BAŞKAN - …alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 28 Mayıs
2007 Pazartesi günü saat 11.00'de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.57