DÖNEM: 22 CİLT: 159 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
115inci
Birleşim
28 Mayıs 2007 Pazartesi
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) ÇEŞİTLİ
İŞLER
1.-
Genel Kurulu ziyaret eden Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler
Meclisi Ortak Heyeti Başkanı Edward Withfield ve beraberindeki
heyete Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denilmesi
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı:
1337)
4.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Aydoğan'ın; Büyükşehir
Belediyesi Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu ve Belediye Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
İçişleri Komisyonu Raporu (2/968) (S.Sayısı: 1416)
5.-
10.5.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresi ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/1368)(S.
Sayısı:1433)
VI. - USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'a, Cumhurbaşkanıyla
ilgili bazı ifadelerinden dolayı gerekli uyarıyı
yapmadığı gerekçesiyle Başkanın tutumu hakkında
VII. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın, Kastamonu Milletvekili
Musa Sıvacıoğlu'nun, konuşmasında, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
VIII. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, seçim kurullarında geçici
olarak görevlendirilen personele ilişkin Başbakandan sorusu
ve Adalet Bakanı Fahri KASIRGA'nın
cevabı (7/21715)
2.-
Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğünün
denetimine ve bazı bölge müdürlüklerine geçici işçi
alımı izni verilmemesine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/22125)
3.-
Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, egzoz muayenesi
yapma yetkisi verilen vakıf ve firmalara ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman
PEPE'nin cevabı (7/22137)
4.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, "2/A" olarak
bilinen orman alanlarıyla ilgili düzenlemeye ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/22138)
5.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, yabancı uyruklularla
yapılan evliliklere ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Osman GÜNEŞ'in cevabı (7/22183)
6.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Denizli
Vali Yardımcısının yaptığı bir konuşmaya
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Osman GÜNEŞ'in
cevabı (7/22193)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 11.04'te açılarak sekiz oturum yaptı.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1'inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin
komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2'nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı:
904),
3'üncü
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair (2/820) (S. Sayısı:
1337),
4'üncü
sırasında bulunan, Kayseri Milletvekili Taner Yıldız'ın,
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
(2/1016) (S. Sayısı: 1412),
7'nci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna
Hükümeti Arasında Uzayın Araştırma ve Kullanımı
Konularında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında (1/491)
(S. Sayısı: 1380),
8'inci
sırasında bulunan, Antalya Milletvekili Fikret Badazlı'nın,
2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında (2/995) (S. Sayısı: 1406),
9'uncu
sırasında bulunan, Afyonkarahisar Milletvekili Halil
Aydoğan'ın, Büyükşehir Belediyesi Kanunu, İl
Özel İdaresi Kanunu ve Belediye Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin (2/968) (S.Sayısı:
1416) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı. Verilen aradan
sonra,
10'uncu
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna
Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair (1/1109) (S. Sayısı: 1083),
Kanun
Tasarı ve Teklifleri,
İlgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından;
Ertelendi.
5'inci
sırasında bulunan, Bitlis Milletvekili Abdurrahim Aksoy
ve Şırnak Milletvekili İbrahim Hakkı Birlik, Mardin
Milletvekili Muharrem Doğan ve 17 Milletvekili ile Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Köy Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri (2/1027, 2/832, 2/1030)
(S. Sayısı: 1429) görüşmelerini müteakiben, elektronik
cihazla yapılan açık oylamadan sonra,
6'ncı
sırasında bulunan, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı
(1/1360) (S. Sayısı: 1427), yapılan görüşmelerden
sonra,
Kabul
edildi.
Iğdır
Milletvekili Dursun Akdemir, yapmış olduğu konuşmada
bazı sözlerinin yanlış anlaşıldığı
gerekçesiyle bir açıklamada bulundu.
Alınan
karar gereğince, 28 Mayıs 2007 Pazartesi günü saat 11.00'de
toplanmak üzere, birleşime 21.57'de son verildi.
Sadık
Yakut
Başkan
Vekili
Mehmet Daniş Ahmet Küçük Bayram Özçelik
Çanakkale
Çanakkale Burdur
Kâtip
Üye Kâtip Üye Kâtip Üye
No.: 155
II. - GELEN
KÂĞITLAR
28 Mayıs
2007 Pazartesi
Tasarı
1.-
Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1369) (Plan ve
Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/5/2007)
Teklif
1.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın; Kamu İhale Kanunu
ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1039) (Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/5/2007)
Rapor
1.-
İstanbul Milletvekili Ömer Zülfü LİVANELİ ve 19 Milletvekili,
Çorum Milletvekili Muzaffer KÜLCÜ ve 19 Milletvekili, Denizli Milletvekili
Mustafa GAZALCI ve 54 Milletvekili ile Anavatan Partisi Grubu
Adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep Milletvekili Ömer
ABUŞOĞLU ve Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın;
Çocuklarda ve Gençlerde Artan Şiddet Eğilimi ile Okullarda
Meydana Gelen Olayların Araştırılarak Alınması
Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Bir
Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin
Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu
(10/337, 343, 356, 357) (S. Sayısı: 1413) (Dağıtma Tarihi:
28/5/2007) (GÜNDEME)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.-
İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, özel hastanelerin
ruhsatlarına göre çalışmasına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2588) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02/05/2007)
2.-
İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, küresel ısınmaya
karşı alınacak önlemlere ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/2589) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02/05/2007)
3.-
İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, ilaç sektöründeki
yolsuzluk iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2590) (Başkanlığa geliş tarihi
02/05/2007)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.-
İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, TOKİ'nin İstanbul,
Ankara ve İzmir'deki faaliyetlerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/22644) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/5/2007)
2.-
İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, TMSF'nin el
koyduğu sabah gazetesinin yayınlarına müdahale ettiği
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/22645) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2007)
3.-
İstanbul Milletvekili Birgen KELEŞ'in, satılan kamu
taşınmazlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/22646) (Başkanlığa geliş tarihi:
4/5/2007)
4.-
Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, basında yer alan bir
iddiaya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/22647)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2007)
5.-
Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Irak'ta yaralanan Kızılay
görevlisinin hayatını kaybetmesine ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı
soru önergesi (7/22648) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2007)
6.-
Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, TÜİK'in adres ve nüfus
bilgilerine yönelik projelerine ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/22649) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/5/2007)
7.-
Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un bir televizyon kanalı ve yardım
derneğine yönelik iddialara ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/22650) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/5/2007)
8.-
Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın, TRT'de istisna
akdi ile çalışanlara ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/22651) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2007)
9.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'nın bir köyünün
sulama göleti ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22652) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/5/2007)
10.-
Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, Borçka Müftülüğünün
düzenlediği bir konferansa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22653) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/5/2007)
11.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün İstanbul'daki 1 Mayıs
gösterilerine yapılan müdahaleye ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22654) (Başkanlığa
geliş tarihi: 4/5/2007)
12.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, İstanbul'daki
1 Mayıs gösterilerine yapılan müdahaleye ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22655) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/5/2007)
13.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, kadrosuz usta öğreticilere
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22656) (Başkanlığa geliş tarihi:
02/05/2007)
14.-
Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, bir yönergede yapılan
değişikliğe ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22657) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/05/2007)
15.-
İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, organ bağışına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22658) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2007)
16.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bebek ve çocuk ölümlerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22659) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2007)
17.-
Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, pamuk destekleme
primlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22660) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/5/2007)
18.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'da yem bitkileri
desteklemesinin ödenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22661) (Başkanlığa
geliş tarihi: 4/5/2007)
19.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir - Ürgüp'teki
Keşlik Manastırına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22662) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/5/2007)
20.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'nın bazı
köylerinin sulama suyu elektriği borçlarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22663) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/5/2007)
21.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, bir
cami bahçesindeki ağaçların kesilmesine ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi
(7/22664) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2007)
22.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu - Abant - Paşaköy
karayolunda meydana gelen çökmeye ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/22665)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2007)
23.-
Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Emekli Sandığının
2006 yılındaki sağlık hizmeti alımlarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22666) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2007)
24.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Erol Aksoy'un
Halk Bankasına olan borcuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22667) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/5/2007)
25.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, KOBİ'lerin mali sektöre
olan borçlarının yeniden yapılandırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22668)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/5/2007)
26.-
Ankara Milletvekili Bayram Ali MERAL'in, İstanbul metrosunda
çalışan ve hakkında yakalama kararı bulunan bir
kişiye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22669) (Başkanlığa geliş tarihi 7/5/2007)
27.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, bölücü terör olaylarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22670)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
28.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, Bulgaristan
ile transit vizenin kaldırılmasına yönelik antlaşmaya
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22671)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
29.-
Aydın Milletvekili Mehmet Mesut ÖZAKCAN'ın, Büyük Menderes
Havzasındaki kuraklığa ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/22672) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/5/2007)
30.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya Büyükşehir Belediyesi
bünyesindeki bir genel müdürlükle ilgili iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22673) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/5/2007)
31.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da elektrik kablolarının
yer altına alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22674) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/5/2007)
32.-
Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Salihli ilçesindeki
bir araziye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22675)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/5/2007)
33.-
Adıyaman Milletvekili, Mahmut GÖKSU'nun, Cumhurbaşkanlığınca
yardım yapılan sivil toplum kuruluşlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22676) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/5/2007)
34.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Yenimahalle Sağlık
Grup Başkanlığı ile ilgili iddialara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22677) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/5/2007)
35.-
Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, bir şube
müdürü atamasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22678) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/5/2007)
36.-
Trabzon Milletvekili Asım AYKAN'ın, Kanaltürk Televizyonunun
bir yayın kurulu üyesi hakkındaki iddialara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22679)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9/5/2007)
37.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bir davadaki Hazine alacağına
ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22680) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/5/2007)
38.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, THY ile ilgili bazı
iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22681) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/5/2007)
39.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Anten İşletme ve Teknik
Hizmetler A.Ş.'ne ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/22682) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/5/2007)
40.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22683) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
41.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22684) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
42.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22685) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
43.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22686) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
44.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22687) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
45.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22688) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
46.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22689) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
47.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22690) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
48.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22691) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
49.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22692) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
50.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22693) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
51.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22694) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
52.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22695) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
53.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22696) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
54.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22697) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
55.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22698) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
56.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22699) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
57.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22700) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
58.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22701) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
59.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22702) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
60.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22703) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
61.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22704) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
62.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22705) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
63.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22706) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
64.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22707) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
65.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22708) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
66.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22709) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
67.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22710) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
68.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22711) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
69.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22712) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
70.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22713) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
71.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22714) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
72.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22715) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
73.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22716) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
74.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22717) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
75.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22718) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
76.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22719) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
77.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22720) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
78.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22721) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
79.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/226722) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
80.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22723) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
81.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22724) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
82.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22725) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
83.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22726) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
84.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22727) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
85.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22728) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
86.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22729) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
87.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22730) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
88.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22731) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
89.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22732) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
90.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22733) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
91.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22734) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
92.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22735) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
93.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22736) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
94.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22737) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
95.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22738) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
96.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22739) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
97.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22740) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
98.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22741) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
99.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22742) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
100.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22743) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
101.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22744) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
102.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22745) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
103.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22746) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
104.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22747) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
105.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22748) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
106.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22749) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
107.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22750) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
108.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22751) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
109.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22752) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
110.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22753) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
111.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22754) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
112.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22755) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
113.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22756) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
114.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22757) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
115.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22758) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
116.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22759) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
117.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22760) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
118.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22761) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
119.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22762) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
120.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22763) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
121.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22764) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
122.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22765) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
123.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22766) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
124.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22767) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
125.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22768) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
126.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22769) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
127.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22770) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
128.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22771) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
129.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22772) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
130.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22773) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
131.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22774) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
132.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22775) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
133.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22776) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
134.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22777) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
135.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22778) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
136.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22779) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
137.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22780) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
138.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22781) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
139.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22782) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
140.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22783) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
141.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol ve
su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22784) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
142.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22785) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
143.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22786) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
144.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22787) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
145.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22788) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
146.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22789) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
147.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22790) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
148.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22791) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
149.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22792) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
150.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22793) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
151.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22794) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
152.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22795) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
153.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22796) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
154.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22797) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
155.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22798) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
156.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22799) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
157.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22800) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
158.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22801) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
159.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22802) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
160.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22803) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
161.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22804) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
162.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22805) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
163.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22806) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
164.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22807) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
165.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22808) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
166.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22809) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
167.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22810) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
168.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22811) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
169.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22812) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
170.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22813) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
171.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22814) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
172.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22815) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
173.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22816) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
174.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22817) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
175.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22818) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
176.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22819) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
177.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22820) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
178.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22821) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
179.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22822) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
180.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22823) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
181.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22824) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
182.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22825) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
183.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22826) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
184.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22827) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
185.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22828) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
186.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22829) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
187.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22830) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
188.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22831) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
189.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22832) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
190.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22833) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
191.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22834) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
192.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22835) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
193.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22836) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
194.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22837) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
195.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22838) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
196.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22839) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
197.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22840) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
198.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22841) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
199.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22842) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
200.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22843) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
201.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22844) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
202.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22845) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
203.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22846) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
204.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22847) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
205.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22848) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
206.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22849) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
207.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22850) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
208.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22851) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
209.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22852) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
210.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22853) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
211.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22854) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
212.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22855) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
213.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22856) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
214.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22857) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
215.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22858) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
216.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22859) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
217.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22860) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
218.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22861) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
219.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22862) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
220.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22863) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
221.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22864) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
222.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22865) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
223.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22866) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
224.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22867) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
225.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22868) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
226.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22869) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
227.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22870) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
228.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22871) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
229.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22872) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
230.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22873) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
231.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22874) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
232.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22875) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
233.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22876) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
234.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22877) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
235.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22878) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
236.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22879) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
237.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22880) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
238.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22881) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
239.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22882) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
240.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22883) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
241.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22884) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
242.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22885) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
243.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22886) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
244.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22887) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/5/2007)
245.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22888) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
246.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22889) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
247.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22890) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
248.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22891) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
249.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22892) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
250.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22893) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
251.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22894) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
252.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22895) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
253.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22896) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
254.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22897) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
255.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22898) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
256.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22899) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
257.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22900) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
258.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22901) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
259.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22902) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
260.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22903) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
261.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22904) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
262.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22905) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
263.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22906) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
264.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22907) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
265.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22908) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
266.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22909) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
267.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22910) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
268.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22911) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
269.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22912) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
270.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22913) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
271.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22914) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
272.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22915) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
273.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22916) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
274.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22917) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
275.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22918) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
276.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22919) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
277.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22920) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
278.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22921) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
279.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol
ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22922) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/5/2007)
280.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Karayolları Trafik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına
ve trafik kazalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/22923) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2007)
281.-
Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKÇİOĞLU'nun, TOKİ'nin
Ankara - Etimesgut Erler Mahallesinde yaptığı konutlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22924)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/5/2007)
282.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, ilaç ve eczacılık
sektöründeki bazı sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/22925) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/5/2007)
283.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya - Ankara Hızlı
Tren Projesinin Konya ana istasyonunun yer seçimine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22926) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/5/2007)
284.-
Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, bir mitingde çalınan
marşa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22927) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/5/2007)
285.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, örtülü ödenek yönetiminde
görevli bir kişi hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/22928) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/5/2007)
286.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, ateşli silahların
kural dışı kullanılmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22929) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/5/2007)
287.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, bazı belediye yöneticileri
hakkındaki takibata ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22930) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/5/2007)
288.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Aliağa Belediyesi
ve bağlı şirketlerin yaptığı ihalelere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22931) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/5/2007)
289.-
Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, orman alanlarında uygulanacak
bazı projelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22932) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/5/2007)
290.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, alınan kitap ve süreli
yayınlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22933) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/5/2007)
291.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Aliağa Belediyesi
ve bağlı şirketlerin yaptığı ihalelere
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22934) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/5/2007)
292.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, belediyelerin yaptığı
ihalelere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22935) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/5/2007)
293.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, bir ilköğretim
okulunda dağıtıldığı iddia edilen bir kitaba
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22936) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/5/2007)
294.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Bingöl - Karlıova'da lise
binası ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22937) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/5/2007)
295.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Sağlık
Eğitimi Genel Müdürlüğündeki bir atamaya ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22938) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2007)
296.-
Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, kuraklık
mağduru çiftçilerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22939) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/5/2007)
297.-
Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, Ziraat
Bankasının çiftçi kredilerine ilişkin Devlet Bakanından
(Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/22940) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/5/2007)
298.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bazı
medya kuruluşlarında sendika üyeliklerinin engellendiği
iddialarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/22941)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/5/2007)
299.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, TÜİK'in adrese dayalı
nüfus kayıt sistemine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/22942) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/5/2007)
300.-
Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, 2. Ligde bir futbol maçının
tekrarlanması kararına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/22943) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/5/2007)
301.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, TBMM Kreşine ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı
soru önergesi (7/22944) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/5/2007)
302.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, TBMM Kreşine
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı
soru önergesi (7/22945) (Başkanlığa geliş tarihi:
4/5/2007)
303.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, TBMM Kreşine
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı
soru önergesi (7/22946) (Başkanlığa geliş tarihi:
9/5/2007)
28 Mayıs
2007 Pazartesi
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 11.14
BAŞKAN
: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER : Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 115'inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri,
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
IV. -
ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Danışma Kurulu 28.05.2007
Pazartesi günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi
parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını
arz ederim.
Salih
Kapusuz
Ankara
AK
Parti Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının
439. sırasında yer alan 1432 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin bu kısmın 8. sırasına; 65. sırasında
yer alan 201 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın
bu kısmın 16. sırasına; Gelen Kağıtlar Listesinde
yayınlanan ve bastırılarak dağıtılan
1433 Sıra Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun ve Anayasa'nın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve 1434 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 48 saat
geçmeden bu kısmın sırasıyla 5. ve 7. sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesi;
Gelen Kâğıtlarda yayınlanan
ve bastırılarak dağıtılan (10/337, 343, 356,
357) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonunun 1413
Sıra Sayılı raporunun gündemin Özel Gündemde Yer Alacak
İşler kısmının 1. sırasında yer alması
ve görüşmelerinin 29 Mayıs 2007 Salı günkü birleşimde
yapılması ve sonrasında kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine devam edilmesi;
28 Mayıs 2007 Pazartesi günkü
(bugün) birleşimde çalışma süresinin 1433 Sıra Sayılı
Anayasa Değişiklik Teklifinin 1. tur Oylamasının
tamamlanmasına kadar, 29 Mayıs 2007 Salı günkü birleşimde
ise, Genel Kurulun saat 15.00'te toplanması;
Önerilmiştir.
BAŞKAN - Grup önerisi aleyhinde
olmak üzere Adana Milletvekili Sayın Uğur Aksöz.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
UĞUR AKSÖZ (Adana) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Adalet ve Kalkınma
Partisi bir öneride bulunmaktadır. Anayasa değişikliğinin
kırk sekiz saat geçmeden burada görüşülmesine ilişkin
bir öneridir.
Değerli arkadaşlar, anayasalar
diğer yasalara benzemez. Diğer yasaları kırk sekiz
saat geçmeden burada görüşebiliriz, kırk sekiz saat geçmeden
komisyonda görüşebiliriz, ama anayasalar, bir toplumun temelidir,
bir toplumdaki rejimin temel direğidir. Hiç olmazsa, anayasaları,
bizim, yeterli bir vakit içinde incelememiz, çalışmalar
yapmamız, hukukçularla tartışmamız, sivil toplum
örgütleriyle görüşmemiz lazım. Siz burada, herhangi bir
yasanın bir maddesini veya toplumu ilgilendiren
(Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Aksöz, bir
dakikanızı rica edeyim.
Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri
Değerli arkadaşlar, Sayın Hatibi
ben takip edemiyorum. Lütfen, sükûnetle dinleyelim, rica ediyorum.
Buyurun.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Toplumun
sadece küçük bir kesimini ilgilendiren bir düzenleme yapmıyoruz.
Bugün burada görüşeceğimiz konu, Cumhurbaşkanının,
yani devleti, milleti temsil eden en yüksek organın seçimiyle
ilgili. Belki de bu, rejimi kökünden değiştirecek bir oylamadır.
Yani bakın değerli arkadaşlarım,
bugüne kadar bütün Cumhurbaşkanlarını, biz, mevcut yasaya
göre, mevcut Anayasa'ya göre seçmişiz, hiçbirisinde sorun
çıkmamış. Bugüne kadar bütün Cumhurbaşkanları
bu sisteme göre seçilmiş; çünkü, Anayasa'mızın 8'inci
maddesinin gerekçesinde "Sistem, parlamenter rejimdir, sistem
parlamenter rejim olunca, bu rejim içinden de Parlamento, Cumhurbaşkanını
seçer." diyor, temel kural bu. Bu kurala göre devletin bütün yapılanması,
çatından aşağıya kadar yapılanmış.
Şimdi bütün bu yapılanmayı bir kenara bırakıyoruz,
devletin parlamenter rejimle yönetildiğini bir kenara
bırakıyoruz, hiçbir altyapı yapmadan, hiçbir kuralı
değiştirmeden, hiçbir görüşme yapmadan, sadece
cımbızla bir kelime alıyoruz, diyoruz ki: "Parlamento
seçmez, halk seçer." Tamam, halk seçsin, buna kimsenin itirazı
yok, ama bunun altyapısının yapılması lazım.
Yani, bir elbisenin bir tek düğmesini değiştirmekle
siz o elbiseyi yenileyemezsiniz, o sırıtır orada. Bugünkü
bu değişiklik de sırıtıyor. Çünkü, Cumhurbaşkanını
halkın seçmesine ilişkin hiçbir kural, altyapı getirmedik.
Bakın, bir tek örnek vereyim: Şimdi, biz bu yasayı buradan
geçirirsek ne olacak? Cumhurbaşkanını diyelim ki halk
seçecek. Peki, Cumhurbaşkanı adayı nasıl ortaya
çıkacak? Cumhurbaşkanı adayı Parlamentoya gelecek,
partilerin kapısını vuracak, "Bana 20 milletvekili
imza versin." diyecek.
Şimdi, ben size soruyorum:
Cumhurbaşkanını halk seçsin, tarafsız olsun, yansız
olsun, güçlü olsun diyoruz; ama Cumhurbaşkanını aday
etmek için onu 20 milletvekiline muhtaç ediyoruz. Yani, bir Cumhurbaşkanı
aday olmak için bir partiye gidip onun kapısını vurursa,
yirmi imza alırsa tarafsız mı oluyor? Tarafsız olabilir
mi? Tarafsız kalabilir mi? O, 20 milletvekili
Biliyorsunuz
20 milletvekili bu Parlamentoda bir grup demektir. Burada grubu
olan bir partinin adayı olmuyor mu yirmi imza alınca? O zaman,
bakınız, Cumhurbaşkanını
Biz, burada, bugüne
kadar, sistemde, bir kişi kendisi Parlamento içindeyse, ben adayım
diyebiliyordu, onu kaldırıyoruz. Bakın, demokratikleşmeyi
daha daraltıyoruz. Şu Parlamentodaki herhangi bir arkadaşımız
bugünkü sisteme göre Cumhurbaşkanı adayı olabiliyordu;
şimdi bunu zorlaştırıyoruz, 20 milletvekili diyoruz.
Peki
AHMET YENİ (Samsun) - Orada da
20 lazım
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - 20 milletvekiline
şu anda muhtaç değil miyiz Cumhurbaşkanlığı
seçiminde? Şu anda yaptığınız ne?
BAŞKAN - Efendim, müdahale etmeyelim,
Hatibi dinleyelim.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Değerli
Arkadaşım, bakın, 20 milletvekiline muhtaç değil.
Bu Parlamentoda bugünkü sistemde Cumhurbaşkanı 367 milletvekilinin
oyuyla seçiliyor. 367 demek, bu Parlamentoda daima konsensüs aramak,
daima uzlaşma aramak demektir. Zaten, 367 sayısının
konulmasının sebebi, bu Parlamento uzlaşsın, bir
grubun, 20 milletvekilinin, herhangi birinin Cumhurbaşkanı
olmasın, tüm Parlamentonun Cumhurbaşkanı olsun diye
bu 367 şartı getirilmiş. Şimdi, biz ne yapıyoruz?
Bunu kaldırıyoruz.
Peki, değerli arkadaşlar,
hiç kendi kendinize sordunuz mu, yani, cumhuriyet tarihi boyunca
Cumhurbaşkanı bu maddelere göre seçilmiş de, ilk defa
bu kadar güçlü bir sayıyla gelmiş Adalet ve Kalkınma Partisi
Cumhurbaşkanını seçememiş. Niye seçememiş?
ASIM AYKAN (Trabzon) - Sayenizde.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Siz,
"Sayenizde." diyorsunuz. Tabii, sayemizde. Tabii, biz, sizin
yanlışlıklarınıza engel olmak için buradayız,
biz görevimizi yapıyoruz.
Ama, değerli arkadaşlar,
şimdi, biz, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak elimizi vicdanımıza
koyalım, tembel öğrenciler gibi, "sınıfı
geçmedim" diye öğretmeni mi değiştireceksiniz
veya tembel futbolcular gibi, hakem golü saymayınca, oyunun hakemini
mi değiştireceksiniz, kuralları mı değiştireceksiniz?
Değerli arkadaşlar, böyle
yapacağınıza "biz nerede hata yaptık" diye
düşünseniz ve oturup bu Parlamentoda grubu olan partilerle görüşseniz,
onlarla uzlaşma sağlasanız, yine Cumhurbaşkanı
bu gruptan olsun, ama uzlaşmayla, konsensüsle bir aday çıkarsaydınız
bugün biz burada bunu görüşüyor olur muyduk, bugün Cumhurbaşkanını
seçmiş olmaz mıydık?
Bakınız, değerli arkadaşlarım,
dünyada, kitaplarda, okullarda okutulmayan tek şey parlamenterliktir.
Parlamenterlik yapılarak öğrenilir ve parlamenterin yaptığı
her hata onun tecrübe hanesine artı yazılır, hata yapa
yapa tecrübeli olurlar. Ama, maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi
asla hatalarından ders almıyor ve bir inat uğruna gidiyor.
"Mademki, ben burada Cumhurbaşkanını seçmedim,
ben Anayasa'yı değiştiririm; mademki siz, temel kanunlara
itiraz ettiniz, ben İç Tüzük'ü değiştiririm; mademki
bu Parlamentoda işler yürümüyor, ben avizeyi değiştiririm;
mademki işler yürümüyor, ben beyazı sarı yaparım."
Arkadaşlar, bunlar parlamenterliğe
uygun olmayan davranışlardır. Bir kayaya çarparsanız
yön değiştirebilirsiniz, ama o yön değiştirme kayayı
delme ile olmaz. Kayayı delemezsiniz. Bugün, parlamenter sistemde
yaşamış bu ülke, bütün yapısı parlamenter sisteme
göre oluşmuş bu ülke sizin şuradaki çoğunluğunuzla
vites değiştirmez, makas değiştirmez, bunlar hayaldir.
Nitekim, Cumhurbaşkanlığı seçiminde iki kere kayaya
tosladınız. Bakın, demek ki, sayıyla olmuyor bu
işler. Bu işler, akılla olur, uzlaşmayla olur. Bu
işler, konsensüsle olur.
Bakınız, daha önceki Parlamento
dönemlerinde beş parti vardı. Hep uzlaştılar, hep
uzlaşarak her şeyi çözdüler. Adalet ve Kalkınma Partisi
ise, inatla "Ben gitmem, konuşmam, dediğim dedik, benim
dediğim olacak, ben çoğunluğum
" Yok böyle bir
şey arkadaşlar. Çoğunluğun her dediği olmaz.
Yerleşmiş kurallar vardır ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın
en önemli maddesi "Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir."
Hukuk devletidir, hukuk devletidir, hukuk devletidir. Ne demek bu?
Yani, yerleşmiş hukuk kurallarının dışına
çıkamazsınız. Bu yerleşmiş hukuk kurallarından
biri de Cumhurbaşkanlığı seçiminin bu yerleşik
kurallara göre yapılmasıdır. Peki, siz ne yapıyorsunuz?
"E, ben bu kurala göre seçemiyorum, kuralı değiştiririm."
Peki, şimdi
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - 360
mı büyük 160 mı?
UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Arkadaşlar,
bakın, şimdi, bir arkadaşım gene laf atıyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi bu hastalıktan kurtulamadı,
22 Temmuzda kurtulacaksınız! Diyor ki: "360 mı büyük
160 mı?" Öyle diyor değil mi? E, o zaman, bak, bana gene
laf düştü. Bu 160 bu 360'ı hezimete uğrattı. Ne yapacaksınız?
Ne yapacaksınız?
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - 130 mu büyük
361 mi?
UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Ne yapacaksınız?
Biz, sizi sayıyla yenmedik. Biz, sizi hukukla yendik. Biz, sizi
tecrübeyle yendik. Gene yenileceksiniz, gene yenileceksiniz.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Yönlendirmeyle
UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Bakın
Bakın, şair ne diyor
Şair ne diyor
(AK Parti sıralarından
gürültüler)
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Yönlendirdiniz,
yönlendirdiniz
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen
Lütfen dinleyelim efendim.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Şair
"Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!"
diyor değil mi? Şimdi, ben de size söylüyorum: Bir inat
uğruna ya Rab, ne AKP'ler batacak, göreceğiz! (AK Parti
sıralarından gürültüler)
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Gülerler, gülerler
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Aksöz.
Önerinin lehinde olmak üzere, Ankara
Milletvekili Sayın Salih Kapusuz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Listeleri yapıyor, iyi alkışlayın!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Pazar günü listeleri yapıyor, iyi alkışlayın.
Hatta ayağa kalkın, ayağa!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Değerli
arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Meclis çalışmalarının
son döneminde, Beşinci Yasama Yılının son günlerinde,
Meclisin mehabetine yakışır, vatandaşımızın
dikkatle takip ettiği bu çalışmaları, konuşma
yapan bütün arkadaşlarımızın, demokrasimize,
siyaset kurumumuza zarar vermeyecek üslup ile yapmalarında
ben yarar görüyorum.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Arkada muhabbet edenler var, onları gör!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla,
bu tartışmaları kendi zemininde, kendi alanında
yapmaya dikkat gösterirsek, itina gösterirsek, daha doğru yaptığımızı
herhâlde hepimiz kabul ederiz.
Değerli arkadaşlar, AK
Parti Grubunun önerisi ne getiriyor? Birinci olarak, bugün Anayasa
Komisyonumuz tarafından kabul edilmiş olan, Cumhurbaşkanı
tarafından da bir kez daha görüşülmek üzere iade edilmiş
olan Anayasa paketini bugün görüşmek, birinci tur oylamalarını
yapmak, aynı zamanda, bu bitinceye kadar gün olarak gündemimizi
tamamlamak. Birinci istediğimiz husus bu.
İkinci olarak, salı günü,
yarın
Bildiğiniz gibi daha önceden bir kararımız
var: 11.00'de çalışmaları başlatıyoruz, gece
24.00'e kadar. Ama, yarın, siyasi partilerimizin gruplarının
olması sebebiyle TRT-3'ün yayın yapmasında bir sıkıntı
meydana gelebilecek. Çünkü, Genel Kurul çalışırken
grupların konuşmaları aktarılamayacak, yansıtılamayacak.
Bunu da düşünerek -arkadaşlarımız da bizden talep
ettiler- yarınki çalışma saatlerimizi 15.00-24.00 olarak
düzenliyoruz. Arkadaşlarım, zannedersem, buna da katılıyorlar.
Ayrıca, yine, yasa gereği,
3 tane RTÜK üyemizin çekilen kura sonucu görevleri son buldu; tekrar,
yeni RTÜK üyelerinin yasa gereği seçimleri yapılacak.
Aday olma süreci tamamlandı. Sonuç olarak, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, bu adaylar içerisinden, anayasal görevi olan bu üyeleri
seçmeyi yerine getirecek. Onu da yarın yapmayı düşünüyoruz.
Yine, ayrıca, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin kararı gereği, okullardaki şiddetle
ilgili olarak bir komisyon kurduk. Bu Komisyonumuz bir rapor hazırladı.
Bu hazırlanmış olan raporu da, bugün alacağımız
kararla, yine, yarın, özel gündemde yer alacak konuların başına
alacağız. Komisyon raporu hakkında milletimiz ve Genel
Kurulumuz bilgilendirilmiş olacak. Düzenlediğimiz bir
diğer husus da budur.
Ayrıca, yine, gündemin ön
sıralarına gelmesini arzu ettiğimiz, Diyanet
İşleri Başkanlığımızın ihtiyaçlarından
bir tanesi: Bir mahkeme kararıyla, kadrolarla ilgili verilmiş
bir kararla, yurt dışında görev yapan Diyanet
İşleri Başkanlığına ait görevlilerin
bir problemi doğmuştur; onların da süresi dolmak üzeredir,
bununla ilgili yasal bir düzenleme lazım. Bunu ön sıraya
çekmekteyiz.
Bir diğer husus: Bekçilerimizle
ilgili bir düzenleme yaptık, komisyondan geçti. Kırk sekiz
saat geçmeden bunun da ön sıralarda yer almasını ve buna
yönelik, daha önceki almış olduğumuz sıralamalara
göre de yasama görevlerimizi yapma konusunda bir grup önerisi getirdik.
Elbette, biraz sonra tartışılacak. Değerli konuşmacı
diyor ki: "Efendim, niye kırk sekiz saat beklemeden hemen getiriyorsunuz?
Tartışmamız, incelememiz, araştırmamız
lazım."
Değerli arkadaşlar, yirmi
beş yıldır Türkiye'de bu tartışılır.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Nerede
tartışılıyor yahu?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Bırakın geriye kalmış yirmi - yirmi beş
yıllık tartışmayı, efendim, biz bu paketi bir
kez çıkardık mı? O çıkarma esnasında bütün düşüncelerinizi,
o muhterem katkılarınızı herkes dikkatle ve ibretle
de takip etti. Konuştuk, konuşuldu, tartışıldı,
ama ikinci kez bir daha buraya geliyor, burada da konuşulup tartışılacak.
Daha bunun, kırk sekiz saat beklemeyi, kırk sekiz gün beklemeyi
gerektirecek bir tarafının olmadığı herkes
tarafından biliniyor. Yapılmak istenen de açıkçası
şudur: Mademki, yıllardır "beş yıl parlamento
için uzun süre, dört yıla indirelim" diyorsunuz, işte,
dört yıla indirmeyi getiriyoruz; bir.
İki: Türkiye Büyük Millet Meclisi,
bugüne kadar 3 tane Cumhurbaşkanını aynı kurallarla
seçtiği hâlde, son dönemde yapılan müdahaleler sonucu ne
olmuştur? Bu, Parlamentonun elinden alınmıştır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Beceremediniz
yahu! Ne elinizden alındı? Beceremediniz!
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Olur mu öyle
şey?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Beceremediniz!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla,
Parlamentonun elinden alınmış olan, bunca uygulanmış
olan bu kurallar
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Beceremediniz!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yönetemediniz!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
bu
kurallar, eğer öyle olmuyorsa, bu tip yollarla bunun önü kesiliyorsa
bunun bir tek yolu var:
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Elinizden kaçırdınız!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bu
işin sahibi kim?
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Kaçırdınız kuşu, kaçırdınız!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Kimin
adına görev yapıyoruz burada?
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Kuşu kaçırdınız, konuşma burada!
BAŞKAN - Efendim, müdahale etmeyelim.
(CHP sıralarından gürültüler) Müdahale etmeyelim lütfen
Müdahale etmeyelim.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli
arkadaşım da söylüyor, egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Anayasa
Mahkemesi kararı
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Milletin
olan bu katkıyı, sahibine, Türkiye Büyük Millet Meclisine
yaptırtılmayan bu görevi, sahibi olarak millete götürüyoruz,
millet seçsin diyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Yapamadınız! Siz yapamadınız Kapusuz!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Halktan korkmak Halk Partisine yakışmaz! Milletten korkmak
milletvekillerine hiç yakışmaz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Mersin'de,
mitingde dersinizi almadınız mı?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - O
hâlde yapılacak şey, bununla ilgili olarak, bu düzenlemeyi
2'nci kez Sayın Cumhurbaşkanına göndereceğiz. Sayın
Cumhurbaşkanının bundan sonraki süreçte ne yapacağını
da birlikte göreceğiz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Senin amacın memleketi karıştırmak!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
İşte, bizim bu asli görevimizi, yasama görevimizi burada
yapmak için, görevimizin başında olduğumuzu, bu konularla
ilgili olarak bugüne kadar yapılmış olan tartışmalar
bir tarafa, sonuçlandırmak üzere bu görevimizi, birinci tur
şayet bugün biterse, ikinci turumuzu da perşembe gün oylamalarını
yapmak suretiyle tamamlayacağız ve almış olduğumuz
karar gereği, 3 Hazirana kadar da Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışacak.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - 4'te,
4'te
4, 5, 6 Haziranda da çalışalım, 5-6 Haziran, o zaman
da çalışalım!
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Çalışırız.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, ben, kişisel bir de kanaatimi söyleyeyim mi size.
Arkadaşlarımız derler ki: "5'inde de çalışalım."
Ama ben bir öneride bulunacağım, herhâlde arkadaşlarım
ona da karşı çıkacaklar. Evet, 3'ünde Meclis ara verirse,
15 Haziranda tekrar toplanacak. 15 Haziranda toplanmasına da
inanıyorum ki karşı çıkarsınız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Çağırın,
çağırın!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Gücün yetiyorsa topla!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Evet, 15 Haziranda da yine davet edeceğiz.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Hiç kapatma!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Ona
da karşı çıkmayacağınızı ümit ederim.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Hiç kapatma, kapatma! Ne kapatıyorsun?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla,
siz, milletin gözü önünde cereyan eden bütün bu olayların sandıkta
da karşılığını bulacaksınız!
Hepinize saygılar sunuyor,
yapmış olduğumuz düzenlemeye oylarınızla
destek vereceğinizi ümit ediyor, saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)
- İyi alkışlayın, iyi alkışlayın! Liste
yapacaklar ona göre!
AHMET YENİ (Samsun) - Sen bizim
listemize karışma! Sen kendi listene bak!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kapusuz.
Sayın milletvekilleri, öneri
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada yer
alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı:
1337)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Hepsi burada Başkan!
BAŞKAN - 4'üncü sırada
yer alan Afyonkarahisar Milletvekili Halil Aydoğan'ın; Büyükşehir
Belediyesi Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu ve Belediye Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
İçişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
4.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Aydoğan'ın; Büyükşehir
Belediyesi Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu ve Belediye Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
İçişleri Komisyonu Raporu (2/968) (S.Sayısı: 1416)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5'inci sırada yer alan,
10.5.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ile Anayasa Komisyonu Raporu'nun birinci görüşmelerine
başlayacağız.
5.-
10.5.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresi ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/1368)(S.
Sayısı:1433) (x) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 1433 sıra sayıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
(x)
Kanunun ilk görüşmeleri 7/5/2007 tarihli 102'nci ve 10/5/2007 tarihli
105'inci Birleşimlerde yapılmıştır.
(xx)
1433 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Kanunun tümü üzerinde söz isteği
vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakika efendim.
CHP GRUBU ADINA OYA ARASLI (Ankara)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sizleri saygıyla
selamlıyorum. 1433 sıra sayılı Kanun üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasama, yani kanun yapma, devlet erkini kullanma
bağlamında en önemli, en özenle yerine getirilmesi gereken
görevlerden birisidir ve bu özenin kanun yaparken çok daha yoğun
biçimde gösterilmesi gereken alan da Anayasa kurallarıyla ilgili
yasama faaliyetleridir. Çünkü, anayasalar, toplumsal temel uzlaşmaları
yansıtmak durumundadırlar, toplumsal temel uzlaşmalar
doğrultusunda yapılmak durumundadırlar. Aksi takdirde,
toplumla Anayasa arasında çok büyük bir mesafe ortaya çıkar
ve bu, Anayasa'nın benimsenmesini, Anayasa'ya uyulmasını,
toplumun bu Anayasa'yı öz varlığının bir parçası
olarak kabul etmesini engeller. Böyle bir durumun ortaya çıkmasını
önleyebilmek için, bu temel uzlaşmanın Anayasa yapılırken,
Anayasa hükümleri değiştirilirken öncelikle göz önünde
tutulması gerekir. Bu gerek, temsil adaleti bakımından
toplumdaki siyasal bölünüşü tam yansıtamayan Meclisler
tarafından gereğince yerine getirilemez. Türkiye Büyük
Millet Meclisi, biliyorsunuz, 22'nci Dönemde, göreve başladığı
anda temsil adaleti bakımından tartışmaların
orta yerinde kendisini bulmuştur. Bunun nedeni, hepimiz buraya
uygulanan Seçim Kanunu'na göre gelmiş olmamıza, kanuni
meşruiyetimiz açısından herhangi tartışılacak
bir nokta bulunmamasına rağmen ortaya çıkan tablonun,
Meclisteki siyasal dağılımın toplumdaki siyasal
dağılımdan çok farklı olması nedeniyle ortaya
çıkmıştır ve toplumdaki siyasal görüşlerin
âdeta çoğunluğunu oluşturan bir kesimi toplam olarak,
burada temsilci bulunduramamak durumu ile yüz yüze gelmiştir.
Tabii ki bu, özellikle yasalar yapılırken, özellikle yürütme
bağlamında birtakım adımlar atılırken, o
dışarıda kalan, temsil edilemeyen kesimlerin değerlendirmelerini,
tercihlerini de çok yakından izlemek ve göz önünde bulundurmak
mecburiyetiyle bizleri karşı karşıya getirmiştir.
Ama, şimdi bakıyorum, toplumun hiç bugüne kadar bir Anayasa
değişikliği bağlamında tartışmadığı
bir konuyu bu konumdaki bir Meclis ele alıyor ve bir Anayasa değişikliği
görünümünde gerçekleştirmeye kalkıyor.
Değerli arkadaşlarım,
bundan önceki seçimlerde Türkiye'de böyle bir sistemin uygulanmasının
uygun olup olmayacağı hiçbir parti tarafından toplumun
önüne getirilip tartışılmadı. Kimi partilerin
programlarında başkanlık sistemine geçilmesi önerisi
var, ama şu Anayasa'da getirilen sistem bir başkanlık
sistemi değil, bir yarı başkanlık sistemi değil,
bir parlamenter sistem değil. Adı konulmamış, bilinmeyen,
parça parça birtakım sistemlerden parçaları bir araya getiren
bir düzenleme, bir sistem. Bu, toplumda tartışılmadı,
toplumun bu konudaki beğenisini hiç bilmiyoruz. Şu anda,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde iktidar partisinin bir başka
grupla takviye edilerek önümüze getirmiş olduğu bir çözüm
bu, halktan geçmedi. Bir kere, bunu tespit etmeliyiz.
Buradaki bir çoğunluğun
tercihini halkın çoğunluğunun tercihi olarak kabul
etmek, tanımlamak hakkı hiç kimsede yoktur. Türkiye Büyük
Millet Meclisindeki çoğunluğun iradesi, halkın iradesine
eşit tutulamaz. Şu anda, çağdaş demokrasiler, çoğulcu
demokrasi anlayışı içerisindedir. Meclisteki çoğunluk
"Ben ne dersem, bu, halkın iradesidir." diyebilmek
imkânına sahip değildir. Halkın iradesini iktidar da
temsil eder, muhalefet de temsil eder. "Muhalefetin iradesi hiçbir
şey değil; çoğunluğun, iktidarın iradesi, halkın
iradesi. Böyle bir anlayış olamaz." Böyle bir anlayış,
çağdaş demokrasilerde yeri olmayan bir anlayıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde
bugün çoğunluğu temsil eden Adalet ve Kalkınma Partisi,
maalesef, böyle bir anlayış içerisinde "Ben çoğunluğum,
ben ne istersem halkın iradesi de odur." diyerek hareket etmektedir
ve bu anlayışın bir uzantısı olarak da önümüze
bu Anayasa değişikliği getirilmiş, konulmuş
durumdadır.
AHMET YENİ (Samsun) - Demokrasi
OYA ARASLI (Devamla) - Demokrasi
benim dediğim efendim. Eğer, siz, Meclisteki çoğunluğun
iradesini
AHMET YENİ (Samsun) - Çoğunluğun
değil
OYA ARASLI (Devamla) -
eşittir
halkın iradesi anlayışından hareket ederseniz,
çok geri çağlarda kalmış bir demokrasi anlayışına
angaje olmuş olursunuz.
AHMET YENİ (Samsun) - O zaman
halka gidelim.
OYA ARASLI (Devamla) - Çağdaş
demokrasilerde böyle bir anlayışın yeri yoktur.
AHMET YENİ (Samsun) - Millete
gidelim o zaman.
OYA ARASLI (Devamla) - Bizim Anayasa'mızda
da böyle bir anlayışın yeri yoktur. Sorduğunuz sorunun
yanıtını da biraz sonra size vereceğim.
AHMET YENİ (Samsun) - O zaman
millete gidelim.
OYA ARASLI (Devamla) - Eğer dinlemesini
ve anlamasını bilebilirseniz.
Sayın Başkan, lütfen, görevinizi
yapınız. Arkadaşların laf atmalarından, bireysel
olarak bana soru yöneltmelerinden konuşmamı tamamlayamıyorum.
Lütfen görevinizi yapınız.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
kürsüdeki Hatibe lütfen müdahale etmeyelim, dinleyelim. Grubun
sözcüsü var, biraz sonra o da düşüncelerini aktaracak. Rica
ediyorum
OYA ARASLI (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; eğer biliyorlarsa
ve ihtiyaçları yoksa efendim katkımıza, biz konuşma
imkânımızdan vazgeçelim.
BAŞKAN - Efendim, siz, Genel Kurula
hitap edin.
OYA ARASLI (Devamla) - Arkadaşların,
çünkü, dinlemeye gönüllü olmadıkları anlaşılıyor
sizin ikazlarınıza rağmen.
MUSA UZUNKAYA (Samsun)- Sizin söylediklerinizi
çok dinledik Hoca Hanım.
BAŞKAN - Lütfen, lütfen arkadaşlar,
müdahale etmeyelim.
OYA ARASLI (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir kere, temsil adaleti
bakımından böyle bir değişikliği burada görüşüyor
olmamızın, gerçekleştirmeye kalkışıyor
olmamızın çok büyük sakıncalar getireceğini ve
taşıdığını bilmeliyiz.
İkinci olarak, Türkiye Büyük
Millet Meclisi erken seçim kararı aldığı zaman,
kuşkusuz yetkileri, yeni seçilen Meclis göreve başlayıncaya
kadar devam eder ama parlamenter demokrasinin gelenekleri, bu devam
eden yasama yetkisinin sadece güncel ve çok acil olan olaylar konusunda
kullanılması doğrultusundadır. Biz, üstelik,
şu anda, artık erken seçim sürecinde de değiliz. Cumhurbaşkanı
bile seçemeyen bir Türkiye Büyük Millet Meclisi konumunda olduğumuz
için, Anayasa'nın 102'nci maddesi gereği derhâl seçimi gerçekleştirmek
konumunda olan bir yasama organı durumundayız. Derhâl seçimin
anlamıysa çok açıktır: "Başka şeylerle
uğraşma, çok zorunlu bir durum yoksa ve derhâl sen seçimini
gerçekleştir."
Bu nedenle, biz, şu anda parlamenter
demokrasinin, Anayasa'nın 102'nci maddesinin mantığının
tamamen dışında bir faaliyet içerisindeyiz. Niye? Adalet
ve Kalkınma Partisinin bir inadı yüzünden. Adalet ve Kalkınma
Partisi şu çoğunluğuna rağmen, Meclisteki şu
ezici çoğunluğuna rağmen, neredeyse Anayasa'yı
değiştirebilecek çoğunluğuna rağmen Cumhurbaşkanı
seçmeyi başaramamıştır, çünkü, Cumhurbaşkanı
seçiminde, Anayasa'nın emretmiş olduğu uzlaşmayı
arama arayışına girmemiştir. Tıpkı biraz
önce işaret ettiğim gibi, benim çoğunluğum var,
ben ne istersem yaparım, ben ne dersem o halkın iradesidir
anlayışına girmiş, ben tek başıma Cumhurbaşkanını
seçeceğim, başka kimsenin katkısını istemiyorum
diyerek, Cumhurbaşkanı seçme faaliyetine girişmiş,
ama bu anlayışının sonucunda Cumhurbaşkanı
seçmeyi başaramamıştır, becerememiştir. Bu
kadar büyük çoğunluğu olmasına rağmen, bu konuda
böyle bir beceriksizliği göstermek başarısına
sahip olan tek partinin de Adalet ve Kalkınma Partisi olduğunu
söylemek mecburiyetindeyim.
Değerli arkadaşlarım,
inatlaşma burada da bitmemiştir. Anayasa'nın 102'nci
maddesine göre derhâl seçim sürecine girmiş olan bir Meclis,
şu anda gene Adalet ve Kalkınma Partisinin, ben isterim, çoğunluğum
var, yaparım zihniyeti doğrultusunda bir Anayasa değişikliğini,
toplumsal uzlaşma temeli üzerinde gerçekleşebilmiş
bir Anayasa değişikliğini gerçekleştirmek arayışındadır.
Doğrusu bu girişimin, Anayasa hukuku açısından,
parlamenter rejimin ve demokrasinin gelenekleri açısından
fevkalade yersiz ve zamansız olduğunu söylemek ve kabul
etmek durumundayız.
Değerli arkadaşlarım,
Anayasa değişikliğinin böyle bir ortamda gelmiş
olması, kabul edilebilir birtakım düzenlemelerinin dahi
bu nedenle kabul edilemez hâle gelmesine yol açmıştır.
Bu Anayasa değişikliğinin yöneldiği temel amacın
Cumhurbaşkanını halka seçtirmek, doğrudan halkoyuyla
göreve gelmesini sağlamak olduğu anlaşılmıştır.
Anayasa değişikliğindeki temel hedef budur.
Değerli arkadaşlarım,
siyasal rejimlerde yönetilenlerin yöneticilerden ayrılış
biçimlerine göre birtakım sistemler vardır. Kuvvetler ayrılığı
sistemleri vardır, kuvvetler birliği sistemleri vardır.
Biz, Anayasa'mızın 8'inci maddesinin gerekçesinde ve
Başlangıç kısmında kuvvetler ayrılığı
sistemini benimsemiş durumdayız ve kuvvetler ayrılığı
sistemlerinden de parlamenter sistemi benimsemiş durumdayız.
Bunların hepsi demokratik rejim içinde gerçekleşen sistemlerdir.
Her birinin bir yerinde halkoyu mutlaka ve mutlaka vardır ama
bunlar, kendi içinde bütünleşerek, nasıl işleyeceği
yıllar yılı kullanılması suretiyle şekillenerek
ortaya konulmuş olan sistemlerdir. Bugün, kalkıp bir unsurunu
içinden çıkarttığınız zaman sistem bozulur.
Parlamenter sistem de şu esaslara
dayalıdır: Halkoyuyla seçilmiş bir yasama organı,
bu yasama organının seçtiği bir hükûmet ve yasama organı
güven duyduğu sürece görevde kalan bir hükûmet. Bu, siyasi bakımdan
rengi olan, tercihi olan yürütme kanadıdır, yürütmenin siyasallaşmış
olan parçasıdır. Parlamenter sistemde yürütmede iki unsur
vardır: Birisi bu siyasal karakter taşıyan hükûmet, Bakanlar
Kurulu; diğeri ise, gene yasama organının seçtiği
tarafsız ve sorumsuz konumdaki devlet başkanı.
Şimdi, bu devlet başkanının
Parlamento tarafından seçilmesinin bir anlamı vardır.
Bu usul, birtakım halk indinde seçim aşamasında yapılacak
tartışmalarla Cumhurbaşkanı adayı yıpranmasın
diyedir. İkincisi: Toplumda bir kamplaşma olup "benim
Cumhurbaşkanım, senin Cumhurbaşkanın" ayrışması
ortaya çıkmasın içindir. Cumhurbaşkanının
belli bir siyasi partinin seçiminde taraftarlığını
arkasına alıp, ona angaje olarak tarafsızlığını
yitirmesine yol açmamaktır. Her şeyin bir anlamı ve
bir amacı vardır ve Cumhurbaşkanının tarafsızlığı
parlamenter sistemin temel direğidir, bel kemiğidir, çünkü,
yasama ile yürütme arasında bir ihtilaf çıktığı
zaman, hakem konumunda olacak olan Cumhurbaşkanıdır.
Şimdi, siz ne yapıyorsunuz?
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Damadı
CHP'li olursa ne olur?
OYA ARASLI (Devamla) - Cumhurbaşkanı
seçimle göreve gelsin diyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Başkan burada, söyleyeceğiniz lafınız
varsa buraya gelir söylersiniz.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Söylerim,
oradan da söylerim.
OYA ARASLI (Devamla) - Oradan söylemeyin,
oradan söylemek hakkınız değil.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Damat
CHP'den olursa mahzuru olmaz mı?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
rica ederim, uymuyor bu hiç, usule.
OYA ARASLI (Devamla) - Sayın
Başkan, lütfen, kesmeyiniz sözümü, görevinizi yapınız.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Efendim, yerinizden
konuşmayın lütfen.
Buyurun efendim.
OYA ARASLI (Devamla) - Şimdi,
değerli arkadaşlarım, siz bu sistemin içerisine, hiçbir
ülkede parlamenter sistem yapısı içerisinde uygulanmayan
bir biçimde Cumhurbaşkanını halk seçsin diyorsunuz.
Olabilir, o da bir yöntemdir, olabilir.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Tandoğan'daki halk seçsin.
OYA ARASLI (Devamla) - Değerli
arkadaşım, benim hiç sinirim bozulmaz. Benim sizin gibi ne
öğrenciler geldi geçti elimden, neticede öğretmeye muvaffak
oldum. (CHP sıralarından alkışlar) Ben bunları
çok iyi bilirim. Size de öğretmeye, ben olmasam bile, olayların
muvaffak olacağına inanıyorum bütün gönlümle.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Öğrencilerini
de görüyoruz Hocam.
OYA ARASLI (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım
Öğrenmemiş olanlar da burada
dinleyip öğrenecekler, onların da farkındayım,
aranızda öğrenmemiş olanların.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Hangi olaylar Hocam?
OYA ARASLI (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, hiçbir parlamenter
sistemde olmayan biçimde, Cumhurbaşkanının doğrudan
halk tarafından seçilmesi şeklinde bir yöntem bu sistemin
içine monte edilmeye çalışılıyor. Bizim halkoyuyla
bir alıp veremediğimiz yok. Biz, bu seçim öncesinde kurulmuş,
seçim sandığını 2002'de görmüş olan bir parti de
değiliz. Biz, bu memlekete ilk milletvekili seçim sandığını
da kurdurmuş olan bir partiyiz, bu konuda kimseden ders alacak
bir durumumuz da yoktur; iktidarı da efendice, bir başka
parti çoğunluğu sağladığı zaman devretmeyi
bilebilmiş bir partiyiz. Çoğunluğu kaybederken, halkın
önüne böyle kurt yumakları atıp başarısızlığımızı
gizleyebilmek için başka şeyleri tartışmaya yönelmeye
tenezzül etmiş bir parti de değiliz. Bu gerçekleri biliniz.
Şimdi, siz, bu sistemin içine
bu usulü yerleştirerek parlamenter sistemi yozlaştırıyorsunuz.
Halk seçsin, seçmesine bir şey diyeceğimiz yok, ama sistemi
bozmayın. "Cumhurbaşkanını halk seçsin, demokratik
oluyor!" Peki, Bakanlar Kurulunu niye halk seçmiyor? Niye onun
için de "Sandığı halkın önüne koyalım."
demiyorsunuz? Niye Bakanlar Kurulunun Parlamentodan seçilmesini
içinize sindiriyorsunuz, demokratikliğinize dokunmuyor
da, Cumhurbaşkanı Parlamentodan seçilince demokratik olmuyor?
Çünkü
ALİM TUNÇ (Uşak) - Seçtirmiyorsunuz.
OYA ARASLI (Devamla) - Onun onunla
alakası yok. Dinleyin de anlayın.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Seçemiyorsunuz,
beceremiyorsunuz!
OYA ARASLI (Ankara) - Onun için, sizler
neye, nerede, ne itirazı yapacağınızı bilmiyorsunuz.
O zaman Hükûmeti de, sandık koyun halk seçsin. O da size göre demokratik
bir yöntem değil, mademki her şey sandıktan çıkmaya
bağlı.
Değerli arkadaşlarım,
demokraside, parlamenter sistemde halk, meclisi seçer, diğer
organlar da meclis tarafından seçilir. Çünkü, bu sistemin dengesi
buna göre kurulmuştur. Eğer siz kurulmuş bu dengenin
içinde bir unsuru değiştirecek olursanız, Cumhurbaşkanı
tarafsızlığını yitirir. Hele beş yıl
görev yapmış olan Cumhurbaşkanına bir beş
yıl daha seçilmek imkânı getirirseniz, bu, iktidarın
şahsileşmesine yol açabilir, Cumhurbaşkanının
bir daha seçilebilmek için parlamentodaki partilerden destek arayışına
girip tarafsızlığını yitirmesine yol açabilir.
Parlamenter sistemde Cumhurbaşkanı tarafsızlığını
yitirdiği zaman da bu sistem çalışmaz. Sistem içerisinde
parlamentonun seçtiği bir başbakan, halkın oyundan gelmiş
bir devlet başkanı. Bunlar arasında kaçınılmaz
bir biçimde ihtilaf çıkar ve hatta hatta, devlet başkanı
başbakana, "Beni halk seçti, seni yalnız parlamento
seçti." de diyebilir. Bunları hiç dikkate aldınız
mı? Çünkü, bu tür sistemlerin her şeyi yerleşik bir vaziyette,
yarı başkanlık ve başkanlık konumunda uygulandığı
demokrasilerde bu tür ihtilaflar çok sıklıkla yaşanmaktadır.
Biraz inceleyecek olsanız bunu görürsünüz.
Bizde sistemin diğer unsurları
da yok. Cumhurbaşkanını halka seçtiriyorsunuz, belki
bir yarı başkanlık ama diğer unsurları yok. Parlamenter
sistemle, yarı başkanlığı karma ediyorsunuz.
Bir lokomotifin tekerleklerini çıkartıp yelken takmaya
çalışıyorsunuz ve sonra, bu, enginlere açılsın
diye bekliyorsunuz veya rayların üzerinde gitsin diye bekliyorsunuz.
İkisi de olmayacak. Alelacayip bir sistem ortaya çıkacak
ama inadınızdan -bunu bilmemeniz mümkün değil, her
hâlde okuyorsunuz çünkü başka ülkelerde neler yaşandığını-
bilmemenizin mümkün olmadığını düşünüyorum
bu yaşta ve bu başta ama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OYA ARASLI (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
OYA ARASLI (Devamla) -
sırf
bir inat uğruna siz, Cumhurbaşkanı seçimini hukuki bakımdan
problemli hâle getirdiniz ve daha da problemli hâle getirmeye devam
ediyorsunuz.
Burada bizler, dinleseniz de dinlemeseniz
de, size bu tarihî uyarıyı yapmakla görevli hissediyoruz
kendimizi. Bunca kere açıkladık, bunca kere size uyarılarda
bulunduk, artık bundan sonra kabahati sizindir. Dilerim ki, yapılan
yanlışlığın doğrultulması çok
acı deneyimler yaşandıktan sonra akla gelmez.
Sizleri saygıyla selamlıyorum
ve burada söylenenleri, dikkatle bir kere daha zihninizde değerlendireceğinizi
ummak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Araslı.
Tümü üzerinde, Anavatan Partisi
Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş.
(Anavatan Partisi Grubu sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Sayın Cumhurbaşkanımızca
bir kez daha görüşülmek üzere Meclisimize iade edilen, kısaca
"Anayasa paketi" dediğimiz paket üzerinde Anavatan
Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, geçen
hafta içerisinde Ankara'da, terör örgütlerinin vahşice saldırıları
sonucu hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı
diliyorum. Keza, bu olayda yaralanan vatandaşlarımıza
da acil şifalar diliyorum.
Yine, bu bağlamda,
Şırnak'ta hayatını kaybeden 7 tane vatan evladımızın,
şehitlerimizin ailelerine de başsağlığı
diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, meydanlarda gümbür gümbür Sayın Başbakan, Meclisten
kaçıldığını falan söylüyor. "Terör"
deyince, biliyorsunuz, 19 Eylül diye bir tarih var, burada milletin
huzurunda söylüyorum. "Gelin, bu terörü tartışalım,
bu Mecliste tartışalım, tedbirlerini alalım"
dedik; o günden bugüne 500 vatandaşımız hayatını
kaybetti. AK Parti Grubu bu Meclisin içine girmedi, Meclisin dışında
bekledi. Meclisten kaçma, AK Partiden icat oldu bu ülkeye.
"Millî egemenlik bu Mecliste olur, tartışmalar bu Mecliste
olur" dediğimiz zaman
O günün kayıtlarını,
televizyon kayıtlarını bu millete göstermek lazım,
neredeydi o gün Başbakan? "Terör konuşalım"
dediğimiz zaman, Meclis dışında kulisten içeriye
girmezken, bugün "Meclisten kaçmayın" diye
"Hadi"
derler adama, yemezler öyle! Terör konusunda bu Meclisten kaçtınız,
terör konusunu bu Mecliste tartıştırmadınız.
Geldiniz, sıkıştığınız
noktada bugün, "Efendim asker talep ederse veririz." Bir taraftan
diyeceksiniz ki, "Asker bana bağlı" ondan sonra diyeceksiniz
ki, "Asker talep etsin ki verelim." Size bağlı kurum
sizden ne talep edecek? Niye siyasi iradeyi üstünüze alıp, sorumluluğunu
üstünüze alıp gereğini yapmıyorsunuz?
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- İhtiyacını söyleyecek.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Böyle caka satarak, meydanlarda millete meydan okuyacaksınız,
terör konusu olunca, "Ee, asker talep ederse veririz." Ondan
sonra, başka işlere gelince, "Asker bize bağlı."
O konuda da asker size bağlı, terör konusunda da asker size
bağlı. Yapın gereğini. Yapın, alın siyasi
sorumluluğu üstünüze. Bu ülkeyi kan gölüne çevirdiniz,
sıfır terörle aldığınız noktada insanlar
ölüyor.
Buradan basını da kınıyorum.
Ankara'da bomba patladı siyah punto tam sayfa
Evet, çok doğru
yaptılar; ama, ertesi gün 7 tane askerimiz şehit oldu, sayfalarının
bir köşesinde küçük küçük "6 askerimiz, 7 askerimiz
şehit oldu." Ayıptır bu!.. Ayıptır! Onlar da
vatan evladı. Ayıptır! Ankara'dakine, evet, çok doğru
tepki gösterdiniz, ama, Şırnak'ta ölenleri de tam punto, tam
sayfa vermemek ahlaksızlıktır! Onları da buradan
kınıyorum.
Değerli arkadaşlar, gelelim
Anayasa'ya. Biz, Anavatan Partisi olarak ta baştan, beri bu sistemin
doğru bir sistem olmadığını, bu sistemin millete
dair bir sistem olmadığını, bu devletin bürokratik
bir devlet olduğunu, demokratik bir devlet olmadığını,
bu bürokratik devlet anlayışının da özünde Cumhurbaşkanlığı
makamının düzenlenmiş olduğunu açık açık
ifade ettik ve bu sistemin değişmesi gerektiğini söyledik.
Bu sistemin bürokratik devletten demokratik devlete, yani devlet
otoritesiyle yönetilen bir milletten millî iradeyle yönetilen bir
devlete dönüşmesi gerektiğini açık açık söyledik
ve bunun da temel taşının, sigortasının Cumhurbaşkanını
halkın seçmesi gerektiğini söyledik.
Evet, eksikleri var mıdır
paketin? Vardır. Tamamlanması gerekir mi? Evet tamamlanır,
bir parlamento da gelir onları tamamlar. Yani Cumhurbaşkanının
yetkileri tartışılmalıdır, yarı başkanlığa
geçilmeli midir, başkanlığa geçilmeli midir, bundan
korkmamak lazım. Dünyanın değişik ülkelerinde,
Avrupa'da bile, on dokuz ülkede yarı başkanlık sistemi
var, bizde neden olmasın? Biraz önce Sayın Hocam söylediler:
"Bakanlar Kurulunu da halk seçsin." Aynı kanaatteyim.
Bakanlar Kurulunu da Cumhurbaşkanıyla birlikte
Yani, yürütmeyi
yasamadan ayırmak zorundayız.
Şimdi, parlamenter sistem,
parlamenter sistem
Arkadaşlar, niye kendimizi kandırıyoruz,
bu sistem parlamenter sistem mi? Yani, parlamenter sistem dediğiniz
zaman, Parlamentonun yürütmeyi denetlediği, yürütmeye hesap
sorduğu sistemin adı parlamenter sistem. Böyle bir şey
var mı? Uygulamada böyle bir şey var mı? Yani, kendi listesini
hazırlayan yürütmenin lideri, kendi seçtirdiği milletvekilleriyle,
yani, lider vekilleriyle bir denetim yapabilir mi? Yani "milletin
vekili" sistemini getirmeden, yani halkın seçtiği,
yani dar bölge sistemi mi olur, başka sistem mi olur, tamamen millete
dair, ön seçimlerle seçilmeyen bir parlamento, tamamen liderlerin
kendi yazdıkları isimlerden oluşmuş ve liderlerin
yazdığı isimlerin -milletin seçtiği değil-
onayladığı bir sistemle
Hangi parlamenter sistemden
bahsediyoruz? Neresi parlamenter sistem bunun?
Mesela, dört buçuk yıllık
iktidara hesap sorabildik mi? Mesela, Sayın Başbakanın
oğlu -Allah daha çok versin- 5 milyon dolarlara Dubai Şeyhiyle
arsa alan adamdan gemi alırken, servetine servet katarken, bu
Parlamento "ayıptır, günahtır, yetim hakkına
el sürmeyin" diyebildi mi? (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar) Ondan sonra döneceğiz, bunun adına parlamenter
sistem diyeceğiz. Bu, parlamenter sistem falan değil Hocam.
Bu sistem, acube bir sistem. Sayın Cumhurbaşkanı diyor:
"Halk seçerse yürütme iki başlı olur." Yürütme tek
başlı mı? Yürütme bugün tek başlı mı? Yani
bu ülkenin, mesela, YÖK gibi kocaman bir alanına, 2 milyon
öğrencinin okuduğu, 10 milyon aileyi doğrudan ilgilendiren
bir alana, millî irade dediğimiz Parlamento ve millî iradenin
içinden çıktığını kabul ettiğimiz Hükûmet
dokunabiliyor mu? Kim dokunuyor? Sadece Sayın Cumhurbaşkanı.
Peki, zaten alanların birçoğunu, icrai faaliyetlerin alanı
sayılan alanların birçoğunu, yürütmenin yarı
kısmını Sayın Cumhurbaşkanının yetkisine
vermiş bu Anayasa. 104'üncü maddedeki yetkilere bir bakın.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının bu iade gerekçesinde
"Yürütme iki başlı olur" sözü, bugün tek başlılığı
mı gösteriyor? Bugün yürütme daha fazla iki başlı. Belki
halk seçer ise, belki halka karşı sorumluluk duyan bir Cumhurbaşkanı
olur ise, milletin kalbinden, milletin ruhundan, milletin vicdanından,
milletin anlayışından bir nebze olsun nasiplenmiş
bir Cumhurbaşkanı olur ise, belki yapılan icraatların
önüne engel koymaz. Bugünkü Cumhurbaşkanları yani milletin
anlayışıyla yakından bir ilgisi, alakası var
mı? İlgisi alakası var mı? (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Şimdi "Efendim, partiler
seçerse işte ne olur, partilere yakın olur." Sayın
Demirel'i kim seçti, kim önerdi? Partiler önermedi mi? Sayın
Özal'ı kim önerdi? Partiler önermedi mi? Yani, bu partilerin önermiş
olması demokratik bir ülkede ayıp bir şey mi? Partiler
illegal örgütler mi? Partiler, bu ülkenin, Anayasa gereği vazgeçilmez,
demokrasinin vazgeçilmez unsurları. Elbette, siyasi partiler,
siyasi alanda öneride de bulunacaklar, katkı da sağlayacaklar,
aday da önerecekler, bundan daha tabii, daha olağan ne olabilir?
Sayın Cumhurbaşkanını
partiler önermediler mi? Mevcut Cumhurbaşkanımızı
da siyasi partiler önerdiler. Yani, partilerin önermiş olmasının,
partiler tarafından önerilen bir Cumhurbaşkanının
seçilmiş olmasının Cumhurbaşkanlığının
tarafsızlığıyla ne alakası var? Cumhurbaşkanı
seçildikten sonra, görüldü ki, Sayın Özal da, Sayın Demirel
de, ondan önceki cumhurbaşkanları da, Anayasa'nın kendine
verdiği yetkilerin dışında bir yetki kullanmadılar.
Şimdi, ne diyor Sayın Cumhurbaşkanımız
gönderme gerekçesinde? Diyor ki: "Millî egemenliğin temsilcisi
olur Cumhurbaşkanı." Yani "Millî egemenliği
temsil eder halk seçerse." diyor. Bundan daha güzel ne olabilir?
Elbette, benim Cumhurbaşkanım bu ülkenin millî egemenliğini
temsil etmeli. Hiçbir şeyi temsil etmeyen bir Cumhurbaşkanı
olur mu? Bu ülkenin başı olacaksınız, birliğini,
beraberliğini temsil edeceksiniz ama millî egemenliği temsil
etmeyeceksiniz. Bu, abesle iştigaldir. Abesle iştigaldir.
Cumhurbaşkanları bu ülkede millî egemenliği hakikaten
temsil etmeleri gerekir, temsil ederler ise de ülkenin sorunları
bu kadar büyümez, ülkenin sorunlarına taraf olurlar, ülkenin
sorunlarına çözüm önerirler. Hiçbir çözüm önermeyeceksiniz,
hiçbir katkı sağlamayacaksınız, ülkede bombalar
patlayacak, Sayın Cumhurbaşkanı görmeyecek. Ülkede
müdahaleler olacak, Sayın Cumhurbaşkanının
ağzı açılmayacak. O, varsa yoksa "laiklik elden
gitti, laiklik elden gitti
" Laiklik falan bir yere gitmedi. Laiklik
falan bir yere gitmedi, yerinde duruyor. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Türk insanı laikliğinden de cumhuriyetinden
de değerlerinden de kişilerle, kurumlarla vazgeçmez, onun
ruhunda var. O, Orta Asya'da da laikti, Anadolu'da da laik, gelecekte
de laik kalacak. Hiç mi Orta Asya Türk tarihini okumazlar! Orta Asya
Türk tarihini okudukları zaman, Türk'ün laikliğe, Türk'ün
cumhuriyete, Türk'ün kendi değerlerine ne kadar bağlı
olduğunu, bu milletin özünde, ananesinde, damarlarındaki
kanda mevcut olduğunu herkesin görmesi gerekir. Ama, AK Parti,
şimdi, dönüp dolanıp kendi beceriksizliğini, yani
Cumhurbaşkanı
Sayın Başbakan Cumhurbaşkanını
seçmek falan istemedi. Sayın Başbakan, kendine dair iktidarını
ve gücünü ortaya koymak için dayatma bir aday gösterdi. Sayın
Başbakan partilere gelseydi, 3 tane, 5 tane arkadaşımız
var, bunlardan kimi önerirsiniz deseydi belki Abdullah Gül önerilecekti.
Sayın Başbakanın böyle bir derdi yoktu. Sayın
Başbakanı güç ve kudret çıldırttı. Öyledir bu.
Tarihte de böyle. Güç ve kudreti eline alanlar, her şey benim, her
şeyi ben yaparım
Parlamentoyu sıfır sayanlar,
millî iradeyi sıfır sayanlar, muhalefeti görmezden gelenler
"Ben yaparım olur" anlayışıyla bu ülkeyi
bu duruma getirdi, bugün içinden çıkılmaz duruma getirdi.
Hâlâ da meydanlarda "Efendim,
Parlamentodan kaçtılar." Parlamentodan sen başlattın
kaçmayı. 19 Eylülü hatırlarsınız, terörle ilgili
bir genel görüşme yapalım, bu milletin bu terör belasına
bir çare arayalım bu Mecliste dediğimizde, AK Parti Grubunu
bu Meclise sokmayan Sayın Başbakandır, bu Meclisten kaçıran
Sayın Başbakandır. Millî iradeyi terör konusunda konuşturmayan,
söz söyletmeyen, Meclis içine sokmayan Sayın Başbakandır,
gelenek orada başladı, orada başladı.
Gitmedi Cumhuriyet Halk Partisine.
Niye gitmedi? Çünkü biliyordu Abdüllatif Şener Bey'in isminin
verileceğini. Cumhuriyet Halk Partisi "Abdüllatif
Şener Bey olsun" demişti. O isme tahammül etmediği
için gitmedi, tahammül edemediği için gitmedi.
CAHİT CAN (Sinop) - Alakası
yok!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Samimi söylüyorum, samimi söylüyorum böyle. Ama millet bunları
bilmiyor tabii, millet bunları bilmiyor, bunları bilecek.
Cumhurbaşkanının bu
gönderme tezkeresine asla katılmıyoruz. Bizim Anavatan
Partisi olarak görüşümüz gayet açık ve net. Biz, Cumhurbaşkanını
halk seçsin istiyoruz, demokrasiyse tam demokrasi diyoruz. Yürütmeyi
halk seçmeli midir, Hocamın dediği gibi? Evet, onu da seçmelidir.
Yürütme ile yasama birbirinden ayrılmalı, yürütmeyi ayrı
seçmeli, yasamayı ayrı seçmelidir. Bunun adına ne derseniz
deyin, başkanlık sistemiyse başkanlık sistemi, yarı
başkanlıksa yarı başkanlık sistemi.
Şimdi, alışmışlar
"Efendim, bu, düzen değiştirir bu." diyorlar. Ben de
onu söylüyorum, bu düzen değişsin diyorum. Bunu tam söylüyorum,
açık söylüyorum, net söylüyorum: Bu düzen değişsin, bu
düzen yıkılsın! Bu düzen yolsuzluktan başka bir
şey üretmiyor ki, üretmiyor. Çünkü, Parlamento Hükûmeti denetleyemiyor,
çünkü Başbakanın oğlunun gemi almasının hesabını
soramıyor. O zaman, değişsin bu düzen. Parlamento ayrı
seçilsin, Hükûmet ayrı seçilsin, ama Hükûmet hırsızlıkların
hesabını sorsun. Binlerce belge var, binlerce hırsızlık
var.
HAKAN TAŞCI (Manisa) - Çıkartın
belgeleri.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Aycell'in devrinde 1,5 milyar, Telekom'un devrinde 1 milyar... Herkesin
burnundan gelsin, herkese lanet olsun. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar) Ama, bunun hesabı sorulmuyor. Niye sorulmuyor?
Bu sistem sormuyor. Ben de diyorum ki: Bu sistem değişsin kardeşim,
köküne kadar değişsin, millete dair bir sistem olsun.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Belgeleri niye yargıya vermiyorsunuz?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Belgeler var beyler. Yüce Divanda hesabını vereceksiniz.
Kafanızı yormayın, 23 Temmuza az kaldı.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Verin belgeleri yargıya.
HAKAN TAŞCI (Manisa) - Öyle
boş boş konuşup durma orada.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Kafanızı yormayın, o savunmaları Başbakanınızla
beraber Yüce Divana gider, yaparsınız.
HAKAN TAŞCI (Manisa) - Siz burada
olmayacaksınız ki!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Kaç kuruş aldınız Aycell'in devrinden?
HAKAN TAŞCI (Manisa) - Siz burada
olmayacaksınız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Türkiye Cumhuriyeti kasasına Aycell'in devrinden kaç kuruş
girdi?
HAKAN TAŞCI (Manisa) - Çıkar
belgeleri.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Lisansını devrettiniz Aria'ya. 5 milyar dolar bugün bir lisans.
HAKAN TAŞCI (Manisa) - Belgeleri
getirmeyen namerttir.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Kaç kuruş girdi? Hangi kapılar arkasında Berlusconi
ile ne hesaplar yapıldı? Vereceksiniz bunları. Yani,
muhalefet susacak mı sanıyorsunuz, meydanlar hep size mi
kalacak sanıyorsunuz? Bu hırsızlıkların hesabı
sorulacak bu ülkede.
HAKAN TAŞCI (Manisa) - Belgesini
çıkarmayan namerttir.
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim
arkadaşlar, lütfen.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
İşte, biz diyoruz ki, bu hırsızlıklar bir daha
yapılmasın diye, bu düzen değişsin. Bu düzen bunun
için değişsin, bu sistem değişsin. Hesap sorabilen,
şeffaf, herkesin çaldığının hesabını
bu Parlamentoda verdiği bir düzen kuralım. Cumhurbaşkanı
da millete karşı sorumlu olsun, başbakan da millete
karşı sorumlu olsun, Parlamento da milletin içinden olsun.
Liderlerin vekili olmasın.
Söylemedi mi Başbakan grup
toplantısında "Sıra sıra kapıma dizildiniz."
diye. Yine aynı metot değil mi arkadaşlar? Yine,
sıra sıra liderlerin kapısına dizilinmiyor mu?
FARUK KOCA (Ankara) - Şu anda
siz ne yapıyorsunuz?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Yani, bundan onur mu duyuyoruz? Niye bir Seçim Kanunu'nu, niye bir Siyasi
Partiler Kanunu'nu bu çoğunluğunuzla yapıp, adayları
milletin belirlemesine, halkın belirlemesine, üçer kişilik
seçim bölgeleriyle, mahallenin çocuğunun, mahallenin iyi insanının
seçilmesine fırsat yaratmadınız? Yarattınız
mı? "Bu düzen değişsin." dedik, 3 Kasımda
da "Bu düzen değişsin." diye millet size oy verdi.
CAHİT CAN (Sinop) - Size de oy
verdi ama
AHMET YENİ (Samsun) - Sizi
Ağar mı seçecek, Mumcu mu?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Doğru söylüyorsunuz, değiştirmediniz. Düzeni değiştirin,
kimse seçmesin.
AHMET YENİ (Samsun) - Mumcu mu
seçecek, Ağar mı?
BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale
etmeyelim lütfen.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Bakın arkadaşlar, demokrasi böyle bir şey.
AHMET YENİ (Samsun) - Ya, onu
da söyle.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Demokrasiye dair bir şey yapın, ne Sayın Ağar yapabilsin
ne Erdoğan yapabilsin ne bir Baykal yapabilsin. Kimse onların
önünde değil, sadece milletin önünde boyun eğsin.
AHMET YENİ (Samsun) - İyi
de, Mumcu mu, Ağar mı? Kim?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Ahmet Bey, Samsun'da milletin önüne çıkarsan yoksun.
AHMET YENİ (Samsun) - Ya, olsun
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Erdoğan'ın önünde varsın.
AHMET YENİ (Samsun) - Mumcu
mu, Ağar mı?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Çünkü, Erdoğan'ın tetikçisisin! Beş senedir Erdoğan
için konuşuyorsun, laf atıyorsun! (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) - Ya,
Ağar mı, Mumcu mu?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Hiçbir şey üretmedin, sadece laf attın!
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Yaşa Başkan.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Onun için, Erdoğan'ın senin gibi tetikçilere ihtiyacı
var, ama, Samsunlunun sana ihtiyacı yok.
AHMET YENİ (Samsun) - Mumcu
mu, Ağar mı?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Samsunlunun sana ihtiyacı yok. Onun için, değiştirin
bu düzeni, Seçim Kanunu'nu da, Siyasi Partiler Kanunu'nu da
Yani, şimdi, millet çok mu memnun?
Millet ne yapıyor? 4 Haziranda listede kim olacak, yani,
şapkadan kim çıkacak? Böyle bir sistem olur mu ya, böyle bir
rejim olur mu? Böyle bir rejim olur mu? Niye değiştirmediniz
Siyasi Partiler Kanunu'nu, niye değiştirmediniz Seçim Kanunu'nu?
Niye millete dair bir şey yapmadınız? Bunu da iki senedir
söylüyoruz. Bakın, iki senedir "yapın" diyoruz. Ne
zaman beceriksizliğiniz ortaya çıktı, Anavatan Partisinin
önerisine sarılmak zorunda kaldınız.
Şimdi, bu metni biz yazdık.
Grup başkan vekilleriniz dört defa geldi, dört defa değiştirdim
"Olmaz böyle şey." diye. Dört defa yeniden yazdık bu
metni. Bu önerinin Anavatan Partisinin önerisi olduğunu bütün
âlem biliyor.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Ne alakası var?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Hiç, seçim meydanlarına gidip de "Biz Cumhurbaşkanını
halka seçtiriyoruz." cakaları atmayın. Beceremeyince,
fırsatı ganimete çevirip ganimeti kendinize nimet yapamayınca,
Anavatan Partisinin önerisine sarılmak zorunda kaldınız.
Çünkü, aklın yolu bir, hukukun yolu bir. Aklın yolu bir, demokrasinin
yolu bir. Demokrasinin yolu millet.
Ben diyorum ki, elinizde fırsat
varken, gelin, şu Seçim Kanunu ile şu Siyasi Partiler Kanunu'nu
da değiştirelim. Bu Parlamentonun seçiminde, çözüm millet
olsun, adayları millet belirlesin, seçimi millet yapsın,
vekiller milletin vekili olsun. Anayasa'da "milletin vekili"
yazıyor, ama vallahi değil. Değil, liderin vekili bu.
Parlamento, Parlamento değil. Sayın Hocam "Parlamenter
sistem, parlamenter sistem" diyor. Parlamenter sistem falan
yok. Acube bir sistem var ve dünyanın hiçbir tarafında böyle
bir sistem yok. Cumhurbaşkanı yürütmenin yarı yetkilerini
kullanacak. Millî irade denilen Meclis denetimi yapamayacak.
Millî iradeyi temsil eden Hükûmet sadece Başbakanın ağzından
çıkan Cumhurbaşkanı adayını bekleyecek. Türkiye'de
11 tane televizyonun 8 tanesi iktidar gücüyle zapturapt altına
alınacak, kimisine şantaj yapılacak, kimisine
yağma akıtılacak. Ondan sonra rekabet ortamının
sıfır olduğu bir yerde, bir tanesi 153 trilyon lira parti
yardımı alacak, diğer partiler hiç almayacak. Ondan
sonra parlamenter sistemden, demokrasinden falan filan
Demokrasi konusunda en sonda gelen
parti AK Partidir. En ufak bir demokrasi bilinci yoktur. Çünkü, demokrasiyi,
o, sadece gerektiğinde binilen gerektiğinde inilen tramvay
falan zanneder. Sözleriyle de açık ortaya koymuştur. Dört
buçuk yıllık uygulamasında da bunun örneklerini vermiştir.
Demokratik hiçbir şey yapmadınız. Ne yaptınız
biliyor musunuz; yaptığınız şey, o giden Parlamentonun
Anayasa değişikliklerine uyum yasalarını
çıkartmaktan ibaret kaldı. O Parlamento seçim kararı
aldıktan sonra, o Anayasal değişiklikleri yapmasaydı,
dokuz uyum paketinden hiç birini çıkartamazdınız. O
gücünüz, o iradeniz, maalesef, mevcut değil.
Şimdi, geldiniz, sıkıştınız.
İyi ki, Anavatan Partisi var. İyi ki, Anavatan Partisinin
akıllı önerileri var, sarıldınız kaldınız.
Biz de sonuna kadar destekleyeceğiz, çünkü bu öneri bize aittir.
Saygılar sunarım. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sarıbaş.
AK Parti Grubu adına, Sakarya
Milletvekili Sayın Ayhan Sefer Üstün.
Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AYHAN SEFER
ÜSTÜN (Sakarya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
1433 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresi ile Anayasa Komisyonu Raporu üzerinde AK
Parti Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
sürece nereden geldik, nasıl geldik, bir defa daha hatırlamamız
lazım. Bunun cevabı, aslında, Anayasa'mızın
175'inci maddesinde var. 175'inci maddesinin başlığı,
Anayasa'nın değiştirilmesi, seçimlere ve halk oylamasına
katılmaya dairdir. Bu maddenin son fıkrasında
"Halkoylamasına, milletvekili genel ve ara seçimlerine
ve mahallî genel seçimlere iştiraki temin için, kanunla para
cezası dahil gerekli her türlü tedbir alınır." diyor.
Şimdi siz vatandaşa döndüğünüzde,
"Bak, seçimlere katılmazsan, sandığa gitmezsen,
sana, para cezası dâhil her türlü tedbiri uygularım, ona göre."
diyeceksin, hatta bununla ilgili kanun çıkartacaksın,
ama iş kendine geldiğinde, iş milletvekillerine
düştüğünde, iş partilere düştüğünde, iş
en önemli, Cumhurbaşkanı seçme gibi çok önemli, ülkeyi ilgilendiren
bir hayati meseleye geldiğinde Meclisten kaçacaksın ve
sanacaksın ki, bu, cezasız kalacak. Hayır, böyle bir
şey yok; her şeyin bir cezası vardır, bunun da cezasını,
elbette, halkımız 22 Temmuzda kesecektir.
Değerli arkadaşlar, yine,
ana muhalefet partisi sözcüleri, Cumhurbaşkanını
halka seçtirmek konusunda AK Partinin aslında samimi olmadığını,
işte, bir mağduriyet ortaya çıkartılarak 22 Temmuzda
bu mağduriyeti kullanacaklarını, onun için bu tür değişiklikleri
yaptığını beyan etmektedir.
Değerli arkadaşlar, Anayasa
Mahkemesinin kararından sonra hepimiz biliyoruz ki, artık
bu yüce Mecliste Cumhurbaşkanını seçme imkân ve ihtimali
kalmamıştır; hem Meclisin önü tıkanmıştır
hem ülkenin önü tıkanmıştır.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kim
tıkadı? Kim tıkadı?
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Sayın
Başbakanımızın dediği gibi, bizim derdimiz
vardır, derdimiz Türkiye'dir, derdimiz ülkemizdir, derdimiz demokrasidir.
Elbette, bu tıkanıklığı aşmak, elbette,
yine, bu Meclisin görevidir. İşte burada, bu süreçte AK
Parti mağdur edilmiş midir? Edilmiştir. Demokrasi
mağdur edilmiştir her şeyden önce bu süreçte.
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat)
- Uzlaşmayı öğreneceksin, uzlaşmayı!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - O bakımdan,
bu bir realitedir. Bizim mağdurları oynamaya ihtiyacımız
yok; ama, gerçek budur. Hukuken mağdur edilmiştir, siyaseten
mağdur edilmiştir; ama, bu sürecin sadece mağduru mudur
AK Parti? Hayır, bu sürecin aynı zamanda mağrurudur.
Çünkü, herkes bu süreçten, sınavdan geçti, demokrasi sınavından
geçti.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Sevinçten
mi ağlıyorsunuz o zaman!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Daha
sınavın ilk merhalesinde, ilk ayağında, işte,
muhalefet partileri Meclisten kaçarak bu sınavı kaybettiler.
Başka? Anayasa Mahkemesini tehdit ederek kaybettiler. Başka?
Demokrasi dışı güçler karşısında sütre
arkasına saklanarak, mevzi arkasına saklanarak kaybettiler.
İşte, bu süreçte AK Parti demokrasi sınavını
başarıyla geçmiştir. Hem mağdurdur hem de mağrurdur.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Mağrurların düşmanı Allah'tır!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanımız iade gerekçelerinde
Meclisle ilgili birtakım tespitler yapmışlardır.
Mademki, Meclisle ilgili birtakım tespitler yaptı, değerlendirmeler
yaptı; elbette, bir milletvekili olarak bu tespitlere veya değerlendirmelere
bizim de cevap hakkımız doğmuştur. Bunlardan bir tanesinde
mevcut Parlamentonun temsil yeterliliğini sorguluyor. Değerli
arkadaşlar, bu mevcut Parlamento, elbette, mevcut kanunlara
göre ve Anayasa'ya göre seçilmiştir. AK Parti yüzde 34,5 oyla
belki yüzde 60 küsur bir temsil kabiliyetine sahip oldu; ama, aynı
şekilde ana muhalefet partisi de yüzde 19 oyla yüzde 35 gibi
bir temsil kabiliyetine sahip oldu. Burada Meclisin bu temsil kabiliyeti
vardır ve Anayasa'ya göre hukukidir, siyasidir. O bakımdan,
hiç kimse Meclisin temsil kabiliyetini sorgulamasın; ama, mademki,
bir temsil kabiliyeti sorunu var ortada, o zaman, bence, bu temsil
kabiliyeti sorunu Sayın Cumhurbaşkanının sorunudur.
Zira, Sayın Cumhurbaşkanını seçen partilerin durumuna
bir bakalım: Demokratik Sol Parti yüzde 1 oy almış son
seçimlerde ve önümüzdeki seçimlere katılamıyor. Anavatan
Partisi yüzde 5 oy almış, bir hafta sonra kendini feshetmek
üzere. MHP yüzde 8 oy almış, baraj dışına gitmiş.
Şimdi ortada bir temsil kabiliyeti sorunu varsa, kimin acaba
temsil kabiliyeti sorunu var, bunu bir incelemek lazım.
Değerli arkadaşlar, yine,
Meclisin, seçim kararı aldığından ve derhâl seçim
sürecine girdiğinden, böyle önemli birtakım Anayasa değişikliklerini
yapmaması gerektiğini söylüyor.
Değerli arkadaşlar, elbette
ki, bu Meclisin, yenisi gelene kadar, Anayasa gereğince çalışma
yetkisi vardır, kanun da çıkartabilir, Anayasa değişikliği
de yapılabilir. Daha önceki dönemlerde de bu yapılmıştır,
21'inci Dönemde de
Yine, nitekim, 22'inci Dönemde, yani daha bir
hafta önce, biz, seçmen listelerinde, biliyorsunuz, bağımsız
adayların yer almasına ilişkin bir Anayasa değişikliği
yaptık. Ne yaptı Sayın Cumhurbaşkanı? Bu konuda
hiçbir yorum yapmadan onayladı. Şimdi ise deniyor ki: Efendim,
Meclisin, bu tür olaylarda -işte, seçim kararı almıştır-
böyle önemli olayları yapmak gibi veya düzenlemek gibi bir yetkisinin
olmadığı noktasında bir şey yapıyor.
Değerli arkadaşlar, adama
sorarlar: Eğer camdan bir köşkte oturuyorsanız, lütfen,
başkasının bahçesine taş atmayın. Çünkü, Sayın
Cumhurbaşkanının da biliyorsunuz görev süresi 16 Mayısta
dolmuştur, ama "Benim, 16 Mayısta doldu sürem, öyleyse
Anayasa değişikliği gibi çok önemli bir konuyu artık
veto edemem, bakamam, ilgilenemem" demiş midir? Hayır,
görevini yapmıştır. Başka? En önemli rektörleri
atamış mıdır? Atamıştır. Hâlâ görevine
devam etmekte midir? Etmektedir. Öyleyse, lütfen, kimse bu Meclisin
görev yapma sorumluluğunu ve yeterliliğini tartışmasın.
Değerli arkadaşlar, yine,
Sayın Cumhurbaşkanı, gelecek dönemde Meclisin siyasal
yapısının değişeceğinden bahsederek,
bunu veto ettiğini söylüyor. Yani, hakikaten şaşılacak
bir durum. İlk kez, bir kehanette bulunarak, öngörü yapılarak,
ileriki günleri söyleyerek "ileriki günlerde bazı olaylar
olabilir" diyerek önündeki bir kanunu veto etmek Sayın Cumhurbaşkanına
nasip olmuştur değerli arkadaşlarım. O bakımdan,
bu tür değerlendirmelere de katılmamız mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, yine,
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle
ilgili birtakım görüşleri var Sayın Cumhurbaşkanının.
Cumhurbaşkanının seçilmesini değerlendirirken,
ülkenin parlamenter sistemle yönetildiğini, Cumhurbaşkanının
yetkileri yönünden bu sistemden uzaklaşıldığını,
Cumhurbaşkanının iktidar gücüne karşı bir
denge ve istikrar unsuru olarak güçlendirildiğini söylüyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakalım bakalım, Türkiye'de gerçekten Cumhurbaşkanlığı
bir istikrar unsuru olmuş mudur? Başlangıçta, seçilmesi
yönünden bir defa istikrarsızlık alanıdır. Cumhurbaşkanlığı
seçimi, Türkiye'de her zaman istikrarsızlığı getirmiştir.
Bugün de aynı istikrarsızlığı yaşıyoruz.
Cumhurbaşkanının uygulamaları yönünden istikrarsızlık
getirmiştir. 28 Şubattaki sürecin nereden başladığı
bilinmektedir. 2001 krizinin nasıl çıktığı,
bu memlekette bilinmektedir. O bakımdan, Cumhurbaşkanlığını,
bu yetkilerle, ülkede bir istikrar unsuru olarak sunmak son derece
yanlıştır değerli arkadaşlar.
Yine, yürütme organının
siyasal kanadının Bakanlar Kurulu, yansız kanadının
da Cumhurbaşkanı olduğunu söylüyor. Şimdi, siyasi
literatürümüze yeni bir durum, yeni bir terim sokuluyor. Yansız
kanat var, bir tarafta da yanlı kanat var. Bir defa, Sayın Cumhurbaşkanı,
hemen başlangıçta, kendini bir "yansız kanat"
olarak tarif etmekle, bütün eleştirilerden ari konuma koyuyor,
Hükûmeti de yanlı taraf gibi göstermeye çalışıyor.
Anayasa'da böyle bir tabir yok değerli arkadaşlar.
Peki, gerçekten bu yansızlık
hayata geçmiş mi, bir de ona bakmak lazım. Değerli arkadaşlar,
son aday adayları listesine bakın bakalım. Sayın
Cumhurbaşkanının Özel Kalem Müdürü, Sayın Cumhurbaşkanının
değerli damadı nereden adaydırlar acaba, bir bakmak lazım.
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) - Yansız
taraftan
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Yansız
taraftan adaylar, evet.
Değerli arkadaşlar, yine,
bundan üç-dört yıl önce Sayın Cumhurbaşkanımız,
Anayasa Mahkemesi gibi son derece tarafsız olması gereken
bir makama, üye olarak, bir partinin, ana muhalefet partisinin kongre
üyesini atamıştır. Allah'tan, atanan kişi daha onurlu
çıkmıştır ve demiştir ki "Ben falanca partinin
kongre üyesiyim, dolayısıyla bu makama atanmam uygun olmaz."
demiştir ve istifa etmiştir, atandığı hâlde istifa
etmiştir. Şimdi yansızlığa bir defa daha bakalım,
kim yansız burada?
Değerli arkadaşlar, Sayın
Cumhurbaşkanı af yetkisini kullanıyor. Acaba, bu zamana
kadar hiç siyasi düşüncesinden dolayı mahkûm olmuş veya
düşüncesinden dolayı mahkûm olmuş bir kişiyi affettiğini
duydunuz mu? Ama, Sayın Cumhurbaşkanının affettiklerinin
tamamı, maalesef, yine ya jandarmayla ya polisle mücadele
ederken, çatışırken vurularak ya ölmüşler ya tekrar
yakalanmışlardır. Bu mu yansızlık arkadaşlar?
(AK Parti sıralarından alkışlar)
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Karıştırdın
yine, karıştırdın
YILMAZ KAYA (İzmir) - Kinini
kusuyorsun! Kinini kusuyorsun!
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Hukuk mantığına hiç uymuyor.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlar, yine, "Cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesi örneği ve uygulanması, duyulmayan,
yepyeni bir sistemdir." diyor. Hayır. Birçok Avrupa ülkesinde
bu, duyulan bir sistemdir, uygulanan bir sistemdir. Hatta ve hatta,
12 Eylülden sonra darbecilerin de Cumhurbaşkanı olmasını
sağlayan bu yöntemdir arkadaşlar. Halk oylamasıyla bu
memleket bir Cumhurbaşkanı seçmiştir. Darbecileri ve
darbeleri kınıyorum, ama, maalesef, orada da böyle bir yöntem
uygulanmıştır. Şimdi, darbeciler bu yöntemle seçilirken
ses çıkarmayacaksınız, bir siyasi veya halkın
içinden çıkmış bir insan bu halk oylamasıyla seçilirse
"Efendim, olmaz." diyeceksiniz.
Değerli arkadaşlar, yine,
deniyor ki, eğer Cumhurbaşkanını halk seçerse rejim
sıkıntıya girermiş. (CHP sıralarından gürültüler)
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Niye sesini
çıkarmadın o zaman? Zincirbozan'a giden kimdi o zaman?
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Bakın,
aynen tabir bu, rejim sıkıntıya girermiş. Şimdi,
bizim rejimimiz ne arkadaşlar? Demokratik bir rejim. Şimdi,
demokratik bir rejimde Cumhurbaşkanını halk seçerse
rejim nasıl sıkıntıya düşecek, anlamak mümkün
değil. Biliyorsunuz, demokrasilerde asıl, doğrudan
demokrasidir. Şu anda bizim uyguladığımız
temsilî demokrasi, yani halk milletvekillerini seçiyor ve milletvekilleri
yoluyla kendi egemenliğini ortaya koyuyor. Şimdi, ilk kez
halkın önüne gidiyoruz, diyoruz ki: "Sen doğrudan bir
seçim yap, doğrudan devletin başını seç." Ama
diyor ki bir tanesi: "Hayır efendim, doğrudan seçerse
rejim krizi çıkar." Bunu da anlamak gerçekten mümkün değil
değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bir başka konu:
"Devleti temsil eden Cumhurbaşkanı halk tarafından
seçilir ise, dengeleyici yetkileri ortadan kalkar, icrai yetkileri
devreye girer." diyor. Değerli arkadaşlar, sanki bugün
farklı mı? Bugün, Sayın Cumhurbaşkanının
bir sürü icrai yetkisi var. Efendim, kararnameleri imzalamaktan,
rektörleri atamaktan, yargı mensuplarını atamaktan,
yani sayamayacağınız kadar belki icrai yetkisi var.
Şimdi, sanki farklı bir durummuş gibi, Cumhurbaşkanı
halk tarafından seçilirse bu icrai yetkilerin devreye gireceği
ortaya konuluyor. Bu da son derece yanlış bir durumdur.
Yine, değerli arkadaşlar,
"Halkın seçimiyle işbaşına gelen Cumhurbaşkanı,
Türk ulusunun birliğinin temsil gücünden yararlanarak yürütme
organı dışında ulusal egemenliği kullanan
bir makam durumuna gelecektir." Elbette, egemenlik milletindir.
Cumhurbaşkanı tarif edilirken "devletin ve ulusun başıdır"
deniliyor, yani milletin başıdır, yani "egemen"
dediğimiz kitlenin başıdır. Şimdi, "egemeni
olduğunuz, temsil ettiğiniz kitle sizi seçsin" diyoruz;
"hayır" diyorsunuz, "ben, temsil ettiğim kitle
tarafından seçilmek istemiyorum." Ya kim tarafından
seçileyim? Efendim, işte o egemenliği sanki başkaları
kullanacak. O zaman derler ki: "Siz kimin egemenisiniz? Milletin
egemeni misiniz? Yoksa başkalarının egemeni misiniz?"
diye sorarlar. Bu iddialar da, değerli arkadaşlar, son derece
tutarsız ve yanlış iddialardır.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yahu bu iddialarda samimiyseniz dört buçuk yıldır neredesiniz?
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bakın, aynen şöyle diyor
Sayın Cumhurbaşkanı, diyor ki: "Cumhurbaşkanının
hükûmetle aynı siyasal düşüncede olması da sakıncalı,
ayrı düşüncede olması da sakıncalı." Yani,
başka bir ihtimal var mı arkadaşlar? Yani, aynı
olursa sakıncalı, farklı olursa da sakıncalı.
Yani, böyle bir şey düşünülebilir mi? Şimdi, belki de
şunu demek istiyorlar: Cumhurbaşkanlığı makamına
sakın ola siyasi birisi gelmesin. Ya kim gelsin? Allah'a şükür
bundan kurtulduk. Eskiden birileri, Cumhurbaşkanlığı
makamını, ulaşılabilecek son rütbe olarak görürlerdi,
elhamdülillah son yıllarda bundan kurtulduk. Ama şimdi bazı
bürokratlar, bazı yargıçlar, Cumhurbaşkanlığını,
ulaşılabilecek son makam olarak görüyor. Şimdi, buradan
bunu çıkartıyoruz.
Yine bir başka konu, diyorlar
ki değerli arkadaşlar: "Eğer, Meclis Başkanı,
Başbakan ve Cumhurbaşkanı aynı siyasal düşünceden
olursa rejim sıkıntıya girer." Şimdi, bu da koskoca
bir yalandır. Biliyorsunuz ki daha önceden, Sayın Özal Cumhurbaşkanı
olmuştur, Sayın Yıldırım Akbulut Başbakan,
Sayın Necmettin Karaduman da Meclis Başkanı olmuştur;
hiçbir sıkıntı çıkmamıştır. Aksine,
bazı uygulamalarda Sayın Özal, tersine birtakım uygulamalar
yapmıştır. Yine, Sayın Demirel Cumhurbaşkanı
olmuştur, Sayın Tansu Çiller Başbakan olmuştur ve
Sayın Cindoruk da Meclis Başkanı olmuştur; aynı
siyasal düşünceden gelmişlerdir. Şimdi, değerli
arkadaşlar, başka partilerden olduğunda hiç sorun
çıkmıyor, ama milletin içinden çıkan AK Partinin evlatları
buraya aday olduğunda, talip olduğunda "Efendim, Cumhurbaşkanı,
Başbakan, Meclis Başkanı aynı siyasal düşünceden
çıkarsa rejim sıkıntısı çıkar." Bu da
koskoca bir yalandır değerli arkadaşlar.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Daha onu anlayamadın galiba!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) -
Evet, şu anda Parlamentonun önü tıkanmıştır,
ülkenin önü tıkanmıştır. Sayın Başbakanımızın
dediği gibi, dert bizimdir. Bu derdi yine biz çözeceğiz.
İşte, bu derdi, bu sıkıntıyı çözmek üzere
bu paketi getirmiş bulunmaktayız.
Değerli arkadaşlar, bu
pakette, evet, Anavatan Partisinin, oy vererek katkıları
vardır. Ayrıca, maddede de bir katkıları olmuştur.
Bu görüşmelerde, o maddenin hazırlanmasında bulunduğum
için söylüyorum bunu, Anavatan Partisinin de bir katkısı
olmuştur. O da nedir: "Baraj altında kalan partiler,
birkaç parti birleşerek bir aday gösterebilir." maddesini,
düzenlemesini kendileri teklif etmişlerdir. Tahmin ediyorum,
ileriyi görerek yapılan bir düzenlemedir. Anavatan Partisinin
katkısı budur ve ayrıca da oy verdikleri için kendilerine
teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, elbette,
samimiyet sınavından geçiyoruz. Göreceğiz, şu
anda, biraz sonra oylamalar başlayacak, Anavatan Partisi, dilerim,
bu tutarlı tavrını devam ettirir. Dilerim, son dakikada
da, Doğru Yol Partisi -veya Demokrat Parti oldu, dün 27 Mayıstı-
işte, o rahmetli Menderes'in, rahmetli Özal'ın
YILMAZ KAYA (İzmir) - Damardan,
damardan!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) -
kemiklerini
sızlatmayacak bir şekilde, gelirler buraya. Çünkü
"Biz, milletin olduğu her yerde varız." diyor Sayın
Ağar. Milletin olduğu her yerde varsan, milletin önünü açacak
bir düzenleme yapıyoruz. Biz, Sayın Ağar'dan, buraya gelip,
burada -3 tane de olsa- işte, milletvekilleriyle birlikte,
bu, milletin önüne gidecek sandığın önünü açmasını
talep ederiz.
Yine, Anavatan Partisi de, inşallah,
bu süre içerisinde gerekli tavrını devam ettirir ve bu Cumhurbaşkanlığı
paketi de geçerek ülkenin tıkanmış olan önü açılmış
olur, demokrasi tesis edilmiş olur.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum değerli arkadaşlarım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Üstün.
Şahsı adına, Denizli
Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.
Buyurun Sayın Kandoğan.
Süreniz on dakika.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bu Anayasa paketi üzerinde şahsi
düşüncelerimi açıklamak için huzurlarınızdayım.
Bu konuya temas etmeden önce, bir
hususu dikkatlerinize sunmak istiyorum: Bu gerekçenin içerisinde
kaç kez "Cumhurbaşkanının tarafsız ve yansız
olması gerektiği"ni ifade eden Sayın Cumhurbaşkanının
yansız ve tarafsız olup olmadığını tahlil
etmek istiyorum. Niye bunu söyledim? Şunun için söylüyorum:
Çünkü, kamuoyunda beklenen bir gelişme vardı; Sayın
Cumhurbaşkanı inceleme süresinin sonuna kadar bu paketi
tutacak, son gün görüşünü açıklayacak, Meclise gönderecek.
Kamuoyundaki beklenti buydu. Peki, kamuoyundaki yansız ve tarafsız
olduğu söylenebilecek bir Cumhurbaşkanı olsa idi böyle
bir beklenti olur muydu? Olmazdı.
Bakınız, Sayın Cumhurbaşkanı
cuma günü sabahleyin 8.30'da İzmir'e gidiyor -burası çok
önemli- 8.30'da İzmir'e gidiyor. Peki, Anayasa paketini geri
gönderme gerekçesi kaçta kamuoyuna açıklanıyor? 16.15'te.
Arada sekiz saatlik bir süre var değerli milletvekilleri.
Eğer, Sayın Cumhurbaşkanı İzmir'e gitmeden önce
bunu bitirmiş ve imzalamış ise, bu geri gönderme gerekçesi
sekiz saat nerelerdeydi arkadaşlar? Sekiz saat neredeydi bu
geri gönderme gerekçesi? Niçin, sabahleyin o saatlerde Türkiye
Büyük Millet Meclisine geri gönderilmedi? Peki, eğer hazır
değil idiyse
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat)
- Ayıp, ayıp!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
İzmir'e gittikten sonra
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat)
- Ayıp, ayıp, utan biraz!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
İzmir'e gittikten sonra
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat)
- O makama dil uzatma!.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
İzmir'e gittikten sonra, o ne zaman
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sen kendi hâline bak. Hesap soracak adam değilsin sen!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
ne zaman ve nasıl hazırlandı, nasıl imzalandı
BAŞKAN - Lütfen, müdahale etmeyelim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
ve nasıl Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderildi?
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Dön bak
aynaya!.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Öncelikle,
milletvekilleri, sayın milletvekilleri, öncelikle bu hususun
açıklığa kavuşması gerekir. Bu hususun yansız
ve tarafsız olması gerektiğini geri gönderme gerekçesinde
on kez bahseden Sayın Cumhurbaşkanı o sekiz saatin hesabını
millete vermeli, verecek millete, vermeli. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Eğer hazır değil idiyse 8.30'dan
16.15'e kadar İzmir'deki bütün faaliyetleri kamuoyunun gözü
önünde cereyan eden bir Cumhurbaşkanı o saatlerde bunu hazırlayıp,
imzalayıp Türkiye Büyük Millet Meclisine geri mi gönderdi? Bunun
açıklığa çıkması lazım.
Şimdi, bu geri gönderme gerekçesini
inceliyoruz. Bu geri gönderme gerekçesinde korku var, endişe
var, panik var, çelişkiler var. Biraz sonra anlatacağım
çelişkileri.
ATİLA EMEK (Antalya) - Sen kendine
bak, kendine! Panik sizde var.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yani,
bir de temenni de var işin içerisinde. Yani, bu kadar korku, evham,
tevehhüm, endişe, paniğin yanında, bir de temenni de
var; o temenniye de geleceğim.
Şimdi, bu korkunun sebebi ne
biliyor musunuz? Bu korkunun sebebi şu: Eğer, bundan sonra
bu Anayasa paketi buradan geçer ve yürürlüğe girerse Cumhurbaşkanlarını
halk seçecek. Artık, bazı mahfillerde, bazı yerlerde
Cumhurbaşkanının kim olacağı veya kimin olmaması
gerektiği yolunda kararlar alınmayacak. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) - Bir alkışlayana,
bir de alkışlatana bak!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
1961 yılına bir geri gidelim bakalım. Rahmetli Ali Fuat
Başgil'in Cumhurbaşkanlığının nasıl
önlendiğini bu millet çok iyi biliyor. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Nasıl treninin yollarda
tutulduğu, nasıl Başbakanlığa çağrılıp
başına silah dayanılarak Cumhurbaşkanlığı
adaylığından vazgeçirildiğini bu millet çok iyi
biliyor. Sizin korkunuz ondan. Artık, bundan sonra böyle oyunlar
olmayacak Türkiye'de. (AK Parti sıralarından alkışlar)
2007 yılında olduğu
gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi egemenliğinin yerine, Anayasa
Mahkemesinden çıkan karar, Cumhuriyet Halk Partisi genel merkezlerinde
alkışlarla karşılanmayacak. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Korku bu.
ATİLA EMEK (Antalya) - Trajedi,
trajedi!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Korkunun bir sebebi daha var: Çünkü, bu milletin yüzde 75'inin siyasi
görüşü bellidir, düşüncesi bellidir.
ATİLA EMEK (Antalya) - Milleti
ağzına alma, milleti.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
İki turlu bir oylamada kimi Cumhurbaşkanı seçeceğini
bu millet çok iyi bilir. Onun için siz, yüzde 20-25 oyla, hiçbir zaman,
halk seçtiği takdirde kendi adaylarınızdan birinin
Cumhurbaşkanı olamayacağını çok iyi biliyorsunuz.
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Çok iyi biliyorsunuz. Bu korkunun sebebi bu. Bu endişenin sebebi
bu. Halktan kaçmanın arkasında yatan gerekçeler bunlar,
bunlar.
Değerli milletvekilleri
HASAN ÖREN (Manisa) - Size doğru
geliyor!
ATİLA EMEK (Antalya) - Yer
açın, sıra verin, sıra! Sana yer vermeyecekler, Meclise
giremeyeceksin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı -beş
kez, dikkatinizi çekmek istiyorum- halk seçerse rejim sıkıntıya
girermiş. Yani, bu panik, bu endişe nedir Sayın Cumhurbaşkanı?
Halk seçince niçin rejim krizine girilecek? Şunu çıkın
milletin önünde bir açıklayın, bizler de duyalım ki, bu
rejim krizi halk seçince nasıl olacak bir görelim. Bir görelim.
Ama, şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: "Cumhurbaşkanı
ulusun birliğini temsil eder, milleti temsil eder." Şimdi,
bakınız, ben size bir resim göstermek istiyorum, bir gazeteden.
Şimdi, bakınız, şu resmi dikkatli bir şekilde
inceleyiniz. Halkın birliğini, milletin birliğini,
70 milyonu temsil ettiğini ifade eden Cumhurbaşkanının
şu bakışlarındaki kin ve nefreti çok iyi tahlil
edin. (CHP sıralarından gürültüler)
ABDULAZİZ YAZAR (Hatay) -
Ayıp ya! Ayıp ya!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Terbiyesiz!
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ne diyorsun
sen ya! Terbiyesiz herif!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız
Bakınız
Bakınız
(CHP sıralarından gürültüler)
Şimdi, bakınız, bu resimde
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yazıklar
olsun! Ayıp sana ya!
ATİLA EMEK (Antalya)- Böyle
bir terbiyesizlik olamaz bu Mecliste!
BAŞKAN - Lütfen
Lütfen yerinize
oturun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız,
bu resimde milletin birliği ve beraberliğini sağlaması
gereken bir Cumhurbaşkanı bu ülkenin Başbakanına
nasıl bakıyor. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yazık! Dönek!
BAŞKAN - Lütfen
Lütfen, yerinize
oturun.
Sayın Kandoğan
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Nasıl
bakıyor Başbakanına. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Dönek!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan
Sayın Kandoğan, konuya dönün efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Cumhurbaşkanı halkın birliğini, beraberliğini
temsil etmesi lazım, halkı kucaklaması lazım.
ATİLA EMEK (Antalya) - Yazıklar
olsun sana, yazıklar olsun!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Dönek!
ABDULAZİZ YAZAR (Hatay) - Sayın
Başkan
Sayın Başkan, böyle konuşma olur mu!
BAŞKAN - Arkadaşlar, oturun
lütfen yerinize.
Sayın Kandoğan
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 70
milyon insanı bir ve beraber kabul etmesi lazım. Bu anlayıştaki
bir Cumhurbaşkanının milletin birliğini temsil
ettiğini çok açık ve net bir şekilde ortaya koyuyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Ahlaksız! İnsanın yüzünde biraz utanma olur!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Cumhurbaşkanı diyor ki
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir)
- Cumhurbaşkanına hakaret ediyor.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Böyle rezalet
olur mu!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Terbiyesiz herif!
BAŞKAN - Arkadaşlar, bir
oturun
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız,
Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
bir dakikanızı rica edeceğim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Cumhurbaşkanı yetkileri yönünden
(CHP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
bir dakikanızı rica edeceğim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
bu sistemden uzaklaşılmış.
Şimdi, değerli milletvekilleri
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Hadi oradan! Yazıklar olsun sana!
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen
yerinize oturun
Lütfen yerinize oturun
ATİLA EMEK (Antalya) - Seni
millet susturacak!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Vallahi Ümmet Kandoğan'ı susturamazsınız kardeşim.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Hangi yüzle bakıyorsun?
BAŞKAN -Sayın Kandoğan,
bir dakikanızı rica ediyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Cumhurbaşkanına hakaret ediyor?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Susturamazsınız
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Cumhurbaşkanına hakaret edemezsin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu
kürsü hür ve bağımsız bir kürsü.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu
kürsüden, ben, hür ve bağımsız düşüncelerimi özgürce
ifade etmek için buradayım.
ATİLA EMEK (Antalya) - Sen kimsin?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız,
Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor
BAŞKAN - Arkadaşlar
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Cumhurbaşkanı diyor ki
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Fırıldak! Fırıldak!
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Başkan,
lütfen oturun bir
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Cumhurbaşkanının yetkileri yönünden bu sistemden
uzaklaşılmış. (CHP sıralarından gürültüler)
Yani, şu anki mevcut
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan
Sayın Kandoğan, bir dakikanızı rica edeyim, bir dakika
bekleyin.
ABDULAZİZ YAZAR (Hatay) - Sayın
Başkanım, Cumhurbaşkanına hakaret edilir mi burada?
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Kürsü Türk milletinin.
BAŞKAN - Arkadaşlar, yerinize
oturun, ben, gerekli ikazımı yapacağım.
ATİLA EMEK (Antalya) - Daha evvel
AKP'ye saldırıyordun, şimdi Cumhurbaşkanına.
BAŞKAN - Sayın Emek, lütfen
Lütfen oturun arkadaşlar
Oturun
arkadaşlar
Lütfen
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Cumhurbaşkanına
hakaret etme hakkını nereden buluyorsun?
BAŞKAN - Efendim, siz oturmazsanız
nasıl sözün devamını söyleyeyim.
ABDULAZİZ YAZAR (Hatay) - Senin
ne olduğun belli!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sen paralı asker olmuşsun, milletvekili
değilsin.
BAŞKAN - Efendim, oturun yerinize
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Döneksin
AK Partiden döndün, yine dönüyorsun!
BAŞKAN - Oturun yerinize
ATİLA EMEK (Antalya) - Hayatının
hesabını versin!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
buyurun, konuşmanızı tamamlayın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, bakınız, çelişkilere bakınız.
ATİLA EMEK (Antalya) - Dün
Başbakana söylüyordun, bugün bir başkasına söylüyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, diyor ki Sayın Cumhurbaşkanı: Bu anayasal
sistemde Cumhurbaşkanı yetkileri yönünden bu sistemden
uzaklaştırıldığını söylüyor.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
konuşmanızı lütfen tamamlayın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Tamamlıyorum.
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
siz, hukuk ölçüleri içerisinde tahlilinizi yapınız. Yalnız,
Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili daha üsluba uygun, buraya
uygun, lütfen, konuşun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı geri
gönderme gerekçesinde
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
- Dönek! Dönek!
BAŞKAN - Siz gerekçeyi tartışın
efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
geri gönderme gerekçesinde, Cumhurbaşkanının yetkileri
yönünden parlamenter sistemden uzaklaşıldığını
söylüyor.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - İnsan biraz utanır ya!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yani,
bu Anayasaya göre, Cumhurbaşkanı yetkileri çok fazla ve bundan
dolayı parlamenter sistemden uzaklaşılmıştır
diyor. (CHP sıralarından gürültüler)
ABDULAZİZ YAZAR (Hatay) -
Şu tarafa dön, şu tarafa!
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - O
tarafa dön!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Peki,
Sayın Cumhurbaşkanı, yedi yıldan beri
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sayın Başkan, süreye bak. Süresinde yanlışlık
var.
ATİLA EMEK (Antalya) - Size de
bu yakışır!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
konuşma süreniz tamamlanmıştır. Son cümlelerinizi
rica ediyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu
kadar engellemenin
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Efendim, son cümleleriniz
Toparlayın.
Sayın Kandoğan, bir dakika,
bir açıklama yapacağım.
ATİLA EMEK (Antalya) - Söyleyemediklerinizi
buna söyletiyorsunuz!
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Çıkın siz de konuşun, ne bağırıyorsunuz!
BAŞKAN - Arkadaşlar, oturursanız
bir açıklama yapacağım.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Oya Araslı demin konuştu
ATİLA EMEK (Antalya) - Yüreğin
yetiyorsa git konuş! İşe bak ya!
BAŞKAN - Oturursanız bir
açıklama yapacağım.
ATİLA EMEK (Antalya) - Şu
Meclis zabıtlarına bir bak!
BAŞKAN - Arkadaşlar, oturur
musunuz
Değerli arkadaşlar, Sayın
Cumhurbaşkanı bu milletin, cumhurun başkanıdır
ve bu Parlamento tarafından, bundan önceki Parlamento tarafından
seçilmiştir. O makam, yüce bir makamdır. O makama hepimizin
gerekli hassasiyeti ve saygıyı göstermemiz, konuşmamız
sırasında -icraatını beğenmemiş olabiliriz-
hukuk ölçülerinde ifade etmemiz lazım.
Sayın Kandoğan, bu ölçüler
içerisinde konuşmanızı tamamlamanızı ifade
ediyorum, bazı ifadelerinizin de bu yönüyle yanlış olduğunu
burada açıklamış oluyorum Başkanlık olarak.
Lütfen, son cümlelerinizi
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Sayın Başkan, müsaade ederseniz ben hastaneye götüreceğim
arkadaşı!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
En son konuşacak adam sensin, ahlaksız herif!
BAŞKAN - Efendim, oturun. Oturun
efendim, ben gerekli açıklamayı ve ikazı yaptım.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Sıklıkla dile getirilen bir husus daha var.
BAŞKAN - Lütfen, sataşmadan
son cümleleriniz efendim
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Başkan, görev süresi derhâl yenilenme nedeniyle sona ermiş
veya erecek olduğu şeklinde Türkiye Büyük Millet Meclisiyle
ilgili ifadeler kullanılıyor. Sayın Cumhurbaşkanı
da kullanmış aynı ifadeyi, biraz önce Cumhuriyet Halk
Partisi sözcüsü de kullandı.
Peki, şimdi, ben size sormak
istiyorum: Anayasa'nın 92'nci maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisine
savaş ile ilgili karar verme yetkisini Türkiye Büyük Millet
Meclisine vermiş. Şimdi, eğer görev süresi sona ermekte
olan veya ermiş şeklinde ifadeler kullanacak olursanız,
yarın, Allah korusun, böyle bir yetki Türkiye Büyük Millet Meclisinden
istenildiğinde, hiçbir milletvekili diyebilir mi ki, bu Meclisin,
derhâl yenilenmesi gereken bir Meclis tarafından böyle bir karar
alınması yanlıştır diye bir tek milletvekili
söyleyebilir mi?
ATİLA EMEK (Antalya) - Hadi be
sen de!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Dönek!
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir)
- Sen kimsin de soracaksın!
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sana
mı soracak!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Adamda biraz surat olur! Konuşma be!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Cumhurbaşkanının görev süresi, yeni Cumhurbaşkanı
seçilememesi dolayısıyla uzarken ve o yetkilerini aynen
kullanmaya devam ederken, Anayasa hükmü gereğince yeni Meclis
seçilinceye kadar görevi devam etmekte olan bir Meclisle ilgili
böyle şeylerin söylenebilmesini bir milletvekili olarak ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinde şu anda oturan bir milletvekili
olarak bunun kürsüden nasıl dile getirilebildiğini anlamakta
inanın zorluk çekiyorum.
ATİLA EMEK (Antalya) - Vay be!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, evet
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Senin
aklından zorun var zaten, aklından!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Anlama
kapasiten yok senin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı, eğer halk Cumhurbaşkanını
seçerse ya tam çatışma olurmuş ya da tam uzlaşma
olurmuş. Yani, bu nasıl bir kültürdür ki, bu nasıl bir düşüncedir
ki kafamızda hep bir çatışma fikri orada duracak! Niçin
tam çatışma olsun?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sen önce kendine baksana ya!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Cumhurbaşkanının yetkileri Anayasa'mızda belirlenmiş.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan
süreniz tamamlanmıştır.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Cumhurbaşkanı bu yetkileri kullanacak. Bu yetkileri de
(CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın
Başkan, yeter artık!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
selamlamanızı rica ediyorum. Sayın Kandoğan, son
cümleni rica ediyorum. Süreniz tamamlanmıştır. Lütfen
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Milletvekillerinin yüz karası, otur!
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Sayın Başkan, buna bir hâl oldu, bunu hastaneye götüreceğim
ben.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Ahlaksız herif, sen döneğin tekisin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı Anayasa'da verilen
yetkileri kullanacak
(CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sen Cumhurbaşkanının adını abdestle ağzına
al!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
geçmişte de böyle olmuştur, günümüzde de böyle olmuştur,
bundan sonra da böyle olacaktır. Sayın Süleyman Demirel de
aynı yetkileri kullanmıştır, Sayın Turgut
Özal da aynı yetkileri kullanmıştır. Geçmişte
hiç tartışılmayan, hiç konuşulmayan konuları
bugün geri gönderme gerekçesi içerisine dercederek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Sayın Başkan, kaç dakikadır konuşuyor. Sayın
Başkan
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermenin haklı ve mantıklı
(Gürültüler)
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Sayın Başkan, kaç dakikadır konuşuyor, taraflı
davranıyorsunuz!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yüce
heyetinize saygılar sunuyorum. ( AK Parti sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan
teşekkür ediyorum. Teşekkür ediyorum.
Buyurun, oturun efendim.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Delirmişsin sen, delirmiş!
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Kaç dakikadır konuşuyor?
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Sen delirmişsin, delirmiş!
BAŞKAN - Siz lütfen yerinize
oturun.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Bir doktor olarak seni hastaneye götüreceğim ben.
BAŞKAN - Sizin tavrınızın
ne olduğunu bu Genel Kurul görüyor. (CHP sıralarından
gürültüler)
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Ayıp, ayıp!
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Taraflı davranıyorsunuz!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sana verdiğim selamlara yazıklar olsun!
BAŞKAN - Hiç yakışmıyor
Yakışmıyor
Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.
Şahsı adına ikinci
söz hakkı
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Satılmış köpek!
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın
Başkan
(CHP ve AK Parti sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Ahlaksız
adam!
BAŞKAN - Sayın
Işık, buyurun.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yazıklar olsun!
(CHP ve AK Parti sıralarından
gürültüler, bağımsızlar sıralarına doğru
yürümeler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
13.00
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.06
BAŞKAN
: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER : Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Ahmet Gökhan SARIÇAM
(Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115'inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - 1433 sıra sayılı
Kanun'un görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Hükûmet ve Komisyon yerinde.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun efendim.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın
Başkanım, biraz evvel kürsüde konuşan konuşmacı
Sayın Cumhurbaşkanına ağır hakaretlerde bulundu,
kaba cümleler kullandı. İç Tüzük'ümüzün 67'nci maddesi, konuşma
üslubuyla ilgili düzenlemeler yapmıştır. Kendisinin
bu konuşmasına 67'nci madde uyarınca yapmanız gereken
müdahaleleri yapmadığınız için tutumunuz hakkında
söz istiyorum.
BAŞKAN - Efendim, zabıtlara
bakarsanız, defaatle
İki üç defa da mikrofonu kapattım.
Ondan sonra da, bu konuşmasının doğru olmadığını
ifade eden ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin asıl düşüncesini
ortaya koyan bir açıklama yaparak kendisine son ikazımı
da yaptım ve konuşmasını kapattırdım.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın
Başkanım, 67'nci maddede belirtilen tedbirlerin bir
kısmını almadınız. Söz verirseniz bunları
açıklayacağım ve bazı önerilerde bulunacağım,
Meclisimizin tarihine bir kara leke sürmemek için bazı önerilerde
bulunacağım.
Amacım bir tartışma
yapmak değil, yüce Meclisin haysiyetini korumak, sizi de korumak
ve bu Meclisin gelecek nesiller için
BAŞKAN - Bu hepimizin görevi
elbette.
Sizin tecrübenizi biliyorum Sayın
Başkan, buyurun, size söz veriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
VI. - USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'a, Cumhurbaşkanıyla
ilgili bazı ifadelerinden dolayı gerekli uyarıyı
yapmadığı gerekçesiyle Başkanın tutumu hakkında
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın
Başkan, önce, bana söz verdiğiniz için size teşekkür
ediyorum ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biraz evvel burada, eminim ki, bütün milletvekillerimiz serinkanlı
bir şekilde kendi vicdanlarıyla baş başa kalarak
bir değerlendirme yapacak olurlarsa, üzülecekleri bir tablonun
yaşanmış olduğunu göreceklerdir. Söylenen sözler
bir kısım arkadaşlarımızın hoşuna
gitmiş olabilir, ama -lütfen- dönemini tamamlamakta olan bir
Meclisin üyeleri olarak, saygın üyeleri olarak, sizin hoşunuza
gittiğini zannettiğiniz konuşmanın içeriğinin
bu Meclise ne kadar yakışmadığını ileride
anlayacaksınız.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Nereden biliyorsunuz efendim?
AYHAN ZEYNEP TEKİN BÖRÜ (Adana)
- Nereden biliyorsunuz?
ALİ TOPUZ (Devamla) - Ben öyle
tahmin ediyorum.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Hayır, tahmininiz yanlış.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Ben öyle
tahmin ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Tekin, lütfen
müdahale etmeyin. Arkadaşlar, rica ediyorum sizden. Bu müdahaleler
işi uzatıyor. Lütfen müdahale etmeyin.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Ben öyle
tahmin ediyorum.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Yanlış tahmin ediyorsun.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Ben, hepinizin
vicdanında bir hakkaniyet duygusunun olabileceğini düşünüyorum.
Eğer o duygu yoksa, o benim sorunum değil, o sizin sorununuz
olur.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sana göre öyle!
ALİ TOPUZ (Devamla) - Ben burada
bir gerginlik yaratmak için söylemiyorum.
Kim dedi "O sana göre." diye?
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Ben dedim.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Siz mi dediniz?
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Evet.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Çok terbiyeli
konuşuyorsunuz! Evet, çok terbiyeli konuşuyorsunuz!
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Hak ettiniz.
BAŞKAN - Efendim, siz Genel Kurula
hitap edin.
Lütfen müdahale etmeyelim arkadaşlar.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Ben bu
kürsüden öyle ağır şeyler söyleyebilirim ki size, bir
daha bana karşı bir söz söyleyecek durumunuz kalmaz, ama bu
seferlik bağışlıyorum seni. Sen düşüneceksin,
ne yaptığını anlayacaksın, ne seviyede olduğunu
anlayacaksın!
Sayın milletvekilleri, konuşmacı
burada Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili çok
ağır ve kaba sözler sarf etmiştir. Bakınız,
İç Tüzük'ümüzün konuşma üslûbunu belirleyen 67'nci maddesi
ne diyor, aynen okuyorum size:
"Genel Kurulda kaba ve yaralayıcı
sözler söyleyen kimseyi Başkan derhal, temiz bir dille konuşmaya,
buna rağmen temiz bir dil kullanmamakta ısrar ederse kürsüden
ayrılmaya davet eder. Başkan, gerekli görürse, o kimseyi o
birleşimde salondan çıkartabilir." Çok açık bir hüküm.
Sayın Milletvekili, bu kürsüden,
bu Meclisin, yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulduğu
tarihten bu yana hiç kimse için söylenmemiş derecede
ağır sözleri maalesef bu mikrofonlardan söyledi. Kim için
söyledi? Görev başındaki Sayın Cumhurbaşkanı
için söyledi. Neye dayanarak söyledi? Eline almış olduğu
bir resme bakarak, o resimdeki bakışı tahlil ederek
söyledi. Bunu söyleyen Sayın Milletvekilinin bu dönemin başından
bu yana hangi zikzaklar içinde olduğunu hep beraber burada gördük.
Zaman zaman siz bu milletvekiline tepki gösterdiniz bu kürsüden buna
benzer konuşmalar yaparken.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Başbakan için yaptı, Başbakan.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Başbakan
için yaparken de tepki gösterdiniz. Ama şimdi, ne hikmetse, bu arkadaşımız
sizin hoşunuza giden bir tarz tutturduğu için, Sayın
Cumhurbaşkanı ile ilgili söylediklerini alkışladınız.
Bunlar, bu Meclisin tarihindeki
kara lekeler olur.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Hayda!
ALİ TOPUZ (Devamla) - Ben, görev
başındaki Sayın Cumhurbaşkanının kişiliğine
büyük saygı duyuyorum. Toplumumuz da onun kişiliğine
büyük saygı duyuyor. Toplumda yapılan anketler yüzde 80'in
üzerinde güvenilir bir devlet adamı olarak onu değerlendiriyor.
Böylesine bir kişiyi bu kürsülerden seçime gitmeye çok az bir
zaman kala bu şekilde karalayarak o kişinin kimliğini
ve kişiliğini lekeleyemezsiniz
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Aday
gösterin o zaman.
ALİ TOPUZ (Devamla) -
o kişinin
onurunu zedeleyemezsiniz.
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim
arkadaşlar.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Siz onu
aday gösterin.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Bunlar
yanlış şeylerdir.
BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale
etmeyelim.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Ben
şimdi Sayın Başkandan şunu rica ediyorum:
Sayın Başkan, siz 67'nci
maddeye uymadınız. Dolayısıyla, birden fazla sözünü
uzatarak konuşmasına müsaade ettiniz. Öyle bir anlam
çıktı ki buradan, sizin himayenizde bu konuşmayı
yapıyormuş gibi bir sonuç çıktı. (CHP sıralarından
alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
Ben, Sayın Başkanın
böyle bir amaç güdeceğine kesinlikle inanmam, onun için söylüyorum.
Ama, tutumu ve olayın gelişimi Sayın Başkan hakkında
da bu söylediğim tarzda bu değerlendirmenin yapılmasına
müsait bir durum ortaya çıkarmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ TOPUZ (Devamla) - Bitiriyorum
sözümü efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
AHMET YENİ (Samsun) - Yorum
yapmaya devam edin.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Şimdi
yapılması gereken şey nedir? Bir kere, biraz evvel burada
konuşan milletvekilinin derhâl bu kürsüye gelerek Sayın
Cumhurbaşkanına hakaret etmesine ilişkin iddialarını
geri çekmesi lazım, özür dilemesi lazım.
Sayın Başkana düşen
görev de zaptın bu bölümünün
Meclis zaptının bu bölümündeki
bu konuşmaların zabıttan çıkarılması lazımdır.
Eğer bunlar yapılmayacak olur ise, o zaman burada konuşan
milletvekilinin tarihe karşı da -bana göre- işlemiş
olduğu suç ve kabalık Meclisin tarihine geçecek, ama, bu,
aynı zamanda buna müsamaha eden Başkanın da siciline
geçecektir, Meclisin de siciline geçecektir. Bu kirden bu Meclisi
kurtarmak hepimizin görevidir.
Ben bu görevi yapmaya davet ediyorum
Sayın Başkanı, Sayın Milletvekilini ve bu Mecliste
bulunan değerli milletvekillerini. Bu lekeyi hep beraber bu
Meclisin üzerinden çekelim, zabıtlardan bunları çıkaralım
ve ilgili milletvekilimiz Sayın Cumhurbaşkanından
özür dileyerek konuyu olması gereken noktaya taşıyalım.
Bunu söylemek için çıktım.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Bu uygulamanın
yapılmasını da ısrarla talep ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Topuz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
5.-
10.5.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresi ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/1368)(S.
Sayısı:1433) (Devam)
BAŞKAN - Kanunun tümü üzerinde,
şahsı adına Konya Milletvekili Sayın Ahmet
Işık.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Efendim, ben o talebinizi
değerlendireceğim tabii.
Sayın Işık, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1433 sıra sayılı
Anayasa değişikliğine yönelik kanun teklifinin geneli
üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
dünyada, iktisadi kalkınmalar başta olmak üzere, demokratik
ve teknolojik büyük değişimler yaşanırken üzülerek
ifade ediyorum ki Türkiye büyük bir zaman kaybetmiştir. Artık
Türkiye'nin bugünü ve yarınıyla ilgili kaybedecek hiçbir
zamanı kalmamıştır.
Hukukun evrensel ilkelerine saygı,
bireysel ve örgütlü olarak hak ve özgürlüklerin kullanılması,
kanunların hukuka, hukukun evrensel adalet ve insan hakkı
esasına dayalı olması, temel hak ve hürriyetleri
sınırlayan antidemokratik yasaların mevzuattan
arındırılarak ideal hukuk devleti pratiği mutlak
anlamda sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
merkeziyetçi ve hantal yapıların aşılması,
toplumsal denetim ve katılımın artırılması,
yozlaşmanın önlenmesi, insanların barış ve
özgürce yaşadığı ve dünyayla bütünleşmiş
farklılıkların çatışma unsuru olarak değil,
zenginlik kaynağı olarak görüldüğü dinamik bir millet
iradesinin hayata geçirilmesi mutlak bir şekilde gerçekleştirilmelidir.
Siyasetçinin siyasetçi üzerindeki manipülasyonu, bürokrasinin
tarihî hantallığı, demokrasi dışı medet
ummalar, hukuki olmayan bir kısım yargı kararları,
halkın güven duymada yaşadığı tereddüt, sonuç
almaya yönelik çabaların önündeki en büyük açmazlardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; demokrasi, sadece ülkemizin zenginliği değil,
aynı zamanda dinamizmin ve değişim potansiyelinin
de kaynağıdır. Çoğulcu demokratik sisteme sahip
olmak Türkiye için büyük bir imkân ve fırsattır. Parlamenter
sistemde Cumhurbaşkanı, yasama, yürütme ve yargı organları
arasındaki uyumu devlet başkanı sıfatıyla
sağlar ve devleti temsil eder. Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük
temsil makamı Cumhurbaşkanının seçilmesinde seçim
tabanının genişletilmesi ve Cumhurbaşkanını
halkın seçmesi demokratik katılım bakımından
daha ileri bir düzenleme olacağı gibi, doğrudan demokrasinin
bir uyarlaması olacaktır. Cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesiyle, aynı zamanda demokratik düşüncenin
eylemsel olarak hayata yansıması da sağlanmış
olacaktır. Aksi tutum ve davranışlar egemenliğin
kaynağı olan millet iradesinin vicdanında sorgulanmalıdır.
Hayal dünyalarındaki kurguyla durumdan vazife çıkararak
korku üretip rol biçenler tarihin ibret sayfalarında mutlak
olarak yerlerini alacaklardır.
Değerli milletvekilleri, demokrasi
platformunun istikrarlı ve kararlı yürüyüşünde bugün
bir adım daha atmanın mutluluğu ve huzuru içerisindeyiz.
Tuttuğumuz ve takip ettiğimiz yolun kuvvet ve sağlamlığını,
neticenin ise yüceliğini biliyoruz. Siyasal mücadelemiz,
çıplak anlamıyla bir iktidar mücadelesi değil, milletimizin
vermiş olduğu emaneti hakkıyla yerine getirme mücadelesidir.
Hareketimizin dayanmış olduğu felsefe, beşerî
menfaatler ve beşerî iktidar üzerine değil, milletimizin
huzur ve saadeti, devletimizin kalkınması ideali üzerine
kurulmuştur.
Demokrasilerde aslolan, temel
hak ve hürriyetlerin yalnızca metinlerde değil, hayatın
çıplak realitesinde de görülmesidir. Aksi durum, hayatta karşılığını
bulamayan ütopyadır, var olduğu iddia edilen şey.
Hukukun ve demokrasinin olmazsa
olmazı, hukukun içerisinde yer alan her şeyi saygıyla
karşılamak ve onu hukukun dışında görmemektir.
Anayasa'nın lafzında ve
ruhunda mündemiç olan temel hak ve hürriyetlerin kullanılması
hiçbir şekilde baskı altına alınmamalıdır.
Aksi durum, anayasal suçun da ötesinde, insanlık suçu işlemek
demektir.
Hak duygusunun, hukuki ve siyasilikten
çok, evvela kişinin ahlak ve düşünce boyutunda gerçekleşmesi
gerekir. Gerçeklere yenik düşmenin çaresizliği, onu reddederek
onarılamaz. Kanun karşısında eşitliğin
geçerli ve hayatın içerisinde uygulanır bir ilke olması,
her şeyden önce, temel hak ve hürriyetlerin yaşamsal bazda
da görülmesine bağlıdır.
Değerli milletvekilleri,
geçmişi kavramak, bugünü anlamak ve yarını yakalamak
gerekmektedir. Yapılması gereken, değişmeyen bilimsel
doğrular ile değişen araçların gücünü kavrayarak
çağın ritmini yakalamaktır. Doğruyu aramada,
sağlıklı olanı seçmede can alıcı sorun,
bilginin kaynağındaki hiyerarşiye dikkat etmektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evrensel hukuk ölçütlerinin yakalandığı,
ulusal tam kalkınmışlık şartlarının
gerçekleştiği, temel hak ve hürriyetlerin ve fırsat
eşitliğinin ideal anlamda hayata geçtiği süreçlerin
sonuçlanması temennisiyle, dört buçuk yıldır Anayasa
değişiklik paketini gündemde tutan başta Başbakanımız
olmak üzere, Anayasa Komisyonu Başkanımıza, katkısı
olan herkese teşekkürlerimizi sunuyor, kanun teklifinin demokratik
yaşamımıza ve milletimize hayırlı olmasını
diliyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
VI. - USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.-
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'a, Cumhurbaşkanıyla
ilgili bazı ifadelerinden dolayı gerekli uyarıyı
yapmadığı gerekçesiyle Başkanın tutumu hakkında
(Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oylamaya geçmeden önce bir açıklamada bulunmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi, biraz önce,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Topuz, benim
tutumumla ilgili bir konuşma yaptı, kendilerine söz verdim.
Burada yaptığı konuşmalara, düşüncelerine
saygı duyuyorum. Beş yıla yakın süre bu kürsüde
Başkan Vekili olarak görev yapıyorum. Bu yüce Parlamentonun
oylarıyla bu göreve getirildim. Bu süre içerisinde, tam bir tarafsızlık
içerisinde ve hoşgörü anlayışıyla bu görevimi
yapmaya çalıştım ve gerek muhalefete gerek iktidara
gerek söz isteyen diğer milletvekillerimize, kürsü masuniyetini,
milletvekilinin bu kürsüdeki asli hakkını ve görevini
yapabilmesi noktasında gerekli hassasiyeti gösterdim.
Sayın Topuz, elbette ki, tasvip
etmediğim ve birkaç defa konuşmasını kesmek suretiyle
Başkanlığın tutumunu ve kararlılığını
ifade eden açıklamalarım zabıtlarda ve daha sonra da
Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili bu ifadelerin
kesinlikle Başkanlık tarafından kabullenilmediğini,
doğru olmadığını ifade eden konuşmam da
zabıtlardadır.
Uzmanlarla istişare ettim,
İç Tüzük'ü inceledim. Sayın Başkanın bu konuşmanın
zabıtlardan çıkarılması noktasında teklifinin
İç Tüzük'e göre mümkün olmadığını, bugüne kadar
da böyle bir şeyin olmadığını burada gördük.
O bakımdan, o talebi yerine getiremeyeceğim. Bu benim
şahsi kararım değil, bu bir teamül ve İç Tüzük.
İkinci husus ise, konuşmayı
yapan Sayın Kandoğan eğer -Genel Kurulda yok bakıyorum,
şu ana kadar da gelmedi- talepte bulunursa, kendilerine -bu
kürsüden ifade ediyorum- söz vereceğim, konuşmasını
tavzih etsin ve gerekli düşüncelerini aktarma imkânını
da kendisine vereceğim.
Çok hassasım bu konuda. Değerli
arkadaşlarım benim ne kadar hassas ve hoşgörü içerisinde
görüşmeleri götürdüğümü de zannederim takdir ederler. Benim
tutumumun mümkün olan ölçüler içerisinde tarafsızlık içerisinde
geçtiği düşüncesindeyim. Sayın Topuz'un bu noktadaki
düşüncelerine saygı duymakla beraber yapabileceğim
işlemin bu kadar olduğunu, bu noktada olduğunu bu
şekilde ifade etmiş oluyorum Genel Kurula, üzüntü içerisinde.
Teşekkür ederim.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Fatsa, bir isteğiniz mi var?
EYÜP FATSA (Ordu) - Müsaadeniz
olursa, konuyla ilgili grubumun görüşlerini açıklamak
BAŞKAN - Efendim?
EYÜP FATSA (Ordu) - Müsaadeniz
olursa, tartışılan konuyla ilgili grubumuzun görüşlerini
açıklamak isterim.
BAŞKAN - Söz istiyorsunuz.
EYÜP FATSA (Ordu) - Evet, söz istiyorum.
BAŞKAN - Kısa
Lütfen, sadece
görüşleriniz olsun. Bir tartışma açmıyorum,
işin hassasiyeti itibarıyla söz veriyorum.
Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhurbaşkanımız
tarafından bir kere daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük
Millet Meclisine iade edilen Anayasa değişiklik paketinin
görüşmelerini yapıyoruz. Bu paketin içeriğiyle, Anayasa
değişiklik paketinin içeriğiyle veya iade gerekçesinin
içeriğiyle alakalı arkadaşlarımızın
lehte, aleyhte konuşmaları olmuştur. Her bir konuşma,
yasal çerçevede kalmak suretiyle, bu Meclisin ve kürsünün gereklerine
sadık kalmak suretiyle elbette ki saygıdeğer görüşlerdir.
Ben de şahsen, Sayın Cumhurbaşkanımızın
iade gerekçelerine katılmadığımı hem bu kürsüden
hem de değişik basın yayın organları aracılığıyla
ifade ettim. Ancak, burada bazı hassasiyetleri dikkate almak
gerekir diye düşünüyorum. Cumhurbaşkanlığı
makamı, cumhurun makamıdır, bu milletin makamıdır.
Dolayısıyla, bu makamı zedeleyecek, bu makamın
büyüklüğüne halel getirecek veya tartışmaya açacak
görüş ve düşünceleri, nereden gelirse gelsin, kimden gelirse
gelsin, kabul etmemiz mümkün değildir. Sayın Cumhurbaşkanının
görüş ve düşüncelerini kabul edip etmemek ayrı bir konudur
-eleştirebiliriz, kabul etmediğimizi söyleyebiliriz
veya kabul ettiğimizi de söyleyebiliriz, bu ayrı şeydir-
Cumhurbaşkanlığı makamını tartışmaya
açmak çok farklı bir şeydir ki, eğer itirazlar veya tartışma
konusu Sayın Cumhurbaşkanının makamıyla alakalıysa,
bizim bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Bu, şahsa ait bir
makam değil, millete ait bir makamdır.
Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, burada konuşurken, makamları, bu makamlarda
oturan, millet adına bu makamlarda oturan şahsiyetleri de
hukukuyla beraber korumak, elbette ki, milletvekili olarak bizim
görevimizdir. Biraz önce de ifade ettim, eleştiri olabilir, görüşlerine
katılmadığımızı, görüşlerini kabul
etmediğimizi söyleyebiliriz, ama, bu, o makama karşı
birtakım yanlış beyan ve ifadelerde bulunmamızı
gerektirmez. Sorumluluk da bunu gerektirir diye düşünüyorum.
Dolayısıyla, ben, Sayın
Başkanın, bu kürsüde konuşma yapılırken,
ısrarla, konuşmacıyı -konuşma içeriğine
gelmesini, daha dikkatli konuşması gerektiğini- defalarca
uyardığını da yerimden takip ettim. Dolayısıyla,
bu konuşmanın sahibi arkadaş, tabii, birçok şeyler
söyledi burada, benim de katıldığım şeyler
söyledi. Belki en az onun kadar ileri seviyede itiraz içeren Anavatan
Partisi Grup Başkan Vekili Süleyman Bey de bazı itirazlarda
bulundu, ama, her şeyin bir makul ölçüsü mutlaka olmalıdır.
Ben, sadece Cumhurbaşkanlığı makamıyla alakalı
değil, millet adına bu makamlarda oturan şahsiyetlerin
de hak ve hukukuna, konuşurken, hangi kesimden, hangi taraftan,
hangi gruptan olursa olsun, daha bir itina gösterilmesi gerektiğine
inanıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle de
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Fatsa.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
5.-
10.5.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresi ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/1368)(S.
Sayısı:1433) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Kanunun maddelerine geçilmesi
hususunda gizli oylama yapacağım.
Gizli oylamanın ne şekilde
yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve Hükûmet
sıralarında yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki
kâtip üye Adana'dan başlayarak Denizli'ye kadar -Denizli dâhil-
ve Diyarbakır'dan başlayarak İstanbul'a kadar -İstanbul
dâhil- Hükûmet sırasındaki kâtip üye ise İzmir'den başlayarak
Mardin'e kadar -Mardin dâhil- ve Mersin'den başlayarak Zonguldak'a
kadar -Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekillerine biri beyaz,
biri yeşil, biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak
pul ile mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf verilen milletvekilini
ad defterinde işaretleyecektir.
Milletvekilleri, Başkanlık
kürsüsünün sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka
yerde oylarını kullanamayacaklardır.
Vekâleten oy kullanacak bakanlar
da yine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu
bölümde oylarını kullanacaklardır ve bu arada ilaveten
bir açıklama yapmak istiyorum. Sayın bakanlar, hangi bakan
adına vekâleten oy kullanacaklar ise, yetki belgelerini de
Başkanlığa bildireceklerdir ve ben bunu Genel Kurula
açıklayacağım ve ondan sonra oy kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu pullardan
beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil
olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir. Oyunu kullanacak sayın
üye, kâtip üyeden üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan
ve adını ad defterine işaretlettirdikten sonra kapalı
oy verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu zarfın
içerisine koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna
atacaktır. Bilahare oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy
pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün
önüne konulan oy kutusuna atacaktır.
Oylamada adı okunmayan milletvekiline
pul ve zarf verilmeyecektir ve sayın milletvekilleri oylarını
kullanırken, zarfın kapağını kapatacaklardır.
Şimdi, gizli oylamaya Adana
ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına
başlandı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oylamada, Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan yerine
Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan, Millî Savunma Bakanı
Sayın Vecdi Gönül yerine Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Osman Pepe, Enerji Bakanı Sayın Hilmi Güler yerine Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ vekâleten oy kullanacaktır.
Genel Kurula arz ediyorum.
(Oyların toplanmasına
devam edildi)
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Bitti
galiba Sayın Başkan. Ne bekliyoruz efendim? Ne bekliyoruz,
kaça kadar bekleyeceğiz?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oyunu kullanmayan var mı? (AK Parti sıralarından
"Var efendim" sesleri) Kullanın o zaman.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Böyle
adam beklenmez ki! Ayıp!
AHMET ERSİN (İzmir) - Sayın
Başkan, bekliyorlar orada, kullanmıyorlar.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın
Başkan, oy verme işlemi bitti.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Dolmuş
mu bu doluncaya kadar bekliyoruz!
BAŞKAN - Var mı başka
kullanmayan?
AHMET ERSİN (İzmir) - Yahu,
telefonla adam çağırılıyor, onu mu bekleyeceğiz
Sayın Başkan? Yani, telefonla adam çağırılıyor
canım, olur mu öyle şey!
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Havaalanından adam geliyormuş, öyle şey olur mu? Havaalanından
geliyorlar herhâlde!
ATİLA EMEK (Antalya) - Salonda
oy kullanmayan yok Sayın Başkan.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın
Başkan, oy kullanacaklar bitti.
AHMET ERSİN (İzmir) - Tamam,
bitti işareti yapıyorlar Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oyunu kullanmayan var mı?
Oylama işlemi tamamlanmıştır.
Kupaları kaldıralım.
(Oyların ayırımı
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
10.05.2007 tarihli ve 5666 sayılı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun'un maddelerine geçilmesinin gizli oylama sonucunu
açıklıyorum:
Oylamaya 372 sayın milletvekili
katılmıştır.
Kabul : 366
Ret : 4
Çekimser : 1
Geçersiz : 1
Böylece, maddelerine geçilmesi
kabul edilmiştir.
Birleşime saat 15.00'e kadar
ara veriyorum.
Kapanma Saati:
14.03
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 15.06
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115'inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
1433 sıra sayılı Kanun'un
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Kanun'un 1'inci maddesini okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI MADDELERİNDE
DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI HAKKINDA KANUN
MADDE 1- 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 77 nci
maddesinin birinci fıkrasında geçen "beş" ibaresi
"dört" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın
Yılmaz Kaya, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YILMAZ KAYA
(İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Anayasanın
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
öğleden önceki oturumda bir milletvekili arkadaşımız
hiç söylenmemesi gereken bazı sözler sarf etti, hiç kafamızdan
bile geçmemesi gereken sözleri maalesef bu kürsüde sarf etti. Bunun
için çok üzüntü duydum, açıkçası yadırgadım. Ama,
ben, bu sözlerin, o arkadaşımızın birçok kereler
bazı partiler arasında gidip gelmekten başının
dönmüş olduğunu farz ederek o baş dönmesi neticesi söylendiğini
kabul ediyorum.
Değerli arkadaşlar, maalesef,
bu Anayasa değişikliği görüşmeleri ve maalesef,
Sayın Cumhurbaşkanına karşı bir kampanyaya
dönüştürülmüş bulunmaktadır. Buraya çıkan iktidar
partisi ve diğer bazı milletvekilleri, Cumhurbaşkanının
geri gönderme tezkeresini siyaseten ve hukuken eleştirme yerine,
tamamen Sayın Cumhurbaşkanını hedef alıcı
konuşmalar yapmışlardır. Sayın Ayhan Sefer Üstün
komisyonda da dile getirdi. Tahmin ediyorum, Sayın Üstün, hukuk
fakültesinde okurken anayasa hukuku derslerini kaçırmış
olmalı ki, anayasa hukukuyla bağdaşmayacak görüşler
ifade etti. Dedi ki: "Meclis ömrünü tamamladı, yoruldu diye
eleştiri alıyoruz. Bu nedenle bu değişikliği
görüşmemesi konusunda özellikle Cumhuriyet Halk Partisinin
ısrarları var." Ve kendince şu yorumu yapıyor
Sayın Üstün, diyor ki: "Sayın Cumhurbaşkanının
da süresi sona ermiştir, neden o zaman kendisine gelen yasaları
inceliyor, veto hakkını kullanıyor veya onayarak yürürlüğe
sokuyor?" Sayın Üstün Anayasa'nın ilgili maddesini
açıp okusaydı herhâlde bunu buradan söyleme cesaretini bulamazdı.
Anayasa açıkça, der ki: "Yeni Cumhurbaşkanı seçilene
kadar mevcut Cumhurbaşkanı görevine devam eder." Ve yine
Sayın Üstün, Cumhurbaşkanının önüne giden yasaların
incelenmesi sonucunda on beş gün içinde bir karar verilmesi gerektiğini
bilseydi, herhâlde bunları söyleyemezdi. "Cumhurbaşkanında
temsil kabiliyeti sorunu vardır." dedi. "Yansız
olması gerekir seçilecek Cumhurbaşkanının. Ben
bu değişiklikle bu yansız Cumhurbaşkanı seçileceğine
inanmadığım için geri göndermiştir." dedi.
"Peki, hükûmetler ne olacak?" dedi.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhurbaşkanı hangi yöntemle seçilirse seçilsin gerçekten
yansız olmak durumundadır, ama, hükûmetler, bir siyasi partinin
seçilmesi veya birkaç siyasi partinin koalisyon kurması nedeniyle
oluştuğundan ve onların parti programları seçim
bildirgeleri olduğu için, bu yansızlık o hükûmetten veya
herhangi bir hükûmetten beklenemez, çünkü, yanlıdır, belli
bir şey yapmak üzere taahhütte bulunmuştur vatandaşa,
seçmene ve onu yapmak üzere diğer partiler, muhalefetteki partiler,
onları, hükûmetin yapmak istediği şeyleri kabul etmese
bile onu yapmak konusunda irade gösterirler ve bu nedenle yanlıdırlar.
Bu eleştirilere katılmak
mümkün değildir. Hatta hatta, Sayın Cumhurbaşkanına
buradan söz söyleme ve tabiri caizse, siyasi ve hukuki eleştiriler
dışına çıkarak hakarete varan sözler söylenme
kampanyasında Sayın Üstün aynen şu ifadeyi kullanmıştır,
hiç tasvip edilecek bir ifade değildir: "Halk doğrudan
seçerse rejim sıkıntısı çıkarmış."
"Diyor ki bir tanesi..." Yani, Cumhurbaşkanının
geri gönderme tezkeresindeki ifadesi nedeniyle, Sayın Üstün
"Diyor ki bir tanesi
" diye ifade ediyor. Bu, hiç yakışık
alacak bir durum değildir.
Değerli arkadaşlarım,
biz, komisyonlarda da çok söyledik. Üzerinde konuştuğum
1'inci madde, seçim süresinin, daha doğrusu Parlamento döneminin
beş yıldan dört yıla, yani seçimlerin, kısacası,
beş yılda bir değil de normal seçimlerin dört yılda
bir yapılmasını öngören bir maddedir.
Biz, buna, ilke olarak karşı
değiliz, bunu defalarca söyledik, ama, sizin, iktidar partisinin
her zaman yaptığı bir uygulama var ve zaten bu yasa teklifinin,
Anayasa değişikliği teklifinin son maddesinde de bunu
açıkça görüyoruz. Yani, sizin önümüze sürdüğünüz menüde
alakart yok, hiç olmamıştır, kesinlikle tabldot. Ya hepsini
yiyeceksin ya da hiçbirini. Yani, seçim süresinin beş yıldan
dört yıla indirilmesini kabul edebiliriz, ilke olarak kabul
ediyoruz zaten, ama, yanında
Kaldı ki, bu paketteki birçok
şeyi kabul ediyoruz. Niye itiraz ettiğimizi birazdan
açıklamaya çalışacağım.
7'nci maddede "Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması halinde
tümüyle oylanır." deniyor. Bu filmi biz daha önce de görmüştük:
2/B'nin yanında yirmi beş yaş. Yirmi beş yaşı
kabul edebilirsin, ama edersen 2/B'yi de edeceksin veya hiçbirini etmeyeceksin.
Bu, dediğim gibi, tümünü yemek zorunda bıraktığınız
bir tabldot teklif hâline getirilmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
biz diyoruz ki: Komisyonda da dile getirdim, cumartesi, pazar çalışıyoruz
ve 11.00-24.00 itibarıyla çalışıyoruz. Eğer, bu
çalışma takvimi Danışma Kuruluyla getirilmemiş
olsaydı, bizim önümüzde, milletvekili adaylarının
listelerinin Yüksek Seçim Kuruluna verilmesine kadar geçecek sürede
-bugün dâhil- sadece üç günlük çalışma süremiz kalacaktı.
Bu da 15.00-19.00 saatlerini dikkate alacak olursak -ve bugünün de
geçtiğini farz ediyorum- sekiz saatlik bir çalışma süremiz
vardı. Yani, çalışma süresi sekiz saat kalmış
bir Meclis, 22'nci Dönem Meclisi çok ilerilerde, yani, 23'üncü Dönemi
de kapsayacak şekilde bir Anayasa değişikliği düzenlemesi
görüşmekte ve bunun da biz doğru olmadığını
iddia ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bu inadın neden olduğunu bir türlü anlayabilmiş değiliz.
Bir an önce çıksın, bir an önce oylayalım, ama çıksın
Bakın, biz komisyonlarda görüşmelerimizi yaparken, Anayasa
Komisyonu Başkanı Sayın Kuzu, çok haklı eleştirileriniz
var ve söylediğiniz bazı konularda benim de tereddütlerim
var, haklı olabilirsiniz; aslında bunu bir değerlendirmemiz
lazım gibi, bu mealde -aynen olmasa da kelime olarak, cümle olarak-
açıklamalarda bulundu. Ama, konuşmalarımız bitsin
de bir an önce oylamaya geçeyim diye de gözümüzün içine bakar
hâldeydi. Yani, bir maddede, bir pakette tereddüt varsa, daha
doğrusu yapılabilirse, bize katılabiliyorsa o konuda,
katkılarımızı haklı görüyorsa, niye bu konuda
hiçbir düzeltme, çalışma veya alt komisyon kurarak bunun
enine boyuna değerlendirilmesini temin etmeden hemen oylama
konusunda ısrar etti, bunu anlamak mümkün değildir. Ama,
ilk baştaki ısrarınız şuydu, onu siz de
açıkça söylemiştiniz: Genel milletvekili seçimleriyle
birlikte Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin
sandığı da aynı tarihte seçmen önüne koyma konusunda
ısrar ediyor idiniz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
şapkamızı önümüze koyup biraz düşünmemiz gerekiyor.
Bu Anayasa değişikliği paketi, Cumhurbaşkanı
tarafından -yüzde 50 ihtimaldir, ya kabul eder onar veya referanduma
götürür- referanduma götürüldüğü takdirde, Anayasa Değişikliğinin
Halk Oyuna Sunulmasına Dair Yasa'ya göre, yüz yirmi günü takip
eden ilk pazar günü bunun yapılması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
YILMAZ KAYA (Devamla) - Sayın
Başkanım bir dakika süre verdiniz, iki dakika veriyordunuz;
teamül mü değişti, ne oldu?
BAŞKAN - Yirmi dakika olana
iki dakika
YILMAZ KAYA (Devamla) - Öyle mi,
peki.
Ve kabul çıkarsa referandumdan,
ilgili Anayasa değişikliğine göre, kırk günü takip
eden ilk hafta sonu, ikinci oylama da bir hafta sonu yapılıyor.
Yani, değerli arkadaşlarım,
bu değişiklik yürürlüğe girse bile altı aylık
bir süreç gerekiyor ve de bu dönem Parlamentosu, Cumhurbaşkanını
seçememiş bir Parlamento olarak addedilirken, ne mutlu ki bize,
bu değişiklik, o dediğimiz şekilde yürürlüğe
girerse iki tane Cumhurbaşkanı seçme hakkımız olacak;
bunu da belirtmek istiyorum. Çünkü, gelen yeni 23'üncü Dönem, mevcut
Anayasa hâlâ durduğu için, ona göre bir Cumhurbaşkanı
seçecek ve bu değişiklikle de başka bir halkoyuyla Cumhurbaşkanı
seçme imkânı olabilecek.
Bütün bunları dikkate
alın diyorum ve bu inattan vazgeçin diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kaya.
Madde üzerinde, Anavatan Partisi
Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu,
buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Günlerdir diyorum ki, bu Meclisin
gündemini 11.00'den 24.00'e kadar çalıştırmak yanlıştır
diye söylüyorum, ama dinletemedik. Bunun için de biraz önce, burada
arkadaşım konuşurken, herhâlde sinirleri yıprandığı
için, psikolojisi insanların bozulduğu için, burada kavga
başladı. Şık değil. Meclisin son gününde, son
günlerinde, insanların birbirlerini kırması, yarın
buraya yarısı gelecek yarısı gelmeyecek olan milletvekillerinin
sokakta birbirlerini gördüğünde kucaklaması lazım
iken yüzünü öte dönüp gitmesi daha mı iyi? Ama, bunun sebebi, birinci
etapta, bu insanları sekiz saat burada bilafasıla çalıştırmaktır
ve yanlıştır. Bunu bu kadarlıkla geçiyorum. Hiçbir
insanın birbirini kırma lüksü yoktur benim bildiğim
kadarıyla, ama, burada, bunlar oluyor. Laflar atılıyor
Laf atılır, ama, onun da bir nezaketi vardır. Burada konuşulur,
kürsü dokunulmazlığı var diye, hiç kimsenin, değil
Cumhurbaşkanına, Başbakana, milletvekiline, bir
başkasına hakaret etme lüksü yoktur, böyle bir kürsü dokunulmazlığı
yoktur diye düşünüyorum ve öyledir de. Hiç kimsenin birbirini
incitmeye hakkı yoktur.
Evet, şimdi, Anayasa teklifinde,
burada, iktidar partisine mensup milletvekili Ayhan Sefer Üstün
Bey kalktı, dedi ki: (Sanki sana sordular burada Anavatanın
ne yaptığını?) "Anavatanın sadece 4'üncü
maddede emeği vardır, diğerinde
" Hepsi hayırlı
olsun, sizin olsun, ama, yanlış. Anavatan burada olmasa, bu
yasa buraya gelmezdi Sevgili Sefer Üstün kardeşim.
Efendim, 4'üncü maddede ne demişiz?
"Siyasi partilerden barajı aşamayan partilerin birleşmesinin
toplamı yüzde 10'u geçerse, bunlar da aday gösterebilir."
demişiz. Yani, devede kulak! Ya, bir iktidar partisine bu yakışıyor
mu? Ya, buraya geldik, herkese rağmen bu Anayasa'nın değişmesine
"okey" demişiz. Size rağmen demişiz, sizlere
rağmen demişiz. Bizim, burada, anlaşamadığımız
dediğiniz, Cumhurbaşkanı seçmemek için elinizden geleni
yaptınız, gerek ana muhalefet veya iktidar partisi olarak
İktidar partisi 354 tane milletvekiliyle Cumhurbaşkanını
seçmeyecektir, sonra da gelip diyeceksin ki burada: "Efendim,
biz bunu yaptık." Hayır, yanlış yaptınız.
Yanlışınızı kabul edin, ne olur. Yanlışı
kabul etmek de erdemliliktir. Burada, evvelsi gün arkadaşım
beni 22 bin yerine 22 milyon dediğim için uyardı, gittim, kendine
teşekkür ettim 22 bin doğrudur diye. Ne oldu? İnsan yanlış
da söyleyemez mi ve yanlış yaptığınızı
niye kabul etmiyorsunuz? "Evet, biz hata yaptık, bu kadar sayıyla
Cumhurbaşkanını seçemedik, Meclisi mahkemelik ettik,
demokrasiyi çizdirdik" deyin. Bunları yaptınız.
Ondan sonra, kalkıyorsunuz: "Anavatan Partisinin hiçbir
şeyi yok." Yok, sizin olsun. İyiler sizin olsun, kötüler
bizim olsun, ama, bunu benim halkım biliyor, nasıl olduğunu
da takdir edecek güçte halk. Sanki bütün işi gücü bitmiş, buraya,
kürsüye çıktı "Anavatan şunu yaptı" diyor.
İyi, tamam, öyle yaptık, ama bu paket bizimdir. Bu paketi
Biz, Cumhurbaşkanı seçiminde her yedi senede bir kavga edilmesin
bu Mecliste diye, bir kriz çıkmasın diye, iki sene evvelinden
Sayın Başbakana mektup yazdık. O mektubumuza cevap
verseydi, bu paket evvelden getirilseydi, burada şimdi bu paket
konuşulurken sivil toplum örgütlerine sorulsaydı, anayasal
kuruluşlara sorulsaydı, ana muhalefetin ve diğer muhalefetin
görüşleri alınsaydı da, halk seçerken doğru dürüst
seçiyor bunu diye, hep birlikte, bunun emeği bizim, hepimizin
deseydik daha iyi değil miydi? Ne olurdu bir konsensüs yaratılsaydı?
Çok mu yanlış olurdu? Anlamadım gitti.
Evet, kim istemiyor ki dört senede
Milletvekillerinin beş senesinin fazla olduğunu, dört senenin
normal olduğunu herkes söylemez mi? Söylüyor. İşte
beş senelik milletvekili belli. Burada birbirlerine tahammülleri
kalmadı, konuşmalarına bile tahammül edemez oldular.
Demek ki, dört senede bir bu kafaları, bu vücutları yenilemek
lazım.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Nasıl
değiştireceğiz?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Lazım derim o zaman. Çünkü, öyle, yorulmuştur,
o beyin yoruldu demektir ki kavga ediyorsunuz, tahammül edemiyorsunuz.
Kim olursa olsun -sadece siz değil- kim laf atıyorsa,
eğer kürsüdeki hatibi dinleme lütfunda, nazikliğinde bulunamıyorsa,
onda bir şey vardır tabii ki. Ama, tekrar söylüyorum: Buraya
çıkan her hatip de hiç kimseyi incitecek bir laf söyleme hakkına
sahip değil. En azından yurttaşlık görevini okumuş
olması lazım. Yurttaşlık kitabında şunu
yazar: "Birinin hakkının başladığı
yerde diğerinin hakkı biter." der. Bunu bilmeyen burada
oturmasın, konuşmasın. Öyle hakaret var mı birbirinize!
Cumhurbaşkanına hakaret edeceksiniz, Başbakana hakaret
edeceksiniz, ondan sonra, oturduğunuz yerden birbirinize laf
atacaksınız! Ee ne oldu burası? Türkiye Cumhuriyeti'nin
Büyük Millet Meclisini ilkokul çocuklarının okuduğu
sınıfa benzetiriz o zaman. Evet, ondan sonra kavga da edersiniz,
laf da atarsınız. Lafı attıktan sonra tabii ki biraz
sonra da kavga başlar. İnsan tabiatında vardır bu.
Herkes Kurtulmuşoğlu değil ki, yerinde oturduğu
gibi dinlesin, buraya da geldiğinde istediği gibi konuşsun;
kimsenin hakkını yemeden, kimseye hakaret etmeden
doğruları söylesin. Bazen söyleyemez tabii. İşte
o zaman tahammül edeceksin.
Evet, Cumhurbaşkanını
halkın seçmesi kadar doğal bir şey yok. Ama, sevgili arkadaşlarım,
bu yasayı biz getirdik ama, bu yasanın eksikleri var, bunu
kabul edin. Bugünkü bu Cumhurbaşkanının yetkisiyle bunu
halka seçtirirseniz, hakikaten, yürütme ile Cumhurbaşkanı
arasında sorun daha fazla olur, bugünkünden daha da fazla olur,
bunu bilin. Ama, ne yapayım ki, sıkıştırdınız,
"siz bizim Cumhurbaşkanını burada seçtirmediniz,
biz de size, buyurun, Anavatan Partisi, senin teklifini kabul ediyoruz"
diye getirdiniz buraya.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Oy vermeyin
o zaman.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Bizim tabii ki, sözümüzden dönmemiz olası mı?
Var mı böyle sözümüzden dönmek? Hayır ve sonuna kadar da destekliyoruz.
Bakınız, bugün kullanılan oyda 4 tane oy kimin? Nereden
çıktı o kırmızı oy?
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa)
- Bizim değil, bize laf söyleme.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, herkes ne yaptığını
çok iyi bilir. Bakınız, 11.00'den 24.00'e kadar -gece sabaha
kadar neredeyse- çalışma nerede bu şekilde? Nedir, nereye
gidiyoruz? Niye bugüne kadar getirmedik bu kanun tekliflerini
de, şimdi hepsini birbirinin peşine sıralıyoruz,
getiriyoruz? Nedir bu telaşe?
Halk, zaten sizi biliyor, sizin ne
kadar güzel iş yaptıklarınızı biliyor(!) ona
göre sizi değerlendirecek. Yasaları çok çıkarmakla,
uygulayamadığınız müddetçe, size halk oy mu verecek
zannediyorsunuz? Burada yanlışı söylediğinizde,
buraya kalktığınızda "evet, biz yanlış
yaptık" dediğinizde oyunuzu mu kesecek zannediyorsunuz?
Diyecek ki: "Ulan, aferin be, doğruya doğru dedi, yanlışa
yanlış dedi" diye siz oy alırsınız, ama
doğruyu yaparsanız alırsınız, doğruyu
yapmazsanız hiçbir şey alamazsınız. Onun için, buraya
çıkıp
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkan, hemen bitiriyorum.
Buraya çıkan arkadaşlarım,
kürsü adabına, ne olur, uysunlar; kimseyi incitmesinler, kimseyi
kırmasınlar!
Bakınız arkadaşlarım,
şurada, gözümün önünde rahmetli Ömer, gözümün önünde buradan
giden arkadaşlarımın hepsi. Ne oldu? Nur içinde yatsınlar.
Bu dünya gelip geçici, bu Meclis de geçici. Kırmayın birbirinizi,
üzmeyin birbirinizi, bildiğinizi söyleyin, doğruyu söyleyin.
Yanlışlarla bir şey yapmaya kalkmayın diyorum.
Hepinize sevgiler sunuyorum,
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kurtulmuşoğlu.
Şahsı adına, Karaman
Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika efendim.
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
yapılması Hakkında Kanun'un 1'inci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bugün, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından iade
edilen Anayasa değişikliklerini ele alıyoruz. İade
gerekçelerine baktığımız zaman, gerekçelerin
hukuki olmaktan ziyade siyasi gerekçeler olduğu görülecektir.
Değerli arkadaşlarım,
öncelikle, bu Anayasa değişikliklerine neden gerek duyulmuştur?
Niçin cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi
gündemdedir. Kısaca, bu süreci irdeleyecek olursak, Türkiye
Büyük Millet Meclisi, mevcut yazılı Anayasa kurallarıyla
olağan seyrinde cumhurbaşkanı seçimine giderken, Cumhuriyet
Halk Partisi tarafından gerilim ve kriz politikasıyla karşı
karşıya bırakılmıştır. Önce, Sabih
Kanadoğlu ve Erdoğan Teziç tarafından 367 fikri ortaya
atılmış, daha sonra Meclisten kaçılmış,
iş Anayasa Mahkemesine havale edilmiş, bu arada, "Çatışma
çıkar" uyarısı Yüce Mahkemeye yöneltilmiştir.
Yine, demokrasi tarihimizde gece
yarısı bildirisi yerini almıştır. Anayasa
Mahkemesi, çok tartışılan kararıyla, Meclisin
cumhurbaşkanını seçmesinin önünü tıkamıştır.
Meclisin ve milletin iradesi bloke edilmiştir. 367 toplantı
yeter sayısı herhâlde dünyanın hiçbir hukuk düzeninde
yoktur. İstanbul Barosu eski Başkanı Avukat Yücel Sayman,
bu sürece "Cumhurbaşkanlığı seçim süreci hukuk
dışı bir süreçtir. Hukuk kalıbına uyduruluyor,
uymasa da uydurulmaya çalışılıyor." diyerek,
kendine göre tarif etmiştir.
Demokratik sistemi tıkayan
Anayasa Mahkemesi kararından sonra sistemin önünü açmak ve
1982 Anayasası'yla getirilen bir dengesizliği ortadan kaldırmak
amacıyla bu Anayasa değişikliği gündeme gelmiştir.
1982 Anayasası'yla sorumsuz Cumhurbaşkanlığı
makamına, seçimle iş başına gelen ve halka karşı
sorumlu olan hükûmetin üzerinde çok geniş yetkiler tanınmıştır.
Hiçbir parlamenter demokratik sistemde cumhurbaşkanının
bu kadar geniş yetkileri yoktur. Yapılmak istenen, Anayasa'da
Cumhurbaşkanına verilen yetkileri aynen muhafaza ederek,
sadece seçim usulünü değiştirmek ve Cumhurbaşkanını
halka seçtirmektir. Böylece, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini
bir kavga unsuru, makamını da tartışma konusu olmaktan
çıkarmak istenmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanımız,
iade gerekçesinde, özetle, bu değişikliğin, rejim değişikliği
getireceği, bir örneğinin bulunmadığı, bugün
anayasal sistemde Cumhurbaşkanının yansız olduğu,
denge ve istikrar unsuru olduğunu belirtmektedir. Ayrıca,
devlet başkanı ve hakem sıfatıyla, devlet organlarının
düzenli ve uyumlu çalışması için çalışıldığını,
halkın seçeceği bir cumhurbaşkanının bu özelliklere
uygun davranış gösteremeyeceğini ifade etmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
bu gerekçelere katılmak mümkün değildir. Bir defa, getirilen,
rejim değişikliği değil, mevcut kurallar aynen muhafaza
edilerek, sadece seçim usulünü değiştirmektir. Bu değişiklik,
kendine özgü bir değişikliktir.
Nitekim, Mustafa Kemal Paşa,
1 Aralık 1921 tarihinde Mecliste rejim ve sistem tartışılırken
"Ne yapalım ki demokrasiye benzemiyormuş, sosyalizme
benzemiyormuş, hiçbir şeye benzemiyormuş! Efendiler,
biz, benzememekle ve benzetmemekle iftihar etmeliyiz! Çünkü, biz,
bize benziyoruz." demiştir. Peki, biz, bugün, niye başkalarına
benzeyelim? Kaldı ki, mevcut Cumhurbaşkanımızın
yansız ve tarafsız davrandığını iddia edebilir
miyiz? Yaptığı atamalardan affettiği mahkûmlara,
gecesine katıldığı televizyonlardan milletvekillerine
gönderdiği davetlere kadar, hep, belli bir siyasi görüşe
yakın durduğunu hepimiz biliyoruz.
İade gerekçeleri arasında
"Cumhurbaşkanını halkın seçmesi durumunda,
bir tarafta Başbakanın, diğer tarafta halk tarafından
seçilen Cumhurbaşkanının varlığı yürütme
organını iki başlı kılacak ve siyasallaştıracak,
denge ve istikrar makamı olmaktan çıkaracak." deniyor.
Bu gerekçeye de katılmak mümkün değildir. Bugün, birçok Avrupa
ülkesinde, cumhurbaşkanını halk seçtiği gibi,
5+5 formülüyle yeniden seçilmek isteyecek olan Cumhurbaşkanı,
halkın taleplerine daha açık olacak ve halkın temsilcileriyle
daha uyumlu çalışacaktır.
Kaldı ki, bugünkü sistemin
kriz üretmediği söylenebilir mi? Cumhuriyet tarihinin en büyük
siyasi ve ekonomik krizi, Cumhurbaşkanının Başbakana
Anayasa fırlatmasıyla olmamış mıdır? Mevcut
Cumhurbaşkanı, hem önceki Hükûmet hem de bugünkü AK Parti
Hükûmetiyle uyumlu çalışabilmiş midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlayın.
MEVLÜT AKGÜN (Devamla) - Demek ki,
bugünkü sistem, kriz üretmeye daha yakın bir sistemdir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
iade gerekçeleri arasında, Meclisin meşruiyetini sorgulayan
ifadeler varsa da, 16 Mayısta görev süresi dolan ve kendisini
seçen partilerin Meclis dışında kaldığı
hesap edilirse, kimin meşruiyetinin sorgulanması gerektiğini
kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün, 27 Mayıs tarihi idi. Bu tarih, demokrasi
tarihimizde kara bir sayfa olarak anılmaktadır. Cumhuriyet
Halk Partisinden istifa eden Hakkâri Milletvekili Sayın Esat Canan
"CHP, muhtıradan medet umuyor." diyor.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sen ne
söylüyorsun? Bak, Afyonlular geliyor, haberin olsun!
MEVLÜT AKGÜN (Devamla) - Sayın
Baykal da kendisine sorulan bir soruya, darbe dönemlerinden sonra
siyasi yelpazenin değiştiğini iddia ederek, örnek
olarak da 12 Mart ve 28 Şubatı göstermektedir. Adına sosyal
demokrat diyenlerin, konumunu yeniden gözden geçirmesi gerekir.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Sen kendi
konumuna bak.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sen kendi
konumunu gözden geçir.
MEVLÜT AKGÜN (Devamla) - Bu, sosyal
demokrasi değil, olsa olsa, postal demokrasi olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Yakışmıyor, yakışmıyor, bu sözler
sana yakışmıyor.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Dolmabahçe'de
ne konuştuğunu anlatsana sen!
MEVLÜT AKGÜN (Devamla) - Bu düşüncelerle,
Sayın Cumhurbaşkanımızın iade gerekçelerine
katılmıyorum.
Anayasa değişikliklerinin
Meclisimizden aynen geçeceğini umuyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Akgün.
Şahsı adına, Kastamonu
Milletvekili Sayın Musa Sıvacıoğlu.
Buyurun Sayın Sıvacıoğlu.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan Anayasanın Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine
İlişkin 1433 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Getirilmek istenen değişiklik,
bilindiği üzere, 1982 Anayasası'nda Millet Meclisi seçimleri
beş yılda bir yapılmak üzere hükme bağlanmış
idi. 1961 Anayasası'nda ise, bu süre, dört yıl olarak tespit
edilmişti.
Öteden beri, muhalefetin de istediği,
sık sık dile getirdikleri erken seçim şeklindeki muhalefetin
görüşü ve neticede iktidar partisinin hazırlamış
olduğu bu tasarıyla birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisi
seçimlerinin dört yılda bir yapılması bu tasarıyla
getirilmektedir.
Çok partili siyasi hayata geçtiğimiz
1950 seçimlerinden günümüze kadar, 13 milletvekili genel seçimi,
8 milletvekili ara seçimi, 11 yerel yönetimler seçimi, 8 Cumhuriyet
Senatosu kısmi seçimi olmak üzere 41 tane seçim yapılmış
bulunmaktadır.
Evet, seçimler, millet iradesinin
Türkiye Büyük Millet Meclisine yansımalarının bir
işaretidir.
Daha önce Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına konuşan Sayın Oya Araslı, talihsiz bir
beyanla "Çoğunluk iradesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
iradesi, halkın iradesine bağlanamaz." şeklinde
bir ifadede bulundular. Bu, açıkçası, Anayasa profesörü
olan Hocamızın, Anayasa'nın 6'ncı maddesinde
işaret edilen Egemenliğin kayıtsız şartsız
millete ait olduğu
OYA ARASLI (Ankara) - Ne alakası
var ya?
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) -
Türk milletinin egemenliğini Anayasa'nın koyduğu
esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanacağına, egemenliğin
kullanılmasının hiçbir suretle, hiçbir kişiye,
zümreye veya sınıfa bırakılamayacağına,
hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa'dan almayan
devlet yetkisini kullanamaz ilişkisiyle tamamen çelişkili
bir vaziyettedir. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı
altında yer alan egemenliğin kayıtsız şartsız
millete ait olduğu ilkesine tamamen de aykırı bir vaziyettedir.
Ve yine, Cumhuriyet Halk Partisinden
konuşan Sayın Aksöz'ün de "Biz, hukuk savaşını
kazandık." şeklinde bir beyanları oldu.
Evet, belki de bu
Son merci olarak
Anayasa Mahkemesi elbette son kararı verebilir, ancak, bu,
hiçbir zaman Türk milletinin verdiği bir karar manasına da
gelemez.
Elimde, Cumhuriyet Halk Partisinin
Anayasa Mahkemesine müracaat ettiğine ilişkin bir layihaları
var.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Dilekçe,
dilekçe
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) -
Burada, davacı Ali Topuz, Kemal Anadol olmak üzere imzalar
atılmış ve Anayasa Mahkemesine müracaat edilmiş.
Burada açıkça "Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
Cumhurbaşkanının seçilmesi derhâl durdurulmalıdır,
yürütmenin durdurulma kararı verilmelidir" şeklinde
Anayasa Mahkemesine müracaat ediliyor.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Oku da biraz
Anayasa öğren!
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) -
Burada, evet, davacı Cumhuriyet Halk Partisi, davalı Türk
milletinin iradesi. Evet, davalı Türk milletinin iradesi. (AK
Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
YILMAZ KAYA (İzmir) - Hâlâ kendinizi
öyle avutuyorsunuz, öyle avunuyorsunuz,
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) -
Bunun avukatı, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çoğunluğu
da olan Adalet ve Kalkınma Partisi.
OYA ARASLI (Ankara) - Musa Bey, siz
okuduğunuzu anlamıyorsunuz.
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) -
Bunların davası, delilleri, şahitleri her şeyiyle
hazır. Bu, nereye gidecek?
ATİLLA KART (Konya) - Musa Bey,
hukukçu musunuz siz?
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) -
Evet, artık, Anadolu'nun bütün şehirleri, bütün ilçeleri,
bütün köyleri murafaalı bir duruşma yapacak. Murafaanın
ne demek olduğunu da bizim hukukçularımız çok iyi bilirler.
OYA ARASLI (Ankara) - Sen söylediklerini
bir iyi bilsen de, başkalarının neyi bilip bilmediğini
bir anlasan.
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) -
Şu anda zaten bir yerde duruşma başladı, devam ediyor.
Anadolu'nun bütün ilçelerinde, köylerinde, şehirlerinde bu
devam ediyor.
ORHAN DİREN (Tokat) - Karar 22
Temmuzda
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) -
Neticede, 22 Temmuz tarihi geldiğinde
YILMAZ KAYA (İzmir) - O zaman
da AKP kalmayacak.
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) -
evet, temyiz mahkemesi olarak da yüce Türk milleti bir karar verecek.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Bu kararı
göreceğiz 23 Temmuzda, göreceğiz.
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) -
Yüce Türk milletinin o kararı, işte burada ifadesi bulunan,
egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletine
ait olduğunun iradesinin, yeniden, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
tecellisidir. Bu iradeden de hiçbir kimsenin, hiçbir grubun -ister
iktidarda olsun, ister muhalefette olsun- bundan kaçınması
da mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILMAZ KAYA (İzmir) - Kaçamayacaksınız
zaten, kaçamayacaksınız.
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) -
Bundan tabii ki siz kaçamayacaksınız.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Gömüleceksiniz,
gömüleceksiniz.
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; artık, son
durumlarına doğru yaklaşıyoruz.
22 Temmuz tarihi geldiğinde,
23 Temmuz sabahında sandıklar açıldığında,
bu davayı kimin kazandığı, egemenliğin kayıtsız
şartsız kime ait olduğu, millî iradenin ne şekilde
tecelli edeceği ve neticede temyiz mercisinin yegâne sahibinin
Türk milleti olduğu açık ve net bir şekilde görülecek
diyor, ben, yüce Meclisi, sevgi, saygı, muhabbetle selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
YILMAZ KAYA (İzmir) - Davadan
kaçan hukukçu mu olur ya!
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat)
- Aksini söyleyen mi var?
YILMAZ KAYA (İzmir) - Sen hukukçu
musun?
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Sıvacıoğlu.
OYA ARASLI (Ankara) - Sayın
Başkan, biraz önce konuşan sözcü, adımı da zikrederek,
görüşlerimi çarpıtmak suretiyle açıklama yapmıştır.
Söz istiyorum.
BAŞKAN - Efendim üzerinde inceliyorum.
69'uncu maddeye göre, lütfen,
açıklama yapabilirsiniz, buyurun. Yalnız, tabii ki, sadece
açıklama rica ediyorum.
VII. -
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın, Kastamonu Milletvekili
Musa Sıvacıoğlu'nun, konuşmasında, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
OYA ARASLI (Ankara) - Sayın
Başkan, söz verdiğiniz için teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, bazı
öyle konular vardır ki, bunlar hukuk fakültesi birinci sınıfında
öğretilir ve bilmeyenler de birinci sınıftan ikinci
sınıfa geçmezler. Ama, bazıları için bir şeyi
bir kere anlatmak yetmez, çünkü öğrenmezler, çünkü anlamazlar,
birkaç kere anlatmak gerekir. Ona rağmen anlayamayan da olur. O
zaman yapılacak hiçbir şey yoktur...
AHMET YENİ (Samsun) - Bu millet
cahil değil Hocam.
OYA ARASLI (Devamla) -
bu, onların
problemidir deyip olayı bırakmak gerekir.
AHMET YENİ (Samsun) - Bu millet
cahil değil.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
müdahale etmeyelim.
OYA ARASLI (Devamla) - Ama, ben, burada
bir çarpıtma olduğu için, görüşlerim tamamen yanlış
bir biçimde anlaşılıp, o anlama doğrultusunda buraya
yansıtıldığı için söz almak ihtiyacını
duydum.
Egemenliğin kayıtsız
şartsız millete ait olduğu, hepimizin bildiği,
yadsıyamayacağımız, Anayasa'mızda yazılı
olan bir ilkedir. Böyle bir ilkenin Anayasa'mızda yer almış
olmasından hepimiz onur duyarız, ama, egemenliğin halka
ait olması demek, Meclisteki çoğunluğun iradesinin
eşittir halkın iradesi olduğu anlamına gelmez.
Mecliste iktidar da vardır, muhalefet de vardır. İktidar
partisi milletvekillerini de, halk, oyuyla seçer, egemenliği
adına kullansın diye; muhalefet partisi milletvekillerini
de halk seçer, egemenliği adına kullansın diye. Bu nedenle,
"Ben iktidarım, burada çoğunluğum var, ne dersem,
bu halkın iradesine eşittir, benim söylediğim halkın
iradesi." demek yanlıştır. Dünyanın neresine
giderseniz gidin, yanlıştır. Bu, bir tahakkümcü demokrasi
anlayışıdır, bu demokrasi anlayışı
bütün ülkelerde tarihin derinliklerine gömülmüştür. Ama, içinizde
kimileri hangi çağda yaşadığının farkında
değil ise, hâlâ tarihin derinliklerinde, geçmişte kalmış
günlerinde kendilerini ve Türkiye'yi yaşıyor varsayıyorlarsa,
buna yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur; zihinleri
açılsın, okusunlar, okuduklarını anlasınlar,
çağdaş demokrasinin, çoğulcu demokrasinin ne anlama
geldiğini bilebilsinler dileğini onlar için ifade etmekten
başka.
Ben de aynı dileği burada
dile getiriyorum. Benim söylediklerimde hiçbir yanlış
yoktur. Anayasa hukuku konusunda yazılmış olan her
ders kitabında, ilk sayfalarda, bu benim söylediğim yazılıdır,
ama, tabii okuduğunu anlayabilmek gerek. Okuduğunu anlayamayanlara
da Allah böyle bir yetenek versin diye diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Araslı.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
5.-
10.5.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresi ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/1368)(S.
Sayısı:1433) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
1'inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddenin gizli oylamasına
Adana ilinden başlıyoruz.
Sayın Kâtip Üyeler yerini alsın
ve görevlerinin başına gelsinler lütfen.
(Oyların toplanmasına
başlandı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oylamada Maliye Bakanı Sayın Unakıtan yerine Devlet
Bakanı Sayın Ali Babacan, Millî Savunma Bakanı Sayın
Gönül yerine Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe vekâleten
oy kullanacaklardır.
(Oyların toplanmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oyunu kullanmayanlar oyunu kullansınlar, Kâtip üyeler eğer
kullanmadıysa, kullansın.
(Oyların toplanmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Oylama işlemi
tamamlanmıştır.
Kupalar kaldırılsın.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
10.05.2007 tarihli ve 5660 sayılı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun 1'inci maddesinin gizli oylaması sonucunu açıklıyorum:
Oylamaya 370 sayın milletvekili
katılmıştır.
Kabul : 368
Ret : 1
Geçersiz : 1
Böylece, madde kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
79 uncu maddesinin ikinci fıkrasında geçen "seçim tutanaklarını"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ve Cumhurbaşkanlığı
seçimi tutanaklarını" ibaresi; son fıkrasında
geçen "halkoyuna sunulması" ibaresinden sonra gelmek
üzere "Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi"
ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Tuncay
Ercenk.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA TUNCAY ERCENK (Antalya)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok önemli
bir Anayasa değişikliğini, yine, bu kürsüde, yüce Mecliste
konuşuyoruz.
Öncelikle, bu teklifin getirilişiyle
ilgili usul konusunda yapılan hatayı arz etmek istiyorum:
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının iade tezkeresi
Meclise 25/5/2007 tarihinde geldi, aynı gün Anayasa Komisyonuna
havale edildiği bildirildi. Yine, Danışma Kurulu toplantı
tarihi 26/5/2007, toplantı saati 10.30. İade tezkeresinin
Genel Kurulda okunma tarihi 26/5/2007, saati 11.30. Yani, kırk sekiz
saat geçmeden komisyonlarda görüşülmesi için toplanan Danışma
Kurulunun yapıldığı saatlerde, iade tezkeresi
henüz Genel Kurulda okunmuş değil. Yani, hukuki süreç, Anayasa'ya
ve İç Tüzük'e uygun olarak başlatılmış değil.
Hukuki süreç, tezkerenin Genel Kurulda okunmasından sonra
başlayacak ve Genel Kurulda okunmasından sonra Anayasa Komisyonuna
havale edilecek, ancak 25/5 tarihinde Anayasa Komisyonuna havale
edilmesi usule ve İç Tüzük'e aykırı bir durum. Özellikle
bunu yüce Meclise arz etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dönemini tamamlamış, "Benim sürem
bitti, artık yoruldum." diyen bir Meclisin Anayasa'da bu kadar
önemli bir değişikliği yapma yetkisini kendisinde
görmemesi gerektiğine inanıyorum. Şimdi, seçime gitme
kararı almışsınız. Parlamento 22 Temmuzda yenilenecek
ve yeni milletvekilleri Parlamentoya gelecek, ama siz, giderek ülkenin
rejimini de etkileyebilecek, toplumun yapısını,
işleyişini, devletin yapısını, kurumlar arasındaki
diyaloğu kurabilecek değişikliği yapan bir Anayasa
değişikliğinin, süresi bitmiş bir Parlamentoda
yerine getirilmesi ve bu Meclise getirilmiş olması bence
geleneklere çok uygun bir davranış değil; yasaya da aykırı,
geleneklere de aykırıdır diye düşünüyorum. Ülkenin
rotasını ve sistemini değiştirmeye dönük bir Anayasa
değişikliği bu. Bu kadar önemli bir değişikliğin
giderayak, apar topar, yangından mal kaçırırcasına
Meclise getirilmiş olmasını doğru bulmuyoruz,
şık bulmuyoruz.
Şimdi, bu teklif nasıl geldi?
Maalesef, akşam yatılıyor, sabah kalkılıyor,
"Bir Anayasa değişikliği yapalım." Nasıl
bir Anayasa değişikliği bu? Sistemi değiştiren
bir Anayasa değişikliği. Bir apartman yönetim kadrosunun
oluşturacağı bir yönetmelik hazırlamıyorsunuz,
değiştirmiyorsunuz; Anayasa'yı değiştiriyorsunuz,
yani, Anayasa, bir toplumun işleyişini, temelini, kurallarını
ortaya koyan bir Anayasa, bir kurum. Siz burada bir değişiklik
yaparken çok önemli tartışmaları, çok önemli düşünceleri,
ortaya çıkıp, masaya yatırıp ondan sonra tartışarak
ancak böyle bir değişikliğin ülkeye ne getirip götürmeyeceğini
tartıştıktan sonra teklifi getirmenizde yarar vardır
diye düşünüyorum.
Şimdi, AKP'li sözcüler diyorlar
ki: "Efendim bunlar tartışıldı, yirmi yıldır
tartışılıyor." Tartışma ile konuşmayı
ayırmak lazım. Tartışma ayrı şey, konuşma
ayrı şey. Yirmi yıldır belki bu konu konuşuluyor
ama, üniversitelerle, bilim organlarıyla, TÜSİAD'la, sivil
toplum örgütleriyle, barolarla, siyaset adamlarıyla, hocalarla,
muhalefet partileriyle, toplumun değişik kesimleriyle
oturup konuşularak hazırlanmış bir teklif değil.
Bu açıdan önemli bir yanlışın bu Meclis tarafından
da reddedileceğini düşünüyorum.
Sivil toplum örgütlerinden görüş
alınmamış, hiçbir üniversiteden görüş alınmamış.
Bir yıl, iki yıl tartışılması gereken bir
teklif bu. Ancak ondan sonra, artısıyla eksisiyle bu Meclisin
önüne getirilmesi gereken bir teklif. Süresi bitmiş bir Meclisin
hatta, böyle bir teklifi görüşmesi ve kabul etmesi, öyle sanıyorum
ki, Türkiye'nin geleneklerine, Türkiye Cumhuriyeti'nin devletinin
ciddiyetine de siyasi devlet adamının ciddiyetine de yakışmaz
diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Siyaset
inatla yapılmaz, siyasette inatlaşma olmaz; Anayasa'yla,
halkla, devletin kurumlarıyla inatlaşma olmaz; hele hukukla,
yargıyla hiç inatlaşma olmaz. Şimdi, ben öyle sanıyorum
ki, bu teklif, bir inatlaşma sonucu olarak getirildiğini
görüyoruz ve bunun örneklerini de ben size izin verirseniz arz etmek
isteyeceğim.
Şimdi, iktidar, Başbakan
halkla, üniversiteyle, muhalefet ile kavga etmez. Herkesle uzlaşarak
devleti yönetmek zorundasınız. Cumhurbaşkanı seçiminde
inatlaşıldı. Devleti ve milleti, bayrağıyla
bağımsızlığını, devletin tekliğini,
ulusal bütünlüğünü temsil eden bir kuruma inatlaşarak bir
kimse seçilmez, ancak uzlaşmayla olur. Anayasa bunu belirtiyor
zaten. Uzlaşma varsa siyaset kültürü vardır, uzlaşma
kültürü varsa siyaset vardır ve siyaset ciddi bir rotanın
içinde yerini alır.
Şimdi, ben bakıyorum,
"Abdullah Gül kardeşimi Cumhurbaşkanı adayı
gösterdim, yüce Meclis sen bunu seçmedin, ey muhalefet sen bunu seçmedin,
Anayasa Mahkemesi sen buna karşı çıktın, öyleyse
ben de sana Anayasa'da değişiklik yapıyorum ve Cumhurbaşkanı
seçimini, yöntemini değiştiriyorum." Böyle bir anlayışın
siyaset adamlığı ciddiyetiyle, devlet ciddiyetiyle
bağdaşmadığını düşünüyorum.
Şimdi, Abdullah Gül kardeşimiz
olabilir, ancak, hakkında dava olan bir kardeşimiz aynı
zamanda Abdullah Gül ve yine eşi tarafından Türkiye'nin Avrupa
Birliğine şikâyet edildiği birisi Abdullah Gül, Sayın
Dışişleri Bakanı. Şimdi, böyle bir isim, dayatılarak,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanı hâline getirilebilir
mi? "Hayır, ben yaptım oldu, ben söyledim." AKP'de
başka insan yok muydu? Sayın Baykal bu konuda gerekli uzlaşma
arayışlarını her zaman, bütün gücüyle savunan bir
insan ve size de bu konuda gerekli çağrıyı da yaptı.
Nasıl yaptı, bakın: 3 Kasım Seçiminden sonra uzlaşmanın
en güzel örneğini verdi Sayın Baykal, en güzel örneğini
verdi. Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir şekilde,
AKP Genel Merkezini ziyaret ederek uzlaşmanın örneklerini
gösterdi ve orada "Devletin rotasıyla, rejimin, cumhuriyetin
temel ilkeleriyle uğraşmayın, bu konuda bir tartışma
açmayın, sonuna kadar arkanızdayız." dedikten
sonra ve 76'ncı maddenin değişikliğini Meclis gündemine
getirdi. Eğer Anayasa'nın 76'ncı maddesindeki değişiklik
olmasa idi, Sayın Erdoğan, acaba o düştüğü yerden
kalkma imkânını elde eder miydi? "Yiğit düştüğü
yerden kalkar." deniyordu. Eğer o 76'ncı maddedeki değişiklik
bizim önerimizle -vetoya rağmen- yapılmamış olsaydı,
o yiğit düştüğü yerden kalkabilir miydi? Gerçi bizim
yiğit attan da düşüyor ya!
A. YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - En
önemlisi, halkın gönlünden düşmemesidir.
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Şimdi,
Sayın Baykal, ısrarla: "AKP'li biri Cumhurbaşkanı
olamaz deme hakkını kendimde görmüyorum
" Cümlesi aynen
budur. Önemli olan budur. Fakat, bir üçlü çıkıyor, "ya
sen ya ben ya o" diyerek, bir dayatma içinde Cumhurbaşkanı
seçilmez. Olmaz, olmamalı.
AHMET YENİ (Samsun) - Halkımız
Gül'ü bekliyor, Gül'ü.
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Olmaz,
olmadı.
AHMET YENİ (Samsun) - Milletimiz
Gül'ü bekliyor, Gül'ü.
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Olmadı.
367'yi belirtelim, 367 getirelim, 367'yle seçelim. Hayır, fasa
fiso, olmaz. Efendim, muhalefet partisiyle görüşmeyeceksin,
üniversiteyle görüşmeyeceksin, halka danışmayacaksın,
ben yaptım oldu diyeceksin. Kim o?
AHMET YENİ (Samsun) - Milletimiz
Gül'ü bekliyor.
BAŞKAN - Sayın Yeni, müdahale
etmeyin lütfen.
TUNCAY ERCENK (Devamla) - 3 kişiden
biri Cumhurbaşkanı olacak. Var mı böyle bir şey? Türkiye'de
başka yok mu, 72 milyonun içinde Cumhurbaşkanı olacak?
AKP içinde yok muydu başka? Sayın Erdoğan'ın kafasındaki
isim başka, Sayın Arınç'ın kafasındaki isim
başka, halkın kafasındaki isim başka? "O önemli
değil, benim dediğim olacak" diyorsanız işte
bu tıkanıklığı buraya getirirsiniz. Meclisi
de tıkarsınız, ülkeyi de tıkarsınız, ülkeyi
de hak etmediği sıkıntıların içine sokmuş
olursunuz.
Şimdi, Sayın Başbakanın
sözlerini ben okuyorum izin verirseniz. "Siyaset bir uzlaşı
alanıdır. Sadece sayısal güce dayanan bir yönetim anlayışını
benimsemiyoruz Toplumsal mutabakattan güç alan bir siyaset anlayışından
yanayız." Başbakan söylüyor bunu. "AKP İktidarı
her türlü dayatmacı, buyurgan, tek tipçi yaklaşımları
sağlıklı bir demokratik sistem için engel olarak görür."
diyor Başbakan. Şimdiki nokta ne? Şimdiki nokta, bunun
tam tersi. Zaten, sürekli bu söylenenlerin tersini yapma, ülkeyi
bu hâle getirdi. Bu açıdan, inanıyorum ki, yüce Meclis, böylesine
rejimi etkileyecek bir teklifin kısa sürede reddini sağlayacak
ve ülkenin önünü açılacak bir noktaya getirecektir.
Şimdi, değişikliğin
ciddiyetini bir tartışalım izin verirseniz. 6 Mayıs
2007'de burada Cumhurbaşkanlığı oylaması yapılıyordu,
6 Mayıs 2007, Sayın Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı
oylanıyordu burada. Aynı saatlerde bir gün önce de Anayasa
değişikliği yapılarak Cumhurbaşkanının
halka seçtirilmesi konusu da görüşülüyordu.
Peki, o anda, 6 Mayıs 2007'de
Sayın Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçilseydi ne olacaktı?
"Vazgeçtik, kusura bakmayın, Abdullah Gül kardeşim,
gösterdiğim aday Cumhurbaşkanı oldu." Bu iş bitecek
miydi? Bunun ciddiyetsizliğini özellikle yüce halkımıza
ve yüce Meclise sunmak istiyorum.
Şimdi, iade tezkeresinde Sayın
Cumhurbaşkanı çok önemli bir şeye dikkat çekiyor, diyor
ki: "Sadece bu maddede değişiklik yapmak yeterli değildir.
Cumhurbaşkanı yetkilerini düzenleyen maddelerde de değişiklik
yapmak zorundasınız."
Şimdi, ben, size, izin verirseniz,
Anayasa'nın 6'ncı maddesinden bir bölüm okumak istiyorum:
"Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir
kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz.
Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan
bir Devlet yetkisi kullanamaz."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Şimdi,
bu madde ortada dururken, siz, egemenliği bir kişiye havale
edecek bir değişikliği nasıl yapacaksınız
Anayasa'da? Anayasa'da egemenlik organlar tarafından kullanılır,
kişi tarafından değil ama siz, Anayasa değişikliği
yaparak, kişi tarafından bir egemenliğin kullanılmasını
getiriyorsunuz. Bu da Anayasa'nın 6'ncı maddesine de aykırı
bir girişim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; toplumla, Anayasa'yla, yargıyla, üniversiteyle
kavga edenler, Cumhurbaşkanı seçim yöntemini değiştiremezler.
"Laiklik de neymiş, halk isterse tabii ki elden gidecek."
diyenler Cumhurbaşkanı seçtiremezler. Hikmet Yar'ın
önünde diz çökenler Cumhurbaşkanı seçtiremezler. "Demokrasi
bizim için araçtır." diyerek cumhuriyeti tahrip edenler, Cumhurbaşkanı
seçemezler. El Kadı'ya kefil olanlar, Cumhurbaşkanı seçimini
yapamazlar. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Bak yalan, koskoca yalan." diyenler, Cumhurbaşkanı seçiminde
etkili olamazlar. "Bu cumhuriyet döneminin sonudur, laik sistem
iflas etmiş demektir ve biz kesinlikle onu değiştirmek
istiyoruz." diyenler, Cumhurbaşkanı olamazlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Efendim, son cümlenizi
alayım lütfen.
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Dokunulmazlığı
kaldıralım sözünü tutmayan, yoksulluğu ve yolsuzluğu
artıranlar, Cumhurbaşkanı seçilemezler.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ercenk.
2'nci madde üzerinde Anavatan Partisi
Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Konuşmayacağım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim,
konuşmuyorsunuz.
Şahısları adına,
Manisa Milletvekili Sayın İsmail Bilen.
Efendim, zamanı iyi kullanırsanız
memnun olurum.
Süreniz beş dakika.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Anayasa değişikliği
paketi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Kısaca, geçmişe dokunmadan,
ancak, niye bugün bu paketi önünüze getirdiğimizi açıklamayı
düşünüyorum.
Bu paket bugün önümüze niye geldi
ve paketle neler getiriliyor? Biliyorsunuz, mevcut Parlamentonun
Cumhurbaşkanını seçme imkânı, ihtimali kalmamıştı.
Anayasa Mahkemesi kararıyla gelecekte oluşacak ihtimalleri
de göz önüne alarak parçalı bir parlamento yapısı
oluşması hâlinde bu tıkanıklık daha da derinleşecekti.
Bu paketle, Cumhurbaşkanını
halkın seçmesini, Cumhurbaşkanının görev süresinin
5+5 olmasını ve görev süresini yedi yıldan beşe
düşürmeyi ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev süresinin
de beş yıldan dört yıla düşürülmesini ve nihayet,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin de İç Tüzük gereği toplantı
yeter sayısını üçte 1'e düşürmeyi hedefledik. Bununla
da ilerideki toplantılarda yeni bir kanuni veya hukuki ihtilaflara
düşülmesini engellemeyi düşündük.
Şimdi, yapılan tartışmalara
baktığımda, Cumhuriyet Halk Partisinin özellikle gündeme
getirdiği eleştirileri göz önüne aldığımda,
bu tıpkı oyun bilmeyen gelinin mazeretine benziyor,
"Yenim dar." diyor.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Yapma ya!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
- Halkın huzuruna çıkmaktan imtina ettiği, halk nezdinde
itibar görmeyeceğini veya göstereceği adayın itibar
görmeyeceğini bildiği için de bugün bu malum gerekçelerle
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin
önüne set çekmeye çalışıyor. Komisyonda da bunları
yaşadık.
Sayın Komisyon Başkanımızın
talebesi olarak, kendisine de çok teşekkür ediyorum. Sayın
Başkanın engin sabrı sayesinde bu tasarı bugün Genel
Kurulun gündemine inmiştir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Sayın Kuzu yeniden sınava girecek!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
- Evet, engin sabrı sayesinde.
Değerli arkadaşlar, ben
sizi sabırla dinledim. Bakın ben de bir hukukçuyum. Hukukçu
arkadaşlarım da bilir, Türkiye'de birçok, en az sizler, bizler
kadar saygın hukukçu, hukukun omurgasının kırıldığını,
hukuka işkence yapıldığını iddia etti.
Ancak, Anayasa Mahkemesi bütün bu görüşlere rağmen bir karar
verdi. Elbette ki, Parlamento ve hepimiz bu karara saygı göstereceğiz.
YILMAZ KAYA (İzmir) - İyi
ki saygı gösteriyorsun!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
- Tuncay Bey biraz önce konuştu, "Sayın Cumhurbaşkanını
halk seçerse, temsil yetkisini, egemenliğin kullanılmasını
tek kişiye devrediyorsunuz." dedi. Böyle bir şey yok.
Biraz önce Cumhuriyet Halk Partili bir başka arkadaşım
konuşurken de, efendim parlamenterlerin, milletvekillerinin
tek başına müracaatının engellendiğini ve
yeni dışarıdan veya içeriden gösterilecek Cumhurbaşkanı
adaylarının da 20 kişiye muhtaç edildiğini, âdeta
yalvarma durumunda, pozisyonunda bırakıldığını
iddia ettiler. Mevcut Anayasa elimde, açıp okursanız, eski
Anayasa'mızda da 110 milletvekilinin Cumhurbaşkanı
adayını gösterebileceği, imzalarıyla birlikte
gösterebileceğini göreceksiniz. Biz bunun sayısını
aza indirerek, başkalarına, 110 kişiye yalvarmak yerine
belki 20 kişiye müracaat etmeyi getirmişiz. Bundan daha
demokratik bir şey olabilir mi?
YILMAZ KAYA (İzmir) - İkinci
dönem ne oluyor, ikinci dönem?
İSMAİL BİLEN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanını halk
seçecekse, halkın güvenini alacaksa elbette ki, Sayın Cumhurbaşkanı
halka hesap verecektir. Siyasi hesaplaşma yeri, bir dahaki seçilme
gününe kadardır, bütün dünyada da böyledir, Türkiye'de de böyle
olmalıdır. Mevcut Cumhurbaşkanının da
başka bir hesap verme pozisyonu var mıdır veya getirilen
teklifte Cumhurbaşkanının mevcut yetkilerinin artırıldığını
iddia edebilir misiniz?
Bazı arkadaşlarımız,
ya hukuku bilmiyor ya Anayasa'yı okumadı ya mevcut durumdan
bihaber. Cumhurbaşkanının sanki bugün yeniden yetkileri
artırılıyormuş gibi birtakım iddialarla, sizin
deyiminizle savlarla, bu halkın huzurundan kaçmanız
doğru algılanmayacaktır.
HASAN ÖREN (Manisa) - İsmail,
sen hukuku hiç bilmiyorsun!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
- Siz, elitlerin temsilcisi olma niyetinde ve arzusundasınız,
aristokratların temsilcisi olma arzusu ve niyeti içerisindesiniz.
Biz ise halkın temsilcisi olma niyet ve arzusunu taşıyoruz.
İnanıyoruz ki, halkın huzuruna çıktığımızda,
birbirimize baktığımızda, kucaklaştığımızda,
temasa geçtiğimizde, ellerimizi sıktığımızda,
halkımız, bizim ne söylediğimizi, ne anlatmak istediğimizi
gayet iyi anlayacaktır.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Gidebilseniz
olacak da gidemiyorsunuz ki!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, Anavatan Grubundan çıkan bazı
arkadaşlarım da söylediler, Anavatanın da böyle bir
değişiklik teklifi gündemine alınmış, bize
de teklif edildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL BİLEN (Devamla)
- Toparlıyorum efendim.
BAŞKAN - Efendim, son cümlenizi
rica ediyorum.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
- Doğrudur, onlara da teşekkür ediyoruz. Ancak, bizim de
programımızda, tüzüğümüzde halk tarafından seçilmesi
vardır ve onlara da ayrıca destek verdikleri için teşekkür
ediyorum. İnşallah, kabul edilecek Anayasa değişiklik
paketiyle halk tarafından seçilecek Cumhurbaşkanı
da bütün milletin ve devletimizin temsilcisi olacaktır diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bilen.
Şahsı adına, Uşak
Milletvekili Sayın Ahmet Çağlayan, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AHMET ÇAĞLAYAN (Uşak) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Yasa'nın 2'nci maddesiyle ilgili düşüncelerimi bildirmek
üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Anayasalar ve yasalar uyulmak
için vardır, uyulduğu sürece yaşar. İngilizlerin
bir Magna Carta'sı vardır bilirsiniz, örfi bir anayasadır,
yazılı değildir, ama, İngilizler ona uymayla ilgili
mükellefiyetini gösterdikleri için, yazılı olma gereği
bile yoktur ve o, yaşanan hâlde yürürlüğünü devam ettirmektedir.
Hâlbuki, bizde 1924 Anayasası vardı; 1961 yılında,
bir ihtilal sonunda ortadan kaldırıldı. Hürriyetler
biraz daha geniş olsun diye 1961 Anayasası getirildi. Daha
sonra, terör olayları nedeniyle bu hürriyetler fazla geldi denildi
ve 1982'de yine bir darbe Anayasası'yla o da rafa kaldırıldı.
Şimdi uygulanan 1982 Anayasası, yani bir darbe Anayasası.
Herkes de bu Yasa'nın değiştirilmesiyle ilgili uzun
yıllar görüşler belirttiler, bu kürsüde konuşuldu, televizyonlarda,
radyolarda anlatıldı, ama, hâlâ daha değiştirilemedi.
Şimdi, eğer, anayasalar
ve yasalar benimsenirse dedim. Bundan önce, üç tane Cumhurbaşkanı
seçiliyor: Sayın Özal, Sayın Demirel, Sayın Sezer ve
bunlar, bu Anayasa'nın 102'nci maddesine göre seçiliyor ve üçüncü
turda seçiliyorlar. Toplantı yeter sayısı 184 ve karar
yeter sayısı, işte ilk iki turda 367 bulunamadığı
için seçilemiyorlar, üçüncü turda salt çoğunlukla seçiliyorlar.
Şimdi, bu dönemde ne oldu ki,
ne değişti ki, bu Anayasa'nın toplantı yeter sayısı
367 oldu ve bu konuda Anayasa Mahkemesine başvuruldu, hatta
hatta ana muhalefet partisi liderinin "Anayasa Mahkemesi talebi
reddederse tartışma, çatışma çıkar."
şeklindeki bir talihsiz beyanı ve yine, "İnternet
bildirisi" denilen bir olayın akabinde toplantı yeter
sayısı 367 denildi? Mahkeme kararları önemlidir, uyulması
gereklidir, hukuk devletinin gereğidir, uyuyoruz, bugün buradayız,
ama, eğer o Anayasa ve yasalara uyma mecburiyeti yoksa, bu tür
durumlar hep olacaktır. Bu bakımdan, her şeyden önce,
Anayasa'nın -10'uncu maddesi- kanun herkese eşit uygulanır,
zümre ve gruplara farklı uygulanmaz, diye bir maddesi var, bu ne
yazık ki, bu dönemde tecelli etmemiştir. Adalet olmazsa kurallarda,
yasalarda adalet kuralı uygulanmazsa, zorbalık gelir.
Bakın, Meclise girmeyerek,
Meclise gelmeyerek vatandaştan alınan vekâlet yerine getirilmez,
ödev yerine getirilmez, görev yerine getirilmez.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sizsiniz
Meclise gelmeyen.
AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla) - Bugün,
Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılamamışsa
böyle bir sonuçla olmuştur.
Sayın Gül aday olunca, sağcı,
solcu, medya, hep olumlu görüşler belirtiyorlardı o günlerde,
ilk iki gün, hatırlıyorsunuz ve anketler olumluydu; hatta,
ekonomik göstergeler fevkalade iyiydi, borsa yükseldi, faizler
düşme eğilim gösterdi, döviz düştü. Bakın, o İnternet
bildirisi ve akabinde Anayasa kararıyla her şey altüstü
oldu.
Şimdi, kıymetli arkadaşlarım,
bu ülkede her şey var, ama, demokrasi ve tartışma kültürü
yok. Demokrasi dediğiniz, katlanma rejimidir. Herkes "Niye
benim gibi düşünmüyor, niye benim gibi yapmıyor?" derse
bu durumlar hiçbir zaman bitmez. Yani, niye uzlaşılmadı
diye söyleyenlerin, burada, huzurunda, Sayın Başbakanımızın
eşiyle ilgili söylediğini ben hatırlıyorum.
"Baş örtüsü ayıpları örtmez." gibi şeyler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NAİL KAMACI (Antalya) - Ne karıştırıyorsunuz,
ne alakası var?
İSMET ATALAY (İstanbul) -
Saptırma!... Saptırma!... Ayıp ya!
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Sen yıllarca hâkimlik yapmışsın, ayıp.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Yazıklar
olsun!
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlayın.
AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla) - Bakın,
367'nci maddede uzlaşma deniyor.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Sen ne anlarsın uzlaşmadan!
AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla) - O
uzlaşmanın önünü kesen, bu tür beyanlar, bu tür tavırlardır
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Senin hukuk bilgin yetmez ona. Sen ancak sabıkasızlık
kaydı verirsin!
AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla) -
bu tür tavırlardır. Bu tür tavırlar devam ettiği
sürece nasıl uzlaşacaksınız?
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Ya, bırak sen! Sen anlamazsın ki. Anlayacağın
şeyi konuş. Anlamadığın şeyi ne diye konuşuyorsun?
AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla) - Ve
"Niye uzlaşılmadı?" gibi söylemleri bu nedenle
anlayamıyorum.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sen
ne biçim hukukçusun ya? Sana diploma verene
AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla) - Yine,
bakın, çok güzel bir şey söyledi Sayın Antalya Milletvekili
Ercenk, dedi ki: "Biz 76'ncı maddeyi birlikte yaptık."
Ondan önceki duruma bir bakın. Bir Eşber yasası gelmişti
hani, hatırlıyorsunuz. Tayyip Erdoğan istifade edecek
diye geri çekildi o.
İSMET ATALAY (İstanbul) -
İstifade değil, istifa!
AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla) -
Sonra uyum yasaları gelirken yine geri çekildi ama, bu, en büyük
hakem halk, 363 milletvekiliyle AK Partiyi iktidara getirince, o
uzlaşmayı mecburen yapmak zorunda kaldınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NAİL KAMACI (Antalya)- Ne alakası
var bunun?
BAŞKAN - Sayın Çağlayan,
son cümle efendim. Son cümle, selamlama.
AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla) -
Son sözüm, bağlıyorum.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sen
zavallı bir adamsın, zavallı!
AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla) -
Çünkü, "Yetkisiz. Bizi temsil ediyor, yetki verelim." dendi,
öyle oldu. Millet yetkiyi verdi. Ve yine o yüce hakem millet, bu Anayasa
paketinde de hakemliğini gösterecek ve onu birlikte göreceğiz
diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Fotoğrafını
çekiyor millet, şu vaziyetine bak!
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sen
de hâkimlik yaptın bu memlekette değil mi, hâkimlik yaptın
sen de bu memlekette! Yazıklar olsun sana!
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çağlayan.
Sayın milletvekilleri, 2'nci
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Oylamaya geçiyoruz.
Şimdi maddenin gizli oylamasına
Adana ilinden başlayacağız.
Oylamada Maliye Bakanı Sayın
Unakıtan yerine Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan, Millî
Savunma Bakanı Sayın Gönül yerine Çevre ve Orman Bakanı
Sayın Osman Pepe, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın
Coşkun yerine de Sayın Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen
vekâleten oy kullanacaklardır.
Görevliler yerini alsın efendim.
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına
başlandı)
Süleyman Bölünmez
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oy kullanan arkadaşlara da müdahale etmeyin.
Erdal Bey, siz de çekilin oradan,
ben gereğini yaparım. Efendim, herkes, rica ediyorum, gizli
oylamanın kurallarına uymak zorunda. Ne oyu kullanacaksanız
kullanın, ama kabine girin orada verin oyunuzu. Diğer milletvekilleri
de oradan çekilsinler. Kâtip üyelerin dışında, görevlilerin
dışında hiçbir milletvekili orada kalmasın.
(Oyların toplanmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oyunu kullanmayan sayın vekilimiz var mı?
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Yok fendim, herkes kullandı.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Var.
BAŞKAN - Oyunu kullanmayan
var mı?
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Sayın Başkan, salonda oyunu kullanmayan var mı yok mu
ona bakın, listeye bakarak telefonla çağırıyorlar.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ya
kardeşim, ne karışıyorsunuz Başkanın yerine!
Böyle bir şey yok ki! Başkanlık mı yapacaksınız
burada siz yahu? Arkadaşlar, lütfen
YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın
Başkan, siz "Oyunu kullanmayan var mı?" deyince listeye
bakıp "Var" diyorlar. Böyle oylama olmaz ki?
HARUN AKIN (Zonguldak) - Başkanım,
hastaneye gidenleri hastaneden çağırıyorlar. Olur
mu öyle şey!
BAŞKAN - Efendim, müdahale etmeyin
siz de artık
Burayı da biz yönetiyoruz. Lütfen, yerinize
oturun!
Oyunu kullanmayan var mı?
Oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Kupalar kaldırılsın.
(Oyların ayırımı
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın millet vekilleri
10.05.2007 tarihli ve 5660 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun 2'nci maddesinin gizli oylaması sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 365
Kabul : 361
Ret : 1
Boş : 2
Çekimser : 1
Böylece, madde kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
96 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Türkiye Büyük Millet Meclisi, yapacağı
seçimler dahil bütün işlerinde üye tamsayısının
en az üçte biri ile toplanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasada
başkaca bir hüküm yoksa toplantıya katılanların
salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı
hiçbir şekilde üye tamsayısının dörtte birinin
bir fazlasından az olamaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Ziya Yergök.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET ZİYA
YERGÖK (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek
üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilen, görüşmekte
olduğumuz Kanun'un 3'üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi
ve yüce milletimizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak
istiyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı
geri gönderme yazısında, söz konusu Anayasa değişikliğinin
yanlışlıklarını ve doğuracağı
sakıncaları sorumlu bir devlet adamı ve yetkin bir hukukçu
olarak bütün ayrıntılarıyla ortaya koymuş ve Meclisimizce
bir kez daha görüşülmesini istemiştir. Ancak, başından
beri, olaylara öngörüyle değil, ön yargıyla yaklaşan,
özellikle de Sayın Cumhurbaşkanının ve muhalefetin
haklı uyarılarını dikkate almamayı bir yönetim
anlayışı hâline getiren AKP, siyasal sistemimizi,
anayasal sistemimizi temelinden etkileyen böylesine önemli bir
konuda da aynı yanlış tutumunda ısrar etmektedir.
Daha önce de pek çok örneği görüldüğü
gibi, Sayın Cumhurbaşkanının iade gerekçesini
bile görmeden, okumadan, Anayasa değişiklik paketinin aynen
iade edileceği, başta Sayın Başbakan olmak üzere
AKP yöneticilerince ifade edilmiştir. Bu yanlış tutum,
Anayasa Komisyonunun çoğunluğunu oluşturan AKP'li
Başkan ve üyelerin de elini kolunu bağlamıştır.
Nitekim, komisyon görüşmelerinde Cumhuriyet Halk Partili üyeler
olarak dikkati çektiğimiz ve ileride büyük sakıncalar doğuracağına
işaret ettiğimiz birçok yazım hatası, ifade hatası,
AKP'li üyelerce de haklı görülmesine rağmen, aynen iade kararı
karşısında bunları düzeltecek bir irade ortaya
konulamamıştır.
Aslında bugün Meclisimizin
Cumhurbaşkanı seçememiş olmasından kaynaklanan
sorun, Anayasa metninden kaynaklanan bir sorun değildir. Öyle
olduğu için de giderayak ve alelacele Anayasa değiştirilerek,
hatta sistem değiştirilerek çözülecek sorun da değildir.
Sorun Anayasa'dan değil, AKP'nin demokrasi anlayışından
kaynaklanmaktadır.
Anayasa, devletimizin ve milletimizin
birliğini temsil edecek, bu en yüksek makama seçilecek kişide
uzlaşmayı öngörmesine rağmen, siz, "Cumhurbaşkanını
istediğimiz gibi seçeriz" anlayışında
ısrar ettiniz. Önce "Cumhurbaşkanı, bu Meclisten
olacak, AKP Grubundan biri olacak." dediniz, sonra "ya sen ya
ben ya o olacak" noktasına getirdiniz. İşte, diyaloğu
ve uzlaşmayı reddeden bu yönetim anlayışıdır
ki, bugün, Meclisimizi Cumhurbaşkanı seçemez duruma düşürmüştür.
Demokrasiyi, hoşgörüye ve uzlaşmaya dayalı bir sistem
olarak görmeyip, bir tahakküm rejimi olarak algılarsanız,
kendinizi de ülkeyi de Meclisi de milleti de sıkıntıya
sokarsınız. Nitekim, soktunuz da. Terör konusunda bile kararlı
bir tutum ortaya koymayıp, bu konuyu dahi diyalogla, uzlaşmayla,
görüşmeyle çözmekten söz edebilen bir zihniyetin, 72 milyonluk
Türkiye'nin Cumhurbaşkanını seçerken bundan kaçınması
anlaşılır bir tutum değildir.
Sayın milletvekilleri, yeniden
görüşmekte olduğumuz Anayasa değişiklik paketi
ülkenin siyasal sistemini, anayasal rejimini değiştirmeye
yöneliktir, parlamenter rejimden sapma anlamına gelen bir değişikliktir.
Getirilen sistemin ne olduğunu da hiçbir anayasa hukukçusu
tanımlayamamaktadır. Dünyada eşi benzeri uygulaması
olmayan bir sistem değişikliğiyle karşı karşıyayız.
Bu sisteme olsa olsa yozlaştırılmış parlamenter
sistem denilebilir.
Bu kadar önemli ve temelli konular
AKP'nin ihtiyaçlarına göre ele alınacak konular değildir;
hele, tepkiyle, kırgınlıkla, kızgınlıkla
ve intikam duygusu içinde ele alınacak ve sonuçlandırılacak
konular hiç değildir. Muhalefete kızarak, kurumlara
kızarak, yargı kararlarını sorunların kaynağı
olarak sunarak, karar verenleri hedef hâline getirerek bir yere varamazsınız,
sadece hukuk devletini zedelemiş olursunuz, Danıştay
saldırısında olduğu gibi üzücü olaylara sebebiyet
vermiş olursunuz.
Söz konusu Anayasa değişikliğinin
zamanlaması yanlış, içeriği tartışmalı
ve sakıncalı, yöntemi yanlıştır. Meclis Cumhurbaşkanını
seçememiş, seçim kararı alınmış, bir taraftan
seçim takvimi işliyor. Böyle bir aşamada Anayasa değişikliklerinin
yapılması, demokratik hukuk devleti kurallarıyla da,
siyasi etik kurallarıyla da bağdaşmaz.
Sayın Cumhurbaşkanı
da iade gerekçesinde çok haklı olarak "Böylesine önemli
bir sistem değişikliğinin uzman akademisyenler, sivil
toplum kuruluşları, meslek örgütleri, siyasi partiler,
ilgili kurum ve kuruluşlar ile kamuoyunda tartışılıp
olgunlaştırıldıktan sonra Türkiye Büyük Millet
Meclisinde tüm önerilerin özenle değerlendirilerek yapılması
en uygun yol olcaktır." demektedir.
Peki, Sayın Cumhurbaşkanı
böyle derken AKP programı ne diyor bir de ona bakalım: AKP
programında da anayasaların bir toplum sözleşmesi olduğu,
yapılacak değişikliklerin kamuoyunda tartışmaya
açılacağını, kamuoyunda oluşacak uzlaşmaya
paralel olarak gerekli yasal düzenlemelerin yapılacağı
ve sivil toplum kuruluşlarının da değerlendirmelerinin
alınacağı yazılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, siyasette
sözler tutulmak için verilir, programlar uyulmak ve uygulanmak için
yazılır. Sizin, yaptığınızla programınızda
yazdığınız birbirini tutmuyor; ya yaptığınız
yanlış ya da yazdığınız yanlış.
Kuşkusuz, yaptığınız yanlıştır.
Cumhurbaşkanının uyarılarını dikkate
almıyorsunuz, Cumhuriyet Halk Partisinin uyarılarını
dinlemiyorsunuz. O zaman, sizi kendi programınıza uymaya
davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bizim
Anayasa'mız parlamenter sistemi benimsemiştir. Ülkemizde,
parlamenter sistemin seksen yılı aşan bir tarihi vardır.
Anayasa'nın parlamenter sistemi öngören hiçbir kuralına
dokunulmadan, anayasal sistemi tümüyle ele alıp gerekli düzenlemeleri
yapmadan, yalnızca Cumhurbaşkanını halka seçtirmek,
parlamenter sistemin özüyle bağdaşmadığı gibi,
içinden çıkılmaz birçok yeni sorunu da beraberinde getirecektir.
Öfkeyle kalkıp, zararla oturmayalım. Ülkeyi yeni kaoslara
götürmeyelim. Sizleri, bu nedenle, daha sorumlu davranmaya davet
ediyorum. Kaldı ki, konu bir bütünlük içerisinde ele alınmadan,
sadece Cumhurbaşkanının halka seçtirilmesi, aday gösterme
yöntemi, ikinci dönem seçilme olanağı da bu şekilde seçilecek
Cumhurbaşkanının tarafsız olmasını, partilerüstü
kalmasını imkânsız kılacaktır. Cumhurbaşkanının
çok önemli görev ve yetkileri karşısında tarafsız
olması büyük önem taşımaktadır. Söz konusu Anayasa
değişikliği bu anlamda da sakıncalar içermektedir.
Değerli milletvekilleri, sonuç
olarak, ortaya çıkmıştır ki, görüşmekte olduğumuz
ve ülkenin anayasal sistemini, siyasal sistemini önemli ölçüde
değiştiren Anayasa değişikliğini oldubittiye
getirerek, inat ederek sağlıklı bir sonuca ulaşmak
mümkün değildir. Kaldı ki, bu değişiklik paketinin,
Meclisimizce 367 ve üzeri bir oyla aynen kabul edilmesi hâlinde de
Sayın Cumhurbaşkanının, onaylayabileceği
gibi, referanduma götürme olasılığı da bulunmaktadır.
Bu durumda, seçimlerden sonraya kalması ve yeni seçilecek Meclisin,
mevcut düzenlemeye göre Cumhurbaşkanını seçmesi söz
konusu olacaktır.
Bütün bu hususlar bilinmesine
rağmen, bu değişiklikte ısrar edilmesinin tek
açıklaması, buradan, seçimler için bir propaganda malzemesi
çıkarmak olduğu anlaşılmaktadır. Yüce Meclisin
böyle bir amaca alet edilmesi yanlıştır. Bu nedenle,
AKP'yi tekrar uyarıyoruz: Demokrasiyi zorlamayınız,
hukuku zorlamayınız, Meclisi zorlamayınız, milleti
yormayınız, Meclisin görev süresi biterken kurallarla oynamayınız.
Bu düşüncelerle, değişiklik
teklifine ve görüşmekte olduğumuz maddeye "ret"
oyu vermek istediğimizi, yüce Meclisimizi ve yüce milletimizi
tekrar selamlayarak arz ediyorum.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Yergök.
Anavatan Partisi Grubu adına,
Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş
Yok.
Şahsı adına, Kastamonu
Milletvekili Sayın Hakkı Köylü, buyurun.
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; 3'üncü maddeyle ilgili
görüşlerimi açıklamadan önce, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Yapılan değişiklikle,
esasen daha önce var olan maddede, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
toplantılarının üçte 1 ile yapılacağı,
seçimlerin de buna dâhil olduğu hükmü getirilmektedir. Esasen,
ben bunu anlamakta çok zorlanıyorum. Neden üçte 1? Yani, neden
184, daha az değil de 184? Karar yeter sayısı neden daha
az değil de 139? Bunu, aslında, düşünmemiz lazım.
Bu şekildeki bir toplantı ve karar yeter sayısı,
yüce Meclisin daha verimli çalışmasını önlemektedir.
İşi başka bir yönden
ele alalım. Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevleri arasında
denetim görevi vardır. Özellikle, sayın muhalefetteki arkadaşlarıma
soruyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi denetim görevlerini gereği
gibi yerine getirebiliyor mu? Getiremiyor. Araştırma görevlerini
gereği gibi yerine getirebiliyor mu? Onu da getiremiyor. Peki,
"Yasama görevlerini oldukça iyi şekilde yerine getiriyor."
diyebiliriz, ama, bu Meclis olağanüstü bir mesai sarf etmek suretiyle,
gece gündüz çalışmak suretiyle çok önemli yasalar çıkarıyor.
Fakat, hâlâ görüyoruz ki, yüzden fazla kanun tasarı ve teklifi
komisyonlardan geçmiş ve Genel Kurulun gündemine inmiştir.
Kanun tasarı ve tekliflerinin
en iyi görüşülebileceği, en iyi neticenin alınabileceği,
en iyi şekilde tartışılabileceği yerler komisyonlardır.
Komisyonlarda yeterince tartışılmalı, daha çok
zaman ayrılmalı ve en ince noktasına kadar değerlendirilmelidir,
ama Genel Kurula gelince işin şekli değişir. Genel
Kurulda gruplar adına veya kişiler adına, kanunun geneli
üzerinde konuşulmalıdır.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Komisyonlarda
kırk sekiz saat bile beklenmeden görüşülüyor.
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) - Bundan sonrası
için söylüyorum. Şimdiye kadar ne olduysa oldu, ama bundan sonra,
bir önerim olacak.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Bundan
sonrası olur mu? Zaten dönem bitti.
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) - Bir sonraki
dönemde arkadaşlar, dinleyin lütfen, bir sonraki dönemde. Ama
Genel Kurulda, her madde
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Biz zaten
gereğini yaparız onun!
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) - Doğru
söylüyorsun
İki ay sonra siz geldiğiniz zaman size de çok
fayda sağlayacaktır.
Genel Kurulda, her maddeyle ilgili
olarak, gruplar adına konuşma, şahıslar adına
konuşma, konuş babam konuş, konuş babam konuş;
başka bir şey yapmıyoruz. Bir madde bir saatte geçiyor
buradan. Gruplar ve şahıslar adına maddelerde konuşmamamız
lazım. Geneliyle ilgili görüştük, konuştuk, yeter. Sadece
önergelerle ilgili olarak, önergeyi veren kişinin konuşması,
ondan sonra maddenin oylanması bence en doğru olanıdır.
ATİLA EMEK (Antalya) - Olur mu
Sayın Köylü, o zaman milletvekilinin görevi ne?
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) - Bunu yaptığımız
takdirde, bu Meclis çok daha verimli çalışacaktır.
ATİLA EMEK (Antalya) - Komisyonlarda
görevi olmayan arkadaşlar burada ne yapacak?
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) - Burada yapılan
konuşmalar sonunda, verilen önergelerle, zaman zaman yasa tasarısına,
yasaya katkıda bulunuluyor ama bazen de iyi yapılmış
bir yasa, buradaki bir önergeyle bozuluyor. Bu bakımdan, bunun
en iyi yapılabileceği yer komisyonlardır, burada konuşmalarımızı
daha az tutmamız lazım.
Şimdi, biz bu değişiklikle,
184'ten bahsediyoruz, seçimler dâhil. Ben şimdi hukukçu kimliğimi
bir tarafa koyuyorum.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Zaten koydun, yani, onu koydun, farkındayız.
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) - Zaten hukukçuluk
burada işe yaramadı. Evet, bir vatandaş olarak ve bir siyasetçi
olarak soruyorum, Burhan Hocamın da iyi dinlemesini istiyorum.
Seçimler dâhil dedik. Yarın, karşımıza, Cumhurbaşkanlığı
seçimi diye burada bir şey yazmıyor deyip, geri gelebilir.
Hukukçu mantığı değildir bu, ama, siyasetçi mantığı
olabilir, başka bir vatandaş mantığı olabilir;
bunu iyi düşünmemiz lazım gelir diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Köylü.
Şahsı adına Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mehmet Ali Bulut, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderildiğinden,
yeniden görüşülmekte olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi'nin 3'üncü maddesi hakkında şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha
görüşülmesi için geri gönderme tezkeresinde, teklifin 3'üncü
maddesiyle ilgili "Anayasa'nın 96. maddesinin değiştirilip,
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yapacağı seçimler de
dâhil tüm işlerinde üye tam sayısının en az üçte biriyle
toplanacağının belirtilmesi, Cumhurbaşkanı
seçimine ilişkin kurallarda, bu kadar sıkışık
bir süreçte yapılmak istenen değişikliğin yersizliğini
daha açık biçimde gözler önüne sermektedir." cümlesinin
dışında hiçbir gerekçe yoktur. Bu cümlenin de gerekçe
olup olamayacağını, sayın anayasa hukukçularının
takdirlerine arz ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
teklifin 3'üncü maddesiyle, Anayasa'nın "Toplantı ve
karar yeter sayısı" başlıklı 96'ncı
maddesinin birinci fıkrası yeniden düzenlenmektedir. Bu
değişikliğe göre "Türkiye Büyük Millet Meclisi,
yapacağı seçimler dahil bütün işlerinde üye tamsayısının
en az üçte biri ile toplanır." hükmü getirilerek, bu konudaki
gereksiz ve yersiz tüm tartışmaları sona erdirmek amaçlanmıştır.
Uygulamada karşılaşılan sorunları gidermek
ve daha net, anlaşılır bir dille madde tanzim edilmiş
bulunmaktadır.
Anayasa'nın uygulandığı
dönemde, Kenan Evren Paşa'yı saymazsak, 3 Cumhurbaşkanı
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
Hiçbirinde toplantı
yeter sayısı olarak üçte 2 çoğunluk aranmamıştır.
Rahmetli Özal'ın, Sayın Süleyman Demirel'in ve Sayın Ahmet
Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde
yoklama yapılarak oylamalara geçilmemiş ve üçte 2 çoğunluk
aranmamıştır. Her üç seçimde de Meclis Başkanı
"Türkiye Büyük Millet Meclisinin (...) birleşimini
açıyorum. Toplantı yeter sayısı vardır. Gündeme
geçiyoruz." diyerek oylamaları başlatmıştır.
Her üç Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hiçbir turunda
toplantı yeter sayısıyla ilgili hiçbir itirazda bulunulmamış,
hiçbir tartışma da yapılmamıştır.
Ne acıdır ki, seksen dört
yıllık cumhuriyet idaresinin 2/3'ü krizlerle, sıkıyönetim
ve olağanüstü hâl idaresiyle yönetilmiştir. Ülkemizin
atılım ve açılım yılları ise demokratik kuralların
işlediği dönem ve yıllar olmuştur.
Bu bakımdan, teklifin 3'üncü
maddesiyle getirilen, Meclisin tüm işlerinde en az üye tam sayısının
üçte 1'iyle toplanacağı hükmü yerinde ve Meclisin önünü
açacak olan bir değişiklik olup, ülkemize, milletimize hayırlı
olması dileğiyle, yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Bulut.
Sayın milletvekilleri, 3'üncü
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddenin gizli oylamasına
Adana ilinden başlayacağız.
Sayın milletvekillerinin,
bu gizli oylamadır, kabinlere girmek suretiyle oylarını
kullanmalarını ve oy kullanacak milletvekilleri dışındaki
kimselerin, diğer arkadaşların da orada bulunmamalarını
rica ediyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Oyların toplanmasına
başlandı)
BAŞKAN - Oyunu kullanmayan sayın
vekilimiz varsa oyunu kullansın.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Başkanım, evden gelecekmiş, olur mu?
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Ya,
bırakın şu soytarılığı! Soytarılık
oluyor bu ya! Böyle şey mi olur artık! Yeter yahu! Gelecek diye
beklenir mi canım! Ne biçim iş bu ya!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Nereye gidiyorlar kardeşim?
ATİLLA KART (Konya) - Salonda
olmayan kişi beklenir mi?
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın
Başkan, salonda olmayan kişi beklenir mi?
ATİLLA KART (Konya) - Salonda
olmayan kişi beklenmez Sayın Başkan.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, salonda olan kişi beklenir
mi? "Salonda oyunu kullanmayan var mı?" diye soruyorsunuz,
varsa söylesin.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Bir dakika, biz "var" dedik.
ATİLLA KART (Konya) - Görevinizi
yapın Sayın Başkan.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Var mı salonda oyunu kullanmayan Sayın
Başkan? Allah Allah ya!
BURHAN KILIÇ (Antalya) - Arkadaşlar,
ben oyumu kullandım.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Adam evinden gelecek, onu mu bekleyeceğiz?
İşi ne?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oyunu kullanmayan sayın vekilimiz var mı?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Ayıp diye bir şey var ya!
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
İçinize sindirmemeniz lazım. Ayıptır! Bekleyeceğiz,
o da gelecek! Reva mı bu!
BAŞKAN - Oylama işlemi
tamamlanmıştır.
Kupaları kaldırıyoruz.
(Oyların ayrımına
başlandı)
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Bitti,
bitti. Kupalar kaldırıldı.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Oyunu
kullanmış, ama işaretlenmemiş.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Başkan ne sorar, "Salonda oyunu kullanmayan
var mı?" diye sorar.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar,
bu bir Anayasa oylaması. Herkes zamanını ona göre değerlendirmeli.
Ben, oylamaya başladığım zaman, herkes neredeyse
burada bulunmalı. Her şeyin bir usulü var. Herkes ona göre
gitsin gideceği yere, gelsin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın
Başkan, iki arkadaşımız oyunu kullandığı
hâlde işaretlenmemiş.
BAŞKAN - Eğer öyle bir
şey varsa işaretleyin.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Yok öyle bir şey!
ATİLLA KART (Konya) - Kimsin
sen!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
İşte burada, o zaman da burada, şimdi de burada.
BAŞKAN - O zaman, bu görevli
arkadaşımız dikkat etsin.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Görevli misin sen, senin görevin ne?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Senin görevin ne kardeşim?
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Ünal Bey'e bir görev mi verdiniz Sayın Başkan?
ATİLLA KART (Konya) - Ne görevi
var onun?
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Burada
seçim komiserliği mi yapıyor? Bu arkadaşımız
yapıyor her şeyi, her şeyin kaynağı o, oyları
kontrol eden de o.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Nereden
kontrol ediyorum? Ayıp ya!
BAŞKAN - Sayın Başkan
Sayın Başkan, yani o itirazda çok haklı değilsiniz.
Ben, iki partinin de orada bulunan milletvekillerine rica ettim,
bulunmayın diye.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Burada
gidip geliyorsun ama sen!
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sen de
buradasın.
(Oyların ayrımına
devam edildi)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
10.05.2007 tarihli ve 5660 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun'un 3'üncü maddesinin gizil oylama sonuçlarını
açıklıyorum:
Oylamaya katılan sayın
milletvekili sayısı: 371
Kabul : 363
Ret : 3
Çekimser : 1
Boş : 1
Geçersiz : 3
Şimdi, 4'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
101 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 101- Cumhurbaşkanı,
kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim
yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere
ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları
arasından, halk tarafından seçilir.
Cumhurbaşkanının görev
süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı
seçilebilir.
Cumhurbaşkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis dışından
aday gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi
ile mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel
seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında
yüzde onu geçen siyasi partiler ortak aday gösterebilir.
Cumhurbaşkanı seçilenin,
varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeliği sona erer."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Atilla
Kart, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART
(Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Anayasa
değişikliği teklifinin 4'üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi adına Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
anayasal dengelerle ilgisi olmayan, sistematik bütünlüğü bulunmayan
Anayasa değişikliği teklifinde siyasi iktidarın
ısrarlı olduğunu görüyoruz. Gelinen süreçte, bu
ısrarın artık gayriciddi ve sorumsuz bir hâl aldığını
üzüntü ve kaygıyla izliyoruz. Yolsuzluk batağına saplanan,
yoksulluğu kendince sadaka kültürüyle aşmaya çalışan
bu siyasi iktidar, gelinen süreçte gündemi değiştirebilmek
amacıyla ve 22 Temmuz öncesinde yeni bir söylem yaratabilmek
amacıyla sistemi tahrip etme ve mevzuatta anarşi yaratma
pahasına bu teklifteki ısrarını sürdürüyor.
Kararlılıkla ve her zeminde
anlatıyoruz. Mevcut tablo içinde, Meclisin Cumhurbaşkanı
seçimi işlevini yerine getiremediği açık ve tartışmasızdır.
Cumhurbaşkanı seçme görevini yerine getiremeyen, bunu
başaramayan bir Meclisin yapacağı işler belli ve
sınırlıdır. Bu işler zorunlu ve günlük faaliyetlerle
sınırlıdır.
Bakın değerli arkadaşlarım,
Meclisin münfesih olmasından söz etmiyorum, bu anlama gelebilecek
bir beyanda bulunmuyorum. İnanıyoruz ki bu Meclis ve sonraki
Meclisler hiçbir zaman münfesih olmayacaktır. Bunun teminatı
sizlersiniz, bizleriz, halkımız. Bunda hiçbir tereddüt
yok. Bu Meclisin işlevini yerine getirdiği, değerli
arkadaşlarım, etkinliğini kaybettiği, bir an evvel
yenilenmesi gerektiği, görüşülmekte olan bu teklifin
1'inci maddesinin gerekçesinde de ifade ediliyor. Esasen, bütün bu
durumlar, Cumhuriyet Halk Partisi adına ve Sayın Genel
Başkanımız tarafından son bir yılda, bir buçuk
yılda her zeminde anlatıldı. Gelinen noktada, bu zorunluluk
siyasi iktidar tarafından da geç de olsa kabul edildiğine
göre, artık, böylesine kapsamlı bir değişiklik
teklifinin bu aşamada görüşülmesinin anlamsızlığı
ve yanlışlığı ortadadır. Anayasal sistemi
altüst eden, kendi bünyesinde mutlak çelişkiler içeren böyle
bir değişikliği, böyle bir zaman diliminde görüşmenin
ve yasalaştırmak istemenin, devlet yönetimi ciddiyeti
ve sorumluluğuyla bağdaşmadığı ortadadır.
Bırakalım artık bu değerlendirmeleri, 22 Temmuzda
seçilecek Parlamento değerlendirsin. Yapılacak olan bu
seçimde, inanıyoruz ki, halk siyasi iktidarı tespit ve tayin
edeceği gibi, vereceği yetkiyle Cumhurbaşkanlığı
sürecindeki tıkanmayı ve yanlışlıkları
aşmanın da yetkisini verecektir. Değerli arkadaşlarım,
anayasal sistem ve demokrasi içinde bundan daha sağlıklı
ve etkili bir çözümü tasavvur edemiyoruz. Başka bir çözüme de
hiçbir şekilde itibar etmiyoruz.
Bir diğer önemli husus: Bu teklifin
mevcut Anayasa prosedürü ve 3376 sayılı ilgili Yasa'nın
2'nci maddesi karşısında, en iyimser hesaplamayla Aralık
2007 tarihinden önce halk oylamasına sunulması ve yürürlük
kazanması mümkün değil değerli arkadaşlarım.
Burada, Sayın Kapusuz bir önceki konuşmalarında
şunu ifade ettiler, 15 Haziran tarihinde Meclisi tekrar toplantıya
çağırmaktan söz ettiler. Sayın Bakan, Sayın
Başbakan Yardımcısı da bu anlama gelebilecek ifadeleri
komisyon toplantısında ifade etmişti, ama yeri gelmişken
ifade ediyorum: 15 Haziran tarihinde Meclisi toplantıya çağırsanız
da bu da bir çözüm olmayacaktır değerli arkadaşlarım.
Bunları artık sorgulamanız gerekiyor, bunları
muhakeme etmeniz gerekiyor.
Sayın Cumhurbaşkanının
veto gerekçesi karşısında, halk oylamasına bu
teklifin götürülmesi kuvvetle muhtemel. Yani, ikinci oylamalardan
sonra, veto iadesinden sonra, ikinci oylamadan sonra 367'yi aşsa
bile Sayın Cumhurbaşkanının veto gerekçesinin
içeriği karşısında çok büyük ihtimalle bu teklif
referanduma gidecektir. Başka bir ifadeyle, 22 Temmuz veya yakın
tarihte uygulanması mümkün olmayan bir Anayasa değişiklik
teklifiyle karşı karşıyayız. Peki, uygulanma
imkânı olmayan bir Anayasa değişikliği teklifiyle
ülke gündemini neden meşgul ediyoruz, neden gerginlik yaratmak
pahasına, toplumda kutuplaşma yaratmak pahasına,
anayasal kurumlar arasında çatışma yaratmak pahasına
bu teklifte ısrar ediyoruz? Neden gerçek gündemi saptırıyoruz?
Neden bu ihtiyacı duyuyoruz? Neden kurumlar arası gerginliği
-tekrar ifade ediyorum- körüklemek pahasına bu teklifte
ısrar ediyoruz? İşte, değerli arkadaşlarım,
bu soruları sağduyuyla ve sorumluluk duygusuyla sorgulamamız
gerekiyor.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
Türkiye iki aydır hırsızlıkları, yoksulluğu,
yolsuzluğu konuşamıyor. Devlet yönetme ehliyeti olmayan
kifayetsiz ve muhteris bir üst yönetim kadrosu
Hemen burada
şunu ifade etmek istiyorum: AKP tüzel kimliğini ve yönetim
kademelerini bu değerlendirmenin dışında tutuyorum.
Tekrar ifade ediyorum: Devlet yönetme ehliyeti olmayan, kifayetsiz
ve muhteris bir üst yönetim kadrosu, kendi başarısızlıklarını,
öngörüsüzlüklerini, sorumluluklarını gizleyebilmek
için, yolsuzlukların konuşulmasını engellemek
için gündemi değiştiriyor, seçim malzemesi yaratabilmek
amacıyla anayasal sistemi tahrip etmekten kaçınmıyor,
kaos boyutlarını aşacak bir şekilde anayasal sistemimizde
mevzuat anarşisi yaratmaktan kaçınmıyor. İşte,
değerli arkadaşlarım, yarattığı bu anarşinin
toplumda yol açtığı tahribatı ve gerginliği
umursamayan, sadece ve sadece günü kurtarmaya çalışan popülist
bir anlayışın Goebbels propagandasına dayalı
ve her türlü Makyavel yöntemlerini kullanan bir anlayışla
Türkiye'yi getirdiği tabloyla karşı karşıyayız.
Öte yandan, değerli arkadaşlarım,
bu genel değerlendirmenin yanında, getirilen bu teklifin
hiçbir sistematiği ve tutarlılığı da yok, kendi
bünyesinde mutlak çelişkiler taşıyor. Bakın, bunları,
lütfen hamaset yapmadan, polemik yapmadan, demagoji yapmadan,
sağduyuyla değerlendirmenizi istirham ediyorum.
Bakın, biz, yıllardır
-zaman zaman biz de ifade ettik, bu yasama döneminde iktidar hep ifade
etti, akademik çevreler hep ifade ettiler- mevcut Anayasa'mızda,
parlamenter sistem içinde, Cumhurbaşkanın yetkilerinin
fazla olduğunu hep ifade ettik. Kabul etmek gerekir ki bu görüş
ve eleştiriler, anayasal bütünlük ve sorumluluk içinde hem akademik
düzeyde hem de Meclis çatısı altında elbette tartışılmalıdır.
Buna hiç kimsenin bir diyeceği olamaz. Bu tartışma zemini
içinde parlamenter sistemi daha dengeli bir hâle getirmek veya yarı
başkanlık veyahut başkanlık sistemini tercih etmek
elbette mümkün olabilir. Anayasal bütünlük içinde bu tartışma
ve tercihler yapılabilir. Siyasal iktidar, siyasi ve sosyal
sonuçlarını göz önüne alarak, elbette bu tercihini yapabilir,
bu tercihe de saygı duyulur. Peki, burada, acaba, böyle bir süreç
ve tercih mi söz konusudur? İşte, bu aşamada Anayasa Komisyonu
Başkanının talihsiz bir değerlendirmesini bilgilerinize
sunmak istiyorum. Aynen ifade şu: "Başkanlık düzenlemesini
yapamadık, ancak bu düzenlemeyi getirebildik." İfadenin
meali bu.
İşte, değerli arkadaşlarım,
sistematik ve tutarlı anlayıştan uzak bir yaklaşımın
itirafı niteliğindeki bir açıklamadan söz ediyorum.
Bu açıklamanın, aynı zamanda Anayasa Komisyonu
Başkanını, akademik anlamda ömür boyu takip edeceğini
de üzülerek ifade ediyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yapılmak istenilen aslında son derece
açık. Yetkilerinin çok geniş olduğunu dile getirdiğimiz
Cumhurbaşkanının bu yetkilerini muhafaza ettiğimiz
gibi, başka hiçbir düzenleme yapmadan ayrıca halkoyuyla
seçilmesini gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Peki,
bunun devamında görev, yetki, sorumluluk dengesini, bunların
araştırmasını, bunların değerlendirmesini
yapıyor muyuz? Hayır. Yine, halkoyuyla geldiği gibi,
Cumhurbaşkanı, hem hukuken hem siyaseten sorumsuz olmaya
devam ediyor.
İşte, değerli arkadaşlarım,
demokrasilerde böyle bir şey olmaz. Demokrasiler, hukuk yapılanması
içinde hesap verme ve hesap sorma rejimleridir. Biz bunu ortadan
kaldırıyoruz. Bu değişiklikle bunu ortadan kaldırıyoruz.
Böylece, kendi elimizle bir diktatörlük sistemi yaratıyoruz.
Hiçbir şekilde denetlenmesi mümkün olmayan bir gücü ortaya
çıkarıyoruz.
Ayrıca, bu düzenlemeyle böyle
bir gücü yarattığımız gibi, bu düzenlemeyle, yürütme
organı içinde halkoyuyla gelen iki ayrı organı yaratıyoruz.
Bu iki ayrı organ arasında çatışma ve yetki tecavüzü
ortamlarının doğmasını yaratıyoruz, bu
ortamı, bu zemini yaratıyoruz. Böyle bir düzenlemenin
başka hiçbir fiilî sonucu olamaz, bu sonuç kaçınılmazdır.
Bunları, artık, görmemiz gerekiyor, bunları değerlendirmemiz
gerekiyor.
Sayın Başbakan bu aşamada
bir değerlendirme yaptılar. Bütün bu eleştiriler dile
getirildiği zaman, şunu ifade etti Sayın Başbakan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla) -
"Efendim, biz bu yetkilere ilişkin, sorumluluklara
ilişkin düzenlemeyi de ilerleyen aşamalarda yapabiliriz"
dedi. Aslında Sayın Başbakanın bütün bu ifadesi,
bu itirafı, bizim bu söylediklerimizin ne kadar doğru olduğunu,
ne kadar yerinde olduğunu anlatıyor. İşte, biz de
diyoruz ki: Böylesine önemli bir konuda yetki, görev, sorumluluk
meselesini bu aşamada düzenlemek gerekir diyoruz. Bunu, ne
zaman olacağı belli olmayan, belirsiz bir döneme erteleyemezsiniz
diyoruz. Bunu ifade etmeye çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
böyle bir süreç içinde bütün bu soruların -biraz evvel anlattığım
soruların- yaptığım açıklamaların bir
açıklaması olabilir, iktidar açısından bir
açıklaması olabilir. Seçim dönemine yönelik olarak propaganda
ve istismar malzemesi sağlamak, ondan sonra da, kendince
mağduru ve mazlumu oynamak. Ancak, unutulmamalıdır
ki, halk, artık, gerçekleri bütün çıplaklığıyla
görüyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart, son
cümlelerinizi alayım.
ATİLLA KART (Devamla) - Hemen
bitiriyorum Sayın Başkanım.
mağdur ve mazlumu oynamak
isteyenlerin, devlet kadrolarını nasıl ele geçirdiklerini
ve yolsuzluk ilişkilerine nasıl bulaştıklarını
ibret ve hayretle izliyor. İnanıyoruz ki, bu kifayetsiz ve
muhteris kadroların yarattığı tahribatlar en geç
22 Temmuzda sona erecektir. Fiilen ve anayasal takvim sebebiyle uygulanma
imkânı olmayan bu Anayasa değişikliğinde ısrar
etmek -tekrar ifade ediyorum- sistemi tahrip etmek ve mevzuatta
anarşi yaratmaktan başka bir sonuç doğurmayacaktır.
Geldiğimiz süreçte Türkiye'yi artık siyasi hırs ve
komplekslerimize alet etmeyelim.
Bu düşüncelerle, bu değerlendirmelerle,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kart.
Anavatan Partisi Grubu adına
Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş
Yok.
Şahsı adına Kırıkkale
Milletvekili Sayın Ramazan Can, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhurbaşkanının
halk tarafından seçimi, doğrudan demokrasinin tezahürüdür,
milletin demokrasiye doğrudan katılımıdır.
Oy veren bir milletin zekâsından kuşkulanmaya kimsenin hakkı
yoktur. Demokrasiye yatkın ya da yatkın olmayan toplumlar
ayrımı artık bitmiştir. Nitekim, Atatürk, yıllar
önce, aynen aktarıyorum: "Gözlerimizi kapayıp, mücerret
yaşadığımızı farz edemeyiz. Memleketimizi
bir çember içine alıp, dünyayla alakasız kalamayız."
dediği hâlde, devletimiz, yasama organınca benimsenen
ulus üstü hukuku bir türlü içine sindirememiş, yalnız kovboyu
oynuyor.
Özgürlük, çoğulculuk, elbette
özgür millet yönetimi olan demokrasi için yetmez. Demokrasi, düşünceler
cumhuriyetidir, diyalogdur. Bu diyalog, yönetenleri halkın
seçmesiyle oluşur. Evet, Türk milleti, demokraside yerini almak
istiyor, hem de bunu millete yasa önerisi getirilebilmenin tartışıldığı
bir ortamda istiyor. Bu yüzden Türk milleti haklıdır. Demokrasimiz,
prematüre bir demokrasi değildir, ancak, millet kayıt
dışına itildiğinde prefabrike bile olabilir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; burada çok önemli bir şeyi hatırlatmak
istiyorum: Her gün Atatürk'e yollama yapmak bir hüner değildir.
Hüner, Atatürk gibi düşünebilmektedir. O Atatürk ki en dar zamanlarda
bile "Benim en büyük yapım, en büyük eserim Türkiye Büyük
Millet Meclisi." demiştir. Kurtuluş Savaşı zamanında
Meclisi terk etmemiştir. Ama maalesef Atatürk'ün mirasçısı
olduğunu iddia eden, Atatürkçülükten geçinen, Atatürk'ü istismar
edenler Meclisi terk etmiştir. Atatürk'ün kemikleri sızlıyor.
Sağ olsaydı, herhâlde yapacağı ilk iş, Cumhuriyet
Halk Partisinden sizleri kurtarmak olacaktır. Siz, Meclisi terk
ettiniz, aziz Türk milleti de 22 Temmuzda sizleri terk edecektir. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Kurtuluş Savaşı'nı
başaran, cumhuriyeti kuran demokratik sabır ve sınavından
geçen aziz Türk milletinin Cumhurbaşkanını seçmesinden
doğal bir şey olamaz. Cumhuriyetin son sığınağı
devlet, devletin son sığınağı ise hikmeti
hükûmettir. Demokrasinin son sığınağı ise millettir.
Milletin son sığınağı ise hukuktur. Maalesef
hukuk son zamanlarda katledilmiştir, 367 ucubesi çıkarılarak
katledilmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi ise, Cumhurbaşkanlığı
seçimini mahkemeye intikal ettirerek demokrasiye ihanet etmiştir.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Dikkat et sözlerine!
RAMAZAN CAN (Devamla) - Mahkeme
ilamıyla milletin iradesine ipotek koydurmuştur
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sayın Başkan, 67'nci maddeyi hatırlatıyorum.
RAMAZAN CAN (Devamla) -
ve çoğunluğun
dahi Cumhurbaşkanını seçemeyeceği anlaşılmıştır.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Katlediyorsun
RAMAZAN CAN (Devamla) - "Meclis
seçsin." Olmaz. "Millet seçsin." Olmaz.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Seçseydiniz, engel olan mı var?
RAMAZAN CAN (Devamla) - Cumhuriyet
Halk Partisi mi seçsin?
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Seçseydiniz
RAMAZAN CAN (Devamla) - O zaman
olur değil mi? Böyle bir şey olamaz demokrasilerde.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Beceriksizliğinizin faturasını başkalarından
çıkarıyorsunuz.
RAMAZAN CAN (Devamla) - Milletimiz
seçsin diyoruz, seçtirmiyorlar, size değer vermiyorlar, üstelik
Meclisi terk ediyorlar. Sineyimillet 22 Temmuzda silleyimillet
olarak size dönecektir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Göreceğiz
UFUK ÖZKAN (Manisa) - O milletin
sillesini göreceksin!
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Sen biraz daha konuşursan benim sillemi göreceksin.
RAMAZAN CAN (Devamla) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanı
maalesef Cumhuriyet Halk Partisinin muhalefet ettiği bütün
yasaları iade ediyor. Ancak Gabar Dağı'nda Mehmetçikle
mücadeleye girerek ölü ya da diri yakalanan teröristleri affeden
kararnameleri maalesef iade etmiyor.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sensin affeden
be! Ayıp be!
RAMAZAN CAN (Devamla) - Tabii ki
Cumhurbaşkanı anayasal yetkisini kullanıyor, ama bu
yetkileri keşke Cumhurbaşkanı cumhura değil teröristlere
karşı kullansa idi.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Terörle Mücadele
Kanunu'nun 6'ncı maddesini kim koydu?
RAMAZAN CAN (Devamla) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhurbaşkanının
geri göndermesiyle ilgili olarak Sayın Profesör Teziç, Anayasa
Hukuku kitabında aynen şöyle diyor: "Kamu hukukunda
yetki ve otorite sorunu beraberdir. Sorumluluk kimdeyse, yetki,
otorite ondadır. Devlet Başkanı geri göndermenin takdirini
keyfiyetle uygulayamaz." demektedir. Nitekim, merhum Anayasa
Profesörü Hüseyin Nail Kubalı, aynen "Devlet Başkanının
siyasi bakımdan haiz olduğu mutlak sorumsuzluk, mutlak siyasi
tarafsızlığını gerektirir. Devlet Başkanı
bu sıfatı taşıdığı müddetçe parti
adamı değildir, partiler üstü tarafsız bir şahsiyettir,
zira, devletin temsilcisi, cumhurun başıdır, bu sebeple,
asla partizan gibi konuşamaz; rolü, ayırıcı değil,
birleştiricidir; tenkit veya tasvip değil, uyarma ve irşattır;
gerektiğinde milletin hakemliğini yapmaktır."
diyor. Gerçekten Sayın Ahmet Necdet Sezer'in tarafsız olup
olmadığını, Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekili
aday listelerine baktığımızda görebileceğiz.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yine bir hukukçu -dikkatlerinizi çekiyorum- Anayasa
Mahkemesi üyesiyken, 1991 yılında Anayasa Mahkemesi üyesi
olarak vermiş olduğu bir kararda aynen şöyle diyor:
"Bugün artık gerçek güç kaynağı olan, seçimle oluşan
parlamentodur. İçindeki çoğunluğa dayalı hükûmet
ön plana geçmiştir
"
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Son cümlelerinizi
alayım Sayın Can.
Buyurun.
RAMAZAN CAN (Devamla) - "
Parlamenter
sistemde yürütmenin sorumluluğu hükûmetlerdedir. Hükûmet ve
Meclisin tasarruflarına karşı, Cumhurbaşkanının
uyarı ve tavsiyede bulunmaktan öte, direnmesi, sistemin özelliğine
ters düşer. Sistem özde parlamenter demokrasi olduğundan,
Cumhurbaşkanı siyasal yerindelik yapamaz. Tasarrufları
imzalamak zorundadır." Esasen öğretide de Cumhurbaşkanının
rolünün uyarı ve tavsiye olduğunu belirterek, Profesör
Teziç'e de atıf yapılmaktadır. Bu kararda imzası
olan hukukçuyu merak ettiniz mi? Söylüyorum: Sayın Ahmet Necdet
Sezer.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Can.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Sayın Başkan, ha bire Cumhurbaşkanına saldırı
yapıyor.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Cumhurbaşkanına
hepsi saldırıyor Sayın Başkan. Bakın, bu grup
Cumhurbaşkanına hakaret ediyor.
BAŞKAN - Şahsı
adına, Isparta Milletvekili Sayın Recep Özel.
Buyurun Sayın Özel. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
Anayasa paketini iade gerekçeleri arasında özellikle 7'nci
sayfada yer alan "Devlet'in ve yürütme organının başı
olan Cumhurbaşkanı ile yasama organı arasında tam
çatışma ya da tam bütünleşme değil, mesafeli bir
uyum
" Lütfen buraya dikkat etmenizi istiyorum, mesafeli bir
uyumdan bahsediyor.
Cumhurbaşkanımız Sayın
Sezer, son görev süresi içerisinde, bu belirtmiş olduğu üç
özellikten Parlamentoyla, Hükûmetle tam bir çatışma içinde
miydi, tam bir bütünleşme içinde miydi
(CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Hukuktan yana tavır koydu.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Uyumdan, uyumdan
RECEP ÖZEL (Devamla) -
yoksa, mesafeli
bir uyum içinde miydi, kamuoyunun ve tüm milletimizin takdirlerine
arz ediyoruz.
MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) -
Kusurda taraf sizsiniz.
BAŞKAN - Sayın Özel, siz
madde üzerinde hukuki görüşlerinizi açıklayın,
şahıslar üzerinde değil.
Buyurun.
RECEP ÖZEL (Devamla) - İade gerekçeleri
üzerinde efendim.
Sayın Cumhurbaşkanımız
diğer bir veto gerekçesinde ise "Yapılmak istenen Anayasa
değişiklikleri ise, rejim krizinin aşılması,
temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi, toplumsal gönencin
artırılması
"
Bu "gönenç"in ne anlama
geldiğini de pek anlayabilmiş değiliz. (CHP sıralarından
gürültüler)
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Anlamadıysan
nasıl geldin buraya sen?
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar)
- Türkçedir o Türkçe, sen anlamazsın Türkçeden!
RECEP ÖZEL (Devamla) - "
gibi
haklı bir gerekçeye, kamuoyu isteğine ya da toplumsal uzlaşmaya
dayanmamaktadır." demektedir.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Recep,
sözlük yok mu sende? Türkçe sözlüğe bak, Arapça sözlüğe değil.
Recep Bey, o sözcük Türkçe, Arapça değil.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Vay bu
memleketin hâline, vay be!
RECEP ÖZEL (Devamla) - Acaba, Sayın
Cumhurbaşkanımız, tek bir birey olarak, bu konuda nasıl,
ne şekilde, hangi veriyle toplumsal bir uzlaşmanın olmadığından
bahsedebilmektedir? Eğer bir toplumsal uzlaşma olmadığını,
böyle bir toplumsal beklenti olmadığını da iddia
ediyorsa, buyursun, bu paketi referanduma götürsün, o zaman el mi
yaman bey mi yaman, uzlaşma toplumda var mı yok mu hep beraber
görürüz.
MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) -
Siz hele şu 367'yi bulun bir bakalım.
RECEP ÖZEL (Devamla) - Bir diğer
gerekçesinde ise "İkinci kez seçilme olasılığı,
Cumhurbaşkanını, kimi siyasal partileri hoşnut
etme, bir siyasal partiyle, özellikle iktidarla özdeşleştirme
yoluna itebilecektir." diyor.
Bir kişinin, bir partinin ikinci
kez seçilmesi, görev süresi içerisinde yapmış olduğu
icraatlardan vatandaşın, milletin memnun olup olmamasına
bağlı. Eğer vatandaş memnun ise ikinci bir kez seçilme
-yüzde 51'i aldıktan sonra bunun arkasında başka amaçlar
aramak- Sayın Cumhurbaşkanımız Sezer'in de bu değişiklik
paketiyle ilgili olarak ikinci kez seçilme imkânı vardır,
ikinci kez seçilebilir. Bu görev süresi içerisinde başarılı
mıydı? Kimine göre çok başarılı, kimine göre
çok başarısız. Aday olur, bu zamana kadar sözcülüğünü
yapan milletvekillerimiz, partiler aday gösterirler. O da görev süresi
içerisinde başarılı mı değil mi, hep beraber görürüz.
Bu Anayasa değişiklikleri
paketi de, Sayın Cumhurbaşkanımıza, tekrar, halk
huzurunda yapmış olduğu icraatların
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sizin aklınıza ihtiyacımız yok bizim.
RECEP ÖZEL (Devamla) -
başarılı
mı başarısız mı olduğunu, kendisini bir
çek etme anlamında da bir imkân tanıyacaktır. Bu
imkânı da Sayın Cumhurbaşkanına tanıyalım
diyoruz.
Tabii ki, bu aşamaya gelmesinin
en büyük fonksiyonu, sistemin tıkanması. Cumhurbaşkanlığı
sisteminin bloke edilmesinde
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kim bloke
etti? Niye uzlaşmadınız?
RECEP ÖZEL (Devamla) -
Anayasa
Mahkememizin önemli bir işlev üstlendiği ülkemizde de yadsınamaz.
Ama, ülkemizde yasama organının hukuki denetimini yapan
tek organ da Anayasa Mahkemesidir.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - 3 kişi
mi belirleyecek Cumhurbaşkanını?
RECEP ÖZEL (Devamla) - Türkiye
açısından, Anayasa Mahkemesinin varlığı değil,
kararlarının ne kadar birey hak ve özgürlüklerinden yana
olduğu sorunudur.
Dolayısıyla, genel olarak,
yargının siyasi alana müdahalesi sorunu ülkemizde daha
değişik bir boyutta ele alınmalıdır. Çünkü, bizim
sorunlarımız, sadece dünyadaki genel eğilime uygun
olarak, yasama organı aleyhine giderek genişleyen yargı
yetkileri değil, yargının, özellikle de Anayasa Mahkemesinin,
temel hak ve özgürlükler ile demokrasiyi korumada gösterdiği
çekingen tutumundandır.
Kuvvetler ayrılığının
esas alındığı demokrasilerde, meclis kanun yapıyor,
hükûmet ve bürokrasi yürütüyor, yargı kurumları da denetliyor.
Eğer sistem demokratik ise, bütün bu kurumlar yaptıklarını
millet adına yapıyorlar, yetkiyi onlardan alıyorlar
demektir.
Anayasa Mahkememiz, bugünlerde,
neredeyse bir senato görevi yapmaktadır. Yasaları denetleyen
Anayasa Mahkemesi, giderek, Türkiye Büyük Millet Meclisini denetleyen
mahkeme statüsü kazanmaktadır. İç Tüzük dahil, her şeyi
denetliyor. Anayasa yargısının siyasi rejim üzerinde
bu kadar ağırlığı olmaması gerekir.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yanlış
iş yaparsanız denetler tabii.
RECEP ÖZEL (Devamla) - Anayasa Mahkemesinin
yürütmeyi durdurma kararlarının dayanağının
ne olduğunun da tartışılması gerekmektedir.
Zira, hiçbir kurum ve kuruluş Anayasa'dan ve yasalardan
alınmayan hiçbir yetkiyi kullanamaz.
Anayasa'mızın 6'ncı
maddesi egemenliğin kayıtsız şartsız millete
ait olduğunu belirttikten sonra "Türk Milleti, egemenliğini,
Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle
kullanır." demektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
İşte, siz bunu bir kişiye teslim ediyorsunuz bak.
"Organlar eliyle kullanılır." diyorsunuz
RECEP ÖZEL (Devamla) - Ama bu, devlet
yönetiminin arapsaçına dönüştürülmesi, çok başlılığın
iktidarı parçalaması anlamına da gelmez. Anayasa'nın
bu hükmü, Parlamentonun politik takdir yetkisini başkalarıyla
paylaşması gerektiği anlamına da gelmez. Başka
bir ifadeyle, Anayasa'nın tesis ettiği başka yetkili
organlar Türkiye Büyük Millet Meclisinin eşitleri değildir.
Her anayasal organının anayasal yetkileri belirlenmiştir,
ama, şüphesiz, bu yetkilerin hepsi aynı düzeyde değildir.
Esasen, bir anayasal düzende birden
fazla yetkili organın bulunması, bunların hepsinin
aynı düzeyde ve eşit yetkide oldukları anlamına
gelmez. Anayasa Mahkemesi, evet, bir yasayı iptal edebilir,
ama, bu, onun, yasama yetkisinin ortağı olduğu anlamını
da göstermez. Onun içerdiği politik tercihi geçersiz kılmak
suretiyle kamu siyasetini belirlemek değil... Denebilir ki:
"Yargı da Türk milleti adına karar verebiliyor."
Evet, ama bu, hiçbir zaman egemenliğin kullanıcısı
anlamına da gelmez diyor, Anayasa paketi değişikliğimizin
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Özel.
4'üncü madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi gizli oylamaya başlamadan
önce Genel Kurula bir açıklama yapmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, oylama
işleminin huzur içerisinde ve güvenli bir şekilde yapılabilmesi
için, görevli olan arkadaşlarımızın -Divan Kâtibi
ve yardımcılarının- acele etmeden, gelen sayın
milletvekilleriyle ilgili işlemleri yapmalarını
ve oy kullananların dışında hiç kimsenin orada bulunmamasını
rica ediyorum. Aksi takdirde, oylamayı durdururum.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Sayın Başkan, herkes kabinde oy kullansın.
BAŞKAN - Şimdi, gizli oylamaya
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN - Sayın milletvekillerinden
oyunu kullanmayan var mı efendim?
Oylama işlemi tamamlanmıştır.
Kupaları kaldıralım.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
10.05.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun'un 4'üncü maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı
:
371
Kabul : 367
Ret : 1
Geçersiz : 3
Şimdi, 5'inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
102 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 102- Cumhurbaşkanı
seçimi, Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmasından
önceki altmış gün içinde; makamın herhangi bir sebeple
boşalması halinde ise boşalmayı takip eden altmış
gün içinde tamamlanır.
Genel oyla yapılacak seçimde,
geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı
seçilmiş olur. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa,
bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılır.
Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış bulunan iki aday
katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan
aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur.
İkinci oylamaya katılmaya
hak kazanan adaylardan birinin ölümü veya seçilme yeterliğini
kaybetmesi halinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın
birinci oylamadaki sıraya göre ikame edilmesi suretiyle yapılır.
İkinci oylamaya tek adayın kalması halinde, bu oylama
referandum şeklinde yapılır. Aday, geçerli oyların
çoğunluğunu aldığı takdirde Cumhurbaşkanı
seçilmiş olur.
Cumhurbaşkanı göreve
başlayıncaya kadar görev süresi dolan Cumhurbaşkanının
görevi devam eder.
Cumhurbaşkanlığı
seçimine ilişkin usûl ve esaslar kanunla düzenlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Atila
Emek, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLA EMEK (Antalya)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi'nin
5'inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve büyük Türk milletini
saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
temel yasa olan anayasa, toplumların ana sözleşmeleridir.
Anayasaların yapılması ve anayasalar üzerindeki değişiklikler
toplumsal uzlaşmayla olmalıdır. Tepkiyle, hiddetle
ve hele dayatmayla anayasa yapılamaz, anayasa değiştirilemez.
Değerli milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündeminde görüşmekte olduğumuz
Anayasa değişikliği, Adalet ve Kalkınma Partisinin
Cumhurbaşkanlığı seçiminde içine düştüğü
sıkıntılı durumun üzerinde yarattığı
psikolojik çöküntüyle mağdurları oynama projesinin bir
parçası olarak önümüze gelmiştir. Sayın Cumhurbaşkanının
yeniden görüşülmek üzere yüce Meclise iade ettiği Anayasa
paketi ile Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde ikinci
kez görüşmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Cumhurbaşkanımızın iade tezkeresini inceleyip
oradaki konulardan sonuç çıkarmak ve ona uygun davranmak var
iken, Komisyonda başlayan ve bugün yüce Mecliste devam eden müzakerelerde,
sizin, anlayışınızın gereği olarak, devletin
bütün kurumlarıyla bugüne kadar sürdürdüğünüz çatışmayı,
ne acıdır ki, milletimiz ibretle seyretmekte. Şimdi,
Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alan, hiç de
hoş olmayan, hiç de seviyeli olmayan sözlerle, Cumhurbaşkanlığı
makamına saldırılmaktadır. Öylesine durumlar,
öylesine sözler işittik ki, en son, Sayın Cumhurbaşkanının
"teröristleri affetti" anlayışına kadar sözlerinizi
vardırdınız. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Bakınız, bu konuda özürlüsünüz.
Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, hiç, bu konuda konuşmama
durumunda olan tek kurum sizsiniz, çünkü, Eve Dönüş Yasası'yla,
cezaevlerindeki teröristleri toplumun içine salan ve yeniden dağa
gönderen sizsiniz! Sizsiniz! Sizsiniz!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Sen hiçbir şey bilmiyorsun.
ATİLA EMEK (Devamla) - Bakınız,
kabul evleri açtınız Van'da, Trakya'da, bir tek insan oraya
gelmedi, ama, cezaevlerinden bıraktıklarınız dağa
çıktı, Anadolu'nun yiğit evlatlarını, askerlerini
şehit etti, al bayrağa sarılı tabutlar kucağımıza
geldi. Bir Güneydoğu Anadolu incelemesinde bir ilimizde brifing
alırken devletin bir emniyet müdürü aynen heyetimize şunu
söyledi: "Sayın milletvekilleri, bir Eve Dönüş Yasası
çıkardınız ve cezaevindeki tuttuğumuz teröristleri
saldınız; ilk işi, geldi, şehrin göbeğinde 4 tane
polisimizi şehit etti." dedi.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Rahşan affı!
ATİLA EMEK (Devamla) - O günlerde
de, maalesef, siz Terörle Mücadele Yasası'nı Meclisin gündemine
getiriyordunuz ve Terörle Mücadele Yasası'nın 6'ncı
maddesinin son fıkrasında terör örgütünün kurucusunun
affını sağlıyordunuz. Şimdi, bu konuda hiç konuşmaması
gerekenler, burada, kalkıyor, Sayın Cumhurbaşkanına
af yoluyla saldırıyor. Biraz düşününüz. Tabii, anlıyoruz,
kabul ediyoruz...
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Avukatı mısınız?
ATİLA EMEK (Devamla) - Şimdi,
Türkiye Cumhuriyeti'nin Devlet Başkanına, Cumhurbaşkanına
herkes saygılı olacak, siz de saygılı olacaksınız.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Senden mi öğrenecek bu millet Cumhurbaşkanına
saygıyı?
ATİLA EMEK (Devamla) - Sabırlı
olun.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Sen sabırlı ol. Öğretmen misin sen?
ATİLA EMEK (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız şu
düştüğümüz duruma. Haftaya bugün listeler belli olduğunda,
belki üçte 2, bilemem, belki yüzde 50 küskünler grubu oluşacak.
Şimdi, siz, bu gruba -biraz önce bir arkadaşınız
söylüyordu- söyleyin, oy kullanmayanlar listede olmayacak baskısıyla
son noktada milletvekillerine dayatıyorsunuz, baskı yapıyorsunuz.
Ama, bakınız, millete dayatmaya çalıştığınız
durum hiçbir zaman anayasa hukukuna da, hukuk sistemimize de, toplumsal
uzlaşmamıza da, geleneklerimize de uygun değil. Dayattınız,
başaramadınız. Şimdi dayatmaya devam ediyorsunuz
ve
AHMET YENİ (Samsun) - Millete
gidiyoruz.
ATİLA EMEK (Devamla) - Gideceğiz.
mağdurları oynuyorsunuz
AHMET YENİ (Samsun) - Milletten
kaçmayın.
ATİLA EMEK (Devamla) - Ama,
mağdur ettiğiniz o millet sizi bekliyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Anayasa'da değişiklik istiyorsanız -verdiğiniz
söz vardı 2002 seçiminde- yüreğiniz yetiyor idiyse, arkanızda
korkacağınız dosyalar yok ise niye dokunulmazlığı
sınırlandırmadınız? Ama, Meclisin raflarında
yolsuzluk dosyalarını dönem sonuna bırakmayı başardınız.
İstanbul Belediyesinin yönetimindeki yolsuzlukların
hesabını vermeden Meclise geldiniz, dokunulmazlık
zırhına büründünüz, burada da yolsuzluklara devam ettiniz,
yolsuzluk batağına battınız
BAŞKAN - Sayın Emek,
şikâyet ettiğiniz konuyu kürsüde dile getirmeyin. Lütfen,
madde üzerinde konuşmaya davet ediyorum sizi.
Buyurun.
ATİLA EMEK (Devamla) - Madde
üzerinde bağlantı kuruyorum, Anayasa'yı konuşuyorum
Sayın Başkan.
Şimdi de, bakınız,
23'üncü Dönem bu sınırlamayı yapacak, yargı yollarını
açacak. Ama, öyle inanıyorum ki, 23'üncü Dönem Meclisiyle birlikte
Anayasa Mahkemesi Yüce Divan sıfatıyla çok çalışacak,
çok çalışacak. Bunu bilmenizi isterim.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi şurada sayılı günler var. 4 Hazirana sayılı
gün bir hafta kaldı. Siz geliyorsunuz, Anayasa değişikliğiyle
meşgulsünüz, dayatmaya devam ediyorsunuz. Ama, şunu biliniz
ki, bu seçimi, 22 Temmuz seçimini sadece mağdurları oynayarak
başarısızlığınızı, milleti yoksullaştırdığınızı,
milleti perişan ettiğinizi unutturacağınızı
sanıyorsanız, millet bekliyor, sandıkta bunun hesabını
size soracak ve bunları tartışacağız.
YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Az
kaldı, az
22 Temmuza az kaldı.
ATİLA EMEK (Devamla) - Hiç gerçekleşmeyeceğine
inandığınız bir yolda direniyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) - Niye telaşlanıyorsunuz?
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim.
ATİLA EMEK (Devamla) - Ama, millet
sizi bekliyor. Millet sizi 22 Temmuzda dört buçuk yılın hesabını
sormak üzere bekliyor.
Şimdi, öyle bir durumdayız
ki, Anayasa Komisyonuna sabahleyin komisyondaki müzakerelerin
zabıtlarını almak için gittik, daha deşifre edilmemiş.
Tozu dumana katıyorsunuz ve bir tepki içinde açıkça bir iktidar
olmanın, Mecliste çoğunluk olmanın her şey olduğunu
sanarak, bunun adını demokrasi sanarak bir dayatma içindesiniz.
Ama, unutmayınız ki, rejimi demokratik kılan iktidarlar
değildir, iktidar her rejimde vardır, ama muhalefetin varlığıyla
rejim demokratik olur. Siz, bunu kabul etmiyorsunuz. Cumhurbaşkanlığı
seçiminde bunu diyorsunuz, Anayasa değişikliğinde
bunu diyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
5'inci maddenin değişikliği, Anayasa'nın 5'inci
maddedeki değişikliği Cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesi. Şimdi, Sayın Hocam burada;
bir kere daha kendisine akademisyen olarak, bilim adamı olarak
siyasi kimliğiyle birlikte soruyorum: Hocam, bu değişiklikle
sistemin adı nedir? Nedir? Yani, anayasal sistemde başkanlık
sistemi var, yarı başkanlık sistemi var, bizim şimdiye
kadar uygulayageldiğimiz parlamenter sistem var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATİLA EMEK (Devamla) - Bağlıyorum
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Grup Başkan
Vekili sabah konuşmasında dedi ki: "Yirmi yıldır
toplum bunu tartışıyor. Anayasa derslerinde, hukuk fakültesinin
birinci sınıfında, bütün dünyada ve her yerde anayasa
derslerinde yıllardır, neredeyse uzun yıllardır
sistemler tartışılır. Ama sizin getirdiğiniz
değişiklikle sistemin adı nedir? Bunu nereye oturtuyorsunuz?"
Sayın Başkan dedi ki: "Evet, ben de bir tarifini bulamıyorum."
Bu, bir AKP klasiği. Bu, bir ucube! Bunun adı ne parlamenter
sistem ne yarı başkanlık sistemi ne de başkanlık
sistemi ne de başkanlık sistemi.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Halktan korktuğunuzdan ayaklarınız titriyor!
ATİLA EMEK (Devamla) - Bir ucube
yaratıyorsunuz, halkın önüne mağdurları oynamak
üzere gidiyorsunuz.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Milletten korktuğunuzdan ayaklarınız titriyor!
ATİLA EMEK (Devamla) - Ama, merak
etmeyin, halk sizi bekliyor, halk hesabını soracak, 22 Temmuzda
defterinizi dürecek.
BAŞKAN - Lütfen müdahale etmeyelim.
ATİLA EMEK (Devamla) - Burada
küçük bir grup olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Emek, son
cümleleriniz için açıyorum efendim.
ATİLA EMEK (Devamla) - Bağlıyorum
efendim.
Bakınız, 22 Temmuzdan sonra
bu tarafta küçük bir grup olarak sizlerle birlikte çalışmayı
bekliyoruz.
AHMET YENİ (Samsun) - Rüya görüyorsun,
rüya!
ATİLA EMEK (Devamla) - Ve uzlaşmanın
ne olduğunu, Parlamentonun nasıl çalışacağını,
nasıl çalıştırılacağını, uzlaşmayla
Cumhurbaşkanının nasıl seçileceğini de
öğrenmiş olacaksınız.
Durum bu, tablo bu. Millet sizi bekliyor
ve bir daha bu grubu göremeyeceksiniz. Ama, son olarak, yanlıştan
dönmeniz için uyarımızı yapıyoruz. Dinlemeyeceğinizi
biliyoruz, ama, millet bizi izliyor.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Emek.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Aç tavuk
ATİLA EMEK (Antalya) - Görürüz,
görürüz
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
ÇEŞİTLİ İŞLER
1.-
Genel Kurulu ziyaret eden Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler
Meclisi Ortak Heyeti Başkanı Edward Withfield ve beraberindeki
heyete Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denilmesi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
şu anda Amerika Birleşik Devletleri Senatosu ve Temsilciler
Meclisi Ortak Heyeti olarak, Heyet Başkanı Sayın Edward
Withfield ve Senatör Nelson, Heyetle birlikte Türkiye Büyük Millet
Meclisini ziyaret etmektedirler. Başkanlık olarak, kendilerine
"hoş geldiniz" diyoruz. (Alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Bunlar da kurtaramayacak sizi, bunlar da kurtaramayacak!
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
5.-
10.5.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresi ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/1368)(S.
Sayısı:1433) (Devam)
BAŞKAN - Madde üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın
Mahmut Koçak.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Mahmut, iyi konuşursan liste birsin, konuşamadığında
yandın!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçak.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MAHMUT KOÇAK (Afyonkarahisar) - Değerli Başkanım,
çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım; ben de Anayasa
değişikliğine farklı bir pencereden bakmak istiyorum.
22'nci Dönem başladığında büyük bir çoğunlukla
iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisinin bir milletvekili
olarak en çok üzerinde durduğum konulardan birisi, Türkiye'de
sivil bir anayasa hazırlanması, siyasi partiler ve seçim
yasasının demokratik, çağdaş normlara kavuşturulması,
millî iradenin gerçek bir şekilde tecelli etmesiydi.
Hiç unutmuyorum, 2006 yılında
bu kürsüden bunları konuştuğumda bazı milletvekili
arkadaşlarımızın yüzlerinin asıldığını
gördüm. Orada dile getirdiğimiz şeyler kötü şeyler değildi
ki. Orada dile getirdiğimiz şeyler, milletin milletvekilini
kendisi seçmesiydi, doğrudan kendisi seçmesiydi, aracısız
seçmesiydi.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Vekili
zaten kendisi seçiyor canım.
MAHMUT KOÇAK (Devamla) - Şimdi,
hangi bir seçim sistemiyle gidiyoruz? Bir kör dövüşü şeklinde
gidiyoruz ve millet, şimdi adaylarını, aday adaylarını
bile tanımıyor ve yarın bir gün bunun sıkıntısını
ülke çekecek ve sıkıntılar peşi sıra gelecek.
Nerede millî irade? Bugün, meydanlarda konuşulan millî irade nerede?
Hani, sivil bir anayasa hazırlığı?
O, yine 2002 seçimlerine giderken meydanlarda konuştuğumuz,
millete söz verdiğimiz, "Kahir ekseriyetle bizi iktidara
getirin, bizi muhtaç etmeyin, Anayasayı değiştirecek
güç verin" diye konuşulan o meydanlar unuttu mu acaba?
Baş örtüsü probleminden,
imam-hatiplerdeki kat sayı problemine kadar, ifade hürriyetinden
sivil, çağdaş, demokratik bir seçim sistemine kadar, hukukun
sonuna kadar işlediği demokratik, çağdaş bir siyasi
partiler kanununa kadar, bunların hepsini bu meydanlar unuttu
mu? Yok, unutmayacak da.
Millî irade çuvallara itina ile giriyor.
Millî irade, liderlerin dudakları arasında yine. Millî irade,
evet, ne yazık ki, dört buçuk yıl boşa geçtikten sonra millet
akla geliyor, hatırlanıyor, üzüntümüz buna.
Kişisel hiçbir şey söylemeyeceğim,
insanlarla ilgili de konuşmayacağım ama 22'nci Dönem,
demokrasi alanında gerçekten çok şeyler kaybedilmiş
bir dönemdir. Büyük bir milletvekili ordusuyla gelinip
Bakın arkadaşlar, bu millet,
bu büyük ordudan çok şeyler bekledi demokrasi alanında.
Ben bir şeyi hatırlatacağım. Meydanlarda ağlıyorduk.
Diyorduk ki: "Ey millet, bir şiir okudu diye siyasi bir liderimizin
önü tıkanmıştır. İfade hürriyeti bu memlekette
bu kadar mı bitmiştir? Gelin, bu liderin önünü
açın." Evet, bu Parlamento o liderin önünü açmıştır.
Anayasa ve yasal değişiklikler ana muhalefet partisiyle
beraber gerçekleştirilmiştir. Ama, akabinde yapılması
gereken şeyler rafa kaldırılmıştır, rafa,
rafa! Bu konuda -kendim dâhil- verdiğim yasa teklifleri ne grubu
geçebilmiştir
Sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinin arşivinde
gelecek dönemleri bekleyecektir ya da araştırma yapan, bu
konuda konuşma yapacak, samimi demokrat, gerçekten demokrasiyi
arzu eden insanlar için, belki de bir arşiv oluşturacak veya
istifade edebileceği bir metin oluşturacak.
Değerli arkadaşlar,
"Alma ağacının altında büyüdü" diye Anadolu'da
bir laf vardır. İnsanlar, demokratik hakları kendileri
için istememeli, milleti için istemeli. Ne zaman kendi önleri
tıkandı o zaman demokrasi akla geliyorsa, hukuka sarılıyorsa,
millî irade akla geliyorsa, insanların ister istemez zihinleri
de bulanır, akılları da karışabilir ve insanlarımız
bugün onu diyor. Diyorlar ki: "Almalar, almalar, canım almalar/Vermeye
gelince yüreğim tırmalar" diyor. Evet, vermeye gelince
yürek tırmalanıyor. Millete bu hak verilmemiştir ve
22'nci Dönem, demokrasi açısından, kim ne derse desin, kim ne
derse desin, millî irade açısından kapkara bir dönem olarak
tarihe geçecektir, kim ne derse desin. Hiç, vız gelir.
Değerli arkadaşlar, çok
kıymetli arkadaşlar, neler yapabilirdik? Hukuk devletini,
adalet düzenini bu büyük grupla oluşturabilirdik. İmtiyazlar
rejiminden haklar rejimine bu ülkeyi beraberce taşıyabilirdik.
Ama, bu konu kimsenin gündeminde olmadı. Siyasi Etik Yasası
bile son yılın tartışma konusu arasına girebildi.
Dokunulmazlıkların sınırlandırılması
zaten tu kaka oldu; herkesin kaçtığı ve üzerinde bile
konuşmaktan hicap duyduğu, utandığı "Gazetelerde
görülürsem ihraç edilirim, yanlış olur." dendiği,
gazetelerden, televizyonlardan, muhabirlerden bile kaçınıldığı
bir madde oldu.
Değerli arkadaşlar, gerçekten
üzülüyorum meydanlarda konuşulanları gördüğümde,
"Azınlığın çoğunluğa tahakkümü"
lafı kullanılıyor son zamanlarda. Ee, doğru. Ne diyorlar:
Biz dedik ki size, temsilde adaleti kurun. Yüzde 34'le yüzde
66'yı oluşturursanız yarın bir gün başka
şeylerde kendinizi izah edemezsiniz.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Neyle geldin, neyle geldin?
MAHMUT KOÇAK (Devamla) -
İşte, azınlığın çoğunluğa tahakkümü
bu değil mi? Evet, evet bunu yapmaktan hicap ettiniz, yapmadınız,
temsilde adaletle ilgili düzenleme yapmadınız elinizde
güç varken. Siyasi Partiler Yasası aynen duruyor, Seçim Yasası
duruyor. Bugün, televizyonlarda bizi izleyen vatandaşlarımız
aynen şunu çok iyi biliyor: Bu dönem, milletin vekilini seçmesi
bu grup tarafından engellenmiştir. Bunu çok iyi biliyor bu
millet ve bunu unutmayacak da. Millî irade şudur: Liderin iki dudağı
arasından kurtulmuş irade, ama ne yazık ki Cumhurbaşkanlığı
aday tespitinde bile biz bunu yaşadık. Sadece milletvekilini
değil, Cumhurbaşkanlığı adaylığını
da bir lidere, bir Başbakana -benim de saygı duyduğum-
ülkemizin Başbakanının iki dudağı arasına
sıkıştırdık. Biz istiyorduk ki, 550 milletvekilini
hür bir iradeyle seçsin bu millet, daraltılmış bölge olsun,
tercih sistemi olsun, adam gibi millet kendi milletvekilini seçsin
istiyorduk. Gerçek demokratlar bunu istiyordu, ama ne yazık
ki, Cumhurbaşkanlığı tespiti bile liderlerin iki
dudağı arasına sıkışıp kaldı.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Oy
kullanmaya, o gün, onun için mi gelmedin?
MAHMUT KOÇAK (Devamla) - Evet,
evet, evet, evet, evet.
Son on yedi saatte, son on yedi saatlik
bir manevrayla, Parlamentoya dayatma yaparak "Ben pişirdim
sen ye." anlayışıyla Cumhurbaşkanlığı
seçilmez bu memlekette.
Sayın Kapusuz bilir, mahallesinin
muhtarı bile bir yıl öncesinden adaylığını
açıklar, tartışılır. Yine, Sayın Kapusuz,
bilir -ki, çok tecrübelidir- Sarkozy'nin iki yıl öncesinden beri
tartışıldığını çok iyi bilir adaylığının.
Böyle şey olur mu? Böyle bir ucube görülmüş mü? Onun için, kusura
hiç bakmayın, 353 arkadaşla çok daha güzel bir Cumhurbaşkanlığı
süreci yürütülebilirdi. Çok da sevdiğimiz bir kişiyi Cumhurbaşkanı
adayı olarak çıkardınız ama, belki de 5-6 tane aday
çıkarmış olsaydınız, uzlaşmayı denemiş
olsaydınız, mutlaka bu Parlamentonun görüşüne müracaat
etmiş olsaydınız, bu insanlar da bigâne değil.
Bakın, şimdi 370'leri buluyoruz.
Geçenkinde 376. Demek ki, uzlaştığınız zaman
376'yı bulabiliyorsunuz. O zaman Abdullah Bey'in günahı
neydi kardeşim, niye uzlaşmadınız? Neden uzlaşmadınız?
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) - Gelmedin
oy kullanmaya, onu söyle.
MAHMUT KOÇAK (Devamla) - Yani gerçekten
söylüyorum, eğer istemiş olsaydınız, eğer gerçekten
Cumhurbaşkanını seçtirmek isteseydiniz, gelir uzlaşırdınız
ve demokratik bir süreç yönetirdiniz ve demezdiniz ki "Akşam
pişirdik, sabahleyin buyurun siz yiyin." Hatta daha da ileri
giderek, o fındık reklamındaki gibi "yerseniz"
gibi bir anlayışla, demokrasiye dayatma yapmazdınız.
Evet, bir dönem boşuna gitmiştir.
Yazıktır demokrasi alanında bu dönemin zayiatı.
Ben size bu dönemin nasıl yönetildiğini, Koca Sekbanbaşı'nın
1830'da ortaya koyduğu risalesinden bir örnekle göstereceğim.
Siyaset halka yaygınlaşmaya başlamış, kahvehanelerde,
berber salonlarında, her yerde siyaset konuşuluyor, Osmanlıyı
nasıl yeniden eski günlerine döndürürüz, o konuşuluyor.
O arada, hemen varıyorlar, diyorlar ki: "Efendim, siyaset
berber salonlarında, kahvehanelerde, köy meydanlarında
konuşulmaya başlandı.", "E ne yapalım?",
"Buna bir siyaset geliştirin." Yani o günkü tabirle
bir idam cezası. Bir "mutlaka cezalandırılması
lazım" anlayışı hemen yaşatıldı.
Çıkan öneri şu: "Konuşanın dilini kesin, dinleyenin
de kulağını kesin."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Mikrofonu
da kesin!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Bir daha, bir daha
MAHMUT KOÇAK (Devamla) -
İşte
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Bir daha, anlaşılmadı, bir daha
MAHMUT KOÇAK (Devamla) -
İşte, demokrasi anlayışı
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Mikrofon kesildi.
MAHMUT KOÇAK (Devamla) - Kesildi
mi efendim?
Diyorlar ki, "bir siyaset geliştirin
"
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
CHP'ye söyle.
MAHMUT KOÇAK (Devamla) - Yok,
CHP'ye değil, Burdurlulara söyleyeceğim, esas sana söyleyeceğim.
Şimdi, ben size özellikle söylüyorum,
konuşanın dilini keserek, dinleyenin kulağını
keserek demokrasi gelmez bu memlekete. Millî irade konusunda samimi
olacaksınız. Nefsiniz için istediğinizi, benim önümü
açın, ben gelip hizmet edeceğim derken, nefsiniz için istediğiniz
şeyi, Müslüman kardeşin için de istemezsen, gerçek iman sahibi
değilsin, diyen bir inancın sahibiyiz biz.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Bravo!
Alkışlayın!
MAHMUT KOÇAK (Devamla) - Onun için,
hiç lamı cimi yok. Bunları yapmadınız. Demokrasi
alanında hiçbir şekilde ciddi adım atmadınız.
Anayasa'yı değiştirip
366 milletvekiliyle aklınıza
gelen sadece 2/B oldu, yirmi beş yaş oldu, bu konular olmadı.
Halkın Cumhurbaşkanını seçmesi gündeminizde bile
yoktu. Önünüz tıkandığında aldınız geldiniz.
Ben size o zamanlar parti programlarını gösterdim
.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koçak, son
cümlelerinizi alayım.
Buyurun.
MAHMUT KOÇAK (Devamla) - Bakın,
burada millete söz verdiniz, sözünüzde durun dedim. Yetmedi
"Üttüm Oynamıyorum" diye kitap yazdım, gönderdim;
iktidara gelmeden önce başka, iktidarda başka davranmayalım
diye. Ama olmadı, hayırlısı, başka bir bahara
kaldı herhâlde demokrasi alanında atılacak şeyler.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
- Demokraside, gelip, oyunu kullanacaktın o zaman.
MAHMUT KOÇAK (Devamla) - Fakat, sizi
vicdani ve mahşerî âlemde hakikaten büyük hesap bekliyor. Bu
gençliğin geleceğini, demokrasimizin geleceğini
bu dört buçuk -beş yıllık iktidar sürecinde yazık
ettiniz. Bunun vebali de size yeter diyorum.
Saygılarımla selamlıyorum.
Sağ olun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koçak.
Komisyon Başkanı Sayın
Kuzu'nun söz isteği var.
Buyurun Sayın Başkan. (AK
Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Sağ olun.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; tabii, bu memlekette hukukçu
olmanın zorlukları var.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Niye Cumhurbaşkanı adayı olarak göstermediniz?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Müsaade edin efendim.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Niye
aday göstermediniz?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Niye aday göstermediniz?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Beni bu işin içine karıştırmayın;
geçmiş bir iş o, bitti. Şimdi, bundan sonra söyleyeceklerimi,
lütfen, istirham ediyorum dinlemenizi.
BAŞKAN - Arkadaşlar, sakin
olalım, Sayın Hatibi ben anlayamıyorum. Lütfen
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii,
bir memlekette sistem konusu her zaman tartışılır.
Tabii, sistemin en iyisi olabilir mi? Olabilir.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Biz de anlayamadık
zaten!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Bizim iyi dediğimiz bir modele başka
bir bakışla kötü bir model denebilir.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Hocam,
bu, bir sistem mi?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Şimdi, aslında dünyada bulunmuş
üç tane model var. Başka modeller bulunmayacak diye bir kural
da yok.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Bunun da mucidi siz oldunuz!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Yerleşmiş üç modelin biri parlamenter
sistem, bunun bir tanesi başkanlık, bir de ikisi arasında
yer alan yarı başkanlık modeli. Parlamenter model
İngiliz modeli, yarı başkanlık Fransız,
başkanlık da Amerikan modeli diye dünyada bilinir. Tabii,
buradan yayılmış birçok yere. Başkanlık modeli
en az olanı bunların, tam başkanlık modeli, en az
olanı. Benim de hep savunduğum model bu. Yirmi yıldan bu
tarafa başkanlık sistemi üzerinde yazdık çizdik, hep
savunduk, Rahmetli Özal'dan bu tarafa epeyce sempozyum, paneller yaptık.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Amerikalılar
dinliyor yalnız.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Yarı başkanlık modeli ayrı
bir modeldir, gidilir gidilmez
Şimdi, bizim getirdiğimizi
kısaca ben size söyleyeyim, nedir: Getirilen model, evvela,
şu Anayasa'da
Buradan sesleniyorum, Türkiye'deki tüm anayasa
profesörlerine -ben de onlardan birisiyim- ve sizlere ve hukukçulara,
şu Anayasa'nın getirdiği modelin adını kim koyacak,
gelsin burada bana söylesin. Bu Anayasa'nın modeli yok. Bu Anayasa
parlamenter rejim demiş, ama parlamenter rejim değil bu Anayasa.
Açıyoruz kitapları, yarı
başkanlık diyen var, başkanlık diyen var, başkancıl
diyen var, otoriter sistem diyen var, krallık diyen var
Aklınıza
ne geliyorsa var. Dolayısıyla, bütün bu karmaşa içerisinde,
sorumlu olmayan bir makama bunca yetki verilmiş hesap soran
yok, yedi sene icraattan sonra çekip gidiyor. Ben, bunu, Sezer için
söylemiyorum sadece, bütün geçmişler için söylüyorum.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Yetkilerini
kısıtlayın, niye kısmadınız?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - O zaman, demek ki, yapılacak iki şeyden
biri var. Bunlardan bir tanesi, bütün bu yetkilerini kısarak
parlamenter modele, klasik hâle getirmektir. İsmi parlamenter
Bu, bir yöntemdir.
İkinci yol da, sorumluluğu
olmayan bu makama sorumluluk verip yetkilerini muhafaza etmektir.
İşte yapılan budur. Şu anki yapılan, halka seçtirilmek
suretiyle hesap verme durumuna sokmak. Bu, idealdir değildir,
ayrı bir mesele o. Ben bunun örneklerini Komisyonda on saat konuştum
sabırla, arkadaşlarımız biliyorlar oradaki konuşmaları.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Hocam,
yine hesap vermiyor Cumhurbaşkanı sizin tasarınızda
da.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Bakın, örnek vereyim size: Avusturya,
Finlandiya, İrlanda, İzlanda, Portekiz, Romanya, Polonya,
Estonya, Slovenya. Bütün bu Avrupa ülkelerinde hangi model varsa,
bizde şundan sonra olacak olan da odur. O bakımdan, bu, ideal
model anlamında diyorsanız elbette ki değil. İdeal
model
Ben hep söylüyorum size, parlamenter model bir memleketi ne
ondurur ne öldürür, süründür. Türkiye şimdi bunu yaşıyor,
açık söylüyorum. Bu bakımdan
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sayın Başkan, bilimle konuşun, talimatla değil.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Yani, söyleyen
Tövbe estağfurullah.
Allah'ım, sabır ver ya! Ben sabırlı bir insanım
da, yani
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, netice itibarıyla,
değerli arkadaşlar, bu, modelin kendisinin adını
koyma meselesi değil, parlamenter rejim içerisinde kalınıyor,
sorumluluk getirmiş oluyor. Bütün yapılanlar bundan ibarettir.
Demin de bahsettiğim
Benim
Komisyondaki konuşmalarımda kimi eleştiriler olabilir.
Mesela, diyor ki arkadaşlarımızdan birisi: "5+5
olmasa da, 5 olsa." Olabilir, ama, mesela, benim verdiğim
örneklerin hiçbir tanesinde iki dönem olmayan yok -liste burada,
dağıtayım isterseniz size- hepsi iki dönem seçilmiş.
Deniyor ki: Siyasi davranır mı o zaman, partinin emrine mi
girer? Olabilir. Yani, çatışma dediğiniz şey sizin,
cumhurbaşkanı-başbakan çatışması, iki
başlı olan her yerde vardır, parlamenter modelde de vardır,
yarı başkanlıkta da vardır. Bugün yok mudur? Yani,
siz, Kenan Evren'den bu tarafa bakın gelen cumhurbaşkanlarımıza,
kendilerinin çok gönüllü getirdiği başbakanlarla geçinememişlerdir.
Dolayısıyla, iki başlı olan yerde sürtüşme
olur demek çok doğal, olur zaten bunlar.
O zaman sonuç, son cümlem: Sayın
Başkanım, eğer Türkiye'de çatışması en az,
en ideal modeli istiyorsak, tam başkanlık modeline geçmemiz
lazım. Buna hazırsanız, hepimiz beraber bunu da
başlatabiliriz yeni dönemde.
Çok teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kuzu.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, oylamaya Adana ilinden
başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına
başlandı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oylamadan sonra bir yemek arası vereceğim kırk beş
dakika civarında. Ondan sonra çalışmalara tekrar
başlıyoruz. Arkadaşlarımız ona göre durumlarını
değerlendirsinler.
(Oyların toplanmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oylamada, Maliye Bakanı Sayın Unakıtan yerine Devlet
Bakanı Sayın Ali Babacan, Millî Savunma Bakanı Sayın
Gönül yerine de Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe oy
kullanacaklardır. Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
yerine de Sanayi Bakanımız Sayın Coşkun oy kullanacaktır.
Oyunu kullanmayan sayın milletvekilimiz
var mı?..
(Oyların toplanmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Sayın milletvekillerinden
oyunu kullanmayan var mı?
Oylama işlemi tamamlanmıştır.
Kupaları kaldıralım.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
10.05.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun'un 5'inci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı
:
370
Kabul : 368
Çekimser : 1
Geçersiz : 1
Sayın milletvekilleri, birleşime
20.30'a kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.45
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.38
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115'inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1433 sıra sayılı Kanun
üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Çerçeve 6'ncı maddeye bağlı
geçici madde 18'i okutuyorum:
MADDE 6- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 18- Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 67 nci maddesinin son fıkrası,
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılabilmesi
için; çıkarılması gereken kanun hükümleri ile seçim
kanunlarında yapılacak değişiklikler bakımından
dikkate alınmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Muharrem
Kılıç.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte
olan Anayasa değişikliği paketinin 6'ncı maddesinde
düzenlenen geçici 18'inci madde üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
Anayasa değişikliği paketi niçin önümüze geldi, bunu
şöyle bir düşünelim diyorum. Eğer, Cumhurbaşkanlığı
seçim sürecinde, Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir
tıkanıklık yaşanmasaydı, Cumhurbaşkanını
Meclis iradesiyle seçebilseydik böyle bir değişiklik gelecek
miydi? Hepimiz biliyoruz ki, bu değişiklik Cumhurbaşkanlığı
seçim sürecinin tıkanmasından, Adalet ve Kalkınma Partisinin
ve onun Sayın Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın
dayatmacı ve "illa benim dediğim olsun" anlayışında
olunmasaydı bu duruma gelmeyecekti. Eğer, gerçek anlamda
Adalet ve Kalkınma Partisinin bir Anayasa değişikliği
önerisi olsa idi, grupta, üstelik Anayasa Komisyonu Başkanı
Sayın Burhan Kuzu gibi bir Anayasa hukuku profesörü vardı,
çok rahatlıkla, şimdiye kadar bir Anayasa değişikliği
paketi hazırlanırdı ve bu değişiklik partiler
arasında görüşülürdü, Anayasa'da gerekli değişiklikler
yapılabilirdi.
Değerli arkadaşlarım,
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara yeni mi geldi? Aradan çok
uzun süre geçti. İktidarınızın son dönemine geldiniz,
artık, deyim yerindeyse, uzatmalar oynanıyor, 22 Temmuzda
seçime gidiliyor.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu)
- Bir daha geliyoruz.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Bir daha
zor gelirsiniz.
Yani, mademki, böyle bir düşünceniz
var idiyse, şimdiye kadar niye yapmadınız? Niye bunları
önermediniz? Demek ki, sadece günü kurtarmak için veya bir tepki sonucu,
mademki Parlamento bizim dediğimiz Cumhurbaşkanını
seçtirmiyor, biz de o zaman sistemi değiştiririz
Değerli arkadaşlarım,
bu süreçte, sorunlu olan sistem mi, sorunlu olan sizin anlayışınız
mı?
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu)
- CHP.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Cumhuriyet
Halk Partisinin bu süreçte hiçbir sorumluluğu yoktur. Cumhuriyet
Halk Partisi ve Sayın Genel Başkanımız Deniz Baykal
bu süreçte her türlü katkıyı vermeye hazır olduğunu
dile getirdi ve dedi ki: "Bu süreçte, Cumhurbaşkanı
Adalet ve Kalkınma Partisinden seçilmesin demiyoruz." Ancak,
bu seçilecek Cumhurbaşkanından, Adalet ve Kalkınma
Partisinin saygıdeğer milletvekillerinin haberi yoktu.
AFİF DEMİRKIRAN (Batman)
- Vardı, vardı.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Son iki
güne kadar, Sayın Başbakanın iki dudağının
arasında saklı kaldı.
AFİF DEMİRKIRAN (Batman)
- Oy verdik, olur mu?
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Altan Öymen kimlerle görüştü?
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
Sayın Kılıç
Arkadaşlar, Hatibe müdahale
etmenin bir faydası yok, zaman kaybediyoruz. Bakın, gecenin
bu saatinde, Hatibin hakkı, bu kürsüde verilen on dakikalık
süre içerisinde -beğeniriz, beğenmeyiz- fikirlerini ortaya
koymaktır. O bakımdan, sükûnetle dinlemenizi rica ediyorum;
bütün arkadaşlardan, sadece bir taraftan değil.
Aradaki, benim konuştuğum
süreyi ekleyeceğim.
Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) -
Sağ olun efendim, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu süreci gerçekten çok kötü yönettiniz. Ana muhalefet partisiyle
görüşmediniz, diğer muhalefet partileriyle görüşmediniz,
kimsenin görüşünü almadınız. Sayın Başbakan
"illa da benim dediğimi seçeceksiniz" diye bir direniş
sergiledi ve bu aday gösterdiği Sayın Abdullah Gül'ün
şahsına bir diyeceğimiz yok, ancak, yani, koskoca grubun
içinde, yani, dokunulmazlık dosyası olmayan başka bir
değerli arkadaşımız yok muydu? Hakkında kayıp
trilyon davası olan, özel harcamalarını kendi denetimindeki
bankaya yaptıran bir kişinin dışında Adalet
ve Kalkınma Partisinden, koskocaman 352 kişilik bir gruptan
yani başka bir değerli arkadaşımız çıkamaz
mıydı?
AHMET YENİ (Samsun) - Millet
Gül'ü bekliyor.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) -
Eğer bir uzlaşma aransaydı, bu grubun içinden çok değerli
arkadaşlar vardı, bunlar çok rahatlıkla öneri olarak
götürülürdü muhalefete ve bunların içinden birisi üzerinde
muhalefetle uzlaşılırdı. Demokrasi uzlaşı
rejimidir. Demokraside, "benim çoğunluğum var, ben
her dediğimi yaptırırım" diyemezsiniz. Bunun
adı demokrasi olmaz. Dediğim dedik yaparsanız, bunun
adı çoğunluk diktatörlüğü olur. Sanırım, sizler
de bu anlayışta olamazsınız. Öyle düşünmek istemiyorum.
Ancak gelinen süreçte, ne yazık ki, böyle bir noktaya doğru
gelindi.
Uzlaşma aranmadı. Hukukçular
"367 şartı olması gerekir toplantı için"
dediler, bu da dikkate alınmadı. Ne oldu? En sonunda, Anayasa
Mahkemesi gereken sonucu verdi ve noktayı koydu, deyim yerindeyse.
Ancak siz, ne yazık ki, muhalefete
gereken değeri, gereken saygıyı göstermediğiniz
gibi, kurumlara da gereken saygıyı göstermiyorsunuz. Anayasa
Mahkemesinin vermiş olduğu kararla ilgili, bu ülkenin
Başbakanı "Bu karar, demokrasiye sıkılan bir
kurşundur." diyebiliyor. Böyle bir anlayış olabilir
mi değerli arkadaşlarım? Bir ülkenin Başbakanı,
o ülkenin kurumlarını hedef hâline getirebilir mi?
AHMET YENİ (Samsun) - Çarpıtmayın,
sizin tavrınıza söylendi o.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Bunun
üzücü sonuçlarını görmedik mi?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Size
söylendi o.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Geçmişte,
Danıştay kararıyla ilgili süreçte, o hâkimler hedef
gösterildiğinde ne gibi sonuçlar doğduğunu hep beraber
yaşamadık mı? Eğer o insanları, bu sözlerden
sonra, hedef hâline getirirseniz bunun sorumluluğu kime ait
olacak?
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Size ait.
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
biraz da maddeye döner miyiz.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, işin özü şurada: Şu anda seçime
gidiliyor. Seçime giderken, Adalet ve Kalkınma Partisi, halkın
gerçek gündeminden uzak. Halkın gerçek gündemi yoksulluk, halkın
gerçek gündemi işsizlik. Köylü perişan, esnaf perişan,
vatandaşlarımız yoksulluk içinde. Ancak, siz neyle
uğraşıyorsunuz? Tüm bunları bırakmışsınız,
seçimlere giderken size sanal malzemeler gerekiyor. Çünkü, elinizde
gerçek malzeme kalmadı.
Şu anda diyeceksiniz ki:
"Ya, biz, işçilerin ve memurların maaşını
artıramadık, köylüye bir şey veremedik, esnafın
yüzünü güldüremedik, ancak, bak, işte, Cumhurbaşkanını
size biz seçtireceğiz" gibi, sanal gündemler yaratmaya çalışıyorsunuz
ki, bu sürecin de sonuçsuz olduğunu bile bile. Sonuçsuz, çünkü,
bu süreçten sonra, şu anda bu paket kabul edilse bile, bunun sonucunda,
muhtemeldir ki, referandum vardır, referandumdan sonra da zaten
bu süreç yetişmeyeceği için, 22 Temmuzdan sonra seçilecek
olan Meclis mevcut Anayasa'ya göre Cumhurbaşkanını seçer,
o Cumhurbaşkanı, yedi yıllık süresiyle yine Cumhurbaşkanlığı
yapar. O süreç içinde de bu Meclis iki kez yenilenecek. Yani, şu
anda, sonuç alınamayacak bir durumla milleti oyalayıp duruyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
bu üzerinde görüşme yaptığımız geçici madde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Anayasa'mızın
67'nci maddesinin son fıkrası şöyle diyor değerli
arkadaşlarım: "Seçim kanunlarında yapılan
değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz."
Bu hüküm ne için konulmuş değerli
arkadaşlarım? Bu hüküm, iktidara gelen partiler, seçimlere
giderken sürekli seçim kanunlarıyla oynamasınlar diye
konulmuş. Yani, hangi siyasi parti iktidara gelirse "Seçim
sistemini nasıl düzenlersem daha çok milletvekili çıkarırım."
anlayışında olmasın diye, seçim sistemlerine
bir anlamda bu garanti getirilmiş. Ancak, Anayasa'nın
67'nci maddesinin bu son fıkrasını, son gelen düzenlemelerde,
sürekli bir geçici maddeyle çıkarttığımız yasalara
eklemeye çalışıyoruz. Sistemle oynamayı âdet
hâline getirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
son cümleniz için açıyorum mikrofonu.
Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, Sayın Anayasa Komisyonu Başkanı
Burhan Kuzu, demin, geldi burada bir açıklama yaptı. Bu getirilen
sistemin başkanlık veya yarı başkanlık sistemine
bir gidişin yolu olduğuna dair eleştirilerimizin
bir anlamda haklı olduğunu dile getirdi, çünkü şu anki
sistemin de bir sistem olmadığını belirtti. Yani,
şu anda gelen sistem, yarı başkanlık sistemi değil,
başkanlık sistemi değil; parlamenter sistemden uzaklaşılıyor,
ne olduğu belirsiz bir sistem hâline getiriyorlar. Sayın
Başkanın, bu anlamda başkanlık sistemiyle ilgili
düşünceleri var, ancak bunun bütünlüğü olması gerekir,
derli toplu olması gerekir, yani bu sistemin bazı maddeleri
değiştirilerek bu ülkenin sistemi tahrip edilmeye çalışılıyor.
Eğer halkın karşısına
çıkıp söyleyecek sözleriniz varsa -şu anda seçime gediyoruz-
gelin, seçimden kaçmayalım, halkın karşısına
çıkmaktan kaçmayalım. Şu anda Parlamentonun bu şekilde
çalıştırılması, sabah 11.00'den gece yarılarına
kadar çalıştırılması, halka saygısızlıktır.
Halk şu anda seçime gidiyor ve adaylarını
BAŞKAN - Sayın Kılıç
MUHARREM KILIÇ (Devamla) -
aday
adaylarını karşısında görmek istiyor.
BAŞKAN- Sayın Kılıç
MUHARREM KILIÇ (Devamla) -
bana
ne söyleyecekler diyor. Ancak
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
ek süreyi de çok aştık.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Efendim,
bir dakika
BAŞKAN - Efendim, verdim, ikinci
ek süreyi aştınız.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) -
Sağ olun efendim.
BAŞKAN - Son cümleleriniz
efendim.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, daha fazla zaman kaybetmeyelim. Samimiyetle söylüyorum,
mademki seçime gidiyoruz, bir an önce köylere gidelim, kasabalara
gidelim, şehirlere gidelim, oralarda halkla bütünleşelim,
halkın sorunlarını dinleyelim.
YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Biz
her gün halkın içindeyiz.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Önümüzdeki
dönemde neler yapacağız, hangi işleri yapacağız,
onları anlatalım ve halkın tercihini kazanmaya çalışalım.
Ancak, görüyorum ki, siz
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
teşekkür ediyorum.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) -
halktan
kaçmaya çalışıyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
teşekkür ediyorum.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Çünkü
halkın yanına gidecek yüzünüz kalmamış.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş?
Yok.
Sayın milletvekilleri, madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi maddenin gizli oylamasına
Adana ilinden başlayacağım.
Kâtip üyeler yerlerini alsın
öncelikle.
Sayın milletvekilleri, oylamada
Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan yerine Devlet Bakanı
Sayın Ali Babacan, Millî Savunma Bakanı Sayın Gönül yerine
Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe, Sayın Devlet Bakanı
Abdüllatif Şener yerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu, Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdullah Gül yerine
Sayın Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Sayın Başbakan
Erdoğan yerine Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali
Coşkun vekâleten oy kullanacaklardır.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN - Oyunu kullanmayan sayın
milletvekilimiz var mı? Yok.
Oylama işlemi tamamlanmıştır.
Kupaları kaldıralım.
(Oyların ayırımı
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
10.05.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun'un 6'ncı maddesine bağlı geçici 18'inci maddenin
gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 368
Kabul : 366
Ret : 1
Boş : 1
Şimdi, çerçeve 6'ncı maddenin
geçici 19'uncu maddesini okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 19- Onbirinci
Cumhurbaşkanı seçiminin ilk tur oylaması, bu Kanunun
Resmi Gazetede yayımını takip eden kırkıncı
günden sonraki ilk Pazar günü, ikinci tur oylaması ise ilk tur oylamayı
takip eden ikinci Pazar günü yapılır.
Anayasanın 101 inci maddesi
uyarınca gösterilen adaylar, yazılı muvafakatları
ve Anayasanın değişik 101 inci maddesindeki şartları
ihtiva eden ve diğer ilgili belgelerle birlikte ilk tur oylama
tarihinden otuz gün önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
başvururlar. Adayların başvurularında eksik bilgi
ve belgelerin tespit edilmesi halinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tarafından, eksikliklerin giderilmesi
için üç günlük kesin süre verilir. Bu süre içinde eksikliklerin giderilmemesi
halinde adaylar, kendiliğinden adaylıktan çekilmiş Sayılırlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca, Anayasanın 101 inci maddesinde
belirtilen nitelikleri taşıdıkları anlaşılan
adaylara ilişkin kesin liste iki gün içinde ilan edilir ve Yüksek
Seçim Kurulu Başkanlığına bildirilir.
Cumhurbaşkanı adayı
gösterilen kamu görevlisi, aday gösterildiği tarihten itibaren
görevinden ayrılmış Sayılır. Görevinden ayrılan
kamu görevlisinin Cumhurbaşkanı seçilememesi halinde
görevine geri dönmesi konusunda ilgili kanun hükümleri uygulanır.
Birinci tur seçim sonuçlarının
kesinleşmesinden ikinci tur oylamanın sonuçlanmasına
kadar, ikinci oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan birinin
ölümü veya seçilme yeterliğini kaybetmesi halinde; ikinci oylama,
boşalan adaylığın birinci oylamadaki oy sıralaması
esas alınarak sıradaki adayla doldurulması suretiyle
yapılır. İkinci oylamaya tek adayın kalması
halinde, bu oylama referandum şeklinde yapılır. Aday,
geçerli oyların çoğunluğunu aldığı takdirde
Cumhurbaşkanı seçilmiş olur.
Cumhurbaşkanının seçilmesine
ilişkin usûl ve esasların kanunla düzenlenmesine kadar,
10/6/1983 tarihli ve 2839 Sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu,
26/4/1961 tarihli ve 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri
ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 22/4/1983 tarihli ve 2820 Sayılı
Siyasî Partiler Kanunu, 23/5/1987 tarihli ve 3376 Sayılı Anayasa
Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında
Kanun ile diğer kanunların bu maddeye aykırı olmayan
hükümleri uygulanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Ali Kemal Kumkumoğlu.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından bir kez daha görüşülmek üzere Meclisimize geri
gönderilen Anayasa değişikliğinin sonuna doğru
geliyoruz. Yani, sondan bir önceki geçici madde üzerinde konuşuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
belli ki, bu süreç çok tartışılacak. Daha seçim atmosferi
içerisine girilmeden, dün Sivas'ta, önceki gün Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliğinin kongresinde, Türkiye'nin gündeminin tamamı,
bu Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde yaşananların
üzerine odaklandırılmaya başladı. İyi bir
fırsat bulduğunuzu düşünüyorsunuz. Bu vesileyle muhalefet
partisini bir taraftan suçlarken, vatandaşın size yönelteceği,
seçimler süresince, dört buçuk yıllık iktidarınızın
hesabını sormak adına size yöneltebileceği sorulardan
da kurtulacağınızı düşünüyorsunuz. Bir noktadan
bakıldığında bu sizin için makul bir kaçış
yolu olarak düşünülebilir, ama değerli arkadaşlarım,
milletvekilliği sorumluluğu, sadece "vatandaşın
hoşuna gidebilecek şey nedir"in arayışı
içerisine girip, ülke gerçeklerinden, toplum gerçeklerinden, ülkenin
geleceğinden hiçbir şekilde etkilenmeden ve onu dikkate
almadan, önemsemeden, madem vatandaşın hoşuna bu gider,
o zaman biz bunu söyleyelim mantığı, milletvekilliği
sorumluğuyla bağdaşan, hele iktidar partisi sorumluluğuyla
bağdaşan bir anlayış, hiçbir şekilde, hiçbir
suretle değildir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
siz, birileri, muhalefet partileri iki yıldan bu yana erken seçime
gidilmelidir, özellikle dört yıl bittikten sonra, bundan önce
hiçbir Meclis dört yıldan fazla görev yapmamıştır,
erken seçim bir zorunluluktur dendiğinde, mesela sizin sözcüleriniz,
hatta Başbakan "Erken seçimden söz etmek bu ülkeye ihanettir."
demektedir
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa)
- Vatan hainliği
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
-
"Vatan hainliğidir." demektedir. O zaman, o laf
doğrudur size göre. Ama, siz bir erken seçim kararı aldığınızda
"Erken seçime karşı çıkanlar halktan kaçanlardır."
demektesiniz. Yahu, hangisi sizsiniz arkadaşlar? "Erken
seçime karşı çıkmak vatana ihanettir." diyen mi
sizsiniz, o mu doğru; yoksa, "Yazın ortasında erken
seçim yapmak doğru değildir. Bunu daha uygun bir zamana taşıyalım."
diyenleri halktan kaçmakla, vatandaştan kaçmakla, sandıktan
kaçmakla suçlayan siz mi doğrusunuz?
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Siz istediniz erken seçimi.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Siz, iktidar partisi olarak, Türkiye'nin en temel meselelerinden
birisi olan terör olaylarının görüşülmesiyle ilgili
verilmiş olan Meclis araştırmasıyla ilgili görüşmelere
burada girmezken, iktidar partisi sorumluluğu taşıyan
parti olarak milletvekillerinizi Meclisten içeriye sokmazken, o
demokratik bir hak; şu Türkiye'yi içerisine soktuğunuz
çıkmaz noktasında size her türlü uyarıyı yapmış,
size her türlü katkıyı yapabileceğini daha önceden
Genel Başkanı tarafından ifade edilerek bu yardımı
size vaat etmiş, ama bütün bunlara rağmen, sizin dayatmanıza
karşı başka bir çıkış yolu olmadığı
için, Meclise girmemeyi bir gerekçe olarak görüp Meclisin Genel Kuruluna
girmemiş olmayı, siz, "Meclise şimdi gelmediniz,
yarın hangi yüzle vatandaştan oy isteyeceksiniz?" diye
suçluyorsunuz. Siz hangisisiniz değerli arkadaşlarım?
Bu nasıl oluyor? Bunların hepsi sizin sırtınıza,
omzunuza mı takılmış? Siz "Erken seçim ihanettir."
derken, erken seçim ihanet oluyor...
RECEP GARİP (Adana) - Sen kendin
inanıyor musun söylediğine?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
-
siz Meclise girmeyince, Meclise girmemek demokratik hak oluyor.
(CHP sıralarından alkışlar) Bu nasıl bir anlayış?
Bu nasıl bir mantık? Bunu anlamak mümkün değil.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, şimdi bir sorgulayalım; kendinizi sorgulayın
lütfen. Bu proje kimin projesi? Bu, "Cumhurbaşkanını
halk seçsin" projesi kimin projesi?
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
- Mecbur kaldık.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Sayın Bakan, Sayın Kuzu; siz Anayasa Komisyonu üyesisiniz,
siz Bakansınız, siz de milletvekillerisiniz. Sizin seçim
bildirgenizde, "biz böyle bir şey yapacağız"
diye bir düzenleme var mı? (AK Parti sıralarından
"Var, var" sesleri) Tesadüflerin yarattığı
birtakım sonuçlarla, bir yere geldiğinizi zannediyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, sizin dikkatinizi bir yere çekmek istiyorum. Siz
"Vay, bize Cumhurbaşkanını siz seçtirmediniz,
şimdi biz de size yapalım da görün." anlayışıyla,
böyle temel bir düzenlemenin, bir iktidar partisi sorumluluğu
içerisinde, sadece bu gerekçeyle yapılabileceğine inanıyor
musunuz?
Değerli arkadaşlarım,
bakın, sizi uyarıyorum: Bu, biraz önce Sayın Başkanın
da, Anayasa Komisyonu Başkanımızın da ifade ettiği
gibi, doğru bir sistem değildir. Siz, ahşap bir binanın
üzerine betondan bir tabla atıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
ahşap binanın üzerine beton tabla atıldığında
aşağıdaki binanın tamamının çökeceğini
Sayın Başkan da Sayın Bakan da biliyor. Bu konu üzerinde
biraz düşünen bütün milletvekili arkadaşlarım da bu
gerçeği görüyor. Peki, nasıl olmuştur da bu AKP'nin politikası
hâline dönüştürülmüştür?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Talimatla hareket ediyorlar.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bakın, uyarıyorum:
Bu proje, bu Meclisten 1 Mart Tezkeresini geçiremeyenlerin projesidir.
Bu proje, bu Meclisten Kamu Yönetimi Yasa Tasarısı projesini
geçiremeyenlerin projesidir. Onlar da bu ülkeyi tahrip etme projeleriydi;
bu da bu ülkeyi, bu sistemi, bu rejimi tahrip etme projesidir. (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
bu vesileyle, Cumhurbaşkanından, Anayasa Mahkemesinden
devletin bütün kurumlarına kadar her kurumu suçladınız.
Dün size buradan ağız dolusu küfreden milletvekilini,
şimdi başkalarına küfrediyor diye elleriniz çatlayıncaya
kadar alkışladınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Kendi söyleyemediklerinizi maşalar aracılığıyla
söylettirerek, buradan kamuoyuna mesaj verdiğinizi düşünüyor
oldunuz.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
- Çok ayıp!
MUHARREM KARSLI (İstanbul) -
Evvelce siz alkışlıyordunuz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu proje, ANAP'a göre
de güya kendi projesi. Güya, onlara sorsan, efendim, kendilerinin
iki yıldan bu yana ısrar ettiği ve doğru çözüm olarak
sunduğu öneri, şimdi zorunluluktan ötürü herkesin kabul
ettiği bir gerçek olarak Meclisin gündemine getirildi. Onlar
da oradan, güya seçim arifesinde, seçim sürecinde bir prim toplayacağını,
prim yapabileceklerini zannediyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
her vesileyle devletin kurumlarına saldırmayı bir görev
sayan bir anlayış var.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
- Ne demek saldırmak ya?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Bunu bütün arkadaşlarımı kastederek söylemiyorum,
bütün arkadaşlarımı kastederek söylemiyorum, arkadaşlarımın
dikkatini çekmek için bunu söylüyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bu kurumlar sizin yaptıklarınıza karşı
çıkıyorlar. Niye? Yani, hukuk size karşı, Cumhurbaşkanı
size karşı, Anayasa Mahkemesi size karşı, üniversiteler
size karşı, odalar, borsalar vesaire size karşı.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım,
bakın, durumunuz
MUHARREM KARSLI (İstanbul) -
Oligarşi
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
-
hani, otobanda giderken bütün otomobillerin karşı taraftan
geldiğini düşünen oto sürücüsüne benziyor.
Biraz düşünün: Niye bu kurumların
hepsi bize karşı?
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
- Halk niye size karşı, onu söyle!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bu kurumlar şu sebeple size
karşı: Bu kurumların tamamı, göreve gelirken
İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir)
- Hani Cumhurbaşkanı tarafsızdı?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
-
hukuk devletine, laik, demokratik rejime bağlı kalacağına
yemin ettiler, tıpkı sizin gibi yemin ettiler. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM KARSLI (İstanbul) -
Halka karşısınız, halka!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Dolayısıyla, onlar yeminlerinin gereklerini yapıyorlar,
çünkü siz yanlış yapıyorsunuz.
Şimdi, ben, Sayın Anayasa
Komisyonu Başkanına, elini vicdanına koyup düşünebilecek
her milletvekili arkadaşıma bir soru sormak istiyorum:
Değerli arkadaşlarım,
bu mantıkla, bu anlayışla, 5 tane Cumhurbaşkanı
adayı çıktı. Ne diyecekler bunlar vatandaşa?
Çıktı, seçim kampanyası yapacak bu vatandaş. Vatandaşa
vaatte bulunacak. Vatandaşın, kendisini seçmesi için vatandaştan
talepte bulunacak. Değerli arkadaşlarım, ne söyleyecek
bu Cumhurbaşkanı? Ne söyleyecek değerli arkadaşlarım?
Cumhurbaşkanının yetkileri belli. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
Arkadaşlar, bak, sizi sağduyuya
davet ediyorum. Lütfen, tepkinizi gösterirken biraz da vicdanınıza
danışarak gösterin. Soru soruyorum, kendinize bu soruyu
lütfen sorun: Ne diyecek Cumhurbaşkanı vatandaşa?
Şimdi, Fransa'da Cumhurbaşkanı
seçildi. Yarı başkanlık sistemi üstelik de. Fransa'da,
Cumhurbaşkanı seçildikten bir hafta sonra, Fransız Cumhurbaşkanı
Bakanlar Kurulunu atadı, Bakanlar Kurulu atandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)-
Fransız Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanlığı
seçimi süresince Fransa'yı nasıl yöneteceğini, Fransa'da
nasıl bir Bakanlar Kurulu atayacağını, o Bakanlar
Kurulunun nasıl bir politika izleyeceğini hem Fransızlara
hem bütün dünyaya ilan etti ve aylarca bunları tartıştılar
bu başkanlar, başkan adayları kamuoyunun karşısında.
Amerika Birleşik Devletleri'nde
başkanlık modeli
Orada, yıllarca tartışıyor
başkan adayları daha aday adayı iken başkan olması
hâlinde ülkeyi nasıl yöneteceğiyle ilgili olarak.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Ben olsam "ben CHP'li değilim" diyeceğim mesela.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Sayın Başkan, siz Anayasa Komisyonu Başkanısınız.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- "Ben CHP'li değilim" diyeceğim mesela.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Lütfen, söyler misiniz, siz bir Cumhurbaşkanı adayı
olursanız
Cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünüyordunuz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Siz talimatla hareket ediyorsunuz. Tayyip Bey ne diyorsa
Bırakın
Allah aşkına!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Siz bir Cumhurbaşkanı adayı olursanız yarın,
çıkıp vatandaşın karşısında, diğer
cumhurbaşkanı adaylarından farklı olarak siz nasıl
bir Cumhurbaşkanlığı yapmayı o vatandaşlarımıza
söyleyeceksiniz?
Değerli arkadaşlarım,
bu sizin söylediğiniz şey neye benziyor biliyor musunuz?
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Ben CHP'li olmadığımı söyleyeceğim mesela.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Bakın, bakın, siz bu takiye işini, maalesef, yaşamınızın
doğal bir parçası hâline dönüştürmüşsünüz. Bunu
samimiyetimle söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
son cümleniz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Bitiriyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Telaş
etme, adaylar bilir ne diyeceğini.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bakın, bugünlerde bir banka
reklamı var, bir yatırım bankası reklamı. Normal
bir vatandaş o reklamı dinlediğinde hakikaten şaşırır,
"Ya, bu ne diyor, bu bankanın diğerlerinden nasıl
bir farklılığı var?" diye düşünür. Bir dikkat
edin, dinleyin o reklamı. Reklamda söylenenler şunlar:
"Biz, aslında sizin nasıl bir yatırım yapmak istediğinizi
biliriz. Biz sizin hassasiyetlerinizi biliriz." Yani, her ifade
şifreli, her ifadenin arkasında, hatta her ifadenin önünde
bir takiye var. Çıkıp "Biz, faizsiz bankacılık
yapıyoruz. Biz, işte size faiz değil, kâr payı vereceğiz."
bilmem ne falan demiyor öbürünü ürkütmemek için, "Biz sizin hassasiyetlerinizi
biliriz, biz sizin hassasiyetlerinize karşı duyarlılık
gösteririz." vesaire biçimde
Değerli arkadaşlarım,
bakın
(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
siz son cümlenizi söyleyin efendim.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
Ekonomide de siyasette de yönetimde
de mantığınız, anlayışınız, kesinlikle
takiye üzerine kurgulu ve bu anlayışla oluşturulabilecek
bir Cumhurbaşkanlığı seçiminde, cumhurbaşkanlarına,
Cumhurbaşkanı adaylarına, o yüksek makama aday olmuş
kişilere takiyeden başka hiçbir seçenek bırakmıyorsunuz.
Bunu Türkiye'ye de, bunu Türkiye'nin Cumhurbaşkanına da,
lütfen, hep birlikte layık görmeyelim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kumkumoğlu.
AK Parti Grubu adına, Ordu Milletvekili
Sayın Eyüp Fatsa, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EYÜP FATSA
(Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan Anayasa değişiklik paketinin geçici
19'uncu maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, Başkanlık makamını ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Kısaca bu geçici 19'uncu madde,
eğer bu değişiklik yürürlüğe girerse, bundan sonraki
turların ve seçim sürecinin nasıl işleyeceğini,
nasıl yapılacağını ifade ediyor. Ayrıntılarıyla
madde metninde yazılı olduğu için çok fazla detaylarına
girmek istemiyorum, ancak, bu madde vesilesiyle de bazı burada
dile getirilen görüş ve düşüncelerle alakalı grubumun
görüşünü ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, öncelikle,
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türkiye bu noktaya nasıl geldi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi bir erken seçim veya öne alınmış
bir seçim kararı almışken böyle bir Anayasa değişikliğine
neden ihtiyaç duydu, bunu ifade etmek istiyorum.
Hep şunu söyleriz: Hukuk metinleri,
anayasa metinleri herkesin anlayabileceği sade bir lisanla
Yani, her okuyanın okuduğu zaman anlayabileceği metinlerdir.
Ben çok hayretle takip ediyorum. Anayasa Komisyonunda da takip ettim,
burada da bu vesileyle, özellikle bu Anayasa değişikliği
paketi üzerinde, üzerinde hukuk titri olan birçok arkadaşımızın
nasıl aynı konuyu 180 derece farklı şekilde ifade
ettiklerini, doğrusunu isterseniz, çok hayretle takip ettim.
Zaman zaman da ya, iyi ki hukukçu olmamışım, aksi takdirde
insanın mesleğine bu kadar saygısız davranmasını
içime sindiremezdim, diye kendi kendime de söylendiğim olmuştur.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Anayasa Komisyonu Başkanı için söylüyorsun, değil mi?
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, Anayasa metni buradadır. Bakın, kabul ederiz,
reddederiz, bu bir ara dönem Anayasası'dır. Ben iddia ediyorum:
1982'den sonra yapılan bütün seçimlerde seçime katılan bütün
siyasi partilerin hemen hemen tamamına yakını, bunun
Türkiye'ye ve Türk halkına dayatılan bir Anayasa olduğunu,
dolayısıyla Türk halkına bu Anayasa'nın dar geldiğini,
Türk halkının taleplerinin bu Anayasa içerisine
sığmadığını hep ifade etmişler. Seçim
beyannamelerinde, hükûmet programlarında, parti programlarında
hep bunlar yazılmıştır, ama her ne hikmetse, sonra
parlamentoya iktidar veya muhalefet sorumluluğu yüklenerek
gelenler, ilk önce bu görüşlerini hep rafa kaldırmışlardır.
Ben, burada, bütün siyasi parti gruplarına
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Siz dâhil.
EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın
Başkan, Sayın Başkan
Ya, beş yılını burada
laf atmakla geçirdi.
BAŞKAN - Siz Genel Kurula hitap
edin efendim
EYÜP FATSA (Devamla) - Allah
aşkına çık şu kürsüye bir şey konuş Sayın
Milletvekilim ya!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Ama, siz dâhil diyorum. Hakaret mi ediyorum? Lütfen
EYÜP FATSA (Devamla) - Lütfen ama
ya, lütfen ama!... Bir şey söylüyorum ya!
Bakın, değerli arkadaşlar,
geçen dönem bu Meclis köklü Anayasa değişikleri yaptı,
köklü Anayasa değişiklikleri yaptı. Belki siz burada
yoktunuz, ama biz buradaydık. Meclis Başkanlığının
öncülüğünde bir Uyum Komisyonu kuruldu. Geçmişte yapılan
bütün Anayasa değişiklikleri de hep bu Uyum Komisyonu, siyasi
partilerin oradaki eşit orandaki temsiliyle, hukukçulardan,
anayasacılardan oluşan Uyum Komisyonunun vardığı
mutabakatla temin edildi. Önemli ölçüde Anayasa değişiklikleri
de yapıldı.
Bu Parlamento oluştuğu
günün ilk haftasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı,
derhâl siyasi partiler arasında bir mutabakata varılarak
Anayasa Uyum Komisyonunun hayata geçirilmesini, siyasi partilerin
önceliklerini -bakın, çok söylediğiniz dokunulmazlık
da dâhil, çok dile getirdiğiniz dokunulmazlık da dâhil- ve
Türk halkının acil ihtiyaç duyduğu Anayasa değişikliklerinin
bu Komisyon tarafından bir an önce ele alınmasını
istedi. Çaplı Anayasa değişiklik paketleri de hazırladık.
Bunlar, iktidar ve muhalefet partisinin gruplarına da verildi.
Ama her ne hikmetse, muhalefet partimiz Anayasa Uyum Komisyonuna
ne üye verdi ne de bunun çalışmasına müsaade etti. Bunu
şunun için söylüyorum: Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Cumhurbaşkanı seçemez hâle getirilmiştir.
Eğer bunun aksini iddia edenler olursa ben onlara şunu sorarım:
Öyleyse siz bu Anayasa'ya göre seçilmiş 3 tane Cumhurbaşkanının
meşruiyetini tartışmaya açarsınız. Eğer
muhalefetin mantığından ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Cumhurbaşkanını seçememiş olmak gerekçesinden
hareket edersek, bundan önceki 3 Sayın Cumhurbaşkanı
yetkisini Anayasa'dan almadığı bir yetkiyi kullanmıştır
ve meşru değildir, eğer sizin iddianız üzerinde konuşursak.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Uzlaşmayla
seçildi onlar Sayın Fatsa, olur mu!
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hiçbirinde
yoklama yapılmadı burada.
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bakın, rahmetli Turgut Özal, ilk oylamada 247,
ikinci oylamada 256
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Katılım kaç, katılım?
EYÜP FATSA (Devamla) -
üçüncü oylamada
263. Ha, kullanılan oy ilk oylamada 285, ikinci oylamada 284,
üçüncü oylamada 285'tir. Bu mantığa göre Cumhurbaşkanı
seçilememiştir ve meşru değildir.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Katılım kaç, katılım kaç?
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kullanılan
oy önemli değil, katılım kaç?
EYÜP FATSA (Devamla) - Katılım
da burada, katılım da burada, müsaade edin.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Söyler misin?
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Onu da
söyleyin, katılımı da söyleyin.
EYÜP FATSA (Devamla) - Bak, kullanılan
oy
Bak, kullanılan oyu söylüyorum.
Sayın Demirel
(AK Parti ve
CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Her yerde takiyesiniz ya! Yapmayın ya!
RECEP GARİP (Adana) - Dinle, dinle!
Dinle biraz!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Ne bağırıyorsunuz,
ayıp ya!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Otur yerine!
BAŞKAN - Sayın Bodur
Sayın
Bodur, lütfen
EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın
Demirel, ilk oylamada 234, ikinci oylamada 235 ve nihayet seçildiği
turda da 244 oy almıştır. Sayın Sezer de ilk oylamada
281, ikinci oylamada 314, üçüncü oylamada da 330 oy alarak Cumhurbaşkanı
seçilmiştir ve bu 3 Cumhurbaşkanı da kanuni süre içerisinde
Cumhurbaşkanlığı görevi yapmıştır.
Sayın Abdullah Gül, 358 geçerli oy almış ve bu oylar geçerli
sayılmamıştır.
Değerli arkadaşlar, bakın,
burada milletin önündeyiz, milletin kürsüsünde konuşuyoruz.
Yani, konuşulan şeylerin, olup bitenlerin, yapılanların
millet tarafından anlaşılmadığını,
takip edilmediğini, yorumlanmadığını
mı zannediyorsunuz!
Bir diğer konu: Deniliyor ki,
efendim, siz rejim değişikliği veya sistemi bozma veya
sistemi altüst etme, alabora etme gibi birtakım yanlış
manipülasyonlar içindesiniz, deniyor muhalefet tarafından.
Değerli arkadaşlar, bak,
biz siyasetçiyiz, millet adına sorumluluk yüklenmiş insanlarız
ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin de tıkanan noktada, milletin
beklediği noktada, hizmet noktasında karar alma ve tıkanan
yolları açma gibi önemli bir sorumluluğu vardır. Bunu
kim yapacak? Bunu, tıkanan sistemin önünü kim açacak? Allah
aşkına, ben size soruyorum: Kim açacak? Sistem tıkanmış,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Cumhurbaşkanını seçemiyor.
Ne olacak? Kim açacak bunu?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Uzlaşmayla açılacak.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sistemi
değiştirmeyeceksiniz, kafaları değiştireceksiniz
kafaları.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Seçime
gidiyoruz.
EYÜP FATSA (Devamla) - Efendim,
eğer sizin dediğiniz gibi olursa, birinin gelip kulağımıza
bir şey fısıldamasını beklememiz lazım.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Anlayış
sorunu var anlayış, sistemin sorunu yok.
EYÜP FATSA (Devamla) - Anlayış
sorunu yok
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Şimdiye
kadar tıkır tıkır seçilmiş.
EYÜP FATSA (Devamla) -
kabullenme
sorunu var bazılarında, olup bitenleri, realiteyi kabullenme
sorunu var. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Başbakanın talimatından vazgeçin, Meclis uzasın.
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, lütfen, Türk milletinin, bu milletin, bu aziz milletin
sağduyusuna inanın ve güvenin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EYÜP FATSA (Devamla) - Bizler yanlış
yapabiliriz, ama bu millet hiçbir zaman yanlış yapmamıştır.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sizi getirmekle büyük yanlış yaptı.
EYÜP FATSA (Devamla) - Kendisini
yok sayanlara, kendisinin yanlış yapacağına inananlara,
doğru karar veremeyeceğini düşünenlere, onun için
bir başkalarının düşünüp düşündüklerini hayata
koyması gerektiğine inananlara her seferinde sağduyusuyla
hiç unutamayacağı tarihî dersler vermiştir. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Lütfen, millete inanmaktan, millete
güvenmekten ve tıkanan yerde çözümü millete götürmekten imtina
etmeyin, endişe etmeyin. Bu ülkede millet hiçbir zaman rejim
için tehlike olmamıştır, milleti rejim için tehlikeli
görmeyin. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ama rejim
için tehlikeli olanlar vardır. Lütfen rejim için tehlikeli olanlara
da alkış tutmayın.
OYA ARASLI (Ankara) - Kim diyor bunu?
EYÜP FATSA (Devamla) - Efendim deniliyor
ki
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Kim
diyor bunu?
EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade
edin.
Deniliyor ki: "Efendim,
eğer Cumhurbaşkanını halk seçerse
"
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Tartışmamız
o değil, tartışmamız Anayasa.
BAŞKAN - Sayın Fatsa, son
cümlelerinizi rica ediyorum.
EYÜP FATSA (Devamla) - Son cümlelerim.
"Cumhurbaşkanı adayları
çıkıp millete ne söyleyecek?" Ha, arkadaşlar,
eğer mesele buysa, bunun cevabı çok açıktır. Anayasa'nın
2'nci maddesini alırsınız, okursunuz. Orada, cumhuriyeti
anlatır, demokratik, laik cumhuriyeti anlatır, sosyal
devleti anlatır, hukuk devletini anlatır.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Bunu size öğretmeye çalışıyoruz ömür boyu.
EYÜP FATSA (Devamla) - Bir şey
daha anlatır: Çıkar bu adaylar, Türkiye'nin yedi coğrafi
bölge olduğunu anlatır.
OYA ARASLI (Ankara) - Allah Allah!
EYÜP FATSA (Devamla) - Seksen bir
vilayet olduğunu anlatır. En doğusundan en batısına
kadar bütün renklerin, bütün inançların, bütün farklılıkların
bu ülke için bir zenginlik olduğunu anlatır ve bunların
hiçbirinin diğerine karşı üstün olmadığını,
herkesin eşit ve özgür vatandaş olduğunu, bunun güvencesi
olduğunu anlatır, yetmez mi! (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Fatsa, son
cümlenizi rica ediyorum.
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu da bu değil midir?
Hepimizin ihtiyaç duyduğu da bu değil midir?
Biraz önce Sayın Kumkumoğlu
şunu söyledi değerli arkadaşlar: "Bütün kurumlar
size karşı, Cumhurbaşkanı da size karşı."
Eğer mantık buysa, doğrusunu isterseniz, bu mantığı
çok kınarım. Biz buraya bir gece yarısı baskınıyla
gelmedik, milletin bağrından çıkarak geldik, millet bizi
seçti. (AK Parti sıralarından alkışlar) Biz millî
iradeyiz, millî iradeyi temsilen buradayız. Bir gece yarısı
baskınıyla gelmedik buraya.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yüzde 34'le yüzde 65'i kaptınız tabii!
EYÜP FATSA (Devamla) - Cumhurbaşkanının
veya devletin anayasal kurumlarının, milletin seçtiklerine
karşı olma gibi bir lüksü olamaz, hakkı da olamaz. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Siz karşısınız
siz!
EYÜP FATSA (Devamla) - Dolayısıyla,
herkes, burada konuşurken, ağzından çıkanı
kulağının duyması lazım.
BAŞKAN - Sayın Fatsa, lütfen
son cümlenizi rica ediyorum.
EYÜP FATSA (Devamla) - Burası
milletin Meclisidir. Milletin seçtiği insanlar burada tahkir
edilerek konuşulamaz. Buna kimsenin hakkı da yoktur. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, yapılan
düzenlemeler doğrudur. Sistem tıkanmıştır.
Tıkanan sistemin önünü açacak merci de milletin ve iradenin
yegâne temsilcisi olan halkın ta kendisidir. Lütfen, halka gitmekten
çekinmeyin, halka gitmekten endişe etmeyin ve halka güvenin.
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Fatsa, teşekkür ediyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Dört buçuk yıldır nerelerdeydiniz diye halk size soracak!
EYÜP FATSA (Devamla) - Ben, bu duygu
ve düşüncelerle, görüşülen metnin hayırlı olmasını
temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kumkumoğlu.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Fatsa, benim ifadelerimi burada tam tersine,
çarpıtarak kullandı. Ben, bu kurumların size karşı
olduğunu değil
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
oturun, mikrofonunuzu açın, söz vereceğim. Tamam, konuşmanızı
açıklayın. (AK Parti sıralarından gürültüler)
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- Hiçbir şey yok, neden söz veriyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
açın, konunuzu bana bir ifade edin. Nedir itirazınız?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Fatsa, benim, devletin
kurumlarının -AKP'yi kastederek- AKP'ye karşı olduğunu
ifade ettiğimi söyledi. Ben, tam tersine, AKP'nin bunu böyle algıladığını,
bu kurumların millet iradesine olan saygısı nedeniyle
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Doğru söylemiyor, doğru söylemiyor. Bak, çeviriyor
Başkan.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) -
AKP'ye karşı olamayacağını,
AKP'nin kendisinin bir düşünüp, acaba niye bu kurumlar bize karşı
gibi görülüyor biçiminde kendisini sorgulaması gerektiğini
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Hayır, öyle söylemedi. Çeviriyor, çeviriyor Başkan, yalan
söylüyor!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) -
hatta bir örnek vererek AKP'nin otobanda karşıdan
gelen bütün otomobillerin trafiği altüst eder biçimde ters taraftan
geldiğini düşünen bir anlayışla, böyle bir mantığın
içerisine sürüklendiğini ifade ettim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Bu kurumlar AKP'ye karşı değildir.
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
maksat anlaşılmıştır, tamam.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - AKP'nin yaptığı yanlışlar nedeniyle
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
teşekkür ederim efendim.
Şahsı adına, Adıyaman
Milletvekili Sayın Hüsrev Kutlu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Kutlu, süreniz beş
dakika.
Gece yarısı çalışmaları
yapıyoruz. Lütfen, rica ediyorum, hiçbirimiz Genel Kurulu germeyelim.
Buyurun.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
ben, oldum olası, bu sosyal demokrat arkadaşlarımın
ifadelerini anlamıyordum. Anlatıyorlardı, anlayamıyordum.
OYA ARASLI (Ankara) - Büyüdüğün
zaman anlarsın.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Ama, bugün gördüm ki kendi anlattıklarını kendileri
bile anlamamışlar. Burada, kürsüde konuştuktan sonra,
"benim sözlerim çarpıtıldı" diye burada anlatmadıklarını
tekrar oradan izah gereği duydular.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Onu senin
Başbakanın yapıyor.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Arkadaşlar
OYA ARASLI (Ankara) - Anlamamışsınız
yine.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Siz kendiniz anlamadınız Hocam.
Şimdi, arkadaşlar, kürsüde,
çıkan hatip arkadaşlarım "Bu saatte, bugün, Meclisi
çalıştırmak millete hakarettir." diye bir ifade
kullandı, daha önce konuşan arkadaşım.
Arkadaşlar, bu milletin Meclisini
çalıştırmak nasıl hakaret olur ya? Biz, bu milletin
ödediği vergilerden maaşımızı alıyoruz,
Meclisin her türlü imkânını kullanıyoruz. Millet bize
bu maaşı Meclisi çalıştıralım diye veriyor
arkadaşlar.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) -
Ağustos böceği gibi şimdiye kadar yatmışsınız,
şimdi mi çalışmak aklınıza geldi?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Ama boş işle uğraşıyorsunuz.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Seçimlere elli beş gün var.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Seçime
giderken mi aklınıza geldi?
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Seçimlere elli beş gün var ve biz burada tıkatılan
sistemi açmaya çalışıyoruz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Kafanızı
açın, kafanızı! Kafanızı açın önce!
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Kimin tıkadığını herkes çok iyi biliyor. Bunu
millete hakaret olarak görenlerin, kendilerinin millet yanındaki
tavrını, bakışını gözden geçirmeleri lazım.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Hazırlanmamışsın
Hüsrev sen, hazırlanmamışsın.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Ayrıca, az önce konuşan çok kıymetli arkadaşım
ikide bir otoban misali verdi. Arkadaşlar, otobanda hani Temel
girmiş ters yöne, radyodan anons olmuş "Delinin biri
ters yönden geliyor
" "Ne birisi, hepsi hepsi" demiş.
HARUN AKIN (Zonguldak) - Sen de duble
yolları anlat!
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Arkadaşım diline doladığı birkaç kurumu
-onları yıpratmaya da hakkınız yoktur, verilen kararları
öyle sahiplenmeye de hakkınız yoktur- otobanda hepsi olarak
görüyor.
Arkadaşlar, millet hangi taraftan
gidiyor bir ona bakın. Milletin hepsi sizin karşı yönünüzden
geliyor. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Milyonlarca insan sizin yaptıklarınızı
kınıyor, sizin yaptıklarınıza katılmıyor
ve buna cevabı 22 Temmuzda verecek. Arkadaşlar, biz
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
İzmir'e gel, İzmir'e!
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Biz, İzmir'e de geliriz
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sen öyle mi zannediyorsun?
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
-
Adıyaman'a da gideriz, Şırnak'a da gideriz, Hakkâri'ye
de gideriz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
13 Mayısta İzmir'i görseydin. Türkiye'de değil, dünyada
tek örnek.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Ve şunu söylüyorum arkadaşlar: Biz burada konuşurken,
biz burada yerimizde otururken şuna gayet emin olun, ayık kafayla
oturuyoruz. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Arkadaşlar, bazı arkadaşlarım
kürsüde çok konuşmayı beceremez, ama oturduğu yerden,
yaşına başına bakmadan, kürsüdekine laf atar. Kürsüdeki
olmaz, bir bakarsın burayı da es geçti, oradaki sayın
bakanlarımıza laf kavuşturuyorlar. Arkadaşlar,
bu Meclisin kutsiyetine bu yakışmaz. Herkes, diyeceği
varsa, burada, halkın önünde çok rahat bir şekilde söylemeli.
Bir de bu bütün vaveyla, Cumhurbaşkanı
halk tarafından seçilsin değişikliği üzerine kopuyor.
Benim de ya Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarım buna niye
karşı çıkıyorlar diye birtakım endişelerim
vardı, niye, anlayamıyordum; Halk Partisi halktan kaçıyor,
Halk Partisi seçim olmasın, ileri alınsın diyor, bu nasıl
Halk Partisi diye sebebini bulamıyordum. Az önce Sayın
Kumkumoğlu bunu anlattı. Dedi ki: Aday göstereceğiz.
Aday halkın önüne çıkacak ne diyecek?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Diyecek
bir şeyleri yok.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Arkadaşlar, sizin, halka diyeceğiniz bir şey olmayabilir.
(AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
HARUN AKIN (Zonguldak) - Sen ne diyeceksin?
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sen ne diyeceksin?
YILMAZ KAYA (İzmir) - Söyle bakalım.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Siz halka ne diyeceğinizi bilemeyebilirsiniz, ama şuna
emin olun, biz halka diyeceğimizi çok iyi biliyoruz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sen şifreli söylersin.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Zayıf
bir konuşma.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Biz, Cumhurbaşkanının cumhur tarafından seçilmesinden
daha doğal bir şey olmadığını biliyoruz.
Biz, bu Mecliste 360 milletvekiline Cumhurbaşkanı seçtirilmediğinin
halk tarafından nasıl algılandığını
biliyoruz.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Niye
seçmediniz?
OYA ARASLI (Ankara) - Seçemediniz.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Burada milletvekillerine oy bile kullandırmayan, kendi milletvekillerine
güvenmeyen
NAİL KAMACI (Antalya) - Sen
şaşırmışsın sen!
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
-
kendi milletvekilleri oy kullandığı zaman belki de
Cumhurbaşkanlığında olumlu oy vereceğinden
endişe edenleri de gayet iyi biliyoruz, bunları halka anlatacağız.
NAİL KAMACI (Antalya) - Anlat,
anlat.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Halkın
karşısına çıkarsan anlatırsın.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Arkadaşlar, siz kendinizi halka anlatamadınız, siz
kendinizi partilinize anlatamadınız. Altı ilde ön
seçim yaptınız, altı ilde ön seçimden 2 tane milletvekili
gelebildi. Ne oldu? (AK Parti sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sana ne! Sana ne!
NAİL KAMACI (Antalya) - Sana
mı düştü kaygısı?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sen kaç ilde yaptın?
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Bravo!
Bravo!
BAŞKAN - Sayın Kutlu, son
cümleleriniz için açıyorum.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Son cümlemi söylüyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Lütfen
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Bravo!
Bravo!
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Aklının ermediği işe karışma.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Siz, değil halka, kendi teşkilatınıza bile kendinizi
kabul ettiremediniz.
NAİL KAMACI (Antalya) - Siz
ne yaptınız?
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Girenler
örgüt temsilcisi, örgüt!
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)
- Halk sizi 22 Temmuzda gerekli şekilde ödüllendirecek ve bu
sıkıntıdan kurtaracak, daha rahat bir hayat geçirmeniz
için emekliye sevk edecektir.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kutlu.
Sayın milletvekilleri, madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddenin gizli oylamasına
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
oyunu kullanmayan var mı?
Oylama işlemi tamamlanmıştır.
Kupaları kaldıralım.
(Oyların ayırımı
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
10.05.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun'un 6'ncı maddesine bağlı geçici 19'uncu maddenin
gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı
:
371
Kabul : 366
Ret : 1
Boş :
2
Geçersiz : 2
Şimdi, 7'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması halinde
tümüyle oylanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Uğur
Aksöz.
CHP GRUBU ADINA UĞUR AKSÖZ (Adana)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
Yalnız, Sayın Başkan,
arkadaşlar oturacak mı?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
yerimize oturalım. Arkadaşlar
Sayın Öksüz, yerimize
oturalım, lütfen. Diğer arkadaşlar da yerine otursun.
Buyurun.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 7'nci madde "Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması
halinde tümüyle oylanır." hükmünü içermektedir.
Maddeye geçmeden evvel, burada
biraz evvel konuşma yapan değerli arkadaşlarıma
cevap vermek istiyorum. Benden evvel konuşan Sayın Konuşmacı
Hüsrev Kutlu "Ben, oldum olası sosyal demokratları anlamam."
diye bir cümle kullandı. Doğrudur, Hazreti Mevlânâ diyor ki:
"Ne kadar anlatırsan anlat, anlatabileceğin karşıdakinin
anlayabileceği kadardır." O bakımdan, Sayın
Hüsrev Kutlu'nun bizi anlamasını zaten biz beklemiyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
İkincisi: Sayın Hüsrev
Kutlu, bu Meclis duvarında yıllardır duran Atatürk resminin
kaldırılmasını istemiştir, o nedenle bizi anlamasını
zaten istemiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Aynı Hüsrev Kutlu, bundan bir
süre önce, Sayın Başbakanı
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın
Başkan, bu konuşma direkt sataşma konusu efendim. Yani,
konuşmayla ne alakası var?
UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Evet, buyurun!
Salih Kapusuz'un istediği gibi mi konuşacağım
ben? Hadi anlat bakalım, anlat!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Aynı
arkadaşın cevap verme hakkı var.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Salih
Bey, senin istediğin gibi mi konuşacağım ben?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Lütfen
yani, lütfen, bu konuları
UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Peki,
Sayın Kapusuz, bunca tecrübeli adamsın, Hüsrev Kutlu burada
konuşurken niye susturmadın? Niye uyarmadın? Şimdi,
"Böyle konuşma olur mu?" diyorsun.
BAŞKAN - Sayın Aksöz
Sayın
Aksöz, lütfen, siz maddeye gelin.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Evet, geliyorum
efendim.
BAŞKAN - Gecenin bu vaktinde
son maddeyi gayet güzel müzakere edelim.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Şimdi,
yine Sayın Grup Başkan Vekili Eyüp Fatsa dedi ki burada:
"Biz, gece yarısı baskınıyla gelmedik buraya."
dedi.
Doğru mu Salih Bey? Dedi böyle
değil mi?
EYÜP FATSA (Ordu) - Dedim, dedim!
UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Peki,
dediniz değil mi?
Peki, şimdi ben soruyorum: Bu
yüce çatıya gece yarısı baskınıyla gelen kim
var? Bana söyle bakalım bir tane? Kim geldi, kim?
MUHARREM KARSLI (İstanbul) -
Kimse gelmedi!
UĞUR AKSÖZ (Devamla) - O zaman
niye böyle söylüyorsun? Biz gece yarısı baskınıyla
mı geldik, niye soruyorsun?
BAŞKAN - Sayın Aksöz, dinler
misiniz?
Siz tecrübeli bir parlamentersiniz,
böyle karşılıklı soru-cevap bir konuşma yok.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Tecrübesini konuşturuyor şu anda!
BAŞKAN - Siz genel olarak izah
edin ama, böyle bir usulümüz yok.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Değerli
Başkanım, bakın
AHMET IŞIK (Konya) - Sakin ol,
heyecanlanma!
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
AKP milletvekilleri
buraya çıkıyorlar, hiç konuşulmaması gereken
şeyleri söylüyorlar. Değil mi Sayın Başkan? Ama,
ben, cevap hakkımı kullanınca, diyorsunuz ki: "Siz
tecrübelisiniz, bunu yapmayın."
Şimdi, Eyüp Fatsa, çıkıp,
grup adına -Grup Başkan Vekilidir- burada "Ben gece yarısı
baskınıyla mı geldim?" derse, ben ona sorarım,
ben mi geldim gece yarısı baskınıyla? Ben mi geldim?
(CHP sıralarından alkışlar) ANAP'mı geldi? Kim
geldi? (CHP sıralarından alkışlar) O zaman, bakın,
Grup Başkan Vekili bunu söyleyemez. Söyleyemez. Söyleyemez,
ama "gece" lafını AKP çok seviyorsa, karanlığı
çok seviyorsa onların bileceği iş. Biz aydınlığı
seviyoruz. O sizin bileceğiniz iş. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Hazreti Mevlana'nın sözünü hatırlatırım.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Yine Sayın
Fatsa dedi ki (Bu, Grubumuzu ilgilendiriyor Sayın Başkan.)
"Anayasa Uzlaşma Komisyonuna üye vermediler" dediniz.
Bunu da dediniz.
Değerli arkadaşlar, ne
bu Anayasa'nın bir yerinde ne İç Tüzük'ün bir yerinde "Uzlaşma
Komisyonu" diye bir cümle yoktur. Böyle bir kurum yoktur. Olmayan
kurumu Sayın Fatsa bizden istiyor. Yok böyle bir şey. Uzlaşma
Komisyonu geçmiş dönemlerde var idi. Ne oldu? Beş parti, altı
parti, yedi parti vardı, bir türlü bir yere varamıyorlardı,
böyle kendiliklerinden, uzlaşma sağlamak için bir komisyon
kurmuşlar idi.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Uyutma komisyonu!
UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Ama, bu
dönemde, sadece, Anavatan Grup kurmadan evvel iki büyük grup olduğu
için, Uzlaşma Komisyonuna da gerek kalmadı; bu bir.
İki: Bakın, AKP, her daim
mikrofonu aldığında bir şey söylüyor. Diyor ki:
"Biz bu kadar yasa çıkardık, en çalışkan Meclis"
vesaire, değil mi? Bunu söylüyorsunuz.
Peki, bu kadar yasaları, Anayasa
değişikliklerini çıkarırken Uzlaşma Komisyonu
yoktu da, şimdi, işinize gelmeyince, tıkanınca,
kayaya çarpınca niye Uzlaşma Komisyonunu bahane ediyorsunuz?
Bakın, bu kadar yasa çıktı, demek ki, Uzlaşma Komisyonu
olmadan da yasalar çıkabiliyor Sayın Fatsa.
Evet, bu cevap faslını bitirdikten
sonra, şimdi konumuza gelelim.
Değerli milletvekilleri
"
halkoyuna sunulduğunda bu maddeler tümüyle oylanır."
diye bir madde var; bu da yanlış.
Bakın, niye yanlış,
söyleyeyim: Şimdi, bu Cumhurbaşkanlığı sürecini
baştan sona kadar alalım. Sizin konuşmalarınızı,
bizim konuşmalarımızı, Anayasa Mahkemesinin gerekçeli
kararlarını, Cumhurbaşkanın veto kararlarını
üst üste koyalım; size yemin ediyorum, hukuk fakültesinde ders
diye okutulur. İki cilt yapar. Bu iki ciltte ama, bir tek konu var:
AKP'nin hatalar zinciri, hatalar zinciri, hatalar zinciri. Burada
da bir hata var, söylüyorum bakın: "Halkoyuna sunulması
halinde tümüyle oylanır." diyorsunuz. Hâlbuki, burada ne
var? Bir madde, beş yıllık Parlamento dönemini dört
yıla indiriyor. Bu bir süre, bu ayrı. Bir madde, toplantı
yeter sayısını 184 diyor. O da bizim çalışmamızla
ilgili, İç Tüzük'le ilgili, ayrı bir şey. Bir de bir bölüm
maddeler var, Cumhurbaşkanıyla ilgili. Yani, elmalar var,
armutlar var, domatesler var, bunların ayrı ayrı oylanması
gerekir halkoyunda; siz, birbiriyle ilgisiz üç ayrı konuyu,
üç ayrı konumu "Birlikte oylanır." demekle bir hata
daha yapıyorsunuz. Ee, yapın. Yani, kaleci hata yapacak
ki, santrforlar gol atacak. Yapın kardeşim, biz bir şey demiyoruz.
Şimdi, gelelim tarih meselesine.
Değerli arkadaşlar, öyle bir iş yapıyorsunuz ki,
bunun altından hiç kimse çıkamaz. Gelecek Parlamentoya da
bir sürü yük bırakıyorsunuz. Bakın, çok basit, tarih örneği
vereyim: Bugün 28 Mayıs, birinci oylama, 31 Mayısta ikinci
oylamayı yapacağız. Aynı gün Cumhurbaşkanına
gittiğini varsayalım; on beş gün inceleme hakkı
var -kullandığını varsayalım- 15 Haziran
eder. Geçici 19'uncu madde diyor ki: "Bu Kanunun Resmî Gazetede
yayınlandığından itibaren, kırkıncı
günden sonraki ilk pazar günü oylama yapılır." diyor.
Yani, her şey sizin istediğiniz gibi gitse bile, bakın,
15 Hazirandan kırk gün sonraki ilk tur 29 Temmuzda oluyor, ikinci
tur 5 Ağustosta oluyor. Yani, 22 Temmuz seçim, 29 Temmuz Cumhurbaşkanlığının
ilk turu, 5 Ağustos ikinci turu. Üç pazar, üst üste sandık. Yani,
siz iş yapıyorsunuz. Peki
Diyelim ki, Cumhurbaşkanı
bunu referanduma götürdü. Hakkıdır. Götürdüğü zaman,
bakın ne oluyor: Referanduma giderse, 3376 sayılı Referandum
Yasası'na göre, Resmî Gazete'de yayınlandıktan sonra
yüz yirmi günü takip eden ilk pazar günü, Cumhurbaşkanının
ilk oylaması yapılıyor. Bu da 15 Ekim yapıyor, 15
Ekimde ilk turu yapacağız.
Değerli arkadaşlar, bu
referandum. 15 Ekimde referandum olacak, referandumda halk evet derse,
ondan kırk gün sonra da oylama yapacağız öyle mi Salih
Bey? Bu da ne yapıyor? 9 Aralık yapıyor.
Değerli arkadaşlar, bakın,
bu Parlamento gidiyor, 22 Temmuzda yerine yeni bir Parlamento geliyor.
Bunlar, 5-6 Ağustos civarında yemin edip göreve başlıyorlar.
Kucaklarında bir Cumhurbaşkanlığı seçimi;
aralığa kadar referandum, tur, aralığa kadar Cumhurbaşkanlığı
seçimi yok. Peki, yeni gelen Parlamentoya böyle bir yük yüklemeye
sizin hakkınız var mı? Bizden önceki Parlamentolar bize
böyle bir yük bıraktılar mı?
Şimdi ne olacak? Bakın, ne
olacak: Biz bu kadar emek veriyoruz, bu kadar uğraşıyoruz,
yeni gelen Parlamento, doğal olarak, ne ekimi ne aralığı
ne referandumu, hiçbir şeyi beklemeyecek, yemin eder etmez Cumhurbaşkanını
seçmek için çare arayacak. Ya, sizin yaptığınız bu
işlemleri, toplanıp, hepsini iptal edecek ya da Cumhurbaşkanını,
kendisi, burada seçmenin yolunu bulacak. O zaman, adama sormazlar
mı, biz bu kadar eziyeti, bu kadar emeği niye çekiyoruz? Bunun
hiçbirinin sonucu yok.
Bir de işin bir başka perde
arkası var, o da şu: Hadi, bu Anayasa değişikliğini,
oldu ya, şekil noksanlığından, şuradan buradan,
Anayasa Mahkemesine götürüverdik de orada da tekrar bir şeyler
oldu; ne olacak arkadaşlar?
Yani, bakın, bir yandan milletvekili
listeleri hazırlanıyor, bir yandan çok demokrat AKP, milletvekillerine
temayül yoklaması yapıp oy pusulalarının mührünü
bile açmadan hepsini Ankara'ya gönderiyor; gizli oy, gizli tasnif!
Bunlar yapılıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir yandan, anlı şanlı AKP, koskoca ülkeyi yönetecek
milletvekillerini, pop star yarışması gibi jürinin
önünden geçirtiyor, mülakat yapıyor, öbür yandan da, gelmişiz,
burada, ülkenin rejimini değiştirecek şeyleri oyluyoruz.
Bunlar, ne ciddiyetle bağdaşır ne hukukla bağdaşır,
bunların ne de bir getirisi var.
Bakın, arkadaşlar, bir getirisi
yok. Şimdi, ben size söyleyeyim, sözümü şöyle bitiriyorum:
Bu gece vakti biraz neşeli bir şey söyleyeyim size. Buna ihtiyacınız
var, çok gerginsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Bakın,
şöyle söyleyeyim: Karadenizli hastalanmış, demiş
ki: "Çocuğum, ben ölüyorum." "Baba" demişler,
"Bir şey olmaz." İkinci gün gelmiş, baba: "Çocuklar,
ben ölüyorum." Demişler "Bir şey olmaz." Adam ölmüş,
vasiyetini açmışlar: "Ölüyorum dedim, inanmadınız;
ölüyorum dedim, inanmadınız; şimdi ne oldi?" Ben de
size diyorum ki: 22 Temmuz gecesi size, bu kürsüden olmasa bile, seçim
meydanından sesleneceğim: AKP, şimdi ne oldi?
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Aksöz.
Madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Son maddenin gizli oylamasına
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN - Oyunu kullanmayan
var mı?
Oylama işlemi tamamlanmıştır.
Kupalar kaldırılsın.
(Oyların ayırımı
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
10.05.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun'un 7'nci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı
:
368
Kabul : 363
Ret : 1
Boş :
1
Geçersiz : 3
Sayın milletvekilleri,
10.05.2007 Tarihli ve 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun'un birinci görüşmeleri tamamlanmıştır.
İkinci görüşmeye en az kırk sekiz saat geçtikten sonra
başlanabilecektir.
Alınan karar gereğince,
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliklerine seçim yapmak, Çocuklarda
ve Gençlerde Artan Şiddet Eğilimi ile Okullarda Meydana Gelen
Olayların Araştırılması Amacıyla Kurulan
Meclis Araştırması Komisyonunun 1413 sıra sayılı
Rapor'uyla, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 29 Mayıs 2007 Salı günü saat 15.00'te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.57