DÖNEM: 22 CİLT: 161 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
121inci Birleşim
3 Haziran 2007
Pazar
İ Ç
İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - BU BİRLEŞİM
TUTANAK ÖZETİ
III. - GELEN KÂĞITLAR
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihi
Milli Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı:
305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil
ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
4.- Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim
Yıldız ve 11 Milletvekilinin, Sağlık Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (2/1013) (S. Sayısı: 1418)
5.- 8/5/2007 Tarihli ve 5654 Sayılı Nükleer
Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi
ile Enerji Satışına İlişkin Kanun ve Cumhurbaşkanınca
bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderme Tezkeresi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/1365) (S. Sayısı: 1436)
6.- Sigortacılık Kanunu Tasarısı
ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun Sigorta Murakabe
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları
(1/1218, 2/87) (S. Sayısı: 1364)
7.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu
ve 3 Milletvekilinin, Mera Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Bolu Milletvekili
Mehmet Güner ve 2 Milletvekilinin, Mera Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Bursa Milletvekilleri
Mehmet Emin Tutan ve Zafer Hıdıroğlu'nun, Mera Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/779,
2/791, 2/1014) (S. Sayısı: 1422)
8.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ile 7 Milletvekilinin;
Jeotermal Enerji Kaynakları ve Mineralli Sular Kanunu Teklifi,
İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün; Jeotermal Kaynaklar ve
Mineralli Sular Kanun Teklifi ve Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe'nin;
Jeotermal Kaynakları ve Mineralli Sular Kanunu Teklifi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(2/454, 2/76, 2/579) (S. Sayısı: 1208)
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti
Arasında Uzayın Araştırma ve Kullanımı Konularında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/491) (S.
Sayısı: 1380)
V. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile TBMM'nin 22 Temmuz 2007 Pazar
günü yapılması kararlaştırılan milletvekili
genel seçiminin kesin sonuçlarının açıklanmasına
kadar tatile girmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun,
Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, konuşmasında,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VII. - OYLAMALAR
1.- Sigortacılık Kanunu Tasarısı
ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun Sigorta Murakabe
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi'nin oylaması
2.- Jeotermal Enerji Kaynakları ve Mineralli
Sular Kanunu Teklifi'nin oylaması
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna
Hükümeti Arasında Uzayın Araştırma ve Kullanımı
Konularında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı'nın
oylaması
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 11.07'de açılarak
beş oturum yaptı.
Gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan
ve bastırılarak dağıtılan 1440 sıra sayılı
Kanun Teklifi'nin ve 1441 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik
Teklifi'nin gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 5'inci ve
6'ncı sıralarına alınmasına, kırk sekiz
saat geçmeden görüşülmesine ve diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi,
yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.
Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın Rusya
Federasyonu'na yaptığı resmî ziyarete katılması
uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212)
(S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3'üncü sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/820) (S. Sayısı: 1337),
7'nci sırasına alınan, Ağrı
Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız ve 11 Milletvekilinin,
Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1013) (S. Sayısı: 1418),
8'inci sırasına alınan ve Cumhurbaşkanınca
bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen 8/5/2007 Tarihli
ve 5654 Sayılı Nükleer Güç Santrallarının Kurulması
ve İşletilmesi ile Enerji Satışına
İlişkin Kanun (1/1365) (S. Sayısı: 1436),
9'uncu sırasına alınan, Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu ve 3 Milletvekilinin, Mera Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Bolu Milletvekili Mehmet Güner ve 2 Milletvekilinin,
Mera Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Bursa Milletvekilleri Mehmet Emin Tutan ve Zafer Hıdıroğlu'nun,
Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/779, 2/791, 2/1014) (S. Sayısı: 1422),
Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadıklarından;
Ertelendi.
4'üncü sırasında bulunan, Sivas Milletvekili
Selami Uzun ve 3 Milletvekilinin, Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin
(2/1037) (S. Sayısı: 1437) görüşmelerine devam olunarak;
5'inci sırasına alınan, Ankara Milletvekili
Haluk İpek ve 4 Milletvekilinin, Anayasa Değişikliklerinin
Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair (2/1043) (S. Sayısı: 1440) ve
6'ncı sırasına alınan, Kastamonu
Milletvekili Hakkı Köylü'nün, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İç Tüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
(2/1041) (S. Sayısı: 1441),
Kanun Teklifleri de yapılan görüşmelerden
sonra;
Kabul edildi.
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Antalya
Milletvekili Atila Emek'in, konuşmasında, partisine sataştığı
iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
Alınan karar gereğince, 3 Haziran 2007
Pazar günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 20.18'de son
verildi.
İsmail
Alptekin |
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Harun Tüfekci |
Türkân Miçooğulları |
|
|
İzmir |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Ahmet Gökhan
Sarıçam |
|
|
Kırklareli |
|
|
Kâtip
Üye |
|
|
II. - BU
BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 11.08'de açılarak dört
oturum yaptı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının
19'uncu sırasında bulunan 1364 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın bu kısmın 6'ncı, 6'ncı
sırasında bulunan 1422 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın
7'nci, 18'inci sırasında bulunan 1208 sıra sayılı
Kanun Teklifi'nin 8'inci sırasına alınmasına;
9'uncu sırasında bulunan 1380 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın sırasında kalmasına ve diğer
işlerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine;
Genel Kurulun 3/6/2007 tarihli 121'inci Birleşiminde 1380
sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine;
3/6/2007 tarihli 121'inci Birleşimin sona ermesinden itibaren
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22 Temmuz 2007 Pazar günü yapılması
kararlaştırılan milletvekili genel seçimine
ilişkin kesin sonuçların 2839 sayılı Milletvekili
Seçimi Kanunu'nun 37'nci ve TBMM İç Tüzüğü'nün 3'üncü maddesine
göre Yüksek Seçim Kurulunca Türkiye radyo ve televizyonlarından
ilanını takip eden beşinci gün saat 15.00'te toplanmak
üzere tatile girmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212)
(S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3'üncü sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/820) (S. Sayısı: 1337),
5'inci sırasında bulunan ve Cumhurbaşkanınca
bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen 8/5/2007 Tarihli
ve 5654 Sayılı Nükleer Güç Santrallarının Kurulması
ve İşletilmesi ile Enerji Satışına
İlişkin Kanun (1/1365) (S. Sayısı: 1436),
İlgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadıklarından;
Ertelendi.
4'üncü sırasında bulunan, Ağrı
Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız ve 11 Milletvekilinin,
Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair (2/1013) (S. Sayısı: 1418) ve
7'nci sırasına alınan, Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu ve 3 Milletvekilinin, Mera Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Bolu Milletvekili Mehmet Güner ve 2 Milletvekilinin,
Mera Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Bursa Milletvekilleri Mehmet Emin Tutan ve Zafer Hıdıroğlu'nun,
Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
(2/779, 2/791, 2/1014) (S. Sayısı: 1422),
Kanun Teklifleri, yapılan görüşmelerden
sonra;
6'ncı sırasına alınan ve İç
Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılan,
Sigortacılık Kanunu Tasarısı ile Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında (1/1218, 2/87) (S. Sayısı:
1364) ve
8'inci sırasına alınan ve İç Tüzük'ün
91'inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılan,
Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ile 7 Milletvekilinin, Jeotermal
Enerji Kaynakları ve Mineralli Sular Kanunu Teklifi; İzmir
Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, Jeotermal Kaynaklar ve Mineralli
Sular Kanun Teklifi ve Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe'nin,
Jeotermal Kaynakları ve Mineralli Sular (2/454, 2/76, 2/579) (S.
Sayısı: 1208) ile
9'uncu sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Uzayın Araştırma
ve Kullanımı Konularında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında (1/491)
(S. Sayısı: 1380)
Kanun Tasarı ve Teklifleri de görüşmelerini
müteakiben elektronik cihazla yapılan açık oylamalardan
sonra;
Kabul edildi.
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu,
Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, konuşmasında,
şahsına sataştığı iddiasıyla bir
açıklamada bulundu.
Alınan karar gereğince, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 22 Temmuz 2007 Pazar günü yapılması kararlaştırılan
milletvekili genel seçiminin kesin sonuçlarının 2839 sayılı
Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 37'nci ve TBMM İç Tüzüğü'nün
3'üncü maddesine göre Yüksek Seçim Kurulunca Türkiye radyo ve televizyonlarından
ilanını takip eden beşinci gün saat 15.00'te toplanmak
üzere, birleşime 18.21'de son verildi.
İsmail
Alptekin |
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Bayram Özçelik |
Mehmet Daniş |
|
Burdur
|
Çanakkale |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
|
Ahmet Küçük |
Ahmet Gökhan Sarıçam |
|
Çanakkale
|
Kırklareli |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Türkân
Miçooğulları |
|
|
İzmir |
|
|
Kâtip
Üye |
|
|
No.: 161
III. - GELEN
KÂĞITLAR
3 Haziran
2007 Pazar
Yazılı
Soru Önergeleri
1.-
Ankara Millletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Anafartalar Çarşısındaki
terör zararının karşılanmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22975) (Başkanlığa
geliş tarihi:
2.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'ya
MOBESE kurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/22976) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.-
Mersin Milletvekili Ersoy BULUT'un, Kuzey Irak konusunun TBMM gündemine
getirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/22977) (Başkanlığa geliş tarihi:
4.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Bingöl'ün Genç İlçesinde
bombalanan yük trenine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/22978) (Başkanlığa geliş tarihi:
5.-
Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Eryaman Toplu Konutlarındaki
açık hizmet alanlarının satışa sunulmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22979)
(Başkanlığa geliş tarihi:
6.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Manavgat'daki
araç muayene işlemlerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/22980) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, AK Parti TBMM
Grup toplantısında yaptığı bir konuşmaya
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22981)
(Başkanlığa geliş tarihi:
8.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya eski
çöp döküm alanına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22982) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/5/2007)
9.-
Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin Çağlayan Kavşağı ve Metro inşaatına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22983) (Başkanlığa geliş tarihi:
30/5/2007)
10.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın, basında
çıkan Bağcılar Lisesiyle ilgili iddialara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22984) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/6/2007)
11.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, basında çıkan
Bağcılar Lisesiyle ilgili iddialara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/22985)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/6/2007)
12.-
Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, Diyarbakır-Bismil'deki
pamuk üreticilerinin destekleme primlerinin ödenmesine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22986) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/6/2007)
13.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Denizli'deki kuraklık
mağduriyetine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22987) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/6/2007)
14.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, ABD uçaklarının
Türk hava sahasını ihlal etmesine ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı
soru önergesi (7/22988) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/5/2007)
15.-
Antalya Milletvekili Osman KAPTAN'ın, Antalya'daki bir özel hastaneyle
ilgili usulsüzlük iddialarına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22989) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2007)
16.-
Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Artvin'deki bir kısım
DSİ personelinin tayin sorununa ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/22990)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2007)
17.-
Kastamonu Milletvekili Mehmet YILDIRIM'ın, Devrekani hindi
üretme çiftliğinin satışına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22991) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30/5/2007)
18.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya Kalesine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22992) (Başkanlığa geliş tarihi:
30/5/2007)
19.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya eski
çöp döküm alanına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22993) (Başkanlığa geliş tarihi:
30/5/2007)
20.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Telsim'in borçlularına
yönelik bir uygulamasına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER)
yazılı soru önergesi (7/22994) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/6/2007)
3 Haziran 2007 Pazar
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.08
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
121'inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN -
1'inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle
ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini
erteliyoruz.
2'nci sırada
yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada
yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada
yer alan, Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız ve
11 Milletvekilinin; Sağlık Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız ve 11
Milletvekilinin, Sağlık Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (2/1013) (S. Sayısı: 1418) (x)
BAŞKAN - Komisyon?
Yerinde.
(x) 1418 S. Sayılı Basmayazı tutanağa
eklidir.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
1418 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü
üzerinde söz isteği vardır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ve şahsı adına Ankara Milletvekili
Sayın Bayram Meral.
Sayın Meral,
sürenizi birleştirdim.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; 1418 sıra sayılı
Teklif üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Genel Kurula saygılar sunuyorum ve
hayırlı sabahlar diliyorum.
Tahmin ederim,
bugün, belki de son toplantı. Listeye giremeyen arkadaşlarımıza
da sabır diliyorum. Canları
sağ olsun. Üzülmeyin, üzülmeyin, demeyin ki "Yemen askeri
gibi koştuk. Sonunda bedelini alamadık" demeyin, canınız
sağ olsun. Bak, bu işler böyle gelmiş, bu işler böyle
gider.
ALİ RIZA ALABOYUN
(Aksaray) - Gidip de dönmemek var.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Bakınız, sizin deyiminizle, sizin deyiminizle
"yavru muhalefet" yerinde yok. Sizin deyiminizle
AHMET YENİ
(Samsun) - Daha da azaldı.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Grup Başkan Vekili buraya çıkmış,
dert yanıyor.
ALİ RIZA ALABOYUN
(Aksaray) - Ana muhalefet partisi burada var mı?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Diyor ki, bakınız, biz, Cumhuriyet Halk
Partisiyiz. Atatürk demiş ki, "bir Türk cihana bedeldir."
Bizim 4 kişimiz belki buraya bedeldir.
BAŞKAN - Sayın
Meral, Sayın Başkanım, aziz Başkanım, şimdi,
biraz önce siz ifade ettiniz, belki son toplantımız, belki
son hitabımız. Ne muhalefet partisine ne iktidara
Gel,
bu, sadece
Siz de bu işi çok iyi bilirsiniz, sağlık konularını.
Bu konuya gelelim. Ben sizden istirham ediyorum.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Oraya gelelim, ama, Değerli Başkanım,
arkadaşlar dediler ki: "Sabah sabah
BAŞKAN - Arkadaşlar,
lütfen laf atmayalım.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) -
biraz neşelenelim." dediler. Ben de oradan
başladım, oradan geldi talep.
BAŞKAN - Arkadaşlar,
bak, tartışmaya ve sataşmaya sebep olmayalım. Bakın,
güzel bir toplantı yapalım.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Sataşma yok, sataşma yok şimdi burada.
Sayın
Başkanım, ama, arkadaş burada çıktı, dert yandı.
Dedim ki: Ya, gözünü sevdiğim, Sayın Başbakanımız
72 milyonun karşısına çıktı, dedi ki: 'Milletvekili
dokunulmazlığını kaldıracağım.' Bunu
tutmadı da, şimdi size verdiği sözü mü tutacak?
FAHRİ KESKİN
(Eskişehir) - Sağlıkla ne ilgisi var?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Efendim, arkadaşa söylüyorum, size değil.
Siz niye rahatsız oluyorsunuz?
FAHRİ KESKİN
(Eskişehir) - Size dokunurlar sonra.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Bir üzüntümü de müsaade ederseniz ifade etmek istiyorum
değerli arkadaşlarım, gelen telefonlarla da ilgili.
Dün burada, bir
arkadaşımız bir örnek verdi: Kumaşlar çalınıyormuş.
Bir hanımın belinden kumaş çıkmış, sonra
demiş ki: "Ya, benim belime bu kumaşları kim sardı?"
Bundan ben üzüntü duyduğum gibi, çok sayıda işçiden de
telefon aldım değerli arkadaşlarım ve bu hoş
bir kelime değil. Ben, arkadaşımdan, Hüsrev arkadaşımdan
rica ediyorum, çıksın, burada işçilerden özür dilesin.
Yani, şimdi, burada, adamlar oradan bana o kadar laf söylediler
ki, ben burada söylesem size onların söylediğini, yine rahatsız
olacaksınız, ama söylemiyorum, tahrik etme beni. Ama, değerli
arkadaşlarım, hoş bir ifade tarzı değildi ve
hiçbir zaman, işçi de hırsızlık yapmaz, yapan da belasını
bulur. Hırsızlığı yapanı siz de tanıyorsunuz,
ben de tanıyorum, detayına inmiyorum değerli arkadaşlarım,
detayına inmiyorum. Ben, milletvekili arkadaşıma
Burada çıksın, bütün işçilerden özür dilesin, onu bekliyorum
kendisinden.
Değerli arkadaşlarım,
ben 1418 sıra sayılı yasayla ilgili komisyonda da
kısa bir konuşma yaptım. Elbette ki, sağlık sorunumuz
önemli bir sorundur. İnsanın yaşayabilmesi için, rahatsızlıklarını
telafi edebilmesi için gideceği kapı sağlık kapısıdır,
doktordur, hastanelerdir. Ama, görebildiğim kadarıyla değerli
arkadaşlarım, çabaladınız, çalıştınız,
birleştirdiniz; ama, beklediğiniz randımanı hastaneler
vermedi ve vermiyor. "Acaba doktorlar ilaçları şöyle
mi yazdı, böyle mi yazdı?" Şu anda eczanelerin büyük
bir bölümü zan altında, doktorların büyük bir bölümü de zan
altında, değerli arkadaşlarım. Bu şikâyetler
size de geliyor, ama, düzeni pek değiştiremediniz. Sosyal
Sigortalar Kurumu yine Sosyal Sigortalar Kurumu; Sağlık
Bakanlığına bağlı hastaneler de Sağlık
Bakanlığı havasında, karmakarışık
bir düzen içinde gidiyor ve gittiğimiz birçok hastanede bize
gelen şikâyet: "Daha önce verimli bir mesai yürütürken, bu
kargaşanın içerisinde, düzensiz, sistemsiz bu düzenin içerisinde
yeteri derecede hastalarımızla ilgilenemiyoruz."
diyen doktorlar var, değerli arkadaşlarım.
Şimdi, kusura
bakmayın, seçim yaklaştıkça güzel uygulamalar yapıyorsunuz.
Bakınız, bu Konut Edinme Fonu Yasası'nı çıkardınız.
Dört buçuk sene buradaydınız, bunu yapmadınız, giderayak
Onun içinden kimse de kolay kolay da çıkamaz değerli arkadaşlarım.
Ben Türk-İş Başkanıyken o işle çok uğraştım.
Çünkü, Toplu Konut üzerine yatan paralar birimler üzerine yatmış,
kişiler üzerine yatmamış. Onu denetleyeceksin, onu
ayıracaksın, müesseseyi bulacaksın, kişiyi bulacaksın!
O bir zaman alır.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Ödemeyelim mi?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Efendim, ödemiyorsunuz ki.
CAVİT TORUN
(Diyarbakır) - Ödeyeceğiz.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Ödeyemezsiniz kısa sürede, ödeyemezsiniz;
öyle değil.
CAVİT TORUN
(Diyarbakır) - Biz yaparız, biz yaparız.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Ben yıllardır onunla uğraştım
Değerli Milletvekilim.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Biz yaparız.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Ama, niye dört buçuk senedir yapmadınız da giderayak bir yasa
çıkarıyorsunuz? Neredeydiniz? Dört buçuk senedir buradaydınız
Saygıdeğer Milletvekilim. Bunları biliyoruz.
Bu da yetmiyor. Giderayak,
Sağlık Bakanlığı 30 binin üzerinde eleman
alıyor. Ee, sorarlar dört buçuk senedir neredeydin?
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Aldık
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Efendim, aldınız. Neyi aldınız? Aldınız
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - 95 bin kişi
aldık Sayın Meral, 95 bin
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- İhtiyaçtan aldık.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, eleman da aldınız. Bakınız,
sözleşmeli eleman aldınız. Birçoğunun sendikal
hakkını elinden aldınız, grev hakkını elinden
aldınız, kıdem tazminatı hakkını aldınız.
Aldınız, aldınız.
Şu Mecliste
çalışan, temizlik şirketlerinde çalışanları
hiç denetliyor musunuz? Burada, birçoğunun sigortası var
mı, yok mu, diye hiç soruyor musunuz değerli arkadaşlarım?
FAHRİ KESKİN
(Eskişehir) - Herkes memnun hâlinden.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Hiç soruyor musunuz? Bunları siz ihaleye verdiniz,
böyle yaptınız işte onları da.
Şimdi, gelelim
maddenin konularına değerli arkadaşlarım.
Şimdi, diyeceksiniz
ki: "Ya, siz her getirdiğimiz yasaya şüphe gözüyle bakıyorsunuz."
Değerli arkadaşlarım, kusura bakmayın, güven telkin
edemediniz, güven telkin edemediniz. Her getirilen işin altından,
bir sorunla karşılaştık. Dört buçuk sene, bu yüce
Meclis mesaisinin birçoğunu Avrupa Birliğinin getirdiği
talepler, teklifler üzerine kuruldu ve o istekler doğrultusunda
yasalar çıktı, ya Anayasadan geri döndü ya Cumhurbaşkanlığından
geri döndü. Ama, Cumhurbaşkanımızdan da Anayasadan da
dönen yasaların birçoğunu yeniden düzenledik, birçoğu
yeniden gitti değerli arkadaşlarım. Baktınız
ki randıman alınmıyor, o yasaları bir daha, tekrar
gözden geçirmek, bazı maddelerini değiştirmek mecburiyetinde
kaldınız.
Şimdi, bu yasa
ile -bıraktık şimdi köylüyü, bıraktık çiftçiyi,
bıraktık emekliyi, bıraktık dulu, bıraktık
işsizi, kısacası memuru bıraktık- birilerine
yeni rant kapısı nasıl açarız, onların peşine
düştük.
Muhterem arkadaşlarım,
bakınız, şu bir iki notu bilginize sunmak istiyorum.
Bunların hepsi para konusu, onun için de oradan giriyorum. 2002
yılında dış ticaret açığı -burada
dışa da açılıyoruz da onun için söylüyorum- 15,5 milyar
dolar iken 2006 yılında 53 milyar dolara çıkmış,
yüzde 200 kat farkı.
Yine, esnafa gelelim.
Daha 2007 yılının üç ayında -bir şeyler yapıyorsunuz
ya- 10.837 şirket kapanmış saygıdeğer milletvekilleri,
üç ayın içerisinde. Bunları bir tarafa bırakmışız,
birilerine nasıl rant kapısı açarız, onun peşine
gidiyoruz. 2006 yılında 114.740 çek karşılıksız
çıkmış. Esnafın durumu bu. İçinizde esnaf var
değerli arkadaşlarım. 2006 yılını bırakalım,
gelelim 2007'nin üç ayına. 2007'nin üç ayında, değerli arkadaşlarım,
201 bin çek karşılıksız çıkmış. Niye
karşılıksız çıkmış? Satmış alamamış,
parasını toparlayamamış, ondan sonra icraların
kapısına düşmüş.
Şimdi, biz
bunları bir tarafa bırakmışız. Esnaf yok, çiftçi
yok, işçi yok, emekli yok, hâlâ daha emekliler ucuz ekmek kuyruğunda
bekliyor. Ne yapmışız biz? Belediyeler kanalıyla
-Ankara'yı örnek vermek istiyorum değerli arkadaşlarım-
artık, üretmeyi bir tarafa bırakmışız, Ankara
gibi bir ilde 230 bin aileye ayda yardım yapıyoruz değerli
arkadaşlarım. Kimin parasından, kime ne yapıyoruz?
Bunları siz izliyorsunuz. Bunlar hoş bir hareket değil.
Yani, birileri "Allah razı olsun, bana bunu gönderdi"
diyebilir.
AHMET YAŞAR
(Aksaray) - Aç mı kalsın?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Bu çeşme bugün kurur, Kızılırmak'ın
suyu bile kuruyor, Kızılırmak'ın. Ankara'da,
İstanbul'da -yarın- içecek su bulamıyoruz. Bu da tükenir.
Bir göze aramak lazım değerli arkadaşlarım. Üreten
bir toplum olmaktan çıktık, dilenen bir toplum hâline geldik.
Bunları yapıyoruz, siz de bunu görüyorsunuz, izliyorsunuz.
Biz, şimdi,
burada, geliyoruz, değerli arkadaşlarım, yeni yasa
çıkarıyoruz. Yasa çıkar. Bu yasanın özü nedir? Ben
kendi kafama göre değerlendiriyorum -geçmiş yasalar, geçen
yasaları da çıkardık değerli arkadaşlarım-
doğru, kalbimizi rahatlatamadınız. İçinizde,
inanıyorum ki, bizim gibi rahatsız olan çok sayıda milletvekili
arkadaşım var, çok sayıda milletvekili arkadaşım
var. Yarın burayı bırakıp gittikten sonra, bir gün
"Eyvah, o kürsüde, o koltukta oturdum, bu tablolara elimi kaldırdım,
yazık ettim." diyecek çok sayıda içinizde milletvekili
var değerli arkadaşlarım. Şimdi, bu yasa da geliyor.
TÜPRAŞ'ı
satışa çıkardınız. Burada bağırdık,
yanlıştır dedik değerli arkadaşlarım.
Yüzde 65,74'ünü 1 milyar 400 milyon dolara sattınız. İtiraz
ettik, yargıya gidildi, sendika tepki gösterdi, iptal oldu.
Yüzde 14,74'ünün nasıl satıldığını siz de
iyi biliyorsunuz, benim bir şey söylememe gerek yok. Geri kaldı
yüzde 51 mi değerli arkadaşlarım? Daha düşüğe
satılması gerekmez mi? Kaça satıldı biliyor musunuz?
4 milyar 140 milyon dolara değerli milletvekilleri. Bu ülke sizin
de, burada sizin de alın teriniz var. Yapılmadı mı
bunlar? Yapıldı.
Gelelim Tekelin
içki bölümüne. Neye sattınız değerli arkadaşlarım?
292 milyar dolara sattınız. Üç ay sonra yüzde 90'ı, değerli
arkadaşlarım, 800 milyon dolara satıldı. Şimdi,
yasalara da, gelen yasalara niye kuşkulu baktığımızı
izah etmeye çalışıyorum. Bunun altından acaba ne
çıkacak diye, bu rahatsızlığımızı
dile getirmek için bunları örnek veriyorum değerli arkadaşlarım,
sizleri üzmek için değil, bunları birlikte yaşadık.
Niye demiyorsunuz ki, milletvekilisiniz, bunu satanlara -bu sizin
de göreviniz değil mi- benim malımı sen üç ay içerisinde
birilerine nasıl hibe ettin, diye niye sormuyorsunuz?
Bir şeyi daha
niye sormuyorsunuz? Bir Başbakan Yardımcınız niye
milletvekili adayı olmadı diye niye sormuyorsunuz? Bunların
altında bunlar yatıyor. İşte, bu işler, o muhterem
zatın elinden alındı, anasının gözü birine verildi,
ondan sonra onu orada Yunan kralı gibi oturtturdunuz -hani, Yunan
kralı kaçtı, Roma'da oturuyordu ya- orada, işsiz güçsüz
oturtturdunuz. Burada bu talanlar da oldu değerli arkadaşlarım.
Bunu bir gün sormadınız.
Şimdi, oradan
bir yerlere doğru gidiyoruz. Bir tek bu mu ki? Gemlik Gübre Fabrikasından
mı bahsedeyim, SEKA Kâğıt Fabrikasından mı bahsedeyim?
Mahkeme karar vermiş, iptal etmiş ve adamın elinden almıyorsunuz
değerli arkadaşlarım ve bundan dolayı bir milletvekiliniz
Başbakana rapor vermiş, Mecliste çıkmış konuşmuş
sizin milletvekiliniz. Adam bakmış ki başa çıkamıyorum,
demiş ki, "aman, ne siz ne de ben" ve adam bırakmış
gitmiş değerli arkadaşlarım. Bunlar yaşadığımız
olaylar.
Kayserili arkadaş
buradaysa
İçime oturuyor! Üç tane Uludağ'ın binası
gibi bina 900 bin dolara satılır mı değerli arkadaşlarım?
Bir daire parası değil. Karayollarının, Devlet Su
İşlerinin, Bayındırlık Bakanlığının,
toparlasan hepsini 300 yatağa varan bir müessese, bir daire parasına
bu satılıyor muhterem arkadaşlar! Kime satılıyor,
bunları hiç araştırmıyorsunuz.
Bakınız,
muhterem arkadaşlarım, ben bir gün bir konuşmamda -daha
o zaman Türk-İş Başkanıydım- Sayın Genel
Başkanınıza -o zaman Genel Başkandı- dedim:
"Ola ki bir gün siyaset size bir görev verir, bazen ülkede simsarlar
vardır, bu simsarlar Demirel'i bitirdi, Özal'ı bitirdi, Tansu
Çiller'i bitirdi; onlar bitirir, sırayla gider. Tedbirli ve temkinli
ol, seni de bitirir ve sizi de bitirdi değerli arkadaşlarım
ve sizi de bitirdi.
AHMET YAŞAR
(Aksaray) - Size öyle geliyor.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Burada işte, okuyorum işte bak, okuyorum.
Sen de çık de ki, efendim bunlar yanlış. Halep oradaysa arşın
burada, buyur. Gel de ki, yanlış. Niye birbirimizi üzüyoruz?
Gel, burada, hepsi burada, hangi birini sayayım sana.
ÖNER ERGENÇ (Siirt)
- Bu kanun ne getiriyor peki?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Ha ona geleceğim, hiç acele etme hemşehrim,
hiç acele etme.
Yani, değerli
arkadaşlarım, şimdi bu kanun
Limanlardan mı bahsedeyim,
Seydişehir'den mi bahsedeyim, Kuşadası'ndan mı bahsedeyim
ÖNER ERGENÇ (Siirt)
- Kanun sağlıkla ilgili Bayram Bey!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) -
hangi birisinden bahsedeyim? Dağıttınız
da dağıttınız, içime oturuyor bunlar. Ben başkandım,
buralarda işçi çalışıyordu, gidiyordum onlarla
sohbet ediyordum, verimi artırın diyordum. Şimdi burada
Aşık Kerem'in dediği gibi "Leylekler geziyor."
Değerli arkadaşlarım,
şimdi bu yasa nedir? Yasa daha önce kararnamelerle, Bakanlar
Kurulu kararnameleriyle yürütülüyor bu yasanın bir bölümü.
Şimdi bu yasalaştırılıyor. Ne oluyor burada
değerli arkadaşlarım? Bütün Sağlık Bakanlığına
bağlı -yine benim bilebildiğim kadarıyla- yeni
daire başkanlıkları oluşturuluyor, yani meşrulaştırılıyor,
yasayla meşrulaştırılıyor, kanun kuvvetindeki
kararname meşrulaştırılıyor, millî hâle getiriliyor.
Nedir bu? İnşaat ve Onarım Daire Başkanlığı.
Şimdi, ben de diyorum ki -SSK'da eski Genel Müdürlük yapan arkadaşlarım
var- bu inşaat daire başkanlıkları Sosyal Sigortalar
Kurumunda mevcut hem de Türkiye'nin bütün bölgelerinde mevcut, yetişmiş
elemanı var, mühendisi var, hepsi var. Çok iyi bilirsiniz, bunlar
daha önce Sosyal Sigortalar Kurumunda yapılan bütün kooperatif
evlerini, inşaat evlerini kontrol ederler. Bunu içinizde bilmeyen
yok. Burada hazır paket, yetişmiş elemanlar duruyor.
Sayın Bakanımız
diyor ki: "Efendim, biz o bölümü Sağlık Bakanlığına
aktarmadık."
Şimdi, Nasrettin
Hoca'nın şeyi aklıma geliyor, "Akşamı sabahı
biliyorsun da yolda gitmeyi niye bilmiyorsun?" dediği gibi,
sen, Sağlık Bakanlığına SSK'nın diğer
birimlerini almasını biliyorsun da bu bölümü niye almasını
bilmiyorsun; yani bir zorluğu mu var bunun? Altına bir madde
koyarsın, Sosyal Sigortalar Kurumundaki bütün inşaat daireleri
Sağlık Bakanlığına aktarılmıştır,
dersin iş biter. Aynen Köy Hizmetlerinin dağıtılması
gibi, orada yüz binlerce mühendis oturacak, boş, merkez valisi
gibi; sen, yeni yeni işi bilmeyen bir sürü adamı işin başına
getireceksin, ondan sonra, taşerondur, müteahhittir, devletin
arabaları taşeronların işinde çalışacak.
Bunu kabul ettiremedik.
İkinci bir
daire başkanlığı
Yani, burada, değerli arkadaşlarım,
satın alması var, kamulaştırması var; yani
Sağlık Bakanlığının, sağlık hastanelerinin
çalışması için, iaşesine kadar ne gerekiyorsa burada
oluşturuyoruz. Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı
İçinizde genel müdürlük yapanlar var, devlet müessesesinde çalışanlar
var değerli arkadaşlarım. Kamu Özel Daire Başkanlığı
nedir biliyor musunuz? Birilerine, Sağlık Bakanlığının
bütün imkânlarını parsellemektir değerli arkadaşlarım,
dikkatinizi çekerim sayın milletvekilleri. Seksen bir ilde,
Sağlık Bakanlığının hastaneleri var, birimleri
var. Ben seksen bir ilde bu müesseseyi oluşturdum, hastanenin
bakımı, tamiri, kamulaştırması, yeni hastanelerin
yapılması, iaşesinin alınması
Cumhuriyet
tarihinde, bundan daha akışı olan bir iş var mı,
size soruyorum değerli arkadaşlarım. Bu, işte bu
ve kusura bakmasın -yani ben, Sağlık Bakanıyla bir
türlü irtibat kuramadım, kendisi de hemşehrimdir, bir
şey söylemek istemiyorum, söylenecek çok söz var- onun, bu kadar
ince işe aklının ereceğini zannetmiyorum. Bunu
çok samimi söylüyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) - Sayın Başkan, ayıp oluyor.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Benim ne söylediğimin farkında mısın
sen? Ne söylediğimin sen farkında mısın?
AHMET YENİ (Samsun) - Biliyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Bu kadar ince işe onun aklı ermez. Yani, o bu
işlere şey yapmaz.
TUNCAY ERCENK
(Antalya) - Tenezzül etmez yani.
ALİ TOPUZ
(İstanbul) - Tenezzül etmez.
TUNCAY ERCENK
(Antalya) - Övdü yani Sayın Bakanı.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Beyefendi, burada bir vurgundan bahsediyorum.
O, bunları bilmez demek istiyorum, yapmaz demek istiyorum. Anlıyor
musun şimdi? Anladın mı şimdi?
MUSTAFA NURİ
AKBULUT (Erzurum) - Bence yanlış.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Şimdi, muhterem arkadaşlarım, neden
buna ihtiyaç duyuluyor? Şimdi, düşününüz ki, bütün Türkiye'de
bu müesseseyi oluşturduk, oluşacak daha. Neden ihtiyaç duyuluyor
burada? Kurum var; Sosyal Sigortalar Kurumu var, oturmuş; mühendisi
var, elektrik mühendisi var, makine mühendisi var, inşaat mühendisi
var. Kurulu bir düzen, değerli arkadaşlarım, orada duruyor.
Bu müessese orada oturuyor sayın milletvekilleri.
Değerli arkadaşlarım,
SSK'da o birimi aldınız diyorum, iş yok. Herhâlde ne söylemek
istediğimi anlıyorsunuz. Ama, son günü kimseyi üzmek istemiyorum,
ancak, bu kadar çalışıyorum üzmemek için, yani, becerim
bu kadar, kusura bakmayın. Eğer eskisi gibi konuşmamı
istiyorsanız, biraz daha açık konuşayım anlamanız
için.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Aç, aç!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Açayım değil mi?
Şimdi, ne oldu
değerli arkadaşlarım? Belediyelerinizde şu anda
muazzam rahatsızlıklar var. 408 milyar dolar
Yani, seksen
dört yılda yapılan borçtan daha fazlasını dört buçuk
yılda yaptınız. Bu borçlar, bu paralar nereye gitti? Nerede
yatırım yaptınız? Yapmadınız! Nereye gitti?
Büyük bir bölümü belediyelere gitti. Bir gün siz de söylediniz
"En büyük payı biz aldık." diye.
MUSTAFA ÇAKIR
(Samsun) - Doğru değil o söylediğin.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Azdır belki o yöreye, onu da söyleyeyim sana.
MUSTAFA ÇAKIR
(Samsun) - Bayram Bey, borcun gayrisafi millî gelire oranını
bir hesapla.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Şimdi, ben seni televizyonda izledim, o güzel
bahçede oturdun. Senin moralini bozmak istemiyorum, otur. Ne yanılacağım?
Orada sohbetin güzeldi. Sen kafanda o sohbeti canlandır.
Değerli arkadaşlarım,
bir milletvekiliniz, Amasya Milletvekiliniz, size getirdi bilgi
sundu belediyesiyle ilgili; başa çıkamadı, bıraktı
gitti. Delil istiyorsanız söylüyorum. Bir milletvekili, geçende
alkışlıyordunuz burada, nereden geldiği
Allah
kimsenin yolunu şaşırtmasın. (AKP sıralarından
"Amin" sesleri) Yolunu şaşırmış o arkadaşınız,
ne yapacağını, ne diyeceğini karıştırıyor.
Bir defasında, RTÜK yasasında, anlaştığımız
zaman, onun bize söylediği lafları hatırlıyorsunuz
herhâlde değil mi? Yenilir, içilir laflar değildi. Böyle bir
adam! Ne yapacaksın? Yolunu şaşırmış. Allah
yardım ede, genç bir arkadaş. Onun söylediklerini dinlediniz
burada. O yetmedi değerli arkadaşlarım -bu paraların
nereye gittiğinden bahsediyorum- bir milletvekiliniz yine,
baktı ki başa çıkamıyor, sorunları dile getirdi,
ihraç ettiniz. Bunları birlikte yaşadık burada. Ne
yaptı? İhale mi istedi? Yok. Bu paraların yatırıma
gitmediğinden, nereye gittiğinden bahsediyorum.
Bakınız,
gidin belediyelere, işçi alacakları birçoğunda durur,
müteahhit alacakları anında ödenir. Ödensin, bir şey demiyorum,
müteahhit de işçi çalıştırıyor, bir şey
dediğim yok. Ama, bir gezin arkadaşlar. Ben geçende bir yere
gittim, devletin arabası, bir taşeronun işini yapıyor;
resmî araba, işçi, müteahhidin işçisi. Müessesenin
adını söylemiyorum, içime dokunuyor benim, çünkü ben o müessesede
çalıştım. "Ne yapıyorsunuz çocuklar?" dedim.
Araba devletin arabası, damperli araba, doldurmuşlar içerisine
asfaltı, yama yapıyorlar. İşçi müteahhidin, araba
devletin, parayı kazanan taşeron. Bunlar birçok yerde var
değerli arkadaşlarım.
Şimdi, burada
da, bu yasayla da olacak nedir onu söylemek istiyorum. Bu yasayla
da, seksen bir ilde bu müesseseler kurulur. Tamirini yaptı
mı hastanelerin, bakımını yaptı mı hastanelerin,
temizlik şirketlerine ihalesini verdi mi hastanelerin
Değerli
arkadaşlarım, hastane yapmak için yaptı mı kamulaştırmasını?
Kim ile yapıyor? Özel sektör ile devlet. Hadi ben özel sektörüm,
girdim, ortak oldum. Nasıl ortak olacağız? Bununla ilgili
burada bir açıklama da yok değerli arkadaşlarım,
burada doğru düzgün bir şey de yok. Nasıl olacağız?
Devletle ortak oldum ben. Sermaye artırımı geldi, ödeyemedim.
Siyasi de bir gücüm var arkamda. Bunun bedelini kim ödeyecek değerli
arkadaşlarım? Devlet ödeyecek. Bunları söylemek istiyoruz
değerli arkadaşlarım. Yani, cumhuriyet tarihinde
bundan daha akışlı, uzun vadeli bir iş, bundan daha
kârlı bir iş hiç kimse bulamaz ve göremez.
Şimdi siz
çok beceriklisiniz! Allah rahmet eylesin, Özal bana derdi ki:
"Yahu sizi tebrik ederim. Öyle sloganlar buluyorsunuz ki, mahkemeye
vereceğim, suç teşkil edemiyor." Şimdi, belediyeler
sizde, hazine de sizde, dağıtım da güzel değerli
arkadaşlarım! Hâlinden memnun olanın sesi çıkmıyor,
hâlinden memnun olmayan bağırsa, kapının dışına
konuyor. Şimdi yeni bir kapı daha açıyorsunuz burada,
yeni bir kapı daha açılıyor burada. Bunun üzerinde durun
değerli arkadaşlarım.
Söylemek istediğim,
kimseyi burada yargılamak, kimseyi burada eleştirmek istemiyorum.
Ama, bunun detayına bir inin, oldubittiye getirmeyin, oldubittiye
gelmesin. Ne demek kamu-özel sektör ortaklığı? İhaleyle
ver özel sektöre, denetimi yap. Nasıl kamu ile özel sektörü ortak
ediyorsunuz? Var mı şu ana kadar böyle bir müessese? Devlet
yönetenler var içinizde, var mı böyle bir müessese? Nereden buluyorsunuz,
kim düşünüyor? Onun için diyorum Sayın Sağlık Bakanı
bunu düşünemez, bir düşünen var burada. Demek istediğim
o. Ne? Yani, burada bunu kafasına koyan, bunun projesini kafasında
yapan, buradan ne getireceğini düşünen birisi bunu yapar.
Bu farklı bir şey değerli arkadaşlarım, ciddi
bir şey, trilyonların akışının olduğu
bir şey. Şu hastanelerin alınan iaşelerin ne olduğunu
biliyor musunuz? Kimler alıyor biliyor musunuz? Cihazlar
alınıyor, vesaire alınıyor, kimler alıyor biliyor
musunuz? Bunların ne yaptığını biliyor musunuz?
Dünya kadar dava açıldı bunların hakkında, sonucunun
ne olduğunu biliyor musunuz? Bunlar yok! Şimdi bir şey
daha getiriyoruz. Söylemek istediğim bu değerli arkadaşlarım.
Elinizi kaldıracaksınız gidecek. Ben konuşuyorum,
ilk konuşan ne yaparsa yapsın, son konuşan ilk konuşanın
konuşmasını mümkün olduğu kadar çürütür. Şimdi,
gelirsiniz, birisi çıkar burada, yok bu şudur, bu değildir
Bu, yeni bir vurgun kapısının açılmasıdır.
Yeni bir talanın açılmasıdır. Yoksa, sen hastaneye
doktor alıyorsun, hastaneye sen yatak alıyorsun, hastaneye
sen cihaz alıyorsun, hemşire alıyorsun, buna kimsenin
diyeceği yok değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Meral.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Hangimiz buna bir şey söyleriz? Hiçbirimiz.
Ama, müsaade ederseniz, bunu bir etüt edin, bir değerlendirin.
İçinizde bu işleri bilen çok sayıda arkadaşlarımız
var. Ne acelemiz var? İktidar olamazsanız bunu biz kullanacağız.
İktidar olursanız, gelip, bir daha detaylı bir şekilde
yaparsınız, araştırırsınız. Bunu giderayak
oldubittiye getirmenin ne anlamı var? Ne acelesi var bunun?
Hangi müteahhit bekliyor bunu? Kim zorluyor bunları değerli
arkadaşlarım? Kim zorluyor ki böyle giderayak size getirip
bunu dayatıyorlar. Bunun bir acelesi yok. Yani, dört buçuk senedir
bu iş yürüdü de, bir tıkanma olmadı da, bugün niye
tıkandı? Birileri var bunun arkasında. Bir güç var bunların
arkasında. Rica ediyorum sayın milletvekilleri, bunu bir
etüt edin, bunu bir araştırın, ondan sonra çıkarılacaksa
getirip çıkaralım. Senin Sosyal Sigortalar Kurumun orada duruyor,
eski Genel Müdür orada
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Meral, selamlamanız için mikrofonu açıyorum.
Buyurun.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Şayet, eğer eleman ihtiyacı varsa burada,
Kurumun yetişmiş dünya kadar elemanı var, çağırsın
veya görev versin, ondan sonra zaman kazanılsın, bunun etüdü,
tahlili yapılsın, ondan sonra gerekiyorsa çıkarılsın
değerli arkadaşlarım. Benim söylemek istediğim
bu, giderayak bir yanlışa hep birlikte imza atmayalım
derim değerli arkadaşlarım. Bunun tahlilini sağlıklı
bir şekilde yapacağınızı düşünüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Meral.
Anavatan Partisi
Grubu adına, tümü üzerinde, Ankara Milletvekili Sayın Muzaffer
Kurtulmuşoğlu.
Buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ
GRUBU ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan
evvel hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, yasama
yılının sonuna geldik. Ekşisiyle, tatlısıyla, acısıyla
dört buçuk senemiz geçti. Bu bakımdan, kürsüde, bilmeden sizleri
kırdım ise bağışlayın. Kırmadığımı
zannediyorum, ama yine de siyasettir bu tansiyonların arttığı
zamanlar olur, adrenalinin yükseldiği zamanlar olur, olmuş
olabilir. Onun için şahsım adına böyle bir şey yapılmış
ise özür diliyorum.
Sevgili arkadaşlarım,
bu çatı altında dört buçuk sene geçti. Buradan hep söyledik,
iktidara yapıcı şeyler söyledik, bazen siyasi laflar
söylenmiş olabilir, ama, ben, kanımca, hep yapıcı
olmaya çalıştım.
Burada, yine,
Sağlık Bakanlığına, iki tane daire başkanlığı
için kanun çıkarılıyor. Niye? Doğrudur, hastanelerin
onarılması, yapılması, yeni hastaneler açılması
Fakat, tabii, bir arada, burada bir şey var, ince bir şey var:
Sanki, Türkiye'deki sağlık işlerini halletmişiz
de, tamamen bitmiş, arada da, insani denilmiş -tabii ki, bu,
insanların kalbine çok güzel gelen bir şey- insani, ama,
dışarıda hastane de yapılabilir lafı var.
İnsanlığı anladık da, ticareti çok anlamadım,
çünkü, ben, Türkiye'de sağlığın çok iyi olduğunu
gören bir adam değilim, göremedim. Ha, dün de öyleydi, bugün de
daha iyisi oldu deme hakkını görmüyorum kendimde. Ama, yine
söylüyorum, inşallah gelirsiniz, hepiniz burada olursunuz.
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Muzaffer ağabey, sen gelmeyecek
misin?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sayın Bakan, bu kadar yaptın, çok şey yaptığınızı
söylüyorsunuz, "Sağlıkta dönüşüm yaptım."
diyorsunuz, ne yaptınızsa, nereye döndük bilmiyorum, geriye
döndük gibi geliyor biraz.
AYHAN ZEYNEP TEKİN
BÖRÜ (Adana) - Döndü, döndü
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Geriye döndük gibi geliyor.
Şimdi, sevgili
arkadaşlarım, sağlığın tek çatı altında
olması kadar doğal bir şey yoktur, ama, o da olmadı.
Bakınız, yeni bir Sosyal Güvenlik Kurumu kuruldu; Sayın
Bakan, tabii ki, bu, Çalışma Bakanlığı emrinde
ama, ne yaptığını bu kurumun bilemedim, hâlen
öğrenemedim. Bir Çalışma Bakanlığına
bağlı deniyor, doğru. Bir bakıyorsun, diyorlar ki:
Ona Emekli Sandığı bakıyor şu ödemeyi verirken
veya bir şey yaparken bu Emekli Sandığının, bu
Maliye Bakanlığının. Bağ-Kur ayrı, SSK ayrı,
Emekli Sandığı ayrı, onun başındaki ve yönetimindeki
insanlar da ne yapacağını bilmiyorlar, şaşırmış
vaziyetteler. Ama kurulmuş, var. Bana orada daire başkanı
lazım değil, oraya birini buluruz, bina da lazım değil,
bana Türkiye'nin sağlığı lazım, Türkiye'nin insanlarına
hizmeti götürebilecek, köyüne, mezrasına, mahallesine ulaşılabilecek
bir sağlık sistemi istiyorum.
Şimdi, 100
bine yakın doktorumuz var Türkiye'de, ne yaptık bu doktorlar
için bugüne kadar? Özlük haklarını mı verdik? Çalışma
şartlarını mı değiştirdik? Türkiye'de doktor
dağılımını oturtturabildik mi Türkiye'nin
her tarafına demografik olarak? Yaptık, bir şey yaptık,
gönderemediğimiz anda Demoklesin kılıcı gibi
mecburi hizmeti çıkardık tekrar. Buradan hatırlıyorum,
Sayın Bakan "Böyle antidemokratik bir yasa olmaz, bu yasayı
kaldıralım." dediğinde ve kaldırdığında
Sayın Bakanı alkışlamıştım ben buradan
ve teşekkür de etmiştim. Ben, yapılanı hiçbir zaman
inkâr etmem. Ama, öyle oldu ki, biz buradan demiştik ki: Sayın
Bakan bunu kaldırıyorsun ama, Türkiye'nin dört bucağına
doktor gönderebilmek için, mezrasına, köyüne, mahallesine,
Siirt'ine, Van'ına gönderebilmek için 657 sayılı Yasa'ya
tabi tutalım, bir ücret skalası yapalım. Siirt'in falan
köyündeki hekime şunu veririm veya sağlık personeline,
şuradakine bunu veririm, Ankara'nın merkezinde de bunu
veririm. İşte buyur sana liste, doktora seçme hakkı veririm.
Oraya gidecek adamlar sıraya girerdi, torpil yaparlardı
doğuya ben gideceğim diye. Ama bunu yapmadınız,
tekrar mecburi hizmeti getirdiniz gitmiyor diye.
ÖNER ERGENÇ (Siirt)
- Şu anda Siirt Devlet Hastanesinde 80 tane uzman doktor var.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Hocam, benim ilçemde şu anda 13 tane uzman doktor var.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Şimdi, dedik ki, performans yanlış olur, çünkü
bunun içinden geliyorum. Performans, bir depoda yığılan
parayı oradan her gün alırsın, ama tükenir. Performansın
manası nedir? Devlet, bu cebinden alıyor, bu cebine koyuyor.
Bunu yapacağınıza, doktora, sağlık personeline,
geçinebilecek özlük haklarını verelim, yarın emekli
olduklarında insanca yaşamaları için bir hayat standardını
bunlara verelim dedik, olmadı. Ama şimdi Sayın Bakana
sorsanız, belki de çıkar söyler: "Doktorlar şu kadar
para alıyor." der. Herkes oraya göz dikmiş ya, yani performanstan
şu kadar para alıyor diye. Doğru, alıyor. Bu, günübirlik
Buna, burada,
bizim tıp dilinde "palyatif tedavi" derler, "günü
kurtarma" derler. Bu, emekliliğine ve
İleride altmış
beş yaşını doldurmasa bile cerrahların eli
titrer, artık, ameliyat da yapamaz. Bunların özlük haklarını
bu şekilde yapsak daha iyi olur diye düşünüyorum ve hâlen bu
sözümde ısrar ediyorum.
Bakınız,
yeni 32.500 sağlık personeli alınacak; hemşire,
ebe, sağlık memuru, yani, yardımcı hizmetler
alınacak. Keşke daha evvelden alınsaydı. Ama, bunu
niye alıyorsunuz demiyorum; ülkemin ihtiyacı var. Ama, bugün
olmasa daha iyi olurdu. Aklımdan, sanki, dilim varmamasına
rağmen, çok da söylemeyi istemememe rağmen, bana, biraz
da, seçim yatırımı gibi geliyor. Niye evvelden yapmadık
bunu? Ne vardı? Eksiğimiz var, ihtiyacımız da var,
artı, yetmiyor, sokaklarda, kaç senedir, ebe, hemşire,
sağlık memuru çocuklarımız boş geziyorlar
idi. Ha, bunu bugün yaptın diye seni çok fazla suçlamıyorum,
yine de kötünün iyisidir, ama, keşke daha evvel yapılsaydı.
Daha evvel yapılsaydı çok daha iyi olurdu. Hem de benim de
zihnimden, aklımdan sanki bu seçim yatırımıymış
gibi geçmezdi.
Sevgili arkadaşlarım,
sağlığın kıymetini, hekimin kıymetini,
hemşirenin kıymetini veya sağlık memurunun,
sağlık personelinin kıymetini en çok ne zaman anlıyoruz?
Hasta olduğumuzda anlıyoruz. Hasta olana kadar, doktormuş,
ebeymiş, hemşireymiş bana ne, ama hasta olduğumuzda
"Aman doktor, aman beni kurtar!" demesini çok iyi biliyoruz.
Ne olur, o zaman, burada biz Meclis olarak, bu insanların özlük
haklarını, çalışma şartlarını iyileştirsek
de, hani Avrupa Birliğine giriyoruz ya, Avrupa Birliği
şartlarına uydurmaya çalışsak madem. Ki, bu,
eğitim ve sağlık, Türkiye'nin, bizim birinci hedefimiz.
İnsanı
yaşat ki, siz yaşayasınız. Yani, insanı yaşatmak
için, her türlü şeyi yapmak için bizim ne eksiğimiz var? Niye
yapılmaz anlamam?
Bazen halk arasında
şöyle bir laf vardır: Sağlık personeli acından
ölse derler ki, çok yedi de öldü, çatladı öldü. Halk arasında
böyle de bir laf gezer. Ama, ben böyle olmadığını biliyorum
ve hekim arkadaşlarımın, sağlık personeli,
yardımcı personel arkadaşlarımın günde 50,
60, 100 hastaya baktıklarını biliyorum, bir hemşireye
15-20 tane hasta düştüğünü biliyorum, büyük şehirlerde
hastane koridorlarında yürüyemediğimi biliyorum. Orada,
o insanların nefesinden, basıncından oradaki hekimlerin
boğulacak şekle geldiğini görüyorum.
Daire başkanlığını
açacağız. Tabii açalım, ne var yani; onarım yapacak,
yurt dışında hastane de açacak, açsın. Burayı
da satar, fark etmez. Ama, bu 100 bin hekimin, belki 200 bine yakın
da yardımcı sağlık personelinin yaşam
şartlarını bence iyileştirelim diye düşünüyorum.
Ben olsaydım, buraya bir şey eklerdim.
Tabii, Sayın
Sağlık Bakanına sorduğunuzda size şunu söyleyecek:
"Maliye Bakanı vermiyor." Maliye Bakanı:
"Eğer doktorlara bir şey verirseniz diğer personel
de istiyor
" Elbette ki, tüm personelimizin yaşam şartlarını,
özlük haklarını iyileştirmek hükûmetlerin, iktidarların
bir görevidir. Ama, "önce sağlık" dediğimize
göre, "önce eğitim" dediğimize göre, bunlara bir
öncelik tanınmasında yarar vardır diye düşünüyorum.
Hiç unutmuyorum,
tesadüfen, şurada Sağlık Bakanını, Maliye
Bakanını, Çalışma Bakanını bir araya getirdim
"Şu işi halledin burada." dedim. Bana söylediği
laf Maliye Bakanının: "Ooo Hocam, doktorlar çok para
alıyor." Doktorlar duyun bunu: "Çok çok para alıyorlar."
dedi. Şöyle durdum: "Gönlüm istemiyor, ama erinde gecinde
sen o doktorlara bir gün uğrayacaksın, senin dediğin
gibi yapmayacak. O, yine, ne olursa olsun, vazifesini yapacak."
dedim.
Arkadaşlarım,
ben, nerede ne konuşursam çok da rahat söyleyen bir adamım
ve aldığımda bu cevabı Maliye Bakanından,
şöyle, Sağlık Bakanına baktım, Çalışma
Bakanına baktım, sadece gülümsedim. Yapacak bir şey
de yok. Adamın söylediği bu. Yani, böyle bir, insanları
küçümsemek, insanları giderayak suçlamak değil gayem.
Ama böyle bir şeyle karşılaştım ve Maliye Bakanına,
"Bu söylediğin lafı da hiç beğenmedim, şık
değil." dedim. Ama, olmadı.
Sevgili arkadaşlarım,
sağlık hakikaten çok mühim. Bu insanların yetişmesi
kolay değil. Emeğe saygılı olmak mecburiyetindeyiz,
emeğin karşılığını vermek mecburiyetindeyiz.
Nasıl biz burada gün geliyor gece gündüz çalışıyorsak,
onlar da gerektiğinde yirmi dört saat hastasıyla birlikte
olmak mecburiyetindeler. Ama, dediğim gibi, ben, Türkiye'de hekimlerin
azlığından değil, Türkiye'deki hekimlerin dağılışından
şikâyetçiyim. Türkiye'de hekim sayısı yeterlidir, ama
ileriye doğru bir plan yapılmasında yarar vardır.
Fakat, dediğim gibi, Ankara'nın göbeğinde aynı maaşı
verirsen, Siirt'te de aynı maaşı verirsen, oraya kimse
gitmez. İşte, o zaman, Demoklesin kılıcı gibi
antidemokratik bir yasayı getirirsin, doktorların önüne
koyarsın. "İster
yersin, ister yemezsin, bu, tabildot yemektir. Bunu yersen yersin,
yemezsen aç kalırsın. Çünkü, diplomanı vermem -elinde
ya- diplomanı vermem." Bence, yine buradan söylüyorum: Bu
mecburi hizmet yasası çok demokratik değildir, yanlış
bir yasadır, bu yanlıştan hükûmetlerin dönmesini istiyorum.
Sevgili arkadaşlarım,
tekrar söylüyorum: Bu aşağı yukarı bir veda konuşması
gibi. Hepinize başarılar diliyorum, çoluğunuza çocuğunuza
uzun ömürler diliyorum.
FİKRET BADAZLI (Antalya) -
Sağ olun Hocam. Hepimiz için.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Gönlüm hepinizin tekrar buraya dönmesini istiyor. Dönmeseniz
de hayatta başarılar diliyorum.
Hepinize saygılar, sevgiler
sunuyorum.
Hoşça kalın. (Alkışlar)
ABDULLAH ERDEM
CANTİMUR (Kütahya) - Muzaffer Bey, sen de gel inşallah.
FİKRET BADAZLI
(Antalya) - Seni seviyoruz Hocam.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kurtulmuşoğlu.
AK Parti Grubu
adına, Ağrı Milletvekili Sayın Kerim Yıldız.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET KERİM YILDIZ (Ağrı) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Sağlık
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifim üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken, geçtiğimiz pazar günü Ağrı ilimiz ve Hamur
ilçemizin köylerinde meydana gelen sel felaketinde hayatını
kaybeden 8 Hamurlu hemşehrime Allah'tan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum. Felaketi takiben, Sayın
İçişleri Bakanımız ile Afet İşleri Genel
Müdürümüz ve teknik bir heyet bölgeye giderek gerekli çalışmaları
yaptılar. Onlara hemşehrilerim adına teşekkür
ediyorum. Peşinden, Ağrı milletvekilleri olarak bizler
de, felaketin yaşandığı yerlerdeki vatandaşlarımızı
ziyaret ederek, acılarını, dertlerini paylaştık.
Hepsine buradan geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum, Allah
bir daha böyle acılar yaşatmasın.
Devletimiz bu
hadisede de büyüklüğünü göstermiştir. Hükûmetimiz tarafından
afeti müteakip acil ihtiyaçlar için valiliğimize yeterli ödenek
aktarılmış, hasar tespit çalışmalarına
başlamış, vatandaşlarımızın ihtiyaç
duyduğu çadır, gıda ve içecek ihtiyaçları karşılanmıştır
ve bu ihtiyaçlar karşılanmaya devam etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmelerine
başladığımız bu kanun teklifi ile sağlık
hizmetlerinin yerine getirilmesinin kolaylaştırılması,
vatandaşımıza kamu tarafından verilen sağlık
hizmetlerinin ulaşılabilir olmasını sağlayacak
bir düzenleme getirilmesi hedeflenmiştir.
Bu kanunla,
sağlık hizmet binalarının yapımı, onarımı,
bunların kontrol ve koordinasyon çalışmaları ile
kamu özel ortaklığı projelerinin yürütülmesi için
Sağlık Bakanlığının ana hizmet birimleri
içerisinde yer alacak iki daire başkanlığının
kurulması, insani ve teknik yardım amaçlı ve geçici süreli
olmak üzere Sağlık Bakanlığına yurt dışında
sağlık birimleri kurulması imkânı sağlanmış
olacaktır.
26/09/1989 tarih,
1417 sayılı Sağlık Bakanlığı oluru
ile inşaat, onarım, bakım ve bunlara ait kontrol, mimari
proje, kamulaştırma ve satın alma çalışmalarının
yürütülmesi görevleri, Araştırma, Planlama ve Koordinasyon
Kurulu Başkanlığına verilmişti. Bilahare
5436 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun ile Araştırma, Planlama ve Koordinasyon
Kurulu Başkanlığı kaldırılarak, Sağlık
Bakanlığı onayı ile bu görevler yeni kurulan Strateji
Geliştirme Başkanlığı uhdesine verilmiştir.
Belirtilen bu
görevler, Yatırım, İnşaat ve Onarım Daire
Başkanlığı bünyesinde yer alan Emlak İstimlak
Şube Müdürlüğü, Etüt Proje Şube Müdürlüğü, Yapım
Yönetim Kontrol Şube Müdürlüğü ve Yapım İhale ve
Keşif İnceleme Şube Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir.
Strateji Geliştirme
Başkanlığının görevleri 5436 sayılı
Kanun'un 15'inci maddesiyle sayılmıştır. Bunlardan
bazıları şunlardır: Ulusal kalkınma strateji
ve politikaları, yıllık program ve hükûmet programı
çerçevesinde, idarenin orta ve uzun vadeli strateji ve politikalarını
belirlemek, amaçlarını oluşturmak üzere gerekli çalışmaları
yapmak, idarenin görev alanına giren konularda performans ve
kalite ölçütleri geliştirmek ve bu kapsamda verilecek diğer
görevleri yerine getirmek, idarenin yönetimi ile hizmetlerin geliştirilmesi
ve performansla ilgili bilgi ve verileri toplamak, analiz etmek,
yorumlamak, idarenin görev alanına giren konularda hizmetleri
etkileyecek dış faktörleri incelemek, kurum içi kapasite
araştırması yapmak, hizmetlerin etkinliğini ve
tatmin düzeyini analiz etmek ve genel araştırmalar yapmak,
önemli mali konuların kontrol faaliyetlerini yürütmek, iç kontrol
sisteminin kurulması, standartların uygulanması ve
geliştirilmesi konularında çalışmalar yapmak.
Görüldüğü
gibi, Strateji Geliştirme Başkanlığının
görevleri, idarenin yönetim hizmetlerini ve performansını
artıracak kriterlerin geliştirilmesi, mali konularla
ilgili sistemin kurulması, geliştirilmesi gibi görevler
olup, inşaat, onarım, bakım işleri Strateji Daire
Başkanlığına kanunla verilmiş görevler arasında
yer almamaktadır. Bu işler, mahiyetleri itibarıyla
da kanunla verilmiş görevlerden çok daha farklı özellikler
arz etmektedir.
Strateji Daire
Başkanlığının, kendisine kanunla verilmiş
görevleri daha etkin ifa edebilmesi için, inşaat, onarım,
bakım veya bunlara ait kontrol ile koordinasyon çalışmaları,
mimari proje çalışmaları, kamulaştırma ve
satın alma çalışmaları gibi hizmetlere ilişkin
görevlerin yürütülmesi için "İnşaat ve Onarım Daire
Başkanlığı" ve "Kamu Özel Ortaklığı
Daire Başkanlığı" olmak üzere müstakil iki daire
başkanlığı kurulması gereklidir. Bu yasa teklifiyle,
Sağlık Bakanlığımızda bir "İnşaat
ve Onarım Daire Başkanlığı" ile "Kamu
Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı"
kuruyoruz. Bir maddeyle de, yurt dışında insani ve teknik
yardım amaçlı ve geçici süreli olmak üzere sağlık
birimleri kurmanın önünü açıyoruz.
Hükûmetimiz döneminde
önceki dönemlerle kıyaslanmayacak ölçüde yüksek sayıda
sağlık binası yapılmış, hastanelerimize
ihtiyaçların daha rahat karşılanabildiği modern
hasta odaları kazandırılmıştır. Önümüzdeki
süreç içerisinde de amaç, kamuya ait, kamunun sahip olduğu veya
kamunun işlettiği sağlık yapılarının
kapasitelerini, fonksiyonlarını güçlendirmek, buraları
çok daha konforlu, çok daha çağdaş hastaneler, sağlık
binaları hâline getirmek ve bu arada da sadece kamunun kaynaklarını
değil, özel sektörün kaynaklarını da yine Sağlık
Bakanlığının öncülüğünde milletin hizmetine
vermektir. AK Parti Hükûmeti genel bütçeyle, döner sermaye bütçesiyle,
il özel idare bütçeleriyle sağlık yatırımı
yapmaya devam etmektedir.
Ancak, artan kaynak
ihtiyacının bir sonucu olarak, kamu özel ortaklığı
da bir yatırım aracı olarak kullanılacaktır.
Kamu özel ortaklığıyla yapılmak istenen, özel teşebbüs
finansmanıyla hastane binalarının yapılması
ve yapılan bu binaların Sağlık Bakanlığınca
uzun süreli olarak kiralanmasıdır. Bu, çağdaş bir
yatırım aracının kullanılmasından ibarettir.
Hastane yine kamunun hastanesi olacak, yine kamu adına orada
hizmet verilecek, ama binalar daha hızlı bir süreç içerisinde
yenilenebilecektir, onarılabilecektir. Kamu özel ortaklığıyla
ilgilenecek özel ihtisas sahibi bir dairenin kurulmasıyla bu
husustaki uygulamalar hızlandırılmış olacaktır.
Vatandaşımıza sağlık hizmeti verme konusunda
bu kanunla hayırlı bir iş yapmış olacağız.
Benzer uygulamalar
diğer bazı bakanlıklarımızda ve Avrupa ülkelerinde
bulunmaktadır. Bu dairelerin kurulmasıyla aynı zamanda
usulsüzlüklerin de önüne geçilmiş olacaktır.
Yine, bu teklif
ile Sağlık Bakanlığının, 13/12/1983 tarihli
ve 189 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Yurt Dışı Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname hükümlerine göre, yurt dışında, insani ve
teknik yardım amaçlı ve geçici süreli sağlık birimleri
kurmak ve işletmek imkânı tanınarak, günün şartları
göz önünde bulundurulmak suretiyle ihtiyaç görülen yabancı
devletlerde sağlık birimi kurulması ve işletilmesi
amaçlanmaktadır.
Yurt dışında
sağlık birimleri kurmayla ilgili ihtiyaç da şuradan
kaynaklanmıştır: Hükûmetimizin, özellikle, Afganistan
ve Sudan başta olmak üzere bazı ülkelere son üç dört yılda
insani ve sağlık amaçlı çok ciddi teşebbüsleri ve
yardımları olmuştur. Bu teşebbüslerden biri de
hem Afganistan'da hem de Sudan'da sağlık binaları yapmak
şeklindedir, ama, mevcut mevzuatımız Sağlık Bakanlığına
bu yapma iznini vermemektedir. Bu teklifle Afganistan'da, Sudan'da,
tabii ki, daha sonra ihtiyaç olacak diğer ülkelerde, Sağlık
Bakanlığımız, insani ve sağlık amaçlı
yatırım yapma imkânına kavuşmuş olacaktır.
NURİ ÇİLİNGİR
(Manisa) - Orada da kiralansın.
MEHMET KERİM
YILDIZ (Devamla) - Diğer taraftan, bu amaçla görevlendirilen
personele, Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen aylık
ödeme yapılacağı da teklifte belirtilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; insana hizmeti her
şeyin üzerinde tutan bir iktidar olarak, sağlıkla ilgili
ihtiyaçların ne kadar vazgeçilmez olduğunun farkındayız.
Bu ihtiyaçları hakkıyla karşılayabilmek için,
sağlık sistemimizi ve ülkemizin genel sağlık göstergelerini
çağdaş seviyeye çıkartmak üzere Sağlıkta Dönüşüm
Programını hayata geçirdik. Bu programla, sağlık
hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması,
hizmet kalitesinin artırılması, Sağlık Bakanlığının
planlama ve denetleme rolünün güçlendirilmesi, akılcı
ilaç ve malzeme kullanımının sağlanması, genel
sağlık sigortası sisteminin oluşturulması
hedeflenmiştir. Bu kapsamda, kamuya ait hastaneler tek çatı
altında toplanmıştır. Performansa dayalı ek
ödeme uygulamasıyla, personel motivasyonu ve verimlilikte
iyileşmeler sağlanmıştır. Aile hekimliği
uygulamaları sürdürülmektedir. Sağlık Bakanlığı,
daha verimli ve etkili sağlık hizmeti sunabilmek için personel
ihtiyacını hızla gidermektedir. Son olarak, sözleşmeli
personel statüsünde 32.444 sağlık personeli alımı
yapılacaktır. Bunlardan diş hekimi ve eczacı atamaları
noter huzurunda, diğer personel atamaları ÖSYM tarafından
yapılacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
Meclis, bugün, son çalışmalarını yapmaktadır,
Meclisin son çalışma günü. Bu son konuşmamda bazı
arkadaşlarımı anmadan geçemeyeceğim. Kasım
2002'de bizimle beraber bu Mecliste bulunan bazı arkadaşlarımız,
şu anda içimizde bulunmamaktadır, Hakk'ın rahmetine
kavuşmuşlardır. Başta, Ağrı Milletvekilimiz
Mehmet Melik Özmen olmak üzere, Bursa Milletvekilimiz, Meclis
Başkan Vekili Ali Dinçer, Kütahya Milletvekilimiz Halil
İbrahim Yılmaz, Yozgat Milletvekili İlyas Arslan, Gaziantep
Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Samsun Milletvekili Sezai
Önder'i rahmetle anıyorum. Allah'ın rahmeti, bereketi üzerlerine
olsun.
TUNCAY ERCENK
(Antalya) - Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'i unuttunuz.
MEHMET KERİM
YILDIZ (Devamla) - Konya Milletvekilimiz Nezir Bey'e de Allah'tan
rahmet diliyorum. Ruhları şad olsun. Kendilerini unutmayacağız,
hatıraları kalbimizde yaşayacaktır. (Alkışlar)
Bu duygu ve düşüncelerle,
bu kanun teklifinin ülkemize hayırlı olmasını
diliyorum. 23 Temmuzda burada buluşmak umuduyla hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Yıldız.
Komisyon
adına, Sayın Komisyon Başkanının söz isteği
var.
Komisyon
Başkanımız Sayın Cevdet Erdöl, buyurun.
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 22'nci Dönemin son çalışma gününde hepinizi
en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
tabii, dört buçuk yıl geldi geçti, ama, bu kubbede hoş bir seda
bırakabildiysek ne mutlu bizlere.
Bizler, sağlık
sistemini gerçekten çağdaş normlara ulaştırabilmek
için çok gayret sarf ettik, hep birlikte bunu başardık. Gerek
sağlık alanında gerek çalışma hayatında
Komisyonumuzu ilgilendiren diğer, özürlüler gibi, sosyal yardımlar
gibi, aile hayatı gibi, kadın ve aileyle ilgili sorunlarda
pek çok kanuna Komisyonumuz bu Meclisin katkılarıyla imza
attı. Bunlar içerisinde elli üç tane tasarı ve teklif kanunlaştı.
Gerçekten, bu konuda
bizlere çok ama çok destek veren değerli milletvekillerimiz ve
bakanlarımız oldu. Ben, bunları, hassaten bu son konuşma
gününde anmak istiyorum. Gerek iktidar gerek muhalefet milletvekillerimiz
Komisyonumuzda bir kardeşlik havası içerisinde, asla çatışma
olmaksızın, asla kavga olmaksızın, bir ihtisas komisyonunun
olması gerektiği gibi çalıştılar. Kendilerine
hassaten teşekkür ediyorum. Komisyon dışından gelip
de bize katkı veren milletvekillerimiz oldu, onlara da ayrıca
teşekkür ediyorum. Sivil toplum kuruluşlarından gelip
destek verenlere, bürokrat olarak gelip fikirlerini açıklayanlara
ve İçişleri Komisyonu Başkanımıza, tabii,
odasını işgal ettiğim için, ayrıca teşekkür
ediyorum. Komisyon çalışanlarını ve gerek iktidardan
gerek muhalefetten Meclisimizin değerli grup başkan vekillerini
-bizlere kanunların çıkmasında oldukça yardımcı
oldular- ve Komisyonumuzu ilgilendiren, daha doğrusu ilgi
alanındaki kanunlarda bize destek olan Sayın Beşir Atalay
Bey'i, kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanımız Sayın
Nimet Çubukçu Hanımefendi'yi ve eski Bakanımız Güldal
Akşit Hanımefendi'yi, Çalışma Bakanımız
Murat Başesgioğlu Bey'i ve hassaten Sağlık Bakanımız
Profesör Recep Akdağ'ı gerçekten çok ama çok teşekkür
ederek anmak istiyorum, burada kayıtlara geçmesi bakımından.
Tüm Bakanlar Kurulu üyelerine ve Sayın Başbakanımıza
da sağlığa vermiş olduğu bu destekten dolayı
teşekkürlerimi, burada, bir borç olarak iletmek isterim.
Kamu özel ortaklığıyla
ilgili de, bu kanunla ilgili de bir iki kelime söylemek istiyorum.
Kamu özel ortaklığı, zannedildiği gibi, özel
şirketlerin Sağlık Bakanlığında büro açması
gibi değildir. Özel şirketlerin, para sahibi olan kişilerin,
devlet tarafından bunlara imkânlar sağlanarak, hastaneler
yapmasından başka bir şey değildir.
CANAN ARITMAN
(İzmir) - Kendi ağzınızla söylüyorsunuz, devlet
imkânı sağlamak
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla)
- Aynen "yap-işlet-devret" gibi "yap-kirala-devret"
olacak, bunu anlamayacak kadar gerçekten zor olduğunu zannetmiyorum.
Nasıl yap-işlet-devret varsa, yapıyor bir kişi
Ama,
bunların hepsi şeffaf ihale metoduyla yapılıyor.
İhaleyle, bir iş adamı alıyor, bir hastaneyi yapıyor,
Sağlık Bakanlığı da o hastaneyi kiralıyor,
belli bir dönemin sonunda da hastane, yine, Sağlık Bakanlığına
kalıyor. Bu kadar basit bunu anlamak. Bunu hassaten bilgilerinize
tekrar sunmak istiyorum ki
CANAN ARITMAN (İzmir) - Hastane
nasıl yapılır anlatacağız şimdi.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla)
- Bunların hepsinin ihaleyle yapılacağını,
"sen bunu yap" şeklinde değil, ama açık, şeffaf
ihaleyle yapılacağını herkesin bilmesini istiyorum.
Personel politikalarında
da, sayın milletvekilleri, çok önemli değişiklikler
yapıldı. Sağlık Bakanımıza bu konuda da
teşekkür ediyorum. Şeffaf atama yöntemini getirerek,
Sağlık Bakanlığında her şeyin İnternet
üzerinden yapıldığı, noterler tarafından atamaların
yapıldığı şeffaf bir dönem başlattık.
Bunu hep birlikte yaptık, milletvekilleri olarak hepimizin,
hepinizin bu çorbada tuzu var. Bu neyi getirdi? Gerçekten, bir insanın nereye,
nasıl tayin edilebileceğini. Eski dönemlerde nasıl
olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu dönemde de İnternet üzerinden,
şeffaf bir şekilde yapılmasını başlattılar.
Bunun böyle devam edeceğini, milletimizin, memleketimizin
ihtiyacı olan hekimlerin, yurt sathına, güzel ve dengeli
bir şeklide dağılacağını bilmenizi istiyoruz.
Bunun pek çok örneğini de şu günlerde herkes görmektedir.
Biraz önce, bir Diyarbakır milletvekili arkadaşımız
Sayın Sağlık Bakanımıza bir bilgi notu iletti:
Çermik'te bir hastanenin bu dönemde açıldığını,
250 bin kişinin son iki yılda burada muayene olduğunu
Bu önemli, sadece bir örnek.
Değerli arkadaşlar,
sözleşmeli hekimlerle, uzman hekimlerle ilgili bir bilgi notu
da size arz etmek istiyorum: Sözleşmeli olarak başlayan hekim
arkadaşların hepsi, istedikleri zaman devlet memuru olabilirler
-bir kere bunun altını çizelim- istedikleri zaman devlet
memuru olabilirler, sözleşmeli olarak kalmalarına gerek
yok, ama sözleşmeli olarak kaldıkları müddetçe ve performansa
dayalı hizmet ürettikleri müddetçe daha çok ücret alacaklarını
da onlar da biliyor, herkes de biliyor. Bunun için
CANAN ARITMAN
(İzmir) - Niye sokaklarda bu doktorlar? Neden feryat figan içindeler?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Şimdi, performansa dayalı,
muayenehanesi olmayan hekimlerin performansa dayalı olarak
daha çok ücret aldıklarını, 5,5-6 milyar -eski hesapla-
para aldıklarını da hepimiz bilmekteyiz. Bundan, hekimlerimiz
de diğer sağlık çalışanları da memnun. Performansta,
yalnız, şunu söyleyeyim ki, hekim arkadaşlarıma
haksızlık ediliyor: "Efendim, gelen herkese şu
şu tahlilleri yaptırıyorlar ve çok performans alıyorlar."
Bu, külliyen yalan bir ifadedir.
ALİ ARSLAN
(Muğla) - Sayın Bakan söylüyor bunu.
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Tekrar altını çiziyorum,
yapılan tetkiklerden değil de hastaya yapılan hizmetlerden,
muayenelerden ve ameliyatlardan, hastayla ilgili, bizatihi hastaya
yapılan hizmetlerden performans alınmaktadır. Bunu da
burada, kayıtlara geçmesi bakımından ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
kıymetli arkadaşlar, bakınız, eğer Sosyal Sigortalar
Kurumu mensupları, Bağ-Kur'lular, üniversite hastaneleri
dâhil her hastaneye, şu andan sonra, 15 Hazirandan sonra gidebilecekler.
Sigortalılar gibi Bağ-Kur'lular, yeşil kartlılar
bütün eczanelerden ilaç alabiliyorlar. Herkes her hastaneye gidebiliyor.
Bu sistemi 22'nci Dönem Parlamentosu başardı. Eğer bunu
bundan önceki iktidarlar ve Parlamento başarabilmiş olsaydı,
gerçekten, cakasından, tafrasından geçilmezdi hiç kimsenin.
Bu çok önemli başarıya hep birlikte imzalar attık.
Heyet raporlarının
tek imzaya düşürülmesi, milletimizi, hastalarımızı
çok ama çok rahatlattı. Bundan dolayı da Sayın Bakanımıza
çok teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
tabii, bu arada kırgınlıklar olmadı mı, Meclisimizde
tatsızlıklar olmadı mı? Keşke olmasaydı.
Lafa geldiği zaman Hacı Bektaş Veli'den, Hacı Bayram
Veli'den, Yunus Emre'den "sevelim sevilelim" diye konuşuyor
arkadaşlarımız, ama kürsüye çıktıklarında
da kırmadık çam, devirmedik çam bırakmıyorlar.
Onun için, gerçekten sevip sevelim. Hiç kimseye sevgiden zarar gelmez.
Bakınız, yani -çok affedersiniz- bir kedi yavrusunu, bir
köpek yavrusunu dahi sevseniz, onun, sizin sevdiğinizi anladığını
bilmeniz lazım. Hiçbir hayvan onu seven insanı incitmez.
Kaldı ki, insanlar birbirini sevdiklerinde, birbirlerini hiç
incitmezler. Dolayısıyla, gerçekten, ya olduğumuz gibi
görünelim ya göründüğümüz gibi olalım, ama sevelim, sevilelim.
ATİLLA KART
(Konya) - İşin esası bu işte: Ya olduğun gibi görün
ya göründüğün gibi ol!
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
kıymetli milletvekilleri...
İ. SAMİ
TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, sözde değil, özde
söyleyin!
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Söyleyeyim efendim, söyleyeyim.
Şimdi, milletvekillerimizin...
Tabii, öğretmenleri, halkımız, öğretirken görmek
ister, öğrencileri sınıfta görmek ister, milletvekillerini
de milletvekilliği yaparken bu sıralarda görmek ister.
Ya
Özde bir cevap aldınız mı?
İ. SAMİ
TANDOĞDU (Ordu) - Yok. Hayır,
hiç sanmıyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ne oldu?
Ne dedin sen şimdi?
CANAN ARITMAN (İzmir) - Kel alaka
bir cevap.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla)
- Anlamanız lazım.
Evet, değerli arkadaşlar,
biraz önce Sayın Kerim Yıldız'ın da söylediği
gibi, 22'nci Döneme başlarken birlikte olduğumuz arkadaşlarımızdan
aramızda olmayanlara Allah'tan rahmet diliyorum. 23'üncü Dönem
için sağlık ve mutluluk içerisinde çalışma diliyorum
hepinize. Allah ülkemize hayırlar versin. 22 Temmuzdaki seçimlerin,
ülkemiz, milletimiz, memleketimiz için huzur, başarı ve
mutluluk getirmesini temenni ediyorum.
Sağlıklı
günlerde buluşmak dileğiyle en kalbi duygularımla
sizleri ve yüce milletimizi selamlıyorum efendim.
Teşekkür
ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Erdöl.
Tümü üzerinde
konuşmalar tamamlanmıştır.
Bir soru var.
Sayın Kart, soruyor
musunuz?
ATİLLA KART
(Konya) - Evet efendim, soracağım.
BAŞKAN - Buyurun.
ATİLLA KART
(Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Vasıfsız
kadrolaşmanın yoğun olduğu bakanlıkların
başında Sağlık Bakanlığı gelmektedir.
9 Eylül 2006 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Görevde Yükselme
ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği, bu haksız
atamalara meşruiyet kazandırmak amacıyla çıkarılmıştır.
Bu çerçevede sorularımı soruyorum.
Uzman hekim yerine
pratisyen hekimler neden ağırlıklı olarak başhekim
sıfatıyla görevlendirilmişlerdir? Bunun yasal ve
tıbbi gerekçesi nedir? Böyle bir görevlendirme, kadrolaşma
ve görevi kötüye kullanma anlamına gelmez mi? Kamu bütçesinin
yandaş ve siyasi ilişkiler içinde talan edilmesi sonucunu
doğurmaz mı?
Yine, bağlı
olarak soruyorum: 9 Eylül 2006 tarihinde çıkartılan yönetmelik,
bir anlamda, daha evvel yapılan atama ve uygulamaların hukuka
aykırı olduğunun kabulü anlamına gelmez mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Kart.
Sayın Bakan
cevaplandırıyor musunuz?
Buyurun.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Değerli Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Sayın Kart,
mutat alışkanlığı olduğu üzere soru sormak
yerine yorum yapmayı aslında tercih etti. Bunlar, siyasi
mesajlar olarak, vermek üzere böyle bir tavrının olduğunu
biliyorum.
ATİLLA KART
(Konya) - Ben çok açık bir şekilde soruyorum, siz de soruya
cevap verin; bunu bir öğrenin artık.
İ. SAMİ
TANDOĞDU (Ordu) - Niye hakaret ediyorsun!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Eğer bekleyecekseniz sorunuzun cevabını
vereyim Sayın Kart.
ATİLLA KART
(Konya) - Sataşmadan cevap vermesini öğrenin.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - İsterseniz cevap vermeyebilirim.
Arzu ediyorsanız size cevap vermeyebilirim.
ATİLLA KART
(Konya) - Sayın Bakan, cevap vermesini öğrenin.
BAŞKAN - Sayın
Kart, bakın, o ifadeniz yanlış efendim.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Siz soru sormayı öğreneceksiniz
önce.
ATİLLA KART
(Konya) - Hiç olmazsa bu kadarını
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sabrederseniz, ben size cevap vereceğim.
BAŞKAN - Lütfen
Sayın Kart, müdahale etmeyelim.
Buyurun.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - "Vasıfsız kadrolaşmanın
başında Sağlık Bakanlığı gelmektedir."
iddiası, tamamen şahsi bir yoruma dayalı, gerçek olmayan
bir iddiadır. Sorunuzun cevabı.
Uzman hekim yerine
pratisyen hekimlerin de başhekim yardımcısı olabilmesi
son derece tabii karşılanmalıdır, çünkü sonuçta
yapılan yöneticiliktir. Uzman hekimlerin belli alanlarda yöneticilik
yapması ne kadar tabiiyse, pratisyen hekim değerli meslektaşlarımızın
da yöneticilik yapabilecekleri o kadar tabiidir.
Kaldı ki,
Türkiye'de ciddi bir uzman hekim eksikliğimiz olduğu için,
hastanelerde diğer görevlerde bulunan pratisyen arkadaşlarımızın
bir yandan da yöneticilik yapması, yalnızca verimliliği
artırmaya yöneliktir. Bu "yandaşlar", "talan" kelimeleri
falan, onun için söylüyorum. Yani, bunlar
ATİLLA KART
(Konya) - Raporlara bağlı Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Bir soru sorarken objektif bir soru sorulur,
o objektif soruya bir cevap verilir. Siz yorum yapıyorsunuz.
ATİLLA KART
(Konya) - Teftiş kurulu raporlarına bağlı, Sayın
Bakan.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Biz, Sağlık Bakanlığına
objektif atama kriterlerini getirdik, şeffaf atama kriterlerini
getirdik. Sağlık Bakanlığının
ATİLLA KART
(Konya) - Savcılar orada isyan ediyor size!
BAŞKAN - Sayın
Kart, müsaade eder misiniz.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Kart, bakın, lütfen, bu demokrasi
kültürünü biraz içselleştirin. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bir soru sordunuz, ben size cevap veriyorum. Bütün, cevap verdiğim
her cümle boyunca itiraz ediyorsunuz. O zaman ya sormayın ya dinleyin!
ATİLLA KART
(Konya) - Doğru cevap vermiyorsunuz!
TUNCAY ERCENK
(Antalya) - Ama siz cevap verirken tahrik ediyorsunuz!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Ya sormayacaksınız ya size cevap
verilirken dinlemeyi bileceksiniz, öğreneceksiniz. Bunu içselleştirin
lütfen. Yani, soru sormanın maksadı, bir yorum yapıp,
sonra da buna cevap verilirken itiraz etmek değildir.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Beş yıldır öğrenemediler, bugün mü
öğrenecekler Sayın Bakan.
BAŞKAN - Lütfen
TUNCAY ERCENK
(Antalya) - Siz de cevap verirken tahrik etmeyin Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sağlık Bakanlığı,
dört buçuk yıllık süre içerisinde personel atamalarının
nasıl şeffaf biçimde yapılabileceğini, nasıl
hakkaniyetin bütün personele uygulanacağını bütün
Türkiye'ye göstermiştir. Benim devraldığım Bakanlıkta,
maalesef, personel atamalarıyla ilgili dedikodular ayyuka
çıkmıştı. Bugün, hamdolsun, Türkiye'de artık
bunlar tamamen ortadan kalkmıştır.
İ. SAMİ
TANDOĞDU (Ordu) - Ayyuka çıktı, ayyuka!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Bütün atamalarımız objektif
ölçüler içerisinde, belli kurallar içerisinde, belli liyakat ve
hakkaniyet ölçüleri gözetilerek yapılmaktadır.
Teşekkür
ediyorum.
İ. SAMİ
TANDOĞDU (Ordu) - Belli oluyor, belli oluyor!
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi
okutuyorum:
SAĞLIK BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ
HAKKINDA
KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 13/12/1983
tarihli ve 181 sayılı Sağlık Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
8 inci maddesine aşağıdaki (j) ve (k) bentleri eklenmiş
ve aşağıdaki daireler aynı Kararnameye ekli 1 sayılı
Cetvelin "Ana Hizmet Birimleri" bölümüne ilave edilmiştir.
"j) İnşaat
ve Onarım Dairesi Başkanlığı,
k) Kamu Özel Ortaklığı
Daire Başkanlığı,"
BAŞKAN - Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına
Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Özyurt.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Ağrı Milletvekili
Mehmet Kerim Yıldız ve 11 Milletvekilinin; Sağlık
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini
sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
sağlık denilince insanın aklına hepimizi ilgilendiren
konular gelmektedir. Ancak, neresinden başlayayım
Sağlık Bakanlığı konusu gelince
Onu da
açık söyleyeyim. Oturup şöyle bir göz gezdirdim, dedim ki, neler
anlatayım yani
Değerli arkadaşlarım,
değişim programı diye bir şey tutturdunuz, her
şeyi değiştiriyoruz diye yerleşmiş, kökleşmiş,
son derece iyi çalışan kurumlarımızı hep böyle
altüst ettiniz ve bunun adına da "değişim" dediniz.
Arkadaşlar, değişim iyi yönde olur. Değişim dediğiniz
şey, iyi tarafa doğru giderseniz değişim olur. Kötüye
doğru giderseniz değişim olmaz bu, kötüye gitmek olur.
Birkaç tane örnek
vermek istiyorum. Mecburi Hizmet Yasası, Sağlık Bakanlığının
bana göre sınıfta kaldığı sınavlardan
bir tanesidir. Kötü puan almış demeyeceğim, sınıfta
kalmıştır Sağlık Bakanlığı bu konuda.
105 bin hekimi olan Türkiye Cumhuriyeti'nde, arkadaşlar, iktidara
gelirken bütün meydanlarda bağırdınız: "Mecburi
hizmeti kaldıracağız, bu bir zulümdür, bunu kaldıracağız."
dediniz. Tamam, geldiniz iktidara ve mecburi hizmeti kaldırdınız.
Altı ay geçmedi arkadaşlar, "Mecburi hizmeti getiriyoruz."
dediniz ve getirdiniz değerli arkadaşlarım. Dünyanın
hiçbir memleketinde, totaliter idareler hariç hiçbir memleketinde
bir meslek grubuna bu kadar eziyet edilmemiştir.
Tıp fakültesi
altı sene okunur arkadaşlar. Çoğunuz tıp fakültesi
okumadığınız için bunu hatırlatmak istiyorum.
Altı sene tıp fakültesi okunur, dört yıl ihtisas yapılır.
Şöyle bir toplarsanız, yükseköğrenim süresi on
yıldır. Siz buna diyorsunuz ki: "Mezun olur olmaz size
bir iki yıl mecburi hizmet." Uzman olursa bir iki yıl mecburi
hizmet daha koyuyorsunuz. Düşünebiliyor musunuz, on yıl,
on dört yıl çalıştırıyorsunuz bu insanı.
Hangi meslek grubuna bunu yapıyorsunuz arkadaşlar? Mühendise
mi yapıyorsunuz, mimara mı yapıyorsunuz, hukukçuya
mı yapıyorsunuz, öğretmene mi yapıyorsunuz? Hiçbirine
yapmıyorsunuz efendim.
TEVFİK AKBAK
(Çankırı) - Askere
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Efendim, bakın, laf atarsanız cevap veririm. Lütfen
susun, dinleyin.
Asker girerken
der ki: "Ben askerim, nereye gönderirseniz giderim." Öyle
değil.
CAVİT TORUN
(Diyarbakır) - Hakimler, savcılar
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Onlar da öyledir efendim.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Beşinci bölgeden başlarlar.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Hayır efendim.
Şimdi, arkadaşlar,
hekimleri alıyorsunuz, "Sen mecbursun, şuraya gideceksiniz."
diyorsunuz. Arkadaşlar, hekimlik sevgiyle yapılan bir
iştir. Kendiniz hastaneye gittiğinizde eğlenceye değil,
mecbur olduğunuz için gidersiniz, zor günlerinizde gidersiniz
efendim.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Hangi hâkim istediği yerde görev yapıyor?
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Lütfen susar mısınız. Susun da dinleyin,
lütfen dinleyin.
CAVİT TORUN
(Diyarbakır) - Ama bir dakika
Hangi hâkim, hangi savcı istediği
yerde görev yapabiliyor?
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Efendim, bakın, konuşmak istiyorsanız gelir
burada konuşursunuz.
BAŞKAN - Sayın Torun, lütfen
dinleyelim, beğenmeyebiliriz efendim.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Ama yanlış söylüyor efendim.
BAŞKAN - Yanlışını
kürsüde düzeltin.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Dört buçuk
yıl bitiyor, beş yıla geliyoruz arkadaşlar, kesinlikle
dinlemeyi öğrenemediniz. Gelin, burada söyleyin fikirlerinizi. Deyin
ki: "Bu böyle değil, yanlış." deyin. Demiyorsunuz.
Arkadaşlar,
hiçbir mesleğe bu eziyet yapılmamıştır. Diyorsunuz
ki: "Doktoru gönderemiyoruz." Doktoru göndermek için bazı
çekici şeyler var. Örneğin, tıp fakültesi mezunu olmuş
pratisyen hekime diyorsunuz ki: "Mecburi hizmete gönderiyoruz."
Ona deyin ki: "Mecburi hizmete gidilecek olan zor yerler, kötü
koşulları olan yerlere giderseniz TUS sınavınızda
size şu kadar puan veririm, eklerim." Bu, dünyanın birçok
yerinde böyle yapıldı. TUS sınavında puan vererek
buraları cazip hâle getirirsiniz. Bunu yapmadınız.
Zorla gönderiyorsunuz insanları. Zorla hekimlik yapılmaz
beyler. Gecenin 2'sinde insanı kaldırıp da "Kalk,
benim karnım ağrıyor." derseniz, o insan, bu
işi zevkle, isteyerek yapmaz. Yapmayın bunu. Yanlış
yapıyorsunuz.
Hâkimliği
örnek gösteriyorsunuz. Hâkim sabah 9'da gelir, saat 5'te işini
bitirir. Doktorluk öyle değildir. Doktorluk yirmi dört saat
olan bir iştir.
Hekim için hiç
önemli olmayan bir şey sizin için çok önemli olabilir. Gece kaldırırsınız,
hekim gelir başınıza der ki: "Şu ağrı
kesiciyi alsaydınız bu iş bitecekti." Ama, bunun
için de sizi azarlamaz.
Dediğim gibi,
bu Mecburi Hizmet Yasası'nda Sağlık Bakanlığı
sınıfta kalmıştır. Öyle şey falan değil,
kötü not almış değil, sınıfta kalmıştır
arkadaşlar.
Sağlık
Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasası'nı değiştireceğiz
diye tutturdunuz. Aile hekimliği yapacağız diye son birkaç
denemeniz var. Onların da ne olacağı belli değil.
Bu da hiçbir başarılı bir uygulama değildir. Bunda
da, dediğim gibi, Sağlık Bakanlığı sınıfta
kalmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
bugüne kadar hiçbir iktidarın yapmadığı ve Türk
hekimlerine, bana göre, en büyük hakareti siz yaptınız. Dediniz ki: "Ben yabancı
hekim getiririm, istersem 100 dolara da hekim çalıştırırım."
ZAFER HIDIROĞLU
(Bursa) - Gitmiyor, ne yapalım?
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Bu olmaz arkadaşlar.
ZAFER HIDIROĞLU
(Bursa) - Ne olacak doğudakiler?
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Gitmenin yolu var, onu bilmiyorsunuz.
ZAFER HIDIROĞLU
(Bursa) - Söyle, o yolu söyle.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Yolunu bilmiyorsunuz, çünkü çıkmaz yoldasınız.
Yanlış bir yola girmişsiniz, ille "Bildiğim
yolda giderim." diyorsunuz.
ZAFER HIDIROĞLU
(Bursa) - Söyle, öğrenelim.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Şimdi, aynı yere gelecek olursanız, şurada
360 kişisiniz, Cumhurbaşkanını seçemediniz. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) - Yahu, bırak Allah aşkına!
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Biz değil
Ee, işte, bilmediğiniz için
ÖNER ERGENÇ (Siirt)
- Ne alakası var?
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Çok alakası var. Bilmiyorsunuz, yöntemi bilmiyorsunuz.
ZAFER HIDIROĞLU
(Bursa) - Söyle.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Kör bir yola girmişsiniz. Karşıda yazıyor
"Bu yol çıkmaz." tabelası var. "Hayır,
çıkar." diyorsunuz.
ÖNER ERGENÇ (Siirt)
- Yalan yanlış şeyler anlatıyor.
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) - Saçmalıyor, ne yalan yanlışı!
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Arkadaşlar, bakın "Yalan." derseniz
ben de size ağırını söylerim.
Dediğim gibi,
105 bin hekimi var Türkiye'nin, dağılımını yapamadınız,
"Yabancı memleketten hekim getiririm." diye tutturdunuz.
Nereden gelecek yabancı hekim? Türki cumhuriyetlerden getirmeye
çalışıyorsunuz. Onların çoğunu, arkadaşlar,
Yüksek Öğretim Kurulu zaten diplomaların denkliğini
kabul etmiyor. Yapmayın böyle şeyleri. Burada elli kere
söyledik, "Yapmayın, yanlış yapıyorsunuz."
dedik, zorla durdurduk.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Yapamadılar.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Yapmadınız değil, biz durdurduk.
ZAFER HIDIROĞLU
(Bursa) - Ne yapalım? Çözümü söyle, çözümü.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Zorla durdurduk "Yapmayın." diye.
Değerli arkadaşlar,
kırk yıllık ben cerrahım. Buraya getirdiniz, dediniz
ki: "Anestezi teknisyenleri tek başına anestezi verebilir."
Hiçbiriniz, şurada oturanların hiçbirisi bir anestezi
teknisyeninin altına, ameliyat masasına yatıp da
fıtık ameliyatı olmaz. Yakınlarınızı
da yaptırmazsınız, ama vatandaş olunca "Vatandaş
gitsin, teknisyende olsun." diyorsunuz. Teknisyene ihtiyaç
yok mu? Vardır tabii. Ama, teknisyen, anestezi uzmanının
olduğu yerde anestezi verebilir. Siz "Vatandaş gitsin,
en kötü şartlarda ameliyat olsun." diyorsunuz, ama bana gelince
"Ben en iyi cerrahı isterim. En iyi anestezist kim, onu söyleyin, ben orada ameliyat
olayım. En iyi hastanede ameliyat olayım." diyorsunuz.
Bu mu sizin fakir gureba edebiyatınız Allah'ınızı
severseniz beyler? Yapmayın yahu!
CÜNEYİT KARABIYIK
(Van) - Kim öyle dedi?
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Dediğim gibi, Sağlık Bakanlığı,
bana göre, bütün bunları şöyle koyacak olursanız, tümüyle
sınıfta kalmıştır.
EYÜP AYAR (Kocaeli)
- Millet öyle düşünmüyor. Sana göre
Millet takdir ediyor.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Göreceğiz
Göreceğiz
22'sinde, 22 Temmuzda
saçlarınız dökülecek öne, göreceksiniz ak mı, kara
mı.
EYÜP AYAR (Kocaeli)
- Hep aynı şeyleri söylüyorsunuz.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Belediye seçimlerinde de öyle söylüyordunuz.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, buraya gelirken Sayın
Fatsa "Sizi alkışlayacağım." dedi, ama üzgünüm,
ben kendisine birkaç şey söylemek istiyorum. Dedi ki: "Buraya
geldiğinizde hep laiklik, demokrasi ve cumhuriyet edebiyatı
yapıyorsunuz."
EYÜP AYAR (Kocaeli)
- Şimdi uzmanlık alanınıza girdiniz!
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Arkadaşlar, zincir en zayıf noktasından kopar.
Bizi korkutan o. Sizin zayıf noktanız orası, onu biliyoruz.
Laiklik, demokrasi ve cumhuriyet sizin zayıf noktanız.
Onun için korkuyoruz, onun için bunu dile getiriyoruz. Amacımız
bu. Neden gocunuyorsunuz? Gocunmayın.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Gocunmuyoruz ki.
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) - Siz korkuyorsunuz.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Hayır, biz dile getiriyoruz, siz de deyin ki
"Böyle bir şey yok arkadaşlar, niye telaş ediyorsunuz."
deyin. Varsa cesaretiniz bunu söylersiniz.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - Hiçbir sorunumuz yok.
BAŞKAN - Sayın
Özyurt, bir dakikanızı rica edebilir miyim.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Buyurun efendim.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, biraz önce söylemedik mi, son toplantımızı
yapıyoruz, kürsüye çıkan değerli milletvekilimiz konuşsun,
dinleyelim, beğenmiyorsak çıkar bunu tavzih ederiz, düzeltiriz
diye. Niçin laf atmakta ısrar ediyoruz, ben bunu anlamıyorum.
ÖNER ERGENÇ (Siirt)
- Sayın Başkan, sağlıkla ne alakası var bunların?
BAŞKAN - Yanlış
olabilir efendim. Böyle bir usul yok bu Mecliste.
ÖNER ERGENÇ (Siirt)
- Sayın Başkan, görüştüğümüz konuyla ne alakası
var?
NURİ ÇİLİNGİR
(Manisa) - Sen mi yönetiyorsun bu Meclisi, Başkan mı yönetiyor!
BAŞKAN - Ben
size söylemiyorum, bütün arkadaşlarıma söylüyorum. Çok
hoş bir şey değil.
Sayın Özyurt,
buyurun konuşmanızı tamamlayın.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Sayın arkadaşlar
ÖNER ERGENÇ (Siirt)
- Görüştüğümüzle ne alakası var!
BAŞKAN -
Efendim, söz alın, konuşun.
ÖNER ERGENÇ (Siirt)
- Oradan müdahale ediyor efendim.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, dün AKP Grup Başkan Vekili
buraya çıktı, dedi ki: "Cumhuriyet Halk Partisi çıkıyor
kürsüye, hep bunları söylüyorsunuz. Niye yapacaklarınızı
söylemiyorsunuz?" Ben size söyleyeyim arkadaşlar.
BAŞKAN - Sayın
Özyurt, bakın, biraz önce yaptığım ikazın tersini
yine siz de yapıyorsunuz. Efendim, konu üzerinde konuşalım.
Ben rica ediyorum.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Sayın Başkanım
BAŞKAN - Sizin
zaten titriniz, durumunuz, tahsiliniz, makamınız böyle
bir bilimsel konuşmaya daha müsait. Niye gerelim efendim, germeyelim
birbirimizi son gün. Bunları çok konuştuk zaten.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Hayır Sayın Başkanım, ben germek istemiyorum.
BAŞKAN - Bunları
çok konuştuk.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Sayın Başkanım, ben germek istemiyorum,
ama grup başkan vekilimiz dün akşam giderken dedi ki:
"Şunları, şunları dile getirmiyorsunuz."
Ben de onu dile getireyim.
BAŞKAN -
Efendim, ihtiyaç duyarsa grup başkan vekiliniz cevap verir efendim.
Siz madde üzerinde bizi bilgilendirin efendim.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Eğitimde ne yapmak istiyoruz, sağlıkta ne
yapmak istiyoruz, bunlar önümüzdeki günlerde seçim bildirgemizde
çıkacak, ama, Başkan izin verirse, ben bunu size söylerim,
neler yapmak istediğimizi.
ŞÜKRÜ ÜNAL
(Osmaniye) - Söyle, söyle.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Söyleyeyim arkadaşlar.
1 milyon 800 bin
öğrenci üniversite kapısına geliyor. Beş buçuk
yıl oldu. 200 bin öğrenci örgün öğretime giriyor, 1 milyon
600 bini evine geri dönüyor. Ne yaptınız bunda, ne iyilik getirdiniz?
MAHFUZ GÜLER
(Bingöl) - Otuz dokuz tane üniversite kurduk.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Otuz dokuz tane üniversite kurdunuz. Otuz dokuz tane üniversitenin
kuruluşu şu: Falan fakültenin tabelasını indirdiniz,
üzerine bir "rektörlük" yazdınız. Bu mu üniversite
kurmak? (AK Parti sıralarından gürültüler)
MAHFUZ GÜLER
(Bingöl) - Daha indirmedik.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Öğretim üyesi yok, kadrosu yok, hiçbir şeyi yok,
adını üniversite kurduk diye övünüyorsunuz. Otuz dokuz da
değil, onu da söyleyeyim, sayısını da bilmiyorsunuz.
On beş ilk defa, on yedi ikinci defa kurdunuz. Devlet üniversitesidir
bunlar.
MAHFUZ GÜLER
(Bingöl) - Kaç ediyor?
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Sayın
MAHFUZ GÜLER
(Bingöl) - Kaç ediyor?
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - İşte bu kadar.
CAVİT TORUN
(Diyarbakır) - Sizinkisi kıskançlık, kıskançlık!
MAHFUZ GÜLER
(Bingöl) - Özel üniversiteler var, beş tane de özel üniversite
var.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Efendim, bir devleti konuşalım da ondan sonra
özeli konuşun.
Değerli arkadaşlar,
siz diyorsunuz ki: Bunu nasıl çözeceksiniz? Hemen söyleyeyim
arkadaşlar: Ortaöğretimdeyken çocukların üçte 2'sini
meslek liselerine kaydırmanın yönünü buluyoruz. Onu da
söyleyeyim, çocuklara diyoruz ki: Arkadaşlar, eğer meslek
lisesine giderseniz burs alacaksınız. Artı, mezun olduğunuzda
gideceğiniz, çalışacağınız yer burası,
hazır, buyurun." diyoruz. Bunu niye yapmadınız?
Bana söylüyorsunuz şey diye. Niçin bunu yapmadınız?
Deneseydiniz ne olurdu? Dört buçuk yıl oldu.
Neyse arkadaşlar,
bir de şunu söylemek istiyorum
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Hiçbir şey anlamadık.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Oy koparmak
için bir sadaka edebiyatı getirdiniz Türkiye Cumhuriyeti'ne.
İnanın utanıyorum, samimi söylüyorum utanıyorum.
Bizim âdet ve örfümüzde birisine bir yardım yapacaksanız
bu gizli kapaklı yapılır, akşam kimse görmesin diye
yapılırdı. Siz bunu artık o kadar meşrulaştırdınız
ki, böyle çadırlar kuruyorsunuz. Neymiş efendim? Sadaka veriyoruz.
Arkadaşlar, insan bunu yaparken
utanır.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Bu 1'nci maddenin
sadakayla ne alakası var?
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Bunun
maddeyle alakası yok arkadaşlar. Bugün Parlamentonun
belki son günü, ama, size söylemek istediğim şeyleri de söyleyeceğim.
Bunun maddeyle alakası olsun olmasın.
Türkiye Cumhuriyeti'ni
kötü bir şeye alıştırdınız, sadaka edebiyatı.
Bir başbakan burada çıkıp da "Şu kadar kömür dağıtıyorum,
bu kadar zeytinyağı dağıtıyorum." demez.
MAHFUZ GÜLER
(Bingöl) - Suç mu?
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Suç.
Bir başbakan
der ki arkadaşlar: "Şu kadar işsizliği önledim,
şu kadar istihdam yarattım, bu kadar bunu yaptım."
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Onu da söylüyor Hocam.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Ama, dediğim
gibi, "2 kilo zeytinyağı verdim, 3 kilo fasulye verdim."
diye burada bir bakan övünmez, ayıp olur.
FARUK ANBARCIOĞLU
(Bursa) - KDV oranlarında düşme var, onu da söyleyebilirsiniz.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Sağlık Bakanlığının
bu şeyini okurken akşam, şöyle bir baktım:
"Sağlık Bakanlığı yurt dışında
insani ve teknik yardım amaçlı ve geçici süreli sağlık
birimleri kurar." Bununla ne amaçlanmaktadır bilmiyorum.
Bununla bir konsolosluk mu kurmak istiyor Sağlık Bakanlığı,
bir konsolosluk mu
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) - Büyükelçilik
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) -
yoksa, birilerine kadro yahut da birileri için bir yer
mi hazırlıyorsunuz?
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) - Büyükelçilik
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Onu da yaparsınız, onu da yaparsınız,
çünkü sizin sınır tanımazlığınız,
bilgisizliğiniz, görgüsüzlüğünüz o kadar aşırı
ki
(AK Parti sıralarından gürültüler)
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) - Sizin de çapsızlığınız!
BAŞKAN - Sayın
Özyurt
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) -
siz, sağlık büyükelçiliğini de kurmaya
kalkarsınız!
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) - Çapsızsın!
BAŞKAN - Sayın
Özyurt, lütfen, bu sözler uygun olmuyor bu Genel Kurula.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Sayın Başkanım, laf atanın sözleri uygun
oluyor da benim ki uygun olmuyor mu acaba!
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) - Çünkü siz çapsızsınız, çapsız!
BAŞKAN - Ben
gerekli ikazı yaptım.
Sayın Çerçi,
lütfen
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Büyükelçilik kurmanın yolu yöntemi vardır.
Çapsızlık
size yakışır.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) - Ufkunuz yok, çapsızsınız çünkü!
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Çapsızlık size yakışır. Söylediklerinizi
aynen size iade ediyorum.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) - Özelliğiniz bu!
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, biraz evvel Başkan
benim için bir şeyler söyledi. Sizin ne bilginiz ne görgünüz ne
beceriniz benimle tartışamaz, onu söyleyeyim.
Değerli arkadaşlarım,
iyi günümüz, kötü günümüz olmuştur ama, şu kadarını
söyleyeyim: Şurada dört buçuk yıl beraber olduk.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Bu beraberliğimiz
tatlı olur, acı olur, ama, amacımız bu ülkenin iyiye
gitmesidir. Biz bu ülkenin iyiye gitmesini istiyoruz.
CAVİT TORUN
(Diyarbakır) - Giderayak millete görgüsüz diyorsun, bir de güzellikten
bahsediyorsun, yakışıyor mu! Hepimize görgüsüz diyorsun,
yakışıyor mu!
BAŞKAN - Lütfen
Sayın Torun
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - Size değil
Size değil
Söyleyene söyledim.
CANAN ARITMAN
(İzmir) - Muhatap olma
Muhatap olma
BAŞKAN -
Efendim, buyurun.
MUSTAFA ÖZYURT
(Devamla) - İyi günde, kötü günde dört buçuk yılı birlikte
geçirdik. Dediğim gibi, ülkemizin iyiye gitmesini istiyoruz,
iyi şartlarda beraber olalım istiyoruz. İnşallah,
22 Temmuzdan sonra bu iyi şartları yaratacağız ve
Cumhuriyet Halk Parti iktidarında size daha güzel şeyler
söyleyeceğim.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
MAHFUZ GÜLER
(Bingöl) - Görürsünüz, görürsünüz!
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Özyurt.
Sayın Kart,
konuyla ilgili rica ediyorum, buyurun.
ATİLLA KART
(Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Konya Milletvekili Sayın Mustafa Ünaldı'nın
ifadeleriyle Sayın Bakana sorumu yöneltiyorum.
Sayın Mustafa
Ünaldı, Konya İl Sağlık Müdürlüğündeki görevlendirme
ve değişimleri siyasi müdahalelere bağlayarak Adalet
ve Kalkınma Partisi Konya ve Kars milletvekilleri arasındaki
mücadeleyi, komisyon üyelerinin, yani AKP il örgütü bünyesindeki
komisyon üyelerinin taraf olma durumlarını bütün boyutlarıyla
anlatmaktan çekinmemiştir. Bunlar yerel basına yansımıştır.
Aslında Sayın Ünaldı, sağlık sektöründe,
Sağlık Bakanlığında Türkiye genelindeki bir
uygulamayı da anlatmıştır, Türkiye fotoğrafını
bizce ortaya koymuştur. Bu değerlendirmelerle sorumu soruyorum:
AKP il örgütleri
hangi sıfatla, hangi yasal dayanakla ve hangi güçle bürokratik
yapılanmalarda ve değişimlerde söz sahibi olmakta
ve taraf durumuna gelmektedirler? Kıdem ve liyakatı ayaklar
altına alan, hiçbir adalet duygusu ve idari takdirle bağdaşmayan
bu tür kadrolaşmaların kamu yönetimi verimliliğini
ortadan kaldırması ve kaosa yol açması kaçınılmaz
olmasına göre, Bakanlık olarak hangi gerekçeyle bu işlem
ve uygulamalara göz yumuyorsunuz? Bu uygulamalar, zorunlu olarak beraberinde bürokratik
yapıyı parti devleti hâline getirmez mi?
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Sayın Ülkü
buyurun.
HAKKI ÜLKÜ
(İzmir) - Sayın Bakan, bir hafta içerisinde, birisi mal ve
hizmet alımı, bir diğeri de inşaat yapımı
için iki adet yasa çıkartıyorsunuz. Acaba, sadece İzmir
ve Ankara'da bulunan belediye hastanelerinde çalışanların
döner sermaye işletmesi kurup da ondan yararlanmasını
sağlayacak olan, verilmiş bir yasa teklifini bugüne kadar
niçin dikkate almadınız diye sormak istiyorum? Çok mu zordu
bir tek madde ile sadece iki tane hastanesi olan belediyelerin içinde
bulunduğu mağduriyetlerinin giderilmesi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Ülkü.
Sayın Bakan,
buyurun.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Değerli Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Sayın
Kart'ın sorusuna cevaben şunu söyleyebilirim: Biz, Hükûmet
olarak ve Sağlık Bakanlığı olarak, bütün bürokratik
yapılanmalarda liyakat ve ehliyeti temel aldık, bundan
sonra da liyakat ve ehliyeti temel alarak bu görevlendirmeleri yapacağız.
Bunu bu şekilde yapmasaydık 59'uncu Cumhuriyet Hükûmetinin
büyük bir projesi olan Sağlıkta Dönüşüm Programı'nda
bu kadar mesafe alamazdık zaten. Bütün bu işler, liyakat ve
ehliyeti yüksek bürokratlar ve yöneticiler desteğiyle
kuşkusuz ki yapılmaktadır. Dolayısıyla, atamalarımızda,
herhangi bir parti yönetiminin, yöneticilerinin etkin olduğu
hususundaki görüşlerinize kesinlikle katılmadığımı,
yüce Meclisimize ve yüce milletimize bir kere daha ifade etme
fırsatını bana verdiniz. Şunu özellikle ifade etmek
isterim ki, Hükûmetimiz, dört buçuk yıllık icraatları
süresince Türkiye'de yapılamaz denen birçok işi değerli
bürokratlarıyla gerçekleştirmiştir. Kuşkusuz,
dünkü bürokratlar nasıl memuriyet yapan değerli arkadaşlarımız
arasından seçilmişse bugünkü bürokratların bir
kısmı yine aynı bürokratlar olarak görevlerine devam
etmişler, yöneticiliklerine devam etmişler, bir kısmı
da değiştirilmişlerdir ve bu şekilde biz hizmetlerimizi
bu noktaya kadar taşımız durumdayız.
Sayın Ülkü'nün
sorusuna cevaben: Belediye hastanelerimizde çalışan
değerli arkadaşlarımıza döner sermaye verilmesi
hususundaki teklife ben de katılıyorum. Buna biz karşı
çıkmadık. Bu Mecliste hep fazla çalışıldığından,
hep fazla mesai yapıldığından, işte son iki günde
bile gece 11'lere kadar çalışıldığından
bazı konuşmacı arkadaşlarımız bahsediyorlar.
Sayın Ülkü, bütün bu çalışmaların maksadı budur.
Yani, sonuçta bahsettiğiniz değişiklik Genel Kurula
getirilememişse
Zannediyorum komisyondadır, Plan ve
Bütçe Komisyonunda olduğunu biliyorum. En kısa zamanda,
inşallah, Genel Kurulumuzun önüne getirilir ve yasalaşır
diye ben de sizin gibi ümit ediyorum.
Teşekkür
ediyorum Değerli Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Bir önerge var,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1418 sıra
sayılı "Sağlık Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
Çerçeve 1 inci maddesinin çerçeve hükmündeki" "Ana hizmet
birimleri" bölümüne ibaresinden sonra gelmek üzere "(11)
ve (12) numaralı bentler olarak" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yeni |
Abdullah Erdem Cantimur |
Alaettin Güven |
|
|
Samsun |
Kütahya |
Kütahya |
|
Cavit Torun |
Musa Uzunkaya |
Fahri Keskin |
|
Diyarbakır |
Samsun |
Eskişehir |
|
|
Mehmet Yılmazcan |
|
|
|
Kahramanmaraş |
|
BAŞKAN - Sayın
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (
BAŞKAN - Sayın Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
181 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin teknik bütünlüğü sağlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum:
Maddeyi
Sayın milletvekilleri, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:12.57
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.02
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Ahmet
Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121'inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza
devam edeceğiz, ancak, Danışma Kurulunun bir önerisi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
V. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile TBMM'nin 22 Temmuz 2007 Pazar
günü yapılması kararlaştırılan milletvekili
genel seçiminin kesin sonuçlarının açıklanmasına
kadar tatile girmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 224 3.6.2007
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler Kısmının; 19 uncu sırasında yer
alan 1364 sıra sayılı Kanun Tasarısının
bu kısmın 6 ncı sırasına, 6 ncı sırasında
yer alan 1422 sıra sayılı Kanun Tasarısının
bu kısmın 7 nci sırasına, 18 inci sırasında
yer alan 1208 sıra sayılı Kanun Teklifinin 8 inci
sırasına alınmasının, 9 uncu sırasında
yer alan 1380 sıra sayılı Kanun Tasarısının
sırasında kalmasının ve diğer işlerinin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin,
Genel Kurulun
3.6.2007 tarihli 121 inci Birleşiminde (bugün), 1380 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesinin,
Genel Kurulun
3.6.2007 tarihli 121 inci Birleşiminin sona ermesinden itibaren,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, 22 Temmuz 2007 Pazar günü yapılması
kararlaştırılan Milletvekili Genel Seçimine
ilişkin kesin sonuçların, 2839 sayılı Milletvekili
Seçimi Kanununun 37 nci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
3 üncü maddelerine göre, Yüksek Seçim Kurulunca Türkiye Radyo ve
Televizyonlarından ilanının takip eden beşinci
gün saat: 15.00'te toplanmak üzere tatile girmesinin,
Genel Kurulun
onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Nevzat PAKDİL |
|
|
|
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı V. |
|
İrfan Gündüz |
Ali Topuz |
Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu |
|
AK Parti Grubu |
CHP Grubu |
Anavatan Partisi Grubu |
|
Başkan Vekili |
Başkan Vekili |
Başkan Vekili |
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Danışma Kurulu önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, 1418
sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim
Yıldız ve 11 Milletvekilinin, Sağlık Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (2/1013) (S. Sayısı: 1418) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
2'nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- 181 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki 17/B maddesi eklenmiştir.
"MADDE 17/B-
İnşaat ve Onarım Dairesi Başkanlığının
görevleri şunlardır.
a) İnşaat,
onarım, bakım ve bunlara ait kontrol ve koordinasyon çalışmalarını
yürütmek,
b) Mimari proje
çalışmalarını yürütmek,
c) Kamulaştırma
işlemlerini yürütmek."
BAŞKAN -
Efendim, şahsı adına Ordu Milletvekili Sayın Sami
Tandoğdu.
İ. SAMİ
TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Sağlık Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında
söz almış bulunmaktayım. Fakat, bu kanun teklifi üzerindeki
görüşlerimi ve düşüncelerimi ne kadar belirtirsem belirteyim,
ne kadar açıklığa koyarsam koyayım, kanun nasıl
olsa geçecek.
Fakat, burada,
Meclisin açıldığı dört buçuk yıldan bu yana hizmet
veren Sağlık Bakanının daha bakan olduğunun
ilk yıllarındaki duygusal konuşmaları bir doktor
olarak ve benim gibi düşünen doktor arkadaşlarımızı,
AKP sıralarında veyahut da CHP sıralarında oturan
doktor arkadaşlarımızı çok duygulandırmış,
çok sevindirmişti. "İdealist doktor lazım bize."
sözleri hakikaten beni 1964'lere, 1965'lere götürmüştü. Çünkü,
ben de idealist doktor olarak tıp fakültesine girdim. Tıp fakültesini
kazandığım zaman, hasta yatağında yatan babam,
benim kazandığımı duyduğu anda, yan odadaki
çığlıklarım karşısında yanına
çağırdı. "Oğlum, tıp fakültesini kazandın,
öyle mi?" dedi. "Evet baba." dedim. "Doktor mu olacaksın?"
"Evet, doktor olacağım ve senin kalbini tedavi edeceğim."
dedim. "Şu ayak ucuma gel
" Ayak ucuna geçtiğimde
"Fakir fukaradan para almayacağına, mesleğini
düzgün ve dürüst yapacağına, benim yanımda ve Allah'ın
huzurunda yemin et." dedi ve ben ilk yeminimi hasta babamın
yatağının ayak ucunda yaptım.
Gün ola harman geçe,
1971 senesinde tıp fakültesinin mezuniyet töreninde, rahmetli
Prof. Kaya Çilingiroğlu -benim, bu olayımı, bir staj nöbetinde
anlatma mecburiyetini hissettim ve anlatmıştım-
"Diploma töreninde senin diplomanı ben vereceğim."
dedi ve salonda, bütün yakınlarımız, dostlarımız,
mezun olmuş doktorların anneleri, babaları, yakınları,
salon hıncahınç dolu. Benim adım okunduğunda, Dr.
Sami Tandoğdu diye okunduğunda, diplomamı, Kaya Çilingiroğlu
yerinden fırladı, çünkü, halamın çocukları da profesördü,
onlar da vermek istiyorlardı diplomamı -şu anda kendileri,
Çapa Tıp Fakültesinde, Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde
ve gene, Çapa Tıp Fakültesi hematoloji, kulak-burun-boğaz
ve göz kliniklerinde öğretim üyeleri olarak çalışmaktalar-
Kaya Çilingiroğlu, diplomamı verdikten sonra, mikrofona
yaklaştığımda, diplomamı aldıktan ve yemin
töreni yapacağım sırada "Sami, senin yemin etmene
gerek yok." dedi ve babamla yaşadığım olayı
anlattığımda, salon, gözyaşlarıyla, alkışlarla
boğuldu.
Şimdi, biz,
böyle tıbbiyeyi bitirdik, böyle idealist olduk ve ben, hayatımda,
meslek hayatımda, bütün içtenliğimle ve samimiyetimle
söylüyorum, bir hastama, şu kadar borcun var, şu kadar para
vereceksin, hiçbir kelimeyi kullanmadım, ama, buna rağmen
para kazandım, hepimiz kazandık. Doktor arkadaşlarıma
hep şunu söylemişimdir: Çok kazanan doktorla az kazanan
doktor arasında fazla bir fark yoktur demişimdir. Az kazanan
doktorun Renault'u vardır, çok kazanan doktorun Mercedes'i vardır.
Çok kazanan doktorun dubleks evi vardır, villası vardır,
kazanmayan doktorun Çankaya'da bir evi vardır muhakkak, bir yazlığı
vardır. Yani hastaları soymaya, yalan söylemeye, devleti
soymaya, arkadaşlar, gerek yoktur diye bunu her konuşmamda,
her bulunduğum sohbette söylemişimdir.
Şimdi buradan
Sağlık Bakanına sesleniyorum: Şu dört buçuk
yıl içerisinde çıkartmış olduğu yasalarda
halktan yana, fakirden yana bir yasanın çıkmadığını
gördüm. Ama çıkartmış olduğu yasadan dolayı
da kendilerine teşekkür ettim, SSK'yla devlet hastanelerini
birleştirerek SSK hastalarını hastane eczanelerindeki
kuyruklarda beklemekten kurtardığı için kendisine teşekkür
ettim. Ama sağlık hizmeti yalnız bu demek değildir,
sağlık hizmeti yalnız aşı yapmak demek değildir,
sağlık hizmeti göstermelik aile hekimliği çalışmalarıyla
da bitmemelidir. Her zaman söylemişimdir, mecburi hizmet olayında
da kendisine söyledim, mecburi hizmetleri kaldırdığı
zaman, bunun altyapı çalışmalarını tamamladıktan
sonra Sayın Bakanım çıkartalım, dediğimde
"her şey tamam" dedi ve kendisine teşekkür ettim,
ama altı ay sonra mecburi hizmeti tekrar geri getirdi.
Şimdi aynı
şekilde burada da, hazırlamış olduğu bu yasada
da şeffaf yapacaklarını söylüyor. Sayın Cevdet Erdöl
de burada kalkıyor teşekkürleriyle dolduruyor konuşmasını
ama eksikliklerini göz ardına atarak.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İ. SAMİ
TANDOĞDU (Devamla) - Sağlık Bakanlığının
vermiş olduğu hizmetlerde, ben her zaman söylüyorum, bir
doktor milletvekili olarak bölgeme gittiğimde insanlar arasında
hiçbir siyasi farkı gözetmeksizin hizmet yaptığımı
ve milletvekili rozeti taktığımı söyledim. Bu
belki yanlış da anlaşılmış olabilir. Çünkü
biz doktoruz, biz mühendis veyahut da diğer meslekten arkadaşlarım
gibi değiliz. Biz namus simgesiyiz. Biz bir evin yatak odasına
girebilen, bir evin namus simgesi olan hanımlarının,
kızlarının sırtlarını görebilen insanlarız.
Biz özelliği olan bir mesleğe sahibiz. Onun için bu meslek sahipleri
olan insanların yalan söylemesi veyahut istismar yapmaları
mümkün değildir. Ama, lütfen, bizim başımızda olan
Sağlık Bakanının da düzgün hizmet vermesi, siyaseti
bu Bakanlıktan uzak tutması gerekirken, çok affedersiniz,
çaycısından başhekimine kadar bütün kadroları
değiştirerek
Kimi getirdiği belli değil, ne yapmak
istediği belli değil. Bir üniversite hastanesinde,
şimdi yeni aldığım
Yani biraz evvel, bir saat evvel,
bir buçuk saat evvel İbni Sina Hastanesinden geliyorum, içeriye
alınmayan, yeşil kartlı değil, sigortalı hasta.
Peki, burada kalkıp da bunun hizmetini yaptığını,
çok başarılı bir hizmet verdiğini söylemesine
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Efendim, son cümleleriniz için açtım mikrofonu, buyurun.
İ. SAMİ
TANDOĞDU (Devamla) - Peki.
Sayın Bakanım,
içtenliğimle söylüyorum, 22'nci Dönemde, burada, hakikaten,
dört buçuk yıl çok büyük, çok zorlu bir hizmetimizi tamamladık
ve bugünden itibaren de tatile giriyoruz ve seçimlere gideceğiz.
Bu kırgınlıklar içerisinde ve güzellikler içerisinde
birbirimizi üzmüş olabiliriz, kırmış olabiliriz.
Bu üzgünlükler ve kırgınlıklar için birbirimize karşı
özveride ve fedakârlıkta bulunacağız, birbirimizden
özür dileyeceğiz başta ben olmak üzere.
O nedenle, lütfen
sizden bir şey rica ediyorum: Sağlık hizmetlerinde,
sağlığın içerisinde şu politikanızı
çekin. Bütün samimiyetimle söylüyorum, bırakmış olduğunuz
-siz, bugün varsınız yarın yoksunuz- yerinize başka
bakan gelecektir. O bakan bunları düzeltmek istediği zaman
Samimiyetimle, bütün içtenliğimle söylüyorum sevgili arkadaşlarım,
sevgili, değerli arkadaşlarım, düzeltilmesi mümkün
olmayan bir hâle getirdiniz Bakanlığı. Ama yapmış
olduğunuz güzel birkaç tane şeyi istismar ederek o kötülükleri
kapatmanız mümkün değil.
Bu duygularımla,
bu düşüncelerimle, yüce Meclisi en derin sevgilerimle, saygılarımla
selamlıyor, gelecek seçimin partilerimize hayırlar ve
uğurlar getirmesini temenni ediyorum.
Sevgiler, saygılar.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Tandoğdu.
Madde üzerinde
bir önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1418 sıra sayılı "Sağlık Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"nin
2 nci maddesi ile 181 sayılı KHK'ye eklenmesi öngörülen 17/B
maddesine "İnşaat ve Onarım Dairesi Başkanlığı"
ibaresinin madde başlığı olarak ve maddeye
aşağıdaki bendin ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Demir |
Fahri Keskin |
Maliki Ejder Arvas |
|
|
Samsun |
Eskişehir |
Van |
|
Musa Sıvacıoğlu |
Ayhan Zeynep Tekin Börü |
Nusret Bayraktar |
|
Kastamonu |
Adana |
İstanbul |
"d) İhtiyaç
duyulan hastane, sağlık yerleşkesi gibi sağlık
tesislerini ve hizmet binalarını, Hazinenin özel mülkiyetinde
bulunan arazi ve arsaların devri karşılığında
ve/veya bedeli Sağlık Bakanlığı bütçesinin
ilgili tertiplerine bu amaçla konulan ödeneklerden veya döner sermaye
gelirlerinden karşılanmak üzere, düzenlenecek protokol
esasları çerçevesinde Toplu Konut İdaresi Başkanlığına
veya inşaat işleri ile ilgili araştırma, proje,
taahhüt, finansman ve yapım işlemleri konusunda görevli
ve yetkili kamu tüzelkişiliğine sahip diğer kurum ve
kuruluşlara doğrudan yaptırmak."
BAŞKAN - Sayın
Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Katılıyoruz Değerli
Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Ülke genelinde
bulunan sağlık tesislerinin önemli bir kısmı fiziki
ve ekonomik ömürlerini doldurmuştur. Söz konusu sağlık
tesisleri günümüz ihtiyaçlarına yeterli ölçüde cevap verememekte,
ayrıca park yeri, asansör, özürlü merdiveni gibi altyapı
ihtiyaçlarını da karşılayamamaktadır.
Sağlık Bakanlığınca başlatılan yatırım
hamlesi içerisinde bundan böyle sağlık tesisleri hasta
odalarının tek kişilik, tuvaletli, banyolu olarak günümüz
standartlarına uygun şekilde yapılması planlanmaktadır.
Bu yatırım hamlesinin tüm ülke imkânlarının kullanılarak
en kısa sürede tamamlanması hedeflenmektedir.
Bu nedenle,
sağlık tesislerinin hedeflenen standartlara uygun olarak
en kısa sürede yapılmasını ve yatırımlarının
hızlandırılmasını sağlamak üzere,
Sağlık Bakanlığınca yapılması planlanan
sağlık tesislerinin, İl Özel İdareleri ve Bayındırlık
ve İskân Bakanlığının yanı sıra inşaat
alanında yeterli uzman personeli ve teknik altyapısı
bulunan Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve benzeri
kamu tüzel kişiliğine sahip kurum ve kuruluşlara da
yaptırılması planlanmaktadır.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- 181 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki 17/C maddesi eklenmiştir.
"MADDE 17/C-
Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı,
7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Temel Sağlık Hizmetleri
Kanununun Ek 7 nci maddesiyle öngörülen iş ve işlemleri
yapmak."
BAŞKAN - Madde
üzerinde, CHP Grubu ve şahsı adına İzmir Milletvekili
Canan Arıtman.
Buyurun Sayın
Arıtman.
CHP GRUBU ADINA
CANAN ARITMAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 1418 sıra sayılı Yasa Teklifi'nin
3'üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Şimdi, teklifin
bu maddesiyle, 181 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye 17/C
maddesi diye bir madde ekleniyor ve Kamu Özel Ortaklığı
diye de bir daire kuruluyor.
Sağlık
Bakanlığında, biliyorsunuz, bu binaların yapımı,
inşaat, onarım, bakım, kamulaştırma, satın
alma işlerinin yürütülmesi daha önce APK Dairesiyle yapılırken,
sonraları bu görevler Strateji Geliştirme Başkanlığına
verilmişti. Şimdi, bu görevler bu daireden de alınıyor,
başka bir birim tarafından yürütülüyor. Bu amaçla da
İnşaat ve Onarım Dairesi Başkanlığı,
bir de Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı
olmak üzere iki tane müstakil daire başkanlığı kurulması
öngörülüyor.
Bunlardan Kamu
Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı, Temel
Sağlık Hizmetleri Kanunu'nun ek 7'nci maddesiyle öngörülen
iş ve işlemleri yapacak. Nedir bu ek 7'nci madde? Kısaca
şöyle: Sağlık tesisleri, Sağlık Bakanlığınca
gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerine kırk dokuz yılı
geçmemek üzere belirli bir süre ve bedel üzerinden kiralama karşılığı
yaptırılabilir. Her türlü iş ve işlemler damga vergisi
ile Harçlar Kanunu uyarınca alınan harçlardan muaftır.
Ve yine bu maddeye göre yapılacak iş ve işlemler 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu'na tabi değildir.
Şimdi, bu
teknik açıklamadan sonra bu yasa teklifini şöyle herkesin
anlayacağı bir şekilde açıklayalım: Bizim
oraların deyişiyle tam bir ballı börek işidir bu. Milletin parası
devlet eliyle birilerine aktarılacak, devlet soydurulacak,
o birileri de zengin edilecek. Yani, Ali Dibo işlerinin şahı
yaşanacak.
Siz hiç kamu ve
özel ortaklaşa bir daire başkanlığı duydunuz
mu arkadaşlar? Devlette bunun bir örneği daha var mıdır?
Yok. Dünyada da bunun bir örneği yok. Başka hiçbir devlet kurumunda
böyle bir daire, böyle bir ortaklık yoktur. Kamu Özel Daire
Başkanlığı, ne iş görecek bu? Devleti soyduracak
arkadaşlar. Amacı, devletin imkânlarını dolaylı
bir şekilde özel sektöre aktarmaktır, tam bir soygun, vurgun,
talan düzeni kurmaktır. Beş yıldır yapılanlar
yetmedi, giderayak, alelacele, bu örneği görülmemiş düzenlemeyi
de getiriyorsunuz. Acelenizi anlıyoruz tabii "Yolcudur
Abbas, bağlasan durmaz." Ama, bu arada zengin edilecekler
var.
Ne diyor Sayın
Sağlık Bakanı: "Artan kaynak ihtiyacının
bir sonucu olarak, kamu özel ortaklığını bir yatırım
aracı olarak kullanacağız." diyor. Özel sektör mü
kamuyu finanse edecek, yoksa, kamu kaynakları mı özel sektöre
peşkeş çekilecek, orası, işte, biraz karanlık.
Süslü laflarla üstü örtülmeye çalışılıyor.
Elli yılı
aşkın bir süredir bu ülkede yaşanan gerçek, kamunun,
devletin imkânlarıyla özel sektörün zenginleştirilmesidir.
Kaybeden,
soyulan hep devlet ve millet olmuştur ne yazık ki. Bu çarpık
düzenin en âlâsı da devri iktidarınızda yaşandı.
Kendi milletvekilleriniz bile bu "Ali Dibo" ve "Ali Cengiz"
işlerine dayanamayıp istifa etti.
Hem "Kaynak ihtiyacımız
var." deyip özel sektörle ortak oluyorsunuz hem de yurt dışında
sağlık birimleri kurmak için kanun teklifi getiriyorsunuz.
Bu yasa teklifinin 4'üncü maddesi de bu işi düzenliyor. Neymiş
efendim? Afganistan, Sudan gibi ülkelere insani amaçlı
sağlık binaları yapılacakmış. Siz önce
kendi ülkenize, Türk milletine insani amaçlı sağlık
tesisleri yapın da, sonra başka ülkelere, başka milletlere
yaparsınız. Sanki, Türkiye'nin her yerini hastanelerle donattınız
da, halkımızın hiçbir sağlık tesisi ihtiyacı
kalmadı da, başka ülkelere hastane yapıp işletmek
peşindesiniz.
AKP olarak, vatandaşın
sağlık tesislerini bile elinden aldınız. Bir ay önce,
13 kişilik bir milletvekili heyeti olarak, parti göreviyle,
Uşak, Afyon illerimizde incelemelerde bulunduk. Pek çok beldede
kamu binalarını kapatmışsınız, sağlık
ocaklarını kapatmışsınız; vatandaşımızı
gördüğü günden geri bıraktınız. Gerekçesi de bunun:
Getirisi giderlerini karşılamıyormuş, doktorun,
ebenin maaşını bile ödemeye yetmiyormuş. Sizin anlayışınızda,
halka sağlık hizmeti vermek bir devlet görevi değil de
sırtınızda kurtulunması gereken bir yük, bir kamburdur.
Vatandaşın sağlık hakkı da neymiş? Varsa
yoksa ticaret. AKP'nin anlayışında sağlık da
bir ticaret alanıdır. Bakın, İzmir'de iki yüz
kırk üç sağlık ocağını kapattınız,
sağlık ocağı tabelalarını indirip aile
hekimliği tabelaları taktınız, binalarını
da hekimlere kiraladınız. O binaların çoğunluğu
vatandaşların bağışlarıyla edinilmişti.
Vatandaş, evini, arsasını, sağlık hizmeti versin
diye, devletine bağışlamıştı. Hukuk diliyle,
ivazlı bağış, yani şartlı bağıştı
bunlar. Ama siz oraları ticarethaneye dönüştürünce, bağışçılar
da mahkemenin yolunu tuttu. AKP, Adalet ve Kalkınma Partisi
şimdi İzmir'de hayırseverlerle mahkemeliktir.
Sağlık
Bakanlığının son dört yıllık uygulamalarına
esas teşkil eden sözde Sağlıkta Dönüşüm Programı'nı
Sağlık Bakanı kendi buluşu gibi kamuoyuna sunmaya
çalışıyor ama, aslında bu program Dünya Bankası
orijinlidir ve Dünya Bankasının, birçok belgesinde, temel
amacının sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi
olduğu da açıkça yazılıdır. Yani, devlet
sağlık hizmeti sunumundan çekilecek, sağlık hizmeti
sunumu piyasadan alınacak, sağlık hizmetlerinin finansmanı
ise vatandaşın ödeyeceği primlerden karşılanacaktır.
İnsan sağlığı üzerinden kazanç elde etmek isteyen
bir avuç sermaye grubunca desteklenen bu program, sağlık hakkının
gasbı anlamına gelip, kesinlikle halkın yararına
değildir. Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
kamu hastanelerini ticarethane hâline getirmeye çalışmakta,
bunun için de ticaret odalarından görüş istemektedir. Ticarethane
hâline dönüştürülmek istenen kamu sağlık kurumlarında
alınıp satılacak olan insan sağlığıdır
ve itiraz ettiğimiz nokta da budur. Uygulamalarıyla halkın
yararına hizmet etmediği ortada olan Sağlık Bakanı
ve AKP Hükûmeti, Dünya Bankasına, IMF'ye ve bir avuç sermaye grubuna
hizmet etmektedir. Sağlıktaki 20 milyar dolarlık pasta,
sermaye gruplarının ağzını sulandırmaktadır.
Dışarıdan sipariş bu sağlıkta dönüşüm
programlarıyla, bu pastayı da iştahla yemeye başladılar.
Bu yasa tasarısı da bu amaca hizmet etmek için önümüze getirilmiştir.
AKP'nin dört yıldır uyguladığı bu politikalarla
sağlık alanında büyük bir tahribata yol açıldı
ve artık uygulanabilirliğinin kalmadığı görülen
bu Sağlıkta Dönüşüm Programı'na, halkımızla,
sağlık çalışanlarımızla birlikte
"Artık yeter!" diyoruz.
Sağlık
Bakanı, Bakanlık koltuğunda oturduğu beş
yıla yakın sürede sağlık sistemimizin hiçbir sorununu
çözememiş, aksine, durumu iyice içinden çıkılmaz bir
hâle getirmiş, hiçbir yaraya merhem olamamıştır.
Öfkesi de bundandır. Sağlık Bakanı özellikle hekimlere
çok öfkeli.
Değerli arkadaşlar,
bunun iki nedeni var: Birincisi, 2002 Kasım seçimlerinden birkaç
ay önce, haziran ayında, Sayın Bakan, Türk Tabipler Birliğinin
II. Büyük Kongresinde Yüksek Onur Kuruluna aday olmuş, ama, seçilememişti.
Kendisi hakkında doğru ve erken teşhis koyarak seçmeyen
meslektaşlarına öfkelidir. İkinci nedeniyse, hekimlerin,
sağlık çalışanlarının, Cumhuriyet Halk
Partisiyle birlikte, sağlıkta dönüşümün aslında
sağlıkta çöküş olduğunu her yerde dile getirmeleridir.
Sağlık Bakanı, bu nedenlerle, dört buçuk yıl boyunca,
hekimleri, meslektaşlarımızı inim inim inletti.
Ama, sanırım, 22 Temmuzdan sonra inleme sırası size
gelecek.
Sağlık
Bakanımız en çok da Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerine
kızıyor. Öfkesinden kontrolünü kaybedip, zaman zaman bizlere
hakaret bile ediyor. Neden? Çünkü, Sayın Sağlık Bakanımızın
Meclise getirdiği yasa tasarıları Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekillerinin bu kürsüde dile getirdikleri söylem
ve gerekçelerle veto ediliyor da ondan.
Bizlere kızmayın
Sayın Bakan. Sadece, özenle dinleyin ve uyarılarımızı
dikkate alın. Bakın, bu yasa tasarınız için de sizi,
AKP Hükûmetini uyarıyoruz: Yapmayın, yazıktır, günahtır.
Sağlıkta kamu-özel ortaklığını yaşama
geçirip, devlet kesesinden birilerini finanse edecek, zenginleştireceksiniz.
Tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı yenecek. Önümüzdeki dönemde
bunların hesabı Yüce Divanda sorulur.
Biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak şöyle diyoruz: "Teşhis: AKP sağlığa
zararlıdır. Tedavi: 22 Temmuzda sandığa gömmektir."
Bakın, değerli
arkadaşlar, yazın 40-45 derece sıcaklıkta -hatta
ülkemizin bazı bölgelerinde, İzmir, Antalya'da 50 derece
veya üstüne bile çıkacaktır- bu sıcaklıkta hastasıyla,
yaşlısıyla, hamilesiyle o oy verme kuyruklarında
beklerken, halkına, giderayak bu eziyeti, bu işkenceyi de
reva gören AKP'yi sandığa gömme fikri, inanın tüm milletimizi
o sıcakta ferahlatacak, serinletecektir, klima gibi etki gösterecektir.
Seçim sonrası
ise, AKP'yi sıcak basarken, şunu hatırlamanızı
tavsiye ederim: Bakın, Kurtuluş Savaşı sonrası
harabeye dönmüş, yanmış, yıkılmış,
yoksul ülkemizde Atatürk'ün önderliğinde büyük bir yatırım
hamlesi başlatıldı ve başarıldı. Savaştan
çıkmış bu ülkede Anadolu'nun her tarafına hastaneler,
doğumevleri, sanatoryumlar yapıldı hem de hiç kimseye
borçlanmadan, kamu özel ortaklığı daireleri filan da
kurmadan. Çok partili rejime geçerek ülkeyi demokratikleştiren
Cumhuriyet Halk Partisi 1950'de iktidarı sağ partiye teslim
ederken, ülkemizin tek kuruş borcu yoktu, işsiz insanımız
yoktu ve devletin kasasında 144 ton altın vardı; 144 ton
altınla, imar edilmiş bir ülkeyi teslim ettik ve ülkenin her
yerinde de fabrikalar çalışıyordu.
İşte,
bugün ülkenin geldiği noktayla mukayese ediniz ve işte bunun
içindir ki, 2007 Türkiyesi'nde milyonlarca insan meydanlarda hep bir
ağızdan "Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan."
diye Onuncu Yıl Marşı'nı söylüyor.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, Sağlık Bakanı, hastanelerde tuvaletli-
banyolu oda oranını dört buçuk yıllık süre içerisinde
yüzde 7'den yüzde 20'ye çıkarmakla övünüyor. Ya, siz tuvaletli-banyolu
odaları bırakın da halkın sağlık kalitesini
yükseltin!
Bakın, torba
yasada da anlatmıştım. İzmir'de altmış altı
tane ameliyathane var, gayet iyi yapılmış bunlar, hiç
doktor açığı falan da yok, ama sterilizasyon bile
sağlanamıyor; dolayısıyla, ameliyathane enfeksiyonlarından
insanlarımız ölüyor. Bu ülkede, kuvözlerde enfeksiyon nedeniyle,
sağlık altyapısının yetersizliği nedeniyle
bebeklerimiz ölüyor. Ama sizin derdiniz sadece akçeli işler,
inşaat işleri falan filan
İşte, TÜPRAŞ'ı
pazarlamak, Kuşadası Limanı'nı pazarlamak, Maliye
Bakanının naylon faturalarını affettirmek
İşte, 1 Mart Tezkeresi öncesi de savaş gibi insanlık
dışı bir suçu bile para işine çevirdiniz, Amerikalılara
bile "At pazarlığı yapıyorlar." dedirtdiniz,
bir anlamda kan pazarlığı yaptınız ve sadece
Cumhuriyet Halk Partisinin sayesinde ülkemiz bu ayıptan kurtulmuştur.
İnsan ve insan yaşamının söz konusu olduğu konular,
ne yazık ki, umurunuz bile değildir.
Bakın, ülkemizdeki
nüfusun üçte 1'i, yani yüzde 33'ü çocuklardır, yaklaşık
24-25 milyon kişiyi kapsayan bir büyük rakamdır. Ama bu Mecliste,
çocuklarımız -bırakın insanımızın
hepsini- hepimiz için en önemli değerimiz olması gereken
çocuklarımız için verilen araştırma önergeleri
var, kanun teklifleri var. Bu araştırma önergeleri ve kanun
teklifleri, çocuklarımızın yaşamını korumayı
amaçlayan kanun teklifleriydi. Ama, hani Sağlık Bakanımız,
nerede çocuktan sorumlu Sayın Çubukçu, nerede Adalet Bakanımız?
Hiçbiri bunlarla ilgilenmemiştir.
Bir örnek vermek
istiyorum: İki tane araştırma önergesi verdi Cumhuriyet
Halk Partisi; biri benim yazdığım ve 50 CHP'li milletvekilinin
imzası olan, çocuklara karşı her türlü ihmal ve istismarın
önlenmesiyle ilgili, bir de İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Güldal Okuducu'nun ve 50 Cumhuriyet Halk Partilinin imzaladığı,
çocuklara yönelik cinsel istismar suçunun nedenlerinin araştırılması
ve önlenmesiyle ilgili. Aylar oldu, neredeyse üzerinden bir
yıl geçti, siz bu araştırma önergelerini yaşama geçirmediniz.
Ben, bir kanun
teklifi vermiştim, küçük çocuklara, bebeklere yönelik cinsel
istismar ve tecavüz suçunun cezasının ağırlaştırılmış
müebbet hapse hükmolunmasıyla ilgili
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
CANAN ARITMAN
(Devamla) - Hemen bitiriyorum Sayın Başkan, bir-iki dakika
Bakın, bu
suç sadece çocuklarımızın cinsel dokunulmazlığına
karşı işlenmiş bir suç olmayıp, onların yaşam
hakkına karşı işlenmiş, hayata karşı
işlenmiş bir suçtur. Bu yasa teklifini hazırlarken bir
hekim olarak tıbbi gerekçe yazdım; bir ilktir. Pediatristlerden,
adli tıp hekimlerinden, akademisyenlerden görüş aldım.
Türkiye'de barolardan görüş aldım, onlarca baromuz, Ankara'dan
Van'a kadar, bu yasa teklifiyle ilgili olumlu görüş bildirdi.
Web sayfamda bir anket düzenledim, halka sordum, bu yasayı uygun
buluyor musunuz, yasalaşmasını ister misiniz diye.
Değerli arkadaşlarım, bugün itibarıyla 596 bin küsur
vatandaşımız "evet" oyu verdi. Yani, 600 bine
yakın, yarım milyondan fazla insanın da istediği
bir yasa teklifini, defalarca anket sonuçlarını da Sayın
Adalet Bakanına, Adalet Komisyonu Başkanına, Sayın
Başbakana iletmeme rağmen, yasalaştırmak için hiçbir
çaba göstermediniz. Adalet Komisyonunda bile görüşülmemiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
CANAN ARITMAN
(Devamla) - Son cümlem
Çocuklarımızın
bile yaşam hakkını korumaya direnen AKP İktidarını
ben milletimize şikâyet ediyorum ve çocuklarımızı
bile korumayan, onları bu insanlık dışı suçun
mağduru edecek kişileri cezalandırmayanları,
milletimize diyorum ki, gelin sandıkta birlikte cezalandıralım.
Saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Arıtman.
Sayın
Sağlık Bakanının söz isteği var
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sorudan sonra.
BAŞKAN - Sorudan
sonra, peki.
Evet, Sayın
Çilingir, buyurun.
NURİ ÇİLİNGİR
(Manisa) - Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakana iki soru sormak istiyorum.
Düzenlenen bu
teklifteki 3'üncü maddede, Sağlık Bakanlığı,
hastane yapmak yerine hastane kiralamayı düşünüyor anladığım
kadarıyla . Birinci sorum: Artık, Sağlık Bakanlığı
hastane yapmaktan vaz mı geçiyor? İkinci sorum: Yurt dışında,
Sağlık Bakanlığının hastane, sağlık
tesisi yapmasına imkân tanınıyor. Hangi ülkelerde
böyle bir girişim düşünülüyor? Yani, kendi ülkemizde hastane
yapmaya paramız yokken yabancı ülkelerde hastane yapmaya
mı başlıyoruz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Çilingir.
Sayın Bakan,
buyurun, soruyu cevaplandırın, açıklamanızı
yapın efendim.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Teşekkür ederim Değerli
Başkanım.
Sayın Çilingir,
hastane yapmaktan Sağlık Bakanlığı vazgeçmiyor.
Biraz sonra kürsüden de kısaca ifade edeceğim.
BAŞKAN -
Efendim, açıklamanızı beraberce yerinizden yapın.
Çünkü, sorudan sonra olduğu için
Açıklamanızı yerinizden
yapın.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Oldu efendim. Teşekkür ederim Değerli
Başkanım.
Hastane yapmaktan
vazgeçmiyoruz, ama yeni bir finansman enstrümanı olarak bütün
dünyada gelişmiş ülkelerin kullandığı, özellikle
son on beş yılda İngiltere'nin çok yoğun biçimde kullandığı,
şimdi İtalya'nın, İspanya'nın, Kanada'nın
ve diğer gelişmiş ülkelerin kullandığı
yeni bir yöntemi de ülkemize getirmiş oluyoruz, yeni bir finansman
yöntemini ülkemize getirmiş oluyoruz.
Bir taraftan, yine,
genel bütçe kaynaklarıyla, il özel idare kaynaklarıyla, döner
sermaye kaynaklarımızla hastane binaları inşa
etmeye devam edeceğiz, mülkiyet olarak, diğer yandan,
"yap-kirala-devret" diyebileceğimiz bir metotla, özel
sektörün kaynaklarını, finans kaynaklarını vatandaşımızın
hizmetine sunacağız. Şöyle örnekleyeyim size: Diyelim
ki, yirmi beş yıllığına bir hastane binasını
bize yapıp özel sektör devredecek, yine işletimini biz yapacağız,
yirmi beş sene sonra da hastane yine bize kalacak arsasıyla
beraber. Çünkü, bu arsaların şehirlerin önemli yerlerinde
yerleşmiş olduğunu, olacağını -özellikle
yirmi beş yıl sonra- biliyoruz. Dolayısıyla, aynı
alanlarda sağlık yatırımlarına devam edebilmek
için, bu sürenin sonunda da kiralanmış bir binanın veya
binayla birlikte işletmenin, ekipmanın Bakanlığımıza
devredilmesini kural olarak getiriyoruz.
Yurt dışında
şu anda Afganistan ve Sudan'da ağırlıklı olarak
sağlık hizmetlerimiz var. Bizden önceki hükûmetler döneminde
Afganistan'da kısmen başlanmış olan hizmetleri, Sudan'da
başlanmış olan hizmetleri -buralarda yapılmış
hastaneler vardı- şimdi biraz daha geliştiriyoruz.
Gerçekten, çok değerli çalışmalar yaptık. Değerli
doktor arkadaşlarımız, sağlık personelimiz
bu ülkelerde hizmet verdiler. Ancak, yapılmış olan,
şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrağı dalgalanan
bu işletmeleri, kanunumuz yetersiz olduğu için doğrudan
biz yönetemiyoruz. Maddeyle bunun da önünü açmış olacağız.
Sayın
Arıtman'ın da konuşmalarında, "kamu özel ortaklığı"
kavramını gerçekten anlayamadığı için birtakım
eleştiriler getirdiğini ben fark ettim. Kamu özel ortaklığında,
yine, işletmelerin patronajını devlet yapıyor,
kamu yapıyor. Söylediğim gibi, özel sektörün kaynaklarını
vatandaşımızın hizmetine daha kolay sunmanın
yeni bir modelidir bu. Şu anda, İngiltere'de yüzün üzerinde
hastane yapılıyor bu şekilde. Aslında, ülkemiz,
bu açıdan, gecikmiş bir dönemi yaşıyor. Hatırlayacaksınız,
iki sene önce, bir buçuk sene önce bir kanun yapmıştık.
Onun uygulama yönetmeliklerini yaptık ve çalışıyoruz
konu üzerinde. Şimdi, bu işle ilgili bir daire kuruyoruz
Bakanlığımızda; ki, biraz daha insan kaynaklarımızı
geliştirebilelim ve işleri kolay yürütelim, biraz daha
hızlı gidebilelim.
Yani, böyle, Sayın
Arıtman'ın ifade ettiği gibi "yapmam, yaptırmam"
falan demekle millete hizmet olmadığını, artık
aziz millet çok iyi bilmektedir. "1950'lerde ülkeyi demokrasiye
biz kavuşturduk." dedi. Ama, bu ifadenin arkasından, elli
yedi senedir niçin iktidara gelinemediğini de bence iyi düşünmek
lazım. Yani, elli yedi sene sonrayı konuşuyoruz. Yani,
herhâlde millet hatalı değil, herhâlde demokrasi hatalı
değil.
Teşekkür
ediyorum Değerli Başkanım.
TUNCAY ERCENK
(Antalya) - Teslim ettikleriyle şimdiki cumhuriyeti kıyaslıyor
musunuz Sayın Bakan?
BAŞKAN - Sayın
Bakana teşekkür ederiz.
TUNCAY ERCENK
(Antalya) - "144 ton altın" dedi. Ne oldu, şimdi nerede
bunlar?
BAŞKAN - Bir
önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1418 sıra sayılı "Sağlık Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
Çerçeve 3 üncü maddesine "Kamu Özel Ortaklığı Daire
Başkanlığı:" ibaresinin madde başlığı
olarak eklenmesini ve maddede geçen "yapmak" ibaresinin
"yapar" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Recep
Akdağ
Sağlık
Bakanı
BAŞKAN - Sayın
Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Katılıyoruz Değerli
Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Teknik
bir düzenlemedir. 181 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
kanun tekniği anlamındaki bütünlüğünün sağlanması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- 181 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki Ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 7-
Bakanlık insani ve teknik yardım amaçlı ve geçici süreli
olmak üzere yurt dışında sağlık birimleri kurabilir
ve işletebilir.
Bu amaçla görevlendirilen
personele yurt dışındaki görevleri süresince gündelik
verilmez. Bunlara gittikleri ülkelerde sürekli görevle bulunan
ve dokuzuncu derecenin birinci kademesinden aylık alan meslek
memurlarına ödenmekte olan yurtdışı aylığının
yarısını geçmemek üzere unvanları itibarıyla
Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen tutarda aylık ödeme
yapılır."
BAŞKAN - Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili
Sayın Ali Arslan
Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5- Ekli
(I) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki
(I) sayılı cetvelin Sağlık Bakanlığına
ilişkin bölümüne eklenmiştir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6'ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 6- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde
üzerinde Sayın Tandoğdu
Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7'nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 7- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu.
Şahsınız
adına da söz isteği vardı, birleştirdim.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Parlamentonun
bu son gününde, aslında, güzel şeylerden söz etmek belki de
en güzeliydi, ama Sağlık Bakanlığı bütçesi gelince
ve Sayın Bakanın yaptığı bir açıklama üzerine,
ben de izninizle birkaç konuda düşüncelerimi aktarmak isterim.
Sayın Bakan,
Cumhuriyet Halk Partisinin uzun süredir iktidar olmadığı,
1950'lerden sonra olmadığı gibi bir ifade kullandı.
Sayın Bakanın, önce Türk siyasal tarihini öğrenmesini
isterim. Eğer, Türk siyasal tarihini yeterince bilmiyorsa,
öğrenmiyorsa o zaman bu tür bir ifadenin kendisi açısından,
özellikle akademik kariyeri olan birisi açısından çok da
doğru bir ifade olmadığını ifade etmek istiyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi, 1973 ve 1977 seçimlerinde yüzde 40'ın üzerinde oy almıştır.
Yani, yüzde 40'ın üzerinde oy alan bir siyasal partiye bu tür bir
insafsız yaklaşımı, doğrusunu isterseniz,
ben, Sayın Bakana yakıştıramadım. Türkiye'de
yüzde 40'ın üzerinde oy aldıktan sonra CHP'nin iktidar olmamasının
önünü kesen de askerî ihtilallerdir. Onun da altını çizerek
burada özenle belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakan buradayken birkaç konuya daha değinmek isterim.
Bunlardan birincisi:
Bu dönem, Parlamentoda ortak bir paydayı yaratamadık arkadaşlar.
Eğer, Parlamentoda saygınlığı olan kişileri
taşıyabilseydik buraya, yurttaş olarak taşıyabilseydik
ve burada saygınlığı olan kişiler yolsuzluklara
karşı daha duyarlı bir tablo sergileyebilselerdi,
eminim ki, bu Parlamento, Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli görevini
yapmış parlamentolarından birisi olacaktı, ama
biz bunu yapmadık. Özellikle iktidar kanadına dâhil milletvekilleri,
pek çok yolsuzluk olayının kapatılmasında oy kullandılar,
pek çok yolsuzluk olayının kamuoyuna yeterince aktarılmasını
engellediler. Ben, izninizle, hazır Sayın Bakanı bulmuşken,
birkaç konuda Sayın Bakanın dikkatini çekmek isterim ve
yüce Parlamentoyu da bilgilendirmek isterim ve sonuçta da, Sayın
Bakanın, gelip burada benim bu sorduğum sorulara, naçizane
sorulara yanıt vermesini isterim.
Birinci konu
şu: Sağlık Bakanlığı Dünya Bankasıyla
bir anlaşma yapıyor Eylül 2002'de. Bayburt, Artvin, Erzurum,
Erzincan ve Gümüşhane'de eğitim sağlık ocakları
yapılacak. İnşaat işi, Ekşi İnşaat
diye bir firmaya veriliyor ve yapılan sözleşmeye göre bu
firma, altı ayda bu inşaatları bitirecek. Şimdi
hangi yıldayız arkadaşlar? 2007. Bu inşaatlar bitti
mi? Hayır. Peki, nasıl oluyor arkadaşlar, altı ayda
bitmesi gereken bir inşaat 2007'ye kadar devam ediyor?
Şimdi, bir
başka önemli nokta daha var: Şimdi, değerli arkadaşlar,
bu firmanın borçları var, herkese borcu var ve bunlar, pek
çok firma tarafından, alacaklı firma tarafından icraya
verilmiş. İcraya verilen kuruluş, tabii, Sağlık
Bakanlığı saymanlığına para gelirse, bu
hak edişlerden alacağını alacak, en doğal hak,
bildiğimiz, hepimizin bildiği hukuki yöntem. Bakın,
Sağlık Bakanlığı, Ekim 2005 tarihinde, hak
edişleri kendisi değil Dünya Bankası tarafından
doğrudan ilgili firmaya ödenmesi için belge düzenliyor. Belgeyi
sizlere sunuyorum arkadaşlar. Peki, ben merak ediyorum: Bakanlığın
görevi, bu firmadan alacağı olan insanların hukuki
yollardan alacağını aramasına engel olmak mıdır?
Bakanlıkla bu firma arasındaki ilişki nedir arkadaşlar?
Belge burada. Sayın Bakan arzu ederse ben belgeyi Sayın Bakana
da verebilirim.
Şimdi, Bakanlık
bundan rahatsız olmuş -hakkını yemeyelim- ve bu
işi yapan kişiyi bir süre sonra alıyorlar. Ne oluyor, biliyorsunuz
değil mi? Diyeceksiniz ki, ne oldu, herhâlde alındı, pasivize
edildi, bir köşeye bırakıldı
Bu kişi, Bakanlığın
Teftiş Kurulu Başkan Yardımcılığına
getiriliyor. Şimdi, arkadaşlar, insaf ile düşünmek lazım.
Hem bu tür işlemleri yapacaksınız, sonra rahatsız
olacaksınız bu projenin başından alacaksınız
bunu, sonra Bakanlığın Teftiş Kurulu Başkan
Yardımcılığına getireceksiniz... Şimdi,
merak ediyorum, Sayın Bakan bu soruya yanıt verirse sevinirim.
Geliyorum ikinci
konuya: Şimdi bakın, 1 Temmuz 2005 tarihinde burada Parlamento
bir yasa kabul etti, dedi ki: Sağlık Bakanlığına
bağlı eğitim hastanelerinin şef ve şef yardımcılıkları
kadrosuna atamayı doğrudan Bakanlık yapacak, profesörler
ve doçentler arasından. Bu yasa gitti, Sayın Cumhurbaşkanı
veto etti, 1 Kasım 2005 tarihinde yeniden burada kabul edildi
bu yasa ve Anayasa Mahkemesine gitti. Anayasa Mahkemesi bu kanunu
12 Aralık 2005 tarihinde oy birliğiyle reddetti. Altını
çiziyorum, oy birliğiyle reddetti, bu, hukuka aykırıdır
diye.
Şimdi geliyoruz
işin püf noktasına: Sayın Bakan 197 tane atama yapıyor.
Anayasa Mahkemesinin oy birliğiyle reddettiği bir yasa
dolayısıyla 197 atama yapıyor. Yapabilir. Atamalardan
birisi de Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı.
Şimdi, bakın
değerli arkadaşlar ve Sayın Bakan da lütfen dinlesin,
16/11/2005 tarihinde Sağlık Bakanlığı Müsteşarı
"şef" olarak atanıyor, 16/11/2005, ama her ne hikmetse
Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra bile bu atamayı
tebliğ etmiyor, çekmecesine koyuyor. Ne zaman tebliğ ediyor?
7/5/2007 tarihinde, yani bir buçuk yıl sonra.
Şimdi, elinizi
vicdanınıza koyup, lütfen, bütün arkadaşlar düşünsün;
Anayasa Mahkemesinin oy birliğiyle iptal ettiği bir kararın
gereği, bir buçuk yıl sonra nasıl oluyor da yerine getiriliyor?
Hangi hukuk? Hangi hukuk? Hangi adalet? Hangi dürüstlük? Bunun yanıtı
yok arkadaşlar. Bu arkadaş ne oldu, biliyor musunuz? Bu arkadaş
istifa etti, Mersin'den AKP milletvekili adayı olarak buraya
gelecek. Bana söyler misiniz arkadaşlar, Parlamentoda biz, dürüst,
namuslu, nitelikli adamların olmasını istemiyor muyduk?
Parlamentoda
Bu tür, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir
kararın gereği bir buçuk yıl sonra nasıl oluyor da
yerine getiriliyor?
Bir şey daha
var
MUHARREM KARSLI
(İstanbul) - Sadece aday adayı olmuştur, aday olmamıştır.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Tabii, aday adayı.
Bir şey daha var
MEHMET KARTAL (Van) - Yeri sağlam,
ama, gelme şansı yok.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Şimdi, bundan on gün önce, Yargıtay tarafından altı
ay hapis ve altı ay kamu hizmetlerinden men cezası verildi
bu arkadaşla ilgili olarak.
Aday adaylığı bu arkadaşa
hayırlı olsun diyeyim.
Bir başka nokta: Sağlık
Bakanlığı her seferinde der ki
Ben az önce de yukarıda
dinlerken Sayın Bakanı, nitelikten ve liyakatten söz etti.
Devlet bürokrasisinde olması gereken budur, nitelik ve liyakat
ararsınız.
Sağlık Bakanlığı
müfettiş yardımcılığı imtihanı
açıyor. Açabilir tabii. Nitelikli adam almak, devlet bürokrasisine
nitelikli insan yetiştirmek çok önemli bir olay. Sağlık
Bakanlığı müfettiş yardımcılığı
sınavında, sözlü sınavda sorulan sorulara bakın
arkadaşlar:
Namaz kılar mısın?
Kul hakkı nedir?
Kur'an'daki ayet
ve sureler ile normal yasalar arasındaki farklar nelerdir?
Kerahet vakti
nedir?
Hangi şairlerin
kitaplarını okuyorsun?
Necip Fazıl'dan
bildiğin bir şiir var mı?
MAHMUT GÖKSU
(Adıyaman) - Nazım Hikmet de var.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Hangi gazeteleri okuyorsun?
Fıtrat nedir?
RECEP GARİP
(Adana) - Nereden çıkarıyorsun bunları?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Yunus Emre'nin "Sordum Sarı Çiçeğe" ilahisinin
devamını tamamla.
ZAFER HIDIROĞLU
(Bursa) - Kerahet nedir?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bakın, Değerli Milletvekili aynı soruyu
bana da soruyor. Demek ki, soru sorma geleneği var sizde, değil
mi arkadaşlar?
RECEP GARİP
(Adana) - Hayır, sizin elinizdeki metni merak ettim; nereden
çıkarıyorsunuz bunları?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Evet, ben bunları nereden çıkarıyorum? Çok
haklı bir soru tabii.
RECEP GARİP
(Adana) - Yoksa, oturup siz kendiniz mi yazdınız bunları?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bu soruyu sorduğunuz için de teşekkür ederim.
Bu sözlü sınava
giren arkadaşlara sorulan sorular. O sözlü sınava giren
arkadaşlar söylüyorlar, ben söylemiyorum.
RECEP GARİP
(Adana) - Hayır, siz bunu kendiniz yazmışsınız.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, ben söylemiyorum,
ama, bu iddia
Bir şey daha
söyleyeyim değerli milletvekilleri
MAHMUT GÖKSU
(Adıyaman) - Her söylenen buraya gelmemeli.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bir şey daha söyleyeyim.
ASIM AYKAN (Trabzon)
- Belge
Belge
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Var
Ama, bir dakika,
ben size söylüyorum değerli arkadaşlar, bu haber gazetelerde
de yer aldı.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Hangi gazetede?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Efendim, pek çok gazetede yer aldı. Örneğin -ben size söyleyeyim-
Hürriyet gazetesinin Ankara baskısında yer aldı.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Hangi tarihte?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Tarihi de söyleyeyim: 23 Mayıs 2007 tarihinde.
Şimdi, değerli
arkadaşlar
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Ya, siz o saçma şeylere inanıyor musunuz?
BAŞKAN - Müdahale
etmeyelim arkadaşlar.
Buyurun.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Bu saçmalıklara inanıyor musunuz? Hakikaten
inanıyor musunuz siz bu saçmalıklara? Hayret bir şey
ya!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Ama, bakın, benim sözümü hiç dinlemiyorsunuz!
Bakın, Sayın
Bakan orada
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Ama olmaz böyle bir şey! Saçma sapan şeyleri
gerçekmiş gibi
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Ama bir dakika efendim! Bir
dakika!
Bakın, Sayın Bakan burada.
Ben bunları sordum, diğer soruları da sordum ve Sayın
Bakana soruyorum ben bu soruları, siz niçin alınganlık
gösteriyorsunuz?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ama,
ben hayret ediyorum!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Bakan orada. Bakan çıkar, der ki: "Arkadaşlar, böyle
bir soru sorulmadı." Biz de tatmin oluruz.
Bakın, milletvekili olarak
bizim görevimiz, eğer bunlar medyada yer almış da yalanlanmamışsa,
bunları dile getirmektir. Sayın Bakan gelir kürsüye der
ki: "Hayır arkadaşlar, böyle bir şey olmadı. Gazetede
yazılan haber yalandır." Biz de teşekkür ederiz Bakana.
Siz niçin alınıyorsunuz? Bakan Bey orada.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Size
yakışmıyor da onun için dedim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Bana neyin yakışıp yakışmadığı
ayrı bir konu, ona, lütfen
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Siz ciddi
bir insansınız, o tip şeyler size yakışmıyor!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Peki, lütfettiniz, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Efendim, siz Genel Kurula
hitap edin.
Arkadaşlar, müdahale etmeyelim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Şimdi, bir başka önemli konu daha değerli arkadaşlar:
DENETDE denen bir sivil toplum kuruluşu var, Devlet Denetim Elemanları
Derneği denen bir sivil toplum kuruluşu var.
Bu kuruluşun başındaki
arkadaş, 2000-2002 döneminde pek çok yolsuzluğu belgeleriyle
ortaya koyan bir dernek. Bu dernek, o dönemde sizlerin de el üstünde
tuttuğu, bizlerin de el üstünde tuttuğu ve her yolsuzluk
belgesini ortaya çıkardığı zaman da alkışladığımız
bir dernekti. Bu derneğin başkanı Sağlık Bakanlığında
müfettiş. Şimdi, bu Dernek Başkanı hakkında soruşturma
açılıyor. Niye açılıyor biliyor musunuz arkadaşlar?
Odasında olmadığı için.
Şimdi, ben de eski bir denetim
elemanıyım. Denetim elemanlarında mesai kavramı
normal memurlar gibi değildir. Denetim elemanı, daha çok
dışarıda görev yapar, çalışır, şirketlere
gider, diğer kuruluşlara gider, sorgulamaya gider. Bir görevi
vardır. Olmadıysa bir denetim elemanı odasında,
önce, niye olmadığı sorulur. Derneğe gitmişse,
eğer demokrasiye inanıyorsak, ona da belli bir hoşgörüyle
yaklaşmamız lazım.
Şimdi, siz, kalkıp da bunun
hakkında soruşturma açarsanız, bu doğru bir olay olmaz
arkadaşlar. Neden olmaz? Etik olarak doğru olmaz. O arkadaşımızın
eğer bir yanlışlığı varsa, bir yolsuzluğu
varsa, bir yolsuzluğu kapatmışsa amenna, açabilirsiniz
soruşturma, ama böyle bir şeyi yok. Bu insan geçmişten
beri tüm bu olayların üzerine gitmişse, ee, bunun hakkını
vermek lazım.
Bakın, bu arkadaşımız
Sayın Binali Yıldırım hakkında da açtığı
bir dava dolayısıyla tazminat davası kazandı.
Şimdi, geliyorum bir başka
önemli noktaya: Yine, Sayın Bakana soruyoruz tabii, eğer
sizler üstünüze almazsanız. Teftiş Kurulu Başkanlığını
Sayın Bakan Siteler'e taşıyor. Siteler'de kiraladıkları
yer Aydeniz İnşaata ait ve haklı olarak Bakanlık buraya
bir ekip gönderiyor. Yani, diyor ki, acaba bu bina yeterli midir, Teftiş
Kurulu için uygun mudur değil midir? Tutulan tutanak bu arkadaşlar.
Tutanağın birer örneğini de size göstereyim.
Şimdi, bakın, bu tutanakta
oy birliğiyle alınan bir karar var. Diyor ki
ASIM AYKAN (Trabzon) - Size servis
mi yapılıyor?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Efendim, siz de eğer
Devletin fotokopisi, orijinali değil
beyefendi, orijinali değil. Eğer ben bunu gösteriyorsam,
bundan mutlu olmanız lazım. Neden, biliyor musunuz? Bir haksızlığı
burada dile getiriyoruz. Siz lütfedip araştırmıyorsunuz
da, müsaade edin biz araştıralım. Şimdi, biz
araştırıyoruz, ondan da alınganlık gösteriyorsunuz.
Niye alınganlık gösteriyorsunuz?
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Bakan
Bey'e söylemiş miydiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Hayır efendim.
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Orada,
gidip söyleseydiniz
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Niçin söyleyeyim efendim? Ben Sayın Bakana gidip onları
söylemek zorunda değilim ki. Ben Sayın Bakana
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) -
Anında sorun çözülürdü.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Hayır efendim, bu sorun anında çözülmez.
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim
Sayın Göksu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Biz, milletin kürsüsünde, bakın, milletin kürsüsünde AKP
Hükûmetinin yaptığı yolsuzlukları anlatmakla görevliyiz.
Muhalefetin görevi budur.
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu,
siz Genel Kurula hitap edin.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Evet, söyleyeyim efendim. Diyorlar ki: Siteler'de olmaz bu, doğru
değildir. İşte, inşaatı uzun sürecek vesaire.
Ama, bakın, bir cümle çok önemli
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Bağlıyorum Sayın Başkanım.
"Diğer taraftan, toplam
kiralama bedeli düşük olmakla birlikte, metrekareye isabet
eden kira tutarı olarak diğer seçeneklerin tümünden ucuz
olmadığı görülmektedir. Bu hususlar çerçevesinde,
binanın kiralanmasının uygun olmayacağı düşünülmektedir."
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş)
- Belki yeri uygundur canım!
HASAN ÖREN (Manisa) - Allah Allah!
Bir şey bulmaya çalışıyorsun. Ne kadar üstün gayret
gösteriyorsun!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Şimdi, ben merak ediyorum: Sayın Bakan, bina kiralandı
mı kiralanmadı mı? Tamam. Onu soruyoruz.
Başka bir şey daha söyleyeyim:
Değerli milletvekili
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu,
süreniz bitmek üzere; toparlayın.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Efendim, lütfederseniz, çok önemli bir konu.
İsim vereceğim, vatandaşların
isimlerini okuyorum şimdi: Necati Bölükbaşı, Ömer Hüseyin
Namal, Ayşe Dudu Ceylan, Bayram Durmuş, Mustafa Yetkin, Naso
Dal, Yılmaz Kılıç, Selahattin Şahin, Zafer Zorman,
Ahmet Yıldız.
Bu isimler, üzerinde miadı dolmuş
tıbbi malzeme kullanılan vatandaşlar. Nerede? Antalya'da.
Hangi hastanede? Andeva Hastanesinde. Bu hastanenin yetkilileri
kim? Bu hastanenin bazı yetkilileri AKP'den milletvekili aday
adayı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, konuşmanızı
tamamlayın.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Bağlıyorum Sayın Başkan.
Bunlar, Antalya'dan milletvekili
aday adayları.
Şimdi, Sayın Bakandan istirham
ediyorum: Sayın Bakan bir tıp adamıdır; üzerinde miadı
dolmuş bir malzemenin kullanıldığı, hiçbir
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşına en son izin vermesi gereken
kişilerden birisidir. Hiç izin vermemesi lazım.
Şimdi, Sayın Bakan, size
açıkça söylüyorum: Bu hastane için ne yaptınız? Bir. Bu
hastane, sizden izin almadan, bakın, Sağlık Bakanlığından
hastane olma izni almadan hasta kabul etti mi etmedi mi ve hasta kabul
ettiği için, ilgili sosyal güvenlik kuruluşlarından
1 trilyonun üzerinde parayı usulsüz olarak aldı mı almadı
mı?
Diyeceksiniz ki, bu raporlar ne?
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu,
lütfen tamamlayın efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Hemen bağlıyorum.
Bu raporlar her bir hasta için düzenlenmiş
ve doktorların da imza attığı, miadı dolduğu
için imza attığı raporlar. Bu raporların ekinde,
ayrıca, miadı dolan her bir ilacın rakamları, süreleri
de var.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Hemen bağlıyorum, teşekkür edeceğim.
Yolsuzluk komisyonunda beraber
çalıştığımız Adalet ve Kalkınma Partisinin
değerli milletvekillerine her zaman şükran borçluyum. Onlardan
birisi de Sayın Hamza Albayrak'tı. Onun Tempo'da çıkan
bir cümlesiyle bitirmek istiyorum. Diyor ki: "Duayla iktidara
geldik, şimdi beddualar başladı."
Ben, yüce Parlamentoyu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, söz istiyorsunuz,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(
Aslında, bu kürsü, kanun görüşmeleri
sırasında, madde görüşmeleri sırasında kanunla,
maddeyle ilişkisi olmayan konuların görüşülmesine
gerçekten bu dönemde çok alışkın hâle geldi, değerli
ana muhalefet partimizden milletvekillerimizin sayesinde. Sayın
Kılıçdaroğlu kanun ve maddeyle ilgili hemen hemen hiçbir
şey konuşmadı. Dolayısıyla, tabii olarak, söylediği
bazı şeylere de benim buradan cevap vermem gerekir. Zannediyorum,
Sayın Kılıçdaroğlu'nun dili sürçtü bir cümlesinde,
"Saygınlığı olan kişileri Parlamentoya
taşıyamadık." dedi.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
- "Taşımalıyız." dedim.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Yani "Taşımalıyız." derken buradaki
sayın milletvekillerinin, gerek ana muhalefet partimizden olsun
gerek iktidarımızdan olsun saygınlığı
yok mu? Ne anlama gelir bu yani?
NURİ ÇİLİNGİR
(Manisa) - Temennidir o.
ALİ ARSLAN
(Muğla) - Demagoji yapıyorsun. Koskoca Bakansın, hâlâ
öğrenemedin Bakan gibi konuşmayı, beş yıldan
beri öğrenemedin.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Herhâlde, buradaki bütün milletvekilleri bu Meclisin,
yüce Meclisin saygın milletvekilleridir. Bu Meclisin çatısı
altına gelen, bu çatı altına milletin hür iradesiyle,
tertemiz oylarıyla gelen bütün milletvekilleri bu ülkenin
saygın milletvekilleridir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buna sizler de dâhilsiniz.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin)
- Onun için mi bazılarını ihraç ettiniz Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Şimdi, benim "Cumhuriyet Halk Partisi elli yedi
senedir iktidara gelemedi" -yani, bunu Sayın Arıtman'ın
söylediklerinden ben çıkarıyorum- ifadesine de Sayın
Kılıçdaroğlu takılmış.
Değerli arkadaşlar
ALİ ARSLAN (Muğla) - Kanunla
ilgili ne konuşuyorsun Sayın Bakan?
CANAN ARITMAN (İzmir) - Kanunla
ilgili, kanunla!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Onu biraz önce arkadaşınız konuşurken
düşünecektiniz Sayın Arslan.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Niye
eleştiriyorsun ki konuşanları?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Kös kös dinliyordunuz biraz önce. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından
gürültüler)
ATİLA EMEK (Antalya) - Ne demek
"Kös kös dinlemek?"
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım
BAŞKAN - Sayın Bakan, siz
sorulara teknik cevap verin. Lütfen germeyelim Genel Kurulu.
ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın
Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, 1950 yılından
sonra Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkede kendi başına bir
kere bile iktidar olamamıştır. (AK Parti sıralarından
"Olamaz da." sesleri) Koalisyonlarla iktidar olmuştur,
doğru, ama, bir kere bile tek başına bu ülkede elli yedi
senedir iktidar olamamıştır. 22 Temmuzda bir kere daha,
iktidar olamayacağını hep birlikte göreceğiz.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ ARSLAN (Muğla) - Sen de
Erzurum'dan milletvekili ol da görelim bakalım.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Şimdi, Sayın Kılıçdaroğlu her
şeyi böyle çok iyi bildiğini farz ederek, o eski denetçi edalarıyla
burada bize ders vermeye çalışıyor ama
CANAN ARITMAN (İzmir) -
Ayıp, ayıp! Çok ayıp oluyor Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) -
Anayasa Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararıyla
bir Anayasa Mahkemesinin iptal kararını bile birbiriyle
karıştırıyor.
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Hep
karıştırıyor zaten!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, bu da çok
sık yapıldı, maalesef yapılıyor. Biz bir kanun
yaptık yüce Meclisin iradesiyle. Bu irade, bize, üniversitelerimizden,
değerli bilim adamlarımızdan klinik şefi ve
şef yardımcısı olarak kamu hastanelerine, kamunun
eğitim hastanelerine atanmasına imkân verdi. O gün olduğu
gibi bugün de aslında aynı düşüncedeyim ben. Bu değerli
arkadaşlarımız YÖK tarafından kendilerine doçentlik
ve profesörlük unvanı verilmiş olan değerli bilim adamlarıdır.
Bunların doğrudan klinik şefi yapılmasında,
bize göre, o gün de bir problem yoktu, bugün de bir problem olmamak gerekir.
Anayasa Mahkememiz, bu konuda bir yürütmeyi durdurma kararı
vermiştir. Biz de bu yürütmeyi durdurma kararına kadar atamalarımızı
yaptık. Tabii olarak yüce mahkeme karar verdikten sonra da bu
atamalara artık devam etmedik. Yüce mahkemenin bu yürütmeyi
durdurma kararından sonra kesin kararını ne şekilde
vereceğini Sayın Kılıçdaroğlu, siz biliyor
musunuz da konuşuyorsunuz? Hiçbirimiz bilmiyoruz, hiçbirimiz
bilmiyoruz bugün.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
- Ne zaman tebliğ edildi Sayın Bakan, bunu bana söyler misiniz?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Yani, bu yürütmeyi durdurma kararından sonra biz
bir işlem tesis etmiş değiliz elbette.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yürürlüğü durdurma kararı ne demektir?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Sonuçta, bu karar iptal edilir mi, edilmez mi; bunu hiçbirimiz
henüz bilmiyoruz ki. Siz bir yürütmeyi durdurma kararını
bir iptal kararı gibi, burada, yüce milletin huzuruna, bu değerli
yüce Meclisin çatısı altına bu yanlış bilgileri
getirerek niçin kafaları karıştırmak istiyorsunuz?
Gerçekleri konuşmak lazım bu kürsüde.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
- Doğruyu konuşmuyorsunuz Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Şimdi, bir alışkanlık da sağda solda
bir muhabirin getirip söylediği veya yayınladığı
bir haberi alarak burada gelip konuşmak. Biz bir müfettiş
yardımcılığı sınavı yaptık. Burada,
Türkiye'nin en başarılı diplomalarına sahip
öğrencileri çok yüksek puanlarla mülakatlara alındılar
ve biraz önce Sayın Kılıçdaroğlu'nun burada bir gazete
haberini esas alarak konuştuğu hususta da, tabiidir ki,
hiçbir adaya bu şekilde herhangi bir soru sorulmamıştır.
Ama, Sayın Kılıçdaroğlu, ben size hatırlatmak
isterim. Her duyduğunu konuşup durmak, aslında insanoğluna
yalan söylemek için yeter. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bir kişi denetim elemanı
olabilir, bir kişi müfettişlik yapabilir, bir dernek kurabilir.
Bir başka konudan bahsetti Sayın Kılıçdaroğlu
Bakanlığımızdaki bir soruşturmayla ilgili
olarak. Kim olursa olsun, ne olursa olsun, bir devlet memuru, devlet
memuru ciddiyetine yaraşır görev yapmak zorundadır.
Herhangi bir derneğin üyesi olmak, başkanı olmak bir kişiyi
sorumsuz kılmaz. Bir kişiyi devlet memuru görevlerini yaparken
ihmal etmek hususunda yetkili de kılmaz. Yani, ben, sizin, görevini
eksik yaptığı düşünülerek hakkında soruşturma
açılmış bir devlet memuruna burada avukatlık yapmanızı
da yadırgadım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Eğer herhangi bir vatandaşıma,
bu ülkenin herhangi bir ferdine bir özel hastanede, bir üniversite
hastanesinde, bir devlet hastanesinde, her nerede olursa olsun yanlış
bir muamele yapılmışsa, üzerinde tıbbi bir malzeme
kullanılırken -sizin söylediğiniz gibi- miadı
geçmiş bir malzeme kullanılmışsa, biz, bunun için
gerekeni mutlaka yaparız ve şimdi sizin buradaki ifadenize
dayanarak, ben, derhal soruşturma başlatacağım.
Eğer herhangi bir aksaklık, eksiklik varsa, gerekeni yapacağız.
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ)
- Günaydın!
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - On gün oldu
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, 59'uncu Hükûmetimiz,
sağlıktaki çarpık ve hakkaniyetten uzak sistemi iyileştirmek
için, hepinizin bildiği gibi, kapsamlı bir dönüşüm
programı başlatmış ve bunu başarıyla yürütmüştür.
Bu programın temelinde "önce insan" anlayışı
vardır. Sağlıkta "sosyal devlet" anlayışını
temel çıkış noktamız alarak bu konuyu bugüne kadar
getirdik.
Şimdi, arkadaşlarım
bana bir not ilettiler. Teftiş kuruluna yer kiralamasıyla
ilgili olarak Sayın Kılıçdaroğlu'nun söz ettiği
rapordan sonra, yeniden pazarlık yapılarak bu rapor dikkate
alınmıştır ve bu husustaki rakamlar da aşağıya
düşürülmüştür, yani, birimlerimizde bu rapor dikkate
alınmıştır.
Hastalarımızın rehin
tutulduğu, acil servislerden çevrildiği, ambulanslara konurken
bile kendisinden para talep edildiği günleri hamdolsun geride
bıraktık. Yalnızca şehirlerde değil, köylerimizde
de 112 Acil Sağlık Hizmetlerimizle hizmet ediyoruz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sayın Bakan, iki yıl önce, cenazeyi, sizin talimatınızla
aldık hastaneden!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Bütün köylerimizde vatandaşlarımıza gezici
hizmetlerle hizmet ediyoruz, diyaliz ihtiyacı olan vatandaşlarımızı
evinden alarak hizmetini verebildiğimiz bir dönem yaşıyoruz.
Sağlık ocaklarımız, sağlıkevlerimiz terk
edilmişlikten kurtarıldı. Vatandaşlarımız,
bu sağlık ocaklarına, hastanelere hiçbir ayrıma
tabi tutulmadan serbestçe müracaat edebiliyorlar ve ilaçlarını
da eczanelerden serbestçe alabiliyorlar. Bu imkânlardan yoksul vatandaşlarımız,
yeşil kartlılarımız da en güzel şekilde yararlanıyor.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
22 Temmuzdan sonra nüfus cüzdanıyla olacak o.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Aile hekimliği uygulamalarımızı 11
ilimizde 9 milyon vatandaşımıza yaygınlaştırdık
ve vatandaşımız bu uygulamadan yararlanarak birinci
basamakta da artık doktorunu seçebilmeye başladı.
Ülkemizde sıtma, tifo,
kızamık gibi bulaşıcı hastalıkların
sayısında geçmiş dönemlerle kıyaslanamayacak
ölçüde azalmalar gerçekleştirebildik.
Artık hastanelerimizde hakkımızı
arayabiliyoruz. Birçok hastanede tercih ettiğimiz doktora
muayene olabiliyoruz.
Hastanelerimiz artık cihaz
fakiri değil.
Uzman doktorlarımızın
çoğu özel muayene çalıştırmıyor. Bugün ülkedeki
uzman doktorların yüzde 60'ı muayenehanesini kapamış
durumda. Hastaneye gittiğimizde, bize özel muayenehanelerin
yolunun tarif edildiği dönemler çok geride kaldı. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
önümüzdeki dönemde, bu Büyük Cumhuriyet Projesi'ni, Sağlıkta
Dönüşüm Programı'nı kararlılıkla sürdüreceğiz.
Gayemiz, ülkemiz insanı ve çocuklarımız için, yarınımızın
sağlıklı Türkiye'sini oluşturmaktır ve bu çabalarımıza
katkı veren bütün değerli arkadaşlarıma, sizlere,
tekrar, saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Bakan.
İki soru var
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
- Sayın Başkan, bir açıklama yapabilir miyim?
Sayın Bakan
BAŞKAN - Efendim, oturursanız,
mikrofonunuzu açacağım.
Buyurun.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Niye açacaksınız?
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Cevabını aldı!
BAŞKAN - Kısaca, eğer
bir açıklama ihtiyacınız varsa, sadece o açıklama
için.
Buyurun.
VI. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun,
Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, konuşmasında,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Önce, konuşma olanağı
verdiğiniz için teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın
Bakan yaptığı açıklamada, benim bazı konuşmalarımı
özenle birbirine karıştırdı, çarpıttı desem
belki daha uygun olacak, ama, özenle, birbirine ve bilinçli olarak
karıştırdı.
Ben, yürütmeyi durdurmayla iptal
kararlarının ne anlama geldiğini çok iyi biliyorum,
hele hele Sayın Bakandan çok daha iyi biliyorum. Benim sorduğum
soru şuydu: 2007 tarihinde nasıl oluyor da birisi şeflik
kadrosuna atanıyor, 2007 tarihinde tebellüğ ediliyor bu?
Oysa, Anayasa Mahkemesinin önce yürütmeyi daha sonra da iptal kararını
oy birliğiyle vermesi 2005 yılı. Bir buçuk yıl sonra
nasıl oluyor bu kişi atanıyor? Ben, bu soruyu sordum.
İkinci önemli nokta, Sayın
Bakan "Her duyduğunu konuşmak, insana yalan söylemek
için yeterdir." diye bir açıklama yaptı. (AK Parti
sıralarından "Doğru söylüyor." sesleri) Evet,
Sayın Bakanın bu açıklamasına aynen katılıyorum.
Her duyduğunu konuşmak insana yalan söylemek için yeter,
ama, Türkiye'nin en büyük gazetesinde yer alan bu haberin Bakanlık
tarafından yalanlanmadığı için Meclis kürsüsünde
bunun söylenmesini, eğer yalancılıkla bir kişiyi
itham ediyorsa, bu, Sayın Bakanın kişiliğini göstermesi
açısından ilginç bir tanımlamadır.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- O sana yakışır!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
- Devlet memuruna avukatlık yapmakla ilgili bir sözü daha oldu
Sayın Bakanın. Sadece devlet memuru değil, Türkiye
Cumhuriyeti'nde haksızlığa uğrayan her yurttaşın
avukatlığını yapmak Cumhuriyet Halk Partili her
milletvekilinin boynunun borcudur. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
- Bir şey daha, Sayın Bakan
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu
tamam
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
- Ama çok önemli bir şey Sayın Başkan.
BAŞKAN - Efendim, bu ikinci konuşma
oluyor. Son bir cümle efendim, son cümle.
SONER AKSOY (Kütahya) - Daha ne kadar
konuşacak Sayın Başkan!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
- Sayın Bakan "saygınlığı olan milletvekilleri
Parlamentoya taşınmalı" diye bir açıklamamı
da çarpıttı. Şunu ifade etmek istedim ben: Pek çok yolsuzluk
olayına bulaşan kişilerin veya yargılama süreci
sonunda mahkûm olan kişilerin Parlamentoya taşınmaması,
saygınlığı olan kişilerin Parlamentoya taşınması
gerektiği şeklinde önümüzdeki döneme ilişkin bir temennide
bulundum
BAŞKAN - Temennide bulundunuz,
anlaşıldı.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
-
ve Sayın Bakan bir de dönüp gruba, kös kös
BAŞKAN - Anlaşıldı
efendim, Sayın Kılıçdaroğlu anlaşıldı;
dediğiniz anlaşıldı. Teşekkür ederim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
- Saygısızlıktan söz eden bir bakan, milletvekillerine
dönüp kös kös dinlemekten söz edemezler.
BAŞKAN - Anlaşıldı
efendim. Bunu mevcut milletvekilleri için söylemediğinizi zaten
Teşekkür ederim.
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız ve 11 Milletvekilinin,
Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (2/1013) (S. Sayısı: 1418)
(Devam)
BAŞKAN - Şimdi, sorular
var.
Sayın Gazalcı, kısa,
konuyla ilgili; buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Bu yasal düzenleme, Kamu İhale
Kurumunu devreden çıkararak kimi sağlık hizmetlerini
ihale etmeye yol açıyor. Bu, yolsuzlukları arttırmaz
mı?
Ayrıca, sizin, daha önce
çıkardığınız, dışarıdan bilgi
işlemle ilgili hastanelerin hizmet alabilmesine ilişkin
genelgeniz sonucunda, Sağlık Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısının eşinin ortak olduğu Bilbest
adlı bir şirkete, milyonlarca, trilyonlarca liralık
bir iş verdiniz mi? Elimde birtakım rakamlar var, soruyu
uzatmamak için bunları okumuyorum.
Sayın Bakanım, sizin Bakanlığınız
döneminde kaç hastane sağlık merkezi oldu, kaç sağlık
merkezi sağlık ocağına dönüştürüldü? Yani,
daha önceden daha iyi hizmet alırken, sonra o hizmetler yoksullaştırıldı?
Buradan, o kadar güzel ters bir şeyler anlattınız ki,
toz pembe anlattınız ki, ben, kendi ilçemden biliyorum, Denizli'nin
Güney ilçesinde, eskiden orada sağlık hizmetleri daha çok
verilirken şimdi, akşam, gece birisi rahatsız olduğu
zaman, Denizli'ye, 70-80 kilometre öteye hasta yetişirken ölüm
vakaları oluyor Sayın Bakanım; siz, nereden söz ediyorsunuz?
BAŞKAN - Efendim, sorunuzu sorun
lütfen.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ
(Isparta) - Neşşar, aile hekimliğini engelledi orada.
Neşşar'a sor, Neşşar'a!
BAŞKAN - Sayın Arıtman.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Sayın
Bakanımıza, iki ay önce, burada, 3 Nisan 2007 tarihli bir
yazılı soru önergesiyle sordum, cevaplamadılar.
Şimdi, burada, sözlü olarak soruyorum: Dünya Bankası tarafından
finanse edilen Sağlıkta Dönüşüm Projesi kapsamında
atanan ve sözleşmelerini UNDP'yle imzalayan saha koordinatörlerinin,
Türkiye'de aile hekimliği uygulamalarıyla ilgili olarak
üç ayda bir Dünya Bankasına ve bağlı bulundukları
mercilere yolladıkları raporları kamuoyuna
açıklayacak mısınız? Bu raporları, bugüne değin
niçin açıklamadınız?
Bir buçuk yıldır, Düzce
ilimizdeki ve diğer pilot illerdeki aile hekimliği uygulamalarının
neticeleri raporlaştırılmış mıdır?
Bu neticeler kamuoyuna niçin açıklanmamaktadır?
Sağlıkta Geçiş Projesi'ne
destek için UNDP ile uygulayıcı kuruluş olan Türkiye Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı arasında imzalanan sözleşmeye
göre, Sağlık Bakanlığı saha koordinatörlerine
yetki devri yapmış mıdır? Bu yetki devri yasal
mıdır? Sağlık Bakanının hangi yetkileri
bu koordinatörlere devredilmektedir? Uygulamada personel dağılımında
dahi yetkili oldukları doğru mudur? Bu yetki devri uygulaması
ile Dünya Bankasının belirlemeleri doğrultusunda çalışan
bu saha koordinatörleri, aslında Sağlık Bakanlığının
temel işlevi olan sağlık politikasının
oluşturulması ve yürütülmesini doğrudan üstlenmiş
olmuyorlar mı? Bu durumda, ülkemizin Sağlık Bakanı
siz misiniz, yoksa Dünya Bankasının Baş Saha Koordinatörü
mü Türkiye Cumhuriyetinin Sağlık Bakanıdır?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kılıçdaroğlu,
buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana bir sorum daha
olmuştu. Bu, Bayburt, Artvin, Erzurum, Erzincan, Gümüşhane
illerinde yapılan eğitim sağlık ocaklarının
altı ayda bitirilmesi gerekirken, 2007 yılına geldik,
hâlâ bitmediğini sormuştum, ama, bu soruya yanıt alamadım.
İkinci sorum da: Sayın Bakan
milletvekili saygınlığından söz ederken, Parlamentoya
dönüp milletvekillerini kös kös dinlemekle itham etti. Acaba, bunu
kendi akademik kişiliğiyle ne ölçüde bağdaştırıyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Işık buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanıma seçim bölgemle
ilgili bir sual yöneltmek istiyorum.
Sayın Bakanım, sizin de
büyük katkınızla çok büyük mesafe aldığımız
Beyhekim Sağlık Kompleksi, biliyorsunuz, dört hastaneden
oluşmakta. Burada, devlet hastanesiyle akıl ve ruh hastalıkları
hastanesinin hizmet sunumuna başlama noktasında tarih
verebilir misiniz? Son aşamaya geldik.
Ayrıca, ilçelerimize göndermiş
olduğunuz ilave ambulanslardan dolayı çok teşekkür
ediyoruz.
Sorularım bu kadardı. Teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kamacı, süremiz
çok az kaldı. Buyurun, sorunuzu sorun.
NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın
Başkan, 1993'te başlanan ve 2005'te biten Kumluca Devlet Hastanesi
var, yaklaşık 200 yataklı ve bölge hastanesi şeklinde
değerlendiriliyor, ancak, açılışından beri
hâlâ daha eksikleri devam etmekte. Ancak Kumluca bölgesi, esas itibarıyla
göç alan bölgelerden bir tanesi. Şu anda, beyinci ve kalp hastalıkları
doktoru yoktur. Bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kamacı.
Sayın Bakan, buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Gazalcı'nın sorusuna
cevaben şunu ifade edeceğim: Bu yeni kanunda herhangi bir
kurumu devreden çıkararak falan bir şey yapmıyoruz,
daire başkanlıkları kuruyoruz. Sağlık Bakanlığı
Müsteşar Yardımcılarımızdan biriyle alakalı
olarak basında daha önce çıkan haberler, tarafımızdan,
Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından soruşturulmuş
ve bu hususlar, soruşturmalar sonuçlanmış durumdadır.
Yani, "Bir şey yaptınız mı yapmadınız
mı?" dediniz.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Ne oldu
sonucunda Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Soruşturmalar sonucunda herhangi bir suça rastlanmamıştır
Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) -
İhale verilmedi yani!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Ben, şimdi, detayını hatırlayamam takdir
edersiniz ki, ama, bu soruşturmalar sonucunda usulsüz ve kanunsuz
herhangi bir işleme rastlanmamıştır.
"Hastanelerin sağlık
merkezlerine dönüştürülmesi, kaç hastane nasıl dönüştürüldü?"
Bu rakamları da size yazılı olarak verelim, ama, biz
"sağlık merkezi" kavramını şimdi
"entegre sağlık hastaneleri" kavramıyla değiştirdik.
Küçük ilçelerimizde, sağlık ocaklarımızda, hastanelerimizi
birlikte çalıştırdığımız, böylece
insan kaynaklarını ve ekipmanı daha verimli kullanabildiğimiz
yeni bir model geliştirdik. Bu anlamda, artık "sağlık
merkezi" tanımlamasını pek kullanmıyoruz,
ya "hastane"yi kullanıyoruz veya "entegre sağlık
hastanesi" tanımlamasını kullanıyoruz.
Ama, yaptığımız bütün işlemler, aslında,
sonuç olarak, mevcut insan kaynaklarımızın bize imkân
verdiği ölçüde, vatandaşımıza hizmetin kalitesini
yükseltme amaçlıdır.
Sayın Arıtman'ın sorularında
Saha koordinatörlerinin, UNDP'yle birlikte yürütülen bir saha koordinatörlüğü
işinin raporlarının bütünün kamuoyuna açıklanması
gibi bir sonuç, pratik, kamuoyu açısından çok yararlı
olabilecek bir şey değil, çünkü, binlerce sayfalık raporlar
var.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Nerede
şeffaflık o zaman?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Sunabiliriz, hiç önemi yok, ancak, bir konuda yanılıyorsunuz
Sayın Arıtman. Bunlar, aile hekimliğini izlemek üzere
görevlendirilmiş kişiler değil. Sağlıkta Dönüşüm
Programı'nın birçok farklı komponenti var. Aile hekimliği
yalnızca bu komponentlerden birisidir. Hiçbir yetki devri yapılmamıştır
bu kişilere. Görevleri, Sağlıkta Dönüşüm Programı'mızın
sahada nasıl yürüdüğünü, uygulamaların ne noktada
olduğunu gözlemek ve bu gözlemlere dayalı raporlarla, Bakanlığı,
Bakanlık bürokrasisini, Müsteşarlığı ve Bakanı,
geri beslemeyle, politikalar oluşturmak açısından
beslemektir.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Dünya
Bankası da besliyor!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Yani, koordinatörlerin başkanının
Sağlık Bakanlığının yerini alması
falan gibi bir şey, tabii, bunlar hiç mümkün olabilecek şeyler
değil.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun
bu eğitim sağlık ocaklarıyla ilgili sorusuna cevaben
şunu ifade edeyim. Bunlar yirmi iki eğitim sağlık
ocağıydı Sayın Kılıçdaroğlu. Bahsettiğiniz
bir yüklenici maalesef işini yeterince yapamamış ve
burada bir hizmet aksamasına yol açmış, dolayısıyla,
sözleşmeler de sonlandırılmıştır. Ve bu
beş inşaat için şimdi şu anda yeniden ihale aşamasındayız.
Biz de bunların bitirilememesinden gerçekten rahatsız olduk
ve üzüldük. Ama, yüklenici, maalesef, işini yapamadı. Dolayısıyla,
sözleşmesini sonlandırmış durumdayız.
Bu arada, tekrarladınız,
biraz önce benim kürsüden yaptığım konuşmaya cevaben:
"2007'de, nasıl oluyor da bundan işte bir sene-bir buçuk
sene önce atanan bir şef görevi tebellüğ ediyor." dediniz.
Burada da bir yanlış bilginiz var. Size kim bilgi veriyorsa
Sayın Kılıçdaroğlu, yanlış bilgilendiriyor.
Biz sizinle Plan ve Bütçe Komisyonunda çok değerli çalışmalar
yaptık. Gerçekten, bize sorsanız, doğru bilgileri
alırsınız ve sıkıntı kalmaz, bu kadar yorulmamıza
gerek kalmaz. Bahsettiğiniz bürokratımız kanunun yürürlükte
olduğu tarihte şefliğini tebellüğ etmiş bir
bürokrattır. Biz, o tebellüğden sonra, görevlendirmeyle
kendisine müsteşarlık yaptırdık ve belli bir dönem
sonra da müsteşarlık görevini bırakarak şeflik
görevine geri dönmüştür. Yani, tebellüğ yeni değildir,
bir buçuk sene sonra filan yapılmış bir tebellüğ
yoktur.
Bu arada, biraz önceki tartışmamıza
söz konusu olan haberin de Bakanlığımız tarafından
gazeteye tekzip edildiğini ve gazete hakkında dava
açıldığını da size ifade etmek isterim. Hukuki
süreç, biliyorsunuz, zaman alabiliyor maalesef. Biz isteriz ki, ertesi
gün bunlar sonuçlansın, ama, hukuki süreçler sebebiyle sonuçlanamıyor.
Ben, bir de sizin devlet memurunun
avukatlığını yapmanıza karşı
çıkmam. Devlet memurlarına hepimiz saygı duyarız,
onlar milletimize hizmet ediyorlar. Görevini yapmadığı,
yapamadığı için veya en azından bu iddiayla hakkında
soruşturma açılan bir devlet memuruna avukatlığı
kastetmiştim ben. Onu açıkça size ifade edeyim.
Teşekkür ederim Değerli
Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Dokunulmazlık
dosyalarına bir bakıver Sayın Bakan! Başbakan
dâhil, hepsinin hakkında dokunulmazlığı kaldırsana!
Memura gelince yapma, sen kendi Başbakanına, bakanlarına
avukatlık yapıyorsun! Olur mu? Kaldırın dokunulmazlığı
Sayın Bakan!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Fazla öfkelenme! Fazla öfke, sağlığa zararlı!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı olmasını
diliyorum.
15.30'a kadar birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati:
14.26
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.35
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121'inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
"Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının
5'inci sırasında yer alan, 8.5.2007 Tarihli ve 5654 Sayılı
Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi
ile Enerji Satışına İlişkin Kanun ve Anayasanın
89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca
Bir daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine başlıyoruz.
5.-
8/5/2007 Tarihli ve 5654 Sayılı Nükleer Güç Santrallarının
Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına
İlişkin Kanun ve Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek
üzere geri gönderme Tezkeresi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/1365) (S. Sayısı:
1436)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet?
Yok.
Ertelenmiştir.
6'ncı sıraya alınan,
Sigortacılık Kanunu Tasarısı ile Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği
Uyum ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
başlıyoruz.
6.-
Sigortacılık Kanunu Tasarısı ile Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun Sigorta Murakabe Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği
Uyum ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar Bilgi ve Teknoloji
Komisyonları Raporları (1/1218, 2/87) (S. Sayısı:
1364) (x)
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 1364 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, bu tasarı, İç Tüzük'ün
91'inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle,
tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek
ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın
Tacidar Seyhan.
Buyurun Sayın Seyhan.
CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN
(Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Beş yıl süredir sektörün
beklediği bir kanun bu kanun. Hem alt komisyonda hem üst komisyonda
değerli arkadaşlarımızla birlikte bir çalışma
yaptık.
Tabii, bu kanunun dört tarafı
var: Sigorta şirketleri ve reasürans şirketleri, bunun
dışında, sigorta acenteleri ve sigorta eksperleri.
Elbette, böyle dört tarafı olan kanunlarda hepsi için bir mükemmellik
yaratmak zordur. Bu sektörlerin her birinin mağduriyetini ayrı
ayrı giderecek, mutlaka, tedbirleri almak arzusundaydık,
biz de arkadaşlarımızla bunu yapmaya çalıştık.
Elbette ki, kanunda yapmamız gereken birçok şey vardı
fakat sektörün bir kanunu yoktu. Öncelikle amacımız sektöre
bu kanunu kazandırmaktı.
(x)
1364 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Biz, sigorta eksperlerinin bağımsız
örgütlenmesinden yanayız, sigorta acentelerinin örgütlenmelerinin,
kendilerini ifade edebilecek daha sağlıklı bir yapıya
kavuşturulmasından yanayız. Bunlar için önümüzdeki
dönemlerde yeni çalışmalar yapabileceğiz ancak kanun,
mevcut hâliyle dahi bunların örgütlenmelerini yürütebilecek
bir şekillenme getirdiğinden, buna bir itiraz göstermedik.
Ancak, bunun dışında, kanunda mutabakata vardığımız,
yeni bir sektör, yeni bir iş kolu ısrarı vardı. Yani,
prodüktörleri oluşturarak Türkiye'de sigorta yapma sayısını
artırmak gibi bir talep vardı. Şu anda sektörün kontrolsüz
yürüdüğü, acentelerin vergilendirme konusunda denetim altına
alınamadığı şeklinde birtakım eleştiriler
vardı. Buna baktığımızda, sigorta acentelerine
haksızlık edildiğini gördük. En azından, her yaptığı
işlem kayıt altında olduğu için, sigorta acentelerinin
zaten mali yükümlülükler açısından denetimsiz olarak hareket
ettiği konusundaki eleştirilerin hepsi havada kalıyordu.
Durum böyleyken, hem sigorta eksperlerini hem de tüketicileri
sıkıntıya götürecek bir prodüktör çalışma biçiminin,
biz, Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesine karşı
çıktık. Biz, sigorta acentelerinin -zannediyorum on iki
bin-on beş bin arası- bunların daha bağımsız,
özgür çalışmasını istiyoruz ama kendi oldukları
yerden güçlendirilmesini istiyoruz. Sigorta eksperlerinin de bağımsız
bir kuruluş hâline dönüştürülmesini istiyoruz.
Umut ediyorum ki hem iktidar partisi
hem muhalefet partisi milletvekillerinin bu dönemde sürdürmüş
oldukları mutabakatı, önümüzdeki dönem Meclisin yeni
şekillenmesinde de bir örnek olacak, o zaman göreve gelen hükümet
de sağduyuyla buna yaklaşıp bu kanunun eksikliklerini
ortadan kaldıracak tedbirleri alacaktır. Biz hem çalışma
yapan arkadaşlarımıza, komisyonumuza güveniyoruz
hem bundan sonraki iktidar görevini üstlenecek değerli arkadaşlarımıza
güveniyoruz. Hepimizin amacı Türkiye'deki sektörleri yasal
statüye kavuşturmak ve onların çalışma refahını
yükseltmektir, burada istihdam yaratmaktır.
Ben, emeği geçen bütün arkadaşlarıma
teşekkür ediyorum, milletvekili arkadaşlarımı
kutluyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Çok teşekkür ederim
Sayın Seyhan.
Geneli üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 29'uncu maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteği
yok.
Şimdi, maddeleri okutuyorum
efendim:
SİGORTACILIK
KANUNU TASARISI
BİRİNCİ
BÖLÜM
Amaç,
Kapsam ve Tanımlar
Amaç ve kapsam
MADDE 1-
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tanımlar
MADDE 2-
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İKİNCİ
BÖLÜM
Sigorta
Şirketleri ve Reasürans Şirketleri
Sigorta şirketlerinin ve reasürans
şirketlerinin kuruluşu
MADDE 3-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Sigorta şirketleri ve reasürans
şirketlerinin teşkilatı
MADDE 4-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Ruhsat
MADDE 5-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Ruhsat talebinin değerlendirilmesi
MADDE 6-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Ruhsat iptali
MADDE 7-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Ana sözleşme değişiklikleri
MADDE 8-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İntifa ve oy kullanma haklarının
edinilmesi
MADDE 9-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasfiye, birleşme, devir,
portföy devri ve iflas
MADDE 10-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Sigorta
Sözleşmeleri
Sigorta sözleşmeleri
MADDE 11-
BAŞKAN -
Tarifeler
MADDE 12-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Zorunlu sigortalar
MADDE 13-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Güvence Hesabı
MADDE 14-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yurt dışında yaptırılabilecek
sigortalar
MADDE 15-.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM
Mali
Bünye
Teknik karşılıklar
MADDE 16-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teminatlar
MADDE 17-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Hesap esasları, kayıt düzeni
ile temel mali tablo ve mali bünye düzenlemeleri
MADDE 18-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Aktif azaltıcı işlem
yasağı
MADDE 19-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Mali bünyenin güçlendirilmesi
MADDE 20-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
BEŞİNCİ
BÖLÜM
Aktüerler,
Aracılar ve Sigorta Eksperleri
Aktüerler ve brokerler
MADDE 21-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sigorta eksperleri
MADDE 22-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sigorta acenteleri
MADDE 23-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
ALTINCI
BÖLÜM
Meslek Örgütlenmeleri
Türkiye Sigorta
ve Reasürans Şirketleri Birliği
MADDE 24-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birlik organlarının seçim
esasları ve yasaklar
MADDE 25-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sigorta Eksperleri İcra Komitesi
MADDE 26-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sigorta Acenteleri İcra Komitesi
MADDE 27-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
YEDİNCİ
BÖLÜM
Denetim
ve Bilgi Verme
Denetim
MADDE 28-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bilgi verme yükümlülüğü
MADDE 29-
BAŞKAN -
Birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm, geçici 15 ile geçici
1 ile 9'uncu maddeler dâhil, 30 ile 48'inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz isteği
yoktur.
İkinci bölümün
maddelerini okutuyorum:
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Tahkim
Sigortacılıkta tahkim
MADDE 30-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
DOKUZUNCU
BÖLÜM
Çeşitli
Hükümler
Sigortacılık eğitim
merkezi ve diğer organizasyonlar
MADDE 31-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İyiniyet
MADDE 32-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İhtisas komiteleri
MADDE 33-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
ONUNCU
BÖLÜM
Cezalar
İdari cezalar
MADDE 34-
BAŞKAN -
Adli cezalar
MADDE 35-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kovuşturma
MADDE 36-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
ONBİRİNCİ BÖLÜM
Atıflar, Değiştirilen ve Yürürlükten
Kaldırılan
Hükümler
Atıflar
MADDE 37-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MADDE 38-
BAŞKAN - Madde
üzerinde bir önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1364 sıra sayılı Sigortacılık Kanunu Tasarısının
38 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını
ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Eyüp
Fatsa |
Zülfü
Demirbağ |
A.
Müfit Yetkin |
|
|
Ordu |
Elâzığ |
Şanlıurfa |
|
Vahit
Kirişci |
Abdullah
Erdem Cantimur |
|
|
|
Kütahya |
|
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ
VE TABİÎ KAYNAKLAR BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmetin katıldığı
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Vergi ile ilgili düzenlemelerin
vergi kanunlarında yapılması gerekçesinden hareketle
söz konusu düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Maddeyi
Böylece, madde
tasarı metninden çıkmış olduğundan teselsül
etmiş şekliyle maddeleri devam ettiriyoruz.
39'uncu maddeyi
38 olarak okutuyorum ve bu şekilde devam edecektir:
MADDE 38-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 15-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MADDE 39-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MADDE 40-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MADDE 41-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MADDE 42-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MADDE 43-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MADDE 44-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MADDE 45-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
ONİKİNCİ BÖLÜM
Geçici ve Son Hükümler
GEÇİCİ
MADDE 1-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 2-
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 3-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 4-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 5-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 6-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 7-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 8-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 9-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yürürlük
MADDE 46-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Yürütme
MADDE 47-
BAŞKAN -
İkinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, tasarının
görüşmeleri tamamlanmış olup, tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin
ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını,
yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
Milletvekilleri, Sigortacılık Kanunu Tasarısı
ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun Sigorta Murakabe
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi'nin yapılan açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 283
Kabul : 283 (x)
Böylece, kanun
kabul edilmiş ve yasalaşmıştır. Hayırlı
olmasını diliyorum.
7'nci sırada
yer alan, Adana Milletvekili Atilla Başoğlu ve 3 Milletvekilinin,
Mera Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Bolu Milletvekili Mehmet Güner ve 2
Milletvekilinin Mera Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Bursa milletvekilleri Mehmet Emin Tutan ve Zafer
Hıdıroğlu'nun Mera Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
7.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu
ve 3 Milletvekilinin, Mera Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Bolu Milletvekili
Mehmet Güner ve 2 Milletvekilinin, Mera Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Bursa Milletvekilleri
Mehmet Emin Tutan ve Zafer Hıdıroğlu'nun, Mera Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/779,
2/791, 2/1014) (S. Sayısı: 1422) (xx)
BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
1422 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklif üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın
Erdal Karademir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Karademir.
CHP GRUBU ADINA
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 1422 sıra sayılı
Mera Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi'nin tümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz aldım.
Değerli milletvekilleri,
söz konusu tekliflerin gerekçelerinde, yaylaların özel mülkiyete
konu olabileceği, bunların zaman aşımıyla kazanılabileceği
ve bu alanların kamu malı sayılamayacağı ifade
edilmektedir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağın sonuna eklidir.
(xx) 1422 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Yine gerekçede,
daha önce AKP'li üyelerin oylarıyla kabul edilen 5334 sayılı
Mera Kanunu'nda yapılan değişiklikle "Belediye
ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve kesinleşen
imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal
edilerek, mera olarak kullanımı teknik olarak mümkün olmayan
yerlerin tahsis amacı değiştirilerek hazine adına
tescilleri yapılır" ibaresine, bu defa, "yaylaklar"ın
da eklenmesi öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
dün meraların bugün yaylakların işgal edilmesine göz
yumarak, bu yerlerin mera ve yaylak özelliklerinin yitirilmesine
neden olan Adalet ve Kalkınma Partisi, ne yazık ki, yaylaklara
yönelik bu tür işgallere, bu yasa teklifiyle, bir anlamda af getirmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
yaylaklar, bir tahsis belgesine dayanılarak veya kadimden beri
tahsisli olduğuna dair bir hakka dayanarak, bir veya birkaç
köy veya kasaba halkının birlikte oturup kalktığı
ve hayvanların, otundan ve suyundan yararlandığı
yüksek yerlerdir. Anayasa'mızın, tarım arazileri ile
çayır ve meralara ilişkin 44 ve 45'inci maddeleri, bu tür
alanların amaç dışı kullanılmasını
yasaklamış ve devleti bu konuda görevli kılmıştır.
Yine, Yargıtay
16. Hukuk Dairesinin 27/2/1997 tarihli kararı ile Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 10/11/1999 tarihli kararlarında ve 3402
sayılı Kadastro Kanunu'nun 18'inci maddesi ve 4721 sayılı
Türk Medeni Kanunu'nun 713'üncü maddesinde, meraların, yaylak
ve kışlakların imar ve ihya yoluyla, zilyetliğe dayalı
olarak, tapuya tescil edilemeyeceği öngörülmektedir.
Belediye ve mücavir
alanları içerisinde kalan alanların yararlanma hakkı
mera olarak belediyelere bırakılsa dahi, bu taşınmazların
mera niteliğinin değiştirilmesiyle, çıplak mülkiyetinin
hazineden belediyeye geçmesi söz konusu değildir.
Değerli arkadaşlarım,
mera, yaylak ve kışlaklar, bağlı bulunduğu hukuki
rejim gereği tescile konu olamazlar, kazandırıcı
zaman aşımıyla kazanılamazlar; alım satım,
trampa, bağışlama, haciz ve taksime konu olamazlar. Mera,
yaylak ve kışlaklar kiraya verilemez. Bu alanların
sınırları genişletilemez, daraltılamaz, niteliği
de değiştirilemez.
Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarı, yukarıda ifade edilen Anayasa ve
yargı kararlarına rağmen getirdiği yasa tasarısıyla
meraları özel mülkiyete dönüştürerek, hızla elden
çıkarılmasının önünü açmakta ve öngördüğü
imar affıyla, Anayasa'ya ve Yargıtay kararlarına aykırı
davranmakta ısrar etmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisine getiren sayın milletvekili
arkadaşlar, mera, yaylak ve kışlakların bu özelliklerini
bildiklerinden kamu taşınmaz malları terminolojisinde
yer almayan "yayla" tanımı yapmaktadırlar ve
bu alanları yaylaklardan ayırmaktadırlar. Bu, kamu hukukuna
karşı işlenmekte olan bir hiledir. Zira, "yayla"
olarak tanımlanan söz konusu alanlar, geçmişte hayvanların
otundan ve suyundan yararlandığı yüksek yerlerdir. Bu
alanlar, zamanla işgaline göz yumularak fiilî olarak da mera,
yaylak ve kışlak niteliklerinin yitirilmesine neden olunmuş
yerlerdir. Kaldı ki, tekliflerin genel gerekçesinde bu alanların
işgal edildiği de vurgulanmıştır. Diğer
bir deyimle, doğal niteliği gereği özel mülkiyete elverişli
olmayan bu kamu malları işgal edilerek bu nitelikleri kaybettirilmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti, Mera Yasası'nda olduğu
gibi yaylaklarda da bu düzenlemeyle işgalcilere destekte bulunmakta,
dün meralar, bugün yaylaklar, yarın ise ormanlar ve kıyılar
bu işgallerden nasibini alacaklardır.
Değerli arkadaşlarım,
bu yasa teklifi, AKP İktidarının 27 Mayıs 2004 tarihli
5178 sayılı Yasa'yla yapmış olduğu değişiklikte
olduğu gibi imara aykırı ve kaçak yapılara ve yerleşimlere
af getirmektedir. Bu yasa teklifi, hazine lehine alınmış
mahkeme kararlarının uygulanmamasını da
sağlayarak işgalcilere devrini öngörmektedir. Bu yasa
teklifi, bu yerlerin işgalciler lehine ve belirli bir bedel
karşılığı devredilmesini ve kamu malı
dışına çıkartılmasını sağlamaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
kamu malları, devletin hüküm ve tasarrufu altında, özel
mülkiyete elverişli olmayan, herkesin ortak ve genel yararlanmasına
açık, kamu yararına kullanılmak üzere ayrılan,
bir kamu hizmetine tahsis edilen mallardır. Bu özelliklerinden
dolayı, devletin özel malları özel hukuk statüsündedir, kamu
malları kamu hukuku statüsündedir. Anayasa'mızın, tarım,
hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların
korunmasına ilişkin 45'inci maddesi, devleti, tarım
arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını
ve tahribini önlemekle yükümlü kılmıştır; yaylak
ve kışlaklar da bu kapsam içerisindedir. Ayrıca, 4342
sayılı Mera Yasası'nın 19'uncu maddesi, mera, yaylak
ve kışlakların korunmasına ilişkin gereken
önlemleri düzenlemiştir. Bununla birlikte, maddenin üçüncü
fıkrası, muhtar ve belediye başkanlarını, mera,
yaylak ve kışlaklara tecavüz olduğu takdirde, bakanlık,
valilik veya kaymakamlığa bildirmekle yükümlü kılmıştır.
Bu yasal hükümlere karşın, meraların, yaylakların
ve kışlakların işgal edilmesine ve amacı
dışında kullanılmasına göz yumulmaktadır.
Kamunun gözünün önünde meydana gelen bu tahribat ve işgal, her
nedense, ulusal değerlerimiz olan meralara, yaylaklara, ormanlara,
kıyılara ve kültür ve tabiat varlıklarına çıkartılmaktadır.
Yasal görevini yerine getirmeyenler hakkında bir işlem
yapılmazken işgal edilen bu doğal değerlerimizden
kurtulunmasının, yok edilmesinin, amacı dışında
kullanılmasının yasal düzenlemeleri yapılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
ülkemizde hâlâ, kamu varlıkları ve kamu toprakları
bir servet unsuru olarak görülmekte ve yerli-yabancı demeden
elden çıkarmanın hesabı ve düzenlemeleri yapılmaktadır.
Ülkemizde ne zaman ekonomik bir kriz dönemi yaşansa, hemen kamu
mallarının satışı gündeme getirilmekte ve
ülke toprakları öne sürülmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Yasaları devre
dışı bırakarak, takiye yaparak, yasal olmayan biçimde
kaçak yapılara ve işgallere af getirilmektedir. Bu anlayışın,
bu yaklaşımın sonu yoktur. Esas olan, işgalleri önlemektir.
Doğal ve kültürel kaynaklarımız ve varlıklarımızda
onarılmayacak adaletsizliklere yol açacak ve işgalcileri
özendirecek bu düzenlemeden derhâl vazgeçilmelidir. Yasal olmayan
bu tür uygulama biçimine itibar edilmemelidir. Bir ülkede hükûmetin
görevi, işgali, talanı, kaçak yapılanmayı
teşvik etmek değil, hukuku ve kamu düzenini tesis etmektir.
Bunun gereği olarak, görevini yapmayan ya da ihmal edenleri göreve
ve ülkeye hizmet etmeye çağırmak, yasalara uymayanlara
karşı da gereğini yapmaktır. Asla, bugün yapılmaya
çalışılanlar gibi, yasalara uymayanları ödüllendirmek
değildir bu yaklaşım.
Değerli arkadaşlarım,
son söz olarak da, 22 Temmuzdan sonra oluşacak yeni Parlamentoya
ve Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarına, ülkemize ve yurttaşlarımıza
hayırlı olması dileğiyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Karademir.
AK Parti Grubu
adına, Bursa Milletvekili Sayın Zafer Hıdıroğlu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, sayın
milletvekili arkadaşlarım; 4342 sıra sayılı
Mera Yasası'yla ilgili görüşmeler yapıyoruz.
Daha önce, 2005
yılında Mera Yasası çıkmış. Fakat, bu Yasa'nın
herkesi kapsamadığı, bir kelimenin yüzünden, bir farklılıktan
dolayı mağduriyetler olmuş. Bu mağduriyetlerin
ortadan kalkması, adaletin sağlanması için çıkarılan
bir yasa.
1'inci maddede
ve ek geçici 3'üncü maddede "doğrudan" kelimesinin
kaldırılarak, "doğrudan olmayan" yani, hazinenin
Milli Emlake ait olan arazilerin -ki, bunlar mera vasfını
kaybetmiş olan araziler, bunlar daha önceden mera vasfını
kaybettiği tescillenmiş, belgelenmiş olan araziler-
satılması. Bunlar, tabii, "doğrudan satış"
getirildiği için, doğrudan olmayan satışları
içermiyor, zorluklar çıkıyor. Yani, kanunun birbirine uyumunun
sağlanması için bu kanunun çıkarılma mecburiyeti
doğdu. Yani, belediyeler ve kamu aracılığıyla
yapılan satışlar doğrudan satışı
içermediği için "doğrudan satış" kelimesinin
kaldırılmasıyla bu adaletsizliğin ortadan kaldırılmasıdır,
yasanın özü bu.
Sayın grup
başkan vekillerimiz, ki zaman zaman arkadaşlarımız
da çok uzun konuşmanın, kelimelerin tekrar edilmesinin fazla
bir anlam ifade etmeyeceğini söylüyorlar, doğru söylüyorlar.
Ben de bu konuda fazla zaman alma niyetinde değilim. Konuşma
sürem yirmi dakika, ama üç beş dakika içinde maksadım hasıl
olacak diye düşünüyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, 1986-1987 yılından beri, belediyelerle
protokol yapmış olan kooperatifler -ki Bursa'da 1.140 konut,
17 kooperatif ve 5 binin üzerinde nüfusu ilgilendiren bir kitle,
bunların hiçbir suçu, günahı yok- normal paralarını
ödemişler, protokollerini yapmışlar, inşaatlarına
başlamışlar, inşaatlarını bitirmişler.
Binalarda, sadece oturma izni alamıyorlar, vergilerini veremiyorlar,
satışlarını yapamıyorlar; vergilerini veriyorlar,
fakat yer kendilerinin değil; bina kendilerinin, arsa kendilerinin
değil. Bu "doğrudan" kelimesinin kalkmasıyla
herkese eşit muamele yapılacak.
Bu yasanın
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Kısa
tutacağım konuşmamı demiştim. Meclisin son
günü veya bu dönemin, bugün yarın son günleri.
Bu vesileyle,
iktidar ve muhalefet, bazen köstek bazen destek de olsa, neticede
Türkiye Cumhuriyeti devletini muasır medeniyetler seviyesine
yükseltme konusunda bütün vekil arkadaşlarımız
vekâlet görevlerinin bilincinde hareket ettiler diye düşünüyorum.
Sabahlara kadar çalışmanın, geceleri geç saate kadar
devam etmenin, sabah kahvaltısı yapamadan buraya gelmenin
verdiği birtakım stresler, sıkıntılar da olmuştur,
maksadı aşan sözler olmuş, incitici kelimeler duyulmuş
olabilir; ama, neticede, Türkiye Cumhuriyeti parlamentolarının
en çok yasa çıkartan Meclisi olarak tarihe geçecektir. Ki, Mustafa
Kemal Atatürk'ün bir sözünü -şu anda aklıma geldi- söylemek
istiyorum: "Az zamanda çok iş başardık." demişti.
Biz, Hükûmet olarak, Parlamentonun tümü olarak çok yasa çıkardık,
az zamanda çok iş başardık. Bundan sonraki az zamanlarda
da çok iş başarmamız gerektiğini biliyoruz ve bizim
inancımızın temelinde de en büyük ibadetin insanlığa
yapılan hizmet olduğu söyleniyor. Bunun mutluluğunu
bütün arkadaşlarımla beraber paylaşmak istiyorum.
Bu vesileyle,
son cümlem olarak, bu Parlamentoda belki hep beraber olacağız,
belki bir kısmımız gelemeyeceğiz. Neticede, bir
dönem, iki dönem, üç dönem, dört dönem, beş dönem milletvekilliği
yapan arkadaşlar da var, ama, neticede bu vekillerin hepsi bir
gün "Bekir" olacak, ama yeter ki, dışarıda ve
içeride halkın vekâlet görevini görürken de dışarıda
halk olarak gezerken de şerefli insanlar olarak gezmek hepimizin
duygu ve düşünceleri, hepimizin arzuladığı
şeydir. Onun için, ben, bu Parlamentoya, bütün milletvekili arkadaşlarıma
saygılarımı sunuyorum ve iyi tatiller diliyorum efendim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Hıdıroğlu.
Şahsı
adına, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Emin Tutan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de konuşma
niyetinde değildim ama, çok değerli ana muhalefet partisi
sözcümüz konuşurken, bu yasayla, bu yasa değişikliğiyle
işgalcilere meraların peşkeş çekildiği gibi
bir izlenimde bulundu. Bizim Zafer Bey'le birlikte bu yasayı
vermekteki amacımızı bizi izleyen Bursalılar
çok iyi biliyor, Çok Değerli Mustafa Bey, Bursa Milletvekili,
CHP milletvekili arkadaşımız da çok iyi biliyor. Bu
teklifi vermekteki amacımız şu değerli arkadaşlarım:
Zafer Bey'in de izah ettiği gibi, Bursa'da 5 bin civarında
yurttaşımız, bin küsur konutta oturan yurttaşımız,
şu anda, paralarını ödedikleri, belediyeden ruhsat
alarak yaptıkları binalarda işgalci durumunda bulunuyorlar.
Çok uzatmak istemiyorum, Bursa'nın ortasında, daha önce mera
vasfında olan bir yer Bursa Belediyesi Büyükşehir sınırlarına
girince Büyükşehire kalmış, Büyükşehir de burayı
kooperatiflere tahsis etmiş konut yapmak için, ruhsat vermiş,
ruhsatı alan kooperatifler buralara binalarını yapmaya
başlamışlar, hazine Belediyeyi mahkemeye vermiş,
yerlerini geriye almış. Yani, burada, hiç suçu olmayan
bir kişi var, o da vatandaş. Getirdiğimiz yasayla, getirdiğimiz
değişiklikle, bu vatandaşlarımızın
mağduriyeti giderilmektedir.
Bir şey daha
söyleyeyim: Hiçbir milletvekilimizin, AK Parti milletvekilimizin,
hiçbir yöneticimizin de buralarda dairesi yoktur. Burada oturan
insanlar -değerli arkadaşlarım da çok iyi bileceklerdir-
gerçekten "orta direk" dediğimiz, kendi yağıyla
kavrulan insanlarımızdır. Bu getirdiğimiz yasa
değişikliği, yaklaşık on yıldır
mağduriyet içerisinde olan Emirkoop'taki bu vatandaşlarımızın
mağduriyetini giderecektir.
Ben, muhalefet
ve iktidar olarak, öncelikle grup başkan vekillerimize de bu
yasayı gündeme aldıkları için, Bursalılar
adına teşekkür ediyorum. Bu son günde, iktidarıyla muhalefetiyle,
tüm milletvekili arkadaşlarıma bundan sonraki yaşamlarında
başarılar diliyor ve 22 Temmuz seçimlerinin ülkemiz için
hayırlara vesile olmasını diliyorum, saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Tutan.
Komisyon
Başkanımızın söz isteği var.
Sayın Vahit
Kirişci, buyurun.
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) - Sayın Başkanım, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım, bizleri ekranları
başında izleyen değerli vatandaşlarım; öncelikle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Meclisimizin
bu son gününde, gerçekten çok hayırlı bir çalışmaya
daha imza atacağız inşallah birazdan. Burada 4342 sayılı,
adı "Mera Kanunu" olan, ama içerisine baktığımızda
yaylak ve kışlakları da içine alan bir kanunla ilgili
düzenlemeden bahsedeceğim.
Bu, milletvekili
arkadaşlarımızın üç ayrı tekliflerinin birleştirilmesi
neticesinde teke indirilmiş bir yasama faaliyeti olacak. Burada
Bursa milletvekili arkadaşlarım bahsetti, gerçekten, herhangi
bir şekilde bir talanın veyahut da bir peşkeş çekmenin
olmadığını belirtti. Hâlen, kendi değerleriyle,
kendi varlıklarıyla buranın sahibi konumunda olan insanların
bir mağduriyeti var, bu giderilecek.
Diğer milletvekili
grubu, Bolu milletvekili arkadaşlarımızın vermiş
olduğu bir teklifti. Komisyon çalışmaları sırasında
o teklif hem Hükûmet kanadı tarafından hem de Komisyonun üyeleri
tarafından çıkarılmış oldu. Atilla Başoğlu
ve arkadaşlarının teklifi ile Mehmet Emin Tutan ve Zafer
Hıdıroğlu'nun teklifleri bu manada birleştirilmiş
oldu.
Değerli arkadaşlar,
bilindiği gibi 4342 sayılı Mera Kanunu çıkmadan
önce bu tür araziler hazineye ait, Millî Emlake ait araziler olarak,
varlıklar olarak, kamunun ortak malı olarak nitelendiriliyor
idi. 1988 yılında bu Kanun'un çıkmasıyla beraber artık
meralarımız ve Kanun içerisinde ifade edilen şekliyle
de yaylak ve kışlaklarımız da bir anlamda, bir özel
kanuna kavuşmuş oldu.
Değerli arkadaşlar,
burada, özellikle Sayın Atilla Başoğlu ve arkadaşlarının...
Bizim de seçim bölgemiz olan Adana Pozantı Akçatekir beldesinin
olduğu muhitle ilgili konudan birazcık bahsetmek istiyorum.
Çünkü, Bursa milletvekili arkadaşlarımız kendi bölgelerinde
bir talanın olmadığından bahsetmişti. Biliyoruz,
yasalar bir bölge için veyahut da münhasıran bir yöre için
çıkarılmaz, mutlak surette genele hizmet etmesi gerekir.
Ama, biz, eğer Akçatekir örneğini ele alacak olursak, değerli
arkadaşlar, burada 1936 yılında vergi kaydı olan
yerleşim yerleri var. 1951 yılında haritası olan,
resmî olarak 1951 yılında devlet tarafından yayımlanmış
olan haritaları olan köyler var. Dolayısıyla, tapusu
var. Türkiye Cumhuriyeti'nden önceki döneme ait "Halep tapusu"
olarak nitelendirilen tapuları olan insanların bir
mağduriyeti var burada. Dolayısıyla, yapmış
olduğumuz düzenlemeyle, insanların gerçekten bu zamana
kadar çekmiş oldukları sıkıntıları bir
nebze de olsa hafifletmiş olacağız.
Peki, bizim yapmış
olduğumuz buradaki işlem nedir? Geçici 3'üncü madde, daha
önceden çıkarılmış olan bir maddedir. Burada, daha
önce sadece "mera" ifadesi, ibaresi vardı. Şimdi,
Kanun'un içerisinde de yaylak ve kışlak bulunduğu için,
biz bu geçici 3'üncü maddedeki "mera" ibaresinden sonra
gelmek üzere "yaylak ve kışlak" ibarelerini de ekliyoruz.
Burada üç temel
şart var değerli arkadaşlar. Bu üç şarttan bir tanesi,
belediye mücavir alanı sınırları içerisinde olması;
ikincisi, üzerinde bir şekilde, mera olarak, yayla olarak, yaylak
olarak kullanılma imkânının kalmamış olması,
birtakım yapıların bulunması; üçüncüsü ise çok daha
önemli, 1/1/2003 tarihinden önce imar uygulaması görmüş olması
şartı var değerli arkadaşlar.
Şu anda bu
yasa teklifini dikkatle izleyen bizim çok değerli hemşehrilerimiz
bu yasanın bir an önce çıkmasını, sabırsızlıkla,
açıkçası bekliyorlar.
Ben, burada bir
kez daha ifade etmek isterim ki, herhangi bir şekilde kamunun
ortak malı olan varlıkların bir kesime veyahut da bir
yöreye, birilerine peşkeş çekilmesi diye bir şey söz
konusu değil.
ERDAL KARADEMİR
(İzmir) - Aynen öyle.
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Devamla) - Kangren hâle gelmiş, toplamı
11.800 olan dosyanın -ki, bunun 5.300 civarında olanı dava
olarak devam ediyor- 4.500 tanesi kesinleşmiş, bu insanların
ellerinde var olan tapuları iptal edilmiş durumda. Geri kalan
kısmı, yaklaşık 2 bin civarındaki tapuyla ilgili
işlem de tıpkı diğer 5.300 davada olduğu gibi,
artık dava açılabilecek noktaya gelmiştir.
Ben, konuşmamı
burada tamamlarken, özellikle 3 Kasım seçimlerinde aziz milletimizden
almış olduğumuz yetkiyi 22 Temmuzda onlara tekrar sunarak,
23'üncü Dönemin milletvekilleri olarak gelecek olan arkadaşlarıma
bu seçimde başarılar diliyorum, milletvekili olmayıp
gündelik hayatlarına tekrar dönecek olan arkadaşlarıma
da o yaşamlarında başarılar diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Kirişci.
Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi
okutuyorum:
MERA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1-
25/02/1998 Tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanununun Geçici 3
üncü maddesinde yer alan "mera" ibarelerinden sonra gelmek
üzere "yaylak ve kışlak" ibareleri eklenmiş,
ikinci fıkrada yer alan "doğrudan" ibaresi madde
metninden çıkarılmış ve maddeye aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
Birinci fıkrada
nitelikleri belirtilen taşınmazlardan, Hazine adına
tescil edilmesi gerekirken belediyeler adına tescil edilen ve
belediyelerce konut veya işyeri yapılmak üzere bedelsiz
olarak veya bedeli karşılığında gerçek ve
özel hukuk tüzel kişilerine tahsis edilen, daha sonra Hazine
tarafından ilgili belediye aleyhine açılan davalar sonucu
mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına
ve özel siciline yazılmasına karar verilerek mera, yaylak
ve kışlak özel siciline yazılan, fakat daha sonra bu Kanun
hükümlerine göre mera, yaylak ve kışlak vasfı değiştirilerek
Hazine adına tescil edilen taşınmazlardan; herhangi
bir kamu hizmeti için gerekli olmayan, Hazinece herhangi bir tasarrufa
konu edilmeyen ve halen tapuda Hazine adına kayıtlı
olan taşınmazlar, tahsis tarihindeki arsa değerine
devir tarihine kadar geçen süre için yasal faiz eklenerek belirlenecek
bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla adlarına
tahsis yapılanlara devredilir. Bu fıkranın uygulanmasına
ilişkin usûl ve esaslar, Bakanlığın görüşü
alınarak Maliye Bakanlığınca belirlenir.
BAŞKAN - Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Sayın Hakkı Ülkü.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Adana milletvekilleri, Bolu milletvekilleri ve Bursa milletvekillerinin
bazılarının vermiş olduğu 1422 sıra sayılı
Mera Yasası'nın Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine
İlişkin Yasa Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Söz almamın
diğer bir nedeni de, 18 Temmuz 2005, 11 Mayıs 2006 ve 24 Şubat
2006 tarihlerinde ikisi Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehdi Eker, birisi de Sayın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a
sormuş olduğum yazılı sorulara verilmemiş
olan cevaplar ya da verilmiş olan, ama tatmin olmadığım
cevaplardır.
Mesela, İzmir
ile ilgili, İzmir'de, Mera Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden
sonra bazı yerlerin birilerine peşkeş çekildiğine
ilişkin almış olduğum bir ihbarı değerlendirdim
ve orada ne kadar tahsisli yer olduğunu ve kimlere verildiğini
sordum, ama, açık bir cevap alamadım doğrusunu söylemek
gerekirse. Sadece "75 adet tahsis amaçlı ve 21 adet de tahsis
amacı değişikliği uygun görülmüş olan 8.603 dekar
alanda hazine adına tescil işlemi gerçekleştirilmiştir"
diye bir cevap var.
Yine, Maliye Bakanının
da buna benzer bir cevabı var. Maliye Bakanına ayrıca
demiştim ki "İzmir ilinde, bazı yerlerde hazineye
ait olan tarım arazileri ve meralardan son dört yılda satışa
çıkarılanlar hangileri" diye. O da, onları ilçe
ilçe yazmış. Mesela, "Çeşme'de 71, Menderes ilçesinde
77, Bergama'da 62, Menemen'de 54, Kemalpaşa'da 161, Aliağa'da
53, Torbalı'da 94, Beydağ'da 20, Kiraz ilçesinde 14, Bayındır'da
24, Tire'de 38, Buca'da 3, Seferihisar'da 34, Urla'da 120, Karaburun'da
22, Güzelbahçe'de 19 ve Gaziemir'de 14 olmak üzere, toplam 808 adet olduğu
anlaşılmıştır." diyor tescillerde.
Şimdi, buradan
yola çıkarak, Mera Yasası'yla ilgili bazı şeyler
söylemek istiyorum arkadaşlar. Mera Yasası'nın amacı,
mera, yaylak ve kışlakların tespit, tahdit, tahsis, kullanım,
koruma ve geliştirilmesini sağlamaktı. Bu yasa, 1940
yılında 44 milyon hektar olup yasasızlıktan ötürü
korunamadığı için 1991'de 12 milyon hektara inen,
2000'li yılların başlarında ise 10 milyon hektarın
altına indiği soru önergelerime gelen yanıtlarda belirtilen
meralarımızın daha fazla azalmasını önleyecek,
mera, yaylak ve kışlaklarda daha fazla ot üretilmesini
sağlayacaktı. Çünkü, hayvancılığımız
sürekli kan kaybediyordu ve kan kaybının önüne de ancak meraların
korunup geliştirilmesiyle, daha fazla kuru ot üretilerek geçilebilecekti.
Nitekim, Anayasa'mızın 45'inci maddesinde, "Devlet, tarım
arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını
ve tahribini önlemek için gereken tedbirleri alır." denmektedir.
Yani, Mera Yasası, can çekişen hayvancılığı
sağlıklı hâle getirmek için meralarımızı
her türlü tecavüzden korumak, mera alanlarımızın daralmasını
önlemek için çıkarılmıştır. Eğer bugün ülkemizde
büyük ve küçükbaş hayvan sayıları çok değil, son
yirmi yıl içerisinde yarı yarıya azalmışsa,
bunda, geçmiş hükûmetlerin yanlış ekonomi ve tarım
politikaları kadar, 1950 yıllarında başlayan meraları
tahrip anlayışının da çok ciddi etkisi olmuştur.
Bütün bunları ve hayvancılığımızın
içerisine düştüğü zavallı durumu görerek, meralarımızın
üzerine titrememiz gerek.
Çok uğultu
var Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, değerli arkadaşlar, hatibi dinleyelim
lütfen.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Beni dinlemeleri bir tarafa, benim konuşmamı izlemesinler
de, ben rahat konuşayım, isterlerse dışarı
çıksınlar.
BAŞKAN - Buyurun
efendim.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Fakat, bakıyoruz, Mera Yasası'nda yapmak istediğiniz
değişiklikler meraları korumaya değil, tam tersine,
meraları amacı dışında da kolay kullanılabilir
hâle getirmeyi amaçlıyor.
Değerli milletvekilleri,
Türk tarımı, tarım içerisinde hayvancılık,
doğrudan tarla alanlarıyla, mera alanlarıyla ilgilidir.
Topraklarımız yoksa, meralarımız yoksa nerede
bitkisel üretim, nerede hayvancılık yapacağız?
Devlet İstatistik Enstitüsünün resmî rakamlarına göre sürekli
azalmaktadır. Soru önergeme gelen yanıtta şimdiye kadar
var olan alanların en iyi tahminle yalnızca yüzde 10'unda tespit,
tahdit ve tahsis çalışması yapılagelmiştir.
Bu kanun teklifinin Türkçesi, işgal edilmiş mera arazilerini
işgalcilere sunmaktan ibarettir, yargıda açılan davalardan
kurtulmaktır. Zaten iki Bursa milletvekilimizin de Bursa'ya hitaben
konuşmasının temel nedeni budur. "Yargı, mera
kavramını dar bir şekilde tanımlıyordu,
şimdi kanuna yaylak ve kışlak kavramlarını ekliyoruz."
diyorsunuz. Bakın, gerekçeleri okuyalım. Mera arazilerine
ne yaptığınızın kısa bir özeti bu. Hazine
adına tescil edilmesi gerekirken belediyeler adına tescil
edilen ve belediyelerce konut veya işyeri yapılmak üzere
bedelsiz olarak veya bedeli karşılığında gerçek
veya özel hukuk tüzel kişilerine tahsis edilen, ancak, hazinece
ilgili belediye aleyhine açılan davalar sonucunda mera olarak
sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına
karar verilmesi üzerine, mera özel siciline yazılan, fakat,
daha sonra bu kanun hükümlerine göre meralık vasfı değiştirilerek
hazine adına tescil edilen taşınmazlardan herhangi
bir kamu hizmeti için gerekli olmayan, hazinece herhangi bir tasarrufa
konu edilmeyen ve hâlen tapuda hazine adına kayıtlı
olan taşınmazların tahsis tarihindeki arsa değerine
devir tarihine kadar geçen süre için yasal faiz eklenmek suretiyle
belirlenecek bedelin ilgililerince hazineye ödenmesi kaydıyla,
adlarına tahsis yapılanlara devredilmesi amaçlanıyor.
Bunun Türkçesi bir arkadaşımız tarafından da
şöyle anlatılmaktadır: İzmir ilinde, 1/1/2002 tarihinden
bu yana, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4070 sayılı
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanun'a göre satışı yapılan hazineye ait tarım
arazilerinin sayısı 1.000'i buluyor.
Bir başka
şey, değerli arkadaşlar, Bursa'dan bir arkadaşımız
başka şeyler anlatıyor. Yani, demin Bursa milletvekillerimizin
söylediği gibi, orada, sadece, yapılmış olan bir
kooperatifinin, işte, ruhsat alımıyla ilgili bir olay
değil ya da vergileri verilmiş de ruhsat alımıyla
ilgili bir olay değil. Bu, Adana'yı, Bolu'yu, Bursa'yı ilgilendiriyorsa
demek ki
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) - Hayır, hayır. Sor, Mustafa Bey biliyor.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Demek ki tüm Akdeniz kıyılarında da, Ege kıyılarında
da buna benzer yerler var ve bu yerlerde birtakım gizli ibadethaneler
de açılmaktadır. Bakın, "Uludağ irtica tehdidi
altında." diye elimde yazı var, bu, çok zaman alacağı
için okumak istemiyorum.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) - Hiç alakası yok. Yanlış.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Ama, ne diyor burada? "Bitlisli bir şeyh burada gelip kamp
kurmuştur, hazinenin yerinde. Şimdi, bu kampın bulunduğu
alanda da küçücük çocuklar Kur'an kursuna zorla götürülmekte, orada
eğitilmeye çalışılmaktadır." diyor ve buna
benzer yaylaklar, kışlaklar önümüzdeki dönemde çoğaltılmak
istenecektir eğer 22 Temmuzda istediğiniz sonucu
alırsanız. Ama, tabii ki, ben, 22 Temmuzda durumun sizin lehinize
olmayacağını bildiğimden dolayı, hem bu mektubu
okumuyorum hem de günün son konuşmalarından birisini yaptığım
için sizleri hop oturup hop kaldırmak istemiyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum, iyi günler diliyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ülkü.
Şahsı
adına Malatya Milletvekili Sayın Münir Erkal. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AHMET MÜNİR
ERKAL (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün gelen Mera Kanunu'nun en önemli özelliklerinden birisi bu konuda
oluşan belirsizliğin ortadan kaldırılmasıdır.
Gerçekten, kamu alanlarında en büyük anarşi, en büyük
keşmekeş
Ben de bu işin içinden biri olarak söylüyorum,
herhangi bir kamu alanında belirsizlik varsa, orada anarşi
vardır, orada problem vardır, orada çarpık yapılaşma
vardır. Dolayısıyla, Mera Kanunu'nun bu şekilde
gündeme gelmesi ve belediyece tescil edilen alanlarda bu belirsizliğin
giderilmesine dönük bu teklif, gerçekten önemli bir hizmeti ifa edecektir.
Bunu desteklediğimi ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, Meclisin
son gününde, değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
siz çok değerli üyelerini, onurlu ve şerefli üyelerini bir
kez daha selamlamak istiyorum, ama, bunun sebebi şu: Benim tespitlerim,
bu beş yıllık dönemde, gerçekten, bu Meclisin Türkiye'ye
kazandırdığı çok büyük imajlar var. Birincisi, milletle
devlet arasındaki güven köprüsünü bu Meclis yeniden inşa
etmiştir. Bu çok önemli bir kazanımdır, çünkü, bu milletin
güvendiği en büyük kurum burası.
Değerli arkadaşlar,
ikincisi -çok önemli bir tespit yine- bu Meclis, bu ülkedeki olağanüstü
dönemden normal döneme geçişin -çünkü, Türkiye, dört büyük, böyle,
darbeler, muhtıralar yaşamış bir ülke- olağanüstü
dönemden, anormal bir dönemden normal döneme geçiş noktasında
çok önemli tarihî bir görev ifa etmiştir.
Bir önemli tespitim
daha var. Türkiye Büyük Millet Meclisi, geçen bu süreç içerisinde
-bu, kamuoyunda hâkim olan bir kanaattir, ilgili ilgisiz herkesin
hâkim olduğu bir kanaattir- asla, bu Meclis, bu milletin değerlerine,
temel değerlerine, inanç hassasiyetlerine, manevi değerlerine
asla yanlış yapmamıştır. Gerçekten, bu sürecin
bu tarzda oluşmasında bu, "egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir" ilkesi, bu Meclis tarafından,
en yüksek seviyede temsil edilmiştir, hayata geçirilmiştir,
uygulamaya konulmuştur. Tabii, son dönemde de şunu göstermiştir:
Bu Meclis oldubittilere direnmiştir, bu Meclis dayatmalara
direnmiştir. Bu Meclis hakkın ikame edilmesi için dayatmalara
karşı, doğrunun ifade edilmesi için her türlü gayreti
çok seviyeli bir şekilde, Türkiye milletinin gözü önünde gereken
fonksiyonunu ifa etmiştir. Onun için, gerçekten, olağanüstü
bir performansı var bu Meclisin yasama anlamında, çalışma
anlamında. Bu performansı ifade etmekten âcizim.
Bu anlamda, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin siz, onurlu, şerefli, değerli üyelerini
bir kez daha selamlıyorum, sizlere helal olsun diyorum.
Saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Erkal.
Şahsı
adına, Artvin Milletvekili Sayın Yüksel Çorbacıoğlu.
Buyurun.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce Meclisin
değerli üyeleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında bu
kanunda söz alma düşüncesinde değildim, ama biraz önce konuşan
Sayın AKP sözcüsünden sonra söz alma ihtiyacı hissettim.
Biraz önce konuşan Değerli Milletvekilimiz, Meclisimizin
Çevre Komisyonu Başkanı. Çevreyi herkesten çok koruması
gereken, yaylaları, kışlakları, meraları,
hepimizden daha çok koruması gereken bir milletvekilinin,
bir Çevre Komisyonu Başkanının bunun tam tersine bir
görüş beyan etmesi ve bu kanuna olumlu yanaşmasını,
doğrusu, çevrecilik adına hiç doğru bulmadığımı
söylüyorum.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Çorbacıoğlu.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı
olmasını diliyorum.
8'inci sırada
yer alan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ile 7 Milletvekilinin;
Jeotermal Enerji Kaynakları ve Mineralli Sular Kanunu Teklifi,
İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün; Jeotermal Kaynaklar ve
Mineralli Sular Kanun Teklifi ve Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe'nin;
Jeotermal Kaynakları ve Mineralli Sular Kanunu Teklifi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine başlıyoruz.
8.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ile 7 Milletvekilinin;
Jeotermal Enerji Kaynakları ve Mineralli Sular Kanunu Teklifi,
İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün; Jeotermal Kaynaklar ve
Mineralli Sular Kanun Teklifi ve Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe'nin;
Jeotermal Kaynakları ve Mineralli Sular Kanunu Teklifi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(2/454, 2/76, 2/579) (S. Sayısı: 1208) (x)
BAŞKAN - Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
1208 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, bu tasarı İç Tüzük'ün 91'inci
maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle tasarı,
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi
kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde
yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Şimdi, tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili
Sayın Nuri Çilingir.
Sayın Çilingir
buyurun.
CHP GRUBU ADINA
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1208 sıra sayılı Jeotermal Kaynaklar
ve Mineralli Sular Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlarım.
Ülkelerin kalkınması
ve bireylerin daha iyi bir hayat yaşayabilmesinin başlıca
unsurlarından biri enerjidir. İçinde bulunduğumuz
yüzyıl içinde yaşam düzeyinin sürekli yükselmesi kişi
başına enerji tüketimini de artırmaktadır. Günümüzde,
güvenilir, ucuz ve temiz enerji temini, bütün ülkelerin birincil
enerji politikasıdır. Bununla beraber, enerji temininde
çevresel etkenleri mutlaka göz önünde bulundurmak gereklidir. Sürdürülebilir
enerji politikalarının en önemlisi, enerjinin verimli
kullanımı ve çevreye zarar vermeyen enerji teknolojilerinin
tercih edilmesidir. Bugün, dünya nüfusunun yüzde 80'i, az gelişmiş
bölgelerde yoksul bir yaşam sürdürmektedir. Dünyada üretilen
enerjinin yüzde 70'i, dünyanın yüzde 20'sini kapsayan endüstrisi
gelişmiş ülkelerce tüketilmektedir.
Son yıllarda,
özellikle gelişmiş ülkeler, tek enerji kaynağına
bağlı kalmamak gerektiğini görmüş ve enerji güvenliğini
ön plana çıkarmışlardır. Yine, son yıllarda ortaya
çıkan çevre bilinci, fosil yakıtlara dayalı enerji
üretiminin ve tüketiminin, bölgesel ve küresel seviyede çevreye
zararlı olduğunun anlaşılmasını
sağlamıştır. Yenilenebilir enerji kaynaklarından
olan jeotermal enerjide böyle bir problem yoktur. Jeotermal enerji,
çevre dostu bir enerjidir. Avrupa Birliği, çevrenin korunması
ve sürdürülebilir enerjiye katkıları, arz güvenliği
ve yerel istihdam yaratarak sosyal bütünleşmeye katkı
sağlaması nedeniyle, yenilenebilir enerji kaynaklarının
öncelikli olarak geliştirilmesini gerekli görmektedir. Gerek
enerjide dışa bağımlılığın azaltılması
gerekse arz güvenliğinin sağlanması bakımından,
yenilenebilir enerji kullanımı, ülkemizin ulusal enerji
politikası açısından son derece önemlidir.
Türkiye, jeotermal
kaynaklar ve mineralli sular açısından oldukça zengindir.
Ancak, daha çok, bu kaynaklar, geleneksel olarak kaplıca ve içmece
olarak kullanılmaktadır. Son yıllarda, bu kaynaklarımız,
il ve ilçelerimizde konut ısıtmacılığında
da kullanılmaya başlanmıştır. Ülkemizde zengin
olarak bulunan jeotermal kaynaklar ile aynı jeolojik sistem içerisinde
bulunan mineralli sulardan mutlaka daha fazla yararlanmamız
gerekmektedir.
Öte yandan, Avrupa
Birliği genel enerji tüketimi içinde ortalama yenilenebilir
enerji kaynaklarının payının 2010 yılına
kadar 2 katına çıkartılarak yüzde 12 seviyesine
ulaştırılmasının hedeflendiği günümüzde,
yenilenebilir enerji kaynaklarının bir an önce geliştirilerek
gerçekleştirilmesi ülkemiz
açısından da büyük
önem taşımaktadır. Yeterince
değerlendirilemeyen
bu kaynakların,
(x) 1208 S. Sayılı Basmayazı tutanağa
eklidir.
gerek ülkemizin
öz kaynakları olması ve enerji bağımlılığının
azaltılması gerekse çevrenin korunması, istihdam ve
yerli teknoloji oluşturulmasına katkı sağlaması
ve yenilenebilir kaynakların mevcut piyasa şartları
içerisinde diğer enerji üretim sistemleriyle rekabetinin zor
olması nedeniyle, yenilenebilir enerji kaynaklarımızın
ulusal bir politika oluşturularak desteklenmesi gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1926 yılında
çıkarılan 927 sayılı Kanun'la jeotermal suların,
vergi ve kazanç hisseleri il özel idarelerine bırakılmıştır.
İl özel idareleri, bu suları doğrudan doğruya
işletebilecekleri gibi, işletmeye talip olanlara
işletme ruhsatnamesi vermek suretiyle ihale edebilmekteydiler.
Özel idarelerce işletilmek istenmeyen veya ihale edilemeyen
suların vergi ve kazanç hisseleri vilayetçe belediye ve köylere
devredilebilmekteydi.
Uygulanan bu Yasa,
jeotermal sektörün gelişiminde ve oluşum problemlerinin
çözümünde son derece yetersiz kalmıştır. 2004 yılında
yürürlüğe giren 5177 sayılı Kanun ile değişik
3213 sayılı Maden Kanunu'nun geçici 4'üncü maddesinin uygulanmasına
ilişkin düzenlenen yönetmelik de yetersiz kalmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
bu kanun ülkemiz açısından son derece önemlidir. Bilindiği
üzere, ülkemiz jeotermal kaynaklar ve mineralli sular açısından
son derece zengindir. Ancak, bu zengin potansiyelden gerektiği
gibi yararlanıldığını söylememiz mümkün değildir.
Bu kaynaklar konut ısıtma, kaplıca gibi kamu yararının
ön planda tutulduğu uygulamaların yanında, elektrik
üretimi, termal turizm, seracılık ve endüstriyel ürünlerin
elde edilmesi gibi çok çeşitli alanlarda kullanılmaktadır.
Kaynakların değerlendirilmesinin kaynağın bulunduğu
yöre ve bölge ekonomisine katma değer sağladığı
gibi, ülkemizin tanıtılmasında da önemli bir rol oynayacağı
bilinmektedir. Jeotermal kaynaklar ile aynı jeolojik sistem içerisinde
bulunan mineralli sulardan daha fazla yararlanma yönünde yatırımlar
artmaktadır. Bu kaynaklar ile ilgili olarak yasal alanda ve uygulamada
oldukça karışık ve yetersiz bir durum vardır. Jeotermal
Kaynaklar ve Mineralli Sular Kanun Teklifi, kullanım alanları,
sağlayacakları faydalar ve işletme büyüklükleri
açısından çok büyük farklılık gösteren jeotermal
ve mineralli suların tümünü kapsamaktadır. Oluşum ortamlarına
göre, farklı sıcaklık, debi, mineral içeriği ve derinlik
gibi parametrelere bağlı olarak üretilen ve elektrik, konut
ısıtmacılığı, seracılık, fizik
tedavi, kaplıca, mineral kazanımı ve içme suyu gibi
farklı amaçlar için kullanılan jeotermal ve mineralli suların
kullanımının mutlaka bir düzen içerisine alınması
gereklidir. Yürürlüğe girecek olan bu kanunla, yasal alandaki
yetersizlik ve mevzuat boşluğu ortadan kalkarak, ruhsat
haklarının tek elden ve düzenli bir şekilde yürüyeceğini
düşünüyorum. Yine, bu kanunla birlikte çıkarılacak
uygulama yönetmeliklerinin, sisteme bir işlerlik kazandıracağı
inancını taşımaktayım.
Değerli arkadaşlar,
seçim bölgem Manisa ili Salihli ilçemizde konut ısıtmacılığı
jeotermal enerjiyle yapılmaktadır. İlçemizde bulunan
Kurşunlu Kaplıcaları, aynı zamanda, şehirde
5 bin konutun ısıtılmasında kullanılmaktadır,
projenin tamamı 20 bin konutluktur. Son derece temiz ve çevreci
bir enerji kaynağıdır, Salihli Belediyemiz bu sistemi
başarı ile uygulamaktadır. Belediyemiz, şehirde
daha fazla konutun ısıtılması için gerekli yatırımları
yapmıştır, ancak, kaplıcamızdaki sıcak
su daha fazla konutun ısıtılması için yeterli değildir.
Bu sorunun giderilmesi için, Kurşunlu Kaplıcalarının
bulunduğu sahanın bitişiğinde bulunan Caferbey
Kuyusu'nun Salihli Belediyesine devri için gerekli girişimleri
yaptık, ancak, şu ana kadar bir sonuca ulaşamadık.
Sayın Enerji Bakanımızı bu konuda bilgilendirdik.
Ben, Sayın Enerji Bakanımızın, seçimlerden önce,
Caferbey Kuyusu'nun bir kamu kuruluşu olan Salihli Belediyemize
devredilmesi hususunda gerekli talimatları vermesini burada
tekrar arz ediyorum. Aksi takdirde, söz konusu kuyunun başka birine
verilmesi durumunda, belediyemizin yaptığı, 20 bin
konutun ısıtılması için, yatırım boşa
gideceği gibi, insanlarımıza da haksızlık
yapılmış olacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle,
yüce heyeti saygıyla selamlamadan önce, 23'üncü Dönemin
Ve
23 Temmuzda başlaması da bence çok ilginç. 22'nci Dönem
ayın 22'sinde bitiyor, 23 Temmuzda da 23'üncü Dönem başlıyor.
22'nci Dönemde hep beraber güzel anılarımız oldu. Bazen
tartışmalarımız da oldu ama, hepimiz mutabıkız
ki, bu Meclis Türkiye için çok önemli çalışmaları gerçekleştirmiştir,
Türkiye'de önemli işlere imza atmıştır ve biraz önce
çıkan Sigortacılık Yasası'nda görüldüğü gibi,
uzlaşmayla her şeyi yapabileceğini kanıtlamıştır.
Ama, ne yazık ki, Cumhurbaşkanlığı seçiminde
Adalet ve Kalkınma Partisi uzlaşmaya yanaşmadığından
bu sorun gelmiştir.
FAHRİ KESKİN
(Eskişehir) - Kaçtınız Meclisten yahu!
NURİ ÇİLİNGİR
(Devamla) - Ben, bu dönemde kaybettiğimiz bütün arkadaşlarımıza,
milletvekili kardeşlerimize Tanrı'dan rahmet diliyorum,
ailelerine başsağlığı diliyorum.
Hepinize yeni
dönemde başarılar diler, saygılar, sevgiler sunarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Çilingir.
Komisyon
adına, Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
Muhterem Başkan, çok kıymetli arkadaşlarım; ben de
bu son gün -sanıyorum, son konuşmalardan biri olacak- sizi
sıkmayacağım. Sadece
Jeotermal enerji ve mineralli
sular, enerji politikasında AK Parti Hükûmetinin yapmış
olduğu önemli yapılanmaların son halkasıdır.
Bu bakımdan önem arz eder. Türkiye'de toplumla entegre olabilen
ve kalıcı nitelik de taşıyan, enerjiyle alakalı
çok ciddi yasalar çıkartılmıştır. Bu yasaların
çıkartılmasında Enerji Bakanlığı ve özellikle
Komisyonumun değerli üyeleri çok üstün gayretler göstermiştir.
Bu gayretin sonunda da Türkiye'de gerçekten enerji politikasını
ortaya koyan ciddi yasalar ortaya konmuştur. Bu bakımdan,
ben kendilerine müteşekkir olduğumu ifade etmek istiyorum.
Bu jeotermal
enerji, yenilenebilir enerji niteliğinde olup, kendi öz kaynaklarımızı
elektriğe, seraya, konut ısıtımına ve kuru
buz üretimi gibi diğer pek çok fonksiyonları olabilecek nitelikte
kullanmaya dönük temel bir yasadır. Bu itibarla, önemi çok büyüktür
ve ayrıca, potansiyel olarak da Avrupa ülkeleri arasında
bir numaralı jeotermal enerji kaynaklarına sahibiz, dünyada
da yedi ülkeden biriyiz. Bu bakımdan, bu kaynağımızı
ortaya çıkarmak ve istifade etmek noktasında önemli bir
adım atmış oluyoruz. Bu, 22'nci Döneme nasip olduğu
için, doğrusu, ben, bütün arkadaşlarımızla gurur
duyuyorum. Burada, iktidar, muhalefet beraber çalışmışız.
Bu yasa, aslında
bir yasa teklifidir ama 3 arkadaşımızın yasa teklifidir.
Her yasa teklifinin altında da, diğer, Komisyon üyesi arkadaşlarımızın
imzaları vardır. Burada imza sahiplerinin hepsinin ismini tek
tek saymama lüzum yok. Tamamen, fahri olarak yapılmış
bir çalışmanın sonunda meydana gelmiştir. Bu çalışmaları
biz yaparken, Enerji Bakanlığı da kendi arasında,
MTA'yla beraber benzer bir çalışma yapmıştır ve
sonra hepsini, hem Cumhuriyet Halk Partisinin hem AK Partili Denizli
Milletvekili arkadaşımızın hem bizim Komisyonumuzun
hazırladığı yasa ve bir de MTA'nın Enerji Bakanlığıyla
hazırladığı yasa alt komisyonda birleştirilmiş
ve bu metin öyle oluşturulmuştur.
Türkiye'nin gerçeklerine
uygun, ciddi ve güzel bir yasadır. Bunun hayırlı olacağına
inanıyorum ve bütün arkadaşlarıma şükranlarımı
sunuyor, hayırlı, başarılı günler diliyorum.
Sağ olunuz,
var olunuz efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Aksoy.
Geneli üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddelere
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz, birinci bölüm 1
ila 15'inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili
Sayın Mustafa Gazalcı.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Meclisimizin son gününde,
bu dönemin son gününde, Jeotermal Enerji Kaynakları ve Mineralli
Sular Yasa Önerisi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
birinci bölümde, söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Denizli'yi ilgilendirdiği
için jeotermal enerji, kısa bir konuşma gereksinimi duydum.
Üç değerli
milletvekili arkadaşımızın yasa önerisi birleştirilerek
-Kütahya, İzmir ve Denizli, hem AKP'li hem CHP'li arkadaşlarımızın
yasa önerisi- önümüze geldi son gün. Gönül isterdi ki, Enerji Bakanımız,
tartışmalı bir nükleer enerji yasa tasarısını
getireceğine, herkesin birleştiği jeotermalle ilgili
bir hükûmet tasarısı getirsin, bu önerilerle beraber, biz,
onu daha bol bir zaman içinde, aylar önce, belki yıllar önce, konuşsaydık
diyorum. Yani, son gün bir zaman baskısı var hepimizin üzerinde
haklı olarak "İşte, aman, hepimiz görüş birliği
içindeyiz, bunu konuşalım, bitirelim, kabul edelim, gidelim."
Değerli arkadaşlar,
jeotermal kaynak, gerçekten hem yerli kaynak hem temiz kaynak enerji
açısından ve eğer bugünkü teknolojiyle bugün bu enerji
kaynakları kullanılacak olursa
Konut ısıtmasında
kullanılabiliyor, seracılıkta kullanılıyor,
sanayide kullanılıyor, turizmde kullanılıyor,
sağlık amaçlı olarak kullanılıyor ve Türkiye
de bu konuda çok zengin. Yani bu zengin kaynaklardan birisi de Denizli
ili. Maalesef, bu kadar temiz, bu kadar çok amaçlı bir kaynaktan,
biz üçte 1 oranda bile yararlanamıyoruz, yani, yüzde 32 ancak
yararlandığımız bir durum.
Bir yasası
şimdiye kadar yapılmamış, kırk yıldır
duruluyor üzerinde. Bir temel yasa olmadığı için,
işletmede ve izinde, devirde çeşitli aksaklıklar oluyor
ve bu yüzden de, enerjinin üzerinde oturmuş olmasına karşın,
jeotermal kaynak enerjinin üzerinde oturmuş olmasına karşın
yoksulluk çeken yerlerimiz var, bizim Denizli'de çok. Örneğin,
birden aklıma Gölemezli kasabamız geliyor; kuyular
açılmış MTA tarafından, kişiler tarafından,
kasabalılara demiş ki, aman dokunmayın. Yok
Çünkü,
bir yasal ortam yoktu şimdiye kadar. Bununla ilgili çeşitli
girişimler yapılmış, parça parça işler olmuş,
o, var olan yasalardan yararlanarak. Bir ölçüde, bu düzenleme bunları
önleyecek. Yani, belki yerel yönetimlerin, özel idarelerin ellerini
güçlendirecek bu yasa. Yani, bakanlıktı, özel idareydi, valilikti,
bu karmaşadan bir ölçüde kurtulmuş olacağız bu düzenlemeyle.
Bizim eski valilerimiz
de uğraşıyordu, bu, Denizli'nin enerji jeotermal kaynağıyla
ilgili, ama, yeni Valimiz Sayın Hasan Canpolat da çok ilgili ve
bu konuda çeşitli toplantılar yapıyor ve Denizli'nin
dört bölgesinde jeotermal köyler, âdeta, çok amaçlı bu jeotermal
kaynağı ortaya çıkaracak ve orada, çok amaçlı kuruluşların,
tesislerin olmasını sağlayacak bir girişimde de
bulundu. Çardak Beylerli'de, Buldan Yenicekent'te, Sarayköy Kızıldere'de,
Akköy Gölemezli'de bu çalışmalar yapılmaktadır.
Ben, tabii, ülkemizin
bu büyük zenginliğinin ileride daha gelişmiş yasalarla,
daha destekleyici birtakım düzenlemelerle getirilmesini
diliyorum. Gene de böyle çevreyi kirletmeyen çok amaçlı jeotermal
enerjinin ve mineral suların bir yasal düzenlemeye son günde
de olsa kavuşturulmuş olması çok güzel bir şey. Bu
yasa önerisini getiren arkadaşlarımı kutluyorum.
Gerçekten bir boşluk vardı. Bu yasayla bu boşluk da bir
ölçüde giderilmiş olacak. Ama bu, bence, daha geniş bir zamanda
ele alınsa çok daha iyi olurdu. Çünkü, Türkiye'de, demin de söyledim,
MTA, yani Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü eski çekiciliğini
yitirmiştir.
Bu konuda
-işte 360 civarında özel girişimle beraber- toplam 500
kuyu var. Oysa, biz kadar bu jeotermal enerjiye sahip olmayan ülkelerde
bu daha fazla. İşte bu yasa, belki, etkin kullanımını,
araştırılmasını, işletilmesini, izne
bağlanmasını bir ölçüde ortaya çıkaracak. Bütün
illerimiz olduğu gibi, Türkiye'nin birçok yeri olduğu gibi
Denizli de doğal olarak bundan yararlanacaktır. Ben, yeniden,
bu yasa önerisini veren milletvekili arkadaşlarımı
kutluyorum.
Bu dönemde,
22'nci Dönemde, gerçekten, Meclis, güzel çalışmalar da yaptı,
ama birçok olumsuz düzenlemeler de oldu. Böyle bir günde olumsuz
şeyler konuşulmaz. Ama Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı
ve Cumhuriyet Halk Partisinin denetimi olmasaydı daha kötü
olabilirdi diye düşünüyorum. Beraber yaptığımız
birtakım düzenlemeler oldu, ama çoğu da çoğunluğa
dayanarak burada bazen ikinci kez görüşmelerde ortaya
çıktı. Ne olursa olsun, birlikte çalıştığımız
bir dört buçuk yıl zaman var. Bütün arkadaşlarıma yeni
dönemde başarılar diliyorum, tümünüze saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Gazalcı.
Sayın milletvekilleri,
birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1'inci maddeyi
okutuyorum:
JEOTERMAL KAYNAKLAR VE DOĞAL MİNERALLİ SULAR KANUNU
TEKLİFİ
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel Hükümler
Amaç
MADDE 1-
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kapsam
MADDE 2-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tanımlar
MADDE 3-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Mülkiyet ve ruhsat
MADDE 4-
BAŞKAN -
İKİNCİ
BÖLÜM
Ruhsatlar
Arama ruhsatı
MADDE 5-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İşletme
ruhsatı
MADDE 6-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teknik sorumluluk
ve faaliyet raporu
MADDE 7-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Mücbir sebep ve
beklenmeyen hal
MADDE 8-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Ortak Hükümler
Faaliyetlerin
denetlenmesi
MADDE 9-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Devir, sicil,
ihale, harç, teminat ve idare payı
MADDE 10-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İdari yaptırımlar
MADDE 11-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İrtifak ve
kamulaştırma
MADDE 12-
BAŞKAN - Madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1208 sıra sayılı Kanun Teklifi Madde 12 ye aşağıdaki
fıkranın 8 inci fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Hasan Anğı |
Alaettin Güven |
|
İstanbul |
Konya |
Kütahya |
|
Abdullah
Erdem Cantimur |
A.Müfit
Yetkin |
Hasan
Güyüldar |
|
Kütahya |
Şanlıurfa |
Tunceli |
(8) Jeotermal kaynak dağıtımı
ve üretimini yapan şirketler sanayi kuruluşu ve atık
arıtma kuruluşu olarak değerlendirilirler. Bu değerlendirilmeye
göre, başta elektrik tarifeleri olmak üzere sanayi kuruluşları
ve atık arıtma kuruluşlarına tanınan tüm
teşvik ve haklardan yararlanırlar.
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Ülkemizde yerli ve çevre dostu
kaynağımız olan jeotermal kaynağa dayalı elektrik
üretimi, konut ve sera ısıtması ve termal turizm alanında
yaygın uygulamalar bulunmaktadır. 31500 megavat termal
olarak kabul edilen jeotermal potansiyelimizin yaklaşık
% 4 ü ve 3250 megavat termal olan görünür kapasitemizin ise % 40
ı kullanılmaktadır. Bu uygulamalara göre ülkemiz
Dünya'da 5. sırada olmasına rağmen potansiyelimiz
dikkate alındığında bu uygulamalar arzu edilen
düzeyde değildir.
Jeotermal kaynak üretimi ve dağıtımını
yapan kamu ve özel şirketlerin teşvik edilerek desteklenmesi
halinde ülkemiz jeotermal uygulamaları büyük bir artış
gösterecek bu da ülkemiz ekonomisi ve istihdamına katkıda
bulunacaktır.
BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Şimdi, 12'nci maddeyi
Rehin, haciz, ihtiyati tedbir ve
ipotek tesisi
MADDE 13-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kaynak rezervuarının
korunması
MADDE 14-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Terk ve tesislerin
intikali
MADDE 15-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm
geçici 1 ila 3'üncü maddeler dâhil 16'yla 23'üncü maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölümde,
şahsı adına İzmir Milletvekili Sayın Hakkı
Ülkü.
Buyurun efendim.
HAKKI ÜLKÜ
(İzmir) - On dakika değil mi Sayın Başkan?
BAŞKAN -
Şahsınız adına dediler de
HAKKI ÜLKÜ
(İzmir) - Hayır, grup adına.
BAŞKAN -
Grup adına mı oluyor? Tamam efendim.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sabrınıza sığınarak, kendi vermiş olduğum
bir yasa teklifi olduğu için -belki istenilen dakikalarda bitmeyebilir,
ama aşağı yukarı on bir tane yasa teklifi vermiştim-
ilk defa bir yasa teklifinin Genel Kurulda görüşülmesini
sağladığım için ya da sağlandığı
için, yani bunların da tutanaklara geçmesi sağlanacağı
için, benim için çok önemli. O nedenle, sabrınıza sığınıyorum
ve jeotermal yasasının bizim için çok önem taşıdığını
belirterek sözlerime başlamak istiyorum.
Kısaca tanımlayacak
olursak jeotermal kaynak, yer kabuğunun çeşitli derinliklerinde
birikmiş ısının oluşturduğu, kimyasallar
içeren sıcak su, buhar ve gazlardır. Jeotermal enerji ise,
jeotermal kaynaklardan doğrudan veya dolaylı olarak her
türlü faydalanmayı kapsamaktadır. Yenilenebilir,
sürdürülebilir, tükenmeyen, ucuz, güvenilir, çevre dostu ve yerli
bir enerji türüdür.
Bugün, dünyada,
jeotermal kaynaklar ile elektrik enerjisi üretimi yapılıyor,
merkezî ısıtma-soğutma yapılıyor, sera
ısıtması yapılıyor; endüstriyel amaçlı
kullanım, proses ısısı temini ve kurutma yapılıyor,
kimyasal madde ve mineral üretimi, karbondioksit, gübre, lityum,
ağır su, hidrojen üretimi yapılıyor; kaplıcalarda
termal turizm için kullanılıyor, 30 derece gibi düşük
sıcaklıklarda kültür balıkçılığı
için kullanılıyor, mineralli su olarak, içilerek kullanılıyor.
Türkiye, jeotermal
açıdan dünyadaki en şanslı, en zengin ülkelerden biri.
Dünya jeotermal potansiyelinin yüzde 8'i Türkiye'de bulunuyor.
Başta İç Anadolu ve Ege Bölgesi olmak üzere ülkemizde Sakarya'dan
Rize'ye, Aydın'dan Batman, Bingöl, Bitlis ve Van'a kadar doksan iki
adet konut ısıtmacılığına uygun saha bulunmaktadır.
Bu sahalarda, jeotermal potansiyeliyle ülkemizin toplam
ısınma ihtiyacının yüzde 30'unun karşılanması
mümkündür.
Türkiye'deki
jeotermal ısı potansiyeli, bir yılda kullanılan
9,3 milyar dolarlık fuel oile ve 30 milyar metreküp doğal gaza
eş değer düzeydedir. Yani, 2006'da tükettiğimiz ve 5,5
milyar dolar para ödediğimiz, 30 milyar metreküp doğal gaza
eşit düzeyde bir jeotermal potansiyelimiz var. Nitekim, ben ve
diğer arkadaşlarımız, 31 Mart 2003 tarihinde, bu
potansiyelden en verimli şekilde faydalanabilmek için bu kanun
teklifini vermiştik. Meclise yeni girmiştik, ülkemizin
çıkarlarına, halkımızın yararına, gençlerimize
ve geleceğimize çok büyük hizmetler yapabilmeyi umuyorduk.
Ülkemizi, bunca zenginliğe sahipken, yabancı ülke kaynaklarına
muhtaç eden anlayışı yıkıp, kendi kaynaklarımızı
en verimli şekilde kullanmayı amaçlıyorduk. Bu konuda,
şu anda görüştüğümüz gibi kanun teklifleri verdik, soru
önergeleri verdik, basın açıklamaları yaptık. Türkiye
gibi enerjisi yerin altından fışkıran bir ülkede
jeotermal açıdan zengin bölgelerde doğal gaz kullanılması
cinayettir, vatan hainliğidir dedik. Çünkü, ülke genelinde,
ilk etapta bir milyon konutu ısıtacak kapasitedeki jeotermal
kaynaklar sayesinde, halkımız, vanası başka ülkelerin
elinde, neredeyse her kış kesilme tehlikesi olan, petrol fiyatlarındaki
artışa göre sürekli daha pahalı hâle gelen doğal
gaza mahkûm olmayacaktı. Her yıl en az 2 milyar dolar, devletin,
halkın cebinde kalacak, halkımız doğal gazla
ısınmak için ayda en az 150 milyon vermek yerine, jeotermalle
30 milyona ısınabilecekti. Fakat, gelin görün ki, "Cumhuriyet
Halk Partisi bugüne kadar hangi projeyi üretti?" diyerek aklı
sıra CHP'ye saldıran Başbakanınız ve AKP Grubu,
bizim, ülkemize yılda en az 2 milyar dolar para kazandıracak
bu çabamızı görmezden geldi ve jeotermal açıdan zengin
olan bütün bölgelerimizi doğal gaza mahkûm etti, Türkiye'yi yabancı
ülkelerin insafına bıraktı.
Değerli arkadaşlar,
bakın, jeotermal kaynaklar yerine doğal gazı ülkede
yaygınlaştırmak için, ülkeyi doğal gaz bağımlısı
hâline getirmek için neler yaptınız? Öncelikle, dediğim
gibi, bizim, bu dönemin başında, 2003 yılının
Mart ayında verdiğimiz kanun teklifini görmezden geldiniz.
Daha sonra, burada, Meclisimizde jeotermalin ısınma amaçlı
kullanımı açısından son derece önemli bir yasa
çıktı: 10 Mayıs 2005 tarih, 5346 sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanun. Bu Kanun, jeotermalin ısınma
amaçlı kullanımına yönelik öyle önemli bir düzenleme
içeriyordu ki, eğer zamanında çıkarsaydınız,
Kanun'un getirdiği hükümlere uysaydınız, bugün, jeotermal
açıdan zengin bütün bölgeler jeotermal enerjiyle ısıtılıyor
olacaktı. Çünkü, bu tasarının 7'nci maddesinin son paragrafında
"Yeterli jeotermal kaynakların bulunduğu bölgelerdeki
valilik ve belediyelerin sınırları içinde kalan yerleşim
birimlerinin ısı enerjisi ihtiyaçlarını öncelikle
jeotermal ve güneş termal kaynaklarından karşılamaları
esastır." denilmekteydi. Ama, 2004 Temmuz ayında Komisyondan
Genel Kurula sevk edilen bu kanun tasarısı yaklaşık
bir yıl gündeme gelmedi.
Kanun tasarısı
görüşülmeyi beklerken, Türkiye'nin değişik yerlerinde
olduğu gibi, jeotermal açıdan gayet zengin olan Ege'de doğal
gaz dağıtımı ihaleleri yapıldı,
Uşak'ta, İzmir'de, Tire'de, Manisa'da, Turgutlu'da, Akhisar'da
doğal gaz ihaleleri yapıldı ve hızla doğal gaz
ağlarıyla donatıldı. Hiç gerek yokken ithal enerjiye
mahkûmiyetimizi daha da perçinlediniz. Bununla da yetinmediniz,
Çevre ve Orman Bakanlığınız, 13 Ocak 2005'te çıkardığı
bir yönetmelikle, sözde hava kirliliğinin azaltılması
amacıyla "Doğal gaz hatlarının geçtiği
yerlerde ısınma amacıyla doğal gazın kullanılması
zorunludur." dedi. Bu bir oyun. Bir yandan hızla doğal
gaz dağıtım ihaleleri yapılıyor, bir yandan
da bu ihaleleri alanlar, doğal gaz ithal ettiğimiz ülkeler
mağdur olmasın diye işi garantiye alıyorlar.
"Doğal gazın geçtiği yerde doğal gazla
ısınmak zorunludur." deniyor. Neyse ki, verdiğimiz
mücadele bu yönetmeliğin değiştirilmesini sağladı.
Hatta, ben bile idari yargıda dava açtım bu yönetmelik
aleyhine.
Sonra, her
şey olup bittikten sonra, ihaleler dağıldıktan sonra,
10 Mayıs 2005 tarihinde, bu sözünü ettiğim 5346 sayılı
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi
Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Mecliste kabul
edildi. Sevindik. Çünkü, bu Yasa "Isınmada öncelik jeotermalindir."
diyordu. Ben yine de merak ettim, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Sayın Hilmi Güler'e bir soru önergesi yönelttim. "Doğal
gaz ihalesi yapılmış olan, hatta faaliyete de girişilen
jeotermal açıdan zengin yerlerde şimdi ne olacak?" diye
sordum. Sayın Bakandan öyle bir yanıt geldi ki, hukukun üstünlüğüyle
de, yasaların bağlayıcılığıyla da,
millet iradesiyle de, demokrasiyle de, ülkemizin yoksul halkıyla
da resmen dalga geçiliyordu. Bakın, Yasa açıkça emrettiği
hâlde Sayın Bakan jeotermalin kullanımı için ne diyordu:
"İdareler bu konuda gerekli ekonomik ve teknik analizleri
yaparak önceliği belirleyeceklerdir." Yani, yasanın
emrettiği konuda, Bakan, yetkiyi yürütme organına ve idareye
veriyordu. Bu Meclisten kırk yılda bir ülkemizin yararına
bir yasa çıkarmış, onu da bu şekilde yok etmiştiniz.
Daha sonra, MTA Genel Müdürlüğü elinde bulunan jeotermal sahaları
ve kuyuların kullanımını özel sektöre devretmeye
karar verdi. Bu doğrultuda yirmi jeotermal sahası ve kuyuların
kullanım hakları özel sektöre devredilecekti. Büyük bölümü
Ege'deki illerde bulunan jeotermal sahası ile kuyuların
devrine ilişkin ihaleler 2006 sonunda yapıldı. Fakat,
Allah'tan, Türkiye'de Başbakan ve arkadaşlarının
bir türlü içlerine sindiremediği bağımsız yargı
hâlâ dimdik ayakta da bu ihaleler şubat ayında Ankara 15.
İdare Mahkemesi tarafından iptal oldu. Mahkeme "Anayasa'nın
168'inci maddesi uyarınca tabii servet ve kaynaklarımızdan
olan jeotermal kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufu altında
olup, bu kaynakların devri, aranması, işletilmesi kanunun
açık iznine bağlıdır. Bu ihaleleri kanunsuz bir
şekilde yapamazsınız." dedi ve siz de işte
sırf bu ihaleleri kurtarmak için bugün bu kanun tekliflerini
gündeme aldınız. Gene de teşekkür ediyoruz tabii. Amacınız
jeotermalin kullanımını yaygınlaştırmak,
ısınmada kullanmak, bundan maksimum düzeyde faydalanmak
da değildi. Zaten iş işten geçmiş durumdaydı, ülkenin
her yerini doğal gaz hatlarıyla sarmıştınız.
Şimdi amacınız yapamadığınız ihaleleri
tamamlamak belki de. Bu yaptığınız ne devlet ciddiyetine
sığar ne kamu yararı anlayışına sığar
ne de millet iradesine saygı anlayışına. Yazıktır,
günahtır bu yoksul halka.
Bakın değerli
milletvekilleri, zengin hidroelektrik kaynaklarımız varken
bunların ancak üçte 1'ini değerlendiriyoruz, dünyanın
en çok rüzgâr alan bölgesinde yaşıyorken rüzgâr enerjisinden
yararlanmıyoruz, Tanrı'nın sunduğu jeotermal kaynaklar
varken doğal gaz kullanımını yaygınlaştırıyoruz.
Bu yanlış politikaların acısını siz çekecek
olsanız neyse, ama çoğunuz da trilyonluksunuz aslında,
doğal gaz faturaları sizleri de etkilemez. Yandaşlarınızı
da zaten devletin parasını kullanarak kömür yardımlarıyla
ayakta tutuyorsunuz. Olan, çocuklarımıza torunlarımıza
olacak.
Peki, ayda
400-500 milyona mahkûm ettiğiniz asgari ücretliler, emekliler
ne yapacak? Yoksulluk sınırında yaşayan milyonlarca
insan ne yapacak? Ayda 150 milyonluk doğal gaz faturalarını
nasıl ödeyecek? Tıpkı demir yolları yerine kara
yollarını tercih edip bugünkü duruma gelindiği gibi,
tıpkı, margarin kullanılıp, zeytin ülkesinde zeytinyağı
tüketiminde sondan birinci olduğumuz gibi
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Bitiriyorum efendim. Müsaade edin de bunları tutanaklara da
geçireyim.
BAŞKAN - Buyurun
efendim.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; jeotermal ülkesinde
yaşıyoruz ama, doğal gazla ısınmak için vatandaş
yılda ortalama 870 milyon, devlet yılda 2 milyar dolar para
ödüyor.
Bakın, geçtiğimiz
nisan ayında Avrupa Parlamentosunda düzenlenen "Aday Ülkeler
ve Enerji" konulu toplantıya Avrupa Komisyonu adına
katılan yetkililerden birisi Türkiye'nin doğal gaz ithali
için ne diyor: "Türkiye, bunun için milyarlarca dolar para harcıyor.
Bu paranın nereden gelip nereye gittiğini bilmiyorum
ama, ödemeler dengesi açısından hiç de iyi bir durum değil.
Türkiye'nin bu iş için her sene bir kamyon parayı sınırlarının
dışına göndermesi bizi kaygılandırıyor."
Bunu söyleyen,
hani şu sizin, Türkiye'yi üyesi yapacağınız Avrupa
Birliğinin yetkilileri var ya -öyle diyorlar ya- "Doğal
gaza her sene bir kamyon para ödüyorsunuz. Bu kafayla, bu enerji politikalarıyla
Avrupa Birliğine de giremezsiniz." diye tembih ediyorlar
bize. Ben bu kanun teklifini verdiğimde, Türkiye yılda 21
milyar metreküp doğal gaz tüketiyor ve bunun için ihracatçı
ülkelere 3 milyar dolar civarında para ödüyordu.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Sayın Başkan, konuşmamı tamamlasam
BAŞKAN -
Efendim, özetler misiniz.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Hemen tamamlayacağım önemli. Bir tane, tek
BAŞKAN - Çok
güzel bilgileniyoruz da özetlemenizi rica edeceğim.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla)
- Sonraki yıllarda, hem doğal gaz tüketimimiz arttı
hem de AKP Hükûmetinin beceriksizliği nedeniyle doğal gaza
ödediğimiz para ikiye katlandı.
2003 yılında
Ruslarla yapılan müzakereler sonrasında doğal gaz fiyatı
sözde 148 dolardan 130 dolara çekildi, ama rakam petrol fiyatlarına
endekslendiği için, doğal gazın fiyatı bir ayda 2
kat arttı ve Türkiye, doğal gaza 250 dolar civarında para
ödemeye başladı.
2006 yılı
başında ortalama 100 metrekarelik bir evin ısıtılması
için harcanan para aylık 100 YTL'yken, 2006 yılının
sonunda bu rakam 150 YTL'ye çıktı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, 5346 sayılı
Yenilenebilir Enerji Yasası'nın bu kadar gecikmesinin
baş sorumlusu ne yazık ki biraz da Ali Babacan'dır. Çünkü,
Ali Babacan, bir soru üzerine, çok uluslu şirketlerin yenilenebilir
enerjiyi kullanmamız için kendilerine bir tavsiyede bulunduklarında
şöyle bir şey söylüyor uluslararası şirketlere danışarak,
diyor ki: "Onlar istemiyor, ben ne yapayım?" Şimdi,
bu, bizim için çok kötü bir manzaradır. Küresel ısınma
gibi çok tehlikeli bir süreç yaşıyoruz bilindiği gibi.
Küresel ısınma olgusunun en önemli nedenlerinden birisi
petrol, doğal gaz, kömür gibi fosil yakıt türlerinin çevreye
verdiği zarardır. Türkiye, 2020 yılında AB'ye üye
ülkelerde üretilen enerjinin yüzde 12'sinin ve elektrik enerjisinin
yüzde 22'sinin yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilmesini
kendilerine hedef aldıklarını biliyor mu? Jeotermal
enerji de -işte başta da söylediğim gibi- bu çevre dostu
kaynaklardan birisidir. Fosil yakıtların karbondioksit
yayma oranları kömürde yüzde 100, petrolde yüzde 81, doğal
gazda yüzde 57 iken, jeotermalde yüzde 3 gibi yok denecek kadar az
bir etkiye sahiptir. O nedenle, jeotermal kullanımı Türkiye
için son derece önemlidir.
Türkiye, ne yazık
ki, sizin döneminizde bir nevi kazıklanmaya devam ediyor. Halk
da yoksulluğa mahkûm ediliyor. Bir ülkenin kendi parasıyla
rezil edilmesi, kendi kaynakları varken yoksulluğa mahkûm
edilmesi diye işte buna denir. Teklif sahibi olarak elbette bu
yasayı destekliyoruz. Geç de olsa, çok önem arz eden bu yasa ülkemize
başarı ve katkı getirecektir. Bunu biliyorum ve ben
de bu yasa tekliflerinden birisinin sahibi olarak, çok geç de olsa,
hani Nazım Hikmet'in "...mutluluğun resmini yapabilir
misin Abidin?/ İşin kolayına kaçmadan ama" deniyor
ya, işin kolayına biraz kaçtık, zamanınızı
da fazla aldık, ama, bu yasanın ülkemize çok büyük katkılarda
bulunacağına inanıyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Ülkü.
Komisyonun bir
söz isteği var. Tümünden sonra mı düzeltme?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
İsterseniz şimdi de düzeltebilirim, ama 10'uncu maddede.
BAŞKAN - Tamam,
madde gelmeden olmaz.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
Hayır, 10'uncu madde geçti efendim.
BAŞKAN - Tamam,
şimdi açıklayın.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
10'uncu maddede sonlara doğru geldiğimizde "d) Teminat"
bölümü var. Orada, aşağıda, dördüncü satırda "değerlendirme"
kelimesi "değerleme" olacak efendim.
BAŞKAN - Kanunda
da öyle geçiyor, "değerleme" olarak düzeltilmiştir.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
16'ncı madde
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Maden Tetkik ve
Arama Genel Müdürlüğü hizmetleri ile ilgili haklar
MADDE 16-
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kültür ve turizm
koruma ve gelişim bölgeleri ile turizm merkezlerine ilişkin
hususlar
MADDE 17-
BAŞKAN - Madde
üzerinde bir önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1208 sıra sayılı Kanun Teklifinin 17'nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
İrfan
Gündüz |
A.
Müfit Yetkin |
Hasan
Güyüldar |
|
İstanbul |
Şanlıurfa |
Tunceli |
|
Abdullah
Erdem Camtimur |
Alaettin
Güven |
Zülfü
Demirbağ |
|
Kütahya |
Kütahya |
Elâzığ |
"Kültür ve
turizm koruma ve gelişim bölgeleri ile turizm merkezlerine
ilişkin hususlar
Madde 17- (1) 12.3.1982 tarihli ve
2634 Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca ilan edilen kültür ve turizm
koruma ve gelişim bölgeleri ile turizm merkezlerinde;
1) Bu Kanun kapsamında verilecek
termal turizm amaçlı işletme faaliyet izinlerinde, imar
planları ile belirlenen yatırım alanları ve
işletmelerin kapasitelerinin gerektirdiği kaynak miktarı
sağlandıktan sonra diğer kullanımlara yönelik talepler
karşılanabilir. Termal turizme yönelik kullanım alanlarında
imar planı olmadan faaliyet izni verilemez.
2) Turizm belgeli
tesislerin jeotermal su kullanım bedeli, kullanılan jeotermal
su miktarına göre belirlenir.
3) Faaliyetler
için idarece önceden Kültür ve Turizm Bakanlığının
görüşü alınır.
(2) Enerji üretimi
ve ısıtma uygulamalarına uygun olarak akışkanlar
hariç diğer akışkanların bulunduğu alanlarda
termal turizm amaçlı kullanıma öncelik tanınır.
(3) Bu madde kapsamında
Belediyelerce kurulacak şirketler için 4046 sayılı
Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun'un 27 inci
maddesi uygulanmaz, İçişleri Bakanlığı'nın
görüşü alınır.
(4) Bu maddenin
uygulanmasıyla ilgili tüm usul ve esaslar, Kültür ve Turizm Bakanlığının
uygun görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılacak
yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu efendim?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın
Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kültür ve Turizm
Bakanlığı tarafından bugüne kadar 60 adet Turizm
Merkezi ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilan edilmiştir.
Enerji üretimi ve ısıtmaya uygun jeotermal akışkanın
bulunduğu alanların tamamı (Denizli-Kızıldere
(2420C), İzmir-Dikili 1400C, Çanakkale Tuzla 170 0C, Kütahya Simav
0C, İzmir Seferihisar 1400C, Sındırgı Hisaralan
137 0C
vs) bu bölgeler içerisinde yer almaktadır. Halbuki dünyada
termal turizm için gerekli olan jeotermal su sıcaklığı
40 0C civarındadır.
17. maddenin eski
haliyle yasalaşması halinde madde gereğince Özel
İdare, Belediye ve Turizm firmaları birlikte bir birlik
kurmaları halinde Turizm merkezi ilan edilen yerlerdeki bu kaynakların
bu birliğe verilmesi ve öncelikle Turizm tesisinin ihtiyacını
karşılaması hükmü getirilmektedir. Bu durumda serbest
girişimciliğin önü tıkanmakta ve yatırımların
tamamıyla kamu iştirakı yada kamu ortaklığı
şeklinde yapılması hükmü getirilmektedir. Bu ise
çağdaş dünyada gelişen rekabete dayalı küresel
özel sektör girişimcilik ruhuna aykırıdır. Yine
bu maddenin eski halinde öncelikle Turizm tesisinin ihtiyacını
karşılaması hükmü getirilmektedir, oysa, 242 0C Denizli
Kızılderedeki akışkandan önce elektrik ve
ısıtma uygulamaları yapılması ve eğer
teknik olarak uygun ise termal amaçlı tahsisi; kamu kaynağından
entegre olarak etkin ve verimli bir şekilde maksimum düzeyde
yararlanma ilkesi açısından doğru olacaktır:
Teklifte yer
alan 17. madde eski haliyle kalması halinde Türkiyedeki jeotermal
alanların 60 adedi (potansiyel bakımından % 80 i) Turizm
merkezi ilan edildiği için faaliyetler bu madde kapsamında
yürütüleceğinden kanunun diğer maddeleri işlevsiz
kılınmakta ve yetki karmaşasına yol açmaktadır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi maddeyi
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
MADDE 18-
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MADDE 19-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yönetmelik
MADDE 20-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yürürlükten kaldırılan
hükümler
MADDE 21-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
BEŞİNCİ KISIM
Geçici ve Son Hükümler
GEÇİCİ
MADDE 1-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 2-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 3-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 4-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
teklife yeni bir geçici madde eklenmesine ilişkin bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1208 sıra sayılı Teklife aşağıdaki
geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz |
Alaettin Güven |
Zülfü Demirbağ |
|
|
İstanbul |
Kütahya |
Elâzığ |
|
A. Müfit Yetkin |
Abdullah Erdem Cantimur |
|
|
Şanlıurfa |
Kütahya |
|
"Geçici Madde
5- (1) Elektrik Üretim Anonim Şirketi tarafından yapılan
kömür tahsis (rödövans) ihalesi sonucunda kömür kullanım hakkı
elde edecek şirketler tarafından yapılacak 1000 MW üzeri
güçte yerli kömür yakıtlı elektrik santralarından 2014
yılı sonuna kadar işletmeye girenlerin ürettiği
elektrik, perakende ve toptan satış lisansı sahibi
şirketler tarafından on beş yıl süreli ikili anlaşmalar
ile satın alınır ve üstlenilecek elektrik enerjisi
alımına ilişkin hükümler bu şirketlerin lisanslarına
derç edilir.
(2) Toptan ve perakende
satış şirketlerine satışı yapılacak
miktarla santralın üreteceği yıllık elektrik miktarı
arasında ikili anlaşmaya bağlanamayan bir üretim bakiyesi
oluşursa, bu miktar için Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim
Şirketi alım anlaşması yapar.
(2) Elektrik Üretim
Anonim Şirketi tarafından 1000 MW üzeri güçte yerli kömür
yakıtlı elektrik santralı yapılması amacıyla
yapılacak kömür tahsis (rödövans) ihalelerinde isteklilerce;
yıllara sarî olarak rödövans bedeli, onbeş yıllık
süre için yıllara sarî olarak elektrik enerjisi üretim miktarları
ve yıllık birim elektrik enerjisi satış fiyatları
teklif edilecektir. Bu ihalede seçim, şartnamede belirlenecek
esaslar dahilinde, teklif edilecek yıllık üretim miktarları
ile yılık birim elektrik enerjisi satış fiyatlarının
çarpımı sonucu oluşacak elektrik alım bedellerinin
önceden saptanmış belirli bir iskonto haddi üzerinden ihalenin
yapıldığı tarihe indirgenmiş değerleri
toplamı ile rödövans bedelinin değerlendirilmesi sonucunda
yapılır."
BAŞKAN - Sayın
Komisyon, katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın
Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Ülkemizin
8,3 Milyar ton kömür rezervine sahip olmasına rağmen bu rezervin
yüksek kül, kükürt ve nem nedeniyle % 57'sinin 1500 Kcal/kg.
ısıl değerin altında olduğu ve bu nedenle termik
santral yakıtı dışında sanayide kullanım
imkanı yoktur. İhtiyacımız olan elektrik enerjisi
miktarının yüksekliği nedeniyle yerli kaynağımız
olan bu kömürlerin ivedilikle termik santral yakıtı olarak
kullanılması ve ileri teknoloji ve yüksek maddi kaynak gerektiren
termik santral projelerinin en kısa sürede gerçekleştirilmesi
için kamu kurumlarının elindeki kömür rezervlerinin yapılacak
ihalelerle özel sektöre açılması gerekmektedir. Yüksek maliyetli
bu projelerin finansmanı için kredi bulunabilmesini kolaylaştırmak
için alım garantisi verilmesi ise özel sektörü teşvik edici
bir unsur olacaktır. Bu kapsamda EÜAŞ tarafından kömür
tahsis (rödövans) ihalesi sonucunda kömür kullanım hakkı
elde edecek şirketler tarafından yapılacak 1000 MW üzeri
güçte yerli kömür yakıtlı elektrik santrallerinden 2014
yılı sonuna kadar işletmeye girenlerin ürettiği
elektrik için alım garantisi sağlayan geçici maddenin eklenmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiş,
böylece tasarıya geçici 5'inci madde olarak eklenmiştir.
Yürürlük
MADDE 22-
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yürütme
MADDE 23-
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İkinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının
görüşmeleri de böylece tamamlanmıştır.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki
dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyenlerin
teknik personelden yardım istemelerini, vekâleten oy kullanacak
sayın bakanların da hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
açık bir şekilde ifade etmelerini rica ediyorum.
Süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Jeotermal Enerji Kaynakları ve Minarelli Sular
Kanun Teklifi'nin yapılan açık oylamasının sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 282
Kabul : 282 (x)
Böylece, teklif
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı
olmasını diliyorum.
Sayın Bakan,
kısa bir teşekkür konuşması yapacaklar.
Buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize önce teşekkür
ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Bu "Jeotermal
Yasası" diye adlandırdığımız yasa,
gerçekten ülkemiz için son derece önemli. Ben, bütün partilere, Ali
Topuz Bey'e de özellikle teşekkür ediyorum. AK Partiye ve bütün
milletvekillerine, muhalefet-iktidar ayırt etmeden hepsine
özellikle teşekkür ediyorum. Bu, aynı zamanda, millî mutabakat
yasası oldu. O bakımdan da fevkalade güzel. Demek ki, ortak
konularda yasalar çıkabiliyor.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağın sonuna eklidir.
Ben, bu vesileyle
iki de müjde vermek istiyorum, yeri gelmişken. Bunlardan bir tanesi,
bir hafta kadar önce Aydın Hıdırbeyli'de MTA, tarihinin
en büyük jeotermal kuyusunu açtı, 120 derece sıcaklık,
182 litre/saniye debide. Bu, aşağı yukarı 7 bin konutun
eş değeri ısıtma yapıyor, 400 dönüm serayı
da ısıtabilecek kadar zengin.
İkinci müjdemiz
de, iki gün kadar önce oldu, o da Konya Cihanbeyli'de, gene MTA -bizim
emektar MTA'mız- bir kuyu daha açtı. Orada da 47 derece santigrat
30 litre/saniye, bu da 2.600 yataklı bir turizm tesisinin rahatlıkla
ihtiyacını karşılayabilecek büyüklükte. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Yeri gelmişken,
şunları da, isimleri sadece ifade edeceğim: Samsun Havza'da
-2007'de açtık- Amasya Hamamözü, Kahramanmaraş Özel İdare,
Afyon-Erkmen, Ankara Çağa-2, Kayseri Bayramhacılı, Aydın
Hıdırbeyli, İzmir Bergama BMTA-1, Konya Cihanbeyli,
Mersin Camili. Toplam olarak 82,60 megavat termal enerji üretebilecek
bir çalışmayı 2007 yılında tamamladık. Aslında,
bu, MTA tarihinde bir rekordur.
Bu arada da devam
eden sondajlarımız var. Devam eden sondajlarda da İzmir
Poyracık, Denizli Karataş, Kütahya Şaphane, İzmir
Kocaoba, Mersin Mut Keben, Ankara Beypazarı, Aydın Atça'da
da sondaj çalışmalarımız devam ediyor.
Böylece, bu tertemiz
enerjiyi bütün Türkiye'ye yaymak istiyoruz. Bu arada da sürpriz bazı
ürünlerde buluyoruz, ama, şu anda denemeleri devam ediyor, o
da netleşince, sizlere inşallah o müjdeleri de bu vesileyle
yapmış olacağız.
Hepinize tekrar tekrar teşekkür
ediyorum. Başta, Başkanlık Divanı olmak üzere, bütün
bürokrat arkadaşlara da saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.51
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121'inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
9'uncu sırada
yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında
Uzayın Araştırma ve Kullanımı Konularında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri
Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
başlıyoruz.
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna
Hükümeti Arasında Uzayın Araştırma ve Kullanımı
Konularında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/491) (S.
Sayısı: 1380) (x)
BAŞKAN -
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon? Yerinde.
Komisyon raporu
1380 sıra sayıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE UKRAYNA HÜKÜMETİ ARASINDA
UZAYIN ARAŞTIRMA VE KULLANIMI KONULARINDA
İŞBİRLİĞİ
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU
HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1 - 19 Aralık
2001 tarihinde Kiev'de nota değişimi suretiyle imzalanan
"Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında
Uzayın Araştırma ve Kullanımı Konularında
İşbirliği Anlaşması"nın onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2 - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3 - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz var mı?
Sayın
İstanbul Milletvekilimiz İrfan Gündüz söz istemiştir.
Buyurun.
(x) 1380 S. Sayılı Basmayazı tutanağa
eklidir.
İRFAN GÜNDÜZ
(İstanbul) - Sayın Başkanım, söz verdiğiniz
için teşekkür ediyorum.
22'nci Dönemin
Beşinci Yasama Yılının son toplantısında,
aslında bütün milletvekili arkadaşlarıma; yine, burada
beraber görev yaptığımız Grup Başkan Vekilleri
Sayın Anadol, Sayın Haluk Koç, Sayın Ali Topuz Başta
olmak üzere, beraber çalıştığımız Anavatan
Partisinin Grup Başkan Vekillerine de huzurlarınızda
teşekkür etmek istiyorum.
Yani, bu yasama
döneminde çok yoğun bir yasama faaliyeti gerçekleştirdik.
Hele 2007 yılı bütçe tasarısı görüşülürken,
elli bir saat aralıksız çalışarak demokrasi tarihimizde
bir rekor kırdık. Hatta, bu arada, ben odaya gidip kanepeye
uzandığımda, Adalet Bakanımız odaya gelmiş,
ben uyuyordum; aman, rahatsız etmeyeyim diye
Sonra, aradan yarım
saat falan geçti, ben buraya indim. Dedi ki: "Arkadaş, Meclis
yan gelip yatma yeri değildir, ben, sizi, bir grup başkan vekili
olarak yan gelip yatarken gördüğüm için kınıyorum."
dedi. Gerçekten böyle çok yoğun bir çalışma temposu sergiledik.
Burada gece gündüz demeden emeği geçen her arkadaşımıza,
iktidarıyla muhalefetiyle huzurlarınızda teşekkür
ediyorum.
Acısıyla
tatlısıyla zaman zaman gerilimler oldu, zaman zaman birbirimizi
kırıcı noktalara varacak kadar, belki siyasetin tabii
gereği, yaralayıcı konuşmalar da yaptık;
ama, 22 Temmuza doğru milletin huzuruna çıkarak bir seçim
kantarında tartılacağız. Ümit ederiz ki, herkes,
yine bütün arkadaşlarımız, iktidarıyla muhalefetiyle
o kantarda ağırlığını bulsun, tekrar önümüzdeki
dönemde de buluşalım. Gidip gelmemek var, gelip görmemek
var; ama, hele bu yasama döneminde bizimle beraber yola çıkıp
da vefat eden arkadaşlarımız var. Başta Meclis
Başkan Vekilimiz Ali Dinçer Bey olmak üzere, diğer vefat
eden tüm arkadaşlarımıza da ben hepiniz adına Cenabıhak'tan
rahmet diliyorum, ruhları şad olsun diyorum.
Tabii, Avrupa
Birliğine giden bir süreçte, Avrupa Birliği uyum yasaları
çerçevesinde biz paketler çıkardık, Anayasa değişiklikleri
yaptık, demokratikleşmeden siyasi özgürlüklere varıncaya
kadar, bazı temel insan hak ve özgürlükleriyle ilgili milletimizin
ve insanlarımızın önündeki engelleri kaldıran
bazı yasal düzenlemelere varıncaya kadar. Ekonomik ve
sosyal pek çok konuda reform niteliğinde yasalar çıkardık
ve bu yasalar, öyle zannediyoruz ki, toplumumuzdaki pek çok sıkıntıyı
gidermede büyük hizmetler ifa etti.
Ben sadece bir
matematik olarak şunu söyleyeyim: Bu Meclise 22'nci Yasama Döneminde,
22'nci Dönem Meclisine 1.109 kanun tasarısı sevk edilmiş
Hükûmet tarafından, bunun 915'i yasalaşmıştır.
1.043 kanun teklifi yapılmış milletvekili arkadaşlarımız
tarafından, bunun 278'i yasalaştırılmıştır.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan ister tasarı
ister tekliflerin yüzde 82,5'u yasalaştırılmıştır.
Geçmiş dönemlere baktığımız zaman, 19'uncu Dönemde
bu yasalaşma oranı yüzde 15,6; 20'nci Dönemde bu yasalaşma
oranı yüzde 37; 21'inci Dönemde yüzde 51,5, ama bu dönem yüzde
82,5. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Aynı zamanda
demokrasi tarihimizde de gerçekten çok yoğun bir performans
sergilenmiştir. O yüzden, ben bu enerjiyi bize veren, bu desteği
veren aziz milletimize, sonra da bu Meclisteki bu gayretlerde payı
olan her arkadaşımıza, iktidar ve muhalefetiyle teker
teker teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. Yeni
dönemde sağlıkla buluşmak üzere diyor, hepinize Allah'a
ısmarladık diyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Gündüz.
Sayın Topuz,
buyurun.
AGÂH KAFKAS (Çorum)
- Ali Ağabey, kendini affettirecek bir şey söyle!
ALİ TOPUZ
(İstanbul) - Bırakırım, Haluk Bey'i gönderirim!
(Gülüşmeler)
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 22'nci Dönem Parlamento çalışmalarının
normal süresini tamamlamış bulunuyoruz. Biraz sonra bu
dönemi kapatacağız, hepimiz seçim bölgelerimize gideceğiz
ve bundan sonraki dönem için çalışmalara başlayacağız.
Öncelikle, bu
dönem zarfında kaybettiğimiz arkadaşlarımızın
aziz hatırası önünde saygıyla eğilmek istiyorum.
Büyük çabalar sarf etmişlerdi, Parlamento çalışmalarına
renk katmışlardı, ama ne yazık ki onları kaybettik.
Hepinize başarılı ve mutlu, uzun ömürler diliyorum.
Dört buçuk
yıl beraber çalıştık. Zaman zaman sevinerek çalıştık,
zaman zaman üzülerek çalıştık, ama çok çalıştık.
Aynı zamanda çok da tartıştık. Hem Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunu hem komisyonları zorladık
sonuna kadar, bazen geç vakitlere kadar çalıştırdık.
Biz çok çalıştık, Sayın Cumhurbaşkanını
da Anayasa Mahkemesini de çok çalıştırdık. Ama, bu
çok çalışmanın, çok iş çıkarmanın yanında,
çok verimli çalıştığımızı söyleyemem,
çünkü, bazı kanunları birden fazla görüşmek zorunda
kaldık. Bazen zamanı iyi kullanamadık, ama, hep beraber
dört buçuk yıl çok önemli bir birikimi oluşturduk, çok güzel
işler yaptık, önemli kanunlar çıkardık, bundan önceki
Parlamentolardan daha verimli -o açıdan- işler yaptık.
Önemli bir birikimimiz oldu.
İlk defa Parlamentoya
gelen arkadaşlarımız vardı bu dönemin başında,
birkaç kez burada görev yapmış arkadaşımız
vardı. Herkes kendi birikiminin üzerine yeni birikimler kattı.
Şimdi, bize düşen tek temel görev, bu birikimi doğru değerlendirmektir,
bu birikimi objektif koşullarda değerlendirmektir. Gerek
iktidar gerek ana muhalefet partisi, öteki partiler gerekse teker
teker milletvekilleri, kendi adlarına, partileri adlarına
öz eleştiri yapmalıdırlar. Eğer bu birikimden yararlanmak
istiyorsak, geleceğe daha iyi şeyler taşımak istiyorsak,
bir öz eleştiri yapmamızın gerekli olduğuna inanıyorum.
Öyle zannediyorum ki, öz eleştiri yaptığımız
zaman, hepimiz geleceğe daha iyi şeyleri taşıma
olanağını bulacağız, önce kendimize katkı
yapacağız, sonra partilerimize katkı yapacağız,
belki daha sonra partiler arası ilişkileri daha iyi bir ortamda
sürdürme olanaklarını hep beraber bulacağız.
Ben, bu çalışmaların
ulusumuza hayırlı olmasını dilerken, mümkün olan
genişlikte, bu Parlamentoda görev yapan arkadaşlarımın
yeniden bu Parlamentoya dönmesini temenni ediyorum. (Alkışlar)
Ama, değerli arkadaşımın söylediği gibi, gitmek
var, dönmemek var, dönüp görmemek var. Bunların hepsini de olgunlukla
karşılamalıyız. Yeniden bu Parlamentoya dönüp
dönmeme konusunda kendisine haksızlık yapıldığı
kanaatine ulaşan arkadaşlarımız olabilir. Ben,
onlara, eski bir parlamenter olarak şunu tavsiye ediyorum: Bu
konulardaki üzüntünün hiçbir faydası yoktur. Eğer gelemezsek,
bunu da olgunlukla hep beraber karşılamalıyız.
Yeni gelen arkadaşlarımıza nasıl katkıda bulunuruz,
onun çarelerini bulmalıyız. Siyasete küsmemeliyiz. Siyaseti
daha ileri boyutlara taşımalıyız, daha uygar boyutlara
taşımalıyız. O nedenle, siyasetin yaşamın
ayrılmaz bir parçası olduğuna inanarak meseleye bakmalıyız.
İnsan, Parlamentodayken de siyaset yapabilir, Parlamentoda
olmadan da siyaset yapabilir, hiçbir siyasi görev üstlenmeden de
bulunduğu yerden işini yürütürken de siyaset yapabilir.
Öyle zannediyorum
ki, önümüzdeki dönem bizden daha başarılı bir dönem
olacaktır ve öyle zannediyorum ki, önümüzdeki dönem Parlamentosu
Türkiye'yi daha ileri ufuklara taşıyacaktır.
Hepinize, yeniden,
sağlık ve afiyet diliyorum, ailenizle mutlu bir yaşam
diliyorum, herkesin siyasi bakımdan daha başarılı
olmasını diliyorum.
Hepinize tekrar
saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ediyorum. Allaha
ısmarladık diyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Başkan.
Sayın Kurtulmuşoğlu,
Anavatan Partisi Grup Başkan Vekili, buyurun efendim. (Alkışlar)
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Meclisin bu kadar
kalabalık olduğu anda, bugüne kadar hiçbir konuşma
yapmadım. (Gülüşmeler)
Sevgili arkadaşlarım,
dört buçuk senemiz bitti. Dört buçuk senede çok şeyler yaptık
bu Mecliste. Beğenilir beğenilmez, ama bizim burada dört
buçuk senemiz geçti hep birlikte. Aynı çatı altında nefes
aldık, üzüldük. Burada bizimle başlayan, rahmetli olan sevgili
arkadaşlarımın hepsine rahmet diliyorum, ailelerine
başsağlığı diliyorum.
Kim ne derse desin
bu Meclis aranacaktır. Bu Meclisin diğer Meclislerden farkı
neydi diyeceksiniz; bu Meclisin tartışmasıyla, birbirimize
laf atmamızla, ama insanları çok fazla incitmeden geldik
gidiyoruz. Gönül ister ki, bütün arkadaşlarımın, tabii
ben dâhil, hepsinin burada olmasını isterim. (Gülüşmeler)
Ama, kusura bakmayın çoğumuz gelmeyebiliriz.
Sevgili arkadaşlarım,
hayatta en güzel şey insanı sevebilmektir, insan odaklı
olabilmek çok mühimdir, erdemdir insanı sevmek. Ben buradaki,
isimlerini bile bazen hatırlayamadığım tüm arkadaşlarımı
seviyorum ve sevdim. Hep böyle kaldım, böyle kalacağım.
Ne sizi ağlatayım ne de kendim ağlayayım, ama size
şunu söyleyeyim, insanı unutmayınız, insan çok güzel
bir varlıktır, dostluklar çok güzeldir. Ben, hiçbirinizin o
güzel bakışlarını, dostluklarını unutmayacağım.
Kolay mı zannediyorsunuz, dört buçuk sene, aynı çatı
altında, gece demeden, gündüz demeden nefes alabilmek. Vaktimizin
burada geçirdik çoğunu. Böyle güzel bir ahengi yaşadığım
için kendimi mutlu hissediyorum.
Bu arada, incittimse
bilmeden kimseyi, tekrar söylüyorum, incinen bir arkadaşım
varsa -zannetmiyorum ama olabilir, bilmiyorum- o arkadaşlarımdan
özür diliyorum. Ama, bana kalırsa incitmemeye çalıştım;
ola ki, olmuştur, bilmiyorum.
Size hayatta başarılar
diliyorum, çoluğunuzla çocuğunuzla uzun ömürler diliyorum.
Tekrar hepinizi bu Mecliste görmek istiyorum, hepinize saygı
ve selamlar sunuyorum. Hoşça kalınız diyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Kurtulmuşoğlu.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
3'üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
sayın milletvekillerinin teknik personelden yardım istemelerini
rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanların da hangi bakana
vekâleten oy kullandığını belirten pusulularını,
yine iki dakikalık süre içerisinde göndermelerini rica ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
eğer uygun bulursanız -biraz sonra Genel Kurulumuzu kapatacağız,
sonuçları bildirdikten sonra- ben de birkaç cümle ifade etmek
istiyorum, tabii, sizler burada olursanız
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti
Arasında Uzayın Araştırma ve Kullanımı Konularında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı'nın
açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 292
Kabul : 292 (x)
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağın sonuna eklidir.
Böylece tasarı
kabul edilmiş ve yasalaşmıştır, hayırlı
olmasını diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bugün burada kabul edilen Danışma Kurulu
kararıyla, yüce Meclisimiz -yani sizler, sizlerin oylarıyla-
22 Temmuzda yapılacak seçimler sebebiyle tatil kararı almıştır.
Bildiğiniz
gibi, 3 Kasım 2002 tarihinden 22 Temmuza 2007'ye kadar, dört buçuk
yılı aşkın süredir sizlerle beraber olduk.
Şahsım ve Başkanlık Divanı üyesi değerli
arkadaşlarım adına, sizlere birkaç hissiyatımı
ifade etmek istiyorum.
Bizleri bu makama
siz getirdiniz, siz bize teveccüh ettiniz, bu görevi bize verdiniz.
Bu onurlu makamda görevimizi yaparken layık olmaya çalıştık.
Sizlere, yüce heyetinize, bize bu itimadı, teveccühü gösterdiğiniz
için, Başkanlık Divanı olarak bizim şükran borcumuz
vardır, sizlere teşekkür ediyoruz.
Biz görevimizi
yaparken, Anayasa, İç Tüzük ve yasalara uygun olarak hareket
etmeye azami titizlik gösterdik. Bu konuda hassas olduk. Çünkü, bizden
önce bu görevi yapanların uygulamalarına da bakarak biz
gerektiğinde kararlarımızı veriyorduk. Bizim uygulamalarımıza
bakarak da bizden sonra bu onurlu görevi devralacak arkadaşlarımız
karar verecekler. O bakımdan, verdiğimiz kararın ve
uygulamaların Anayasa'ya, yasalara ve vicdanlara uygun olmasına
hassasiyet gösterdik, buna gayret ettik.
Kürsü dokunulmazlığına
ve özellikle masuniyetine özel bir değer vermeye çalıştık.
Çünkü, milletvekili kürsüsünün demokrasimizin temel kurallarından
birisi olduğuna inanıyoruz. Hâkimiyetin yegâne temsilcisi
olan yüce Meclisimize, onun saygın milletvekillerine layık
olmaya çalıştık ve o düşünce içerisinde gayret ettik.
Hepimiz insanız,
hatamız, kusurumuz olabilir. Uzun çalışmalar yaptık.
Sabahın erken saatlerinden gece yarılarına kadar çalıştık.
Yorgun olabiliriz, bazı hatalarımız olabilir.
Eğer bir hatamız olduysa, bunun, kesinlikle bizim iyi niyetimiz
içerisinde değerlendirilmesini düşünüyoruz. Emin olunuz
ki bilerek yapmış değiliz, bilerek zaten böyle bir
şey yapamayız.
Benim kişisel
anlayışıma göre, herkes siyasete heveslenebilir.
Ama, herkes siyasetçi olamıyor. Siyasetçi kolay yetişmiyor.
Dolayısıyla, bu Parlamento aynı zamanda bir okul.
Şahsen ben sizlerden çok şeyler öğrendim, öğrendiklerimi
hayatımda uygulamaya ve daha iyi olmaya gayret ettim. Ben, bu
düşüncelerimin Değerli Başkanlık Divanı üyelerinin
de birer hissiyatı olduğuna inanıyorum.
Hayatımız
boyunca hoşgörü ve saygıyı esas almaya çalıştık.
Benim de, esas, önemle bir prensip edindiğim, hayatımda, özel
hayatımda, kendi meslek hayatımda hep bu olmuştur. Temel
kural olarak hep bunu düşündük, buna gayret ettik.
Hepimiz ülkemize
hizmet için yarışıyoruz, siyasi partiler ve bizler. Yapılan
tenkit ve tartışmalar daha iyiyi ortaya koymak için olmuştur.
Ben buna inanıyorum. İşte, demokrasinin güzelliği,
neticede belirli bir dönem sonunda halkımıza gitmektir,
partiler ve siyasiler olarak, yeniden hizmete talip olarak, daha
güzellerini yapabilmek, bu ülkeye daha güzel hizmet edebilmek
için millete gitmektir. İşte beraberce milletimize gidiyoruz
ve milletimizin vereceği karara elbette ki hepimiz derin saygı
duyacağız.
Ben, bu arada, beraber
olduğumuz ve aramızdan ayrılan, vefat eden değerli
kardeşlerimize Allah'tan tekrar rahmet diliyorum, aileleri
acılar içerisinde, onlara sabırlar diliyorum. Onlar bizim
kardeşlerimizdi, bizim arkadaşlarımızdı,
hepimiz onların ailelerini unutmamalıyız, onları
zaman zaman hatırlamak, hatta onların ihtiyaç ve değerlerini
sormamız bence insani görevlerimizdir.
Netice olarak,
belki, size çok şeyler ifade etmek istiyorum, ama bilin ki, hepsi
güzel şeyler, bütün arkadaşlarıma aileleriyle birlikte
sağlık, başarı ve mutluluk diliyorum. Sağ
olun. (Alkışlar)
Tabii ki, bizimle
beraber gece gündüz çalışan bütün Parlamentodaki çalışanlarımıza,
Genel Sekreterinden diğer kısımlarda çalışan
arkadaşlarımıza, bize hizmet verenlere ve bize zaman
zaman görüşleriyle, hizmetleriyle daha iyi kararlar almamıza
destek veren Kanunlar ve Kararlar Dairesindeki bütün değerli
arkadaşlarımıza da, sizler adına, bütün Genel Kurul
adına teşekkür ediyorum, onların da hayatlarında
mutluluklar ve başarılar diliyorum.
Şimdi, elbette
ki, çalışanlar derken, en vefakâr ve cefakâr stenograf arkadaşlarımızı
biz başta ifade ediyoruz. (Alkışlar)
Kavas arkadaşlarımız,
bize çay getiren, hasılı bütün arkadaşlarımıza
müteşekkiriz.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, 22 Temmuz 2007 Pazar günü yapılması
kararlaştırılan milletvekili genel seçimine
ilişkin kesin sonuçların, 2839 sayılı Milletvekili
Seçimi Kanunu'nun 37'nci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün
3'üncü maddelerine göre, Yüksek Seçim Kurulunca Türkiye Radyo ve
Televizyonlarından ilanını takip eden beşinci
gün saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Yolunuz
açık olsun. (Ayakta alkışlar)
Kapanma
Saati: 18.21