DÖNEM: 22 CİLT: 133 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
13üncü
Birleşim
1 Kasım 2006 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgilin, yurt dışında,
vatandaşlarımızdan, herhangi bir kayda tabi olmadan
para toplayan bazı holdinglerle ilgili yasal düzenlemenin
bir an önce yapılmasının önemine ilişkin gündem
dışı konuşması ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahinin cevabı
2.-
Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstünün, gelişen ekonomik
koşullar karşısında Sakaryanın konumuna
ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Adana Milletvekili Recep Garipin, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı
münasebetiyle, ülkelerin kalkınması, çağdaş ve
modern ülkeler seviyesine ulaşmasında katılımcı
yönetim anlayışı ile cumhuriyetin önemine ilişkin
gündem dışı konuşması
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 24 milletvekilinin, Beyşehir
Gölü ve çevresindeki sorunların araştırılarak
yörenin gelişmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/388)
C) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.-
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı
Fatma Ekenoğlunun resmî davetine Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Bülent Arınçı temsilen bir Parlamento heyetiyle
icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1146)
V. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Özcanın Mersin-Kızkalesinde
meydana gelen sel afetine ilişkin açıklaması
2.-
Diyarbakır Milletvekili Mehmet Fehmi Uyanıkın, Diyarbakır
ve çevresinde meydana gelen sel afetine ilişkin açıklaması
3.-
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmenin, İstanbul Milletvekili
Ali Kemal Kumkumoğlunun, konuşmasında, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Ankara Milletvekili Bayram Ali Meralin, çocuklarıyla ilgili
bir belge hakkında açıklaması
5.-
İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun, Devlet Bakanı Kürşad
Tüzmenin, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VI. - ÖNERİLER
A) SİYASİ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
Anavatan Partisi Grubu önerisi
2.-
(10/331) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmesinin görüşme gününe ilişkin CHP Grubu önerisi
VII. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşderenin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
4.-
Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı:
1239)
VIII. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İzmir Milletvekili Türkân MİÇOOĞULLARInın, müzelerin
güvenliğine ve envanterlerine ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla KOÇun cevabı (7/ 14768)
2.-
Edirne Milletvekili Rasim ÇAKIRın, termik santral kurma çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi GÜLERin cevabı (7/16062)
3.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACInın, yurt dışına
görevli gönderilen BOTAŞ personeline ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLERin cevabı
(7/16064)
4.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, Acil Eylem Planında
öngörülen faaliyetlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi GÜLERin cevabı (7/16066)
5.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLUnun, müzeciliğin
durumuna ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
KOÇun cevabı (7/16092)
6.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, Acil Eylem Planında
öngörülen faaliyetlere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla KOÇun cevabı (7/16093)
7.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin TMSFnin Egebank
ortaklarına yönelik farklı uygulama yaptığı
iddialarına,
Uzan
Grubu şirketlerine,
Telsimin
kiraladığı araçlara ve yaptırdığı
inşaat işlerine,
TMSF
yöneticilerinin icraat ve fiillerinin Anayasaya uygunluğuna,
Telsimin
Hazineye olan borcuna,
TMSF
ile Bilgin Grubu arasında anlaşma olup olmadığına,
Telsimin
bazı borçlarının ödeme şekline,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif ŞENERin cevabı (7/16347, 16348, 16349, 16350,
16351, 16352, 16353)
8.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜnün, Aliağa Belediyesine
ait bir şirkete Soma Ege Linyitleri İşletmesinden yapılan
kömür tahsisine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi GÜLERin cevabı (7/16388)
9.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİRin, enerji kaynakları
ve politikalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi GÜLERin cevabı (7/16391)
10.-
İstanbul Milletvekili Onur ÖYMENin, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru
hattı konsorsiyumuna tanınan haklar ile hattın vatandaşlara
etkisine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi GÜLERin cevabı (7/16393)
11.-
Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİRin, bir elektrik santralinin
tahliye sularının köylülerinin arazilerine etkisine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi GÜLERin cevabı (7/16394)
12.-
Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİRin, Iğdır-Kasımcan
köyünün beton, su kanalı ihtiyacına ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLERin cevabı (7/16395)
13.-
Hatay Milletvekili Züheyir AMBERin, BOTAŞın bir şirketinde
işe alınan personele ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLERin cevabı (7/16396)
14.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun, ruhsatlı
MR, CT ve radyoterapi cihazlarına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLERin cevabı
(7/16397)
15.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACInın, Antalyadaki enerji nakil
hatlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi GÜLERin cevabı (7/16399)
16.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACInın, Antalyadaki LPG istasyonlarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi GÜLERin cevabı (7/16400)
17.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACInın, Alagür Çayında enerji
üretimi için yapılan ölçümlere ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLERin cevabı (7/16401)
18.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACInın, Antalyadaki bir su kaynağının
tahsisine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi GÜLERin cevabı (7/16402)
19.-
Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAYın, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin BOTAŞa olan borcuna ve lisansına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLERin
cevabı (7/16404)
20.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, bor madenlerinin işlenmesine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi GÜLERin cevabı (7/16405)
21.-
Mardin Milletvekili Muharrem DOĞANın, Ilısu Barajının
yapımı ve Hasankeyfin kurtarılmasına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLERin
cevabı (7/16406)
22.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, belediyelerin elektrik
borcuna ve yapılacak ek zamma ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLERin cevabı
(7/16407)
23.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, sokak aydınlatma
bedellerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi GÜLERin cevabı (7/16408)
24.-
Kastamonu Milletvekili Mehmet YILDIRIMın, Kastamonudaki bazı
baraj projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi GÜLERin cevabı (7/16410)
25.-
İzmir Milletvekili Bülent BARATALInın, kütüphanelere
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇun cevabı
(7/16476)
26.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, vergi yükümlüleri,
beyan edilen toplam gelir ve vergi kaçakçılarına ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITANın cevabı
(7/16517)
27.-
Kastamonu Milletvekili Mehmet YILDIRIMın, akaryakıt kaçakçılığına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi GÜLERin cevabı (7/16804)
28.-
Çanakkkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜKün, Çanakkale Biga bölgesinde
kurulması planlandığı iddia edilen termik santrale
ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi GÜLERin cevabı (7/16806)
29.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLERin, elektrik kesintilerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi GÜLERin cevabı (7/16858)
30.-
Şanlurfa Milletvekili M. Vedat MELİKin, GAP kapsamında
faaliyette olan veya planlanan hidroelektrik santrallerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi GÜLERin cevabı (7/16860)
31.-
Antalya Milletvekili Osman ÖZCANın, Antalya-Serik Vergi Dairesi
yöneticilerinin başka yerlere atanmalarına ve personeline
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITANın cevabı
(7/17544)
32.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLERin, Mersinde kaybolan çocuklara,
-
Muğla Milletvekili Ali ARSLANın yurtlarda barınan çocuklara
yönelik bir yarışmanın ödül törenine,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇUnun cevabı
(7/17754, 17755)
33.-
Ankara Milletvekili Yakup KEPENEKin, Ankara Defterdarlık ek
binasında meydana gelen göçük olayına ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITANın cevabı (7/17775)
34.-
İzmir Milletvekili Serpil YILDIZın, kadının statüsüyle
ilgili bazı olaylara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Nimet ÇUBUKÇUnun cevabı (7/17908)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 15.00te açılarak beş oturum yaptı.
Oturum
Başkanı ve TBMM Başkanı Vekili İsmail Alptekin,
Yozgat Milletvekili İlyas Arslanın vefatı nedeniyle,
kendisine Allahtan rahmet, ailesine ve Parlamentoya da başsağlığı
dileyen bir konuşma yaptı.
Yozgat
Milletvekili İlyas Arslanın vefatı nedeniyle bir dakikalık
saygı duruşunda bulunuldu.
Zonguldak
Milletvekili Fazlı Erdoğan, KÖYDES projesinin olumlu yansımaları
ile uygulamada karşılaşılan bazı sorunlara,
Kars
Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey, Karsın düşman
işgalinden kurtarılışının 86ncı
yıl dönümü münasebetiyle, ilin tarihçesine,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Bursa
Milletvekili Mehmet Küçükaşıkın, nişasta bazlı
şeker üretimine uygulanan kotalara, Orhangazide birinci
sınıf tarım arazisi üzerinde kurulan Cargille ait
şeker fabrikasının imar planı ve yapı ruhsatının
mahkeme kararıyla iptal edilerek kapatılması sonrasındaki
gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşmasına,
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun cevap verdi.
Bursa
Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu, Bursa Milletvekili
Mehmet Küçükaşıkın, konuşmasında, şahsına
sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
Gündemin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmının:
318inci
sırasında bulunan (8/32) esas numaralı asayiş
olaylarındaki artış ve alınması gereken önlemler
konusunda verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmesinin,
Genel Kurulun 31 Ekim 2006 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin Anavatan Partisi,
286ncı
sırasında yer alan (8/25) esas numaralı genel görüşme
önergesinin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 31.1.2006 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu
önerilerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedikleri;
Genel
Kurulun 31.10.2006 Salı günkü birleşiminde sözlü sorular
ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine, 1.11.2006 Çarşamba
günkü birleşiminde ise sözlü soruların görüşülmemesine;
çalışma süresinin 31.10.2006 Salı günkü birleşimde
saat 22.00ye kadar, 1.11.2006 Çarşamba günkü birleşimde saat
14.00ten 22.00ye kadar olmasına; 2.11.2006 Perşembe günkü
birleşimde ise saat 14.00ten 1239 sıra sayılı Vakıflar
Kanunu Tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar
çalışmalara devam edilmesine ilişkin AK Parti Grubu
önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği,
İstanbul
Milletvekili Emin Şirinin, Milletlerarası İddia
İtham ve Saptırmalara Karşı ve Çeşitli Ülkelerin
Gerçekleştirdikleri Mezalimler ve Soykırımların
Tanınması ve Anma Günlerinin Tesisi Hakkında (2/976),
Mersin
Milletvekili Hüseyin Özcanın, Uzman Erbaş Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair (2/810),
Kanun
Tekliflerinin İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edilmedikleri;
Açıklandı.
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının:
1inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin
komisyon raporu henüz gelmediğinden,
2nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının
(1/1030) (S. Sayısı: 904) görüşmeleri, ilgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
3üncü
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler halinde görüşülmesi
kararlaştırılan Tohumculuk Kanunu Tasarısının
(1/822) (S. Sayısı: 662) görüşmeleri tamamlandı;
elektronik cihazla yapılan açık oylama sonucunda, kabul
edilip kanunlaştığı açıklandı.
1
Kasım 2006 Çarşamba günü, alınan karar gereğince
saat 14.00te toplanmak üzere, birleşime 21.55te son verildi.
İsmail
Alptekin
Başkan
Vekili
Harun Tüfekci Yaşar
Tüzün
Konya
Bilecik
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Bayram
Özçelik
Burdur
Kâtip
Üye
No.: 20
II.- GELEN
KÂĞITLAR
1 Kasım
2006 Çarşamba
Meclis
Araştırması Önergesi
1.- Konya Milletvekili Mustafa
ÜNALDI ve 24 Milletvekilinin, Beyşehir Gölü ve çevresindeki
sorunların araştırılarak yörenin gelişmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/388) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/10/2006)
1 Kasım
2006 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13üncü Birleşimini açıyorum.
III. -
YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için beş dakika süre veriyorum. Sayın milletvekillerinin,
elektronik oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin
ise, yoklama pusulalarını, yoklama için öngörülen
beş dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime
14.30a kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati:
14.08
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.36
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
13üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Yapılan açılış yoklamasında toplantı
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi elektronik
cihazla yeniden yoklama yapacağız.
Yoklama
için beş dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı
söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, yurt dışında para toplayan
holdingler ile ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili Bihlun
Tamaylıgile aittir.
Buyurun
Sayın Tamaylıgil. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Bihlun Tamaylıgilin, yurt dışında,
vatandaşlarımızdan, herhangi bir kayda tabi olmadan
para toplayan bazı holdinglerle ilgili yasal düzenlemenin
bir an önce yapılmasının önemine ilişkin gündem
dışı konuşması ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahinin cevabı
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Öncelikle,
bugün yaşanan sel felaketiyle yaşamlarını kaybetmiş
olan 19 vatandaşımıza Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine
sabır diliyorum. Bu tür felaketlerin ülkemizden uzak durmasını
Allahtan dua ile niyaz ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün, yaklaşık son bir ayın gündem konusunu
oluşturmuş, çok çeşitli farklı farklı başlıklarda
değerlendirilmiş ve defalarca sizin huzurlarınıza
gelip konuyla ilgili paylaşımlarda bulunmaya çalıştığım,
özellikle yurt dışında faaliyette bulunmuş ve bunun
yansımalarını ülke ekonomilerinde gördüğümüz
şirketlerle ilgili bazı gerçekleri paylaşmak için söz
almış bulunuyorum; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi
bakınız, bu konuyla ilgili son günlerde sürekli iddialar
var. Bu iddialara karşılık, ilgili şirketin yöneticilerinin
de yerine göre cevapları var. Bir kere, bir gerçeği unutmayalım:
Türkiyede Sermaye Piyasası Kanunu diye bir kanun, ona uyulması
gereken de bir süreç var. Bunun süreç olarak uyulmadığı,
gerek halka arz ve
Sayın
Başkanım, özür dilerim, çok büyük bir uğultu var
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Tamaylıgil.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) Bu yüz binlerce vatandaş acaba arkadaşlarımızı
fazla ilgilendirmiyor mu, çok merak ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Tamaylıgil, bir saniye.
Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulda büyük bir uğultu var, Sayın
Hatibin konuşması anlaşılmamaktadır. Lütfen,
Sayın Hatibi dinleyelim.
Buyurun
Sayın Tamaylıgil.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Evet,
bu süreç işlemiştir. Bu sürecin işleyişini, buradaki
yaşanan olayları, yurt dışında neler yapıldığını
tespit eden de bir komisyon kurulmuştur. Bu Komisyonun raporunda
da bunların tek tek başlıkları açıklanmıştır.
Yani, ortada bir hukuksuzluk, bir kanunsuzluk ve bir kanuna uymama
süreci vardır.
Peki,
burada yapılması gerekenler sürecine geldiğimiz zaman,
olayın nasıl olduğunu, yurt dışında seneler
itibarıyla kartopu misali para toplamanın, bunları
kayıtsız toplamanın, halkımızın millî,
dinî duygularını, kutsal mekânlarda sömürmenin neler olduğunu
size anlatmak istemiyorum; bunların hepsini hatırlıyorsunuz
sanırım; ama, bir tek şeyi hatırlatmak istiyorum:
Bu insanlar için hiçbir şey yapılmıyor, şu anda da
sadece ve sadece yapmayarak birilerini bir tarafta tutmaya çalışılıyor.
Şimdi,
bakınız, biz, bir komisyon çalışması sonucunda
yapılması gerekenleri dile getirdik. Acilen ortaya konması
gereken bir yasal çalışmayı dile getirdik; sekiz ay oldu
kim ne yaptı? Rafta duran bir rapor. Peki, geçmişe gidelim,
biz, bunu, Cumhuriyet Halk Partisi olarak 7 Ocak 2003te gündeme getirdik.
O gün ikibuçuk yıl bu Raporun sürüncemede, bu Komisyonun sürüncemede
kalmasına sebep olan sizlerin oyları değil miydi? Sayın
Çelik o günlerde Grup Başkan Vekili olarak bir yıl sonrasında
görev yapıyordu. Geldiler dediler ki -bir yıl sonra bu rapor
görüşülecekken- Bir hafta sonra beraber görüşelim. Ne
oldu? Birbuçuk yıl sonra ancak komisyonun önergesi görüşüldü.
Sürekli bir erteleme, sürekli bir savsaklama, sürekli bir gündemden
uzak tutma çabası.
Bakınız,
Sayın Adalet Bakanımız son günlerde diyorlar ki -hatta,
hatta, son, bir gazeteciyle görüşmesinde- Bu adam densizlik
yapmış. Şimdi, orada olarak durumunu bilmiyor muydu
da, kimleri zora soktu? diye bir söylemde bulunuyor.
Değerli
arkadaşlarım, tarih 2003 Nisan, burada Sayın Sanayi
Bakanımız, Adalet Bakanımız ve İçişleri
Bakanımız bu şirketin açılış töreninde,
2003. O zaman Adalet Bakanı Sayın Bakan ve Sayın Bakan,
bu şirketler hakkında Sermaye Piyasası Kurulu tarafından
verilmiş suç duyurularının olduğunu, yargılamalarının
olduğunu ve Yargıtayda davalarının olduğunu
sanırım biliyordu. Peki, kendisi bu açılışta
olarak kimleri zor durumda bırakmıştır? Bu karar
sürecinde kimler olacaktır da onları zor durumda bırakmıştır?
Şimdi,
dönüyoruz, Sanayi Bakanımız
Kendileri diyorlar ki:
Efendim, ben müneccim miydim, buralarda olacaktım. Sayın
Bakan, sizin Bakanlığınız Sanayi Bakanlığı,
SPKyla mekânsal komşusunuz, yaptığınız işte
de beraber şirketleri takip ediyorsunuz. Kaldı ki, üç
yıl önceydi sanırım, kendisi de bu holdinglerle ilgili
bir kaybının söz konusu olduğunu söylemişti. Ne
oldu?
Diğer
taraftan, o şirketin, YİMPAŞın sahibi Efendim,
biz çok iyi durumdayız, bizim mal varlıklarımız
var. diyor. Bakın, 2000 yılından itibaren, bu işin
zinciri koptuktan sonra bu şirket, madem o kadar mal varlığı
vardı, tek bir Allahın kuluna bir lira para ödedi mi? Temettü
ödeyecek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tamaylıgil, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) Sayın Başkanım, o geçen süreyi
de alırsanız.
Bakınız,
tek bir kuruş para ödememiş, tek bir kuruş ödemediği
gibi kendisi yönetim kurulu üyesi olarak ve başkanı olarak
aldığı genel kurulu, ekseriyetle baktığınız
zaman orada nasıl duruyor. Şimdi, bütün bu gerçekler biliniyor,
yasal süreç takip ediliyor, yurt dışından İsviçrede
ve Almanyadaki savcılıklar yine bizim vatandaşlarımızla
ilgili hak arıyor ve biz burada hiçbir şey yapmıyoruz
ve gidiyoruz açılışlara katılıyoruz.
Bakınız,
Maliye Bakanlığı, Sermaye Piyasası Kurulu yine
mali tabloların gerçekleri yansıtmadığı
şeklinde bir suç duyurusunda bulunuyor. Bakın, suç duyurusu
diyorum. Peki, Maliye Bakanınız, acaba kaç tane hesap uzmanını
yolladı, kaç tane teftiş yaptırdı? Eğer, yaptırmadıysa
ben şunu sorarım: Bu şirketin büyük bir rakamı Avustralyaya
yolladığı hesap sahibiyle Sayın Başbakanın
ve Sayın Maliye Bakanının güzel bir portresi var, acaba
o portre mi etkili oldu diye sorarım.
Şimdi,
bakınız,bu konuda büyük bir yanılgı ve gecikme
var.
Sayın
Abdüllatif Şener Komisyon Raporu görüşüldükten sonra dediler
ki: Efendim, Sermaye Piyasasıyla ilgili düzenleme yapacağız,
bir taslak var, bu taslak Komisyon Raporuyla beraber değerlendirilecek
ve Başbakanlıktan Meclise gelecek. Sekiz ay geçti, hiçbir
şey yapılmadı. Hoş, o taslak yeni de değil, o
taslak üç senedir var.
Siz
hiçbir şey yapmayacaksınız, siz buna seyirci kalacaksınız,
efendim, gittiği zaman, ya densizlik yapmış diyeceksiniz,
size sürekli yurt dışından klasörlerce bilgi gelecek,
bir yıldan fazla bunları tercüme ettirmeme problemiyle
karşı karşıya kalacaksınız, ama yeri gelecek
hiçbir mesnedi olmayan sebeple bir rektörü tutuklayacaksınız.
Daha ne bekliyorsunuz? Yani, sayın bakanlarımız buralarda
yer alıyorken, sevgili Meclis üyelerimiz ve Başkanlarımızla
bir komisyon görüşmesi yapamıyorken, komisyonu kurduktan
sonra çıkan rapora göre bir kanunu çıkaramıyorsak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tamaylıgil, bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Daha
ne bekliyorsunuz? Daha ne bekliyorsunuz? Orada yüz binlerce vatandaş
sizden bu kanunla ilgili bir düzenleme bekliyor. Sizin acaba kendi
yanınızda oturan arkadaşınız bu şirketlerde
çalışmış diye veyahut bir bakanımız böyle
bir dönemde burada yer almış diye
Var mı daha başka
bilemiyorum, acaba var mı yerel yöneticilerden hakkında
suç duyurusu bulunup da yerel yöneticiliği kazanmışlar?
Var mı diye onu da bilmiyorum, soruyorum. Arkadaşımız
Ahmet Ersin bunları size sordu. Bunların cevabı var
iken, verilmesi gerekirken ve yasal düzenlemeyle kul hakkını
kullananlardan hesap sormak gerekirken siz burada nasıl oturuyorsunuz
arkadaşlar?
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tamaylıgil.
Gündem
dışı konuşmaya Hükûmet adına Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin cevap
vereceklerdir.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
NECATİ
UZDİL (Osmaniye) Bravo, bravo
Çok güzel, hadi, hep beraber
MEHMET
EMİN TUTAN (Bursa) Mahzuru mu var?
NECATİ
UZDİL (Osmaniye) Beraber, arkadaşlar
MEHMET
EMİN TUTAN (Bursa) Ayıp ya! Her zaman yapıyorsun.
BAŞKAN
Sayın Uzdil, Sayın Uzdil
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bakan, bir saniye
Lütfen
Sayın Uzdil
NECATİ
UZDİL (Osmaniye) Alkışlamak yasak mı Başkanım!
BAŞKAN
Yasak, Sayın Uzdil! Lütfen
Buyurun
Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Önce,
bir iki gündür yaşadığımız sel felaketi nedeniyle,
maalesef, bazı vatandaşlarımız hayatını
kaybettiler, bu vatandaşlarımıza Cenabıhaktan
rahmetler diliyorum.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) Rahmet yetmez, devletin eli ister.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Ailelerine, bu bölgede yaşayan insanlarımıza ve
tüm ülkemize başsağlığı diliyorum.
Devletimizin
tüm kurumları, bu felaket nedeniyle, sel felaketinin yaşandığı
bölgelerde vatandaşlarımıza yardımcı olmak,
onların yaralarını sarabilmek için yoğun bir çaba
ve gayret içerisindedir. Başbakanlık olarak, illerimizin
valileriyle her an temas halindeyiz. Hasar tespit raporlarını
bekliyoruz. Bölge milletvekili arkadaşlarımız, biraz
önce Bakanlar Kurulu sıralarında otururken, yanıma
geldiler. Hemen Başbakanlıkla temasa geçtim. Yeni yeni hasar
tespit raporları gelmeye başlandı. Kuşkusuz ki,
gerek Bayındırlık Bakanlığı Afet
İşleri Genel Müdürlüğünden gerekse Başbakanlıktan,
ihtiyaç neyse, bu ihtiyaca göre paralar gönderilecek ve vatandaşlarımızın
mutlaka yaralarını saracağız; çünkü, bir yoğun
yağışın sonucu meydana gelmiş olan bir felakettir.
Tabii,
yapıların nerede yapılacağı, sel yataklarında
yapılıp yapılmayacağı, sağlıklı
yapılar olup olmadığı ayrıca bir araştırma
konusudur. Bunları şu anda konuşmanın, değerlendirmenin
hiçbir faydası yoktur. Ortada, yaşanmış olan bir sorun
vardır. Bu sorunu çözmek, vatandaşlarımızın
acılarını hafifletmek için Hükûmet olarak, ilgili Bakanlık
ve kuruluşlar olarak görevimizin şuurundayız ve arkadaşlarımız
da o mahalde çalışmalarını yürütüyorlar.
Şimdi,
benim asıl huzurunuza çıkmamın nedeni, her ne kadar Bakamlığımla
ilgili olmasa da
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) Hep öyle oluyor zaten.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
şu anda burada Hükûmeti temsil eden bir Bakan olduğum
için, gündem dışı söz alan Değerli Milletvekili Arkadaşımızın
gündeme getirdiği konuyla ilgili düşüncelerimi sizlerle
paylaşmak için huzurunuzdayım.
Konu
nedir arkadaşlar
AHMET
ERSİN (İzmir) İlgili Bakanlar nerede?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
İlgili Bakan arkadaşımız Sayın Abdüllatif
Şenerdi. Buraya gelmişti, ancak, saat iki gibi Meclis -çoğunluk
olmadığı için- toplanamadığından
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) AKP Grubu gelmediği için.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Ağrıda bir başka programa katılmak üzere havaalanına
giderken beni aradı, kendisinden kısa bazı bilgiler
aldım, o bilgileri ve kendi düşüncelerimi, gündem dışı
yapılan konuşma üzerine sizlerle paylaşmak istiyorum
çok samimi olarak.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) Cenaze namazını anlat, cenaze namazını.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Sakin olun.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) Zaten orayı anlatacak Bakan.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) Ben sakinim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, niye tahammül edemiyorsunuz! Lütfen
Sayın Bakan cevap veriyor.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, birtakım şirketlerin, geçmişte,
yurt dışında, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızdan
paralar topladıkları, bu toplanan paraların usulüne
uygun, Türkiyede yürürlükte bulunan yasalara uygun toplanmadığı
gerçeğinin altını çizmek istiyorum.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) Para toplayan milletvekili var mı Sayın
Bakan?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Bu şirketlerin faaliyetleri ve bu toplanan paralar bizim
Hükûmetimizin döneminde gerçekleşmemiştir.
HALİL
TİRYAKİ (Kırıkkale) O zaman siz yok muydunuz?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Bizden önceki dönemlerde ortaya çıkan faaliyetler sonucu
birtakım firmaların, birtakım holdinglerin, kendisine
holding ismini veren birtakım firmaların, yurt dışında
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) Para toplayan bakan ya da milletvekili var
mı Sayın Bakan?
FARUK
ÇELİK (Bursa) Sayın Başkan, Sayın Bakanı
mı dinleyeceğiz, arkadaşları mı dinleyeceğiz?
BAŞKAN
Sayın Bakan, bir saniye
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Sermaye Piyasası Kanununa uygun olmayan şekilde para
topladıkları bir gerçektir.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) Para toplayan bakan var mı, milletvekili
var mı?
BURHAN
KILIÇ (Antalya) Bir dinle be! Ayıp! Ayıp!
BAŞKAN
Sayın Bakan, bir saniye.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Şu anda bu gündem dışı konuşmaya ben cevap veriyorum.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) Dokundu mu?
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) Rahatsız mı oldun?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Benim, ne bu holdinglerle, ne bu holdinglerin para toplama faaliyetleriyle
benim bir ilişiğim olmamıştır, Bakanlar Kurulunda
görev yapan hiçbir arkadaşımın da hiçbir ilişiği
de yoktur.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Sizinki doğru da!.. Sizinki doğru
da!..
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Peki ne olmuştur daha sonra? Bu paralar toplanmış, tabii,
bu paraları bu holdinglere, bu şirketlere yatıran vatandaşlarımız
başlangıçta birtakım kârlar almışlar, ancak daha
sonra kaynak kesilince, bu kârlar ödenmemeye başlayınca, bu
firmalar, bu şirketler, bu holdingler bir açmazla karşı
karşıya kalınca bir sorun ortaya çıkmış.
Bunun üzerine ne olmuş? Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), bu
işlemlerin usulsüzlüğü üzerine, cumhuriyet savcılıklarına
78 şirket hakkında 137 ayrı suç duyurusunda bulunmuştur.
Cumhuriyet savcılıkları, Sermaye Piyasası Kanununa
ve ilgili mevzuata göre para toplamayan, böylece vatandaşları
mağdur eden bu kişilerle ilgili -savcılıklar-
kuşkusuz ki, soruşturma açmışlar ve sonuçta, bu,
davalara dönüşmüş. Bu davalardan bir bölümü geçmişte
çıkan af yasaları nedeniyle düşmüş, ama bir
kısmı hâlâ devam etmektedir.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) Sekiz ay sonra müruruzamana uğrayacak.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Şimdi, sorun nedir? Sorun, bir özel hukuk ilişkisidir. Ticaret
Kanunu hükümlerine dayalı olarak bir ilişki vardır ortada.
Bunun, ne bir hükûmetle -yani ne geçmişteki hükûmetlerle ne bugünkü
Hükûmetle- ne devletle bir ilişiği yoktur. Yani, bu şirketler,
bu holdingler, topladıkları paralarla ilgili vatandaşlara
vaat ettiklerini şu anda yerine getiriyor olsalardı, o
yüksek kârları alıyor olsalardı bir sorun olacak
mıydı? Onlar, Hükûmete dönüp, devlete dönüp yahu, biz buradan
ciddi kârlar alıyoruz, bir kısmını da devlete verelim
diyecekler miydi? (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından
gürültüler)
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) Yanlış, yanlış!.. Sayın
Bakan, bu anlayış yanlış.
KÂZIM
TÜRKMEN (Ordu)- Ayıp, ayıp!..
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Yani, halk suçlu, öyle mi?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Şimdi, biraz önce konuşan Değerli Milletvekili Arkadaşım
diyor ki: Efendim, Hükûmet olarak, devlet olarak bu işe el koyun.
(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri lütfen
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) Devletin bakanı gibi konuş.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Şimdi, devlet
İZZET
ÇETİN (Kocaeli)- Sayın Bakan, bu sen misin?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Geleceğim
Orada ben de varım.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli)- Sayın Bakan, bu sen misin? Sensin değil
mi?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Ben de varım orada, ben de varım.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) Sen sorumluluk taşımıyor musun?
BAŞKAN
Sayın Çetin, lütfen
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Şimdi, yargıya intikal etmiş, SPKnın suç duyurusunda
bulunduğu 17 dosya, biraz önce değerli milletvekili arkadaşımın
gösterdiği o gazetedeki bir holdingle ilgilidir.
BAŞKAN
Sayın Çetin, lütfen kapatır mısınız.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Yani, ismini de söyleyeyim: YİMPAŞ Holdingle ilgilidir
17 tane suç duyurusu. Bunlardan bir kısmıyla ilgili dava
açılmıştır ve dava devam etmektedir. Şimdi, Sayın
Milletvekili Arkadaşım bize soruyor ve demin gazeteyi
gösteren değerli milletvekili arkadaşım da yerinden
soruyor.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) Sekiz ay sonra mı?
BAŞKAN
Sayın Çetin, lütfen
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Diyor ki: Bu kişiyi niye tutuklamıyorsunuz? Değerli
arkadaşlar, diyor ki bize: Bu kişiyi niye tutuklamıyorsunuz?
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) Cem Uzanın çiftliğini basıyorsunuz,
bunu da bassanıza.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, içinizde o kadar hukukçu arkadaşımız
var. Tutuklamayı bakanlar mı yapar, tutuklamayı
hükûmetler mi yapar? Bağımsız yargı organları
yapar. Savcı talepte bulunur, bağımsız yargı
organları tutuklar. (AK Parti sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Bakan, Adalet Bakanı Hükûmet Sözcüsüdür!
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Şimdi, bana oradan bir gazete gösteriyor
BAŞKAN
Sayın Coşkuner, lütfen oturur musun.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Bir milletvekili arkadaşımızı, Sayın
İlyas Arslanı, biliyorsunuz, çok yakın bir zamanda kaybettik
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) Duygu sömürüsü yapma!
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Kendisine Cenabıhaktan rahmetler diliyorum. Onun cenazesi
nedeniyle Yozgata gitmiştik.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) Sayın Bakan, sizin oraya gitmeniz mesele değil,
yanınızdaki, mesele.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Sorgunda cenaze törenine ben de katıldım, size soruyorum
-sizler de katıldınız, sizler de birçok cenaze törenlerine
katıldınız- cenaze törenlerinde safınızdaki
insanları seçme özgürlüğünüz var mı? Yani, benim safımda
cenaze namazında şu insan bulunacak, bu insan bulunmayacak
diye bir seçme özgürlüğünüz var mı? (CHP sıralarından
gürültüler)
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Sayın Bakan, açılışını
yapmama özgürlüğünüz vardır. Açılışını
yapmama özgürlüğünüz var. Gidip açılışını
yapmazsınız.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Siz oraya bir münferit fert olarak gitmişsiniz cenaze namazına,
bir arkadaşımızın cenaze namazını
kılacaksınız, yanınızda, hakkında dava
açılmış bir kişi de var, safta. Bunun sorumlusu niye
biz olalım? Niye bunun sorumluluğunu bize yüklüyorsunuz?
(AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Gidip açılışını
yapmazsınız. Açılışını yapmazsınız.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) 120 bin aile perişan
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Şu anda davası devam ediyor ve eğer hakkında
başka iddialar, dosyalar varsa, kuşkusuz ki, bağımsız
yargı organları, cumhuriyet savcılıkları,
yargı gerekenleri yapacaktır ve yapmalıdır. (CHP
sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar,
bu yurt dışında para toplayan ve vatandaşlarımızın
önemli bir bölümünü mağdur eden holdinglerle daha önce de, bugün
de, hiçbir cumhuriyet hükûmetinin bir ilişiği yoktur. Bu ilişiği
kurmaya çalışan arkadaşlarımız politika yapıyorlar.
Politika
yapıyorsunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Biz gerçeği arıyoruz. Yasa
ne oldu Sayın Bakan? Yasayı söyleyin! Yasa niye gelmedi Sayın
Bakan?
ALİ
TOPUZ (İstanbul) Yazıklar olsun sana! Paraları toplattınız!
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Evet, ortada bir sorun vardır, mağdur olan vatandaşlarımız
vardır. Bu sorun nasıl çözülecek? (CHP sıralarından
gürültüler)
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Abdüllatif Beyin söz verdiği
yasa ne oldu?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen...
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Bu sorun, mutlaka, bugünkü, Türkiyede yürürlükte bulunan,
başta Ticaret Kanunu olmak üzere, mevcut mevzuat çerçevesi
içerisinde çözülmelidir.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) Yüzünüz yok bu tarafa bakmaya!
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Mağdur olduğunu ileri süren vatandaşlarımız,
bağımsız yargı organlarına sorunlarını
taşımalılar -ki, taşımışlardır
önemli bir bölümü- sorunu burası çözecektir.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) Cem Uzanın çiftliğine gönderiyordunuz...
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Şimdi, diyorlar ki: Devlet olarak, hükûmet olarak, bu vatandaşların
mağduriyetlerini giderin, hazineden bu arkadaşların
paralarını ödeyin. Bunu mu söylüyorsunuz? Ne söylüyorsunuz?
(CHP sıralarından gürültüler)
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Öyle bir şey demedik. Öyle bir
şey demedik. Yasayı söylüyoruz. Abdüllatif Şener
Beyin yasasını söylüyoruz. Saptırmayın.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Ne olacak? Biz mi ödeyeceğiz onu?
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Öyle bir şey söylemiyoruz. Siz
bunu çarpıtıyorsunuz.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Ne yapacağız? Niye ödeyeceğiz? (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri...
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Haa, bu alanla ilgili, yani...
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Çarptırıyorsunuz!
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
...hisse senedi yoluyla, vatandaşlardan para toplama hususunu,
mutlaka...
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Abdüllatif Şener Bey bunu mu
söyledi?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Eğer bir eksiklik varsa Yasada -ki, vardır- mutlaka Sermaye
Piyasası Kanununda bir değişiklik yapılmak suretiyle,
bundan sonra bu tür istismarlarla karşılaşmamak için
yasal tedbirler alınmalıdır.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Biz bunu mu söylüyoruz Yasada?!
NECATİ
UZDİL (Osmaniye) Bravo Bakan, çok güzel anlatıyorsun!
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Bu konuyla ilgili biraz önce bana bilgi veren, değerli
Başbakan Yardımcımız ve Devlet Bakanımız
Abdüllatif Şener Beyin bir yasa tasarısı hazırlandığını,
Sermaye Piyasası Kanununda değişiklik öngören bu yasa
tasarısını Meclise sevk etmeyi düşündüklerini
ifade etti.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Sayın Bakan, suçu övüyorsunuz! Ayıp!
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Kuşkusuz ki, böyle bir düzenleme, bundan sonra, bu tür olaylarla
karşılaşmayı önleyecek bir düzenlemedir.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Hayır! Hayır!
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Geçmişe yönelik, özel bir hukuk ilişkisinden doğan
bir konuyu, devlet olarak, Hükûmet olarak üstleneceğiz, öyle mi?
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Siz çarptırıyorsunuz, böyle
bir şey yok.
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen kapatır mısınız?
Sayın Milletvekili...
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Hazineden yeniden para çıkararak bu vatandaşların
mağduriyetini gidereceğiz.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Arkadaşlarınıza söyleyin,
arkadaşlarınıza!
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Sayın Bakan, suçluyu övüyorsunuz!
ATİLA
EMEK (Antalya) Sayın Bakan, suçluyu koruyorsunuz. Suçluyu koruyorsunuz
Sayın Bakan. Böyle bir şey olamaz!
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Yani, vatandaşlarımızdan topladığımız
vergilerle oluşan bütçenin bir kısmını devletle
ve hükûmetle bir ilişiği olmayan bir konuda diğer vatandaşlara
vereceğiz. Diğer vatandaşlarımızın hakkını
başkalarına aksetmiş olmaz mıyız?
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Siz çarptırıyorsunuz. Böyle
bir şey yok! Böyle bir şey yok!
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Cem Uzana yaptığınızı
yapsanıza YİMPAŞa.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Arkadaşlar, devlet bu ilişkide herhangi bir garantide bulunmuş
değildir, bir banka ilişkisi gibi değildir.
Bankaya
yatırılan mevduatla ilgili, devletin bir güvencesi vardır.
Biz gelmeden önce bu güvence yüzde 100dü, ama biz geldik, biliyorsunuz,
50 milyara çıkardık.
YILMAZ
KAYA (İzmir) Şu habere bakın. (AK Parti sıralarından
ayağa kalkmalar, gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen kapatır mısın onu.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, siz oturun, ben konuşurum.
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Bakan
Sayın Bakan, bir saniye
FARUK
ÇELİK (Bursa) Sayın Başkan, Meclis gösteri yeri mi Allah
aşkına! Ayıp ya!
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Faruk Bey, siz oturun.
Değerli
arkadaşlar, lütfen sakin olun.
AHMET
IŞIK (Konya) Burası miting meydanı mı Başkan?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Lütfen sakin olun.
BAŞKAN
Sayın Bakan, bir saniye
Sayın Bakan, bir saniye
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Arkadaşlar, lütfen oturun
Lütfen oturun
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Sayın Bakan, suçu övüyorsunuz, suçu
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Bu arkadaşlarımız konuşsunlar, yerlerinden bağırsınlar
çağırsınlar
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Sayın Bakan, suçu övüyorsunuz. Doğrusu,
çok ayıp!
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
burayı bir kahvehaneye dönüştürsünler... Milletimiz
bunu izliyor.
VEZİR
AKDEMİR (İzmir) Şu yazıyı okuyun. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen kapatır mısın onu!
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Milletimiz kimin ne olduğunu biliyor. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ATİLA
EMEK (Antalya) Suçluyu koruyorsunuz.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Bakın, burada ben konuşuyorum.
VEZİR
AKDEMİR (İzmir) Bakın, bakın
BAŞKAN
Lütfen kapatır mısınız Sayın Milletvekili.
Hiçbir milletvekilinin suç işleme hakkı yoktur Sayın
Milletvekili, lütfen kapatır mısın!
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Ben, Cumhuriyet Halk Partisinden bir arkadaşımız konuşurken
ne benden ne bu Gruptan herhangi bir söz hakkı doğdu mu?
BAŞKAN
Oturunuz yerinize!
ATİLA
EMEK (Antalya) Siz suçluları koruyorsunuz Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Bu, arkadaşlar, kalite farkıdır, kalite farkı
(AK Parti sıralarından alkışlar) Bu kalite farkını
milletimiz görüyor. Bir kişi konuşurken, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı, bir arkadaşımıza,
şu Parlamentoda bulunan bir milletvekili arkadaşımıza
-bu bir bakan da olabilir- söz verdiğinde, diğer arkadaşlarımızın
söylenen cümleler işine gelmese de, sonuna kadar dinler.
EMİN
KOÇ (Yozgat) Doğruyu söyleyin, doğruyu
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Bir sataşma var ise, Sayın Başkandan söz ister, gelir,
burada, düşüncelerini, bu Genel Kurulla ve televizyonları
başında bizleri izleyen vatandaşlarımızla
paylaşır. Ama, burada, yerinden sürekli laf atan
Ama, ben
kendilerini dinlemiyorum, ben konuşmama devam ediyorum, çünkü
bizi millet izliyor. Bizi millet izliyor
Bizi millet izliyor, onların
halini de millet görüyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ATİLA
EMEK (Antalya) Suçluları koruyorsun!
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
O nedenle
ATİLA
EMEK (Antalya) Suçluları koruyorsun Sayın Bakan!
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Bakın, biz çiğ süt emmedik ki karnımız ağrısın.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
YILMAZ
KAYA (İzmir) Vatandaş dinleyecek sizi, vatandaş
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Efendim, Cumhuriyet Halk Partisinin -söylemek durumundayım-
amacı, bu mağdur olan arkadaşlarımızın sorunlarını
çözmek değil, bu yolla, acaba, İktidar Partisini, AK Partiyi
nasıl yıpratırız.... Amacınız bu sizin,
amacınız bu
(AK Parti sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Eğer, bir şey varsa görün.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
O nedenle, yerinizden ne kadar bağırırsanız bağırın,
ne kadar laf atarsanız atın, bunların hiçbirini dinlemiyorum,
bir kulağımdan girip diğer kulağımdan çıkıyor.
YILMAZ
KAYA (İzmir) Vatandaş dinleyecek sizi, vatandaş
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Ortada, özel hukuk hükümlerine tabi bir sorun vardır.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Özel hukuk değil, dolandırıcılık,
Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Bu sorun yine özel hukuk hükümleri çerçevesi içerisinde çözülecektir.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Özel hukuk değil, dolandırıcılık
BAŞKAN
Sayın Eraslan
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Eğer, bir insanı dahi dolandıran, aldatan bir kişi
varsa, onun yakasına yapışacak, ona cezayı verecek
de -Türkiye bir hukuk devletidir- mutlaka yargı organlarıdır.
(AK Parti Grubu sıralarından alkışlar)
Bu
konuda, Sermaye Piyasası Kurulu görevini yapmıştır.
137 tane dosyayı cumhuriyet savcılıklarına göndermiştir.
Bu dosyalarla ilgili davalar açılmıştır.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Ama, Adalet Bakanı yapmıyor.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Adalet Bakanı ne savcıya ne hâkime talimat vermez, veremez.
Adalet Bakanımız Sayın Cemil Çiçek de, hiçbir savcıya
hiçbir hâkime, şu şekilde hareket edin, şöyle bir karar
verin diye bir talimatta bulunmamıştır, bulunamaz. Hiçbir
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti üyesi Adalet Bakanı bunu yapamaz.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) Van Rektörünü nasıl tutukladı peki?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Siz onu söylemek istiyorsanız hata ediyorsunuz, böylesine
önemli bir makama bühtanda bulunuyorsunuz. Asla size yakışmıyor
bunlar.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Makamın kendisine yakışmıyor.
ATİLA
EMEK (Antalya) Suçluları koruyorsunuz Sayın Bakan. Vicdanınız
nasıl elveriyor?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
O nedenle, Türkiye Cumhuriyeti adliye teşkilatında görev
yapan hiçbir savcımız ve hâkimimiz, hiç kimseden talimat almaz,
hiç kimsenin etkisi altında kalmaz. O hâkimlerimize o savcılarımıza
lütfen bühtanda bulunmayın. Lütfen bühtanda bulunmayın.
(CHP sıralarından gürültüler, AK Parti sıralarından
alkışlar.)
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Mahkeme kararını niye tutuyor? Niye
emniyete vermiyor? Yüce Divana gidecek, Yüce Divana.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Cumhuriyet Halk Partisi, Ana Muhalefet Partisi mağdur olmuş
vatandaşlarımızın sorunlarının çözümüne
yardımcı olacak öneriler getirecekleri yerine, bunun üzerinden,
acaba, İktidar Partisini nasıl yıpratabiliriz oyununu
milletimiz de fark etmiştir. (CHP sıralarından gürültüler)
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Öneri getiriyoruz, daha ne istiyorsunuz?!
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
O nedenle, telaşları, yerlerinden laf atmaları,
bağrışmaları çağrışmaları bu telaşın
ürünüdür.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Komisyonun raporu ne anlatıyor
Sayın Bakan?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHIN (Devamla)
O nedenle, biz bunlara aldırış etmiyoruz. Konu yargıya
intikal etmiştir. Yargı, mutlaka, suç işleyenler varsa
cezasını verecektir; tutuklanması gereken varsa,
yargı tutuklayacaktır; mahkûm edecekse, yine yargı yapacaktır.
Ne ben yapacağım bunu ne Abdüllatif Şener ne Cemil Çiçek
ne Başbakan, hiç kimse yapamaz.
NECATİ
UZDİL (Osmaniye) Soruşturmayı kim yapacak? Hükûmet
yok mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDINCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Bu konudaki yetki, kuvvetler ayrılığı gereği,
yargınındır. Bu konuda, elinde dosyası, belgesi,
bilgisi olanlar da bunu yargıya intikal ettirmelidir; çünkü,
vatandaşlarımız zaten bunu yapıyorlar. (CHP
sıralarından gürültüler)
YILMAZ
KAYA (İzmir) Vatandaş dinletecek size.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
O nedenle, bunu, siyasi iktidarla ilişkilendirmenin, Partimizle
ilişki kurmaya çalışmanın hiçbir kıymeti yoktur.
Bütün bunları reddediyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)
ORHAN
ERASLAN (Niğde) YİMPAŞla ilişki var. Sayın Bakan,
ne işin var o adamın yanında?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
O nedenle, vatandaşlarımız mağduriyetlerini
gidermek için yasal yollara başvurmalılar ve Türkiyedeki
mevcut yasal çerçevede sorunlarının çözümüne çare aramalılar.
(CHP sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlarım, gündem dışı konuşmayla ilgili,
sizlerle bu düşüncelerimi paylaşma imkânı buldum.
Kuşkusuz ki, aynı şeyleri düşünmemiz, olaylarla
ilgili aynı değerlendirmeleri yapmamız mümkün değildir,
farklı düşüncelerimiz olacaktır. Ancak, farklı düşüncelerimize
rağmen birbirimize tahammül etmek durumundayız. Burası
Türkiye Büyük Millet Meclisidir. 550 tane kişi, 70 milyon içerisinden
seçilmiş insanlardır. Burada oturuşumuz, konuşuşumuz,
tavrımız millet tarafından ibretle izleniyor, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin saygınlığına gölge düşürmeye,
davranışlarıyla, hiçbir milletvekili arkadaşımızın
hakkı yoktur. (CHP sıralarından gürültüler)
ATİLA
EMEK (Antalya) Bakanların da hakkı yoktur.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Bunu, sizlerle paylaşıyor, hepinize saygılar sunuyorum
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) YİMPAŞ bu kadar güzel avukat bulamaz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) Sayın Bakan, şu yazıyı okuyun! (AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen!..
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Sayın Başkan, bu Mecliste pankart açmak
suçtur. Ceza almış arkadaşlar olmuştur. Milletvekillerinin
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) Bizim fotoğrafımız değil, sizin
fotoğrafınızı gösteriyoruz.
BAŞKAN
Sayın Kapusuz, suç olduğu belirtildi, kendisi ihtar edildi
Sayın Kapusuz.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Bu ikazı sizin yapmanız lazım Sayın
Başkanım. Bu ikazı siz yapacaksınız!
BAŞKAN
Sayın Kapusuz, ihtarı yaptık biz.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Hayır yapmadınız.
BAŞKAN
İkazı demin yaptık
(AK Parti sıralarından
gürültüler) Hayır, lütfen
Oturur musunuz Sayın Kapusuz
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) O zaman ben de
BAŞKAN
Sayın Kapusuz, lütfen
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Söz vermesin bize, söz vermesin.
BAŞKAN
Gündem dışı ikinci söz, gelişen ekonomik koşullar
karşısında Sakarya ilinin konumu hakkında söz isteyen
Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstüne aittir.
Buyurun
Sayın Üstün. (AK Parti sıralarından alkışlar)
2.- Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstünün, gelişen ekonomik koşullar
karşısında Sakaryanın konumuna ilişkin gündem
dışı konuşması
AYHAN
SEFER ÜSTÜN (Sakarya) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; gelişen ekonomik koşullar karşısında
Sakaryanın konumu konulu gündem dışı söz aldım;
hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, tabii, insan hafızası nisyan ile maluldür,
insanlar geçmişi çok çabuk unutur. 3 Kasım seçimlerinden
önce, ülkemiz, müthiş bir ekonomik istikrarsızlık içerisindeydi.
Siyasi istikrarsızlık, ekonomik istikrarsızlığı
doğurmuştu. İnsanlar, kamyonlarıyla neredeyse,
Başbakanlığı basıyorlardı; esnafımız,
eline geçirdiği yazarkasayla birlikte Başbakanın
ayaklarının dibine yazarkasaları fırlatıyordu;
hatta bazı vatandaşlarımız, Meclisin önünde, meşe
ağacında kendilerini asıyordu. İşte, bu ortamda
AK Parti Hükûmeti iktidara geldi, önce siyasi istikrar sağlandı,
ardından da ekonomik istikrar sağlandı. Bu istikrar
içerisinde, Türkiye, ilk kez, üst üste dört yıl müthiş bir büyüme
gerçekleştirdi. 2003 yılında 5,9; 2004 yılında
9,9; 2005 yılında 7,6; 2006nın da ilk üç çeyreğinde
8,5 bir büyüme gerçekleştirdi. Yine ihracatta müthiş bir
fırlama gerçekleşti. 2003 yılında 47 milyar dolar,
2004te 63 milyar dolar, 2005te 74 milyar dolar, 2006da da muhtemelen
85 milyar dolar ihracat yapmış olacağız.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) İthalatı söyle.
AYHAN
SEFER ÜSTÜN (Devamla) Tabii bu ihracatta Sakaryanın da önemli
bir payı var.
Değerli
arkadaşlar, geçen yıl, Sakaryadan dünya ülkelerine yapılan
ihracat 2 milyar doları geçti, 1 milyar doları geçen iller
arasına girdi Sakarya. İhracatın önemli bir kısmı,
İstanbul, İzmir, Sakarya, Bursa gibi illerimizden yapılıyor.
Ancak, artık, özellikle İstanbulda yatırım yapacak
alanlar kalmamıştır. Dolayısıyla, yeni yatırım
sahaları açılmaya ihtiyaç vardır, Sakarya da bunlardan
birisidir.
Değerli
arkadaşlar, Sakaryada üç tane büyük organize sanayi bölgesi
var, bu üç organize sanayi bölgesinin neredeyse tamamı dolmuş
vaziyette. Bunun yanı sıra, Akyazıda, Ferezlide, Kaynarcada,
Karasuda olmak üzere dört yeni sanayi bölgesi inşa ediyoruz.
Tabii, bu sanayi bölgesiyle ilgili işlemler yürüyor, ancak,
bu işlemlerin hızı, maalesef yatırımcıya
yetişmiyor. Ticaret Bakanlığımızın görevlilerinden,
bu işlemlerin bir an önce bitirilmesini de talep ediyoruz.
Yine,
önümüzdeki günlerde, değerli arkadaşlar, biliyoruz ki,
Haydarpaşa Limanı, artık, yükleme ve boşaltma
işlemlerine kapatılacak, turizme açılacak. Mutlaka
yeni bir alternatif liman yapılması lazım. İşte,
bu alternatif liman, Sakaryamızda, Karasuda yapılıyor.
Sakaryayı, Türkiyeyi dünyaya açacak yeni bir kapı yapılıyor
orada. Ulaştırma Bakanımız burada, muhtemelen,
2008de bitmesi planlandı. Ama, inşallah, 2007nin sonunda bu
Limanı faaliyete geçirebilirsek, Eskişehir, Bursa, Sakarya,
Bolu, Bilecik hinterlandından ihracat ve ithalat yoluyla gelecek
malların, Sakarya Karasu Limanından dünyamıza
ulaştırılması mümkün olacaktır.
Değerli
arkadaşlar, Sakaryada altyapı sorunu neredeyse tamamlanmış
vaziyettedir. Hangi ilçemize giderseniz gidin, duble yollardan
gitme imkânına kavuşacaksınız.
Değerli
arkadaşlar, Sakaryada iş gücü sorunu da yoktur. Bakın,
her yerde farklı bir lise yapılanması olmuştur. Ancak,
Sakaryadaki liselerin yüzde 60ı endüstri meslek lisesinden
teşekkül edilmiştir. Dolayısıyla, orada kurulacak
fabrikalarda çalışacak kalifiye eleman da Sakaryada mevcuttur.
Nitekim, bunu gören yatırımcılar, son dört yılda,
Sakaryaya, âdeta hücum etmiştir. Şehirlerinde marka olmuş,
Bellona gibi, ne bileyim, İstikbal gibi, Ülker gibi, yine, Sabancı,
Koç gibi birçok ünlü marka ve ünlü holding Sakaryaya gelip yatırımlarda
bulunmuşlardır.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) Reklam
Reklam
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Üstün, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
AYHAN
SEFER ÜSTÜN (Devamla) Değerli arkadaşlar, bizler, bu güzel
manzaradan herkesin istifade etmesini istiyoruz, bu güzel manzarada
herkesin yerini almasını istiyoruz. Yabancı ve yerli
yatırımcıları Sakaryamıza davet ediyoruz.
Bana
söz verdiğiniz için ve beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür
ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.
Gündem
dışı üçüncü söz, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı hakkında
söz isteyen Adana Milletvekili Recep Garipe aittir.
Buyurun
Sayın Garip. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Adana
Milletvekili Recep Garipin, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı münasebetiyle,
ülkelerin kalkınması, çağdaş ve modern ülkeler seviyesine
ulaşmasında katılımcı yönetim anlayışı
ile cumhuriyetin önemine ilişkin gündem dışı konuşması
RECEP
GARİP (Adana) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle
gündem dışı konuşma yapmak üzere şahsım
adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
Diyarbakır, Bismil, Çınarda sel felaketinden hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Rabbimden rahmet diliyorum;
kalanlara, sağlık, afiyet ve sabır diliyorum.
Cumhuriyet,
milletin egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli
süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla
kullandığı yönetim biçimidir. Atatürkün ifadesiyle
Cumhuriyet, fikren, ilmen, bedenen kuvvetli, ahlaklı ve karakterli
koruyucular ister. Yine bir başka ifadeyle, Ulu Önderimiz Bugünkü
hükûmetimiz, devlet teşkilatımız doğrudan doğruya
milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı
bir devlet ve hükûmet teşkilatıdır ki, onun ismi cumhuriyettir.
Artık, hükûmet ile millet arasında mazideki ayrılık
kalmamıştır; hükûmet millettir ve millet hükûmettir. Artık,
hükûmet ve hükûmet mensupları kendilerinin milletten ayrı
olmadıklarını ve milletin efendi olduğunu tamamen
anlamışlardır.
Lamartine
şöyle söyler: Cumhuriyet ile cehalet bir yerde barınamaz.
Cumhuriyet yönetimlerinde bilim ve teknolojinin, kültürel ve sosyal
yapının güçlendirilmesi, Batının bir gereği
olmaktan öte millî hassasiyetimizin, ulusumuzun müreffeh bir geleceği
yakalaması esasına dayanmaktadır. Bunun temelini
ise, zihniyet değişimiyle birlikte, ekonomik, kültürel ve
sosyal gelişmelere seyirci kalmamak oluşturur. Senecanın
ifadesiyle, şöyle söyler: Cumhuriyet, ilim ve ahlakın, adalet
ve erdemin iktidarıdır. Bunların gerçekten yaşanmadığı
yerlerde şekil ve iddia ne olursa olsun cumhuriyet yoktur.
Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir düsturuyla kurulan
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Lozan Anlaşmasıyla gelen barışın
ardından yönetim biçimini belirleme sürecine girmiş, 29
Ekim 1923 yılında, yani, bundan tam seksen üç yıl önce,
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından cumhuriyet ilan edilmiştir.
Bu
yönüyle cumhuriyet, halk iradesinin yönetime direkt katılması
anlamına geliyordu. Yönetimlerde asıl olan ulusun kendisidir.
Millet egemenliğine dayalı rejimlerde, cumhuriyet kavramının
yanı sıra onu güçlü kılan diğer kavramlar da bulunmaktadır.
Biçimsel ve içerik olarak demokrasi, bu kavramlardan birisidir. Yine,
çok partili sisteme geçtiğimiz dönemlere baktığımızda,
cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün teşvik ve
telkinleriyle etkili olduğunu görmekteyiz.
Cumhuriyetimizin
83üncü yılını idrak ettiğimiz şu günlerde,
ülkemizin içinde bulunduğu durumu düşünürsek, o dönemde
alınan kararın ne kadar isabetli olduğunu daha iyi anlamamız
mümkün olur. Bilim ve teknolojiden eğitim ve kültüre kadar yetişmiş
insan gücümüz, cumhuriyet anlayışımızın bir
ürünüdür. Cumhuriyet, ulusumuz için büyük bir çağdaşlaşma
projesi olmuştur. Seksen üç yıllık mazimize baktığımızda,
sanayileşmeden eğitime birçok önemli başarıya
imza atıldığına tanık oluyoruz. Ulu Önder Gazi
Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetin 10uncu yılında yaptığı
konuşmada Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu
işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı
ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. sözleriyle,
cumhuriyet tarihinin en önemli gelişiminin cumhuriyetin kurulması
olduğuna da dikkat çekmiştir.
Çok
değerli arkadaşlar, çünkü bir ülkenin kalkınması,
çağdaş ve modern ülkeler seviyesine ulaşması,
sağlıklı ve katılımcı bir yönetim anlayışıyla
mümkün olur ve bu yönetim anlayışı, kritik bir kararla,
29 Ekim 1923 tarihinde, Atatürk ve arkadaşları tarafından
ilan edilmiştir. Böylece, Türkiye Cumhuriyeti Devleti hayat
bulmuştur. Zorlu savaş yıllarının ardından,
ülkenin yeniden imarı, düşüncenin, anlayışın
değişimiyle, büyük fedakârlıklar sonucu yapılmıştır.
Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün 19 Mayıs 1919da Samsunda başlayan
yeni ve bağımsız bir Türk devleti kurmak savaşı
dış ve iç düşmanlara karşı başarıyla
sonuçlanmış, Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Kurtuluş
Savaşının inanç ve başarısı nasıl Atatürkün
eseri idiyse, cumhuriyet de onun eseridir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Garip, buyurun.
RECEP
GARİP (Devamla) İleriki yıllarda Ulu Önder, bunu
şu sözleriyle ifade eder: Benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyetidir.
Cumhuriyet,
egemenliğin kaynağının millete ait olduğunu
kabul eden yönetim şeklidir. Diğer bir ifadeyle, devletin
temel organlarının seçimle iş başına geldiği
bir yönetim biçimidir. Cumhuriyet yönetimi, bu niteliğiyle,
şüphesiz ki, demokrasi ilkesinin en gelişmiş şekli,
demokrasi ilkesinin en iyi uygulanmasını sağlayan
bir siyasi rejimdir. Cumhuriyet yönetimi, devlet geleneği ve
siyasi yaşamımıza, egemenliğin bir kişiye,
bir sınıfa değil doğrudan millete ait olduğu
gerçeğini kazandırmıştır. Cumhuriyet rejimi,
bütün vatandaşlara yasa önünde eşit haklar sağlamış,
halkın devlet yönetimine eşit olarak katılımını
ortaya koymuş, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin
teminatı altına alındığını ortaya
koymuş; millî birlik ve beraberliğimizi, birleştirici
en önemli unsurları ortaya koyduğuna da tanık olduğumuzu
görüyoruz.
Cumhuriyeti
yaşadığımız ölçüde özgürlük, eşitlik ve
kardeşlik gibi kavramlar anlam kazanır; demokrasi, insan
hak ve özgürlükleri varlığını koruyabilir.
Tüm
ulusların yaşamında olduğu gibi, cumhuriyet, özgürleşmenin,
demokrasinin vazgeçilmezi olmuştur ve aynı misyonla, cumhuriyet,
bu milletin vazgeçilmezi olmaya devam edecektir.
Bu
duygularla, tüm ulusumuzun 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını
kutluyor, hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Garip.
Sayın
Özcan söz talebiniz var. Ne hakkında söz istediniz?
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) Kızkalesinde bu gece sel felaketine uğrayan
bir sürü iş yeri ve...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özcan, yerinizden, kısa bir açıklama.
Sayın
Özcan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Özcanın Mersin-Kızkalesinde meydana
gelen sel afetine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizin çok yöresinde sel felaketinden mağdur
olan
Ve bu gece de Mersin-Kızkalesi de gerçekten turizm alanı
ve iş yerlerini tamamen tahrip eden bir sel felaketiyle karşı
karşıya kalmıştır. Bütün hayatını
kaybeden yurttaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara
sağlık ve zarar görenlere de geçmiş olsun diyor, Hükûmetimizin
ve devletimizin, bir an önce yaraların sarılması için
çalışmalarını diliyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.
MEHMET
FEHMİ UYANIK (Diyarbakır) Sayın Başkan
Sayın
Uyanık, aynı konuyla ilgili mi söz istediniz? Buyurun, siz
ne için istemiştiniz?
MEHMET
FEHMİ UYANIK (Diyarbakır) Diyarbakırda olan sel felaketi
dolayısıyla
BAŞKAN
Buyurun Sayın Uyanık, yerinizden kısa bir açıklama.
2.- Diyarbakır
Milletvekili Mehmet Fehmi Uyanıkın, Diyarbakır ve çevresinde
meydana gelen sel afetine ilişkin açıklaması
MEHMET
FEHMİ UYANIK (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; seçim bölgem olan Diyarbakırda
büyük bir sel felaketi meydana gelmiştir. Aynı zamanda,
çevre illerde de sel felaketi olmuştur. Seçim bölgemde sel felaketi
dolayısıyla 20 küsur kişiye yakın insanımız
vefat etmiştir.
Demin,
Değerli Bakanımız En kısa sürede gereken yardımlar
yapılacaktır. diye kürsüden ifade ettiler. Ben de aynı
şeyi temenni ediyorum. Bu zarar ziyanların bir an önce tespiti
ile vatandaşların daha fazla mağdur olmasına meydan
bırakmamak için bu sözü aldım.
Değerli
milletvekilleri, devletimin ve Meclisimizin, Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin Meclisinin bu sel felaketi dolayısıyla meydana
gelen tahribatı bir an önce gidermesini talep ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Uyanık.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin bir önerge
vardır, okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Konya
Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 24 milletvekilinin, Beyşehir
Gölü ve çevresindeki sorunların araştırılarak
yörenin gelişmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/388)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin
nadide muhitlerinden olan Beyşehir Gölü ve çevresi, sahip olduğu
güzellikler ve özelliklere rağmen, oralara uğrayan herkesi
üzen bir sahipsizlik görüntüsündedir
Katma
değerler sağlayabilecek turistik ve kültürel değerlere
de sahip bölgenin problemlerinin tespiti ile ortaya konulabilecek
önerileri belirlemek üzere göl ve çevresindeki hayat tarzını,
balıkçılığı, turizmi araştırmak için
Anayasanın 98. İçtüzüğün 104. maddesi gereğince
Meclisimizce bir araştırma açılmasını arz ve
talep ederiz.
Saygılarımızla.
1) Mustafa Ünaldı (Konya)
2) Hasan Anğı (Konya)
3) Mahmut Uğur Çetin (Niğde)
4) Mehmet Özyol (Adıyaman)
5) Cahit Can (Sinop)
6) Fazıl Karaman (İzmir)
7) Recep Özel (Isparta)
8) Tevfik Ziyaeddin Akbulut (Tekirdağ)
9) Ahmet Büyükakkaşlar (Konya)
10) Hacı Biner (Van)
11) Orhan Erdem (Konya)
12) Ali Temür (Giresun)
13) Mehmet Kılıç (Konya)
14) Ahmet Çağlayan (Uşak)
15) Muharrem Candan (Konya)
16) Sami Güçlü (Konya)
17) Ahmet Işık (Konya)
18) Abdulbaki Türkoğlu (Elazığ)
19) Taner Yıldız (Kayseri)
20) Mehmet Kurt (Samsun)
21) Yüksel Çavuşoğlu (Karaman)
22) Ali Sezal (Kahramanmaraş)
23) Nur Doğan Topaloğlu (Yozgat)
24) Mehmet Ali Bulut (Kahramanmaraş)
25) Osman Kılıç (Sivas)
Gerekçe:
Beyşehir
gölü Türkiye'nin en büyük tatlı su gölü olarak etrafını
çevreleyen arazi ile birlikte bir coğrafi harika oluşturmakta
adeta bir çevre güzeli diye tabir edilebilecek bir konuma sahip
bulunmaktadır.
Göl
ve çevresi bu coğrafi konumun yanında çevresinde çeşitli
turistik ve kültürel varlıklara da sahip bulunmaktadır.
Adalar,
İnler,
Kayak
yapılabilecek karlı dağlar,
Bütünüyle
kendine özel ve benzersiz olan Eşrefoğlu Camii,
Alaaddin
Keykubatın Kubat Abat Sarayı,
Eflatun
Pınarı,
Fasıllar
Anıtı,
Gökçimen
Kuyuçeşmeleri bunların ilk akla geliveren örnekleridir.
Konya
gibi bir Büyükşehire, bir kültür merkezine, Başkente ve
birçok ilimize çok yakın mesafede olmasına rağmen gerek
göl üzerinde gerek çevresinde yerli ve yabancı olarak gezen, dolaşan
insan ya yoktur ya da yok denecek kadar azdır
Hâlbuki
bahsettiğimiz hususlar yalnız ülke çapında değil
dünya çapında ilgi çekecek özelliklerdir. Bu özellik ve güzellikleri
ile ülkeye katma değerler vermesi gerekirken orada öylece âdeta
sahipsizlikle karşı karşıya olarak durmaktadır
Konu edindiğimiz husus yer üstü değerlerdir. Yer altı
kaynakları ayrıca bir araştırma konusu olabilir
Bir
olumsuzluk olarak değerlendirdiğimiz bu durumun araştırılıp
engelleyici problemlerin tespiti ile üniversite ile de işbirliği
yaparak çare olabilecek önerilerin ortaya konulabilmesi için
Anayasanın ve İç Tüzükün ilgili hükümlerine göre bir
araştırma yapılması zarureti vardır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge
gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
C) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.- Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı
Fatma Ekenoğlunun resmî davetine Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Bülent Arınçı temsilen bir Parlamento heyetiyle
icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1146)
31 Ekim 2006
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı
Sayın Fatma Ekenoğlunun vaki davetine icabetle, KKTCnin
23. Kuruluş Yıldönümü Kutlamalarına, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınçı temsilen
bir parlamento heyeti ile icabet edilmesi hususu Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkındaki 3620 Sayılı Kanunun 6. Maddesi uyarınca
Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Nevzat
Pakdil
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
ALİ
TOPUZ (İstanbul) Karar yeter sayısının aranılmasını
istiyoruz.
BAŞKAN
Karar yeter sayısını arayacağım Sayın
Topuz.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.26
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 15.42
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
1.-
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı
Fatma Ekenoğlunun resmî davetine Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Bülent Arınçı temsilen bir Parlamento heyetiyle
icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1146)
(Devam)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
tezkereyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Tezkereyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir ve karar yeter sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri, Anavatan
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
VI.
- ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
Anavatan Partisi Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun
01.11.2006 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda,
Siyasi Parti Grupları arasında oybirliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin içtüzüğün 19 uncu
maddesi uyarınca Genel Kurulun onayına sunulmasını
arz ederiz.
Saygılarımızla.
Prof.
Dr. Ömer Abuşoğlu
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Genel Kurul Gündeminin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan gelen diğer işler kısmının
354 üncü sırasında bulunan 1213 sıra sayılı
Çeşitli Kanunlarda değişiklik yapılması hakkında
Kanun Teklifinin görüşmelerinin bir an önce yapılabilmesi
için bu kısmının 5 inci sırasına alınması
önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri üzerinde aleyhte
söz isteği var: İstanbul Milletvekili Sayın Ünal Kacır.
Buyurun Sayın Kacır. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Anavatan Partisi Grup önerisi
aleyhinde söz almış bulunuyorum; yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün, bu hafta içindeki Meclisimizin
çalışma programını belirlemek üzere burada dört
saate yakın bir mesai sarf ettik ve bu mesainin sonunda bu üç günlük
programımızı, çalışma saatlerimizi belirledik.
Neleri görüşeceğiz, belirledik, ama, bugün, yine grup önerileriyle
karşı karşıyayız. Bugün de birkaç saatimizi
grup önerilerine harcamamızı istiyor muhalefet partilerimiz.
Dün de belirttiğim gibi, Meclisimiz
normal tarihinden on beş gün önce mesaisine başlamış,
çünkü, Avrupa Birliği uyum yasaları çıkartılacak.
Bunların epey bir bölümünü çıkardık, dün de bir tanesini
burada geç vakitlere kadar çalışarak tamamladık, Tohum
Yasasını da tamamladık.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) AB
uyum süreciyle ne ilgisi var?
ÜNAL KACIR (Devamla) Bir iki tane
uluslararası sözleşme var, bunu görüşeceğiz ve
yine Vakıflar Yasa Tasarısı var, bunu görüşeceğiz.
Ama, yine bugün grup önerileri var. Anlaşılıyor ki, muhalefet
partileri Meclisin normal çalışmasını engelleme
gayretleri içerisindeler. Dün de belirttiğim gibi, Avrupa Birliği
yolunda Hükûmeti tökezletmek, Meclisin çıkarması gereken
yasaların çıkmasını engellemek şeklinde bir
gayretleri var. Tabii, bunu yaparken de, hepimizin çok önem verdiği
değerler üzerinden siyaset yapılıyor. Anavatan Partisi
Grup önerisinde önerilen hususların, yani, görüşülmesini
istedikleri 1213 sıra sayılı Teklifin içeriğine
hiçbir şekilde itirazımız mevzuubahis değildir.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)
İnşallah desteklersiniz.
ÜNAL KACIR (Devamla) Şehitlerimizin
yakınlarının haklarıyla ilgili, onlara sağlanması
gereken hususlarla ilgili hususlar var. Buradan şu amaçlanıyor:
Biz bunu gündeme getirelim, Meclisin zaten gündemi belli, o gündemi
icra etmek zorundalar, bunu da reddetmek durumundalar, biz de
şehitler üzerinden prim yapalım. Bunu halkımız görüyor.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Öyle mi anladın? Anlayışın kıt ne yapayım!
ÜNAL KACIR (Devamla) Bunu halkımız
görüyor. Bundan prim yapmanız mümkün değil.
Evet, zaten bu Teklifin içeriğine
baktığımız zaman da sadece 1inci maddesiyle ilgili
kısımda, bizim 29/6/2006 tarihinde 5529 sayılı Yasa
ile kabul ettiğimiz husus bu Teklifte de var. Biz zaten bunu gerçekleştirmişiz.
Nedir o? Barışta ve olağanüstü hallerde yapılan
eğitim, tatbikat ve manevralar ile birlik halinde intikaller
sırasında bu hareket ve hizmetlerin sebep ve etkileriyle
hayatlarını kaybedenlerin, yani şehitlerimizin dul
ve yetimlerinin şehidin en değerli hatıralarından
birisi olan şahsi tabancalarını taşırken veya
bulundururken herhangi bir harç ödememelerinin sağlanması.
Bunu, zaten biz bu Kanunu çıkarmışız. Diğer hususlara
da kesinlikle itirazımız yoktur; ama, burada maksat bu Teklifin
yasalaşması değil
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Oy verirseniz
yasalaşır ya.
ÜNAL KACIR (Devamla) Sayın
Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ÜNAL KACIR (Devamla) Maksat, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışmalarının engellenmesi.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) Karar
sayısı bulamıyorsunuz.
ÜNAL KACIR (Devamla) Evet; ama, bunu
engellemeye gücünüz yetmeyecektir ve Meclis, dün belirlediği
programını uygulamaya devam edecektir.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Kacır.
Önerinin lehinde, Malatya Milletvekili
Sayın Süleyman Sarıbaş. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
ALİ TOPUZ (İstanbul) Sayın
Başkan, konuşma süreleri beş dakikaya mı indirildi?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Sayın Başkan, sürem on dakika efendim, beş dakika değil.
Grup önerileri on dakika biliyorsunuz.
BAŞKAN Bir dakika efendim,
bir düzelteyim.
Buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Anavatan Partisi Grup önerisi lehine
söz aldım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Grup
önerimizden evvel, bir gündem dışı konuşmaya söz
veren Sayın Bakanın birkaç cümlesi, bugün için, hakikaten
yüreklerimi sızlattığı için cevap vermek istiyorum.
Ne dedi? Biz tutuklayamayız, Hükûmet olarak biz mi tutuklayacağız
bunları? Elbette, savcılar var; onlar tutuklayacak. dedi.
Hazineden mi ödeyeceğiz bu zararları, böyle bir şey
olur mu? dedi. Yani kâr amaçlı para verenlerin parasını
hazine mi yüklensin? dedi. Bize mi danıştılar para
verirken! dedi. Bu, özel hukuk ilişkisidir, alacak verecek
ilişkisidir. dedi. Aynen Kulaklarımı tıkıyorum,
sizi dinlemiyorum. dedi.
Sayın Bakan, bir cumhuriyet
hükûmeti bakanının sözleri mi bunlar; yoksa, bu şirketlerin
avukatının sözleri mi? (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar) Bu şirketin avukatı gibi konuşmaya
ne hakkınız var? Şimdi, siz, Cumhuriyetin Hükûmetisiniz
ve ülkede mağdur olmuş vatandaşlar var.
Bakın, 5020 sayılı Yasayı
çıkardık, bu devletin bankalarını hortumlayanların
-her türlü üçüncü kişilere gitmiş, sahtekârlık yapmış-
mallarının peşine TMSFyi taktık. Niye takmayız
bunların peşine TMSF gibi bir kuruluş? Yani, bunu cumhuriyet
savcıları mı yapacak? Böyle bir kurumu oluşturup,
bu hırsızların, bu sahtekârların
Buna yeşil
sermaye deniyor; ben, asla; reddediyorum. Bu hırsız ve alçakça
bir sermaye, bu sahtekârca bir sermaye. Niye bunları tahsil etmiyoruz?
Niye Enver Ören İhlas Holdingin milyon dolarlarını götürürken,
siz onun koluna girip otel açılışlarına gidiyorsunuz?
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Niye
sahtekâr YİMPAŞ yöneticileri milleti soyarken, siz onlarla
boy boy resim çektiriyorsunuz?
Şimdi, aynen, o holdingin, o
sahtekâr holdingin yöneticilerinin lafları bunlar: Ee, canım,
bize verdiler, gitsinler hukuktan alsınlar. Bu hukuk sisteminde
tahsil edilemeyeceğini biliyorlar. Yani, siz inanıyor musunuz
Sayın Bakan, avukat olarak, bunların, Ticaret Kanunu hükümleriyle
bu paraları alacaklarına inanıyor musun?! Alamayacaklarını
biliyorsunuz. Yapsınlar
Bir cumhuriyet hükûmetinin bakanının,
elinde düzenleme yetkisi varken, elinde icra kuvveti varken, bu
mağdurların haklarını yerine getirecek düzenlemeleri
yapma imkânı varken Ne yapalım, vermeselerdi; Ticaret Kanununa
göre alsınlar, savcılar tutuklarsa tutuklar. deme hakkı
var mı? Çıkartın bakayım 5020 sayılı Yasa
gibi, verin bakayım savcıya o yetkiyi, savcı tutuyor
mu tutmuyor mu? Bunları yapmayın, sorumluluğunuzu yerine
getirmeyin, ondan sonra deyin ki: Efendim, biz, yolsuzlukla mücadele
eden bir hükûmetiz. Kim inanır buna; kim inanır? Neresi inandırıcı
bunun?
Değerli arkadaşlar, biraz
önceki arkadaşımız, efendim, biz, Meclisin gündemini
tıkayacakmışız da, Meclis
Muhalefetin böyle bir
görevi yok arkadaşlar. Muhalefet, Meclisi tıkama müessesesi
değil. Muhalefet, kanun çıkartma, kanun yapma, kanun değiştirme
müessesesi de değil. Muhalefet, hükûmetin ve iktidar çoğunluğunun
getirdiği kanunlarda milletin hayrına olan noktalarda
uyarıyı yapmak -muhalefetin görevi bu- sakıncalarını
ortaya koymak, varsa katkı sunmak
Bizim, öyle, kanunları,
gündemi değiştirmek veya gündemi engellemek gibi bir
şeyimiz yok.
Şimdi, ne diyor arkadaşımız?
Biz, hepsinin altına imza atarız, ama biz gündemimizi belirledik.
Neyi belirlediniz? Ekümenlik alanlarının genişlenmesine
dair, iddiaların güçlenmesine dair, misyonerlerin faaliyetlerini
rahat yapmasına dair Avrupa Birliğinin dayattığı
Vakıflar Kanunu, şehit ailelerinden daha mı önemli?
Daha önemliyse, daha önemli deyin.
FARUK ÇELİK (Bursa) Hiç alakası
yok.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
Var mı böyle bir şey?! Yani, Avrupa Birliği dayatıyorsa
cemaat vakıfları bir an evvel mallarına kavuşsun,
Avrupa Birliği dayatıyorsa şu ekümenlik iddiasını
daha iyi bir hayata geçirmek için bir an önce Vakıflar Yasası
çıksın. Bunun önemi mi var? Şehit ailelerinden daha
mı önemli?! Önemli diyorsanız buyurun önemli o işleri
yapın. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Yok böyle bir şey! Yok böyle bir şey! Efendim, biz bak çalışıyoruz
da kanun çıkarıyoruz
Çıkardınız ombudsmanlığı.
İki defa dedik, üç defa dedik yapmayın, bu Anayasaya aykırı.
Ne oldu? Bugün Anayasa Mahkemesi durdurma kararı verdi. Ne oldu
Meclisin mesaisi? Ombudsmanlığa inanmayan biri değilim.
Çoğunluğunuz var, destek de var, hepimiz ortak çıkardık,
ortak karara vardık ombudsmanlıkta. Niye Anayasaya bir hüküm
koymadık yirmi beş yaşı getirirken ombudsmanlıkla
ilgili de, üç gün Meclisi burada ombudsmanlığı tartıştırdık,
bir daha tartıştık? Ne oldu? Yürütmeyi durdurma verdi.
Neye yaradı Meclisin mesaisi? Siz yapacağınız
işleri yapmıyorsunuz. Kulağı böyle tutmuyorsunuz,
kulağı tersten tutmaya kalkıyorsunuz, kolunuz yoruluyor,
hiçbir şeye de yaramıyor. Ne dedik baştan beri, gelin
bir sivil anayasa yapın; ombudsmanlığı da içersin,
Cumhurbaşkanlığını da yeniden düzenlesin.
Yani, şu hırsızlara da prim vermeyecek, yol vermeyecek
bir Anayasa yapın; yapın bunlar olmasın. Yapmazsınız.
Niye biliyor musunuz? E canım, biz iyi yapacaktık da, bak
bunlar, Anayasa Mahkemesi var, bir de Cumhurbaşkanı var, ne
yapalım, yapamadık
Şimdi 5+5i gelir gelmez geçirseydiniz,
-bu millet de hazırdı 5+5e- bu Cumhurbaşkanı gideli
iki yıl olmuştu, siz de icraatlarınızı tıkır
tıkır yapıyordunuz. Millete dönüp: Ne yapalım,
Cumhurbaşkanı yapmadı demeye hakkınız var
mı, var mı böyle bir hakkınız?!
Şimdi, Anayasaya ombudsmanlıkla
ilgili bir düzenleme koymayacaksınız, Anayasa Mahkemesi
yürütmeyi durduracak, bozacak; peki millete dönüp: E canım,
biz bunları yapacaktık, ama, bir Anayasa Mahkemesi var, ne
yapalım, yapamadık. Hele bir dönem daha verin de, şu
Anayasa Mahkemesini
Bak Cumhurbaşkanını da seçtik,
değiştirelim. Öyle mi diyeceksiniz? Millet bu yalanlara
inanacak mı? İnanacak mı? İnanmasını
mı istiyorsunuz yani? Siz inanıyor musunuz ki millet de
inansın! Niye, hani sivil bir anayasa yapacaktınız? Nerede
o yürek? Bitti mi enerjiniz?
Bu Meclisin bir tek görevi kalmıştır
arkadaşlar, bakın ben samimi söylüyorum: Bütçesini yapmak,
bu ülkeyi bütçesiz bırakmamak, ondan sonra da milletten aldığı
emaneti millete teslim etmek. Millet yeni kararına göre, Türkiyeyi
yeniden nasıl şekillendireceğine karar verir. Milletten
kaçmamak lazım, milletten korkmamak lazım. Ha, milletin dediklerini
yapsaydınız
Hep söylüyorum bu kürsüde, 3 Kasım 2002
bir halk ihtilalidir. Millet size dedi ki: Git kardeşim, sivil
bir anayasa yap. O anayasanın ayaklarından biri millet olsun.
Bürokratik devleti yık, demokratik devlete geç. Siz ne yaptınız?
Siz, o Anayasayı zorlaya zorlaya bir sürü kanun çıkardınız,
bu Anayasanın anlayışı içerisinde Anayasa Mahkemesinden
döndü. Sıfıra sıfır elde var sıfır.
Ha, bir şey dönmedi, Avrupa
Birliği kapsamında Batılıların dayattığı
şeylere evet dediniz. Yani, içinde millîlik olmayan, millet olmayan,
işte böyle Vakıflar Yasası gibi yabancıların
vakıf kurması, üniversite kurması, misyoner yetiştirmesinin
yolunu açan, ekümenlik iddialarını daha bir propaganda
edeceklerini yetiştirecek müesseseler kuran, Türkiyenin
topraklarını yabancıların açacağı vakıflar
kanalıyla paylaşılmasına vesile olacak kanunları
Avrupa Birliği dayatıyor: Bizim önceliğimiz bu
Diretiyorsunuz,
önceliğimiz bu
Önceliğiniz bu. Çünkü Türkiye
Türkiye
bunları hak etmiyor, Türkiye bunları hak etmiyor.
Şehit ailesinin, gazinin derdi
Allahtan korkun! Gazi Vakfının bir mitingi vardı cumartesi,
150 kişi var! Türkiyeye hassasiyetlerini kaybettirdiniz. Bu
enforme eden basın var ya, hani sizin beslediğiniz, gelirleri
10 katı artmış, 7 kat artan basın var ya, Türkiyenin
geleceğini, ufkunu, görüşünü, dünyasını değiştirdi
Türk halkının. Yapmayın bunu! Yapmayın bunu!
Önce, kendi millî hassasiyetimiz
olan konularda bir mutabakata varalım. Bakın ne diyorum:
Bu Meclis, bütçesini çıkarmalı. Çıkarsın, ama, ondan
sonra -dört yıldır yapamadıklarınızı belki
ikinci defa yetki alırsanız yapma ihtimaline de kavuşursunuz-
gelin, milletten kaçmayın. Şu Cumhurbaşkanlığı
seçiminden evvel
Beceremezsiniz, keşke becerseniz de Anayasayı
değiştirseniz, bu Meclis değiştirebilse, şu
cumhurbaşkanını da halk seçse diyorum, ama onu yapamazsınız.
Çünkü o yürek yok, o yüreğin olmadığı ortaya
çıktı. O nitelik yok, o duruş yok, o vizyon yok, yok. Millet
bunun farkına vardı. Vazgeçin bu işlerden. Gelin -hiç
değilse şehitlerimizin yakınlarına, bir kanun
teklifi vermişiz, siz de şeysiniz- bari bunları çıkaralım.
Bırakın, o Avrupa Birliğinin
dayatmalarıyla bu ülke bir yere varmaz. Bu ülkede bugün halkın
yüzde 80i her şeyi verseniz dahi Avrupa Birliğine giremeyeceğinize
inanmış. Kıbrısı verirseniz ne olacak, daha çoğunu
isteyecekler, ekümenlik isteyecekler, soykırım isteyecekler.
Ama, bunları verdiğiniz zaman onlara karşı duracak
gücünüz de kalmayacak. Hiçbir şey vermeden dimdik durun ki, gireceksek
belki girelim, gireceksek belki girelim. Kıbrısı olmayan,
ekümenliği tanımış, Ermeni soykırımını
tanımış bir Türkiyeyi Avrupa Birliğine alırlar
mı sanıyorsunuz? Kolu kanadı kırılmış
Türkiyeyi, iddialarından vazgeçmiş bir Türkiyeyi ne yapsın
Avrupa Birliği?
FARUK ÇELİK (Bursa) Bir de
öneriyle ilgili bir şey söyleyin.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
Bütün bunlar olursa
İşte bu yasalar onları
getiriyor.
RECEP GARİP (Adana) Söyleyemez
ki!
FARUK ÇELİK (Bursa) Söyleyemezsin!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
Sayın Çelik, cemaat vakıfları ne yetiştirecek?
FARUK ÇELİK (Bursa) On dakika
bitti.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
Misyoner yetiştirecek değil mi? Bugün belki yok ama, bu misyonerlerin
amacı ne olacak?
FARUK ÇELİK (Bursa) Siz
çıkarttınız o kanunu.
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) Siz
çıkarttınız siz!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
Biz çıkarttık
Kim çıkarttı?
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) 3
Ağustos 2002de siz çıkarttınız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
Kim çıkarttı? Ben mi çıkarttım?
FARUK ÇELİK (Bursa) Senin
Anavatan Partin çıkarttı.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Haberi yok daha!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
Yanlış
Benden önce beni bağlamaz, yanlış her
zaman yanlıştır, babam da yapsa yanlış. Falan
çıkarttı diye onu savunmamı mı bekliyorsun? (AK
Parti sıralarından gürültüler)
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) 3
Ağustosta
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
Bir dakika
Yanlışı savunmamı mı bekliyorsun?
(AK Parti sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Ne
işin var ANAPta?
FARUK ÇELİK (Bursa) Bankaları
siz batırdınız, hazineyi siz soydurdunuz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
Sen de çıkarttın. Ben, yanlışı savunmuyorum.
Bakın, bana yanlışı kimse savundurtamaz, yanlış
yanlıştır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri, lütfen
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Mikrofon kapandı Süleyman Bey, mikrofon!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
Bakın, bu ülkenin Vakıflar Yasasına ihtiyacı
var, ama ekümenliği güçlendirecek
BAŞKAN Konuşmanızı
tamamlayın efendim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
misyonerliği güçlendirecek hükümlere ihtiyacı yok. Yasa
ihtiyacı var. Elbette vakıfları bir yasa altında
FARUK ÇELİK (Bursa) Bunun aksini
savunan var mı?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
düzenleyeceğiz, tanzim edeceğiz, ama, böyle değil.
Anavatanın yasalarında bu teklifler yok, yabancıların
gelip de Türkiyede istediği gibi vakıf kurup arazi
alıp istediği gibi ekümenliği hayata geçirecek
şeyler yok. Varsa -Parlamentoda tartışılmamış
o- Parlamentodan dönerdi, dönmeli. Hükûmetler teklif edebilir.
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Sarıbaş, kimlik sorunu yaşıyorsunuz, kimlik!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
Peki, bu Parlamento niye var arkadaşlar, bu Parlamento niye
var?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
müdahale etmeyelim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
Hükûmetin yaptığı yanlışları burada döndürmek
için var. Şimdi, bu yanlış, bunu döndürün. Ben, Vakıflar
Yasasına ihtiyaç yok demiyorum ki, ama, üç dört hükmü var ki, üç
dört maddesi var ki, yanlış oğlu yanlış, bunu
söylemeyelim mi yani? Efendim, falan da yapmıştı. Falan
da yanlış yapmışsa, o da yanlış
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Siz yapmışsınız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
söylemeyelim mi yani?
Ben de bunu söylüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Sarıbaş.
Lehte olmak üzere, Denizli Milletvekili
Sayın Ümmet Kandoğan.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Anavatan Grup önerisinin lehinde söz aldım.
Değerli milletvekilleri, biraz
önce, Anavatan Grup önerisinin aleyhinde konuşan AK Parti Milletvekilini
dinledik. Sayın Milletvekili diyor ki: Siz, bu grup önerileriyle
Meclisin çalışmasını engellemeye çalışıyorsunuz.
Maksadınız Meclisi çalıştırmamaktır.
ifadesini kullandı.
FARUK ÇELİK (Bursa) Anavatana
mı geçtin?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Dün de aynı ifadeleri kullanmışlardı, bugün de aynı
ifadeleri kullanıyorlar. Şimdi, Mecliste, siyasi parti
gruplarının sözlü sorular, Meclis araştırması,
Meclis soruşturması istemesi ne zamandan beri Meclisi kilitlemeye
matuf hareketler olarak değerlendiriliyor?! Ben, o milletvekilimize,
şu Anayasanın 87nci maddesini okudu mu, onu sormak istiyorum.
87nci maddesi milletvekillerinin görevlerinin neler olduğunu
söylüyor ve yine, Anayasanın 99uncu maddesi, 100üncü maddesi
Meclisin denetim konularıyla ilgili düzenlemeleri yapmış
ve yine, İç Tüzükün 96ncı ve 113üncü maddeleri arasındaki
bölüm de Meclisin denetim konularına nasıl ehemmiyet verdiğinin
bir göstergesidir. Şimdi, muhalefetin, Meclisin denetimiyle
ilgili yetkisini, Anayasadan ve İç Tüzükten kaynaklanan yetkisini
kullanmak üzere vermiş oldukları grup önerilerini, siz,
Meclisi kilitlemek olarak yorumlarsanız, hem Anayasayı
hem de İç Tüzükü okumadığınızın ve bilmediğinizin
bir işareti olarak değerlendirilir. Eğer, Meclisin çalışmamasını,
engellenmesi meselesini kastediyorsanız, bakın, bugün
saat 14.00te açılması lazımdı Meclisin. Niçin
açılmadı değerli milletvekilleri? Niçin, AK Partili
milletvekilleri, Meclisin açılması için Meclis salonunda
hazır bulunmadılar? Demin bir oylama yapıldı, 139
tane AK Parti milletvekili Mecliste hazır bulunmadığı
için, Meclis, çalışmalarına ara vermek mecburiyetinde
kaldı. Yani, önce kendinize bakacaksınız, önce kendinize
bakacaksınız. Meclisten çıkan kanunlar oldu mu, onlara
sahipleniyorsunuz. Dün de söyledim, yirmi beş yaşla ilgili
karar çıktı, bütün muhalefet destekledi, ama, bilboardlarda
AK Parti, reklamını yapıyor.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
Önergeyle ilgili
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Çıkan kanunları sahipleniyorsanız, Meclisin çalışmamasıyla
ilgili meselede de, öncelikle, bunun sorumluluğunun, vebalinin
sizin omuzlarınızın üzerinde olduğunu da unutmayacaksınız
değerli milletvekillerim.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
Dünkü konuşmalarınızı tekrar ediyorsunuz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Şimdi, bakın, sizin konuşmalarınızı ben
çıkartıyorum. Yani, sizin konuşmalarınızı
çıkartıyorum, karbon kopya koyun altına, bütün konuşmalarınız
aynı.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Dünkü
de aynı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Şimdi, Değerli Milletvekili, bakınız, benim 400e
yakın konuşmam var, tutanaklar orada. Sayın Bayram Bey,
Burdur Milletvekili, tutanaklar orada. Allah aşkına, varsa
Meclise bir katkın, gel şu kürsüye de, Burdurlular bir milletvekili
görsünler ya! (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Görsünler tabii ya! Nasıl bir milletvekili seçtiklerini bir
görsünler!
Şimdi, bakın, geçen dönem
rekor başka milletvekillerindeydi, kürsüde konuşan hatiplere
söz atma rekoru başka milletvekilinin; bu dönem onu, Burdur Milletvekili
olarak siz alacaksınız Bayram Bey, sakın kaçırmayın
o rekoru.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
bakınız, Anavatan Partisi bir Grup önerisi getiriyor, getirmiş
olduğu Grup önerisi son derece önemli. Niçin önemli? Çünkü, teklif
ettikleri kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bölünmez bütünlüğü
için malını, canını, her şeyini bu vatana feda
etmiş olan şehitlerimizle ve onların yakınlarıyla
ilgili bir düzenleme yapılmasını istiyorlar, bir kanun
teklifi vermişler, diyorlar ki: Bu Kanun Teklifini, gelin, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine alalım, bunu buradan geçirelim.
Ama, maalesef, öyle anlaşılıyor ki, bu kadar haklı
olunan bir konuda bile, İktidar Partisinin bu tutumunun anlaşılmaz
olduğu, kamuoyunun gözleri önünde.
Büyük vatan şairlerimizden
Mehmet Âkif ne diyordu:
Kim bu cennet vatanın uğruna
olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak
toprağı sıksın şüheda.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
Yanlış okudun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Ve
yine devam ediyor:
Bastığın yerleri
toprak diyerek geçme, tanı!
Düşün altında binlerce
kefensiz yatanı.
Ey şehit oğlu şehit,
isteme benden makber
Sana aguşunu açmış
duruyor Peygamber.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
Âkif öyle bir şiir yazmadı. Yanlış!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, şimdi, bu satırlar, bu mısralar Türk
halkının şehitliğe ne kadar önem verdiğinin
açık bir göstergesidir, açık bir göstergesidir. O nedenle,
bu vatan için kanlarını akıtmış, canlarını
vermiş olan insanlara, 22nci Dönem Parlamentosu olarak onlara
karşı bir borcumuzu gelin hep beraber yerine getirelim diyor
bir grup, bir öneri getiriyor, siz bu öneriyi Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışmasını engellemek için verilmiş
bir öneri olarak kabul ediyorsunuz. Vicdanınızın titremesi
lazım. Nasıl böyle bir sözü Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çatısı altında yapabiliyorsunuz?
Sizi 1915lere götürmek istiyorum,
Çanakkaleye. 250 bin şehit verdiğimiz Çanakkale savaşlarına
götürmek istiyorum, Anafartalara. Ne diyor cumhuriyetimizin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk? Orada diyor ki: Ben size taarruzu değil,
ölmeyi emrediyorum. Düşününüz değerli milletvekilleri,
siz siperdesiniz, Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk emir veriyor,
ölme emrini veriyor ve o siperdeki insanlar üç beş saniye sonra
en değerli varlıklarını, canlarını kaybedeceklerini
bile bile siperden ortaya atılıp düşmanın karşısında
bu devletin bağımsızlığının elde
edilmesi için canını veriyor. Ve biz ne yapıyoruz?
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
Şehitler üzerinden siyaset yapma, ayıp!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Biz ne yapıyoruz? 2006 Türkiye Büyük Millet Meclisinde şehitlerle
ilgili gelen bir öneriyi, Meclis çalışmalarını
engellemek olarak görüyoruz(!)
İSMAİL BİLEN (Manisa)
Demagoji yapma!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bakınız, son dönemde çok tehlikeli bir
gelişme var. Bakınız, geçmiş dönemden bugüne kadar
binlerce, yüz binlerce şehit verdik, ama, terör örgütüyle son yapılan
çatışmalarda hayatını kaybeden, şehit olanlarımızın
yakınları, son dönemde, dikkat edin, Hakkımızı
helal etmiyoruz diyorlar.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
Genel Başkanınıza söyle, siyaset yapmaya davet ediyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Onun için, değerli milletvekilleri, bakınız, bu kadar
hassas olan, bu kadar önemli olan, 70 milyon insanı ilgilendiren
bir konuda, gelin, duyarlı olalım.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
Sayın Ağara söyle
Genel Başkanına söyle, siyasete
davet ediyor.
BAŞKAN Sayın Bilen, lütfen
müdahale etmeyin.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Sayın
Bilen, Sayın Ağarın, bu memleket ve millet için yaptığı
hizmetlerin zekâtını size verse, şu Gruba ömür boyu yeter.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
İSMAİL BİLEN (Manisa)
Demagoji yapma!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Ömür boyu yeter size ya!.. Sadece zekâtını verse Sayın
Ağar, terörle yaptığı mücadelede, zekâtını
verse, siz o zekâtı ömür boyu kullanırsınız.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
Siyasete davet ediyor Genel Başkanın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Türkiyede terörle ilgili meselede söz söyleyecek tek insan varsa
Sayın Ağardır. Evet
(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Kandoğan,
siz konunuza dönün, lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Sizin
aranızda da var. Sizin aranızda da var. O dönemde, olağanüstü
bölgede görev verildiğinde görevden kaçan insan bugün sizin
aranızda. (AK Parti sıralarından gürültüler) Evet, sizin
aranızda. Göreve gitmeyip, korkudan o bölgeye gitmek istemeyen
milletvekili şimdi sizin aranızda. Önce ona sorun bu soruyu,
önce ondan bu hesabı sorun. Sonra, bakınız, Sayın
Ağarın, 1993 yılından 1996 yılına kadar terörle
nasıl mücadele yaptığını bütün Türkiye çok
iyi biliyor, bölücü terör örgütü elebaşısı da çok iyi
biliyor; çünkü, bölücü terör örgütü liderinin İmralıdaki
ifadelerine bakın, 1993te Sayın Ağarın Emniyet Genel
Müdürü olmasından sonra nasıl darbe yediklerini bölücü
terör örgütü lideri İmralıdaki ifadelerinde kayıt
altına aldırdı.
Değerli milletvekilleri,
onun için, siz geliniz, 2006 Meclisinde bu şehitlerimizin ruhunu
incitmeyecek
Onlar manen şu anda bizleri izliyor
Kuranın ifadesiyle Allah uğrunda öldürülenlere siz ölü
demeyiniz; onlar diridirler; ama, siz onları bilemezsiniz diyor
Kuranın ifadesiyle.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) Vay be,
hoca kesildin başımıza hoca!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Evet
Değerli milletvekilleri,
onun için, geliniz, Anavatan Partisinin vermiş olduğu bu
Grup önerisiyle ilgili olarak lehinde kullanacağımız
oylarla, en azından, şehitlerimize ve şehit ailelerimize
Türkiye Büyük Millet Meclisinin nasıl sahip çıktığını
gösterme günüdür bugün. Onun için, bir sınavdan geçiyorsunuz,
bütün vatandaşlarımız sizleri izliyor, bütün şehitlerimiz
manen sizleri izliyor, sizin parmaklarınızı gözetliyor.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
Hangi şehit aileleri, onları da açıklayın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
Önerinin aleyhinde Erzurum Milletvekili
Sayın Mücahit Daloğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
izin verirseniz, burada, bir şeye hep beraber karar verilse yerindedir.
Şehitlerimiz üzerinden, kimseyi itham etmiyorum, şahsım
da dahil... 1994 senesinde 3 kardeşini şehit vermiş bir
kardeşiniz olarak şu anda burada konuşuyorum. Ben kimsenin
şehit vermesini de arzu etmiyorum. Allah versin hiç kimse daha
vermesin; ama, lütfen, burada, şehitler üzerinden, duygusal ve
siyaset malzemesi yaparsak, şehitleri üzeriz. Özür diliyorum
ve istirham ediyorum, hiç kimse yapmasın; ama, onlarla ilgili
ve bütün gruplar canıgönülden katılır; çünkü, hepimizin
ruhu, gönlü birdir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Özlük haklarıyla ilgili olarak, onların özlük haklarını
düzeltmekle ilgili olarak ne yapsak azdır ve yapmalıyız,
hepimiz beraber yapalım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Haydi getirelim.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Haydi yapalım diyoruz.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
Bu konuda daha önce AK Parti Hükûmetinin çıkarmış olduğu
yasalarda
Şu anda, Anavatanın vermiş olduğu önergeye
bakıyorum, şehit vârislerine ve şehit yakınlarına
sağlanan ve mutlaka yeterli değil, dahası da sağlansın,
madde madde sayacak olursam, ölüm yardımı, harcırah,
nakdi tazminat, aylık bağlanması, emekli ikramiyesi,
tütün ve alkol ürünlerinin satış bedellerinden pay verilmesi,
öğrenim yardımı -ben, sadece başlıklarını
okuyorum, kıymetli vakitlerinizi almamak adına- kira yardımı,
kamu konutlarından yararlanma, toplu konuttan faizsiz yararlanma,
misafirhanelerden, yolculuklarda vesaire, bir dizi, burada, haklar
şehitler için ve şehit yakınlarımız için kanun
halinde çıkarılmıştır. Eksiklerimiz mutlaka
vardır; ama, Meclisin gündemini, belirlenmiş gündemi sabote
ederek, gündemin akışını değiştirerek ve
burada, yine üzülerek söylüyorum, sadece şiir okuyarak
şehitlerimize ve onların yakınlarına bir yardımımız
olmaz. Birbirimizi incitmeyelim. O şiirlere hürmet duyuyorum,
arkadaşımız okudu, hepimiz paylaşıyoruz;
ama, siyaset adına paylaşmayalım.
İki; bu vatan için mutlaka geçmişte
askerlerden, Emniyetten, sivilden, bütün milletimizin yapmış
olduğu hizmetleri de hepimiz hürmetle, saygıyla ve vefa
duygusuyla anmamız lazım. Ben senden çok yaptım, sen
benden az yaptın da herhalde bize yakışmaz. Görev verildiği
yerde herkes layığını yapmıştır, bundan
sonra da yaparız. Olayı bu mecrada götürürsek, kanaatimce,
daha faydalı olmuş oluruz. Kimse kimseden ben senden fazla
yaptım, sen kaçtın
Bunlar bize de Meclise de Türk milletine
de yakışmaz. Zira, Türk milleti derken hepimizi de kastediyoruz,
o zaman niye birbirimizi bu manada daha eksik bir hizmetle itham
edelim? Daha onore ederek
Eksiklerimiz varsa, zaten o eksikliği
yapan adam kendini burada bir gözden geçirir, o eksiğini inşallah
düzeltme fırsatı vermiş oluruz.
Değerli arkadaşlar, bankalarla
ilgili, gündemin dışında, Anavatan sözcüsü arkadaşımız
konuşurken bazı haksız ithamlarda bulundu, ona da cevap
vermek zorundayım.
Şimdi, 3 Ağustos 2002de
Türkiyede yamalı bohça halinde Anasol-D böyle örgüt adları
gibi, Anasol-C gibi bir sürü isimler altında hükûmetler kuruldu.
Yamalı bohça
Şimdi, bunlar zamanında, 3 Ağustos
2002de Vakıflar Kanununda vakıfların mal edinmesine
dair değişiklik yapıldı ve 161 azınlık vakfı
1.200 tane mal edindi. Şu anda yapılmak istenen değişiklik
sadece bunlarda hukuki problemler yaratan, yıllardır mahkemelerde
Bakın, çıkarmışım buradan, 20 metrekare
-İstanbul mahkemelerinden alınan- 18 metrekare dükkânlar,
mal edinmiş, orada ihtilaf var. İşte, bütün bunların
tamamı da vakıf olarak 28 adet, 124 parça da hazine mallarıdır.
Bu ihtilafın çözümlenmesi, Türk hukuk sisteminde bu kargaşanın
giderilmesi için yapılan bir düzenlemedir. Bütün bunlardan dolayı,
efendim, böyle, ekümeniklik, Ermeni soykırımı,
Kıbrıs gibi millî meseleleri, değerli dostum, buradan
ortaokul çocukları gibi
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
5inci maddeyi okudun mu beyim?
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
ağzınıza slogan edinerek
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
5inci maddeyi okudun mu?
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
içeriğini bilmeden
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Bilmeden konuşuyorsun.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
ekümenikliğin olsun, soykırımın olsun içeriğini
bilmeden, doldurmadan -hukuk alanında konuşabilirsiniz-
öyle sloganvari konuşmak size de yakışmaz, Partinize
de yakışmaz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Sen okudun mu 5inci maddeyi?
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
Dün diyenler beni bağlamaz dediğiniz partinin, lütfen,
bugün tüzel kişiliğini savunun, lütfen. Çünkü, bir politika
kuramadan buraya çıkıp konuşuyorsunuz, ama ondan sonra
beni bağlamaz diyorsunuz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Niye savunmuyorsun Refah Partisini?
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
Seni geçmişte bağlamayan bir icraat, bugün nasıl o
rozetin altında siyaset yapıyorsun? Kendini gözden geçir
o zaman.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Niye savunmuyorsun Refah Partisini? Boş konuşuyorsun,
tıngır boş.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı
geçen gün bunu en net şekilde, en mert şekilde cevabını
televizyonlarda verdi: Biz, Türk milleti için AB standartlarını,
AB bile olmaz, bu yüksek hukuk standartlarını biz Türk milleti
layık olduğu için yapıyoruz, Kopenhag Kriterinin
adını Ankara Kriteri koyarım, Maastricht Kriterinin
adını İstanbul Kriteri koyar yürürüm, diye. Bundan
mertçe kim söyleyebilir? Söyledi ve biz bunu böyle yapıyoruz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Sadece söylüyorsunuz
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
Efendim, cevap verilmedi ABnin dayatmalarına
Ya, bu dayatmaysa,
AB dayatabilir. İşte, bir Başbakan bunu en net başka
nasıl verilebilir Süleyman Bey? Sen ver bakayım. En net
şekilde böyle bir cevap veriyor
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Buldunuz Fransız şirketlerini değil mi?
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
hâlâ beğenmiyorsun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Niye kovmadınız?
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
Biz buradan Türk milletine sesleniyoruz, biz, ABnin dayatmalarına
hiç boyun eğmeyen tek grup AK Parti Grubudur, Türk milletidir,
Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Boyun eğmeyiz, eğdirtmeyiz
milletimizi. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Göreceğiz, göreceğiz
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
Elbette ki, madem
Yıllardır -samimi olun- Avrupa standartları,
Batı standartları diyorsunuz
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Mandacılar da öyle diyordu, İstanbula gemi getirmeyeceğiz
diyordu.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
ama, bunu gerçekleştiren Hükûmetin ayağına çelme takıyorsunuz,
ondan sonra da burada ulusalcılık yaparak
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Bu, mandacı zihniyet.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
Herkes ulusunu, milletini sever. Lütfen, demagojiye girmeyin.
Efendim, holdinglerle ilgili
Bu
holdingler dün kurulmadı Süleyman Bey.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Tamam.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
Bugün, mesela, bir arkadaşımız bir istihdam yaratıyor
Antalyada, Erzurumda. Hakikaten, gidip, mutlu oluyoruz, adamın
fabrikasının açılışını yapıyoruz.
Eğer, yarın, ne bilelim, yolsuzluk yapacaksa
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
O zaman düzenleme yapın, düzenleme.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
yapacaksa ne olur? Ya, biz mahcup
Ulan, Allah kahretsin dersin, mahkemeye
verirsin tabii ki.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Tamam, düzenleme yapın.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
Onun için, geçmişteki falan fotoğraf, filan fotoğraf
Sayın Bakanım arz etti, cenazedeki bir fotoğraftan dolayı
-ayıptır, bizim törelerimize yakışmaz- insanı
itham etmek
Ancak, şu anda buradan ben de bir milletvekili olarak
sesleniyorum, cumhuriyetin savcıları, hakikaten, eyleme
geçsinler. Benim şehrim fukara bir şehir. İhlas Holding
yarım milyar dolar hortumladı bu şehrin zavallı insanlarından.
Elbette, ben de savcıları şu anda görev başına
davet ediyorum. Ama, bunu savcılar yapar, Hükûmet yapmaz, bakan
yapmaz, biz yapamayız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Hükûmet etme de bürokratlar yapsın! Sizin ne işiniz var o zaman?!
Ne gerek var?!
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
Ha, yasalarda eksiklik varsa, onu ben teklif ediyorum, o eksik yasaları
hep birlikte tamamlayalım, bu hortumcuların üzerine gidelim.
Bakın arkadaşlar, hortumcuların
üzerine, şu kadarını
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Şu söylediklerinin bir tanesi bile doğru değil.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
Hüseyin Bey, birlikte sonra konuşalım. Oradan laf atmak
O üslubunuzu beğenmiyorum, lütfen
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Ben senin konuşma üslubunu beğenmiyorum. Doğru söylemiyorsun.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
Hortumlar üzerine
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Senin de menfaatin var mı bu işte?
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
Bu Hükûmet geldiğinde -değerli arkadaşlar, belgelerde
sabit- bilinen 50 milyar dolar hortum yapılmıştı,
bilinmeyen belki 100 milyar dolar.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) Hep sizin
adamlar.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
Bu Hükûmet, en acil bir şekilde, yasayı değiştirdi.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Bunun da yasasını değiştirin, olsun bitsin.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
12 milyar doları -bunu siz de biliyorsunuz- hazineye irat kaydetti.
10 milyar dolar da, şu anda, taksitlendirdi, para alınıyor.
Acıdır ama ben itiraf edeyim, belki birkaç milyar dolar da
alınamayacak. Çünkü, bunu çaldırtan hükûmetler döneminde,
bunu çalanlarla beraber kılıf hazırlanmış.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
İşte bu çalanlar da sizin içinizde.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
AK Parti son anda yetişti, 20 milyar doları aldı, milletimizin
hazinesine irat kaydetti. Yalansa lütfen de ki, bu rakam yalan, ben
özür dilerim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
O zaman bunun da düzenlemesini yapın.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
Ama bunu sen de biliyorsun. Hortumculuk budur, devlet eliyle,
hükûmet eliyle birilerine peşkeş çekmektir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Aynen,
yaptığınız o!
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
Hayır
Bizden evvel yapılanların da, bugün bizim
Hükûmetimiz iş başında, üzerine gidiyor, en acil şekilde
de gidecektir. Bugün hortum yapanları da devletin savcıları
mutlaka soruşturacaktır.
ATİLA EMEK (Antalya) Mercümek
kim, Mercümek?
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
Biz de, Hükûmet ve Meclis olarak, destek vereceğiz.
Onun için, hortumculuk konusunda
en son konuşacak olan Anavatan Partisi, burada çok, böyle,
pişkin konuşuyorlar, bunu da yadırgıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) Mercümek
kim, Mercümek?..
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Hortumun büyüğü sizin cebinizde.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Daloğlu.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Sayın Başkan, Anavatan Partisini hortumculukla suçladı
efendim; sataşma var, cevap vermem lazım.
BAŞKAN Öyle bir suçlama yapmadı
efendim, öyle bir suçlaması yok.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Yapmadı mı Sayın Başkan? Sana göstereceğim tutanaklardan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Bu kadar taraflı, bu kadar yanlı bir Başkan, bu kadar iradesini
kötüye kullanan bir Başkan yok.
BAŞKAN
Anavatan Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş önergesini
oylarınıza sunuyorum
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Getirttireceğim şimdi, var mı yok mu o beyan, sizin önünüze
koyacağım.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Karar yeter sayısının aranmasını istiyorum.
BAŞKAN Kabul edilmemiştir
efendim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Yeter Sayın Başkan, yeter!.. Yeter artık ya!
BAŞKAN Süleyman Bey, lütfen,
yapmayın bunu.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Duymamışsın! Bırak Allah aşkına ya!
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
2.-
(10/331) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmesinin görüşme gününe ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun,
01.11.2006 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında,
siyasi parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Ali
Topuz
İstanbul
Milletvekili
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler Kısmının 267 nci sırasında
yer alan (10/331) Esas Numaralı Meclis Araştırma Önergesinin
görüşmesinin, Genel Kurulun; 01.11.2006 Çarşamba Günlü (Bugün)
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
(CHP sıralarından
koş, koş sesleri)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Sayın Başkan, Divanı tehdit ediyor.
ATİLA EMEK (Antalya) Ne oluyor
ya, Kâtip Üyeye baskı mı var?
BAŞKAN Sayın Bilen, lütfen
Yaptığınız çok yanlış ikinizin de; Başkanlık
Divanına müdahale edemezsiniz.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
Hayır, etmedik.
BAŞKAN Varsa talebiniz, yazılı
bildirirsiniz. Lütfen, yerinize oturun.
Görevini yapıyor Başkanlık
Divanı. Bir haksızlık varsa, lütfen, bana bildirin.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Sayın Başkan, bildiriyorum, o ne geziyor, ne işi var
orada?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Eli cebinde
orada milleti rahatsız ediyor.
BAŞKAN Öneri lehinde,
İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kemal Kumkumoğlu.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
önce, sanıyorum Meclisimizin çalışma biçimine
ilişkin burada bütün arkadaşlarımızı rahatsız
eden bir konuya değinmek durumundayım.
Değerli arkadaşlarım,
Mecliste çok önemli saydığımız, Türkiye siyasetinin
en temel problemlerinden birini oluşturduğunu düşündüğümüz,
son günlerde basında bir bakanı da içine alabilecek biçimde
çok kapsamlı değerlendirmelerin Ana Muhalefet Partisi
sözcülerinin ısrarla üzerine gittiği bir konuyla ilgili
olarak Meclis araştırma komisyonu kurulmasına dönük
bir talebimiz var. Talep Danışma Kurulunda reddediliyor.
Burada, talebin, Meclisin İç Tüzükünün bize vermiş olduğu
bir hak nedeniyle Meclis gündemine getirilmesine dönük, alınmasına
dönük bir başvurumuz, eğer, oradaki grup temsilcisi arkadaşımız
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun üyelerinin vermiş olduğu
bu Meclis araştırmasıyla ilgili, koşarak, ilk önce
isimleri Divana veremezse, Cumhuriyet Halk Partisinin sözcüleri
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu bu Meclis
araştırma komisyonuyla ilgili olarak konuşma hakkına
sahip olamayacak.
Değerli arkadaşlarım
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu)
İç Tüzük değişmeli.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
Yani, İç Tüzük değişmeli diye bir şey yok değerli
arkadaşlarım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Aleyhte
veriyoruz, aleyhte.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
Yaşamda her şeyi yazdığı için mi siz
Yaşamda
her şey yazılı olduğu için mi uygulanır? Yaşamda
yazılı olmadan bizim kendimizi uymak zorunda hissettiğimiz,
evet bu böyle olmalıdır diye düşünerek kabul ettiğimiz,
onun gereklerini yerine getirdiğimiz kurallarımız
yok mudur? Yani, şu Meclis, şu araştırma önergesiyle
ilgili olarak, böyle bir komisyonun oluşturulmasıyla ilgili
olarak verilmiş olan bu önergeyle ilgili şu gündemde,
şu Meclis gündeminde Cumhuriyet Halk Partili bir sözcünün, Cumhuriyet
Halk Partisi temsilcisinin, önce, koşup Divana dilekçesini
veremediği için konuşamıyor olmasını, efendim,
İç Tüzük böyle uygun görüyor, bizim arkadaşımız
daha hızlı davrandı, bizim arkadaşımız
100 metre koşucusudur, o önce verdi, o zaman siz konuşmayın
diyerek reddedebilir misiniz? Sayın başkan vekilleri,
böyle bir şey var mı? Sayın Divan, böyle bir şey var
mı? Bunu lütfen düzeltin. Birileri Meclisin çalışmalarını
engellemeye, sabote etmeye çalışıyor. Tam tersine,
birileri, burada, muhalefetin muhalefet yapma sorumluluğunu,
hakkını elinden alabilmek için âdeta Divana baskı kuruyor,
bütün Meclisin önünde, bütün Meclisin önünde.
RECEP GARİP (Adana) Gündeme
geçelim, gündeme. İki gündür gündeme geçemedik. Gündeme geçirtmiyorsunuz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
Elbette, bu, gündemin ister istemez önüne geçer.
Gündemi sana göre belirleyecek
değiliz.
Değerli arkadaşlarım,
bu çirkin davranışlar, Meclisi de, Meclisin saygınlığını
da, sadece Meclisteki üyelerin nezdinde değil, bu Meclisi saygın
bir kurum olarak görmek isteyen bütün Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının
nezdinde küçümseten, aşağılatan davranışlardır.
Ben, şiddetle, hızla, bu tür olumsuz davranışlardan,
sırf böyle bir boşluk bulundu diye İç Tüzükte o boşluktan
yararlanarak Meclisin itibarını zedeleyecek bu davranışlardan
bir an önce kaçınılması gerektiğini ve bu sorumluluğun
esas itibarıyla, Meclisi çalıştırma sorumluluğunu
birinci derecede üstlenmesi gereken İktidar Partisinin, çoğunluk
partisinin üyelerine ve yöneticilerine ait olduğunu buradan
bir milletvekili olarak, üzülerek ifade etmek durumundayım.
Değerli arkadaşlarım,
bir yıl önce bir araştırma komisyonu kurulması
için bir talepte bulunduk. Araştırmamızın konusu,
araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin talebimizin
konusu, başlıklarıyla okuyorum:
O günlerde Edirnede gümrük kapısında
olağanüstü olumsuzluklar yaşanmıştı -hatırlamaya
çalışalım- onlarla ilgili araştırmaların
yapılabilmesi.
Türkiyede miktarları 25 milyar
doları aştığı ifade edilen içki, sigara, petrol
ürünleri kaçakçılığı vesaireyle ilgili bir
araştırmanın yapılabilmesi.
Kaçakçılık malı ürünlerin
Türkiyeye giriş değerlerinin düşük tutularak çok olağanüstü
düzeylerde vergi kayıplarının ortaya çıkıyor
olması.
Hatırlamaya çalışalım,
20 milyon civarında cep telefonunun Türkiyeye kaçak girmiş
olduğunun fiilen devlet yetkilileri tarafından tespit
edilmiş olması, bütün bu kaçakçılıkların üzerine,
ayrıca, Türkiyede, Türkiyenin bir geçiş güzergâhı olması
nedeniyle, olağanüstü boyutlara tırmanmış olan
insan kaçakçılığıyla ilgili araştırmaların
yapılıyor olabilmesi veya yapılabilmesi adına
bir araştırma komisyonunun kurulabilmesi için bir öneride
bulunmuştum. Cumhuriyet Halk Partisi bu önerimizi Meclis Danışma
Kurulunun gündemine getirdi, ama Danışma Kurulu, maalesef,
böyle bir konunun gündeme alınması noktasında İktidar
Partisinin tavrıyla olumlu bir davranışın içerisine
girmedi. Şimdi biz bunu doğrudan Meclisin gündemine getirerek,
Meclisin iradesiyle bunu becerebilmeyi düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, Meclis, bu konuda, aslında, bir araştırma komisyonu,
kısmen, bunların bir kısmını içine alan bir
araştırma komisyonu kurarken, ön sözünde, daha doğrusu
gerekçesinde, Hükûmetin bu gerekçelere katılış biçimini
Hükûmet nasıl izah ediyor: Çeşitli zamanlarda verilen yolsuzluk
iddialarına ait yazılı-sözlü sorular, Meclis araştırmaları,
genel görüşme önergeleri ve gensorular, Meclis çoğunluğunu
elinde bulunduran hükûmet gruplarınca ya reddedilmiş ya da
hiç dikkate alınmamıştır. Bu da Meclisin halkın
gözündeki itibarını kaybetmesinde en büyük neden olmuştur.
Bizce, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu dönemde tarihî bir görev üstlenmelidir.
Bugüne kadar kamuoyunun gündemine gelen- gelmeyen tüm yolsuzluk
olayları, bunların nedenleri, yolsuzluğa bulaşmış
tüm kurum, kuruluş ve kişiler araştırılmalıdır.
Halkın, sivil toplum örgütlerinin de bilgilerine başvurularak
yapılacak olan bu geniş çaplı çalışma, kanaatimizce,
kurum ve kuruluşlara cesaret verecek, Parlamentonun, devletin
ve halkın gözünde güvenini ve itibarını kazanmasını
sağlayacaktır. Parlamentonun itibarı, yolsuzluklar
konusunda göstereceğimiz hassasiyet ve duyarlılığa
bağlıdır. Bu ülkede kim yolsuzluğun üzerine gitmek
istiyorsa, elinde yetki varsa, imkânı varsa, bilgi varsa ve geçtiğimiz
dönemde de biz bu işleri yapacaktık, ama siyaset bu
işi tıkadı, siyaset bu işi engelledi diyorsa, bilsinler
ki, en rahat çalışma yapacakları dönem bu dönemdir. Bu
Parlamentonun çatısı altında hiç kimse yolsuzluğa,
haksızlığa, hukuksuzluğa asla müsaade etmez, etmeyecektir
ve bu Parlamento bunun öncülüğünü yapacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
bunlar fi tarihindeki Mecliste yazılmış ifadeler değil,
Meclisin tutanaklarına bunlar fi tarihinde geçmemişler,
Meclisin tutanaklarına bu dönemde ve bu Hükûmetin yetkilileri
tarafından geçirilmiş bu tutanaklar.
Peki, siz son günlerde hiç gazetelerle
ilgili misiniz? Hiç gazetelerde yazılanlarla ilgili misiniz?
Efendim, onlar bit pazarından alınmış ifadelermiş!
Yani, bir bakan kendisiyle, en yakın bürokratlarıyla ilgili
olarak, kendi denetim elemanlarının, devletin en yüksek denetim
mekanizmalarının elemanlarının tutmuş olduğu
raporlarla ilgili olarak, çıkıp, kamuoyuna evet, bu denetim
elemanlarının tutmuş olduğu raporlar doğrudur,
ben bunları yaptım, ben rüşvet aldım, benim en yüksek
düzeydeki çalışanlarım rüşvet aldı, ben bunu
kabul ediyorum mu diyecek? Elbette reddedecek bunu, elbette inkâr
edecek bunu.
Peki, yani, bu kabul edildikten
sonra, zaten, konuyla ilgili Meclisin bir araştırma yapmasının
bir mantığı yoktur. Doğrudan o istifa eder, savcılar
da görevlerini yerine getirirler. Meclis ne için araştırma
komisyonları kurar? Yani, şu ifadelerle, şu ifadeleri
kullanan bir hükûmet anlayışıyla, bugün kamuoyuna yansıyan,
bu Hükûmetin en azından bir Bakanının ve o Bakanlıkta
yaşananlarla ilgili olarak kamuoyuna basının yansıttıklarını
nasıl bir araya getirebiliyorsunuz? Bunları söyleyen bir
iktidar anlayışının böyle bir komisyon oluşturulması
talebini reddetmesinin mantığını siz kendinize
nasıl izah ediyorsunuz? Biraz sonra buraya bu önergenin aleyhinde
konuşmak üzere İktidar Partisi adına gelecek olan arkadaşım
eğer bunu bir engelleme unsuru olarak görmeyecekse, böyle bir
önergeye, bunları söylemiş bir Hükûmetin veya bir Partinin
mensubu bir milletvekili olarak nasıl cevap verecek?
Değerli arkadaşlarım,
bu ülkede, petrolde, şekerde, içkide, elektronik eşyada,
cep telefonunda, insan kaçakçılığında, LPGde, bakanlardan
bürokratlara, bürokratlardan iş adamlarına kadar çok geniş
bir iş birliği çerçevesinde, ülkenin kaynaklarının
dünden daha yoğun bir biçimde hortumlandığı anlayışı
yaklaşımıyla ilgili olarak Muhalefet Partisinin ve
toplumun belli kesimlerinin kanaati var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
Sayın Başkanım, birkaç dakika rica edeceğim, çünkü
konuşmamın bir kısmını başka türlü harcadım.
BAŞKAN Bir dakika veriyorum.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
İlla buna sizin inanıyor olmanız gerekmez. Yani, bir
araştırma komisyonunun oluşturulabilmesi için
İktidar Partisinin kendi bakanıyla ilgili birçok olumsuzluğun
gündemde olduğu, kendi bakanıyla ilgili olarak 1 milyon
dolarlık bir rüşvetin alındığının bir
ihbarcı tarafından, ismi bilinen bir kişi tarafından
devletin yetkililerine bildirildiği bir noktada İktidar
Partisi, elbette bunun böyle oluyor olmasını böyle olmuş
olmasını, kendi siyasi geleceği açısından
istemiyor olabilir, ama, her şey sizin istediğinize
bağlı değildir. Eğer sizin istediğiniz konuda
Meclis araştırması için komisyon kurulup, istemediğiniz
konularda kurulamayacaksa bu demektir ki sizi şu veya bu
şekilde etkileyebilecek hiçbir konuda Meclis araştırması
veya böyle bir komisyon kurulamaz, dolayısıyla şu söylediklerinizin
hepsi havada kalır.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bu konular Meclisin gündemine yeni gelmiyor. Plan ve Bütçe
Komisyonunda benim yaptığım bir konuşmayla ilgili
olarak İçişleri Bakanlığımızın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
Bir dakika daha rica edeceğim.
BAŞKAN Efendim, konuşmacı
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
Bir dakika Sayın Başkan,
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Türkiyede, Hükûmetin kendi yetkilileri,
2,5 milyon tonun üzerinde kaçak akaryakıt, daha doğrusu
akaryakıt kaçakçılığından bahsediyor. Sanayi
Bakanı 1 milyon ton şeker kaçakçılığından
bahsediyor, Maliye Bakanı içki ve sigarada 1,5 milyar dolarlık
bir rakamdan bahsediyor, Ulaştırma Bakanı 20 milyon kaçak
cep telefonunun ülkeye girdiğini söylüyor. 40 bin kaçak
işçinin Ermenistandan Türkiyeye gelerek Türkiyede çalıştığını,
bir başka konuyla ilgili olarak bir şekilde kabul etmiş
oluyorsunuz.
Şimdi, İçişleri Bakanı
böyle bir tartışmayla ilgili olarak cevap veriyor, bana diyor
ki: Türkiyede bir yıl içerisinde 1.200 ton kaçak akaryakıt
ele geçirilmiştir.
Değerli arkadaşlar, bu
soruya şimdi burada cevap verecek bir bakan yok, ama milyonlarca
ton kaçak akaryakıtın ülke içinde dolaştığının
bakanlar tarafından ifade edildiği bir ülkede bir
İçişleri Bakanının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
bu işten sorumlu olan bir bakanın 1.200 ton kaçak akaryakıtı
bir milletvekiline cevap olarak vermesi, o Bakan için bir utanç vesilesidir,
aynı zamanda, bence, bir istifa gerekçesi olmalıdır.
Şimdi, evet, maalesef, bunları
sözlü söylemek durumundayım.
BAŞKAN Sayın Kumkumoğlu,
teşekkür ediyorum.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
Peki. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte söz isteği
var: Manisa Milletvekili Sayın İsmail Bilen. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) Sayın
Bilen, Sümerbankın arazisini de anlat.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
Sayın Meral, benim çocuklarım hiç olmadı, çocuklarım
da hiçbir bankadan kredi almadı ve ben de hiçbir ihaleye aracılık
yapmadım. Bilgilerinize sunuyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
Kredi alan da şerefsizdir, iftira eden de şerefsizdir.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Aynen öyle. Bana da iftira eden
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
Kredi alan da şerefsizdir, iftira eden de şerefsizdir!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Aynen bana da iftirada, Sümerbankla ilgili isnatta ve haksız
iftirada bulunan da şerefsizdir. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
Kredi alan da şerefsizdir, söyleyen de şerefsizdir!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grup önerisi
üzerine söz almış bulunmaktayım; yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Meral bunu âdet haline
getirmiş. Hiçbir sataşmam da olmadığı halde
Sümerbankla ilgili bir isnatta, bir iftirada bulunmuştur.
Onun için bu cevabı vermek durumunda kaldım, özür diliyorum.
Meclisin mehabetine yakışmadığını da
düşünüyorum.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
Asıl size yakışan
Millete hitap ediyorsunuz, yakışmadı
o söz.
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ)
Çok çirkin bir söz oldu.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Ben kendisine herhangi bir şey söylemedim. Benim bir çocuğum
olmadı, devletle iş yapmadı, bankayla kredi
alışverişi yapmadı, hakkımda herhangi bir tahkikat
yapılmadı, dedim ben, kimseye bir isnatta bulunmadım.
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ)
Meclis kürsüsünden kimseyi şerefsizlikle itham edemezsiniz.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Sümerbankla ilgili de, Sümer Holdingle ilgili de herhangi bir dahlim,
herhangi bir katkım yoktur dedim.
Evet, konuya dönecek olursak, Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; gerek Cumhuriyet
Halk Partisi gerekse Anavatan Partisi, zaman zaman, bizim getirdiğimiz
Danışma Kurulu önerileriyle, gündemde yaptığımız
değişikliklerle ilgili zaman zaman bizi itham ettiler.
Değerli milletvekillerinin konudan haberdar olmadıklarını,
konuya hazırlıklı gelmediklerini ve bunun milletvekilleri
için en tabii hak olduğunu, bu tabii haklarını kullanmalarını
engellediğimizi söylediler. Sayın Anadol da tasdik ediyor
beni tahmin ediyorum başıyla.
Sayın Başkanım, bu
belki haklı bir itirazdı. Şimdi, zaman zaman dediğim
uygulamalar, maalesef, özellikle Ana Muhalefet Partisi ve Anavatan
Partisi tarafından, zaman zaman, artık gelenek haline dönüştürüldü,
Grup önerileriyle, Danışma Kurulu önerileriyle Meclisin
önüne yeni yeni gündemler, yeni yeni konular getirildi. Bu konuların
içerisinde, milletvekillerinin daha önce takip etmedikleri ve
herhangi bir bilgilerinin olmadığı, herhangi bir hazırlıklarının
olmadığı konular getiriliyor. Bu bir çelişkidir
diye düşünüyorum. Bunun da, dün de söylediğim gibi, bugün
de tekrar edeceğim gibi, Meclisin çalışmasını
bloke etmek adına yapıldığını düşünüyorum.
Bugün Meclis ikibuçukta çalışmalarına başladı,
14.30da, şu anda 16.30.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Neden?..
Siz gelmediğiniz için.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
14.30da açıldı Sayın Başkanım.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
14.00te gelmeyen kim?
İSMAİL BİLEN (Devamla)
16.30 olmasına hatta 16.30u geçmesine rağmen, Meclis hâlâ
ana gündemine geçmedi. Ana gündem Salı günü belirlendi, hangi
konuların konuşulacağı Meclisimizin kararıyla
subuta erdi ve dolayısıyla bu gündemle bu haftayı tamamlamayı
hedeflemiştik, planlamıştık. Ancak, bu çalışmaları,
inanıyorum ki, belki de iyi niyetle -öyle olduğunu zannediyorum,
öyle olmasını umut ediyorum, öyle olmasını düşünüyorum-
değişik konularla, Meclisin gündemini farklı konularla
belki yumuşatmayı, belki de çok zaruri de olmasa yeni konularla
Meclisin gündemini yumuşatmayı hedeflediniz, ancak, bu,
milletvekillerine sizin itirazınız olan saygısızlığın
veya yanlış tutumun bir başka göstergesi oluyor, bu kendi
kendinizle çelişki oluyor. Dolayısıyla, bu davranışlarınızdan
bundan sonra, en azından, inanıyorum ki vazgeçeceksiniz.
Önümüzdeki gündemi bitirdikten
sonra, bu tür konular elbette ki gündeme gelirse bu gündemi de değerlendiririz,
bunlara da katkı sunmaya hazırız. Ancak, sanki, gümrüklerde
yeni başlayan, yeni başlamış gibi olan bir hadise
cereyan ediyormuş gibi, hiç kimsenin daha dün şahit olmadığı
yeni olaylar yaşanıyormuş gibi birtakım konularla
ilgili gerek Bakanlık gerekse Grubumuz itham edilmeye çalışılıyor.
Bakın
HALUK KOÇ (Samsun) Birtakım
konular dediğin hırsızlık, yolsuzluk
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Tekrar eder misiniz?
HALUK KOÇ (Samsun) Birtakım
konular dediğin hırsızlık, yolsuzluk
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Evet, o hırsızlık ve yolsuzluklar, bakın, zamanımızda
nasıl azalmış, Sayın Başkanım, Sayın
Koç. (CHP sıralarından Aa sesleri)
Resmî rakamlardan veriyorum: 2004-2005
yılı aylık karşılaştırmalı yakalama
istatistikleri
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Rakamları değil, gerçekleri söyle.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) Damarlarınıza
kadar girmiş
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Bankalar
gitti, YİMPAŞlar soyuldu
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
İstatistik Kurumunun rakamlarına
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
izin verirseniz Hatip konuşsun. Hatip konuşsun, söyleyeceğiniz
bir şey varsa sözcünüz söyler.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
2004-2005 yıllarında yüzde 38 azalma gerçekleşmiş
İktidarımız döneminde, bu kaçakçılıkla
Evet, gümrüklerde.
Yine, İktidarımız
döneminde, gümrük kapılarında yaşanan yolsuzluklarla,
haksızlıklarla ilgili tahkikat sürdürülmüş, soruşturma
başlatılmış ve bununla ilgili Edirne 1.
Ağır Ceza Mahkemesinin de kararıyla, 24/5/2006 gün ve
2006/111 esas 2006/198 karar sayılı mahkeme ilamıyla,
rüşvet ve irtikâp suçu işlemek için örgüt kurmak, zincirleme
olarak irtikâp suçu işlemek suçundan ilgili tüm personelin, sadece
1 personel hariç, sekiz yıl dokuz ay arasında cezalandırılması
sağlanmış ve bu karar Yargıtayda kesinleşme
aşamasında.
Yine, bu personelin, suça karışmamış
olsa bile, bu kurumlarda çalışan personelin yaklaşık
tamamının, yine, Bakanlık oluruyla yerlerinin değiştirilmesi
sağlanmış.
Hâlâ, bütün bunlara rağmen,
gümrük kapılarında yanlışlar, suiistimaller olmuyor
mudur? Elbette ki oluyordur. Ancak, bu da bir tedbirdir ve Hükûmetimiz,
ilgili Bakanlığımız da gereğini yapmıştır.
Sayın Bakanla ilgili konulara
çok fazla girmek istemiyorum. Zannediyorum kendisi gelecekti
-belki de geldi, bilmiyorum- buraya yetiştiğinde de kendisiyle
ilgili, iddialarla ilgili bilgiler de sunacak.
Yine Sayın Bakanla ilgili ve
Bakanlıkla ilgili birtakım iddialar, yanlış isimle
Böyle bir ismi zikretmek istemiyorum. Böyle bir isme gerek savcılık
gerekse Bakanlık Teftiş Heyeti, maalesef, ulaşamamış.
Ancak, burada verilen birtakım
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Aziz
Eren, onu diyorsun.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Aziz Eren, evet.
Kendisine ulaşılamamış.
Siz söylediğiniz için söylüyorum. Böyle birisi de varsa,
çıkarsa, bu iddialarının arkasında olduğunu,
delillendirdiğini, ispat ettiğini söylerse onun da gereğini
yaparız. Ancak, hepiniz de, hepimiz de biliriz ki, yargıya
intikal etmiş konularda -daha önceki konuşmasında
Sayın Bakanımız da söylemişti- bir hükûmetin,
hükûmet üyesi bir bakanın yargıya müdahale etmesi söz konusu
olamaz, yargıya müdahalede bulunması söz konusu olamaz.
Bu, geçmişte de olmadı. Ancak, bunun üzerinden, böyle bir
zan ile
ATİLLA KART (Konya) Yargıya
intikal ettirmiyorsunuz ki.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Şüyuu vukuundan beterdir derler. Böyle bir zan ile
ATİLLA KART (Konya) Yargıya
intikal ettirmiyorsunuz ki.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ah
bir yargıya intikal etse ah! Etmiyor ki!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Savcılığa intikal ettirilmiş.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen dinleyelim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Şimdi söyleyeceğim.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Sayın Anadol, savcılığa intikal ettirilmiş
ve müfettişler tarafından da tahkikatı yapılıyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Savcı el koydu, ettirilmedi.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Savcıların görevidir zaten el koymak, savcıya intikal
ettirilmesine de gerek yoktur.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Hayır,
hayır!..
ATİLA EMEK (Antalya) Önünü
kestiniz.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Bir suistimal varsa, ben hukukçuyum, bir suç varsa, ona resen kendiliğinden
müdahale etmek görevidir savcıların.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Bakan izin vermiyor.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Adalet
bakanından hükûmet sözcüsü olunca böyle olur.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Yani, savcılar bu görevlerini yaptı diye
BAŞKAN Sayın Bilen, siz
Genel Kurula hitap edin. Bakın, karşılıklı oluyor
konuşmalar. Siz, Genel Kurula bilginizi aktarın.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Sözcü, hangi ülkede adalet bakanı hükûmet sözcüsü var, hangi ülkede?!
BAŞKAN Sayın Kılıç,
lütfen
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Bir tane
örnek verebilir misin? Hangi ülkede adalet bakanı hükûmet sözcülüğü
yapıyor?!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Bu, bakın, Kabinenin bir üyesidir.
BAŞKAN Sayın Kılıç,
siz de bir hukukçusunuz, karşılıklı konuşmayalım.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bugüne kadar, Hükûmetimiz birçok yolsuzlukla
mücadele ettiği gibi bundan sonra da edecektir.
HASAN ÖREN (Manisa) Aman yolsuzluk
deme, aman!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Evet, yolsuzlukla mücadele ettiğimiz gibi
HASAN ÖREN (Manisa) Ah mücadele
etseniz de görsek!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Bakın, Hasan Bey, Köprübaşındaki
HASAN ÖREN (Manisa) Manisayla
ilgili yolsuzluğu konuşma!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
yol ihalesini iyi takip edin. 1 trilyon 800 milyara ihaleye çıkarılan,
1 trilyon 300 milyara ihale edilip ancak bir yıl içerisinde yaklaşık
7 trilyon lira para ödenen yolu biz durdurduk.
HASAN ÖREN (Manisa) Sen Sümerbanktan
bahset, Sümerbanktan.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
O yolu, Köy Hizmetleri, Karayollarıyla biz, daha ucuza, daha
kalitelisini imal ettik.
HASAN ÖREN (Manisa) Sümerbanktan
bahset! Yolu bırak, sen Sümerbanktan bahset!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Evet, bütün Manisalılar da
BAŞKAN Sayın Ören, lütfen
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Bütün Manisalılar da bunu bilir.
BAŞKAN Siz Genel Kurula hitap
edin efendim, siz Genel Kurula
HASAN ÖREN (Manisa) 3 trilyona
alıp da 60 trilyona satmak var mı? Nerede var?..
İSMAİL BİLEN (Devamla)
O ihaleyi ben yapmadım.
HASAN ÖREN (Manisa) Kim yaptı?
İSMAİL BİLEN (Devamla)
O ihaleyi ben yapmadım. O ihaleyi
HASAN ÖREN (Manisa) Senin belediye
başkanın içinde
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Senin belediye başkan adayın da onun içerisinde
BAŞKAN Sayın Bilen, lütfen
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Evet
HASAN ÖREN (Manisa) Hayır
yok, istifa etti.
BAŞKAN Kişiselleştirmeyin
olayı, siz Genel Kurula hitap edin.
HASAN ÖREN (Manisa) İstifa
etti.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Dolayısıyla, ikide bir bu Sümerbankla ilgili olayı
getirip durmayın.
HASAN ÖREN (Manisa) 60 trilyon!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Onun altında, bakın İl Genel Meclisinde
HASAN ÖREN (Manisa) 3 trilyona
60 trilyon!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Geçen de söyledim. İl Genel Meclisinde yapılan toplantıda,
bizatihi söylüyorsunuz
BAŞKAN Sayın Bilen, Genel
Kurula hitap edin.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Burada, kanunsuz, hukuksuz hiçbir şey yoktur
HASAN ÖREN (Manisa) Hepsi hukuksuz.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
ancak, etik kurallara aykırıdır. diyorsunuz, zabıtlarda
duruyor.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Aman aman!..
HASAN ÖREN (Manisa) Oraya mı
geldiniz?
İSMAİL BİLEN (Devamla)
O kayıtları getireceğim ve burada göstereceğim.
HASAN ÖREN (Manisa) O noktaya
mı geldiniz şimdi?
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Bu kayıtlarda varsa, istifa edecek misiniz milletvekilliğinden?
HASAN ÖREN (Manisa) Senden
başka bir Manisa milletvekili konuşsa ya!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Yoksa, ben istifa edeceğim.
HASAN ÖREN (Manisa) Konuşamaz
İSMAİL BİLEN (Devamla)
İstifa edecek misiniz?
HASAN ÖREN (Manisa) Edeceğim,
söz
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Burada Yasal hiçbir yolsuzluk yoktur. dediniz mi demediniz mi?
HASAN ÖREN (Manisa) Söz, istifa
edeceğim, söz. Namusum ve şerefim üzerine söz, ben istifa
edeceğim.
BAŞKAN Sayın Bilen, siz
Genel Kurula hitap edin.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Dolayısıyla, orada başka
HASAN ÖREN (Manisa) Söz veriyorum,
söz veriyorum.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Karakolda başka, mahkemede başka
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN ÖREN (Manisa) Sen de ver,
sen de söz ver.
BAŞKAN Sayın Ören, lütfen
Böyle, Genel Kurulda böyle bir gelenek yok, ikiniz için de yanlış.
Lütfen
HASAN ÖREN (Manisa) Olur mu öyle
şey!
BAŞKAN Sayın Bilen, son
sözlerinizi alayım lütfen.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Hasan Bey ve arkadaşları tarafından engelleniyor.
HASAN ÖREN (Manisa) Senden
başka milletvekili yok mu Manisada?
BAŞKAN Siz, öneri üzerinde
konuşun lütfen.
HASAN ÖREN (Manisa) Bir tanesi
sahip çıkmıyor senden başka.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Ben milletvekiliyim
HASAN ÖREN (Manisa) Bir sen mi varsın
orada?
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Hiçbir şeye sahip çıkmıyorum
HASAN ÖREN (Manisa) Bir sen mi varsın
orada?
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Hiçbir şeye
Varsa arkasında bir suiistimal, getir belgeni,
seninle beraberim dedim.
HASAN ÖREN (Manisa) Hepsini verdim,
hepsini
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Bir yıldır niye getirmiyorsun?
BAŞKAN Sayın Bilen, Genel
Kurula lütfen
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Niye getiremiyorsun?
HASAN ÖREN (Manisa) Hepsini verdim,
hepsini
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Cesaretin mi yok, mahkemeye gidecek cesaretin mi yok?
HASAN ÖREN (Manisa) Haftaya geliyor.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Savcıya gidecek yolu mu bilmiyorsun? Gel, beraber gidelim.
HASAN ÖREN (Manisa) Haftaya geliyor
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Seninle beraber olacağım, seninle yan yana olacağım
eğer bir suiistimal varsa, söz veriyorum.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) Bu tahta
çivi tutmaz!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Niye getirmiyorsun bir yıldır?
BAŞKAN Sayın Bilen, Genel
Kurula hitap edin.
HASAN ÖREN (Manisa) Haftaya burada
BAŞKAN Son cümlenizi
alıyorum, lütfen.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Evet değerli arkadaşlar, gündemin belirlenmiş olması
nedeniyle, gündemin yoğunluğu nedeniyle, biz, CHPnin vermiş
olduğu öneriye katılmadığımızı beyan
ediyoruz. Dolayısıyla, gündemimizin yoğunluğunu
bildiğimiz için de, bu gündeme devam edeceğimizi belirtiyor,
aleyhinde olduğumuzu söylüyor, yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bilen.
Önerinin lehinde olmak üzere,
İzmir Milletvekili Sayın Kemal Anadol. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun efendim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın
Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun yüce Meclise sunduğu önerinin kabul edilmesi
yolunda düşüncelerimi söylemek üzere huzurunuza geldim, hepinize
saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, burada
ortalığı gererek, birbirimize laf atarak -demin Sayın
Mehmet Ali Şahin söylemişti, Başbakan Yardımcısı-
vatandaşların da bizi izlediği televizyon ekranında
Meclisin saygınlığına gölge düşürmeyelim.
Öyle söylemişti, katılıyorum. O zaman, soğukkanlı
ve sakin biçimde konuyu müzakere edelim.
Evvela şu tespit: Yıl dönümünü
kutlayacağız -özellikle siz kutlayacaksınız- 3
Kasım 2002 seçimlerinin. Tek başınıza İktidar
oldunuz. Hatırlayınız, biz de tek başımıza
Ana Muhalefet ve muhalefet partisi olduk. Sonra, Anavatan Grubu
oluştu, Doğru Yoldan milletvekili arkadaşlarımız
geldiler.
Bugün bu Parlamento oluşmadan
önce, 3 Kasım seçimlerinden önce Türkiye iki şeyden
şikâyet ediyordu: Yolsuzluk ve yoksulluk. Yoksulluğun en önemli,
hatta tek sebebi yolsuzluk idi ve halk, bu yolsuzluğun bir türlü
çözümlenemediği, üzerine gidilemediği şikâyetinde
olduğu için, mevcut siyasi partilerin -hem iktidar hem muhalefet-
hepsini tasfiye etti, tarihin çöp sepetine attı. Neden? Çünkü,
Parlamentonun çatısı altında, iki ayrı komisyon
odasında, teknolojinin son harikası cep telefonundan yararlanarak,
milletvekilleri, iki ayrı komisyonun milletvekilleri haberleşerek,
birbirlerinin liderlerini aklıyorlardı ve millet bundan
rahatsız oldu, yolsuzluğun tek sebebinin siyasetçi olduğu
kanısı yerleşti. Tek çaresi vardı: Milletvekilinin
dokunulmazlığının sadece şu kürsüden ibaret
olması, işlenen adi suçların dokunulmazlık kapsamında
olmaması. Ve hatırlayınız, sokaklarda insanlar
kalmamıştı Uğur Dündarın Arena Programında
Sayın Deniz Baykal ile Sayın Recep Tayyip Erdoğan karşı
karşıya çıktıklarında. Tek ses, tek cevap bekliyordu
vatandaş: Dokunulmazlık konusu ne olacak
Çünkü, yolsuzluk
ortadan kalkmadan yoksulluk da ortadan kalkmaz. Söz verdi iki lider.
Neden söz verdi? Vatandaşın beklentisi buydu: Parlamentoda
milletvekili dokunulmazlığı, kürsü dışında,
kalkacak.
Şimdi, dört sene oldu, büyük
bir değişme oldu sizde. Bir tek milletvekilinin -bırakın
İktidar, bırakın muhalefet, herhangi bir milletvekilinin-
jet süratiyle, dokunulmazlık talepleri, savcılıklardan
gelen, mahkemelerden gelen dosyalar jet süratiyle bir oylamada
reddediliyor. Dört senedir bu uygulama devam ediyor.
Şimdi, biz geldik Parlamentoya,
yolsuzluğun üzerine gideceğiz, siz de gideceksiniz biz de
gideceğiz, vatandaş bunu bekliyor, ama getiriyoruz
Gümrüklerdeki
son durumla ilgili, yolsuzluk iddialarıyla ilgili bir komisyon
kurulsun diye buraya getirdik. Arkadaşlar, İktidar Partisinin
sözcüleri, Meclisin çalışmasını sabote etmek
için Danışma Kuruluna teklif getirdiniz. diyorsunuz. Hak
mı arkadaşlar? Reva mı? Doğru mu? Yani, bugün Türkiyenin
gündemine cuk diye oturan, Türkiyenin gündeminde tartışılan
başka bir olay var mı bu kadar önemli? Niye karşı
çıkıyorsunuz?
Sonra, biz İç Tüzük hakkımızı
kullanıyoruz. Danışma Kurulunu toplantıya çağırmak
Ana Muhalefet Partisinin hakkı değil mi arkadaşlar?
Hakkı. Ee, biz bu hakkımızı kullanıyoruz. Neyle
ilgili kullanıyoruz?..
Gümrüklerden sorumlu Sayın
Devlet Bakanı herhalde teşrif buyurdular. Basın toplantısında
birbirimize laf veriştireceğimize, platform burası,
milletin karşısında hesaplaşalım, burada konuşalım.
Cumhuriyet Halk Partisi bunu istiyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Cevap verecek
size, geldiler.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) Öyle
değil, gelmekle filan olmaz; teklifimizi kabul edersiniz, komisyon
kurulur, mekanizma işlemeye başlar.
AHMET YENİ (Samsun) Sayın
Bakan cevap verecek biraz sonra.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) Öyle
gösteriş için değil, gerçekten bu işe Meclis el koyacak,
tartışacak.
Bakınız
FARUK ÇELİK (Bursa) Kemal
Ağabey, Adalet, Kalkınma yazıyor burada
K. KEMAL ANADOL (Devamla) Bakınız
Bakınız, bakınız
ATİLA EMEK (Antalya) Kalkındırıyorsunuz!
Kimleri kalkındırdığınız belli!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) Bakınız,
ben bir şey söyleyeyim.
Bu Mecliste üçüncü kez dile getiriyorum.
Suat Hayri Ürgüplü
Sayın Hasan Fehmi Güneş çok dikkatle
dinliyor. Sınıf arkadaşımdır kendisi, o nedenle
iyi hatırlayacaktır. Ankara Hukuk Fakültesinin idare hukuku
dersinde bize öğretilen bir olay, ders içinde anlatılan bir
olay. Suat Hayri Ürgüplü
Sayın Tüzmenin de çok dikkatle dinlemesini
diliyorum.
Suat Hayri Ürgüplü Gümrük Tekel
Bakanıyken, Brezilyadan kahve ithaliyle ilgili bir yolsuzluk
iddiası ileri sürülüyor ve Gümrük Teftiş Kurulu bu konuyu
ciddiye alıyor ve soruşturma başlatıyor. Suat Hayri
Ürgüplü bakanlıktan istifa ediyor. Daha soruşturma filan
sonuçlanmamış. İstifa gerekçesi şu: Ben bu koltukta
oturduğum sürece, bu tahkikatın selametle yürümesi mümkün
değildir. Ben burada oturduğum sürece bu tahkikat lehime
sonuçlanabilir, baskı anlamı çıkabilir, yapmasam bile.
Tahkikat sonuna kadar bu koltuğu terk ediyorum, bakanlıktan
ayrılıyorum. dedi Suat Hayri Ürgüplü. Daha sonra Yüce Divanda
yargılandı, aklandı, 1963te de senatör oldu, Başbakanlık
yaptı.
Şimdi, demokrasi ileri
doğru gitmesi gereken bir rejimdir. Ne olmuş anlattığım
olayda: Gebzede bir akaryakıt kaçakçılığı olmuş,
bir ihbar gelmiş. Başbakanlık Teftiş Kurulu
Sayın
Bilen
O ismi filan belli değil, bilinmiyor diyen ihbarcının
beş ihbar mektubu var, iki tanesini Başbakanlık Teftiş
Kurulu dikkate almış ve Gümrük Teftiş Kuruluna havale
etmiş. Yani, o adam, ismi bilinmiyorsa, cismi bilinmiyorsa,
ciddiye alınmaması gereken bir insansa, Başbakanlık
Teftiş Kurulunun bu işlemi yapmaması lazım, sevk
eden o. Ne olmuş sonra? Gümrük Teftiş Kurulu soruşturma
kararı vermiş, soruşturma yapmış ve bu soruşturmada,
akaryakıt kaçakçılığında, Bakanlık Müsteşar
Vekili Mehmet Şahini kaçakçılığa yardım etmekle
suçlu görmüş; dolayısıyla ön izin, soruşturma izni
istemiş Sayın Bakandan, Bakan vermemiş. Ne yapmış?
Ben inceleme yaptım, adli bir olay söz konusu değildir. demiş,
yargı yolunu tıkamış. Olay bu.
Şimdi, biz, dört senedir dokunulmazlıklar
kalksın diye bağırıyoruz. Siz bir şey söylüyorsunuz
bize, bir şey: Herkesin dokunulmazlığı var, memurların
da var, onları da kaldıralım.
Sayın Tüzmen, Mehmet Şahinin
dokunulmazlığı önünüze gelmiş, top önünüzde, vurup
niye gol atmıyorsunuz (CHP sıralarından alkışlar)
böyle suçlanan bir Müsteşarın önünde kale gibi durup yargıdan
onu saklıyorsunuz? Neden? Çünkü, işin içinde sizin isminiz
de var, yapamıyorsunuz.
Ee, şimdi, bürokratın dokunulmazlığını,
yargının önüne çıkmasına engel olan kim? Bakan. Bakanın
dokunulmazlığı var. Ne âlâ memleket!.. Bir tarafta Suat
Hayri Ürgüplü, bir tarafta Kürşad Tüzün! Yüce Meclisin ve tarihin
takdirine sunuyorum.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Anadol. Önerinin aleyhinde olmak üzere, Adana Milletvekili
Sayın Recep Garip. (AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Gaziantep) Bundan sonra cevap hakkı için söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Garip.
RECEP GARİP (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet
Halk Partisinin Grup önerisini tartışmaya devam ediyoruz;
konuya girerken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ancak, hafta başı itibarıyla,
yani dün yapılmış olan toplantıda hem çarşamba
hem perşembe gündemini yeniden oluşturmak üzere, Cumhuriyet
Halk Partisi kendi içerisinde zaten karar vermiş. Özellikle de,
gruplar kendi arasında toplantı yapmadan, basına da
bilgi kendileri tarafından aktarılmıştır.
AK Parti Grubu, grup toplantısını yapmadan, asla bugüne
kadar basına herhangi bir bilgi aktarımı yapmamıştır.
Dolayısıyla, konuştuğumuz ya da tartıştığımız
konular bizim dün, ki, geçen haftadan başlamak lazım, geçen
hafta, salı itibarıyla haftanın gündemleri belli, ama
çarşamba günü yeni bir gündem, perşembe günü yeni bir gündemle,
biz, geçen haftayı böyle tamamladık. Dün itibarıyla yine
başladı ve yarın, yine gündemimizde ne olacak? Cumhuriyet
Halk Partisinin sunduğu muhtar ödenek ve sosyal güvenlik konusunda
yapılması gereken değişikliklerle ilgili yine
bir, yeni bir gündem oluşturmak için gündeme teklif getirecekler.
Dolayısıyla, hafta başı itibarıyla her gün yeniden,
yeni bir gündem için, Cumhuriyet Halk Partisi ve Anavatan Grubu kendi
arasında yeni gündemler oluşturarak, akşam yatacaklar,
sabahleyin kalkacaklar, kafalarına yeni bir şey düşecek,
yeni bir şey akıllarına gelecek, yeni bir gündemi
oluşturmak için de
ALİ TOPUZ (İstanbul) Aynen
öyle, aynen sizin yaptığınız da o.
RECEP GARİP (Devamla)
yeniden,
bu ülkenin, bu halkın zamanını, vaktini ciddi noktada
harcamaya devam edeceksiniz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
İç Tüzükü okumadan oraya çıkmayın.
RECEP GARİP (Devamla) Bunu
halk görüyor.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
İç Tüzükü okumadan oraya çıkmayın.
RECEP GARİP (Devamla) Çok değerli
arkadaşlarım
MEHMET SEMERCİ (Aydın)
Gırtlağınıza kadar yolsuzluk iddiası var,
gırtlağınıza kadar
RECEP GARİP (Devamla) Harcadığımız
zaman, Türk ulusunun zamanıdır. Bu, toplumumuzun zamanıdır.
Dolayısıyla, yapılması gereken, bugün gündemde
olması gereken konuyu bir an evvel gündeme alıp görüşmek
ve yol almaktır. Dolayısıyla, sizin yapmaya çalıştığınız,
engellemeye çalışmış olduğunuz ve bugünkü
gündemde de olan konu, gümrüklerdeki kaçakçılık ve yolsuzluk
iddialarının araştırılarak sorumluları
hakkındaki gerekli olan işlemlerin yapılması. Bakınız,
kısaca o konuya da değinmek istiyorum.
Çok değerli arkadaşlar,
Kapıkule Hudut Kapısında çeşitli mevkilerde görev
yapan bir grup personel hakkında Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı,
2005 yılında 9748 ve 10384 sayılı yürütülen soruşturmalarla
AHMET ERSİN (İzmir) Meclise
satacak başka tablolarınız var mı?
RECEP GARİP (Devamla) Dinleyeceksiniz
Sayın Başkan. Size, gerekli olan belgelerle aktarım yapıyorum.
Edirne 1. Ağır Ceza Mahkemesinin
24/5/2006 gün ve 198 sayılı, 1111 sayılı Kararıyla
rüşvet ve irtikâp suçu işlemek için örgüt kurmak, zincirleme
olarak irtikâp suçu işlemek suçundan, ilgili tüm personelin on
ay ile sadece 1 personel için sekiz yıl dokuz ay arasında değişen
sürelerde hapis cezası ile cezalandırılmalarına
karar verilmiş. Yine, Gümrük Müsteşarlığımız
Yüksek Disiplin Kurulunun 22/5/2006 ve 2006/7 ve 8 sayılı kararlarıyla,
soruşturma sürecinde vefat eden bir gümrük muhafızı
(memuru) hariç olmak üzere, yukarıda unvanı belirtilen
toplam 58 personelin 657 sayılı, devlet memurluğundan
alınması kararı karara bağlanmış.
Çok değerli arkadaşlar,
sizin söylemiş olduğunuz konuyla ilgili Gümrük Müsteşarlığı
zaten yapması gereken çalışmaları yapıyor.
Ancak, siz, vakıflar konusu gelmesin, falan yasa gelmesin, AK
Partinin gündemi tartışılmasın diye, bunlar yasal
olarak çalışılmasın diye elinizden gelen bütün çabayı
harcamaya devam edeceksiniz; ama, biz, AK Parti İktidarı
olarak mutlaka gündemi oluşturacağız ve mutlak surette
de yol alacağız.
Çok değerli arkadaşlar,
tabii, yine üç saate yakın tartışmaya devam ediyoruz.
Sonra ne olacak? Biraz sonra AK Parti Grubunun gündem önerisine geçilecek
ve AK Parti Grup önerisi burada kabul edilerek, elbette ki, Vakıflar
Yasasının görüşülmesi biraz sonra başlamış
olacak. Gelin, arkadaşlar, gelin, tavsiye ediyorum; realist olalım,
aklıselim olalım ve bu toplumun geçen vakitlerini hayra
çevirelim, doğruya çevirelim.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
Gündem bu mu?
RECEP GARİP (Devamla) Gelin,
birlikte hizmet etmeye devam edelim. Gelin, yarın yeni bir gündem
getirmeyin, tartışmayalım. Yeni bir gündem getirmeyin.
Gelin, AK Parti Grubunun getirmiş olduğu gündemi tartışarak
yeni gündeme ihtiyaç duymadan tartışmaya devam edelim.
Çok değerli arkadaşlar,
şu an, emin olunuz ki, halkın gören gözü, duyan kulağı
ve kaydeden hafızası en doğru terazidir. Bu teraziyi,
mutlak surette, yediden yetmişe televizyonları başında
bizi izleyen halkımız, Anadolu insanımız
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Yolsuzlukların
konuşulmasından niye rahatsız oluyorsunuz?
ATİLA EMEK (Antalya) Neden
korkuyorsunuz?
RECEP GARİP (Devamla)
sağduyu sahibi olan insanlarımız, mutlak surette, yapılan
hizmetleri görüyor ve bundan dolayı da gerekli olan terazisiyle
tartmaya devam ediyor. Ne kadar çırpınırsanız
çırpının, ne kadar saldırırsanız saldırın,
ne kadar hamaset nutuklarını burada yaparsanız yapın,
sonuç, sandıkta sonuç verecek. Bunu, hep beraber göreceğiz.
Dolayısıyla
ATİLA EMEK (Antalya) Evet,
yolsuzluk yönünden boğulacaksınız. O sandıktan
çıkamayacaksınız.
RECEP GARİP (Devamla) Çok değerli
arkadaşlar, gümrük idareleri, ekonomik, siyasi ve ticari yapıları
farklı ülkeler ile komşu 2.949 kilometre kara sınırı
olan, 8.333 kilometre deniz sınırına sahip, uyuşturucu
ve insan kaçakçılığı trafiği üzerinde Avrupa
Birliğiyle ilgili tam üyelik müzakerelerimizi sürdürmüş
olduğumuz zamanlarda hizmetini vermeye devam ediyor. Gümrük
İdaremiz, 2005, 2006 yıllarında yaklaşık 200
milyar dolar dış ticaret, 120 milyar dolar transit, 60 milyar
dolar yolcu, 14 bin yat, 400 bin yat, 2 milyon tır, 2 milyon otomobil,
4 milyon gümrük beyannamesi, 30 milyar yeni Türk lirası vergi
geliri tahsili işlemini gerçekleştirmiştir.
Çok değerli arkadaşlar,
bir şeyler söylüyorsunuz, ama, gelin söylemiş olduklarınız
taban bulsun, gelin söylemiş olduklarınız kayıtlarda
doğru dursun.
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ)
Sen bir şey de söylemiyorsun.
RECEP GARİP (Devamla) Tüm bu
işlemleri yaparken 770 personel ve bütçeden alınan binde 1
pay ile bu hizmetler yapılmaya devam ediyor.
Yine, Gümrük Müsteşarlığı
ile bankalar arasında elektronik bağlantı, ihracat beyannamelerinde,
taahhüt kapatma işlemlerinde, ihracatçı birlikleri ile
elektronik bağlantı, KDV iadesi için Maliye Bakanlığı
ile, taşıt takip formu için Emniyet Genel Müdürlüğü ile
elektronik bağlantı gerçekleştirilmiş, 2006, 2007
yılı hedeflerinde dış ticarette (E) belgesi uygulaması
ve Müsteşarlıkça takip edilen davalarla ilgili olarak Adalet
Bakanlığı ile entegrasyon sağlanmıştır
ve sağlanmaya devam edecektir.
Çok değerli arkadaşlar,
evet, gündeme getirmiş olduğunuz ya da getirmeye çalıştığınız
konularla ilgili söylenecek çok ciddi noktada sözlerimiz vardır.
Yine, 2006 tarihi itibarıyla
(A) tipi antrepolara kamera sistemi kurulmuş, akaryakıt
antrepolarındaki elektronik seviye ölçüm cihazlarının
bilgisayar sistemlerine bağlanması zorunlu hale getirilmiştir.
İnternet üzerinden gümrük idarelerince yedi gün yirmi dört saat
olarak izlenmeye devam ediyor. Böyle bir Hükûmetin icraatlarıyla
ilgili bir şeyleri söylerken Anadolu insanının yarın
karşısına çıkacağınızı ve
doğru söz söyleyip söylemediğinizi bence gözden geçirmelisiniz
diye düşünüyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya) Sen nasıl
çıkıyorsun Anadolu insanının karşısına?
RECEP GARİP (Devamla) Sanırım
Sanırım, bize daha ölçülü olmak gerekiyor, daha ölçülü
olmak yakışıyor, daha düzgün olmak, daha erdemli olmak
yakışıyor. Bizler için, bu toplumun önünde erdemli, vasıflı,
karakteri düzgün insanlar olmak
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Aynaya bak, aynaya!
RECEP GARİP (Devamla)
ve bizim
örnek insanlar olduğumuzu, Türk toplumunun genç kuşağının
bizi ciddi noktada izlediğini
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Aynaya bak bir, aynaya!
RECEP GARİP (Devamla)
bir
kez daha hafızalarınızda, ciddi noktada aynalara bakarken
kendinizi gözden geçirmenizin doğru olduğunu söylemekte
yarar görüyorum.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) Sen de
yüz olsa Meclis Başkanına tablo satmazdın!
RECEP GARİP (Devamla) Değerli
arkadaşlar
Değerli arkadaşlar, gelin daha akılcı
olalım.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) Orada
asılı olan tablolara bak, kendini görürsün!
RECEP GARİP (Devamla) Değerli
arkadaşlar, halkın bizi takip ettiğini, ciddi noktada
bizi takip etmeye devam ettiğini
ATİLA EMEK (Antalya) Senin
resimlerden de bahset, tablolardan da bahset.
RECEP GARİP (Devamla)
o nedenle,
halkın kalbinin ve yüreğinin AK Partiyle yüzde yüz atmaya
devam ettiğini, bunu hazmedemediğinizi bir kez daha görmekteyim.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Aynaya baktın
mı hiç?
ATİLA EMEK (Antalya) Tablolar
ne âlemde? Millet bekliyor, yeni satış var mı?!
RECEP GARİP (Devamla) Bu nedenle,
bir kez daha ciddi noktada kendinizi gözden geçirirseniz hep beraber,
Türk siyaseti kazanacaktır.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Aynalara bak, aynalara.
RECEP GARİP (Devamla) Siz
dinlemeyi bile öğrenemediniz.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Biz öğrendik
de sen öğrenemedin.
RECEP GARİP (Devamla) Bakın,
dinlemeyi bile öğrenemiyorsunuz. Dinlemeyi öğreneceksiniz.
Karşı taraftaki insanları, konuşan
BAŞKAN Sayın Garip, siz
Genel Kurula hitap edin. Siz Genel Kurula hitap edin.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) Yokuş
aşağı gidiyorsun, hep yokuş aşağı.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Vazgeçtin okumayı, aklındakini söyle.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
çok hoş olmuyor, gerçekten hoş olmuyor, rica ediyorum
RECEP GARİP (Devamla) Sayın
Başkan, izninizle bitiriyorum.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Çukurovadaki gibi konuş, yiğitçe.
RECEP GARİP (Devamla) Çok değerli
arkadaşlar, tarih sadece geçmiş değildir, tarih sadece
dün değildir, tarih aynı zamanda bugündür. Dünü, bugünü ve
yarını şekillendirme adına, tarih, kaydetmeye devam
ediyor; onun için doğru şeyler söylememiz lazım. Gelin,
bağırarak çığırarak toplumdan oy alamayacağınızı
hafızanıza kaydedin.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Hırsızlık
yaparak mı olacak, yolsuzluk yaparak mı olacak?
RECEP GARİP (Devamla) Toplumsal
gerçekleri saptırarak sonuç alamazsınız; dün alamadılar,
bugün de alamayacaklar. Yarın toplumun önüne çıktığımız
zaman, gerçekten bunları ciddi noktada toplumun nasıl değerlendirdiğini
hep beraber göreceğiz.
ATİLA EMEK (Antalya) Hırsızlık
yapanları gömdü sandığa. Akıbetiniz o!
ŞEVKET ARZ (Trabzon) Paraları
sizden geri alacağız!
RECEP GARİP (Devamla) Son
cümlem şöyle: Değerli arkadaşlar
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Yazıp mı verdiler, senin düşüncen mi?
RECEP GARİP (Devamla) Değerli
arkadaşlar, son cümlem şöyle: Tatlı dil yılanı
deliğinden çıkarır.
ATİLA EMEK (Antalya) Yolsuzluk
ne yapar?
RECEP GARİP (Devamla) Gelin,
tatlı dilli olalım, güler yüzlü olalım ve AK Parti Grubunun
önerisinin lehinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Garip.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) Senden
tabloların parasını geri alacağız!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Hem de faiziyle!
ŞEVKET ARZ (Trabzon) Senden
tabloların parasını geri alacağız; hiç konuşma!
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Açık artırmayla
satacağız tabloları!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ve aleyhinde yapılan
konuşmalar sırasında, ilk konuşmayı yapan
İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kemal Kumkumoğlunun
konuşması içerisinde Hükûmete, Hükûmet içerisindeki gümrüklerden
sorumlu Sayın Devlet Bakanına ismen açıkça bazı
iddialarda bulunduğundan, Bakan, İç Tüzükün 69uncu maddesi
gereğince, hem açıklamalarda bulunmak hem de gerekli cevabı
ifade etmek için söz istemiştir; kendisine söz veriyorum.
Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ALİ TOPUZ (İstanbul) Kaç
dakika söz veriyorsunuz efendim, kaç dakika?
BAŞKAN O takdir benim efendim.
Kendisine özet olarak bildirmesini söyledim Sayın Başkan.
Tüzükü görüyorsunuz, makul bir süre dedim.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.-
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmenin, İstanbul Milletvekili
Ali Kemal Kumkumoğlunun, konuşmasında, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Gaziantep) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bana
bu imkânı verdiğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.
Burada, aslında, bu güzide Meclisin gündemini böylesine konularla
işgal etmemek lazım. Ancak, size şunu söyleyeyim
ALİ ARSLAN (Muğla) Hangi
konularla?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Hayır, ben, burada karışınızdayım.
Bakın, bütün iddialar yapıldı; evet, biz, olgunlukla
karşıladık.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) İddialar yapılmadı, araştırma
komisyonu talep edildi. Ne iddiası yapılmış?!
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Bizim üslubumuz sizin üslubunuzla aynı olmayacaktır.
Biz, burada konuştuğumuz her şey, ayakları yere basan,
doğru, bugüne kadar gerek kendi karakterimize uygun gerekse
bugüne kadar yaptığım icraatlara uygun olacaktır.
Ben, açıkçası, en kibarıyla
şunu söylemek istiyorum: Sayın Kemal Anadol, Sayın Kumkumoğlu
yanlış bilgilendirilmişlerdir. Benim ve ekibimin son
dönemde gümrüklerde yapmış olduğu operasyonlar, tabii
ki, birtakım yerleri rahatsız etmiştir, eski saltanatlar
bozulmuştur, birtakım hortumlar kesilmiştir ve onun sonucu
olarak sizlere, içeriden, devamlı servis yapılmaktadır;
ancak, o da yanlış, asılsız birtakım belgelerle.
Bugün 9uncu Gençlik Kurultayının
açılışını yaptım. Dış ticareti
gençler tartışıyorlar, öğrenciler ve ben bugüne
kadar hep size dış ticaretle ilgili bilgiler verdim, gümrükle
de ilgili neler yaptığımızı, neler yapamadığımızı
burada samimi bir dille anlattım. Burada, benim, hiçbir milletvekiliyle
hiçbir sorunum yok; ama, siz, bu şekilde, asılsız, mesnetsiz
iddialarla gündemi devamlı işgal ederseniz, bunun sonucu,
bunun maliyeti tüm ülkemize. Yazık oluyor. Hakikaten yazık
oluyor.
MAHMUT DUYAN (Mardin) Tezkereye
gel, tezkereye
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Bakın, ben, yirmi sene bürokrasi hayatımda hep
yaptıklarımla gündeme geldim, o zaman da gündeme geliyordum,
hep yaptıklarımla gündeme geldim. Siyasete başladım,
öğrenmeye çalıştığım siyasette, yine,
yaptıklarımla ilk senelerde gündeme geldim. Bugün, bakıyorum,
yapmadıklarımla -yapamadıklarım demiyorum- gündeme
getirilmeye çalışılıyorum. Yanlış
Yani,
bizim yapmadığımız -yukarıda Allah var- iftira
atılmasın, iddialar bu şekilde, mesnetsiz bir şekilde
ortalara bu şekilde söylenmesin.
Kaldı ki, hepsi, benim aile
fertlerimin hepsi şeref sahibidir.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Başkalarınınki değil mi?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Açıkçası, bu tip iddiaların, bence, sanatçı
bir kardeşime de yönlendirilmesi, o da son derece yanlıştır.
Yani biraz insaf, biraz da, sizin, gerçekten, doğru dokümanlarla,
doğru bilgilerle burada hareket etmeniz lazım; çünkü, bizi
bütün Türkiye izliyor. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Hayır, araştırma komisyonu kuralım
diyoruz, daha ne istiyorsunuz?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Bizi bütün Türkiye izliyor. Ben buradayım
Ben buradayım
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Sayın Bakan, o zaman deyin ki, araştırma
komisyonu kurulmasını kabul ediyorum.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Neyi söylüyorsunuz? Yaptığınız
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Yoksa nasıl hesap soracağız?
BAŞKAN Sayın Kumkumoğlu
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla)
hangi birini düzelteyim?
BAŞKAN Sayın Bakan, bir
dakikanızı rica ediyorum.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Bakın
BAŞKAN Sayın Bakan
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Hangi birini düzelteyim?
BAŞKAN Sayın Bakan, bir
dakikanızı rica ediyorum.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Hayır, nasıl araştıracağız?
BAŞKAN Sayın Bakan, bir
dakikanızı rica ediyorum.
Sayın Kumkumoğlu
Değerli milletvekili arkadaşlarım
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Nasıl araştıracağız, söyler
misiniz?
BAŞKAN Sayın Kumkumoğlu
Sayın Kumkumoğlu
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Bakın, söylenen şu
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Sayın Bakan, söyleyin yöntemi, benimseyelim.
BAŞKAN Sayın Kumkumoğlu,
beni dinler misiniz. Eğer beni dinlemezseniz, açık ve net
ifade ediyorum, İç Tüzükü uygulayacağım, bugüne kadar
hiç uygulamadım. Bir Bakan, kendisi hakkında iddialarınız
var, burada Ben buradayım diyor, cevap vereceğim diyor,
siz tahammül edemiyorsanız
Böyle iş olur mu?! (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Bizim iddialarımız değil Sayın
Başkan, kamuoyuna mal olmuş iddialar.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
Rahatsız
oluyorsanız dışarı çıkabilirsiniz
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Yok öyle bir şey.
BAŞKAN
ama, müdahale etmeyin
lütfen. Konuşsun
Yapmayın
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Bugün bu ihbar mektuplarında adı geçen Aziz
Eren. Böyle bir şahıs yok, böyle bir kimlik
Araştırmalar
yapıldı, defalarca teftiş kurullarından raporlar
var. Teftiş Kurulu raporları önünüzde.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Bu
şahsı bulsan cezalandıracak mısın Sayın
Bakan?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Maalesef, gizli olan raporlar da her tarafta dolaşıyor,
bu da enteresan bir şey ama, ben şuna inanıyorum: Böyle
bir, olmayan bir şahıs, mesnetsiz, baktığınız
zaman hiçbir doğruluğu olmayan şeylerle karşımıza
çıkıyor ve buralar burada meşgul ediliyor; bu yanlış.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Başbakanlıktan geliyor Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Yok, hayır, bunun alakası yok.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Başbakanlık Teftiş Kurulundan geliyor.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Baktığınız zaman
Hayır, tamamı
iddiaların
Bakın, teker teker iddiaların tamamı
gerçek dışı ve asılsız. Yazık oluyor. Sizler
de alet oluyorsunuz. Bırakın
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Araştırılsın
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Bakan, araştıralım.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Bakın, çok açık söylüyorum, siz de bana güç verin,
gelin, gelin bu yolsuzlukları, usulsüzlükleri hep beraber ortadan
kaldıralım. Ben buraya kendi başımı koydum.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Sayın
Bakan, yolsuzluk mu var?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Kendi kellemi koydum ben bu işe. (AK Parti sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Bakan, araştırma yapalım.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Sizden de destek istiyorum
MUHARREM KILIÇ (Malatya) O zaman
kabul edin.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla)
sadece iktidardan değil, muhalefetten de istiyorum.
Bu iş sandığınızın çok ötesinde.
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Bakanım,
verelim o desteği size.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Burada
Burada
Bakın
Bakın
HASAN ÖREN (Manisa) Kurulsun komisyon,
verelim o desteği.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Biz, hatırlayın, ne zamandan beri ben
HASAN ÖREN (Manisa) Komisyon kurulsun,
desteği verelim.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Bakın, ilk ne zaman gündeme gelmeye başladık:
İlk Edirne operasyonundan sonra gündeme gelmeye başladık.
Beni çok ikaz ettiler, dediler ki: Türkiyede bu işi kimse halletmedi,
Sayın Bakan siz de bu işlere girmeyin.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Kim?
Kim? Açıklayın Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Ama biz, biz üstüne gittik.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Kim
bunlar Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Edirnede, bakın Edirnede 1. Ağır Ceza Mahkemesinin
rüşvet ve irtikâp suçu işlemek, örgüt kurmak, zincirleme
olarak irtikâp suçu işlemek suçundan, tüm personel on ay, sadece
1 personel için sekiz yıl dokuz ay sürelerle hapis cezası
ile cezalandırılmasına karar verildi. Tamamı bunun
bizim bilgilerimiz doğrultusunda yapılmıştır.
Her operasyonu biz size anlatacak değiliz. Üstüne gittiğimiz
her olaydan sonra benzeri sıkıntıları hep yaşadık;
ama, eğer Türkiyede gerçekten bir temizlik harekâtı yapmak
istiyorsak, o zaman, bugüne kadar geçmişlerinde en ufak bir leke
olmayan insanları, gerek bürokrasi hayatında gerek siyaset
hayatında, burada, bu kadar ucuz bir şekilde, birtakım
iftiralarla rencide etmeyelim, yıpratmayalım. Herkes sahip
çıkmalı. Doğru iş yapan insana herkes sahip
çıkmalı.
Sizin yaptığınız
hiçbir
Bakıyorum, iddiaların hepsi
Hatta şunu da söyledim:
Yani, denizin kenarında birisi kurban kesecek, kızını
kurban ediyor
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Fıkra anlatma, yapma ya!
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla)
bakıyorsunuz, o sırada gökten keçi geliyor
-sizin raporlar aynen böyle- sonra O veli kimdi? diye soruluyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Masal anlatma Bakan, iddiayı anlat, iddiayı
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Bir kere, deniz kenarında değil dağ tepesinde.
Kurban edilmek istenen, kızı değil oğlu. Gökten
inen, keçi değil koç
HASAN ÖREN (Manisa) Kime masal
anlatıyorsun Sayın Bakan ya?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla)
O adam, veli değil nebi. Şimdi, hangi birini düzelteyim!..
HASAN ÖREN (Manisa) Şüphelerimiz
daha çok artıyor böyle masal anlatırken.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Baktığınız zaman, bizim, tamamı,
işlerimizin tamamı açık.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Ne
alakası var?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Veremeyeceğimiz
HASAN ÖREN (Manisa) Yine masal
anlatma!
ALİ TOPUZ (İstanbul) Ne
alakası var Sayın Başkan?
BAŞKAN Müsaade edin
Müsaade
edin efendim.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Veremeyeceğimiz hiçbir hesabımız yok.
ATİLA EMEK (Antalya)
Araştırılmasını istiyoruz.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Veremeyeceğimiz hiçbir hesabımız yok.
BAŞKAN Sayın Bakan, siz
Genel Kurula hitap edin.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Siz
ATİLA EMEK (Antalya) Sayın
Bakan, yüreğin yetiyorsa, araştırma komisyonu kuralım.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Benim
Bakın, benim yüreğim burada.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Yüreğin varsa komisyon kurulsun!
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) O yürek her şeye yeter, size söyleyeyim.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Komisyon kuralım!
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Bugüne kadar hepsi, hepsi boş çıktı.
ATİLA EMEK (Antalya) Kuralım!
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Bu sadece bugün değil, bundan evvel de bir sürü suçlama
yapıldı.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) Benim yüreğim
yok diyor!
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Haa, açıkçası o yüreğin kimde olduğunu
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Komisyon kurulmasından niye kaçıyorsun
sen? Komisyonun çoğunluğu İktidar Partisinden olacak.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Allaha çok şükür, bak, hayatımda hiçbir şeyden
kaçmadım.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Komisyon kurulmasından kaçıyorsun!
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Size şunu söyleyeyim: Yalnız, sizin iddialarınız,
sizin iftiralarınız artık
ATİLA EMEK (Antalya) İftira
değil!
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla)
artık, sizin iftiralarınız, bizim
açımızdan, artık, belli bir noktaya kadar biz bu işi
götürdük ama
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Kaç ton kaçak akaryakıt yakaladın bugüne
kadar Bakan olarak?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla)
tamamıyla, bu iddiaları yapanlarla, bu
asılsız iddiaları yapanlarla yargı önünde hesaplaşacağız.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) 2,5 milyon ton kaçak akaryakıt var, kaç tonunu
yakaladın?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Yargı önünde hesaplaşacağız. Onu size
söyleyeyim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, ben, burada, aslında
hiçbir zaman, hiç kimse hakkında dava açmamaya çalışan
bir insanım.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Bakan, araştırmadan niye korkuyorsunuz?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Ama, getirdiğiniz nokta, getirdiğiniz nokta
bizi artık
Bizim de nezaketimizi ölçmenin de bir hududu vardır.
ATİLA EMEK (Antalya)
Araştırmadan niye kaçıyorsunuz Sayın Bakan? Biz
de size destek verelim.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Ben, burada, Edirnedeki olayların başlatılmasından
tutun, tamamıyla
ATİLA EMEK (Antalya) Akaryakıt
kaçakçılığı devam ediyor!
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Hayır
Bizim tarihimizde yolsuzlukla mücadele
gümrüklerde en üst noktaya taşınmıştır.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Özellikle Edirnede!..
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Cumhuriyet tarihinin yakalama rekorlarını
biz kırdık. Bir taraftan dış ticaret rekorlarını
kırarken
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Bakan, hortumların yönü mü değişti yoksa?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla)
gümrükleri istediğimiz ölçüye getirmeye çalıştık
ve gerçekten
OSMAN ÖZCAN (Antalya) En büyük
kaçakçılık sizin döneminizde oldu.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla)
Türkiye, hem dış ticaret hem ihracat rekorlarını
kırarken, yolsuzlukla mücadelede de rekorunu kırdı.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Size
yakıştıramıyorum Sayın Başkan.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Size, aslında
Size şunu söyleyeyim
ALİ TOPUZ (İstanbul) Çok
baskı var üzerinizde Sayın Başkan.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Bütün mesnetsiz bu işler yapılırken, siz bizi
bu şekilde asılsız iddialarla, iftiralarla suçlarken
ATİLA EMEK (Antalya) Göreceğiz!..
Göreceğiz!..
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla)
biz, gümrüklerimizi yap-işlet-devret modellerine
göre düzeltmeye çalışıyoruz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Sayın Bakan evet, bu iddialar doğrudur deme
şansınız var mı?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Biz, x-ray cihazlarını gümrüklere yerleştirdik,
birtakım yerlerin
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Kendi kendine söyle dur!
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla)
birtakım yerlerin tamamıyla emekleri boşa
gitti.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Siz, bizim söylediklerimize cevap verin.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Biz, artık, yolsuzlukla mücadele ediyoruz gümrüklerde.
ATİLA EMEK (Antalya) Komisyonu
kuralım, dokunulmazlıkları sınırlayalım.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Açık söyleyeyim, bizim yaptığımız
çalışmalar, bugüne kadar eşi benzeri olan çalışmalar
değil.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Helal olsun, bravo Sayın Bakan, iyi çalıştın!
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Gümrüklerde ilk defa temizlik yapılıyor
doğru dürüst
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Gücünüzü ortaya koyun!
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla)
ve size gelen bütün bu yanlış bilgilendirme
BAŞKAN Sayın Bakan, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla)
bütün bu yanlış bilgilendirme o nedenle.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Temizlik size lazım, size!
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Teker teker, bizim burada veremeyeceğimiz hesabımız
hiçbir zaman olmadı.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) Hesap ver
o zaman!
ATİLA EMEK (Antalya) Hesap
ver!
OSMAN ÖZCAN (Antalya) Kaçarak
hesap verilmez!
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Ama, ben, size şunu söyleyeyim: Sayın Anadol, Sayın
Kumkumoğlu, buradaki iddiaların tümü asılsız, tümü
gerçek dışı.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Sayın Bakan
Sayın Bakan
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Maalesef, önümüzdeki günlerde, siz bunları göreceksiniz.
Ama, istiyorum ki
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Sayın Bakan, size bir soru sorabilme şansımız
var mı?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) ...o gün de gelip burada aynı şekilde, bana yaptığınız
bu haksızlığı, bu Meclisin önünde özür dileyerek
tekrar geri alın. (AK Parti sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
Araştıralım o zaman!
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) İnsanların onur mücadelesi bu kadar ucuz değil.
Biz
Bakın, ben buradayım
(CHP sıralarından gürültüler)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul)
Evet!..
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
Araştıralım o zaman!
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Kişiliğim
Ben buradayım
(CHP sıralarından
gürültüler)
HASAN ÖREN (Manisa) Siz yoksunuz
orada, göremedik sizi(!)
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Her türlü, sizin söylediğiniz iddiaya her türlü cevabı,
basın kanalıyla da, sizin Meclis bürolarınızın
bilgilendirmesi ve Grup başkan vekillerinizin bilgilendirmesi
yoluyla da yapmaya çalıştım. Bakın, yanlış
bilgilendiriliyorsunuz. Yanlış bilgilendirme bizi yanlış
yerlere götürür.
BAŞKAN Sayın Bakan, konuşmanızı
lütfen tamamlayın.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Siz, gelin, burada benim yolsuzlukla mücadeleme destek
verin.
HASAN ÖREN (Manisa) Kurulsun, verelim!
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) İktidar ve muhalefet olarak destek verin.
HASAN ÖREN (Manisa) Komisyon kurulsun,
verelim!
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Türkiyeyi bu işlerden hep beraber temizleyelim.
ATİLA EMEK (Antalya) Gerçekleri
ortaya çıkaralım Sayın Bakan.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) O zaman
kabul edin Sayın Bakan, kaçmayın.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Bizim, buna yetecek yüreğimiz de var, bileğimiz
de var.
Teşekkür ediyorum. [AK Parti
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
alkışlar(!)]
BAŞKAN Sayın Bakana teşekkür
ediyorum.
ATİLA EMEK (Antalya) Yürek
ister, yürek; kürek değil
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın
Başkan, Sayın Bakan özür dilememi istedi, ismen benden bahsetti
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) Ne var
bunda?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yeni
bir sataşmaya mahal vermeden açıklama yapmak istiyorum.
(Gürültüler)
BAŞKAN Efendim, bugün için demedi
onu, gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra dedi.
(CHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Benden
bahsetti, ismimden bahsetti, Cumhuriyet Halk Partisinden bahsetti.
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkanım, böyle bir usul yok ki. Böyle bir usul mü var? (CHP
sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Var,
var
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Bakan söz isteyebilir
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) Sayın
Başkan
ATİLA EMEK (Antalya) Ne demek
özür dileyecek?
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan
BAŞKAN Efendim, bunun arkası
mı var? Nasıl vereceğim Sayın Başkan?
HALUK KOÇ (Samsun) 69a göre
BAŞKAN 69a göre, benim anladığım,
Sayın Bakan bütün bu iddialar doğru değildir, size yanlış
bilgi verilmiştir. Bu gerçek ortaya çıktığı
zaman, ümit ederim ki, siz de, gelir, bu kürsüden
FİKRET BADAZLI (Antalya) Aynen
öyle
ATİLA EMEK (Antalya) Komisyonu
kuralım
HALUK KOÇ (Samsun) Şimdi, bakın
BAŞKAN Efendim, ben, bir sataşma
görmedim. Bakan açıklama yaptı, tatmin olmadınız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Direniyoruz
BAŞKAN Direniyorsanız
Efendim
Sayın Anadol, bak, açık bir
şekilde, Genel Kurulu germeye gerek yok.
NAİL KAMACI (Antalya) Siz
geriyorsunuz
BAŞKAN Siz, Bakan gelsin,
açıklama yapsın istiyorsunuz.
ALİ TOPUZ (İstanbul)
Efendim, biz germiyoruz
BAŞKAN Bakan geliyor,
açıklama yapıyor, tatmin olmayabilirsiniz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Koca Bakan milleti tehdit ediyor, kabadayılık
yapmaya çalışıyor.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Tehdit
etti
BAŞKAN Ama, neticede, Bakan
bir cümle kullandı -zabıtları getirteyim, ben gayet
iyi dinledim- dedi ki: Bunlar yanlış, size yanlış
bilgi verilmiş. Doğrusu ortaya çıktığı
zaman, dilerim ki, bu yanlışlığı siz de ifade
edersiniz. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, siz, Sayın Bakanın
bileğimiz var demesinden ne anlıyorsunuz?
ATİLA EMEK (Antalya) Yürek
ister, yürek
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Ne demek o Sayın Bakan?
ALİ TOPUZ (İstanbul) Yani,
bir külhanbeyine burada cevap verilmeyecek mi?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Başkanın
(CHP sıralarından gürültüler)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Başkan,
siz bir oturun bakayım da
ALİ TOPUZ (İstanbul) Ne
bileği var sende?! Evvela yürek olsun
Vicdan olsun, vicdan
ATİLA EMEK (Antalya) Komisyonu
kuralım
ALİ TOPUZ (İstanbul) Vicdan
yoksa, yürek hiçbir şey
BAŞKAN Başka bir talep
var, o talebi halledeyim... Bayram Meralin talebini halledeyim,
ondan sonra
SALİH KAPUSUZ (Ankara) Ne
var bunda?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Kapusuz, bilek güreşi mi yapacağız ya, ne yapacağız
sizle?
ALİ TOPUZ (İstanbul) Yakışıyor
mu size? Ne demek Ne var bunda?
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Bakan, yüreğim de var bileğim de var derken bunu mu kastediyorsun?
Neyi kastediyorsun? Bilek bu anlama da geliyor, bu anlama da geliyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Anadol, bir
dakikanızı rica edeyim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) Sayın
Başkan, oylamayı yapın, devam edin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
yine, Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin lehinde ve aleyhinde
yapılan konuşmalar sırasında, Sayın İsmail
Bilenin konuşması sırasında Merale sataştığı
noktasında bir talepte bulundu.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Sayın Meral...
İSMAİL BİLEN (Manisa)
Sataşan kendisi.
BAŞKAN Ben zabıtları
getirttim, zabıtları okudum, zannediyorum kendileri de
okumuştur. Meralin kendisine karşı ifade ettiklerinin
karşısında
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Sayın Meral...
NAİL KAMACI (Antalya) Sayın
Meral
Hayret ya!
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Meral diyorsunuz, Sayın Meral
BAŞKAN Zabıtlar burada,
ben ezbere konuşmuyorum, ben zabıttan konuşuyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Sayın Meral deyiniz Sayın Başkan.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Meral. Sayın Meral.
NAİL KAMACI (Antalya) Bu,
adı değil, soyadı.
BAŞKAN Sayın Meral diyorum
ben.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
Şimdi oldu.
BAŞKAN Ben başka bir
şey söylemedim.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Zabıtlara bakın isterseniz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Tamam
efendim, tamam.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) Tamam,
tamam, ben anlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Meral: Sayın
Bilen, Sümerbankın arazisini de anlat. Okuyorum, Sayın Bilen:
Sayın Meral, benim çocuklarım hiç olmadı, çocuklarım
da hiçbir bankadan kredi almadı ve ben de hiçbir ihaleye aracılık
yapmadım. Bilgilerinize sunuyorum. Sayın Meral: Kredi
alan da şerefsizdir, iftira eden de şerefsizdir! Sayın
Bilen diyor ki: Aynen öyle. Bana da iftira eden!.. Sayın Meral:
Kredi alan da şerefsizdir, iftira eden de şerefsizdir! Devam
ediyor, Sayın Bilen diyor ki: Ben kendisine herhangi bir
şey söylemedim. -Sayın Merale hitaben sataştın
dediğinde- Benim bir çocuğum olmadı, devletle iş
yapmadı, bankayla kredi alışverişi yapmadı,
hakkında herhangi bir tahkikat yapılmadı, dedim, ben
kimseye bir isnatta bulunmadım.
Şimdi, bu zabıtlar karşısında
herhangi bir isnat var mı? Yok.
ATİLA EMEK (Antalya) Yok mu?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) O
şerefsiz sözü nerede Sayın Başkan?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) Sayın
Başkan, müsaade eder misiniz.
BAŞKAN Benim kanaatime göre
yok. Efendim, suçlama yok, böyle bir şey yok.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın grup
başkan vekilleri, size de bir rica da bulunayım.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
Şurada bankanın yazısı var. Beyler, bankanın
yazısı var.
FARUK ÇELİK (Bursa) Sen
başka yerde anlatırsın.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
Otur oturduğun yerde terbiyesiz herif!
BAŞKAN Siz iki partinin grup
başkan vekillerine de bir ricada bulunayım. Siz bizi buraya
seçtiniz.
FARUK ÇELİK (Bursa) Sensin
terbiyesiz!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) Ne
konuşup duruyorsun?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sen mi
idare edeceksin Meclisi?
BAŞKAN Lütfen yerinize oturun.
(Gürültüler)
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
saati: 17.28
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.40
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
13üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın
Meral, geçen oturum kapanmış olduğundan, size, sadece
60ıncı maddeye göre, yerinizden belgenizi açıklamak,
düşüncenizi açıklamak
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) Sayın Başkan, kürsüden
BAŞKAN
Mümkün değil
Kısaca söz vereceğim; arzu ederseniz,
buyurun. Yani, sadece çocuklarınızla ilgili belgeyi
açıklamak üzere.
V. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Ankara
Milletvekili Bayram Ali Meralin, çocuklarıyla ilgili bir belge
hakkında açıklaması
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) Sayın Başkanım, teşekkür
ederim.
Değerli
milletvekilleri, böyle bir konuya muhatap olduğum için üzgünüm.
Benim, sizlerin birçoğu gibi, gerekli kültüre sahip iki oğlum
var. Bunun birisi, geçmişte özel sektörde birisi gel buraya müdür
ol, sana yüzde 5 hisse vereyim dedi, oğlum oraya gitti. Benim
Türk-İş Başkanı olmam dolayısıyla Karayollarında,
Köy Hizmetlerinde yaptığım toplu sözleşmeyi getirdi,
oğlumun önüne koydular: Biz de bu kadar zam istiyoruz. Sonuçta,
ben oğlumu oradan ayırdım, bir.
Bir
gazetede, oğlumun Halk Bankasından kredi aldığı
çıktı. Bunu, bir kez daha zatıalilerinize arz etmiştim.
Bilahare, böyle bir konunun olmadığını, vatandaşın,
yeminli mali müşavirlerin, noter huzurunda o müessesenin hesaplarına,
defterlerine el koydurdum. Şurada hepsi duruyor değerli
arkadaşlarım. El koydurdum, arkasından, müracaat ettim
bankaya oğullarım adına: Böyle bir kredi alındı
mı alınmadı mı? Bir türlü yazıyı alamıyorum.
Sonunda, Genel Müdür Yardımcısı bana dedi ki: Biz size
böyle bir yazı verirsek beni görevden alırlar. Neden kardeşim?
dedim. Vallahi, onun nedenini sen düşün. dedi.
Değerli
arkadaşlarım, sonunda, Sayın Meclis Başkanına
geldim -kendisine teşekkür ediyorum- kendisinden rica ettim,
dedim ki: Sayın Başkanım, böyle bir durum var. Aldımsa
aldım, almadıksa almadık; bir yazı rica ediyorum.
dedim, Sayın Başkan Genel Müdüre telefon etti. Birçok
uğraşımız sonrası, değerli arkadaşlarım
-Halk Bankasının yazısı burada- benim çocuklarıma
dair böyle bir kredi alınmadığının yazısı
burada.
Şunu
söylemek istiyorum değerli milletvekilleri: Benim ömrüm talancıyla,
vurguncuyla uğraşmakla geçti. Özelleştirmede dün de
bugün de nelerin olduğunu siz de biliyorsunuz.
MUSTAFA
DURU (Kayseri) Sayın Başkan
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) Sümerbanktaki
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Meral, orada işi noktalayalım. Siz
açıklamanızı yaptınız.
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) Müsaade eder misiniz, bitiriyorum.
BAŞKAN
Hayır efendim.
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) Tamam, orayı kapattım. Müsaade
eder misiniz, orayı kapattım.
BAŞKAN
Siz açıklamanızı yaptınız, teşekkür ediyorum,
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) Hayır, hayır, bitiriyorum; orayı
kapattım, bitiriyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum, tamam. Onu kapatıyorum.
Kapatalım
arkadaşlar...
Teşekkür
ederim.
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) Şunu söylüyorum: Benim veya oğullarımın
bir bankadan kredi aldığını tespit eden biri olursa,
bir gün burada durmayacağım, size söz veriyorum; bu bir.
(Mikrofon
Başkan tarafından kapatıldı)
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) İki: Bu yazıyı yazan sözde gazeteci
3 milyon lira ceza ödedi; mahkemeye verdim, ödedi.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Merale teşekkür ediyorum.
Doğrudur,
evlatlarıyla ilgili gerekli açıklamayı yapmıştır;
kendisine saygı duyuyoruz.
Ben
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, bizim, Parlamentoda görevimiz, iktidarıyla
muhalefetiyle, birbirimizin fikirlerini beğenmesek de, hatta,
son derece karşı olsak da tartışmaktır. Bizim
en çok özlem çektiğimiz, geçmiş yıllarda, tartışamamanın
ülkemize getirdiği sıkıntılardı.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi üzerinde dört milletvekili
arkadaşımız konuştu, o vesileyle Sayın Bakan
geldi açıklama yaptı. Beğeniriz beğenmeyiz, ama
Sayın Bakanın bir cümlesinden hareketle Sayın Anadol
-çünkü, konuşan hatiplerden birisi Sayın Anadoldur- kendisine
bu açıklamalarının Sayın Bakan tarafından iftira
edildiği noktasında bir ifadesi oldu, ben, iftira etmedim,
bunu açıklamak istiyorum kısaca dedi. Kendisi çok tecrübeli
bir Grup Başkan Vekilimiz, bu konuyu sadece, açıklayacak.
Buyurun
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın,
süre de vermiyorum, kısaca, lütfen.
5.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmenin,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bana tanıdığınız bu olanağı suistimal
etmeyeceğimden emin olabilirsiniz.
Yüce
Meclisin saygıdeğer üyeleri, buraya asla ortamı germek,
yeni bir tartışma ortamı yaratmak için çıkmadım;
ama, Partime ve şahsıma haksızlık yapıldığı
kanısındayım, onu izale etmek için, onu izah etmek için
huzurunuzdayım.
Evvela
şunu söyleyeyim: Sayın Bakanla, Sayın Tüzmenle
şimdiye kadar kişisel hiçbir sürtüşmemiz olmamıştır,
aramızda herhangi bir husumet yoktur. Kendisi de bunu bilirler.
Dolayısıyla, duygusal bir tepkiden kaynaklanan bir suçlamanın
söz konusu olması mümkün değil.
Biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, ayrıca ben de Cumhuriyet Halk
Partisinin Grup Başkan Vekili ve Milletvekili olarak, bir siyasetçi
olarak şu gerçeğe inanan bir insanım: Hasta olmayan,
tam teşekküllü bir yapı arz eden her insanda, milliyeti, dini,
etnik durumu ne olursa olsun, bilek ve yürek vardır. (CHP sıralarından
alkışlar) Ama, vicdan, insaf, akıl, hukuka saygı, tolerans
her insanda yok. Bunlar daha önemli.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bir de beyin yok!
K.
KEMAL ANADOL (Devamla) Şimdi, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
niye kimseye iftira atalım ve ben şahsen niye müfteri olayım?
Biz, iddiaları dile getiriyoruz. Basın toplantısı
metinlerim açık. Basında yer alan bölümler, bilgiler, satırlar
açık. Dedik ki: Bir, dosyada, Başbakanlık Teftiş Kurulundan
Gümrük Teftiş Kuruluna gelen Aziz Eren imzalı bir muhbirin
iddiaları var. 1 milyon dolar alındığı iddiası
Kemal Anadolun değil, dosyada ihbarcının
MEHMET
EMİN TUTAN (Bursa) Olmayabilir ama.
K.
KEMAL ANADOL (Devamla) Tabii, olmayabilir, elbette olmayabilir
canım. Yani, böyle peşin yargıyla niye konuşalım?
Onu söylemek istiyorum. O zaman müfteri oluruz işte. Onun aksini
ispat etmek için söylüyorum.
Şimdi,
evvela, bu konuda, siyasetçi
Müddei iddiasını ispatla
mükelleftir kuralı yurttaşlar için geçerlidir. Ama siyasetçiysek,
bize böyle bir iftira da atılsa, doğru da söylense, yanlış
da söylense, bizim görevimiz, bunun aslı olmadığını
ispat etmektir, ortaya çıkarmaktır.
ZAFER
HIDIROĞLU (Bursa) Zor işte
K.
KEMAL ANADOL (Devamla) Zor iş tabii. Siyasetçi tecavüze
açık bir insandır arkadaşlar. Hepimiz, siyasetçi tecavüze
açık bir insandır. Özel yaşamında özgürdür insanlar,
siyasetçi dikkat etmek zorundadır, bu bir.
İki
(AK Parti sıralarından gürültüler)
ŞÜKRÜ
ÜNAL (Osmaniye) Bu kadar yeter.
K.
KEMAL ANADOL (Devamla) İki
İki
MEHMET
EMİN TUTAN (Bursa) Biz onlardan değiliz.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, lütfen dinleyelim.
K.
KEMAL ANADOL (Devamla) Bakın, germemeye çalışıyorum,
bir şey söylüyorum
(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, dinleyelim lütfen.
K.
KEMAL ANADOL (Devamla) İki: Bu nasıl olacaktır? Peki,
bu dediğim nasıl olacaktır? (AK Parti sıralarından
gürültüler)
Arkadaşlar,
bir dakika
Bu
dediğim nasıl olacaktır? İkna olmadıysanız
(AK Parti sıralarından gürültüler)
Bir
dakika
AGÂH
KAFKAS (Çorum) Biz öyle değiliz.
AHMET
YENİ (Samsun) Değiliz öyle.
K.
KEMAL ANADOL (Devamla) Bu dediğim hukuk yoluyla olacaktır.
Ne oluyor? Müsteşar hakkında iddia mı var, Müsteşar
hakkında soruşturma açılması mı isteniyor?
Sayın Bakan, sadece aslı esası yok dedi bizim konuştuklarımız
hakkında. Hiçbir öze dokunmadı. Hakkında iddia mı
var? Teftiş Kurulu
(AK Parti sıralarından gürültüler)
Bir
dakika arkadaşlar, bir dakika
(AK Parti sıralarından
gürültüler)
Arkadaşlar,
bir dakika
Teftiş
Kurulu, Müsteşarın hakkında soruşturma mı istiyor,
izin mi istiyor Sayın Bakandan? Ver. Vermiyor. Vermeyince ne oluyor?
Soruşturmayı ben yaptım diyor, adli hiçbir konu söz konusu
değildir diyor ve dosyayı Yargıtay Başsavcılığına
göndermesi gerekirken Yasaya göre, göndermiyor, Başsavcı
ondan istiyor.
Benim
üzüntüm şu: Sayın Bakan, Bakanlık tüzel kişilik olarak
bunlara layık değil. Niye kendini zor duruma sokuyor bizi
müfteri durumunda nitelerken? Kendi kendini niye zor durumda tutuyor?
Aç
Bürokrat, aç soruşturmayı, izin ver, yargılansın.
O da aklansın, sen de aklan, biz de alkışlayalım. Yani,
bizim istediğimiz kötü bir şey mi? Kötü bir şey mi?
ALİM
TUNÇ (Uşak) Her önüne gelene izin mi verecek?
K.
KEMAL ANADOL (Devamla) Her önüne gelen değil, koskoca bir bakan,
Cumhuriyet Hükûmetinin Bakanı. Onun aklanması senden çok
beni memnun eder. Ondan onu istiyorum ben. Öyle, yargıdan kaçarak
bu işler çözümlenmez arkadaşlar. Yani, istediğimiz
budur.
Örnek
de gösterdim Sayın Bakana. Sayın Kürşad Tüzmen genç bir
politikacı, genç bir bakan; örnek de gösterdim, Suat Hayri Ürgüplü
gibi ol dedim, olmasını istedim. Olup olmamak kendi takdirinde.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Anadol.
Sayın
Anadolun müşahhas sorduğu soruya bir cümleyle cevap vermek
istiyor Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) Sayın Başkanım,
ben Kürşad Tüzmen olacağım. Kürşad Tüzmen olacağım,
bütün yolsuzlukların ve bütün usulsüzlüklerin üstüne gideceğim
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) İzin vermiyorsunuz ki.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) Hayır
Bakın, o bize,
sizin
Basın kanalıyla ben de öğrendim. Bu tip bir yazı
Yargıtay Başsavcılığından bize gelmedi.
Bugün tekrar araştırttım, salı günü Yargıtay
göndermiş. Aslında cuma günü gönderdiklerini söylüyorlar,
fakat salı günü kendi evraklarından çıkmış.
Bunu da tespit ettirdim ve daha yazının aslı elimize
gelmedi. Fakat ben Başsavcılıktan fotokopisini istettim
ve ona uygun olarak cevabı vereceğiz. Yani, bizim herhangi
bir şekilde soruşturmaları engellememiz veya yargıdan
kaçmamız söz konusu değildir. Hayatımızın
hiçbir döneminde bunu yapmadık.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) İzin vermedin ki Müsteşara
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. Müsaadenizle. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
VI. - ÖNERİLER
(Devam)
A) SİYASİ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
2.- (10/331)
esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmesinin görüşme gününe ilişkin CHP Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre vermiş olduğu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşderenin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN
1inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle
ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmeleri
ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı:
904)
BAŞKAN
Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Amerika Birleşik
Devletleri Hükûmeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi
Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
BAŞKAN
Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum ile Adalet Komisyonları Raporlarının
görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Vakıflar
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Adalet Komisyonları
Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet?.. Yerinde.
Komisyon
Raporu 1239 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulun 18/10/2006 tarihli 9uncu Birleşiminde
alınan karar gereğince, bu Tasarı, İç Tüzükün
91inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle,
Tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler halinde görüşülecek
ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın
Recep Özel, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Niğde Milletvekili
Sayın Orhan Eraslan, Anavatan Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Hüseyin Güler söz istemişlerdir. Söz
sırasına göre kendilerine söz vereceğim.
Buyurun
Sayın Özel. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Vakıflar Kanun Tasarısı
hakkında AK Parti Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım,
hepinizi saygıyla selamlarım.
Vakıf,
bir mülkün menfaatlerinin hayri, sosyal ve kültürel hizmetlere tahsis
edilmek üzere, özel mülkiyetten çıkarılarak kamu mülkiyetine
geçirilmesi şeklinde tanımlanabilir.
Günümüzün
gelişmiş ülkelerinde, sosyal devletin yapmak durumunda
olduğu pek çok kamu hizmetinin ucuza ve kaliteli olarak yerine
getirilebilmesi için, özünde bireylerin yaşadığı
topluma bir şeyler verme ve kamuya yararlı işler yapma
isteği ve heyecanı bulunan kişilerin kurduğu sivil
toplum kuruluşlarından etkin olarak faydalanılmaktadır.
Bu kuruluşlar içerdikleri birey dinamizmi ile üstlendikleri
ve görev edindikleri kamusal hizmeti etkin ve verimli olarak yerine
getirirken, aynı zamanda, demokrasinin kökleşmesine,
halkın yönetime katılmasına ve bireylerin yönetimi
etkileme gücünün artmasına neden olmaktadır.
(*) 1239 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Sivil
toplum kuruluşları bu özellikleri nedeniyle bizzat ulus
devletlerce desteklenmekte, bu örgütlerin çalışmaları
için hukuksal altyapılar oluşturulmakta ve bu kuruluşların
faaliyetleri kaynak aktarılarak desteklenmektedir.
Devletin
sosyal devlet anlayışı gereği yapması gereken,
ekonomiden siyasete, bilimsel araştırmalardan teknolojik
atılımlara, eğitimden sağlığa kadar pek
çok kamu hizmetini üstlenen bu kuruluşlar, ulusal sınırları
aşıp uluslararası boyuta ulaşmış ve
hükûmetlerin üniformasız askerleri olarak uluslararası
arenada yerlerini almıştır. NGO, üçüncü sektör, bağımsız
sektör, gönüllü kuruluşlar, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar,
hükûmet dışı kuruluşlar veya sivil toplum kuruluşları
olarak da anılan bu oluşumlar içerisinde, dernek ve vakıflar
en büyük bölümü oluşturmaktadırlar.
Vakıf,
dinî, medeni ve ilmî amaçlı sosyal hizmet ve hayır kurumudur.
Toplumsal bir ortamda yaşamanın bazı sorumlulukları
vardır. İnsanlık âlemi bu sorumluluklarını
çeşitli yöntemlerle yerine getirmektedir. Farklı toplumlarda,
biraz önce saydığım üzere, farklı isimlerle ortaya
çıkan bu dayanışma ve yardımlaşma yöntemleri
bizim kültürümüzde vakıf adıyla kendini göstermiştir.
Cumhuriyet
öncesi -kurulan vakıflar eliyle- devletin dış güvenlik,
iç işleri ve adalet hizmetleri dışındaki tüm hizmetler
vakıflar eliyle yürütülmüş olup, altyapıdan şehirciliğe,
çevreden sağlığa, eğitimden kültüre, ekonomiden
ticarete tüm hizmetler vakıflara konu olmuştur.
Vakıfta
amaçlar farklı olmasına rağmen, vakıf kuran
açısından temel hedef yardım etme, hayırla yâd edilme,
arkasında güzel bir iz bırakma, ebediyete kadar adının
baki kalmasıdır. İlk bakışta çok dağınık
alanlara yayılmış birbirinden farklı görünümler
sergileyen vakıf hizmetleriyle, insan şahsiyetinin, haysiyetinin
ve hayatının korunması ve geliştirilmesi, insanların
hayatta karşılaşabilecekleri maddi ve manevi zorlukların
giderilmesi, ıstırap ve sefaletin dindirilmesi, hayatın
güzelleştirilmesi, sosyal hayatın her türlü tehlike ve
sarsıntılardan korunması amaçlanmaktadır.
Kısaca
vakıf, genel olarak Osmanlı devletindeki bütün sosyal kurumları
içine alan veya bütün sosyal kurumların çalıştığı,
kullandığı bir hukuki organizasyon olarak karşımıza
çıkmaktadır. Vakıf müessesesinin bütün sosyal kurumları
kapsaması, kamusal alanın tamamen vakıflara terk edilmesi,
özellikle Batılı sosyal siyasetçilerin 16ncı Yüzyıl
Osmanlı toplumu için "vakıf cenneti" tabirini kullanmalarına
neden olmuştur.
Toplumsal
bir hizmetin görülmesi aşamasında hizmetten faydalananlar
arasında oluşan sosyal ilişkilerin devamlılığı
sosyal bütünleşmeyi de etkilemiştir. Bu sosyal ilişkiler
sadece hizmetten faydalananlar arasında değil, aynı
zamanda hizmeti dağıtanlar ile hizmetten faydalananlar
arasında da oluşmakta, bu sayede herhangi bir kamu ihtiyacının
giderilmesi ameliyesi toplumda yatay ve dikey sosyal ilişkilerin
artmasını da sağlamıştır.
Osmanlının
son döneminde merkezîleşme hareketleri, dağınık
vaziyet alan vakıfların tek elde toplanması, vakıf
sektöründe baş gösteren yolsuzlukların ortadan kaldırılması,
devlet çatısının Batı tarzı merkezî bir anlayışla
yeniden organize edilmesi ve vakıf potansiyelinden devletin
diğer sektörlerinde de yararlanılması fikriyle Evkaf
Nezareti kurulmuştur.
Batılılaşma
döneminde vakıfların yönetiminin merkezîleştirilmesi
sonucu, vakıfların imkânlarının ve gelirlerinin
devletin diğer sektörlerine aktarılması ve sonrasında
yapılan hukuki düzenlemelerle, Hazine ile Vakıflar arasında
mevcut alacak ve borçların karşılıklı ibra
edilmesi, birçok vakfın bakımı için masraf gerektiren
hayrat yapıların Evkaf Hazinesine kalması, bu kurumlara
gelir sağlamak için tahsis edilen taşınmazların
azalması, hayrat eserlerin harap olmasına, hayri hizmetlerin
ve vakıf hizmetlerinin durma noktasına gelmesine de neden
olmuştur.
3
Mart 1924 tarihli ve 429 sayılı Yasa ile de Evkaf Vekâleti kaldırılmış
ve bu görevler, Başbakanlığa bağlı Vakıflar
Umum Müdürlüğüne devredilmiştir. 1935 yılında da
Vakıflar Kanunu yürürlüğe girmiştir. Bu tarihler arasında
vakıflarla ilgili herhangi bir mevzuat yürürlüğe konulamamış,
Evkaf Umum Müdürlüğü ve Vakıflar bütçe kanunlarına eklenen
maddelerle idare edilmiştir. Bu dönemde yapılan yasal düzenlemelerle,
birçok vakıf taşınmaz ve gelirleri diğer kamu kurum
ve kuruluşlarına aktarılmış, vakıfların
ekonomik güçleri azaltılmıştır.
Vakıfların
çeşitleri olarak da: Mazbut, mülhak, cemaat ve yeni vakıf
olarak da çeşitlendirilmektedir.
Mazbut
vakıf 17 Şubat 1926 tarihinden önce kurulmuş ve vakfiyelerindeki
amaçları gerçekleştirmek üzere kurulan, ancak, vakfiyesi
gereği, yönetecek kişi kalmadığından, hayri
hizmetlerini gerçekleştirmesi fiilen ve hukuken imkânsız
hale geldiğinden, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından
yaşatılan, yönetilen ve temsil edilen vakıflardır.
Başlangıçta 200 binin üzerindeyken, günümüzde mazbut vakıf
sayısı 41.550 adettir.
Mülhak
vakıf ise, 17 Şubat 1926 tarihinden önce kurulmuş ve vakfedenin
soyundan gelenler tarafından yönetilmesi şart edilen vakıflardır.
Günümüzde 300 adet mülhak vakıf bulunmaktadır.
Cemaat
vakfı, cumhuriyet öncesinde gayrimüslim Türk vatandaşlarının
oluşturduğu hayır kurumlarıdır. 1936 yılında
düzenledikleri beyannameler ile Vakıflar Genel Müdürlüğündeki
kütüğe tescil ve kayıtları yapılmıştır.
Böylece, cemaatlere ait bu hayır kurumları vakıf olarak
kabul edilmiştir. Cemaatlerin seçtiği yönetim kurulları
tarafından yönetilen bu vakıflar 161 adettir. Türk Medeni
Kanununa göre, belli bir cemaati desteklemek amacıyla vakıf
kurulması mümkün olmadığından, yeni cemaat vakfı
kurulması hukuken de mümkün değildir. Yeni vakıf, Türk
Medeni Kanunu hükümlerine göre, gerçek veya tüzel kişilerin
yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir gaye özgülemeleriyle
kurulan vakıflardır, 4.450 adettir.
Peki,
bu yeni Vakıflar Yasasına niye ihtiyaç duyuldu ve niçin
yasalaştırılmaya çalışılıyor? Bu
bağlamda, şu gerekçeler de sıralanabilir: Özel hukuk
tüzel kişiliğine haiz vakıfların vakfiyelerinde
ve vakıf senetlerinde yazılı hayır şart ve hizmetlerinin
sağlıklı bir şekilde yerine getirilebilmesi,
toplumun sosyal yapısının güçlendirilmesi, mimari
ve tarihî değere sahip vakıf, abide ve eserlerin muhafazası,
onarımı ve yaşatılması, vakıflara ait taşınmazların
ekonomik bir şekilde işletilmesi ve değerlendirilmesi,
Avrupa Birliği ülkelerindeki uygulama göz önünde bulundurularak,
mülhak, cemaat ve Türk Medeni Kanununa göre kurulan vakıflarımızın
yapılandırılması ve amaçlarına uygun faaliyetlerde
bulunmalarının temin edilmesi, vakıflarımızın
çağdaş yapıya kavuşturulması, toplumda saydamlığın
oluşturulması, Avrupa Birliği süreci içerisindeki
ülkemiz insanının katılımcı, saydam, hesap
verilebilir, insan hak ve özgürlüklerini esas alan bir vakıf yönetiminin
oluşturulması, vakıf teşkilatının
çağdaş kamu yönetimi anlayışına uygun
şekilde yeniden yapılandırılması, vakıf
hizmetlerine ilişkin temel ilke ve esasların belirlenmesi,
mazbut, mülhak, cemaat ve Türk Medeni Kanununa göre kurulan vakıflarımızın
dağınık mevzuatının bir araya getirilmesi.
Halen 10 ayrı kanun, 6 tüzük, 6 tebliğ ve 27 yönetmelikle bu
hizmetler yürütülmektedir. İşte, tüm bu amaçlarla, işbu
tasarı yasalaştırılmaya da çalışılmaktadır.
Halen vakıf kurma ve vakıflarda yönetici olmayla ilgili
birtakım kısıtlamalar var iken, demokratik, çağdaş
ve katılımcı bir anlayışla hazırlanan tasarıyla,
yönetici olmak kolaylaştırılmış, olamayacakların
kriterleri belirlenmiştir. Türkiyede yerleşim hakkına
sahip yabancılara yeni vakıfların yönetim organlarında
görev alabilme imkânı sağlanmıştır. Yükümlülüklerini
yerine getirmeyen yöneticiler, ağır bir müeyyide olan
doğrudan görevden alma, yani azil davasıyla karşılaşırken,
yapılan düzenlemeyle, önce idarece uyarı, daha sonra tedbir,
yani, idari para cezası, daha sonra da mahkemece görevden alma
şeklinde kademelendirilerek, işlenen fiilin
ağırlığıyla orantılı müeyyide uygulaması
sağlanmaktadır. Türk Medeni Kanununda yer alan, vakıflarda
üyelik olamayacağına ilişkin hüküm nedeniyle, senetlerinde
özel bir hüküm bulunmayan vakıflar boşalan organ üyeliklerini
tamamlayamayarak dağılmaktayken, boşalan organ üyeliklerinin
tamamlanması imkânı getirilerek, vakıfların yaşaması
sağlanmaktadır.
Ayrıca,
vakıf yöneticilerinin sorumlulukları, objektif, yoruma
ve tereddüde gerek kalmayacak şekilde açıkça belirlenmiştir.
Yabancıların Türkiyede vakıf kurucusu olabilmeleri
mütekabiliyet esasına bağlanmıştır.
İçişleri
Bakanlığından izin alma zorunluluğu kaldırılarak,
vakıflar, izin almaksızın uluslararası faaliyet ve
iş birliğinde bulunabilecekler, yurt dışında
şube ve temsilcilik açabilecek, üst kuruluşlar kurabilecek,
yurt dışında kurulmuş kuruluşlara üye olabilecekler,
yurt içi ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan
ayni ve nakdî bağış alabilecek ve bunu yapabileceklerdir.
Bu işlemlerini de banka üzerinden ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne
de bildireceklerdir. İktisadi işletme ve şirket kurabilecekler,
kurulmuş şirketlere ortak olabileceklerdir.
Bir
başka düzenlemeyle de, Vakıflar Genel Müdürlüğünce
yapılan vakıf denetimleri, çağdaş bir anlayışla,
organlarına, bağımsız denetim kuruluşlarına
iç denetim yaptırabileceklerdir. Gerek görüldüğünde,
mevzuata ve amaca uygunluk denetimi Genel Müdürlükçe yapılacaktır.
Vakıfların
temsilinde, bu tasarıyla, modern bir anlayışa sahip
olmakta, vakıflar en üst karar organı olan Vakıflar Meclisinin
oluşumunda, mazbut vakıfları da temsil eden Genel Müdür
ve yardımcıları ile 1. Hukuk Müşavirinden oluşan
5 üye, müşterek kararnameyle atanacak 5 üye, yeni vakıfları
temsilen 3 üye, mülhak ve cemaat vakıflarını temsilen
1er üyeden oluşan toplam 15 kişilik bir meclis yapısına
kavuşmakta. Her vakıf çeşidi, kendilerini temsil edecek
meclis üyelerini kendileri seçecektir. Böylece, vakıflar, Vakıflar
Genel Müdürlüğünün en üst karar organında temsil edilmiş
olacaklardır, bu da bir ilktir.
Vakıfların
mal varlıklarıyla ilgili tasarıda yapılan düzenlemeler
ise şöyledir: Asgari mal varlığının idare tarafından
belirlenmesi halinde dar amaçlı bir vakıf için dahi sabit
büyük bir miktar kuruluş mal varlığı istenirken,
amacı gerçekleştirmeye yetecek kuruluş mal varlığının
belirlenmesi mahkemelere bırakılmaktadır. Halen Vakıflar
Meclisinden izin almak zorunda olan vakıflar, izin almaksızın
mal edinebilecekler ve bu malların üzerinde tasarrufta bulunabileceklerdir.
Vakıflar, Vakıflar Meclisi ile mahkemeden izin alarak mallarını
satarken, başlangıçta özgülenen mallar dışında
kalan mallarını serbestçe satabilecek ve değiştirebileceklerdir.
Hayrat
taşınmazları haczedilemeyecek, rehnedilemeyecek
ve bu taşınmazlarda kazandırıcı zaman
aşımı işlemeyecek. Malları üzerinde zilyetlik
yoluyla kazanma hükümleri uygulanmayacaktır.
Tapu
kayıtları üzerinde vakıf şerhi bulunan taşınmazın
kullanıcılarının mülkiyetlerine geçirilebilmesi
için ödenmesi gereken taviz bedelleri, defterdarlıklarca belirlenen
taşınmazın rayiç değerinin yüzde 20si oranında
iken, emlak vergisi değerinin yüzde 10una indirilerek, özellikle
kırsal alanda yaşayan ekonomik gücü yetersiz olan vatandaşların
düşük bir bedelle kullandıkları taşınmazlara
sahip olması da sağlanmaktadır.
Tasarıda,
Adalet Komisyonumuzda konulan ek bir fıkrayla da, kurucuların
çoğunluğu yabancı uyruklu olan vakıfların
mal edinmeleri, Tapu Kanununun 35inci maddesine tabi olacağı
belirtilmiştir.
Vakıf
eski eserlerimizin korunması da bir o kadar önemli ve ecdat yadigârına
saygının bir ifadesidir. Bu bağlamda yapılan düzenlemelerle,
vakıflara ait eski eserlerin bakım, onarım ve restore
edilmesi, yaşatılması için kişi ve kuruluşlarca
yapılan harcamalar, bağış ve yardımlar ile
sponsorluk harcamaları vergiden istisna olacaktır.
İmar
planları düzenlenirken, vakıf eski eserlerle ilgili kurum
görüşünü alma mecburiyeti de getirilmiştir. Yurt dışındaki
eski eserlerin ihyası ve vakıf emlak konularıyla ilgili
Dış İlişkiler Daire Başkanlığı kurulmuştur.
Yurt dışında sadece Balkanlardaki 1.500 civarındaki
tarihî eserle ilgili hiçbir işlem yapılamazken, ecdat yadigârı
bu eserler onarılabilecek, bu eserler için bütçe ayrılabilecektir.
Ayrıca,
Vakıflara ait taşınır ve taşınmaz kültür
ve tabiat varlıklarının korunması ve muhafazası
için diğer kamu kurumları görevli kılınmıştır.
Vakıflarımıza
ekonomik açıdan da kolaylıklar sağlanmakta, vakıflara
yapılan taşınır ve taşınmaz mal bağışlarından
vergi alınmayacak, bununla da vakıflara bağış
yapılması teşvik edilmiş olacaktır. Vakıfların
ödedikleri denetim payları da kaldırılmakta, böylece
ekonomik bir katkı sağlanmaktadır.
Vakıflara
ait taşınmazların, onarım veya inşa bedeli
göz önüne alınarak, azami kiralama süresi Vakıflar Meclisi
kararıyla yirmi dokuz yıldan kırk dokuz yıla
çıkarılarak, vakıf taşınmazlarının
daha rasyonel ve ekonomik değerlendirme imkânı sağlanmaktadır.
Kamuoyunda
çok tartışma konusu yapılan cemaat vakıfları
ile ilgili yapılan düzenlemeler ise, cemaat vakıflarının
mal edinmeleri ve malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilmeleri
hakkı, 57nci Hükûmet döneminde, yani, DSP-MHP-ANAP koalisyonu döneminde,
3 Ağustos 2002 tarihli ve 4771 sayılı Yasayla sağlanmıştır.
Nitekim,
bu düzenlemeyle, cemaat vakıfları, 364 adet gayrimenkulü
kendi üzerlerine tescil ettirmişlerdir. Bu Tasarıyla cemaat
vakıfları, kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan
taşınmazları diğer vakıf çeşitlerinde
yapılan düzenlemeye paralel olmak üzere Vakıflar Meclisi
kararıyla gelir getirici hale dönüştürebilecek ve aynı
cemaate ait başka bir vakfa tahsis edebilecektir.
Cemaat
vakıflarının hayrat ve amaçları Vakıflar Meclisi
kararıyla, değişen şartlara göre yeniden düzenlenebilecek,
ihtiyaçlara uygun hale getirilebileceklerdir.
Cemaat
vakıflarının 1936 beyannamelerinde kayıtlı
olup halen tasarruflarında bulunan namı müstear veya namı
mevhumlar adına tapuda kayıtlı olan taşınmazlar
ile yine, 1936 beyannamesinden sonra cemaat vakıfları tarafından
satın alınmış veya cemaat vakıflarına vasiyet
edilmiş; bağışlanmış, fakat, mal edinememe
gerekçesiyle halen Hazine veya Genel Müdürlük ya da vasiyet eden
veya bağışlayanlar adına kayıtlı olan taşınmazları
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on sekiz ay
içerisinde müracaat edilmesi halinde Vakıflar Meclisinin
olumlu kararıyla vakıfları adına tescilleri yapılabilecektir.
Cemaat
vakıfları ile ilgili yapılan düzenlemelere Ana Muhalefet
Partisi, Lozan Anlaşmasının delindiği ve diğer
birtakım gerekçelerle karşı çıkmaktadır. Aslında,
bu Tasarının bu düzenlemeleriyle, delinen Lozan Anlaşması yeniden bir ölçüde tamir edilmektedir.
Şöyle ki: Lozan Anlaşmasının 42nci maddesinin
son fıkrasının son cümlesi: Türkiyedeki vakıflarına,
din ve hayır işleri kurumlarına her türlü kolaylıklar
ve izinler sağlanacak ve Türk hükûmeti, yeniden din ve hayır
kurumları kurulması için bu nitelikteki öteki özel kurumlara
sağlanmış gerekli kolaylıklardan hiçbirini esirgeyemeyecektir.
hükmü bulunmaktadır.
1974
yılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararıyla
Gerçi,
1936 beyannamesi bu vakıflar için birer vakıfname olarak
kabul edilmiş. Burada yer almayan mallar ile bağış
kabul etmek, gayrimenkul satın alma gibi hususlar beyannamede
bulunmadığından yapılan işlemler iptal edilmiştir.
Ayrıca, bu cemaat vakıfları yabancı birer tüzel
kişilikmiş gibi kabul edilerek bu Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu kararıyla yabancıların Türkiyede mal edinmeleri
önündeki Tapu Kanununun 35inci maddesine göre mal edinemeyeceği
hükmüne varmıştır. Tabii ki bu hükmün de ne kadar Lozana
uymakta olduğu da tartışılır. Her şeyden
önce, bu vakıfların mensupları Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olan gayrimüslimlerdir, yani Türk vatandaşıdırlar.
Yapılan bu düzenlemeyle zaten mal edinmeleri imkânı daha
önceden sağlanmış olan bu vakıfların geçmişle
o veya bu sebepten tescil edilememiş taşınmazların
adlarına tescili imkânı sağlanmaktadır.
Cemaat
vakıflarının mal edinmelerinin Anayasaya aykırı
olduğu iddiasıyla 4771 sayılı Yasanın ilgili
maddesinin iptali için açılan davada da Anayasa Mahkemesinin
27 Aralık 2002 tarih ve 2002/146 esas 2002ye 201 sayılı Kararıyla
yasa önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı
olanlar için söz konusudur. 2762 sayılı Yasa kapsamındaki
cemaat vakıfları ile diğerleri ve Türk Medeni Kanununa
göre kurulan vakıflar aynı hukuksal durumda bulunmadıklarından
bunların farklı kurallara bağlı tutulmalarında
eşitlik ilkesine aykırılık yoktur ve ayrıca
yasalardaki değişikliklere bağlı olarak mahkeme
içtihatlarının da değişmesi doğal bir süreç
olup bu durumun yargı bağımsızlığını
zedeleyen veya kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı
düşen bir yanı bulunmamaktadır gerekçeleriyle mal
edinmelerinin Anayasaya aykırı olmadığı kararına
da varmıştır.
Sonuç
olarak, insanlığın ortak tecrübesine dayanan vakıflar,
ülkemizde yaşayan milyonlarca insanın özgür ve müreffeh
yaşaması kadar gelecek nesillerin mutluluğu açısından
da önemlidir. Sosyal dengelerin kısmen de olsa vakıflar yoluyla
sağlanması, vakıfların, çağdaş, ölçülebilir,
denetlenebilir, bürokrasiden uzak bir yapı ve bütçeye sahip
olmasıyla mümkündür. İşte, bu tasarının ana
hedefi ve gayesi de budur.
Toplam,
mazbut, mülhak, cemaat ve yeni vakıf olarak 46.500 civarında
vakıf bulunmaktadır, bunun sadece 161 adedi cemaat vakfıdır.
Vakıf
bizim kendi medeniyetimizdir, kültürümüzdür. Dünyada, vakıf
medeniyetini götüren bizleriz. Asıl yapılmak istenen bu
düzenlemeler, bu medeniyetimize, kültürümüze sahip çıkmaktır.
Birtakım
tartışmalara, yapılmak istenen bu güzel değişikliklerin
kurban edilmeye çalışılması, medeniyetimize
bir çelişki, kendi medeniyetimiz önüne koyacağımız
bir engel olacaktır.
Tasarının
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diler,
hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özel.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Niğde Milletvekili Sayın Orhan
Eraslan.
Buyurun
efendim.
CHP
GRUBU ADINA ORHAN ERASLAN (Niğde) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Vakıflar Kanununun tümü
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlarım.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bu Parlamentonun bu dönemde,
benim düşünceme göre, muhtemeldir ki görüştüğü en
önemli yasa, sonuçları itibarıyla en önemli yasayı görüşüyoruz.
Ne acıdır ki, bu kadar önemli bir Yasada, Meclis sıralarının
-üzüntüyle ifade etmek durumundayım- boş olduğunu görüyorum,
özellikle İktidar Partisi Grubunun.
Şimdi,
Vakıflar Yasası neden önemli? Nedir bu vakıflar? Niye
vakıflar bu kadar şeyin arasında çıkıp geldi?
Yani, bizim Vakıflar Kanunumuz yok mu? Vakıflarla ilgili
çok muaccel bir düzenlemeye mi ihtiyacımız var?
Arkadaşlar,
vakıflar müessesesi bir medeni hukuk müessesesidir ve Medeni
Kanunumuzun 101 ve devamı maddelerinde mevcuttur, 101 ile 117
maddeleri arasında. İhtiyacı da karşılamaya
yeterlidir, hiçbir eksikliği de yoktur. Yani, bu konuda eksiktir
medeni mevzuatımız dersek, kendimize bühtan etmiş oluruz,
kendimize haksızlık etmiş oluruz. Bu Yasa yeterli, Medeni
Yasadaki düzenleme yeterli. Şimdi, yetmeyen ne, niye bu apar
topar geldi?! Dikkat ederseniz, Vakıflar Yasası, Meclisin
olağanüstü toplantıya çağrılmasında, yani
Avrupa Birliğinin istediği, ilerleme raporu için istediği
yasaların çıkarılması için çağrıldığında
listede var olan bir yasaydı. Yani, bu çalışmayı
-Sayın Bakan, biraz sonra, muhtemeldir benim konuşmamdan
sonra aksini iddia edecek, ama ne denilirse denilsin- Avrupa Birliğine
uyum süreciyle ilgili olarak, apar topar, İktidar Partisi getirmek
durumunda kaldı. Getirdi de ne oldu? Sayın AK Parti, AKP Sözcüsünün
söylediği noktadaki kadar ben iyimser değilim, yani bir
ihtiyacı karşıladı, mükemmel bir şey yaptık
Bunlar hiç doğru değil. Öyle olsaydı, kendi sözünün tersi
Komisyon görüşmeleri sırasında ortaya çıkardı.
Masamın üzerinde Komisyon tutanakları vardır, Yasa
-elinizde de vardır arkadaşlar Hükûmet tasarısı
ile Komisyon tasarısı arasındaki fark- kırk
beşten fazla önergeyle bir miktar derlenip toparlanabildi,
hâlâ çok büyük mahzurları da içermekte.
Değerli
arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; şimdi,
vakıflar niye hep Avrupa tarafından bizden istenir; niye
ikide bir, bir şey olunca vakıflarla ilgili bir şeyler
karıştırılır? Şimdi, Avrupa vakfı
bizden çok iyi bildiğinden mi, Avrupada vakıf çok olduğundan
mı yahut vakıflar bakımından Avrupa bizden özgürlükçü
olduğundan mı? Bunları bir irdeleyelim isterseniz.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, Medeni Yasamız açısından,
benimle Türk vatandaşı olan, hangi kökenden olursa olsun,
azınlık olsun, çoğunluk olsun, yani, İstanbuldaki
Vasilakinin arasında, vakıf kurma yönünden, Medeni Yasamız
açısından hiçbir fark yoktur, tam bir eşitlik söz konusudur,
tam bir eşitlik söz konusudur. Burada, aksini söylersek, kendi
ülkemize kara çalmış oluruz, özgürleştiriyoruz,
eşitleştiriyoruz dersek, kendi ülkemize iftira etmiş
oluruz; böyle bir şey yok. Medeni Yasa açısından, vakıf
kurma açısından, azınlıklarımız da, Lozan
Barış Antlaşmasında azınlık olarak belirtilen
azınlıklarımız da çoğunluklarımız
da tam bir eşitlik içerisinde. Azınlıklarımızın
bize göre bir avantajı var yalnız, bize göre bir avantajı
var -birazdan ona değineceğim- çoğunluğa göre
avantajı var. Şimdi, şu o da değerli arkadaşlar:
Lozan Barış Antlaşmasının 37-44 maddeleri arasında,
dört noktada, azınlıkların eski vakıflarının
korunması hüküm altına alınmıştır. Buna
uymama gibi bir şeyimiz var mı, Lozana? Bu, ülkemizin kuruluş
senedi; bu, bizim taahhüdümüz, milletlerarası bir antlaşma,
eyvallah. Dört noktada buna şey yapıyoruz. Dört nokta nedir:
Dinsel, sosyal, eğitim ve hayır amaçlarıyla azınlıkların
kurduğu eski kuruluşlarını, vakıf halinde,
vakıf dediği için, vakıf haline getirmiş kabul
etmişiz, ama, değerli arkadaşlarım, Medeni Yasamızdaki
vakıflarla ilgili düzenlemelerde, vakıflarla ilgili düzenlemelerde
-101inci maddenin dördüncü fıkrası Medeni Yasanın-
şunu kabul etmişiz: Hiçbir dinî, mezhebî, etnik azınlığı
destekleyecek amaçlı vakıf kurulamaz demişiz, bunu
Anayasayla da teyit etmişiz değerli arkadaşlar. Ee,
buna rağmen niye bu var, onun hukuki temeli nedir söyleyeyim değerli
arkadaşlar: Anayasamızın 90ıncı maddesi, biliyorsunuz,
usulüne uygun onaylanmış uluslararası antlaşmaların
Anayasaya aykırılığı ileri sürülemez diyor.
Anayasanın 90ıncı maddesinden kaynaklanıyor bu.
Lozan Barış Antlaşması da Anayasanın
90ıncı maddesinde ifade edilen usulüne uygun yürürlüğe
konulmuş bir antlaşma olduğu için, orada yer aldığı
için, dört noktada azınlık vakıflarına, biz iç hukukumuzda
yer vermek durumundayız. Dört nokta, beşinci noktayı
getirdiğiniz anda hem Anayasa ihlali yapmış olursunuz
hem Lozan Barış Antlaşmasını delmiş olursunuz.
Dört noktayı bir daha sayıyorum, bu önemlidir arkadaşlar:
Dinî, hayri, sosyal ve eğitimsel. Başka noktada yok, yani
azınlık destekleyen vakıf yok.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, tabii, benden önce konuşan
AKP temsilcisi arkadaşımız bunlarla ilgili ansiklopedik
ve adedî bilgileri verdi. Onlara girmeyeceğim ama, konuşmamızda
yeri geçeceği için iki noktanın aydınlanması gerekiyor:
Mazbut vakıf, mülhak vakıf nedir?
Mazbut
vakıf, değerli arkadaşlar, Medeni Kanunun yürürlüğünden
önce var olan ve Medeni Kanunun yürürlüğüyle birlikte devletçe
idare edilen, mazbutaya alınan, yani zapt edilen, devletçe idare
edilen vakıflardır. Nedir bunlar? Osmanlının kurduğu
vakıfların büyük bir ekseriyeti bu kapsama girer.
Bir
de mülhak vakıf dediğimiz vakıf vardır. Bu da, vakfı
kuranların soyu tarafından idare edilen, ama Vakıflar
Genel Müdürlüğünün denetimine tabi olan -Vakıflar Genel
Müdürlüğü de Vakıf Meclisinin denetimine tabidir- bir vakıftır
mülhak vakıf. Bunlara eski vakıf diyoruz. Eski vakıf
iki çeşittir, üç değil iki çeşittir: Mazbut vakıf,
mülhak vakıf.
Şimdi,
Medeni Kanunla kurulan vakıflara da yeni vakıflar diyoruz.
Şimdi, azınlık vakıfları dediğimiz ya da
cemaat vakıfları dediğimiz vakıflar, aslında
Atatürkün çok titiz bir çalışmayla, İsviçreli Profesör
Hans Lemann başkanlığındaki Ebulûlâ Mardinden tutun
da bilmem kime kadar, o dönem Yargıtayda görev yapan değerli
âlimlerin katkısıyla ve dokuz sene çalışarak hazırladığı
2762 sayılı -şimdi bu Yasayla mülga ettiğimiz bir
hukuk abidesi, bir hukuk anıtı olan- Yasada cemaat vakfı
diye bir şey yok. Sadece cemaatlerce işletilen vakıflardır
onlar. Mülhak vakıftır diyor açıkça, mülhak vakıftır,
cemaatlerce işletilen vakıflardır diyor. Tanım
bu.
Şimdi,
biz, burada tuttuk bir de cemaat vakıfları diye ayrı
tanım koyduk. Yine, mülhak vakıf sayılan bir de esnaf vakıfları
var; o da mülhak vakıftır.
Değerli
arkadaşlarım, bu tanımları yerli yerine oturtamadığımız
için kafa karışıklığı oldu. Tabii, 2762,
süreç içerisinde birçok değişiklik gördü. En evvela, her
şeyi çok bilen 12 Eylül yöneticileri döneminde ilk defa hukukumuza
cemaat vakıfları lafı sokuldu. Yani, ilk defa, yani,
mülhak vakıftan kopartılmaya doğru
Şimdi, bütünüyle
kopartıldı, ayrı tarif edildi bizim bütün çabalarımıza
rağmen.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, burada önemsediğimiz noktalar
ne? Ne zaman Avrupayla bir ilişkimiz olsa, bize önce vakıfları
ileri sürerler. Allah aşkına, Avrupada vakıflar nedir,
çok mu iyidir bizden? diye bir değerlendirme yaparsak, değerli
arkadaşlarım, Avrupa Birliğinin müktesebatı
içerisinde vakıflar diye bir şey yok; birincisi bu. Kopenhag
Kriterleri arasında da vakıflar diye bir şey yok.
Şimdi, olmayan bir şeyi bizden nasıl isterler? Siz verimkâr
olursanız isterler. Bunun açık ifadesi bu. Siz her şeyi
verimkâr olursanız onlar istemeye devam ederler. Avrupa Birliğinde
bizdeki anlamıyla vakfın bulunduğu şu andaki birlik
itibarıyla, belki yeni üye olacaklarla çoğalabilir, sadece
Yunanistan var değerli arkadaşlarım. Yunanistan var.
Elimde Yunanistan Vakıflar Yasasını tutuyorum, tercüme
edilmiş bir vaziyette. Bu Yasayı olduğu gibi geçirdiğimizde,
burada oylayıp, bizim 2762 sayılı Yasamızdan korkunç
derecede geridir. Avrupa Birliği bizden kendi müktesebatında
olmayan bir şeyi istiyor. Her zaman Avrupayla irtibatımızda,
bizden vakıflarla ilgili bir şeyler talep edilir. Mesela
Islahat Fermanını istemişler, Islahat Fermanı
talep edilmiş. O zaman, bize, Kırım Savaşı
sırasında Rusyaya karşı bizi destekleyen, Kırım
Harbinde, İngiltere, Fransa ve Avusturya, sizi Avrupaya alalım
demişler. 1856 Paris Konferansı öncesinde, sizi Avrupaya
alalım demişler.
1856,
arkadaşlar, dikkat buyurun, yüz elli yıl önce, tam yüz elli
yıl. Avrupaya alalım sizi ama, şunları da bir yapıverin
demişler. Şunları da bir yapıverin dediği
şeyler, bugün Vakıflar Kanununda dediği şeylerle
aynı. Belge burada, elimde, Islahat Fermanı, arzu eden arkadaşıma
takdim ederim. Yüz elli yıldır o iddiadan vazgeçmemişler.
Geçiyoruz
değerli arkadaşlarım, burada, dillere destan bir mücadeleyle,
dünyanın görmediği bir mücadeleyle, Kuvayımilliyeyle,
İstiklal Savaşıyla yırttığımız
Sevr Barış Antlaşması da elimizde. Sevrin
140ıncı maddesinden sonraki düzenlemeler azınlıklar
ve vakıflarla ilgili.
Değerli
arkadaşlarım, bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum:
Bizim üzerimize gelinirken vakıflarla geliniyor, azınlık
politikalarının manipülasyonu vakıflarla yapılıyor.
Dolayısıyla,
bu görüşeceğimiz Yasa çok masum bir yasa değil. Yani,
hayır hasenat işlerinin kapısını açıyoruz,
demokratikleştiriyoruz, vay şöyle yapıyoruz. Değil
arkadaşlar, bu doğru değil. Bu doğru değil. Bu
doğru değil. Bunu tekrar ediyorum: Bu doğru değil.
Bu şekilde giderseniz Nasıl olsa bizim Hükûmetimiz getirdi,
bunu da destekleyiverelim derseniz, bakın, iyi bir şey yapmış
olmazsınız, kötü bir şey yapmış olursunuz. Tarih
önünde bunun sorumluluğu vardır.
Değerli
arkadaşlarım, bu Yasanın, Hükûmetiniz, temel yasa olarak
getirilmesini istedi, o şekilde karar verdiniz. Tabii, karara
saygılıyız, ama, milletimizin, neyi görüştüğümüzü,
neyin ne olduğunu anlamasını isterdim doğrusu;
Milletvekillerinin de
Neyi görüştüğümüzü, madde madde,
neyin ne olması gerektiğini anlamak isterdim doğrusu.
Ama, bu imkân verilmedi. Şimdi, madde başlıkları
okunacak, geçecek. Böyle vahim
Konuşmamın başında
da dedim, 22nci Dönemde görüştüğümüz en önemli yasa belki
ülkemizin geleceği açısından. Yahu, ne olacak, vakıflar
diyemezsiniz. Bu, Türkiyeyi Balkanlaştırma politikasının
bir öncülüdür. Türkiyeyi Orta Doğulaştırma politikasının
bir öncülüdür. Bu Yasayla, bunu çıkardık diye Avrupa Birliğine
falan gireceğiniz yok, sakın öyle bir şeyi düşünmeyin.
Vahim bir şeyi yapıyoruz. Yapmayın, Allah aşkına
yapmayın, bu doğru değil.
Şimdi,
bakınız arkadaşlarım, demin dedim ki, herhangi bir
azınlık vatandaşımızla benim aramda, vakıf
kurma açısından, hiçbir eksiklik yok, tam bir eşitlik içerisindeyiz.
Artı, azınlık olanlar, Lozan Barış Antlaşmasının
37 ve 44üncü maddelerinden doğan bir haktan dolayı bize göre
avantajlı durumda. Çünkü, ben, Medeni Kanunun gereği, bir
ırkı, dini, mezhebi, bir etnik özelliği destekleyecek
vakıf kuramam, bunu Kanunumuz yasaklamış; doğru
da yapmış, yanlış da değil doğru da yapmış,
millî birliği, bütünlüğü sağlamak için. Ama, Lozanın
istisnaları nedeniyle, azınlıklar, hem benim Medeni
Kanuna göre kurabileceğim tüm vakıf imkânlarına sahiptir
hem de eski vakıf imkânlarına sahiptir. Ben, ona sahip değilim.
Şimdi,
Avrupa Birliği konuyu nasıl değerlendiriyor, bakınız,
bunu, 2005 İlerleme Raporundan alıyorum:
Değerli
arkadaşlarım, Uygulamada, gayrimüslim topluluklar önemli
sorunlarla karşılaşmaya devam etmektedirler. Bu topluluklar
tüzel kişilikten yoksundur, sınırlı mülkiyet hakkına
sahiptirler, vakıflarının yönetiminde müdahaleyle
karşılaşmaktadır. deniliyor.
Arkadaşlar,
bir: Burada bir temel yanlışı belirtmek durumundayız.
Bu topluluklar tüzel kişi olamazlar, olmamalıdırlar.
Böyle bir şey var mı? Azınlıklar, dünyanın neresinde
tüzel kişi olmuş, hangi üniter devlette azınlık tüzel
kişi olmuş? Fransada tüzel kişi mi? Bakın, Fransada
benim tespit edebildiğim etnik grupları sayayım size:
Gallikler, Ligurikler, İberikler, Cimbrikler, Beljikler, Zigarikler,
Normanlar, Bretanyalılar, Korsikalılar, Sajualılar,
Provanslar, Basklar, Auvergneliler, Pikardiyalılar, Arlezyenler,
Alzaslılar. Hangisinin tüzel kişiliği var? Ha, dinî
olarak, Müslüman topluluğun Fransada tüzel kişiliği
mi var? Bir üniter devlet içerisinde bir başka topluluğun tüzel
kişiliğini istemek, paralel devletçik kurmak demektir,
orayı parçalamak demektir, orada başka bir hesap demektir.
Bu noktaya dikkatinizi çekiyorum değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bu isteniyor.
Bizde
bireysel hak ve özgürlüklerse, vakıf kurma açısından
bireysel hak ve özgürlükler yönünden hiçbir farkımız yok.
İstenen ne: Topluluk özgürlükleri, kompartımanlar
şeklinde toplumun bölünmesi, kolektif haklar.
Arkadaşlar,
Lozan Barış Antlaşmasının imzalandığı
yıllarda insan hakları bugünkü düzeyde değildi.
İnsan hakları, kolektif haklar biçiminde değerlendiriliyordu
o dönemin anlayışı içerisinde. Bugün, kolektif hakların
insan hakları kapsamında olmadığını,
bizzat, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11inci
maddesi söylüyor. Hatta, kolektif haklar, bireysel hakların
önünde engeldir de.
Bu
itibarla, bizim mevcut yasamız, 2762 sayılı Yasamız
ve Medeni Yasamız, tam bir eşitlik sağlıyor. Kendi
ülkemize hakaret etmeyelim, kendi ülkemize iftira etmeyelim.
Bu Yasaya ihtiyaç yoktur. Bu Yasa tehlikeli bir yasadır. Bu Yasa
yanlış bir yasadır. Bu, gelmemesi gereken bir yasadır.
Bireysel hak ve özgürlükler yönünden de, mülkiyet yönünden de, Türkiye,
Avrupanın hiçbir ülkesinden aşağı değildir,
kusurlu değildir.
Zamanım
kalmadı galiba. Söyleyeceğim çok şeyler var.
Ayrıca,
Lozanın 45 maddesi gereği de, bizim burada yaptığımız
düzenlemeleri Yunanistanın Batı Trakya Türkleri için yapması
gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) 4771 ve 4778 sayılı Yasalarla azınlıklara
tanınan hakların emsalini Yunanistan yapmamıştır.
Hükûmetiniz bunu talep etmemiştir. Oysa, bu, tabii -kamuoyunda
hep yanlış söyleniyor- mütekabiliyet değildir, çünkü,
azınlıklar bizim yurttaşlarımızdır, Türk
azınlıkları da Yunanistanın yurttaşıdır.
Mütekabiliyet konusu değil, ama, paralel hak konusudur. 4771
ve 4778 sayılı Yasayla yapılan değişikliklerin
paralel hak olarak Yunanistandan talep edilmesi gerekirdi, bu müzakereyi
her kim yürütüyorsa Bir dakika. Bizden bunu istiyorsunuz, ama, Lozan
diye bir antlaşma var, bunda karşılıklı yükümlülüğümüz
var, siz de o önce verdiklerimizin paralelini bir verin. denilmesi
gerekiyordu.
Değerli
arkadaşlarım, Batı Trakyadaki durum nasıldır
derseniz, içler acısı. Elimde yasa.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Eraslan, son cümlelerinizi rica edeyim.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) Sayın Başkanım, cümlemi tamamlayayım
izin verirseniz.
Batı
Trakyadaki Türklerin Medeni Yasaya göre de, Yunanistan Medeni Yasasına
göre de, Batı Trakya Türklerinin vakıf kurabilme olanağı
yoktur arkadaşlar. Medeni Yasaya göre kurdukları vakıf
Türklerin -Türkler de değil, onlar Müslüman azınlık diyor-
Müslüman Azınlığın Mallarının İdaresi
Yasasına tabi. Burada, ecdat yadigârı Türk vakıflarının
hemen hemen tamamına yakını Yunan valilerinin atadığı
kayyumlar eliyle yürütülüyor. Buradaki Türk vakıfları
yağmalanıyor; ne mal varlığından haberi var ne
ne olduğundan haberi var. Yani, böyle bir şey yok arkadaşlar.
HALUK
KOÇ (Samsun) Sayın Eraslan, onlar Müslüman azınlık değil,
Türk ve Müslüman azınlık. Öyle söyleyin.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) Elbette Türk ve Müslüman azınlık. Yani,
Batı Trakya Türkleri diyorum ben dikkat ederseniz, Müslüman
azınlık da demiyorum, Batı Trakya Türkleri diyorum. Batı
Trakya Türklerinin hakları gasbediliyor. Buna karşı,
ne yazık ki, şimdiye kadar bir girişimde bulunulmamış
Hükûmet nezdinde, 4771 ve 4778 sayılı Yasalarla tanınan
hakların paraleli de istenmemiştir.
Şimdi,
hep vere vere, hep vere vere devam ediyoruz. Arkadaşlar, vakıflarla
ilgili söyleyeceğimiz çok şeyler var. Bu, bir madde başlığı.
Daha, yabancı vakıflar var, daha söylenecek çok şeyler
var. Bu yabancı vakıflar değildi istediğimiz; eski
vakıflarla ilgili var, yeni vakıflarla ilgili var,
teşkilat yasası var, denetim var. Şimdi, böyle bir yasa
getiriyorsunuz. Bu Yasayla, azınlık vakıfları da
dahil, herkes, her vakıf, yabancı yurttaşı, yabancıyı,
yönetimine, idaresine alma hakkını veriyorsunuz;
sınırsız bağış, denetimsiz bağış
hakkını veriyorsunuz; yurt içinde, yurt dışında
şube açma, temsil hakkını veriyorsunuz. Bunun nereye
varacağına, lütfen, dikkat edin. Lütfen, arkadaşlar,
buna olur vermeyin. Sizden bunu bekliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.
Anavatan
Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Güler.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflar Kanunu üzerinde
Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu
Kanuna geçmeden önce, tabii, son iki gündür yaşanan, doğal
felaket olarak adlandırılan, aslında Türkiyemde insan
manzaraları dediğimiz, yaklaşık 26 ölünün olduğu
ve çok sayıda insanımızın kaybolduğu bir ülkemde
yaşamanın acısını yaşıyorum. Ölenlere
rahmet, mağdur olanlara da Hükûmetin bir an önce el atmasını
istiyoruz. Burası, eğer, sosyal devletsek, sosyal hukuk devletiysek
Hükûmet gereğini bir an önce yapmalı. Bu konuda, başta
Mersin, Diyarbakır ve Şanlıurfa gibi birçok illerimizin
yağmurdan dolayı, selden dolayı ciddi anlamda mağduriyetleri
söz konusu. Hatta, çok övündüğünüz, üç dönem belediyelik yaptığınız
İstanbulda, maalesef, bodrumlar su altında, hatta birinci
katlara kadar çıkmış. Bu tablodan dolayı da, sizlerden
de, gereken, Hükûmet olarak, bizzat isteğimiz, bu yaraların
bir an önce sarılması.
İkinci
ise, biraz önce Sayın Kürşad Yılmaz, Kürşad Beyi dinledikten
sonra gerçekten ürktüm. Bir Bakan olarak aczin, bir Bakan olarak
sıkıntılarını duydukça sade bir Türk vatandaşı
ne yapacak onu düşündüm kara kara. Sayın Bakan, bu ülkede
ben bir şeylere müdahale etmek istersem, sakın ha müdahale
etme, başına işler gelir korkusu ve kaygısını
bizimle paylaştı. Bu, SOS. Arkadaşlar, siz iktidar olduğunuzu
zannediyorsunuz. Bir Bakanın itirafı. Sıkıntısı
varsa Meclisle paylaşsın. Meclis ve millet olarak arkasındayız,
yanındayız bu mücadelede. Çünkü, Türkiyenin en büyük
sıkıntısı yolsuzluktur, yoksulluktur. Böyle bir
süreç içerisinde Bakanı anlamakta zorluk da çekmedim. Çünkü,
siz iktidar olduğunuzu zannediyorsunuz, ama, koskoca dört
yıl geçti ve yaşanılan bunca olumsuzluklara rağmen,
yargının önünde hem savcı oldunuz hem kadı. Bu yüzden,
sorgulanmayı bırakın, yargılanmayı bırakın,
tam tersine, yargının önünde köstek oldunuz.
Sığındığınız
iki unsur var: Biz
BAŞKAN
Sayın Güler
HÜSEYİN
GÜLER (Devamla) Hemen geçiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Lütfen efendim. Hiç ilgisi yok, yani, şimdi
HÜSEYİN
GÜLER (Devamla) Geçiyorum Sayın Başkanım. Ben ifade
ettim, kanunla ilgili, hemen geçiyorum. Çünkü, biraz önce yaşadık,
kamuoyunun da bunu bilmesi lazım.
Bugün,
eğer Vakıflar Kanunu gibi bir hassas kanunu tartışmadan
geçirmeyi düşünüyorsanız -niyetiniz de o- dört bölüm üzerinde,
temel kanun kavramına da sığındınız,
işinize her gelen kanunu da bu kapsamın içerisine alıyorsunuz.
Bugün, özellikle en hassas konularda kanunun tartışılmadan
çıkmasını kendinize alışkanlık edindiniz.
Biz de diyoruz ki, Vakıflar Kanunu, ciddi anlamda, aslında,
sağduyuyla ve soğukkanlılıkla değerlendirilmesi
gereken bir kanun. Gayrimüslim vatandaşlarımız bu ülkenin
vatandaşıdır, hem de birinci sınıf vatandaşıdır.
Ben
isterim ki, biz Anavatan olarak, daha doğrusu, artık rutin
yaşam istiyoruz, pozitif ayırımcılık istemiyoruz.
Bunun normal olarak Medeni Kanunla çözümlenmesinden yanaydık.
Artık, devletin, tüm toplumlarıyla, artık, mahkemelik
olmaktan çok, artık, hukukun üstünlüğü doğrultusunda,
bir an önce barışık ve halka hizmet aracı olmasını
bekliyoruz. Ama, bu konuda, beş yıldır, attığınız
-maalesef beşinci yıla girdiğimiz bir dönemde- fazla
bir somut adım yok; hep kavga, hep kavga
Tabii
ki, gayrimüslim vatandaşlarımızın, bizim, bu ülkenin
vatandaşı olduğunu ve ülkemizde yurttaşlık
görevini layıkıyla yaptığının bilincindeyiz.
Hayat detaylardan ibaret. Arkadaşlar, şeytan da detaylardan
ibaret. Bu kanunda ciddi anlamda detaylardan kaygı ve korku duyacağımız
bir süreç yaşanmakta. Toplum bilgilendirilmedi. Toplum, bu konuda
ciddi anlamda
Hatta bırakın, sizlerle bire bir konuştuğumuzda
Ya, biz konuşamıyoruz, lütfen siz şu konulara değinin.
diye birer öz eleştiri sohbetinde bulunuyorsunuz ve bu Kanunun
ciddi anlamda detayları konusunda, burada değiştirme
şansımız var. Verilecek önergelerle bu Kanunun daha
yapıcı bir boyutta, toplumda gerginliğe değil de
tam tersine bir uzlaşıya ihtiyaç olduğu bir dönemde,
böyle bir fırsat ve imkân tanınacaktır. Ama, görüyorum
ki, sizde böyle bir niyet yok.
Bugün,
bu Kanunun geneli anlamına baktığımızda,
her vesilesiyle din elden gidiyor diye siyaset yaptığınız
zaman, bugün misyonerlerin önünü açıyorsunuz bu Kanunla. Türkiyedeki
gelişen, yaşanan bunca olumsuz ve sıkıntılara
rağmen, gelir dağılımının bozukluğuna
rağmen, siz, misyonerlerin önünü açarak, bugünkü konumda, ülkenin
yarınlarının temeline dinamit koyuyorsunuz. Bunu
göz ardı etmeyin.
Tabii
ki, genel anlamda baktığımızda, Sayın Bakanın,
komisyonda, 2nci madde üzerinde bir önergesi oldu, Bu uygulama,
milletlerarası mütekabiliyet ilkesi saklıdır. Arkadaşlar,
neyle saklıdır? Kendimizi aldatmayalım, kendimizi
avutmayalım.
Bu
Kanun, önce, Türk vatandaşının sorunlarının
çözümü için bir kanundur. Evet, yurt dışında yaşayan
veya farklı ülkelerde yaşayan yurttaşlarımızın,
soydaşlarımızın sorunu varsa, onu farklı anlamda
irdeleyelim, sahip de çıkalım. Vatandaşlık bilincini
en iyi şekilde sahip çıkarak hissettirilir. Ama, bu konuda,
böyle bir niyetimiz yok. Nihayetinde, yaşanılan onca olumsuzluklara
rağmen, somut attığınız en ufak bir adım
yok, sadece mütekabiliyet kanunu
Allah aşkına kendimizi
avutmaktan başka nedir bu, söyler misiniz?! Ha, 5inci maddeyle
ilgili, yabancıların, Türkiyedeki vakıflara üye olma
konusunda
Evet, bu, bir derece anlamlı; ama, 2nci maddede uygulanan
süreçte, maalesef, gerçekleri yansıtmıyor. Burada, sizlere
değil, Türk kamuoyuna sesleniyorum.
Biz,
Vakıflar Kanununun detaylarına baktığımızda,
bir yandan Vakıflar Kanunu bir yandan da Vakıflar Teşkilatı
Kanunu, ikisi bir arada. Evet, birbirine benzermiş gibi görünen
unsurda, genel anlamda, hukuk dilinde veya hukuk tekniğinde,
bunların, birbirlerinden farklı bir şekilde, daha
sağlıklı zeminlerde ele alınmalı. Ama, gördüğümüz
kadar, katılımcılıktan yoksun
Teşkilat Kanununda
en önemli unsurlardan birisi, Meclisin temsil düzeyinde, atanmasında,
bugünkü siyasi irade veya İktidar tamamıyla hâkim. 15 tane
temsilciler meclisinde 5in 1i genel müdür, 3ü genel müdür yardımcısı,
1 tane de müşavir. İkincisi, 5 tane de Başbakanlığın
uygun gördüğü bir atama, 3 tanesi eski vakıflardan temsilci,
2si de yeni. Toplam 15. Yani, 10unu hükûmetin temsil ettiği böyle
bir kurul. Yani, kısaca, aslında, buradaki temsilciler
meclisi de bizzat yürütmenin etkisi altında.
EKREM
ERDEM (İstanbul) Eskisi nasıldı?
HÜSEYİN
GÜLER (Devamla) Eskisi
Arkadaşlar, eskiye mazeret uydurmayın.
Gelin, değiştirelim bunu. Bir şeyler varsa beraber düzeltelim.
Yani, eskisi şöyle, dört yıl öncesi böyle
Hep mazeret
Yapmayın!
Bu ülkede, sizler, Anayasayı değiştirecek çoğunluktasınız,
mazeret üretecek durumda değilsiniz. Bizler, Mecliste, yasama
dönemine katkıda bulunmak amacıyla her türlü katkıda
bulunmaya devam ediyoruz. Ama Meclisi, sık sık, olağanüstü
engellemekle suçluyorsunuz. Size sormak istiyorum, geçen hafta
perşembe günü Meclisimiz niye toplanmadı? Bu kanun
EKREM
ERDEM (İstanbul) Bayramdı.
HÜSEYİN
GÜLER (Devamla) Doğru, bayram. Bayram esprisi var, sürekli bayram
anlayışıyla bakıyorsunuz herhâlde. Tatili halka
çok gördünüz, kendinize bayram. Doğru, sizler de haklısınız.
FAHRİ
KESKİN (Eskişehir) Siz neredeydiniz?
HÜSEYİN
GÜLER (Devamla) Bizlerin, Meclisin tüm iradesine saygımız
sonsuz. Ama, bu Meclisin tüm temel değerleri, tamamıyla, AK
Parti İktidarının, günahıyla da sevabıyla
da sizlerindir hepsi. Bu kanun tekliflerini siz istemeden bizim görüşmemiz
mümkün değil. Ha, işinize gelen kanunlarda da, hemen sıcak
bir şekilde yaklaşım göstermektesiniz.
İkincisi, baktığımızda,
en önemli unsurlardan bir tanesi de, ciddi anlamda denetimden yoksun.
Yani, vakıflar teşkilatının yapılanmasına
baktığımızda denetim mekanizması yoksunu.
Böyle bir süreç içerisinde, son zamanlarda bir alışkanlık
yaptınız, her türlü denetim mekanizmasından kaçmayı
veya kılıf uydurmayı kendinize referans kabul ettiniz.
Vakıflar Meclisinin ve vakıflar teşkilatının
şayet denetim mekanizmasını yeteri kadar sağlayabilecek
Bir, denetmen; iki, teftiş kurulu; üç, bunun unsurundan bölgesel
anlamda kurulan teşkilat, bölge müdürlükleri aracılığıyla
da bu süreç denetlenmek istenmektedir. Ama, yeteri malzemeden, yeteri
hareket alanından yoksun olduğunuzdan dolayı, Türkiyedeki
vakıfların denetimi maalesef eksik kalacaktır. Bunun
altını çiziyoruz.
Tabii,
Türkiyede, aslında, en önemli sorunlarından bir tanesi
de, bugün, cemaat vakıflarının Türkiyedeki alacakları
konusunda
Ya, artık e-devlet çağında diye övünüyorsunuz.
Sayın Bakan burada, şu kamuoyunu net olarak -başta da
biz milletvekilleri olarak- lütfen aydınlatın. Konu ne kadardır,
nereye kadar gidecek ve bu işin tehlike süreci nereye kadar?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar gidecek süreç nedir?
Ülkenin temeline dinamit mi koymak? Ya da, bir tehlike daha: Vatikan
benzeri bir yapılanma mı olacak ülkemizde? Burada, bunların
altı net olarak aydınlatılmalı.
Eğer,
siz, mülkiyette sınırsız bir mal edinme imkânı tanırsanız,
bugün, Sorosların farklı ülkelerde yaptığını
göz ardı etmeyin. Çeşitli uluslararası cemaat vakıflarının
etkileşimlerine, ekonomik gücüne ve örgütleniş biçimine
baktığımızda, Türkiyedeki yapıyla kıyasladığınızda,
Türkiye kamuoyunun genel durumuna baktığımızda,
her geçen gün, işte övündüğünüz o yüzde 21lik yeşil kart
bağımlısı kitlelerin açlık ve sefaletle olduğu
ortam içerisinde size sormak istiyorum: Aç insanın vatanı,
milleti, dini, dili olmaz, hepimiz çok iyi biliyoruz. Böyle bir durum
karşısında, bu toplum değerlerini nasıl koruyacaksınız
söyler misiniz? Hangi alternatif yapıyla korumayı düşünüyorsunuz?
Kendi vakıflarınızla mı, yoksa eğitiminizle
mi ya da ekonomik özgürlükle mi?
Alıştık,
Ramazan ayını yeni atlattık. İaşeye bağımlı
milyonlarca kitleler var.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Ne demek atlattık?
HÜSEYİN
GÜLER (Devamla) Evet
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Ramazan ayını atlattık, ne demek?
HÜSEYİN
GÜLER (Devamla) Ramazan ayı, çok şükür, kazasız belasız
atlatıldı. Ama, unutmayın, o süreç içerisinde, o milyonlarca
insanımızın hangi yüzüyle karşı karşıya
kaldığımızı da gördük. O öğrencilerimiz,
o gençlerimiz, o süreç içerisinde
Bağımlı kitlelerden
bahsediyoruz.
FAHRİ
KESKİN (Eskişehir) Camilerde gençler dolu.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Ramazan ayı felaket miydi ki atlattınız?
HÜSEYİN
GÜLER (Devamla) Ha, söylenecek bir unsur varsa, Meclis kürsüsü burada,
gelin, gelin
O Kuran kursları da yetersiz kalacaktır. Bunu
net olarak söylüyoruz.
Eğer,
siz, bu konuların altından kalkacağınızı
düşünüyorsanız
Sığındığınız
tek bir şey var zaten: Avrupa Birliği. Sığınacağınız
tek bir şey var, liman o, Avrupa Birliği. Evet, isteyecek sizden.
Sizler de -burada birkaç defa tekrarladık- emredersiniz demekten
başka bir sorumluluk ve siyasal duruştan yoksun kaldınız.
Bugün, Avrupa Birliğinin çifte standardını, Avrupa
Birliğinin ikiyüzlülüğünü bırakın, Avrupa Birliğiyle
ilişkilerdeki bu kadar sağlıksız ilişkileri,
bu kadar pervasızca teslimiyeti anlamakta da zorluk çekmiyoruz,
çünkü, böyle bir niyetiniz ve böyle bir kaygınız da yok.
Biz
diyoruz ki, bu Kanunda, gayrimüslim vatandaşlarımızın
hakları varsa verilsin -çok net olarak söylüyoruz- hukukun üstünlüğü
çerçevesinde. Ama, kaygılarımızı ve korkularımızı
da göz ardı etmeyin. Sizin böyle bir niyetiniz olmayabilir. Bu
toplumda, ciddi anlamda, ülkenin geleceğini kaygıyla ve
korkuyla günübirlik yaşamaya alıştırılmış
milyonlarca kitlemiz var. Ama, bu ülkenin, siyasal süreç içerisinde,
duruş gösterebilecek siyasi partileri var. Bunlardan biri
Anavatan. Biz, Anavatan olarak diyoruz ki, yapıcı siyaseti,
hukukun üstünlüğünü ve vatandaşlarımın pozitif
ayırımcılığından çok, artık olağan,
rutin bir yaşamın olduğu, her bireyin eşit olduğu
bir anlayıştan yanayız. Bu doğrultuda, hukuki düzenlemeler
ve yasal düzenlemeler yapılırken, kaş yapalım derken
göz çıkarmayalım diyoruz; bu unsurda, değerlerimizi
göz ardı etmeyelim diyoruz. Bu süreci en iyi şekilde algılayacak
unsurlardan biri, hepimiz burada inisiyatif sahibi olarak bu Kanunu
çıkartırken, değişiklik önergelerimiz var, bunları
göz ardı etmeyin.
En
önemli unsur, tabii ki, bu Kanunun geneli olarak baktığımızda,
bir boyutu var ki, yabancıların Türkiyede vakıflara
temsilci olabilmesi. Bunun altında mütekabiliyet ilkesi konulmuş,
bir derece korunmuş, ama, asıl unsur, Türkiyedeki vakıfların,
başta Türkiyenin birçok ilinde temsilcilikler veya şubeler,
veya yurt dışındaki vakıflara Türkiyede temsilcilikler
açma yetkisinin tanınması. Tabii ki, şu ana kadar, bir
derece kontrol edilebilen bu vakıflar, bugünkü genel anlamda
akarlar dediğimiz maddi güçlerini göz önünde bulundurduğumuz
zaman, ciddi anlamda, Türkiyedeki yapının nasıl travmaya
açık olduğunu hep beraber yaşayacağız. Temennimiz,
bizim yanılmamız. Ama, hepimiz biliyoruz ki, şu ana kadar
hep haklı çıktık, sizler kulaklarınızı
tıkamaya devam ettiniz, etmeye de devam ediyorsunuz.
Bu
Kanun, bizden çok sizi rahatsız ediyor, onu da çok iyi biliyoruz.
Biz, bu süreç içerisinde, Avrupa Birliğiyle entegrasyon döneminin
net olarak altını şöyle çiziyoruz: Karşılıklı
ülkenin menfaatlerini ve ulusal çıkarlarını koruyabilecek
bir çıkar birlikteliği. Ama, görüyoruz ki, Avrupa Birliğinin
şu ana kadar dayattığı her şeye evet demekten
başka hiçbir refleks göstermediniz. Nihayetinde, en son, Fransızların
yaptığı Ermeni Tasarısıyla ilgili olayları
yaşadık, gördük; çok çabuk unuttuk aslında, Hükûmet olarak
da unuttunuz. En ufak, bir somut adım atmadınız. Sayın
Genel Başkan, burada, net bir tavır açıklamıştı
Grup toplantısında. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının
kaç milyar doları -Sayın Bakan açıklasın burada-
Fransız Merkez Bankasında yatıyor. Niçin yatıyor?
20 milyar doları
Burada, sizlerle paylaşıyorum. Sayın
Bakan da, hayır yok desin; varsa, biz alıyoruz desin ya da. Siyasal
duruş budur, tavır budur arkadaşlar. Eğer, biz, bu
süreç içerisinde, Avrupa Birliğiyle ilgili ilişkilerimizde
ilkeli bir duruş göstermediğimiz zaman, Sayın Bakanın
ifade ettiği gibi, vicdan ve pazı işi değildir bu.
Bu iş, evet, yürek işidir; bu iş, duruş işidir. Bu
yüzden, Hükûmetten, başta, net tavır bekliyoruz. Ama, şu
ana kadar, en ufak, bir somut adım olmadı, olmayacak da. Yani,
kısaca, Avrupa Birliği sürecindeki travmatik ilişki
devam edecek.
Zaman
zaman, Avrupa Birliğinin kamuoyunda çeşitli seslendirmeler
oluyor. Eğer Avrupa Birliği Türkiyeyi reddederse, günah
çıkarmış olur diyor. Niyetleri belli aslında. Sizlerin
üzerinde, net olarak alabilmenin hesabını, her vesileyle
almaya devam ediyor. Karşılıklı bir rafa kaldırma,
Avrupa Birliği. Sadece içe dönük, siyasal mesajların olduğu
bir Avrupa Birliği süreci.
Bugünkü
Vakıflar Kanununu dayatma olarak unsur göz önünde bulundurduğumuzda,
ne siyasal Kopenhag Kriterlerine uymakta ne de ekonomik kriterlere
uymakta.
Bu
Vakıflar Kanunu, tabii ki, daha Medeni Kanun içerisinde ele
alınarak çözümlenebilirdi diye düşünüyoruz. Ama, buna
rağmen, Vakıflar Kanununun Türkiyenin temel değerlerini
de bir kenara bırakarak, özellikle ticari artı değerlerini
göz önünde bulundurarak, Türkiyedeki akar trafiğinin, Türkiyedeki
sınırsızca mal edinme ve takas söz konusu olduğunda,
bu ciddi ekonomik varlıkla beraber, Türkiyede misyonerlerin
önü tamamıyla açılacaktır. Bu sizi ürkütmüyor mu? Yarın,
kendi seçim bölgelerinize gideceksiniz, isyan edecekler misyonerler
çalışıyor diye. Siz ne diyeceksiniz? Hayır, böyle
bir şey yok mu diyeceksiniz? Peki, buna zemin hazırlıyorsunuz,
buna kapı aralıyorsunuz, ondan sonra ya, böyle olursa, ben
gereğini yaparım
Geçiniz onu. Eğer, duruş, bugün
yapılacaksa yapılır, aksi takdirde, yarın ağlamanın
hiç de gereği yok. Siz İktidar milletvekillerisiniz,
İktidar Grubusunuz, bu yüzden, burada mazeret üretme gibi bir
şansınız yok.
Bugün,
bu Vakıflar Kanununu göz önünde bulundurduğumuzda, özellikle
ekümenlik gibi, Türkiyenin hassas değerleri üzerine, Hükûmet
ve Meclis olarak, İktidar Grubu olarak ne gibi net bir tavır
aldınız? Burada, gelin, kamuoyunu aydınlatın.
Ekümenlik konusundaki kavram kargaşası içerisinde kaybolup
gitmeyin. Ama, biliyoruz ki, Vakıflar Kanunu sizleri de rahatsız
ediyor. Biz de diyoruz ki, bu, ülkemizin tüm değerleri, yaralar
kaşınmadan merhem olmaya çalışıyoruz. Bu sürecin,
Türkiyedeki tüm değerleri göz önünde bulundurarak, Vakıflar
Kanununda, ülkemizin sorunlarına kısmen de olsa çözüm olmasını
istiyoruz. Ama, hepiniz iyi biliyorsunuz ki, özellikle AK Parti Grubunun
siyasal anlamda yaşadığı bu çelişkiyi, bu kaosu,
iç dünyasındaki sıkıntısını aslında
çok iyi anlıyoruz. Anladığımız unsurda vereceğiniz
çok da net bir mesaj yok. Sayın Bakanı dört gözle dinleyeceğiz,
bu sorularımıza net bir yanıt almak istiyoruz ve bu konuda
değişiklik önergeleriyle değiştirme şansı
varken, bu fırsatın kaçırılmadan, Türkiyenin, kamuoyunun
hassasiyetlerini göz önünde bulundurmanızı istiyoruz.
Ama, öyle bir niyetiniz de yok. Değişiklik önergeniz var
mı yok mu bilemiyorum, önümüze geldiğinde bakıp değerlendireceğiz.
Bir an
AHMET
YENİ (Samsun) Peşin yargılar var.
HÜSEYİN
GÜLER (Devamla) İşte, peşin yargı
Niye peşin
yargı?
AHMET
YENİ (Samsun) Ne demek, niyetiniz yok? Var.
HÜSEYİN
GÜLER (Devamla) Meclisin çalışma derdi
Niyeti belli.
AHMET
YENİ (Samsun) Niyeti var, yok, ne biliyorsun?
HÜSEYİN
GÜLER (Devamla) Yaptığınız çalışma hakkında,
bu kanunlar hakkında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN
GÜLER (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
HÜSEYİN
GÜLER (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Meclis
olarak hepimiz biliyoruz ki, günübirlik, haftalık ya da, Meclisin
iradesi AK Partinin ipoteği altında. Günübirlik, ne verilirse,
daha tartışmadan bu kanunları ve kaygılarımızı
ve bilgi sahibi olmadan, sadece kabul edenler ve etmeyenler anlayışı
doğrultusunda, Grubunuzun vermiş olduğu çoğunluk
anlayışıyla geçiriyorsunuz. Biz diyoruz ki, bilgi sahibi
olmadan, fikir sahibi olmayalım diyoruz.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Birbuçuk ay öncelerden söyledik bunu görüşeceğimizi.
HÜSEYİN
GÜLER (Devamla) Evet, birbuçuk ay önce söylediniz ve Avrupa Birliğinin
ilerleme raporuna, bir derecede, gerek Rum kesimine limanların
kapısının aralanması ve bu konuda da verdiğiniz
vaatler üzerine bu kanunları geçirmek için el birliği içerisinde
çaba sarf ettiniz, ama nafile ki, bir derece Avrupa Birliğinden
aldığınız sıcak mesajlarla bu işin kotarılacağını
düşünüyorsunuz. Biz istiyoruz ki, bu Kanunun, toplumun tüm sorunlarının
kısmen de olsa çözümüne katkıda bulunmasını bekliyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Güler.
Sayın
milletvekilleri, saat 19.50de toplanmak üzere birleşime ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
19.00
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.08
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VII.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Adalet
Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı: 1239) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının tümü üzerindeki
gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi, şahısları
adına konuşma talepleri var.
Sayın milletvekilleri, aynı
anda konuşma talebinde bulunan arkadaşlarımız
var. Önce, Genel Kurulda olup olmadıklarına bakacağım,
ondan sonra, var olanlar arasından da kura çekeceğim.
Sayın İnci Özdemir
Yok.
Sayın Mücahit Daloğlu
Sayın Hikmet Özdemir
Sayın Ekrem Erdem
Burada.
Sayın Mustafa Nuri Akbulut
Sayın Halil Özyolcu
Sayın Recep Özel
Sayın Ali Yüksel Kavuştu
Sayın Ümmet Kandoğan
Sayın Mehmet Eraslan
Yok.
Kura neticesinde, ilk konuşmacı
Sayın Mücahit Daloğlu... Konuşmuyor.
İkinci konuşmacı,
İstanbul Milletvekili Sayın Ekrem Erdem... (AK Parti
sıralarından devam, devam sesleri)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Konuşmuyorlar.
BAŞKAN Evet, devam ama,
başka söz isteyenler var.
Sayın Yaşar Nuri Öztürk...
Yok.
Sayın Haluk Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
önemli bir Yasa Tasarısının görüşülmesi için Genel
Kurul toplantısındayız. Bu Yasa Tasarısının
önemini, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan, Yasa
Tasarısının tümü üzerinde konuşan Sayın Orhan
Eraslan, öneminin altını çizerek, düşüncelerimizi
Genel Kurula iletti.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, vakıflarla ilgili düzenleme, şu anda, gerçekten,
Türkiyenin öncelikli olarak ele alması gereken bir konu mudur,
değil midir? Bunun önceliği bizim açımızdan tartışılmalı.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, gerçekten ciddi bir durumla karşı karşıyayız.
Türkiyede eski vakıflar olarak adlandırdığımız,
bunlardan bir kısmı mazbut vakıflar, bir kısmı
mülhak vakıflar olarak adlandırılan mazbut vakıfların
Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetildiğini, mülhak
vakıfların da mütevelliler veya seçilmiş heyetlerle
yönetildiğini biliyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
13 Haziran 1932 tarihi oldukça önemli, vakıflar konusunda. Bundan
önceki vakıfların eski vakıflar, daha sonrasında
yer alan vakıfların da yeni vakıflar olarak adlandırıldığını
biliyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Medeni Kanunumuzda, vakıf müessesesi, Medeni Kanun hükümlerine
göre açıkça karşılığı belirtilerek yer
almaktadır ki, bunlar, demin de vurguladığım gibi,
yeni vakıflar olarak adlandırılmaktadır, hem de
2762 sayılı Kanun ile eski vakıflar bu Medeni Kanunumuzda
korunmuş olmaktadır.
2762 sayılı Yasa, nitelik
olarak, hukuksal olarak, bu konuda yeterli açıklığı
ortaya koyan bir hukuk uygulaması olarak hukuk bütünlüğümüz
içinde yer almaktadır. Medeni Kanundan önce var olan vakıflara
da eski vakıf denilmektedir. Bu Kanun'da, eski vakıflar
da, mazbut ve mülhak vakıflar olarak, vurguladığım
gibi, ikiye ayrılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, kamuoyunda cemaat vakıfları olarak da bilinen
azınlık vakıflarının mülhak vakıflar kapsamında
olduğunu biliyoruz. Lozan Barış Antlaşmasının
-ki, sık sık buna geri dönerek atıfta bulunuyoruz- 37
ve 44üncü maddelerinde azınlıkların dinî, hayri, sosyal
ve eğitsel ihtiyaçlarını karşılamak üzere vakıf
kurulması zaten hükme bağlanmış bulunmaktadır.
O dönem ülkemizde var olan gayrimüslim azınlıkların
dinî, hayri, sosyal ve eğitsel tesisleri vakıf haline getirilmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
1936 Beyannamesi olarak geçen, gayrimüslim cemaatlere hangi vakfa,
hangi mallara vakfedildiğini bildirme hakkı tanınmış
bulunmaktadır.
Şimdi, Lozan Antlaşmasına
niye atıf yapıyoruz: Lozan Antlaşmasının, burada,
kenarından köşesinden tartışılmaya açılmasının
hukuksal altyapısını, Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak, bir altın tepsi içerisinde muhataplarımıza
sunmuş oluyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, eylül ayında -bunu, Özel Eğitim Kurumlarıyla
ilgili Kanun Tasarısı burada görüşülürken, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına konuşan arkadaşlarımız
dile getirdiler- Batı Trakya Türk ve Müslüman azınlığının,
İstanbulda düzenlediği 5inci kurultayında Sayın
Başbakan bir konuşma yaptı. Orada, ben de, Sayın
Başbakandan önce bir konuşma yapmıştım ve Sayın
Başbakan Batı Trakya Türk ve Müslüman azınlığının
şu anda Yunanistanda -ki, Yunanistanı isterseniz parantez
içinde biraz daha belirtelim, tanımlayalım, yirmi dört
yıldır, yirmi beş yıldır Avrupa Birliği
üyesi olan bir ülke ve Avrupa Birliği hukukunun bağladığı
bir ülke, Yunan iç hukukunun yanında, Avrupa Birliği hukukunun
doğrudan geçerli olduğu bir ülke- oradaki 160 bin soydaşımıza,
Türk ve Müslüman azınlığa dönük, şu anda, bizim cemaat
vakıfları olarak tanımladığımız, yabancılara
vakıf kurma hakkı dahil, bu vakıfların şirket
kurma, yurt içinde, yurt dışında temsilcilik açma, ticaret
yapabilme hakkı dahil, bütün hakları Türkiye verirken;
efendim Lozan ile ne ilgisi var bunun, bunu illa getirip götürüp Lozana
bağlıyorsunuz gibi birtakım eleştiriler aklınızdan
geçebilir. Ama, şunu çok açıklıkla paylaşmak zorundayız:
Oradaki 160 bin soydaşımıza, Türk ve Müslüman azınlık,
Yunan vatandaşı olan Türk ve Müslüman azınlığa
benzer konularda ne gibi haklar tanınıyor Yunan iç hukukunda
ve Avrupa Birliği hukuku çerçevesinde, dönüp ona bakmakta yarar
var. Sayın Eraslan buna konuşmasının son bölümünde
değindi. Çok acı bir gerçekle karşılaşıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bakın bugün, bu hafta başından beri vakıflarla ilgili
kanun tasarısı görüşüleceği için Batı Trakya
derneklerinde görev yapan, orada sorumluluk almış değişik
konumdaki arkadaşlarımız sürekli arayarak, Sayın
Başbakanın İstanbulda 5inci Batı Trakya Türk ve
Müslüman azınlığının kurultayında yaptığı
konuşmanın bu kürsüden hatırlatılmasını
istiyorlar.
Sayın İnci Özdemir Hanım
karşımda, gülümseyerek herhâlde tasdik ediyorlar. Sayın
Başbakanın konuşmalarının, Sayın Mehmet
Ali Şahin tarafından, Sayın Başbakan Yardımcısı
tarafından, ben
Birazdan soru-cevap kısmında belki
kendisine yöneltilir veya şahıs konuşmalarından
sonra Hükûmet adına Sayın Başbakan Yardımcısı
bu konuda bir açıklama getirebilir. Acaba, bu Hükûmetin Başkanı
olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından o tarihte
verilen, o konuşma çerçevesinde verilen Evet Kostas, mütekabiliyet
ararım. sözünün, bu Yasa Tasarısında karşılığını
görmek istiyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Başbakanın taleplerinin, biz, gerçeğe dönmesini
istiyoruz.
FARUK ÇELİK (Bursa) Gerçek
zaten, bakın.
HALUK KOÇ (Devamla) Yok efendim,
karşılığı yok.
FARUK ÇELİK (Bursa) Var, var,
iyi okumamışsın.
HALUK KOÇ (Devamla) Sayın Çelik,
isterseniz, sizinle gelin gidelim, bir Batı Trakyaya gidelim.
Gelin gidelim
Gelin gidelim
ÜNAL KACIR (İstanbul) Görmek
için Batı Trakyaya mı gitmek gerekiyor?!
HALUK KOÇ (Devamla) Ünal Bey, siz
hiç karışmayın, siz dinleyin isterseniz; ben, Sayın
Çelikle konuşuyorum. Şimdi, siz grup başkan vekili
olun, sizle de muhatap olup konuşuruz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Allah Allah!..
HALUK KOÇ (Devamla) Sayın Çelik,
sizinle isterseniz gelin bir Batı Trakyaya gidelim. Batı
Trakyada, orada, Türküm ve Müslümanım diyen insanlara,
bırakın eski mütevellilikleri, Osmanlıdan kalan eski
ecdat yadigârı vakıfların üzerinde hak iddia etmeyi,
şu anda vakıf kurabilme konusunda bir Yunan vatandaşı
olarak benim hiç kendimden ayırmadığım, bu ülkede
üreten, bu ülkede paylaşan, bu ülkede tasada ve kıvançta
benimle beraber olan gayrimüslim Türk yurttaşlarının
elde ettiği hakların hangi birisi var onlara bir bakalım.
Bunu söylerken, ben, Türkiyedeki
gayrimüslim yurttaşlarımıza herhangi bir rehin alma
gibi, onların haklarını kısıtlayıcı
bir uygulama gibi bir yol, yöntem önermiyorum, yanlış anlaşılmasın.
Ama, insan hakları, demokrasi, özgürlükler
Bunlar, sihirli kelimeler
değerli milletvekilleri. Bunlar, hiç kimsenin itiraz etmediği,
hele de bugünün hukuk sistemi içerisinde kişisel temelde insan
hakları, özgürlükler, demokratik haklar dediğiniz zaman,
hiç kimsenin itiraz etmediği makyajlı sözler bunlar, yaldızlı
sözler. Bunların arkasına hangi talepler saklanıyor,
hangi talepler gizleniyor? Bu deyimlerin arkasında ne gibi siyasi
hesaplar, projeler getirilmek isteniyor? Bunları tartışmak
istediğiniz zaman siyasi tutuculukla suçlanıyorsunuz,
siyasi statükoculukla suçlanıyorsunuz. Bizim söylemek istediğimiz
bu.
Burada çok ciddi bir sorunla karşı
karşıyayız. Bunu özellikle söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
çok sık dile getirilen bir söz: Biz, Avrupa Birliği uyum paketleri
içerisinde yer alan yasa tasarılarını, Avrupa Birliği
bizden bunları, ilerleme raporlarında Türkiye lehinde yorumlar
yapmak için veya zirve toplantılarından sonra yayınlanan
bildirgelerde Türkiye lehine paragraflar oluşturmak için
çıkartmıyoruz, kendi insanımız, kendi milletimiz
bunu hak ettiği için çıkartıyoruz. söylemleri var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, insan hakları, demokrasi, özgürlükler,
bunlar Türkiyede sağlansın, ama, Batı Trakyadaki 160
bine yakın, 60 bin haymatlozu da katalım, vatansızı
da katalım, yurtsuzu da katalım, 200 bine yakın, bütün
dünyanın dört bir köşesine, Yunan baskısından
yılarak göçmüş, orada yurtlarını, ailelerini
bırakmış 60 bin soydaşımızı da katarsak
200 bin-210 bin insanımız adına da bunları Yunanistandan,
Sayın Başbakanın sözleri üzerine, talep etme hakkını
kullanmak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, özel eğitim kurumlarıyla ilgili -Sayın
Başkan, bir dakika daha rica edeceğim- özel eğitim kurumları
görüşülürken, burada, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı
olmayan, aynı etnik ve dinî kökene bağlı olanların
da Türkiyedeki azınlık okullarından faydalanması
yolunda bir önerge getirilmişti. Buna karşı çıkmıştık,
sizin de duyarlılığınızla bu geri çekilmişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
Önemli olduğu için hatırlatmak
istiyorum.
BAŞKAN Lütfen, konuşmanızı
tamamlayın.
HALUK KOÇ (Devamla) Teşekkür
ederim.
Bunlar, temel yasa görüşüyoruz
zaten. Tümü üzerinde, hiç olmazsa, geçmişte yaptığımız
ve birlikte düzeltme şansını elde ettiğimiz bazı
konuları da tekrar gündeme getirmekte fayda var.
Değerli arkadaşlarım,
açıklama yapıldı, dendi ki: Ermeni Patriği Sayın
Mutafyan bu talepte bulundu. Bazı köşe yazarları da
bunu dile getirdiler ve 30 bin, Türkiyede, şu anda yaşamını
sürdürmekte olan kaçak işçi statüsündeki Ermeninin çocuklarının
bu okullarda, temel bir insanlık hakkı olarak eğitim görmesine
dönük bir talep olarak dile getirildi. Değerli arkadaşlarım,
bunun arkasındaki olay, Sayın Mutafyanın insani talebinin
dışında birtakım noktalara gidiyor.
Bakın, Fener Rum Patriği
ve bağlı olan kişiler, 2003 yılında Millî
Eğitim Bakanına
Zaman gazetesinin ilgili kupürlerini
sonra buldum, o tarihte tartışamadım. Ruhban Okulunun
lise kısmı -ki, kapatılma sebebi öğrenci azlığındandır-
eğer, bu madde bu şekilde yasalaşsaydı, sizin duyarlılığınızdan
da, bir grup arkadaşımın duyarlılığından
da kaçsaydı, geri çekilmeseydi ne olacaktı biliyor musunuz:
Rum diasporasına açık bir davet olacaktı ve bütün dünyadaki
Rum diasporasının büyük maddi ve manevi desteği altındaki
öğrencilerin buraya taşınmasıyla Ruhban Okulunun
lise kısmı açılacaktı.
Değerli arkadaşlarım,
mütekabiliyet diyoruz, bunun eğitimle ilgili kısmı
var, ama çok acı bir tarihî gerçeği de sizlerle paylaşmak
istiyorum: Mavri Mira Cemiyeti Ruhban Okulunun içinden çıkmıştır
ve Türkiyede Ulusal Kurtuluş Savaşı verilirken
işgal edilen her Batı Anadolu kasabasında, nereye, ne
şekilde Yunan Bayrağı asılacak, nerede, ne şekilde,
ne Türk katledilecek, bunların hepsinin hesabı, oradan yetişenler
tarafından bu milletin tarihinde uygulanmıştır,
yerini almıştır.
BAŞKAN Sayın Koç, lütfen
tamamlayın konuşmanızı.
HALUK KOÇ (Devamla) Yakın siyasi
tarihi unutarak, önümüze ufuklar açarak, insan hakları, demokrasi,
özgürlük yaldızlı kelimelerine birtakım şeyleri
sığdırarak, Türkiyenin geleceğini ipotek altına
almayalım değerli arkadaşlarım.
Ben, tekrar duyarlılığınızı
rica ediyorum, özel eğitim kurumlarındaki gibi ve bir kere
daha ifade ediyorum: Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan
hiçbir gayrimüslim yurttaşımı töhmet altında
bırakacak bir açıklama yapmamaya özen gösteriyorum. Onlar
bizim kardeşimizdir. Benimle beraber üreten, benimle beraber
aynı tasayı, kıvancı paylaşan insanlarla
yurttaş olmaktan, bir arada bulunmaktan mutluluk duyduğumu
ifade ediyorum. Ama, dünyanın neresinde, bir, bu kökenden gelen
insanların sıkıntısı varsa bunların çözümü
için de, mutlaka, bu konular görüşülürken mütekabiliyet unsurlarının
dikkate alınmasını dikkatlerinize sunuyorum.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Koç.
Hükûmet adına Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin
açıklamalarda bulunacaklar.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz Vakıflar
Yasa Tasarısının niçin hazırlandığını
ve huzurunuza hangi amaçla getirildiğini, konuşmamın
başında, birkaç cümleyle sizlere ifade etmek istiyorum.
Göreve gelir gelmez, birkaç ay sonra,
Vakıflar Genel Müdürümüz ve ilgili personeliyle bir araya gelerek
Acaba önemli bir sivil toplum alanı olan vakıflar konusunda
Türkiyede ne gibi sorunlar var, bunların çözümüyle ilgili vakıflarımız
hangi beklentiler içerisindedir, bu alanda yapılması gereken
ne gibi değişikliklere ihtiyaç vardır, hangi adımların
atılması gerekir? bu soruların cevabını
oluşturmak üzere, 2003 yılının Mayıs ayında
bir vakıf sempozyumu düzenlemeye karar verdik. Bu, ulusal düzeyde
bir vakıf sempozyumuydu. Türkiyede belli başlı vakıfların
ilgilileri bu sempozyuma katıldılar, uzmanlar görüşlerini
ifade ettiler. Ancak, bunu da yeterli görmedik. 2003 yılının
Aralık ayında, bir de uluslararası seviyede vakıf
sempozyumu yapmaya karar verdik. Bu sempozyumu da Ankara Üniversitesi
Hukuk Fakültesiyle birlikte organize ettik. Ankara Hukuk Fakültesinin
medeni hukuk kürsüsünden değerli hocalarımızın
da katkılarıyla, Ankarada -şu kitapçıkta topladığımız
görüşlerin ifade edildiği- son derece ciddi, yurt dışından
da bu alanda uzman olarak bildiğimiz kişilerin katıldığı
bir sempozyum düzenledik. Burada, çok değerli fikirler ortaya
kondu, bu alanla ilgili yaşanan sorunlar dile getirildi, yeni
vakıflar, mülhak vakıflar, mazbut vakıflar ve cemaat
vakıflarıyla ilgili yaşanan sorunlar dile getirildi
ve bu sorunların nasıl çözülmesi gerektiğiyle ilgili
fikirler ve öneriler ortaya kondu. Bunlar, bu kitapçıkta yazılıdır.
Sonra, arkadaşlarımızla birlikte, bütün bunları
değerlendirerek, bir karara vardık. Yeni bir Vakıflar
Yasa Tasarısı hazırlamanın bu sorunları kökten
çözmede daha mantıklı bir yol olacağı görüşü
ağır bastı; çünkü, değerli arkadaşlarım,
vakıf mevzuatı alanında, hâlâ, şu anda, on tane ayrı
kanun, altı tüzük, altı tebliğ, yirmi yedi yönetmelik
var.
Biraz önce, sevgili dostum Sayın
Eraslan, konuşmaları esnasında Bizim Vakıflar
Kanunu diye yeni bir kanuna ihtiyacımız yok, Medeni Kanunun
vakıflarla ilgili bölümü kâfidir. Niye böyle bir tasarıyla
Parlamentonun önüne gelindi anlayamadım. dediler, yanlış
anlamadıysam.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Yanlış
anlamışsınız.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Medeni Kanunumuzda ihtiyacı
karşılamaya yetecek hükümler vardır, bu düzenlemeler
vakıf mevzuunda yeterlidir. Aynen, konuşmanızdan aldım
Orhan Bey, böyle ifade ettiniz.
Şimdi, tabii, şu anda, yeni
bir kanun çıkarmadık. Medeni Kanun var. 1935 yılında
çıkarılmış 2762 sayılı Vakıflar Kanunu
var, Medeni Kanun da var ama. Yine, 1956 yılında çıkarılmış
6760 sayılı Vakıflar Umum Müdürlüğü Vazife ve
Teşkilatı Hakkında Kanun var. Yine, 1984 yılında
kabul edilmiş 227 sayılı Kanun Hükmünde Kararname var.
Tabii, vaktinizi almamak için diğer kanunları saymıyorum.
Bütün bu mevzuat, vakıflar
alanında bir mevzuat dağınıklığını
gündeme getiriyordu. Bunları bir araya toplayalım, yani
vakıflar alanında bir müracaatta bulunmak, bir konuyu
araştırmak isteyen kişi, bir tek kanuna bakarak, bu
alanla ilgili aradığının cevabını bulabilsin
düşüncesiyle, yeni, tek bir vakıflar kanunu hazırlamaya
karar verdik. İşte hazırlamış olduğumuz
ve huzurunuzda şu anda görüşülmekte olan Vakıflar Kanunu
Tasarısı böyle bir niyetin, böyle bir çalışmanın
sonucunda huzurunuza gelmiştir.
Ayrıca, demin de ifade etmiştim,
sempozyumda ortaya çıkan sorunlar ve çözüm önerileriyle ilgili
de, tabii ki bu Tasarıda çözümler ortaya koymamız, bu sorunları
mümkün olduğunca çözmemiz gerekiyordu. Biraz sonra neler içeriyor
bu Tasarı sorusuna cevap verirken, bunların ne olduğunu
da sizlerle paylaşacağım.
Şunu da ifade edeyim: Efendim,
bunu Avrupa Birliği istediği için Hükûmet hazırladı
ve önünüze getirdi... Evet, Avrupa Birliği ile ilgili yönü de
var. Nasıl yönü var? Çünkü, Avrupa Birliği müktesebatında
mülkiyet hakkıyla ilgili, müktesebatın Türkiyeye taşınması
keyfiyeti var. Özellikle cemaat vakıflarının Türkiyede
mülk edinmeleriyle ilgili birtakım sorunlar yaşandı.
Hâlâ bu sorunlar yaşanmaya devam ediliyor. Bizim Hükûmetimizden
önce, 2002 yılında, Vakıflar Kanununa eklenen geçici
maddelerle, ek maddelerle, o zamana kadar, özellikle 1974 yılından
beri mülk edinemeyen cemaat vakıflarının mülk edinme
hakkı 57nci Hükûmet döneminde, yine Avrupa Birliğiyle ilgili
uyum bağlamında eklenen o maddelerle cemaat vakıflarına
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
4771
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Tabii
Çok teşekkür ederim.
İşte, 4778 Sayılı
Yasayla, cemaat vakıfları vakfiyeleri olup olmadığına
bakılmaksızın Vakıflar Genel Müdürlüğünün
izniyle dinî, hayri, sosyal, eğitsel, sıhhi ve kültürel alanlardaki
ihtiyaçlarını karşılamak üzere taşınmaz
mal edinebilirler ve taşınmaz malları üzerinde tasarrufta
bulunabilirler.
Daha sonra 4771 var. İşte,
4778i biraz önce okudum. Yani, cemaat vakıflarının
mülk edinmeleriyle ilgili yaşanan sorun, 2002 yılında
3 Ağustos tarihinde çıkan bir yasal düzenlemeyle giderilmeye
çalışıldı.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Aynı
hassasiyeti Batı Trakya Türkleri için de gösteriyor musunuz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Bir şey söyleyecekseniz
söz alırsınız Değerli Dostum, gelirsiniz burada
konuşursunuz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Söyleyeceğiz
Söyleyeceğiz
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla ) Yani, karşılıklı
konuşmamız İç Tüzüke göre mümkün değil. Ben sizinle
çok severek konuşurum
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Söyleyeceğiz
de, onu da belirtin Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Ama, tabii, şu an kürsüde
Sayın Başkan tarafından söz hakkı bana verilmiş
olduğu için, izin verirseniz, ben bunu kürsüden kullanayım.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) O hassasiyeti
gösterirseniz memnun oluruz. Bunu da söylerseniz memnun oluruz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Katılmadığınız
görüşlerim olursa, söz alırsınız, çıkarsınız,
ben de memnuniyetle dinlerim. Eğer yanlış bir şeyi
ifade etmişsem, siz doğrusunu söylerseniz size de katılırım.
O nedenle, sabırla beni dinleme nezaketini gösterirseniz ondan
mutluluk duyarım.
Şimdi, Avrupa Birliğiyle
ilgisini anlatmaya çalışıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
şöyle bir değerlendirme yapmam, sanıyorum, hem sizlere
hatırlatma bakımından hem de televizyon başında
bizleri izleyen vatandaşlarımızı bilgilendirme
bakımından yararlı olacaktır:
Osmanlıda gayrimüslim cemaatin
kurmuş olduğu vakıflar yoktu, hayır kurumları
şeklinde örgütlenmişlerdi. Cumhuriyetle birlikte, bu
alanda yeni bir düzenleme yapılmaya ihtiyaç duyuldu. 1935
yılında Vakıflar Kanunu hazırlanırken, bu cemaatlere,
hayır kurumu şeklinde örgütlenmiş olan bu cemaatlere
beyanname vermeleri Vakıflar Genel Müdürlüğüne, bu beyannamelerinin
vakıf senedi yerine geçeceği ve bundan sonra da kendilerinin
vakıf statüsüne kavuşacakları ifade edildi. Onlar da
beyanname verdiler ve böylece bu beyannameleri vakfiye yerine
geçerek vakıf statüsü kazandılar.
1974 yılında verilen Yargıtay
Genel Kurulu kararına kadar, bu cemaat vakıfları Türkiye'de
mülk edinebildiler, kendilerine bağış yoluyla verilen
gayrimenkulleri mülk olarak edinme hakkına sahip oldular; ancak
Yargıtay Genel Kurulu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Sayın Başkanım,
benim sürem 20 dakika değil mi efendim? (CHP sıralarından
10 dakika sesi) 20 dakikadır
efendim, lütfen
Evet, daha zamanım var, daha zamanım var Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Pardon, bir dakika.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
Alışkanlık!
BAŞKAN Biraz cimriyiz, evet.
Buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Evet, çok teşekkür ederim.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu,
kararında dedi ki: Bunların beyannamelerinde, vakfiyede
olduğu gibi mülk edinmeleriyle ilgili hüküm yok. Bunlar daha
sonra mülk edindiler ama, bu cemaat vakıfları aslında
mülk edinemezler. Dolayısıyla, şu ana kadar edinmiş
oldukları mülklerin iadesi gerekir.
İşte, bundan sonra, cemaat
vakıflarının üstüne bağış yoluyla veya
satın alma yoluyla, her ne suretle olursa olsun geçmiş olan
bu gayrimenkuller cemaat vakıfları üzerinden terkin edildi,
iptal edildi. Bir kısmı hazineye geçti, bir kısmı
Vakıflar Genel Müdürlüğüne geçti, hatta satılarak
üçüncü şahıslara geçen gayrimenkuller oldu.
İşte, 2002 yılında,
57nci Hükûmet döneminde Vakıflar Kanununa eklenen o demin okuduğum
maddeyle, cemaat vakıfları yeniden mülk edinmeye başladılar.
Ancak, değerli arkadaşlar, hazineye geçmiş olanları
alma imkânına sahip olamadılar, Vakıflar Genel Müdürlüğüne
geçmiş olanları alma hakkına sahip olamadılar. Bu
sorun devam etti ve kuşkusuz ki, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin önüne kadar bu gitti.
Şimdi, burada, bir insan olarak,
çağdaş bir insan olarak konuşacak olursak, herkesin temel
hak ve özgürlüklere sahip bireyler olarak yaşama hakkına
sahip olduğu bilinciyle konuşacak olursak, hangi dine mensup
olursa olsun, eğer bir kişinin veya bir tüzel kişinin,
bir vakfın bir gayrimenkulü şu veya bu nedenle elinden
alınmışsa, onu iade etmek medeni olmanın bir gereğidir.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Yalnız,
onlar birey hakkı değil Sayın Bakan. Birey hakkı değil,
karıştırıyorsun.
Bir taraftan azınlık hakkı
diyorsun, bir taraftan birey hakkı. Birey hakkından bahsetmiyoruz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Ben, Cumhuriyet Halk Partili
arkadaşların bu konuda benden farklı düşündükleri
kanaatinde değilim. Biraz önce, Sayın Haluk Koç da Bu gayrimüslim
vatandaşlar bizim de vatandaşlarımızdır. Onların
hakkını, hukukunu korumak bizim de görevimizdir. dedi.
Aşağı yukarı aynı şeyleri söylüyoruz.
İşte, bu Yasa Tasarısı
bu konuda da ileri bir adım atıyor 2002ye nispetle. Orada birtakım
mülk edinme hakkına sahip oldular. Şimdi, geçmişte kendilerinin
olan, ama, 1974 yılındaki Yargıtay kararıyla ellerinden
alınan gayrimenkullerin bir kısmına daha kavuşma
imkânına sahip oluyorlar.
Avrupa Birliği, bu konuda yaşanan
sorunların çözümünü istiyor. Aslında, Avrupa Birliği
bunu bizden istemeden biz yapmalıyız. Biz, aslında,
böyle bir gelenekten geliyoruz, böyle bir kültürden geliyoruz.
Başkalarının hak ve hukukuna riayet etmenin bizim asli
görevimiz olduğu bilinciyle hareket eden bir medeniyet anlayışına
sahibiz. Bunu bizim yapmamız gerekirdi. Ama, biz, hemen ifade
ettiğim gibi, 2003 yılında yapmış olduğumuz
sempozyumlarda, ortaya çıkan bu sorunu çözmek için, daha Avrupa
Birliği önümüze bu konuyu getirmeden, biz, o zaman Vakıflar
Genel Müdürlüğü olarak karar vermiştik bunları çözelim
diye. Dolayısıyla, biz, bu düzenlemeleri de kendiliğimizden,
bunun doğru olduğuna inandığımız için bu
Yasa metnine koyduk.
O bakımdan, bu Tasarı Türkiyenin
ihtiyaçları için hazırlanmıştır. Yeni vakıflarımızın
ihtiyaçları için hazırlanmıştır, gayrimüslim
Türk vatandaşlarının mensubu bulunduğu cemaat
vakıflarının demin ifade ettiğim sorunlarını
çözmek için hazırlanmıştır.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bu tasarı ne getiriyor? Çünkü, zamanım süratle ilerliyor.
Bir defa, biz bu Tasarıyla, vakıf
kurmayı kolaylaştırıyoruz değerli arkadaşlarım.
Faaliyet alanlarını genişletiyoruz. Bakın, ben
göreve geldiğimde sormuştum arkadaşlarımıza:
Medeni Kanuna göre kurulmuş, yeni vakıf dediğimiz vakıf
sayımız ne kadardır? Cevap: 4.584 Şimdi sordum,
4.452. 132 azalma var arkadaşlar. Nüfusumuz? Nüfusumuz azalmıyor,
artıyor. İnsanların, varlığı olan insanların
vakıf yoluyla, vakıf kurarak, kendi mal varlıklarını
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Demek
ki, insanları yoksullaştırmışsınız.
Vakıf, varlıktan kaynaklanır.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) İzah edeceğim, nereden
kaynaklandığını izah edeceğim, sabırlı
olun.
kendi mal varlığından
bir bölümünü veya tamamını, diğer insanlar istifade
etsinler diye, bir amaca tahsis etmek, bizim kültürümüzün bir gereğidir.
Anadolunun neresine giderseniz gidin, Türkiyenin neresine giderseniz
gidin, vakıf yoluyla kurulmuş yüzlerce, binlerce eser göreceksiniz.
Onlar, kendileri için değil, mütevellilerin kendileri için değil,
başkaları içindir; başkaları yararlansın,
ben de buradan manen istifade edeyim düşüncesiyle yapılmıştır.
Dolayısıyla, bizim, bu vakıf geleneğini, vakıf
anlayışını devam ettirmemiz lazım. Vakıf
kurmak isteyen insanlara, vakıf kuran insanlara, Yahu, nereden
de kurdum bu vakfı? Anamdan emdiğim sütü burnumdan getirttiler!
dedirtmemek mecburiyetindeyiz. Biz bunu teşvik etmeliyiz.
İşte, bu Vakıflar Yasa Tasarısı hazırlanırken,
bu alanda, vakıf kurmak isteyen vatandaşlarımıza
mümkün olduğu kadar kolaylık getirme anlayışıyla
hazırlanmıştır.
Peki, niye 132 tane azaldı? Biliyorsunuz,
biz göreve geldiğimizde, bir yasa tasarısını Meclise
sevk ettik ve hep birlikte de yasalaştırdık. O da, kamu
kurum ve kuruluşları bünyesindeki kamu vakfı dediğimiz
vakıfların faaliyetleriyle ilgili bir düzenlemeydi. Dedik
ki, kamu kurum ve kuruluşları bünyesindeki vakıflar
kamu imkânlarını kullanmasınlar. Tabii, bu yasa yürürlüğe
girdi ve bazıları kamu imkânlarını kullanamayınca
hayatta kalamayacaklarını anladıkları için kendi
kendilerini feshettiler. Bunun sayısı fazla değil.
Eğer, vakıf anlayışını ve kültürünü biz
canlı tutup, diğer insanlara bu anlayışı anlatmazsak
ve bizden sonra gelen nesillere bu güzel anlayışı aktarmazsak,
korkarım, bu vakıf sayısında azalma olur. O bakımdan,
bizim insanlarımızın hayır hasenat amaçlı bu
tür faaliyetlere yönelmesini teşvik etmemizin gerektiği
inancındayım.
Ayrıca, Sayın Özel de, AK
Parti Grubu adına yaptığı konuşmada, bu Tasarının
neler getirdiğini sizlere ifade etmişti.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Bir biz
edemedik değil mi?!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Sayın Eraslan, siz genellikle
endişelerinizi bizimle paylaştınız; o sizin takdirinizdir.
Hatta, burada notlar aldım: Avrupa Birliği vakıf mevzuunda
bizden geridir dediniz. Katılıyorum size; bizden de geri
olması gerekir, bizim onlardan daha ileri olmamız gerekir,
çünkü, bu bizim kültürümüzün bir gereğidir. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Tabii ki, onlardan bu konuda ileride olacağız
ve onlara örnek olacağız. Şimdi, başka ülkelerde,
işte, şöyle şöyle yapılıyor, Avrupa Birliği
ülkelerinde. Onlara örnek davranışlar göstermeliyiz. Bakın,
siz şöyle yapıyorsunuz, ama, bu işin böyle olması
gerekir diye bunu göstermeliyiz, o bize yakışır.
İnsanların serbestçe örgütlenebilme -dernek, vakıf
adı altında örgütlenebilme- ve birtakım güzellikleri
diğer insanlarla paylaşma erdeminin önüne sınır
konmaması gerektiğini biz dünyaya göstermeliyiz. Ecdadımız
bunu göstermiş, şimdi de onların vârisleri olarak bu bize
düşer. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Başkaları şöyle kısıtlama yapıyor, biz
de kısıtlama yapalım anlayışına katılmıyorum.
Biz iyisini göstermeliyiz, doğrusunu göstermeliyiz.
Şimdi, tabii, vaktim son derece
daraldı; çok önemli bir konu
Sayın Haluk Koç, Sayın Başbakanımızın,
Batı Trakya Türkleri Derneğinde, İstanbulda yapmış
olduğu bir konuşmada, mütekabiliyetten bahsettiğini;
ancak, bu tasarıda mütekabiliyetin olmadığını
ifade etti. Ancak, Sayın Koç, mutlaka okumuş ve tetkik etmiş
olmalı; bakın, bu Tasarının 2nci maddesini aynen
okuyorum: Bu Kanun; mazbut, mülhak ve yeni vakıflar, cemaat ve
esnaf vakıfları ile Vakıflar Genel Müdürlüğünü
kapsar.
Bu Kanunun uygulanmasında
milletlerarası mütekabiliyet ilkesi saklıdır.
Şu, Yunanistandaki Vakıflar Yasasıdır. Bu cümle
1inci maddesinden aynen alınmıştır. Sizde var;
biz de bunu aldık, buraya koyduk. O nedenle, Sayın Başbakanımız
orada ne söylemişse, bu, buraya aynen intikal etmiştir.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) Mütekabiliyetin garantisi ne?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Evet, buyurun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Sayın Başkanım,
bölümler üzerinde siz değerli milletvekili arkadaşlarım
bu Yasa Tasarısının daha iyi anlaşılması
bakımından sorular soracaksınız. Bu soruların
cevabı esnasında, bu Yasa Tasarısının anlatmayı
düşündüğüm halde, zaman darlığı nedeniyle
sizlerle paylaşamadığım birçok konuyu bu sorularınıza
cevap verirken sizlere aktarabileceğimi umuyorum.
Bu Yasa Tasarısı -tekrar
ediyorum- Türkiye için hazırlanmıştır, Türkiyedeki
vakıflar için hazırlanmıştır. Türkiyede, gerek
yeni vakıflar gerek mazbut, mülhak ve cemaat vakıfları,
esnaf vakıfları için hazırlanmıştır. Bu,
Türkiyeye özgü bir Vakıflar Yasasıdır. Ben, bu Yasa Tasarısının
yasalaşması halinde, şimdi ifade edemediğim;
ama, biraz sonra değişik vesilelerle ifade etmeyi düşündüğüm
o yeni açılımların Türkiyeye ve bu alana önemli kazanımlar
getireceğini düşünüyorum. Kıymetli vakitlerinizi
daha fazla almaya hakkım olmadığı için konuşmama
burada nokta koyuyorum ve hepinizi yeniden sevgiyle saygıyla
selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan, Sayın Bakanın
konuşması sırasında, kendi konuşmasının
yanlış anlaşılmasına mahal verecek ifadeler
kullandığını beyan etmiş ise de, İç Tüzükün
69uncu maddesine göre gerek kendi konuşması gerek de Bakanın
konuşmasının bu konuşmaları yanlış
anlamaya mahal verecek bir mahiyette olmadığından
talebinizi kabul edemiyorum Sayın Eraslan.
Teşekkür ederim.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Efendim,
böyle olur mu Sayın Başkanım? Sayın Başkan, ben
başka bir şey söyledim, Sayın Bakan başka bir
şey söyledi.
BAŞKAN Maddeler sırasında
eğer ihtiyaç duyarsanız açıklarsınız efendim.
Şimdi, soru ve cevap kısmına
geçiyorum.
Sayın Ahmet Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, Tasarının
5inci maddesiyle yabancılara Türkiyede yeni vakıf kurma
hakkı tanınmaktadır. Türk vatandaşları Avrupa
Birliği ülkelerinde vakıf kurabilmekte midirler? Şu
anda Türkiyede yabancılar tarafından kurulmuş vakıf
var mıdır?
İkinci sorum: Türk Medeni Kanunundaki
hüküm nedeniyle senetlerinde özel hüküm olmayan vakıflar organ
üyeliklerini tamamlayamayarak dağılmaktadırlar.
Yeni düzenlemeyle burada sorun giderilmekte midir?
Son olarak ise, yükümlülüklerini
yerine getirmeyen yöneticiler doğrudan görevden alınma
davasıyla karşı karşıya gelmektedirler. Yeni
düzenlemeyle burada bir iyileşme var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Işık.
Sayın Ekmekcioğlu, buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bu Tasarıyla, vakıflar
ve vakıfların en üst karar organı olan Vakıflar Meclisi
önemli ölçüde siyasal iktidarın güdümüne girmektedir. Vakıflar
Meclisi üyelerinin, meclis başkanı, genel müdür yardımcıları
ile kültür ve turizm temsilcileri dışında kalan tüm üyelerinin
Başbakan tarafından seçilmesi veya atanması, doğal
olarak, meclis üyeleri ve bu üyelerin aldıkları kararların
-ve hatta- kimi zaman siyasallaşması tehlikesini doğurabilecektir.
Böyle bir durumu, Anayasanın kuvvetler ayrılığı
ilkesi ile ve vakıf yönetimlerinde olması gereken tarafsızlıkla
bağdaştırabiliyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Emek
Yok
Sayın Yeni
Yok.
Sayın Kart
ATİLLA KART (Konya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Yusuf Beyazıt, yani
Vakıflar Genel Müdürü olarak görev sürdürmekte olan Sayın
Beyazıt, hangi tarihten bu yana vekâleten görev yapmaktadır?
Asaleten ataması neden yapılmamıştır? Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından iki defa veto edildiği
doğru mudur?
Vakıflar Genel Müdürlüğü
gibi önemli bir görevin, Yasanın açık hükümlerine rağmen,
bu kadar uzun süre vekâleten sürdürülmek istenilmesinin yasal ve
takdirî dayanağı nedir?
İkinci temel sorum şu: Sayın
Yusuf Beyazıt ve Maksut Serim, İstanbulda, Vakıfbanka
ait hangi şubelerde hangi tarihlerde müdür olarak veya herhangi
bir sıfatla görev yapmışlardır? Adı geçenlerin
görev yaptığı bu tarihlerde İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin veya Büyükşehre bağlı şirketlerin
hesapları bu şubelerde işlem görmüş müdür? Bu
işlem gören miktarların tutarı nedir?
Ve en nihayet, Maksut Serimin
şube müdürü olduğu dönemde İstanbul Büyükşehir
Belediyesi hesaplarının bu şubeye yatırıldığı
-Vakıfbank İstanbul Validesultan Şubesinden söz ediyorum-
bankacılık mevzuatına ve hukuka aykırı bir
şekilde işlemler yapıldığı, şubede
görünen ve görünmeyen hesaplar açıldığı, yani illegal
hesapların açıldığı, daha sonra ise, her nasılsa
ve her nedense 58 ve 59uncu Hükûmetler döneminde Başbakanlık
bünyesindeki örtülü ödeneğin de başına Maksut Serimin
getirildiği yolundaki iddialara nasıl bir açıklama
getirebilirsiniz?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Ne var bunda? Hiçbir şey yok ki.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
ben, Sayın Kartın, sorularını sorarken sözünü kesmedim;
ama, Meclis Başkanı olarak o soruların önemli bir
kısmının Vakıflar Yasasıyla bağlantısını
ben kuramadım. Siz kurdunuzsa bilmiyorum. Takdir
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan, bu Tasarının uygulamasını yapacak
olan kişi Vakıflar Genel Müdürü. Biz Vakıflar Genel Müdürünün
bu uygulamalarını
BAŞKAN Efendim, isim vererek,
şahıslarla ilgili, burada bu sorunun hiçbir ilgisi yoktur.
Bu tip soru soran olursa keserim sorusunu, kimse kusura bakmasın.
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan, Vakıflar Genel Müdürünün uygulamalarını
burada tartışmayacağız da nerede tartışacağız?
BAŞKAN Efendim, Vakıflar
Bankası mevzuatı görüşülürken sorarsınız.
ATİLLA KART (Konya) Nerede
tartışacağız Sayın Başkan?
BAŞKAN Ben ilişki kuramadım,
siz kurdunuzsa, takdir sizin.
Buyurun, Sayın Koç, buyurun.
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan, bu Tasarının amacına uygun olarak uygulanıp
uygulanmayacağını tartışıyoruz. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Koç, buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Başkan, para konularını sorma mı demek istiyorsunuz?
ATİLLA KART (Konya) Niye rahatsız
oluyorsunuz bu sorulardan?
MUHARREM İNCE (Yalova) Para
konularına girmeyelim mi diyorsunuz?
ATİLLA KART (Konya) Niye rahatsız
oluyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben burada
ATİLLA KART (Konya) Rahatsız
oluyorsunuz
BAŞKAN
İç Tüzüke göre
doğru olarak görev yapmak istiyorum.
ATİLLA KART (Konya) Tasarının
özüyle ilgili soruyoruz.
BAŞKAN Doğru görev yapmak
istiyorum.
ATİLLA KART (Konya) Tasarının
özüyle ilgili soruyoruz.
BAŞKAN Buyurun, Sayın
Koç.
ATİLLA KART (Konya) Bu Tasarının
uygulamasını yapacak olan Genel Müdürden söz ediyoruz.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan
ATİLLA KART (Konya) Genel Müdürün
yanlışlarından söz ediyoruz.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, bu Yasa Tasarısının son bölümü teşkilatlanmayla
ilgilidir. Yani, Sayın Kartın soru sorma hakkını
bir Başkanlık yorumuyla bu şekilde engellemenizi
doğru bulmadığımı söyleyerek başlamak
istiyorum.
BAŞKAN Efendim, bu, yorum değil,
İç Tüzükün açık tarifidir Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) Efendim,
İç Tüzükü, zamanında, değişik şekilde de yorumladığınızı
biliyoruz Sayın Başkan.
NAİL KAMACI (Antalya) Tüzük,
tüzük diye diye bir hâl oldun!
ATİLLA KART (Konya) El insaf!
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, deminki konuda düşüncemi ifade ettikten sonra, Sayın
Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum ve tüm milletvekili arkadaşlarımdan,
eğer ilgileniyorlarsa, şu kitapçığın, lütfen,
34üncü sayfasını açmalarını istiyorum. Hükûmetin
teklif ettiği metin, Sayın Başbakanın imzasıyla,
13 Haziran 2005te gönderilmiş: Madde 2.- Bu Kanun; mazbut, mülhak,
cemaat ve yeni vakıflar ile Vakıflar Genel Müdürlüğünü
kapsar. Komisyonda -Adalet Komisyonunun kabul ettiği metin-
Cumhuriyet Halk Partili üyelerin itirazı üzerine aynı cümleye
Bu Kanunun uygulanmasında milletlerarası mütekabiliyet
ilkesi saklıdır. ibaresi eklenmiştir.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Tutanağını
da getirelim mi!
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın Bakan,
bunun Cumhuriyet Halk Partisinin katkısıyla oraya konduğunu,
lütfen, soru-cevap kısmında, cevaplar bölümünde, herhâlde,
ifade edecek kadar hakşinassınızdır.
Şimdi, Sayın Başkan,
mütekabiliyet konusuna gelince şu soruyu yöneltmek istiyorum,
sayın milletvekillerinin de dikkatini çekmek istiyorum, bilhassa
Bursa milletvekilleri var, onların da bilgisine sunmak istiyorum:
Şimdi, bakın, burada biz bunu ifade ediyoruz; ama, biliyor
musunuz ki, Batı Trakyadaki -biz şimdi bu mütekabiliyeti
getiriyoruz; ama- Türk azınlığının sahip olduğu
vakıflar, 1967 yılındaki faşist darbeyle iktidara
gelen Yunan cuntası tarafından, 1968 yılında, soydaşlarımızın
ellerinden alınmıştır. Bu vakıflar bir kayyuma
devredilmiştir, Batı Trakyadaki Türk azınlığı,
kendi vakıflarını idare etme hakkından mahrum
edilmişlerdir. Bu darbeden sonra, 1974te, Karamanlisle tekrar
demokrasiye dönülmüş Kıbrıs Harekâtından sonra;
fakat, aradan otuz yıldan fazla zaman geçmiş olmasına
rağmen, kayyum sistemi değiştirilmemiştir Sayın
Bakan. Bugün de kayyum var. Bugün, şu anda, Batı Trakya Türkleri,
vakıfları idare etme hakkından mahrumdurlar. Bu konuda
farklı bir bilginiz varsa, Genel Kurulla paylaşırsanız
seviniriz.
Üstelik, zamanında, Türkler
bu vakıflarla ilgili vergileri vermek istedikleri zaman, bu
vergiler Yunan makamlarınca alınmamıştır.
Alınmadığı için de, zaman içinde bu vergileri ödememiş
bir toplum durumuna düşürülmüşlerdir ve şimdi ödenmeyecek
kadar büyük cezalarla bir de vergi istenmektedir. Batı Trakyadaki
vakıflar konusu gerçekten içler acısıdır ve oradaki
insanlarımıza yapılan, Türk ve Müslüman Yunan vatandaşlarına
yapılan bir zulümdür.
2nci maddedeki mütekabiliyet
ilkesini süslü bir diplomatik sözcük olarak lütfen bulundurmayınız.
Uygulamaya geçtiği zaman bu mütekabiliyetin bütün unsurlarını
Yunanistandaki, Batı Trakyadaki Türk ve Müslüman azınlığımız
için, soydaşlarımız için takip etme sözü veriyor musunuz
vermiyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Koç.
Süremiz bitmek üzere.
NAİL KAMACI (Antalya) Arada
tartışmalar oldu Sayın Başkan, daha süremiz var.
BAŞKAN Sayın Ercenk, çok
kısa
Süremiz doluyor.
TUNCAY ERCENK (Antalya) Çok
kısa, Sayın Başkan.
Vakıflar Yasa Tasarısının
5inci maddesine göre, yabancılar, Türkiyede, hukuki ve fiilî
mütekabiliyet esasına göre yeni vakıflar kurabileceklerdir
ve ayrıca 12nci maddesinde ise vakıflar, mal edinebilirler
mallar üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilirler denilmektedir.
Bu iki maddeyi bir arada düşündüğümüzde, vakıflara
hiçbir izin alınmadan sınırsız mal edinebilme hakkı
verildiğini görmekteyiz. Bu hükümler, Tapu Kanununda belirtilen
yabancılara taşınmaz satışını
sınırlayan, 2,5 ve 30 hektar ile sınırlayan maddeyle
çeliştiğini düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Ercenk.
Soru sorma süremiz tamamlandı.
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; soru yönelterek bu Yasa Tasarısının
daha da iyi anlaşılmasına katkıda bulunan tüm arkadaşlarıma
teşekkür ediyorum.
Sayın Işık şu soruları
yöneltti: Tasarının 5inci maddesiyle yabancılara
Türkiyede yeni vakıf kurma hakkı tanınmaktadır,
Türk vatandaşları Avrupa Birliği ülkelerinde vakıf
kurabiliyorlar mı? Evet, Türk vatandaşları Avrupa
Birliği ülkelerinde vakıf kurma imkânına sahiptirler.
HALUK KOÇ (Samsun) Yunanistan da
var mı Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Evet, Yunanistan da Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) Yunanistan da
var mı?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Evet, tabii. Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşları Yunanistanda da, bizdeki bilgilere
göre
MUHARREM İNCE (Yalova) Elindekileri
alıyorlar Sayın Bakan.
ATİLLA KART (Konya) Uygulama
nasıl?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Bizdeki bilgilere göre,
Türk vatandaşları Yunanistanda da vakıf kurma hakkına
sahipler.
HALUK KOÇ (Samsun) Yunan vatandaşından
Türk kökenli olanlar kurabiliyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Eğer farklı
bir bilgi varsa
HALUK KOÇ (Samsun) Ellerindekiler
alınıyor
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Türk vatandaşlarından
bahsediyorum, Türk vatandaşlarından bahsediyorum.
Şu anda Türkiyede yabancılar
tarafından kurulmuş vakıf var mıdır?
Sayın Işık, şu an
Türkiyede -yanlış hatırlamıyorsam- yabancılar
tarafından kurulmuş 34 tane vakıf vardır. Hatta,
yabancılar tarafından Türkiyede ilk kurulan vakıf
1962 yılında kurulmuştur ve o sırada da Cumhuriyet
Halk Partisi iktidardadır, araştırırsanız göreceksiniz.
HALİL AKYÜZ (İstanbul)
O işi de önce İnönü yapmış demek ki.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Bu bakımdan, Türkiyede
birçok şeyin öncüsü olan Cumhuriyet Halk Partisi yabancıların
vakıf kurma konusunda da ilk örneği, 1962 yılında,
rahmetli İnönünün Başbakanlığı döneminde
Türkiye kazanmıştır. Bu konuda bilgileri ve belgeleri
sizlerle paylaşmaya da hazırım. Bunu da takdirle söylediğimi
ifade etmek istiyorum.
ATİLLA KART (Konya) Bravo Sayın
Bakan!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Senetlerinde özel hüküm
olmayan vakıflar organ üyeliklerini tamamlamayarak dağılmaktadırlar.
Yeni düzenlemede söz konusu sorun çözülmekte midir? diyor Sayın
Işık.
ATİLLA KART (Konya) Bravo!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Evet, bu Tasarı
böyle bir düzenleme de getirerek, vakıf üyeliklerinde boşalma
olması hâlinde bunu tamamlama imkânı getiren bir düzenlemeyi
de bu Tasarı içerisinde barındırmaktadır.
ATİLLA KART (Konya) Cevaplara
geçer misiniz Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Ayrıca, doğrudan
görevden alma yerine, özellikle vakıf yöneticilerini
doğrudan görevden alma yerine başka yeni düzenlemeler
var mı anlamına
Tam iyice anlayamadım, ama sanıyorum
bu amaca yönelik bir soru yönelttiniz.
Evet, şu anda bir vakıf yöneticisi
yerine getirmesi gereken bir işi yerine getirmediği takdirde,
örneğin bir evrakın zamanında hazırlanarak teslimi
konusunda
ATİLLA KART (Konya) Danışıklı
soruları bırakın, gerçek sorulara cevap verin. Sayın
Bakan, danışıklı soruları bırakın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)
süresini geçirirse
hemen hakkında azil davası açılabilmektedir. Ama,
şimdi, önce uyarı, sonra para cezası
ATİLLA KART (Konya) Danışıklı
soruları bırakın Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)
ve daha sonra da yargı
kararıyla görevden alma gibi bir imkân getirilerek
ATİLLA KART (Konya) Danışıklı
soruları bırakın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)
vakıfların
mümkün olduğu kadar yaşatılması düşünülmektedir.
TUNCAY ERCENK (Antalya) Soruları
siz mi verdiniz eline onun?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Vakıf yoluyla meydana
gelip de
VEZİR AKDEMİR (İzmir)
Süreniz doldu Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)
hazine, belediye ve
özel idare mülkiyetine geçmiş eski eserlerin durumuyla ilgili
bir soru yönelttiniz.
ATİLLA KART (Konya) Danışıklı
soruları bırakın Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Beyefendi, siz milletvekilisiniz
de bu arkadaşlar milletvekili değil mi? Başka galaksiden
mi geldiler Sayın Kart?
ATİLLA KART (Konya) Muvazaalı
soruları bırakın, sorulara cevap verin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Sizin soru sorma özgürlüğünüz
var da bu arkadaşlarımızın soru sorma özgürlüğü
yok mu? (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
ATİLLA KART (Konya) Tiyatro
yapmayı bırakın Sayın Bakan, tiyatro yapmayın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Sadece sizden mi gelecek
sorular? Sadece siz mi soracaksınız?
ATİLLA KART (Konya) Tiyatro
yapmayı bırakın. Danışıklı sorulara
cevap veriyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Değerli arkadaşlar,
Sayın Ekmekcioğlunun sorusuna geliyorum: Vakıflar
Meclisinin yeniden düzenlendiğinden bahisle Acaba, bu yeni
yapılanma bir siyasallaşma getirmiyor mu? diye bir soru
yönelttiler.
Gerçekten, değerli arkadaşlarım,
şu anda Vakıflar Meclisi 5 atanmış kişiden
oluşmaktadır, bu Yasa Tasarısı Vakıflar Meclisini
15 kişiye çıkarmaktadır. 5 tanesi Genel Müdürlüğün
personelidir -genel müdür, genel
müdür yardımcıları- ve 5 tanesi de üçlü kararnameyle,
yani Sayın Cumhurbaşkanının son imzasıyla
atanacak, nitelikleri yasada belirtilen kişilerdir, 3 tanesi
yeni vakıflar tarafından seçilmektedir, 1 tanesi mülhak
vakıflar tarafından seçilmektedir, 1 tanesi de cemaat vakıflarını
temsilen Vakıflar Meclisinde olmaktadır.
Peki, ne yapmak istiyoruz?
TUNCAY ERCENK (Antalya) Teklifi
kim yapacak teklifi?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılımcılık,
şeffaflık açısından Vakıflar Meclisini biraz
daha zenginleştirmek suretiyle sorunların oraya taşınmasını
ve orada sorunların çözümünde bu katılımcılığın
faydalar getireceğini düşünerek böyle bir düzenleme yaptık.
TUNCAY ERCENK (Antalya) Teklifi
kim yapacak Sayın Bakan, onu söyler misiniz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Biraz önce soru sorma
imkânı elde etseydiniz, bu soruyu sorsaydınız size cevap
verirdim.
Şimdi, Sayın Kart, Yusuf
Beyazıtın ne zamandan beri vekâleten görev yaptığını
ifade ettiler. Şu anda, tabii, tarihi hemen hatırlamam mümkün
değil, ama uzun süredir Sayın Yusuf Beyazıt Vakıflar
Genel Müdürlüğüne vekâleten bakmaktadır.
VEZİR AKDEMİR (İzmir)
62 yılından beri mi?..
MUHARREM İNCE (Yalova)
Yıldırım Beyazıt döneminden beri mi?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) İki defa veto edildiği
iddiası doğru değildir. Vakıflar Genel Müdürlüğüne
vekâleten atayan benim, şu anda da vekâleten bu görevde tutan benim.
İddiayla söylüyorum.
ATİLLA KART (Konya) Anayasal
dayanağı yok bunun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Şu anda bürokratlar
arasında en başarılı bürokrat, şu anda
sağ yanımda oturan Yusuf Beyazıttır. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Vakıflar Genel Müdürlüğünün
2003 yılı bütçesi 40 trilyondu. 2006 yılı bütçesini
söylüyorum -Plan Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımız
bilirler, hem İktidar hem muhalefet- 400 trilyon Türk lirasıdır,
10 misli, bütçesini artırmıştır. (AK Parti sıralarından
bravo sesleri, alkışlar) Şu anda, Türkiyede, bütçesinin
yarısını, yüzde 50sini yatırımlara ayırabilen
tek kamu kuruluşu Vakıflar Genel Müdürlüğüdür. (AK
Parti sıralarından bravo sesleri, alkışlar)
Ben, böyle bir genel müdürün yerine
atayacak başka bir eleman bulamadığım için, kendisini
vekâleten bu görevde tutuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN ERASLAN (Niğde) Müsteşar
yapın müsteşar, Ömer Dinçerin yerine müsteşar yapın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Bu konuyla ilgili, yasalarımızda
da herhangi bir süre öngörülmemiştir. Son derece başarılı
bir bürokrattır. Geçtiğimiz yıl, Plan Bütçe Komisyonu
zabıtlarını incelerseniz, orada, Cumhuriyet Halk Partisine
mensup komisyon üyesi arkadaşlarımızın Vakıflar
Genel Müdürlüğüne ve Yusuf Beyazıta teşekkür ettiklerini,
başarılarından dolayı kutladıklarını
zabıtlarda göreceksiniz. (AK Parti sıralarından bravo
sesleri, alkışlar)
Yusuf Beyazıt, İstanbulda, hiçbir
bankada, bir tek gün dahi olsa çalışmamıştır.
Sayın Kart, bu bilgi yanlıştır.
ATİLLA KART (Konya) Maksut Serimden
söz edin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Geliyorum, oraya da
geliyorum.
Sayın Kart, siz hukukçu bir arkadaşımızsınız.
İnsanları ne kadar kolay suçluyorsunuz ve mahkûm edebiliyorsunuz
böyle ya!
ATİLLA KART (Konya) İftira
etmiyorum Sayın Bakan, belgelere dayalı konuşuyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Şimdi, Maksut Serim,
benim tanıdığım bir arkadaştır, Vakıfbankta
şube müdürlüğü yapmış, genel müdür yardımcılığı
yapmış, şu anda Başbakanlık bünyesinde bir görev
yapmaktadır; hakkında verilmiş herhangi bir mahkûmiyet
kararı yoktur, Türkiye Cumhuriyetinin saygın bir vatandaşıdır.
ATİLLA KART (Konya) Görevi
nedir Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Ama, Sayın Kart hep
böyle yapıyor. İnsanları, eline alıyor bir çamur,
sürekli karalıyor, mahkûm ediyor. Hukukçu kişiliği
olarak size asla bu yakışmıyor! Asla yakışmıyor!
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN ERASLAN (Niğde) Oldu
mu bu şimdi, oldu mu? Oldu mu bu, oldu mu?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Oldu, oldu. Çok güzel oldu.
FİKRET BADAZLI (Antalya) Çamur
at izi kalsın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Mütekabiliyet sonradan
kondu dedi Sayın Koç...
MUHARREM İNCE (Yalova) Çamur
sürüyorlarsa, dokunulmazlıkları kaldırırsınız,
mahkemeye gidersiniz, çamuru yıkarsınız. Siz, demek
ki, çamura razısınız o zaman. Mahkemeye gidin, aklanın
gelin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Değerli arkadaşlar,
mütekabiliyetle ilgili öneriyi Komisyonda ben getirdim, imzalayarak
Komisyon Başkanlığına veren Recep Özel arkadaşımızdır.
Ancak, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız da destek
vermişlerdir.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Sayın
Bakan, tutanağa bakın. Ayıp oluyor!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) İşte burada
efendim. Okuyorum efendim...
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Kimin
zoruyla oldu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Bir dakika, okuyorum,
okuyorum efendim:
Başkan İkinci Oturumu
açıyorum.
2nci maddeyi okutuyorum:
(Madde 2 okundu)
Başkan- Maddeyle ilgili bir
önerge var. Önergeyi okutuyorum, beraber müzakere edeceğiz.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Ondan
öncesini okusanıza Sayın Bakan. Ondan önceki itirazlar
kime ait?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Adalet Komisyonu
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Tasarının
2nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini
arz ve teklif ederim.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Hayret
bir şey! Bir gerçek bu kadar amuda kaldırılır!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Bu Kanun'un uygulanmasında
milletlerarası mütekabiliyet ilkesi saklıdır.
Recep
Özel
Isparta
Milletvekili
Buyurun
ORHAN ERASLAN (Niğde) Ya, bu
bizim itirazımız üzerine böyle geçti. Ayıp değil
mi yani!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Efendim, siz de destek
verdiniz.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Bu bizim
itirazımız üzerine verildi. Ayıp oluyor!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Ayrıca, sizin de
önergeniz var mı onu bilemiyorum. Var ise
ORHAN ERASLAN (Niğde) Biz itiraz
ettik, biz önerge vermedik.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Verdiniz mi efendim
siz de önerge? Önerge verdiniz mi?
ORHAN ERASLAN (Niğde) Önerge
vermedik, biz itiraz ettik.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Bakın,
17 Mayıs 2006 günlü tutanak. 17 Mayıs
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Yani, siz buna katılmadınız
mı efendim?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Bakın,
17 Mayıs 2006 günlü tutanak. Bizzat ben kendim söylemişim.
Bakınız
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılmadınız
mı?
Ee, niye peki mütekabiliyet olmalıydı
diyorsunuz katılmadığınız bir şeye?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
Tapu Kanununun 5inci maddesinde değişiklik
BAŞKAN Sayın Küçükaşık,
lütfen oturun yerinize.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
Yapmayın ya! Yapmayın! Mayıs ayında biz bunu konuştuk,
Danıştay saldırısının olduğu gün.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Efendim, Adalet Komisyonundaki
görüşmelerde 2nci maddeye mütekabiliyet ilkesi eklenmiştir.
Hükûmeti temsilen, benim önerim üzerine, Komisyon üyesi ve Başkan
Vekili Sayın Recep Özelin imzasıyla bir önerge verilmiş,
Komisyonca kabul edilmiştir ve şu anda da metne eklenmiştir.
Bu konuda tartışılmaya gerek bir husus görmediğimi
ifade etmek istiyorum.
Sanıyorum sürem doldu. Cevaplandıramadığım
sorular varsa bunları yazılı olarak cevaplandıracağım
Sayın Başkanım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VEZİR AKDEMİR (İzmir)
Sayın Bakan, kürsüde sürem doldu demiyorsunuz!
BAŞKAN Sayın Kart, kendisi
Başkanlığa kadar gelerek, Sayın Bakanın konuşması
sırasında kendisine müfterilik iddiasında bulunduğunu
ifade etmiştir. Bu konuya -zabıtları hemen istedim-
bakacağım, böyle bir durum varsa değerlendireceğim.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) Neyine bakacaksınız? Dediğini duymadınız
mı? Sayın Bakan çamur dedi, herkes duydu; neyine bakacaksınız
anlamıyorum.
BAŞKAN Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
HALUK KOÇ (Samsun) Karar yeter sayısı
Sayın Başkan.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Sayın milletvekilleri, Kanun
Tasarısının başlığının değiştirilmesiyle
ilgili bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1239 sıra
sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısının
adının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini
arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Feridun F. Baloğlu
Niğde Bursa Antalya
Muharrem
Kılıç M. Nuri
Saygun Feridun Ayvazoğlu
Malatya Tekirdağ Çorum
Yüksel Çorbacıoğlu
Artvin
Vakıflar ve Vakıflar Genel
Müdürlüğü Teşkilat Kanunu Tasarısı
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi?..
ORHAN ERASLAN (Niğde) Ben konuşacağım
efendim.
BAŞKAN Sayın Eraslan, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN ERASLAN (Niğde)
Şimdi, Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
22nci Dönemin en önemli yasa tasarısını görüşüyoruz.
Herkesin tarihî sorumluluğu var, bu salonda bulunan ve milletvekili
olmadığı halde salonda bulunmayan herkesin tarih
önünde sorumluluğu var. Onun için, bunu bir yarışa döndürmeden,
işin ciddiyetine uygun şekilde görüşelim istiyorum,
buna da özen gösterdim; ama, ne acıdır ki, Sayın Bakan,
kendisinden beklenen şekilde değil, gerçekleri ters yüz
ederek, amuda kaldırarak, doğru olmayan şeyleri
açıkladı.
Bakınız, değerli arkadaşlarım,
tüm kamuoyu görsün: Bu, Komisyon tutanakları, 6 cilt. Buradaki
konuşmaların 5te 4ü, Cumhuriyet Halk Partisinin Adalet
Komisyonu üyelerine -şahsım da dâhil olmak üzere- aittir.
Tarih yazıldı burada, tarih!
Şimdi, bazı şeyler
söylenirken, sanki çok iyi şeyler yapılıyormuş gibi
söyleniyor. Bakınız, Sayın Bakanın, Sayın Recep
Özele izafe ettiği, onun önerge verdi dediği şeyi ben
size bir açıklayayım.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bu Tasarı deveye benzer, doğru tarafı yok, bir tek boynu
eğri değil. Düzelmiyor, düzelmiyor
Biz konuşmamızda
açıkladık, dedik ki: Buna olumlu katkı vererek düzeltme
olanağımız yoktur, düzeltilemez bu Tasarı. Bunu
geri çekin, geri çekin. Yeniden, Teşkilat Yasasısıyla
ilgili sıkıntı varsa, yapalım Teşkilat Yasasını.
O ayrı bir şey, ama vakıflarla ilgili bu getirdiğiniz
düzenlemeler Türkiyeyi sıkıntıya sokuyor, tehlikeye
atıyor.
Bakınız, mütekabiliyetle
ilgili görüşümüzü biz -hem benim tarafımdan hem Sayın
Küçükaşık tarafından- 17 Mayıs görüşmelerinde
-tutanağı açar bakar Sayın Bakan, elindeyse- 17 Mayısta
dile getirmişiz. 17 Mayıs değerli arkadaşlar, 17
Mayıs 2006. Sayın Recep Özelin önergesinin geliş tarihi,
değerli arkadaşlarım, 21/9/2006. Yani, arada, dört ay gibi
bir süre var.
Şimdi, bunlarda biz uyardık,
muhalefet olarak bir görev ifa ettik. Yani, bu doğru şeyi
bir yana bırakıp yanlış şeyler peşinde
Siz önerge verdiniz mi? Arkadaşlar, biz bu Tasarıya önerge
vermedik. Bu Tasarı çıkmamalı, bu engellenmeli. Tarih
önünde tarih düşmek için söylüyorum. İki gündür, üç gündür çabamız
da bu Yasanın çıkmaması... Bu, Sevri Türkiyeye yeniden
kabul yasasıdır, bunu engellemeye çalışıyoruz,
bunu herkes biliyor. Siz de kamuoyunun önünde, temel yasa olmamasına
rağmen, küçük düşmemek için utancınızdan temel yasa
diye, neyi düzenlediğinizi kamuoyu öğrenmesin diye, temel
yasa adı altında madde başlıklarını okutup
geçeceksiniz. Her maddede Sevri ihya etme girişiminizi kamuoyuna
açıklayacağız, buna izin vermeyeceğiz. Bu, Anayasa
Mahkemesine de gidecek. Yani, siz zannediyorsunuz ki, Avrupa istedi
bizden, biz, tıpkı ıslahat fermanı yapar gibi,
tıpkı Sevr yapar gibi vakıfları çıkarırız,
vakıflar üzerinden azınlık politikaları yaptırırız,
vakıflar üzerinden yabancı politikaları yaptırırız.
Bu arada, bizim birtakım yandaşlarımız da birtakım
irticai örgütlerimiz de, yani destek olan bazıları da bunu
örgütleyiverir, bazı şeylerden yararlanıverir diye
umuyorsanız bu yanlış. Buna izin vermemek niyetindeyiz,
çabamız da bu, iki gündür çabamız da bu, devam edecek bu Yasa
bitene kadar.
Biz buna önerge vermedik, bu Yasa
düzelemez, ama bunu eleştirdik, dikkatinizi çektik. Tutanaklar
burada. Tarih düştük. Tutanak bunlar, bunlar tutanak, tarih
düştük. Gelin bakın, Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekillerinin
Adalet Komisyonunda verdiği çabayı... Bu Yasa bu kadar sürede
gelemezdi. Terörle Mücadele Yasası bu Genel Kurulda görüşülürken,
biz Genel Kurula Terörle Mücadele Yasasına geldiğimiz
sırada Sayın Bakanın bizzat kendisi alt komisyona -komisyona
değil- gelerek hızlandırılmış bir şekilde,
yani alt komisyonda yirmi bir günde 7 maddesi görüşülen Yasanın,
bizim olmadığımız bir sırada sekiz saatte 94
maddelik Yasanın geri kalan maddelerini, hızlandırılmış
bir biçimde çıkarttı. Biz buna önerge vermedik, ama uyardık,
uyardık, hatırlattık, gösterdik yerini. Hükûmetin Tasarısı
ortada, Hükûmetin Tasarısı Sevrden ileri.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Evet
Evet
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN ERASLAN (Devamla) Bizim
eleştirilerimizle, bizim önerilerimizle bir parça toplanabildi.
Şimdi, Sayın Bakan onun arkasına
sığınırken, bizim önerilerimizle toplanan
kısımlara sığınırken, bize teşekkür
edip Allah razı olsun, ya, hakkınızı da unutamayız,
biz az daha hıyaneti vataniyeye düşüyorduk, kurtardınız
diyeceği yerde, Cumhuriyet Halk Partisi önerge mi
Ya, biz bunu
önerge
Önergeyle düzelmiyor, düzelmiyor arkadaşlar. Hükûmet
Tasarısına 45 tane önerge hazırlandı bizim
eleştirilerimiz üzerine, 45 tane. Bir 45 daha getirseniz düzelmiyor,
düzelmiyor; deve gibi, her tarafı eğri, düzelmiyor, düzelme
imkânı da yok. Yeniden hazırlanması lazım, çabamız
bu. Bunu anlayın, neyi alkışladığınızı
da bilin. Sayın milletvekilleri, Sevr alkışlanmaz, dikkat
edin lütfen kendinize.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Eraslan.
Sayın milletvekilleri, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, birinci bölümünün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 30uncu maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyenler
Efendim Sayın Sarıbaşın
bir mazereti var, ilk sözü kendisine veriyorum.
Anavatan Partisi Grubu adına
Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş.
Buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkan bu anlayışınızdan dolayı.
Değerli arkadaşlar, Vakıflar
Kanununun birinci bölümü üzerinde, Anavatan Partisinin görüşlerini
anlatmak istiyorum.
Biz, her şeyden evvel, Anavatan
Partisi olarak bu Kanunun çıkmasından taraftarız. Yani,
Türkiyedeki vakıfların bir kanun dairesinde bir nizam altına
alınmasını istiyoruz. Dolayısıyla, bu konudaki
dağınıklığın, belirsizliğin toplanmasını
istiyoruz ve bu konuda da bu Kanunun çıkmasına, yani bir
Vakıflar Kanununun çıkmasına Anavatan Partisi olarak
karşı değiliz. Ancak, Tasarıda temel olarak itiraz
ettiğimiz birkaç madde var. Yani, biz, Sayın Bakan bizim Parti
Grubumuzu ziyaret ettiğinde kendisine de söyledik, açık
olarak söyledik, dedik ki: Sayın Bakan, bu cemaat vakıflarının
haklarını, mallarını verdiğimiz zaman Fener
Rum Patrikhanesi bölgesinde ne kadar mal bunların eline geçecek?
Yani, bir toprak parçasında ileride ekümenlik iddiası ileri
sürebilecekleri bir alan var mı, böyle bir harita, böyle bir çalışma
var mı? Sayın Bakanım öyle bir çalışma olmadığını
söyledi, ama umarım, umarım yapmışlardır. Yani,
burada temel korku şu, temel kuşku şu: Temel kuşkumuz,
bugün Avrupa Birliğinde dillendirilen, içten içe dillendirilen,
dünya kamuoyunda dillendirilen Vatikan gibi Fener Rum Patrikhanesinin
İstanbulda bir ekümenlik
BAŞKAN Sayın Sarıbaş,
bir dakikanızı rica edebilir miyim.
Değerli arkadaşlar, cihaza
arkadaşlar soru sormak için giriyorlar, işler karışıyor.
Zamanı olmadığı için ben cihazı siliyorum.
Biz istediğimiz, size duyurduğumuz zaman girerseniz memnun
oluruz.
Teşekkür ederim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
İleride bu iddiasını propaganda yoluyla, ekonomik
baskılar yoluyla, dünya kamuoyunu etkileme yoluyla gündeme
getirdiğinde böyle bir toprak parçaları olmasın. Yani,
Lozanda halledilmiş, Lozanda çözülmüş meseleler yeniden
Türkiyenin önüne gelmesin, yeniden tartışma yaratmasın.
Birinci şeyimiz bu.
İkincisi: Türkiyede misyonerlik
faaliyeti gösteren yabancıların, birtakım vakıflar
adı altında teşkilatlanarak, örgütlenerek misyonerlik
faaliyetlerini ileri safhalara
BAŞKAN Arkadaşlar, girmeyin
cihaza. (CHP sıralarından karşıdan giriyorlar
Sayın Başkan sesleri)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Hatibin sözünü kestik, hatibin kafasını karıştırdık.
BAŞKAN Efendim, buyurun,
şu andan itibaren girebilirsiniz.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
Baştan başlasın Sayın Başkan.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
Tamam mı arkadaşlar, girdiniz mi? İyi, tamam.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
Sayın Başkan süreyi baştan başlatın.
BAŞKAN Buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
İkinci itirazımız buydu. Yani, bu misyonerlik faaliyeti
gösterme amacıyla, Türkiyede kendilerine yandaş arayanlar,
kendilerine fikirdeş arayanlar, bu görüşlerini topluma
yayıp toplumu dejenerasyona uğratmak isteyen kötü niyetlilerin
planlı hareketlerini önleyecek tedbirlerimiz var mı?
Şimdi, ben açık söylüyorum Sayın Bakanım, 5inci
maddede bunu görüyorum. Haa, mütekabiliyet esası getirilmiş
ama, ne kadar mütekabiliyet edebileceğiz? Yani, şimdi, deniyor
ki: Efendim, ne yapalım, Avrupada da, bizim, Almanyada yüzlerce
vakıf camimiz var, şu var, bu var, ama, bizim, Avrupada bir
ekümenlik iddiamız yok ki. Yani, İslam inanışının
gidip Almanyada, İngilterede, Fransada, herhangi bir yerde
kendisine ait Vatikan tipi bir devlet kurma ne iddiamız ne emelimiz
var; ama, onların var, onların var, tarihten beri var, yani,
İstanbulun fethinden beri var ve bugün de var. Yani, bir kanunda
hiçbir devlet kendi ülküsünü, kendi geleceğini, kendi amacını
bir başkalarının hizmet alanına sunmaz, sunamaz,
sunmamalıdır.
Şimdi, mütekabiliyeti koymuşuz
5inci maddede, yabancıların vakıf kurmasını
yapmışız, mütekabiliyetini koymuşuz, doğru;
ama, bu işler parayla oluyor. Sizin, gidip mütekabil haklarınızı
kullanmanız her zaman mümkün olmayabilir. Bu vakıfları
yurt dışında kurup, üniversite açacak
Türkiye, kendi
ülkesinde, kendi şehirlerinde üniversite açıp onların
altyapısını yapacak gücü yok, böyle bir amacı da
yok zaten Türkiyenin; ama, Türkiyede bunları yapmak isteyen,
Türkiyede misyoner yetiştirmek isteyen yabancılar var ve
bunları kesinlikle önlememiz lazım. Yoksa, kimsenin tarihsel
olarak, dedesinden mülk olarak kalan, miras olarak kalan malına,
mülküne
Hukuk devletinde elbette verelim, ama onlar da, onların
da kötü niyetli davranışlarını önleyecek tedbirleri
de her demokratik ülkenin, her egemen ülkenin en tabii hakkı, en
tabii şeyi.
Dolayısıyla, bizim Vakıflar
Kanununa bakış açımız bu. Yani, bir kanunun
çıkmasını istiyoruz, vakıfların bir sistematik
olarak, bir nizam içerisinde düzenlenmesini istiyoruz, ama, bu Kanun
Tasarısında belli maddelere itirazımız var. Örnek:
Yabancılar geldiler, yabancı uyruklular Türkiyede bir vakıf
kurdular. Bu vakıflar gayrimenkul edinecek. Ne kadar edinecek?
Efendim, Tapu Kanununun 35inci maddesinin fırsat verdiği
imkânlar ölçüsünde deniyor. Tapu Kanununun 35inci maddesinde, yabancı
ticari şirketlerle yabancı gerçek şahıslara bir
sınırlama getirilmiş. Yabancı menşeli
şahıslar Türk hukukuna göre Türkiyede bir vakıf kuracaklar.
Dolayısıyla, bir şirket kurmayacaklar, vakıf kuracaklar.
Peki, 35inci madde bunu karşılayacak mı? Bence karşılamayacak.
Adam ne kadar mal mülk alma imkânına sahip? Buna bir sınır
koymak lazım. Adam, sonsuz mal alma parası var diye, gücü var
diye, hele hele belli kötü niyetli kişileri de aynı amaca
yönlendirerek, bir hedef uğruna, bir amaç uğruna bu tür bir
girişimlere girerlerse ne yaparız? Ee, ne yaparız, o
zaman efendim Kanunu değiştir... Değiştiremeyiz
arkadaşlar, değiştiremeyiz. Eğer bir hakkı verirseniz
hukuk sisteminde, o hakkı almak artık kolay olmaz. Onun
için, daha başta bunların tuzaklarını, tehlikelerini
düşünerek, mutlaka ve mutlaka tedbir almamız lazım.
Ben Tapu Kanununun 35inci maddesinin bu hükmü tam da karşılamadığı
kanaatindeyim. Yabancılar yarın gelir topraklar alır,
vakıflar kurar, üniversiteler açar, bu üniversitelerinde Türkiyeye
bölücü, Türkiyenin ideallerini yok edici, toplumu dejenere edici
misyonerler yetiştirebilirler. Bunları şimdiden düşünmek...
Yani, Türkiyede bunlar olmamış işler değil ki, bunlar
tarihin her döneminde Türkiyede olmuş işler, yani, olmamış
işler, hayal ettiğimiz işler falan değil. Türkiyenin
bugün her tarafında misyonerler dolanıyor Sayın Bakanım.
Yani, bunu bir muhalefet olarak söylediğim için söylemiyorum.
Siz de bunu devletin yöneticileri olarak biliyorsunuz, herkes biliyor.
Dolayısıyla, şimdiden bu tedbirleri alalım diyorum.
9uncu maddeye bir önergemiz var,
itiraz ediyoruz, diyoruz ki: Affa uğramış olsalar bile
veya cezaları geçmiş af kanunlarıyla ertelenmiş
olsa bile, bu kişilerin, yani, yüz kızartıcı suçlar
işleyen kişilerin, kesinlikle vakıf yöneticisi olmaması
lazım. Yani, burada bir eksiklik olarak görüyoruz.
12nci madde zaten itiraz ettiğimiz
maddelerden biri.
Değerli arkadaşlar,
12nci maddede bu vakıfların mal değişimlerini
Yani, cemaat vakıflarının vakfın amacı
dışında bir malı varsa, aynı cemaatin başka
bir vakfına devredebilecek. Buna da kesinlikle karşıyız.
Vakıflar bir amaç için kurulur. Eğer o amaç dışı
bir malı var ise, o malını bir başka cemaate, aynı
nitelikteki cemaate devretmesinin önü engellenmeli. Neden engellenmeli?
Vakıflar ticari alım satım yapan veya ticari devir yapan
kuruluşlar değil ki, vakıflar bir amaç için kurulmuş
kuruluşlar. Dolayısıyla, amaç dışı malları
varsa, bunları da o zaman ya devlete iade etsinler amaç dışı
duruyorsa veya paraya çevirme imkânları zaten var. Ama, cemaatin
başka vakıflarına devretme gibi bir hak, bence cemaat
vakıflarına kesinlikle verilmemeli diye düşünüyorum.
Bir başka konumuz, hayrat taşınmaz
tahsisi, 16ncı madde var. Önergemiz geldiğinde onu açık
açık konuşacağız.
Bir de 25inci madde, cemaat vakıflarına
yurt dışında şube açma, faaliyette bulunma yetkisi
veriyor. Bunu çok tehlikeli olarak görüyorum. Bir cemaat gelmiş
Türkiyede vakıf açmış bir amaç için, tekrar gidecek yurt
dışında şubeler açacak, bilmem ne yapacak. Tamam,
yeni vakıflar falan açsın, ama, cemaat vakıflarının
yurt dışında şube açmasının anlamı
nedir? Çok istiyorlarsa, orada yeni bir vakıf kursunlar. Niye
benim ülkemde kurdukları vakfın bir şubesini dışarıda
açarak, para toplayarak, bilmem ne yaparak kendi cemaatlerinin
şeyi için kullanabilsinler. Bu vakıfların, cemaat vakıflarının
yurt dışında şube açmaları veya temsilcilik
açmalarını kesinlikle kabul etmememiz lazım. Böyle
bir faaliyetleri varsa, ayrı bir vakıf olarak, ayrı bir
kuruluş olarak yurt dışında açabilirler, burayla
ilgisi olmaması lazım. Bu noktada kesinlikle itiraz ediyoruz
Sayın Bakanım.
Yani, ileriki maddelerde, 25ten
sonraki maddelerde de tehlikeli bulduğumuz maddelerde, sakıncalı
bulduğumuz maddelerde Anavatan Partisi olarak elbette görüşümüzü
çıkıp anlatacağız; fakat, Türkiyenin etrafının
tuzaklarla dolu olduğunu, Türkiye'nin dostu olmadığını,
Türkiye'nin her tarafının kötü emelli ve tarihten gelen bir
hınç anlayışıyla çevrili olduğunu unutmamamız
lazım. Yani, Lozanda hallettiğimiz konuların, Lozanda
mutabakata vardığımız konuların ve kendilerinin
de imzaladığı uluslararası bir sözleşmede
geçerli olan konuların, tekrar dönüp dönüp sanki bu Sözleşme,
bu Anlaşma yokmuş gibi yeniden yeniden yeniden bu milletin
önüne getirilmesinin, bu Meclisin önüne getirilmesinin iyi niyet
kurallarıyla bağdaşmadığını ve mutlaka
ve mutlaka burada bir hinlik, bir cinlik, geleceğe dair bir plan
düşünüldüğünü unutmamamız lazım.
Bu bakımdan, cemaat vakıflarıyla
ilgili -ki, temel iki endişemi söyledim-
1) İleride oluşacak ekümenlik
propagandasının veya ekümenlik eylemlerinin şimdiden
önünü kısıtlayıcı unsurları koymamız,
2) Kendi ülkemizde misyoner yetiştirip,
kendi ülkemiz insanlarının, devletimizin dejenerasyona
uğramasını önlememiz lazım.
Bu iki sakıncayı ortadan
kaldıracak net, kesin, kati, bu milletin önünde söz veriyorsanız,
tamam, varız, ama bizim gördüğümüz kadarıyla birkaç
maddede bunun engelleri var. Bir tanesi, işte, dediğim gibi
5inci maddede mütekabiliyet hiçbir şey ifade etmez
BAŞKAN Konuşmanızı
tamamlar mısınız efendim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
çünkü, mütekabil olmak için sizin de onun kadar paranız pulunuz,
gücünüz olması lazım. Böyle bir şeyiniz yok. O gelir,
yer alır, üniversite açar, sizin mütekabiliyetiniz vardır
ama, bir şey yapamazsınız.
Dolayısıyla, bunların
mutlaka ve mutlaka bir kez daha düşünülmesi gerektiğini
düşünüyorum. Bu konuda da iyi niyetli olduğunuzu, Sayın
Bakanım, biliyorum ve bu Kanunun bu tehlikeleri kaldırıldıktan
sonra, inşallah milletimiz için hayırlı olduğunu
düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Sarıbaş.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Onur Öymen. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (İstanbul)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; huzurunuzdaki
Vakıflar Yasası hakkında Grubumuzun bazı görüşlerini
ifade etmek istiyorum.
Öncelikle bir noktaya müsaadenizle
dikkatinizi çekeyim: Mecliste görüştüğümüz Yasa Tasarısı,
Hükûmetin Avrupa Birliği Uyum Paketi çerçevesinde getirdiği
bir tasarıdır. Yani, Avrupa Birliğinin Türkiyeden talep
ettiği bir hususla ilgili olarak hazırlanmış bir
tasarıdır.
Şimdi, Avrupa Birliğinin
talebine bakıyoruz, İlerleme Raporuna bakıyoruz.
İlerleme Raporunda Türkiye, Vakıflar Yasasını
değiştirsin diye bir talep yok. Avrupa Birliğinin bizden
böyle bir talebi yok. Avrupa Birliğinin bir tek talebi var; o da
azınlık vakıflarıyla ilgilidir. Sadece azınlık
vakıflarıyla ilgilidir.
Siz, şimdi, Avrupa Birliğinin
bir talebini yerine getireceğiz diye bir yasa tasarısı
hazırlıyorsunuz. Bunun içinde sadece bir bölümü Avrupanın
istediğiyle ilgili, geri kalan hususlar Hükûmetin kendi düşüncesi
çerçevesinde hazırladığı bir metindir.
Şimdi, bu metne dikkatinizi
çekmeden önce, bir noktaya daha değinmek istiyorum; o da
şudur:
Değerli arkadaşlarım,
Avrupa Birliği gerek bu konuda gerek başka konularda,
Kıbrıs konusunda, 301inci madde konusundaki taleplerini,
son zamanlarda sizin de dikkatinizi çekmiştir, tehdit edici
bir üslupla dile getirmeye başladı. Yani, bize Avrupa
mevzuatının gereğini yerine getirin. demiyorlar,
bizi sürekli olarak tehdit ediyorlar; tren kazası olurmuş,
müzakereler veto edilirmiş, müzakereler koparmış.
Sürekli olarak bir baskı altındayız.
Şimdi, Sayın Bakan kalkıyor,
burada diyor ki: Biz iyi niyetle, başkalarına örnek olmak
için yapıyoruz.
Arkadaşlarım, gerçekleri
konuşalım. Gerçek şudur ki, Hükûmetimiz büyük bir baskı
altındadır
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Ya, bir dinlesenize!.. Bakın, çok ciddi şeyler söylüyor Beyefendi.
ONUR ÖYMEN (Devamla)
ve bu baskıya
karşı direnmek Hükûmetin de görevidir. Hükûmet direnemezse
Meclisin görevidir. Ama, her hâlükârda, Türkiye Büyük Millet Meclisi
dış baskılar altında yasa çıkarmak geleneğine
sahip değildir. Bu Hükûmete baskı yapabilirsiniz, Hükûmet
bu baskıyı kabul eder-etmez, kendi bilecekleri iştir;
ama, bu Meclise baskı yapamazsınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
zannediyorum ki, yalnız Cumhuriyet Halk Partisinin değil,
Adalet ve Kalkınma Partisinin duygularını da temsil
etmeye çalışıyorum. Siz, baskı altında kanun
çıkarmayı kabul ediyor musunuz?
Size diyorlar ki, şunu, şunu,
şunu yapacaksınız. Somut olarak söylüyorlar, azınlıkların
hangi hakkını nasıl teslim edeceksiniz, onlara ne haklar
vereceksiniz. Arkadaşlarım sordu, ben de soruyorum:
Hükûmet, şimdi çıkıp, şu kürsüden diyebiliyor mu:
Bizim hazırladığımız tasarıdaki hükümler,
aynen, Avrupa ülkelerinin azınlıklarla ilgili mevzuatındaki
hükümlerdir. İşte, farklarını Sayın Eraslan
anlattı size. Kendi ülkelerinde olmayan hakları sizden
istiyorlar. Niçin? Çünkü, İstanbuldaki azınlık onu istiyor
da onun için. Bu olacak iş mi?! Yani, onlar bizden istedi diye kanun
hazırlayacağız; bakmayacağız, Avrupada da
aynı haklar var mı.
Şimdi, size soruyorum: Batı
Trakyadaki Türklerle ilgili olarak, geçerli mevzuatta bu haklar
var mı? Yok. O zaman, niçin siz bunu getiriyorsunuz?
Önünüze böyle bir talep gelince,
yapılacak iş gayet basittir. Diyeceğiniz şu; diyeceksiniz
ki: Bu konuda bizim bir temel anlaşmamız var, Lozan Anlaşması.
Lozan Anlaşmasının -arkadaşlarımız da
anlattı- 37 ile 44üncü maddeleri, İstanbuldaki Rum
azınlığın haklarıyla ilgilidir. Çok güzel
Bir de 45inci madde var: Aynen Bu haklar diyor Batı Trakyadaki
Türkler için uygulanır. Yani, eşitlik getirmiş, mütekabiliyet
getirmiş.
Şimdi, Yunanistanın bu
konuyla ilgili, 1980 tarihli yasası var. O yasasında
açıkça diyor ki: Lozanın hükümleri aynen uygulanır
ve diyor mütekabiliyet aranır. Siz arıyor musunuz? Sayın
Bakan çıkıyor, bir taraftan diyor ki: Mütekabiliyet unsurunu
biz getirdik, Komisyonda da olsa, bir taraftan da diyor ki: Bizim
tarihimiz var, geleneklerimiz var, örnek olalım. Hangisi? Mütekabiliyete
uyacak mısınız uymayacak mısınız? Alicenaplık
mı yapacaksınız? Yani, uluslararası bir anlaşmayla
sahip olduğumuz hakları bir tarafa bırakıp, Biz
alicenap milletiz, onların verdiğinden fazlasını
veririz mi diyeceksiniz? Hangisidir Hükûmetin tutumu? Lütfen
çıkın, söyleyin.
Şimdi, Yunanistanda -değerli
arkadaşım Haluk Koç biraz önce anlattı- değerli
arkadaşlarım, oradaki Türklerin uğradığı
muamele zulümdür. 60 bin Türkü vatandaşlıktan attılar,
geri almıyorlar. Tek sebebi, tedavi için yurt dışına
çıkmış, eğitim için yurt dışına çıkmış;
vatandaşlıktan attılar, vakıflarına el koydular.
Vakıflardan bahsediyoruz, 1967 yılında iktidara gelen
cunta, Türklerin vakıflarına el koydu. Şu anda bir tek
Türk vakfının başında Türklerin seçtiği yönetici
yok; İstanbuldaki Rum vakıfları öyle mi? Biz bununla
da yetinmiyoruz, o da yetmez daha fazlasını verelim, daha
fazlasını verelim, Yunanistan vermese de verelim... Niçin?
Çünkü, Avrupa Birliğinin baskısı altındayız.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Yalakalık için
ONUR ÖYMEN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Avrupa Birliğine buradan bir mesaj vermek istiyoruz:
Bizim dostumuzsanız dost gibi hareket edelim; bizim ortağımızsanız
ortak gibi hareket edin, ama şu yaptığınız
iş ne dostluğa sığıyor ne ortaklığa
sığıyor; bizi baskı altına, cendere altına
almaya çalışıyorsunuz, buna hakkınız yok. Önce,
gidin Yunanistana, deyin ki: Türk vakfı yöneticilerini,
bırakın Türkler seçsin. Orada haklarını sağlayın,
Türklerin haklarını sağlayın, sonra bize gelin,
Bakın deyin bir Avrupa ülkesi olarak Yunanistan Lozana uyarak
şu şu hakları tanıdı, siz de aynısını
yapın. Gelin beraber imzalayalım burada. Orada, ben size
burada, Cumhuriyet Halk Partisi adına söz veriyorum: Yunanistan,
oradaki Türk vakıfları hakkında hangi hakkı kabul
ediyorsa, biz aynısını kabul etmeye hazırız.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Kürşad, bileğini orada koymalı.
ONUR ÖYMEN (Devamla) Efendim,
İstanbuldaki Rumları rehine mi alıyorsunuz? Yani, Yunanistan
yasası eşitlikten, mütekabiliyetten bahsederken, oradaki
Batı Trakya Türklerini rehine mi alıyor? Biz, İstanbuldaki
Rum asıllı vatandaşlarımızın haklarını
kısıtlayalım mı diyoruz size? Onların, Türk
vatandaşı olarak hepimiz gibi eşit hakları yok mu?
Aranızda hukukçular var, bilirsiniz, azınlık hukuku
demek, efendim, kısıtlayıcı bir hukuk demek değildir;
bütün vatandaşların sahip olduğu haklara sahiptir
azınlık, artı, bazı imtiyazlara sahiptir,
azınlık hukuku bu. Yani, siz onlara ilave imtiyaz veriyorsunuz.
Nasıl imtiyaz vereceksiniz? İşte, Lozana göre karşılıklı
olarak imtiyaz vereceksiniz. Siz ne yapıyorsunuz? Baskı
altında kaldık, tek taraflı taviz
Değerli arkadaşlarım,
size çok ciddi bir şey söylemek istiyorum: İç Tüzükümüze göre
Hükûmet yazılı sorulara on beş gün içinde cevap vermek
zorundadır. Şimdi, en önemli, en hayati konularda sorular
soruyoruz, aylarca cevap alamıyoruz. Bir soru bununla ilgilidir.
Ben Hükûmete, Sayın Bakana resmen sordum, dedim ki: Siz, Mayıs
2005 tarihinde, eski adıyla Azınlıklar Tali Komisyonu,
yeni adıyla Azınlıklar Koordinasyon Kurulu toplantısında
Lozan Antlaşmasının vakıflarla ilgili mütekabiliyet
ilkesinden vazgeçilmesi kararını aldınız
mı almadınız mı? Devletimizin arşivleri var,
burada gerçekleri söyleyeceksiniz. Sonra yarın çok fena mahcup
olursunuz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Mahcubiyet
yerine Yüce Divana giderler.
ONUR ÖYMEN (Devamla) Çıkın
bu kürsüye, deyin ki: Biz almadık böyle bir karar. Aldıysanız
da çıkın itiraf edin. Kalkıyorsunuz, tek başınıza
Lozanı ilga etmeye kalkıyorsunuz, Lozandaki mütakabiliyet
kuralını ortadan kaldırıyorsunuz. Ondan sonra,
biz baskı yapınca, biz eleştirince, Avrupa Uyum Komisyonunda,
Adalet Komisyonunda çıkıyorsunuz, burada diyorsunuz ki:
Biz teklif ettik mütekabiliyeti. İnsaf edin! İnsaf edin!
Bizim elimizde sizin Hükûmet olarak sunduğunuz metin var. Var
mı bu metinde mütekabiliyet? Siz çıkartmışsınız.
Lozanda olan mütekabiliyet ilkesini siz çıkarttınız,
diyoruz biz, iddia ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Gelin, burada, bu kürsüde deyin
ki: Hayır, öyle bir şey olmadı, o Komisyonda öyle bir
karar almadık. Ve yarın biz iktidara gelince, çıkarırız
devlet arşivlerini önünüze koyarız ve sizi çok mahcup ederiz.
Bunu yapmayın. Bunu yapmayın. Bu haklar, devletimizin çok
büyük fedakârlıklarla, çok büyük mücadelelerle elde ettiği
haklardır. Sizin Lozanı delmeye hakkınız yok. Lozanı
deldirmeyiz, buna hakkınız yok, bunu yapamazsınız.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
bir şey daha söyleyeyim size: Siz biliyor musunuz ki, bir anlaşmada
yabancılara azınlıklar konusunda Türkiyenin neleri
yapacağını kabul ettirme, dikte ettirme hakkı
var. Hangi anlaşmadır bu? Bu, Sevr Anlaşmasının
151inci maddesidir. Sevr Anlaşmasının 151inci maddesine
göre, büyük devletler ve ilgili kuruluşlar, Türkiyeye tek tek,
azınlıklar konusunda yapması gerekenleri dikte etme
hakkına sahiptir ve Anlaşmanın 151inci maddesi Türkiye
de buna aynen uyacaktır. diyor.
Değerli arkadaşlar, biz,
Lozanda bu maddeyi yırttık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ONUR ÖYMEN (Devamla) Müsaade
eder misiniz.
BAŞKAN Buyurun.
ONUR ÖYMEN (Devamla) Lozanda bu
yok, Sevrde var ve burada size uygulanan Sevr Anlaşmasıdır,
dikkat ediniz. Böyle madde madde, size gelip de şunu şöyle
yapacaksınız, azınlıklara şu şu şu
hakları vereceksiniz diyenler, Sevrden kaynaklanan bir hakkı
kullandıklarını zannediyorlar. Lozanda bu çıkarılmıştır,
yoktur. Siz, böyle şeyleri kabul edemezsiniz. Size böyle teklifle
geldikleri zaman diyeceksiniz ki: Sizin böyle teklifte bulunmaya
hakkınız yok. Bir tek şey söyleyebilirsiniz: Avrupa
Birliği mevzuatına uyun. Biz de diyoruz ki, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak: Avrupa Birliği mevzuatına uymaya hazırız;
ama, mevzuatta olmayan şeyleri, bazı azınlıklara
yaranacağız diye bize dikte etmeye kalkışmayın,
diyoruz Avrupalılara. Hükûmete de söylüyoruz ve bu mesajımızı
da çok açıkça ifade ediyoruz: Değerli arkadaşlarım,
lütfen dış baskılara boyun eğmeyin. Dış
baskılara boyun eğmeyin.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Boyun mu kalmış onlarda?!
ONUR ÖYMEN (Devamla) Yetti artık;
yani, gerçekten Türk milleti isyan ediyor. Geçen sene Avrupa Birliğine
destek yüzde 75ti, şimdi yüzde 33 bugün. Bu niye böyle? Haksız
dayatmalar yüzünden; bir. Hükûmetin bu dayatmalar karşısında
yeterli tepki gösterememesinden. Yani, insaf ediniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ONUR ÖYMEN (Devamla) Yani, gerçekten
buna çok büyük bir tepki gösteriyor halkımız. Biz, şerefli
bir milletin çocuklarıyız. Biz, baskı altında boyun
eğmeye alıştırılmadık, bize bunu öğretmediler
hiçbir yerde ve şimdi siz, her baskı karşısında
boyun eğiyorsunuz, attan düşen bir binicinin zaten inecektim
demesi gibi, gelip, Biz, zaten bu kanunları çıkaracaktık.
diyorsunuz. İnsaf ediniz! İnsaf ediniz! Yani, millete karşı,
Meclise karşı, tarihe karşı yükümlülüğümüz
var. Bir kere daha öneriyorum Sayın Bakan, lütfen, çıkın,
burada Hayır, biz, Lozandaki karşılıklılık
ilkesini kaldırmayı kararlaştırmadık ilgili
komisyonda. deyin. Diyemiyorsanız
BAŞKAN Sayın Öymen, lütfen
konuşmanızı tamamlayın.
ONUR ÖYMEN (Devamla) Sözlerimi
bitirdim Sayın Başkan.
Hiç merak etmeyin, şunu söylüyorum,
arkadaşlarımız zaten bütün söylenecekleri söylediler.
Şu anda yapılacak bir tek iş vardır: Hükûmet bu Yasayı
geri çeker, Avrupa Birliğine der ki: Biz, bu konuyu iyi niyetle
ele almaya hazırız, Yunanistanla masaya oturmaya hazırız,
Yunanistanın vereceği bütün hakların aynısını
size tekeffül ediyoruz; ama, onların vermediği hiçbir hakkı
bizden istemeyin. Önce ben Meclisten yasa çıkartmam, önce Yunanistanla
anlaşırım, oradaki soydaşlarımızın
haklarını korurum, aynı hakları da İstanbuldaki
Rumlara veririm.
Hiç kimse zannetmesin ki, biz, Türkiyedeki
azınlıklara az hak verilmesini istiyoruz. Hayır,
çağdaş bir ülkede azınlıklara ne hak veriliyorsa,
biz de onu vermek isteriz. Hiç kimseden daha az insancıl değiliz,
ama, Türkiyenin haklarını koruma konusunda da hiçbir ülkenin
gerisinde kalamayız.
Değerli arkadaşlarım,
sizin sağduyunuza güveniyoruz. Lütfen, bu gibi konuları
parti konusu gibi görmeyiniz, bunlar millî davalardır; yarın
öbür gün çocuklarımıza anlatamayız, niçin baskılara
boyun eğdiğimizi, teslim olduğumuzu çocuklarımıza
anlatamayız. Sizden rica ediyoruz, bir kere daha düşününüz
ve dikkatle değerlendiriniz ve Sayın Bakandan rica ediyorum,
lütfen Sayın Bakan, geliniz bu kürsüye, bu söylediklerime cevap
veriniz.
Yüce Meclisi saygılarla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Öymen.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Hiçbiri doğru değil,
vehim üzerine konuşuyorsunuz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Lozan mı Sevr mi Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Vehim, vehim hep bunlar.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Atatürkün rövanşını mı alıyorsunuz? Vahdettinin
gereklerini yapıyorsunuz.
BAŞKAN AK Parti Grubu
adına, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut.
Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar.)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA
NURİ AKBULUT (Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Vakıflar Kanunu Tasarısıyla ilgili olarak birinci
bölüm üzerinde söz almış bulunuyorum, hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz
önce konuşan Cumhuriyet Halk Partili milletvekilimiz, iki üç
günden beri Vakıflar Kanunu Tasarısının çıkmaması
için çalıştıklarını samimi bir dille ifade etti.
Bu, bizim, iki günden beri Cumhuriyet Halk Partisi ve diğer muhalefet
partisinin grup önerileriyle Meclisi çalıştırmama,
yasaları görüştürmeme yönündeki iddiamızı
doğrulamış oldu, onu öncelikle belirtmek istiyorum.
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ)
Sapla samanı karıştırma.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Senin aklın yetmez.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
İkincisi: Vakıflar Kanununun 2nci maddesinde, bu Kanunun
uygulanmasıyla ilgili olarak milletlerarası mütekabiliyet
ilkesinin saklı olduğu hususunu, bir değerli Cumhuriyet
Halk Partili milletvekilimiz soru olarak Sayın Bakanımıza
sundu. Adalet Komisyonunda 24 milletvekili var, bunların
16sı AK Partili milletvekilidir, 7si Cumhuriyet Halk Partili
ve 1 Anavatan Partili arkadaşımız var.
Demin mayıs ayında konuşmadan
bahsetti. Mayıs ayında, evet, Yasanın geneli üzerinde
görüşme yapıldı; herhalde geneli üzerinde görüşme
yapılırken maddelerle ilgili önerge verilemez. Bunu arkadaşlarımız
takdir edeceklerdir.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) O
zaman söyledik; işte bak, aynı şeyi söylüyorsun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Kaldı ki, Yasanın maddeleriyle ilgili görüşme yapılmadan
önce Sayın Başbakanımız, 5inci Batı Trakya
Türkleri Kurultayında bu mütekabiliyet ilkesinin vakıflarla
ilgili olarak yasaya konulacağını da açıklamıştı.
Onu belirtmek istiyorum.
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ)
Peki, alt komisyonda niye değiştirmediniz?
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Değerli arkadaşlar, vakıfların Türk milletinin
tarihinde büyük önemi olduğunu hepimiz biliyoruz.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Güneş
balçıkla sıvanır mı?
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Özellikle arkadaşlarımız belirtti, Osmanlı
İmparatorluğu kamu hizmetlerinin birçoğunun vakıflar
eliyle görüldüğü ve Avrupalıların Osmanlı
İmparatorluğunu bir vakıf cenneti olarak nitelendirdiği
bir kuruluş. Ecdadımızın vakıflara gösterdiği
bu özenden dolayı biz iftihar ediyoruz. Ancak, ne yazık ki,
vakıflarımız son yıllarda ihmal edilmiştir.
Gerek yurt dışında gerek yurt içindeki vakıf, kültür
ve tabiat varlıklarımız, bakımsızlıktan,
gerektiği gibi korunamayışından dolayı gelecek
nesillere ne yazık ki layıkı veçhile aktarılamamıştır.
Ancak, AK Parti İktidarından sonra, özellikle şu dört
yıl içerisinde, bugüne kadar yaklaşık 40-45 vakıf
eseri onarılmışken, bugüne kadar 1.100den fazla vakıf
eseri onarılmış, bakımları yapılmış
ve yıl sonuna kadar da inşallah 2 bin kadar vakıf, kültür
ve tarihî varlıkları onarılmış olacaktır.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partili
milletvekili arkadaşlarımız Vakıflar Yasamız
mükemmel, yeni bir yasaya niye gerek var? diye eleştiriyorlar.
Evet, bir Vakıflar Yasamız var. 1935 yılında kabul
edilmiş, 1936 yılında yürürlüğe girmiş, biz
2006 yılında yaşıyoruz. Yani, yetmiş yıl
önce kabul edilen, yürürlüğe giren bir yasayı
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sabık
Vakıflar Yasası yalnız.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
yetmiş yıllık çağdaş ilerlemeleri dikkate
alıp da
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Eski
Vakıflar Yasası
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
bu yasa yeterlidir demek, her hâlde
ORHAN ERASLAN (Niğde) Neresini
beğenmiyorsun?
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Cumhuriyet Halk Partisinin ilericilik anlayışıyla
çok bağdaşıyor.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Neresini
beğenmiyorsun?
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Onu, milletimizin takdirine bırakıyoruz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Yeni
Vakıflar Kanunu Medeni Kanunda
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Gericiler
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Arkadaşlar, 2006 yılında yaşıyoruz. Yani,
yeniliğe direnmek, çağdaşlığa direnmek
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Ne çağdaşlığı be?! Sen çağdaş mısın?
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
uygar düzenlemelerden geri durmak
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Sen çağdaş mısın?
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
bence, ilerici geçinen bir partiye yakışmıyor.
Şimdi, bu Yasa niye hazırlandı,
hazırlanış amacı ne? Sayın Bakanımız
izah etti; ama, ben şunları
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) AByle ilgisi ne? Brüksele yerleşin.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Ha, AByle ilgisini söyleyeyim. Değerli arkadaşlar, Sayın
Bakanımız da söyledi, şimdi, ağızlarda bir sakız
var Avrupa Birliği istedi diye. Demin Sayın Onur Öymen de
söyledi. Avrupa Birliğinin, vakıflarla ilgili, ille de
Vakıflar Yasası çıksın diye bir iddiası yok.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Sen, Onur Öymenin ayağına su dökemezsin!
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Avrupa Birliğinin ilerleme raporunda eleştiri konusu
edilen sadece siyasi kriter. Yani, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi çerçevesinde, mülkiyet hakkı ve ayırımcılık
yapılmaması, yani, devletin dili ve dini farklı olan,
kendi bünyesinde yaşayan azınlıklarla ilgili olarak
bir ayrıcalık tanımaması ki, bu, olması gereken
bir şey.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Tanıyor
muyuz biz?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
Protestanlar azınlık mı?
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Niye
uyum paketi içerisinde çıkartmaya kalktınız, söyleyebilir
misiniz?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
Protestanlar azınlık mı?
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Şimdi, Vakıflar Yasasını, dört yıldır hazırlanan
bir Vakıflar Yasasını Cumhuriyet Halk Partisi, kalkıp
da, Agopun hakkının Agopa verilmesi gibi çok basite indirgeyerek
değerlendiriyor.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
Protestanlar azınlık mı?
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Yani, böyle bir yasanın Agopun hakkının Agopa verilmesi
gibi değerlendirilmesini, ben, bütün milletimizin takdirine
bırakıyorum.
ATİLA EMEK (Antalya) Takdir
edecek.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Bu konuyla ne ilgisi var ya?
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Sayın Bakanımız da belirtti, bu Kanun akşamdan
sabaha hazırlanmış bir kanun değil.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Bu konuda
aceleniz ne? 8 Kasımdan sonra getirin.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Millet iş istiyor, aş istiyor, sen onun derdine bak.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
3 Kasım 2002den sonra, 58inci Hükûmetin göreve başlamasından
hemen sonra bu Kanunun hazırlıkları yapılmış.
Cumhuriyetimizin 83üncü yılında, Uluslararası Vakıf
Sempozyumu düzenlenmiş Ankara Üniversitesinde. Yurt içinden
ve yurt dışından katılan katılımcılarla,
Medeni Kanun öncesi vakıf sistemi, sonrası vakıf sistemi,
uluslararası alandaki vakıflar, vakıf kültür ve değerleri,
vakıfların yapılandırılması hususlarında
geniş olarak katılımcıların fikirleri
alınmış, kitap haline getirilmiş.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Burası Erzurum, dinlemeye mecburum diyorsun ya!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Yavaş anlat, Erzurumlular dinlemiyor.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Daha sonra internet ortamında herkese açık tutulmuş.
Bütün görüş ve öneriler alındıktan sonra da bu Yasa hazırlanıp,
13 Haziran 2005 tarihinde Meclise sunulmuş.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi,
gerek Komisyonda gerekse Mecliste, hangi yasa gelirse gelsin, Bu
yasaya gerek yok, bu yasa üzerinde daha çok çalışalım,
üç beş yıl sonra ortaya çıksın gibi, Meclisi frenleme,
Meclisi çalıştırmama gibi bir düşünceyle hareket
ediyor.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) Ne üç beş yılı ya! Ne zaman üç beş yıl
dedik. Sen meydanı boş buldun, atıp duruyorsun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Şimdi, şu Yasada sadece cemaat vakıflarına tanınıp,
sanki cemaat vakıflarına hiç olmayan haklar veriliyormuş
gibi bir iddiada bulunmak yanlış.
Arkadaşlar, siz de iyi biliyorsunuz,
3 Ağustos
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Lozandan yana mısın, Sevrden yana mısın?
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Ben haktan yanayım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Sayın Hatip müdahaleden konuşamıyor. Rica ediyorum.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Yani, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ister Müslim, ister
gayrimüslim olsun, hepimizin haktan yana olması lazım.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Çok hızlı konuşuyor, anlamıyoruz Sayın
Başkan.
NAİL KAMACI (Antalya) Kendi
kendini engelliyor.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Şimdi, arkadaşlar, Yasa niye hazırlandı? Bakın,
uygulamada on tane kadar yasa var. Şimdi, biz Adalet Komisyonu
üyeleri hukukçularız. Mesela, 1940 tarihli bir vakıf zeytinlikleri
ve ormanlıklarla ilgili bir yasa var. Bu Yasa 1940 yılında
yürürlüğe girmiş, 70te yürürlükten kaldırılmış;
ama, 1984 yılında yürürlüğe giren bir yasada, 70te yürürlükten
kaldırılan bir yasaya atıf yapılmış.
Şimdi, biz de tereddüt ettik, acaba bu Yasa yürürlükte mi değil
mi?
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ)
Burada da var, biz düzelttik.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Evet, siz de söylediniz Nuri Bey, sizin de dikkatinizi çekti.
Şimdi, neticede yürürlükte olmadığı anlaşıldı.
Şimdi, on tane kanun, altı
tane tüzük, otuza yakın yönetmelik, belki ona yakın tamim
var; yani, ne nerede bilinmesi mümkün değil. Kaldı ki, demin
de söyledim, yetmiş yıl önceki düzenleme, yaşanan
sıkıntılar, ortaya çıkan ihtiyaçlara cevap vermesi
mümkün değil. Şimdi, yeni bir Vakıf Kanunu çağdaş
bir anlayışla yeniden ele alınıyor. Neler getiriyor
yeni Kanunumuz? Mesela vakıf kurmak kolaylaştırılıyor.
Eskiden vakıf kurmak için en az 500-600 milyar lira paraya ihtiyaç
vardı; yani, isteyen herkes vakıf kuramıyordu; ama,
şimdi, amacı gerçekleştirecek mal varlığına
sahip olunmasıyla vakıf kurulabilecek.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) Transferler
kolaylaşsın...
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Yine, vakıfların kuruluş amacı için tahsil edilen
taşınmazlar dışındaki mal varlıklarını
vakıflar tasarruf edebilecekler, diledikleri gibi değerlendirebilecekler.
Diğer yandan, görevini aksatan
vakıf yöneticilerinin hemen azli yerine önceden uyarma ve para
cezası verme gibi, onların görevlerini sürdürmesine
imkân tanıyan düzenlemeler var.
Diğer yandan, vakıf mevzuatı
tek bir mevzuat haline getiriliyor, tek bir çatı altında
uygulamadaki karışıklıkları ortadan kaldıracak
çağdaş bir düzenleme haline getiriliyor.
Görüştüğümüz bu Tasarı,
daha demokratik, daha katılımcı, insan haklarına
saygılı ve daha güvenceli bir yasadır.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Emperyalizm
çağdaşlıktır diyenler senden önce de vardı Nuri.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Diğer yandan, vakıfların kuruluş amaçlarının
gerçekleştirilmesi yolunda -iktisadi işletme ve şirket
kurma- önleri açılıyor. Vakıflar mal varlıklarıyla
körü körüne oturmayacaklar, kuruluş amaçlarını gerçekleştirmek
üzere bu paralarını değerlendirecekler.
Arkadaşlar, diğer yandan,
yine, çağdaş vakıf anlayışına uygun olarak
vakıflarımızın yurt içinde ve yurt dışında
temsilcilik ve şube açma hakkı getiriliyor ve uluslararası
vakıf örgütleriyle irtibatlı olma, onlara üye olma hakkı
getiriliyor.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Patrik
ekümenik olsun diye değil mi; yurt dışında, yurt
içinde?..
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Ya, lütfen Orhan Bey, siz de bunun böyle olmadığını
biliyorsunuz.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Yani,
bunun başka izahı mı var Allah aşkına! Sayın
Akbulut, yapma böyle!
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Diğer yandan, değerli arkadaşlar, vakıf kültür
varlıklarının tespiti, tescili ve korunmasıyla
ilgili düzenlemeleri içeriyor Yasamız.
Yine, oluşturulan
Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü kanalıyla,
yurt dışında bulunan vakıf eserlerimizin, yine,
onarımı ve bakımıyla ilgili inşallah daha
imkânlar olacak şekilde düzenlemeler yapılmış.
Diğer yandan, Vakıflar Genel
Müdürlüğü bir kuruluş yasasından yoksundu, bir kanun
hükmünde kararname ile idare ediliyordu.
Yine, Vakıflar Genel Müdürlüğü
hem teşkilat şeması olarak çağdaş birimlere
kavuşturuluyor hem de Vakıflar Meclisi 15 üyeyle daha katılımcı,
daha demokratik, daha etkin bir kurum haline getiriliyor.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Sen hangi çağdaşlıktan bahsediyorsun Sayın Hatip?
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Şimdi, değerli arkadaşlar cemaat vakıfları
diyorsunuz. Cemaat vakıfları, demin Sayın Bakanımız
da söyledi, 1926 yılından önce kurulmuş, Osmanlı
İmparatorluğu zamanında padişah fermanlarıyla
kurulmuş vakıflar. Bunlar, bildiğiniz gibi, Osmanlı
İmparatorluğunda hükmi şahısların gayrimenkul
edinememesi nedeniyle ellerindeki veya kendilerine ait gayrimenkulleri
şahıslar namı müstear veya namı mevhum adına
kaydettirebiliyorlardı.
Namı müstear dediğimiz,
kilisece güvenilir, işte kilisenin bekçisi veya görevlisi
adına kaydedilen taşınmaz ile namı mevhum, yani
yüzyıllar önce ölmüş azizler adına yapılan kayıtlardı.
Bunlar 1912 yılında çıkarılan bir kanunla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Devam
etsin, çok yararlı!.. Devam, devam!..
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Tamam, kes!..
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Değerli arkadaşlar, 1912 yılında bir kanun
çıkarıldı. Bunların namı müstear adına
kayıtlı olan gayrimenkullerinin cemaat vakıfları
adına tescil imkânı tanındı, ama namı mevhumları
kaydettiremediler. 1926 yılında Medeni Kanun yürürlüğe
girdikten sonra, yürürlükle ilgili Kanunda vakıflarla ilgili
bir düzenleme yapılacak. denildi ve 1935 yılında da
Vakıflar Kanunu yürürlüğe girdi. Bu Kanun 1935 yılında
kabul edildi, 1936 yılında yürürlüğe girdi. Cemaat vakıflarına
bir imkân tanındı, denildi ki: Ellerinizdeki veya tasarrufunuz
altındaki gayrimenkulleri tescil ettirebileceksiniz. Bir
de Gelirleriniz ne, bu gelirleri nereye harcıyorsunuz, isminiz
ne, amacınız ne, bunları beyan edin. denildi. Bu beyan
daha sonra vakfiye olarak esas alındı. 1936 ila 1974 yılına
kadar cemaat vakıfları, normal hem alım-satım hem
bağış ve vasiyet yoluyla gayrimenkul edinebildiler.
Ama, 1974 yılında bir hukuk genel kurulu kararı dedi
ki: Şayet, cemaat vakıfları 1936 beyannamelerinde
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Sayın Başkan, Hatip patinaj yapıyor, lütfen
BAŞKAN Sayın Bodur, size
hiç uymuyor yani bu. Bir milletvekili arkadaşımıza
böyle söylemek uymuyor.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Dinlemekten bıktık artık ya!
BAŞKAN Sayın Akbulut,
siz son cümlelerinizi söyler misiniz efendim.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Sayın
Başkan, devam etsin, iyiydi.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Sayın Başkanım, bitiriyorum.
Şimdi, arkadaşlar, haksızlık
şurada, şunu söyleyeyim de ben: 1974 yılında Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu, Şayet beyannamelerinde açıkça bir hüküm
yoksa, cemaat vakıfları mal edinemez; bağış
ve vasiyet yoluyla da mal edinilmesini kabul edemez. diye bir karar
çıkardı. Bu karar ne kadar haklıydı, tabii, o konuda
bir şey söylemek istemiyorum ama, 1974ten sonra cemaat vakıfları
mal edinemediler ve açılan davalar da, 1974ten önceki iktisapları
nedeniyle açılan davalar da aleyhlerine neticelendi.
Şu andaki Tasarının
7nci maddesiyle getirilen düzenleme şu: 1936 yılı beyannamelerinde
yazılı olup da halen tasarruf ettikleri namı müstear
ve namı mevhum adına kayıtlı taşınmazları
cemaat vakıfları adına tescil edilebilecek
BAŞKAN Sayın Akbulut,
lütfen son cümlelerinizi alayım.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Bitiriyorum Değerli Başkanım.
Yani, burada bir hakkın teslimi
söz konusu. Haktan yana olan, hakkı gözeten, hakkın zayi olmasını
istemeyen herkesin bu Yasaya taraftar olması lazım.
Ben, bu vesileyle, hazırlanmış
olan bu Tasarının ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Akbulut.
Sayın milletvekilleri, çalışma
saatimiz tamamlanmıştır.
Kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 2 Kasım 2006 Perşembe
günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar diliyorum.
Kapanma
Saati: 21.59