DÖNEM: 22 CİLT: 133 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
14üncü
Birleşim
2 Kasım 2006 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.-
Bazı milletvekillerinin belirtilen sebep ve sürelerle izinli
sayılmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1147)
B) ÇEŞİTLİ
İŞLER
1.-
Genel Kurulu ziyaret eden Moğolistan Başbakanı Miyegombo
Enkhbold ve beraberindeki heyete Başkanlıkça Hoşgeldiniz
denilmesi
V. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
VI. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali Şahinin, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun,
konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden
farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
2.-
Bursa Milletvekili Mustafa Dündarın, Samsun Milletvekili Haluk
Koç ve Konya Milletvekili Atilla Kartın, yaptıkları konuşmalarda,
bazı sözlerinin yanlış anlamalara neden olabilecek
şekilde ifade edildiğine ilişkin konuşması
3.-
Samsun Milletvekili Haluk Koçun, Amasya Milletvekili Hamza Albayrakın,
konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali Şahinin, Niğde Milletvekili Orhan Eraslanın, konuşmasında,
ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri
kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
VII. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşderenin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147)
4.-
Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı:
1239)
VIII. - OYLAMALAR
1.-
Vakıflar Kanunu Tasarısının 7nci maddesinin
açık oylama sonucu
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
Birinci ve
İkinci Oturumlar
TBMM
Genel Kurulu saat 14.00te açılarak beş oturum yaptı.
İstanbul
Milletvekili Bihlun Tamaylıgilin, yurt dışında,
vatandaşlarımızdan, herhangi bir kayda tabi olmadan
para toplayan bazı holdinglerle ilgili yasal düzenlemenin
bir an önce yapılmasının önemine ilişkin gündem
dışı konuşmasına Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin cevap verdi.
Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, gelişen ekonomik koşullar
karşısında Sakaryanın konumuna,
Adana
Milletvekili Recep Garip, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı münasebetiyle,
ülkelerin kalkınması, çağdaş ve modern ülkeler seviyesine
ulaşmasında katılımcı yönetim anlayışı
ile cumhuriyetin önemine,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Mersin
Milletvekili Hüseyin Özcan, Mersin-Kızkalesinde,
Diyarbakır
Milletvekili Mehmet Fehmi Uyanık, Diyarbakır ve çevresinde,
Meydana
gelen sel afetine ilişkin birer açıklamada bulundular.
Konya
Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 24 milletvekilinin, Beyşehir
Gölü ve çevresindeki sorunların araştırılarak
yörenin gelişmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/388) Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı
Fatma Ekenoğlunun resmî davetine Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Bülent Arınçı temsilen bir Parlamento heyetiyle
icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresinin oylaması
sırasında, Genel Kurulda karar yeter sayısı bulunmadığı
anlaşıldığından;
Saat
15.40ta toplanmak üzere, İkinci Oturuma 15.26da son verildi.
Sadık
Yakut
Başkan
Vekili
Harun Tüfekçi Yaşar
Tüzün
Konya
Bilecik
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Üçüncü, Dördüncü
ve Beşinci
Oturumlar
Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı
Fatma Ekenoğlunun resmî davetine Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Bülent Arınçı temsilen bir Parlamento heyetiyle
icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresinin, kabul
edildiği;
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının 4üncü sırasında bulunan
1213 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin görüşmelerinin
bir an önce yapılabilmesi için bu kısmın 5inci sırasına
alınmasına ilişkin Anavatan Partisi,
Gündemin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmının 267nci sırasında
yer alan (10/331) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 01/11/2006 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu
önerilerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedikleri;
Açıklandı.
Devlet
Bakanı Kürşad Tüzmen, İstanbul Milletvekili Ali Kemal
Kumkumoğlunun,
İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmenin,
Konuşmasında,
şahsına sataştığı iddiasıyla,
Ankara
Milletvekili Bayram Ali Meral, çocuklarıyla ilgili bir belge
hakkında,
Birer
açıklamada bulundular.
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının:
1inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin
komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı:
904),
3üncü
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair (1/1115) (S. Sayısı: 1147),
Kanun
Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4üncü
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler halinde görüşülmesi
kararlaştırılan Vakıflar Kanunu Tasarısının
(1/1054) (S. Sayısı: 1239) tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul edildi; birinci bölüm
üzerinde bir süre görüşüldü.
2
Kasım 2006 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 14.00te toplanmak üzere, birleşime 21.59da son verildi.
İsmail
Alptekin
Başkan
Vekili
Harun Tüfekçi Yaşar
Tüzün
Konya
Bilecik
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.:
21
II. - GELEN
KÂĞITLAR
2 Kasım
2006 Perşembe
Tasarı
1.-
Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO) Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/1258) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.10.2006)
Teklifler
1.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in; Ülkemizdeki Fransa'ya Ait
Kavram ve Kelimelerle Adlandırılmış Cadde, Sokak,
Bina, Park-Bahçe, Alan ve Meydan İsimlerinin Türkçe İsimler
ile Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi
(2/884) (Dışişleri ve İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2006)
2.-
Van Milletvekili Yekta Haydaroğlu'nun; İş Geliştirme
Merkezleri Kanunu Teklifi (2/885) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.10.2006)
2
Kasım 2006 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.06
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 14üncü Birleşimini açıyorum.
III.
- Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için beş dakika süre
veriyorum. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır
bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen
sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, beş dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır; gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, bazı sayın milletvekillerinin
izinli sayılmasına dair bir tezkeresi vardır
ALİ TOPUZ (İstanbul) Sayın
Başkan, gündem dışı konuşmalara ne oldu efendim?
BAŞKAN Bugün gündem dışı
konuşma veremedik efendim.
Ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
EMİN KOÇ (Yozgat) Nasıl
vermiyorsunuz?
ALİ TOPUZ (İstanbul) Müsaade
eder misiniz efendim, tutumunuz hakkında söz istiyorum, 63üncü
maddeye göre.
BAŞKAN Efendim, ben şu
maddeyi okudum; okuduğum konuyu bir yerine getireyim, sizin
talebinizi değerlendiririm.
İSMET ATALAY (İstanbul)
Hayır, olmaz!
ALİ TOPUZ (İstanbul)
63üncü maddeye göre söz istiyorum!
BAŞKAN Okutuyorum:
IV.
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Bazı milletvekillerinin belirtilen sebep ve sürelerle izinli
sayılmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1147)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Aşağıda adları
yazılı sayın milletvekillerinin hizalarında
gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık
Divanının 12 Ekim 2006 tarihli toplantısında uygun
görülmüştür.
Genel Kurulun onayına sunulur.
Nevzat
Pakdil
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı V.
Adana Milletvekili Abdullah Çalışkan,
mazereti nedeniyle 30/09/2006 tarihinden geçerli olmak üzere 20
gün
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bitlis Milletvekili Vahit Kiler,
mazereti nedeniyle 01/09/2006 tarihinden geçerli olmak üzere 1 ay
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İstanbul Milletvekili Ersin
Arıoğlu, mazereti nedeniyle 22/09/2006 tarihinden geçerli
olmak üzere 13 gün
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Yılmazcan, hastalığı nedeniyle 29/09/2006
tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Karabük Milletvekili Hasan Bilir,
hastalığı nedeniyle 20/09/2006 tarihinden geçerli olmak
üzere 16 gün
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Niğde Milletvekili Erdoğan
Özegen, mazereti nedeniyle 29/09/2006 tarihinden geçerli olmak üzere
24 gün
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tekirdağ Milletvekili Mehmet
Nuri Saygun, hastalığı nedeniyle 18/06/2006 tarihinden
geçerli olmak üzere 13 gün
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yalova Milletvekili Şükrü
Önder, mazereti nedeniyle 19/09/2006 tarihinden geçerli olmak üzere
14 gün
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, Danışma Kurulu
önerisini okutuyorum:
V.
- ÖNERİLER
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 203 Tarihi:2.11.2006
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının
205 inci sırasında yer alan 735 sıra sayılı Kanun
Teklifi ile 355 inci sırasında yer alan Kanun Tasarısının
bu kısmın 5 inci ve 6 ncı sıralarına alınması
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesinin, Genel Kurulun onayına sunulması Danışma
Kurulunca uygun görülmüştür.
Nevzat
Pakdil
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
V.
Faruk
Çelik Atilla
Kart Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu
AK
Parti Grubu CHP Grubu
Temsilcisi Anavatan Partisi Grubu
Başkan
Vekili Başkan
Vekili
BAŞKAN Danışma Kurulu
önerisi üzerinde söz istekleri var.
Lehte olmak üzere, Malatya Milletvekili
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ TOPUZ (İstanbul) Benim
başvurum ne oldu Sayın Başkan?
ATİLLA KART (Konya) Usul tartışması
yapılacaktı
ALİ TOPUZ (İstanbul) Gündemi
yürütüyorsunuz, usul tartışması ne oldu efendim?
EMİN KOÇ (Yozgat) Başkan,
usul tartışması ne oldu?
ALİ TOPUZ (İstanbul)
Usul tartışması ne oldu efendim? Tutumunuz hakkında
söz istemiştim
BAŞKAN Efendim, istediniz,
biz gündem dışı sözü verdik; yani, Danışma Kuruluyla
ilgili sözü verdik.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Hayır
efendim, gündem dışı uygulamanızla ilgili olarak
tutumunuz hakkında söz istemiştim, gündem dışı
konuşmaları iptal etmeniz dolayısıyla.
BAŞKAN Şimdi, siz, benim
gündem dışı sözleri vermemem sebebiyle, tutumumuzla
ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak söz istiyorsunuz...
ALİ TOPUZ (İstanbul)
Evet efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Başkanın takdirindedir
bildiğim kadarıyla.
RESUL TOSUN (Tokat) Başkanın
inisiyatifindedir bildiğim kadarıyla.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
İç Tüzükümüzün 59uncu maddesini okuyorum:
Gündem dışı konuşma
Meclis Genel Kuruluna duyurulmasında
zaruret görülen olağanüstü acele hallerde beşer dakikayı
geçmemek üzere, Başkanın takdiriyle en çok üç kişiye
gündem dışı söz verilebilir. Hükûmet bu konuşmalara
cevap verebilir.
Bildiğiniz gibi, gündem
dışı isteklere, geçtiğimiz iki gün içerisinde
imkân dahilinde söz verdik ve burada Hükûmet de gerekli cevabı
verdi. Bugün gündemin yoğunluğu ve bitimine kadar çalışma
durumu, haftanın da çalışmasının son günü olması
itibarıyla, sadece Sayın Cumhuriyet Halk Partisinden gelen
talepleri değil diğer partilerden gelen talepleri de bugün
yerine getiremedim, gündem dışı söz veremedim; bu takdir
hakkımı kullandım.
İSMET ATALAY (İstanbul)
Sel var, her şey var...
BAŞKAN Bu noktada, benim,
açık, Tüzük yetkim itibarıyla, tutumumla ilgili söz vermem
gereken bir husus yok.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Sayın
Başkan, önce bu sözü verdiniz. Pazartesi günü sizinle bunları
konuştuk, siz bu sözleri pazartesi günü verdiniz, bugün kaldırınız.
O nedenle, tutumuzun hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN Efendim, ben aldım
talepleri. Sizin taleplerinizi aldım, diğerlerini de aldım.
ATİLLA KART (Konya) 63, takdir
yetkisi vermiyor.
BAŞKAN Efendim, 59 uncu madde...
ATİLLA KART (Konya) 63, takdir
yetkisi vermiyor.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Sayın
Başkan, ben, sizin tutumunuz hakkında söz istediğim zaman
herhangi bir takdir hakkınız yok.
BAŞKAN Ama, tutumum sadece
gündem dışı söz vermememle ilgili.
ALİ TOPUZ (İstanbul)
Evet, uygulamalarınızla ilgili.
ATİLLA KART (Konya) Usul ve uygulamayla
ilgili.
HALUK KOÇ (Samsun) 63te -böyle
bir talepte bulunuldu- sizin takdir hakkınız yok. Sizin tutumunuz
hakkında söz istiyoruz, İç Tüzüke son derece uygun.
BAŞKAN Hangi tutumum?
HALUK KOÇ (Samsun) 63ü okur musunuz...
Onu burada belirteceğiz efendim
BAŞKAN Efendim, siz söyleyin,
hangi tutumum; onu da ben değerlendireceğim.
HALUK KOÇ (Samsun) Önce kabul ettiniz,
sonra vermiyorsunuz. 63te çok açık efendim.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Söylüyorum:
Daha önce söz verdiğiniz halde, kaldırırken yanlış
yaptığınızı anlatmak istiyorum.
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Başkan niçin gündem dışı sözleri vermediğimi
sordu. Ben de İç Tüzüke göre cevabını verdim. Tutumum
bu.
HALUK KOÇ (Samsun) Efendim, 63te
takdir hakkınız yok.
BAŞKAN Bana bu yetkiyi
İç Tüzük vermiştir. Bu yetkiyi ve takdirimi kullandım.
ATİLLA KART (Konya) Hayır,
takdir yetkisi vermiyor.
HALUK KOÇ (Samsun) Hayır,
63te öyle bir takdir hakkı yok.
BAŞKAN Efendim, 63te de, siz,
bana, açık...
(Samsun Milletvekili Haluk
Koçun, Başkanlık kürsüsü önüne gelerek konuşması)
BAŞKAN Efendim, lütfen yerinizden
açıklayın...
HALUK KOÇ (Samsun) Sizin rahat
duymanız ve benim bağırmamam için...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) Sayın
Başkan, yetkiler keyfî kullanılmaz, gerekçesi olacak.
HALUK KOÇ (Samsun) 63ü okur musunuz
Sayın Başkan...
ALİ TOPUZ (İstanbul) Sayın
Başkan, burada bir keyfî durum var, ben onu açıklayacağım.
Sayın Başkan, tutumunuzda bir keyfîlik var, onu açıklayacağım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Kürsüyü
işgal etmeyin, yerinize lütfen
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Sen dün orada insanları tehdit ediyordun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ben kimseyi
tehdit etmedim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Ettin.
BAŞKAN Efendim, bana tutumumun
ne olduğunu açıkça ifade eder misiniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Efendim,
Sayın Aslanoğluna söz vermiştiniz; bekliyor
HALUK KOÇ (Samsun) Efendim, gündem
dışı konuşmaları sizinle ben konuştum
Grup Başkan Vekili olarak. Üç kişiyi
BAŞKAN Efendim, böyle bir
şey olur mu? Peşin öyle bir şey olur mu? Değerlendireceğimi
söyledim.
HALUK KOÇ (Samsun) Önemli konular
BAŞKAN Efendim, değerlendireceğimi
söyledim. Her gün karar verilir buna Sayın Başkan, biliyorsunuz.
HALUK KOÇ (Samsun) 63ü niye okumuyorsunuz
efendim?
BAŞKAN 63ü de okudum ben.
HALUK KOÇ (Samsun) Yüksek sesle
okuyun.
BAŞKAN Eğer bu Genel Kurulu
yönetimimde bir hata, bir eksiklik, bir tarafsızlıktan
HALUK KOÇ (Samsun) Tutumunuz
için söz istiyoruz Sayın Başkanım, yapmayın. Biz sizi
her zaman tarafsız görüyoruz, her zaman adil görüyoruz, muvazeneli
davrandığınızı görüyoruz; mutlulukla sizin
riyasetinizde çalışıyoruz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Aslanoğluna söz vermiştiniz
BAŞKAN Arkadaşlar, burayı
ya biz yöneteceğiz ya siz yöneteceksiniz. Ben vicdani kanaatimi
ortaya koyacağım.
63e göre benim tarafsızlığım
noktasında itirazınız var
ALİ TOPUZ (İstanbul)
Evet.
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkan, böyle bir şey olabilir mi?!
ALİ TOPUZ (İstanbul)
Olur
Olur
FARUK ÇELİK (Bursa) Hayır
efendim.
BAŞKAN Bir dakika efendim.
FARUK ÇELİK (Bursa) İç
Tüzük 59 gayet açık efendim.
BAŞKAN Sayın Çelik, yapmayın;
bu kararı ben vereceğim.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan
BAŞKAN Lütfen Sayın
Başkan
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partisi bugün gündem dışı söz vermemem sebebiyle
tutumumla ilgili söz istedi. Ben de gündem dışı sözün
İç Tüzükte nasıl verileceğini huzurunuzda okumak suretiyle
bunun Başkanın takdiri içerisinde olduğunu, bugün de
niçin vermediğimi Genel Kurula ifade ettim. Dolayısıyla,
benim tutumum noktasında tarafsızlığımı
ihlal edecek, İç Tüzüke ve yasaya aykırı bir durumum
olmadığı düşüncesindeyim. O bakımdan, bu noktadaki
talebinizi kabul edemiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
Teamüllere aykırı Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar,
ben herhangi bir şey beklemiyorum. Burada tarafsız yönetmek
istiyorum. Genel Kurulu da germek istemiyorum.
İSMET ATALAY (İstanbul)
Taraf oldun!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
Milletin sesini kısmayın!
HALUK KOÇ (Samsun) Niye çekiniyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Koç, ben, bugüne
kadar, uzun siyasi hayatımda kendi vicdanımın ve
doğru bildiklerimin dışında ve yasaların
dışında hiçbir şeyin tesiri altında kalmadım.
(CHP sıralarından gürültüler)
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkan, lütfen gündeme devam edelim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.23
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.34
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
V.
- ÖNERİLER (Devam)
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ (Devam)
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi (Devam)
BAŞKAN Danışma Kurulu
Önerisi üzerinde söz istekleri var.
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, lehte
Buyurun.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Sayın
Başkan, içeriye çekildiniz, ne oldu efendim?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
Herhâlde bir düşünceniz vardır, onu açıklamanız lazım.
EMİN KOÇ (Yozgat) Başkan,
sadece burada sizin dediğiniz mi doğru?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Sayın Başkanım, süremi ayarlarsanız
Sürem daha başlamadan bir dakikam gitmiş.
BAŞKAN Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri;
bugünkü Danışma Kurulunda neyi getirdik biliyor musunuz?
260 milyon maaş verdiğiniz, bunun da, 260 milyonunu da
Bağ-Kur primi kestiğiniz muhtarları getirdik ve bu insanları,
dünyanın hiçbir yerinde
AHMET YENİ (Samsun) Maaşlarını
ikiye katladık.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Maaş veriyoruz diyorsunuz, ama, yaklaşık
yüzde 60 muhtar borçlu BAĞ-KURa. Ne kendisinin ne çoluk çocuğunun
ne ailesinin bir tek sağlık güvencesi yok. Maaşın
var, biz size yeşil kart veremiyoruz dediğiniz insanlar.
Böyle şey mi olur değerli milletvekilleri? Bunlar insan değil
mi? Bunların hastası olmayacak mı? Bunların çocukları
hasta olduğu zaman, acaba, bunlar hastaneye gidemeyecek mi?
Yeşil kartı, maaşın var, veremiyoruz dediğiniz
insanlar. Şu anda Türkiyedeki 52 bin muhtarın yaklaşık
26 bin tanesi BAĞ-KURa borçlu, sayın milletvekilleri.
Değerli milletvekilleri,
hükûmet etmek, idare etmek bir erdemliliktir, sözlerde durmaktır.
Ben size zabıtları okuyacağım, zabıtları,
değerli milletvekilleri. Bu insanlara söz verip yapmadığınız
zabıtları okuyacağım. Üç yıl önce bu yasayı
getirdiğimizde, 37nci maddeyle, buna Hükûmet adına cevap
veren Sayın Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin Bey. Aynen okuyorum zabıtları, aynen okuyorum: En
kısa sürede
Bağ-KUR prim borçlarını ödemekte zorlanabilirler;
çünkü, almış oldukları ücret şu anda BAĞ-KURu
ödeyecek noktada değildir. Muhtarlarımızın da
benzer sorunları var ve Parlamentonun gündemi dolu. Bu yasa paketini
en kısa sürede gelecektir. Cevabı... Sayın
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu Beyin 5000 göstergeyi
hazırladık, Maliye Bakanımızın olurunu aldık,
5000 göstergeyi getiriyoruz önümüzdeki ay
Bunlar 2004ün Mart
ayı bütçe konuşmalarında, değerli milletvekilleri.
Sayın AK Parti Grup Başkanvekili Eyüp Fatsa Beyin, burada,
yine 37nci maddede, aynen okuyorum zabıtlardan. Meclis kapanmadan,
2005 yılının, Meclis kapanmadan -bu, 5 Mayıs 2005- 5
Mayısta yapılan bu konuşma, Sayın Fatsanın
ifadeleri: -tutanaklar burada- Meclis kapanmadan biz, Bakanlar
Kurulunun gündemine getirilmiş, inanıyorum ki, önümüzdeki
ilk Bakanlar Kurulu toplantısının birinde geçerek
Türkiye Büyük Millet Meclisine Meclis kapanmadan getiriyoruz.
Değerli milletvekilleri,
hükûmet etmek bir erdemliliktir. Söz vermek
Vatandaşa söz veriyorsun,
kimseyi kandırmaya hakkımız yoktur; ya getirin ya getirmiyoruz
deyin. Bu insanlar perişan. Siz İstanbuldaki, Ankaradaki
bazı 3-5 tane muhtarın aldığı belli ücretleri
tüm Türkiyeye mal ediyorsanız yanılıyorsunuz. Bu insanlar
aç durumda, çocuklarını hastaneye götüremiyorlar.
Yine söylüyorum -değerli milletvekilleri
belki bilmiyorsunuz- yeşil kart hiçbir geliri olmayana veriliyor
veya 128 milyonun altında geliri olana veriliyor. Bunlara
260 milyon maaş veriyoruz. diyorsunuz. O 260 milyonun 260 milyonunu
da BAĞ-KUR primine kesiyorsunuz, ama maaşın var diyorsunuz.
Çoluğu çocuğu bu insanların yok mu arkadaşlar?
Bunlar hastalanmayacak mı? Bunların hastalanmaya hakkı
yok mu?
Ben biliyorum Malatyada en az
30-40 muhtarım, İnönü Üniversitesine senet vermiş,
10-12 milyar, çoluk çocuğunun tedavisinden dolayı icralık
oldular. Yazıktır arkadaşlar, yazık ediyoruz. Bu
insanlar hepimizin muhtarı, seçilmiş insanlar. Bizim
adımıza iş yapıyorlar, toplum adına iş yapıyorlar.
Bunlar toplumun bir önderi.
Anlamak mümkün değil arkadaşlar,
üç yıldır söz verdiniz ve bu yasanın geçmesi için 37inci
maddeden gündeme Meclis iradesi -teşekkür ediyorum- bu yasayı
derhal geçirelim dedi, ama her nedense
Biliyorum, biraz sonra
çıkacaklar aynı şeyi söyleyecekler: Bunu alalım
5inci sıraya. Ondan sonra ötele, ötele
Şuna saygı duyarım:
Bunu alıyoruz bugün şu sıraya, ama gelecek hafta
çıkarıyoruz. Bu sözü verirseniz, hepinizin önünde saygıyla
eğilirim muhtarlarım adına. Ama, bu Meclis, milletvekili
arkadaşlarım bu yasa geçsin diye gündeme aldılar arkadaşlar,
üç yıldır getirilmiyor arkadaşlar. Nedir hikmeti?
Değerli milletvekilleri,
bir işveren SSK primini yıllarca ödemiyor, ama, SSKlı
bir işçi, işveren primini ödemedi diye asla tedavi hizmetlerinden
Her zaman gidebiliyor. İşveren primini ödemiyor, ama, orada
çalışan işçi arkadaşlarımız tedavi hizmetlerinden
yararlanıyor; ama, bir muhtar borçlu diye, BAĞ-KURa borçlu
diye sen hasta olamazsın diyoruz. Yazıktır! Bu, hiçbir
şeye sığmaz arkadaşlar. Sosyal devlet anlayışına
sığmaz değerli arkadaşlarım.
Bu açıdan, ayrıca, devlet
eczanelerle anlaşma yapıyor arkadaşlar. Eczaneler
iflas etmek üzere, bunu da antrparantez söylüyorum. Dört aydır,
beş aydır eczanelerin parası ödenmiyor. Yarın bu
eczaneler hiçbir hastaya ilaç vermeyecek. İçinizde eczacı
arkadaşlarım var, lütfen söylesinler, vicdanen söylesinler;
ben biliyorum, kıvranıyorlar. Artık hiçbir ilaç
şirketi, ilaç dağıtım şirketleri eczanelere
vadeli ilaç vermiyor, sen iflas edeceksin diyor arkadaşlar.
Bu insanlar bunu hak ediyor mu arkadaşlar?
Değerli milletvekilleri,
BAĞ-KUR prim borçları, bu arkadaşlarımızın,
muhtarlarımızın çoğu taksitlendirildi, ama, inanın
ikinci taksidini ödeyemedi. Ne olursunuz, rica ediyorum, bir bakın
arkadaşlar ya, BAĞ-KUR Genel Müdürlüğüne bir sorun, kaç
muhtarın borcu vardı, kaç kişi ödedi. Hiçbir işe yaramadı
arkadaşlar. Neyi ödeyecekler, yiyecek ekmekleri yok. Söz veriyoruz
her şeyi, ama hiçbir şeyi yerine getirmiyoruz değerli
arkadaşlarım.
Yine, bu sene
Bunlar köylü, her
gün, en az haftada üç dört kere iline gidiyor, ilçesine gidiyor arkadaşlar.
Ceplerinden para harcıyor. Kim için harcıyor? Köylüsü için,
halkı için harcıyor. Bizim, bu insanlara saygı duymamız
lazım, bu insanların elini ayağını öpmemiz lazım.
Ama, hakikaten, hep burada getiriyoruz, onlar bizim muhtar babalarımız,
muhtar emmilerimiz, bizim her şeyimiz
Laf ola beri gele
Değerli milletvekilleri, bu
sorunu, bu yüce Meclis çözecektir. Değerli milletvekillerimin
oylarıyla, yine söylüyorum, tüm grupların, 37nci maddeden
gündeme alınsın ve buradan geçsin denilmesine rağmen,
hükûmet, bu yasayı getirmiyor arkadaşlar. Size şikâyet
ediyorum, herkese şikâyet ediyorum. Bunlar insandır. Sosyal
devlet anlayışı bu değildir arkadaşlar. Söz
veriyorsunuz, sözümüzü yerine getirmiyoruz.
Değerli milletvekilleri, başka
bir örnek vereceğim. Sayın Başbakan, Malatyaya geldi
kayısı dondu, 50 trilyon veriyorum vatandaşlarım,
müjde dedi. Nerede? Nerede? O zaman, söz vermeyeceksin. O zaman,
söz vermeyeceksin arkadaşlar. Söz, namustur benim anlayışımda.
Devlet, vatandaşını kandırmaz. Devlet adına
söz veriyorsun, aynı eczanelerde olduğu gibi. Tüm kamu kurumları
anlaşma yapmış eczanelerle bir ayda ödeyeceğim
diye. Doğru mu sayın milletvekilim, doğru mu değil
mi? Bir ayda ödeyeceğim diye anlaşma yapmış. Eczaneyi
dolandırıyoruz. Devlet adam dolandırır mı sayın
milletvekilleri?
Değerli milletvekilleri,
tekrar, Danışma Kurulumuzun
Muhtarlar
Çok laf bilmem, ya
evet ya hayır deyin. Hayır diyorsak, diyelim ki, bu Meclis,
bu yüce Meclis, muhtarların hiçbir sorununu çözmeyecek diyelim.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Maaşlarına biz zam yaptık.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) O zaman, herkes de bunu bilsin arkadaşlar. Bu yasayı
Ben, hepinize yalvarıyorum, bu yasa, Meclis gündemindedir.
Bir an evvel
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Muhtarlar adına, 1 madde
Değerli milletvekilleri, 1
madde, üç dakika sürmez. Hep beraber, bu yasa çıksın, biz de
onlara bir minnet borcumuzu ödeyelim, o insanlara.
Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Sayın Başkan,
izin verir misiniz.
İsmimden bahsedilerek, daha
önceki zabıtlardan da atıfla, benim, şöyle şöyle
söylediğim; ama, sözümü yerine getirmediğimden bahsedildi.
Söz istiyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Burada efendim
Burada Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Tamam efendim, cevap
vereceğim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Ben zabıttan konuştum
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Bakan, Danışma Kurulu kararında sadece açıklama
yapabilirsiniz.
Buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) Bir sataşma
yok
BAŞKAN Tabii
Buyurun, açıklamanızı
yapın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Sayın Başkanım, ben, bunu okudum. Ben bunu
okudum.
BAŞKAN Tamam.
VI.
- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali Şahinin, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun,
konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden
farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın Aslanoğlu, biraz
önce yapmış olduğu konuşmada
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Ben, bunu okudum
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
yanılmıyorsam,
2004 yılında
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Evet efendim
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
İç Tüzükün 37nci maddesine
göre doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili bir tekliflerinin,
yapmış olduğum konuşmada, muhtarlarımızın
özlük haklarını iyileştirmeye Hükûmet olarak çalıştığımızı
ifade ettiğimi; ancak, bunun gerçekleşmediğini ve
devlet adamlığı sözünü yerine getirmeyi gerektirir
ifadesini kullandı biraz önce.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Evet
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Evet, muhtarlarımızın
özlük haklarını iyileştirmeyle ilgili bir tasarı
hazırlığını Bakanlar Kuruluna getirdik, konuştuk.
Ancak, hâlâ yürürlükte bulunan Yasanın Bakanlar Kuruluna bir
yetki vermiş olduğunu görerek, önce o yetkiyi kullanalım,
muhtarlarımızın maaşlarını hemencecik,
bir Bakanlar Kurulu kararıyla artıralım diye karar
verdik
İSMET ATALAY (İstanbul)
Eee niye yapmadınız?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
ve nitekim bunu yaptık.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Nerede yaptınız?!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) 120 milyondu, 240 milyona
çıkardık, yüzde 100 artış yaptık. (AK Parti
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler) Evet
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) BAĞ-KUR primi ne kadar efendim?!
RASİM ÇAKIR (Edirne) Asgari
ücret yapacağız diye söz verdiniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) 5000 gösterge Sayın Bakanım, 5000 gösterge dediniz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Yani, biz, Hükûmet olarak,
bir konuda bir şey yapmaya söz vermiş isek, onu mutlaka yerine
getiririz. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
OSMAN ÖZCAN (Antalya) Al bu sözünü
geri
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Sayın Bakanım, 5000 gösterge
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Sayın Aslanoğlu
diyor ki: Efendim, muhtarların çoluk çocuğu hastaneye gidemiyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Evet
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Ben, hepinize teşekkür
ediyorum. Artık, Türkiyede, yılbaşından itibaren
18 yaşındaki herkes sigortalıdır. (AK Parti
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Herkes
hastaneye gidip sağlık hizmetini alacaktır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Ne zaman?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Elinde sağlık karnesi
olup olmadığına bakılmaksızın alacaktır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Nerede?.. Nerede?..
RASİM ÇAKIR (Edirne) Hastanelere
kuyruktan giremiyor insanlar.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Bunu AK Parti İktidarı
gerçekleştirdi, size rağmen gerçekleştirdi. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Size rağmen gerçekleştirdi.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen,
yapmayın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Biz ne söz vermişsek yaparız.
Sayın Başbakanın Malatyada kayısı üreticilerinin
zararlarıyla ilgili verdiği söz de yerine getirilmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Asla! 12 trilyon verdiniz, 35 trilyon söz vermiştiniz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Sadece, beyannamelerine
itiraz olan üreticiler vardır, beyannamelerine
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Hayır, 35 trilyon söz verdiniz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Çünkü, hatalı beyanname
vererek, maalesef, haksız para alma peşinde olanlar da, az
da olsa vardı
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Asla!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
bunlarla ilgili itirazlar
vardır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Asla! Vermediniz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Bu itirazlar sonuçlandıktan
sonra, eğer hakları varsa onlar da verilecektir. Bunun ne
kadar olacağı, bütün bu çalışmaların sonucunda
bellidir. Dolayısıyla, Malatyada üreticilerimiz asla
mağdur edilmemiştir, hak sahiplerine verilmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Malatyaya sorun Sayın Bakanım, Malatyaya sorun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Geri kalanıyla ilgili,
itiraz süreci bittikten sonra da verilecektir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) 35 trilyon söz verdiniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ne bağırıyorsun
ya!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Yapmayın Allah aşkına ya!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) O nedenle, bilmeden,
araştırmadan, işin arka planında ne var bunun farkında
olmadan gelip burada ulu orta konuşuyorsunuz ve tabii ki ters
düşüyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Ulu orta konuşmayın Sayın Bakanım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Patates,
soğan satanlar gibi bağırıyorsun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) 35 trilyon söz verdiniz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Sayın Aslanoğlu,
demin siz burada konuşurken ben sizi dinledim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Evet.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Benden bir tek laf duydunuz
mu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Ama, yalan söylüyorsunuz diyorsunuz, yalan söylemiyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Bakın, bir konuşma
adabı var
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu,
böyle bir usul yok.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Konuşma adabını
dahi bilemeyenin ne kendisine ne millete hiçbir hayrı dokunmaz.
(AK Parti sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Önce, siz konuşma adabını bir öğrenin. Önce konuşma
adabını bir öğrenin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Ayıptır! Ayıptır!
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
En azından, sizin gibi yalan söylemiyor Sayın Bakan.
BAŞKAN Sayın Bakan, siz
açıklamanızı yapın lütfen.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
Açıklamayı çok aştı Sayın Başkan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Evet, açıklama yapıyorum
efendim, açıklama yapıyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
Açıklama filan kalmadı Sayın Bakanım, polemik yapıyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Efendim, eczaneler iflas
ediyormuş.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Evet.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Şu söze bakın ya!
Eczaneler şu anda altın çağını yaşıyor,
altın çağını. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Altın çağını yaşıyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Yapmayın!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Eczanelerin önüne gidin,
kuyruk göreceksiniz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Milleti hasta ettiniz, onun için kuyruk var orada.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Çünkü, daha önce kamu kuruluşlarının,
hastanelerin içerisindeki eczaneler kapatıldı, şimdi,
vatandaşlarımız istediği hastaneden ilaçlarını
temin etme imkânına sahip oldular; bunlar daha önce yoktu.
Arkadaşlar, Türkiye değişiyor,
Türkiye gelişiyor. Tabii, bunu fark etmeyen veya fark ettiği
halde siyasi nedenle bunu itiraf edemeyenler olacaktır, bunu
da anlayışla karşılıyoruz. O nedenle, muhtarlarla
ilgili, kuşkusuz ki, Hükûmet olarak maaşlarında yüzde
100 artışı yaptık. Peki, daha yeni düzenlemelere
ihtiyaç var mı? Kuşkusuz ki vardır, Hükûmet olarak onu da
yapacağız, onun da hazırlıkları içerisindeyiz.
Muhtarlar, devletimizin en ücra noktada temsilcileridir.
Aslan, yattığı yerden
belli olur. Devletimizin en ücra noktasındaki kamu görevini
yapan o kişilerin, bu görevlerini yaparken, gerek muhtarlık
yaptıkları binalarının gerekse konumlarının
devletimizin şanına yakışır olması gerekir.
Biz, muhtarlarımızı sizden daha fazla düşünüyoruz.
Çünkü, onlar bizim mesai arkadaşlarımızdır. Onların
özlük haklarını iyileştirme konusunda yapmış
olduklarımızı yeterli görmüyoruz, daha iyilerini
yapacağız.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Bakan.
V.
- ÖNERİLER (Devam)
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ (Devam)
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi (Devam)
BAŞKAN Aleyhte olmak üzere
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Sayın Başkanım, bir dakika... Ulu orta konuşmak
nedir efendim?
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu,
böyle bir gelenek yok. Zaten yerinizden gereği kadar konuştunuz
siz.
Sayın Ümmet Kandoğan, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Ben ulu orta konuşmam, belgeyle konuşurum.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana)
Milletvekilliği böyle mi olur? Mevlüt Bey, lütfen
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Senden öğrenecek değilim.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana)
Öğreneceksin bilmiyorsan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Kendin öğren o zaman.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana)
Bilmiyorsan da, beyefendi ol, beyefendi ol!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Sen kendin öğren tamam mı?
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana)
Beyefendi ol. Gerekirse benden öğreneceksin.
BAŞKAN Buyurun efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Sayın
Başkan
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Ben hakkımı koruyorum.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana)
Bu kutsal çatının altında öyle mahalle kavgası
yapamazsın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Onu senden öğrendim, senden. Mahalle kavgası
yapmayı önce senden öğrendim. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana)
Duyuyorsun değil mi? Bak, konuşurlarsa senin için iyi olmaz.
BAŞKAN Buyurun efendim, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Sayın
Başkanım, yarım dakikam böyle geçti.
BAŞKAN Vereceğim Sayın
Kandoğan. Sizin hakkınızı zayi etmem.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, bugün Meclisi yöneten çok değerli
Meclis Başkan Vekilimizin bugünkü uygulamalarıyla ilgili
birkaç cümle söylemek istiyorum.
Bugüne kadar 22nci Dönem Parlamento
olarak Beşinci Yasama Yılını idrak ediyoruz. Bugüne
kadar Meclis başkan vekillerimizin gündem dışı
söz talepleriyle ilgili olarak böyle bir uygulaması olmadı.
Biz buradan bir şey söyleyince, sayın Meclis başkanları
teamül böyle diyorlardı.; ama, 5inci yasama yılında
teamüle ne oldu ki, ilk defa böyle bir uygulamaya başladınız
Sayın Meclis Başkan Vekilim?
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Vahiy geldi, vahiy!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Şimdi, muhalefetin burada gündem dışı beş dakika
söz talebinden dolayı niçin rahatsız oluyorsunuz? Niçin
bu talebi yerine getirmekten kaçınıyorsunuz?
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Çok yoğun program!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Yani,
böyle bir Meclis yönetiminin son derece yanlış olduğunun
altını çizmek istiyorum ve yine, biraz önce, Danışma
Kurulu önerisiyle ilgili Malatya Milletvekilimiz konuştu,
bir tutanak okudu; Mecliste Sayın Bakanın yapmış
olduğu bir konuşmayı tutanaktan okudu ve Sayın Bakan
da benim ismim geçiyor diye söz talep etti. Ancak, Sayın Bakan
geldi, burada, Sayın Mevlüt Aslanoğlunun, muhtar maaşlarıyla
ilgili olarak söylediğine değil de -ismi orada geçmişti
Sayın Bakanın- eczacılarla ilgili konulara kadar
girdi.
AHMET IŞIK (Konya) Sen de yapıyorsun
bunu.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Sizin
Meclis Bakan Vekili olarak o noktada devreye girmeniz lazım Sayın
Meclis Başkan Vekili. O noktada devreye gireceksiniz. Sayın
Bakanın talebi, sadece tutanakta muhtar maaşlarıyla
ilgili geçen hususla ilgili. Çünkü, Danışma Kurulu önerileri
üzerinde böyle bir usul yok. Sizi usule uymaya davet ediyorum Sayın
Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, ne zaman Sayın Bakan burada oluyor Meclis geriliyor
Geriliyor! Halbuki, bir Sayın Bakanın en öncelikli görevi
Meclisin daha rahat ve huzurlu bir şekilde çalışabilmesi
için bir bakan olarak üzerine düşeni iyi bir şekilde yapması
lazım; ama, ben izliyorum, ne zaman ki, Sayın Bakan burada,
o günkü Meclis görüşmeleri bir sinir harbi hali içerisinde geçiyor.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Onu
sen yapıyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Hayır.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Her
gün yapıyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Ben her gün konuşuyorum; ama, Sayın Bakan ara sıra
teşrif ediyorlar, Sayın Bakan burada bulunduğu bütün
oturumlarda aynı tabloyu sergiliyor. Onun için, ben, Sayın
Bakandan özellikle istirham ediyorum, bundan sonra Mecliste bulunduğu
dönemlerde, anlarda, lütfen, Meclisi gerginleştirecek tutum
ve davranışlardan mutlaka kaçınması lazım.
Şimdi, Sayın Aslanoğluna
diyor ki: Sen ulu orta konuşuyorsun. Yani, şimdi, bir Bakanın
kullanacağı üslup mudur bu değerli milletvekilleri?
Şimdi, diyor ki: Yerinden dinlemesini bilmeyen insanın
memlekete hayrı yoktur. Yani, bir Bakan böyle bir cümle kullanabilir
mi Allah aşkına! Yani, Sayın Mevlüt Aslanoğlu yerinden
iki cümle yapmışsa, Sayın Aslanoğlunun memlekete
hayrı olmadığını nasıl söyleyebilirsiniz?
Böyle bir düşünceyi, anlayışı şiddetle reddediyorum.
Değerli milletvekilleri, bakınız,
bugün bir Danışma Kurulu önerisi geldi. Şimdi, Danışma
Kurulu önerisiyle ilgili olarak baktım, AK Parti Grup Başkan
Vekili de bunun altına imza atmış. Danışma Kurulu
önerisinin altında AK Parti Grup Başkan Vekilinin de imzası
var. Ancak, iki gündür AK Parti adına çıkan milletvekilleri
buraya gelip diyorlardı ki: Meclisin gündemi belli, salı
günü biz bu gündemi belirledik, niçin yeni bir grup önerisi getiriyorsunuz?
Sizin maksadınız Meclisi kilitlemek, Meclisin çalışmasını
engellemek, kanunların çıkması karşısında
zorluk çıkartmak. Bunları söylediniz. İki gündür aynı
cümlelerle altı arkadaşımız konuştu.
Şimdi, ne oldu? Bugün Danışma Kurulu önerisi gelmiş,
AK Parti Grup Başkan Vekilinin altında olumlu imzası
var. İki gündür söylediklerinizin tam tersi bir uygulama. O zaman,
ben de dönüp size söylüyorum: Sizin de mi maksadınız Meclisi
kilitlemek, Meclisin çalışmasını engellemek,
Meclisin çalışmasına zorluk çıkartmak?
FARUK ÇELİK (Bursa) Meclisin
bu haftaki gündemi belli.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Efendim, 5inci, 6ncı sıralara alıyorsunuz. Salı
günü yapmadınız mı bunu? Salı günü zaten yaptınız
bunu, Meclisin gündemini belirlediniz. İki günden beri öyle
söylüyordunuz, bugün ne oldu ki, bu Danışma Kurulu önerisinin
altında imzanız var?
Şimdi, Aslanoğlu da bahsetti,
şimdi, 5inci ve 6ncı sıralara alındı, güzel;
eğer bunda samimiyseniz, 5inci ve 6ncı sıralara
alınmasında samimiyseniz ve bunun Meclis gündemine gelmesini
arzu ediyorsanız, bundan sonraki Meclisin çalışmalarında
biz bunun takipçisi olacağız. Eğer, maksadınız,
sadece bugün iki ayrı partinin vermiş olduğu grup önerilerinin
burada konuşulması, görüşülmesinden dolayı sürenin
bir miktar daha böyle geçeceği düşüncesinden yola çıkarak
yapmışsanız, biz bunun takipçisiyiz.
Şimdi, muhtar maaşlarıyla
ilgili bir düzenleme yapıldı, teşekkür ediyoruz. Ha,
240 milyon olmuş, teşekkür ediyoruz, ama yeterli mi değerli
milletvekilleri? Yeterli mi? Değil.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)
Yeterli olmadığını biliyoruz.
FİKRET BADAZLI (Antalya) Yeterli
olmadığını Bakan söyledi ya.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
İşte, biz de onun için diyoruz ki, bunu Meclisin gündemine
alalım.
Değerli milletvekilleri bakınız,
şimdi artırdık, güzel, teşekkür ediyoruz. Ama,
şu BOTAŞ zammına bakın, yılbaşından
beri yüzde 27 zam yapmışsınız. Yüzde 27, yılbaşından
beri, ortalama
ASIM AYKAN (Trabzon) Ama petrol
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Biliyorum
petrolü
Petrol 70 dolarların üzerindeyken yapmadınız
da, şimdi 60 doların altına inince mi yapıyorsunuz,
aklınıza onun için mi geldi?
Şimdi, her aile bütçesine, aylık,
yılbaşından beri yapılan zammın 35 milyon lira,
35 YTL yükü var, bütün ailelere aylık maliyeti. Ben şimdi
soruyorum size: Memur maaşlarında aylık bu kadar artış
yaptınız mı? Kira artışlarına bakıyoruz,
yıllık yüzde 20nin üzerinde, yüzde 21 olmuş, ama artış,
artış maalesef bunun çok altında.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana)
İktidar olunca siz yaparsınız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Bakınız,
ben, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bir soru
önergesi vermiştim. Tarihini de size söylüyorum, 15/2/2006 tarihinde
bir soru önergesi verdim. Soru önergesinde şunu sordum: Ankara
Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğünün BOTAŞa
olan borcu ne kadardır? Bu borçlar geçmişe dönük hangi
yıllar için alınmıştır?
Soru iki: Ankara Büyükşehir
Belediyesi EGO Genel Müdürlüğünün BOTAŞa olan borcunun
faizleri ne kadardır?
Ben, bugünleri gördüm, sekiz ay önce
bir soru önergesiyle bu meseleyi gündeme taşıdım. Bakın,
cevabı okuyorum, ne kadar ibret verici bir cevap.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana)
Konumuz BOTAŞ zammı mı Sayın Başkan?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Evet, evet, muhtar maaşlarının artışıdır,
BOTAŞtaki yapılan zam da muhtar maaşlarını
reel olarak azaltmaktadır, son derece tabii bir şey bunu söylemem.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
Biz, bir kere
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Bakınız,
bakınız ne diyor. Bu bilgiler, bak, cevap, benim sorularıma
cevap. Antalya Milletvekili, dinleyiniz.
Bu bilgiler, BOTAŞ Genel Müdürlüğünün
ticari sır niteliğindeki bilgileri olduğundan, üçüncü
taraflara açıklanması mümkün olmamaktadır. Şu
cevaba bakın sayın milletvekilleri, bir milletvekiline
bir bakan siz üçüncü kişisiniz, taraf değilsiniz diyor.
Bu borçlar diyor, ticari sırdır diyor. Şimdi, ne oldu sayın
milletvekilleri? Nerede o Enerji Bakanı şimdi? Ben görmek
istiyorum Enerji Bakanını şimdi, şu cevabı
veren Enerji Bakanını görmek istiyorum. Ticari sırmış!..
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Tüccar siyasetçi, tüccar
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Peki,
EGO Genel Müdürlüğü, vatandaştan, bu paraları tahsil
etti mi? Etti.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) Peşin
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Çünkü, verdiği gazın paralarını peşin
alıyor. Bedava alamıyorsunuz veya veresiye alamıyorsunuz.
Peşin alıyor, ama, BOTAŞa olan borcunu ödemiyor ve Sayın
Enerji Bakanı da bu bilgiyi bize vermiyor. EGOnun ne kadar borcu
var, ne kadar faiz borcu var? Enerji Bakanı Bu ticari sırdır.
diyor. Şimdi çıksın, 70 milyona, bu Enerji Bakanı
hesap versin arkadaşlar, hesap versin.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) Veremez.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
EGOdan tahsil edemediği parların bedelini, bu fakir, fukara
vatandaşın sırtına yüklemesin değerli milletvekilleri.
Öncelikle bu görev İktidar Partisi milletvekilleri olarak sizin.
Bunun faturası öncelikle size çıkıyor. Bunun hesabını
vatandaş size soruyor. Siz de, bugün, Enerji Bakanına sorun.
Enerji Bakanına sorun Niçin bu paralar tahsil edilmedi?, Ne
kadar faiz borcu var? şeklindeki sorularınızı.
ASIM AYKAN (Trabzon) 35 milyon değil,
15 milyon.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Sizin
o hesabınız
ASIM AYKAN (Trabzon) 15 milyon
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Sayın
Aykan, gelin, benden sonra o hesabı bir de siz burada yapın.
Hep beraber bu hesabı birlikte yapalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ASIM AYKAN (Trabzon) Hesabı
bilmiyorsun, yanlış yapıyorsun, matematiğiniz
yanlış, zayıf
O zaman 19 milyon fatura gelmesi lazım.
BAŞKAN Buyurun efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Sayın
milletvekilleri, bu hesabın yanlış olduğunu iddia
eden milletvekili kimse, bakın, benim konuşmamdan sonra
kürsü boşalıyor, o milletvekilimiz buraya gelir, bunun
hesabını yapar, ben de öğrenmiş olurum, millet de
öğrenmiş olur.
ASIM AYKAN (Trabzon) Kestirmeden
söylüyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Siz Ankarada doğal gaz kullanmıyor musunuz Sayın Aykan?
ASIM AYKAN (Trabzon) Kullanıyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Ne
kadar kullanıyorsunuz ayda?
ASIM AYKAN (Trabzon) 200 milyon.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
200 milyon
Peki, yıllık ne yapar?
ASIM AYKAN (Trabzon) 600 milyon
çıkıyor.
BAŞKAN Sayın Kandoğan,
karşılıklı konuşmayalım.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Yanlış yapıyorsunuz. Siz üç ay mı kullanıyorsunuz
doğal gazı? Üç ay mı kullanıyorsunuz?
BAŞKAN Siz Genel Kurula hitap
edin.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Ankara
şartlarında altı ay süreyle doğal gaz evlerde kullanılır.
Yaz dönemlerindeki, yine, mutfakta ve diğer taraflarda kullanılan
doğal gaz ayrı. Bunun hesabını yapın. Hesabını
yapın ve iktidara geldiğiniz günden beri de yüzde 83, doğal
gaza yapılan zam. Dün -kümülatif olarak- enflasyonu, Sayın
Milletvekili, burada, geldi, yüzde 39 dedi. Peki, yüzde 39 kümülatif
enflasyonun olduğu bir ülkede, yüzde 82, doğal gaza yapılan
zammın faturası fakir fukaraya çıkmayacak mı? Bunun
hesabını, gelin, hep beraber yapalım.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
Sayın Kandoğan on bir dakikalık
konuşması içerisinde, bize yaptığı tavsiyeye,
ne yazık ki uymadı, bugüne kadar olduğu gibi.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
Hangi tavsiye Sayın Başkan?
BAŞKAN Lehte olmak üzere, Sinop
Milletvekili Sayın Engin Altay. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuya geçmeden önce, Sayın
Başkanın müsaadeleriyle, bugün Başbakanlıkta yapılan
bir siyasi nezaketsizliğe, cumhuriyet tarihinde hiç görülmemiş
bir partizanlığa dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bugün yurdumuzu ziyaret eden Moğolistan
Başbakanıyla, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığında,
heyetler arası resmî bir görüşme yapılmıştır.
Bu heyetler arası resmî görüşmeye Türkiye-Moğolistan
Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı olarak ben
değil de -kaldı ki Moğolistandan da muadilim gelmiş
olmasına rağmen- Dostluk Grubu Başkan Yardımcım
çağırılmıştır. Anlaşılıyor
ki, Sayın Başbakan, uluslararası memleket meselelerinde
bile, ya bizi görmeye, Başbakanlıkta altı oklu rozeti
görmeye ya da simamızı görmeye tahammülü yok ya da bugün
Başbakanlıkta Türkiye ile Moğolistan arasında kamuoyundan
saklanacak şeyler görüşülmüştür.
Bu, etik değildir, nazik bir
davranış değildir, saygısız bir davranıştır.
Şu Meclis çatısından Sayın Başbakana bunun hesabını
soruyorum. Ben, bu Parlamentoya Sinop halkının oylarıyla
gelmiş bir milletvekiliyim. Bu, bu çerçevede, Sinopta yaşayan,
Türkiyenin her yerinde yaşayan bütün Sinoplulara da yapılmış
bir hakarettir. Bunu belirtmek istiyorum.
Malatya Milletvekilimiz Ferit
Mevlüt Aslanoğlunun ve 24 arkadaşının verdiği,
dört yıldır uğraştığı muhtarlarımızın
özlük sorununu, şu çatı, altında maalesef konuşamadık.
Şimdi, Danışma Kurulu
olarak kabul ettiniz, ama, bizi yine atlatacaksınız, bunu
biliyoruz. Bu Yasa, yine, buraya gelmeyecek. Sayın Aslanoğlu
senin yüreğinin muhtarlarımız için nasıl çırpındığını
biliyorum. Bütün arkadaşlarımızın, hepimizin
yüreği de muhtarlar için aynı şekilde çırpınmakta.
Ama, anlaşılıyor ki, İktidar, bu konuda,
İMFden ve Dünya Bankasından bir vize alabilmiş değildir.
Bu yüzden de, bu İktidar muhtarlarımızın yaşadığı
sorunlara çare bulamayacaktır.
Sayın Bakan diyor ki, şöyle
böyle
Ayancık ilçesi Yarenler köyü Muhtarının
eşi için, o kadını, hanımefendiyi hastaneye yatırmak
için Sağlık Bakanı dahil aramadığım kimse
kalmadı. Üç aydır Yarenler Muhtarının eşi hastaneye
kabul edilmedi. Sayın Bakan, bu kürsüye gelip de, son sözü de iktidar
olmanızın avantajıyla kullanarak, millete, olur olmaz
yanlış bilgi vermeyin lütfen.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
demokrasi merdiveninin ilk basamağı olan muhtarlık
müessesesi, maalesef, bugün itibariyle hak ettiği saygınlık
noktasında değildir. Muhtarlarımız, bugün itibariyle
içinde bulundukları ne sosyal konumu hak ediyorlar ne de ekonomik
statüyü hak ediyorlar.
Malumunuz, muhtarlık müessesesinin
iki ayağı vardır: Bir mahalle muhtarları, bir köy
muhtarları. Mahalle muhtarlarımızın da sorunları
var; tüzel kişilik sorunları, iş yoğunluğuna
rağmen fiziki kapasite, imkân sorunu
Bunları biliyoruz.
Örneğin Çankayanın en iyi semtlerinden Hilal Mahallesi
Muhtarı bir barakada hizmet veriyor. Bu da hoş değil.
Bunları düzeltmemiz lazım, ama
BAŞKAN Sayın Altay, bir
dakikanızı rica edebilir miyim.
IV.
- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
ÇEŞİTLİ İŞLER
1.-
Genel Kurulu ziyaret eden Moğolistan Başbakanı Miyegombo
Enkhbold ve beraberindeki heyete Başkanlıkça Hoşgeldiniz
denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şu anda Genel Kurulumuzu Moğolistan Başbakanı
Sayın Miyegombo Enkhbold ve beraberindeki heyet teşrif etmiştir.
Kendilerine yüce heyetiniz
adına hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)
Buyurun.
V.
- ÖNERİLER (Devam)
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ (Devam)
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi (Devam)
ENGİN ALTAY (Devamla) Teşekkür
ederim.
HARUN AKIN (Zonguldak) Engin bak,
senin için geldiler!
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben
de, bugün, Başbakanlıkta sayın heyetle bir arada olamadığım
için üzgünüm, ama, maalesef, işte size söylediğim olay budur.
Bu heyetle görüşmesi gereken adam benim. Bu, yüce Meclisin iradesidir.Bu
Başbakan da bunun hesabını verecektir. Evet
Şimdi, asıl sorun köy muhtarlarıdır
sayın milletvekilleri. Şimdi, Türkiyede kaç tane köy var?
Hepiniz bilirsiniz, siyaset yapıyorsunuz, sahada geziyorsunuz.
34 460 tane köyümüz var ve bunların 47 070 tane de bağlısı
var. Yani, 80 bin yerleşkeden bahsediyoruz ve bu muhtarlarımız
Sayın Bakan diyor ki: 122, 142, 160 yaptık. Ne yaptıysanız
yaptınız. Köy muhtarının aldığı maaş,
ortalama BAĞ-KUR 12nci basamağa tekabül ediyor mu? Ucu ucuna
ediyor. BAĞ-KURunu 12nci basamaktan ucu ucuna ödüyor. Ee, biraz
da yüksek bir basamaktan emekli olayım derse, yani 24üncü basamaktan
emekli olmak isterse bir köy muhtarı 625 bin lira ödeyecek. Demek
ki, 300 milyon, 400 milyon daha ekleyecek.
Bir muhtarın, çalışkan
bir muhtarın, görevin yürütülmesiyle ilgili masraflarıyla
birlikte, BAĞ-KUR primiyle birlikte, her ay 1 milyar ila 5 milyar
arasında cebinden para çıktığını Sayın
Bakan acaba biliyor mu? Bilmiyor. Köye greyderci gelir, dozerci gelir,
ormancı gelir, kadastrocu gelir, öğretmen gelir, imam gelir,
tapucu gelir, adliyeden keşifçi gelir, seçim heyeti gelir, gelir,
gelir, gelir... Kim veriyor bunların yemeklerini? Muhtar veriyor.
Biz, şimdi, Mecliste, valiliklerde
Kaymamaklar, valiler hiç
cebinden yemek parası veriyor mu? Muhtar nedir? Şimdi, biraz
sonra muhtarın ne olduğunu söyleyeceğiz.
Şimdi, bakın, Türkiyede
hiçbir kurum, hiçbir müessese yoktur ki, ikili temsil karakteri olsun.
Biz burada halkı temsil ediyoruz. Ama, muhtarlar hem devleti hem
milleti temsil ediyor. Bir muhtar, köyünde, cumhurbaşkanını,
başbakanı, bakanı, valiyi, kaymakamı, yani devleti
temsil ediyor. Bir muhtar, kasabada, şehirde de o köy halkını
temsil ediyor. Bu kadar önemli bir temsil makamına bir vatandaşımızı
oturtuyoruz, sonra da, onu itip kakıyoruz. Kullanılmış
bir mendil gibi, görev süresi boyunca kullanıyoruz, daha sonra,
aldığı tabancasına bile yüksek ruhsat harcı
alıyoruz. Bu, Allahtan reva mıdır?
Şimdi, bir muhtar düşünün.
Adliyede, jandarmada, tarım müdürlüğünde, orman müdürlüğünde
esas duruşta bekletiliyor. Türkiyede -bu hepinizin kabahati
demiyorum ama, bu işi birlikte düzeltmemiz lazım.- muhtarların,
devlet ricalinde maksimum saygı görmesi lazım.
Şimdi, köylerine hizmet almak
iddiasıyla seçime girip seçiliyor bu muhtarlar. Sonra ne oluyor?
Çok şükür, döneminizde, iktidarınızda, AKPye üye olmayan
muhtarlar hizmet izolasyonuna tabi tutuluyor. Tutulmuyor mu? (CHP
sıralarından doğru, doğru sesleri)
ASIM AYKAN (Trabzon) Doğru değil.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Gerçek öyle değil! Hepsi tarafsız.
ENGİN ALTAY (Devamla) Evet.
Döneminizde, muhtarlar, tehditle ve tecritle karşı karşıyadır.
(AK Parti sıralarından gürültüler) Hangi muhtarlar? AKPye
üye olmayan muhtarlar.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
Böyle bir şey yok.
ENGİN ALTAY (Devamla) Gel
ben sana Sinopta göstereyim.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Yalan
söylüyorsun böyle bir şey yok.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Şimdi, bazı bürokratlarca da, muhtarlar, devletin meydancısı
gibi muamele görüyor. İddiayla, inançla söylüyoruz: Muhtarlar,
bu ülkede, herkesten daha çok saygın bir konumda tutulmalıdır.
Devletin valisi ne kadar saygınsa, Parlamentonun üyeleri, milletvekilleri
ne kadar saygınsa, muhtarlarımız da o saygınlığı,
o muameleyi hak ediyorlar. Ama bunları göremiyoruz. Bu konuda,
Hükûmetinizin, valilere yazdığı iki satır yazı
var mı? Muhtarları, hükûmet kapılarında, adliye
kapılarında sıkıştırmayın, bekletmeyin,
esas duruşta onları bekletmeyin diye bir yazı var
mı? İçişleri Bakanlığının Jandarma
Teşkilatına şöyle bir yazısı var mı:
Anons: Falan, falan, falan muhtarı, acele jandarmaya. Anons:
Alpugan Muhtarı, acele jandarmaya. Anons: Dağdelen Muhtarı,
acele tarım müdürlüğüne. Bu ne ya?! Bu teknoloji çağında
bu ne?! Böyle şey olur mu?!
Muhtarlar, bu uygulamaların
hiçbirini hak etmiyor ve arkadaşlar, bir yürek, bir iyi niyet,
Parlamentoya diyor ki: Muhtarların içinde bulunduğu ekonomik
durumu düzeltelim. Demin saydım, köye her gelen muhtarın
kapısına yıkılıyor; siz de gidince muhtarın
kapısına yıkılıyorsunuz, biz de gidince muhtarın
kapısına yıkılıyoruz. Giderken 2 kilo etle
4 kilo meyve mi götürüyorsunuz muhtara, ya da biz, fark etmez? Ama,
bir sistem var. Yazıktır, günahtır! Muhtarlara bu zulmü
yapmaya hakkımız yok. Onları, beş yıl çalıştırıp
devletin meydancısı gibi kullanıp bir kenara atmaya
hakkımız yok. Biz, nasıl ki, iki yıl parlamenterlik
yaptıktan sonra, yirmi beş hizmet yılımızı
da tamamlayınca milletvekilliği emeklisi oluyorsak, onlar
da, bu gibi olmasa da, buna benzer bir tarzı yakalamalı.
Haydi gelin bir kanun verelim, on
beş yıl, on yıl yapmayınca milletvekili emeklisi
olunmasın. Ben yararlanamıyorum. Haydi gelin verelim, biz
de bunu geri çekelim, Türkiyenin içinde bulunduğu sıkıntıdan
dolayı bunu yapamıyoruz diyelim. Sen geleceksin, ben geleceğim
iki yıl
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Bu söylediklerine arkadaşların
bile katılmıyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) Arkadaşlarım
katılıyor katılmıyor bilmem Sayın Bakanım,
ama ben, muhtarlar bu durumu hak etmiyor diyorum. Siz de icra organısınız
ve Atatürkün bir sözünü size anımsatırım: Muhakkak ki,
icra eden siz, karar veren bizden daha güçlüsünüz. Gereğini yapın,
onu söylüyorum.
ASIM AYKAN (Trabzon) Biz yaptık
yapacağımızı.
ENGİN ALTAY (Devamla) Yani,
120yi 240 yaptık demek yeterli değildir, onu söylüyoruz değerli
milletvekilleri.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sen gelince
500 yaparsın.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Şimdi, sorun çok.
Şimdi, muhtarlar üzerindeki
iktidar baskısına acilen son vermelisiniz. Siz şunu
zannetmeyin: Bu muhtarlar, bizim karşımızda el pençe
duruyor, hep böyle dururlar. O sandık ayrı bir şeydir. O
sandıkta, muhtar, vicdanıyla, yaşadıklarıyla
ve Allahla baş başadır ve muhtarlar başta, bu millet,
size, o gün, bu yaptıklarınızın hesabını
şüphesiz ki soracaktır.
Zamanım doluyor.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Altay.
Öneri üzerinde, aleyhte olmak üzere,
Ordu Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa.
Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Danışma
Kurulu önerisinin aleyhine şahsım adına söz aldım;
bu vesileyle Başkanlık Divanını ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Danışma
Kurulu, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, muhtarlarımızın
özlük haklarıyla alakalı, 735 sıra sayılı, Malatya
Milletvekili Sayın Aslanoğlu ve 24 arkadaşının
bir kanun teklifi ve yine Anavatan Partisi Grubunun 1216 sıra
sayılı Konut Edindirme Yardımı Hakkında Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 37nci maddesine göre
doğrudan Genel Kurulun gündemine alınmasıyla alakalı
iki ayrı muhalefet grubunun talebidir.
Bu, Başkanlık Riyasetinde
değerlendirilmiş ve netice itibariyle de, bir Danışma
Kurulu talebimiz olmamasına rağmen, muhalefet partisine
mensup grupların getirmiş olduğu grup önerilerinin kabulü
noktasında bir ittifak çıkmış, yani uzlaşılmış.
Meclis gündeminin -bu haftayla alakalı değil, bundan sonraki,
önümüzdeki haftayla alakalı- gündemin, Vakıflar Yasasından
sonra, 1239 sıra sayılı Vakıflar Yasası Kanun
Tasarısından sonra görüşülmek üzere alınması
talep edilmiş ve ittifak sağlanmış.
Ancak, değerli arkadaşlar,
bu ittifaktan sonra, Genel Kurul açıldıktan sonra yaşadıklarımızı
hep beraber görüyor, kamuoyu da bizleri izliyor. Eğer, maksat,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunu, gündemiyle alakalı,
daha hızlı, daha süratli çalıştırmasını
temin etmekse, üzerinde de mutabakat sağlanmış bir Danışma
Kurulu ortadayken burada bu süreci, Meclisin gerçek gündemine geçiş
sürecini engelleme gayretlerini, üzerinde mutabakat sağlanmış
grup önerileriyle ilgili burada yapılan konuşma ve onun
içeriğini kamuoyunun idrakine arz ediyorum.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Size
iyilik yapıyoruz, daha ne istiyorsunuz; iyilik yapıyoruz,
yanlış yapmamanız için iyilik yapıyoruz size.
EYÜP FATSA (Devamla) Müsaade
edin, müsaade edin.
Değerli arkadaşlar, öncelikle,
bu konuya gelmeden önce, bir hususla alakalı, özellikle muhalefet
partisinin usul tartışması talepleri oldu. Gündem
dışı, Başkanlık Makamının kullandırmadığı,
yani İç Tüzükün 59uncu maddesine göre tamamen Başkanlığın
inisiyatifine bırakılmış, yani bununla ilgili
karar verme mercii Başkanlık Makamı olduğu İç
Tüzükün 59uncu maddesinde açık ve net olarak yazılmış
olmasına rağmen, usul tartışma taleplerini de, ayrıca,
Meclisin çalışmalarını erteleme gayreti olarak
düşünüyorum, kamuoyu da böyle düşünüyor.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Niye
dört yıldır Başkanlık bunu kullanmadı da bugün
kulllanıyor?
EYÜP FATSA (Devamla) Müsaade
edin değerli arkadaşlar, müsaade edin.
RASİM ÇAKIR (Edirne) YİMPAŞın
konuşulmasını istemiyor musunuz yoksa, korkuyor musunuz
YİMPAŞın konuşulmasından?
EYÜP FATSA (Devamla) Deniliyor
ki: Bu uygulanmayan bir şey.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Fındığın
konuşulmasından korkuyor musunuz?
Niye dört yıldır kullanmıyor
Sayın Başkan bu yetkiyi de bugün kullanıyor?
BAŞKAN Efendim, lütfen, dinleyelim.
EYÜP FATSA (Devamla) Sayın
milletvekili
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Fatsa, siz
öneri üzerine dönün lütfen.
EYÜP FATSA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ben, muhalefet partisine mensup grup başkan vekili
arkadaşlarımla beraber, dört yıldan beri, Başkanlık
Danışma Kurulu toplantılarına gidiyorum.
Eğer tutanaklar çıkarsa, tutanaklar çıkartılırsa
orada da görülecektir. Meclisin gündeminin ehemmiyetine ve yoğunluğuna
binaen zaman zaman gündem dışı konuşmaların
yapılmaması ve sözlü soruların görüşülmemesi
Danışma Kurulu kararıyla da buraya gelmiştir.
Kaldı ki, gündem dışı konuşmalarının
verilip verilemeyeceği de, tamamen Başkanlığın
inisiyatifindedir, İç Tüzük 59 da bunu açık ve net olarak ortaya
koyuyor. Lütfen, burada konuşan arkadaşlarımız,
yani, İç Tüzükün ilgili maddelerini doğru okusunlar ve kamuoyuyla
doğru bilgileri paylaşsınlar.
Değerli arkadaşlar, burada,
tabii Danışma Kurulunun iki tane ayrı talebi vardı,
ama, bu 1216 sıra sayılı Konut Edindirme Yardımı
Hakkındaki Tasarı pek gündeme gelmedi. Daha çok, muhtarlarımızla
alakalı ve onların özlük haklarıyla alakalı talepler
burada gündeme getirildi. Benim, Sayın Bakanla beraber, bu
Meclis kürsüsünden yapmış olduğum bir konuşma da
bununla alakalı ilintilendirilerek ifade edildi Sayın Aslanoğlu
tarafından.
Değerli arkadaşlar, muhtarlarımızın
fedakârlığını, hizmetlerini göstermiş oldukları
özverili çalışmaları kimse tartışmıyor,
bu hizmetler her türlü takdirin üzerindedir. Bakın, 2002den beri,
yani bu yana, bir muhtarlık müessesesi filan ihdas edilmiş
değildir; cumhuriyetimizle beraber var olan, -hatta onun öncesi
de var- uzun yıllar, bir asırlık, belki daha uzun bir süre
muhtarlık müessesesi vardı. 3 Kasım 2002 seçimlerinden
önce, her birimiz
Burada İktidar ve muhalefet partisine mensup
bütün milletvekili arkadaşlarımız, bakın, bizi
Türkiyenin on binlerce muhtarı izliyor, Türkiye Muhtarlar Derneği
Genel Merkezinin yetkilileri, Türkiye Muhtarlar Federasyonunun
bütün yetkilileri izliyor. Bu insanlar, bu fedakârca görev yapan insanlar,
3 Kasım 2002den önce, yani 2002 yıl sonu itibarıyla 98
milyon lira aylık alıyorlarmış, 98 milyon ve kendileriyle
yapmış olduğumuz bütün görüşmelerde bizden bir tane
talepleri vardı: Bizim ücretlerimizi BAĞ-KUR primlerimizi
ödeyebilecek bir seviyeye
Bir rakam vermediler.
Bakın, biz bununla ilgili, gerek
illerdeki muhtarlar derneği yetkilileriyle gerekse Türkiye
Muhtarlar Derneğinin yetkilileriyle ve Federasyon yetkilileriyle
defalarca görüşmeler yaptık. Bu taleplerini ısrarla
yinelediler. Yasal düzenleme yapacağımızı söyledik,
dediler ki: Bizim için geçtir, ilgili Kanun, bu konuda Bakanlar Kuruluna
yetki veriyor, dolayısıyla, Bakanlar Kurulunun alacağı
bir karar bizim talebimize cevap veriyor. dediler ve onların
talebi doğrultusunda ve onlarla, muhtarlarımızla mutabakata
kalarak, mutabakata kalarak bu uygulama yapılmıştır
ve sonuç itibarıyla, 2002de 98 milyon lira olan muhtar aylığı,
2005in yıl sonu itibarıyla 250 milyon -artış yüzde
155- 2006nın sonu itibarıyla da 269 milyona ulaşmış
ve artış da yüzde 174tür.
Bak, bütün bunları muhtarlarımız
biliyor. Bak, bu Bakanlar Kurulu kararı çıktıktan sonra
-muhtemelen sizin gruplara da gelmişlerdir ama- Türkiye Muhtarlar
Derneğinin yetkilileri ve Federasyonun yetkilileri, gruplarımızı
ziyaret ederek, özellikle Grup Genel Kurulumuza gelerek, Sayın
Başbakanımıza, kendilerine bu dönemde gösterilen
ve hiçbir dönemde hatırlanmadıklarını, sadece
siyaseten istismar edildiklerini, ama özlük haklarıyla, yetkileriyle
alakalı kendilerine hiçbir şekilde yardımcı olunmadığını,
ilk defa AK Parti İktidarıyla beraber muhtarlık müessesesinin
saygınlık kazandığını, bundan dolayı
minnet ve şükranlarını arz etmiş, çiçek ve plaket
takdim etmişlerdir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Vay be!..
EYÜP FATSA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, müsaade edin
Bakın, biz, sadece bunu yapmadık;
değerli arkadaşlar, biz, muhtarlarımızla ilgili
sadece bunu yapmadık. Bir seneden beri, Allah aşkına
hepinize soruyorum, mahallesinin yoluna dozer isteyen, köyünün
suyunun programa alınmasını isteyen, çakıl isteyen,
kamyon isteyen, kum isteyen, büz isteyen bir tane muhtar Türkiye Büyük
Millet Meclisine geldi mi, bir taleple geldi mi? Niye?..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RASİM ÇAKIR (Edirne) Çok...
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Çok geliyor.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Sadede
gelsin, sadede...
EYÜP FATSA (Devamla) Sayın
Başkan, bitiriyorum.
RASİM ÇAKIR (Edirne) AKPye
üye olan muhtarlara...
EYÜP FATSA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bak, BELDESle beraber, biz, mahallî idarelerin yeniden
yapılandırılmasıyla beraber, muhtarlarımıza
çok önemli hizmetlerde de öncülük edecek, hizmetlerde de saygınlık
kazandıracak imkânlar getirdik. Köy muhtarlarımızın
il genel meclisi üyeleri toplantılarına katılmalarını,
mahalle muhtarlarımızın belediye meclisi toplantılarına
katılmak suretiyle, direkt meselelerini yetkililere aktarma
ve o kurulun bir parçası olma imkânı getirildi.
RASİM ÇAKIR (Edirne) KÖYDES
projelerindeki Ali Dibolardan da bahset biraz.
EYÜP FATSA (Devamla) Bu da yetmedi,
2006 yılında, KÖYDESle beraber, 2 katrilyonluk bütçe Türkiyedeki
köylere kullandırılmak suretiyle, cumhuriyet tarihinde
hiçbir zaman yapılmamış, köylerimizde bir büyük yeniden
yapılanma, bir altyapı hizmeti, yol, su ve köprü noktasında
büyük bir mücadele başlatılmıştır. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Hiçbir
şey yapılmadı.
EYÜP FATSA (Devamla) Değerli
arkadaşlar...
RASİM ÇAKIR (Edirne) İhaleleri
nasıl verdiğinizi de anlat!
ALİ TOPUZ (İstanbul) Bu
arkadaş ne konuşuyor efendim?
BAŞKAN Efendim, siz Genel Kurula
hitap edin.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Ne
konuşuyor efendim?
BAŞKAN Lütfen efendim...
EYÜP FATSA (Devamla) Sürekli kesiyorlar...
BAŞKAN Sayın Fatsa, önergeyle
ilgili son cümlelerinizi rica ediyorum.
EYÜP FATSA (Devamla) Önergeyle
ilgili söylüyorum Sayın Başkan.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Bir
Grup Başkan Vekiline yakışmaz böyle konuşmak!
EYÜP FATSA (Devamla) Değerli
arkadaşlar...
BAŞKAN Efendim, şahsı
adına söz almış...
ALİ TOPUZ (İstanbul) Yani
Grubunun önerisinin aleyhinde mi konuşacak?
BAŞKAN Dinleyelim, bir bakalım
sonunda ne diyecek efendim, lütfen.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
Süresi bitti sesleri)
Yapmayın ama efendim.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Süresi bitti, süresi bitti.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Sayın
Başkan, biz konuştuğumuzda müdahale ediyorsunuz...
ALİ TOPUZ (İstanbul) Bir
daha kimseye laf söyleme hakkınız yok.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
Siz Meclisin Başkanı mısınız, Fatsanın
başkanı mısınız?!
EYÜP FATSA (Devamla) Evet, değerli
arkadaşlar, sadece bu yetmedi, bak bir şey daha yaptık:
Kaymakamlıklarımızın nezaretinde oluşturulan,
riyasetinde oluşturulan KÖYDES heyetinin iki asıl üyesi
de muhtarlardan oluşmuştur. Köylerinin suyunu, köylerinin
yolunu, altyapısını, asfaltını, kanalını,
sanat yapılarını muhtarlar kendileri programlamış
ve ihaleleri de kendileri yapmışlardır.
RASİM ÇAKIR (Edirne) İhalesiz
yaptınız, ihalesiz verdiniz.
BAŞKAN Efendim, son cümlelerinizi
rica ediyorum.
EYÜP FATSA (Devamla) Son cümle...
Son cümle...
RASİM ÇAKIR (Edirne) Al yap
şeklinde verdiniz. Nerede ihale yaptınız?
EYÜP FATSA (Devamla) Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, bizim dönemimizde yapılanları,
elbette ki, muhtarlarla alakalı yeterli görmüyoruz.
RASİM ÇAKIR (Edirne) KÖYDESte
hangi kaymakam ihale yaptı? Bunu söyleyin bana.
EYÜP FATSA (Devamla) Ama, bir
asır kimsenin hatırlamadığı muhtar, ilk defa
AK Parti İktidarıyla beraber hatırlanmış,
kendilerine hem imkân hem de saygınlık kazandırılmıştır.
Muhtarlarımız sizinle
aynı fikirde değildir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Muhtarlar burada, soralım o zaman!
EYÜP FATSA (Devamla) Gittiğimiz
her yerde, köylerine, mahallelerine yapmış oldukları
hizmetten dolayı da minnet ve şükranlarını bizimle
beraber paylaşmaktadır.
BAŞKAN Sayın Fatsa, lütfen
Son cümlenizi rica ediyorum Sayın Fatsa.
EYÜP FATSA (Devamla) Lütfen, muhtarlarımızı
artık siyasi istismar konusu yapmaktan elinizi de sözünüzü
de çekin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Fatsa.
Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Sayın
Başkan, karar yetersayısının aranmasını
istiyoruz.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
VII.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşderenin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN 1inci sırada yer
alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Okudum dilekçenizi.
Ben, bu konuda size gerekli açıklamayı yapacağım.
ATİLLA KART (Konya) Oturum
içinde bir değerlendirme yapacaksınız
BAŞKAN Oturum devam ediyor
zaten.
ATİLLA KART (Konya) Ama, görüşmeye
başlamadan önce
BAŞKAN Efendim, benim şuradaki
çalışmama lütfen engel olmayın.
ATİLLA KART (Konya) Ama,
İç Tüzükten doğan bir hakkım var. Karar vermiyorsunuz
BAŞKAN Ben açıklayacağım
kararımı. Buyurun siz
2 nci sırada yer alan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı İle Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik
Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147)
BAŞKAN Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Vakıflar
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Adalet Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
4.-
Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı:
1239) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet?..
Yerinde.
Geçen birleşimde, Tasarının
birinci bölümü üzerindeki gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi, şahıslar
adına konuşmalar yapılacaktır.
Şahsı adına, Sayın
Ali Yüksel Kavuştu, Çorum Milletvekili. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1239 sıra
sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısı hakkında
söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, vakıflar,
milletlerin sahip bulunduğu manevi güç ve değerlerinin
tamamlanmasına yardımcı, tüzel kişiliğe sahip
demokratik bir sivil toplum kuruluşudur.
Bu Kanun Tasarısındaki,
bazı maddelerde değişiklik getiren ve dikkat etmemiz
gerektiğine inandığım bazı hususlar vardır.
Mesela, Vakıflar Kanunu Tasarısının 7nci maddesinde,
aynen geçtiği takdirde, on yıl süreyle yönetici atanamayan
veya yönetim organı oluşturulamayan ecdat yadigârı
mülhak vakıflarımız mazbut vakıf haline gelmekte
ve bir daha yönetici seçimi ve ataması yapılamamaktadır.
Madde metninin birinci fıkrasında sadece mülhak vakıflar
ibaresi kullanıldığından dolayı, azınlık
vakıfları muaf tutulmuş olmaktadır. Bundan sonra,
mülhak, cemaat ve esnaf vakıflarının mazbut vakıflar
arasına alınmasının önlenmesi ve on yılın
sonunda da, yönetici atanamayan veya yönetim organı oluşturulamayan
vakıfların yöneticisiz kalmaması için yeni bir tedbir
olarak mülhak ibaresinin çıkarılması ve yeni hak sahipleri
çıkıncaya kadar ifadesinin eklenerek değiştirilmesi
zarureti olduğuna inanıyorum.
Değerli milletvekilleri, temelde
vakıf olup tavize tabi tutulan yerlerin mutasarrıfına
verilen vakfın hakkını korumak ve ortaklığın
giderilmesi, kamulaştırma veya cebri icra yoluyla satışı
yapılacak taşınmazlarda, diğer tavizler yerinin
devir arasında daha adil bir uygulama yapılabilmesi için,
18inci maddenin birinci fıkrasında emlak vergisi değerinin
yüzde 10u ifadesi çıkarılarak, yerine kamulaştırma
komisyonlarınca belirtilerek rayiç değerinin yüzde
20si ibaresinin konulması gerekir diye düşünüyorum. Aksi
takdirde, emlak vergisi değeri, hepimizin de bildiği gibi,
gerçek değeri yansıtılmadığından, yüzde
10 oranında taviz bedelleri mutasarrıfına terk edilmiş
vakıflar adına bir haksızlık olacağı kanaatindeyim.
Dolayısıyla, bu maddenin de değiştirilmesi zaruretine
inanıyorum.
Değerli milletvekilleri, diğer
yandan, vakıfların yurt dışında şube ve
temsilcilik açmalarında olduğu gibi, yurt dışından
ayni ve nakdî bağış almalarında da vakıfların
en temel metni olan vakıf senetlerinde hüküm bulunması ilkesinin
getirilmesi son derece önemlidir. Zaten, Vakıflar Genel Müdürlüğü
de vakıfların vakıf senetlerine göre ve mevzuata göre
idare eder. Bu amaçla, Vakıflar Kanunu Tasarısının
25inci maddesinin ikinci fıkrasını vakıf senetlerinde
hüküm bulunması kaydının giderilmesi gerektiğine
inanıyorum.
(x)
1239 S. Sayılı Basmayazı 01/11/2006 tarihli 13üncü Birleşim
tutanağına eklidir.
Değerli milletvekilleri
Bir insanın kıymeti, himmeti nispetindedir; kimin himmeti
milletiyse, o, tek başına küçük bir millettir. diye güzel
bir özdeyişimiz vardır. İşte, ecdadımızın
erdemli, ideal bir şuura ve yüksek bir ruha sahip hamiyetli insanlarımızla
vakıf hizmetini zirveye taşımıştır. Vakıflar
Kanunu Tasarısının aynı ruh ve aynı şuurla
çıkacağına yürekten inanıyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Kavuştu.
Yine, şahsı adına, Gaziantep
Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu
(Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz vakıflarla
ilgili Tasarının birinci bölümü üzerinde şahsım
adına söz aldım.
Burada dikkate almak istediğim
bir iki husus var. Özellikle vakıflarla ilgili bu düzenleme,
kendi millî mevzuatımızın vakıflarla ilgili daha
düzenli bir hale getirilmesi açısından gerekli. Yeni birtakım
kavramlarla da bu mevzuatı desteklememiz, zenginleştirmemiz
gerekli. Ama, bu yönüyle baktığımız zaman, Anavatan
Partisi olarak da desteklediğimiz bir yönü var. Ama, bazı
desteklemediğimiz, hoşumuza gitmeyen, âdeta, midemizi
bulandıran birtakım hususların olduğunu da ortaya
koymak lazım. Özellikle cemaat vakıfları adı altında,
bu Tasarıda cemaat vakıfları adı altında
geçen azınlık vakıflarıyla ilgili birtakım
düzenlemeler ve bunlara verilecek imkânların genişletilmesi
noktasında ciddi itirazlarımız ve ciddi de endişelerimiz
söz konusu.
Bu yönüyle bakıldığında,
mevzuatımızı zenginleştirelim, düzeltelim derken,
acaba, yanlış bir iş mi yapmış oluyoruz? Bu soruyu
kendi kendime sormaktan alıkoyamıyorum. O itibarla,
şahsım adına diyorum ki, gelin bu maddeleri çıkaralım
ve gönül rahatlığıyla burada bir Vakıflar Kanunu
Tasarısını görüşelim, olgunlaştıralım
ve de yasalaştıralım. Ama, bu maddeler, özellikle
azınlık vakıfları, bunların yurt dışındaki
vakıflarla ilişkileri ve benzer birtakım hususların
içerisinde olduğu bu Tasarıya katkıda bulunmak gerçekten
şahsım adına ve Parti Grubumdaki arkadaşlarımın
da aynı endişeleri söz konusu, içimize sinmiyor. Bu bakımdan
olgunlaştırılması gereken bir tasarı, ama bizim
başından beri İktidar Partisine bu yöndeki yaptığımız
birtakım uyarılar fazlaca yer bulmadı. Ama, şundan
eminim ki, İktidar Partisi milletvekilleri arasında da bizim
duyduğumuz aynı endişeleri duyan birçok insan var,
birçok milletvekili var. Tabii burada isim vermek mümkün değil.
İktidar Partisinin birçok milletvekili de aynı endişeleri,
karşılıklı görüştüğümüzde, dile getiriyorlar.
Hatta şunu da ifade ediyorlar, -belki burada bunu dile getirmem
hoş olmuyor ama- İktidar Partisinin bazı milletvekillerinin
konuya yaklaşımını ortaya koymak, endişelerinin
ciddiyetini, önemini vurgulamak açısından burada söyleme
ihtiyacı hissediyorum: Biz Grup içerisinde itiraz etsek bile,
itirazımız yeteri kadar yer bulmayacak, ama ne olur, muhalefet
olarak, muhalefet sözcüleri olarak siz bunları üzerine basa
basa dile getirin, belki bir düzeltilme, bir değiştirilme
veya tümüyle yasadan çıkarılma imkânı ortaya çıkar
gibi birtakım ifadelerde bulunuyorlar. Gerçekten de haklılar.
Zaten muhalefetin, iki günden beri, gerek CHPnin ve gerekse de Anavatan
Partisinin kanun tasarıları üzerinde, bu Tasarı ve
ilgili bölümler üzerinde yaptıkları konuşmalarda
hep dile getirdikleri ve vurgulamaya çalıştıkları
hususlar da bunlar oldu. Bu bakımdan, aynı endişeleri
sadece milletvekilleri olarak bizler değil, toplumumuzdan da
bize gelen mesajlar veya bize gelen birtakım bilgiler doğrultusunda
baktığımızda, aynı kaygılar, aynı endişeler
Türk toplumunda da söz konusu.
Bu endişelerin kaynağı
nedir? Bu endişelerin kaynağı, bu devlet, Türkiye Cumhuriyeti
devleti kolay kurulmadı. Biraz sonra ikinci bölümde de söz alacağım
Grup adına, orada daha net açıklayacağım. Niçin bu
endişelerimizi hâlâ taşıyoruz? Hâlâ bu endişelerimizden
kurtulmadık. Niçin bu endişelerimiz yerli yerinde; cumhuriyetin
kurulduğu ilk günden beri hangi güçteyse, bugün de hâlâ sürüyor?
Bunun gereklerini ikinci bölüm üzerinde açıklamaya çalışacağım.
Ama, bir kere daha vurguluyorum ki, gerçekten ciddi endişelerimiz
var. Türk devletinin devamlılığını sağlamak
noktasında, Türk devletine zarar verme noktasında, bazı
kesimler ellerine geçirdikleri her fırsatı kullanmaktan
geri kalmıyorlar. Bazı kesimler dediğim zaman yeteri
kadar anlaşılıyor, bazı yabancı güçler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla)
Çünkü, bu güçlerin bu tür oyunları yeni değil, tarihimizde
bunun çok örnekleri var. Onun için, Türkiye düşmanı bu güçlere,
bu yabancı güçlere yeni birtakım fırsatlar vermektense,
kendi atımızı sağlam kazığa bağlamanın
ve bir tedbir olarak da bunu her dönemde, en öncelikli olarak görevimiz
olduğunu hiçbir zaman unutmayalım.
İşte, üzerinde tartıştığımız
Tasarıda bu tür endişeleri içeren ve bizim de bu endişelerimize
karşı daha hassas davranmamızı gerektiren bazı
hususlar var. İnşallah, bunları önergelerle değiştirme
imkânı bulacağız. Ümit ederim ki, İktidar Partisi
de, muhalefet tarafından verilen bu önergelere yeteri kadar
destek çıkarlar. Özellikle birinci bölüm üzerinde de birtakım
önergeler var. Desteklerseniz, hem milletimizi hem de bizi manen
tatmin etmiş ve kaygılardan uzaklaştırmış
oluruz.
Hepinize teşekkür eder, saygılar
sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Abuşoğlu.
Sayın milletvekilleri, bölüm
üzerinde, onbeş dakika süreyle, soru ve cevap işlemi yapacağız.
Bu bölümün görüşmelerine
dün başlanmış olduğundan, bazı arkadaşlarımız
soru sormak için cihaza girmişlerdi. Biz de, Başkanlık
Divanı olarak, cihazdaki isimleri giriliş sırasına
göre tespit ettik. Şimdi, önce onları okuyacağım.
Ama, bugün de ayrıca cihaza söz için girenler var, zaman müsait
olursa, sırayla söz vereceğiz.
Dünden kalanlar: Ahmet
Işık, Ali Yüksel Kavuştu, Hüseyin Ekmekcioğlu,
Atilla Kart, Selami Uzun, Mehmet Küçükaşık, Nuri Akbulut,
Recep Özel, Atila Emek, Vezir Akdemir, Hamza Albayrak, Kemal Sağ,
Mehmet Saim Tekelioğlu, Feridun Ayvazoğlu, Nail Kamacı,
Ahmet Yeni, Tuncay Ercenk.
Şimdi, bugün cihaza giren arkadaşlarımızı
okuyorum: Ahmet Işık, Selami Uzun, Atilla Kart, Hamza Albayrak,
İbrahim Özdoğan, Muharrem İnce, Nail Kamacı, Mehmet
Küçükaşık, Feridun Ayvazoğlu.
Ama, bunlar, elimdeki listeden sonra
işlem görecekler.
Şimdi, soruların, konuyla
ilgili ve kısa, öz olmasını da rica ediyorum, diğer
arkadaşlar da bu haktan istifade etsin.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Başkan, onu Ahmet Işıka söyleyin!
BAŞKAN Sayın
Işık, kısa ve öz.
AHMET IŞIK (Konya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
İki kısa sorum olacak Sayın
Bakana.
Sayın Bakanım, yeni Tasarıyla,
vakıf taşınmazları üzerinde kazandırıcı
zaman aşımı ve zilyetlik yoluyla kazanım mümkün müdür?
Diğer sorum: Yeni düzenlemeyle
yine, vakıf malları, gayrimenkul malları üzerinde tasarrufta
bir genişleme var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kavuştu, cihazınızı
açar mısınız.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
Sayın Başkan, Sayın Bakanımdan
Yeni düzenlemeye
göre, vakıfların ayni ve nakdî bağış almalarında
vakıfların senetlerinde hüküm bulunması gerekmekte
midir? Birinci sorum bu.
İkincisi: Tasarının
15inci maddesinin son fıkrasında
akara devredilebilir
veya
ibaresinin yanlış anlaşılma ve uygulamalara
sebebiyet verebileceği ihtimali var mıdır? Bunların
cevabını lütfederse
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Kavuştu.
Sayın Ekmekcioğlu, buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Bu Tasarının 5inci maddesinin
son fıkrasında, yabancılar Türkiyede yeni vakıf
kurabilirler hükmüyle, yabancılara Türkiyede vakıf kurma
hakkı tanınacaktır. Yabancıların yurt içinde
yeni vakıf kurabileceklerine dair düzenleme, Türk hukukuna
-ilk defa olmak üzere- yeni bir yenilik getirmekte olup, bu konuda
hiçbir yerde, herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak,
bu madde, bu haliyle doğuracağı hukuki ve fiilî sonuçlar
itibarıyla, ucu açık, pek çok sorunu ve tartışmayı
beraberinde getirecektir. Bu maddeyle birlikte, ABye verilen sözler
mi tutulmak istenmektedir?
İkinci sorum: Dış baskılar
sonucunda mı 5inci madde Tasarıya konulmuştur?
Bu Tasarıdan önce Türkiyede
kurulan vakıfların, vakıf senetlerinde belirtilen
amaçlarını gerçekleştirmek üzere uluslararası
faaliyette bulunması ve yurt dışında şube açması
ile yurt dışındaki benzer amaçlı vakıf ve kuruluşlarla
işbirliği yapması, Dışişleri Bakanlığının
görüşü alınmak suretiyle, İçişleri Bakanlığının
iznine bağlıdır. deniliyordu. Ancak, görüştüğümüz
Tasarının 25inci maddesinde, anılan bakanlıkların
uygun görüş ve izin şartı kaldırıldığı
gibi, en azından bildirim şartı bile getirilmemiştir.
Tasarı bu şekliyle, vakıfların yurt dışı
ilişkilerini, devlet kurumlarının takip etme yetkisi
elinden alınmıştır. Bu durum, bu tür faaliyetlerin
takibinde ve denetiminde ciddi sorunlara yol açmayacak mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Kart
ATİLLA KART (Konya) Yaz aylarında,
Sayın Başbakanın katılımıyla Vakıflar
Genel Müdürlüğü tarafından restore edilen çok sayıda
vakfın açılış töreni yapıldı. Ancak, bu
işlerin çoğunun süresinde bitirilmediği, bir bölümünün
de restorasyonunun devam ettiği, süresi içinde bitirilmemiş
olmasına rağmen, evrak üzerinde bitirilmiş gibi
işlemler yapıldığı yolunda bilgiler ve deliller
tarafımıza ulaşmıştır. Buna göre, Vakıflar
Genel Müdürlüğü tarafından 2005-2006 yılları içinde
restorasyonu yapılan eser sayısı nedir? Bu işlerin
bitirilme tarihi nedir? Devam eden iş var mıdır? Yapılan
işlerin ihale bedeli, tutarı nedir? Gecikme veya sözleşmenin
ihlalinden dolayı tazminat süreçleri neden işletilmemiştir?
Bu işlerin ihalesi kimlere verilmiştir? Bu işlerin,
Sayın Başbakanın İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı olduğu dönemde, belediyenin işlerini
yapan belli bir firmaya verildiği doğru mudur?
Bunların devamında,
başka bir soruyu da, kısa bir soruyu da hemen yöneltmek istiyorum:
Yunanistandaki mevcut vakıflar mevzuatına göre vakıf
yöneticisi olmanın şartları nedir? Bu şartların,
Türkiyedeki mevcut uygulama ve görüşülmekte olan Tasarıyla
kıyaslaması yapılmış mıdır? Ne gibi
farklar söz konusudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Kart.
Sayın Uzun
SELAMİ UZUN (Sivas) Gerek muhalefet,
gerek sivil toplum örgütleri, basında, medyada, internet sitelerinde,
cemaat vakıfları hakkındaki düzenlemelerin Tasarının
önüne geçtiği, diğer maddeler hakkında kamuoyunun yeterince
bilgi sahibi olamadığı görüşüne katılıyor
musunuz?
Bazı yeni vakıfların
bile kendilerini ilgilendiren maddeler yerine başka maddeler
hakkında görüş açıkladığı konusunda ne
düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Küçükaşık, buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Sayın
Bakanım, bir ay önce yayınlanan Uğur Dündarın yaptığı
bir Arena programında, Vakıf Gureba Hastanesi Başhekiminin,
Yönetim Kurulu Başkanı ve ortağı olduğu Zirve
Tıp Merkezine Vakıf Gureba Hastanesinden hastaları
yönlendirerek burada eko testi ve eko kardiyografi çektirdikleri
belirtilmişti ve simsarlar da programda yer almıştı
uzun süre. Bu konuda, bildiğiniz gibi, Samatya SSK Hastanesinde
aynı sorun yaşanmıştı ve iki başhekim yardımcısı
arasında bir çatışma meydana gelmişti. Vakıflar
Genel Müdürlüğü olarak ve vakıflardan sorumlu Devlet Bakanı
olarak, bu konuda Vakıf Gureba Hastanesinde yaşanan yolsuzluklarla
ilgili herhangi bir soruşturma açılmış mıdır?
Başhekim hakkında herhangi bir yasal işlem yapılmış
mıdır? Açığa alınmış mıdır? Bu
konuyu cevaplamanızı istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Küçükaşık.
Sayın Akbulut, buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
Sayın Bakanım, benim sorum da restore edilen vakıf
eserleriyle ilgili olacak.
Sayın Bakanım, ben sayı
verilmesini istiyorum. AK Parti Hükûmeti iktidara gelmeden önce
kaç tane vakıf kültür eserimiz restore edildi? Bu dört yıllık
AK Parti Hükûmeti döneminde kaç eseri restore ettik ve yıl sonuna
kadar kaç eser restore edilmiş olacak?
Teşekkür ediyorum.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) Çanak soru!
BAŞKAN Sayın Özel?.. Komisyonda.
Sayın Emek, buyurun.
ATİLA EMEK (Antalya) Sayın
Bakan, görüşülmekte olan Vakıflar Kanunu Tasarısıyla
yabancı vakıflara Türkiyemizde izinsiz ve sınırsız
mülk edinme hakkı tanındığına göre, yabancı
vakıfların bu yolla mülk edinmesi üniter devlet yapımıza
bir tehdit unsuru oluşturuyor mu?
İkinci sorum: İdari yapımızın
yeniden şekillenmesine ve eyaletler sistemine geçişin
ön koşulları mı hazırlanıyor?
Üçüncü sorum: Bu yolla, teokratik
devlet düzenine geçiş mi amaçlanıyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Süremiz geçti.
MUHARREM İNCE (Yalova)
İç Tüzüke göre çanak soru sormak caiz midir? Sürekli çanak soru
soruyor da arkadaşlar.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; gerçekten, sorularıyla bu Tasarının
daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunan tüm arkadaşlarıma
ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Tabii, soru sormak için
söz isteyen arkadaşlarımız peş peşe birçok soruyu
sordukları için hepsini tespit etmekte oldukça zorlandığımı
ifade etmek istiyorum.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Ahmet
Beyden başlayın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Ancak, tespit edebildiğim
sorulara cevap vereceğim. İktidar Partisine mensup milletvekili
arkadaşlarımız tarafından sorulan sorulara arkadaşlarımız
çanak soru tabirini kullanıyorlar. Eğer uygun görürseniz,
onlara cevap vermeyeyim, onları milletvekili olarak da kabul
etmeyelim olur mu?! Yani, bir sorunun çanak olup olmadığını
nereden değerlendireceğiz? Elimizdeki ölçü nedir?
MUHARREM İNCE (Yalova) Milletvekilliklerine
itirazımız yok; sorularına itirazımız var.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Aşağı yukarı
birbirinize paralel sorular soruyorsunuz. Yani, farklı siyasî
partilere de mensup olsak, birbirimizi böyle incitici ifadelerde
bulunmak -bu ifadeyi önce kendim için söylüyorum- pek uygun olmuyor.
Ben, izin verirseniz
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Efendim, siz soruları
cevaplandırın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Sayın
Işıkın ilk sorusu, vakıf taşınmazlarının
zilyetlik nedeniyle bir kişi tarafından elinde bulundurulması
halinde zaman aşımı yoluyla bunun iktisabı mümkün
müdür değil midir? diye, yanlış anlamadıysam bir
soru yönelttiler. Aslında, bu sorunun cevabı, Tasarının,
yanılmıyorsam 15inci maddesinde var. Burada, kazandırıcı
zaman aşımının işlemeyeceği maddede
açıkça ifade edilmiş bulunuyor.
Ayrıca, Işıkın
ikinci sorusunu tespit edememişim, kusura bakmasın. Tabii,
zabıtları inceleyerek, daha sonra, tespit edemediğim
ve cevaplandıramadığım sorulara mutlaka yazılı
olarak cevap vereceğim.
Ayni veya nakdî bağış
almak için vakıf senedinde hüküm olması şart mıdır?
Sayın Kavuştunun bir sorusu. Hayır, böyle bir şart
bulunmamaktadır; ancak, nakdî yardımlar banka aracılığıyla
yapılacağı için Vakıflar Genel Müdürlüğüne
bilgi verilmesi gerekmektedir. Zaten, denetimde de bunların
nerelere harcandığı, amaca uygun harcanıp harcanmadığı
da, bilindiği gibi, denetlenebilecektir.
Yabancıların Türkiyede
vakıf kurabilmesiyle ilgili düzenleme, ilk defa bu Tasarıyla
Türk mevzuatına getirilmiyor, böyle bir düzenleme zaten var.
Nitekim, dün de ifade etmiştim, Türkiyede yabancıların
kurduğu ilk vakıf 1962li yıllarda, daha sonra da değişik
dönemlerde yabancılar Türkiyede vakıf kurmuşlar ve
34tü sayı eğer dünden beri artmadıysa, ilgili bürokrat
arkadaşların bana verdiği bilgiye göre 34tü ve ayrıca,
Türk vatandaşları da Avrupa Birliği ülkelerinde Türkiyedeki
yabancıların sahip olduğu haklara sahip, oralarda da
vakıf kurma imkânına sahip olabiliyorlar.
Sayın Kart, restore edilen veya
restore edildiği iddiasıyla açılan ve toplu açılışları
yapılan bazı vakıf eserlerinin, aslında, bitmeden,
restorasyonu ve onarımı bitmeden açıldığına
dair duyumlar alındığını ifade etti. Doğrusu,
Sayın Kart bu konuda bizi bilgilendirirlerse, hangi ilde, hangi
ilçede bitmeden açılmış veya bitmediği halde
açılmış gösterilen eserler varsa, onları, doğrusu,
bilmek isteriz.
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Bakan, sorularıma cevap verin de, ondan sonra eksikleri ben tamamlarım.
Sorularıma bir cevap verin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Biz, göreve gelmeden
önceki dört yıl içinde Vakıflar Genel Müdürlüğünce Türkiye
genelinde sadece 46 vakıf eseri restore edilebilmişti.
Bizim görevde bulunduğumuz dört yıl içerisinde, açılışını
Adanada Sayın Başbakanın da katılımıyla
birlikte yapmıştık, 1.111 vakıf eserinin açılışını
toptan gerçekleştirmiştik. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Şu anda restorasyonu devam
etmekte olan ve bu yıl sonuna kadar açılması planlanan
750 tane vakıf eserini daha bu yılın sonuna kadar restore
etmeyi, onarmayı planlıyoruz. Böylece 1.111; 750 daha, 2
bine yakın vakıf eserini dört yıl içerisinde onarmış
olacağız ki, bu, Vakıflar Genel Müdürlüğünün geçmiş
tarihini de göz önünde bulundurursak, rekor sayıda vakıf eserinin
ihya edildiğini, restore edildiğini ve onarıldığını
göstermektedir.
Bunu nasıl sağlıyor
Vakıflar Genel Müdürlüğü? Dün de ifade etmiştim, Vakıflar
Genel Müdürlüğünün 2003 yılı bütçesi 40 trilyondu. Ayrıca
şunu da ifade edeyim: Vakıflar Genel Müdürlüğüne genel
bütçeden hiçbir ödenek ayrılmaz. Yani, hazineden, genel bütçeden
Vakıflar Genel Müdürlüğüne hiçbir para ayrılmaz, aktarılmaz.
Sadece kendi imkânlarıyla kendi gelirini kendisi ortaya koyarak
bir çalışma ortaya koyan genel müdürlüktür Vakıflar
Genel Müdürlüğü. Buna rağmen, gelirlerini 2006 yılında
10 misli artırarak 400 trilyon gibi bir noktaya getirmiş ve
yüzde 50sini de yatırımlar için ayırmayı başarmış
bir genel müdürlüktür. İşte, böylesine başarıyla
çalışan bir genel müdürlük de, Türkiyede vakıf eserlerini
onarma bakımından gerçekten, geçmişle kıyasladığımızda
önemli başarılara imza atmıştır.
Şimdi, Sayın Kart, yıllar
itibariyle sormuştu, ben, izin verirseniz
Sürem doldu mu efendim?
BAŞKAN Evet
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
Doldu, doldu
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Sürem dolmuş.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
İhaleler kimlere verildi?
BAŞKAN O cevabı da verin
de kapatalım efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) 2003 yılında 194
adet eski eser, 2004 yılında 400, daha sonra 51 proje, 2005
yılında 519; 2006 yılında 750 adet eserin onarımının
da şu anda devam etmekte olduğunu ifade ettim.
Aslında bu konuda daha detaylı
bir doküman var, fotokopisini Sayın Karta arzu ederse çıkartıp
gönderebilirim.
Sayın Başkanım, çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, birinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.01
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.14
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerindeki görüşmelere kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VII.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı:
1239) (Devam)
BAŞKAN Hükûmet ve Komisyon yerinde.
Şimdi, birinci bölümde yer alan
maddeleri, varsa, o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci maddeyi okutuyorum:
VAKIFLAR
KANUNU TASARISI
BİRİNCİ KISIM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 1. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Muharrem Kılıç
Niğde Bursa Malatya
Feridun
Baloğlu Yüksel
Çorbacıoğlu Feridun
Ayvazoğlu
Antalya Artvin Çorum
Amaç
Madde 1-
(1) Bu Kanun; vakıfların
yönetimi, faaliyetleri ve denetimine, yurt içi ve yurt dışındaki
vakıf taşınır ve taşınmaz eski eserlerin
tescili, muhafazası, onarımı ve yaşatılmasına,
vakıf varlıklarının ekonomik şekilde işletilmesi
ve değerlendirilmesinin sağlanmasına ilişkin
usul ve esasların belirlenmesi amacıyla hazırlanmıştır.
(2) Bu Kanun; mazbut, mülhak, cemaat
ve esnaf vakıflarını kapsar.
(3) Mülhak vakıflar, Vakıflar
Genel Müdürlüğünce niyabeten idare olunsa bile ayrı ayrı
birer hükmi şahsiyet sayılır. Bunlar kendi taahhütleri
ile ilzam olunur ve Borçlarını kendi mallarından öderler.
Cemaat ve esnaf vakıfları mülhak vakıfları, hükümlerine
tabidir.
(4) Vakıflar Genel Müdürlüğünün
idare ve temsil ettiği vakıflar da bir kül halinde tüzel kişilik
sayılır. Bu vakıfların, mahkeme veya vakıf kütüğüne
kaydedilmiş olup olmamaları şahsiyetlerine helal getirmez.
(5) Yeni Vakıflar özel hukuk
tüzel kişiliğine sahiptirler.
(6) Yeni vakıflar; Türk Medeni
Kanunu hükümlerine göre kurulur ve faaliyet gösterirler.
(7) Yeni vakıfların kuruluşunda
amaca özgülenecek mal varlığı miktarı, mahkemesince
belirlenir.
(8) Mazbut vakıflar, Genel Müdürlük
tarafından yönetilir ve temsil edilir.
Mülhak vakıflar, vakfiye
şartlarına göre Meclis tarafından atanacak yöneticiler
eliyle yönetilir ve temsil edilir. Vakıf yöneticileri kendilerine
yardımcı tayin edebilirler. Mülhak vakıf yöneticilerinde
aranacak şartlar ile yardımcılarının nitelikleri
yönetmelikle düzenlenir. Vakfiyedeki şartları taşımamaları
nedeniyle kendilerine yöneticilik verilemeyenler bu şartları
elde edinceye, küçükler ile kısıtlılar fiil ehliyetlerini
kazanıncaya ve boş kalan yöneticilik yenisine verilinceye
kadar, vakıflar işleri Genel Müdürlükçe temsilen yürütülür.
(9) Cemaat vakıflarının
yöneticileri mensuplarınca seçilir. Vakıf yöneticilerinin
seçim usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.
(10) 2762 sayılı Vakıflar
Kanununun yürürlük tarihinden önce kurulmuş esnaf vakıfları,
mülhak vakıfların tabi olduğu hükümlere tabidir. Bu
vakıflar esnafın seçtiği yönetim kurulu tarafından
yönetilir. Yeni vakıfların yönetim organı vakıf
senedine göre oluşturulur.
(11) Vakıfların yöneticilerinin
Türkiye Cumhuriyeti uyruğunda olmaları esastır. Yabancılar,
karşılıklı olmak, yerleşik bulunmak ve çoğunluk
oluşturmamak kaydıyla yönetim organlarında görev alabilirler.
(12) On yıl süreyle yönetici
atanamayan veya yönetim organı oluşturulamayan vakıflar
mahkeme kararıyla Genel Müdürlükçe yönetilir ve temsil edilir.
Bu vakıflara bir daha yönetici seçimi ve ataması yapılamaz.
İlgililerin vakfiye şartlarına göre intifa hakları
saklıdır.
(13) Herhangi bir sebeple veya herhangi
bir şekilde bu kanunun yürürlüğünden önce mazbutiyeye
alınan vakıflara bir daha yönetici seçimi ya da ataması
yapılamaz. Bu vakıflar Genel Müdürlükçe yönetilir.
(14) Yeni vakıfların organlarında
ölüm, istifa ya da herhangi bir nedenle eksilme olduğu takdirde;
vakıf senedindeki hükümlere göre, hüküm bulunmaması
hâlinde vakıf senedi değişikliğine yetkili organın,
bunun bulunmaması hâlinde ise icraya yetkili organın kararı
ile Genel Müdürlükçe yenisi atanır.
(15) Vakıflarda; hırsızlık,
nitelikli hırsızlık, yağma, nitelikli yağma,
dolandırıcılık, nitelikli dolandırıcılık,
zimmet, rüşvet, sahtecilik, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma,
edimin ifasına fesat karıştırma, güveni kötüye
kullanma, kaçakçılık suçları ile devletin güvenliğine
karşı işlenen suçların birinden mahkûm olanlar yönetici
olamazlar.
(16) Vakıf yöneticisi seçildikten
sonra yukarıdaki suçlardan mahkûm olanların yöneticiliği
sona erer. Kendi ülkelerinde veya ülke dışında herhangi
bir suçtan mahkûm olan yabancı uyruklu kişiler vakıf yöneticisi
olamazlar, vakıf yöneticisi olduktan sonra suç işlemeleri
hâlinde yöneticilikleri düşer.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Muharrem
Kılıç önerge sahibi olarak gerekçesini açıklayacak,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; AKP Hükûmeti döneminde,
dört yıllık süre içinde bu Meclise gelen en önemli yasalardan,
yasa tasarılarından bir tanesi Vakıflar Yasa Tasarısı.
Çünkü, değerli arkadaşlar, bu Tasarı, ülkemizin, vatan
topraklarımızın yapısını ilgilendiren,
vatan topraklarımızın mülkiyet durumunu ilgilendiren
bir yasa tasarısı. Bizim vatanımızın
asıl tapusu Lozan Anlaşmasıyla sağlanmıştı.
Ancak, Lozan Anlaşmasından sonra, cumhuriyet döneminde,
bu vatanı mülk yapan yasaların başında Tapu Kanunu
geliyordu, Köy Kanunu geliyordu, Vakıflar Kanunu geliyordu.
Değerli arkadaşlar, Tapu
Kanununun 35inci maddesini yabancıların lehine değiştirdiniz;
Köy Kanununun 87nci maddesini, yani, köylerde yabancıların
mülkiyet edinmesine yönelik maddeyi değiştirdiniz.
Şu anda da sıra Vakıflar Yasasına geldi. Oysa, Vakıflar
Yasası Yüce Atatürk tarafından oluşturulmuş, ülkemizdeki
azınlık sorunlarını çözümleyen önemli bir yasadır.
Bir anlamda, bu Yasa devrim yasalarındandır. Çünkü, devrim
yasalarından bir tanesi de Şeriye ve Evkaf Vekâletinin kaldırılmasıdır.
Şu anda, âdeta, bu Vekâleti yeniden icra etmeye çalışıyorsunuz.
(AK Parti sıralarından Ne alakası var? sesleri)
Şöyle alakası var: Türkiye
Cumhuriyeti sosyal hukuk devletiyle adalet sağlanıyor.
Ancak, Osmanlı Döneminde bu adalet sistemi
Sizin gerekçenizde
de var, diyorsunuz ki: İç ve dış güvenlik, adliye hizmetleri,
bunların dışındaki her şeyi vakıf sistemi
yapıyordu Osmanlıda, bu da sosyal güvenliği sağlıyordu.
diyorsunuz. Oysa, bizde öyle mi değerli arkadaşlar? Anayasamızın
2nci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti, laik bir sosyal hukuk devletidir.
diyor. Yani, sosyal devletin görevleri, eğitimi sağlamak,
sağlığı sağlamak, sosyal güvenliği
sağlamak. Siz bunları devletten alarak vakıflara yaptırmaya
çalışırsanız, o zaman çok sorunlar çıkar değerli
arkadaşlar. Şu anda, köylümüzün durumu perişan. Köylüyü
ekmeğe muhtaç ettiniz. (AK Parti sıralarından Ne alakası
var?! sesleri) Ben bayram süresince Malatyada köyleri dolaştığımda,
köylü, tüp gaz alırken, tüp gazı tam olarak alamıyor. Gidiyor
istasyonlara, LPG istasyonlarına, 5 liralık tüp gaz
alıyor.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)
Vakıflar Kanunundan dolayı, değil mi?!
MUHARREM KILIÇ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, şimdi, siz, Vakıflar Kanunuyla, şimdi...
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
lütfen hatibe müdahale etmeyelim.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, yabancı vakıflara, azınlık vakıflarına
mülk edinme hakkı tanırsanız ve bu vakıflar, yurt
dışından, yabancı lobilerden kaynaklar aldıkları
zaman, bu kaynaklarla, o, ekmeğe muhtaç olmuş çiftçinin
elinden arazilerini almayacaklar mı değerli arkadaşlar?
Şimdi, Sayın Bakan, dün,
burada, bu Vakıflar Kanununun gerekçesini anlatırken
efendim diyor, mevzuat çok dağınıktı, uygulamada
sıkıntı vardı, bu nedenle biz bu tasarıyı
getirdik diyor.
Sayın Bakan, lütfen gerçek bilgi
verelim. Bu Tasarının geliş amacı AB kriterleridir.
Hem de bu, AB kriterlerinden hukuki kriter değil. Biz, Komisyonda,
ABden sorumlu bürokrata sorduk. Dedik ki: Sayın bürokrat, bu
AB kriterlerinden siyasi kriter midir, hukuki kriter midir?
Açıkça söyledi, Bu siyasi kriterdir. dedi değerli arkadaşlar.
Siyasi kriterlerin sonu gelmez değerli arkadaşlar.
Batının her dediğini
yapmak Batılı olmak değildir. Yüce Atatürk Batı'ya
karşı savaştı. Ancak, Batıcıydı, Batılıydı.
Damat Ferit Hükûmetiyse, Batının her dediğini yapıyordu,
Batı ne derse yapmaya hazırdı. Ancak, Damat Ferit Batılı
mıydı, Batıcı mıydı değerli arkadaşlar?
Bu ayırımı yapmak zorundayız.
Kamuoyunda, sanki, azınlıklara
haksızlık yapılıyormuş imajı yaygınlaşıyor.
Bazı basın organlarında, azınlıklar biz rehine
miyiz? diyor. Oysa, değerli arkadaşlar, medeni hukuk anlamında,
Türkiyede yaşayan Rum vatandaşlarımız, Ermeni
vatandaşlarımız, Yahudi vatandaşlarımız,
Türk ve Müslüman
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Medeni hakları kullanma
açısından, Türkiyede yaşayan, azınlık olduğunu
kabul eden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, Türkiyede
yaşayan Türk ve Müslüman insanlardan zerrei miktar bir hak kaybı
söz konusu değildir. Yani, şu anda, burada, Parlamentoda
bulunan arkadaşlarımızla İstanbuldaki bir Ermeni
vatandaşımızın vakıf kurma anlamında
bir hak kaybı söz konusu değil. Kesinlikle değil. Ama,
bunların talebi nedir? Bunların talebi fazlalık hakkıdır.
Bu fazlalık hakkı nereden geliyor değerli arkadaşlar?
Lozandan geliyor. Lozandan gelen haklarını talep edecekler;
ancak o hakların bir sınırı vardır. O sınırı,
siz, dilediğiniz şekilde genişletemezsiniz; çünkü
Osmanlının en büyük sorunu azınlıklar sorunuydu.
Osmanlıya müdahalelerin kaynağı, hep, Osmanlıda
bulunan azınlıklardı değerli arkadaşlar.
Şu anda, siz, yeni azınlıklar yaratmaya çalışıyorsunuz.
Yüce Atatürk, Kurtuluş Savaşından
sonra
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sürenizi verdim. Son
cümlenizi rica edeyim.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, yüce Atatürke, Kurtuluş Savaşından
sonra, Amerikan heyetinin İçişleri Bakanlığına
talebi iletiliyor. Diyorlar ki: Amerikalılar Anadoluda öksüzler
yurdu ve hayır kurumları açacak. İçişleri Bakanlığı
bu talebi yüce Atatürke iletiyor. Ancak, yüce Atatürk diyor ki: Kesinlikle
böyle bir şeye müsamaha edemeyiz, çünkü, biz, Anadoludaki bu
sorunu kökünden çözdük, bu sorun yeniden kaşınmış
olur.
Bu konular çok hassas konular değerli
arkadaşlar. Bu konular, ülkemizin toprak bütünlüğüyle,
vatanımızın bütünlüğüyle ilgili bir konudur. Bu
konuda hassas davranmamız gerekiyor. Bu konu iktidar-muhalefet
konusu değil.
Bu konuda herkesin hassasiyet
göstereceğini umuyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kılıç.
HALUK KOÇ (Samsun) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunacağım
ve karar yetersayısı arayacağım. Önergeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler sayımda anlaşamadıklarından
işari oylamayı elektronik cihazla yapacağım, üç
dakika süre veriyorum.
Vekâleten oy kullanacak sayın
bakan varsa, onlar kimin adına oy kullandıklarını
açıkça bildirip, Başkanlığa göndermelerini rica
ediyorum.
Oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya
başlanıldı)
BAŞKAN Arkadaşlar, sayın
arkadaşlar, bu önerge oylaması, arkasından maddeyi
oylayacağım; niye dışarı çıkıyorsunuz?
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, isteyen çıksın. Çıkmak da irade beyanıdır.
Niye karışıyorsunuz milletvekillerinin özgür iradelerine?
(Elektronik cihazla oylamaya devam
edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan
BAŞKAN Komisyonun bir talebi
var.
Evet, Sayın Komisyon...
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Efendim, 1inci maddenin üçüncü
satırında
dışındaki vakıf taşınır
kısmındaki vakıf kelimesinin çıkması lazım.
BAŞKAN Yazım hatası
mı?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Evet, yazım hatası,
vakıfın çıkması lazım.
BAŞKAN
yurt içi ve yurt
dışındaki
den sonra gelen vakıf kelimesini yazım
hatasından dolayı çıkararak maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
Kapsam
MADDE 2.-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1239 sıra
sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısının 2
nci maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini
arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Feridun Baloğlu
Niğde Bursa Antalya
Feridun
Ayvazoğlu M. Nuri
Saygun Muharrem Kılıç
Çorum Tekirdağ Malatya
Yüksel
Çorbacıoğlu
Artvin
Madde 2- Kapsam
Bu Kanun; mazbut, mülhak, cemaat
ve esnaf vakıflarını kapsar.
BAŞKAN Önergeye Komisyon katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Önerge sahibi Sayın
Mehmet Nuri Saygun, Tekirdağ Milletvekilimiz.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflar
Yasa Tasarısının 2nci maddesindeki değişiklik
önerisiyle ilgili söz almış bulunuyorum, bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu Yasanın yasalaşması halinde Türkiyeye getireceği
sancı ve sıkıntıları ifade etmenin her
şeklini denedik. Özellikle Adalet Komisyonu çalışmaları
sürecinde defalarca tekrar ettik, ama ne yazık ki, bu, bütün
ikazlarımıza rağmen, Komisyondan çıktı ve huzurlarınıza
geldi. Dün, Bakanımızın, konuşması sırasında,
bizim bütün bu iddialarımızın doğru olmadığı,
gerçek olmadığı veyahut önerge haline dönüştürülmediği
yönünde bir iddiası oldu. Hazır Bakanımız buradayken,
kendisine, bu anlattıklarının doğru olmadığını,
sizlerin huzurunda, bir kere daha ifade etmek istiyorum, çünkü,
biz, Yasanın geneliyle ilgili konuşmalara başladığımızda,
bu Yasanın tutulur tarafının olmadığını
ve ne yaparsak yapalım bu Vakıflar Yasasının düzeltilmesinin
söz konusu olamayacağını defalarca tekrar ettik;
önerge yoluyla desteklemeyeceğimizi, ama, birikimimizi, fikirlerimizi,
aklımızı gene de destek amacıyla ortaya koyacağımızı
söyledik.
Sayın Bakan 2nci maddedeki
mütekabiliyeti dile getirdi, Bu konuda bir önerge verdiniz mi?
dedi. Sayın Bakanım, 21/9/2006 tarihli Komisyon tutanaklarını
alıp okursanız, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin,
bu konuda, ısrarla, bu maddeye mütekabiliyet esasının
işlenmesi gerektiğini söylediğini görürsünüz ve
biz bunları söylediğimiz zaman, henüz, daha verilmiş
bir önerge söz konusu değildi, bizim bu iddialarımızdan
sonra bu önerge geldi.
Başka katkı mı istiyorsunuz?
Efendim, 5inci maddede, benim yaptığım konuşmayla,
mütekabiliyet esasının mutlaka 5inci maddeye girmesini
istedik ve -zabıtlarda çok açıktır- Sayın Bakan da
bizim iddiamızı kabul etti, 5inci maddeye mütekabiliyet
girdi.
Efendim, 25inci maddede, uluslararası
faaliyet yapacak olan vakıfların şube ve temsilcilik
açmalarına yönelik bir yanlışlık vardı, bunu
iddia ettik. Vakıf senetlerinde olması şarttır,
bu olmazsa çok saçma bir düzenleme olur dedik, kabul ettiniz, bunu
da aldınız, oraya yerleştirdiniz.
41inci maddede gene bir iddiada
bulunduk, gene kabul ettiniz.
45inci maddede, Meclisin toplantı
sayısının hiç adil olmadığını ifade
ettik, toplantı sayılarının değişmesi
gerektiğini söyledik, gene kabul ettiniz. Ama, bizim bu iddialarımızın
kabul edilmiş olması, şu Vakıflar Yasasının
sağlıklı bir yasa olması için yeterli değil.
Eğer bizim iddialarımız bu Yasayı sağlıklı
hale getirebilecek olsa idi, geçmişte diğer yasalarda örneklerini
gördüğümüz gibi, biz, gereken katkıyı değişiklik
önergeleri yoluyla verir ve Yasanın bu ülkeye, bu ulusa hayırlı
olacak hale gelmesine sebep olurduk; ama yeterli olmazdı ki, bu
Yasanın tutulur tarafı yoktu.
Dün, Sayın Bakanımız
bir şey daha söyledi: Efendim, Avrupa Birliğinin bu konuda
bize çok ciddi bir dayatması yoktur. Biz, önder olarak, demokrasinin
önderi olarak böyle bir düzenleme yaptık. dedi. Sizin bastırmış
olduğunuz metinde, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Raporunu
değerli arkadaşlarım lütfedip de bir bakar ve okurlarsa
görürsünüz ki, Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun bütün notlarında
Avrupa Birliğinin direktifleri vardır. Verdiği direktifler
çok açıktır: Gayrimüslim dinî cemaat vakıflarına
ait gayrimenkullerin satışının ve bunlara el konulmasının
ortadan kaldırılması, bunların kendi din adamları
tarafından dinî eğitimlerine izin verilmesi, varlıklarını
koruyabilecek bütün tedbirlerin alınması. Yani, Sayın
Bakanımızın söylediği gibi değil değerli
arkadaşlarım, bizim iddia ettiğimiz gibi, bu Vakıflar
Yasası, Türkiyedeki vakıf dünyasına bir ihtiyaç olduğu
için değil, Avrupa Birliğinin dayatmalarına direnemeyen
bir Hükûmetin teslim olması sonucu bugün bu Meclise gelmiştir.
Dün, konuşmacımız Sayın
Onur Öymen sizlere bunu anlatırken bir şey ifade etti: Lütfen,
Hükûmet teslim olmuş olabilir, ama Türkiye Büyük Millet Meclisi
oylarıyla bu teslimiyetin önüne geçebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla)
Ben, sizlerden bunu bekliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Avrupa Birliği baskıları bir taraftan, Yasanın
tümden yanlışlıkları bir taraftan ve bizim tarihimizin
değerlerini koruyacak, tarihimizin asırlar boyu doğru
yönleriyle taşınmasına imkân verecek bir vakıf
dünyasının böyle bir yasayla Avrupaya teslimiyeti
doğru olmaz. Bir daha söylüyorum: Avrupada bir müktesebat birliği
yaratacağız. O zaman gayet kolay. Elimizde, Yunanistandaki
mevcut Vakıflar Yasası var. Sayın Bakanım, dün onu
çıkardı, gösterdi. Hiç uğraşmayalım, o Yasayı
alalım, o şekliyle kabul edelim. O Yasaya baktığınız
zaman bir şey görüyorsunuz.(CHP sıralarından alkışlar)
O Yasaya baktığınız zaman bir şey görüyorsunuz
değerli arkadaşlarım. O Yasada, Batı Trakyadaki
Türk-Müslüman azınlıklar inanılmaz bir şekilde baskı
altındalar, özellikle vakıflar konusunda baskı altındalar.
Biz, mütekabiliyet diyoruz, yasaya koyuyoruz ve Türkiyedeki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Saygun, son
cümlenizi alıyorum efendim.
Teşekkür ediyorum.
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Türkiyede yaşayan, bizim vatandaşımız
olan gayrimüslim azınlıklara biz elimizden gelen her şeyi
verirken, Batı Trakyadaki Müslüman azınlığa bu
imkânı tanımayan bir Yunanistanla sözde bir mütekabiliyet
düzenlemesi yapıyoruz.
Arkadaşlarım, mütekabiliyet,
devletler arası bir protokoldür, uluslararası bir protokoldür.
Türkiyedeki gayrimüslim azınlıklar bizim vatandaşımızdır,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Biz, hangi ülkeyle
bunlarla ilgili bir protokol düzenleyeceğiz?
BAŞKAN Sayın Saygun, lütfen,
son cümlenizi rica ediyorum.
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla)
Bitiriyorum Başkanım.
Bunlar zaten bizim vatandaşımız.
Biz, 2nci maddeye mütekabiliyet
değil, ama Lozannın 45inci maddesindeki esaslar saklıdır
deseydik, çok daha doğru bir düzenleme yapmış olurduk.
En azından mütekabiliyetin uluslararası bir protokol olduğunu
anlar ve 5inci maddedeki mütekabiliyet esasının doğruluğunu
sağlamış olurduk.
Benim sizlere önerim ve beklentim
Bu Yasanın bu şekliyle geçmesinin Türkiyede vakıflar
dünyasına hiçbir katkısı olmayacağına inanıyoruz
ve bu Yasanın Türkiyenin Avrupa Birliği önünde yeni
baştan bir ezilme, bir baskı altında kalmasının
bir örneği olacağına inanıyoruz. Oylarınızın
bu yönde takdir edilmesini, bu yönde değerlendirilmesini istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, gerekçesini
biraz önce dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
III.
- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
ALİ TOPUZ (İstanbul) Yoklama
talep ediyoruz Sayın Başkan.
FARUK ÇELİK (Bursa) Oylamaya
geçildi efendim.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Hayır,
hayır!
BAŞKAN Efendim, bundan sonraki
maddede
Ben sordum
Bundan sonraki maddede şeyinizi değerlendirelim
ALİ TOPUZ (İstanbul) Hayır,
hayır!
BAŞKAN Efendim, şimdi bunu
tartışmayalım. Ben oylamaya geçtikten sonra talep ettiniz
Sayın Başkan.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Hayır
Sayın Başkan!
BAŞKAN Efendim, yapmayın
bunu...
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkan, eller yukarıdayken ayağa kalktı arkadaşlar!
ALİ TOPUZ (İstanbul) Hayır
efendim.
BAŞKAN Tamam efendim, tespiti
yapalım.
Şimdi, isimleri tek tek tespit
edeceğim: Sayın Topuz, Sayın Arz, Sayın Oksal, Sayın
Çakır, Sayın Anadol, Sayın Küçükaşık, Sayın
Akın, Sayın Arıtman, Sayın Saygun, Sayın Kılıç,
Sayın Kaptan, Sayın Oral, Sayın Çetin, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Emek, Sayın Çerçioğlu, Sayın Semerci, Sayın
Sözen, Sayın Kepenek, Sayın Işık, Sayın Baloğlu.
Sayın milletvekilleri, yoklama
için üç dakika süre veriyorum.
Adlarını okuduğum
sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini
rica ediyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı:
1239) (Devam)
BAŞKAN Şimdi maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 3.-
BAŞKAN Madde üzerinde iki
adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına
göre okutacağım, sonra aykırılığa göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 3 üncü maddesinin onuncu fıkrasında
yer alan gayrimüslim kelimesini Müslüman olmayan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Selami
Uzun Kerim
Özkul
Sivas Konya
BAŞKAN Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 3. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Muharrem Kılıç
Niğde Bursa Malatya
Feridun
Ayvazoğlu Yüksel
Çorbacıoğlu Feridun
Baloğlu
Çorum Artvin Antalya
Madde 3-
(1) Bu Kanunun uygulanmasında;
Genel Müdürlük veya Denetim Makamı:
Vakıflar Genel Müdürlüğünü,
Genel Müdür: Vakıflar Genel
Müdürünü,
Meclis: Vakıflar Meclisini,
Vakıflar: Mazbut, mülhak, cemaat
ve esnaf vakıfları ile yeni vakıfları,
Vakfiye: Mazbut, mülhak ve cemaat
vakıflarının malvarlığını, vakıf
şartlarını ve vakfedenin isteklerini içeren belgeleri,
1936 Beyannamesi: Cemaat vakıflarının
2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince verdikleri
beyannameyi,
Vakıf senedi: Mülga 743 sayılı
Türk Kanunu Medenisi ile 22/12/2001 tarihli ve 4721 sayılı
Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıfların,
malvarlığını ve vakıf şartlarını
içeren belgeyi,
Mazbut vakıf: Bu Kanun uyarınca
Genel Müdürlükçe yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar ile
mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin yürürlük tarihinden
önce kurulmuş ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince
Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıfları,
Cemaat vakfı: Vakfiyeleri
olup olmadığına bakılmaksızın 2762 sayılı
Vakıflar Kanunu gereğince tüzel kişilik kazanmış,
mensupları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Türkiyedeki
gayrimüslim cemaatlere ait vakıfları,
Esnaf vakfı: 2762 sayılı
Vakıflar Kanununun yürürlüğünden önce kurulmuş ve esnafın
seçtiği yönetim kurulu tarafından yönetilen vakıfları,
Yeni vakıf: Mülga 743 sayılı
Türk Kanunu Medenisi ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine
göre kurulan vakıfları,
Şube: Vakıf faaliyetlerinin
yürütülebilmesi için yeni vakfa bağlı olarak açılan,
tüzel kişiliği olmayan ve bünyesinde organları bulunan
alt birimi,
Vakıf yönetimi: Mülhak, cemaat
ve esnaf vakıfları ile yeni vakıflarda; vakfiye, 1936
Beyannamesi, vakıf senedi ve bu Kanuna göre vakfı yönetmeye
ve temsile yetkili organı,
Vakıf yöneticisi: Mülhak, cemaat
ve esnaf vakıfları ile yeni vakıflarda; vakfiye, 1936
Beyannamesi, vakıf senedi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu
ve bu Kanuna göre vakfı yönetmeye ve temsile yetkili kişi
veya yetkili organlarda görev alan kişileri,
Hayrat: Mazbut, mülhak, cemaat ve
esnaf vakıfları ile yeni vakıfların, doğrudan
toplumun istifadesine bedelsiz olarak sundukları mal veya
hizmetleri,
Akar: Vakıf amaç ve faaliyetlerinin
yerine getirilmesi için gelir getirici şekilde değerlendirilmesi
zorunlu olan taşınır ve taşınmazları,
Mukataalı vakıf: Zemini
vakfa, üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve
kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını,
İcareteynli vakıf: Değerine
yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira
alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını,
Taviz bedeli: Mukataalı ve
icareteynli taşınmazların serbest tasarrufa terki
için alınan bedeli,
İntifa hakkı: Mazbut ve
mülhak vakıflarda, vakfiyelerindeki şartlara göre ilgililere
bırakılmış galle fazlaları ve hakları,
ifade eder.
(2) Mülhak vakıflar, Vakıflar
Genel Müdürlüğünce niyabeten idare olunsa bile ayrı ayrı
birer hükmi şahsiyet sayılır. Bunlar kendi taahhütleri
ile ilzam olunur ve Borçlarını kendi mallarından öderler.
Cemaat ve esnaf vakıfları mülhak vakıfları, hükümlerine
tabidir.
(3) Vakıflar Genel Müdürlüğünün
idare ve temsil ettiği vakıflar da bir kül halinde tüzel kişilik
sayılır. Bu vakıfların, mahkeme veya vakıf kütüğüne
kaydedilmiş olup olmamaları şahsiyetlerine helal getirmez.
(4) Yeni Vakıflar özel hukuk
tüzel kişiliğine sahiptirler.
(5) Yeni vakıflar; Türk Medeni
Kanunu hükümlerine göre kurulur ve faaliyet gösterirler.
(6) Yeni vakıfların kuruluşunda
amaca özgülenecek mal varlığı miktarı, mahkemesince
belirlenir.
BAŞKAN Bu önerge en aykırı
önergedir, bunu işleme alıyorum ve Komisyona katılıp
katılmadığını soruyorum.
Katılıyor musunuz efendim?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Biz de katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Efendim, konuşuyor
musunuz, gerekçeyi mi?..
FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum)
Konuşacağım efendim.
BAŞKAN Çorum Milletvekili
Sayın Ayvazoğlu, buyurun.
Bir dakikanızı
Değerli arkadaşlar, bazı
arkadaşlarımız soru sormak için cihaza giriyorlar.
Henüz birinci bölümde olduğumuz için, şu anda cihaza girmelerinin
bir pratik faydası yok. İkinci bölüme başlarken gerekli
uyarı yapılacak. O bakımdan, burada bir yanlışlık
olmaması için arkadaşlar cihaza şu anda girmesinler.
Buyurun efendim.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; reform paketi
adı altında bir tasarıyla karşı karşıyayız.
Yüce Meclisin huzuruna getirilen ve adına reform paketi denilip
bunların içerisinden biri olduğu iddia edilen bir tasarıyla,
Vakıflar Yasası Tasarısıyla karşı karşıyayız.
Böyle bir yasaya, tasarıya
ihtiyaç var mıydı? Mevzuatımıza bakıldığında,
gerek Medeni Kanunumuzun 101 ve devamı maddeleri gerekse
şu andaki 2762 sayılı Vakıflar Yasası ve diğer
mevzuat hükümlerine bakıldığında böyle bir Yasanın
tasarı olarak getirilmesine ve üstelik yüce Meclisin olağanüstü
toplantı gününde toplantıya çağırılmak suretiyle
Adalet Komisyonunda toplanarak bunun gündeme getirilip görüşülmesine
gerçekten gerek var mıydı denildiğinde, gerek bunun kamuoyu
tarafından tartışılması gerekse gerçekten
siyasi iradeler tarafından tartışılması sonucunda
şu çıkıyor ki: Böyle bir tasarıya ihtiyaç yok idi,
çünkü toplumun gerçekten o kadar büyük sorunları var ki, Vakıflar
Yasasıyla bu tür sorunların, temel sorunların çözülebileceğine
dair de hiçbir işaret kimse tarafından görülmüyor, görülemiyor.
Değerli arkadaşlarım,
gerekçeye bakıldığında, sanki cumhuriyetimizin
bütün kurum ve kuruluşları Osmanlı dönemindeki, yani
eskiden kalan vakıflarla ilgili bütün kurumlar vasıtasıyla
o sorunlar, o hizmetler veriliyordu, başka şekilde hizmetlerin
verilebilmesi mümkün değil gibi bir anlayışı gösteriyor.
Bu gerekçelere katılabilmek mümkün değildir ki, şu
ana kadar Adalet ve Kalkınma Partisinin İktidar olarak, maalesef,
uygulayageldiği cumhuriyetin kurum ve kuruluşlarıyla
nasıl kavga eder hale bugüne kadar getirdiyse bundan sonra da
bu gerekçe de onu görmekteyiz.
Değerli arkadaşlarım,
Tasarıda 1936 Atatürk Beyannamesi görmezden geliniyor. Bilindiği
gibi, 1912 yılına kadar hükmi şahısların taşınmaz
mal edinemedikleri açıktır. Tasarıda ise, 1912 öncesi
nam-ı müstear ve nam-ı mevhumlar adına tescil edilip de
hukuki sebeplerle, yani burada 1974 Yargıtay kararıyla
hazine ve Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tescil edilen
bütün taşınmazlar üzerinde hak iddia etmelerine olanak veriliyor.
Bu Tasarıyla ABnin devamlı ödün istediği süreçte Fatih
Sultan Mehmet Hanın fetih camii olarak bilinen Ayasofyanın
da, Fener Rum Patriğinin resmî kilisesi yapılmasında
bir engel kalmadığından ve geçmişte de kilise olduğundan
bahisle yeni bir ödün istemelerine fırsat verilip, bunun önü
de açılıyor. Değerli arkadaşlarım, özellikle
bu konulara, lütfen, dikkatinizi çekmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bağlı bulunduğumuz uluslararası hukuk ve kurumlarının
bir kararıyla Trabzon Sümela Manastırı, Ani Harabeleri,
Akdamar Kilisesi, Aziz Nicholas Kilisesi, Sivrihisar Ermeni Kilisesi
gibi daha birçok tarihî eserimizin azınlıklarla ilişkilendirilmek
suretiyle cemaatleştirilmeye çalışılmasının
önü açılacak, sıkça tartışılan ve ulusumuzu
rahatsız eden misyonerlik faaliyetlerine de olanak verilmiş
olacağı aşikârdır.
Bu Tasarıyla yabancıların
yurt içinde vakıf kurarak yönetme, üst kuruluş kurma ve bunlara
üye olmaları hakkı da tanınıyor. Bunun sonucu anayasal
hakka kavuşacak bu vakıfların sahipleri de elbette
ekonomik ve bununla da kalmayarak stratejik olarak küresel sermayenin
önde gelenleri olacaktır. Denetim mekanizmasının da
etkisinin azaltılacağı göz önündedir.
Bunlar değerlendirildiğinde,
vakıf adı altında ortaya çıkacak grupların gerek
Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan gibi ülkelerdeki siyasi
faaliyetleri ile Avrupadaki bazı vakıfların PKK KONGRA-GEL
gibi bölücü terör örgütlerine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla)
siyasi, ekonomik, lojistik destek verdikleri gerçeği ortadayken,
bu gerçekleri görmezden gelmek suretiyle, bu tür imkânların da
sağlanabileceği açık iken, böyle bir Tasarının
bunları ne şekilde tehlikeli boyutlara getirebileceğini
nasıl düşünmeden böyle bir Tasarıya olumlu oy vereceksiniz?
Değerli arkadaşlarım,
elbette, bu sürecin ayrı bir göstergesi de, Yunanistanın
bazı milletvekillerinin şimdi Gökçeadanın özerkliğini
Avrupa Birliğinden talep ettiklerini de, maalesef, üzüntüyle
duymaktayız. Bunu duyuyoruz. Böyle bir talebin, Avrupa Birliğinden
yapılacak olan talebin, bizlere Avrupa Birliği sürecinde
ne gibi sıkıntılar yaratabileceğini de yüce Meclisin
ve sizlerin vicdanlarına, takdirlerine bırakıyoruz.
Üstelik, bununla da yetinmeyip Gökçeadayla ilgili kartvizit bastırdıkları
gerçeği de vardır. Bunların tek bir tarihi var ve tarifi
var
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ayvazoğlu,
son cümlenizi rica ediyorum.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla)
Bitiriyorum.
Bunların tek bir tarifi var,
tek bir tarihi var ki, içte bir tarafta sözde özelleştirme
uğruna devletin, cumhuriyetin küçültülmesini isteyen bir iktidar,
bir tarafta dışta da AB uğruna Türkiyeyi dilim dilim
etmeye çalışan ve buna nasıl göz yumacağız diye
birbirimize soru sormamız gereken istilacı ve emperyalist
güçler. Buna, elbette, milletimiz karar verecektir. Bu kararın
nasıl olacağını, şimdiden, Adalet ve Kalkınma
Partisi çok iyi görüyor, ama, buna ne yapacağının da
şaşkınlığı içerisinde. Onun da takdirini
yine millet verecektir, kararını da millet sizlere sunacaktır.
Saygılar, sevgiler sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Ayvazoğlu.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesinin onuncu fıkrasında
yer alan gayrimüslim kelimesinin Müslüman olmayan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Selami
Uzun Kerim
Özkul
Sivas Konya
BAŞKAN Sayın Komisyon,
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Kabul etmiyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet katılmıyor.
Gerekçesini mi okutalım efendim?
SELAMİ UZUN (Sivas) Konuşacağım
Sayın Başkan.
BAŞKAN Konuşacaksınız.
Sivas Milletvekili Sayın
Uzun gerekçeyi açıklayacak.
Sayın Uzun, buyurun.
SELAMİ UZUN (Sivas) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; bu temel yasanın
3üncü maddesi hakkında verdiğimiz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım.
Önergenin özellikle verdiğimiz
kısmındaki kelimeye dikkat edersek, belki, muhalefetteki
arkadaşlarımız yeterince anlamaz diye bunu izah etmek
istiyorum.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Ne demek
anlamaz? Genel Kurula nasıl hitap ediyor Sayın Başkan.
SELAMİ UZUN (Devamla) Cemaat
vakfı. Cemaat vakfı, vakfiyeleri olup olmadığına
bakılmaksızın, 2762 sayılı Vakıflar Kanunu
gereğince tüzel kişilik kazanmış, mensupları
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, Türkiyedeki gayrimüslim
cemaatlere ait vakıflardır. Yani, evet, Müslüman olmayan
insanlarımıza ait vakıflardır.
Değerli arkadaşlar, esas
olan, anlamamız gereken, vakıf nedir, bu müessese nasıl
ayakta kalır, nasıl daha iyi ve çağdaş yönetilir ve
hizmet verilir? Bu Tasarının önemi buradadır. Bu Tasarıyı,
âdeta cemaat vakıflarına boğdurmaya çalışıyorsunuz.
Bugün, Avrupada, Yunanistanda Türk vakıflarına haklarının
verilmesi için elbirliğiyle çalışalım; ama, bizim,
kendi vakıflarımız, mülhak, mazbut ve yeni vakıflarımız
hakkında düzenleme yapmayalım mı? Bu Tasarının
görüşmelerinde, gerek muhalefet gerek diğer birtakım
sivil toplum örgütleri, basında, medyada, internet sitelerinde,
cemaat vakıfları hakkındaki düzenlemeleri Tasarının
önüne geçirmeye çalışıyorlar.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Tasarının
asıl getiriliş amacı o Sayın Uzun.
SELAMİ UZUN (Devamla) Diğer
maddeler hakkında kamuoyu yeterince bilgi sahibi olamıyor.
Özellikle, bazı sivil toplum örgütleri, yeni vakıflar bile,
kendilerini ilgilendiren maddeler hakkında değil de cemaat
vakıfları hakkında görüş beyan etmektedirler.
Özellikle Ana Muhalefet Partisi, bu Yasa toptan geri çekilsin, diye
feryat edip duruyor. Çoğunuz hatırlarsınız, bunlar,
İstanbul Boğazına köprü yapılmasına da böyle
karşı çıkmışlardı; ama, şimdi, hep beraber
köprüden geçiyorlar.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Mugalata
yapıyorsun
Mugalata, mugalata
SELAMİ UZUN (Devamla) CHP dediğiniz
zaman, yeniliğe kapalı, bütün yapılan hizmetlere karşı
demek mi oluyor?!
ALİ TOPUZ (İstanbul) Hadi
oradan sen de!..
SELAMİ UZUN (Devamla) Otoyollara
karşı, özelleştirmeye karşı
BAŞKAN Sayın Uzun, bir dakikanızı
rica edebilir miyim.
Sayın Uzun, siz, kendi önergenizi
açıklayın lütfen.
SELAMİ UZUN (Devamla)
Açıklıyorum Sayın Başkanım, müsaadenizle.
BAŞKAN Lütfen
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Konuşsunlar,
konuşsunlar; cevabını alacaklar.
SELAMİ UZUN (Devamla) Beşiktaşın
Çarşı Grubu gibi âdeta, oturmuşsunuz, Çarşı
her şeye karşı! Çarşı Grubu ara sıra pankart
açıyor: Çarşı Her Şeye Karşı. Çarşı
Grubuna benziyorsunuz gerçekten. (CHP sıralarından gürültüler)
ORHAN ERASLAN (Niğde) Maşallah!..
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) Dur bir saniye
Beşiktaşa laf atma!..
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Önergenizi
önce Komisyona, sonra Hükûmete kabul ettirin
SELAMİ UZUN (Devamla) Vakıf
Yasasında gerçekten neye karşısınız? 9uncu
maddede, vakıflarda hırsızlık, nitelikli
hırsızlık, yağma, dolandırıcılık
vesaire, mahkûm olanlar vakıf yöneticisi olamaz, maddesine mi
karşısınız? 10uncu maddeye mi karşısınız?
11e, 12, 13üncü maddeye mi karşısınız? Toptan neye
karşısınız? İkide bir cemaat vakıflarını
ileri sürüyorsunuz.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Dinlersen
anlarsın. Dinlersen anlarsın.
SELAMİ UZUN (Devamla) Bu Tasarıya
toptan karşı çıkmak için, gerekçelerden birisi olarak
da Bu kadar hacimli kanuna gerek yoktur, Medeni Kanunda bir iki madde
var, yeterli. diye bir arkadaşımız çıktı buradan
konuştu.
Osmanlıda ve cumhuriyetin
başlarında, vakıflarla ilgili bakanlık olduğunu
biliyor olmalısınız.
ALİ TOPUZ (İstanbul)
Evet.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Onu söyledik
zaten, siz dinlemediniz herhâlde. Yeni mi öğrendiniz siz?!
SELAMİ UZUN (Devamla) Sosyal
fonksiyonları ile bütünleşmeyi sağlayan vakıflarımızı
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Atatürk
devrimleri sayesinde kaldırıldı o vekâlet.
SELAMİ UZUN (Devamla)
ve
Tasarımızı sizin de desteklemenizi diliyoruz.
Avrupa Birliğinin dayatmalarıyla
hiçbir alakası olmayan konuları buradan gelip dakikalarca
konuşuyorsunuz.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Neyle
alakalı?
SELAMİ UZUN (Devamla) Bu, bizim
kendi isteğimiz, kendi tasarrufumuz, kendi tasarımızdır.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Yalan
söylüyorsun.
SELAMİ UZUN (Devamla) Neden
korkuyorsunuz? Biz büyük devletiz. Biz büyük devlet, her türlü, vatandaşının,
her dinden, ırktan, nesilden olan vatandaşının haklarını
vermek zorundadır. Biz büyük devletiz, kendimize güveniyoruz.
Siz yoksa kendinize güvenemiyor musunuz?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Damat
Ferit de her dediklerini yapıyordu Fransızların,
İngilizlerin.
MUHARREM İNCE (Yalova) Biz
size güvenmiyoruz; kendimize güveniyoruz da, size güvenmiyoruz.
SELAMİ UZUN (Devamla) Biz,
herkese güveniyoruz. Biz, sizlere de güveniyoruz.
BAŞKAN Sayın Uzun, siz
önergeyle ilgili son cümleleri söyleyin.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Damat
Ferit de mi ilericiydi?
SELAMİ UZUN (Devamla) Evet,
son cümlem: Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Uzun.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Önerge
reddediliyor arkadaşlarınız tarafından; bak
bak.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)
Ancak böyle kakofoni yaparsınız.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Damat
Ferit ilericiliği sizinki.
BAŞKAN Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
HALUK KOÇ (Samsun) Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN
sunuyorum: Kabul
edenler
HALUK KOÇ (Samsun) Karar yeter sayısı
istemiştik.
BAŞKAN Kabul etmeyenler
Madde
kabul
ORHAN ERASLAN (Niğde) Karar
yeter sayısı istendi.
HALUK KOÇ (Samsun) Karar yeter sayısı
istedik.
BAŞKAN Efendim, ben oylamadan
sonra istediniz.
HALUK KOÇ (Samsun) Efendim, oylamaya
geçmeden önce istedik.
BAŞKAN Her seferinde bunu
Ben oylamadan sonra siz istediniz. Bundan sonraki maddede iste
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Başkan, tutanağa bakın anlarsınız.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, geçmeden önce istedik.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Başkan, tutanağa bakın.
BAŞKAN Efendim Maddeyi oylarınıza
sunuyorum dedikten sonra
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Başkan, tutanağa bakın, tutanakta var.
HALUK KOÇ (Samsun) Efendim, bakın,
çok net bir şekilde, çok erken istedim.
BAŞKAN Sayın Koç, beni
yönlendiremezsiniz, lütfen yerinize oturun. Hayır
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Başkan, tutanağa bakın lütfen. Tutanakta var.
HALUK KOÇ (Samsun) Çok erken istedim
ama
BAŞKAN Hayır. Şimdi
isteyin
HALUK KOÇ (Samsun) Çok erken istedim,
tutanağa bakın, çok erken istedim.
BAŞKAN Hayır, ben çok dikkat
ediyorum o işe.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Tutanağı
getirtin.
HALUK KOÇ (Samsun) Çok erken istedim.
BAŞKAN Efendim, çok dikkat
ediyorum.
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkan, devam edin.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Başkan, tutanağı getirin.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, tutanağa bakın
FARUK ÇELİK (Bursa) Devam
edin Allah aşkına.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
Başkan, tutanakta var.
BAŞKAN Hayır, lütfen beni
yönlendirmeyin. Beni yönlendirmeyin.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, çok erken istedim.
BAŞKAN Tutanağa siz bakın.
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkan, devam edelim.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, çok erken istedik.
BAŞKAN Efendim, şimdi istersiniz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
Başkan, tutanakta var.
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkan, böyle bir usul var mı Allah aşkına ya?
HALUK KOÇ (Samsun) Usulsüz iş
yapılıyor
Yani, karar yetersayısı yok.
BAŞKAN Size göre öyle olabilir.
Teşekkür ederim.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
İndirin oradan.
ENGİN ALTAY (Sinop) İndir
bakayım! İndir bakayım! İndir!.. (AK Parti ve CHP
sıralarından ayağa kalkmalar)
AHMET YENİ (Samsun) Otur yerine
be! Tutanakta var.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, niye teşekkür ediyorsunuz?.. Sayın Başkan,
dinlemiyorsunuz beni, bakın.
BAŞKAN 4üncü maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Vakıflarla İlgili Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Tüzelkişilik, Ehliyet, Yönetim,
Temsil, Tüzelkişilik
MADDE 4.-
HALUK KOÇ (Samsun) Karar yetersayısı
olmadan madde oyluyorsunuz.
BAŞKAN Efendim, bir engel mi
var okutmama?
HALUK KOÇ (Samsun) Karar yetersayısı
olmadan madde oyluyorsunuz.
BAŞKAN Şimdi madde üzerinde
bir önerge var; okutuyorum
HALUK KOÇ (Samsun) Yanlış
yapılıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben her türlü talebe
dikkat ediyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) Yakışıyor
mu Sayın Başkan?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Başkan, tutanakları getirin lütfen.
BAŞKAN Efendim, oturun yerinize
lütfen.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, yakışıyor mu bu?
BAŞKAN Ben gereğini yaptım.
Vicdani bir rahatsızlığım yok.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, gereğini yapmadınız. Yakışmıyor
bu. Erken istedim
Yakışmıyor bu.
BAŞKAN İsteyin bundan
sonra.
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkan, böyle bir usul var mı Allah aşkına?
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, yakışmıyor.
BAŞKAN Efendim, lütfen buyurun.
Beni zorlamayın.
HALUK KOÇ (Samsun) Efendim, siz gereğini
yapın.
BAŞKAN Ben gereğini yaptım.
HALUK KOÇ (Samsun) Yapmadınız.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Başkan, tutanakta var.
BAŞKAN Efendim, oylamadan
sonra istediniz.
HALUK KOÇ (Samsun) Efendim, erken
istedim. Çok net bir şekilde erken istedim.
BAŞKAN Buyurun
HALUK KOÇ (Samsun) Efendim, ben bu
lafı kullanmak istemiyorum; ama, gerçek dışı konuşuyorsunuz.
BAŞKAN Buyurun okuyun efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
ENGİN ALTAY (Sinop) Sen oranın
bekçisi misin yahu? Alo! Sen bekçisi misin oranın?
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Konuşma!
Ne diyorsun?
ENGİN ALTAY (Sinop) Kimi indiriyorsun
lan sen oradan?
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Ne konuşuyorsun?
ENGİN ALTAY (Sinop) Sen ne konuşuyorsun?
Kimi indiriyorsun? Gel indir beni.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Terbiyeli
konuş!
ENGİN ALTAY (Sinop) Sen kimsin?
Hıyara bak! Gel indir!
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Gel
Gel
Terbiyeli konuş!
ENGİN ALTAY (Sinop) Kimi indiriyorsun?
BAŞKAN Buyurun okuyun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 4. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz
BAŞKAN Oturun arkadaşlar
yerinize lütfen. Yerinize oturun. (AK Parti ve CHP sıralarından
ayağa kalkmalar)
Lütfen yerinize oturun
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
saati: 17.08
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.18
BAŞKAN
: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VII.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı:
1239) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 4üncü maddesinde
verilmiş olan bir önerge vardır, şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 4. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Muharrem Kılıç
Niğde Bursa Malatya
Yüksel
Çorbacıoğlu Feridun
Ayvazoğlu Feridun
Baloğlu
Artvin Çorum Antalya
Madde 4-
(1) Mülhak vakıflar, Vakıflar
Genel Müdürlüğünce niyabeten idare olunsa bile ayrı ayrı
birer hükmi şahsiyet sayılır. Bunlar kendi taahhütleri
ile ilzam olunur ve Borçlarını kendi mallarından öderler.
Cemaat ve esnaf vakıfları mülhak vakıfları, hükümlerine
tabidir.
(2) Vakıflar Genel Müdürlüğünün
idare ve temsil ettiği vakıflar da bir kül halinde tüzel kişilik
sayılır. Bu vakıfların, mahkeme veya vakıf kütüğüne
kaydedilmiş olup olmamaları şahsiyetlerine helal getirmez.
(3) Yeni Vakıflar özel hukuk
tüzel kişiliğine sahiptirler
(4) On yıl süreyle yönetici
atanamayan veya yönetim organı oluşturulamayan vakıflar
mahkeme kararıyla Genel Müdürlükçe yönetilir ve temsil edilir.
Bu vakıflara bir daha yönetici seçimi ve ataması yapılamaz.
İlgililerin vakfiye şartlarına göre intifa hakları
saklıdır.
(5) Herhangi bir sebeple veya herhangi
bir şekilde bu kanunun yürürlüğünden önce mazbutiyeye
alınan vakıflara bir daha yönetici seçimi ya da ataması
yapılamaz. Bu vakıflar Genel Müdürlükçe yönetilir.
(6) Yeni vakıfların organlarında
ölüm, istifa ya da herhangi bir nedenle eksilme olduğu takdirde;
vakıf senedindeki hükümlere göre, hüküm bulunmaması halinde
vakıf senedi değişikliğine yetkili organın,
bunun bulunmaması halinde ise icraya yetkili organın kararı
ile Genel Müdürlükçe yenisi atanır.
(7) Vakıflarda; hırsızlık,
nitelikli hırsızlık, yağma, nitelikli yağma,
dolandırıcılık, nitelikli dolandırıcılık,
zimmet, rüşvet, sahtecilik, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma,
edimin ifasına fesat karıştırma, güveni kötüye
kullanma, kaçakçılık suçları ile devletin güvenliğine
karşı işlenen suçların birinden mahkûm olanlar yönetici
olamazlar.
(8) Vakıf yöneticisi seçildikten
sonra yukarıdaki suçlardan mahkûm olanların yöneticiliği
sona erer. Kendi ülkelerinde veya ülke dışında herhangi
bir suçtan mahkûm olan yabancı uyruklu kişiler vakıf yöneticisi
olamazlar, vakıf yöneticisi olduktan sonra suç işlemeleri
halinde yöneticilikleri düşer.
(9) Vakıf yöneticileri; vakfın
amacına, yürürlükteki mevzuata uymak ve basiretli bir yönetici
gibi hareket etmek zorundadır.
Birinci fıkrada belirtilen
zorunluluğa uymayanlar ile;
a) Vakfın amacı doğrultusunda
faaliyette bulunmayan,
b) Vakfın mallarını
ve gelirlerini amaçlarına uygun olarak kullanmayan,
c) Fiilleriyle vakfı zarara
uğratan,
d) Denetim Makamınca tespit
edilen noksanlık ve yanlışlıkları verilen süre
içerisinde tamamlamayan, düzeltmeyen veya aykırı işlemlere
devam eden,
e) Medeni hakları kullanma
ehliyetini kaybeden veya görevini sürekli olarak yapmasına
engel teşkil edecek hastalığa veya maluliyete yakalanan,
f) Bu Kanunun 1 inci maddesi uyarınca
iki defa idari para cezası alan,
Vakıf yöneticileri, Meclisin
vereceği karara dayalı olarak Denetim Makamının
başvurusu üzerine vakfın yerleşim yeri asliye mahkemesince
görevlerinden alınır. Telafisi imkânsız sonuçlar doğuracak
hallerde dava sonuçlanıncaya kadar, Meclis kararı üzerine
Denetim Makamınca, vakıf yönetiminin geçici olarak görevden
uzaklaştırılması veya kayyımca yönetilmesi
ihtiyati tedbir olarak mahkemeden talep edilir.
(10) Görevinden alınan vakıf
yöneticileri Meclis üyesi olamaz ve beş yıl süreyle aynı
vakfın yönetim ve denetim organında görev alamazlar. Ayrıca
(c), (e), ve (f) bentlerinde belirtilen nedenlerle görevinden
alınan vakıf yöneticileri başka bir vakfın yöneticisi
ise o görevinden de alınmış sayılır ve beş
yıl süreyle hiçbir vakfın yönetim ve denetim organında
görev alamazlar.
(11) Vakıf yönetiminde yer
alan kişiler ile vakıf çalışanları kusurlu fiilleri
nedeniyle vakfa verdikleri zararlardan sorumludurlar.
(12) Vakıf yöneticileri mahkeme
kararı olmaksızın görevlerinden uzaklaştırılamazlar.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Gerekçesini mi okutayım
efendim?
Sayın Küçükaşık gerekçeyi
açıklayacak.
Buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan
önce hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi, burada biraz önce konuşan
Sayın Selami Uzun arkadaşımız, Cumhuriyet Halk
Partisiyle ilgili yine birtakım suçlamalar yaptı. Hep sizin
klasik, bugünlere kadar söylediğiniz suçlamalardan biri ve
siz kendinize elli beş yıldan beri diyorsunuz ki: Biz bir
misyonun temsilcisiyiz.
Arkadaşlar, unutmayın
ki, o misyona hep, siz, burada, bizden çok daha fazla hakaret ediyorsunuz.
Elli beş yıldan beri o misyon sayesinde Türkiye bu halde;
gelir dağılımı dünyada en fazla bozuk üçüncü ülke,
yolsuzlukların liginde birinci sıralamada, öyle mi? Sizin
misyonunuz sayesinde bunlar işte, o dediğiniz misyon hep
bunları yapıyor. O yüzden, sizler çok başarılısınız
ki, İstanbulda o kadar başarılısınız ki,
şu anda İstanbulda insanları zodyak botlarla kurtarıyorlar!
Çok övünüyorsunuz ya; siz neyi övünüyorsunuz? Neyin farkındasınız?
Yapmadığınızı, kurtarmadığınız
bir işi, içinde olmadığınız bir şeyi
Şu anda Türkiyenin temel kurucu yasalarını da ortadan
kaldırmaya çalışıyorsunuz ve bunlarla övünüyorsunuz.
Komisyonda da aynısını yaptınız: Kahkahalar
atıldı, gülündü; neye gülüyorsunuz siz? Ne diyorsunuz biliyor
musunuz? Sayın Bakanımız burada konuşma yaptı
dün, dedi ki: 4778 sayılı Yasayı
SELAMİ UZUN (Sivas) Sayın
Başkanım, önerge üzerinde konuşsun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Konuşuyorum ben Selami, konuşuyorum senin konuştuğun
gibi.
SELAMİ UZUN (Sivas) Önerge
üzerinde konuş.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Önerge üzerinde konuşuyorum, dinle.
Ben, Adalet Komisyonunda bunun
tartışmasını yaptım.
Bakınız arkadaşlar,
Türkiye Cumhuriyetinde 4771 sayılı Yasa ile Ağustos
2002 tarihinden itibaren, yani 57nci Hükûmet zamanında, yabancılara,
Türkiyede gayrimenkul edinme hakkı ve cemaat vakıflarına
gayrimenkul edinme izni verilmişti; beş tane şarta
bağlı olmuştu Bakanlar Kuruluyla ilgili. Sayın
Bakanımız burada okudu, 4778i okudu aslında 4771 diye;
ama, hep Ağustos 2002, Ağustos 2002 dedi; ama, unuttuğu
başka bir şey var: Ocak 2003 var; yani, 58inci Hükûmet zamanında
çıkarılmış
Yabancılar Bakanlar Kurulundan
izin alıyorlar, iyi gayrimenkul edinemiyorlar, biz verelim diye,
4778 sayılı başka bir Yasa çıkarttılar burada
ve orada hükûmetten aldılar yetkiyi yabancılar gayrimenkul
edinebilsinler diye, genel müdürlüğe verdiler. Bunu burada
hiç telaffuz etmedi, hiç de ağzına diline de dolaştırmadı
burada.
Şimdi, öyle bir şeyler konuşuluyor
ki, geçici 9uncu madde var arkadaşlar. Türkiyede en fazla sorunlardan
bir tanesi de buydu. Orada ne diyor? Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine davalar açıldığından bahsediliyor.
Orada Yasanın temel başlığında ne biliyor musunuz:
Yabancıların Türkiyede taşınmaz edinememesi
nedeniyle diye. Biz, kavga dövüş bunu öyle getirdik.
Bakın, hukukçular olarak söylüyorum,
bütün milletvekilleri olarak söylüyorum:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
gidip de dava açan bir tane insan olsa ve dese ki, bu Bakanlar Kurulu
bu Tasarıyı getirmiş ve burada yazıyor ki, yabancı
cemaat vakıflarının Türkiyede gayrimenkul edinememesi
nedeniyle
Halbuki, o Hükûmet, Ocak 2003de gayrimenkul edinmesi için
yasa çıkartmışsa, bunun adına ne denir? Gaflet mi
denir, dalalet mi denir, yoksa ihanet midir, ona kim karar verecek o
zaman? Kendi çıkarttığı yasayı bilmiyorsa
iki yıl önce, üç yıl önce, buna ne cevap verirsiniz siz arkadaşlar?
Biz bunları eleştiriyoruz burada, biz bunları düzeltmeye
kalkıyoruz, düzeltilen bu. Karşılık deniyor, karşılıklılık
yoktu arkadaşlar. Bu Tasarı Hükûmet tarafından bir
yıl önce getirildi, bir yıl önce yoktu.
Yabancılara yine gayrimenkul
satışına izin, toprak satışına izin verilen
Yasa nedeniyle Tapu Kanununun 35nci maddesiyle ilgili burada
yaptığım konuşmada da ben aynı şeyi söyledim.
Siz, yabancı vakıflara da gayrimenkul edinmesinin önündeki
bütün engelleri ortadan kaldırıyorsunuz dedim.
Bakınız, Ticaret Kanununda
değişiklik yaptık şimdi, vakıfları tacir
olarak kabul ettik ve vakıfların ticari işletme kurmasına
izin vereceksiniz ve ticari şirket sahibi olan bir vakfın
Türkiyede sınırsız şekilde gayrimenkul edinmesine
bir izin var mı, bir yasaklama var mı? Evet vardır diyecek
bir tane babayiğit var mı burada?
Tapu Kanununun 35inci maddesinin
ikinci fıkrasındaki kısıtlık bizim isteğimizle
geldi, o da bir kısıtlama değildir. Yabancı vakıflar
Türkiyede kurmuş oldukları her türlü ticaret şirketiyle
Türkiyede sınırsız şekilde toprak edinebilirler,
aksini iddia eden varsa gelsin burada konuşsun, başka yerde
konuşmasın.
Sayın Bakanımız dün
yine alındı. Dün, Yozgattaki cenaze töreniyle alındı.
Pekala başka bir şey soralım o zaman. Tabii, Hikmetyarın
dizinin dibine Sayın Başbakanı biz mi oturtturduk?
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Muş) Konuşma be! Konuyla ne ilgisi var?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Biz mi oturtturduk? Niye alınıyorsunuz onlarla? Yasin Kadıyla
ortaklığı, dostluğu biz mi kurduk da alınıyorsunuz
da? Ha?.. Ondan sonra Bu fotoğrafı niye gösteriyorsunuz?
diyorsunuz. O karelerde yer alan bizler değiliz, sizlersiniz.
O karelerde yer aldınız diye
(Mikreofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİKRET BADAZLI (Antalya) Ne
ilgisi var?!
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) Millet
cenazesine gidemeyecek mi?
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) Konuyla
ilgili ne güzel konuşuyordun, ne güzel faydalanıyorduk.
BAŞKAN Buyurun Sayın Küçükaşık.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Bakın, bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN Efendim, siz önergeyi
açıklar mısınız.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Önergeyi
Bitiriyorum.
Bakınız, bir şeyi söylüyorsanız,
geçmişinize bakacaksınız. Geçmişinizde
eğer savunamayacağınız kareler içerisinde yer
alıyorsanız, sözler söylüyorsanız, burada da onun cevabının
verileceğini bileceksiniz.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) Herkesin
bir geçmişi, senin de var
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Küçükaşık.
Sayın milletvekilleri, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
HALUK KOÇ (Samsun) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
oylarınıza
sunuyorum ve karar yeter sayısı arayacağım: 4üncü
maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Birleşime beş dakika ara
veriyorum, karar yeter sayısı yoktur.
Kapanma
Saati: 17.29
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.43
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VII.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı:
1239) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 4üncü maddesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, 4üncü maddeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
4üncü maddeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
5inci maddeyi okutuyorum:
Yeni vakıfların kuruluşu,
mal varlığı, şube ve temsilcilikleri
MADDE 5-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 5. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Muharrem Kılıç
Niğde Bursa Malatya
Feridun
Baloğlu Yüksel
Çorbacıoğlu Feridun
Ayvazoğlu
Antalya Artvin Çorum
Madde 5-
(1) Yeni vakıflar; Türk Medeni
Kanunu hükümlerine göre kurulur ve faaliyet gösterirler. Yeni vakıfların
kuruluşunda amaca özgülenecek mal varlığı miktarı,
mahkemesince belirlenir.
(2) Vakıf yöneticileri; vakfın
amacına, yürürlükteki mevzuata uymak ve basiretli bir yönetici
gibi hareket etmek zorundadır.
(3) Birinci fıkrada belirtilen
zorunluluğa uymayanlar ile;
a) Vakfın amacı doğrultusunda
faaliyette bulunmayan,
b) Vakfın mallarını
ve gelirlerini amaçlarına uygun olarak kullanmayan,
c) Fiilleriyle vakfı zarara
uğratan,
d) Denetim Makamınca tespit
edilen noksanlık ve yanlışlıkları verilen süre
içerisinde tamamlamayan, düzeltmeyen veya aykırı işlemlere
devam eden,
e) Medeni hakları kullanma
ehliyetini kaybeden veya görevini sürekli olarak yapmasına
engel teşkil edecek hastalığa veya maluliyete yakalanan,
f) Bu Kanunun 11 inci maddesi uyarınca
iki defa idari para cezası alan,
Vakıf yöneticileri, Meclisin
vereceği karara dayalı olarak Denetim Makamının
başvurusu üzerine vakfın yerleşim yeri asliye mahkemesince
görevlerinden alınır. Telafisi imkânsız sonuçlar doğuracak
hallerde dava sonuçlanıncaya kadar, Meclis kararı üzerine
Denetim Makamınca, vakıf yönetiminin geçici olarak görevden
uzaklaştırılması ve kayyımca yönetilmesi ihtiyati
tedbir olarak mahkemeden talep edilir.
(4) Görevinden alınan vakıf
yöneticileri Meclis üyesi olamaz ve beş yıl süreyle aynı
vakfın yönetim ve denetim organında görev alamazlar. Ayrıca
(c), (e) ve (f) bentlerinde belirtilen nedenlerle görevinden
alınan vakıf yöneticileri başka bir vakfın yöneticisi
ise o görevinden de alınmış sayılır ve beş
yıl süreyle hiçbir vakfın yönetim ve denetim organında
görev alamazlar.
(5) Vakıf yönetiminde yer
alan kişiler ile vakıf çalışanları kusurlu fiilleri
nedeniyle vakfa verdikleri zararlardan sorumludurlar.
(6) Vakıf yöneticileri mahkeme
kararı olmaksızın görevlerinden uzaklaştırılamazlar.
(7) Genel Müdürlükçe yapılacak
tebligata rağmen, istenen beyanname, bilgi ve belgeleri zamanında
vermeyen, organların kuruluş senedine aykırı
olarak toplanmasına sebebiyet veren veya gerçeğe aykırı
beyanda bulunan vakıf yönetimine Genel Müdürlükçe bin Türk Lirası
idari para cezası verilir.
(8) İdari para cezalarına
karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde
vakıflar meclisine itiraz olunabilir. Vakıflar meclisinin
red kararı üzerine, 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler
Kanunu hükümlerine göre kanun yoluna başvurabilir.
(9) Mülhak ve Yeni Vakıflar;
mal edinebilirler, malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilirler.
(10) Cemaat Vakıfları
dinî, hayrî, sosyal, eğitsel, sıhhî ve kültürel alanlardaki ihtiyaçlarını
karşılamak üzere taşınmaz mal edinebilirler ve bu
malları üzerinde tasarrufta bulunabilirler.
(11) Genel Müdürlüğe ve mazbut
vakıflara ait akar mallar ile hakların daha yararlı
olanları ile değiştirilmesine, paraya çevrilmesine
veya değerlendirilmesine Meclis yetkilidir.
(12) Mülhak, cemaat ve yeni vakıflara
amaca özgülenen mal ve haklar vakıf yönetiminin başvurusu
üzerine, Denetim makamının görüşü alınarak mahkeme
kararı ile, diğer mal ve hakları ise Genel Müdürlükçe
yetkilendirilmiş bağımsız ekspertiz kuruluşlarınca
düzenlenecek rapora dayalı olarak vakıf yetkili organının
kararı ile daha yararlı olanları ile değiştirilebilir
veya paraya çevrilebilir.
(13) Vakıf yöneticileri, iktisap
ettikleri veya değiştirdikleri taşınmaz malları
tapuya tescil tarihinden itibaren bir ay içerisinde Genel Müdürlüğe
bildirirler.
(14) Mazbut ve mülhak, cemaat vakıflarının
vakfiyelerindeki şartların yerine getirilmesine fiilen
veya hukuken imkân kalmaması halinde; vakfedenin iradesine
aykırı olmamak kaydıyla ve mülhak vakıflarda vakıf
yöneticisinin teklifi üzerine, bu şartları değiştirmeye,
güncelleştirmeye ve yükümlülükleri kaldırmaya Meclis
yetkilidir.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Çorbacıoğlu,
buyurun.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
Tasarıyla Türk hukuk sisteminde çok temel kanunlarda temel istisnalar
yaratıyoruz. Vakıflar Genel Müdürlüğünün çalışma
veya yetkilerini veya gücünü artırmak için hukuk adına
böylesine yanlış yapmayı bir hukukçu olarak kabul etmiyorum.
Komisyonda ve Genel Kurulda önergeler
üzerinde konuşan Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü arkadaşlarım,
bu Tasarının vakıf sistemine ve Türkiye Cumhuriyeti
devletine ne kadar zarar verdiğini anlatmaya çalıştı.
Ama, ben size bir konuyu burada açıklamak isterim: Burada iddia
ediyorum, ne Sayın Bakanımız ne Hükûmet ne Vakıflar
Genel Müdürü, bu Vakıf Yasası sonucu, özellikle yabancı
vakıfların, cemaat vakıflarının elde edecekleri
hakları veya gayrimenkulleri bilmiyorlar, sayısını
da değerini de yerini de, hiçbir şeyini bilmiyorlar. Çünkü,
bugüne kadar bu konuda net bir cevap alamadım; o nedenle bu iddiada
bulunuyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği karşı oy yazısının,
Tasarının 32nci ve 33üncü sayfalarında olan karşı
oy yazısının son bölümüyle ilgili değerlendirmeler
yapmak istiyorum ve bu Tasarının sadece cemaat vakıfları
ve yabancı vakıflar açısından sorun yaratmasının
yanında, onun ötesinde başka bir amaç taşıdığını
bu Tasarının, onu sizlerle paylaşmak istiyorum. Nedir
o amaç?
Değerli arkadaşlar,
Hükûmetin gönderdiği ve elinizde olan Tasarıya bakarsanız,
özellikle 2nci sayfanın başında aynen şu belirtilmektedir:
Osmanlıda iç ve dış güvenlik ile adli hizmetlerin haricindeki
tüm hizmetler vakıflar eliyle yürütülmüş, bu sayede sosyal
adalet sağlanmış ve sosyal çatışmalar önlenmiş,
gelir ve servet dağılımında denge sağlanmış,
kişi ve toplumlar arasındaki sosyal ilişkiler düzenlenmiştir.
Buna benzer değerlendirmeler var. Bunları ayrıntılı
okumuyorum; çünkü, beş dakikada görüşlerimi açıklayamayacağımdan.
Yani, bu Tasarının -ki, biliyorsunuz, kanunların metni
ile gerekçesi bir bütündür- bu genel gerekçesinde Osmanlı dönemi
takdir ediliyor, Osmanlı dönemine özeniliyor, Osmanlı dönemine
öykünülüyor ve ben diyorum ki, bu Tasarının çıkış
amaçlarından, en önemli gerekçelerinden biri, Türkiye Cumhuriyetinin
Anayasasının 3üncü maddesinde olan sosyal devlet alanının
vakıflar tarafından doldurulması amaçlandığı
içindir, Tasarının amacı budur. Bu, çok önemli bir iddiadır
sayın milletvekilleri. Peki, bunu neden söylüyorum?
Yine paragraftan devam ediyorum:
Kısaca vakıf, genel olarak Osmanlı Devletindeki bütün
sosyal kurumları içine alan veya bütün sosyal kurumların
çalıştığı, kullandığı bir hukuki
organizasyon olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bunları burada yazmışsınız ve takdir etmişsiniz.
Arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti
sosyal hukuk devletidir ve burada sizin söylediğiniz gibi, Osmanlı
döneminde olduğu gibi, bütün sosyal alanları vakıflara
bırakamazsınız. O zaman Anayasayı ihlal edersiniz.
Tabii, bu gerekçenin içinde, bir
de -aynen söylüyorum- belgede tahrifat var, sahtekârlık var.
Evet, çok ağır bir itham bu. Sayfayı açın, 2nci sayfayı
açın, göreceksiniz. Ne göreceksiniz? Sondan ikinci paragrafa
bakın. Vakıfların Mustafa Kemal Atatürk tarafından
da desteklendiğini söylerken, aynen şunu yazıyorsunuz:
Atatürkün, 1 Mart 1923 tarihinde Mecliste yaptığı konuşmadan
alıntı yapmışsınız: Atatürk, vakıflara
olan hassasiyetini Türkiye Büyük Millet Meclisinin
1923 tarihinde
yapılan açılış konuşmasında... Okuyorum:
Vakıflar konusu mühimdir. Memleket ve milletin hakiki menfaati
yönünden tetkik ve günün gereklerine uygun bir şekilde çözülmesi
lazım ve çok gereklidir. Bunu yazmışsınız. Benim
elimde de belgeler var. Bu belgelerde deniliyor ki: Vakıflar
sorunu önemlidir. Dikkat edin: Vakıflar sorunu önemlidir.
Evet, resmî belgelere göre, Atatürk, vakıflar alanını
sorun olarak nitelemiştir ve siz, burada, bunu çarpıtıyorsunuz,
tahrifat yapıyorsunuz ve konu diyorsunuz.
Kim, neden yapıyor bunu? Bunun
altında Sayın Başbakanın imzası var, Bakanlar
Kurulunun kararı var. Bunun hesabını gelip vereceksiniz.
Atatürkün sözünü nasıl tahrif edersiniz?!
Ben işi sağlama almak için
tutanakları çıkarttım ve 1/3/1339, eski tarihiyle; tutanağın
13üncü sayfasını okuyorum: Efendiler, geçen sene arz etmiştim
-Mustafa Kemal söylüyor- bu sene de tekrara mecburum ki, evkaf meselesi
mühimdir.
Ne demek bu? Mesele ne demektir
Öz Türkçede? Sorun
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Konu demektir efendim.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
Sorun anlamına gelmez.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) Hiç de
sorun değil.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
Evet, sizin Türkçeniz kıt.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
Sorun anlamına gelmez.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
Mesele, sorundur.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
Sorun anlamına gelmez.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
Lütfen
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
Sorun anlamına gelmez, konu anlamına gelir. Yanlış
söylüyorsun, çarpıtıyorsun!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
müdahale etmeyelim.
Sayın Çorbacıoğlu,
son cümlelerinizi rica edeyim.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
Türkçeyi bilmiyorsun, Osmanlıcayı bilmiyorsun! Çarpıtıyorsun,
yanlış söylüyorsun!
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) Vakıf
sorunu değil vakıf konusu önemli demiş.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, peki, şu gerekçeyi okudunuz mu?
Memleket ve milletin hakiki menfaati yönünden tetkik ve günün gereklerine
uygun bir şekilde çözülmesi lazımdır. derken bunu bir
problem olarak söylemiyor mu?
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) Hayır
Biz de onu yapıyoruz şu anda.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
Ben, bunu böyle anlıyorum.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) Biz zaten
onu yapıyoruz.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
Yanlış anlıyorsunuz!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
Haa, bu tahrifat konusunu...
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
Yanlış alnıyorsunuz!
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) Yanlış
anlıyorsunuz!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
Sayın milletvekilleri, ben böyle anlıyorum.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
Yanlış anlıyorsunuz! Yanlış anlıyorsunuz,
çarpıtıyorsunuz! Buna hakkınız yok. Yanlış
yapıyorsunuz! Yanlış yapıyorsunuz!
BAŞKAN Sayın Torun, lütfen
yerinize oturun.
Sayın Çorbacıoğlu,
siz son cümlenizi
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
Değerli milletvekilleri
BAŞKAN Efendim, son cümlenizi
rica ediyorum.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
Bitiriyorum.
bu tahrifat konusunu, bu evrakta
sahtekârlık konusunu, yukarıda, Anayasa ve Adalet Komisyonundaki
belgelerde de görüyoruz, orada da var. O konuda da neler yaptığınızı
biliyorum. Ama, Mustafa Kemal Atatürkün sözünü
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
Git Türkçeyi öğren de gel, öyle konuş!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
O zaman, aslını yazın buraya, aslını yazın!
Mustafa Kemal Atatürkün sözünü
çarpıtmayı Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerine yakıştıramıyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Çorbacıoğlu.
Efendim, gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi okutuyorum:
Yönetim ve temsil şekli
MADDE 6-
BAŞKAN Madde üzerinde iki
adet önerge vardır, önergeleri geliş sırasına göre
okutuyorum ve aykırılığına göre de işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1239 sıra
sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısının 6
ncı maddesinin ikinci fıkrasına .... vakfiye şartlarına
ibaresinden önce gelmek üzere Anayasaya aykırılık
teşkil etmeyen ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İnci
Özdemir Ayhan Zeynep Tekin
(Börü) Cahit Can
İstanbul Adana Sinop
Mustafa
Ilıcalı Öner
Ergenç Mustafa Dündar
Erzurum Siirt Bursa
BAŞKAN İkinci önergeyi
okutuyorum ve işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 6. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Muharrem Kılıç
Niğde Bursa Malatya
Feridun
Ayvazoğlu Feridun
Baloğlu Yüksel Çorbacıoğlu
Çorum Antalya Artvin
Madde 6.
(1) Mazbut vakıflar, Genel Müdürlük
tarafından yönetilir ve temsil edilir.
(2) Mülhak vakıflar, vakfiye
şartlarına göre Meclis tarafından atanacak yöneticiler
eliyle yönetilir ve temsil edilir. Vakıf yöneticileri kendilerine
yardımcı tayin edebilirler. Mülhak vakıf yöneticilerinde
aranacak şartlar ile yardımcılarının nitelikleri
yönetmelikle düzenlenir. Vakfiyedeki şartları taşımamaları
nedeniyle kendilerine yöneticilik verilemeyenler bu şartları
elde edinceye, küçükler ile kısıtlılar fiil ehliyetlerini
kazanıncaya ve boş kalan yöneticilik yenisine verilinceye
kadar, vakıf işleri Genel Müdürlükçe temsilen yürütülür.
(3) Cemaat vakıflarının
yöneticileri mensuplarınca seçilir. Vakıf yöneticileri-nin
seçim usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.
(4) 2762 sayılı Vakıflar
Kanununun yürürlük tarihinden önce kurulmuş esnaf vakıfları,
mülhak vakıfların tabi olduğu hükümlere tabidir. Bu
vakıflar esnafın seçtiği yönetim kurulu tarafından
yönetilir. Yeni vakıfların yönetim organı vakıf
senedine göre oluşturulur.
(5) Vakıfların yöneticilerinin
Türkiye Cumhuriyeti uyruğunda olmaları esastır. Yabancılar,
karşılıklı olmak, yerleşik bulunmak ve çoğunluk
oluşturmamak kaydıyla yönetim organlarında görev alabilirler.
(6) Mazbut vakıflara ait hayrat
taşınmazlara, Genel Müdürlük tarafından öncelikle
vakfiyeleri doğrultusunda işlev verilir. Genel Müdürlükçe
değerlendirilmeyen veya işlev verilemeyen hayrat taşınmazlar;
fiilen asli niteliğine uygun olarak kullanılıncaya
kadar kiraya verilebilir.
(7) Hayrat taşınmazlar;
Genel Müdürlükçe işlev verilmek amacıyla, vakfiyesinde yazılı
hizmetlerde kullanılmak üzere Genel Müdürlüğün denetiminde
onarım ve restorasyon karşılığı kamu kurum
ve kuruluşlarına veya benzer amaçlı vakıflara
tahsis edilebilir.
(8) Mülhak vakfa ait hayrat taşınmazın
tahsisinde Genel Müdürlük görüşü alı-nır.
(9) Tahsis edilen taşınmaz;
ticari bir faaliyette kullanılamaz, tahsise aykırı
kullanımın tespiti halinde Genel Müdürlüğün talebi
üzerine taşınmaz, bulunduğu yerin mülki amirliğince
tahliye edilir.
(10) Cemaat vakıflarına
ait, kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan taşınmazlar,
vakıf yönetiminin talebi Vakıflar Genel Müdürünün oluru
ve Meclis kararıyla; aynı cemaate ait başka bir vakfa
tahsis edilebilir veya vakfın akarına dönüştürülebilir.
(11) Tapu kayıtlarında,
icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve
tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar,
hazine taşınmaz malının satış ihalesine
yetkili olan komisyon tarafından takdir edilecek değerinin
yüzde on beşi oranında taviz bedeli olarak alınarak
serbest tasarrufa terk edilir. Ancak miri arazilerden mukataalı
hayrata tahsis edilemeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar
tavize tabi değildir.
(12) Taviz bedelinin hesaplanmasında;
ortaklığın giderilmesi veya cebri ihale yoluyla satılanlarda
satış bedeli, kamulaştırmalarda ise kamulaştırma
bedeli esas alınır.
(13) Bu Kanun hükümleri gereğince
taviz bedelinin tamamı vakfı adına ödenmedikçe, taşınmaz
üzerindeki temliki tasarruflar tapu dairelerince tescil olunmaz.
Vakıf şerhleri ile ilgili
olarak, diğer kanunlarda yer alan zamanaşımı ve
hak düşürücü sürelere ilişkin hükümler uygulanmaz.
(14) Taviz bedelleri, yapılacak
tebligat üzerine altmış gün içerisinde peşin olarak
ödenebileceği gibi eşdeğer bir taşınmazla
takas edilebilir veya yarısı peşin, kalanı bir
yılda altı eşit taksitte ödenebilir. Taksitlendirme
halinde, taksitlendirme şartlarına uyularak taksitlerin
zamanında ödenmesi durumunda faiz uygulanmaz.
Taksitlendirmede taşınmaza
birinci derece ve birinci sırada ipotek konulur. Taksitlerden
birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan taksitlerin
tamamı muaccel olur. Muaccel olan taksitlere yasal faiz uygulanır.
(15) Genel Müdürlükçe tahakkuk ettirilen
taviz bedelleri, yapılacak tebligata rağmen ödenmediği
takdirde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre gecikme zammı ile
birlikte tahsil edilerek vakfı adına gelir kaydedilir.
BAŞKAN Sayın Komisyon
katılıyor mu önergeye?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Katılmıyorsunuz.
Önerge sahipleri
Sayın Baloğlu, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bir dakika
Sayın Baloğlu,
siz buyurun da
Sayın Yeni, cihaza girdiniz
arka arkaya. Bir isteğiniz mi var?
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana)
Soru soracaktı.
BAŞKAN Bu, ikinci bölüm için,
soru-cevap sırası geldiğinde. O bakımdan, cihazdan
siliyorum.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yasa
Tasarısının 6ncı maddesindeki değişiklik
önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum:
Vakıf kavramı toplumumuza yabancı bir kavram değil,
bugün başlamış değil, yüzyıllardır bu kavramla
birlikte yaşıyoruz, ama, tek bu kavrama dayalı bir sosyal
anlayışın, sosyal devlet anlayışının
da geçerli olmadığını biliyoruz. Benden önceki
konuşmacı arkadaşım bu konudaki saplantıların
doğru olmadığını ifade etti. Biz bunları
ifade ettiğimiz zaman hemen şu söyleniyor: Cumhuriyet
Halk Partisi vakıf kavramına karşı mıdır,
vakıflara karşı mıdır? Hiçbir sosyal demokrat
dayanışma kavramının karşısına
çıkmaz, dayanışma sosyal demokratların temel kavramlarından
birisidir, ama, neye karşı çıkıyoruz? Karşı
çıktığımız şey çok açık: Sosyal devleti
yok sayıp, zayıflatıp, sosyal devletin işlevlerini
sınırlı hale getirip bu görevi vakıflara verirseniz
bunun toplum yaşamında ciddi bir sorun olarak ortaya
çıkacağını düşünüyoruz.
Bu yasada gerekçe olarak Hükûmetin
öne sürdüğü en önemli husus bunun bir toplumsal ihtiyaç olduğu
ve bu Yasanın Türkiye için hazırlandığıydı.
Sayın Başbakan Yardımcısı da Sayın Bakan
da bu konuda Türkiye için hazırlanmıştır, Türkiyeye
özgüdür biçiminde bir ifadeyle kürsüde sundu.
Şimdi arkadaşlar, dört
yıldır iktidardasınız, Adalet ve Kalkınma Partisi
dört yıldan beri Türkiyede tek başına iktidardadır,
Türk siyasi tarihindeki ender çoğunluklardan birini yakalamıştır
Mecliste, buna rağmen bu konudaki düzenlemeyi bugüne kadar
getirmediniz ve 7 Kasım gibi bir tarih öncesinde çok ivedi olarak
bunu Meclisten, temel yasa kavramı içinde, tartışmayı
sınırlı kılarak geçirmeye çalışıyorsunuz.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Her maddede konuşuyorsunuz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Devamla) Şimdi arkadaşlar, kırk yıllık bir
hukukçuyum, Adalet Komisyonu üyesiyim, zaman zaman, neyi değiştirdiğimizi,
nasıl değiştirdiğimizi, neden değiştirdiğimizi
bile unutacak hale getirdiniz bizi. Bunu halk önünde itiraf ediyorum.
Bunun aksini söyleyecek hiçbir iktidar milletvekili olmadığını
da kişisel sohbetlerimiz sırasında edindiğim bilgilere
dayanak söylüyorum. Bu kanun yapma tekniğinin, bu kanun yapma
anlayışının geçersizliği apaçık ortadayken,
sizin, ısrarla yasaları böyle bir zaman dilimine sıkıştırıp,
son dakikaya sıkıştırıp, sınır tanımadan
bunları Meclis önüne getirmeniz, üstelik de tartışmaya
sınır koymanız anlaşılır bir şey değil.
Sizin, Parti olarak vakıflar konusundaki bu özeniniz samimi
ise, bırakın bu konuyu ayrıntılı tartışalım.
Bu konu Komisyonda tartışıldığı zaman en
azından on beş maddede bizim katkımızla olumlu değişiklikler
yapıldı, ama neresi düzeltilecek, birini düzeltiyoruz
birisi bozuluyor, birini düzeltiyoruz birisi kayboluyor.
Üstelik, bu Yasa tartışılırken
Antalyadaki vakıf arazisinin satışı gündeme geldi.
Antalyadaki vakıf çiftlikler -çok geniş bir alandır- satışa
çıkarıldı. Antalya kamuoyunun baskısı, bedduanın
etkisiyle
Kanuni Sultan Süleymanın bir vakıf bedduası
vardır; o beddua, vakıflara el uzatanların başına
neler geleceğini söyler.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Yine
oku, yine oku!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Devamla) Komisyonda son çare olarak o bedduayı okudum. Sayın
Bakan da o bedduanın etkisiyle sanıyorum, bu satışı,
bu ihaleyi durdurdu.
Bedduayı burada bir daha okumuyorum,
sizi çarpmasından korkuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu arada, demin bir Milletvekili Arkadaşımız bizim yasalara
bakışımızı, eleştirimizi de esprili bir
dille gündeme getirdi; ama, çok talihsiz bir benzetme yaptı, dedi
ki, Sayın Selami Uzun sanıyorum, yanılmıyorsam:
Siz, Çarşı Grubu gibisiniz; Çarşı her şeye karşı,
Cumhuriyet Halk Partisi de her şeye karşı. Şimdi,
bunun nesini düzeltelim? Bu, sizin Vakıflar Tasarınız
gibi her tarafı yanlış bir benzetme oldu.
Birincisi: Cumhuriyet Halk Partisi
her şeye karşı değil, Cumhuriyet Halk Partisi yanlışlara
karşı, yanlış düzenlemelere karşı. Sizin
getirdiğiniz olumlu hangi değişikliğe -ki çok enderdir
olumlu değişik getirmeniz buraya- hangisine karşı
çıktık? Yanlışlara karşı çıktık.
Yanlışlıkta ısrar ederseniz yine karşı
çıkacağız.
Çarşıya gelince: O konuda
düzeltme bana düşmez, ben Beşiktaş taraftarı değilim;
ama, bunu zapta geçirdiğiniz için ve konuşma sırası
da bende olduğu için söylüyorum, Çarşı, emperyalizme
karşıysa -öyle söylüyorlar- Çarşı, savaşa karşıysa
bunun nesinden gocunuyorsunuz, bunda gocunulacak bir şey var
mı? (CHP sıralarından alkışlar) Siz, derdinizi
Beşiktaşlılara nasıl anlatacaksınız?
Ben Beşiktaşlı değilim, ama ben Sayın Selami
Uzunun, gelip burada özür dilemesini bekliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Çarşı, sadece bir spor topluluğu,
bir grup değil, siyasi anlayışı da olan bir grup. Sizi
rahatsız eden bu mu? Geniş kitlelerin siyaset yapması
mı? Bu talihsiz örneği hiç yakıştıramadım
arkadaşıma. Sanıyorum, Beşiktaşlı Çarşı
Grubu da bunu hiç yakıştıramayacaktır, her gördüğü
yerde bunun hesabını soracaktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
SELAMİ UZUN (Sivas) Beşiktaşlıları
tahrik etme
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, son olarak şunu
söylemek istiyorum...
BURHAN KILIÇ (Antalya) Sen Antalyasporu
destekle
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Devamla) Şimdi, bu söz atmalarla zamanımı kullanmama
engel oluyorlar, bu yanlış. Ankaragücülüğümü de, Antalyasporluluğumu
da inkâr edecek değilim, ama, konu bu değil. Siz bu konuyu gündeme
getirdiğiniz için ben konuşmak zorunda kaldım.
Ben devam ediyorum. Şimdi, arkadaşlar,
siz, Batı Trakyadaki Türklerin yaşadığı dramı
yaşayan insanlarsınız. Bunu, vicdanınızda,
inancınızda duyması gereken insanlarsınız.
Oradaki Müslüman Türk toplumunun başına gelenleri, kendi
müftülerini atayamamalarını, baskıları, vakıflarının
yağmalanmasını, Yunan valilerin o vakıfların
başına getirdiği kayyımların yaptığı
baskıları görmeseniz bile, biliyorsunuz. Siz, İpsaladan
geçtikten sonra Türk turist gruplarının niye İskeçeye,
niye Gümülcüneye sokulmadığını biliyor musunuz?
Karşılıklılık olmadan düzenlenen bu Yasa,
oradaki zorbalığa verilmiş bir ödündür. Bu ödün, tarih
önünde sizi mahkûm edecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
Bunu açıkça söylemek istiyorum ve hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Baloğlu.
Sayın milletvekilleri, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1239 sıra
sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısının 6
ncı maddesinin ikinci fıkrasına .... vakfiye şartlarına
ibaresinden önce gelmek üzere Anayasaya aykırılık
teşkil etmeyen ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İnci
Özdemir (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Biz de takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN Takdire bırakıyorsunuz.
Gerekçesini...
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Mustafa Dündar...
BAŞKAN Sayın Mustafa
Dündar, Bursa Milletvekilimiz, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) Mustafa sen Batı
Trakyalısın, unutma!
MUSTAFA DÜNDAR (Bursa) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Vakıflar Kanunu Tasarısı
görüşülmeye başladığı günden itibaren, tabii
en çok konuşulan, gündeme gelen konu Batı Trakya oldu ve Batı
Trakyadaki sorunlar en ince detayına kadar gündeme getirildi.
Bu durum beni memnuniyetle sevindirdi, benimle birlikte Batı
Trakyalıları sevindirdi ve oradan bize gelen tepkiler de
bu yöndedir.
Ben, bu vesileyle... 22nci Dönem
Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerek Büyük Millet Meclisindeki
üye arkadaşlarımın gerekse Başbakanımızın,
bakanların, komisyonların Batı Trakyayı ziyaretleri
oldu. Hiçbir dönemde bu kadar yoğun ziyaret gerçekleşmedi
ve hiçbir dönemde Batı Trakya konusu bu kadar gündeme geldiği
gibi sorunlarına da bu kadar fazla eğilinmedi.
En çok, bu Kanunla ilgili olarak
mütekabiliyet özellikle gündeme geldi ve Başbakanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 5inci Uluslararası Batı
Trakya Türkleri Kurultayında, İstanbulda, bizzat kendileri
de katılarak, orada ne söylemişse, o söyledikleri de aynen
bu Kanuna geçmiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Hükûmet
Tasarısında karşılıklılık yoktu,
biz koydurduk onu, biz. Hükûmet tasarısında yok, Hükûmet tasarısına
bak sen, Başbakanın imzasında yok.
FARUK ÇELİK (Bursa) Bizim
önergemizle kondu.
MUSTAFA DÜNDAR (Devamla)
Şimdi ben burada, Vakıflar Kanunu Tasarısı, vakıflar
görüşüldüğü için de, Batı Trakyadaki vakıfların
bugünkü durumunu sizlere bir nebze anlatmak istiyorum, bazı
tespitlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Fakat ondan önce,
bir konuyu daha burada sizlerin dikkatinize arz etmek istiyorum:
Bu kadar ziyaret olmasına rağmen ve özellikle Avrupa komisyonlarının
Batı Trakyaya yapmış oldukları ziyaretlerde vakıfların
gündeme gelmemesi, oradaki vakıflarla ilgili özel incelemenin
yapılmaması beni düşünceye sevk etmiştir. Bunu
paylaşıyorum ve diyorum ki, bundan sonraki ziyaretlerde
özellikle orada vakıflar incelensin, vakıf yöneticileriyle
görüşülsün.
ATİLLA KART (Konya) Hükûmete
söyle.
MUSTAFA DÜNDAR (Devamla) 1912deki
vakıfların durumu neydi, bugün nedir? Şimdi ne?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
67den sonra ne? Bilmiyorlar da ondan. Sen söyle.
MUSTAFA DÜNDAR (Devamla) Onları
da söyleyeceğiz.
Şimdi, yine, buradan şunu
dile getirmek istiyorum: Basından takip ettiğim kadarıyla,
Avrupa Konseyi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülen vakıflarla
ilgili tasarıyı ilgiyle izliyormuş, fakat, pek memnun
değil gibi bir ifade kullanıldı. Ben de onun için, yine
Yunanistanın da dikkat ve ilgiyle izlemesini talep ederek Avrupa
Konseyinden, Batı Trakyadaki vakıfların şu anki
durumunu, yasalardan kaynaklanan haklarıyla birlikte, sizlere
arz etmek istiyorum:
1913 tarihli Atina Anlaşmasının
11inci maddesi, kurulmuş ve kurulacak olan vakıflar kurumunun
özerkliğine, hiyerarşik yapısına ve mülklerinin
yönetimine dokunulmayacağını hükme bağlamış,
aynı Anlaşmanın 12nci maddesi vakıfların bulundukları
bölgedeki İslam cemaati tarafından yönetileceğini
belirtmiştir.
Yine 2345 sayılı, 1920 tarihli
Yasanın 12nci maddesi de aynı şekilde, cemaat yöneticilerinin
azınlık mensubu Batı Trakya Müslüman Türkleri tarafından
seçileceğini hükme bağlamıştır. Buna
rağmen, seçimle ilgili hükümler 1949 yılında ilan edilen
Kral iradesiyle ancak otuz altı yıl sonra uygulamaya konabilmiş
ve bu, 1950 yılına kadar tayinle vakıfların idare
edildiğini göstermektedir. Sadece 1950-1967 yılları
arasında cemaat vakıfları kendi yöneticilerini seçebilmişler
ve yöneticiler seçimle işbaşına gelmişlerdir.
1967 yılında, askerî darbe
sonucu, Yunanistanda bütün bu tür sivil toplum örgütlerinin yönetimleri
lağvedilmiş ve yine o zaman da vakıf idarelerine atama
yapılmıştır. Tabii, bu atamalar da idarenin kendine
yakın olan kişiler olmuşlardır.
Yani, hâlâ bugün Avrupa Birliği
üyesi Yunanistandaki Müslüman Türklere ait vakıf yöneticileri
seçimle işbaşına gelememektedirler, yani kendi yöneticilerini
seçememektedirler.
Bugün, vakıfların mülkleri
hakkında sağlıklı bilgi elimizde mevcut değildir,
çünkü vakıflar kapalı kutudur. Bu konularla ilgili
araştırma yapmak isteyen kişiler de bilgiye ulaşamamaktadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) Başkanım,
Mustafa konuşsun, kesme.
MUSTAFA DÜNDAR (Devamla) Teşekkür
ederim Başkanım.
Bugün, Dedeağaç ilinde ne kadar
vakıf mülkü vardır? Gümülcinedeki durum nedir? İskeçedeki
durum nedir? Veya Yunanistanın diğer vilayetlerindeki
durum nedir? Ben, dernek başkanlığı yaparken hatırlıyorum,
Selanikten bir fotoğraf, takvim olarak yapmıştık,
1910 küsur yıllara ait bir fotoğraf. O fotoğrafa baktığınız
zaman, Selanikin umumi manzarasında sayılamayacak kadar
cami, minare resmi vardı. Bugün, acaba kaç tane cami var, kaç tane
minare var Selanikte? Bunları biliyor muyuz? Durum nedir?
Bugün, yine şunu da buradan
memnuniyetle ifade etmek istiyorum: Çok şükür ki Yunan Meclisi
komisyondan bir karar geçirdi, Atinaya cami açmaya izin verdiler.
Biz bunların da çoğalmasını istiyoruz, çünkü Türkiye
bu tür konularda çok daha önemli adımlar atmakta, çok daha
müşfik davranmaktadır.
Yine, 1913 tarihli Atina Anlaşmasına
göre kurulmuş, kurulacak olan vakıfların hiyerarşik
yapısına, mülklerinin yönetimine dokunulmayacağı
söylenmişti
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın
efendim konuşmanızı.
MUSTAFA DÜNDAR (Devamla)
29/1/1997 tarihinde kabul edilen İslam vakıflarının
vergilendirilmesine dair yasayla 24 Temmuz 1923 Lozan Barış
Anlaşmasının öngördüğü ve kâr amacı gütmeyen
azınlık tüzel kişilerinin büyük taşınmaz malları
vergiye tabi hükmü getirilmiş ve binde 7 olan vergi oranı
yüzde 35e çıkarılmıştır.
Günümüzde, yönetim, vakıf
mallarını, mal beyanında bulunmamak, vergi borçlarını
ödememek gibi bahanelerle ipotek altına almaktadır.
Hâlbuki, vakıf mallarının vergisi ödenmek istenmesine
rağmen ödeme talebi vergi dairesi tarafından kabul edilmiyor,
vergi borcu, faiz, gecikme tazminatı karşılığı
olarak vakıf mallarına ipotek tesis ediliyor. Vergi borçlarının
da ödenme imkânı olmayacak şekilde, 5 milyon euro gibi fahiş
rakamlarla tahakkuk ettirildiği söylenmektedir.
Batı Trakyadaki vakıflar;
yine, şehir planının uygulanması, dere ıslahı,
toprak bütünlemesi, yol çalışmaları sonucunda birçok
gayrimenkul kamulaştırılmış, tarihî eser,
çeşme tahrip edilmiş, yıkılmış, cami bahçeleri
yol açma gerekçesiyle daraltılmıştır. Hâlâ birçok
cami ve tarihî esere onarım izni verilmemektedir. Yeni Cami
ki, Gümülcinenin merkez camiidir; içi restore edilmiş, fakat,
dışının restorasyonu için bugün hâlâ izin verilmemektedir.
Çeşitli sebeplerle yapılan
kamulaştırmalar ile ele geçirilmiş bulunan vakıflara
ait mülkler iade edilmemektedir. Vakıflar, taşınmaz
mülk edinememektedirler.
Şimdi, Türkiyenin yapmış
olduğu yeni uygulamaya karşılık Yunanistan ne
yapacaktır? Batı Trakyada kamulaştırılan
mülkler iade edilecek midir? Vergi cezaları kaldırılacak
mıdır?
RASİM ÇAKIR (Edirne) İyi
dinleyin. Bak, iyi dinleyin!
MUSTAFA DÜNDAR (Devamla) Vakıf
yönetimleri için seçim yapılacak mıdır?
Bütün bunlar hem Türkiye kamuoyu
tarafından hem Batı Trakyalılar tarafından merakla
beklenmekte, ilgiyle takip edilmektedir ve buradan yine biz, Avrupa
tarafına, Avrupa Konseyine diyoruz ki, sizler de bu konuyu takip
edin.
Türkiyenin yapmış olduğu
bu açılımın karşılığını inşallah
orada görmek istiyoruz diyorum.
Bana göstermiş olduğunuz
bu teveccühten dolayı Başkanım, teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Şimdi, gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, karar yeter sayısının aranılmasını
istiyorum.
BAŞKAN Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum ve karar
yeter sayısı arıyorum:
Maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
7nci maddeyi okutuyorum:
Genel Müdürlükçe yönetilecek ve
temsil edilecek vakıflar
MADDE 7.-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 7. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Muharrem Kılıç
Niğde Bursa Malatya
Feridun
Ayvazoğlu Yüksel
Çorbacıoğlu Feridun
Baloğlu
Çorum Artvin Antalya
Atilla
Kart
Konya
Madde 7-
(1) On yıl süreyle yönetici
atanamayan veya yönetim organı oluşturulamayan vakıflar
mahkeme kararıyla Genel Müdürlükçe yönetilir ve temsil edilir.
Bu vakıflara bir daha yönetici seçimi ve ataması yapılamaz.
İlgililerin vakfiye şartlarına göre intifa hakları
saklıdır.
(2) Herhangi bir sebeple veya herhangi
bir şekilde bu kanunun yürürlüğünden önce mazbutiyeye
alınan vakıflara bir daha yönetici seçimi ya da ataması
yapılamaz. Bu vakıflar Genel Müdürlükçe yönetilir.
(3) Genel Müdürlükçe yapılacak
tebligata rağmen, istenen beyanname, bilgi ve belgeleri zamanında
vermeyen, organların kuruluş senedine aykırı
olarak toplanmasına sebebiyet veren veya gerçeğe aykırı
beyanda bulunan vakıf yönetimine Genel Müdürlükçe bin Türk Lirası
idari para cezası verilir.
(4) İdari para cezalarına
karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde
vakıflar meclisine itiraz olunabilir. Vakıflar meclisinin
red kararı üzerine, 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler
Kanunu hükümlerine göre kanun yoluna başvurabilir.
(5) Mülhak ve Yeni Vakıflar;
mal edinebilirler, malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilirler.
(6) Cemaat Vakıfları
dinî, hayrî, sosyal, eğitsel, sıhhî ve kültürel alanlardaki ihtiyaçlarını
karşılamak üzere taşınmaz mal edinebilirler ve bu
malları üzerinde tasarrufta bulunabilirler.
(7) Genel Müdürlüğe ve mazbut
vakıflara ait akar mallar ile hakların daha yararlı
olanları ile değiştirilmesine, paraya çevrilmesine
veya değerlendirilmesine Meclis yetkilidir.
(8) Mülhak, cemaat ve yeni vakıflara
amaca özgülenen mal ve haklar vakıf yönetiminin başvurusu
üzerine, Denetim makamının görüşü alınarak mahkeme
kararı ile, diğer mal ve hakları ise Genel Müdürlükçe
yetkilendirilmiş bağımsız ekspertiz kuruluşlarınca
düzenlenecek rapora dayalı olarak vakıf yetkili organının
kararı ile daha yararlı olanları ile değiştirebilir
veya paraya çevrilebilir.
(9) Vakıf yöneticileri, iktisap
ettikleri veya değiştirdikleri taşınmaz malları
tapuya tescil tarihinden itibaren bir ay içerisinde Genel Müdürlüğe
bildirirler.
(10) Mazbut vakıfların
tescil görmemiş taşınmazları, Genel Müdürlüğün
isteği üzerine, tapu idaresince vakıfları adına
tescil edilir. Bu tescilde hiçbir resim ve harç aranmaz.
(11) Mazbut ve mülhak, cemaat vakıfların
vakfiyelerindeki şartların yerine getirilmesine fiilen
veya hukuken imkân kalmaması halinde; vakfedenin iradesine
aykırı olmamak kaydıyla ve mülhak vakıflarda vakıf
yöneticisinin teklifi üzerine, bu şartları değiştirmeye,
güncelleştirmeye ve yükümlülükleri kaldırmaya Meclis
yetkilidir.
(12) Vakıfların hayrat taşınmazları
haczedilemez, rehnedilemez ve bu taşınmazlarda mülkiyet
ve irtifak hakkı için kazandırıcı zamanaşımı
işlemez. Bu kanunun gösterdiği haller dışında
satılamazlar.
(13) Mazbut vakıflara ait hayrat
taşınmazlara, Genel Müdürlük tarafından öncelikle
vakfiyeleri doğrultusunda işlev verilir. Genel Müdürlükçe
değerlendirilemeyen veya işlev verilemeyen hayrat taşınmazlar;
fiilen asli niteliğine uygun olarak kullanılıncaya
kadar kiraya verilebilir.
(14) Hayrat taşınmazlar;
Genel Müdürlükçe işlev verilmek amacıyla, vakfiyesinde
yazılı hizmetlerde kullanılmak üzere Genel Müdürlüğün
denetiminde onarım ve restorasyon karşılığı
kamu kurum ve kuruluşlarına veya benzer amaçlı vakıflara
tahsis edilebilir.
(15) Mülhak vakfa ait hayrat taşınmazın
tahsisinde Genel Müdürlük görüşü alınır.
(16) Tahsis edilen taşınmaz;
ticari bir faaliyette kullanılamaz, tahsise aykırı
kullanımın tespiti halinde Genel Müdürlüğün talebi
üzerine taşınmaz, bulunduğu yerin mülki amirliğince
tahliye edilir.
(17) Cemaat vakıflarına
ait, kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan taşınmazlar,
vakıf yönetiminin talebi Vakıflar Genel Müdürünün oluru
ve Meclis kararıyla; aynı cemaate ait başka bir vakfa
tahsis edilebilir veya vakfın akarına dönüştürülebilir.
BAŞKAN Sayın Komisyon
uyuyor mu, katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Katılmıyor.
Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Gerekçesini Sayın
Atilla Kart, Konya Milletvekili
Sayın Kart, buyurun.
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Tasarının 7nci
maddesiyle ilgili değişiklik önergesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
dün 13üncü Birleşimde yapılan konuşmalar esnasında
Sayın Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahinin şahsıma
yönelik hakaret içeren suçlamalarına karşı aynı
oturumda cevap vermek üzere talepte bulundum. Sayın Başkan
Vekili İç Tüzükün 59uncu maddesine göre bu konuda hemen değerlendirme
yapması gerekirken bu değerlendirmeyi hâlen yapmadığını
görüyorum. Bugün yazılı olarak talebimi tekrarladım.
Geldiğimiz aşamada bunun henüz değerlendirilmemiş
olduğunu bir kez daha ifade ediyor, Sayın Başkanı
bu noktada kararını açıklamaya bir kez daha davet ediyorum.
Bu değerlendirmeden sonra, değişiklik önergesiyle ilgili
görüşlerimi ifade etmek istiyorum.
Biraz evvel, bakın değerli
arkadaşlarım, ibret verici bir tabloyla karşı karşıya
kaldık. Siyasi iktidara mensup Bursa Milletvekili arkadaşımız
Sayın Mustafa Dündara ben huzurunuzda teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) Bu arkadaşımız
neyi anlatmaya çalıştı. Bakın, siyasi iktidara
mensup olmanın getirdiği sınırlama ve disiplin
içinde olabilecek en uygun bir dille bu Tasarıdan duyduğu
rahatsızlıkları ve endişeleri anlattı değerli
arkadaşlarım. Bunları, Batı Trakya toplumuna mensup
olan bir kişi olması sebebiyle, konuları yaşayan
bir kişi olması sebebiyle, sorunları yaşayan bir
kişi olması sebebiyle son derece somut gerekçelerle, değerlendirmelerle
sizlerin bilginize sundu değerli arkadaşlarım. Bizim
de, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu Tasarının başından
bu yana anlatmaya çalıştığımız buydu.
Belki üslup olarak zaman zaman sert denebilecek, zaman zaman kırıcı
denebilecek ifadelerimiz de oldu; ama, konunun hassasiyeti karşısında,
konunun önemi karşısında ve siyasi iktidarın yanlış
tavrı karşısında zaman zaman bu üslubu kullanmak
durumunda kaldık, ama, ben, sizleri, gelinen bu aşmada çok
geç olmadığı için, Sayın Dündarın yaptığı
açıklamalar noktasında yine bir öz eleştiri, bir iç muhasebe
yapmaya davet ediyorum değerli arkadaşlarım.
Bakın, sözcülerimiz hep
şunu anlatmaya çalıştılar, bunu ben gene genel
hatlarıyla değerlendirmek ve anlatmak istiyorum: Lozan
Anlaşmasının hemen hemen her maddesinde azınlıkların
dinî, hayri, sosyal ve eğitsel haklarına vurgular yapılmıştır.
Sözü edilen cemaat vakıfları, dinî, hayri, sosyal ve
eğitsel haklarını kullanabilmeleri için oluşturulmuş,
bu haklar teminat altına alınmış ve bu haklara -dikkatinizi
çekiyorum değerli arkadaşlarım- kurumsal bir kimlik
kazandırılmıştır. Buradan hareketle söz konusu
cemaat vakıflarının amacı -tekrar ifade ediyorum-
dinî, hayri, sosyal ve eğitsel konularla sınırlandırıldığına
göre bu vakıfların mal edinme rejiminin de bu amaçlarla
sınırlandırılmış olduğunu kabul etmemiz
gerekiyor; çünkü, vakıf müessesinin tarihsel sürecine göz
atıldığında vakıf esprisi içinde başlangıcından
bu yana vakfın amacı ve bu amaca özgülenen mal, mal varlığı,
o vakıf tanımının ayrılmaz iki temel unsurudur
değerli arkadaşlarım. Yani, bir taraftan vakfın
amacı, bir taraftan bu vakfa özgülenen mal varlığı
mütemmim cüz teşkil ediyor, ayrılmaz iki unsuru teşkil
ediyor. Bu nedenle, her vakıfta olduğu gibi, cemaat vakıflarının
da amaçlarını gerçekleştirmeleri için elbette mal
edinmeye ihtiyaçları vardır, ancak burada bir an durup cemaat
vakıflarının Türk hukuk sistemi içindeki Lozanda kurulan
statüsüne ve amacına bakmamız yerinde olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında,
biliyorsunuz, vakıf kurma hakkı 33üncü maddeyle kişisel
haklar kapsamında teminat altına alınmıştır.
Türk hukuk sistemi bir bütün olarak vakıf kurma hakkını
bir, kişi hakkı, birey hakkı kapsamında ve niteliğinde
görmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafında
kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla) Bu hakkı
da, Türk hukuk mevzuatı, yine Anayasanın 10uncu maddesi
kapsamında, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşüce,
felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkese tanımıştır
değerli arkadaşlarım.
Yine, burada, bakıyoruz, sadece
10uncu maddenin üçüncü fıkrasıyla ve ayrıca Medeni
Kanunun 101 ve müteakip maddelerindeki sınırlamalarla
kısıtlı bir şekilde bu düzenlemeyi yapmıştır.
Burada, hemen şunu ifade edeyim: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları
arasında bu noktada hiçbir ayrım yaratmamıştır.
Bakıyoruz Anayasanın
10uncu maddesinin üçüncü fıkrasına, şu düzenlemeyi
yapıyor: Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa
imtiyaz tanınamamasını esas itibariyle düzenliyor.
İşte, değerli arkadaşlarım, cemaat vakıfları
kavramı içinde bunu tartışmamız gerekiyor, bunu
gerçekten, bunu bütün unsurlarıyla sizlerin, bu Genel Kurulun
tartışması ve değerlendirmesi gerekiyor.
Ben, bunu ilerideki önergelerde
daha somut örnekleriyle anlatmaya devam edeceğim.
Bu aşamada Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Kart.
Sayın milletvekilleri, gerekçesini
biraz önce dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, maddenin
oylanmasından önce bir açık oylama istemi vardır.
Önergeyi okutup imza sahiplerini
arayacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1239 sıra
sayılı Tasarının 7nci maddesinin oylamasının
açık oy şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN Faruk Çelik? Burada.
İnci Özdemir?.. Burada.
Mehmet Sarı?.. Burada.
İrfan Gündüz?.. Burada.
Maliki Ejder Arvas?.. Burada.
Mustafa Tuna?.. Burada.
Sedat Kızılcıklı?..
Burada.
Ahmet Işık?.. Burada.
Ali Yüksel Kavuştu?.. Burada.
Cavit Torun?.. Burada.
Mustafa Cumur?.. Burada.
Abdullah Erdem Cantimur?.. Burada.
Kerim Özkul?.. Burada.
Nurdoğan Topaloğlu?..
FİKRET BADAZLI (Antalya) Tekabbül
ediyorum.
BAŞKAN Tekeffül ediyor.
Abdullah Çetinkaya?.. Burada.
Hakan Taşcı?.. Burada.
Adem Tatlı?.. Burada.
Fahrettin Poyraz?.. Burada.
Niyazi Özcan?.. Burada.
Mustafa Duru?.. Burada.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim.
Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık
süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak
sayın bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını
da taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen
üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum ve oylamayı başlatıyorum.
Efendim, ismini okuduğum 20
arkadaşımız da oylama için elektronik cihaza girebilir.
Şimdi, 7nci maddeyi oyluyoruz.
Sonuca göre, maddenin kabul edilip edilmediği anlaşılacak.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
1239 sıra sayılı Kanun Tasarısının 7nci
maddesinin açık oylaması sonucu:
Oy sayısı: 194
Kabul : 193
Ret : 1 (x)
Böylece, madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime
19.30a kadar ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.39
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 19.37
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14üncü Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VII.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı:
1239) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 8inci maddesini
okutuyorum:
Yeni vakıf organlarının
tamamlanması
MADDE 8-
BAŞKAN Madde üzerinde iki
önerge var, geliş sırasına göre okutacağım,
aykırılığa göre işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 8 inci maddesinde yer alan vakıf senedi
değişikliğine yetkili organın, bunun bulunmaması
halinde ise ibaresinin madde metninden çıkarılmasını
arz ve talep ederim.
Ömer
Özyılmaz Kerim
Özkul
Erzurum Konya
BAŞKAN İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 8. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Muharrem Kılıç
Niğde Bursa Malatya
Feridun
Ayvazoğlu Atilla
Kart Yüksel Çorbacıoğlu
Çorum Konya Artvin
Feridun
Baloğlu
Antalya
Madde 8-
(A) Yeni vakıfların organlarında
ölüm, istifa ya da herhangi bir nedenle eksilme olduğu takdirde;
vakıf senedindeki hükümlere göre, hüküm bulunmaması halinde
vakıf senedi değişikliğine yetkili organın,
bunun bulunmaması halinde ise icraya yetkili organın kararı
ile Genel Müdürlükçe yenisi atanır.
(B) Genel Müdürlükçe yapılacak
tebligata rağmen, istenen beyanname, bilgi ve belgeleri zamanında
vermeyen, organların kuruluş senedine aykırı
olarak toplanmasına sebebiyet veren veya gerçeğe aykırı
beyanda bulunan vakıf yönetimine Genel Müdürlükçe bin Türk Lirası
idari para cezası verilir.
İdari para cezalarına
karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde
vakıflar meclisine itiraz olunabilir. Vakıflar meclisinin
red kararı üzerine, 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler
Kanunu hükümlerine göre kanun yoluna başvurabilir.
(C) Mülhak ve Yeni Vakıflar;
mal edinebilirler, malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilirler.
Cemaat vakıfları dinî,
hayrî, sosyal, eğitsel, sıhhî ve kültürel alanlardaki ihtiyaçlarını
karşılamak üzere taşınmaz mal edinebilirler ve bu
malları üzerinde tasarrufta bulunabilirler.
Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara
ait akar mallar ile hakların daha yararlı olanları ile
değiştirilmesine, paraya çevrilmesine veya değerlendirilmesine
Meclis yetkilidir.
Mülhak, cemaat ve yeni vakıflara
amaca özgülenen mal ve haklar vakıf yönetiminin başvurusu
üzerine, Denetim makamının görüşü alınarak mahkeme
kararı ile, diğer mal ve hakları ise Genel Müdürlükçe
yetkilendirilmiş bağımsız ekspertiz kuruluşlarınca
düzenlenecek rapora dayalı olarak vakıf yetkili organının
kararı ile daha yararlı olanları ile değiştirilebilir
veya paraya çevrilebilir.
Vakıf yöneticileri, iktisap
ettikleri veya değiştirdikleri taşınmaz malları
tapuya tescil tarihinden itibaren bir ay içerisinde Genel Müdürlüğe
bildirirler.
(D) Mazbut vakıfların tescil
görmemiş taşınmazları, Genel Müdürlüğün isteği
üzerine, tapu idaresince vakıfları adına tescil edilir.
Bu tescilde hiçbir resim ve harç aranmaz.
(E) Mazbut ve mülhak, cemaat vakıfların
vakfiyelerindeki şartların yerine getirilmesine fiilen
veya hukuken imkân kalmaması halinde; vakfedenin iradesine
aykırı olmamak kaydıyla ve mülhak vakıflarda vakıf
yöneticisinin teklifi üzerine, bu şartları değiştirmeye,
güncelleştirmeye ve yükümlülükleri kaldırmaya Meclis
yetkilidir.
(F) Vakıfların hayrat taşınmazları
haczedilemez, rehnedilemez ve bu taşınmazlarda mülkiyet
ve irtifak hakkı için kazandırıcı zamanaşımı
işlemez. Bu kanunun gösterdiği haller dışında
satılamazlar.
Mimari ve tarihi değeri olan
eserler satılamaz.
(G) Mazbut vakıflara ait hayrat
taşınmazlara, Genel Müdürlük tarafından öncelikle
vakfiyeleri doğrultusunda işlev verilir. Genel Müdürlükçe
değerlendirilemeyen veya işlev verilemeyen hayrat taşınmazlar;
fiilen asli niteliğine uygun olarak kullanılıncaya
kadar kiraya verilebilir.
Hayrat taşınmazlar; Genel
Müdürlükçe işlev verilmek amacıyla, vakfiyesinde yazılı
hizmetlerde kullanılmak üzere Genel Müdürlüğün denetiminde
onarım ve restorasyon karşılığı kamu kurum
ve kuruluşlarına veya benzer amaçlı vakıflara
tahsis edilebilir.
Mülhak vakfa ait hayrat taşınmazın
tahsisinde Genel Müdürlük görüşü alınır.
Tahsis edilen taşınmaz;
ticari bir faaliyette kullanılmaz, tahsise aykırı
kullanımın tespiti halinde Genel Müdürlüğün talebi
üzerine taşınmaz, bulunduğu yerin mülki amirliğince
tahliye edilir.
Cemaat vakıflarına ait,
kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan taşınmazlar,
vakıf yönetiminin talebi Vakıflar Genel Müdürünün oluru
ve Meclis kararıyla; aynı cemaate ait başka bir vakfa
tahsis edilebilir veya vakfın akarına dönüştürülebilir.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Önerge sahipleri
adına, Sayın Kart gerekçeyi açıklayacak.
Sayın Kart, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum.
Yeni bir oturum başlarken, Sayın
Başkanın, İç Tüzükün 59uncu maddesine göre yaptığım
talep hakkında henüz değerlendirme yapmadığını
bir kez daha ifade ederek sözlerime başlıyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bu Tasarının, bakıyorsunuz, bütün maddelerinde iki
temel karakteristik kendisini gösteriyor. Birincisi: Anayasanın
10/3üncü maddesini ihlal etmek pahasına, belirli bir zümreye
veya sınıfa imtiyaz tanınması, bir özel statü getirilmesi;
daha eski ifadeyle, yeni özel bir kapitülasyon sürecinin başlatılması.
Bunu, çoğu maddede görüyorsunuz, bu değerlendirmeyi yapabiliyorsunuz.
İkinci temel olay ise şu:
Bakıyorsunuz, vakıf kavramıyla bağdaşmayacak
bir şekilde, vakfın amacıyla, konusuyla, tahsis edilen
mal varlığı arasındaki, o mütemmim olma hâli, birbirinden
ayrılamaz olma hâlinin ihlal edildiğini görüyoruz. Yani,
başka bir ifadeyle, vakıf kavramının ticari
şirket haline dönüştürüldüğünü görüyoruz değerli
arkadaşlarım. Vakfın bu yönüyle nitelik değiştirdiğini
ve bir ticari şirket niteliği kazandığını
görüyoruz, yanlış olan bu. Bu, yeni bir kurumu ihlal etmek,
o kurumun içini boşaltmak anlamına geliyor. Bu durumda,
kurum işlevini yapamaz hâle geliyor. Bunu, maalesef, vakıf
düzenlemesinde de yaşıyoruz, görüyoruz.
Biraz daha somut örneklerle bunu
anlatmak gerekiyor elbette. Bakın değerli arkadaşlarım,
gerek Anayasamızda gerekse ona dayalı olan hukuk sistemimizde
hep birey esas alınmıştır, birey hakları esas alınmıştır
ve bu mevzuatın yapısı içinde cemaat vakıfları
düzenlemesi yoktur. Yani, belirli sosyal sınıflara yönelik
olarak, belirli gruplara yönelik olarak hak kazanımını
düzenleyen cemaat vakfı düzenlemesi niteliğinde bir düzenleme
yoktur, çünkü cemaat vakıfları, bireylerin inisiyatifiyle,
girişimleriyle tüzel kişilik kazanarak kurulmamıştır.
Cemaat vakıflarının, tamamen o döneme özgü olarak
özel bir yapılanması vardır. Bu vakıflar hukuk sistemimizin
neresinde yer almaktadır? Olayın esası bu. Bunu değerlendirmemiz,
bunu analiz etmemiz gerekiyor değerli arkadaşlarım.
Bakın, bu kuruluşlar Osmanlı
hukukunda vakıf adıyla değil, Osmanlı hukukunda
-aynen o zamanki tabirle, kavramla söylüyorum- eşhası hükmiyenin
gayri menkule tasarruflarına dair olan 16 Şubat 1328 tarihli
Kanun hükümlerine göre müessesatı hayriye olarak kuruluyor,
hayır kurumları olarak kuruluyor. Cemaatlerin dinî, hayri,
sosyal, eğitsel, kültürel ve sağlık hizmetlerinin karşılanmasında
bu hayır kurumlarından yararlanılıyordu. Bu kuruluşlar,
Lozan Barış Anlaşmasına taraf olan devletlerin kabulüyle
ve sadece o kurumlara özgü olmak üzere vakıf olarak kabul edilmiştir.
İşte, Lozan Anlaşmasında azınlıklara tanınan
hak cemaat vakfı kurma hakkı değil, dikkatinizi çekiyorum,
cemaat vakfı kurma hakkı değil, var olan hayır kurumlarına
tanınan vakıf olma hakkıdır. O hayır kurumuyla
sınırlı bir özel düzenleme getiriliyor. Bu Anlaşmayla
-Lozan Anlaşmasıyla- hayır kurumlarının ismi
değiştiriliyor, kavram olarak ismi değiştiriliyor.
Amaçlar açısından bakıldığında, cemaat
vakıfları toplumun bütün fertlerini değil, sadece belirli
bir cemaatin ortak ihtiyaçlarının karşılanmasını
amaçladığından, genel nitelikli, bireysel olmayan,
istisnai niteliği olan kolektif bir hak olarak kabul edilmelidir.
Öte yandan cemaat sözcüğünün
anlamını ayrıca irdelemeye ben gerek görmüyorum.
Cemaat sözcüğünün anlamının çerçevesi, kapsamı,
bunlar hepimizin bildiği hükümler, bunları, tekrar burada
anlatmak istemiyorum. Ama, geldiğimiz aşamada sonuç olarak
şunu tespit etmemiz gerekiyor, şunu kabul etmemiz gerekiyor:
Lozandaki Antlaşma çerçevesinde değerlendirme yapıldığı
zaman, cemaat vakfı Müslüman olmayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla)
başka bir din ve soya mensup olanların dinsel, hayri, sosyal
ve eğitsel amaçlarını karşılamak üzere varlıkları,
hükmi şahsiyetleri Lozan Antlaşmasıyla tanınan
ve uluslararası sözleşmeyle teminat altına alınan
vakıfları ifade ediyor. Bu tanım, cemaat vakfının
istisnai olan hukuki statüsü ve vakıf esprisi hep birlikte değerlendiğinde
cemaat vakıflarının mal edinme haklarını da
yine Lozanda belirlenen amaçlarla sınırlamak gerektiği
bütün çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. Ama,
maalesef, görüşülmekte olan Tasarıyla bu temel özelliği
deliyoruz değerli arkadaşlarım.
Bunları, ben ve arkadaşlarım,
ilerleyen maddelerde daha somut örnekleriyle anlatmaya devam edeceğiz.
Genel Kurulu bir kez daha saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Kart.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 8 inci maddesinde yer alan vakıf senedi
değişikliğine yetkili organın, bunun bulunmaması
halinde ise ibaresinin madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederim.
Ömer
Özyılmaz Kerim
Özkul
Erzurum Konya
BAŞKAN Sayın Komisyon
katılıyor musunuz önergeye?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutalım
efendim?
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) Konuşacağım
efendim.
BAŞKAN Sayın Özyılmaz
açıklamak istiyor.
Buyurun.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; görüştüğümüz Yasanın
8inci maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önergenin
gerekçesini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum;
bu vesileyle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, önce,
şunu bir defa daha hepimiz çok iyi düşünmeliyiz: Şu anda
görüştüğümüz Yasanın konusu olan vakıf, 21inci
yüzyılın en önemli konularından birisidir. Çünkü, günümüz
insanı -ben bunu tenkit etmek için söylemiyorum; ama, bir vakıayı
söylüyorum- hep kendisi için çalışma yaparken, daha iyi yaşamak,
daha lüks, daha güzel yaşamak için gayret sarf ederken, vakıf
medeniyeti ise, vakıf anlayışı ise, kendisinin
dışında başka insanları düşünmeyi de ve
bunu gönülden bir yaşam biçimi haline getirmeyi de bize
öğreten bir konudur. Dolayısıyla, 21inci yüzyılın
en ihtiyaç duyduğu konulardan birisidir. Böyle önemli bir konuyu
görüştüğümüzün hepimiz farkındayız, bunu biliyorum.
Bu çerçevede, ben, görüşmeler
esnasında bazı arkadaşlarımızın değindiği
konularla ilgili düşüncelerimi açıklamak istiyorum.
Önce, bu Kanun Tasarısını
görüşürken, tenkit etmekte olan arkadaşlarımız
bizi, AK Partiyi ve Hükûmetimizi Osmanlıya öykünmekle suçladılar.
Bu, Osmanlıda vardı, Osmanlıda olduğu için siz bunları
daha da geliştirmek istiyorsunuz, benzer şekilde tenkit
ettiler.
Şimdi, arkadaşlar,
şunu ifade edeyim: Biz, AK Partililer olarak, cumhuriyetin çocuklarıyız,
cumhuriyetin müesseselerinde yetiştik ve yıllarca bu
memlekete bu müesseselerde hizmet ettik. Cumhuriyetin kazanımlarını,
demokrasinin kazanımlarını içselleştirmiş
durumdayız. Biz, bu konuları çok iyi bilen, çok iyi uygulamasını
da bilen bir kadroyuz. Bu manada, hedefimiz, demokrasimizin ve cumhuriyetimizin
kazanımlarını daha da ileriye götürüp, muasır medeniyetler
seviyesinin üzerine çıkarmaktır.
Biz bunu yaparken, aynı zamanda,
ecdadımızı da çok seviyoruz. Dedelerimizin o güzel,
o bugün pek çok kimseyi, pek çok kurumu, pek çok devleti hayran bırakan
güzel işleriyle de iftihar ediyoruz. Vakıf medeniyeti de
bunlardan birisidir. Dolayısıyla, onunla ilgili bir kanun
tasarısı getirip, bugünün icaplarına, bugünün gereklerine
ve bugünün ihtiyaçlarına göre onu yeniden düzenlemeye çalışmak,
elbette güzel bir şeydir. Şunu hepimiz biliyoruz ki, geçmişini
bilmeyen, geleceğini de güzel bir şekilde düzenleyemez.
Biz konuya böyle yaklaşıyoruz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Osmanlının
rejimini de mi getireceksiniz?
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) Dolayısıyla,
bu manada bizi tenkit etmeniz doğru değildir değerli
arkadaşlar.
İkincisi; efendim, siz vakıfları
geliştirerek, devletin, Anayasanın 3üncü maddesinde belirtmiş
olduğu sosyal devlet ilkesini zedeliyorsunuz diyorsunuz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Osmanlı
hayranlığı buraya kadar gitmesin.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) Arkadaşlar,
hele bunu bize hiç dememeniz lazım. Zaman zaman muhalefet olarak
şunu diyorsunuz: Efendim, fakirlere, yoksullara o kadar çok
yardım yapıyorsunuz ki, insanlar tembelliğe
alışmaya başladılar.
ATİLA EMEK (Antalya) Allahtan
korkun!
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Dilenci
haline getirdiniz...
ATİLA EMEK (Antalya) İstismar
ediyorsunuz
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) İzninizle
Bakınız, arkadaşlar,
biz, AK Parti Hükûmeti olarak
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Çadırlara
mahkûm ettiniz yoksulları.
ATİLA EMEK (Antalya)
Ayıp ya!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla)
Hükûmetimiz
ve Partimiz, sosyal devlet ilkesini, gerek sosyal yardımlaşma
alanında gerek eğitim alanında gerek sağlık
alanında -ben ayrıntılara girmeyeceğim- bunları
en mükemmel şekilde uygulayan bir hükûmetiz.
Şu anda Erzurumun, soğuk,
yarın 30 derece soğuğa gelecek, binlerce ton kömür oraya,
yoksula gönderiyoruz. Bir başka ile, bir başka ilin ihtiyacını
gönderiyoruz. Bu, sosyal devlet ilkesinin, işte, Anayasanın
3üncü maddesindeki sosyal devlet ilkesinin gereği olarak yaptığımızdır.
Ama, şunu bilesiniz değerli arkadaşlar: Her şeyi
devlet yapmaz. Halkın kendi gücünün harekete geçmesi fevkalade
önemlidir. Eğitimde de bu böyledir. Bu, sosyal yardımlaşma
alanında
Vakıf, müesseseleşmiş hâlidir sosyal
yardımlaşmanın. Dolayısıyla, buna da itibar
etmek mümkün değildir.
Önemli bir husus da, biraz önce konuşan,
yani, akşam oturumundan önce konuşan, ara vermesinden önce
konuşan bir arkadaşımız bir konu üzerinde burada
durdu ve şöyle dedi: Metin üzerinde tahrifat yaptınız,
sahtekârlık yaptınız. Aslında, bu, son derece fevri
söylenmiş bir sözdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) Bana göre,
söylenmemesi gereken bir sözdü; çünkü, arkadaşımız
konuyu yanlış değerlendirerek bunu söylemiştir.
Söylediği konu şudur. Atatürkün bir sözü: Vakıf meselesi
mühimdir. Atatürk bu cümleyi söylemiştir, ama, arkadaş bunu
vakıf konusu değil de vakıf sorunu şeklinde
tercüme etmiştir. Bu, yanlış. Eğer, o günkü kültürü
çok iyi bilirsek buradaki mesele kelimesinin sorun değil,
konu olduğunu bilmemiz gerekir. Dolayısıyla, Mustafa
Kemal Atatürk o gün demiştir ki: Vakıf konusu çok önemli bir
konudur. Ben de konuşmama başlarken bunu anlatmaya çalışmıştım.
Diğer bir konu da, yine Atatürk
o konuşmasında vakfı günün icatlarına ve asrın
ihtiyaçlarına göre sürekli geliştirmek ve ilerletmek lazımdır
diye -ben metni okumuyorum, zaman darlığından dolayı-
söylemiş. İşte, biz, şu anda AK Parti olarak Hükûmetimiz
böyle bir Tasarı getirmiş ve Hükûmetimizin getirdiği
bu Tasarı vakıfları çağdaşlaştırmak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Efendim, son cümlenizi
alıyorum.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
vakıfları günümüz ihtiyaçlarına
göre yeniden düzenlemektir. Biz, bunu yapmaktayız.
Bu vesileyle şunu söyleyeyim
değerli arkadaşlar: Bakınız, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, sanki, burada böyle pusuya yatmış da aman, bir, Anayasaya
aykırı bir durum, bir şey bulacak mıyız gibi
bir hava içerisindesiniz. Cidden bu doğru değil.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Pusuya
yatmasak Anayasayı delecek misiniz, Anayasayı ihlal mi
edeceksiniz?
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) Bu manada,
arkadaşlar, sizden daha çok biz bu memlekete
Özür dilerim, daha
çok demeyeyim, en az sizin kadar bu memleketi seviyoruz, en az sizin
kadar bu memleketin yasalarını geliştirmek için gayret
sarf ediyoruz. Dolayısıyla, hiç kimse, herhangi bir kanun
görüşülürken başka bir şey aramasın. Sizden istirhamım
şudur: Konuyla ilgili olarak teknik bilgileriniz varsa, burada
Kanunu geliştirmek için ileriye süreceğiniz teklifleriniz
varsa, lütfen, onu daha uygun bir tarzda getirin diyor, bu vesileyle
hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Özyılmaz.
Sayın milletvekilleri, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi
HALUK KOÇ (Samsun) Karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN
oylarınıza
sunuyorum ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Şimdi, maddeyi
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, bakın, itiraz ediyor Divan Kâtibiniz, bakmıyorsunuz.
BAŞKAN Yok dediyse, o zaman
ihtilaf var demektir.
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ)
Nasıl ihtilaf, 100 kişi yok orada!
BAŞKAN Elektronik cihazla
oylama yapacağım ve üç dakika süre vereceğim.
Evet, verilen önergeyi oyluyoruz
arkadaşlar. Biraz önce Sayın Özyılmazın gerekçesini
açıkladığı önergeyi oyluyoruz ve başlatıyorum
oylamayı.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, söylesenize İktidar Partisinin önergesi desenize,
arkadaşlar karıştırıyorlar. İktidar
Partisinin önergesi deyin.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Oylama
bitti, hâlâ pusula geliyor.
HALUK KOÇ (Samsun) Hâlâ pusula geliyor!
BAŞKAN Efendim, şimdi,
pusula veren arkadaşlarımızı okuyacağım.
Sayın Sami Güçlü? Yok.
Sayın Halil Ürün?
Sayın Mahmut Durdu?
Sayın Maliki Ejder Arvas? Burada.
Sayın Şükrü Önder? Burada.
Sayın Ekrem Erdem? Burada.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) Dört
tane sahte oy!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
önerge reddedilmiştir ve karar yeter sayısı vardır.
Şimdi, 8inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
9uncu madde okutuyorum:
Vakıf yöneticisi olamayacaklar
MADDE 9-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 9. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Muharrem Kılıç
Niğde Bursa Malatya
Feridun
Baloğlu Yılmaz
Kaya Yüksel Çorbacıoğlu
Antalya İzmir Artvin
Feridun
Ayvazoğlu
Çorum
Madde 9-
(1) Vakıflarda; hırsızlık,
nitelikli hırsızlık, yağma, nitelikli yağma,
dolandırıcılık, nitelikli dolandırıcılık,
zimmet, rüşvet, sahtecilik, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma,
edimin ifasına fesat karıştırma, güveni kötüye
kullanma, kaçakçılık suçları ile devletin güvenliğine
karşı işlenen suçların birinden mahkûm olanlar yönetici
olamazlar.
(2) Vakıf yöneticisi seçildikten
sonra yukarıdaki suçlardan mahkûm olanların yöneticiliği
sona erer. Kendi ülkelerinde veya ülke dışında herhangi
bir suçtan mahkûm olan yabancı uyruklu kişiler vakıf yöneticisi
olamazlar, vakıf yöneticisi olduktan sonra suç işlemeleri
halinde yöneticilikleri düşer.
(3) Mülhak ve Yeni Vakıflar;
mal edinebilirler, malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilirler.
(4) Cemaat Vakıfları,
dinî, hayrî, sosyal, eğitsel, sıhhî ve kültürel alanlardaki ihtiyaçlarını
karşılamak üzere taşınmaz mal edinebilirler ve bu
malları üzerinde tasarrufta bulunabilirler.
(5) Genel Müdürlüğe ve mazbut
vakıflara ait akar mallar ile hakların daha yararlı
olanları ile değiştirilmesine, paraya çevrilmesine
veya değerlendirilmesine Meclis yetkilidir.
(6) Mülhak, cemaat ve yeni vakıflara
amaca özgülenen mal ve haklar vakıf yönetiminin başvurusu
üzerine, Denetim makamının görüşü alınarak mahkeme
kararı ile, diğer mal ve hakları ise Genel Müdürlükçe
yetkilendirilmiş bağımsız ekspertiz kuruluşlarınca
düzenlenecek rapora dayalı olarak vakıf yetkili organının
kararı ile daha yararlı olanları ile değiştirilebilir
veya paraya çevrilebilir.
(7) Vakıf yöneticileri, iktisap
ettikleri veya değiştirdikleri taşınmaz malları
tapuya tescil tarihinden itibaren bir ay içerisinde Genel Müdürlüğe
bildirirler.
(8) Mazbut vakıfların tescil
görmemiş taşınmazları, Genel Müdürlüğün isteği
üzerine, tapu idaresince vakıfları adına tescil edilir.
Bu tescilde hiçbir resim ve harç alınmaz.
(9) Mazbut veya mülhak, cemaat vakıflarının
vakfiyelerindeki şartların yerine getirilmesine fiilen
veya hukuken imkân kalmaması halinde; vakfedenin iradesine
aykırı olmamak kaydıyla ve mülhak vakıflarda vakıf
yöneticisinin teklifi üzerine, bu şartları değiştirmeye,
güncelleştirmeye ve yükümlülükleri kaldırmaya Meclis
yetkilidir.
(10) Vakıfların hayrat taşınmazları
haczedilemez, rehnedilemez ve bu taşınmazlarda mülkiyet
ve irtifak hakkı için kazandırıcı zamanaşımı
işlemez. Bu kanunun gösterdiği haller dışında
satılamazlar.
(11) Mazbut vakıflara ait hayrat
taşınmazlara, Genel Müdürlük tarafından öncelikle
vakfiyeleri doğrultusunda işlev verilir. Genel Müdürlükçe
değerlendirilemeyen veya işlev verilemeyen hayrat taşınmazlar;
fiilen asli niteliğine uygun olarak kullanılıncaya
kadar kiraya verilebilir.
(12) Hayrat taşınmazlar;
Genel Müdürlükçe işlev verilmek amacıyla, vakfiyesinde
yazılı hizmetlerde kullanılmak üzere Genel Müdürlüğün
denetiminde onarım restorasyon karşılığı
kamu kurum ve kuruluşlarına veya benzer amaçlı vakıflara
tahsis edilebilir.
(13) Mülhak vakfa ait hayrat taşınmazın
tahsisinde Genel Müdürlük görüşü alınır.
(14) Tahsis edilen taşınmaz;
ticari bir faaliyette kullanılamaz, tahsise aykırı
kullanımın tespiti halinde Genel Müdürlüğün talebi
üzerine taşınmaz, bulunduğu yerin mülki amirliğince
tahliye edilir.
(15) Cemaat vakıflarına
ait, kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan taşınmazlar,
vakıf yönetiminin talebi Vakıflar Genel Müdürlüğünün
oluru ve Meclis kararıyla; aynı cemaate ait başka bir
vakfa tahsis edilebilir veya vakfın akarına dönüştürülebilir.
(16) Tasarruf edenlerin veya maliklerin
mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk veya
mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı
taşınmaz malların mülkiyeti yargılama neticesine
göre vakfı adına tescil edilir. Kazanılmış haklar
saklıdır.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Küçükaşık,
buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan
önce hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Selami Uzunun Çarşıyı
hatırlatması nedeniyle, tahmin ediyorum yirmi beş dakika
sonra başlayacak olan UEFA Kupası maçında Beşiktaşa
başarılar diliyorum. (Alkışlar)
Bir Beşiktaş Kongre Üyesi
olarak, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında büyük bir Türkiye bayrağıyla,
Türkiye Cumhuriyeti yazan bir pankartı açan ve Atatürk posterini
açan Çarşı taraftarını tekrar burada gündeme getirdiği
için, bir Fenerbahçeli olarak Selami Uzuna teşekkür ediyorum.
Biz, evet, Çarşıyı destekliyoruz; onlar Mustafa Kemaldir,
onlar ilericidir, onlar antiemperyalisttir. O yüzden de Çarşıyla
her zaman için gurur duyduk ve duymaya da devam edeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, arkadaşlar, ben,
9uncu madde hakkında söz aldım. Buradaki tüm konuşmalarda,
karşılıklılık ve mütekabiliyet esasının
var olduğu üzerinde çok büyük tartışmalar yapıldı.
Bakınız, ilk defa bu Tasarı Adalet Komisyonuna 17 Mayıs
2006 günü geldi, yani Danıştay saldırısının
olduğu gün geldi. O gün Adalet Komisyonuna gelen Tasarıda,
2nci maddede mütekabiliyet esası asla yoktu. Sayın Orhan
Eraslan, dün buradaki konuşmasında -17 Mayıstaki, hem
benim konuşmamın hem kendisinin konuşmasının
ve diğer, Cumhuriyet Halk Partili Komisyon üyesi arkadaşlarımın-
mütekabiliyet esası olmadığını çok açık
bir şekilde belirttiler. Bizim o toplantımızdan sonra
alt komisyon kuruldu Adalet Komisyonunda, biz üye vermedik, Cumhuriyet
Halk Partili üyeler, alt komisyona üye vermedik. AKPli üyeli arkadaşlarımızın
hazırladığı tasarıda, yine mütekabiliyet
esası yoktu. Ne zaman ki, Sayın Başbakan eylül ayında
Batı Trakya Türklerinin bir genel kongresine gittiğinde,
mütekabiliyet esası olduğunu orada öğrendi ve orada
söz verdi ben bu karşılıklılığı getireceğim
diye ve Sayın Bakanımız, 2nci madde görüşmeleri
esnasında -tahmin ediyorum kendi imzasıyla olması gerekir-
mütekabiliyet esasını karşılıklılığı
düzenleyen bir metin getirdi.
Şimdi, karşılıklılıktan
bahsediyoruz. Bakınız, Yunanistanın 1980 yılında
çıkartmış olduğu bir Vakıflar Tasarısı
var, orada, 6ncı maddede, kimlerin vakıflara üye olamayacağını,
yönetim kurulunda görev alamayacaklarını belirtiyor, 6
aynen şöyle: Adaylar yirmi beş yaşını doldurmuş
olan, herhangi bir sebeple siyasi haklardan yoksun kılınmamış,
ağır suçtan, hırsızlık, sahtekârlık, şantaj,
sahte imza, ihanet, rüşvet, baskı, görev ihmali, ahlaka aykırı
hareket, sahte propaganda ve borçlanma suçlarından (iflas) dolayı
mahkûmiyeti bulunmayan Müslüman vatandaşlar olabilir. Türk değil,
dikkat edin, Müslüman; Türk yok. 7nci maddeye aynen devam ediyorum
tekrar. 7nci maddeyi
Bakın, kimler olamıyor daha biliyor
musunuz vakıflarda yönetim kurulu üyesi: Müftüler ve müftünün
emrindeki memurlar, müftülerle doğrudan veya dolaylı
ikinci dereceye kadar kan veya sıhri akrabalığı
bulunanlar, seçilen milletvekili veya belediye meclisi ile köy
belediye meclisi üyeleri aday olamazlar. Şimdi söyler misiniz,
sizin getirdiğiniz 2nci maddede karşılıklılık
var mı?
Bakın, bu, Avrupa Birliği
ülkesi Yunanistanın 1980 yılında çıkartmış
olduğu Vakıflar Kanunu -tasarısı değil, kanunu-
ve uyguluyor şu anda. Eğer mütekabiliyetten bahsediyorsanız,
mütekabiliyet karşılıklılıktır, bire
bir karşılıklılıktır; hukuki ve fiilî karşılıklılıktır
mütekabiliyet, bu demektir.
Şimdi, oradaki Türkler Türk sayılmayacak,
Müslüman azınlık olarak gelecek, Türk kelimesini kullanan
bütün dernekler kapatılacak, her şey kapatılacak, oradaki
Müslüman din adamları, Türk milletvekilleri, Müslüman milletvekillerinin
hiçbir akrabası vakıflarda yönetim kurullarında üye
olamayacak, aday bile olamayacaklar ve siz diyeceksiniz ki burada:
Evet, burada karşılıklılık var. Allah aşkına,
siz kimi kandırıyorsunuz? Kendinizi mi kandırıyorsunuz?
Kimi kandırıyorsunuz arkadaşlar?
ÖNER ERGENÇ (Siirt) Hiç kimseyi
kandırmıyoruz.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Ne yazık ki, bakın, gerçek karşılıklılık
bu. Buna çok iyi bakın. Yok böyle bir şey, karşılıklılık
yok.
Yine aynı şekilde 12nci
madde var. 12nci maddede de bir düzenleme getirdik. Bakınız,
öyle bir düzenleme getirdiniz ki, Türkiyede eskiden Vakıflar
Kanununda vakıf yönetim kurullarının ve kuruluşlarının
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma şartı getiriliyordu.
Şimdi o şartı kaldırdınız ve başlangıçta
öyle bir getirdiniz ki, çoğunluğunu Türkiyede ikâmet edilme,
etmiş olma
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
Yabancılar için var.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Bakın, bunlar yeni vakıftır. Yabancılar Türkiyede
vakıf kurabilirler ve sadece Türkiyede ikâmet etme şartını
getirdiniz ve yabancıların ve yabancı tüzel kişilerin
ve yabancı vakıfların ve onların şirketlerinin
ve hastanelerinin ve okullarının Türkiyede gayrimenkul
edinmesinin önünde hiçbir engel getirmediniz. Bunu 4üncü maddedeki
konuşmamda da söyledim. Sadece, bizim ısrarımız
üzerine 12nci maddede şunu söylediniz; bakın, aynen ne diyor:
Kurucularının çoğunluğu yabancı uyruklu
olan vakıfların taşınmaz mal edinmeleri hakkında
22/12/1934 tarih ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 35inci maddesi
uygulanır. hükmünü getirdiniz. Arkadaşlar, 35inci madde
şu anda Anayasa Mahkemesinde hâlâ. Bunu biliyorsunuz değil
mi? Artı, 35inci maddeyle sadece ikinci fıkrada istisnalar
getirdik ticaret şirketlerine. Ama, onlar da bire bir karşılıkla
uyuşmuyor ve ticaret şirketlerinde özel kanunlarla,
Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu nedeniyle
herkes istediği kadar Türkiyeden gayrimenkul edinme hakkına
sahip, tahsis ediyorsunuz. Nasıl karşılıklılık
bu? Böyle bir karşılıklılık yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Sayın Başkan bitiriyorum.
BAŞKAN Efendim, son cümlenizi
alayım.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
O yüzden, arkadaşlar, lütfen, metin elinizde. Ben hepinizden rica
ediyorum. Biz bir yıldan beri bunu Türkiyenin gündemine getirmeye
çalıştık. Hükûmete anlatamadık, Adalet Komisyonunda
belirttik. En son toplantıda ancak değişiklikler yapılabildi.
Karşılıklılık maddeleri son değişikliklerde
konuldu. Bakınız, okuyun, metinlerde göreceksiniz. Ne
olur şu metinleri bir okuyun
Şu metinleri okuyun
Vakıflar
Kanunu, Türkiyenin, var, karşılıklılık esasına
göre. Biz açıkça ilan ediyoruz, hepimiz de ilan ettik. Getirin,
Yunanistandaki Türk-Müslüman cemaate ilişkin yasal düzenlemeyi
aynen bire bir getirin, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak hepimiz
kabul oyu vereceğiz. Bunu size taahhüt ettik. Varsa cesaretiniz
buyurun gelin.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Küçükaşık.
Efendim, gerekçesini biraz önce
dinlediğiniz önergeyi şimdi oylarınıza sunacağım:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
10uncu maddeyi okutuyorum:
Vakıf yöneticilerinin sorumlulukları
ve görevden alınması
MADDE 10.-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1239 sıra
sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısının 10
uncu maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini
arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Muharrem Kılıç
Niğde Bursa Malatya
Feridun
Ayvazoğlu M.
Nuri Saygun Yüksel Çorbacıoğlu
Çorum Tekirdağ Artvin
Feridun
Baloğlu
Antalya
Vakıf yöneticilerinin sorumlulukları
ve görevden alınması
Madde 10- Vakıf yöneticileri;
vakfın amacına, yürürlükteki mevzuata uymak zorundadır.
Birinci fıkrada belirtilen
zorunluluğa uymayanlar ile;
a) Vakfın amacı doğrultusunda
faaliyette bulunmayan,
b) Vakfın mallarını
ve gelirlerini amaçlarına uygun olarak kullanmayan,
c) Ağır ihmal ve kasıtlı
fiilleriyle vakfı zarara uğratan,
d) Teftiş Makamınca tespit
edilen noksanlık ve yanlışlıkları verilen süre
içeri-sinde tamamlamayan, düzeltmeyen veya aykırı işlemlere
devam eden,
e) Medeni hakları kullanma
ehliyetini kaybeden veya görevini sürekli olarak yapmasına
engel teşkil edecek hastalığa veya maluliyete yakalanan,
f) Bu Kanunun 11 inci maddesi uyarınca
iki defa idari para cezası alan,
Vakıf yöneticileri, Meclisin
vereceği karara dayalı olarak Teftiş Makamının
başvurusu üzerine vakfın yerleşim yeri asliye hukuk
mahkemesince görevlerinden alınabilir. Telafisi
imkânsız sonuçlar doğurabilecek hallerde dava sonuçlanıncaya
kadar, Meclis kararı üzerine Teftiş Makamınca, vakıf
yönetiminin geçici olarak görevden uzaklaştırılması
ve kayyımca yönetilmesi ihtiyati tedbir olarak mahkemeden talep
edilir.
Görevinden alınan vakıf
yöneticileri Meclis üyesi olamaz ve on yıl süreyle aynı
vakfın yönetim ve denetim organında görev alamazlar. Ayrıca
ikinci fıkranın (c), (e) ve (f) bentlerinde belirtilen nedenlerle
görevinden alınan vakıf yöneticileri başka bir vakfın
yöneticisi ise o görevinden de alınmış sayılır
ve on yıl süreyle hiçbir vakfın yönetim ve denetim organlarında
görev alamazlar.
Vakıf yönetiminde yer alan kişiler
ile vakıf çalışanları kusurlu fiilleri nedeniyle
vakfa verdikleri zarardan sorumludurlar.
Vakıf yöneticileri mahkeme
kararı olmaksızın görevlerinden uzaklaştırılamazlar.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi
Sayın
Eraslan?..
ORHAN ERASLAN (Niğde) Evet.
BAŞKAN Gerekçeyi Sayın
Orhan Eraslan açıklayacak.
Buyurun.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her
Cumhuriyet Halk Partisinden çıkan konuşmacı, bu görüşmekte
olduğumuz Vakıflar Yasa Tasarısının öneminin
altını çizmeye çalışıyoruz, acaba, arkadaşlarımıza
çok vahim bir hata yapmak üzere olduklarını anlatabilir
miyiz düşüncesiyle.
Ne yazıktır ki, hiçbir
şekilde, hiçbir kategoride temel yasa olmamasına
rağmen temel yasa biçiminde getirildiği için, muhalefetin,
ancak böyle, önergeler üzerine beşer dakika, kesik kesik söz
alabilme olanağı olabiliyor. Doğru dürüst, maddeler
üzerine söz alıp açıklayabilme olanağımız
yok. Onun için, önergelerimiz biraz uzunca. Yasa temel olunca önerge
de temel oluyor, kusura bakmayın. Onun için, önerge konusundan
ziyade Yasayı anlatmaya çalışıyoruz. Bu da bir
ihtiyaç.
Şimdi değerli arkadaşlarım,
iyi niyetli ve anlamayan yaklaşımları anlayabilirim.
Bu Yasayı iyi zanneden arkadaşlar, Hükûmetimiz hazırladı
iyidir diyen arkadaşları anlayabilirim, ama, bu yasa konusunda
Cumhuriyet Halk Partisinin altı cilt tutan muhalefetini bile
bile bu Yasaya iyi diyen arkadaşları anlamakta zorluğum
vardır.
Şimdi, bakın, bu Yasayla
neler getirilmişti. Bir tane, size geçici 5inci madde okuyacağım.
Bu madde çok teknik, onu açıklayacağım müsaade ederseniz:
Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar tasarruf edenlerinin ölüm, kayıp,
terk ve mübadil
altını çiziyorum
mübadil gibi durumları
nedeniyle son mirasçı sıfatıyla tapuda hazine
adına -kayıtlı- tescil edilmiş vakıf taşınmazları
17nci madde hükmüne tabidir. 17nci madde ne? Vakfına döner
diyor.
Arkadaşlar, mübadeleyi, Lozandan
sonra biz bu yasalarla hükme bağlamışız mübadeleyi,
tasfiye etmişiz. Bakın, kaç tane yasa çıkmış
mübadeleyle ilgili. Lozan deliniyor, Sevrin 140ına dönüyorsunuz
deyince yahu vehim ediyorsunuz
Vehim değil, tek taraflı
olarak, mübadeleden önceki duruma dönüyorsunuz tek taraflı
olarak. Yani, mübadil mallarını geri talep etme hakkını
tanıyorsunuz. Böyle bir vahim hata olabilir mi? Bunu anlattık.
Neyse, şükür ki, onu Komisyonda anlatabildik, Sayın Bakan
himmet ettiler, öyle diyeyim, yani, çektiler bu maddeyi. Tutanakları
burada, çektiler. Önce Sayın CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal açıkladı Grup toplantısında, sonra bizzat
benim tarafımdan Komisyonda açıklandı, bu madde çekildi,
ama, 17nci madde haşmetiyle duruyor.
Arkadaşlar, o çekilerek, bu
çekilerek düzelmiyor bu, yani, deve gibi her yeri eğri, yani,
temelde kuruluş felsefesi yanlış, yeniden olması
lazım. Şurasını törpüleyerek, burasını
törpüleyerek düzeltemiyoruz, düzelmiyor; düzelse biz de gayret
edeceğiz, ama düzelmiyor.
Bakınız, bir ünlü geçici
9 vardı Hükûmet Tasarısında, şimdi 7 oldu; onu, bilemiyorum
kalan zamanım içerisinde anlatabilir miyim. Nam-ı müstear
ve nam-ı mevhumların iadelerini, azınlık vakıflarına,
cemaat vakıflarına iadelerini öngörüyordu. Bunu anlamak
için nam-ı müstearın ve nam-ı mevhumun ne olduğunu
anlamak gerekiyor ve Osmanlı mülkiyet ilişkisini bilmek
gerekiyor. Yani, bu bilgi kirlenmesi içerisinde, iyi şeyler yapılıyor
gibi değil. Şimdi, nam-ı müstear demek, takma isim demektir;
nam-ı mevhum da kavram adı demektir. Osmanlıda
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
Hayalî isim...
ORHAN ERASLAN (Devamla) Kavram
adı demektir. Hayalî isim nam-ı müsteardır, takma
addır.
Şimdi, bakınız, Osmanlıda,
1912 yılına kadar tüzel kişiliklerin mülk edinebilme
imkânı yoktu, gayrimüslim tüzel kişiliklerinin. 1912
yılından önce, çeşitli azınlık vakıfları,
müstear adla yahut da mefhumla, yani Cebrail adına, Meryem
adına, İsa adına yahut azizler adına, Hristiyan azizleri
adına mülk edinebiliyordu. Bunlara nam-ı mevhum deniliyordu;
diğer birtakım isimler adına olana da nam-ı müstear,
takma ad deniliyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ORHAN ERASLAN (Devamla) Şimdi,
bu düzenlemeyle bunları geri talep etme hakkını veriyorsunuz.
Şimdi, arkadaşlar,
nam-ı mevhum, haydi anlayabilinir belki bir ölçüde, çünkü
nam-ı mevhumlar bellidir, çok çoğaltamazsınız;
ama, her ismi, her gayrimüslim ismini nam-ı müstear sayabilme
olanağı vardır, gerçek, reel şahıslarınkini
bile. Yani, tapuda gördüğünüz her ismi müstear sayabilme
imkânı vardır. Bu, fiilen ve hukuken, devletin, son temsilci
olduğunu, son mirasçı olduğunu, -uluslararası,
evrensel bir hukuk kaidesidir- ortadan kaldıran bir şeydir.
Çünkü, bu cemaatlere, tapuda Katerinaysa, bu müstear addı,
bu takma addı, biz, yazdıramamıştık, onun için
böyle kaldı diyebilme imkânını verir.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
Kayıtlı olacak
ORHAN ERASLAN (Devamla) Diyelim
ki, başka bir şeyse de
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
Kayıtlı olmadan olur mu?
ORHAN ERASLAN (Devamla) Efendim,
müsaade et Nuri Bey, ne olduğunu biliyoruz herhalde.
Şimdi, bu konuda, ben, bunların
sınırı nedir diye, Sayın Genel Müdüre sordum, adedi
nedir diye -tutanak burada- Adedini bilmiyorum. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Efendim, son cümlelerinizi
rica edeyim.
ORHAN ERASLAN (Devamla) Adedini
bilmediği miktarda bir taşınmazın verilmesi öngörülüyor.
Bunu, sadece bizim ısrarlarımız sonucu, bir, yıl
önerisi ile sınırlandı, otuz altı yılı
önerisiyle, ondan evvel, İstanbulun fethine kadar gidiyordu
arkadaşlar. Bu Yasaya evet demeyin, lütfen. Bu doğru bir
yasa değil, bu vahim bir şey. Yani, bunu
SELAMİ UZUN (Sivas) Vahim değil,
vehim, vehim
ORHAN ERASLAN (Devamla) Vehim
diyen, dalalet içerisinde, gaflet içerisinde, yapmayın, vehim
değil.
SELAMİ UZUN (Sivas) Vehim,
vehim
ORHAN ERASLAN (Devamla) Vehim değil.
SELAMİ UZUN (Sivas) Vehim
ORHAN ERASLAN (Devamla) Siz bunu
bilerek söylüyorsanız hıyanet içerisindesiniz. Olur mu
öyle şey! (CHP sıralarından alkışlar)
SELAMİ UZUN (Sivas) Sabahtan
beri vehim üretiyorsunuz burada.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Eraslan.
Biraz önce gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
11inci maddeyi okutuyorum:
İdari para cezası
MADDE 11-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
adet önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1239 sıra
sayılı Vakıflar Kanun Tasarısının 11 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini
arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Muharrem Kılıç
Niğde Bursa Malatya
Feridun
Ayvazoğlu Yüksel
Çorbacıoğlu M.Nuri
Saygun
Çorum Artvin Tekirdağ
Atila
Emek Feridun
Baloğlu
Antalya Antalya
İdari para cezası:
Madde 11- Genel Müdürlükçe yapılacak
tebligata rağmen, istenen beyanname, bilgi ve belgeleri zamanında
vermeyen, organların kuruluş senedine aykırı
olarak toplanmasına sebebiyet veren veya gerçeğe aykırı
beyanda bulunan vakıf yönetimine Genel Müdürlükçe bin Türk Lirası
idari para cezası verilir.
İdari para cezalarına
karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde
vakıflar meclisine itiraz olunabilir. Vakıflar meclisinin
red kararı üzerine, 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler
Kanunu hükümlerine göre kanun yoluna başvurabilir.
BAŞKAN Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Emek, buyurun.
ATİLA EMEK (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Vakıflar Kanunu Tasarısının 11inci maddesi için
verilen değişiklik önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum;
yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, bu
Tasarının gelişinde, Avrupa Birliğinin talepleri
ve AKP İktidarının kendi siyasi anlayışına
uygun hesapları vardır. Türkiyemiz, AKP İktidarı
döneminde dışarıdan yönlendirilmeye açık hâle getirildi.
Bu bağlamda, dış baskılara evet diyen ve dışarıdan
gelen talepleri yerine getiren bir görünüm sergilendi. Görüşmekte
olduğumuz Tasarı da, bu anlayışla yüce Meclise
sunuldu. Üzücü olan, milletimizin hakkı olanı vermek yerine,
Avrupa Birliğinin taleplerini yerine getirmek bu dönemde kural
hâline geldi. AKP İktidarında 5inci Yasama Yılına
girdik, hâlâ Avrupa Birliği uyum paketi, IMF dayatmaları,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini belirliyor. Yüce Meclisin
gündeminde milletin sıkıntısı ve çözüm bekleyen
sorunları yok. Tam bir teslimiyet anlayışı içinde
dışarıdan talep edilen konuların görüşülmesi
öncelik arz ediyor. Vakıflar Yasası da bunun bir örneğidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu Tasarının ülkemize ve milletimize
vereceği zararlar, günlerdir duyarlı kamuoyunda tartışılmaktadır.
Ulus devlet yapımızı tahribe yönelik, AKP İktidarının
birçok projesini bu yüce çatı altında tartıştık.
Bunların başında Kamu Yönetimi Temel Kanunu vardı.
Sayın Cumhurbaşkanımızca veto edildikten sonra
tekrar gündeme getirilmedi. Ancak, bu Tasarıyla kurgulanan
oyun, orada tümden yapamadıklarını burada bölümler
halinde yasalaştırmak istiyorlar. Bu Tasarı ile
AKPnin ülkede gerçekleştirmek istediği, sosyal devleti
bir kenara bırakıp, Türk ulusunu iane toplumuna dönüştürmektir.
Bir diğer amaç da kaldırılan Evkaf ve Şeriye Vekâletini
fiilen kurmaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP anlayışında denetim ve teftiş
yoktur. Bu anlayışlarını Vakıflar Yasa Tasarısına
da aynen yansıtmışlardır. Bu tutum, yolsuzlukla mücadelede
yeri olmayan ve yapanın yaptığı yanına kalır
anlayışının ifadesidir. Kaynağı bilinmeyen,
nereye harcandığı denetlenmeyen bir anlayışla
vakıfları yönetmenin hukuk devleti kurallarıyla
bağdaşmadığı açıktır. Bu yönüyle de
Tasarının kanunlaşması ülkemizde yeni yolsuzlukların
kaynağını oluşturacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; değişiklik önergemizle düzeltmeye çalıştığımız
11inci madde de Tasarının bütünü için belirttiğim anlayışın
bir ürünüdür. Yüce heyetinizin değişiklik önergemizi kabul
etmesi, baştan sona ülkenin ve ulusun zararına olan bu Tasarının
hiç olmazsa bir maddesinde düzeltme olanağı sağlayacaktır.
Ancak, bunun da bir fayda getirmeyeceğini biliyorum.
Yapılması gereken, bu Tasarının
tümüyle geri çekilip, Türk ulusuna, Lozanın ruhuna, laik, demokratik
Türkiye Cumhuriyetine yaraşır bir yasa yapmaktır. Bunu
başarmak AKPnin de lehinedir. Ancak, siz bunu başaracak gücü,
inancı kaybettiniz. Yüce milletimiz de size güvenini kaybetti.
Size verdiği emaneti ilk seçimde sizden geri alacaktır, sizi
yolcu edecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce
Meclise saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Emek.
Gerekçesini biraz önce dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
12nci maddeyi okutuyorum.
İKİNCİ BÖLÜM
Vakıf Malları ve Faaliyetleri
Vakıfların mal edinmesi,
akar cinsinden olan malların değiştirilmesi
MADDE 12 -
BAŞKAN Madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1239 sıra
sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısının
12nci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Hüseyin
Özcan Süleyman
Sarıbaş
Mersin Malatya
Mülhak, cemaat, esnaf vakıfları
ile yeni vakıflara, başlangıçta özgülenen mal ve haklar,
vakıf yönetiminin başvurusu üzerine, haklı kılan
sebepler varsa, denetim makamının görüşü alınarak
mahkeme kararı ile sonradan iktisap ettikleri mal ve hakları
ise bağımsız ekspertiz kuruluşlarınca düzenlenecek
rapora dayalı olarak vakıf yönetiminin başvurusu
üzerine Meclis kararı ile daha yararlı olanları ile değiştirilebilir
veya paraya çevrilebilir.
BAŞKAN Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet, katılıyor
musunuz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Özcan gerekçesini
açıklayacak.
Buyurun Sayın Özcan.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
1239 sıra sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısının
12nci maddesi üzerindeki değişiklik önergem hakkında
söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, elbette
ki, bu dört yıl süre içerisindeki Vakıflar Kanunuyla ilgili,
birden, neredeyse günün sonuna kadar bitirilecek şeyiyle gündeme
getirilmesi gerçekten doğru değil, ama gündeme getirilecek
başka konular da var. Türkiye, bugün, gerçekten afetler ülkesi
haline geldi.
Dört yıl önce Kızkalesinde
milyarlarca zarar olduğunu, esnafın, turizmin, kültürün
zarar gördüğünü herkes gördü. Dört yıl aradan geçti. 600 metrelik
derenin bir genişletilmesi konusunda becerikli olmayan bu
Hükûmet, Türkiyeyi de neden tozpembe gösteriyor anlayamıyorum.
Bugün gidin sayın milletvekilleri, Kızkalesi yürekler
acısı. Kırka yakın otel ve motelin artık kullanılamaz
hale gelmiş, eşyaları denize taşınmış,
dört yüz işyeri, eşyalarıyla, bütün araç ve gereçleriyle
denize dökülmüş.
Değerli arkadaşlar, bu
ülkede, gerçekten, turizmi canlandıracaksak, 400 metre kadar,
hatta 500 diyelim, 1 kilometrelik derede ıslah çalışması
yapmayan bu AKP Hükûmeti Türkiyeyi nasıl Avrupa Birliğine
taşıyacak, merak ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bir
an önce
Şunu söylemeyin: Devletimiz büyüktür. Elbette büyüktür.
Tedbir alacak diye
Dört yıl önce bu lafları duyduk. Neden yapılmadı,
400 metre veyahut da 600 metre uzunluğunda bir duvar veyahut da
genişletilmesi?
Değerli arkadaşlar, yürekler
acısı olan, gerçekten, ülkenin bu ekonomik durumunda, bu insanların
çektiği ıstırabı görün. Bir metre çamur olmuş
oteller, turistik oteller. Hani Avrupa Birliğine gidiyorduk?
Avrupa Birliğinden gelen o turistler, oralarda mahsur kaldı,
onları hiç duydunuz mu? Alelacele, Avrupa Birliğine uyum
yasası olarak getirdiniz, vakıflar
ÜNAL KACIR (İstanbul) Önergeye
gel, önergeye
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) Geliyorum,
maddeye geliyorum.
Ama, şunu iyi biliyorsunuz:
Dört yıl önce ihaleleri yapılıp da bugün herkesten gizleyen,
ihale yasalarının önünde duran, bugün müteahhitleri harekete
geçiren anlayışa dur diyen sayın AKP İktidarı
acaba o belediyelerden hesap sordu mu? O ihaleleri kaça verdiler?
Dört yıldan beri niye bekliyorlar? Önce bunun hesabını
versinler.
AHMET YENİ (Samsun) Maddeye
gelelim, maddeye.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
Evet, maddeye geliyorum.
AHMET YENİ (Samsun) Gelmiyorsun
maddeye.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
Evet, şimdi geliyorum, dinle.
Değerli arkadaşlar, Tasarının
12nci maddesiyle, vakıfların mal edinmeleriyle ilgili yeni
hükümler getirilmektedir. Tasarının 12nci maddesinin
üçüncü fıkrasıyla, mülhak, cemaat, esnaf vakıfları
ve yeni vakıflara sonradan iktisap ettikleri malları elden
çıkarmasında neredeyse sınırsız denilebilecek
bir yetki tanınmaktadır. Artık bu vakıflar da ticarete
dönüşüyor. Çünkü, siz ticareti çok sevdiğiniz için ticari
olsun diyorsunuz. Vakıfların ne amaçla kurulduğunu
herkes biliyor. Değerli arkadaşlar, bu maddenin bu şekliyle
yasalaşması halinde vakıfların amaçlarından
saparak, âdeta bir mala ve para değişimi yerine dönüşmesine
başlayacaktır.
Değerli arkadaşlar, vakıfların
bu yolla bir nevi ticarethane haline gelmesi sonucu, tabii, vakıfların
yöneticilerinin denetimsiz bir şekilde vakıf mallarını
elden çıkarmaları ve hatta bu yetkilerini kötüye kullanmaları
mümkün olacaktır. Her ne kadar, metinde, vakıfların sonradan
iktisap ettikleri mal ve hakların bağımsız ekspertiz
kuruluşlarınca düzenlenecek olan rapora dayalı olarak
paraya çevrilebileceği belirtilmekteyse de, vakıflar
meclisinin onayı olmadan bu işlemlerin yapılmasının
vakıflar açısından geri dönülmez sonuçlar doğuracağı
da açıktır.
Değerli arkadaşlar, öte
yandan, yine 12nci maddenin son fıkrasında, kurucuların
çoğunluğu yabancı uyruklu olan vakıfların taşınamaz
mal edinmeleri hakkında 2644 sayılı Tapu Kanununun
35inci maddesinin uygulanacağı belirtilmektedir. Tapu
Kanununun 35inci maddesi incelendiğinde görülecek ki, bu
madde, yabancı gerçek kişiler kendi ülkelerindeki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
mevzuata göre kurulmuş ticaret şirketlerinin ülkemizde
mal edinmelerine ilişkin hükümler içermektedir. Oysa, çoğunluğu
yabancı uyruklular tarafından ülkemizde kurulan ve kurulacak
vakıflar bizim mevzuatımıza tabi olacağından
yabancı sayılmaları mümkün olmayacaktır. Öte yandan,
Tapu Kanununun 35inci maddesi yabancı gerçek kişileri
ve yabancı ticaret şirketlerini ilgilendirdiğinden,
gerçek kişi ve ticaret şirketi olmayan yabancılar tarafından
Türkiyede kurulan vakıfların 35inci maddede yer alan
sıralamalara göre tabi olacaklardır. Dolayısıyla,
bu madde, millî güvenlik nedeniyle, yabancı gerçek kişi ve
ticaret şirketlerinin mal edinmelerinin sınırlandırılmasına
yönelik yasaklayıcı düzenlemenin çoğunluğunu
yabancıların oluşturduğu vakıflar kanalıyla
by-pass edilmesine hizmet edecektir.
Değerli arkadaşlar, bu
yüzden bu maddenin bahse konu sıkıntıları giderecek
şekilde yeniden ele alınmasında yarar vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Efendim, son cümlelerinizi
rica ediyorum.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) Bu
maddenin daha sonra kötüye kullanılmasını engellemek
ve hakkı suistimale izin vermemek için bu türlü vakıfların
mal edinmelerinin sınırlandırılması gerektiğine
inanıyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Özcan.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum
HALUK KOÇ (Samsun) Karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN Kabul edenler
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Sayın
Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Arayacağım
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Arkadaşlar, ayakta olduğunuz
sürece ben sayamıyorum ve o arkada göremiyoruz da. Varsanız,
öne geçin arkadaşlar. Bir defa herkes yerine otursun, rica ediyorum,
sayamıyor arkadaşlarımız.
Önerge reddedilmiştir, karar
yeter sayısı vardır.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim
Komisyonun
bir talebi var.
Buyurun.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Efendim, son fıkranın
kurucularının çoğunluğunun derken iki defa çoğul
kullanılmış, o nunun çıkması lazım.
BAŞKAN Çoğunluğumu
olacak?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Çoğunluğu olacak.
BAŞKAN Maddeyi nun kısmı
çıkarılarak oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi okutuyorum:
Taşınmazların vakıfları
adına tescili
MADDE 13-
BAŞKAN Madde 13 üzerinde bir
önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 13. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Muharrem Kılıç
Niğde Bursa Malatya
Feridun
Ayvazoğlu Muharrem
İnce Yüksel Çorbacıoğlu
Çorum Yalova Artvin
Feridun
Baloğlu
Antalya
Madde 13-
(A) Mazbut vakıfların tescil
görmemiş taşınmazları, Genel Müdürlüğün isteği
üzerine, tapu idaresince vakıfları adına tescil edilir.
Bu tescilde hiçbir resim ve harç aranmaz.
(B) Mazbut vakıflara ait hayrat
taşınmazlara, Genel Müdürlük tarafından öncelikle
vakfiyeleri doğrultusunda işlev verilir. Genel Müdürlükçe
değerlendirilemeyen veya işlev verilemeyen hayrat taşınmazlar;
fiilen asli niteliğine uygun olarak kullanılıncaya
kadar kiraya verilebilir.
Hayrat taşınmazlar; Genel
Müdürlükçe işlev verilmek amacıyla, vakfiyesinde yazılı
hizmetlerde kullanılmak üzere Genel Müdürlüğün denetiminde
onarım ve restorasyon karşılığı kamu kurum
ve kuruluşlarına veya benzer amaçlı vakıflara
tahsis edilebilir.
Mülhak vakfa ait hayrat taşınmazın
tahsisinde Genel Müdürlük görüşü alınır.
Tahsis edilen taşınmaz;
ticari bir faaliyette kullanılamaz, tahsise aykırı
kullanımın tespiti halinde Genel Müdürlüğün talebi
üzerine taşınmaz, bulunduğu yerin mülki amirliğince
tahliye edilir.
Cemaat vakıflarına ait,
kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan taşınmazlar,
vakıf yönetiminin talebi Vakıflar Genel Müdürlüğünün
oluru ve Meclis kararıyla; aynı cemaate ait başka bir
vakfa tahsis edilebilir veya vakfın akarına dönüştürülebilir.
(C) Tasarruf edenlerin veya maliklerin
mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk veya
mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı
taşınmaz malların mülkiyeti yargılama neticesine
göre vakfı adına tescil edilir. Kazanılmış haklar
saklıdır.
(D) Tapu kayıtlarında,
icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve
tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar,
hazine taşınmaz malının satış ihalesine
yetkili olan komisyon tarafından takdir edilecek değerinin
yüzde on beşi oranında taviz bedeli alınarak serbest
tasarrufa terk edilir. Ancak miri arazilerden mukataalı hayrata
tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar
tavize tabi değildir.
Taviz bedelinin hesaplanmasında;
ortaklığın giderilmesi veya cebri icra yoluyla satılanlarda
satış bedeli, kamulaştırmalarda ise kamulaştırma
bedeli esas alınır.
Bu Kanun hükümleri gereğince
taviz bedelinin tamamı vakfı adına ödenmedikçe, taşınmaz
üzerindeki temliki tasarruflar tapu dairelerince tescil olunmaz.
Vakıf şerhleri ile ilgili
olarak, diğer kanunlarda yer alan zamanaşımı ve
hak düşürücü sürelere ilişkin hükümler uygulanmaz.
(E) Taviz bedelleri, yapılacak
tebligat üzerine altmış gün içerisinde peşin olarak
ödenebileceği gibi eşdeğer bir taşınmazla
takas edilebilir veya yarısı peşin, kalanı bir
yılda altı eşit taksitte ödenebilir. Taksitlendirme
halinde, taksitlendirme şartlarına uyularak taksitlerin
zamanında ödenmesi durumunda faiz uygulanmaz. Taksitlendirmede
taşınmaza birinci derece ve birinci sırada ipotek konulur.
Taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan
taksitlerin tamamı muaccel olur. Muaccel olan taksitlere yasal
faiz uygulanır.
Genel Müdürlükçe tahakkuk ettirilen
taviz bedelleri, yapılacak tebligata rağmen ödenmediği
takdirde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre gecikme zammı ile
birlikte tahsil edilerek vakfı adına gelir kaydedilir.
(F) Genel Müdürlüğe ve mazbut
vakıflara ait taşınmazların kira süresi azami üç
yıldır. Ancak onarım veya inşa karşılığı
kiralamalarda; kira süresi Genel Müdürün onayı ile on yıla,
Meclis kararı ile yirmi dokuz yıla kadar tespit edilebilir.
Genel Müdürlüğe veya mazbut
vakıflara ait onarımı planlanan eski eserler ile yatırım
yapılacak taşınmazlar; kira süresinin bitiminden
bir ay önce bildirim yapılmak kaydıyla, hiçbir hüküm ve karara
bağlı olmaksızın Genel Müdürlüğün talebi üzerine
kira süresi sonunda mülki amirlikçe tahliye edilir.
(G) Vakfiyelerinde olmak koşuluyla
ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün izniyle özel vakıf ormanları
kurulabilir.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Önergeyi kim açıklayacak?
Sayın Eraslan, buyurun efendim.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlarım;
Atatürkün felsefesiyle savunmaya devam edeceğiz. Hattı
müdafaa yok, sathı müdafaa var. Her maddede bunu sizlere anlatmaya
çalışacağız, anlamaya çalışın lütfen.
Şimdi, Yasanın kuruluşu,
değerli arkadaşlarım, düzelebilir ölçüde değil.
Bizde, iki çeşit vakıf var: Bir, Osmanlıdan intikal eden
eski vakıflar. İki, Medeni Kanun hükümlerine göre kurulan
vakıflar. İkisinin tabi olduğu, eski deyimle ahkâm,
farklı farklıdır. İkisini bir yasada toplar, bir de
yanına teşkilat yasasını eklerseniz, üç yasayı
bir yasada çıkartmaya çalışırsanız, art niyetli
olmasanız bile, hata kaçınılmaz hale gelir.
Şimdi, dün bir şey söyledim:
2762 sayılı Yasa -bu Yasayla kaldırıyor olduğumuz-
bir hukuk harikasıydı. Dokuz yıl üzerinde çalışılmış,
Profesör Hans Lemann başkanlığında, Ali Himmet Berki
-Yargıtay Başkanı- ve Ebulula Mardinin de yer aldığı
ilmî komisyon dokuz yıl çalışmış ve Osmanlıdaki
ecdat yadigârı vakfı bozmadan felsefesini, esasını,
çok başarılı bir biçimde getirmiş, Medeni Kanunla
kaynaştırmıştı. Onun için, hukuk abidesi, hukuk
anıtı diyordum.
Şimdi, bu apar topar Avrupa
Birliği için hazırlanan, onun istekleri nazara alınarak
hazırlanan Tasarıda böyle bir titiz çalışmayı
bulabilmek, bu eksiklikleri giderebilmek olanağı yok değerli
arkadaşlarım. Bu, doğru değil. Bakınız,
şimdi, ecdat yadigârı birtakım vakıfları himaye
edelim derken, Lozanın 37-44 maddelerinden doğan ve sınırlı,
sadece dört noktayla sınırlı haktır. Yani, mülkiyet
hakkının ucunu açıyorum diyemezsiniz. O, Anayasaya
aykırı olur. Niye aykırı olur? Çünkü, diğer vakıflara,
bir dini desteklemek, bir ırkı desteklemek, bir etnisiteyi
desteklemek hakkını tanımamışsınız,
yasaklamışsınız. Sadece, bu uluslararası
antlaşmadan, Anayasanın 90ıncı maddesine göre
azınlık vakıflarına tanımışsınız.
Neyle sınırlamışsınız bunu? Dinî, hayri,
sosyal ve eğitimsel, eğitsel. Beşincisini koyduğunuz
anda, Anayasa ihlali gelir. Hem Lozanı delersiniz hem Anayasaya
aykırılık olur, eşitlik kuralına aykırılık
olur. Şimdi, burada bunu derken, bizim azınlıklarımız
vakıf kurmasın, mülk edinmesin
Böyle bir şey diyen yok.
Şimdi, biz, eski hukuka göre vakıf kurabiliyor muyuz? Ben
kurabilir miyim? Siz kurabilir misiniz? Hayır. Bunun cevabı
hayır. Medeni Kanuna göre vakıf kurabiliyoruz, azınlık
vatandaşlarımız da kuruyor, çoğunluk da kuruyor.
Tam bir eşitlik söz konusu. Yani, bireysel özgürlüklerle kolektif
özgürlükleri karıştırmayın. Kolektif özgürlükler
özgürlük değildir, insan hakkı değildir. Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 11inci maddesine göre
de kolektif özgürlükleri tanımayan bir yasa aykırılık
teşkil etmez, Anayasanın 33üncü maddesine de aykırılık
teşkil etmez. Aksi millî birlik ve bütünlüğümüze aykırıdır.
Bakınız, bu konu, bize, gündeme getirilirken, örnekler
verdim, tekrar ediyorum. Islahat Fermanından itibaren azınlık
üzerinden geliniyor. Mülk edinme
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
ya da Türk devletlerinin, geçmişte, Osmanlıda da dahil bu,
azınlıkların mallarını nihai mirasçı olarak
almasının önüne engel çıkarılmak isteniyor. Yani,
azınlığın malı azınlıkta kalır.
Kendisi mirasçısız öldü, ne olacak? Mübadele etti, ne olacak?
Ee devlet mirasçı tabii olarak. Hayır, devlet değil diyor,
onun vakfı olsun. Bakınız, Islahat Fermanında bu
var, arkadaşlar, Sevrin 144üncü maddesinde var, bunun 5inci
maddesinde var, 9uncu maddesinde var, geçici. Yani, bunun neresini
alkışlıyorsunuz, neresini şak şaklıyorsunuz,
anlayamıyorum. Ha bu düşünülürken, muhtemeldir ki,
azınlık vakıfları bunu edinsin diye belki düşünülmedi,
illa o ısrarda değilim, ama bu sonucu doğuruyor, tevlit
ediyor. Yani, bu şekilde, Avrupa Birliğine çıkacağız
diye, gireceğiz diye, böyle bir şey olamaz, buna hakkınız
yok, buna bizim hakkımız yok, bu doğru değil. Ha, bunun
bir bölümü düzeltildi mi? Evet, ısrarlarımızla bir bölümünü
toparladık, metin elinizde, ama buna rağmen, felsefe, kuruluş
temelde aykırı olduğu için, yanlış olduğu
için, çok istememize rağmen toparlayamadık, toparlanma
imkânı yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN ERASLAN (Devamla) Sayın
Bakan da bu konuda, Adalet Komisyonunda bizim çabalarımız
üzerine toparlanma imkânı konusunda imkân vermeye çalıştı,
ama yok bazıları
Niye olmuyor? Çünkü, eski vakıf, yeni
vakıf, teşkilat yasası, üçü bir arada olunca, bu mümkün
olmuyor. Bunu haklı kılacak bir şey yok, üç yasa çıkaracağımıza
tek yasa çıkarmamızı haklı kılacak bir
şey yok. Bu, bir tek bürokratik arzu olabilir, yasamız bir tane
olsun diye, ama bir tane olamıyor ki. Yani, ayrı noktalardan
kaynaklanıyor. Lütfen, bu Yasaya evet demeyelim arkadaşlar.
Birbirimizi, yeniden görüşmek zorunda kalacağımız,
yeniden görüşeceğimiz Yasadan dolayı ne kalbimizi
kıralım ne üzelim ne mesaimizi harcayalım. Zaman zaman
yumuşak söylüyoruz, zaman zaman sert söylüyoruz. Nasıl anlatabiliriz
bilmiyorum. Lütfen, bu Yasayı reddedelim.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, gerekçesini
dinlediğiniz yasayı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
HALUK KOÇ (Samsun) Önerge.
BAŞKAN Önergeyi
Düzeltiyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum
HALUK KOÇ (Samsun) Karar yeter sayısı
istiyoruz efendim.
BAŞKAN
ve karar yeter sayısı
arayacağım.
13üncü maddeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.55
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14üncü Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VII.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı:
1239) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 13üncü maddesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi 13üncü maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı da arayacağım.
13üncü maddeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
14üncü maddeyi okutuyorum:
Amaç ve işlev değişikliği
MADDE 14
BAŞKAN Madde üzerinde bir
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 14. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Muharrem Kılıç
Niğde Bursa Malatya
Feridun
Ayvazoğlu Feridun
Baloğlu Yüksel
Çorbacıoğlu
Çorum Antalya Artvin
M.
Nuri Saygun
Tekirdağ
Madde 14
(A) Mazbut ve mülhak, cemaat vakıfların
vakfiyelerindeki şartlarına yerine getirilmesine fiilen
veya hukuken imkân kalmaması halinde; vakfedenin iradesine
aykırı olmamak kaydıyla ve mülhak vakıflarda vakıf
yöneticisinin teklifi üzerine, bu şartları değiştirmeye
güncelleştirmeye ve yükümlülükleri kaldırmaya Meclis
yetkilidir.
(B) Tapu kayıtlarında,
icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve
tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar,
hazine taşınmaz malının satış ihalesine
yetkili olan komisyon tarafından takdir edilecek değerinin
yüzde on beşi oranında taviz bedeli alınarak serbest
tasarrufa terk edilir. Ancak miri arazilerden mukataalı hayrata
tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar
tavize tabi değildir.
Taviz bedelinin hesaplanmasında;
ortaklığın giderilmesi veya cebri icra yoluyla satılanlarda
satış bedeli, kamulaştırmalarda ise kamulaştırma
bedeli esas alınır.
Bu Kanun hükümleri gereğince
taviz bedelinin tamamı vakfı adına ödenmedikçe, taşınmaz
üzerindeki temliki tasarruflar tapu dairelerince tescil olunmaz.
Vakıf şerhleri ile ilgili
olarak, diğer kanunlarda yer alan zamanaşımı ve
hak düşürücü sürelere ilişkin hükümler uygulanmaz.
(C) Taviz bedelleri, yapılacak
tebligat üzerine altmış gün içerisinde peşin olarak
ödenebileceği gibi eşdeğer bir taşınmazla
takas edilebilir veya yarısı peşin, kalanı bir
yılda altı eşit taksitte ödenebilir. Taksitlendirme
halinde, taksitlendirme şartlarına uyularak taksitlerin
zamanında ödenmesi durumunda faiz uygulanmaz. Taksitlendirmede
taşınmaza birinci derece ve birinci sırada ipotek konulur.
Taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan
taksitlerin tamamı muaccel olur. Muaccel olan taksitlere yasal
faiz uygulanır.
Genel Müdürlükçe tahakkuk ettirilen
taviz bedelleri, yapılacak tebligata rağmen ödenmediği
takdirde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre gecikme zammı ile
birlikte tahsil edilerek vakfı adına gelir kaydedilir.
(D) Genel Müdürlüğe ve mazbut
vakıflara ait taşınmazların kira süresi azami üç
yıldır. Ancak onarım veya inşa karşılığı
kiralamalarda; kira süresi Genel Müdürün onayı ile on yıla,
Meclis kararı ile yirmi dokuz yıla kadar tespit edilebilir.
Genel Müdürlüğe veya mazbut
vakıflara ait onarımı planlanan eski eserler ile yatırım
yapılacak taşınmazlar; kira süresinin bitiminden
bir ay önce bildirim yapılmak kaydıyla, hiçbir hüküm ve karara
bağlı olmaksızın Genel Müdürlüğün talebi üzerine
kira süresi sonunda mülki amirlikçe tahliye edilir.
(E) Vakfiyelerinde olmak koşuluyla
ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün izniyle özel vakıf ormanları
kurulabilir.
(F) Kamu kurum ve kuruluşları,
koruma imar planlarını düzenlerken vakıf eski eserlerle
ilgili hususlarda Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Genel
Müdürlüğün görüşünü almak zorundadırlar.
Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara
ait taşınmaz mallarla ilgili olarak belediyeler ile diğer
kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan uygulama imar
ve parselasyon planlarının, askıya çıkarılmadan
önce ilgili idareler tarafından Genel Müdürlüğe bildirilmesi
zorunludur. Genel Müdürlük, düşüncelerini bir ay içinde bildirmemesi
durumunda imar ve uygulama planları askıya çıkarılır.
Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara
ait olup uygulama imar planlarında okul, hastane veya spor alanlarında
kalan taşınmazlar; ilgili kurumlar tarafından, imar
planının tasdik tarihinden itibaren beş yıl içerisinde
kamulaştırılmadığı takdirde Genel Müdürlükçe
özel okul, özel hastane veya özel spor tesisi olarak değerlendirilebilir.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi?..
Sayın İnce
(CHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu Meclise gelen her kanun teklifi, her kanun tasarısı ya
da her önerge bu milletin yararına olacak diye bir kural yok. Örnek
mi istiyorsunuz? Bu Meclisi kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürkü milletvekili
seçtirmemek için milletvekilliğiyle ilgili kanuna şu maddeler
eklenmek istenmiştir. Denmiştir ki: Hangi ilden milletvekili
olacaksa o ilde beş yıl ikamet şartı olsun. Ömrü
cephelerde geçmiş bir insan, hayatı boyunca hiçbir ilde
beş yıl üst üste yaşamamış ki.
İkinci bir önerge de: Milletvekili
olabilmek için, Misakımillî sınırları içinde
doğmuş olmak gerekir. önergesi verilmiştir. Yani, Atatürk
Selanik doğumlu olduğu için, milletvekili olmasını
bile engellemek istemiştir bu Meclis. Bunları, sizlerin
takdirlerinize sunuyorum.
O zaman, önünüze gelen bu tasarı
da doğru mu yanlış mı? Bunu bir kez okusaydınız,
eminim ki, bugün bizimle aynı düşünüyor olacaktınız.
Biz, Yunanistandaki vakıflardan söz ederken, Rumelideki vakıflardan
söz ederken, Kosovadaki, Bosnadaki, Atinadaki, Yanyadaki vakıflardan
söz etmiyoruz arkadaşlar. Biz, şu anda fiilî, mevcut, 140
bin kişinin yaşadığı İskeçedeki, Gümülcinedeki,
Dedeağaçtaki Müslüman Türklerin vakıflarından söz
ediyoruz. Bu insanlar kendi vakıflarını yönetemiyorlar,
kendi vakıflarının gelirlerinin, giderlerinin ne olduğunu
bilmiyorlar ve Yunan valinin buradaki vakıfların seçimleriyle
ilgili müdahale etme hakkı var. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
Dinlemiyorsunuz ki, tabii, nasıl
olsa grup başkan vekilleri yazmışlar getirmişler,
onların parmağına bakarak parmak kaldıracaksınız,
sonra da oradan bana laf atacaksınız.
FARUK ÇELİK (Bursa) Muharrem,
14üncü madde ne diyor?
MUHARREM İNCE (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bakınız, 1996 yılında bir
hükûmet kararnamesiyle, üç yıllığına seçilen bir
komiteye devrediliyor. Bu komitenin görevi Nisan 1999da doluyor.
Nisan 1999dan bu yana bu komite görevini yapmaya devam ediyor. Yani,
ne oldu da, Batı Trakyadaki Müslüman Türklerin vakıflarıyla
ilgili haklarında birtakım gelişmeler oldu da, siz
bunların karşılığında bir hak mı veriyorsunuz?
Asla böyle bir şey yok. Tam tersine, o kadar zor durumda ki bu insanlar,
siz bu getirdiklerinizle onları incitiyorsunuz.
Bakın değerli arkadaşlarım,
buradaki vakıflar gerçekte vergiden muaf olmasına rağmen
bunlara vergi çıkartıldı, ödemek istemelerine
rağmen ödettirmediler, sonra da bu vakıflara ipotek yaptılar.
Maalesef uygulamalar böyle. Siz bütün bunları görmezlikten geliyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
nasıl oluyor da, 15 Eylül günü, Batı Trakyalıların
kurultayında İstanbulda Crowne Plazada Sayın Başbakan
çıkıp kürsüye Ey dostum Karamanlis, yapacağım bütün
uygulamalarda mütekabiliyet esas olacaktır, karşılıklılık
esas olacaktır. diye Batı Trakya Türklerinin yüreğine
su serpiyor, o insanları ayağa kaldırıyor, kendisini
alkışlatıyor; ama, Sayın Başbakan bugün burada
yok, onun milletvekilleri, onun Partisinin milletvekilleri Batı
Trakya Türklerinin yüreğini sızlatıyor.
Değerli arkadaşlarım,
neden bu kadar teslimiyetçisiniz, neden bu kadar edilgen bir politika
izliyorsunuz, neden bu kadar pasifsiniz, diye düşündüğümde,
bunun sizin ruh dünyanızla ilgili olduğunu düşünüyorum.
Yıllar yılı Avrupa projesine, Avrupa Birliği projesine
karşı çıkan bir zihniyetin temsilcisi olarak bugün
İktidara geldiğinizde, bunu, Avrupa Birliği projesini
savunur durumda olmak, sizin ruh dünyanızda bir teslimiyetçilik
yaratıyor. Batılılaşma projesi, çağdaşlaşma
projesidir; Batılılaşma projesi, Batıcılık
değildir, Batıya teslim olmak değildir, Batı zihniyetlerini
aynen kabul etmek demek değildir. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu Meclis, bu Parlamento, Batının
emperyalist fikirlerine karşı mücadele etmiş, sonunda
bu cumhuriyeti kurmuş bir parlamentodur.
Değerli arkadaşlarım,
bu Yasa Mahkemeden döner, bu Yasa Sayın Cumhurbaşkanından
döner; siz de, yaptığınızla kalırsınız.
Lütfen, bu Yasayı geçirerek insanları mağdur etmeyiniz.
Ben, sizin değiştiğinizi biliyorum. Artık Partinizin
Genel Merkezinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Sen
kendi Partine bak!
BAŞKAN Buyurun.
MUHARREM İNCE (Devamla) Ben
sizin değiştiğinizi biliyorum, bundan da memnun oluyorum.
Partinizin Genel Merkezinde doğum günü kutlamaları yapıyorsunuz,
havuzlu villalarda oturmaya başladınız, Marmariste
tatil yapıyorsunuz, ciplere biniyorsunuz; helal olsun! Helal
olsun!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)
Yalnız size mi mahsus?
MUHARREM İNCE (Devamla) Helal
parayla yapıyorsanız, helal olsun; buna itirazım yok.
Ama, Batı Trakya Türkünün başını öne eğmeyin,
gönlünü kırmayın, yüreğini kanatmayın. Ciplerin
tamponunu parlattınız, sakalları kısalttınız,
Ali Diboları yarattınız, mısırcıyı
akladınız, milletin yüreğini kanattınız;
işte sandık kapıda, bakalım nasıl kaçacaksınız,
bunu merak ediyorum?
Ve son olarak şunu söylemek istiyorum:
Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili, bedava kitaplarda
yolsuzluk olduğunu söyledim, Sayın Başbakandan randevu
istedim milletvekili olarak; Sayın Başbakan bana randevu
vermedi.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)
Her gelene randevu nasıl versin?
MUHARREM İNCE (Devamla) Dedim
ki: Buradaki kitaplarda teknik şartnameye uyulmuyor. Sadece
bu bile yeterlidir. Dün, Sayın Başbakan medya patronlarına
seslendi: Yolsuzluk varsa bana getirin. dedi. Ne diye; pazarlık
mı yapacaksın?!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHARREM İNCE (Devamla) Niye
savcılara getir demiyorsun da bana getir diyorsun? Ne diye
sana getirsin; savcılara getirmeliydi. Ben de Sayın
Başbakana
(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen, konuşmanızı
tamamlayın efendim.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bitiriyorum
AHMET IŞIK (Konya) Savcıya
sen niye götürmüyorsun?
MUHARREM İNCE (Devamla) Ben
de diyorum ki, Sayın Başbakana: Ben de bir eski medya patronuyum,
1976 yılında Yalova Ortaokulu Gazetesinin Yazı
İşleri Müdürüydüm, eski bir medya patronuyum ben. Kendisinden
randevu istiyorum.
Teşekkür ediyorum, yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET IŞIK (Konya) Savcıya
git, savcıya!
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın İnce.
Sayın milletvekilleri
AHMET IŞIK (Konya) Kendi savcıya
gitmiyor!..
BAŞKAN Arkadaşlar
Değerli
arkadaşlar, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
ASIM AYKAN (Trabzon) Biz de karar
yeter sayısı istiyoruz!
BAŞKAN Kabul etmeyenler
HALUK KOÇ (Samsun) Oradan birisi
karar yeter sayısı istedi Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge kabul edilmemiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) Duymadı
Başkan
BAŞKAN 14üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
(AK Parti sıralarından Madde, madde sesleri)
Kusura bakmayın arkadaşlar
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
Ara verelim artık
BAŞKAN Bu kadar mücadeleden
sonra
Doğrudur, 14üncü madde kabul edilmiştir, düzeltiyorum.
Teşekkür ederim ikazınıza.
15inci maddeyi okutuyorum:
Hayrat taşınmazların
nitelikleri ve değerlendirilmesi
MADDE 15-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 15. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık
Muharrem Kılıç
Niğde
Bursa
Malatya
Feridun
Ayvazoğlu Feridun
Baloğlu Yüksel Çorbacıoğlu
Çorum
Antalya
Artvin
Madde 15-
(A) Vakıfların hayrat taşınmazları
haczedilemez, rehnedilemez ve bu taşınmazlarda mülkiyet
ve irtifak hakkı için kazandırıcı zamanaşımı
işlemez. Bu kanunun gösterdiği haller dışında
satılamazlar.
Mimari ve tarihi değeri olan
eserler satılamaz.
(B) Genel Müdürlüğe ve mazbut
vakıflara ait taşınmazların kira süresi azami üç
yıldır. Ancak onarım veya inşa karşılığı
kiralamalarda; kira süresi Genel Müdürün onayı ile on yıla,
Meclis kararı ile yirmi dokuz yıla kadar tespit edilebilir.
Genel Müdürlüğe veya mazbut
vakıflara ait onarımı planlanan eski eserler ile yatırım
yapılacak taşınmazlar; kira süresinin bitiminden
bir ay önce bildirim yapılmak kaydıyla, hiçbir hüküm ve karara
bağlı olmaksızın Genel Müdürlüğün talebi üzerine
kira süresi sonunda mülki amirlikçe tahliye edilir.
(C) Kamu kurum ve kuruluşları,
koruma imar planlarını düzenlerken vakıf eski eserlerle
ilgili hususlarda Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Genel
Müdürlüğün görüşünü almak zorundadırlar.
Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara
ait taşınmaz mallarla ilgili olarak belediyeler ile değer
kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan uygulama imar
ve parselasyon planlarının, askıya çıkarılmadan
önce ilgili idareler tarafından Genel Müdürlüğe bildirilmesi
zorunludur. Genel Müdürlük, düşüncelerini bir ay içinde bildirmemesi
durumunda imar ve uygulama planları askıya çıkarılır.
Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara
ait olup uygulama imar planlarında okul, hastane veya spor alanlarında
kalan taşınmazlar; ilgili kurumlar tarafından, imar
planının tasdik tarihinden itibaren beş yıl içerisinde
kamulaştırılmadığı takdirde Genel Müdürlükçe
özel okul, özel hastane veya özel spor tesisi olarak değerlendirilebilir.
(D) Vakıfların menkul ve
gayrimenkul malları üzerinde zilyetlik yoluyla kazanılamaz.
(E) Mazbut Vakıf mallarından
kiraya verilen veya tahsis edilen taşınmaz malların,
yangın, hırsızlık ve doğal afetlere karşı,
kullananları tarafından Genel Müdürlük adına sigortalanması
zorunludur. Sigorta bedelleri, kullananları tarafından
ödenir.
(F) Türkiyede kurulan vakıflar,
amaçları doğrultusunda uluslararası alanda işbirliği
yapılmasına yarar görülen hallerde, Dışişleri
Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle
İçişleri Bakanlığının izniyle yurt
dışında kurulmuş vakıf veya kuruluşlara
üye olabilirler.
Türkiyede kurulan vakıfların,
vakıf senedinde belirlenen amaçlarını gerçekleştirmek
üzere uluslararası faaliyette bulunması ve yurt dışında
şube açması ile yurt dışındaki benzer amaçlı
vakıf veya kuruluşlarla işbirliği yapması,
Dışişleri Bakanlığının görüşü
alınmak suretiyle İçişleri Bakanlığının
iznine bağlıdır.
Yabancı ülkelerde kurulmuş
vakıflar, uluslararası alanda işbirliği yapmasında
yarar görülen hallerde, karşılıklı olmak koşuluyla,
Dışişleri Bakanlığının görüşü
alınmak suretiyle İçişleri Bakanlığının
izniyle Türkiyede faaliyette bulunabilirler, temsilcilik kurabilirler,
şube açabilirler, üst kuruluşlar kurabilirler, kurulmuş
üst kuruluşlara katılabilirler veya kurulmuş vakıflarla
işbirliği yapabilirler.
Bu vakıflar, Türk Medeni Kanunu
hükümlerine göre kurulan vakıflar hakkında uygulanan
mevzuata tabidir.
(G) Yeni vakıflar ve kurucuları
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan vakıflar; amacını
gerçekleştirmeye yardımcı olmak veya vakfa gelir temin
etmek amacıyla, Genel Müdürlüğe bilgi vermek şartıyla
iktisadi işletme ve şirket kurabilir, kurulmuş
şirketlere ortak olabilirler.
Genel Müdürlük; Bakanlar Kurulu
kararıyla Genel Müdürlük ve mazbut vakıfların gelirleri
ve akar malları ile iktisadi işletme veya şirket kurmaya
yetkilidir. Şirket hisseleri ve hakların daha yararlı
olanları ile değiştirilmesi, paraya çevrilmesi ve değerlendirilmesi
ve bunlara bağlı her türlü hakkın kullanılması
ile ortaklık paylarına bağlı hakların kullanılması
Genel Müdürlük tarafından yürütülür.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Hayır, katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Önerge gerekçesini
kim açıklıyor?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Ben
efendim.
BAŞKAN Sayın Kılıç,
buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın Bakan açıklamalarında
-demin de belirtmiştim- bu Tasarının bir ihtiyaçtan
kaynaklandığını belirtmişti. İhtiyaç
mutlaka vardır. Yasalarda dağınıklık olabilir.
Uygulamada sıkıntı bulunmuş olabilir. Bunların
çözümü için, mutlaka, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz de destek
vermek isteriz; ancak, sorun burada değil değerli arkadaşlar.
Sorun, eski Vakıflar Kanunu
olan 2762 Sayılı Kanunla yeni Vakıflar Kanununun harman
edilmesinden kaynaklanıyor. Oysa, eski Vakıflar Kanunu
aynı zamanda bir tasfiye kanunudur. Çok uzun incelemeler sonucunda,
cumhuriyetin kurucusu olan kişilerin uzun araştırmaları
sonucunda, Anadolu coğrafyasındaki azınlıklara
ait vakıfların, hayır kurumlarının, mülklerin
tasfiyesi sağlanmıştır bunlarla. Ancak, şu anda
getirilen düzenlemelerle burada bir geriye dönüş söz konusu
oluyor. Çünkü, Lozan Antlaşmasının şartlarından
bir tanesi de, karşılıklı olarak, Türkiyede, Anadolu
coğrafyasında bulunan, yani İstanbul merkezinin
dışında yaşayan Rumlarla Batı Trakyadaki
Türk ve Müslümanların karşılıklı değişimini
öngörmektedir. Bu değişim yapılırken, hem mülkler
tasfiye edilmiş hem de hayır kurumlarına ilişkin
kurumlar da tasfiye edilmiş. Ancak, şu anda yapılan düzenlemeler
burada bir geriye dönüşü öngörüyor. 2005 yılında Vatikanın
bir açıklaması oldu: Gasp edilen kiliselere ait olan taşınmazların
hesabını bir gün Türk yetkililerden soracağız.
diyor.
Değerli arkadaşlar, Anadolu
coğrafyası Kurtuluş Savaşıyla kuruldu. Misakımillî
sınırları dahilinde bir yurt kurduk. Ancak, bu yurdu
oluştururken, bu Misakımillînin dışında da
bir yığın yurt kaybettik. Peki, oralarda da, Türklerin,
Müslümanların ibadethaneleri kaldı, mülkleri kaldı.
Peki, onlarla ilgili durum ne olacak? Tekrar geriye gidiş olursa,
oradaki sorunu nasıl çözeceğiz değerli arkadaşlar?
Demin arkadaşlarımız
Yunanistandaki durumu izah ettiler. Yunanistanın 1091/1980 sayılı
Vakıflar Kanununa baktığımızda, o Vakıflar
Kanununun 7nci maddesinde, Yunanistandaki Müslümanların
müftüsü, müftülük mensupları, müftünün yakınları, vakıflarda
yönetici bile olamıyorlar.
Yine, idari işlemlere uygun
hareket edilmemesi, seçilme niteliğini kaybettiriyor; yani,
valinin bir emrine uymamışsanız, idarecinin dediğini
yapmamışsanız, vakıflarda yönetici olamıyorsunuz.
Şu anki Batı Trakyadaki uygulama, tam bir vahşet. Çünkü,
1967deki Yunan cuntasından sonra, oradaki vakıflara el konuldu,
vakıfların yönetimine el konuldu. Ancak, 1974ten sonra,
Yunanistan demokrasiye geçtikten sonra düzelme yine olmadı.
Oradaki, şu anda Türklerin, Müslümanların vakıfları
kayyum eliyle yönetiliyor.
Değerli arkadaşlar, biz,
kendi ülkemizdeki azınlıklara ait bir farklı uygulama
içinde değiliz. Örneğin, Türkiyede yaşayan Rumlar, Ermeniler,
Yahudiler, diledikleri şekilde, Türk ve Müslümanlar gibi aynı
eşit şartlarda vakıf kurabiliyorlar; ancak, Yunanistanda
bu bile farklı. Yunanistanda, Türk ve Müslüman bir vatandaş
Yunan Medeni Kanununa göre yeni bir vakıf kurduğunda, kuruluşu
Medeni Kanun hükümlerine tabi; ancak, o vakfın işleyişi,
o vakfın kullanımı, şu an, 1980de çıkan
Azınlıklar Hukukuna tabi. Oysa, bizde öyle mi değerli
arkadaşlar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, gerek Adalet Komisyonunda yapmış
olduğumuz çalışmalarla gerekse bu Mecliste dile getirdiğimiz
hususlarla, samimi olarak, bu Vakıflar Yasa Tasarısının
ülkemiz için sorunlar yaratacağını anlattık, ancak,
yeteri kadar ilgi uyandıramadığımızı
görüyorum. Şu anda, Türkiyeyi ilgilendiren en önemli yasalardan
bir tanesini görüşüyoruz, ancak, ne yazık ki, arkadaşlarımızın
büyük çoğunluğu, şu anda kuliste oturmayı tercih
ediyorlar. Şuna eminim ki, bu Vakıflar Tasarısını
okumamışlardır. Eğer okumuş olsalardı,
Türkiye için ne gibi handikaplar taşıdığını
görürlerdi, ilgi gösterirlerdi, katkı sağlamaya çalışırlardı.
Bu Tasarının düzeltilecek hiçbir yanı yok değerli
arkadaşlarım. Bu Tasarıyı Hükûmetin mutlaka çekmesi
gerekiyor.
Saygılarımı arz ediyorum.
(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıç.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
Sayın Başkan, karar yeter sayısı
BAŞKAN
ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.29
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.40
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14üncü Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VII.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı:
1239) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 15inci maddesinin
üzerindeki Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
15inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
16ncı maddeyi okutuyorum:
Hayrat taşınmazların
tahsisi
MADDE 16-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1239 sıra
sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısının 16
ncı maddesinin son fıkrasında yer alan aynı cemaate
ait başka bir vakfa tahsis edilebilir veya ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Süleyman
Sarıbaş Hüseyin
Güler
Malatya Mersin
BAŞKAN Sayın Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Hüseyin Güler,
buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Vakıflar Kanunu üzerinde
bir değişiklik önergesi verdik. Kabul etseydiniz, gerçekten,
bugün tarihe bir not olarak geçecekti; biz de şaşırırdık;
çünkü, reddetme gibi bir alışkanlığınız
var. İçeriğine bir bakın. Neden verdiğimizi, lütfen,
bir araştırın. Aslında, en güzel olan şey
İnsanı korkutan tek şey vardır, bilgidir. Bildiğiniz
müddetçe korkacaksınız, ama cesaretiniz bilgisizlikten
kaynaklanıyor ve sığınacak liman olarak algılıyorsunuz.
Bu Kanunun içerisinde aksayan yönleri gördükçe, aslında, sizlerin
de içi sızlıyor; farkındayız.
Bugün sosyal hukuk devleti olan
Türkiye Cumhuriyetinin yapısındaki temel doku değiştirilmek
isteniyor. Cemaat vakıfları geçmişte Osmanlı tarihinden
başlayan bir süreçte bugün hizmetini aksatmadan yapmıştır;
ama, artık cumhuriyetteyiz ve hukukun üstünde olan bir iradedeyiz.
Böyle olunca, vakıflar yerine, Türkiyenin temel unsuru olan
sosyal devlet hukukunu yerine getirmesi gerekir. Ne demek bir vakfın,
özellikle cemaat vakfının eğer malı mülkü aynı
cemaatte bir farklı vakfa
Size sormak istiyorum: Vakıflar,
tüzel kişiliktir, cemaatlerin temel malı mülkü değildir.
Bunun altını net olarak çiziyoruz. Buna hayır diyorsunuz.
Yarınlarda başımıza neler gelebileceğini,
lütfen, dinleyin. Eğer bu konuda evet dediğiniz müddetçe
ülkenin bir sıkıntısını kısmen çözeceksiniz.
Eğer bir vakfın, bir cemaat vakfının malı, içeriği,
işlevinden yoksunsa, devlete verilir. Bu, son derece makuldür,
ama bunu sizler değiştirdiniz. Niye buna hayır demekte
ısrar ediyorsunuz, anlamakta zorlanmıyoruz. Haa, bunu
farklı bir siyasi parti, Anavatan olarak biz getirseydik bu Yasayı,
siz bu Meclisi başımızın tepesine yıkardınız.
Çünkü, siyasal İslam sürecini en iyi şekilde savunucusu
olduğunu iddia ediyorsunuz. Biz de diyoruz ki, lütfen, Türkiyeyi
farklılıklara bölmeyin. Biz, bu ülkede gayrimüslimiyle,
Türküyle, Kürtüyle, Çerkeziyle, Lazıyla herkes tek vücut, tek
yürek. Evet, bu sorunlar çözümlenecek. Gayrimüslim vatandaşlarımızı
da burada sıkıntıya sokmak değil, onların sorununu
çözmek istiyoruz. Çok ufak, iki üç değişiklikle bunlar çözümlenir
de, ama, siz, kaş yapalım derken göz çıkarmayı, maalesef,
marifet biliyorsunuz.
Bugün ülkenin hassasiyeti
Aslında,
sizlerde de aynı sıkıntılar var. Bu konuda bire
bir özel sohbetlerimizde çok da samimiyet içerisinde itiraf ediyorsunuz.
Eğer
Siyasal süreç içerisinde buradaki her oyun kıymetini
lütfen bilin. Siz, Hükûmetin tasarısı veya Komisyonun
evet veya hayır ya da grup başkan vekillerinin iki dudağı
arasına bakmayın lütfen; oturup sorgulayın, bu ülkenin
menfaatine mi yoksa aleyhine mi
Bu süreci çok iyi değerlendirelim.
Sayın Bakan ikide bir der ki:
Bu yasal sürecin Avrupa Birliği süreciyle ilgisi yok, tesadüf.
Nasıl tesadüf oluyor da, 8 Kasım Avrupa İlerleme Raporu
yetiştirilecek ya, bugün sabaha kadar çalışacağız,
bitene kadar.
Sayın Başkan bile zaman
zaman hata yapıyor. Peki, bizler neyi araştırıyoruz?
Neyi kabul edip etmediğimizin bile farkında olmadan, sizler
daha içeriye girerken elinizi kaldırarak sadece evet veya hayır
İşte, ne yapacaksınız; geleceksiniz buraya katkıda
bulunacaksınız.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)
Katılıyoruz buna.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Sadece
katılıyorum, doğru, sadece katılıyorum. Katkınız
bu, doğru. Biz Anavatan olarak hep şunu söyledik: Bu önergemiz,
son derece, toplumun açık ve net, yarınlarını kaşımaktan
çok yaraya merhem olacak bir önerge. Evet derseniz bu toplum kazanır,
hayır derseniz, maalesef ülkem kaybeder. Bu yüzden, AK Parti
Grubu olarak eğer gerçekten inandığınız
şeyler uğruna bire bir burada kabul edip, bir derece, önergenin
bu Kanun Tasarısının üzerinde olumlu yönünü göz ardı
etmeyin.
İddia ediyoruz, sizin kendi
önergelerinize bile ret oyu verdiniz. Sayın Vekilim burada
konuşuyordu; buradaki verdiği son derece masum önergesine
ne siz Grup ne Komisyon ne de Bakan olarak katkıda bulundunuz. Yani,
kendinize dahi sahip çıkmazken, bizim Anavatan olarak verdiğimiz
yapıcı önergeye sahip çıkmanızı da beklemiyoruz;
kamuoyu da buna şahittir ve tanıktır tarih.
Bu yüzden diyoruz ki Anavatan olarak,
toplumun yaralarını kaşımayın, kangrene çevirmeyin,
gelin yapıcı olun. Türkiyenin bir sürü temel sorunları
var. Meclis bu şekilde çalışmaz sabaha kadar, burası
fabrika değil. Alınan her karar toplumun yarınlarını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Toplumun
yarınlarını, eğer, biz burada yasayla düzenlemek
istiyorsak, yapıcı olmak zorundayız. Toplumu kucaklamak
zorundayız. Toplumun sevgiye, kardeşliğe, barışa
ihtiyacı olduğu bir dönem. Toplumsal cinnet aşamasında
olan bir süreci, lütfen, hep beraber yapıcı bir boyutta bu
sorunu çözelim.
Türkiyenin temel sıkıntıları
var. Biz, bugün yaşanılan felaketi göz önünde bulundurunca,
bu doğal bir felaket değil. İnsan ürününün ihmali sonucu
çıkan felaket. Hangi çağda yaşıyoruz? 33 ölü ve kayıplarımız
ve bu yaraların sarılması konusunda Hükûmetten daha
bir tek bir ses yok. O yaraların sarılması için, o toplumun
acılarının kucaklanması için somut bir adım
atılmadı.
FARUK ÇELİK (Bursa) Nasıl
böyle söylüyorsun?
EYÜP FATSA (Ordu) Sen hangi gezegendesin?
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Benim
Mersinim dahil olmak üzere, Diyarbakır, Urfa da dahil olmak üzere,
bugün acılarımız var.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bir kulaklık
alsana!
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) Bakanlar
orada
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
Evet, bakanlar orada, sadece bakacak; doğru. Bakanlar orada, sadece
bakacak; haklısınız. Somut icraat istiyor bu toplum,
yaralarına derman olunmasını istiyor. Yetkiniz sizin.
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) Yağmuru
da mı Bakan durduracak?!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Meteoroloji
diye bir bilim var ve Türkiyede
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güler, lütfen
son cümlelerinizi alayım.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Sayın
Başkanım, tamamlıyorum.
Meteoroloji diye bir bilim dalı
var. Lütfen
Önümüzdeki sürecin bir haftasını aşağı
yukarı şekillendiriyor. Hangi çağda yaşıyoruz
da 33 ölü? Söyler misiniz bana, hangi ülke, Somali mi burası?
Söyler misiniz?
MEHMET SARI (Osmaniye) Söyler
misin, Amerikada kaç kişi ölüyor?
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
Haa, Amerika
Kötü, emsal olur... Haklısınız, Amerika!
MEHMET SARI (Osmaniye) Dünyanın
en güçlü ülkesi.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Haklısınız!
Olağanüstü o felaket olsa burada, yerle bir olur.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Felaketten
de bir şey beklemeyin ya!..
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Japonyada
da deprem var, değil mi? 7 şiddetinde oluyor, hiçbir ölü yok!
7 şiddetinde de deprem oluyor, hiçbir ölü yok. Bizde, keza, Allah
korusun, böyle bir süreç içerisinde toplumun yaşayacağı
felaketler
İstanbul için yapılan senaryolar
Ne yaptınız şu ana kadar, dört yıl boyunca; gelip bir
hesap verin. İstanbullu vatandaşlarımız veya
özellikle Marmara bölgesinde yaşayan insanlarımız,
hepsi kaygıyla yaşamakta.
BAŞKAN Sayın Güler, son
cümlenizi rica ediyorum.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkanım.
Bu Kanunun verdiğimiz önerge
doğrultusunda
Değişiklik önergesine destek vermenizi
bekliyoruz. Keza, net olarak altını çiziyorum, vermeyeceksiniz,
onu da biliyoruz, ama, toplum da buna şahit olacaktır, yapılanları
unutmayacaktır. Yine de, tüm yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Güler.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
17nci maddeyi okutuyorum:
Taşınmazların vakfına
dönmesi
MADDE 17-
BAŞKAN Bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 17. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Yüksel Çorbacıoğlu Feridun Ayvazoğlu
Niğde Artvin Çorum
Muharrem
Kılıç Mehmet
Küçükaşık Feridun
Baloğlu
Malatya
Bursa Antalya
Madde 17-
(A) Tasarruf edenlerin veya maliklerin
mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk veya
mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı
taşınmaz malların mülkiyeti yargılama neticesine
göre vakfı adına tescil edilir. Kazanılmış haklar
saklıdır.
(B) Türkiyede kurulan vakıflar,
amaçları doğrultusunda uluslararası alanda işbirliği
yapılmasına yarar görülen hallerde, Dışişleri
Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle
İçişleri Bakanlığının izniyle yurt
dışında kurulmuş vakıf veya kuruluşlara
üye olabilirler.
Türkiyede kurulan vakıfların,
vakıf senedinde belirlenen amaçlarını gerçekleştirmek
üzere uluslararası faaliyette bulunması ve yurt dışında
şube açması ile yurt dışındaki benzer amaçlı
vakıf veya kuruluşlarla işbirliği yapması,
Dışişleri Bakanlığının görüşü
alınmak suretiyle İçişleri Bakanlığının
iznine bağlıdır.
Yabancı ülkelerde kurulmuş
vakıflar, uluslararası alanda işbirliği yapmasında
yarar görülen hallerde, karşılıklı olmak koşuluyla,
Dışişleri Bakanlığının görüşü
alınmak suretiyle İçişleri Bakanlığının
izniyle Türkiyede faaliyette bulunabilirler, temsilcilik kurabilirler,
şube açabilirler, üst kuruluşlar kurabilirler, kurulmuş
üst kuruluşlara katılabilirler veya kurulmuş vakıflarla
işbirliği yapabilirler.
Bu vakıflar, Türk Medeni Kanunu
hükümlerine göre kurulan vakıflar hakkında uygulanan
mevzuata tabidir.
(C) Yeni vakıflar ve kurucuları
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan vakıflar; amacını
gerçekleştirmeye yardımcı olmak veya vakfa gelir temin
etmek amacıyla, Genel Müdürlüğe bilgi vermek şartıyla
iktisadi işletme ve şirket kurabilir, kurulmuş
şirketlere ortak olabilirler.
Genel Müdürlük; Bakanlar Kurulu
kararıyla Genel Müdürlük ve mazbut vakıfların gelirleri
ve akar malları ile iktisadi işletme veya şirket kurmaya
yetkilidir. Şirket hisseleri ve hakların daha yararları
olanları ile değiştirilmesi, paraya çevrilmesi ve değerlendirilmesi
ve bunlara bağlı her türlü hakkın kullanılması
ile ortaklık paylarına bağlı hakların kullanılması
Genel Müdürlük tarafından yürütülür.
(D) Sona eren yeni vakıfların
borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar; vakıf
senedinde yazılı kurum veya kuruluşa, senetlerinde
özel bir hüküm bulunmayanlarda ise Genel Müdürlüğün görüşü
alınarak mahkeme kararıyla benzer amaçlı bir vakfa; dağıtılan
vakıfların borçlarının tasfiyesinden arta kalan
mal ve haklar ise Genel Müdürlüğe intikal eder.
(E) Vakıflara ait yurt içi ve
yurt dışı taşınır ve taşınmaz eski
eserlerin tespiti, envanterinin çıkarılması, tescili,
Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait olanların korunması,
mülkiyeti el değiştirmiş eski eserler ile koruma alanlarının
kamulaştırılması, değerlendirilmesi, onarım
ve restorasyonu Kültür ve Turizm Bakanlığının da
olumlu görüşü alınmak suretiyle Genel Müdürlükçe yürütülür.
Sermayesinin yüzde 50sinden fazlası
Genel Müdürlüğe veya mazbut vakıflara ait işletme ve
iştiraklerin; Kurumlar Vergisi matrahının yüzde on
beşi yeterli geliri bulunmayan mazbut vakıflara ait eski
eserlerin onarımında kullanılmak üzere Genel Müdürlüğe
aktarılır.
(F) Vakıflara ait taşınır
ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları; Genel Müdürlük
ve bağlı birimleri, ilgili kamu kurum ve kuruluşları
ile kullananları tarafından korunur. Kasıtlı veya
ihmali davranışla bu varlıkların zarar görmesine
neden olanlar, sorumluluklarının gereğini yerine getirmeyenler
bu davranışlarından sorumludurlar.
(G) Vakıf yoluyla meydana gelip
de her ne suretle olursa olsun hazine, belediye, özel idarelerin veya
köy tüzel kişiliğinin mülkiyetine geçmiş eski eserler
yapılacak yargılama sonucuna göre vakfı adına
tescil edilir. Kazanılmış haklar saklıdır.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Küçükaşık
önergesini açıklayacak.
Buyurun efendim.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, bu Yasayla ilgili
en fazla tartışılan noktalardan bir tanesi şuydu:
Biz, bu Vakıflar Yasa Tasarısını kendi isteğimizle
mi bu Meclise getirdik, kendi özgür irademizle, yoksa Avrupa Birliğinin
bizden isteği üzerine mi getirdik diye. Biz, Mayıs ayından
beri, bu Yasanın Avrupa Birliği tarafından istendiğini
ve Avrupa Birliğinin ilerleme raporlarında bunların
yer aldığını ısrarla söyledik; fakat, gerek
Sayın Bakan gerek Sayın Genel Müdür ve gerek kürsüye gelen
-buraya- AKP sözcüleri, Hayır efendim, biz özgür irademizle bu
Yasayı hazırladık. Avrupa Birliğinden, bizden,
bu konuda hiç kimsenin herhangi bir talebi olmadı. Biz yapıyorduk.
Ee, zaten, biz vakıf kurmuşuz, biz önder insanlarız, Avrupa
Birliği de görsün, bizden öğrensin. Avrupa Birliğini,
Yunanistanlıları boş verin, Türklere vakıf kurma
izni vermeseler de, onlara toprak edinme izni vermeseler de biz verelim,
insanlığı bizden öğrensinler. diye burada çok güzel,
çok veciz sözler söylediler; ama, başka bir şey var şimdi.
Avrupa Birliğinin 2005 Yılı İlerleme Raporunda o
kadar güzel metinler var ki, onları herhâlde hiç kimsenin okumadığını
sanıyor bazı arkadaşlarımız ya da hani Avrupa
Birliği üyelerinin tercüme hatası vardı ya, burada
Sayın Abdullah Gül demişti yanlış yapıyorsunuz
diye, sonra özür dileyip de düzeltmek zorunda kalmışlardı.
Yanlış tercümeleri başkaları yapıyor.
Bakınız arkadaşlar,
Avrupa Birliğinin 2005 Yılı İlerleme Raporunda,
Vakıflar Kanunuyla ilgili
Aynen Rapordan okuyorum: Halen
Türk Parlamentosunda bulunan Vakıflar Kanununa ilişkin
çalışmalar devam etmektedir. Böyle bir Yasa, gayrimüslim
topluluklara, vakıflarıyla ilişkin olarak bazı
iyileştirmeler sağlama potansiyeline sahip olsa da, mevcut
hâliyle Avrupa standartlarının gerisinde kalmaktadır.
Dinî çoğulculuk, daha genel olarak, sadece tüm dinî toplulukların
faaliyet gösterebilmesi için koşulları sağlayan
açık ve kapsamlı bir yasal çerçeve yoluyla garanti edilebilir.
Devam ediyorum: Dinî vakıflar,
mahkeme kararı olmadan, onları kapatabilen, varlıklarına
el koyabilen, mali destekçilerini azledebilen ve varlıklarının
ve hesaplarının yönetimine müdahale edebilen Vakıflar
Genel Müdürlüğünün müdahalesine maruz kalmaya devam etmektedir.
Şimdi, siz ne yapıyorsunuz? Tüm vakıfların, cemaat
vakıfları dahil, yeni kurulacak vakıfların tümünün
mali denetiminin yapılmasını ortadan kaldırmadınız
mı? Bunların her türlü yabancı vakıflardan, yabancılardan,
yurt dışından para almasına izin vermiyor musunuz
siz? Veriyorsunuz. Hani, emir nerde? Yok.
Devam edeyim İlerleme Raporuna,
yine devam; çok ilginç çünkü, çok ilginç. Bakınız, Türkiyede
hangi topluluklar olduğunu da göreceksiniz: Mülkiyet haklarına
gelince: Ocak 2003 Tüzüküne uygun olarak yapılan
Hani, benim
ilk konuşmamda, 4üncü maddede söylediğim
Yani, AKP tarafından
yapılan 4778 sayılı Yasa -Ocakta çıkarılan-
ve ona ilişkin Yönetmelike atıfta bulunuyor. Onu da söyleyeyim.
Hani biz çıkarmadık, daha önce, bizden önceleri çıkartmış
diyorsunuz ya; hayır, siz çıkartmışsınız;
onu söylüyorum. Ocak 2003 Tüzüküne göre uygun olarak yapılan
2.285
Bakın, arkadaşlar, Sayın Bakan 161 cemaat vakfı
var diye söylemişti ve bunlara ait de bizde -yine basında-
35 tane sadece verilmesi gereken gayrimenkul var denmişti;
4771 ve 4778 sayılı Yasadan.
Bakınız, başvuru kaç
tane olmuş? Benim bunları sormam üzerine söylendi. 2.285 tane
mülkiyet kaydı başvurusundan 341i kabul edilmiştir.
Biz bunu ne zaman öğrendik, biliyor musunuz? Avrupa Birliği
komisyon raporunu da ezbere biliyoruz da, Türkiye Cumhuriyeti
parlamenterleri olarak Adalet Komisyonunda ancak 27 Eylülde
öğrenebildik sayısını. Sayın Genel Müdüre
bizzat sordum Kaç tane var? diye. Ama, Avrupa Birliğinin gelen
uzmanları ezbere biliyor bunu. Biz bunu biliyorduk. Özellikle
sordum, ben sordum ve Sayın Genel Müdür bizzat açıklamak zorunda
kaldı.
Devam edelim yine, bakınız:
Başvurular, sadece, Tüzükte listelenen 161 azınlık
vakfı tarafından yapılabilmiştir. Vah vah demek
lazım. Demek başkaları da yapacak şimdi. Bu Yasa
çıkınca, evet, yapacaklar, göreceksiniz neler olduğunu.
Devam ediyorum: Dinî toplulukların
yasal statüleri olmayışı nedeniyle mevcut mülkiyetlerine
el konulması riski hâlâ devam etmektedir ve hukuki yollarla
mülkiyeti geri alma gayretleri birçok sorunla karşılaşmaktadır.
Katolik ve Protestan topluluklar dahil bazı gayrimüslim dinî
topluluklar hâlâ kendi vakıflarını kurma hakkına
sahip değildirler
Ne demek bu? Bu ne demek, Allah aşkına
söyler misiniz bana?
ve dolayısıyla mülkiyet kaydettirme
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Yani, diyor ki: Türkiyedeki Katolikler cemaat vakfı kuramıyor.
Cemaat vakıfları Lozanda bitmişti, yeni kurulamaz.
Ama, siz onlara yeni cemaat vakfı kurdurma iznini vermek zorundasınız
diyor Avrupa Birliği size. Ve bunlara ilişkin düzenlemeler
yaptınız. Bizim müdahalemizle bunları engellediniz
siz. Yeni vakıfları kurmasına kimsenin engeli yok bugün;
Katolik de kurar, Protestan da kurar, deist de kurar, ateist de vakıf
kurar, yeni Medeni Kanuna göre. Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
kurar, buna hiçbir yasal engel yok.
Bitireyim, bakınız. En
son mülkiyetle ilgili ne getiriyorlar:
ve dolayısıyla
mülkiyet kaydettirme, elde etme ve elden çıkarma hakkından
mahrumdurlar.
Siz şimdi cemaat vakıflarına,
mülkiyet edinme hakkını verdiniz mi? Verdiniz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
Yeni cemaat vakıfları kurulabilecek mi?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Kurulmayacak işte. Ona biz müdahale etmeseydik onlar da geliyordu,
onu anlatmaya çalışıyoruz size. Arkadaşlar, bakınız,
yasal engeller hâlâ bitmedi. Siz yurt dışındaki
Şunu
unutmayınız: Bakın arkadaşlar, yurt dışındaki
yabancı vakıflar da olsun, kim olursa olsun, onlara ticari
işletme kurma hakkı verdiğiniz takdirde cemaat vakıfları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Efendim, son cümlelerinizi
rica edeyim.
Buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Sayın Başkan, bitireceğim şimdi.
Bakınız, eğer cemaat
vakıfları, ticari işletme kurma hakkına sahip
olacaksa -ki olacaktır- Türkiyede sınırsız bir
şekilde gayrimenkul edinme ve yeni taraflar edinme ekonomik potansiyel
elde edecektir ve o vakfı kendisi bizzat yönetecektir, bizzat
o vakfı yönetecektir. Okul kurabilecektir. Buna izin veriyorsunuz.
Okul kuracaktır, eğitim kurumu kuracak, her şeyi kurduracaksınız
cemaat vakıflarına, her tür ticari işletme yapacaksınız,
yurt dışında faaliyet göstereceksiniz. Bu izinleri niye
veriyorsunuz arkadaşlar? Teker teker okuyoruz. Bakın, Avrupa
Birliğinin raporuyla sizin getirdiğiniz yasal düzenlemeler
tıpatıp aynı; sizin iradeniz değil, yok burada. Bakınız,
ilerleme raporu açıklandı artık. Vakıflar Kanununu
bu Meclisten geçirseniz de geçirmeseniz de olumsuz. O belli. O yüzden,
bu saatte bütün Türkiyeyi de bizi de tedirginliğe sokmayınız
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
33üncü maddeyi okuyun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Hepsini konuşacağız. Hepsini, hepsini konuşacağız
bizi tedirginliğe sokmayınız.
Gelin bu Tasarıyı buradan geri çekiniz. Bizim değil.
Bizim olmayan bir tasarıyı, bize aitmiş gibi ne olur
tutmayınız. Geri çekin.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Küçükaşık.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
17nci maddeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
17nci maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır ve madde kabul edilmiştir.
18inci maddeyi okutuyorum
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Sayın Başkanım,
bir açıklama yapma ihtiyacı doğduğu inancındayım;
çünkü, Tasarının, çıkış amacı dışında
bir yöne doğru, arkadaşlarımız tarafından,
muhalefet sözcüleri tarafından sevk edildiğini görüyorum.
Hem Genel Kurulu hem de televizyonları başında bizleri
izleyenleri aydınlatma ihtiyacı var. Lütfederseniz, bir
açıklama yapma ihtiyacını hissediyorum.
BAŞKAN 69a göre söz verebilirim.
Buyurun, açıklamanızı
yapmak üzere. (AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın Başkanıma, göstermiş
olduğu anlayış nedeniyle çok teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, birkaç
saattir, Vakıflar Yasa Tasarısıyla ilgili görüşmeleri
yürütüyoruz, devam ettiriyoruz. Sanıyorum, hem sizlerin hem
de televizyonları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızın
dikkatini çekmiştir. Muhalefet sözcüsü arkadaşlarımız
konuşmalarında genellikle, konuyu, Batı Trakyada yaşamakta
olan soydaşlarımızın sorunlarına getiriyorlar
ve Orada yaşayan soydaşlarımızın vicdanlarını
yaralıyorsunuz, orada yaşayan vatandaşlarımıza
haksızlık yapıyorsunuz. diyorlar ve Sayın Küçükaşık
bir konuşmasının bir bölümünde getirin Yunanistandaki
Vakıflar Kanununu Cumhuriyet Halk Partisi olarak destekleyeceğiz
dedi.
Değerli arkadaşlar, gerek
muhalefet sözcüsü arkadaşlarımız gerekse iktidar
partisine mensup arkadaşlarımızdan burada söz alan
arkadaşlarımız, Batı Trakyada yaşayan Müslüman
Türk azınlığıyla ilgili Yunanistanın uygulamalarından
burada bahsettiler. Ben arkadaşlarımızın tespitlerinin
tamamına katılıyorum, doğrudur. Yunanistanda
yaşayan soydaşlarımız, başta vakıf kurma,
temel hak ve özgürlükler bakımından Avrupa standartlarının
altında bir uygulamaya muhataptırlar.
Şimdi, arkadaşlarımız
da bahsettiler, Batı Trakyadaki Osmanlı Türk vakıfları
Yunanistanda cunta yönetiminin işbaşına geçtiği
1967 yılından bu yana Atina tarafından atanan soydaşların
yönetimindedir. Tabiatıyla vakıfların yönetiminde
söz sahibi olamamak Batı Trakya Türk toplumunu kurumsal olarak
vakıflar tarafından sağlanması öngörülen sosyal,
kültürel ve ekonomik hizmetlerden yoksun bırakmaktadır.
Bu tespitler doğrudur.
MUHARREM İNCE (Yalova)
1999da süre doldu Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Şimdi ne yapmak istiyoruz?
Arkadaşlarımızın bu açıklamaları, bu Yasa
Tasarısıyla, acaba, Batı Trakyada yaşayan soydaşlarımızın
bu mağduriyetini giderebilir miyiz?
Arkadaşlar, bu Yasa Tasarısıyla
bunu halletmek mümkün mü?
MUHARREM İNCE (Yalova) Değil.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Yani buraya bir hüküm ekleyelim,
diyelim ki
ORHAN ERASLAN (Niğde) Mümkün,
mümkün
Gelip açıklayacağız.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Mümkündür, şöyle yapılabilir:
Şimdi, siz diyorsunuz ki: Bunu aynen kabul edelim. Yani,
şu demektir: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, bizim gibi
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, ama, başka bir dine
mensup, başka bir soydan geliyor, İstanbulda yaşayan 2
bin tane Ortodoksa, biz, ikinci sınıf insan muamelesi yapalım.Peki,
ne istiyorsunuz, ne yapmamızı istiyorsunuz?
ORHAN ERASLAN (Niğde)
Açıklayacağız.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Onların
Medeni Kanun konusunda bir sıkıntısı yok Sayın
Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Ne yapmamızı istiyorsunuz
peki? Yani, eğer İstanbulda yaşayan, Türkiyede yaşayan
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gayrimüslimlerin şu
anda sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerin bir kısmını
elinden alarak, bu yasal düzenlemeyle
MUHARREM İNCE (Yalova) Öyle
bir şey yok!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
yani Yunanistanda uygulanan
vakıflar yasasını buraya getirerek, yani Yunanistanın
oradaki Müslüman Türk azınlığına uyguladığının
aynısını biz burada uygularsak, oradaki sorunu çözebilir
miyiz?
AHMET IŞIK (Konya) Asla!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
Çözeriz!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Çözebilir miyiz arkadaşlar?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
Deneyin bir görün bakalım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Eğer çözebileceksek
oturup çözelim, çözelim.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Var
efendim çözme yolu.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
Çözmenin bir anahtarı da budur Sayın Bakan.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Çözme
yolu var, anlatacağız; tabii var.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar,
buraya hüküm koyalım
ORHAN ERASLAN (Niğde) Ah, bu
teslimiyetçilik adamı böyle mahveder işte!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
diyelim ki Batı Trakyada
yaşayan veya Yunanistanda yaşayan azınlıkların
temel hak ve özgürlükleri alanındaki tüm engeller kaldırılmıştır
diye buraya yasa koyalım, madde koyalım; çözülür mü?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
O olmaz canım, olur mu?
AHMET IŞIK (Konya) Kim dinler
Sayın Bakan!
HALUK KOÇ (Samsun) Keşke hiç
konuşmasaydınız Sayın Bakan, çok yanlış
oldu!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Şimdi, arkadaşlar,
yapılması gereken nedir biliyor musunuz; yapılması
gereken şudur arkadaşlar, bakın yapılması gereken
şudur: Yunan vatandaşıdır orada yaşayan soydaşlarımız
ve aynı zamanda Avrupa Birliği vatandaşıdır.
Tıpkı, Türkiyede yaşayan cemaat vakıflarına
mensup insanlar, nasıl ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
giderek Türkiyedeki uygulamalar aleyhine dava açarak bizim önümüze
kararları getiriyorlarsa, orada yaşayan soydaşlarımız
da aynı yolu denemelidir. Nitekim denemeye başladılar,
denemeye başladılar.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
Sonuç, sonuç?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Bakın, bugüne kadar seçilmiş
müftülerin maruz kaldıkları uygulamalara ilişkin Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine intikal etmiş olan 5 davada
da, Mahkeme, müftüler lehine karar verdi.
HALUK KOÇ (Samsun) Sonuç?
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Bakan, Sayın Başbakan Gümülcinede Türk Gençler Birliğini
ziyaret bile etmedi, kapısından içeri girip çay içmedi!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Şimdi geleceğim
oraya, şimdi geleceğim
Değerli arkadaşlar,
şimdi, burada söz alan arkadaşlarım, bu konuda samimi
olarak duyarlı olduğunu bildiğim arkadaşlarım,
burada oturan tüm arkadaşlarımız, sizler, Batı
Trakyada yaşamakta olan Yunan vatandaşı ama bizim soyumuzdan
gelen insanların orada yaşadıkları sıkıntıların
ORHAN ERASLAN (Niğde) Türk ve
Müslümanlar efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
sıkıntıların
acısını, ıstırabını yüreğinizde
duyuyorsunuz, hepimiz duyuyoruz.
HALUK KOÇ (Samsun) Yetmiyor ki!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Hah, tamam
İşte,
ne yapacağız?
HALUK KOÇ (Samsun) Büyük devlet
iddiasını ortaya koyacaksınız.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Önce
dinleyeceğiz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Hah, şimdi ne yapacağız:
1) Siz ve biz, burada konuşuyoruz
ya, burada konuştuklarımızı, değişik
mahfillerde de konuşarak, o insanlara ileteceğimiz mesajlarla,
arkadaş, bakın, Yunanistanda maruz kaldığınız
bu muameleler, tüm dünyanın, Avrupa Birliği ülkelerinin,
Yunanistanın, Türkiyenin, her birinin altına imza koyduğu
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin şu şu maddelerine
aykırıdır, bunların iptali için Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine dava açın dememiz lazım, yönlendirmemiz
lazım.
HALUK KOÇ (Samsun) Onlar kullanılıyor,
hepsi kullanılıyor.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
Kurtlar sofrasına yalnız mı gönderiyorsunuz onları?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) O konuda, kendilerine hukuki
yardımda da bulunulmalıdır gerekirse
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
Sayın Bakan, kurtlar sofrasına yalnız gönderilmez kuzular!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Bitmedi, bitmedi.
Şimdi, biz, Avrupa Birliği sürecinde
müzakereler yürütüyoruz değil mi? Ben, Başmüzakerecimiz
Sayın Ali Babacanla görüştüm, hatta, kendisine, şu, Yunanistandaki
Vakıflar Yasasını da verdim, hatta, onun bir uygulama
örneğiyle ilgili şu bilgi notunu da verdim. Dedim ki Sayın
Babacana
BAŞKAN Sayın Bakan, toparlar
mısınız lütfen.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Tabii, toparlıyorum.
Dedim ki: Onlar, Türkiyede,
işte, temel hak ve özgürlükler bakımından Avrupa Birliğinin
gerisindesiniz. işte Müzakere sürecinde üstünüze düşenleri
yapmadınız, ilerleme raporunda kötü puan alacaksınız.
falan diyorlar ya Sayın Babacan, bunları, orada, Avrupa
Birliği ülkelerinin temsilcilerine, Avrupa Konseyinin ilgililerine
bunları bir gösterin. Siz bize bunları söylüyorsunuz ama,
bizim gerimizde Avrupa Birliği ülkeleri var, biz ondan daha
ileriyiz.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
Sayın Bakan, Başmüzakereci nerede? Var mı öyle bir
kişi?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Ve açıklıkla söylüyorum
ki, temel hak ve özgürlükler bakımından Türkiye, Yunanistandan
daha ileridedir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Peki,
dört yıldır neredeydiniz Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Hah, bu, bizim için bir avantajdır.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Bakan, dört yıldır neredeydiniz? Süreniz bitiyor
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Hah, tamam, bu bizim için bir
avantajdır.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Yeni
mi aklınıza geldi?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) O halde, Avrupa Konseyi
düzleminde, diğer, dünya çapındaki uluslararası örgütlerin
toplantılarında, Türkiye, özellikle, oralarda bizi temsil
eden milletvekili arkadaşlarımız var iki tane muhalefete
mensup
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
Başmüzakereci yapsın onları!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Bütün bunları, oralarda,
yüksek sesle dile getirmeliler ve o zaman, oradaki Müslüman-Türk
kardeşlerimizin sorunları işte gündeme gelir, onların
çözümüyle ilgili Yunanistan da adım atmak durumunda kalır.
Biz, bu yolları denemeliyiz. Yani, temel hak ve özgürlüklerin,
şu anda çağdaş özgürlüklerin son derece gerisinde
olan Yunanistandaki Vakıflar Yasasını Türkiyeye getirmek
çözüm değildir. Bizim şu anda yapmış olduğumuz
düzenleme, çağdaş anlamda gerçekten örnek gösterilebilecek
olan bir Vakıflar Yasasıdır. Biz, örnek olanı yapmalıyız
ve örnek olmalıyız ve bizim gerimizde olanlara da demeliyiz
ki
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Niye?..
Niye?..
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Hani
mütekabiliyet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
arkadaş, bakın,
temel hak ve özgürlükleri ancak böyle tanıyabilirsiniz. Dünyayı
ayağa kaldırmalıyız. Bunun çaresi budur.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Bakan, 2nci maddedeki karşılıklılık nerede
kaldı?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
Kendinizle çelişiyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Bunun çaresi, burada, efendim,
bu konuyu bahane ederek, çok mükemmel hazırlanmış olan
bir yasa tasarısına karşı çıkmak değildir.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Bakan, karşılıklılık nerede kalıyor?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Biz, herhangi bir baskıyla,
Avrupa Birliğinin baskısıyla falan da bu Yasa Tasarısını
hazırlamadık.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Bu
doğru değil.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Eğer öyle olsaydı...
MUHARREM İNCE (Yalova) Hani
mütekabiliyet Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Avrupa Birliği bakın
bizden ne istiyor:
ATİLA EMEK (Antalya) Ne istiyor?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Arkadaşlar, mazbut vakıflar
arasına alınmış...
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen
konuşmanızı tamamlayın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) ... cemaat vakıflarının
da mazbutiyetten çıkarılmasını istiyoruz diyor.
Hayır vermeyeceğiz diyoruz, kabul etmiyoruz.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Biz verdirtmedik,
veriyordunuz canım!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Etmiyoruz.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Veriyordunuz...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Üçüncü şahısların
eline geçmiş olan gayrimenkulleri geri vereceksiniz...
ATİLA EMEK (Antalya) Baş
üstüne diyorsunuz, baş üstüne...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) ... vermezseniz tazmin edeceksiniz
diyorsunuz; hayır, kabul etmiyoruz. Baskılara boyun
eğseydik, bunlar da kabul edilirdi. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) Arkadaşlar
boşa alkışlıyorsunuz!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Biz Türkiye cumhuriyeti
vatandaşı gayrimüslim vatandaşların 1935 yılında
sahip oldukları mülk edinme hakkının 1974 yılında
bir Yargıtay kararıyla elinden alınması...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, son
cümlenizi alayım lütfen.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Tamamlıyorum.
1974 yılında bir Yargıtay
kararı sonucu elinden alınmış olan o yanlış
uygulamayı sadece düzeltiyoruz. Yapılması gereken
de budur. Bu da doğrudur.
Bu Yasa Tasarısının,
cemaat vakıflarıyla ilgili getirdiği düzenlemeler
bizim daha önceden yapmamız gereken bir düzenlemeydi, onu
şimdi yapıyoruz geç de olsa, yapılması gerekirdi.
MUHARREM İNCE (Yalova) Mübadelede
gönderilen Rumları da çağırın bari de, onlar da
gelsin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Ben, bu Parlamentonun böyle
bir yasal düzenlemeyi yaparak tarihî bir örnek görevi ifa edeceğine
inanıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Madde 18i okutuyorum:
Taviz bedeli
MADDE 18-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 18. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Muharrem Kılıç
Niğde Bursa Malatya
Feridun
Baloğlu Feridun
Ayvazoğlu Yüksel Çorbacıoğlu
Antalya Çorum Artvin
Madde 18
(A) Tapu kayıtlarında,
icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve
tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar,
hazine taşınmaz malının satış ihalesine
yetkili olan komisyon tarafından takdir edilecek değerinin
yüzde on beşi oranında taviz bedeli alınarak serbest
tasarrufa terk edilir. Ancak miri arazilerden mukataalı hayrata
tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar
tavize tabi değildir.
Taviz bedelinin hesaplanmasında;
ortaklığın giderilmesi veya cebri icra yoluyla satılanlarda
satış bedeli, kamulaştırmalarda ise kamulaştırma
bedeli esas alınır.
Bu Kanun hükümleri gereğince
taviz bedelinin tamamı vakfı adına ödenmedikçe, taşınmaz
üzerindeki temliki tasarruflar tapu dairelerince tescil olunmaz.
Vakıf şerhleri ile ilgili
olarak, diğer kanunlarda yer alan zamanaşımı ve
hak düşürücü sürelere ilişkin hükümler uygulanmaz.
(B) Genel Müdürlüğe ve mazbut
vakıflara ait taşınmazların kira süresi azami üç
yıldır. Ancak onarım veya inşa karşılığı
kiralamalarda; kira süresi Genel Müdürün onayı ile on yıla,
Meclis kararı ile yirmi dokuz yıla kadar tespit edilebilir.
Genel Müdürlüğe veya mazbut
vakıflara ait onarımı planlanan eski eserler ile yatırım
yapılacak taşınmazlar; kira süresinin bitiminden
bir ay önce bildirim yapılmak kaydıyla, hiçbir hüküm ve karara
bağlı olmaksızın Genel Müdürlüğün talebi üzerine
kira süresi sonunda mülki amirlikçe tahliye edilir.
(C) Vakfiyelerinde olmak koşuluyla
ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün izniyle özel vakıf ormanları
kurulabilir.
(D) Kamu kurum ve kuruluşları,
koruma imar planlarını düzenlerken vakıf eski eserlerle
ilgili hususlarda Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Genel
Müdürlüğün görüşünü almak zorundadırlar.
Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara
ait taşınmaz mallarla ilgili olarak belediyeler ile diğer
kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan uygulama imar
ve parselasyon planlarının, askıya çıkarılmadan
önce ilgili idareler tarafından Genel Müdürlüğe bildirilmesi
zorunludur. Genel Müdürlük, düşüncelerini bir ay içinde bildirmemesi
durumunda imar ve uygulama planları askıya çıkarılır.
Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara
ait olup uygulama imar planlarında okul, hastane veya spor alanlarında
kalan taşınmazlar; ilgili kurumlar tarafından, imar
planının tasdik tarihinden itibaren beş yıl içerisinde
kamulaştırılmadığı takdirde Genel Müdürlükçe
özel okul, özel hastane veya özel spor tesisi olarak değerlendirilebilir.
(E) Vakıfların menkul ve gayrimenkul
malları üzerinde zilyetlik yoluyla kazanılamaz.
(F) Mazbut vakıf mallarından
kiraya verilen veya tahsis edilen taşınmaz malların,
yangın, hırsızlık ve doğal afetlere karşı,
kullananları tarafından Genel Müdürlük adına sigortalanması
zorunludur. Sigorta bedelleri, kullananları tarafından
ödenir.
(G) Türkiyede kurulan vakıflar,
amaçları doğrultusunda uluslararası alanda işbirliği
yapılmasına yarar görülen hallerde, Dışişleri
Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle
İçişleri Bakanlığının izniyle yurt
dışında kurulmuş vakıf veya kuruluşlara
üye olabilirler.
Türkiyede kurulan vakıfların,
vakıf senedinde belirlenen amaçlarını gerçekleştirmek
üzere uluslararası faaliyette bulunması ve yurt dışında
şube açması ile yurt dışındaki benzer amaçlı
vakıf veya kuruluşlarla işbirliği yapılması,
Dışişleri Bakanlığının görüşü
alınmak suretiyle İçişleri Bakanlığının
iznine bağlıdır.
Yabancı ülkelerde kurulmuş
vakıflar, uluslararası alanda işbirliği yapmasında
yarar görülen hâllerde, karşılıklı olmak koşuluyla,
Dışişleri Bakanlığının görüşü
alınmak suretiyle İçişleri Bakanlığının
izniyle Türkiyede faaliyette bulunabilirler, temsilcilik kurabilirler,
şube açabilirler, üst kuruluşlar kurabilirler, kurulmuş
üst kuruluşlara katılabilirler veya kurulmuş vakıflarla
işbirliği yapabilirler.
Bu vakıflar, Türk Medeni Kanunu
hükümlerine göre kurulan vakıflar hakkında uygulanan
mevzuata tabidir.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu efendim?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi
Sayın Eraslan, buyurun.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri, Vakıflar Yasası
üzerinde söz almış bulunuyorum.
Şimdi, biraz önce, değerli
arkadaşlarım, Sayın Bakan burada söz aldı.
Doğrusu, üzüntüyle de izledim. Neyi üzüntüyle izledim? Bu kadar
anlatılan şeyi, 6 cilt tutan tutanakları, yani, bu kadar,
insan farklı yansıtabilir, bu kadar farklı anlayabilir.
Şu söz, bizim tarafımızdan hep söylendi değerli arkadaşlar:
Yani, eğer Avrupa Birliği böyle bir dayatma içerisindeyse,
Yunanistanın Vakıflar Yasası
Avrupa Birliğinin
üyesidir; olur, tercüme edelim, onu çıkartalım bizimki yetersizse.
Bu bir ironidir, bu bir ironidir, bu bir kara mizahtır. Anlatabiliyor
muyum? Bunu, yani, bizim şimdiki, mevcuttaki Yasamız, Yunanistanın
bu elimde tuttuğum Yasasının fersah fersah fersah ilerisindedir.
Sayın Bakan diyor ki: Anlatın.
Avrupaya demek istiyoruz ki: Ey Avrupa, 2762ye yetersiz diyorsun
ama, senin üyen olan Yunanistan, senin böyle bir müktesebatında
yok, üyen olan Yunanistandaki durum bu. Biz buna razı geliriz
de, kendi vatandaşımız olan azınlıklar çok
mağdur olur. Demek istediğimiz bu. Bunu anlayamamış
olabilir mi Başbakan Yardımcısı sıfatını
taşıyan bir arkadaşımız? Çok rica ederim, çok
rica ederim
Şimdi, Yunanistandaki Vakıflar
Yasasında, değerli arkadaşlar, her şey var. Yani,
36 beyannamesi eleştiriliyor Avrupa tarafından. Burada
36 beyannamesinin karşılığı var, size göstereyim
maddesiyle. 36 beyannamesinden daha ağır 20nci madde var
arkadaşlar, Yunanistan Vakıflar Yasasının 20nci
maddesi; Sayın Bakanın elinde, açar, bakar. Eğer vakıfsa,
bir vakfın vakfiyesi olur. Haa, bu azınlık vakıflarının
vakfiyesi yoktu. 36da devlet onlara dedi ki: Beyanname verin, neyiniz
var neyiniz yoksa. Yanlış olan ne? Kendi beyanlarıdır
bu. Ha, kendi beyanlarına uymayıp, vay biz şunu da bildirmediydik,
bunu da bildirmediydik dediler. Peki
4771 sayılı Yasa
çıktı, bu imkân verildi, öyle mi? 4778 çıktı, bu imkân
genişletildi. Bu Lozan, 45inci maddesi açık. Bizim, buradaki
Rum azınlığa verdiğimiz her şeyin karşılığını,
Batı Trakyadaki Türk ve Müslüman azınlığa vermek
durumundadır Yunanistan. Bu, mütekabiliyet değil arkadaşlar.
Bakın, mütekabiliyet ayrı bir şeydir, devletler arasında
olur. Burada bir mütekabiliyet var, yükümlülükte mütekabiliyet.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin yaptığına karşılık
Yunanistan devleti aynı yükümlülükte mütekabildir, ama, bu
haklar, bizim yurttaşlarımız açısından biz kötüleştirelim
demiyoruz, gayrimüslim yurttaşlarımız açısından.
İyileştirelim, o başka bir şey. Ama, bu paralel hakkı
almayı bilmek hükûmetlerin işidir, yakınmak değildir.
İşte, hükûmet odur ki, adı üstünde hükûmet odur ki, verdiği
hakları uluslararası tescil edilmiş anlaşmayla
mütekabil devletin karşı tarafa zorlattırır. Burada,
yani, işi egzajere edip bir de Yunanistana mı yasa çıkaralım?
Biz, 4771 ile 4778i niye çıkardık? Onun karşılığı
ne? Hani Avrupaya boyun vermiyorduk, hani dik duruyorduk! Böyle
bir şey var mı arkadaşlar? Bakın, Avrupa bizden ne
istiyor, bunu anlattım, gözden kaçırmayın. Avrupa bizden
şunu istiyor, diyor ki Avrupa, ilerleme raporunda: Uygulamada
gayrimüslim topluluklar önemli sorunlarla karşılaşmaya
devam etmektedir. Bu topluluklar tüzel kişilikten yoksundur.
Arkadaşlar, ilk konuşmamızda
da söyledik. Dünyanın hiçbir üniter devletinde hiçbir topluluğun
tüzel kişiliği olmaz. Vakıfların tüzel kişiliği
olur, o ayrı. Topluluğun tüzel kişiliği olmaz.
Eğer, topluluklara tüzel kişilik tanırsanız devleti
inkâr edersiniz, devleti yok edersiniz, devleti kompartımanlara
ayırırsınız. Bunun dünyada örneği yoktur. Hiçbir
yerde azınlıkların tüzel kişiliği olabilemez,
böyle bir şey olamaz. Bu, istenmesi
Demek istiyorlar ki, Türkiyeyi
salam dilimi gibi, sucuk dilimi gibi, azınlık politikaları
adı altında dilimleyelim. Bırakın azınlıkları,
Avrupada kiliselerin tüzel kişiliği yoktur. Kime anlatıyorsunuz?
Şimdi, Sayın Bakan, burada,
birden, sanki
Hakikaten arzu etmem bunu, kendisine söylemeyi.
Birçok şeyi söyledik, düzelttirdik, kabul ettirdik yani, ama,
yetmiyor. Yani, burada öyle bir duruma düşürdü ki Türkiye Cumhuriyeti
devletini, yani, oradaki soydaşlarımızın, Türk
ve Müslüman soydaşlarımızın bireysel başvurusundan
başka çıkar çözüm yolu yok. Ne yapalım? Ne yapalım?
Onlar bireysel başvuru versinler Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine canım. Avrupa Birliği ülkesi
Ee biz bir
şey yapamıyoruz. demeye getirdiler. Arkadaşlar,
işte bizim karşı çıktığımız anlayış
budur. Bu teslimiyetçi anlayıştır. Bu teslimiyetçi
anlayışla, ne Avrupa Birliğine müzakere yapıp
Avrupa Birliği hedefine ulaşabilirsiniz ne Türkiyeyi
şanlı, şerefli bir biçimde Avrupada temsil etme
imkânınız olabilir. Bu, pes etmektir. Bu, havlu atmaktır.
Bunu kabul etmiyoruz. Önce, Yunanistan, 4771 ve 4778in karşılığını
oradaki soydaşlarımıza, Türk ve Müslüman azınlığa,
Batı Trakyadaki Türk ve Müslüman azınlığa vermek
zorunda. Bu, nereden doğuyor? Bu, uluslararası bir antlaşmadan
doğuyor, Lozandan doğuyor. Lozanın 45inci maddesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş)
Niye almadınız? Kırk sene hükûmet oldunuz.
BAŞKAN Son cümlenizi alabilir
miyim Sayın Eraslan.
ORHAN ERASLAN (Devamla) Cumhuriyet
Halk Partisinin hükûmet olduğu dönemde Yunanistan kımıldayamadı.
Kendinize gelin! Kendinize gelin! Yani, tarihi bilmiyorsunuz, yakın
tarihi bilmiyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi kaç yıldır
hükûmet değil. Kendinize gelin! Alabuçuk bir Hükûmetimizle de
Kıbrısa çıktık. Neyi anlatıyorsunuz? Kime anlatıyorsunuz?
Hepinize saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Eraslan.
Sayın milletvekilleri, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
19uncu maddeyi okutuyorum:
Taviz bedelinin tahsil şekli
MADDE 19-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 19. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Muharrem Kılıç
Niğde Bursa Malatya
Feridun
Baloğlu Yüksel
Çorbacıoğlu Feridun
Ayvazoğlu
Antalya Artvin Çorum
Madde 19-
(A) Taviz bedelleri, yapılacak
tebligat üzerine altmış gün içerisinde peşin olarak
ödenebileceği gibi eşdeğer bir taşınmazla
takas edilebilir veya yarısı peşin, kalanı bir
yılda altı eşit taksitte ödenebilir. Taksitlendirme
halinde, taksitlendirme şartlarına uyularak taksitlerin
zamanında ödenmesi durumunda faiz uygulanmaz. Taksitlendirmede
taşınmaza birinci derece ve birinci sırada ipotek konulur.
Taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan
taksitlerin tamamı muaccel olur. Muaccel olan taksitlere yasal
faiz uygulanır.
Genel Müdürlükçe tahakkuk ettirilen
taviz bedelleri, yapılacak tebligata rağmen ödenmediği
takdirde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre gecikme zammı ile
birlikte tahsil edilerek vakfı adına gelir kaydedilir.
(B) Vakıf yönetimi; vakfın
yönetici veya yönetim kurulu üyeleri listesini, bir önceki
yıla ait faaliyet raporlarını, mali tablolarını
ve bu tabloların uygun araçlarla yayınlandığına
dair belgeyi, vakıf taşınmazlarının listesini,
işletme ve iştiraklerinin mali tabloları ile yönetmelikle
belirlenecek diğer bilgileri içeren beyannameyi her takvim
yılının ilk altı ayı içerisinde elektronik ortamda
Genel Müdürlüğe verir.
(C) Mazbut, mülhak, cemaat ve yeni
vakıflarda Vakıflar Genel Müdürlüğünün denetimi
esastır. Vakıf; organları tarafından denetlenebileceği
gibi, bağımsız denetim kuruluşlarına da denetim
yaptırılabilir.
Vakıf yöneticileri, en az
yılda bir defa yapılacak iç denetim raporları ile sonuçlarını,
rapor tarihini takip eden iki ay içerisinde Genel Müdürlüğe
bildirir.
Vakıfların amaca ve yasalara
uygunluk denetimi ile iktisadi işletmelerinin ve iştiraklerinin
faaliyet ve mevzuata uygunluk denetimi Genel Müdürlükçe yapılır.
(D) Genel Müdürlüğün görevleri
şunlardır:
a) Mazbut vakıfların vakfiyelerinde
veya vakfiye yerine geçen hüccet, berat, ferman gibi belgelerinde
yazılı hayrî, sosyal, kültürel ve ekonomik şart ve hizmetleri
yerine getirmek,
b) Vakfiyelerde öngörülen hizmetlerin
en iyi şekilde yerine getirilebilmesini sağlamak amacıyla
Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait paralar ile malları
değerlendirmek, daha fazla gelir getirici yatırımlara
tahsis etmek,
c) Genel Müdürlüğe ve mazbut
vakıflara ait paralar ile işletmeler kurma, kurulmuş
şirketlere iştirak etme, bunların sermaye artışları
hususlarında karar vermek,
d) Yurt içi ve yurt dışındaki
vakıflara ait vakıf kültür varlıklarını ihya
etmek,
e) Mülhak, cemaat ve yeni vakıflar
ile esnaf vakıflarının denetimini yapmak,
f) Vakıflarla ilgili konularda;
araştırma, geliştirme, eğitim, kültür ve yayın
faaliyetlerinde bulunmak, ulusal ve uluslararası koordinasyonu
sağlamak,
g) Vakıf kültür varlıklarından
oluşan koleksiyonlar meydana getirmek; müze, kütüphane ve kültür
merkezleri kurmak,
h) Vakıflara ait müesseseleri
amaçlarına uygun olarak yaşatmak,
ı) Bu Kanun ve diğer kanunlar
ile Genel Müdürlüğe verilen görevleri yapmak.
Genel Müdürlük, vakıflara
ilişkin görevlerle ilgili olarak diğer kurum ve kuruluşlarla
işbirliği içerisinde çalışır ve koordinasyonun
sağlanması hususunda gerekli tedbirleri alır. Genel
Müdürlük gerektiğinde ihtiyaç duyulan konuyla sınırlı
olmak üzere 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi olmaksızın
uzman kişi, kurum ve kuruluşlardan danışmanlık
ve hukuki mütalaa şeklinde hizmet satın alabilir.
(E) Ortak kararnameyle atanan üyeliklerde
herhangi bir sebeple boşalma olduğu takdirde otuz gün içerisinde
43 üncü madde doğrultusunda üç yıllığına yenisi
seçilir.
Uhdesinde kamu görevi bulunmayan
Meclis üyelerine, ayda dörtten fazla olmamak üzere her toplantı
günü için (3000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı
ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda huzur hakkı ödenir.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ayvazoğlu.
Sayın Ayvazoğlu gerekçeyi
açıklayacak.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yepyeni bir tasarı
görüşüyoruz. Bu, yeni derken, temeli bir asra yakın Yasa
ve vakıf dediğimizde de çok eskileri her birimize hatırlatan
bir konu olduğunu görüyoruz ve biliyoruz.
Burada, Sayın Bakanımız
başta olmak üzere, yapılan konuşmalarda, özellikle
İktidar mensubu arkadaşlarımızın yapmış
olduğu konuşmalarda, çok önemli bir Yasa Tasarısının
görüşüldüğü, tartışıldığı bahsedildi.
Fakat, nasıl önemli bir tasarıdır ki, nasıl önemli
bir yasadır ki, böyle bir Yasa Tasarısı, İç Tüzük
hükümleri zorlanmak suretiyle, temel kanun olarak Meclisin huzuruna
getirildi ve her biri, her bir kelimesi, her bir cümlesi, gerçekten
tartışılması gereken, gerçekten konuşulması
gereken bir Tasarı, bu şekilde, konuşmadan uzaklaşmak
suretiyle, konuşmayı önlemek suretiyle görüşüp bitirilsin
istendi; bunu anlamak mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, 19uncu maddeyle ilgili, 18inci maddenin devamı
olan bir maddeyi tartışıyoruz ve görüşüyoruz. Bunun
özüne baktığımızda, 18inci maddede taviz bedelinden
bahsediliyor, 19uncu maddede de taviz bedelinin tahsil şeklinden
bahsediliyor ve bunun düzeltilebilecek, olabilecek şekliyle
de vermiş olduğumuz önerge üzerinde bir konuşma yapıyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
neyin taviz bedeli olacaktır? Şimdi, bu Kanunun kapsamına
bakıldığında, mukataalı vakıf, yani, zemini
vakfa, üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve
kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını;
icareteynli vakıf, değerine yakın peşin ücret ve
ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak
kiralanan vakıf taşınmazlarını; taviz bedeli
olarak da, mukataalı ve icareteynli taşınmazların
serbest tasarrufa terki için alınan bedeli şeklinde tarifini
buluyor.
Değerli arkadaşlarım,
biz, meselenin aslından, temelinden uzaklaşıp maalesef,
burada yapılan, özellikle İktidar tarafından yapılan
değerlendirmeler ve konuşmalarda teferruata boğulunmuş
olunuyor. Burada, bu Yasayla, temelden uzaklaşıp teferruatta
boğulunduğu sürece -az önce yapılan konuşmalardan
da şu anlaşılıyor ki- biz, bu Tasarıyla teslimiyetçilik
anlayışından kurtulamayacağız.
Sebebine baktığımızda,
değerli arkadaşlarım, şimdiye kadar, gerek Komisyonda
gerekse şu ana kadar yapılmış olan konuşmalarda
ve görüşmelerde Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın
ve bizlerin belirtmiş olduğu gibi, Lozanla, biz, bu vakıfların,
özellikle cemaat vakıflarının hemen hemen tüm temel
sorunlarını çözmüş idik, çözülmüş idi. Ama, maalesef,
şimdi getirilmek istenen Yasa Tasarısıyla geri dönüş
yapılmak ve Lozanın özellikle 37 ve 45inci maddelerine kadar
olan cemaat vakıflarına ait hükümleri bir kalemde silip
atmak suretiyle, başımıza daha büyük belaların
gelebileceğini burada bulunan arkadaşlarımızın
anlaması gerektiği kanısındayız. Şöyle
ki: Lozanın görüşmeleri sırasında, gayrimüslim
azınlıklara Anadolu ve Trakyada taşınmaz mal edinme
olanağı sağlayacak düzenlemeler Lozan Anlaşmasına
aykırıdır. Bunun devamında, Lozan Barış
Anlaşmasının eki olan Türk ve Rum ahalisinin mübadelesine
dair sözleşme ve protokolün uygulanmasından doğan aksaklıklar
ve sorunlar Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan Ankara
ve Atina Anlaşmalarıyla çözümlenmiş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla)
ve İstanbul sınırları dışında
-özellikle bunu söylüyoruz- Türkiyenin hiçbir yerinde, Rum
azınlığın, vakıf, kilise, cemaat, gerçek ve tüzel
kişilikler dahil, bir karış toprağı ve taşı
kalmamıştır. İş böyle olduğu halde, Lozanla
bu mesele çözülmüş olduğu halde, çıkartmış olduğumuz
şu Tasarıyla, bunları sil baştan yapıyoruz;
ne Batı Trakyadaki Türklere karşı yapılan haksızlığa
bir çözüm bulabiliyoruz ne de şimdiye kadar İstanbul
dışında hiçbir şekilde hak iddia edemeyen bu cemaat
vakıflarına, İstanbulu bırakınız, Anadoluda
bulunan, Trakyada bulunan bütün vakıf malları üzerinde sizin
de hakkınız var şeklinde, az önce Sayın Bakanın
anlattığı doğrultuda, düz bir mantıkla gidersek,
Anayasadaki eşitlik ilkesinden, uluslararası
BAŞKAN Efendim, konuşmanızı
tamamlayın.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla)
hukukta yer alan anlaşmalardan bahsetmek suretiyle, güya
onları eşit hale getiriyoruz. Eşit hale getirmiyoruz,
kendi vatandaşlarımızdan, Batı Trakyadaki Türklerden
daha fazla haklar vermek suretiyle eşitsizlik yaratıyoruz.
Bu eşitsizliği yaratmak, şu anda bulunan 22nci Dönem
milletvekilleri olarak ve şu andaki, dört yıldan beri ülkeyi
yöneten Adalet ve Kalkınma Partisinin Hükûmetine kısmet olmasının
da hesabını ve günahını
SELAMİ UZUN (Sivas) Sevabını
da, sevabını da
FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla)
elbette, bu Mecliste, bu Yasaya evet oyu verenler mutlaka ve
mutlaka vereceklerdir diye düşünüyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle saygılar
ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar.)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Ayvazoğlu.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
20nci maddeyi okutuyorum:
Kira süresi
MADDE 20-
BAŞKAN Madde üzerinde iki
önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup
aykırılığına göre işleme alacağım.
Buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 20 nci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan üç yıldır ibaresinin iki yıldır şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hamza
Albayrak Kerim
Özkul
Amasya Konya
BAŞKAN İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 20. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Muharrem Kılıç
Niğde Bursa Malatya
Feridun
Ayvazoğlu Feridun
Baloğlu Yüksel Çorbacıoğlu
Çorum Antalya Artvin
Haluk
Koç
Samsun
Madde 20
(A) Genel Müdürlüğe ve mazbut
vakıflara ait taşınmazların kira süresi azami üç
yıldır. Ancak, onarım veya inşa karşılığı
kiralamalarda; kira süresi Genel Müdürün onayı ile on yıla,
Meclis kararı ile yirmi dokuz yıla kadar tespit edilebilir.
Genel Müdürlüğe veya mazbut
vakıflara ait onarımı planlanan eski eserler ile yatırım
yapılacak taşınmazlar; kira süresinin bitiminden
bir ay önce bildirim yapılmak kaydıyla, hiçbir hüküm ve karara
bağlı olmaksızın Genel Müdürlüğün talebi üzerine
kira süresi sonunda mülki amirlikçe tahliye edilir.
(B) Bu Kanun kapsamındaki vakıflar
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından belirlenecek
usul ve esaslara uygun olarak, muhasebe sistemlerinde tekdüzeni
sağlamak; varlık, yükümlülük ve kaynakları ile işlemlerini
gerçek mahiyetlerine uygun surette ve ihtiyatlılık ilkesi
çerçevesinde muhasebeleştirmek; finansal tablolarını
finansal bilgi edinme ihtiyacını karşılayabilecek
biçim ve içerikte, anlaşılır, güvenilir ve karşılaştırılabilir,
denetim, analiz ve yorumlamaya elverişli, zamanında ve
doğru şekilde hazırlamak zorundadırlar.
Bu Kanun kapsamındaki vakıflar
işlemlerini kayıt dışı bırakamazlar ve
gerçek mahiyetlerine uygun düşmeyen bir şekilde muhasebeleştiremezler;
kanuni ve yardımcı defterleri, kayıtları, şubeleri,
yurt içi ve yurt dışındaki birimleri ile hesap mutabakatı
sağlamadan bilançolarını kapatamazlar.
Vakıflar tarafından tutulacak
defter ve kayıtlar ile ilgili usul ve esaslar Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından çıkarılacak yönetmelikle
belirlenir.
Mazbut vakıfların gelir
ve giderleri birlikte takip edilir.
Vakıf yönetim kurulu, vakıfın
mal varlığını korumakla yükümlüdür.
(C) Vakıf yönetimi; vakfın
yönetici veya yönetim kurulu üyeleri listesini, bir önceki
yıla ait faaliyet raporlarını, mali tablolarını
ve tabloların uygun araçlarla yayınlandığına
dair belgeyi, vakıf taşınmazlarının listesini,
işletme ve iştiraklerinin mali tabloları ile yönetmelikle
belirlenecek diğer bilgileri içeren beyannameyi her takvim
yılının ilk altı ayı içerisinde elektronik ortamda
Genel Müdürlüğe verir.
(D) Genel Müdürlüğün görevleri
şunlardır:
a) Mazbut vakıfların vakfiyelerinde
veya vakfiye yerine geçecek hüccet, berat, ferman gibi belgelerinde
yazılı hayrî, sosyal, kültürel ve ekonomik şart ve hizmetleri
yerine getirmek,
b) Vakfiyelerde öngörülen hizmetlerin
en iyi şekilde yerine getirilebilmesini sağlamak amacıyla
Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait paralar ile malları
değerlendirmek, daha fazla gelir getirici yatırımlara
tahsis etmek,
c) Genel Müdürlüğe ve mazbut
vakıflara ait paralar ile işletmeler kurma, kurulmuş
şirketlere iştirak etme, bunların sermaye artışları
hususlarında karar vermek,
d) Yurt içi ve yurt dışındaki
vakıflara ait vakıf kültür varlıklarını ihya
etmek,
e) Mülhak, cemaat ve yeni vakıflar
ile esnaf vakıflarının denetimini yapmak,
f) Vakıflarla ilgili konularda;
araştırma, geliştirme, eğitim, kültür ve yayın
faaliyetlerinde bulunmak, ulusal ve uluslararası koordinasyonu
sağlamak,
g) Vakıf kültür varlıklarından
oluşan koleksiyonlar meydana getirmek; müze, kütüphane ve kültür
merkezleri kurmak,
h) Vakıflara ait müesseseleri
amaçlarına uygun olarak yaşatmak,
ı) Bu Kanun ve diğer kanunlar
ile Genel Müdürlüğe verilen görevleri yapmak.
Genel Müdürlük, vakıflara
ilişkin görevlerle ilgili olarak diğer kurum ve kuruluşlarla
işbirliği içerisinde çalışır ve koordinasyonun
sağlanması hususunda gerekli tedbirleri alır. Genel
Müdürlük gerektiğinde ihtiyaç duyulan konuyla sınırlı
olmak üzere 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi olmaksızın
uzman kişi, kurum ve kuruluşlardan danışmanlık
ve hukuki mütalaa şeklinde hizmet satın alabilir.
BAŞKAN Bu önerge en aykırı
önerge.
İşleme alıyorum.
Sayın Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Önergenin gerekçesini Sayın
Koç açıklayacak.
Buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
konuşmaya başlamadan önce şu hususun altını
çizmek istiyorum: Lütfen, burada bir siyasi kimlikle konuşmadığımı,
belli sıkıntıları, belli duyarlılıkları
gösteren bir arkadaşınız olarak konuştuğumu
önceden kabul edin ve beni o şekilde dinleyin.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bakın, dün Sayın Onur Öymen konuşmasında
bir soru sordu. Bu soru, belki dikkatinizden kaçtı, yanıtlanmadı
çünkü Sayın Bakan tarafından. Burada 2005 yılının
Mayıs ayında Hükûmetin talimatıyla azınlıkların
haklarını ve imtiyazlarını düzenleyen Azınlık
Sorunlarını Değerlendirme Kurulu, Lozan Anlaşmasında
öngörülen karşılıklılık ilkesinden vakıflar
konusunda vazgeçmeyi kararlaştırdı. Tarih: Mayıs
2005. Yani, Türkiyenin, Lozandan bu yana seksen üç yıldır izlediği
politikayı değiştirmeyi kararlaştırdı.
Değerli arkadaşlarım,
şu anda Hükûmet hepimizin Hükûmeti. Ama, Mayıs 2005te atılan
adımı ben dikkatlerinize sunuyorum. Yani, bugüne gelişin,
yolun taşları nasıl döşendi, onları dile getirmeye
çalışıyorum.
Şimdi, soru önergesi verildi.
Bu bilgi doğru mudur? Gerçekten böyle bir talimat verildi mi? Verdiyse
hangi yetkiyle verildi? Ne oldu, ne bitti, bu konuda bir yanıt
gelmedi Ana Muhalefet Partisine.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakan demin bazı açıklamalarda bulundu. Ben öncelikle
şunu söylemek istiyorum: Hiçbir Cumhuriyet Halk Partili, Türkiye
Cumhuriyeti yurttaşı olan ve gayrimüslim statüsünde,
azınlık statüsünde bulunan hiçbir yurttaşımızın
hiçbirimizden farklı olmadığını, biz, defalarca
söyledik, defalarca da söylüyoruz. Ne olur, bu konuda bir suçlama
tarzında ifadede bulunurken, insaf ölçülerinde hareket etmek
gerekiyor.
Bizim söylemek istediğimiz,
sadece
Hep Batı Trakya diye söylendi. Ben, Mustafa Dündara
bir kere daha teşekkür ediyorum. Bir siyasi parti disiplini
içerisinde, söylenmesi gerekenleri o kadar keskin bir siyasi nezaket
üslubu içerisinde ifade etti ki, yani, burada sorunlar var dedi,
bu sorunların bu Yasayla çözülmesine bir ihtimal vermiyorum
anlamında söyledi.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, hep söylüyoruz; ama, incelemiyoruz, dönüp bakmıyoruz.
Lozan Anlaşmasının 37 ile 44üncü maddeleri, İstanbuldaki
Rum azınlığının haklarıyla ilgilidir.
Eğitim konusunun hakları nelerdir, sosyal hakları nelerdir,
dinî hakları nelerdir, vakıflarla ilgili hakları nelerdir,
bunların hepsi ayrıntılı olarak belirtilmiş
durumda.
Buna benzer haklar, daha önce Türkiyeyi
mahkûm eden Sevr Anlaşmasında da var. Peki, Sevrde bu azınlık
hakları daha güçlü bir şekilde yazılmış.
Peki, Sevrle Lozan arasındaki
en önemli fark ne? En önemli farklardan biri şu: Sevr Anlaşmasını
açıyorsunuz, 147nci maddesi, 149uncu maddesi bu haklarla ilgili.
Fakat, farkı şu: Lozanda bir 45inci madde var ve diyor ki bu
45inci madde: Bu hakların aynısı Batı Trakyadaki
Türk ve Müslüman azınlık için geçerlidir. Yani, Yunanistan
onlar için uygulayacak siz de İstanbuldaki Rumlar için uygulayacaksınız.
Sevr Anlaşması tek taraflı mükellefiyet yüklüyor ve
baktığınız zaman, bilhassa 151inci maddesi
Sevrin bu hakları, İstanbuldaki Ortodoksların
azınlık haklarını Türkiyenin nasıl uygulayacağını
devrin büyük devletleri tayin eder diyor. Mütekabiliyet filan
yok, bir talimat var Sevrde. Şimdi Türkler de onların taleplerine
uyar diyor Sevrin 151i.
İşte, bize bunu yapın
diyorlar. Avrupa Birliğinin raporlarında, Parlamentosunun
raporlarında, komisyon raporlarında azınlıklarla
ilgili hüküm, size, neyin nasıl yapılacağını
söylüyor.
Geldik Sevr Anlaşmasının
demin belirttiğim 151inci maddesine. İşte, orada bu
söyleniyor. Yani, size bir anlaşmanın gereklerini yerine
getirin demekle kalmıyor, nasıl yapacaksınız,
hangi yöntemi kullanacaksınız, hangi kanunu çıkartacaksınız?..
Ruhban Okulunu açacaksınız
Biraz önce, bir ay kadar önce
özel eğitim kurumlarında bu tuzak aşıldı, sizlerin,
bir kısmınızın duyarlılığıyla
aşıldı. Ekümenlik sıfatını taşıma
iddiası gelecek daha sonra. Vakıflarla ilgili şu hakları
vereceksiniz, şu mülkiyet haklarını vereceksiniz.
Geriye dönük bu haklar zaman içerisinde talep edilecek, yargı
içtihadı oluşacak, o yargı içtihadından sonra
Türkiyede Hazreti İsaya, Meryeme mütevelliliği giden vakıfların
hakları bu şekilde teslim edilecek.
Peki, dönelim bakalım. Biz
Sevri yırttık değerli arkadaşlarım, kanla
yırttık, canla yırttık, Kurtuluş Savaşı
verdik ve sonra Lozanı getirdik.
Şimdi, burada, bizim yapmamız
gereken -Sayın Dündarın söylediklerini ve diğer arkadaşlarımın
söylediklerini ben tekrar etmiyorum- ama, bu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) Sayın
Başkan, toparlıyorum.
Şimdi, Sayın Başbakan,
şu konferansta şunu söyledi, bunu söyledi, onu da söylemiyorum,
artık herkes öğrendi. Şimdi, birçok konuda biz karşılıklılık
ilkesini koyuyoruz, anlaşmalarımızda var, kanunlarımızda
da var. Burada niye koymuyoruz değerli arkadaşlar? Yani,
2nci maddede, sonradan, Cumhuriyet Halk Partisinin uyarısıyla
ve mücadelesiyle eklenen o mütekabiliyet fıkrası
kâğıt üzerinde kalan bir olay. Çünkü, Batı Trakyada yapılan
uygulamaların hiçbir kanuni çerçevesi, Yunanistan devleti
tarafından, ne Avrupa Birliği hukukunda ne Yunan iç hukukunda,
oradaki soydaşlarımıza tanınmıyor.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi bir acı gerçeği paylaşalım: Zaman zaman
hükûmetler baskı altında kalabiliyor, doğaldır,
hele bizim coğrafyamızda yaşanan süreçleri alt alta
koyacak olursanız... Bir, 1 Mart olayı yaşadık. Yine,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti baskı altındaydı, ama
Parlamentoya havale etti ve Parlamentoda, şu veya bu oy çokluğuyla,
4 oyla 1 Mart tezkeresi reddedildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkan.
Teşekkür ediyorum anlayışınız
için.
Yani, Hükûmetin üzerine olan baskıyı
bu Parlamento attı. Türkiye Cumhuriyeti bağımsız
bir devlettir dedik, hep beraber dedik, hep beraber dedik.
Peki, şimdi, şimdi ne yapmak
zorundayız? Şimdi, bakın, Türkiye bir irade getiriyor,
bu Kanunun maddeleriyle ilgili bir irade getiriliyor. Bizim son
önerimiz şu değerli arkadaşlarım: Tarihi bir hata
yapıyoruz. Bu Kanunun yürürlük maddesi geldiğinde -ben Sayın
Bakana anlattım, içeride arkadaşlarımızla konuşuyorlar-
Batı Trakyadaki Türk ve Müslüman azınlığa Yunan iç
hukukunda aynı uygulamalar kanun çerçevesinde sağlanana
kadar, mütekabiliyet gerektiren maddelerin yürürlüğü durdurulsun.
Bu, İstanbuldaki Rum azınlığa mensup bizim kendi
yurttaşlarımızı rehin almak, onları cezalandırmak
değil. Biz adım atıyoruz değerli arkadaşlarım,
biz adım atıyoruz, irade koyuyoruz, irade koyuyoruz, yap
kardeşim
Biz büyük devletsek Yunanistanı bu masaya çekmek
zorundayız. Ama, Sayın Bakanın deminki söylemleriyle
ee ne yapalım canım, onlar da bireysel olarak sorunlarına
çözüm bulsunlar
Onların ana vatanı biziz değerli arkadaşlarım,
altı yüz yıl onlar Osmanlı Rumelisinde kaldılar,
ecdat topraklarında kaldılar. (CHP sıralarından
alkışlar) Yunanistanı masaya oturtmanın tek
şartı budur. Bunu, lütfen düşünün. Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bu son önerimizi yapıyoruz. Bu tarihi hatadan
Hiç olmazsa,
orada, kulağını, gönlünü, gözünü Türkiyeye açmış,
Türkiye televizyonlarını izleyen, Türkiyeden haber bekleyen,
Türkiyeden umut bekleyen soydaşlarımızı mücadelelerinde
tek başlarına bırakmayalım.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Koç.
Sayın milletvekilleri, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 20 nci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan üç yıldır ibaresinin iki yıldır şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon
katılıyor mu önergeye?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Katılmıyorlar
kendi üyelerine, helal olsun!..
BAŞKAN Buyurun Sayın Albayrak.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan Vakıflar
Kanun Tasarısının 20nci maddesiyle ilgili verilen
önergenin lehinde söz aldım. Gecenin bu saatinde, hepinizi ve
bizi izleyenleri, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
20nci maddede, mazbut vakıf eserlerinin -ki, bunların sayısı
41.550dir- önergemizde, biz, ilk kira sözleşme süresinin -üç
yıl olarak kanun metninde yer almış- bunun, iki yıla
indirgenmesini, dolayısıyla, 41.550 adet olan mazbut vakıf
eserinin kiralama işlemlerinin de güncel olarak takip edilmesini
amaçladık.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
ben, bir hususu, gerçekten, dikkatlerinize arz etmek istiyorum. Bütün
kanunların, bağlayıcı üç ana hususu vardır:
Amaç, kapsam ve tanımlar. Kanunun hiçbir maddesi amaca, hiçbir
maddesi kapsama, hiçbir maddesi de tanımlara aykırı
olarak tadat edilemez. Bizden önceki konuşmacılar, hep mütekabiliyetten
bahsettiler, katkı verdiklerinin de altını çizdiler
ama, buna rağmen, diğer maddelerle ilgili, bu Kanunun 2nci
maddesindeki kapsamı hep atladılar. Bakınız, kapsamla
ilgili 2nci maddeyi okuyorum: Bu Kanun; mazbut, mülhak ve yeni vakıflar,
cemaat ve esnaf vakıfları ile Vakıflar Genel Müdürlüğünü
kapsar.
Bu Kanunun uygulanmasında
milletlerarası mütekabiliyet ilkesi saklıdır.
Bu, kapsam maddesi, değerli
arkadaşlar. Bu, kapsam maddesidir. Dolayısıyla, bu
kapsam maddesine aykırı diğer maddeler olamaz. Dolayısıyla,
bu Kanunun bütün maddelerinde mütekabiliyet esası aranacaktır.
Yine, bir şeyin altını
çizmek istiyorum: Sayın muhalefet, 969 sayılı Kanunun
mükemmelliğinden bahsediyor, gecenin bu saatine kadar... Mademki
o Kanun o kadar güzel, doğru, niçin önerge vererek zaman israfına
yol açıyorsunuz? Bu, sizin bir çelişkiniz değil mi değerli
arkadaşlar?
MUHARREM İNCE (Yalova) Siz
niye temel kanun yapıyorsunuz?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Bakın
değerli arkadaşlar, bu Kanunun 57nci maddesiyle, ilk defa,
Vakıflar Genel Müdürlüğü bir dış işleri dairesi
başkanlığı ihdas ediyor. Biz, ecdat vakfının
yurt dışındaki eserlerinin bakım ve onarımında
büyük güçlükler yaşıyoruz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Hükûmet
bir şey yapamıyor ki, Dış İşleri Başkanlığı,
ne yapsın?!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
İşte, bu Dış İşleri Başkanlığı
ile ondan sonra, Vakıflar Genel Müdürlüğümüz, yurt dışındaki
bütün vakıf eserlerinin bakım ve onarımını yapacak.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Hükûmet
ne yapmış ki Dış İşleri Başkanlığı
ne yapsın? Hükûmet ne yaptı şimdiye kadar?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, sayın CHPliler, 20/4/1936da çıkmış
olan 2950 sayılı Kanunu size hatırlatıyorum.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Hükûmetin
yapamadığını daire başkanı mı yapacak?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Ne diyor
bu Kanun biliyor musunuz? İktidarsınız... Vakıf
eserlerinin satılması ve kiraya verilmesiyle vakıf
talanını niçin başlattınız? Kimlere o vakıfları
satarak kimleri zengin ettiniz? Ben bunları, huzurlarınızda
size hatırlatmak istiyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Somut
örnek göster, hayalî şeyler söyleme.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Yine,
3 Ağustos 2002 tarihinde 4771 sayılı Yasayla...
MUHARREM İNCE (Yalova)
Yıl kaç, yıl?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Hayalî
şeyler söyleme!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) ... Anasol-M
Hükûmeti zamanında, yani 57nci Hükûmet döneminde -o zamanın
iktidarı DSP, MHP ve ANAP- cemaat vakıflarının mal
alımını serbest bırakıyorlar, 161 tane cemaat
vakfının 1 200 tane mülk edinmesine yol açıyorlar.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) CHPyle
ne alakası var? Kafa karışıklığı yaratma!
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Ne ilgisi var?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
Şimdi de diyorlar ki: Efendim, siz azınlık vakıflarına
şunu tanıyorsunuz, bunu tanıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar...
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Tanımıyor
musunuz?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Tanıyoruz,
ama ne tanıyoruz biliyor musunuz? Vakıfların üzerinde
bulunan...
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Bravo!
ATİLA EMEK (Antalya) Hiç yakışmadı
size.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Bakın
değerli arkadaşlar, bu Kanun ne getiriyor? Hazineye
ait...
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Misyonerlik
okullarını getiriyor.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Hayır
efendim
Hayır
Bu Kanunla, cemaat vakıfları, hazineye
ait
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
Azınlık vakıfları okul açamayacak mı? Açacaklar.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Dinleyin
de öğrenin arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Hazineye ait 124 parça mülk edinecek
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
İyi okumamışsın.
ATİLA EMEK (Antalya) Okumadan
gelmişsin.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Kanunu
iyi okumamışsın.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Vakıflar
Genel Müdürlüğüne ait 24 parça mülk edinecek. Kıyameti bundan
koparıyorsunuz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Tasarıyı
iyi okumamışsın.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, yapmayın.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Gerçekten
Tasarıyı iyi okumamışsın.
MUHARREM İNCE (Yalova) Kimin
mülkle ilgilendiğini herkes biliyor. Mülk Allahındır,
biz ilgilenmiyoruz mülkle.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Bugün,
sizin 55 bin dönüm Atatürk Orman Çiftliği arazisinin 22 bin dönümünün
nasıl talanına sebep olduğunuz ortada. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ORHAN ERASLAN (Niğde) Kim talan
etti?! Kim düşürdü?!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Bakınız
ey CHPliler, işte, 2001-2002 KİT Komisyonu Raporu. Atatürk
Orman Çiftliğinin talanıyla ilgili
MUHARREM KILIÇ (Malatya) O zaman
CHP var mıydı?!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) İktidar
Partisinin
Sadece Hamza Albayrakın muhalefeti var. Neredeydiniz
Atatürk Orman Çiftliği talan edilirken?!
MUHARREM İNCE (Yalova) Kim
etti? Kim etti?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) AK Parti
mi talan etti?!
MUHARREM İNCE (Yalova) Arkadaşların
mı etti?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) 22 bin
dönüm talan edilirken kim iktidardı Allah aşkına?!
MUHARREM İNCE (Yalova) Arkadaşlar,
size talancı diyor.
ATİLA EMEK (Antalya) Ne diyorsun
yahu?!..
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
İşte, burada, belge burada.
Dinlerseniz, Kanunu okurum.
Değerli arkadaşlar, bakınız
BAŞKAN Sayın Albayrak,
siz lütfen
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Kafan
karışmış senin, kafan!
BAŞKAN Affedersiniz, önergenize
son cümlelerle katkınızı yapın. Son cümlelerinizi
alayım efendim.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Cumhuriyet
Halk Partisi o zaman iktidarda değildi. AK Parti vardı, biz
yoktuk. Yine siz vardınız.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Değerli
Başkanım, bizim ecdadımız ne Osmanlı döneminde
ne de cumhuriyet döneminde hiçbir vakıf esere müdahil olmamış,
hiçbir vakıf eseri camiye çevirmemiştir. 1453 yılındaki
Ayasofya da bir şahıs malıdır, vakıf eseri değildir.
Dolayısıyla, Ayasofyanın tekrar mülk değiştirmesi
de mümkün değildir. Ayasofya Camii, tekrar mülk değiştirme
gibi bir riskle karşı karşıya değildir.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Cehaletin
bu kadarı da az olur!
BAŞKAN Efendim, son cümlenizi
rica ediyorum.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Dolayısıyla,
bu Kanun, bütün vakfiyelerin son cümlesi olan vakfa bir çivi çakan
abat olsun, vakıftan bir çivi söken mahvolsun duasına uygun
bir Kanundur.
Hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyor, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ATİLA EMEK (Antalya) Bu vebalin
altında kalacaksınız.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
gerekçesini biraz önce dinlediğiniz önergeyi oylarınıza
sunuyorum
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Önergeni
nasıl reddedecekler bakalım!
BAŞKAN Kabul edenler
ATİLA EMEK (Antalya) Bu vebalin
altından kalkamayacaksın. Hiç yakışmadı, hiç
yakışmadı!
BAŞKAN Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Ne oldu;
hani alkışlıyordunuz?..
BAŞKAN 20nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
ATİLA EMEK (Antalya) Ne oldu?..
Takiye yaptılar takiye!..
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Takiye
işte böyle oluyor!..
BAŞKAN 21inci maddeyi okutuyorum:
Vakıf ormanları
MADDE 21-
BAŞKAN Bir adet önerge var,
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1239 sıra
sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısının 21
inci maddesine birinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederim.
Süleyman
Sarıbaş Ömer
Abuşoğlu Hüseyin
Güler
Malatya Gaziantep Mersin
Kurulmuş ve kurulacak olan
vakıf ormanları orman arazisi olarak tescil edilir ve orman
vasfı değiştirilemez.
Çeşitli nedenlerle orman niteliği
kaybolan vakıf ormanı arazileri; vakfınca mümkün olmaması
halinde Vakıflar Genel Müdürlüğünce veya Orman Genel Müdürlüğünce
yeniden ağaçlandırılır.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Abuşoğlu,
buyurun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekileri; gecenin bu
saatinde biraz dikkatlerinizi toplamak için ve süremin de beş
dakika olduğunu dikkate alarak biraz hızlı konuşmak
istiyorum, derdimin tamamını anlatmak gibi bir mecburiyet
içerisindeyim.
Görüştüğümüz Tasarıyla
ilgili gerek Anavatan Partisi sözcüleri ve gerekse de Cumhuriyet
Halk Partisi sözcüleri tarafından dile getirilen bu Tasarının
eksik ve hatalı, hatta tehlikeli birtakım yönlerini anlatmaya
çalışıyoruz. Ama, bir kere daha şunu ifade etmek,
dile getirmek mecburiyeti hasıl oldu. Genellikle, şimdiye
kadar yapılan itirazlar Lozan Anlaşması çerçevesinde
dile getirildi. Ben, size konunun önemini daha iyi vurgulayabilmek
açısından Lozan Anlaşmasının ne olduğunu
iki cümleyle anlatayım:
Lozan Anlaşması, yabancı
müstevlilerin, savaş muharebelerinin meydanlarda elde edemediğini
konferans masasında elde etmek üzere bir araya geldikleri, fakat
bunu da başaramadıkları bir anlaşma, bir müzakere,
bir konferans dönemidir. Ama, Türkiye Cumhuriyeti, Lozan Anlaşmasında,
savaştan yeni çıkmış olmanın getirdiği
birtakım sıkıntıları da dikkate alarak, savlarının
tamamını yeterince anlaşma metnine dercedemedi. Bu
çerçevede, Batılı müttefiklerin birtakım arzularını
gerçekleştirecek açık kapılar, gedikler bırakıldı.
Bunu dikkate alarak, cumhuriyet hükûmetleri, cumhuriyetin ilk
yıllarında özellikle, bu gedikleri kapatmak ve ülkenin
birliğini ve bütünlüğünü sağlamak noktasında
bir savunma mekanizması oluşturdu. Bu savunma mekanizması,
bugün üzerinde durduğumuz vakıfların da konu edildiği
birtakım mevzuatlarla ifade edilmektedir. İşte, bu vakıflar
mevzuatı, özelikle azınlık vakıflarıyla ilgili
olan mevzuat, bu gedikleri tıkayan önemli bir belgedir. Türkiyenin
önemli bir savunma mekanizmasıdır, bu savunma mekanizmasının
önemli bir parçasıdır. Biz bu Tasarıyla ne yapıyoruz?
Bu savunma mekanizmasında tıkanan gedikleri yeniden
açıyoruz.
Irakın başına gelenleri
görüyorsunuz. Türkiye büyük devlettir, Türkiyenin bu tür gedikleri
açmasından herhangi bir endişeniz olmasın. Biraz önce,
sayın İktidar Partisi milletvekilleri bunları bir vehim
olarak niteledi. Yirmi sene önce Iraklıya deseydiniz,
Irakın başına böyle bir felaket gelecek, inanır
mıydı? Bize düşen görev vehmetmek değil, vehimler
doğrultusunda, riskleri önleyebilecek tedbirleri almaktır.
Ama, biz ne yapıyoruz? Tedbirleri almak yerine, elimizdeki mevcut
tedbirleri de zayıflatıyoruz; hatta, yeri geldiğinde
de ortadan kaldırıyoruz.
Sadece mesele, Batı Trakyadaki
Türk ve Müslüman azınlıkla ilgili mütekabiliyet meselesi
değil. Geçen de, Bulgaristanda bir cumhurbaşkanlığı
seçimi yaşandı. Cumhurbaşkanlığı adaylarından
birisi ne diyordu biliyor musunuz: Türkiyeden 10 milyar dolar istiyorum.
Bu, Bulgarların hakkıdır, Bulgar vatandaşlarının
hakkıdır; Bulgar vakıflarının, Bulgar kiliselerinin
hakkıdır. Sadece, mesele, Batı Trakya Türkleriyle
alakalı değil öyleyse. Açılan bu gedikten çok sular akacaktır,
barajın bentlerini yıkabilecek derecede akıntılar
meydana gelecektir. Bunun için dikkatinizi çekmek üzere bu maddede
söz aldım.
Bunun sadece örnekleri bununla
bitmiyor. Bu Tasarıyla, Türk vatandaşı olmayan yabancılara
vakıf kurma imkânı veriyoruz. Şöyle bir bakıyorum:
1830lu yılları hatırlıyor musunuz? Siyasi tarihe
meraklı olanınız var mı içinizde? Mora isyanı
nedir bilir misiniz? Bulgar komitacılarının yaptıklarını
bilir misiniz? Ermeni komitacılarının yaptıklarını
bilir misiniz? Nerede yetişti bu komitacılar, bu çeteciler?
Azınlık okullarında yetişti. Azınlık okullarının,
bunlara bağlı vakıfların, bu vakıflara
bağlı hastanelerin Türkiyede neler yaptıklarını,
dönün, şöyle, tarihe bir göz gezdirerek yakından bir kere
daha hatırlayın. Benim tavsiyem, Türk siyasetinde yer almak
isteyen, ister milletvekili olsun, ister parti il başkanı
düzeyinde olsun, herkesin 1830dan sonraki siyasi tarihi, bu Avrupalıların,
bize bugün birtakım dayatmalarda bulunanların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla)
Osmanlı Devletini nasıl parça parça ettiklerini, nasıl
lime lime edip parçalar kopardıklarını, Oniki Adaları
elimizden nasıl aldıklarını bir bir okuyun ve bundan
çıkaracağımız derslerle vakıflarla ilgili
ve buna benzer yasalarla ilgili kararımızı, reyimizi
düşünerek, bir kez daha düşünerek ondan sonra verelim.
Burada çok ciddi tehlikeler var.
Bugün çok masummuş gibi, Sayın Bakanın bu erdemi biz
gösterelim, bu alicenaplığı biz gösterelim şeklindeki
ifadeleriyle yürütülecek bir mesele değildir. Uluslararası
diplomasi, alicenaplık ve erdemlik gösteri alanı değildir.
Buralarda devlerle aşık attığınızı
bilmelisiniz. Devletlerle misket oynamıyorsunuz. Devlerle
aşık atıyorsunuz. Onun için, gelin, bu Parlamento olarak,
Türk toplumunun bu konudaki iradesini yansıtacak şekilde
davranalım. Bu Tasarının geri çekilmesi için elimizde
ne imkân varsa bunu kullanalım. Tehlikelerden arındırılsın,
risklerden arındırılsın. Ondan sonra, hep birlikte
bu Tasarıyı çıkaralım.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Abuşoğlu.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
21inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
22nci maddeyi okutuyorum:
Vakıf kültür varlıklarının
korunması ve imar uygulamalarının bildirilmesi
MADDE 22-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 22. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Atilla
Kart Feridun Ayvazoğlu Muharrem Kılıç
Konya Çorum Malatya
Yüksel
Çorbacıoğlu Muharrem
İnce Orhan Eraslan
Artvin Yalova Niğde
Mehmet
Küçükaşık Feridun
Baloğlu
Bursa Antalya
Madde 22-
(A) Kamu kurum ve kuruluşları,
koruma imar planlarını düzenlerken vakıf eski eserlerle
ilgili hususlarda Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Genel
Müdürlüğün görüşünü almak zorundadırlar.
Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara
ait taşınmaz mallarla ilgili olarak belediyeler ile diğer
kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan uygulama imar
ve parselasyon planlarının, askıya çıkarılmadan
önce ilgili idareler tarafından Genel Müdürlüğe bildirilmesi
zorunludur. Genel Müdürlük, düşüncelerini bir ay içinde bildirmemesi
durumunda imar ve uygulama planları askıya çıkarılır.
Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara
ait olup uygulama imar planlarında okul, hastane veya spor alanlarında
kalan taşınmazlar; ilgili kurumlar tarafından, imar
planının tasdik tarihinden itibaren beş yıl içerisinde
kamulaştırılmadığı takdirde Genel Müdürlükçe
özel okul, özel hastane veya özel spor tesisi olarak değerlendirilebilir.
(B) Meclis, Genel Müdürün çağrısı
üzerine ayda en az iki defa, üye tam sayısının beşte
üçü ile toplanır ve Meclis üye tamsayısının salt çoğunluğuyla
karar alır. Meclis üyeleri çekimser oy kullanamaz. Meclis üyeleri
oy ve kararlarından sorumludur.
Meclis üyeleri, kendilerini ve
üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile
evlatlıklarını ilgilendiren toplantı ve oylamaya
katılamazlar.
Vakıflar, kendilerini ilgilendiren
toplantılarda, oy hakkı olmaksızın bir yetkili
ile temsil edilebilirler.
(C) Meclis üyeleri, görevleri süresince
ve görevlerinin sona ermesinden itibaren iki yıl süre ile Genel
Müdürlük ve ilgili kuruluşlarına karşı doğrudan
doğruya veya dolaylı olarak taahhüde giremez, komisyonculuk
ve temsilcilik yapamaz.
Meclis üyeleri görevleri süresince
edindikleri gizli bilgi ve belgeleri kanunen yetkili kılınan
mercilerden başkasına açıklayamaz, kendilerinin veya
üçüncü şahısların lehine veya aleyhine kullanamazlar.
Bu yükümlülük görevden ayrılmalarından sonra da devam
eder.
Mazereti olmaksızın üst
üste üç veya yılda toplam on toplantıya katılmayanların
üyeliği sona erer.
(D) Genel Müdürlüğün merkez
teşkilatı; ana hizmet, danışma, denetim ve yardımcı
hizmet birimlerinden oluşur.
Genel Müdürlüğün merkez
teşkilatı ekli (I) sayılı cetvelde gösterilmiştir.
(E) Genel Müdür, Genel Müdürlüğün
en üst amiri olup Genel Müdürlüğü temsil eder.
Genel Müdür, Genel Müdürlük faaliyetlerini;
vakfiye şartlarına, kalkınma planlarına, yıllık
programlara ve mevzuata uygun olarak, görev alanına giren konularda
diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde
Başbakana veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün bağlı
olduğu Devlet Bakanına karşı sorumlu olarak yürütür.
Genel Müdür, merkez ve taşra
teşkilatının faaliyetlerini, işlemlerini ve hesaplarını
denetlemek ve denetletmekle ayrıca vakıfların faaliyetlerinin
amaçlarına uygunluğunun denetimini gözetmekle görevli
ve yetkilidir.
(F) Genel Müdürlük ana hizmet birimleri
ile danışma ve yardımcı hizmet birimlerinin koordinasyonunda
Genel Müdüre yardımcı olmak üzere iki Genel Müdür yardımcısı
atanabilir. Genel Müdür yardımcısı, Genel Müdür tarafından
verilen görevleri yerine getirir.
(G) Sona eren yeni vakıfların
borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar; vakıf
senedinde yazılı kurum veya kuruluşa, senetlerinde
özel bir hüküm bulunmayanlarda ise Genel Müdürlüğün görüşü
alınarak mahkeme kararıyla benzer amaçlı bir vakfa; dağıtılan
vakıfların borçlarının tasfiyesinden arta kalan
mal ve haklar ise Genel Müdürlüğe intikal eder.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor
musunuz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Biz de katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN Yalova Milletvekili
Sayın Muharrem İnce.
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Biz, Sayın Başbakanın
Gümülcine ziyaretinde Türk Gençler Birliğinin önünden geçip,
içeriye girmediğini söylediğimizde, değerli hemşehrimiz
Sayın Faruk Çelik de siz oralara hiç gidemediniz dedi.
Değerli arkadaşlar, bugün
Atinaya gidip Karamanlisle Pire Limanında sinarit balığı
yemek önemli değil. Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel
Başkanı Sayın Baykalın bundan yıllar önce jandarma
korkusunun kol gezdiği yıllarda, dağ köylerine giderken
jandarma engeliyle karşılaştığı yıllarda,
oraları
HALUK KOÇ (Samsun) Şahin köy
MUHARREM İNCE (Devamla)
Şahinde
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
Ben de oradaydım.
MUHARREM İNCE (Devamla)
Evet, Sayın Hacaloğlu da o ekipteydi. Biz o zamanlar il
başkanıydık. O yıllardan biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir
diğeri, Bosnada tecavüze uğramış kadınlara
yaşmak dağıtmak için -yaşmak ki, saflığı,
temizliği simgeler- Sayın Baykalın Bosnada buralara
gittiğine o yöredeki insanlar şahittir.
Yine, size
SELAMİ UZUN (Sivas) Türkiyedekilere
bir şeyler var mı?
AHMET YENİ (Samsun) Türkiyedekilere
ne dağıttı?
MUHARREM İNCE (Devamla) Siz
ulufe mi dağıtıyorsunuz?
Yine, size Cumhuriyet Halk Partisinin
tarihiyle ilgili bir şeyleri hatırlatmam gerekiyor arkadaşlar.
1923-1950, yirmi yedi yıl
Bakınız, içimizde sanayiden
anlayan arkadaşlarımız var. 1929 ile 1939 tarihleri
arasında tüm dünyadaki sanayi üretimi 19 kat artmıştır,
Türkiye Cumhuriyetindeki sanayi üretimi ise 96 kat artmıştır.
Daha dün Hürriyet gazetesi Einsteinın Atatürke mektup yazdığını,
40 tane Alman bilim adamının, Nazi zulmünden kaçan Alman bilim
adamının Cumhuriyet Halk Partisi iktidarındaki Türkiyeye
sığınmak için Atatürke mektup yazdıklarını
ve 1924 bütçesinin 7 katı borç olmasına rağmen, 1950de
iktidarı Demokrat Partiye devrederken, o borçları ödeyip,
üstüne de 140 ton altın bıraktığını, Cumhuriyet
Halk Partisinin bu altın tarihinden size aktarırım.
Cumhuriyet Halk Partisinin kökenine,
geçmiş yıllarına sataşırken önce bir abdest
almanız lazım.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Nasıl
baraj altında kaldınız?
MUHARREM İNCE (Devamla) O
haddiniz de değil, hakkınız da değil, önce bunu bir
bilin.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)
Yahu bize hatırlatma, millete hatırlat, millete
MUHARREM İNCE (Devamla) Bir
diğeri, sizin efeliğiniz, zaten çiftçiye karşı sizin
efeliğiniz. Al ananı git diyorsunuz da, siz, Kostas Karamanlise
al vakfını git diyebiliyor musunuz? Ben, o zaman göreyim
sizin efeliğinizi. (CHP sıralarından alkışlar)
Sizin efeliğiniz, Meriç Nehrinde bitiyor sizin efeliğiniz,
ben biliyorum sizin efeliğinizi.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Siz efelik yaptığınız
için
MUHARREM İNCE (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, neden bu Parlamentodaki gerginlikler? Bakın,
hep nelerle çıkıyor? TÜBİTAKla ilgili gerginlik
çıkıyor, YÖKle, eğitimle, vakıflarla, bunlarla ilgili
konularda gerginlik çıkıyor. Vakıflar konusu, sadece
geçmişe ait bir konu değil, geleceğimizi de şekillendiren
bir konu. Bu kadar large, bu kadar teslimiyetçi, bu kadar vurdumduymaz
olmanızı gerçekten anlayamıyorum. Eğer, sizin bu
görüşünüz, bu anlayışınız, Batı taklitçisi
bir anlayış değilse, boyun eğen, emperyalistlerin
isteklerini yerine getirmeyi çağdaşlık sayan bir zihniyet
değilse nedir? Değilse nedir?
Sayın milletvekilleri, Özel
Öğretim Kurumları Yasasını getirdiniz, Türk müdür
başyardımcısı şartını kaldırdınız.
Niye kaldırıyorsunuz arkadaşlar? Yunanistandaki
okullarda Yunan müdür şartı, müdür yardımcısı
şartı kalktı mı? Siz, niye kaldırıyorsunuz?
Türk müdür yardımcısı şartını kaldırmanızın
anlamı nedir?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı şartı.
MUHARREM İNCE (Devamla) Yunanistanda
kaldırdılar mı? Siz, niye kaldırıyorsunuz bunu?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Misyonerliği
rahat yapsınlar diye!
MUHARREM İNCE (Devamla) Yine
dediniz ki, arazilerini 5 kata kadar çıkarabilirler dediniz.
Arazilerini 5 kata kadar çıkarabilirler dediniz. Gümülcinedeki,
İskeçedeki tütün depolarından bozma okullarda eğitim
yapanların okullarını mı yenilediler de siz de
ona karşılık burada birtakım haklar veriyorsunuz?!
Yabancı okulların vakıflara
devredilmesini getirdiniz.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, sizin vakıf anlayışınızdan
kuşku duymaya başladım. Sadece burasıyla ilgili
değil, işte, Millî Eğitim Bakanlığının
vakfı var bir tane de, sahte imzayla genel kurul topluyor. Özel
Öğretim Kurumları Genel Müdürü Öner Güneyi sahte imzayla
görevden alıyorlar, yine Millî Eğitim Vakfının sahte
imzayla yönetim kurulunu topluyorlar.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Sizin
döneminizde yapılanlar.
MUHARREM İNCE (Devamla) Gerçekten,
bu konularda
Bunlar, sadece döneminize ait uygulamalardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Eski
dönemde yapılanları anlatıyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla) Gerçekten
takip ediyorsanız, görürsünüz. Millî Eğitim Bakanlığının
Vakfında
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Zamanında
neler yaptınız
MUHARREM İNCE (Devamla) Bayram
Kabil, gelen kâğıtları okuyacağına, biraz
Millî Eğitim Bakanının neler yaptığına
bak.
Sayın Bayram Kabil
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
İsmini doğru söyle önce
MUHARREM İNCE (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bakınız, burada, gerçekten, yanlış
işler yapıyorsunuz. Gerçekten, yaptıklarınız
yanlıştır. Burada, sizi Batı Trakyadaki insanlarımız
izliyor, size önümüzdeki seçimde hesap soracaklar. Sadece Batı
Trakyadakiler değil, mübadiller de hesap soracak. Sakın
haa Batı Trakyadakiler burada oy kullanmıyor diye düşünmeyin.
Türkiyede 4 milyon da mübadil var, onlar da size hesap soracak. Sandığa
sizi gömecekler, bundan hiç kuşkunuz olmasın.
Çok teşekkür ediyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
HALUK KOÇ (Samsun) Başkanım,
yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Tespitimizi yapalım.
Sayın Koç, Sayın Emek, Sayın
Kılıç, Sayın Uzdil, Sayın Pekel, Sayın Akyüz,
Sayın Kepenek, Sayın Çerçioğlu, Sayın Yılmaz
Ateş, Sayın Hacaloğlu, Sayın Sağ, Sayın Ayvazoğlu,
Sayın Işık, Sayın Muharrem İnce, Sayın Koç,
Sayın Kart, Sayın Eraslan, Sayın Küçükaşık, Sayın
Özkan, Sayın Ünlütepe.
Efendim, isimlerini burada tespit
ettiğimiz değerli milletvekillerimiz yoklama cihazına
girmesinler lütfen.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum
ve başlatıyorum yoklamayı.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yetersayısı vardır.
VII.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile
Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı:
1239) (Devam)
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
23üncü maddeyi okutuyorum:
Zilyetlik yoluyla kazanım
MADDE 23
BAŞKAN Bir adet önerge var;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 23. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Muharrem Kılıç
Niğde Bursa Malatya
Feridun
Baloğlu Atilla
Kart Feridun Ayvazoğlu
Antalya Konya Çorum
Yüksel
Çorbacıoğlu
Artvin
Madde 23
(A) Vakıfların menkul ve
gayrimenkul malları üzerinde zilyetlik yoluyla kazanılamaz.
(B) Genel Müdürlüğün görevleri
şunlardır:
a) Mazbut vakıfların vakfiyelerinde
veya vakfiye yerine geçen hüccet, berat, ferman gibi belgelerinde
yazılı hayrî, sosyal, kültürel ve ekonomik şart ve hizmetleri
yerine getirmek,
b) Vakfiyelerde öngörülen hizmetlerin
en iyi şekilde yerine getirilebilmesini sağlamak amacıyla
Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait paralar ile malları
değerlendirmek, daha fazla gelir getirici yatırımlara
tahsis etmek,
c) Genel Müdürlüğe ve mazbut
vakıflara ait paralar ile işletmeler kurma, kurulmuş
şirketlere iştirak etme, bunların sermaye artışları
hususunda karar vermek,
d) Yurt içi ve yurt dışındaki
vakıflara ait vakıf kültür varlıklarını ihya
etmek,
e) Mülhak, cemaat ve yeni vakıflar
ile esnaf vakıflarının denetimini yapmak,
f) Vakıflarla ilgili konularda;
araştırma, geliştirme, eğitim, kültür ve yayın
faaliyetlerinde bulunmak, ulusal ve uluslar arası koordinasyonu
sağlamak,
g) Vakıf kültür varlıklarından
oluşan koleksiyonlar meydana getirmek; müze, kütüphane ve kültür
merkezleri kurmak,
h) Vakıflara ait müesseseleri
amaçlarına uygun olarak yaşatmak,
ı) Bu Kanun ve diğer kanunlar
ile Genel Müdürlüğe verilen görevleri yapmak.
Genel Müdürlük, vakıflara
ilişkin görevlerle ilgili olarak diğer kurum ve kuruluşlarla
işbirliği içerisinde çalışır ve koordinasyonun
sağlanması hususunda gerekli tedbirleri alır. Genel
Müdürlük gerektiğinde ihtiyaç duyulan konuyla sınırlı
olmak üzere 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi olmaksızın
uzman kişi, kurum ve kuruluşlardan danışmanlık
ve hukuki mütalaa şeklinde hizmet satın alabilir.
(C) Genel Müdürlüğün denetimi,
Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı ve
10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu hükümleri çerçevesinde yapılır.
(D) Genel Müdürlüğün bütçesi;
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu çerçevesinde
hazırlanır. Bütçe, Vakıflar Meclisinin uygun görüşünden
sonra süresi içerisinde ilgili mercilere sunulur.
Gelir fazlaları ertesi
yıla devreder.
(E) Genel Müdürlüğün gelirleri
şunlardır:
a) Kira gelirler,
b) İşletme kârları,
c) İştirak gelirleri,
d) Yönetim ve temsil payları,
e) Mazbut vakıflara ait taşınmazların
satışından elde edilecek gelirler,
f) Taviz bedelleri,
g) Şartlı bağışlar,
h) Şartsız bağışlar,
ı) Diğer gelirler.
(F) 39 uncu maddenin (e) ve (f) bentlerinde
yer alan gelirler; ait olduğu vakfa taşınmaz alımında,
vakfın taşınmazlarının onarım ve yapımında
kullanılır. Ayrıca Meclis kararıyla gelir getirici
yatırımlarda, yurt içi ve yurt dışında bulunan
ve geliri kalmayan vakıflara ait vakıf kültür varlıklarının
bakım ve onarımlarında da kullanılabilir.
Genel Müdürlüğe yapılan
şartlı bağışlar, bağış yapanın
şartları doğrultusunda harcanır.
Yapılan harcamalar ve işlemler
hakkında Meclis onayı alındıktan sonra bağış
yapana yazılı bilgi verlir.
(G) Vakıflar Meclisi vakıfların
en üst seviyede danışma ve karar organıdır. Meclis
bir başkan ve dört üyeden teşekkül eder. Meclis üyeleri tercihen
kamu yönetiminde bilgi ve tecrübesiyle temayüz etmiş ve
teşkilatın faaliyet alanı ile hukuk, maliye, iktisat,
tarım, işletme ve mühendislik alanlarında bilgi ve tecrübe
sahibi olanlar arasından Başbakanın teklifi üzerine
müşterek kararname ile atanır. Vakıflar Genel Müdürü
Meclisin başkanıdır. Meclis kararları salt çoğunlukla
alınır. Vakıflar Genel Müdürü muhalif kaldığı
kararları on beş gün içinde Başbakanlığa sunabilir,
bu durumda Başbakanlığın, Danıştayın
görüşünü almak suretiyle verdiği karar doğrultusunda
işlem yapılır.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Katılmıyor.
Sayın Küçükaşık, buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben tekrar geriye dönmek
istiyorum. Bütün konuşmalarımızda özellikle anlatmak
istediğimiz, vakıfların, Türkiyede ticarî faaliyette
bulunmaları ve ticarî faaliyette bulunmaları esnasında
Türkiyedeki gayrimenkul edinmeleri konusunu bir kere daha gündeme
getirmek istiyorum.
Bilindiği gibi, burada, Özel
Eğitim Kurumları Kanunu Tasarısını kabul ettik.
Bu Yasanın 5inci maddesinde aynen şu hüküm var: 1) Yalnız
yabancı uyruklu öğrencilerin devam edebilecekleri yüksek
öğretim dışındaki milletlerarası özel
öğretim kurumu; yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişiler
tarafından veya Türk vatandaşlarıyla ortaklık yolu
ile 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar
Kanunu çerçevesinde Bakanlar Kurulunun izniyle açılabilir.
Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek kişiler, özel hukuk tüzel
kişileri veya özel hukuk hükümlerine göre yönetilen tüzel kişiler
de kendi adlarına aynı amaçla milletlerarası mahiyette
özel eğitim kurumu açabilir.
Yani, biz bu Yasayla, kabul ettiğimiz
bu maddeyle beraber diyoruz ki: Türkiye Cumhuriyetinde doğrudan
yabancı her kişi, Doğrudan Yabancı Yatırımlar
Kanunu gereğince, biz bunlara arsa tahsis ederek özel eğitim
kurumu, öğrenim kurumu kurmasına izin vereceğiz diyoruz.
Şimdi arkadaşlar, Tapu
Kanununun 35inci maddesinde, biz, ikinci fıkrada, tüzel kişilerde
sınırlamalar getirdik; ancak, buradaki istisnaları,
Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu gibi, Petrol
Kanunu gibi, Turizm Kanunu gibi kanunlarda özel hükümlerle sınırlamış
bulunduk, ama, şimdi bakıyorsunuz, bütün bu geldiklerimizde,
ticari şirket kurduğu zaman
Ki, Ticaret Kanununda biliyorsunuz
tacir tanımı değişti artık, vakıflar da
tacir haline geldi ve bu Tasarının 26ncı maddesinde
de çok açıkça, biz, vakıfların ticari işletme kurabileceklerini
belirtiyoruz. Şimdi, bir ticari işletmenin Türkiyede gayrimenkul
edinmesinin önünde herhangi bir yasal engel var mı yok mu?
Biraz önce Sayın Hamza Albayrak
çok iddialı sözler söyledi burada. Hiçbir tanesi geçerli değil
söylediklerinizin, hiçbir değişiklik geçerli değil.
Yabancılar Türkiyenin her tarafına gidecekler şirket
kuracaklar, takır takır almadık toprak bırakmayacaklar,
almadık gayrimenkul bırakmayacaklar, köye gidecekler
köyde gayrimenkul alacaklar, her şeyi yapacaklar. Bunlar vakıf
mı? Ticari işletme bunlar.
Bir şeyin anlaşılması
gerekiyor arkadaşlar. Türkiye Cumhuriyetindeki herkes yeni
vakıf kurabilir, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olan. Siz şimdi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma
şartını da ortadan kaldırdınız, Türkiyede
ikamet etme şartını getirdiniz. Türkiyede ikamet eden
kim? Tüzel kişiler de vakfa ortak olabilecek mi? Olabilecek, kurabilecek.
Şimdi, Sorosun vakıfları
ne olacak; şube açacaklar, ticari faaliyette bulunacaklar? Ukraynada
yapılan hükûmet darbelerini, seçimlere müdahaleleri, Gürcistandaki
darbeleri siz hiç duymadınız mı dünyada? Soroz övünerek
verdi: Açık, toplu, meclisleri sayesinde orada kendi elemanlarımızı
yetiştirdik, oralardaki darbeler, demokraside, işte, bizim
payımız vardır dedi. Bunları açıkça söyledi
bunlar. Şimdi, bunlar, bu oyunlar, aynı oyunlar Türkiyede oynanmayacak
mı açık olarak? Aynen oynanacak. Niye bunlara karşı
hiç sesinizi çıkartmıyorsunuz arkadaşlar, niye sesinizi
çıkartmıyorsunuz siz? Lafa geldiği zaman muhafazakârlık.
Nasıl muhafazakârsınız siz? Bunun muhafazakârlıkla
ne alakası var?
OSMAN KILIÇ (Sivas) Siz varsınız
ya!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Elbette
Elbette
Elbette
Hiçbir şey yok. Yani, bakıyorum,
diyeceğim ki, yahu arkadaşlar, en son bir sınırınız,
geri adım atmak için bir sınırınızın olması
gerekir. Yok... Yabancılara toprak satışından bahsediyorsunuz,
geldik, o Kanun geldi, o zaman da söyledim burada, rahmetli Turgut
Özal 85, 86da yabancılara toprak satmaya geldi, emin olun Dubaiye
bile toprak satmaya kalktı; bırakınız şahsı,
devlete bile toprak satmaya kalktı, devlete bile; Anayasa Mahkemesi
iptal etti iki kere. Yine, Arap şeyhleri vardı o zamanlar biliyorsunuz,
gelmişlerdi. Sevda Tepesi var, şimdi imar planını
değiştireceksiniz ya, hani o Sevda Tepesi vardı, o zamanlar
satıldı, Anayasa Mahkemesi iptal ederken. Şimdi bakıyorsunuz,
yıl 2005, 2006; yine muhafazakâr olduğunu iddia eden insanlar
var Türkiyede, yine yabancılara toprak satışı
gündemde, yine yabancıların her türlü şirket kurması,
her türlü taşınmazı satın alması yine mümkün.
Ya, arkadaşlar, ne oluyor böyle? Oferler geliyor, diğerleri
geliyor burada
Yani, anlamıyorum, nasıl muhafazakârlık
bu? Ben anlamadım. Yani, bunları anlayan birisi varsa da
gelsin bize anlatsın veya insanlara anlatsın; yok!
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Muş) Olsaydı, burada olurdu!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Haa, aman, hiç olmam orada, kalsın, kalsın!
Şimdi, başka bir şey
daha söyleyeceğim ben size: Bayramda bayramlaşma yaptık,
Balkan Türkleri BAL-GÖÇün başkanlığında, Bursadaki
on beş derneğin katılımıyla bir bayramlaşma
yapıldı. O bayramlaşmaya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Bitireceğim.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
O bayramlaşmaya Cumhuriyet Halk Partisinden Sayın Mustafa
Özyurt, ben, İl Başkanımızla katıldık;
AKPden de Sayın Ertuğrul Yalçınbayır, Mustafa Dündar
ve Zafer Hıdıroğlu katıldı. Orada BAL-GÖÇ Genel
Başkanının bir konuşması vardı, aynen
şunu söyledi: Biz, zamanında bize sırtını dönen,
bizim taleplerimizi reddedenleri sandığa nasıl gömmesini
bildikse, bundan sonra bizim taleplerimizi reddedenleri yine sandığa
gömmesini biliriz dedi, insanların suratlarına karşı
bu lafı söyledi.
Bakınız, 1959 yılında,
Bulgaristan Hükûmeti, bütün Türk okullarını devletleştirdi
ve Türkçe eğitimi yasakladı. Siz, bu vakıflara verdiğiniz
bu özelliklerle, eğitim kurumlarına verdiğiniz özelliklerle,
sadece Batı Trakyadaki Rum azınlığa, vakıflara
veya Türkiyede yaşayan Rum azınlıklara mı haklar
verdiğinizi sanıyorsunuz? Bulgaristanlılara, Bulgarlara
ait vakıflar yok mu, gayrimenkul edinimi talebinde bulunan Bulgar
vakıfları da yok mu? Hani burada karşılıklılık?
Hiçbir şey yok, hiç yok arkadaşlar! Okuyun o önünüzdeki maddeleri
lütfen.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Küçükaşık,
teşekkür ederim, sağ olun.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
24üncü maddeyi okutuyorum:
Sigorta
MADDE 24-
BAŞKAN Madde üzerinde iki
önerge vardır, geliş sırasına göre okutacağım,
aykırılığına göre işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 24 üncü maddesinde yer alan kullananları
tarafından ibaresinden sonra gelmek üzere her yıl düzenli
olarak ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederim.
Selami
Uzun Hamza Albayrak
Kerim Özkul
Sivas
Amasya
Konya
BAŞKAN İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 24. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık
Muharrem Kılıç
Niğde
Bursa
Malatya
Feridun
Ayvazoğlu Feridun
Baloğlu Yüksel Çorbacıoğlu
Çorum
Antalya
Artvin
Atilla
Kart
Konya
Madde 24
(A) Mazbut Vakıf mallarından
kiraya verilen veya tahsis edilen taşınmaz malların,
yangın, hırsızlık ve doğal afetlere karşı,
kullananları tarafından Genel Müdürlük adına sigortalanması
zorunludur. Sigorta bedelleri, kullananları tarafından
ödenir.
(B) Bu Kanun kapsamındaki vakıflar
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından belirlenecek
usul ve esaslara uygun olarak, muhasebe sistemlerinde tekdüzeni
sağlamak; varlık, yükümlülük ve kaynakları ile işlemlerini
gerçek mahiyetlerine uygun surette ve ihtiyatlılık ilkesi
çerçevesinde muhasebeleştirmek; finansal tablolarını
finansal bilgi edinme ihtiyacını karşılayabilecek
biçim ve içerikte, anlaşılır, güvenilir ve karşılaştırılabilir,
denetim, analiz ve yorumlamaya elverişli, zamanında ve
doğru şekilde hazırlamak zorundadırlar.
Bu Kanun kapsamındaki vakıflar
işlemlerini kayıt dışı bırakamazlar ve
gerçek mahiyetlerine uygun düşmeyen bir şekilde muhasebeleştiremezler;
kanuni ve yardımcı defterleri, kayıtları, şubeleri,
yurt içi ve yurt dışındaki birimleri ile hesap mutabakatı
sağlamadan bilançolarını kapatamazlar.
Vakıflar tarafından tutulacak
defter ve kayıtlar ile ilgili usul ve esaslar Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından çıkarılacak yönetmelikle
belirlenir.
Mazbut vakıfların gelir
ve giderleri birlikte takip edilir.
Vakıf yönetim kurulu, vakıfın
mal varlığını korumakla yükümlüdür.
(C) Mazbut, mülhak, cemaat ve yeni
vakıflarda Vakıflar Genel Müdürlüğünün denetimi
esastır. Vakıf; organları tarafından denetlenebileceği
gibi, bağımsız denetim kuruluşlarına da denetim
yaptırabilir.
Vakıf yöneticileri, en az
yılda bir defa yapılacak iç denetim raporları ile sonuçlarını,
rapor tarihini takip eden iki ay içerisinde Genel Müdürlüğe
bildirir.
Vakıfların amaca ve yasalara
uygunluk denetimi ile iktisadi işletmelerinin ve iştiraklerinin
faaliyet ve mevzuata uygunluk denetimi Genel Müdürlükçe yapılır.
(D) Genel Müdürlüğün gelirleri
şunlardır:
a) Kira gelirleri,
b) İşletme kârları,
c) İştirak gelirleri,
d)Yönetim ve temsil payları,
e) Mazbut vakıflara ait taşınmazların
satışından elde edilecek gelirler,
f) Taviz bedelleri,
g) Şartlı bağışlar,
h) Şartsız bağışlar,
ı) Diğer gelirler.
(E) 39 uncu maddenin (e) ve (f) bentlerinde
yer alan gelirler; ait olduğu vakfa taşınmaz alımında,
vakfın taşınmazlarının onarım ve yapımında
kullanılır. Ayrıca Meclis kararıyla gelir getirici
yatırımlarda, yurt içi ve yurt dışında bulunan
ve geliri kalmayan vakıflara ait vakıf kültür varlıklarının
bakım ve onarımlarında da kullanılabilir.
Genel Müdürlüğe yapılan
şartlı bağışlar, bağış yapanın
şartları doğrultusunda harcanır.
Yapılan harcamalar ve işlemler
hakkında Meclis onayı alındıktan sonra bağış
yapana yazılı bilgi verilir.
(F) Bu Kanunun diğer maddeleri
ile belirlenen görevlerinin yanı sıra, Meclis aşağıdaki
görevleri de yerine getirir:
a) Genel Müdürlüğe, mazbut ve
mülhak vakıflara ait akar ve hayrat taşınmazların
tahsis, satış ve trampasına yönelik tasarruflarla, kamulaştırmalarda
kamu yararı kararını vermek,
b) Genel Müdürlük ve işletme
müdürlüklerinin bütçelerini onaylamak,
c) Genel Müdürlük ve vakıflarla
ilgili tüzük ve yönetmelik taslaklarını karara bağlamak,
d) Genel Müdürlükçe gerek görülen
hususları karara bağlamak,
e) Bu Kanun ve ilgili kanunlarla
belirlenen diğer görevleri yerine getirmek.
(G) Genel Müdürlüğün merkez
teşkilatı; ana hizmet, danışma, denetim ve yardımcı
hizmet birimlerinden oluşur.
Genel Müdürlüğün merkez
teşkilatı ekli (1) sayılı cetvelde gösterilmiştir.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Kart
açıklayacak. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Kart, bir dakika...
Sayın Kart, daha önceki konuşmalarında,
69uncu maddeye göre Başkanlıktan bir konuşma talebinde
bulunmuş ve gerekçe olarak da dün, soru ve cevap kısmında,
Sayın Bakanın kendisine -buradaki kendi ifadeleriyle-
saldırgan nitelikte konuşmada bulunduğundan bahisle
söz istemiştir. Kendisi de bir hukukçu. Dün, ben, bu karşılıklı
konuşmaları incelediğimde herhangi bir, 69a göre,
söz vermeyi gerektiren husus görmedim. Benim takdirim. Yanlış
olabilir.
MUHARREM İNCE (Yalova) Saldırganlık
anında fark edilir zaten, bir gün sonra fark edilmez.
BAŞKAN Ancak, İç Tüzükün
69uncu maddesinin ikinci fıkrasına göre aynı oturum
içerisinde bu işlemin yapılması gerektiğinden,
şu an için İç Tüzük gereğince bu talebinizi işleme
koyamadım.
Bunu arz etmiş oluyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Başkanım, saldırganlık o anda belli olur.
BAŞKAN Buyurun.
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan, ihlali yapmaya devam ediyorsunuz. Aynı oturum içinde
ben talepte bulundum. Talepte bulunmamış olsaydım haklı
olabilirdiniz. Ben talepte bulundum. Huzurunuza geldim, gerekçeli
olarak talepte bulundum. Sabahleyin de, bugün, birleşim
açıldığı zaman da 2 sayfalık gerekçeyle bu talebimi
bir kez daha tekrarladım. Üç dört maddedir, konuşmalarımda
da yine sizi uyarıyorum. Ama, siz, bütün bunlara rağmen, hiçbir
somut gerekçe getirmeden konuşmanızı uygun görmedim
diyorsunuz.
Sayın Başkan, 63e göre
usul hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN Efendim, bugünkü
ATİLLA KART (Devamla) Usulünüz
hakkında, davranışlarınız hakkında söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim, siz
konuşmanızı yapın.
ATİLLA KART (Devamla) Sayın
Başkan, 63e göre, izninizle, davranışlarınızı
değerlendirmem gerekiyor.
Bakın, ben dün neyi anlattım;
dün Vakıflar Tasarısı görüşülürken
BAŞKAN Sayın Kart, ben size
şu anda önergeyle ilgili söz verdim.
ATİLLA KART (Devamla) Sayın
Başkan, usule ilişkin olarak talepte bulunuyorum 63üncü
maddeye göre.
BAŞKAN O talebinizi değerlendireceğim.
Ona göre söz verdiğim zaman siz konuşacaksınız.
Siz bir hukukçusunuz. İç Tüzükü benim kadar biliyorsunuz.
ATİLLA KART (Devamla) O konuda
BAŞKAN İç Tüzükün, 69un
ikinci maddesini okudunuz.
Diyor ki: 69a göre söz isteği
aynı oturum içerisinde değerlendirilir. Oturum değil,
birleşim değişmiş, gün değişmiş; benim
değerlendirmem mümkün değil. Ha, siz, düşüncelerinizi
bu kürsüden her zaman için aktarabilirsiniz. Yapabileceğim
bir şey yok.
HALUK KOÇ (Samsun) Aynı oturum
içinde değerlendirmediniz.
BAŞKAN Buyurun efendim.
ATİLLA KART (Devamla) Sayın
Başkan, tabii, burada çok açık bir İç Tüzük ihlali var.
Ben, 63üncü maddeye göre usule ilişkin olarak talebimi tekrarlıyorum.
Umarım ki, bu maddeden sonra veya bu Tasarının görüşmelerinden
sonra, biraz insaflı, biraz hakkaniyete uygun, biraz adil, biraz
sağduyulu, biraz sorumlu bir davranış içine girerek,
bu ihlalinizi sona erdirirsiniz.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, yoruldunuz artık!..
ATİLLA KART (Devamla) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri
BAŞKAN Efendim, bir dakika;
sürenizi yeniden düzenleyeceğim.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) Bu değerlendirmeden
sonra 24üncü maddeyle ilgili değişiklik önergesi üzerinde
görüşlerimi ifade etmek üzere, tekrar söz aldığım
için Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
sizleri gerçekten bir kez daha uyarmak gereğini duyuyorum. Tasarının
12nci maddesi, vakıfların mal edinmesini düzenleyen madde;
Tasarının 14üncü maddesi, amaç ve işlev değişikliğini
düzenleyen madde; Tasarının 15inci maddesi, hayrat taşınmazların
nitelikleri ve değerlendirilmesiyle ilgili madde; hayrat taşınmazların
tahsisiyle ilgili 16ncı madde; uluslararası faaliyetle
ilgili 25inci madde; iktisadi işletme ve şirket kurulmasıyla
ilgili 26ncı madde ve sona eren veya dağıtılan yeni
vakıfların mal ve haklarıyla ilgili 27nci madde. Bu
maddeleri, istirham ediyorum, rica ediyorum, geçici 7nci ve geçici
9uncu maddeyle birlikte lütfen değerlendirin. Milletvekili
sorumluluğumuzun gereği olarak bunun değerlendirmesini,
bunun tartışmasını lütfen yapın.
HALUK KOÇ (Samsun) Bir daha tekrar
eder misin.
ATİLLA KART (Devamla) Tekrar
ifade ediyorum: 12nci madde, 14, 15, 16, 25, 26, 27nci maddeleri geçici
7 ve 9uncu maddelerle birlikte bir kez daha değerlendirmeye
sizleri davet ediyorum.
Bakın, bu maddeleri hep birlikte
değerlendirdiğiniz zaman -Sayın Hamza Albayraka ifade
ediyorum, hitap ediyorum- 2nci maddedeki, amaç maddesindeki, kapsam
maddesindeki o mütekabiliyet ilkesinin hiçbir pratik anlamının
olmadığını bir kez daha göreceksiniz. Aslında,
mütekabiliyetin fiilen uygulanmadığını, bu sorunların
neler olduğunu İktidar Grubuna mensup Sayın Mustafa
Dündar anlattı, içi burkularak anlattı; sizleri düşünmeye
davet etti arkadaşımız. Bunları da mı değerlendirmeyeceksiniz,
bunların da mı sorgulamasını yapmayacaksınız
arkadaşlar? O zaman, tabii, hep başından beri söylediğimiz,
sizler, milletvekili sorumluluğunuzun gereğini yapmıyorsunuz
yolundaki eleştirimizin ne kadar haklı olduğu bir kez
daha ortaya çıkıyor.
Burada, ben, Sayın Bakanı,
hamaset yapmadan, demagoji yapmadan, bu getirdiğimiz
eleştiriler noktasında somut açıklama yapmaya, somut
değerlendirme yapmaya bir kez daha davet ediyorum.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
bu sözünü ettiğim maddeler ile maddeler hep birlikte değerlendirildiği
zaman, cemaat vakıflarındaki mal edinme rejimindeki
sınırlamalar kaldırılmakta ve Türk Medeni Kanunu
hükümlerine göre kurulan vakıflarla eşdeğer statüye
getiriliyor. Cemaat vakfını doğuran ve onu istisnai
bir hak konumuna getiren oluşum sırasındaki koşul
ve sınırlamalar pas ediliyor.
Ayrıca, biraz evvel de ifade
ettiğim gibi, geçici 9uncu maddede, şimdiye kadar yasal
sınırlamalar nedeniyle, tapuda nam-ı müstear veya
nam-ı mevhum olarak kayıtlı olan taşınmazlar
ile evveliyatı vakıf olmakla birlikte, yasalara uygun
şekilde Vakıflar Genel Müdürlüğü yahut hazineye intikal
eden, halen vasiyet eden veya bağışlayan adına kayıtlı
olan taşınmazların da cemaat vakıfları
adına, hiçbir şart aranmaksızın kayıt ve tescili
mümkün olacak.
Bakın, üyesi giderek azalan
cemaat vakıflarının, Lozandaki sınırlamaya
rağmen bu kadar çok taşınmaz edinme hevesinin nedenlerini
muhafazakâr bir parti olarak biraz, lütfen, araştırın,
biraz değerlendirin. Bu değişiklik, bir sonraki
adımda, doğrudan, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş sözleşmesinin
ve temel hukuk sisteminin yeniden tartışılması
anlamına gelecektir; bu sonucu doğuracaktır. Burada
doğal olarak şu değerlendirme yapılabilir, denilebilir
ki: Bu vakıfların mal edinme hakkı mevcut yasa ve Lozan
Anlaşmasındaki amaçlarla sınırlandırıldığı
takdirde, cemaat mensuplarının diğer yasal ihtiyaçları,
talepleri nasıl karşılanacak? Bu soru haklı bir
sorudur. Tekrar ifade ediyorum: Vakıfların mal edinme hakkını
kısıtladığımız zaman, cemaat mensuplarının
vakıf kurma ihtiyaçlarını, taleplerini nasıl
karşılayacağız? Bu soru gerçekten haklı bir
soru. Bakın, bu soruya verilecek cevap Türk hukuk sisteminin
içinde mevcut, değerli arkadaşlarım. Bilindiği
gibi, Türkiye Cumhuriyetinin azınlık statüsünde olmayan
vatandaşlarına tanınan tüm anayasal haklardan
azınlık statüsünde bulunan vatandaşlar da yararlanabilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla) Burada
dikkatinize önemle sunuyorum, değerli arkadaşlarım.
Şu yanlışı yapmamamız gerekiyor: Cemaat mensupları
ile cemaat vakıflarının ayrı birer hukuki varlık
olduğunu herhâlde göz ardı etmememiz gerekiyor. Bu sebeple,
cemaat vakıflarının mal edinme hakkının Lozanda
kısıtlamalara bağlanması, o dönemin şartları
içinde özel bir statüye bağlanması, cemaat mensuplarının
bireysel haklarının kısıtlanması anlamına
gelmemektedir. Olayın esası bu. Cemaat mensupları,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak her türlü taleplerini,
her türlü ihtiyaçlarını Türkiye Cumhuriyetinin diğer
vatandaşları gibi yerine getirebilirler. O halde sorun
nedir? Sorunun ne olduğunu, bunu anlatmaya çalışıyoruz;
ama, nedense bunu anlamıyorsunuz değerli arkadaşlarım.
Ama, anlasanız da bunu ifade edemiyorsunuz ve o zaman, elbette,
milletvekili sorumluluğunuzu tartışmaya açmak gereğini
üzülerek duyuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla) Bunları
lütfen değerlendirelim, değerli arkadaşlarım.
Bunları değerlendirelim ki, milletvekili sorumluluğunun
gereğini gerçekten özgür bir şekilde, serbest iradeyle yerine
getiriyor musunuz getiremiyor musunuz? Bu, unutmayalım ki,
milletvekili olmanın temel vasfıdır değerli arkadaşlarım,
varlık sebebidir, misyonudur.
Bu düşüncelerle, bir kez daha
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Kart.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Biraz rehavet çöktü gibi arkadaşlara.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Evet.
BAŞKAN Önerge kabul edilmemiştir.
MUSTAFA DÜNDAR (Bursa) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Dündar, buyurun.
MUSTAFA DÜNDAR (Bursa) Sayın
Başkan, bir söz talebim var. Hatip adımı kullanarak benim
bahsetmiş olduğum fikirleri ters anlaşılacak
şekilde beyanda bulunmuştur. Kısaca, baştan anlatmak
istiyorum.
BAŞKAN Söz mü istiyorsunuz
69a göre?
MUSTAFA DÜNDAR (Bursa) Evet Sayın
Başkan.
BAŞKAN Peki, buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Hemen
veriyorsunuz Sayın Başkan, bir araştırma ihtiyacı
duymuyorsunuz.
BAŞKAN Efendim, arkadaşlarımız
ısrarla gerekçe olarak Sayın Dündarın konuşmasını
aldılar. Bakalım nerede yanlış anlama var.
Sayın Dündar, üç dakikalık
bir kısa süre veriyorum. Lütfen, kısa, öz
Buyurun.
VI.
- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.-
Bursa Milletvekili Mustafa Dündarın, Samsun Milletvekili Haluk
Koç ve Konya Milletvekili Atilla Kartın, yaptıkları konuşmalarda,
bazı sözlerinin yanlış anlamalara neden olabilecek
şekilde ifade edildiğine ilişkin konuşması
MUSTAFA DÜNDAR (Bursa) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar;
benim bu akşam yapmış olduğum konuşmam, özellikle
Cumhuriyet Halk Partisi tarafındaki arkadaşlarım tarafından
birçok konuşmada kullanıldı. Özellikle Grup Başkan
Vekilimiz Haluk Koç ve az önce konuşan Sayın Atilla Kart
Tabii,
benim, bizim şu anda görüşmekte olduğumuz Vakıflar
Yasasına muhalif bir tavır içerisinde olduğum gibi
bir izlenim edindiler herhâlde.
Ben, konuşmamda şunu ifade
etmek istedim: Görüşmekte olduğumuz Vakıflar Yasası,
basında da takip ettiğimiz kadarıyla dedim, Avrupa
Konseyi tarafından takip ediliyormuş. Ben bu konuşmamda,
Avrupa Konseyi eğer burasını takip ediyorsa, Yunanistandaki
vakıfların bugünkü durumunu izah ederek, Avrupa Birliği
üyesi Yunanistandaki vakıflar hangi konumdadır bu izlensin,
bu takip edilsin ve Türkiyenin bu Vakıflar Kanunu Tasarısıyla,
yeni çıkacak olan Tasarıyla yapmış olduğu
açılımı acaba Yunanistan da yapacak mı? Onu gündeme
getirdim. Yoksa, burada benim konuşmam mehaz alınarak, yani
AK Parti içerisinde muhalif bir tutum içerisinde gibi bir durumda
değiliz.
Bu Kanunu yapan Komisyondaki arkadaşlarımız,
onlara tabii ki güveniyoruz ve bu Kanun yasalaştığı
takdirde Yunanistandaki, Batı Trakyadaki sorunların da
çözümü için bir vesile olacağını düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Anladık
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Not
edilmiştir!
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Dündar.
VII.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı:
1239) (Devam)
BAŞKAN Şimdi ikinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 24 üncü maddesinde yer alan kullananları
tarafından ibaresinden sonra gelmek üzere her yıl düzenli
olarak ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederim.
Selami
Uzun (Sivas) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon,
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılmıyorum
efendim.
BAŞKAN Siz de katılmıyorsunuz.
Gerekçeyi okutayım mı,
konuşacak mısınız Sayın Albayrak?
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) Konuşacağım.
BAŞKAN Buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Sayın
Albayrak, arkadaşlarınız kabul etmiyor. Kendi arkadaşlarınızı
lütfen aydınlatın bu konuda.
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan Vakıflar
Kanunu Tasarısının 24üncü maddesiyle ilgili verilen
bir önergeye yönelik lehte söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
24üncü maddede Kiraya verilen
veya tahsis edilen mazbut vakıf taşınmaz malların,
yangın, hırsızlık ve doğal afetlere karşı,
kullananları tarafından Genel Müdürlük adına sigortalanması
zorunludura biz, her yıl düzenli olarak kullananları tarafından
Genel Müdürlük adına sigortalanması zorunludur diye bir
teklifte bulunduk; umarım, takdirlerinize layık olacaktır
bu.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; vakfiyelerin, yani, bütün vakıfnamelerin değişmez
bir maddesi vardır, son maddesi. Bu madde der ki: Bu vakfa amacına
uygun olarak bir katkıda bulunanın tüm işleri abat olsun.
Bu vakfı amacından engelleyenlerin de sülalesi mahvolsun,
her işi mahvolsun. Bu bedduayla biter cümle.
MUHARREM İNCE (Yalova) Eyvah,
yandınız vallahi o zaman!
ATİLA EMEK (Antalya) İki
yakanız bir araya gelmez. İşiniz bitti!
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) O zaman
işiniz çok zor!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
Şimdi, değerli arkadaşlar, biz, bu Vakıflar Kanunu
ile sizi temin ederim ki, bütün vakfedenlerin duasını alacağız.
MUHARREM İNCE (Yalova) Barajın
altında kalacaksınız sonra!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Ben huzurlarınızda
Sayın Vakıflar Genel Müdürüne ve bu Kanuna katkı veren
değerli ekibe şükranlarımı arz ediyorum.
Biliyorsunuz, vakıflar katma
bütçeli kuruluşlardır. 2002 yılı öncesi kamu bütçesinden
vakıflara para aktarılırken, vakıf eserler perişan
haldeydi. Bunun geçmişi de var.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Canım,
sizin vakıflarınız var, iktidarınız var ya
elinizde!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Vakıflar
abat edilirken, acaba, vakıf eserleri ahır olarak, samanlık
olarak kullananlar hangi iktidardı değerli arkadaşlar?
Hangi iktidardı? (AK Parti sıralarında alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
İşte siz
Beş yıldır İktidarsınız
ya!
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Önergeyle
ilgili konuş Sayın Albayrak!
ORHAN ERASLAN (Niğde) Yazıklar
olsun!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
Şimdi, Batı Trakyadaki vakıflara sahip çıkacaksınız
öyle mi? Anadoludaki vakıf eserleri, camileri, ibadethaneleri
ahır yapacaksınız, samanlık yapacaksınız
ve şimdi vakıf aklınıza gelecek
ATİLA EMEK (Antalya) Ya, sen
ne diyorsun! Yaşından başından utan.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Yok böyle
şey arkadaşlar! (CHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
ATİLA EMEK (Antalya) Özür dile!
Terbiyesiz!
ORHAN ERASLAN (Niğde) Yazıklar
olsun!
ATİLA EMEK (Antalya) Kimse
camileri ahır yapmadı bu memlekette, sen ne konuşuyorsun!
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Utanmıyor
musun? Yaşını başını almış adamsın!
ORHAN ERASLAN (Niğde) Kim
ahır yaptı?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Avrupa
Birliği müzakere sürecini geciktirmek için gayret göstermeyiniz,
başaramayacaksınız. (AK Parti sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen müdahale etmeyin.
ATİLA EMEK (Antalya) Özür dilesin!
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Başkan, uyarın lütfen.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
lütfen müdahale etmeyin.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Efendim,
Sayın Başkanım, bakınız
ORHAN ERASLAN (Niğde) Yazıklar
olsun!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Bakınız,
bizden önceki konuşmacılara bakınız, genel
(CHP
sıralarından gürültüler)
ATİLA EMEK (Antalya) Utanmıyor
musun?!
BAŞKAN Lütfen müdahale etmeyin.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bizden önceki konuşmacılar
ATİLA EMEK (Antalya) Camiyi
kim ahır yapıyor?
BAŞKAN Sayın Hatip, siz
de Genel Kurula hitap edin.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
kanun
gerekçesinden atıfta bulundular.
BAŞKAN Lütfen müdahale etmeyin.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Dinleyin
lütfen
ORHAN ERASLAN (Niğde) Utanmaz
adam!
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Ahlak
yoksunu seni!
ATİLA EMEK (Antalya)
Ayıp ya!
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
Başkan, uyarın lütfen
ATİLA EMEK (Antalya) Şuna
bak camiyi ahır yaptılar diyor. Yok öyle bir şey.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Ne dediler
biliyor musunuz? Efendim, Mustafa Kemal Atatürkün Türkiye Büyük
Millet Meclisinde 1 Mart 1923te yapmış olduğu konuşmadan
alıntı var... Bunu tenkit ettiler. (CHP sıralarından
gürültüler)
ATİLA EMEK (Antalya) Sayın
Başkan, lütfen
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sözünü
geri alsın!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Ne dediler
biliyor musun? Vakıflar meselesi mühimdir kelimesi evrakta
sahtekârlık olarak değiştirilmiş. Ne demiş
ORHAN ERASLAN (Niğde) Senin
adın Hamzaysa, Mustafa Kemale borçlusun, yazıklar olsun!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
mesele,
sorun olarak ele alınmış.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
Başkan, uyar, özür dilesin!
ATİLA EMEK (Antalya) Kimse
camiyi ahır yapmadı bu ülkede.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Başkan, sözünü geri alsın!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Değerli
CHPliler, bu, bir, evrakta sahtekârlık değildir. (CHP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
ATİLA EMEK (Antalya) Düzeltsin
sözünü. Kimse, camileri ahır yaptınız diyemez.
BAŞKAN Sayın Emek, her
şeyin bir usulü var. Siz, oraya vurarak bu işi halledemezsiniz;
talep edersiniz, ben değerlendiririm. (AK Parti sıralarından
alkışlar.)
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Mustafa
Kemal Atatürkün resmini banknotlardan indirmek evrakta sahtekârlıktır,
bu değil; unutmayınız bunları!
ATİLA EMEK (Antalya) Camiyi
kimse ahır yapamaz bu memlekette!
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Yazıklar
olsun sana, yaşından başından utan!
BAŞKAN O yolla bu iş hallolmaz.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Evet,
değerli arkadaşlar, Vakıflar Yasasıyla ilgili
olarak, Sayın Şükrü Elekdağın
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, yani, doğrudan, çok ağır bir ithamda bulundu.
BAŞKAN Zaptı istedim Sayın
Başkan.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
yurt
içinde ve yurt dışında, bu Kanun Tasarısıyla
ilgili teşekkürleri kayıtlardadır.
HALUK KOÇ (Samsun) Duydunuz efendim.
BAŞKAN Ben duymadım, zaptı
getirteyim, bakacağım, ondan sonra cevap veririm, ezbere
iş yapamam.
HALUK KOÇ (Samsun) Camileri
ahır ettiniz diyor
ATİLA EMEK (Antalya) Utanmaz
adam!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Onu da
tüm CHPlilerin takdirlerine sunacağım.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Kafandaki
tüm pislikleri görüyoruz. Terbiyesiz herif!
ATİLA EMEK (Antalya) Sen kime
hitap ediyorsun be!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Bu Kanun
öyle bir kanun ki, Dışişleri de vesaire de içerisinde
olsaydı böyle hazırlayamazdı diye, Sayın Şükrü
Elekdağ bizzat teşekkür etmiştir Vakıflar Genel Müdürüme,
Kanunun mükemmelliği noktasında.
ATİLA EMEK (Antalya) Utanmaz
adam!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakınız
HALUK KOÇ (Samsun) Çok
ağır bir ithamda bulundu.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakınız
ATİLA EMEK (Antalya) Yaşına
başına yazık ya!
BAŞKAN Sayın Albayrak
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Bakınız
değerli arkadaşlar
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Konuştukça
batıyorsun.
BAŞKAN Konuşmanızı
tamamlayın.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) Bitiriyorum,
bitiriyorum.
Biz, AK Parti olarak, hiçbir zaman,
Atatürkün sözlerini değiştirerek sahtekârlık yapmadık.
Atatürkün, sadece vakıflar meselesi mühimdir kelimesi,
efendim vakıflar konusu mühimdir olmuştur. Mesele konu
olmuş da, evrakta sahtekârlık olmuş
Atatürkün icraatlarıyla,
tarafınızdan yapılan değişiklikler hangi
cürme girer, onu takdirlerinize arz ediyorum.
Bu Kanunu hazırlayanlara teşekkür
ediyorum, hayırlı olsun, uğurlu olsun diyorum. Bu Kanuna
destek verenleri alkışlıyorum, saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Senin
teşekkürün yere batsın.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Kaç tane
fezleke var hakkında! İşte burada sahtekârlığın.
BAŞKAN Sayın Albayrak,
teşekkür ederim.
Ancak, benim takip edemediğim,
Sayın Koçun, Partilerine ağır hakarette bulunduğu
noktasında, iddia üzerine, hemen zaptı getirtiyorum, bana
düşen, gereğini yapacağım. (CHP sıralarından
gürültüler)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Duymuyor
musunuz, duyma sorununuz mu var Sayın Başkan?
ATİLA EMEK (Antalya) Camileri
ahır yapamazsınız dedi.
BAŞKAN O anda duyamayabilirim,
gerçekten duymadım. Şöyle duymadım: Biz, Başkanlık
Divanı olarak
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Duyma
sorununuz mu var, onu söyleyin.
BAŞKAN
burada bir mesele
müzakere ediyorduk. Duymamış olabilirim, ne telaş ediyorsunuz?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Hiçbir
şeyi duymuyorsunuz Sayın Başkan.
ATİLA EMEK (Antalya)
Ayıptır ya! Dini, ibadeti sizden mi öğreneceğim?
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, çok hassas bir konu.
BAŞKAN Hayır, sizin
Ne
söyledi, siz bana bir söyleyin.
HALUK KOÇ (Samsun) Siz, camileri
ahır yaptınız diyor.
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkan, kürsüde böyle bir konuşma yok ki Allah aşkına
ya! Sayın Grup Başkan Vekilinin bir talebi varsa, şuraya
gelir, buradan meramını anlatır, usul böyledir. Her defasında
oraya çıkmak doğru değil ki.
BAŞKAN Sayın Çelik, siz
yerinize oturun. (Gürültüler)
FARUK ÇELİK (Bursa) Lütfen
ya
Meramınızı buradan anlatın
(CHP sıralarından
gürültüler)
HALUK KOÇ (Samsun) Ben bağırmak
istemiyorum
ATİLA EMEK (Antalya) Dini
imanı sizden mi öğreneceğim. (Gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bilmezse,
öğrenecek tabii.
FARUK ÇELİK (Bursa) Meramınızı
buradan anlatın
ÜNAL KACIR (İstanbul) Biz de
öğrenelim.
BAŞKAN Sayın Koç, lütfen,
Sayın Albayrakın, kürsüden, Partinize ne gibi bir ithamda
bulunduğunu bana iki cümleyle söyleyin, değerlendireyim.
(Gürültüler)
HALUK KOÇ (Samsun) Efendim, ne söylediği
Sayın Divan Kâtipleri tarafından size ifade edildi.
Sayın Başkan, bazı
şeyleri duymuyorsunuz. Gerçekten, haklı olabilirsiniz, ama
Divan Kurulu var, yanınızdaki iki Kâtip arkadaş size
söylesinler.
Yapmayın Sayın Başkan!
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Başkan, camileri samanlık yapan yok, ama camilerde para
toplayıp halkı dolandıran, camilerde hırsızlık
yapanlar var, halkı dolandıranlar var, YİMPAŞçılar
var.
BAŞKAN Sayın Koç, buyurun,
size bir açıklama hakkı veriyorum.
ATİLA EMEK (Antalya) Camilerde
hırsızlık yapanlar hesabını verecekler.
MUHARREM İNCE (Yalova) Camilerde
para toplayanları konuşsunlar.
BAŞKAN Yalnız, Sayın
Albayrak, bakın, dinleyin, belki bir yanlış anlama vardır.
Bir gerginliğe gerek yok. Birbirimizi itham etmeyelim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Camileri
banka yaptılar.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Sayın Başkanım, bilinçli şekilde gerginlik yaratılıyor.
BAŞKAN Buyurun. (Gürültüler)
VI.
- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.-
Samsun Milletvekili Haluk Koçun,
Amasya Milletvekili Hamza Albayrakın, konuşmasında,
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Arkadaşlarımız müsaade
ederse, belki Sayın Albayraka da, deminki sözlerinin sehven
söylendiği konusunda, bir yanlış anlaşılma
olduğu konusunda, belki bir özür babında bazı şeyleri
söyleme fırsatı tekrar doğar diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
Yanlış anladınız.
HALUK KOÇ (Devamla) Sayın Akbulut,
siz bir Erzurum Milletvekilisiniz. Siz, Anadolunun en çok acı
çeken insanlarının olduğu ilden milletvekili seçilmişsiniz.
Benim, buradaki bu duygularımı ifade ederken, böyle, gülerek
karşıda bulunmanız o kadar acı ki! O kadar acı
ki!
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
Hayır, ben doğru söylediğini düşünüyorum.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Anlamadığı
için
HALUK KOÇ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bakın, biz nasıl bir millet
olduk, biz nereden bugünlere geldik, bunları o kadar çabuk unutuyoruz
ki ve kısır çekişmeler içerisinde, yani birtakım
takıntıların, birtakım kalıp siyasi ifadelerin,
yani bu 2006 yılında bir milletvekili arkadaşım
tarafından, buradan, Cumhuriyet Halk Partisine dönerek, bu ülkenin
kuruluşunda harcı olan, bütün bir milleti ümmetlikten
çıkartıp, kulluktan çıkartıp yurttaşlık
mertebesine çıkartan bir siyasi heyetin siyasi organizasyonu
olarak, o kadar ağır bir ifade ki bu.
Değerli arkadaşlarım,
elinizi vicdanınıza koyun. Ben, zamanının aydın
ve kuvvacı bir din adamının torunuyum.
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Muş) Hayret!
HALUK KOÇ (Devamla) Evet, evet,
evet! Molla Saitler varken Anadoluda, aydın din insanları,
aydın din önderleri, Kuvayımilliyenin yanında, bu ülkenin
kurtuluşu için, antiemperyalist kurtuluş savaşına
katılmışlardır. [CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar; AK Parti sıralarından alkışlar
(!)]
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Ondan sonra
da vatan hainliği yakıştırıyorsunuz.
HALUK KOÇ (Devamla) Ama, bu ülkede
Ali Kemallerle işbirliği yapan Molla Saitler vardı.
Bunları çok çabuk unuttunuz, çok çabuk unuttunuz. Herkesin dedesinin
Hiç gülmeyin bunlara, hiç gülmeyin.
Eğer o aydın insanlar olmasaydı, eğer bu ülkenin
harcında o insanların emeği olmasaydı, Sayın
Albayrak, bu ülkenin, şimdi hiçbir camiinde ne ezan okunacaktı
ne ibadet yapılacaktı. Sizin adınız da Hamza olmayacaktı,
biliyor musunuz?
ATİLA EMEK (Antalya) Hans olacaktı,
Hans güzel.
HALUK KOÇ (Devamla) Şimdi,
ne demek ahır yapmak? Ne demek ahır yapmak? Biz neleri savunuyoruz
burada, siz
Anlıyorum, anlıyorum, belli bir ezikliği
içinizden atmak için, böyle birtakım
RASİM ÇAKIR (Edirne) İhanet
duygusuyla, susturmak için yapıyorlar.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Ne
demek ihanet?
HALUK KOÇ (Devamla)
tarihin
içinden birtakım saplantılarınızla bazı suçlamalar
getiriyorsunuz. Sayın Albayrak, hiç yakıştıramadım,
hiç yakıştıramadım, hiç yakıştıramadım.
Mutlaka
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) Kapanan
camilerin listesini okuyun.
HALUK KOÇ (Devamla) Bakın,
ben, demin bir konuşma yaparken sizden rica ettim, şu anda
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili kimliğiyle değil
BAŞKAN Sayın Albayrak,
lütfen, dinleyelim.
HALUK KOÇ (Devamla)
Türkiye Cumhuriyetinin
ortak duygularını taşıyan bir kardeşiniz,
bir yurttaş kimliğiyle bazı duygularımı dile
getirdim. Siz, bunun akabinde kalkıp ne söylüyorsunuz! Sayın
Albayrak, bir özür fırsatı çıkacaktır, bir özür
fırsatı çıkacaktır. Birbirimize saygılı
olmak zorundayız. Bu ülkeyi kuranların, bu ülkede o mücadeleyi
veren insanların emeğine de geçmişine de saygılı
olmak zorundasınız. Size, bunlar hiçbir siyasi kazanç getirmez,
çünkü bugün bugünkü küresel tek kutuplu dünya karşısında
Türkiye coğrafyası üzerinde, Türk milleti üzerinde emelleri
olanların, şu anda izlediğiniz politikayla Sayın
Albayrak, siz neresindesiniz, yanında mısınız,
arkasında mısınız yoksa karşısında
mısınız? Hiç bunu sorguladınız mı Sayın
Albayrak? KİT Komisyonunda yolsuzluklara karşı göstermelik
bir iki çıkış yapan Hamza Albayrak mısınız,
yoksa deminki ifadeleri yüreğinizden ifade eden Hamza Albayrak
mısınız? Siz bir müfterisiniz
Siz bir müfterisiniz
Siz, çirkin bir politikacısınız.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) Sayın
Başkan
(CHP sıralarından Otur yerine sesleri)
ATİLA EMEK (Antalya) Otur yerine!
MUHARREM İNCE (Yalova)
İsmet Paşaya da asker kaçağı diyen bu kafa
işte.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Koç.
MUHARREM İNCE (Yalova) Camileri
samanlık yaptınız!.. Lafa bak!..
VII.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı:
1239) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
24üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
25inci maddeyi okutuyorum:
Uluslararası faaliyet
MADDE 25
(Gürültüler)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Kurtuluş
Savaşına karşı kininiz var.
ATİLA EMEK (Antalya) Cumhuriyet
düşmanı, başka bir şey değil.
BAŞKAN İki önerge var.
Önergeleri sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 25 inci maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan dernekler ibaresinden sonra gelmek üzere yasalar çerçevesinde
ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederim.
Selami
Uzun Kerim
Özkul
Sivas Konya
BAŞKAN İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1239 sıra
sayılı Vakıflar Kanunu Tasarısının 25
inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Güler Süleyman
Sarıbaş
Mersin Malatya
Madde 25 Yeni vakıflar; vakıf
senetlerinde yer almak kaydıyla, amaç ve faaliyetleri doğrultusunda,
uluslararası faaliyet ve işbirliğinde bulunabilirler,
yurt dışında şube ve temsilcilik açabilirler, yurt
dışında kurulmuş kuruluşlara üye olabilirler.
Yeni vakıflar; yurt içi ve yurt
dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni
ve nakdi bağış ve yardım alabilirler, yurt içi ve
yurt dışındaki benzer amaçlı vakıf ve derneklere
(AK
Parti ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
oturalım yerimize.
İdare amirleri görevini yapsın.
Oturalım yerimize
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Sayın Başkan, seçilmiş bir milletvekiline terbiyesiz
diyen bir milletvekili olur mu? Lütfen müdahale edin.
BAŞKAN Lütfen, Sayın Uzdil,
siz oturun. O görev bize ait. Siz buyurun oturun.
ATİLA EMEK (Antalya) Böyle
müzakere mi olur?
BAŞKAN Okumaya devam edelim:
ayni ve nakdi bağış
ve yardımda bulunabilirler. Nakdi yardımların yurt
dışından alınması veya yurt dışına
yapılması banka aracılığı ile olur ve sonuç
Genel Müdürlüğe bildirilir. Bildirimin şekli ve içeriği
yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN- Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Güler, buyurun.
Sayın Güler açıklayacak
önergenin gerekçesini.(Gürültüler)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Sayın
Başkanım, bu şekilde paylaşmamız mümkün değil.
BAŞKAN Sayın Güler, siz
buyurun. Siz konuşmaya başlayınca sakinleşir.
Buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün iki talihsiz
açıklamaya, maalesef, bu ülkemiz tanık olmuştur. Bunlardan
bir tanesi, Sayın Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali Şahin Beyin açıkladığı unsur. Batı
Trakyada yaşayan soydaşlarımızın sorunlarıyla
ilgili yaptığı tek bir şey var. Biz size hatırlatmak
istiyoruz arkadaşlar, sizler iktidarsınız. Bu ülkenin
sorunlarını iktidarlar çözer, ama gördüğüm kadar, iktidar
gibi olma niyetiniz de yok.
Sayın Mehmet Ali Şahin, bireyleri,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine birey olarak gitmekle,
yani tırnağın varsa başını kaşırsın
anlayışıyla yaklaştı. Bugün, İnsan Hakları
Komisyonumuza, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri
ve Heyeti geldi. Söylediği iki tane unsur vardı. Birincisi
şunu söyledi, dedi ki: Avrupada her geçen gün artan bir ırkçılık
(AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, müdahale
edecek misiniz lütfen
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen, tartışmayalım. Lütfen arkadaşlar
Buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Bugün,
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri, Avrupa İnsan
Hakları Komisyonunun Heyetiyle birlikte ziyarete geldiğinde
iki şeyin altını çizdi. Unutmayın arkadaşlar,
Avrupada ırkçılık ve yabancı düşmanlığı
artmaktadır.
O zaman, ben, Sayın Başbakan
Yardımcısına sormak istiyorum: Bunlar da kaderleriyle
baş başa mı kalacaklar?
Avrupa Birliği, Avrupa Birliği
Yapmayın, sığınacağınız liman değil.
Bu, sizi kurtarmaz, günahlarınızı arındırmaz.
Kendinize gelin.
Yurt dışında yaşayan
5 milyona yakın yurttaşımız var. Her türlü sorunla,
her türlü ırkçılıkla karşı karşıya gelirken,
bunun itirafını yapan komiser. Ama, bunları hâlâ görmemezlikten
gelmeye, inatla, ısrarla savunucusu olmaya çalıştınız.
Evet, önergemiz, önergemizin içeriği
En önemli unsur, Türkiyede bu kadar
Daha doğrusu, küreselleşen
dünyada küresel sermayenin nasıl hareket ettiğini hepimiz
iyi biliyoruz. Bugün vakıflar aracılığıyla,
geçmişinde örneklerle sergilediğimiz Soros vakıfları
ve örneğini sıralayabileceğimiz bir sürü unsurlarla
çeşitli ülkelerde ayaklanmalar, çeşitli ülkelerde provokasyonlar,
çeşitli ülkelerde çeşitli senaryoları hayata geçirdiler.
Peki, söyler misiniz, vakıfların
amacı ne? Vakıflar hayır kurumu ise, yurt dışındaki
alacakları yardımlarla beraber yapacakları nedir,
söyler misiniz?
Sosyal hukuk devleti olduğumuzu
biraz önce söyledim. Birilerine, niye birilerinin görevini havale
ediyorsunuz, etme ihtiyacı duyuyorsunuz? Sağlık,
eğitim ve buna benzer birçok hayrat işleri.
Sizin, İktidar olarak, her
alanda bir şeyi bir yerlere havale etme gibi bir alışkanlığınız
var, vakıflar da bunlardan bir tanesi.
İçinizin kan ağladığını
hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu ülkeyi germeyin, bu ülkeyi sıkıntıya
sokmayın. Yapılacak, üç tane temel unsurda Yasayı geriye
çekerek yeniden konsensüs oluşsun, tek vücut, tek yürek olarak,
Meclis olarak sahip çıkalım; ama, öyle bir niyetiniz yok.
AHMET YENİ (Samsun) Bizim oylarımız
yeter.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
Evet, İktidarınıza güveniyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) Tabii
Tabii
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Kendi
arkadaşınızın verdiği önergeyi alkışlıyorsunuz,
arkasından oylar gelince, hayır.
AHMET YENİ (Samsun) Halkın
desteği var.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Bu
da sizin samimiyetinizi gösteriyor. Kendi arkadaşınıza
yapmayın.
AHMET YENİ (Samsun) Halkın
desteğiyle iktidarız.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
Evet, alkışlarla Hayır. Ve o verilen önergelere dahi
en ufak bir şekilde katılmanız dahi mümkün değil.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Siz de
bir önerge veriyorsunuz, sizin önergenize biz de oy veriyoruz. Çağırın
arkadaşlarınızı gelsin.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Yapacağınız
tek şey var: Grup Başkan Vekilinizin davranışına
Hükûmetin ve Komisyon Başkanının veya temsilcisinin
kararına bakıyorsunuz. Bu yüzden
(AK Parti sıralarından
gürültüler)
EYÜP FATSA (Ordu) Daha önce söylediniz.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
Evet söyledik, anlamaya niyetiniz yok. Çünkü, bizim sizi ikna etmek
gibi bir sorunumuz yok, biz buradan tüm halkımıza mesaj vermek
istiyoruz. Bu Vakıflar Kanunuyla Türkiyeyi gereceksiniz.
Bizler, Türkiyedeki sorunları çözelim derken sağduyuya
davet ediyoruz. Her geçen gün, hoşgörünün, sevginin, anlayışın
olması gereken bir dönemde, maalesef, yine gereceksiniz çoğunluğunuzun
vermiş olduğu anlayış doğrultusunda, biz yaparız,
biz biliriz anlayışından, hatta sorgulamadan. Bunun
adı ne olabilir arkadaşlar? Tek kelimeyle biat. Başka
bir şey var mı? Tüm kanunlarda tek kelimeyle biat etmek.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan)
Ne biatı yahu?
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Sorgulayın
gelin ya, ne oluyor bu kanunlarda, neler geçiyor? Yapılacak tek
bir şey var. Gelin, topluma merhem olalım. Biz de diyoruz ki,
bu kanun teklifinde o üç ana temel konuyu hep beraber çözelim.
Şu ana kadar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkanım.
AHMET YENİ (Samsun) Hiçbir
şey anlatmadın şu ana kadar.
BAŞKAN Buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, tabii ki, verdiğimiz
önergenin içeriği çok net. Aslında dünyadaki sermaye
akışlarını da göz önünde bulundurduğumuzda,
vakıfların, kendi amacı ve misyonu dahilinde olmak
üzere, yapacakları para transferi, akar değişimi bu
ülke için sorun olacaktır. Eğer Türkiyenin hayrını
düşünüyorsanız yapacağınız tek şey var:
Ülkenin tüm sistemini koruyabilecek, ülkede tüm değerleri
koruyabilecek anlayışın hâkim olmasına yardımcı
olun, yasal zeminlerle buna imkân tanıyalım.
Bizim Anavatan olarak önerdiğimiz
önergenin altına imza attık. İfade ettiğimiz gibi
bizim sorunumuz gayrimüslim vatandaşlarımızla değil,
tam tersine, bu ülkede gayrimüslim vatandaşlarımızla
birlikte ülkenin tüm toplumlarını, ülkenin tüm değerlerini
anlayan, kucaklayan bir siyasi iradeyiz. Bu yüzden ülkeyi gerginliklerle
bir yere getirmenin bir fayda getirmeyeceğini biliyoruz.
Önergemize katkıda bulunmanızı
bekliyoruz. Bir derece sevaplarınızı artırır,
aksi takdirde günahlarınızı siz kendiniz düşünün.
(AK Parti sıralarından gülüşmeler)
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Güler.
Sayın milletvekilleri, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 25 inci maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan dernekler ibaresinden sonra gelmek üzere yasalar çerçevesinde
ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederim.
Kerim
Özkul (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon,
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Gerekçesini mi okutayım?
SELAMİ UZUN (Sivas) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Uzun, buyurun.
SELAMİ UZUN (Sivas) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; gecenin bu saatinde çok
vaktinizi almamaya çalışacağım.
Vakıflar Kanunu Tasarısı
görüşülürken, dikkat ediyorum, konu tamamen azınlıklara,
gayrimüslimlere hasredilmiş, hapsedilmiş bir muhalefet.
Türkiyenin ihtiyacı olan düzenlemelerde önerge yok, görüş
yok. Zaten, önergelerde genellikle hakkın kötüye kullanılması
var: Uzun uzun önerge gerekçeleri
Beklerdim ki, içinizden herhangi
biri, çıkıp, dünyadaki vakıfçılık ne durumda,
geldiği nokta nedir, ne yapılıyor diye merak etsin. Bu
konuda biraz bilgi vermek istiyorum.
Dünyada, bugün vakıflar üçüncü
sektör kuruluşları diye anılıyor. Diğer sektörler,
devlet ve özel sektör. Devlet-özel-üçüncü sektör ayrımı alanları
itibarıyla kesin ayrılık yoktur.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
Çok kitabi konuşuyorsun, sen kendi fikrini söyle!
SELAMİ UZUN (Devamla) Gelişmiş
Batı ülkelerinde ve gelişmekte olan ülkelerde bu üç sektör
sıkı işbirliği yapıyor, hayata geçirilen
projelerden her taraf hem haberdar oluyor hem katkıda bulunuyor.
Tüm dünyada, kamu, üçüncü sektöre önemli miktarda kaynak aktarıyor.
Tabiri caizse, kamu üçüncü sektörü, yani vakıf ve dernekleri
taşeron olarak kullanıyor.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Niçin
kullanıyor?
SELAMİ UZUN (Devamla) Bizim
ülkemizde özel şirketler, kendi vakıfları veya diğer
vakıflar aracılığıyla sosyal vecibeleri yerine
getirmek üzere mali destek sağlıyor. Yabancı bir kuruluşun
yapmış olduğu, otuz dört ülkede yapmış olduğu
araştırmaya göre, üçüncü sektör kuruluşlarının
gelirlerinin yüzde 34ü devlet tarafından sağlanıyor.
Araştırmaya göre, gene, üçüncü sektör kuruluşlarının
gelirlerinin yüzde 53ünü mal ve hizmet satışından elde
ediyor olması. Yani, üçüncü sektör sınırları zorluyor,
üçüncü sektörün sınırları zorlanıyor. Ticari ve
sanayi kuruluşları gibi, vakıfların da faaliyetlerini
globalleştirmeleri, yani uluslararası arenaya taşımaları,
çağımızın bize sunduğu gerçeklerdir.
Örnek olarak, Ford Vakfı, 2004
yılında 475 milyon dolarlık proje desteği vermiş,
bunun üçte 1i ABD dışındaki ülkelere gitmiş. Dünyada,
bu büyüklükte olmasa da irili ufaklı çok çeşitli vakıfların
bu alanda çok hareketli olduklarını görüyoruz. Türkiyede
henüz dışarıda vakıf faaliyetine rast gelmiyoruz,
ama dünyada ihtiyaç sahiplerine, projelere, felaketzedelere,
vakıflar aracılığıyla yardım gönderebilsek
ne iyi olurdu, ülkemizin ve vakıflarımızın saygınlığı
artardı.
Batı ülkelerinde, son
yıllarda, genç zenginler, kurdukları vakıflar aracılığıyla,
çok farklı projelere, ilginç yöntemlerle destek veriyorlar. Buna,
verdikleri isim venture capital, yani risk sermayesinden etkilenerek
hayırseverliğin riske sokulması ya da risk hayırseverliği
anlamında venture philanthropic ismi veriliyor. Yani, ellerini
taşın altına koyup, iş ortağı gibi, projelerin
yürütülmesinde söz sahibi oluyorlar. Esnek yapıları nedeniyle,
büyük kuruluşların giremedikleri alanlarda, cesurca sosyal
yatırım yapıyorlar. Bu konularda bizde henüz kıpırdama
yok. Devletin vakıfları, henüz, önemli yardımı yok,
finansal destek dışında ortak faaliyet yok. Muhalefetimiz
de, henüz, bunu fark ederek bizi hareketlendiremiyor; varsa yoksa
cemaatler, mütekabiliyetler. 25inci madde, bu anlamda gerçekten
önemlidir, vakıflarımızı dünyaya taşıyacaktır.
Saygılarımla. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Uzun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
Söylediklerine kendin inandın mı Sayın Uzun?
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Nasıl
reddediliyor bak önerge, nasıl reddediliyor!
BAŞKAN Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge reddedilmiştir.
25inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
26ncı maddeyi okutuyorum:
İktisadi işletme ve
şirket kurulması
MADDE 26-
BAŞKAN Madde üzerinde iki
önerge vardır. Geliş sırasına göre okutup, işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 26 ncı maddesinin birinci fıkrasında
yer alan Genel Müdürlüğe ibaresinden sonra gelmek üzere en
geç doksan gün içerisinde ibaresinin getirilmesini arz ve teklif
ederim.
Resul
Tosun Kerim
Özkul
Tokat Konya
BAŞKAN Öbür önergeyi okuyalım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 26. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Feridun Baloğlu Mehmet Küçükaşık
Niğde Antalya Bursa
Muharrem
Kılıç Atilla
Kart Feridun Ayvazoğlu
Malatya Konya Çorum
Yüksel
Çorbacıoğlu
Artvin
Madde 26-
(A)Yeni vakıflar ve kurucuları
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan vakıflar; amacını
gerçekleştirmeye yardımcı olmak veya vakfa gelir temin
etmek amacıyla, Genel Müdürlüğe bilgi vermek şartıyla
iktisadi işletme ve şirket kurabilir, kurulmuş
şirketlere ortak olabilirler.
Genel Müdürlük; Bakanlar Kurulu
kararıyla Genel Müdürlük ve mazbut vakıfların gelirleri
ve akar malları ile iktisadi işletme veya şirket kurmaya
yetkilidir. Şirket hisseleri ve hakların daha yararlı
olanları ile değiştirilmesi, paraya çevrilmesi ve değerlendirilmesi
ve bunlara bağlı her türlü hakkın kullanılması
ile ortaklık paylarına bağlı hakların kullanılması
Genel Müdürlük tarafından yürütülür.
(B) Genel Müdürlük personeli 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa tabidir.
Genel Müdürlükte; Genel Müdür, Genel
Müdür Yardımcısı, Vakıflar Meclisi Üyesi, I.Hukuk
Müşaviri, Rehberlik ve Teftiş Başkanı, Daire
Başkanı, Bölge Müdürü, Hukuk Müşaviri, Müdür, Şube
Müdürü, müfettiş yardımcıları ve müfettişler,
Vakıf Uzmanı, sanat tarihçileri, müze araştırmacıları,
Avukat, Mimar ve Mühendis ile Tekniker kadrolarına atananlar,
kadroları karşılık gösterilmek suretiyle, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleşmeli
personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine
bağlı olmaksızın sözleşmeli çalıştırılabilir.
Sözleşmeli olarak Genel Müdürlükte
fiilen çalışan personele bu Kanuna ekli (III) sayılı
cetvelde unvanlar itibarıyla yer alan taban ve tavan ücretleri
arasında kalmak üzere, Meclis tarafından belirlenecek tutarda
aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Başbakanlık merkez
teşkilatında sözleşmeli olarak çalıştırılan
emsali personelin yararlandığı ücret artışlarından
Genel Müdürlükte çalışan sözleşmeli personel de aynı
usul ve esaslara göre aynen yararlandırılır. Bu personel
T.C. Emekli Sandığı ile ilişkilendirilir. Söz konusu
personele, çalıştıkları günlerle orantılı
olarak (hastalık ve yıllık izinleri dahil), ocak, nisan,
temmuz ve ekim aylarında birer aylık sözleşme ücreti
tutarında ikramiye ödenir. Bunlardan üstün gayret ve çalışmaları
sonucunda emsallerine göre başarılı çalışma
yaptıkları tespit edilenlere Genel Müdürün teklifi, ilgili
Bakanın uygun görüşü üzerine Başbakan onayı ile
haziran ve aralık aylarında birer aylık sözleşme
ücreti tutarına kadar teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu
fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ile
söz konusu personele yapılacak diğer ödemeler Bakanlar
Kurulunca tespit edilir.
Genel Müdürlük merkez ve taşra
teşkilatı kadrolarında çalışan memurlara
(kadro karşılığı sözleşmeli personel hariç)
10/10/1984 tarihli 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun 31 inci maddesinde yer alan fazla çalışma
ücreti aynı usul ve esaslara göre ödenir.
(C) Genel Müdür, Rehberlik ve Teftiş
Başkanı, Genel Müdür Yardımcıları, I. Hukuk
Müşaviri, Bölge Müdürleri ile Daire Başkanları ortak
kararnameyle, diğer personel ise Genel Müdür tarafından
atanır.
(D) Vakıflar Genel Müdürlüğünün
190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname eki (I) sayılı cetvelde yer alan kadroları
iptal edilerek bu cetvelden çıkarılmış, ekli (I)
sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı
cetvele Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak eklenmiştir.
(E) Genel Müdürlüğün merkez ve
taşra teşkilatının her kademedeki idarecileri;
yapmakla yükümlü bulundukları hizmet ve görevleri Genel Müdürün
ve üst amirlerinin emir ve direktifleri doğrultusunda mevzuata,
plan ve programlara uygun yürütmekten sorumludur.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Kart buyurun.
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu bir kez daha
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biraz evvel, kin ve hezeyan içinde Cumhuriyet Halk Partisinin geçmişine
saldıran bir anlayışı ibretle izledik.
Peki, bu saldırının
temelinde ne var? Neden böyle bir tepki içine giriliyor? Neden böylesine
münasebetsiz, böylesine öfke dolu,
böylesine kin dolu bir anlayış sergileniyor? Bunu
biraz sorgulamak gerekiyor.
AHMET YENİ (Samsun) Tarihe
bakarak...
ATİLLA KART (Devamla) Tarihte
ne var Sayın Yeni? Tarihte, sizin kin içine girmenizi, öfke içine
girmenizi, husumet içine girmenizi gerektiren bir şey mi var?
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
Cumhuriyet tarihiyle derdiniz nedir arkadaşlar? Böyle bir
şey olabilir mi?
ATİLLA KART (Devamla) Sizin
Türkiye Cumhuriyetinin geçmişiyle, tarihiyle bağdaşamadığınız
bir durum mu var?
AHMET YENİ (Samsun) Bizim
problemimiz yok.
ATİLLA KART (Devamla) Bunu
yansıtıyorsunuz, bunu gösteriyorsunuz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)- Kurtuluş
Savaşını sorguluyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Kart, önergenize
döner misiniz.
ATİLLA KART (Devamla) Bakın,
aslında bu anlayış nereden sergileniyor? Bu anlayış,
bu Tasarının içeriğinden eziklik duyan teslimiyetçi
ve müstemlekeci bir anlayışın hedef saptırmaya
yönelik tezahür ve hezeyanlarını ve bunu alkışlarla
karşılayan bir siyaset grubunun yansımasını
gösteriyor. Bunun başka açıklaması yok, bunun başka
izahı yok. Ama, kamuoyu, bunu, elbette, dehşetle ve ibretle
izliyor. Fakat, geldiğimiz noktada, Türkiyenin aslında
ne kadar kritik bir süreci geçmekte olduğunu bu davranışlarınızla,
hiç olmazsa, o gerçekleri görmek istemeyen, o saf su aydınlarımıza,
o size demokrasi misyonunu yüklemek isteyen ve toplumun gerçeklerinden
kopuk olan bir kısım aydınlarımıza bu davranışlarınızla
gösteriyorsunuz.
Bu yönüyle de, bu gelişmeleri,
ben, yine bu yönüyle sınırlı olmak üzere olumlu bir gelişme
olarak görüyorum. Ama, tarih sizi ibretle izliyor. Bunu görmenizi,
bunu bilmenizi istiyorum.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
Tarih sizi de biliyor.
ATİLLA KART (Devamla) Tarihimizden
bizim utanacağımız, bizim çekineceğimiz hiçbir
şey yok, ama siz, kininizi, öfkenizi, hıncınızı,
geldiğimiz aşamada yine dile getirmekten kaçınmıyorsunuz.
FARUK ÇELİK (Bursa) Tamam,
anlaşıldı efendim. Önergeye dönsün Sayın Başkan.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
ATİLLA KART (Devamla) Evet,
tabii, bu kadarı yeterli, doğru söylüyorsunuz.
Umarım ki, sağduyu sahibi
olan, sorumluluk sahibi olan arkadaşlarımız bu yanlışı
idrak ederler.
Değerli arkadaşlarım,
geldiğimiz aşamada, birinci bölümün değerlendirmesinin
yapılması gereken bir aşamada, özet bir değerlendirme
yapmak istiyorum. (AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
müdahale etmeyelim.
Sayın Kart, süreniz az kaldı.
Siz, bölümle ilgili düşüncenizi lütfen aktarın.
ATİLLA KART (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, geldiğimiz aşamada, şu sonuçları
tekrar ifade etmek gereğini duyuyorum: Lozan Barış
Antlaşmasıyla, vakıf olma hakkı tanınan ve
Türk hukuk sisteminin bir istisnası olan ve kolektif bir hak niteliği
taşıyan cemaat vakıfları, genel ve bireysel hak
gibi telakki edilerek, Yasa Tasarısının biraz evvel
ifade ettiğim müteaddit maddelerinde, o vakıfların
kuruluş amaçlarıyla bağlı kalınmaksızın,
Lozanın ve Anayasanın tanımadığı genişlikte
her türlü mal edinme hakkının tanınması, öncelikle
ulus devletin kuruluş felsefesine, Lozan Barış Antlaşmasına,
Anayasanın 10uncu maddesinde düzenlenen vatandaşların
kanun önünde eşitliği prensibine ve aynı maddenin bir,
üç ve dördüncü fıkralarına açıkça aykırılık
teşkil etmektedir.
Tasarının geçici 9uncu
maddesi ile ise geçmişten bu yana yasal sınırlamalar
sebebiyle, hazine yahut Vakıflar Genel Müdürlüğüne intikal
eden ne kadar taşınmaz varsa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla)
bunların
cemaat vakıfları adına tescil edilmesinin, hiçbir
şart aranmaksızın tescil edilmesinin yolu açılmış
olmaktadır. Bu sebeple, biz, bu konudaki düzenlemelerin hâlen
yürürlükte bulunan 2762 sayılı Vakıflar Kanunundaki
hükümlere sadık kalınarak yapılması gerektiği
görüşündeyiz. Cemaat mensupları, dinî, hayri, sosyal ve
eğitsel konular dışındaki, diğer konulardaki
vakıflaşma ihtiyaçlarını, Türkiye Cumhuriyetinin
azınlık statüsünde olmayan diğer vatandaşları
gibi, Anayasanın 33 üncü maddesine ve Türk Medeni Kanunu hükümlerine
göre, bireysel hak niteliği taşıyan vakıflar kurmak
suretiyle her zaman karşılayabilirler. Tasarı, bu temel
esprisi yönüyle sakat bir tasarıdır. Tasarı, vakıf
kavramının niteliğini değiştiren bir tasarıdır.
Tasarı, vakıf kavramını ticari şirket kavramına
dönüştüren bir tasarıdır. Tasarı, imtiyaz yaratan
ve kapitülasyonlara yol açan nitelikte bir tasarıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlenizi alayım
lütfen.
ATİLLA KART (Devamla) Tasarı,
müstemlekeci bir anlayışla hazırlanmış olması
sebebiyle, gerçekten, yeniden değerlendirilmesi gereken, yeniden
sorgulanması gereken nitelikler taşımaktadır.
Geldiğimiz aşamada bunun
bir kez daha değerlendirilmesini takdirlerinize sunuyor,
saygıyla Genel Kurulu selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kart.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1239 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 26 ncı maddesinin birinci fıkrasında
yer alan Genel Müdürlüğe ibaresinden sonra gelmek üzere en
geç doksan gün içerisinde ibaresinin getirilmesini arz ve teklif
ederim.
Resul
Tosun Kerim
Özkul
Tokat Konya
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Biz de katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Tosun önerge
sahibi olarak açıklamak istiyor.
Buyurun.
RESUL TOSUN (Tokat) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bugün
Vakıflar Kanununu görüşürken bazı gerçeklerin dile
getirildiği noktada kimi arkadaşlarımızın
ne denli rahatsız olduklarını, tahammülsüzlük gösterdiklerini
ve buradan hareketle bu yüce Meclisin kürsüsünden, maalesef, koca
bir Grubu ve onu temsil eden milleti
rencide edecek sözleri sarf etmesini biz de ibretle dinledik, seyrettik.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Hangi
gerçekler o Sayın Tosun?
RESUL TOSUN (Devamla) Biz, kem
söz sahibine aittir, diyor ve kendilerine iade ediyoruz o sözleri.
Biz, aynı zamanda, Sayın
CHP Genel Başkanının odasına astığını
basından öğrendiğimiz ve Divanda oturan Bilecik Milletvekilinin
Meclise girdiğinde hepimize dağıttığı
Şeyh Edebalinin nasihatinden yola çıkarak Kızgınlık
onlara, sabır bize. diyeceğiz, Öfke onlara, hoşgörü
bize. diyeceğiz, Bağırmak onlara, konuşmak bize.
diyeceğiz, Darılmak onlara, barıştırmak bize.
diyeceğiz. [AK Parti sıralarından alkışlar;
CHP sıralarından Vay be! sesleri, alkışlar (!)]
Demek durumundayız. Demek durumundayız
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın)
Yolsuzluklar kime?
RESUL TOSUN (Devamla) Yolsuzlukları
konuşursak, eğer neşteri vurursak, orada oturamazsınız.
(CHP sıralarından Vur!.. Vur!.. sesleri) Onun için
ATİLA EMEK (Antalya) Vur!..
Vur!..
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın)
Ger!.. Ger!..
RESUL TOSUN (Devamla) Hayır, biz germeyeceğiz
Biz
germeyeceğiz
(CHP sıralarından Aç
Aç
sesleri)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Aç
Aç
BAŞKAN Sayın Tosun
Sayın
Tosun
RESUL TOSUN (Devamla) Medeni insanlar
konuşur
Medeni insanlar konuşur, başkaları bağırır.
BAŞKAN Sayın Tosun
Bir
dakikanızı rica edebilir miyim Sayın Tosun.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Resul,
biraz daha teknik açıklama yapsana.
BAŞKAN Bakın, siz önergenizi
lütfen açıklayın. Biz, diğer milletvekili arkadaşlarımıza
da aynı ikazı yapıyoruz
RESUL TOSUN (Devamla) Yapılan
sataşmalar
BAŞKAN Bu hususa öncelikle
sizin uymanız lazım.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
YİMPAŞı soyanlarla kim ortak oldu? YİMPAŞı
soyanların arkadaşları kimler?
RESUL TOSUN (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
MUHARREM İNCE (Yalova)
YİMPAŞı anlat, YİMPAŞı!..
RESUL TOSUN (Devamla) YİMPAŞı
anlatırsam, orada oturamazsınız.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Anlat!.. Anlat!..
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Kombassandan
bahset.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ali
Diboları anlat, Ali Diboları!...
RESUL TOSUN (Devamla) Değerli
arkadaşlar
BAŞKAN Sayın Tosun, siz
Genel Kurula hitap edin ve önergenizi anlatın.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Ne kadar
masum gösterirsen göster, temizleyemezsin sen.
RESUL TOSUN (Devamla) Şimdi,
bu sataşmalardan yola çıkarak, fazla bağırdıkları
için
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Efendim
Lütfen arkadaşlar
Oturun yerinize. Gerekli ikazı ben yapıyorum.
RESUL TOSUN (Devamla)
sesleri
yüksek çıktığı için haklı olduğunu zannedenler
yanılıyorlar. Bizim her konuda verilecek cevabımız
vardır.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Hiçbir cevabınız
yok.
RESUL TOSUN (Devamla) Her konuda
verilecek cevabımız vardır.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Herkesin var
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Hiçbir cevabınız
yok.
RESUL TOSUN (Devamla) Her konuda
verilecek cevabımız vardır. Ancak, biraz önce söylediğim
gibi, biz, kavgadan yana değil, biz Edebalinin vasiyetine, tavsiyesine
uyarak olgunluktan yana tavır koymak durumundayız. Ancak,
bir gerçeğin altını konuşmama başlamadan önce
çizmem lazım: Buraya gelip, Cumhuriyet Halk Partisinin tarihini anlatıp, sonra da cumhuriyet
tarihi diye bizi ikna etmeye çalışırken itiraz edenleri,
Niye itiraz ediyorsunuz? diye kınıyor değerli arkadaşlarımız.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Cumhuriyet
Halk Partisinin tarihi, cumhuriyetin tarihidir. Kuvayımilliyeden
gelir Cumhuriyet Halk Partisi.
RESUL TOSUN (Devamla) Değerli
arkadaşlar
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Bilmiyorsan öğren!
RESUL TOSUN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, buraya gelindi, Sevrden bahsedildi, Lozandan bahsedildi,
Sevr Anlaşmasından bahsedildi.
Değerli arkadaşlar, Türkiye,
ne Osmanlı ne cumhuriyet hükûmetlerinin hiçbirisi, Sevr diye
bir anlaşmaya imza atmamıştır; tam tersine, Sevre
karşı Türk milleti Kurtuluş Savaşında ayağa
kalkmış ve Kurtuluş Savaşıyla Sevre cevap vermiştir.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) O savaşı
da Cumhuriyet Halk Partisi verdi.
MUHARREM İNCE (Yalova) Kim
yapmış, kim?
RESUL TOSUN (Devamla) Ve Kurtuluş
Savaşı sonunda imzalanan o Lozan
(CHP sıralarından
gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova)
Adını söyle. Adını söyle, kim?
RESUL TOSUN (Devamla) Ve Lozandan
sonra
Dinle
Dinle
Dinle
Sabredersen söyleyeceğim İnce.
Sabret
Sabret
Ve Lozandan sonra kurulan
RASİM ÇAKIR (Edirne) Atatürkten
de bahset. Cumhuriyetten de bahset.
RESUL TOSUN (Devamla)
Türkiye
Cumhuriyeti devletini, Sayın Koçun iddia ettiği gibi Cumhuriyet
Halk Partisi değil, Gazi Mustafa Kemal komutasında Türk
milleti kurmuştur. (AK Parti sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) Lideri
kim?!
RESUL TOSUN (Devamla) Cumhuriyetin
kuruluşunu götürüp götürüp CHPye mal etmek, cumhuriyetin özüne
de aykırıdır, cumhura da aykırıdır
BAŞKAN Sayın Tosun
RESUL TOSUN (Devamla)
millî iradeye
de ters düşer.
BAŞKAN Sayın Tosun, beni
dinlemiyorsunuz.
RESUL TOSUN (Devamla) Buyurun
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önergenize dönün,
yoksa mikrofonu kapatacağım.
RESUL TOSUN (Devamla) Dönüyorum
Sayın Başkanım.
ATİLA EMEK (Antalya) Evet,
aferin!..
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Ne güzel, değil mi Başkanım?
RESUL TOSUN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, şimdi, bütün
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Ne güzel konuşuyor, değil mi?
RESUL TOSUN (Devamla)
bu Vakıflar
Kanununu başından beri, ta iki seneden beri çıkan tasarılardan
bu yana yakından takip eden bir arkadaşınızım,
okuyan bir arkadaşınızım, defaatle okudum. Biraz
önce yine Sayın Kartın 12yi, 14ü, 27yi, efendim, 2nci madde,
ek 9uncu maddeyi bir daha okuyun
Ben de Kart, bir hukukçudur- bir
daha okudum burada.
Şimdi sorun nerede biliyor
musunuz değerli arkadaşlar? Sorun, çağı okuyamamakta;
sorun, çağı yakalayamamakta. Henüz, Ana Muhalefet Partili
arkadaşlarımız, 20nci yüzyılın ilk çeyreğinde
kalmışlar, 2006ya gelememişler. 2006nın dünyasını,
konjonktürünü, küreselleşmeyi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Otur molla, otur!
BAŞKAN Buyurun.
RESUL TOSUN (Devamla)
çağdaşlığı
anlayamamışlar. (CHP sıralarından gürültüler)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Mahkûm ettiniz
milleti!
RESUL TOSUN (Devamla) Hâlâ,
20nci yüzyılın ilk yarısındaki mantıkla bugün
gelmişler, bizi Yunanistanla mukayese ediyorlar. Evet, mütekabiliyet
esası Lozanda da vardır 45inci maddede. Burada, zaten
2nci madde, bütün maddeleri kapsayan bir maddedir; ama, değerli
arkadaşlar, mütekabiliyet esası olmasa bile, ben, bir koca
Türkiye Cumhuriyeti devletini Yunanistanla asla mukayese etmem.
Yunan kim oluyor! (AK Parti sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Ne diye yalvarıyorsun Avrupa Birliğine, kapıda bekletiyorlar!
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Kapıda
bekliyorlardı sizi!
RESUL TOSUN (Devamla) Yunanistan
Benim kurduğum medeniyet, insan haklarını arşa
çıkarmış bir medeniyettir. Eğer benim vatandaşımsa,
eğer bir insan hakkı söz konusuysa, mütekabiliyet esası
olmasa bile, her insana hakkını vermek, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin büyüklüğüne yaraşır bir büyüklüktür.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) O dediğine avanaklık diyorlar, avanaklık!
RESUL TOSUN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, getirip getirip işi, cemaat vakıfları,
cemaat vakıflarının edineceği mallara bağlıyorlar.
Kimileri Efendim, barajlardan sular çıktı, bent yıkıldı.
diyor, kimileri Devlet elden gitti
Yahu, Türkiye Cumhuriyeti
devleti 2,5 tane vakfın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Serbest, Başkanım. Biraz açın da konuşsun. Arkadaşım
ne güzel konuşuyor!
RESUL TOSUN (Devamla) Türkiye
Cumhuriyeti devleti
BAŞKAN Sayın Tosun, selamlayın
lütfen.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) O
yüzden mi bu saatte mesai yaptırıyor Avrupa Birliği?
Tek ayak üzerinde tutturuyorlar seni. Bak, saat yarım!
RESUL TOSUN (Devamla) Türkiye
Cumhuriyeti devleti, 2,5 vakfın edineceği 142 tane taşınmazla
mı çökecek Allah aşkına!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
Senin ufkun bu kadar işte. Senin ufkun görmeye yetmez!
RESUL TOSUN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, sadece bu cemaat vakıflarıyla ilgili
dört hususu ifade edip, sözümü tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Efendim, müsaade etmiyorum
efendim.
RESUL TOSUN (Devamla) Sayın
Başkan, bunu açıklamam gerekiyor.
BAŞKAN Siz zamanınızı
başka şeye harcadınız. Lütfen
RESUL TOSUN (Devamla) Başkalarına
verdiğiniz mühleti bize de tanıyın lütfen Sayın
Başkan.
BAŞKAN Lütfen, son cümlelerinizi
söyleyin.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Sayın Başkan, serbest, bırakın konuşsun.
RESUL TOSUN (Devamla) Son cümlelerimi
söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, ek
7nci madde, bu Kanunun tartışıldığı en
önemli maddedir. Burada, cemaat vakıflarının bazı
malları edineceğinden yola çıkarak, Türkiye Cumhuriyetinin
elden gittiğini iddia ediyorlar.
Bakınız, ek 7nci maddenin
özünde şu vardır: Şu anda, 114ü
BAŞKAN Sayın Tosun,
26ncı maddeyi konuşuyoruz.
RESUL TOSUN (Devamla) Şu anda,
114ü hazineye kayıtlı, 28i Vakıflar Genel Müdürlüğüne
kayıtlı 142 tane taşınmaz vardır ve bunlar, zaten
cemaat vakıfları tarafından kullanılmaktadır.
Bunların
Sadece bir kanuni bir boşluk vardır. 1936da beyanname
vermişler, kanuni boşluk var, sadece isimlerine tescil
edilmemiş. Bunların isimlerine tescil edilebilmesi için:
1) Önce
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
Pes! Pes! Pes!
RESUL TOSUN (Devamla)
mütekabiliyet
esasına riayet edilmesi gerekiyor.
2) Lozanda
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
Pes! Allahtan korkun ya!
RESUL TOSUN (Devamla) İkincisi,
Lozanda ilgili madde 45: Yunanistandaki Müslümanlar, Türkiyedeki
gayrimüslimlerin
(CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Komisyon
tutanaklarını okuyacağım, gör bak, komisyon tutanakları
var.
RESUL TOSUN (Devamla) Kardeşim,
bir dinleyiver ya, bir saat seni dinledik. Orada, Uzunçarşı
tellalı gibi bağırıp duruyorsun be! (CHP sıralarından
gürültüler)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Ne dinleyeceğiz
seni!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Dört dakika olmuş, daha konuşuyor.
RESUL TOSUN (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlar, bir, bu gayrimüslimlerin, gayrimüslim
vakıflara
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tosun, ben,
teşekkür ediyorum, tamam. Teşekkür ediyorum, sağ ol.
RESUL TOSUN (Devamla) Sayın
Başkan, ben, bunu anlatacağım, siz de öğreneceksiniz.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) O cumhuriyete
saygı duymasını öğreneceksin.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Tosun.
Sayın milletvekilleri
(Gürültüler)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
(CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Sayın
Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
26ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
27nci maddeyi okutuyorum:
Sona eren veya dağıtılan
yeni vakıfların mal ve hakları
MADDE 27-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 27. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Feridun Ayvazoğlu Yüksel Çorbacıoğlu
Niğde Çorum Artvin
Mehmet
Küçükaşık Feridun
Baloğlu Muharrem
Kılıç
Bursa Antalya Malatya
Madde 27-
(A) Sona eren yeni vakıfların
borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar; vakıf
senedinde yazılı kurum veya kuruluşa, senetlerinde
özel bir hüküm bulunmayanlarda ise Genel Müdürlüğün görüşü
alınarak mahkeme kararıyla benzer amaçlı bir vakfa; dağıtılan
vakıfların borçlarının tasfiyesinden arta kalan
mal ve haklar ise Genel Müdürlüğe intikal eder.
(B) Bu Kanun kapsamındaki vakıflar
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından belirlenecek
usul ve esaslara uygun olarak, muhasebe sistemlerinde tekdüzeni
sağlamak; varlık, yükümlülük ve kaynakları ile işlemlerini
gerçek mahiyetlerine uygun surette ve ihtiyatlılık ilkesi
çerçevesinde muhasebeleştirmek; finansal tablolarını
finansal bilgi edinme ihtiyacını karşılayabilecek
biçim ve içerikte, anlaşılır, güvenilir ve karşılaştırılabilir,
denetim, analiz ve yorumlamaya elverişli, zamanında ve
doğru şekilde hazırlamak zorundadırlar.
Bu Kanun kapsamındaki vakıflar
işlemlerini kayıt dışı bırakamazlar ve
gerçek mahiyetlerine uygun düşmeyen bir şekilde muhasebeleştiremezler;
kanuni ve yardımcı defterleri, kayıtları, şubeleri,
yurt içi ve yurt dışındaki
birimleri ile hesap mutabakatı sağlamadan bilançolarını
kapatamazlar.
Vakıflar tarafından tutulacak
defter ve kayıtlar ile ilgili usul ve esaslar Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından çıkarılacak yönetmelikle
belirlenir.
Mazbut vakıfların gelir
ve giderleri birlikte takip edilir.
Vakıf yönetim kurulu, vakıfın
mal varlığını korumakla yükümlüdür.
(C) Mazbut, mülhak, cemaat ve yeni
vakıflarda Vakıflar Genel Müdürlüğünün denetimi
esastır. Vakıf; organları tarafından denetlenebileceği
gibi, bağımsız denetim kuruluşlarına da denetim
yaptırılabilir.
Vakıf yöneticileri, en az
yılda bir defa yapılacak iç denetim raporları ile sonuçlarını,
rapor tarihini takip eden iki ay içerisinde Genel Müdürlüğe
bildirir.
Vakıfların amaca ve yasalara
uygunluk denetimi ile iktisadi işletmelerinin ve iştiraklerinin
faaliyet ve mevzuata uygunluk denetimi Genel Müdürlükçe yapılır.
(D) Bu Kanun ile kendisine verilen
görevleri yerine getirmek üzere, kamu tüzel kişiliğini
haiz Başbakanlığa bağlı Vakıflar Genel
Müdürlüğü kurulmuştur.
Başbakan, yönetim ile ilgili
yetkilerini gerekli gördüğü takdirde görevlendireceği
Devlet Bakanı vasıtasıyla kullanabilir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü,
merkez ve taşra teşkilatından oluşur.
Genel Müdürlüğün merkezi Ankaradır.
(E) 39 uncu maddenin (e) ve (f) bentlerinde
yer alan gelirler; ait olduğu vakfa taşınmaz alımında,
vakfın taşınmazlarının onarım ve yapımında
kullanılır. Ayrıca Meclis kararıyla gelir getirici
yatırımlarda, yurt içi ve yurt dışında bulunan
ve geliri kalmayan vakıflara ait vakıf kültür varlıklarının
bakım ve onarımlarında da kullanılabilir.
Genel Müdürlüğe yapılan
şartlı bağışlar, bağış yapanın
şartları doğrultusunda harcanır.
Yapılan harcamalar ve işlemler
hakkında Meclis onayı alındıktan sonra bağış
yapana yazılı bilgi verilir.
(F) Vakıflar Meclisi Vakıfların
en üst seviyede danışma ve karar organıdır. Meclis
bir başkan ve dört üyeden teşekkül eder.
Meclis üyeleri tercihen kamu yönetiminde
bilgi ve tecrübesiyle temayüz etmiş ve teşkilatın faaliyet
alanı ile hukuk, maliye, iktisat, tarım, işletme ve mühendislik
alanlarında bilgi ve tecrübe sahibi olanlar arasından
Başbakanın teklifi üzerine müşterek kararname ile
atanır. Vakıflar Genel Müdürü Meclisin başkanıdır.
Meclis kararları salt çoğunlukla alınır. Vakıflar
Genel Müdürü muhalif kaldığı kararları on
beş gün içinde Başbakanlığa sunabilir, bu durumda
Başbakanlığın, Danıştayın görüşünü
almak suretiyle verdiği karar doğrultusuna işlem yapılır.
Meclisin çalışma usul ve
esasları yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Eraslan gerekçesini
açıklayacak.
Buyurun.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) Orhan
Abi, Meclisin mehabetine uygun, yatıştırıcı
bir konuşma yap.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
Siz yapın o konuşmayı.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gecenin
bu saatinde, çok önemli saydığımız, gerçekten önemli
saydığımız bir yasayı görüşüyoruz.
Buraya konuşmaya çıkarken,
hiçbir zaman, bir polemik yaratmak, İktidar Partisiyle bir gerilim
yaratmak amacıyla hareket etmedik, vicdan sahibi olanların
vicdanına hitap etmek istedik, vicdan sahibi olanların;
çünkü, Allah şahittir ki, kalben inanıyorum, bu Yasa çok vahimdir;
bunu bilip uyarmayan, vebal atındadır. Bu görevi yapmak için
çıkıyoruz burada, vicdanlarınıza sesleniyoruz,
diyoruz ki: Hükûmetinizi dinlemeyin. Hükûmetlerinizin mecburiyeti
olabilir. Vicdanınızı dinleyin. Neler getireceğini
anlatmaya çalışıyoruz. Burada da, mümkün olduğu
kadar ucuz siyaset malzemesi üretmemek, mümkün olduğu kadar polemik
yaratmamak şeyindeyiz, çünkü konu önemli. Belki, çocuklarının
yüzüne utanmadan bakmak isteyecek İktidar milletvekilleri
bu Yasaya Hayır vereceklerdir, vicdanı kabul etmeyecektir.
Şimdi, Yasa üzerinde rahat konuşulamadığı
için, temel yasa olduğu için, beşer dakikalık kesintilerle
bazı şeyleri söyleme olanağı bulamıyoruz;
yani, tam konuya girdiğimiz zaman süre bitiyor. Bu imkânı
verebilmek için, arkadaşları uyarmaya çalışıyoruz.
Tam bu noktada, hiç gereksiz yere ve hiç doğru olmayan argümanlarla
Atatürke saldırılıyor, Cumhuriyet Halk Partisine saldırılıyor.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) Olmadı!..
Olmadı!..
BURHAN KILIÇ (Antalya) Hayır
Hayır
AHMET YENİ (Samsun) Yalan
söylüyorsun!
BURHAN KILIÇ (Antalya) Öyle bir
saldırı yok. Yalan konuşuyorsun!
BAŞKAN Sayın Eraslan,
lütfen, o cümlenizi düzeltin. Burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Başkanlığı buna müsaade etmez, bu Genel Kurulda
da böyle bir şey olmamıştır. Lütfen, olmayan bir
şeyi olmuş gibi konuşmayın.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan)
Atatürke saldırıldı sözünü geri alacak Sayın
Başkan.
BAŞKAN Lütfen, geri
alın. Lütfen sözünüzü geri alın
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)
Atatürk mü sanıyorsunuz kendinizi?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Atatürk
bizim Genel Başkanımızdı.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)
Siz kendinizi Atatürk mü zannediyorsunuz ya?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Atatürk
CHPnin Genel Başkanı Sayın Başkan, bilmiyorsanız
öğrenin.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan)
Sözünü geri alsın.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) Düzeltin
sözünüzü.
BAŞKAN Hayır, böyle bir
şey yok. Lütfen
ORHAN ERASLAN (Devamla) Sayın
Başkan, önce zamanımı durdurun lütfen. Bu şekilde
bir müzakere yapılamaz.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan)
Sözünü geri al.
ORHAN ERASLAN (Devamla) Bir dakika
efendim, bir dakika
Bir dakika... Öyle bir şey yok.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
burada bir hatip çıktı dedi ki: 1936 yılında camiler
ahır yapıldı. Bu, kime saldırıdır?
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan)
Ne ilgisi var?
BAŞKAN Sayın Eraslan, o
konuda Partiniz adına söz istendi ve açıklama yapıldı.
Yani, bunu yeniden gündeme getirip yanlış yorumlama yapamazsınız.
Bu yanlış bir şey.
ORHAN ERASLAN (Devamla) Sayın
Başkan, burada Başbakan Yardımcısı var.
Başbakan Yardımcısı biliyorsa 1936 yılında
ahır yapılan camileri, Türkiyenin vebali boynuna,
çıksın buradan açıklasın. O zaman bu bühtana engel
olmuyorsunuz, buna karşı çıkan milletvekilini susturuyorsunuz,
bizim zamanımızı sınırlıyorsunuz. Böyle
bir şey yok
Böyle bir şey yok
Bir başkası çıkıyor,
Sevrin imzalanmadığı yalanını söylüyor.
Sevr imzalanmıştır hükûmetçe; ama, yürürlüğe konulamamıştır
Meclisi Mebusan dağıtıldığı için.
İkisi farklı şey. Sevr imzalanmıştır, Meclisi
Mebusan dağıtıldığı için yürürlüğe
konulamamıştır. Türk milleti kabul etmemiştir
Sevri. Şimdi burada Sevr diye bir şey yok. diyor. Bu Sevr,
elimizde metni. Yani, buna yok denilebilir mi?
Değerli arkadaşlar, bu,
şu
RESUL TOSUN (Tokat) Sevrin cevabını
Kurtuluş Savaşı vermiştir. dedik. Çarpıtma!
ORHAN ERASLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, biz burada doğru bir müzakere yapalım,
şu Yasayı açıklayalım istiyoruz. Ama, bunu polemiklerle
(AK Parti sıralarından Polemik yapan sizsiniz sesi)
bunu
çarpıtmalarla bir gerilim ortamı yaratırız da çözülmeyi
engellersiniz diyorsanız, bu, karanlık korkusuna karşı
inna ateyna okumaya benzer. Yani, mahcup olursunuz. Bakınız,
bu Yasadan dolayı mahcup olursunuz. Diğer maddede de söz
alacağım, bu Yasa neleri getiriyor, onları açıklamaya
devam edeceğim. Mahcup olursunuz arkadaşlar, mahcup olursunuz.
Bakın, bilmediğiniz noktalar
var. Bu çok teknik bir yasa. Yani, art niyetten değil, özel bir ihtisas
gerektiren bir yasa; uzun çalışma gerektiren bir yasa, vasat
hukuk bilgisiyle de çözülemeyecek bir yasa, ortalama hukuk bilgisinin
çözemeyeceği bir yasa, özel bir çabayı gerektiren bir yasa.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
Sözünü geri al!
BAŞKAN Buyurun.
ORHAN ERASLAN (Devamla) Sayın
Başkan, sanırım benim zamanım bitti. Öbür maddede
açıklamalarıma devam edeceğim, bu Yasanın ne getirdiğine
dair.
Hepinizi, şimdilik, saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Eraslan.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
27nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
saati: 00.50
DOKUZUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 01.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14üncü Birleşiminin Dokuzuncu
Oturumunu açıyorum.
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VII.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı:
1239) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 28inci maddesini
okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Vakıf Kültür ve Tabiat Varlıkları
Vakıf kültür varlıklarının
tespiti, tescili ve yaşatılması
MADDE 28-
BAŞKAN Bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 28. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Feridun Baloğlu
Niğde Bursa Antalya
Muharrem
Kılıç Yüksel
Çorbacıoğlu Feridun
Ayvazoğlu
Malatya Artvin Çorum
Madde 28-
(A) Vakıflara ait yurt içi ve
yurt dışı taşınır ve taşınmaz eski
eserlerin tespiti, envanterinin çıkarılması, tescili,
Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait olanların korunması,
mülkiyeti el değiştirmiş eski eserler ile koruma alanlarının
kamulaştırılması, değerlendirilmesi, onarım
ve restorasyonu Kültür ve Turizm Bakanlığının da
olumlu görüşü alınmak suretiyle Genel Müdürlükçe yürütülür.
Sermayesinin yüzde 50sinden fazlası
Genel Müdürlüğe veya mazbut vakıflara ait işletme ve
iştiraklerin; Kurumlar Vergisi matrahının yüzde on
beşi yeterli geliri bulunmayan mazbut vakıflara ait eski
eserlerin onarımında kullanılmak üzere Genel Müdürlüğe
aktarılır.
(B) Genel Müdürlüğün görevleri
şunlardır:
a) Mazbut vakıfların vakfiyelerinde
veya vakfiye yerine geçen hüccet, berat, ferman gibi belgelerinde
yazılı hayrî, sosyal, kültürel ve ekonomik şart ve hizmetleri
yerine getirmek,
b) Vakfiyelerde öngörülen hizmetlerin
en iyi şekilde yerine getirilebilmesini sağlamak amacıyla
Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait paralar ile malları
değerlendirmek, daha fazla gelir getirici yatırımlara
tahsis etmek,
c) Genel Müdürlüğe ve mazbut
vakıflara ait paralar ile işletmeler kurma, kurulmuş
şirketlere iştirak etme, bunların sermaye artışları
hususlarında karar vermek,
d) Yurt içi ve yurt dışındaki
vakıflara ait vakıf kültür varlıklarını ihya
etmek,
e) Mülhak, cemaat ve yeni vakıflar
ile esnaf vakıflarının denetimini yapmak,
f) Vakıflarla ilgili konularda;
araştırma, geliştirme, eğitim, kültür ve yayın
faaliyetlerinde bulunmak, ulusal ve uluslararası koordinasyonu
sağlamak,
g) Vakıf kültür varlıklarından
oluşan koleksiyonlar meydana getirmek; müze, kütüphane ve kültür
merkezleri kurmak,
h) Vakıflara ait müesseseleri
amaçlarına uygun olarak yaşatmak,
ı) Bu Kanun ve diğer kanunlar
ile Genel Müdürlüğe verilen görevleri yapmak,
Genel Müdürlük, vakıflara
ilişkin görevlerle ilgili olarak diğer kurum ve kuruluşlarla
işbirliği içerisinde çalışır ve koordinasyonun
sağlanması hususunda gerekli tedbirleri alır. Genel
Müdürlük gerektiğinde ihtiyaç duyulan konuyla sınırlı
olmak üzere 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi olmaksızın
uzman kişi, kurum ve kuruluşlardan danışmanlık ve hukuki mütalaa şeklinde hizmet
satın alabilir.
(C) Meclis üyelerinin; 14/7/1965 tarihli
ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile belirlenen
Devlet memuru olma şartlarını taşıması,
hukuk, maliye, iktisat, işletme, kamu yönetimi, uluslararası
ilişkiler ve mühendislik alanlarında en az dört yıllık
yüksek öğretim yapan kurumlardan birini bitirmiş olması,
on beş yıldan az olmamak üzere kamu kurum ve kuruluşlarında
görev yapmış olması ve vakıflar konusunda tecrübeli
olması gerekir.
Meclis üyelerinin görev süresi
üç yıldır. Ancak, göreve engel hastalık ve sakatlık
durumunda iş görememeleri veya Meclis üyeliği şartlarını
kaybetmeleri durumunda yerlerine ortak kararnameyle yenileri
atanabilir.
Memur ve diğer kamu görevlisi
iken ortak kararnameyle Meclis üyeliğine atananların Mecliste
görev yaptıkları sürece eski görevleriyle olan ilişkileri
kesilir. Bu üyelerin; memuriyete giriş şartlarını
kaybetme dışındaki herhangi bir nedenle görevlerinin
sona ermesi, görevden ayrılma isteğinde bulunması
veya görev sürelerinin dolması durumunda otuz gün içinde eski
kurumlarına başvurmaları halinde mükteseplerine
uygun bir kadroya atanırlar. Bu durumda Genel Müdürlükte geçirdikleri
süreler atandığı kurumda geçmiş gibi değerlendirilir.
Akademik unvanların kazanılmasına ilişkin hükümler
saklı kalmak kaydıyla üniversitelerden gelen personel hakkında
da aynı hükümler uygulanır.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Önerge sahipleri
adına Sayın Eraslan önergesini açıklayacak.
Buyurun.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
şimdi, bu görüştüğümüz Vakıflar Yasasında,
tabii, bazı arkadaşlarımız diyorlar ki: Sadece
azınlık vakıflarıyla ilgili konuşuyorsunuz.
Diğer noktalarında da söyleyeceklerimiz var; dört bölüm
Daha bir bölüm
Yani, bunu biraz azınlık vakıfları
ağırlıklı izah etmeye çalıştık, dört
bölümde izah edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, bu
Tasarıyla, eski vakıf yeni vakıf fark etmiyor, bu vakıflar
şube açabilecekler mi? Açacaklar. Yurt dışından
sınırsız yardım alabilecekler mi? Alacaklar. Yurt
dışındaki birlik ve üst birliklere katılabilecekler
mi? Katılacaklar. Mülk edinmede herhangi bir sınırları
var mı Türk vakıflarının? Yok. Azınlık vakıflarının
malları birbirine devredilebilecek mi? Devredilecek, madde
geçti; bu, mazbut vakıfları da kapsayacak, göreceksiniz.
Hayrat taşınmazların tahsisini isteyebilecekler
mi? İsteyecekler. Cins değiştirilmesini isteyebilecekler
mi? İsteyecekler. Yabancıları yönetime alabilecekler
mi? Alabilecekler. Kaybolma, terk, mübadele ve ölüm gibi durumlarda
vakfa malın dönmesi söz konusu olabilecek mi? Olacak. Şirket
kurabilecekler mi? Kuracaklar. Çeşitli bağışıklıkları
var mı? Var. Şimdi, bu ahval ve şerait altında ne
olur? Bakınız, Patrikhane nasıl ekümenik olur?
Değerli arkadaşlarım,
Patrikhane tek vakıftan ibaret değildir. Bunu, birileri
söyler, yani, Eraslan yanlış söyledi, Patrikhane vakıf
değil diye; dört vakıftan ibaret, dört vakıftan ibaret,
parçalı. Şimdi, bu düzenlemenizle, bunu tek vakıf yapabilirsiniz,
birincisi bu. İstediği yerinde Türkiyenin, 81 ilinde
şube açmasına engel var mı? Yok, şube açabilecek.
Çünkü, Lozandaki sınırlamaları kaldırdınız,
şube açabilecek her yerde Patrikhane. Niye açıyorsun. diyemeyeceksiniz.
Yurt dışında birliklere katılabilecek mi Patrikhane,
üst birliklere, birliklere? Katılacak, engeli yok. Arkadaşlar,
yurt dışından herhangi bir yabancıyı yönetimine
alacak mı? Mesela, bir Amerikalı Ortodoksu alabilecek mi
yönetimine? Alabilecek, engeli yok; hatta, patrik bile yapacak
belki. Yani, bunların hepsinin yolları açılıyor.
Çabamızı, lütfen, anlayışla karşılayın,
bir ön yargı oluşturmayın da konuşalım bunu.
Şimdi, mülk edinmede, bakın,
Lozan -altını çizdim- dört noktada, biz, bunlara mülk edinme
hakkı vermişiz: Dinî, hayri, sosyal ve eğitsel. Şimdi,
sınırı kaldırıyoruz arkadaşlar, sınırı
kaldırıyoruz; her amaçla mal edinebilecek. Şimdi, her
amaçla mal edinmenin esprisini
Dışarıdan da sınırsız
para yardımı alabilecek, kontrolü de yok
Şimdi, arkadaşlar
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
Hayır, amaç denetim
ORHAN ERASLAN (Devamla) Sayın
Akbulut, bir dinler misiniz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
Hayır, hayır
Tamam, ama, amaç denetim
ORHAN ERASLAN (Devamla) Dinler misiniz ama
Yani, lütfen, bir
şey söylüyorum, çıkar, söylersiniz; önemli bir konu. Yani,
bunu, neden bir çekişme haline dönüştürüp zamanımı
harcattırıyorsunuz; lütfen...
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
Tamam ama...
BAŞKAN Sayın Akbulut,
lütfen müdahale etmeyelim.
Buyurun.
ORHAN ERASLAN (Devamla) Şimdi,
arkadaşlarım, sınırsız yardım alabilecek
mi? Alabilecek. Bakın, bir örneği var: Patrikhaneye Vasilaki
Floridi denilen birisi, bir Amerikan Rumu, 3 milyon 300 bin dolar
göndermiş. Şimdi de şikâyetçi. Niye, patrik iç etti diye
şikâyetçi; hepinize mektupları gelmiştir. Eder, etmez,
etmeyen patrik olur, o ayrı. Yani, yardımın miktarını
tahayyül edemezsiniz, milyar dolarları aşabilir. Yani,
şimdi, arkadaşlar, azınlık vakıfları, mallarını
birbirine devredebilecek. Yani, sönmüş vakıflar, devlet
tarafından zapt edilmiş, mazbutaya alınmış vakıfların
bile, bu maddeden hareketle, mallarını isteme hakkı
doğabilecek. Hayrat taşınmaz tahsisi isteyebilecekler.
Yani, hayrat nedir: İbadethane. Cami, kilise, havra; bunlar hayrattır
arkadaşlar; çeşme vesaire onlar da hayrattır. Hayrat
isteyebilecek, Anadolunun çeşitli yerlerinde var olan hayratların
tahsisini isteyebilecek, ihtiyacım var diye.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
cins değiştirilmesini isteyebilecek, yani akarı hayrata
tahvil, hayratı akara tahvil edebilecek.
Yabancıları yönetime
sokabilecek. Yani, kaybolma, terk vesaire mübadele gibi gidenlerin
doğal mirasçısı kim? Devlet. Devletin mirasçılığını
kaldırıyoruz. Dikkat
edin, bu, evrensel bir hukuk kuralı. Ona zarar veriyoruz arkadaşlar,
bunu yapmayın. Bakın, başka söylenecek çok şeyler
var. Soros vakıflarıyla ilgili de anlatacaklarım var
size.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN ERASLAN (Devamla) Sayın
Başkan, bir dakika daha şey yaparsanız...
Bakın, şimdi, tabii, Yunanistanı
örnek gösterince, arkadaşlarımın canı sıkılıyor.
Biz Yunanistanı örnek alalım, bize numune olsun diye değil;
müzakereye oturuyoruz Avrupa Birliğiyle. Avrupa Birliği
bizi sıkıştırıyor, bunları bunları
isteriz... Peki kardeşim, sizin üyenizin yasası var, biz
ona razıyız diyebilin anlamında söylüyoruz. Yoksa,
ben şahsen, kendi azınlık yurttaşlarıma Yunanistanın
vakıflar yasasını yakıştırmam, kendime
yakıştırmam onun altına Türk olarak imza atmayı.
SELAMİ UZUN (Sivas) Rehin tutalım
diyorsunuz ama.
ORHAN ERASLAN (Devamla) Efendim,
rehin tutalım değil, bir müzakere yöntemi söylüyorum.
SELAMİ UZUN (Sivas) Kendi vatandaşlarımızı...
ORHAN ERASLAN (Devamla) Sayın
Uzun, yapmayınız. Yani, kendi... Ama bakınız, büyük
devlet olmak nedir arkadaşlar? Büyük devlet olmak, her isteneni
vermek değildir. Milletlerarası ilişkide verici olmayacaksınız.
Milletlerarası ilişkide karşı yükümlülüğün
yerine getirilmesini de bekleyeceksiniz. Böyle bir şey yok.
Yani, ben, işte büyük devletim... Büyük devlet olmanın bir
yolu da şudur arkadaşlar: Geride bıraktıklarınıza
sahip olabilmektir.
Biz diyoruz ki...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİKRET BADAZLI (Antalya)
Karşılığını almadan vermezler zaten.
ORHAN ERASLAN (Devamla) Biz verdik
zaten karşılığını. Bakın, biz verdik.
4771 sayılı Yasayla...
BAŞKAN Sayın Eraslan,
son cümlelerinizi rica etsem.
ORHAN ERASLAN (Devamla) Sayın
Başkanım, toparlıyorum.
4771 sayılı Yasayla ve
4778 sayılı Yasayla verdiklerimizin karşılığını
almadık. Bakınız, bu şekilde verimkâr olarak davranmayın.
AB hep isteyecek, hep isteyecek, hep isteyecek. Bunun, vererek, sonu
gelmez. Şunu söyleyin; biz bunun sorumluluğunu alıyoruz;
biz bunun sorumluluğunu alıyoruz, deyin ki ABye: Tamam kardeşim,
biz vereceğiz, ama, Atatürkün partisi razı gelmiyor. Onlar
bilirler. O şifreyi anlarlar, Atatürkün partisinin niye razı
gelmediğini.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bakan, bir
dakika efendim. Bir dakika
Siz, yani
69a göre söz isteğiniz
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Evet, maalesef
BAŞKAN Sayın Eraslan sizin
sözlerinizi mi yanlış
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Çok yanlış bilgiler
verdi efendim Tasarıyla ilgili. Kamuoyunu ve Parlamentoyu yanıltan
bilgiler verdi, düzeltmem lazım Tasarının sahibi olarak.
BAŞKAN Efendim, şimdi,
konuşmasında sizin açıklamalarınızla ilgili
yanlış bilgi mi verdi?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Gayet tabii
Yanlış
bilgiler verdi efendim. Düzeltmem lazım.
BAŞKAN Efendim, buyurun.
Kısa ve öz, lütfen. 69a göre
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Bakana yönelik bir değerlendirme yapmadı.
VI.
- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
4.-
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali Şahinin, Niğde Milletvekili Orhan Eraslanın, konuşmasında,
ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri
kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; Sayın Eraslan, biraz önce
cemaat vakıflarının uluslararası faaliyette bulunma
hakkını bu Tasarıyla elde ettiklerini, dışarıda
şubeler açabileceklerini ve böylece Lozanla verilmeyen birtakım
hakları bu Tasarıyla kazandıklarını, kazanacaklarını
söylüyor. Hayır. Tasarıyı didik didik ettiğini
bildiğim, Komisyonda her satırını tekrar tekrar
müzakere ettiğimiz arkadaşımız, herhalde gecenin
bu ilerleyen saatinde bazı şeyleri unuttu.
Değerli arkadaşlar, bakın,
hemen, eğer önünüzdeyse açın lütfen, 5inci madde
Şube
ve temsilcilik açma sadece yeni vakıflara tanınmıştır,
cemaat vakıflarına tanınmamıştır. Yeni
vakıflar, vakıf senetlerinde yazılı amaçlarını
gerçekleştirmek üzere Genel Müdürlüğe beyanda bulunmak
şartıyla şube ve temsilcilik açabilirler. Sadece yeni
vakıflar, cemaat vakıfları değil.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Onu ben
koydurdum oraya
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Yani, Medeni Kanuna göre,
Türkiyedeki yargı organlarının kararıyla kurulan
vakıflar. Şu anda zaten açabiliyorlar arkadaşlar. Çünkü,
Dernekler Kanunu derneklere yurt dışı faaliyet
imkânı vermiş, yurt içinde ve yurt dışında temsilcilik
açma imkânı vermiş. Yine, Dernekler Kanununun, yanılmıyorsam
119uncu maddesinde de bu haklar, vakıflar hakkında da
kıyasen uygulanır demiş. O nedenle, vakıflar da,
zaten şu anda yurt dışı faaliyetinde bulunuyorlar,
şube ve temsilcilik açabiliyorlar.
Ayrıca, yine, uluslararası
faaliyetten bahsetti. Cemaat vakıflarının uluslararası
faaliyette bulunacağından bahsetti. Vakıflar, vakıf
senetlerinde yer almak kaydıyla diyor. Bu, bilinçli olarak konulmuştur.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Kim koydurdu
Sayın Bakanım?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Cemaat vakıflarının,
biliyorsunuz
ORHAN ERASLAN (Niğde) Ben koydurttum
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
anladığımız anlamda bir vakıf senedi
yok. Onların, sadece bildirgeleri vakıf senedi sayıldı.
Vakıf senetlerinde de böyle bir uluslararası faaliyet koşulu
olmadığı için, cemaat vakıflarının uluslararası
faaliyette bulunmaları da mümkün değil.
Arkadaşımız bunu biliyor.
Komisyonda, bunları biz, üstüne basa basa
Şimdi, bunu bildiğiniz
halde, Orhan Eraslan Bey çıktı cemaat vakıfları
uluslararası faaliyette bulunacak,
yurt dışında şube açabilecek dedi. Yani, yanlış
bilgi verdiniz ve ben de düzeltmek zorundayım.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Bakan, ticaret yapınca uluslararası faaliyette bulunmayacak
mı?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Bulunamazlar efendim.
ATİLLA KART (Konya) Nedir güvencesi?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Bulunamaz. Bulunamaz efendim.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Engeli
var mı?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Bulunamaz.
O bakımdan, verilen bilgilerin
doğru olmadığını ifade etmek, hem sizleri hem
de bizleri televizyonları başında hâlâ dinlemekte
olan vatandaşlarımız varsa onları doğru bilgilendirme
adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
VII.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı:
1239) (Devam)
BAŞKAN Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
28inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
29uncu maddeyi okutuyorum:
Vakıf kültür ve tabiat varlıklarının
korunması
MADDE 29-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
adet önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 29. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Feridun Baloğlu
Niğde Bursa Antalya
Muharrem
Kılıç Feridun
Ayvazoğlu
Malatya Çorum
Madde 29-
(A) Vakıflara ait taşınır
ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları; Genel Müdürlük
ve bağlı birimleri, ilgili kamu kurum ve kuruluşları
ile kullananları tarafından korunur. Kasıtlı veya
ihmali davranışla bu varlıkların zarar görmesine
neden olanlar, sorumluluklarının gereğini yerine getirmeyenler
bu dav-ranışlarından sorumludurlar.
(B) Genel Müdürlüğe ve mazbut
vakıflara ait taşınmazlar Devlet malı imtiyazından
yararlanır, haczedilemez, rehnedilemezler. Tüm iş ve
işlemleri, her türlü vergi, resim, harç ve katılım payından
istisnadır.
Genel Müdürlük tarafından
açılacak davalarda teminat aranmaz.
Genel Müdürlüğün ve mazbut vakıfların
tahsil edilemeyen gelirleri 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre Genel Müdürlükçe
tahsil edilir.
Vakıf vakıf kültür varlıklarının
onarımları ve restorasyonları ile çevre düzenlemesi
ve kamulaştırma işlemleri 180 sayılı Bayındırlık
ve İskan Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabidir.
Vakıf vakıf kültür varlıklarının,
restorasyon veya onarım karşılığı kiralama
işlemleri; 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine
tabidir.
Bu harcama ve kiralamalara ilişkin
usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
Yurt içi veya yurt dışında
vakıf kültürünü araştırmak, geliştirmek ve desteklemek
amacıyla gerçek ve tüzel kişiler; Genel Müdürlüğün görev
alanı ile ilgili faaliyet ve yatırım programlarında
yer alan her türlü ilmi organizasyon, stratejik araştırma,
konferans, sempozyum ve benzeri kültürel faaliyetlerin yürütülmesi
kapsamında sponsorluk yapabilirler. Bu faaliyetlerle ilgili
sponsor kişi veya şirketler Genel Müdürlüğün belirleyeceği
esaslar dahilinde reklam alabilirler. Vakıflar adına kayıtlı
taşınır ve taşınmaz vakıf kültür varlıklarının,
bakım, onarım ve restore edilmesi, yaşatılması,
çevre düzenlemesi ve kamulaştırılması dahil Genel
Müdürlüğün kontrolünde gerçek ve tüzel kişilerin kendileri
tarafından yapılacak harcamalar, bağış ve
yardımlar ile sponsorluk harcamalarının tamamı
Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahından düşülür.
Kuruluşunda veya kurulduktan
sonra vakıflara bağışlanan taşınır
ve taşınmaz mallar Veraset ve İntikal Vergisinden istisnadır.
Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara
ait meralar 4342 sayılı Mera Kanunu hükümlerine tabidir.
(C) Bir sözleşme mevcut olmasa
dahi, Genel Müdürlük menfaatinin olması kaydıyla hangi
aşamada olursa olsun;
a) Genel Müdürlük ile diğer kamu
kurum, kuruluş, gerçek ve tüzel kişiler arasında
çıkan hukuki ihtilafların anlaşma ve sözleşme değişikliği
ile neticelendirilmesinde Meclis,
b) Maddi ve hukuki sebeplerle takibinde
veya yüksek dereceli mahkemelerce incelenmesini istemekte fayda
umulmayan dava ve icra takiplerinden vazgeçilmesi, bir hakkın
tanınması, menfaatin terkininde otuzbin Türk Lirasına
kadar Genel Müdür, bu miktarı aşanlarda Meclis,
yetkilidir.
Genel Müdür bu yetkisini kısmen
veya tamamen Genel Müdür yardımcılarına ya da I. Hukuk
Müşavirine devredebilir.
Bu maddenin uygulanmasına
ve miktarların tespitine ilişkin hususlar Meclisçe belirlenir.
(D) Genel Müdür, Genel Müdürlüğün
en üst amiri olup Genel Müdürlüğü temsil eder.
Genel Müdür, Genel Müdürlük faaliyetlerini;
vakfiye şartlarına, kalkınma planlarına, yıllık
programlara ve mevzuata uygun olarak, görev alanına giren konularda
diğer kurum ve kuruluşlarda işbirliği içerisinde
Başbakana veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün bağlı
olduğu Devlet Bakanına karşı sorumlu olarak yürütür.
Genel Müdür, merkez ve taşra
teşkilatının faaliyetlerini, işlemlerini ve hesapları
denetlemek veya denetletmekle ayrıca vakıfların faaliyetlerinin
amaçlarına uygunluğunun denetimini gözetmekle görevli
ve yetkilidir.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Eraslan, buyurun.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
şimdi, tabii, Sayın Bakan biraz önce açıklama yaptı.
Şöyle dese ben kendisine burada teşekkür de ederdim: O iki
maddede, vakıf senetlerinde yer almak koşuluyla sözcüğünü
bizzat Komisyonda bizi uyaran, yerleştiren, oraya koydurtturan
arkadaşımız Orhan Eraslandır deseydi ben burada
bir teşekkür borçlu olurdum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Daha önce söyleseydin
ya bunu.
ORHAN ERASLAN (Devamla) Zararı
yok, ben yine demiş kabul ediyorum kendisini.
FİKRET BADAZLI (Antalya) Satır
satır kabul edildi.
ORHAN ERASLAN (Devamla) Müsaade
edin. Ne olur, lütfen, müsaade edin.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
lütfen, müdahale etmeyelim. Gecenin bu yarısında zamanı
iyi kullanalım, lütfen.
ORHAN ERASLAN (Devamla) Keşke,
ben de Sayın Bakan kadar rahat olabilsem. Bunu tüm kalbimle söylüyorum.
Bir siyasi polemik amacıyla söylemiyorum. Değerli arkadaşlar,
o, Sayın Bakanın okuduğu size, var dediği
şeyleri benim talebimle konuldu. (AK Parti sıralarından
Var mı, yok mu? sesi)
Şimdi, efendim, yetmiyor. Neden
yetmiyor? Değerli arkadaşlarım, şimdi, bir gerçeğin
altını çizelim. Azınlık vakıflarının
vakfiyeleri yok. Esasen, azınlıklarımızda vakıf
kültürü de yok. Şimdi, bu, sadece vakfiye yerine ne geçti? 36daki
beyanname geçti. Şimdi, 36 beyannamesine göre yeni mal edineceğiz
yazılmadığı için yüksek Yargıtayın Hukuk
Genel Kurulu -bakın, burada, çıkan, her çıkan değerli
İktidar Partisi temsilcileri Yargıtaya ha babam de babam
vur ettiler- bir karar verdi, dedi ki: Bunlar mal edinemez, yeni mal;
çünkü, vakfiyelerinde, vakfiye yerine geçen beyannamelerinde
mal edinir diye bir laf yok dedi. Şimdi, biz bunu önce, arkadaşlar,
4771 ile 57nci Hükûmet döneminde kaldırdık, kaldırdılar.
Yani, kaldırdık derken ona ben sorumluluk almıyorum.
Kaldırıldı; fakat, orada şu sınırı titizlikle
korumuşlardı: Neyi korumuşlardı? Dinî, hayri,
sosyal ve eğitsel amaçlarla yeni mal edinebilirler lafını
korumuşlardı. Hadi, bu, bir miktar tevil götürürdü, Lozanın
ruhuna uygundu, falandı filandı diye. 4778e gelinince bu
yetmedi. Buna kültürel, bilmem başka bir şeyler eklendi; altı
sebebe çıkarıldı, Lozandaki dört sebep. Şimdi bütünüyle
kaldırıldı, bütünüyle.
Arkadaşlar, bu mesele
şu, müzakerede Hükûmetimizin izlemesi gereken nokta şu:
Avrupa Birliği Lozanı devre dışına almaya
çalışıyor bu noktada. Buna sıkıca sarılmamız
lazım. Yahu, bir dakika, yapalım da, yani, burada 100 bin
Rum varken bu ihtiyaç karşılanmış da, yani, dinî,
hayri, sosyal, eğitsel ihtiyaçlar, 2 bine düşünce mi karşılanmamış?
Şimdi, bakın arkadaşlar,
yani, o sınırlara rağmen, o sınırlar korumuyor,
yetmiyor. Bunu dayatırlar. Yabancıyı alırsanız,
yönetime almak durumunda kalırsanız, dayatırlar.
Güçlü devletlerin birtakım vatandaşları gelir, dayatırlar.
Dayatıldığının örnekleri tarihimizde dolu
ve sınırsız para kaynakları var.
Şimdi, Osmanlı, 1856
yılına kadar fethettiği ülkelerde gazilik hakkı
dışında özel mülkiyet vermiyordu. Toprak mülkiyeti
ıkta sistemiydi.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
Temsilcilik
ORHAN ERASLAN (Devamla) Efendim,
ne olur yani
Ikta sistemiydi. Benim çok iyi bildiğim bir sistemdir.
Ikta sistemiydi. Onun işletme mukataasını veriyordu.
1856da Avrupaya gireceğiz. diye Kırım Harbinde ilk
defa özel mülkiyeti tanındı Islahat Fermanıyla, hatırlayınız.
Ne oldu? Türkler, cepheden cepheye, oradan oraya, asker, çoğu da
çiftçi, para yok, sermaye yok. Bir bakıldı ki, Osmanlının
en kıymetli yerleri azınlıkların ellerine geçti,
bugünkü temel teşkil eden.
Arkadaşlar, dışarıdan
sınırsız yardım gelecek, sınırsız
Bunun
kontrolü yok. Yani, Allah korusun, İstanbulun, tarihi yarımada
üzerindeki emellerini biliyoruz. Bunu, bir vehim diye saymayın.
Diyelim ki, vehim. Vehim olarak kabul edin, ama, ciddi bir vehim. Böyle,
bu işler vehim meselesi değil. Yani, Mustafa Kemal Atatürkün
bir sözü var. Hepiniz bilirsiniz, ama, ben bir daha hatırlatayım:
Vatan söz konusu olunca, gerisi laftır, gerisi önemli değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN ERASLAN (Devamla) Burada
vatan söz konusudur. Bunun tedbirini alalım, ne olur.
Bakınız, burada yasanın
kuruluşunda düzelmiyor. Niye düzelmiyor anlattım. Üç yasa
bir arada: Yeni vakıf, eski vakıf, teşkilat yasası.
Yani, eski vakıfla bazı şeyleri sınırlayalım
derken yeni vakfın ayağını dar bir şeye sokuyorsunuz,
olmuyor. Ona hürriyet verelim derseniz bu sefer öbür tarafa imkân tanıyorsunuz.
Yani, bunun üçünün tek yasada olmasının bürokratik bir arzu
dışında ne gibi bir meşru sebebi olabilir? Bunu
hiç kimse bana izah etmedi. Ne olur yani vakıflar yasamız üç
tane olsa? Yani, Medeni Kanunda yeni vakıflarla ilgili vereceklerimizi
versek, eski vakıflara da 2762 paralelinde, yani çağa uygun
neyse; ama, o küreselleşme şeyine de çok kapılmadan.
Onun arkası tehlikedir, öyle hoş geliyor o da; küreselleşme
yuvarlaklaşma demektir; yuvarlaklaşmadan kaçınmak
gerekir, biraz köşede durmak gerekir. Yani
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Efendim, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
ORHAN ERASLAN (Devamla) Küreselleşmenin
çok fazla efsununa kapılırsanız
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ne demek
o küreselleşme? Küreselleşmenin öyle manası yok.
ORHAN ERASLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, o küreselleşmenin anlamı tabii öyledir
ÜNAL KACIR (İstanbul) Öyle
manası yok.
ORHAN ERASLAN (Devamla) Öyledir,
emperyalizme uşak olmadır.
Hepinize saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Eraslan.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
29 uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum
III.
- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, yoklama yapılmasını istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebiniz
var.
Tespiti yapalım şimdi.
Sayın Emek, Sayın Kılıç,
Sayın Koç, Sayın Eraslan, Sayın Küçükaşık, Sayın
Saraç, Sayın Ayvazoğlu, Sayın Uzdil, Sayın Kart, Sayın
Kesimoğlu, Sayın Gün, Sayın Işık, Sayın
Coşkunoğlu, Sayın Ünlütepe, Sayın Özkan, Sayın
Çorbacıoğlu, Sayın Çerçioğlu, Sayın Hacaloğlu,
Sayın Bayındır, Sayın Akyüz, Sayın Özkan, Sayın
Durgun, Sayın Uzunbay.
Şimdi, yoklama için üç dakika
süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya
başlanıldı)
BAŞKAN Pusula veren değerli
milletvekilleri Genel Kuruldan ayrılmasın.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam
edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
VII.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı:
1239) (Devam)
BAŞKAN 29uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
30uncu maddeyi okutuyorum:
Vakıf kültür varlıklarının
devri
MADDE 30-
BAŞKAN Madde üzerinde iki
önerge vardır; geliş sırasına göre okutup, işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1239 Sıra sayılı Kanun
Tasarısının 30 uncu maddesinde yer alan Genel Müdürlüğe
devrolunur ibaresinin mazbut vakfına devrolunur şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik Ünal
Kacır Sabri
Varan
Bursa
İstanbul
Gümüşhane
Ramazan
Toprak Maliki
Ejder Arvas
Aksaray
Van
BAŞKAN Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1054 Esas Numaralı Vakıflar
Kanunu Tasarısının 30.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Orhan
Eraslan Mehmet Küçükaşık Feridun Baloğlu
Niğde Bursa Antalya
Yüksel
Çorbacıoğlu Muharrem
Kılıç Feridun
Ayvazoğlu
Artvin Malatya Çorum
Madde 30-
(A) Vakıf yoluyla meydana gelip
de her ne suretle olursa olsun hazine, belediye, özel idarelerin veya
köy tüzel kişiliğinin mülkiyetine geçmiş eski eserler yapılacak yargılama
sonucuna göre vakfı adına tescil edilir. Kazanılmış
haklar saklıdır.
(B) Bu Kanunun diğer maddeleri
ile belirlenen görevlerinin yanı sıra, Meclis aşağıdaki
görevleri de yerine getirir:
a) Genel Müdürlüğe, mazbut ve
mülhak vakıflara ait akar ve hayrat taşınmazların
tahsis, satış ve trampasına yönelik tasarruflarla, kamulaştırmalarda
kamu yararı kararını vermek,
b) Genel Müdürlük ve işletme
müdürlüklerinin bütçelerini onaylamak,
c) Genel Müdürlük ve vakıflarla
ilgili tüzük ve yönetmelik taslaklarını karara bağlamak,
d) Genel Müdürlükçe gerek görülen
hususları karara bağlamak.
e) Bu Kanun ve ilgili kanunlarla
belirlenen diğer görevleri yerine getirmek.
(C) Meclis üyelerinin; 14/7/1965 tarihli
ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile belirlenen
Devlet memuru olma şartlarını taşıması,
hukuk, maliye, iktisat, işletme, kamu yönetimi, uluslararası
ilişkiler ve mühendislik alanlarında en az dört yıllık
yüksek öğretim yapan kurumlardan birini bitirmiş olması,
on beş yıldan az olmamak üzere kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapmış olması ve vakıflar konusunda tecrübeli
olması gerekir.
Meclis üyelerinin görev süresi
üç yıldır. Ancak, göreve engel hastalık ve sakatlık
durumunda iş görememeleri veya Meclis üyeliği şartlarını
kaybetmeleri durumunda yerlerine ortak kararnameyle yenileri
atanabilir.
Memur veya diğer kamu görevlisi
iken ortak kararnameyle Meclis üyeliğine atananların Mecliste
görev yaptıkları sürece eski görevleriyle olan ilişikleri
kesilir. Bu üyelerin; memuriyete giriş şartlarını
kaybetme dışındaki herhangi bir nedenle görevlerinin
sona ermesi, görevden ayrılma isteğinde bulunması
veya görev sürelerinin dolması durumunda otuz gün içinde eski
kurumlarına başvurmaları halinde mükteseplerine
uygun bir kadroya atanırlar. Bu durumda Genel Müdürlükte geçirdikleri
süreler atandığı kurumda geçmiş gibi değerlendirilir.
Akademik unvanların kazanılmasına ilişkin hükümler
saklı kalmak kaydıyla üniversitelerden gelen personel hakkında
da aynı hükümler uygulanır.
(D) Ortak kararnameyle atanan üyeliklerde
herhangi bir sebeple boşalma olduğu takdirde otuz gün içerisinde
43 üncü madde doğrultusunda üç yıllığına yenisi
seçilir.
Uhdesinde kamu görevi bulunmayan
Meclis üyelerine, ayda dörtten fazla olmamak üzere her toplantı
günü için (3000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı
ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda huzur hakkı ödenir.
(E) Meclis, Genel Müdürün çağrısı
üzerine ayda en az iki defa, üye tam sayısının beşte
üçü ile toplanır ve Meclis üye tamsayısının salt çoğunluğuyla
karar alır. Meclis üyeleri çekimser oy kullanamaz. Meclis üyeleri
oy ve kararlarından sorumludur.
Meclis üyeleri, kendilerini ve
üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile
evlatlıklarını ilgilendiren toplantı ve oylamaya
katılamazlar.
Vakıflar, kendilerini ilgilendiren
toplantılarda, oy hakkı olmaksızın bir yetkili
ile temsil edilebilirler.
(F) Meclis üyeleri, görevleri süresince
ve görevlerinin sona ermesinden itibaren iki yıl süre ile Genel
Müdürlük ve ilgili kuruluşlarına karşı doğrudan
doğruya veya dolaylı olarak taahhüde giremez, komisyonculuk
ve temsilcilik yapamaz.
Meclis üyeleri görevleri süresince
edindikleri gizli bilgi ve belgeleri kanunen yetkili kılınan
mercilerden başkasına açıklayamaz, kendilerinin veya
üçüncü şahısların lehine veya aleyhine kullanamazlar.
Bu yükümlülük görevden ayrılmalarından sonra da devam
eder.
Mazereti olmaksızın üst
üste üç veya yılda toplam on toplantıya katılmayanların
üyeliği sona erer.
BAŞKAN Sayın Komisyon
katılıyor mu önergeye?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Katılmıyorsunuz.
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Katılmıyorsunuz.
Buyurun. Sayın Küçükaşık
açıklayacak.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; daha birinci bölümde,
Tasarının bütünü hakkında konuşmada, Sayın
Bakanım, ben
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Çoğunluğunuz
var mı ki katılmıyorsunuz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Önergeye katılındığında
çoğunluk aranıyor.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Bir dakika Muharrem Bey, bir dakika, bir şey rica ediyorum
Ben bir soru sormuştum: Vakıf
Gureba Hastanesinde yaşananlarla ilgili ve Arena programında,
bütün Türkiyenin bildiği Arena programında yayınlanan,
Uğur Dündarın programında yayınlanan olaylarla ilgili
bir soru sormuştum, o soruma cevap vermedi.
Şimdi, herkesin huzurunda
tekrar soruyorum: Vakıf Gureba Hastanesinin Başhekiminin
Zirve Tıp Merkeziyle bir ilişkisi var mı?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın
Başkan, yasa görüşüyoruz burada, yasa
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Bakınız, bu konuda herhangi bir soruşturma açtınız
mı?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Denetleme
görevini mi yapıyoruz, yasama görevini mi yapıyoruz
şu anda?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Başhekim hâlâ görevde mi? Bunun cevabını istiyorum
ben.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Sayın Başkan,
böyle bir usul var mı?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Hayır, şimdi istiyorum Sayın Bakanım, onu söyleyeceğim.
Yetimin hakkını, garip gurebanın hakkını kimlerin
yediğini, o Başhekimi o koltuğa kimlerin oturttuğunun
hesabını siz vermek zorundasınız.
BAŞKAN Sayın Küçükaşık,
siz önergeye gelin efendim.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Gündeme geliyorum tabii, gündeme geliyorum.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) Ayağınızı
yere basın!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Ayağım yerde.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) Hayır,
kaldırıyorsun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Ayağım yerde, ayağım yerde, bir.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) Kaldırıyorsun
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
İki: Ömrüm boyunca satılık işlerle hiç alakam olmadı,
ama, Sayın Başbakanın bir lafı vardı ben ülkemi
pazarlıyorum diye. Gülüyorsunuz değil mi?
Benim bildiğim tellal, bir
şeyleri satar, pazarlar. Tellal onu yapar. Pazarlama işini
yapana tellal denir.
BAŞKAN Sayın Küçükaşık,
lütfen önergeye dönün. Bakın bu sözler doğru değil.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Önergeye dönüyorum Sayın Başkanım, bu lafı söylettiniz
siz burada ve geri aldırmadınız.
BAŞKAN Önergeyle ilgisi
yok, lütfen önergenizi dönün.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Bu sözü geri aldırmadınız burada. Tellal odur, bir
şeyi pazarlayana tellal denir ve şu Yasayla ilgili vatan
topraklarını pazarlamaya çalışıyorsunuz,
daha başka tellal aranır mı? Garip, yetimin, gurebanın
hakkını yiyen insanları orada başhekim diye tutanlardan
hesap sorulmaz mı, bir açıklama yapılmaz mı?
AHMET RIZA ACAR (Aydın) Belge
getir, belge!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Buna mı gülüyorsunuz siz ya, bunlara mı gülüyorsunuz siz?
AHMET RIZA ACAR (Aydın) Hani
belgen?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Bunlara mı gülüyorsunuz siz arkadaşlar? Siz bunlara gülüyorsunuz.
Bakınız, bir açıklama
istedim, bu açıklamaya cevap verilmedi, bu açıklamaya cevap
verilmedi.
Arkadaşlar, bakınız,
dört yıldan beri İktidarsınız, dört yıldan beri.
Burada çıkardığınız bütün yasa tasarılarıyla,
Türkiye Cumhuriyetinin kurucu yasalarını teker teker
tasfiye etmeye çalıştınız, bunları yapmaya
kalktınız.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Yapma ya!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Ve biz bunlarla sürekli sizinle tartıştık.
ALİM TUNÇ (Uşak) Önergeye
dön, önergeye!
AHMET RIZA ACAR (Aydın) Onun
için sen barajdasın zaten!
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Barajda
olan sensin, sen!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Geliyoruz,
şimdi geliyoruz zaten. Nereye geleceğiz? O seçime geliyoruz,
o seçime geliyoruz.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
lütfen, laf atmayalım. Yani, hatip konuşsun, dinleyelim.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Bakınız arkadaşlar, bir kere daha tekrar ediyorum, bakınız.
Bir kere daha tekrar ediyorum. Sayın Başbakan bir kelime
söylemişti. Bakın, biz, tellal değiliz, pazarlamacı
da değiliz. Sayın Başbakan, bir laf söylemişti biliyorsunuz,
demişti ki Askerlik yan yatma yeri değildir. demişti.
(AK Parti sıralarından doğru söylüyor sesi)
AGÂH KAFKAS (Çorum) Yapma be gözünü
seveyim!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Ne yaptı biliyor musunuz? Doğru söylüyor diyor arkadaşınız.
Ne yaptı biliyor musunuz: Anketlerde sırf bu nedenle oyunun
yüzde 9,5 düştüğünü öğrenince, gidip de şehit analarından
özür dilemek zorunda kaldı.
MEHMET SOYDAN (Hatay) Siz niye oylamalarda
çıkmadınız?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Kim tellal, kim pazarlamacı?
Saygılarımla. İyi düşünün.
(CHP sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)
Yanlış konuşmadı, yanlış anlaşıldı.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Küçükaşık.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Aynaya
bakmaktan mı korkuyorsunuz?
BAŞKAN Efendim, biz, önergeyi
önce halledelim.
Sayın milletvekilleri, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1239 Sıra sayılı Kanun
Tasarısının 30 uncu maddesinde yer alan Genel Müdürlüğe
devrolunur ibaresinin mazbut vakfına devrolunur şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Katılıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Çelik, gerekçesini
açıklayacak.
Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önemli
bir Yasa Tasarısını görüşüyoruz gecenin bu ilerleyen
saatinde.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Görüşmeleri gündüze alalım Başkanım.
FARUK ÇELİK (Devamla) Benim,
30uncu madde üzerindeki önerge üzerinde söz almamın sebebi,
biraz önce, yüce Mecliste bir gerginlik ortamı yaşandı
ve maalesef, Meclisin mehabetine yakışmayacak ifadeleri
bütün milletimiz ve siz değerli milletvekili arkadaşlarımız
birlikte takip ettiniz, takip ettik.
Şimdi, yeni bir tartışmaya
mahal vermek için bu sözü almadım. Tartışmaya konu olan
Değerli Amasya Milletvekilimiz Hamza Albayrakın konuşması
üzerine bir tartışma başlatıldı ve arkadaşın
söyleyip söylemediği belli olmayan, çeşitli yorumlarla
konuşmasına çeşitli izafeler yapılarak olay çok
farklı yerlere taşındı.
Arkadaşımız konuşmasında
şöyle söylüyor: Hamza Albayrak: Vakıflar abat edilirken,
acaba, vakıf eserleri ahır olarak, samanlık olarak kullananlar
hangi iktidardı değerli arkadaşlar? Hangi iktidardı?
(AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
Camilerde para toplayanlar hangi iktidardı?
FARUK ÇELİK (Devamla) Müsaade
edin
Bakınız
ORHAN ERASLAN (Niğde) Burada
FARUK ÇELİK (Devamla) Sayın
Hacaloğlu, az önce başka şey konuşuyordunuz orada,
şimdi, bakın, tutanaklar gelince başka şey konuşuyorsunuz.
Lütfen, dinleyin.
ATİLA EMEK (Antalya) Evet
FARUK ÇELİK (Devamla) Siz de
tutanaklar gelsin, konuşalım dediniz. Tutanaklardan konuşuyoruz.
ATİLA EMEK (Antalya) Devam
edelim
FARUK ÇELİK (Devamla) Devamla:
Şimdi, Batı Trakyada vakıflara sahip çıkacaksınız,
öyle mi? Anadoludaki vakıf eserleri, camileri, ibadethaneleri
ahır yapacaksınız, samanlık yapacaksınız
ve şimdi de vakıf aklınıza gelecek diyor.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
Evet, kim yapmış?
FARUK ÇELİK (Devamla)
gelecek
diyor. İfade bu
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
Evet
FARUK ÇELİK (Devamla)
Şimdi, birbirimize saygılı olalım ifadeleri kullanıldı
buradan. Birbirimize saygılı olalım. Birbirimize
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
Yani, bunu okuyarak, aynen tekrar ediyorsun
FARUK ÇELİK (Devamla) Efendim,
ifadeleri tutanaktan okudum.
ATİLA EMEK (Antalya) Evet
FARUK ÇELİK (Devamla)
Şimdi, bunun üzerine söz alan Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna
mensup değerli arkadaşımız Orhan Eraslan ise
şu ifadeyi kullanıyor: Hiç gereksiz yere ve hiç doğru
olmayan argümanlarla Atatürke saldırılıyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Evet
FARUK ÇELİK (Devamla)
İfade bu. Devamla: 1936 yılında ahır yapılan
camileri, Türkiyenin vebali boynuna, çıksın burada
açıklasın. O zaman bu bühtana engel olmuyorsunuz Sayın
Başkan. diyor.
Şimdi, Sayın Hazma Albayrakın
konuşmasında tarih yok.
V. HAŞİM ORAL (Denizli)
Ondan önceki konuşmasında var.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Var
efendim, var efendim, var efendim. Burada.
HALUK KOÇ (Samsun) CD var.
FARUK ÇELİK (Devamla) Hayır
efendim, yok, yok. Bakın, yok.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Var
efendim.
FARUK ÇELİK (Devamla) Türkiyede,
İkinci Dünya Savaşı döneminde yaşanan ve bizim yaşamadığımız
olaylarla ilgili, kamuoyunda çok farklı yorumlar, farklı
anlayışlar, farklı değerlendirmeler var.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Faruk
Bey, 36; 49 dedi.
FARUK ÇELİK (Devamla) Efendim
hayır, 36 yok efendim.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Burada
var.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın Çelik,
CDde var.
FARUK ÇELİK (Devamla) Hayır,
bakın
HALUK KOÇ (Samsun) Var efendim, naklen
yayın CDsi.
FARUK ÇELİK (Devamla) Hayır
efendim, burada, bakınız, tutanakları Meclisten aldık.
HALUK KOÇ (Samsun) Naklen yayın
mı önemli, tutanak mı önemli?
FARUK ÇELİK (Devamla)
Şimdi, arkadaşın Atatürk dönemine ait, dönük hiçbir
ifadesi yok. İfade gayet açık. İfadede kastedilen,
1940-1950 dönemleri arasında, İkinci Dünya Savaşı
şartlarında cereyan eden sosyal olaylar
ORHAN ERASLAN (Niğde) Ne münasebet?
FARUK ÇELİK (Devamla)
ve
bu olaylara, bakınız, onu da açık söylüyorum, halkımızın
yorumları, halkımıza intikaller çok farklı farklı
şekilde yapılmıştı.
ATİLA EMEK (Antalya) O tarihi
nereden buldunuz Sayın Çelik?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) O belgeyi
nereden buldunuz Sayın Çelik?
ATİLA EMEK (Antalya) Gelsin
kendisini açıklasın.
FARUK ÇELİK (Devamla)
Şimdi, burada, diğer bir arkadaş çıkıyor diyor
ki: Atatürke saldırılıyor.
ATİLA EMEK (Antalya) Evet.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Evet.
FARUK ÇELİK (Devamla) Arkadaş,
bir saldırı varsa, AK Parti Grubuna saldırı var ve
siz bunu sürekli, bir yıldır yapıyorsunuz arkadaşlar.
Bunu da gayet kibar cümlelerle ifade ediyorum, az önce, benden önce
burada konuşan arkadaş, Sayın Başbakanımıza
kullandığı ifadeleri de ibretle izlediniz. Acaba,
biz Sayın Deniz Baykal için bu ifadelerin çeyreğini kullansak
sizin tutumunuz ne olacak? Davranışınız ne olacak?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Daha
ne kullanacaksınız, daha ne diyeceksiniz?
FARUK ÇELİK (Devamla) Ben,
burada, bir Partinin Grup Başkan Vekili olarak size şunu
söylüyorum: Bakınız, bir yıldır başlattığınız
muhalefet anlayışını gözden geçiriniz.
ATİLA EMEK (Antalya) Siz de
davranışlarınızı gözden geçiriniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafında
kapatıldı)
FARUK ÇELİK (Devamla) Sayın
Başkan, tamamlıyorum.
Bakınız, neden gözden geçiriniz
biliyor musunuz? Bundan siyaset kaybediyor, bundan siyasetçi kaybediyor,
bundan Türkiye Büyük Millet Meclisi kaybediyor, bundan millî irade
kaybediyor. Bu yanlış bir yol. Bunu samimiyetle, içtenlikle
ifade ediyorum. Bu muhalefet anlayışı doğru bir
muhalefet anlayışı değil. Efendim, biz devam ederiz.
Eğer bu anlayışa devam ederseniz, bu akşam biz, grup
olarak, bir saat cevap mahiyetinde konuşmaları aldığımızda
ne duruma düştüğünüzü hep beraber gördük. Yani, yarım
saat önce burada alev gibi yanan Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun,
tutanakları okuduğu zaman sessizliğe büründüğünü
hep beraber gördük. Onun için
ATİLA EMEK (Antalya) Allah
Allah!
FARUK ÇELİK (Devamla) Evet,
aynen öyle.
Yani, burada, arkadaşlar,
sonra öyle cümleler var ki
Bakınız, o tutanakta şu cümle
var: Utanmaz adam deniyor. Diyor ki: Kafandaki tüm pislikleri görüyorsunuz,
terbiyesiz herif! Bunları geçelim, bugünün sıcaklığında
oldu diyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Efendim, son cümleleriniz
FARUK ÇELİK (Devamla) Son
cümlem efendim.
Dün ben burada otururken bir arkadaşımız
ısrarla Başkanlık Divanına itirazlarına devam
etti. Dedim ki: Değerli arkadaşım, başka bir konuda
gündeme getirirsiniz bu konuyu dedim. Ve döndü -bana ifadesini
söylüyorum- Sen otur oturduğun yerde terbiyesiz herif! Bana
ifadesi, tutanaklarda. Ve arkadaşlarım, gruptaki arkadaşlarım
hep beraber bir teskin cihetine gittiler ve hep beraber bunu da yuttuk.
Muhalefet anlayışını gözden geçiriniz. Eğer
devam ederseniz -şunu açık söylüyorum- AK Parti önümüzdeki
haftadan itibaren buradaki her olumsuz davranışınıza
karşı cevabınızı verecektir. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Hayır, eğer böyle değil diyorsanız
ATİLA EMEK (Antalya) Ne demek
istiyorsun? Yakışıyor mu bir grup başkan vekiline?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Elinizden
geleni geri koymayın Sayın Çelik.
FARUK ÇELİK (Devamla) Hayır,
eğer diyorsanız ki, bir uzlaşma, karşılıklı
saygı ortamı içerisinde, Meclisin mehabetine yaraşır
ATİLA EMEK (Antalya) Ne yapacaksan
yap!
FARUK ÇELİK (Devamla)
Meclisin,
siyasetin ve siyasetçinin itibarını yükseltecek bir anlayışı
sergileyelim diyorsanız, başından beri AK Parti bu anlayışı
burada sergilemeye çalışıyor, buna öncülük etmeye
çalışıyor, muhalefeti de bu anlayışa davet
ettiğimizi ifade ediyorum.
Yasanın hayırlı olması
temennisiyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) Devam
ediyoruz Sayın Çelik.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Çelik.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi 30uncu maddeyi kabul
edilen önerge istikametinde oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
İkinci bölüme geçmeden önce,
Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart, daha önceki Genel Kurul
çalışmalarında da muhtevasını anlattığım,
İç Tüzükün 69uncu maddesine göre kendisine söz verilmesi noktasında
Başkanlığa iki sayfalık bir dilekçe vermiştir.
Bu iki sayfalık dilekçesinde zaten söylemesi gerekenleri hem
Başkanın şahsına hem de ilgi tuttuğu Sayın
Bakana, İç Tüzükün 67nci maddesindeki üslubu tamamen aşarak,
belki de değerlendirmeye tabi; ama, çok ağır, kabul edilemez,
bu Parlamentonun mehabetine uygun olmayan ifadelerle talep etmiştir.
Ben bunu ortaya koymadım.
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan, okuyun, değerlendirelim.
BAŞKAN İç Tüzük diyor
ki: Böyle bir talep geldiği zaman Başkan iade eder. Ben arkadaşımızı,
rencide etmek, kırmak, üzmek istemedim.
ATİLLA KART (Konya) Ne münasebet!
Ben ne konuştuğumu gayet iyi biliyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Belki o şartlar
altında yazmış olabilir; ama, ısrarla, aldığı,
maddeler üzerindeki, her sözde söyleyeceğini fazlasıyla
söylediği halde, şimdi bana yeniden müracaatta bulunarak:
Siz bana 69a göre söz vermediniz, ben sizden 63e göre tutumunuz
hakkında söz istiyorum. diyor.
Değerli arkadaşlar, ben
bu Parlamentoda daha önce de bulundum ve o sandalyelerde, o koltuklarda
oturdum. Bu İç Tüzük o zaman da vardı. Bu makamı, o zaman
da değerli başkanlarımız işgal ediyordu. Ben,
böyle bir şey görmedim.
Bu Parlamento hepimize lazım,
bu İç Tüzük hepimize lazım. 69a göre ben söz istedim, vermedin,
ver 63e göre, olmadı, 61e göre...
Arkadaşlar, bu Parlamentodaki
Başkanın icraatı da, milletvekillerinin talepleri,
icraatları ve konuşmaları da bu Parlamentonun tarihine
geçiyor, emsal oluyor, bizden sonrakiler buna göre uygulama yapıyor.
Bu bakımdan, ben bunu, beni de
kıran bir davranış olarak görüyorum. Tutumum ortadadır.
Tutumumu
Benim tutumumda tarafsızlığı ihlal
eden, arkadaşımızı kıran, ona haksızlık
yapan hiçbir durumun olmadığını vicdan rahatlığı
içerisinde söylüyorum.
Ancak, bir şey daha söylüyorum
zabıtlara geçmesi için: Ben, siyasette uzun yıllar katettim
ve çok siyasetçi gördüm, çok da çile çektim. Hiçbir siyasetçi, sertliğiyle,
kırgınlığıyla, başkalarını
kırmakla uzun bir mesafe alamamıştır. Bu yanlıştır,
bu üslup yanlıştır, bu tavır yanlıştır.
Ama, ben, yine de aynı hoşgörü
içerisinde arkadaşıma rica ediyorum: Benim herhangi bir,
Tüzüke aykırı davranışım yoktur.
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan, bir cümle
Müsaade eder misiniz
BAŞKAN O bakımdan, kendisine
63e göre söz vermem mümkün değildir. Benim tavrım, davranışım
ortadadır.
Yüce heyetinize arz ediyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) Bir cümle
Sayın Başkan
Bir cümle Sayın Başkan
BAŞKAN İkinci bölüme geçiyoruz.
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan, bir cümle
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Görmek istiyorum
Sayın
Başkan, bana hakaret edildiğini söylediğiniz dilekçeyi
görmek istiyorum.
BAŞKAN Şimdi, ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, 31 ilâ 46ncı
maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz istekleri
var, hepsini okuyacağım, ona göre arkadaşlarımız
hazır olsunlar.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç,
Anavatan Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın
Ömer Abuşoğlu, AK Parti Grubu adına, Çankırı
Milletvekili Sayın Hikmet Özdemir.
Sıraları böyle.
Şahıslar adına talepler
aynı anda geldiği için kura çekeceğiz burada olanlar
için.
Hükûmetin söz hakkı var. Hükûmet
bazı sorulara da o kendisinin kullanacağı söz, süre
içerisinde soruları cevaplandırabilir.
İkinci bölüm üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem
Kılıç; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gecenin, artık
gecenin demeyeyim de sabaha doğru saat iki sıralarında,
Türkiye Cumhuriyetinin, Anadolu topraklarının tapusunun
alınmasını sağlayan Lozan Anlaşmasını
önemli ölçüde etkileyen çok önemli bir Yasa Tasarısını
görüşüyoruz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Sayın Başkan,
takip ederim. Bana hakaret edildiğini söylediğiniz dilekçeyi
görmek istiyorum. Açıklamasaydınız.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) Bu Yasa
Tasarısını görüşürken, ne yazık ki, zaman zaman
Sayın Başkan konuşmaları bazen anlamıyor, bazen
önergeleri karıştırıyor, gelen arkadaşlar,
oylamak için gelen arkadaşlar kimin önergesine oy verdiklerini
bilmeden el kaldırıyorlar. Türkiye, Türk halkının
önünde gerçekten şu anda komik bir durum yaşıyoruz. En
önemli yasalardan bir tanesini görüşürken şu Meclisin haline
bakın. Arkadaşlar, konuşma sıralarında kulise
gidiyorlar, çay kahve içiyorlar
AHMET RIZA ACAR (Aydın) Sen
oraya bak, oraya!
MUHARREM KILIÇ (Devamla) Konuşma
bittikten sonra, oy verilirken de koşar adım içeri giriyorlar,
elleri de havada. Peki neye oy veriyorsunuz?
AHMET RIZA ACAR (Aydın)
Şuraya bak, şuraya, karşıya!
MUHARREM KILIÇ (Devamla) Hangi
maddeye oy veriyorsunuz? O maddeyi anladınız mı? Değerli
arkadaşlar, böyle bir çalışma usulü var mı?!
MEHMET CEYLAN (Karabük) Dışarıda
televizyon yok mu?
MUHARREM KILIÇ (Devamla) Böyle
yasa yapılabilir mi? Bu yasa komikliği nedir?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)
Sana mı soracağız?!
MUHARREM KILIÇ (Devamla) Tabii
bana soracaksınız. Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
üyesiyim değerli arkadaşlar, ben tabii bunu sorgulayacağım.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) Buradakiler
ne?!
FİKRET BADAZLI (Antalya)
Sınıf mümessili misin?
MUHARREM KILIÇ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Yasa
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Sayın Acar, lütfen
Arkadaşımız düşüncelerini
aktarıyor, beğeniriz beğenmeyiz. Lütfen dinleyelim.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Sayın Acar, iki saattir, arkada uyudu uyudu geldi, canlandı.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
Şimdi, değerli arkadaşlar bu sözler gerçekleri yansıtmıyor
mu? Şu anda, bu kadar telaşımız nedir değerli
arkadaşlar, nereye kavuşmak istiyoruz? Yani, bu Vakıflar
Yasasını bu hafta bitirmesek de haftaya devam etsek neyi
kaybetmiş oluruz? Sayın Bakan diyor ki: Bu Yasa, Türk halkının
ihtiyacı için yapılıyor. Peki Sayın Bakan, bu telaşınız
nedir, bu aceleniz nedir? Bunu anlamak istiyorum. Yani, bir hafta
sonra çıkmasında ne gibi engel olacak veyahut ne gibi sakınca
olacak?
Ancak, bizi de kandırmaya çalışıyorsunuz,
yüce Türk milletini de kandırmaya çalışıyorsunuz.
Çünkü, AB dayatmalarına boyun eğmek durumundasınız
Sayın Bakan. Bunu, açık ve net olarak söyleyin, deyin ki AB
bizden talepte bulundu, biz bu talebi reddedecek konumda değiliz;
biz, bunu 8 Kasımdan önce çıkarmak durumundayız. Bunu,
açık ve net olarak söyleyin.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Uyum
yasası
Hayret!..
MUHARREM KILIÇ (Devamla) AB uyum
yasasıyla bunun alakası yok değerli arkadaşlar.
Çünkü şöyle: AB ülkelerinde, Fransada, İngilterede,
İtalyada, Almanyada bizim anladığımız anlamda
bir vakıf sistemi yok. Bu nedenle, Vakıflar Yasasının
AB uyumu olması mümkün değil. Sadece, AB, bunu, bize, siyasi
kriter olarak dayatıyor. Oysa, Türkiye Cumhuriyeti, siyasi
kriter olarak, Kopenhag Kriterlerini aşmıştı. Hep
beraber, bunu, Türk halkına müjdelediniz, dediniz ki: Kopenhag
Kriterleri bitti, artık, bundan sonra sadece uyum yasaları
söz konusu. Ancak, bu, uyum yasaları içinde değil, siyasi
kriterdir.
Değerli arkadaşlar,
ABnin 2005 İlerleme Raporuna baktığımızda,
ülkemizi önemli ölçüde kıskaca sokan hükümler var. İlerleme
Raporunda ne diyor değerli arkadaşlar: Dinî toplulukların,
dinlerini tanıtmak ve korumak amacıyla, hukuki bir kişilikle
dernek kurma hakkını hâlâ tanımamaktadır; uygulamada,
gayrimüslim topluluklar önemli sorunlarla karşılaşmaya
devam etmektedirler. Bu topluluklar, tüzel kişilikten yoksundur.
Yani, AB diyor ki, azınlıkları tüzel kişilik haline
getirin diyor; azınlıkları tüzel kişilik olarak
kabul edin, dernekler, vakıflar aracılığıyla,
bunlar, dinlerini tanıtsınlar... Yani, dinlerini tanıtsınlar
derken ne demek istiyorlar: Misyonerlik faaliyetlerinde devam etsinler.
Oysa, değerli arkadaşlar, bu misyonerlik faaliyetleri nedeniyle
ülkemiz az mı sıkıntı çekti? Kurtuluş Savaşı
öncesi, Anadoludaki Rum ve Ermeni çeteleri nerelerde örgütlendiler
değerli arkadaşlar? Bunlar, silahı, mühimmatı nerelerden
sağladılar? O zaman, Anadolunun her tarafında yer alan
azınlık okullarında, manastırlarda, kiliselerde,
oralarda örgütlenip Türk halkına saldırmadılar
mı? Bunları ne çabuk unutuyoruz değerli arkadaşlar?
Bunlar, uzak bir tarih değil, daha, bunlar yakın tarihimiz.
Kaldı ki, bu siyasi kriterlerden
Hadi diyelim ki, Sayın Bakan
da ısrarcı oldu, sizler de sabaha kadar çalıştınız,
bu Yasayı çıkardık. Peki, siyasi kriterler bitecek mi
değerli arkadaşlar? Hemen, yani bu Yasayı çıkarır
çıkarmaz, ya iyi ki bu Yasayı çıkardınız, hemen
sizin önünüzdeki engelleri kaldırıyoruz, AByle ilişkilerde
hemen önünüzü açıyoruz mu diyecekler değerli arkadaşlar?
Şimdiye kadar, bu boyun eğen tutumla buraya kadar getirdiniz.
Kıbrıs konusunda verdiğiniz ödünlerle şu anda hangi
noktaya geldik?
EYÜP FATSA (Ordu) Kıbrısta
ne ödün verdik?
MEHMET CEYLAN (Karabük) Bir tanesini
söyleyin.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) Verdiğiniz
ödünlerle şu anda nereye geldik değerli arkadaşlar?
MEHMET CEYLAN (Karabük) Bir tanesini
söyleyin verdiğimiz ödünlerin.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Mesela Maraş... Söyle ya!
MUHARREM KILIÇ (Devamla) Şu
anda, arkasından başka ödünler gelecek. Arkasından
hangisi gelecek? Ermenileri tüzel kişilik kabul edeceğiz,
Rumları tüzel kişilik kabul edeceğiz, Yahudileri tüzel
kişilik kabul edeceğiz; çünkü, AB ilerleme raporu öyle diyor:
Bu topluluklar tüzel kişilikten yoksun diyor. Oku arkadaşım,
2005 yılı İlerleme Raporu, şu anda Mecliste var, al
oku.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Biz
büyük devletiz, öyle şeylere bakmayın.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Osmanlı İmparatorluğu da biz güçlü
devletiz diyordu. Osmanlı İmparatorluğu koskocaman
bir imparatorluktu, o da güçlüydü. Ancak, sonuç ne oldu? Sonuç: 1956
Islahat Fermanından sonra olayların şekli değişti,
çünkü o zaman yabancılara ödünlere verilmeye başladı;
yabancılar, ülkemizde -azınlıklar- toprak hukukunda
önemli adımlar attılar.
1956 yılındaki Times gazetesi...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Tayms... Tayms...
MUHARREM KILIÇ (Devamla) 1956
yılındaki (Tayms) Times gazetesi diyor ki: Artık Anadolu toprakları
bizim satın almamıza açılmıştır. Bu yoldan
sanayiciler gitsinler, Anadolu topraklarında yer alsınlar
diyorlar değerli arkadaşlar ve ondan sonra da...
ENVER YILMAZ (Ordu) Hangi
yıl?
MUHARREM KILIÇ (Devamla) 1856
yılında çıkan (Tayms) Times gazetesi değerli arkadaşlar.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) Marks
mezarda ağlıyor be!
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu Yasa Tasarısıyla
ülkemiz önemli sorunlar yaşayacak. Özellikle azınlık
vakıfları Türkiyenin her tarafında örgütlenecekler;
çünkü, demin, Sayın Bakan, bu azınlık vakıflarının
vakfiyesinde olmadığı için şube açamayacağını
söylüyordu. Ancak, bu azınlık vakıfları okul açabilecekler,
bu azınlık vakıfları ticaret yapabilecekler; bu
azınlık vakıfları, Türkiyenin her tarafında,
ticari şirketlerinin şubelerini de açacaklar, ticari faaliyette
bulunabilecekler.
Bu nedenle, değerli arkadaşlar,
zaman geçmiş değil. Komisyonda, bununla ilgili endişelerimizi
dile getirdik. Burada, uzun süredir bunun aksaklıklarını
anlatıyoruz. Gerçekten, Vakıflar Yasasında bir sorun
varsa, eski Vakıflar Yasası
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, eski Vakıflar Yasası bir tasfiye yasasıdır,
ona dokunmayalım. Ancak, yeni Vakıflar Yasasında bir
sorun varsa, onunla ilgili görüşmelerde bulunabiliriz. Biz
de buna yardımcı olalım. Çünkü, şu anki gelen sistemle,
vakıflar, yurt dışından istedikleri kadar yardım
alabilecekler. Biz, bu hakkı derneklere bile vermedik değerli
arkadaşlar. Dernekler, yurt dışından yardım
alacakları zaman, İçişleri Bakanlığının
önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca izin verilmesi gerekiyor. Ancak,
şu anda, biz, vakıflarda bu izinleri kaldırıyoruz.
Elini kolunu sallaya sallaya, dışarıdaki cemaatler,
ülkemizdeki azınlıklara istedikleri kadar yardım
edecekler. Bunlar da, ülkenin her tarafında, bu gelen büyük miktardaki
yardımlarla koloniler oluşturacaklar değerli arkadaşlar.
Bu nedenle, bu hassasiyete bir
kez daha dikkatinizi çekiyoruz, yüce heyete saygılar sunuyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıç.
Anavatan Partisi Grubu adına,
Gaziantep Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi şahsım ve Grubum adına saygıyla
selamlarım.
Şu anda saat ikiyi on geçiyor ve biz, Türkiye için
çok önemli bir tasarıyı müzakere edip Türkiye lehine birtakım
hayırlı sonuçlar üretmeye çalışıyoruz.
Her üç partinin sıralarına
bakıldığında, bu işin ne kadar yerinde ve yerinde
bir zamanda ve yerinde bir şart içerisinde, altında tartışıldığını
görmek mümkün; gerek iktidar sıraları gerek muhalefet
sıraları, artık, havlu atmış durumda. Gecenin
saat ikisinde böyle bir fikrî müzakere yapılması mümkün değil
ve bundan hayırlı bir sonuç üretmek de mümkün değil.
AK Partinin, Meclisi bu tür çalışma
tarzına zorlaması, artık, bir zulüm haline gelmiştir.
Bunu açıkça ifade etmek durumundayım. Burada şeklen
bir iş yapılıyor. Her kürsüye çıkan konuşmacı
süresini doldurup oturmak durumunda. Ne dinleyen var ne de söylediğini
gerçekten anlayan ve özümsemeye çalışan var.
Dolayısıyla, beyhude
bir iş yapıyoruz ve dostlar bizi alışverişte
görsün kabilinden, AK Parti, Meclisi çalıştırdığını
iddia ediyor. Biz, daha dirayetli, daha yerinde bir Meclis çalışması
önerdiğimiz zaman da, İktidar Partisi sözcüleri kürsüye
gelerek diyorlar ki, muhalefet, Meclisi engellemeye çalışıyor.
İşte, muhalefet, Meclisi engellemeye çalışmıyor,
Meclisi daha ciddi bir tavır içerisinde meseleleri müzakere
etmeye ve böyle bir ortam getirmeye çalışıyor. Fakat,
AK Parti bunu dinlemediği için, buna aldırmadığı
için de, neticede, gecenin saat iki buçuğunda böyle bir tablo
ortaya çıkıyor.
Şimdi, ben, ikinci bölümle ilgili
sözlerime başlamak üzere, biraz önceki bölümde Sayın Selami
Uzunun 25inci madde dolayısıyla yaptığı konuşmanın
tutanaklarından size bir iki cümle okuyacağım. Tabiri
caizse, kamu, üçüncü sektörü, yani vakıf ve dernekleri taşeron
olarak kullanıyor. Zaten, bizim de itirazımız, bizim
de hassasiyetimiz, bizim de dikkati çekmek istediğimiz husus,
nokta burası. Büyük devletler, artık, dünyanın birçok
ülkesinde, siyaseten yapmak istedikleri birçok projeleri, uygulamaya
koydukları birtakım projeleri ve emelleri, siyasi bir tavır
içerisinde değil ama, vakıflar kanalıyla, vakıflar
aracılığıyla gerçekleştirmeye çalışıyor.
Ben, biraz önceki konuşmamda
dedim ki, Ermeni çetelerini, Rum çetelerini, Bulgar komitacılarını
hangi şartlar altında, kimler yetiştirdi? Bunları
yetiştirenlerin büyük bir çoğunluğu, Osmanlının
son döneminde, yani, 1800lerin başından itibaren Osmanlı
topraklarında açılmaya başlanan yabancı okullardır.
Bunların açılmasını sağlayan vakıflar,
sadece okullar değil, okullar yanında açılan hastaneler
de sadece bu amaca hizmet etmiştir; Osmanlıya karşı
ihtilalci, Osmanlıya karşı isyancı yetiştirmek
üzere.
Şimdi, biz
AK Parti genellikle
konuyu bir Lozan çerçevesi içerisine sıkıştırıp
meselenin diğer yönlerini, bizim itirazımız olan diğer
hususları geri plana itmeye, âdeta üstünü örtmeye çalıştı.
Mesele sadece Batı Trakya Türkleriyle alakalı değil
bizim itirazımız; aynı zamanda, yabancıların
Türkiyede vakıf açması, yabancıların Türkiyedeki
vakıflara kaynak sağlaması. Bu mesele, çok ciddi bir
meseledir.
Globalleşme gibi bir kavramı
burada yüceleştirip sanki yaptığınız birtakım
hususları, yaptığınız birtakım düzenlemeleri,
globalleşmenin getirdiği bir hürriyet, demokrasi ortamında
yapıyormuş gibi ve bunun nimetlerini de Türkiyeye yansıtıyormuş
gibi bir atmosferde sunmaya çalışıyorsunuz. Yanlış.
Globalleşmenin anlamı, bir tek cümleyle, yabancı büyük
devletlerin, küçük ve fakir devletler üzerinde hegemonya kurmasının
bir amacıdır globalleşme. Kavram olarak emperyalizmin
sütre gerisine çekilip üstünün bir şalla örtülmesidir.
Başka hiçbir anlamı yoktur.
Globalleşmenin fakir ülkelere,
küçük ülkelere dikte etmeye çalıştığı birtakım
umdeleri, birtakım unsurları, siz, yüce, insani değerlermiş
gibi buraya getirip takdim etmeye ve bu yüce umdelere bağlı
olarak biz de gerekli düzenlemeleri yapıyoruz deyip yaptığınız
işi masum göstermeye hakkınız yoktur.
Türk toplumu, Türk Milleti, yapılan
işi, anında, gecenin bu saati olmasına rağmen takip
ediyor ve yapılan işi yeteri kadar da kavrıyor. Burada,
kürsüde yaptığımız her konuşmanın akabinde
Türkiyenin muhtelif yerlerinden telefonlarla, mesajlarla, bizim
söylediğimiz hususlara içten, canı yürekten katıldıklarını
söylüyorlar, ifade ediyorlar.
O bakımdan, birtakım süslü
laflarla, yapılan bu işleri Türk Milletinin gözünden kaçıramazsınız.
Güzel bir belagata sahip olabilirsiniz, kürsüde güzel sözler söyleyebilirsiniz;
ama, bunlar, yaptığınız işi gizlemeye yetmiyor,
haberiniz olsun. Yarın hesap günü geldiğinde ki, o hesap
gününün hangi gün geleceğini biliyorsunuz. Bilmiyorsanız,
unuttuysanız ben yine size hatırlatayım, 4 Kasım
günü- Türk Milleti sizin kitabınızı elinize mutlak surette
solunuzdan verecektir. Bundan hiç endişeniz, hiç şüpheniz
olmasın. Bu ülkeye refah getirmediğiniz için değil,
bu ülkenin fakir halkını doyurmadığınız
için değil, işsiz bıraktığınız için değil;
kitabınız niçin sol elinize verilecek: Millî değerleri
bu kadar ucuza pazarladığınız için verilecektir.
Bunu kesinlikle unutmayın.
Siyasette, gelecek dönemde ben
olmayabilirim, siz olmayabilirsiniz veya bir başkaları
olabilir.
AHMET YENİ (Samsun) Siz olmayacaksınız.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla)
Ama, şunu unutmayın: Bu milletin değerleri adına
yapılmış her taviz, sonraki dönemlerde
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
Sen laf atamayacaksın bir dahaki sene bu zaman, orada bulunamayacaksın.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla)
İbrahim Bey, bir dakika
Millî değerler noktasında
verilen her taviz, bu millete, ileride çok pahalıya mal olmuştur.
Bunun tarihte örnekleri vardır. Biraz önce, Ege Adalarının,
12 Adanın, Giritin, Kıbrısın, bu, bugün bizim girmeye
çalıştığımız Avrupa Birliğinin önderi
ülkeler tarafından nasıl, hangi hilelerle, hangi desiselerle,
hangi düzenbazlıklarla elimizden alındığını
Siyas, Lozanda değil, siyasi tarihi açın, bir okuyun.
1800den cumhuriyetin kuruluşuna kadarki olan dönem Türk tarihi
için ve bundan sonraki nesiller için çok ibret olaylarıyla doludur.
Benim bunu okuduğum dönemlerde, bu dönemle ilgili tarihe merak
sarıp da okuduğum dönemlerde
Çünkü, bizim liselerimizde
bu dönem pek okutulmaz, dönem sonlarına gelir ve bu dönem,
1800ler sonrası Osmanlı dönemi kimsenin dikkatini çekmez
ve en az bilgi sahibi olduğumuz dönem de budur Osmanlı tarihi
hakkında. Eğer, merak edip siz de bu dönemde Osmanlıya
oynanan oyunları, kimlerin, ne oyunlarla, nereleri elimizden
aldığını bir okuyacak olursanız, gözyaşlarınızı,
inanıyorum, tutamayacaksınız.
Bugün, bu milletler, bu devletler,
bu amaçlarından, bu emellerinden vazgeçmişler mi? Eğer
vazgeçmişler diyorsanız, en büyük safdilliği yapıyorsunuz
demektir. Her fırsatta, ellerine geçirdikleri her imkânı
kullanarak Türkiyeye hâlâ birtakım şeyleri zorla, hileyle
dikte ettirmeye, desiseyle Türkiyenin elinden birtakım avantajlı
konumlarını almaya çalışmaktadırlar.
İşte, gayrimüslim vakıflarıyla ilgili olan hususlar
da bunlardır.
Unutmayın, orta kapı meselesi
nedir; hiç bileniniz var mı?
ALİM TUNÇ (Uşak) Var, var.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla)
Hatırlayın o zaman. Sizi, tekrar hatırlamaya davet
ediyorum. Mora isyanında patrikhanenin rolü nedir? Bunu, bir
kez daha düşünmeye davet ediyorum. Burada vereceğiniz
her oy, burada söyleyeceğiniz her kelimenin, mutlak surette,
arkasında, bunun idraki içerisinde olmanızı bekliyoruz.
Ama, ne yazık ki, bu hassasiyeti yeteri kadar göstermiyorsunuz.
Hatta, bu hassasiyeti gösterenlerle de, bu kürsüye çıkıp
alay ediyorsunuz. Bu, size hiç yakışmıyor. Böyle bir muhafazakâr
parti görünümü içerisinde bu tavır size hiç yakışmıyor.
İnanıyorum ki, bunun ıstırabını duyan,
içinizde, çok milletvekili var. Farkında olsanız burada
yapılan işin, bunun ıstırabını tüm AK Parti
Grubu duyacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bunun ıstırabını
duymadan burada parmak kaldırmak mümkün değil. Tarihî bir
sorumluluk burada gerçekleştiriliyor. Bu sorumluluğun,
bizden sonraki evlatlarımıza da kalacağını
bilmenizi isterim. Bunun maliyetini, sadece bizler değil aynı
zamanda onlar da yüklenecektir. Soros Vakfının, bir yabancının
kurduğu vakıfların ve bu tür vakıfların yardımıyla
ülkelerde ne gibi sonuçlar aldığını, çok uzak değil,
altı, yedi ay öncesine dönerek, gözlerinizde yeniden bir film
şeridi gibi geçirebilirsiniz. Bunları unutmayalım.
Devlet idare etmek, devlet yönetmek, siyaset yapmak kolay iş değildir;
hele lafla geçiştirilecek hiç iş değildir, üzerinde
ciddi ciddi düşünmek gerekir. Düşüncenin iyi mahsul üretebilmesi
için de, bunun altında bilgi zemini gerek. Bilmeden düşünce
ve fikir üretilmez, sonuç çıkarılmaz, hüküm verilmez. Verilecek
hükmün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla)
Son cümlem Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun efendim, son
cümlenizi tamamlayın.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla)
Verilecek hükmün -mutlak suretteki burada bir hüküm veriyoruz,
parmak kaldırarak bir hüküm veriyoruz- verdiğimiz hükmün,
mutlak surette, sağlıklı bilgiye, sağlıklı
muhakemeye, sadece kendimizi değil bundan sonraki nesillerimizi
de düşünerek verilmesi gerektiğine inanıyorum ve
bir kere daha sizlere hatırlatıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Abuşoğlu.
AK Parti Grubu adına Çankırı
Milletvekili Sayın Hikmet Özdemir, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HİKMET
ÖZDEMİR (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Vakıflar Kanunu Tasarısının
ikinci bölümü üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, vakıf,
insanla beraber mevcut olan, karşılıklı dayanışma
ve başkasına iyilik yapma duygusunu hukuki statüye kavuşturan
ve ona süreklilik kavramı sağlayan, milletlerin sahip bulunduğu
manevi güç ve değerlerin tanımlanmasına yardımcı,
tüzel kişiliğe sahip, demokratik, sivil bir toplum kuruluşudur.
Sözlükte, durdurma, alıkoyma,
ayırma, bağlama gibi manalara gelen vakıf kelimesi,
kavram olarak bir malı veya mülkü satılmamak kaydıyla
bir hayır işine bağışlama, bırakma
şeklinde ifade edilmektedir. Yani, vakıf, maddi bir karşılık
beklemeden, başkalarına yardım etmek gibi dikkat çeken
bir düşüncenin ortaya koyduğu ve sosyal, ekonomik ve kültürel
hayata derin tesirler bırakmış önemli bir müessesedir.
Vakıflar, tarih boyunca, hastaları
tedavi etme, ilmin yayılmasını sağlayıcı
araçları temin etme, öğrencileri destekleme, hayvanları
koruma, ibadethanelerin ve diğer kamu tesislerinin inşa,
bakım ve onarımını sağlama gibi kamu yararı
olarak nitelendirilebilecek bütün alanlarda aktif bir rol üstlenmiştir.
Medeniyet tarihimizde bütün varlıklara
faydalı olmakla, merhametin doruğa çıktığı
devirler olmuştur. Buna örnek vermek gerekirse, Osmanlı
Devleti, bir vakıf medeniyetinin tesis edildiği devlet
olarak dünyaya kendisini kabul ettirmiştir. Bu gaye için meydana
getirilen vakıf eserlerinin başında, tam teşekküllü
hastaneler, imaretler, aynı zamanda darüşşifalar,
medreseler, hamamlar ve diğer tesisleriyle bir külliye halinde
topluma hizmet vermişlerdir. Bunun yanında, çeşme, sebil,
sarnıç, havuz, kuyu, hatta göl gibi tesisler ile yolların tamirleri
ve düzeltilmeleri maksadıyla toplumun birçok ihtiyacına
cevap veren vakıf eserleri görülmektedir.
Türk vakıfları, yüzyıllar
boyunca, millet hayatında, sosyal düzenin her türlü sarsıntı
ve örselenmelerinden korunmasında, fertler arasında yardımlaşma
ve dayanışma yoluyla karşılıklı sevgi
bağlarının kurulmasına çalıştığına
göre, bu vakıfları ve özellikleriyle ülkemizin en hayati
meselelerine geniş ölçüde hizmeti dokunduğuna şüphe
yoktur.
Eğitim ve sağlık
işlerini yürütmek üzere kurulmuş vakıflar hep millî
bünyeye hizmet etmişlerdir. Millî kültürün yükselmesi, halk
sağlığının korunması, fertlerin hayatlarının
korunması için, tehlike ve kazaların önlenmesi için çalışan
vakıflar, pek tabii ki, millî kurumlardır.
Vakıfların imar ve sanat
yönündeki hizmetlerini kim inkâr edebilir? Vakıflar eliyle yapılan
çoğu eser, abide vasfını haizdir. Bunlar bulundukları
her yerde Türklüğü temsil etmektedir. Abidelerimiz, Türk vatanının
tapu senetleridir. Millî hudutlarımız dışındaki
vakıf eserlerimiz hâlâ Türklük damgasını taşımaktadır.
Parlamentolar arası birlik toplantısı için gittiğimiz
Kenyada bile ecdadımızın yapmış olduğu
bu vakıf eserlerini büyük bir zevkle izlemiş olduk. Her yerde
bulunan cami, medrese, köprü, çeşme, kervansaray, han, hamam ve
sebillerimiz hep vakıf abideleridir.
Müslüman Türk milleti, geçmişte
olduğu gibi gelecekte de vatanı uğruna malını
ve canını feda etmeye hazırdır. Ona fıtraten
bahşedilmiş bu duyguları körletmemeliyiz. Milletin
dinî ve millî duygularını canlı tutmak için tüm sivil toplum
örgütü ve bireylerini harekete geçirmeliyiz.
Vakıflar, tarihimizde yardımlaşma,
dayanışma, sağlık, sosyal, güvenlik, eğitim,
karşılıksız iyilik yapma, faydalı olma gibi
pek çok fonksiyonları icra etmişlerdir. Zamanımızda
ayakta duran vakıflarımıza gereken ilgiyi gösterme,
tamir, bakım ve restorasyonları yaparak amaç ve fonksiyon
açısından yeni vakıflar tesis ederek, 21inci yüzyıla
damgasını vuracak en önemli kurumlardan biri olacağını
ve vakıf müessesesinin, insanlar arasında dayanışma,
kardeşlik, hayır yapma, sevgi gibi duygu ve hasletlerin var
olduğu sürece de devam edeceğini ifade etmek gerekir. Böylece,
toplumun sosyal dayanışması açısından önemli
bir fonksiyonu icra ettiğini gördüğümüz vakıfların,
iyi işlediği ve korunduğu zamanlarda, insanların
hayatta karşılaşabilecekleri maddi ve manevi zorlukların,
ıstırap ve sıkıntıların giderilmesi, hayatın
güzelleştirilip insan haysiyetinin korunması, sosyal düzenin
her türlü tehlike ve sarsıntıdan kurtarılmasında
da yardım ettiği görülecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özellikle seçim bölgem olan Çankırıda,
Hükûmetimiz döneminde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından
ve bizlerin de takipleriyle gerçekleştirilen inşaat, onarım
ve hayır hizmetleri özet olarak şöyledir: 2004 yılından
itibaren 750 kişiye günlük bir öğün sıcak yemek ve ekmek
dağıtımı yapılmaktadır. 2006 yılında
1.600 aileye kuru gıda yardımı yapılmış
olup 2007 yılında, ocak ayı itibarıyla bu yardımlar
aylık olarak, düzenli olarak yapılacaktır. 2006 yılında
50 ortaöğretim öğrencisine 50 YTL burs bağlanmıştır,
8 yetim ve sakata aylık 219 YTL maaş bağlanmıştır.
Bu işler için 1 milyon 250 bin YTL harcanmıştır. Ayrıca,
camilere 100 bin YTL nakdî yardım sağlanmıştır.
Merkez Alacamescit ve Mirahor Camilerinin onarımları gerçekleştirilmiş
olup Merkez Şeyhoğlu Camii, Buğdaypazarı Medresesi,
Ilgaz Yerkaya Camilerinin tüm projeleri çizdirilmiştir. Bu
işler için, bugüne kadar 300 bin YTL harcanmıştır.
2007 yılında dokuz adet eserimizin onarım, on adet eserimizin
de proje çizimleri yatırım programına alınmıştır.
Bu işler için öngörülen harcama toplamı 3 milyon YTLdir.
Önümüzdeki yıllarda, bu hizmetlerin daha da artarak devam edeceğine
inancımız sonsuzdur.
Bu vesileyle, Sayın Genel Müdürümüze
ve Değerli Bakanımıza teşekkürlerimi arz ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünyada ve ülkemizde faaliyet gösteren vakıflar,
aynı zaman da birer sivil toplum kuruluşlarıdır.
Bu teşekküller, bulundukları ülkelerin, eğitimine,
kültürüne, ekonomisine, sosyal ve siyasal hayatlarına büyük
katkı sağlamaktadır. Ülkemizde, bu amaçlar doğrultusunda
binlerce vakıf kurulmuş ve hâlâ kurulmaya devam etmektedir.
Sivil toplum tarafından meydana
getirilen bu kuruluşların faydalarını saymakla
bitirmek mümkün değildir. Ecdadımızın bizlere sahip
olmamız için bıraktığı vakıf eserlerinin,
daha iyi bir şekilde korunması, bakım ve onarımının
yapılması, mimari ve tarihî değere sahip vakıf
abide eserlerinin restorasyonlarının yapılması
konusunda büyük bir çalışma içerisinde olan ve 2006 yılını
vakıf medeniyet yılı olarak kutlayan Vakıflar
Genel Müdürlüğü, ülke genelinde, hatta sınırlarımız
dışında vakıf eserlerinin bulunduğu komşu
ülkeleri de içerisine alan çalışmaları gerçekleştirmiştir.
Gerçekleştirilen bu çalışmaların ve ortaya konacak
projelerin yeniden vakıf ruhunu, şuurunu çağın
gerektirdiği şekilde düzenlemek ve ele alıp yaşatmak
ve kazanmak için bir gereklilik olduğunu ayrıca ifade etmek
isterim.
Türkiyemiz içerisinde ve Türkiye
dışında yapılan bu değerli hizmetlerin takdir
edilmesi gerekir, çünkü, hele son birkaç yıldır, buna büyük
bir ağırlık verildiğini görmekteyiz. Gerçekten,
çok önemli eserlerimiz ihya edilmiştir, yeniden yapılmıştır
ve yapılmaya da devam etmektedir. Bunun böyle olması gerekiyordu,
çünkü, vakıf demek, bir insanın kendi özünde olan, gönlünde
olan, içinde olan, bünyesinde olan ilgi, görgü, sevgi, saygı, her
şeyi vermesidir; alması değildir. Vakıfçılıkta
verme vardır, alma yoktur. Dolayısıyla hep vereceksin,
vaktinden vereceksin, sıhhatinden vereceksin, malından
vereceksin, zamanından vereceksin, vereceksin, vereceksin
Verdiğin müddetçe yüceliyorsun ve yüceltiyorsun. Kim daha çok
vermişse yücelmiştir ve kendi ülkesini, devletini, milletini,
insanlarını, ailesini de yüceltmiştir. Bu bakımdan,
vakıf yapmak, vakıfçı olmak, vakıf hizmetinde bulunmak,
her zaman insanların mutlaka yapması gereken bir özelliktir,
yani, özellik olmalıdır. Onun için, önümüzdeki günleri düşünerek,
geleceğimizi düşünerek yatırım yapmak ve bu vakıf
konusunda gerekli hassasiyeti göstermek her insan için önemli bir
çaba olmalıdır ve bu çaba neticesinde göreceğiz ki
çok güzellikler ortaya çıkacaktır ve ecdadımızın,
büyüklerimizin bize bahşettiği bu güzel günler varsa, onların
bu eserleri sayesinde bu güzel günlere geldik ve bu güzel günleri
yaşamak ve yaşatmak hepimizin, inşallah, görevi olmalıdır
diyor, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Özdemir.
Efendim, Sayın Hikmet Özdemir,
hem şahsı adına hem Grup adına söz talep etmiş,
ilave de bir süre istemedi.
Var mı ilave süre isteğiniz?
Var konuşma hakkınız.
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)
Yok.
BAŞKAN Yok, teşekkür ediyorum.
Kişisel ikinci konuşma,
Sayın Kılıç.
Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; azınlıklarla ilgili
olaylara dikkatinizi çekmiştik. Bu azınlıkların
vakıflarının durumu, malumunuz üzere, 1936 Beyannamesinde
bildirdikleri mallardan ibaretti.
Ancak, değerli arkadaşlar,
bu 1936 Beyannamesinde bildirilen mallarda, kendilerinin beyanlarına
göre bu mallar dikkate alınmıştı. Bu mallardan bir
tanesini sadece, bir vakfın, bu azınlık vakıflarının,
bu Balıklı Rum Hastanesi Vakfının beyannamesine
baktığımda, sadece bu vakfın, 329 parça taşınmazı
kendi vakfı olarak gösterdiğini gördüm. Ancak, bu kendi vakfı
olarak gösterilen bu taşınmazların karşısına
baktığımda ise, bu taşınmazların, 329 taşınmazın
yaklaşık 300 kadar taşınmazının gerçek
şahısların malı olduğunu görüyoruz. Yani,
İstanbulda yaşayan, İstanbulu terk etmiş veya
terk etmemiş Rumların malları, burada Vakfın malı
olarak gösterilmiş. Daha sonraki aşamalarda, bu gerçek
şahıslardan bir kısmı bu Balıklı Rum Hastanesi
Vakfını mahkemeye veriyorlar, Burası bizim taşınmazımızdır,
Vakıf bunu kendi hayır malı olarak göstermiş diye
iddialarda bulunmuşlar, bir kısmını kazanmışlar.
Yine, bu taşınmazlardan bazılarını hazine
kazanmış. Hazine nasıl kazanıyor değerli arkadaşlar?
Medeni Kanunun 501inci maddesine göre, son mirasçı hazinedir.
Zaten, bu azınlık vakıflarının, cemaat vakıflarının
hazmedemedikleri maddelerden bir tanesi de budur; çünkü, değerli
arkadaşlar, Sevr Anlaşmasıyla, bu azınlıklara
ait malların kendi gruplarına, kendi toplumlarına geçmesini
talep ediyorlardı, Sevr Anlaşmasının 144üncü maddesi.
Ancak, daha sonra, Lozan Anlaşmasıyla bu hükümler ortadan
kaldırıldı. Lozan Anlaşmasıyla, bu azınlıklar
da, artık, bizim, kendi vatandaşımız olduğu
için, Medeni Kanun anlamında bizden hiçbir farkları olmadığı
için, normal Türk vatandaşlarının statüsüne tabi tutuldular.
Değerli arkadaşlar, demin,
Sayın Bakan burada konuşma yaparken gayrimüslimlere
ikinci sınıf muamele mi yapalım diye bir beyanda bulundu.
Oysa, bizim, kesinlikle böyle bir talebimiz yoktur. Sosyal demokrat
partiler, sosyal demokrat insanlar, insanlar arasında ayırım
yapmazlar, hümanist düşünceye sahiptirler, insan haklarına
saygılıdırlar. Bu nedenle, ülkemizde yaşayan, bizim
vatandaşımız olan azınlık mensubu insanlara,
bizim ikinci sınıf muamele yapmak kesinlikle aklımızın
ucundan geçmez, bunlar bizimle eşit haklara sahiptirler. Bizim
üzerinde durduğumuz husus, topluluk haklarıdır. Bunların,
normal Türk ve Müslüman vatandaşlardan, Medeni Kanun anlamında
hiçbir farkları yoktur. Sadece, bunlar, Lozan Anlaşmasından
doğan azınlık hukukuna ilişkin, cemaat hukukuna
ilişkin fazlalık haklarını talep etmektedirler
değerli arkadaşlar ve Lozan Anlaşmasındaki bu
azınlıklar hukuku, demin de belirttim, tasfiyeye yöneliktir.
Yani, bizim ülkemizde kalan azınlık mensuplarına, kendi
dinî vecibelerini yerine getirmek amacıyla hayri vecibelerini
yerine getirmek amacıyla, eğitim vecibelerini yerine getirmek
amacıyla onlara bu imkân tanınmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) Ancak,
ülkemizde yaşayan bu azınlık mensubu vatandaşlarımızın
bir kısmı, daha sonra, çeşitli nedenlerle ülkemizi
terk etmişlerdir. Ancak, daha sonra, bunlar, kendi ihtiyaçlarına
yönelik taşınmaz edinmişlerdir. Bununla ilgili, gerçi
zaman zaman sıkıntılar yaşanmıştır,
ancak, gerek 57nci Hükûmet döneminde yapılan değişikliklerle
gerekse 2003te yapılan değişikliklerle bu sıkıntılar
da aşılmıştı. Yani, bu insanların gerçek
anlamda bir ihtiyaçları varsa, bu insanların dinî yönden,
inançlarını yerine getirmek için, ibadethane ihtiyaçları
varsa yerine getirsinler değerli arkadaşlar, hayır
kurumlarını kursunlar. Ancak, ihtiyaçtan fazla, düşünün,
cemaatler İstanbulda, Türkiyenin başka illerinde bunlar
niçin taşınmaz edinmeye çalışsınlar veya ticari
şirket kurarak, Türkiyenin başka yerlerinde niçin taşınmaz
almaya çalışsınlar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlelerinizi
alabilir miyim.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bunları, iyi niyetle izah etmek mümkün değil.
Bunlara bir kez daha dikkatinizi
çekmek istiyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıç.
Sayın milletvekilleri, bölüm
üzerinde
ORHAN ERASLAN (Niğde) Söz istiyoruz
efendim. İkinci konuşma kullanılmadı.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, ikinci şahıs konuşması kullanılmadı.
Söz istiyorum.
BAŞKAN Efendim, Hikmet Özdemire
şahsıyla ilgili
HALUK KOÇ (Samsun) Konuşmadı.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Ama, konuşmadı.
BAŞKAN Efendim, kura çektik.
Şahsıyla ilgili
ORHAN ERASLAN (Niğde) Anladım,
kullanmayınca, ben istiyorum efendim.
BAŞKAN Efendim, süreyi kullanmadı.
HALUK KOÇ (Samsun) Efendim, süreyi
kullanmıyorsa
ORHAN ERASLAN (Niğde) Hayır,
kürsüye de çıkmadı efendim. Usul tartışması
açalım o zaman efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) Şimdi, Sayın
Başkan, ikinci şahıs sözü kullanılmazsa, bir
başka arkadaş kullanabilir.
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)
Kullanıyorum Sayın Başkan.
HALUK KOÇ (Samsun) Geçti.
ORHAN ERASLAN (Niğde) O geçti
efendim, kullanmıyorum dedi.
BAŞKAN Efendim, ben anlatamadım.
Kendisine hem grup adına hem şahsı adına söz verdim.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Ama
efendim, kullanmadı.
BAŞKAN Süreyi tamamlamadan
konuşmasını bitirdi.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Hayır
efendim, kullanmadı. Tutanağı getirtin efendim.
BAŞKAN Efendim, rica ederim.
Yani, bunun
ORHAN ERASLAN (Niğde)
İstiyor musunuz dediniz, istemiyorum dedi efendim.
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)
Süreyi tamamlamadım.
BAŞKAN Süreyi tamamlamadı
efendim.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Hayır
efendim. İstiyor musunuz dediniz, kullanmadı. Biz onun
üzerine ben size işaret ettim ben konuşacağım diye.
HALUK KOÇ (Samsun) Grup adına
konuşmayı tamamladıktan sonra şahsî hakkınızı
kullanacak mısınız dediniz, kullanmayacağım
dedi.
BAŞKAN Sayın Özdemir,
şahsınız adına söz ile grubu birleştirdiniz,
öyle yeterli mi gördünüz?
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)
Sayın Başkan
ORHAN ERASLAN (Niğde) Hayır efendim, birleştirmedi.
On beş dakika vermediniz. O birleştiremez Sayın
Başkan. Usul tartışması açalım o zaman efendim.
Sayın Başkan, kullanmadı efendim. Lütfen
BAŞKAN Hayır, o zaman
mevcutlara yeniden kura çekeceğim. Niye size vereyim de haksızlık
olsun? Kura çekeceğim mevcut arkadaşlar arasında.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Buyurun
efendim.
BAŞKAN Ben kura çektim, o arkadaşlar
çıktı. Sizden Sayın Kılıç çıktı, hiç
kimse itiraz etmedi.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Buyurun
çekin.
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)
Sayın Başkanım,ben de kullanmak
HALUK KOÇ (Samsun) Geçti, geçti.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Geçti
o, olur mu artık? Kullanmayacağım dedi.
BAŞKAN Orhan Eraslan yok bizde.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Orhan
Eraslanı da yazın koyun oraya o zaman. Efendim, biz buraya
konuşmaya geldik.
BAŞKAN Efendim, sabahtan beri
hepimiz konuşuyoruz Sayın Eraslan.
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)
O zaman ben konuşayım efendim.
ATİLA EMEK (Antalya) O geçti.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Geçti
artık.
BAŞKAN Sayın Koç, istiyor
musunuz siz?
HALUK KOÇ (Samsun) İstiyorum.
BAŞKAN Hayır, ben kuraya
atarım. Hanginiz çıkarsa. Bir kişi
HALUK KOÇ (Samsun) Ne demek bir kişi?
BAŞKAN Burada olanlar arasında
kura çekmek istiyorum
Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir gözlemimi de Sayın
Başbakan Yardımcısının varlığında
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ciddi bir Yasa Tasarısı görüşüyoruz. Bu Yasa Tasarısıyla
ilgili, temel yasa kapsamında ele alındığı
için, önemli noktalardaki görüşlerimizi, çekincelerimizi
sizlerle paylaşmak istiyoruz ve acı olan sahne şu: Yani,
İktidar Partisi milletvekillerinin büyük çoğunluğu
sadece oy vermek için Genel Kurula geliyorlar. Yani, şu anda
Meclisin, saat üçe on yedi kala arz ettiği manzara bu. Bu çok
acı. Acılığı şuradan geliyor, sıkıntısı
şuradan geliyor: Bakın, Sayın Abuşoğlu da söyledi,
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri, Sayın Eraslan da söyledi,
belli maddeler söyledi, lütfen, elinizde Kanun Tasarısı
var, Hükûmetin getirdiği metin var, Komisyonda yapılan değişikliklerle
buraya, Genel Kurula indirilen metin var. Şu şu şu maddeleri
lütfen okuyun dedi, lütfen bir değerlendirin dedi. Belki
İktidar Partisi disiplini içerisinde oy verme sorumluluğunuzu
yerine getireceksiniz; ama, hiç olmazsa kendi vicdanınızda
bu maddelere, bu Yasa Tasarısının bu şekliye
çıkmasına, belki kendi vicdanınızda muhalif kalacaksınız,
hiç olmazsa o şansı kullanın dediler. Ama, hiç oralı
olmadınız, birçok arkadaşımız olmadı.
Futbol maçı seyredildi kuliste, buraya oylama sırasında
gelindi ve gidildi. Şu anda sergilenen manzara bu. Bunu
eleştiri olarak kabul edin. Hiç ağır bir tarafı yok
bunun. Yani, ben üzülerek tespit ediyorum, İktidar Partisi, belki
de, bu yasama döneminde görüşülen, önem sırasına göre
en başlarda yer alabilecek olan bir kanun tasarısı hakkında
milletvekillerinin yeterli bir ön çalışma yapmadan, hiç
olmazsa, muhalefetin Bütün Yasa Tasarısını bırakın,
belirli maddelerinde duyarlılığınızı
lütfen gösterin, kendi içinizi rahatlatın. diye altını
çizdiği maddeler konusunda dahi hiçbir sorumluluk almadınız,
hiçbir şey hissetmediniz ve bunları otomatiğe bağlanmış
şekilde oylayıp gidiyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
çok acı bir sahnedir. Bunlar tutanaklara geçsin. Bunlar, ileride,
bugün çekincelerini söylediğimiz, altını çizdiğimiz,
açılan kapılardan, açılan boşluklardan ne gibi
sıkıntılarla Türkiye ileride karşı karşıya
kalacak, bütün bunları ileride, belki -Allah uzun ömür versin-
değerlendirme fırsatınız olur.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, hep mütekabiliyet, mütekabiliyet, mütekabiliyet
Birtakım
ifadeler dile getiriliyor. Bakın, bizim, Vakıflar Yasa Tasarısını
görüşürken, bütün Cumhuriyet Halk Partisi ve muhalefet sözcülerinin
altını çizdiği bir husus var, o da, yakın siyasi tarihimizden
ders alma konusu. Sayın Abuşoğlu 1830lardan bahsetti,
Sayın Eraslan Islahattan bahsetti ve Osmanlı İmparatorluğunun
ne şekilde, nelerin varlıklarının içerisinde, ne
gibi fitne fesatlar yeşertilerek nasıl o coğrafyayı
kaybettiğinin altını çizmeye çalıştılar.
Yakın siyasi tarih çok önemli.
Eğer -bu hepimiz için geçerli- iyi birer siyasetçi olmak istiyorsak,
bu ülkenin yakın siyasi tarihini çok iyi değerlendirmemiz
gerekiyor. Burada da kilit, 1790lardan başlıyor; Abdülmecitten
başlıyor, III. Selimden devam ediyor, II. Mahmuttan devam
ediyor ve ondan sonra Islahat, I. Meşrutiyet, II. Meşrutiyet
ve ondan sonra Balkan harpleri, Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş
Savaşı ve Cumhuriyet dönemi. Neler yaşandı bu süreçlerde,
çok iyi bakmak gerekiyor.
Mütekabiliyet dedim, mütekabiliyet
konusunda, bizim şu anda bu Yasa Tasarısı kapsamı
içerisindeki tek muhatabımız Yunanistandır. Bizim,
Danimarkayla bir mütekabiliyet arayışımız yok,
bizim, İzlandayla yok, Fransayla yok, diğer, Avrupa Birliğine
şu anda üye olan ülkelerle yok, bir tek Yunanistanla var. Çünkü,
uluslararası antlaşmaların bizi bağlayan birtakım
yükümlülükleri var, bizi ve Yunanistanı bağlayan yükümlülükleri
var. Şimdi biz tek taraflı olarak, buradan, karşılığını
almadan çok büyük açıklar veriyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
tarih önünde çok büyük sorumluluk hissetmemiz gerekiyor.
Bir konuyu söyleyerek bitirmek
istiyorum Sayın Başkan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) Herhâlde, müsaadenizle
uzatmayı da kullanacağım.
Sayın Bakana defaten soruldu,
ben soru olarak yönelttim, Sayın Onur Öymen konuşmasında
belirtti. İşin kilit noktası, belki sizin de ilginizi
çeker, o da şu: Sayın Bakan, daha hâlâ buna cevap vermediniz.
Ben istirham ediyorum, Hükûmet adına söz hakkınız var.
Bizler çalışmak için buradayız, bu Yasa Tasarısının
tümünün görüşülmesine kadar siz Danışma Kurulu
çıkarttınız ve arkadaşlarınızı yolladınız
oylamaya geçmeden önce. Şimdi, soru şu: Sayın Bakan,
-lütfen, bunu geçiştirmeyin- bakın, 2005 yılının
Mayıs ayında, Hükûmetin talimatıyla, azınlıkların
haklarını ve imtiyazlarını düzenleyen, Azınlıkların
Sorunlarını Değerlendirme Kurulu, Lozan Antlaşmasında
öngörülen karşılıklılık ilkesinden vakıflar
konusunda vazgeçmeyi kararlaştırdı demiştik. Yani,
Türkiyenin Lozandan bu yana seksen üç yıldan beri izlediği
politikayı Hükûmet olarak değiştirmeyi kararlaştırdınız.
Bu konuda Dışişlerine talimatı kim vermiştir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
Yani, bugün görüştüğümüz
Yasa Tasarısında eleştirdiğimiz hususların,
siz, 2005te ön hazırlığını yapmışsınız.
Bir daha söylüyorum: Azınlık Sorunlarını Değerlendirme
Kurulu, Hükûmetin talimatıyla, vakıflar konusunda karşılıklılık
ilkesinden vazgeçmeyi kararlaştırmıştır.
Çok acı ve hazin bir durumdur bu. Bugün devamlı söyleniyor,
böyle bir konuda, lütfen, Sayın Bakan, Hükûmet adına, saat
kaç olursa olsun, gelin buraya sorumluluğunuzu gösterin, bu
konuda açıklama yapın. Böyle bir konuda talimat verildi
mi, böyle bir değişiklik yapıldı mı?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) Eğer yapıldıysa
benim söyleyecek hiçbir şeyim yok ve iktidar milletvekili olarak
sizin bunu sorgulamanız gerekiyor; inşallah sorgularsınız.
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Koç.
Şimdi, bölüm üzerinde on
beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Sayın Işık?.. Yok.
Sayın Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Birinci sorum: Vakıflar Yasasının
yürürlüğe girmesinden sonra değişik yabancı vakıflarca
açılacak davalarda ne kadarlık bir artış beklemektesiniz?
Bilindiği üzere, daha Vakıflar Yasasının gündeme
geldiği yaz aylarında açılan davalarda bir artış
gözlemlenmeye başlanmış, örneğin bir hafta içerisinde
2 vakıf 27 ayrı dava açmıştı. Yasanın henüz
daha hazırlık safhasında görülen bu artış, Yasanın
kesinleşmesinden sonra büyük bir hızla büyürse ne yapmayı
planlıyorsunuz?
İkinci sorum: Yüce Meclisimizin
erken açılmasının sebeplerinden önemli bir tanesi, Avrupa
Birliğinin beklediği Vakıflar Yasası idi, Hükûmetinizin
ABye verdiği taahhütler bunu gerektiriyordu. Ancak, anlaşılması
zor olan şöyle bir husus söz konusu: Yunanistan, örneğin kendi
ülkesindeki Türk ve Müslüman vakıfların haklarını
sürekli ihlal etmekte; hâlihazırda bir AB ülkesi olan Yunanistan
AB tarafından bu konuda yaptırım içeren bir baskıya
maruz bırakılmazken, aday konumundaki Türkiye, Meclisini
erken açtıracak bir yaptırıma maruz bırakılıyor.
Hükûmetiniz büyük bir geniş gönüllülükle AB ye bu taahhütleri
verirken neden bu duruma dikkat çekmedi ve neden bu aceleci yaptırım
mekanizmasına boyun eğdi? Gemiden mal kaçırırcasına
Türkiyeyi aceleye getirmek tutumuna karşı bir duruş
sergilemeyi millî bir vazife olarak telakki etmek sizin açınızdan
çok zor bir hususiyet midir?
Son sorum: Yunanistanda, büyük
bir hukuk ihlali olarak, Emirler Tekkesinin vakıf malı üzerine
spor tesisi yapılması üzerine, söz konusu Vakıf dava
açtı. Görüldüğü gibi, Yunanistan, bu konuda, son derece
hak ve hukuk tanımaz bir tutum içerisinde olabilmekte. Vakıflar
Yasası, ABye üyelik için, Meclisi erken açtıracak kadar
bir olmazsa olmaz ise, bu olmazsa olmaz Yunanistan için neden olabiliyor?
Hükûmetiniz, bu soruyu, herhangi bir zaman diliminde AB yetkililerine
yöneltmiş midir? Yöneltmişse, nasıl bir cevap almıştır?
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Özdoğan.
Sayın Emek.
ATİLA EMEK (Antalya) Sayın
Bakan, görüşülmekte olan Vakıflar Kanunu Tasarısında,
cemaat vakıflarının hiçbir makamdan onay almadan taşınmaz
sahibi olabilmelerinin önünün açılması, yurt içi ve yurt
dışından sınırsız bağış almasına
olanak verilmesiyle, bir: Cemaat vakıflarının ülkede
egemen bir güç haline gelmesini mi amaçlıyorsunuz? Bunun gerçekleşmesi
durumunda, ülkede, kamu düzeninin bozulacağını düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Emek.
Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dün yapılan birleşimde,
Sayın Bakana yönelik olarak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi
ve vakıflar bağlantılı sorular yönelttim. Bu soruları,
İstanbul Valiliğinin 9/4/1999 tarihli resmî belgesine dayanarak
sordum Sayın Başkan. Bu soruma, kara para hareketini, legal
ve illegal para hareketini sorgulayan bu soruma, Sayın Bakan,
aynen şu ifadeyi kullandı: Sayın Kart hep böyle yapıyor.
İnsanları, eline alıyor bir çamur, sürekli karalıyor,
mahkûm ediyor. Bu bir iftira değil midir Sayın Başkan?
Dünden bu yana, size, şifahi olarak, yazılı olarak, bu
iftiraya karşı, müfteri tavra karşı cevap hakkımı
kullanmaya çalışıyorum. Siz, verdiğim yazılı
dilekçeyi de okumuyorsunuz, ona da ayrıca bir yorum getiriyorsunuz,
tavsiyede bulunuyorsunuz. Bu nasıl bir adalet anlayışı
Sayın Başkan? Nasıl bir adalet anlayışı
bu?
BAŞKAN Efendim, muhatap ben
değilim. Siz, Bakana soru soracaksınız.
ATİLLA KART (Konya) Bu nasıl
bir tahammülsüzlük, bu nasıl bir tarafsızlık?
Ben, bu düşünceyle Sayın
Başkan, sorumu tekrar yöneltiyorum ve Sayın Bakanı
da, sorumlu davranmaya, karalama yapmamaya, hakarette bulunmamaya,
devlet adamı ciddiyeti içinde, devlet adamı sorumluluğu
içinde, saldırgan bir üslup kullanmadan cevap vermeye davet ediyorum.
Aslında, tabii, bu saldırgan
üslup, sorulan soruların ağırlığından ve
ciddiyetinden kaynaklanıyor, sorun bu. Cevap veremeyince,
saldıracaksınız, karalayacaksınız ve siz
de, Başkan olarak buna çanak tutacaksınız, bunu himaye
edeceksiniz...
BAŞKAN Lütfen, sözünüzü düzeltin!
ATİLLA KART (Konya) Ondan sonra
da...
BAŞKAN Başkana bu
şekilde hitap edemezsiniz. Lütfen, sözünüzü düzeltin!
ATİLLA KART (Konya) Ondan sonra
da, savunma hakkımı kullanmak isteyince, o dilekçeyi okumayacaksınız.
BAŞKAN İşte bu konuşma
üslubunuzla...
ATİLLA KART (Konya) O dilekçeyi
niye okumuyorsunuz?
BAŞKAN ...nasıl bir tavır
içerisinde olduğunuzu herkes görüyor.
ATİLLA KART (Konya) O dilekçeyi
neden okumuyorsunuz?
BAŞKAN Sorunuzu sorun efendim.
ATİLLA KART (Konya) Sizin haddinize
mi düşmüş tavsiyede bulunmak?
BAŞKAN Sorunuz yoksa lütfen
vazgeçin.
ATİLLA KART (Konya) O dilekçeyi
neden okumuyorsunuz?
BAŞKAN Sorunuzu sorun
ATİLLA KART (Konya) Onun için,
bunların tutanağa geçmesi gerekiyordu Sayın Başkan.
İki günden bu yana bunu sağlamaya çalışıyorum.
İki günden bu yana, izninizle bunu sağlamaya çalışıyorum
ve sorumu soruyorum:
Bakın, İstanbul Valiliğinin
9/4/1999 tarihli yazısında, İstanbul Belediyesinin,
Vakıflar Bankasında iki türlü hesap açtırdığı,
legal ve illegal hesaplar açtırdığı; bu illegal
hesapların, mükerrer hesapların, Fazilet Partisi ve Sayın
Başbakanın hesabına aktarıldığına
dair belgeler söz konusu.
ALİM TUNÇ (Uşak) Çıkar
belgeleri.
ATİLLA KART (Konya) Bu kişi...
Belgeden, tarihten söz ediyorum, sayıdan söz ediyorum,
İçişleri Bakanlığının raporlarından
söz ediyorum ve diyorum ki: Bu kişi şu anda da Başbakanlık
örtülü ödeneğinin başında mıdır?
Sayın Bakan, demagoji yapmadan,
saptırma yapmadan soruma cevap veriniz.
BAŞKAN Tamam mı efendim?..
Sayın Koç, buyurun. (CHP ve AK
Parti sıralarından gürültüler)
Sayın Haluk Koç buyurun.
FARUK ÇELİK (Bursa) İki
gündür soru sor diyor Başkanlık, sizin yaptığınız
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Soru
soruyor işte.
ATİLLA KART (Konya) Soru sormama
izin verilmiyor.
BAŞKAN Efendim, sorunuzu sorun,
buyurun, mikrofon açık.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, süre doldu. Sayın Bakanın cevaplaması
için süre yedibuçuk dakikaydı.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun
o zaman.
ATİLLA KART (Konya) Varsa benim
karanlık ilişkim ortaya çıkarmazsan namertsin!
FARUK ÇELİK(Bursa) Namert
sizsiniz!...
ATİLLA KART (Konya) Namertsiniz!...
Bunu söyleyip de getirmiyorsan namertsin!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Sayın Başkan,
çok teşekkür ediyorum.
Sayın Kartın, sanıyorum,
biraz psikolojik sorunları var. Allah şifa versin.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Ama, sizin
de sağlıklı değil!
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Sen doktor
değilsin Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Gecenin bu ilerleyen
saatinde üslubunuz sadece kırıcı oluyor. Allah şifa versin! (CHP sıralarından
gürültüler)
ORHAN ERASLAN (Niğde) Burada
hekim var.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Önünüzde doktor var.
Sayın Koç
BAŞKAN Sayın Bakan, siz
soruya, ihtiyaç duyuyorsanız cevap verin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Sayın Kartın
sinirlerinin çok bozuk olduğunu görüyorum.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Sayın Bakan, sorulan sorulara cevap versenize
ORHAN ERASLAN (Niğde) Ama, sizinki
de sağlam değil.
ATİLA EMEK (Antalya) Siz cevap
verin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Vereceğim
vereceğim
Yani, görünen köy kılavuz istemez.
Biraz sakinleşsin arkadaşımız. Çünkü, bana söylediği
şeyleri kendisi yapıyor. Benim yapmamam için tavsiyede bulunduğu
şeyleri kendisi yapıyor.
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Bakan, belgeye dayalı soru soruyorum
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) O nedenle, kendisine
dostça tavsiyede bulunuyorum. Biraz sakin olun, sinirlerinize
hâkim olun. Gecenin bu ilerleyen saatinde çok kırıcı oluyorsunuz.
ATİLLA KART (Konya) Çok ustaca
bir davranış Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Önce, Sayın Küçükaşıkın
bir sorusu vardı; oradan başlamak istiyorum izin verirseniz.
Vakıf Gureba Hastanesi
Başhekim Vekilinin bir özel sağlık ünitesine haksız
menfaat aktardığına dair bir televizyon programında
haber yapıldığı ve birtakım iddialarda bulunulduğu
ifade edilmiş, böyle bir program yayınlanmış. Bu konuyla
ilgili, Bakanlık olarak ve Genel Müdürlük olarak, bir şey
yaptınız mı, yaptınızsa nedir diye sordunuz.
Ben, doğrusu o programı
izleme imkânı bulamamıştım; ancak, Genel Müdürümüz
Sayın Beyazıt o programı izlemiş ve ertesi gün iki
müfettiş görevlendirerek soruşturma açılmış;
soruşturmanın sonucuna göre gereken neyse yapılacaktır.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Henüz
daha görevden alınmadı yani; soruşturma devam ediyor
ve başhekim görevde!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Tabiî, bir iddia üzerine
Şimdi, bir televizyon programında bir iddiada bulunulur,
o iddia müfettiş raporlarıyla
ORHAN ERASLAN (Niğde) İddia
zamana yayılır, olmamış sayılır!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Efendim, şimdi, gazetelerin
ve televizyonların her haberini biz doğru kabul ederek hareket
edersek doğru sonuçlara ulaşır mıyız arkadaşlar?!
ORHAN ERASLAN (Niğde) Sayın
Bakanım, tedbiri yok mu bunun?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Size
bir şey daha soracağım; o şahsı sizler mi atadınız?
Bir de sorumun devamı vardı;
yani, o Başhekim Vekilini sizler mi atadınız?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) O hastanede başhekim
yardımcısıydı, biz oraya henüz başhekim atamadık,
vekâleten bakıyordu.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
Siz atadınız yani!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Soruşturma sonucuna
göre gerekirse orayla ilişiğini keseriz. Çünkü, biz hiçbir
yolsuzluğa göz yummayız.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
Ben cevabımı aldım Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Özellikle benim Bakanlığımda
kör kuruşun hesabını sorarız. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
Ben cevabımı aldım. Yeterli.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Benim bu titizliğimi
biliyorsunuz. Kör kuruşun hesabını sorarım.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Kör kuruşu
soruyorsun da gözü açık kuruşu sormuyorsun
Liralar gidiyor
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Yok
Şu anda hiçbir
şey yapamaz; yani, öyle bir şey yapıyorsa bile şu
anda yapamaz. Ancak, eğer, gerçekten
Orada, birtakım gizli
kamera görüntülerinden de bahsetti, ben izlemedim dedim, herhalde
izleyen arkadaşım hatırlayacaktır. Tabii ki onlar
da incelenir, ifadeler alınır, tespit edilmiş ise gerçekten
bu suiistimal, gereken hemen yapılır.
ORHAN ERASLAN (Niğde)
Açığa alma yok mu Devlet Memurları Kanunuunda efendim?!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Gelsin müfettiş
raporu, bunu açığa alın, bu işi yapmıştır
derse, açığa alırız. (CHP sıralarından gürültüler)
Efendim, arkadaşlar
Yani,
lütfen, bir televizyon programını, bir gazete haberini
sanki müfettiş raporuymuş gibi değerlendirerek
işlem yapmamızı istiyorsunuz bizden. Bu doğru mudur
ya?!
ORHAN ERASLAN (Niğde) Önemli
yolsuzluklar hep gazete haberleriyle çıkıyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Bu doğru mudur
efendim?! Bir televizyon haberi kâfi gelebilir mi?!
BAŞKAN Sayın Bakan, siz
soruya devam edin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Efendim, şimdi, devam
edelim.
Tabii, önemli sorulardan bir tanesi
de, Sayın Öymen de sormuştu, tabii, cevap verme imkânı bulamamıştım,
aynı soruyu Sayın Koç da ifade etti. O da
HALUK KOÇ (Samsun) Mayıs
2005.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Affedersiniz
azınlık sorunlarıyla
ilgilenen bir komisyonda, mütekabiliyetten, karşılıklılıktan,
vakıflarla ilgili karşılıklılıktan, mütekabiliyetten
vazgeçildiğine dair bir karar alındığı
Bahsettiğiniz
toplantıyla ilgili tutanak yanımdadır, böyle bir karar
falan alınmış değildir.
HALUK KOÇ (Samsun) O zaman, soru
önergesine resmî cevap vermek gerekiyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Bana böyle bir soru
önergesi gelmedi.
HALUK KOÇ (Samsun) İlgili bakana
verildi, siz Hükûmette Başbakan Yardımcısısınız.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Herhâlde, ilgili bakana
verilmişse, ilgili bakan arkadaşımız da İç
Tüzükteki süre içerisinde verir.
HALUK KOÇ (Samsun) Efendim, siz
Başbakan Yardımcısısınız.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Sayın Koç, Bakan
olarak bana sorulmuşsa, bu soruyu bana sorarsınız.
Dersiniz ki, size, Mehmet Ali Şahin olarak bir soru yöneltmiştik,
yazılı soru önergesi vermiştik, hâlâ cevap vermediniz,
ne zaman vereceksiniz diye bana
HALUK KOÇ (Samsun) Söylendi burada.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Ben bilmiyorum ki kardeşim,
kime sordunuz, ne zaman verdiniz?
HALUK KOÇ (Samsun) Siz Başbakan
Yardımcısısınız efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Ya, Başbakan Yardımcısı
olmak, tüm bakanlıkların icraatlarını bilmek anlamına
gelir mi? İnsaf edin ya! İnsaf edin, Allah aşkına!
HALUK KOÇ (Samsun) Yani, böyle
bir değişiklik yok diyorsunuz Sayın Bakan.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Ben kendiminkini zor biliyorum de.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Burada, bakın, bu
toplantıda, İçişleri temsilcisi var, Dışişleri
temsilcisi var, Millî Eğitim temsilcisi var, Vakıflar temsilcisi
var, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği temsilcisi var,
Adalet Bakanlığı temsilcisi var ve MİT Müsteşarlığı
temsilcisi var.
HALUK KOÇ (Samsun) Bir nüsha verebilir
misininiz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Hayır, veremiyoruz.
HALUK KOÇ (Samsun) Niye efendim?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Gizli
Üstünde gizli
evrak
HALUK KOÇ (Samsun) İçeriğini
bilmemiz lazım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Bana itimat etmiyor
musunuz? Okudum biraz önce, böyle bir karar yok.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Sesli
okuyun da biz de duyalım efendim. Namahrem değilse biz de duyalım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Sürem bitmiş.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Namahrem
değilse biz de duyalım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Tabii, birçok arkadaşımız
soru yöneltti
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Sayın
Kartın sorusuna da bir cevap verin de, biz de öğrenelim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Efendim!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Sayın
Atilla Kartın da sorusunun cevabını verin, biz de
öğrenelim
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Evet
Affedersiniz,
affedersiniz
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Bakın,
şu anda saat üç. Kaldık bu kadar, bir saat daha kalalım,
bu da bitsin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Şimdi, Sayın
Kartın da sorusuna cevap vererek, diğer arkadaşlarımızın
sorularına yazılı cevap verme hakkımızı
mahfuz tutarak
Şimdi, 1999 yılında
Sayın Kart, Efendim, İstanbul Valiliğinin bir raporunda
okumuştum. Şu anda Başbakanlıkta görev yapan ve örtülü
ödenekten de sorumlu olduğunu bildiğim
İsmi neydi
arkadaşımızın?
ATİLLA KART (Konya) Yazı
elimde mevcut, Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Olabilir.
1999 yılı
Şu anda hangi
yıldayız arkadaşlar? 2006 yılındayız. Yedi
yıldır bu arkadaş hakkında bu iddialardan dolayı
bir şey yapılmış mı, dava açılmış
mı?
ATİLLA KART (Konya) Onu soruyoruz
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Şimdi, böyle bir
şey yok. Bu arkadaşımız hakkında herhangi bir
soruşturma, herhangi bir dava yok. Şimdi, ben, geçen gün, suçsuz
insanları suçluymuş gibi göstermeyin dedim; çünkü, hakkında
kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan hiç kimseyi suçlayamazsınız.
Yedi yıldır, eğer, bu arkadaş bir suç işlemiş
olsaydı; söylediğiniz olaylar tahakkuk etmiş, tespit
edilmiş olsaydı, herhâlde, şu anda hakkında bir
işlem yapılmış, ya cezaevinde olacaktı ya ceza
alacaktı, kamu haklarından mahrum olacaktı; ama,
şu anda bir kamu görevi yapıyor.
AHMET RIZA ACAR (Aydın)
İsim söyleyemiyor zaten.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) O nedenle, bu iddiaların,
demek ki, doğru olmadığı, uydurma olduğu anlaşılmış
olacak ki herhangi bir işlem yapılmamış.
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Bakan, raporun akıbetini soruyorum size.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Rapor
ne oldu, rapor?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Bilmem ben kardeşim,
nereden bileceğim o raporu?
ATİLLA KART (Konya) Sorun,
öğrenin, cevap verin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) O zaman, yazılı
olarak sorarsınız, cevap veririz.
ATİLLA KART (Konya) Soruyorum,
siz kalkıp karalama yapıyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Siz karalama yapıyorsunuz.
ATİLLA KART (Konya) Raporun
akıbetini bana bildirin diyorum, karalama yapıyorsunuz
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Siz karalama yapıyorsunuz.
Ben diyorum ki, insanları karalamayın. Yazılı soru
sorarsınız, araştırırız, onunla ilgili,
valiliğin yazısıyla ilgili ne işlem yapıldı,
cevap veririz.
ATİLLA KART (Konya) Siz
araştırıp cevap vereceksiniz.
BAŞKAN Sayın Kart, siz raporu
ekleyin, sorunuzu sorun, cevabınızı alın.
Sayın Bakan, teşekkür ediyorum,
süre doldu.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Sorunun
arkasına bir şey eklenemiyor efendim, İç Tüzüke göre.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Ben de diyorum ki, aradan
yedi yıl geçmiş. Bu arkadaş hâlâ ortadadır.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Sayın
Başkan, İç Tüzüke göre bir şey eklenemiyor soru önergesine.
Bunu nasıl söylersiniz?
BAŞKAN Soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, birleşime
üç dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 03.07
ONUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 03.09
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14üncü Birleşiminin Onuncu
Oturumunu açıyorum.
1239 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VII.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Vakıflar Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
ile Adalet Komisyonları Raporları (1/1054) (S. Sayısı:
1239) (Devam)
BAŞKAN Komisyon?.. Yok.
Hükûmet?.. Yok.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Muhalefet
burada, görüşelim. Buradayız biz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını
sırasıyla görüşmek için, 7 Kasım 2006 Salı günü
saat 15.00te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 03.10