DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 135
18
inci Birleşim
14 Kasım 2006 Salı
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.-
Van Milletvekili Cüneyit Karabıyıkın, Iğdırın
düşman işgalinden kurtarılışının
yıldönümü münasebetiyle, ilin tarihçesine ilişkin gündem
dışı konuşması
2.-
Balıkesir Milletvekili Sedat Pekelin, zeytin ve zeytinyağı
üreticilerinin sorunlarına, planlı zeytin dikiminin üretim
kalitesine etkilerine ve zeytin zararlılarına karşı
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı
konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkunun
cevabı
3.-
Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börünün, doğal afetlerin
yol açtığı can ve mal kayıplarının önlenmesi
için önceden tedbir alınmasının önemine ilişkin
gündem dışı konuşması
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.-
İzmir Milletvekili Yılmaz Kayanın, (2/871) esas numaralı
1136 Sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifini geri aldığına
ilişkin önergesi (4/410)
2.-
Muğla Milletvekili Hasan Özyerin, Dilekçe Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/411)
3.-
Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemirin, Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi
(4/412)
4.-
İzmir Milletvekili Serpil Yıldızın, Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi
(4/413)
5.-
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Tabiî Afetlerden
Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında
Kanun Teklifinin (2/358) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/414)
6.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Özcanın, Uzman Jandarma Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
(2/797) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/415)
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 45 milletvekilinin, ders ve
yardımcı ders kitaplarının içeriğinde yapılan
değişikliklerin araştırılarak yapılması
gereken düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/390)
2.-
Anavatan Partisi Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri Gaziantep
Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili Süleyman
Sarıbaşın, sel felaketlerinin yol açtığı
zararlar ve alınması gereken önlemler konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/35)
D) ÇEŞİTLİ
İŞLER
1.-
Genel Kurulu ziyaret eden Makedonya Cumhurbaşkanı Branko
Srvenkovski ve beraberindeki heyete Başkanlıkça
"Hoş geldiniz" denilmesi
V. - ÖNERİLER
A) SİYASİ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
10/59 esas numaralı Meclis araştırma önergesinin öngörüşmesinin,
görüşme gününe ilişkin CHP Grubu önerisi
2.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu Önerisi
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşderenin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147)
4.-
İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaçın; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu,
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun Geçici 1 inci Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine
Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (2/886) (S.Sayısı:1256)
VII. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Samsun Milletvekili Haluk Koçun, İstanbul Milletvekili Tayyar
Altıkulaç hakkında söylediği bazı ifadelerin
yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle
açıklaması
VIII. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEKin, Almanyadaki
bir toplantıda Büyükelçiye yönelik tutumuna ilişkin
Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜLün cevabı
(7/16183)
2.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİRin, Stratejik Vizyon
Belgesi çerçevesinde ABD ile ilişkilere ilişkin Başbakandan
sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah GÜLün cevabı (7/16189)
3.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCInın, Amerikada yayımlanan
bir dergide çıkan Türkiye ile ilgili bir habere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜLün cevabı
(7/16190)
4.-
İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLUnun, Cüneyd Zapsunun
bazı büyükelçilerle görüşmesine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah GÜLün cevabı (7/16206)
5.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİNin, Cüneyd Zapsunun bazı
büyükelçilerle görüşmesine ilişkin Başbakandan sorusu
ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah GÜLün cevabı (7/16207)
6.-
Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜNün, Tedavi Yardımına
İlişkin Uygulama Tebliğine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞın cevabı
(7/16212)
7.-
Adana Milletvekili Tacidar SEYHANın, ABDnin Türkiye üzerinden
İsraile silah ve mühimmat sevk ettiği iddiasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜLün cevabı
(7/16235)
8.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCInın, ABDnin Türkiye üzerinden
İsraile silah ve mühimmat sevk ettiği iddiasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜLün cevabı
(7/16242)
9.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, Tedavi Yardımına
İlişkin Uygulama Tebliğinde yapılan değişikliğe
ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep AKDAĞın cevabı (7/16273)
10.-
Hatay Milletvekili Abdülaziz YAZARın, ABDnin Irak operasyonunda
kimyasal ve biyolojik silahlar kullandığı ve İskenderun
Limanının temizlik amacıyla kullanılacağı
iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜLün
cevabı (7/16278)
11.-
Isparta Milletvekili Mevlüt ÇOŞKUNERin, Eğirdir ve Kovada
göllerindeki çevre sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/16307)
12.-
Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLUnun, Uşak
Eşmedeki içme sularında zehirli madde bulunduğu iddialarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı
(7/16309)
13.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACInın, Antalya Düzlerçamı
ormanında yapılan villalara ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/16310)
14.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, Uşak-Eşme-Kışladağ
altın madeni yöresinde yaşanan sağlık sorunlarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı
(7/16320)
15.-
İzmir Milletvekili Serpil YILDIZın, şehit başkonsolosun
eşine borç çıkarılmasına ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah GÜLün cevabı (7/16328)
16.-
Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLUnun, Cüneyd Zapsunun
bazı büyükelçilerle görüşmesine ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdullah GÜLün cevabı (7/16329)
17.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİNin, Cüneyd Zapsunun bazı
büyükelçilerle görüşmesine ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜLün
cevabı (7/16330)
18.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun, ABD ve Türkiyenin
karşılıklı olarak PKK koordinatörü atayacağı
iddiasına ve bazı yurtdışı gezilerine
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜLün cevabı
(7/16336)
19.-
Antalya Milletvekili Osman ÖZCANın, polis lojmanlarına
ve fazla çalışma ücretine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSUnun cevabı
(7/16413)
20.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLUnun,
Başbakanlık önünde eylem yapan bir milletvekiline yönelik
müdahaleye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSUnun cevabı (7/16459)
21.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Başbakanlık önünde
eylem yapan bir milletvekiline yönelik müdahaleye ilişkin sorusu
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSUnun cevabı
(7/16461)
22.-
İzmir Milletvekili Ali Rıza BODURun, İzmir-Karaburunda
yaşandığı iddia edilen bir saldırıya
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSUnun
cevabı (7/16468)
23.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZin, Tedavi Yardımına
İlişkin Uygulama Tebliğine ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal UNAKITANın cevabı (7/16494)
24.-
Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİRin, Tedavi Yardımına
İlişkin Uygulama Tebliğine ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal UNAKITANın cevabı (7/16511)
25.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACInın, Antalya Kumluca vergi
dairesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITANın
cevabı (7/16512)
26.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜnün, katkı maddeli hazır
gıda ürünlerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep AKDAĞın cevabı (7/16664)
27.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACInın, Antalya-Kumluca 2 numaralı
sağlık ocağına ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep AKDAĞın cevabı (7/16720)
28.-
Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLUnun, tedavi
kurumlarında asılmak üzere bilgilendirme amaçlı dağıtılan
afişlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
AKDAĞın cevabı (7/16732)
29.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun, milletvekillerinin
genel sağlık sigortası sistemindeki durumuna
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞın
cevabı (7/16726)
30.-
Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİnin, Dünya Ticaret Merkezine
ait bir arazinin kiraya verilmesine ilişkin sorusu ve Sanayi
ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUNun cevabı (7/16737)
31.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLANın, Ankarada yapım çalışmaları
devam eden Ümitköy 50 yataklı Devlet Hastanesine ilişkin sorusu
ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞın cevabı
(7/16728)
32.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLERin, protokol düzenlemelerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜLün cevabı
(7/16797)
33.-
Hatay Milletvekili Gökhan DURGUNun, Birleşmiş Milletler
Barış Gücü kapsamında Lübnana asker gönderilmesine
ve İstanbul Emniyet Müdürünün bir açıklamasına
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdullah GÜLün cevabı (7/16800)
34.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, personel atama ve yer değiştirmeleri
ile idari kadrolara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPEnin cevabı (7/16820)
35.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bakanlığın
Merkez, taşra ve bağlı kuruluşlarındaki kadrolu
personel ve geçici işçi sayısına ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/16844)
36.-
Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİNin, Tedavi Yardımına
İlişkin Uygulama Tebliğine ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal UNAKITANın cevabı (7/17540)
37.-
Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDInın, Birleşmiş
Milletler Barış Gücü çerçevesinde Lübnana gönderilecek
Türk askerlerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M.
Vecdi GÖNÜLün cevabı (7/17692)
38.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜnün, 5283 sayılı Kanun
kapsamında Sağlık Bakanlığına devri gereken
sağlık birimlerine ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep AKDAĞın cevabı (7/17705)
39.-
Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİNin, orman köylülerine
yönelik ecrimisil uygulamalarına, özel ağaçlandırmaya
ve kent ormanlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPEnin cevabı (7/17743)
40.-
Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİNin, Kocaelideki bazı
uygulamalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman
PEPEnin cevabı (7/17744)
41.-
Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİNin, orman sınırlarına
alınan fındıklıklara, Sakarya Nehrindeki kum ocaklarına
ve Mudurnu Deresindeki balık ölümlerine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/17745)
42.-
Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİNin, Antalyadaki orman
yangını öncesi alınan tedbirlere ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/17746)
43.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACInın, Antalyadaki sedir
ağaçlarının kurumasına ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/17747)
44.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİNin, Çeşme-Urla-Karaburun
kıyı şeridindeki balık çiftliklerine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı
(7/17748)
45.-
Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLUnun, Aydın
İlinde sporun desteklenmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİNin
cevabı (7/17750)
46.-
Konya Milletvekili Atilla KARTın, bazı liselerin kapatılmasına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİKin
cevabı (7/17780)
47.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLERin, Zonguldak-Ereğli-Kandilli
beldesindeki bir hastanenin kapatılmasına ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞın cevabı
(7/17786)
48.-
Hatay Milletvekili Züheyir AMBERin, FİSKOBİRLİK Yönetim
Kurulu eski Başkanı ile Cüneyd Zapsu arasında gerçekleştiği
iddia edilen görüşmeye ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ali COŞKUNun cevabı (7/17801)
49.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLERin, Yunanistanın kaçak göçmenlerle
ilgili uygulamalarına ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜLün cevabı
(7/17816)
50.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun, FİSKOBİRLİK
Yönetim Kurulu eski Başkanı ile Cüneyd Zapsu arasında
gerçekleştiği iddia edilen görüşmeye ilişkin sorusu
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUNun cevabı
(7/17818)
51.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, orman yangınlarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı
(7/17835)
52.-
Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKCİOĞLUnun, Antalya-Büyük
Düdendeki çevre kirliliğine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/17836)
53.-
İstanbul Milletvekili Onur ÖYMENin, azınlık vakıflarına
bazı hak ve imtiyazlar verileceği iddiasına ilişkin
sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah GÜLün cevabı (7/17837)
54.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun, Heybeliada Ruhban
Okuluyla ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜLün
cevabı (7/17838)
55.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATURun, bir tarihçimizin Türkiye
ve Avrupa ile ilgili eserinin değerlendirilmesine ilişkin
sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah GÜLün cevabı (7/17841)
56.-
Gaziantep Milletvekili Ahmet YILMAZKAYAnın, Gaziantepteki
okullarda sınıfların öğrenci sayısına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİKin
cevabı (7/17885)
57.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, Devlet bursuyla yurt dışına
gönderilecek öğrencilerin seçimine ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİKin cevabı
(7/17887)
58.-
Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜNün, Bodrumdaki orman yangınına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı
(7/17932)
59.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURTun, sulak alanların korunmasına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı
(7/17933)
60.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURTun, din kültürü ve ahlâk bilgisi
kitaplarında yer alan bazı bilgilere ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİKin cevabı
(7/17945)
61.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLERin, yanlış anestezi sonucu
bir hastanın hayatını kaybetmesine ilişkin sorusu
ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞın cevabı
(7/17991)
62.-
Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün BİLGEHANın, Yunan askerlerinin
kaçak göçmenleri denize atmasına ve kaçak göç önlemlerine
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdullah GÜLün cevabı (7/17994)
63.-
Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNERin, yurt dışındaki
Türk vatandaşlarının emeklilikleriyle ilgili bir uygulamaya
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat BAŞESGİOĞLUnun cevabı (7/17996)
64.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACInın, Güreş Milli Takımının
başarısızlığına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali ŞAHİNin cevabı (7/18001)
65.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLUnun, Altın
Portakal Film Festivalinde yarış dışı bırakılan
Türk filmlerine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla KOÇun cevabı (7/18105)
66.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin, bir şirketin
Yunanistandan Türkiyeye akaryakıt kaçakçılığı
yaptığı iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Kürşad TÜZMENin cevabı (7/18122)
67.-
Ordu Milletvekili Kâzım TÜRKMENin, fındık piyasasının
düzenlenmesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali ÇOŞKUNun cevabı (7/18213)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 14.00te açılarak dört oturum yaptı.
Sakarya
Milletvekili Süleyman Gündüzün, İsrailin, Filistinin Gazze
ve Batı Şeria bölgelerine yönelik yürüttüğü Güz Bulutları
Operasyonunun bölge halkı üzerindeki olumsuz etkilerine ve
insani yardım koridoru açılmasının önemine
ilişkin gündem dışı konuşmasına, Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül
katkıda bulundu.
İstanbul
Milletvekili Güldal Okuducunun, çocuklara yönelik kamu vicdanını
kanatan bazı olayların önlenmesi amacıyla alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşmasına,
Devlet Bakanı Nimet Çubukçu cevap verdi.
Konya
Milletvekili Ahmet Işık, Atatürkün ölümünün 68inci
yıldönümünde, onun fikirlerine, eylemlerine ve hedefine
ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.
İstanbul
Milletvekili Güldal Okuducu ve 42 milletvekilinin, çocuklara yönelik
cinsel sömürünün araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/389) Genel Kurulun bilgisine
sunuldu, önergenin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gürcistan
Parlamento Başkanı Nino Burjanadzenin, Gürcistanın
başkenti Tifliste düzenlenecek olan Demokrasinin Geliştirilmesi,
Parlamenter Diplomasinin Rolünün Güçlendirilmesi konulu konferansa
davetine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını temsilen
TBMM Başkan Vekili Ali Dinçer'in katılmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi, kabul edildi.
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının:
1inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin
komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı:
904),
3üncü
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair (1/1115) (S. Sayısı: 1147),
5inci
sırasında bulunan, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu
ve 24 Milletvekilinin, 2108 No.lu Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Kanununda
Yapılması Gereken Değişiklikle İlgili
(2/185) (S. Sayısı: 735),
6ncı
sırasında bulunan, Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine
Ödeme Yapılmasına Dair (1/1195) (S. Sayısı: 1216),
Kanun
Tasarı ve Tekliflerinin görüşmeleri, ilgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4üncü
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler halinde görüşülmesi
kararlaştırılan Vakıflar Kanunu Tasarısının
(1/1054) (S. Sayısı: 1239) görüşmeleri tamamlanarak
elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra, kabul edilip
kanunlaştığı açıklandı.
14
Kasım 2006 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere, birleşime
19.18de son verildi.
Nevzat
Pakdil
Başkan
Vekili
Yaşar Tüzün Mehmet
Daniş
Bilecik Çanakkale
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Harun
Tüfekci
Konya
Kâtip
Üye
No.: 27
II. - GELEN
KÂĞITLAR
13 Kasım
2006 Pazartesi
Rapor
1.-
Artvin İli Yusufeli İlçesinin Merkezinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporu (1/1250) (S. Sayısı: 1258) (Dağıtma tarihi:
13.11.2006) (GÜNDEME)
Süresi
İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'daki
adliye kavşağı inşaatına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16181)
2.-
İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, basına
yönelik bazı açıklamalarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16182)
3.-
Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Yasin El Kadı hakkındaki
açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16192)
4.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu'daki sel
felaketi zararının tazminine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16193)
5.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, basın mensuplarıyla
ilgili açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16194)
6.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, hukuka aykırı telefon
dinleme olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16196)
7.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Minibüsçüler Odası
Başkanının bir siyasi partinin etkinliğine yönelik
uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16199)
8.-
Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Bursa-Mustafakemalpaşa-Karaköy'de
yapılacak TOKİ konutlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16201)
9.-
Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, terör örgütlerini finanse
ettiği iddia edilen bir kişiye ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16202)
10.-
Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Karadeniz Sahil Yoluna
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16204)
11.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'deki bir temizlik
şirketinin kamudan aldığı işlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16205)
12.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Antalya bölünmüş
yolundaki bakım ve onarım çalışmalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16208)
13.-
İstanbul Milletvekili Algan HACALOĞLU'nun, Yasin El Kadı
hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16209)
14.-
Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, bir soru önergesine
cevap verilmemesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16211)
15.-
Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, milletvekili
dokunulmazlığını kaldırma veya sınırlandırma
çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16213)
16.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Bucak Devlet
Hastanesindeki uzman doktor eksikliğine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16214)
17.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, belediyelerin şirket
kurmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16216)
18.-
Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Alanya Limanında
İsrailli turistleri Mossad ajanlarının koruduğu
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16217)
19.-
Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, bir milletvekilinin
dokunulmazlığının kaldırılmasına
yönelik fezlekeye ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16218)
20.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, bir atama önerisinin iadesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16219)
21.-
Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin BOTAŞ ve TEDAŞ'a olan borçlarına ve doğalgaz
zammına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16222)
22.-
Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, bireysel silahlanmaya karşı
alınacak önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16224)
23.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Merkez Hacılar
Köyü camisine baz istasyonu kurulmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16226)
24.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, bir bütçe uygulama
talimatının sağlık sektöründeki istihdama etkisine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16227)
25.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Cüneyd Zapsu'nun
görevine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16228)
26.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Yüksek Askeri Şura kararlarına
ve bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16230)
27.-
Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, bir şirketin Ziraat
Bankasından kullandığı kredinin geri ödemesiyle
ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16237)
28.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Maliye Bakanının
oğlunun karıştığı bir trafik kazasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16238)
29.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, makroekonomik
dengelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16239)
30.-
Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Şile'de koruluğa
tahvil edilen ormanların değerlendirilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16244)
31.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kamu görevlilerinin
ücretlerine enflasyon farkının yansıtılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16246)
32.-
Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, bir Rus petrol şirketinin
Zonguldak-Filyos'ta yapmayı düşündüğü yatırıma
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16247)
33.-
Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, mesleki eğitimin
yetersizliğine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16248)
34.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, doğal afetlerin
önlenmesine yönelik çalışmalara ve yasal düzenleme ihtiyacına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16249)
35.-
İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, inşaatı devam
eden İzmir kuzey çevre yoluna ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16251)
36.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bazı
yerlere isminin verilmesine ve İsmet İnönü'nün isminin
Esenboğa Havaalanının yenilenen ünitelerinden birine
verilip verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16255)
37.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, askeri hastanelerde
başörtüsü konusundaki uygulamalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16256)
38.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, akaryakıt
ürünlerinin fiyatlarına ve akaryakıttan alınan vergilere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16259)
39.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, döviz kuru ve faizde yaşanan
dalgalanmanın ekonomiye getireceği maliyetlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16260)
40.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, bazı ekonomik verilere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16262)
41.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Nemrut Dağının
volkanik faaliyete geçtiğine dair iddialara ve çalışmalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16266)
42.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, İzmir-Dikili'de
düzenlenen bir panelin saldırıya uğradığı
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16269)
43.-
Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, akaryakıt kaçakçılığını
önlemek için oluşturulması düşünülen "Ulusal Marker
Sistemi"ne, ihalelere ve sorumlulara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16277)
44.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Konyaaltı
Süleyman Erol Yüzme Havuzuna ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16279)
45.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz KETENCİ'nin, Bodrum yarımadasındaki
imar sorunlarına ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/16294)
46.-
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ'in, Gaziantep-Şanlıurfa
otoyoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16295)
47.-
Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKÇİOĞLU'nun, Akseki-İbradı
yolunun 2007 yatırım programına alınmasına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16296)
48.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya kent
merkezinde yapılan adliye kavşağına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16297)
49.-
Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in, Samsun-Yakakent ve 19
Mayıs-Bafra arası bölünmüş yol yapım çalışmalarına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16298)
50.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'da
kavşak yapım çalışmalarının doğal ve
antik yapıya zarar verdiği iddialarına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16299)
51.-
Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, RTÜK ve TRT'ye yapılan
atamalara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/16358)
52.-
Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Merkez Bankası müdahalelerinin
ekonomik etkilerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/16362)
53.-
Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, tarım satış
kooperatiflerinin finansmanına ilişkin Devlet Bakanından
(Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/16364)
54.-
Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Merkez Bankasının
idare merkezinin İstanbul'a taşınmak istenmesine
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru
önergesi (7/16366)
55.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, bazı temel
ekonomik göstergelere ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/16369)
56.-
Aydın Milletvekili Mehmet Mesut ÖZAKCAN'ın, 1 Temmuz 2006'daki
elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16389)
57.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, elektrik üretim
santrallerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16390)
58.-
Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Yortanlı Baraj gölü altında
kalacak tarihi kalıntılara ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16392)
59.-
Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, ülkemizde faaliyet gösteren
yabancı madencilik firmalarına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16398)
60.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, 2005 yılında
Irak'a satılan ve İran'dan satın alınan elektriğe
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16403)
61.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, enerji sektöründeki
yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16409)
62.-
İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Ilısu
Barajı inşaatı ihalesine ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16411)
63.-
Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Ankara'daki bazı
alanlara yönelik projelere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16412)
64.-
Gaziantep Milletvekili Mustafa YILMAZ'ın, Keçiören Belediyesinin
Çubuk'ta yol açma çalışması yaptığı iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16414)
65.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Aliağa Belediyesi
şirketlerinin Soma Ege Linyitleri İşletmesinden kömür
alımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16415)
66.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Finike'deki Kafi
Baba Türbesinin çevre düzenlemesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16416)
67.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Atatürk Parkındaki
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16417)
68.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, KÖY-DES Projesi kapsamında
Antalya'da yapılan bir ihaleye ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16418)
69.-
Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin bazı ihaleleriyle ilgili iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16419)
70.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, belediyelerin denetimine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16420)
71.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, bir belediyenin
yaptığı arsa tahsisine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16421)
72.-
Gaziantep Milletvekili Mustafa YILMAZ'ın, Emniyet Teşkilatı
personeline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16423)
73.-
Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin bulvar ve caddelerdeki ağaçlandırma çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16424)
74.-
Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Ankara'nın bazı noktalarındaki
trafik altyapısına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16426)
75.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Kuzey Ankara
Girişi Kentsel Dönüşüm Projesiyle ilgili iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16427)
76.-
Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Ankara-Tatlar Köyündeki
arıtma tesisinin çalıştırılmadığı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16428)
77.-
Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Ankara-Ulus'taki Modern Çarşı
esnafının desteklenmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16429)
78.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, bireysel silahlanmaya karşı
alınacak önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16430)
79.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Maltepe
Belediyesinin Güney İmar Planlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16431)
80.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul'daki
imar planı değişikliklerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16432)
81.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Adana raylı sistem inşaatına
ve Raybüs alımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16435)
82.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Büyükşehirlerdeki asayiş
olaylarına ve bazı emniyet mensuplarına yönelik iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16436)
83.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da yağmur
sularının uzaklaştırılmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16437)
84.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Alanya'nın kapalı
pazar yeri ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16438)
85.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da Lara-Büyükliman
bölgesindeki bir çevre sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16439)
86.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Kaleiçi kent
planına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16440)
87.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Gebiz Beldesindeki
kum ocağının işletme ihalesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16441)
88.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki Kumluca-Gödene
yoluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16442)
89.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki Söğütcuması-Dere
yoluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16443)
90.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Kumluca-Karacaören
Köyünün yol, su ve elektrik sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16444)
91.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da ruhsatsız
çalışan kum ve taş ocaklarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16445)
92.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz KETENCİ'nin, Bodrum ve
civarındaki belediyelerle ilgili imar yolsuzluğu iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16446)
93.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Finike-Günçalı
Köyüne ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16447)
94.-
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ'in, Konak göleti suyunun
Kilis şehir içme suyu şebekesine bağlanmasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16448)
95.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın, izinsiz
açılan Kuran kurslarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16450)
96.-
Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, Ankara'daki
bir yol genişletme ve metro çalışmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16451)
97.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Tuzla Belediye
Başkanı hakkındaki bir iddiaya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16452)
98.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da sera
atıklarının yakılmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16460)
99.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki otopark sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16462)
100.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'ın
Dicle İlçesindeki bir kaldırım inşaatına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16463)
101.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Çorum
Belediyesince yapılan bir uygulamaya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16465)
102.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Tunceli ve terör
tehdidi altındaki diğer bölgelerdeki karayolu asfaltlama
çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16466)
103.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya Büyükşehir Belediye
Başkanının Dubai Veliaht Prensi ile yaptığı
görüşmeye ve bazı projelere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16467)
104.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Cumhuriyet
Gazetesi ve başyazarına yönelik muhtemel saldırılara
karşı alınan önlemlere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16471)
105.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya adliye kavşağı
inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16474)
106.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Tedavi Yardımına
İlişkin Uygulama Tebliğine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16492)
107.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, deniz teknelerine uygulanan
motorlu taşıtlar vergisine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16495)
108.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Tedavi Yardımına
İlişkin Uygulama Tebliğine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16496)
109.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Tedavi Yardımına
İlişkin Uygulama Tebliğine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16499)
110.-
Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, KDV'den muaf tutulan vakıf
ve dernek hastanelerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16501)
111.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, radyolojik görüntülemede
kullanılan maddelere yapılan ödemelere ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16510)
112.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, yerli üreticilerin
şarap üretim ve satışında yaşadıkları
sorunlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16520)
113.-
İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın, üniversiteye
girişte uygulanan sınav sistemine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16525)
114.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya-Pazarlar'daki taşımalı
eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16647)
115.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, gazilerin
ve gazi yakınlarının özlük haklarına ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16660)
116.-
Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, Antalya
Sağlık İl Müdürlüğündeki yolsuzluk ve usulsüzlük
iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16662)
117.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, immünolojinin
özürlüler raporundaki hastalık grupları arasında sayılmamasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16665)
118.-
Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, sağlık harcamalarındaki
tasarruf tedbirlerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16667)
119.-
Tekirdağ Milletvekili Erdoğan KAPLAN'ın, Kadıköy
Acıbadem Hastanesinin yabancı bir sağlık kuruluşuyla
ilişkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16668)
120.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, alınan, vekaleten
görev yapan personele ve personelin öğrenim durumuna
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16674)
121.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Gölhisar
Devlet Hastanesinin kadrolu göz doktoru ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16676)
122.-
Erzurum Milletvekili İbrahim ÖZDOĞAN'ın, Devlet hastanelerinde
ve sağlıkta yaşanan sorunlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16678)
123.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Akseki Devlet
Hastanesinin uzman doktor eksikliğine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16681)
124.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Akseki-Cevizli
Beldesindeki doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16682)
125.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, hastanelerin sosyal güvenlik
kuruluşlarından alacaklarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16683)
126.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16685)
127.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı ihalelere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16686)
128.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16687)
129.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16688)
130.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16689)
131.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16690)
132.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16691)
133.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16692)
134.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16693)
135.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16694)
136.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16695)
137.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16696)
138.-
Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN'ın, Mardin'deki bazı
sağlık ocaklarının kapatılmasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16697)
139.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16698)
140.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16699)
141.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16700)
142.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16701)
143.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16702)
144.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16703)
145.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16704)
146.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16705)
147.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16706)
148.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16707)
149.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16708)
150.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16709)
151.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesi Baştabipliğince yapılan bazı
ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16710)
152.-
Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, Tuzla
Belediye Başkanı hakkındaki bir iddiaya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16711)
153.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, bazı ilaçların bedellerinin
ödenmemesi kararına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16713)
154.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, tıbbi bir
tetkikin kullanımına yönelik açıklamasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16715)
155.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, bir başhemşirenin
görevden alınmasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16716)
156.-
Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, hastane personelinin
atama ve görevde yükselmelerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16717)
157.-
Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin borçlarının ve harcamalarının denetimine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16718)
158.-
Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, bir başhemşire
atamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16719)
159.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Strateji Geliştirme
Başkanlığınca çıkarılan bir kitaba
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16724)
160.-
Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Kırım-kongo kanamalı
ateşi hastalığı vakalarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16725)
161.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, hastanelerdeki
bazı uygulamalara ve bakanlık personeline ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16729)
162.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya merkezindeki
yıkılma tehlikesi bulunan Sağlık Bakanlığına
ait bir binaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16731)
163.-
Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
yol ve metro yapımı çalışmalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16748)
164.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, THY'ye hostes
alımındaki bazı iddialara ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16774)
165.-
İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Milas-Bodrum
Hava Limanına yapılacak yeni terminal binasının
gerekliliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16775)
166.-
Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, Ankara-Temelli'deki
hemzenin geçidin trafik güvenliğine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16777)
167.-
İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, Adnan Menderes Havaalanına
ve İzmir'in yeni bir havaalanı ihtiyacına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16778)
168.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, bazı THY çalışanlarıyla
ilgili çeşitli iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16779)
169.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kırklareli-Geçitağzı
Köyünün iletişim sorunlarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16780)
170.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, THY'nin bazı kabin
memurlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16781)
171.-
Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in, Samsun-Yakakent sahilindeki
deniz dolgusuna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16782)
172.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, 22
yaşın üzerindeki taşıma araçlarının trafikten
kaldırılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16783)
173.-
Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Esenboğa Havaalanındaki
ve THY uçaklarındaki karasineklere ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16784)
174.-
Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, TCDD İskenderun Kızaklama
Tesisinin kiralanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16785)
175.-
Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, Kablo TV yayını
ve internet hizmetlerinde yaşanan sorunlara ve bazı iddialara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16786)
176.-
İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, Bodrum-Milas
Havaalanı Dış Hatlar Terminali ihalesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16787)
No.: 28
14 Kasım
2006 Salı
Teklif
1.-
Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın; Avukatlık Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/891) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.11.2006)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.-
Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, bazı konularda kamuoyunun
yanlış bilgilendirildiği iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18683) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/10/2006)
2.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Sayıştay'ın
bir raporunda Hazine teşvik kredileriyle ilgili tespitlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18684)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2006)
3.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Sayıştay'ın
bir raporunda Hazine ve TMSF'ye yönelik tespitlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18685) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/10/2006)
4.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, arandığı
iddia edilen YİMPAŞ Yönetim Kurulu Başkanına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18686)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2006)
5.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, Kazakistan'da Türk
işçilerinin saldırıya uğramasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18687) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/10/2006)
6.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, afet risk yönetimi
çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18688) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/10/2006)
7.-
İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, İstanbul-Bağcılar
Belediyesinin yaptırmayı planladığı bir parka
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18689)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2006)
8.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Ulusal Deprem Konseyinin
faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18690) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/10/2006)
9.-
Kırşehir Milletvekili Hüseyin BAYINDIR'ın, sunulduğu
iddia edilen deprem raporuna ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18691) (Başkanlığa geliş tarihi:
30/10/2006)
10.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Denizli'deki özelleştirilen
Sümerbank arazisi üzerinde yapılacak yatırıma
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18692)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2006)
11.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, YİMPAŞ'la ilgili
bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18693) (Başkanlığa geliş tarihi:
30/10/2006)
12.-
İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, tasarruf
sahiplerini mağdur eden holdinglerle ilgili Meclis Araştırması
Komisyonu Raporundaki tespit ve önerilerin değerlendirilmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18694)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2006)
13.-
Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, SSK ve
BAĞ-KUR emeklilerinin enflasyon farklarının ödenmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18695)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2006)
14.-
Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Iğdır-Tuzluca
Ünlendi Barajı projesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18696) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/10/2006)
15.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Gökçebağ'daki
bir araziye dökülen sanayi atıklarının çevreye etkisine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18697)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2006)
16.-
Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın, arandığı
iddia edilen YİMPAŞ Yönetim Kurulu Başkanına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18698) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2006)
17.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18699) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2006)
18.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, afetlerin verdiği
hasarın karşılanmasına ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/18700)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2006)
19.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Dönüşüm Alanları
Hakkında Kanun Tasarısına ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/18701)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2006)
20.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Gemlik'te meydana
gelen depreme ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18702) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/10/2006)
21.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/18703)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2006)
22.-
Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, SSK'da yapılan bazı
atamalarla ilgili iddialara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18704)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2006)
23.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18705) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2006)
24.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF tarafından
el konulan teknelere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı
soru önergesi (7/18706) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/10/2006)
25.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Sayıştay'ın
bir raporunda TMSF'den mahsuben tahsil edilen Hazine borçlarıyla
ilgili tespitlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı
soru önergesi (7/18707) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/10/2006)
26.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin Hazineye
olan vadesi gelecek borcuna ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER)
yazılı soru önergesi (7/18708) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/10/2006)
27.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Sayıştay'ın
bir raporundaki Fiskobirlik'in banka borçlarının ödenmesiyle
ilgili tespitlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı
soru önergesi (7/18709) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/10/2006)
28.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Sayıştay'ın
bir raporundaki TMSF'nin Hazine alacaklılarını tahsiline
yönelik tespitlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı
soru önergesi (7/18710) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/10/2006)
29.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER)
yazılı soru önergesi (7/18711) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2006)
30.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF Başkanının
İmar Bankasına yönelik bazı açıklamalarına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/18712)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2006)
31.-
Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, Spor Toto Teşkilatı
ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlerinin makam araçlarına ve
şans oyunları hasılatına ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/18713) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/10/2006)
32.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/18714) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2006)
33.-
Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, yatırım
teşvik belgesi düzenleme yetkisinin sanayi odalarından
geri alınmasına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/18715) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/10/2006)
34.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından
(Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/18716) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/10/2006)
35.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, bir kaçakçılık
soruşturması ile ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/18717) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/10/2006)
36.-
Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın, bir gümrük
başmüfettişinin hazırladığı rapor üzerine
Gümrük Müsteşarlığında yapılan işlemlere
ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı
soru önergesi (7/18718) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/10/2006)
37.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, oyuncak ithalatına
ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı
soru önergesi (7/18719) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/10/2006)
38.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/18720) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/10/2006)
39.-
Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Antalya-Akseki-Çınardibi
Köyünün imam ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından
(Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/18721) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30/10/2006)
40.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa-Mudanya'da bayram namazında
okunan hutbeye ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı
soru önergesi (7/18722) (Başkanlığa geliş tarihi:
30/10/2006)
41.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından
(Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/18723) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/10/2006)
42.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, camilerin
yönetim ve denetimine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
AYDIN) yazılı soru önergesi (7/18724) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/10/2006)
43.-
Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, Van Kadın
Sığınma evine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/18725) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30/10/2006)
44.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından
(Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/18726) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/10/2006)
45.-
Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Uluslararası Fransız Radyosunun
Türkçe yayınlarını durdurmasına ilişkin Devlet
Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/18727) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2006)
46.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/18728) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/10/2006)
47.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, BOTAŞ Aliağa
LNG Terminaline ve Nazilli-İzmir doğalgaz boru hattına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18729) (Başkanlığa geliş tarihi:
30/10/2006)
48.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18730) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/10/2006)
49.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, BOTAŞ'ın
borç ve alacaklarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18731) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2006)
50.-
İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, seri cinayet zanlılarının
zamanında yakalanamamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18732) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/10/2006)
51.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, arandığı
iddia edilen YİMPAŞ Yönetim Kurulu Başkanına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18733) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/10/2006)
52.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, seri cinayet zanlılarının
zamanında yakalanamamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18734) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/10/2006)
53.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Başbakanın
rahatsızlığında yaşanan olaydan sonra soruşturma
açılıp açılmadığına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18735) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2006)
54.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Türk vatandaşlarıyla
evlenen yabancı kadınlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18736) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30/10/2006)
55.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Hablemitoğlu
cinayeti soruşturmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18737) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/10/2006)
56.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Emniyet ve Jandarma
teşkilatlarının yürüttükleri AB'ye uyum projelerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18738) (Başkanlığa geliş tarihi:
30/10/2006)
57.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul'da
"VİP" otobüs servisi konulmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18739) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2006)
58.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18740) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2006)
59.-
Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, YİMPAŞ'a yönelik
soruşturmanın savsaklandığı iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18741) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/10/2006)
60.-
Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, Ertuğrul Gazi Türbesinin
bakımsızlığına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18742) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/10/2006)
61.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Devlet Tiyatrolarında
personel yönetimiyle ilgili bazı hususlara ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18743)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2006)
62.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18744) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2006)
63.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Ege Üniversitesi Tülay
Aktaş Onkoloji Hastanesinin personel ihtiyacına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18745) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/10/2006)
64.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, afetlerden dolayı
Bayındırlık ve İskân Bakanlığına verilen
ödeneklere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18746) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/10/2006)
65.-
İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Yasin El Kadı
hakkında maliye müfettişlerinin düzenlediği raporlara
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18747) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2006)
66.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18748) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2006)
67.-
Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Yalova'da ders kitaplarının
dağıtımında yaşanan aksaklığa
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18749) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/10/2006)
68.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18750) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2006)
69.-
Çorum Milletvekili Feridun AYVAZOĞLU'nun, Dünya Bankasının
finanse ettiği saha koordinatörlüğü projesindeki görevlendirmelere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18751) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/10/2006)
70.-
Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, Adana İl Sağlık
Müdürlüğünün görüntüleme tetkik hizmeti alımı ihalesine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18752) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/10/2006)
71.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, ilik ve organ nakline
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18753) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/10/2006)
72.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, düzenlenen bir
kampanyaya destek veren firmalara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18754) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/10/2006)
73.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, Afyonkarahisar
Dinar Devlet Hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18755) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/10/2006)
74.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18756) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2006)
75.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Tarım Kredi
Kooperatiflerinin yönetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18757) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/10/2006)
76.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Tarım Kredi
Kooperatiflerinin iştiraki olan Güven Sigortaya ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18758) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/10/2006)
77.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18759) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/10/2006)
78.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18760) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2006)
79.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18761) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2006)
80.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18762) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2006)
81.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a
yapılan yatırımlara ilişkin Millî Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18763) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2006)
Meclis
Araştırması Önergesi
1.-
Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK ve 45 Milletvekilinin, ders ve
yardımcı ders kitaplarının içeriğinde yapılan
değişikliklerin araştırılarak yapılması
gereken düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın
98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/390) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2006)
Genel Görüşme
Önergesi
1.-
Anavatan Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri Gaziantep
Milletvekili Ömer ABUŞOĞLU ve Malatya Milletvekili Süleyman
SARIBAŞ'ın sel felaketlerinin yol açtığı zararlar
ve alınması gereken önlemler konusunda Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir
genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/35)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9/11/2006)
14 Kasım
2006 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18inci Birleşimini açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için beş dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin,
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini;
bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin,
salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini;
buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, beş dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı
söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Iğdır ilinin kurtuluşu münasebetiyle
söz isteyen, Van Milletvekili Cüneyit Karabıyıka aittir.
Buyurun
Sayın Karabıyık. (AK Parti sıralarından alkışlar)
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.- Van Milletvekili
Cüneyit Karabıyıkın, Iğdırın düşman
işgalinden kurtarılışının yıldönümü
münasebetiyle, ilin tarihçesine ilişkin gündem dışı
konuşması
CÜNEYİT
KARABIYIK (Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önce hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Iğdırın
14 Kasım 1920 tarihinde kurtuluşunun yıl dönümü münasebetiyle
huzurunuzda bulunuyorum. Partimizin Iğdırdan milletvekili
olmadığından, üç milletvekili arkadaşımla
birlikte bendeniz de Iğdırdan sorumlu milletvekili ve
Iğdır Lisesinde okuyup mezun olan biri olarak, Iğdırlılara
olan sevgi ve saygımdan dolayı, bu bayramı kendileriyle
paylaşmak istedim. Bu nedenle, buradan, bütün Iğdırlı
hemşehrilerimin kurtuluş bayramlarını kutluyor,
en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Iğdır
kelimesi, halk arasında, yöremizde İğdir olarak biliniyor.
Ben, şu anda, yüce Mecliste Iğdırdan bahsetmek istiyorum.
Ağrı
Dağı, pancar tarlaları, Iğdır Ovası ve pamuğuyla
Doğunun Adanası olan Iğdırdan söz etmek istiyorum.
Iğdır -yani İğdir kelimesinden gelmektedir- yirmi
dört Oğuz boyundan birisidir ve Oğuz Hanın torunudur,
Cengiz Hanın oğludur İğdir. Dolayısıyla
iyilik, ululuk, büyüklük anlamına gelen bu kelime tarihte de
önemli yer almaktadır. Tevrata göre, Nuh Tufanından sonra,
Nuhun Gemisinin Ağrı Dağına oturmuş olduğu
ve Nuhun üç oğluyla, insanlığın buradan dünyaya
yayıldığı söylenmektedir. Iğdır Ovası
Sürmeli Çukuru olarak bilinir, Iğdır, Tuzluca ve Aralık
buradadır. Burada, dünyada kurulmuş olan 25 devlet gelmiş
geçmiştir. Bizanslılar, Selçuklular, Moğollar, İlhanlılar,
Akkoyunlular, Karakoyunlular ve nihayet İranlılar, Ermeniler,
Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti devleti bunlardan bazılarıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; doksan yıl Çarlığın
esaretinde kalan Iğdır, yani Sürmeli Sancağı,
1917 ihtilali sırasında, Türk-Ermeni Sancağı
İcra Komitesince idare edilirken, Ermenilerin burada yaşayan
Türk halkına yapmış olduğu mezalimlere karşı,
yörede yaşayan Türkler Iğdırda, Aralıkta, Tuzlucada,
Karakoyunluda toplanarak teşkilatlanmış ve korumasız
ahaliyi korumaya çalışmışlardır. Osmanlı
ordusu 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi hükümleri gereği
bölgeden çekilirken, savunmasız kalan halka karşı Ermenilerin
mezalime girişmeleri ve burada yöre halkı, yani Nahçıvan,
Iğdır, Tuzluca, Aralık ve Revanda yaşayan halk bir
araya gelmiş ve 1918 yılında Aras Türk Hükûmetini resmen
kurmuşlardır.
Değerli
Başkan, çok kıymetli milletvekilleri arkadaşlarım;
Aras Türk Cumhuriyeti Hükûmetinin kuruluşu 9uncu Ordu Komutanı
Yakup Şevki Paşa tarafından desteklenmiş ve Ermenilere
karşı mücadele vermiştir. Bölgede otorite boşluğu
olması nedeniyle İstanbul Hükûmeti, Kâzım Karabekir
Paşayı 15inci Ordu Komutanı olarak 1919 yılında
Erzuruma göndermiştir. Kâzım Karabekir Paşa burada
yaptığı çalışmalarda, Iğdırın,
Sarıkamışın, Kağızmanın ve Oltunun
mutlaka millî sınırlar içerisinde kalması gerektiğini
vurgulayarak çalışmalarını sürdürmüştür,
çünkü Türk yurdunun, Anadolunun kurulmasının bu bölgenin
elinde olması gerektiğine inanılmıştır.
Nihayet, Kâzım Karabekir Paşa, çalışmaları,
bölge halkından aldığı destekle, insanlarımızın
kahramanca mücadelesi sonucu, 14 Kasım 1920 tarihinde Iğdır
düşmanın elinden kurtarılmıştır ve Türk
yurduna katılmıştır.
Sayın
Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
burada kadirşinaslığın bir örneği olarak yörede
mücadeleye katılmış olan ve emeği geçen insanların
isimlerinden bahsetmek istiyorum, yani isimlerinden bahsetmeden
geçemeyeceğim.
Katliama
maruz kalan insanlarımız, Iğdırda, Meleklide,
Aralıkta, Gazilerde ve Tuzlucada bir araya gelmişler. Gazilerden
Şamil Bey, Tuzlucadan Hacı Abdullah Ağa, Kadim Sevilmiş,
Nevruz Ali Akçakgil bu insanlardan birisidir. Dolayısıyla,
kahramanca mücadele veren Iğdırlılar Iğdırı
ülkeye kazandırma konusunda büyük gayretler göstermişlerdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Karabıyık, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
CÜNEYİT
KARABIYIK (Devamla) Büyük Türk milletinin, mukaddes Türk yurdunun
müdafaası ve ebediyen yaşaması uğruna can veren
aziz şehitlerimizin ve ulu geçmişlerimizin kutsal hatıraları
önünde saygıyla eğilirken, siz değerli milletvekillerine
de en derin saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK Parti ve Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Karabıyık.
Gündem
dışı ikinci söz, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin
sorunları ile ilgili söz isteyen Balıkesir Milletvekili
Sedat Pekele aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Pekel.
2.- Balıkesir
Milletvekili Sedat Pekelin, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin
sorunlarına, planlı zeytin dikiminin üretim kalitesine
etkilerine ve zeytin zararlılarına karşı
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı
konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkunun
cevabı
SEDAT
PEKEL (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
söz aldığım zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin
sorunlarıyla ilgili konuşmama başlamadan önce hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, yaklaşık 90 milyon zeytin ağacının
bulunduğu ülkemizde zeytin üretiminden yaklaşık 400
bin aile geçimini sağlamaktadır. Zeytinyağı sektörü
de dahil edildiğinde yaklaşık 8 milyona yakın kişinin ekmek kapısı
zeytinciliktir. Yaklaşık 10 milyon zeytin ağacı Balıkesirin
ilçelerinde bulunmakta ve zeytinyağının yüzde 95i
bu ilçelerimizde üretilmektedir. Üretilen toplam zeytin miktarının
yaklaşık yüzde 30u sofralık olarak işlenmek üzere
ayrılmaktadır. Sofralık zeytin üretimimiz, Marmara
Bölgesinde, Balıkesirin Erdek, Edincik, Marmara, Bursanın
da Gemlik, Mudanya, Orhangazi ve İznik ilçeleri ile Çanakkale
ve Tekirdağ illerimizde yoğunlaşmıştır.
Değerli
milletvekilleri, kalabalık bir nüfusu ilgilendiren zeytin
üretimiyle ilgili çok önemli sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunlardan
biri, ülke genelinde zeytin ekili alanların tam olarak saptanamamış
olması ve buna bağlı olarak yıllık ürün tahminlerinin
sağlıklı olarak kestirilememesidir. Bu amaçla ülke
genelinde uydu sistemlerinden yararlanılarak zeytin ağacı
sayımı yapılmalıdır. Bu sorun Marmara Bölgesinde
yoğun olarak yaşanmaktadır. Öyle ki, Marmara Bölgesinde
ekonomik zeytinciliğin ekolojik sınırları belirsizdir.
Ayrıca, zeytin dikimi konusunda bir planlama da mevcut değildir.
Bu sorunlar, beraberinde, pazara sunulan zeytin kalitesini ve fiyat
oluşumunu olumsuz etkilemektedir.
Sayın
milletvekilleri, Tarım Bakanlığı, mayıs
ayında, sertifikalı zeytin fidanı dikimine, arazinin
konumu ve niteliğine bakılmaksızın dekar başına
250 YTL teşvik vermeye başlamıştır. Üreticimize
destekleme yapılması açısından son derece sevindirici
bir politikadır. Ancak, destekleme yapılırken gözden
kaçırılan sakıncalı durumlar ortaya çıkmaktadır.
Marmara Bölgesinde yetiştirilen zeytin fidanları, özellikle
Gemlik tipi zeytin yurdun çeşitli bölgelerinde plansız olarak
dikilecek ve özelliğini neredeyse yüzde 95 kaybedecektir. Bu
yeni yörelerde yetiştirilen zeytin yapısal olarak ve nefaset
açısından Marmara Bölgesinde yetişen eş türdeki
zeytinlerin kalitesine ulaşmasalar da üretim maliyetleri
çok düşük olduğundan sofralık zeytin piyasasında
haksız rekabete yol açacak ve özellikle var yılında Marmara
Bölgesinde arz fazlası tehlikesi yaratacaktır.
Öte
yandan, Ege sahil şeridinde zeytin dışındaki ürünlerin
yetişemediği yaklaşık 12 milyon dekar arazi bulunmaktadır.
Bu arazinin zeytin yetiştirilerek değerlendirilmesi demek,
zeytin ağacı varlığımıza 200 milyon yeni
zeytin ağacı eklememiz ve zeytincilikte dünya liderliğine
yükselmemiz demektir.
Özetle,
plansız yapılan destekleme, ürünün özelliğini yitirmesine,
kalitesizleşmesine, değerli ve kaliteli ürün alınabilecek
arazilerin boş bırakılarak ekonomiye kazandırılamamasına
yol açmaktadır. AKP Hükûmeti, destek yapalım derken, köstek
olacak icraatlardan kaçınmalıdır.
Sayın
milletvekilleri, dekar başına 250 YTL destek fidan ve ilk
dikim maliyetlerini yaklaşık olarak karşılayabilmekte
ise de sonraki aşamada verilen destek zeytinyağı için
10 kuruş, zeytin içinse sıfırdır. Zeytinyağına
verilen prim 1999da 400 bin lira, 2003 ve 2004 sezonunda 170 bin lira,
şimdi ise 10 yeni kuruştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Pekel, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
SEDAT
PEKEL (Devamla) Yani, giderek azalan bir seyir izlemektedir. Halbuki,
AB ülkelerinde bu rakam, zeytinyağında kilo başına
1,5 ila 2 YTL arasındadır. Zeytinyağı üreticisi,
AKP Hükûmetinden, en az 2 YTL, zeytin üreticisi ise en az 15 yeni kuruş
prim beklemektedir. Üreticimizin AByle rekabet edebilmesi ve zeytinciliğimizin
geliştirilmesi için üreticimize yeterli prim mutlaka verilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, bölgemizde, 50 bin üretici ailesine hizmet veren
Zeytin Hastalık ve Zararlılarıyla Mücadele Birliği,
zeytin sineği mücadelesini başarıyla yürütmüş
ve ulusal ekonomiye azımsanmayacak katkı sağlamıştır.
Ancak, Birlik, ekonomik darboğazdadır. Sadece uçak firmalarına
2006dan 260 bin YTL borcu bulunmaktadır. Ayrıca, 2007de kullanılacak
cezbedici zirai miktarı 280 bin kilogramdır ve maliyeti
420 bin YTLdir. Bu miktar Birliğe hibe edilmediği takdirde,
zeytin sineği mücadelesi sekteye uğrayacak, ulusal ekonomiye
katkı azalacak ve üretici, büyük oranda mağdur olacaktır.
Sayın
milletvekilleri, sözlerime son verirken, ülkemizde yaklaşık
400 bin ailenin geçimini zeytinden sağladığını,
bu ailelerin yüzde 14ünün TARİŞ, Güneydoğu Birlik ve
Marmarabirlik kooperatiflerinde örgütlendiğini, 27 bin TARİŞ,
5 bin Güneydoğu Birlik ve 40 bin de Marmarabirlik ortağı
bulunduğunu AKP İktidarına hatırlatmak isterim.
Çünkü, AKP İktidarı döneminde perişan olan, ürettiği
ürünün karşılığını alamayan, girdileri
yükselen, ama destekleri azalan, ürününü bir yıl öncesine sattığı
fiyatların altında satmaya mahkûm olan çiftçimizin yaşadığı
eziyet, maalesef, zeytin ve zeytinyağı üreticilerince de
yaşanmaktadır. AKP İktidarı bilmelidir ki,
işbaşına gelirken şikâyet konusu yaptığı
her şeyi ve verdiği vaatleri unutan bu İktidarı
sandıkta da halk unutacaktır.
Bu
duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Pekel.
Gündem
dışı konuşmaya, Hükûmet adına Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ali Coşkun cevap vereceklerdir.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SANAYİ
VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
tabii ki, zeytin ve zeytinyağı, Türk tarımının,
aynı zamanda tarıma dayalı sanayimizin stratejik
ürünleridir. Bu bakımdan, basına da intikal eden bazı
konular dolayısıyla konuyu Meclise taşıyan arkadaşa
teşekkür ediyorum.
Zeytin
ve zeytinyağı üretiminde şu anda herhangi bir sorun bulunmamaktadır.
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) Sayın Bakanım, tarımda
hiç mi sorun yok?
SANAYİ
VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) Bildiğiniz
gibi, tarım satış kooperatifleri 4572 sayılı
Kanun ile özerk bir yapıya kavuşan birliklerde, alım fiyatları
birliklerin genel kurulları tarafından seçilmiş yönetim
kurullarında kararlaştırılmakta, piyasa
şartlarına, arz-talep dengesine ve kalitesine göre fiyat
oluşmaktadır.
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) Ayıp ya, vallahi ayıp!
SANAYİ
VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) Rekabete
açık serbest piyasa ekonomisinin de ana şartı budur.
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) Fındıkta sorun yok, zeytinde
sorun yok, öyle mi?
SANAYİ
VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) Dolayısıyla,
alım fiyatına, devletin, artık son yıllarda müdahalesi
yasal olarak mümkün değildir, aslında yanlıştır
da. Üreticinin memnuniyeti çerçevesinde fiyatın yüksek
açıklanması için devletin müdahalesi olması halinde,
politik baskılar geçmiş yıllarda olduğu gibi ortaya
çıkacak ve özerk birlik yönetimi modeli ortadan kalkacaktır.
Devletin müdahalesi durumunda hem birlik yönetiminin başarısızlığı
kolaylıkla devlete mal edilecek hem de başarısız
yönetimlerin zararlarını ve yanlış uygulamalarını
kamu kaynağıyla finanse etme zarureti doğacaktır
ki bu, ekonomik modelimizde 2000 yılından itibaren 4572 sayılı
Yasanın çıkarılmasıyla terk edilmiştir.
Gelinen
noktada, bildiğiniz gibi, belki toplamadaki teknolojik eksiklik
dolayısıyla -çünkü, makineleşme, maalesef, henüz tamamlanmadı,
biz teşvik ediyoruz ama tamamlanmadı- hem zayiat olmakta
hem de var yılları olmaktadır. Aslında makineleştiği
takdirde, İspanyada, İtalyada olduğu gibi, var-yok
yıl arasındaki farkların da azalacağı hesaplanmaktadır.
Bu yıl var yılıdır. Aynı zamanda zeytin kalitesinde
de gelişme vardır, çünkü geçen senenin zeytinleri normalin
altında küçük ve verimsizdi.
Şimdi,
şu anda yaşanan sıkıntı, eski malı stoklamış
olan tüccarın elindeki o küçük, verimsiz zeytini yeni fiyatla
satma arzusuyla birlikte, fazla üretimin yine devlet tarafından
finanse edilmesi yolundadır. Yeniden Yapılanma Kurulumuz
-bunlar daha önce de sistemin dışına çıkarıldığı
için- gerekli DFİF fonundan kredi vermişlerdir ve alımlar
başlamıştır.
Marmarabirlik
de, bu sene geçen seneye göre farklı bir uygulama yapmıştır.
Geçen sene 4.000 liradan doğrudan alış fiyatını
açıklamıştı, bu sene 2.500 lira avans olarak ortaya
koydu. Ama, son görüşmelerde bizim de müdahil olarak, yönlendirici
olarak araya girmemizle, ihtilaf çıkan kooperatifler ile yönetim
anlaşmış, 7 kişilik bir heyetle müştereken
toplantı yapmışlar -dün de beni ziyaret ettiler- ve satış
fiyatı piyasa şartlarında oluştuğu takdirde
avans fiyatı ile o aradaki farkı da ödemeyi Birlik kabul etmiştir.
Dolayısıyla, böyle bir olumlu gelişme elde edilmiştir.
Zeytinyağına
gelince. Bu sene, tabii, zeytinyağı üretim olarak fazladır.
Dökme tabir edilen ham zeytinyağının da ihracatını
bazı kesimler istemektedir, fakat, genel eğilim, Türk markasıyla;
çünkü, son yıllarda, hakikaten, ambalajıyla, kalitesiyle
marka haline geldi zeytinyağlarımız. Dolayısıyla,
ham zeytinyağını verirsek, alacak olan ülkeler bunu
işleyip kendi markasıyla satıyorlar, pazar kaybına
sebebiyet vereceğiz, hem de ihraç gelirlerimizde düşme
olacak. Bu konuda da Birlik yönetimi ile Bakanlığımız
yönlendirici yönde gerekli temasları ve yönlendirmeleri yapmaktadır.
Dolayısıyla, bu senenin, aslında, rekoltenin yüksekliğinden
dolayı tabii ki müstahsil yüksek fiyatla alınmasını
istemektedir. Tüccar ve ihracatçının da başka düşünceleri
vardır ticari bakımdan. Bu dengeyi kurmaya çalışıyoruz.
Tekrar
söylüyorum: DFİF fonlarından da kendilerine -yeterince
alışı- piyasa düzenini kuracak destek verilmiştir.
Belki, Ege Bölgesinde TARİŞ Zeytin Birliğinin bir
sıkıntısı, geçen sene yüksek fiyatla aldığı
mal -9 bin ton civarında- elindedir. Dolayısıyla, bunu
çıkartamadığı için, paraya tahvil edemediği
için arzu edilen seviyede şu ana kadar alıma girememiştir.
Bu konuda da temaslar devam etmektedir.
Beni
sabırla dinlediğiniz için saygılarımı sunuyorum.
Tarım
Bakanımız da burada. Ayrıca, tarımla ilgili sualler
olursa kendisi gerekli cevapları verecektir.
Teşekkür
ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) Çok aydınlandık Sayın
Bakan!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan!
Gündem
dışı üçüncü söz, doğal afetler ve sel baskınları
ile ilgili söz isteyen Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börüye
aittir.
Buyurun
Sayın Tekin Börü. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Adana
Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börünün, doğal afetlerin yol
açtığı can ve mal kayıplarının önlenmesi
için önceden tedbir alınmasının önemine ilişkin
gündem dışı konuşması
AYHAN
ZEYNEP TEKİN BÖRÜ (Adana) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde geçtiğimiz
hafta meydana gelen doğal afetler sonucu yaşamını
yitiren vatandaşlarımıza Allahtan bir kez daha rahmet,
kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı
diliyor, bu afet dolayısıyla yaralanan, evleri yıkılan,
hasar gören vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimle,
yüce Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, doğal afetler, yerel toplulukların genel
yaşamını etkileyen, aksatan ve bozan deprem, yangın,
sel, heyelan, erozyon, çığ, kaya düşmesi, orman yangınları
ve volkanik patlamalar gibi çoğu zaman önlenemez doğa
olayları olarak tanımlanmaktadır.
Son
zamanlarda meydana gelen bu doğal afet olaylarında vatandaşlarımız
acı çekerken, insan gücünü aşan bu felaketlerin siyasi malzeme
konusu yapılması oldukça üzüntü vericidir. Deprem, sel,
erozyon, heyelan, volkanik patlamalar, orman yangınları
ve çığ, dünyanın baş etmek zorunda olduğu
başlıca doğal afetlerdir.
Ülkemiz,
volkanik patlamalar haricinde diğer doğal afetler ile
sık sık karşı karşıya kalmaktadır. Ancak,
17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 tarihli Marmara ve Düzce depremlerinden
sonra, âdeta, afet sözcüğü deprem ile eş anlamlı hale
gelmiştir. Ancak, bilinmelidir ki, deprem kadar diğer doğal
afetler de oldukça fazla ekonomik, sosyal ve çevresel zararlar vermektedir.
Bilindiği
üzere, ülkemiz, deprem, sel, heyelan ve orman yangınları gibi
doğa olaylarının sıkça meydana geldiği bir
coğrafyada bulunmaktadır. Özellikle sel ve deprem felaketlerinin
insan ve yerleşim alanları üzerindeki yıkıcı
ve kötü etkileri, kamuoyunun dikkatini doğal afetlere çekmiştir.
Gerçekte,
kamuoyunun bu ilgisinden önce, ülkemizde bu konuya ilişkin
akademik çalışmaların uzun süredir yapıldığı
ve bilimsel yazımda Afet yönetimi olarak tanımlanan alanın
son yıllarda giderek artan bir ilgi odağı haline geldiği
görülmektedir.
Sayın
milletvekilleri, geçtiğimiz hafta yurdumuzun bazı bölgelerini
etkisi altına alan yağışlar, maalesef, yine üzücü
felaketlere dönüştü. Şiddetli yağmurun neden olduğu
sel ve heyelan, Diyarbakır, Şırnak, Şanlıurfa,
Adana, Mersin, Batman ve İstanbul illerimizde çok sayıda
can kaybına, evlerin, iş yerlerinin, tarım alanlarının
sular altında kalmasına ve üretilemeyen bir kaynak olan
topraklarımızın sel sularıyla akıp gitmesine
neden oldu.
Doğal
afetler, her zaman karşılaşma ihtimalimiz olan, içinde
bulunduğumuz coğrafya sebebiyle engellenemese dahi can
ve mal kaybını minimize edebileceğimiz olaylardır.
Bununla ilgili tedbirleri almak devletimizin görevi olduğu
gibi, bu bilince ulaşmış bir millet olmak da bizlerin sorumluluğudur.
Ülkemizin
ve belediyelerimizin en büyük sorunu çarpık imar kentleşmesidir.
Şu zamana kadar çoğu politik kaygılarla vatandaşın
yanlışına göz yuman siyasi iktidar devri AK Parti döneminde
kapanmıştır.
Doğa olaylarının olumsuz
etkilerinin en aza indirilmesi birtakım önlemlerin alınmasıyla
mümkün olabilir. Bu önlemlerin başında, kentleşmenin
gelişimine ve yerleşim düzenine, doğal afet riskini
de göz önünde bulundurarak yön vermek gerekir. Başka bir deyişle,
kentleşme politikası, doğal afetin olumsuz etkilerini
en aza indirecek bir kararlar ve izlenceler bütünü olarak görülmelidir.
AK Partinin iktidara geldiği günden bu yana çıkardığı
yasalar, yürürlüğe koyduğu mevzuat ve uygulamadaki tavrı,
bunun, aslında, ancak bir anlayış değişikliğiyle
çözülebileceğinin bir göstergesidir.
Ülkemizdeki
mükemmel yasalara karşı, aslında, en çok ihtiyaç duyduğumuz
durum tavizsiz bir uygulamadır. Bizim amacımız, belirlenen
önlemlerin hiçbir şekilde tersine hareket edilmesine müsaade
edilmemesidir, vatandaşlarımızın da yanlış
uygulamalara sapmasının önüne geçmek ve ülkemizde mevcut
olan mantığı, çocuklarımıza miras bırakmak
için atalarımızdan emanet aldığımız bu ülkeyi
en iyi şekilde muhafaza ederek ve geliştirerek en güzel
şekilde sahip çıkmaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Börü, buyurun.
AYHAN
ZEYNEP TEKİN BÖRÜ (Devamla) Orman tahribatının önüne
geçilmesi, sel ve heyelan tehlikesi bulunan alanların süratle
ağaçlandırılması, bitki örtüsünün korunması
ve artırılması, sorunun yaşandığı
bölgelere ait sel ve erozyon haritalarının çıkarılması,
tespiti yapılan bölgelerin imar planlarının felaketlere
göre yeniden düzenlenmesi, dere yataklarının asla imara
açılmaması, kaçak yapılaşmaya göz yumulmaması,
yol güzergâhlarının dere yatakları içinden çıkartılması,
yol yapımlarında kıyılara ve eğimli arazilere
müdahalede dikkatli olunması ve gereken önlemlerin alınması,
yanlış tarım uygulamalarından ve arazi kullanımlarından
vazgeçilmesi, bizleri, bir daha, geçtiğimiz hafta yaşadığımız
felaketlerin ve benzerlerinin tekrarından koruyacaktır.
Unutmamalıyız
ki, bu son sel felaketlerinden sonra yaşanan can, mal ve toprak
kayıplarını telafi etmemiz söz konusu değildir.
Ama, bundan sonrakiler için, bir an önce, Hükûmet ve millet olarak, elimizden
gelen her şeyi yapmamız gerekmektedir. Hükûmetimiz, bu kapsamda,
felaket bölgelerini hem madden hem manen yalnız bırakmamış,
ilgili bakanlarımız, milletvekillerimiz ve bürokratlarımız
afet bölgelerinde çalışmalara bizzat refakat etmişlerdir
ve yaralar sarılıncaya kadar da bu refakat devam edecektir.
Devletimiz, yaraların bir an önce sarılması ve ortaya
çıkan kayıpların telafisi için tüm imkânlarını
seferber etmiştir.
Bütün
bu felaketlerin altında, insanın Doğayla beraber yaşayacağım.
derken, doğaya rağmen yaşaması ve verdiği tahrip
yatmaktadır. Çözüm, toplumca sahip olduğumuz zihniyetteki
yanlışlıkları değiştirmekle birlikte,
başta bu mücadele için yeterli kaynak ayırmak, Türkiyenin
doğal bitki örtüsünü korumaya yönelik her türlü yasayı
tavizsiz uygulamak, AK Parti döneminde yapıldığı
üzere ulusal bir tarım ve orman politikası geliştirip
bu mücadeleyi de devlet politikası haline getirmekten geçmektedir.
Ülkemiz ve ülke insanımızın
bir daha böyle felaketlerle karşılaşmaması dilek
ve temennisiyle yüce Meclisi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Tekin Börü.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Kanun teklifinin geri alınmasına
dair bir tezkere vardır, okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
İzmir Milletvekili Yılmaz Kayanın, (2/871) esas numaralı
1136 Sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifini geri aldığına ilişkin önergesi
(4/410)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/871 Esas Numaralı Kanun Teklifinin
Adalet Komisyonunda görüşülmesi sırasında Alt Komisyona
havale edildiğinden, Alt Komisyonda, teklifim ile amaçladığım
durum değiştirilerek, sınavın tümden kaldırılacağı
yönünde eğilim oluştuğundan Kanun Teklifimi gere çekiyorum.
Yılmaz
Kaya
İzmir
BAŞKAN Adalet Komisyonunda
bulunan teklif geri verilmiştir.
Komisyonlardan istifa tezkereleri
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
2.-
Muğla Milletvekili Hasan Özyerin Dilekçe Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/411)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Üyesi olduğum Dilekçe Komisyonundan
istifa ediyorum.
Gereğini saygılarımla
arz ederim. 10/11/2006
Hasan
Özyer
Muğla
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
3.-
Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemirin Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi
(4/412)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Üyesi olduğum Kamu İktisadi
Teşebbüsleri (KİT) Komisyonundan istifa ediyorum. Gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim.
10.11.2006
Mehmet
Erdemir
Yozgat
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
4.-
İzmir Milletvekili Serpil Yıldızın Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi
(4/413)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
üyeliğinden duyduğum lüzum üzerine istifa ediyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla. 14.11.2006
Serpil
Yıldız
İzmir
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:
C)
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 45 milletvekilinin, ders ve
yardımcı ders kitaplarının içeriğinde yapılan
değişikliklerin araştırılarak yapılması
gereken düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/390)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bu yıl, yeni ders yılının
başlamasıyla birlikte, ilk ve ortaöğretim okullarında
kullanılan ders kitaplarının içeriği, geçmişte
görülmedik ölçüde, kamuoyunda sürekli olarak tartışma konusu
olmaktadır.
Kimi ders kitaplarında, bilimsel
olmayan bilgilere yer verildiği görülmektedir.
Özellikle 2006-2007 ders yılında
bazı ders kitaplarında yer alan bilgilerin bilimsellikten
çok uzak niteliği, bu konuda bir yönetim ve denetim yetersizliği
olabileceğini de gündeme getirmektedir. Bunun en somut kanıtı,
Millî Eğitim Bakanlığının, ancak bu iddialar
kamuoyuna yansıdıktan sonra ve bazıları için soruşturma
açıldığını açıklamasıdır.
Bilim toplumuna geçişin yaşandığı
ve bilimsel bilginin, küresel yarışın en önemli güç kaynağı
olduğu günümüzde, çocuklarımızın ve gençlerimizin
nasıl bir eğitim aldıkları, yalnız kendilerinin
değil, ülkemizin geleceği yönünden de yaşamsal bir
öneme sahiptir. Bu nedenle, ilk ve ortaöğretim okul kitaplarında
yer alan bilgiler, gencecik beyinleri biçimlendirici etkileri nedeniyle,
özel bir önem taşımaktadır.
Bu nedenler ve aşağıda
sıralanan gerekçelerle, ilk ve ortaöğretimde okutulan
ders ve yardımcı ders kitaplarının içeriğinde
son yıllarda yapılan değişikliklerin araştırılması;
bu konudaki yönetim ve denetim eksikliklerinin olup olmadığının
açıklık kazanması ve alınacak önlemlerin ve yapılacak
düzenlemelerin saptanması amacıyla Anayasanın 98.
ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını istiyoruz.
Saygılarımızla.
1- Yakup Kepenek (Ankara)
2- Ahmet Küçük (Çanakkale)
3- Mehmet Kartal (Van)
4- Uğur Aksöz (Adana)
5- Mehmet Boztaş (Aydın)
6- Ufuk Özkan (Manisa)
7- Ali Oksal (Mersin)
8- Ahmet Ersin (İzmir)
9- Abdurrezzak Erten (İzmir)
10- Enver Öktem (İzmir)
11- Erdal Karademir (İzmir)
12- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
13- Vezir Akdemir (İzmir)
14- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
15- Nurettin Sözen (Sivas)
16- Sedat Pekel (Balıkesir)
17- Canan Arıtman (İzmir)
18- Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
19- Erol Tınastepe (Erzincan)
20- İsmail Özay (Çanakkale)
21- Atila Emek (Antalya)
22- Nadir Saraç (Zonguldak)
23- Şefik Zengin (Mersin)
24- Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
25- Mehmet Işık (Giresun)
26- Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
27- Ahmet Sırrı Özbek (İstanbul)
28- Kemal Sağ (Adana)
29- Harun Akın (Zonguldak)
30- Mehmet Nuri Saygun (Tekirdağ)
31- İlyas Sezai Önder (Samsun)
32- Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
33- Osman Kaptan (Antalya)
34- Gürol Ergin (Muğla)
35- Abdulaziz Yazar (Hatay)
36- Sıdıka Sarıbekir (İstanbul)
37- Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
38- Muharrem Toprak (İzmir)
39- Özlem Çerçioğlu (Aydın)
40- Tuncay Ercenk (Antalya)
41- Feridun Fikret Baloğlu (Antalya)
42- N. Gaye Erbatur (Adana)
43- Oya Araslı (Ankara)
44- Nail Kamacı (Antalya)
45- Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
46- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
Gerekçe:
İlk ve ortaöğretim ders
kitaplarının içeriğinde yapılan ve özellikle Milli
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkında verilen Gensoru
Önergesinin görüşülmesinden sonra kamuoyuna yansıyan
başlıca olaylar şunlardır:
1. 11. Sınıf Din Kültürü
ve Ahlak Bilgisi kitabında İslamda İbadetin Faydaları
bölümünde Abdest alırken kullanılan su sayesinde kan dolaşımı
hızlanır, alyuvar sayısı çoğalır deniliyor.
Mili Eğitim Bakanlığı,
önce, yazının Alman Dr. Albert Schalleye ait Başarılı
Tedaviler kitabından alındığını
açıklıyor. Milliyet gazetesi, Dr. Schallenin kitabında
bu anlatımının yer almadığını saptıyor.
Bakanlık, bunun üzerine, kitabın
altı yazarına yalnızca ihtar cezası veriyor ve
kitapta yer alan bu bilgilerin bilimsel değerinin bulunulmadığı
belirtilerek adı geçen bölüm, ders kitabının yeni baskısı
yapılıncaya kadar öğrencilere okutulmayacaktır
ifadelerinin yer aldığı bir genelge hazırlamış
bulunuyor (Milliyet, 28 Ekim 2006).
Din uzmanı bilim insanlarının
da hurafe olarak nitelendirdiği bu görüşlerin bir ders
kitabında neden ve nasıl yer aldığı; sonrasında
yapılan tartışmalar ve bir genelge ile bunların
okutulmamasının istenmesindeki yönetim yanlışları,
ayrıntılı olarak araştırılmalıdır.
2. Bilindiği gibi çağdaş
bilimsel gelişmenin temeli Evrim Kuramına dayanmakta ve
evrimci yaklaşım yalnız doğa bilimlerinde değil,
toplumsal bilimlerde de, bir bilimsel yöntem olarak yaygın biçimde
kullanılmaktadır. Geçen yıl 8. sınıf Fen Bilgisi
kitabından Evrim Kuramının özünü anlatan bölüm
çıkarılmış, ülkemizin 700 dolayında bilim insanlarından
gelen tepki üzerine Bakan Çelik, çıkarılan bölümün
2006da ekleneceğini açıklamıştı. Ancak, Evrim
Kuramı ile ilgili bilgiler, kitabın bu yılki baskısına
da girmedi. Nasıl ve neden?
3. 8. sınıf Din Kültürü ve
Ahlak Bilgisi kitabının 2006 baskısında Cemaatlerin
hoşgörüyü desteklemesi durumunda, ülkenin birlik ve beraberliğine
katkıları olur deniliyor. Tartışmalar üzerine
Millî Eğitim Bakanlığı, cemaatler konusunun kitapta
yer almayacağını açıklıyor. Bu tutarsızlıkları
nasıl ve neden yaşanıyor? Ülkenin birlik ve beraberliği,
her biri ayrı bir anlayışı yansıtan ve çoğu
kez kendi aralarında uyuşmazlık bulunan cemaatlere
bırakılması hangi düşüncenin ürünüdür?
4. 7. sınıfta ders kitabı
olan Vatandaşlık ve İnsan Hakları kitabında
geçen beş yıl boyunca yer alan, ünlü Fransız Ressam Eugene
Delacroixnın, 1789 Fransız Devrimini simgeleyen ve 1830da
yapılan Halka Yol Gösteren Özgürlük (Liberty Leading the People)
adlı eseri, bu ders yılında kitaptan çıkarıldı.
Bu özgürlük sansürünün kamuoyuna yansıyan gerekçesi, gerçekten
dehşet vericidir. Sokak çatışmalarında elbisesinin
üst bölümü parçalanmış, bir elinde Fransız bayrağı,
diğer elinde tüfek tutan kadının göğüslerinin görünmesi
nedeniyle resmin kaldırıldığı iddia edildi
(Milliyet, 20 Ekim 2006).
Önergemiz, ders kitapları konusunda
yukarıda sıralanan ve varsa kamuoyuna yansımayan
benzerlerinin tüm ayrıntılarıyla araştırılması
ve alınacak düzenleyici önlemlerin saptanması amacını
taşımaktadır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve
Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki ön görüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Bir genel görüşme önergesi
vardır, okutuyorum:
2.-
Anavatan Partisi Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri Gaziantep
Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili Süleyman
Sarıbaşın, sel felaketlerinin yol açtığı
zararlar ve alınması gereken önlemler konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/35)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Son günlerde meydana gelen yağışlara
bağlı olarak Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz Bölgesinde
başta Batman, Diyarbakır, Şırnak, Kilis, Şanlıurfa,
Van, Mersin ve Antalya illerimiz olmak üzere yurdumuzun büyük bir
bölümünde yaşanan sel felaketi nedeniyle şu ana kadar 42
vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 7 vatandaşımız
kaybolmuş ve 15 vatandaşımız yaralanmış
ayrıca felaketin yaşandığı yörelerde binlerce
ev ve işyeri ile şehirlerin alt yapısı büyük oranda
zarar görmüştür.
Bu nevi felaketlerin bir daha tekrar
etmemesi için gerekli önlemlerin alınması gerektiği
gibi felaketlerden zarar gören, evini, işyerini, mahsulünü
kaybeden vatandaşlarımızın bir an önce mağduriyetlerinin
giderilerek barınma ve yiyecek ihtiyaçlarının karşılanmasıyla
bundan sonrasında hayatlarını sağlıklı
bir şekilde devam ettirebilmeleri için gerekenin yapılması
gerekmektedir.
Ekli gerekçede de açıklanan
nedenlerle yerleşim yerlerimizde olası afet tehlikelerinin
tekrarının önlenmesi, afet anında arama/kurtarma faaliyetlerinin
en hızlı ve etkin şekilde yürütülebilmesinin sağlanması,
afet sonrası vatandaşlarımızın yaralarının
sarılması ile zararlarının karşılanması
hususunda neler yapılabileceğinin tespiti amacıyla,
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri
uyarınca bir genel görüşme açılmasını arz ederiz.
Prof.
Dr. Ömer Abuşoğlu Süleyman
Sarıbaş
Gaziantep Malatya
Anavatan
Grup Başkanvekili Anavatan
Grup Başkanvekili
Gerekçe:
Genel görüşme talebimizin
içeriğinde de belirtildiği üzere yeterli önlemlerin
alınmaması nedeniyle mevsim normallerinde yaşanan
yağışlarda bile vatandaşlarımız doğal
afetlerle karşı karşıya gelmekte, yurttaşlarımız
idarenin bu ihmalini canıyla ödediği gibi büyük oranda
maddi zarar da meydana gelmektedir.
Bu nevi felaketler aşağı
yukarı her yıl ve hatta yılın her mevsiminde hemen
hemen her bölgemizde görülmekte olup, olayın vukuundan sonra
üzüntüler dile getirilmekte yaraların sarılacağı
açıklaması yapılmakta sonra olay gündemden düşmektedir.
Söz konusu felaketlerin çoğunluğu
uygun yerleşim planları yapılmamasından, yerleşime
uygun olmayan yerlerde yapılaşmaya göz yumulmasından,
ve hatta yerel yönetimler tarafından gerekli etüdler yapılmadan,
afetten korunmak için gerekli alt yapı oluşturulmadan yapılaşma
izni verilmesinden meydana gelmekte, dolayısıyla söz konusu
afetlere aslında insan eliyle davetiye çıkarıldığı
bilinmektedir.
Fakat bu güne kadar da bu konuda
ciddi bir düzenleme yapılamaması nedeniyle özellikle büyük
şehirler etrafında yerleşime uygun olmayan yerlerde
riskli bölgelerdeki plansız yerleşim nedeniyle mevsim normallerinde
yağan yağışlarda bile yerleşim alanları
sular altında kalarak insanımız süregelen ihmali canıyla
ve malıyla ödemek zorunda kalmaktadır.
Afetlerin meydana gelmemesi yönünde
tedbir alınmayarak davetiye çıkarıldığı
gibi bu risk bölgeleri bilinmesine rağmen olası afet vukuunda
gerekli kurtarma faaliyetleri ile afet sonrası yardım ve
destek hususunda da maalesef gereken tedbirlerin alınmadığını
üzülerek görmekteyiz.
Son günlerde yaşadığımız
sel felaketi nedeniyle meydana gelen can ve mal kayıpları,
konunun her geçen gün daha vahim hale geldiğini, kronikleştiğini
ve vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini
daha fazla tehdit eder hale geldiğini göstermektedir.
Bu nevi felaketleri küçümseyip
üzerini kapatmaya çalışmakla, 42 vatandaşımız
hayatını kaybetmiş ve onlarca şehrimiz sular altında
kalmışken olayın abartılmaması gerektiğini
ifade etmekle sorunlar çözülmüş olamayacağı gibi bu
vurdumduymaz tavırlarla daha büyük felaketlere de zemin hazırlanacağı
açıktır.
Açıklanan nedenlerle Anavatan
Partisi Grubu olarak vatandaşlarımızın can ve mal
güvenliğini tehdit eden ve her geçen gün daha fazla zarara neden
olan bu nevi afetlerin bir daha tekrar etmemesi için alınacak önlemlerin
tespiti ile afet sonrası arama kurtarma faaliyetleri ile afetten
zarar gören vatandaşlarımıza devletin sıcak elinin
uzanması hususunda neler yapılabileceğinin tartışılması
ve çözüm üretilmesi için iş bu genel görüşmenin açılması
zarureti hasıl olmuştur.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve
genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki
ön görüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım:
V.
- ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
10/59 esas numaralı Meclis araştırma önergesinin ön görüşmesinin,
görüşme gününe ilişkin CHP Grubu önerisi
14.11.2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun,
14.11.2006 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında,
siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Haluk Koç
Samsun
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler Kısmının 26 ncı sırasında
yer alan (10/59) Esas Numaralı Meclis Araştırma Önergesinin
görüşmesinin, Genel Kurulun; 14.11.2006 Salı günlü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisi lehinde söz isteyen Rasim Çakır, Edirne Milletvekili.
Sayın Çakır, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Çakır, süreniz on
dakikadır.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bir yıl önce çeltik üreticilerinin
sorunlarının Meclis tarafından araştırılması
ve bu sorunlara çözüm üretilebilmesi amacıyla bir Meclis
araştırma komisyonunun kurulmasını teklif eden
önergem burada görüşüldü ve kabul edilmişti; ama, maalesef,
o günden sonra, bu önerge, sırası gelip gündeme alınma
fırsatı bulamadı. Eğer bizim önerilerimiz o gün
hemen dikkate alınsaydı, Meclis bu konuda Hükûmeti yönlendirecek
bir çalışma içerisinde olsaydı, inanıyorum ki,
çeltik üreticisi, bu yıl yaşamış olduğu felaketler
zincirini yaşamayacaktı.
Bizler bu Genel Kurulda Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak ne yapmak istiyorsak ne öneriyorsak ne teklif
ediyorsak, bunu biliniz ki, önce bu ülkenin menfaatinedir ve bu ülkenin
menfaatine olan her şey de iktidar partisinin menfaatinedir;
ama, maalesef, bizim önerimize kulak asmadınız, bu konuda
gerekli çalışmaların yapılmasına izin vermediniz
ve bugün, yaşadığımız, çeltik üreticisinin
yaşadığı sıkıntıları yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
geçtiğimiz yıl Osmancık çeltiği, piyasada 700-750
bin lira arasında alıcı buldu ve ortalama 720 bin lira.
Uygulanan tarife kontenjanı politikasının sürekli
ve sürdürülebilir olmadığını, biz, o günlerde,
size, yine bu kürsüden hatırlattık. O günden bugüne bir
yıl geçmiş olmasına rağmen, mazotta ve gübredeki
fiyat artışlarına rağmen, toprak kirasındaki
artışlara rağmen, bugün, maalesef, Osmancık çeltiğinde
satış fiyatı 500-550 bin lira, 600 bin lira arası.
Tarım Bakanımız, çeltikte
Hükûmetin uygulayacağı politikayı açıklama cesaretini
bile gösteremedi ve politikayı genel müdür ve müsteşar
düzeyinde ve internet sayfalarında açıklama durumuna
düştü ve maalesef, Hükûmet tarafından açıklanan 720 bin
lira fiyat, müdahale fiyatı bir taban fiyat olmaktan çıktı,
tavan fiyat bile olamadı. Ofiste 600-650 bin lira arası bir
fiyat oluştu, serbest piyasada da 500-550 bin lira arası bir
fiyat oluştu. Hükûmetin politikası açıklanmadan önce
serbest piyasadaki durum daha iyiydi; politika açıklandıktan
sonra, maalesef, durum daha kötü bir noktaya geldi.
Hükûmetin Edirnedeki temsilcileri,
Toprak Mahsulleri Ofisinin Edirnede bu yıl 27 bin ton civarında
bir alım yapacağını gazetelerde ilan ettiler. Dolayısıyla,
sadece Edirnedeki çeltik üretiminin 300-350 bin ton civarında
olduğunu düşünürsek, 27 bin ton yapılacak bir alımla
piyasayı dengede tutabilme şansı var mıdır
değerli arkadaşlarım? Ve bu politikayı gören
özel teşebbüs de, maalesef, piyasaya girip yüklü miktarda mal
alma faaliyetinde bulunmadı; olanlar da, peşin para 500
bin lira, 520 bin lira, 550 bin lira civarında fiyatlarla üreticiyi
mağdur etti.
Sayın Bakan burada çıkıp,
Çeltik üreticileri niçin bağırıyorsunuz, muhalefet
partileri niçin bağırıyorsunuz? Bizim dönemimizde
çeltik üretimi şu kadar tondan şu kadar tona çıktı.
diye bir savunma yaptı ve iktidar partisine mensup arkadaşlar
da bu savunmayı alkışladılar; ama, değerli arkadaşlarım,
dikkatinizi çekiyorum: Bu üretimdeki artış, Hükûmetin uygulamış
olduğu politikalardan kaynaklanan bir artış değildir.
Üretimdeki artış, ayçiçeği ve buğday ekimindeki
gelir eksikliğinden kaynaklanan, zorunluluktan kaynaklanan
bir çeltiğe yönelme söz konusu olmuştur.
Değerli arkadaşlarım,
bugün serbest piyasada buğday 400 bin lira civarında. 360
bin lira, 400 bin lira köylüde buğday kalmadığı günlerde,
buğday fiyatı oluştuğu bir Türkiyede 500 bin lira,
550 bin lira çeltik fiyatının oluşması Allahtan reva
mı?
En iyimser, en düşük fiyatlarla
bugün çeltiğin üretim maliyeti 550 bin lira değerli arkadaşlarım.
-Osmancık çeltiğinden söz ediyorum- ve çeltik batakta, her
türlü doğal koşullarda risk altında üretilen bir ürün.
Çeltik üretimi buğday üretimi gibi değil. 550 bin lira harcayacaksınız,
bütün doğal koşulları yenecekseniz, Ergene ve Meriç
Ovalarının bataklığına karşı mücadele
edeceksiniz ve ondan sonra çıkardığınız ürünü
600 bin liraya, 650 bin liraya satmak için günler boyu Toprak Mahsulleri
Ofisinin önünde yatacaksınız veya tüccara gidip yalvaracaksınız
yakaracaksınız.
Önemli olan bugün, yani, çeltik harmanının
en yoğun olduğu günlerde küçük üreticinin malını
değerlendirebilmesi. Biz de biliyoruz iki ay sonra, üç ay sonra
pirinç fiyatlarının ve çeltik fiyatlarının yükseleceğini,
ama, o güne kadar kaç tane üretici çeltiğini saklayabilir?
Sayın Bakanın göndermiş
olduğu yetkililer, köylüye Niye acele ediyorsunuz? Satmayın,
bekleyin. diye salık veriyorlar. Ama, o köylü satacak ki biçerdöverinin
parasını ödesin. O köylü satacak ki çocuğunun düğününü
yapsın, kızının çeyizini yapsın, mazot borcunu
ödesin, gübre borcunu ödesin. Kaç tane çiftçimizin, malını,
ürettiği malı satmadan iki ay, üç ay deposunda muhafaza
edebilme şansı var?
Geçtiğimiz günlerde, değerli
arkadaşlarım, İpsalada kooperatif başkanları,
muhtarlar, ziraat odası başkanlarının oluşturduğu
bir toplantı yapıldı ve bu toplantı bir bildiriyle
de, Hükûmete yönelik bir bildiriyle de sonuçlandı.
Türkiyenin çeltik üretiminin yüzde
50si Edirnede yapılıyor ve Türkiyede çeltik üretiminin
kalbi de beyni de Edirnenin İpsala ilçesi, yani Ergene Ovası,
yani Meriç Ovası ve burada, çeltik üreticilerimizin temsilcileri,
160 küsur imzayla -ki, bunlar, on binleri temsil eden insanlardır-
bu sorunun çözümüne yönelik önerilerini Hükûmete dile getirdiler.
Biz de, bu önerileri aldık ve kürsüde o önerileri paylaşarak,
Hükûmeti bir an önce, Sayın Tarım Bakanını bir an önce
bu sorunun çözülmesi, iş işten geçmeden, küçük üreticinin
malı çarçur edilmeden, ziyan edilmeden bu soruna çözüm bulunmasını
talep ediyoruz, tavsiye ediyoruz.
Prim olarak en az 150 bin lira bir
çeltik destekleme priminin oluşmasını talep ediyoruz
ve Hükûmetin uyguladığı gümrük tarife kontenjanının,
570 dolardan 650 dolara çıkarılmasını talep ediyoruz.
İskenderun gümrüğünden 350 dolar gümrük tarife kontenjanıyla
50 bin ton ithalat yapan firmanın kimlere ait olduğunu, bu
ithalatın ne zaman, nasıl ve hangi koşullarda gerçekleştiğini,
bize, yüce Parlamentoya ve çeltik üreticisine, Sayın Bakanın
hesabını vermesini bekliyoruz ve çeltik üreticilerinin
tarım kredilere olan borçlarının ertelenmesi, çeltik
üretici kooperatiflerinin elektrik faturalarında biriken
borçlarına çözüm getirilmesi ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çakır,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
RASİM ÇAKIR (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
çeltik priminin en az 150 bin lira
olarak ve çiftçi kayıt sistemine göre değil, çeltik üretim
sertifikası veya faturaya göre, yani üretim yapan herkesin
primden yararlanabileceği bir koşulda ödenmesini talep
ediyoruz ve primlerin, geçtiğimiz yıl yapıldığı
gibi değil, 31 Aralık 2006dan sonra da ödenmeye devam edilmesini,
çiftçinin faydalandırılmasına devam edilmesini talep
ediyoruz.
Eğer, bunları derhal yapmazsanız,
bu çözümleri derhal üretmezseniz, bu çeltik üreticisinin ıstırabını
durdurmazsanız, şunu bilin ki, Edirnedeki çeltik üreticileri,
Sinoptaki, Samsundaki, Balıkesirdeki, Antalyadaki, Çorumdaki
çeltik üreticileri
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) Kastamonu-Tosya
RASİM ÇAKIR (Devamla) Kastamonu
Tosyadaki çeltik üreticileri, sadece AKPnin ampulünü söndürmekle
kalmayacak, AKPyi Meriç Nehrinin, Ergene Nehrinin, Gala Gölünün
bataklığının dibine gömecektir. Bundan hiçbirinizin
şüphesi ve kuşkusu olmasın.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Çakır,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.03
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.12
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
V.
- ÖNERİLER (Devam)
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.-
10/59 esas numaralı Meclis araştırma önergesinin ön görüşmesinin,
görüşme gününe ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Grup önerisinin lehinde
söz isteyen Ahmet Küçük, Çanakkale Milletvekili.
Buyurun Sayın Küçük. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; çeltik
üreticilerinin sorunlarının görüşülmesiyle ilgili
verdiğimiz araştırma önergesinin Genel Kurulda görüşülmesiyle
ilgili verdiğimiz Grup önerisinin lehinde söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Meclisi ve buradan acaba bir
şey çıkar mı, bir umut çıkar mı, Meclis, acaba
dertlerimize çare olur mu arayışı içinde, inanıyorum
ki, şu anda televizyonları başında bizi izleyen
çeltik üreticilerini, umutla bekleyen çeltik üreticilerini de selamlıyorum.
Umarım çıkar, ama AKPnin bu vurdumduymaz tarım politikalarına
bakışı ve tarımla uğraşan insanların
sorunlarına karşı ilgisizliği, maalesef, onları
çok umutlu olmamaları konusunda uyarıyorum, onları
da bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
çeltik, bizim coğrafyamızın ekolojik bir ürünü değil.
Yani, öyle kendiliğinden yetişen, iklimin, coğrafya
şartlarının, toprak yapısının, arazi yapısının
şartlarında kendiliğinden ülkemizde yetişen bir
ürün değil çeltik. Dolayısıyla, çeltik, bizim yarattığımız
ortamda birtakım şartları geliştirerek, oluşturarak
yetiştirdiğimiz bir ürün. Dolayısıyla, çeltik üreticileri
de bu ülkenin en bilinçli tarım üreticileridir. Hesabını
kitabını bilmek zorundadırlar, çünkü yatırım
yaparlar, para harcarlar, maliyetlerini hesaplarlar ve sonuçta
elde ettikleri ürünü pazara sunarak para kazanmak zorundadırlar.
Ürettikleri ürün ülke için ve halk için çok önemlidir; çünkü, ülkenin
ithalatını azaltırlar, eksiltirler, dolayısıyla
ülkenin dövizinin dışarıya gitmesine engel olurlar.
Dolayısıyla da, bu çeltik üreticilerine, her zaman olduğu
gibi, devletin sahip çıkması, onları, gerek girdi maliyetlerine
yaptığı destekle gerek fiyatlara verdiği destekle,
oluşturduğu gümrük vergisi oranlarıyla, gümrüklerle
koruyarak onların sürdürülebilir bir üretim yapmalarını
sağlamak devletin birinci görevidir.
Değerli arkadaşlarım,
yıllardır çeltik üreticisi, dediğim gibi, belli bir
sermaye yapısında olan insanlardan oluşur, çünkü, çeltik
üreteceksiniz. Bir defa, herkesin 50 YTLye kiraladığı
araziyi 200 YTLye kiralayacaksınız; çünkü, çeltik her arazide
üretilmez, mutlaka sulanabilir bir arazi, düz taban arazi, suyu tutabilir
bir arazi olması lazım. Çeltik ekilmeden önce, mutlaka çeltik
tarlasının hazırlanması lazım, işçilik
yapılması lazım, yatırım yapılması
lazım, hatta, sulama altyapı yatırımlarını
ülkemizin birçok yerinde bitirmediğimiz için, yer altında
suyu bulup, onlarca, yüzlerce metre yerin altından bazen mazotlu
birtakım motorlarla, bazen de elektrikle çekip çıkarıp
o tarlaları doldurmanız lazım, o tarlaların içinde
o çeltiği büyütmeniz lazım. Dolayısıyla, çeltik,
her yönüyle çileli bir üretim sürecini içinde barındıran
bir üründür. Dolayısıyla, çeltik üreticileri de, bütün bu
işleri yapacak sermaye birikimine sahip olan ve risk alan üreticilerdir.
Öyle, ekeyim, Allah verirse olur; Allah kayıra, Mevlam kayıra
hesabıyla üretilen bir ürün değil çeltik. Dolayısıyla,
çeltiğe mutlaka her noktasında müdahale edilmesi lazım,
destek görmesi lazım.
Değerli arkadaşlarım,
benim seçim bölgem, çeltik üretiminin özellikle baldonun çok etkin
bir şekilde üretildiği bir bölgedir. Yani, Biga, Gönen, Manyas
yöresi yaklaşık -hatta, biraz da Kemalpaşayı da
içine alırsak- 180 bin dönüm, son yıllarda, ekim yapılan
ve Türkiyenin en kaliteli baldosunun üretildiği -İpsalayla
birlikte- yerlerdir. Dolayısıyla, buralarda, tamamen,
su, dediğim gibi, yerin altından elektrik enerjisiyle çekilir
ve çok ciddi maliyetler oluşur. Dolayısıyla, hiçbir
şekilde, çeltik üreticisi zarar ederek üretimine devam edemez;
hiçbir şekilde, işte, ben bu sene gübre atmayayım, Allah
ne verirse olur diyerek üretilecek bir ürün olmadığı
için, devamlı olarak maliyetlerini hesaplamak zorundadır.
Çeltik üreticisi her dönemde korunmuştur,
korunmalıdır. Çeltik üretiminin tamamını, bizim,
zaten, coğrafya şartlarımızda üretmemiz mümkün değildir;
mutlaka belli bir ithalatın yapılması lazımdır.
Tarife kontenjanı sistemi uygulanmaktadır iki üç yıldır.
Tabii, bu sistemin de kendine göre eksiklikleri, noksanları
vardır; bunları, biz, daha önceki yıllarda yaptığımız
konuşmalarda ifade ettik; ama, bir şekilde bunun yararlı
sonuçları iki üç yıl içinde alınmış ve çeltik ithalatıyla
ilgili olarak, örneğin, 2003 yılında çeltik üretimi
372 bin tondan 650 bin tona çıkmıştı. Sonuçta, demek
ki tarife kontenjanı sistemi, çeltik üretimini artıran
bir yapı ortaya çıkarması bakımından sevindiricidir.
Dediğim gibi, ithalat da 370 bin tonlardan 150 bin tonlara
düşmüştür. Bu, olumlu bir şeydir, olumsuz diyemeyiz. Her
ne kadar olumsuzluklar varsa da içinde, ülkenin kendi coğrafyasında,
kendi şartları içerisinde üretim yapıyor, üretimini
artırıyor olması esas olarak önemli bir şeydir,
olumlu bir şeydir; ama, maalesef AKP Hükûmeti, yanlışlıkla
yaptığı az doğru işlere bile tahammül edememektedir,
kendi yaptığı doğru işlere bile. Birazcık
doğru işlere bile tahammül edememekte ve hemen bu doğrudan
vazgeçmiştir ve tarife kontenjanı sistemi içerisinde uyguladığı
gümrük vergisi oranlarını süratle düşürmüş, bir
sürü, Rasim Çakır arkadaşımın da işaret ettiği
gibi, İskenderun gümrüğünden 370 dolar, 350 dolarlar seviyesinde
-tonda- gümrükte ithal edildiği varsayılan ve arkasında
o şirketin içinde bir bakanın oğlunun da olduğu
söylenen ithalat söylentileri içerisinde çeltik fiyatları
dibe vurmuş ve tarife kontenjanı sisteminden vazgeçilmiş.
Çeltik ithalatıyla ilgili sınırlandırmalar, küçük
korumaların dışında, tamamen ortadan kaldırılmış
ve sonuçta, değerli arkadaşlarım, bu sene, ta en başından
itibaren, mayıs ayından itibaren, hububat hasadından
itibaren hiçbir üretimden para kazanmayan çiftçimiz, umutla en son
çeltiği beklemiş ve maalesef çeltikte de bundan önceki
yıllarda olduğu kadar bile aradığını bulamamış
ve kesinlikle çok zor durumda kalmıştır.
Geçen sene 900 bin liraya satılan
baldo, örneğin, bu sene 700-750 bin liraya kadar düşmüş,
üstelik, bazen, inanın, çok geniş çapta çeltik eken ve ciddi
sermaye birikimi ve arazisi olan Bigadaki bir arkadaşım
benim önümü kesti, -işte, bizim ağa diyebileceğimiz
türden bir üretici- dedi ki: Satacak adam bulamıyorum çeltiği.
Yani, satacak yer yok. Böyle bir sıkıntı var. Fiyat bir
tarafa, alan adam yok. Alan yok, çünkü ithalat çok cazip konuma getirilmiş.
Aynı şekilde, Osmancıkta, maliyetlerin çok altında,
600 bin lira civarında fiyat oluşmuş ve dolayısıyla
içinden çıkılmaz bir durumla karşı karşıya
kalmış çeltik üreticisi, bütün tarım üreticisi gibi.
Değerli arkadaşlarım,
bu çeltik üreticisinin sıkıntısı esasında tarımdaki
genel sıkıntının en son sonucu. Mesela, geçen sene
de tarımda genellikle çok sıkıntılı bir dönem
yaşanmış, ama biraz çeltik ekilen yörelerde çiftçiyi
rahatlatmıştı. İşte, 25-30 dönüm çeltiği
olanlar çeltikten aldığı parayla nefes almış;
işte, bir miktar mazot borcunu, gübre borcunu, banka borçlarının
bir kısmını ödeyerek üretimlerini sürdürebilme
imkânı bulmuşlardı. Ama bu sene maalesef bu imkân da kalmamıştır
ve inanın, bu önümüzdeki yıl, bu kış, ekim döneminde,
bütün tarım üreticilerinin, sabanı toprağa değdirebilecek
hâlleri kalmamıştır. Ne hayvan para etmektedir ne bitkisel
ürün para etmektedir.
Geçen, köylere gittim, sordum birisine,
dedim, nasıl gidiyor işler? İşte, çok iyi duyuyorum,
köylülerin işleri iyiymiş, Sayın Başbakan ve
Hükûmet üyeleri öyle diyorlar, ne dersiniz? Neredeyse beni döveceklerdi.
Adam dedi ki: Koyun 100 liraya düştü. 100 YTL bir koyun arkadaşlar!
Koca bir koyun 100 YTL! Her gün 2 tane koyun koyuyorum şu traktörün
deposuna, akşama kadar yakıp geliyorum, ne olacağı
belli değil. Yani, bir depo mazot 200 YTL, yakıp geliyorum,
sürüyorum, ekiyorum, ne olacağı belli değil. dedi.
Dolayısıyla, bitkisel
üretim kendi kendini, bir defa, devam ettirebilir olmaktan çıkmış,
bütün umut, hayvanlarını eksilterek borçlarının
bir kısmını ödemiş, şimdi mazot almak için de koyunlarını
satarak veya ahırdaki danasını, düvesini satarak,
acaba, bir daha seneye olur mu diyerek devam etmeye çalışıyor.
Çünkü Çiftçinin karnını yarmışlar, 40 tane, bir daha
sene çıkmış. derler. Aynen böyle, bir daha seneyi
arıyor insanlar. Ama, gerçekten, sıkıntı, kabul edilebilir
boyutları çoktan aşmış vaziyettedir.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiyede tarım ve tarımla uğraşan insanların,
artık, sorunları gerçekten kelimelerle anlatılabilir
boyutları aşmıştır. Bakın, ben geçen hafta
Batı Trakyadaydım. 10 Kasımda Atatürkün evindeydik ve
dolayısıyla, Yunanistanda Batı Trakya Türklerinin
de içinde bulunduğu bölgede tarımın nasıl yapıldığını,
insanların neler yaptığını, neler ürettiğini,
ne şartlarda çalıştığını gözleme
imkânı bulduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Küçük, lütfen
toparlar mısınız.
Buyurun.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) Gerçekten,
değerli arkadaşlarım, Türk çiftçisinin işi zordur.
Öyle bir destekleme politikası var ki Avrupa Birliği ülkelerinde,
tam bir hormonlu çiftçi modeli ortaya çıkmış. İnanın,
pamukları toplamamışlar mesela. Çok dikkatimi çekti,
pamuk tarlalarında pamuklar hiç toplanmadan duruyor. Çünkü,
herhâlde, pamuğun ekilişine destek vermişler, toplamasına
hiç uğraşmıyor insanlar. Böyle, hormonlu, suni büyütülmüş
bir çiftçiyle rekabet edebilecek bir yapıyı ayakta tutmamız
lazım. Ama sevindiğim şudur: Her şeye rağmen,
oradaki insanlar -çiftçisi, esnafı, hepsi- çalışmaktan
vazgeçmiş; tüten baca yok, fabrika yok. İnsanlar, kafelerde,
akşama kadar oturuyor, bol bol siesta yapıyor. Bizim Türk
çiftçisi de, yoktan var etmeye, en zor şartlarda üretim yapmaya,
üretmeye ve ülkesinin başını, kendi başını
dik tutmaya çalışıyor.
Sonuçta, biz kazanacağız,
inanıyorum; ama, biz, kazanabileceğimiz orduyu, askerleri
yaşayabilir tutmamız lazım. Bakın, bırakın
onları çok daha iyi şartlarda geçimi, yaşayabilir
Üretimin içinde tutmamız lazım; ama bu şartlarda, üretimin
içinde tutmanın da çok zor olacağı görünüyor ve mutlaka,
Hükûmetin, uygulanabilir tarım politikalarını hayata
geçirmesi lazım.
Bakın, çeltikte yüzde 50, yüzde
45e kadar gümrük vergisi oranlarıyla
Dünya Ticaret Örgütüne
verdiğimiz garanti, bizim, yüzde 45tir. Halbuki, bugün, yüzde
34le biz, gümrük vergisi oranlarıyla koruyoruz çeltik üreticimizi.
Neden yüzde 45 değil? Yani, bu, resmen
Siz bunu yapacakken yapmıyorsunuz.
Dolayısıyla, bu, çeltik üreticisine ihanettir, tarım
üreticisine ihanettir ve inanıyorum ki, bu çiftçi, bu üretici,
zamanı geldiğinde, gereğini yapacak ve kendisine
sırtını dönenleri sandığa gömecektir.
Hepinize saygılar sunuyorum,
iyi günler diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Küçük.
Grup önerisi aleyhinde söz isteyen
Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili.
Sayın Eraslan, buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki, geç kalınmış
bir öneri. Çeltik üreticilerinin sıkıntıları çok
uzun yıllardan beri devam eden, tarım sektörü kapsamında,
aslında, çok uzun yıllardan beri devam eden bir sorun olmakla
beraber, geç kalınmış bir öneri. Türkiye Büyük Millet
Meclisi beşinci yasama yılına girdi. Beşinci yasama
yılında değil, birinci yasama yılında ele
alınması gereken çok önemli bir sektör, çok önemli bir sektör
sorunudur diye düşünüyorum.
Ayrıca, bu yılın hasat
dönemi de geldi, çattı. Dolayısıyla, burada alınacak
bir kararın, burada yapılacak bir Meclis araştırmasının,
çok kısa vadede, aslında, çeltik üreticilerinin sorunlarına
çare getireceği kanısında değilim.
Sayın Tarım Bakanımız
buradalar. Bu görüşmeler yapılırken Sayın Tarım
Bakanımızın burada olması da, aslında, memnuniyet
verici. Kendisine huzurlarınızda teşekkür ediyoruz.
Fakat, buradaki telkin ve tavsiyelerimiz, eğer, Sayın Bakanımız
tarafından dikkate alınır ise ve bu noktada çok seri,
çok hızlı bir çalışmayla çeltik üreticisinin sorunları,
eğer, Tarım Bakanımızın gündeminde, siyasi
iktidarın, Hükûmetin gündeminde olur ise, bu konunun, daha reel
manada ve daha kısa zamanda çözüleceği kanaatini taşımaktayız.
Sayın milletvekilleri, bakınız,
kişi başına mısır tüketimimiz 6-6,5 kilogram
dolaylarında. Dolayısıyla, Türkiyemizin ortalama
400 bin ton mısır tükettiği aşikârdır. Yani, üretimimiz,
maalesef, tüketimimizi karşılamamaktadır.
Edirnede ve Trakya bölgesinde üretimi
yapılan çeltiğin, ben inanıyorum ki, sorunlarının
çözümü neticesinde ekim alanlarının
Evet, yani bir Doğu
Bölgesinde, bir Akdeniz Bölgesinde, bir İç Anadolu Bölgesinde
bu ürünü üretmek mümkün değil, ama Trakya bölgesinde eğer çeltik
üreticisi desteklenir ise ve çeltiği ekmenin avantajları
oradaki çiftçimizle, oradaki insanımızla buluşturulur
ise, ben, üretim alanlarının da artacağını düşünüyorum,
üretim alanlarının artarak kârlılık oranlarının
da artacağını düşünüyorum. Dolayısıyla,
biz, her yıl kendimiz tüketelim diye, iç piyasada kullanalım
diye bu ürünün ithalatı yoluna, pirinç ithalatı yoluna
gitmeyeceğiz kanısındayım.
Şimdi, biz, kendi üreticimize,
kendi çiftçimize vermediğimiz desteği, vermediğimiz
prim desteğini, vermediğimiz bir parayı, üretim azlığı
dolayısıyla ithalata veriyoruz, paramızı
dışarıya veriyoruz. Dolayısıyla, Bu para
nereye gitti? diyoruz. Cari açığın artmasındaki
sebep, dış ticaret açığının artmasındaki
ana sebep zaten bu. Tarım sektörünün ve diğer sektörlerin
desteklenmemesi neticesinde, çok düşük bir döviz kuru baskısı
politikasıyla ithalatımızı cazip hale getiriyoruz
ve Türkiyeyi de ithalat cennetine, maalesef, sokuyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir
defa çeltik
Bakın, burada, hangi ülkelerden ithalat yaptığımızı
sizlere arz etmek istiyorum: Amerika Birleşik Devletlerinden
çeltik ithalatımızın yüzde 41ini yapıyoruz. Yüzde
41i ABDden. Avustralyadan yüzde 57 oranında çeltik ithalatı
yapıyoruz. Yine, Amerika Birleşik Devletlerinden toplam
pirinç ithalatının yüzde 37sini yapıyoruz, Avustralyadan
yine toplam pirinç ithalatının yüzde 36sını yapıyoruz
ve bu ürünü bizim daha da yaygınlaştırmak, daha da verimli
bir hale getirmek ve çeltik üreticisinin desteklenmesiyle bu ürünü
Türkiyede var etme imkânımız ve şansımız var
iken, maalesef, maalesef, ama maalesef, Amerika Birleşik Devletlerinden,
Avustralyadan, Mısırdan ve daha değişik ülkelerden
bu tarım ürününü ithal etmek zorunda kalıyoruz. Bunun kabul
edilmesi mümkün değil.
Sayın Tarım Bakanımıza
bu konuyla ilgili tavsiyelerimiz şunlar: Sayın Bakanım,
tohumluk noktasında, bir defa kendi bünyenizdeki, Tarım
Bakanlığı bünyesindeki ilgili bürokratların bu
konuda kesinlikle üreticilerin sertifikalı tohum kullanmaları
noktasında ciddi bir gayretinizin olması gerekiyor ve tohumluk
fiyatlarının da cazip bir hale getirilmesi gerekiyor.
Sulama sorunu: Biliyorsunuz,
suyla özellikle yetiştirilen, bol su ihtiyacı duyan bir
ürünümüz ve sulama sorununun ayrıca çözülmesi gerekiyor. Az
suyla üretim düşmektedir, üretim kalitesi düşmektedir ve
maalesef, beraberinde verimlilik de düşmektedir ve birçok
çiftçimiz çeltik üretimini bırakmaktadır. O yüzden ithalata
gidiyoruz, o yüzden çeltik üretimi, pirinç üretimi, maalesef, iç piyasa
ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Kesinlikle
sulama sorununun çözülmesi gerekmektedir ve sulamayla ilgili
borçların ertelenmesi gerekmektedir, taksitlendirilmesi gerekmektedir,
faizlerinin silinmesi gerekmektedir ve sulama ile ilgili sorunun,
özellikle elektrik enerjisi sorununun, fiyat konusundaki sorununun
bir an önce halledilmesi gerekmektedir diye düşünüyorum.
Gübreleme konusu çok önemli, gübre
fiyatları çok önemli. Gübreleme konusunda teşkilatlarınız
daha bilimsel ve daha akademik bilinçlendirme toplantıları
ve çalışmaları yapma durumunda olmalıdır.
Ayrıca, bu gübre fiyatlarıyla,
bu tohumluk fiyatlarıyla, bu elektrik enerjisi fiyatlarıyla
ve bu akaryakıt fiyatlarıyla, zaten çiftçimizin ve tarım
sektörünün, çeltik üreticisinin, zaten kâr edebilme imkânı yoktur,
var olabilme imkânı yoktur. Mutlak surette, girdi maliyetlerinin
düşürülüp bu ürünlerin desteklenmesi gerekmektedir. 500-550
bin liraya çeltiğini satan çiftçimiz bu girdi maliyetleriyle
kâr edemediği için bu ürünü üretme gayretini bırakmıştır.
Diğer taraftan, maliyeti zaten
500-550 bin lira olan bir ürünün, yine, çeltik üreticisi tarafından
maliyetine eş değer, hatta, maliyetinin altında bir
fiyatla piyasaya ürününü satıyor olması, kabul edilebilir,
vicdana sığdırabilir bir hadise değil.
Mutlak surette, çeltik üreticisine
en az 300 bin lira prim desteğinin verilmesi gerekmektedir. En
az 300 bin prim desteğiyle, ancak, çeltik üreticisi kâra geçirilebilir
diye düşünüyorum. İthalatta çeltik
Evet, ithalatta çeltik
vergisinin artırılması, iç piyasada çeltik üreticisinin
korunması anlamına gelmektedir ki, bu ürünün ithalatında,
mutlak surette, vergi oranlarının arttırılması
gerekmektedir.
Sorun çeltik sorunudur, ama, aslında
Türk tarımının büyük sorunu vardır. Karadenizde
fındığın sorunu vardır, mısırın
sorunu vardır, pamuğun sorunu vardır, pamuk üreticilerinin
sorunları vardır, buğday üreticisinin sorunları
vardır, üzüm üreticisi, narenciye üreticisi, yaş sebze meyve
üreticisi
Yani, aslında, Meclis araştırması, topyekûn
tarım sektörünün sorunlarıyla ilgilenmelidir diye düşünüyorum.
Bakın, Amerika Birleşik
Devletlerinde Sayın Bakanımıza sorduk dedik ki: Sayın
Bakanım, ABDde ve ABde, acaba, tarıma ne destek veriliyor?
Sayın Bakanımız yazılı soru önergesinde bizlere
dedi ki: OECD ülkelerinde kişi başına verilen destek
317 ABD doları, Türkiyede ise 113 ABD doları.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Eraslan,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla) Avrupa
Birliği ülkelerinde tarım fevkalade güzel yapılıyor.
Yine Sayın Bakanımızın
cevabıyla ABDde 304 dolar, bizde ise 113 dolar.
Şimdi, bu sübvansiyonla, bu
destekle Türk tarımının dünya piyasasında ve dünya
tarımında var olma imkânı yoktur. Bu gübre fiyatlarıyla,
bu mazot fiyatlarıyla, bu enerji fiyatlarıyla, bu ilaçlama
ve tohumluk fiyatlarıyla, bu girdi maliyetleriyle ve çiftçinin
bin bir belayla, bin bir meşakkatle, alnından akan teri toprağa
karmak suretiyle canını dişine takarak ürettiği
ürünü de maliyetine eşdeğer veya maliyetinin altında
bir fiyatla satarak Türk tarımını ve Türk çiftçisini
var etme imkânımız yoktur; Türkiyede de var etme imkânımız
yoktur, dünya piyasasında da var etme imkânımız yoktur.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, daha
önce tarımsal ürünler ihraç eden bir ülkeyken, maalesef, geldiğimiz
noktada, bu politikalar, bu yanlış politikalar dolayısıyla,
sübvansiyonların olmadığı, desteklerin olmadığı,
bilimsel ve akademik çalışmaların olmadığı,
eğitim çalışmalarının, bilinçlendirme çalışmalarının
olmadığı, çiftçinin teknolojiyle buluşturulmadığı
böyle bir tarım politikası neticesinde, maalesef, Türkiye,
ithalat cennetine gelmiştir, buğdayını da ithal
eder duruma gelmiştir, pamuğunu da ithal eder, çeltiğini
de mısırını da her şeyini de ithal eder bir duruma
gelmiştir. Bunun kabul edilmesi mümkün değil.
Yeni baştan Türk tarımının
ve Türk tarım sektörünün sorunlarının Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine getirilmesi ve Meclis araştırması
kararının alınması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, teşekkür
için son cümle.
MEHMET ERASLAN (Devamla) Ben,
kısaca, tarım sektörünün sorunlarını, Sayın
Tarım Bakanımız da buradayken izah etmeye, anlatmaya
çalıştım. İnşallah, en kısa zamanda, bu
tedbirlerin, bu sorunların çözümü cihetinde tedbirlerin
alınacağı kanaatindeyim ve bundan sonra uygulanacak
doğru politikalarla, tarımı destekleyen doğru
politikalarla Türk tarımının yeni baştan canlanacağı,
yeni baştan var olacağı temennisiyle hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Eraslan.
Grup önerisi aleyhinde söz isteyen
Edirne Milletvekili Necdet Budak.
Sayın Budak buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
NECDET BUDAK (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grup önerisi aleyhinde
söz aldım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii ki, birçok konuda araştırma önergesi
verilebilir. Buraya çıkan bütün konuşmacılar gerek
olayın Türkiyeye mali boyutu hakkında gerekse ithalat ve
ihracat rakamları hakkında hiçbir bilgi vermediler.
Biz, mesela, burada milletvekilleri
olarak, Türkiyenin tarım sektöründe ve Türkiye genelinde mazot,
gübre ithalatından sonra, hatta petrolden sonra en çok bağımlı
ya da en çok para ödediğimiz -1,3 milyar dolar gibi- bir yağ
sanayiiyle ilgili bir araştırma önergesi verilseydi, gerçekten
buna destek verilirdi ki, bununla ilgili araştırma önergesi
kuruldu.
Zeytinyağı
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Sen verdin.
Kendin verdin ya!
RASİM ÇAKIR (Edirne) Kendin
verdin, düzeldi mi? Ne oldu? Ne yaptınız?
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Kendin
verdin ya! Bizim imzalarımızla sen verdin.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Sen verdin
de düzeldi mi? Ne oldu? Ne yaptınız? Ayçiçeği üreticileri
memnun mu?
BAŞKAN Sayın Küçük, lütfen
NECDET BUDAK (Devamla) Bu önerge
verildi ve şunu yaptık: 75 bin lira olan ayçiçeği primini
175 bin lira yaptık.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Ayçiçeği
geçen seneyle aynı fiyatta.
NECDET BUDAK (Devamla) Zeytinyağı
konusunda bir araştırma önergesi olsaydı, Türkiyenin,
Avrupa Birliğinde ve dünyada rekabet edebileceği, yine
çok büyük bir ihracat imkânı olan bir konuda araştırma
önergesi verilseydi, gerçekten bunu desteklemek gerekirdi ki, bunu
da yaptık.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Çeltik
üreticilerini önemsemiyor musun? Küçümsüyor musun sen?
NECDET BUDAK (Devamla) Türkiye'nin
narenciyeyle ilgili dünyada büyük rekabet edebileceği bir
alan var.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Çeltikçiler
vatandaş değil mi?
BAŞKAN Sayın Çakır,
lütfen!
NECDET BUDAK (Devamla) Bu konuda
araştırma önergesi verilseydi -ki yapıldı- bu konuda
çalışma yapılabilirdi.
Çeltik konusuna gelecek olursak,
çeltikle ilgili olarak
TUNCAY ERCENK (Antalya) Ananı
da al git diye kime söylendi? Narenciye çiftçisine söylendi o!
NECDET BUDAK (Devamla) Çeltikle
ilgili olarak, değerli milletvekilleri, bir iki örnek vermek istiyorum.
2002 yılında, 60 bin hektarda
Türkiye'de çeltik ekilmiş ve üreticilerimiz, son üç yılda
tarife kontenjanı alım politikası ve gümrük vergileri
politikasıyla çeltik üretiminde büyük ilgi görmüşler ve
2004 yılında pik yapmış üretim ve gelir.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Onun sebebi
buğday ve ayçiçeğinin para etmemesi! 60 milyar dolar borçlu
millet!
NECDET BUDAK (Devamla) Ve 2006
yılında 60 bin hektar olan alan 90 bin hektara çıkmış,
bunu sorgulamak gerekiyor.
RASİM ÇAKIR (Edirne) O çeltik
üreticilerinin oyuyla geldi buraya!
NECDET BUDAK (Devamla) Üretimde
ise, Türkiye, yüzde 50 dışarı bağımlıyken
çeltik üretiminde, 2002de 360 bin ton üretim yapabilirken, 2006
yılında bunun yüzde 100üne çıkmış ve 650 bin ton
olmuş. Bunun, Türkiye'ye dışarı bağımlılık
anlamında maliyetini değerlendirecek olursak, 2003
yılında, Türkiye, dışarıya 150 milyon dolar,
180 milyon dolar dışarı para ödemek zorundayken pirinç
ithal etmek için, bu üç yıllık politika sonucunda da 80-90
milyon dolar dışarı ödemek zorunda kalıyor, çeltik
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Hocam, çiftçiler sizi bekliyor! Köyde sizi bekliyor!
NECDET BUDAK (Devamla) Ama ben
şunu söyleyeyim: Sulama projeleri çeltik olayında önemli.
Edirne yüzde 53 üretimini sağladığı için, Edirne
bölgesinde Hamzadere Barajına sekiz yıldır tek çivi
çakılamıyordu, 320 bin dönüm çeltik üretimine
RASİM ÇAKIR (Edirne) 4 bin lira
para ayırmışsınız, 4 bin lirayla mı yapacaksınız
barajı?
BAŞKAN Sayın Çakır,
lütfen
RASİM ÇAKIR (Edirne) 2007 bütçesinde
4 bin lira para ayırmışsınız Hamzadereye!
BAŞKAN Sayın Çakır
NECDET BUDAK (Devamla)
çeltik
üretimine
RASİM ÇAKIR (Edirne) 350 bin
lira nerede, 4 bin lira nerede?
NECDET BUDAK (Devamla) Sayın
Başkanım
Süremi çalıyorsunuz.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Hamzadereyi
neyle yapacaksınız? 4 bin lirayla mı yapacaksınız?
BAŞKAN Lütfen Sayın Çakır.
NECDET BUDAK (Devamla) Hamzadere
Barajı, 320 bin dönüm arazi sulamaya açılacak.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Göz boyayıcılar
sizi!
NECDET BUDAK (Devamla) Sekiz
yıldır çivi çakılmıyordu, geçen yıl 17 trilyon
ödenekle burada baraj çalışmaları başladı.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Geçen
sene 2 trilyon, bu sene 4 trilyon!
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Süresiz konuşsun, koskoca profesör (!)
NECDET BUDAK (Devamla) Değerli
milletvekilimiz tabii konuşuyor, ama kendi ilçesinde aynı
şekilde
RASİM ÇAKIR (Edirne) Göz boyayıcılar
sizi!
BAŞKAN Sayın Çakır,
lütfen.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Başkanım,
doğruları konuşmuyor!
BAŞKAN Söz istediniz verdik
Sayın Çakır. Söz istersiniz, kürsüden konuşursunuz.
Lütfen Sayın Çakır
RASİM ÇAKIR (Edirne) Bütçe
rakamları ortada, 4 trilyon para ayrıldı 2007de.
Doğruları konuşmuyor.
BAŞKAN Tüzükte böyle bir üslubumuz
yok.
Buyurun.
NECDET BUDAK (Devamla) Sayın
Başkan, ben Genel Kurula hitap ediyorum, yalnız, zamanım
geçiyor.
Şunu da söyleyeyim: Hamzadere
Barajı da geçen yıl 17 trilyon ödenekle beş yılda bitirilmesi
planlanıyor ve bölgede büyük heyecan var. Bununla -bunu niye
anlatıyorum, Edirnedeki bu olayı- Türkiye, tamamen
dışarıya, pirinç üretiminde artık bağımlı
kalmayacak. Bu iki-üç yıllık bir zaman içerisinde olacak bir
olay.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Helal olsun sana!
NECDET BUDAK (Devamla) Ayrıca
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Sayende oldu, sayende!.. Edirne çiftçisini kurtardın! Sayende!..
NECDET BUDAK (Devamla) Ayrıca,
şunu da söyleyeyim
Tabii, milletvekilimiz laf atıyor,
ama, kendi ilçesinde
Biz, yani, konuşmuyoruz, sadece yapıyoruz.
Ve ben, kendi ilçesinde sayın milletvekilimin, 16 trilyon liralık
ödenekle, Ergene-İpsala-Enez havzasında kaliteli çeltik
suyu sağlamak amacıyla yaptığımız projenin
bir yılı tamamlandı ve önümüzdeki yıl da yapım
ihalesi devam ediyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Helal olsun! Tebrik ederim!
RASİM ÇAKIR (Edirne) Hâlâ proje
safhasında, bir türlü gerçekleşmeyecek.
NECDET BUDAK (Devamla) Proje ihalesi,
yapım ihalesi yapıldı.
Ayrıca, yine Edirne bölgesinde,
geçtiğimiz yıl yaşanan sel felaketinden dolayı
Ben şunu da söyleyeyim: 97 yılından beri, 2090 sayılı
Kanunda, çeltik üreticileri, Edirnede olduğu gibi, Türkiyede
de, sel felaketine maruz kaldıklarında bir kuruş para
alamamışlardır.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Kooperatifler
harcadığı mazotun parasını alamadılar.
NECDET BUDAK (Devamla) Yalnız,
96 ve 2002 yılları arasında, çeltik üreticileri 2,5
trilyon para yararlanırken, 2003 ve 2006 yılları arasında
101 trilyon para ödenmiştir ve buradan şunu da söyleyeyim.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Helal olsun! Sen AKPye geçince her şey düzeldi, bravo!
NECDET BUDAK (Devamla) 2007
yılından itibaren de, bütün çiftçiler, don afetine maruz kalan
çiftçilerimiz sigorta kapsamına alınmıştır.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
burada, şunu da
Bir kere, şunu da söyleyeyim: Çok spesifik
bir konu olduğu için iddialı konuşabilirim. Ben, çeltik
yamaklığı yaptım. Çeltik tarlasında, suyun
içinde mandalarla tohum saçtım, dırmalarla suyu bulandırdım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) Belli,
belli!
NECDET BUDAK (Devamla) Öğlen
domates, peynir ekmek yedim.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Öyle aldattın
milleti zaten!
BAŞKAN Sayın Çakır,
lütfen
NECDET BUDAK (Devamla) Şerbetle
ekmek yedim.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Milleti
öyle aldattın zaten!
NECDET BUDAK (Devamla) Onun için,
bilmeden laf atıyorsunuz, ama, ayrıca
RASİM ÇAKIR (Edirne) Sen çeltiği
görsen, arpacık zannedersin!
NECDET BUDAK (Devamla) Ayrıca,
çeltik konusunda
SALİH KAPUSUZ (Ankara) Sayın
Başkan, böyle bir usul mü var?
BAŞKAN Yok.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Çeltiği
görse buğday zanneder.
NECDET BUDAK (Devamla) Ben, çeltik
konusunda şunu da söyleyeyim: Tabii, burada konuşan arkadaşlar
fizyoloji genetiğinden hiç bahsetmediler. Biz bunun genetiğini,
fizyolojisini de inceledik. Burada ben bütün milletvekillerine
sesleniyorum yani. Çeltik çok özel bir bitki, suda yaşayabilen
ve verim verebilen tek bitki, çünkü kökleri balık gibi suyun oksijenini
kullanabilen tek bitki.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Acaba çeltik çiftçisinin yanına gidebiliyor mu?
BAŞKAN Sayın Uzdil, lütfen
NECDET BUDAK (Devamla) Çeltikle
ilgili araştırma önergesine gerek var mı? Bence 60 trilyonluk
dışa bağımlı olduğumuz bir konuda büyük
bir gereksinim yok. Ancak, bununla birlikte bizim sulama projelerimize
ihtiyaç var. Hamzadere Barajı gibi, Çakmak Barajı gibi,
Suakacağı Barajı gibi projelerimizin acilen desteklenmesi
gerekiyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Kaç dönüm araziyi sulamaya açtınız?
NECDET BUDAK (Devamla) Eğer
sulama projelerine, tarım politikalarında, biz
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Kaç dönüm arazi sulamaya açıldı?
NECDET BUDAK (Devamla) Hamzadere
Barajı, üç yıl içerisinde, dört yıl içerisinde bittiği
zaman, Türkiye
RASİM ÇAKIR (Edirne) Çakmak
ve Suakacağına kaç para ayırdınız?
BAŞKAN Sayın Çakır
RASİM ÇAKIR (Edirne) Çakmakla
Suakacağı Barajına kaç para ayırdınız?
BAŞKAN Lütfen Sayın Çakır
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Lütfen, idare amirlerini devreye sokun.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Ama,
Başkanım, hep doğru olmayan şeyleri söylüyor.
BAŞKAN Lütfen dinler misiniz
RASİM ÇAKIR (Edirne) Bir lira
para ayrılmayan barajları burada anlatıyor.
BAŞKAN Sayın Çakır,
susar mısınız lütfen
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
Ayıp!
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Biraz dinle!
RASİM ÇAKIR (Edirne) Kaç para
ayrıldı Suakacağına?
BAŞKAN Lütfen Sayın Çakır
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Kalk, cevap ver o zaman.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Söz versinler,
vereyim.
BAŞKAN Sayın Budak, buyurun.
NECDET BUDAK (Devamla) Sayın
Başkanım, benim burada üç dört dakika sürem çalındı.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Oturduğun yerden söz atma. Alırsın söz, konuşursun.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Niye gocunuyorsunuz
ki?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Sen gocunuyorsun. Gocunduğun için oturduğun yerden müdahale
ediyorsun.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Bir lira
para ayırmadığı barajları burada yapılması
gerekir diye söylüyor.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Olsun, dinlemesini öğren.
BAŞKAN Sayın Budak, buyurun.
NECDET BUDAK (Devamla) Sayın
Başkan, beş dakika sürem gitti.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Onbeş
dakika konuş!
BAŞKAN Sayın Çakır,
lütfen, sizi uyarıyorum, lütfen
RASİM ÇAKIR (Edirne) Doğru
konuşacak, Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Budak, buyurun.
NECDET BUDAK (Devamla) Ben, burada
-17 trilyon ödenek çıktı geçtiğimiz yıl, bu para da
harcandı, önümüzdeki yıl da ödeneği var, bütçeye de konuldu-
bütün köy muhtarlarımı da topladım, baraja üç kere de
gezi yaptım, onlara da gösterdim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) 4 trilyonla
bakalım ne yapacaksınız?
NECDET BUDAK (Devamla) Şimdi,
burada ben sizlere, ben burada sizlere sadece bilimsel rakamları
ve bu konuyla ilgili olumlu şeyleri, bir de olumsuz konuları
da koyuyorum. Ben diyorum ki, çeltikte 60-90 trilyonluk dışarı
bağımlılığı önlememiz için sulama projesi,
Hamzadere Barajına, Çakmak Barajına ihtiyacımız
var. Bu konuda ben sizin desteğinizi bekliyorum. Bu konuda beraber
hareket etmemiz gerekiyor. Bir kere
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Maliye
Bakanına söyle, destek oradan gelecek.
BAŞKAN Sayın Küçük
NECDET BUDAK (Devamla) Sağ
olsun, veriyor. 17 trilyon, geçen yıl, sadece, verildi.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Sayende oldu, sayende!
NECDET BUDAK (Devamla) Ayrıca,
1970 yıllarından beri Edirnedeki seddelere
60lı,
70li yıllardan beri sel taşkınları nedeniyle bu
seddeler yıkıldı ve bunlara da 10 trilyonluk bir ödenek,
ayrıca Avrupa Birliği fonlarından 4 trilyon ödenekli
bir projeyle bu çalışmalar da bölgede başladı. Bunları
görüyoruz.
Yine, ben burada bir şey diyeyim
çeltik üreticilerini bölgede ilgilendirdiği için. Bakın,
yirmi yılda Ergene nehir yatağı 58 kilometre temizlenirken,
biz, son iki yılda 100 kilometresini temizledik. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Helal olsun hocam, bravo!
NECDET BUDAK (Devamla) Şimdi,
biz bu sulama projelerine ağırlık verirsek, çeltik konusunda,
yağ politikaları konusunda
ve narenciye konusunda yapacağımız desteklemelerle
birlikte, Türkiye, bu uyguladığı tarife kontenjanı
ve Dünya Ticaret Örgütünün şikâyetlerine rağmen, bu gümrük
vergisi uygulamalarıyla çeltik üreticilerini korumaya çalışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RASİM ÇAKIR (Edirne) Tarife
kontenjanı kalktı.
BAŞKAN Sayın Budak, lütfen
toparlar mısınız.
Buyurun.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Hocama serbest, çok konuşsun. Güzel konuşuyor, dinliyoruz,
çiftçiler de dinliyor.
NECDET BUDAK (Devamla) Tabii, burada
anlatacak çok şey var.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Anlat, anlat, dinleriz.
NECDET BUDAK (Devamla) Yalnız
şu var: Dışarıdan ithalat sınırlı olmasına
rağmen, çeltik üreticilerimiz
Edirnede -doğrudur, arkadaşlarımız
dile getirdiler- kuyruk oldu. Kuyruk olmasının nedeni, geçen
sene Edirne sel felaketi nedeniyle, hem geç ekim oldu hem de tüccar
ilgi göstermedi, ama, dışarıdan ithalatın sınırlı
olduğunu görünce bugünlerde alım tüccar tarafından
da başlandı. TMO ofisinde, hakikaten doğru, arkadaşlarımıza
katılıyorum
BAŞKAN Sayın Budak, bir
saniye
IV.
- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D)
ÇEŞİTLİ İŞLER
1.-
Genel Kurulu ziyaret eden Makedonya Cumhurbaşkanı Branko
Srvenkovski ve beraberindeki heyete Başkanlıkça
"Hoş geldiniz" denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezerin
davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Makedonya Cumhurbaşkanı
Branko Srvenkovski ve beraberindeki heyet şu anda Meclisimize
teşrif etmiş bulunuyorlar. Kendilerine yüce Meclisimiz
adına hoş geldin diyorum. (Alkışlar)
Buyurun Sayın Budak.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.-
10/59 esas numaralı Meclis araştırma önergesinin öngörüşmesinin,
görüşme gününe ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
NECDET BUDAK (Devamla) Edirnedeki
kuyrukların olduğu doğru. Ben de Ofislerin alım yerlerine
bizzat köylülerle gittim. Keşanda, İpsalada, Uzunköprüde,
Edirne Merkezde ve burada bu kuyrukların, gerçekten iki üç gün,
dört gün bekleyen vatandaşlarla da karşılaştım,
ama, şu var: Toprak Mahsulleri Ofisi, tüccarın almamasına
rağmen, çiftçinin tüm malını almak için elinden gelen
gayreti sarf ediyor ve alım fiyat ortalaması da
RASİM ÇAKIR (Edirne) 27 bin
ton alacak diye sen kendin açıklamadın mı Sayın Milletvekilim?
NECDET BUDAK (Devamla) Alım
fiyat ortalaması da yaklaşık olarak 650 bin lira civarında
geçiyor.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Gazetelere
demeç vermedin mi 27 bin ton alacak diye?
NECDET BUDAK (Devamla) Bir de
şunu son olarak söylemek istiyorum. Bakın, arkadaşlar,
olumluya olumlu diyeceğiz. Burada bizim de sulama projelerindeki
eksikliğimizi de olumsuz olarak sizin de dile getirmeniz lazım.
Burada eksiklikler var, buraya ağırlık vermemiz lazım.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Düzelttiğin için teşekkür ederiz.
NECDET BUDAK (Devamla) Yalnız,
ben son bir cümleyle bitirmek istiyorum. Tahılda, pirinçte, çeltikte
cumhuriyet tarihinde ilk kez bu Tarım Bakanlığı
döneminde prim sistemine geçilmiştir. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Çiftçiler ihya mı oldu, çiftçiler rahat mı?
NECDET BUDAK (Devamla) Evet, çeltikte,
onlarda, cumhuriyet tarihinde ilk kez geçilmiştir. Bu da çiftçimize
bu yıl da 60 bin lira prim açıklanmıştır. 720 bin
lira fiyatla ve emanet alımla, çiftçimiz hiçbir şekilde tüccar
karşısında, daha doğrusu aracı karşısında
ezdirilmemektedir.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Nerede
var 720 bin lira fiyat, bir tane örnek var mı, bir tane 720 bin lira
var mı?
NECDET BUDAK (Devamla) Ben, çok
daha önemli ve Türkiyenin ekonomisine
RASİM ÇAKIR (Edirne) Doğruları
söylemeden buralara geldin, doğruları söylemeden devam
ediyorsun.
BAŞKAN Sayın Çakır
Lütfen Sayın Çakır
NECDET BUDAK (Devamla)
etki edecek
konularda araştırma önergelerinin getirilmesini sizlerden
bekliyorum.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Trakya
delikanlısına yakışmıyor.
NECDET BUDAK (Devamla) Yüce heyetinize
saygı ve selamlarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) Edirnelileri
aldatarak buraya geldin, aldatmaya devam ediyorsun; aferin sana,
bravo!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Budak.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum
HALUK KOÇ (Samsun) Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN Arayacağım
Sayın Koç.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
HALUK KOÇ (Samsun) Gelmiyorlar
Sayın Başkan, gelmiyorlar, nazlanmayın.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) Geliyorlar,
geliyorlar.
HALUK KOÇ (Samsun) İlk
açılışta yoklamada hata yaptınız, onun üstüne
gitmedik Sayın Başkan.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) Makineyle
yapılsın.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
CHPli üye saymıyor Sayın Başkan, niye saymıyor
CHPli üye?
KÂTİP ÜYE TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(İzmir) Ben saydım Başkanım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
işaretle oylamayı cihazla yapıyorum.
Beş dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya
başlandı)
HALUK KOÇ (Samsun) Açılışta
da aynısı yapıldı.
BAŞKAN Sayın Koç, lütfen
HALUK KOÇ (Samsun) Açılışta
da aynısı yapıldı.
BAŞKAN Kâtip üyeler arasında
anlaşmazlık var.
HALUK KOÇ (Samsun) Haksızlık
yapıyorsunuz
BAŞKAN Lütfen Sayın Koç
HALUK KOÇ (Samsun) Haksızlık
yapıyorsunuz, onu belirtmeyelim mi?
Sayın Başkan, her Türk hakkını
arar.
(Elektronik cihazla oylamaya devam
edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi reddedilmiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.58
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.13
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân
MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
18inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
V. - ÖNERİLER
(Devam)
A) SİYASİ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
2.- Gündemdeki
sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin AK Parti Grubu Önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 14.11.2006 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda
siyasi parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını
arz ederim.
Salih
Kapusuz
Ankara
AK
Parti Grup Başkan Vekili
Öneri
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler Kısmının 396 ncı sırasında
yer alan 1256, 392 nci sırasında yer alan 1252, 389 uncu sırasında
yer alan 1249, 9 uncu sırasında yer alan 1228, 353 üncü sırasında
yer alan 1209, 386 ncı sırasında yer alan 1244, 395 inci
sırasında yer alan 1255, 6 ncı ve 7 nci sıralarından
yer alan 1243 ve 1245 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin,
bu Kısmın 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12 nci sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel
Kurulun 14.11.2006 Salı günkü (bugün) Birleşiminde Sözlü Sorular
ve diğer Denetim konularının görüşülmeyerek Kanun
Tasarı ve Tekliflerinin görüşülmesi, 15.11.2006 Çarşamba
günkü Birleşiminde ise Sözlü Soruların görüşülmemesi;
çalışma sürelerinin de 14.11.2006 Salı günkü (bugün)
Birleşimde saat 23.00e kadar, 15.11.2006 Çarşamba günkü Birleşiminde
saat 14.00ten 23.00e kadar olması, 16.11.2006 Perşembe günkü
Birleşiminde ise saat 14.00ten 21.00e kadar çalışmalara
devam edilmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN
Grup önerisi lehinde söz isteyen Ayhan Sefer Üstün, Sakarya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Üstün. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AYHAN
SEFER ÜSTÜN (Sakarya) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; AK Parti Grup önerisinin lehinde söz aldım,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Danışma Kurulu 14/11/2006 Salı günü,
yani bugün toplanmış, ancak bir uzlaşma sağlamadığından
dolayı, gruplar kendi önerilerini yüce Meclise sunmuşlardır.
AK
Parti Grubunun sunmuş olduğu öneride, önerinin birinci
kısmında, kanun maddelerinin sıralamasının
değiştirilmesine ilişkin bir öneri vardır; ikinci
paragrafında da, çalışma saatlerinin düzenlenmesine
ilişkin olarak yaptığı bir öneri vardır. Kanunların
sıralanmasına ilişkin olan teklifte de, gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının 396ncı sırasında
yer alan 1256, 392nci sırasında yer alan 1252, 389uncu sırasında
yer alan 1249, 9uncu sırasında yer alan 1228, 353üncü sırasında
yer alan 1209, 386ncı sırasında yer alan 1244, 395inci
sırasında yer alan 1255, 6ncı ve 7nci sırasında
yer alan 1243 ve 1245 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin,
bu kısmın 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12nci sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesine ilişkindir.
Bunlar
nedir değerli arkadaşlar: Özellikle 4üncü sırasına
alınmasını teklif ettiğimiz kanun tasarısı,
1256 sıra sayılı, İstanbul Milletvekili Sayın
İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaçın, Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu,
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun Geçici 1inci Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine
Dair Kanun Teklifi ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşülmesini
teklif ediyoruz.
Biliyorsunuz,
Hükûmetimizin teklifiyle, yine bu Meclisimizde, Meclisimizin kararıyla
15 yeni üniversite kuruldu. Bu üniversitelerin geçici rektör atamalarında
bir sıkıntı yaşandı. O Kanunda Bakanlar Kurulunun
teklifi üzerine Sayın Cumhurbaşkanınca bu geçici rektörler
atanır hükmü vardı, ancak, Anayasa Mahkemesi bu hükmü iptal
etti. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesinin iptal etmesinden
sonra bir kanuni boşluk doğdu. İşte, bu kanuni
boşluğu gidermek üzere yeni bir öneri, bir teklif getiriyor.
Bu teklifte, Bu Kanunla kurulan üniversitelerin kurucu rektörleri,
iki yıllığına, Millî Eğitim Bakanınca belirlenen
4 profesör adaydan, Yükseköğretim Kurulunun 15 gün içinde seçerek
Cumhurbaşkanına sunduğu 2 aday arasından Cumhurbaşkanınca
atanır hükmü getirilmektedir.
Şimdi,
bununla ilgili, özellikle bir kriz haline gelmiş bu 15 üniversiteye
kurucu rektör atanmasına ilişkin bir düzenleme getiriliyor.
Elbette, belki muhalefetten veya değişik kesimlerden, bu
getirilen hükmün de demokratik olmadığı ileri sürülebilir.
Ancak, Yükseköğretim Kanununa baktığımızda
zaten mevcut rektör atamalarının da son derece antidemokratik
olduğunu görmekteyiz. Şu andaki mevcut üniversitelere
rektör atamalarında, isteyen profesörler aday olabiliyorlar.
İlk 6ya giren profesörler, kişiler YÖKe bildiriliyor aldığı
oya göre. Tabii, zaten, çoğu zaman 6 tane aday bulunamıyor
üniversitelerde. Hatta, bazıları böyle hatırşinas
üzerine Yahu aday oluver. filan denilerek aday yapılıyor.
Diyelim ki, ben aday oldum ve mahcup olmamak üzere de kendime oy verdim,
1 tane oyum var. Bir başka profesör de, birinci sırada olan
kişi 500 oy almış, ikinci sırada olan kişi 250
oy almış, diğeri 100
Aşağı doğru gitmiş.
İşte 6ncı sırada yer alan kişiyle birlikte ismi
gidiyor. Daha sonra, YÖK, bu 6 kişilik sıralamayı 3e
indiriyor. Diyelim ki, 500 oy almış bir profesörü 1inci
sıraya yazdı. Efendim, ben de adaydım, kendime de oy verdim.
Ben de oy aldığıma göre 2nci sıraya layık bir
adamım. Demek ki oy almışım üniversiteden. Beni de
2nci sıraya yazdı farzımuhal. Yüzde 50 oy alan bir üniversite
hocasını da, rektör adayını da 3üncü sıraya
yazdı ve bu 3 kişi, şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının
önüne gitti. Sıralamada 1inci var; 2nci, 1 oy almış;
3üncü, 250 oy almış; demek ki, Sayın Cumhurbaşkanı
şöyle düşünebilir: Evet, bu adam aday olmuş, 1 oy almış;
demek ki, üniversitede bunu seven var. Yine YÖK bunu teklif etmiş,
2nci sıraya yazmış, demek ki bu adamda bir cevher var; dolayısıyla,
ben bu adamı atayayım ve o üniversiteye rektör olsun. diyebilir.
O bakımdan, bu antidemokratik bir seçim sistemiyle almış
olduğunuz 500 oyun hiç önemi yok, ama, 1 oy almış bir aday
o üniversiteye rektör olabilir. İşte, demokrasinin, aslında
tezahür etmesi gerektiği bir yerde, böyle antidemokratik bir
uygulama var.
Aslında,
bu getirdiğimiz kanun teklifi, sadece geçici rektör atanmalarına
ilişkin bir düzenleme, ancak, arzu ederiz ki, bu yüce Meclis, biraz
önce bahsetmiş olduğum bu antidemokratik seçim sistemini
bir an önce değiştirmesi lazım. Sadece seçim sistemiyle
mi alakalı? Hayır, daha birçok konuda, yine YÖK Kanunu ile
ilgili antidemokratik hükümler var; bunların da, bir an önce
değiştirilmesi lazım.
Tabii,
AK Parti Grup önerisinin 5inci sırasında, Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanunu ile ilgili birtakım değişiklikler
var. Yine, Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimurun, Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporunun görüşülmesi var. Yine, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Genel Sekreterlik Teşkilat Kanununda
Değişiklik Yapılmasını içeren bir kanun teklifi
var. Yine, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ve İçişleri Komisyonu Raporu var.
Değerli
arkadaşlar, bu hafta, muhtemelen, Grup önerisi oylanırsa,
bunları görüşeceğiz.
Yine,
çalışma saatlerimizle ilgili olarak da, salı günü
sözlü soruların görüşülmemesi ve çalışma saatlerimizin
de, 15.00le 23.00 arasında; yine, çarşamba günü de 14.00-23.00
arasında; Perşembe günü de 14.00-21.00 arasında olmak
üzere, çalışma saatlerimizi düzenleyen bir öneri var.
Ben,
AK Parti Grup önerisinin lehinde söz aldım, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.
Grup
önerisinin lehinde, söz isteyen Salih Kapusuz, Ankara Milletvekili.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Kapusuz.
SALİH
KAPUSUZ (Anakara) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz
önce, değerli sözcü arkadaşımın da ifade ettikleri
gibi, biz, bu haftanın çalışma saat ve günlerini, uzunca
bir süredir devam ettiğimiz sürelerle çalışmaya devam
etmek istiyoruz. Bugün, gece 23.00e kadar, yarın 14.00-23.00, perşembe
günü de 14.00-21.00 olmak üzere, çalışma saatlerinin bu
şekliyle düzenlenmesini; çalışma konusu olarak da,
gündemde -var olan- 1256 sıra sayılı, bir milletvekili
arkadaşımızın teklifi var, Yükseköğretim Kurumuyla
alakalı; yine, 1252 sıra sayılı, bir başka arkadaşımızın
kanun teklifi var. Bugün ifade ettiğimiz gibi -gruplar arasında
her ne kadar mutabakat sağlayamadık ama- 4 tane teklif, 2
tane uluslararası anlaşma, Meclisle ilgili gündemde bulunan
1 kanun teklifimiz daha var. Bunları, bu hafta çalışalım
arzu ediyoruz.
Tabii,
belki arkadaşlarımız, biraz sonra konuşmalarında
denetime değinecekler, denetim yapılmıyor falan diyecekler.
Takdir edersiniz ki, bütçemiz, 2007 yılı bütçesi Türkiye Büyük
Millet Meclisine geldi. Plan ve Bütçe Komisyonumuz, şu anda,
her bir bakanlığımızın, bütün çalışmalarını,
faaliyetlerini, iğneden ipliğe, didik didik edercesine
-arkadaşlarımız tarafından- yukarıda, bütçesi
ve faaliyetleri denetlenmektedir. Komisyonda yapılan bu çalışmalar
Aralık ayının 15i yaklaşık olarak
Arkadaşlarımızla
konuşarak, anlaşarak, şimdiye kadar uygulamaları
da göz önünde bulundurarak, Aralık ayının yaklaşık
15i gibi de Genel Kurulda çalışmalarımızı
başlatacak olursak
Zaten, bütçe, baştan sona denetim demektir,
her şeyiyle, her konunun bu kürsüden konuşulması demektir.
Onun için, denetim konuları hususunda da, arkadaşlarımızın
söyleyecekleri ve talep ettikleri bazı konularda
Mesela,
biraz önce, çeltik üreticileriyle alakalı olarak, arkadaşlarımız,
bazı problemler olduğunu söylediler; diğer sözcü arkadaşlarımız
da, bu alanda yapılanları ifade ettiler, yapılması
gerekli olan hususlarda da ikazlarda bulundular. Takdir edersiniz
ki hayat devam ediyor, çalışmalar sürerken, bu tip faaliyetler
yürütülürken ne yapılabilir? Birtakım arızalarla,
sıkıntılarla da karşılaşılabilir.
O zaman, yönetimin de görevi, o arızayı, o sıkıntıyı
aşmak, bundan sonrası için daha ileriye, daha güzele, daha
başarıya gitmek için çaba sarf etmektir.
Onun
için, biz, iktidar ve muhalefet ayırımı gözetmeksizin,
bu Meclis çalışmalarının yoğun bir şekilde
devam ettiğini ve bu çalışmalarda arkadaşlarımız,
özellikle siyasi parti liderlerinin, konuları toplumun arzu
etmediği, gerginliğe, sıkıntıya, kavgaya sebep
olabilecek, millet tarafından tasvip edilmeyecek üslup ile konuşulmasını,
biz, AK Parti Grubu olarak, şahsım olarak doğru bulmadığımızı,
varsa projeniz, katkı verecekleriniz, izah edecekleriniz, orta
yere koyacağınız yanlışlıklar, bunlarla
ilgili olarak her zaman için sonuna kadar açığız. Ama,
hak etmediğimiz, doğru olmayan, yanlış beyanların
olması halinde de, elbette, bunun karşılığı
olarak ne açıklanması gerekiyorsa, ne söylenmesi gerekiyorsa,
neyin izah edilmesi gerekiyorsa onu da yapmaya hazırız.
Onun
için, biz, böyle düşünüyoruz, belki arkadaşlarımız
farklı düşünebilirler, ama nihayette karar verecek olan
yüce Genel Kuruldur. Genel Kurul kararını alacak, biz de o
istikamette çalışmalarımızı götüreceğiz.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, vaktinizi fazla almak istemiyorum.
Konu malumdur -arkadaşlarımız, biraz önce, yukarıdan
aşağıya, bendeniz de ifade ettiğim gibi- bu konuları
bu hafta çalışalım. Gelecek hafta da, zaten bundan sonra
önümüzdeki kalan -yaklaşık bir ay bile kalmadı- süre
içerisinde yapacağımız çalışmalarla ilgili
hazırlığımızı yapacağız, Genel
Kurulumuza takdim edeceğiz, bütçeye kadar yapılacak çalışmalar
hususunda bir programı size takdim edeceğiz.
Bunun
için, ben inanıyorum ki, hiçbir arkadaşım, bu noktada,
katkı vermekten, buradaki faaliyetleri engellemekten yana
değil; daha iyi, daha hızlı, daha başarılı
çalışmak için katkı vermekten yana tavır alırlar
diye bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum, önergemize
destek istiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.
Önerinin
aleyhinde söz isteyen Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum. AK Parti Grup önerisinin
aleyhinde söz aldım.
Öncelikle
hemen şunu ifade etmek istiyorum: AK Parti Türkiye Büyük Millet
Meclisi Grup Başkanlığı, bugün öğleden önce,
bu haftanın Meclis gündeminin nelerden ibaret olduğunu
öğleden önce bastı, dağıttı. Şimdi bu da
bizim elimize geldi.
Şimdi,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde daha Grup önerisinin görüşülmesinden,
konuşulmasından, kabul edilmesinden beş saat önce siz
gündemi belirlemişseniz, bu gündem üzerine Türkiye Büyük Millet
Meclisi bu hafta çalışacaksa, niçin bu zahmete katlanıyoruz?
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Eksik biliyorsunuz, pazartesi günü gruplara
bildirdim.
BAŞKAN
Sayın Kapusuz, lütfen
Lütfen, Sayın Kapusuz
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Efendim, siz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yetkisini gasp ediyorsunuz, yetkiyi alıyorsunuz Türkiye Büyük
Millet Meclisinin elinden. Sizin gündeminiz belirlenmiş. Burada
biraz sonra oylamayla bu reddedilse ne yapacaksınız? Belirlemişsiniz,
onun için, bir formalite yerine gelsin diye bir grup önerisi geliyor
huzurlarınıza.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, geçen hafta perşembe günü yine
bir Danışma Kurulu önerisi... Üç parti de mutabakat
sağlamış. AK Parti Grup Başkan Vekili Sayın Faruk
Çelik de bunun altına imza atmış. Bu Danışma
Kurulu önerisinde muhtarlarla ilgili ödeneklerin artırılması,
konut edindirme yardımıyla ilgili, memurların daha
önceden kesilen paralarının ödenmesi...
Şimdi,
ne diyor burada? AK Parti Grup Başkan Vekilinin de imzası
var, 5inci ve 6ncı sıralarına alınmasını
kabul ediyorsunuz AK Parti olarak ve altını da imzalamışsınız
ve milletvekilleri de, burada, oylarıyla bunu kabul etti.
Geçen
hafta ben çıktım, bir konuşma yaptım. Konuşmamda
aynen şunları söylüyorum, (Bu Danışma Kurulu önerisiyle
ilgili konuşmuşum.) aynen şunu söylüyorum: Şimdi
Aslanoğlu da bahsetti, 5inci ve 6ncı sıralara
alındı, güzel. Eğer bunda samimiyseniz, bakın, bunun
altını çiziyorum, bunda samimiyseniz, beşinci ve altıncı
sıralara alınmasında samimiyseniz ve bunun Meclis
gündemine gelmesini arzu ediyorsanız, bundan sonraki Meclisin
çalışmalarında, biz, bunun takipçisi olacağız.
Şimdi ne oldu? Ben şimdi buradan soruyorum Grup Başkan
Vekiline: Geçen hafta 5inci ve 6ncı sıralara alınmasının
altını imzaladığınız ve burada oylarınızla
desteklediğiniz bir husus, iki kanun -biri tasarı, biri
teklif- nerede bu hafta? Nerede bu hafta?
HASAN
ANĞI (Konya) Geçen hafta görüşülüp bitecekti.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Efendim, hayır, bak
Meclise gelmediğiniz
belli oluyor Sayın Anğı.
BAŞKAN
Sayın Kandoğan
Sayın Kandoğan
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Meclise gelmediğiniz, o Danışma
Kurulu önerisinin neyi ihtiva ettiğini bilmediğiniz
için yerinizden müdahale ediyorsunuz ve Meclis çalışmasını
geçen hafta takip etmediğiniz ortaya çıktı.
HASAN
ANĞI (Konya) Geçen hafta görüşülecekti ve bitecekti
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Onun için, lütfen
Lütfen Sayın Anğı
Lütfen
Şimdi
ben soruyorum: Nerede bu kanun; biri tasarı, öbürü de teklif?
Niçin gelmedi bu hafta? Hani 5inci ve 6ncı sıralara almıştık?..
Bakıyorum, bu hafta, 5inci ve 6ncı sıralarda farklı
İşte, burada. 5inci ve 6ncı sıralara bakıyorum,
Sayın Bursa Milletvekili Altan Karapaşaoğlu ile Kütahya
Milletvekili Abdullah Erdem Cantimurun kanun teklifleri burada.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Nerede muhtarlar?
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Değerli milletvekilleri, Meclis çalışmalarını
ciddiye almak mecburiyetindesiniz. Milletvekili olmanın birinci
şartı budur. Altına imza attığınız
ve geçen hafta burada oylarınızla kabul edilen bir Danışma
Kurulu önerisinin farklı bir şekilde uygulamasını
bu hafta Meclis gündemine getiriyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, Sayın Kapusuz dediler ki: Plan ve
Bütçe Komisyonunda bütçe görüşmeleri devam ediyormuş,
orası bir denetimmiş. Onun için, biz, bu hafta, salı ve
çarşamba günleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
denetim konularını dahil etmedik. O zaman ben de buradan
Sayın Kapusuza diyorum ki: Çoğunluğunuz da var burada,
İç Tüzükte bir değişiklik yapın, Plan ve Bütçe Komisyonunda
bütçe görüşmeleri yapılırken Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda denetim konuları görüşülmez diye
bir değişiklik yapın, biz de bilelim. Bütçe görüşmeleri
Plan ve Bütçe Komisyonunda devam ederken, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
denetim konularının görüşülmemesi gerektiği
yolunda bir İç Tüzük değişikliği yapalım ve
bu meseleyi de böyle halledelim.
Değerli
milletvekilleri, denetim konusu önemli. Biraz önce çeltikle ilgili
bir araştırma komisyonu kurulma meselesi Adalet ve Kalkınma
Partisi milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. AK Parti
milletvekilini de çeltikle ilgili, pirinçle ilgili ne söyleyecek
diye dikkatle dinledim. Yani çeltikle ilgili, pirinçle ilgili ne
söyleyecek, bugünkü sıkıntılarının sebeplerinin
neler olduğunu ve bununla ilgili kısa vadede neler yapılması
lazım geldiği hususunda bir önerisi var mı? Yok.
Şimdi,
bakınız, elimde, geçen hafta da gösterdiğim haber var:
Üretici yol kapattı diye.
Hangi üretici yolu kapatan? Çeltik üreticisi. Yani, durum
iyiyse, çeltik fiyatları iyiyse, girdi maliyetleri iyiyse ve
çeltiğe bu sene verilen fiyat iyiyse, bu binlerce çeltik üreticisi
niçin yollara düşüp, bu durumu protesto edip, yol kapatıyor?
Geçen
hafta da Bursada, zeytinciler
Feryat ediyorlar zeytinciler. Zeytinle
ilgili de bir araştırma komisyonu kurulma meselesi burada
görüşüldü biliyorsunuz daha önce, bir tek Altan Karapaşaoğlu
çıktı dedi ki: Biz hata yapıyoruz, bu komisyonun kurulması
lazım, hatta, daha önceden kurulması lazım şeklinde
bir beyanda bulundu. İşte, bugün gelinen noktada, zeytin
üreticilerinin yoğun olduğu bölgelerde feryatlar yükselmeye
başladı. Şimdi ne olacak? Keşke o komisyon kurulsaydı,
çalışsaydı, raporlarını ortaya koysaydı,
belki bu sene, bu zeytin üreticisinin meseleleriyle ilgili bir
tedbir alma imkânı ortaya çıkabilirdi.
Bakınız,
fındıkla ilgili de çok şey söyledik. İki aylık
ihracat rakamlarını aldım. Bu sene 2006 yılında,
Eylül ve Ekim aylarında yapılan ihracatla geçen senenin
Eylül, Ekim aylarında yapılan ihracat rakamları elimde.
2005 yılında iki ayda 677 milyon dolarlık fındık
ihraç edilmiş, geçen sene, bu sene 315 milyon dolar.
İşte,
biz, bunu söylüyorduk değerli milletvekilleri. Verilen fiyatın
Türkiyenin aleyhine olduğunu, Türkiyenin ihracat gelirlerini
azaltacağını ve geçen sene fındık ihracatından
elde edilen 2 milyar doların üzerindeki rakamın, bu sene 1
milyar dolarların altına düşeceğini söylüyorduk.
İşte, söylediğimiz de gerçek oldu. Söylediğimiz
gerçek oldu. Biz, ne zaman bunlarla ilgili tedbir alacağız,
bunlarla ilgili meseleleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
taşıyacağız?
Değerli
milletvekilleri, bakınız, geçen hafta, yine, burada, esnafların
meseleleriyle ilgili bir Meclis araştırması komisyonu
kurulması teklifi de geldi, ama o da reddedildi maalesef.
Çıkıldı, esnafa verilen kredilerin arttığı
söylendi.
Elimde,
Sayın Bakanın imzasıyla verilmiş bir soru önergesi
cevabı var. Şimdi, orada Sayın Bakanın ifadelerinden
okuyorum: Türkiye Halk Bankasınca esnaf ve sanatkârlara kullandırılan
kredinin bankanın toplam kredileri içindeki payı 1996
yılında yüzde 41,05; 1997 yılında yüzde 34,79; 2004
yılında yüzde 28,21; 2005 yılında yüzde 25,16 ve 2006
yılı bu tarih itibarıyla, 31/8 tarihi itibarıyla
yüzde 22,83.
İşte,
rakamlar meydanda. Toplam kullanılan kredi miktarlarının
her geçen sene nasıl geriye geldiğinin çarpıcı
bir açıklaması Sayın Bakanın imzasıyla elimde.
Değerli
milletvekilleri, esnaf hakikaten zor durumda. Bakınız,
bu süpermarketler yasası dört yıldan beri konuşuluyor.
Dört yıldan beri, biz, Sayın Ali Coşkunun
BAŞKAN
Sayın Kandoğan, lütfen öneriyle ilgili konuşur musunuz.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Bunların dâhil edilmesini istiyorum
Sayın Başkanım. Yani, bu meselelerin, bunların
Meclis gündemine taşınmasını istiyorum.
Şimdi,
Sayın Ali Coşkun, dört yıldan beri, bütün konuşmalarında
süpermarketle ilgili yasanın mutlaka çıkarılacağını
söyledi, dört yıldan beri. Ama, işte, Meclis beşinci
yılında, bir yıldan daha az süre kaldı. Haziran sonunda
da Meclis kapanacak. Ne zaman çıkacak bu süpermarketler yasası?
Bir süpermarket 57 iş kolunu ilgilendiriyor, 57 iş kolu
bundan mağdur oluyor.
Bakınız,
Türkiyenin gündemindeki meselelerden bir diğerini de sizlere
sunmak istiyorum. Denizlide son bir ay içerisinde işten çıkarılan
tekstil işçisi sayısı 1.500.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kandoğan, lütfen toparlar mısınız.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Geçen ay Denizlide 1.500 tekstil işçisi,
tekstil sektörünün zor durumda olmasından dolayı işten
çıkarılmış. Ama, Sayın Başbakana bakıyoruz,
işsizlik rakamları -geçen gün gene söylüyor- yüzde 8,8. Sayın
Başbakan, 8,8; temmuz ayının rakamı. Temmuz
ayında tarım sektöründe özellikle işlerin yoğun
olmasından dolayı bu oran biraz düşük görünebilir.
Ama, yıl sonunda rakamlara bakacak olursanız, sizin devraldığınız
2002 Türkiyesinin işsizlik rakamı 10,3. Onun üzerinde bir
işsizlik rakamıyla bu sene sonu kapanacak. İşte
rakam da meydanda, işte örneği de meydanda. Denizli, sanayinin,
tekstilin bel kemiği, en önemli merkezlerinden birisi. Burada
sanayicilerimiz feryat ediyorlar. İşten çıkarılma
had safhaya ulaşmış vaziyette.
Şimdi,
bir de Çin derdi var, Çin belası var. Biliyorsunuz, bu Çin ithal
ürünlerinden dolayı bütün esnaflarımız feryat ediyor.
Denizli-Yeşilyuvada ayakkabıcılık sektörü çöktü,
Denizli-Yatağanda bıçakçılık sektörü çöktü. Niye?
Yurt dışından, Çinden ithal malları alabildiğince
piyasaya hâkim. Ne yaptık biz 1/1/2006 yılından itibaren?
Öyle bir uygulama yaptı ki bu Hükûmet, tam 686 kalem malda CE ve
TSE standartlarına uygunluk denetimini kaldırdı, gümrük
kapıları açıldı, Türkiye bir ithalat cenneti oldu,
sanayicimizin, esnafımızın beli kırıldı
ve Hükûmetimiz de 686 kalem malda bu denetimi kaldırdı. Siz
kimin hükûmetisiniz? Siz kimin hükûmetisiniz?
İSMAİL
BİLEN (Manisa) Çin bu başarıyı nasıl yakaladı;
yabancı sermayeye karşı olarak mı?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Şimdi, bakınız, yabancı
sermayeye hiçbirimiz karşı değiliz. Bunu bil Sayın
Bilen. Yabancı sermayeye hiçbirimiz... Ama, Türkiyeye gelen
yabancı sermaye bir istihdam mı yaratıyor Allah
aşkına? Söyleyin, gelin, deyin ki: Türkiyeye son yılda
giren yabancı sermaye şu kadar istihdam sağladı.
Bizim itirazımız bu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kandoğan, teşekkür ediyorum.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Ben de teşekkür ediyorum.
Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
(Gürültüler)
BAŞKAN
Önerinin aleyhinde söz isteyen Haluk Koç, Samsun Milletvekili.
(Gürültüler)
Sayın
Kapusuz, Sayın Kandoğan, lütfen...
Buyurun
Sayın Koç.
HALUK
KOÇ (Samsun) Sayın Kapusuzu susturursanız, başlayacağım
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Koç, buyurun.
HALUK
KOÇ (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İktidar Partisinin Grup önerisinin aleyhinde söz aldım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, niye aleyhindeyiz, onu öncelikle paylaşmak
istiyorum sizinle. İktidar Partisi Grup Başkan Vekili muhatap
arkadaşım tarafından bazı ön görüşmelerimiz
oldu. Sayın Koç, denetim yapalım dedi. Doğru, yapalım,
evet, yapalım, biz de onu istiyoruz ve eleştiriyoruz zaman
zaman niye denetim yapmıyoruz diye. Bana, telefonla konuşurken,
hiç böyle bütçe görüşülüyor, denetim yapmamıza gerek
yok filan demedi. Bir uzlaşma arıyoruz... Biz de hazırız.
Konuyu ben seçeceğim dedi. Mesela, siz üç önerge vermişsiniz,
bizden birisi bir önerge vermiş, sokakta şiddet, okulda
şiddet... Hay hay, tamam. Ama gelecek hafta da çeltik konusunu
getirelim dedim her hafta yapacaksak bunu. Öyle ya, uzlaşma olacaksa,
bir iktidar partisinin tebliğ etmesi üzerine, tebligat yapması
üzerine, ben evet dersem, o uzlaşma mı olacak, yoksa o tebliğ
dinleme mi olacak? Ben karşı önerimi söyledim; evet, yarın,
ben, çeltikle ilgili hazırlanan arkadaşlarıma söylerim,
onlar gelecek haftaya hazırlanırlar, yarın görüşelim
dedim. Ondan sonra, ne yapacaksınız dedim başka? Efendim,
konular var. Konuları teker teker sıraladı. Geçen
hafta -Sayın Kandoğan söyledi, Sayın Aslanoğlu
söyledi- burada, ortak bir kararla, Danışma Kurulunun oy
birliğiyle, muhtarlarla ilgili ödenekler ve Bağ-Kur primlerinin
karşılanması konusundaki bir kanun teklifini daha
hep beraber kabul ettik, 5inci sıraya aldık. Ama, o geçen
haftanın oyunuydu, şimdi bu haftaki filmi sahneye koyuyoruz.
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) Geçen haftanın değil, daha önceki
haftanın.
HALUK
KOÇ (Devamla) O 5inci sıradaydı, şimdi onun önüne yedi
tane daha kanun getirelim. Geçen hafta muhtarları idare ettik,
bu hafta Bushu idare edeceğiz, Cargilli idare edeceğiz. Artık
saklayamıyoruz, bastı.
Arkadaşlar,
uğraşmayın. Bak, bu iş seçim kaybetmeye başladı.
Gidiyor, gidiyor
Onun için, bırakın bu Cargilli. Bu Cargilli
bırakın artık. Bu Cargilli ve bu yaptırımları
bırakın artık.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bakın neler var? Hiç bize sorulmuyor.
Değerli arkadaşlarım, mutabakat tebligat zemininde
olmaz. Uzlaşma bildirim zemininde olmaz, Türkçesi. Uzlaşma,
karşılıklı görüşülür
Tabii ki, siz iktidar
partisisiniz, ama, muhalefetin de kalan süre içerisinde ya,
şunlar konusunda da benim duyarlılıklarım var,
bunları da bunların arasına koyalım, görüşelim
görüşümüze hiç olmazsa olumlu bir yaklaşım olacak ki
mutabakat olsun. Yanılıyor muyum bilmiyorum, ama uzlaşma
Ben tebliğ edeceğim, sen de onaylayacaksın, elden imzalayacaksın;
bu, uzlaşma olacak.
Değerli
arkadaşlarım, bunları sizlerle paylaşmak istedim.
Şimdi,
neler var kanunda: Üniversitelerle ilgili -yeni kurulan üniversitelerle-
alkışlarla kabul edilen kanun tasarısı görüşülürken
de, teklifleri görüşülürken de, daha sonra Sayın Cumhurbaşkanından
iade edilme gerekçesi görüşülürken de, Anayasa Mahkemesinin
iptal kararı, gerekçesi, her şeyi ortadayken, şimdi,
tekrar, ille de Millî Eğitim Bakanlığından gelecek
önerge, ille de Millî Eğitim Bakanı önerecek. Ve Genel Kurula
hazır yemek geliyor şimdi. Şimdi, Millî Eğitim Bakanı
tarafından önerilmesin bu, YÖK önersin, Millî Eğitim Bakanı
seçsin, oradan oraya gitsin. Araya bir şey koyuyor. Çünkü, bakılıyor
ki
Sayın
Altıkulaç, keşke, sizin adınıza verilmeseydi bu
kanun teklifi. Siz eski bir öğretim üyesisiniz. Başka bir
arkadaşı kullansalardı keşke, sizin adınıza
verilmeseydi.
TAYYAR
ALTIKULAÇ (İstanbul) Ben kullanılmadım.
HALUK
KOÇ (Devamla) Üzgünüm, üzgünüm
Sizin adınıza verilmeseydi,
sizin adınız kullanılmasaydı orada keşke.
TAYYAR
ALTIKULAÇ (İstanbul) Benim adım kullanılmadı.
HALUK
KOÇ (Devamla) Geçmeseydi, geçmeseydi
Benim, sizi sevdiğimden,
size saygı gösterdiğimden düşüncem. Sayın Tayyar
Altıkulaçın verdiği teklif olmasaydı o. Bak, arkada,
konuşan, bu işle ilgili olmayan birçok milletvekili var,
onların birinin ismiyle verilseydi. Yani, çok ilgilenmedikleri
için, kendi isimlerine verilmiş bir kanun teklifi görüşülüyor
mu, görüşülmüyor mu, farkında olmayacakları için, onları
zedelemeyeceği için onları ilgilendirmiyordu. Bu, naçizane
benim bir tespitim.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bakıyoruz, bu Cargill konusu
da önemli. Konuyla ilgili arkadaşlarımız paylaşacaklar.
Temel yasa getiremediniz, 8 madde çünkü; 8 madde olduğu için
temel yasa getiremediniz. Lütfen, değerli AKPli milletvekili
arkadaşlarım -Sayın Karapaşaoğlunun gıyabında
söz söylüyor değilim, dostumdur, yanında da konuşabilirim-
lütfen, 1999-2002 yılları arasında Cargill ile ilgili
kendi seçim bölgesindeki bu tartışmalar yaşanırken,
tutanağa bıraktığı izleri lütfen okuyun. Aynı,
demin kanunda söylediğim gibi, bu sefer de, kızgın maşa,
Sayın Karapaşoğlunun eline veriliyor, tutturuluyor.
Cargill ile ilgili yasa teklifi Sayın Karapaşaoğluna
verdirttiriliyor. Yani, ilginç bir dönem yaşıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, umarım, kalan süre içerisinde sizler
adına da bu tür yasa teklifleri inşallah geçmez. Hiç olmazsa
bireysel açıdan kendinizin siyasi dirliği, iç barışınız,
iç huzurunuz, vicdan rahatlığınız için kendi
adınıza size verilmesi önerilen yasa tekliflerini lütfen
iyi inceleyin. Daha önce söylediklerinizi size tekzip ettiriyorlar.
Sizi siyaseten bir vicdan muhakemesine sokmak istiyorlar. Çok
acıdır bu. Bunlar benim tespitlerim. Yanılıyorsam,
daha sonraki görüşmeler sırasında çıkar bir arkadaşım
Kimseye hakaret etmiyorum, kimseye kötü bir şey söylemiyorum,
sadece siyasi tespitlerimi paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, heyecanınız bitti gibi
gözüküyor. Bu da bir tespit, katılırsınız katılmazsınız,
gülümseyerek karşılarsınız ya da hiddetlenerek
karşılarsınız, heyecanınız bitti gibi
gözüküyor. Yani, biraz iddianızı yitirdiniz gibi bir hâl
var, bir kısmınızda var.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Hüsnükuruntu
HALUK
KOÇ (Devamla) Şimdi, aslında siz bunların hiçbirinin
ardında durmak istemiyorsunuz içinizden; çünkü, aldığınız
siyasi öğreti, millî duruş, değişik konulardaki
tavırlarınız, daha önceki siyasi geçmişiniz, çoğunuz
için, siz içinize sindiremiyorsunuz bazı şeyleri. Yani,
burada edilgen, onaylama noktasında olan
Değişik duyarlılıklar
-Vakıflar Yasasında olduğu gibi, Özel Eğitim Kurumlarında
olduğu gibi- muhalefet tarafından gündeme taşındığında,
bu yükü taşıyamıyorsunuz içinizde. Bu heyecan yitirmesini
ben ona bağlıyorum. Aslında, gelmek istemiyorsunuz Genel
Kurula, katılmak istemiyorsunuz. Siz bakmayın, 23.00e kadar
saat verdi. Ben, 20.00ye kadar olsun dedim, yemek arası vermeyelim
dedim, onaylayalım dedim. Öyle mi Sayın Kapusuz? Denetim
yapalım, bir tane araştırma önergesi. 20.00ye kadar yemek
arası vermesin. Hayır, ille 23.00
Çıkartamazsınız;
zaten, iki saati bu şekilde gidiyor. Tartışıyoruz,
bunlar önemli. Bunlar, bu Parlamentoda, kürsüde konuşulması
gereken şeyler. Bunlar tespitler, bunlar kendi içimden
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Konuşuyorsunuz, biz bir şey demiyoruz,
dinliyoruz bak ne güzel. Sizin gibi bağırmıyoruz öyle.
HASAN
ÖREN (Manisa) İyi ki bağırmıyorsunuz (!)
HALUK
KOÇ (Devamla) Efendim, ben size hiç, hiç cevap vermedim, hiç size konuşmadım,
hiç, hiç size
Yani, sizi yerinizden cevap verme zorunda bırakıyorsam,
o zaman, hassas noktalara dokunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi bakın, birçoğunuz
Ben,
içimden geçeni söylüyorum; çünkü, tanıdıklarım var,
dostlarım var aranızda ve yüzlerinize bakarak konuşuyorum
çoğunun. Bir kısmınız, birçoğunuz çoğunluğu
katıyorum- artık, yaşanan ve belgelenen organize yolsuzluk
iddiaları karşısında bu görevi paylaşmak istemiyor,
yani, içine sindiremiyor.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) İftira
İftira
HALUK
KOÇ (Devamla) Bunlar gerçek, bunlar gerçek. Belge getirin, ispat
edin
Ortalık belge dolu: Canlısı var, yazılısı
var, kaseti var, her şeyi var. Çoğunluk içine sindiremiyor
artık bu yolsuzluk iddialarını. Ondan sonra, hangi seviyede
olursa olsun, kürsüdeki bir hatip olsun veya çok üst düzeyde bir parti
yetkilisi olsun, Hiçbir şey yok, hortumu kestik, her şey güzel
Bunlar, artık, sizi de inandırmıyor ve çoğunuz, bunu
bir yük olarak görüyorsunuz siyasi boyutunuzda.
Değerli
arkadaşlarım, ben gördüğüm fotoğrafı söylemek
istiyorum; katılmayan olur, onları da saygıyla karşılıyorum.
Sayın
Milletvekili için bir şeyler söyleyeceğim. Hani şu telefonla
devamlı konuşan, -ama, elini götürmüyor da, yeni teknoloji
kullanan bir arkadaşımız vardı- Edirne Milletvekili,
burada konuştu. Değerli arkadaşlarım, bu arkadaş
çok açık söylüyorum- Edirnedeki 60 bin, Cumhuriyet Halk Partisine
oy veren seçmeni kandırdı.
AHMET
KÜÇÜK (Çanakkale) Delegeleri, en önemlisi o, ön seçimde.
HALUK
KOÇ (Devamla) Delegeleri kandırdı ön seçimde. Çeltik
tarlasında yattım, kalktım dedi kandırdı. Gece
gitti evine; kandırdı...
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi mi bu
Başkan?
HALUK
KOÇ (Devamla) Şimdi sizi kandırıyor.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Başkan, bu gündem mi?
HALUK
KOÇ (Devamla) Salih Bey, siz oturun rahatsız olmayın, siz
oturun konuşacağız bunları.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Hayır hayır, gündemi konuşuyoruz
da gündeminiz galiba Edirneye kaydı.
HALUK
KOÇ (Devamla) Şimdi bakın
(AK Parti sıralarından
gürültüler)
Değerli
arkadaşım, ben kendisiyle de
BAŞKAN
Sayın Koç, lütfen konuya gelir misiniz.
HALUK
KOÇ (Devamla) Efendim, ben neredeyim? Konunun tam ortasındayım.
Demin
konuşulmadı mı bunlar?
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Eğer ortası buysa kenarı ne?
BAŞKAN
Kişilerden bahsediyorsunuz Sayın Koç, lütfen!
HALUK
KOÇ (Devamla) Değerli kardeşim, müsaade edin.
Sayın
Başkanım, şimdi bakın, herhalde bana da herkese
verdiğiniz kadar bir inkıta süresi vereceksiniz.
BAŞKAN
Hayır Sayın Koç, süreniz
HALUK
KOÇ (Devamla) Sayın Başkan, ne demek hayır?
BAŞKAN
Tüzükteki, ne kadar
HALUK
KOÇ (Devamla) Efendim, sözlerimi bitireceğim, bağlayacağım,
onun için süre istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Koç.
HALUK
KOÇ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, siyasetin ilginç yüzüdür bu. Ben, Allah kimseyi
böyle çelişkili ortamlara düşürsün istemiyorum. Bunu da
gönlümden geçerek söylüyorum.
Şimdi,
bu arkadaşımızın, 2002de, 2003te hatta 2004te Edirnede,
Keşanda veya değişik bölgelerde sizler için söylediklerini
biliyor musunuz? Tutanaklara bir bakın, nasıl inandırıcı
olacak bir görün ve gerçekleri söyleyelim.
Şimdi
bakın, Hamzadere Barajı, İpsala. Toplam Kaç? 300 trilyonun
üzerinde maliyeti. Bir 4 trilyon, bir 8 trilyon. Yirmi yılda bitiremezsiniz.
Bitti deme noktasına gelmeyin.
Başkalarına
gelelim: Meriç-Ergene arası Kılçıkkanal. Para var
mı? 2007 bütçesi yukarıda görüşülüyor, var mı para?
Yok. Gerçek konuşun.
Peki,
Çakmak, Uzunköprüdeki. Suakacağı Barajı Lalapaşadaki.
Bunların ödeneği var mı bütçede? Yok. Ondan sonra burada
gelip sizi de kandırıyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, bizi kandırdılar sizi bari kandırmasınlar.
AHMET
KÜÇÜK (Çanakkale) Seddelere 10 trilyon dedi, biri
HALUK
KOÇ (Devamla) Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
TAYYAR
ALTIKULAÇ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum:
HALUK
KOÇ (Samsun) Karar yeter sayısı istiyoruz.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Kabul, kabul; Sayın Başkan, oylamaya
geçtiniz.
HALUK
KOÇ (Samsun) Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Kabul edenler
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Oylamadan sonra istediler.
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
İki
Kâtip Üye arasında anlaşmazlık olduğu için oylamayı
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Bu Kâtip Üye, süre almak için böyle yapıyor devamlı!
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Nereden biliyorsunuz? Müdahale etmeyin!
BAŞKAN
Lütfen, sayın milletvekilleri
Oylamayı
elektronik cihazla tekrarlıyorum.
Beş
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
önerisi kabul edilmiştir; karar yeter sayısı vardır.
İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş iki adet doğrudan
gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup,
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
İlk
önergeyi okutuyorum:
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER (Devam)
5.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Tabiî Afetlerden Zarar
Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun
Teklifinin (2/358) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/414)
20 Eylül 2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/358
Esas Numarasıyla 29.12.2004 Tarihinde Tabii Afetlerden Zarar Gören
Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun Teklifi
45 gün içerisinde Komisyonlarda görüşülmediğinden,
İç Tüzük Hükümlerinin 37. Maddesi uyarınca doğrudan
Genel Kurulda gündeme alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
BAŞKAN
Teklif sahibi Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Aslanoğlu.
Süreniz
beş dakikadır Sayın Aslanoğlu.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekillerim; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri tabii afet diyoruz. Tabii afet, insanların
başına gelen bir afet. Devlet, sosyal devletlik görevini yaparken,
2090 sayılı bir yasa hazırlamış; bu Yasa da, tabii
afetlere karşı yardım.
Değerli
milletvekilleri, bu Yasa, yanlış bir yasa. Bu Yasa, tabii
afete uğrayan insanlara yardım etmeme yasası.
Değerli
milletvekilleri, mal varlığı tabiri
Önce şurada
anlaşalım: Çoğunuz, çok değerli yerlerden geldiniz.
Mal varlığı ne demektir, mal varlığı? Mal
varlığı: İnsanın borcu vardır, alacağı
vardır, gayrimenkulü vardır, menkulü vardır; bunlardan
borcu, alacağı düşer, arta kalan bir sabit şey mal
varlığıdır.
Bu
Yasa uygulanırken, Tarım Bakanlığı kişilerin
borcunu hesaplamıyor. Kişilerin -gübre almış-
borcu var, o borç değildir diyor. Traktör almış; bankadan
almışsa traktörü, borçtur diyor, müşteriden almışsa
borç değildir diyor. Hangi objektif kriter? Onun için, bu 2090 sayılı
Yasayı uygularken, Tarım Bakanlığı yetkilileri
haksızlık ediyor, gaddarlık ediyor. Bu Yasayı uygularken,
ilgili kişilerin birtakım şeylerine bakıyor arkadaşlar.
Bu
Yasa objektif değildir. Bir kere, bu Yasayı, Yüce Meclis değiştirsin.
Yani, ürününü kaybedecek, aç kalacak insan, aç kalacak arkadaşlar.
Hiçbir şey, ekmek alacak parası kalmayacak; Senin bir ineğin
var. diyor, Bir de ahırın var. diyor, Sen bu paradan yararlanamazsın.
Değerli
milletvekilleri, bu Yasa değişmediği sürece, Türkiyede,
tabii afetler konusunda hiçbir vatandaşımız bu Yasadan
yararlanamaz, ancak subjektif koşullarla bazı bölgelerde
verildiği zaman ancak öyle yararlanıyor. Bir de söz verilen
de verilmiyor. Geçen
İki yıl önce kayısı ve
fındık donduğu zaman fındık üreticisine 250
trilyon para verdiniz. Sayın Tandoğan söyledi. Nerede bu
para? Onu da vermiyorsunuz. Aynı yıl kayısıya vermediniz.
Değerli
milletvekilleri, gelin, tabii afet bugün bize, yarın sizin ilinizde
olabilir. Evvelsi yıl kayısı dondu, bir kuruş para
vermediniz. Kayısı üreticisi bağrına taş bastı,
aç kaldı, aç. Bu yıl dondu. Sayın Başbakan ve Sayın
Tarım Bakanı 35 trilyon para vereceğim. dedi. Malatyaya
geldiler, bizzat müjde dediler.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Öyle bir şey demedik.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Efendim, tüm Malatya gazetelerinde,
her tarafta var efendim. Müjde, müjde! 35 trilyon, Sayın Başbakan,
veriyor. Peki, teşekkür ederiz biz de dedik, ama, objektif uygulayın.
960 milyon kayısı zararı var; bir ineği var, bir
ahırı var diye bu insan parayı alamıyor.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Hak edenlerin hepsine ödedik.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Değerli milletvekilleri, gelin,
bu Yasayı değiştirelim; gelin, bu Yasayı
Yüzde
40 mal varlığı tabirini ayıklayalım. Borcunu
düş, harcını düş. Kalan mal varlığının
ya yüzde 40ını yapın yahut zarar gören ürünün yüzde
40ını ödeyelim. Yani, bu şekilde bu Yasa uygulandığı
zaman, tabii afetten zarar gören vatandaşlarımız faydalanamıyor.
Büyük bir haksızlık. Aynı köyde insanlar birbirine
düşman oldu Malatyada, arkadaşlar. Sayın Bakanım,
aynı köyde insanlar birbirine düşman oldu, birbirine karşı,
artık, isyan ediyorlar. Yani, bunu yapmakla köyde bir barışı
bozduk, köylerde.
Bu
açıdan, ben bir kez daha sizlerden rica ediyorum, bir kez daha rica
ediyorum; ya mal varlığı tabirini
Dünyanın tüm
muhasebe sistemlerinde mal varlığı tabiri, alacak
ve borç düşüldükten sonra mal varlığıdır. Ama,
siz, alacağı alacak görüyorsunuz, traktörü traktör görüyorsunuz;
traktörün borcunu saymıyorsunuz; ilaca borcunu, mazota borcunu
saymıyorsunuz. Evine ekmek götüremiyor. Sen Bundan faydalanmasın.
diyorsun. Acıyın lütfen. Sosyal devlet vatandaşını
ezmez, sosyal devlet vatandaşına yalan söylemez. Lütfen
Evine ekmek götüremeyecek insanlarımız var.
Ben,
bir kez daha sizden rica ediyorum. Bu Yasayı, gelin, değiştirelim. Malatyada yaşanan
don olayında
Lütfen, bu Yasayı geniş şekliyle geçirelim.
Aksi halde, Sayın Bakanım, insanlar birbirine düşman
oluyor, evine ekmek götüremiyorlar. Yeni oldu, sel olayı oldu;
Malatyanın, Sürgü, Erkenek ve Kurucaovasında. Aynı
şekilde, tüm fasulyemiz gitti. Ne olacak? Gelin
ALİM
TUNÇ (Uşak) Sigorta yaptır, sigorta.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bir ilçesinde uyguladınız.
Sen çok bilerek konuşma
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, lütfen toparlar mısınız.
İki dakikalık süre veriyorum.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Arkadaşlar, bu, hepimizin sorunu,
ezbere konuşmayalım. Gelin
Bu ülkeye Yüce Tanrı afet
vermesin. Hepimizin sorunu. Bu Yasayı mal varlığı
tabirini değiştirerek
Mal varlığı tabiri,
borç, alacak düşer, ondan sonra geri kalanın yüzde 40ı
şeklinde veya ürün bedelinin yüzde 40ı. Ama, bu şekilde
uyguladığınız zaman subjektif uygulanıyor.
Değişik bölgeler, değişik yöntemler bulunuyor ve
değişik bölgelerde değişik kişilerin inisiyatifine
bırakılıyor. Görevini dürüst yapan, namuslu yapan bürokratlar
köylüye karşı zor durumda kalıyor, ama, bazı bölgelerde
talimatla 1e 3, 1e 5 yüksek değer gösteriliyor.
Onun
için, Malatya halkı, Malatya köylüsü, bu Yasanın uygulanmasıyla
objektif kriterlerden uzak, çok büyük zarar görmüştür. Bunun vebalini ben -Malatya köylüsü açtır- Sayın
Hükûmete veriyorum. Yani, bu vebalin altından kimse kalkamaz.
Biz bir şey istemiyoruz, Yasayı doğru uygulayın.
Yine
örnek veriyorum: Banka kredisiyle aldıysa traktörünü, onu
borçtan düşüyor, Bankaya borcun var. diyor. Ama, tüccardan aldıysa
traktörü, Senin traktörün var. diyor. Biri faydalanıyor, biri
faydalanmıyor. Bu, haksızlıktır arkadaşlar.
Bunun adı zulümdür. Gelin, bu köylüye bu zulmü yapmayalım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Bir
milletvekili adına, Malatya
Milletvekili Sayın Münir Erkal; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AHMET
MÜNİR ERKAL (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu 2090 sayılı Kanunun 2nci maddesinin (a) şıkkının
değiştirilmesiyle ilgili bir kanun teklifi var. Burada
arkadaşımız, daha önce de, yapılan değerlendirmelerde
meseleyi maalesef çok farklı bir mecraya çekerek
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ya, kendin adına konuş, benim
adıma
Kendin adına konuş
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, lütfen
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Kendin adına konuş, benim
adıma ne konuşuyorsun.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Aslanoğlu
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) O benim kanun teklifim. Ayıp
ya!
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla)
ve maalesef de gördüğünüz gibi dinlemeye
bile tahammül edemeyecek kadar kontrolsüz ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin nezaketine yakışmayan bu tavrıyla
BAŞKAN
Sayın Erkal
Sayın Erkal
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla)
meseleyi ne kadar fevri değerlendirdiğinin
bir göstergesini yapıyor. Daha iki cümle söyledim, bar bar bağırıyor.
BAŞKAN
Sayın Erkal
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Kardeşim, kanun teklifi benim
kanun teklifim, benim. Benim kanun teklifim.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, lütfen
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) Değerli arkadaşlar
BAŞKAN
Sayın Erkal, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz, lütfen Sayın
Erkal.
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) Sayın Başkan, müdahalesini görüyorsunuz.
İki cümle söylüyorum, bar bar bağırıyor.
BAŞKAN
Müdahale ettik Sayın Erkal, müdahale ettik.
Buyurun.
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) Şimdi, değerli milletvekilleri,
bu Kanun Teklifi, maalesef, doğru bir teklif değildir. Her
şeyden önce bu Teklifin doğru bir melceye oturtulması
için, Hükûmetimiz, biliyorsunuz, asıl meseleye köklü çözüm 5363
sayılı Tarım Sigortaları Kanununu çıkarmıştır
ve bu sürdürülebilir bir yapıya tarımın ve çiftçilerimizin,
üreticimizin oturması için her şeyden önce bu Tarım Sigortası
Kanununun yaygınlaştırılarak devam ettirilmesi
gerekmektedir. Bu sistem oturduğu zaman yüzde 70i oranında
yardım yapılacaktır ve dolayısıyla, aslında
tarım, üreticilerimizin, çiftçilerimizin gerçek desteği,
modern, çağdaş yöntem de budur.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Kanunu uygulamaya koydunuz mu?
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) Şimdi, işin başka bir noktası
var. 2090 sayılı Kanunun maddesi değiştirilerek
bu meselenin çözülmesi üzerinde çalışılıyor. Fakat
-ve maalesef- bu değerlendirme yapılırken de mesele
çok yanlış mecralara çekiliyor. Malatyaya yapılacak
kayısı desteğini gündeme getirerek arkadaşımız,
nedense bu hadiseyi bu kadar saptırmasını üzüntüyle
karşılıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi platformu,
ciddi meselelerin görüşüldüğü, ilgililerden bilgi ve
destek alınarak doğru bilgilerin taşınması
gereken bir yer, bir platform.
Şimdi,
diyor ki, Sayın Başbakan
Geçen bayramdaki toplantıda
da Sayın Başbakandan rica ettim vermedi; Malatyaya geldi,
35 trilyon sözü verdi diyor.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Evet...
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) Ya, şu meseleyi, insan, bir milletvekili,
kim diye biraz araştırır; hadise nedir, olay nasıl
cereyan etmiştir diye.
Don
olur olmaz, biliyorsunuz, genel sistem şöyle çalışıyor:
Tarım il müdürlüğümüz, çiftçilerimizden beyan istiyor; diyor
ki: Ne kadar zarara uğradınız ve üreticilerimiz bu
beyanda bulunuyor. Bu beyan ne kadar? 50 trilyon civarında bir
beyan çıkıyor. Biliyorsunuz, 2090 sayılı Kanuna
göre, yüzde 70i 35 trilyon
Dolayısıyla, 35 trilyon olarak
Sayın Başbakanımıza verilen bilgi, çiftçi beyanları
esas alınarak yapılan bir tahmindir, orada da öyle beyan
edilmiştir. Arkasından, bu beyandan sonra nasıl bir çalışma
yapıyor tarım il müdürlüğü? Bu sefer, DGD kapsamındaki
çiftçi kayıt sistemi esas alınıyor. Bu çiftçi kayıt
sistemi, oturmuş bir sistem, gerçekten, doneleri, bilgileri,
verisi çok güçlü bir sistem.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Başbakan parayı neye göre veriyor Sayın
Erkal?
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) Bu sistem üzerinde inceleme yapılınca,
ortaya çıkan rakam 20 trilyon oluyor, 70i 14 trilyon oluyor ve
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Başbakan mevzuattan habersiz mi?
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla)
biz, burada, bu kanun teklifini veren
arkadaş konuşurken, bar bar bağırırken
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Erkal, Başbakan mevzuattan habersiz
mi?
BAŞKAN
Sayın Kılıç, lütfen
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla)
o gün 12,9 trilyonluk ödeme Ziraat Bankasına
nakledilmişti. Ben, bu bilgiyi vermek için, Genel Kurula ve kamuoyuna
ve Malatya üreticilerine, söz istedim, alamadım. Bugün bunu
düzeltiyorum ve bugün yüzde 90ı ödenmiştir bu paranın
ve önemli bir şey söyleyeceğim. Bu ilgili arkadaşın
çok iyi bunu bilmesi lazım. Bu destek, Malatya tarihinde ilk defa
veriliyor
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Vay be!
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla)
ve bunu veren bu Hükûmetin Başbakanı
Recep Tayyip Erdoğan ve Sayın Bakanımız ve bu
Hükûmettir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Bravo!
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) Onlara teşekkürlerimi iletiyorum.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Erkal, köylere gitmediniz mi? Bir köyde
3 kişiye, 5 kişiye verilmiş!
BAŞKAN
Sayın Kılıç, lütfen
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) İlk defa, tarihinde, kayısıya,
dondan dolayı ilk defa böyle bir destek görülüyor.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Siz köyleri gezmediniz mi? Kimlere verildi o paralar?
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) İlgili arkadaşımızın,
çıkıp, burada, bu desteği veren Hükûmete, onun yaklaşımına
müteşekkir olması gerekir, teşekkür etmesi gerekirken,
meseleyi bambaşka bir mecraya saptırarak, sanki, tarihinde
ilk defa verilen bu desteği küçümsemek anlamında ve maalesef,
bayatlamış popülizmin kötü örneklerini vererek bu meseleyi
buraya taşıması üzüntü vericidir. Önce, bir teşekkür
ediniz. Tarihinde ilk defa kayısı üreticisine bu desteği
verdiği için, Hükûmetimize, Sayın Başbakanımıza,
Tarım Bakanımıza bir teşekkür ediniz
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Malatya seninle gurur duyuyor!
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla)
ondan sonra da, başka eksiklikler
varsa, bu eksikleri de gündeme getiriniz.
İkinci
önemli bir nokta söyleyeceğim: Şimdi, peki, tarımsal
mal varlığı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Erkal, Başbakan verdiği sözde
durdu mu?
BAŞKAN
Sayın Erkal, lütfen, toparlar mısınız.
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla) Teşekkür ederim.
hesaplanırken,
bakın, çok ciddi bir şekilde, tarım il müdürlüğümüz
ve Bakanlığımız, inisiyatifini üretici lehine
kullanmıştır. Mesela bir adamın traktörü var,
eğer, traktörün borcu varsa, getirebiliyorsa, traktörü
düşmüştür; beş altı ineği var, ineğin birini
geçim amaçlı olarak, endeks olarak şey etmiş, diğerlerini
tarımsal mal varlığı sistemine katmıştır.
İkinci
bir önemli uygulamayı burada vurgulamak istiyorum: Malatya
tarihinde ilk defa bu destek alındığı için, şimdiye
kadar üreticilerimiz DGD desteğini almak için kayısı
tarlasını mesela buğday ve tahıl üretim alanı
olarak göstermiştir ve bu tür, çiftçi kayıt sisteminde, farklı
beyanlar vardır. Bu farklı beyanların düzeltilmesi
için ayrı bir gayret gösterilmektedir ve buradan, tekrar, il müdürüne
teşekkür ediyorum. Bütün itiraz eden değerli üretici arkadaşlarımız,
kayısı üreticilerinin bu husustaki itirazları il müdürlüğümüz
tarafından yeniden incelemeye tabi tutulmuştur. Dün de
Hekimhanla ilgili bir sıkıntı bize intikal etti; onu
da il müdürümüze ilettik. Şu anda da, il müdürümüz, orada gerekli
incelemeleri yapıyor, görüşmeleri yapıyor ve meselenin
sağlıklı bir altyapıya oturması için gayret
gösteriyor.
Ben,
buradan, sözlerimi şöyle bağlamak istiyorum: Değerli
arkadaşlar, bu gayret ve çalışmalar, gerçekten, Hükûmetimizin
ciddi başarısıdır...
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Erkal, dün Hekimhandaydım; söylenen
para çıkmamış.
AHMET
MÜNİR ERKAL (Devamla)
ve bunu, maalesef, farklı bir mecraya
taşımak isteyen arkadaşların, bu Hükûmete teşekkür
etmesi gerekmektedir.
Tekrar,
biz, gereken gayreti Malatya milletvekili olarak, kayısı
üreticilerimiz için ve Türkiye genelinde de üreticilerimizin meselesinin
çözüme kavuşturulması için tarım sigortası kapsamının
yaygınlaştırılmasını, inşallah, genişleteceğiz
ve daha sürdürülebilir bir çözüm üreteceğiz.
Ben,
tekrar, teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Erkal.
Hükûmet
adına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker söz istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun verdiği teklifle
ilgili olarak ben bir açıklama yapmak için huzurunuzdayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, öncelikle şunu ifade edeyim:
Birkaç defa, gerek bu biraz önceki konuşmasında gerekse
daha önce başka kanunlar görüşülürken Sayın Aslanoğlu
sık sık ya yerinden bağırmak suretiyle veya burada,
kürsüde, Sayın Başbakanın 35 trilyon lira söz verdiği
ve bunu yerine getirmediği yönünde bir beyanda bulundu. Hatta
son konuşmasında benim de ismimi, Tarım Bakanı
olarak benim de bu şekilde müjde olarak bunu verdiğimizi
ve bunu yerine getirmediğimizi söyledi.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Evet.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Değerli milletvekilleri, bu doğru değildir, onu öncelikle
ifade edeyim. Bizim o şekilde bir ifademiz, ne Sayın Başbakanın
ne benim, 35 trilyon ödenecektir gibi bir ifademiz olmamıştır.
Bizim
şöyle bir ifademiz olmuştur: Tabii afetlerden olan don sebebiyle
Malatyadaki kayısı üreticilerinin yasal olarak hak ettikleri
para kendilerine ödenecektir dendi, doğrudur ve değerli
milletvekilleri, biraz önce Sayın Erkalın da belirttiği
gibi, ilk defa olarak, tahakkuk eden zarar miktarı 14 trilyon 168
milyar liradır. Yani, bugünün parasıyla söylersek, 14 milyon
168 bin YTLdir. Bunun tahakkuku gerçekleşen, evrakları tamamlanmış
olanın 12 milyon 958 bin 538 YTLsi, yani, 12 trilyon 958 milyarı
ödendi. Ne zaman ödendi? Ekim ayı içerisinde vatandaşlarımızın,
çiftçilerimizin hesaplarına bu para geçti. Kalan niye ödenmedi?
Kalanın ödenmemesinin sebebi de -ki, 1 trilyon civarında
bir para- yapılan itirazlar sebebiyle tahakkukun vuzuha kavuşmamasıdır,
açıklığa kavuşmamasıdır. Sadece bu sebeple
kalmıştır ve bu ödenmiştir.
Şimdi,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, bu vesileyle
-tabii, sık sık gündeme geliyor- burada, AK Parti Hükûmetinin,
58 ve 59uncu Cumhuriyet Hükûmetlerinin bu konuda yaptıkları
çalışmaları sizlere aktarmak istiyorum.
Türkiyenin
mevzuatında, yasal mevzuatında, afetlerden, doğal afetlerden
zarar gören veya muhtaç durumda olan çiftçilere yapılacak yardımlarla
ilgili iki tane kanun vardı. Bunlardan bir tanesi, 5254 sayılı,
muhtaç çiftçilere tohumluk yardımı yapılması hakkındaki
Kanun idi ve bu Kanun, 2001 tarihinde, meşhur Derviş yasaları
içerisinde kaldırıldı. Söz konusu olan, şu anda konuştuğumuz,
2090 sayılı, tabii afetlerden zarar gören çiftçilere yapılacak
yardımlarla ilgili veya zararlarının karşılanmasıyla
ilgili Kanun ise 1977 yılında yürürlüğe girmiş. Buraya
dikkatinizi çekiyorum değerli milletvekilleri, dikkatinizi
çekiyorum bu konuya.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Bakanım, yasayı iyi biliyoruz
biz.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) 1977
yılında yürürlüğe giriyor. 1977den 1996 yılına
kadar, bu Kanun, hiçbir şekilde işletilmemiş. Yani, bu
Kanun kapsamında, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına
bir kuruş yardım yapılmamış. 1996 yılından,
iktidara geldiğimiz 2002 yılı sonuna kadar, sadece
2,5 trilyon lira para harcanmış bu Kanun kapsamında,
2,5 trilyon lira, 1996-2002 arasında, 2002 sonu itibarıyla.
AK Parti Hükûmeti döneminde, 2003 Ocağından bugüne kadar,
tam, bu Kanun kapsamında, 101 trilyon lira, Türkiyenin çiftçilerine,
afetlerden zarar gören çiftçilere 101 trilyon
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen, toparlar mısınız.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
AK
Parti Hükûmetinde, bu Kanun kapsamında iki buçuk-üç yıl içerisinde
tam 101 trilyon lira para kullandırıldı Türk çiftçisine.
Şimdi, daha önce işletilmemiş olan 2090 sayılı
Kanun kapsamında, biz, Hükûmet olarak, bugüne kadar 101 trilyon
lira para ödemesi yaptık muhtaç çiftçilere. Dahasını
da yaptık: Kalıcı bir şekilde, dünyadaki gelişmiş
ülkelerde olduğu gibi, modern risk yönetim aracı olan tarım
sigortası uygulamasını başlattık ve 1 Haziran
2006 tarihinde de bu Kanun yürürlüğe girdi, ilk poliçeler arz
edildi piyasaya ve bugüne kadar, 10.500ün üzerinde poliçe alındı
çiftçilerimiz tarafından. Burada
da, biz, özellikle dar gelirli, küçük ölçekli, orta ölçekli çiftçilerimizin
bu Yasanın imkânlarından faydalanmasını temin etmek
için de, bu poliçelerin bedelinin yarısını hibe olarak
karşılıyoruz, hibe olarak. Misal: Bir kayısı
bahçesi sahibi veya bir başka, sera sahibi veya bir başka
üreticimiz, sigorta poliçe bedeli 500 YTL ise, biz, bunun 250 YTLsini,
hiçbir kaydü şarta bağlı olmaksızın kendisine
hibe olarak veriyoruz. Şimdi, biz, bu kadar büyük bir kaynağı
bu işe aktardık, ayırdık ve bu alanda bu kadar önemli
bir adım attık. Bu, gerçekten, ama gerçekten, devrim niteliğinde
bir kanundur ve bir uygulamadır.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Bakanım, uygulaması yok. Malatyada
sadece Doğanyolda uygulamaya koydunuz, ama uygulanmadı.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Fransa gibi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Yasayı çıkarıyorsunuz, uygulamıyorsunuz
Sayın Bakan.
Anlattıklarınız
gerçeklerle bağdaşmıyor Sayın Bakan. Ben, Hekimhandan
geliyorum
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Anlattıklarım gerçeğin ta kendisidir. Siz, o gerçekleri
görmek istemiyorsunuz.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Gerçeklerle bağdaşmıyor Sayın
Bakanım anlattıklarınız.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
O gerçekleri görmek istemeyenlere hiçbir ses
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) O zaman, Sayın Bakanım, sizinle beraber
Malatyanın köylerini gezelim.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
hiçbir görüntünün tesiri olmaz.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Bakanım, beraber Malatyanın
köylerini gezelim, gerçekleri o zaman beraber görelim.
BAŞKAN
Sayın Kılıç, lütfen
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Değerli milletvekilleri
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) İnanmıyorsanız beraber görelim.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Değerli milletvekilleri, Fransa da geçen sene tarım sigortası
uygulamasına başladı. Biz, bu sene tarım sigortası
uygulamasının kapsamını da genişletiyoruz,
2007 yılında.
MUsHARREM
KILIÇ (Malatya) Her ilde bir ilçeye uyguladınız.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Bakın, ne yapıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen, toparlar mısınız.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Bakın,
bu sene, biz, don hasarı sebebiyle, başlangıç yılında,
Türkiyedeki ilçelerin yüzde 10unda uygulama başlattık,
pilot uygulama.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Her ilde bir ilçede uyguladınız.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
2007 yılında, bütün Türkiye sathında, don afeti sigorta
kapsamına alınıyor, bu uygulama da bu sene başlıyor.
Dolayısıyla, biz Hükûmet olarak, hem 2090ı işlettik,
100 trilyonlarca lira para, afetten zarar görenlere ödedik hem
çağdaş bir risk yönetim aracı olan sigortayı ilk defa
olarak başlattık ve bu poliçe bedelinin de yarısını
hibe olarak karşılıyoruz. Bundan sonra da, bu sigorta
kapsamının alanını genişletiyoruz
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Bakan, Malatyalı, Başbakanın
sözünde durmasını bekliyor.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
hak eden vatandaşlara, bu yardımlara yine 2090 kapsamında
devam ediyoruz. İleride ortaya çıkabilecek aksaklıklarla
ilgili olarak da şu anda bir çalışma yapıyoruz,
2090da da eğer gerekirse bazı değişiklikler yapılır
ileride.
Ben,
bütün bu bilgileri sizlere sunmak istedim. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime 19.30a kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.27
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.34
BAŞKAN
: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER : Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilen ikinci önergeyi okutuyorum:
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER (Devam)
6.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Özcanın, Uzman Jandarma Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/797) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/415)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
16.05.2006
tarihinde Başkanlığınıza sunmuş olduğum
2/797 Esas numaralı Uzman Jandarma Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifim havale edildiği komisyonlarca
45 gün içerisinde görüşülmediğinden, İçtüzüğün
37 nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Hüseyin
Özcan
Mersin
BAŞKAN
Teklif sahibi Hüseyin Özcan, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Özcan.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
3466 sayılı Uzman Jandarma Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin gündeme alınması
için 37nci maddeye göre söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce Sayın Mevlüt Aslanoğlunun vermiş
olduğu tabii afetlerden zarar gören çiftçiye yardım konusu
görüşüldü ve reddedildi. Tabii afetlerden zarar gören çiftçilerin
durumunu dile getiren bir kanun teklifi eğer reddediliyorsa,
acaba bu çiftçilerin durumu ne olacak? Yeni tabii afetler de yaşadık.
Gerçekten bir haksız
Yani, bu düşünülerek reddedilse daha
iyi olurdu, ama düşünmeden reddedip o çiftçileri yok saymak
Öyle
biliyorum ki, 1999dan sonra, hatta 2002den sonra zarar gören, dondan
zarar gören insanların hâlâ zararları ödenmemiş. Bunu
görüyor ve yaşıyoruz. Sayın Bakan 101 trilyon para ödediklerini
söylediler. Acaba, ödenmeyen ne kadardı? Keşke onu bildirselerdi
daha iyi olurdu!
Değerli
arkadaşlar, uzman jandarmaların sıkıntılarının
bir nebze de olsun çözülmesi için bu kanun teklifini verdik. Daha
bundan önce, geçen hafta uzman erbaşların sorunuyla ilgili
kanun teklifimiz de bu Mecliste reddedildi AKP oylarıyla.
Değerli
arkadaşlar, uzman erbaşlar olsun, uzman jandarma olsun, askerlerimizin,
bu ülkenin güvenliği konusunda canını dişine taka
taka, bugün dağlarda perişanlık içerisinde, bu
kışta perişanlık içerisinde olan bu insanların
talebi neydi? Emeklilikleriyle ilgili, göstergeleriyle ilgili,
sosyal güvenceleriyle ilgili talepleri vardı, sosyal konutlardan
yararlanılması konusunda talepleri vardı, neden reddettik?
Bak, ne kadar şey ki, ülkemizin bütünlüğü için çalışan
ve bir sürü şehit verdiğimiz bu jandarmalarımızın,
bu erbaşlarımızın istedikleri farklı bir
şey yok ki. Biz, sosyal güvenlik içerisinde, sosyal güvencemiz
yerinde olsun ve insanca yaşayalım diyorlar. Bunların
eğer bu serzenişlerine kulak vermediğinde bu Meclis,
acaba neye kulak vereceğiz? Hani, can güvenliğimizi koruyan
bu insanların, bugün Hakkârinin dağlarında, Siirtin
dağlarında, Kastamonunun dağlarında, Karadenizin
dağlarında, ücra köşelerde görev yapan bu insanların
talepleri neydi? Sosyal güvenceye kavuşturalım, emekliliklerini
hak edelim
İnsanca yaşayalım diyor, bizler motive olsun,
bizlere güç verilsin diyor. Bunlara çalışıyorlar. Siz
eğer bugün, gerek jandarmalarımız
Ki, uzman jandarmalarımızla
ilgili vermiş olduğumuz yasaya gelin destek verin. Uzman
erbaşlara vermediniz. 57 bine yakın uzman erbaş ve aileleriyle
birlikte onları hayali sukuta uğrattınız. Ama,
gelin, uzman jandarmalarla ilgili vermiş olduğumuz bu kanun
teklifini sahiplenin, güç verin, bu insanları motive edelim.
Bir sürü dul kaldı, yetimi var. Gazisi olan bu insanlar eğer
sosyal tesislerden faydalanamıyorsa, eğer koşullar
içerisinde yaşam koşulları her geçen gün daha zorlaştıysa,
neden bu teklifimizi göz ardı ediyorsunuz? Gelin, hep birlikte
bu teklifimize kabul oyu verelim. Bu insanları motive etmiş
oluruz, bunları güçlendirmiş oluruz.
Değerli
arkadaşlar, uzman jandarmaların istediklerini başlıklar
olarak şey yaptığımızda:
Uzman
misafirleri, büyük şehir, bazı şehirlerde var, ama diğerlerinde
yok diyor.
Yüksekokul
bitiren uzman jandarmalara, diğer devlet memurlarında olduğu
gibi, derece ve kademe verilmesini istiyorlar.
Askerî
kamplardan ve orduevinden uzman jandarmalar da faydalanılmalıdır
diyor. Bundan doğal bir şey olabilir mi? Veyahut da eğer
buralardan faydalanılmıyorsa, bunlarla ilgili yeni orduevi
ve sosyal tesisler kurulmalı.
Askerî
lojmanlardan mevcut olarak yüzde 15 faydalanma oranının
mevcut oranlarına göre artırılması gerekir. Zaten
aldıkları maaş belli. Bunun dışında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özcan, lütfen toparlar mısınız.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Devamla) Eğer
Bu oran artırıldığında
bu insanların mağduriyeti giderilmiş olur.
Diğer
biriyse, lise mezunu olarak göreve başlayan uzman jandarmaların
11inci derecenin 1i yerine, 10un 1inden başlamaları gibi
teklifleri var. Bundan daha doğal bir şey olabilir mi?
Gelin,
Meclis olarak, hep birlikte, bu uzmanlarımızın,
kış-yaz demeden, canlarını seve seve feda eden, bu
ülke için feda eden bu insanların bu haklı taleplerine
evet diyelim ve gündeme alalım hep birlikte. Bu onur da bu Meclise
yakışır diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, eğer bunlara karşı oy verirseniz, özellikle
iktidar partisi, yarın, seçimlerde, bu insanlara biz şunları
istediğimiz halde, vermediniz dediklerinde ne cevap vereceksiniz?
Oysa, siz, bütün ülkede insanların mutlu olmasını,
muhtaç olmamasını istediniz. Eğer bu insanların
muhtaç olmasını istemiyorsanız, sıkıntı
içerisinde, eziyet içerisinde daha bir süre görev yapmasını,
daha iyi şekilde görev yapmasını istiyorsak, bunların
seslerine, serzenişlerine kulak verelim diyoruz. Eğer
sizler bunu yapmazsanız, gerek uzman jandarmayla ilgili gerek
memurlarla ilgili, hatta hatta Meclisimizde çalışan memurlarımız
dahi
Sayın Meclis Başkanı baksın. 4/Cye göre çalışan
ve diğer memurların durumu hakeza belli. Bunların haklı
taleplerine hep birlikte yardımcı olmaya çalışalım,
onlara güç verelim. Eğer sizler yapmazsanız, inanın ki,
biz söz veriyoruz yüce halkımızın önünde, Anavatan iktidar
olduğunda, uzman erbaşlarımızın da, uzman
jandarmamızın da, uzman çavuşların da, memurlarımızın
da haklarını sonuna kadar savunacağız ve bunun
için de ant içiyoruz, yemin ediyoruz. İnanın ki, Anavatan Partisi
bunu yapacaktır.
Bu
dileklerle hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.
AHMET
YENİ (Samsun) Hayal görüyorsun, hayal, hayal.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) Siz hayal görüyorsunuz. Göreceksiniz. Halktan gerçeği
alacaksınız, dersi alacaksınız.
AHMET
YENİ (Samsun) Hayal, hayal... İktidara gelince...
BAŞKAN
Önerge üzerinde İbrahim Özdoğan, Erzurum Milletvekili,
söz istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Özdoğan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Gelecek sene bu zaman yoksun orada.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Özdoğan...
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elazığ) Arkadaşlar, hatibe müdahale
etmeyin, bari son bir senede konuşsun.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Buyurun
Sayın Özdoğan.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) Uzman erbaşlar size cevap verecek uzman çavuşlarla
birlikte.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elazığ) Arkadaşlar, müdahale etmeyin,
son bir senesinde konuşsun.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Anavatan Partisi Mersin Milletvekili Sayın
Hüseyin Özcanın 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde
görüş bildirmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
yüce heyetinizi ve milletimizi şahsım ve Grubum adına
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, ben, öncelikle, Mersin Milletvekilimiz
Sayın Hüseyin Özcana tüm uzman jandarmalar adına da teşekkür
etmek istiyorum. Kendileri, halkımızla iç içe görev yaparak
halkımızın güvenliğinin sağlanmasında
önemli bir görev üstlenen, ama bugüne kadar ekonomik ve sosyal
sıkıntıları bir türlü giderilemeyen uzman jandarmaların
sıkıntılarını çözüme kavuşturmaya çalışmıştır
Anavatan Partisi ruhuna uygun olarak.
Ancak,
bu kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunulmuş olmasına ve Başkanlıkça ilgili komisyonlara
havale edilmiş olmasına rağmen, iktidar partisinin
çoğunluğunu oluşturduğu komisyonlar kırk
beş gün içinde bu teklifi sonuçlandırmamışlardır.
Dolayısıyla, iktidar partisinin uzman jandarmanın
sıkıntılarını çözme konusunda istekli olmadığı
anlaşılmaktadır.
Aslında,
biz bu iktidar partisini uzman erbaşlarla ilgili tekliften de
çok iyi tanıyoruz. Bu ülkenin ve vatandaşlarımızın
dirliği için sayısız sıkıntılara katlanan
güvenlik personelinin sorunlarına karşı gösterdiğiniz
kayıtsızlık ayan beyan ortadadır. Sizin bu duyarsızlığınızı
artık sadece uzman erbaşlar ile uzman jandarmalar değil,
bütün halkımız çok iyi bilmektedir. Bu yüzden de, teklifin
sahibi olan Sayın Hüseyin Özcan, konuya gösterdiğiniz kayıtsızlıktan
dolayı teklifini doğrudan yüce Meclisin önüne getirmek
zorunda kalmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, güvenlik görevlilerini her zaman motive
etmek ve personelin sorunlarını gidermek zorundayız.
Onlar en zor şartlar altında insanımızın birliği
ve dirliği için mücadele ediyorlar, şehit oluyorlar. Doğuda,
batıda, şehirde ve kırsalda, yani her hâl ve şart altında
bu ülkenin güzel insanlarının güvenliği ve esenliği
için hayatlarını ortaya koyuyorlar. Vatandaşlarımız
için yapılan bu fedakârlık, saygı duyulması gereken
bir fedakârlıktır.
Uzman
jandarmalar, uzman jandarma okulunu başarıyla bitiren uzman
jandarma 1inci kademeli çavuştan, uzman jandarma 8inci kademeli
çavuş rütbesine haiz personeldir. Uzman jandarma çavuşlar,
uzman erbaşlar ile erbaş ve erlerin üstü olarak belirlenmiş
olup, disiplin ve cezai müeyyideler ile yargılama usulü bakımından
erbaşlarla aynı hükümlere tabi tutulmuşlardır.
Önemlerine
rağmen, bugün bu personelimiz sosyal ve özlük hakları bakımından
ciddi sıkıntılar içerisinde bulunmaktadırlar.
Teklifin gerekçesinde de belirtildiği gibi 3466 sayılı
Kanuna göre alınmış ve halen alınmakta olan uzman
jandarmaların tamamı lise ve yüksekokul mezunudurlar.
Ancak, uzman jandarma ile astsubayların tahsili aynı olmasına
karşın, 3466 sayılı Kanunun 21inci maddesinin
ikinci fıkrasında uzman jandarmaların ek göstergelerinin,
astsubayların göstergelerinin üçte 2si olacağı ifade
edilmektedir. Uzman jandarma aleyhine bu ayrıcalığı
acilen gidermek zorundayız.
Yine,
uzman jandarmalığın sosyal tesis sorunları da bir
türlü çözüme kavuşturulamamıştır. Bugüne kadar
birkaç il dışında uzman jandarma misafirhanesi
açılmadığı gibi, bu sosyal tesisler sonradan jandarma
misafirhanesi haline dönüştürülmüştür. Yani, üvey evlat
muamelesi görmüşlerdir. Bu nedenle, uzman jandarmalar ile emeklileri,
mecburen, gittikleri yerlerde sivil otellerde kalmakta ve mağdur
ve perişan olmaktadırlar.
Bilindiği
üzere, Türk Silahlı Kuvvetleri personeli arasında halkımızla
iç içe olan, onların dirlik ve güvenliğini sağlayan personel
uzman jandarmalardır. Bu yüzden bu personelin sorunlarının
acilen çözülmesi, halkımızın güvenliğinin
sağlanmasına da katkı sağlayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özdoğan, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yani,
hülasa şunu beyan etmek istiyorum: Sayın Başbakanın,
şehit yakınlarına dediği gibi, uzman jandarmalarımız
yan gelip yatmamaktadırlar. (AK Parti sıralarından gürültüler)
AHMET
YENİ (Samsun) Erzurum sokaklarında gezebiliyor musun?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Bakın, size tarihî bir şeyi
açıklamak istiyorum: Bu, Gaziler Vakfının bütün milletvekillerine
gönderdiği Şehit Mektupları adlı bir kitaptır.
Sizlerde de var bu. Bunun 11inci sayfasını açarsanız,
ismi rahmetle anıyorum- Murat İlerigelen, Manisa Akhisarlı
değerli arkadaşlarım. Şehit olduğu yıl
1997 ve şehit olduğu yer Hakkâri-Yüksekova-Sarıtaş
mevkiinde. Şehit olmadan, şehitlik şerbetini içmeden
önce annesine bir şiir yazıyor. Yani, yan gelip yatmadığını,
buradan, bu şiirle sembolize etmek istiyorum değerli arkadaşlarım.
AHMET
YENİ (Samsun) Şehitler üzerinden siyaset yapma.
BAŞKAN
Sayın Yeni, lütfen
Lütfen, Sayın Yeni.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Şöyle diyor:
Anneme
Bir
gün taşınacağım erler kolunda,
Görev
anında, gurbet yolunda,
Kapanmış
yatarken bayrak altında,
Karşına
çıkarsam ağlama annem.
Ansızın
bakarsın gelir bir haber,
Oğlun
görevde şehit olmuş derler.
Bayraklar
altında gelirsem eğer,
Üstüme
yığılıp ağlama annem.
Çiçeği
burnunda, yirmi yaşında,
Oturmuş
beklerim silah başında,
İsmimi
okursan mezar taşında,
Üstüme
kapanıp ağlama annem.
Gurbette
ağladım, döktüm gözyaşı,
Son
durağım olursa mezar taşı,
Sizlere
söyleyince sağ olsun başın,
Boynunu
büküp ağlama annem.
Bütün
şehitlerin ve bu şehidimizin manevi huzurunda saygıyla
eğiliyorum ve yan gelip yatmadıklarını, böylece
ilan etmek istiyorum.
Şehitlerimize
acıyın, şehitlerimize doğru duygularınızı
geliştirin değerli arkadaşlar ve arkadaşımızın
verdiği bu kanun teklifini yasalaştıralım.
Değerli
arkadaşlarım, hepinizin vicdanına bu konuyu havale
ediyor, saygılarımı sunuyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) Karar yeter sayısı Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Arayacağım Sayın Sarıbaş.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Sayın Başkan, bir şey arz edebilir miyim
yerimden? Bu bahsedilen konuyla ilgili konuşma hakkımız
olmadığı için ortada kalmaması açısından
bir hususun ifade edilmesinde yarar görüyorum.
BAŞKAN
Öyle bir usulümüz yok Sayın Kapusuz.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Ama, yerimden benim açıklama hakkım var
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Neyi açıklayacaksınız Sayın Kapusuz?
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Bu konuyla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum
yerimden Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Kapusuz, hangi konu hakkında, ne açıklayacaksınız,
söyler misiniz?
HALUK
KOÇ (Samsun) Geldiler Sayın Başkan
Amacı zaman kazanmak.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) 37ye göre, Sayın Başkanım, verilmiş,
aşağıya, gündeme alınması istenen bir teklif
var. Bu teklif, takdir edersiniz ki, Türkiye Büyük Millet Meclisine
de resmî olarak dört tane bakanlıktan bu konuyla ilgili görüş
bildirilmiş. Bunların hiçbir tanesinden siz de bahsetmediniz,
değerli arkadaşım da bahsetmedi.
BAŞKAN
Sayın Kapusuz, teklif üzerinde komisyon, hükûmet, teklif sahibi
ve bir milletvekilinin söz isteme hakkı var. Teklif sahibi ve
bir milletvekili, önerge üzerinde
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Benim de yerimden açıklama hakkım, Sayın
Başkan, İç Tüzüke göre.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
HALUK
KOÇ (Samsun) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Arayacağım Sayın Koç.
Kabul
edenler
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Sayın Başkan, benim de söz hakkımı
gasp ettiniz.
BAŞKAN
Sayın Kapusuz, lütfen, düzeltir misiniz gasp kelimesini!
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Evet, Sayın Başkan, bu hakkımı
vermediniz; İç Tüzüke göre hakkım benim.
HALUK
KOÇ (Samsun) Biraz daha uzatırsa kalabalık gelecek Sayın
Başkan. Onun niyeti başka.
BAŞKAN
Kabul etmeyenler...
HALUK
KOÇ (Samsun) Sayın Sarıçam, üçüncü sefer seni dikkatle izliyorum.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) İhtilaf olur büyük ihtimalle,ihtilaf var.
HALUK
KOÇ (Samsun) İhtilaf yok.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.52
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.03
BAŞKAN
: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
18inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER (Devam)
6.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Özcanın, Uzman Jandarma Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/797) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/415) (Devam)
BAŞKAN
Mersin Milletvekili Hüseyin Özcanın İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verdiği önergenin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın
milletvekilleri, Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık olduğu
için elektronik cihazla oylama yapacağız.
Beş
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır,
önerge reddedilmiştir.
Ancak,
sistemdeki arıza nedeniyle birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
20.11
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 20.20
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
18inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Alınan
karar gereğince, sözlü soru önergeleriyle diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşderenin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN
Birinci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle
ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini
erteliyoruz.
İkinci
sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı:
904)
BAŞKAN
Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Üçüncü
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Amerika Birleşik
Devletleri Hükûmeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi
Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik
Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147)
BAŞKAN
- Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Dördüncü
sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaçın;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim
Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78
ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 1inci Maddesinin
Yeniden Düzenlenmesine Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- İstanbul
Milletvekili Tayyar Altıkulaçın; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun Geçici 1 inci Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine
Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (2/886) (S.Sayısı:1256) (x)
(x) 1256 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet?.. Yerinde.
Komisyon
Raporu, 1256 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin
tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen,
Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Özyurt, buyurun.
CHP
GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz
1256 sıra sayılı ve İstanbul Milletvekili Sayın
Tayyar Altıkulaçın, Yükseköğretim Kurumları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunun görüşülmesinde
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sizlerle paylaşmak
için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi en içten
saygılarımla selamlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; üniversitelerin,
görev ve işlevlerinin, niteliği nedeniyle, her türlü
dış etkenlerden ve özellikle de siyasi karışımlardan
uzak tutulması, bilimsel saygınlığının
korunmasına özen gösterilmesi gerekmektedir. Çünkü, üniversiteler,
akademik nitelikleri nedeniyle, tüm çalışmalarında
bilimsel ölçütleri göz önünde bulundurmak ve nesnel, yansız olmak
zorundadırlar. Bunu sağlamanın yolu ise, özellikle siyasal
erkin, üniversite yönetimindeki herhangi bir evresinde, buraya
dikkatinizi çekmek istiyorum, üniversite yönetiminin herhangi
bir evresinde bilimsel çalışmaları etkileyecek tüm
aşamalardan uzak durması gerekmektedir.
Anayasa
koyucunun, üniversiteleri bilimsel özerklik ve kamu tüzel kişiliğiyle
donatması, yükseköğrenime verilen önemin değerini
vurgulamak içindir. Rektör seçimi yetkisinin ise Cumhurbaşkanına
verilmiş olması, üniversitenin bilimsel özerkliğinin
yönetsel özerkliği de içermesinden kaynaklanmaktadır ve
bunun en önemli nedeni de, siyasal erkin, yani hükûmetin, üniversite
yönetiminin herhangi bir evresinde, seçim olsun, atama olsun, herhangi
bir evresinde bulunmasını kesinlikle uzak tutmuştur.
Değerli
arkadaşlarım, bizim üniversite geleneğimizde,
1933te üniversite reformundan sonra, rektörler atamayla gelmiş
-zaten bir tane üniversitemiz var, rektör atamayla gelmiştir-
ama, bundan sonra yapılan 4936 sayılı Yasayla İstanbul
Teknik Üniversitesinin kuruluşu, Ankara Üniversitesinin kuruluşuyla,
üniversite, artık tamamen, rektörlerini seçimle getirmiştir
ve bu bizim, 1946dan beri, düşünün, neredeyse altmış
yıldan beri olan bir geleneğimizdir ve bu geleneğimiz
bir defa bir yerde bozulmuş nasıl olmuşsa ve önümüze
evirip çevirip bu konuluyor; daha evvel böyle yapılmıştı,
daha önce böyle yapılmıştı, diye.
Değerli
arkadaşlarım, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun
13üncü maddesi, kurucu olup olmadığını ayırmaksızın
-tekrar dikkatinizi çekmek istiyorum- kurucu olup olmaksızın
bütün rektörlerin seçiminde, rektör adaylarının belirlenmesinde
üniversiteleri yetkili kılmıştır. Üniversiteler,
seçecekleri adayları, 6 adaydan -Yükseköğretim Kuruluna
gönderecekleri adaylardan- 3e indirilmesini ve Yükseköğretim
Kurulunun göndermiş olduğu 3 adaydan 1 tanesini de Sayın
Cumhurbaşkanının seçme yetkisi olduğunu vurgulamıştır.
Tekrar söylüyorum; Cumhurbaşkanlığı yalnızca
atama makamı değildir arkadaşlar, seçme ve atama makamıdır.
Onun için, Cumhurbaşkanına tek aday veya iki aday gönderemezsiniz.
Anayasanın
123üncü maddesinde tanımlanan yerinden yönetim şekli,
rektörlerin belirlenmesinde üniversiteyi dışlayıp
siyasi iktidarın yönetimi şekillendirmesi ilkesiyle
taban tabana zıttır. Hatta öyle olmuştur ki, 1961 Anayasasının
120nci maddesinde bilimsel ve yönetsel özerklik olmasına
rağmen, 82 Anayasasında yalnız bilimsel özerklik korunmuş,
ama defalarca yapılan başvurularda, Anayasa Mahkemesi,
bilimsel özerkliğin içinde yönetsel özerkliğin de olduğunu,
bu bakımdan, siyasi iktidarın, hükûmetin, üniversitelerin
rektör seçiminin hiçbir evresinde bulunmaması gerektiğini
vurgulamıştır.
Değerli
arkadaşlarım, bu yasayı, şu anda görüşmekte
olduğumuz yasayı bu kez Genel Kurulda üçüncü kez görüşüyoruz.
Bir defa görüştük, Sayın Cumhurbaşkanına gönderdik,
Cumhurbaşkanı geriye gönderdi. Aynı şekilde,
İktidar Partisinin oylarıyla hiç değişiklik yapılmadan
yine gönderdiniz, Cumhurbaşkanı onayladı, ama bu sefer
Anayasa Mahkemesine götürdük ve Anayasa Mahkemesi iptal etti. Bu
kez üçüncü defa görüşüyoruz. O zaman da söyledik -Sayın
Millî Eğitim Bakanı da buradaydı- dedik ki arkadaşlar,
gelin, Hükûmetin bu işte eli olmasın; deyin ki: Yükseköğretim
Kurulu 3 tane aday seçer, Cumhurbaşkanına bildirir, Cumhurbaşkanı
da bu adaylardan birisini rektör olarak atar. Gerek yeni kurulan olsun
gerekse eski üniversitelerde olsun, bu böyledir. Ama, hayır,
İktidar öyle demedi, Yok, ille de benim dediğim olacak, ille
de benim söylediğim olacak. dediğiniz için bu yasayı
üçüncü defa görüşüyoruz.
Şunu
söyleyeyim: Bu gidişinizle dört veya beşinci defadır
görüşeceğiz. Nereden bunu biliyorsunuz? diyeceksiniz.
Çok satılan, çok okunan bir gazetenin 11 Kasım tarihli
başyazısında -burada gazetenin ismini vermek istemiyorum-
aynen şöyle diyor: Bu, inat değil, kötü niyet. Burada arkadaşlar,
isteyen olursa kendilerine veririm. Gerçekten, bu, böyledir. Bu,
bir inat değil, artık inadın ötesine geçtiniz. Bu, bir kötü
niyet. İlle de Üniversitelerde bizim elimiz olsun., ille de
Bizim dediğimiz olsun. dediğiniz için bu yasayı tekrar
görüşeceğiz. İşte buraya yazıyorum (Bizim
dilimizde vardır biliyorsunuz yazıyorum diye, bunu yazıyorum.)
bu yasayı, bu gidişinizle, bu davranışınızla,
bir defa, belki iki defa görüşeceğiz tekrar arkadaşlar.
Gelin,
yapmayın. Şu İktidar döneminizde, ne kadar yerleşik
kurumumuz varsa hepsini bir yerinden didiklemeye çalıştınız.
Gelin, üniversitelerimiz için bunu yapmayın. Şu anda bütün
üniversitelerimiz bu konuşmaları, bunları dinliyor
arkadaşlar. Eğer İktidar samimi olsa, gerçekten üniversite
açmak için samimi olsa, ben şunu söyleyeyim: Yeni açıyoruz.
dediğiniz üniversiteler, arkadaşlar, 500er milyar lira
para tahsis edilmiştir. Bu parayla İstanbulda, Ankarada
bir daire alamıyorsunuz. Bununla Üniversite açacağız.
diyorsunuz. Hayal görmeyin lütfen.
Bir
de, ne olursunuz, biraz gerçekçi olun, samimi olun. Yani, hep bu söyleniyor.
Burada önemli olan, bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek.
Gelin, madem üniversite kurmak istiyorsunuz, gerçekten bu işi
yapmak istiyorsunuz, gelin, yapalım.
Arkadaşlar,
üniversite öğretim üyelerine, dört yıldan beri, maaşlarına
en küçük bir şekilde bir iyileştirme yapılmamıştır.
Bir araştırma görevlisinin maaşı 800 liradır,
800 lira! Bu araştırma görevlisi bununla kitap mı alacak,
araştırma mı yapacak, çalışacak mı, yoksa
evini mi geçindirecek? Ondan sonra diyorsunuz ki, efendim, üniversitelerimiz
iyi çalışmıyor, üniversitelerimizde iş yok.
Eğer samimiyseniz gelin deyin ki üniversite öğretim üyelerinin
maaşlarını şu kadar artırmak istiyoruz, üniversite
araştırma görevlilerinin maaşlarını şu
kadar artırmak istiyoruz deyin.
Yine,
ben, size bir iki rakam vermek istiyorum bu arada: Türkiyede son on
yılda yayın sayısı bakımından 32nci
sıradan 19uncu sıraya yükseldik arkadaşlar. Lafa geldiği
zaman, üniversitelerimiz kötü, üniversitelerimiz sıralamaya
girmiyor diyorsunuz. Geçen yıl indekslere giren yayın sayımız,
arkadaşlar, 18.891 tanedir. Bunların büyük çoğunluğu
mühendislik ve tıp alanındadır. Sosyal bilimlerde o kadar
başarılı değiliz, onu da söyleyeyim. Ama, bütün bu
güçlüklere rağmen en uçtaki üniversitelerimiz bile araştırma
yapmakta ve iyi bir şeyler üretmeye çalışmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, biraz evvel söylediğim gibi, 2547 sayılı
Kanun yapılırken rektör seçimleri tamamen seçim sisteminden
ayrılmıştır; ama, en kısa zaman sonra, yani askerî
yönetimin bulunduğu dönemde bile, 1992 yılında 3826
sayılı Yasayla denilmiştir ki, üniversite rektörlerinin
seçimi üniversitelere bırakılmalıdır ve adayların
seçimi üniversiteye bırakılmıştır. O tarihten
bu yana da eski üniversitelerimiz rektörlerini seçebilmektedirler.
Şimdi,
yeni kurulan üniversitelerde, diyeceksiniz, rektör seçimi nasıl
yapılacak? Hemen söyleyeyim arkadaşlar: Şu anda, 4 tane
yeni kurulan, yani yasası geçmiş olan 4 üniversitemizin
rektör seçimi 17-18 Kasım tarihlerinde yapılacaktır.
Bunların da hemen isimlerini vereyim isterseniz: Bildiğim
kadarıyla Ordu, Düzce ve 2 tane daha var. Bunların seçimleri
17-18 Kasım tarihlerinde yapılacak ve bunlar Yükseköğretim
Kuruluna 6 aday bildireceklerdir. Daha sonra da geri kalan -demek
ki 11 tane kalıyor- 11 üniversitemizin de kadroları
oluştukça, yavaş yavaş onlar da seçimlerini yapacaklar
ve normal prosedürle işlem yürüyecek, Yükseköğretim Kurulu
adaylarını belirleyecek, Sayın Cumhurbaşkanına
da sunacak, Cumhurbaşkanı da bunlardan bir tanesini seçecektir.
Bu
telaşınızın nedenini anlamıyorum arkadaşlar.
Yani, dediğim gibi, bu yasayı 4 kere görüşüyoruz.
İşlem yürümeye başlamış, 4 üniversitemizin
rektör seçimi Kasım ayının 17-18inde yapılıyor,
her şey yolunda. Kadroları hazırlayın, kadro verin,
yeni üniversitelerimize kadro verin, onlar da seçimlerini yavaş
yavaş yapsınlar.
Bu
arada, kadro deyince aklıma geldi arkadaşlar: İktidarda
bulunduğunuz sürece öğrenci sayısındaki artış
yüzde 22dir üniversitelerimizde; verdiğiniz kadro sayısı
binde 4, asistan kadrosu, araştırma görevlisi kadrosu binde
4tür. 176 veya 180 kadro vermişsiniz dört yıl içerisinde. Bununla
mı övünüyorsunuz arkadaşlar? Yani, bununla mı, diyorsunuz,
biz, üniversiteleri şöyle yükseltiyoruz, üniversiteleri
şu hale getiriyoruz?
Gelin,
şu teklifi geri çekin. Bir de Sayın Grup Başkan Vekilimin
söylediği gibi, bunu içinizden biri vermiş olsaydı
üzülmezdik; ama, akademik kariyerden gelmiş bir arkadaşımız,
Sayın Tayyar Altıkulaç bu teklifi verdiği için -Komisyonda
da kendisine söyledim- bu, bir üniversite öğretim üyesi olarak
beni ve üniversite topluluğunu son derece üzmüştür. Üniversiteden
gelen bir öğretim üyesinin, kendi üniversite rektörlerini seçemez,
bunu Millî Eğitim Bakanı seçer, Millî Eğitim Bakanı
seçsin, ondan sonra Yüksek Öğretim Kuruluna göndersin demesi,
gerçekten, beni üzmüştür ve yaralamıştır. Bunu
kendisine de söyledim. Üzüntülerimi de buradan belirtiyorum. Bir
arkadaşınız verebilirdi bunu. Bunları orada da
söylerdim, ama bu kadar üzülmezdim. Fakat, Sayın Altıkulaçın,
akademik kariyerden gelen bir arkadaşımızın vermesi,
gerçekten, bütün üniversite camiasını üzmüştür.
Gelin,
bu teklifinizi geri çekin veya deyin ki -Millî Eğitim Bakanını
çıkaralım- Yükseköğretim Kurulu, adaylarını
seçsin, Cumhurbaşkanına sunsun, Cumhurbaşkanı da
bunlardan seçeceği rektörü seçip atasın.
Değerli
arkadaşlarım, bunda ne sakınca var? İlle de Millî
Eğitim Bakanının da olmasını niçin istiyorsunuz;
onu anlamıyorum.
FARUK
ÇELİK (Bursa) Millî Eğitimden siz niye rahatsız oluyorsunuz?
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) Efendim, şundan dolayı rahatsız oluyoruz:
Bizim gelenek ve göreneklerimizde, âdetimizde böyle bir şey
yok arkadaşlar.
TEVFİK
AKBAK (Çankırı) Biz değiştirebiliriz.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) Efendim, haklısınız, değiştiniz;
çünkü, ne kadar kurumumuz varsa, affedersiniz, yani, ne gerekiyorsa
onu yaptınız, her kurumumuzla dargınsınız; Danıştayımızla
dargınsınız, Yargıtayımızla dargınsınız,
üniversitemizle dargınsınız, ordumuzla dargınsınız
AHMET
YENİ (Samsun) Kim söylüyor?
MEHMET
CEYLAN (Karabük) Siz öyle istiyorsunuz.
AHMET
YENİ (Samsun) Kim söyledi?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla)
artık, lütfen, bir tek üniversite kaldı,
bir tek üniversite kaldı. Lütfen
MAHFUZ
GÜLER (Bingöl) Biz kimseye dargın değiliz.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) Hepsiyle dargınsınız.
AHMET
YENİ (Samsun) İsteseniz de olmayacağız.
BAŞKAN
Sayın Özyurt, lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz.
(AK
Parti sıralarından Kale
sesi)
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) Hayır efendim, kale değil. Bizim, kale diye
bir şeyimiz yok. Bu kutsal değerlerimiz bizim arkadaşlar.
AHMET
YENİ (Samsun) Siz öyle istiyorsunuz diye olmaz.
BAŞKAN
Sayın Yeni
SABRİ
VARAN (Gümüşhane) Halkımızla barışığız
biz.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) Barış içindesiniz
Onun için Başbakan,
Danıştayı gösterip de Efendi, sen karışma, buna
ulema karışır dedi, ondan sonra da başımıza
bu geldi.
SABRİ
VARAN (Gümüşhane) Yapmayın öyle
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Üniversiteleri ulemalara teslim edecekler.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) Yapmayın arkadaşlar, lütfen
Bu kurumları
bu kadar hırpalamayın. Siz buradan gideceksiniz, giderken
de hiç değilse, adınıza, şanınıza yakışır
bir şey bırakın; deyin ki, güzel bir kurum bırakıyoruz,
şu kurumlara şu kurumlara iyilik yaptık, şöyle
şöyle yükselttik deyin. Ne olursunuz bir de bunu yapın ya!
TEVFİK
ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) Seneye belli olacak.
AHMET
YENİ (Samsun) Onun kararını halkımız verecek.
SABRİ
VARAN (Gümüşhane) Halkımızla barışığız
biz, halkımızla
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) Bakın arkadaşlar, aşağı yukarı
80 bin civarında öğretim üyemiz var, profesör ve doçent olmak
üzere. Bunların yüzde 46sı hiç yurt dışına
çıkmamıştır. Sordum yurt dışına
çıkmayan öğretim üyelerine, neden çıkmadınız
dedim, Hocam, neyle çıkacağız? dedi, Hangi parayla
yurt dışına çıkarız? Biz geçimimizi zor
sağlıyoruz. Neyle yurt dışına çıkarız?
Sayın Millî Eğitim Bakanı buna cevap versin, Öğretim
üyelerinin maaşlarını şu kadar artırdık.
Neden gitmiyorlar? Tahsisatlarını bu kadar artırdık.
Neden gitmiyorlar? desin. Öyle değil; ama, buna rağmen, bu
insanlar, uluslararası düzeyde yayın yapıyorlar. Mühendislik
ve tıp alanında dünyanın en iyi yayınlarını
yapıyoruz. Gelin, bu kurumları bu kadar hırpalamayın,
yapmayın
Bunu
sayın grup başkan vekillerine de söyledim arkadaşlar.
Millî Eğitim Bakanının bu işin içinde olmasının
ne yararı var size? Ne sağlayacak? Diyorum, ananelerimizde,
bütün gelişimimizde üniversiteli öğretim üyeleri rektörlerini
seçerler arkadaşlar. Bir tek, bu, askerî darbe döneminde olmuştur.
Siz de aynı yöne gelmek istiyorsunuz, diyorsunuz ki: Biz güçlüyüz.
Biz 354 milletvekiliyiz, biz seçeriz. Seçerseniz, ama, kötü bir
şöhretiniz olur arkadaşlar.
Geçen
yıllarda buraya Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğretim
üyeleri cübbeleriyle geldiler, arkadaşlar rahatsız oldular.
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Grubu bastılar.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) Efendim, ne grubu bastılar? Millet Meclisine
geldiler.
O
cübbeler, beyler, işportadan alınmaz. Alınması çok
zordur. İsterseniz bir deneyin bakalım, alabiliyor musunuz
öyle?
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Biz de öğretim üyesiyiz.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) O zaman, eğer siz bunu söylüyorsanız, daha
da yaralıyor bizi.
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Niye?
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) Gayet tabii.
MAHFUZ
GÜLER (Bingöl) O cübbelere yazık oluyor. O cübbenin hakkını
versinler.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) Lütfen, o kelimeyi düzeltin. O cübbelere yazık
olmaz.
MAHFUZ
GÜLER (Bingöl) O cübbelere yazık oluyor!
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) O cübbeler öyle işportadan alınmaz, kolay
kolay da adama vermezler. Eğer size öyle verdilerse
BAŞKAN
Sayın Özyurt, lütfen karşılıklı konuşmayalım.
Sayın
milletvekilleri
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) Eğer, efendim ona öyle verdilerse, size yazık
olmuştur.
MEHMET
KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Tanıdığı varmış
demek ki!
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) Öyle kolay verilmez o cübbeler.
MAHFUZ
GÜLER (Bingöl) Yanlış vermişler.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) Onun için, bakın, o cübbelere bugüne kadar
kim bir şey söylediyse, ayağına taş değmiştir
bu memlekette.
Biraz
ölçülü olmanızı tavsiye ederim. O cübbeler değerlidir,
kıymetlidir. Hepiniz o cübbelerin karşısında oturup
ders dinlediniz, bir şeyler öğrendiniz. Giyiminden, kuşamından,
konuşmasından, davranışından, bilgisinden öğrendiniz
arkadaşlar. Neden bu insanlara güvenmiyorsunuz? Neden öğretim
üyelerinin kendi rektörlerini seçmesine izin vermiyorsunuz?
Gelin,
bu işi burada düzeltelim. Hiç değilse deyin ki: Haklısınız,
bu iş böyle olmaması gerekirdi. Bunu yapabiliriz. Şurada
bir teklifle Millî Eğitim Bakanı çıkartılır,
üniversiteler kendi rektörlerini, adaylarını seçenler;
Yükseköğretim Kurulu da onlardan 3 tanesini Sayın Cumhurbaşkanına
sunar ve böylece bu iş tatlıya bağlanmış olur.
Bu
bakımdan, eğer gerçekten siz üniversiteleri seviyorsanız
ve üniversitelerin üniversite olmasını istiyorsanız
arkadaşlarım, dediğim gibi, bunu yapmanızda hiçbir
sakınca yok.
Bir
de arkadaşlarım, bir şey söyleyeceğim: Sayın
iktidarın bir şeyi var -isim vermek istemiyorum- iktidarın
yetkililerinden birisi, bir üniversiteyi ziyaretinde dedi: Parayı
ben veriyorum, beni karşılamıyorlar.
Arkadaşlar,
parayı cebinizden vermiyorsunuz, bu ülkenin parası veriliyor.
Parayı ben veriyorum
Ticaret yaptığı günlerle
karıştırmayın, parayı ben veriyorum, ben karşılanmıyorum
denmez.
MEHMET
KURT (Samsun) Nezaketen, yani, bir Başbakan karşılanmaz
mı? Bir Başbakana yapılır mı yani?
AHMET
YENİ (Samsun) Bir Başbakana yapılır mı bu
iş be!
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) O, benim işim değil, ama, Başbakan
-siz söylediğiniz için söylüyorum- o Başbakan, kalkıp
da, bir üniversite öğretim üyesi yahut da bir rektör için beni
karşılamıyorlar, parayı ben veriyorum diye böbürlenmez.
MEHMET
KURT (Samsun) Ama, nezaketen, o da
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) Nezaket konusu ayrı, ama, esas nezaketsizliği
Başbakan yapmıştır.
MEHMET
KURT (Samsun) Hayır ya!
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) Başbakan, demeliydi, karşılamayabilir,
ben giderim, o üniversite bizim üniversitemizdir, o üniversitede
bulunurum, otururum, dersini dinlerim, diyebilirdi.
Onun
için, parayı ben veriyorum, benim düdüğüm öter, bunlar
ayıp oluyor. Hele bunu üniversiteye yaparsanız, çok çok daha
ayıp oluyor arkadaşlarım.
MEHMET
KURT (Samsun) Başbakanın karşılanmaması
ayıp değil mi?
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) O benim işim değil, ama, dediğim gibi,
İktidarın bunu söylemesi
AHMET
YENİ (Samsun) İşine gelmiyor değil mi?
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla)
Hükûmetin bunu söylemesi ayıp.
AHMET
YENİ (Samsun) İşinize gelmiyor.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) Değerli arkadaşlarım
BAŞKAN
Sayın Yeni, niye müdahale ediyorsunuz? Lütfen
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) Konuşmayı bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Ama,
dediğim gibi, arkadaşlarıma, bu yazıyı, lütfen,
okumalarını tavsiye ediyorum. Bu, inat değil, kötü niyet.
Gerçekten, bu, inat değil, kötü niyet. Bu tekerlemeyi daha önce
de söylemiştim, yine de söyleyeyim: Anadoluda bir laf vardır,
derler ki, zengini hayırsız evlat, memuru süslü avrat, politikacıyı
da körü körüne inat batırırmış. Sizinki, dediğim
gibi, inat değil, artık kötü niyet arkadaşlar. Lütfen,
biraz düşünün şu bizim önereceğimiz teklifi, deyin
ki, evet, haklısınız, Millî Eğitim Bakanı bu
şeyin içinden çıkabilir, Yükseköğretim Kurulu adaylarını
seçer ve Sayın Cumhurbaşkanı da atar. Hiç değilse,
güzel bir isim bırakırsınız. Böylece de, kimse bu
işten zedelenmemiş olur.
Beni,
saygıyla, sabırla dinlediğiniz için hepinize çok teşekkür
ederim.
Sağ
olun Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özyurt.
Tümü
üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen, Dursun Akdemir,
Iğdır Milletvekili.
Buyurun
Sayın Akdemir.
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, burada,
Sayın Tayyar Altıkulaçın, üniversitelere rektör atanmasıyla
ilgili hazırlamış olduğu kanun teklifi üzerinde
Grubum adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan
önce, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyetinin, küresel
gelişmenin olduğu dünyada rekabet edebilmesi için, üniversitesini
yeni baştan gözden geçirmesi gerekiyor. Bu gözden geçirme
sırasında, tabii ki, üniversitelerin yönetimi önemlilik
arz etmektedir ve yöneten kişilerin özelliği önem arz etmektedir.
Türkiye Cumhuriyetinin üniversitelerinin gelişmişliğini
gösterecek bir örnek vererek konuşmamı sürdürmek istiyorum.
Türkiyede
yapılan yayınlar itibarıyla dünyanın 19uncu
sırasında bulunuyoruz. Bu, üniversitelerimizin başarısıdır.
Bununla övünmemiz gerekiyor. Ancak, Yükseköğretim Kurumunun,
Türkiye üniversitelerinde, kurulduğundan bugüne, eksiksiz
her şeyi yaptığını iddia etmemiz de tabii ki
safdillik olur. Zaten, bunun böyle olmadığını, Yükseköğretim
Kurumunun reforma ihtiyacı olduğunu ve reform yapılması
gerektiğini, kendi yönetimi de, YÖK yönetimi çalışma
yapmış, YÖK Başkanıyla kamuoyuna açıklanmış
ve bu konuda kamuoyu tartışması sonucu, YÖKün de kendi
yönetimini yenilemesi zorunluluğunu hissetmiştir.
Yükseköğretim
deyince neyi arzu ediyoruz? Yükseköğretim arzu ediyoruz. Yükseköğretim
sistemi, tüm eğitim sisteminin etkinliğini belirleyecek
bir özelliğe sahiptir. Dolayısıyla, yükseköğretim
öncesindeki eğitim kademelerinin de çok iyi şekilde gözden
geçirilmesi gerekiyor. Özellikle, yetiştirilecek olan
öğretmenlerin ve öğretim üyelerinin kalitesinin, yetiştirilecek
olan öğrenciler üzerinde önemli etkisi olacağından,
bu konuda önemli çalışmalar yapmak durumundayız. Özellikle
ar-ge çalışmaları bir ülkenin kalkınmasında
çok önemli rol oynayacağından, ar-ge çalışmalarının
her kademesinde bilimsel çalışmalar yapacak ya da ar-ge çalışmalarının
yöneticiliğini yapacak kişilerin yetişmesi, o ülkenin
geleceğinde, bilimsel ve teknolojik açıdan gelişmeleri
takip edip uygulamaya sokup, dolayısıyla, bilim üretecek
bir ortamın oluşturulması, üniversitelerin kalitesiyle
ilgilidir. Biz, Türkiye üniversitelerinin ortaya koyacak özellikleri
vurgulayabilmek için bir şeyden bahsetmek durumundayız,
yani üniversite özerkliğinden. Üniversitenin özerkliğinin
olabilmesi için, üniversitede akademik özerkliğin tam olması,
yönetsel özerkliğin tam olması ve mali özerkliğin tam
olması gerekmektedir. Dolayısıyla, üniversitelerde,
bilgi üretiminde, aktarımda ve bilginin toplum yararına
kullanmada izlenecek akademik yaklaşım ve kararların
her türlü dış baskıdan uzak olmasının zorunluluğu
vardır; ancak, akademik özgürlük bu anlamda sınırsız
bir sorumsuzluk anlamına hiçbir zaman gelmemelidir; akademik
performansları evrensel normlara göre ölçülmeli, değerlendirilmelidir.
Öğretim programlarının kalitesini güvenceye alacak
ve bu güvenceyi yükseltecek derecede ulusal ve uluslararası
akreditasyon mekanizmaları, bu akademik özgürlükte devreye
girmelidir değerli arkadaşlarım.
Yönetsel
özgürlükte ise, üniversitelerde her düzeydeki karar verme ve uygulama
mekanizmaları, üniversitelerin kendileri tarafından
ilkesel düzeyde yalın ve genel bir yükseköğretim yasal çerçevesi
içerisinde kalınarak, ancak, her türlü dış baskıdan
uzak şekilde biçimlendirilmelidir. Yükseköğretim eşgüdümü,
organizasyonu mutlaka sağlanacak şekilde ortaya konulmalı
ve bu gerçekleştirilmelidir.
Türkiyede
mali özerklik konusunda da özellikle AKP Hükûmeti döneminde cimri
davranılması nedeniyle üniversiteler yeteri sayıda
öğretim üyesi elemanı alamamış ve genç nesil üniversiteye
yetiştirememiştir.
Şöyle
bir hafızanızı yoklamak üzere bir rakam vererek konuşmalarımı
pekiştirip yasa üzerine döneceğim.
Eğitim
niteliğini belirleyen unsurların başında, hepinizin
bileceği gibi, öğretim üyesi başına düşen
üniversite öğrenci sayısı gelmektedir. Gelişmiş
ülkelerde, bu, her öğretim üyesi başına 15 kişidir.
Ülkemizde ise bu, 30un üzerindedir değerli arkadaşlarım.
Bunu gelişmiş ülkeler düzeyine artırabilmek için
1998 ve 2002 yılları arasında YÖKün yaptığı
çalışmaya göre, öğretim üyesi sayısı yılda
yaklaşık olarak yüzde 9 oranında artmaktadır. Bu
çok yetersiz ve kifayetsizdir. Arzu edilen okullaşma oranlarının
gerektirdiği öğretim üyesini karşılamaya yeterli
olmadığından, biz bu sayıyı artırmak durumundayız.
Ama, maalesef, üzülerek belirtmek istiyorum ki, AK Parti Hükûmeti bu
konuda gerekli önlemleri ya bilinçli olarak almadı ya alma becerisini
gösteremedi ya da yetersizliğinin farkında değildir.
Değerli
arkadaşlar, 2005 yılı itibarıyla var olan öğretim
üyesi sayımız 30.668dir. Bu öğretim üyesi sayısını
Avrupa standartlarına yaklaştırmak için 2010 yılında
51.980e çıkarmamız gerekiyor. Yani, yaklaşık bir
hesapla, beş yıl içerisinde öğretim üyesi sayısını
20 bin artırmamız gerekiyor. Sayın Bakanıma soruyorum,
burada beni izliyorlar: Acaba, almış olduğunuz hangi
kararlarla beş yıl içerisinde 20 bin öğretim üyesi yetiştireceksiniz?
Bunun imkânsız olduğunu siz de çok iyi biliyorsunuz.
Yine,
aynı şekilde devam ettirecek olursak, bir ülkenin geleceğinin
hesabının yapılması lazım; o hesabı yapamamışsınız
çünkü. Ben burada vereyim, belki faydalanırsınız:
2015 yılında Türkiyenin 75.250 öğretim üyesine ihtiyacı
olacaktır. Eğer geleceği düşünüyorsanız,
2020 yılında 95.530 öğretim üyesine sahip olmamız
lazım. Bu karınca adımıyla bunları tamamlayacağınıza
inanıyor musunuz Değerli Bakanım? Hayır, mümkün
olmayacaktır.
Bu
nedenle, bu genel bilgiyi verdikten sonra, Türkiyede son açılan
15 üniversite Meclisimizde yasalaştığı sırada
ben orada bir konuşma yapmış, yönetim konusunda, rektörlerin
atanması konusunda bir fikir beyan etmiştim. Demiştim
ki: Bu üniversiteleri kuran kurucu üniversitelerin, liyakat ilkesine
göre, bu yeni üniversitelerin yönetiminde hakkı olmalı
ve bunun için de, kurucu üniversite öğretim üyeleri arasından
seçilecek olan kişilerin Millî Eğitim Bakanlığı
ya da Başbakan tarafından tespit edilecek 3 kişinin
Cumhurbaşkanlığına bildirilmesi ve nihayet, Cumhurbaşkanının
yetkisinde olduğu için -şu anda Türkiye Cumhuriyeti bir
hukuk devletidir, anayasası var- geçerli olan Anayasada da Cumhurbaşkanı
yetkili olduğu için onun ataması gerekiyor.
Her
ne kadar mevcut Anayasamızın olağanüstü şartlarda
yapılmasını kabul etsek de birtakım eksiklikleri
vardır. AK Parti Hükûmeti, değerli siz milletvekili arkadaşlarımızın
dikkatinden kaçıyor; şimdiye kadar anayasa değişikliği
yapılarak, müdahalelerden sonra yapılmış olan
Anayasayı değiştirip çağdaş bir Türk anayasası
yapabilirdiniz. Bu, sizin için -bana göre- bir ayıp sayılmalı
ve AK Parti Hükûmetinin en önemli eksik taraflarından birisi
olarak Türkiye Cumhuriyeti eğitim tarihine geçmelidir. Bunu
beceremediniz.
Değerli
arkadaşlar, burada benim o teklifim gündeme alınmadı;
fakat, ben ısrarla devam ettirdim bu görüşümü. Sayın
Cumhurbaşkanımızın veto ettiği dönemde,
30/12/2005 tarihli ve 5447 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilat Kanununun 1inci maddesinin Anayasaya aykırı
olduğu gerekçesiyle Cumhurbaşkanlığı tarafından
veto edilerek Meclise geldi ve orada görüşülürken aynı görüşümü
tekrarladım. Kanunun hukuka aykırılığı
iddiaları tabii var. Üniversitelerin bilimsel ve yönetsel özerkliğiyle,
Yükseköğretim Kurulunun Anayasada belirlenen görev ve yetkileriyle
bağdaşmadığı, hizmetin gereğine ve kamu
yararına uygun düşmediği hususlarına dayanmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, üniversitelerle ilgili olarak en çok tartışılan
sorunlardan biri, hepimizin bildiği ve şu anda tartıştığımız
bir koordinasyon yetersizliği, yani, yönetimdeki boşluktur.
Diğer
önemli bir sorun ise, yine üzerinde durduğumuz ve bugün tartıştığımız
2 Şubat tarih
Biz bunu 05/04/2006 tarihinde Mecliste söylediğimiz
halde, bu şekilde bir çözüm önerisini; maalesef, siz Hükûmet yetkilileri
dikkate almamış ve çözümsüz şekilde, ülkenin üniversitelerinin
bugüne kadar gelmesine vesile oldunuz.
Esasen,
üniversitelere rektör seçimi meselesi taa 11inci yüzyıldan
bu yana tartışılagelmektedir. Öğrenciler tarafından
seçilsin denmiştir. Öğretim üyeleri tarafından seçilmiştir
ve halen seçilmektedir. Bir dönem olmuştur, kral veya kraliçe
tarafından seçilmesi gibi birçok seçenek tartışılmış
ve uygulanmış. Burada amaç, üniversitenin verimli ve etkin
çalışmalarını sağlamak, keyfî ve taraflı
uygulamalara fırsat vermemektir.
Bir
başka deyişle, toplumun ve insanların gelişimi
için var olan bu müesseselerde, bu amaçların gerçekleştirilmesi,
uygun koşulların oluşturulmasıyla mümkün olmaktadır.
Gene,
günümüzde, Avrupa Birliğine giderken, önemli gayret içerisinde
Hükûmeti sürekli ben gördüm, ama, eğitim konusunda önemli bir
adım atamadığı da bir gerçektir.
Avrupa
Birliği sürecinde ülkemizi ilgilendiren önemli bir konu da,
yükseköğretim kurumlarının, İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesinin kırkıncı yıldönümünde
Limada toplanan Dünya Üniversiteler Servisi tarafından kabul
edilen temel ilkelere geçirilmesiyle ilgilidir. Üniversiteler
ve akademik kuruluşlara, insanların, ekonomik, sosyal,
kültürel hakları ve temel politik haklarının yaşama
geçirilmesi, Lima Bildirgesinde kabul edilmiş çok önemli gerekçelerdir.
Avrupa Birliğine geçmeden ya da girmeden, Türk üniversitelerinin
de, bunu, bizlerin, kendimizin yapması gerekiyordu. Ama, maalesef,
bu konuda gerekli bir başarı gösterilememiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bu nedenle, ben, gene Hükûmete destek vermek
ve Türkiye üniversitelerine yardım etmek üzere, bu düşüncemi,
bir kanun teklifiyle gerçekleştirmek ve Meclise getirmek istedim.
Dördüncü ayda bir kanun teklifi verdim. Kanun teklifimde aynen
şöyle diyorum değerli arkadaşlarım, buraya dikkatinizi
çekiyorum:
Madde
1.- 30.12.2005 tarihli ve 5447 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilat Kanunu, Kamu Malî Yönetimi Kanunu, Telsiz Kanunu -vesaire,
vesaire- Hakkında Kanunun geçici 1inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Bu
Kanunla kurulan üniversitelere atanacak kurucu rektörlerin seçiminde
Yükseköğretim Kurulu her bir yeni üniversite için altı
aday belirleyerek Millî Eğitim Bakanlığına bildirir.
İşte,
Sayın Bakanım burada. Gerçekten, halkın oyuyla gelen
İktidarın, yani Hükûmetin halkın iradesini kullanabilme
hakkını kullandırmak üzere Hükûmet bu yetkiyi kullanmalıdır.
Dolayısıyla, üniversiteden gelen bu teklifi Millî Eğitim
Bakanı ya da Başbakan 6 kişi içerisinden 3 tanesini
belirleyerek Cumhurbaşkanına bildirir, Cumhurbaşkanı
da bu 3 öğretim üyesinden birini kurucu üniversiteye rektör
olarak atar. Zaten, liyakat de burada ortaya çıkıyor. Bu kurucu
üniversiteler arasından seçilecek öğretim üyesi, hem o
üniversiteler kurulurken, yani, fakülteleri ya da yüksekokulları
açılırken emek eden kişiler, o fakülteleri tanıyan
kişiler arasından rektör seçilmesi, yeni açılacak
olan üniversitenin de kısa sürede kuruluşunu tamamlamasına
vesile olacağından, biz, bu süreyi, iki yıl olarak değil,
dört yıl olarak önerdik yasa teklifinde. Dolayısıyla,
Sayın Bakanımız bu konuya dikkat etmiş olsalardı,
şimdi, kendileri, Komisyondan böyle bir kanun teklifine gerek
olmadan, bu teklifle sorunu çözerlerdi.
Burada
bir konuya değinmek istiyorum. Hükûmet burada öyle bir gaflet
işlemiştir ki, demokrasiye, kendisi, bilerek ya da bilmeyerek
ya da kasıtlı darbe vurmuştur. Neden? diyeceksiniz.
Hükûmet dört tane profesör tespit edecek, YÖKe bildirecek, YÖK bunların
arasından 2 tanesini Cumhurbaşkanına bildirecek. Sayın
Bakanım, sizin, halkın iradesini YÖKün yönetimine teslim
etmeye hakkınız var mı? Ben, burada YÖK karşıtı
değilim, YÖKe karşı olmak istemiyorum. YÖKün eksikleri
vardır, noksanlıkları vardır, tamamlanabilir. Ancak,
siz demokrasinin en güzel kuralı olan vatandaşın seçme
hakkını ve demokrasiye müdahale hakkını getirmiş,
sizi Hükûmet olarak buraya koymuş, bu milletin başına,
siz kalkıp bu milletin iradesini YÖKe teslim ederek, demokrasiye
büyük darbe vuruyorsunuz.
Sayın
Komisyon Başkanı, değerli bir öğretim üyesidir ve
çok saygı duyduğum, değer verdiğim bir kişidir,
ama, böyle bir teklifi getirmiş olmasını yadırgadım
açıkçası. Dolayısıyla, biz, bunu getirirken, ayrıca
yeni bir eksikliği daha düşünmüş, o zaman ikinci bir
teklif getirmiştik. Önergem de hazırdır, kabul ederseniz,
o önergemi de vereceğim burada. Orada da, bu 15 üniversiteden
sonra kurulacak üniversitelerin rektörlük sorununu çözmek için
aynı şekilde 04/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanununun 10uncu maddesinin birinci paragrafından sonra gelmek
üzere de aşağıda düzeltilmek üzere böyle bir teklif getirdik.
Önergem
hazırdır. İktidar milletvekillerinin dikkatine arz
ediyorum ve göreceğim ki, biraz önce Grup Başkan Vekiliniz
bana verdi, benim önerdiğim önerge tarzında getirilen kanun
teklifini düzeltmek istiyorsunuz. Mademki, bunu bu kadar aradan
sonra düzeltecektiniz, aklınız, bu kanun teklifimden önce
ben Genel Kurulda dile getirdiğimde, dördüncü ayda kanun teklifi
verdiğimde zahmet edip okusaydınız bu kanun teklifini
ya da zamanında komisyonlara gelmiş olsaydı, bu yasa
teklifi, o zaman rektörlerin bu şekilde atama imkânını
verecek şekilde kanunlaşmış olsaydı ne Cumhurbaşkanlığı
ne YÖK ne de Hükûmet ne de Türkiye Büyük Millet Meclisi bu kadar gereksiz
mesai harcamamış olurdu.
O
zaman ben buradan şöyle bir sonuca varmak istiyorum: O zaman
siz iyi niyetli değilsiniz. Sadece kadrolaşmak adına,
siz, demokrasiyi, emrinizde olan bir kuruma teslim etmek istediniz.
Bu konuyu açıklığa kavuşturmanızı arz
ediyorum yüce milletimin huzurunda.
Değerli
arkadaşlar, zamanım tamamlandı, söz süremi tam zamanında
kullanmak istiyorum. Ben meramımı anlattım. Bir önerge
vermişim, kanun teklifimi önerge olarak savunmaya çalışacağım.
Benim
vereceğim önergeyi kabul etmenizi diliyor, yüce millete ve
Türkiye Büyük Millet Meclisine saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Tasarının
tümü üzerinde Komisyon Başkanı Tayyar Altıkulaç söz
istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Altıkulaç. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Benim
imzamı taşıyan bir kanun teklifi vesilesiyle şu
anda tartışmalar sürüyor. Doğrusu, söz almayı düşünmüyordum.
Bu teklif üzerinde partiler gruplar adına ya da şahıslar
adına konuşacak arkadaşlarımın değerli
katkılarıyla bu teklifin daha da olgunlaşacağını
beklemeyi tercih edecektim. Ancak, biraz önce konuşan, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına teklif üzerinde görüşlerini belirten,
Komisyonumuzun da çok değerli üyesi Mustafa Özyurtun bir makaleye
atıfta bulunarak, bunun, bir inadın da ötesinde kötü niyet
olduğu yolundaki düşünceleri karşısında
bir açıklama yapmak gereğini duydum.
Doğrusu,
ortada, ne bir kötü niyetten ne de bir inattan söz etmenin doğru
olmayacağını öncelikle belirtmek istiyorum. Tabii,
bu inat ve kötü niyet, Hükûmete izafe edilmek istenen, AK Parti İktidarına
uygun görülen ve yakıştırılan ifadeler. Burada
benim durumum ne oluyor? AK Parti Hükûmeti, 59uncu Hükûmet, bir
şeyler düşünüyor, bir inadı var ya da kötü niyeti var.
Bu sözler, tabii, Sayın Özyurtun değil, bir köşe yazarının
değerlendirmelerine atıfta bulunarak, onu naklederek
ifade ettiler. Ben ne oluyorum arada? Benim ne olduğumu da, ne
yazık ki, AK Parti Grubunun Grup önerisi üzerinde söz alan Sayın
Haluk Koç da onun adını koydu, dedi ki: Altıkulaç bu konuda
kullanılmıştır ya da Altıkulaçın ismi
kullanılmasaydı gibi bir ifade kullandılar.
Tabii,
öncelikle, Sayın Koça bu ifadeyi hiç yakıştıramadığımı,
bundan büyük üzüntü duyduğumu belirtmeliyim. Doğrusu, benim
kendisine, bilim adamı kişiliğine, ayrıca ana muhalefet
partisinin Grup Başkan Vekili kimliğine duyduğum saygı
nedeniyle bu sözü kendine iade edemediğim için de üzgünüm.
Doğrusu, bu sözü ben kendisine de iade etmiyorum, ayaklarımın
altına alıyorum ya da çöpe atıyorum ve Sayın
Koçun, bu yanlış ve talihsiz beyanından dolayı bu
kürsüye gelip benden özür dilemesini bekliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bunu biraz açmam lazım bir iki cümleyle
daha. Bu Parlamento çatısı altında hiçbir milletvekilinin
kullanılamayacağını, İktidara ve muhalefete
mensup arkadaşlarımızdan hiçbiri için böyle bir nitelemenin
doğru olmayacağının da altını çizmek istiyorum.
Biz burada milleti temsil ediyoruz. Elbette partilerimiz var, gruplarımız
var, farklı görüş ve tercihlerimiz var, bunlar çok doğal,
ancak, bir parti grubu ya da bir siyasi iktidar adına, bir milletvekilinin,
inanmadığı ya da çok çok karşı olduğu bir
projeyi, bir öneriyi bu kürsüye ya da bu Meclise, bu Meclis Başkanlığına
ve gündeme getirebileceğine ben ihtimal vermek istemiyorum
ve bunu, asgari anlamda, Sayın Koçun maksadını
aşan bir beyan olarak değerlendirmek istiyorum.
Şimdi,
o zaman ben bu teklifi niye verdim? Birisi benim elime tutuşturdu
da, okumadan, ya da okusam bile, üzerinde durmadan imza atarak sunduğum
bir teklif mi? Hayır. Ben, önce bir milletvekiliyim. Bu Parlamentodan
15 üniversitenin açılmasıyla ilgili bir karar çıkarmışız,
bir yasa çıkarmışız. Bu yasa birtakım süreçlerden
geçtikten sonra, nihayet Anayasa Mahkemesine kadar gitmiş ve
iptal edilmiş, rektörlerin nasıl atanacağına dair
madde iptal edilmiş. Ortada bir boşluk var. Bu boşluğun
doldurulmasıyla ilgili sorumluluk hem benim hem grup başkan
vekillerinin hem bütün milletvekili arkadaşlarıma ait
bir sorumluluktur ve ben ayrıca, hasbelkader, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Millî Eğitim Komisyonu Başkanlığı
sıfatını da taşıyorum. Bu üniversitelerden
ve bu üniversitelerin bulunduğu şehirlerin milletvekilleri
dahil bana birçok tepkiler, istekler ne yapıyorsunuz bu
işi, niçin çözmüyorsunuz, bu boşluğu kim ne zaman dolduracak?
gibi sorulara muhatap oluyorum.
Ve
şimdi, biraz önce işaret edilen köşe yazarının,
işte, Hükûmet, Altıkulaç eliyle -o biraz daha nazik bir tabir
kullanmış- verdiği bir teklif olarak bunu değerlendiriyor.
Hayır, bu Hükûmet, Altıkulaç eliyle buraya bir teklif getirmedi.
Belki, bu Hükûmet, bir tasarı getirerek bu boşluğu doldurma
hazırlığı içindeydi. Umarım, Sayın Bakan,
Bakanlığı bünyesinde bu konuda yaptıkları
hazırlık çalışmalarından söz edecektir. Ama,
ben bir milletvekili ve aynı zamanda Millî Eğitim Komisyonunun
Başkanı olarak bu konunun sürekli takipçisi oldum. Gerek
Sayın Bakan nezdinde gerek sayın grup başkan vekilleri
nezdinde gerekse bazı arkadaşlarım da tek tek şahittirler
ki, kendileriyle görüşmelerimizde, bu konunun, bir an önce,
bir formülle çözülmesi konusunu konuşageldim, tartışageldim.
Bu konuyla ilgili, ikili, üçlü, beşli istişarelerin ve müzakerelerin
içinde bulundum.
DURSUN
AKDEMİR (Iğdır) Benden bulunmadınız efendim,
kanun teklifi vermiştim.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (Devamla) Ve netice itibarıyla,
arkasında siyasi desteğin de olabileceği, Hükûmetin
desteğinin de olabileceği, Mecliste milletvekillerimizin
de desteğinin gerçekleştirebileceği bir formül elbette
aradım. Bulduğum formül beğenilir veya beğenilmez,
nihayet burası yüce Meclis, Komisyonda önergeler verildi, tartışıldı.
Benim teklifim Komisyondan geçtikten sonra da biz bu konuyu tartışmayı
hep sürdürdük acaba daha olumlu, daha gerçekçi, daha az tartışılabilir
bir formül bulabilir miyiz diye. Ve nihayet kişisel katkımın
da içinde bulunduğu bir önerge biraz sonra verilecek, belki o
da beğenilmeyecek, onu bilemiyorum. Belki bir başka arkadaşlarımız
daha makul, daha gerçekçi, üniversite özerkliğiyle daha
bağdaşır bir öneriyi de buraya getirebilecekler, onları
ben bilemiyorum. O hâlde, kendi durumumla ilgili olarak bu kadar
bir açıklama yapmaya gerek gördüm.
Şimdi,
bazı hususları da bu vesileyle, Sayın Başkanın
ve Başkanlığın müsamahasına sığınarak,
açıklamakta yarar görüyorum.
Değerli
arkadaşlar, sayın milletvekilleri; şimdi, bakınız,
bu 15 üniversite 30/12/2005 tarihinde yasalaşmış, bunların
açılışıyla ilgili Yasanın bu Meclisten geçiş
tarihi böyle. 9/1/2006 tarihinde, Sayın Cumhurbaşkanı,
bir kere daha görüşülmek üzere bu maddesini, rektörlerin atanmasıyla,
kurucu rektörlerin atanmasıyla ilgili maddeyi geri çevirmiş,
Müzakere edin yeniden demiş. Sonra, 1/3/2006 tarihinde Meclisten
aynen geçmiş ve yasalaşmış. 4/5/2006 tarihinde de
Anayasa Mahkemesi, hem yürütmeyi durdurma kararı vermiş
hem de bu maddeyi iptal etmiş.
Ve
ben şahsen konuyla o tarihten beri ilgileniyorum birçok arkadaşımın
ilgilendiği gibi, belki onlardan biraz farklı, sorumluluk
taşıyan Millî Eğitim Komisyonu Başkanı olarak
biraz daha fazla ilgilendiğimi ve yetkililerle bu konuyu konuştuğumu
söylersem kimse mübalağa ettiğimi zannetmemelidir.
Ve
nihayet, gerekçeli kararın beklenmesi gerektiği hep ifade
edilmiş, gerekçeli karar da 25 Ağustos 2006 tarihinde yayınlanmıştır.
Bu kararda, Anayasa Mahkemesi, hem yürütmeyi durdururken hem de iptal
kararını verirken bir nokta üzerinde ısrarla duruyor.
Tabii, raportörün maddeyi savunan ifadesini ve mahkeme kararına
muhalefet şerhi veren bazı üyelerin mütalaalarını
burada zikretmek istemiyorum. Onlar, maddeyi savunuyorlar ve burada
üniversite özerkliğini ihlal eden hiçbir durumun olmadığını
söylüyorlar. Ama, netice itibarıyla, Yüksek Mahkeme çoğunlukla
bir karar vermiştir. Bu karar, elbette, hepimizi bağlamaktadır.
Peki, karar çıktı. Ne zaman? 25/8/2006 tarihinde gerekçeli
karar çıktı. Ne diyor bu kararda? Yüksek Mahkeme hangi nokta
üzerinde ısrar ediyor? Diyor ki:
Yükseköğretim Kurulu, bu süreçte, kurucu rektör adaylarının belirlenmesi
sürecinde bir yerde yer almalıdır, Yükseköğretim Kurulu
-bir bakıma- dışlanmamalıdır. Özeti bu. Bunun
etrafında verilmiş birtakım mütalaalar. Benim teklifimde,
buna aykırı, aslında, bir şey yok. Yani, Millî
Eğitim Bakanı tespit ediyor, belirliyor kurucu rektör adaylarını,
Yükseköğretim Kuruluna gönderiyor. Onlar da, bu adaylar üzerinde
görüş belirleme imkânına kavuşmuş oluyorlar ve sonra,
ayıklamalarını yaparak, tercihlerini Sayın Cumhurbaşkanına
sunuyorlar. Bana göre, bu formülle Yükseköğretim Kurulu devreye
konmuş, Anayasa Mahkemesinin bu konudaki görüşüne itibar
edilmiştir. Bu yeterlidir. Ama, efendim, Millî Eğitim Bakanı
Yükseköğretim Kurulunun altında mıdır, üstünde
midir? Tabii ki bunlar da ileri sürülmüş, tartışılmıştır.
Eğer bu haklı bir itirazsa, buna göre de bazı düşüncelerin,
formüllerin geliştirilmesi mümkündür ve nitekim, arkadaşlarımızın
hazırladığı, şahsen katıldığım
-tabii, herhâlde Komisyon çoğunluğumuz olmadığı
için burada, Komisyon olarak katıldığımı ifade
edemeyeceğim- bir başka formülle karşılaşacaksınız
ve -umarım- onu belki daha çok beğeneceksiniz.
Benim
derdim, rektörlerin şu veya bu şekilde seçilmesi değil.
Yeni açmayı kararlaştırdığımız 15
üniversitenin rektör ihtiyaçlarının bir an önce karşılanması,
bu atamaların bir an önce yapılması, bu boşluğun
bir an önce doldurulması ve bu üniversitelerin uzaktan kumandayla
yönetilir gibi yönetilmekten kurtulmasıdır. Benim için
temel ilke budur. Onun ötesi, öteki tartışmalara ve polemiklere
girmek istemiyorum.
Şimdi,
şunları da hatırlatmak istiyorum size:
Değerli
arkadaşlarım, 3/7/1992 tarihinde 22 üniversite açmışız.
3/7/1992 tarih. Başbakan Sayın Süleyman Demirel, Millî
Eğitim Bakanı Sayın Köksal Toptan. Nasıl atamışlar
bu ilk kurucu rektörleri? Sayın Köksal Toptanla Sayın Süleyman
Demirel teklif etmişler, Sayın Cumhurbaşkanı da
imzalamış ve böylece atanmışlar.
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) Kötü emsal, emsal olmaz.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
TAYYAR ALTIKULAÇ (Devamla) Yani, şimdi, ben soruyorum: Sayın
Demirel ve Sayın Köksal Toptanın bu kurucu rektörleri teklif
etmesi, Sayın Cumhurbaşkanının onaylamasıyla
üniversite özerkliğinde bir şey mi oldu? Kani değilim.
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) Oldu
Oldu
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (Devamla) Ben kani değilim. Siz
oldu diyebilirsiniz; bir.
MUSTAFA
ÖZYURT (Bursa) Altı ay içinde geri geldiler.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (Devamla) İkincisi, 18/8/1993 tarihinde
bir başka üniversite açılıyor. Bu üniversitenin kurucu
rektörünü de Sayın Çiller ve Sayın Nahit Menteşe teklif
ediyor, Sayın Cumhurbaşkanı imzalıyor.
1/6/1994te
bir üniversite daha açılıyor, Galatasaray Üniversitesi.
Burada da Sayın Çillerin, belki yine Sayın Ayazın ya da
Nahit Menteşenin -bilmiyorum, orada bir tereddüdüm var- yine,
Millî Eğitim Bakanı kimse o tarih itibarıyla, onun ve o
günün Sayın Başbakanının imzalarıyla bu
işlem
Diyebilirsiniz
ki, Anayasa Mahkemesine gitmemiş ve bir iptal de olmamış.
Netice itibarıyla, bugün Anayasa Mahkemesine gitmiş ve
Anayasa Mahkemesi bu maddeyi iptal etmiş. Ne yapacağız
şimdi? Elimizi kolumuzu bağlayıp bekleyecek miyiz?
Milletvekilleri olarak, siyasi parti grupları olarak, grup
başkanlıkları olarak buna bir çözüm üretmek gibi bir
mecburiyetimiz yok mu? Hatta, ben, bu vesileyle bizim AK Parti Grubunu
ve Sayın Bakanı da eleştiriyorum, niye geciktiniz, niye
geciktirdiniz bu işi diye. Kişisel görüşümü söylüyorum.
Bu
itibarla, değerli arkadaşlarım, hepimizin sorumluluğu,
Sayın Bakanın sorumluluğu, sayın milletvekilleri
olarak sizlerin sorumluluğu, Komisyon Başkanı ve milletvekili
olarak benim sorumluluğum. Yaptığımız
iş, bu boşluğu doldurmak gibi son derece iyi bir niyetten
ibarettir. Hani inadın da ötesinde kötü niyet diyen sayın
köşe yazarına elbette katılmam mümkün değil, çünkü,
burada, Hükûmetin bir inadına vasıta olan bir Altıkulaç
yok, Hükûmete, Hükûmetin yetkili bakanlarına başvurarak,
grup başkan vekilleriyle görüşerek bu işe çözüm arayan
ve onlarla bir noktada buluşmaya çalışan bir Altıkulaç
var karşınızda. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi,
söyleyeceklerim benim kısaca bundan ibaret. Yükseköğretim
Kurulunun, 3 veya 4 üniversitenin rektörlerini atamayla ilgili
bir hazırlık içinde olduğunu da duyuyoruz ve kanaatimce,
Yükseköğretim Kurulunun bu girişimini çok aykırı
bulmuyorum, şu sebeple, çok yanlış bulmuyorum şu
sebeple, kişisel olarak: Ortada bir gecikme var, bunu bir
şekilde doldurmayı amaçlamış olabilirler, ama bunun
yanlış bir girişim olduğunu da vurgulamak istiyorum,
çünkü bu kurucu rektörlerin atanabilmesi için ya da bir üniversiteye
rektör atanabilmesi için, daha doğrusu rektör seçimi yapılabilmesi
için, o üniversitenin rektörünün üniversite kuruluna, öğretim
üyelerine çağrıda bulunması, onları toplantıya,
rektör adaylarını belirlemek üzere onlara çağrıda
bulunması gerekiyor. Böyle bir rektör yok ki.
Şimdi,
soruyorum: Tekirdağda üniversite açıyoruz
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) Rektör atandı!
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (Devamla) Onlar atanma değil
efendim, tedvirle görevlendirildi. Onlar rektör değil, tedvirle
görevlendirildi.
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) YÖK atadı rektörü!
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (Devamla) Yükseköğretim Kurulu,
bu boşluğu, bence doğru bir uygulamayla
Ha,
hukuk sistemimizde tedvirle atama, görevlendirme var mıdır
yok mudur tartışmasına da ben girmek istemiyorum. Bir
boşluk vardı, buna bir çözüm bulunmalıydı ve bu çözümü,
Yükseköğretim Kurulu, tedvirle bazı rektörleri görevlendirmek
suretiyle doldurmaya çalışmıştır. Ama, bunun
ötesinde, asıl kurucu rektörleri belirlemek için seçimlerin
yapılması, bu seçim sonuçlarına göre üç adayın
Cumhurbaşkanına sunulmasını 2547 sayılı
Yasanın 13üncü maddesine aykırı olacağını
düşünüyorum. Hukukçu değilim, ama, İdare Hukuku üzerinde
oldukça egzersizi olan, oldukça tecrübeli olan bir arkadaşınız
olarak söylüyorum. Ortada rektör yok, bu üniversitedeki öğretim
üyelerini, Tekirdağdır, Düzcedir, Ordudur ya da Çorumdur,
neresidir bilmiyorum, bu rektörleri, bu profesörleri, öğretim
üyelerini rektör seçmek üzere davet yapacak hukuki bir rektör yok;
yani, yetkili bir rektör yok ortada. O halde ne olacak? Bir geçici
maddeyle bir düzenleme yapılacak ve bu rektörler böyle seçilecek.
Yaptığımız
düzenlemeyle, çok samimi bir şekilde, herhangi bir Hükûmet inadıyla
da ilişkisi olmaksızın, herhangi bir dayatmayla ya da
inatla bir ilişkisi olmaksızın bir boşluğu doldurmak
gibi son derece samimi, son derece içten ve dürüst bir tutum karşınızda
söz konusudur.
Binaenaleyh,
yanlışlarını eleştirebilirsiniz bu projenin,
bu projenin yanlışlarını ne kadar söylerseniz ben
o kadar mutlu olurum. Ama, attığım imzanın, bu
boşluğun doldurulması gerektiği yolundaki kararlılığımın
hiç eksilmeden devam ettiğini huzurlarınızda ifade
ediyor, yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Altıkulaç.
HALUK
KOÇ (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Koç.
HALUK
KOÇ (Samsun) Sayın Altıkulaç, benim gündüz yaptığım
konuşmada kendisine atfen üzücü ifadeler kullandığımı
söyledi. Öyle bir şey yok. Tutanağı çıkarttım.
Kendisini rahatlatmak açısından kısa bir açıklama
yapmama müsaade ederseniz, çok mutlu olurum.
BAŞKAN
Sayın Koç, yerinizden kısa bir açıklama..
HALUK
KOÇ (Samsun) Sayın Başkan, müsaade edin
BAŞKAN
Lütfen, yerinizden Sayın Koç.
HALUK
KOÇ (Samsun) Sayın Başkan, Grup Başkan Vekiliyim; yani,
bir müsaade edin, iki dakikada
BAŞKAN
Hayır, Grup Başkan Vekili olarak değil Sayın Koç
bu talebiniz.
HALUK
KOÇ (Samsun) Efendim, şurada açıklama fırsatım olsun.
Niye bu kadar
BAŞKAN
Ben de açıklama talebinizi yerine getiriyorum. Yerinizden,
buyurun kısa bir açıklamada bulunun.
VII. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili
Haluk Koçun, İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç hakkında
söylediği bazı ifadelerin yanlış anlaşıldığı
gerekçesiyle açıklaması
HALUK
KOÇ (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
ben, Sayın Altıkulaçı üzdüğümü hiç düşünmüyorum.
Çünkü, konuşmamda çok açık ve net var. Bakın: Sizin
adınıza verilmeseydi, sizin adınız kullanılmasaydı
orada keşke diyorum ve benim adım kullanılmadı
diyor Sayın Altıkulaç ve ben cevaben şöyle söylüyorum:
Geçmeseydi, geçmeseydi
Benim, sizi sevdiğimden, size saygı
gösterdiğimden bu düşüncem. Sayın Tayyar Altıkulaçın
verdiği teklif olmasaydı o diyorum. Yani, orada size saygımı
da gösteriyorum, sevgimi de gösteriyorum. Sözlerim hiç çöpe
atılacak sözler değil.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) Kullanılma sözü
HALUK
KOÇ (Samsun) Yani, sizi üzme maksadıyla söylenmiş değil,
ama, şunu da ifade edeyim müsaade edin Sayın Altıkulaç,
konuşmanızdan sonra: Bakın, bu kanun tasarısı
ilk geldiğinde, burada -lütfen tutanaklara bakın- komisyondakiler
size ait, ama, Genel Kurulda konuşulduğu zaman, Cumhuriyet
Halk Partisi sözcülerinin söylediklerine bir bakın; daha sonra,
Sayın Cumhurbaşkanının iade gerekçesine bir bakın;
daha sonra, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı var elimde.
İptal davasını açanlar, hem Sayın Cumhurbaşkanı
ikinci kez aynı ısrarı gösterdiğinizde dava
açıyor hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Kemal Anadol
ve Haluk Koç ile 114 Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili açıyor
ve iptal gerekçesi var, iki üyenin karşı oy yazısı
ve gerekçesi çok açık. Yani, burada, 130 ve 131inci maddelerin,
Anayasanın, içerdiği kavramın dışında
bir süreç çalışıyor.
Sayın
Altıkulaç, benim söylemek istediğim, hâlâ aynı ısrarın,
aynı yanlışın bir, iki, üç, dördüncü sefer bu Meclisin
önüne getirilme konusunda Sayın Tayyar Altıkulaç imzalı
bir kanun teklifinin olmaması dileğiydi. Sözlerim çöpe
atılacak sözler değil, sizi üzecek sözler değil. Ben bu
konuya açıklama getirmek istedim.
Çok
teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Koç.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) Sözlerinizi değil,
sözlerinizdeki sadece bir kelimeyi çöpe attım, sadece kullanılma
sözünü.
HALUK
KOÇ (Samsun) Burada ifade ettim, size saygımı da, sevgimi
de, hepsini söyledim.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.- İstanbul
Milletvekili Tayyar Altıkulaçın; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun Geçici 1 inci Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine
Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (2/886) (S.Sayısı:1256) (Devam)
BAŞKAN
Tümü üzerinde AK Parti Grubu adına söz isteyen Aydın Dumanoğlu,
Trabzon Milletvekili
Buyurun
Sayın Dumanoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA ALİ AYDIN DUMANOĞLU (Trabzon) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu,
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında, 1256 sıra sayılı, Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi için AK Parti Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Herhâlde,
insanlık var olduğu sürece sürekli olarak tartışılacak
iki tane konu vardır: Bunlardan bir tanesi sağlık, ikincisi
de eğitim. Çünkü bunların her ikisi de insanlığın
bulunmuş olduğu nokta, itibarıyla, sürekli olarak değişen,
yeni kurallara adapte olmasını gerektiren iki tane konudur.
Bu iki konuda ve özellikle de eğitim konusunda durağan bir
yapı sergilenmesi ve de yıllar önce verilmiş olan kararlara
bağlı olarak sürekli olarak aynı çizgide hareket edilmesi
de mümkün değildir.
Bu
açıklamayı yaptıktan sonra, asıl burada değinmek
istediğim konu, hepinizin bildiği gibi, 1/3/2006 tarihli
5467 sayılı Kanunun geçici 1inci maddesinin yeniden düzenlenmesiyle
ilgilidir. Bu madde, yeni kurulan üniversitelerin rektörlerinin,
daha doğrusu kurucu rektörlerinin Millî Eğitim Bakanının
ve Başbakanın önerdiği kişiler arasından, 3
kişilik rektör adayı arasından Cumhurbaşkanınca
atanır şeklinde bir teklifti. Fakat, bu Kanun, daha sonra,
hepimizin bildiği gibi, Anayasa Mahkemesinde iptal edilmiştir.
Bu iptal gerekçeleri değerlendirildiği zaman şunu
hemen görmekteyiz ki, Yükseköğretim Kurulunun mevcut rektör
ataması, mevcut rektörlerinin değerlendirilmesi, adayların
belirlenmesi konusunda herhangi bir duruma müdahale, durum içerisinde
yer almamasıdır. Halbuki, bildiğiniz gibi, bu Yasa,
daha 1992den beri, Sayın Tayyar Altıkulaçın da ifade
etmiş olduğu gibi, sürekli olarak kullanılagelen,
özellikle yeni üniversiteler için kullanılagelen bir kuraldır
ve bu Yasayla 21 tane yeni üniversiteye ek olarak da 1993 ve 1994 senelerinde
de 2 tane daha ayrıca üniversitenin kurulması için kullanılmıştır
ve 1992den beri sürekli olarak uygulanagelmekte olan bu Yasa, geçici
madde, Millî Eğitim Bakanı ve Başbakanın önereceği
adaylar arasından Cumhurbaşkanınca, 3 isim arasından
Cumhurbaşkanınca atanmasını esas olarak kabul etmiştir.
Böylece, kurulmuş olan 23 tane üniversite hiçbir sorun olmadan
akademik çalışmalarını, idari çalışmalarını
ve akademik eleman yetiştirme konusundaki bütün aşamaları
geliştirmiş, değerlendirmiş, hatta bugünümüze
geldiğimiz zaman bu kurulmuş olan ve bu Yasayla kurulmuş
olan, kurucu rektörlüğe atanmış olan bu üniversitelerden
bugün yeni yasasını çıkarmış olduğumuz
15 tane üniversitenin bile bazı bölümleri gelişmiştir.
Dolayısıyla, 1992den beri uygulanmakta olan bu kuralla
pek çok yeni üniversitenin, yeni üniversite içinde yeni üniversitelerin
de doğmasına neden olmuştur.
Anayasa
Mahkemesinin iptal kararlarının özünde Anayasanın
2, 11, 123, 130 ve 131inci maddelerine aykırı bulunma yatmaktadır
ve şu anda da mevcut yasa olmadığı için YÖK tarafından
15 tane üniversiteye tedviren atama yapılmıştır.
Daha doğrusu, mevcut olan rektörler arasından bu üniversitelerde
rektörlüğü yürütmek üzere yeni görevlendirmeler yapılmıştır.
Hâlbuki, mevcut olan, gerek 2547 sayılı Yasaya baktığımız
zaman gerek Anayasamıza baktığımız zaman üniversite
rektörlerinin tedvirli olarak görevlendirilmesine dair hiçbir
yerde hiçbir kural bulunmamaktadır. Dolayısıyla, bu
ülke içerisinde görevlendirilmiş olan üniversite rektörü üniversitenin
sadece akademik yapısını değil idari yapısını
da oluşturacağı için, pek çok idari elemanların
atanması da söz konusu olacaktır. Bu maddeyle yapılmış
olan bütün atamalar, sonunda idari mahkemesinin kararlarından
etkilenebilecek bir durumdadır.
Cumhurbaşkanı
tarafından rektörlerin seçilip atanması yasal yetkileri
içindedir. Ancak, mevcut yasa, 6 rektör adayı belirleme istemini
de üniversitelere bırakmıştır. Şu andaki mevcut
sistem içerisinde, yani 2547 sayılı Yasanın 13üncü
maddesinde, Cumhurbaşkanı rektörlerini atar, fakat üniversitenin
kendisi 6 tane rektör adayı belirler, denilmektedir. Bu, bir
sistemdir değerli arkadaşlar. Bu sistem her zaman tartışılabilir.
Biz,
şunu da biliyoruz ki, üniversite tarafından 6 tane rektör
adayının belirli olması, dünyadaki en büyük üniversitelerin
yönetim sistemleriyle de taban tabana zıttır. Biz, bunu,
yasal olarak kabul etmiş olabiliriz. Ancak, bu, sadece sistemlerden
bir tanesidir, belki doğru olabilir; ama, uzun süre tartışılabilir.
Ama, dünya üniversitesindeki rektörlerin seçimlerine baktığımız
zaman, hiçbir tanesinde, üniversite 6 tane aday belirler diye veyahut
da üniversite rektör adayı belirler diye elemanlar- bir kural
yoktur.
Değerli
arkadaşlar, üniversite elemanlarının rektör adaylarını
belirlemesi konusuna geldiğimiz zaman, bu, 1992 yılında
kurulmuş olan bir kuraldı. Halbuki 2547 sayılı Yasanın
orijinal metninde, üniversitenin rektör adaylarını belirler
diye bir kural yoktur. Bu, Yükseköğretim Kurulu tarafından
belirlenen 4 aday içinden Cumhurbaşkanınca atanması
getirilmişti. Bu, bir atama sistemidir. Kaldı ki, yine, bu
üniversitelerin kendi adaylarını belirlememesi konusunda
dünyanın her tarafında tenkitler vardır. Hatta, Türk
üniversite sistemine baktığımız zaman, taa
1930lu yıllarda, Büyük Önder Atatürkün Türkiyedeki yükseköğretim
kurumlarının kurulması için görevlendirmiş olduğu
Malche, raporunda aynen şöyle
demektedir: Hiçbir mesele, üniversitenin istikbali için profesörlerin
seçimi ve atanması kadar önemli değildir. Halen tatbik edilen
sisteme göre, hocayı, alakadar diğer hocalar bulmaktadırlar
Alakadarlar, fena hâkimlerdir. Onların görüşleri alınmalı,
fakat başka makamlarca da değerlendirilmelidir."
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) 46da ne olmuş Sayın Rektör? 46da ne olmuş,
46da?..
ALİ
AYDIN DUMANOĞLU (Devamla) Ona da geleceğim biraz sonra.
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) 46ya bakalım!
ALİ
AYDIN DUMANOĞLU (Devamla) Dolayısıyla, Türk yükseköğretiminde
bir devrim niteliği taşıyan 1933 ile 1946 arasında,
üniversite rektörleri, Millî Eğitim Bakanının önerisi
üzerine, Cumhurbaşkanlığı tarafından atanmaktadır.
Kaldı
ki, günümüzde, 2547 sayılı Yasanın 7/l maddesi gereğince,
bakın, Yükseköğretim Kurulu, üniversitelerin kurulması
için hazırlayacağı raporu
MUHARREM
İNCE (Yalova) Hocam, siz, hangi yöntemle rektör oldunuz? Bu
yöntemle mi oldunuz?
ALİ
AYDIN DUMANOĞLU (Devamla) Geleceğim, geleceğim
kurulması
işlemini, Millî Eğitim Bakanına bırakmaktadır
Sayın
İncenin ifadesine göre
Ben, 1990 yılında atamayla,
1992 yılında da seçimle gelmiş olan birisiyim. Ama, 1992
yılında seçimle gelmiş olmama rağmen, o günkü değerlendirmeler
içerisinde, üniversitelere seçimi bırakmanın çok
doğru olmadığı kanısında olan insanlardan
bir tanesiyim. Bu konuda da gazetelere intikal etmiş demecim
de vardır. Ayrıca, Millî Eğitim Bakanlığı
ise
.
Bakın,
YÖKün, üniversiteler hakkında hazırlamış olduğu,
üniversitelerin hazırlayarak YÖKe sunmuş olduğu bütçelerini
değerlendirir ve Millî Eğitim Bakanlığına sunar
denilmektedir yine 2547 sayılı Yasanın 7nci maddesinde.
Dolayısıyla, üniversitelerin yönetiminde mutlaka devletin
veya hükûmetin ve onun Millî Eğitim Bakanının, millet
adına iş yapan Millî Eğitim Bakanının önemi de
bu noktada gelmektedir. Kaldı ki, Anayasa Mahkemesinin şu
anda iptaliyle oluşan boşluğu da değerlendirdiğimiz
zaman
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) Boşluk yok
Boşluk yok
ALİ
AYDIN DUMANOĞLU (Devamla)
bu, hukukçular arasında da ayrım
meydana getirmektedir. Biz, Anayasa Mahkemesinin kararlarına,
oy çokluğuyla vermiş olduğu kararlara saygılıyız;
ancak, bu konudaki hukukçuların değerlendirmesini de
göz önüne almak zorundayız.
Bu
konuda bir değerlendirme yaptığımız zaman,
Anayasa Mahkemesi içinde de, konuyla ilgili olarak ayrı düşüncede
olan, bu milletin ve Cumhurbaşkanlığının seçerek
bu noktaya getirdiği hukukçularımız da vardır.
Bunların da ötesinde, Anayasa Mahkemesine raportörlük yapan
ve hukukta doktor unvanında olan raportörün görüşlerini
de değerlendirdiğimiz zaman, yapılmış olan düzenlemenin
hiçbir zaman Anayasaya aykırı olmadığını
da görmekteyiz. Kendisi, bunu, açık olarak, bu şekilde ifade
etmektedir.
Değerli
arkadaşlar, doğrudur, 2547 sayılı Yasada üniversite
rektörlerinin nasıl seçileceğine dair ilgili bir madde
vardır. Bu 13üncü maddede, adaylar, rektör adayları üniversite
tarafından seçilir, 6 aday YÖKe gider, bu, YÖK tarafından
3e indirilir ve Cumhurbaşkanı da bu 3 tane adaydan birisini
seçer ve atar. Bu, kanuni olan bir düzenlemedir. Üniversite rektörleri
Bu, ancak kuruluşunu tamamlamış olan üniversiteler
için geçerli olabilen bir düzenlemedir. Halbuki yeni kurulmakta
olan üniversiteler için -ne mevcut bir rektör olduğu için ne de bunun
daveti, çağrısı üzerine toplanacak olan belki de
öğretim üyesi bile olmadığı için- bir rektör seçimi
ve bunun YÖKe gönderilmesi, hemen hemen mümkün olmayabilir.
Yasa
koyucular, bu konuda yapılmış olan düzenlemeyi -yani,
yasalarla verilmiş olan düzenleme için- yeni kurulan üniversitelere
de yeni bir düzenleme getirebilir. Niçin? Çünkü, Türkiyede 15 yeni
üniversite kurulmuştur. Dünya ortalamasına göre, her 500
bin kişiye bir üniversite düşmesi gerektiği kabaca
değerlendirildiği zaman, Türkiyedeki üniversite sayısının
dünya ortalamasına göre 140 civarında olması gerektiği
de açıktır. Avrupa ülkelerinde ise bu rakam, her 250 bin kişiye
ortalama olarak bir üniversite düşmektedir. Bakın, nüfusu
250 milyon olan Amerikada 3.200 üniversite, nüfusu 110 milyon olan Japonyada
702 üniversite, nüfusu 10 milyon civarında olan Yunanistanda
bile 37 tane üniversite vardır. Dolayısıyla, bu Mecliste
daha pek çok üniversiteler kurulacaktır.
Bu
Meclis ve burada özellikle Millî Eğitim Bakanlığımızın
onayıyla buraya pek çok üniversite gelecektir. Dolayısıyla,
milletten yetkisini almış olan siyasi otorite -ki, şu
anda bu AK Parti İktidarıdır ve bu İktidar da milletinden
12 milyon oy almıştır- ve bunun kurmuş olduğu
Millî Eğitim Bakanlığının -ki, bu Cumhurbaşkanlığı
tarafından da onay görmüş ve Meclisten de güvenoyu almıştır-
bu işlem içerisinde yer alması kadar doğal bir işlem
yoktur.
Bakınız
-eğer korkulan- rektör seçimi için neden Millî Eğitim Bakanı
vardır konusuna değindiğimiz zaman, bu Millî Eğitim
Bakanı, 2002de 2,5 trilyon olan Millî Eğitim Bütçesini 5,9
trilyona çıkarmıştır ve bu Mecliste, siz buna onay
vermişsinizdir.
Aynı
Millî Eğitim Bakanının önerisiyle ve pek çok arkadaşımızın
ifade ettiği gibi, Türkiye, eğer, bugün
MUHARREM
İNCE (Yalova) Kredi Yurtlar Kurumunun parasını
Millî Eğitim bütçesinde gösterdiniz Hocam. Kredi Yurtların
parasını orada gösterdiniz, fonları orada gösterdiniz!
Kimi inandırıyorsunuz?
ALİ
AYDIN DUMANOĞLU (Devamla) Eğer, bugün, ülkemizde
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Paranın idaresiyle, üniversite idaresini
karıştırıyorsunuz.
ALİ
AYDIN DUMANOĞLU (Devamla) Bakın, Türkiyenin, dünya standartlarında
37nci yayın sıralamasından 17, 18lere inmesini büyük
bir coşkuyla karşılıyorsak, bunun arkasında,
2002 bütçesinde 40 trilyon civarında olan araştırma geliştirme
paramızın, bugün tam 30 kat artarak, 600 trilyon civarında
oluşunun da bu Millî Eğitim Bakanlığının
etkisi olduğunu da hiçbir zaman unutmamamız gerekir. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Reel olarak yüzde 10 gerilemiştir Millî
Eğitimin bütçesi.
BAŞKAN
Sayın İnce, lütfen
ALİ
AYDIN DUMANOĞLU (Devamla) Çok değerli milletvekili arkadaşlarım,
üniversite, bu Yükseköğretim Kanununda yapılmış
olan değişiklikler, yani, yeni kurulan üniversitelere
atamaların yapılmasına itirazlar, üniversite özerkliği,
Anayasa Mahkemesince yapılmış üniversite özerkliğinin
yanı sarı, Yükseköğretim Kurulu gibi, Anayasamızın
130uncu ve 131inci maddelerinde yükseköğretim kurumlarının
kurulmasında ve denetlenmesinde yeri olan YÖKün devre dışı
bırakılması anlamında itirazlar olmaktadır.
Ama, bunlar da tartışılabilir. Bir yasaya, Anayasa Mahkemesinin
kararlarını kabul etmek başka bir konudur, tartışmak
başka bir konudur.
Bakın,
özerklik kanunu, özerklik diyoruz.
Değerli
arkadaşlar, üniversitelerin, doğrudur, idari, mali ve akademik
olarak özerk olmaları lazım. Acaba, Türkiyedeki, tam bir mali
özerklikle çalışabilen bir üniversite düşünebiliyor
musunuz? Kendi finansmanını kendisi sağlayacak bir
üniversite düşünebiliyor musunuz? Kendi kadrolarını
kendisi hazırlayabilecek bir üniversite düşünüyor musunuz?
Bilimsel özerklikte, bir üniversite içerisinde, o üniversitenin
kaç tane öğrenci alacağını, nasıl öğrenci
alacağını, hangi şartlara bağlı olarak
öğrenci alacağını, nasıl bir öğretim yapacağı
noktasında genel olarak tanımlanmıştır. Bu
dünyanın kuralı böyledir. Biz, kendi kendimize biz özerklik
kavramı idealimizde yaşatıp ona göre hareket etmemiz
mümkün değildir. Ayrıca, yeni baştan keşfetmeye
de gerek yoktur. Dünya bu konuda neyi kabul ediyorsa, biz de onu kabul
etmek zorundayız.
Şunu
görüyorum ki, dünyada pek çok üniversite sistemi vardır. Bu üniversite
sistemi içerisinde, özerklik olarak kendisine 100 puan verilen, yani
akademik özerklikten hiçbir zaman taviz verilmemiş ve dünya üniversitelerinin
başında olanların, üniversite rektörleri atamayla gelen
Anglosakson üniversiteleri olduğunu görmekteyiz. Dolayısıyla,
bu sistem içerisinde, özellikle yeni kurulan üniversitelerin rektörlerinin
atanmasında ve onlara kadroların verilmesinde, mutlak surette,
Türkiyede, eğitimden ve yükseköğretimden sorumlu Millî
Eğitim Bakanlığının yer alması kadar doğal
bir nokta da yoktur.
Bütün
bu değerlendirmelere baktığımız zaman, dünyadaki
üniversitelere de baktığımız zaman, yüzlerce üniversite,
hatta dünyanın ilk 500ü içerisine, hatta ilk 100ü içerisine giren
üniversiteler, rektörlerinin tümü atamayla gelmiş olan üniversitelerdir
ve bunların içerisinde ya Millî Eğitim Bakanlığınca
ya Başkanlıkça, aday belirlemeleri, kurulmuş olan bir
komite tarafından yapılmaktadır, ama devlet bunda mutlaka
söz sahibidir.
Bu
perspektif içinde değerlendirdiğimiz zaman, şu anda
getirilen değişikliği, üniversitelerde bir boşluk
doldurması bakımından fevkalade önemli buluyorum.
Kaldı ki, gelen teklif bile -Üniversite Yasasının sürekli
olarak değişmekte olduğunu gösteren bir işaret
olarak bile- geçen son yirmi dört saat içinde dahi değişikliklere
uğratılarak belki karşınıza gelecektir.
Ben,
AK Parti Grubu adına, yapılmış olan bu değişikliğin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Dumanoğlu.
ALİ
AYDIN DUMANOĞLU (Devamla)
on beş tane üniversitenin
işlevini kazanması için fevkalade doğru olduğunu,
yasal bir boşluğu giderici olduğunu kabul ediyor, hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Dumanoğlu.
Tümü
üzerinde, Hükûmet adına Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik
söz istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan Yasa Teklifi üzerinde Hükûmetimizin görüşlerini yüce Meclise
arz etmek üzere söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle bir şeyin altını çizmek
istiyorum: Burada aslında yapmaya çalıştığımız
ne bir ısrar ne bir inat ne de bir kötü niyettir; yapmaya çalıştığımız
şey, bugüne kadar dünyada eşi benzeri olmayan, Türkiyede
hiç rastlanmayan, hiç kimsenin bilmediği, duymadığı
bir şey değil, aksine, olması gereken bir şeydir.
Bildiğiniz gibi, 1982 Anayasası ve 82 Anayasasından
önce çıkmış olan, 1981 yılında çıkmış
olan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, üniversitelerimize
akademik özerklik vermiştir. Akademik özerklik, haddizatında,
kurumsal olmaktan ziyade, bilim adamlarının, hür bir düşünceyle,
hiçbir etki ve tesir altında kalmadan, tamamen hür iradeleriyle,
hür beyinleriyle, şüpheci yaklaşımlarıyla bilim
üretmeleriyle ilgili bir meseledir.
Üniversite
rektörü, şüphesiz ki, üniversitenin başındaki en yetkili
şahıstır; yönetim kurulları vardır, senato
vardır, dekanlar vardır, fakültelerin yönetim kurulları
vardır. Bir üniversitede, müfredatın ne olacağı,
programların ne olacağı, diploma denkliklerinin nasıl
olacağı, derslerin içerikleri, öğretim üyelerinin
özellikle akademik kariyerlerini nasıl alacağı, akademik
kariyerlerde yükseltmenin nasıl olacağı; bunların
hepsi, akademik özerkliğin konusu olan meselelerdir. Ancak, 82
Anayasası da, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu
da, bazılarının düşündüğü gibi veya vehmettiği
gibi, üniversitelere idari özerklik vermemiştir değerli
arkadaşlarım. Niçin? Çünkü, Yükseköğretim Kurulu 21
kişiden oluşmaktadır. Bu 21 kişinin 14ünü icra tayin
etmektedir. Yani, 7si Sayın Cumhurbaşkanı tarafından
-ki, anayasal olarak Sayın Cumhurbaşkanı icranın
başıdır- 7si hükûmet tarafından -hükûmet icranın
kendisidir- tayin edilir ve geriye kalan 7si de Üniversiteler Arası
Kurul tarafından seçilmektedir. Şimdi hal böyle olunca,
üniversitelerin idari özerkliklerinden, tam anlamıyla idari
ve mali özerkliklerinden söz etmek mümkün değildir. Sayın
Dumanoğlu da ifade etti. Değerli arkadaşlarım,
İngilterede üniversite yöneticileri atamayla gelir. Ama, Almanyada
seçimle gelir. Fakat, İngilterede akademik özerklik açısından,
üniversite özerkliği açısından hiçbir şey Almanyanın
gerisinde değildir, hatta ve hatta ötesinde, ilerisindedir.
Şimdi
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü değerli bir milletvekili arkadaşımız,
Sayın Başbakanın Parasını ben veriyorum, beni
karşılamaya gelmiyor rektör. dediğini ifade etti.
Öncelikle, kesinlikle şunun altını çizmek isterim:
Sayın Başbakanımızın, hiçbir zamanda ve zeminde
Parasını ben veriyorum, beni karşılamıyor.
şeklinde bir ifadesi olmamıştır. Sayın
Başbakan şunu ifade etmiştir değerli arkadaşlar:
Bakın, devlet üniversitelerini bir an için bir tarafa bırakalım,
vakıf üniversitelerini ele alalım. Vakıf üniversitelerinin
maddi kaynakları o üniversitenin bağlı bulunduğu
vakıf tarafından temin edilir, yani, finansmanı vakıf
tarafından temin edilir.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Devlet de verir.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Peki,
bu vakfın bir mütevelli heyeti vardır, bir mütevelli heyet
başkanı vardır. Diyelim ki Sayın Koç ortaya bir para
koymuştur, bir vakıf kurmuştur, o vakfın mütevelli
heyeti başkanıdır, bir rektör tayin edilmiştir Koç
Üniversitesine. Sabancı aynı şeyi yapmıştır,
Sayın Doğramacı Bilkentte aynı şeyi yapmıştır,
bir vakıf kurmuştur, bir mütevelli heyet oluşmuştur
ve üniversitenin finansmanını bu vakıf karşılamaktadır.
O mütevelli heyet
Nasıl ki o vakıf mütevelli heyeti üniversite
üzerinde -finansmanını temin ettiği için, bütün
imkânlarını temin ettiği için- bir tasarruf hakkına
sahipse, üniversitelerin finansmanını kamu vermektedir,
bu millet vermektedir ve millet adına kamu kaynaklarını
kullanma, bunları harcama, bunları tasarruf etme yetkisi
icra makamına aittir. Şüphesiz ki, bütçe hakkı Türkiye
Büyük Millet Meclisine aittir. Türkiye Büyük Millet Meclisi
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Onun denetimini de Sayıştay yapıyor
Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Sadece denetim değil değerli arkadaşlarım
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayıştay da yargının bir mensubudur.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Bakın,
iki şeyi birbirine karıştırmayalım.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Siz karıştırıyorsunuz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
İki şeyi birbirine karıştırmayalım. Birçok
üniversitede, devlet üniversitelerinde de, Amerika Birleşik
Devletlerindeki, Batının kalkınmış ülkelerindeki
birçok devlet üniversitelerinde, rektör, sadece ve sadece akademik
işleyişi düzenleyen, akademik işleyişin başında
olan insandır. Rektör üniversitenin binalarıyla, rektör
üniversitede ihale yapılmasıyla, rektör öğretim üyelerinin,
idarî personelin maaşlarıyla ilgilenen insan değildir.
Onlarla ilgili olarak farklı yöneticiler vardır; rektör,
sadece akademik işleyişle uğraşan bir insandır.
Batıdaki rektör kavramı, Amerika Birleşik Devletlerindeki
rektör kavramı bir hayli farklıdır.
Sayın
Başbakanın finansmanı temin eden, kamu adına finansmanı
temin eden insanların, YÖK üzerinde, üniversiteler üzerinde elbette
denetim hakkı bulunacaktır demesini bir şekilde
farklı yorumlayarak, Sayın Başbakan demiş ki efendim,
ben parasını veriyorum, beni karşılamıyor
şekline dönüştürmenin ben çok doğru olmadığını
düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, şunun da çok iyi bilinmesi gerekiyor:
Biz, 15 yeni üniversite kurduk.
Şimdi,
değerli arkadaşımız dedi ki: 500 milyar bunların
bütçesine para koymuşsunuz.
Buradaki
temel yaklaşım şudur: Şu anda bu üniversitelerimizin
yapılaşması lazım, özellikle, binalarını,
fiziki mekanlarını, teknolojik altyapılarını
oluşturması gerekiyor. Birçok yerde uygun olmayan mekânlar
seçilmiş, buraya üniversite yapalım denmiş. Halbuki,
bütçe kanunu çerçevesinde bir heyet oluşturuluyor. Bu
işin içerisinde Maliye Bakanlığı olacak, bu
işin içerisinde Devlet Planlama Teşkilatı olacak, bu
işin içerisinde YÖK olacak, bu işin içerisinde Millî Eğitim
Bakanlığı olacak. Diyelim ki, Adıyaman Üniversitesinin
kampüsü tespit edileceği zaman, kamu kaynaklarının
en tasarruflu şekilde kullanılacağı bir biçimde
bir kampüs alanı tespit edilecek, onların yatırım
programları belirlenecek ve ona göre yedek bütçeden, yedek faslından
bunlara para aktarılacak. Herkes 500 milyarla bir üniversitenin
dönmediğini çok iyi bilir. Maliye Bakanı ve bütçeyi hazırlayan,
Meclise takdim eden Hükûmetimiz de bunu çok iyi biliyor.
Şimdi,
biz
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Yani, rektörleri biz seçersek yeniden ek bütçe mi
yapılacak Sayın Bakan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Efendim,
bu, yedek bütçe; zaten bütçede var, göreceksiniz bunu.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bakın, yine bir değerli
arkadaşımız dedi ki: Hükûmetiniz döneminde üniversitelere
sadece 176 personel tahsis edilmiş. dedi.
MUSTAFA
ÖZYURT (Bursa) Hayır, hayır
Araştırma görevlisi
dedim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bakın
MUHARREM
İNCE (Yalova) Araştırma görevlisi dedi.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Müsaade edin
MUSTAFA
ÖZYURT (Bursa) Araştırma görevlisi dedim. Saptırmayın
Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Sayın
Özyurt, müsaade edin, bakın, ben rakamları söyleyeceğim:
2002 yılında devlet üniversitelerinde bulunan öğretim
üyesi sayısı 65.411dir, dikkatinizi çekerim. 2006 yılının
ikinci yarısında, yani, temmuz sonu itibarıyla devlet
üniversitelerindeki öğretim elemanı -buna, yardımcı
doçent, doçent, profesör ve diğer araştırma görevlisi,
öğretim görevlisi bütün akademik personel dahildir-
2006nın ikinci yarısında 75.250 kişidir. Sayın
Özyurt, şimdi, bu aradaki 10 bin fark nereden geldi Allah aşkına?
Soruyorum size: 2002nin sonunda 65 bin, 2006nın ikinci yarısında,
daha doğrusu birinci yarısının başında
75 bin öğretim elemanı var. Bu 10 bin fark nereden geldi Allah
aşkına? (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ÖZYURT (Bursa) Sayın Bakan, siz yanlış dinlemişsiniz.
Benim söylediğim
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Hayır,
ben
Bakın, değerli arkadaşlar, bir, sadece
MUSTAFA
ÖZYURT (Bursa) Binde 4 dedim araştırma görevlisi kadrosu,
binde 4.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Müsaade
edin efendim.
Bakın,
tekrar bir şey söylüyorum
MUHARREM
İNCE (Yalova) Araştırma görevlisi kadrosunu söyledi
Sayın Bakan.
MUSTAFA
ÖZYURT (Bursa) Araştırma görevlisi dedim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Toplam
MEHMET
CEYLAN (Karabük) Tutanakları getirtin efendim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Sevgili
arkadaşlarım
MUSTAFA
ÖZYURT (Bursa) Araştırma görevlisi dedim.
MEHMET
CEYLAN (Karabük) Demediniz efendim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Bir dakika
MEHMET
CEYLAN (Karabük) İyi dinledim, demediniz öyle.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Akademik
ve idari olmak üzere, yükseköğretim kurumları için tahsis
edilen, bizim Hükûmetimiz döneminde tahsis edilen kadro sayısı
16.150dir. Bakın, 16.150. Aynı oranda, eğer, Millî Eğitim
Bakanlığına öğrenci sayısına göre kadrolu
personel verilmiş olsaydı, yani, yükseköğretim kurumlarına
verildiği oranda verilmiş olsaydı, Millî Eğitim Bakanlığına
150 bin kadrolu personel verilmesi gerekiyordu; halbuki, daimî
kadroda 93 bin kişi verilmiştir.
MUHARREM
İNCE (Yalova) O kadar kadro verilse dedem de yönetir.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Netice
itibarıyla, Millî Eğitim Bakanlığına verilenden
oransal olarak çok daha fazla kadro verilmiştir.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Kadrolar nerede Sayın Bakanım,
kadrolar nerede?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) YÖKe
karşı, yükseköğretim kurumlarına karşı
böyle bir peşin hüküm, kadro vermemek, ısrarla, maksatlı
olarak kadro vermemek gibi bir amaç asla olmamıştır. Bunu,
özellikle ifade etmek istiyorum.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Peki, Sayın Bakan, İnönü Üniversitesinin
kadro kanununu niye çıkarmıyorsunuz?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Nerede bu kadrolar?
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, lütfen sabredin.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Kasıtlı olarak vermiyorsunuz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bakın, üniversitelerin
ar-ge bütçeleri, araştırma-geliştirme bütçelerinden
söz etmek istiyorum. 2002 yılında üniversitelerimize verilen
toplam araştırma-geliştirme bütçesi, bakın, 74
trilyon 824 milyardır -bunun altını çiziyorum- 74 trilyon
824 milyardır. 2006 yılında üniversitelere verilen
ar-ge bütçesi 372,5 trilyon Türk Lirasıdır. 372,5 trilyon, öte
tarafta 74 milyon. Bu mukayeseyi, bu rakamları, ben, değerli
arkadaşlarımın ferasetine havale ediyorum.
Bir
başka şey: Hani araştırmaya, geliştirmeye
önem verilmiyor deniyor ya... Bakın, 2000 yılında, Türkiyenin,
kamunun toplam ar-ge bütçesi 150 trilyon Türk Lirasıdır. Buna
lütfen dikkat edin arkadaşlar. 2000 yılında kamunun toplam
ar-ge bütçesi 150 trilyon Türk Lirasıdır; 2006 yılında
kamunun toplam ar-ge bütçesi 1 katrilyon 283 trilyon Türk Lirasıdır.
İşte, AK Partinin farkı budur. (AK Parti sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, şunun çok iyi bilinmesi gerekiyor: Hiç
kimse Anayasadan ve yasalardan alınmayan bir yetkiyi kullanamaz.
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 13üncü maddesi,
kurulmuş olan, şu anda düzenli bir şekilde çalışan,
rektörü bulunan, senatosu, yönetim kurulları bulunan,
işleyen bir mekanizma olan üniversitelerin rektörlerinin yeniden
nasıl seçileceğini düzenlemiştir. Yeni kurulan bir
üniversitenin rektörünün nasıl atanacağıyla ilgili
olarak, Anayasa Mahkemesi bizim gönderdiğimiz geçici maddeyi
iptal ettikten sonra, herhangi bir düzenleme söz konusu değildir
değerli arkadaşlarım. Dolayısıyla, mutlaka
bu yasal boşluğun doldurulması gerekiyor. Yükseköğretim
Kurulu, şayet, mevcut 13üncü maddeye göre eğer 4 üniversiteye
atama yaparsa, kesinlikle, yasalardan ve Anayasadan alınmamış
bir yetkiyi kullanmış olacaktır ve bu sefer yargı
sürecini biz başlatacağız. O rektörlerin atamaları
kesinlikle usulsüz olur, kesinlikle yasalara uygun olmaz ve YÖK büyük
bir yanlışlık yapmış olur. Bunu da yapmayacaklarına
şahsen inanıyorum ve eğer böyle bir şey yapacaklarsa
da bu hatadan dönmelerini diliyorum sevgili arkadaşlarım.
Şimdi,
hepimizin bildiği bir konu var. Şu anda, Türkiyede, üniversite
kapılarına doluşmuş olan, üniversite imkânı
arayan gençlerimiz var. Her yıl 1,5 milyon ile 2 milyon arasında
gencimiz üniversiteye müracaat ediyor. Biz bunlara yeni imkânlar
oluşturmak zorundayız. Ben on gün kadar önce Azerbaycandaydım
değerli arkadaşlar. 4 bin üniversite öğrencisi var
Azerbaycanda. Türkiyeden giden 4 bin kişi sadece Azerbaycanda.
Kıbrıstaki üniversite öğrencisi sayımız 20
bini geçmiş durumda. Sadece Amerika Birleşik Devletlerinde
15 bin kişi var. 70 bin öğrencimiz var bizim yurt dışında.
Şüphesiz ki, gitsinler yurt dışına.
Bakın,
Hükûmetimiz bir karar aldı, dedi ki: Kamunun nitelikli eleman
ihtiyacını karşılamak üzere -bunların bir
kısmı döndükten sonra bilim adamı olarak da çalışabilir-
beş yılda 5 bin kişiyi yurt dışına gönderelim.
Onunla ilgili olarak da Yükseköğretim Kurulu Danıştaya
müracaat etti biliyorsunuz, her yıl 1.000 öğrenciyi yurt
dışına gönderip, master ve doktora yaptıralım
dedik ve Danıştay mülakat kısmını iptal etti,
biz mülakatı çıkaracağız, hesaba katmayacağız
ve bu öğrencilerimizi yine göndereceğiz.
TÜBİTAK,
yaklaşık, yurt içinde ve yurt dışında, aşağı
yukarı her yıl 2 bin küsurdan fazla, 3 bine yakın öğrenciyi
master ve doktora imkânına kavuşturarak, onlara burslar vererek,
bursun hazır programıyla, daha dördüncü sınıftayken
öğrencileri bilim adamı olmak üzere hazırlıyor.
Üniversitelerimizin bu konuda gayretleri var. Dolayısıyla,
önümüzdeki süreçte hem bu 15 yeni üniversite için, inşallah,
hem de yeni kurulacak olan üniversiteler için Türkiyenin çok ciddi
bir öğretim üyesi yetiştirme, öğretim üyelerinin niteliğini
artırma şeklinde bir kaygısı olmalıdır,
bir programı olmalıdır ve biz de elimizden gelen bütün
imkânları bu anlamda seferber ediyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, buraya gelen teklifin bir hükûmet tasarısı
olarak gelmemesini eleştiren arkadaşlarımız
var. Netice itibarıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki değerli
milletvekillerinin zaman zaman şöyle serzenişleri oluyor:
Efendim, biz teklif verdiğimiz zaman, bizim tekliflerimiz kale
alınmıyor. Hep hükûmet tasarıları geliyor ve
Hükûmet, Meclisteki AK Parti çoğunluğuna dayanarak bunları
çıkarıyor. Zaman zaman milletvekili arkadaşlarımızın
teklif vermesi, tasarılarla birlikte onların tekliflerinin
de komisyonlarda görüşülmesi ve Genel Kurula inmesi, aslında,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk defa keşfettiği bir
şey değildir. Bugüne kadar hep böyle olmuştur.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Veto edilen bir tasarıyı teklif olarak
getiriyorsunuz Sayın Bakan. Mahkemenin
BAŞKAN
Sayın İnce...
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Arkadaşlar,
bizim
Mühim olan şudur: Hükûmeti temsilen komisyonda oturan arkadaşımızın,
ben, müsteşarım veya bir başkası, eğer buna katılıyorsa,
bu Hükûmetin iradesi demektir, Hükûmetin iradesi bunun arkasında
demektir, teklif olmuş, tasarı olmuş
Teklif olduğu
zaman şudur: Tasarı olduğu zaman, malumunuz, bütün bakanlıkları
dolaşıyor, görüşler alınıyor, sonra Başbakanlıkta
bekliyor, sonra kararname hazırlanıyor, bu kararname Türkiye
Büyük Millet Meclisine geliyor, komisyonlar oluşturuluyor,
tali komisyon, asli komisyon ve gönderiliyor.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) O zaman, tasarıyı teklif olarak mı getirdiniz
Sayın Bakan? Bu, takiye değil mi?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Ama,
teklif olduğu zaman, bunun daha pratik bir yolu olduğu
için, Sayın Millî Eğitim Komisyonu Başkanımız
bizlerle de konuşarak, danışarak böyle bir teklif hazırlamıştır.
Bu teklifin, aslında, yadırganacak, yabana atılacak
hiçbir tarafı yoktur. Ben, daha önce, yine bu geçici madde görüşüldüğü
zaman, 15 üniversitenin kurulması esnasında yaptığımız
müzakerelerde, ben, dünyada ve Türkiyede daha önce bu usulle yapılan
atamaları teker teker huzurlarınıza zikrettim. Onları
burada tekrar etmemin çok fazla anlamlı olmadığını
düşünüyorum.
Anayasa
Mahkemesinin hazırladığı, aslında, Anayasa
Mahkemesinin Raportörünün hazırladığı raporu,
ben bütün milletvekili arkadaşlarımın, şahsen,
okumasını isterim. Bu raporda, aslında, özerklik nedir,
bilimsel özerklik nedir, yönetsel özerklik dedikleri arkadaşlarımın,
idarî özerklik nedir, bunlar çok net bir şekilde ortaya konuyor.
Onun için
Bu
teklif buraya gelmişken, yine, bazı arkadaşlarımız
tarafından şimdi bir önerge gündeminize getiriliyor, bütün
bunlarda ortak payda şudur: Anayasa Mahkemesi, YÖKün bu süreçte
devre dışı bırakılmasını Anayasaya
aykırı buluyor. Bu doğru mudur, değil midir, bunu
tartışmanın şu anda bir anlamı yok, çok faydası
da yok; ama, bu tasarıyla da, arkasından verilen bu önergeyle
de, değişiklik önergesiyle de, Yükseköğretim Kurulu
sürece dâhil ediliyor ve böylelikle, bu problemin ortadan kaldırılması
temin edilmeye çalışılıyor.
Ben,
değerli arkadaşlarımın meseleye böyle yaklaşmasını
ve bu teklifin, aslında, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararla,
karar paralelinde hazırlanan, aynı zamanda, bir teklif olduğunu
ifade etmek isterim ve yüce Meclisi, değerli heyeti, tekrar
saygılarımla selamlarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Bakan, teklifi Hükûmet mi göndermiş
oluyor?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Teklifin
tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Ünal Kacır,
İstanbul Milletvekili.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Konuşmayacağım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kacır.
Tevfik
Akbak, Çankırı Milletvekili
Mehmet
Eraslan, Hatay Milletvekili
İrfan
Rıza Yazıcıoğlu, Diyarbakır Milletvekili
Recep
Garip, Adana Milletvekili
Cemal
Uysal, Ordu Milletvekili
İnci
Özdemir, İstanbul Milletvekili
İbrahim
Hakkı Birlik, Şırnak Milletvekili
Ümmet
Kandoğan, Denizli Milletvekili.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Altıkulaçın kanun teklifiyle ilgili olarak tümü üzerinde
söz almış bulunuyorum. Yalnız, öncelikle, bu Kanunun
ismini sizlerin dikkatine sunmak istiyorum, Kanunun ismi şu:
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim
Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78
ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 1inci Maddesinin
değiştirilmesiyle ilgili bir kanun teklifi.
Bir
kere, işin garabeti, yanlışlığı, böyle
bir kanunun içerisine daha önceden böyle bir hükmün yerleştirilmiş
olması. Ben, daha önce de meselenin bu yönünü eleştirmiştim,
meselenin bu yönünü sizlerin dikkatine sunmuştum. Ama, ne enteresandır
ki, daha önceki konuşmalarımız, maalesef, dikkate alınmamıştı.
Şimdi,
benim daha önce, bu Kanun burada görüşülürken yapmış
olduğum konuşma tutanağımı, her seferinde
olduğu gibi, yine sizlerin huzuruna getirdim. Çünkü, burada,
belgeler konuşuyor, burada, tutanaklar konuşuyor. Hafızai
beşer nisyan ile maluldür, ama, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tutanaklarının yanlış yapma lüksü yok. Şimdi,
o tutanaklardan bazı bölümleri sizlerin dikkatine sunmak istiyorum.
Şimdi,
orada demişiz ki: Bu Kanunun geçici 1inci maddesi, Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından, bir kez daha görüşülmek
üzere geri gönderilir. Buradan itiraz etmişsiniz sizler, AK
Parti milletvekilleri itiraz etmişler: Efendim, nereden
çıkartıyorsunuz. Bunun Anayasaya aykırı herhangi
bir yönü yok. Sayın Cumhurbaşkanı geri göndermiş.
Sayın Cumhurbaşkanı geri gönderdikten sonra bir kez daha
çıkmışız bu kürsülere, tekrar demişiz ki: Sayın
Cumhurbaşkanı, bu konuyla ilgili görüşünü izhar etti.
Siz, Plan ve Bütçe Komisyonunda, aynen bunu Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirmişsiniz. Sayın Cumhurbaşkanının da görüşü
bu doğrultuda olduğu için, Sayın Cumhurbaşkanı,
bunu, ikinci sefer geri gönderme hakkı olmadığı
için, Anayasa Mahkemesine geri gönderir. Anayasa Mahkemesine
gönderir. Burada söylemişiz, diğer muhalefet partisi mensupları
da söylemişler Anayasa Mahkemesinden de bu Kanunun geçici
1inci maddesi geri gelir
Şimdi gelinen noktada, yine başa
döndük, aynı noktaya geldik.
Şimdi,
ben, buradan
Sayın Komisyon Başkanımız da buradalar,
Sayın Komisyon Başkanımız, demin Ben hukukçu değilim,
ama, idare hukukunu bilirim şeklinde ifadelerde bulundular.
Peki, ben, buradan şimdi Sayın Komisyon Başkanımıza
sormak istiyorum: Madem hukukla bu kadar haşır neşirler
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden, bunun, nihayetinde
Anayasa Mahkemesinden geri döneceği söylenmiş olmasına
rağmen, Sayın Komisyon Başkanı o gün bütün bu uyarılara
kulaklarını tıkayacak ve bununla ilgili bir kez bile
Meclis kürsüsüne gelip
Bunu Sayın Cumhurbaşkanı geri
göndermiş, oyunun rengini belli etmiş Sayın Cumhurbaşkanı,
bunu Anayasa Mahkemesine götüreceği de belli ve Anayasa Mahkemesinden
döneceğini de biz buralarda söylemişiz. Sayın Komisyon
Başkanı, gelip, niçin, o günlerde, o idare hukukunu bilen
engin bilgisiyle AK Parti Grubuna, en azından, müdahale veya
Bütçe Plan Komisyonunda bu konuşulurken, bunun Sayın Cumhurbaşkanının
da geri gönderme gerekçesi göz önüne alınarak, yeniden değerlendirmeye
tabi tutulmasıyla ilgili hiçbir önerisi olmamış? Olmamış,
olmayınca, bugün geliyoruz, 31 Aralıkta görüşmüş
olduğumuz bir Kanunla ilgili, yaklaşık on bir ay sonra,
aynı Kanunla ilgili yapılan yanlışlıkların,
düzeltilmesi demeyeceğim ona dilim varmıyor, ama yeniden
yeni yanlışlıklar yapılarak mesele içinden
çıkılmaz bir hale getiriliyor.
Şimdi,
Sayın Çerçi -siz şimdi yerinizden müdahale etmeye çalışıyorsunuz
da- bakın, burada ben o konuşmaları yaparken Sayın
Cumhurbaşkanından geri gelir, Anayasa Mahkemesinden geri
gelir derken, sizin de buralarda sözleriniz var; bakın burada!
MEHMET
ÇERÇİ (Manisa) Ben şimdi çıkacağım.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Sizin buralarda sözleriniz var ve şimdi,
on bir ay sonra aynı noktaya gelmişiz Sayın Çerçi.
Ne
oldu şimdi? On bir ay niye kaybettik arkadaşlar, değerli
milletvekilleri? Niçin on bir aydan beri hâlâ bu üniversitelere
bir rektör atama meselesiyle ilgili uğraşıyor Meclis?
Niçin bu yanlışlıkları yapıyoruz, niçin bu hataları
yapıyoruz? O sözlerimize kulak verilmiş olsaydı, o
hatada ısrar edilmemiş olsaydı, bugün bu mesele çözülmüş
olacaktı; on beş ilimizdeki üniversiteler her yönüyle hayata
geçmiş olacaktı, ama, bu fırsatı kaçırdık.
Şimdi, diyorlar ki Efendim, geçmişte böyle uygulama yapılmış.Dönemin
Sayın Cumhurbaşkanı da bunu imzalamış. Ama,
bakın değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer, bunu, geri gönderme gerekçesinde de zikrediyor
zaten, söylemiş bunu. Diyor ki Sayın Sezer: Kuşkusuz,
kurucu rektör adaylarının belirlenmesinde önceki yasalarda
benzer düzenlemelerin yapılmış olması, incelenen
Yasanın geçici 1inci maddesinin hukuka ve Anayasaya uygunluğunu
göstermemektedir. Yani, Sayın Cumhurbaşkanı, sizin
o söylediğiniz hususlara da, geri gönderme gerekçesi içerisinde
bir cevap veriyor. Şimdi, bu geri gönderme gerekçesi iyi okunmuş
olsaydı, bu mesele de, en azından bu noktaya gelmeyecekti.
Şimdi
daha karışık bir durum söz konusu değerli milletvekilleri.
Şimdi, 4 üniversitemizde 17-18 Kasım tarihlerinde rektör
seçimleri yapılacak, 17-18 Kasım tarihlerinde. Şimdi,
bugün ayın 14ü. Bu Kanun, büyük bir ihtimalle bugün bitmeyecek,
yarına kalacak, Sayın Cumhurbaşkanına gidecek,
on beş gün inceleme süresi var. O on beş günün sonunda, Sayın
Cumhurbaşkanı, bunu tekrar geriye döndürecek olur ise, ne
olacak şimdi? Bu 4 üniversitede, yapılan bu uygulamayla
ilgili olarak içinden çıkılmaz bir durumla daha karşı
karşıya kalacağız. Nasıl aşacağız,
nasıl çözeceğiz bu meseleyi, merak ediyorum? Niçin, bu kadar
ısrarla, bu meselenin içinden çıkılmaz hâle getirilmesi
noktasında, maalesef, büyük bir duyarsızlık gösteriyoruz?
Şimdi,
Sayın Komisyon Başkanı diyor ki: Anayasa Mahkemesi 2
üyesi karşı oy yazısı yazmış.
MEHMET
CEYLAN (Karabük) Raportör dâhil.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Sayın Milletvekilim, raportör tamam,
kabul de, kararı verecek 15 Anayasa Mahkemesi üyesi. Raportör
istediği şekilde rapor yazabilir, Anayasa Mahkemesi üyelerini
bağlamaz. Sayın Komisyon Başkanı da diyor ki: 2
üye bu konuyla ilgili aykırı görüş bildirmiş. 13
tanesinin de, bunun Anayasaya aykırı olduğu şeklinde
görüşü var. Yani, siz 13ü orada bırakacaksınız,
2sinin görüşünü, gelip burada kürsülerden söyleyeceksiniz.
MEHMET
CEYLAN (Karabük) Bazı hukukçular da bunun doğru olduğunu
söylüyor.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Şimdi, hukuka inanıyorsak 13 rakamı
2den çok büyüktür. Yani, Anayasa Mahkemesi eğer çoğunlukla
karar veriyorsa, 13e 2 verilmiş olan bir karar vardır.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bu Meclisin
İSMAİL
BİLEN (Manisa) YÖKü mü savunuyorsun?
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Sayın Bilen, artık siz
Yani, ne
söyleyeyim size? Siz, geçen dönemde başkalarının elinde
olan rekoru almaya çalışıyorsunuz. Yani, yerinizden
müdahale ederek hatibi susturmaya çalışıyorsunuz.
Gelin buraya, gelin
Biraz sonra bu kürsü boşalacak. Bak, benden
önce 8 tane AK Parti milletvekilinin ismi okundu, bunlar buraya müracaat
etmişler, tümü üzerinde konuşma yapmak için müracaat etmişler.
Sebep ne? Sebep bizi engellemek. Ama, bugün, işte gördünüz, o 8
arkadaş da çıkmadı kürsüye. Kürsü boş. Kürsü
boş, gelin, bir şeyiniz varsa, buradan, kürsüden söyleyin.
İSMAİL
BİLEN (Manisa) YÖKü mü savunuyorsun?
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Ben YÖKü savunmuyorum ve YÖKün mutlaka yeni
bir düzenlemeyle yeni bir çehreye kavuşturulması düşüncesindeyim
ve sizin en iddialı olduğunuz konulardan biri de YÖK Kanununun
çıkarılmasıydı. Nerede YÖK Kanunu? 355 kişilik
milletvekili grubunuz var. Getirin YÖK Kanununu, ben de sizinle beraber
destekleyeceğim. Ben de memnun değilim YÖKün antidemokratik
uygulamalarından, yanlış uygulamalarından ben
de şikâyetçiyim. Ama, orta yerde fiilî bir durum var. Ben, bu fiilî
durumu sizlerin takdirlerine, bilgilerine sunmaya çalışıyorum.
Yoksa, Acil Eylem Planınızda var, getirin YÖK Kanununu. Getirin
Elinizi tutan mı var? Getirmek istediniz de biz mi engel olduk?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kandoğan, lütfen toparlar mısınız.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Değerli milletvekilleri, bu Meclisin
maalesef, kabul edilmesi mümkün olmayan, yanlışta ısrar
ve inat meselesi var.
Bakınız,
22nci Dönemde buradan geçen 50 kanun Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından geri gönderilmiş bir kez daha incelenmek üzere.
Bu, cumhuriyet tarihi boyunca rekor. Hiçbir dönemde bu kadar sayıdaki
kanun Sayın Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilmemiş
ve yine hiçbir dönemde Anayasa Mahkemesi tarafından bu kadar
çok kanun iptal edilmemiş. 17 kanun Anayasa Mahkemesi tarafından
iptal edilmiş, yürürlüğü durdurulmuş, 50 kanun da Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek
üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş.
Şimdi,
eğer Kanun bu haliyle geçecek olursa, bu haliyle geçecek olursa,
yeniden akıbetinin ne olacağı konusunda benim ciddi
kuşkularım, endişelerim var.
Sayın
Komisyon Başkanı diyor ki: Benim derdim bu Kanunun bir an
önce hayata geçmesi. Benim derdim de o. Benim düşüncem de o.
Ben, bunun mücadelesini yaptım bu Kanun burada görüşülürken,
ama, maalesef, bütün bu mücadelelerimize rağmen hiçbir netice
alamadık. Sayın Bakan dedi ki: Kanun teklifi verilmesinden
niye rahatsız oluyorsunuz?
Bundan
en çok memnuniyet duyan benim. Kanun teklifleri verilsin milletvekilleri
tarafından. Ama, ben, 20nin üzerinde kanun teklifi vermişim
Sayın Bakan, iktidar partisi milletvekili olmadınız
mı, sizin verdiğiniz kanun teklifleri komisyonları
geçip, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmiyor.
Hayır,
ben Hocama teşekkür ediyorum. Bizim itirazımız kanun
tekliflerinin verilmesi değil, benim itirazım, kanun teklifi
veren milletvekilleri, iktidar ve muhalefet ayrımı yapılmasını
ben eleştiriyorum, ben bunun karşısındayım.
Ben,
bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.
Teklifin
tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen, Erzurum Milletvekili
Mücahit Daloğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MÜCAHİT
DALOĞLU (Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunuyla ilgili
şahsım adına söz almış bulunmaktayım; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, iktidar ve muhalefet grubuna ait arkadaşlarımız,
defalarca bu Kanunun Anayasa Mahkemesi tarafından reddiyle
ve gerekçeleriyle ilgili bilgiler verdiler. Dolayısıyla,
bu noktada ben sizlerin vaktinizi almak istemiyorum. Ancak, genel
gerekçede, 5467 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununun, Anayasa Mahkemesinin iptal kararına
göre, Komisyon Başkanımızın önerisiyle burada
bir düzenleme yapılmıştır. Yapılan düzenleme,
tamamen Anayasa Mahkemesinin gerekçeleri göz önünde bulundurularak
ve Yükseköğretim Kurumu da bu işin içine katılarak bir
düzenleme yapıldığından dolayı iptal gerekçesinin
ruhuna ve hukuki gerekçelerine uygun bir düzenleme yapıldığına
inanıyorum.
Bundan
dolayı, Komisyonumuzun hazırlayıp, getirmiş olduğu
bu teklifi doğru buluyorum ve destekliyorum ve sizleri saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın
Daloğlu.
HALUK
KOÇ (Samsun) Sayın Başkan, sekiz buçuk dakika daha var
şahıs görüşmesi adına; ben de görüşlerimi
açıklayayım.
BAŞKAN
Şimdi, yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru
sorma süresi on dakikadır.
Sayın
Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA
GAZALCI (Denizli) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
1)
Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçelerinin bu
Yasa önerisine göre giderilmediği anlaşılmaktadır.
Yeniden Cumhurbaşkanı veto eder, Anayasa Mahkemesinden
dönerse bu iş daha da uzamayacak mıdır?
2)
15 yeni üniversiteye bugüne değin kaç para ve kaç kadro verilmiştir?
3)
Üniversite öğretim üyelerinin ücretlerini, elemanlarının
ücretlerini 7,5 milyon olan ders ücretlerini artırmayı düşünüyor
musunuz?
Son
sorum: YÖKü dışlayarak, yurt dışına mülakatla
öğrenci göndermeye kalkıştınız; Danıştay
bunu iptal etti. Bu ne durumdadır şimdi? Bundan vazgeçtiniz
mi? Hukuka uyuyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın
İnce, buyurun.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önce,
kanun tasarısı olarak geldi; Sayın Cumhurbaşkanı
veto etti, Anayasa Mahkemesi iptal etti. Böyle bir tasarıyı
Millî Eğitim Komisyonu Başkanının tekrar kanun teklifi
olarak getirmesi, Millî Eğitim Komisyonunu zor durumda bırakmıştır
ve Komisyonu bir anlamda yürütmenin emrine sokmuştur. Oysa,
Millî Eğitim Komisyonunun görevi, gelen tasarıları
denetlemek, düzenlemektir. Yani, Millî Eğitim Komisyonu, yasama
organının bir parçasıdır. Siz, yasama organının
bir parçasını yürütmenin emrine sokarak, Anayasayı,
bir anlamda, ihlal ettiğinizi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
Sayın
Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Aracılığınızla,
Sayın Bakana bir sorum olacak.
Burdur
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi dördüncü yasama döneminde kuruldu;
YÖK tarafından kurucu rektörümüz atandı, senato oluştu,
daire başkanlıkları belirlendi, ancak, kadrolar serbest
bırakılmadığı için, üniversitemizin bir ayağı
eksik kaldı. Kadroları ne zaman vermeyi düşünüyorsunuz?
Bir açıklama yaparsanız, 14 bin öğrencisiyle, öğretim
görevlileriyle, çalışanlarıyla, Mehmet Akif Ersoy
Üniversitesi ailesi sevinecektir.
Ayrıca
-bunu özellikle istirham ediyorum- yurt dışına, geçtiğimiz
dönemlerde kaç öğrenci gönderildi, değişik ülkelere?
Bu öğrencilerden başarı elde edip kaçı yurdumuza
geri döndü?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Sayın
Özcan
OSMAN
ÖZCAN (Antalya) Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakana soruyorum: Bu yasal düzenleme Türkiye Büyük Millet
Meclisinden geçeli on bir ay oldu, Anayasa Mahkemesinden de döneli
altı aya varıyor. Niçin şimdiye kadar bu boşluğu,
altı aydır beklettiniz de, doldurmadınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.
Sayın
Kepenek
YAKUP
KEPENEK (Ankara) İki sorum var Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakanımızdan.
Birincisi;
üniversitelere, iktidarınız döneminde verildiği
söylenen 16.150 yeni kadronun ne kadarı tıpta uzmanlık
alanındadır, ne kadarı diğer akademik personeldir,
ne kadarı da idari personeldir? Bu, birinci sorum.
İkinci
sorum da şudur: Rektör seçimlerini Millî Eğitim Bakanlığına
almanızın -öneri yapmam yönünden- gerçek nedeni nedir?
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
Sayın
Kılıç
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Başkanım, aracılığınızla
Sayın Bakana birkaç sorum olacak.
Yeni
15 tane üniversite kuruldu, ancak, bu üniversitelerde kampüs alanları
yok. Bununla ilgili kamulaştırma kaynakları yeterli
değil. Konukevleri yok, öğretim üyeleri için konutlar yok,
araştırma-geliştirme için yeterli kaynak yok. Daha
doğrusu, kadro yeterli değil, kaynak yeterli değil. Bu
aşamadaki, yani, bu yeni üniversiteler bu şekildeyken -yeni
15 tane üniversite- bir de geçmişte şu anda mevcut üniversitelerimizin
durumları var. Örneğin, bir Malatya İnönü Üniversitesinin
kadro sorunu var, Sayın Bakan, bunu siz de biliyorsunuz. Şu
anda 700 tane kadro, yaklaşık iki yıla yakın süredir,
komisyondan geçtiği halde, bekliyor. Bunlarla ilgili olarak,
Sayın Bakan, Malatya İnönü Üniversitesi Tıp Merkezinin
kadro kanunu çıkartılması ne zaman gerçekleşecek?
Bu, bir.
İkincisi,
geçen sene İnönü Üniversitesine yeterli kaynak sağlanamadı.
O yüzden, tıp merkezinin 26 ameliyathanesinden şu anda
16sı faal, 10 tanesi çalışmıyor. Kadro yetersiz,
kaynak yetersiz. Bunlarla ilgili olarak üniversiteleri bu darboğazdan
ne zaman kurtarmayı düşünüyorsunuz?
Bir
de son sorum Sayın Bakan- Adıyaman Üniversitesi kuruldu.
Ancak, Adıyaman Üniversitesinin şu anda gelişebileceği
bir kampüs alanı yok. Bununla ilgili olarak kamulaştırma
için, bu kampüs alanına yönelik kamulaştırma için bir
kaynak aktarmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.
Sayın
Ünlütepe
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum:
Anayasa
Mahkemesinin kararı incelendiğinde iki husus ortaya
çıkıyor, gerekçe kısmı açık ve net: Üniversite
özerkliği üniversitelerin yönetiminin siyasal iktidarların
sübjektif tercihlerinden olabildiğince etkilenmeyecek
şekilde bir yapılanma. Gene, bilimsel özerkliğin idari
özerkliği de gerektirdiği ve bu iki ilkenin birbirini tamamladığı
açıktır. Bu yorumları ve üniversitenin genel yönetim
ve denetiminde birinci derecede yetki ve sorumluluk sahibi olan
rektörlerin seçiminde Yükseköğretim Kurulunun yetki sahibi
olması diye belirtiliyor. Yani, buradan üniversite yönetiminin
kendi içinden yeniden bir rektörü seçmesi gerektiği belirtilmektedir.
Çünkü, yönetsel özerklik de burada açıkça belirtilmiştir.
Böyle bir ortamda
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Anayasa
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Efendim?
BAŞKAN
Sayın Ünlütepe, lütfen sorunuzu sorar mısınız.
HALUK
KOÇ (Samsun) Sayın Başkan, Sayın Kapusuz sataşıyor
efendim.
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Böyle bir ortamda Anayasa Mahkemesinin
kararı açıkken Anayasaya aykırı yeni bir yasal düzenlemeyi
yapma ihtiyacını niçin duyuyoruz?
İki:
YÖK tarafından, bu Yasanın Anayasa Mahkemesince iptal
edilmesinden sonra, bu kurulan üniversitelerin bağlı oldukları
yönetiminin rektörlüklerce yapılması karar kılınmış
ve 17-18 Kasım günlerinde dört üniversitemizde seçimler yapılacaktır.
Bu Yasa, bugün Parlamentoda görüşülürken oralardaki seçimlere
bir etkisi olacak mı veya o yapılan seçimleri nasıl
karşılayacaksınız? Aynı benzer olaylar karşısında
iki farklı uygulamayla karşılaşılmayacak
mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.
Sayın
Özdoğan
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Birkaç
sorum var Sayın Bakana.
Sayın
Bakan, rektörlerin neden özerk olamayacağını anlatırken
YÖKün de özerk bir yapıya izin vermiyor olmasını örnek
vererek ilkeleri ve vizyonları değil, dar bir temel ufku
aldı. YÖKün yapısının Türkiyenin çok özel, 12 Eylül
şartlarında oluştuğunu biliyor olmalısınız
Sayın Bakan.
2006
Türkiyesinin de ve AB müzakerelerinin eşiğinde Bakan olarak
üniversite özerkliği konusunda iki örnek verdiniz. Biri, özel
şartlarda oluşmuş YÖK, diğeri sembolik olarak krallık
sistemine sahip İngiltere. İngilterenin krallık sistemi
ne kadar sembolik ise, İngilteredeki rektörlerin atanması
da o kadar semboliktir.
Sayın
Bakan, AByle müzakerelerde ilgili konularda size söz sırası
geldiğinde, üniversite özerkliği hakkında konuşurken
YÖKü ve İngiltereyi örnek verecek misiniz?
Sayın
Bakan, bu tasarıyı bugün parmak gücünüzle geçirirseniz,
Türkiyedeki rektör atamaları konusunda bundan sonra izlemeye
çalışacağınız yol bu mu olacaktır? Daha
doğru bir deyimle, izleyeceğiniz yol rektör atamalarında
siyasi iktidarın ağırlığını hissettirmeye
çalışmak mı olacaktır?
Son
sorum: Üniversitelerin özerk olmasının gerekliliğinin
çok basit bir sebebi vardır; üniversiteler araştırırlar,
tespit ederler ve sahip oldukları bilgiyi kamuoyuyla paylaşırlar.
Araştırdıkları konular bazen siyasi iktidarların
ilgi alanları ile ihtilafa düşebilir. Türkiyedeki Çernobil
olayı buna bir örnektir. Sizin atayacağınız rektörlerin
BAŞKAN
Sayın Özdoğan, lütfen sorunuzu sorar mısınız,
süre tamamlandı.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum)
sizin istemediğiniz sınırları
aşamayacağını idrak etmeniz çok mu zor diye soruyor,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Sayın
Bakan, buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, Meclisin değerli üyeleri; Sayın Gazalcı
tarafından sorulan bir iki soruya cevap vermek istiyorum. Özellikle
parasal bazı sorular soruldu. Bunların, Maliye Bakanlığından,
Devlet Personelden, hesaplarının yapılarak, yazılı
olarak verileceğini ifade etmek istiyorum ve eğer dönerse,
eğer Anayasa Mahkemesi reddederse şeklindeki yaklaşımı,
benim, şimdi cevaplandırmam doğru olmayacaktır;
çünkü, yasama veya siyaset, varsayımlar üzerine yapılmaz.
Diğer
taraftan, 1.000 öğrenciyle ilgili olarak Danıştay,
YÖKün başvurusu üzerine, bunu iptal etti şeklinde bir ifade
kullanıldı. Değerli arkadaşlar, Danıştay,
bunu iptal etmedi. Millî Eğitim Bakanlığının
her yıl yurt dışına master ve doktora yapmak üzere
1.000 öğrenci göndermesini Danıştay iptal etmedi. Sadece,
sınavın nasıl yapılacağıyla ilgili olarak
belirlenen ve yüzde 25 oranında sonucu etkileyen mülakat
aşaması iptal edildi ve biz de mülakatı değerlendirmeye
almadan yeni bir hesaplama yaptık ve bu ayın 15inde bunu
açıklıyoruz, yani, sonuçları açıklıyoruz. O
değerlendirmeye tabi olmuş, müracaat etmiş, mülakata
girmiş olan öğrencilerimizin hakları yanmayacak. Dolayısıyla,
onlar, hak ettikleri biçimde, yurt dışına akseptanslarını
aldıkları zaman gönderileceklerdir. Öncelikle, bunu ifade
etmek istiyorum.
Sayın
İncenin teknik olarak getirilmesi, yasamanın, Millî
Eğitim Komisyonunun, yürütmenin emrine verildi şeklinde
bir sorusu oldu, böyle bir itirazı var. Aslında, Sayın Altıkulaç,
böyle bir teklif hazırlayarak, yasama görevini yerine getirmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün saygıdeğer mensupları,
yasa teklifi verme hakkına sahiptir. Bu hak kullanılmıştır.
Dolayısıyla, sayın milletvekillerimizden birinin
teklif hazırlaması, onun yürütmenin emrine girdiği
veya yasamanın yürütmenin emrine verildiği şeklinde
yorumlanması, kesinlikle, şahsa ait, doğru olmayan
bir yorumdur; bunun altını çizmek istiyorum.
Sayın
Özkanın, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesiyle ilgili olarak
sorduğu soruya cevap veriyorum: Değerli arkadaşlar,
bildiğiniz gibi, şu anda, bu üniversiteler, tedviren atanan
rektörler tarafından idare edilmektedir. Bir üniversitenin bütün
yönetim organlarının oluşması gerekiyor, yani,
orada senatolar oluşması gerekiyor, yönetim kurulları
oluşması gerekiyor ve üniversitenin sağlıklı
bir biçimde işleyişini sürdürebilmesi için asaleten rektörlerinin
atanması gerekiyor. Biz de zaten bunu temin etmeye çalışıyoruz.
Asaleten rektörler atandıktan sonra, bütün bu işlemler yerine
getirilecektir.
Sayın
Özcanın Niçin şimdiye kadar bekletildi? sorusuna cevap
veriyorum: Anayasa Mahkemesinde görülmekte olan bir dava var. Anayasa
Mahkemesi ağustos sonu itibarıyla gerekçeli kararını
yayınlamıştır ve ağustos, eylül aylarında
da, bildiğiniz gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi kapalı
durumdaydı ve 1 Ekimde Türkiye Büyük Millet Meclisi olağan
çalışmasına başlamıştır. Bu kırk
beş gün süre içerisinde niçin getirilmiştir diye sorarsanız,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendine göre bir gündemi vardır
ve bugün bu getirilmiştir. Bu süre içerisindeki zaman kaybını
eğer soruyorsanız, bu, büyük bir zaman kaybı değildir.
Şimdi,
Sayın Kepenekin Kadroların hangisi, üniversitelerimize
tahsis edilen kadroların, 16 bin 150 kadronun kaçı TUS için
kullanılmış, kaçı araştırma görevlisi
kadrosudur, kaçı idari kadro olarak kullanılmıştır?
sorusuna, dediğim gibi, yine, detaylı olarak Yükseköğretimden
alınacak bir doküman ile cevap verilebilir.
Yalnız
şunun altını çizmek istiyorum değerli milletvekilleri:
Millî Eğitim Bakanlığına 93 bin kadro verildiği
zaman, bunun kaçının idari olarak kullanılacağı,
kaçının öğretmen ataması için kullanılacağı
şeklindeki yetki ve irade de, Millî Eğitim Bakanlığına
bırakılmaktadır. Dolayısıyla, biz, bu kadroları
tahsis ederken şu kadarını araştırma görevlisi
tayin edin, şu kadarını idari personel tayin edin
şeklinde onları bir sınırlamaya tabi tutmuyoruz.
Biraz önce kürsüden de ifade ettim, bakın, öğrenci sayısı
esas alınırsa, Millî Eğitim Bakanlığına
150 bin kadro tahsis edilmesi halinde, oransal olarak, yükseköğretim
kurumlarına tahsis edilen kadronun seviyesine ulaşmış
olacağız. Halbuki sözleşmeli öğretmenleri
çıkarırsanız, ders ücretiyle giren usta öğreticileri
çıkarırsanız, bu süre içerisinde kadrolu olarak atadığımız
öğretmen sayısı, daha doğrusu, verilen kadro sayısı
93 bindir. Üniversitelere yönelik olarak kasıtlı bir
kısma söz konusu değildir. Hükûmetimiz, malumunuz, bir ekonomik
program yürütüyor. Bu ekonomik program içerisinde paranın yönetimi
var ve personel yönetimi var, bunun da bilinmesini istiyorum.
Evet,
Sayın Kılıçın bir sorusu var ve Sayın Kılıç
diyor ki: Bu yeni kurulan üniversitelerin kampüs alanları
yok, ar-ge için paraları yok, kadroları yok, bunlar nasıl
olacak? Adıyaman Üniversitesiyle ilgili olarak özel bir soru
soruyor.
Değerli
arkadaşlarım, biraz önce kürsüden ifade ettim. Yeni kurulan
15 üniversitenin yatırım bütçelerine konan 500 milyar
Türk lirasıyla -bu sembolik bir paradır- bunlarla yatırım
olmayacağını herkes bilmektedir. Dediğim gibi,
kampüs alanları belirlendikten sonra, bu yatırımlar
rasyonel bir zemine oturtulduktan sonra, bütçedeki yedek ödenek
faslından bunlara gerekli finansman aktarılacaktır.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Bunun sözünü veriyor musunuz Sayın Bakan? Yani,
kampüs alanlarıyla ilgili
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Bir de diğer
üniversitelerin
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Bir de, Sayın Bakanım, İnönü Üniversitesinin
kadro kanunu vardı...
BAŞKAN
Sayın Kılıç, lütfen
Karşılıkla konuşma
usulümüz yok.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Değerli
arkadaşlar, cevap veriyorum. Diğer üniversitelerin personel
ihtiyacıyla ilgili olarak da, sadece (A) üniversitesinin,
(B) üniversitesinin değil
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Efendim, Malatyanın özel bir durumu var, kadro
kanunu yok.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van)
bütün üniversitelerin
kadro ihtiyaçlarıyla ilgili olarak Millî Eğitim Bakanlığı,
Yükseköğretim Genel Müdürlüğü, Devlet Personel Başkanlığıyla
müşterek bir çalışma yapmaktadır, bu sonuçlandığı
zaman, bu, bütün kamuoyu tarafından bilinecektir. Yasa gerekiyorsa,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna getirilecektir.
Ayrıca,
yine Sayın Ünlütepenin sorduğu bir soru var. Anayasa Mahkemesinin
akademik özerklikle beraber, akademik özerklik, yönetsel özerkliği
de gerektiriyor şeklinde gerekçede bir ifade kullandığını
söyledi.
Değerli
arkadaşlar, hiçbir mahkeme, yüksek mahkeme -Anayasa Mahkemesi
de buna dahildir- kesinlikle kanun koyucunun koyduğu yetkiyi
kullanamaz, kanun koyucu gibi bir kanun ihdas edemez. Anayasa Mahkemesi
olması gerekenden söz ediyor, ama, 82 Anayasası da 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanunu da üniversitelerimize, sizin düşündüğünüz
anlamda bir idari özerklik getirmemiştir, bunu da ifade etmek
isterim.
Sonra,
17-18 Kasımda dört üniversiteyle ilgili seçim yapılacak
dendi. Bir şeyin altını tekrar çizmek istiyorum, bunu,
kürsüden de ifade ettim: Hiç kimse, Anayasadan ve yasalardan almadığı
bir yetkiyi kullanamaz. Buna, ben de dâhilim, Sayın Başbakan
da dâhildir, YÖK de dâhil, herkes buna dâhildir. Bugünkü, 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununda, yeni kurulmuş bir üniversitenin
rektörünün nasıl atanacağıyla ilgili bir düzenleme
yoktur. Burada bir yasal boşluk varken YÖKün böyle bir seçim yaptırması,
kesinlikle yasal olmayan bir tavır ve davranıştır.
Diğer
taraftan, yine bir milletvekilimiz, benim, YÖKü örnek göstererek
bu antidemokratik yapıyı savunduğumu söyledi. Ben,
antidemokratik yapıyı savunmadım, mevcut fiilî durumdan
söz ettim. Dedim ki, YÖKün 21 üyesinin 14ünü icra tayin ediyor, dolayısıyla,
bu da, orada bir idari özerkliğin olmadığı anlamına
geliyor dedim. Bunu, arkadaşlarımın, aslında, anladığını
sanıyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım;
ancak
HALUK
KOÇ (Samsun) Bir dakika Sayın Başkan
BAŞKAN
Bir yoklama talebi vardır.
Talepte
bulunan sayın üyelerin burada olup olmadığını
tespit edeceğim.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1256
sıra sayılı teklifin maddelerine geçilmesi sırasında
yapılacak oylama öncesinde yoklama yapılmasını
arz ederiz.
Haluk
Koç? Burada.
Muharrem
İnce?.. Burada.
Mustafa
Özyurt?.. Burada.
Ufuk
Özkan?.. Burada.
Mevlüt
Aslanoğlu?.. Burada.
Halil
Ünlütepe?.. Burada.
Ramazan
Kerim Özkan?.. Burada.
Şevket
Arz?.. Burada.
Necati
Uzdil?.. Burada.
Mehmet
Parlakyiğit?.. Burada.
Muharrem
Kılıç?.. Burada.
Mustafa
Gazalcı?.. Burada.
Yakup
Kepenek?.. Burada.
Rasim
Çakır?.. Burada.
Nurettin
Sözen?.. Burada.
Mehmet
Yıldırım?.. Burada.
Engin
Altay?.. Burada.
Fahrettin
Üstün?.. Burada.
Nuri
Çilingir?.. Burada.
Tuncay
Ercenk?.. Burada.
BAŞKAN
Yoklama için beş dakika süre veriyorum.
Adlarını
okuttuğum sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza
girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
vardır.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Tayyar
Altıkulaçın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun Geçici 1 inci Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine Dair Kanun
Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu
(2/886) (S.Sayısı:1256) (Devam)
BAŞKAN
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
YÜKSEKÖĞRETİM
KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNU, YÜKSEKÖĞRETİM KANUNU,
KAMU MALİ YÖNETİMİ VE KONTROL KANUNU, TELSİZ KANUNU
İLE 78 VE 190 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE
1- 1/3/2006 tarihli ve 5467 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun geçici 1 inci maddesi aşağıdaki
şekilde yeniden düzenlenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 1- Bu Kanunla kurulan üniversitelerin kurucu rektörleri,
iki yıllığına Millî Eğitim Bakanınca belirlenen
dört profesör adaydan, Yükseköğretim Kurulunun 15 gün içinde seçerek
Cumhurbaşkanına sunduğu iki aday arasından Cumhurbaşkanınca
atanır.
BAŞKAN
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen
Mustafa Gazalcı, Denizli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Gazalcı. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MUSTAFA GAZALCI (Denizli) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; gecenin bu saatinde, yeni kurulan 15 üniversitenin
rektör atamasıyla ilgili bir yasa önerisinin 1inci maddesi
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım, tümünüzü
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, yasa önerisini savunan Sayın Tayyar Altıkulaç,
sayın AKP sözcüsü, iki profesör arkadaş; Sayın Bakan,
doçent; üç tane öğretim üyesinin bu üniversite özerkliğini
hiçe sayan talihsiz konuşmalarını dinledik. Sayın
Tahtakulaç, Komisyonda birlikte çalıştığımız
bir Sayın Başkan, burada, çok masum biçimde
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Altıkulaç
MUSTAFA
GAZALCI (Devamla) Altıkulaç
çok
masum bir biçimde bir konuşma yaptı. Dedi ki: Bir boşluğu
dolduruyorum. Sayın Başkan aynı zamanda dedi ki: Ben
sorumlu davranıyorum. Bir an önce bir yasa çıkaralım,
bu iş bitsin istiyoruz.
Değerli
arkadaşlar, biz 15 yeni üniversitenin yasasını 30 Aralık
2005te çıkardık. Bugün 14 Kasım 2006. Bakın, Anayasa
Mahkemesi kararı altı ay önce verildi. Esastan bozulacağı
belli. Altı ay önce yürütmeyi durdurma verilmiş. Duruyorsunuz
duruyorsunuz, geçen hafta Komisyona getiriyorsunuz, hemen bu gece
yarısı da bu yasayı çıkarmak istiyorsunuz.
İnat yok, kötü niyet yok! Peki, ne var: Rektörleri ille de ben atayacağım.
var. Peki, nereden biliyorsunuz Cumhurbaşkanının geri
göndereceğini, veto edeceğini, Anayasa Mahkemesinin bu
konuda iptal kararı vereceğini? diye soruyor Sayın
Bakan, Sayın Başkan. Değerli arkadaşlar, elimizde
kararlar var; Cumhurbaşkanlığının geri gönderme
yazısı var, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı var.
Orada açıkça söylüyor. Diyor ki: Hükûmet, yani, yönetim, üniversite
özerkliğini gölgeleyecek bir karışma yapamaz. Bu kadar
açıkken Anayasa Mahkemesinin kararı ve Cumhurbaşkanının
geri gönderme yazısı, aynı biçimde, hiç değiştirmeden,
hatta, birincisinden daha kötü, Millî Eğitim Bakanı 4 tane
aday gösterir. diyor. Arkadaşlar, biz, Millî Eğitim Bakanını
dört aydır uygulamalarıyla tanıyoruz. İl, ilçe
millî eğitim müdürlerini nasıl atadığını
biliyoruz, çıkardığı yönetmelikleri biliyoruz,
birçoklarının mahkeme kararlarıyla geri döndüğünü
biliyoruz. Yani, Millî Eğitim Bakanı 4 değil, 400 tane
aday belirlese nasıl belirleyeceği ortada.
Hükûmetin
-önemli olan, bakın- YÖKü de dışlayarak bir aday ortaya
koyması, Cumhurbaşkanının rektör atamadaki yetkisini
ortadan kaldırıyor. Cumhurbaşkanı geri gönderme
yazısında bunu söylüyor, diyor ki: 104üncü maddede, Anayasa,
Cumhurbaşkanına böyle bir yetki vermiştir. Anayasa
Mahkemesi kararı da aynı şekilde söylüyor. Ama, siz,
ısrar ediyorsunuz, diyorsunuz ki: Hayır, ille de, bunu, biz
belirleyeceğiz, yani üniversiteyi kuşatacağız.
Değerli
arkadaşlarım, kaldı ki, ortada bir boşluk yok Sayın
Başkanın söylediği gibi. Neden boşluk yok? Bakın,
YÖK beklemiştir uzun süre. Daha sonra da, 2809 sayılı Yasaya
eklenen 31inci maddeye göre yeni kurulan üniversitelerde
çıkacak sorunlar Yükseköğretim Kurumunca giderilir. diyor.
Bir yasa hakkını kullanmış, tedviren oraya
Bakın,
tedviren olmasının da şu yararı var: Oraya rektör
atamıyor. Seçimle gelmiş, Cumhurbaşkanının
onayından geçmiş bir rektörü -daha önce bağlı olduğu
üniversitenin, gelişmiş bir üniversiteyi- oralara tedviren
rektör olarak atıyor. Onlar süreci başlatıyor. Diyor
ki: Buralarda, siz, var olan yasaya göre seçim yapın.
Şimdi,
bakın, 4 tane üniversitede, Düzcede, Tekirdağda,
Uşakta ve Orduda, 1 Aralıkta, adayları YÖKe bildirilecek.
Peki, Sayın Başkanın, Tayyar Beyin verdiği bu yasa
önerisi bu sorunu çözüyor mu, çabuklaştırıyor mu; tam
tersine, düğümlüyor mu, uzatıyor mu?
Değerli
arkadaşlar, bir süreç başlamış, yasal bir hak kullanılmış,
eksiklik olduğu zaman nasıl gidereceğini yasa belirlemiş.
Şimdi, hukuka uyacak mıyız uymayacak mıyız;
Anayasa Mahkemesi kararlarına uyacak mıyız uymayacak
mıyız? Burada bir keyfîlik var değerli arkadaşlar.
Şimdi,
yeni bir önerge veriyorlar. Bakın, Komisyonda biz bunu ayın
7sinde görüştük, karşı oy yazılarımızı
yazdık, orada konuştuk. Burada, şimdi
Tabii, Millî
Eğitim Bakanlığı YÖKün alt birimi değil. Ee,
biz ne yapalım? Öyle yapalım ki, YÖK bu adayları belirlesin
diyecek arkadaşlar, diyorlar. Ama, nasıl belirleyecekmiş?
Onu da söylüyorlar, hani, bir zamanlar katsayıyı biz burada
yasayla belirlemeye çalıştık ya. O önergede dörtte 3
oyla
Bakın, yeni, AKPnin verdiği önergede dörtte 3 kararı
alınıyor. Bakın, kötü niyet mi, iyi niyet mi size bırakıyorum.
Ve 6 tane belirlesin diyor.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) YÖK Başkanı atasın efendim!
MUSTAFA
GAZALCI (Devamla)
Millî Eğitim Bakanı bunu 3e indirgesin
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Lüzumu yok, YÖK Başkanı atasın daha
iyi!
MUSTAFA
GAZALCI (Devamla)
ve Cumhurbaşkanına göndersin diyor.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) İyi niyetle ne alakası var? Allah Allah!
MUSTAFA
GAZALCI (Devamla) Değerli arkadaşlar, biz çoğunluğumuza
mı güvenip, burada, Anayasanın YÖKe verdiği, Yükseköğretim
Kurumuna verdiği, Cumhurbaşkanına verdiği bir
hakkı, bile bile, yanlış yapıp kullanacağız,
ille benim dediğim olacak mı diyeceğiz; yok, hayır,
hukuka uyacağız, bir süreç var, yasal bir süreç var, buna saygı
mı göstereceğiz?
Dünyanın
her yerinde üniversite özerktir, çağdaş ülkelerde. Sayın
Bakanın burada çok talihsiz konuşması oldu biraz önce,
dedi ki: Akademik özerklik verilmemiştir, yoktur. Böyle bir
şey gerçekten akla uygun değil. Yani, yönetsel özerkliğin
olmadığı söyleniyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlar
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) YÖKe hayır yazılarınız ne oldu?
BAŞKAN
Sayın Kapusuz, lütfen...
MUSTAFA
GAZALCI (Devamla) ...Sayın Bakan önce kendi işini görsün.
NECATİ
UZDİL (Osmaniye) Sayın Başkan, böyle bir usul var
mı?
BAŞKAN
Sayın Uzdil
MUSTAFA
GAZALCI (Devamla) Yani, ortaöğretimle, ilköğretimle
ilgili, okul öncesiyle ilgili, yaşam boyu öğrenimle ilgili...
O işlerle uğraşsın. Bakın, eğitimin onca
sorunu var ve lütfen, zaten YÖKle kavgalısınız, bundan
üniversite öğrencileri ve halkımız zarar görüyor,
ama, siz, inadınızı ve ısrarınızı sürdürüyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, ortada gerçekten bir boşluk yok. Sorunu bu düzenleme
artırır. Yarın, yine, Cumhurbaşkanından döner,
Anayasa Mahkemesinden döner ve başlayan doğal bir süreci,
siz, engellemiş olursunuz.
Sonra,
deniyor ki: 1992de böyle atama yapılmıştı. Cumhurbaşkanının
yazısını, geri gönderme yazısını okuduğunuzda,
o zaman, bunun, böyle yapılmış olmasının, Anayasaya
uygunluk anlamına gelmeyeceğini söylüyor Sayın
Başkanım. Yani, yanlış, örnek olmaz. Bakın, Anayasa
Mahkemesi kararı ortada. O zaman Anayasa Mahkemesine gidilmemiş
-başka bir Cumhurbaşkanı var- hukuksal yönünden incelenmemiş.
Yani, geçmişte bir yanlış yapıldı diye, neden
biz şimdi ısrar ediyoruz? Aradan onbir ay geçtikten sonra üstelik.
Değerli
arkadaşlar, biz, bu uyarıları yaptığımız
zaman...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Gazalcı, lütfen toparlar mısınız.
MUSTAFA
GAZALCI (Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Biz,
bu uyarıları, önerileri burada yaptığımızda,
o zaman ısrar edildi. Cumhurbaşkanı geri gönderdiğinde
bir fırsat yine vardı. Yine -inat yok deniliyor- inat edildi
değerli arkadaşlar. Burada, gerçekten üniversiteyi bir
kuşatma amacı var, İlle de ben oraya rektör atayacağım.
inadı var. Siz yok deyin, yani,
olayların dili var, yapılan var, ısrar var, yani, başka
ne var? Anayasa Mahkemesi kararına bakın, bakalım hep
birlikte, bir kere daha. Orada, yönetsel özerkliğin açıkça
bilimsel özerklik olduğunu onlar da söylüyor. Yani, iki üyenin
karşı çıkması yeterli değil ki, orada bir karar
verilmiş. Yeniden kuyunun dibine niçin düşüyoruz? Yeni
baştan niçin yapıyoruz? Niçin doğal süreci işletmiyoruz?
Bakın,
Komisyona YÖK temsilcisi geldi, Gerek yok bu düzenlemeye. dedi.
Sayın Başkan bunu biliyor. Biz Sayın Başkana orada
da gerçekten bu öneri yakışmadı size, sizin demokratik
tutumunuza diye söyledik. Cumhuriyet Halk Partililer olarak çok
ısrar ettik. Ama, ısrarla buraya getirildi. Şimdi,
iş, genel konular konuşularak, işte, geçmişte de
böyle oldu denilerek, olayları tam anlatmadan, Anayasa Mahkemesi
kararının dediğine tam bakmadan, Cumhurbaşkanının
geri gönderme yazısına tam bakmadan daha kötü bir şey
yapıyoruz. Sizin verdiğiniz önerge de, değiştirme
önerisi de bunu karşılamaz. O da YÖKün vereceği kararı
yine şöyle karar verin, dörtte 3 kararla verin
Bak, Millî
Eğitim Bakanı dört kişi belirleyecekmiş, onlar altı
kişi. Dörtte 3 kararla olacakmış.
Değerli
arkadaşlar, açık Anayasa'nın 104üncü maddesi, açık
Anayasa'nın 130uncu ve 131inci maddesi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Gazalcı, lütfen
Teşekkür için açıyorum.
Buyurun.
MUSTAFA
GAZALCI (Devamla) Teşekkür edeceğim Sayın Başkanım.
Ben
bu düzenlemenin geri çekilmesini istiyorum arkadaşlar. Yani,
yeni bir hukuk duvarına çarpmadan, sorunu daha çok karmaşık
duruma getirmeden geri çekilmesini diliyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın
milletvekilleri, çalışma süremiz tamamlandığı
için, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için, 15 Kasım 2006 Çarşamba günü, alınan karar gereğince,
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
23.00