DÖNEM:
22 CİLT: 135 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
19uncu Birleşim
15 Kasım
2006 Çarşamba
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili Cavit Torunun,
Diyarbakır ve çevre ilçelerinde meydana gelen sel felaketi
sonrasında bölge halkının durumuyla ilgili izlenimlerine,
bu tür felaketlerin zararını en aza indirmek için alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Berhan Şimşekin,
yerel bazda yayın yapan televizyon kanallarının karşılaştıkları
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Ekrem Erdemin, modern
arşivciliğin ilk adımı olan Hazinei Evrakın
kuruluşunun 160ıncı yıldönümünde, arşivciliğin
önemine ilişkin gündem dışı konuşması
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Oman Şûra Meclisi Başkanı Sheikh
Abdullah bin Ali Al Qatabinin davetlisi olarak Omana resmî ziyarette
bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent
Arınç'ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak
üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1156)
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Edirne Milletvekili Necdet Budak ve 31 milletvekilinin,
balıkçılığın sorunlarının araştırılarak
çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/391)
2.- Uşak Milletvekili Alim Tunç ve 19 milletvekilinin,
Gediz Nehrindeki kirliliğin ve çevreye etkilerinin araştırılarak,
Gediz Havzasında sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/392)
V. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/381) esas numaralı Meclis araştırma
önergesinin ön görüşmesinin görüşme gününe ilişkin
CHP Grubu önerisi
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşderenin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı:
305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil
ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
4.- İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaçın;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim
Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78
ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 1 inci Maddesinin
Yeniden Düzenlenmesine Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/886) (S.Sayısı:1256)
5.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun;
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (2/762) (S. Sayısı: 1252)
VII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Malatya Milletvekili Ahmet Münir Erkalın
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, konuşmasında,
şahsıyla ilgili doğru olmayan bazı ifadeler kullanması
nedeniyle açıklaması
2.- Samsun Milletvekili Haluk Koçun, Ankara Milletvekili
Salih Kapusuzun, konuşmasında, Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Ankara Milletvekili Salih Kapusuzun, Samsun
Milletvekili Haluk Koçun, konuşmasında, Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VIII. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Aydın Milletvekili Mehmet Mesut ÖZAKCANın,
istisnai memurluklara yapılan atamalara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali ŞAHİNin cevabı (7/16184)
* Ek cevap
2.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCEnin,
Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi öğrencilerinin üniversite
alan tercihlerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİKin cevabı (7/17777)
3.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCInın,
liselerle ilgili bazı uygulamalara ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİKin cevabı (7/17781)
4.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZın,
tarım ilacı kullanımına ilişkin sorusu ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKERin cevabı
(7/17794)
5.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, OKSye
ve ortaöğretim kurumlarına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİKin cevabı (7/17888)
6.- Zonguldak Milletvekili Harun AKINın,
Ereğli İş Geliştirme Merkeziyle ilgili bazı
iddialara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
COŞKUNun cevabı (7/17909)
7.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Aksaray-Sarıyahşi
Askerlik Şubesinin kapatılacağı iddiasına
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜLün cevabı
(7/18078)
8.- İzmir Milletvekili Canan ARITMANın,
Batmanda artan intihar olaylarına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Nimet ÇUBUKÇUnun cevabı (7/18098)
9.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLUnun,
THYnin personel seçiminde uygulanan bir ankete ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITANın cevabı (7/18181)
10.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin,
Dünya Bankası kredili veya hibeli projelere ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITANın cevabı (7/18183)
11.- Kars Milletvekili Selami YİĞİTin,
BELBİM eski Genel Müdürünün düzenlediği bir basın toplantısına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇUnun cevabı
(7/18229)
12.- Antalya Milletvekili Tuncay ERCENKin, dolandırıcı
olduğu iddia edilen bir heyetle yaptığı görüşmeye
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITANın cevabı
(7/18602)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00te açılarak altı oturum
yaptı.
Van Milletvekili Cüneyit Karabıyık,
Iğdırın düşman işgalinden
kurtarılışının yıldönümü münasebetiyle, ilin
tarihçesine,
Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin (Börü), doğal
afetlerin yol açtığı can ve mal kayıplarının
önlenmesi için önceden tedbir alınmasının önemine,
İlişkin gündem dışı birer
konuşma yaptılar.
Balıkesir Milletvekili Sedat Pekelin, zeytin ve
zeytinyağı üreticilerinin sorunlarına, planlı zeytin
dikiminin üretim kalitesine etkilerine ve zeytin zararlılarına
karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem
dışı konuşmasına Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
Coşkun cevap verdi.
İzmir Milletvekili Yılmaz Kayanın,
(2/871) esas numaralı 1136 Sayılı Avukatlık Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini geri
aldığına ilişkin önergesi okundu; Adalet Komisyonunda
bulunan Teklifin geri verildiği bildirildi.
Muğla Milletvekili Hasan Özyerin Dilekçe,
Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemirin Kamu İktisadi
Teşebbüsleri,
İzmir Milletvekili Serpil Yıldızın
Avrupa Birliği Uyum,
Komisyonu üyeliklerinden çekildiklerine ilişkin
önergeleri;
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 45 milletvekilinin,
ders ve yardımcı ders kitaplarının içeriğinde
yapılan değişikliklerin araştırılarak
yapılması gereken düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması (10/390),
Anavatan Partisi Grubu adına, Grup Başkan
Vekilleri Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya
Milletvekili Süleyman Sarıbaşın, sel felaketlerinin yol
açtığı zararlar ve alınması gereken önlemler konusunda
genel görüşme (8/35),
Açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacakları ve
ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Genel Kurulu ziyaret eden Makedonya
Cumhurbaşkanı Branko Srvenkovski ve beraberindeki heyete
Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denildi.
Gündemin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmının 26ncı sırasında yer alan (10/59) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmesinin,
Genel Kurulun 14/11/2006 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisinin;
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun,
Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar
Hakkında (2/358),
Mersin Milletvekili Hüseyin Özcanın, Uzman Jandarma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (2/797),
Kanun Tekliflerinin İç Tüzükün 37nci maddesine
göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin;
Yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edilmedikleri;
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının
396ncı sırasında yer alan 1256; 392nci sırasında yer
alan 1252; 389uncu sırasında yer alan 1249; 9uncu
sırasında yer alan 1228; 353üncü sırasında yer alan 1209;
386ncı sırasında yer alan 1244; 395inci sırasında
yer alan 1255; 6ncı ve 7nci sıralarında yer alan 1243 ve 1245
sıra sayılı Kanun Tasarı ve Tekliflerinin, bu
kısmın 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12nci sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 14/11/2006 Salı günkü
birleşiminde sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine;
15/11/2006 Çarşamba günkü birleşiminde ise sözlü soruların
görüşülmemesine; çalışma sürelerinin de 14/11/2006 Salı
günkü birleşimde saat 23.00e kadar, 15/11/2006 Çarşamba günkü
birleşiminde saat 14.00ten 23.00e kadar olmasına, 16.11.2006
Perşembe günkü birleşiminde ise saat 14.00ten 21.00e kadar
çalışmalara devam edilmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisinin,
yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği;
Açıklandı.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının:
1inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere
ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2nci sırasında bulunan, Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S.
Sayısı: 904),
3üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında
Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım
Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin
İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/1115) (S.
Sayısı: 1147),
Kanun Tasarılarının görüşmeleri,
ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından;
Ertelendi.
4üncü sırasına alınan, İstanbul
Milletvekili Tayyar Altıkulaçın, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun
Geçici 1 inci Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/886)
(S. Sayısı: 1256) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak
maddelerine geçilmesi kabul edildi; 1inci maddesi üzerinde bir süre
görüşüldü.
Samsun
Milletvekili Haluk Koç, İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç
hakkında söylediği bazı ifadelerin yanlış
anlaşıldığı gerekçesiyle bir açıklamada bulundu.
15
Kasım 2006 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat
14.00te toplanmak üzere, birleşime 23.00te son verildi.
Sadık
YAKUT |
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Ahmet
Gökhan SARIÇAM |
Yaşar
TÜZÜN |
|
Kırklareli |
Bilecik |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Türkân
MİÇOOĞULLARI |
|
|
İzmir |
|
|
Kâtip
Üye |
|
|
No.:
29
II. - GELEN
KÂĞITLAR
15 Kasım
2006 Çarşamba
Meclis Araştırması
Önergeleri
1.-
Edirne Milletvekili Necdet BUDAK ve 31 Milletvekilinin,
balıkçılığın sorunlarının
araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/391)
2.-
Uşak Milletvekili Alim TUNÇ ve 19 Milletvekilinin, Gediz Nehrindeki
kirliliğin ve çevreye etkilerinin araştırılarak, Gediz
Havzasında sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/392)
15 Kasım
2006 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu Birleşimini açıyorum.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için beş dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan
teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme
giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını, görevli
personel aracılığıyla, beş dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.09
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.20
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân
MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN Açılışta yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için beş dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Diyarbakır
ili ve çevresindeki illerde meydana gelen sel felaketinde yaşananlar
ile ilgili söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Cavit Toruna
aittir.
Buyurun Sayın Torun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili Cavit Torunun, Diyarbakır ve çevre
ilçelerinde meydana gelen sel felaketi sonrasında bölge halkının
durumuyla ilgili izlenimlerine, bu tür felaketlerin zararını en aza
indirmek için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem
dışı konuşması
CAVİT TORUN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir süre önce Diyarbakır
ve bölgemizin diğer illeri Batman, Şanlıurfa, Hakkâri
ve Şırnakta meydana gelen sel felaketiyle ilgili olarak
yaşananlar konusunda duygu, düşünce ve görüşlerimi
açıklamak üzere gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Dünya kurulduğundan beri tabii afetler dünyanın
her yerinde olmuş, oluyor ve olmaya devam edecektir. İnsanoğlunun
bunu önlemeye gücü yetmiyor. Bu afetlerde tarihin her döneminde
insan büyük kayıplar vermiş ve vermeye devam ediyor. Nuh Tufanı
gibi bütün bir dünyayı saran felaket esnasında Hazreti
Nuh Aleyhisselam ve onun sözlerine uyanlar akıllarını
kullanarak hayatlarını kurtardılar, geriye kalanlar
azgın sular içerisinde boğulup gittiler. Biz insanlar olarak
aklımızı kullandığımız zamanlarda
da kimi doğa olaylarına karşı kayıplar verebiliriz.
Her türlü tedbiri aldıktan sonra takdire karşı yapabileceğimiz
bir şey yoktur. İşte bu esnada karşı karşıya
kalacağımız kayıplar bizi vicdanen baskı altında
bırakmaz. Ancak, aklımızı kullanmadığımızda
önümüze çıkan problemler, bir de hayatların kaybıyla
neticelenmiş ise acılar, Diyarbakırda, Batmanda,
Şırnakta, Şanlıurfada, Hakkâride olduğu gibi
çok büyük oluyor.
Sevgili arkadaşlar, iki hafta önce meydana
gelen sel felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımızın
yakınlarına başsağlığı dilemek, geride
kalanların ise yaşadıklarını görmek için, Batman
ve Diyarbakır illerini, Genel Başkan Yardımcımız
Nükhet Hotar Hanımefendi, Sağlık Bakanımız
Recep Akdağ ve bir grup milletvekilimizle bölgeyi ziyaret ettik.
Bu illerde gördüğümüz manzaralar, hepimizi,
gerçekten, dehşete düşürdü. Batman, bu işten en çok zarar gören illerimizin
başında geliyor. Batman İluh Deresi etrafında yapılmış
mahallelerde meydana gelen sel baskını, bu bölgeyi elli
yıl geriye götürmüş. Bizim gördüğümüz manzara bu.
Akıl kullanılmadığı, basiret bağlandığı
için İluh Deresi etrafında yerleşim birimlerinin
oluşturulmasına imkân verilmesi, zararın büyüklüğünün
ana sebebi olmuştur. İluh Deresi, AK Parti İktidarı
zamanında, yapım ve onarım işi belediyeye ait olmasına
rağmen, DSİ tarafından, milyarlarca lira harcanarak 5
kilometrelik bir alan tamamen usulüne uygun betonarme kanal sistemiyle
onarılmış, fakat son elli yılda görülmemiş
olan aşırı yağışların sebebiyet verdiği
sel felaketinin önüne geçilememiştir.
Batman ilimizin yeni yerleşim alanında
en küçük bir hasar yok iken, İluh Deresi çevresindeki vatandaşlarımızın
büyük felaketle karşı karşıya kalmaları, belediyelerin
imar izni verme konusundaki yetkilerinin yeniden gözden geçirilmesini
zorunlu kılmaktadır.
Biz, Sayın Sağlık Bakanımız,
Genel Başkan Yardımcımız ve milletvekillerimizle,
İluh Deresi etrafında yapılmış olan evlerde
ikamet eden vatandaşlarımızı Batman Valimizle
birlikte ziyaret etmiş, sorunlarını dinlemiş bulunmaktayız.
Vatandaşlar, Valilik uygulamalarından, Hükûmetin bu konudaki
çalışmalarından, bölge milletvekilleriyle birlikte
diğer bölgeler milletvekillerimizin ziyaretlerinden ziyadesiyle
memnun olduklarını söylemişlerdir.
Sel felaketi sonrasında, Batman ilimizde
hiç kimsenin aç ve açıkta bırakılmamasına gayret
gösterilmiş, resmî kurumların sosyal faaliyet birimleri
bu kişilere açılmış ve isteyen herkese günde üç
öğün yemek verilmesine başlanmıştır. Valilikte
oluşturulan hasar tespit komisyonları, çalışmalarını
hızla sürdürüyorlar. Hükûmetimiz, elbette elinden geleni yaparak
bu maddi kayıpları gidermeye çalışacaktır.
Bunda kuşku yok. Ancak, benim üzerinde durmak istediğim konu,
Batman ilimizin İluh Deresi çevresindeki yapılaşmanın
her zaman bu tür felaketlerle karşı karşıya olduğudur.
Çünkü, bu boyutta gelecek bir sel felaketini, alacağımız
yapay tedbirlerle önleyemeyiz. O mahallenin bir başka yere taşınmasından
başka çare yok gibi gözüküyor. Kalıcı tedbirler için
TOKİnin harekete geçmiş olduğunu öğrenmiş
bulunmaktayım.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
aynı durum, aynı manzara Diyarbakır ilimizin Çınar
ilçesi bakımından da geçerlidir. Çınar ilçemizin
ismini Cumhuriyet koyduğumuz mahallesi, cumhur ile, cumhuriyet
ile ilgisi olmayan basiretsiz kişilerin verdiği imar izni
sayesinde sele teslim olmuştur. Bu mahalle tamamen dere yatağındadır.
Yağış sonrasında kara yolları rögarları
sele kapılan traktör, kamyon gibi büyük araçlar sebebiyle tamamen
tıkanmış ve Cumhuriyet Mahallesi göl haline gelmiştir.
Diyarbakır Valiliğimiz ve askerî birimlerimizin
anında müdahalesi sonucunda, yüzlerce vatandaşımız
botlarla evlerinin damından alınarak hayatlarının
kurtulması sağlanmıştır. Şimdi onlar için
kurulmuş olan çadırlarda hizmet veriliyor, sıcak yemek
dağıtılıyor; ancak, bu mahallede oturan yüzlerce
ailenin evi kullanılamaz durumdadır, ev eşyalarının
tamamı sel sularına ve çamur yığınlarına
maruz kalmış, kullanılamaz hale gelmiştir.
Sevgili arkadaşlar, biz, şehir medeniyetini
ıskalayan bir milletiz. Şehirlerimizi aklın, bilginin,
sevginin, saygının, insan onurunun hâkim olduğu yaşanılır
mekânlar haline, maalesef, getiremedik. Elimize geçirdiğimiz
en küçük bir toprak parçasını hoyratça, bağnazlığın
dik âlâsının hâkim olduğu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Torun, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
CAVİT TORUN (Devamla)
esfel düşüncelerle
kullandık. Allahın yaratmış olduğu geniş
arazilerde yayılıp rahat bir hayat süreceğimize, nehir
kıyılarımızı, deniz kenarlarını,
dere yataklarını yerleşim alanı haline getirdik,
göğü delmek istercesine yüksek binalar yaptık, köylerdeki
çöl yaşantımızı şehirlerimize taşıdık,
bırakın binalara, insanlara bile nefes alacak mekânlar
bırakmadık. Şimdi, çocuklarımız bu beton
yığınlarından dışarı adım attıklarında
karşı karşıya kaldıkları mekân, yeşillikler
içerisinde, kuşların cıvıl cıvıl ötüştüğü
bir bahçe alanı değil, ana caddelerdir ve bu caddelerden geçtiklerinde
her an için ölüm saçan envai cinsten arabalardır.
Şair şöyle söylüyor:
Dağlarının, dağlarının
ardı
Nasıl anlatsam...
Ağaçsız, kuşsuz, gölgesiz.
Çırılçıplak,
Vay kurban...
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda.
Yiğitlik,
sen cehennem de olsan
Fedayı
Cennet
yapabilmek için seni,
Namuslu
ve yoksul halka.
Bu'dur
ol hikâyet,
Ol
kara sevda.
Bina
yapmak, hele bu binaları daha çok para kazanmak amacıyla
azgın, hoyrat yapılar haline dönüştürmek ve üstelik
bunları dere yataklarına, deniz kenarlarına yapmak
medeniyet değildir.
Sevgili
arkadaşlar, biz, şehir medeniyetini gerçekten ıskaladık.
Neslimiz heba olup gitti. Sevgisiz, saygısız, azman taş
ve beton yığınlarıyla karşı karşıya
kaldık. Kimi insanlar yaşadığında dünyayı
kendisinin malı zanneder ve aşkın müteâl duygu ve düşüncelerden
yoksun bir tarzda, hoyratça kullanır. Santimetre kare hesabı
gözetilerek yapılan binalar soluğumuzu kesmiş bulunuyor.
Asaletten
yoksun bu durumun önüne geçmek için, acaba, idama giderken son sözü
sorulan sevgili Karadenizli vatandaşımızın dediği
gibi, aha bu bana ders olsun, mu demeliyiz? Hiç olmazsa bundan sonrasını
kurtarmanın çarelerini aramamız gerekmiyor mu? Şehir
imar planlarını belediyelerden alıp, bağımsız
kuruluşlar haline mi getirmeliyiz? Köy imar kanunu mu çıkarmalıyız?
Bunları
yeniden ve enikonu önümüze koyup düşünmek zorundayız. Çok
kısa süre önce çıkardığımız İskan Kanununu
bu bakımdan çok önemsiyorum ve geliştirilmesini istiyorum.
Yoksa, çocuklarımızın, torunlarımızın
karşı karşıya kalacakları daha büyük felaketleri
kapımızın önünde görmekten kendimizi alamayız.
Önümüz
kış. Mevsim giderek kendisine has yüzünü gösterecektir.
Yağmur, kar, soğuk, sel felaketine maruz kalan insanlarımızı
daha büyük boyutta etkileyecektir.
Sivil
toplum kuruluşlarımızın, dernek ve vakıfların,
özellikle görsel basınımızın değerli temsilcileri
ile ana muhalefet partimizin değerli yöneticilerinin bölgeye
gösterdikleri duyarlılığa teşekkür ediyorum. Bu
aziz millet Bosnaya, Sudana, Darfura, Endonezyaya, Açeye koşuyor
da, Diyarbakıra, Batmana, Şırnaka, Şanlıurfaya,
Hakkâriye, Şemdinliye mi koşmayacak? Bu mümkün mü? Gayretleri
sebebiyle tüm milletimizi gönülden kutluyorum.
İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanının organize ettiği
yardım kampanyasıyla 4 trilyon nakit para toplandı. Yarın bu parayla
bölgeye gideceğiz. Ayni yardımlarla bu miktar 30 trilyonu
bulacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Torun, lütfen
CAVİT TORUN (Devamla) Tamamlıyorum.
BAŞKAN Buyurun.
CAVİT TORUN (Devamla) Kongrede kendisiyle
görüştüğüm Bağcılar Belediye Başkanı
okul arkadaşım Feyzullah Kıyıklık Beye, yapmayı
vaat ettiği büyük yardım sebebiyle buradan teşekkür
ediyorum. Keza, yardımları sebebiyle Büyükçekmece
Kıraç Belediye Başkanı Hamit Öncüye teşekkür ediyorum.
Bu bağlamda, ayrıca, ülkemiz içerisinde tüm sivil kuruluşları
-İstanbul zaten yapıyor- Ankara, İzmir, Bursa, Adana
gibi büyük belediyelerimizi, kamu ve özel kurum ve kuruluşları,
iş adamlarını ve yüce Meclisimizin siz değerli
milletvekillerini her türlü yardım bakımından hizmete
davet ediyorum.
Bir daha böyle felaketleri Rabbim kimseye yaşatmasın,
bu türden belalara maruz kalmamak için de her şeyden önce aklımızı
başımıza almamızı sağlasın diyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Torun.
Gündem dışı ikinci söz, yerel televizyonların
sorunlarıyla ilgili söz isteyen, İstanbul Milletvekili
Berhan Şimşeke aittir.
Buyurun Sayın Şimşek.
2.- İstanbul Milletvekili Berhan Şimşekin, yerel bazda
yayın yapan televizyon kanallarının
karşılaştıkları sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
yerel televizyonların sorunları hakkında gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Medya organları, ister ulusal ister bölgesel
ister yerel çapta yayın yapsın, demokrasinin akciğeri
olarak tanımlanmaktadır. Haber alma, yayma özgürlüğünün
etkili aracı olan medya, özgürlükler rejimi olarak nitelendirilen
çağdaş demokrasilerde yasama, yürütme ve yargı erklerinden
sonra dördüncü kuvvet olarak bilinmekte. Yerel televizyonlar ise
yerel bazda yayın yapan, yerel sorunları gündeme taşıyan
kuruluşlardır. Basının görevi, basın ahlakının
ve ilkelerinin gereği olarak halkın doğru ve tarafsız
bilgilendirilmesidir. Yerel televizyonlarımız, bu bilinçle,
yayın yaptıkları alanlarda, illerde yayınlarını
sürdürmektedirler.
Ülkemizde, 21 ulusal, 200 civarında yerel televizyon
kanalı bulunmaktadır. Bizlerin seçimden seçime hatırladığımız,
seçim bölgelerinde propaganda için yararlandığımız
yerel ve bölgesel televizyonlarımız birçok sorunla boğuşmaktadır.
RTÜK payları, bu sorunların en önemlilerinden biridir. Bildiğimiz
gibi, ulusal ve yerel televizyonların reklam gelirlerinin yüzde
10,5i Üst Kurul payı, yüzde 5i eğitime katkı payı,
yüzde 0,5i ise deprem vergisidir. Yerel televizyonlarımız
bu ağır yük altında ezilmektedir. 1994 yılında
belirlenen 10,5; yeni oluşturulan RTÜK finansmanının
sağlanması için gerekli idi. Ama, şu anda, RTÜK, Hazineye
milyonlarca YTL para aktaran bir üst kuruldur. O nedenle, bu payın
düşürülmesi gerekmektedir.
Son günlerde, RTÜK ve meslek temsilcilerinin yapmış
olduğu görüşmelerde, bu payın, bu oranın yüzde
2ye inmesi gerektiğini kararlaştırmışlardır.
Yerel televizyonlarımız, zaten SSK, vergi primi gibi ödemeleri
devlete yapmaktadır. Zaman zaman illere gittiğimizde o
ilin televizyonunun tam ekranında RTÜK bedelini ödeyemediği
için kapatıldığı, şeklinde yazılarla karşılaşmaktayız.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
yerel televizyonların diğer önemli bir sorunu ise, frekans
tahsislerinin yapılmamış olması ve frekans bedelleridir.
Bu Hükûmet döneminde yapılan bir düzenlemeyle, yerel televizyonlardan
frekans bedelleri alınmaya başlanmıştır. Yerel
televizyonlar, para kazanmak bir yana, yayın yaşamlarını
çok büyük zorluklarla ve büyük maddi krizlerle sürdürmektedir. Zor
şartlar altında yayın yapmakta olan televizyon kanallarına
bir de, bu İktidar döneminde, frekans bedeli adı altında
yeni bir yük getirilmiştir. RTÜK tarafından yayımlanan
bir yönetmelikte, frekans bedellerini ödemeyen televizyon kanallarına
tahsisli frekansların başka taliplilere verileceği
belirtilmektedir. Televizyon dünyasında tekelleşmenin
önü açılmaktadır. Bu, çok tehlikeli bir gidiştir. Frekans
sisteminin oturmaması, yerel televizyonların yatırım
yapmasını da engellemekte.
2001 yılında RTÜK Kanunu ile Meclisin gündemine
gelen bir tasarıda söz alan ve şimdi de aramızda bulunan
bazı AKPli milletvekili arkadaşlarım, o tasarının
tekelleşmeye yol açtığını, özellikle yerel
televizyonlar için para cezalarının çok yüksek olduğunu
ve bundan dolayı karşı çıktıkları, tutanaklarda
yazılı. Bu arkadaşımız, AKP Samsun Milletvekili
Sayın Musa Uzunkaya. 2001 yılında Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda yaptığı bir konuşmada,
Bir kere, yerel ve bölgesel yayın yapan radyo ve televizyonların
yetkilileriyle, sorumlularıyla, onların karşılaştıkları
sorunlarla alakalı en ufak bir mütalaa ve görüş talep etmeye
ihtiyaç duydu mu sevgili Hükûmetimiz? demiştir, yani 57nci
Hükûmeti kastederek. Şimdi kendisine ve sizlere sormak istiyorum:
Dört yıldır iktidardasınız ve siz yine milletvekilisiniz,
sizin sevgili Hükûmetiniz dört yıldır yerel televizyonların
sorunlarıyla ilgili hangi yerel televizyon temsilcisini çağırıp
sorunlarını dinledi? Bu sorunlarla ilgili hangi önlemleri
aldınız?
Sayın Başbakan, 21/10/2003 tarihinde Ankara
Dedeman Otelinde Yerel Televizyonlar Birliği Yerel Medya Seminerindeki
yaptığı konuşmasına şöyle başlıyor:
Konuşmamın hemen başında altını çizerek
özellikle ve samimiyetle belirtmek isterim ki, Hükûmet olarak medya
politikamızın birinci maddesinde yerel medyanın sorunları
yatmaktadır. Sayın Başbakan, aynı konuşmada,
Hiç abartmadan ve bütün samimiyetimle söyleyeyim ki, bu konuya
yıllarını vermiş uzman arkadaşlarımız
yerel medyanın güçlenmesi için gerekli çözümler ve çareler üzerinde
çalışmaktadır. demiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şimşek, lütfen, toparlar
mısınız.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) Toparlıyorum.
Televizyon yasaları, yerel medyanın
güçlenmesi sağlanacak bir dizi tedbirler içermektedir. Elektrik
ve telefon ücretlerinde indirim, RTÜKe ödenen reklam paylarının
aşağıya çekilmesi, teknoloji alımlarındaki
vergi muafiyeti gibi tedbirler, yerel medyanın güçlenmesi
için alacağımız diğer tedbirlerin yanında
önemsiz kalmaktadır. Biz buna çok önem veriyoruz. demiştir
Sayın Başbakan ve şöyle devam ediyor: Yerel medyanın
güçlenmesiyle birlikte bugün Anadoludan İstanbula yönelen
gazeteci göçü tersine dönecek, Anadoluda gazetecilik yapmak cazip
hale gelecektir.
Sayın Başbakanın uzmanları sanıyorum
ki hâlâ çalışıyor. Yerel televizyonların sorunlarıyla
ilgili hâlâ bir somut adım maalesef yok, çözüm de yok, çare de yok.
RTÜK payları aynı, elektrik payları, telefon ücretleri
aynı, teknoloji yatırımlarındaki vergi muafiyeti
aynı. Sayın Başbakanın iddia ettiği bir gerçek
var, o da, basın çalışanlarının İstanbuldan
Anadoluya göçü tersine döndü mü bilinmez ama, Kanal 7 ekibinin bürokrasiye,
bakanlıklara transfer edildiği doğrudur.
Biraz önce ifade ettiğim gibi, yerel televizyonların
sorunları çok. Bu sorunların aşılması için,
RTÜK paylarının düşürülmesi, frekans tahsislerinin
bir an önce yapılması, yerel televizyonların reklam
gelirlerini artırmak için kamunun verdiği reklamları
yerel televizyonlara da vermesi, teknoloji yatırımlarında
yerel televizyonların desteklenmesi, düşük faizli, uzun
vadeli kredilerin verilmesi, telefon, elektrik ücretlerinde indirim
yapılması gerekmektedir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
ülkemizde büyük bir özveriyle yayın yapmakta olan yerel televizyon
kanallarımızın sorunlarını biliyoruz, zamanı
geldiğinde de gereğini yapacağız.
Sayın Başbakanın yerel televizyonlarla
ilgili söylediği sözler ortada değerli arkadaşlarım.
Ben, Sayın Başbakanı sözlerinin arkasında durmaya
davet ediyorum, ama, maalesef, birçok sözün arkasında bugüne
kadar durulmadığını da hep biliyoruz.
İşsizliği çözeceğiz, yoksulluğu
yeneceğiz. dediniz, işsizlik, yoksulluk bu dönemde arttı.
Yolsuzluğa dur diyeceğiz. dediniz, yolsuzluk, usulsüzlük
daha artarak devam etti. Yolsuzlukla ilgili daha önce Hükûmetiniz
döneminde yolsuzluk olmadığını söylüyorsunuz,
şimdi sistematik yolsuzluktan bahsediyorsunuz. Demek ki, sistematik
olmayan yolsuzluk olduğunu kendiniz de kabul ediyorsunuz.
Çiftçinin, üreticinin yüzü gülmedi verilen sözlerde.
Çay, fındık, buğday, çeltik, kayısı, pamuk, narenciye
üreticisinin sorunları katlanarak arttı.
Dokunulmazlıklar kaldırılacak.
dedi, kaldırılmadı ve arkadaşlar, bu anlayışla
da Sayın Başbakan Çankayaya çıkmak istiyor. Üç
yıl sonra cebiniz parayla dolacak. dendi, ama cepler delindi,
cepken de delindi. Yerel televizyonlara verdiğimiz sözler de
bu vesileyle herhâlde unutulmuş oldu.
Değerli arkadaşlarım, bir kanun teklifi
vereceğiz. Bir kez daha yerel televizyonlarla ilgili samimiyetinizi
ve Başbakanın ve buradaki milletvekili arkadaşlarının
samimiyetini ölçmek adına, umut ederim ki, 37nci maddeden kanun
teklifi buraya geldiğinde, hem Genel Başkanınız
hem Başbakanınız hem de 57nci Hükûmet döneminde milletvekilliği
yapan arkadaşlar sözlerinin arkasında dururlar.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Şimşek.
Gündem dışı üçüncü söz, arşivin
önemiyle ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili Ekrem Erdeme
aittir.
Buyurun Sayın Erdem. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Ekrem Erdemin, modern
arşivciliğin ilk adımı olan Hazinei Evrakın
kuruluşunun 160ıncı yıldönümünde, arşivciliğin
önemine ilişkin gündem dışı konuşması
EKREM ERDEM (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiyede modern arşivciliğin
ilk adımı kabul edilen Hazinei Evrakın kuruluşunun
160ıncı yıl dönümü nedeniyle gündem dışı
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Arşivler, bir ülkenin tapu senedi, bir milletin
kimliği, hatıratı, maddi ve manevi değerleriyle
onu geçmişinden bugüne ve bugününden yarınlarına
bağlayan temel dayanağıdır; ait olduğu devrin
örf ve âdetlerini, sosyal yapısını, meselelerini ve
bunlar arasındaki münasebetleri ortaya koyarlar.
Tanım olarak arşiv, bir devletin, milletin,
şehrin veya kişinin geçmişine ait belgeler topluluğudur.
Bundan dolayı bir devlet ve milletin mutlaka koruması gereken
kültürel değerlerin başında millî arşivleri gelir.
Millet olabilme ve millet kalabilmede bu kültür varlıklarının
büyük yeri ve rolü vardır. Bir devletin ve milletin tarihi, kültürü
ve milleti millet yapan değerleri arşivlerinde gizlidir.
Türkiye arşiv belgesi bakımından çok büyük bir zenginliğe
sahiptir.
Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü bünyesinde
yer alan Osmanlı Arşivi, ihtiva ettiği belgelerin gerek
sayısı gerekse bilimsel ve kültürel değeriyle dünya
arşivleri arasında oldukça itibarlı ve önemli bir yere
sahiptir. Osmanlı Arşivinde 100 milyona yakın belge
ve 365 bin kadar defter bulunmaktadır.
Arşivlerimizin en önemli özelliği, Türkiyenin
olduğu kadar, bugün müstakil devlet kurmuş Orta ve Yakın
Doğu, Balkan, Akdeniz, Kuzey Afrika ve Ön Asya ülkelerinin kültürel,
iktisadi ve siyasi tarihlerinin gün ışığına
çıkarılmasında, milletlerarası hakların ispatında
ve korunmasında müstesna bir değere ve öneme sahip olmasıdır.
Günümüzde bu ülkelere mensup araştırıcılar,
kendi millî arşivlerini kurmak, toplum ilimleri açısından
var oluşlarıyla ilgili meseleleri incelemek, tespit ve
değerlendirme yapmak için Osmanlı Arşivlerinde
araştırmalar yapmak mecburiyetini duymaktadırlar.
Osmanlı Arşivi olmadan bu devletlerin
tarihi yazılamaz. diyen dünyaca ünlü tarihçimiz Profesör
Doktor Halil İnalcık, 1985te, devrin Başbakanı merhum
Turgut Özala, Bana Osmanlı Arşivini verin, size bir kültür
imparatorluğu kurayım. diyerek, Osmanlı arşivlerinin
önemini çok veciz bir şekilde ortaya koymuştur.
Osmanlı arşiv belgeleri, çeşitli
milletlerarası ve şahıs hukuku davalarında da
hukuki geçerliliğe sahiptir. Nitekim bu yıl içerisinde
Yunanistanda, kilise ile Yunanistan devleti arasında ihtilaf
konusu olan bir araziyle ilgili davayı, kilise, mahkemeye sunduğu
bir Osmanlı belgesi sayesinde kazanmıştır.
Son yıllarda gündemden bir türlü düşmeyen
sözde Ermeni soykırımı iddialarını çürütecek,
Kıbrıs ve benzeri millî davalarımızı güçlü
kılacak deliller de, Osmanlı arşiv belgeleridir.
Cumhuriyet arşivi ise, Millî Mücadeleyi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi hükûmetleri ile bunların çalışmalarını,
Türkiye Cumhuriyetinin doğuşu ve cumhuriyetin ilanının
yeniden yapılanması ve ortaya koyduğu yenilikleri,
geçirdiği çeşitli safhaları ve elde edilen neticeleri
gösteren çok önemli başka bir zenginliğimizdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Osmanlı Devletinde arşiv fikri çok eskilere kadar uzanmaktadır.
Arşivin bir milletin tarih ve kültür hazinesi idrakinde olan
ecdadımız, kurduğu arşiv teşkilatına
Hazinei Evrak adını vermiştir.
Hazinei Evrakın 160ıncı yıl dönümü
nedeniyle, dün, Meclis Başkanımız Sayın Bülent
Arınç tarafından Meclisimiz şeref salonunda Osmanlı
arşiv vesikalarının yer aldığı Gök Kubbe
Altında Birlikte Yaşamak isimli bir sergi açılmıştır.
Bilindiği gibi, Osmanlı Devleti, yaklaşık
altı yüz yıllık bir dönemde, Orta Avrupadan Orta Afrikaya,
Kafkaslardan Arabistana kadar uzanan geniş bir coğrafyaya
hükmetmiştir. Bu, o kadar kolay olmamıştır. Söz konusu
zorluk, sadece coğrafyanın genişliği değil,
üzerinde yaşayan farklı din, dil, millet, mezhep ve kültüre
sahip insanları yönetebilmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
EKREM ERDEM (Devamla) Osmanlı Devleti, böylesine
farklı ve renkli bir toplumu, adil bir yönetim anlayışıyla,
barış içinde, bir arada yönetme becerisini göstermiştir.
Hâl böyle olunca, çok farklı özelliklere sahip insanlar, kendi
din, dil ve kültürlerini serbestçe yaşayabilmişlerdir. Bunun
adı, günümüz diliyle, birlikte yaşamaktır. Birlikte
yaşamak demek, çok kültürlülük içerisinde insanların birbirine
hoşgörü gösterebilmesidir. Bugün dünyanın temel sorunu budur ve Osmanlı
Devleti bu konuda zengin bir tecrübe sahibidir. Sergi bu tecrübeyi,
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğüne
bağlı Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığında
bulunan belgeler ışığında ortaya koymaktadır.
Söz konusu belgelerin bir kısmı, Osmanlı Devletinin
kendisine sığınan Avrupalı mültecilere yönelik
himayeci tavrıyla yönettiği çeşitli insan topluluğuna
karşı hoşgörülü yaklaşımını sergilerken,
diğer bir kısmı ise, Osmanlı Devletinin Avrupalı
devletler ve çeşitli topluluklar arasındaki dostluk
ilişkilerini göstermektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
burada sözlerime son verirken, sergiye ilgi göstereceğinize
inanıyor, savaşın olmadığı, masum insanların
öldürülmediği, barışın hâkim olduğu, herkesin
birbirine saygı duyduğu, hoşgörünün egemen olduğu
gök kubbe altında birlikte yaşamak dileğiyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Erdem.
Gündeme geçiyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım.
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Oman Şûra Meclisi Başkanı Sheikh Abdullah bin Ali Al
Qatabinin davetlisi olarak Omana resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki
Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1156)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent
Arınçın, Oman Şura Meclisi Başkanı Sheikh Abdullah
bin Ali Al Qatabinin davetine icabetle, beraberindeki Parlamento
heyetiyle, Omana resmi ziyarette bulunması hususu, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 Sayılı Kanunun 6. Maddesi uyarınca,
Genel Kurulun 7 Kasım 2006 tarihindeki 15. Birleşiminde
kabul edilmiştir.
Anılan Kanunun 2. Maddesi uyarınca, Heyetimizi
oluşturmak üzere Siyasi Parti Gruplarınca bildirilen üyelerimizin
isimleri Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
ADI SOYADI SEÇİM İLİ
Hüseyin Bayındır Kırşehir
Ayhan Sefer Üstün Sakarya
Halil Kaya Van
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin iki önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Edirne Milletvekili Necdet Budak ve 31 milletvekilinin,
balıkçılığın sorunlarının
araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/391)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemiz
bir deniz ülkesidir. Ülkemiz 8.333 km kıyı şeridine sahip,
177.714 km akarsu, irili ufaklı 200 doğal göl, 243 adet baraj gölü,
750 adet sulama göleti olmak üzere 1193 adet su kaynağı ve 8
bin balık türü ile su ürünleri yetiştiriciliği için
son derece uygun koşullara sahip olmasına rağmen dünya
su ürünleri üretimi yapan ülkeler sıralamasında gerilerde
kalmaktadır. 26 milyon hektar alanda su ürünleri üretim alanına
sahip olan ülkemizde avcılık ve yetiştiricilik dahil
toplam balık üretimimiz 650 bin ton/yıldır.
Dünyada Japonya ve Amerika başta olmak üzere
İngiltere, İsveç, Norveç, Danimarka, Almanya ve İtalya
balıkçılığa çok önem vermekte, kurdukları modern
filolarla bol miktarda balık avlamakta ve ekonomilerine önemli
girdiler sağlamaktadırlar. Ülkemizde ise amatör ve kıyı
balıkçılığı yapılmaktadır. Sadece
kıyı balıkçılığının yapılıp
açık deniz balıkçılığının yapılmaması
ülkemizin açık denizlere uzak olmasından kaynaklanmaktadır.
Su ürünleri üretim alanları neredeyse tarım
alanlarına yakın olmasına karşın su ürünleri
sektörünün GSYİHdan aldığı pay binde 43 olurken tarım
sektöründen aldığı pay yüzde 2,34tür. Bu dengesizliğin
gerisinde, ülkemizin ulusal bir balıkçılık politikası
ve planlamasından yoksun olması sonucu bilinçsiz avcılık,
kirlenme ve geçmiş hükümetlerin ekolojik değişimi algılamakta
gecikmesi gibi sebepler yatmaktadır.
Türkiyenin Avrupa Birliği müzakere sürecinde
AB balıkçılık mevzuatına uyum konusundaki yükümlülükleri
2003 yılında açıklanan Katılım Ortaklığı
Belgesi ile ortaya konmuştur. Bu bağlamda, kısa vadede
balıkçılık yönetimi, kontrol, pazarlama ve yapısal
uyuma ilişkin Türkiye mevzuatının, AB mevzuatına
uyumlaştırılması öncelik olarak ele alınmıştır.
Orta vadede ise balıkçılık yönetiminin kurumsal kapasitesinin
yeniden organize edilmesi ve güçlendirilmesi; balıkçılık
yönetimi, kontrol, pazarlama ve yapısal uyum çalışmalarının
AB mevzuatına uyumlaştırılması; AB mevzuatı
ile uyumlu bir bilgisayarlı balıkçı tekne kayıt
sistemi hedeflenmiştir.
Söz konusu proje kapsamında, yasal ve yapısal
politikalar, koruma, kontrol ve kaynak yönetimi, pazar organizasyonu
ve su ürünleri bilgi sistemi konularında gerekli düzenlemeler
yapılacaktır. Bu projenin işlerlik kazanması
açısından Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız
bünyesinde Su Ürünleri Genel Müdürlüğünün veya benzeri müstakil
bir yapının kurulması ve bu sayede ülkemizdeki balıkçılığın
daha kurumsal bir kimliğe kavuşması sağlanacaktır.
Öte yandan balık yetiştiriciliği
diğer hayvan türleri yetiştiriciliğinde elde edilen
ürün açısından mukayese edildiğinde oldukça karlı
bir işletme şeklidir. Örneğin 7 kg yemden 1 kg sığır
eti, 2 kg yemden 1 kg tavuk eti elde edilebildiği halde 1,7 kg yemden
1 kg balık eti elde edilebildiği düşünüldüğünde
ve de yetiştirme alanı açısından beher metrekarede
barındırılabilecek hayvan sayısı göz önünde
tutulduğunda işletme kârlılığı da ortaya
çıkacaktır. Buna karşın ülkemizde ucuz olmasına
rağmen kişi başına balık tüketimi 7-8 kg iken
Japonyada yaklaşık 50 kgdır. AB ülkelerinde tüketim
30 kg/yıldır. Diğer taraftan hayvansal ürün anlamında
Avrupa Birliğine ihracat yapabildiğimiz tek üründür ve
bu toplam kültür balıkçılı ile elde edilen üretimin %
35ini oluşturmaktadır.
İnsan için ihtiva ettiği proteinler, endüstriye
hammadde sağlaması ayrıca ticarette önemli bir sektör
olmasından dolayı su ürünleri sektörü dünyada önemini
her geçen gün artırmakta ve stoklardan en iyi faydalanmanın
sağlanması için çalışmaları da beraberinde
getirmektedir. Dünya ülkelerinde yaşanan bu gelişmeler
göz önünde bulundurulduğunda, ülkemiz balıkçılığının
sorunları ve çözüm yollarının belirlenmesi için Anayasanın
98. maddesi ve TBMM içtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince
meclis araştırması açılmasını arz ederim.
1- Necdet Budak (Edirne)
2- Mahmut Kaplan (Şanlıurfa)
3- Mehmet Tekelioğlu (İzmir)
4- Mehmet Salih
Erdoğan (Denizli)
5- Ali Osman Sali (Balıkesir)
6- Recep Özel (Isparta)
7- İlyas Çakır (Rize)
8- A. Müfit Yetkin (Şanlıurfa)
9- Ömer İnan (Mersin)
10- Mehmet
Asım Kulak (Bartın)
11- Semiha
Öyüş (Aydın)
12- Recep
Yıldırım (Sakarya)
13- Mahmut Göksu (Adıyaman)
14- Ali Küçükaydın (Adana)
15- Atilla Başoğlu (Adana)
16- Gürsoy Erol (İstanbul)
17- Mehmet Emin
Tutan (Bursa)
18- Ahmet Kambur (Tekirdağ)
19- Mustafa Çakır (Samsun)
20- Mehmet Sarı (Gaziantep)
21- Mehmet Daniş (Çanakkale)
22- Tevfik Ziyaeddin
Akbulut (Tekirdağ)
23- Osman Akman (Antalya)
24- Zeki Karabayır (Kars)
25- Ali Temür (Giresun)
26- Asım Aykan (Trabzon)
27- Hüseyin Besli (İstanbul)
28- Adem Tatlı (Giresun)
29- Mustafa
Baş (İstanbul)
30- Mehmet Ceylan (Karabük)
31- Ali Öğüten (Karabük)
32- Hasan Aydın (Giresun)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
2.- Uşak Milletvekili Alim Tunç ve 19 milletvekilinin, Gediz
Nehrindeki kirliliğin ve çevreye etkilerinin araştırılarak,
Gediz Havzasında sürdürülebilir kalkınmanın
sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/392)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kütahyada doğup, Uşak, Manisa ve İzmirin
bazı ilçe, belde ve köylerinden geçerek körfeze dökülen 401
km. uzunluğundaki Gediz Nehri, ülkemizin büyük ve en önemli nehirlerinden
birisidir.
Türkiye nüfusunun % 4ünü barındıran ve
18 bin km2lik alana sahip olan Gediz Havzasında 4 il, 17 ilçe, 32
belde, 74 köy ve 400e yakın işletme Gedizi kirletmeye devam
etmektedir. Belediyelerin çoğu Gedizi kanalizasyon olarak
kullanmaktadır.
Tarımsal üretim içerisinde sulamanın
önemi çok büyüktür. Ancak; Gediz Nehri zaman zaman kullanılamaz
hale gelmektedir. 5. sınıf kirli su durumuna düşen bu
zehirli suyu çiftçilerimiz çaresizlikten ne yazık ki kullanmak
zorunda kalmaktadır. Topraklarımız zehirleniyor,
ürünlerimiz çürüyor, ekonomik verimlilik azalmaktadır. Suyun
içinde bulunan metaller toprakta kalıcı etkiye sahip olduğundan,
artık topraklarımızı eski haline döndürmek mümkün
olmamakta, verimli topraklarımız yok olup gitmektedir. Tarımda
daha ileri teknoloji uygulanmasına, daha çok gübre, daha bilinçli
ilaç kullanılmasına rağmen verim durmadan düşmektedir.
Ürün çeşitliliği azalmaktadır. Toprak bazı ürünleri
kabul etmemektedir.
Gedizden gelen sularla sulanan topraklardaki
otları yiyen büyükbaş hayvanların ciğerlerinde
lekelere ve kelebek hastalığına rastlanmakta, küçükbaş
hayvanlar yavrularını düşürmektedir. Yaşamlarını
Gediz Nehrinde balıkçılık yaparak sürdürenler artık
bulunmamakta, üzüm başta olmak üzere, ihraç ettiğimiz bazı
ürünler yabancı ülkelerden geri gelmektedir.
Gediz Nehri, İzmir Körfezine yılda 22
bin 390 ton kimyasal kirletici organik yük girdisi akıtmaktadır.
1 katrilyon 27 trilyon lira harcanarak yapılan büyük kanal projesi
sayesinde evsel ve sanayi atıklarının körfezi kirletmesi
önlenmişken, Gediz Nehri körfezi kirletmeye devam etmektedir.
Denize taşınan kirlilik, Maltepe Beldesi güneyinde kalan
Kuş Cenneti ve Çamaltı Tuzlasını da kirletmektedir.
200 türden oluşan ve 50 bin kuşun barınağı olan,
dünyanın önemli Kuş Cennetlerinden biri kirlilikten olumsuz
etkilenmektedir. Burada ekolojik dengenin korunması gerekmektedir.
Uşak ilimizde iki tane arıtma tesisi 2006 yılında
faaliyete geçmesine rağmen, diğer tüm bölgelerdeki yerleşim
birimleri ile sanayi bölgelerindeki fabrika ve işletmelerin
bazılarında arıtma tesisi olmaması nedeniyle
yaratılan kirliliğin bir an önce ortadan kaldırılması
gerekmektedir. Sorun yerel önlemlerle giderilemeyecek kadar büyük
boyutlara varmıştır.
Ayrıca; tarımsal sulamanın bilinçli
yapılması, sulanabilir alanların genişletilmesi,
bölgeye ve toprağa uygun ürün deseninin doğru olarak tespit
edilmesi ve buna yönelik proje ve planların oluşturularak
geçilmesi gerekmektedir.
Gediz Havzasında yoğun olarak buğday,
üzüm, pamuk, tütün, zeytin, meyve tarımı yapılmaktadır.
Bölgede alışılagelen tarım çeşitliliği
dışında üretim yapılmamaktadır. Alternatif
ürün deseni konusunda ilgili kurum ve kuruluşlarca gerekli
araştırmalar yapılarak bölge çiftçisinin önü açılmalıdır.
Ülkemiz açısından bu kadar önemli olan Gediz
Nehri, Türkiyenin de taraf olduğu Uluslar arası Öneme Sahip
Sulak Alanlar Hakkında Sözleşmenin (RAMSAR) eklerinde sayılarak
uluslar arası koruma altına alınmıştır.
Gediz Nehrinin zararlı ve tehlikeli
atıklardan arındırılması, bölge halkının
refah ve gelir düzeylerini artırmak için ürün deseninin geliştirilmesi,
tarımsal sulanabilir alanların geliştirilmesi, ulusal
ve yöresel düzeyde koordinasyonun sağlanması, destekleme
yollarının araştırılması, idari ve kurumsal
yasal düzenlemelerin yapılması, teknik bilgi ve altyapı
eksikliklerinin giderilmesi amacıyla Anayasanın 98.,
TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince
bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve
teklif ederim.
1- Alim Tunç (Uşak)
2- Süleyman Turgut (Manisa)
3- Hakan Taşcı (Manisa)
4- Hüseyin Tanrıverdi (Manisa)
5- İsmail
Katmerci (İzmir)
6- İsmail
Bilen (Manisa)
7- Ahmet Çağlayan (Uşak)
8- Mehmet Tekelioğlu (İzmir)
9- Metin Kaşıkoğlu (Düzce)
10- Faruk Anbarcıoğlu (Bursa)
11- Zafer Hıdıroğlu (Bursa)
12- Mehmet Çerçi (Manisa)
13- Soner Aksoy (Kütahya)
14- Hüsnü Ordu (Kütahya)
15- Osman Nuri
Filiz (Denizli)
16- Ahmet Ertürk (Aydın)
17- Mehmet Salih
Erdoğan (Denizli)
18- Zekeriya Akçam (İzmir)
19- Alaettin Güven (Kütahya)
20- Tevfik Ensari (İzmir)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
V. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/381) esas numaralı Meclis araştırma önergesinin ön
görüşmesinin görüşme gününe ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Danışma Kurulu; 15.11.2006 Çarşamba
günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Prof.
Dr. Haluk Koç
Samsun
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler Kısmının 327 nci sırasında
yer alan (10/381) Esas Numaralı Meclis Araştırma Önergesinin
görüşmesinin, Genel Kurulun; 15.11.2006 Çarşamba günlü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde söz isteyen Hasan
Ören, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Ören. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Ören, süreniz on dakikadır.
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Özelleştirme İdaresinin Pamuklu Mensucat
Fabrikası özelleştirme yöntemi ve uygulaması ile değer
tespitindeki aksaklıkların araştırılması,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı üzerindeki
siyasi baskılar, Hükûmetin ve siyasilerin özelleştirmeye
etkileri, Özelleştirme Yüksek Kurulunun kişilere özel aldıkları
kararlar, fabrika arsasının Manisaya katkı sağlayacak,
üretim ve istihdam yaratacak şekilde yeniden değerlendirme
yolları, hissedarlarının mağduriyetinin giderilmesi
ve oluşacak artı değerin tüm Manisaya yayılmasının
araştırılması amacıyla Anayasanın 98inci,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılması hakkında verdiğim önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlarım, eğer bir
ülkede yoksulluk var ise, bilin ki, yolsuzluktan kaynaklanmaktadır.
Hatırlanacağı gibi, 1998 yılında, bu ülkede
bankalar hortumlanır iken, bu ülkenin bankalarının içleri
boşaltılır iken, Cumhuriyet Halk Partisi -o günü hatırlar
iseniz- bankalara el koyun, bankalarla ilgili yeni bir düzenleme
yapın, eğer bu düzenleme şimdi yapılır ise, 2,5
milyar dolara mal olur, halkın parası bir şekilde kurtulur
demişti. Ama, ne yazık ki, o günkü iktidar, o günkü Koalisyon,
Cumhuriyet Halk Partisinin bu samimi açıklamasını
dikkate almayarak, bankalarla ilgili düzenlemeyi getirmedi ve
sonuçları 40-50 milyar dolarlık bankalardan kalan bir borç,
bu halkın sırtına yüklendi ve halk fakirleşti.
Şimdi, muhalefet olarak, yine, Adalet ve Kalkınma
Partisine ikazlarımız ve önerilerimiz var: Eğer
Bu
yolsuzluk dünkü gibi durmadan devam ediyor. Bu devam ettiği süre
içerisinde bir önlem alınmaz ise, bu halkımız dört
yıldan beri fakirleşti, dört yıldan bu yana fakirleşmenin
nedeni de yolsuzluklar. Peki, bu yolsuzlukları çok söylüyoruz,
bu yolsuzlukları söylüyoruz da, belgesiyle, bilgisiyle, hukukun
verdiği kararlar ile önümüzde bir dosya mı var? Sayın
Meclis Başkanımız geçenlerde yaptığı televizyon
konuşmasında, röportajında, Nazlı Ilıcaka
şöyle demişti: Elinde bilgisi, belgesi, hukuksal açıdan
mahkeme kararları olan var ise, yolsuzlukla ilgili dosyası
olan bana getirsin, ben araştırayım. Bir ay oldu, 150
sayfayı aşkın dosyayı kendisine teslim ettim, haber
alamadım, bilgi alamadım. Sayın Başbakanımız,
il başkanları toplantısında Elinde belge ve bilgisi
olan var ise, dosyayı bana göndersin, yolsuzluklarla ilgili damarları
kestik. nutukları atıyor. Kendisine de gönderdim, oradan
da bilgi almadım.
Şimdi, nedir olan? Değerli arkadaşlarım,
Manisada, Manisa Pamuklu Mensucatın 145 dönümlük, yani 145
bin metre karelik yeri vardır. Bu işi orijinal kılan
olayların başında da bu yerin bedavaya, Özelleştirme
İdaresiyle anlaşarak bedavaya satın alınmasından
kaynaklanmıştır. 145 dönümlük yer 4 trilyona alınmıştır.
4 trilyonluk yerin değeri, mahkeme kararıyla, yani mahkemenin
tespit ettirdiği, mahkemenin oluşturduğu heyetin kararıyla
Belediye Başkanlığına sorulmuş, Manisa Belediye
Başkanı bu yerin değerinin 50 trilyon olduğunu
söylüyor. Peki, bu dosyanın ortak özelliği ne? Bu dosyanın
ortak özelliği, 10 büyük ilin içerisinde olan Manisa
Manisa Belediye
Başkanı, yani AKPli Belediye Başkanının 47
iş adamıyla beraber bu işin başında olmasından
kaynaklanıyor. Yani, Adalet ve Kalkınma Partisinin, koskocaman,
Türkiyedeki 10 ilin içerisinde olan Manisa Belediye Başkanının
bu olayın en tepe noktasında Başkanlık yapmasından
kaynaklanıyor. Nereye geliyor olay? Danıştaya geliyor.
Danıştayda Üst Kurul 29 arkadaşımızla beraber
bir karar veriyor, diyor ki: Burada usulsüzlük vardır; kamu zarar
ettirilmiştir, hissedarlar zarar ettirilmiştir; bu yerin
değeri bu değildir. Ne yapılmıştır? Özelleştirme
İdaresi ihaleye çıkarken bu yerin değerini artıran
hususu göstermemiştir. Bu yer geçmiş dönemde sanayi yeri
olduğundan dolayı, imar değişikliğiyle ilgili,
konut ve ticaret bölgesinde çevrildiği ihaleye çıkarken
ihale dosyasında gösterilmemiştir. Bu ihalede hile yapılmıştır.
47 tane iş adamının içerisinden bu ihaleye fesat karıştırmakla
ilgili bir başka dosya Özelleştirme İdaresine verilmiştir.
Bunlar benim söylediklerim değil, bunlar, Üst Kurulun söyledikleri.
Sevgili Grup Başkan Vekilimize de dosyaları teslim ettim
ve buradan da takip etme imkânları var.
Değerli arkadaşlarım, 3 trilyona
alınan bir yer, üzerine bir lamba dikmeden, üzerinde bir çivi çakmadan,
eğer, üç ay içerisinde, iki ay içerisinde başka bir şirkete
üçte 1lik kısmını 20 trilyona satıyorsanız,
burada bir şaibe vardır.
Şimdi, ne söylüyoruz? Ne söylüyoruz CHP olarak?
Söylediğimiz şu: Gerçekten, bu işin içerisinde Adalet
ve Kalkınma Partisinin Belediye Başkanı yok ise -bununla
ilgili söyleyecek bir şeyleri varsa söylesin- eğer böyle
bir şeyi yoksa, bu araştırma önergemize destek verelim.
Eğer, bu araştırma önergesine destek verirseniz, Sayın
Belediye Başkanımızın lehinde bu araştırma
önergesi çıkar ise, hukuka yansıdığında haklı
olur ise, ben, geçenlerde söylediğim gibi milletvekilliğinden
istifa edeceğim. Şunu söyleyebilirsiniz: Efendim, zaten
bir yıllık süre kaldı. Hukuksal açıdan da bu bir
yıl sürer, senin istifan da gerçekleşmez. Bugüne kadar aldığım
aylıkların hepsini, Manisa Belediye Başkanına,
kendisine vereceğim. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bakınız,
Belediye Başkanı bir demeç verdi. Dosyada bütün hepsi var,
150 sayfalık dosya; Başbakanda var, Meclis Başkanında
var, Grup Başkanında var, Yargıtayda var, Danıştayda
var, her tarafta var. Belediye Başkanı dedi ki: Bu dava sonuçlanıncaya
kadar
Bize davayı açan arkadaş geldi, 2 trilyon para istedi
-aynen söylüyorum, kasette var- bu dava sonuçlanıncaya kadar,
biz, kimseyle oturup anlaşma yapmayız. Burası hukuk
devletidir. Ne zaman ki Danıştayın gerekçeli kararı
açıklandı, hiç kesintisiz, net açıklanan kararda kamu
zarara uğratılmıştır, vatandaşlar zarara
uğratılmıştır, bu Özelleştirme İdaresinin
çıktığı ihale yanlıştır, yürütmeyi
durdurmanın hemen uygulanması ve bu davanın esastan
yeniden görüşülmesi dendiği gün, İstanbulda pazarlık
başlamıştır. O davanın sonucunu bekleyeyim,
bekleyeceğiz diyen ortak girişim grubunun başkanı
Adalet ve Kalkınma Partisinin Belediye Başkanı, davayı
açana davandan vazgeç, istediğin parayı veriyoruz demiştir.
Bu, lafta değil, bu da dosyada var. Parayı alan arkadaş
diyor ki: 27 Eylül tarihi itibariyle, 13. Daireye müracaat ederek
davamı geriye çektim. diyor ve basın mensuplarının
karşısına geçiyor: Ben davamı geriye çektim
Niye
çektiniz? 1,7 trilyona anlaştım, paramı aldım ortak
girişim grubundan ve davayı geriye çektim. diyor.
Değerli arkadaşlarım, bu Meclis bunu
hak etmiyor. Adalet ve Kalkınma Partisinin birçok insanı
da bunu hak etmiyor. Bu kadar açık, bu kadar net, hukukun verdiği
bu kararlar doğrultusunda, eğer böyle bir şeye göz yumacaksak,
Sayın Manisa milletvekilleri, buraya gelin, bu dosyanın
ne tarafında olduğunuzu açıkça belirtin. Söz hakkı
doğsun diye de isim telaffuz ediyorum: Sayın Hüseyin Tanrıverdi,
Sayın Hakan Taşcı, Sayın Süleyman Turgut, Sayın
İsmail Bilen, Sayın Mehmet Çerçi; neresindesiniz bu dosyanın,
hangi tarafında duruyorsunuz? Eğer bu hukukun verdiği
kararlar doğru değilse, bu hukukun verdiği kararlarda
bir yanlışlık görüyorsanız, Özelleştirme
İdaresine baskı yapmadıysanız, yapılmadıysa,
lütfen, gelin buraya, deyin ki, bu 47 tane iş adamı ve başındaki
Belediye Başkanımız, 3 trilyona aldığı
yeri 108 trilyona satma hakkına sahiptir, bu parayı da çoluğuna
çocuğuna helal
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN ÖREN (Devamla)
diyor iseniz, söylenecek
bir laf yok.
BAŞKAN Sayın Ören, lütfen toparlar
mısınız.
MUHARREM İNCE (Yalova) Manisa Ali Dibosu
mu?
HASAN ÖREN (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
Adanada, Hatayda, her yerde bununla ilgili bir şeyler çıkıyor.
Çıktığı yerde, yönetim kurulu üyesi AKPnin, efendime
söyleyeyim, üyesidir diye laflar söyleniyor. Ben şimdi ciddi
bir şey söylüyorum: Türkiyede 10 büyük ilin içerisinde Manisada
Belediye Başkanlığı yapan, Manisa Belediye
Başkanını suçluyorum. Bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin
boynuna asılan yaftadır. Bununla ilgili, gelin burada bir
karar verelim, araştıralım. Manisa Belediyesine ben
taahhüt ediyorum, milletvekilliğimi bugün sonlandıracağım.
Bu davayı açalım, ama, eğer, bununla ilgili gerçekten
hepimiz gözlerimizi yumacak isek, gözlerimizi yumup da oradaki
insanlara
Bakın, eğer, üzüme, bugün, o Manisada yüzde 95i
üretilen kuru üzüme, yaş üzüme, bugün buradan hortumlanan 60
trilyon parayı oraya aktarmış olsaydık, o yüz binlerce
üzüm üreticisi şimdi daha rahat durumdaydı. Biz 60 trilyonu,
70 trilyonu, 100 trilyonu sadece 47 arkadaşın cebine aktarıyoruz;
yanlıştır. Ben bu Meclisin bu yanlışı düzelteceğine
inanıyorum.
Beni dinlediğiniz için ve bu önergemize, bu
komisyonun kurulması için lehinde oy kullanacağınıza
inandığım için hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ören.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) Sayın Başkan,
değerli konuşmacı arkadaşımız dosya verdiğinden
bahsetti; doğrudur. Biraz önce, konuşmaya çıkmadan önce
elindekinin bir nüshasını da buraya bıraktı. Ben,
bunu, gereken incelemeleri yaptıktan sonra değerlendireceğimi
ifade ettim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.
Öneri üzerinde, lehinde konuşmak üzere, Kemal
Kılıçdaroğlu, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) Sayın Kapusuz,
altı aydır bu konuşuluyor. Yeni mi inceliyorsun? Gözüne
kurban olduğum...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, az önce, burada,
değerli milletvekilimiz, Manisadaki bir özelleştirme
olayının yarattığı sonuçları dile getirdi.
Aslında, sayın milletvekilimizin talebi Türkiye Büyük
Millet Meclisine saygınlık kazandırmaktır. Türkiye
Büyük Millet Meclisi yolsuzlukların üzerine kararlılıkla
giderse, o zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisi toplumda hak ettiği
saygınlığı kazanmış olur. Ama, daha sözlerimin
başında -sonradan söyleyeceğimi değil- ifade edeyim:
Adalet ve Kalkınma Partisi bu önergeyi reddedecektir.
BAYRAM
ALİ MERAL (
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Çünkü, şu boş sıralara
baktığım zaman, yolsuzluklar konusunda Adalet ve Kalkınma
Partisinin duyarlılığını çok daha rahat görüyorum.
Bu kadar önemli bir önerge, bu kadar önemli bir konu, 60 trilyonluk bir
olay ve buna karşılık sıralarında yer almayan
Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekilleri.
Eğer kulislerden çıkıp da bu önergeye evet oyu verirlerse,
bu kürsüye gelip özür dileyeceğim; ama, bu kürsüye tekrar gelmeyeceğimi,
Adalet ve Kalkınma Partisinin de bu önergeyi reddedeceğini
gayet iyi biliyorum.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) Ne konuşuyorsun?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Neden konuşuyorum
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) Boşuna konuşuyorsun!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bakın,
bir yolsuzluk olayını burada konuşurken Adalet ve Kalkınma
Partisinin değerli bir milletvekili Boşuna konuşuyorsunuz.
diyor.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) Tabii, boşuna konuşuyorsun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Evet, boşuna
konuşuyoruz
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) Her gün aynı laf.
MUHARREM İNCE (Yalova) Yahu, sen ortak
mısın?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
çünkü, yolsuzluklara
ortak olanlar bizi anlayamazlar.
BAŞKAN Sayın Ünal, lütfen
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Yolsuzluklarla
beraber olanlar bizi anlayamazlar. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Ali Diboya ortak
mısın sen?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Yolsuzluklara
tırnak açanlar bizi anlayamazlar. Seçim meydanlarında siz
3 Y ile mücadele edeceğiz. demediniz mi?
BAŞKAN Sayın Kılıçdaroğlu,
lütfen Genel Kurula hitap edelim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Seçim meydanlarında
3 Y ile mücadele edeceğiz. dediniz, Yolsuzluklarla mücadele
edeceğiz. dediniz. İlk geldiğiniz şey yolsuzluklara
kapı aralamak oldu.
Bakın, bir örnek vereceğim değerli
milletvekilleri. Özelleştirme İdaresi Kanunu değişti,
gelen madde şuydu: İtiraz eden Adalet ve Kalkınma Partisinin
değerli milletvekillerinin özellikle dinlemesini istiyorum.
Geçmiş maddede diyordu ki: Özelleştirilecek kuruluşlar
değerlendirilir, değerlendirme bedeli kamuoyuna
açıklanmaz, ihale bitip olay sonuçlandıktan sonra değerlendirme
kurulunun raporu kamuoyuna açıklanır. Ve bizler de yapılan
ihale sonucunda acaba kamu kârlı mı çıktı zararlı
mı çıktı, öğrenmiş olacaktık. Yaptığınız
kanun değişikliği ne oldu biliyor musunuz değerli
arkadaşlar? Değerlendirme raporları ödemeler tamamlandıktan
ve ihtilaflar sona erdikten sonra açıklanır. diye çıkardınız
buradan. Bu, ne demektir biliyor musunuz? O değerlendirme kurulu
raporları hiç açıklanmayacak demektir. Nitekim, benim,
bundan iki yıl önce verdiğim soru önergeme bugüne kadar yanıt
almış değilim. Ben bir milletvekiliyim. Benim soru
önergeme cevap veremeyen, buna cesaret edemeyen bir Hükûmet, normal
bir vatandaşın, sözde Bilgi Edinme Kanununu çıkardınız,
nasıl ona bilgi vereceksiniz? Hiçbir bilgi veremezsiniz.
Bakın değerli arkadaşlar, bunlar sadece
bizim görüşümüz değil. Avrupa Birliği İlerleme
Raporu 2006, 9uncu sayfadan bir bölüm okuyorum size arkadaşlar:
Yolsuzluk, Türk kamu sektöründe ve yargısında yaygın
olmaya devam etmektedir. Parlamenter dokunulmazlığın
geniş kapsamı, Türkiyedeki yolsuzluk bağlamında
önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. Teftiş kurullarınca
yürütülen yolsuzluk soruşturmalarına ilişkin olarak
bazı kategorilerdeki kamu görevlileri hakkında -yani
üst düzey, doğrudan bakanla muhatap kamu görevlileri hakkında-
soruşturma yürütülürken üst makamdan ön izin alma ihtiyacı,
soruşturmanın etkin biçimde yapılmasını engellemektedir.
Ve yine bu bölümde: Yolsuzluk yaygın ve yolsuzlukla mücadele
eden makamlar ve politikalar zayıf olmaya devam etmektedir.
Kim söylüyor? Avrupa Birliği söylüyor.
Eğer bunu biz söyleseydik, yine bir başka arkadaşım
diyecekti ki boşuna konuşuyorsunuz. Avrupa Birliği
söylediği zaman, boşuna konuşulmamış oluyor.
Zaten, biz, kendi insanımızın değil de başkalarının
sözüne itibar ettiğimiz için, Türkiye Cumhuriyeti bu hale geldi.
Eğer, siz, kendi özgür iradenizle milletvekili dokunulmazlığıyla
ilgili sınırlamayı getirmezseniz, yarın size dayatacaklardır.
Buraya siz tıpış tıpış getireceksiniz.
Doğru mu bu? Doğru değil.
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) Kamudaki dokunulmazlıkları
da eleştiriyorlar Kemal Bey.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Efendim?
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) Kamudaki dokunulmazlıkları
da eleştiriyorlar.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Değerli
Milletvekilim
NECATİ UZDİL (Osmaniye) Kamuda dokunulmazlık
yok, bakan dokunulmazlığı var.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bir dakika
arkadaşlar
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Sayın
Ali Kırcanın programına katıldı, Siyaset Meydanına.
23 Nisandı. Genç çocuklar, Sayın Başbakana sorular soruyorlardı.
Bir genç öğrenci Sayın Başbakana şu soruyu sordu:
Milletvekili dokunulmazlığıyla ilgili sınırlamayı
ne zaman kaldıracaksınız? Siz söz verdiniz. diye. Sayın
Başbakanın verdiği yanıt aynen şöyle, sizin
söylediğiniz gibi: Sadece milletvekilinin değil, bu ülkede
çok kişinin dokunulmazlığı var; onların da
kalkması lazım.
Peki, bunu kim yapacak?
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) Katılıyoruz
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Efendim, niye
getirmiyorsunuz? Siz, dokunulmazlıkları getirdiniz de
biz karşı mı çıktık? Biz, size
Bürokratın
dokunulmazlığı yok bir sefer. (AK Parti sıralarından
Var, var sesleri)
MUHARREM İNCE (Yalova) Anayasa değişikliği
sadece milletvekilleri için.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Hayır
efendim, hangi dokunulmazlık?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Hatibe müdahale etmeyin lütfen.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bürokratın
dokunulmazlığı şöyle var; onu söyleyeyim: Bürokratın
dokunulmazlığı, sizin bakanlar, onun hakkında soruşturma
açılmasına engel oldukları için var. Getirin onu, kaldıralım.
Yasaları siz getirmiyor musunuz?
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) Kamuda
bir hizmetliyi bile yargılayamıyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Hayır
efendim, o eskidendi
O eskidendi
Değişti onların
hepsi.
BAŞKAN Sayın Kılıçdaroğlu,
lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz
Karşılıklı
konuşmayı bırakalım lütfen.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Değişti
o
Değişti, ama sizin haberiniz yok; çok özür dilerim.
Evet, bakın, yine, başka bir şey, 58inci
sayfa, aynı, yine, Birleşmiş Milletler Raporundan okuyorum
arkadaşlar: Yolsuzluğu önlemek ve mücadele için genel
bir strateji ve eylem planı hâlâ yoktur. Dört yıl geçti aradan,
dört yıl! Siz teftiş kurullarını kapatacağız
diye Kamu Kanunu getirdiniz buraya, teftiş kurullarını
kapatacağız diye. Yolsuzluk Türkiyede yaygın bir sorun
olmaya devam etmektedir. Kime söylüyor bunu? Adalet ve Kalkınma
Partisine söylüyor. Nerede Adalet ve Kalkınma Partisi? Türkiye
Cumhuriyetini yolsuzluklardan arınmak için, Parlamentoda, seçim
meydanlarında söz verip yolsuzluğa teslim oluncaya kadar.
Türk kamu kesimindeki yolsuzluk bağlamında milletvekili
dokunulmazlığı önemli bir sorun olarak tanımlanmasına
rağmen, bu alanda gelişme kaydedilmemiştir. Bunu söylüyor
Avrupa Birliği İlerleme Raporu, bunları ifade ediyor.
Sizin yaptığınız bir başka
iş daha var değerli arkadaşlar. Siz buraya yasaları
getirirken diyorsunuz ki: Efendim, bunu, Avrupa Birliğine
üye olacağız, dolayısıyla bu yasaların bir an
önce çıkması lazım. Biz bu yasaların içinden bazı
maddelerine itiraz ettiğimiz zaman da, İşte, siz, Avrupa
Birliğine karşısınız. diyordunuz.
Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar,
yine, Avrupa Birliği Raporundan okuyorum. Buraya kalkınma
ajanslarıyla ilgili bir kanun geldi. Kalkınma ajanslarını,
siz, Kamu İhale Yasasının dışında tuttunuz.
Biz dedik, yapmayın, niye Kamu İhale Yasasının
dışında tutuyorsunuz, itiraz ettik; ama, geçti, sizlerin
oylarıyla. Avrupa Birliği diyor ki: Kalkınma ajanslarını
çıkardınız, ama niçin bunu Kamu İhale Yasasının
dışında tuttunuz? Haklı değil mi? Yani, mademki,
bizim dediğimizi yapıyorsunuz, bari doğru yapın.
Çıkın, ihale varsa, İhale Yasasına tabi olsun. Hayır,
İhale Yasasına tabi olmayacak. Neden? Hataydaki gibi Ali
Dibolar olacak, Çorumdaki gibi Ali Dibolar olacak, İskenderundaki
gibi Ali Dibolar olacak ve şimdi arkadaşımız
açıkladı, Mersindeki gibi Ali Dibolar olacak.
Sizin bir belediye başkanınızın
yolsuzluğu, 60 trilyonluk yolsuzluğu burada dile getiriliyor;
en azından şu yapılabilir -sizin çoğunluğunuz
var- dersiniz ki: Bir komisyon kuralım, bir bakalım ya. Belki
de bir yanlışlık vardır bu işin içinde. Ama, onu
kabul etmeyeceksiniz.
Sadece bu mu arkadaşlar? Hayır, bu da değil.
Bakın, 34üncü sayfada, yine burada... Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunu buradan geçti. Bu Hükûmetin yaptığı en
iyi şeylerden birisidir. Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasasını
buradan geçirirken de en büyük desteği CHP vermiştir. Plan
Bütçe Komisyonundaki alt komisyonda CHP bu yasaya olağanüstü
destek vermiştir. Ama, siz, buraya getirdiğiniz bazı
kurumları, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu dışında
tuttunuz. Niçin tuttunuz? Sayıştay denetiminin niçin
dışına çıkarıyorsunuz? Denetlenmesin, kimse
görmesin, yolsuzluklar cebe gitsin diye.
Peki, siz seçim meydanlarında Biz yolsuzlukla
mücadele edeceğiz. derken bunları mı kastediyordunuz?
Vatandaş bunları mı anlıyordu? Hayır, vatandaş
bunları anlamıyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kılıçdaroğlu,
buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, sözlerimin başında da söylediğim gibi,
siyaset kurumuna saygınlık kazandıracak olanlar, siyaset
kurumunun içinde bulunanlardır, yani milletvekilleridir, yani
parlamentodur, yani iktidardır, yani muhalefettir. El birliğiyle
ortak paydalarda, özellikle yolsuzluğa karşı mücadele
etmediğimiz zaman, imamla cemaat arasındaki ilişki
çıkar. O ilişki içinde eğer bir milletvekili bunu yapıyorsa,
Türkiye Büyük Millet Meclisi yolsuzluğu kapatıyorsa,
"vatandaşa sen niye yolsuzluk yaptın demeye hakkımız
yoktur. Hem kültür yozlaşmasına hem ahlak yozlaşmasına
ortam hazırlarız.
Ben baştan da ifade ettim, bu önergeye CHP olarak
biz evet diyeceğiz. Vatandaşlarımız gayet iyi
bilsinler, altlarını çizerek söylüyorum, Adalet ve Kalkınma
Partisi de yolsuzluğu kapatmak için hayır oyu verecektir.
Kendilerine şimdiden hayır oyu hayırlı uğurlu
olsun diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kılıçdaroğlu.
Önerinin aleyhinde söz isteyen, İsmail Bilen,
Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Bilen. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İSMAİL BİLEN (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. CHPnin grup önerisi aleyhinde söz almış
bulunuyorum.
Benim arkadaşlarımı dinlediğim
gibi, onların da beni sükûnetle dinlemelerini özellikle istirham
ediyorum.
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir) Yalan söylemezsen!
HASAN ÖREN (Manisa) Doğru söyle, tabii.
Doğrusu burada!
İSMAİL BİLEN (Devamla) Daha
başlamadan
Hasan Bey, daha başlamadım. İyi ki,
ikaz ettim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sen davet ediyorsun ama ya! Bana laf at diye orada
yalvarıyorsun.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
TUNCAY
ERCENK (
İSMAİL BİLEN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, 5 Ocak 2006, Manisa İl Genel Meclisinin tutanaklarını
getirdim. Buraya, Değerli Milletvekilimiz Hasan Ören Bey katıldılar.
Aynen tutanaklardan okuyorum: Burayı almakla ilgili bir slogan
geliştirilmişti Manisada: Manisanın malı Manisada
kalmalı. Aylar önce, bu işin üzerine gittiğimde, isim
vermeyeceğim, arkadaşlarımız dediler ki, sevgili
vekilim, yeter artık, Manisanın malı Manisanın
olmalıdır ve bu konuda, lütfen, bize yardımcı
olun. Eğer Manisanın malı Manisanın olacak ise,
ben, ağzımı açıp bir demeç vermem demiştim ve
vermedim.
Yine, ihale sürecinden bahsediyor; tutanakları
okuyorum: 98 ve 2004te bu yer ihaleye çıktı. Ancak, burada
satılamadı.
HASAN ÖREN (Manisa) Neden?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Daha sonra,
herkese de ilan edilmiş
HASAN ÖREN (Manisa) Neden satılamadı?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Satılamadı.
İşçiler
HASAN ÖREN (Manisa) İmar durumuyla ilgili
değişiklik olmadığından.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Ben, hiç sataşmadım
Hasan Bey, sükûnetle sizi dinledim.
HASAN ÖREN (Manisa) Ama, yanlış söylüyorsunuz.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Lütfen dinleyin,
tutanaklardan sizin sözünüzü okuyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bu, sataşma değil
ki!
İSMAİL BİLEN (Devamla) Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çıkardığı bir yasayla,
Özelleştirme İdaresine burayla ilgili bir imar yapma hakkı
verelim ve burası, Manisanın olması sloganıyla,
biraz da arkadaşlarımızın baskısıyla ve
biz de dahil olmak kaydıyla, hepimizin baskısıyla satıldı.
Benim baskım olmadı, sizin nasıl oldu, bilmiyorum. Benim
hiç baskım olmadı. Burası Manisalılar
Bakın, değerli arkadaşlar, biz, burayı,
değerli milletvekillerimizle, eski Valimizle, Belediye
Başkanımızla gittik, Özelleştirmeden ve Sayın
Maliye Bakanından Manisaya istedik.
HASAN ÖREN (Manisa) Haa, bak, istemişsiniz
işte
İSMAİL BİLEN (Devamla) Manisaya,
Manisa Özel İdaresine ve Belediyesine ücretsiz istedik.
HASAN ÖREN (Manisa) Tamam
Keşke öyle olsaydı.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Aynen dediler
ki: Biz burayı satacağız, buradan para elde edeceğiz,
gelir elde edeceğiz; dolayısıyla, bunu bedava vermemiz
mümkün değil. Ve bunun arkasını bıraktık. Mademki
mümkün değil, orada kaldı. Daha sonra İzmirde ve
başka yerlerde emsalleri yaşandı, bunlar ücretsiz de
verildi, ancak Manisaya, Manisa Belediyesine ve Özel İdaresine
parasız verilmedi ve bir şirket veya bir firma, birkaç firma
girdiği takdirde, bunu alabilir demişlerdi. Sonra, arkadaşlar
böyle bir ortak girişim grubu kurmuşlar. Buraya kadar da
zaten hiçbir şey yok diyorsunuz. Yine tutanaklardan ifadenizi
okuyorum: Bu 47 kişiyi, sakın ola ki, siyasi bir parti gibi
düşünmeyin. Bu sözler benim değil, Hasan Beyin, Hasan Ören
Beyin; tutanaklardan okuyorum. Bu 47 kişinin içinde herkes
var, yani CHP, MHP, DYP
Neyse, devam ediyor:
satış 7,5 trilyona
Şimdi 3 trilyona düştü, burada 3 trilyon dedi.
HASAN ÖREN (Manisa) Satışını
biliyorsun, ama burada söylemiyorsun, değil mi?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Yine tutanaklardan
Hasan Beyin ifadesini okuyorum: Tabii ki, KİPA buraya bir yatırım
yapacağı için buranın değeri 4 kat arttı. Yani,
250 dolara sattınız, ama bugün 1.000 dolar eder, belki daha
fazla. diyor. Yine tutanaklardan devam ediyorum: Bu yatırımların
gelirlerinin hepsi bu 47 arkadaşın olmalı; o oluyor,
benim itirazım buna. diyor. Peki kime verelim Hasan Bey? Yüzde
51i
HASAN ÖREN (Manisa) Özel idareye verelim, Manisa
Belediyesine verelim.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
bu 47 arkadaşta
kalsın, geri kalanını da
Artık kimlerse onlar?
Kimleri istiyor bilmiyorum. Bu kırk yedi arkadaşın
dışında kalacaklara açalım, onlar alırsa hiçbir
itirazım yok diyor; aynen tutanakta
HASAN ÖREN (Manisa) 1950de Pamuklu Mensucata
arsasını satıp da para yatıran ortaklarına
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bu 47 arkadaşımız,
eğer Pamuklu Mensucatın bilanço üzerindeki 40 milyar liralık
Dikkatinizi çekiyorum
HASAN ÖREN (Manisa) 40 trilyon
İSMAİL BİLEN (Devamla) 40 milyar
lira diyorsunuz.
HASAN ÖREN (Manisa) Olmaz
40 trilyon.
İSMAİL BİLEN (Devamla) 40 milyar
liralık zararını kullanmasalar da, en az 10 trilyonluk
vergi verecekler. Ben 47 arkadaş için samimiyetimle hiçbir
şekilde ve hiçbir şey söylemiyorum. Adamlar ticaret yapmak
istiyor, onların ticaret yapma hakları vardır. 1 koyarlar
8 alırlar, 10 alırlar, 20 alırlar. Aynen tutanaktan
Grup Başkan Vekilinize vereceğim.
HASAN ÖREN (Manisa) Ver
Alacağım
şimdi.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bunu, Hasan
Ören, Cumhuriyet Halk Partili Milletvekili arkadaşımız,
Manisa İl Genel Meclisi üyelerinin huzurunda yaptığı
konuşmada söylüyor.
Manisanın malı Manisanın olmalı,
Manisalının olmalıdır. Malatyalı bu Türkiye
Cumhuriyetinin vatandaşı değil mi? Yani, bu kadar da
HASAN ÖREN (Manisa) Sloganı öyle başlatan
sizsiniz, billboardlara astınız, nasıl söylüyorsun
onu? Yüzün kızarmadan nasıl söylüyorsun bunları?
BAŞKAN Sayın Ören, lütfen
Sayın
Ören, lütfen, sabredelim.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Yine tutanaktan,
arkadaşlar, okuyorum: Efendim, ben burada Manisaya bu rantın,
yani, şu anki 20 trilyon alınacak ve bu 20 trilyona yapılacak
olan yatırımlar
(CHP sıralarından gürültüler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
Başkanım!
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Eğer
burada söylendiği gibi, kırk dokuzu Manisanın gerçek
insanlarına, yani, gerçek dediğimiz de ekonomik koşullar,
yani, 500 milyon tutarsanız, bir hisse senedi, adam 500 milyona
5 milyar kâr sahibi olur. Öyle gözüküyor şimdi burada, böyle
bir şey yapar isek, ben de bunun sonuna kadar savunucusu olurum,
nerede ne varsa ben orada olurum.
HASAN ÖREN (Manisa) Evet doğrudur. Yüzde
50sini dağıtın paranın.
BAŞKAN Sayın Ören, lütfen
İSMAİL BİLEN (Devamla) Şimdi,
burada bir şaibe var, bir yolsuzluk var, 47 kişinin olunca,
bu, usulsüzlük, hırsızlık oluyor, ama, kamuya açınca
veya sizin bahsettiğiniz o kimse, o çoğunluk
HASAN ÖREN (Manisa) 2 bin kişi
Ortak olan 7
bin kişi.
BAŞKAN Sayın Ören
İSMAİL BİLEN (Devamla)
ona
açıldığında usulsüzlük kalkıyor mu? Soygun talan
HASAN ÖREN (Manisa) Ortak olan 7 bin kişi.
Sen fikrini beyan et. Bırak sen benim yazdığımı,
okuduğumu. Sen fikrini beyan et.
BAŞKAN Sayın Bilen, lütfen, karşılıklı
konuşmayalım.
Genel Kurula hitap eder misiniz lütfen.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Evet, değerli
arkadaşlar, değerli Malatya Milletvekilimden özür diliyorum.
Bakın, Malatyalı almasın
Doğru, güzel
Aynen
tutanaktan okuduğum için Malatyalı ifadesini verdim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Yahu,
bu Malatya da, Malatya
Allah, Allah
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Ya, Hasan Ören söylüyor.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bu ihale biliyorsunuz
AK Parti döneminde yapıldı, ama onu ilzam etmiyorum diyor.
Bu ihale bu dönemde yapılmış olabilir. Eğer, bir
usulsüzlük var mı, yok mu onu da söylemiyor, çok muğlak geçiyor
oraları. Arkadaşlarımız ısrar ediyor
HASAN ÖREN (Manisa) Ne zaman? Tarih ne, tarih? Tarih
ne?
BAŞKAN Sayın Ören
HASAN ÖREN (Manisa) Daha başladığı
gün, bu dosya hazırlanırken.
BAŞKAN Sayın Ören
İSMAİL BİLEN (Devamla) 5 Ocak 2006
tarihinde söylüyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi, şunu
söylüyorum, Hasan Beye defaatla da söyledim. Bunu bütün samimiyetimle
ifade ediyorum. Eğer
CANAN ARITMAN (İzmir) Sayın Örene bakarak
konuşuyor devamlı.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Hasan Bey
de bana bakıyordu, hemşehriyiz, birbirimizi çok uzun zamandır
da görmedik, özledik.
Değerli arkadaşlar, eğer bir usulsüzlük,
bir fesat varsa, samimiyetimle söylüyorum
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Hah
HASAN ÖREN (Manisa) O kadar yahu.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
belgesini
getirsin. Ben hukukçuyum.
HASAN ÖREN (Manisa) Ya
İSMAİL BİLEN (Devamla) Hasan Bey,
lütfen, bakın, hiç sataşmam yok. Geçen günkü konuşmamda
da üç sayfada bir sayfa konuşturmuşsun beni, bir sayfa konuşturmuşsun.
HASAN ÖREN (Manisa) Sataşmadın, yalan
yanlış bir yığın şey okudun. Paramparça ettin
bir saatlik konuşmayı.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlar, şunu samimiyetimle söylüyorum:
Ben, avukatım ve iyi de bir hukukçuyum. [CHP sıralarından
Ooo sesleri, alkışlar (!)]
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Bravo!
OSMAN KAPTAN (Antalya) O senin görüşün.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Evet, iyi de
bir hukukçuyum. Hasan Bey avukat arıyorsa, bu davaya bakmak üzere
de söz veriyorum kendisine, ne yapmam gerekirse elimden gelen hukuki
yardımı yapmaya hazırım.
HASAN ÖREN (Manisa) Sen ilk önce oy ver, oy ver; Manisa
Milletvekili olarak oy ver sen ilk önce.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Cumhuriyet
savcılığına intikal ettirsin.
TUNCAY
ERCENK (
FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) Önce milletvekilliğinden istifa et.
İSMAİL
BİLEN (Devamla) Bakın, karakolda doğru söyleyeceksiniz,
mahkemede şaşıracaksınız, böyle bir şey
olmaz.
HASAN ÖREN (Manisa) Cumhuriyet savcılığına
Burada.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bunu defaatla söyledim, cumhuriyet savcılarına
gitmeyi bilmiyorsa
HASAN ÖREN (Manisa) Gittim
Burada
İSMAİL BİLEN (Devamla)
yolunu
bilmiyorsa, dilekçe yazmasını bilmiyorsa, ben, her türlü
hukuki yardımı vermeye hazırım, yanında ve
arkasında, hatta önünde olmaya hazırım; namus sözü.
Var mı başka bir şey?
HASAN ÖREN (Manisa) Var, var. Burada.
MUHARREM İNCE (Yalova) Kaç para istiyorsun?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Ama, bunu
da söylüyorum.
Bakın, biraz önce Grup Başkan Vekilimize
bir dosya verdiniz.
HASAN ÖREN (Manisa) Evet.
TUNCAY ERCENK (Antalya) Ben bir tavsiyede bulunayım
sana: Sen kendine bir avukat bul.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Şunu
samimiyetle söylüyorum
HASAN ÖREN (Manisa) Bir ay önce Meclis Başkanına
verdim, Başbakana verdim.
BAŞKAN Sayın Ören, lütfen
İSMAİL BİLEN (Devamla) Tavır
böyle olmaz Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen Sayın Ören.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ben, ortamı germek niyetinde değilim,
ben, bir hukuki süreçten söz ediyorum. Eğer varsa, lütfen, bize
de yardımcı olun, kim yapmışsa savcılığa
intikal ettirin, bir başkasına intikal ettirin, kim varsa.
Ben, bu işin içinde yokum, kimseye baskı yapmadım, kimseye
aracılık yapmadım, ama, lütfen, sizden bir yardım rica
ediyorum, diyorum ki, bana belgelerinizi, bilgilerinizi getirin,
sizi ben götüreyim adliyeye, bilmiyorsanız yolunu göstereyim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Komisyon
kuralım
Komisyon kuralım
İSMAİL BİLEN (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlar, komisyon kuralım
HASAN
ÖREN (Manisa) Evet, hemen...
İSMAİL BİLEN (Devamla) 335 tane,
bugüne kadar verilmiş 335 tane araştırma önergesi var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Hemen
yarın alalım.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bunların
hepsini kuracak olsak, Meclis çalışmayacak. Bakın,
lütfen
HASAN ÖREN (Manisa) Zaten çalışmıyor.
Hiçbiriniz yoksunuz, çoğunluk yok burada.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Çalışıyoruz,
çalışıyoruz, gece yarılarına kadar da çalışıyoruz.
BAŞKAN Sayın Bilen
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bu Meclisin
hakkını inkâr etmemek lazım. Kendinize ve kendimize
haksızlık yapmamamız lazım. Bu Meclis, cumhuriyet
tarihinde en çok çalışan meclislerden bir tanesidir, gece
yarılarına ve sabahlara kadar. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Yarısı veto
oluyor. Boşa çalışıyoruz.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Sizin de
katkılarınız ve emekleriniz vardır. Bakın, Kamu
İhale Kanunu
HASAN ÖREN (Manisa) Sizden başka 1 tane milletvekili
niye bunu savunmuyor?
BAŞKAN Sayın Ören
İSMAİL BİLEN (Devamla) Ben bunu
HASAN ÖREN (Manisa) 2 milletvekili dışında
hiç kimse savunmuyor.
İSMAİL BİLEN (Devamla) İhaleyi
savunmuyoruz, ihaleyi savunmuyoruz.
HASAN ÖREN (Manisa) Aranızda konuşuyorsunuz
Hasan Ören haklı diye
İSMAİL BİLEN (Devamla) Sayın
Başkanım, sözümü hep Hasan Ören gasbediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN ÖREN (Manisa) 2 milletvekilinden başka
kimse konuşmuyor. Nerede Hüseyin Tanrıverdi?
BAŞKAN Sayın Ören, lütfen susar mısınız?
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Biz yetmiyor muyuz sana,
biz yetmiyor muyuz?
HASAN ÖREN (Manisa) Ne bileyim, sizin de sanki
ortaklığınız var ya! Hayret bir şey!
BAŞKAN Sayın Bilen, lütfen toparlar
mısınız.
Buyurun.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ben geçen konuşmamda da söylemiştim, yine
söylüyorum, Allaha hamdolsun, hiçbir yere milletvekili olduktan
sonra ortak olmadım, hiçbir iş takip etmedim, ihaleye aracılık
yapmadım.
HASAN ÖREN (Manisa) Bilmiyoruz.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Yapan varsa,
yaptığını bildiğiniz bir insan varsa, yanınızda
olacağımı da söyledim.
HASAN ÖREN (Manisa) Var, var.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Samimiyetimle
ifade ediyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) Şimdi vereceğim
dosyayı.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Cumhuriyet
savcılığına gitmeyi bilmiyorsanız, size yardımcı
olacağım. Ben elinizden tutacağım, yanınızda
olacağım, kolunuza gireceğim, sizi götüreceğim.
Değerli arkadaşlar, bir şey daha söylüyorum:
Kamu İhale Kanununda da hakikaten ciddi manada sıkıntılar
var. Belediye başkanlarımız, valilerimiz ki
Kaldı
ki sizin belediye başkanınız, o da buradadır, ona
da sorabilirsiniz, ciddi manada sıkıntılar var.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) Sen adliyenin
yolunu bilmezsin. Ne konuşuyorsun?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Gerek malzeme
alımlarında, gerekse iş yapımlarında ciddi
zaman kayıpları var.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) Sen avukatlığı
bilmiyorsun. Sen cübbe giymeyi bilmezsin. Ben senin avukatlığını
bilmiyor muyum!
İSMAİL BİLEN (Devamla) Buradan dolayı
belki deminki konuşmacı arkadaşın Bu kalkınma
ajanslarını neden Kamu İhale Kurumunun ve Kanununun
dışında tuttunuz? ifadesi geçmişti. Bunun için
söylüyorum. Evet, burada ciddi manada bir zaman kaybı söz konusudur.
Belki bunların da gözden geçirilmesi gerekir. Ama, asıl konuya
dönecek olursak
HASAN ÖREN (Manisa) Neresindesin, neresinde?
Asıl konu bu.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
İl Genel
Meclisinde yaptığınız konuşmalar tutanakta.
HASAN ÖREN (Manisa) Dosyaları size vereceğim.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Ben, sizin
takdirinize sunuyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) Cumhuriyet Başsavcılığına,
Ankaraya şikâyet etmiştim.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Yüce heyetinize
de söz vermiştim. Orada diyeceksiniz hiçbir şey yok, kaldı
ki bunun içerisinde CHP var, MHP var, AKP
AKP de demiyorsunuz.
HASAN ÖREN (Manisa) Orada hiçbir şey yok diyor
isen, bugün istifa edeceğim, getir. Getir bakalım.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bakın,
aynen tutanaklardaki ifadelerinizi okudum.
HASAN ÖREN (Manisa) Hadi komisyonu kuralım.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Arkadaşlarınıza
da sunacağım, gerekirse, Grup Başkan Vekilinize de
takdim edeceğim. Sadece Manisadaki ihaleleri Manisalıların
almasını da doğru bulmuyorum, şık bulmuyorum.
Çünkü, orada yeterli bir rekabet ortamı da oluşmayabilir.
Diğer ilden, ilçelerden, hatta, varsa, yurt dışından
insanların da katılması, gerekli rekabet ortamını,
şeffaflığı sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Eğer sadece Manisalıların derseniz, işte böyle
sıkıntılar çıkar.
HASAN ÖREN (Manisa) Tabii, Siirtten gelip Manisadan
milletvekili olursan, bu sorunlar çıkar tabii. Tabii
Olur mu?
Olmaz
İSMAİL BİLEN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, sözlerime başlarken söylemiştim, Hasan
Ören Beyin taktiği de budur, söyleyecek şeyi de olmadığı
zaman, bunu sürekli yapar. Takdirlerinize arz ediyorum.
Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bilen.
İkinci sırada, aleyhte söz isteyen Mehmet
Çerçi, Manisa Milletvekili, söz sırasını Salih Kapusuz,
Ankara Milletvekiline devretmiştir.
Buyurun Sayın Kapusuz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
CANAN ARITMAN (İzmir) Manisalılar konuşsun
Manisalılar, bırak Manisa milletvekilleri konuşsun.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından
getirilen bir araştırma konusuyla ilgili olarak yapılan
tartışmaları ve kullanılmış olan üslupları
da dikkatle takip etmeye çalıştım. Bu konu bir müddet
öncesinde bir kez daha buraya, gündeme getirilmişti. Zannedersem,
arkadaşlarımız, belirli konuları, bu ve benzeri
zeminlerde kamuoyunun dikkatlerine sunmak üzere, biraz da bölgelerine
mesaj vermek gibi de değerlendirmiş olarak, buraya, gündeme
getirmiş olabilir.
Biraz önce yerimden müdahale ettim. Değerli
bir milletvekili arkadaşım, Grubumuz adına bana bir
dosya getirdi. Getirmiş olduğu dosya, kendisinin de ifade
ettiği gibi, ilgili bütün birimlere gönderilmiş. Takdir
edersiniz ki, Türkiye bir hukuk devleti. Hukuk devletinde kuvvetler
ayrılığının bir gereği olarak da, biz, yasama
ve denetim yapıyoruz. Ayrıca yargımız var, ayrıca
yürütmemiz var.
Şimdi, bir konu düşünün ki, ihale yöntemiyle,
bir il bünyesinde, bir arsası, geçmişte sanayi kuruluşu
olarak kurulmuş bir yerin arsası satılıyor. AK Parti
olarak, Başbakan olarak Ankaranın merkezinde, Türkiyenin
muhtelif yerlerinde yapılmış olan bütün ihaleleri,
tek tek takip etmek, kontrol etmek, parti olarak bunlara müdahale etmek
gibi bir yanlışın içerisinde olmak sizce yakışır
mı?
NAİL KAMACI (Antalya) Doğrusu aslında
o. Onu yapacaksınız.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Doğrusu bu derseniz
NAİL KAMACI (Antalya) Sayın Başbakanın
her konudan bilgisi olması lazım.
BAŞKAN Sayın Milletvekilim, lütfen
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Değerli arkadaşlar
BAŞKAN Sayın Kapusuz, lütfen Genel Kurula
hitap eder misiniz.
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
bir arkadaşımız,
düşünün ki bu anlayış içerisinde. Ben, bu anlayışını
kendisinin bir daha gözden geçirmesini tavsiye ederim.
Değerli arkadaşlar, bakınız,
biz AK Partiyiz. Türkiyede nerede ve ne zaman olursa olsun, Başbakanımızın
ilan ettiği gibi, belgesi ve bilgisi
Bir zatı alıp gelip
de burada bu şahıs belgedir derseniz, anlamsızdır,
bu bir Genel Başkana da yakışmamıştır.
(CHP sıralarından gürültüler)
CANAN ARITMAN (İzmir) Canlı tanıktan
daha iyi belge mi olur?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) İlave bir
şey söyleyeceğim
İlave bir şey söyleyeceğim
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Evet, evet, lütfen
dinleyin. Değerli arkadaşlar, biz denetim görevi yapıyoruz.
Bu konu da bir denetim konusudur.
NAİL KAMACI (Antalya) Belge orada.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Bu konu da denetim
konusudur.
CANAN ARITMAN (İzmir) Canlı tanıktan
daha iyi belge mi olur? Ayıp!.. Ayıp!..
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
AHMET YENİ (Samsun) Niye rahatsız oldunuz.
NAİL KAMACI (Antalya) Rahatsızlıkları
ortada, Genel Başkan belgeyi gösteriyor.
BAŞKAN Sayın Yeni...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Açıkça ilan ediyorum,
biz, Salih Kapusuz başta olmak üzere, milletvekili arkadaşlarım,
bakan arkadaşlarım, belediye başkanlarım,
teşkilat mensubu, kim olursa olsun, bu AK Partiyi karartamaz.
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir) Allah, Allah!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Böyle bir hakkı
ve yetkisi de yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ama, değil mi ki, bir iddianız var, elbette, bilginiz, elinizde
belgeniz varsa
HASAN ÖREN (Manisa) Evet, var.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Eğer bize güvenmiyorsanız,
biz yapmıyorsak, bu memlekette yargı var, yargıya da
mı güvenmiyorsunuz?
HASAN ÖREN (Manisa) Yargı kararları
içindeki
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Yargıya da
mı güvenmiyorsunuz?
HASAN ÖREN (Manisa) Yargıya güveniyoruz.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Lütfen, dikkat buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Yasayı değiştiriyorsunuz.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Bak, Hasan Bey
HASAN ÖREN (Manisa) Yargıyı söylüyorum,
yargıyı, şahsımla ilgili düşünceyi söylemiyorum.
BAŞKAN Sayın Ören
Sayın Ören
AHMET
YENİ (
HASAN ÖREN (Manisa) Ben ne yapıyorum?
BAŞKAN Lütfen, sayın milletvekilleri
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Bakınız,
değerli arkadaşlar, yani, size şunu söylemek durumundayım:
Arkadaşlar, biz sizi dikkatle, sessizce orada dinledik. Bir konuyu
gündeme getirdiniz, kamuoyunun önünde de bu konuyu tartışıyoruz.
Tartıştığımız konuda birazcık saygı
gösterin, biraz dinleyin.
Bakın, ben, açıkça ilan ediyorum: Arkadaşlarımı
görevlendirdim, bu dosyayı inceleyecekler, taraf olan kurumu
da, ilgili olanları da inceleyecekler. Yetmedi, bunun gereği
olarak, eğer, bu konuda ihmal varsa -ki, hukuken de böyle bir girişimin
katkısı varsa- yapılacak şey şudur: Biz, bu
araştırmayı açarız, incelemeleri yaparız,
gereği neyse onu da yerine getiririz.
CANAN ARITMAN (İzmir) Göreceğiz!
HASAN ÖREN (Manisa) Sabırsızlıkla
bekleyeceğiz!
MUHARREM İNCE (Yalova) Bir senedir gündemde.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Ama, koskoca bir
Parlamento, yasama görevinin önemli sorumlulukları ve yerine
getirilmesi gerekli olanlarla birlikte denetim yapıyoruz.
KİT Komisyonumuz var. Ayrıca, denetim yollarının
envaiçeşidini kullanmak mümkün.
Şunu söylemek istiyorum değerli arkadaşlar:
Biz, bu konularla ilgili olarak
Siz, buraya her şeyi çıkıp
söyleme imkânına sahipsiniz, ancak sizin de dikkatli olmanız,
sorumluluğunuzun gereği olarak hassasiyet göstermek durumunda
olduğunuz bir husus var. O da, eğer, bu konularla ilgili olarak
kararlı duruşunuz yargı tarafından da destekleniyorsa,
yargı böyle bir sonuç veriyorsa
HASAN ÖREN (Manisa) Evet
Aynen öyle
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
takdir edersiniz
ki, Anayasamız gereği yargı kararları herkesi
bağlar.
HASAN ÖREN (Manisa) Dosyayı inceleyince
göreceksiniz.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) O zaman, suç işleyenlerin
cezasını yargı verir. Biz de deriz ki: Arkadaş, siz
suç işlediniz, mahkûm oldunuz, bizimle de alakanız yok.
Ama, suçlunun suçu ispat edilinceye kadar beraatizimmet
esastır diye bir kuralımız var. Her iddia sahibinin iddiasını
doğru kabul edecek olursak veyahut da iddia edilenlerin sonucundan
müspet anlamda onu destekleyen başka bir şeylere ulaşırsak
gereğini yaparız.
Değerli arkadaşlar, iki hususa çok hassasiyet
gösteriyoruz. Bak, bu konuyu sıkça ve mükerreren siz tekrar ediyorsunuz.
Konu şu: Laiklik konusu. Bu konuda Başbakanımız,
Partimiz, Hükûmetimiz, Meclisimiz ve milletvekilimiz ve Türk milleti
sizin göstermiş olduğunuz hassasiyet kadar hassasiyet
göstermektedir. Sizin laik olduğunuz kadar, laiklikle ilgili
olarak neyi söylüyorsanız, neyi savunuyorsanız, biz, Anayasa
çerçevesinde bunun aykırı olan bir tarafını söylem
olarak, eylem olarak hiçbir yerde önümüze getirip koyamazsınız.
(CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) Biz rahatsız olmuyoruz,
siz niye rahatsız oluyorsunuz? Başbakan niye rahatsız
oluyor?
BAŞKAN Lütfen, sayın milletvekilleri
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Haa, rahatsızlığa
gelmek
Bu bir rahatsızlık değil. Rahatsızlığımızın
sebebi şu: Siz, sakız çiğner gibi, gereksiz bir şekilde
tekrar ediyorsunuz, birincisi bu.
İkincisine gelince değerli arkadaşlar
MUHARREM İNCE (Yalova) Hem Müslüman hem laik
olunmaz diyen kimdi?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Değerli arkadaşlar,
galiba
MUHARREM İNCE (Yalova) Ben hem Müslümanım
hem laikim.
BAŞKAN Sayın İnce
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
galiba
MUHARREM İNCE (Yalova) Siz şimdi laik
olduğunuza göre, acaba Müslüman mı değilsiniz?
BAŞKAN Sayın İnce, lütfen
NAİL KAMACI (Antalya) Yani, konu Manisa
Laiklikle ne alakası var bunun?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Bir daha sorar
mısınız?
MUHARREM İNCE (Yalova) Bir insan hem Müslüman
hem laik olmaz dedi Sayın Başbakan geçmişte
BAŞKAN Sayın İnce, lütfen
Sayın Kapusuz, lütfen karşılıklı
konuşmayalım.
MUHARREM İNCE (Yalova) Yani, biz de diyoruz
ki, bir insan hem Müslüman hem laik olabilir. Siz ne diyorsunuz?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Değerli arkadaşlar,
arkadaşlarımızın zannedersem ya bilgi eksikliği
veyahut da mantık olarak yaklaşım hataları var.
Değerli arkadaşlar, Müslümanlığın
karşılığı laiklik değildir.
MUHARREM İNCE (Yalova) Başbakan dedi
bunu, biz demedik.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Eğer,
inanan-inanmayan derseniz, Müslüman veyahut da kâfir ayırımını
koyarsanız, o kuralı siz kendiniz tayin edersiniz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Kapusuz,
bunu biz demedik ki!
CANAN ARITMAN (İzmir) Onun için şemsiyeyle
dolaşıyor Başbakan değil mi? Yağmursuz havada
niye şemsiyeyle dolaşıyor ki?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Bir insanın
Müslüman olması başka bir şey, bir rejimin, bir devletin
laik olması başka bir şey. (AK Parti sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) İnsan laik olamaz, ama, laik
bir kurumu savunur, laik bir devleti savunur. Bu başka bir
şey.
TUNCAY ERCENK (Antalya) Suç işliyorsunuz,
suç. Suç işliyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Ercenk, lütfen
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Bu başka bir
şey.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ben laikim ve Müslümanım.
BAŞKAN Sayın İnce
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Bu sizin tercihiniz.
Bakınız kurumsal olarak
MUHARREM İNCE (Yalova) Senin de bunu demen
lazım, herkesin demesi lazım. Olur mu öyle şey. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Arkadaşlar,
işte
MUHARREM İNCE (Yalova) Mecburiyet var, anayasal
mecburiyet var. Laik olmak zorundasınız.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Değerli arkadaşlar
HASAN ÖREN (Manisa) Salih Bey, nereye çektiniz
mevzuyu?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Değerli arkadaşlar,
konuya geliyorum
Değerli arkadaşlar, konuya geliyorum
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Manisaya
gel, Manisaya.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Konuya geliyorum
MUHARREM İNCE (Yalova) Yolsuzluğa
gel, yolsuzluğa.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Bakınız
BAŞKAN Sayın Kapusuz, lütfen toparlar
mısınız.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Eğer bu söylediklerinizi
ispat ederseniz, alnınızdan öperiz. Ama, oturduğunuz
yerden, yolsuzluktan, haksızlıktan konuşursanız,
bunu, yüzünüze de cevabının doğrularını çarparız.
Bu kadar açık
(AK Parti sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa) Hadi komisyonu kuralım.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Kapusuz,
ben Manisaya gittim.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Bu kadar açık
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Örenle Manisaya
gittim.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Bu kadar açık.
Dolayısıyla, burada polemik yaparak bir yere varmayacağınızı
bilin.
Değerli arkadaşlar, şunu açıkça
söylüyorum: Siz burada ne iddia ederseniz, biz onun üzerinde çalışır,
inceler, cevabını da veririz.
HASAN ÖREN (Manisa) Komisyonu kurmazsınız!
BAŞKAN Sayın Ören
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Haa, ihtiyaç varsa
kurarız.
HASAN ÖREN (Manisa) Hadi kuralım. Dosya burada.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Şimdi, sizin
iddianız, eğer incelenmeye, araştırmaya değer
bulunursa gereğini yapacağımızı söyledim.
HASAN ÖREN (Manisa) Benim iddiam değil, Danıştayın
verdiği karar.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Efendim
HASAN ÖREN (Manisa) Benim iddiam değil.
BAŞKAN Sayın Ören...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Ya, o zaman...
HASAN ÖREN (Manisa) Hâkimlerin verdiği karar,
Danıştayın verdiği karar, iddia değil.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Ya, bakın arkadaşlar,
bir mahkeme kararı varsa, ne istiyorsun benden ya? Bu Meclisten ne istiyorsun o zaman
sen? Bir mahkeme kararı varsa, bu Meclis ne yapacak? Herkesi
bağlar.
HASAN
ÖREN (Manisa) İşte, o belediye başkanı 1,7 trilyon
vererek davayı geriye çekmiştir. Onu söylüyorum ben. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Kapusuz, lütfen tamamlar mısınız.
SALİH
KAPUSUZ (Devamla) İşte, bakın, değerli arkadaşlar,
değerli arkadaşlar, arkadaşların amacı
başkaysa, üzüm yemek değil bağcıyı dövmekse,
üzüm yemek değil de bağcıyı dövmekse, fevkalade
yanlış bir yola girersiniz. (Gürültüler) O zaman bizden katkı
bulamazsınız. Ama, amacınız üzüm yemekse, orada
katkımız olur.
AHMET
YENİ (
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Sizin ifadenizden,
eğer olayı kişiselleştirmek varsa...
HASAN ÖREN (Manisa) Hayır, hayır!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) ...yargının
yapabileceği bir şey yok diyorsanız, biz ne yapabiliriz?
HASAN ÖREN (Manisa) AKP belediye başkanı
var! AKP belediye başkanı!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Sonuç olarak
şunu söylüyorum değerli arkadaşlar: Biz, AK Parti olarak...
TUNCAY ERCENK (Antalya) Çorumu da anlat, Çorumu!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Biz, AK Parti olarak...
(CHP sıralarından gürültüler)
TUNCAY ERCENK (Antalya) Çorum!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Evet, yargı neyi
vermişse, karar o.
BAŞKAN Sayın Kapusuz, niye karşılıklı
konuşuyorsunuz?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Hayır, hayır.
Yargı kararı...
HASAN ÖREN (Manisa) Daha yargının verdiği
yürütmeyi durdurmayı uygulamıyorsunuz ya!
TUNCAY ERCENK (Antalya) Çalışıyorlar!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Ya, arkadaşlar,
arkadaşlar... (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Kapusuz, lütfen toparlar
mısınız.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Topluyorum Sayın
Başkan.
Arkadaşlarımız, kuralları hep
kendi arzularına göre olsun... Mahkeme süreci bitmemişse,
sonuçlanmamışsa, bir mahkeme kararı Yargıtay sürecini
tamamlamamışsa, hatta davalar, daireler kurulup sonuçlanmamışsa,
bir iddia sahibi veyahut da bir suçlu isnadıyla muhatap olan insan
bu süreci devam ettiriyorsa, siz hâlâ bu karar vardır diyemezsiniz
ki!
CANAN ARITMAN (İzmir) O zaman Şemdinli
Komisyonunu nasıl kurdunuz?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Bir yargı kararının
nasıl kesinleşeceği, herkes tarafından bilinmeli,
ona göre de konuşulmalıdır. (Gürültüler)
Değerli arkadaşlar, AK Parti sonuna kadar
aklığını, ak olma sürecini devam ettirecektir.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) Yok, yok! Bürokraside
açığa alma var, açığa alma! Açığa alacaksın!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Bu itham ve bu iddialarla
AK Partiye bir şey bulaştıramazsınız. Bir
şey bulaştıramazsınız.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) Soruşturma
geçireni açığa alacaksın! Niye oturtuyorsunuz?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Şimdi, bu ve
benzeri konularla ilgili olarak, kamuoyunun huzuruna her zaman
çıkıp doğruları savunma noktasında kararlılığımızı
herkes bilmeli, inşallah, gelecekte de sizler bunu teyit edeceksiniz.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
CANAN ARITMAN (İzmir) Millet sizi süpürecek
bu Meclisten, süpürecek! Bir dahaki seçimde...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Karar yeter sayısı...
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza sunuyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın Başkan, bir dakika...
BAŞKAN Bir saniye Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) Karar yeter sayısı
istediler de.
BAŞKAN Arayacağım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) Sayın Başkanım,
oylamaya geçildikten sonra karar yeter sayısı mı
olur?
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
HASAN ÖREN (Manisa) Niye el kaldırmıyorsun?
Kaldırmıyorsun bak elini. Niye? Sen de biliyorsun yolsuzluk
olduğunu.
BAŞKAN Sayın Ören
HASAN ÖREN (Manisa) Bu kayıtlara geçsin.
Kaldır elini, kayıtlara geçsin.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Sen Genel Başkanınla
HASAN ÖREN (Manisa) Nerede başka Manisa
milletvekilleri?
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Senden mi korkacağız?
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın Başkan, çoğunluk
yok.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ya, Genel Başkanla
arasından sana ne? İster düzelir ister bozulur. O bizim kendi
sorunumuz, sana ne? Sana ne? Sen de git yalakalık yap da MYKya gir.
HASAN ÖREN (Manisa) Bana bir dönem yeter, sen kendine
bak!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.50
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân
MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
19uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) Sayın
Başkan, bir şey söylemek istiyorum.
V. - ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- (10/381) esas numaralı Meclis araştırma önergesinin ön
görüşmesinin görüşme gününe ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup Önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, iki Kâtip Üye arasında
anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlanıldı)
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) Sayın
Başkan, Sayın Bilen büyük hukukçu olduğunu iddia etti
ve Sayın Örene hukukçu olarak yardım etmek istediğini
ifade etti.
BAŞKAN Sayın Yetenç, lütfen, böyle bir
usulümüz yok.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) Sayın
Bilenin böyle bir şey söylemeye hakkı yok. Sayın Bilen,
kısa pantolonla gezerken biz Manisada hukukçuluk yapıyorduk.
BAŞKAN Lütfen, Sayın Yetenç
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) Sayın
Örenin böyle bir yardıma ihtiyacı yok.
BAŞKAN Sayın Yetenç, lütfen yerinize
oturur musunuz.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) Böyle bir
usulümüz olmadığını ben de biliyorum, ama tutanaklara
geçsin diye söyledim
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı vardır, öneri reddedilmiştir.
Alınan karar gereğince sözlü soruları
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşderenin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN 1inci sırada yer alan kanun teklifinin
geri alınan maddeleri ile ilgili komisyon raporu gelmediğinden
teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2nci sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükûmeti Arasında
Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım
Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik
Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147)
BAŞKAN Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, İstanbul Milletvekili
Tayyar Altıkulaçın; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun Geçici 1 inci Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine
Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
4.- İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaçın;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu,
Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu
ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 1 inci
Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/886) (S.Sayısı:1256) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
1inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına yapılan konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi
Grubu adına Sayın Süleyman Sarıbaşa aittir, Malatya
Milletvekili.
Buyurun Sayın Sarıbaş.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Millî Eğitim Komisyonu Başkanımız
ve İstanbul Milletvekilimiz Tayyar Altıkulaç Beyefendinin
vermiş olduğu kanun teklifi üzerine, Anavatan Partisi Grubunun,
1inci madde üzerindeki görüşlerini açıklamak üzere söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuya geçmeden önce, bugün, çok sayıda bu
4/Cye göre çalışan ve mağdur olduklarını söyleyen
vatandaşlarımızdan mesaj aldım, kürsüden dile getireceğimi
söyledim. Hakikaten, iktidar partisi çoğunluğuna, grup
başkan vekillerine ve milletvekili arkadaşlarımıza
söylüyorum, bu arkadaşlarımız çok mağdur, bunlar
özelleştirme mağduru, sayıları da çok değil;
çoğu yüksekokul mezunu, lise mezunu; 450 milyon liraya, en alt
görevlerde çalışıyorlar. Dedikleri şu: Devletimiz,
Hükûmetimiz geçici işçilere dahi kadro verirken, bizler kadrolarımızdan
olduk, bizleri unutmasınlar. Bunu, onların adına sizlere
söylüyorum. Keza, bu, geçici işçilere kadro verme meselesinden,
birçok yöremizde orman işçilerimiz altı ayı doldurmadan
şey yapıyorlar; öyle bir düzenleme yapılıyormuş,
altı ayı doldurmayanlara, yıllık çalışmada.
Bunları da, mağduriyetlerinin önlenmesini, en azından,
özellikle TRTde çalışan geçici işçilerimizin de bu
kapsama alınmasını Hükûmetten talep ediyorum.
(x) 1256 S.
Sayılı Basmayazı 14/11/2006 tarihli 18inci Birleşim
Tutanağına eklidir.
Değerli arkadaşlar, konuştuğumuz
kanun, yeni kurulan 15 üniversitemize rektör atanmasıyla ilgili
bir teklif. Bundan bir ay evvel Amerikadaydım, bir üniversiteye,
Bimgenton Üniversitesine gittim, Rektör Yardımcısıyla
da yemek yeme fırsatı buldum ve şöyle dedim: Nasıl
atarsınız rektörünüzü, üniversitenizin sistemi nedir diye
sordum. Aynen şöyle söyledi, dedi ki: Bir üniversite, bulunduğu
ilin veya eyaletin sosyal hayatına, sanayi hayatına, kültür
hayatına katkı sağlamak için, o ilin aydınlanması,
o ilin çağdaşlaşması ve o ile menfaat sağlamak,
yani, kalkınmasına menfaat sağlamak, kültürüne menfaat
sağlamak için kurulan kurumlardır. Dolayısıyla,
ilin sosyal hayatıyla, ilin kültür hayatıyla, ilin insan hayatıyla
doğrudan ilgilidir. Eğer, bir ilde veya eyalette, üniversiteyi,
bulunduğu ilin halkıyla, sosyal hayatıyla bütünleştiremiyorsanız,
bu üniversiteden yeterli katkıyı alamazsınız.
Onun için dedi bir üniversite kurarken bir ile, bir eyalete, öncelikle
o ilin ileri gelenlerinden oluşan bir mütevelli heyet kurarız.
Bu heyetin başı devlettir, bunun kaynağını veren
veya eyalet bütçesidir; o halde, eyaleti temsilen vali, bu mütevelli
heyetin başkanıdır. Demokrasi adına seçilmiş
belediye başkanı bunun başkanıdır. En çok vergi
veren o eyalette üç kişi bu mütevelli heyetin üyesidir. O üniversiteye
katkı sağlayan -yani, ekonomik olarak, fiziki anlamda,
başka anlamlarda katkı sağlayan kişiler de- bu mütevelli
heyetin üyesidir. Mütevelli heyet, önce bir genel müdür atar. Üniversitenin
genel müdürü, üniversitenin fiziki yapısına, ekonomik,
mali yapısına, her türlü şey genel müdürden sorulur ve
bu mütevelli heyet bir de rektör atar. Rektör de, sadece, bilimsel ve
akademik çalışmaları koordine eden, kontrol eden,
öğretim programlarını ortaya koyan bir kurulla bu üniversiteyi
yönetir. Dolayısıyla da, üniversite, böyle bir mütevelli
heyeti kapsamında, o ilin öz varlığı, öz malı
olarak o ille bütünleşir. dedi. İşte, üniversiteden
beklenen amaç bu.
Şimdi biz neyi tartışıyoruz?
Biz şunu tartışıyoruz: Bu üniversitelere rektörleri
YÖK mü atasın, hükûmet mi atasın? Yani, öyle bir tartışmanın
içerisindeyiz ki, konunun özünü ve esasını bir kenara
bırakıp, yani, o illerimize kurduğumuz üniversitelerin,
o ilin insanlarıyla, o ilin sosyal yapısıyla, o ilin kültürüyle,
o ilin sanayisiyle nasıl bütünleşeceği projelerini
bir tarafa bırakmışız. Uğraştığımız
şey: Rektörü şu mu atasın, bu mu atasın! Eğer, hakikaten,
o ille bütünleşmeyi sağlayamayacak, o ilden kopuk, o ilin
sosyal hayatına katılmayan, kültürel hayatına katılmayan,
sanayisine katkı sağlamayan, o ilin insanlarının
aydınlanmasına, çağdaşlaşmasına, fikir
anlamında katkı sağlayamayan üniversiteler kuracaksak,
topluma kapalı, tamamen kışla usulü, kimseyle irtibatı
olmayan üniversiteler kuracaksak, rektörünü YÖK atasa ne olur,
hükûmet atasa ne olur? Yani, biz, işin esasını kaçırmışız,
işin tali boyutuyla uğraşır duruma gelmişiz.
Önümüzde bir Anayasa var ve Anayasa, üniversitelerin
planlanmasını, efendim, denetlenmesini, kurgulanmasını
-131inci maddemiz- YÖK diye bir kuruma vermiş ve bu Kurum, tahmin
ediyorum, yirmi dört senedir hayatımızda; üniversitelerimizi
düzenliyor, denetliyor.
Şimdi, ben, buradan Orta Doğu Teknik Üniversitesine
gidiyorum -oğlum orada okuyor- kapıdan dört tane nöbetçiye
kimlik göstermeden giremiyorum. Mutlaka, kontrol altında. Kimsenin
giremediği, vatandaşa kapalı üniversiteler hâline
getirmişiz. Bimgenton Üniversitesini gördüm, dört tane bulvar,
yol giriyor üniversiteye, kimse kimseye bir şey sormuyor. Halkla
bütünleşmiş üniversite. İşte, böyle üniversiteler
lazım.
Şimdi, bu 131inci madde kapsamında, YÖK
anlamında -YÖKe karşı olduğumdan falan değil,
ama, uygulama anlamında- gerçek manada üniversitelerimizi,
sanayimizle, kültürümüzle, halkımızla, toplumumuzun aydınlanması
yolunda bir bütünleşme sağlayabildik mi? İstediğimiz
üniversiteden istediğimiz amacı, bu milletin vergileriyle
kurduğumuz üniversitelerden milletin arzu ettiği amacı
hâsıl edebildik mi? Mesele, bu. Mesele, üniversitelerimizi,
bilimsel anlamda özgür, akademik anlamda özgür, idari anlamda ve
mali anlamda, o ilin hayırseverleriyle, o ilin değerleriyle
özerk hâle getirebildik mi? Hayır. Ne yaptık: Liseleştirdik.
Merkezî bir sistemimiz var. Merkezî sistemin ültimatomlarına
göre yönetilen üniversitelerimiz var. Halktan kopuk, halkın
değerlerinden uzak, halkın yaşantısından âdeta
uzak kalmış bir üniversitemiz var. Kültürlerini de halkın
kültürüyle de bütünleştirememişiz. Kaldı ki, bu üniversitelerimiz,
halkın aydınlanmasına da, kültürünün gelişmesine
de hiçbir katkı sağlayamaz duruma gelmiştir.
Şimdi, bu yapıyı değiştirmek
lazım. Ne lazım? Bu yapıyı yeniden kurgulamak, yeniden
yapmak lazım. Bir YÖK reformu, üniversite reformu yapmak lazım.
Biz, bunları yapmıyoruz. Yaptığımız
şey şu: Rektörü biz mi atayalım YÖK mü atasın? YÖK de
atasa bu ülkenin insanlarından atayacak, hükûmet de atasa sonuçta
bu ülkenin insanlarından atayacak ve kariyeri olan insanlardan
atayacak. Yani, en azından profesör olacak herhâlde bu insanlar,
en azından belli bir kıdemi olacak, devlet tecrübesi olacak.
Dolayısıyla, bu tür tartışmalara, iktidar partimizin
ve ana muhalefet partimizin, sanki bir şeyler oluyormuş gibi
gözden kaçırarak, sadece bu tür tali tartışmalarla
bir seneyi boşa harcadık diye düşünüyorum.
Gelin şu YÖK reformunu üniversiteler reformu
yapalım, bu ülkenin geleceği adına yapalım, konsensüsle
yapalım. Yani, üniversitelerimiz, acaba, iktidarın emrine
mi girer veya iktidar, üniversitelere tahakküm mü eder? Olmasın,
o da olmasın; özgür olsun üniversitelerimiz, kendi içlerinde
özgür olsun, siyasi baskılar olmasın. Ama, lütfen, onları
da, artık, toplumla, toplumun kültürüyle, değerleriyle,
toplumun kalkınmasıyla ilgilenen üniversiteler haline
getirelim.
Dolayısıyla, biz, taa baştan beri
söylüyoruz; bizi, hükûmetin ataması veyahut da YÖKün ataması
çok fazla ilgilendirmiyor, kurucu rektörleri çok fazla
Bizi ilgilendiren
şey, bu üniversite sistemimizin, YÖK sistemimizin, yani, yükseköğrenim
sistemimizin, yeni baştan, çağdaş bir yapılanmayla,
toplumun kabul edeceği, bir konsensüsün oluşacağı
bir yapılanmayla yeniden yapılanmasını sağlamaktır.
Şimdi, Sayın Başkanımın getirdiği
teklif, 4 taneyi hükûmet belirlesin, Sayın Bakan belirlesin,
efendim, YÖK bunlardan 2 tanesini atasın şeklinde. Bu
doğru değil. Yani, siyasi iradeyi bürokratik iradenin denetimine
tabi tutmak hangi demokraside var? Hükûmet siyasi iradeyi, millî iradeyi
temsil ediyorsa -ki, ediyor, etmesi lazım- o zaman, bürokratik
iradeye, yani YÖKe teklifte bulunan siyasi irade mi olmalı,
yoksa siyasi iradeye, hâkimiyetimilliyeyi temsil eden siyasi iradeye
teklifte bulunan bürokratik irade mi olmalı? Ha, bu değiştirilecek
dendi, Sayın Kapusuz Bir önergeyle değiştireceğiz.
dedi. Yalnız, o önergede de katılmadığımız
bir nokta var: Şimdiye kadar, ana rektörleri, asıl rektörleri,
üniversite rektörlerini, YÖK, salt çoğunlukla belirlerken,
şimdi bunu dörtte 3e getirmenin Anayasaya uygun bir tarafı
var mı? Böyle bir şey
Yani, kurucu rektörü dörtte 3le belirleyeceksiniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HACI BİNER (Van) Daha evvel atandı, aynı
şeyi atayalım mı diyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Sarıbaş, lütfen
toparlar mısınız.
Buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) Asıl rektörleri
salt çoğunlukla belirleyen YÖK, kurucu rektörleri dörtte 3le
belirleyecek. Niye? Çünkü, 7 tane üyeyi hükûmet atıyor, o 7 üyeden
en az 2 tanesi de dahil olmadığı takdirde, bir pazarlık
olsun. Bu yanlış arkadaşlar, bu yanlış!.. Ya kapsamlı
bir YÖK reformu yapalım ya da bırakın, yapamıyorsanız
bırakın, mevcut hâliyle YÖK belirlesin, size sunsun, siz de
Cumhurbaşkanına gönderin; ama, böyle salt çoğunluklar,
nitelikli çoğunluklar falan aramayın. Nitelikli çoğunluklar
Ne amaçla nitelikli çoğunluk arayacaksınız? Şimdi,
Anayasa diyecek, Anayasa Mahkemesi diyecek; diyecek ki, asıl
rektörlerin atanmasında salt çoğunluk yetiyor da, bu kurucu
rektörde niye nitelikli çoğunluk?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) Orada, üniversitenin
senatosunun seçimi var.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) Efendim, tamam
da, senatonun seçtiklerini dahi YÖK salt çoğunlukla eleyebiliyorsa,
kendi seçtiklerini de herhâlde salt çoğunlukla seçebilmeli. Burada
bir nitelikli çoğunluğa falan gerek yok. Bu nitelikli çoğunluk
da Anayasaya aykırı olur, ama, bir an önce bu rektörler atansın,
bir an önce bu üniversiteler hayata geçsin; çünkü, hakikaten, bu ülkede,
1 milyon 800 bin öğrenciden 1 milyon 500 bini üniversite kapılarından
döndürülüyor ve onlara, siz işe yaramazsınız deniliyor.
Böyle bir hakkımız yok, böyle bir hukukumuz yok. Onun için, bu
kanunun, bir an önce, doğru bir şekilde, Anayasaya uygun
bir şekilde, tabii, bundan evvel de bir YÖK reformunu, adam gibi
bir YÖK reformunu bu milletin önüne koyarak, üniversiteyle halkı
bütünleştiren bir anlayışı hâkim kılarak yapmamız
gerekiyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbaş.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen
Ömer Özyılmaz, Erzurum Milletvekili
Yok.
Aydın Dumanoğlu, Trabzon Milletvekili
Yok.
Alaettin Güven, Kütahya Milletvekili.
Sayın Güven, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte
olduğumuz 1256 sıra sayılı, İstanbul Milletvekili
Tayyar Altıkulaçın, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ve Yükseköğretim Kanunu ile 78 ve
190 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 1inci Maddesinin
Yeniden Düzenlenmesine Dair Kanun Teklifi hakkında söz almış
bulunuyorum şahsım adına; hepinizi, en derin sevgilerimle,
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu teklifin
yolculuğu diyebileceğimiz serüvenin başlangıcı,
AK Partinin eğitime ve eğitim kurumu içinde üniversitelere
verdiği önem ve ehemmiyetle başlamaktadır. Çağdaş
uygarlık yolunda üniversitelerin taşıdığı
anlamı her platformda ifade eden iktidarımız, bunun
göstergesi olarak, var olanlara ilaveten 15 yeni üniversiteyi 15
ilimizde kurma çalışmasını hep beraber başlatmış,
hep beraber de bunu gerçekleştirdik ve kurduk.
73 milyonun göz ardı etmediği, edemeyeceği
bir gerçek, her üniversite bir dünyadır, ufuktur, aydınlık
yarınlardır ve geleceğimizdir. Bilindiği gibi,
bu yolculukta 30/12/2005 tarihinde 5447 sayılı Yasayla 15
üniversiteyi kurduk. Yasanın geçici 1inci maddesiyle kurucu
rektör ataması tekrar görüşülmesi için Cumhurbaşkanımız
tarafından tekrar geri gönderildi. Tekrar görüştük, onaya
gönderdik. 1/3/2006 tarihinde, kurucu rektörlerin iki yıl için
Millî Eğitim Bakanı ve Başbakanımızın önereceği
üç isim arasından Cumhurbaşkanınca atanması hükmü
karara bağlandı. Ancak, 4/5/2006 tarihinde Anayasa Mahkemesince
iptal edildi.
Ancak, değerli arkadaşlarım, akan
hayat içinde görevimiz problemleri çözmek. İnsanın diğer
adı da, herhâlde, problem çözen varlık olsa gerektir diye düşünüyoruz
ve bu problemin çözülmesi gerekir. Ancak, kurulan bu üniversitelerimiz
hakkındaki kurucu rektörlerin ataması konusunda iptal
kararı, ardından da bir hukuki boşluk doğurduğu
muhakkak. Bu nedenle, yeni düzenlemeye ihtiyaç duyulmuş ve bu
kanun teklifi hazırlanmıştır.
Bu teklifin yasalaşmasıyla sorun çözüme
kavuşacak, ayrıca, kamuoyunda ve akademik çevrelerde yaşanan
huzursuzluk giderilmiş olacaktır. Hepimizin ittifakla
kabul edebileceği gibi, bugünkü YÖK Kanunu ve mevcut YÖK yapısıyla,
üniversitelerin özerkliğinden bahsedilemez. Bugün, Türkiyenin
çağdaşlaşmasına, ilerlemesine, gelişmesine
engellerden biri bu olsa gerek diye düşünüyorum.
Anayasa değişikliği yapılarak,
dünyayla yarışan üniversitelerin yaratılması
gerekir. Aslında, yeni kurulan üniversitelere yapılacak
rektör atamalarında yaşanan sorun da bu YÖK Kanunu ve YÖK
kurumunun antidemokratik yapısından kaynaklanmaktadır.
Her şeyin demokratik kurallar içerisinde işlediği kurumlarda
ciddi sorunlar yaşanmaz. YÖK de, diğer kurum ve kurullar gibi
bu ülkenin bir kurumudur; bu ülkenin kanunlarına tabidir her
şeyden önce. Hukuksal sorunların, boşlukların giderileceği
yer de Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Görüşmekte olduğumuz
bu teklifle, bu sorun da çözülecek.
Teklifin, yasalaştığı takdirde,
ülkemize, üniversitelerimize hayırlı uğurlu olmasını
temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Güven.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen
Ali Aydınlıoğlu, Balıkesir Milletvekili.
Sayın Aydınlıoğlu, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; görüşülmekte
olan Yükseköğretim Kanununun 1inci maddesi üzerinde, şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yükseköğretimin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması
konusunda, Hükûmetimizin bütün çalışmalarını
rektör seçimine kilitlemesi, gerçekten büyük bir talihsizliktir.
Zira, bu dönemde, Hükûmetimiz, 15 devlet üniversitesi yanında,
2 vakıf üniversitesi kurmuş, ayrıca, meslek yüksekokulları
hariç olmak üzere, 145 yükseköğretim biriminin kurulmasına
neden olmuştur. 5 vakıf üniversitesi de kurulma aşamasına
gelmiştir. Yine yükseköğretimin desteklenmesi ve nitelikli
insan gücü yetiştirilmesi amacıyla şimdiye kadar verilen
yurt dışı burs ve kontenjanlarının sayısı,
geçmiş iktidarlar dönemiyle kıyaslanacak olursa, çok yüksek
oranda artırılmıştır. 2006 yılından
başlamak üzere her yıl 1.000 öğrencinin, beş yıl
içinde de toplam 5.000 öğrencinin yurt dışına master
ve doktora öğrenimlerini görmek için, geçmiş dönemlerdeki
gibi, sadece gitmesi planlanmamış, bizzat uygulamaya geçilmiştir.
Her türlü engellenmelere rağmen 15 yeni üniversitenin rektörünün
atandığında; 20.305 akademik, 8.426 idari ve 175 döner
sermaye olmak üzere toplam 28.906 gencimizin ve vatandaşımızın
da üniversitelerimizde görev yapma imkânına kavuşacak olması
çok önemlidir.
Değerli arkadaşlarım, sürekli olarak
bilimsel ve idari özerklikten bahsetmekle birlikte, YÖK bu yapısıyla
olduğu sürece, bunun gerçekleşmesi mümkün görülmemektedir.
Biz YÖKe karış değiliz, ancak her konuda olumlu ya da
olumsuz Hükûmetimizin aldığı her karara karşı
çıkan YÖKün, bu Kanuna, en azından Hükûmetin verdiği katkı
kadar katkı vermesi gerekmez miydi? Evet, YÖKün her şeye karşı
çıkması sadece yükseköğretim sistemini değil,
eğitim sisteminin bütününü etkilemekte ve bilimde gelişimin
ve ilerlemenin önünü kesmektedir ve sayılarının çokluğu
ile her zaman övündüğümüz ve gurur duyduğumuz gençlerimizin
de, maalesef, moralini ve umudunu kırmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, 1 Mart 2006 tarihinde,
15 yeni üniversitenin kurulmasıyla ilgili kanun çıkarıldı,
ancak 4 Mayıs 2006 tarihli kararla, Anayasa Mahkemesi, bu Kanunun
geçici 1inci maddesini iptal ettiğinden dolayı, o günden
bugüne kadar rektörlerin atanması hususunda gerçekten hukuki
bir boşluk doğmuş ve hukuki bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.
Hazırlanan bu kanunla da, hem bu hukuki boşluğun kapatılması
amaçlanmış hem de yeni kurulan 15 beş üniversitenin kurucu
rektörlerinin seçiminde Yükseköğretim Kuruluna da, gerçekten,
yetkiler tanınmıştır. Kaldı ki, önceki uygulamalarda
da kurucu rektörler, Başbakan ve Millî Eğitim Bakanının
önerisiyle Cumhurbaşkanı tarafından seçilmekteydi.
Şu anda görüştüğümüz Kanun da, 5467 sayılı Kanunla
ilgili Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda
atama sürecine Yükseköğretim Kurulunu da dahil etmiştir.
Ancak, Cumhurbaşkanının çekinceleri dikkate alınarak
hazırlanmıştır.
Bu kanunun üniversitelerimize, bilim dünyamıza
ve ülkemize hayırlı, uğurlu olmasını temenni
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Aydınlıoğlu.
Madde üzerinde, şimdi, on dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi beş dakikadır.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. Sayın Bakanımdan seçim bölgemle ilgili
sualim olacak.
Sayın Bakanım, Konya Selçuk Üniversitesi,
sizin de çok yakından bildiğiniz gibi, İstanbul Üniversitesinden
sonra öğrenci sayısı olarak Türkiyenin ikinci büyük
üniversitesi, 80 bin civarında öğrencimiz var ve malumunuz
Konya, nüfus olarak 2 milyon 300 bin nüfusa sahip, şehir merkezinde
1 milyon insan yaşamaktadır. Tabii, Selçuk Üniversitesi
fiziksel şartlar bakımından noksansız, eksiksiz,
gerçekten bilimsel çalışmalar ortada.
Sorum şu: Bu kadar büyük, devasa bir üniversite,
fiziksel şartları tamam, öğrenci sayısı malum;
ikinci bir üniversite noktasında, yani, teknik bir üniversite
noktasında yıllardır bir talebimiz var, bunu çok yakından
biliyorsunuz. Bu noktada, ikinci bir üniversitenin kurulması
noktasında Bakanlığın düşüncesini almak istiyorum.
Bir de, kurulması düşünülen 10 yeni devlet
üniversitesinin kuruluşuyla ilgili çalışmalar hangi
aşamadadır?
Ayrıca, kamuoyunda dile getirilen 5 vakıf
üniversitesinin kuruluş çalışmaları hakkında
bilgi istiyorum. Vakıf üniversiteleri devlet üniversiteleriyle
karşılaştırıldığında, öğrenim
gören öğrenci sayısı oranı nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Işık.
Sayın Tüzün
Sayın Gazalcı
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Şimdi, biz on bir ay önce bu Meclisten bir yasa
çıkardık. Bunu Anayasa Mahkemesi iptal etti. Onun üzerine
Yükseköğretim Kurumu, var olan yasaya dayanarak tedviren bu
15 yeni üniversiteye rektör atadı ve bunlar da, atanan rektörler
orada rektör seçimlerini başlattı. 1 Aralıkta,
şimdi 4 tane üniversitemiz rektör adaylarını belirleyecek.
Biz de burada yeniden işin başına dönüyoruz, bir yasa
çıkarıyoruz. Peki, bu çıkaracağımız yasa,
hani Cumhurbaşkanından dönmesi, Anayasa Mahkemesinden
dönmesi, onlar ayrı bir süreç, ben, şimdi, Sayın Bakana
soruyorum: Orada bir süreç başladı ve rektör adayları
seçimle belirleniyor, biz de bunun tam tersine burada bir yasa
çıkarıyoruz. Bu durum nasıl etkilenecek? Birinci sorum
bu.
İkinci ve son sorum: Şimdi, bir önergeyle
bu 1inci maddenin değiştirilmesi söz konusu. AKPli arkadaşlar,
o önergede -Yasayla- diyor ki: Dörtte 3 oyla YÖK
BAŞKAN Sayın Gazalcı, lütfen sorunuzu
sorar mısınız.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) Bitiriyorum efendim.
adayları belirlesin. Başka rektörler
salt çoğunlukla belirlenirken dörtte 3 oyla belirleyin demek
ve ille de Millî Eğitim Bakanlığını buraya,
devreye sokmak, ikincil bile olsa, doğru mudur, yasaya uygun mudur,
diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, bir konuya açıklık getirmenizi
arzu ediyorum. Yeni kurulan üniversitelerden biri de Burdurda Mehmet
Akif Ersoy Üniversitesidir. Mutluluğumuzu bir bayram çocuğu
gibi Burdurlular olarak her platformda dile getiriyoruz, ancak Maliye
Bakanlığındaki bütçe görüşmelerinde yatırım
bütçesi olarak 500 bin YTL ayrıldığını üzüntüyle,
hayretle öğrenmiş bulunuyorum. Yeni kurulan Burdur Mehmet
Akif Ersoy Üniversitesinin gerek şehir merkezindeki, göl kenarındaki
kampus alanında gerekse Örtülü bölgesindeki kampus alanında
birçok yatırıma başlanacağından bu ayrılan
500 bin YTL kaynağı uygun buluyor musunuz? Burdurda tüm ilçelerimizden,
ikamet eden vatandaşlarımız, iş adamlarımız
trilyonlarca lira harcayarak bir katkı sağlamışlardır.
59uncu Hükûmet olarak, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi bütçesini yetkililerimizin
belirttiği oranda bütçelerini çıkarmayı düşünüyor
musunuz? Kadrosuz, parasız bir üniversiteyi Burdurlu hemşehrilerim
şu atasözüyle dile getiriyorlar: Hamamı var kurnası
yok, davulu var zurnası yok. Bu durumu, adına üniversite açtığımız
Mehmet Âkif Ersoyun ruhuna ve şanına yakıştırıyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Sayın Ufuk Özkan
Soru sorma süresi tamamlanmıştır.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Konya Milletvekili Ahmet Işık Beyin sorusuna cevap
veriyorum: Konya Selçuk Üniversitesi, doğrudur, Türkiyenin
öğrenci mevcudu itibarıyla fakülte sayısı ve sahip
olduğu öğretim üyesi itibarıyla Türkiyenin en büyük
üniversitelerinden birisidir. Şu anda üç büyük vilayetin
dışında birden fazla üniversitesi olan illerimizden
Eskişehiri örnek verebiliriz. Devlet üniversitesi bulunan üç büyük ilin dışında
sadece Eskişehir var. Ama, gerek Bursa gerek Konya ve daha birçok
ilimiz bu potansiyele sahiptir.
80 bin öğrenci, aslında idare edilmesi
zor olan bir potansiyeldir. Üniversitelerin kendi rızası,
Yükseköğretim Kurulunun çalışması olursa, Selçuk
Üniversitesi gibi böyle devasa üniversiteler, aslında, gelişimlerini
daha hızlı sürdürebilmeleri için bölünebilir. Şüphesiz
ki yeni üniversiteler kurulabilir, ama şu aşamada devletin
Konyaya yeni bir teknik üniversite kurması, en azından
2006-2007 yılı içerisinde böyle bir üniversite kurması
Hükûmetimizin programında mevcut değil. Dediğim gibi,
üniversite ikiye bölünebilir. Üniversitenin, ilin, diğer ilgili
kurumların rızası alınırsa, böyle bir talep
gelirse, Hükûmetimiz tarafından bu değerlendirilir.
5 vakıf üniversitesiyle ilgili kuruluş
süreci devam ediyor. Hükûmetimiz tarafından, bu, bir tasarı
haline getirilmiştir, Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmek
üzere imzaya açılmıştır. Sanırım imzalar,
Bakanlar Kurulundaki imzalar tamamlanmak üzeredir. Tamamlandığı
zaman Türkiye Büyük Millet Meclisine gelecek. Plan ve Bütçe Komisyonundaki,
özellikle bütçe görüşmeleri bittikten sonra, bu üniversitelerimizin
kuruluşu gündeme alınacaktır.
Bundan sonra devlet üniversitelerinin, daha fazla
sayıda devlet üniversitesinin kurulması için, malumunuz,
geçen sene bir süreç başlattık, Yükseköğretim Kuruluna
yazı gönderdik, oradan cevap bekliyoruz. Ama, fakülte kuruluşları
yurt çapında devam ediyor.
Vakıf üniversiteleri ile devlet üniversiteleri
arasında öğrenci potansiyeli açısından bir mukayese
yapmamı istedi değerli milletvekilimiz. Vakıf üniversiteleri
sayı olarak 24 üniversitedir, ancak, sahip oldukları
öğrenci sayısı itibarıyla, Türkiyedeki üniversite
öğrencisi potansiyelinin sadece yüzde 4,5una sahiptir. Bunu
da sizlere bildirmek isterim.
Sayın Gazalcının sorusuna gelince:
Ben, dün, aslında, bu soruya cevap verdim. 17-18 Kasımda 4
üniversite için seçim yapılması süreci başlamıştır,
bu ne olacak? diye soruldu. Dedim ki: Hiç kimse, Anayasadan ve yasalardan
kaynaklanmayan bir yetkiyi kullanma hakkına sahip değildir.
Yükseköğretim Kurulu böyle bir işlemi yapmamalıdır.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) Yasada var.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Van) Çünkü, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun
13üncü maddesi, kurulmuş olan, şu anda rektörü bulunan üniversitelere
yeniden rektör atanmasının nasıl olacağını
düzenliyor. Dolayısıyla, bir yasal boşluk vardır.
Bu yasal boşlukta böyle bir işlem yapılmamalıdır.
Yapılırsa, bu doğru olmaz, bu yasal olmaz, bu hukuki olmaz
ve kişiler sorumlu olur bundan dolayı.
Diğer taraftan, Sayın Gazalcının,
(Tabii, önerge henüz görüşülmüyor, ama, aslında, Sayın
Gazalcı sabretse, önerge esnasında da bu cevaplandırılır.)
niçin dörtte 3lük çoğunluk
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) Konuşma şansımız
yok.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Van) Hayır
Niçin dörtte 3lük çoğunluk olduğunu, talep
edildiğini soruyorsunuz. Niçin, normal rektörlerin, şu anda
mevcut üniversitelerin rektörlerinin atanması esnasında
sadece salt çoğunluk isteniyor da, burada niye dörtte 3lük çoğunluk
isteniyor? Çünkü, orada adayları YÖK belirlemiyor, orada adaylar
seçilerek geliyor. 6 aday öğretim üyeleri tarafından seçildiği
için, zaten 6 kişi oraya geliyor, hazır olarak geliyor, salt
çoğunlukla onların 3e indirilerek Cumhurbaşkanına
gönderilmesi doğrudur. Ancak, bu 6 ismi sıfırdan kendileri
belirleyecekler, bir seçime tabi olmayacağı için, nitelikli
bir çoğunluğun olması, aslında, son derece anlamlı
ve mantıklıdır.
Ben, Sayın Özkana dün de cevap vermiştim;
ama, hemşehrilerinin herhâlde bir kez daha duymasını istiyor.
Mehmet Akif Üniversitesi de, diğer yeni kurduğumuz üniversiteler
de, kesinlikle, bunlar Hükûmetimiz tarafından kurulduğuna
göre, ödenekleri de, personeli de, bütün ihtiyaçları da karşılanacaktır.
O 500 bin YTL semboliktir. Yatırımları hızlandırma
faslından ve yedek ödenekten, bunların kampus alanları
belirlendikten sonra -demiştim ben- Maliye Bakanlığı,
Devlet Planlama Teşkilatı, Millî Eğitim Bakanlığı
ve YÖKün içinde bulunduğu Bütçe Yasası içine konan bir maddeyle,
bir heyet oluşturulacak ve çok rasyonel bir yatırım yapılabilmesi
için, bu tespitler yapıldıktan sonra oralardan ödenek aktarılacaktır.
BAŞKAN Sayın Bakan, süre tamamlanmıştır.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Van) Yani, Sayın Özkan, hem hamam olacak hem kurna
olacak hem davul olacak hem de zurna olacak; dert etmeyin.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde yedi adet önerge vardır.
Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılıklarına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1256 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının
çerçeve 1 inci maddesiyle düzenlenen 5467 sayılı Kanunun
Geçici 1 inci maddesinde geçen iki rakamının üç
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Fatih
Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1256 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle düzenlenen
5467 sayılı Kanunun Geçici 1 inci maddesinde geçen iki
yıllığına ibaresinin onsekiz aylığına
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
BAŞKAN
Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1256 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci
maddesiyle düzenlenen Geçici Madde 1 in aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Alaettin Güven |
Cahit Can |
|
Ankara |
Kütahya |
Sinop |
|
Mehmet Sarı |
M. Asım Kulak |
|
|
Osmaniye |
Bartın |
|
Geçici Madde 1-
Bu Kanunla kurulan üniversitelerin kurucu rektörleri, iki
yıllığına Yükseköğretim Genel Kurulu tarafından,
bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde
üye tam sayısının 3/4 çoğunluğuyla belirlenecek
altı profesör adaydan; Milli Eğitim Bakanınca onbeş
gün içinde seçilerek Cumhurbaşkanına sunulan üç aday arasından
Cumhurbaşkanınca seçilir ve atanır. Yükseköğretim
Genel Kurulunca aday belirleme işlemi bir ay içinde sonuçlandırılmadığı
takdirde Milli Eğitim Bakanı tarafından belirlenecek
üç kurucu rektör adayı Cumhurbaşkanına sunulur.
BAŞKAN Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1256 sıra sayılı yasanın Geçici 1. maddesinin
sonuna aşağıdaki ifadenin ilave edilmesini arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
Millî Eğitim
Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile işbirliği
yaparak 15 gün içinde üniversitelerimizin kadro ihtiyaçlarını
karşılar.
BAŞKAN Beşinci
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1256 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Dursun Akdemir |
Süleyman Sarıbaş |
Hüseyin Özcan |
|
Iğdır |
Malatya |
Mersin |
|
E. Safder Gaydalı |
Turan Tüysüz |
Hüseyin Güler |
|
Bitlis |
Şanlıurfa |
Mersin |
Madde 1.-
1/3/2006 tarihli ve 5467 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesi
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
Geçici Madde
1.- Bu Kanunla kurulan üniversitelere atanacak kurucu rektörlerin
seçiminde; Yükseköğretim Kurulu her bir yeni üniversite için
altı aday belirleyerek Milli Eğitim Bakanlığına
bildirir. Her bir üniversitenin kurucu rektörü, Milli Eğitim
Bakanı ve Başbakanın altı aday içinden önereceği
üç isim arasından Cumhurbaşkanınca dört yıl için atanır.
Bu Kanunla kurulan üniversiteye bir başka Devlet üniversitesinden
fakülte, yüksek okul ve/veya ilgili mevzuatta belirtilen diğer
birimlerden birinin devri söz konusu ise, bu Devlet üniversitesi
kurucu üniversite addedilerek, Yükseköğretim Kurulu tarafından
belirlenen altı adaydan en az üçü, kurucu üniversitenin kadrolu
öğretim üyeleri arasından tespit edilir.
BAŞKAN Altıncı
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 30.11.2005 Tarih ve 5467 Sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununun Geçici 1. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini dileriz.
Saygılarımızla.
|
Mustafa Gazalcı |
Haluk Koç |
Muharrem İnce |
|
Denizli |
Samsun |
Yalova |
|
Yakup Kepenek |
Nurettin Sözen |
Engin Altay |
|
Ankara |
Sivas |
Sinop |
|
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Mustafa Özyurt |
|
|
Antalya |
Bursa |
|
Geçici 1 inci
Madde: Yükseköğretim Kurumu Başkanlığının
sunduğu 3 Rektör adayından biri 6 aylığına
Cumhurbaşkanınca atanır, atanan Rektör en geç 6 ay içinde
Rektörlük seçimini gerçekleştirerek, görevi seçilen Rektöre
devreder
BAŞKAN Son
ve en aykırı önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 30.11.2005 Tarih ve 5467 Sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununun Geçici 1.nci Maddesinin Yasa metninden
çıkarılmasını dileriz.
Saygılarımızla.
|
Mustafa Gazalcı |
Haluk Koç |
Muharrem İnce |
|
Denizli |
Samsun |
Yalova |
|
Engin Altay |
Nurettin Sözen |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
|
Sinop |
Sivas |
Antalya |
|
Mustafa Özyurt |
Yakup Kepenek |
|
|
Bursa |
Ankara |
|
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Nurettin Sözen, Sivas Milletvekili, söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın
Sözen. (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN SÖZEN
(Sivas) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu Yasayı, bilindiği gibi, 1 Mart 2006da burada görüşmüştük.
Millî Eğitim Bakanlığının ve Başbakanlığın
önerisiyle rektör atanacaktı. Daha sonra, bilindiği gibi,
Cumhurbaşkanı bunu bir kez daha görüşmek üzere iade etti.
Bu da yetmedi, arkasından Cumhuriyet Halk Partisinin başvurusu
sonucunda -Anayasaya aykırılık iddiasıyla
başvurulmuştu kuşkusuz- bu 4/5/06 tarihinde Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edildi. Niçin iptal edildi? Anayasanın
130uncu ve 131inci maddelerine aykırı olduğu için.
Yani, üniversite özerkliği çiğnendiği için iptal edildi.
Üniversite
özerkliğini Millî Eğitim Bakanı gibi anlıyorsak
üniversitelerin vay geldi haline! Yani, üniversitelerde idari
özerklik yokmuş! Ben Sayın Bakana, 1946 tarihli, 4936 sayılı
Türkiyenin ilk Üniversite Yasasını okumasını
tavsiye ediyorum. Türkiyede 1946dan beri üniversiteler bilimsel
ve idari özerkliğe sahiptir. Ancak, mali özerklikleri tartışılabilir.
İnşallah, bir gün Türk üniversiteleri bu duruma da gelecektir,
yani, mali özerkliğe de kavuşacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
şu anda tartıştığımız konunun, yani,
yasa tasarısının daha evvelki tasarıdan farkı
yoktur. Çünkü, daha evvelki tasarıda, atama zincirine, yasaya
aykırı olarak, Anayasaya aykırı olarak, bakan ve
başbakan dahil edilmişti. Şimdiki önerideyse, sadece
başbakan çıkartılmış ve Millî Eğitim Bakanı
dahil edilmiştir. Millî Eğitim Bakanının öne konması,
ortaya konması, üniversite-YÖK-Cumhurbaşkanı zincirini
bozmaz. Yani, üniversite bağımsızlığına,
özerkliğine aykırıdır, yani, Anayasaya aykırıdır.
Burada Anayasanın iptal etme nedeni, bu zincire Millî Eğitim
Bakanı ve Başbakanın dahil edilmesidir; YÖKün katılması
değil, siyasetçilerin katılmasıdır. Kanun koyucu,
Anayasayı yaparken, 2547 sayılı Yasayı yaparken,
siyasetçiyi, üniversite rektörünü atama zincirinin dışında
bırakmıştır. Şimdi, siz, ne yapıp yapıp,
bir tarafından, önden, arkadan, bir tarafından Millî
Eğitim Bakanlığını bu zincire sokmaya çalışıyorsunuz
ki, işte, bu haliyle Anayasaya aykırıdır.
Değerli arkadaşlarım,
130 ve 131e aykırılığı, aynı şekilde,
yine bu yasa bu şekliyle çıkarsa -kararlısınız, görüyorum-
yine Cumhurbaşkanı iade edecektir, yine Anayasa Mahkemesi
iptal edecektir. Çünkü, Millî Eğitim Bakanı bu atama ve seçim
zincirine katılmış oluyor.
Değerli arkadaşlarım,
konuşmalar sırasında dün sıklıkla ifade edilen
işlerden bir tanesi boşluk oluştuğudur. Herhangi
bir boşluk söz konusu değildir. Bu yasa çıktığı
zaman, 4 üniversitenin, rektör seçme sayısına sahip profesörü
vardı. Yani, daha evvel Millî Eğitim Bakanlığı
ile YÖK arasında yapılan bir yazışmayla, 7 öğretim
üyesi olan üniversitelerde rektör seçilebileceği belirtilmiştir.
Dolayısıyla, eğer iyi niyetli bir yaklaşım olsaydı,
yani dayatmacı olmasaydınız, yani üniversite özerkliğine
saygılı olsaydınız, yani Anayasaya saygılı
olsaydınız, böyle bir anlayışınız olmasaydı,
o 4 üniversite, o tarihte rektör seçme sayısına ulaşmış
üniversitelerde rektör seçimini serbest bırakırdınız.
Görülüyor ki, siz, ne yapıp yapıp müdahalenizi yapacaksınız,
Anayasayı çiğneyeceksiniz, kadrolaşma yolunda ilerleyeceksiniz.
Şimdi,
şu Komisyon Raporunun 4üncü sayfasını okuyorum: YÖK
temsilcisi seçim takviminin kabul edildiğini ve kısa bir
sürede rektör seçiminin sonuçlanacağını söylemiştir.
Yani, bu yoluna girmiş. Yasalara dayalı olarak, YÖKün kararıyla,
üniversite özerkliği çiğnenmeden, Anayasa Mahkemesi
çiğnenmeden bu iş yoluna girmiş. Ama, ihtilaf çıkarmak,
ihtilafı sürdürmek, Cumhurbaşkanıyla kavga etmek,
YÖKle kavga etmek, ana muhalefetle kavga etmek ve demokrasiyi tahrip
etme işlemi hızla devam ediyor. Nasıl ki, Millî Eğitim
Şûrasında yine dayatma politikaları gündeme getirildi,
bu ülkede gerginlik yaratılmak istendi, aynı şekilde,
bu yasayla da, yeni dayatmalar, yeni gerginlikler getiriliyor. Sayın
Başbakanın bu gelişmelerden ne kadar haberdar olduğunu
da ayrıca merak ediyorum.
Demek ki,
boşluk yok. Özerkliğe saygılı olmak için, Millî
Eğitim Bakanının veya Başbakanın, yani siyasetçilerin
-bu makamlar siyaset makamlarıdır- atama ve seçim zincirinden
dışarıda tutulması lazım. Aksi takdirde, Anayasa
Mahkemesi de bunu tekrar iptal edecektir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Sözen, lütfen toparlar mısınız.
NURETTİN SÖZEN
(Devamla) Daha evvel böyle bir uygulama olmuş, 1992de olmuş.
Daha evvelki konuşmamda da, yani, bundan altı ay evvel yaptığım
konuşmalarda anlatmıştım, kötü emsal emsal olmaz.
Hukuken o zaman böyle bir şey yapılmış, itiraz eden
de olmamış, Anayasa Mahkemesine gidilmemiş, olmuş
bitmiş. Biz, şimdi, daha iyisini, daha doğrusunu yapacağız.
Hukuka, Anayasaya saygılı olacağız.
Üniversite
özerkliğine saygılı olun, Anayasaya saygılı
olun, kurumlarla kavga etmeyin, demokrasimizi de daha fazla tahrip
etmeyin.
Saygılar sunuyorum
hepinize. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Sözen.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 30.11.2005 Tarih ve 5467 Sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununun Geçici 1.nci Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini dileriz.
Saygılarımızla.
Mustafa
Gazalcı (Denizli) ve arkadaşları
Geçici 1 inci
Madde: Yükseköğretim Kurumu Başkanlığının
sunduğu 3 Rektör adayından biri 6 aylığına
Cumhurbaşkanınca atanır, atanan Rektör en geç 6 ay içinde
Rektörlük seçimini gerçekleştirerek, görevi seçilen Rektöre
devreder.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Katılmıyoruz
efendim.
Önerge üzerinde
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek söz istemişlerdir.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
YAKUP KEPENEK
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
1256 sıra sayılı Sayın Altıkulaçın Teklifi
üzerine verdiğimiz önergeyi kabul etmeniz dileğiyle söz
aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.
Önce şunu
söyleyeyim: Bir yıldan beri üzerinde çalıştığımız
15 yeni üniversite kurulması işini, üzülerek belirteyim,
Hükûmetimiz ve Millî Eğitim Bakanımız hiç de doğru
yönetememiştir. Bu, sakıncalı ve yanlış yönetimin,
en iyi, en kusursuz örneklerinden biridir. Geçen yıl
AGÂH KAFKAS (Çorum)
Burada kurulmamasını savundunuz!..
YAKUP KEPENEK
(Devamla) Hayır, ben burada çıktım, Sayın Kafkas,
kurulmasını savundum; ama, böyle değil. Şimdi söyleyeceğim,
dinle.
Geçen yıl yasalaşan
bu süreç Millî Eğitim Bakanının, dün akşam söylediği
gibi, ısrarcı, inatçı ve iyi niyetten uzak tutumunun
bir sonucu olarak işlemez durumdadır.
Bakınız,
nasıl. Önce şunu söyleyeyim, altını çizerek: Bu
üniversiteler kurulurken, bunların 4ünde, Düzcede, Orduda
-Namık Kemal- Tekirdağda ve Uşak üniversitelerinde,
şimdiki üniversitelerde olduğu gibi, rektör seçimini yapacak
sayıda yeterli öğretim üyesi vardı. Bunun, bu 4 üniversitenin
istisna edilmesini, buralarda normal seçim yapılmasını
önerdik. Bu talebimizi -üzülerek belirteyim- reddettiniz. Bu, karışıklığın
başlamasının birinci noktasıdır.
İkinci nokta
şudur: Yeni üniversitelerin kuruluşundan sonra bu Yasanın
iptaliyle ilgili tartışmalar sürecinde, YÖK, var olan üniversitelerin,
yeni kurulanları yönetmesi için rektörlere tedviren yönetme
görevi verdi.
Şimdi, Sayın
Bakan, YÖKü, burada çıkıyor, hukuka uymamakla suçluyor.
Oysa, bu davranış, 2547 sayılı Yasaya uygundur; bu
bir.
İkincisi:
Sayın Bakan, eğer YÖKü hukuka uymamakla suçluyorsa, gitmesi
gereken yer Danıştaydır. Buraya gelip, ben yasa çıkarırım,
ben kabadayılıkla her şeyi asarım, keserim mantığının,
hele hele, bilim yuvalarıyla ilgili konularda hiç gereği
de yoktur, yeri de yoktur.
ASIM AYKAN (Trabzon)
Kabadayılık olmaz
YAKUP KEPENEK
(Devamla) Millî Eğitim Bakanı rektör adayı önererek
AGÂH KAFKAS (Çorum)
Yasa çıkarmak kabadayılık değildir.
YAKUP KEPENEK
(Devamla) Bir dakika efendim
Dinleyin.
Bu tasarı
gerçekleşirse, Millî Eğitim Bakanı rektör adayı
öneriyor. Kime öneriyor? YÖKe öneriyor. Böylelikle, Bakan, kendisini,
YÖKün karşısında, ona öneri sunan bir duruma getiriyor,
Bakanlığı.
Bir kez, yönetim
ilkeleri, yönetim anlayışı, yönetimin kurgusu
açısından Bakanlığın bu duruma düşürülmesi,
baştan aşağı yanlıştır. Bakanlık,
YÖKe sunuş yapmamalıdır. Bu, kökünden yanlıştır
ve o güzelim Bakanlık, Sayın Bakanın elinde küçültülmektedir.
Bu kürsüden birkaç
kez söyledim, tekrar edeyim: Millî Eğitim Bakanlığını
Sayın Çelikten kurtarmak gerekmektedir. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
Devam ediyorum:
Bu tasarıyla yapılmak istenen nedir? Bu tasarıyla yapılmak
istenen şudur: Üniversiteye siyaset sokulmak isteniyor. Bu,
düpedüz, bunun uygulamasıdır.
AGÂH KAFKAS (Çorum)
Siyasetle ne alakası var?..
YAKUP KEPENEK
(Devamla) Sayın Kafkas, dinleyiniz.
Anayasa Mahkemesi
iptal kararında, bilimsel özerkliğin, yönetsel özerkliğin,
bilimsel çalışma alanının, kendi değerleri
bir yana, kendi değerleriyle çalışmasını, bunun,
her türlü bilimsel çalışma alanının, her türlü baskının,
dış müdahalenin, siyasal, ekonomik, dinsel çıkar
ilişkilerinin dışında tutulmasını istiyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, biz bu yasayla ne yapıyoruz? Şunu yapıyoruz:
Biz bu yasayla idari özerkliğine üniversitelerin -ki, bu, bilimsel
özerkliğin de temelidir- siyaset yoluyla müdahale etmeye kalkıyoruz.
Bilimsel özerklik bu davranışla tecavüze uğruyor, tecavüz
ediliyor bilimsel özerkliğe. Buna izin verilmemelidir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YAKUP KEPENEK
(Devamla) Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Kepenek, lütfen toparlayınız.
Buyurun.
YAKUP KEPENEK
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu çerçevede
şunu söyleyeyim: Ders kitaplarını hurafelerle doldurduğunu
bizzat Millî Eğitim Komisyonu Başkanı, teklif sahibi
Sayın Altıkulaçın belirttiği, Bakanlığınızın
bugünlerde, yedi yıl sonra toplanan şûradaki durumuna bakınız.
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Sayın Profesör İrfan
Erdoğan aynen şöyle diyor: Böyle bir gidiş, böyle bir
karar Türkiyeyi yirmi yıl geriye götürür.
Arkadaşlar,
buna izin vermeyin, buna izin vermeyin.
Son bir nokta daha
var: Bu üniversitelerle ilgili komikliğe bakın, hazırlıksızlığa
bakın, yetersizliğe bakın. Bu üniversitelerin 11i
ile ilgili, 2007, gelecek yıl bütçesinden ayrılan para 500
bin YTLdir. Bununla hiçbir şey yapılmaz.
AGÂH KAFKAS (Çorum)
Biraz önce açıklandı.
YAKUP KEPENEK
(Devamla) Sayın Bakan bunu ödeneklerle tamamlayacağını
söylüyor. Aslında bu da yanlıştır. Bu, hazırlıksızlığın
somut bir göstergesidir. Pek çok yerde halkın katkılarıyla
yerleşkeler yapılarak, binalar yapılarak çok şey
yapılmak mümkünken, gizli ödeneklerle, adamına göre tahsis
yapacağım, ödenek ayıracağım demenin hiçbir
mantığı yoktur. Bu, 2007 yılında da bu üniversiteleri
çalıştırmak istemeyişin, bu işi yüzüne gözüne
bulaştırmanın, bu işi yönetememenin, bu işteki
başarısızlığın -bu ödenek olayı- en
somut göstergesidir; plansızlığın ve programsızlığın
göstergesidir.
Bu teklifin yasalaşması
Türkiye üniversite sistemini yıllarca içinden çıkamayacağı
çok kötü durumlara sürükleyebilir. Sizin buna izin vermeyeceğinizi
düşünüyor, buna inanıyor, bu düşüncelerle hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Kepenek.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1256 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Dursun
Akdemir (Iğdır) ve arkadaşları
Madde 1.-
1/3/2006 tarihli ve 5467 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesi
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
Geçici Madde
1.- Bu Kanunla kurulan üniversitelere atanacak kurucu rektörlerin
seçiminde; Yükseköğretim Kurulu her bir yeni üniversite için
altı aday belirleyerek Milli Eğitim Bakanlığına
bildirir. Her bir üniversitenin kurucu rektörü, Milli Eğitim
Bakanı ve Başbakanın altı aday içinden önereceği
üç isim arasından Cumhurbaşkanınca dört yıl için atanır.
Bu Kanunla kurulan üniversiteye bir başka Devlet üniversitesinden
fakülte, yüksek okul ve/veya ilgili mevzuatta belirtilen diğer
birimlerden birinin devri söz konusu ise, bu Devlet üniversitesi
kurucu üniversite addedilerek, Yükseköğretim Kurulu tarafından
belirlenen altı adaydan en az üçü, kurucu üniversitenin kadrolu
öğretim üyeleri arasından tespit edilir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde açıklama yapmak üzere, Dursun Akdemir, Iğdır
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Akdemir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
DURSUN AKDEMİR
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün, burada, İstanbul Milletvekili Sayın Tayyar Altıkulaç
Beyin, Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanununun
1inci geçici maddesinin yeniden düzenlenmesine dair, hazırlamış
olduğu kanun teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekili
arkadaşlarım, bu kanunla ne getiriliyor? Daha önce nasıldı,
bununla ne getiriliyor? Daha önce, on bir ay önce yasalaştırılmış
olan Kanunda, aynen, Millî Eğitim Bakanı teklif ediyordu ve
Cumhurbaşkanlığı tarafından atama getiriliyordu
deniyor. Bu getirilen kanun teklifi aynen şöyle:
Madde 1-
1/3/2006 tarihli ve 5467 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Malî Yönetimi
ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun geçici 1 inci maddesi aşağıdaki
şekilde yeniden düzenlenmiştir.
Geçici Madde 1-
Bu Kanunla kurulan üniversitelerin kurucu rektörleri, iki
yıllığına Millî Eğitim Bakanınca belirlenen
dört profesör adaydan, Yükseköğretim Kurulunun 15 gün içinde seçerek
Cumhurbaşkanına sunduğu iki aday arasından Cumhurbaşkanınca
atanır.
Değerli arkadaşlar,
dün, ben burada belirttim. Bu, bir bakıma demokraside halkın
verdiği yetkiyi kullanamama, dolayısıyla yetkiyi
kendi maiyetindeki bürokratik bir makama teslim etme anlamına
geliyor. Türkiye Cumhuriyetinde, demokrasi adına, hukuk devleti
adına bunu reddetmek istiyorum. YÖKün uygulamalarına
karşı olma anlamına değil, anayasal bir kuruluşumuzdur,
ama halkın, bu toplumun vermiş olduğu hakkı bu
şekilde kullanamayız; bir.
İki: AK Parti
Hükûmetinin getirmiş olduğu önergede bir değişiklik
var, bu Kanunu değiştiriyor. Önergeyle, tamamen bu Kanunun
1inci maddesiyle ilgisi olmayan bir şey getiriyor, diyor ki:
6 öğretim üyesini YÖK tespit eder, Millî Eğitim Bakanına
bildirir, Millî Eğitim Bakanı da 3ünü Cumhurbaşkanına
bildirir. Ama, burada 4/3 çoğunluk isteniyor.
Değerli arkadaşlar,
Sayın Millî Eğitim Bakanım ve Değerli Komisyon
Başkanım Profesör Doktor Sayın Tayyar Altıkulaç;
aynı mealde, altı ay önce Kanun Cumhurbaşkanı tarafından
veto edilerek Meclise gönderildiğinde orada konuşmuş,
aynı öneriyi getirmişim, altı ay önce kanun teklifi
vermişim, bu kanun teklifimi de dün burada konuşup söylemişim.
Sayın Altıkulaç kürsüye çıktığında benim
teklifimden tek kelime söz etmiyor. Kanun teklifimi kendisine gösteriyorum,
kanun teklifinden haberi yok. Kırk beş gün içerisinde Komisyonda
incelenip Meclis Genel Kuruluna getirilmesi gereken kanundan,
altı ay zaman geçtiği hâlde, kanun teklifi yapıp getirdikleri
hâlde Komisyon Başkanının bu yasadan haberi yoksa, bu
Hükûmet, milletvekili arkadaşları adına nasıl görev
yapıyor, bu komisyonlar nasıl görev yapıyor? Bunu sormak
istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bu nedenle, ben bir yasa teklifi getirdim. 1inci maddenin, önergemle
şu şekilde değişmesini talep ediyorum. Önergem
okundu, gerekçesini buradan açıklamak istiyorum: 6 öğretim
üyesi tespit edilsin -profesör olarak- rektör olarak tayin edilmek
üzere. Ancak, tespit edilen bu 6 öğretim üyesinden 3 tanesinin,
kurucu üniversite olarak, yeni açılan üniversiteyi eğer
kurmuşsa, o kurucu üniversite öğretim üyelerinin arasından
3 tanesi olsun istiyorum ben. Burada liyakati ortaya koymuş
oluyoruz, emeği ortaya koymuş oluyoruz. O kurumun daha
kısa sürede gelişmesini en iyi bilen bir yöneticinin o kurumun
başına getirilmesini istiyoruz.
Bu nedenle, bu
maddenin bu şekilde değerlendirilerek, kanunun 1inci
maddesinin, vermiş olduğumuz önerge doğrultusunda değiştirilmesini
siz değerli arkadaşlarımdan talep etmek istiyorum.
Çünkü, aynen, benim verdiğim kanunu getirdiğine göre iktidarınız,
milletvekili arkadaşlarımın da bunu takdir etmesini
istiyorum.
Yalnız, burada
...3/4 çoğunlukla... Bir cümle eklenmiş benim teklifime.
Bunun, siyasi bir içeriği olduğunu düşünüyorum, amaçlı
konduğunu düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Akdemir, lütfen toparlayın.
Buyurun.
DURSUN AKDEMİR
(Devamla) Toparlayayım Sayın Başkanım.
Çünkü, 3/4 çoğunluk
getirmekle, kolay olarak atamanın gerçekleşmemesi, dolayısıyla,
Hükûmet tarafından buraya verilmiş üyeler kanalıyla,
YÖK Yönetim Kurulunu sıkıştırarak, kendi düşünceleri
doğrultusunda bir adayın atanmasına fırsat
sağlamak amacıyla bu önerge getirilmiştir. 3/4ü kabul
etmemek kaydıyla ve verdiğim önergeye oy vermenizi talep
ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Akdemir.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1256 sıra sayılı yasanın Geçici 1. maddesinin
sonuna aşağıdaki ifadenin ilave edilmesini arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
Milli Eğitim
Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile işbirliği
yaparak 15 gün içinde üniversitelerimizin kadro ihtiyaçlarını
karşılar.
BAŞKAN- Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) Sayın Başkan, katılmıyoruz. Tabii,
konu önce Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi gereken bir
konu. O nedenle katılamıyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Hükûmet katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Van) Görüştüğümüz teklifle ilgisi olmadığı
için katılmıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Gerekçeyi mi
okutayım?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Konuşacağım Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
amaç, sonuç almak, eylem yapmak, bir şey üretmek. Biz, burada adam
kandırıyoruz bazen. Oraya getirilmiş üçte 4 çoğunluk.
Bir ay toplanmayacak o 7 kişi. Bir ay sonra, Millî Eğitim Bakanlığı
kendi atayacak. Bunu böyle söylesenize ya!.. Bunu böyle söylesenize.
Dörtte 3 çoğunluk olmayacak, olmadı diye senin bir
ayın doldu
Önce on beş gündü orada. Önce on beş gündü. Kanunun
içerisinde on beş gündü. On beş günde atamazsa, Millî Eğitim
Niye birbirimizi kandırıyoruz? Niye? Bu Meclis adam kandırır
mı? Yazık oluyor arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri,
dünden beri Sayın Bakanım ve Sayın Komisyon Başkanım
hep sorumluluk duygusundan, hep böyle bir şeye büyük sorumluluk
duygusu duyarak bu işi yaptıklarından bahsettiler. Ne
güzel! Milletvekillerinin tek başına kanun teklifi vereceklerini,
verebileceklerini ve bunu değerlendirmekten dolayı da
çok sevindiklerini söylediler gerek Komisyon Başkanım gerek
Sayın Bakanım.
Sayın Bakanım,
Malatya İnönü Üniversitesinin kadro kanunu
İki yıl
geçti. Burada, 17 tane milletvekilinin, bu Mecliste olan, tüm grubu
olan partilerin milletvekillerinin imzası var. Siz, bu imzaya
saygılı mısınız, saygısız mısınız?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Saygısız, saygısız
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bu, 17 tane arkadaşım, Malatya
İnönü Üniversitesini
Yeni üniversiteleri konuşuyoruz.
Eski üniversiteleri
Sanki onların hiçbir sorunu yok. Eski
üniversitelerin sanki her şeyi çözülmüş. Eski üniversiteleri
atmışız bir tarafa. Her yere üniversite kuralım,
ama yazık ediyoruz. O çocuklar bizim çocuklarımız, o
hastalar bizim hastalarımız Sayın Bakanım. Yani,
17 tane insan, iki yıldır yalvaracak, Sayın Başbakana
yalvaracak, Sayın Bakana yalvaracak, Sayın Mehmet Ali
Şahin Beyefendiye ve Malatya milletvekillerinin hepsi Burada
problem var, burada sorun var, bu çocuklarımız katlediliyor,
ameliyathanelerimizi açamıyoruz, insanlarımız ölüyor.
diyoruz, demek ki, bilmiyorum, acaba size duyurmanın yolu nedir,
bunu bize öğretseniz, oradaki feryadı size başka yoldan
duyuralım Sayın Bakan.
AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) Rektör! Rektör!
BAŞKAN Lütfen,
Sayın Milletvekilim
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Kardeşim, o üniversite benim, rektörüm!
O üniversiteye, eğer demokrasi varsa, atanmış bir rektörse,
ama o çocuklar benim çocuklarım, buna saygılı olacaksınız!
Saygılı olacaksınız!
Onun için, Sayın
Bakanım, eski üniversitelerin, sanki hiçbir sorunu yok onların.
Demin, Selçuk Üniversitesi, biliyorum bahsetti, orada da aynı
sorun var, ama o üniversitelerimizin hiçbir sorunuyla ilgilenmiyorsunuz.
Bu üniversitelerin kesinlikle bütçelerini sıfırladınız.
Yatırım bütçesinden bir kuruş para vermiyorsunuz. Ve
inanın çok yakın sürede ameliyathanelerde hastalarımız
kalacak. Ben, bunu, buradan bir kez daha size sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
acaba yurt dışında kaç tane öğrenci okuyor, biliyor
musunuz? Bu çocuklarımız
Sadece Amerikada 50 bin Türk çocuğu
okuyor. Bu çocuklarımızın Amerikaya veya İngiltereye
bıraktıkları parayı acaba hiç hesapladınız
mı? Acaba hiç hesapladınız mı, yani, oraya öğrenim
için gidip, orada harcadıkları parayı, okula verdikleri
parayı, otele verdikleri parayı, eve verdikleri parayı?
Bu çocuklar niye gidiyor oraya? Biz, eğer üniversitelerimize
gerekli ödenekleri, araştırma geliştirme için gerekli
her şeyi versek, acaba bu çocuklar gider mi? Biz, burada çocuklarımıza
en az iki tane lisan öğretsek, bu çocuklarımız oraya gider
mi arkadaşlar? Yazık ediyoruz bu çocuklarımıza
ve onların çoğu da dönmüyor. Gelin, bu çocuklarımıza
sahip çıkın. Sadece Amerikada değil, dünyanın her
tarafında, sadece Türkiye'deki üniversitelerdeki bütçenin
yetersiz olmasından ve üniversitelere gerekli araştırma
için, araç gereç için hiçbir tahsisat verilmediği için bu çocuklarımız
gidiyor. Yazık oluyor. Bu paranın kaç para olduğunu
lütfen bir hesaplayın arkadaşlar. Bir çocuğun yılda
harcadığı en az para, sadece okula yılda 25 bin dolar
veriyor; sadece bunu söylüyorum. Her bir çocuğun yurt dışındaki,
Amerikadaki üniversitelere, sadece üniversite için verdiği
para 25 bin dolar arkadaşlar. Bunun, orada sekiz ay otelini, yiyeceğini
hesaplayın arkadaşlar.
Onun için, Sayın
Bakanım, eski üniversiteler de, onların sorunu da, sorumluluk
duygusu olarak, eğer sorumluluk duygunuz varsa, Malatya
İnönü Üniversitesindeki hastalarımızın ve
eğitim gören çocuklarımızın vebali hepinizin
boynunadır.
Saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Sayın Erkal,
söz talebiniz var; buyurun.
AHMET MÜNİR
ERKAL (Malatya) Sayın Başkan...
BAŞKAN Ne
için söz istiyorsunuz? Lütfen, ayağa kalkar mısınız?
Ne için söz istiyorsunuz, önce
AHMET MÜNİR
ERKAL (Malatya) Biraz önce konuşan milletvekili arkadaşımız
İnönü Üniversitesinin kadro talebiyle ilgili olarak Malatya
milletvekillerinin hepsi imza atarak bu talebi yaptı; bunu niye
anlamıyorsunuz diye bir ifade kullandı.
Ben, böyle bir imza
atmadım. Bu hususla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun,
yerinizden kısa bir açıklama, Sayın Erkal...
VII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Malatya Milletvekili Ahmet Münir Erkalın
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, konuşmasında,
şahsıyla ilgili doğru olmayan bazı ifadeler kullanması
nedeniyle açıklaması
AHMET MÜNİR
ERKAL (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İnönü Üniversitesinin kadro kanunuyla ilgili olarak arkadaşımızın
yaptığı açıklamada benim böyle bir imzam yok ve burada
birkaç kez gündeme geldi ve bu husustaki yanlışları
çok net olarak ortaya koyduk. Maalesef, İnönü Üniversitesi Rektörü,
Türkiye Cumhuriyetinin genel ilkelerine, temel ilkelerine tamamen
aykırı bir davranış sergileyen; bir taraftan kadro
isterken, diğer taraftan 90 tane kadroyu Malatya dışına
gönderen, yaptığı açıklamalarda, özellikle son
açıklamalarda ülkenin her şeyinin satılacağı
gibi zırva sayılabilecek ifadeler kullanan
BAYRAM ALİ MERAL (
BAŞKAN Lütfen, Sayın Erkal,
kendinizle ilgili bölümü açıklar mısınız. Lütfen
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Aç, soruşturma aç!.. Soruşturma
aç!..
BAŞKAN Lütfen,
Sayın Aslanoğlu
AHMET MÜNİR
ERKAL (Malatya) Böyle bir yapıda
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Al görevden o zaman.
BAŞKAN Lütfen,
Sayın Aslanoğlu
AHMET MÜNİR
ERKAL (Malatya) Böyle yapıda biri
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Aç soruşturma; benim konuşmama
konuşma.
AHMET MÜNİR
ERKAL (Malatya) Otur yerine!..
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu
AHMET MÜNİR
ERKAL (Malatya) Otur yerine!..
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sen de çık konuş!..
AHMET MÜNİR
ERKAL (Malatya) Otur yerine!..
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu, lütfen oturur musunuz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ayıptır ya!.. Ayıptır
ya!.. Çık konuş o zaman, kendi görüşlerini söyle.
AHMET MÜNİR
ERKAL (Malatya) Ben konuşma istedim, buradan söz verdi, yerimden.
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu, uyardım ben Sayın Erkalı, lütfen
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sen çık, görüşlerini söyle.
AHMET MÜNİR
ERKAL (Malatya) Bu anlamda, Sayın Başkan, bu hırçın
ve tahammülsüz insanı
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Tahammülsüz sensin! Sen çık konuş!
Sen çık konuş!
BAŞKAN Sayın
Erkal, lütfen
AHMET MÜNİR
ERKAL (Malatya)
kamuoyuna ben teşhir ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Erkal.
AHMET MÜNİR
ERKAL (Malatya) Konuşmayı öğreneceksiniz, dinlemeyi
öğreneceksiniz
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Benimkini konuşma, sen söz al konuş!
BAŞKAN Sayın
Erkal, teşekkür ediyorum.
AHMET MÜNİR
ERKAL (Malatya) Size dinlemeyi öğreteceğim ben.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Allah Allah
Sen çık konuş! Her sefer,
ben söz aldıkça kalkıp ortaya çıkıyorsun ya! Sen
çık, kürsü orada ya! Çık, kendi görüşünü söyle ya!
AHMET MÜNİR
ERKAL (Malatya) Dinlemeyi öğreneceksin.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sen bana hiçbir şey öğretemezsin,
önce sen kendin öğren, kendin. Malatyaya sahip çıkmasını
öğren. Ayıptır ya! Yazık sana ya!
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu, lütfen
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Tayyar
Altıkulaçın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz
Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 1 inci
Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/886) (S.Sayısı:1256)
(Devam)
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1256 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci
maddesiyle düzenlenen Geçici Madde 1in aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih
Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları
Geçici Madde 1-
Bu kanunla kurulan üniversitelerin kurucu rektörleri, iki
yıllığına Yükseköğretim Genel Kurulu tarafından,
bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde
üye tam sayısının 3/4 çoğunluğuyla belirlenecek
altı profesör adaydan; Milli Eğitim Bakanınca onbeş
gün içinde seçilerek Cumhurbaşkanına sunulan üç aday arasından
Cumhurbaşkanınca seçilir ve atanır. Yükseköğretim
Genel Kurulunca aday belirleme işlemi bir ay içinde sonuçlandırılamadığı
takdirde Milli Eğitim Bakanı tarafından belirlenecek
üç kurucu rektör adayı Cumhurbaşkanına sunulur.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) Sayın Başkan, çoğunluğumuz bulunmadığından
katıldığımı ifade edemiyorum, yüce Meclisin
takdirine bırakıyorum.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Kapusuz, gerekçe üzerinde açıklama yapacaksınız galiba;
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlarımızla
birlikte vermiş olduğumuz önergeyi kısacık da olsa,
birkaç cümleyle ifade etmek, açıklamak istiyorum. Tabii, değerli
konuşmacı arkadaşlarımız, bir milletvekilimizin,
bir komisyon başkanının kendisi tarafından verilmiş
olan bir teklifi bir tasarı gibi yorumlayarak, Bakanlığın,
bu konuyla ilgili olarak, bizzat YÖKe öneren olduğunu ifade
ediyorlar. Bunu düzeltmem lazım. Tabii, bir milletvekili böyle
takdir etmiştir, böyle düşünmüştür, Bakanlığın
böyle bir önerisini teklif olarak getirmiştir. Biz de, önergemizde,
YÖK tarafından seçilen 6 profesör arkadaşımızın,
on beş gün içerisinde seçmesini, hükûmet tarafından da bir
ay içerisinde seçmesini, arkasından da hükûmetin bu konudaki
tercihini, yani, Bakanın tercihini Cumhurbaşkanına
sunmasını öneriyoruz.
HÜSEYİN GÜLER
(Mersin) Tam bir ay, on beş gün değil Sayın Salih Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Neden? Biraz önce arkadaşlarımız yeri geldi
tenkit ettiler. Şimdi, bu önergeyle yapılan şey çok
açık ve net. Biz, orada bir, dörtte 3 çoğunluk aradık. Salt
çoğunluk, normal atamalarda, rektörlerin, normal üniversiteler
tarafından seçilmiş olan rektör adaylarının 6 kişi
olarak YÖKe sunulmuş olması, ki, bu sunulan 6 adayla ilgili
olarak seçimler sırasında da salt çoğunluk var, evet,
var. Hatta, onun seçimiyle ilgili başlı başına hem
yönetmelik hem kanun var.
Değerli arkadaşlar,
peki, salt çoğunluk olması değil de dörtte 3 olması
ne sıkıntı getirir? Şimdi, bu ve benzeri konularda
bir seçimle gelmiş değil de mevcut, YÖK tarafından, ki,
YÖK 7si Cumhurbaşkanı, 7si hükûmet, 7 tanesi de Üniversiteler
Arası Kurul tarafından atanıyor. Hatta, Cumhurbaşkanlığıyla
ilgili olarak görev ve sorumlulukları başlığı
altındaki 104üncü maddeye bakarsanız, Cumhurbaşkanının
yürütmeyle ilgili görevleri sıralanırken rektörleri
atamak diyor. Yani, yasamayla ve yürütmeyle ilgili olarak bu irtibatı
kurarken şuna dikkat etmeniz lazım: Hükûmet 7 aday gönderiyor.
Cumhurbaşkanı
Yürütme, görevi arasında 7 tane adayla
oluşturulan 21 kişilik heyet, zaten, bir anlamda, yürütme
çoğunluğuyla önerilmiş oluyor.
Değerli arkadaşlar,
bizim burada üzerinde durmak istediğimiz husus şudur: Bu,
siyasi olarak her ne kadar arkadaşlarımız kendi pencerelerinden
değerlendirmeleri varsa, ki, onunla ilgili birkaç şeyi zaten
sonunda ifade edeceğim; ama şunu ifade etmek isterim ki,
Anayasa Mahkemesinin bir iptal gerekçesi var.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) Sizin pencere
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Bu iptal gerekçesinden bir boşluk doğmuştur.
YÖK, Anayasada ve yasalarda kendisine böyle bir kurucu rektör atanması
konusunda ne Anayasada ve ne yasada olmayan bir yetki kullanmaya
kalkmıştır. Bunun için bu yasal boşluğu doldurmak
da yasamanın görevidir. Biz, bu görevi yapıyoruz. Önerdiğimiz
de çok açıktır. YÖK tarafından dörtte 3 çoğunlukla,
ne yapılıyor, 6 aday gösteriliyor. Millî Eğitim Bakanı
bunu 3e indiriyor, Sayın Cumhurbaşkanı da bu 3 adaydan
seçerek 1 tanesini atıyor. Bunun abartılacak
Demokrasiyi
tehlikeye götürmek, tahrip etmek, kurumlarla kavga etmek gibi takdimlerini
ise ben çok yadırgadığımı ifade etmek istiyorum.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) Aynen öyle.
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Yakışmıyor arkadaşlar. Biraz sonra
bunlarla ilgili olarak bu konuşmaları yapan arkadaşlarımızın
önüne birkaç tane de kendi ifadelerinden belgeler koyacağım.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bizde de çok belge var Salih Ağabey. Eğer belge kavgasına
girersek
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Arz eder, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HALUK KOÇ (Samsun)
Sayın Başkan, yoklama yapılmasını istiyoruz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, önergenin oylaması sırasında yoklama
talebinde bulunulmuştur. Şimdi, bu talebi yerine getireceğim.
Önce, yoklama
talebinde bulunan sayın milletvekillerinin isimlerini okutup
salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim.
Yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Sayın Koç
TUNCAY ERCENK
(Antalya) Sayın Başkan, sayalım.
BAŞKAN Sayın
Ercenk, niye acele ediyorsunuz? Lütfen, biraz sabırlı olun.
Sayın Altay,
Sayın Meral, Sayın İnce, Sayın Gazalcı, Sayın
Ercenk, Sayın Bayındır, Sayın Özyurt, Sayın
Akıncı, Sayın Coşkunoğlu, Sayın Uzdil, Sayın
Çerçioğlu, Sayın Kaptan, Sayın Karademir, Sayın
Kesimoğlu, Sayın Şahin, Sayın Ekmekcioğlu,
Sayın Özcan, Sayın Sözen.
Tamamlanmıştır
sayın milletvekilleri.
Yoklama için
beş dakika süre veriyorum.
Adlarını
okuttuğum sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza
girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaçın;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu,
Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu
ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 1 inci
Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/886) (S.Sayısı:1256)
(Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
kabul edilen önergeyle madde tümüyle değiştirildiğinden,
değişiklik öngören diğer iki önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.27
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),
Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
1256 sıra sayılı
Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaçın;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim
Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78
ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 1 inci Maddesinin
Yeniden Düzenlenmesine Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/886) (S.Sayısı:1256)
(Devam)
BAŞKAN Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 2nci
maddesini okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Engin
Altay, Sinop Milletvekili.
Sayın Altay,
konuşmayacak mısınız?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Geldim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben eğitime
pedagojik bakıyorum. diyen Sayın Millî Eğitim Bakanı,
Türk eğitim sistemini kırıp dökmeye devam ediyor. Bizi
ideolojik bakmakla itham eden Sayın Bakan, bana göre, pedagojik
bakmak şöyle dursun, inatçı bakış ve tutumunu sürdürmekte
ve maalesef, eğitim sistemimizi tümüyle tahrip etmektedir.
Sayın Bakan,
bu inadınızdan vazgeçin. Türkiye
Cumhuriyeti anayasal bir devlettir. Anayasayla, anayasal kurumlarla
didişerek, vuruşarak hiçbir yere varamazsınız.
Yeterli çoğunluğunuz vardır. Gelin, Anayasayı istediğiniz
gibi değiştirin. Ondan sonra istediğiniz gibi çalıp
istediğiniz gibi söyleyin. Ama, bu Anayasa yürürlüktedir. Bilerek,
bile bile bunda ve bunun kurumlarında gedik açmaya çalışmak
size de çok şey kazandırmaz. Bunu peşinen söylemek istiyorum.
Geldiğiniz günden beri yüksek
yargıyla, Cumhurbaşkanlığıyla, üniversitelerle,
hele hele YÖKle, sivil toplum örgütleriyle, demokratik kitle örgütleriyle,
velhasıl bütün Türkiyeyle çaktırmadan kavga ediyorsunuz.
Seçim sisteminin bir sonucu olarak,
Parlamentoda çok yüksek bir sayısal çoğunluktasınız.
Kendinize engel olarak gördüğünüz kaleye küçük mermiler atarak
gedik açmakla uğraşacağınıza, topunuzun fitilini
ateşleyin ve kaleyi delin. Size tavsiyem budur. Çünkü, işin
tadı kaçtı. Yani, eğitim gibi hassas bir konuda, bu kadar
talihsiz, bu kadar yanlış, bu kadar birbiriyle çelişen
kanun tekliflerini, tasarılarını buraya getirerek,
Parlamentonun da değerli zamanını işgal ederek,
yapacağınız, kazanabileceğiniz bir mevzi olamaz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen, kürsü önünü boşaltır mısınız.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sayın Altıkulaç, bir teklif hazırladı.
Şimdi, bu teklif görüşülseydi, ben diyecektim ki Sayın
Bakana: Siz, Yükseköğretim Kurumuna 4 adayı bildirirken
yazınızın sonunu arz ederim diye mi bitirirsiniz,
rica ederim diye mi bitireceksiniz diyecektim. Yani, bu teklif,
bir büyük protokol skandalıydı aynı zamanda. Millî
Eğitim Bakanlığını, YÖKün bir alt birimine dönüştürüverdiniz.
Ha, şimdi, bu tür eleştirileri alınca, apar topar, Sayın
Salih Kapusuz ve arkadaşlarının hazırladığı
bir değişiklik teklifi
Tencere dibin kara, seninki benden kara; bu kara,
bu bundan da kara. Böyle nereye varacaksınız?
Şimdi, 3 kurucu
rektör adayı Cumhurbaşkanına sunulur diye bitiriyorsunuz.
Ortada 15 tane üniversite var, 15 tane tedviren görevlendirilmiş
rektör var. Siz, anayasal bir işlevi, bir süreci yok sayıp,
AKP Grubu olarak yok sayıp, kendinize yeni bir süreç yaratıyorsunuz.
Efendim, dörtte 3 çoğunlukla olacak. Ne zamandan beri bu demokrasi
ve çoğulculuk aşkınız böyle birdenbire depreşti
bilmiyorum. Demokrasi ve çoğulculuk aşkınız hazır
depreşmişken, gelin, Anayasada 102nci maddeyi de buradaki
gibi bir aşkla değiştirelim de, Cumhurbaşkanını
da üçte 2 çoğunlukla seçelim. Hadi gelin, önce bunu yapalım.
Böyle bir şey olur mu? Cumhurbaşkanını salt çoğunlukla
seçecek Parlamento, ama YÖK dörtte 3le rektör belirleyecek. Bir kere daha
söylemiştim. Siz, âlemi sersem, herkesi kör mü zannediyorsunuz?
Yani burada biz kabak çekirdeği mi yiyoruz Sayın Bakan? Bu
yaptıklarınıza ses çıkarmayacağımızı
mı zannediyorsunuz? Bizim, tabii Meclis İç Tüzükünden gelen
gücümüz, yaptırımımız bellidir, ama Anayasayla
ve anayasal kurumlarla didişilmez. Rahmetli Ecevit, bir dönem
burada, bu kürsüden Burası devlete meydan okuma yeri değil.
demişti. Şimdi siz de, bu Anayasaya ya sadakatle bağlı
olacaksınız ya da bunu değiştireceksiniz. Türkiyeyi
yeniden şöyle Anayasayı fırlatır gibi bir krize
sokmaya da gerek yok. Bakın, inanarak söylüyorum: Elbette hepinizi
kastetmiyorum, ama Türkiyede toplumun bütün kesimlerinde sizin
niyetinizle ilgili kuşku vardır, endişe vardır.
CÜNEYİT KARABIYIK
(Van) Niyet okuyucu
ENGİN ALTAY
(Devamla) Doğrudur, değildir, Ankarada 300 bin kişi
niyetini göstermiştir.
MAHFUZ GÜLER
(Bingöl) Neredeymiş 300 bin kişi?
ENGİN ALTAY
(Devamla) Onun için ben diyorum ki, bakın, bu ülke Vatan Cephesinden
çok çekti, bu ülke milliyetçi cephelerden çok çekti. Şimdi siz,
bu ülkede yeni bir cephe -adı ne olur ben bilmem, adını
millet koyar, ama Türkiyede yeni bir cephe- sıkıntısına,
yeni bir cephe skandalına yol açıyorsunuz. Şurada ben
sizi uyarıyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) İsteseniz de olmaz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Neyi olmuyor kardeşim! Delik deşik ettiniz
şunu. Şunun şu duvara kaç kere çarptığını
biliyor musun sen? Şu Anayasa duvarına AKP Grubu olarak kaç
kere çarptığını sen biliyor musun?
AHMET YENİ
(Samsun) Zorlamayın kapıları, olmaz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Şimdi, YÖKte, YÖKün teşekkülünde üçte 1, üçte
1, üçte 1 var. Yani YÖKün üçte 1ini zaten yürütme organı tayin
ediyor, üçte 1ini de Üniversiteler Arası Kurul tayin ediyor.
Dörtte 3. Haa, vay uyanıklar! Şark kurnazlığı
yapmaya çalışıyorsunuz da, bunu kimse yemez, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu hiç yemez, anayasal kurumlar da hiç yemez, hele yüce
millet hiç yemez.
Şimdi,
asıl derdiniz şudur arkadaşlar, Hükûmetinizin asıl
derdi şudur: Ben demiyorum ki hepinizin böyle bir derdi var.
Şimdi, üniversiteleri istediğiniz rotaya sokamadınız
ve bunun dayanılmaz gerilimini yaşıyor Sayın Bakan
ve 59uncu Hükûmet ve altını çizerek söylüyorum: Siz, üniversiteleri
istediğiniz rotaya sokamayacaksınız. Millî Eğitim
Bakanlığı taşra teşkilatı hemen hemen istenilen
rotaya girdi, istenilen düzeye geldi. Bunu nereden anlıyoruz?
17nci Millî Eğitim Şûrasına illerdeki komisyonlardan
gelen raporlardan anlıyoruz.
Beyler, burası
Türkiye Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyetinin başkentinde
yapılan bir Millî Eğitim Şûrasına Türkiye Cumhuriyetinin
bir ilinin komisyonundan 23 Nisanlar, 19 Mayıslar teferruattır,
bunlarla ilgili yürütülen hazırlıklar işleri aksatıyor
diye rapor gönderiliyorsa, ey Türkiyem vay haline senin! (CHP
sıralarından alkışlar)
Ama, Cumhuriyet
Halk Partisi ayakta olduğu müddetçe, Türkiyenin sağduyu
sahibi, laik, demokratik cumhuriyete bağlı yurttaşları
ayakta olduğu sürece, bu raporlar elimizin tersiyle itilecektir.
Şu hale bakın! Sadece Diyarbakır, Maraş, Batman sekiz
yıllık eğitime karşı görüş tebliğ ediyor.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Bakan karşı canım.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Uşak Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin saat sayısı
artsın diyor. Bursa Bütün okullara Kuran dersini koyalım
diyor. Karabük
Sanki adamlar, Karabük, Türkiyeden iki yıldır,
bir yıldır soyutlanmış gibi, bizim burada kıyamet
kopardığımız açık lise hüllesini yeniden
Şûraya öneriyor. Hatırlarsanız bu açık lise hüllesini,
gene o da yargıdan dönmüştü.
Şimdi, nereye
gidiyor bu Türkiye? Bu ülke nereye gidiyor? Nasıl oluyor da Türkiyenin
bütün illerinden tek bir ses yükseliyor: Efendim, katsayı engeli
kaldırılmalıdır. (AK Parti sıralarından
haksızlık, kalksın sesi)
İyi ya, ben
de diyorum ki: Kaldırın kardeşim, kaldırın. Yasama
elinizde, yürütme elinizde, yargıyı da neredeyse baypas
ediyorsunuz, ettiniz, gelin, kaldırın; ama, kaldıramayacaksınız,
olmaz. Hep söyledim: Vali imam, Genelkurmay Başkanı imam,
doktor imam, kaymakam imam olmaz, olamaz, kabul edilemez, kabul edilemez.
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) Milletvekili imam.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Şimdi, arkadaşlar
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT YILDIRIM
(Çorum) Millet sizi izliyor.
ALİ TEMÜR
(Giresun) İmamlara düşmanlığın mı var?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
Sayın Altay,
lütfen toparlar mısınız.
ENGİN ALTAY
(Devamla) ...bir kısmınızın bu söylediklerime
içten içe hak ver
EROL ASLAN CEBECİ
(Sakarya) İmamlara düşmanlığın mı var?
ENGİN ALTAY
(Devamla) Evet kardeşim, Türkiye Cumhuriyeti imamlar cumhuriyeti
olmayacaktır. Gel, buradan konuş!
EROL ASLAN CEBECİ
(Sakarya) Hadi be oradan!
ENGİN ALTAY
(Devamla) Edepli ol biraz orada sen!
BAŞKAN Sayın
Altay, lütfen
Lütfen, Sayın Altay
ENGİN ALTAY
(Devamla) Evet, altını çizerek söylüyorum
EROL ASLAN CEBECİ
(Sakarya) İmamlara hakaret ediyorsun.
ENGİN ALTAY
(Devamla)
daha önce de söyledim: Rejimde arzu ettiğiniz
kırılma noktasına Türkiye gelmeyecektir, gelmeyecektir
ve
(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) Geç onları, geç!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
ENGİN ALTAY
(Devamla)
ben size söyleyeyim. Millî Eğitim Şûrasına
ki, çok önemlidir
Şunlara ben üzülüyorum: Millî Eğitim
Şûrası ulusal basında niye millî değil, dinî
eğitim şûrası diye başlıkla yazılıyor?
ABDULLAH ERDEM
CANTİMUR (Kütahya) Kim yazmış?
ENGİN ALTAY
(Devamla) Kardeşim, doğrudur, yanlıştır, bunun
yazılması bile yanlıştır. İmam-hatip damgası
ABDULLAH ERDEM
CANTİMUR (Kütahya) Kim yazmış? Hangi gazete?
ENGİN ALTAY
(Devamla) Gazeteleri okursunuz.
ABDULLAH ERDEM
CANTİMUR (Kütahya) Sizin gazeteniz
BAŞKAN Sayın
Cantimur
ENGİN ALTAY
(Devamla) Şimdi, ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
Ben, derim ki Hükûmetinize: Gelin, yol yakınken bu yoldan dönün.
Bu yol iyi yol değildir. Bu YÖKün rektör adayı belirlemesinde
dörtte 3e ısrar ediyorsanız ve içinizde biraz demokrasi
sevgisi, biraz millet sevgisi varsa, gelin, Anayasanın 102nci
maddesini değiştirelim, Cumhurbaşkanını üçte
2 çoğunlukla seçelim. Ben, sizin ne kadar dürüst, ne kadar vatansever
olduğunuzu, çoğulculuğa ne kadar sevgiyle, sempatiyle
baktığınızı, desteklediğinizi o zaman
anlayacağım. Seçim sistemindeki bir formül nedeniyle, bir yol
nedeniyle buraya bu kadar kalabalık gelmiş olabilirsiniz,
ama biliniz ki bu milletin tam dört yıl önce sadece ve sadece yüzde
24ü size güvenmiştir. Bu milletin yüzde 76sı dört yıl
önce size güvenmiyordu, bugün bu yüzde 86 olmuştur.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT GÖKSU
(Adıyaman) Millet size güvenmiyor.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Altay.
Madde üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Hüseyin Güler, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Güler.
MAHMUT GÖKSU
(Adıyaman) Millet size güvenmiyor.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ne diyorsun ne? Ne diyorsun? Gel bakalım gel, gel!
BAŞKAN Sayın
Altay, lütfen
ENGİN ALTAY
(Sinop) Gel lan burada konuş!
MAHMUT GÖKSU
(Adıyaman) Önce iktidar ol, iktidar.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sen bir kere şuraya çıktın mı şuraya?
BAŞKAN Sayın
Altay
ENGİN ALTAY
(Sinop) Şuraya çıktın mı sen bir kere? Çık da
konuşsana.
MAHMUT GÖKSU
(Adıyaman) Önce iktidar ol, iktidar.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ya da gel dışarıda konuşalım.
BAŞKAN
İdare amirleri, lütfen
Sayın Güler,
buyurun.
HÜSEYİN GÜLER
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar;
kanun teklifinin 2nci maddesi üzerinde Anavatan Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, her geçen
gün hoşgörüye, her geçen gün sağduyuya ihtiyacımız
olduğu bir dönemde, gerginlikten
Maalesef, çözümden çok, amacımız,
herhalde birilerini sadece kaşımak olarak algılıyoruz.
Evet, bu bir maceraydı
size göre. Yaklaşık bir yıl önce başlayan bir
eğitim süreci ve bir 15 üniversiteye, 15 ile 15 üniversite esprisiyle
başlayan bir dönemde sadece yaptığınız tek
şey var: Göç yolunda düzelir. Bunu burada defalarca söyledik.
Tabii ki bilimsellikten,
kuramsallıktan ve sistemi olağanüstü
Hep, sadece, biz iktidarız,
istediğimizi yaparız anlayışı içerisinde
bu işi bu aşamaya getirdiniz.
Tabii, sorun sistem
sorunu. Eğitim sorunu, başta ilköğretimden itibaren
başlayarak üniversitelere kadar sıçrayan bir kısır
döngü ve bugün de sadece 15 üniversiteye rektör ataması.
Beyler, post kavgası
mı? Nedir bu mücadele? Eğer kurumlar arası diyalog, kurumlar
arası bir birliktelik ve hiyerarşiye uygun egemenlik kayıtsız
şartsız milletinse, bunu burada oturup sağduyuyla çözmek
zorundayız.
Yaklaşık
93 üniversiteden 2 milyon 310 bin öğrencinin eğitim sürdüğü,
65 binin üzerinde bir eğitim kadrosunun olduğu bir üniversite
dünyasını şöyle hayal ettiğimde, biz, Anavatan
olarak, olaya daha farklı bakıyoruz. Diyoruz ki, bu sorun,
bir sistem sorunudur. Eğer YÖKle başlayan ve eğitim reformuyla
başlayacak bir birliktelik
Yoksa, 15 üniversiteye rektör atamışsınız
Bu, sorunu çözmez. Çözmediğini de hep beraber gördük. Yaklaşık
bir yıl önce başlayan bir macerada, biz istediğimiz
rektör adayını atarız dediniz, ısrar ettiniz ve yasal
zemini de, daha doğrusu, kılıfı dahi uydurmadan
böyle bir adım atma ihtiyacı duydunuz ve karşımıza
bu geldi.
Tabii, kanun teklifinin
kendi içindeki çelişkilerini kendiniz açığa verdiniz.
Önerdiğiniz önergeyle, bir derece, kısmen, yasamanın
daha bir üst kurum olduğunun farkına vardınız. Bu
yüzden de, burada, kısmen de olsa bu telafi edildi olarak algılanıyor,
ama işi yine çözmeyecektir.
Bugün, üniversitelerde
yaşanan onca sorunlar, yaklaşık 1,5 milyon öğrencinin
sürekli üniversite kapılarından geri döndüğü bir ülkede
ve
Özellikle bilimsellikten uzak, özerklikten uzak bir üniversite
yapısını şöyle düşündüğümüz anda, Türkiyenin
temel sorununu hepimiz çok iyi biliyoruz.
Dört yıl kaybedildi
AK Parti iktidarında, bugün de bu yasada bir yıl kaybedildi,
bundan sonra yine kaybedilecek. Bir anayasal süreç
Önce Cumhurbaşkanlığından,
sonra da, tahminime göre de Anayasa Mahkemesinden geri dönecek. O
zaman, amacınız, üzüm yemek değil, bağcıyı
dövmek.
Burada ince bir
detay var. Hayat detaylardan ibaret, şeytan da detaylardan ibaret.
Herhâlde yürütme olarak atadığınız
YÖKteki 21 üyenin
7sini sizler atadınız. Bunlara güvenerek, dörtte 3lük çoğunluğun
sağlanmasını istiyorsunuz. Bir de bir süreç verdiniz,
bir ay. Bir ay süre sonunda eğer atama olmazsa, Millî Eğitim
Bakanlığına bu yetki devredilir. Bu, bir köylü kurnazlığıdır,
şark kurnazlığıdır. Yapmayın arkadaşlar.
Bilimsellikten de uzak, özerklikten de uzak. Eğer, üniversitedeki
rektör atamasını bir post kavgası olarak algılıyorsanız,
kadrolaşma olarak algılıyorsanız, bu yine ters tepecektir.
Üniversitelere çomak sokmayın. Eğer, özerk üniversite ve
istenilen, Türkiyenin hayallerini kurabilecek ve bilimsellik
açısından rekabet edebilecek, katılımcının
olduğu, toplumla barışık olduğu bir üniversite
özlemi içerisindeyiz.
Bugün, YÖK kavramıyla
hepimiz karşı karşıyayız. Öğrencilik
yıllarımızı hatırlıyoruz, hepimiz Kanuna
karşıyız, YÖKün kurumuna değil. Bu yüzden,
eğer bu sürecin adını net koymadıktan sonra, sadece
günü kotarmak olarak algılanır ki, bu sizi de kurtarmaz. Yasal
süreç içerisinde neredeydiniz? Anayasa Mahkemesi iptal etti. YÖK
kendine has bir
Gerekçeli karardan sonra, YÖK, kurucu, kendi üniversitelerinden
rektörleri de atadı. Bir hiyerarşi kavgası devam edecek.
Ne fayda gelir bu ülkeye? Üniversite kurumuna ne fayda gelir?
Ama, koskoca bir yıl gitti, bir yıl daha gidecek. Önümüzdeki
bu hataları, herhâlde, bir seçimden sonra, bir süreç içerisinde,
tekrar, yeni Meclis belirleyecektir diye düşünüyoruz.
Biz, üniversitede
okuyan geçlerimizin, başta, bugün verdiğiniz harcırah
dahil olmak üzere, harçlar, kesilen harçları da göz önünde bulundurduğumuzda,
üniversitelerin, maalesef, bugünkü yapısı itibarıyla,
hepimizin de şikâyet ettiği bir konu. Bunun bu şekilde
çözümlenmeyeceğini çok iyi biliyoruz. Ama, sizlerin, buradaki
niyetinizin ne olduğunu
Aslında, çok küçük bir hesapla
kendi lehinize çevireceğinizi düşündüğünüz bu kanun
teklifiyle, maalesef, yine YÖKle baş başa, karşı
karşıya geleceksiniz.
Siz hükûmetsiniz,
siz iktidarsınız, farkınıza varın. Amaç kavga
etmek değil, eş güdümü sağlamak, koordinasyonu
sağlamak, bu konuda somut, açık ve net tavırlar koymak.
Bugün, üniversitelerde yaşanan sıkıntıları
hep beraber biliyoruz. Bunun samimiyet içerisinde çözümlenmesi
gerekiyorsa, tek adı var: YÖK Kanunu ve eğitim reformu. Bunlardan
uzak olduğunuz müddetçe yapacağınız en ufak bir
adım bu yaraya merhem olmaz, tam tersine yarayı kangrene çevirir.
Gelin, yapılacak
bu süreç içerisinde, eş güdümü göz ardı etmeden
Tabii ki,
bugünkü koşullar içerisinde, bizim, Anavatan olarak önerimiz
açık ve net. Tabii ki, egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir ve söz ve yetki yasamanın olmalı; ama, bu
doğrultuda işin özü, günü kotarmak değil, sistemi çok
iyi, net bir şekilde çözmek. Bu konuda atacağınız
her samimi adımda yanınızdayız. Anayasal değişiklik
gerekiyorsa, bu konuda da, biz, Anavatan olarak -yapıcı
olarak- hazırız. Bunu, daha önceleri defaaten söyledik.
Ama, söylenen unsurda,
tabii, hep altını çizmemiz gereken bir unsur kadrolaşma,
kadrolaşma
Nedir burada amacınız? Burada açık ve
net ifade edemediğiniz gibi, sadece tartışılmadan
bunun bir an önce çıkması ve kendi anlayışınız
doğrultusunda bir yapılanma, kadrolaşma, hatta partizanlık
düzeyine varan bir algılama biçimi. Ama, bu, size de fayda getirmez.
Bugün ülkenin
yaşadığı
İşte, bütçe görüşmelerinde
önümüze gelecek, üniversitelere ve eğitime aktarılan payı
göz önünde bulundurduğumuzda, Türkiyenin eğitim süreci
içerisinde yaşadığı aksaklıkları hep beraber
görüyoruz. Üniversite sınavındaki başarısız
devlet okullarının süreci, üniversitelerdeki 1,5 milyonun
üzerindeki öğrencinin kapı dışarı edilmesi,
daha bir sürü, kat sayı da dahil olmak üzere birçok sorunlar
Tabii ki, sistemin
süreç içerisinde yapısal anlamda bir çözüm öneriniz olmadığı
gibi, sadece bir boyutuyla biz istediğimizi yaparız anlayışından
ibaret, başka en ufak bir katkınız yok.
Burada, tabii
ki, kanunun içeriğine baktığımızda, çok, altını
net olarak çizmemize karşın, çoğunluğunuzun vermiş
olduğu inatla bu kanunun bu boyutuyla geçmesini istemeye devam
ettiniz. Başarıyorsunuz da, ama sadece ülkeye zarar veriyorsunuz.
Koskoca bir yılı kayboldu ülkenin. Bu ülkenin kaybını,
herhâlde, halkın kendisi düşünerek hesabını soracaktır.
Bunları unutmayacak.
Üniversitede
milyonlarca öğrencinin sorunu varken, gerek eğitim kadrolarının
yetersizliği
Birazdan soru önergesiyle soracağız:
Üniversitenin kadrolarını neden vermiyorsunuz, amacınız
ne? Üniversitelerde kadro hakkı kazanılmıştır,
ama buna karşın, bu kadroların açılmasından,
üniversitenin elinin kolunun bağlanmasından ne medet umuyorsunuz,
ben de anlamakta zorluk çekiyorum? Bu ülkenin evlatları okuyacak
bu okullarda. Öğretim üyeleri de bu ülkenin evlatlarıdır.
Bu yüzden, ülkede verimliliği, rekabeti, bilimsel ve çağdaş
formatları üniversitelere aşılamak istiyorsak, lütfen,
altını tekrar tekrar çiziyoruz, sistemi sorgulayalım.
Ama, sizin sistemi sorgulama gibi bir niyetiniz yok. Tabii ki, üniversitelere
aktardığınız katkı payları da, ekonomik
durumu da göz önünde bulundurduğumuzda, bütçeleri daraltılmış,
kadroları ellerinden alınmış, hatta kadrolar istihdam
edilmiş olmasına rağmen vermemekte ısrar ettiğiniz
bir kısır döngü; bundan ne medet umuyorsunuz, hâlâ anlamakta
zorluk çekiyorum. Herhâlde kaostan besleniyorsunuz. O kaos, süreç
içerisinde sizlere oy potansiyeli olarak dönecektir diye düşünüyorsunuz,
ama, yanılıyorsunuz. Halkımı bu kadar saf görmeyin.
Biz, Anavatan olarak her yapıcı adımlarınızda
yanınızda olduğumuzu ifade ettik. Ama, bizim birikim
ve deneyimlerimizden faydalanmak gibi bir düşünceniz yok. Bu
doğrultuda, hep, biz iktidarız, kendi içimizdeki, daha
doğrusu, sorgulamadan verilecek bir karara da oy birliğiyle,
hiç, en ufak bir şekilde, kendi önergeniz dahil olmak üzere onları
da reddederek, Hükûmetin iki dudağı arasında, komisyonun
iki dudağı arasında geçen bir ve grup başkan vekiliyle
birlikte koordinasyon içerisinde geçirdiğiniz bir karar; kabul
edenler, etmeyenler
Bu ülkeye fayda değil, zarar veriyorsunuz,
açık ve net olarak.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER
(Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Güler, buyurun.
HÜSEYİN GÜLER
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu ülkenin sevgiye,
kardeşliğe, barışa her geçen gün ihtiyaç olduğu
bir dönemde kurumsal kavgadan medet ummanızın size fayda
getireceğini de düşünmüyorum. Ama, ülkem adına kaygı
duyuyorum. Bu ülkemin süreci içerisinde, üniversiteler de dahil
olmak üzere, YÖK ve eğitim reformu konusunda Anavatan olarak
biz tecrübemizi ve birikimimizi paylaştık, ama, bundan
faydalanmak gibi bir unsurunuz yok. Ama, bu ülkenin temel sorunu
sistem sorunudur. Dörtte 3 çoğunluk gibi bir YÖKteki temsil düzeyini
göz önünde bulundurduğumuzda, bu şark kurnazlığından
vazgeçin diyoruz ve bu ülkeyi bir an önce kurumlar arası, en
azından örnek olabilecek gibi, Hükûmet-YÖK veya en azından
Millî Eğitim Bakanlığı-YÖK gibi bir kavganın bu
ülkeye zarar getireceğini düşünüyoruz. Bu kanuna da, süreç
içerisinde Anavatan olarak yapıcı bir boyutta katkıda
bulunmaya devam ediyoruz.
Önergemizi reddediniz.
Ne yapalım, canınız sağ olsun diyoruz.
Saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Güler.
Sayın Güler,
soyisminiz Anavatan Partisi Grup Başkanlığı tarafından
Özcan olarak bildirildiği için anons edilmiştir. Bilgilerinize
sunulur.
Komisyon
Başkanı Tayyar Altıkulaç söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın
Altıkulaç. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
sizleri saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.
Aslında, yürürlük
ve yürütme maddeleri üzerinde söz istemenin ve Sayın Başkanlığın
da bu isteklere olumlu cevap vermesinin, öteden beri, doğru olmadığına
inananlardan biri olmama rağmen, çok kısa bir iki açıklama
için, buna zorunluluk hissettiğim için, kendimi... Yani, üzüntümü
beyan ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce, Cumhuriyet Halk Partili bir sayın üye, verilen önerge
üzerinde yaptığı konuşma sırasında, bana
atfen, Bizzat Millî Eğitim Komisyonu Başkanı ders kitaplarının
hurafelerle doldurulduğunu söyledi. gibi -Sayın Kepenek-
bir beyanda bulundular. Bu beyanı düzeltiyorum: Ben böyle bir
şey söylemedim. Ders kitaplarının hurafelerle dolu
olduğunu bilsem, derhal söylerim, yani bunu açıklamaktan
çekinmem. Böyle bir şey söylemedim.
Yalnız, bir
gazeteci arkadaşımız, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
kitaplarında abdest suyunun alyuvarları artırdığı
yönünde bir bilginin bulunduğunu, bu konuda benim görüşümün
ne olduğunu sordu. Ben de, kendisine, bunun müspet bilimin konusu
olduğunu, müspet bilim böyle bir şey söylüyorsa, bu ispatlanmış
bir şeyse, o zaman mesele yoktur, ama müspet ilim böyle bir
şey demiyorsa, elbette, bu, yanlış bir beyandır. Bunu
yazan arkadaşlarımız da -kim yazmışsa- müspet
bilime dayanarak bunu yazmış olmalıdır, şeklinde
bir açıklamam oldu, gazetelerde de böyle çıktı.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Müspet bilim böyle bir şey söyleyebilir mi hocam?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(Devamla) Buyurunuz?
Evet.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Müspet bilim böyle bir şey söyleyebilir mi? Sizin
kafanız da bu kadar karışık olabilir mi?
ASIM AYKAN (Trabzon)
Söyleyebilir.
BAŞKAN Lütfen
sayın milletvekilleri...
Sayın Altıkulaç,
lütfen...
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(Devamla) Efendim, bu benim konum değil.
BAŞKAN Sayın
Altıkulaç, lütfen karşılıklı konuşmayın.
Genel Kurula hitap eder misiniz.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ
(Devamla) Bu benim konum değil. Eğer bu ispatlanmış
bir şeyse, yani, sürekli abdest
Ya da abdest suyu diyelim isterseniz
buna. Sık sık vücudunun belli yerlerini yıkayan insanların
vücudunda böyle bir gelişme tespit etmişse müspet bilim,
benim buna söyleyeceğim bir şey olamaz. Ama, yoksa böyle bir
şey, o zaman, elbette bu yanlış bir değerlendirmedir.
Konuyu bu kitaba taşıyan arkadaşlarımızın
da, herhâlde, bu konuda müspet bilime başvurmuş olarak bu değerlendirmeyi
yapmış olabileceklerini ifade ettim. Olay bundan ibarettir.
Ders kitaplarında, ders kitaplarının hurafelerle dolu
olduğuna dair bir beyanım hiçbir zaman olmamıştır.
Diğer bir
nokta: Sayın Dursun Akdemir, verdiği kanun teklifiyle ilgili
olarak -13/4/2006, Nisan ayında verdiği kanun teklifiyle ilgili
olarak- Komisyon masasının önüne gelerek bana sordular
gerçekten. Ben, bir an için, hatırlamadığımı
ifade ettim. Ancak, konuyu inceledim. Gerçekten, o tarihte bu teklif
Sayın Akdemir tarafından verilmiş ve bu Millî Eğitim
Bakanlığına sorulmuş: Böyle bir kanun teklifi
var, ne diyorsunuz? Bakanlık, bize, kendilerinin bir çalışma
yaptıklarından bahisle, bu öneriye olumlu bakmadıklarını
beyan etmişler, biz de beklemişiz. Olay bundan ibarettir. Ve
tabii, Sayın Akdemir ve muhalefet partisine mensup milletvekili
arkadaşlarımın da yeterli çoğunlukları vardır
Komisyonu toplamak için. Özel bir gündemle Komisyonu toplantıya
çağırabilirler ve bu teklifi gündeme pekâlâ aldırabilirlerdi.
Bunu da Sayın Akdemir ve arkadaşları yapmamışlardır.
Bu açıklamayı
yapmak gereğini duydum ve huzurlarınızı işgal
ettim.
Hepinize teşekkür ediyorum,
tekrar saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Altıkulaç.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Mehmet Çerçi, Manisa Milletvekili. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1256
sıra sayılı Yasa Teklifiyle ilgili huzurunuzdayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, dünden
beri burada, özellikle yeni kurulan 15 üniversitenin rektör atamalarıyla
ilgili ve bu meyanda üniversitelerin içerisinde bulunduğu
genel atmosfer ve Türk eğitim sistemiyle ilgili çok çeşitli
görüşleri dinleme fırsatı bulduk. Muhalefet partilerinin
temsilcilerinin zaman zaman doğru ve yanlışın iç
içe, zaman zaman ön yargıların ve popülizmin iç içe olduğu
görüşlerini hep beraber dinledik.
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Sana göre
Sana göre
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, şimdi, tabii, burada
biz eğitimi tartışıyoruz genelde, özelde YÖKü ve
rektör atamasını konuşuyoruz.
Bilgi üretmek,
bilgiyi kullanarak yeni bilgiler elde etmek, teknoloji üretmek ve
insanlığa sunmak ve eşyanın içerisindeki sırları
ortaya çıkarmaya çalışmak, bilimsel çalışmaların
temel amacıdır. Bunun için de en önemli kurumsal yapılar, üniversiteler
ve akademik ortamlardır. Özellikle üniversitelerde, akademik
ortamlarda bu bilgiyi yakalama mücadelesinin en temel gerçeği,
özgürlüktür, özgür akademik ortamlardır. Özgürlük atmosferlerinin,
özgürlük ateşinin membası da, bakınız, tarihte
hep üniversiteler olmuştur.
Tabii, siz,
eğer eğitim sisteminde sorumsuzluğu, dogmaları,
ideolojileri ve yetenekleri önleyen sistemi ortadan kaldırmazsanız,
neticesinde bu ülkenin eğitimde çağ atlaması,
çağdaş eğitimi yakalaması ve bilimsel dünyada
söz sahibi olması mümkün değildir.
Türk gençliği,
maalesef, bu ön yargıların, ideolojilerin ve dogmaların,
güvensizliğin ve yeteneklerin yok edilişinin acısını
yıllardır çekmiştir ve hâlâ da çekmeye devam etmektedir.
Siz farkında olun ya da olmayın, Türk gençliği bu acıyı
hâlâ yaşıyor.
Eğitimin
amacı -burada tabii önem kazanıyor- müesses nizamı koruyacak
gençlik yetiştirmek değildir, olmamalıdır.
Eğitim sistemi, ülkeyi daha ileri götürmesi gereken ve akademik
ortamda dünyanın ileri gitmiş, bilimsel rekabette çok ileri
gitmiş ülkeleriyle boy ölçüşecek ve çağdaş Türkiyeyi
kuracak kurumlar olmalıdır.
Bakın, bugünlerde
bir millî eğitim şûrası yapılıyor. Bazı arkadaşlarım,
o şûradaki belki detay sayılabilecek konulara değindiler.
Bakınız, esası nedir.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Detay değil, dogmanın dik âlâsı var orada!
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Evet, işin esası şu: Millî Eğitim Bakanlığı
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Dogmanın dik âlâsı var orada!
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Dinle bir
Dinle
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Dinliyorum
Onun için cevap veriyorum.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Millî Eğitim Şûrası -ben de Millî Eğitim
Şûrasının bir üyesiyim- burada temel konular, Avrupa
Birliğine uyum, ilk ve ortaöğretimdeki eğitim ve yönlendirme
sistemi, üniversitelere giriş sınavı gibi
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Çocuk kandırıyor.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla)
meselenin temel yönleri olabilecek, eğitim sisteminin
belki de önemli bir parçaları olan bu unsurları tartışıyor.
Ancak, belki de problem bunların daha da derinlerinde ve çözümün
bunlardan daha da zor olduğunu düşünüyorum.
Bence, meseleyi
ilk önce düşünce ve fikir planında ele alıp, neslimize,
gelecek Türkiyeyi kuracak çocuklarımıza daha şefkatle
yaklaşıp, onları, daha özgür, sorgulayan, araştıran,
zihinsel ve bireysel yetenekleri öne çıkartan bir eğitim
formatına doğru yönlendirmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Böyle bir sistem kurmak olmalı hedefimiz. Bu sistem, insan sevgisini,
vatan sevgisini, eşyanın sevgisini öğrettiği gibi,
özgürlüğü, eşitliği ve adalet duygularını bilen
ve onu yaşayan, topyekûn hayatı, devletini ve milletini o
gözle gören nesiller yetiştirecektir.
Bakınız,
adam yetiştirmek, insan yetiştirmek, belki de bu ülkenin en
temel, birincil meselesidir; hepimiz bu konuda sorumluyuz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Çerçi, lütfen, toparlar mısınız!
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Sayın Başkanım, toparlayacağım.
Böyle bir sistemde,
fikirde, felsefede, sosyal bilimlerde ve diğer bilim alanlarında,
sanatta, meslek erbabında kaliteli, yüksek vasıflı
nesiller yetiştirirsiniz. Bilginin ve sanatın peşinden
koşmayı amaç edinen insanlar ve güçlü akademik kurumlar ve
filozoflar, devlet adamları, kahramanlar ancak böyle yetişebilir.
İşte o zaman millet olarak yeryüzünde düşlediğimiz
yeri almamız mümkün olabilir.
Bugün bu kararları
alırsanız, bu reform sürecini başlatırsanız,
yirmi yıl, belki yirmi beş yıl sonra bunların neticesini
alırsınız. Adam yetiştirmek belki de dünyanın
en zor işidir.
Pislikleri halının
arkasına ya da köşeye süpürerek, meseleleri görmezden
gelerek geleceği kurtaramazsınız ve ancak krizlere
sebep olursunuz. Bugünlerden bu meselelere çözüm üretmeliyiz ve
Türkiyenin yarınlarını kurtarmalıyız diye
düşünüyorum.
Değerli
dostlar, değerli arkadaşlarım; burada, tabii,
işin önemli bir boyutu da YÖK meselesi. Şahsi inancım
odur ki, bugün tüm akademik camiada öğretim görevlileri içerisinde
bir araştırma yapılsa, belki de yüzde 70lerde, 80lerde,
üniversite öğretim görevlilerinin YÖK sisteminden memnun olmadığı
ortaya çıkacaktır; fakat, yıllarca bu sistem, özellikle
benim öğrenciliğimden beri karşı olduğunu
bildiğim bu sosyal demokrat görüşteki insanların dahi,
bugün geldiğimiz noktada YÖK sisteminin en ateşli savunucuları
olduğunu görüyoruz. Bu sistem yıllarca, küçük imparatorluklar,
âdeta küçük krallıklar üretti. Gelin bu sistemi değiştirelim.
İşin temeline, bilimsel çalışmayı, bilimsel
araştırmayı ve özgür düşünceyi koyalım. Bunları
yapmadığınız takdirde, üniversitelere istediğiniz
kadar kadro verin, istediğiniz kadar özerklikten bahsedin, bakınız,
bu özerklik gerçeği ifade etmiyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER
(Mersin) Elinizi tutan kim Sayın Vekilim?
BAŞKAN Lütfen
Sayın Çerçi
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır,
tamamlandı. Teşekkür için Sayın Çerçi
Yoksa, keserim
sözünüzü.
Buyurun, teşekkür
için.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Tamam, teşekkür ediyorum.
Bu akademik
özerklik, özgürlüğü tanımlamıyor. Gelin, bu özgürlük
üzerine biraz daha düşünelim.
Ve hepinize teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Çerçi.
Madde üzerinde,
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın
Çelik. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
yasa teklifi üzerinde, müzakereler esnasında değerli
milletvekili arkadaşlarımızın ortaya koydukları
bazı görüşlere açıklık kazandırmak üzere söz
almış bulunuyorum Hükûmet adına; hepinizi en derin sevgi
ve saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Sayın
Nurettin Sözen Bey, Millî Eğitim Bakanlığı ile YÖK
arasında daha önce bir yazışma yapıldığını,
7 profesöre sahip olan üniversitelerde rektörlük seçimi yapılabileceğini
ifade etti. Sayın Sözenin özellikle bilmesini isterim, böyle
bir yazışma söz konusu değildir. Olan şey şudur:
YÖK Biz 15 vilayette üniversite kurmak istiyoruz, bu konuda YÖKün
görüşü nedir? diye sorduğumuzda, dediler ki: 7 profesörü
olan yerlerde üniversite kurulabilir. Bu da 4 vilayettir, diğer
11inde onlar kendilerince bir değerlendirme yaptılar kurulamaz
dediler.
NURETTİN SÖZEN
(Sivas) Bu cümle ne demektir Sayın Bakan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Efendim?
NURETTİN SÖZEN
(Sivas) Bu cümle rektör seçilebilir demektir.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Efendim,
oraya geleceğim müsaade ederseniz.
Bununla da yine
bağlantılı olarak Sayın Kepenek de dedi ki: Rektör
seçimi yapılması için yeterli olan, 7 profesör bulunan üniversiteler...
Değerli arkadaşlarım, 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanununda ve şu anda yürürlükte olan bütün kanunlarda, bir üniversitede
rektörlük seçimi yapılabilmesi için 7 profesör bulunması
gerektiğiyle ilgili bir hüküm yoktur. Bu, sadece YÖKün bir değerlendirmesidir.
Çünkü şuradan hareket ediliyor: 1i bu oturuma başkanlık
edecek, diğer 6sı da aday olabilecek, şeklinde bir yorum
yapılıyor.
NURETTİN SÖZEN
(Sivas) Doğru!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Müsaade
edin.
Bir üniversitede
rektör adayı olabilmek için o üniversitenin kadrosunda bulunma
mecburiyeti yoktur. Diyelim ki, Kırşehir Üniversitesinde
bir değerli profesörümüz rektör olmak istiyorsa, Gazi Üniversitesinde
de kadrosu olsa, Ankara Üniversitesinde de olsa, oraya aday olabilir.
Dolayısıyla, böyle bir mecburiyet söz konusu değildir.
Bu yorumlara açıklık getirmek istiyorum.
Şimdi, yine
Sayın Aslanoğlu özellikle İnönü Üniversitesinin kadro
meselesini gündeme getirdi. Ben, dün, burada sorulan bir soruya
da cevap verirken dedim ki: Sadece (A) ve (B) üniversitesinin, (C)
üniversitesinin değil, bütün devlet üniversitelerinin kadro
ihtiyaçlarıyla ilgili olarak bir çalışma yapıyoruz,
bizatihi Sayın Başbakanımızın talimatıyla
böyle bir çalışma yapılıyor. Hangi üniversitemizde
idari personel açığı var, hangi üniversitemizde özellikle
sağlık personeli açığı var -tıp fakültesi
hastanelerinde- Sağlık Bakanlığını, Maliye
Bakanlığını, DPTyi de işin içine dahil ederek
böyle bir çalışma yapılıyor. Bununla ilgili, biz,
genel bir tedbir alacağız; bununla ilgili kadro tahsisi
söz konusu eğer olacaksa, bunu yüce Meclisin huzuruna getireceğiz,
zaten bütün arkadaşlarımızla da bunu paylaşacağız.
Yalnız, Sayın
Aslanoğlunun söylediği bir cümle var -değerli arkadaşlar,
bu, tabii son derece haksız bir ifadedir, doğru olmayan bir
ifadedir- diyor ki: Üniversitelere bir kuruş yatırım
ödeneği vermediniz. İfade aynen bu, zabıtlardan bakabilirsiniz.
Sadece 2006-2007 yılında -geçmişe de gidebiliriz- üniversitelerin
yatırım ödeneklerini söylüyorum: 2,5 katrilyon Türk lirasıdır,
2006-2007yi söylüyorum. Bakın, 2006 yılında 1 katrilyon
230 trilyon Türk lirasıdır, 2007 yılında ayrılan
yatırım ödeneği 1 katrilyon 286 trilyon Türk lirasıdır.
Şimdi, bizim üniversitelerimiz de...
Yine, bir
başka değerli arkadaşımız dedi ki: Kurumlarla
kavga ediyorsunuz. Şunun çok iyi bilinmesi gerekiyor: Üniversiteler
bizim üniversitelerimizdir, mahkemeler bizim mahkemelerimizdir,
anayasal kuruluşlar bizim anayasal kuruluşlarımızdır.
Değerli arkadaşlar,
kurumlar arasında görüş ayrılığını,
kurumlar arasında meselelere bakış açısındaki
farklılıkları, eğer her zaman kavga olarak nitelerseniz,
demokrasi anlayışınızda bir problem var demektir.
Biz, hiçbir anayasal kuruluşla, devletin tamamlayıcı
unsurları olan hiçbir kuruluşla kavga etmek gibi bir niyette
değiliz. Çünkü, biz, halka hizmet etmek için iktidar olmuş
ve bunun için... Varlık sebebimiz olarak bunu kabul ediyoruz. Bu
açıdan...
Bakın, siyasi
partilerle de ilgili olarak, değerli arkadaşlarımın
şunu bilmesinde fayda var: En küçük siyasi partiden ana muhalefet
partisine varıncaya kadar bütün siyasi partiler bizim rakiplerimizdir.
Ama, hiçbir siyasi partiyi, biz, düşman kabul eden bir zihniyete
sahip değiliz. Düşmanlık zemininde siyaset yapmanın
kimseye bir faydası olmaz değerli arkadaşlarım.
İZZET ÇETİN
(Kocaeli) Biraz inandırıcı ol!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
Şimdi, yine, Sayın Altayın bazı ifadeleri var. Bunları
şık bulmadığımı ifade etmek istiyorum:
Didişmek, kavga etmek... Biz kimseyle didişmiyoruz didişmek
tabiri hoş... Kırıp dökmek...
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bu, tespit Sayın Bakanım, tespit.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Hayır
kırıp dökmek, didişmek bunlar yakışmıyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bakın, Millî Eğitim Şûrasıyla
ilgili olarak bir iki şey söyleyeceğim; ama, ona geçmeden önce,
yine, arkadaşlarıma bir hususu hatırlatmak istiyorum:
Üniversitelere tahsis ettiğimiz ödeneklerle ilgili olarak,
sürekli olarak bize soruluyor: Efendim, üniversitelerin ödeneklerini
kestiniz... Ben, dün, üniversitelerin bütçelerine doğrudan
konmuş olan ar-ge yani araştırma-geliştirme için konmuş
olan ödeneklerden söz ettim. Bakın, 2002 yılında 53 devlet
üniversitesine, konsolide bütçeden verilen para 2 katrilyon 495
trilyon Türk lirasıdır. Peki, 2006 yılında bu ne kadardır?
5 katrilyon 846 trilyon Türk lirasıdır arkadaşlar. Yüzde
120den fazla bir artış sağlanmıştır.
Şimdi, eğer, birileri bunu görmek istemezse, yapabileceğiniz
bir şey yok ki. Neticede, rakamlar ortada. Buyurun, bunlar. Üstelik
bu rakamlar nereden biliyor musunuz? Yüksek Öğretim Kurulunun
yayımladığı rapordan alınan rakamlardır,
Maliye Bakanlığının, Millî Eğitim Bakanlığının
değil.
Şimdi, Millî
Eğitim Şûrasına gelince değerli arkadaşlar,
bakın, ben bir iddiada bulunuyorum; bütün eski şûraları
inceledim, iddia ediyorum arkadaşlar, çok büyük bir iddiada bulunuyorum:
Hiçbir dönem, siyasi iradenin bu derece müdahale etmediği,
hür bir ortamda gerçekleşmesini sağladığı
bir şûra olmamıştır.
Bakın, ben,
değerli arkadaşlar
MUHARREM İNCE
(Yalova) Odadan odaya oy kullanmaya gidiyorlar. Şimdi oradan
geldim. Talimatla oy kullanıyorlar Sayın Bakanım.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yapmayın. Kimi kandırıyorsunuz?
BAŞKAN Sayın
İnce, lütfen
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
Şimdi, bakın, sevgili arkadaşlarım, şûranın
üç çeşit üyesi vardır. Tabii üyeler var. Mesela, Millî
Eğitim Komisyonunun değerli üyeleri buranın tabii
üyesidir. Seçilen üyeler var. Davet edilen
Seçilen üyeleri de kendi
kurumları seçerek gönderiyor.
Kim var bu
şûrada davet edilen? Eski bakanların hepsi davet edilmiştir,
açılışta 9 eski bakanımız bulunmuştur.
Eski Talim Terbiye Kurulu başkanlarının hepsi davet
edilmiştir hayatta olanlar. Millî Eğitim Komisyonunun Değerli
Başkanı ve üyeleri davet edilmiştir. YÖK davet edilmiştir,
YÖK üyeleri davet edilmiştir. Rektörler davet edilmiştir.
Bakın, valiler, kaymakamlar davet edilmiştir. Belediye
başkanları davet edilmiştir ve belediye başkanları
davet edilirken de, İktidar Partisinin sahip olduğu belediye
başkanı sayısı bellidir, bu oran muhalefet partilerinin
lehine bir orandır. Şu anda Mecliste temsil edilmeyen partilerden
de belediye başkanları çağrılmıştır.
Bunun rakamlarını, hesaplarını, isimlerini, hepsini
bütün arkadaşlarımla paylaşırım. İl genel
meclisi üyeleri, belediye meclisi üyeleri, muhtarlar, il millî
eğitim müdürleri, öğretmenler, öğrenciler ve bakın,
kamu kurum ve kuruluşlarından temsilciler
. Netice itibarıyla,
değerli arkadaşlar, her yelpazeden, eğitimle ilgili
olan sivil toplum örgütleri çağrılmıştır.
Şimdi, demokrasi,
sevgili arkadaşlarım, düşünce özgürlüğü gerektirir.
Eğer düşünce özgürlüğüne saygınız yoksa, o ülkede
demokrasi yoktur.
Bakın, dün,
daha doğrusu ilk gün açılış esnasında, açılıştan
sonra yapılan bir konuşmada, bir eski Talim Terbiye Kurulu
üyesi çıktı dedi ki: Bu ezan Türkçeye çevrilmelidir, eski
şekle
Arapça ezan olmamalıdır, Türkçe ezan olmalıdır.
Şimdi, birisi
bunu söylüyor, bir başkası çıkıp başka bir teklifte
bulunabilir. Şimdi, neticede, teklif sahipleri, tekliflerini
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna veya AK Parti Grubuna veya şu
medya grubuna tasdik ettirerek mi gönderecekler? Böyle bir şey
olabilir mi?
Ben, 17nci Millî
Eğitim Şûrasının açılışında da
söyledim, dedim ki: Zıt fikirlerin çatışmasından
gerçek doğar. Netice itibarıyla, eğer siz görüşlerin
hür bir biçimde orada tartışılmasına müsaade etmezseniz,
kumandayla şûra yaparsanız, bunun adı şûra olmaz değerli
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bakan, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
Meşveretin,
şûranın olmazsa olmaz şartı, insanların her
türlü ideolojik saplantılardan, peşin hükümlerden sıyrılarak,
orada gerçeği aramasıdır. Şimdi, orada müzakere
devam ederken, birisi bir teklifte bulunur, birisi bir başka
teklifte bulunur; insanların farklı görüşlerde olması,
farklı teklifler ileri sürmesi, demokrasinin çoğulcu vasfının
gereğidir. Dolayısıyla, bunları
Bakın,
şunu da söyleyeyim: Biraz önce değerli bir milletvekilimizin,
burada, birkaç vilayetin ismini söyleyerek ifade ettiği teklifler,
okyanusta bir damladır. 2 bin sayfalık hazırlığı,
biz, özellikle Millî Eğitim Komisyonu üyelerine gönderdik.
ENGİN ALTAY
(Sinop) İyi okumuşuz, bak ne güzel işte!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Okuduğunuz
falan yok, basından alıp söylüyorsunuz. Keşke okusanız!
ENGİN ALTAY
(Sinop) Hayır, hayır! Ne münasebet! Sayfa numarası
vereyim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Peki,
tamam, okumuşsunuz.
BAŞKAN Sayın
Altay, lütfen...
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayfa numarası vereyim. Lütfen! Çok rica ediyorum!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Bakan -bir dakika- bizi o raporları okumamakla
itham edemez!
BAŞKAN Sayın
Altay, lütfen!
Lütfen Sayın
İnce!
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Bakan, 536ncı sayfa! Diyarbakır 344+4,
Kahramanmaraş 5+578inci sayfa. Sayfa numaralarını
yazdım özellikle, böyle söyleyeceğinizi de biliyordum
ben.
BAŞKAN Oturur
musunuz Sayın İnce, lütfen!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Bu meseleyi
farklı taraflara çekmenin anlamı yok diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 19.30a kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.30
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),
Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
1256 sıra sayılı
Kanun Teklifinin görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Tayyar
Altıkulaçın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz
Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 1 inci
Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/886) (S.Sayısı:1256)
(Devam)
BAŞKAN Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 2nci
maddesi üzerinde, şahsı adına ikinci söz, Tokat Milletvekili
Resul Tosunun.
Buyurun Sayın
Tosun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
RESUL TOSUN (Tokat) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 1256 sıra sayılı
Yasa Teklifinin 2nci maddesinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum; serdedeceğim fikirler tamamen şahsıma
aittir.
Bu yasa teklifiyle, ortada kurulmuş
olan 15 yeni üniversitemizin rektör atama sorununu gidermeye, halletmeye,
çözmeye gayret ediyoruz.
Tabii, mesele, aslında YÖK meselesidir,
rektör atama olunca ve YÖK, 1961 ve 1982 Anayasalarıyla, âdeta,
toplum denetiminin dışına bırakılmış
birtakım kurumlar oluşturmak suretiyle, bir bakıma
üniter yapımıza da halel verebilecek bir anayasal kuruluştur.
Anayasal kuruluş olduğu için ve onca eleştirilerimize
rağmen bu Anayasa yürürlükte olduğu için bu Anayasaya uymak
zorundayız; ancak, bu Anayasanın ihtiva ettiği antidemokratik
maddeleri hepimiz biliyoruz, zaman zaman bunu dile getiriyoruz,
kamuoyunda seslendiriyoruz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Değiştir ya! Değiştir ya!
RESUL TOSUN (Devamla)
Değerli bazı arkadaşlarımız, bizi, buraya
gelip, sanki cumhuriyetle sorunumuz varmış gibi, cumhuriyetin
tehlikede olduğunu ima eden, hatta açıkça ifade eden bazı
sözler söylediler. Türkiyede hiç kimsenin cumhuriyetle sorunu olduğunu
tahmin etmiyorum, zannetmiyorum. Hele AK Partililerin
ENGİN ALTAY
(Sinop) Hangi cumhuriyetle Resul Bey, hangi cumhuriyetle?
BAŞKAN Sayın
Altay, lütfen müdahale etmeyin.
RESUL TOSUN (Devamla)
Hele AK Partililerin cumhuriyetle hiçbir sorunları yoktur;
hem cumhuriyeti hem de demokrasiyi özümsemiş, Parti Programında
da bunun tekemmül ettirilmesi istikametinde adımlar atacağını
taahhüt etmiş, geçen bu dört yıl içerisinde de demokratikleşme
istikametinde en önemli adımları tüm milletvekillerimizin
ortak gayretleriyle burada atmışızdır. Ancak,
biz, değerli arkadaşlar, cumhuriyetle hiçbir sorunumuz
yok, ama, biz, saltanatın her türlüsüne karşıyız,
saltanatın her türlüsüne; sistemdeki, devlet sistemlerindeki
saltanata da devlet içindeki saltanatlara da karşıyız.
Bu oluşturulan
YÖK sistemi, maalesef, devlet içinde ayrı bir devlet gibi, âdeta
bir saltanat oluşturulmuş ve bu saltanat, devletin üniter
yapısını da bir bakıma tehdit eder mahiyettedir.
Milletin temsilcisi yüce Meclistir; onun adına icra yapan, bu
Meclisten çıkan hükûmettir ve yasama ve yargı dışında,
toplumdaki bütün kurum ve kuruluşların halkın denetimine
açık olması gerekir. Ancak, YÖKün, halkın denetimine,
kamunun denetimine açık olmadığını da çok
iyi biliyoruz.
Şimdi,
YÖKte rektör atamaları konusunda şu anda bir düzenleme getirildi.
Son, lehte konuşmayı da ben yapacağım. Biz, acaba,
rektör atamalarında dünyanın neresindeyiz?
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) Ortasında.
RESUL TOSUN (Devamla)
Neresindeyiz?
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) Tam ortasında.
RESUL TOSUN (Devamla)
Şimdi, bakınız, değerli arkadaşlar, çağdaş
dünyada, çağdaş, demokratik ülkelerde halktan toplanan
vergilerle finanse edilen üniversiteler, bakanlıklar, Yükseköğretim
Kurulu gibi merkezî veya mütevelli heyeti gibi yönetim kurulu niteliğindeki
ara kuruluşlar aracılığıyla toplumun denetimine
tabidir. Toplum, denetimini bizzat yapamaz; vekili eliyle yapar,
hükûmeti eliyle yapar, bakanı eliyle yapar.
Şimdi, dünyadaki,
özellikle de bizim müzakere etmekte olduğumuz Avrupa Birliği
ülkelerindeki rektör atamalarını size kısaca özetleyeceğim.
Türkiyenin bu çağdaş uygulamada yerini, buyurun, siz tespit
ediverin.
Bakınız,
Avrupa Birliği üyesi İspanyada üniversite özerkliği,
öğretim üyelerinin araştırma yapma özgürlüğü olarak
tanımlanmıştır.
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) Doğru.
RESUL TOSUN (Devamla)
Bizdeki YÖKe tekabül eden üniversiteler konseyine -dikkat buyurun-
hükûmetin bir üyesi olan Eğitim ve Bilim Bakanı başkanlık
eder.
Avusturyada da
durum aynıdır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tosun, lütfen
toparlar mısınız.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) O
ülkenin bakanı adam gibi adam
RESUL TOSUN (Devamla) Üniversitenin
özerkliğinden maksat bilimsel özerkliktir, akademik özerkliktir.
Üniversiteler idari yönden -dikkat buyurun- Federal Ulaştırma
ve Bilim Bakanlığına bağlıdır. Bu çağdaş
Avrupadan bahsediyoruz.
Hollandada yine üniversiteler
Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığına bağlıdır.
Rektörü seçen denetleme kurulunun üyelerini de Bakan atar.
İtalyada YÖKe tekabül
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) Oradakiler
yanlış.
RESUL TOSUN (Devamla) Fransada,
yükseköğretim planlaması koordinasyonu, öğrenci kapasitelerinin
tespiti, diplomaların onayı, öğretim elemanı istihdamına
dair usul ve esasları Millî Eğitim Bakanlığı
tespit eder. Rektörleri üniversitelerin üst kurul üyeleri
seçer, Millî Eğitim Bakanı atar. Fransa!..
ENGİN ALTAY
(Sinop) Orada irtica var mı?
RESUL TOSUN (Devamla)
Sabrediver.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Dinle, dinle!
RESUL TOSUN (Devamla)
Almanyada rektörlere atama yetkisi Eyalet Eğitim Bakanına
aittir. Seçilen rektörü veto etme yetkisi bile vardır bakanın.
Portekizde üniversiteler
doğrudan Millî Eğitim Bakanına bağlıdır.
Üniversite profesörleri tarafından seçilen rektörü yine
Eğitim Bakanı atar.
İtalyada durum
aynı, İngilterede durum aynı, Lüksemburgda durum aynı.
Size bir şey
daha söyleyeyim: Ben, aslında, atamaların tamamını
Hükûmetin yapmasını savunmasını CHPden beklerdim.
Neden biliyor musunuz? CHPnin 1933 yılında, 1 Ağustos
1933 yılında yürürlüğe giren 2252 sayılı Üniversiteler
Kanununda, Rektör, Millî Eğitim Bakanının önerisi üzerine
Cumhurbaşkanı tarafından atanır. diyor. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) Müzeden mi buldun onu?
RESUL TOSUN (Devamla) Bir
şey daha, bir şey daha
Dekanlar da rektörün önerisiyle yine
Millî Eğitim Bakanı tarafından atanır. Profesör
kadrosu da
İki üç tane profesörü dekan seçer, dekanlık,
Millî Eğitim Bakanlığı gönderir, Bakanlık
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tosun, lütfen,
teşekkür
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) Anayasayı
iyi okumamışsın herhâlde, Anayasayı.
RESUL TOSUN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, şu anda Türkiye rektör atamalarında buradadır
ve Atatürk dönemindeki uygulamalar çağdaş Avrupadaki uygulamalara
uygundur; ama, şu andaki YÖKün yapısı, ne çağdaş
Avrupa Topluluğuna ne de Atatürkün çıkardığı
yasaya uygundur.
İLYAS SEZAİ ÖNDER (
RESUL TOSUN (Devamla)
Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Tosun.
Şimdi, madde
üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi
beş dakikadır.
Sayın
İnce
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
şunu sormak istiyorum: Defalarca, her konuşmasında
AKP Hükûmetinin bütçeden en büyük payı millî eğitime
ayırdığını söylüyor Sayın Bakan. Ben Sayın
Bakana bir sayısal değer vereceğim. Bu, doğru mu
yanlış mı?
1998-2002 arasında
kamu sektörü eğitim harcamalarının gayrisafi millî
hasılaya oranı 4,30dur, yani, sizden önceki dönemde.
2003-2006 arasında ise gayrisafi millî hasılaya kamu sektörü
eğitim harcamalarının oranı 4,10a düşmüştür.
Bu doğruysa Sayın Bakan, halktan özür dileyin. Bu yanlışsa,
ben bu kürsüden çıkıp sizden özür dileyeceğim.
İkinci bir
sorum daha var. Geçtiğimiz günlerde bir okul müdürü size ödenek
yetersizliğinden yakındı. Siz de okul müdürüne,
Ödenek olsa annem de yönetirdi. dediniz mi? Eğer bunu dediyseniz
Sayın Bakan, o okul müdürünün adına buradan sesleniyorum:
Bütçeye, kanuna ne gerek var? Bütçe, kanun olduktan sonra Bakanlığı
dedem de yönetir. Bunu hak etmiş olursunuz. Demediyseniz, benim
bu sözümü söylememiş kabul edin.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın İnce.
SALİH KAPUSUZ
(Ankara) Konuyla ilgisi olmayan konuda sorulabilir mi Sayın
Başkan? Ne alakası var?
BAŞKAN Lütfen
Sayın Kapusuz
SALİH KAPUSUZ
(Ankara) Bunları yöneltmeniz bile doğru değil. Ya,
olmaz böyle şey! Alakasız bir konu ya!
BAŞKAN Sayın
Gazalcı
MUSTAFA GAZALCI
(Denizli) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Efendim, Sayın
Bakan dedi ki biraz önceki konuşmasında: İşte,
YÖKün belirleyip Cumhurbaşkanının atadığı
tedviren kurucu rektörler yasaya uygun değildir. Şimdi,
ben, Sayın Bakana yasanın dayanağını söylüyorum;
2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununa eklenen geçici 31inci maddeyi, o eklenen maddeyi söylüyorum:
yeni kurulan ve bağlantısı değiştirilen
yükseköğretim kurumlarında uygulamayla ilgili ortaya
çıkacak sorunlar Yükseköğretim Kurulu kararıyla çözümlenir.
Bakın, böyle bir yasa yetki vermiş. Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin
yalnız yürütme kararı değil, iptal gerekçeli kararı
bekledikten sonra tedviren atama yapıyor.
Sayın Bakanım,
zaman zaman sizin uygulamalarınız -Danıştay tarafından-
hukuka uygun bulunmadığı için Danıştaya götürüldü,
Danıştay iptal etti. Siz gerçekten hukuka aykırı
bir durum olduğunu görüyorsanız, niçin onları mahkemeye
götürmüyorsunuz da -burada YÖK savunucuları, YÖK yöneticileri
yok- onların hukuksuz davrandığını söylüyorsunuz?
Efendim, benim
birkaç sorum daha vardı, ama öteki arkadaşlara fırsat
vermek istiyorum.
Dün gece konuşmamda
dört yıllık Millî Eğitim Bakanının uygulamaları
diyeceğime yıllık sözcüğü yerine ay sözcüğü
geçmiştir. Ben, dört ayı değil, dört yılı kastettim;
düzeltiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın Güler
HÜSEYİN GÜLER
(Mersin) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, sizin aracılığınızla, Sayın
Bakanıma sorularımız var:
Iğdırda
açılmasına karar verilen Ziraat Fakültesinin kadro ve
ödeneği ne zaman verilecektir?
Kafkas Üniversitesinde
tutulan kadroların sayısı ne kadardır? Ne zaman
serbest bırakılacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Güler.
Sayın
Işık
AHMET IŞIK
(Konya) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de Sayın
Bakanımdan şunu öğrenmek istiyorum: Sayın Bakanım,
1739 sayılı Millî Eğitim Temel Yasasının 3üncü
maddesinin ikinci fıkrasında, Hangi yükseköğretim
kurumlarına hangi programları bitirenlerin nasıl girecekleri,
giriş şartları, Millî Eğitim Bakanlığıyla
iş birliği yapılarak Yükseköğretim Kurulu tarafından
tespit edilir. denilmektedir. Yükseköğretim Kurulu Başkanıyla
nasıl bir iş birliği içerisindesiniz? Bu konuda neler
yapılmaktadır?
Son olarak, yükseköğretim
kurumlarına eğitim için ayrılan bütçe ödeneğini
mukayeseli alabilir miyim?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Işık.
Sayın Tüysüz
TURAN TÜYSÜZ
(Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yalnız, birkaç dakika rica etsem
Sayın Bakanım,
hazır sizi bulmuşken, elime bugün bir faks geldi bir öğretmen
arkadaşımızdan; ben, kısaca onun sorusunu yönelteceğim.
Ben, yirmi beş yaşında ve kendini hiçbir zaman öğretmen
olarak tanıtamadan etrafımdakilere
diye başlıyor.
Etrafımdakiler, sözleşmeli öğretmenlere hiçbir zaman
öğretmen olarak bakmadılar ve ikinci sınıf öğretmeniz.
diyor. Bir sene önce sözleşmeli öğretmen diye bir dal
açıldı. diyor, Ve içeriği hoş olmayan maddelerle
doluydu. diyor. İlkokul birinci sınıfa giderken,
İbrahim, adında bir öğretmenim vardı. diyor, Ve
onu örnek alarak öğretmen olmak istedim, ama, geçen sene sözleşmeli
öğretmen olarak atandım ve şimdi, ülke genelinde çalışan
25 bin sözleşmeli öğretmen var. Bunların 7 bininin askerlik
tecili 30 Kasımda bitiyor. MEBin bizi 30 Kasımda kapı
önüne koyma gibi bir niyeti var galiba. diyor. Bakanlığı
arayıp sorumuzu söyledik, ama, ilgilenen olmadı. Milletvekillerini
aradık, kimse cevap vermedi. diyor.
BAŞKAN Lütfen
sorunuzu sorar mısınız Sayın Tüysüz.
TURAN TÜYSÜZ
(Şanlıurfa) Soruyorum Sayın Başkanım; çünkü,
onun da şeyini okumak zorundayım.
Urfada görev yapan bir öğretmen.
Millî Eğitim Bakanlığı
Askere gidecek olan bu sözleşmeli
öğretmenler döndükten sonra hakları saklı kalıyor
mu kalmayacak mı? Bunu sormak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Tüysüz.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; sorulan soruları sırayla cevaplandırıyorum.
Sayın İncenin, 1998-2002
yılları arasındaki bütçenin 4,30 olduğunu,
2003-2006 yılları arasında da gayrisafi millî hasıla
içerisinde payının 4,10 olduğunu söyledi ve iddialı
bir ifade kullandı.
Bakın, ben, size, değerli
arkadaşlarım, 2002 yılında Millî Eğitim Bakanlığı
bütçesini de vereceğim, yükseköğretim kurumlarının
bütçesinin dahil olduğu, gerek gayrisafi millî hasılaya
göre gerekse de konsolide bütçe içerisindeki payını ifade
edeceğim.
2002 yılında Millî Eğitim
Bakanlığının gayrisafi millî hasıla içerisindeki
payı 2,66dır, 2007 yılında bu oran 3,40a çıkmıştır.
Eğer, konsolide bütçeyle ifade ederseniz, konsolide bütçe içindeki
payı 2002 yılında 7,61dir, 2003 yılında
6,91dir, ama, 2007 yılında 10,40a yükselmiştir. Yükseköğretim
bütçesini de dahil ettiğiniz zaman; onu da söyleyeyim
MUHARREM İNCE (Yalova) Fonlar
dahil mi?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) Bakın, şimdiki söylediklerimde
dahildir.
MUHARREM İNCE (Yalova) Yaa!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) 2002 yılında yükseköğretim
kurumlarının toplam bütçesini de dahil ettiğiniz zaman,
2002 yılında 3,54tür, 2007 yılında 4,45dir. Doğru
rakam budur. Haa, eğer Sayın İncenin söyledikleri
doğruysa, kendi doğrusunu
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
ben, bir öğretmen, bir müdür benden ödenek istedi, ben de ona
şöyle cevap verdim şeklinde onu tekrarlamak istemiyorum.
Sayın İncenin bir iddiası var, bu kesinlikle doğru
değil.
MUHARREM İNCE (Yalova) Basından
o.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) Bakın, şimdi eğer basına
göre hareket ederseniz, yanlış olur.
MUHARREM İNCE (Yalova) Size
sordum zaten.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) Şimdi, 154 Anadolu öğretmen
lisesinin müdürü Zübeyde Hanım Öğretmenevinde bir toplantıya
çağrılmıştı. Ben onlara hitap ederken dedim
ki: Yan yana olan iki okulda, birinde bakıyorsunuz her şey
yerli yerinde, âdeta yağ dökülse yalanır türünden bir temizlik,
tertip, düzen var; diğer tarafa bakıyorsunuz, okul dökülüyor.
Soruyorum müdüre: Niçin bu böyledir? Efendim, ödenek gelmedi.
diyor. Dedim ki: Devletin bir hiyerarşisi var. Siz bu meseleyi
ilçe millî eğitim müdürünüze götürdünüz mü? Kaymakamınızla
konuştunuz mu? Belediye başkanına müracaat ettiniz
mi? Valiliğe gittiniz mi? Bu, veliden, öğrenciden para
alın anlamına gelmiyor.
Bakın, eğer, basında
çıkan haber doğruysa, Sayın Gazalcının da, Sayın
Bakan demek istiyor ki, o zaman veliden, öğrenciden para
alın, bağış alın
Ben böyle bir şeyi asla söylemedim. Aksine,
o konuşmamda
Nitekim, Radikal gazetesinde dediğim biçimde
yer aldı. Eğer basına göre, basının yazdıklarıyla
hareket edersek arkadaşlar, yanlış sonuçlara varırız.
Yani, her zaman şüphesiz ki yanlış olmaz, ama, çoğu
zaman bu tür yanlışlarla karşılaşırız.
Sayın Gazalcının
söylediği, 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilat Yasasının 31inci maddesinde uygulamayla
ilgili sorunlarla ilgili Yükseköğretim Kurulunun yetkili
olduğu şeklindeki ifade, arkadaşlar, son derece
açıktır. Rektör ataması, uygulamayla ilgili bir sorun
değildir. Uygulamayla ilgili sorunlar Yasada öngörülmeyen,
çok açık bir şekilde tasrih edilmemiş teferruatla ilgilidir.
Aslında, bu Yasayı okuyan herkes bunu anlar.
Yine başka
bir şey sordu Sayın Gazalcı: Niçin mahkemeye gitmek yerine,
YÖK, yasalara ve hukuka aykırı bir şey yapıyor diyorsunuz.
Ben, zaten bunu söylerken dedim ki, eğer 17-18 Kasımda dört
üniversite için rektörlük seçimi yapılırsa, bu, hukuka aykırı
olur; bu, Anayasadan ve yasalardan alınmamış bir yetkinin
kullanılması anlamına gelir; biz, yargı sürecini
başlatırız dedik ve Danıştaya başvuracağımızı
söyledik. Yani, benim söylediğim de budur Sayın Gazalcı.
Öte taraftan, değerli
bir milletvekili arkadaşımızın sorusu var, Mersin
Milletvekilimiz Hüseyin Güler Beyin sorusu var. Bu, Iğdırdaki
Ziraat Fakültesinin kadrolarıyla ilgili. Ben söylemiştim
arkadaşlar, Iğdır Ziraat Fakültesi, bizzat, benim meseleyle
yakından ilgilenerek çıkardığım bir fakültedir.
Sayın Iğdır Milletvekili, Iğdır halkı da
bunu biliyor. Oraya giderken de bunu taahhüt etmiştim ve bu taahhüdümü
yerine getirdim. Kafkas Üniversitesi, bununla ilgili bir çalışma
yapıp gönderdiği zaman
BAŞKAN Sayın
Bakan, süre tamamlanmıştır.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
biz, bununla ilgili
değerlendirmeyi yapacağız ve gerekeni yapacağız.
Sayın
Işık, süre dolduğu için sorunuza cevap veremiyorum.
Size, yazılı cevap vereceğim.
Sayın Tüysüzün,
sözleşmeli öğretmenlerle ilgili söylediğine bir cümleyle
cevap vereyim: Sözleşmeli öğretmenler, bütün özlük hakları
itibarıyla, kadrolu öğretmenlerle aynı haklara sahiptir.
Ancak, birisi SSKlı, diğer Emekli Sandığına
bağlıdır. Zaten, sosyal güvenlik kurumlarındaki
birleşmeden sonra da bu problem de ortadan kalkacak.
İZZET ÇETİN
(Kocaeli) Hiç ortadan kalkma yok!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Askere gitmeleri
halinde, döndükleri zaman kendi görevlerine döneceklerdir.
Arz ederim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerindeki
soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HALUK KOÇ (Samsun)
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama
talebi var. Yoklama isteyenleri tespit edeceğim.
Sayın Koç,
Sayın İnce, Sayın Meral, Sayın Yıldırım,
Sayın Bayındır, Sayın Özcan, Sayın Çakır,
Sayın Pekel, Sayın Eraslan, Sayın Çetin, Sayın Gazalcı,
Sayın Uzdil, Sayın Küçük, Sayın Yücesan, Sayın Sür,
Sayın Karademir, Sayın Altay, Sayın Kaptan, Sayın
Ünlütepe, Sayın Kart.
Sayın milletvekilleri,
20 kişi tamamlanmıştır.
Yoklama için
beş dakika süre vereceğim.
Yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Tayyar
Altıkulaçın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz
Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 1 inci
Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/886) (S.Sayısı:1256)
(Devam)
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Muharrem
İnce, Yalova Milletvekili.
Buyurun Sayın
İnce. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, az
önceki soruma verilen cevapla ilgili konuşmak istiyorum. Sayın
Bakan, benimle ilgili polemiklerinizi hep dil bilgisinden yapıyorsunuz,
çünkü, o konuda bir uzmanlığınız var. Ama, kusura
bakmayın ben de fizik
BAŞKAN Sayın
İnce, lütfen maddeyle ilgili konuşur musunuz.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Maddeyle ilgili konuşuyorum, az önceki konuşmayla
BAŞKAN
Grup adına maddeyle ilgili söz istediniz, lütfen
MUHARREM İNCE
(Devamla) O zaman Bakanlar Kurulu yürütmesin! diyeyim Sayın
Başkan, onu konuşayım!
BAŞKAN Olabilir
Sayın İnce, buyurun.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Kendi kendine yürüsün!
Şimdi benim
size sorum şu: 98-2002 arasında kamu sektörü eğitim harcamasının
gayrisafi millî hasılaya oranı -lütfen benim söylediğimi-
4,30; 2003-2006 arasında 4,10 mu? Bu doğru mu? Bu doğruysa
siz özür dileyeceksiniz, bu yanlışsa ben özür dileyeceğim.
Ben bunu sorduğum zaman siz bana hane halkı harcamasını,
velilerin harcamasını, yüzde 3lük payı da sayıyorsunuz,
yüzde 7 diyorsunuz ya da başka sayılar söylüyorsunuz. Lütfen
bu istediklerime cevap veriniz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Hayır,
hiçbir şey öyle değil.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bir diğeri. Size tarihten iki örnek vermek istiyorum
değerli arkadaşlar. Yıl 1400. Semerkant Medresesi
Şeyhül-uleması (Rektörü) Uluğ Bey. Zamanın Hakanı,
Uluğ Beyin yardımcısını görevden alıyor.
Rektöre sormadan yapıyor ve büyük tartışmalar çıkıyor.
Ve sonunda Hakan özür diliyor, Rektör Yardımcısını
göreve geri getiriyor.
SALİH KAPUSUZ
(Ankara) Rektör yoktu da, neydi o, ulema mıydı? Doğrusunu
söyle, neyse, onu söyle.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Yıl 1587. Buhara Medresesinde gizli oyla rektör seçimi
yapılıyor, gizli oyla. Buharalı Sadrettin, İranlı
Şinasiye karşı seçimi kazanıyor. Bunu size tarihten
bir alıntı yapmak için yaptım.
Gelelim diğerlerine:
Değerli Komisyon Başkanım, kendinizi şu şekilde
savundunuz, dediniz ki: Ben bir milletvekiliyim, yasama organının
bir üyesiyim, kanun teklifi vermek de benim en doğal hakkımdır.
Çok doğru, ilk bakışta çok doğru, ancak bu getirdiğiniz
kanun teklifi sıradan bir kanun teklifi değil; daha önce
bu, tasarı olarak Meclise getirilmiş, bizim itirazlarımıza
rağmen bu tasarı buradan geçmiş, Sayın Cumhurbaşkanı
iade etmiş, tekrar göndermişsiniz, Anayasa Mahkemesine
gidilmiş, Anayasa Mahkemesi iptal etmiş. Böyle bir geçmişi
var bunun. Şimdi, siz, bunu kanun teklifi olarak getiriyorsunuz.
Sonuçta, bu yine geri dönecek. Bunu hepimiz biliyoruz, siz de biliyorsunuz,
sizin içinizdeki birçok arkadaşımız da biliyor. O zaman
Hükûmet diyecek ki, bizim suçumuz yok vallahi, kanun teklifi gelmişti,
ee, işte böyle oldu denecek. Onun için size haksızlık yapıldığını,
sizi korumak için söyledik Değerli Başkanım Sayın
Altıkulaç.
Şimdi, bir
de anlayamadığım mantık şurası: Tasarı
olarak getirdiğinizde Millî Eğitim Bakanı ve Başbakan
öneriyordu Cumhurbaşkanına, 3 isim öneriyordu, Cumhurbaşkanı
onaylıyordu. Sonra dediniz ki, böyle olmaz. Nasıl olur?
Millî Eğitim Bakanı YÖKe öneriyor kanun teklifinde. YÖK idari
açıdan size bağlı olmayabilir, ama hiyerarşik olarak
sizin altınızda bir kurum. Nasıl oluyor da, siz, kendi
altınızdaki bir kuruma öneride bulunuyorsunuz? Böyle getiriyorsunuz.
Şimdi diyorsunuz ki, bu olmadı, 180 derece öbür tarafa dönüyorsunuz
önergeyle, hayır böyle olmaz. Nasıl olur? YÖK, Millî Eğitim
Bakanlığına önersin.
Arkadaşlar,
sizin kafanız karışık, siz ne yaptığınızın
farkında değilsiniz. YÖK mü Millî Eğitime önerecek,
Millî Eğitim mi YÖKe önerecek? Buraya gelene kadar önergeyle
olacak iş mi bu? Bunu ilkokul birinci sınıf çocuğu
bile bilir, hukuk fakültesinin birinci sınıfında okuyanlar
bunu bilir. Böyle bir şey olur mu? Bunu anlamak için hukuk fakültesi
diploması almaya gerek var mı?
Yine, sizin derdiniz
üniversite açmak değil
ENGİN ALTAY
(Sinop) Kale yıkmak, kale yıkmak.
MUHARREM İNCE
(Devamla)
üniversite açmak olsa, bunu kavgasız gürültüsüz
çıkarırsınız.
Bir şey daha
söyleyeyim: Bak, haksızlık yapıyorlar. Burada kadrolaşma
da değil, çünkü, eski kadroları kullanacaksınız,
1.000 civarında yeni kadro
Burada kadrolaşma da değil.
Buradaki amacınız ne biliyor musunuz Sayın Bakan: (Niyet
okumayayım, şifre çözüyorum.) Sizin derdiniz, Üniversiteler
Arası Kurulu ele geçirmek. Evet, YÖKün yetkilerini tırpanlayacaksınız,
burada Üniversiteler Arası Kurulu ele geçirmek sizin derdiniz,
sizin derdiniz bu.
Yaptınız
bunu, Ondokuz Mayıs Üniversitesiyle ilgili komisyon kurdunuz,
ne oldu? Yapsanıza gereğini, niye yapmıyorsunuz? Yüzüncü
Yıl Üniversitesine birçok şey yaptınız ne oldu?
İnönü Üniversitesi ne oldu? Ne yaptınız? Hani, komisyon
kuruyordunuz Ondokuz Mayıs Üniversitesiyle ilgili? Kurdunuz,
ne oldu, ne buldunuz?
ZAFER HIDIROĞLU
(Bursa) Biraz da bize bak Muharrem.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, şimdi, bir de
bir meşhur Şûramız var. Sabah Şûradaydım. Oylama
var
Hayda, hurra, genel müdürler, genel müdür yardımcıları
doluyorlar bir odaya Oylama var: Kabul edenler
Etmeyenler
Sayın
Cumhurbaşkanı gelmemiş, mesaj bile göndermemiş,
YÖKten yetkililer yok, Genelkurmay temsilcileri yok, kimse yok. Topluyorsunuz
insanları Haydi oylama var
Ben ne yaptım
bugün biliyor musunuz? Kapıdaki görevliye gittim mavi kartlar
var, o kartlarla oy kullanıyorsunuz- kimlik göstermedim, hiçbir
şey yapmadım. Bana bir üye kartı verir misin dedim.
İsim nedir dedi
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye) Rozetini görmüştür.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Rozet, CHP rozeti yazıyor burada, ilçe başkanı
da olabilirim.
AHMET YENİ
(Samsun) Sizi tanıyorlar.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Beni mi tanıyorlar?
AHMET YENİ
(Samsun) Seni tanıyorlardır.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Teşekkür ederim.
Ver oradan bir
üye kartı dedim, aldım üye kartını. Oy kullanıyorlardı
insanlar orada.
Bu Şûranın
bir tane amacı var arkadaşlar, tek bir amacı var. Bu
Şûranın amacı millî eğitimin sorunlarını
çözmek değil. Yakında yeni bir gerginlik kapıda, yeni
bir kanun teklifi gelecek -bütün basına söylüyorum bunu- bakın,
yakında yeni bir kanun teklifi gelecek bu kat sayılarla ilgili.
Sayın Bakan da diyecek ki: Ne yapalım kardeşim,
Şûradan böyle bir karar çıktı. Buna dayanak oluşturmak
için o kadar masraf ediyorsunuz, o kadar insanı topluyorsunuz,
böyle bir şey olamaz. Gerginlik yaratmakta üstüne yok. Bence, Sayın
Başbakan bu sefer sizi affetmeyecek, çünkü Sayın Başbakan,
son düzlüğe girdik Cumhurbaşkanlığı seçiminde,
artık gerginlik istemiyor, biraz yumuşak geçmek istiyor,
siz de bütün gerginlikleri peş peşe getirdiniz, kesin sizi
affetmeyecek bu sefer. Yani, bu son altı yedi ayda böyle gerginlik
isteyeceğini sanmıyorum.
Yine, Sayın
Bakan bir açıklamasında aynen şöyle diyor. Şikâyet
ediyorlar imam-hatip liseli çocuklar, gençlerimiz, Sayın Bakanın
açıklaması: ÖSSye zerre kadar hakkım yok diyor,
ÖSSyi değiştirmekle ilgili hiçbir katkıda bulunamam,
zerre kadar katkıda bulunamam diyor. Böyle bir açıklamanız
var Sayın Bakan, bulurum size bunu. Peki, mademki zerre kadar
hakkınız yok, ÖSSye müdahale amacı taşıyan bu
Şûra, tek amacı da o olan, bütün basını bu şekilde,
insanların uyukladığı o Şûrayı niye topladınız?
Madem bu kadar hakkınız yok, tavsiye niteliğinde kararlar
alan Şûrayı niye topladınız? OKSyi kaldıracağım
dedi Sayın Bakan. OKSyi kaldıracaksınız da
Şûranın ön komisyon raporlarına baktım, sınavın
süreceği yazılı oluyor. Sonra, şurada kaldı
on ay, siz gidicisiniz, bu Şûra kararlarını kim uygulayacak?
Biz bunları uygulamayacağız, size söylüyorum. Biz,
bu 17nci Şûranın kararlarını uygulamayacağız.
Şûrayı yeniden toplayacağız.
AHMET YENİ
(Samsun) Siz zaten yoksunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elazığ) Sizi iktidara getiren kim ki yani?
MUHARREM İNCE
(Devamla) Boşu boşuna masraf ediyorsunuz Sayın Bakan.
Dört yıldır iktidardaydınız ne oldu da dört yıldır
bu Şûrayı toplamadınız da şurada seçime az
bir zaman kala bu Şûrayı topluyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
ha, yakında bir şey daha yapacaksınız, biliyorum,
bakın. Niyet okuma değil bunun adı, şifre çözme.
Şifre çözüyorum.
CAVİT TORUN
(Diyarbakır) Müneccim misin?
MUHARREM İNCE
(Devamla) Yakında yeni birçok vakıf üniversitesi
açılması için uğraşacaksınız, çünkü vakıf
üniversitelerinin rektörleri de Üniversiteler Arası Kurulun
üyesi.
SALİH KAPUSUZ
(Ankara) Geldi tasarı, burada.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, yine, ilginç
şeyler duyuyorum.
Çok fazla canım
durmak istemiyor da, yine de durmaya çalışıyorum.
Talim Terbiye
Kurulu Başkanı açıklama yapıyor: Müfredatlar bize
özgüdür. diyor. Sayın Bakanın açıklamasına bakıyorum,
Gelişmiş ülkelerde neyse biz de onu yapıyoruz. diyor.
Bize özgü mü, tercüme mi?
Dün ilginç bir
şey oldu. Genel Kurul toplanmış, Millî Eğitim Bakanının,
onun bürokratlarının, Millî Eğitim Komisyonu üyelerinin
hepsinin bulunduğu bir yer olacak burası.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
İnce, lütfen toparlar mısınız.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bir tarafta Genel Kurul, bir tarafta Plan ve Bütçe, bir tarafta
Şûra
Nereye gideceğiz? Bu aceleniz neden? Böyle bir mantık
olur mu? İşte bugün de Plan ve Bütçeyi ertelemişler galiba.
Ben, Sayın
Bakana bilimsel bir öneride bulunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
1900lü yılların eğitim anlayışı kurnazlık
üzerinedir, uyanıklık üzerinedir, körü körüne inat üzerinedir.
Makinelerin yapacağı işlerin becerisine sahip olmak
1900lü yılların mantığıdır. 2000lerin
eğitim anlayışı ise, özgürlük anlayışıdır,
başkalarının özgürlük sınırlarını
tanımlayan bir anlayıştır. Yaşadığı
çevreye sahip olma değil, yaşadığı çevreye
ait olma anlayışıdır. Siz yaşadığı
çevreye ve doğaya sahip olma anlayışındasınız.
Bu anlayışı terk edin. Modern eğitimde, bilimsel
eğitimde, çağdaş eğitimde sahip olma değil,
ait olma anlayışı vardır ve bu duygularla yetişen
bireyler yetiştirmek zorundayız. Bu yaptığınız
kurnazlıkları gören çocuklar eğitimde çok zorluk çekecekler.
Bunlar kurnazlıktır. 2006 yılında eğitimde kurnazlığa
yer yoktur.
Saygılar sunuyorum
yüce Meclise. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın İnce.
Madde üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen İbrahim Özdoğan,
Erzurum Milletvekili.
Buyurun Sayın
Özdoğan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ
GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben de, Anavatan
Partisi Grubu adına, 1256 sıra sayılı Kanun Teklifi
üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar,
kurulan 15 üniversite üzerine, bu, üçüncü kez olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine geliyor ve hâlâ daha 15 üniversitemizin
rektörlerini atamadık. Değerli arkadaşlar, bunun tek
bir sebebi vardır: AK Parti, hükûmet olduktan sonra, genel anlamda
yaptığı tek bir icraat vardır, Türkiyede bütün sahaya
siyasal olarak hâkim olma düşüncesinden başka bir şey
yoktur. Bunu nereden biliyoruz? Sivil toplum örgütlerinin kongreleri
oluyor, derneklerin kongreleri oluyor. En küçük derneğe kadar,
AK Parti, buralara hâkim olmak istiyor. Dolayısıyla, bu anlayıştan
yola çıkan AK Parti Hükûmetinin de, bilimselliğin yeri ve
merkezi olan, bir ülkenin kalkınmasında en büyük motor olan
üniversitelere siyasal olarak hâkim olma düşüncesinden
başka bir derdi yoktur.
AHMET YENİ
(Samsun) Geç anladın geç! Geç anladın!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Halbuki bizim üniversitelerimizin,
eğitimimizin bir yığın sorunu vardır ve AK Parti
de, İktidar olurken, gençliğimize, büyük milletimize,
aziz milletimize bir yığın söz vererek gelmiştir,
fakat bunların hiç birisini yapmamıştır değerli
arkadaşlarım.
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) Bütün o sözlerini yerine getirmiştir.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Bakın, bunlardan birisi, meslek lisesi
mezunlarının üniversiteye giriş önündeki engellerinin
kaldırılmasıdır, yani, katsayı engelinin
kaldırılmasıdır. Bu bağlamda, özel olarak,
imam-hatip lisesi mezunlarına ve kendilerini dindar addeden
insanlara mesajlar verilmiştir, fakat, bugüne kadar bunlar yapılmamıştır.
Bundan önceki
konuşmalarda Cumhuriyet Halk Partisinin değerli milletvekilleri
konuşurken, AK Partinin, işte, dindarları getirdiğini,
imamları getirdiğini söylediler. Değerli arkadaşlar,
doğrudur, getirebilir, herkes olabilir, herkes bu ülkede yönetici
olabilir. Bir insanın dinî bilgiye sahip olmasıyla, imam
olarak vasıflandırılması mümkün değil. Bu
açıdan ben karşıyım, ama, şunu söylemek istiyorum
değerli arkadaşlar: Aslında, AK Partinin yaptığı,
bu yüzleri vitrinlere zaman zaman getirerek, kendisini dindar addeden
halkımızı kandırmaktan başka hiçbir işlev
görememektedir. Şimdi sizlere soruyorum: Dindarlık, bu
ülkede, Ali Dibo olaylarının meydana çıkmasını
emrediyor mu emretmiyor mu? İslamiyet buna cevaz veriyor mu
vermiyor mu? Eğer, AK Partinin böyle dinî bir hassasiyeti olsaydı
değerli arkadaşlarım, Türkiyede Ali Dibo olayları
olmazdı. Yani, bu imam dediğimiz insanları vitrinlere
koyarak, dindar insanımızı bir dahaki seçimlerde tetiklemek
istemesinden başka hiçbir amacı bulunmamaktadır değerli
arkadaşlarım.
AHMET YENİ
(Samsun) AK Partideyken öyle mi yapıyordunuz siz?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, sorunlardan
birisi de bu ülkede başörtülü kızlarımızın
üniversiteye girişteki engellerden bir tanesi de budur değerli
arkadaşlarım.
BAŞKAN Sayın
Özdoğan, maddeyle ilgili konuşur musunuz lütfen.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Bu maddeyle ilgili, sorun efendim.
BAŞKAN Lütfen
Sayın Özdoğan.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Bu büyük bir sorunumuzdur Sayın
Başkanım.
ZAFER HIDIROĞLU
(Bursa) Maddenin adını söyle.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Seçimler yapılmadan önce meydanlarda
ne verildi?
ZAFER HIDIROĞLU
(Bursa) Hangi maddeyle ilgili konuşuyorsun?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Bakın, şu da söylenmiştir değerli
arkadaşlarım:
ZAFER HIDIROĞLU
(Bursa) Kaçıncı madde?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Baş örtüsü bizim namusumuzdur denilmiştir;
ama, yapılmamıştır. Önümüzdeki 2007 seçimlerinde
kendisini dindar addeden seçmenlere ne cevap verecekler, hangi vaatlerde
bulunacaklar ben hakikaten bunu düşünmekteyim.
OSMAN KILIÇ (Sivas)
Sana ne?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Belki de, az önce, Sayın Cumhuriyet
Halk Partisi Milletvekili Muharrem İncenin konuşması
gibi, Şûrada alınan kararlar seçimlere yönelik kararlardır.
Dindar addeden seçmene bir mesaj niteliği taşımaktadır.
Ama, kendisini dindar addeden insanımız asla ve katiyetle
bunlara bir daha kanmayacaktır.
Tabii ki, biz,
şahsen de ve Anavatan Partisi olarak da, bu ülkede başörtülü
de başörtüsüz de hangi kıyafete mensup olursa olsun özgürce
öğretimini yapmalıdır.
Bakın, Sayın
Erkan Mumcu, Millî Eğitim Bakanıyken, kapsamlı bir YÖK
reformunu hazırlamıştı, fakat, maalesef, Siirt
seçimleri hatırına -bir siyasiyle anlaşarak Sayın
Başbakan- bu, rafa kaldırılmıştır. Bu, dindar
seçmene yapılabilecek en büyük yanlışlardan birisidir.
Buradan milletime bunu haykırmak istiyorum.
Bakın, üniversitelerimizdeki
en önemli sorunlardan birisi de üniversitelerimizin kalitesidir
değerli arkadaşlarım. Üniversitelerimizde ne kadar
öğrenci okuyor; üniversitelerimizde ne kadar akademisyen
var, profesör var, doçent var, yardımcı doçent var ve bunların
sayısı -yani kalite ve kantite yönünden- ne kadardır,
bunlar üzerinde AK Parti Hükûmeti hiç durmamaktadır. Dışarıya
ne kadar öğretim elemanı, yetiştirmek üzere gönderiyorsunuz;
bunların üzerinde durmuyorsunuz. Sayın Başbakan, her
zaman olduğu gibi, devlet ve hükûmet işlerini bırakarak,
en küçük ilçenin kongrelerine kadar gidiyor, fakat, ülkemizin bu
en büyük sorunlarıyla uğraşamıyor. Böyle bir idare,
böyle bir yönetim görülmemiştir.
Değerli arkadaşlarım,
siyaseten ülkenin her kurumuna, derneklere, sivil toplum örgütlerine
hâkim olmak, geçmiş siyasi partilerde de görüldüğü gibi
hiçbir siyasiye ve hiçbir siyasi partiye hayır getirmez.
İleride, bunun ceremesini çekersiniz değerli arkadaşlarım.
Buradan, bunu, sizlere seslenmek istiyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) Erzurumlu inanıyor mu size?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Diğer... Diğer önem
AHMET YENİ
(Samsun) Erzurumlu inanıyor mu sana?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Erzurumlunun inanıp inanmadığını
bilebilmen için, senin dadaş olman lazım. Dadaşlık
vasfından yoksun olduğun için, sen bunu bilemezsin.
Bakın, AK
Parti Hükûmeti aynı zamanda üniversitelerle kavgalı,
YÖKle kavgalı değerli arkadaşlarım, üst yargıyla
kavgalı. Şimdi, burada, AK Partinin yetkilileri, sayın
milletvekilleri çıkıp YÖKü şikâyet ediyorlar, YÖKü
şikâyet ediyorlar değerli arkadaşlarım. Bu, yani
timsahın gözyaşlarından başka bir şey değildir.
YÖKü kaldırmak, yerine başka bir kurumu, daha özgürlükçü
bir kurumu koymak sizin elinizdedir. Biz de Anavatan Partisi Grubu
olarak 21 kişiyiz, 21 milletvekiliyiz. Hodri meydan diyoruz,
size söz veriyoruz, böyle özgürlükçü bir kurum getirin değiştirelim.
İRFAN GÜNDÜZ
(İstanbul) Nasıl güveneceğiz? Siz yarı yolda
bırakırsınız.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Siz, Erkan Mumcunun Millî Eğitim Bakanı
iken yapmak istediğini rafa kaldırdınız. Ağlamayın,
burada çıkıp, maalesef, YÖKü eleştirmeyin. Bu, sizin
halkın karşısında ne kadar samimiyetsiz olduğunuzu
göstermektedir değerli arkadaşlarım.
Şimdi, üniversite
mezunları boş geziyor. Bugün, mezun olan üniversitelilerimizin,
maalesef, yüzde 40ı boşta gezmektedir. Siz, böyle siyasi
işlerle ilgileneceğinize bu üniversite mezunlarımıza
neden iş bulmuyorsunuz? Bir de çıkıp diyorsunuz ki, insanımızın
işsizlik oranı yüzde 8 bilmem ne kadar. Arkadaşlar, bu
yalan! İşsizlik oranı yüzde 20den aşağı değildir
bu ülkede. Bu, resmî kurumların, sizin emrinizdeki resmî kurumların
resmî rakamlarından başka bir şey değildir. Burada,
lütfen timsah gözyaşları dökmeyin. Eğer kahramansanız,
gelin YÖKü değiştirin. Biz, Anavatan Partisi olarak destek
vereceğiz. Buradan halkımıza da oy vereceğiz, getir
değiştirelim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elazığ) Nasıl güveneceğiz size?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Perde arkasında oy vereceğiz,
açıkça oy vereceğiz, beyaz oyu kullanacağız
açıkça.
ZAFER HIDIROĞLU
(Bursa) Sana güvenemeyiz!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Buyurun getirin.
ZAFER HIDIROĞLU
(Bursa) Sana bir kere güvendik yanlış yaptın!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Yiğitseniz getirin!
ZAFER HIDIROĞLU
(Bursa) Sana güvenemeyiz İbrahim Bey, sen yanlış yaptın,
yolda bıraktın bizi.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Sen Bursalısın, yani Giresunlu
Bursalısın. Bursalılar seni çok iyi tanıyor Zafer
Bey kardeşim, seni çok iyi tanıyor.
BAŞKAN Sayın
Özdoğan, lütfen karşılıklı konuşmayalım.
ZAFER HIDIROĞLU
(Bursa) Sana güvenip yola çıkılmayacağını
anladık.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Seni çok iyi tanıyor Bursalılar,
bunu söyleyeyim.
ZAFER HIDIROĞLU
(Bursa) Dadaşlığa yakışıyor mu bu?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Değerli arkadaşlarım, millî
eğitim, maalesef, bizim eğitimimize de zarar vermiştir,
İslamiyete de zarar vermiştir. Yani, bundan bir süre önce,
işte kitaplardaki abdest alındığı zaman alyuvarları
artırdığını yazmak, hakikaten, İslamiyete,
dindarlığa yönelen insanların önüne de bir set çekmiştir
değerli arkadaşlarım. Bütün bunlar niçin yapılıyor?
Bütün bunlar, oy kaygısıyla yapılıyor değerli
arkadaşlarım.
İbadetler,
değerli arkadaşlarım, Allah için yapılır. Onun
dışında hiçbir şey yoktur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özdoğan, lütfen toparlar mısınız.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Son olarak
şunu söylemek istiyorum: AK Parti, 2007 seçimlerine artık
bütün hızıyla çalışmaktadır değerli arkadaşlarım
ve tek bir sistemi vardır: Dini kullanmak. Geçmişte nasıl
kullandıysa, şimdi de kullanıyor. Sizin dindarlara
verdiğiniz zararı kim verdi değerli arkadaşlarım?
Bakın, geçen
sene, değerli arkadaşlarım, buraya Bankalar Yasası
getirildi ve orada bir özel finans kurumunun -ki, ben de oraya para
kaptırmışımdır- burada, ilgili madde, gece
yarısı Başbakanın emriyle kaldırılmıştır
ve kurtarılmıştır ve o finans kurumunun televizyonu
da, bütün medya organları da harıl harıl AK Partiye çalışmaktadır.
İşte bunun adına ne derler: Al gülüm, ver gülüm. Bundan
başka bir şey değildir.
AHMET YENİ
(Samsun) Kaç para kaptırdın?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Sayın Başbakan Almanyaya gitti.
Sanayi Bakanlığına, sanayiyle ilgili parasını
dini kullananlara kaptıran bir vatandaşımız
şikâyet etti ve çağırın o sahtekârı dedi.
İş bittikten sonra, adı sahtekâr oluyor değerli arkadaşlarım.
Peki, soruyorum buradan size: YİMPAŞ Holdingin Başkanının
sayın bakanlarla, milletvekilleriyle aynı cenaze töreninde
bulunmasının ne anlamı vardır? Bunu sormak istiyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) Cenazeye gitmesinler mi? Cenazeye gidilmesin mi?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Bu sizin yaptığınız nedir
değerli arkadaşlarım? Dindarları ve dindarlığı
kullanıp, eskimiş bir çorap gibi atmaktan başka bir
şey değildir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Özdoğan.
AK Parti Grubu
adına söz isteyen, Salih Kapusuz, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kapusuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA SALİH KAPUSUZ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir yasa teklifinin
son maddesi: Bu Kanunu Bakanlar Kurulu yürütür.
Evet, milletvekili
arkadaşlarım, konuyla ilgili olarak birtakım değerlendirmeleri
yaparlarken, üzülerek ifade ediyorum ki, doğru bir üslubu ve
doğruları burada ifade etmeyi tercih etmiyorlar.
Biraz önceki iddia
çok dikkatimi çekti. Engin Beye de bakıyorum, ama, aramızda
göremiyorum, zannedersem.
Konu şu:
Efendim, oylama yapılıyor Şûrada. Bu yapılan oylamada
herkes bir tarafa koşuyor; genel müdürler, müdürler, bir koşuşturmaca
yaşıyor. Gerçekten, böyle bir uygulama var mı diye dikkatimi
çekti.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ben dedim.
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Müsaade edin
Müsaade edin
MUHARREM İNCE
(Yalova) Onu ben dedim.
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Haa, siz, söylediniz. Doğru, Muharrem Bey söyledi; o da geldi, yoktu
biraz önce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Buradaydım.
ORHAN ERASLAN
(Niğde) Bakanla görüşüyordu.
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Biraz önce telefon ettim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bakanla görüşüyordum, buradaydım.
BAŞKAN Sayın
İnce
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Talim Terbiye Kurulu Başkanı Profesör Doktor
İrfan Erdoğan Beyi aradım, biraz önce aradım, Arkadaş,
oylamaya geçtiniz mi? Bir değerli milletvekilimiz, Genel Kurulda
çok kötü bir görüntüyle, koşuşturarak oylama yapılıyor
Nedir bu olay? diye sordum. Efendim, oylamalar yarın. (AK Parti
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Lütfen
sayın milletvekilleri
Lütfen
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bu yalandır! Bu yalandır! Bugün, Müsteşar
Yardımcısı
BAŞKAN Sayın
İnce, lütfen oturur musunuz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Hayır efendim. Böyle bir şey olamaz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Lütfen
oturur musunuz Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bu yalandır!
Bugün oylamanın
yapılıp yapılmadığını kendileri
açıklasınlar.
BAŞKAN Sayın
İnce
Lütfen oturur musunuz Sayın İnce.
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, yetmedi
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, olamaz böyle bir şey!
BAŞKAN Lütfen
oturur musunuz Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Böyle bir şey olamaz.
Ben, gözüme mi
inanacağım?..
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Yetmedi
BAŞKAN Sayın
İnce, lütfen oturur musunuz!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Bakan, oylama yapılmıyor mu bugün?
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Yetmedi
Dedim ki, arkadaşlar sizin oylamanız
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Kapusuz, size hiç yakışmadı.
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Lütfen
Lütfen
Konuştunuz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Bakan orada. Ona sorar mısınız?
BAŞKAN Sayın
İnce, lütfen oturur musunuz.
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Efendim, sormaya ihtiyacım yok. İşin başındaki
arkadaşa sordum diyorum ya! Bakan Bey burada.
BAŞKAN Sayın
Kapusuz
MUHARREM İNCE
(Yalova) İşin başında Bakan. Oylama yapılmadı
mı Sayın Bakan?
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Değerli arkadaşlar
MUHARREM İNCE
(Yalova) Oylama yapılmadı mı Sayın Bakan?
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Peki, oylamayı nasıl yapıyorsunuz? dedim.
BAYRAM ALİ MERAL (
SALİH KAPUSUZ (Devamla) Geçmiş
yıllarda farklı, acaba bu yıl farklı bir uygulama
yönteminiz mi var? Söyledikleri şey şu: Geçen yılki,
geçmiş şûralardaki yapılan oylama neyse, aynı yöntemle
uyguluyoruz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Oylamalar böyle olur, böyle
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Herkesin elinde bir kart olacak, o karta göre oylama yapılacak.
Peki, genel müdürlerin
oy kullanma hakkı var mı? Evet, genel müdürlerin de, üyelerin de orada oy
verme hakları var. Ancak, genel müdür arkadaşlarımızın
büyük bir ekseriyeti oy kullanmıyorlar, kullanmayı düşünmüyorlar,
çünkü Etkilediniz, etkili oldunuz diye, Şûranın üzerinde
bir de etki görüntüsü bıraktırmak istemiyoruz. dediler.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bakınız, biraz önce, konuşmacı
arkadaşlarıma bir önceki konuşmamda söyledim.
Şimdi, bir partiyi bağlayan en belirgin yazılı metin,
o partinin programıdır. Bu, Cumhuriyet Halk Partisi Programı:
Yeni Hedefler, Yeni Türkiye. Bu da: Güzel Günler Göreceğiz
Cumhuriyet Halk Partisi 2002 Seçim Bildirgesi.
Elbette, konuşmacı
arkadaşlarımız burada değerlendirmeleri yaparlarken,
herhâlde bu ana metinlerini değiştirmediklerine göre, burayla
ilgili olarak referans kabul ederler, buna göre değerlendirme
yaparlar.
ORHAN ERASLAN
(Niğde) Kopya çeken aslını yapamaz Başkan, yanılmayasın!
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Şimdi, parti programı sayfa 163. Uzunca okumayacağım,
fakat bir iki cümleyi okuyup bazı konulara işaret etmek istiyorum:
Cumhuriyet Halk Partisi döneminde, üniversiteler, en ileri ve en
yüksek düzeyde eğitim ve bilim araştırma yapan, bilgi
üreten, bilgiyi hiçbir baskıyla sınırlama olmaksızın
serbestçe yayabilen, özerk bilim, eğitim ve kültür kurumları
haline getirilecektir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ne var bunda?
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) CHP, bu amaçla köklü bir üniversite reformu yapacak,
YÖK sistemini kaldıracak, üniversitelere bilimsel ve yönetsel
özerklik tanıyacaktır. (CHP sıralarından
Doğru, doğru sesleri)
ORHAN ERASLAN
(Niğde) Doğru!.. Ne var bunda?
BAŞKAN Lütfen
sayın milletvekilleri! Sabredin lütfen!
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Çok güzel.
Biraz önceki yapılan
konuşmalarda, arkadaşlarımız, yönetsel özerklik
var dediler; yönetsel özerklik, yani idari özerklik var dediler. Var
olan bir şeyi
(CHP sıralarından gürültüler)
FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) Seçim bildirgesinde öyle bir şey yok!
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bir başka şeye geçeceğim.
Sabırlı olun, anlayışınıza bırakıyorum.
ORHAN ERASLAN
(Niğde) Anlamamışsın, anlamamışsın!..
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Yine, 3 Kasım 2002 Seçim Beyannamenizde, sayfa 75,
o da burada.
İZZET ÇETİN
(Kocaeli) Tamam.
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Yanlış anlaşılmasın, gösteriyorum
ki, hatırlayın diye. Üniversitelerimizi çağdaş
dünya üniversiteleri düzeyine çıkaracağız.
ORHAN ERASLAN
(Niğde) Ne var bunda?
SALİH KAPUSUZ
(Devamla)
Anayasada ve yasalarda gerekli değişiklikleri
yaparak, üniversitelerimizi tek tip yapılanmaya mahkûm olmaktan
kurtaracağız.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ne güzel!
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Bir hüküm veriyor. Bakın, dikkat edin, demek ki, bugünkü
YÖK, bugünkü üniversite anlayışı tek tipçi. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Peki, neyi savunuyorsunuz?
Bakın, söylediklerinizden
Bu doğruysa, bugünkü iddialarınızı
nereye koyuyorsunuz?
HALUK KOÇ (Samsun)
Ne ilgisi var bununla?
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Çok ilgisi var.
Bakınız,
daha başka bir şey söyleyeceğim: Şimdi, bu da, kendi
İnternet sitenizde mevcut: CHP org. tr. YOK Raporu Lütfen, dikkat
edin YOK Raporu yani, -parantez içinde- YÖK Raporu.
HALİL AKYÜZ
(İstanbul) Evet
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Şimdi, iktidarda siz olsaydınız, bugünkü
YOKu, yani, YÖKü değiştireceğinizi söylüyorsunuz.
Bizim, bununla ilgili yapmış olduğumuz sıradan
bir düzenlemeyi bile, demokrasinin tahribatı, eğitimin
bilmem ne olması, özgürlüklerin yok olması gibi ithamlarla
nasıl buluşturabilirsiniz değerli arkadaşlar?
(AK Parti sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)
Geriye doğru değiştiriyorsunuz.
İZZET ÇETİN
(Kocaeli) Beterin beteri var, sen daha beter yapacaksın!
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Dahasını söyleyeceğim. Bakınız
12 Eylül, 82 Anayasası ve YOK diye, sizin Cumhuriyet Halk Partisi
Gençlik Kolları Üniversite Konseyinin bu konuyla ilgili yazdıklarını,
bir kez daha, bugün, güncelleştirilmiş kendi sitenizden
okumanızı tavsiye ederim. (CHP sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN
(Kocaeli) Oku da tutanaklara geçsin.
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) İkazlarını anlamanızı tavsiye
ederim.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
İsterseniz Arapça yazalım; o zaman anlarsınız
belki!.. Türkçe yazınca anlamıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakınız, bir milletvekili
arkadaşımızın teklifinde kafamızın karışık
olduğunu söyleyen Cumhuriyet Halk Partililere şu kafalarının
karışık olup olmadığını kendileri
test etsinler, kendileri düşünsünler.
İZZET ÇETİN
(Kocaeli) Çok net, çok net!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Biz ileriye doğru değiştireceğiz. Siz,
geriye doğru değiştiriyorsunuz.
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Dolayısıyla, bu konuyla ilgili olarak, dünkü
konuştuklarını, seçim beyannamelerini, programlarını,
sitelerindeki beyanlarını bir gözden geçirip, bugünkü
konuşmalarıyla bir tartsınlar, ölçsünler, bir şeye
karar versinler. Biz de, Cumhuriyet Halk Partisinin, bugünkü YÖKün
yapısından, bugünkü yaptıklarından, yeterli veyahut
da yetersizliklerinden yana mı, yoksa, gerçek anlamda, Türkiyeye
uygun, eğitimimize uygun, çağımıza uygun
FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) Size uygun, size!
İZZET ÇETİN
(Kocaeli) Sen daha beter yapacaksın!
SALİH KAPUSUZ
(Devamla)
bir eğitim anlayışı, bir üniversiteden
yana mı, buna karar versinler.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
Size uygun değil, bize uygun.
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Benim sizden istediğim şey bu, bunu istiyorum
sadece.
Değerli arkadaşlar,
bu yapmış olduğumuz düzenleme, Anayasada var olan, diyor
ki, kanunla düzenlenen
Çok açık hüküm.
Değerli arkadaşlar,
diyor ki Anayasanın 130uncu maddesi: Kanunun belirlediği
usul ve esaslara göre, rektörler Cumhurbaşkanınca
Seçilir
ve atanır. Nedir o? Kanunu kim yapacak? Kanunu burası yapacak.
Biz yapıyoruz.
İZZET ÇETİN
(Kocaeli) Hitler de çoğunluğuna göre kanun yapmıştı,
ne oldu?
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Yapmış olduğumuz kanuna göre adımlar
atmak durumundayız. Dolayısıyla, biz, Anayasa Mahkemesinin
iptal etmiş olduğu bir hükmü, yasama görevimizi yerine
getirerek dolduruyoruz.
Dolayısıyla,
bunun Anayasaya aykırılığı, bunun başka
gerekçelerle bir araya getirilmesini doğru bulmadığımı
bir kez daha ifade ediyor, şu ana kadar katkı veren, tenkit
eden arkadaşlarımız dahil, teşekkür ediyorum; bu
yasanın, memleketimize, milletimize, ülkemize hayırlı
olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan
HALUK KOÇ (Samsun)
Sayın Başkan, 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Lütfen
oturur musunuz.
Buyurun Sayın
İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) 69'uncu maddeye göre söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN Ne
için istiyorsunuz?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Kapusuz konuşmasında
Ben bugün
Şûrada oylama yapıldığını söyledim, Sayın
Kapusuzsa, Talim Terbiye Kurulu Başkanını aradığını,
bugün bir oylama yapılmadığını, oylamanın
yarın yapılacağını söyledi. Bu konuyu
açıklamak istiyorum, sözlerimi çarpıtmıştır
Sayın Kapusuz.
BAŞKAN Sayın
İnce, siz konuştunuz, dinledik, oylama yapıldığını
söylediniz. Sayın Kapusuz da, Talim Terbiye Kurulu Başkanıyla
konuştuğunu, Talim Terbiye Kurulu Başkanının
söylediklerini söyledi. İş, bu kadar basit.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, bugün yapılan oylamalar
BAŞKAN Sayın
Koç, buyurun; sizin söz talebiniz vardı.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Uygun
görmüyorum.
Sayın Koç
Lütfen oturur musunuz
Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen
oturur musunuz.
Sayın Koç,
buyurun.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Şunu açıklayayım: Bugün, alt komisyon oylaması
yapıldı, yarın genel oylamalar yapılacak, Sayın
Kapusuz. Bunu siz de biliyorsunuz, bunu siz de biliyorsunuz.
BAŞKAN Sayın
İnce, zaten maksat hasıl oldu, düzelttiniz.
Buyurun Sayın
Koç, siz ne için söz istiyorsunuz?
HALUK KOÇ (Samsun)
Sayın Başkan, 69uncu maddede bir siyasi partiye atfolunan
yanlış görüşler üzerine söz hakkı tanınır
diyor.
BAŞKAN Ne
diye yanlış söyledi, yanlış şey atfetti?
HALUK KOÇ (Samsun)
Efendim, Cumhuriyet Halk Partisi Programından okuduğu bölümler,
şu anda bizim siyasi tutumumuzla bağdaş
(AK Parti
sıralarından Doğru sesleri)
BAŞKAN Lütfen
sayın milletvekilleri
HALUK KOÇ (Samsun)
Dinliyorsanız söyleyeyim.
Şu anda bizim
programımızdan okuduğu bölümlerin şu andaki siyasi
tutumumuzla bağdaşmadığını ifade etti.
Bu yanlış bir anlaşmadır. Müsaade ederseniz söz alarak
düzeltmek istiyorum.
SALİH KAPUSUZ
(Ankara) Benim fikrimi söyleme hakkım yok mu?
(AK Parti ve CHP
sıralarından karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın
Koç, yeni bir sataşmaya mahal vermeden kısa bir açıklama
İki dakikalık
süre veriyorum.
VII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Samsun Milletvekili Haluk Koçun, Ankara Milletvekili
Salih Kapusuzun, konuşmasında, Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
HALUK KOÇ (Samsun)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Öncelikle Sayın
Kapusuza teşekkür ediyorum. Meclis kürsüsünden de olsa Cumhuriyet
Halk Partisinin programıyla ilgili, kamuoyuna, yurttaşlarımıza
açıklama yapma durumunda kaldığı için teşekkür
ediyorum, bu yardımı için, katkıları için.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, Cumhuriyet Halk Partisi çok açık bir şekilde söylüyor.
Cumhuriyet Halk Partisi, 1980 faşist darbesiyle kapatılan
bir siyasi partidir ve 12 Eylül 1980in kurduğu kurumlara karşı
mücadele ede ede 9 Eylül 1992de yeniden kurulmuştur. Şimdi,
YÖK, ilk kuruluşunda, antidemokratik, o dönemin siyasi anlayışını
üniversitelere dayatma için organize edilmiş bir yapıdır.
[AK Parti sıralarından alkışlar(!)] Bugün için de
YÖKü savunmuyoruz. YÖK, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında
kaldırılacaktır. [AK Parti sıralarından alkışlar(!)]
Ama, insan hakları, özgürlükler, demokrasi altına, o sihirli
sözcükler altına sizler bir şeyler saklıyorsunuz, öyle
uyanıyor.
MUSA UZUNKAYA
(Samsun) Hiçbir şey saklamıyoruz.
HALUK KOÇ (Devamla)
Siz bunu reddedin. Kamuoyunda yerleşik kanı budur. Sizin,
demokrasi, insan hakları, özgürlükler adı altında getirmek
istediğiniz, atmak istediğiniz adımların arkasında
her zaman bir Başbakan, şu Millî Eğitim Bakanının
fotoğrafını görüyorum ben.
TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) Sayın Başkan, bühtandır bu.
HALUK KOÇ (Devamla)
O fotoğraf, uzun yıllardır siyasi geçmişinde
bıraktığı sözleri, gücü eline aldığı
zaman yaşama geçirme aşamasında her türlü şeyi yapabileceğini
gösteriyor. Cumhuriyet Halk Partisinin sizinle iş birliğine
girmeme sıkıntısı budur. Bunu, çok açık bilin,
çok açık bilin.
YÖK konusuna,
bugünkü konuya gelince
Bununla ne bağlantısı var,
ben onu anlamadım, bununla ne bağlantısı var? Yani,
Cumhuriyet Halk Partisi
Evet, idari açıdan özerk üniversite.
Evet, yönetsel açıdan özerk üniversite, mali açıdan, bilimsel
açıdan özerk üniversite; ama, medrese değil Sayın Kapusuz,
ama, medrese değil. (CHP sıralarından alkışlar)
Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkelerine bağlı kurumlar
olacak. Var mısın buna? Senin kafanla olmaz bu.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
SALİH KAPUSUZ
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ
(Ankara) Sayın Başkan, arkadaşımızın
değerlendirmeleri, biraz önce kendilerinin ifade ettiği
şekliyle çarpıtılarak arz edilmiştir.
BAŞKAN Sayın
Kapusuz, yeni bir sataşmaya mahal vermeden, lütfen
İki dakikalık
süre veriyorum.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, bu torpil niye böyle?
BAŞKAN Lütfen
Sayın İnce, oturur musunuz
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bana -demin yalancılıkla suçladı- söz hakkı
vermiyorsunuz, şimdi niye veriyorsunuz?
BAŞKAN Vermiyorum
Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Oturur
musunuz lütfen yerinize!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Siz, grup başkan vekili değilsiniz, Meclisin
başkanısınız, benim de başkanımsınız.
BAŞKAN Lütfen,
oturun!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sizin bu tutumunuzu kınıyorum ben. (AK Parti
sıralarından Dinle sesleri)
BAŞKAN Lütfen,
oturun oraya.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yakışmıyor
BAŞKAN Sözlerinizi
geri alır mısınız lütfen!
Buyurun Sayın
Kapusuz.
3.- Ankara Milletvekili Salih Kapusuzun, Samsun
Milletvekili Haluk Koçun, konuşmasında, Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
SALİH KAPUSUZ
(Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
ben, hiçbir zaman arkadaşlarımızın istediği
bir ortamın oluşmasını istemiyorum. Böyle bir
iş de ifade etmedim, böyle bir şey ifade etmedim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Yaratıyorsun, yaratıyorsun
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Ben, sadece, bir dikkat çekmek için kendilerine ait metinleri
okudum.
Şimdi
FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) Çarpıtarak değil, tamamını
oku.
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Orada zaten özü var, anlamadıysan bir daha bakarsın
arkadaşım.
FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) Sen anlamamışsın.
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, tarihimizde, önemli görevler
icra etmiş, mirasımız olan, ecdadımız, kültürümüz,
değerlerimiz ve inançlarımız var. Eksiklikleri bulunabilir.
Bugün, cumhuriyet döneminde de dünkü medreselerimiz bugünkü üniversitelerimiz
hâline, darülfünunlarımız üniversiteler hâline gelmişse,
dünü karalamaktan vazgeçmeyen bu anlayış Türkiyeyi bir
yere götüremez. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Biz ise medreseleri yeniden ihdas edelim demiyoruz. Dediğimiz
şeyi anlamakta arkadaşlarımız güçlük çekebilirler,
ama, biz, çağdaş dünyanın
HALUK KOÇ (
SALİH KAPUSUZ (
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) Irak, Suriye, Suudi Arabistan
SALİH KAPUSUZ
(Devamla)
çağdaş anlamda, o tek tipçi anlayış, militarist
anlayış, tasvip etmemiz mümkün olmayan antidemokratik anlayışın
yapısında buluşmuyoruz, bunu savunmuyoruz; yeri geldiği
zaman kuş, yeri geldiği zaman deve olmuyoruz. Biz, dün ne
isek bugün de oyuz, şu anda savunduğumuz her şey kendi
programlarımızla aynıdır. [CHP sıralarından
Gömlek, gömlek sesleri, alkışlar(!)]
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) Gömleği kim değiştirdi, gömleği?
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Bizim bu konularda.. Bizim bu konularda
(Gürültüler)
Bizim bu konularda
hiçbir zaman, ama hiçbir yerde, bunu çağrıştıracak
yanlış bir adımımız söz konusu olmamıştır.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Gömleği kim değiştirdi, gömleği?
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Herkes kendisine baksın. Aynaya bakın, aynaya
bakarsanız kendinizi görürsünüz. (Gürültüler)
AK Parti
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kapusuz, teşekkür ediyorum.
SALİH KAPUSUZ
(Devamla)
programıyla
BAŞKAN Sayın
Kapusuz, lütfen, teşekkür ediyorum.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)
Gömlek nerede, gömlek?
BAŞKAN Sayın
Kapusuz, lütfen
Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkür
için açıyorum.
HALUK KOÇ (Samsun)
Bana da iki dakika verin Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
için
Lütfen Sayın
Koç.
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, biz, bu konularda çok
açık ve netiz.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
Dün ne iseniz bugün de osunuz.
BAŞKAN Teşekkür
eder misiniz Sayın Kapusuz, lütfen
SALİH KAPUSUZ
(Devamla) Herkes bunu çok iyi bilmektedir, arkadaşlarımız
da bilsin.
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Kapusuz.
HALUK KOÇ (Samsun)
Aferin, dün ne isem bugün de oyum dedin! Hani gömlek değiştirmiştiniz!
SALİH KAPUSUZ
(Ankara) Yok
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) Gömlek nerede, atlet nerede?
HALUK KOÇ (Samsun)
Bu Meclis, acı bir itirafa sahne oldu.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)
Evet. Biz zaten arkadaşların değişmediğini
söylüyoruz, dün ne ise bugün de olar, gömlek değiştirmediler.
(AK Parti ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
MUHARREM İNCE
(Yalova) Biz değişmediğinizi kabul ediyoruz zaten,
dün neyseniz bugün de osunuz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
Sayın
İnce, yalan söylemediğinizi ifade ettiniz. Zaten tutanaklara
da geçti ve maksat hasıl oldu. Sizi de, aynı şekilde,
Başkanlık Divanına karşı daha saygılı
davranmaya davet ediyorum.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ben de sizi tarafsız davranmaya davet ediyorum Sayın
Başkan, ben de sizi adil olmaya davet ediyorum.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Tayyar
Altıkulaçın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu,
Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu
ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 1 inci
Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/886) (S.Sayısı:1256) (Devam)
BAŞKAN
Hükûmet adına Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın
Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
yasa teklifiyle ilgili olarak dünden beri müzakere yapıyoruz;
ancak, Büyük Millet Meclisinin mehabetine yakışan, Büyük
Millet Meclisinin vakarına yakışan üslup, bazı
arkadaşlarımızın kullandığı üslup
değildir.
Burada ne yaptığımızı,
ne yapmak istediğimizi dünden beri izah ediyoruz. Ama, muhalefete
mensup değerli arkadaşlar, bunu beğenmiyorsa, benimsemiyorsa,
buraya gelirler, nezih ve nazik bir dille görüşlerini ortaya
koyarlar. Türkiye Büyük Millet Meclisinin mensuplarına sizleri
saygıyla selamlıyorum değerli arkadaşlarım
diyerek hitap ettikten sonra, maalesef, son derece yakışıksız
ifadeler kullanılabiliyor.
Biraz önce, Grup
Başkan Vekili Sayın Haluk Koç, konuşması esnasında
şu Millî Eğitim Bakanı diyerek, hiç de kendisine yakışmayan
bir üslupla bir ifade kullanmıştır. Ben, şu Grup
Başkan Vekili dediğim zaman, bu çok şık olmaz.
HALUK KOÇ (Samsun)
Sizi işaret ettim.
ORHAN ERASLAN
(Niğde) Şu bir işaret sıfatıdır Sayın
Bakan.
BAŞKAN Sayın
Eraslan, lütfen
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Netice
itibarıyla, değerli arkadaşlar, biraz önce söyledim,
biz yasamanın mensupları, biz siyasiler, siyasi parti mensupları,
birbirimize saygı göstermediğimiz zaman, birbirimize
nazik, nezih bir üslupla hitap etmediğimiz zaman, biz, siyaset
kurumunu ayaklarımızın altına almış oluyoruz.
Siz, siyasete saygı duymadığınız zaman
Bakın, dünden
beri üniversiteye siyaset sokuyorsunuz
Sanki üniversiteye
mikrop bulaştırıyorsunuz der gibi söylüyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
sizin yaptığınız da siyasettir. Siyaset, devlet
yönetimidir. Siyaset, halkın refah ve mutluluğunu en üst
düzeye çıkarma sanatının, biliminin adıdır.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Halkı ezmektir, halkı ezmek!..
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Siyaseti
bu kadar kötü bir şey olarak tanımlarsanız, ondan sonra,
insanların, siyasi partilere, siyaset kurumuna saygı
duymasını bekleyemezsiniz.
NURETTİN SÖZEN
(Sivas) Siyasetin yeri burasıdır.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Ben,
bir şeyin altını çizmek istiyorum: Değerli arkadaşlarımız
da burada ifade ettiler, bakın, biz, Avrupa Birliğine girmeye
çalışıyoruz. Dünyanın kalkınmış, medeni,
modern ülkelerinde olmayan, kimsenin bilmediği, yeryüzünde
uygulaması olmayan bir şeyi, hiç kimse getirip burada ikame
etmeye çalışmıyor. Netice itibarıyla, Türkiyede
15 yeni üniversite kurulmuştur, daha fazlasının kurulması
gerekiyor. Niçin? Bakın, her vesileyle söyledik, Türkiye emsali
olan, nüfusu Türkiye kadar olan ülkelerde 150-200 üniversite vardır.
2 milyon öğrencimiz üniversite kapısına gitmektedir
ve bu 2 milyon öğrencimizin ancak yüzde 10u dört yıllık
bir lisans programına yerleşebilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bir şeyin altını çizmek istiyorum: Diyebilirsiniz
ki: Efendim, buralardan mezun olan insanlar işsiz kalıyorlar.
Peki, ne yapacağız bunu? Biz, hani liseyi bitiren gençler
boş kalıyor diye iş
Eskiden liseyi bitirenler de
iş bulabiliyorlardı. Dünyanın hiçbir yerinde üniversitelerden
mezun olan herkesin devlet kapısında memur olması,
iş bulması söz konusu değildir, yeryüzünde böyle bir
şey yoktur. Biz diyoruz ya, mecburi eğitimi hani 8 yıl
yetmez 12ye çıkaralım. Bu ülkede yükseköğretim mezunlarının
yüzdesine bakın. Üniversitelerdeki, daha doğrusu, yükseköğretimdeki
okullaşma oranlarına bakın. Bizim bütün gayretimiz budur.
El birliğiyle, bütün siyasi partiler, Yükseköğretim Kurulu,
ilgili olan bütün kuruluşlar, Türkiyedeki bu meseleyi biz çözmek
ve mesafe katetmek zorundayız. Onun için, birbirimizi suçlayarak
ve hiç de nezih olmayan, siyasete yakışmayan bir üslup kullanarak,
burada, bu şekilde birbirimize hitap etme hakkına sahip
değiliz.
Bakın, bugün,
Millî Eğitim Şûrasında olanları söyleyeyim size:
Millî Eğitim Şûrasında bir kararın karar olabilmesi
için genel kurulda oylanması lazım, alt komisyonlarda
Birçok
alt komisyonda oylama yapılmamıştır, ama, bazı
alt komisyonlarda temayül belirlemek için oylama yapılmıştır.
Ancak, değerli arkadaşlarım, buradaki yapılan
oylamaların şûra kararı olma açısından kesinlikle
bir anlamı yoktur. Şûra genel kurulunda bunlar oylanmadığı
sürece şûra kararı olmazlar.
Bir başka
şey: Hiç kimse, öyle, elini kolunu sallayarak Bana oradan bir
kart ver, ben de oy kullanacağım. diyemez. Son derece disiplinli
ve -bakın, tekrar altını çiziyorum- Şûra üyesi olan
insanlar tarafından oy kullanılabilir. Bakın, yarın
Şûra salonunda Şûra Genel Kurulu yapılacak ve sadece
üye olan insanlar oraya gelecekler ve orada oylarını kullanacaklar.
Cumhuriyet Halk
Partili Millî Eğitim Komisyonu üyesi olan, Anavatan Partili
Millî Eğitim Komisyonu üyesi olan, AK Partili Komisyon üyesi
olan bütün arkadaşlarım, bu Şûranın tabii delegesidir,
tabii üyesidir. Onlar da gidip orada oylarını kullanabilirler.
Böyle bir
şey olabilir mi: Rastgele kapıdan birisi girecek oradan
bana bir kart ver diyecek ve gidip orada oy kullanacak! Biz, bakın,
bu yapılan çalışmaları bu şekilde hafife aldığımız
zaman, orada onlarca profesör var, orada valiler var, orada kaymakamlar,
belediye başkanları var, Devlet Planlama Teşkilatının,
Maliyenin, bütün kamu kuruluşlarının orada seçilmiş,
gelmiş temsilcileri var. 800 üyesi var bu Şûranın. 800 küsur
üyeyi biz hafife alıyoruz, bunları istihfaf ediyoruz demektir.
Bu son derece yakışıksız bir tutumdur, bunu paylaşmak
istiyorum.
İşin sonuna
geldik, bu vakte kadar değerli arkadaşlarımın katkıları
oldu. Ben, bir daha teşekkür konuşması yapmamak için,
bu vesileyle bu kanun teklifinin yasalaşması için emeği
geçen, konuşmalarıyla, teklifleriyle, önergeleriyle katkısı
olan bütün değerli milletvekili arkadaşlarıma teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde,
şahsı adına söz isteyen, Ayhan Sefer Üstün, Sakarya Milletvekili.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
1256 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde
şahsım adına söz aldım; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
yaklaşık on bir ay önce, bu Meclisin, yüce Meclisin vermiş
olduğu kararla, 15 ilimizde yeni üniversite kuruldu. O günlerde,
ben ertesi günü televizyonları izlediğimde, insanların
sevinçten ağladığını gördüm. Hatta, karşımda
duran Sayın Tevhit Karakaya, uçaktan iniyordu, davul zurnayla
insanlar bunları karşılamışlardı ve sayın
milletvekilimizin de, o duygu seli içerisinde ağlayarak konuştuğunu
gördüm. Maalesef, bu güzel tablo, insanlarımızın kursaklarında
bırakıldı. İdeolojik yaklaşımlardan dolayı,
kurumların inatçılığından dolayı, geldiğimiz
nokta bu oldu. Oysa, bugün, bizim, burada, akabinde kurulacak 15 tane
yeni üniversitenin hangi illere kurulması gerektiğini
tartışmamız lazımdı. Ama, anlamsız kararlarla,
inatlaşmalarla bugüne geldik.
Değerli arkadaşlar,
rektör adaylarının atanmasında Yükseköğretim Kurulunun
devre dışı bırakılmasının üniversitenin
özerkliğine halel getireceğinden dolayı, Anayasaya
aykırılığı iddia edilerek, çıkarılmış
olan kanun iptal oldu. Biraz önce, Grup Başkan Vekilimiz Sayın
Salih Kapusuz da zikretti. Ben, bir seferde anlaşılmak üzere
tekrarlıyorum bu cümleyi. Bakın, Anayasanın 130uncu
maddesi: Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler
Cumhurbaşkanınca, dekanlar ise Yükseköğretim Kurulunca
seçilir ve atanır. diyor.
Şimdi, Anayasaya
baktığımızda, rektörlerin atanması noktasında
en ufak bir hüküm yok. Peki, nerede var: 2547 sayılı YÖK Kanununda
var ve yine, bizim, aralık ayında çıkardığımız,
15 üniversitenin kuruluşuna ilişkin bu Kanunda var.
Şimdi, aslında, Anayasa Mahkemesi, Anayasaya bakarak buna
karar vermedi; kanunlar arasında bir denge güttü, neredeyse,
bir kanunun bir kanuna denetimini yaptı. Oysa, Anayasa Mahkemesinin
görevi, sadece, kanunların Anayasaya aykırılığını
belirlemektir. Bir kanunun bir kanuna aykırı olup olmadığına
Anayasa Mahkemesi karar veremez. Bizim kanunlar hiyerarşimiz
de, Anayasa, kanunlar ve tüzükler olarak aşağı doğru
gider. Bir defa, yapılan bu başlangıçta bir yanlıştı.
Bir de, bakın,
özerklikten bahsediliyor. Bu özerklik, kimin özerkliği? YÖKün
özerkliği mi, yoksa üniversitelerin özerkliği mi? Ben, okuyorum,
Anayasa diyor bunu:
bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler
Devlet tarafından kurulur. Oysa, Anayasa Mahkemesi veya bugün,
burada iddia eden arkadaşlarımız, YÖKün özerkliğini
savunuyorlar. Oysa, bizim, üniversitelerin özerkliğini savunmamız
lazım. YÖKü devreye sokarak
Dün de konuşmamda ifade etmiştim,
eğer, bir rektör adayı 1 oy alsa dahi, 6 tanesinin arasına
girerse YÖKün önüne geliyor; YÖK, sıralamayı değiştirebiliyor,
1 oy almış adamı isterse birinci sıraya koyuyor
isterse ikinci sıraya koyuyor, o şekilde Cumhurbaşkanının
önüne koyuyor.
Arkadaşlar,
üniversitelerin özerkliğinin önünde kim engel? Üniversitelerin
özerkliğinin önünde tek engel YÖKtür. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
FİKRET BADAZLI
(Antalya) Bravo! Doğru tespit.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) YÖK, 1982 Anayasasıyla birlikte, üniversitelere,
üniversite hocalarına yanaşık düzen eğitimi vermek
üzere kurdurulmuştur. Verdi mi? Evet, bu zamana kadar yanaşık
düzen eğitimini verdi, görevini layıkıyla yaptı.
Ben şaşırıyorum! Bakıyorum, ilk yıllarda,
buna, sosyal demokratlar karşıydı. Hakikaten de en çok
onlar çekti. 1402liklere bakın siz, 1402liklere
En fazla, sosyal
demokratlar, solcular bundan çekti, ama, bakıyorum ki, şu
anda, sosyal demokratlar YÖKsever olmuşlar! Hayret ediyorum,
YÖKsever olmuşlar!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) Siz daha tehlikesiniz ondan.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Arkadaşlar, şu anda, Bakanın veya Başbakanın
rektör atamalarında yer almasının, yine bu özerkliğe
aykırı olduğu ifade edilmeye çalışılıyor.
Düşünün ki, bir YÖK, 1 oy almış adamı sıralamanın
ister birine ister ikisine koyabiliyor, ancak, bir Millî Eğitim
Bakanının veya bir Başbakanın bu süreçte yer almasının
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Üstün, lütfen, toparlar mısınız.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Evet.
1 oy almış
bir rektör adayını, YÖK, isterse birinci sıraya koyabiliyor
isterse ikinci sıraya koyabiliyor. Bu, üniversitenin özerkliğine
aykırı olmuyor, ancak, bir bakanın veya bu memleketin
başbakanının atama sürecinde yer almasının
üniversitelerin özerkliğine aykırı olduğu iddia
ediliyor. Değerli arkadaşlar, bu, millet iradesi açısından
olsun gerekse Anayasa açısından olsun kabul edilecek bir
durum değildir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Madde
üzerinde, şahsı adına, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan,
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğana devretmiştir.
Buyurun Sayın
Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce konuşan
iktidar partisi milletvekillerinin sözleriyle ilgili bazı
düşüncelerimi açıklamak istiyorum. Ne enteresan ve ne gariptir
ki, bir muhalefet partisi milletvekili edası içerisinde, bu
kürsülere gelip, âdeta, belli hizmetleri yapamamanın ezikliği
içerisinde görüşlerini açıklayan milletvekilleri oldu.
ZAFER HIDIROĞLU
(Bursa) Demokrasi var bizde.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Şimdi, ben buradan sormak istiyorum değerli
milletvekillerine: Siz, dört yılı aşkın zamandan
beri iktidar değil misiniz? İktidardasınız. Ben,
Sayın Kapusuzun, Acil Eylem Planını da yanında getirmesini
arzu ederdim. Açın, Acil Eylem Planınıza bakın
YÖKün yeniden yapılandırılması 6 ile 12 ay arası
Ne oldu? Ben size soruyorum şimdi: Dört yıl bitti, YÖKü yeniden
yapılandırma sözü verdiniz, Acil Eylem Planı içerisine
koydunuz, ama, bugün gelip YÖKten şikâyet ediyorsunuz, ağlıyorsunuz,
feryat ediyorsunuz. Sizin elinizi tutan mı var arkadaşlar?
Elinizi tutan mı var? Niçin getirmiyorsunuz YÖKle ilgili bir
değişikliği? Şimdi, bir milletvekilimiz de dedi
ki, tüyler ürpertici bir söz: Devletin üniter yapısına halel
veriyor.
MAHFUZ GÜLER
(Bingöl) Kim söyledi?
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Evet, bir milletvekili konuştu, AK Partili milletvekili
geldi, bunu söyledi. Eğer
MAHFUZ GÜLER
(Bingöl) Kim söyledi? Öyle bir şey söylenmedi.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Siz nerdeydiniz Sayın Milletvekili?
MAHFUZ GÜLER
(Bingöl) Buradaydım. Öyle bir şey yok.
OSMAN ÖZCAN (Antalya)
Söyledi, tutanağa bakın.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Efendim
Allah Allah!.. Yani, şimdi onu söyleyen milletvekili
desin ki: Ben böyle bir şey söylemedim.
MAHFUZ GÜLER
(Bingöl) Ne dedi?
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Devletin üniter yapısına halel veriyor.
MAHFUZ GÜLER
(Bingöl) Nerede?.. Nerede?..
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Şimdi, eğer devletin üniter yapısına
halel veriyorsa YÖK, o zaman niçin üniter yapısına halel
veren bu uygulamanın önünü kesecek tedbirleri almıyorsunuz?
Bu çok ciddi bir itham, çok ciddi bir iddia. Devletin üniter yapısına
zarar veren bir YÖKün, 355 kişilik bir AK Parti Grubu olarak önünü
kesemiyorsanız, devletin üniter yapısını tesis
etme noktasında bir gayret, bir faaliyet içerisinde değilseniz
bunu nasıl anlatacaksınız millete?
OSMAN KILIÇ (Sivas)
Sayın Kandoğan, o zaman sen vardın Acil Eylem Planında.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Değerli milletvekilleri, şimdi bir arkadaşımız
da diyor ki: Kat sayı uygulaması detay. Bir AK Parti milletvekili
diyor Kat sayı uygulaması detay. diye. Şimdi Sayın
Başbakan Tayyip Erdoğan demedi mi ki: Üniversite imtihanında
meslek liselilerin, imam-hatip liselilerin ayağına 50 kilogramlık
taş bağlıyoruz, diğer düz lise mezunlarıyla
haydi eşit şartlarda üniversite imtihanına giriliyor!
Biz bunun önüne geçeceğiz, biz bu haksızlığı
hâk ile yeksan edeceğiz. Ne oldu? Ne oldu değerli milletvekilleri?
Dört yıl geçti. İşte beşinci yıl geliyor üniversite
imtihanlarında. Ne zaman düzelteceksiniz bu kat sayı adaletsizliğini?
OSMAN ÖZCAN (Antalya)
Yine masal anlatacaklar.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Arkadaşımız da diyor ki: Detay. Yani, artık
o bizim asli düşüncemiz değil, ferî bir konudur, artık
onlar detaydır, biz o detaylarla ilgilenmiyoruz, şeklinde
bir düşünceyi bir değerli milletvekilimiz geldi, burada
zikretti.
Şimdi bir
milletvekilimiz de dedi ki: Üniversitelerdeki akademisyenlerin
yüzde 70i, 80i YÖKe karşı. YÖKe karşıysa kaldırın.
Kaldırın getirin, biz de destekleyelim. Ben de karşıyım
YÖKün antidemokratik uygulamalarına. Mutlaka YÖKün yeniden
yapılanması lazım, yeni bir düzenleme yapılması
lazım. 355 kişilik bir Meclis çoğunluğuna sahipsiniz.
Bizler de destek olalım, getirin, bu YÖKü yeniden yapılandıralım.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, Sayın Komisyon Başkanımızın getirmiş
olduğu teklifin sadece 2nci ve 3üncü maddeleri kaldı;
Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer, Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. Sayın Komisyon Başkanımızın
vermiş olduğu teklifin sadece bu 2 maddesi kaldı, ama
ne enteresandır ki, böyle bir kanunu burada görüşürken verilen
bir önergeyle, YÖKün rektörlerle ilgili seçim meselesinin bu kadar
zor şartlar içerisine sokulmasının altında yatan
sebebi de burada irdelememiz lazım. Getirilen bu düzenlemeyle,
YÖKün bir ay içerisinde dörtte 3
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kandoğan, lütfen toparlayın.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla)
çoğunlukla bir ay içerisinde bu yeni kurucu rektörleri
seçebileceğine inanıyor musunuz?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Toplantı olmayacak, toplantı.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Kaldı ki, Cumhurbaşkanı seçimi daha kolay
şartlar içerisinde değerli milletvekilleri. Yani, bu kurucu
rektörler, Cumhurbaşkanının fonksiyonundan daha
mı önemli bir fonksiyon icra edecekler ki, bu kadar ağırlaştırıcı
hükümlerle, şartlarla bir seçim getiriyoruz ve bunun altında
yatan sebep de, bir ay içerisinde bu çoğunluğa sahip olunamayacağı
için, otomatikman Millî Eğitim Bakanı tarafından seçilmesiyle
ilgili bir düzenleme?
Sayın Bakanım,
iki gün önce yeni bir araştırma, anket yayımlandı.
Bakınız, o ankette, Hükûmetin başarılı olduğu
konuları sormuşlar. Başarılı olduğu konular,
yüzde 4,9; eğitim alanında başarılı diyorlar.
ZAFER HIDIROĞLU
(Bursa) Kimin anketi?
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) 4,9 Sayın Bakanım. Sizin bu orandan çıkaracağınız
dersler olmalı. Eğer, Hükûmetin başarılı olduğu
alanlar içerisinde sayılırken eğitim yüzde 4,9 oranına
sahipse, bir Millî Eğitim Bakanı olarak oturup düşünmeniz
lazım, nerede hata yaptığınızın, nerede
yanlışlıklar içerisinde olduğunuzun muhasebesini
yapmanız lazım.
Değerli milletvekilleri,
bakınız, işte, geldiniz, gidiyorsunuz Sayın Bakanım.
Bu dönemde damganızı vurduğunuz bir icraat var mı
Allah aşkına? Gelen nesiller, bundan sonraki Türkiye, Sayın
Bakanım, sizin döneminizle ilgili olarak hangi icraatı
hatırlayacaklar?
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) Her şeyi, her şeyi
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Akıllarında hangi icraatlar kalacak? Üniversite
imtihanlarında, OKS imtihanlarında on binlerce öğrencinin
sıfır alması mı hatırlanacak? On binlerce
öğrenci sıfır almıştır bu imtihanlarda.
ZAFER HIDIROĞLU
(Bursa) İnsaf et!
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Değerli milletvekilleri
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kandoğan, lütfen
Teşekkür
için
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Değerli milletvekilleri, daha söyleyecek çok sözümüz
vardı, ama, ben bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
Madde üzerinde
on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi
beş dakikadır.
Sayın Gazalcı,
buyurun.
MUSTAFA GAZALCI
(Denizli) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Efendim, Anayasanın
104üncü maddesinde cumhurbaşkanının Görev ve yetkileriyle
ilgili başlıkta Üniversite rektörlerini seçmek deniliyor.
Tabii ki, bu yasanın belirlediği ölçülerle üniversite
rektörlerini seçecek; ama, yasa yaparken, yasanın kamu yararına
aykırı olmaması gerekir, hukuka aykırı olmaması
gerekir, Anayasaya aykırı olmaması gerekir. Bilimsel özerkliğe
sahip
130uncu maddede üniversitelerin özerkliğine aykırı
olmamak gerekir.
Şimdi, bu yasa
sizin oy çokluğunuzla çıkacak. Peki, burada, cumhurbaşkanının
bu Anayasanın 104üncü maddesinde belirlenen rektörleri seçmek
bu yasanın neresinde var?
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) İçinde, içinde.
MUSTAFA GAZALCI
(Denizli) Bu yasa, rektörlerin hukuk güvencesini getiriyor mu?
Üniversite özerkliğini pekiştiriyor mu?
Sayın Bakana
soruyorum: Bakın, kurucu rektörlerin Hükûmet tarafından
atanması merkezî YÖK yapısını değiştirmiyor.
Bu, ille de rektörleri ben seçeceğim diyor. Bu konuyu üçüncü kere
görüşüyoruz, Cumhurbaşkanından gelecek bir daha görüşeceğiz
diyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın
Işık
AHMET IŞIK
(Konya) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
Kredi Yurtlar Kurumunun yurt kapasiteleriyle ilgili gelinen nokta
nedir? Yani, koğuş sisteminden çok çağdaş sisteme
İZZET ÇETİN
(Kocaeli) Üniversiteyle ne alakası var? Rektör atamasına
gel, rektör
AHMET IŞIK
(Konya) Üniversite öğrencileri herhalde Kredi Yurtlarda kalıyor
arkadaşlar yani!
BAŞKAN Lütfen
sayın milletvekilleri
Sayın
Işık, siz sorunuzu sorun, buyurun.
AHMET IŞIK
(Konya) Sayın Bakanım, ayrıca, 2006 yılında
öğrenci başına düşen pay ne kadardır üniversitelerde?
Son sorum ise:
Üniversite sınavlarında ilk 5 bine giren öğrencilere,
bilebildiğim kadarıyla, 250 YTL bir burs verilmekte. Bu bursun
artması söz konusu mu? Çünkü 130dan 150 YTLye çıktı diğer
öğrencilerin, artı, master ve doktora öğrencilerinde
bu burs devam ediyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Işık.
Sayın Bayındır
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
size yaşanmış, çok somut bir soru soracağım.
Elbette burada getirdiğiniz yasalarda art niyetinizin olmadığını,
işte daha iyi bir demokrasi, daha çok özgürlük gibi konularda
dem vurarak bizi de, halkı da yanıltmaya çalışıyorsunuz.
Sizin kadrolaşmayla ilgili
ŞÜKRÜ ÜNAL
(Osmaniye) Yargılıyor efendim
MAHFUZ GÜLER
(Bingöl) Soru mu soruyor?
BAŞKAN Sayın
Bayındır, lütfen düzeltir misiniz.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) Sorumu soruyorum.
BAŞKAN Lütfen
Sayın Bayındır.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) Tamam Başkanım.
Şimdi, sorum
net: Sayın Bakan, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında bir lisede
AHMET IŞIK
(Konya) Üniversiteyle ne alakası var?
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir)
altı tane, altı kıta yazılmış
bir şiir okutuluyor.
AHMET IŞIK
(Konya) YÖKle ne alakası var?
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) Sizin atadığınız kadroların
yaptığı bir işi anlatıyorum size.
Altı kıtanın
tamamını okumaya cesaret edemem, bu, tutanaklara geçsin
istemem, size yazılı soru önergesi verdim. Sayın Bakan,
ibret olsun diye 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında
(AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen
sayın milletvekilleri
Sayın Bayındır,
lütfen maddeyle ilgili sorunuzu sorar mısınız?
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) Soruyorum Sayın Başkan.
Bu vatan ne senindir
ne benimdir/Kuran-ı kaldıran başörtüsünü yıkanlarındır/Bu
vatan körpe çocukları sokağa atanlarındır
AHMET IŞIK
(Konya) Ne alakası var?
BAŞKAN Sayın
Bayındır, sözünüzü kesmek zorundayım. Lütfen soru sorar
mısınız Sayın Bayındır.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Devamla) Bu vatan karnı tok, sırtı pek yatanlarındır.
diyor.
AHMET IŞIK
(Konya) Soruyla ne alakası var?
BAŞKAN Sayın
Bayındır, lütfen
HÜSEYİN BAYINDIR
(Devamla) Sayın Bakan, diğerlerini de yazılı soru
önergesi olarak verdim. Bence liseleri bu hale getirdiniz, körpe
çocuklara Cumhuriyet Bayramında bu şiirleri okutuyorsunuz.
Onun için biz sizin şifrenizi çözdük diyoruz ve bu konuda
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Bayındır.
TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) Bunu okuyan provokatördür.
BAŞKAN Sayın
Özdoğan
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanımıza
bir soru sormak istiyorum. Erzurum Atatürk Üniversitesi yarım asırlık
köklü bir üniversitedir. Erzuruma ikinci bir üniversite kurulmasında,
gerek bilimsel gerekse akademisyen bakımından her türlü
altyapıya sahiptir. Bu açıdan Erzurum kamuoyu Erzuruma
teknik üniversite olarak ikinci bir üniversite istemektedir. Bu konuda
düşünceniz nedir? Hükûmet olarak bakış açınız
ne olabilir?
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Özdoğan.
Soru sorma süresi
tamamlanmıştır.
Sayın Bakan,
buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Gazalcının
Anayasanın 104üncü maddesini zikrederek, Sayın Cumhurbaşkanı
rektörleri seçer ve atar dediğini ifade etti. Bu yasanın
neresinde seçme ve atama var? diye soruyor.
Malumunuz,
şu anda görüştüğümüz teklif yasalaştığı
zaman, Sayın Cumhurbaşkanı 3 kişi içinden birisini
seçecek ve atayacak. Bu da son derece açık bir şekilde ifade
edilmiş. Bugünkü seçim sisteminde nasıl ki -rektör atama
sisteminde- 6 kişiyi üniversite öğretim üyeleri seçip
YÖKe gönderiyorsa, YÖK bunu 3e indirip köşke gönderiyorsa,
Sayın Cumhurbaşkanının onayına sunuyorsa,
burada da aynı mekanizma işleyecek. Birden fazla adayın
Sayın Cumhurbaşkanına gönderilmesi esastır. Bu 3
değil, 2 de olabilir. 2 de olduğu zaman, seçme ve atama
işlemi yerine gelir. Burada herhangi bir problem olduğu
kanaatinde değilim.
Sayın
Işıkın Kredi ve Yurtlar Kurumuyla ilgili sorusuna gelince:
Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, daha önce,
bizim öğrencilik yıllarımızda yapılan yurtlarda
koğuş sistemleri vardı. Biz, Türkiyede yeni yaptığımız
yurtlarda
Şu anda Türkiyenin dört bir yanında üniversite
yurtları inşa edilmektedir ve 188 bin olan daha önceki kapasite
200 binin üzerine çıkarılmıştır ve yurttaki
odalar, âdeta -otel odaları gibi- üç yıldızlı, dört
yıldızlı otel odaları kalitesindedir.
3 kişilik
ranza sistemi kaldırılmış, 3 kişilik, 4 kişilik
karyola sistemine geçilmiştir. Demir doğrama olan karyolalar
kaldırılmış, ahşaba geçilmiştir.
Öğrencilerimiz
son derece nezih ortamlarda bu yurtları kullanmaktadır.
Aynı zamanda, yurtları birer hayat merkezi olarak tanzim
ediyoruz. Her türlü sosyal faaliyetlerini yürütecekleri mekânlar
olarak şu anda dizayn edilmektedir. Bu mahiyette birçok yurt da
açılmıştır.
Kredi ve Yurtlar
Kurumu öğrencilerine, malumunuz, 2002nin sonunda 45 YTL burs
veya kredi veriliyordu. Şimdi, 2006 yılı itibarıyla,
bu, 130 YTL olmuş, 2007 bütçesiyle birlikte de 150 YTLye çıkacaktır.
Enflasyondaki artış ortadadır. Bu, bizim, üniversite
gençliğine verdiğimiz önemin bir göstergesidir. 45 YTL,
yüzde 200den fazla bir artışa tekabül etmektedir.
Değerli arkadaşlar,
öte taraftan, yüksek lisans ve doktora yapan insanların da almış
oldukları krediler ve burslar, yine, bu oranda her sene artırılmaktadır;
bunlar da devam edecektir. Malumunuz, biz, bütün kredi ve burs sistemini
de Kredi ve Yurtlar Kurumu bünyesinde toparlayarak, devletteki
dublikasyonları önledik. Bunu da ifade etmek istiyorum.
Sayın Özdoğanın
sorusuna gelince: Atatürk Üniversitesi, 1957 yılında kuruldu,
Türkiyenin köklü üniversitelerinden birisidir ve bünyesinden,
birçok öğretim üyesi yetiştirerek, diğer üniversiteleri
de takviye etmiş, beslemiş olan bir üniversitedir.
Erzurum, altyapısı
itibarıyla ikinci bir üniversiteyi kaldırır durumdadır.
Bana da zaman zaman gelen müteşebbis insanlar var, buralarda
vakıf üniversiteleri kurmak için çabalar vardır. Bu çabalar
bize iletildiği zaman bunları değerlendireceğiz.
Ama, devlet üniversitesi olarak bir teknik üniversite kurulması
-2006-2007 yıllarında- Hükûmetimizin gündeminde mevcut değildir.
Sayın
Başkanım, arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
ATİLA EMEK
(Antalya) Süre var Sayın Başkan.
BAŞKAN Görüyoruz
Sayın Milletvekilim.
Sayın
Coşkunoğlu, buyurun.
OSMAN COŞKUNOĞLU
(Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
yürütme maddesi üzerinde konuşuyoruz. Gerçekten bu yasayı
yürütebileceğinizi zannediyor musunuz? Ben zannetmiyorum.
Daha önce, gerek üniversitelerde rektörü atamak için gerekse TÜBİTAKın
Başkanını atamak için Hükûmet çok ısrarlı davrandı
ve hepsi başarısız oldu. Bunu yürütmek mümkün olacak
mı? Bunu soruyorum; bu cevabınız çünkü tutanağa
geçecek.
Dört yıl önce
üniversite olmayı hak etmiş Uşak Üniversitesi dört
yıldır bunu bekliyor; tekrar sürüncemede kalacak mı?
Bunu soruyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Sayın
Coşkunoğlu, teşekkür ediyorum.
Süre tamamlanmıştır.
Sayın Bakan,
yazılı cevap verirsiniz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, bir cümleyle cevap vereyim müsaade ederseniz?
BAŞKAN Sayın
Bakan, bir cümleyse buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Coşkunoğlu, yasamanın görevi yasama yapmak, yürütmenin
görevi yürütme yapmaktır. Biz yürütmek için gayret gösteriyoruz;
siz yürütmemek için gayret gösteriyorsunuz. Bu tavrı da milletin
ferasetine havale ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Siz de fazla yürütüyorsunuz!
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Tümünün oylamasından
önce oyunun rengini açıklamak üzere Tüzükün 86ncı maddesi
gereğince lehte söz isteyen Avni Doğan, Kahramanmaraş
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Doğan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aslında, tek maddelik bir kanunu tartışıyoruz.
Eğer, geçmişteki uygulamaları düşünürsek ve vicdanımıza
sorarsak -eğer, vicdanımız
varsa- bunun tartışılmaması gerekiyordu. Yapılmak
istenen nedir? Bugüne kadar yapılan şeydir. Şimdi,
şu söyleniyor, deniyor ki: Bugüne kadar yapılan yapıldı,
biz size yaptırmayız. Biz de, millî iradenin buraya seçtiği
temsilciler olarak diyoruz ki: Biz, kendimizi, öteki yerine koydurmayız.
Çünkü, biz, millî iradeyiz. Kimse bizi öteki yerine koyamaz. Efendim,
siz seçerseniz politik seçersiniz
Biz seçmiyoruz zaten. Bugüne
kadar uygulanan süreci uygulamaya çalışıyoruz.
Siz, bize öteki diye bakarsanız, biz de size öyle bakarız.
Kızılderilinin
bir sözü var Amerika Başkanına. Diyor ki: Sayın
Başkan, eğer, siz, toprağa tükürürseniz, toprak da size
tükürür.
Kim seçerse seçsin
rektörleri, bu mevcut profesörlerden seçmiyor mu? Bu profesörler,
Adalet ve Kalkınma Partisinin mekteplerinde mi yetişti?
YÖK sistemi içerisinde yetişmedi mi? YÖK onları profesör
yapmadı mı? Biz, dışarıdan mı profesör getiriyoruz?
(AK Parti sıralarından alkışlar) Kimse, bu memlekette
yetişen birtakım profesörleri bizden, birtakım profesörleri
başkalarından sayamaz. Bu çifte standarttır, bu yanlıştır.
Bunu yapanlar bunun için seçim kazanamıyorlar. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Yapılan
şey şu, yapılan şey şu: Bir bakan tespit ediliyor,
o, taciz edilmeye çalışılıyor. Biz, eleştiriyi
saygıyla karşılarız. Bu Meclis, çok önemli eleştiriler
görmüştür geçmişte, İsmet Paşanın eleştirilerini
görmüştür. Taciz başka şeydir, eleştiri başka
şeydir. Doğrultacaksın tüfeği, taciz ateşi;
içinde ne var? Çamur. Bununla kimse bir yere varamaz. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Ata nal çaktığını
görmüş, kurbağa ayağını uzatmış. Bunu
niye söylüyorum? Buradan seçilip, oraya giden bir arkadaşın,
yirmi dört saat, seçildiği yere hak etmediği eleştirileri,
hak etmediği tacizi yönelttiği için.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Burayı gösterme, burayı gösterme!
AVNİ DOĞAN
(Devamla) İnsanda, Allahın bize verdiği
BAŞKAN Sayın
Doğan, lütfen lehte
Sataşmaya mahal vermeden konuşur musunuz.
OSMAN ÖZCAN (Antalya)
Sizinkiler neci?
AVNİ DOĞAN
(Devamla) Tamam Sayın Başkanım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Burayı gösterme!
AVNİ DOĞAN
(Devamla) Allahın verdiği bize birçok nimet vardır
arkadaşlar, hava gibi, su gibi birçok nimet vardır, ama en
büyük nimet, utanır yüzdür.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Doğan.
Aleyhte söz isteyen
Yalova Milletvekili Muharrem İnce.
Buyurun Sayın
İnce. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
az önce Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekili Sayın
Kapusuz kürsüde aynen şu sözleri söyledi: Talim Terbiye Kurulu
Başkanını aradım, burada oylama yapılmamış.
Benim, bir anlamda, yalan söylediğimi söyledi. (AK Parti
sıralarından Doğru sesleri)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
MUHARREM İNCE
(Devamla) Arkadan, Sayın Bakan, kısmen de olsa, zımnen
de olsa bana destek verdi; burada oylama yapıldığını,
bazı komisyonda
MAHFUZ GÜLER
(Bingöl) Alt komisyon o!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Komisyonda yapılan oylama, oylama değil mi?
(AK Parti sıralarından Değil sesleri)
BAŞKAN Sayın
İnce, niye karşılıklı konuşuyorsunuz,
lütfen
MUHARREM İNCE
(Devamla) Arkadaşlar, bakın hep belge istiyorsunuz,
alın size belge: İşte, bu bir kimlik. Bu kimlikleri havaya
kaldırarak oy kullanılıyor. Muharrem İnce yazıyor.
Ver oradan bir kimlik dedim, Adınız ne? dedi, Muharrem
İnce. Delege bir de, üye
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye) Seni tanımışlar.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Ver bir
Bir tane daha verdi.
Sayın Bakana
hediye ediyorum bunları; oylamalar böyle oluyor.
Bundan büyük belge
olur mu Sayın Kapusuz? (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
İnce
Sayın İnce, lütfen.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bundan büyük belge olur mu?
BAŞKAN Sayın
İnce, lütfen; tümü üzerinde aleyhte söz istediniz.
MEHMET KILIÇ
(Konya) Arkadaşından aldığın kimlik,
ayıp!
SALİH KAPUSUZ
(Ankara) Yarın da oy kullanacak mısınız?
MUHARREM İNCE
(Devamla) İşte bunun için, güvenilir olmadığı
için Sayın Başkanım, güvenilir olmadığı
için burada yapılanlar, onun için ret vereceğim. Çünkü,
ben oyumun rengini açıklarken bunu bir gerekçeye dayandırmam
lazım.
TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) Nüfuzunu kötüye mi kullandın?
MUHARREM İNCE
(Devamla) O komisyonlardaki yapılanların hiçbirisi güvenilir
değildir. Oradaki yapılan iş bellidir, oradaki yapılan
iş yakında getirilecek bir tasarıya zemin hazırlamaktır;
Bakın, Şûra böyle istiyor. demektir. Yoksa, bu Şûrada
boşu boşuna masraf ettiniz.
MUSA UZUNKAYA
(Samsun) Kimlikler kimin Muharrem?
MUHARREM İNCE
(Devamla) Yine, Sayın Bakanın da zayıf tarafını
keşfetmiş olduk böylece. Kendisinin sayısal büyüklüklerle
arası pek iyi değil. Gayrisafi millî hasılanın kamu
sektörü içindeki payının -ısrarla söyleyeceğim,
bu kürsüye her çıktığımda söyleyeceğim-
1998-2002 arasında 4,3; 2003-2006 arasında 4,10...
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) 99- 2002yi söyle.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Hane halkı harcamalarını saymayın diyorum,
kamu sektöründeki harcamaları sayın diyorum. Dolayısıyla,
sizin döneminizde, eğitim harcamalarının gayrisafi
millî hasılaya oranla düştüğünü her fırsatta söyleyeceğim
Sayın Bakan.
Yine, 2007 yatırım
programında, bu 15 üniversiteden başka 15 yeni üniversite
daha kuracağınızı söylemiştiniz. 2007 yatırım
programına neden almadınız, neden yok? Yalova var
mı bunların içinde, öğrenmek istiyorum. Sayın Bakan,
var mı yok mu? Başka vilayetlerimiz... Kimler var? Orada yok,
2007 yatırım programında yok. Peki, niye söz verdiniz
insanlara? Niye, böyle yapacağız dediniz?
Ben, bir de
şunu hatırlatmak istiyorum: Geçtiğimiz günlerde Danıştayı
basan bir katilin babası Millî Eğitim Bakanlığında
müfettişti.
TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan ) Sizin döneminizde alınmış.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Hasan Âli Yücel de Millî Eğitim Bakanlığında
müfettişti.
Rektörü bakan
atıyor dediniz. Evet, 1933te rektörü Bakan atıyordu.
SALİH KAPUSUZ
(Ankara) Siz hâlâ 30larda mısınız?
MUHARREM İNCE
(Devamla) Ama, o Bakan, Doktor Reşit Galipti. Siz Reşit Galiple
kıyaslanamazsınız Sayın Bakan. Siz Hasan Âli Yücelle
kıyaslanamazsınız. (AK Parti sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar) Onlar, cumhuriyetin
temellerini kuran bakanlardır.
BAŞKAN Sayın
İnce, lütfen...
MUHARREM İNCE
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, Sayın Ümmet Kandoğan,
giderken -çok teşekkür ediyorum, söz hakkını da bana
verdi- dedi ki: Sayın Bakan, siz, hiç, bu yaptığınız
dönemde, Millî Eğitime damganızı vurdunuz mu? Bunu soruyorum...
Vurdu, vurdu; çoraplarına vurdu, çoraplarına; çoraplarına
yazdı: Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik diye.
FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) Ayıp, otur yerine!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Oyumun ret olduğunu bildirir, yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın İnce.
Sayın milletvekilleri,
teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı olsun.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.28
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),
Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
5inci sırada
yer alan, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlunun;
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun;
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (2/762) (S. Sayısı: 1252) (x)
BAŞKAN Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu
1252 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Bursa
Milletvekili Mehmet Küçükaşık.
Buyurun Sayın
Küçükaşık.
CHP GRUBU ADINA
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1252 sıra sayılı Bursa Milletvekili
Mehmet Altan Karapaşaoğlunun, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi
ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu ve özellikle,
yine, alt komisyonda değişmiş haliyle, Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkındaki Kanun Teklifi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi
ve saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, arkadaşlar,
şu anda, biraz sonra Türkiye-İtalya millî maçı oynanacak
ve bütün Türkiyedeki insanlar, elbette ki, İtalya ve Türkiye
arasındaki millî maçı seyredecekler. Bizler ise, burada,
sanki gizli bir iş yaparmış gibi, ABDnin isteği üzerine,
bir Amerikan firmasını kurtarmak için bir kanun çalışması
yapacağız ve özellikle, tüm kuralları hiçe sayarak,
çalışma saatlerini istediğimiz gibi ayarlayarak,
gündüz tüm Türk halkının bizi seyretmesini, tüm insanların
bizi seyretmesini ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok çalışıyor,
çok çalışıyor diyerek kimler adına kanun çıkarmasını
yine insanların gözünden saklayarak, gece yarısı
iş yapan insanlar gibi, bazıları gibi, bir yasa teklifini
getirmeye çalışıyoruz.
Adı ne kadar
değiştirilmeye çalışılırsa çalışılsın,
bu yasa teklifinin adı Cargilli kurtarma yasasıdır.
Cargilli kurtarma yasasıdır; ondan başka hiçbir
şey değildir ve yine, verilen kanun teklifinde, Sayın
Altan Karapaşaoğlunun verdiği teklifte sadece tek
bir madde var, yani, bu kanunun 6ncı maddesi, ama, Tarım ve
Köyişleri Komisyonu, şimdiye kadar yerleşik olan uygulamanın
tamamen dışında, alt komisyona geldiğinde, kendisinden,
durumdan vazife çıkartarak, aman ha, bu Cargill diye anlaşılmasın
demiş ve hiçbir kanun teklifi olmadığı halde, 1inci,
2nci, 4üncü, 5inci maddeleri buraya eklemiş ve karşımıza
bu kanun teklifi gelmiş.
(x) 1252 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Şimdi, arkadaşlar,
bakınız, Cargill nedir? 31/10/2006 tarihli gündem dışı
konuşmamda, nişasta bazlı şekerlerle ilgili gündem
dışı söz almıştım ve burada, Cargillle ilgili
serüveni anlatmıştım ve bu yasa teklifinin en kısa
sürede önümüze geleceğini de söylemiştim ve gerek o zamanki
Sayın Bakanın bana verdiği cevapta gerekse teklifin
sahibi olan Sayın Altan Karapaşaoğlu burada açıklamalarda
bulundu ve şimdi, bu teklif geldi önümüze arkadaşlar.
Şimdi, Cargill
21 Ekim 2006 tarihinden beri kapalı. Cargillin kapatılması
için, burada, Bursa Barosunun önderliğinde yapılan hukuk
mücadelesi, 21 Ekim 2006 tarihinde başarıya ulaştı
ve bu Meclis kürsüsünden, şimdiye kadar, ilk önce, daha Cargillin
kurulma izni verildiği tarihte, 14 Bursa milletvekilinin 12
tanesi, o zamanın Başbakanı Sayın Mesut Yılmaza
giderek, sanıyorum Sayın Karapaşaoğlu da
Bu milletvekillerinin
içerisinde miydiniz? Ben, 14 milletvekilinin 12sini biliyorum,
Bursa milletvekili
Sayın Mesut Yılmaz, Evet, biz bu yatırıma
karşı değiliz, ama, bu yatırımın yapılacağı
yer yanlıştır, İznik Gölü kıyısında
bu yatırımı yapmayın. diye karşı çıkmıştı
ve o tarihten bugüne kadar, muhalefette olan bütün Bursa milletvekilleri,
Cargillle ilgili ya soru önergesi verdiler ya da bu kürsüyü kullanarak,
Cargillin kurulduğu yer yanlıştır, yargı kararlarını
uygulayın diye, tüm siyasal iktidarlara seslendiler.
Şimdi, gömlek
değiştirmek gibi veya utanır suratlar olmak gibi, Sayın
Doğanın biraz önce söylediği bir laf vardı.
Beş yıl önce söylediklerini bugün inkâr ederse insanlar,
utanması gereken suratlar, beş yıl önce söylediklerini
bugün inkâr edenlerin suratları utanması gerekir ve kızarması
gereken surat da onun suratı olması gerekir. Gömlek değiştirdiği
zaman insanlar, eğer siyasal inançlarını ve fikirlerini
değiştirirlerse, dün evet, doğrudur dediklerine bugün
yanlıştır derlerse, işte, kızarması gereken
suratlar onlar olması lazım. Gömlek değişmekle
inançlar değişmez. Bizim bir hassasiyetimiz var, bir özelliğimiz
var. Biz seksen beş yıldan beri Cumhuriyet Halk Partisiyiz
diyoruz, bağırıyoruz burada, her yerde söylüyoruz.
Hiçbir şekilde fikirlerimizden de utanç duymadık ve o fikirleri
her zaman için de savunduk.
Şimdi, Cargill
yasasına geliyoruz. Sayın Başbakanın bir sözü
var, aynen şöyle söylemişti: Meclisin duvarında yazan
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. sözünü
halkın içerisine getireceğiz. demişti. Sayın
Başbakan, siz, o sözü, Amerikan Başkanı Busha verdiğiniz,
Cargilli kurtarma sözüyle acaba halkın içerisine mi indirdiniz,
yoksa Amerikan Başkanına mı teslim ettiniz ya da siz
Başbakanlıkta, Başbakanlık Müsteşar Yardımcılarıyla,
Bakanlık temsilcileriyle yapılan toplantıda, Tarım
ve Köyişleri Bakanlığına, Cargill kapatılacak,
mahkeme kararları karşısında kapatılacaktır,
kurtarın diye yazarken egemenliği halkın arasına
mı indirdiniz, yoksa Amerikanın Cargill firmasına
mı teslim ettiniz? Herkesin bunun cevabını vermesi gerektiğine
inanıyorum.
Bakın, arkadaşlar,
bu kanun niye çıkıyor? Hiç kimse kendisini savunmasın
bu kanunu biz kendimiz çıkarıyoruz diye. Hayır, öyle
bir şey yok, öyle bir şey yok. Elimde, Başbakanlık Hukuk
Müşavirliğinin -Mustafa Çetin, Başbakan adına,
Müsteşar Yardımcısı- bir yazısı var. Bu yazıyı
okumak istiyorum ve hepinizin de ibret almasını istiyorum.
Çünkü, eğer egemenlik varsa, eğer yasama meclisinin üzerinde
hiçbir güç yoksa, bu tasarının, bu teklifin bu Meclisten çekilmesi
gerekir ve bu teklife evet diyecek arkadaşların da vicdanına
seslenmek istiyorum. Emri kimden aldıklarını, yetkiyi
kimden aldıklarını herkes ona göre çok iyi bilsin.
Tarım ve Köyişleri
Bakanlığına
Bursa ili Orhangazi
ilçesi Gemiç ve Gürle köyleri Karapınar mevkiinde kurulu bulunan
Cargill Tarım Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait
mısır işleme tesislerinin kurulmasına ve faaliyetine
imkân veren işlemlerin iptali talebiyle Bursa ilindeki bazı
meslek kuruluşları ve şahıslar tarafından gerek
idare mahkemeleri gerekse Danıştay nezdinde açılan
davaların idare aleyhine sonuçlanmakta olduğu malumunuzdur.
Son olarak, fabrikanın kurulu bulunduğu alanın Bakanlar
Kurulunun 05/5/2005 tarih ve 2005/8944 sayılı Kararıyla
özel endüstri bölgesi ilan edilmesine ilişkin işlemin yürütmesinin
durdurulması ve iptali talebiyle Danıştay 10. Dairesinin
2005/6613 ve 2006/36 esasında iki ayrı dava açılmıştır.
Bunlardan 2005/6613 esasında açılan davada, dava konusu
işlemin yürütmesinin durdurulmasına hükmedilmiştir.
Bunun üzerine, davalara karşı hazırlanacak dilekçelerde
izlenecek stratejiyi belirlemek ve yargı süreci sonunda verilebilecek
olası bir aleyhe karşı izlenecek yol ve yöntemleri tespit
etmek üzere Başbakanlıkta 10/4/2006 tarihinde Müsteşar
Yardımcısı Mustafa Çetinin başkanlığında
Başbakanlık, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı
ve Cargill firması yetkililerinin katılımıyla
bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Cargill firmasının
yetkilileriyle Başbakanlıkta bir toplantı
Devam
(AK Parti sıralarından Güzel sesi)
Elbette güzel!
Egemenliği ve inançlarımızı Amerikaya devrettikten
sonra, elbette güzel! Devam
Yapılan
toplantıda, Danıştay 10. Dairesince verilen yürütmenin
durdurulması kararının tesisin faaliyetlerini durduracak
nitelikte olduğu belirtilerek tesisin faaliyetine devamının
sağlanabilmesi için hukuki yönden neler yapılabileceği
tartışılmış, sonuçta Bakanlığınızın
faaliyet alanıyla ilgili olarak;
1) 5403 sayılı
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda yapılacak
bir değişiklikle, ildeki kamu kurum ve kuruluşları
ile üniversite temsilcileri yanında, sivil toplum örgütü temsilcilerinin
katılımıyla oluşan Toprak Kurulunun, bu Kanundan
kaynaklanan yetkisinin, tarım ürünü işleyen ve ileri teknoloji
kullanan mevcut tesislerin bulunduğu alanlar için Tarım ve
Köyişleri Bakanlığına devredilmesinin sağlanabileceği
ve böylece sivil toplum örgütlerinin bu konudaki olumsuz tutumlarının
bertaraf edilebileceği,
2) 5403 sayılı
Kanunun geçici 1inci maddesinde yer alan, gerekli izinler alınmadan
tarım dışı amaçlı kullanıma açılmış
ve tarımsal bütünlüğü bozmayan tarım arazilerinin istenilen
amaçla kullanımı için Bakanlığa müracaatta tanınan
altı aylık sürenin, yapılacak bir kanun değişikliği
ile altı ay daha uzatılmasının
Tesadüf ya, aynı
maddeler var; teker teker tarif de etmiş, nasıl kanun çıkartacağınızı
da bilin demiş ve bu kanun teklifini veren arkadaşımız
burada hayır diyor, Ben, kesinlikle Başbakanlıktan
öyle bir yazı gelmedi, biz kendi inisiyatifimizle verdik, bizde
hiçbir istek böyle olmadı. diyor. Tesadüf, altı ay, altı
ay daha istenmiş burada; Cargill için istenmiş.
uzatılmasının
Şirketin izinlerini yenileyebilmesine imkân vereceği
ve böylece faaliyetine devamını sağlayabileceği
görüşleri ortaya konmuştur.
Belirtilen bu
görüşlerin Bakanlığınızca incelenerek, sorunların
aşılması için gerektiği düşünülen çalışmaların
yapılması hususunu değerlendirmelerinize ve bilginizi
rica ederim.
Şimdi, arkadaşlar,
bakınız, çok net bir şekilde Başbakanlık Müsteşar
Yardımcısı Sayın Mustafa Çetin diyor ki: Cargillin
kurtarılması için 5403 sayılı Yasanın geçici
1inci maddesindeki, yeniden, düzenlemeyi yapınız.
Şimdi, Sayın
Altan Karapaşaoğlunun vermiş olduğu kanun teklifini
okuyorum: Geçici Madde 3.- 11/10/2004 tarihinden önce, gerekli izinler
alınmadan tarım dışı amaçlı kullanıma
açılmış bulunan ve tarımsal bütünlüğü bozmayan
arazilerin istenilen amaçla kullanımı için, altı ay
içerisinde Bakanlığa başvurulması, -Sayın
Mustafa Çetin de aynı şeyi söylüyor- hazırlanacak toprak
koruma projesine uyulması ve tarım dışı kullanılan
tarım arazilerinin her metre karesi için beş Yeni Türk lirası
ödenmesi şartıyla izin verilir.
Şimdi, arkadaşlar,
bu yasa, tamamen Cargilli kurtarmak için ve Amerikanın isteğiyle
ve Cargill yetkililerinin Başbakanlıkta yapmış
olduğu toplantı üzerine hazırlanmış bir yasadır.
Bu yasayı çekin geriye, çekin geriye. Anayasaya aykırıdır.
Anayasanın 138inci maddesi çok açık. Verilmiş olan yargı
kararını bertaraf etmek için yasa çıkartılması
yasama organın yetkisinde değildir. Bu, Anayasa suçudur
ve bu
Sizi uyarıyorum arkadaşlar, açıkça da söylüyorum.
Bir açık oylama sonucunda bu Mecliste, bu, Anayasaya aykırı
yasanın lehinde oy kullanacak arkadaşların hem vicdani
sorumlu olacaktır, ama hukuki sorumluluğu ne olacağını
bilemem. Ama, vicdani sorumluluklarının olacağına
kesinlikle inanıyorum.
Şimdi, Cargill,
gerçekten de önemli bir olay. Çünkü, geçmişte, muhalefet ettikleri
dönemde Cargillin kapanmasını isteyen arkadaşlar bu
dönemde neler yapmışlar. Özellikle, ben, Bursa milletvekilleri
açısından soruyorum. Şimdiye kadar, Bursa milletvekilleri
açısından, hiç kimse sesini çıkarmadı. Ben, özellikle,
Cargillin kurulduğu 56ncı Hükûmet zamanında, ilk izin
verildiği zamanda, orada yiğitçe mücadele eden ve bugün
AKP sıralarında oturan Sayın Ertuğrul Yalçınbayırın
ne düşündüğünü merak ediyorum. Hukukçu kişiliğine
inandığım, sevdiğim, saydığım ağabeyim
bugün ne düşünüyor Cargill konusunda? Ve yine Bursa milletvekillerinin,
bugün AKP içerisinde yer alan Bursa milletvekillerinin ne düşündüğünü
merak ediyorum, vicdanlarında ne dediklerini merak ediyorum.
Bu cevabı bütün Bursa kamuoyuna vermeleri gerektiğine
inanıyorum. İnanıyorum onlara, bu cevabı vermeleri
gerektiğine inanıyorum.
ZAFER HIDIROĞLU
(Bursa) Bu cevabı sana da veririz
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) Tabii
Şimdi, arkadaşlarımız
yine, çok, konuşurken, bizim yüzlerimizin kızarmasından
bahsediyorlar, utanmasından bahsediyorlar. Demek ki, iktidar
sorumluluğu geldiği zaman veya insanlar kendilerini nelerin
iktidara getirdiklerini farklı olarak algıladıkları
zaman farklı düşünüyorlar diye algılıyorum.
Bakınız,
bu kanun teklifini veren Sayın Altan Karapaşaoğlu,
çok ilginçtir ki, bu kürsülerden, 23/7/1998 günü gündem dışı
bir konuşma yapmış. Bu konuşmada aynen şu sözleri
söylüyor: Bursa Valiliğinde oluşturulan İl Danışma
ve Dayanışma Meclisi, Büyükşehir Belediye Başkanı
ve Belediye Meclisi, sivil toplum örgütleri, çevre kuruluşları,
ilgili İznik, Orhangazi ve Gemlik belediyeleri, Bursa Sanayi
ve Ticaret Odası, Gemlik, Orhangazi Ticaret ve Sanayi odaları,
ovada tarımla uğraşan köylülerimiz, bu bölgedeki tüm
toplum, Amerikan Cargill firmasının İznik Gölü kıyısına
kurmayı planladığı nişasta fabrikasının
kuruluş yerine karşı çıkmaktadırlar. Halkımız
ve ilgililer, özellikle yabancı sermayeli bir yatırımın,
ülkemizde gerçekleştirilmesine karşı olmadıklarını;
ancak, yer seçiminin çok büyük bir yanlış yapılarak tespit
edilmesi dolayısıyla karşı çıktıklarını
belirtmektedirler.
Devam ediyor:
Değerli arkadaşlar, bu konuda, ilgili birimlerden, ilgili
bölge müdürlüklerinden, daha önceki tarihlerde olumsuz rapor verilmiş
olmasına rağmen, bir müddet sonra, birileri tarafından
düğmeye basılıyor
Herhâlde, Başbakanlık
Müsteşarından gelen bu yazı, o düğme herhâlde bu olması
lazım, Cargill firmasının, Amerikanın bastığı
düğme bu olması lazım ve ondan sonra, devam:
ve uydurma
gerekçelerle ilgili daireler olumlu raporlar veya olumluya
çıkabilecek raporlar vermeye başlıyorlar. Zaten bölge
idare mahkememizin vermiş olduğu karar da bu olumsuzlukları
içeren bir karar olduğu için, bu yatırımın durdurulması
istikametinde bir işarettir ve ilgilileri buradan uyarmak istiyoruz.
Ben de sizi uyarmak istiyorum Sayın Altan Karapaşaoğlu.
Danıştayın vermiş olduğu en yetkili karar var
ve Anayasaya aykırı bir teklif veriyorsunuz. Ben de sizi
buradan uyarmak istiyorum, bu tarihin kürsüsünden uyarmak istiyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) Anayasaya aykırı
bir yasa teklifini veriyorsunuz. Daha önce de verdiniz, şimdi,
tekrar, Cargilli kurtarmaya kalkıyorsunuz.
Bakınız,
Danıştay 10. Dairesinin yürütmeyi durdurma kararında
-aynen bugünkü olaylar belirlenmiş gibi- aynen şu ifade
var: Bu durumda, Cargill Tarım Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine
ait olup, tarımsal amaçla kullanılacak alanda kaldığı
anlaşılan taşınmazlar üzerine endüstri tesisi
kurulmasına olanak sağlayan 1/25.000 ölçekli ve söz konusu
tesisler ile o dönemde alınan izinlerin dayanağını
teşkil eden İznik Gölü Çevre Düzeni Planının hukuka
aykırılığı yargı kararıyla saptanarak
iptal edilmekle
Yani, şu anda ne yasal düzenleme yaparsanız
yapın, ne ruhsat verirseniz verin bunların hepsi iptal edilmiştir,
yıkılması gerekir diyor aynen. Danıştayın
kararı bu, 10. Dairenin.
iptal ile idari işlem, plan, tesis
tarihinden itibaren hukuk alanından bütün sonuçlarıyla
birlikte ortadan kalktığından
Yani, artık, böyle
bir plan yok, böyle bir tesis yok diyor. Olaya bu madde hükmünün uygulanması
-yani, özel endüstri bölgesi ilan edilmesi o bölgenin, Cargillin bulunduğu
alanın, sizin tarafınızdan yapıldı, bu, 2005
tarihinde- suretiyle, söz konusu alanın endüstri bölgesi olarak
ilan edilmesinde hukuka uyarlığı görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, 2527 sayılı İdari Yargılama
Usulü Yasasının 27nci maddesinde öngörülen koşulların
gerçekleşmesi nedeniyle yürütmenin durdurulması isteminin
kabulüyle, dava konusu 5/7/2005 tarih ve 25866 sayılı Resmî
Gazetede yayınlanan 5/5/2005 tarih ve 2005/8944 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararının yürütmenin durdurulmasına
8/2/2006 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Arkadaşlar,
Danıştay diyor ki: Ne yaparsanız yapın, hangi yasal
düzenlemeleri yaparsanız yapın, hukuken bu iş bitmiştir.
Anayasanın 138inci maddesi gereğince, siz şu anda Anayasa
suçu işlemeye çalışıyorsunuz, buna devam ediyorsunuz.
Özellikle, bakınız,
AKP iktidara geldiğinden beri büyükşehir belediyesi
sınırları içerisinde değişiklik yapıldı.
Hani şu pergel yasası var ya, 20 kilometre, 30 kilometre 50
kilometreye çıkarıldı. Orhangaziye bağlı
köyler birdenbire Bursa Büyükşehir Belediyesi sınırları
içerisine alındı. Dendi ki: Acaba Büyükşehir Belediye
sınırlarına alırsak, 1/25.000lik planlarla, ne kadar
iptal edilse de, biz bunu büyükşehirde yeni yaptığımız
planda geçirebilir miyiz endüstri bölgesi olarak diye düşünüldü.
Sonradan bundan vazgeçildi. Ondan sonra ne yapıldı? Endüstri
bölgesi içerisinde yapılan değişiklikle, yine eklemeler
yaptınız.
Şimdi, bakıyoruz
ki, çok masum gibi gözüken -hakikaten de, Türkiyeye yabancı yatırımın
gelmesini teşvik ediyor arkadaşlarımız diye seviniyoruz,
biz de istiyoruz Türkiyeye yabancı yatırım gelsin diye-
yapılan değişikliğe bakıyorum: Endüstri Bölgeleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki
Kanun. Kabul tarihi: 22/6/2004. Burada, 8inci maddede geçici madde
2yle bir değişiklik yapılıyor. Buna dayanarak da
Cargillin bulunduğu Orhangazi ilçesinin Gemiş ve Gürle
köyleri endüstri bölgesi ilan edildi. Ama, bir son fıkra var arkadaşlar.
Hani, bu istihdam için Türkiyede 36-49 diye kavga edildi ya, aman ha,
sakın ha
Başbakan bağırdı Türkiyeyi kalkındıracağım
dedi. Son bir fıkra eklenmiş. Aynen şöyle yazıyor,
bakın, okuyorum: Özel endüstri bölgelerinde uygulanacak devlet
yardımları, endüstri bölgelerinde uygulanacak devlet
yardımlarından ayrı olarak Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenir.
Şimdi, arkadaşlar,
Türkiyede Cargillin bulunduğu bölgeden başka özel endüstri
bölgesi var mı? İlan edildi mi? Hayır. Yahu, Danıştayın,
yasaların iptal ettiği, kaldırdığı, iptal
ettiği ruhsatlar üzerine o fabrikayı devam ettirmeye kalkıyorsunuz,
yıkılması gereken fabrika yerine tam tersi yeni yasal
düzenlemeler yapmaya kalkıyorsunuz, bari bir de cebine para
koymaya kalkmayın ya! Hani fakir gureba? Nerede bunlar? Nerede
bunlar? Lafa geldiği zaman hep bunları söylüyorsunuz: Garip
gureba var. Şimdi, diyeceksiniz ki buraya gelince: Ya arkadaşlar,
öyle dedin ki, mısır üreticileri var.
Bakın arkadaşlar,
Türkiyenin mısır ihtiyacı 3 milyon tondur. Cargillin
işlediği yıllık mısır da 200 bin tondur, en
fazla 250 bin ton işler. İki yıl önce, sözleşmeli
mısır üretimi yapmak için Ziraat Bankası Genel Müdürlüğüyle
konuştular, köylülere kredi vermeye kalktılar, sözleşmeli
üretim yapsınlar diye.
Şimdi, geçen
sene mısıra destek ve teşvik verdiğinizde, geçen
sene mısırın fiyatı -Toprak Mahsullerine müdahale
ettiniz- 265 bin liraydı, 50 bin de teşvik, 310 bin. Şu anda,
Toprak Mahsulleri devreye girmedi. Mısırın fiyatı,
serbest piyasada 365 bin. Aman ha, sakın Toprak Mahsullerini sokmayın
devreye, sakın, sakın! Gayet iyi gidiyor fiyatlar. Sakın
buraya kimse gelip de demesin ki, siz, Cargill kapatılırsa,
mısır fiyatı düşecek. Hayır, bu yıl da 400
bin ton açık var ve sizi buradan uyarıyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Küçükaşık, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) Bitireceğim Sayın Başkanım.
Şimdi, hepinizi
buradan uyarıyorum. 400 bin ton açık var bu yıl arkadaşlar.
Mısır, 400 bin liraya da gelecek ve 400 bin ton mısır
ithal etmek zorunda kalacaksınız. Çünkü, hava kuraklığı
nedeniyle ve geçen sene mısırda zarar etmesi nedeniyle,
Türkiyede az mısır ekildi. O yüzden, Cargill de zaten alması gereken
mısırın 150 bin tonunu aldı. Ben size söyleyeyim.
50 bin ton daha mısır alacak bundan sonra, alacağı
mısır bu olacak ve şu anda, herkes, biz, Türkiyedeki insanlar
bilmiyorum bekliyor mu ama, Cargill yetkililerinin bölgeye verdiği
mesajı biliyorum: Merak etmeyin -dün için söylüyorlardı-
bugün yasa çıkıyor, yarın mısır alacağız.
Ismarlama yasa
yapanlar, birilerinin isteği üzerine yasal düzenleme yapanlar,
Türk halkından gereken cevabı bugüne kadar aldılar.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Keşke söylemeseydin Mehmet, Maliye Bakanının
oğlu duyacak şimdi, mısır alacak.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) Özellikle, yargı kararlarını hiçe sayarak
başkalarının çıkarı için düzenleme yapanlar,
Türk halkından çok ağır cezalar aldılar.
Arkadaşlar,
lütfen, kendinize gelin. Lütfen kendinize gelin. Bu yasa, Anayasaya
aykırı. Bu yasa sizlerin serbest iradenizle çıkmıyor,
Bushun, Amerikan Başkanı Bushun Başbakan Tayyip Erdoğandan
iki kere istediği yasal düzenleme nedeniyle çıkıyor
(CHP sıralarından alkışlar), Başbakanlık
Müsteşarlığında düzenlenen toplantı nedeniyle
çıkıyor bu yasa.
MEHMET IŞIK
(Giresun) Burası sömürge mi?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) Eğer
Bırakın egemenliği Meclisin duvarlarında
kalsın, siz halkın arasına indirmeye kalkmayın.
Çünkü, oradan alırsanız, Bushun eline teslim ediyorsunuz.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Küçükaşık.
Tümü üzerinde
Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen İbrahim Özdoğan,
Erzurum Milletvekili.
ANAVATAN PARTİSİ
GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1252
sıra sayılı, Sayın Bursa Milletvekilimiz Mehmet
Altan Karapaşaoğlunun, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi
üzerine Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım,
bu vesileyle yüce heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu, gerçekten, birkaç dönemdir
Türkiye Büyük Millet Meclisinde -kendisine çok da saygı duyarım,
sevgi duyarım- milletvekilliği yapan, halkı temsil
eden bir arkadaşımızdır, saygıya, sevgiye layıktır,
fakat böyle bir kanun teklifine neden alet olduğunu hâlâ daha
anlamış değilim. Neden alet olduğu konusunu da
hâlâ daha anlamış değilim, çünkü kendisi gerçekten vicdan
sahibidir, milleti seven bir insandır, milletimizi seven bir
insandır. Az önce, Cumhuriyet Halk Partisi sayın milletvekilinin
burada konuştuğu gibi, hakikaten, burada, üstümüzde
olan bir yazı Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
vecizesine, felsefesine tamamen aykırı bir kanun teklifidir
ve zannediyorum ki, Sayın Karapaşaoğlunun iradesi
doğrultusunda çıkmamıştır ve bizim de aldığımız
bilgilere göre, bundan birkaç ay önce Başbakanlıkta yapılan
toplantıda, hukuk kararına rağmen, Danıştayın
kararına rağmen bu hukuk kararı nasıl
aşılır şeklindeki toplantı sonucunda bu karar
Komisyona kadar gelmiş ve bu işin ceremesi de Sayın Karapaşaoğlunun
üstüne yüklenmiştir. Keşke, Sayın Karapaşaoğlu
böyle bir şeye engel olmasıydı diye düşünüyorum.
Hakikaten, bu kanun teklifi, Amerika Birleşik Devletlerinin
isteğiyle Cargill firmasının kurtarılması
için verilmiş bir kanun teklifinden başka bir şey değildir,
fakat işin kılıfı, burada, kanun teklifi gerekçesinde
yazılı bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
bu kanun teklifinin gerekçesi hepinizin önünde şu anda bulunmaktadır,
fakat aziz milletimizin de haberdar olması için bu gerekçeyi
okumak istiyorum değerli arkadaşlarım. Gerekçe
şöyle:
3/7/2005 tarihli
ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun
geçici 1 inci maddesi ile 11/10/2004 tarihinden önce, gerekli izinler
alınmaksızın tarım dışı amaçlarla kullanıma
açılmış bulunan, ancak tarımsal bütünlüğü bozmayan
arazilerin Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içerisinde
Tarım ve Köyişleri Bakanlığına başvurulması,
hazırlanacak toprak koruma projesine uyulması ve tarım
dışı kullanılacak arazinin her metre karesi için
beş Yeni Türk Lirası ödenmesi şartıyla söz konusu
arazilerin istenen amaçla kullanılabilmesine imkân sağlanmıştır.
diyor. Ancak, belirlenen altı aylık süre içerisinde vatandaşlarımızın
bir kısmı çeşitli nedenlerden dolayı bu düzenlemeden
yararlanamamıştır. Bakın, kılıfa bakın
değerli arkadaşlar: Vatandaşlarımızın
bir kısmı çeşitli nedenlerden dolayı bu düzenlemeden
yararlanamamıştır. İşte burada Cargill firmasını
kurtarma kılıfı yatmaktadır değerli arkadaşlar.
Ve devam ediyor: Bu vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin
giderilmesi gerekmektedir. Teklif ile söz konusu Kanunda belirlenmiş
olan 11/10/2004 tarihinden önce tarım dışı amaçla
kullanıma açılmış arazilerin belli şartlar dahilinde
istenen amaçla kullanımına imkân sağlanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, az önce değerli milletvekilimizin
de belirttiği gibi, böyle bir pozisyon Türkiyenin herhangi bir
yöresinde bulunmamaktadır. Yani, mızrak çuvala
sığmamaktadır, Cargill firması kurtarılmaktadır.
Şimdi, ben
Sayın AK Partili değerli milletvekili arkadaşlarıma
soruyorum: Bir seneden az bir zaman kaldı, 4 Kasım 2007de seçime
gireceğiz. Değerli arkadaşlarım, acaba 4 Kasım
2007de Amerikan vatandaşları mı gelip burada oy kullanacak
yoksa aziz milletimizin fertleri mi oy kullanacak? Buradan seslenmek
istiyorum değerli arkadaşlar. Sizin bir Amerikan firmasını
kurtarmanız, oyları alacağınız, tekrar iktidar
olacağınız anlamına hiçbir zaman gelmeyecektir.
Bakın, 3 Kasım 2002de büyük milletimiz geçmiş iktidarları
nasıl sildi süpürdüyse, sizi de elbette ki bu nedenlerden dolayı
silip süpürecektir. Zerre kadar şüphe etmeyin değerli arkadaşlarım.
AHMET YENİ
(Samsun) Dadaş!.. Dadaş!.. Erzurumu kandırdın.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Bak Ahmet Yeni
AHMET YENİ
(Samsun) Kandırdın Erzurumu.
BAŞKAN Sayın
Yeni, lütfen
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Samsun Milletvekili Ahmet Yeni, bak, sana
buradan bir şey söylemek istiyorum.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Bastır dadaş!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Ben, asırlardır Erzurumda oturmuş
gerçek bir Erzurumluyum. Kanımla, annemle, babamla, dedemle, sülalemle
gerçek bir dadaş, gerçek bir Erzurumluyum.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Bastır dadaş!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Sana bunların kimler tarafından
üflendiğini çok iyi biliyorum.
BAŞKAN Sayın
Özdoğan, lütfen
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Ben, milletvekilliğim süreci içerisinde
Erzurumda hiçbir firma ile, hiçbir menfaat kuruluşu ile hiçbir
ranta kesinlikle girmedim. Ben Erzuruma gittiğim zaman alnım
açık, yüzüm ak olarak gidiyorum. Bunu sana üfleyenler aslında
Erzurumda itibarı olmayan insanlardır. Bak, ilan ediyorum,
yalan söylüyorlar onlar. Onlar yalan söylüyorlar.
AHMET YENİ
(Samsun) Makas değiştirdin, makas.
BAŞKAN Sayın
Yeni, lütfen
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Onlar yalan söylüyorlar.
BAŞKAN Sayın
Özdoğan
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Bak, Samsun, Samsunlu vatandaşlarımız
Karadenizin en yumuşak insanlarıdır. Sen de çok yumuşak
insansın, sana bu tavrı yakıştırmıyorum,
bunu söyleyeyim. O üfleyenlere sakın inanma, o üfleyenlerin
bir kısmı cin olmadan çarpmış insanlardır.
BAŞKAN Sayın
Özdoğan
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Ben, bir kuruşluk
BAŞKAN Sayın
Özdoğan
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla)
milletvekilliğim süreci içerisinde
BAŞKAN Sayın
Özdoğan, lütfen konuya gelir misiniz.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) -
bir menfaate girmedim kimseyle. Bütün Erzurumlu
da beni sevmektedir. Erzurumda sadece 150 insan beni sevmez, onlar
da hortumcu insanlardır. Bunu sana açık ve kesin olarak söylüyorum.
Bunu bil, bir daha da bana laf atma yerinden. Zaten, bir yıl sonra
sen o sıralarda oturmayacaksın, bak, sana söylüyorum, kalbimle
söylüyorum.
AHMET YENİ (
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Kork, kork, şimdiden kork,
Değerli arkadaşlarım,
konuya gelmek istiyorum. Şimdi, bakın, değerli Cumhuriyet
Halk Partisi Muğla Milletvekilimizin bir muhalefet şerhi
var burada. İşin özü burada bulunmaktadır. Muhalefet
şerhinin bir kısmını, büyük milletimizin de anlaması
açısından burada okumak istiyorum. Sayın Fahrettin Üstüne
buradan teşekkür etmek istiyorum.
Sayın Fahrettin Üstün bu muhalefet
şerhinde diyor ki: Cargill firmasının yatırımına
olanak sağlayan İznik Gölü Çevre Düzeni Planı Danıştay
6. Dairesinin
Bakın, değerli arkadaşlar,
yani hukuk bunu ortadan kaldırmış. Hakikaten bu getirilen
kanun teklifi, Anayasaya kesinlikle aykırıdır ve Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından kesinlikle, inşallah,
geri gönderileceği ümidi içerisindeyim.
Devam ediyoruz: Danıştayın
kesinleşmiş iptal kararına rağmen, söz konusu yatırıma
hukuksallık kazandırmak amacıyla 4737 sayılı
Özel Endüstri Bölgeleri Kanununda
Bu karar üzerine açılan yeni
davada, hukuka aykırılığı belirlenmiş
imar planlarının geçerli sayılması yolunda yargı
kararlarını etkisiz kılacak yasal düzenlemelerin
de yapılamayacağı gibi gerekçelerle Danıştay
10. Dairesi tarafından
İşte burada değerli
arkadaşlarım, iktidar tarafından Anayasa çiğneniyor,
hukuk hiçe sayılıyor. Bakın, geçmiş siyasilerden
ve geçmiş siyasi partilerden hata yapanlardan ders almanız
gerekmektedir değerli arkadaşlarım. Onlar, mutlaka
yaptıkları hatanın altında boğulmuşlardır.
Size iyilik olsun diye bunu hatırlatmak gereği duydum.
AHMET YENİ (
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Başbakanlık tarafından Nisan 2006 tarihinde ve
1666/3020 sayılı yazı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığına
bir yazı yazılarak Cargill firması için bir yasanın
çıkarılması gerektiği, bunun için de kanun değişikliği
ile altı ay daha uzatılmasının şirketin izinlerini
yenileyebilmesine imkân vereceği ve böylece faaliyetine devamını
sağlayabileceği görüşleri Tarım ve Köyişleri
Bakanlığına iletilmiştir.
Bunlar tamamen, değerli arkadaşlarım,
kılıftan başka bir şey değildir. İktidarın
devamını sağlamak isteğinden başka bir
şey değildir, fakat iktidarın devamı da sağlanacak
gibi değildir değerli arkadaşlarım.
Cargill firmasının kurtarılması
için bulunduğu ilin milletvekili bu teklifi sunmuştur diyor.
Anayasanın 6ncı maddesinde
dile getirilen Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Türk milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara
göre, yetkili organları eliyle kullanır, temel ilkesine
rağmen, Hükûmetin ve Komisyonun yabancı bir kuruluşun
yararı için ve o kuruluşla birlikte hukuk dışı
çözüm arama çabası, açık bir Anayasa ihlali girişimidir.
Değerli arkadaşlarım,
bunu anlamak için hukukçu olmaya gerek yok, ilkokul mezunu bir vatandaşımıza,
bir çocuğa dahi sorsanız, bu, hakikaten Anayasanın
çiğnendiği apaçık ortadadır.
Son cümle: Özel şahıs ve
firma için kanun çıkarılamaz. Yukarıda sıraladığım
nedenlerden dolayı muhalifiz. demiş. Evet, hakikaten,
bu, büyük milletimizin çıkarları için muhalif olmamız
gereken bir kanun teklifidir.
Değerli arkadaşlarım,
dört yıllık hükûmet süreci içerisinde maalesef AK Parti
Hükûmetinin yabancılara duyduğu hayranlık, hakikaten,
hepimizi hayrete düşüren bir şeydir. Seksen yıllık
Türkiye Cumhuriyeti tarihi içerisinde yabancılara duyulan
hayranlık, bu dönemki kadar bir dönem asla ve katiyetle olmamıştır.
Bakın, bu ülkede sadece bu gibi
ferdî olaylar veya bir firma bazında olan olaylar değildir,
bu Hükûmetin yabancılara toprak satışıyla çıkardığı
Yasayla, maalesef, topraklarımız da yabancıların
eline gitmektedir. Bunu da aziz milletimizle paylaşmak istiyorum
değerli arkadaşlar. Bakın, AK Partinin çıkardığı
kanunlar sayesinde Türkiye, yabancılara parsel parsel satılıyor.
Bakın, Alanya Ticaret ve Sanayi
Odası Başkanlığı tarafından hazırlanan
rapora göre, değerli arkadaşlarım, Türkiyede mülk
edinen yabancıların sayısı özel ve tüzel kişilik
olarak 62.500, satılan taşınmazların yüz ölçümü
ise 285 milyon metre karedir. Bu, korkunç bir rakamdır değerli
arkadaşlarım ve rapor devam ediyor, okuyorum sizlere: Rapora
göre, satışların 6.053ü yeni Kanunun yürürlüğe girdiği
7 Ocak 2006dan 24 Temmuz 2006ya kadar olan dönemde gerçekleşti.
Bu dönemde satışı yapılan taşınmaz alanın
büyüklüğü 800 bin metrekareye ulaştı. Bu, korkunç ve vahamet
teşkil
Türkiye ile arasında tam karşılıklılık
anlaşması bulunmayan ülke sayısının 33, vatandaşları
Türkiyede sadece bina mülkiyeti edinebilen ülke sayısının
26, vatandaşları Türk Dışişleri ve
İçişleri Bakanlarının ortak izniyle taşınmaz
edinebilen ülkeler sayısının 6 olduğu belirtiliyor.
Ayrıca, raporda, değerli
arkadaşlarım, Türkiyede mülk edinmenin neden ve şekilleri
üzerinde de duruluyor. Yüz ölçümü bakımından, Hatayda yüzde
64 miras, İstanbulda yüzde 66 miras, Muğlada yüzde 96 satış,
Adanada yüzde 74 satış yoluyla gerçekleştiği ifade
ediliyor. Bunlar vahim şeyler.
Ayrıca, raporda, iş yeri
niteliğindeki taşınmazlarda ilk sırayı
İstanbulun, konut niteliği taşıyan ve yabancı
gerçek kişilerin mülkiyetinde bulunan taşınmazlarda
ilk sırayı arsa payına göre Muğlanın, turistik
tesislerde ilk sırayı taşınmazların arsa payı
büyüklüğüne göre
Ayrıca, yabancıların
sahip olduğu mülk sayısının ilçe bazında değerlendirilmesinde
ilk 10 ilçe İskenderun, Sarıyer, Reyhanlı, Alanya, Kumluca,
Fethiye, Ceyhan, Yıldırım, Bodrum ve Ortaca olarak geçiyor.
Yani, Türkiyenin cennet diye nitelendirebileceğimiz yerleri.
Dikkatinizi çekmek istiyorum. Herhalde çok yakında belediye
başkanları ve belediye meclis üyeleri, zannediyorum ki,
yabancılardan seçilecektir. Bu, üniter devlet yapımızın
yıkılmasına ve ülkemizin parçalanmasına vesile
olabilecek en kötü şeydir değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar,
söz konusu raporda, bu mülklerin edinim nedenleri de vurgulanıyor.
Alanyada yüzde 98, Fethiyede yüzde 95, Yıldırımda yüzde
93, Bodrumda yüzde 93, Ortacada yüzde 98 satış ile bu mülklerin
elde edinildiği belirtiliyor. Korkunç rakamlar.
Bu ilçeler arasında
arsa türünden taşınmazlarda, yüz ölçümü taşınmaz
sayısı ve kişi sayısı açısından ilk
sırada Alanya yer alıyor. Alanyada 12.684 metre kareye ulaşan
50 parselin 20 kişi tarafından satın alındığı
belirtiliyor. Acaba bu 20 kişi kim? Sizlerin vicdanlarına
sormak istiyorum bunu.
Türkiyede gayrimenkule
yatırım yapan yabancılar arasında 14.456 kişiyle
İngilizler birinci, 14.382 kişiyle Almanlar ikinci, 13.905
kişiyle Yunanlılar üçüncü sırada yer alıyor. Yunanlıların
rakamına da, değerli arkadaşlarım, nüfusunu göz
önüne getirdiğimiz zaman, dikkatinizi çekmek istiyorum ve
sizleri derin derin düşünmeye davet ediyorum değerli arkadaşlarım.
İsrail uyruklulara
yönelik taşınmazların tamamının 10 ilde toplandığına
işaret edilerek, bu taşınmazların toplam yüz ölçümünün
80.487 metre kare ve 142 kişiye ait 106 parsel olduğu vurgulanıyor.
Bunlar da İsraillilere ait. İsrail uyruklulara ait taşınmazların
yüz ölçümü bakımından yüzde 65ini arsa, yüzde 29unu ise arazi
türü taşınmazlar oluşturuyor. Bu arsa ve arazi türü
oranlarına da dikkatinizi çekmek istiyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, burada konuşmamın üzerine bina ettiğim
rapor, konunun birinci derecede ilgilileri tarafınca hazırlanmış,
kesin ve net veriler sunan bilimsel bir değerlendirme.
Aymazlığı,
vurdum duymazlığı artık bir yaşam biçimi haline
getirmiş olan Hükûmet yetkililerine buradan seslenmek istiyorum.
Biz, yabancılara mülk satışının içerdiği
vahameti bu kürsüden daha önce de dile getirdik, hassasiyetimizin
altını çizdik. Biz ne zaman bu konuyu gündeme getirdiysek,
siz ısrarla ve inatla inkâr ettiniz, burada endişelenecek
bir şey yok dediniz. Şimdi, daha kesin, çok daha net rakamlarla
konuşuyoruz. İşte Halep, işte arşın.
Şimdi ne diyeceksiniz? Ben, bu ülkenin tüm duyarlı ve vatansever
vatandaşları adına bunu merak ediyorum ve AK Parti
içindeki çok değerli, vicdanlı milletvekili arkadaşlarımın
vicdanlarını tekrar dürtüklemelerini hassasiyetle rica
ediyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özdoğan, lütfen toparlar mısınız.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Değerli arkadaşlarım, yabancılara
mülk satışının normal karşılanması
gerek bir durum mudur, yoksa ulusal güvenliği sarsacak boyutlarda
bir iradesizlik, bir gevşeklik midir? Neredeyse bir yıldır
bu tartışılıyor. Hükûmet, her ne kadar bu tartışma
bitti, vatandaşımızın içi rahat mesajı verse
de, sokağa çıktığınız zaman, vatandaşın
en büyük endişeleri arasında bu durum vardır değerli
arkadaşlarım. Çünkü, bizim aziz milletimiz millî ve ulusal
konularda çok hassastır. Hırsızı affedebilir,
hortumcuyu affedebilir; fakat, millî ve ulusal konulara duyarlılık
göstermeyen ve ihanet edenleri asla ve katiyetle affetmez değerli
arkadaşlarım. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından
alkışlar)
Muhalefeti
oluşturan bir kesim ülke elden gidiyor söylemini sahiplenirken,
Hükûmet bunun komplo teorisinden başka bir şey olmadığı
görüşünde. Evet, komplo teorisi kavramına Hükûmet ve Sayın
Başbakan her zaman sığınıyor. Bakalım, nereye
kadar sığınacak? Herhâlde 4 Kasımdan sonra sığınacak
bir durumu ve bir koruluğu kalmayacaktır diye düşünüyorum.
Bu tartışmada
ezberden konuşmak bizim tarzımız değil. O nedenle,
biraz, konuyla ilgili olarak yapılmış araştırmalardan
söz etmek istiyorum değerli arkadaşlar. Bakın, Orta
Doğu Teknik Üniversitesinden 3 öğretim üyesinin, yabancılara
mülk satışında gelinen son noktayı tespit etmek
için Kaşın Kalkan beldesinde yaptığı araştırmada,
yöredeki 1.800 villadan 607sinin satıldığı,
300ünün de satış aşamasında olduğu vurgulandı.
Türk insanının bir kerede toplu para kazanma hırsı
yüzünden ucuza kapatılan villaların pansiyon olarak kullanıldığı,
Türk turizminin yabancıların eline geçme tehlikesinin
baş gösterdiği belirtiliyor değerli arkadaşlarım.
Sizin vicdanınıza sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Özdoğan, teşekkür ediyorum.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Ben de teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN- Tümü
üzerinde, AK Parti Grubu adına söz isteyen, Altan Karapaşaoğlu,
Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın
Karapaşaoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) Sayın
Başkanım, Divanın değerli üyeleri, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi, saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Ben, evvela, 8
madde olarak düzenlenmiş olan bu tasarıyla ilgili, kanunla
ilgili olarak teknik bilgi vermek istiyorum. Sonra da, burada yapılan
ithamlara da cevap vereceğim tabii.
Bu teklif 8 maddeden
ibaret; 2 maddesi yürütme ve yürürlük. 1inci maddesi, yeni bir
fıkra eklenerek yasaya, özel arazi toplulaştırmasının
tanımı yapılmış; bu yasada eksik olan bir konu
gündeme getirilmiş. 2nci maddesinde, yasanın 8inci maddesinde
değişiklik yapılarak, verimli işletme oluşturmak
için arazilerin bölünmesine ilişkin uygulamaya, yani tapuya
şerh koymak suretiyle kolaylık getirilmiştir.
3üncü maddesinde
ise, 13üncü maddede değişiklikle, belirtilen yetkilerin
valiliklere de devredilmesi sağlanmış, yerelde incelenmesi
sağlanmış, halledilmesi sağlanmış.
4üncü maddesinde
ise, Tarım Bakanlığı kendi uhdesinde olan toplulaştırma
yetkisini maddede belirtilen kurum ve kuruluşlara devrederek,
ekonomik ve pratik bir hâl kazandırmış bulunuyor.
5inci maddeyle
yeni 28inci madde eklenmekte, Bakanlığın eğitim
ve bunlara ilişkin sertifika vermesini sağlamakta; Bakanlığın
eğitim yapması, eğitim yapabilmesi sağlanmış.
Değerli arkadaşlar,
bu teklifin, bu tasarının benim tarafımdan Komisyona
veriliş şekli hakkında da birtakım ifadelerde bulunuldu.
Ben, burada, şimdi, size bu tasarıyı, bu teklifi hangi
tarihte Komisyona verdiğimi belgesiyle ifade edeyim. Bakın,
22 Şubat 2006 tarihinde Komisyona ben bu teklifi vermişim.
Verdiğim teklif ile sadece bu yasanın ilgili maddesinde
verilmiş olan altı aylık sürenin az olduğu, yanlış
olduğu, o düzenlenen maddenin de hatalar içerdiğini belirtmek
suretiyle teklifi hazırlayıp verdik.
Bununla ilgili
olarak, Cargillin kapatılmasıyla ilgili olarak işte
Orhangazi Kaymakamlığının tutanağı.
Efendim, 10uncu ayın 20sinde vuku buluyor. Benim böyle bir Cargillle
ilgili kapatma kararının verildiğine dair şubat
ayında bilgim nasıl olur? Yani, mahkemenin böyle bir karar
vereceğine benim nereden bilgim olur?
ATİLLA KART
(Konya) On yıldır devam ediyor.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Mahkemeye ben hüküm vermiyorum ki, ben hükmetmiyorum
ki. Mahkeme bu kararı veriyor.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) Mahkeme 8 Şubat 2006da verdi kararı Altan Bey.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Arkadaşlar... Arkadaşlar...
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) 8 Şubat 2006 mahkeme kararı.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Mehmet Bey... Mehmet Bey, bakın ben sizi...
BAŞKAN Sayın
Karapaşaoğlu, lütfen karşılıklı konuşmayalım.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) 8 Şubat 2006 mahkeme kararı.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Ben sizi...
BAŞKAN Genel
Kurula hitap eder misiniz.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Bir dakika...
Ben sizi saygıya
davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen...
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Ben sizi saygıyla dinledim. Bekle!..
BAŞKAN Lütfen
Sayın Küçükaşık...
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Bekle, cevaplarını al! Öyle açıktan ahkâm
okumak suretiyle iddialarda bulunulmaz. Bak ben sana belge gösteriyorum,
ezbere konuşmuyorum.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Hayır, sormuyorum. Benim verdiğim...
BAŞKAN Sayın Karapaşaoğlu,
lütfen...
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Benim verdiğim şey, belgelere istinaden, teklifi
ne zaman vermişim, Cargill ne zaman kapatılmış,
işte belgeleri burada. Hiç ilgisi yok.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Bu, tamamen bir iftiradan ibaret.
MEHMET SEMERCİ
(Aydın) Geri çekin o zaman, geri çekin.
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Ben mi verdim yasa teklifini, siz verdiniz. İftira
ne demek?
BAŞKAN Sayın
Uzdil, lütfen...
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Ben verdiğimi inkâr etmiyorum ki, ben verdim diyorum.
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Ne demek iftira? Tarihi var, bilmem neyi var...
BAŞKAN Sayın
Uzdil... Sayın Karapaşaoğlu, niye karşılıklı
konuşuyorsunuz? Lütfen, Genel Kurula hitap edin.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Evet efendim.
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) İftiraymış!
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Ben Genel Kurula dönüyorum efendim.
MEHMET SEMERCİ
(Aydın) Madem yanlış Sayın Milletvekilim, geri
çekin o zaman. Geri çekin o zaman.
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) O zaman iftira diyemezsin!
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Efendim, 1998 yılında yaptığımız
konuşmalar burada, gösterildi. Değerli arkadaşlar,
1997 yılında Cargillin faaliyeti başladığı
zaman, daha inşaatları temel safhasındaydı. Biz,
kendilerinin yatırımlarına karşı değil,
yerine ve usulüne karşı çıktık ve o tarihte dedik
ki: Yanlış yapıyorsunuz, hatalı iş yapıyorsunuz.
Bu işleminizle ilgili, sizin hakkınızda birtakım
işlemler yapılıyor. O gün belgelerini de gösterdik,
söyledik. Daha yol yakınken dönün bu işten, dedik.
Belgelerini de anlattık. Dolayısıyla, onları
ikaz görevimizi yaptık. Ben bu konuşmayı iki defa yaptım.
Ayrıca, değerli
arkadaşım Ertuğrul Yalçınbayır yazılı
soru önergesi vermek suretiyle vaktinde, o tarihte, yine yazılı
olarak da ikaz etti ve Hükûmetten yazılı cevap istedi. Ona da
bir cevap gelmiştir tahmin ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
bugün, bakın bugün -açık konuşuyorum- İznik Ovasına
gelip de bir fabrika kurulma çalışması yaparsa, ben aynı
şekilde karşısında dururum. Bunun karşısındayım.
Ve şu anda, şunu da ifade edeyim: Orada, ayrıca 2 tane
çimento fabrikası kurulmasıyla ilgili faaliyet vardı.
Daha sonra gündeme gelmişti. Onun karşısında da dikildik
durduk, onlar anladılar durumu ve vazgeçtiler.
Şimdi, ben,
soruyorum sayın Bursa Barosu avukatlarına, hukukçularına:
Kardeşim, Yenişehirde sanayi bölgesi kuruldu. Büyük bir fabrika
kuruldu. Nerede bu hukukçular? Nerede bu çevreciler? Bursada kurulu
bulunan sanayi bölgelerinin büyük bir kısmı, hatta tamamı,
bir tanesi hariç, verimli tarım alanları üzerindedir. Neredeler
bu hukukçular?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) Diğeri Mustafakemalpaşada diyecektiniz
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Neresiyse
BAŞKAN Sayın
Küçükaşık, lütfen
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Bursada kurulu olanların tamamı verimli topraklar
üzerindedir. Nerede o hukukçular?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) Kodiyak için niçin uğraştınız o zaman Altan
Bey?
BAŞKAN Sayın
Küçükaşık
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Nerede bu hukukçular? Faaliyete geçseler ya!.. Kapatsalar
ya o sanayi bölgelerini!..
HÜSEYİN GÜLER
(Mersin) İktidar sizsiniz, iktidar!..
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Haa
Böyle
karşıdan laf atmak gayet kolay.
Değerli arkadaşlar,
daha söz bitmedi. Bakın, bu konu gündeme neden geldi, onu da söyleyeyim:
Gebze Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu bize geldi. Yönetim
Kurulu hatta yazı da yazdı. Bakın, mektupları da
burada. Okumak isteyen arkadaşlara da verebiliriz.
TUNCAY ERCENK
(Antalya) Biz derken, kime geldi?
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Diyor ki: Sayın Milletvekilim, 5403 sayılı
Yasa çıktıktan sonra Yasadan yararlanmak için yeterince
müracaat olmamıştı. Çünkü, tarım arazileri üzerine
yapılan sanayi tesisleri, yapıların arazileri müracaat
ettikten sonra tarım vasfından çıkarılmasına
rağmen, mevcut kullanımına uygun belgelendirilememekte.
Yani, arazi tarım vasfından çıkarılıyor
ama, sanayi vasfıyla adlandırılamıyor. Dolayısıyla,
plan notlarına sanayi notu konulamıyor, konamıyor.
Biz bundan dolayı müracaat ettik ama, imkân bulamadık, yasallaştıramadık.
Bu Yasada eksiklikler var, bunları yeni baştan düzeltin.
Bunun üzerine
bir araştırma yaptık
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Bu sanayici kimmiş? Hangi şirketmiş?
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Organize sanayi bölgesi. Buyurun, alın, okuyun.
Değerli arkadaşlarım,
bunun üzerine bir araştırma yaptık nedir bu durum diye.
Bakın bu durum ne, söyleyeyim size: 47 ilde sadece 3.987 vatandaş
müracaat etti ve bunların, sadece 120 hektar alanını
kapsayan 356 adedine işlemler tamamlandı. Bunun dışında
3.500 civarında müracaat etmiş, ancak işlemi tamamlanamadan
yasal süre dolmuş bir durumla karşı karşıyayız
ve bunun da alanı 2.270 hektar.
Şimdi yapılan
hesaplamalara göre, Komisyonda yaptığımız çalışma
sırasında yapılan hesaplamalara ve müracaatlara
göre, taşra vilayetleriyle yapılan görüşmelerde, bu
durumda 20 bin civarında daha talebin olduğu bilgisi bize
geldi. Bunun üzerine Komisyonda tekrar oturuldu, bu Yasanın eksiği
nedir diye tartışıldı, eksikleri tamamlandı.
Şimdi bu eksiklerin
de tamam olduğunu ben gene iddia etmiyorum, yine eksiklikler
olabilir, ama, bu, zamanla, icraat yapılırken düşünülecek
ve düzeltilecek bir konu.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, biz, burada, ne Amerika Birleşik Devletlerinin
uşağıyız, hizmetkârıyız ne de bir başka
ülkenin. Ben, burada şunu size ifade etmek istiyorum: Ben 20
bin sanayicimin, 20 bin iş yerimin, 20 bin iş yerinde çalışan
işçinin temsilcisiyim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İstiyorsanız siz, arzu ediyorsanız, hukuk mücadelenize
devam edersiniz, Anayasaya aykırılığını
iddia ediyorsunuz
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) Hukuk devleti burası, hukuk devleti.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Anayasaya aykırılığını iddia
ediyorsunuz. Anayasa Mahkemesi bozar, tekrar yıkarsınız.
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Bu, tarımla ilgili bir yasa. Biz de tarımcının
temsilcisiyiz.
BAŞKAN Sayın
Uzdil, lütfen
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Ben, aziz milletime ve Genel Kurula sesleniyorum.
SALİH KAPUSUZ
(Ankara) Biz 73 milyonun temsilcisiyiz, 73 milyonun.
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Tarımı savunan bir kişi yok. Sanayici savunuluyor.
İşte, sizin partiniz bu!
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Biz, 73 milyonun temsilcisi olarak, burada çalışma
yapıyoruz. Ülkemizin ekonomik menfaatlerini düşünüyoruz.
Ülkemize katkımız nasıl olsun diye düşünüyoruz.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya)
Arkadaş tarımcı mı?
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Kimin adına konuştuğunu söylesin.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya)
Ben cevap vereceğim. Ayıp ya!.. Ben tarımcı değilim,
o da tarımcı değil.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Siz de başka şeyler düşünüyorsunuz. Olabilir,
buyurun düşünün.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, burada, ben size bir
BAŞKAN Sayın
Öksüz
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Sanayici adına konuşuyormuş!
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Ben, size burada bir Bakanlar Kurulu kararı göstereceğim.
Bu işi savunan arkadaşlar, şu Bakanlar Kurulu kararını
alsınlar, baksınlar. Bu işe izin veren Bakanlar Kurulu
kararıdır. Kimmiş bakalım?
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Bana ne!..
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Tabii, işine gelmeyince Bana ne.
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Ben tarımcıyım.
EYÜP FATSA (Ordu)
Bir sus Allah aşkına!..
BAŞKAN Sayın
Fatsa, lütfen
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Nerede o sizin üyeniz olan şu anda Fikret Ünlü Bey?
Zamanın bakanı, bak, imzası var burada. Ona da hesap sorun,
çağırın onu da buraya.
AHMET YENİ
(Samsun) Kim?
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Fikret Ünlü, Devlet Bakanı.
AHMET YENİ
(Samsun) Hepsini okuyun.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Hepsini okuyayım; gerçi cevap vermeye değmez
ama, vereyim.
BAŞKAN Lütfen
sayın milletvekilleri
Sayın Karapaşoğlu,
niye karşılıklı konuşuyorsunuz?
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Bakın, Devlet Bahçeli
FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) Sizin bakanları oku, şimdiki bakanları!
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Sina Gürel
Sizin bakanınız
yoktu o zaman; zaten, Parlamentoda değildiniz ki.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) 97den beri Parlamentodayım. Biz gömleğimizi değiştirmeden,
kendi kimliğimizle geldik buraya.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Değildiniz, ama, şimdi, içinizde olan arkadaş
var, ona da hesap sorun; niye imzaladın ya bunu, deyin.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) Beni ilgilendirmiyor.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Ondan sonra, şimdi, Sayın Gaydalı var, arada
sırada görüyorum burada. O zaman Bakan; onun imzası da
var. İbrahim Bey, yani, burada böyle gelip ahkâm kesmekle olmuyor.
Ona da hesap sorun.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Biz, kötü şeylerin vârisi değiliz.
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Onun için yok oldular, siz de yok olacaksınız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) İyi şeylerimizi örnek alın, kötü şeyleri
değil.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) O zaman biz yokuz burada. Buradaki bakanlar, Demokratik
Sol Parti, Anavatan Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi bakanları.
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Onun için yok oldular, siz de yok olacaksınız!
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Bu bakanlardan bir tanesi de şu anda Cumhuriyet
Halk Partisinin milletvekili, şurada, arka sıralarda oturuyor
zaman zaman.
Değerli arkadaşlar,
bir şeyi söylerken, bir şeyi iddia ederken, sağlam temeller
üzerine konuşmak lazım, esaslı konuşmak lazım.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) Biz Cumhuriyet Halk Partisiyiz, tüzel kişilik bağlar.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Bakın, mesela, Necati Uzdil arkadaşımız,
bilmem burada mı değil mi?
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Burada, burada.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Burada mı?
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Burada.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) O firmanın sen bayiliğini yapıyorsun kardeşim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Karapaşaoğlu
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Yaptım kardeşim, tohum bayiliğini yaptım.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Yani, bu kadar sevmediğin bu firma, bu kadar sevmediğin
bir firmanın bayiliğini yapıyorsun.
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Tarımcıyım ben, tarımcı
Tohum
bayiliğini yaptım, evet.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Ne zamandan beri ekmek parası kazanmak suç oldu Karapaşaoğlu?
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Şu andaki tutum ve davranışınızla
yaptığınız icraat birbirini tutmuyor aziz arkadaşlar.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Hırsızlık mı yapmış, soygun mu
yapmış, dolandırıcılık mı yapmış?
Esnaflık yapmış ekmeği için. Ayıp sana, yakışmıyor!
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Biz konuştuğumuz zaman, konuştuğumuzu
yaparız.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Yakışmıyor, ayıp sana!
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Biz konuştuğumuzu yaparız.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Hırsızlık mı yapmış, dolandırıcılık
mı yapmış?
BAŞKAN Sayın
Çakır
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Memleketi mi satmış, ihanet mi etmiş?
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Bak, biz o firmanın bayiliğini falan yapmıyoruz,
o firmadan kimseyi de tanımıyoruz.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Ekmek parasına bayilik yapmış, ne olmuş?
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Haa
Ama, gelelim, istiyorsanız, gelelim, anlatalım,
bu firmaya kimler ne izinler vermişler, isterseniz size onu da
okuyayım başından sonuna.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Yaşından başından utan be!
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Bu firma, arkadaş, elli yıldan bu tarafa Türkiyede
çalışan, Türk tarımına hizmet ettiği belirlenen
-elbette kâr edecek- kârını da eden bir firma; elli yıldan
bu tarafa, siz ne diyorsunuz?
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Tabii
Ama, son yıllarda diz çökertti Türkiyeyi.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Bu firma buraya kurulurken, Cargill oraya kurulurken,
birtakım mahzurları çıkmış. Arkadaşlarımız
dediler ya, Birtakım belgeler aleyhinde olmasına rağmen,
tekrar düğmeye basıldı, düzeltildi. Evet, o lafı
ben söyledim, ama, sonra, önümüze belge koydular; dediler ki: Arkadaş,
bunun aksak tarafı -yani, il toplantısında verilen karar-
İznik Gölünden su çekecek, 1inci madde, hemen bertaraf edelim.
Tuttular, İznik Gölüne 9 kilometre uzaklıkta bir vadiden,
İznik Gölüyle ilişkisi olmayan suyu çıkartıp getirdiler.
Dediler ki: Çevre kirliliğine sebep olacak. O zaman dediler
ki: Buyurun, arıtma tesisi. Şu anda o bölgede bulunan fabrikaların
hiçbirinin arıtma tesisi yok, sadece Cargillin var.
HÜSEYİN GÜLER
(Mersin) Avukatı gibi konuşuyorsun.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) O, Cargillin atığı da Gemlik Körfezine giden
bir dereyle atılıyor.
FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) Cargillin ortağını söyle önce.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, bazı
işler vardır, sonucu umduğunuz gibi çıkmayabilir;
bazı yasal düzenlemeler vardır, sonucu gene umduğunuz
gibi çıkmayabilir. Benim, Plan ve Bütçe Komisyonunda kendisine
çok itibar ettiğim, sözlerine güvendiğim bir arkadaşım
var: Akif Hamzaçebi. Bakın ne diyor: Yasal olan her şey
meşru değildir.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) Evet, doğru.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Değerli arkadaşım, doğru tabii,
doğru tabii. Meşru olmayan işi gündeme getiren o Yasayı
işte düzeltiyoruz, daha ne istiyorsunuz, daha ne yapalım
yani? Düzeltiyoruz.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) Hayır.
OSMAN ÖZCAN (Antalya)
Amerika düzeltiyor. Sen
mi düzeltiyorsun? Emir veriyor, düzeltiyorsun.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Ama, şunu söyleyeyim: O Bursa Barosu avukatları,
buyursunlar, Bursadaki sanayi bölgelerini kapattırsınlar.
Eğer yürekleri yetiyorsa, becerebiliyorlarsa, millî duyguları
varsa, buyursunlar kapattırsınlar. Niye kapatmıyorlar,
niye mücadele etmiyorlar? Bir Amerikan düşmanlığı
var da onun için, bir Amerikan düşmanlığı var.
TUNCAY ERCENK
(Antalya) Onlarla fazla uğraşma, sana lazım olacak o
arkadaşlar.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Değerli arkadaşlar, biz bir taraftan kalkacağız
diyeceğiz ki: Yabancı sermaye, buyur arkadaş gel. Ülkemize
yatırım yap, bizim adamımız çalışsın.
Bir taraftan da Buradan defol git! diyeceğiz. Olmaz öyle
şey.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) Evin içine gir
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Ayrıca, yabancı şirketlere tanınmış
olan yasal haklar bizim iç düzenlemelerimizle de feshedilemez.
Şimdi, bir arkadaşım diyor ki: İnsan Hakları
Mahkemesine gidilecek. Buyursunlar, gitsinler. Bakalım,
İnsan Hakları Mahkemesi ne cevap verecek, bakalım ne
cevap verecek.
TUNCAY ERCENK (
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, buradan
konuşurken, şu kürsüden konuşurken, belgesiz konuşmamak
lazım, ilgisiz konuşmamak lazım.
TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) Herkes de konuşmasın.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Makul seviyede konuşmak lazım. İddialar
olabilir, yanlışlıklar olabilir. Bunların düzeltilmesi
gerekebilir. Biz, bütün bunları düzeltiriz, yaparız, bu
iddiaları hallederiz; ama, böyle karşıdan, böyle bir
şeyler savurmakla olmaz, bir şeyler atmakla olmaz.
Bakın, burada,
uygulamalardan bir tane de örnek seçtim, getirdim. Adam müracaat
etmiş o Yasaya istinaden altı ay içerisinde, metre karesine
5 lira parasını da yatırmış. Ondan sonra
Şunları şunları yap. demişler. Onları
onları onları yaparken bakmış ki bunun bitmesi
mümkün değil ve bitirememiş. Bütün tesisi yarı yolda
kalmış ve bu tesisi vakti zamanında devlet çalıştırmış.
Ondan sonra satmış, birisi almış. Yani, şimdi
adama diyelim mi: Yok, kusura bakmayın, almayaydın kardeşim
yahu! Olur mu öyle şey?
Sonra, değerli
arkadaşlar, bazı teknik zaruretler var, bazı teknik zaruretler
var. Sen o fabrikayı yıksan da orada tarım yapamazsın.
Tarımcı arkadaşlarımız bunu bilirler. Ben
pek tarımdan anlamam, ama, tarımcı arkadaşlarımız
bilirler. İstediğiniz kadar yıkın, orada o tarım
işlemini yapamazsınız. Ha, maksat bunu yaptırmamak.
Ama, ben, buradan
Sayın Bakanıma bir teklifte bulunuyorum: Değerli Bakanım,
Türkiyenin uzaydan, filmini, fotoğrafını alın
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Karapaşaoğlu, lütfen toparlar mısınız.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla)
tarım arazilerini tespit edin. Ondan sonra tarım
il müdürlüklerine görev verin. Önlerine koysunlar bu haritaları,
filmleri, nerelerde kaçak veyahut da izinsiz yapı varsa derhâl
müdahale edip daha temel safhasında işi bitirsinler. Bugün
dünyanın çeşitli ülkelerinde yalnız araziler için değil,
şehirler için de bu yapılıyor. Şehirlerin inşaatlarını
bu şekilde kontrol ediyorlar. Bu yapılırsa, o zaman kimse
bir sıkıntı içerisine düşmez.
Ben milletvekiliyim,
siz de milletvekilisiniz. Teker teker araziyi dolaşıp da
Bu kaçak yapıdır. diyecek hâlimiz yok. Bütün Türkiyeyi de
taramamız imkânsız, ama, bugünün teknik imkânlarıyla düzenlememiz
mümkün. Ben de, şu anda, Sayın Bakanıma bu teklifi de yapıyorum.
Dolayısıyla,
bu yasa Cargill yasası değil. Bu yasayı düzenleyenler
Amerikanın emriyle bu işi yapıyor değiller. Bu yasa,
bir taraftan uluslararası gerekleri yerine getirirken, bir
taraftan da kendi sanayicimizi koruyan, kollayan, kendi çalışanımızı
koruyan, kollayan bir düzenlemedir. Dolayısıyla, bu yasaya
benim değerli arkadaşlarımın hayır diyeceğini
hiç ummuyorum. Siz diyebilirsiniz.
FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) Cargillin ortağını söylemediniz.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Siz diyebilirsiniz.
FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) Cargillin ortağını söyleyin Türkiyedeki.
BAŞKAN Sayın
Üstün, lütfen
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Cargillin Türkiyedeki ortağı kim olursa olsun,
burada ortağından
FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) Bunun da ortağını söyleyin.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) O zaman
O zaman
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) Necati Beyi söylüyorsun da onu niye söylemiyorsun?
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) O zaman söyleyeyim, o zaman söylemem vacip oldu. Söyleyeyim,
söyleyeyim sayın bayi, söyleyeyim.
AHMET YENİ
(Samsun) Önce bayiyi söyleyelim.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Hayır, bayiyi söyledik efendim. Şimdi Cargillin
ortağının bir Türk vatandaşı olmuş olması
kararla ilgili değil. Karar başka şey. Karar
FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) Öbür ortağını söyle.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Karar demiyor, karar şunu demiyor: Ya, bunun ortağı
var Türk, bunu da kapatın demiyor.
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Evet. Bayi olmak kararla mı ilgili?
BAŞKAN Sayın
Uzdil, lütfen
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Sen yanlış
Demek ki kalbinde, kafanda bir Amerikan düşmanlığı
var. Bunu ifade ediyor
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) O senin kalbinde, senin.
BAŞKAN Sayın
Uzdil, lütfen
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Senin kalbinde
BAŞKAN Teşekkür
eder misiniz Sayın Karapaşaoğlu.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) Genel Kurula saygılarımı sunuyorum.
İnşallah, hayırlısıyla bu yasa geçtiği
takdirde, sanayicimizin
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Geçecek de dönecek, dönecek.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla)
sanayicimizin önünü açacağız
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Evet, geçecek de dönecek.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla)
ve bir daha da yanlış iş yapılmamasını
bu örnekle temin edeceğiz.
Teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Karapaşaoğlu.
Sayın Uzdil,
söz talebiniz vardı, niçin söz istiyorsunuz?
AHMET YENİ
(Samsun) Bayilik devam ediyor mu, onun için
BAŞKAN Bir
saniye sayın milletvekilleri, lütfen
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) İsmimi kullanarak
AHMET YENİ
(Samsun) Bayiyi söyledi, ismini söylemedi.
BAŞKAN Sayın
Yeni
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) İsmimi de kullanarak, sanki suç işliyormuşum
gibi tavır koydu. Ben de çıkacağım, bayi olduğumu
söyleyeceğim zaten. Müsaadenizle
(AK Parti sıralarından
Söyledi, söyledi sesleri)
BAŞKAN Bir
saniye sayın milletvekilleri
Sayın Uzdil,
Sayın Karapaşaoğlu
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Beni suçladılar bununla, suçmuş gibi gösterdiler
efendim.
BAŞKAN Sayın
Uzdil
Lütfen Sayın Uzdil
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Sanki hırsızlık mıymış bayilik
yapmak? Cargillin bayisi olmak, bu yasaya karşı çıkmayı
BAŞKAN Sayın
Karapaşaoğlu, konuşmasında sizin Cargill firmasının
bayisi olduğunuzu söyledi, siz de konuşmanızda zaten
bayisi olduğunuzu kabul ettiniz.
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Bayisiyim zaten, bayisi değilim demiyorum ki.
BAŞKAN Zaten
maksat anlaşılmıştır.
Teşekkür
ediyorum.
NECATİ UZDİL
(Osmaniye) Sayın Başkanım, taraf tuttunuz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, çalışma süresinin tamamlanmış
olması sebebiyle, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 16 Kasım 2006 Perşembe günü, alınan
karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 22.55