DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 136
21inci
Birleşim
21 Kasım 2006 Salı
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -YOKLAMA
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.-
Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazarın, son zamanlarda Doğu
ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde meydana gelen sel felaketine
karşı, başta altyapı hizmetleri olmak üzere,
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı
konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Faruk Nafız Özakın cevabı
2.-
Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüzün, Hollanda Hükûmetinin,
1995te Bosna-Hersekte binlerce kişinin ölümüne sebep olan Srebrenicadaki
soykırım sırasında bölgenin güvenliğini korumak
üzere görev yapan Birleşmiş Milletler Barış Gücü
içindeki askerlerine üstün hizmet madalyası verilmesi teklifine
ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Erzincan Milletvekili Erol Tınastepenin, Hükûmetin uyguladığı
tarımsal destekleme politikalarının yansımalarına,
şeker pancarı üreticilerinin sorunlarına ve
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı
konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkunun
cevabı
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın İngiltereye yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1157)
2.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçekin, 2981 Sayılı
İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara
Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanunda ve 3194 Sayılı İmar Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/381) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/416)
3.-
Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlunun, 5464 Sayılı Banka Kartları
ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/761) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/417)
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Cumhurbaşkanlığı 2005 Malî Yılı Kesinhesabına
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını
İnceleme Komisyonu Raporu (3/1044) (S. Sayısı: 1259)
2.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşderenin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
3.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147)
5.-
Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun; Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (2/762) (S. Sayısı: 1252)
VI. - ÖNERİLER
A) SİYASİ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
VII. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Muğla Milletvekili Gürol Erginin, Konya Milletvekili Özkan
Öksüzün, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Gülerin, Konya Milletvekili Özkan Öksüzün,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüzün, Muğla Milletvekili
Gürol Erginin, konuşmasında, partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VIII. - KOMİSYONLAR
BÜLTENİ
1.-
14/11/2002 - 31/12/2005 tarihlerinde komisyonlarda kalan işlerle
birlikte, 1/1/2006 - 30/6/2006 tarihleri arasında komisyonlara
gelen, neticelenen ve kalan işler
IX. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin, Güney Kıbrıs
Rum kesiminde Telsim aleyhine açılan davaya ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEKin cevabı (7/14349)
*Ek
cevap
2.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLUnun, Alanya Kaymakamının
söylediği iddia edilen bir ifadesine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSUnun cevabı
(7/17521)
3.-
Muğla Milletvekili Ali ARSLANın, sağlık birimlerine
dağıtılan afişlere ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep AKDAĞın cevabı (7/17706)
4.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEKin, İstanbul-Kartal
Adliye Sarayı ihalesine ve bazı iddialara ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEKin cevabı (7/17719)
5.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun, Sivas Valiliğinin
2005 yılı faaliyet raporuna ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSUnun cevabı
(7/17766)
6.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun, kemik iliği
tedavisine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
AKDAĞın cevabı (7/17789)
7.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, din görevlilerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDINın cevabı
(7/17819)
8.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLERin, yurt dışındaki
Türk vatandaşlarının güvenliğine ve ırkçı
saldırılara ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜLün
cevabı (7/17839)
9.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLERin, ABDde tutuklu bir Türk vatandaşına
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdullah GÜLün cevabı (7/17840)
10.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin, Roma NATO Savunma
Kolejindeki bir brifinge ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜLün
cevabı (7/17844)
11.-
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞin, Turquality projesine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMENin cevabı
(7/17852)
12.-
Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİTin, Diyarbakır-Kulpta
arazi keşif ve ölçümlerinde usulsüzlük yapıldığı
iddialarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSUnun cevabı (7/17857)
13.-
Ankara Milletvekili Nail KAMACInın, Antalyanın kadın
doğum hastanesi ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep AKDAĞın cevabı (7/17901)
14.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun, doğum ünitelerinde
bebeklerin karışmaması için alınan önlemlere
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞın
cevabı (7/17989)
15.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin, Yaşar Holdingin
TMSFye olan borcuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENERin cevabı
(7/17997)
16.-
Ordu Milletvekili Kâzım TÜRKMENin, Ünye Organize Sanayi Bölgesi
projesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
COŞKUNun cevabı (7/17998)
17.-
Hatay Milletvekili Gökhan DURGUNun, bir kulübün düzenlediği
eşya piyangosuyla ilgili iddiaya ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSUnun cevabı
(7/18049)
18.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLUnun, Cumhurbaşkanlığı
Senfoni Orkestrasının ödeneğine ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇun cevabı (7/18065)
19.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEKin, Haydarpaşa
Garının sit alanı ilan edilmesi kararının yayınlanmamasına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇun cevabı
(7/18066)
20.-
Ordu Milletvekili Kâzım TÜRKMENin, Ordu İline kültür merkezi
yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇun cevabı (7/18177)
21.-
Manisa Milletvekili Hasan ÖRENin, özel tiyatroların desteklenmesine
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇun cevabı
(7/18178)
22.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Dünya Bankası kredili
veya hibeli projelere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla KOÇun cevabı (7/18179)
23.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Ağrıda 2006
yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18344)
24.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Kiliste 2006 yılı
içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18345)
25.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Kayseride 2006 yılı
içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18346)
26.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Kütahyada 2006 yılı
içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18347)
27.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Siirtte 2006 yılı
içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18348)
28.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Sakaryada 2006 yılı
içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18349)
29.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Rizede 2006 yılı
içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18350)
30.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Nevşehirde 2006
yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18351)
31.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Şırnakta 2006
yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18352)
32.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Amasyada 2006 yılı
içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18353)
33.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Aksarayda 2006 yılı
içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18354)
34.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bartında 2006 yılı
içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18355)
35.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Adıyamanda 2006
yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18356)
36.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bingölde 2006 yılı
içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18357)
37.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Boluda 2006 yılı
içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18358)
38.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bursada 2006 yılı
içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18359)
39.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Çankırıda 2006
yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18360)
40.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Düzcede 2006 yılı
içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18361)
41.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Elâzığda 2006
yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18362)
42.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Erzurumda 2006 yılı
içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18363)
43.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Karsta 2006 yılı
içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18364)
44.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Gümüşhanede 2006
yılı içinde planlanan yatırımlara ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18365)
45.-
İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLUnun Yasin El Kadı
hakkında Maliye müfettişlerinin düzenlediği raporlara
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITANın cevabı
(7/18747)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 14.00te açılarak altı oturum yaptı.
Ağrı
Milletvekili Naci Aslan, KÖYDES projesi çerçevesinde, Ağrıya
bağlı köylerde su ve yol hizmetlerindeki gelişmelere
ilişkin Genel Kurula bilgi vermek amacıyla,
Çorum
Milletvekili Feridun Ayvazoğlu, şeker pancarı ekimini
olumsuz etkileyen girdi maliyetlerindeki artışlara, nişasta
bazlı şeker ithaline izin verilmesine ve Çorum Şeker
Fabrikasında çalışan geçici işçilerin durumlarına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Erzurum
Milletvekili Mücahit Daloğlunun, Tarım Gönüllüleri Projesinin
olumlu yansımalarına, bu
kapsamında çalışanların özlük haklarıyla
ilgili sorunlara karşı alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündem dışı konuşmasına, Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.
Manisa
Milletvekili İsmail Bilen ve 34 milletvekilinin, sultaniye
çekirdeksiz üzümü yetiştiriciliğinde ve ürünün değerlendirilmesinde
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/393) Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının 384üncü sırasında
yer alan (1179a 1inci ek) sıra sayılı Komisyon Raporunun
bu kısmın 5inci sırasına alınmasına
ilişkin CHP Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edilmediği açıklandı.
Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler, Konya Milletvekili
Atilla Kartın, konuşmasında, şahsına sataştığı
iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
Genel
Kurulu ziyaret eden Irak Başbakanı Nuri Maliki ve beraberindeki
heyete Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denildi.
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının:
1inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin
komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı:
904),
3üncü
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair (1/1115) (S. Sayısı: 1147),
Kanun
Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4üncü
sırasında bulunan, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun,
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/762) (S. Sayısı:
1252), görüşmelerine devam olunarak 2nci maddesine kadar kabul
edildi; 2nci madde üzerinde bir süre görüşüldü.
21
Kasım 2006 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere, birleşime
20.53te son verildi.
Sadık
Yakut
Başkan
Vekili
Harun Tüfekci Türkân
Miçooğulları
Konya
İzmir
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Ahmet Küçük
Çanakkale
Kâtip
Üye
No.:
31
II. - GELEN
KÂĞITLAR
17 Kasım
2006 Cuma
Teklifler
1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Mahmut Koçakın; 2830 Sayılı
Siyasi Partiler Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/892) (Anayasa Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2006)
2.-
İstanbul Milletvekili Emin Şirinin; Basın Mesleğinde
Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki
Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/893) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7.11.2006)
3.-
Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi ve 12 Milletvekilinin;
Diyarbakır, Batman, Mardin, Kilis, Şanlıurfa, Bitlis,
Şırnak, Hakkâri, Erzurum, Adana, İstanbul, Mersin, Antalya,
Tunceli İllerinde Meydana Gelen Sel Afetleri ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/894) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm;
Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.11.2006)
Rapor
1.-
Cumhurbaşkanlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabına
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını
İnceleme Komisyonu Raporu (3/1044) (S. Sayısı: 1259)
(Dağıtma tarihi: 17.11.2006) (GÜNDEME)
No.: 32
21 Kasım
2006 Salı
Rapor
1.-
Konya Milletvekili Ahmet Işıkın Avukatlık Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/887, 2/891) (S. Sayısı: 1267) (Dağıtma
tarihi: 21.11.2006) (GÜNDEME)
21 Kasım
2006 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.07
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21inci Birleşimini açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini,
bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin,
salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini,
buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, üç dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı
söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, son zamanlarda ülkemizde meydana gelen
sel felaketi hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili Abdulaziz
Yazara aittir.
Buyurun
Sayın Yazar. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
1.- Hatay
Milletvekili Abdulaziz Yazarın, son zamanlarda Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerinde meydana gelen sel felaketine
karşı, başta altyapı hizmetleri olmak üzere,
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı
konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Faruk Nafız Özakın cevabı
ABDULAZİZ
YAZAR (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizde son zamanlarda meydana gelen sel felaketiyle ilgili
gündem dışı söz almış bulunuyorum; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Son
günlerde yağışlar sel felaketlerine dönüşmüş,
2006 yılının çağdaşlığına yakışmayan
sel felaketleri hepimizi üzmüştür. Diyarbakır, Mardin,
Şırnak, Şanlıurfa, Batman, Mersin, Adana, Osmaniye
ve en son İskenderundaki sel felaketinin sebebi, merkezî ve yerel
yöneticilerin hataları ve gerekli tedbirleri almamalarıdır.
Ülkemizdeki
en önemli sorunlardan biri olan altyapı eksiklikleri ne yazık
ki bugüne kadar tam olarak giderilememiş, merkezî ve yerel yönetimler
tarafından yapılan çalışmalar yetersiz kalmıştır.
Plansız
ve düzensiz kentleşme, tarım arazileri üzerine yerleşim
planlarının uygulanması, orman alanlarının
yok edilmesi, dere yataklarımıza ve kıyılarımıza
bilinçsizce yapılan müdahaleler sonucunda, ülkemizde yağışlar,
maalesef can, mal ve toprak kayıplarına neden olan sel felaketlerine
dönüşmüştür.
BAŞKAN
Sayın Yazar, bir dakika
Değerli
arkadaşlarım, lütfen aramızdaki konuşmaları
keselim, konuşmacıyı duyma imkânımız ortadan
kalkıyor. Konuşma ihtiyacını kulislerde giderelim.
Lütfen Genel Kurul salonunda sessizliği sağlayalım.
Buyurun
Sayın Yazar.
ABDULAZİZ
YAZAR (Devamla) Teşekkür ederim.
Son
günlerde yaşadığımız yağışların
yol açtığı sel felaketleri bunun en bariz göstergesidir.
Geçtiğimiz hafta yağan sağanak yağış,
İskenderunda sel felaketine neden olmuş ve hayatı olumsuz
yönde etkilemiştir. Yağışlar özellikle Muradiye,
Pınarbaşı, Dumlupınar, Numune, Pirireis ve diğer
birçok mahallemizde etkili olmuş ve Feyezan Kanalının
da taşmasıyla birlikte, İskenderun ilçemiz âdeta bir
göle dönüşmüştür.
Plansız
yapılaşma ve altyapı eksikliği neticesinde, olağan
yağışlarda dahi ilçemiz âdeta göle dönüşmektedir.
Acilen altyapı çalışmalarına hız verilip, Feyezan
Kanalının bir an önce ıslahı çalışmalarına
başlanmalıdır.
Kış
gelmeden böyle bir sel felaketine maruz kalan İskenderun ve
İskenderun halkının bir an önce sel yaraları sarılmalı
ve daha sonra olabilecek bu tür felaketlerin önüne geçilmesi amacıyla
erken tedbir alarak, vatandaşlarımızın can ve mal
güvenliği sağlanmalıdır.
İskenderunda
yaşanan sel felaketinin Feyezan Kanalının taşmasından
kaynaklanıyor olması sebebiyle, elbette, öncelikli sorumlu
Devlet Su İşleridir. Devlet Su İşleri konunun uzmanıdır,
ıslah çalışmalarını, köprü çalışmalarını
zamanında ve düzgün yapmak zorundadır. Hiçbir mazeret, 3
bin iş yerinin ve 4 bin evin sular altında kalmasını
haklı gösteremez.
Yerinde
yaptığım incelemelerde:
1)
Yerel yönetim ile mülki erkân arasında büyük bir koordinasyon
eksikliği vardı.
2)
Kızılayın çalışmaları çok yetersizdi.
3)
Yöneticiler açıkta kalan insanları barındıracak
bir yer bile tahsis edemediler.
4)
Elektrik kesintileri tamir edilemedi.
5)
İçme suyu sıkıntısı halen devam etmektedir.
Özetle,
ne devlet ne Hükûmet, bu sel felaketinde görevini yapamamıştır.
Bundan sonra aynı olayları tekrar yaşamamak için, derhal
yapılması gereken ve zaman içerisinde planlanması lazım
gelen çalışmaları arz ediyorum:
1)
Hasar tespit çalışmaları süratle tamamlanmalı
ve ödemeler hemen başlamalıdır.
2)
Vergi, SSK, Bağ-Kur, elektrik, su, esnaf kredi ve kefalet kooperatiflerine
olan borç ertelenmekle birlikte, yeni kredilerle esnaf acilen desteklenmelidir.
3)
Eczanelerde sel sularıyla ıslanmış resmî kurum reçetelerinin,
kurum bilgisayar kayıtları esas alınarak ödenmesi
sağlanmalıdır.
4)
Son günlerde selden zarar gören tüm iller, tespite gerek kalmaksızın,
afet bölgesi olarak ilan edilmelidir.
5)
Sel sonrası temizlik yapılmalı, salgın hastalıklara
karşı önlemler yürürlüğe konmalıdır.
6)
Belediyeler, bir an önce yağmur suyu projelerini hayata geçirmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
ABDULAZİZ
YAZAR (Devamla) 7) Taşkın saha sınırları
içinde yapılaşmaya kesinlikle izin verilmemelidir.
8)
Sel sularının afete dönüşmemesi için acilen master
planları geliştirilmeli ve acilen uygulamaya geçilmelidir.
BAŞKAN
Lütfen toparlayalım.
ABDULAZİZ
YAZAR (Devamla) Değerli milletvekilleri, İskenderunda
sel felaketi neticesinde büyük bir şans eseri olarak can kaybı
olmamıştır. Ancak, dükkânlar çamur içerisinde, evler
oturulamaz ve ısıtılamaz halde, eşyasız bir
biçimde perişan durumdadır. Devlet çok hızlı biçimde
bu binlerce aileyi şefkatle kucaklamazsa, hastalıklar,
bunalımlar ve hatta intiharlar bile olabilir. Durum gerçekten
vahimdir. Hükûmeti bu konuda daha hızlı ve daha ilgili olmaya
davet ediyorum.
Bu
vesileyle, tüm ülkemizde sel felaketi sebebiyle ölenlere rahmet
diliyor, yaralılara geçmiş olsun diyerek ve tüm zarar görenlere
devletimizin acil yardıma koşmasını bir kez daha
yenileyerek, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisinin Hatay Milletvekili Sayın Abdulaziz
Yazarın gündem dışı konuşmasına yanıt
vermek üzere, Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk
Özak söz istedi.
Buyurun
Sayın Özak.
Süreniz
yirmi dakika.
BAYINDIRLIK
VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde 30/10/2006, 1/11/2006 ve İskenderunumuzda
14/12/2006 tarihleri arasında meydana gelen su baskınları
nedeniyle yapılan çalışmalara kısaca değinmek
istiyorum.
Evvela
şunu belirtmek istiyorum: Ülkemiz, sahip olduğu topoğrafik
ve meteorolojik koşulları nedeniyle, büyük can ve mal kayıplarına
yol açan doğal afet olaylarıyla sıkça karşılaşmaktadır.
Türkiye coğrafyasının yaklaşık yüzde 93ü aktif
deprem kuşağı üzerinde olması nedeniyle, nüfusun
yaklaşık yüzde 98inin deprem tehlikesiyle karşı
karşıya olduğu malumunuzdur. Doğrudan afet zararlarımızın,
maalesef, her yıl gayrisafi millî hasılamızın yüzde
1i ila 3ü arasında oranlara ulaştığı tahmin
edilmektedir.
Ülkemizde
kentsel ve kırsal yerleşim alanlarını etkileyen
ve önemli riskler yaratan afet tehlikelerinden biri de su baskınıdır.
Yerleşim birimlerinde konut bazında meydana gelen zararların
yanında, tarımsal alanlarda altyapı yatırımlarının
neden olduğu zararlar göz önüne alındığında,
su baskını tehlikesinin önem kat sayısı ülkemizde
daha da açık ortaya çıkacaktır.
Ülkemizde
su baskını olaylarına yönelik envanter verilerine
bakıldığında, taşkınların genellikle
mart, nisan, mayıs, haziran, temmuz aylarında sıklık
kazandığı ve Karadeniz, Akdeniz ve Ege bölgelerinin
de taşkın konusunda en hassas bölgeler olduğu ortaya
çıkmaktadır.
Ülkemizde
son yıllarda yaşanan önemli can ve mal kayıplarıyla
sonuçlanan taşkınların, nüfusun yoğun olduğu
kentsel mekânlarda oluştuğu görülmektedir.
Son
elli yıl içerisinde 80 ilimizde Bakanlığımız
açısından kayda değer bulunan 3.900 civarında sel
ve su baskını afeti gerçekleşmiş, toplam 26.081 konut
nakli yapılmıştır. Bunun en önemli nedeniyse, plansız
ve kontrolsüz olarak yürütülen kentleşme faaliyetleridir.
Fiziki
planlama aşamasında yeni imara açılması tasarlanan
sahalar ile eski yerleşim yerinin dönüşümünde taşkın
riski yönünden incelenerek belirlenmesi, imar uygulamaları
öncesinde gerekli önlemlerin yerel yönetimlerce alınması
durumunda, olası taşkınlarda meydana gelebilecek zararların
büyük ölçüde önüne geçilmiş olunacaktır.
Ülkemizin
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ve İskenderunumuzda
meydana gelen aşırı yağışlardan dolayı
Diyarbakır, Batman, Mardin, Şırnak, Hakkâri, Şanlıurfa
ve Hatay-İskenderun illerimizde su baskını afeti vuku
bulmuş ve toplam 6.085 konut, iş yeri ve ahır binasının
ağır, orta ve az hasarlı olduğu tespit edilmiştir
ve maalesef, özellikle Güneydoğuda ve Doğu Anadoluda 44
tane vatandaşımızı kaybettik. Allahtan hepsine
rahmet diliyorum.
İller
genelinde, ilçe, belde ve köylerinde su baskınlarının
vuku bulmasını müteakip, ivedilikle arama-kurtarma çalışmalarına
başlanılmış ve söz konusu illerdeki afetzede ailelerimiz
için Afetler Fonundan ve Başbakanlık Acil Durum Merkezinden
5,5 trilyon para hemen gönderilmiştir.
Bu
arada, özellikle ilk afet olduğu dönemlerde, yani 31 Ekimden sonra
hemen, Sayın Abdülkadir Aksu (İçişleri Bakanımız),
Sayın Mehdi Eker (Tarım Bakanımız), Diyarbakır
Çınar ilçesine gitmişler, orada hemen olaya müdahale
edip, koordinasyon sağlamışlardır.
Daha
sonra, Sayın Tarım Bakanımızla ben tekrar bölgeyi
ziyaret ettik. Daha sonra, yine Batmana ve diğer illere, Sayın
Millî Eğitim Bakanımız, Sağlık Bakanımız,
Enerji Bakanımız ve Tarım Bakanımızla tekrar
bölgeyi ziyaret ettik, halkla kucaklaştık. Yani, aşağı
yukarı bir haftada 3 defa bölgedeydik. Daha sonra, en son Cuma
günü, Sayın Başbakanımız, Mehdi Bey (Tarım Bakanımız),
Hilmi Bey (Enerji Bakanımız), ben ve İstanbul Belediye
Başkanımız, Ankara Belediye Başkanımız,
Toplu Konut İdaresi Başkanımız ve Afet İşleri
Genel Müdürümüzle bölgeye gittik.
Yine,
bir gün sonra, Pazar sabahı saat 11.00de ben İskenderuna
gittim, saat dörde kadar ilçede incelemelerde bulunduk, Belediyemizi
ziyaret ettik, Kaymakamımızı ziyaret ettik, halkımızı
ziyaret ettik, geçmiş olsun dedik.
Ha,
bu arada neler yaptık? Özellikle ilk günden itibaren (Özellikle
Çınardaki bu afetten bahsetmek istiyorum.) burada Türk Silahlı
Kuvvetlerimiz, gece, helikopterle ve botlarla 400e yakın vatandaşımızın
hayatını kurtardı; kendilerine minnettarız, teşekkür
ediyoruz.
Aynı
şekilde, güvenlik güçlerimiz, Sivil Savunma, sivil toplum örgütleri,
Kızılayımız, ilgili bakanlıklarımız,
çok iyi bir koordinasyonla, çok kısa bir sürede hemen olaya müdahil
oldular. İlgili kuruluşlar iş makinelerini gönderdiler,
hemen konteynerler gönderdik, çadırlar kuruldu, hasar tespitleri
yapılmasına başlandı.
Özellikle
TOKİ tarafından Batman ilinde hemen 1.202 tane konut yapıyoruz
ve özellikle buradaki dere taşkını nedenine sebep
olan bu selden sonra, burada bir kentsel dönüşüm yapıyoruz.
Devlet Su İşleriyle beraber burayı afete maruz bölge
ilan ettik ve hemen bunun önümüzdeki hafta ihalesini yapacağız.
Yine,
evini yapana yardım metoduyla, özellikle köylerimizde, Bakanlığımız
vasıtasıyla hemen tespitler yapıldı, 2007 yılında
hemen bu inşaatlara başlayacağız, Bayındırlık
Bakanlığımızın kontrolünde.
Yine,
bu illerde, özellikle şu anda evde oturamayacak vatandaşlarımıza
altı ay kiralarını hemen gönderdik.
Ayrıca,
Mardindeki, Mardin Valimizin talebiyle, 10 tane 4 derslikli okulu,
prefabrik okulu hemen gönderdik, okullarımızın
açılmasını sağladık.
Yurt
dışından gelen, depremde kullanılmak üzere gelen
600 tane konteynerimizin 450 tanesini bu bölgeye intikal ettirdik,
diğer 150 tanesinin intikali de sağlanmakta.
Şimdi,
dün, özellikle Hükûmetimiz, Bakanlar Kurulumuzun aldığı
kararları, Hükûmet sözcümüz Sayın Cemil Çiçek Bey açıkladı.
Bugün de Sayın Başbakanımız, dün Bakanlar Kurulunda
alınmış olan, aldığımız kararları
bugün Grubumuzda açıkladı. Bunları sizlerle paylaşmak
istiyorum:
Özellikle,
Halk Bankasıyla ilgili biraz evvel sayın vekilimizin talebi
var. Biz, zaten onu on beş gün evvel anons ettik, on gün evvel anons
ettik. Ne yapacağız? Halk Bankamızdan kredi kullanan
esnafımızın kredileri bir yıl ertelenecek. Burada
kullanılan plasmanlar artırılacak. Yine, kredi tavanları
artırılacak. Yine ne yaptık? Vergi ve primleri bir
yıl erteliyoruz. Yine ne yaptık? Ziraat Bankası ve tarım
kredi kooperatiflerine olan borçları -çiftçilerimizin- erteleniyor.
Yine ne yaptık? Altı aylık kira yardımı yaptık.
Ayrıca,
İller Bankamız, biliyorsunuz, yüzde 40 kesiyordu, yüzde
60 ödüyordu. Şu anda yüzde 80-yüzde 20 ile buradaki belediyelerimize
önemli katkılarda bulunuyoruz.
Ayrıca,
belediyelerimize biz, Afet İşleri Genel Müdürlüğümüzden
önemli yardımlar yaptık.
Yine,
bir ilçemizde, özellikle 5 bin metre tullük bir su borusu sorunu vardı,
onu hemen hallettik.
Ayrıca,
sel felaketi sebebiyle ürünleri, hayvanları zarar görenlere
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğümüz tohumluk
ve damızlık yardımında bulunacak. Dün yine
açıklandı, Cemil Çiçek Beyin açıklamaları da burada,
onları da sizlerle paylaşmak istiyorum:
Özellikle,
3.700 tane küçükbaş hayvanı buraya gönderiyoruz, bu hayvanları
telef olan kardeşlerimize.
Yine,
Ziraat Bankasından bahsettim, ondan bahsettim.
Ayrıca,
Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri tarafından
gerçek ve tüzel kişilere, üreticilere bu tarihler arasında
Bankaca uygulanmakta olan tarımsal kredi faiz oranlarından
kredi konuları itibarıyla yüzde 25-60 arasında değişen
oranlarda indirimler yapılmak suretiyle tarımsal kredi
kullandırılması, hayvansal üretim konusunda azami 50
bin YTL, diğer kredi konularında ise azami 250 bin YTLye kadar
kredi açılması, işletme kredilerinin vadesinin on sekiz
ay, yatırım kredilerinin vadesinin ise beş yıl olarak
uygulanması için de bir karar verilmiştir. Prim ödemeleri
erkene alınmıştır.
Yine,
bu arada, özellikle Devlet Su İşlerimiz, Karayollarımız
ve Adana Belediye Başkanımız (Özellikle İskenderun
Belediye Başkanımızla konuştuk.) buraya hemen
greyderleri ve diğer yükleyicileri ve diğer lazım
olan araç gereçleri yolladılar. Bugün, yarım saat evvel,
İskenderun Belediye Başkanımızla konuştuk,
ona da hemen, acil olarak 200 milyar -eski fiyatla- gönderdik ve gene
göndermeye devam edeceğiz.
Burada,
gerçekten, herkes bir organize halinde çalıştı, büyük
fedakârlıklarla çalışmalar oldu. Özellikle biz, ilk defa,
İskenderuna -o gün ben, Bütçe Planım vardı- oraya hemen
biz Müsteşar Yardımcımızı ve Afet İşleri
Genel Müdürümüzü yolladık. Gerçekten, önemli bir hasar oldu.
İskenderundaki hasar gerçekten basına tam yansıtılamadı,
gerçekten çok mağdur olan vatandaşlarımız var. Bunlarla
ilgili de, dün, Bakanlar Kurulunda
Biz, özellikle ev eşyası
mağduru olan, ev eşyasından dolayı zarara uğrayan
vatandaşlarımızın bu zararlarını ödeyeceğiz.
Yine, hiçbir yerde yapmadığımız, esnafla ilgili,
mutlaka onların da zararlarını ödemeye çalışıyoruz
ki, yasal olarak şu anda altyapısı olmamasına
rağmen, Bakanlar Kurulu kararıyla bunu yapacağız.
Kızılayın
yetersiz olduğunu söyledi sayın vekilim. Ben şunu söyleyeyim:
Ben Pakistana gitmiştim. Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez
Müşerref bana şunu söyledi, bize: Biz, depremde, Pakistan
Ordusu olarak giremediğimiz yere, bizden evvel Kızılay
girmişti, Türk bayrağı orada dalgalanıyordu ve
oradaki insanlar şunu söylüyorlardı: Biz, Türk doktorlarına,
Türk Kızılayına -özellikle bayanlar- tedavi olmak istiyoruz,
başka bir yere olmak istemiyoruz, çünkü, Türkiyeyi ve Türkleri
çok seviyoruz
Bu, Açede de böyleydi, Lübnanda da böyleydi,
İranda da böyleydi. Gerçekten, Kızılayımız oradaydı;
12 bin tane kuru gıda dağıttı, 5 bin tane su dağıttı,
5 bin tane battaniye dağıttı, 3 bin tane de çocuk seti
dağıttı, gerçekten çok iyi bir çalışma yaptı.
Özellikle
DSİnin sorumluluğunda olan bölgede inceleme yaptık.
Orada ıslah çalışmaları yapılmış, ancak,
bu takip eden yerlerdeki köprülerde birtakım yeni ilaveler nedeniyle
dere yatağında birtakım sorunlar var. Şimdi, burada,
hemen çalışmaya başlıyoruz. Ondan evvel de biz,
kentsel dönüşüm yapabiliriz, Batmanda yaptığımız
gibi.
Açıkta
kalanlarla ilgili, biz, Vali Beyle ve Kaymakam Beyle görüştük.
Burada, herkes, o gece, ikinci gece dostlarının, akrabalarının
yanında kaldılar. Biz, onlara, hemen, özellikle geçici olarak
barınma için yardımda bulunabileceğimizi söyledik.
İçme
suyuyla ilgili, ben, Sayın Başkana sormuştum, Başkanımız,
bize, herhangi bir sorun olmadığını söyledi. Özellikle
hasar tespitler hemen yapılıyor. Allaha çok şükür, burada
can kaybı yok. En büyük tesellimiz, İskenderunda, can kaybı
olmaması. Özellikle İskenderunla ilgili orta hasar da
yok, özellikle burada az hasar var. Onu da sizinle paylaşmak istiyorum.
İskenderunda 1.684 tane az hasarlı konut var, 308 tane az hasarlı
iş yeri var.
Özellikle
afet bölgesine alınsın ifadesini, biz, bu afetten sonra
çok duyuyoruz. Bu konuda Meclisimizi aydınlatmak istiyorum.
Afete maruz bölge kararı nedir, genel hayata etkinlik kararı
nedir, bunu iyi bilmemiz gerekiyor. Afete maruz kararı şudur:
Bir yerde, siz, afete maruz kararı alırsanız, orayı
boşaltacaksınız, orada inşaat yapamazsınız.
Lütfen, bu deyimi iyi özümseyelim; çünkü, orada, vatandaş da bilmeden
afete maruz kararı alın, afet bölgesi ilan edin... Afet bölgesi
ilan edersek, o vatandaşlarımızı oradan çıkaracağız.
Nerede afete maruz bölge, afet kararı aldık, onu da söyleyeyim.
Bakın,
1999 Marmara depreminde, 5 ilimizde etkili olmuş, 377 bin bina
hasar görmüş, on binlerce insanımız ölmesine rağmen,
afete maruz bölge kararı alınamamıştır. Tek
alındığı yer, Ford Otosanın bulunduğu fabrika
alanıdır. Yine, biz, bizim dönemimizde, İstanbul ili
Avcılar ilçesindeki belli bir yeri afete maruz bölgesi aldık,
orayı boşalttık, başka yere taşıyoruz;
ama, genel hayata etkinlilik kararı şudur: Özellikle afetler
nedeniyle insan, yapı ve iş yeri, tarım alanları,
hayvancılık, altyapı tesislerinin gördüğü zararlar
nedeniyle, normal hayat düzeninin aksaması ve oluşan hasarlar
sonucu yönetmelik kapsamındaki boyutlarda genel hayata etkili
olan ve olmayanların onayı, Bayındırlık ve
İskân Bakanlığınca alınır. Şimdi, özellikle
bununla ilgili yapılanları, ben, size arz ettim.
Şimdi,
iaşe, ibate, yakacak ve benzeri ihtiyaçların karşılanması
için acil yardım ödenekleri gitmiştir, acil barınma yardımı
için para gitmiştir, bir kısmına konteyner çadır
gitmiştir. Çok kısa zamanda, çok çabuk afet konutları
yapacağız ve bunu TOKİ yapacak; köylerde biz yapacağız,
ilçede ve şehirlerde özellikle TOKİ yapacak.
Şunu
söyleyeyim: Yıl içerisinde, ilk defa, bizim dönemimizde afet
olduğu yerdeki, özellikle bir tane örneğini vereyim -Çankırıda
da yaptık- şimdi, Bursa Kemalpaşada, Nisanda olan yangında,
Kasımın sonunda yerleri teslim ediyoruz ve sosyal donatılarıyla
beraber. Bu konuda inanılmaz bir başarısı var Bayındırlık
Bakanlığının ve Afet İşlerinin ve tabii
ki, Hükûmetimizin.
Özellikle
yapılabilecek işleri ilk defa söylüyorum: Özellikle esnafımıza
yardım ediyoruz. Vatandaşlarımızın zarar gören
malzemelerini temin edeceğiz, bu konuda ayni ve nakdî yardım
yapacağız.
Hastalıklarla
ilgili
O gün, Sağlık Bakanımızla görüştük,
aşı sorunu olduğu söylendi, hemen o halledildi. Orada
doktorlarımız devamlı vatandaşlarımızı
geziyorlar, özellikle çocuklarımız ve yaşlılarımız
için müdahalede bulunmaya çalışıyorlar.
Özellikle
yapılaşmayla ilgili, biz, aynı görüşteyiz. Biz,
bu konuda, DSİ ve Karayolları olarak önemli bir çalışma
yaptık. Özellikle Karadenizden başlayıp bunu Türkiyenin
her tarafına şümullendireceğiz. Nedir sorun, nasıl
çözülebilir, yasalarla mı, eğitimle mi, yeni yerleşim
alanlarıyla mı, toplulaştırma mı, yasaklama
mı, bunun çalışmasını yapıyoruz; ama, burada,
vatandaşlarımızın bize yardımcı olması
lazım, yerel yönetimlerin bize yardımcı olması
lazım, valilerimizin bize yardımcı olması lazım.
Özellikle,
biraz evvel, Sayın Vekilimizin taleplerinin büyük bölümü halloldu,
hallolmuştu zaten. Islah ve köprü çalışmaları devam
edecek ve oraya yardımımız devam edecek. Müsait olduğu
bir zamanda da -çok acele olduğunu düşünüyorum- Sayın
Başbakanla beraber buralara gideceğiz, bu yörelere.
Burada,
ben, şunu gördüm -dört defa bölgeye gittim- Doğuda, Güneydoğuda
ve İskenderunda ben şunu gördüm: Vatandaşımız
devletine, milletine güveniyor, saygılı, sabırlı,
tahammüllü. Afet üzerinden siyaset yapmamamız lazım. Yaparsak,
bunun sonucunda hepimiz zarar görürüz. Afete hep beraber koşacağız.
Sebepleri sonra tartışalım; sonuçları, nasıl
asgariye indiririz buradaki zararları, buna çalışmamız
lazım. Bu konuda, ben, tüm milletvekillerimize, hangi partiden
olurlarsa olsun; belediye başkanlarımıza, Kızılayımıza,
Türk Silahlı Kuvvetlerimize, Hükûmetimize, özellikle sosyal
sorumluluk olan hayırsever iş adamlarımıza -mesela
Deniz Feneri, Kimse Yok Mu Derneği, hemen acil koştu, etti,
Allah razı olsun; iş adamlarımız para gönderiyorlar,
yardımda bulunuyorlar- herkese teşekkür ediyoruz.
Ülkemize,
milletimize geçmiş olsun diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Gündem dışı ikinci söz, Birleşmiş Milletler
Gücünde görevli Hollandalı askerler, Srebrenica soykırımı
hakkında söz isteyen, Sakarya Milletvekili Sülayman Gündüze
aittir.
Buyurun
Sayın Gündüz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
2.- Sakarya
Milletvekili Süleyman Gündüzün, Hollanda Hükûmetinin, 1995te Bosna-Hersekte
binlerce kişinin ölümüne sebep olan Srebrenicadaki soykırım
sırasında bölgenin güvenliğini korumak üzere görev yapan
Birleşmiş Milletler Barış Gücü içindeki askerlerine üstün
hizmet madalyası verilmesi teklifine ilişkin gündem
dışı konuşması
SÜLEYMAN
GÜNDÜZ (Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde
sel felaketinden etkilenmiş olan yurttaşlarımıza,
ahirete intikal etmiş olanlara başsağlığı
ve yaralılara da acil şifalar diliyorum. Aynı şekilde,
yine, dünyanın birçok bölgesinde sel felaketleri çok büyük kayıplara
sebebiyet vermektedir. Afganistanda, Afrikada, Somalide, belki
de son yüzyılın en büyük sel felaketleri yaşanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hollanda Hükûmetinin
1995te Bosna-Hersekte Srebrenica bölgesinde görev yapan Birleşmiş
Milletler Barış Gücü içindeki askerlerine üstün hizmet madalyası
verilmesi teklifi üzerine gündem dışı söz almış
bulunuyorum.
Şüphesiz
her ülke kendi askerlerini ödüllendirme serbestisine sahiptir.
Hollanda Hükûmeti de bu bağlamda askerlerine üstün hizmet madalyası
verebilir. Bizim görevimiz tarihe kayıt düşmektir.
İnsanlığın
derin vicdanında yaralar açan Srebrenica soykırımında
bölgenin güvenliğini sağlamak için görevlendirilmiş
olan askerler, Birleşmiş Milletler nezdinde Hollandalı
askerlerdi.
Şüphesiz
geçmiş bir dönemi konuşuyoruz. Her yıl 11 Temmuzda toplu
mezarlardan çıkartılan Boşnakların cenazelerini
defnediyoruz. Yüreklerimiz yeniden kanıyor.
Bugüne
kadar kaybın ne kadar olduğu asla bilinmemiştir. Soykırımdan
ancak 8 bin kişinin cesetleri bulunmuş. Bu da gösteriyor
ki, bu meseleyi daha uzun yıllar konuşmuş olacağız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 4 Nisan 1992de, Yugoslav
Halk Ordusu, Bosnaya saldırıp Bosna topraklarının
yüzde 55ini ele geçirdi, buralarda yaşayan Boşnakları,
tehcir, tecavüz ve katlederek ortadan kaldırdı. Bunun üzerine,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 6 Mayıs 1993te,
824 sayılı Kararla, Srebrenicanın yanı sıra,
Saraybosna, Tuzla, Jepa, Gorajde ve Bihaçı güvenli bölge
ilan etti. Birleşmiş Milletler Güvenlikli Bölge ne anlama
gelmekte? Orada yaşayan halkın her türlü güvenliğinin
Birleşmiş Milletler Barış Gücü tarafından, yani,
UNPROFOR tarafından sağlanması ve halkın her türlü
silahtan arındırılmış olmasıdır. Yaşayan
halkın can ve mal emniyeti, Birleşmiş Milletler Barış
Gücü askerlerine emanet edilmiştir. Srebrenicanın güvenliği
de 600 Hollandalı askere verilmişti.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugüne kadar, Uluslararası
Savaş Suçları Mahkemesinde açılan davada soykırıma
katılmakla ilgili olarak 19 kişi suçlandı. Bunlardan
6 hakkında mahkûmiyet kararı verildi. 10 kişinin de yargılanması
devam ediyor.
Mahkemede
mahkûm olan en üst düzey yetkili, Sırp komutanlardan General Radislav
Krsticdir. General Krstic, 2004te, soykırıma yardım etmek
ve katılmak suçlarından otuz beş yıl hapse mahkûm
edildi. Eski Yugoslavya Cumhurbaşkanı Slobodan Miloseviç
bu davada yargılanmış ve mahkûmiyet kararı almıştır.
Soykırımla suçlanan Bosnalı Sırpların lideri
Radovan Karadziç ve Genelkurmay Başkanı General Ratko Mladiç
dahil 3 kişi halen aranmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada, General Radislav
Krstice verilen cezanın gerekçesine dikkatinizi çekmek istiyorum:
Soykırıma yardım etmek ve soykırıma katılmak!
Görevi
masum ve silahsız halkı korumak olan askerlerin çocuk, kadın
ve yaşlıların katliamına seyirci kalmalarının
karşılığı onur madalyası mı olmalı?
Bundan önceki Hollanda Hükûmeti, 2002de BM raporları açıklandığı
zaman, askerlerinin davranışlarından utanç duyarak
istifa etmişti. Şüphesiz, Srebrenica soykırımının
tek suçlusu 600 Hollandalı asker değil. Bir ay önce, Fransa
Parlamentosunda, sözde Ermeni soykırımı tasarısını
kabul eden Fransız yönetiminin hiç mi suçu yok? Fransa, Srebrenica
soykırımındaki sorumluluğunun hesabını
vermelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Washingtonda askerî konularda
araştırma yapan BASIC tarafından yayımlanan bir
raporda, çeşitli kaynak, belge ve New Yorktaki BM merkezine çekilen
kriptolara dayanarak, Srebrenica katliamının, Fransanın
tutumu sonucu yaşandığı görüşü savunuldu.
Katliamların sorumlusunun Fransa Cumhurbaşkanı Chirac
olduğu savunulan raporda, UNPROFOR komutanı Fransız
General Bernard Janvierin, 24 Mayıs 1995te BM Güvenlik Konseyinin
kapalı oturumunda, Bosnada güvenlikli bölge ilan edilen ve silahtan
arındırılmış olan Srebrenica, Zepa ve Gorazdenin
Sırplara karşı artık savunulmaması gerektiğini
ortaya attığı ifade edildi. Ayrıca, raporda, General
Janvierin, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chiractan gelen
talimat sonucu NATOnun müdahalesini reddettiği kaydedildi.
Bu bilgiye kaynak olarak, Fransa ve BM yetkilileri gösterildi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
SÜLEYMAN
GÜNDÜZ (Devamla) Bizler, Srebrenicada 11 Temmuz 1995 tarihinde büyük
bir katliama tanıklık ettik. İşte o katliamın
bir kısım raporlardan alınmış olan özet sözlerini
size ilettim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; henüz işgalin
başladığı ve uluslararası müdahalenin tartışıldığı
bir ortamda (28 Haziran 1992) Fransa Cumhurbaşkanı Francois
Mitterand Sarajevoya bir ziyarette bulunarak, kuşatma altındaki
şehri gezip, Sarajevoda savaşı hissetmediğini,
dolayısıyla müdahaleye gerek olmadığını
açıklaması, Sarajevo kuşatmasının dört
yıl sürmesine ve Bosnada Uluslararası Kızılhaç
Örgütünün verilerine göre 312 bin kişinin ölümüyle sonuçlanan
büyük bir trajedinin yaşanmasına sebebiyet verdi.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bu olup bitenler
soykırıma yardım etmek anlamı taşımaz
mı? Fransa ve Hollanda bunun hesabını vermelidir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Gündem dışı üçüncü söz, tarım ürünleri ve şeker
pancarı üreticilerinin sorunlarıyla ilgili söz isteyen
Erzincan Milletvekili Erol Tınastepeye aittir.
Buyurun
Sayın Tınastepe.
3.- Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepenin, Hükûmetin uyguladığı
tarımsal destekleme politikalarının yansımalarına,
şeker pancarı üreticilerinin sorunlarına ve alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkunun cevabı
EROL
TINASTEPE (Erzincan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hükûmetin tarım politikaları ve şeker pancarı üreticilerinin
sorunları hakkında gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ülke nüfusumuzun yüzde 35i sosyoekonomik
yaşamda önemli bir yer tutan tarımla uğraşmakta ve
kırsal alanda yaşamaktadır. Ülke istihdamına katkısı
yüzde 34 olan tarım sektörünün gayrisafi millî hasılaya
katkısı yüzde 11 düzeyindedir. Türkiyede kişi başına
düşen millî gelirin 5 bin dolar olduğunu düşünürsek,
bu miktar, tarım kesiminde, en iyimser yaklaşımla 1.500
dolar civarında kalmıştır. Değerli arkadaşlarım,
buradan pay biçin çiftçimizin haline.
Sayın
milletvekilleri, AKP Hükûmeti, köylümüzü ve çiftçimizi uyguladığı
tarımsal destekleme politikalarıyla hüsrana uğratmıştır.
Altı yıldır uygulanmakta olan doğrudan gelir desteği
ödemelerinin bakiyelerini sürekli bir sonraki yıla erteleyen
Hükûmet, üstüne üstlük, 2005 yılında, 2004 yılının
doğrudan gelir desteği ödemesinin yaklaşık 1 katrilyon
TLlik kısmını 2006 yılına erteleyerek ödemelerde
bir istikrar sağlayamamıştır.
Hükûmet,
çiftçiye, mazot desteği, gübre desteği gibi göstermelik
desteklemeler yaparak çiftçiyi kandırmaya çalışmaktadır.
Mazotun fiyatı 2002 yılında 980 bin TL, 2004 Aralık
ayında 1 milyon 798 bin TL iken, 2005 Aralık ayında 2 milyon
100 bin TL, 2006 Kasım ayı itibariyle 2 milyon 200 bin TLye
ulaşmıştır. Soruyorum size değerli arkadaşlarım:
Verilen 300 bin TLlik mazot desteği ne işe yaramıştır?
Ayrıca, Hükûmetin, 2005 yılında, çeşitli ürünlere
göre değişen ve dönüm başına 1 ila 3 milyon TL gibi
komik bir rakamla ifade edilen gübre desteği vermesi vahim bir
olaydır.
Çelişkilerle
dolu bu desteklemelerden de görüldüğü üzere, AKP Hükûmeti çiftçinin
derdine ilaç olamamıştır. Zaten kan ağlayan çiftçimize
bir nebze ilaç olacak olan bu desteklemelerin düşürülmesi çiftçimizin
üretim maliyetini gerçekleştiremediği gibi, borçlarını
da ödeyemez hâle getirmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, tarımda girdi fiyatları artarken
ürün fiyatları yüzde 45 oranında azalmıştır.
Türk çiftçisi, dünyanın en pahalı mazotu, elektriği ve
gübresiyle üretim yapmak zorunda kalmıştır. Çiftçimizin
hâli ortada, borcunu ödeyemiyor. Siz istediğiniz kadar çiftçi
borçlarını taksitlendirin, çiftçilerimiz bu borçları
ödeyemedikten sonra sizce bunun bir anlamı var mı? Hani
çiftçi borçlarının faizlerini silecektiniz? Zaten çiftçiyi
tüccara teslim ettiniz. Çiftçinin hem doğrudan gelir desteğini
azaltıyorsunuz hem de borcuna faiz uygulatıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, son bir yılda 1 milyondan fazla çiftçimiz
tarım sektöründen ayrılmıştır. Dünyanın
hiçbir ülkesinde tarım nüfusunda bir yılda bu kadar büyük
bir azalma yaşanmamıştır.
Sayın
milletvekilleri, ekonomisi tarım ve hayvancılığa
dayalı Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölge illerimiz bu
olumsuz tarım politikalarından çok etkilenmektedir. Özellikle
Erzincan ilimizin iklim ve coğrafi yapı itibariyle arazisi
tarıma elverişli olup halkın yüzde 62si geçimini tarım
ve hayvancılıktan sağlamaktadır. İlimiz yüz
ölçümünün 203 bin hektar alanı tarım arazisi, 425 bin hektar
alanı çayır ve mera arazisidir.
İlimizde
son yıllardaki tarım politikaları yüzünden, özellikle
şeker pancarına getirilen kota nedeniyle, tarımla
uğraşan kesimin gelirinde büyük bir azalma meydana gelmiştir.
Pancar tarımı ve pancar şekeri sektörü en fazla istihdam
yaratan yan sektörlerden büyük katkı sağlayan ve en fazla
çiftçi geliri sağlayan sektörümüzdür. Bu sektör, ülkemize
yılda yaklaşık 3 milyar dolar katma değer sağlamaktadır;
geçimini doğrudan veya dolaylı olarak sektörle ilişkilendirmiş
10 milyon insanımızın iş ve ekmek kapısıdır.
Bu özellikleri itibariyle sektör tüm dünyada desteklenip korunmasına
rağmen bu sektörü desteklemeyen tek ülke Türkiyedir.
Türkiyeye
her yıl 1,5 milyar dolarlık kaçak şeker girmektedir. Bu,
10 adet şeker fabrikasının üretimine eş değerdir.
500 bin çiftçimizin ürettiği pancar, uygulanan kotalar yüzünden
kaçak şekere kurban edilmektedir. Bugün ülkemizin yıllık
şeker üretimi 2,5 milyon ton civarındadır; ancak, bunun
çok altında şeker üretilmesine rağmen stoklar oluşmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EROL
TINASTEPE (Devamla) 1 Eylül 2006 tarihi itibariyle, 42 bin tonu
güvenlik stokları olmak üzere, toplam 503 bin ton stok oluşmuştur.
Stok oluşumunun temel nedenleri, yurda çok miktarda kaçak
şeker ve tatlandırıcı girişi, kimyasal tatlandırıcı
ithalatının 13 kat artmış olması ve nişasta
bazlı şekerlerin kotasının yüksek belirlenmesi
gibi sebeplerden dolayıdır.
Şeker
üretiminin ve verimliliğin önümüzdeki bir diğer problemi
ise kadro sorunudur. 1998den beri kadro tahsis edilmeyen fabrikalarımız,
mevsimlik ve kampanya işçileriyle işlevini sürdürmeye
çalışmaktadır.
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
EROL
TINASTEPE (Devamla) Tamam Başkanım, toparlıyorum.
Hükûmet,
kamuda çalışan 163 bin geçici işçiye kadro vereceğini
söylerken, neden şeker işçisini bunların dışında
tutuyor? Beş altı ay çalıştırıp yedi sekiz
ay sokağa terk ettiğimiz bu işçilerimizin günahı
ne? Umarım, Hükûmet, bu yanlıştan döner ve bu işçilerimize
de kadro verir.
Öncelikle
kârlı fabrikaların özelleştirilmesi hâlinde, ülkemizin
pancar işleme kapasitesi ve şeker üretim miktarı daralacak,
kapasite kullanım oranı yüzde 25e kadar düşecek ve
stoklar olağanüstü boyutlara ulaşacaktır. Bu nedenlerden
dolayı fabrikalarımız pazar avantajlarını
kaybederek zarara sürüklenecek ve en az 15 şeker fabrikamızın
kapanmasına yol açacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EROL
TINASTEPE (Devamla) Sayın Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
EROL
TINASTEPE (Devamla) Değerli arkadaşlarım, Avrupa
Birliğine girme sürecinde ülkemizin, bir an önce tarım
sektörünü sorunlarından arındıran ve ülke kalkınmasının
etkin bir aracı haline dönüştüren bir yaklaşımı
yaşama geçirmelidir. Hızlı bir tarımsal yatırım
planlamasıyla, sulanabilir alanları iki katına
çıkararak, arazi kullanım planlamasında üretim çeşitliliği
seçimine kadar rasyonel tercihler ortaya koyulmalıdır.
Üretici örgütlenmesinde girdi temini ve ürün pazarlamasına
kadar sürecin tüm aşamalarında üretimden ve üretici-tüketici
lehine çözümlerden yana olan, bilgi ve teknolojiyi toprakla buluşturan,
üretim maliyetlerini azaltıp verim değerlerini yükselten
ve bu çerçevede rekabet gücünü yüksek tutan bir tarım sektörü
kurulmalıdır. Sadece tarım alanı için değil,
tüm alanlarda üretim ve istihdam desteklenmeli, kurumsal destekler
üretime ve istihdama yönlendirilmelidir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Erzincan Milletvekili Erol Tınastepenin
konuşmasına Hükûmet adına, Sanayi ve Ticaret Bakanı
Sayın Ali Coşkun söz istedi.
Buyurun
Sayın Coşkun.
Süreniz
yirmi dakika.
SANAYİ
VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; değerli hemşehrim
Erzincan Milletvekili Sayın Erol Tınastepenin, şeker
pancarı üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşmasına, bilgilendirme bakımından
cevap vermek istiyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde,
bilindiği gibi, coğrafi konumu nedeniyle, şeker, pancardan
üretilmektedir. Yurdumuzda şeker pancarı, her yıl üreticilerle
yapılan şeker pancarı üretim sözleşmesiyle yapılmakta,
üretilecek pancarın miktarı şeker talebi doğrultusunda
belirlenmektedir. Yani, Türkiyenin doğrudan şeker ihtiyacı
neyse, tersten giderek, Şeker Kurumu pancara dönüştürmekte
ve Türkiyede, pancarla beraber, mısırdan elde edilen nişasta
bazlı şeker de olduğu için, bu konuda kotalar geliştirilmektedir.
Türkiyede 65 ilde, yaklaşık 6 bin yerleşim biriminde
400 bin üretici tarafından pancar tarımı yapılmakta
olup, 2,5 milyon vatandaş, yaklaşık olarak geçim kaynağı
temin etmektedir.
TÜRKŞEKER
ise, halen 22 adedi Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim
Şirketinin yönetiminde, 3 tanesi Özelleştirme İdaresi,
dolayısıyla, Sümer Holdinge devredilmiş vaziyette,
25 şeker fabrikası devlete ait olup, 8 özel şeker fabrikası
-pancar bazlı olarak- özel sektöre aittir. Ayrıca, 5 şirkete
ait 6 adet nişasta bazlı şeker fabrikası bulunmaktadır.
TÜRKŞEKER, bünyesinde, 55 ilde, 4.131 köyde, yaklaşık
188 bin çiftçiyle çalışmalarını sürdürmektedir.
Üretilen
pancar, şeker üretimi dışında hayvancılık,
taşımacılık, tarım alet ve makineleri
başta olmak üzere birçok sanayinin gelişmesine önemli katkılar
sağlamaktadır. Ayrıca da, bildiğiniz gibi, melastan
etil alkol üretilmekte, etil alkol de damıtılarak, içindeki
yüzde 4 su alınarak benzine katılır hale gelmektedir.
Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler kararları
doğrultusunda, 2007 yılı sonuna kadar Türkiyenin de
yüzde 5 nispetinde benzine etil alkol, saf alkol katması hedeflenmektedir.
Sektörün
ekonomik hacmi 2,3 milyar dolar seviyesinde olup, yaklaşık
1 milyar dolar katma değer yaratmaktadır. Diğer sektörlerden
mal ve hizmet talebi 1,8 milyar dolar olan sektörde 7 milyon kişiye
doğrudan ve dolaylı istihdam sağlanmaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bu konularda daha önce sizlere bilgi sundum, ancak
önemli bir sektör olduğu için vaktinizi fazla almadan bilgilendirmek
istiyorum.
Şeker
üretiminde ana politikamız, ithalat ve aşırı stok
oluşmasına meydan vermeyecek şekilde iç talebin yerli
üretimle karşılanması şeklinde belirlenmiştir.
Bu nedenle, şeker üretiminde istikrarı ve kendi kendine
yeterliliği sağlamak, stoklardan gelen kamu finansman yükünü
azaltmak, üreticilere düzenli bir gelir temin etmek ve uluslararası
yükümlülüklerimiz çerçevesinde öngörülen tarım politikalarına
uyum sağlamak amacıyla 1998 yılından bu yana kotalı
üretim yapılmaktadır, yeni bir olay değildir. Ancak, bunun
daha da disipline edilebilmesi için IMF, Dünya Bankası ve Avrupa
ilişkileri çerçevesinde 19 Nisan 2001 tarihinde yürürlüğe
girmiş olan 4634 sayılı Şeker Kanunu gereği,
Şeker Kurumu ve Şeker Kurumunun karar organı niteliğinde
Şeker Kurulu oluşturulmuştur.
Şeker
Kurulu, yurt içi şeker talebiyle, fabrikaların işleme
ve üretim kapasitelerini göz önünde bulundurarak ve üçer yıllık
ortalamalar ele alınarak ülke şeker kotasını tespit
edip, şirketlere tahsis etmektedir. Bu çerçevede, TÜRKŞEKERin
ekim alanlarında pancar üretim kotaları her yıl -Şeker
Kurulu tarafından TÜRKŞEKERe, tahsis edilen şeker kotasıyla-
şeker stok durumu dikkate alınarak tespit edilmektedir. Nitekim,
Avrupa Birliği bu konuda çok ciddi kararlar almıştır.
Dünya Ticaret Örgütünün kararları doğrultusunda, geçen
hafta içinde 5 Avrupa üyesi ülkeye çok yüksek cezalar uygulamıştır.
Bu cezalar, normal dışı stok bulundurmaktan gelmektedir.
Dolayısıyla, Türkiyenin, artık içeride fazla stok olmadan,
yasalar çerçevesinde, Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliği
kararları doğrultusunda ve ekonomik olarak kendi dengelerini
kurması gerekmektedir.
Tespit
edilen pancar üretim kotalarının fabrikalara, köylere ve
üreticilere dağıtımı, Türkiye Şeker Fabrikaları
Anonim Şirketi Genel Müdürlüğünce hazırlanan taahhüt
alımı uygulama esasları doğrultusunda yapılmaktadır.
Özel şeker fabrikaları da, aldığı kotaları
kendi yönetimince değerlendirmektedir. 2001 yılından
itibaren pancar üretiminde dörtlü münavebe sistemi uygulanmaktadır.
Uygulama esasları gereği, kotaların üreticilere dağıtımında,
tarla mülkiyeti yerine, bir önceki münavebe döneminde üretmeyi
taahhüt ettikleri pancar miktarları esas alınmaktadır.
Bu uygulamayla, köyde oturan, uzun yıllardan beri devamlı
pancar üretimi yapan, bilfiil üretimin içinde olan, pancar üretimini
meslek edinmiş sorumlu ve bilinçli üreticilere sürekli pancar
üretme imkânı tanınmaktadır. Doğrudan destek primi
ve mazot desteklerinde de bu hassasiyet gösterilmektedir.
Ayrıca,
devamlı pancar üretimi yapan üreticilerimizin yüzde 20den
fazlası ortakçı ve kiracı olarak üretimlerini sürdürmektedirler.
Tarla mülkiyetinin esas alınması halinde, yıllardır
pancar üretimi yapan bu üreticiler devre dışı kalacak,
mülkiyet sahibi üreticilerin kotaları da önemli ölçüde azalacaktır.
Şirketin kayıt sistemi de taahhüt edilen pancarın esas
olarak alınmasını uygulanabilir kılmaktadır.
Ülke
genelinde şeker kotası 2002 yılından bu yana 2 milyon
341 bin ton civarında olarak belirlenmiş, buna paralel olarak
pancar kotalarında da herhangi bir düşme olmamıştır.
Her yıl ülke genelinde yaklaşık 15 milyon tonun üzerinde
pancar üretilmektedir ve 2002 yılına nazaran yaklaşık
1 milyon ton da fazladır. Dolayısıyla, burada bir
kısıtlama yoktur.
Ancak,
ülkemiz pancar şekeri kotası sabit kalmasına karşın,
bizden önceki Hükûmet, maalesef -bunu tekrar ediyorum yüce Meclise
karşı- bir taraftan -Devlet Planlama Teşkilatındaki
uzmanlara hazırlattırılan rapor gerekçe gösterilerek-
7 fabrikanın kapatılmasına karar verirken, diğer
taraftan hepsinin özelleştirilmesi kararını almış,
aynı anda da maalesef 3 fabrikaya teşvik vermiştir. Bu
3 fabrika beş yıl içinde müktesep hakkını kullanma
durumunda olduğundan, bunlar -Boğazlıyan, Aksaray ve
Çumrada olmak üzere- tesislerini tamamlamış ve bu yıl
imalata geçme durumuna girmiştir. Dolayısıyla, 25 tane
devlette, 5 de özel sektörde 30 fabrikaya dağıtılan bu
pancar kotası bu kere 33 fabrikaya dağıtılma mecburiyetiyle
karşı karşıya bırakmıştır bizi.
Hem de bu 3 yeni fabrika, bizden önce çıkan kanunda öyle olduğu
için, teorik kapasiteleriyle kotalardan istifade etmişlerdir,
diğerleri fiilî kapasiteyle yararlarınken. Dolayısıyla,
yaklaşık, sadece aritmetik olarak yüzde 10 gibi diğer
fabrikalarda kota düşmesi olmuştur. Çünkü, 30 fabrika
33e çıkmıştır, fark buradan gelmektedir. Fiilî olarak
da TÜRKŞEKERin bünyesindeki fabrikalarda yüzde 6,9 oranında
ortalama kotada kısıtlama olmuştur. Tabii, bazı
fabrikalarda 12, bazılarında 8, bazılarında 5
şeklinde, onun üç yıllık fiilî üretimine ve durumuna
göre değişiklik arz eder. Ortalamayı söylüyorum. Dolayısıyla,
bazı fabrikalardaki, kotalardaki azalma, bu 3 tane teşvikli
fabrikanın üretime girmesiyle olmuştur.
Kota
üretimi Türkiyedeki şeker dengelerini kurmakta, böylece,
hem ithalat önlenmekte hem de üretilen şekerin ekonomik olarak
hazineye yük olmaması için ihraç edilme koşulu vardır
(C) kotasına aktarılıp. Oysaki, dünya şeker fiyatları,
kamıştan elde edilen şekere göre belirlendiğinden
Londra Borsasında, pancardan elde edilen şekeri o fiyata
ihraç etmek ancak sübvansiyonla olmaktadır. Biz, alınan kararlar
doğrultusunda, üç yıldır -dördüncü yıl bu- hazineye
yük olmadan, herhangi bir şekilde bu konuda talepte bulunmadan,
çalışmaları verimli bir şekilde yürütmeye çalışmaktayız.
O
bakımdan, stoka şekerin girmesi de, fevkalade, ekonomik
bakımdan olumsuzluk doğurmaktadır. Nitekim -geçen gün
Meclise arz ettim- özel fabrikaların böylesine ucuz fiyatla
pancar topladığı kotanın dışında,
ürettikleri şekeri de (C) stoklarında beklettikleri ve
2005 yılı sonlarına doğru ve 2006 yılında
da bunları piyasaya sürerek, şu anda çok yüksek miktarlarda
cezaya çarptırıldılar. Tabii ki, itiraz hakları
dolayısıyla, mahkemedeler. Zaten piyasadaki kaçak
şeker laflarının da esas kaynağı, bu ihraç edilmesi
gereken şekerin piyasaya satılmasından doğdu.
Dolayısıyla, bu dengeleri kurmak mecburiyetindeyiz.
İlk
defa ekim yapılacağı zaman -yani, şubat, nisan ayları
arasında bu değerler açıklanmakta- avans fiyatı da
açıklanmaktadır. Ondan sonra, dikim avansı, bakım
avansı, söküm avansı, işte, gübreleme, her türlü kademede
avansları ödenmektedir ve dört yıl içinde bu ödemelerde herhangi
bir gecikme olmamıştır. Baki alacağı da bu
avanslar kampanya bitene kadar yüzde 50sini tutmaktadır pancar
fiyatının, diğer yüzde 50sinin de, kampanya bitiminden
sonraki nisan ayı içinde, dört yıldır, hazineden yine
bir kuruş para almadan, pancar müstahsillerine hakları
ödenmektedir.
2005
yılı pancar bedeli olarak -bilgi olarak sunuyorum- üreticilere
toplam 989 milyon 413 bin yeni Türk lirası, yani, 1 katrilyon liraya
yakın para ödenmiştir. Bu bedelin 539 milyon yeni Türk lirası
-pancar fiyatının yaklaşık yüzde 55i tutuyor-
nakdî avans olarak, bakiyesi de tamamen gününde ödenmiştir. 2006
yılında da, aynı şekilde, bu hassasiyet devam etmektedir.
Kampanya bitimi sonucunda 2007 yılının Nisan ayında
bakiye ücretler ödenecektir. Dolayısıyla, dört yıl
içinde, tarımda önemli bir yer tutan pancar üretiminde gerekli
dengeler kurulmuştur. Bir yanlış yorumlama dolayısıyla
Şeker Kurumunun kapatılması, Kurulun görevine devam
etmesi şeklindeki bir yorum sonucunda dengeler birazcık
bozulsa da, tekrar toparlama şansını bulduk. Ayrıca
da, pancara karşıt olarak, alternatif olarak buğday, ayçiçeği,
mısır, soya gibi alternatif ekimleri de Tarım Bakanlığı
destekliyor ve böylece, tarımda gereksiz stoklar ya da alınıp
bunların imha edilmesi, işte, tütünün alınıp yakılması,
fındığın yağlığa yollanması gibi
yanlış tarım politikalarını da büyük ölçüde
önlemiş durumdayız.
Üretim
maliyetlerinin azaltılması, verimli çalışma neticesinde
dört yıl içinde şekere zam da yapılmamıştır.
Dolayısıyla, zaman zaman da pazarlamada kolaylıklar
sağlanarak, halkın şeker ihtiyacı aksatılmadan
devam ettirilmiştir. Bu çalışmalar neticesinde
şeker fabrikaları ilk defa kâra geçmiştir zam yapılmadığı
hâlde, sırf verimli çalışılarak.
Bazı
ekonomik ölçekte olmayan bölge ve kantarlar kapatılmıştır.
Milletvekili arkadaşlarımın bu konuda çok müracaatları
oldu. Ama, kendilerine o kantar bölgelerinde alınan pancarların
resimlerini gösterdim, yüzde 30, yüzde 40 topraklı, çamurlu ve
taşlı geldiğini gösterdim. Sonra da, oralarda personelin
hakikaten yığınak hâlinde olduğunu ve verimli çalışmadığını
göstererek, zannediyorum milletvekili arkadaşlarım da
hoş gördüler. Bunları da kapatarak, teslimleri fabrikada
ve merkezlerde alarak büyük bir verim sağlandı.
Pancar
boşaltma konusunda beklemeleri önlemek için birçok tedbir aldık.
Eskiyen makineler, şeker fabrikalarının makine fabrikalarında
yenilenerek, daha verimli çalışır hâle geldi.
Hastalıklara
karşı ciddi bir mücadeleye başlandı. Tohum ilaçlaması
ve gübre konusunda müstahsillere zamanında destekler sağlandı.
Böylece,
müstahsilimizle, çalışanlarımızla kutsal bildiğimiz
emeğin temsilcisi işçilerimizle uyum içerisinde çalışıyoruz.
Zaman
zaman özelleştirmeye karşı, sendikamız, tabii ki,
kendi programı çerçevesinde karşı görüşler bildiriyor,
bazı konularda yargıya müracaat ederek yürütmeyi durdurma
kararları alıyor. Bunu da, demokratik bir çerçevede olgunlukla
karşılıyoruz, ama uyum içinde çalışıyoruz.
Bu çerçevede büyük bir sıkıntı yoktur. Müstahsilimiz
memnun olarak çalışmalarına, ekimlerine devam etmektedir.
Değerli
hemşehrim Erzincan Milletvekili Erol Beyin özel sorusuna gelince,
Erzincan Şeker Fabrikasının 2005 yılında 250
bin ton olan pancar üretim kotası, 2006 yılında hangi gerekçeyle
240 bin tona indirilmiştir? sualine daha önce genelde bilgi
verdim. Bu 30 fabrikadan 33 fabrikaya çıkınca, ortalama
olarak yüzde 6,9; mevzii olarak da yüzde 10 civarında kotalarda
azalma olmuştur. Önümüzdeki dönemde, bu 3 fabrikanın çalışma
verimine göre, zannediyorum, genel kota dağılımında
teorik kapasite yönünden fiilî kapasiteleri hesaba gireceği
için burada bir düzelme olacaktır.
Ayrıca,
biz -şu anda Eskişehirde başladık- hızla, benzine
katılacak etil alkol çalışmalarını sürdürüyoruz.
Almanyadan da bir firmayla ilişkilerimiz devam ediyor. Pancar
katı artıklarından benzin üretmek ve böylece, pancar
konusundaki çalışmaları daha teknolojik yönde değerlendirmek
istiyoruz. Bu bakımdan, değerli arkadaşımızın
suallerini böylece cevaplandırmış bulunuyorum.
Genel
tarım destekleri konusunda... Tarım Bakanımız burada
yok.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) Burada Sayın Bakanım.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Burada, burada.
SANAYİ
VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) Ama Hükûmetimizin
bir taraftan mazot fiyatları artmasına rağmen verdiği
mazot desteklerinin sevindirici olması lazım. Çünkü, petrol,
22 dolardı varili, şimdi 70 dolarlardan 60lara indi. Bu kadar
artışa rağmen...
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) 50 liraya düştü Sayın Bakan.
HÜSEYİN
EKMEKCİOĞLU (Antalya) Sayın Bakan, yüzde 70i vergi.
Vergiyi düşürün. Yüzde 70i vergi mazotun Sayın Bakan.
SANAYİ
VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) Kolay değil,
onu söyleyeyim sadece. Ama, desteklerimiz devam ediyor.
Sonra
da, doğrudan üreticiye tarım desteğimiz devam ediyor.
Biz geldiğimizde, hakikaten, köylü, ziraatçı perişandı.
ORHAN
SÜR (Balıkesir) Şimdi yok oldu.
SANAYİ
VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) Borçlarını
yeniden yapılandırdık, yüzde 59 olan faizlerini yüzde
8 ile 13 arasına getirdik. Her türlü desteği imkânlar ölçüsünde
veriyoruz. O bakımdan... Tabii, takdir yüce milletin ve sizlerindir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun
bir raporu vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Cumhurbaşkanlığı 2005 Malî Yılı
Kesinhesabına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (3/1044) (S.
Sayısı: 1259) (x)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Cumhurbaşkanlığı
2005 Malî Yılı Kesinhesaplarını ihtiva eden cetveller,
içindekilerinin incelenerek kayıtlara uygun olduğu anlaşılmış
olup, İçtüzüğümüzün 180 inci maddesi gereğince Genel
Kurula arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.
Başkan Başkanvekili Sözcü
İsmail
Özgün İsmail
Ericekli Fahri
Keskin
Balıkesir Çankırı Eskişehir
Kâtip
Denetçi
Üye
Mustafa
Cumur Mehmet Emin Tutan Fetani Battal
Trabzon Bursa Bayburt
Üye
Üye Üye
Abdullah
Çalışkan M. Sait
Armağan A.
Sırrı Özbek
Adana Isparta İstanbul
Üye
Üye
İsmet
Atalay Vezir
Akdemir
İstanbul İzmir
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Başbakanlığın
Anayasa'nın 82nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın İngiltereye
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1157)
17/11/2006
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde
bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 2-3 Ekim 2006 tarihlerinde
İngiltereye yaptığım resmi ziyarete ekli listede
adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi
uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının
sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın
82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
LİSTE
Egemen
Bağış İstanbul
Milletvekili
Şaban
Dişli Sakarya
Milletvekili
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(x) 1259 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
Ondan
önce, aleyhinde söz isteyenler var, lehinde söz isteyenler var, onlara
da söz vereceğiz.
VI. -
ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 21.11.2006 Salı günü yaptığı toplantıda
Siyasi Parti Grupları arasında oy birliği sağlanamadığından
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını
arz ederim
Eyüp
Fatsa
Ordu
AK
Parti Grup Başkanvekili
Öneri:
Genel
Kurulun 21.11.2006 Salı günkü (bugün) Birleşiminde Sözlü Sorular
ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek Kanun
Tasarı ve Tekliflerinin görüşülmesi, Gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
Kısmının 29 uncu sırasında yer alan 970 ve 970e
1 inci Ek, 8 inci sırasında yer alan 1244, 9 uncu sırasında
yer alan 1255, 365inci sırasında yer alan 1229, 22 nci sırasında
yer alan 922 sıra sayılı Kanun Tasarı ve Tekliflerinin
bu kısmın 8, 10, 11 12 ve 13 üncü sıralarına
alınması; Genel Kağıtlar listesinde yayımlanan
ve bastırılarak dağıtılan 1267 sıra sayılı
Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tekliflerinin de 48 saat geçmeden yine bu kısmın
9 uncu sırasına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, 22.11.2006
Çarşamba günkü Birleşimde Sözlü Soruların görüşülmemesi
ve Gündemin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler Kısmının 273, 279, 294 ve 295 inci
sıralarında yer alan 10/337, 10/343, 10/356 ve 10/357 esas numaralı
Meclis Araştırması Önergelerinin birleştirilerek
görüşülmesinin, çalışma sürelerinin de 21.11.2006 Salı
günkü (bugün) Birleşimde saat 23.00e kadar, 22.11.2006 Çarşamba
günkü Birleşimde saat 14.00ten 23.00e kadar, 23.11.2006 Perşembe
günkü Birleşimde de saat 14.00ten 21.00e kadar olması, önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin lehinde söz isteyenler: Eyüp Fatsa, Ordu Milletvekili
ve Ünal Kacır, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Fatsa.
Süreniz
on dakika.
EYÜP
FATSA (Ordu) Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Danışma Kurulu Grup önerimizin lehinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, Başkanlık makamını
ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Grup önerimiz, hem Meclisin çalışma saatlerinin
hem de Genel Kurulda görüşülecek olan konuların, yani, gündemin
tespitiyle alakalıdır.
Grup
önerimizin içeriğinde, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda sözlü soru ve denetim çalışmalarının
yapılmaması, 15.00te başlayan Genel Kurul çalışmalarının
saat 23.00te bitmesi, çarşamba günü, yani, yarın, sözlü soruların
görüşülmemesi, ancak, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmının,
273, 279, 294 ve 295inci sıralarında yer alan (10/337),
(10/343), (10/356) ve (10/357) esas numaralı Meclis araştırma
önergelerinin Meclis gündemine alınması. Ki, bu konuda siyasi
parti gruplarının, özellikle her birisinin ayrı ayrı
araştırma önerge talepleri var. 5 ayrı araştırma
önergesi verilmiş; bunlardan 3 tanesi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna ait, 1 tanesi AK Parti Grubuna, bir diğeri de Anavatan
Grubuna ait 5 önergenin birleştirilerek, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesi ve çalışma saatinin
de yine 14.00-23.00 olarak belirlenmesi. Perşembe günü ise, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun, sözlü soruların ve denetim
faaliyetlerinin yapılmaması, 14.00te başlayan çalışmanın
21.00de tamamlanması.
Ayrıca,
gündeme ilave noktasında da, gündemin 8inci sırasına
970e 1inci ek sıra sayılı, Bursa Milletvekili
Şevket Orhan ve Balıkesir Milletvekili Ali Osman Salinin,
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin gündemin 8inci sırasına;
yine 1267 sıra sayılı, Konya Milletvekili Ahmet
Işıkın, Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin 9uncu sırasına; 1229 sıra sayılı,
Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretimi, Stoklanması
ve Kullanımının Yasaklanması Hakkında Kanun
Tasarısının gündemin 12nci sırasına; 922
sıra sayılı, Darülaceze Müessesesi Genel Müdürlüğü
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
da gündemin 13üncü sırasına alınmasını Danışma
Kurulu Grup önerimizde teklif etmiş bulunuyoruz.
Ben,
Genel Kurulun, bu talebimize olumlu cevap vereceği umuduyla,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve teşekkür ediyorum,
sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
İkinci lehte söz istemi, Ünal Kacır.
Bu
sefer doğru söyledim değil mi soyadınızı?
Buyurun
Ünal Bey.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti Grup önerimiz
üzerinde söz almış bulunuyorum; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Az
önce Sayın Grup Başkan Vekilimizin de belirttiği gibi,
Grup önerimiz bu hafta yapacağımız çalışmaları
düzenleyen bir öneri.
Gündemimizin
8inci sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Mısır
Arap Cumhuriyeti Arasında Bir Serbest Ticaret Alanı Tesis
Eden Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporundan önce, 970e 1inci ek sırayla; Bursa Milletvekili
Şevket Orhan ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin,
2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve bunun arkasından,
1267 sıra sayılı, Konya Milletvekili Ahmet
Işık'ın Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin görüşülmesi ve yine, şu andaki mevcut
gündemin 9uncu sırasındaki Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ ve 11 Milletvekilinin, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşülmesinin arkasından da, 1229 sıra sayılı,
Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretimi Stoklanması
ve Kullanımının Yasaklanması Hakkında Kanun
Tasarısını ve bunu müteakiben de, 922 sıra sayılı,
Darülaceze Müessesesi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının görüşülmesi
şeklinde ve yine, diğer kısmı da gündemde belirtildiği
şekilde gündem sıralamasının buna göre yapılmasının
düzenlenmesini amir.
Ayrıca,
çalışma günlerine göre çalışma saatlerimizi de
belirliyor önerimiz. Salı günü saat 15.00ten 23.00e, Çarşamba
günü saat 14.00ten 23.00e, Perşembe günü de saat 14.00ten 21.00e
kadar çalışmayı öngörüyor.
Yarın,
yani Çarşamba günü de, aşağı yukarı Mecliste
bulunan üç siyasi partinin de, yani, AK Parti, Cumhuriyet Halk Partisi
ve Anavatan Partisinin milletvekillerinin vermiş oldukları
5 adet araştırma talebi. İçeriği şu doğrultuda,
bir tanesini ben sizlere okuyayım: Çorum Milletvekili Muzaffer
Külcü ve 19 milletvekilinin gençler ve çocuklar arasında artan
şiddet eğilimlerinin sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla,
Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasıyla
ilgili önergenin ve buna benzer 4 önergenin daha birleştirilerek
görülmesini amir bir grup önerisidir.
Önerimize
katılacağınızı umuyor, çalışmalarınızda,
çalışmalarımızda başarılar diliyorum.
Saygılar,
sevgiler sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aleyhinde, Cumhuriyet Halk Partisi Ankara Milletvekili Oya Araslı.
Buyurun
Sayın Araslı. (CHP sıralarından alkışlar)
OYA
ARASLI (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisinin aleyhinde söz
almış bulunuyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin
görev ve yetkilerinin en başında kuşkusuz yasa yapmak
gelir. Çağdaş ve katılımcı parlamenter rejimlerin
hepsinde olduğu gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde de yasa
yapılırken, tüm siyasi partilere mensup milletvekillerinin
bu yasama çalışmalarına hazırlıklı bir
biçimde katılmaları esastır. Anayasamız da, Türkiye
Büyük Millet Meclisi çalışmalarını düzenleyen
İç Tüzükümüz de Türkiye Büyük Millet Meclisindeki faaliyetlere
milletvekillerinin hazırlıklı gelmesine büyük bir
önem vermiştir, hatta, bununla ilgili çeşitli maddelerinde
düzenlemeler de vardır. Örneğin, başkan önceden Genel
Kurula haber vermedikçe, burada hakkında bildirimde bulunulmayan
hiçbir konunun görüşülemeyeceğine ilişkin hüküm de
bu hükümlerden bir tanesidir. İç Tüzükümüz, katılımcı,
hazırlıklı çalışmaya ne kadar önem verdiğini
bu düzenlemelerle göstermiştir.
Peki
değerli arkadaşlarım, birkaç yıldır ve özellikle
sene başından bu yana, Meclis açıldığından
bu yana her salı günü aldığımız kararlarla,
biz, bu gereğe ne kadar uygun bir davranış içerisindeyiz?
Bir kere, her salı günü gelip, şuraya oturduğumuz zaman,
salı, çarşamba ve perşembe günleri hangi yasaları
görüşeceğimizi bilemiyoruz. Burada alınan karara
göre gündem yapılıyor. Yani, bunun bir başka anlamı
da, biz, önceden yeteri kadar hazırlık yapmak fırsatını
bulamadan yasama çalışmalarına katılmak durumuyla
yüz yüze kalıyoruz ve bu, belki, çok olağanüstü durumlarda,
çok acele görüşülmesi gereken birtakım yasalar söz konusu
olduğunda normal karşılanabilecek, olağan karşılanabilecek
olağanüstü yöntem, maalesef, artık, her salı uygulanan
olağan bir yöntem haline dönüşmüş bulunmakta. Yani,
biz, haftalık, hatta zaman zaman gündelik gündemler yapıyoruz
ve çalışmalarımızı buna göre düzenliyoruz.
Bu çalışmadan, milletvekilinin sağlıklı, ciddi
katkısı bakımından ne kadar yarar görülebilir
ben bunu sizlerin takdirine bırakıyorum ve bu durum milletvekilini
giderek ilgisizliğe yöneltiyor. Şu salonun haline bakınız.
İktidar partisinden 40 kadar milletvekili bile sayamıyorum
salonda bulunan. Milletvekilleri neyi görüşeceklerini bilemedikleri,
yapacakları katkı konusunda da hazırlıklı
olamadıkları için yasama çalışmasına katılmaya
isteklerini giderek hem de daha büyük bir hızla kaybetmeye
başlamış durumdalar. Bunun, parlamenter demokrasimizin
geleceği açısından fevkalade vahim bir gidiş olduğunu
burada dikkatlerinize sermek isterim.
İkinci
üzerinde durmak istediğim husus, çalışma saatleriyle
ilgili. Meclisin çalışmalarında, milletvekilinin,
zamanının bir kısmını komisyon çalışmalarına,
bir kısmını Genel Kurul çalışmalarına ve
kalan vaktini de gelecek yasalarla
veya vereceği yasa önerileriyle geçirmesi gerekir,
ama, biz -sabahtan, pek çok milletvekilimiz komisyon çalışmalarına
dağılmış vaziyetteler- öğleden sonra ilk defa
yüzünü gördüğümüz, zaman zaman, ilk defa varlığından
haberdar olduğumuz yasaları görüşmeye başlıyoruz,
gecenin saat on birine kadar, dokuz saat, ara vermeden ve ondan sonra,
saat on birden sonra evlerimize gittiğimizde, daha sonra gelecek
yasaları tetkik etmek veya yasa önerileri hazırlamak
için ne kadar vaktimiz kalıyor, bu vakit içerisinde ne kadar
sağlıklı hazırlıklar yapılabilir, bunu
da dikkatinize sunmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, otomobil süren sürücünün bile, ne kadar direksiyonda
kalacağı saat belirlidir; belli bir saati aştıktan
sonra sağlıklı bir biçimde otomobil süremez. Otomobil,
belli sayıda kişinin, içerisinde oturduğu bir nakil
aracı. Ben şimdi size soruyorum: Otomobil sürücüsü, 5 kişiden,
bilemediniz 40 kişinin, 50 kişinin yaşamından sorumlu,
bizim burada çıkardığımız yasalar bütün Türkiyeyi
ilgilendiriyor, hatta çocuklarımızın geleceğini
ilgilendiriyor. Bu, otomobil sürmekten daha az ciddi, daha az dikkat
vermek gerektiren bir iş midir ki, bu kadar zaman, milletvekilinin,
dikkatini yasama çalışmasına vermesi önemsenmiyor.
Bu saatin bir ölçüsü vardır. Biz çalışmaktan kaçmıyoruz.
Ben, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundaki arkadaşlara bakıyorum,
sabahlara kadar da çalışmaya hazırlıklıyız
ve razıyız. Çalışmaktan kaçmak niyetiyle bunları
burada dile getirmiyorum, ama, çalışmak, sadece belli bir
konuya odaklanıp zaman harcamak değildir yasamada. Çalışmak,
o zamanın sonunda sağlıklı yasalar ortaya çıkarmaktır.
Bir meclisin çalışkanlığı, sadece çıkardığı
yasa sayısıyla ve çalışma saatiyle ölçülmez. Bunlar,
en sonra gelir. Çıkardığı yasaların sağlıklı
olup olmadığıyla değerlendirilir meclislerin çalışmaları.
Böyle
bir ortamda sağlıklı yasama çalışması
yapmak, maalesef, imkân dahilinde değil. Bu olağanüstü durumlarda
başvurulacak çalışma düzenini, lütfen, olağan hale
getirmeyelim ve insanca, dikkatimizi kaybetmeyeceğimiz,
sağlıklı sonuçlar, ürünler ortaya koyacak bir biçimde
çalışma saatlerimizi ayarlayalım. Bu nedenle de gelen
öneriye karşıyım.
Bir
başka husustan da karşıyım: Burada, bir Meclis
araştırması önergesinin görüşmesinin dışında
denetim imkânı, bu hafta için, kaldırılmış durumda.
Ben, bu yasama yılının başından beri yaptığımız
çalışmalara bakıyorum, her hafta salı günü buraya
geliyoruz ve denetime ilişkin çalışmaları programdan
dışlıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasaya baktığımız zaman,
Meclisin yetki ve görevleri arasında yasa yapmak yazılı;
ama, onun yanında, Bakanlar Kurulunun denetimi de bir yetki ve
görev olarak yazılı. Bu denetimin nasıl yapılacağını
da Anayasa gösteriyor: Soru yoluyla yapabilirsiniz, Meclis
araştırması yoluyla yapabilirsiniz, Meclis soruşturması
yoluyla yapabilirsiniz diyor. Biz, bu hafta ne yapıyoruz? Sadece
Meclis araştırmasına yer veriyoruz, çok şükür; geçtiğimiz
haftalarda buna bile yer vermedik ve soru yoluyla denetimi işlemez hale getirmiş
vaziyette bu tür önergeler.
Değerli
arkadaşlar, bu tür önergeler sürekli bu denetim imkânını
ortadan kaldırdığı zaman, bunun, öyle zannediyorum
ki, Anayasaya aykırı bir tablo ortaya çıkardığını
hepiniz içinizden düşünüyorsunuz. Çünkü, Anayasa, milletvekiline
soru yoluyla da denetim yetki ve görevini yerine getir demiş;
bu Meclise, bunu, bir görev olarak yüklemiş. Ama, milletvekilinin
soru önergesi görüşülmüyorsa, buna gündemde imkân tanınmıyorsa,
yer tanınmıyorsa, bu, İç Tüzüke de aykırı bir
durumdur, Anayasaya da aykırı bir durumdur. Neyi, kimden
ve niçin kaçırmak istiyorsunuz? Denetimden niçin kaçmak istiyorsunuz?
Eğer, milletvekili denetim de yapamayacaksa, burada niye varız?
O kadar çok denetim gündemine taşımak istediğimiz sorunumuz
var ki
Değerli
arkadaşlar, övünüyorsunuz, sabahlara kadar Meclis çalıştı
diye. Ama, şu Meclisin kapısından dışarıya
çıktığınız zaman, insanlar aç, çocuklarımız
işsiz, sürünüyorlar kollarının altında diplomalarıyla!
Bunun hesabını sormak istiyoruz. Hükûmete bu sorunları
çözmek için neler yaptınızı gündeme taşımak
istiyoruz. Çiftçi perişan, köylere gittiğimiz zaman
ağlıyor. Ankaranın burnunun dibindeki köylerde bile
içme suyu yok, kullanma suyu yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(AK
Parti sıralarından Yalan
sesi)
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
OYA
ARASLI (Devamla) Ankaranın köylerine gidecek olursanız,
gidebilecek olursanız, yalan mı doğru mu olduğunu
mahallinde tetkik edebilirsiniz. Gidemediğiniz için herhâlde
yalan demek ihtiyacını duyuyorsunuz Sayın Milletvekili.
İşte,
bunların, yalan mı doğru mu olduğunu, sorduğumuz
sorular yanıtlanırken burada tartışmak istiyoruz.
Onun için, soruyu dışlamayınız diyoruz. Onun için,
bu önergenin aleyhindeyim. Anayasaya aykırı bu gidişe
hiçbir milletvekilinin evet dememesi gerektiğini yineliyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aleyhte ikinci söz, DYP Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Buyurun
Sayın Kandoğan.
Süreniz
on dakika.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum. Bu haftaki Meclis çalışmalarımızın
milletimize ve memleketimize hayırlara vesile olmasını
temenni ediyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisine geldiğimde, bugün, AK Parti Grup Başkanlığının
Grup önerisini istedim. AK Parti Grup Başkanlığının
Grup önerisi, salona geldiğimizde ve Meclis çalışmaları
başladığında sizlerin de önünde olan bir Grup önerisiydi.
Ancak, on beş dakika önce bir başka Grup önerisi Türkiye Büyük
Millet Meclisi salonuna getirildi ve biraz önce aldığım
AK Parti Grup önerisi, ilk Grup önerisinden farklı bir Grup önerisi.
EYÜP
FATSA (Ordu) Ne var fark? Fark ne?
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Bakınız değerli milletvekilleri,
Meclis çalışmaya başlıyor, AK Parti Grubunun getirmiş
olduğu öneri Meclis çalışmaya başladıktan yarım
saat sonra, hatta daha sonra değiştiriliyor ve yeni bir
Grup önerisi getiriliyor. İşte, AK Partinin iki ayrı
Grup önerisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin nasıl çalıştığının
çok açık bir göstergesi.
Şimdi,
Araslı da bahsetti
MÜCAHİT
DALOĞLU (Erzurum) Farkı ne?
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Çok fark var Sayın Milletvekilim. Yani,
niye öyle diyorsun! İşte, elimde, okudum. Elimde, okudum,
iki tane farklı Grup önerisi. Birinde, yarın denetim konusuyla
ilgili hiçbir hüküm yok; ikincisinde, yarın, biraz önce sizin
de bahsetmiş olduğunuz, denetim konularının görüşülmesiyle
ilgili iki farklı öneri. Yani, şunu söylemek istiyorum:
Biz milletvekili olarak -Sayın Araslı da bahsetti- Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemini artık takip edemiyoruz; o
hafta neler görüşülecek, hangi kanunlar Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine gelecek, biz bunu önceden bilemiyoruz.
Ben,
dünyanın hiçbir yerinde böyle bir parlamento çalışmasının
olacağını zannetmiyorum. Bunlar çok daha önceden bizim
önümüzde olacak. 21/11/2006 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde
nelerin görüşüleceğini biz bir ay, iki ay, üç ay önceden
bilmeliyiz. Ha, çok önemli, ekstradan, mutlaka gelmesi gereken kanun
teklifleri, tasarıları olur, onlara bir sözümüz yok.
Şimdi,
Sayın Araslı, denetim konularını niye yapmıyoruz
diye burada bazı sorular sordu. Ben, hemen şunu söylüyorum:
Burada, Sayın Salih Kapusuz, geçen hafta geldi Sayın Araslı,
dedi ki: Bütçe görüşmeleri Türkiye Büyük Millet Meclisine
geldiğinde, Bütçe Plan Komisyonunda görüşülmeye başlandığında,
zaten orada Hükûmet denetleniyor, Hükûmet çalışmaları
orada denetleniyor. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisinde ayrıca
denetim konularının görüşülmesine ihtiyaç yoktur.
diye, kerameti kendinden menkul, çok enteresan bir şey söyledi.
Ben de buradan kendilerine dedim ki, İç Tüzükte bir değişiklik
yapın, çoğunluğunuz da var, Bütçe Plan Komisyonuna bütçe
geldiği andan itibaren, bütçe Türkiye Büyük Millet Meclisinde
kabul edilinceye kadar denetim konuları görüşülemez diye
İç Tüzükte bir değişiklik yapın; biz de bilelim ki,
bu dönemde denetim konuları görüşülmeyecektir. Biz de hazırlığımızı
ona göre yapalım.
Değerli
milletvekilleri, bakınız, Sayın Araslı da bahsetti,
Türkiyenin gündeminde, vatandaşın gündeminde neler var?
Bakınız, bir araştırma şirketi, siyasetin çözmesi
gereken en öncelikli konular nedir diye vatandaşlara sormuş.
Bu, geçen hafta yayınlandı. Birinci sırada, siyasetin,
iktidarın çözmesi gereken hususların başında,
işsizlik ve yoksulluğun çözülmesini istiyor vatandaş.
Yüzde kaç?
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Bu değerleri biz küçülttük.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Yüzde 73, Sayın Milletvekili. Bakınız,
iktidarınızın dördüncü yılı bitti, beşinci
yıla başlıyoruz. Bir araştırma şirketi soruyor
vatandaşlara, Hükûmetten, siyasi iktidardan ne bekliyorsunuz,
hangi konuları çözmesini istiyorsunuz diye soruyor. Vatandaşların
yüzde 73ü, İşsizlik ve yoksulluğu çözmesi lazım
Şimdi,
bir iktidarın dördüncü yılının sonunda, beşinci
yıla başladığı bir dönemde, vatandaş,
hâlâ, işsizlik ve yoksulluğun çözülmesini sizden istiyor
ve bekliyorsa, sizin dört seneniz, bu noktada boşa geçmiş
demektir.
ASIM
AYKAN (Trabzon) Bütün hükûmetlerde
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Yok yapılan Sayın Aykan. Gelin, burada
söyleyin. İşsizlik rakamları yayınlandı.
ASIM
AYKAN (Trabzon) Bütün hükûmetlerde bu problem olmuştur.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) İşsizlik rakamlarını
ben size okuyorum: En son yayınlanan rakamla beraber, bu sene, sekiz aylık işsizlik rakamları
yüzde 10. Yüzde 10
İlk sekiz ayın ortalaması yüzde 10.
Şimdi, asıl eylül, ekim, kasım ve aralık ayları
geliyor. Türkiyede işsizliğin en yoğun olduğu aylar
bu aylar ve bu aylarda çıkacak olan rakamlarla beraber, işsizlik
rakamlarının nereye geleceğini göreceksiniz ve bakınız,
iki üç gündür gazetelerde yazıyor, Antalyada, turizm sezonunun
çok sıkıntılı ve zor geçmiş olmasından dolayı,
oteller, geçmişte hiç olmadığı şekilde, otellerini
kapatmak mecburiyetinde kalmışlar. 150 bin kişi, bu sene,
Antalyada otellerde çalışanlar, yeni işten çıkarıldı.
Bu, daha işsizlik rakamlarının içinde yok. İşsizlik
rakamı, sizin devraldığınızda 10,3 Sayın
Aykan ve yıl sonunda, bu rakam, göreceksiniz, o devraldığınız
rakamın daha da üzerinde olacak. Bir de, bu rakamlar çok enteresan.
Bu rakamları iyi okumak, iyi tahlil etmek lazım.
Bakınız,
bu rakamlarda, 1 milyon 895 bin kişi iş bulma ümidini kaybettiği
için iş aramaktan vazgeçmiş. Bu rakamın içerisinde bunlar
yok. Bu rakamın içerisinde yok bunlar Sayın Fatsa, bu rakamın
içerisinde yok bunlar. Eğer, bu rakamı da bunların içerisine
dahil edecek olursanız, Türkiyedeki işsizlik rakamları
yüzde 18. Yüzde 18, şu an. Evet... Evet
Bakınız, Türkiye
İstatistik Kurumu rakamlarını ben size söylüyorum.
1 milyon 895 bin kişi iş bulma ümidini kaybettiği için,
artık, Türkiyede iş aramıyor, işsizlik hesabında
bunlar dâhil değil. Türkiye İstatistik Kurumunun resmî rakamları.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) İşiniz batsın!
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Esnaf kan ağlıyor diyoruz. Bakın,
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının
Bu da resmî rakamlar.
2002 yılında, iktidarı devraldığınız
yılda, Türkiyede 498 bin senet protesto edilmiş, devraldığınız
Türkiyede. 2006da -sekiz aylık rakamı veriyorum- 842 bin
senet protesto edilmiş, hemen hemen 2 katı. Devraldığınız
Türkiyede 498 bin senet protesto edilmiş, ilk sekiz aylık rakam
842 bin senet protesto edilmiş. Eğer Türkiyede sizin söylediğiniz
gibi işler iyiye gidiyorsa, her şey tozpembe ise, bu protesto
edilen senetlerin sayısı 2002 yılına göre niye
2ye katlanmış? Bunların tutarlarını size okuyorum:
2002de 816 trilyon liralık senet protesto edilirken,
2006nın ilk sekiz ayında 2 katrilyon 793 trilyon; tam 3,5 kat
oranında protesto edilen senet tutarlarının arttığını,
bu rakamlar, çok açık ve net bir şekilde gösteriyor.
Sayın
Sanayi ve Ticaret Bakanımız yok. Süpermarketlerle ilgili
ne oldu değerli milletvekilleri? Esnafımız perişan.
Dört yıldan beri diyorsunuz ki, süpermarketlerle ilgili yasayı
Meclise getiriyoruz, kanunlaştırıyoruz. Beşinci
yıla giriyoruz, Türkiyedeki küçük esnaf, bu süpermarketlerden
dolayı çok ciddi bir sıkıntı içerisinde.
Teşvik
Kanunu
Yıl sonuna kadar bunu getireceğiz demiştiniz.
Ben şimdi buradan soruyorum: Ne oldu? Bunun çok büyük aksaklıklar
taşıdığını biz Meclis kürsüsünden dile
getirmiştik, Teşvik Kanununun. Teşvikin sektörel veya
bölgesel olacağını söylediğimizde itiraz etmiştiniz.
Dönüp baktığımızda, iki yıl sonunda, teşvikin,
üç beş il dışında, Türkiyeye herhangi bir şey
kazandırmadığını çok açık ve net bir
şekilde söyleyebiliriz ve yine istihdam üzerindeki yükler,
Türkiyede yüzde 42,7; Avrupa Birliğinin 15 ülkesinde 31,6;
OECDde yüzde 27,7. Ne olacak bu sanayicimizin hâli? Artık, sanayicimiz,
Türkiyede yatırım yapmaktan vazgeçip yatırımlarını
yurt dışına yapmaya başladı. Doğal gaz zamları,
sanayicinin belini büken zamlar. Denizlide sanayicilerimizle
görüştüm, doğal gaza geçen sanayiciler, artık, doğal
gazdaki sistemlerini değiştirip yeniden kömür kullanmaya
başladıklarını söylediler.
Değerli
milletvekilleri, yani, bütün uygulamalar, çiftçiyi, köylüyü, esnafı,
sanayiciyi, işsizi, memuru, emekliyi, dulu, yetimi çok ciddi
manada sıkıntıya sokan işler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER
ABUŞOĞLU (Gaziantep) Milletvekilleri kaldı, milletvekillerini
de sayın.
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Bakınız, burada kredi kartlarıyla
ilgili bir kanunu kabul ettik. Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekilimiz,
bugün, kredi kartlarıyla ilgili olarak bir kanun teklifinin
doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili bir önerge vermiş.
Şimdi, biraz sonra, o konuyu burada görüşeceğiz. O konu
konuşulurken, o kanun konuşulurken, Merkez Bankasına
akdi faiz oranlarını ve gecelik faiz oranlarını
belirleme yetkisini verirsek bunu tüketicinin aleyhine kullanır,
22 bankanın lehine kullanır. dediğimizde itiraz etmişsiniz
AK Parti milletvekilleri. Ama, bakın, bugün Merkez Bankasının
2/10/2006 tarihinde ilan etmiş olduğu akdi faizler ve gecelik
faiz oranları yüzde 5,70 ve yüzde 6,19. Şimdi elinizi vicdanınıza
koyunuz, bu çıkarmış olduğumuz kredi kartlarıyla
ilgili kanunun kredi kartı mağdurlarına ciddi manada
bir katkı ve fayda sağladığını söyleyebilecek
durumda mıyız? Ama, ben istiyorum ki, bugünkü gündeme bu
milletvekillerimizin vermiş olduğu bu kanun teklifinin
de dâhil edilerek, bu kanun teklifinin de bu hafta Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine alınarak, Merkez Bankasına verilen
yetkinin kaldırılmasıyla ilgili kanun teklifini de
burada görüşmeyi temenni ediyorum.
Yine,
geçen hafta İskenderunda meydana gelen sel felaketinden dolayı
da bütün İskenderunlu hemşehrilerimize geçmiş olsun
dileklerimizi iletiyorum. Sayın Hatay milletvekilimiz, bu
konuyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisine bir konuşma talebinde
bulunmuştu. Ancak, bunu elde etmesi imkânı olmadı Sayın
Milletvekilimizin. Afet bölgesine gitti, orada gerekli incelemelerde
bulundu. Fırsatını bulduğu takdirde bu konuyla
ilgili düşüncelerini sizlere iletecek.
Ben,
tekrar, bu haftaki Meclis çalışmalarının milletimize
ve memleketimize hayırlara vesile olmasını diliyor,
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Bu günler de geçer arkadaşlar, bu günler de geçer.
Az kaldı, kaldırın bakalım, kaldırın.
BAŞKAN
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş iki adet doğrudan
gündeme alınma önergesi vardır, ayrı ayrı okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçekin, 2981 Sayılı
İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara
Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunda ve 3194
Sayılı İmar Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/381) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/416)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/381
Esas Numaralı Kanun Teklifimin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 37. maddesine göre doğrudan gündeme
alınması hususunu saygılarımla arz ederim.
Ali
Rıza Gülçiçek
İstanbul
BAŞKAN
Önerge sahibi olarak Sayın Ali Rıza Gülçiçek.
Buyurun
Sayın Gülçiçek
ALİ
RIZA GÜLÇİÇEK (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2981 Sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına
Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler
ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanunda ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün
37nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması amacıyla
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; Avrupa Birliği
uyum yasaları kapsamında 2981 sayılı İmar ve
Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak
Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun
Bir Maddesinin Değiştirilesi Hakkında Kanunda yer
alan cami yeri ibareleri, 17/12/2003 tarihli 5006 sayılı
Kanunun 2nci maddesiyle ibadet yeri olarak değiştirilmiştir.
Yapılan bu değişiklikte nerelerin ibaret yeri olarak
sayılacağı açıkça ifade edilmektedir. Bu ibareye
açıklık getirilerek nerelerin ibadet yeri olduğu ortaya
konulursa yanlış anlama ve uygulamaların önüne geçileceği
kanısını taşıdığım için Cumhuriyet
Halk Partili milletvekili arkadaşlarımla birlikte bu kanun
teklifini verdim.
Değerli
arkadaşlarım, 2002/4100 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
ile cami, mescit, kilise, sinagog, havra ibadet yeri olarak kabul
edilirken sayıları milyonlarla ifade edilen Alevi yurttaşlarımızın
ibadet yeri olan cemevleri, halen, bu kararın kapsamı
dışında kalmıştır. Bu karar ile cami, mescit,
kilise, sinagog ve havralardan elektrik ve su giderleri alınmamaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, cemevleri üzerindeki baskının kaldırılarak
meşru ve yasal statü kazanması çabası, Aleviliğin
kendi öz yurdunda, özellikle de ülkenin Sayın Başbakanı
tarafından inkâr edilerek söz gelimi Avrupanın çeşitli
ülkelerinde hiçbir itirazla karşılaşmadan saygı
görüyor ve onay görüyor.
Değerli
arkadaşlarım, ülkemizdeki resmî ve gayriresmî kimi çevreler,
Alevi inancıyla herhangi bir ilgileri ve bilgileri olmadığı
halde, Alevilerin yerine geçerek, Aleviliğin mabedi olan cemevinin
ibadethane kapsamında olmayacağını açıklıyor,
karar veriyor, uygulamaya koyuyorlar. Hiç kuşku yoktur ki, bu
uygulama, zulümlerin en büyüğü, en acımasız olanıdır.
Kimin nasıl inanacağının tartışılması
ve dikte edilmesi, dinî kanaatlerinden dolayı suçlanması
ve ayırımcılığa tabi tutulması, Anayasanın
10uncu maddesine göre suçtur. Anayasamızın 10uncu maddesi
Herkes, din, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî
inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin
kanun önünde eşittir.
Hiçbir
kimseye, aileye veya zümreye
İmtiyaz tanınmaz demektedir,
ancak fiilî durumun böyle olmadığını biliyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, cemevlerini reddetme gayreti içerisinde
olan çevrelerin, bir yerin ibadethane sayılmasına
ilişkin ölçütleri, kendi mensup oldukları mezhebin ya da
yolun ibadethanesine ilişkin kıstaslarıdır. Oysa,
her inançsal yolun, yorumun, kendine özgü ibadet biçimi bulunması
son derece yalın ve kolay anlaşılır bir durumdur.
Doğaldır ki, insanoğlu kendi inancı, yorumu bakımından
ibadetten neyi anlıyor ve neyi uygun buluyorsa, bin yıldır
nasıl ibadet ediyor ve neyi mabet kabul ediyorsa, ona inanacak
ve onun gereğini yerine getirmeye çalışacaklardır.
Değerli
arkadaşlarım, Alevilik açısından var olma sorunu
çözülmemiştir. Dinin yönetim ve denetimini bir kamu hizmeti
olarak eline alan devlet, önemli ölçüdeki kamu olanağını
yalnızca İslamın bir mezhebine tahsis ederek, diğer
yurttaşlarının ihtiyaçlarını görmezlikten
gelerek yok sayarak laik olmayan bir yapılanmayı var etmekle
kalmamış, İmar Yasamızda, kamusal mekânlar için vatandaşlarımızdan
kesilen arsalardan ve yerin özelliğine göre cami, mescit, kilise,
sinagog, havra isimleri sayılırken, Aleviliğin mabedi
olan cemevi yine dışlanmış, eşitsizlik sürdürülmüştür.
Aleviler
ne istiyor? sorusunun yanıtı, işte, bu yasa teklifinin
gerekçesinde özetlenmektedir. Aleviler, eşitsizliği bozan
bu yasa ve uygulamaların ortadan kaldırılmasını
istemektedirler. Onlar, bütün zorluk ve meşakkatlere karşın,
inançlarının gereğini cemevlerinde yerine getirmeye
devam ediyorlar ve kendileri diğer inançlara nasıl saygı
gösteriyorlarsa, aynı saygının kendi inançlarına
da gösterilmesini bekliyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, açıklanan Avrupa Birliği ilerleme
raporlarında, cemevlerinin ibadet yeri olarak kabul edilmesi,
zorunlu din derslerinin kaldırılması yer almaktadır.
Bu durumdan Alevi yurttaşlarımız ve Türkiye Cumhuriyeti
adına çok üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum. Çözüm yeri
Türkiyedir, çözüm yeri Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Ayrıca,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde görülmekte olan zorunlu
din dersleri ile ilgili dava büyük olasılıkla ülkemizin
aleyhine sonuçlanacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
ALİ
RIZA GÜLÇİÇEK (Devamla) Yaşanan bu sorunlarla ilgili,
gerek Avrupa Birliği İlerleme Raporu gerekse de Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde görülen bu davalardan Aleviler
sorumlu değildir. Sorumlu olanlar, bugüne kadar bu sorunlara
çözüm üretmeyen, inkâr eden, yok sayan, sürekli erteleyen sağ siyasi
iktidarlardır.
Değerli
arkadaşlarım, son açıklanan Avrupa İlerleme Raporunda
Alevi yurttaşlarımızın azınlık olarak yer
almaması sevindiricidir. Bu da, Alevi-Bektaşi kurum ve kuruluşlarımızın,
ısrarla, azınlık kelimesine sert tepki göstermelerinden
kaynaklanmıştır. Aleviler, tarihin hiçbir döneminde
bu tuzaklara düşmemiş ve düşmeyecektir.
Alevi
yurttaşlarımız, tarih boyunca, zalime karşı
mazlumun yanında, haksızlığa karşı haklının
yanında olmuşlardır; ülkenin bağımsızlığı
ve özgürlüğü için laik, demokratik cumhuriyetimizin kurulma
aşamasında Mustafa Kemal Atatürkün safında ve yanında
yer almışlardır; ulusal bütünlüğümüzün ve iç barışımızın
her zaman güvencesi olmuşlardır; buna rağmen belirli
dönemlerde çeşitli haksızlıklara uğramış,
inançları yok sayılmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, Alevi yurttaşlarımızın talepleri:
Cemevlerinin yasal sürece kavuşturulması, özgürce ibadet
yapmalarına olanak sağlanması, zorunlu din derslerinin
zorunlu olmaktan çıkarılması, bütçeden eşit
şekilde pay ayrılması, ayırımcılığa
tabi tutulmaması ve ötekiler olarak görülmemesidir.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; farklı inanışların,
farklı kültürlerin yaşadığı ülkemizde farklı
inanış ve kültürlerde olan insanlar, bin yıldır, barış
içinde, birlikte yaşadılar. Devletin görevi, yurttaşları
arasında ayırımcılık yapmamak ve eşit davranmaktır.
Vermiş
olduğum kanun teklifimin siz değerli milletvekillerinin
vereceği olumlu oylarla gündeme alınması, ülkemizde
yıllardır kanayan yara olan ve olmaya devam eden bu haksızlığın
çözümüne katkı sağlayacak ve yaşanan büyük bir
ayıbı ortadan kaldıracaktır.
Bu
düşüncelerle, vermiş olduğum yasa teklifimin bir an
önce yasalaşması temennisiyle hepinizi en içten saygılarımla
selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına, Cumhuriyet Halk Partisi Tunceli Milletvekili
Sinan Yerlikaya.
Buyurun
Sayın Yerlikaya. (CHP sıralarından)
VAHDET
SİNAN YERLİKAYA (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek
ve arkadaşlarınca, 2981 Sayılı İmar ve Gecekondu
Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı
İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanunda ve 3194 Sayılı
İmar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi üzerine huzurunuzdayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Yani, Ali Rıza Bey ve arkadaşlarının
verdiği teklifin ana amacı, cemevlerinin ibadet yeri olarak
kabul edilmesi teklifidir.
Değerli
arkadaşlar, Alevi toplumu, ülkemizin ve İslamiyetin gerçeklerindendir.
Bu gerçek hep kabul edilmiştir, ama ne yazık ki göz ardı
da edilmiştir. Bu memleketin, bu ülkenin asli vatandaşı
olan Aleviler, ne yazık ki, hep üvey evlat muamelesi görmüştür.
Alevilik, tarih boyunca Allah, Muhammed, Ali yolu olarak bilinen
Ehlibeyit, Oniki İmam, Seyyid-i Saadet ocakları ve Bektaşi
babaları öncülüğünde -bunların başı Hacı
Bektaş-ı Velidir- yoluna devam eden bir inancın adıdır.
Bu
inancın içinde, zengin bir edebiyat, derin ve köklü bir tasavvuf
felsefesi, insan merkezli bir yol, eline, beline, diline sahip
çıkmayı, hoşgörüyü ve sevgiyi önde tutan bir anlayış
vardır. Ne yazık ki, ülkemizde, Alevi yurttaşlarımızın
düşüncelerinin, ibadetlerinin dışa vurulmasındaki
engeller ve yasaklar henüz ortadan kalkmış değildir.
Böyle olunca da, Aleviler hakkındaki ön yargılar ve yanlış
anlatımlar da devam etmektedir.
Diyanet
İşleri Başkanlığımız, maalesef, hiçbir
çalışmada bulunmuyor, Alevilerle ilgili hiç meşgul olmuyor.
Diyanet kurumumuz, içine kapanık bir halde, yalnızca bir
mezhebe yönelik çalışma içindedir. Bu da gösteriyor ki, bu
kuruma göre, Alevi diye bir toplum yok, böyle bir inanç yok, böyle bir
mezhep yok. Bunları yok saydıkça da, Alevi yurttaşlarımızın
ve demokrasiye inanan vatandaşlarımızın Diyanet
kurumuna saygınlıkları giderek azalmakta, Diyanet
de tarafsızlığını âdeta kaybetmektedir.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyenin bunu aşması gerek. Diyanet
İşleri Başkanlığını herkesi temsil
eden bir anlayışa kavuşturmamıza ihtiyaç vardır.
Artık, Diyanet, tüm, inanç kurumlarını kucaklamalıdır.
Alevi-Sünni ayırımı edilmeden vatandaşlardan toplanan
vergilerle bütçesini oluşturan Diyanet, Alevi inancına
da hizmet etmek zorundadır. Alevilere yönelik bu haksızlık
ve adaletsizlik karşısında hiç kimsenin bana ne demesi
mümkün değildir; hele hele yönetenlerin, Diyanetin hiç dememesi
gerekmektedir. Bu adaletsizlikleri gidermek, bu eşitsizliği
gidermek Hükûmetin görevidir, Diyanetin görevidir ve en başta
da yüce Meclisimizin görevidir. Hem İslamiyet hem Anadolu kültürü
ve inancı içinde büyük bir yer tutan ve İslamiyetin özü olan
Aleviliği gerçekçi tanımlayıp, din dersi kitaplarına
yazmamız lazım; onun ibadet yeri olan cemevlerini yasal statüye
kavuşturup ibadet yeri olarak kabul etmemiz gerekmektedir.
Unutmayınız ki, cemevleri Türkiyenin deniz feneridir;
orada Allah vardır, orada Muhammed vardır, orada Ali vardır,
orada Anadolu kültürünün özünü oluşturan Aleviliğin dayanışmacı,
barışçı, hümanist, bilgi ve gelişmeye açık aydınlık
yüzü vardır. Orada, ulusal bağımsızlık hareketimizin
temel anlayışı ve ulusal bağımsızlık
hareketimizin Büyük Komutanı Ulu Önder Atatürk vardır.
Değerli
arkadaşlar, Aleviliği marjinal düşünce ögesi olarak
görmek, cemevlerini sazlı sözlü mekânlar olarak tanımlamak,
onları etkisiz tutma çabaları giderek başarısız
kalacaktır. Çünkü, bugün ülkemizde 20 milyona yakın Alevi
vardır. Bunların inançlarına ve kültürlerine saygı
duymak, bunları Türkiyenin zenginlikleri olarak görmek hepimizin
vicdani görevidir. İlla ki ABnin dayatmasına göre değil,
barış ve kardeşlik duygularıyla aynı dinin
bir parçası olarak görmek ve kabul etmek durumundayız. Alevileri
dışlayıcı, mahkûm edici bir üsluptan hem Hükûmetin
hem de Diyanetin vazgeçmesi gerekmektedir. Bu nedenle, cemevlerinin
ibadet yeri olarak kabul edilerek yasal bir statü verilmesi konusundaki
bu teklife kabul oyu veriyorum, sizlerden de kabul oyunu bekliyorum.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci
önergeyi okutuyorum:
3.- Mersin
Milletvekili Mustafa Özyürek ve Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, 5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi
Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin (2/761) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/417)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/761
Esas Numarasıyla 06.04.2006 Tarihinde, 5464 Sayılı Banka
Kartları ve Kredi Kartları Kanununda değişiklik
yapılması ile ilgili Kanun Teklifi 45 gün içerisinde Komisyonlarda
görüşülmediğinden, İç Tüzük hükümlerinin 37. Maddesi
uyarınca doğrudan Genel Kurulda gündeme alınmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
BAŞKAN
Önerge sahibi, Cumhuriyet Halk Partisi Malatya Milletvekili Sayın
Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun
Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, birkaç kez daha size sundum, bazı rakamlar vereceğim,
rakamlarla konuşacağım. Türkiyede, 31/12/2005 ve
30/9/2006 rakamlarını veriyorum. Türkiyede, kredi hacmi
31/12/2005te 150 katrilyonken, 30/9/2006da 200 katrilyon olmuş. Yani,
bu ne demektir? 50 katrilyon, kredi hacmi artmış. Ancak, daha
önce tüketici kredilerinin toplam kredi içindeki payı yüzde
27 iken, 30/9/2006da bu rakam yüzde 32ye çıkmış değerli
milletvekilleri, yüzde 32 olmuş. Yani, her geçen gün, Türk bankacılık
sektöründe, tüketici kredileri (Yani, üretimi finanse etmiyoruz,
daha çok tüketimi finanse ediyoruz.) artıyor. Değerli milletvekilleri,
bu rakam 63 katrilyon olmuş. Yani, 63 katrilyonluk bir kredi hacmi
tüketici kredilerine gidiyor ve üretime göre oranı her geçen
gün yükseliyor. Sadece son dokuz ayda yüzde 5 artmış ve artarak
devam ediyor.
Yabancı
bankalar Türkiyeyi çok mu seviyor acaba? Ben, Türk milletinin üretimine,
Türk milletinin kalkınmasına, Türkiyedeki insanların
geleceğine katkı yapmak istiyorum, Türkiyeye geleyim,
Türkiyeyi kalkındırayım diye mi geliyor arkadaşlar?
Arkadaşlar yanılıyorsunuz. Yabancı bankalar
Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir kâr yoktur. Dünyanın hiçbir
yerinde, bu kârı edecek bir ortamları yoktur.
Değerli
milletvekilleri, dünyadaki kâr rateleri, genelde, yüzde 5 civarındadır.
Yani, euro ve doların yıllık getirisi, bankaların
kârlılığı, toplam plasmanların yüzde 5ini geçmez
dünyada. Ama, Türkiyeye bunun için geliyorlar. Yabancı bankalar,
ben geleyim, Türkiyedeki üretimi desteleyeyim mi diyorlar? Acaba
bir tek kuruş kredi veriyorlar mı? Neyi finanse ediyorlar?
Türkiyeye mal satan üreticileri. Türkiyenin ithalat yaptıklarını,
oradaki kendi ihracatçılarını finansa edip, Türkiyeye
daha uzun vadeli mal satıyorlar. Bunun için geliyorlar. Türkiyeye
bunun için geliyorlar. Yani, bizim kara kaşımıza, kara
gözümüze gelmiyorlar değerli milletvekilleri.
Şimdi,
bankalar hep yabancılaşıyor, gidiyor. Şimdi, baktığınız
zaman, Türkiyede enflasyon yüzde 12. Hazinenin uyguladığı
faiz 14lerdeydi, mayıs ayından itibaren yüzde 22lere
çıktı arkadaşlar. Bir kere, 12 puan reel faiz ödüyoruz
birilerine. Kime ödüyoruz? Yabancı sermaye nereye geliyor?
Borsaya geliyor, hazine bonosuna geliyor arkadaşlar. 200 milyar
dolar iç borcun finansmanındaki dış borç, dışarıdan
gelen para. Yılda 24 milyar dolar birilerine yerel faiz ödüyoruz
değerli milletvekilleri. 24 milyar dolar ödüyoruz. Dikkatinizi
çekiyorum.
Şimdi,
enflasyon yüzde 10, faiz yüzde 22. Peki, kredi faizlerine kaç uyguluyor
bu bankalar? Değerli milletvekilleri, yüzde 70, minimum. Birkaç
kez size getirdik, dedik ki. Burada problem var, burada yangın
var.
Ben
size birkaç rakam daha vereceğim. Değerli milletvekilleri,
2001de 18 bin, 2002de 33 bin, 2004te 65 bin kişi kredi kartından
dolayı soruna uğramış; ama, bu rakam 2006 yılının
Ocağından Eylülüne kadar 165 bin kişi. Dikkatinizi çekerim
değerli milletvekilleri, 165 bin kişi borcunu ödeyememiş,
kara listeye girmiş. Bir de, taksitini çok aksak ödeyenler bunun
dışında değerli milletvekilleri. Sonuçta, bu rakam
2 katrilyon liraya çıkmış. Şu anda, bankalar, kredi
kartlarından dolayı 2 katrilyon lirayı tahsil edemiyor.
Bu rakam 500 bin kişi olmuş Eylül ayında; bu artarak devam
ediyor.
Buraya
bu yasayı getirdik değerli milletvekilleri ve tüm milletvekillerine
bu konuda hakikaten teşekkür ediyorum. Hakem Merkez Bankası
olsun dedik. Hepiniz bu soruna parmak bastınız. Dedik ki:
Merkez Bankasının hakemliğine başvuralım.
Türkiyede kredi kartına 2,60 da uygulayan var, ama, bunlar, kredi
kart pazarında belki binde 1 değil
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bunların, 2,60 uygulayan bankaların
kart miktarı içindeki oranı belki yüzde 1 değil sayın
milletvekilleri. Demek ki, bunlar, bu fiyatı uygulayabiliyor.
Tüketici kredilerinin faiz oranı kaç sayın milletvekilleri?
Yani, biri gidiyor masayı kredi kartıyla alıyor, biri
de gidip bankadan tüketici kredisi alıp onunla ödüyor; farkı
bu.
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Onlara verilen, bankaların
uyguladığı faiz aylık yüzde 1,30la 1,80 arasında.
Yani, bu, rakamsal olarak yıllık bazda baktığında
yüzde 20ye gelmiyor sayın milletvekilleri. Yüzde 20ye geliyor,
1,82 yüzde 20ye geliyor. Değerli milletvekilleri, yüzde 20 neresi,
yüzde 70 neresi!
Bakın
Türk bankacılık sektörünün kârlılığına,
sadece kredi kartlarını finanse eden bankaların
kârlılığı hep alıp gidiyor. Bu, kime? Bu, zavallı
Kimden alıyor bu faizi? Zavallı, borcunu ödeyemeyen insandan
alıyorlar.
Değerli
milletvekilleri, Merkez Bankasına güvendik, fakat, maalesef
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası hepimizin bankasıdır,
ama, lütfetti, ne yaptı biliyor musunuz? 6 olan faizleri önce 5,75e,
sonra da 5,70e çekti. Yani, lütfetti, 0,30 puan düşürdü.
Değerli
milletvekilleri, yazıktır, gelin
Şunu söylüyoruz kanunda:
Kredi kartları bir tüketim aracıdır. Kredi kartları
bir tüketici kredisidir. Türk Ticaret Kanununda belli olan ve bankaların
tüketici kredisi uyguladığı uygulamanın koşulları
bellidir. Tüketiciyi Koruma Kanunu vardır. Bu Kanunun içeriğini
alıp, kredili kredi kartlarını, tüketici kredisi gibi,
Tüketici Koruma Kanunu içindeki şekillenen ve o şekilde
bir kredi olarak biz alırsak, o zaman buraya bir disiplin gelir.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, toparlayalım lütfen.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Toparlıyorum efendim.
Aksi
halde, hep, bugün 500 bin kişi, yarın -size söyleyeyim-
yıl sonun-da 1 milyon kişiyi yine burada bulacağız.
Ben, sadece toplum adına, gelecek adına, bu insanların,
mağdurların bir daha mağdur olmaması adına hepiniz-den
istirham ediyorum.
Saygılar
sunarım, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına, Sayın Ümmet Kandoğan, DYP Denizli
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kandoğan.
Süreniz
beş dakika.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum; öncelikle, bu kanun teklifini
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşıyan Sayın
Aslanoğluna da teşekkür ediyorum.
Yalnız,
burada, hemen bir hususu belirtmek istiyorum. Kredi kartlarıyla
ilgili kanun burada görüşülürken Sayın Aslanoğlu dedi
ki: Merkez Bankasının gecelik faiz oranları ve akdi
faiz oranları belirleme yetkisinin Merkez Bankasına verilmesiyle
ilgili olarak hep mutabık kaldık. Hayır. Bir tek muhalefet
eden Ümmet Kandoğan. Bir tek ben muhalefet ettim. [AK Parti
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar(!)]
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Doğrudur.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Evet, teşekkür ediyorum; alkışlayan
arkadaşlara da teşekkür ediyorum.
Çünkü,
bakınız -ben tutanakları getirdim- Kredi Kartları
Kanunu görüşülürken ben burada ne söylemişim onu anlatmaya
çalışıyorum.
SERACETTİN
KARAYAĞIZ (Muş) Neye muhalefet etmedin ki?
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Şimdi, Sayın Milletvekili, biraz
sonra yüzünüz kızaracak. Lütfen... Oradan öyle söylüyorsunuz
ama, biraz sonra yüzün kızaracak. Niye kızaracak?
BAŞKAN
Müdahale etmeyelim arkadaşlar.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Niye kızaracak? Şunun için kızaracak...
BAŞKAN
Bir dakika Sayın Kandoğan.
Arkadaşlar,
mühadale etmeyelim. Bırakın, arkadaşımız
özgürce kürsüde konuşma hakkını kullansın, dinleyelim.
Sırası geldiğinde siz de konuşursunuz.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Bankalar Birliği, bu Kanun görüşülmeden
önce, bütün milletvekillerine birer mektup gönderdi. Size de geldi
o mektup Sayın Milletvekili.
Şimdi,
o mektupta diyordu ki: Serbest piyasa koşullarına ters düşecek
bir yaklaşımla finansal
parametrelere sınırlama getirilmemelidir. Bankalar
Birliği bütün milletvekillerine bu mektubu yazdı, size
de geldi. Ne yaptık biz burada? Bu Kanun görüşülürken, AK
Partili milletvekilleri bir önerge getirdiler. O önergede şu
söyleniyordu: Akdi faiz oranlarını ve gecelik faiz oranlarını
belirleme yetkisini Merkez Bankasına verelim. diye bir önerge
getirdiniz o gece. Ben de, o önergeyle ilgili bakın şunları
söylemişim, tutanaktan okuyorum: Bakın, önergeniz bu, bu
önergeniz yanlış. Bu önergeniz bu şekilde buradan geçecek
olursa, Merkez Bankasının azami akdi ve gecikme faiz oranlarının
ne olacağı konusunda hiçbir milletvekili burada garanti
veremez ve bu oran belki de yeni binlerce, on binlerce kredi kartı
mağdurlarını ortaya çıkarabilecek olan bir uygulama
olur. Önergenizin yanlış olduğunu, bu yetkinin Merkez
Bankasına verilmemesi gerektiğini çok açık ve net bir
şekilde bu kürsüden söylemişim. Ve orada demişim ki,
bakınız: Altı ay sonra, aynı problemle karşı
karşıya kalacağız -tutanaktan okuyorum- Merkez
Bankası akdi faiz yüzde 4tür, 5tir, 6dır derse, ne yapacaksınız?
Oradan bir AK Parti Milletvekili bana söz atıyor, diyor ki Yok,
olmaz öyle bir şey. Yok
Yok
Yani, Merkez Bankasının
böyle bir faiz oranı belirlemeyeceğini söylüyor milletvekilimiz,
yerinden. Daha başka bir çok milletvekili aynı şeyleri
söylemiş.
Ama,
bakınız, bugün, gelinen noktada, Merkez Bankasının
02/10/2006 tarihinde akdi faiz oranları ve gecikme faiz oranlarını
yeni yayınladı. Rakamları Sayın Aslanoğlu
da söyledi. Akdi faiz oranı 5,70; ben 4, 5, 6 olursa ne yapacaksınız?
diye sormuşum; şu anda 5,70 akdi faiz oranı. Gecikme faiz
oranı da 6,29 ve bankaların 15 tanesi 6,29 uyguluyor değerli
milletvekilleri, en yüksekten uyguluyorlar. 22 bankanın 15i
6,29 ve yine 22 bankanın 12si 5,70.
Şimdi
elinizi vicdanınıza koyunuz
değerli milletvekilleri: Türkiyede enflasyon, diyeceksiniz
ki, yüzde 10, biz enflasyonu tek haneli rakamlara indiriyoruz diyeceksiniz.
Ondan sonra da kredi kartı mağdurlarıyla ilgili olarak
yüzde 70in üzerinde faizi, kredi kartı mağdurlarına
uygulayacak bir sistemi, Merkez Bankasının eline verilen
yetkiyi, burada, AK Parti oylarıyla kabul edeceksiniz.
Şimdi gelin, bunun hesabını verin.
Bakınız,
ben yine burada: Altı ay sonra, bir yıl sonra, bu kanunu,
biz burada yeniden görüşmek mecburiyetinde kalırız.
demişim. Yani, bunlar, geleceği görme, Türkiyede olabilecek
olan işleri önceden hissetme ve sezmenin bir işaretidir.
Yani, şurada benim sözlerime kulak verilmiş olsaydı,
hem bu Kanunda hem de birçok kanunda, inanın, bu yanlışlıklar
ortaya çıkmayacaktı.
Ben,
Sayın Cumhurbaşkanından geri gelen kanunlarla ilgili
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla)
çok konuşma yapmışım ve
Allaha şükür, hiç mahcup olmadım. Anayasa Mahkemesinden
dönen kanunlarla ilgili burada konuşmuşum, hiç mahcup olmamışım.
Ama, kuru bir inat uğruna, maalesef, burada yanlışlıklar
yapılmaya devam ediliyor. Bu kredi kartlarıyla ilgili olarak,
bu kanunu daha önce çıkarabilseydik diye, kaç kez bunu Meclis
gündemine taşıdık. Yüzlerce vatandaşımız
intihar etti, yüzlerce, binlerce insan dul, yetim, öksüz kaldı
ve aynı uygulama -biraz önce Sayın Aslanoğlu da rakamları
verdi- yüz binlerce yeni mağdur ortaya çıktı. Türkiyede
hiç kimse, kredi kartını herhangi bir sebeple ödeyemeyen
hiçbir kimse, bu yüzde 5,70 oranlarından kredi kartı borcunu
ödemesi mümkün değildir. Bunun vebali ve sorumluluğu sizin
omuzlarınızdadır değerli milletvekilleri.
Sayın
Aslanoğlu dedi ki: Merkez Bankasına güvendik, inandık.
Ben, Merkez Bankasına güvenmememiz ve inanmamamız gerektiğini
söyledim. Niye söyledim? Tutanakta var. Şunun için: Bu yetki bizimdir,
bu yetkiyi Merkez Bankasına vermeyelim. Yarın 22 banka, gider,
Merkez Bankası üzerinde bir baskı oluşturur ve bu faiz
oranlarını istedikleri seviyede Merkez Bankasına
açıklattırırlar diye bu kürsüden söyledim. Ama, Türkiyede
bankaların yüzde 33ü yabancıların elinde değerli
milletvekilleri. Tabii, çok tatlı kârlar var. Ama, olan, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarına oluyor. O yabancı bankalar
ve diğer bankalar, bu kadar vicdansızca, acımasızca
uyguladıkları bu faiz oranlarıyla, yüz binlerce Türk
vatandaşının sıkıntı, zorluk içerisinde
yaşamalarına sebebiyet veren bir uygulamadır.
Onun
için, gelin, Sayın Aslanoğlunun teklifine hep birlikte, burada
evet diyelim ve bu yetkiyi Merkez Bankasının elinden alalım,
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, günün şartlarına uygun
olan faiz oranlarını burada sağlayacak teklifi oylarınızla
kabul edelim ve bunu Meclis gündemine alalım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
İkinci önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
-
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) Karar yeter sayısı?..
BAŞKAN
Daha erken davransaydınız kale alırdık; oylamaya
geçtikten sonra söylediniz.
Alınan
karar gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
2.- Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşderenin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı:
305)
BAŞKAN
1inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle
ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini
erteliyoruz.
2nci
sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3.- Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S.
Sayısı: 904)
BAŞKAN
Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Amerika Birleşik
Devletleri Hükûmeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi
Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik
Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
BAŞKAN
Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlunun;
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
5.- Bursa
Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun; Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun
Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/762) (S.
Sayısı: 1252) (x)
BAŞKAN
Komisyon?.. Yerinde.
Hükûmet?..
Yerinde.
Geçen
birleşimde, 2nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.
ORHAN
SÜR (Balıkesir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Şimdi, 2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Karar yeter
sayısı arayacağız.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş
dakika ara veriyoruz.
Kapanma Saati:
17.21
(x) 1252 S. Sayılı
Basmayazı 15.11.2006 tarihli 19uncu Birleşim Tutanağına
eklidir.
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.33
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
21inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
1252
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Bursa
Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun; Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun
Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/762) (S.
Sayısı: 1252) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Teklifin 2nci maddesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi,
2nci maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısını arayacağım.
2nci maddeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununun 13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının
sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Bakanlık bu yetkisini valiliklere
devredebilir.
BAŞKAN Söz isteyenler: Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Orhan Sür, Balıkesir Milletvekili;
Anavatan Partisi Grubu adına Hüseyin Güler, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Sür. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA ORHAN SÜR (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan yasanın 3üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
aslında, benim bu konuşmayı geçen hafta salı günü
yapmam gerekiyordu; çünkü, geçen hafta salı günkü gündem yayımlandığında,
bu madde, bu yasa salı günü görüşülecek yasalar içindeydi.
Ama, aradan tam bir hafta geçti, bir hafta sonra, nihayet bu konuşmayı
yapabilme şansını elde edebildim.
Şunu kabul etmemiz gerekiyor
değerli arkadaşlarım: Bunu ister beğenin ister
beğenmeyin, maalesef, Meclisi iyi çalıştıramıyorsunuz.
Yani, Meclisin burada gece saat 23.00lere kadar çalışması
veya Meclisin sabahlara kadar çalışması Meclisin iyi
çalıştığı anlamına gelmiyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
dört yıl geçti. Dört yıl boyunca, bu Meclisin sabahlara kadar
çalıştığı ve çıkardığı yasaların
bir kısmı Cumhurbaşkanından geriye döndü, tekrar
görüştük. Bir kısmı, Anayasa Mahkemesinden geriye döndü,
tekrar görüştük. Bir kısmı da, maalesef, AKP Grubunun yürütmenin
etkisi altında kalarak, yürütmenin dayattığı
her yasa tasarısını burada kabul etmesi sonucunda
ve bunun uygulamadaki aksaklıklarının meydana
çıkması sonucunda, tekrar tekrar burada görüşülme
noktasına geliyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bu yasa da aynı bunlardan birisi ve bu yasanın ilk görüşmesi
de, maalesef, temel yasa diretmesi de vardı ve o temel yasa diretmesi
nedeniyle, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri Meclisi terk ettikleri
için, eğer geçtiğimiz yıl bu yasanın Meclisten geçiş
tutanaklarını incelerseniz, hiçbir konuşma yapılmadan,
hiçbir maddesi okunmadan, sadece madde numaralarıyla oylandığını
ve madde numaralarıyla burada geçtiğini görürsünüz.
Ama, yanlış hesap Bağdattan dönüyor.
Peki, bu milletin milyarlarca lira
vererek çalıştırmaya çalıştığı
bu Meclisin bu çalışmaları boşa gitmiş olmuyor
mu? Hani fakir fukaranın, garip gurebanın hakkı?
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) Sen hangi yasadan
bahsediyorsun?
ORHAN SÜR (Devamla) Hangi yasadan
bahsettiğimi biliyorsunuz. Bu yasa, şu anda, Toprak Koruma
Yasası, Toprak Koruma Yasası, daha mürekkebi kurumadı
bu Yasanın, çıkalı.
BAŞKAN Müdahale etmeyelim
arkadaşlar.
ORHAN SÜR (Devamla) Daha mürekkebi
kurumadı değerli arkadaşlarım.
Şimdi, geliyoruz, tekrar bu
yasa üzerinde saatlerce, saatlerce değil, günlerce, haftalarca
görüşmeler yapıyoruz. Yazık, değerli arkadaşlarım.
Aslında, AKP Hükûmetinin herhangi
bir şeyi koruma altına almaya kalktığında
çok dikkatli olmak lazım. O koruma altına alınan
şey, inanıyorum ki, yok edilmeye doğru gidiyor. Toprağı
koruyacaktık, ama, toprağı yok etmeye yönelik yeni değişiklikler
getiriyoruz. Bir zamanlar, Orman Bakanımız ağaçların
kesilmesi için buraya teklifler getirmişti. Dünyanın hiçbir
yerinde olmayan şeyleri, maalesef, burada yaşıyoruz.
Yasanın bu maddesinde, Bakanlık
bazı yetkilerini valiliklere devrediyor. Bu, elbette tartışılabilir,
ama, yasa niye, çok, bu kadar tartışıldı, üzerinde
neden çok konuşuldu? Bir uluslararası şirketi ilgilendiren
bir yasa olduğu iddiasıyla
Bakın, biraz önce, 2nci maddenin
oylamasında yine, burada, ben kalktım, karar yeter sayısı
istedim, karar yeter sayısı yoktu. 365 kişilik AKP Grubu,
Mecliste karar yeter sayısını bulunduracak sayıda
milletvekili arkadaşımızı bulunduramıyor,
ondan sonra yasalar çıkmıyor, muhalefet bizi engelliyor
efendim karar yeter sayısı istiyorsunuz, yoklama istiyorsunuz,
çok konuşuyorsunuz
Şikâyet üstüne şikâyet, muhalefetten.
Peki, bir de dönüp kendinize baksanıza. Neredesiniz, değerli
arkadaşlarım?
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu)
Burada, burada
ORHAN SÜR (Devamla) Geçen hafta perşembe günü saat
20.30da bu Mecliste yaşananlar, maalesef, bu Meclise hiç yakışmayan
şeylerdi. Normalde, eğer geçen hafta perşembe günü, 365
kişilik AKP Grubu burada 164 kişi bulundurabilseydi, bu
konuşma geçen hafta yapılacaktı, ama, ne yaptınız?
164 kişiyi burada bulunduramadınız, sahte yoklama
fişleri gönderdiniz Divana, Divan bunları okudu ve okunan
arkadaşlarımızın çoğunun Meclis salonunda
olmadığı görüldüğü için
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu)
CHP kaç kişiydi? Hiç ondan bahsetmiyorsun.
ORHAN SÜR (Devamla) Biz iktidar
değiliz, biz muhalefetiz. İktidarın görevi Meclisi
çalıştırmak değerli arkadaşlarım. 365
milletvekiliyiz diyorsanız, geleceksiniz, burada Meclisi
her zaman çalıştıracak sayıyı bulunduracaksınız.
Bunu bulundurmayacaksınız Siz kaç kişiydiniz?.. Biz
ister 1 kişi olalım ister 100 kişi, sizin buradaki göreviniz
bu Meclisi çalıştırmaktır. Önce bu Meclisi çalıştırın.
Önce bu Meclisi çalıştırın ve ondan sonra Meclisin
çalışmaları ve muhalefetin yaptıkları üzerine
de konuşun.
Bakın, bu yasa teklifini veren
Bursa Milletvekili arkadaşımız gerekçeye neler yazmış?
Diyor ki: Yasada eksiklikler var. Ee, niye yasada eksiklikler
var? Ee, bu yasa üzerinde hiç konuşmadınız ki siz,
çıkarken. Muhalefet olarak biz konuşmadık, temel yasa
diye getirdik diye. Siz, Hükûmetten geldi diye peşinen kabul ettiniz
ve ondan sonra daha mürekkebi kurumadan yeni değişiklik
önergeleriyle karşımıza geldiniz. Yasada değişiklikler
var. Bu yasadaki değişiklikleri gidermemiz lazım.
Bunun için bir önerge verilmiş. Bir arkadaşımız tasarı
hazırlamış, ama, komisyonda yeni eklemelerle, bu, biraz
daha büyütülmüş ve bugün karşımıza geliyor ve bu
yasayı teklif eden, bu yasayı ilk, Meclis Başkanlığına
sunan, 22 Şubat 2006da, Sayın Karapaşaoğlu diyor
ki: Ben bu yasayı Cargillle ilgili olarak vermedim. (Burada
yaptığı konuşmayı hepimiz dinledik. Cargillle
ilgili olarak vermedim.) Ben nereden bileyim böyle olacağını?
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Cargillle ilgili mahkeme kararı 8 Şubat 2006... Sayın
Karapaşaoğlu bu yasa teklifini ne zaman vermiş? 22
Şubat 2006
Yani, mahkemenin kararından sonra vermiş,
mahkemenin kararı ortada. Mahkeme kararı ortadayken Cargillin
çalışmalarına devam edemeyeceği de çok açık,
çok net ve bu Cargilli kurtarmak amacıyla bir yasa tasarısı
sunulmuş. Mahkeme ne diyor? Hukuka aykırılığı
belirlenmiş imar planlarının geçerli sayılabilmesi
için yasa üzerinde oynamalar yapılamaz. diyor ve bu nedenle
de kararı iptal etmiş. Şimdi, buna diyoruz ki: Cargill
yasası değil. Bal gibi Cargill yasası, değerli arkadaşlar,
bal gibi Cargill yasası. Şimdi, burada Meclisin yapmaya çalıştığı,
bizlerin yapmaya çalıştığı
Cargillle bizim
bir derdimiz yok. Biz, Meclisin, ulusun onurunu kurtarmaya çalışıyoruz.
Bize diyorlar ki burada konuşan bazı arkadaşlarımız:
Amerikan düşmanlığı, Amerika Birleşik Devletleri
düşmanlığı yapıyorsunuz. Hayır, biz Amerika
Birleşik Devletleri düşmanlığı yapmıyoruz.
Biz, burada, Türk ulusunun onurunu korumaya çalışıyoruz.
Siz, şimdi, düşünebiliyor
musunuz ki, bir Türk yatırımcısı Amerika Birleşik
Devletlerinde bir yatırım yapsın, çevreyi kirletsin,
doğal dengeyi bozsun ve bizim Cumhurbaşkanımız,
bizim Başbakanımız Amerikan Cumhurbaşkanından
ricada bulunsun. Amerikan Senatosu da, bizim hatırımız
için Canım, Amerikanın topraklarının bir kısmında
dengeler bozuluversin. diye yasa çıkarsın. Böyle bir
şey olabilir mi değerli arkadaşlarım? Sizler inanıyor
musunuz böyle bir şeyin Amerikada yaşanacağına?
Peki, Türkiyede? Yaşanıyor maalesef işte, yaşatıyorsunuz.
Şimdi, ondan sonra da çıkıyorsunuz, diyorsunuz ki:
Biz, büyük devletiz. İşte, büyük devlet olmak şunları
şunları şunları gerektirir. Peki, büyük devlet olmak
kendi insanını, kendi toprağını, kendi vatanını
korumayı gerektirmiyor mu? O zaman büyük devletlikten vaz
mı geçmiş oluyoruz biz birilerinin çıkarları için
bazı yasaları değiştirmeye kalkarsak?
Değerli arkadaşlarım,
bunlar, gerçekten çok üzücü.
Şimdi, yine bir arkadaşım,
yine bu yasa tasarısını Meclise sunan arkadaşım
diyor ki: Hadi bakalım, Bursa Barosunun ve diğer kuruluşlarının
gücü varsa, Bursanın diğer tarım arazilerindeki diğer
sanayi tesislerini de yıkın. Yahu, ne kadar âcizane bir
tavır.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
öncelikle, bir ülkenin gelişmesini, bir ülkenin yapılaşmasını,
bir ülkedeki gelişimin planlamasını yapmak; siyasetçinin
görevi, belediyelerin görevi, Büyük Millet Meclisinin görevi.
Siz siyasetçi olarak görevinizi yapmayacaksınız, doğa
tahrip edilecek, demokratik kitle örgütleri, toplumun önderleri
buna karşı çıkacak, hukuk yoluna başvuracaklar
ve siz bunlara meydan okuyacaksınız. Böyle bir olay dünyanın
hangi demokrasisinde var? İşte, sizin demokrasi anlayışınızdaki
çarpıklık burada. Yani, meydan okuyorsunuz, Bursa Barosu
hadi gelsin de bakalım Bursadaki diğer binaları da
yıksın diye. Siz, onları engellemekle görevli olan kişiler
sizsiniz ve yine başka bir şey söylüyorsunuz, biraz önce
tekrar buraya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN SÜR (Devamla) Sayın
Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN Toparlayalım
lütfen.
ORHAN SÜR (Devamla) Yine bir
şey söylüyorsunuz. Diyor ki, yine Sayın Karapaşaoğlu.
Zaten diyor, o bölgede sadece Cargillde arıtma tesisi var,
diğerlerinde yok. Bakın, bu, aczinizin ifadesi. Eğer
bu ülkenin en güzel topraklarının olduğu, 2020lerde,
2030larda, 2040larda gerekirse İstanbulun bile içme suyunun
temin edilebileceği bir bölgede sadece ve sadece Cargillde
arıtma tesisi var da o bölgedeki diğer tesislerde arıtma
tesisi yoksa ve siz de bunun gereken önlemini almıyorsanız
zaten yine görevinizi yapmıyorsunuz demektir. Ama, sizin, varsa
yoksa Cargill, varsa yoksa Cargill...
Şimdi sordum ben geçen gün burada
arkadaşlarıma, konuşma sırasını beklerken,
geçen perşembe günü, AKPli arkadaşlarıma; bu Cargille
ruhsatı kim verdi? dedim. Kimse ruhsatı kimin verdiğini
bilmiyor. Bazı arkadaşlarımız, Orhangazi Belediyesi
vermiş olabilir dedi, Tapuda Orhangazi yazıyor. Bakın,
ben size söyleyeyim. Son iptal edilen ruhsatı Bursa Valiliği
iptal etmiştir, yani Bursa Bayındırlık ve
İskân Müdürlüğü iptal etmiştir. Peki, o ruhsatı
kim vermiştir? Gemlik Belediyesi, değerli arkadaşlarım.
Burada savunduğunuz olayın
geçmişini bile bilmiyorsunuz. Gemlik Belediyesinin verdiği
bir ruhsat, Bursa Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü
tarafından iptal edilmiştir. Neden iptal edilmiştir?
Çünkü, yine bir Danıştay kararı vardır, yasalara
aykırı bir ruhsattır ve Bursa Valiliğine bağlı
Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü gereğini
yapmıştır ve 21 Ekimden bu yana da Cargill fabrikası
çalışmamaktadır.
Şimdi, Başbakanlık
Müsteşar Yardımcısının Cargillin kurtarılması
için yazdığı metinler, yazılar buralarda okundu.
Ondan sonra da kalkıp burada hâlâ burada, efendim, Cargill
düşmanlığı, ABD düşmanlığı yapıyorsunuz,
demek, bence, kusura bakmayın, pek hoş olmuyor. Cargilli
işletmeye alsanız değerli arkadaşlarım, verilen
raporlar var, bölgenin su dengesini allak bullak etmiş. Cargillin
bulunduğu havzaya gelen su kullandığı sudan az ve
çevrede başka kuyular kiralamış. Cargillin çevresindeki
bütün doğal denge bozuluyor, ekolojik denge bozuluyor ve biz,
geleceklerimize ekolojik dengesi bozuk, yok edilmiş bir doğa
bırakmaya doğru adım adım gidiyoruz. Ondan sonra
da burada birileri bağırıyor -zamanı gelince konuşacağız-
biz 20 bin sanayicinin temsilcisiyiz, biz 20 bin iş yerinin temsilcisiyiz,
biz 20 bin iş yerinde çalışan binlerce işçinin temsilcisiyiz.
diye.
BAŞKAN Orhan Bey, sürenizi
çok aştınız.
ORHAN SÜR (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım,
bu bir gerçek. Bu konuda, bunu valiliğe devrediyorsunuz. Köy
Hizmetlerini kapatırken de, bunu yaparken yanlış yapıyorsunuz
dedik. Köy Hizmetlerinde 18 milyara yapılan 1 kilometre köy yolu
asfaltı, şu anda, valiliklere devredildikten sonra, 52-53
milyar liraya yapılıyor. Bunların hesabını
herhâlde günü geldiğinde birileri sizden soracak. Diliyorum,
o da Cumhuriyet Halk Partisine nasip olacak.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Anavatan Partisi Grubu
adına, Mersin Milletvekili Hüseyin Güler.
Buyurun Sayın Güler. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlar,
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, geçen hafta konuştuğumuzda,
tek altı çizilmesi gereken bir nokta var. Söylediğim bir
nokta vardı, bunu tekrar paylaşmak istiyorum: Geçen,
çıkarılan Telsim kanunuyla Motorolayı kurtardınız.
Bugün, bu kanunla da Cargilli kurtarma amacındasınız.
Başka bunun hiçbir gizemi yok. Sadece kattığınız
iki tane gizem var. İşin enteresanı, kanun adına da
koymuşsunuz, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu;
gizemi burada. İkinci gizemi ise, maalesef, bu işi de Bursalı
milletvekillerine havale etmişsiniz. O da ikinci bir gizem.
Bunu da anlamakta zorluk çekmiyoruz.
Sayın Zafer Hıdıroğlu
geçen hafta bir şeyler söylemişti; burada olmasını
isterdim. Burada söylenmesi gereken iki şey var. Özellikle Bursa
milletvekili arkadaşlarım, bu kanunu çıkartırken,
neye hizmet ettiğini çok iyi biliyorlar aslında; ama, kendilerine
itiraf etmek durumunda olsalardı, burada yaşadığı
sıkıntıları paylaşmış olsalardı,
kanunun kime hizmet ettiğini iyi bilirlerdi.
Gördüğümüz şey, tabii ki,
Bursa Valiliğine havale edilmesi, kanunun özü. Evet, daha önce,
Bursa Valiliği
Birkaç defa bu konuda soruşturma da geçirildi.
Kısaca, yargının üstünlüğüne inandığımız
bir ülkede, rejimin adı demokrasi ve hukukun üstünlüğü olması
gerekirken, ama, maalesef, öyle bir iki kılıfla da bir firma
kurtarılmanın aşamasında.
Söylediğimiz unsur belli. Bu
ülkede tarım ve toprak deyince, hepimizin içi cız ediyor.
Özellikle biz Mersin milletvekili olarak, geçtiğimiz hafta cumartesi
günü Sayın Genel Başkanım Erkan Mumcuyla beraberdik.
Adanadan Mersine birinci sınıf tarım arazileri sanayiyle,
Mersinle Silifke arası ise ikinci konut dediğimiz yazlık
sitelerle, maalesef, elden kaçmış. Burada özellikle altının
çizilmesi gereken nokta
Ben, her vesilesiyle, Sayın Bakandan
Buradan, gelip, bu konunun aydınlatılması için birkaç
defa söz istedim. Bunlardan birisi, Alata Bahçe Araştırma
Enstitüsünün akıbeti ne olacak Sayın Bakan dedim; ama, bir
türlü yanıt vermedi. Birinci sınıf tarım arazisi
turizm bölgesi adı altında, maalesef, yine, ikinci konutlara
peşkeş çekilecek. Bu konuda, Sayın Bakan, bu konunun
iptal edildiğini her vesilesiyle paylaşmasını
bekliyoruz.
İkincisi, Erdemlideki yaptığımız
mitingde ben 10 diyeyim, siz 20 bin deyin
O narenciye üreticisinin
sorunlarını dinledikçe içimiz cız etti. Geçen yıl
yaşadığımız sıkıntılardan ders
almadık ve AK Parti Grubunun yapmış olduğu, maalesef,
sahip çıkmadığı o narenciye üreticileri kaderiyle
baş başa kaldı.
Evet, tarım, toprak, hepimizin
can damarı, yaşamın adresi. Biraz önce, yine, Maraşın
Göksun ilçesinin Keklikoluk Köyü Muhtarı Hasan Muhtarım
telefonla aradı, Hayvancılık öldü
Yabancı kaçak
hayvanların Türkiyeyi işgal etmesiyle başta sağlık
açısından, hastalık ve özellikle de hayvancılığın
yok olduğu bir ülkemizde bunca sıkıntılar yaşanırken,
Cargilli neden kurtarma ihtiyacı duyuyorsunuz? Eğer, yargıya
ve hukuka inanıyorsak, yapılacak tek şey var; hepimizin,
burada, neye hizmet edip etmediğimizi çok iyi düşünmemiz
lazım.
Bir hafta bir süreç geçti. Sayın
vekillerim, bakıyorum, bu konuda en ufak bir, kaygıları
ve soru işaretleri karşısında ne yaptılar?
Gördüğüm kadarıyla da en sığındıkları
şey, konu hakkında bilgi sahibi olmamakla kendilerini
mutlu addedecekler herhâlde; ama, bunun günahını hiçbir kimse,
hiçbir birey, özellikle milletvekili arkadaşlar, bunun altından
da kalkamayacaklardır.
Kısaca, bu ülkeye sahip
çıkmanın tüm bireylerin, özellikle siyasilerin temel sorunu
olması gerekirken, bugün yapılan unsur, adı belli
Yerel yönetimlere yetkilerin
devri konusunda biz Anavatan olarak da birçok konunun öncüsü olduk,
olmaya da devam edeceğiz. Şunu anlatmaya çalışıyoruz:
Yetkiler devredilirken neye hizmet edilip edilmediğine, nasıl
kontrol edilip edilmediğine de bakmak lazım ve Sayın
Bursa Milletvekilinin yapmış olduğu bu kanun teklifi,
aslında bizzat sipariş üzerine çıkmış bir kanun.
Daha önce de söyledik, Sayın
Bushun Başbakan Erdoğana söylediği bir söz var: Bu kanunla
ilgili lütfen gereğini yapın. Sayın Erdoğanın
ise yaptığı tek şey var, ilk talimatı Sayın
Ali Coşkuna vermiştir: Bu kanun için gereğini yapın.
Ve bu talimat üzerine Amerikada bu firmayla görüşülmüştür.
Bu gerçeklere ne kadar gözünüzü
kapatacaksınız bilemiyorum. Yüreğiniz ve vicdanınızla
baş başa kaldığınızda ne kadar huzuru ve
rahatı buluyorsunuz, onu da bir hekim olarak da anlıyorum,
ki, o huzursuzluğu, kaygıyı, sıkıntıyı
çok iyi yaşadığınızı biliyorum, ama, ne
yapalım, Hükûmet öyle istiyor. Sığındığınız
bir liman var. Bu yüzden, yaptığınız şeyin altına
imza atarken iyi düşünün. Bir kere değil, bin kere düşünün.
Bu doğrultuda, tarım arazilerinin
korunması konusunda, Türkiyede zaten olağanüstü bir tarım
arazisi de yok. Olanın korunması gerekir diye düşünüyoruz,
ama, bu konuda ise yapılan hiçbir ciddi, somut adım yok. Gerek
Toplulaştırma Kanunu gerekse tarım arazilerinin,
özellikle birinci sınıf tarım arazilerinin üzerinde
yapılan sanayi veya sanayi dışı, özellikle konut
olmak üzere birçok veya erozyonla beraber kaybettiğimiz birçok
tarım arazisinin yeniden kazandırılmasıyla ilgili,
Sayın Tarım Bakanımız burada, lütfen aydınlatsın,
neler yapıldı? Yani, kısaca topraklarımızı
da kaybetmeye devam ediyoruz.
Yaptığımız
şey belli, Türkiyede bunca sorunlar varken, Cargill için çaba
sarf ettiğiniz bir emeğin onda 1ini Türk çiftçisi için harcasanız,
sizlere saygımız sonsuz, baş tacı etmeye hazırız,
ama, öyle bir niyetiniz yok. Gördük, fındık üreticileri
için yaşanan sıkıntıları gördük, bir çözüm
yok. Narenciye üreticilerinin sorunları için bir çözüm yok.
Ne yapmaya niyetiniz var? Yaptığınız
bir iki şey var, o çok net. Türkiyede enflasyon yüzde 10 iken, iki
katı, yani, yüzde 23lerden, 2 katından da fazla, dünyanın
en yüksek rantı verilen bir ülkesinde, yani, kısaca tefecilere,
kısaca IMFe, uluslararası faizle, rantla geçimini
sağlayan kurumlara, bireylere hizmet etmeye devam ediyorsunuz.
Bugün yapılması gereken, bu ülkenin temel sorunlarına
sahip çıkabilmek. Ama, gördüğüm kadar, öyle bir niyetiniz
de yok, kaygınız da yok. Verilen görevler neyse, en iyi
şekilde yapıyorsunuz. Gerek IMF gerekse Avrupa Birliği
süreci içerisinde yaşanılan sıkıntı belli.
Avrupa Birliği dedi, yüzde 35, tarımla geçinen nüfus çok
fazla. Ee, ne yapacağız? Kaderiyle baş başa kalsınlar,
ne yapacağız, işi Allaha havale edeceğiz. Yapılacak
tek şey o herhalde, sizin yaptığınız.
İşin doğrusu bu değil ama, Allah bize akıl vermiş,
fikir vermiş. Eğer bu tarım arazisinin, başta toplulaştırma,
ikincisi tarıma dayalı endüstriyel sanayinin teşviki,
üçüncüsü ise uluslararası alanda pazar payının
açılması. Ama, gördüğüm kadar, bir Brezilya, bir Amerika,
bir Meksika da dahil olmak üzere, İspanya da, narenciye üreticileri,
bizden fazla, bizim bölgelerde horoz gibi ötüyorlar. Daha doğrusu,
pazar payımızı elimizden aldılar. Sayın Tarım
Bakanı diyor ki: Narenciye üretiminde yeniden kaliteyi öne
sürecek, yeniden yapılanmayı sağlamak zorundayız,
ona uygun ağaçlar, ona uygun
Peki, Sayın Bakanım, soruyorum
tekrar: Bahçe araştırmalarıyla ilgili enstitüyü neden
kapatıyorsunuz? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Çok iyi
olmak lazım. Biraz daha işin özünü, işin bilimsel formatlarını,
işin, ülkemizin çıkarlarını önce öne çıkarmak
zorundayız. Aksi takdirde, buradaki söylenen söz çok net: Sadece
kılıftan öteye gitmeyen somut verileriniz. Ama, herkes de
biliyor ki, bu kanunun temel amacı Cargill yasası.
Evet, dünyayı çok uluslu küresel
sermaye yönetiyor. Maalesef, ülkemiz üzerinde de olağanüstü
bir hâkimiyete sahip. Ülkemin çiftçisi Allaha emanet, ülkemin köylüsü,
memuru Allaha emanet ve bugün yapılması gereken şey,
bu ülkedeki temel sorunlar üzerine konuşmamız, çözüm önerisi
sunmamız gerekirken, birilerine hizmet etmeyi, maalesef, marifet
zannediyorsunuz. O zaman, yapmamız gereken şey belli: Türk
çiftçisini, eğer Türk topraklarını, birinci sınıf,
özellikle tarım arazisini korumak istiyorsak ve kullanıma
uygun olarak yeniden formatlamak istiyorsak, evet, başta Medeni
Kanunda değişiklik olmak üzere, tüm arazilerin üzerinde
yapılacak, 2/B dahil olmak üzere, tüm Türkiyedeki toplumla barışık
bir şekilde, kanunlarla vatandaşlarımızı
karşı karşıya getirmeden, tam tersine, üretimi
teşvik edecek, dünyayla rekabet edecek koşulları yaratmak
zorundayız. Ama, hepimiz biliyoruz ki, bu Cargillin İznik
bölgesinde ürettiği nişastanın, mısıra dayalı
olmak üzere, büyük bir kısmı ithal aslında. Hepimiz iyi
biliyoruz, Türkiyede ürettiği katma değer çok da olağanüstü
bir şey değil. Türkiyedeki pazar payından aldıklarıyla,
Türkiyede ürettikleri katma değer açısından kıyasladığımızda,
bir tarttığımızda, aldıkları çok çok fazla.
Geçenlerde, yine, aynı
şekilde, çıkarılan bir kanunla, ülkemizde, özellikle
gerek tarıma verilen kredi, kredi kooperatifleri dahil olmak
üzere ve Ziraat Bankası... Sayın Bakanımdan burada
duymak istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım
lütfen.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Tamamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Tarım Bakanından
burada şunu duymak istiyoruz: Ziraat Bankası çiftçilerindir,
satılmaz deyin, çünkü, onun bir kamu görevi var. Esnafı bitirdiniz.
Tabii, biten esnafın Halk Bankasıyla ne işi olabilir?
Onun için, Halk Bankasının blok satışıyla övünüyorsunuz.
Bugün de, Ziraat Bankasını lütfen bitirmeyin.
Yapılacak tek şey var: Bu
Türk çiftçisine sahip çıkalım. Kanunun özü doğrultusunda,
birilerine hizmet etmek değil, Türk çiftçisini öne çıkaracak
bir anlayışla yeniden yapılandırılsın.
Gelip burada itiraf edilsin ki, bu, Cargill yasası değildir.
Birkaç defa söylediniz, ama, hiçbir şekilde tatmin olmadık.
Ama, her şeye rağmen, hayırlı uğurlu olmasını
diliyor, saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahısları
adına, Özkan Öksüz, Konya Milletvekili. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, üç gündür bu yasayı
burada tartışıyoruz. Biraz önce, Anavatan Partisi
Grubunda konuşan arkadaşımız, herhâlde bu yasayı
hiç incelemeden buraya gelip konuşup duruyor. Bu yasa kimin
zamanında çıkarılmış, kim bu yasaya şey
vermiş, bunları bir araştırıp buraya gelmen lazım.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Çok
iyi araştırdık.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) Bakın,
ben size okuyorum
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Cargille
verilen ruhsat konusundan bahsediyoruz, hangi dönemde yapıldığından
değil.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) Ben okuyorum,
bir dakika, okuyorum.
BAŞKAN Müdahale etmeyelim.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) Bakın,
bunları ileri sürüyorlar, sizinkilerin cevabı:
İşletmenin tarım ürünü kullanan bir kimya tesisi olduğu,
İznik Gölü ve Marmara Denizine zarar vereceği, katı,
sıvı, gaz atıkları olacağı, açılacak
kuyularla kapalı havuzların susuz kalacağı iddialar,
iddialar karşısında, Hükûmet: Kullanılacak suyun
İznik Gölüyle alakası olmadığı, DSİ Birinci
Bölgeden alınan yazılarda belirtildiği üzere suyun
bir başka çekimine neden olmayacağı, saha içinde herhangi
bir kuyu olmadığından çevre hazırlanan raporlarda
yer aldığı, periyodik olarak yapılan denetimlerle
ilgili olarak, 13 Kasım 2001de, TÜBİTAK Marmara Araştırma
Enstitüsünün tesisin su kirliliği yaratmadığına
dair raporu olduğu vurgulanmıştır.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) ÇED
raporu, evet.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) Bu nedenlerle,
Cargill Tarım Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait söz konusu
fabrikanın işletilmesine devam edilmesi uygun görülmüştür.
İmza: Mesut Yılmaz, Mehmet Keçeciler.
Tabii, bu arkadaşlarımız
eskiden başka partilerden olduğu için bunları belki
tanımamış olabilirler, belki tanımıyorlardı.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Türk
siyasetini iyi biliyoruz Sayın Öksüz, cevabını da vereceğiz.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) Burada,
hepsi burada oturuyor. Bunlar, daha önce Anavatan Partisinin Genel
Başkanı, bakanları ve başkan yardımcılarıydı.
Şu anda, yine içinde bir arkadaşımız bu partide:
Edip Safder Gaydalı. Bunun da altında imzası var.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Sayın
Ali Coşkun da eskiden Anavatan Partisindeydi, hatırlayın.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) Bir arkadaşımız
daha -kendisini severim- Fikret Ünlü, bu arkadaşımız
da CHPnin içinde.
ORHAN SÜR (Balıkesir) Ali
Coşkun da var.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) Yok, Ali
Coşkun o zaman bakan değil arkadaşlar, etmeyin eylemeyin.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Olsaydı, imzalardı.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) Yani, bu
arkadaşlarımız
Bunları iyice inceleyin, gelin.
Anlıyorum sizi, daha önce başka partilerdeydiniz, belki
Mesut Yılmazı tanımıyordunuz, ama Mesut Yılmaz
daha önce bu partinin genel başkanıydı.
Arkadaşlar, bir şeye daha
gelelim. 47 ilde 3.987 vatandaşımız bu Yasa için müracaat
etmiş. Bunun 356 tanesinin işlemi sona erdirilmiş,
3.500ü sona erdirilmemiş ve sona erdirilenlerin toplam
şeyi 120 hektar, sona erdirilmeyenler 2.270 hektardır arkadaşlar.
Yani, buraya şu anda, bizim Komisyonda ve illerden aldığımız
son çalışmalardan, 20 bin kişinin daha hâlâ bu Yasadan
yararlanmak için müracaatını yapacağını
Ve
bununla ilgili 20 bin sanayi tesisi arkadaşlar. Ve 20 bin sanayi
tesisinde çalışan 20 bin işçiyi 10la çarpsanız
200 bindir, 50yle çarpsanız 1 milyon insandır. Bunları
bir kalemde silip atamazsınız. Bunu bir Cargill yasası
olarak buraya
ORHAN SÜR (Balıkesir) Kandırıyorsunuz
o insanları.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) Lütfen
İki muhalefetteki arkadaşlarımdan da rica ediyorum.
Bir tek Cargill yasası değil, bu tüm insanlarımızı
ilgilendiren bir yasadır.
ORHAN SÜR (Balıkesir) Cargilli
kamufle için onu getiriyorsunuz. Orada aldatıyorsunuz o insanları.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) Efendim,
bu Cargill bizim zamanımızda çıkarılan bir yasa
değil, başkaları zamanında çıkarılan
bir yasadır. Şu anda bizim çıkardığımız
Tüm insanlarımızın yararlanacağı bir yasa
üzerinde konuşuyoruz biz şu anda.
Ben şimdi Gürol Hocama da bir
cevap vermek istiyorum. O gün Bu Konya Milletvekili havadan konuşuyor.
diyor. Tabii, Hocamız profesördür, kendisi de ziraat profesörüdür.
Belki kitaplardan veya araştırmalardan biraz uzaklaşmıştır.
Hocam, size cevap veriyorum.
GÜROL ERGİN (Muğla) Biraz
sonra onun karşı cevabını alacaksın.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) Süt üretimi
2002 yılında 8,4 milyon tondu.
ORHAN SÜR (Balıkesir) Kaç lira,
kaç lira?
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) Tonunu
söylüyorum, bir dakika.
ORHAN SÜR (Balıkesir) Kaç lira,
onu söyle sen. Kaç lira?
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) 8,4 milyon
tondu. 2005 yılında
ORHAN SÜR (Balıkesir) Süt
2002de kaç lira?
BAŞKAN Özkan Bey, lütfen, sataşmaya
meydan vermeden, maddeyle ilgili konuşun.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) Bakın,
sataşma değil, bana sataşıldı, cevap veriyorum.
ORHAN SÜR (Balıkesir) Süt
kaç lira, onu söyleyin.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) 2002de 8,4
milyon tondu
ORHAN SÜR (Balıkesir) 525
bin lira.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
2005
yılında 11,1 milyon ton olmuş.
ORHAN SÜR (Balıkesir) 400
bin lira!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) Bu sene
11,5 milyon ton bekliyoruz arkadaşlar. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ORHAN SÜR (Balıkesir) 400
bin lira!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) Bu neden
olmuş? AK Parti Hükûmeti iktidara geldiğinde çiftçisini
kollamış, hayvancılığını kollamış;
86.342 büyükbaş hayvan dağıtmış
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla)
201.600 küçükbaş
hayvan dağıtmış.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Dağıttığınız
koyunlara haciz geldi, haciz!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) Bunların
dağıtımından dolayı süt üretimi yükselmiş.
Dağıttığımız hayvanların süt üretimi
de öyle bizim kara sığırlar gibi iki üç litre değil,
25 ile 30 litre arasında süt vermiş ve süt üretimimiz bu
şekilde artmıştır.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Toprak olmazsa ne ekeceksin? Nohudu nasıl ekeceksin?
BAŞKAN Müdahale etmeyin.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) Bir şeye
daha geleyim: Çeltik üretimimiz 360 bin tondan şu anda 650 bin tona
yükselmiştir. Mısır üretimimiz 2,1 milyon tondan 3,8
milyon tona yükselmiştir. İşte AK Partinin farkı
budur.
Hepinize saygı sunuyorum.
(AK Parti sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Aydın Milletvekili
Ahmet Rıza Acar
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Sayın
Başkan, İç Tüzükün 69uncu maddesine göre söz istiyorum,
adımdan bahsederek sataştı.
GÜROL ERGİN (Muğla) Sayın
Başkan, sataşma var.
BAŞKAN Bir dakika efendim,
bir dakika.
Sataşmayla ilgili olarak tutanaklara
da bakacağız, sizin de taleplerinizi alacağız.
Buraya kadar gelirseniz daha rahat
duyarız sizi. Niçin sataşma iddiasında bulunuyorsunuz,
onu bize açıklayın.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin)
İddialarımı çarpıtarak okudu, bu maddeyle ilgili
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) Sayın
Başkan, onun konuşmasını alın ondan sonra karar
verin. Sataşma yok.
BAŞKAN Ahmet Rıza Acar
Bey, Sayın Milletvekilim, bir dakika bekleyin.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) Onun konuşmasını
da alın ondan sonra karar verin. Konuşmasını
alın.
BAŞKAN Sayın arkadaşlar,
talepleri alacağız, inceleyeceğiz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Toprak olmazsa nohut üretebilir miyiz Osmancığım!
Önce toprak sahibi et, sonra nohut ek.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) Onun
için zaten bu Toprak Koruma Kanunu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ahmet
Rıza Acar, Aydın Milletvekilimiz.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygı
ve hürmetle selamlıyorum.
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununa madde eklenmesi ve değişiklikler yapılmasıyla
alakalı olarak konuşma sırası almış bulunuyorum.
Şimdi, burada konuşan arkadaşlarımız, tarımı
konuşacaklarına, çiftçiyi konuşacaklarına, güzelliklerin
nasıl elde edileceğini söyleyeceklerine, çıkıyorlar,
hesap soracağız bir gün geldiğinde diyorlar. Benim
bildiğim, hesabı hep vatandaş sordu. Her seçim zamanında
gitti, sandığın başında sen yoksun, sen varsın
dedi, bu şekilde hesaplar soruldu. Eğer hesaplar böyle sorulacak
diye düşünülüyorsa ve böyle anlayışla burada söyleniyorsa,
bu gerçekten demokratik olur, ama bundan farklı bir şekilde
hesap sorulacak deniyorsa, bu bir tehdittir diye düşünüyorum,
bu bir ihtardır diye düşünüyorum şahsen.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)
Anayasayı ihlal ederseniz
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Bir milletvekili
olarak da bunu kabullenmem mümkün olmadığını bilhassa
ifade etmek istiyorum.
Efendim, dünyanın her tarafında
toprakla uğraşmak, hayvancılıkla uğraşmak,
endüstriyel alanlarda, hizmet sektöründe, sanayide, ticarette
uğraşmakla arasında büyük farklar vardır. Toprakla
uğraşmak zordur, hayvancılıkla uğraşmak
zordur. Tarım toplumu olarak bu dünya milyonlarca yıl yaşamış.
Son yüzyıl içerisinde endüstriyel alanlar gelişmiş, sanayi
ve teknoloji ilerlemiş, milletlerin içerisinde önceden bu
işe kalkışanlar büyük bir mesafe almışlar. Türkiye,
şimdi bu mesafeyi alamamış. Türkiye, bugüne kadar yapılan
idari ve hukuki düzenlemeler yüzünden bu mesafeyi kapatamamış,
şimdi kapatma çabasındadır. Bu kapatma çabasında,
3 Kasımdan sonra gelen bu Meclisin önemli bir rolü olduğunu
düşünüyorum, iktidarıyla muhalefetiyle önemli bir rol
üstlendiğini ve de bu rolünü iyi oynadığını
düşünüyorum. Çünkü, çıkardığımız kanunlara
bakarsanız, tarımı düzelteceksek tarımda çıkarılan
kanunlara baktığınız zaman sizler de bunun farkındasınız
diye düşünüyorum, çıkarılan teşviklere baktığımız
zaman sizler de farkındasınızdır diye düşünüyorum,
önümüze getirilen kanunların nitelikleriyle de ilgili olarak
siz de farkındasınız diye düşünüyorum. Mesela,
Kooperatif Kanununda Değişiklik, Lisanslı Depoculuk
Kanunu, Arazi Kullanımı Hakkında Kanun, Mera Kanunu,
Mera Kanununda Değişiklik, Organik Tarım Kanunu, Tarım
Sigortaları Kanunu, Üretici Birlikleri Kanunu, Yeni Bitki
Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına
İlişkin Kanun, Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları
Birliğiyle İlgili Kanun. Buna benzer onlarca kanun daha
çıkarıldı, bunun yönetmelikleri çıktı. Bütün
bunların, tarımın gelişmesi, hayvancılığın
ilerlemesi için yapıldığını biz de biliyoruz,
bütün toplum da biliyor. Şimdi burada
UFUK ÖZKAN (Manisa) Çiftçi mi
bıraktınız? Bir tane tütüncü mü kaldı?
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Çiftçiyi
biliyorum ben, yetmiş yıldır çiftçiye
Tütüncünün tedarikçisi
benim, pamukçunun tedarikçisi benim, zeytincinin tedarikçisi benim,
buğdaycının tedarikçisi benim. Benim mesleğim bu
Ufuk Beyciğim, sevgili dostum. Sen de Manisada bu işleri
iyi biliyorsun.
UFUK ÖZKAN (Manisa) Mazotu veriyorsunuz
da, ucuz mu veriyorsunuz pahalı mı veriyorsunuz?
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Akaryakıtsa
onun da tedarikçisi benim. Dolayısıyla, çiftçilik mesleğinin
zor olduğunu söylüyorum.
Şimdi, çiftçilikte esas hedef,
tarımda esas hedefimiz şu olmalıdır: Biz gittiğimiz
zaman, vatandaşlarımızla bir araya geldiğimiz zaman
söylediğimiz söz şudur
BAŞKAN Müdahale etmeyin arkadaşlar.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Bakın,
taban fiyatlarına elli yıldan beri esir oldunuz, halbuki
toprağın verimliliğini, üzerinde yetiştirecek
ürünün kârlılığını hep beraber iyi hesap etmemiz
lazım. Bunu yapıyor, bunu yapıyoruz da; hayvancılık
teşvikleri buna dayalıdır, tarım bitkileriyle
ilgili destekler bütün buna yöneliktir, 5,3 katrilyonluk bütçedeki
destek buna yöneliktir, hedef budur. Şimdi, Türkiyenin bütçesi
500 milyar dolar değil ki. Türkiyenin bütçesi belli, 150 milyar
dolarlık bütçemiz var. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Müdahale etmeyin arkadaşlar.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Bu 150
milyar dolarlık bütçeyi en iyi şekilde paylaştıracağız
diye düşünüyorum.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
145 milyar dolar faiz ödemişsiniz, 145 milyar dolar.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Cevap
vermeyeceğim.
Mümkün olduğu kadar, bu
işlerin kolaylaştırılması için yerele
doğru yönlendirmemiz lazım.
BAŞKAN Müdahale etmeyin arkadaşlar.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Bu kanunun
3üncü maddesi de, Bakanlık, şekli belirlenmiş bir usul
ve metoduyla yerelde valilere vermektedir. Bu da nedir? Bu da yereldeki
taleplerin, isteklerin daha hızlı ve seri bir şekilde
karara bağlanmasını gerektirmektedir. Dolayısıyla,
bu 3üncü maddenin, öyle zannediyorum ki, hem ülkemize hem de milletimize
daha faydalı olacağını düşünüyorum, bir.
Tabii, Türkiyede şunlar hep
konuşuldu şimdiye kadar: Toprak işleyenin, su kullananın.
Bu mantıkla geldik. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu mantıkla geldik. Bu mantıktan sıyrılmamız
lazım. Toprağın verimliliği dünyada konuşuluyor.
Türkiyede, neredeyse 300-400 milyon dekar arazi var. Her birini, her
bir dekarını 1.000 dolara çıkartmak
UFUK ÖZKAN (Manisa) Toprağı
satın alana, suyu da egemen güçlere mi verelim?
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
muhalefetin
de görevi iktidarın da görevidir diye düşünüyorum. 1.000
dolara çıkarttığınız zaman bunu, hayvancılık
da yapacaksınız, yem bitkileri de yapacaksınız
ve diğer tarım ürünleri bile yapacaksınız ve yapacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Toprak olmazsa neyle yapacağız canım?
BAŞKAN Toparlayalım.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Bunun
için, bu Meclisimizin iyi çalıştığını
ORHAN SÜR (Balıkesir)
İyi çalışıyorsunuz, çift dikiş, çift dikiş!
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
Hükûmetimizin
doğru karar aldığını ve de bu kararların
da uygulandığını, ama bunun bir süreç istediğini
ifade ediyor, herkesi saygı ve hürmetle selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜR (Balıkesir) Piliniz
tükendi.
BAŞKAN Madde üzerinde on dakika
süreyle soru-cevap işlemi başlatacağız.
İlk soru hakkı Sayın
Atilla Kartta.
Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, daha evvelki madde
görüşmelerinde Başbakanlık Hukuk Müşavirliğinin
başkanlığında yapılan bir toplantıdan
söz etmiş, bu toplantı sonucunda Tarım Bakanlığına
verilen, yazılan bir talimattan söz etmiştim. O talimatın
uygulanmasının doğru olmadığı anlamında
sorular yöneltmiştim, sizler de cevap verdiniz. O cevap beni
tatmin etmedi, ama saygıyla karşılıyorum. Cevabınızı
saygıyla karşılıyorum, fakat o cevapta eksik olan
bir nokta kaldı: Tarım Bakanlığı olarak verdiğiniz
cevabın içeriği nedir? O konuda bilgi istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ahmet
Işık
AHMET IŞIK (Konya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanıma şu
soruyu yöneltmek istiyorum:
Sayın Bakanım, tarım
arazilerinin korunması ülkemiz için, hatta tüm insanlık
için önemli bir konudur. Bakanlık bu konuda nasıl bir tedbir
düşünmektedir? Bakanlığın yetkisini valiliklere
devretmesine neden ihtiyaç duydunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdoğan
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Tarım
Bakanımıza iki soru yöneltmek istiyorum.
Birinci sorum: Hükûmetimizin, Sayın
Başbakanımızın Veri Tabanı Koordinatörü
ve AK Parti MKYK Üyesi Cüneyd Zapsu, Uluslararası Ağaç Yemişi
Konseyinde Yönetim Kurulu Başkanı olarak söz almış,
bundan sonra Türkiyede ürünün değil, üreticinin destekleneceğini
ilan etmiştir. Bu cümle tam olarak neyi ifade etmektedir? Biz bunu
Hükûmetin hangi uygulamasının bir ifadesi olarak kabul etmeliyiz?
Fındık üreticisi bu durumdan nasıl istifade edecektir?
Sayın Başbakanın danışmanı Cüneyd Zapsu,
ürünü değil üreticiyi destekleme söylemiyle neyi kastetmektedir?
Cüneyd Zapsu, ürünü değil, üreticiyi destekleyecek ki, üretici
daha çok üretsin, bazı art niyetli büyük tüccarlar da spekülasyonlarla
üreticinin elinden ucuza daha çok mal kapatsın. Bu ifade Cüneyd
Zapsunun kötü niyetini göstermez mi?
Son sorum: Güneydoğudaki sel
felaketinden sonra Bakanlığınız selin tarım
alanlarında oluşturduğu hasarı tespit etmiş
midir? Tespit edilmişse, tespit edilen hasar hangi alanlarda, ne
boyuttadır?
Ayrıyeten, cumartesi günü
Anavatan Partisi olarak Mersin ilimizin Kızkalesindeydik. Ora
da, malumunuz sel felaketine uğramıştı. Vatandaşlarımız
son derece büyük çile ve ıstırap içindeler. Kızkalesinde
oturan ve zarara uğrayan vatandaşlarımız için neler
yaptınız? Bundan sonra neler yapacaksınız?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Ümmet Kandoğan
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Teşekkür
ediyorum.
10/04/2006 tarihinde Başbakanlıkta
yapılan toplantıya Başbakanlık, Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı,
Devlet Planlama Teşkilatı ve Cargill firması yetkilileri
katılmış. Bu toplantıda Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının bir temsilcisi yok. Yalnız,
alınan kararda, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına
bir emir veriliyor. Bu emirde, altı aylık bir ek süre verilmesi
halinde, bir kanun değişikliği yapılırsa,
Cargill şirketinin izinlerini yenileyebilmesine imkân verileceği
ifade ediliyor. Bu toplantıda Bakanlığınızın
bir temsilcisi olmamasını neye bağlıyorsunuz ve
verilen bu emri, bir Bakan olarak, içinize nasıl sindirebiliyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Atila Emek,
arkasından Sayın Necati Uzdil
ATİLA EMEK (Antalya) Sayın
Bakan, görüşmekte olduğumuz teklif, bir özel firma Cargilli
kurtarma teklifi oluyor.
Geçen gün, bölgede, Antalyamızda,
yoğun yağışın ortaya koyduğu durum, sebzede
ciddi zarar, pamukta çok ciddi zarar ortaya çıkardı. ANTBİRLİKten
aldığımız bilgi, 20 bin ton pamuk beklenirken, tarlada
mevcutken, 5 bin ton pamuk alınıyor. Şimdi, pamuk üreticisi
için, Cargille yaptığınızı -pamuk üreticisinin
hakkı olanı- yapacak mısınız; ne düşünüyorsunuz?
İkinci sorum: Geçen yıl,
Kayseride bir çalışma yaparken, Pınarbaşı ilçemizde,
hayvan üreticisi yurttaşlarımız -hiç abartı değil
Sayın Bakan- yaptığımız toplantıda
ağlıyordu, Vandan giren kaçak hayvan Pınarbaşına
geliyor ve hayvanlar para etmiyor, biz bittik. diyordu. Aynı
konu Trakyada
Pınarhisar ilçesinin Yenice beldesinde -hayvan
üreticisi- yine aynı manzarayla karşılaştık.
BAŞKAN Özetleyelim lütfen.
ATİLA EMEK (Antalya) Şimdi,
siz, bu konularda köylüye büyükbaş, küçükbaş hayvanlar veriyorsunuz.
Öbür tarafta hayvan üreticisi perişanken, bu verdiğiniz
hayvanları köylünün başına bela mı ediyorsunuz,
dert mi açıyorsunuz? Bu konudaki düşünceniz nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Necati Uzdil,
arkasından Orhan Eraslan.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) Sayın
Başkan, vakit beş dakika geçti.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Sayın Bakanıma bir tek soru soracağım.
Bu değişiklik yasasını
BAŞKAN Pardon.
Değerli arkadaşlarım,
on dakikalık sürenin altı dakikasını geçmişiz,
Sayın Bakana dört dakika kalıyor.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) Sayın
Başkan, sözünü bitirseydi.
BAŞKAN Şimdi söz sırası
Sayın Bakanda.
Buyurun Sayın Bakanım,
soruları yanıtlamak üzere sözü size veriyoruz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Atilla Kart geçen gün de,
geçtiğimiz hafta içerisinde de aynı soruyu yöneltmişti,
ben kendisine cevap vermiştim; o cevabın kendisini tatmin
etmediğini ilave olarak söyledi.
ATİLLA KART (Konya) Eksik kaldı
Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Şimdi, tabii,
şunu söyleyeyim: O bahse konu yazı bize toplantı tarihinden
sonra intikal ettiği için
Zaten, biraz önce Sayın Kandoğan
da soru sorarken, o sorunun içerisinde onun da cevabı vardı
esasında, sizin sorunuzun da. Başbakanlıktaki toplantıda
Tarım Bakanlığının temsilcisinin olmadığını
söyledi. Bu olmamasının sebebi şu: Tabii, kuruluşlara
bir yazı yazılmış, fakat bu yazı, bahse konu yazı
Tarım Bakanlığına geç intikal ediyor. Geç intikal
ettiği için, toplantının tarihinden sonra intikal ettiği
için de, doğal olarak, ne toplantıya katılınmış
ne de onunla ilgili bir özel görüş gönderilmiştir. Ancak, Sayın
Karapaşaoğlunun teklifinden sonra bu bize intikal ediyor
ve biz de, zaten, Türkiyede şunu ön görüyoruz: Kanunların
çıkarılmasından murat şudur: Ülkedeki bir sorunu
çözmek için kanun çıkarılır, bir ihtiyaca binaen
çıkarılır. Dolayısıyla, bu kanun fonksiyonunu
yerine getirdiği takdirde, tabii, hem vatandaşları
tatmin eder hem de bir ihtiyacı karşılar.
Geçen sene çıkarılan Toprak
Koruma ve Arazi Kullanım Kanununun geçici 1inci maddesi böyle
bir, maalesef, bu manada bir ihtiyacı karşılamamıştır,
çünkü süre yetersiz kalmıştır. Geçen gün de bahsettiğimiz
gibi, bu çerçevede müracaat eden insan sayısı normalde müracaat
edecek olan insan sayısının dörtte 1i mesabesindedir.
Yani, 20 bin kişinin daha binlerce hektar alanla ilgili olarak
başvurması beklenirken, sürenin yetersiz kalması sebebiyle
veya başka birtakım sebepler dolayısıyla -yani,
buna ulaşılamamıştır, herkes yeteri kadar buna
ulaşamamıştır- 4.000 civarında bir başvuru
var ve bunun da işleminin tamamlandığı insan sayısı
son derecede sınırlı.
İşte, bu kanunun esasen
tekrar bu şekilde
Teklif, tabii, Sayın Karapaşaoğlunun
getirdiği bir teklif. Ancak, bununla ilgili, biz, bu vesileyle,
Komisyonda, Hükûmet olarak, Türkiyenin diğer başka konularla
ilgili olarak da ihtiyacını göz önünde bulundurarak buna
birtakım yeni ilaveler yapmak suretiyle, Türkiyenin hem toplulaştırmayla
ilgili hem korumayla ilgili hem Toprak Koruma ve Arazi Kullanım
Kanununun uygulanmasındaki aksaklıkların giderilmesine
dönük maddeler de ilave etmek suretiyle hem bu Kanunun ruhuna uygun
hem amacına uygun hem de uygulamasını kolaylaştıracak
birtakım tedbirleri almayı da hedefleyerek huzurunuza
getirdik bu tasarıyı. Biz, bu tasarıyla birlikte, yasalaşmasıyla
birlikte hem toplulaştırma hem diğer konularla ilgili
birçok ihtiyaca cevap vereceğini düşünüyoruz.
Teşekkür ediyorum.
Sürem var mı diğer sorularla
ilgili olarak Sayın Başkan?
BAŞKAN Normal süreniz, Yani
birkaç soruyu daha yanıtlayabilirsiniz Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Peki.
İkinci sıradaki soru Sayın
Işıkındı. Sayın Işıkın sorduğu
soru tarım arazilerinin korunmasının önemine
işaret ediyor ve bununla ilgili olarak alınan bir tedbirin
bulunup bulunmadığını Sayın Işık soruyor.
Evet, tüm dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de tarım topraklarının
korunması önem verilen bir konu. İşte bu nedenle de bu
kanun çıkarılmıştır ve hem üretimin sürdürülebilirliği
için hem gelecekte gıda güvenliğini temin etmek ve bunu
sürdürebilmek için tarımsal amaçla kullanılan toprakların
korunması ve bunların geliştirilmesi, ilave olarak
bunların yüksek düzeyde bir verimlilikle işlenmesi gerekiyor.
Buna dair, Hükûmetimiz döneminde, tabii, birtakım yasalar
çıkarıldı. Bunlardan bir tanesi Toprak Koruma ve Arazi
Kullanım Kanunu.
Bunun dışında, ayrıca,
gerek arazilerin parçalanmasının önüne geçilmesi miras
yoluyla gerek diğer sebeplerle, buna dair düzenlemeler getirildi.
Bir de, bunların toplulaştırılmasına
da, yine bu görüşmekte olduğumuz tasarıyla buna imkân
getiriliyor.
Buradaki maksat şu: Özellikle
2004 -ki, kanunda öngörülen bir süre var- Ekim 2004 tarihinden önce
tarım dışında bir amaçla kullanılmış
olan toprakların, bunların geriye doğru tarıma kazandırılması
mümkün olmadığından dolayı, bunlarla ilgili geçici
maddede bir düzenleme getirilmiştir. Çünkü, biz bugün o fabrikaları,
o tesisleri yıksak, tamamını, onların yerinde bizim
tarım yapmamız, o toprakları tarımsal amaçla kullanmamız
mümkün değildir. Bizim yapmakta olduğumuz husus ise şudur:
Bu tarihten sonra toprakların amacı dışında
kullanılmasının engellenmesidir. Geçmiştekini
de
Tabii bu memleketin ekonomik varlığının bir
parçasıdır. Öyle veya böyle, bir şekilde burada tesisler
kurulmuş ve biz bu tesisleri yıktığımız
takdirde, bu toprakları koruyamayacağımız için
de bunun, belli bir bedel karşılığında buna
izin vermekten başka da pratik olarak yapılabilecek
başka bir tedbir yoktur ve biz bu kanunla, esasen bunu teminat altına
almaya ve buna dönük tedbirleri geliştirmeye çalışıyoruz.
Sayın Özdoğanın sorusu
vardı. Sayın Özdoğan, Sayın Cüneyd Zapsunun
adını anarak, onun bir sözüne atfen bir değerlendirmede
bulundu. Tabii, ben Sayın Zapsunun kendi ağzından bu
sözleri dinlemediğim için onun ağzından böyle bir sözün
değerlendirmesini de yapmak, tabii ki, doğru değildir,
çünkü o sözün sahibi Sayın Zapsu ise, Sayın Zapsu ne demek
istediğini, bununla ne kastettiğini kendisi açıklar.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
Ama, sizin yetki alanınızda konuşuyor Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Ama, eğer, bizim
Hükûmetimizin bu alandaki politikası soruluyorsa, ben şunu
söyleyeyim: Tabii ki, bizim Hükûmet olarak politikamız hem üretimi
desteklemek hem üreticiyi desteklemektir. Ancak, üretimden kastettiğimiz
tarımsal üretimdir ve tarımsal üretimden de kastedilen tarımsal
ürünlerin artırılmasıdır. Dolayısıyla,
hem tarımsal ürünlerin biz verimini önemsiyoruz, bunları
prim vermek suretiyle destekliyoruz.
Bakın, şunu söyleyeyim:
2002 yılında, Hükûmeti devraldığımız dönemde,
Türkiyede ürünlerin desteklenmesine
dönük olarak ödenen prim miktarı, 186 milyon YTLydi, yani o günün
parasıyla 186 trilyon liraydı. 2006 yılında bizim
ödediğimiz, 2005 yılı ürünü için ödediğimiz ürünlere
dönük prim desteklemesi miktarı 924 milyon YTLdir; 924 trilyon
liradır o günün parasıyla.
Şimdi, 186dan 924e çıkarken,
bunun kaç kat olduğunu hesaba kattığımız zaman,
AK Parti Hükûmetinin de burada kimi desteklediğini, ne kadar
oranda desteklediğini de, net ve açık bir şekilde görmüş
oluruz.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Sayın Bakan, bu seneki alacakları ne zaman ödeyeceksiniz?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Şimdi, bunların
hepsi, belli bir takvim içerisinde ödeniyor. Yine, 2007 yılı
bütçesinde de ürünlerle ilgili, gerek prim ödemeleri gerek diğer
desteklemeler devam edecek.
Fındıkla ilgili bir hususu
dile getirdi. Ben söyleyeyim: Dün itibarıyla, Toprak Mahsulleri
Ofisinin aldığı ürün miktarı 129.629 tondur. 129.629
ton fındık almış durumda Toprak Mahsulleri Ofisi
dün itibarıyla ve bunun için de bizim fındık üreticisine
ödediğimiz para, tam 380 trilyon 508 milyar Türk lirasıdır.
Bu, fındık üreticisinin cebine aktarılmış,
hesabına aktarılmış bir paradır. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, bunu geçmiş
yıllarla mukayese ettiğimiz zaman da hiçbir dönemde bu kadarlık
bir süre içerisinde bu miktarda fındığın alınmadığı
ve bu kadar kısa bir süre içerisinde bu kadar ürün için bu kadar
ödeme yapılmadığını görmüş oluruz.
UFUK ÖZKAN (Manisa) Çiftçiler mukayeseyi
yapıyor Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Dolayısıyla, burada çiftçiler
de alıyor, üreticiler de alıyor, hayvansal üretimle iştigal
edenler de alıyor, hepsi bunların alıyor, hepsi de almaya
bizim iktidarımız döneminde devam edecektir. Çünkü, biz,
bu konuda verdiğimiz sözlerin üzerindeyiz, bunun üzerinde duruyoruz.
Bundan sonra da ödemeye devam edeceğiz.
Arz ederim.
BAŞKAN Soru-yanıt bölümü
bitti.
Değerli milletvekilleri,
madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri, önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte
olan, 1252 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin
3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
Alim
Tunç Ahmet
İnal M. Altan Karapaşaoğlu
Uşak Batman Bursa
Osman Aslan Özkan Öksüz
Bolu Konya
Madde 3- Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına,
(d) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (e) bendi
ile birinci fıkrasının sonuna Bakanlık bu yetkisini
valiliklere devredebilir. cümlesi, eklenmiştir.
e) Kamu yararı gözetilerek
yol alt yapı ve üst yapısı faaliyetlerinde bulunacak
yatırımlar
BAŞKAN Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1252 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3. maddesinin a-şağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin
Üstün Erol Tınastepe Orhan Sür
Muğla Erzincan Balıkesir
Osman
Özcan Ali Arslan
Gürol Ergin
Antalya Muğla Muğla
Kerim
Özkan Necati
Uzdil Vedat Melik
Burdur Osmaniye Şanlıurfa
Atilla
Kart Mehmet Semerci Rasim Çakır
Konya Aydın Edirne
Madde 3.- Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununun 13. maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 13-
(1) Mutlak tarım arazileri,
özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım
arazileri tarımsal üretim amacı dışında kullanılamaz.
Ancak, alter-natif alan bulunmaması ve Kurulun uygun görmesi
şartıyla;
a) Savunmaya yönelik stratejik
ihtiyaçlar,
b) Doğal afet sonrası ortaya
çıkan geçici yerleşim yeri ihtiyacı,
c) Petrol ve doğal gaz arama ve
işletme faaliyetleri,
ç) İlgili bakanlık tarafından
kamu yararı kararı alınmış madencilik faaliyetleri,
d) Bakanlıklarca kamu yararı
alınmış plân ve yatırımlar,
İçin bu arazilerin amaç dışı
kullanım taleplerine, toprak koruma projelerine uyulması
kaydı ile Bakanlık tarafından izin verilebilir.
(2) Mutlak tarım arazileri,
özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım
arazileri dışında kalan tarım arazileri; toprak
koruma projelerine uyulması şartı ile valilikler tarafından
tarım dışı kullanımlara tahsis edilebilir.
(3) Tarımsal amaçlı yapılar
için, projesine uyulması şartıyla ihtiyaç duyulan miktarda
her sınıf ve özellikteki tarım arazisi valilik izni
ile kullanılır.
(4) Birinci fıkranın (c)
ve (ç) bentleri kapsamında izin alan işletmeciler, faaliyetlerini
çevre ve tarım arazilerine zarar vermeyecek şekilde yürütmekle
ve kendilerine tahsis edilen yerleri tahsis süresi bitiminde eski
vasfına getirmekle yükümlüdürler.
(5) Bu madde kapsamında valiliklerce
verilen kararlara yapılan itirazlar, Bakanlık tarafından
değerlendirilerek karara bağlanır.
(6) Tarım arazilerinin korunması
ve amaç dışı kullanımına dair uygulamaların
usûl ve esasları tüzükle düzenlenir.
(7) Doğal ve yapay olaylar sonucu
toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri bozulmuş
veya bozulma ihtimali olan araziler ile millenmeden önemli derecede
etkilenen baraj, gölet ve benzeri rezervuar havzalarında toprak
kayıplarını ve millenmeyi önlemek, koruma, geliştirme
ve kullanmayı esas alan teknikleri yerleştirmek amacıyla,
kurulların görüşü alınarak, Bakanlığın
teklifi ve Bakanlar Kurulu kararı ile erozyona duyarlı
alanlar tespit edilir. Erozyona duyarlı arazilerin belirlenmesi
ve korunması amacıyla bu arazilerin kullanım plânları
ve altyapı projeleri; kurulların görüşleri dikkate
alınarak, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının
hizmet alanları ile sınırlı olmak kaydıyla, kamu
kuruluşlarının birbirlerine bağlı hizmetlerini
aksatmayacak şekilde bir uyum ve zaman plânlaması içerisinde,
havza bazında ilgili kamu kuruluşları tarafından
yapılır veya yaptırılır. Bu amaçla yapılan
veya yaptırılan rüzgar perdeleri, sekiler, sel oyuntusu
önleme yapıları gibi fizikî yapıların korunması,
arazi sahiplerine aittir. Bakanlık; kurak, yarı kurak ve
az yağışlı yerlerde iklim değişiklikleri
ve insan faaliyetleri de dâhil olmak üzere, çeşitli nedenlerle
toprak bozulması görülen çölleşmeye maruz alanlarda ilgili
kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri ile
işbirliği yaparak gerekli önlemleri alır veya aldırır.
Erozyona duyarlı alanların
belirlenmesi ve korunmasına ilişkin ûsul ve esaslar, Bakanlık
tarafından hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN Son önergeyi okutuyoruz
ve bu son önerge en aykırı önerge olduğu için onu işleme
alacağız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1252 sıra
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda
değişiklik teklifinin 3 üncü maddesiyle adledilen 13 üncü
maddesinin 1 inci fıkrasının sonuna eklenen Bakanlık
bu yetkisini valiliklere devredebilir ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Fahrettin
Üstün Osman Özcan Atila Emek
Muğla Antalya Antalya
Osman
Kaptan R. Kerim Özkan Gürol Ergin
Antalya Burdur Muğla
Atilla
Kart
Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge sahibi konuşmak
mı ister, yoksa gerekçenin okunmasını mı?
ALİ TOPUZ (İstanbul)
Atilla Kart konuşacak efendim.
BAŞKAN Konuşmak istiyorsunuz.
Buyurun Sayın Atilla Kart.
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 3üncü maddeyle ilgili değişiklik
önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bilindiği gibi, Anayasanın 137nci maddesi kanunsuz emir
kavramını düzenlemiştir. Buna göre, konusu suç
teşkil eden emir hiçbir suretle yerine getirilmez, yerine getiren
kimse de, kamu görevlisi de sorumluluktan kurtulamaz.
İşte bu yasa teklifinin
3üncü maddesinde, Anayasanın 137nci maddesindeki düzenlemenin
hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmaya yönelik bir
amaç söz konusu olduğu içindir ki, bu önergeyi verme zorunluluğu
doğmuştur.
Değerli arkadaşlarım,
bilindiği gibi, Bursa eski Valisi, şimdinin İzmir Valisi
olarak görev yapan Sayın Oğuz Kağan Köksal hakkında,
Cargill nişasta fabrikasını kurmasına imkân tanıyan
işlemler hakkında verilen yargı kararlarını
uygulamaması sebebiyle soruşturma açılmış,
ilgili bakan soruşturma izni vermediğinden, bu karar hakkında
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz
yoluna başvurmuş, itiraz üzerine Danıştay 1. Dairesi,
Sayın Vali hakkında soruşturma izni verilmemesine
dair kararı oy birliğiyle ortadan kaldırmıştır.
Mezkûr Danıştay kararında
çok açık bir şekilde, Anayasanın yasama ve yürütme organlarının
mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğunu belirten hükümlerinden
söz edilerek, Anayasada konusu suç teşkil eden emrin hiçbir
şekilde yerine getirilmeyeceği, yerine getiren kimsenin
de, kamu görevlisinin de sorumluluktan kurtulmayacağı
yolunda düzenlenmiş olan hükmüne vurgu yapılmıştır.
Peki, değerli arkadaşlarım,
biz, işbu yasa teklifinde, işbu yasa teklifinin 3üncü maddesiyle
ne yapmak istiyoruz? Sorunun özü işte burada düğümleniyor
değerli arkadaşlarım. Merkezî idare, yani Hükûmet, valiliklere
görünürde yetki devri yaparak yasal dayanak sağlamakta ve böylece,
kanunsuz emirlerin sonuçlarını kendince ortadan kaldırmayı
amaçlamaktadır. Böylece, Bakanlık kendisini yasal sorumluluktan
kurtaracak, sorumluluk valilik makamına yıkılmış
olacaktır.
İşte, değerli arkadaşlarım,
özel bir yasa çıkarılmasında ısrarlı olunduğu
ve yargı kararları kararlı bir şekilde uygulanmadığı
takdirde, kamu yönetiminde nasıl tahribatlar yaratıyoruz,
nasıl mağduriyetlere yol açıyoruz, bunun ibret verici
bir örneğiyle karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım,
vicdanlarınıza sesleniyorum: Bu nasıl bir adalet ve
yönetim anlayışıdır ki, yasa ve hukuka aykırı
uygulamayı Hükûmet olarak, merkezî idare olarak taammüden yapacağız,
yapacaksınız, sorumluluğu ise valilere yıkacaksınız.
İşte, kamu yönetimi adına geldiğimiz ibret verici
bir sürecin yansımasını görüyoruz değerli arkadaşlarım.
Aslında, bu maddede, yönetim
yetersizliğinin, yönetim tıkanmışlığının
ve aczinin yol açtığı sonuçları görüyoruz.
Bu sonuçların yarattığı
tahribatı belirli bir noktada durdurmak adına işbu
önergemize destek istiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
biraz önce, Özkan Beyin konuşmasına itirazlar vardı
sataşmayla ilgili. Tutanakları da okudum, daha önce zaten
yapılan konuşmayı da izlemiştim, Özkan Beyi de
uyarmıştım bu arada. Özkan Bey, tutanakta, şöyle
söylüyor: Ben şimdi Gürol Hocama da bir cevap vermek istiyorum:
O gün bu Konya Milletvekili havadan konuşuyor diyor. Tabii,
Hocamız profesördür, kendisi de ziraat profesörüdür. Belki
kitaplardan veya araştırmalardan biraz uzaklaşmıştır.
diyor.
Bu konuda karar vermek, kitaplardan
uzaklaşıp uzaklaşmadığı konusunda karar
vermek, her hâlde bizim işimiz değil, başka bir arkadaşımızın
da işi değil. O nedenle, burada bir sataşma söz konusu
oluyor.
Hüseyin Güler arkadaşımızla
ilgili de, Özkan Bey şöyle diyor: Biraz önce Anavatan Partisi
Grubundan konuşan arkadaşımız herhâlde bu yasayı
hiç incelemeden buraya gelip, konuşup duruyor. Bu yasa kimin
zamanında çıkarılmış, kim bu yasaya şey
vermiş, bunları bir araştırıp buraya gelmen lazım.
diyor.
Bunun takdiri de Hüseyin Beye aittir,
Özkan Beye ait değildir. Bu da bir sataşma konusudur. O nedenle,
kısa sürelerle, arka arkaya, Sayın Gürol Ergine ve Sayın
Hüseyin Gülere sataşma nedeniyle söz veriyorum, fakat, çok
kısa olmak kaydıyla.
Buyurun.
VII.
- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Muğla Milletvekili Gürol Erginin, Konya Milletvekili Özkan Öksüzün,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
GÜROL ERGİN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Özkan Öksüz,
sağ olsun, benim profesörlüğümü kabul etti, bunun için kendisine
teşekkür ediyorum, etmeyebilirdi de.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Sayın Öksüze geçmeden, burada bir önce konuşan AKPli arkadaşım
toprak işleyenin, su kullananın sözü üzerinde durdu.
İnsan vicdanına en yakışan, toprağın
işleyenin, suyun da kullananın olmasıdır. Bunu
özellikle söylüyorum. Genel Başkanımız olduğu dönemde
rahmetli Ecevit bunu söylemişti ve en doğru ve insana en yakışan
sözü söylemişti, bunu özellikle belirtmek istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan bu yasayı savunurken
diyor ki: Buraların zaten geriye dönüşü olmaz, oralarda
yeniden tarım yapılmaz. Sayın Bakanım, şimdi
soruyorum: 2004 Ekiminden sonra tarım alanlarında yanlış
iş yapanlar, bu tarihten, bugünkü tarihten sonra da yapacak
olanların da geriye dönüşü olmayacağına göre,
siz hep böyle parayla satacak mısınız o alanları?
Bunu özellikle soruyorum.
BAŞKAN Gürol Bey, lütfen, siz
sataşmayla ilgili ortaya koyduğunuz sav hakkında konuşun.
GÜROL ERGİN (Devamla) Geliyorum
şimdi konuya, konuya geldim; evet efendim, sataşmaya geldim.
Arkadaşlar, şimdi, bakın,
TÜİK (Devlet İstatistik Enstitüsü) rakamları: 1986da
bu ülkede 12 milyon 713 bin baş sığır var, bugün 10
milyon 526 bine düşmüş. Elbetteki, bunlar içerisinde melez
sayısı ve kültür ırkı oranı da artmış,
bunu da söylememiz gerekir, ama, şunu da ifade etmeliyiz: Bakınız,
sağılan inek sayısı; bu, TÜİKin 2005 Türkiye
İstatistik Yıllığının rakamları:
2000 yılında 5 milyon 279 bin 569 inek sağılıyor.
2004 yılında sağılan inek sayısı 3 milyon
875 bin 721.
Şimdi, arkadaşlar, bir ülkede
süt üretiminin artması iki olaya dayanır: Ya ırkı
değiştirirsiniz (Daha verimli ırklar getirirsiniz,
diğerlerinin yerine gelir, süt verimi artar.) veya sayıyı
artırırsınız. Şimdi, kültür ırkında
ciddi bir değişme, artma yok; ama, sağılan inek sayısı
yaklaşık olarak 1,4 milyon azalmış, 5 milyon 200 küsur
binden 3 milyon 800 bine düşmüş. Şimdi, mümkün mü süt veriminin
fazla artması? Nitekim, TÜİKin rakamı: 2000 yılında
inek sütü üretimi 8 milyon 732 bin ton, 2004 yılında 9 milyon
609 bin ton. Arada yaklaşık 900 bin ton bir fark var. Bu, doğru
kabul edilebilir bir rakamdır. Fakat, 2002 rakamlarına baktığımız
zaman, sanki, bu ülke, 2001deki krizi 2002de ineklerin memesinde de
yaşamış gibi bir durum çıkıyor ortaya. Çok enteresan.
2002 rakamı değerli arkadaşlarım, lütfen dikkat
edin. 2002de sağılan inek sayısı 4 milyon 392 bin,
2004te 3 milyon 875 bin; ama, 2002deki süt üretimi birdenbire 2001e
göre 1 milyon ton düşmüş; 8,4 milyon tondan 7,4 milyon tona
düşmüş, 2004te de 9,6 milyon tona çıkmış.
Değerli arkadaşlarım,
eğer rakamlarla oynanmıyorsa ya da bu rakamlar şu veya
bu şekilde yanlış buraya geçmemişse, bu, mümkün değildir.
Arkadaşım, sağ olsun, benim ziraat profesörü olduğumu
söyledi. Ben ona ayrıca şunu söyleyeyim: Benim doktorluğum,
doçentliğim, bütün eğitimim özellikle...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Gürol Bey, toparlayalım
lütfen. Özellikle süt üretimiyle ilgili rakamlara yönelik düzeltmenizi
yapın, tamamlayalım.
GÜROL ERGİN (Devamla) Efendim,
süt üretimini söylüyorum.
Benim bütün aldığım
eğitim ve verdiğim eğitim süt üretimi üzerine. Onun
için, bunların inanılır olması mümkün değil.
Kaldı ki, buradaki rakamlar da arkadaşımı hiçbir
şekilde doğrulamıyor 2000 ile 2004 rakamlarını
değerlendirdiğimiz zaman. Bu, TÜİKin rakamlarıdır.
Bu bakımdan, Sayın Öksüz, bilmiyorum o rakamları kendisine
Tarım Bakanlığından hangi arkadaşım verdi
ama, veren arkadaşım doğru olduğunu düşünerek
vermiş olabilir; ama, konuyu bilenler, bunun doğru olmadığını
biliyorlar; bunu söylüyorum. Zaten öyle olmasaydı, süt üreticisi
de perişan duruma düşmezdi diğer tarım ürünü üreticileri
gibi.
Hepinizi saygıyla tekrar selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Hüseyin Güler,
siz de çok kısa olarak, biraz önce bahsettiğim konuda, sizin
de başvurduğunuz konuda, yani, daha önce yasa metnini okumadığınızla
ilgili iddia konusunda konuşun.
Buyurun.
2.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Gülerin, Konya Milletvekili Özkan Öksüzün,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Yeni
bir sataşmaya meyil vermeyeceğiz Sayın Başkan. Teşekkür
ediyorum söz verdiğiniz için.
Sayın Başkanım,
şimdi, tabii ki, kanunun nasıl, hangi süreç içerisinde geçtiğini
aslında çok iyi biliyoruz. Bu kanun metni, çok tesadüftür ki,
Bursa Milletvekilinin vermesinde 3 maddeyle başlamıştır;
bütçedeyse, Plan Bütçedeyse 8 maddeye çıkartılmıştır;
burada Özkan Beye hatırlatmak istiyorum.
İkincisi: Cargillle ilgili
süreci burada paylaştık. Cargill firmasının yapmış
olduğu süreçte, Türkiyedeki yapmış olduğu
iştirakler, bir müteşebbis olarak yabancı yatırımcıyla
biz mutluluk duyarız; ama, özellikle Bursa Orhangazideki,
İznik Gölü çevresindeki yapmış olduğu araziyle
ilgili birlikte kanun maddesiyle bağlantısını
burada irdeledik; her hâlde hoşumuza gitmedi. Çünkü, kanun teklifine
baktığımızda, 8 maddeye çıkartılırken
Sayın Özkan Öksüz burada kanunu araştırmadığımızı
zannettiler. Herhâlde AK Partili milletvekilleriyle bizi karıştırdı.
Biz, burada Anavatan olarak hep çıktık, önce bilgi sahibi
olduk, sonra fikir sahibi.
İkincisi: Anavatan olarak, bu
halk gerekeni takdir edecektir. Geçmişim, siyasi partimdeki
istifa sebeplerim beni bağlar; ama, bugünkü Anavatan süreci
içerisinde
Geçtiğimiz hafta Mersindeydik -bu cumartesi,
şuradan üç, dört gün önce- halkın teveccühü, biraz önce söyledim,
ben 10 bin diyeyim, siz 20 bin -bu mitingdir adı, ama miting gibi
bir niyetimiz de olmadı- Erdemlide narenciye üreticileriyle
kucaklaştık, Silifkede keza aynı.
Yani, kısaca, burada söylemek
istediğimiz bu; kanun metnini sonuna kadar araştırdık
ve araştırmaya da devam ediyoruz. Burada kamuoyuna verilen
bilgiler, son derece içeriği, anlamı dolu bir şekilde.
Ama, siz çıkıp AK Partili milletvekili arkadaşlarımız,
sadece muhalefetin kanun dışı konuşmalarla gündem
değiştirme şeklinde bir eleştiriniz doğrultusunda,
siz kendiniz aslında gündem dışı ve bilgi sahibi
olmadan çıkıp konuşuyorsunuz.
Sayın Özkan Öksüze sadece
bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Sadece Mersinimizin Mut
ilçesinde
BAŞKAN Sataşmaya meydan
vermeden lütfen.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
Yok, hiçbir şekilde Sayın Başkan.
Mersinin Mut ilçesinde o dağıttığınız
koyun ve süt veren koyunların akıbetinin ne olduğunu
merak eder misiniz? Önce icra yoluyla koyunları da aldılar,
traktörlerini de. Burada sadece bunu hatırlatıyorum. Diğer
kanunlar zaten geldiği müddetçe kanun üzerinde görüşlerimizi
Anavatan olarak vermeye devam edeceğiz.
BAŞKAN Hüseyin Bey
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamam, sataşma
konusunun dışına çıkmayın diyecektim. Teşekkür
ederiz, tamam.
V.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
5.-
Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun; Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/762)
(S. Sayısı: 1252) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1252 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 3. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan
Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları
Madde 3.- Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununun 13. maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 13-
(1) Mutlak tarım arazileri,
özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım
arazileri tarımsal üretim amacı dışında kullanılamaz.
Ancak, alternatif alan bulunmaması ve Kurulun uygun görmesi
şartıyla;
a) Savunmaya yönelik stratejik
ihtiyaçlar,
b) Doğal afet sonrası ortaya
çıkan geçici yerleşim yeri ihtiyacı,
c) Petrol ve doğal gaz arama ve
işletme faaliyetleri,
ç) İlgili bakanlık tarafından
kamu yararı kararı alınmış madencilik faaliyetleri,
d) Bakanlıklarca kamu yararı
kararı alınmış plân ve yatırımlar,
İçin bu arazilerin amaç dışı
kullanım taleplerine, toprak koruma projelerine uyulması
kaydı ile Bakanlık tarafından izin verilebilir.
(2) Mutlak tarım arazileri,
özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım
arazileri dışında kalan tarım arazileri; toprak
koruma projelerine uyulması şartı ile valilikler tarafından
tarım dışı kullanımlara tahsis edilebilir.
(3) Tarımsal amaçlı yapılar
için, projesine uyulması şartıyla ihtiyaç duyulan miktarda
her sınıf ve özellikteki tarım arazisi valilik izni
ile kullanılır.
(4) Birinci fıkranın (c)
ve (ç) bentleri kapsamında izin alan işletmeciler, faaliyetlerini
çevre ve tarım arazilerine zarar vermeyecek şekilde yürütmekle
ve kendilerine tahsis edilen yerleri tahsis süresi bitiminde eski
vasfına getirmekle yükümlüdürler.
(5) Bu madde kapsamında valiliklerce
verilen kararlara yapılan itirazlar, Bakanlık tarafından
değerlendirilerek karara bağlanır.
(6) Tarım arazilerinin korunması
ve amaç dışı kullanımına dair uygulamaların
usûl ve esasları tüzükle düzenlenir.
(7) Doğal ve yapay olaylar sonucu
toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri bozulmuş
veya bozulma ihtimali olan araziler ile millenmeden önemli derecede
etkilenen baraj, gölet ve benzeri rezervuar havzalarında toprak
kayıplarını ve millenmeyi önlemek, koruma, geliştirme
ve kullanmayı esas alan teknikleri yerleştirmek amacıyla,
kurulların görüşü alınarak, Bakanlığın
teklifi ve Bakanlar Kurulu kararı ile erozyona duyarlı
alanlar tespit edilir. Erozyona duyarlı arazilerin belirlenmesi
ve korunması amacıyla bu arazilerin kullanım plânları
ve altyapı projeleri; kurulların görüşleri dikkate
alınarak, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının
hizmet alanları ile sınırlı olmak kaydıyla, kamu
kuruluşlarının birbirlerine bağlı hizmetlerini
aksatmayacak şekilde bir uyum ve zaman plânlaması içerisinde,
havza bazında ilgili kamu kuruluşları tarafından
yapılır veya yaptırılır. Bu amaçla yapılan
veya yaptırılan rüzgar perdeleri, sekiler, sel oyuntusu
önleme yapıları gibi fizikî yapıların korunması,
arazi sahiplerine aittir. Bakanlık; kurak, yarı kurak ve
az yağışlı yerlerde iklim değişiklikleri
ve insan faaliyetleri de dâhil olmak üzere, çeşitli nedenlerle
toprak bozulması görülen çölleşmeye maruz alanlarda ilgili
kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri ile
işbirliği yaparak gerekli önlemleri alır veya aldırır.
Erozyona duyarlı alanların
belirlenmesi ve korunmasına ilişkin usûl ve esaslar, Bakanlık
tarafından hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN Komisyon katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge sahibi
ALİ TOPUZ (İstanbul) Necati
Uzdil
BAŞKAN Sayın Uzdil, okunmasını
mı istiyorsunuz, konuşmak mı istiyorsunuz?
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Konuşacağım efendim.
BAŞKAN Necati Uzdil, Osmaniye
Milletvekili; buyurun önerge sahibi olarak.
Beş dakikalık süre.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Sayın Başkan, sen önergenin okunmasından yana mısın?
BAŞKAN Bizim yanımız
olmaz. Biz yansız olarak yönetiyoruz. Soruyoruz, okunmasını
mı istiyorsunuz, konuşmak mı istiyorsunuz.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Hayır, konuşmaya hazır da onun için sordum.
BAŞKAN Yine de soracağız.
Buyurun Sayın Uzdil.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım;
öncelikle, sizleri sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu hafta TEMA Haftası. TEMAyı biliyorsunuz, TEMA Vakfını,
tahmin ederim, biliyorsunuz. Toprağımıza sahip
çıkan, toprağımızın korunması için projeler
uygulayan ve çevremizi, doğamızı sahiplenen, onların
toplum tarafından, gençlerimiz tarafından, çocuklarımız
tarafından sevilmesi için uğraş veren değerli arkadaşlarım;
bugün, bildiğim kadarıyla, birkaç ilde toprağa saygı
yürüyüşü yapıyorlar. Bunlardan bir tanesinin de, İstanbulda
İstiklal Caddesinde olduğunu zannediyorum. Ben, buradan,
TEMAnın yöneticilerine ve üyelerine, tüm TEMAya yakınlık
duyan, sempati duyan vatandaşlarıma sevgi ve saygılarımı
göndermek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
işte, TEMA Haftası olan bugünde, maalesef, Toprak Koruma
ve Arazi Kullanım Kanununda değişiklik yaparak, toprağımızın,
hem de birinci sınıf tarım topraklarımızın
korunmasının önüne engel getiriyoruz. Sayın Bakanımız
ne güzel söyledi, bu tesislerin kurulduğu yeri yeniden tarıma
kazandırma şansımız yoktur.
Değerli arkadaşlarım,
doğru. Bir insan çeker silahı vurur birini, onu yeniden getirme
şansımız yoktur. Fiilî durum yaratıldı diye
ne yapacağız? Hadi yürü git mi diyeceğiz? Birinci
sınıf tarım arazisine sanayi tesisini yasalara aykırı
şekilde kuracaksın ve biz buna af getireceğiz!
Doğru, bu yasayı veren arkadaşımız dedi ki:
20 bin sanayiciyi savunmak üzere verdim, buraya onun için geldim.
dedi. Doğru, ben o arkadaşıma hak veriyorum, benim zoruma
giden şey daha farklı.
Değerli arkadaşlarım,
toprağı kim koruyacak? Arazinin kullanımını,
rantabl kullanımını kim sağlayacak? Değerli
arkadaşlarım, Tarım Bakanlığı bu işi
üstlendi; ama, ben bakıyorum, Tarım Bakanımız, maalesef,
20 bin sanayiciyi savunuyor. Ben de istiyorum ki, benim gönlümden
de geçen şu ki: Madem Tarım Bakanı, madem Tarım Komisyonu,
Tarım Komisyonu üyeleri ve başkanları, bırakın
birileri sanayiciyi savunurken, biz de, sevgili arkadaşlarım,
tarım topraklarını savunalım.
Tarım toprakları hiçbirinizin
malı değil. Geçmişte yine söyledim, yine söylüyorum:
Değerli arkadaşlarım, babanızdan miras kalmadı,
gelecek nesillerin emanetidir. Yine söylüyorum, kırsalda bir
laf vardır: Emanete ihanet olmaz.
Değerli arkadaşlarım,
lütfen, lütfen, herkes görevini yapsın. Madem Tarım Bakanlığıyız,
madem Tarım Komisyonuyuz, madem tarıma hizmet etmek için,
onların hakkını korumak için buradayız, Tarım
Komisyonu üyesi arkadaşlarıma, Tarım Komisyonu
Başkanıma ve Tarım Bakanıma yeniden seslenmek istiyorum:
TEMA Haftasında, tarım topraklarını elden çıkarmayalım.
Verelim 200 milyon YTLyi, verelim, bina orada numune kalsın.
Hatta, üzerine yazılar yazalım, ibret olsun, ibretiâlem
için o sanayi tesisi orada kalsın ki, bundan sonra kimse bizim
tarım topraklarımızı tarım yapılamayacak
hale getirmesin diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım,
süreniz doldu.
NECATİ UZDİL (Devamla)
Ben de, çiftçilerimizi savunuyorum, tarım topraklarımızı
savunuyorum, geleceğin emanetlerini savunmak istiyorum.
Bir arkadaşım diyor ki: Burayı imza edenler
diye itham
ediyor.
Değerli arkadaşlarım,
o yasaları çıkarmak için imza edenler, o ruhsatı vermek
için imza atanlar, bugün burada yok, siz varsınız. Karşı
çıktığınız için siz varsınız. Yarın,
siz olmayacaksınız, karşı çıkanlar olacak.
Bu duygularla, sizlere saygılar
ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte
olan, 1252 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin
3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
Altan
Karapaşaoğlu (Bursa) ve arkadaşları
Madde 3- Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına,
(d) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (e) bendi
ile birinci fıkrasının sonuna Bakanlık bu yetkisini
valiliklere devredebilir. cümlesi, eklenmiştir.
e) Kamu yararı gözetilerek
yol alt yapı ve üst yapısı faaliyetlerinde bulunacak
yatırımlar
BAŞKAN Komisyon katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge sahipleri, konuşmak
mı isterler, gerekçenin mi okunmasını isterler?
EYÜP FATSA (Ordu) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçenin okunmasını
istiyorsunuz.
Gerekçe:
Yol ve ulaşım ihtiyacı
ülkemiz için çok büyük önem ve zaruret arz etmektedir. Gelişmenin
ve ülke olarak büyümenin sağlanabilmesi için alt ve üst yapısıyla
sağlam ve nitelikli yollarla bir ulaşım ağı
oluşturmak gerekmektedir. Yerinde hizmet verilmediği
için bu tür bölgelerde söz konusu hizmetler büyük maliyetler ve zorluklarla
yapılabilmektedir. Teklif ile yerinden yönetim ilkesi hakim
kılınarak, yapılacak faaliyet ve yatırımlar
için kamu yararı için kaynak israfının önlenmesi amaçlanmıştır.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Anlaşıldı
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) Grup Başkanınız
orada oturuyor
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Ben buradayım, sizi ilgilendirmez..
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi kabul edilen önergeyle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bir saat yemek arası veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 20.12
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
21inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
1252
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Bursa
Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun; Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun
Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/762) (S.
Sayısı: 1252) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Teklifin
4üncü maddesini okutuyorum:
MADDE
4.- Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 17 nci maddesinin
2 nci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
3 üncü fıkra eklenmiştir.
Köy
tüzelkişiliği, Belediyeler, kooperatifler, birlikler
gibi tüzel kişilikler veya kamu kuruluşlarının,
hizmet konuları ile ilgili özel arazi toplulaştırması
ve/veya tarla içi geliştirme hizmeti yapmak istemeleri durumunda,
Bakanlığa gerekçeleri ile başvurarak toplulaştırma
isteklerini bildirirler. Gerekçelerin yeterli görülmesi durumunda
Bakanlığın teklifi ile Bakanlar Kurulu Kararı
alındıktan sonra başvuran tüzel kişilik veya kuruluş
bu kanuna göre toplulaştırma projesini hazırlar ve
onay için Bakanlığa iletir. Özel arazi toplulaştırması
yapmak isteyen kuruluş, gerekli teknik personeli bünyesinde
bulundurmak veya proje süresince tabi oldukları mevzuat hükümlerine
uygun olarak sözleşmeli personel çalıştırmak zorundadır.
Özel arazi toplulaştırması yapan kurum veya kuruluşlar
kamu yatırımları için ihtiyaç duyulan arazi miktarını
toplulaştırma yoluyla karşılayabilir. Özel arazi
toplulaştırması yapacak idarelerce ihtiyaç duyulacak
yatırımlar için ortak kullanım alanı kesinti payı
ile karşılanamayan araziler, varsa hazine arazilerinden,
hazine arazilerinin yeterli olmadığı veya bulunmadığı
yerlerde ise, ilgili idarelerce belirlenecek usul ve esaslar dahilinde
fiziki tesislerin yapılacağı alana bağlı kalınmaksızın
gerçek ve tüzel kişilerinden anlaşma yoluyla karşılanabilir.
Bu araziler, fiziki tesislerin yapılacağı yere kaydırılır.
Aynı alanda birden fazla kurum veya kuruluş tarafından
toplulaştırma ve/veya tarla içi geliştirme hizmeti
yapmak talebinde bulunulması halinde toplulaştırmayı
ve/veya tarla içi geliştirme hizmetini yapacak kuruluşu
Bakanlık belirlemeye yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyenler: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, Anavatan Partisi
Grubu adına Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.
Buyurun
Sayın Ramazan Kerim Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
CHP
GRUBU ADINA RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1252 sıra
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa
Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin 4üncü
maddesi üzerine söz almış bulunuyorum; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, üzülerek belirtmek isterim ki, yüce Meclisimizin
şu anda görüşmekte olduğu yasa teklifi, Bursada Cargill
firması tarafından hukuka aykırı olaraktan gerçekleştirilen
ve verimli tarım arazisinin üstüne kurulan yatırıma
hukuksallık kazandırmak amacıyla düzenlenen bir değişiklikten
başka hiçbir amaç içermemektedir.
Gönül
isterdi ki, içinde bulunduğumuz şu günlerde, sosyal ve siyasi
önem taşıyan, toplum ve kamu yararına önem taşıyan
yasa tasarılarını görüşelim, halkımızın
refah seviyesini yükseltecek çözümler üretelim halkın Meclisinde;
ama, biz ne yapıyoruz: Tam aksine, hiçbir kamu yararı taşımayan
ve sadece bir firmaya ayrıcalık taşıyan bir kanun
teklifini görüşüyoruz. Böylelikle, sadece bu firmaya ayrıcalık
tanımıyoruz, aynı zamanda, ileriki süreçte verimli
tarım arazilerinin talan olmasına göz yumuyoruz; ülkemizin
uzun dönemde gıda güvenliğinin tehlikeye girmesine göz
yumuyoruz. Ayrıca, en önemlisi, bu yasa ile yasalara saygılı
girişimci cezalandırılmış, Orhangazide birinci
sınıf tarım arazisinde hukuksuz fabrikasını
çalıştıran Cargill gibi yasa tanımazlar ödünlendirilmiş
olacaktır. Bu yasa teklifi, bazı çıkar çevrelerinin
amaçları doğrultusunda hazırlanmış bir af niteliği
taşımaktadır, Danıştay kararının
baypas edilmesidir ve kimlerin istekleri doğrultusunda hazırlandığı
çok iyi bilenmektedir. Bugüne kadar yönetmeliklerle tarım arazilerini
amaç dışı kullanmaya açan bu zihniyetin, bu amacını
bu kez de yasaya taşıması cüretini göstermesi, resmen
aymazlıktan başka bir şey değildir ve Adalet ve Kalkınma
Partisinin toprak koruma konusundaki niyetini açıkça ortaya
koymaktadır. Zira, toprağı korumak ve geliştirmekle
görevli Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatılarak uzman
kamu yönetimi kadrosu ortadan kaldırılmıştır.
İlgili Genel Müdürlüğün personel ve donanımı,
İstanbul ve Kocaeli Büyükşehir Belediyeleri, İl Özel
İdareleri, İmar ve İskân Bakanlığı ile Tarım
ve Köyişleri Bakanlığına dağıtılmıştır.
Türkiyede sayıları 500 civarında olan değerli uzman
toprak bilimcilerden İstanbulda görev yapanlar, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi tarafından asfalt kaplama işlerinde
görevlendirilmişlerdir. Bugün, ülkemizde toprak koruma konusunda
uzman bir kuruluş kalmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, bakın, Büyük Atatürkün, Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. vecizesinin bulunduğu yüce Mecliste
görev yapıyoruz. Bugün, bu yüce çatı altında görev yapmamızın
tek gerekçesi budur. Bugün ise, bu yüce çatı altında, hiçbir
kamu yararı gözetilmemesine ve üstelik toplumun zararına
olacağı açıkça ortaya konulan bir yasa teklifinin gündeme
gelmesi, açıkça bir Anayasa ihlali olduğu gibi, daha da kötüsü,
millet iradesinin hiçe sayılması açısından çok büyük
bir talihsizliktir. Milletin yüce iradesine ve egemenliğin kayıtsız
şartsız milletin olduğuna birazcık inanıyorsanız,
bu yasa teklifini derhal geri çekin. Dolayısıyla da, bu yasanın
hangi güçlerin iradesiyle ve talepleri doğrultusunda hazırlandığı
yolundaki şaibelerin de önüne geçin. Bu sorumluluğu yerine
getirmezseniz, ileride büyük vebal altında kalacağınızı
ve bu özel şahıs ve kurumlara ayrıcalık getiren bu
tür düzenlemelerin ileride önüne geçilemez sonuçlar doğuracağını
unutmayın.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce de belirttiğim
gibi, bugün ülke tarımı, hayvancılığı,
kaynakların iyi kullanılması, verimin artırılması,
tarıma ek kaynak yaratılması gibi kanunlar dururken
ve ülke toprakları her geçen gün birbiri ardına yabancılara
peşkeş çekilirken, bugün bu yasa teklifiyle, yabancı
bir kuruluşun bulunduğu verimli tarım arazilerimizin
heba edilmesi için hazırlanan bu yasa teklifinin gerekçesi nedir?
Sayın
Karapaşaoğlunun, yedi yıl önce, Fazilet Partisindeyken
bu konuyla ilgili bazı sözlerini tutanaklardan sizlere aktarmak
isterim. Karapaşaoğlu şöyle diyor: İznik Gölü
kenarında, çevre bilincine ve Bursa 2020 Planına aykırı
bir şekilde, Cargill adında bir firmanın, çevreyi kirletecek
ve sulanabilir tarım alanları ve hatta, İznik Sulama
Projesinin başladığı ve bir kısım yatırımın
da yapıldığı alan üzerinde büyük bir tesis kurmakta
olduğunu, 23/7/1998 tarih ve 127nci Birleşimde gündem
dışı bir konuşmayla heyetinize arz etmiştik.
Aynı anda, 8 Temmuz 1998 tarihinde, Bursa 2. İdare Mahkemesinin
98/508 sayılı Kararıyla da yürütmenin durdurulduğunu
öğrendik ve bunu değerli heyetinize arz ettik. Ne yazık
ki, bu karara ve halen hukuki tartışmalar devam etmiş
olmasına rağmen, Cargill inşaatı devam etmekte,
fabrika yapılmakta, sanki hukuki mercilerden, bu firmaya, siz
merak etmeyin, siz yatırımınızı yapın,
biz bu işleri düzeltiriz dercesine büyük bir cesaretle yatırımlar
yapılmaya devam edilmektedir. Bunlar, Sayın Karapaşaoğlunun
o günkü ifadeleri.
Yedi
yıl önce Cargillin kurulmasına karşı çıkan sayın
milletvekili bugün sunduğu değişiklikle, firmalara
metre karesine 5 YTL ödemek kaydıyla üzerinde bulundukları
tarım arazisini kullanma izni veriyor. Bugün ise Sayın Karapaşaoğlu,
sanayi tesislerinin kapatılmaması gerekir, diyor. Buraya
500 milyon yatırım yapmışlar, kapatırsanız
tahkime giderler, en az 2 milyar dolar alırlar, diyor. Sayın
Karapaşaoğluna, ülke ekonomisine karşı göstermiş
olduğu bu duyarlılığı için teşekkür ederiz.
Bu yasa teklifinizin arkasında kimlerin, hangi güç odaklarının
olduğunu çıkın açık yüreklilikle söyleyin, bu yasa
teklifinin size nasıl anlatıldığını, nasıl
görev verildiğini açıklayın.
Değerli
arkadaşlarım, ben bu yasa teklifine pancar üreticileri
adına karşıyım. Çünkü, pancar üreticisi bu ülkede
en az 250 sektöre iş veriyor. Bu Cargill firması da burada
ürettiği nişasta bazlı tatlandırıcıyla
(Benim Erzurumumda, Vanda, Burdurda, Ispartada, Eskişehirde,
Tekirdağda, Konyada, Erzincanda -sayın milletvekillerine
sesleniyorum- pancar üreticisi olan illerimizde, yaklaşık
18 ilde, Türkiye coğrafyasının dörtte 3ünde pancar
üretimi yapılıyor.) ülkemizde pancar üretimi yapan Türk
çiftçilerine karşı bu Cargill firması sanki yüreklerine
bir hançer saplıyor. Onun için, gelin bu yasayı çekelim. Tatlandırıcı
benim ülkemde çok kullanılıyor. Pancar deyip geçmeyin. Bu,
ekim dikim çavuşuyla başlıyor, sökmesi bir işlem,
çapalaması bir işlem, kantara götürmesi bir işlem.
Kuyruğu hayvan üretiminde kullanılıyor, küspesi hayvan
üretiminde kullanılıyor. Küspe çukurlarında kavgalar
var bugün ülkemizde. Niçin? Kotalardan mustarip olduğu için
üreticimiz, küspe çukurlarında insanlarımız 1 ton
küspe için birbirlerine giriyor, eşinin dostunun kafasını
yarıyor, kamyonuna zarar veriyor. Neden? Pancar üretimi, gereken
kotalarla, Şeker Yasasıyla ilgili söylemler değişik.
O Yasada şu Meclisteki arkadaşlarımız yok. Geçmişte
bu yanlışlıklar yapılmış. Şeker Yasasıyla
ilgili Türk çiftçisinin önü kesilmiş. Tarım alanları
daraltılmış, pancar alanları daraltılmış;
üretim, inadına azaltılmış. Bu, sadece onda değil,
haşhaşta da böyle. Onun için, biz, ben bir tarafım. Ben köylüden
tarafım. Türkiyenin üretiminde dörtte 3ünü pancar üreticisi
iştigal ediyor. Bizlerin buraya gelmesinde, sizlerin buraya
gelmesinde Türkiyede şeker pancarının çok büyük katkısı
vardır, hepinizin de katkısı vardır. Biliyorum,
bu Parlamento kırsal alana yönelik bir Parlamento, aramızda
çok elit insanlar yok. Sizler pancar tarlalarından geldiniz, pancarın
ne olduğunu, anasonun ne olduğunu, haşhaşın
ne olduğunu, susamın ne olduğunu biliyorsunuz. Fakat,
bu Cargill firması, Türkiyede pancar üreticilerini gerçekten
kalplerinden hançerledi. Onun için, ben tarafım, köylüden tarafım
ve bu yasaya karşı çıkıyorum, bu yasanın çekilmesini
istiyorum. Yapmayın! Toprakla koyun, gerisi oyun. Toprağın
çıkağı yok. Bir padişah ki, geçmişte, bir taraftarlarına,
bu yaşlılar bize eziyet ediyor -bir örnek vereceğim-
bunları alın önümüzden diyor. Padişaha gençler gidiyor.
Padişah diyor ki, ben bu yaşlıları alıp manastıra
kapatacağım, fakat size bir sualim olacak. O sualimi yerine
getirirseniz, bu yaşlıların tamamını bu sarayın
içinde katledeceğim diyor. Soruyu söylemek için iki tane genç
istiyor yanına. İki genç gidiyor. Diyor ki, size bir aylık
süre. Gideceksiniz, bana undan bir urgan yapıp geleceksiniz.
Gençler gidiyor, bir gün, iki gün, üç gün
Yaşlılar manastıra
toplanıyor, yaşlılar tir tir titriyor, ölecekleri günü
bekliyor. Gençlerden bir tanesi annesini-babasını saklamış,
çok seviyormuş. Gün geliyor, anne-baba soruyor: Telaşın
nedir oğlum? Anne, diyor, biz sizlerden bıktık, yaşlılardan
bıktık. Onun için, krala gittik, sizleri manastıra toplamasını
Sizlerin verimliliğiniz bitti. Ama, diyor, kral bize bir sual
verdi, bir ödev verdi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın lütfen.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Toparlıyorum Başkanım.
Nedir,
diyor ödeviniz. Bize undan bir urgan yapın gelin, dedi. Ama bir
türlü yapamadık. Hamur yaptık unu, olmadı; ipe serdik,
olmadı; undan urganı başaramadık. Oğlum, diyor
annesi-babası, git, diyor krala, bir örneğini versin, biz
ona göre yapalım, diyor. Çocuklar koşup gidiyorlar krala,
diyorlar ki, bu undan urganın bir örneğini istiyoruz. Hemen
kral diyor ki, o yaşlıları getiriniz. Çünkü, undan urgan
olmaz. Toprak yapılmaz. Toprağı yapmak mümkün değil.
Onun için, bu kutsal toprağımızı, gelin
Bu Cargill
gibi firmalar çoğalacak. Gidiyorsunuz, ben bu hattı gidiyorum
Toprağı koruyoruz, Tarım Bakanlığımız
toprak koruyor yıllardır. Buradan Polatlıya kadar
olan güzergâhta kaç tane kooperatif var, kaç tane inşaat var? Bunlar
tarım arazileri, bunlarda dönümünde 10 ton soğan çıkıyor.
Kavun çıkıyor. Karpuz üretiliyor. O toprakların üzerinde
dikilen kuleleri, dikilen kooperatif evlerini, ikinci konutları
hangimiz görmüyor? Nasıl karşı çıkıyoruz? Toprağı
nasıl koruyoruz? Bu, Polatlı güzergâhında böyle, Bolu
güzergâhında böyle. Bütün çıkışlar
Antalya çıkışında
böyle. Bu topraklar heba ediliyor. Ne yazık ki Toprak Koruma Kanunuyla
biz topraklarımızı değil, bu şekilde, Cargill
gibi şirketleri koruyoruz. Bu şirketi korumayalım,
gelin bu yasayı geri çekin. Anlatacağım çok şey
var.
Hele
bu toplumda, bugünlerde daha güzel yasalar getirmemiz lazım
diyorum. Sosyal bir facia var ülkemizde. Her gün, ben, televizyonları
sabahleyin açtığımda, o bir saatlik haberleri dinleme
sürecinde, boks maçını kaybetmiş boksör gibi, yumruk
yemiş boksör gibi Meclise geliyorum, ağlayarak geliyorum.
Niçin?
BAŞKAN
Toparlayalım.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) İmam, dedesini öldürüyor, nenesini
öldürüyor, dayısını öldürüyor, yengesini öldürüyor.
Cinnet geçirmiş. Polisimiz, komiserimiz
Bunlarla ilgili yasalar
yapılması gerekiyor. Önce hanımını öldürüyor,
sonra kızını öldürüyor, daha sonra gözünden çok sevdiği
oğlunu öldürüyor ve daha sonra kendine sıkıp öldürüyor.
BAŞKAN
Ramazan Bey, konuya gelelim ve toparlayalım.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Gelin, böyle sosyal
Niçin? Böyle sosyal
içerikli yasalar getirmeliyiz. Bu yasalarla vakit kaybediyoruz,
Meclisin gündemini fuzuli dolduruyoruz. Bunlara kısa zamanda
çözüm getirilmesi için
Yüce
Meclisimize saygılar sunuyorum.
Beş
dakikalık konuşmam var, onda da devam edeceğim.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sonraki konuşmacının tanıtımı da yapıldı.
İbrahim
Özdoğan, Anavatan Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Sayın
Özdoğan, sizin de süreniz on dakika.
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1252
sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde, 4üncü maddesinde
Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir sermaye şirketi lehine, yargı kararlarına
karşın, özel bir düzenleme yapmak her şeyden önce, hukuk
devletine ve yasama organının saygınlığına
zarar verecektir. Tarım arazileri üzerinde izin alınmadan
kurulan tesislere, işlemlerini tamamlamaları için ek süre
verilmesinin nedeni, Cargill hakkında Danıştay 10. Dairesi
tarafından verilen yürütmenin durdurulması kararıdır.
Bu durum, yargıya indirilmiş AK Parti balyozundan başka
bir şey değildir.
Cargill
firmasının sorununun çözümü için ABD Başkanının
ve IMFnin devreye girmesinin, kamu yararı açısından,
hukuk devletinde kabul edilebilecek bir durum değildir. Yürütmenin,
yasalara ve yargı kararlarına aykırı olarak sanayi
tesisi kurulmasına ve işletilmesine göz yumduğu bir
konunun yargı denetimi dışına çıkarılması
için yasama işlemi yapılması, kuvvetler ayrılığı
ve hukuk devleti ilkelerine aykırıdır. Bu durumda,
yasama organı, yargı kararlarının uygulamasını
engellemiş oluyor. Yürütmenin kararlara uyması ve bu kararların
gereklerine göre işlem ya da eylemde bulunmak zorunda olması
aynı zamanda hukuk devleti ilkesinin de gereğidir. Yargı
kararlarını ortadan kaldırıcı bir yasal düzenleme
yapmak, bir fonksiyon gasbından başka bir şey değildir.
AK Parti yetkilileri, bunun faturasını bir gün gelir çok
ağır öderler.
Şimdi,
bir taraftan yabancılara en verimli tarım arazilerini
peşkeş çekerken, bir taraftan da, çiftçiyi, bu Hükûmet mahvı
perişan etmiştir. Köylü milletin efendisidir, millî ekonomimizin
temeli ziraattır vecizelerinde, ifadelerinde Atatürkün hedeflediği
kalkınma ve uygarlaşma metotlarını yok edip, köylüyü,
çiftçiyi IMFnin iğneli fıçısına attı bu
Hükûmet. Bu Hükûmet yüzünden çiftçi kanlı gözyaşı döküyor.
Çiftçinin derisini yüzdünüz, şimdi de kemiklerini kırıyorsunuz.
AHMET
YENİ (Samsun) Sayın Başkan, ne diyor?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, bazı misaller
vermek istiyorum: Nişasta bazlı şeker üretim kotalarının
AK Parti İktidarı döneminde yüzde 10dan yüzde 15e çıkarılması
sonucu pancar üretiminde önemli daralmalar olmuştur. Bu
Hükûmet döneminde kaçak şeker girişi ve kaçak tatlandırıcı
üretimiyle ülkemizde kayıt dışı şeker miktarı
1,5 milyon tonu bulmuştur. İzlenen ithalatçı ekonomi
politikasının bir sonucu olarak şeker ve tatlandırıcı
ithalatında tam bir patlama yaşanmaktadır. 2001
yılında 11 milyon 672 bin dolar olan ithalat tutarı,
2005 yılında 44 milyon 656 bin dolara yükselerek 4 kat artmıştır.
2006 yılının ilk yedi aylık döneminde ise 22 milyon
dolarlık ithalat gerçekleştirilmiştir.
Öte
yandan, 2001 yılında 335 milyon 470 bin dolar olan şeker
ihracatımız, 2006 yılında, AK Parti İktidarının
çiftçiye kötü niyetli politikaları yüzünden 202 milyon 307
bin dolara düşmüştür. AK Parti İktidarı çiftçinin
derisini yüzmeye devam etmektedir.
AK
Parti İktidarının yanlış politikaları
sonucu, Türkiye, hızla uluslararası şeker şirketlerinin
pazarı haline geldi. Bunun sonucunda, üretici, önce maliyetinin
altında, ürününü, sonra da toprağını satmak zorunda
kaldı. Geçmiş dönemlerdeki pancar alım kampanyalarına
pancar çiftçisi ve şeker işçisi birlikte bir şenlik ve
coşku ortamında girerken, bu yıl ise coşku ve
şenliğin yerini karamsarlık ve endişe ortamı
aldı.
Geçen
yıl 99 kuruş olan pancarın alım fiyatı, ne yazık
ki, bu yıl artmak yerine, yüzde 10 azalarak 89 kuruşa
düştü. Yaşanan bu olumsuzluklar hem pancar üretim alanlarının
daralmasına hem de şeker işçisinin çalışma
sürelerinin kısalmasına yol açtı. Böylece, pancar
çiftçisi ve şeker işçisi yok ediliyor.
Geçen
yıl 2,10 YTL olan mazot fiyatının bu yıl 2,20 YTLye,
gübre fiyatlarının 50 yeni kuruştan 57 yeni kuruşa
çıkmasına karşın, pancar alım fiyatlarının
yüzde 10 düşürülmesi çiftçi düşmanlığından
başka neyle izah edilebilir?
Mazotu
ucuzlatacağız dedi bu Hükûmet, dört yıllık iktidarında
bırakın ucuzlatmayı, yirmi kez zam yaptı. Çiftçi
borçlarının faizini sileceğiz dediler, bırakın
silmeyi, tarım desteklerini sıfırladılar. Ek
vergi yok dediler, bin bir türlüsünü icat ettiler. Zamlar dolu gibi
yağdı. Milletin kafasına dolu gibi yağdı bu
zamlar.
İBRAHİM
KÖŞDERE (Çanakkale) Sen köye gidiyor musun?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Bu Hükûmet, seçim meydanlarında yerden
yere vurdukları IMFnin bir dediğini iki etmedi. Enkaz edebiyatı
yapıp ne yapalım, çaresiziz dediler.
İBRAHİM
KÖŞDERE (Çanakkale) Kim yazdı sana bunları?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Türban konusunda, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi önünde davayı kaybetmek için özel çabalar gösterdiler.
İBRAHİM
KÖŞDERE (Çanakkale) Bırak onları. Maddeye gel, maddeye.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla)
İmam-hatip liseleri için Millî Eğitim Bakanlığının
ortaya koyduğu çözümler sadece onları oyalamaya yönelik
oldu.
İşsizlikle
baş edilemiyor, fukaralık başını almış
gidiyor.
Bütün
bunlar ortadayken, AK Partinin anketlerinde partinin oy oranı
yüksek gösteriliyor. AK Parti, halkta yok ama, anketlerde sanal olarak
var gösteriliyor.
İBRAHİM
KÖŞDERE (Çanakkale) Görüşürüz sonunda.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Halk sizin bu yalancı dolmalarınızı
yutmayacaktır. AK Parti muhalefet partileriyle psikolojik
savaşa giriyor sahte anketleriyle. Artık, seçmenin gönlünde
bulunmuyorsunuz ey AK Partililer! Hatta barajın altına
düştünüz AK Partililer! (AK Parti sıralarından Yapma
ya! sesleri) Yüzde 25-26lık banda sanal olarak kendinizi oturttunuz.
FAHRİ
KESKİN (Eskişehir) Güldürme kendine.
İBRAHİM
KÖŞDERE (Çanakkale) Kim yazdı bunları sana, kim yazdı?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Son zamanlarda AK Partiye oy verdim diyen
bir Allahın kuluyla karşılaşmak da mümkün değil.
Bakın
size başka bir şey anlatmak istiyorum. Petrol ve barajlar
bizim olsun. Bu sözlerin sahibi kim? Diyarbakır Büyükşehir
Belediye Başkanı Osman Baydemir.
Baydemir,
ayrıca, Diyarbakır Ankarada temsil edilmiyor. iddiasında
da bulunuyor.
Daha
sonra, konuyu asıl istediği noktaya getiriyor ve şöyle
diyor: Ankaranın otoritesini yerel yönetimlerle paylaşmanın
siyasi istikrar için şart olduğunu söylüyor.
Baydemir
için -peki, soruyorum- ne yaptınız?
Hatta
şuna rağmen: Hepinize, Ramazan Bayramı vesilesiyle,
Kürtçe bu tebrik kartı gelmiştir.
FAHRİ
KESKİN (Eskişehir) Gelmedi.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Hükûmete soruyorum: Ne yaptınız?
Kürtçe...
FAHRİ
KESKİN (Eskişehir) Gelmedi.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Bana geldi.
İBRAHİM
KÖŞDERE (Çanakkale) Sana gelmiş, bize gelmedi.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmî dili
Türkçedir.
İBRAHİM
KÖŞDERE (Çanakkale) Bize gelmedi.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Bu ne rezalettir? Ne yaptınız peki
Osman Baydemir için?
FAHRİ
KESKİN (Eskişehir) Bize gelmedi.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) İşte, halka şikâyet ediyorum,
şikâyet ediyorum. Gereğini yapın. Gereğini yapın.
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayalım.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Değerli arkadaşlarım
ŞÜKRÜ
ÜNAL (Osmaniye) Başkanım, o belgeyi size versin.
BAŞKAN
Müdahale etmeyin arkadaşlar.
ŞÜKRÜ
ÜNAL (Osmaniye) Sayın Başkanım, gösterdiği belge
size teslim edilsin bari.
BAŞKAN
Bir dakika...
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) 3 Kasım 2002 seçimlerinde iktidar olan
AK Partinin dört yıllık iktidarında Türk milleti
açısından sevindirici, umut verici hiçbir gelişme olmamıştır.
Ülkemizde açlığı, yoksulluğu, bağımlılığı
derinleştirdikleri dört yıllık bir iktidar tecrübesi
vardır AK Partinin.
FAHRİ
KESKİN (Eskişehir) Bize gelmedi.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) İktidara gelmeden önce, içeride halka
karşı ekonomide refah ve yoksulluğun kökünü kazıma
masalları anlatıyorlardı.
AHMET
YENİ (Samsun) Erzuruma gidebiliyor musun, Erzuruma?
FAHRİ
KESKİN (Eskişehir) Bize gelmedi o, bize gelmedi.
AHMET
YENİ (Samsun) Erzuruma gidebiliyor musun?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Ekonomide refah, sadece tekeller için, Avrupa
Birliği için, IMF için, Oferler için, parti yandaşları
için, dünürler için, akraba ve yeğenler için, hortumcular için,
şeyh mahdumlar için ve bir yığın iktidar karşısında
eğilip bükülen sürüngenler için oldu.
AHMET
YENİ (Samsun) Erzuruma gidebiliyor musun?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Ben sapına kadar dadaşım! Sapına
kadar dadaşım, gidiyorum tabii ki! O yalancılara inanma.
AHMET
YENİ (Samsun) Dadaş değilsin! Dadaş yol değiştirmez,
aldatmaz.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Ben kalleşleri, her yerde, her zeminde tekmelerim.
BAŞKAN
Müdahale etmeyin arkadaşlar.
Siz
Genel Kurula hitap edin İbrahim Bey.
ŞÜKRÜ
ÜNAL (Osmaniye) Sayın Başkan, dadaş diyor. Dadaşın
tarifini yapsın.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) İşçi, memur ücretleri düşürüldü,
binlerce kişi sokağa atıldı, iç ve dış borçlar
arttı, en pervasız özelleştirmeler AK Parti İktidarında
yapıldı. Hâlâ da devam ediyor bu özelleştirmeler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Teşekkür edeyim Sayın Başkan.
Maliye
Bakanı Kemal Unakıtanın babalar gibi satarım
sözünde ifadesini bulan açıklamaları da, KİTler haraç
mezat peşkeş çekildi, milletin unu hortumcuların boğazına
akıtıldı.
AHMET
YENİ (Samsun) Hortumları kestik, kestik
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) AK Partinin iktidarda olduğu son dört
yıllık dönemde Türkiyenin iç ve dış borcu cumhuriyet
tarihinin rekorunu kırdı. AK Partinin iktidara geldiği
2002 yılında 2.725 YTL olan kişi başına iç borç
miktarı 3.410 YTLye, dış borç miktarı da 2.955 YTLden
3.950 YTLye çıktı. Buna göre, 2002 yılında 5.680 YTL
olan toplam borç miktarı yüzde 46lık artışla 7.367
YTLye çıktı. Başka bir deyişle, AK Partinin iktidara
geldiği 2002 yılında her bebek 5.680 YTL borçla dünyaya
gelirken, 2006 yılında bu borç miktarı 7.367 YTLye
ulaştı. İşte sizin yaptıklarınız bunlar.
BAŞKAN
Lütfen toparlayın.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) İşte, asıl saman ve bir isim de
ben ekleyeyim; IMF milliyetçiliği budur
BAŞKAN
Lütfen toparlayın ve konuya gelin.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) AK Partinin ekonomide söyleme getirdiği
yalan rüzgârı oluşturduğu siyasi ve ekonomik tablodan
memnun olanlar var mı? Ben hemen cevap vereyim: Bu tablodan ekonomik
kaynakların içini boşaltan
ŞÜKRÜ
ÜNAL (Osmaniye) Hem soruyor hem cevap veriyor
AHMET
YENİ (Samsun) Erzurumlu inanmıyor sana.
BAŞKAN
Müdahale etmeyin arkadaşlar.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla)
sünelerden başka hiç kimsenin memnun
olmadığı da kesindir. Önümüzdeki seçimlerde laf cambazlığı
olarak ağzınıza dolandırdığınız
BAŞKAN
Siz de toparlayın, lütfen. Vaktinizi çok aştınız.
ÖMER
ABUŞOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkanım, müdahale
etmeselerdi şimdiye biterdi.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Garip gureba, köylü, esnaf, köylü, memur,
işçi, emekli, işsizler ordusu, perişan ettiğiniz
gençlik
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
İbrahim Bey, vaktinizi çok aştınız, lütfen son
cümlenizi söyleyin, inin.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Sizi sandığın karanlığına
gömecektir.
Hepinizi
saygıyla selamlarım. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına, Aydın Milletvekili Sayın Ahmet
Ertürk.
Buyurun.
Süreniz
beş dakika.
AHMET
ERTÜRK (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 5403 sayılı Yasanın, değişik
maddeleriyle ilgili, 17nci maddenin ikinci fıkrasından
sonra gelmek üzere, 4üncü maddeyle yeni bir fıkra ekleniyor ve
burada, gerçekten, bilhassa toplulaştırma ve kamulaştırma
konularında sorun yaratan idarelerimizde, Devlet Su
İşleri gibi, Karayolları gibi, tarım birlikleri
gibi, belediyeler gibi, Sağlık Bakanlığı gibi,
Millî Eğitim Bakanlığı gibi çeşitli kurumlarımızı
yapmak istedikleri hizmetlerde, ilgili arazilerin tahsisinde sorun
yaratan veya tarım arazilerinin değerlendirilmesi konusunda
küçük arazilerin birleştirilerek daha optimum araziler haline
getirilmesinde problem olan bu toplulaştırmaya bir çekidüzen
ve bir kural verilmek suretiyle idarelerin rahatlatılması
ve hizmetin hızlandırılması ve hatta, kamulaştırılan
bu arazilerin çok çeşitli amaçlarla, gerek tezyidi bedel davalarıyla
yargıya taşınması ve böylece, bir an önce hizmetin
başlayamaması gibi problemlerin önlenmesi için böyle bir
düzenleme Parlamentonun gündemine getirildi ve bununla, yüksek
kamulaştırma bedeli ödenmek zorunda kalınan ve hem gerek
kendi bütçelerinden ve hem de ülkemizin kaynaklarının daha
ekonomik kullanılması hedeflenmektedir.
Tabii,
burada, bizim ülkemizde, gerçekten, tarımda en önemli unsur,
her ne kadar tohum, fide ve fidan ise de, bu tohumun ve fidenin, fidanın
dikilebileceği tarım arazisi daha da önemlidir. Arazilerimizi,
işte bu yasal düzenlemeyle, daha önce çıkan kanunla ve bugün
görüşmekte olduğumuz tasarıyla daha derli toplu bir
hale getirmek istiyoruz.
Bizim
belki, dünyadaki diğer ülkelerde olduğu gibi petrolümüz,
doğal gazımız yok ama, o ülkelerde olmayan kirazımız
var, incirimiz var, fındığımız var, kayısımız
var, zeytinimiz var, zeytinyağımız var ve bu ürünleri
işleyebilecek tesislere de ihtiyacımız var. Onun
için, burada belki tarım tesislerine, tarımsal amaca yönelik
tesisler üzerinde, çok değerli muhalefet milletvekilleri çok
acımasız ve insafsız eleştiriler yapıyorlar,
ama, bu ürünlerin mutlaka işlenmesi, bu ürünlerin ambalajlanması,
paketlenmesi ve sanayi ürünü haline getirilmesi için de o tesislere
ihtiyacımız olduğunu unutmamalıyız.
Hatta,
Bakanlığımızın yaptığı çok güzel
bir çalışmayla, kırsal kalkınma desteklerinde bu
tip tarımsal ürünlerimizi işleyebilecek, değerlendirebilecek,
paketleyebilecek, ambalajlayabilecek tesisleri, Bakanlığımız,
yüzde 50 hibe projelerle desteklemektedir.
Keza,
buralarda işlenecek olan ürünleri, gerek fidesini gerek fidanını
gerekse tohumunu kullanan çok değerli üreticilerimize, çiftçilerimize
de tohum destekleri, fidan destekleri ve fide destekleri sağlanmaktadır.
Süt
konusunda pek çok şey söyleniyor ama -herhalde, burada veteriner
arkadaşlarımız da var- projeni testinden geçmiş
boğa spermalarıyla, artık bizler de, ineklerimizden
25 kilo, 30 kilo, 35 kilo sütler sağabilmekteyiz. Burada da, Tarım
Bakanlığımızın gerek sperma destekleri, gerekse
suni tohumlamadan doğan buzağıya 140 milyon lira gibi
destek vermek suretiyle, gerçekten Türk hayvancılığına
da çok etkili ve bir atılım yaratabilecek desteklerini,
keza kaba yem destekleriyle beraber de iyi beslenen bu hayvanların
daha çok et ve daha çok süt verebileceği gerçeğini de gözden
uzak tutmamak lazım.
Bu
maddede, bu tarım arazilerimizin değerlendirilmesinde,
kısaca kamu idarelerinin daha uygun, daha verimli, daha düzgün
kullanımının sağlanabilmesi için de idarelere
bir fırsat, bir imkân bir açılım sağlanmakta, böylece,
örneğin, Devlet Su İşleri teşkilatımız
bir baraj yapmak istiyorsa veya Karayolları teşkilatımız
oradan bir duble yol, otoyol geçirmek istiyorsa veya daha geniş
bir havzaya gereksinim ve ihtiyaç duyuyorsa, işte, orada, kamulaştırma
ve toplulaştırmayla, hatta yakın yerlerdeki hazine
arazilerinin de dahil olabileceği bir toplulaştırma
projesiyle, hizmetin daha optimum, daha kısa zamanda ve daha
az masrafla ve kaynakların, devletimizin kaynaklarının
daha iyi kullanılarak daha hızlı bir hizmet amaçlanmaktadır
ve bu duygularımla Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum,
yasanın hayırlı olmasını diliyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
İkinci söz, şahsı adına, Hatay Milletvekili
İsmail Soylu.
Buyurun
Sayın Soylu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika. İSMAİL SOYLU (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununun 4üncü maddesinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bizden önceki çıkan bir milletvekilimiz dedi
ki: Bu Hükûmet, çiftçilerin derisini yüzdü. Biz, çiftçilerin derisini
yüzmedik. Aksine, çiftçilerin ceplerini doldurduk. Çünkü, bakın,
bazı ürünlerde
GÜROL
ERGİN (Muğla) Biraz Allah korkusu olsun da doğru konuş!
Hayret bir şey!
BAŞKAN
Müdahale etmeyelim.
İSMAİL
SOYLU (Devamla)
mahsuller para ettiği zaman, hiçbir muhalefet
milletvekili arkadaşımız
BAŞKAN
Müdahale etmeyelim.
İSMAİL
SOYLU (Devamla)
bu Hükûmete teşekkür etmiyorlar. Çünkü, çiftçilerin
ürünlerinin tamamı para etmemezlik yapmıyor, ama, para
edenleri, niçin burada ürünlerin fiyatları iyi gittiği zaman
onları söylemiyorlar, ben onları hayretle izliyorum.
Çünkü,
bakın arkadaşlar, yazın, çiftçilerin en fazla ürünleri
yazın çıkar. Yazın, Çukurova ovasında üretilen
karpuzlar büyük para etti.
GÜROL
ERGİN (Muğla) Narenciye ne durumda, narenciye? Onu söyle
bakalım
İSMAİL
SOYLU (Devamla) Çukurovada üretilen patates büyük para etti, soğan
büyük para etti, havuç büyük para etti, üzüm para etti.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) Şu Çukurovaya beraber gidelim, Mersine beraber
gidelim.
İSMAİL
SOYLU (Devamla) Ama, neden, üreticilerden tarafa olup da, üreticiler
adına bir taneniz bu Hükûmete teşekkür etmiyor, ben onu hayretle
izliyorum.
Şimdi,
bakın arkadaşlar, benim Hatay ilinde, 1993 yılında
Devlet Su İşleri tarafından 34 kilometre bir sulama
kanalı yapılıyordu. Temeli 1993te atıldı,
atanlardan Allah razı olsun diyoruz. On sene içerisinde bu kanal
8 kilometre ilerledi, 34 kilometre kanalın 8 kilometresi. Yani,
senede 800 metre yol gitti bir kanal. Sahipsiz kaldı, çiftçinin
sahibi olmadı. Ama, biz, iktidara geldikten sonra, bu dört sene
içinde, şu an 24üncü kilometreye geldik, 24üncü kilometreye.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) Bak, Dörtyoldan arıyorlar, Dörtyoldan
İSMAİL
SOYLU (Devamla) Bu kanal bittiğinde, yaklaşık 72 bin
dönüm araziyi sulayacak, 72 bin dönüm araziyi. Yani, madem bundan
önceki iktidarlar çiftçinin dostuydu da, bu kanalı niye bitirmedi
arkadaşlar?
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) Bak, çiftçi yüzümüze baka baka yalan söylüyor diyor.
İSMAİL
SOYLU (Devamla) On senede, düşünebiliyor musunuz, 8 kilometre,
dört senede 16 kilometre yol gittik ve bizim Hükûmetimiz döneminde.
1992de bölgemizde yer altı deneme kuyuları vuruldu. Yer
altı deneme kuyularından su çıktı, ama, ağzını
kapattılar, hiç kimse buna sahip çıkmadı.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) Yalan söylüyor diyor.
İSMAİL
SOYLU (Devamla) Çünkü, çiftçinin sahibi yoktu. Biz, iktidara geldiğimiz
zaman, ilk önce bu yer altı kuyularına el attık ve sadece
benim ilçemde, Dörtyol ve Erzin ilçesinde, iki ilçede, 25 tane yer
altı kuyusu vurduk, 15 bin dönüm araziyi su altına aldık.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) Onlar da kurudu!
İSMAİL
SOYLU (Devamla) Araziler susuzken dönümü 1 milyara gitmeyen arazi,
şu anda dönümü 5 milyara, 6 milyara gidiyor. Çiftçinin dostu
biz miyiz, bizden önceki hükûmetler mi? Bunu, yüce milletimizin takdirine
bırakıyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) Portakal ağaçlarını söküyor millet!
İSMAİL
SOYLU (Devamla) Şimdi, arkadaşlar diyorlar ki: Çiftçinin
dostu değil. Çiftçinin
Bu Hükûmet döneminde çiftçiye yapılan
destek kadar hiçbir hükûmet döneminde yapılmamıştır
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) Doğru, onun için anasını ağlattınız
çiftçinin!
İSMAİL
SOYLU (Devamla) Dikilen fidanlara kadar
BAŞKAN
Müdahale etmeyin arkadaşlar.
GÜROL
ERGİN (Muğla) Sayın Başkan, doğruları konuşsun!
İSMAİL
SOYLU (Devamla)
çiftçinin dikmiş olduğu fidana kadar
Hükûmet destek veriyor.
BAŞKAN
İsmail Bey, siz de konuya gelin.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) Doğru söylüyorsunuz Sayın Başkan.
İSMAİL
SOYLU (Devamla) Sayın Başkanım, çiftçinin konusu;
çiftçinin konusunu anlatıyoruz, başka bir şey anlatmıyoruz
ki, çiftçinin konusunu anlatıyoruz burada. (CHP sıralarından
gürültüler)
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) Çiftçi öldü, çiftçi öldü!
ORHAN
SÜR (Balıkesir) Narenciyeyi anlatsanıza, narenciyeyi!
GÜROL
ERGİN (Muğla) Sen konuştukça çiftçiler sinirden patlıyor,
patlıyor!
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) Buraya geliyor çiftçiler, buraya!
BAŞKAN
İsmail Bey, Sayın İbrahim Özdoğanı nasıl
uyardıysam sizi de uyarmak durumundayım, yasanın ilgili
maddesiyle ilgili görüşlerinizi sunun.
İSMAİL
SOYLU (Devamla) Değerli milletvekili arkadaşlar, bu
Hükûmet döneminde en fazla çiftçiye önem verilmiştir. Çiftçinin
sulama konusundan tutun, yollarından tutun, elektrik konusundan
tutun, her konuda bu Hükûmetimiz çiftçinin yanında olmuştur.
GÜROL
ERGİN (Muğla) At, tut!
İSMAİL
SOYLU (Devamla) Biz iktidara geldiğimiz günden beri, şu
anda elektriğe hiçbir zaman zam yapılmamıştır.
GÜROL
ERGİN (Muğla) Yok ya!
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) Portakal ne oldu, portakal?
İSMAİL
SOYLU (Devamla) Değerli arkadaşım, portakala gel
diyorsunuz. Ben, portakal üreticisiyim, ben portakal üreticisiyim.
Evet portakalın bir iki kaleminde sıkıntı var, yok
değil, ama sıkıntı olmayanları niye çıkıp
da burada söylemiyorsunuz, Hükûmete teşekkür etmiyorsunuz?
(CHP sıralarından gürültüler)
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) Teşekkür edecek bir şey yok ki!
İSMAİL
SOYLU (Devamla) Sıkıntı olanı söylüyorsunuz da
sıkıntı olmayanları niye söyleyip de Hükûmete teşekkür
etmiyorsunuz çiftçi adına?
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) Yaptığınız iyi bir şey yok ki,
ne yaptınız teşekkür edecek?
İSMAİL
SOYLU (Devamla) Yani, bir iki kalemde sıkıntı varsa,
vay Hükûmet yaptı, öldü, bitti
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) Her kalemde sıkıntı var, her kalemde;
pamukta, buğdayda, mısırda, her kalemde sıkıntı
var!
BAŞKAN
Müdahale etmeyin arkadaşlar.
İSMAİL
SOYLU (Devamla) Ama, neden çiftçinin iyiye gittiği konuları
anlatmıyorsunuz burada? Yani, bir kaşık suda fırtına
koparmaya çalışıyorsunuz, gerçekleri söylemiyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
İsmail Bey, yasa maddesiyle ilgili görüşlerinizi özetleyerek
tamamlayın lütfen.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) Kanun maddesiyle ilgili görüşünüzü rica edelim.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) Çiftçiyi perişan ettiniz!
İSMAİL
SOYLU (Devamla) Biz, çiftçilerin her zaman faizlerinde de yardımcı
olduk, traktör alımlarında da yardımcı olduk. Yani,
elimizden geldiği kadar bu Hükûmetimiz, yani yediden yetmişe
kadar, her türlü yardımına koşmuştur.
Hepinize
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
GÜROL
ERGİN (Muğla) Çiftçi de size teşekkür edecek yarın!
BAŞKAN
Şimdi soru-yanıt bölümüne geldik.
Süremiz
on dakika.
İlk
soru Sayın Ahmet Işıktan.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) Volelik olsun Sayın Ahmet Işık.
AHMET
IŞIK (Konya) Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanıma tek sualim olacak. Ülkemizde tarım işletmeleri
yeterli araziye sahip olmadığı gibi, mevcut araziler
de işletme ekonomisini zayıf düşürecek kadar parçalıdır.
Tarım arazilerinin parçalılığını nasıl
çözeceksiniz Sayın Bakanım? Özel arazi toplulaştırılmasına
neden ihtiyaç duyulmuştur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ümmet Kandoğan.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
03/07/2005
tarihinde kabul edilen Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununa göre Cargill şirketi bir müracaatta bulunmuş mudur?
Müracaatta bulunmamışsa bunun sebebi nedir? Müracaatta
bulunmuş olsaydı bu Kanundan yararlanabilmek için, işgal
ettiği arazilerin metre karesi 5 milyon liradan ne kadar ödeme
yapması gerekiyordu? Onu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Gökhan Durgun, arkasından Hüseyin Güler.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
1252
sıra sayılı Kanun Teklifi, Cargill adlı Amerika
Birleşik Devletleri şirketinin tarım arazisi üzerinde
izinsiz kurduğu tesisler hakkında Danıştay 10. Dairesi
tarafından yürütmeyi durdurma kararı verilmesine karşı
hazırlanmıştır. Toplumdaki yaygın kanı
da budur. Bu kanun teklifi bu amaçla mı hazırlanmıştır?
Eğer bu amaçla hazırlanmamışsa, temel amacınız
nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Hüseyin Güler, arkasından İbrahim Özdoğan.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sizin
aracılığınızla, Sayın Bakanıma üç
tane sorum var.
Birinci
sorum: Şu an defalarca sormamıza rağmen Sayın Bakandan
bir türlü yanıt alamadığımız, bu Alata Bahçe
Kültürleri Araştırma Enstitüsünün akıbeti ne olacak,
kapatılacak mı, yoksa bu kapatılmaya dur denilip
işlevine devam mı edecek?
İkincisi:
Yine Mersin Karaduvar ve Kazanlı civarında petrol dolum
tesislerinin yapmış olduğu, ekolojik dengeyi de sarsacak
bir düzeyde ekolojik denge sarsılmaktadır. Bu konuda, yeniden
ruhsat verilmemesi konusunda -çünkü, bunların hepsi birinci
sınıf tarım arazileri- bundan sonra ruhsat verilmemesi
konusunda bir çalışmaları mı var?
Üçüncüsü:
Sayın Bakanıma da şunu sormak istiyorum: Kendi İktidarları
döneminde tarımdaki ithalat ve ihracat oranları nelerdir?
Bunu cevaplarlarsa memnun oluruz.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın İbrahim Özdoğan, arkasından Ramazan Kerim
Özkan.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İki
sorum var Sayın Bakanımıza.
Birinci
sorum: Erzurumun hayvan varlığı, Türkiye büyükbaş
hayvan varlığının yüzde 5,4üne, küçükbaş hayvan
varlığı ise yüzde 2,8ine tekabül eder. Erzurumun Türkiye
et üretimindeki payı sahip olduğu hayvan varlığının
yanında düşük seviyede olup, yüzde 1,5lerdedir. Erzurumda
yetişen küçük ve büyük baş hayvanların kesiminin önemli
bir kısmı il dışında gerçekleşmektedir ve
bu alanda kaçak hayvan kesiminin de olduğu uzmanlarca dile getirilmektedir.
Erzurumda yetişen hayvan sayısını artıracak,
kesim, muhafaza ve satış sistemi oluşturacak hangi
projenin sahibisiniz Sayın Bakanım?
Erzurum,
çok iddialı olabileceği pastırma, sucuk üretiminde
tesis olmaması nedeniyle markalaşamamakta ve bu alanda
çok dezavantajlı duruma düşülmektedir. Erzurumda tesisleşmeyi
geliştirecek projelere destek verme imkânınız var
mıdır?
İkinci,
son sorum: Erzuruma sebze ve meyvelerin yüzde 97si dışarıdan
gelmekte, sadece yüzde 3ü Erzurum ilinde üretilmektedir. Erzurumda
sebze ve meyve tarımının istihdama katkı sağlayacak
boyutta kapasite artırımı için organik tarım büyük
bir şanstır. Ancak, Erzurumda üretilen ürünler çok kaliteli
olmasına rağmen, pazarlama sorunu yüzünden ülke pazarına
çıkamamaktadır. Erzurumda tarım sektöründe bir markalaşma
sorunu yaşanmaktadır. Bunun için de destekleme alımı
ve yapılaşma şarttır. Bakanlığınızca,
Erzurum için büyük bir şans olabilecek organik tarımı
destekleme yönünde oluşturulmuş bir program mevcut mudur?
Erzurumun iklim şartlarının belli tarımsal ürünlerde
küresel rekabet için imkân sunacak özellikleri haiz olduğunu
bilmekte misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Ramazan Kerim Özkan.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın
Bakanımızın bir konuya açıklık getirmesini
istiyorum. Son yirmi yılda koyun popülasyonumuzda 23 milyon,
48 milyonlardan 25 milyonlara düşmüştür. Bu konuda bir çalışma
var mı?
Ayrıca
-ben Burdur Milletvekiliyim bildiğiniz gibi- bugünlerde Burdurlu
hayvan üreticilerimizden yem fiyatlarının artışıyla
ilgili sorunlar gelmektedir. 50 kilogramlık çuvallar 20 milyon
liraya alınıp satılmaktaydı, şu anda 21,5 milyona
ve önümüzdeki süreçte de 28 milyonlara kadar dayanacağı
söyleniyor. Bunun arpa fiyatlarındaki suni artıştan
kaynaklandığı ifade ediliyor. Bu konuda, Tarım Bakanlığımız,
arpa fiyatlarında bir sübvanse veyahut da destekleme düşünüyor
mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan.
TARIM
VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Sayın Işıkın sorusuyla başlıyorum.
Sayın Işık, tarım işletmelerinin yeterli araziye
sahip olmadığını ve parçalı olduğunu
söyledi. Bunun nasıl çözüleceğini ve toplulaştırmaya
neden ihtiyaç duyulduğunu sordu.
Evet,
Türkiye'de tarım arazileri çok parçalı ve işletme ölçeği
oldukça küçük, bunun da yolu toplulaştırmadır. Bir yandan
toplulaştırma çalışmalarına hız verirken,
diğer yandan da arazilerin parçalanmasının önüne geçecek
hukuki düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Biz, bunlarla
ilgili de yeteri kadar mevzuat oluşturuyoruz. Yine bu kanun
çerçevesindeki maddelerden bir tanesi de, asgari parsel büyüklüklerinin,
yani asgari tarım arazisinin parsel büyüklüklerinin yüzde
100 oranında artırılmasıdır. Bu, sizin
işaret ettiğiniz soruya cevap olabilecek mahiyette bir
faaliyettir.
Toplulaştırmayla
ilgili olarak da, tabii, Tarım Bakanlığı kanunen
bu konuda yetkili. Ancak, biz bu yetkiyi, uhdemizdeki bu yetkiyi,
Devlet Su İşleri, Karayolları, il özel idareleri, belediyeler
veya buna benzer diğer kamu kurum ve kuruluşlarının,
çeşitli şekillerde yaptıkları faaliyetlerle ilgili
olarak kamulaştırmaya gerek kalmadan da toplulaştırma
yapabilmelerine imkân sağlayacak bir
Bu görüştüğümüz
tasarıda, buna biz imkân getiriyoruz. Çünkü, burada biz bir kurumsal
taassup içerisinde değiliz. Özellikle Devlet Su İşleri,
biz biliyoruz ki, sulama hizmetleri götürürken, birtakım tarla
içi hizmetlerle ilgili faaliyetleri yaparken, bu konuda kamulaştırmayı
yapıyorlar ve yaptıkları bu kamulaştırmada,
toplulaştırma yetkisi olmadığı için bundan
ayrıca istifade edemiyorlar. Biz, bu düzenlemeyle, buna da
imkân getiriyoruz.
Sayın
Kandoğanın sorusu oldu Cargillin başvurusu var
mı, mealinde bir soruydu bu. Hayır, Cargillin bize bir
başvurusu söz konusu değil.
Sayın
Güler Alata kapatılacak mı? diye ısrarla soruyor.
Hayır, Alata Araştırma Enstitüsü faaliyetlerine devam
ediyor, devam edecek, yani faaliyetleri sürecek.
Tarımsal
ithalat-ihracatla ilgili de Sayın Gülerin bir sorusu oldu. Tarımsal
ithalat ve ihracat, bizim dönemimizde, AK Parti Hükûmeti döneminde,
2002de mesela, biz devraldığımızda, tarım
ürünleri ihracatı 4 milyar dolardı, ithalat 3 milyar 995
dolardı. Yani, aşağı yukarı başa baştı.
Biz bunu nereye getirdik? Şuraya getirdik: 2006 yılının
ilk on ayında ihracat 9 milyar 580 milyon dolara çıktı.
İthalat da 6,5 milyar dolar civarında. Dolayısıyla,
ithalat ile ihracat arasındaki fark, tarım ürünleri ihracatı
lehine bizim Hükûmetimiz döneminde birkaç kat artmış durumda.
Bunu da burada ifade etmek istiyorum.
Sayın
Özdoğanın, Erzurumun küçükbaş hayvan payının
büyükbaş hayvan payına nispetle hayvansal ürünlerinin payının
daha az olduğunu söyledi. Bu, tabii, verimlilikle alakalı
ve hayvan başına verimin yükseltilmesiyle alakalıdır.
Bununla ilgili bizim projelerimiz var. Bakın, bunun birinci
yolu, hayvanların ıslah edilmesidir. Bizim iktidara geldiğimiz
dönemde Erzurumda toplam suni tohumlama sayısı yüzde
1di; yani, 100 tane tohumlanması gereken ineğin sadece 1
tanesi tohumlanıyordu. Biz, hazırladığımız
projeyle, verdiğimiz desteklerle 2005 yılında bunu
yüzde 10 mertebesine çıkardık. Bu seneki bizim hedefimiz,
yüzde 20nin üzerine çıkarmaktır. Tabii, yüzde 1den yüzde
20ye kadar bunu çıkarmak çok yüksek bir orana tekabül ediyor. Ayrıca,
hem yem bitkileri desteği hem de hayvancılığın
diğer alanlarına verdiğimiz desteklerden de Erzurum
ciddi şekilde istifade ediyor.
İlave
olarak, biz Erzurumda kırsal kalkınma yatırımlarının
desteklenmesi projesi kapsamında 21 tane proje onayladık
bu sene. Bu, 2006 yılı içerisinde bizim yaptığımız,
devreye koyduğumuz bir yeni projedir ve bununla da 3,2 milyon
YTL de buradan Erzuruma hibe desteği sağlanmış
oluyor.
Keza,
Erzurumda, biliyorsunuz, Et Balık Kurumu kombinası vardı
ve bu atıl durumdaydı Doğu Anadolu Bölgesindeki diğer
kombinalar gibi. Biz, yine, Hükûmetimiz döneminde, 2005 yılında
hayvancılığa, Doğu Anadolunun hayvancılığına
ve bunun kalkındırılmasına verdiğimiz önemden
dolayı, bunu, özelleştirme kapsamından çıkarıp
tekrar Tarım Bakanlığına bağlı faal bir
KİT haline getirdik ve burada rehabilitasyon yaptık, üretime
başladı. Bu da, yine, Erzurumdaki üreticilerimizin, hayvan
üreticilerimizin orada pazarlama sorununu çözmeye dönük attığımız
çok önemli bir adımdır ve bizim buraya dönük hizmetlerimiz
de devam edecektir. Bunun da bilinmesini istiyorum.
Geri
kalan sorulara yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN
Önergelere geçiyoruz.
Madde
üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına
göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına
göre işleme alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1252 Sıra Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununun 4 üncü ve Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun
17 nci maddesinin 2 nci fıkrasının sonuna eklenen 3 üncü
fıkranın çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Fahrettin
Üstün Necati Uzdil Halil Ünlütepe
Muğla Osmaniye Afyonkarahisar
Osman
Özcan Nurettin Sözen R. Kerim Özkan
Antalya Sivas Burdur
Ahmet
Yılmazkaya Orhan
Sür Atilla Kart
Gaziantep Balıkesir Konya
M.
Vedat Melik Erdal
Karademir
Şanlıurfa İzmir
BAŞKAN Şimdi, maddeye
en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1252 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 4. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Osman
Özcan Fahrettin Üstün Ali Arslan
Antalya Muğla Muğla
Necati
Uzdil M. Vedat Melik Mehmet Semerci
Osmaniye Şanlıurfa Aydın
R.
Kerim Özkan Rasim
Çakır Atilla
Kart
Burdur Edirne Konya
Erol
Tınastepe
Erzincan
Madde 4.- Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununun 17. maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 17- Arazinin rasyonel kullanımını
sağlamak amacıyla parsel büyüklüklerinin optimum ölçülerde
oluşması için, arazinin yarısından çoğuna malik
bulunan ve sayıca maliklerin yarısından fazlasını
oluşturanların muvafakati üzerine isteğe bağlı,
Bakanlığın veya kurulların talebi üzerine kamu
yararı gözetilerek isteğe bağlı olmaksızın,
Bakanlar Kurulu kararı ile arazi toplulaştırma proje
sahası belirlenir ve uygulanır.
Bakanlar Kurulunun bu kararı
toplulaştırma ve diğer işlemler yönünden kamu yararı
kararı sayılır. Bu karar sonucu isteğe bağlı
olarak veya maliklerin muvafakati aranmaksızın proje bazında
arazi toplulaştırması, köy gelişim ve tarla içi geliştirme
hizmetleri ile kırsal alan düzenlemesi Bakanlık tarafından
yapılır veya yaptırılır. Uygulamada isteğe
bağlı toplulaştırmalara öncelik ta-nınır.
Toplulaştırma sahası
olarak tespit edilen yerlerde bulunan Hazinenin özel mülkiyetinde
ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulanan ve toplulaştırma
amaçlarına uygun olarak değerlendirilmesi olanaklı
olan tarım arazileri, Bakanlığın talebine istinaden
vasfına ve mevcut kullanım şekline bakılmaksızın
Maliye Bakanlığınca Bakanlığa tahsis edilir.
Ekonomik ölçekte, yaşayabilir
ve gelişebilir tarım işletmeleri oluşturmak için
tarım arazisi bulunmayan veya yetersiz olan çiftçilere, tarımsal
işletme kurabilmeleri veya mevcut olanı geliştirmeleri
amacıyla, toplulaştırma kapsamında tahsis edilen
yerler Bakanlıkça bedeli mukabilinde dağıtılabilir.
Bakanlık, yeter büyüklükte
olmayan tarımsal arazi parsellerini gerektiğinde toplulaştırma
ve bu Kanun kapsamında değerlendirmek üzere kamulaştırabilir.
Toplulaştırma uygulamalarında, tahsisli araziler
ile birlikte bu araziler kullanılarak yeter büyüklükte yeni
parseller oluşturulur ve bu parseller, arazisi kamulaştırılan
veya yeter büyüklükte tarım arazisi olmayan yöre çiftçilerine
öncelikli olmak üzere rayiç bedeli üzerinden ve Bakanlıkça belirlenecek
usûl ve esaslara göre Maliye Bakanlığı tarafından
doğrudan satılır. Bu amaçla yapılan kamulaştırma
ve satımlara konu olan işlemler ve düzenlenen
kâğıtlar Katma Değer Vergisi hariç her türlü vergi, resim,
harç ve katkı payından müstesnadır.
Toplulaştırma sonucu
oluşturulan parsellerin alanı ve arazi özellikleri birlikte
değerlendirilir ve gerçek kişilere, kamu ve özel hukuk tüzel
kişilere ait toplulaştırmaya konu arazilerden yol,
kanal, tahliye kanalı gibi kamunun ortak kullanacağı
yerler için en fazla yüzde onu kadar ortak tesislere katılım
payı düşülür. Katılım payı için bedel ödenmez.
Katılım payı dışında kesilen arazi öncelikle
varsa eş değer tahsisli arazilerden karşılanır,
yoksa kamulaştırılır.
Toplulaştırma sahası
ilân edilen yerlerle ilgili Bakanlar Kurulu kararı Resmî Gazetede
yayımlandıktan sonra toplulaştırma işlemleri
sonuçlanıncaya kadar bu alanlarda toplulaştırmaya
konu arazilerin mülkiyet ve zilyetliğinin devir, temlik, ipotek
ve satış vaadi işlemleri projeyi uygulayan birimin
iznine bağlıdır.
Toplulaştırma çalışmalarıyla
ilgili usûl ve esaslar tüzükle düzenlenir.
Bu Kanunun uygulanmasında
denetim görevini Bakanlık, valilikler ve veya kurullar yapar
ya da yaptırır. Bu Kanunda yer alan projelerle ilgili denetim
örnekleme yöntemiyle yapılır ve sonucundan Bakanlık
ve kurullara bilgi verilir. Uygulamada etüt, sınıflama,
analiz gibi toprak ve araziyle ilgili teknik konularda denetim görevini
Bakanlık yapar veya yaptırır. Kurul üyesi kurum veya
kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşları tespit ettikleri
arazi bozulmaları ve toprak kayıpları ile ilgili faaliyetler
hakkında valiliklere ihbarda bulunabilir. Valilikler konuyu
inceleyerek, sonucu en geç üç ay içerisinde, ihbarı yapana
bildirmek zorundadır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Sayın Başkanım, önergeye katılıp katılmadığımızı
ifade etmeden önce, burada bir hakkın kötüye kullanıldığını
belirtmem ve bunun da tutanaklara geçmesini temin etmem gerekiyor.
Zira, İç Tüzükün 87nci maddesine göre, verilen önergenin ya
teklifte veyahut da kanunun kendisinde bir değişikliği
öngörmesi gerekiyor. Mümkünün olanaklıyla değiştirilmesi,
bir hakkın kötüye kullanılmasıdır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Sayın
Başkan, siz de verdiniz aynısını, yüzlerce örnek
göstereyim size.
BAŞKAN Lütfen müdahale etmeyin.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Efendim, kürsüden de çıkıp konuşma hakkımız
vardı netice itibarıyla Komisyon Başkanlığı
olarak. Ama, şunu söylemek istiyorum: Yarın bir gün bu uygulama
bir gelenek hâline gelirse, birden fazla kanun maddesi bir önergede
birleştirilir ve bir teklifin veyahut tasarının tamamı
bir önerge olarak getirilip burada okutulur. Bu kötü bir gelenek.
Ben bu geleneği bütün Genel Kurulun bilgilerine arz etmek istiyorum
ve katılmadığımızı da belirtmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Anlaşıldı.
Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyon Başkanı
görüşlerini açıkladı. Önerge vermek de milletvekillerinin
hakkı.
Gerekçe mi, önerge sahipleri konuşacaklar
mı?
ALİ TOPUZ (İstanbul) Sayın
Gürol Ergin konuşacaklar efendim.
BAŞKAN Önerge sahiplerinden
Gürol Ergin.
Buyurun Sayın Ergin.
Süreniz beş dakika.
GÜROL ERGİN (Muğla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun
değişiklik teklifinin 4üncü maddesi üzerinde verdiğimiz
önerge konusunda söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce konuşan Komisyon Başkanımız, elbet, o
da benim gibi Mecliste geçmişi olmayan bir arkadaşımız
olduğu için bir şeyleri bilmeden konuştu. Ama, şu
dört yıllık süre içerisinde de, bu konuda iktidar partisinin
muhalefeti susturmak için ne tür önergeler verdiğini, önergeleri
nasıl kapattığını bilmiyor musunuz Sayın
Komisyon Başkanı? (CHP sıralarından alkışlar)
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, hiçbir hakkı, bugüne kadar
kötüye kullanmadık. Ama, biz ve Türkiye, son dört yıllık
dönemde, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının,
bu halkın kendisine verdiği yetkiyi, cumhuriyetin ilkelerine
karşı olmak dâhil, her alanda kötüye kullandığını
görüyor, biliyor. (AK Parti sıralarından
gürültüler) Olay budur.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) Yakışmıyor
sana Hocam.
BAŞKAN Lütfen, konuya gelelim.
GÜROL ERGİN (Devamla) Efendim,
biz, konuya geliyoruz da, Komisyon Başkanı niye konuya
gelmiyor?
Şimdi, bakınız, bu konu
Cargill konusu mu değil mi? Cargill konusu mu değil mi, benim
okuyacaklarımı lütfen dinleyin.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) Dinliyoruz
Hocam, sakin sakin anlat.
GÜROL ERGİN (Devamla) Milliyet
gazetesi, 5 Ekim 2006
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) Gazeteleri
boş ver.
GÜROL ERGİN (Devamla) Hayır,
bu tekzip edilmemiş bir haber.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
müdahale etmeyin, yoksa konuşma süresi uzuyor, çalışma
verimliliği azalıyor.
GÜROL ERGİN (Devamla) ABD
gezisine Cargill konusuna çalışarak çıkan Başbakan
Ankaraya sorunu çözün talimatı verdi. Tarım arazisine
tesis yapan Cargillin sorunları hafta sonu Başbakanlıkta
ele alındı. Başbakan Erdoğanın ABD gezisinde
tarım arazileri üzerinde kanuna aykırı tesis yapan
Cargillin yetkilileriyle yaptığı görüşmenin ardından
Ankaraya Cargill sorununu çözün talimatı verdiği ortaya
çıktı.
Başbakanlık Müsteşarı
Ömer Dinçer, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, Çevre ve
Orman Bakanı Osman Pepe ile ilgili bürokratlar, hafta sonu
Başbakanlıkta Cargill zirvesi gerçekleştirdiler.
Pepe, Toplantıya çevre için katıldım dedi.
Edinilen bilgilere göre, Erdoğan,
ABD gezisine çıkmadan önce Cargill konusunda Ankara'da bir dizi
temas yaptı. Şirket yetkilileri ile bürokratlar, ABD temaslarında
gündeme gelecek olan Cargill konusunda çözüm yolu bulunması
için bir araya geldiler. Bu amaçla hazırlanan Cargill dosyası
Erdoğan'ın çantasına konuldu.
Erdoğan, geçen cumartesi
New York'ta Cargill yetkililerine, çözüm için atılan adımları
anlattı. Şirket yetkilileri, hukuki sorunun çözümü ve kota
uygulamasının esnekleştirilmesi talebinde bulundular.
Erdoğan, görüşme sonrasında ABD'den Ankara'ya talimat
vererek 'kesin çözüm' istedi.
Olay budur, olay bu kadar da basittir.
Arkadaşlar, ya yapmayın
ya kaçmayın. Bir şeyi ya yapmayın, yaptıysanız
kaçmayın. Olay net ve açıktır. Kesinlikle Adan Zye bu
olay Cargilli kurtarma olayıdır. 98 yılından beri
oynanan oyunun son perdelerini siz oynuyorsunuz. Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarı olarak, maalesef, ülkemin çıkarını
değil, Türkiyeyi sömürme amaçlı, bunun için Türk hukuk sistemini
hiçe sayan bir şirket adına Başbakanlıkta toplantılar
yapıyorsunuz. Sizi bilmiyorum, ama, bu olay beni bir Türk yurttaşı
olarak utandırıyor.
Başbakanlık, bir özel Amerikan
şirketinin ofisi olarak kullanılabilir mi? Hiç bugüne kadar
Türkiye böyle bir olay yaşadı mı değerli arkadaşlarım?
Ama yaşattınız, yaşattınız bunu Türkiyeye.
Onun için, biz yaptık yapmadık
- demeyin. Bu olayın ayrıntılarını ben, bir
başka maddede geldiğimde, burada özellikle söyleyeceğim.
Ama, şunu söylüyorum, geçen gün de sordum, bir kez daha soruyorum:
Bu özel toplulaştırma olayı diye bir olay dünyanın
başka hangi ülkesinde var bugüne kadar? Nerede görüldü? Bunu
öğrenmek istiyorum.
Diyorsunuz ki, biz kooperatiflere,
birliklere özel toplulaştırma yetkisi vereceğiz.
Değerli arkadaşlarım,
kooperatifin buradaki tanımı nedir, birliğin tanımı
nedir? Hangi kooperatiflere vereceksiniz? Tüketim kooperatiflerine
mi vereceksiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET ERTÜRK (Aydın) Tarımsal
amaçlı kooperatif Sayın Hocam.
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla) Bunlar
burada açıklanmamış. Bunlar yazılır.
Ha, öyle de olsa yanlış,
böyle de olsa yanlış. Bu konu, değerli arkadaşlarım,
aynen beslenme konusu gibi, dünyada, toprak toplulaştırma
konusu da kesinlikle kamunun görevidir, kaçamazsınız.
Ama, art niyet olarak kafanızın arkasında, beyninizde
bir şeyler varsa, Türk halkı da bunu çok yakın zamanda zaten
görecektir.
Bu bakımdan, ben, yapılanın
son derece yanlış olduğunu, asla iyi niyet taşıyan
bir madde değişikliği olmadığını
özellikle ve bir kez daha belirtmek istiyorum. Çünkü, şunun için
iyi niyet yok: Siz, bu işi Türkiyede yapan tek kurum olan -özel sulama
alanları dışında söylüyorum, tarım reformunu
dışında tutarak söylüyorum- ama tek kuruluş olan
Köy Hizmetlerini verilen talimat doğrultusunda kapatacaksınız,
ondan sonra, ben bu alanı özel kuruluşlara açtım, diyeceksiniz.
Baştan sona yanlıştır. Bu ülkeyi düşünenler,
kamunun neyi yapması gerektiğini de bilmek zorundadırlar.
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla) Toparlıyorum
efendim.
Hiçbir özel kuruluş, denetimi
tamamen devlette olmadığı durumlarda topululaştırma
yapamaz. Ne maddi gücü yeter buna ne bilgi birikimi yeter.
Bu konudaki düşüncelerimi,
sanıyorum, diğer maddelerde daha ayrıntılı
söylerim.
Sayın Başkanım, teşekkür
ederim, size ve Türk ulusuna saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Sayın Başkanım, 69a göre söz talep ediyorum. Hükûmetin
icraatlarını tamamen cumhuriyete muhalefetle suçlayan
arkadaşımıza cevap verme hakkımız doğdu.
GÜROL ERGİN (Muğla) Haydi,
tamamen olmasın da kısmen olsun.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Hayır, hayır, kısmeni de yok.
Cevap vermek istiyoruz buna.
BAŞKAN Bir dakika
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Sayın
Başkan, karar yeter sayısının aranılmasını
istiyorum.
BAŞKAN Bir dakika, daha oylamaya
geçmedik.
Şimdi, biz, sizin talebinizi
Siz diyorsunuz ki, Hükûmetin tüm uygulamalarını cumhuriyete
muhalefetle itham etti diyorsunuz.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Tabii, arkadaşımızın düşüncesi öyle.
BAŞKAN Biz onu, tutanakları
da bir gözden geçirerek değerlendirelim, oturum içinde size
söz verme durumunda olacağız.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Ama, burada, çok net Sayın Başkan
Söyledi
M. NECATİ ÇETİNKAYA
(Elâzığ) Sayın Başkan, lütfen
BAŞKAN Şimdi, oylamaya
geçeceğiz.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Sayın Başkan, önce cevap verelim, sonra oylama yapalım.
AHMET YENİ (Samsun) Sayın
Başkan, net söyledi.
BAŞKAN Efendim
(AK Parti
sıralarından gürültüler)
M. NECATİ ÇETİNKAYA
(Elâzığ) Sayın Başkan, şu anda, tamamen hilafı
hakikat bir şekilde
GÜROL ERGİN (Muğla) Yok
ya!..
M. NECATİ ÇETİNKAYA
(Elâzığ)
Partimizi hedef alarak söylenilen gayriciddi
bir söz var. Siz diyorsunuz ki, sonradan değerlendireceğim.
GÜROL ERGİN (Muğla) Sizin
kendiniz gayriciddisiniz, bana nasıl öyle söylersiniz! (AK
Parti sıralarından gürültüler)
M. NECATİ ÇETİNKAYA
(Elâzığ) Evet, gayriciddisiniz!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Ciddi olamazsın zaten.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
şimdi, sizin ifadenizle, sizin talebiniz ortaya konuldu. Fakat,
benim, sizin talebinizi tam anlamıyla değerlendirebilmem
için kısa süre içinde o dediğiniz kısmına bakacağız
tutanakların ve size söz vereceğiz.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul)
Sayın Başkan, sözler çok açık ve net, tutanağa bakmaya
gerek var mı?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Sayın Başkanım, şu anda görüşüldü
BAŞKAN Şimdi oylamaya
geçiyoruz, oturum içinde değerlendirip eğer dediğiniz
doğrultuda bir söz hakkı doğuyorsa size söz vereceğiz.
Şimdi, karar yeter sayısı
arayarak önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
(AK Parti sıralarından say, say sesleri)
Başkanın görevini hatırlatmanıza
gerek yok, Divan Kâtibi arkadaşlar sayarlar, sonuçta ikisi ayrı
ayrı rakamlarını ortaya koyarlar, mutabık kaldıktan
sonra biz de o kararı değerlendiririz.
Karar yeter sayısı vardır,
önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1252 Sıra
Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun
4 üncü ve Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 17
nci maddesinin 2 nci fıkrasının sonuna eklenen 3 üncü
fıkranın çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Osman
Özcan (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
TARIM ORMAN VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
Önerge sahibi olarak açıklama
yapmak istiyorsunuz?..
ORHAN SÜR (Balıkesir) Evet.
BAŞKAN Buyurun Sayın Orhan
Sür.
Süreniz beş dakika.
ORHAN SÜR (Balıkesir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım,
görüşülmekte olan yasanın 4üncü maddesinde verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli arkadaşlarım,
3üncü maddede yaptığım konuşmada söylediklerim,
maalesef, yine aynen yaşanıyor. Şimdi, o konuşmamda
da ifade ettiğim gibi, yürütme bir dayatma yapıyor, yasama
aynen kabul ediyor. O kadar hazırlıksızsınız
ki, kendi getirdiğiniz tasarıları, komisyonlarda
günlerce çalışıp tartışıp oluşturduğunuz
tasarıları burada önergelerle kendiniz değiştiriyorsunuz.
Neden böyle oluyor? Çünkü, neye, ne zaman, nasıl oy verdiğinizin
farkında değilsiniz. İşte, biraz önce burada konuşmalar
yapılırken salonda 40-50 kişi var, oylamaya geçiliyor,
Sayın Başkan oylamaya geçiyorum diyor, herkes eli havada
içeri giriyor. Yani, bu verilen oyların neye verildiği
belli değil.
ALİM TUNÇ (Uşak) Önergeyle
ilgili konuş.
ORHAN SÜR (Devamla Altı ay
sonra, yine, bugünkü değiştirdiğiniz yasaları
değiştirmek için yeni tasarılarla geleceksiniz.
Biraz önce Sayın Komisyon
Başkanım diyor ki: Muhalefetin yaptıkları hakkın
suistimali. Peki, siz, temel yasa diye ne idüğü belirsiz bir
şeyi oluşturup Mecliste muhalefetin sesini kısarken,
çoğunluğunuzun verdiği güçle hakkı suistimal etmiyor
musunuz? Yani, bu yasayı bile, Toprak Koruma Yasasını
bile temel yasa diye getirdiniz bu Meclise. Bunu ne çabuk unutuyorsunuz?
(AK Parti sıralarından atma, atma! sesi)
Değerli arkadaşım
bunlar yanlış. Bakın
BAŞKAN Müdahale etmeyelim.
Siz de konuya gelin.
ORHAN SÜR (Devamla) Yok, müdahale
edebilirsiniz, ama gerçekleri kabul etmek zorundasınız.
Amerika Birleşik Devletlerinin istediğini burada yerine
getiriyorsunuz. Bakın, içinizde, bir zamanlar, bazı arkadaşlarım,
bazı siyasi partilerde bulundular. O zamanlar, Sayın Genel
Başkanınızın da genel başkanı olan Sayın
Erbakan bazen kürsüden şöyle derdi: Sizi gidi Amerikancılar
sizi!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) O size söylüyor.
ORHAN SÜR (Devamla) Ama bugün bakıyoruz,
valla Türkiyenin en büyük Amerikancısı sizsiniz.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) Ne alakası
var Başkanım?
ORHAN SÜR (Devamla) Türkiyenin
en büyük Amerikancısı sizsiniz. Amerika Birleşik Devletlerinin
bir uluslararası şirketini kurtarabilmek için günlerdir,
haftalardır burada Meclisi tıkıyorsunuz ve Meclisten
bir yasa geçirmeye çalışıyorsunuz. Ya, bu çabayı
işsiz gençlerimize iş bulmak için sarf etsenize, şu köylü
için sarf etsenize.
Biraz önce gelen arkadaşlarımızdan
tarıma yaptığınız destekleri dinledik.
Şimdi, ben geçenlerde yaptığım bir konuşmada
burada söylemiştim, yanıt gelmedi değerli arkadaşlarım.
Bakın, 2002 seçimleri öncesinde... Ben Balıkesir Milletvekiliyim
ve Türkiyenin en çok süt üreten illerinden birisiyiz, hatta belki
en çok süt üreteniyiz.
ALİM TUNÇ (Uşak) Uşak,
Uşak!
ORHAN SÜR (Devamla) Hayır.
Biraz rakamlara iyi bakın, rakamlara iyi bakın.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
2002 seçimleri öncesinde, Balıkesirde sütün litresi 525 bin
liraydı ve yemin çuvalı da 12 milyondu. Şimdi, yemin çuvalı
20 milyon, süt daha yeni 400 bin liradan 439 bin liraya çıktı.
İşte, çiftçiyi getirdiğiniz hâl bu.
Burada Balıkesir milletvekili
arkadaşlarımı da görüyorum. Çıksınlar buraya,
eğer ben yanlış söylüyorsam, desinler ki: Orhan Sür yanlış
söylüyor, 525 bin lira değildi, şimdi de 439 bin lira değil.
Değerli arkadaşlarım,
çiftçiyi perişan ettiniz, yok ettiniz.
MEHMET FEHMİ UYANIK (Diyarbakır)
Arz-talep meselesi bu.
ORHAN SÜR (Devamla) Arz-talep meselesi
falan değil.
Şimdi, bir arkadaşımız
diyor ki: E, canım, iyiye giden, rakamları iyi olan, para kazanan
ürünler konusunda niye Hükûmete teşekkür etmiyorsunuz? diyor.
Ya, siz o rakamların yüksek olması için hiçbir çalışma
sergilemiyorsunuz ki. Hava koşulları uygun olmuyor, ürün
az oluyor, rakam yükseliyor. Onun için size teşekkür mü edeceğiz?
Biz, size, ürün olduğu hâlde o ürünü değerlendirmediğiniz,
o ürünün değerlendirilmesi için gereken önlemleri almadığınız
için eleştiri getiriyoruz. Hükûmet olarak sizin göreviniz bu.
Arazi toplulaştırması...
Arazi toplulaştırmasında özel toplulaştırma
nerede görülmüş değerli arkadaşlarım? Benim mesleğim
bu. Kooperatifler özel toplulaştırma yapacakmış,
köy muhtarlıkları özel toplulaştırma yapacakmış.
Türkiyedeki hangi köy muhtarlığının bütçesi özel
toplulaştırma yapmaya yeter değerli arkadaşlarım?
Böyle bir olay yok, böyle bir olay yok. Ama, diyorsunuz ki: Biz bunu böyle
çıkaracağız. Kooperatifler
Biraz önce burada konuşan
değerli arkadaşım bu kooperatifler hangi kooperatifler?
diye sorduğunda yine içinizden bir değerli arkadaşım
diyor ki: Tarımsal kooperatifler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
ORHAN SÜR (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, tarımsal kooperatifler değil.
Şimdi, bu yasayı hazırlayan
bürokrat arkadaşlarıma ben bu soruyu sorduğumda farklı
bir şey söylediler. Siz bilmiyorsunuz, oy verdiğiniz
şeyleri bilmiyorsunuz, oy vereceğiniz konuları bilmiyorsunuz.
Toplulaştırma amaçlı kooperatifler kurulacakmış.
Ama, burada tarif edilmiyor, burada tarif edilmiyor ve bu kooperatiflere
ve özel toplulaştırma yapmak isteyen kuruluşlara, sözde,
Avrupa Birliğinden kaynak aktarılacakmış.
Değerli arkadaşlarım,
mışlar, mışlar, mışlar
Ama, bakın,
eğer köy tüzel kişiliklerine toplulaştırma izni
verirseniz o köydeki huzuru da bozarsınız, o köydeki huzuru
da bozarsınız. Bunu, önümüzdeki dönemde göreceğiz,
bunu yaşayarak öğreneceğiz.
Sizin yaptığınız
aslında şu: Biraz önce yine Gürol Hocamın ifade ettiği
gibi, siz Köy Hizmetlerini kapattınız -Türkiyede Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde Toprak Tarım Reformu Müsteşarlığı
toplulaştırma yapıyor, diğer illerimizde de Köy
Hizmetleri toplulaştırma yapıyordu. Siz Köy Hizmetlerini
kapattınız- şimdi, belediyeleri toplulaştırmanın
içine sokmak istiyorsunuz. Şimdi, siz, çeşitli oyunlarla,
özel toplulaştırma modelleriyle, köylünün arazisinin sözde
kamu yararına nasıl ucuza kapatılabileceğinin,
nasıl elinden alınabileceğinin hesaplarını
yapıyorsunuz burada.
BAŞKAN Sürenizi aştınız,
toparlayın.
ORHAN SÜR (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
Bunları yaşayacağız
değerli arkadaşlarım.
Ben inanıyorum ki, özel toplulaştırma
modeli bu ülkede hayırlara vesile olmayacaktır. Toplulaştırmanın
sonuna kadar arkasındayız, ama, özel toplulaştırma,
belediyelerin, birliklerin, kooperatiflerin, Karayollarının,
Devlet Su İşlerinin toplulaştırması gibi bir
model oluşturulması dünyanın hiçbir yerinde yok. Bunu
diyeceksiniz ki, biz yaptık oldu. Evet, biz yaptık oldu diyerek
buradan geçirebilirsiniz, bu yasalaşabilir. Uygulama
aşamasında çeşitli engellerle elbette karşılaşacaksınız.
Ondan sonra yine buraya gelip, yine Meclisin zamanını alacaksınız;
ama, olan bu fakir milletin zamanına ve parasına olacak.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
İrfan Gündüz Beyin, yani hem
İrfan Gündüz Beyin acele konuşmasını istiyoruz
hem de maddeyi oylayıp, ondan sonra konuşsun diyorsunuz.
İrfan Beyin talebini yerine getirmek, tutanak elimize geldiğine
ve tutanağı okuduğumuza göre öncelikli görevimiz.
69uncu maddeye göre kendisine söz hakkı doğuyor.
Buyurun İrfan Bey. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Tutanağı merak edenler
var İrfan Bey, biraz bekleyin.
Sizin söz konusu ettiğiniz
ifade şöyle: Türkiye son dört yıllık dönemde Adalet ve
Kalkınma Partisi İktidarının bu halkın kendisine
verdiği yetkiyi, cumhuriyetin ilkelerine karşı olmak
dâhil, her alanda kötüye kullandığını görüyor, biliyor.
Olay budur. diyor Sayın Gürol Ergin.
Bunun üzerine de Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekili İrfan Gündüz Bey 69uncu maddeye
göre söz istedi. Divanın takdiriyle biz de kendisine söz veriyoruz.
Başka bir açıklamaya ihtiyaç
var mı arkadaşlar?
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
Sağ ol Başkan.
BAŞKAN Peki.
Buyurun İrfan Bey.
VII.
- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.-
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüzün, Muğla Milletvekili Gürol
Erginin, konuşmasında, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
biraz önce burada söz alan Cumhuriyet Halk Partili değerli arkadaşımızın
sözlerine ben cevap vermek üzere
söz aldım.
Bir defa, cumhuriyet bizim canımızdır,
ciğerimizdir ve yüreğimizdir. Hiçbir AK Partiliyi cumhuriyete
muhalefetle suçlamak kadar abes bir şey yoktur. Kem söz sahibine
aittir. Biz bunu aynen kendisine iade ediyoruz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Hükûmetimizin hiçbir icraatında
ne Anayasamızın değiştirilmez ilkelerine muhalif
ne de cumhuriyete muhalif hiçbir icraat göremezsiniz.
GÜROL ERGİN (Muğla) Başbakanlık Müsteşarı
ne diyor?
ORHAN SÜR (Balıkesir)
Başbakanlık Müsteşarınıza iade et.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Ancak,
bu milletin ruh köküne bağlı bazı icraatları, siz
hep, maalesef, böyle bir muhalefet, cumhuriyete muhalefet gibi,
demokrasiye muhalefet gibi kutsal kavramların arkasına
saklanarak iktidarı yıpratmaya çalışıyorsunuz.
Biz, Grup olarak böyle bir iddiayı reddediyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) Onu takiyeciler yapar, takiyeciler!..
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Takiye
Siz yapıyorsunuz takiyeyi. Öbür taraftan, gelip burada,
işte Siz hep burada, cumhuriyete muhalif, demokrasiye muhalif
icraatlarınızla şöhretşiar oluyorsunuz diyorsunuz;
İşsizliğe karşı niye bir şey yapmıyorsunuz?
2003ten 2007ye kadar yeni iş bulan, istihdama imkân veren işçi
sayımız 1 milyon 900 bin.
ORHAN SÜR (Balıkesir)
İşsiz kalan kaç?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Bakın,
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde memur kadroları kadar, bu iktidar
döneminde, işsizimize biz iş vermişizdir.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Sayın
Başkan, sataşma dışında konuşuyor.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Kaldı
ki, işsizlik bizim kendi problemimiz değil, kucağımızda
bulduğumuz bir problemdir.
BAŞKAN İrfan Bey, hoşunuza
gitmese de konuya gelmenizi önereceğim.
Buyurun.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Bakın,
biz şunu tekrar, bu milletin huzurunda ve yüce Meclisin huzurunda
aynen şöyle söylüyoruz: Bu dergâh millî iradenin dergâhıdır.
Bu dergâh
(CHP sıralarından gürültüler)
ALİ TOPUZ (İstanbul) Ne
dergâhı ya?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Bakınız,
burası millî iradenin tecelligâhıdır. Tecelligâhıdır
(CHP sıralarından gürültüler)
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)
Burası dergâh değildir!
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar
Müdahale etmeyin.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Millî
irade burada tecelli ediyor. Millî iradenin kalbidir burası.
ALİ TOPUZ (İstanbul)
Dergâh sözünün zabıtlardan çıkartılmasını
istiyorum.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Bakın,
gene aynı takiyeyi siz yapıyorsunuz. Aynı takiyeyi
siz yapıyorsunuz. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar
Bir dakika
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Bakın,
sözümü düzeltiyorum, yanlış anlamayın.
BAŞKAN Arkadaşlar, dinleyin
Dinleyin lütfen
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Bakın,
burası, millî iradenin tecelli ettiği yerdir. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sözünü düzeltiyor
zaten, merak etmeyin.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Millî
iradenin tecelligâhıdır, kalbidir.
GÜROL ERGİN (Muğla) Dergâhta başka şeyler yapılır.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) Biz
buraya cumhuriyet sayesinde geldik. Bize bu görevi bu millet verdi,
size de bu millet verdi, bize de bu millet verdi.
Dergâhta başka şeyler yapılır,
burası Türkiye Büyük Millet Meclisi
GÜROL ERGİN (Muğla) Verdi ve alacak!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) O yüzden,
biz, millete verdiğimiz sözün sonuna kadar arkasındayız.
Bu milleti girdiği çukurdan çıkarmak, bizim boynumuzun
borcudur. İşsizlik de dahil, ekonomik krizler dahil,
dış politika dahil, sosyal sıkıntılar dahil,
hepsini çözmeye azimliyiz, kararlıyız.
Bu ümit ve temenniyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar;
CHP sıralarından gürültüler)
ALİ TOPUZ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar
Sayın Topuz, eğer dergâh
tecelligâh konusuysa
ALİ TOPUZ (İstanbul)
Evet.
BAŞKAN Beyefendi, zaten düzelttiğini
söyledi, kelimeyi yanlış kullandığını
söyledi.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Tamam
efendim, düzeltti. Yalnız, zabıtlardan dergâh kelimesinin
çıkartılmasını öneriyorum ben.
BAŞKAN Anlaşıldı.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Zabıtlarda
yer almasın. Yanlış anlamalara neden olur.
BAŞKAN Zaten, İrfan Bey
de yanlış kullandığını söyledi o kelimeyi.
Doğrudur efendim.
Yalnız, dikkatimi çeken bir
ifade oldu İrfan Bey. Bunda da herhâlde maksat aşıldı:
Milleti düştüğü çukurdan çıkarmak. Türk Milletinin
bir çukura düşmesi söz konusu değildir. Binlerce yıllık
geleneği vardır.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Ekonomik çukur, ekonomik çukur Sayın Başkan.
BAŞKAN Her zaman başı
diktir, çukurların dışındadır. Onu daha iyi yönetmek,
daha ileriye götürmek görevimiz olmak durumundadır. Çünkü,
çukura düşmez o, çukurdan çıkarmaya da gerek yoktur.
V.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
5.-
Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun; Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/762)
(S. Sayısı: 1252) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, değerli
arkadaşlarım, 4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5.- Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununa 27 nci maddeden sonra gelmek üzere
aşağıdaki 28 inci madde eklenmiş, devamı maddeler
teselsül ettirilmiştir.
MADDE 28.- Bakanlık, bu Kanunun
uygulamasında ihtiyaç duyulacak her türlü eğitim faaliyetini
düzenleyebilir ve eğitim sonrası sertifika verebilir.
BAŞKAN Madde üzerinde söz isteyenler,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Rasim Çakır,
Edirne Milletvekili.
Buyurun Sayın Çakır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA RASİM ÇAKIR
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; 5inci maddeyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, uzun süredir bir yasa değişikliğini
-arazi kullanımıyla ilgili- burada hep beraber görüşüyoruz.
En son Sayın Grup Başkan Vekilinin yaptığı konuşmada,
her ne kadar bir şeyleri kabul etmeseniz de, uyanık ve dikkatli
davranmaya çalışsanız da, en ufak bir boşluk
anı olduğunda, gerçek kimliğin ne şekilde milletin
huzurunda tecelli ettiğini hep beraber yaşadık. Zannediyorum,
aynı şekilde, Sayın Meclis Başkanı Anayasa
maddeleri arasındaki hiyerarşiyi kaldırmak gerekir.
dediğinde de böyle bir şey olmuştu. Zannediyorum,
Başbakanlık Müsteşarı Sayın Ömer Dinçer, cumhuriyetle
ilgili yaptığı tahliller de böyle bir anına denk
gelmişti. Ama, insan bir şekilde şaşırıyor.
Ben, süratle konuma dönüyorum.
Yasa teklifini aldığımda,
önce yasanın gerekçesini okudum. Gerekçesinde, Kanunun sadece
geçici maddesiyle ilgili bir düzenlemenin yapılmasının
sorunları çözmeyeceği, kanunların sık sık değiştirilmelerinin
sakıncalarının olduğunu yazmışsınız.
Yani, tam da kendi ağzınızla kendi yaptığınız
işin ne kadar yanlış olduğunu ifade etmeye çalışmışsınız.
Zannediyorum, bu, sadece bu Kanunda
olmadı, bundan önce de bir sürü kanunda, kanun çıktıktan
sonra, sonraki günlerde, değişiklik teklifleriyle, o kanunun
orasını burasını değiştirmek, düzeltmeye
çalışmak gibi bir süreç yaşadık bu dört yıllık
süre içerisinde. Bu davranış biçimi iki şeyi gösterir:
Bir, iktidara hazır olmadan iktidara gelmiş olduğunuzu
gösterir. İki, ne yapacağınızı tam olarak bilmeden,
iktidar sorumluluğunu üstlenmiş olduğunuzu gösterir.
Bunun Türkçede bir başka türlü izah şekli yok.
Biz, dört yılı geçkin bir
süredir, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, sizin bu eksikliklerinizi
bildiğimiz için sürekli uyarmaya, sürekli kontrol etmeye, sürekli
düzeltmeler yapmaya, sürekli sizi vatana ve millete karşı
daha yararlı işler yapmaya teşvik etmek için gayret gösterdik.
Ama doğru anlaşıldı, ama yanlış anlaşıldı,
fakat, artık bundan sonra bilmelisiniz ki, sizi daha doğru
yapmaya değil, sizi değiştirmeye yönelik gayretlerimiz
artacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
bu yasa, hiç şüphe yok ki, isme yazılı bir yasadır.
Yasalar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir toplumsal gerçeği
düzeltmek, bir toplumsal ihtiyaca cevap vermek için yapılır.
Ama, maalesef, bu yasa, bir toplumsal ihtiyaçtan doğan bir yasa
değildir; bu yasa, isme yazılı, bir firmaya yazılı,
bir adrese yazılı bir yasadır ve bunun böyle olduğu,
bütün Türkiye kamuoyunda da çok açık ve net bir şekilde kavranmıştır,
ortaya çıkmıştır.
Cargill firması, 60-70 milyar
dolar cirosu olan, 90 bin çalışanı olan bir dünya devi,
yüz yılı aşkın bir yaşam süresi olan bir dünya
devi ve şu an, Türkiyede, tarım ve tarıma dayalı
endüstriyel sanayinin yüzde 70ini kontrol eden, ayçiçeğinde,
buğdayda, tatlandırıcıda piyasayı kontrol eden
bir noktadadır, çeltikte piyasayı kontrol eden bir noktadadır.
Daha önce, biliyorsunuz, Şeker
Kurumu iptal edildi, görevine son verildi, tatlandırıcı
üretim kotalarını belirleme yetkisi Sanayi Bakanlığına
verildi. Avrupa Birliğinde ve Amerikada yüzde 2 civarında
olan tatlandırıcı kotaları, Türkiyede, hep yüzde
15 olarak, 10 artı yüzde 50 Bakanlar Kurulu artırımıyla
yüzde 15 olarak uygulandı ve biz, sürekli pancar ekim alanlarını
daraltarak tatlandırıcı üretimine izin verdik, ruhsat
verdik.
Değerli arkadaşlarım,
bana söyler misiniz, pancar ekim alanlarına nişasta bazlı
tatlandırıcı üretme ruhsatı veren dünyada bir
başka ülke var mıdır? Eğer, dünyada bir başka ülke
varsa, ki pancar ekilecek alana tatlandırıcı üreten
fabrikaya ruhsat veren, o zaman, ben, sizin bütün yaptıklarınıza
ve dediklerinize okey diyorum, ama, maalesef, bunun Türkiyeden
başka bir örneğini bulabilmeniz mümkün değildir ve iktidarınızda,
sürekli, Türkiyede toprağa karşı bir husumet, toprağa
karşı bir tavır, bir cephe almak gibi bir gayret içerisinde
oldunuz. Öncelikle 2/B Anayasa değişikliğiyle, daha
sonra yabancıların toprak edinmesiyle ilgili kanunda ve
Çevre Kanununda... O varilleri bularak bir sansasyon yarattığımız
Çevre Kanununu hepiniz hatırlıyorsunuz. Maalesef, Çevre
Kanunu çıktıktan sonra, Türkiyede çevrenin kirlenmesi,
çevre kirliliği, geçmişe göre çok daha hızlı bir boyutta devam
etti.
Ergenede, önceki Hükûmetin yaptırmış
olduğu ve bu Hükûmetin Çevre Bakanının onaylamış
olduğu Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı bir kenara
itildi, yeni planlar yapmak üzere çalışmalar, bölge planları
yapmak üzere çalışmalar ve ihaleler hazırlanmaya
başlandı ve Ergene dünden daha kirli akıyor bugün. Dört
yıl içerisinde hiçbir şey yapmadığınız gibi,
geçmişte yapılanları da yok sayarak, etkisiz kılarak,
Ergenenin bugün dünden daha kirli akmasına sebep oldunuz ve
gerek Çevre Kanunuyla gerek toprakla ilgili kanunlarda, sürekli
tarım topraklarının küçülmesi, tarım topraklarının
yok edilmesi, tarım topraklarının işgal edilmesi,
turizm alanları yapılması, sanayi alanlarının
yapılması gibi bir genel hava içerisinde geçti bu dört
yıl. Maalesef şimdi de, Endüstri Bölgeleri Yasası
işe yaramadığı için, verilen sözler, verilen taahhütlerin
gereğini yerine getirmek amacıyla, isme yazılı,
firmaya yazılı bir kanunu burada hep birlikte görüşüyoruz.
Ama unutmayınız ki değerli arkadaşlarım, ben
değil ama vatandaş şunu soruyor, gazetelerde belki
sizler de görüyorsunuz: Şimdi -diyor vatandaş- Türkiye Büyük
Millet Meclisi milletvekillerini sınamanın tam zamanıdır.
Meclisteki milletvekilleri, acaba Cargillin vekilleri midir, yoksa
Türk milletinin vekilleri midir? Bunu tam da sınamanın zamanıdır
diyor. Bu, vatandaşın görüşü ve basına yansımış
biçimi.
Bu konuda, ben ve Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekilleri, alnımız açık, gönlümüz dik,
başımız dik, milletimizin vekilleri olduğunu bugüne
kadar ispat ettiğimiz gibi bugünden sonra da ispat etmeye devam
edeceğiz. Ama, Sayın Bakan burada, bu yasa ve bundan önceki
yasa görüşmeleri sırasında şu kürsüden sorduğumuz
soruların cevabını alıncaya kadar sormaya da devam
edeceğiz. Hatırlayacaksınız, geçtiğimiz haftalarda
Sayın Bakana tarım kredilerle ilgili bir soru yönelttim.
Bu soruyu aynı zamanda yazılı soru önergesi haline
de getirdim. O günden bugüne, Sayın Bakandan çıt yok. Ama,
kimden çıt var biliyor musunuz? Tarım Kredi Kooperatifleri
Genel Müdürü, bana bir resmî cevap vermiş.
Değerli arkadaşlarım
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
Daha ne istiyorsun?
RASİM ÇAKIR (Devamla) Ben
milletvekiliyim, ben Sayın Bakana soruyu sordum, Genel Müdüre
sormadım.
BAŞKAN Müdahale etmeyin arkadaşlar.
Rasim Bey, siz Genel Kurula hitap
edin.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
Eğer milletvekili anlayışın benden farklıysa,
o zaman sana söyleyecek bir lafım yok. Ben, sorumu Sayın Bakana
sordum, cevabımı da Sayın Bakandan isterim. Ben Genel
Müdüre soru sormadım.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
Genel Müdür, Bakan adına sana cevap vermiş. Neyine yetmiyor?
RASİM ÇAKIR (Devamla) Ama,
sizin anlayışınız buysa, ona söyleyecek bir lafım
yok.
Ve hemen akabinde, çeltik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Böyle konuşmayın
arkadaşlar
Lütfen
Yani, bir milletvekili arkadaşınıza
böyle laf atmanız doğru değil. Yani, çeşitli
şekillerde laf atılabilir, ama, böyle milletvekilliğini
biraz yeteri kadar değerlendirmeyen sözlerle konuşana,
konuşan bir milletvekili arkadaşınıza hitap etmenizi
doğru bulmuyorum. Siz de aynı durumda kalabilirsiniz, aynı
sıkıntıyı hissedebilirsiniz. Lütfen, buna benzer
çıkışları, buna benzer değerlendirmeleri,
hele hele milletvekili arkadaşlarınızın milletvekili
olmaktan kaynaklanan haklarını savunurken yapmayın.
Buyurun Rasim Bey, devam edin.
Tamamlayın lütfen.
RASİM ÇAKIR (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Geçen süremi zannederim göz önüne
alacaksınız.
Ayrıca, yine geçtiğimiz
hafta çeltik üreticilerinin sorunlarıyla ilgili vermiş
olduğum Meclis araştırma önergesinin hemen görüşülmesine
yönelik Danışma Kurulu önerisi görüşülürken, yine
Sayın Bakana, İskenderun limanından 50 bin ton çeltiğin
hangi firma tarafından düşük bedelle ithal edildiğini
sordum. Burada, çıkıp da, çeltik üretimi bizim dönemimizde
2 kat arttı demek, bugün Trakyada, Edirnede, Türkiyede çeltik
üreten insanların sorununa çözüm anlamına gelmiyor.
Şimdi, bir şey daha sormak
istiyorum. Ayçiçeği alımlarının neticesinde,
Trakya Birliki korumak adına ayçiçeği ithalatında
sınırlamalar getirildi ve kontrol belgeleri verildi ithalatçılara.
Ama, maalesef, bazı sanayicilerimiz bu kontrol belgelerini
aldılar, bazı sanayicilerimiz alamadı ve ayçiçeği
ithal etmenin sıkı denetim altında tutulduğu dönemde,
maalesef yağ ithal etmek ve yağ oranı yüksek küspe ithal
etmek moda haline geldi.
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
RASİM ÇAKIR (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkan.
Şimdi ayçiçeği yağı
üretimi yapan ve kontrol belgesi alamayan, alamadığı için
de ham madde bulmakta, rekabet edebilecek fiyatta ham madde bulmakta
güçlük çeken sanayicilerin ıstırabını, burada,
Sayın Bakanın önünde dile getirmek istiyorum. Trakya Birlik
de bu konuda olumlu görüş içerisindedir ve bir sanayiciye analık,
bir sanayiciye babalık yapmak, Türkiye Cumhuriyeti devleti
hükûmetlerine yakışmaz. Bu durumun, bir an önce, derhal düzeltilerek,
verilmiş olan bir hak varsa, bütün sanayicilerin bu haktan adil
bir şekilde yararlanması gerekir diye düşünüyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Anavatan Partisi Grubu
adına, Sayın İbrahim Özdoğan, Erzurum Milletvekili.
Sizin de konuşma süreniz on
dakika.
Lütfen, sataşmalara meydan
vermeden konuşalım, konuya sadık kalarak konuşalım,
verimli bir parlamento çalışması yapalım.
Buyurun Sayın Özdoğan.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Ben de, 1252 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım; Hükûmetimiz bir taraftan yabancıların
menfaatlerini kurtarma adına uğraşırken bir taraftan
da vatandaşlarımız, kurumlar sorunlarını
-maalesef, katbekat- bizlere, bizim gibi sade milletvekillerine
-Hükûmet üyelerine ulaşamadıkları için- ulaşıyorlar,
dertlerini anlatıyorlar. Şimdi, Sayın Başkanımın
da müsamahasına sığınarak bunlardan bir tanesini,
Erzurumdan, Türk Eczacılar Birliğinden gelen bir faksı
okumak istiyorum. Diyor ki: 13. Bölge Erzurum Eczacı Odası
olarak, Erzurum, Erzincan, Bayburt, Ağrı, Kars, Ardahan ve
Iğdır illerindeki eczacılara hizmet vermekteyiz. Seçim
bölgeniz olan Erzurum ilindeki eczanelerin yeşil kart reçetelerinden
doğan alacakları 7 trilyon gibi bir rakama ulaşmış
olup, bu eczanelerin birçoğu ilaç depolarına olan birikmiş
borçları nedeniyle artık hizmet veremeyecek duruma gelmiştir.
Yukarıda
BAŞKAN İbrahim Bey, konuyla
eczacıların, eczanelerin ilişkisini nasıl kuracaksınız?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
Köylüler de eczanelerden ilaç alıyor. Tarım kesiminde çalışanlar
da eczaneye gidiyor.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Efendim, vatandaşın derdini
Özür diliyorum
Yukarıda belirtilen yeşil
kart alacaklarının ivedilikle ödenebilmesi için, Maliye Bakanlığıyla
gerekli girişimlerde bulunmanızı, tüm meslektaşlarım
adına arz eder, çalışmalarınızda başarılar
dileriz.
13. Bölge Erzurum Eczacı Odası
Yönetim Kurulu adına Genel Sekreter Eczacı Hakan Özcan.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Sayın Başkanım tabii ki güzel bir soru sordu: Nasıl
izah edeceksiniz?..
BAŞKAN Yani, Sağlık
Bakanlığıyla mı ilgili bu sözleriniz?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Sağlık Bakanı, Maliye Bakanıyla da ilgili;
Hükûmetin, aşağı yukarı yürütme kurulunun tüm üyeleriyle
ilgili olduğunu zannediyorum.
BAŞKAN Sağlık Bakanının
da burada olduğunu görünce bunu dile getirdiniz; peki.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, şimdi Cargill firmasını
kurtarmaya çalışıyoruz ama, Türk çiftçisinin, Türk köylüsünün
büyük problemleri bulunmaktadır. Bir taraftan Türk çiftçisinin
bu büyük problemlerini hasıraltı etmişiz, bir taraftan
da, Hükûmette kalma uğruna bir kısım firmaları kurtarmaya
çalışıyoruz.
Türkiye tam bir çelişkiler ülkesi
oldu değerli arkadaşlar. Ekonomi büyüyor, millî gelirimiz
artıyor; ama, halkın alım gücü her geçen gün daralıyor.
Tam dibe vurmuş durumda. Mazot, gübre, sulama gibi girdi fiyatlarında
önemli artışlar yaşanırken, çiftçi, ürettiği
ürünü bir önceki yılın fiyatlarından bile satamıyor.
Son bir yıl içinde 2 milyona yakın çiftçi tarımdan elini
eteğini çekti. Dolaylı vergiler aldı başını
gidiyor. Hükûmet, IMF tanımlı faiz dışı fazla
hedefini tutturabilmek için vatandaşın attığı
her adımı vergilendiriyor. Muhalefetteyken çay-simit edebiyatı
yapanlar bugün halkın yaşam düzeyini değil, spekülatif
hareketlerle şişen rakamları kendilerine baz
alıyorlar.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
Biraz ayıp oluyor ama, ayıp!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Örnek veriyorum: Buğday üreticisi 2002 yılında 84,3
kilogram buğdayla 12 kilogram mutfak tüpü alabilirken, bugün
aynı tüpü 96 kilogram buğdayla alabiliyor. Buğdaydaki
alım gücü paritesi diğer ürünlere göre iyimser kalıyor.
Örneğin, pamukta alım gücünün daha da kötüye gittiği
gözleniyor. 2002 yılında 12 kilogram mutfak tüpü için 24,2
kilogram pamuk gerekirken, bugün bu oran 55,3 kilograma çıkmış
durumda. 2006 bütçesinde
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
Niye geldin o zaman?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Anlamıyor musun Sayın Milletvekilim? Seni çok seviyorum,
sana saygım da var.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
Niye geldin o zaman? Öbür tarafta bulunsaydın.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Dertleri çözeceğiz diye geldik, ama, olmadı. Ben onu anlatıyorum
Ben onu anlatıyorum
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
Desteklemeleri de hesaba katıyor musun?
BAŞKAN Müdahale etmeyelim
arkadaşlar.
Siz de Genel Kurula hitap edin Sayın
Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, 2006 bütçesinde tarıma ayrılan
kaynak ile faize ayrılan kaynak, tarıma ne kadar önem verdiğimizi
gösteriyor. Hükûmet bu yıl faiz ödemelerine 46,2 milyar dolar
kaynak ayırırken, tarıma 2,3 milyar dolar ayırmıştır.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
Borçları kim yaptı?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Ne kadar artırdınız borçları, bir de onu söyleyin.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
Anavatan Partisi döneminden ne kadar borç kaldı, söyler misiniz.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Hükûmet tarımdaki bu çözülmeyi çiftçiyle dalga geçercesine
Kalanlar dahi verimli çalışıyor şeklinde değerlendiriyor.
Çiftçi kan ağlıyor; ama, Hükûmet, çiftçinin daha çok ürettiğini
ve daha çok sattığını iddia ediyor. AK Partinin iktidara
geldiği 2002 yılı ürün fiyatları ve mazot fiyatları
bugünkü fiyatlarla karşılaştırıldığında
çiftçinin tarımdan elini eteğini neden çektiği daha
iyi anlaşılıyor.
2002 yılında mazotun litresi
1,224 YTL iken 2006nın ortalama fiyatı ise 2,4 YTL; mazotta
yüzde 100e yakın bir artış yaşanmış. Aynı
dönemde mısır yüzde 60,1; ayçiçeği yüzde 8, şeker
pancarı yüzde 20,5; tütün yüzde 44, çay yüzde 78, buğday ise
yüzde 63 oranında arttı. Pamuk da yüzde 3 oranında gerilemiş
durumdadır. Dolayısıyla tarım ve çiftçi can çekişiyor.
Bir zamanlar tarım ürünlerinde
kendi kendine yeten nadir ülkelerden olan Türkiye, bugün birçok tarımsal
ürünü ithal eder duruma geldi. Bütçeden yeterli kaynağın
ayrılmaması ve taban fiyat desteklerinden devletin elini
çekmesi tarımı bitirme noktasına getirdi. Tarımdaki
yoksullaşma son yıllarda kendisini iyiden iyiye hissettirmeye
başladı.
Uygulanan IMF programından dolayı
tarımdaki büyüme, ekonomideki genel büyüme eğrisinin
çok altında kalırken, tarımın millî gelir içindeki
yeri de daralıyor. Bunun soncunda, tarımdan geçinen nüfus
azalıyor. AK Partinin iktidara geldiği 2002 yılından
bugüne kadar mazot, gübre, sulama ve tarımsal ilaçlar fiyatlarında
yüzde 100lere varan artışlar yaşanırken, aynı
dönemde birçok tarımsal ürünün fiyatındaki artış
ise yüzde 50yi bile geçmedi.
Değerli arkadaşlar, son
dört yıl içinde kendisinin kullanacağı ürünü bile ekemeyecek
hale geldi Türk çiftçisi. TÜİKin verilerine göre, sadece 2006
döneminde tarımda çalışanların sayısı
778.000 kişi azaldı. Bu, TÜİKin verileri.
Tarım alanları tehdit altında.
Bakın, bir örnek veriyorum: Yalova Valiliğinin İnternet
sitesine de taşınmış bir araştırmaya göre,
ilin toplam alanının yüzde 26sını oluşturan
221.738 dekar tarım alanında 5.778 çiftçi ailesi tarımla
uğraşıyor. Tarım yapılan arazilerin yüzde
29u tarla, yüzde 20si meyve, yüzde 17si zeytin alanı olarak kullanılırken,
geri kalan bölümünde sebze, kesme çiçek, iç mekân ve dış
mekân süs bitkileriyle kavak ve söğüt ağaçları yetiştiriliyor.
Tarım geliri daha çok meyvecilik, çiçekçilik ve seracılığa
dayanan ilde önemli tarımsal faaliyetlerden birisini de süs
bitkisi yetiştiriciliği oluşturuyor. Türkiyenin
kesme çiçek üretiminin önemli bir bölümünün yapıldığı
ilde yaklaşık 600 çiftçi, 4.526 dekar alanda süs bitkileri
üretiyor. İhracat gelirleri açısından önemli bir yere
sahip olan kesme çiçek üretimi yılda ortalama 44 milyon, iç ve
dış mekân süs bitkileri üretimi ise yılda yaklaşık
olarak 13 milyon adet gerçekleştiriliyor. Araştırmada,
hızlı kentleşme, sanayileşme ve turizmin, tarım
alanları ve tarımsal üretim üzerinde olumsuz etkiye yol açtığı
da belirtiliyor.
Değerli arkadaşlar, Türk
çiftçisini vuran en önemli öğelerden birisi de, iğneden ipliğe
her şeye vergi, dolaylı vergiler ve salma vergiler de vatandaşı
canından bıktırdı. Çalışanlar, yoksulluk
sınırı bir tarafa, açlık sınırının
altındaki ücretle yaşam mücadelesi verirken, gelirinin
yüzde 50ye yakınını devlete vergi, harç ve kesinti olarak
ödüyor. Evinin önünden yol geçiyor diye vatandaştan rant vergisi
almaya niyetlenen Hükûmet, yakın bir dönemde eğer güzellik
vergisi alırsa şaşırmamak lazım diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, her şeyimizi
Bu Hükûmet, hükûmette kalma uğruna
başkalarının işlerini görürken, turizmin yabancıların
eline geçme tehlikesinin baş gösterdiği de belirtiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özdoğan,
toparlayalım lütfen.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Hemen tamamlayacağım Başkanım.
ODTÜ Mimarlık Fakültesinden
Şehir ve Bölge Planlaması Öğretim Üyesi Doçent Doktor
Çağatay Keskinok, Mimarlık Fakültesi Dekan Yardımcısı
Doçent Doktor Neriman Şahin Güçhan ve Doktor Nimet Özgönül, Kalkan
ve Ata Mülkünü Koruma Derneğinin isteği üzerine beldede
yabancılara mülk satışı üzerine yaptığı
araştırmayı rapora dönüştürdü. Yirmi beş sayfalık
raporda, Kalkandaki 1.800 konutun 607sinin yabancıların
mülkiyetine geçtiği, 300ünün ise satış aşamasında
olduğu vurgulandı. Yabancıların satın aldıkları
villalardan çoğunu pansiyon olarak işletmeye açtıkları;
ancak, bunu Maliyeye bildirmedikleri belirtilen raporda, Bu villaların
altı aylık kira bedeli 6,5 milyon paunttur. Kayıt
dışı olduğu için bu paranın Türk turizmine hiçbir
faydası yoktur. deniliyor raporda. Bu, vahim bir durumdur.
Doçent Doktor Çağatay Keskinok,
Turizm altyapısının bağımsız konutlara
dönüştürülmesi eğiliminin yerleşme ekonomisi
açısından orta ve uzun vadede ciddi kayıplara yol açacağına
dikkat çekerek, Yabancıların emlak piyasası ve mülk
satışı gibi birçok alanda faaliyette bulunduğunu
tespit ettik diyor. Sahil yerleşimlerinde bu durumun yaygın
olduğu düşünülürse Türk turizmi zarar görür fikrini de
savunuyor. Bu araştırmanın bize verdiği mesaj çok
açık. Varsayalım ki, yabancıların mülk edinmesinin
ulusal güvenlik açısından hiçbir sakıncası yoktur.
Bu varsayım üzerine gittiğiniz zaman bile birçok şey
açık. Şimdi Hükûmete sesleniyorum: Siz, Hükûmet olarak kayıt
dışıyla baş edememişseniz, ticaretin sağlıklı
yürümesi için yasal altyapınızı oluşturmamışsınız
demektir.
BAŞKAN Sürenizi iki dakika
geçtiniz, lütfen toparlayın.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Hemen bitiriyorum.
Ulus üstü kurumların önünüze
sürdüğü politikaları ezberden uygulamışsınız.
Neticede, ülkeye gelen yabancı da, daha dün bir bugün iki, kayıt
dışı faaliyete başlamış. Adam, geliyor Türkiyede
mülk ediniyor. Türkiyeden edindiği mülkü kendi memleketinden
birine kiralıyor, parasını da cebine koyup ülkesine
dönüyor. Burada tırtıklanan Türk turizmi, ticarette, faydalanamayan,
hayal kırıklığına uğrayan kamudur. Ne
faydası var böyle ticaretin bize.
Değerli arkadaşlar, bu
konuda da dertler çok bir dokun, bin ah işit misali. İnşallah,
bunları daha sonra sizlerle paylaşmak istiyor, saygılarımı
arz ediyorum. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.03
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 22.10
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1252 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
V.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
5.-
Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun; Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/762)
(S. Sayısı: 1252) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Teklifin 5inci maddesi üzerinde
şimdi söz sırası şahsı adına söz isteyenlerde.
İlk söz, Sayın Müfit Yetkin,
Şanlıurfa Milletvekilinde. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
A. MÜFİT YETKİN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanununda değişiklik yapılması
hakkında Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Toprak kaynaklarımızın
korunması, geliştirilmesi ve sürdürülebilirliliğinin
sağlanarak en üst düzeyde üretimde kullanılmasını
amaçlayan 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununun yasalaşarak yürürlüğe girmiş olmasına
karşın, halkımıza tanıtımın yapılamadığı
anlaşılmıştır. 5inci maddeyle, Kanunun uygulamasında
oluşabilecek bilgilendirme eksikliğini gidermek üzere
Bakanlığa her türlü eğitim ve eğitim sonrası
sertifikayı verme yetkisi verilmiştir.
Bu kanunda, bazı arkadaşlarımız
topraklarımızın korunamadığından bahsetti,
muhalefetteki arkadaşlarımızın. Halbuki bu tasarı
ile getirilen yenilik ile seçim bölgem Şanlıurfadan çok
önemli bir sorunu gündeme getirmiştir. Herkesin yakından
takip ettiği ve barajdan sulanan Harran Ovasındaki yanlış
sulamadan ötürü, tuzlulaşma, topraklarımızı tehdit
etmektedir. Sulu tarımla birlikte aşırı ve bilinçsiz
sulamalar, topoğrafik yapı ve drenaj sorunları nedeniyle,
Ovanın orta ve güney kesimlerinde yüksek taban suyu ve tuzluluk
problemlerinin boyutlarını artırmıştır.
Hâlihazırda yaklaşık 100 bin hektar alan taban suyunun
etkisi altındadır. Yükselen sular nedeniyle çok sayıda
köy ve yerleşim biriminde meydana gelen zemin çökmeleri sonucunda
pek çok ev yıkılmış ya da yıkılma tehlikesi
altındadır.
Ayrıca, Ovada tuzluluk sorunları
da artmaktadır. Tuzluluk ölçümleri sonuçlarına göre, yaklaşık
20-30 bin hektar alanda tuzlanma tehlikesi belirlenmiştir. Toprak
profilinde uzun süre toprak suyunun kalması ve kök bölgesinden
uzaklaştırılamaması halinde, toprak-tuz dengesi
bozularak, tuzlanmayı artıracaktır.
Günümüzde taban suyundan dolayı
giderek artan tuzlulaşmanın önüne geçilmesi için, Ovaya
verilen su ve drenaj yöntemlerinin doğru yapılması büyük
önem taşımaktadır. Önce Köy Hizmetleri kurumuyla yapılan
drenaj çalışmaları, kurum lağvedilince, il özel
idarelerine geçmiştir. İl özel idarelerinin bütçeleri bu
maliyetli çalışmaya yetmediğinden, drenaj altyapı
çalışmalarında sorunlar yaşanmaktadır.
İşte bu tasarıyla, DSİ teşkilatınca, ihtiyaç
olan alanlarda sulama projelerinin toplulaştırmayla birlikte
planlamasının yolu açılarak, sifon, köprü, menfez, yol
ve diğer sanat yapıları inşaatları yapılacaktır.
DSİ teşkilatı, böylece, drenaj çalışmalarına
hız kazandıracaktır. Zaten, DSİ teşkilatı,
tahliye kanallarını temizlemek suretiyle, taban suyunu
kanallara aktarmış ve Ovaya nefes aldırmıştır.
Şimdi, bazı arkadaşlar,
muhalefetten arkadaşlarımız, bu tasarının
diğer maddelerinde hep Cargilli öne sürüyorlar, Cargillin kurtulması
için yapılmış bir tasarı diye bahsediyorlar. Halbuki,
biz
Şu anda bizi dinleyen vatandaşlarıma seslenmek
istiyorum: Bizim 20 bin tane, tarıma dayalı sanayicimiz
bu kanunu beklemekte; çünkü, daha önce yapılmış, tarımsal
sanayiye hizmet etmiş tesislerin çok az kısmı daha önce
çıkan kanundan yararlanabilmişti. 20 bin kişinin
şu anda müracaat etmesi gerekiyor.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Gerekiyor mu?..
A. MÜFİT YETKİN (Devamla)
Bu 20 bin kişinin fabrikası var ve bu tarımsal sanayi
Türkiyenin gelişmesinde en önemli sektörlerden biri.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Gerekiyor ne demek?
A. MÜFİT YETKİN (Devamla)
Türkiyede, bizim hesaplamalarımıza göre, GAPtan
yılda 50 milyar dolar para kazanılabilir. Geçenlerde, yine,
basında, bir arkadaşımız, Türkiyede hayvancılıkla
uğraşan bir holdingin sahibi, Türkiyede 150 milyar dolar
para kazanabileceğini ifade ediyor. Kendisinin de hayvancılık
konusunda bayağı büyük yatırımları var ve bunu
ifade ediyorlar. Şimdi, biz, kalkıp da
Bu çalışan
fabrikaların kapatılmasıyla birlikte, bu tarımsal
sanayiye sekte vurmuş olacağız. O yüzden, bu kanun tasarısı
muhakkak çıkmalı. Cargilli örnek göstermek çok yanlış
olur. Bunun sonucunda da Türkiye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım
lütfen.
A. MÜFİT YETKİN (Devamla)
bizim Türk tarımı ve Türk tarımsal sanayisi büyük
yara alır.
O yüzden, kanunun çok yerli ve iyi
düzenlenmiş olduğunu ifade ediyorum. Türk halkına,
Türk çiftçisine, Türk sanayicisine hayırlı, uğurlu olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı
adına ikinci söz Sayın Alaettin Güvende, Kütahya Milletvekili.
Sayın Güven, buyurun, söz
sıranızı kullanınız. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz
1252 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hükûmetimiz tarafından
çıkarılan Tarım, Tarım Çevre Kanunu, Üretici Birlikleri
Kanunu, Tohumculuk Kanunu, Tarım Sigorta Kanunu yanında,
Türk tarımının gelişmesi için gerekli kanunlardan
biri de Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunudur.
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu yürürlüğe girdikten sonra görülen ve tespit edilen aksaklıkların
giderilmesi için bu kanun teklifi gündeme gelmiştir. Bu aksaklıklardan
kanaatimce en önemlilerinden biri olarak özel arazi toplulaştırması
büyük önem arz etmektedir. Hatırlayacağınız gibi,
ülkemiz açısından hayati önem arz eden tarım arazilerinin
bölünmeleri tarım sektörünü zayıflatmaktadır. Avrupada
170 dekar, yani 170 dönüm, Amerikada 1.500 dönüm, Türkiyede 55 dönüm
olarak görülmektedir ve mutlaka toplulaştırma gereklidir
diye düşünüyorum ve bu, değişiklik teklifinde de gündemde.
Değerli arkadaşlarım,
teklifin 5inci maddesinde, Kanunun 27nci maddesinden sonra gelmek
üzere 28inci madde eklenmekte. Buna göre de Bakanlık, bu Kanunun
uygulamasında ihtiyaç duyulacak her türlü eğitim faaliyetini
düzenleyebilir ve eğitim sonrası sertifika verebilir.
şeklinde eğitim ve sertifika faaliyetleri eklenmektedir.
Bilgi ve eğitimin yaşamın
her alanında olduğu gibi tarımda da değeri ve önemi
büyük olup, buna paralel olarak, tarımla uğraşanların
bilgi, eğitim ve beceri ihtiyacı giderek artmaktadır.
Eğitim ve sertifika vermenin temel amacı, tarım alanında
uzmanlaşmış, tarımın ihtiyacı olan mesleki
profesyonelleri yetiştirmek, bunun yanı sıra, doğaya
saygılı ve bilgiye değer veren birey yetiştirmektir.
Tarım kesimindeki insanların eğitilmesi, sertifika
verilmesi, Türkiye tarımının gelişmesinin temel
koşuludur. Bakanlığın yürüteceği eğitim
ve sertifika programlarıyla, çağın ulaştığı
teknolojik gelişmelerden haberdar, bilgiyi arayan ve kullanan,
kendisine ve çevresine yardım eden çiftçiler oluşacaktır.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Çiftçi mi kaldı?
ALAETTİN GÜVEN (Devamla) Ayrıca,
bu eğitim ve sertifika programları, doğal kaynakları
koruyarak sürdürülebilir üretim yapma, üreticinin gelir seviyesini
artırma, çiftçinin tarım dışı gelir getirici
konularda bilgi ve beceri sahibi olması gibi konularda da
bilgilenmesini sağlayacaktır.
Eğitim ve sertifika programları,
kamu, sanayi ve üniversite iş birliğine imkân verip, bu
iş birliği sayesinde, kurumlar bilgi birikimlerini paylaşma
imkânı bulacak, bundan da Türk tarımı ve çiftçisi olumlu
etkilenecektir.
Değerli arkadaşlarım,
bu olumlu etkilenme toprağın etkilenmesi olacaktır.
Aslımız toprak, besin kaynağımız toprak. Toprak,
aynı zamanda, fedakâr, cefakâr,
vefakâr ve alçak gönüllüdür. Hiçbir zaman toprak nankör değildir,
olmamıştır. Toprak Anadoludur, toprak Türkiyedir.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Onu bırakmadınız işte. Onu bırakmadınız.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla) Sözün
burasında, sizleri, bize toprağı en güzel anlatan ozanımız
Âşık Veyselle baş başa bırakıyorum. O
şöyle diyor:
Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sadık yârim kara topraktır.
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sadık yârim kara topraktır.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Sizin okuyacağınızı bilseydi söylemezdi.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla) Ortaktır
bu. Bunu paylaşmamız gerekir. Paylaşamıyorsak,
eksiklik vardır, düşün.
Nice güzellere bağlandım
kaldım
Ne bir vefa gördüm ne faydalandım
Her türlü isteğim topraktan
aldım
Benim sadık yârim kara topraktır.
Koyun verdi, kuzu verdi, süt verdi
Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi
Kazma ile dövmeyince kıt verdi
Benim sadık yârim kara topraktır.
(AK Parti sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Karnın yardım kazma ile
bel ile
Yüzün yırttım tırnak
ile el ile
Yine beni karşıladı
gül ile
Benim sadık yârim kara topraktır.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Valla, bence iyi okuyamadınız.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
Havaya bakarsam hava alırım
Toprağa bakarsam dua alırım
Bir çekirdek verdim dört bostan verdi
Topraktan ayrılsam nerede kalırım?
Benim sadık yârım kara topraktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
Türk edebiyatının, halk şiirinin en büyük ozanlarından
birisinin bir şiirini okuyor arkadaşımız.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Sayın Başkanım, okuyamıyor.
BAŞKAN Yani, okuyabildiği
kadar okuyor, can kulağıyla dinleyelim.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
Dileğin varsa iste Allah'tan
Almak için uzak gitme topraktan
Cömertlik toprağa verilmiş
Hakktan
Benim sadık yârim kara topraktır.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Vallahi olmadı.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
Olup olmaması
AHMET IŞIK (Konya) Dinle arkadaş
ya! Biraz saygı lütfen!
BAŞKAN Dinleyin arkadaşlar.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
Olup olmaması
Şiir
Burada Toprak Yasası görüşüyoruz.
Bağırmak çağırmak değil, toprağı
tırmalamak değil, önemli olan hisse almaktır.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Köylüye sahip çıkmaktır!
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
Ben, bu duygularla, Âşık Veyselle paylaştığımız
toprak sevgisini, Anadoluyu, Türkiyeyi ve sizleri saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Onların da selamı var sana (!)
BAŞKAN Âşık Veyselin
hoşgörüsünü, çağdaş, aydınlık dünya görüşünü
paylaşma fırsatını verdiniz bu şiirle, teşekkür
ederiz, ama, bu paylaşımı gerçekten yapmak gerekir.
Şimdi, soru-yanıt bölümüne
geldik.
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
Soru-cevap mı?
BAŞKAN Siz cevap deyin, ben
yanıt diyeyim; fark etmez, aynı kapıya çıkar.
Süre on dakika.
İlk soruyu her zaman olduğu
gibi Sayın Ahmet Işık soruyor.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) Sayın
Başkan, iltifatınıza teşekkür ediyorum. Bunu mutlaka
seçmenlerimiz değerlendirecek Konyada.
Sayın Bakanıma şu soruyu
yöneltmek istiyorum
BAŞKAN Diğer Konya milletvekilleri
darılmaz inşallah.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)
Çanak soru
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Çanak soru
AHMET IŞIK (Konya) Çömlek sorudan
çok daha kalite, o kesin, çünkü konuyla ilgisi var. Lütfen dinleyin,
saygı duyun. Parlamenter olarak milletvekiline saygı duyun.
Tüzükten kaynaklanan hakkı gasbetmeye kalkmayın lütfen.
Sayın Bakanım, Bakanlığın
bu kanun kapsamında bir eğitim yetkisi alması toprak
koruma ve arazi kullanımı konusunda pratik olarak nasıl
bir çözüm üretecektir?
Sağ olun.
BAŞKAN Sayın İbrahim
Özdoğan
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Üç sorum var Sayın
Bakanımıza.
Sayın Bakanım, Ziraat Mühendisleri
Odası, geçtiğimiz yaz aylarında, bir basın
açıklamasıyla, Tarım Bakanlığını
yetki gasbıyla suçlamıştır. Buna göre, toprak koruma
projelerine yönelik eğitim verme yetkisi yalnızca Ziraat
Mühendisleri Odasına ait olmakla birlikte, Tarım Bakanlığı
Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü toprak
koruma projesi eğitimi yapacağını duyurmuştur.
Bakanlığınız kendi personelinize yönelik hizmet
içi eğitim düzeyini dahi yükseltecek bir icranın sahibi
olmadığı halde, neden Ziraat Mühendisleri Odasının
mevzuatça belirlenmiş eğitim alanına girmeye çalışmaktadır?
İkinci sorum: Sayın Bakanım,
bu kanun teklifinin 3üncü maddesinde sorduğum bir soruya istinaden,
sorumu yanıtlarken, gıda güvenliğinden bahsettiniz.
Bu da, benim aklıma, bundan bir müddet önce Avrupa Birliği
Gıda Komitesinden, Ankaraya gelen, 2 uzman gıda mühendisinin
Ankarada yediği yemekten zehirlenmesini getirdi.
Sayın Bakan, Hükûmetinizin beşinci
yılında cereyan eden bu olayı ilginç buluyor musunuz?
Brükselden gelen gıda kontrolcülerinin Ankarada yemek yeme
korkularını aşmaları için herhangi bir önlem düşündünüz
mü?
Son sorum: Tabii ki, çok teşekkür
ediyorum Erzurumdaki et kombinasını özelleştirme
kapsamından çıkarmanız nedeniyle. Acaba, üretim yapan
Erzurumdaki et kombinası köylülerimize paralarını
ne kadar süre içinde vermektedirler ve her gün ne kadar kesim yapılmaktadır?
Bu konuda bilgi verir misiniz?
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Şimdi, sıra
Sayın Gürol Erginde, daha sonra Sayın Orhan Sür.
GÜROL ERGİN (Muğla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan. Ben de Sayın Bakana bir kaç soru yönelteceğim.
Bunlardan birincisi: Hangi ülkelerde
özel arazi toplulaştırması yapılmaktadır?
İkinci sorum: Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün kapatılması arazi toplulaştırma
çalışmalarına çok büyük sekte vurduğuna göre,
Köy Hizmetlerinin kapatılması yanlış olmamış
mıdır?
Üçüncü sorum: Özel arazi toplulaştırmasını
yasada belirtilen kurumlardan herhangi biri yapsa bile, bu arazilerde
arazi tesviyesini, drenajı, tarla içi yolları kim yapacaktır?
Ben, bu sorularımla yetiniyorum,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Orhan Sür,
arkasından Gökhan Durgun.
Sayın Orhan Sür?.. Yok.
O zaman, Sayın Gökhan Durgun.
Arkasından, Sayın Hüseyin Bayındır.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Cargill, yaklaşık yüz
kırk yıllık geçmişi olan bir Amerikan şirketidir.
Günümüzde 60ın üzerinde ülkede 90 bin çalışanıyla,
yıllık 60 milyar cirosu olan bir şirkettir. Ülkemizdeki ana üretim konularından
biri de nişasta bazlı şeker üretimidir. Bu sermaye
şirketi lehine, yargı kararlarına karşın,
özel bir düzenleme yapmak, hukuk devletine ve yasama organının
saygınlığına zarar vermekte midir?
İkinci sorum: Cargill firmasının
sorununun çözümü için ABD Başkanının ve IMFnin devreye
girdiği doğru mudur?
Üçüncü ve son sorum: Bu durum kamu
yararı açısından ve hukuk devleti açısından
kabul edilecek bir durum mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Hüseyin Bayındır
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, bir konuyu
merak ediyorum: Siz Tarım Bakanısınız. Tarımda
kullanılan mazotun fiyatı 2,35 kuruş, ama, zenginin
bindiği uçakta kullanılan mazotun fiyatı 6,20 kuruş.
Bu sizi rahatsız ediyor mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Ahmet
Işıkın sorusu, eğitimle, maddeyle ilgili. Bu kanun
kapsamındaki eğitim konusunda Tarım Bakanlığının
yetki alması, yasanın daha iyi uygulanmasına, daha
iyi sonuç almasına dönük bir faaliyettir. Meslek odalarının
konu hakkında eğitim vermesi, şu anda imkân dahilinde.
Ancak, takdir edersiniz ki, meslek odalarının imkânları,
özellikle zaman darlığını da dikkate aldığımız
zaman, kısıtlı ve teknik eleman sayısı da -bu
konuda kullanabilecekleri- sınırlı. Biz, hem uygulamada
birlikteliğin sağlanması ve sorunlara, birlikte, ortak
çözümler üretilmesi için daha fazla uygulayıcının müdahil
olmasını hem de daha fazla teknik elemanın Bakanlığın
uygulama normlarına göre, eğitim faaliyetleri içerisinde,
onun normlarına göre, işleri daha kolaylaştıracağını
düşünüyoruz bu kanunun uygulanmasında. Zaten, Oda bunu
kullanmaya devam edecek, ama bunun yanında, pratik ve daha
hızlı bir şekilde sonuç almak için Tarım Bakanlığı
da bu konuda eğitim verebilecektir.
Esasen bu soru, Sayın Özdoğanın
da benzeri şekilde sorusu, ona da cevap olmuştur diye düşünüyorum.
Tarım Bakanlığı kendi elemanlarına hizmet
içi eğitim verebilmektedir, öyle bir imkânı var. Onu da sürekli
bir şekilde zaten yapıyor. Bu konuda da Bakanlığın
imkânları, bu kanunun uygulamasıyla ilgili olarak da gerekli
eğitimi verebilecek altyapıya, tecrübeye, birikime sahiptir.
O nedenle, Bakanlığın böyle bir yetki kullanması
yerinde ve doğru bir karardır diye düşünüyorum.
İkinci sorunuzla ilgili,
siz, daha önce de, yine sözlü olarak cevaplamaya fırsat bulamadığım,
zaman yetersizliğinden dolayı, bir sorunuz olmuştu,
ABnin, işte, gıda uzmanlarının gıda zehirlenmesine
uğradığı şeklinde bir sorunuz vardı. Bu,
Sayın Özdoğan, doğru değildir, Avrupa Birliğinden
gelen uzmanların gıda zehirlenmesine maruz kaldıkları
bilgisi yanlış bir bilgidir, doğru bir bilgi değildir.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)
Neden zehirlendiler?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Bunların
gıdadan değil de, bunların suyla ilgili, içtikleri
suyla ilgili bir problem yaşadıkları biliniyor ve
gıdayla ilgili olarak da bize, kamuoyuna intikal etmiş,
bize, Bakanlığa intikal etmiş herhangi bir bilgi yok.
Sayın Gürol Erginin sorusu.
Esasen, ben onu kürsüden de cevaplamak isterdim. Çünkü, konuşmalarında,
gerek geçtiğimiz hafta gerekse bu hafta, tekraren bir hususu
dile getirdi. Özel arazi toplulaştırmasının ne anlama
geldiğinin belli olmadığını, bunun dünyada
da bir örneğinin olmadığını vurgulayarak,
Sayın Ergin, söyledi.
Şimdi, öncelikle, ben size,
bu fırsatla, bu vesileyle, özel toplulaştırma, özel arazi
toplulaştırmasıyla ne kastettiğimizi, bunun ne
demek olduğunu anlatacağım ve dünyadaki uygulamalardan
da örnek vereceğim.
Özel toplulaştırma, arazi
toplulaştırılması ile kastettiğimiz, proje
bazındaki bir toplulaştırmadır. Örneğin, Devlet
Su İşleri Genel Müdürlüğü sulama kanalı veya kanaleti
yapmakta, bunu inşa ediyor. Bunun için, mevcut durumda, mevcut
mevzuat çerçevesinde yalnızca kamulaştırma yapabiliyor.
Bu da hem pahalı hem de çok zaman alan bir süredir, bir süreçtir.
Bizim getirdiğimiz nedir peki? Bu özel arazi toplulaştırması
maddesiyle, kavramıyla, tanımıyla getirmeye çalıştığımız
şu: Öncelikle, buradan bizim amacımız, kamulaştırma
BAŞKAN Arkadaşlar, sessizliği
sağlayalım, Sayın Bakanı duyalım.
Lütfen
Lütfen, Sayın İrfan
Gündüz
Sayın İrfan Gündüz, öncelikle siz sessizliği
sağlayın, Sayın Bakanı dinleyebilelim.
Buyurun Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Kamulaştırma harcamalarından
bu amaçla yüzde 70 oranında bir tasarruf sağlayacağımızı
düşünüyoruz, bu şekilde planlıyoruz.
İkincisi: Özel toplulaştırma,
yani proje bazlı toplulaştırma yapacak olan kuruluş
gerekli teknik personeli bünyesinde bulunduracağından,
toplulaştırmanın hız kazanması söz konusudur,
daha süratle bunun yapılması mümkün. Ve bir başka konu
da burada, toplulaştırmada tarla içi geliştirme, drenaj
gibi bütün faaliyetler bir defada, bir arada, bu proje kapsamında
yapılmış olacaktır. Yani, proje dediğimiz
şey de zaten budur. Diyelim DSİ veya buna benzer bir kuruluş,
ki, bunların
Demin kürsüde yine Sayın Ergin
söyledi: İşte, Kooperatifler diyor, ama burada yazmıyor
hangi kooperatif olduğu. Doğrudur, kanunun metninde yazmaz.
Ancak, mevcut Kanunun 17nci maddesinin son bendinde, zaten bunun uygulama
esaslarının tüzükle belirleneceği hususunda
açık bir hüküm var. Dolayısıyla, gerek kooperatiflerin
gerekse diğer kuruluşların hangilerinin olduğu,
hangilerinin olacağı ve bunların ne şekilde uygulama
yapacakları, orada, tüzükte detaylı olarak yazılacaktır.
Şimdi, burada hangi ülkede,
dünyada böyle bir örnek var mı? diye soruyor. Evet, dünyada böyle
bir örnek var: Almanya. Almanyada, özel arazi toplulaştırması
var ve toplulaştırmadan sorumlu kuruluşlar da bu yetkilerini
kooperatiflere devretmektedir. Biz, esasen bu yasayı hazırlarken,
Türkiyedeki kuruluşlar yanında, yani bakanlıklar,
sivil toplum kuruluşları, üniversiteler yanında, ayrıca
uluslararası kuruluşların da bu konuyla ilgili mevzuatlarını
inceledik. Nedir bunlar? Avrupa Konseyi, Avrupa Toprak Antlaşması,
Avrupa Peyzaj Antlaşması, Avrupa toprak kaynakları,
Avrupa toprak koruma problemleri, FAOnun toprak bültenleri, arazi
kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı için
planlar, arazi koruma için yasal çerçeve, arazilerin gelişimi,
arazi kullanım planlamasının genel hatları, toprak
kaynakları için temel referanslar ve daha birçok arazi reformu,
Avrupa Birliğinin ilgili kuruluşlarının ilgili
mevzuatı -bu konuyla ilgili- keza Birleşmiş Milletlerin
ilgili mevzuatı, keza değişik ülkelerin, mesela
ABDnin, Almanyanın, İsveçin, Hollandanın, Kanadanın,
Japonyanın, Çinin, Tayvanın... Bütün bu uluslararası
kuruluşların ve ülkelerin bu konuyla ilgili mevzuatlarını
biz inceledik ve bunları incelemek suretiyle Türkiye için en
uygun olabilecek, Türkiye şartlarında en iyi şartlarda
uygulanabilecek olan bir modeli ortaya koyduk. Bu nedenle de burada,
dünyada bunun örneğinin olduğunu söylüyorum. Özel arazi
toplulaştırması mevzusunun da sadece bize has, bilinmeyen
bir şey olmadığını, bilakis tanımının
olduğunu, amacının belirli olduğunu ve bunların
da detay işleriyle ilgili olarak da tüzükte uygulama esaslarının
yazılacağını belirtmek istiyorum.
Köy Hizmetlerinin kapatılması
yanlış olmamış mıdır? şeklinde söyledi
Sayın Ergin. Tabii Köy Hizmetleri sadece arazi toplulaştırması
yapmıyordu, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, bildiğiniz
gibi, köy içme suları, köy yolları gibi taşradaki
başka hizmetleri yapıyordu ve memnuniyetle söyleyebiliyoruz
ki, bizim Hükûmetimizin, AK Parti Hükûmetinin başlattığı
KÖYDES projesi ile Köy Hizmetlerinin elli yılda, altmış
yılda yapamadığı hizmetleri, biz, sadece bir
yıl içerisinde bunları gerçekleştirdik.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Hayret
bir şey Sayın Bakan, nasıl konuşuyorsunuz öyle?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayıları on binleri bulan içme
suyu olmayan köylere biz şebekeli içme suyu götürdük, binlerce,
on binlerce kilometre asfalt yol yaptık ve bunları da büyük
bir hızla yapıyoruz. Orada, sadece daha etkin bir kamu hizmeti,
daha pratik, daha rahat, daha kolay bir çözüm üretmek gayesiyle Köy
Hizmetlerinin ilgili fonksiyonları il özel idarelerine devredilmiştir.
Hükûmet de, merkezî Hükûmet de gerekli kaynakları buralara aktarmıştır
ve bu hizmetler çok iyi bir şekilde sürüyor, sürmektedir.
Bunun dışındaki meseleler,
yani Köy Hizmetlerinin diğer hizmetleri de diğer fonksiyonları
da bizim diğer kuruluşlarımız eliyle yapılmaktadır.
Mesela, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü şu anda bu tür
hizmetleri yapıyor, bundan sonra da yapacak. Arazi toplulaştırmasıyla
ilgili konular bunlar.
Şimdi, sözün burasında,
Köy Hizmetleriyle ilgili, bu toplulaştırmanın akamete
uğradığı vesaire yönünde bilgiler sarf edildi.
Ben, onları da izninizle düzeltmek istiyorum.
Bakın, 1965 yılından
2002 yılı sonuna kadar Köy Hizmetleri, otuz yedi yıl içerisinde
330 bin hektar arazi toplulaştırmıştır, toplam.
Bizim Hükûmetimiz döneminde, 2003, 2004, 2005 Mart ayına kadar tamamlanan
arazi toplulaştırması da 85 bin hektardır. Bizim
Hükûmetimiz döneminde, yıllara böldüğünüz zaman, bir
yıl başına düşen arazi toplulaştırması
miktarı çok çok daha yüksek bir süredir. Dolayısıyla,
biz, Hükûmet olarak, hem arazi toplulaştırmasını
hem köylere götürülen hizmetleri hem yol hem su hem buna benzer diğer
hizmetlerin tamamını en iyi şekilde yaptık ve en
iyi şekilde de yapmaya devam ediyoruz.
Sayın Durgunun Cargill ile ilgili
birtakım şeyleri oldu. Doğrusu, bu yasanın döndürülüp
dolaştırılıp bir Cargill yasası olarak adlandırılması,
hem hakkaniyete uygun değil hem gerçek değil hem doğru
değil.
Şimdi, hem Cargille, onun üzerinden
1970 model zihniyetle yabancı sermaye düşmanlığı
üreteceğiz hem bu şirketin, bu vesileyle, aynı zamanda
da reklamını yapmış olacağız.
Şimdi, demin bir arkadaşımız,
değerli milletvekilimiz, işte, yüz altmış yıllık
tarihinden, şu kadar cirosundan, şu kadar yaptığı
işten vesaire bahsediyor. Doğrusu, yani bu firma kötü bir
firma mıdır iyi bir firma mıdır
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Firma kötü
demiyoruz, yapılan iş yanlış diyoruz Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Yani o da
Kamuoyunun
zihninde böyle şeyler oluyor.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Yapılan
iş yanlış diyoruz!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Ama bunlar hep konuşuldu,
bunların hepsi konuşuldu, kürsüde tekrar tekrar dile getirildi,
biz de bunlara cevap verdik.
Yani, Cargill dediğiniz firma,
Türkiye'deki toplam mısır üretiminin yüzde 10unu alan bir
firmadır. Aldıkları mısır Türk çiftçisinin
mısırıdır. Yani, başka bir yerden getirip de
mısırı burada işlemiyor, Türk çiftçisinin, Türk
üreticisinin meydana getirdiği mısırı alıyor.
Şimdi, bunu döndürüp dolaştırıp
da, sadece, işte bu bir Cargill yasası gibi adlandırmak
hakkaniyete de uygun değildir, doğru da değildir, gerçek
de değildir.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Danıştay
10. Dairesi iptal etti yürütmeyi, onun için bu kanunu çıkarıyorsunuz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Bakın ben size
biraz önce de bilgi verdim, tekrar veriyorum önemine binaen ve
şunu söylüyorum bu konuyla ilgili: Şimdi, bu Kanunun uygulanması
esnasında, 19/7/2005 tarihinde bu Kanun yürürlüğe girdi
ALİ TOPUZ (İstanbul)
Otuz dakika oldu. Hikâye dinliyoruz burada!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
ve bu Kanunun yürürlüğe
girmesinden itibaren altı ay içerisinde, altı ay süreyle
müracaat yapıldı
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
İcraatın İçinden!
ALİ TOPUZ (İstanbul) Sayın
Başkan, kaç dakika oldu! Lütfen!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın
BAŞKAN Lütfen toparlayalım
Sayın Bakan.
ALİ TOPUZ (İstanbul)
İncir çekirdeğini doldurmayan laflarla zaman dolduruluyor.
BAŞKAN Lütfen toparlayalım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Şimdi, soru soruldu,
cevap veriliyor.
Sayın Başkanım, sizin
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ)
Parti başkanı mısın, Tarım Bakanı
mısın?
ALİ TOPUZ (İstanbul) Kaç
dakika oldu!
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar,
ben uyarıyorum Sayın Bakanı toparlaması için, siz
dinleyin.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın Başkan,
süreyle ilgili takdir sizindir, sizin verdiğiniz süreyle ben
konuşuyorum. Onun için, eğer izin veriyorsanız arkadaşlar
sussunlar ben konuşayım, değilse ben susayım onlar
konuşsun.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Hayır
efendim, izin veremezsiniz, beş dakikadan fazla veremezsiniz.
BAŞKAN Sayın Bakanım
süreniz doldu, toparlayın lütfen.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Peki, teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
ALİ TOPUZ (İstanbul)
İnsaf diye bir şey vardır ya, biraz insaf etmek lazım!
BAŞKAN Şimdi, önergelere
geldi sıra.
Madde üzerinde üç önerge vardır.
Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım,
sonra aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1252 sıra
sayılı teklifin çerçeve 5inci maddesinin çerçeve
kısmı aşağıdaki şekilde, Madde 28 ibaresi
ise Ek Madde 1 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Mehdi Eker
Tarım
ve Köyişleri Bakanı
Madde 5.- Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
BAŞKAN Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1252 sıra
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kanununun 5 inci maddesinden
sonra ilave edilen ve Madde 28 olarak getirilen maddenin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Fahrettin
Üstün Osman Özcan Orhan Sür
Muğla Antalya Balıkesir
R.
Kerim Özkan Necati
Uzdil Atilla Kart
Burdur Osmaniye Konya
Nurettin
Sözen Ahmet Yılmazkaya M. Vedat Melik
Sivas Gaziantep Şanlıurfa
BAŞKAN Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1252 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gürol
Ergin Ali Arslan Necati Uzdil
Muğla Muğla Osmaniye
R.
Kerim Özkan Orhan
Sür M. Vedat Melik
Burdur Balıkesir Şanlıurfa
Mehmet
Semerci Atilla
Kart Osman Özcan
Aydın Konya Antalya
Rasim
Çakır Fahrettin
Üstün
Edirne Muğla
Madde 5.- Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununa aşağıdaki madde 27 nci
maddeden sonra gelmek üzere 28 inci madde olarak eklenmiş devamı
maddeler teselsül ettirilmiştir.
Madde 28.- İlgili meslek odası
bu Kanunun uygulanmasında ihtiyaç duyulacak her türlü
eğitim faaliyetlerini düzenleyebilir.
Bu Kanunun uygulanmasında
denetim görevini Bakanlık, valilikler veya kurullar yapar ya
da yaptırır. Bu Kanunda yer alan projelerle ilgili denetim
örnekleme yöntemiyle yapılır ve sonucundan Bakanlık
ve kurullara bilgi verilir. Uygulamada etüt, sınıflama,
analiz gibi toprak ve arazi ile ilgili teknik konularda denetim görevini
Bakanlık yapar veya yaptırır. Kurul üyesi kurum veya
kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşları tespit ettikleri
arazi bozulmaları ve toprak kayıpları ile ilgili faaliyetler
hakkında valiliklere ihbarda bulunabilir. Valilikler konuyu
inceleyerek, sonucu en geç üç ay içerisinde, ihbarı yapana
bildirmek zorundadır.
Tarımsal amaçlı arazi kullanımlarında,
tarımsal amaçlı arazi kullanım plân ve projelerine
uyulması zorunludur.
Bu plân veya projelere aykırı
hareket edilerek arazi tahrip edilmiş veya diğer koruma ve
üretim yapılarına zarar verilmiş ise valilikçe tespit
yaptırılarak sorumlular bir kez uyarılır ve projeye
uygunluk sağlanması için azami üç ay süre verilir. Bu sürenin
sonunda aykırı kullanımların devam etmesi durumunda
faaliyet durdurulur. Valilikçe arazinin eski haline dönüştürülmesi
için yapılan tüm masraflar sorumlulardan tahsil edilir. Ayrıca,
araziye zarar verenlere, tahrip edilen mutlak tarım arazileri,
özel ürün arazileri ve dikili tarım arazilerinin her metre karesi
için bir Yeni Türk Lirası, marjinal tarım arazilerinin her
metre karesi için elli Yeni Kuruş idarî para cezası verilir.
Valiliğin yaptıracağı
tespitlerle plân ve projelere uyulduğu ve arazi tahribatının
durduğu belirlenirse sınırlama ve hak mahrumiyetleri
ortadan kalkar.
Arazi kullanım plânları
ile ülkesel ve bölgesel plânlamalara temel oluşturan ve diğer
fizikî plânlamalara veri teşkil eden; su potansiyeli, toprak veri
tabanı ve haritaları esas alınarak çevre öncelikli
sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda toprağın
niteliği, arazinin yeteneği ve diğer arazi özellikleri
gözetilerek uygun arazi kullanım şekilleri belirlenir.
Bakanlık tarafından hazırlanan
veya hazırlattırılan arazi kullanım plânlarında;
yerel, bölgesel ve ülkesel ölçekte tarım arazileri, mera arazileri,
orman arazileri, özel kanunlarla belirlenen alanlar, yerleşim
alanları, sosyal ve ekonomik amaçlı altyapı tesisleri
ile diğer arazi kullanım şekillerine yer verilir. Bakanlık,
arazi kullanım plânlarının hazırlanmasını
ihtiyaca göre valiliklere devredebilir.
Özel kanunlarla belirlenen veya
belirlenecek alanlarda, ilgili kanun hükümleri saklı kalmak
kaydı ile arazi kullanım plânlarında yer verilen kullanım
şekilleri, ilgili kanunlar kapsamında sorumlu bakanlık
veya kuruluşlar tarafından değerlendirilir.
Tarım arazileri, bu Kanunda
belirtilen istisnalar hariç olmak üzere, arazi kullanım plânlarında
belirtilen amaçları dışında kullanılamaz.
Arazi kullanım plânının
hazırlanmasına ilişkin usûl ve esaslar, Bakanlık
tarafından hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.
Bakanlık, toprak koruma ve
kullanmaya yönelik farklı sistemler kullanarak arazi ve toprakla
ilgili sınıflamaları ve haritaları yapar veya
yaptırır.
Toprak ve arazi varlığının
belirlenmesi, sınıflandırılması, etüt, analiz
ve sınıflama ile ilgili standart oluşturulması,
harita ve veri tabanının hazırlanması ve kullanıcıların
hizmetine sunulmasına ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık
tarafından hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN Komisyon katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge sahibi olarak
Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin, buyurun.
Süreniz beş dakika.
GÜROL ERGİN (Muğla) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sözlerime başlamadan sizleri saygıyla
selamlıyorum ve Sayın Başkandan da Sayın Bakana
gösterdiği toleransın hiç olmazsa yarısı kadar
bir tolerans beklediğimi sözlerimin başında ifade
ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
herkesin yaptığı işi methetme hakkı vardır,
ama hiç kimsenin kendisinden önce yapılanları görmezden
gelme hakkı olmaması gerekir. Eğer, Türkiye Cumhuriyeti
devletinde bir hükûmette bakanlık gibi bir görevi üstlenmişseniz,
sizden önce yapılanları çok ciddi görmek, anlamak ve değerlendirmek
zorundasınız. Sayın Bakanı dinlediğim zaman
şaşkınlık içinde kaldım. Toprak
İskânın, Toprak Sunun, Köy Hizmetlerinin bugüne kadar yaptığı
hizmetler sanki bir anda silindi gitti, sanki onlar buz üzerine yazılmıştı
Sayın Bakan. Sizden önce bu ülkede, bu alanlarda çok içten ve çok
ciddi gayret sarf eden çok bakan geldi, geçti, ama sanmıyorum ki
hiçbiri kendisinden önceki zamanlarda yapılanları görmezden
gelmiş olsun. Bu bakımdan, bir kez daha, bu durumu anlayamadığımı
özellikle belirtmek istiyorum.
Sayın Bakan, şimdi ben
doğrudan bu 5inci madde üzerinde konuşacağım.
Siz sözlerinizde, bir önceki bir sözlü soruya verdiğiniz yanıtta,
bu eğitim konusunun şu anda Oda tarafından yapılmasının
imkân dahilinde olduğunu söylediniz, ama Odanın teknik eleman,
eğitim verecek teknik eleman sayısının kısıtlı
olması ve başka nedenlerle de bu işi gereği gibi
yapamayacağı, bu konuda eğitimi Bakanlığın
vermesinin daha doğru olacağını ifade ettiniz.
Bu, sizin tabii ki düşüncenizdir, saygı duyarım, ama kabul
edilebilecek bir düşünce değildir.
Değerli arkadaşlarım,
bir kere, var olan yasalar çerçevesinde hiçbir şekilde Bakanlığın
bu tür bir eğitim verme hak ve yetkisi yoktur. İlgili tüm yasalar,
bu konudaki yetkiyi Ziraat Mühendisleri Odasına vermiştir.
Ben, onları şimdi tek tek okuduğumda, kimin ne derece
haklı olduğu konusunda, dinleyenler herhâlde bir karar sahibi
olacaklardır. Şimdi, aslında, bu yasaya şu anda getirilen
bu ekleme, Ziraat Mühendisleri Odasının açtığı
bir davada savunma gücünü kendinde görmeyen bir Bakanlığın,
bu gücü yasaya ekleme yaparak elde etme gayretinden başka bir
şey değildir. Şimdi, var olan yasaları ben size okuyacağım
ve Bakanlığın böyle bir yetkisi olup olmadığını,
ama Ziraat Mühendisleri Odasının da bu konuda tam ve tek
yetkili olduğunu belirteceğim.
Bakınız değerli arkadaşlarım,
19 Temmuz 2005 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanununun, toprak koruma projelerinin
hazırlanmasını düzenleyen 12nci maddesinde, bu projelerin
en az bir ziraat mühendisi sorumluluğunda hazırlanacağı
hükme bağlanmış ve 15 Aralık 2005 günlü Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin 12nci maddesi de, hazırlanacak
toprak koruma projelerinin uzman bir ziraat mühendisi tarafından
hazırlanıp, valiliklerce onaylanacağını belirtmektedir.
Bunun üzerine, Tarım Bakanlığı, 1-5 Mayıs 2006
tarihinde bir eğitim, sonra 24-28 Temmuz tarihlerinde bir
başka eğitim daha yapacağını duyurmuştur.
Bu eğitimler tamamen yasal dayanaktan yoksundur. Bakanlığın,
bakanlıkların kuruluş ve görev esaslarını düzenleyen
3046 sayılı Kanunla bakanlıklara, ancak kendi personeline
hizmet içi eğitim verme görevi verilmiştir. Personeli olmayan
kişilere eğitim hizmeti verme görevi hiçbir şekilde
bakanlıklara tanınmamıştır.
Yine, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında
441 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin 2nci maddesinde
de hiçbir şekilde TÜGEM (Tarımsal Üretim ve Geliştirme
Genel Müdürlüğü) bu şekilde serbest çalışan ziraat
mühendislerine paralı eğitim verme yetkisiyle yetkilendirilmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım
lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla) Tarım
Bakanlığı kendi yetkisinde olmadığı halde
böyle bir eğitim çalışmasını başlatmış,
ayrıca da hiç hakkı olmadığı halde yaptığı
duyuruda eğitim bedeli olarak da kişi başına 250
YTLnin Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğünün
hesabına yatırılmasını istemiştir. Bakanlığın
toprak koruma eğitimi açması, buna yönelik olarak da katılımcı
başına 250 YTL para toplaması, sertifika ya da yetki
belgesi adı altında belge vermesi tamamen yasal dayanaktan
yoksun bir işlemdir.
Ziraat Mühendisleri Odasına
gelince: 1992de yayımlanan Ziraat Mühendislerinin Görev ve
Yetkilerine İlişkin Tüzükün, toprak etütleri başlıklı
18inci maddesi ve Sulama, drenaj, tarımsal yapılar
başlıklı 19uncu maddesi, toprak koruma projesi hazırlama
ve uygulama alanında toprak tarımsal yapılar ve sulama,
kültür, teknik ve tarım makineleri bölümü mezunu ziraat mühendislerini
yetkili kılmıştır.
BAŞKAN Toparlayalım
lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla) Efendim,
Sayın Bakan otuz dakika konuştu. Lütfen, bu çok
Bakınız, dikkat ediniz,
hiçbir şekilde polemik yapmadan, tamamen, ben, bilgiye dayalı,
belgeye dayalı, yasal mevzuata dayalı açıklama yapmak
istiyorum. Onun açıklanması gerekir.
BAŞKAN Sayın Bakanı
da uyardık, sizi de uyarıyoruz, lütfen toparlayalım.
GÜROL ERGİN (Devamla) Rica
ediyorum.
Şimdi, bakınız, Ziraat
Mühendisleri Odasının Yetki Tüzüğü, ayrıca Anayasanın
135inci maddesi, 6 Nisan 2005 günlü Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren Ziraat Mühendisleri Odası Ana Yönetmeliği
bu konularda tamamen Ziraat Mühendisleri Odasını yetkili
kılmakta ve Odanın amaç ve görevleri başlıklı
Ziraat Mühendisleri Odası Ana Yönetmeliğinin 6ncı
maddesinin (p) bendi şöyle demektedir: Ziraat Mühendisliği
öğrenimi yapılan kuruluşlarla iş birliği yaparak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Gürol Bey, bir dakika.
Çalışma süremiz dolmak
üzere, o yüzden Genel Kurulun onayına sunacağım.
GÜROL ERGİN (Devamla) Efendim, iki dakikada toparlayacağım.
BAŞKAN Gürol Beyin konuşması
ve bu önergeyle ilgili işlemlerin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Buyurun Gürol Bey, tamamlayın
lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla) Tamamlıyorum
efendim.
Sayın Başkan, değerli
üyeler; bakınız, hem Ziraat Mühendisleri Odası Yetki
Tüzüğü hem Ziraat Mühendisleri Kanunu hem Anayasanın
135inci maddesi hem 2005 Nisanının 6sında Resmî Gazetede
yayımlanan Ziraat Mühendisleri Odası Ana Yönetmeliği
bu konuda tamamen Ziraat Mühendisleri Odasını yetkili
kılmıştır. O Yönetmelikin 6ncı maddesinin
(p) bendi şöyle demektedir: Ziraat mühendisliği öğrenimi
yapan kuruluşlarla iş birliği yaparak meslek elemanlarının
eğitimleri konusunda öneri ve yardımlarda bulunmak, üyeler
için hizmet içi eğitim programı hazırlamak ve uygulamak
Ziraat Mühendisleri Odasının yetkisindedir.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, tabii, zaman darlığından diğer vermem
gereken belgeleri veremiyorum, ama şunu söylüyorum: Bir kere,
Bakanlık, yetkisi dışına çıkarak tamamen serbest
çalışan ziraat mühendislerine eğitim vermeye kalkmıştır.
Hiçbir yasal hakkı yoktur. Hiç yoktur.
İkincisi, serbest çalışan
mühendislerin mutlaka meslek odasına kaydolma zorunluluğu
varken, bu eğitimi hem de Ziraat Mühendisleri Odasına üye
olmayanlara da vermiştir, ikinci bir yanlışı yapmıştır.
Üçüncü yanlış olarak, kesinlikle
doğru olmadığı halde, TÜGEM kasasına girmek
üzere kurs verdiği herkesten para almıştır. Yetmemiş,
valiliklere gönderdiği bir genelgeyle de o konuda yetkilinin
Bakanlık olduğunu bildirmiştir, sertifikayı Bakanlığın
vereceğini söylemiştir.
Bunların hepsi yanlış
yapılmış işlemlerdir. İşte bu yanlışlara
yasal kılıf hazırlamak için de Yasada bu madde değişikliğine
gidilmektedir. Bunu özellikle belirtiyorum.
Biraz önce Sayın Bakan Ziraat
Mühendisleri Odası da bu işi yapacaktır. dedi. Hayır
Sayın Bakan, Ziraat Mühendisleri Odası da bu işi yapmayacaktır,
yalnızca Ziraat Mühendisleri Odası yapacaktır bu
işi. Eyleminiz, işleminiz tamamen, bütün yasalara aykırıdır.
Bu Yasada getirdiğiniz değişiklik
hakkında da tabii ki gerekli çalışmaları yapacağız.
Bunu ifade ediyorum.
Türk ulusuna ve sizlere saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince,
çocuklarda ve gençlerde artan şiddet eğilimi ile okullarda
meydana gelen olayların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis
araştırması önergeleri ile kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 22 Kasım 2006 Çarşamba
günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 23.02