DÖNEM:
22 CİLT: 136 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
23üncü Birleşim
23
Kasım 2006 Perşembe
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Antalya Milletvekili Hüseyin
Ekmekcioğlunun, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle,
öğretmenlerimizin çalışma koşullarına, ekonomik
sıkıntılarına ve 17nci Millî Eğitim Şûrası
kararlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Ankara Milletvekili Remziye
Öztoprakın, 22 Kasım Diş Hekimleri Günü ve
Ağız ve Diş Sağlığı Haftası münasebetiyle,
ağız ve diş sağlığının önemine,
diş hekimlerinin sorunları ile bu alanda eğitim veren
okulların kalitesinin artırılması için alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgunun,
ülkemizde yaşandığı iddia edilen yolsuzluklara
ilişkin gündem dışı konuşması
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Grup Başkan Vekilleri Samsun Milletvekili Haluk Koç,
İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadolun, YİMPAŞın para hareketlerinin
araştırılması ve hak sahiplerinin mağduriyetinin
giderilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/394)
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Hatay Milletvekili Fuat Geçenin
, Hatay Milletvekili Gökhan Durgunun, konuşmasında,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Hatay Milletvekili Mehmet
Eraslanın, Hatay Milletvekili Gökhan Durgunun, konuşmasında,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Hatay Milletvekili Sadullah
Erginin, Hatay Milletvekili Gökhan Durgunun, konuşmasında,
Partisine, sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul Milletvekili
Ali Topuzun, Manisa Milletvekili İsmail Bilenin, konuşmasında,
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VI. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralamanın
yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri
Mehmet Daniş ve İbrahim Köşderenin, Gelibolu Yarımadası
Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı:
305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
4.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan
Karapaşaoğlu'nun; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi
ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/762) (S.
Sayısı: 1252)
5.- Kütahya Milletvekili Abdullah
Erdem Cantimurun; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (2/874) (S. Sayısı: 1249)
6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
İdare Amirleri Bingöl Milletvekili Feyzi Berdibek, Antalya
Milletvekili Burhan Kılıç, Iğdır Milletvekili
Dursun Akdemir ile Manisa Milletvekili Mustafa Erdoğan Yetençin;
2919 Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği
Teşkilat Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/816) (S. Sayısı:
1228)
7.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı
Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/775) (S. Sayısı:
1209)
8.- Bursa Milletvekili Şevket
Orhan ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Salinin; 2863 Sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun Bir
Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (2/461) (S. Sayısı: 970e 1 inci Ek)
9.- Konya Milletvekili Ahmet
Işıkın Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (2/887, 2/891) (S.
Sayısı: 1267)
VIII. - OYLAMALAR
1.- Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifine
verilen oyların sonucu
IX. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Mersin Milletvekili Hüseyin
GÜLERin, turistik bölgelerde yaşanan elektrik kesintilerine
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇun cevabı
(7/17536)
2.- Sivas Milletvekili Selami
UZUNun, Eğirdir Sarıidris Jandarma Komutanlığı
emrindeki bir erin ölümüne ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı
M. Vecdi GÖNÜLün cevabı (7/17893)
3.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİNin, Kara Kuvvetleri Komutanının
yaptığı bir konuşmaya ilişkin sorusu ve Millî
Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜLün cevabı (7/17894)
4.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞANın, fındığın maliyeti ile
fındık fiyatı ve alımına ilişkin sorusu
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKERin cevabı
(7/17903)
5.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin,
Kırklarelide sel felaketine maruz kalanların zararlarının
telafisine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKERin cevabı (7/17904)
6.- Eskişehir Milletvekili
Mehmet Vedat YÜCESANın, doğrudan gelir desteği ödemelerine
ve kuraklık mağduru çiftçilerin desteklenmesine ilişkin
sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
EKERin cevabı (7/17905)
7.- Ordu Milletvekili İdris
Sami TANDOĞDUnun, fındık üreticilerinin sorunlarına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKERin cevabı (7/17906)
8.- Ordu Milletvekili Kâzım
TÜRKMENin, Ordu Arıcılık Enstitüsünün laboratuvar
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKERin cevabı (7/17907)
9.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞANın, TMOnun dahilde işleme rejimi kapsamındaki
alım-satımlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKERin cevabı (7/18084)
10.- Konya Milletvekili Atilla
KARTın, Konyadaki tarımsal sulama kooperatiflerinin ve
çiftçilerin elektrik borçlarının yeniden yapılandırılmasına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKERin cevabı (7/18085)
11.- Muğla Milletvekili Fahrettin
ÜSTÜNün, bir toplantıda meydana gelen gıda zehirlenmesine
ve gıda mevzuatına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKERin cevabı (7/18086)
12.- Ordu Milletvekili İdris
Sami TANDOĞDUnun, Karadenizde hamsi üzerine yapılan uluslararası
araştırmaya ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKERin cevabı (7/18087)
13.- Karaman Milletvekili Mevlüt
AKGÜNün, Çin menşeli gözlük ve çerçeve ithalatına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMENin cevabı
(7/18092)
14.- Tekirdağ Milletvekili
Mehmet Nuri SAYGUNun, Tekelin içki bölümünün özelleştirilmesi
sonrası üzüm üreticilerinin yaşadığı sorunlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKERin cevabı (7/18103)
15.- Osmaniye Milletvekili Necati
UZDİLin, genetik yapısı değiştirilen gıda
ürünlerinin denetimine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKERin cevabı (7/18104)
16.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin,
Rize, Sakarya, Siirt, Nevşehir, Kayseri, Kilis, Kütahya,
Ağrı, Adıyaman, Aksaray, Amasya, Bartın, Bingöl,
Düzce, Elazığ, Bitlis, Bolu, Bursa, Çankırı,
Şırnak, Erzurum, Gümüşhane ve Kars illerinde 2006
yılı için planlanan yatırımlara ilişkin soruları
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKERin cevabı
(7/18389, 18390, 18391, 18392, 18393, 18394, 18395, 18396, 18397, 18398, 18399,
18400, 18401, 18402, 18403, 18404, 18405, 18406, 18407, 18408, 18409, 18410,
18411)
17.- İzmir Milletvekili Hakkı
ÜLKÜnün, İzmirin sit alanı olan İnciraltı bölgesinin
durumuna ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
KOÇun cevabı (7/18580)
18.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİNin, İnternet gazetecilerinin akredite
edilmesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİNin cevabı (7/18607)
19.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİNin, bir Sayıştay raporu hakkında
yapılan işleme ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili İsmail ALPTEKİNin cevabı
(7/18608)
20.- İzmir Milletvekili
Yılmaz KAYAnın, bir milletvekilince yapılan TBMMde
asılı tabloya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili İsmail ALPTEKİNin cevabı
(7/18681)
21.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİNin, Florya Atatürk Köşkü bahçesindeki inşaata ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili İsmail ALPTEKİNin cevabı
(7/18682)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00te
açılarak yedi oturum yaptı.
İzmir Milletvekili Hakkı
Ülkünün, belediye şirketlerinin, yasalardan kaynaklanan
boşluklar nedeniyle denetlenememesinin yol açtığı
mali kayıplara ilişkin gündem dışı konuşmasına,
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, cevap verdi.
Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan,
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü münasebetiyle, ülkemizde,
gerek çocuk yoksulluğunun önlenmesi gerekse çocukların
eğitimi, sağlığı ve sosyal güvenliği konularında
son yıllarda atılan adımlara,
Konya Milletvekili Atilla Kart, F
tipi cezaevlerindeki uygulamalardan kaynaklanan sorunlara ve
alınması gereken tedbirlere,
İlişkin gündem dışı
birer konuşma yaptılar.
Birleştirilerek görüşülmesi
kabul edilen;
İstanbul Milletvekili Ömer
Zülfü Livaneli ve 19 milletvekilinin, gençler arasında
şiddet olaylarının artmasının sebeplerinin
(10/337),
Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü
ve 19 milletvekilinin, gençler ve çocuklar arasında artan
şiddet eğiliminin sebeplerinin (10/343),
Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı
ve 54 milletvekilinin, okullardaki şiddet olaylarının
(10/356),
Anavatan Partisi Grubu Adına
Grup Başkanvekilleri Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu
ve Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaşın, okullarda
meydana gelen şiddet olaylarının (10/357),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergelerinin, yapılan ön görüşmelerinden sonra, kabul
edildiği açıklandı.
Kurulacak komisyonun:
14 üyeden teşekkül etmesi,
Çalışma süresinin, üye
seçimi tarihinden itibaren üç ay olması,
Gerektiğinde Ankara dışında
da çalışması,
Kabul edildi.
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik, Iğdır Milletvekili Dursun Akdemirin, konuşmasında,
şahsına sataştığı iddiasıyla bir
açıklamada bulundu.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının:
1inci sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin
(2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri
alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2nci sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3üncü sırasında bulunan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/1115) (S. Sayısı:
1147),
Kanun Tasarılarının
görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından;
Ertelendi.
4üncü sırasında bulunan,
Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun, Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifinin (2/762) (S. Sayısı: 1252) görüşmelerine
devam olunarak 8inci maddesine kadar kabul edildi, 8inci madde
üzerinde bir süre görüşüldü.
23 Kasım 2006 Perşembe günü,
alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere, birleşime
23.00te son verildi.
Ali Dinçer
Başkan Vekili
Bayram
Özçelik Ahmet
Gökhan Sarıçam
Burdur Kırklareli
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Mehmet
Daniş Harun
Tüfekci
Çanakkale Konya
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 34
II. - GELEN KÂĞITLAR
23 Kasım 2006 Perşembe
Meclis Araştırması Önergesi
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Haluk KOÇ,
İstanbul Milletvekili Ali TOPUZ ve İzmir Milletvekili K.
Kemal ANADOLun, YİMPAŞın para hareketlerinin
araştırılması ve hak sahiplerinin mağduriyetinin
giderilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/394) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/11/2006)
23 Kasım 2006 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23üncü Birleşimini açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için beş dakika süre
vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre
içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, beş dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
Kum saati çalışmaya başladı.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle söz isteyen, Antalya
Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlunu aittir.
Buyurun Sayın Ekmekcioğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlunun,
24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle, öğretmenlerimizin
çalışma koşullarına, ekonomik sıkıntılarına
ve 17nci Millî Eğitim Şûrası kararlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24
Kasım Öğretmenler Günü ile ilgili gündem dışı
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
24 Kasım
BAŞKAN Bir dakika Hüseyin
Bey.
Lütfen sessizliği sağlayalım.
Değerli arkadaşlarım, lütfen aramızda konuşmayı
keselim, uğultu var. Sayın Ekmekcioğlu, Öğretmenler
Günü, hepimizin saygıyla önlerinde eğildiği öğretmenlerle
ilgili bir günle ilgili konuşma yapıyor, o konuşmasını
izleyelim.
Buyurun Hüseyin Bey.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
24 Kasım, Atatürkün Millet Mektepleri
Başöğretmenliğini kabul ettiği gündür. Yarın
24 Kasım. Bu önemli gün, 1981 yılından bugüne, yirmi
beş yıldır Öğretmenler Günü olarak kutlanır.
Biz de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bütün öğretmenlerimizin
Öğretmenler Gününü kutluyoruz.
Şunu çok iyi bilmekteyim ki,
bu yıl da öğretmenlerimizin gönülleri kırık, içleri
buruk. Böylesi önemli günlerde öğretmenlerimizi güzel sözlerle
ifade etmekten öte, daha fazla şeyler yapılmalıydı,
daha sevindirici haberler verilmeliydi, ama, maalesef, yıllardır
sorunlar yumağı içinde kıvranan eğitim ordumuzun
önüne her yıl yeni sıkıntılar, yeni problemler konmaktadır.
İşi insan yetiştirmek
olan, bir ülkenin geleceğinin teminatı öğretmenlerimizin
ve eğitimin sorunlarını, ülkeyi yıllardır yöneten
aynı zihniyetlerin çözemediği ortaya açıkça çıkmıştır.
Eğitimin niteliğini yükseltmek için her yıl en az 60 bin
kadrolu öğretmen atanması gerektiği halde yeterli
atamalar yapılamamıştır. Millî Eğitim Bakanlığının
son açıklamalarına göre, Türkiyenin net öğretmen
açığı 165 bindir. Bu kadar öğretmen açığı
olmasına rağmen, on binlerce öğretmenin öğretmenlik
yapmadan açıkta beklemesi üzücü bir durumdur.
AKP Hükûmeti, bir taraftan eğitim
emekçilerini çeşitli baskı yöntemleriyle sindirmeye çalışırken,
diğer taraftan da kadrolaşmayı Millî Eğitim Bakanlığının
bütün birimlerinde gerçekleştirmektedir. Atamalar, gerekli
liyakat ilkelerine uyularak yeterlilik üzerinden değil, partizanlık
üzerinden gerçekleştirilmiştir. AKP İktidarı döneminde
görevinden alınan ve bu göreve yeniden atanan yönetici sayısı
on binleri aşmıştır. Bu olumsuzluklara kesinlikle
son verilmelidir. Aksi takdirde, tüm bu girişimlerden en çok zararı
milyonlarca öğrenci ve binlerce eğitim emekçisi görecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öğretmenlerimiz, ekonomik olarak zor durumdadırlar.
Öğretmenlere verilen maaşın yoksulluk sınırının
yarısından az olması ve ek ders ücretlerindeki dengesizlikler,
ülkemizde eğitime ve öğretmenlerimize ne kadar değer
verildiğini açıkça göstermektedir. Öğretmenler, yaptıkları
işin doğası gereği kendilerini çok yönlü olarak
yetiştirmek durumundadırlar. Ancak, Türkiyede öğretmenlerin
ekonomik bakımdan gerekli desteği bulamadıkları
ortadadır. Bir ülkenin geleceğini yetiştiren
eğitim emekçilerinin açlık ve yoksulluk çekmesi, o ülke
için utanç verici bir durumdur. Eğitim emekçilerinin, içinde bulundukları
sıkıntılara rağmen görevlerini en iyi şekilde
yerine getirme çabaları toplumun tüm kesimleri tarafından
takdir edilmektedir. Ancak, AKP İktidarı, eğitim sorunlarında
olduğu gibi, öğretmenlerin sorunlarını da çözecek
girişimlerde bulunmamaktadır.
Eğitim ve bilim emekçilerine
bir an önce insanca yaşayabilecekleri bir ücret verilmeli,
kendilerini yenileyerek daha nitelikli hizmet verebilecekleri
çalışma ve yaşama koşulları yaratılmalıdır.
Bununla birlikte, öğretmenlerimize sosyal haklarının
bir parçası olan grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkı
mutlaka verilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
14/6/1973 tarih 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun
43üncü maddesinde öğretmenlik devletin eğitim, öğretim
ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas
mesleğidir diye tanımlanmıştır. Özellikle,
son dört yıldır, bu tanıma gerçekten uyulmuş mudur?
Eğitimin düzenli ve sürekli
bir kamu hizmeti olması gereği bilindiği hâlde, AKP
Hükûmeti döneminde başlatılan, geçici ve güvencesiz çalışmayı
esas alan sözleşmeli öğretmenlik uygulaması son
yıllarda başvurulan ucuz iş gücü uygulamasının
eğitimdeki yansıması olarak karşımıza
çıkmaktadır. Eğitim, devamlı olması gereken
bir olgudur. Öğretmenin kafası rahat olmak durumundadır.
Bir an önce, sözleşmeli öğretmenlerin kadroya alınmaları
gerekmektedir. Öğretmenlerimize sahip çıkmak sözle değil,
var olan sorunlarının çözülmesiyle mümkündür.
Bakın, daha on gün önce toplanan
şûrada, bütün bu söylediklerimizin ne kadar doğru olduğu,
âdeta teyit edilmiştir. Daha önce, 16 kez toplanan şûralarda
bu kadar tartışma çıkmamışken, 17nci
Şûrada yapılan, tüm toplum kesimleri tarafından tepkiyle
karşılanmasının bir nedeni yok mudur diyorum Sayın
Bakan? Gerçi, Sayın Bakanımız gelmemiş, cevap vermeye
gerek görmüyor. Eğer, hiçbir şey olmamış diyorsanız,
bu kadar kıyamet neden kopmuştur? Bizce sebebi açıktır:
17nci Eğitim Şûrası, millîlikten uzaklaşmış,
sanki bir partinin kongresine dönüşmüştür; içinde, millî
eğitimi daha yüceltici, sorunlarını kökten çözücü
öneri, bir işaret yoktur, sadece, kat sayı değişikliğine
odaklı bir şûra olmuştur.
Yine bu Şûrada, öğretmenlerimizin
içinde bulunduğu sıkıntıların giderilmesi
için açık ve net kararlar alınamamıştır. Onun
için diyoruz ki, bu Şûrada, çözümden çok, çözümsüzlük üretilmiştir.
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkan.
Değerli öğretmenler, göreviniz
zor ve yücedir. Sizi bu görevinizden alıkoyacak zorluklar içinde
olduğunuz da şüphesizdir. Yapmış olduğunuz
bu zor ve onurlu görevden bezdirmek isteyen yöneticiler de olabilecektir.
Ama, şunu çok iyi bilmekteyiz ki, demokratik ve laik cumhuriyetin
bütün öğretmenleri, bu güçlükleri aşacak kudrettedir. Ülkemizin
içinde bulunduğu bu zor koşullardan, sizlerin katkısıyla,
birlikte çıkacağız. Bütün zorlukları hep birlikte
aşacağız. Ülkemizi hak ettiği yere kararlılıkla
taşıyacağız.
Yüce Türk ulusunun bağrından
çıkmış siz değerli öğretmenlerimizin Öğretmenler
Gününü tekrar kutluyor, şehit olan ve aramızdan ayrılan
tüm öğretmenlerimize Tanrıdan rahmet diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sizler adına, Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına, değerli öğretmenlerimizin
Öğretmenler Gününü biz de kutluyoruz.
Şimdi, gündem dışı
ikinci söz, Ağız ve Diş Sağlığı ile
Diş Hekimleri Günü hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili
Remziye Öztopraka aittir.
Buyurun Sayın Öztoprak. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Zor oldu ama, size söz verebildik.
2.- Ankara Milletvekili Remziye Öztoprakın,
22 Kasım Diş Hekimleri Günü ve Ağız ve Diş
Sağlığı Haftası münasebetiyle, ağız
ve diş sağlığının önemine, diş hekimlerinin
sorunları ile bu alanda eğitim veren okulların kalitesinin
artırılması için alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündem dışı konuşması
REMZİYE ÖZTOPRAK (Ankara)
Teşekkür ediyorum Başkan. Gerçekten, bana bu sözü verme inceliğinde
bulunmanız beni duygulandırdı. Tüm arkadaşlarım,
diş hekimi milletvekili arkadaşlarım ve meslektaşlarım
adına da size ayrıca teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 22 Kasım Diş Hekimliği
Günü ve Ağız ve Diş Sağlığı Haftası
münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Tüm diş hekimlerimizin Diş Hekimiği Gününü, halkımızın
da Ağız ve Diş Sağlığı Haftasını
kutlar, hepinizi saygıyla selamlarım.
22 Kasım 1908 tarihinde
İstanbul Üniversitesinde Maarif Nazırı Emrullah Efendinin
gayretiyle Diş Tababeti Bölümünün kurulmuş olması
ülkemizde diş hekimliği mesleğini bilimsel anlamda
başlatmıştır. Bu yüzden, her yıl 22 Kasım,
Diş Hekimleri Günü ve 22 Kasımı içine alan hafta da,
Ağız ve Diş Sağlığı Haftası olarak
tüm Türkiyede kutlanmaktadır.
Türkiyede bugün diş hekimliği,
dünyanın gelişmiş ülkelerindeki diş hekimliğinde
kullanılan, bilimsel anlamda da, gelişmiş ülkelerdeki
meslektaşlarından geri kalmadan çalışan diş
hekimleri ile odaları ve birliği kurulmuş bir meslek
koludur.
Beş yıllık zorlu ve
masraflı bir öğrencilik döneminden sonra mesleğe
atılan meslektaşlarımızı çok zor ve sorunlarla
dolu bir meslek yaşamı karşılar.
Ülkemizdeki on dokuz diş hekimliği
fakültesine her yıl yenileri katılmakta ve fakülte sayısı
giderek artmaktadır. Her yıl 1000in üzerinde öğrenci
mezun olarak diş hekimliği kervanına katılmaktadır.
98inci yıl dönümünü kutladığımız bu Diş
Hekimliği Gününde meslektaşlarımızın sayısı
ise 22 bini aşmıştır.
Diş hekimliği sorunları
ise birikerek meslektaşlarımızın ve mesleğimizin
boyunu aşmıştır.
Mesleğimizin en büyük
şansı ise 22nci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamentosunda
7 diş hekimi meslektaşımızın milletvekili
seçilerek meslek sorunlarına çözüm getirmek üzere bir araya
gelip büyük çaba göstermesidir. Bu çabalardan neticelenen çok
önemlilerine burada değinmek istiyorum.
Diş hekimlerinin birlikte çalıştıkları
diş teknisyenlerinin Sağlık Bakanlığı ve
Millî Eğitim Bakanlığı Tarafından Verilen Diplomalarının
Denkliğini Sağlayan Kanun Teklifi kapsamı içinde hem
en yakın yardımcılarımız olan diş teknisyenlerinin
en büyük sorununu çözdük, hem de hasta ağzında çalışarak
sahte diş hekimliği yapmaya kalkan kişilere bu yasa
kapsamında caydırıcı cezalar getirerek hem
diş hekimliği mesleğinin hem de diş teknisyenliği
mesleğinin saygınlık kazanmasına yardımcı
olduk.
Ayrıca, kamuda çalışan
diş hekimlerimiz, önceki yıllara göre Performans Yasası
ile döner sermaye gelirlerinden maaşlarından daha fazla
pay almaya başladılar.
Aile Hekimliği Pilot Bölge
Uygulaması Tasarısında diş hekimliği de ilave
edilerek genel sağlık sigortası uygulaması öncesinde
deneyim sağlanmasına çalışıldı.
Biz diş hekimi milletvekilleri
olarak meslektaşlarımızın büyük bir kısmının
serbest diş hekimi olarak çalıştığını,
kamuda çalışanların daha az sayıda olduğunu
ve diş hekimi dağılımının da ülkemiz genelinde
dengesiz olduğunu düşünerek halkımızın daha
iyi hizmet alabilmesi için, devletimizin, serbest diş hekimlerinden
hizmet satın almasının en önemli çözüm yolu olduğunu
düşünüyoruz ve bunun gerçekleşmesi için hepimizin birlikte
uğraştığını belirtmek istiyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Kısaca bitirmek istiyorum.
Bu da, genel sağlık sigortasıyla
olacaktır.
Ayrıca, diş hekimliği
eğitimi, bize göre, yeniden ele alınmalı, artık
diş hekimliği fakülteleri açılmamalı, eğitimin
kalitesi artırılmalı, daha az sayıda öğrencili
sınıflarda eğitim verilmeli ve öğrenciler bu fakültelere
iki aşamalı sınavlarla alınmalıdır.
Türkiyede, her yıl
Ağız ve Diş Sağlığı Haftası süresince,
ücretsiz muayene ve acil tedavi işlemleri için, Türk Diş Hekimleri
Birliği, tüm Türkiyede, diş hekimleri odaları vasıtasıyla,
diş hekimlerini organize ederek kampanya başlatır ve
bu kampanyayla, halkımıza, diş hekimine gitme
alışkanlığını kazandırmaya çalışır.
Kampanyada, başvuran vatandaşlara,
öncelikle ağız hijyeni eğitimi verilerek primer tedavileri
ve kontrolleri yapılır. Eski diş fırçaları
alınıp yeni diş fırçası verilerek, diş
fırçalama tekniği öğretilir. Bu kampanyalarda,
diş macunu, fırça, ağız ve diş temizleme ürünleri
üreten firmalar gönüllü sponsorluk yapar.
Bu yıl, Ağız ve Diş
Sağlığı Haftası dolayısıyla, Ankara
Diş Hekimleri Odası ve Ankara İl Sağlık Müdürlüğü
de, Sağlıklı Dişler ve Gönüllü Kalpler adı altında
bir kampanya başlatarak, altı ay-on beş yaş arası
çocuklara ağız ve diş sağlığı bakımı
ve tedavilerinin devamını üstlenecek, ücretsiz ve gönüllülük
esasına dayanan bir kampanya başlatmıştır. Bu
kampanyaya, şimdiden 100ün üzerinde diş hekimi başvurdu.
Ayrıca, bu yıl Türk Periodontoloji Derneği, 6 Kasımdan
itibaren, Diş Hekimliği Haftası bitinceye kadar sürecek
bir kampanya başlatarak, halkımıza diş fırçalama
yöntemi açısından yapılan yanlışları göstererek,
daha iyi fırçalamayı öğretmekte ve ilk muayene ve tedavilerini
de ücretsiz yapmaktadır. Bu kampanyaya 3.100 diş hekimi, 11
fakülte, 400ün üzerinde sağlık ocağımız katılarak,
hedeflenen 180 bin kişiye ulaşma işlemi kampanya süresi
yarı olmadan bile aşılmıştır. Bu kampanya
ile en ücra köylere kadar ekipler gitmiştir ve halkımıza
ağız ve diş sağlığının önemi anlatılmaktadır.
Tüm dünyada olduğu gibi, Türkiyede
de, diş ve diş eti hastalıkları çok yaygındır.
Önemli bir halk sağlığı sorunu olarak nitelenen
diş ve diş eti hastalıklarının sinüzit, bademcik
iltihabı, romatizma, kemik erimesi, diyabet, solunum sistemi
ve kalp hastalıklarıyla, sindirim sorunlarına yol açtığı
bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bilimsel istatistiklere
göre, tüm dünyanın genel nüfusunun yüzde 74ünde, bizde ise kentlerde
yüzde 80, kırsalda yüzde 90lara varan oranda diş eti iltihabı
görülmektedir. Türkiyede dişlerini hiç fırçalamayanların
oranı ise yüzde 40ları geçmektedir.
Biz diş hekimleri,
ağız sağlığı ve diş fırçalamanın
vücut sağlığının başlangıcı olduğunu
ve toplumun sağlığı için ağız ve diş
sağlığından başlamak gerektiğini düşünmekteyiz.
Bunun için koruyucu ağız ve diş sağlığına
önem vermek, çocuklara flor uygulamalarının düzenli bir
şekilde yapılmasını sağlamak, hamilelikte
bebek dişlerinin gelişimi ve annelerin diş kaybının
önlenmesi için eğitim verilmesi ve tedavilerinin devletçe
karşılanması gerekir diye düşünüyoruz.
Ayrıca, koruyucu diş hekimliğinin
ilk basamağı ilköğretim okullarındaki
ağız ve diş sağlığı eğitimi vermekle
olur diye düşünüyoruz.
Bu kampanya ve çalışmalara
katılan tüm diş hekimlerine, sponsor olan firmalara,
Diş Hekimleri Odaları ve Birliğine ve Sağlık
Bakanlığımız ve il sağlık müdürlüklerimize
teşekkür eder, hizmetlerinin artarak devamını diler,
diş hekimliği öğrencilerimize başarılar,
halkımıza da sağlıklı günler temenni ederek,
hepinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN Sağlık
ağızdan başlar. Ağız sağlığında
da, diş fırçasının alternatifi yoktur. Bunları
çok güzel anlattı Sayın Öztoprak.
Biz de, Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak tüm diş hekimlerimizin gününü kutluyoruz.
Gündem dışı üçüncü
söz, ülkemizde yaşanan yolsuzluklar hakkında söz isteyen
Hatay Milletvekili Gökhan Durguna aittir.
Buyurun Sayın Durgun. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgunun, ülkemizde
yaşandığı iddia edilen yolsuzluklara ilişkin
gündem dışı konuşması
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz dönem, yolsuzluklarla
dolu bir dönem olmuştur. Türkiyenin gündemindeki birinci konudur.
Bunun üzerine yürümek hepimizin birinci ve temel görevidir. 2002
yılı seçimlerinde seçim kampanyalarının temelini,
yolsuzlukların ortaya çıkartılması, bunu yapanlardan
hesap sorulması ve önlenmesi oluşturmuştur. Hem Adalet
ve Kalkınma Partisi hem de Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiyenin
en öncelikli konusunun yolsuzluklar olduğunu söylemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak
yolsuzlukla mücadele bizim temel görevimizdir. Yakın geçmişte,
1998 yılı sonlarında, dışarıdan desteklediğimiz
o dönemin hükûmetini Türkbank yolsuzluğuna bulaştığı
gerekçesiyle düşürmüş ve bu dürüst davranışımızın
hesabını da ödemiş ve 2002 seçimlerinde Ana Muhalefet
Partisi olarak görev yapmaya başlamıştık. AKP, yolsuzluklara
karşı kahramanca savaşma sözünü vermişti. Ancak,
iktidara geldikten hemen sonra yolsuzluk konusunda kendinden önceki
bütün iktidarları fersah fersah geride bıraktı. Bugüne
kadar yolsuzluklara bulaşan partilerin hiçbirisi Adalet ve
Kalkınma Partisinin eline bile su dökemez durumda.
Bakın Sayın Başbakan
neler söylüyordu: Yolsuzluklarla mücadele edeceğiz., Yolsuzluk
yapan babamız da olsa keser atarız., İster partili,
ister dıdının dıdısı olsun hemen gereğini
yaparız. Bu çatının altına bu niyetle gelen varsa,
yer bulamaz, kendine başka yer arasın., Bütün bu hortumları
keseceğiz., Yolsuzluklara damardan gireceğiz.,
Hırsızdan, uğursuzdan hesap soracağız, bu böyle
biline. diyordu Sayın Başbakan. Ama, ağabeyi Kemal
Unakıtanı, bizzat Genel Kurul salonuna, buraya gelerek
kurtarmış, milletvekillerine manevi baskı yapmıştır.
Yolsuzluklarla mücadele edeceğiz
diyorsunuz da, Mali Milat Yasasını niye kaldırıyorsunuz?
Yolsuzluklarla mücadele edeceğiz diyorsunuz da, naylon fatura
kullananları niye affediyorsunuz?
Yolsuzlukla mücadelenin yolu,
siyaset ve yolsuzluk arasında kurulmuş bağı ortadan
kaldırabilmekten geçer. Siyaseti yolsuzluklardan arındırabilmek,
siyaseti yolsuzlukları ortaya çıkartan bir kurum olarak
geliştirebilmek, siyaseti ve parlamentoyu yolsuzlukların
üzerine güven verecek bir biçimde gidebilecek hale getirmektir.
Dokunulmazlıklarla ilgili bir sınırlandırmayı
yerine getirmeden yolsuzluklarla ilgili yapılacak mücadelenin
hiçbir anlamı yoktur, hiçbir geçerliliği de yoktur; sonuç
almak da, zaten mümkün değildir.
AKP, yöneticilerinin, bakanlarının
ve milletvekillerinin şu kitapçıkta, Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminde, biraz önce inceledim, tam 108 tane dava dosyası
var. Bunların çoğu, yöneticilere, bakanlara ve milletvekillerine
ait. Eğer dokunulmazlıklar sınırlandırılmış
olsaydı, YİMPAŞın Yönetim Kurulu Başkanı
Dursun Uyar hakkında yakalama istemi varken, dört bakan, bunların
bir kısmı da Başbakan Yardımcısı, o ilin valisi
ve birçok milletvekili aynı yerde beraber olamazlardı.
OSMAN KILIÇ (Sivas) Cenazede,
cenazede
AHMET YENİ (Samsun) Cenazede
GÖKHAN DURGUN (Devamla) Hiç fark
etmez, cenaze, düğün
AHMET YENİ (Samsun) Ayıp
şeyler bunlar!
GÖKHAN DURGUN (Devamla) Yani,
kırmızı bültenle aranan bir şahsın ne işi
var orada?
AHMET YENİ (Samsun) Yakalasınlar
o zaman.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) Cenazede
ya da başka bir yerde
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayın arkadaşlar.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) Sayın
Başbakan
OSMAN KILIÇ (Sivas) Ayıp oluyor,
ayıp!
GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Bu insan,
yurt dışında 1 milyon vatandaşımızı
dolandırmış bir insandır, uluslararası yolsuzluğa
bulaşmıştır. Sayın Başbakan, bütün bunlar
yazıldığı zaman diyor ki: Bu medya patronlarının,
biz, zamanında taleplerini karşılamadık, o nedenle
üzerimize geliyorlar. Sayın Başbakan derhal şunu
açıklamalıdır: Bu medya patronları Sayın
Başbakandan ne talep etmişlerdir? Sayın Başbakana
şantaj mı yapmışlardır? Eğer şantaj yapmışlarsa,
hiç korkmasın Sayın Başbakan, biz, dağ gibi arkasında
dururuz; yeter ki yolsuzlukların üzerine gitsin, biz onun yanında
her zaman yer almaya hazırız, onu takdir etmeye de hazırız.
Ama ne yazık ki, Başbakan, bir laf atıyor
Yoksa, acaba, o
medya patronlarını tehdit mi ediyor? Bunu anlamak mümkün
değildir. Ama, Sayın Başbakana düşen görev, bu konudaki
isteklerin, taleplerin ne olduğunun bir an önce açıklanmasıdır.
AKPli belediyelerden gelen yolsuzluk
haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Ispartada, Çorumda,
Çankırıda, Hatayda, Sinopta, Gümüşhanede, Bingölde,
Kahramanmaraşta, bunların hepsi ortaya çıkıyor.
AHMET YENİ (Samsun) İSKİyi
unutmadı bu halkımız, İSKİyi unutmadı.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Büyük
ihalelerden küçük ihalelere, eş, dost, akraba ilişkileri,
AKP ilişkileri çıkıyor; bir de, ünlü oğulların
hızlı yükselişleri çıkıyor.
Yolsuzluk, adam kayırmacılık,
AKPnin kadrolaşmasından beslendi diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım
lütfen.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkan.
Buna birkaç örnek vermek gerekirse,
Eti Bor Genel Müdürü, Erdemir Başkan Vekili, Şeker Fabrikaları
Genel Müdürü, Devlet Demiryolları Genel Müdürü, Sağlık
Bakanlığı Müsteşarı, Kültür Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı, Maliye Bakanlığı
Başdanışmanı gibi birçok ismi sayabiliriz. Zaman
olmadığı için, ilişkilerini, bağlantılarını
söylemiyorum. Ancak, burada ilgili arkadaşlar bilirler kimi
nereye atadıklarını, nereye getirdiklerini.
AKP il ve ilçe yöneticileri ve
milletvekilleri hakkında yolsuzluk, usulsüzlük ve rüşvet
iddiaları çıkıyor. İlk kez, Hatayda Ali Dibo iddiasıyla
gündeme geldi. Bir milletvekili arkadaşımızın
kendi el yazısıyla ihaleleri il ve ilçe yöneticilerine
verme isteği yönündeki iddialar ortaya atıldı.
Hataydaki milletvekili arkadaşlarımızın
bir kısmı, bu ihalelerin bu boyutta olmadığını,
daha büyük ölçekli olduğunu iddia ettiler, bunlardan biri Fuat
Geçendir biri de Mehmet Eraslandır. Mehmet Eraslan kendisi istifa
etti, bir başka partiye geçti. Ama, ben, merak ediyorum: Hem Mehmet
Eraslan hem Fuat Geçen, acaba, siz de bu ilişkilerin içinde oldunuz
mu? Bunun bu kadar sayısının büyük olduğunu söylerken,
Fuat geçen, acaba, bu ilişkilerin merkezinde mi bulundu da bunu
söyleyebiliyor? Ya da partiden ihraç edildiğiniz noktasında
baktığımız zaman, acaba, siz de bu işin içinde
olduğunuz için mi ihraç edildiniz? Bu sorular da, henüz, daha
açıklığa kavuşabilmiş değildir.
Değerli arkadaşlarım,
Bingölde yine İş Kurumu Başkanı, rüşvet almak
iddiasıyla suçlanıyor.
Sinopta il başkanı, ihalelere
baskı yaptı iddiasıyla suçlanıyor.
Karamanda Belediye Başkanı,
düşük fiyat veren firmaları saf dışı bırakmakla
suçlanıyor.
Bu çürüme ve yolsuzluk, bakanları
ve milletvekillerini çoktan aşmıştır.
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) Toparlıyorum.
Arkasında Başbakanlık
iradesi olmasa, başta Maliye Bakanı olmak üzere, ne milletvekilleri,
il ve ilçe yöneticileri bu kadar rahatça ve akla hayale
sığmaz uygulamalar yapabilirler miydi diye düşünüyorum.
Bu İktidar, yolsuzlukların
üzerine gidip bu pisliklerden kurtulmak yerine, gerçeklerden kaçma
taktiğiyle yolun sonunu bulamaz. AKP debelendikçe yolsuzluk
sarmalına daha çok dolanmaktadır.
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) Teşekkür
ediyorum, sevgi ve saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
konuşmalarınız sırasında sataşmaya meydan
vermemenizle ilgili sık sık uyarı yapıyoruz; ama,
bu uyarılar geçerli olmayabiliyor.
Şimdi, biraz önce, arkadaşımız
Gökhan Durgun konuşurken, doğrudan, aynı ilin milletvekillerinden
Fuat Geçen ve Mehmet Eraslandan bahsettiler. Dolayısıyla,
onlar da, kendileriyle ilgili sataşma iddiasıyla söz istiyorlar
ve gördüğüm kadarıyla da 69uncu maddeye göre söz hakları
var.
Önce Sayın Fuat Geçene söz veriyorum;
ama, kısa olmak kaydıyla, sadece kendisiyle ilgili olan
kısmını yanıtlamak, açıklığa kavuşturmak
kaydıyla.
Daha sonra, aynı şekilde,
yine, sadece kendisiyle ilgili iddiaları açıklığa
kavuşturmak amacıyla Mehmet Eraslana da söz vereceğiz,
o da kısa olacak.
Buyurun Sayın Geçen. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
Dürüst Vekil, yaşa!..
BAŞKAN Müdahale etmeyelim
arkadaşlar.
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Hatay Milletvekili Fuat Geçenin , Hatay Milletvekili
Gökhan Durgunun, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
FUAT GEÇEN (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, hiç arzu etmediğimiz
bir söz alma oldu. Sayın Hemşehrim, Değerli Milletvekili
Gökhan Durgun Bey, özellikle adımı anarak mademki bu kadar
net bilgilerin var, bu işin siz merkezinde miydiniz? Partiden ihraç
edildiğinize göre, demek ki, bu, sizin de içinde olduğunuz
bir organizasyondu diyerek
Aslında, hiç bunlara gerek olmadan
çok farklı biçimde de bu dile getirilebilirdi. Öyle zannediyorum,
burada, hem muhalefet olmanın birtakım avantajlarını
kullanma tekniği hem de seçmen bazında bizim kişilik
haklarımızla ilgili, eğer mümkün oluyorsa, bir sorun
oluşturulabilir mi kanaatiyle konuştuğunu düşünüyorum.
Sayın Başkan, teşekkür
ederim söz verdiğiniz için öncelikle.
Şimdi, ben, Adalet ve Kalkınma
Partisinden Meclise milletvekili olarak girmiş bir milletvekiliyim
ve bundan beş altı ay önce çok önemsediğim bir süreç yaşadım.
Neticede, Parti Tüzüğünün gereği olarak gördüğü bir
süreci işleterek, beni partiden ihraç etti.
Şimdi, yolsuzlukla ilgili
özellikle Hatay özelinde çok spesifik hadiseler yaşadım
bir milletvekili olarak ve ben, bunu, çeşitli platformlarda çok
açık bir şekilde dile getirdim. Hatta, söylemlerimde o kadar
haklı kendimi görüyor ve bilgi ve belgeye dayalı konuştuğum
için, partimin benden savunma istemini bile lüzumsuz görerek disiplin
sürecim süresince savunma bile yapmadım.
Hatayda teşkilatların,
özellikle siyasi aktörlerin
Teşkilat derken biraz açmak istiyorum.
Yönetici bazındaki insanların ihalelerde taraf oldukları,
devlet hukukunu, milletin hukukunu çiğner şekilde organizasyonlara
girdiklerini bilgi ve belgeleriyle ortaya koydum. Hatta biraz daha
ilerisine gittim, bu organizasyonun, bölgedeki milletvekilleri
olarak bizlerin kontrolünde olmadan yapılamayacağını
da açık yüreklilikle ortaya koydum. Ben, Grup Başkan Vekili
Sadullah Ergin Beyin, yine, Hatay Milletvekili, şu anda
Doğru Yolda siyaset yapan Mehmet Eraslanın ortaya koyduğu,
kendi el yazısı veya karalamasıyla atfedilen
şu ihalenin şuna, şu ihalenin şuna şeklinde
sunulan belgenin de, daha öncesinde, bu belgenin bana getirilip
ilgili Milletvekiline bakın, böyle bir belge var; bu belge siyasi
etik olarak sizi sıkıntıya sokabilir, neticesinin hayata
geçip geçmediği konusunda bilgim yok, ama, bu çok ahlaki durmuyor
da demişimdir bu işler basına mal olmadan, deşifre
olmadan.
Şimdi, siyaset, elbette bir
ahlak işidir. Bunların neticelerini, ben, ihraç sürecim
süresince, kamuya, kamuda aktif olarak denetim hizmetleri yapan
birimlere ve kurumlara da yazdım. Öyle zannediyorum...
BAŞKAN Fuat Bey...
FUAT GEÇEN (Devamla) Sayın
Başkanım?..
BAŞKAN Başka bir sataşmaya
meydan vermeden konuşmanızı tamamlayın lütfen.
FUAT GEÇEN (Devamla) Sayın
Başkanım, istirham ediyorum. Bakın...
BAŞKAN Yoksa, kısır
döngüye gireriz.
FUAT GEÇEN (Devamla) Bu mesele
önemli. İzin verirseniz, şunu... Artık, basına mal
olmuş. Bu işi, kendi şahsi meselem gibi görmüyorum.
BAŞKAN Anladım.
FUAT GEÇEN (Devamla) Şimdi,
hadise, benim kamuya bunu intikal ettirmemden sonra, çok kısa
bir dönem önce -hukuk biliyorsunuz, bizde, işler ama, zaman zaman
nazlı işler- daha iki hafta önce, benim basın toplantısında
dile getirdiğim konuların yarısına yakınıyla
ilgili, ita amiri, Sayın Vali, yöneticiler hakkında ve muhatap
İl Genel Meclisi Başkanı hakkında muhakeme edilmesi
iznini verdi. Demek ki, bir kısmı Kamu İhale Kurumunda,
bir kısmı sanırım Cumhurbaşkanlığı
Denetleme Kurulunda evraklar işlem görüyor.
Ben hukukun nasıl karar vereceğini
bilemem. Ancak, ben işin siyaset ve ahlak yönüyle meşgul oldum.
Eğer bir sayın milletvekili -kendi kabul ettiği için buradan
dile getiriyorum- bu yazılar benimdir, ancak, bunun neticesi
olmamıştır demiş ise basın toplantısında
ben bunu mesele ederim. Ben bunu millet adına ederim, siyaset kurumu
adına ederim, siyaset etiği adına ederim. Neden? Hiçbir
suretle, bir milletvekilinin, bir kamu görevlisine, öyle veya böyle,
karalama veya müsvedde -nasıl addederseniz edin- herhangi bir
telkinde, tavsiyede, hele hele yazılı bir şekilde bir
yönlendirmede bulunması uygun hâl
değildir arkadaşlar.
BAŞKAN Toparlayalım
lütfen.
FUAT GEÇEN (Devamla) Şimdi,
geçen gün bir gazetede bir yazı. Ben, doğruluğumu ispattan
çok Hataydaki kirlilikten bahsetmek istiyorum. Bir basın mensubu
bir şeyden bahsediyor. Bir ilçe başkanı Hatay Milletvekilinin
yanına geliyor. Evet? Sayın Başkanım, bizim
şurada şu kadar araziler var, Suri uyrukluların.
Evet? İşte, bu arazilerle ilgili kamudan alacağı
var bu vatandaşın, işte, 25 trilyon, 30 trilyon. Evet?
Milletvekilimiz dinliyor. Ee? Ya, bu adam 4 trilyonu da gözden
çıkardı, sen ne diyorsun bu işe? diyor. Milletvekili
diyor ki: Efendim, biz dinleniyoruz. Nasıl dinleniyoruz? Yani,
şimdi biz dinleniyor muyuz? Ben o kanaatteyim. Neyse efendim,
önemli değil. Ne yapalım, bu işte yardımcı olur
musun bize? diyor. Vallahi, ben bakarım buna. Devletler hukukunu
ilgilendiren bir şey. diyor. Bir para alışverişi
yok, tamam, bu parayı alalım diye yok. Gazeteci soruyor Hatay
Milletvekiline, yazan gazeteci: Efendim, bu uygun hâl midir?
Keşke, kolundan tutup dışarı atsaydınız.
Bu sizin ilçe başkanınız. Ya, benim yüzüm yumuşaktır,
ben çok şeyim, yani, insanları kıramam; dolayısıyla,
bu konuda onu kırmak istemedim. diyor.
Sayın milletvekillerim, soruyorum:
Allah aşkına, yüz yumuşaklığıyla, insanları
kırmamayla örtüştürebiliyor musunuz bu hâli siz? (CHP ve
Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Bakın, siyaset ahlak işidir.
Siyasette, para almanız vermenizden çok, duruşunuz ve etiğe
saygınız önemlidir. Ben bir Hatay Milletvekili olarak, Hatay
halkının ve ettiğim yeminin gereğini yaptım
ve bundan hiç de pişman değilim.
Hatayda kirlilik artarak devam
etmektedir, etmiştir. İki hafta önce İskenderundaki
yönetimle ilgili suçlamalar
Doğrusunun yanlışının
ben tayin edicisi değilim. Ancak basında çıkan bu yazılara
karşı, arzu ederdim ki, öncelikle Adalet ve Kalkınma
Partisinin elitleri ve Hatay Milletvekillerimiz, bu konuda, bu
kürsüden, bu suçlamalarla ilgili, o kadar, gerçekten siyaseti zora
sokacak suçlamalar vardı ki, bir açıklama yapsınlar,
kamuoyu rahatlasın; eğer, aksine bir görüşleri varsa,
buradan, öncelikle milletvekilleri iletsinler isterdim. Fakat,
on beş gün olmuştur, bu Meclis kürsüsünden, bu manada, hiçbir
şekilde aydınlatıcı, açıklayıcı bir
bilgi verilmemiştir.
Ben Ali Dibo ile Hatayın
anılmasından en fazla rahatsız olan milletvekiliyim.
Ancak, bu rahatsızlığım Hataydaki kirliliğin
ortaya çıkmamasına engel olmadı, olmayacaktır.
Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Saygılar sunuyorum sayın
milletvekilleri. (CHP ve Anavatan Partisi Grubu sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Mehmet Eraslan.
Siz de, lütfen başka bir sataşmaya
meydan vermeden, sırf sizinle ilgili konularda konuşun,
69uncu madde kısır döngüsüne dönmesin görüşmelerimiz.
2.- Hatay Milletvekili Mehmet Eraslanın, Hatay
Milletvekili Gökhan Durgunun, konuşmasında, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ERASLAN (Hatay) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkanıma ayrıca
kendimizi ifade etme noktasında katkılarından, yardımlarından
dolayı teşekkürlerimi bir borç biliyorum
BAŞKAN Estağfurullah,
biz Tüzükü çalıştırıyoruz.
MEHMET ERASLAN (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi Hatay Milletvekili
Sayın Gökhan Durgun, Türkiyede yolsuzluğun, usulsüzlüğün
ve haksız fiilin Türkiyede ulaştığı noktayı,
siyaset-bürokrat-iş adamı üçgeninde rant paylaşımı
dolayısıyla, ülkenin kaynaklarının her geçen gün
heba edildiğini anlatır iken, iktidar partisinin, yolsuzlukla
mücadele edeceği sözünü vermesine rağmen, yolsuzlukla
çok ciddi bir mücadele etmediği, ama, yolsuzlukla mücadele
edenlerle mücadele ettiğini ifade eder iken, Hatay Milletvekilimiz
Sayın Fuat Geçene ve şahsıma sorular yönelttiler:
Acaba, bu yolsuzluğun, bu Ali Dibonun neresinde, istifa eden
milletvekili ve ihraç edilen milletvekili neresinde? diye bir soruda
bulundular.
Ben şunu ifade etmek istiyorum:
Evet, Hatay Milletvekili Fuat Geçen Bey ihraç edildi. Ama, ben, ondan
bir buçuk yıl önce, 22nci Dönem Parlamentosu iki yılını
tamamlamış iken iktidar partisinden istifa ettim.
Öncelikle şunu ifade ediyorum:
Bugüne kadar hiçbir siyasi ikbal kaygımız olmadı ve
ekonomik çıkarımız olmadı. Siyaseti, ulvi bir görev
olarak gördük, kutsal bir görev olarak gördük, ülkeye ve millete hizmet
noktasında büyük bir araç olarak gördük ve siyaseti, bugüne kadar,
adam gibi yapmaya çalıştık, adam gibi yapmaya da çalışacağız.
Ama, siyaseti, kendi çıkarları doğrultusunda, kendi
emelleri doğrultusunda, siyasi ikbali doğrultusunda,
ekonomik çıkarları doğrultusunda kim kullanıyor
ise, siyaset günümüzün son gününe kadar demiyorum, öleceğimiz
güne kadar, mezara gideceğimiz güne kadar, siyasetçinin de
İSMET ATALAY (İstanbul)
Hatta, mezardan sonra da
MEHMET ERASLAN (Devamla) Evet, mezardan
sonra da bunun hesabını sormak suretiyle, bu mücadelemize
devam edeceğiz ve bunun hiçbir yerinde biz olmadık.
Ben iktidar milletvekiliyken
Evet, özelde Hatayda sorunlar gerçekten çok büyük: Ali Dibolar yaşanıyor,
paylaşımlar var, rantlar var ve siyaset kurumu da onlara öncülük
yapıyor, siyasetçi de onlara öncülük yapıyor, birtakım
milletvekilleri de onlara öncülük yapıyor.
Ha, diyeceksiniz ki, nerede? Efendim,
bu belgeyi niye yazdınız o zaman? Yani, bu belge niye yazıldı?
Burada ihaleler var ve ihalelerin karşısına, Sayın
Milletvekili, hangi ihalenin kime verileceğini kendi el yazısıyla
yazmış. Niye yazıyorsun? Parlamenterin görevi ihale
dağıtmak mı? İhaleleri, kamunun kaynaklarını,
kendi yakınlarına ve siyasi yandaşlarına pay etmek
mi? Parlamenterin görevi bu mu? Bunu kabul etmemiz mümkün mü?
Sayın Kemal Anadol, Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekili, çıktı dedi ki, sayın
milletvekili dedi ki, önce, Grup Başkan Vekili Sayın Ergin
dedi ki: Biz mahkemeden tekzip aldık. Yalan söylüyorsunuz.
Siz, mahkemeden bu belgenin olmadığı yönünde tekzip
aldınız mı? Kemal Anadol Bey, üç ay önce, dört ay önce
çıkın, bunu, bu kürsüden söyleyin dedi. Sizin aldığınız
mahkeme kararı, tekzibe ilişkin mahkeme kararı, ihalelerin
sayılarıyla ve miktarıyla ilgili. Bu belgeyle ilgili
bugüne kadar bir tekzibiniz varsa çıkın buraya söyleyin,
ben milletvekilliğinden bugün istifa edeceğim. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Haluk Koç Bey, geçen gün, yine çok
önemli bir konuya temas etti. Ben gazetelerden okudum, Şükrü Küçükşahin
Beyin gerçekten köşe yazısı önemli. Sayın Milletvekili
de bunu inkar etmiş değil. Yani, nedir bu 23 trilyonluk
iş? Bu arazi işi, 23 trilyonluk arazi işi nedir? Bu 4 trilyon
gözden çıkarılmış işi nedir? Benim yanıma
böyle birisi gelse, benimle, bu noktada, böyle bir konuşma üslubuyla
konuşsa derhal, ya pencereden atarım ya kapıdan atarım.
Ama araştıracağım, bakacağım, ilgileneceğim
Bir parlamenter bu ifadeleri kullanamaz.
Bakın, bu mesele şahsi
bir mesele değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım
lütfen.
MEHMET ERASLAN (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkanım.
Bu mesele, siyaset kurumunun ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ayaklar altına alınması,
saygınlığının yitirilmesi, toplumla siyasetçi
arasındaki uçurumun her geçen gün çoğalması, artmasıyla
ilgili bir hadise. Biz burada Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığını,
siyaset kurumunun saygınlığını konuşuyoruz
ve siyasetin hangi ölçüler çerçevesinde yapılması gerektiğini
konuşuyoruz. Siyaset, ülkenin menfaati için yapılır;
içten ve dıştan gelen tehditlerin bertaraf edilmesi için yapılır;
ülke kaynaklarının çoğalması, millî gelirin, adaletin,
yükselmenin, büyümenin, zenginleşmenin, kalkınmanın,
yoksulluğun, sefaletin, açlığın, her şeyin bu
ülkeden kaldırılması için yapılır, Türkiyenin
kalkınması için yapılır.
Efendim, sayın milletvekili
diyormuş ki ilçe başkanına ben, belediye başkanlarını
arayacağım -veya aradım- onlar, sana, ayda 1,5ar milyar
para verecekler. Yahu, burası, ulufe dağıtılan
mekân mı? Milletvekilleri, siyasetçiler
Ya, belediye başkanı,
nereden verecek o 1,5ar milyarı? Niye versin yani belediye
başkanları ilçe başkanına 1,5ar milyarı?
BAŞKAN Lütfen, sizinle ilgili
konuya gelelim. Lütfen toparlayalım.
MEHMET ERASLAN (Devamla) Bunu kabul
etmemiz, bunu hazmetmemiz mümkün değil.
Evet, Hatayda Ali Dibo vardır,
Hatayda yolsuzluk vardır ve birtakım siyasetçiler, bunun
öncülüğünü yapmaktadır, bunun bölüşümünü yapmaktadır.
Türkiyede, maalesef, birçok ilde bu yolsuzluk devam etmektedir.
Ama, biz, hiçbir zaman bunun içerisinde yer almadık. Eğer,
böyle bir anlayışımız, böyle bir gayretimiz olsaydı,
iktidar partisinden ayrılmaz idik. Zamanında gittik, herkese
bunu izah ettik, anlattık. Ama, herkes bize bıyık altından
güldü.
Kim olursa olsun, evet, ben milletvekiliyim,
ben Hatay Milletvekiliyim.
BAŞKAN Toparlayalım.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
Adım Mehmet Eraslan. Benimle ilgili, böyle, ihale dağıtımı
noktasında, benim şahsımla ilgili, milletvekilliği
sıfatımı kullanarak, Anayasaya ve yasaya aykırı
hareket ettiğim ispat olursa, ben, bu çatının altında
bir gün durmam. Ama, adları bu işlere karışan milletvekillerinin
de, onurlu bir duruş sergileyerek, bu çatı altında bir
gün, bir saat, bir dakika dahi durmamalarını ben talep ediyorum,
istiyorum. Sayın Başbakanın gereğini yapmasını
istiyorum, siyaset kurumunun gereğini yapmasını istiyorum.
Türkiye için, siyaset kurumu için, bu ülkenin gelecekteki menfaatleri,
ali çıkarları için.
TUNCAY ERCENK (Antalya) Başbakanın
istifa etmesi lazım.
BAŞKAN Müdahale etmeyin.
MEHMET ERASLAN (Devamla) Bu noktada,
bu noktada, eğer, Sayın Başbakanımız, bizim
uyarılarımızı, bizim telkinlerimizi, bizim tavsiyelerimizi
dinleseydi, belki, Türkiye sathındaki bu yolsuzluklar, bu Ali
Dibo olayları, siyasetin kendi çıkarlarına alet edildiği
bir anlayış bu kadar gelişmeyecekti. Ben, Sayın
Başbakanımıza buradan sesleniyorum: Lütfen, gereğini
yapın. İcranın başısınız, Bakanlar
Kurulunun başısınız. Milletvekili de olsa, yönetici
de olsa, grup başkan vekili de olsa, genel başkan yardımcısı
da olsa, kim olursa olsun, eğer, yanlışın içerisindeyse,
usulsüzlüğün ve haksızlığın içerisindeyse,
yanlış bir fiilin içerisindeyse, Ali Dibonun içerisindeyse
gereğini yapmalısınız. Gereğini yapın,
biz de Türkiye olarak sizleri ayakta alkışlayalım.
Ama, gereğini yapmazsanız, biz sizleri millete havale edeceğiz,
bunun peşinde olacağız ve kesinlikle, Meclisin de gündeminden,
Türkiyenin de gündeminden bu konuları bir an bile düşürmeyeceğiz.
Bu, mezara kadar bu şekilde devam edecektir.
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
MEHMET ERASLAN (Devamla) Siyasetin,
artık, düzgün insanların eline, milletvekilliğinin,
parlamenterlik görevinin gerçekten
BAŞKAN Lütfen toparlayalım.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
Sayın Başkan, tam on dakika oldu.
MEHMET ERASLAN (Devamla) -
bu
işin iyi niyetini taşıyan, bu işin acısını
taşıyan insanların eline, o insanların eline
EYÜP FATSA (Ordu) Çok iyi kurgulamışsınız
Sayın Başkan. Tarafsızlığınıza ve makamınıza
yakışmıyor.
BAŞKAN Lütfen toparlayalım.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
o insanların
eline devredilmesi gerektiğini söylüyoruz.
BAŞKAN Mehmet Bey, sizinle
ilgili konuları aştınız, başka konulara girdiniz.
Lütfen toparlayın.
EYÜP FATSA (Ordu) - Olayı nasıl
kurguladınız, millet görüyor.
MEHMET ERASLAN (Devamla) Efendim,
bizimle ilgili
BAŞKAN Lütfen, son cümlenizi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ERASLAN (Devamla) Sayın
Başkan, toparlıyorum ve son sözlerimi söylüyorum.
BAŞKAN Lütfen, teşekkür
edin, selam verin Genel Kurula, bitirin bu işi.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla) Efendim,
toparlıyorum.
EYÜP FATSA (Ordu) Bilerek söz hakkı
doğuruyorsunuz burada.
MEHMET ERASLAN (Devamla) Sayın
Fatsa
BAŞKAN Bir dakika
MEHMET ERASLAN (Devamla) Sayın
Fatsa, sabırlı olun.
BAŞKAN Bir dakika
Mehmet
Bey, karşılıklı konuşmayın.
MEHMET ERASLAN (Devamla) Burası
hür kürsü ve demokratik teamüller çerçevesinde burada düşüncelerimizi
söylüyoruz. Sizinle ilgili söylediğimiz bir şey yok.
BAŞKAN Genel Kurula saygılarınızı
sunun, bırakın bu işi.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
İç Tüzüke göre söz hakkını süresinde kullandırmanız
lazım.
MEHMET ERASLAN (Devamla) Bakın,
siyaset kurumunu konuşuyoruz. Siyasetin saygınlığını,
TBMMnin saygınlığını konuşuyoruz.
BAŞKAN Tamam
EYÜP FATSA (Ordu) - Bunu en son konuşacak
adam sensin.
BAŞKAN - Saygılar sunun, bırakın.
MEHMET ERASLAN (Devamla) En son
konuşacak adam sizsiniz, çünkü, sizinle ilgili bir şey söylemiyoruz.
Biraz sonra, sizin, o, tabanca sıkarak, devletin arabasından
elini pencerenin dışarısına çıkararak tabanca
sıkışınızı
(AK Parti sıralarından
gürültüler)
EYÜP FATSA (Ordu) Sayın
Başkan, bir Meclis böyle yönetilmez. Lütfen
Sizi sorumluluğa
davet ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Mehmet Eraslan, lütfen yerinize
Ben, size, sizinle ilgili sataşma
konusunda söz verdim. Siz, konuyu başka yere götürüyorsunuz.
Süreyi de çok aştınız. Lütfen
Lütfen, buyurun yerinize
(AK
Parti sıralarından gürültüler)
AHMET IŞIK (Konya) CHPli milletvekili
danışıklı dövüş yapıyor burada, söz hakkı
doğuruyor.
BAŞKAN Siz de müdahale etmeyin
arkadaşlar.
AHMET IŞIK (Konya) On dakikadır
konuşuyor, yeter artık.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Sen durmadan çanak soru soruyorsun. Sana kimse bir şey diyor mu?
Çanakçı!
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım,
burada konuşan arkadaşa söz veren Divan.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Durmadan çanak soru soruyorsun. Sana kimse bir şey diyor mu?
BAŞKAN - Onun konuşmasıyla
ilgili Tüzük hükümlerini uygulamak durumunda olan Divan. Lütfen,
siz karışmayın.
Buyurun Sayın Eraslan. Tamam,
teşekkür edin, inin aşağıya.
MEHMET ERASLAN (Devamla) Evet, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum.
(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Kömür
işi ne oldu? Kömürden bahset.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
aynı nedenlerle, yine sataşma iddiasıyla... Tutanakları
izlememize gerek kalmadan, sadece konuşmaları izlemekle,
sataşmadan söz hakkı ortaya çıktığını
tespit ettiğimiz Sayın Sadullah Ergine söz veriyorum.
Buyurun Sayın Ergin.
Lütfen, siz de, başka sataşmaya
meydan vermeden, sizinle ilgili konularda kalmak üzere...
3.- Hatay Milletvekili Sadullah Erginin, Hatay Milletvekili
Gökhan Durgunun, konuşmasında, Partisine, sataşması
nedeniyle konuşması
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, ben de, benden önceki konuşmacı
arkadaşlarım gibi, hiç sataşma yapmadan, aynı
tarzla Genel Kurulu aydınlatmaya gayret edeceğim.
TUNCAY ERCENK (Antalya) Ampul
söndü, neyi aydınlatacaksın?
BAŞKAN Onlar sataşma
yaptı ama, siz de yapmayın.
SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar...
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Lütfen susun artık
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
İzin mi alacaktık konuşmak için!
SADULLAH ERGİN (Devamla) - Sayın
Başkanım, lütfen müdahale etmeyin. Benden önce 3 tane konuşmacı
onar dakika konuştu. Yarım saat, bu kürsüden İç Tüzükün
danışıklı bir şekilde ihlal edilmesine burada
tanık olduk.
Şimdi, ben şunu hemen ifade
edeyim: Sayın Fuat Geçen bu kürsüye geldi, dedi ki: Bu şekilde
söz almayı hiç istemezdim, ama ne yapayım ki ismim zikredildi.
Şimdi, Sayın Gökhan Durgun
bu kürsüden konuşmaya başladığında, Genel Kurulda
bulunan kavas arkadaşımız, 2 tane milletvekilimizin
sataşma veya adı geçtiği için söz talebini alıp, şurada beklemeye
başladılar. Henüz Sayın Gökhan Durgun onların
adını zikretmemişti. Bu neyi gösteriyor? Şu Genel
Kurulun dışında bir mizansen hazırlandı. Sayın
Durgun dedi ki: Ben bir konuşma yapacağım. Bu konuşmanın
içerisinde Fuat Geçene ve Mehmet Eraslana da ifadelerimle sataşacağım
veya bir müdahalede bulunacağım. Siz de söz hakkınızı
kullanmak üzere çıkarsınız, konuşursunuz. Bu mizansen
çok açık gözüküyor.
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
Sayın Başkan siz konuya girin. Geri kalan hikâyeyi boş
verin.
SADULLAH ERGİN (Devamla) -
Şimdi, üzüntüm şu: Sayın Fuat Geçen bu kürsüye geldi, sureti
haktan, son derece pozitif bir profil çizdi, ama, sözlerine başlarken
şunu ifade etti
BAŞKAN Bir dakika Sadullah
Bey.
Sadullah Bey, bakın, biz burada
Divanı yönetiyoruz 2 kâtip üye arkadaşımızla.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Evet Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Böylesine oyunların
içinde Divanın olduğunu söylemeniz
SADULLAH ERGİN (Devamla) Divanın
oyunların içinde olduğunu söylemiyorum. Burada bir mizansen
hazırlanmış diyorum arkadaşlar tarafından.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
Divanın müsamahasını söylüyor.
SADULLAH ERGİN (Devamla) -
Kendi üzerinize alınmayın lütfen.
BAŞKAN Anlaşıldı.
Peki, açıklamanızı aldım.
Buyurun devam edin.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Ama siyaset ahlak işidir diye söze başladı Sayın
Geçen.
Evet, Sayın Geçen, doğrudur;
siyaset ahlak işidir ve bu ahlak işini yaparken de yalan söylememek
esastır. Siz burada muttali olmadınız, siz kapının
dışında bunu biliyordunuz, dilekçeleriniz hazırdı.
Sayın Eraslan belgelerini falan da hazırlayıp gelmişti
buraya. Dolayısıyla, bu mizansenin varlığını
bütün Genel Kurul izledi, Türkiye izliyor. Dolayısıyla,
bu tavır, baştan itibaren çok ahlaki sınırlara
uyan bir tavır değildi. Bununla başlamak istiyorum.
Şimdi, evet, bu ülkede yolsuzluk
ezilmelidir, yok edilmelidir. Yolsuzluk yapan, vasıta olan, tenezzül
eden kimse, bilaistisna hepsi ezilmelidir.
NURİ ÇİLİNGİR
(Manisa) Boş laf
Boş laf
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Ama değerli arkadaşlar, bir şeyi ayırmamız lazım.
Nedir bu? Bu memleket
Dedikodularla, vıdı vıdılarla
ya da çamur atma makinesine dönüşerek ve bu kürsüyü de sürekli
bununla meşgul ederek oyalama hakkını kimseye vermez
burası. Bu kürsü çamur atma mekânı değil. Varsa bir iddianız,
bağımsız savcılar var, yargı var; gereğini
yaparsınız.
Şimdi, burada özelde benimle
ilgili gündeme getirilen konu var, ama, evvelemirde partimle ilgili
olarak Sayın Durgunun söylediği bir laf vardı: Hiçbir
cumhuriyet hükûmeti yolsuzluk noktasında bu Hükûmetin eline su
dökemez. Hadi oradan! Hadi oradan! (AK Parti sıralarından
alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Sen kendine
bak önce.
SADULLAH ERGİN (Devamla) - AK
Parti Hükûmeti, bundan önceki hükûmetlerin yolsuzluklarını
ortaya döken ve bizim dönemimizde İmar Bankasıyla ilgili
olarak
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Hadi oradanmış!
Sana hadi oradan! 4 trilyonu ne yaptın?
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar
Siz müdahale etmeyin arkadaşlar.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
İmar Bankasıyla ilgili olarak
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Sen bir kendine bak önce!
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Sana hadi
oradan! 4 trilyonu ne yaptın? 12 trilyonu ne yaptın? Ses kayıtları
var, ses kayıtları!
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Ben, sizi burada sabırla dinledim.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Hadi oradan!
Sana hadi oradan! Ali Dibocu!
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Ben sizi sabırla dinledim, ama bu tahammülsüzlüğünüz niye?
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Evet,
hırsızlara karşı tahammülsüzüz!
BAŞKAN Sadullah Bey, konuşmada
nezaket kurallarına riayet edelim.
Siz de lütfen hatibi izleyin arkadaşlar.
SADULLAH ERGİN (Devamla) Sayın
Başkanım, üç tane on dakika
BAŞKAN Hadi oradan demek,
doğru, nazik bir davranış değil.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
burada bize hakaret yapıldı, ama, siz, bu konuşmacıları
uyarmadınız.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Bu memleketin
parasını çalanlardan hesap soracağız, sizden de
soracağız!
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Ben, şimdi, bu iddiaların da cevabını vereceğim.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Sadullah Bey, sizi kutluyoruz, siz bu konuda ekol yarattınız!
Siz bir ekolsünüz, sizi kutluyoruz!
TUNCAY ERCENK (Antalya) Ağabeylerimin
izinden gidiyorum de, bitir bu işi!
SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, benimle ilgili ortaya konulan
(CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Devam edin Sadullah
Bey.
SADULLAH ERGİN (Devamla) Sayın
Başkanım, biz yarım saat sabırla dinledik bu arkadaşları,
ama bakınız beş dakika tahammül edilemiyor.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Yolsuzluğa da tahammül edilmiyor Sadullah Bey, haklısınız
yani.
SADULLAH ERGİN (Devamla) Benim
şahsımla ilgili ortaya konulan iddialar mahkeme kararıyla
tekzip edildi.
Başka? Anavatan Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Süleyman Sarıbaş, Hatay Cumhuriyet
Başsavcılığına şahsımla ilgili suç
duyurusunda bulundu. O bahsettikleri belgeyi göstererek, o belgeyi
de göndererek. Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı,
tam beş buçuk-altı ay, kılı kırk yararcasına
konuyu araştırdı, soruşturmasını yaptı
ve burada, 5 sayfalık, kovuşturmaya yer olmadığına
dair bir karar var.
Bu kararın özeti şu
MEHMET ERASLAN (Hatay) 23 trilyon
ne, onu anlat! 23 trilyon ne?
SADULLAH ERGİN (Devamla) Gelecek,
oraya da gelecek.
İddia sahibi, söz konusu hastanede
bu işler yapıldığında görevde değildi diyor
savcı. Bürokrat deniliyor ya, bana talimat verildi...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) Yapılmış
yani!
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Sen bu yazıyı
yazdın mı, yazmadın mı?
SADULLAH ERGİN (Devamla) Bu
işler yapıldığında, bu müdür görevde değildi.
Başka?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Demek organizasyonları yapıyor!
BAŞKAN Müdahale etmeyin arkadaşlar.
SADULLAH ERGİN (Devamla) Burada
ismi yazılı olanlar iş almadı. Başka?
İş almadığı gibi, bu şahıslar ihaleye
girmedi
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) Sen bu yazıyı niye yazdın, onu anlatsana?
O yazıyı sen yazdın mı yazmadın mı?
SADULLAH ERGİN (Devamla)
ihale dosyası almadı, teklif vermedi, hiçbir müdahaleleri
yok.
Şimdi
(CHP sıralarından
gürültüler)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Onun görevi
mi o yazıyı yazmak?
BAŞKAN Müdahale etmeyin!
Oturun yerinize! Oturun yerinize arkadaşlar!
SADULLAH ERGİN (Devamla) Sayın
Başkanım, takdir sizin.
BAŞKAN Yerinize oturun ve
dinleyin!
Buyurun, siz de Genel Kurula hitap
edin.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Şimdi, bu arkadaşlarımız, buradan, çıktılar
konuştular. İddia edeceksiniz, iddia edeceksiniz, yargılayacaksınız;
yani savcısınız, hâkimsiniz, artı infaz memurusunuz.
Böyle bir şey dünyada yok. Siz iddia ettiniz, savcı inceledi,
mahkemeler tekzip etti.
TUNCAY ERCENK (Antalya) Arkadaş, kaldır dokunulmazlığını,
git mahkemenin önüne.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Savcı, kovuşturmaya yer olmadığına dair 5
sayfalık gerekçeli kararını verdi.
Şimdi, bunlar bitti, bir
şey çıkmayınca, bu defa
GÜROL ERGİN (Muğla) Dokunulmazlığa
sığınıp konuşmak ne kolay değil mi? Dokunulmazlığa sığınıp
boş boş konuşun orada!.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
buradan, onurlu, şerefli birileri
GÜROL ERGİN (Muğla)
Evet, şerefli birileri dokunulmazlığı kaldırır.
BAŞKAN Müdahale etmeyin arkadaşlar.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
yanımıza ajan provokatör sokma girişimi yaptı.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Senin seçimlerde
en yakınındaki adam, koruman.
SADULLAH ERGİN (Devamla) Bu
da Türkiye Büyük Millet Meclisinin kayıtlarına girdi.
Bakın, size enteresan bir
şey aktarıyorum. Burada bir milletvekili, dışarıdan,
Meclis dışından gelen bir ziyaretçiyi alıyor,
şuradan, 3 Nolu kapıdan sokuyor, güvenlikçilerin oradan
geçiriyor ve bizim grup çıkışına kadar olan asansörlere
kadar getiriyor, orada dinleme kaydedici cihazı veriyor, benim
odama gönderip, ses kaydı aldırmaya çalışıyor.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - O milletvekili
kim; onu da açıkla.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Ben isim vermiyorum, herkes kendini bilir.
Biraz önce burada konuşulan
iddialara, bütün bunlardan bir şey çıkmayınca, bu defa
şu gelmiş, milletvekiline şunu söylemiş, bunu
söylemiş
Ben, size soruyorum, vicdanı olanlar için soruyorum:
Her gün kapımıza 40-50 kişi gelir
MEHMET ERASLAN (Hatay) Para için
gelmiyorlar.
SADULLAH ERGİN (Devamla) Sorunlarını
anlatır, derdini anlatır, talebinde bulunur, haklı
gördüğümüz taleplerinde yardımcı oluruz, haklı
görmediklerimizi kolundan tutup, camdan aşağıya atmayız.
Hanginiz camdan aşağıya bugüne kadar bir kişi attı?
Bugüne kadar sizlerden usulsüz talepte
bulunan hiç kimse gelmedi mi Allah aşkına?
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Gelmez!..
BAŞKAN Müdahale etmeyelim.
SADULLAH ERGİN (Devamla) Beğenmediğiniz,
hoşunuza gitmeyen talepte bulunan kimse gelmedi mi bu Meclise?
Geldi, herkese geldi.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Hayır,
gelmez bize, bize gelemez.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Ama, önemli olan, bu bahsettiğiniz
hadise, dokuz ay önce olmuş bir hadise ama, biz bunun için parmağımızı
oynatmış değiliz. Kaldı ki, avukatıyla gelmiş
bir vatandaş, vekâlet elinde, Avukat: Hatayda Suriye uyruklulara
ait çok miktarda arazi var, ama, uluslararası hukuk gereğince,
bunlar çözülemiyor. Bize bununla ilgili soru sordular: Mevzuatta
bir değişiklik düşünülüyor mu? diye. Şu anda bunun
Türkiye tarafından tek yanlı çözülme şansı yok,
karşılıklılık esasına göre çözülebilecek
bir konu demişizdir ve üzerlerinde dinleme, kaydedici cihaz
olduğundan şüphelendiğimiz için de o soruyu sormuşuzdur:
Bunları konuşmayın burada, biz bu tür konuları
konuşmuyoruz. diye susturmuşuzdur. Parasal ilişkilerle
ilgili konuları konuşturtmamışızdır.
Ama, şimdi, iddialar mahkemeden tekzip yedi. Savcılığın
yaptığı tahkikat sonucunda, kovuşturmaya yer olmadığına
karar verildi, artık, kocakarı dedikodularına müracaat
edilmeye başlandı. Ben, bunu üzüntüyle karşıladığımı
ifade ediyorum. Ama, Sayın Durgun bir şey söyledi
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
SADULLAH ERGİN (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkanım.
Hataydaki Ali Dibo olayında,
Sayın Fuat Geçen, Sayın Mehmet Eraslan, sizler var mıydınız
diye sordu.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Su getir, su; bazen insanın dili damağı kurur, su getir.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Ben, şimdi, bir soruşturma dosyasından, müfettişlik
raporundan iki cümle okuyacağım.
MEHMET ERASLAN (Hatay) Belediye
başkanlarını, İlçe Başkanına para versinler
diye aradın mı aramadın mı?
BAŞKAN Müdahale etmeyin arkadaşlar.
AHMET YENİ (Samsun) Dinle,
dinle, Sayın Eraslan
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Bir dakika dinle bir, ya! Dinle ya!
MEHMET ERASLAN (Hatay) Onu söylesin.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Kendisine gösterilen belgedeki kaşe ve imzanın kendisine
ait olduğunu, ancak bu belgenin kendisine boş olarak, Mustafa
Eraslanın oğlu tarafından getirilerek imzalatıldığını,
ancak, oğlunun adının
MEHMET ERASLAN (Hatay) Sen yalan
söylüyorsun!
BAŞKAN Bir dakika, bir dakika
arkadaşlar
Bir dakika
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Bu, Teftiş Kurulunun raporudur.
MEHMET ERASLAN (Hatay) Sen yalan
söylüyorsun, doğru konuşmuyorsun! Her şeyi çarpıtıyorsun!
Benim söz hakkım doğdu Sayın
Başkan.
BAŞKAN Şimdi, Bakın,
Sadullah Bey, benim size, sataşmayla ilgili, şahsınızla
ilgili düzeltmeyi yapmak üzere söz verdiğimi, bu kadar geniş
bir şekilde ele almanız, Grup Başkan Vekili olarak
doğru değil.
SADULLAH ERGİN (Devamla) Sayın
Başkanım, bakın
BAŞKAN Lütfen toparlayın.
SADULLAH ERGİN (Devamla) Burada
MEHMET ERASLAN (Hatay) Benim söz
hakkım doğdu Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir dakika efendim.
Lütfen toparlayın.
SADULLAH ERGİN (Devamla) Bu
kürsüde yarım saat bana hakaret edildiği zaman, Hatay ili
aşağılandığı zaman, Hatay milletvekili
arkadaşlarım zan altında bırakıldığı
zaman, lütfen bu hassasiyeti gösterseydiniz çok sevinirdik Sayın
Başkanım.
MEHMET ERASLAN (Hatay) Başta
siz konuşturduğunuz ifadeleri söylüyorsunuz.
EYÜP FATSA (Ordu)- Sus! Yeter be!
MEHMET ERASLAN (Hatay) Başta
konuşturduğunuz ifadeler
BAŞKAN Bir dakika
Mehmet
Bey, lütfen
Lütfen Mehmet Bey
MEHMET ERASLAN (Hatay) - O ifadeler
daha sonra değişti. Yalan söylüyorsun, doğru konuşmuyorsun!
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar
Sakin olun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sonraki
ifadeleri oku! Sonraki ifadeleri oku!
SADULLAH ERGİN (Devamla) Tabii
BAŞKAN Sakin olun arkadaşlar.
MEHMET ERASLAN (Hatay) Sonraki
ifadeleri oku. O ifadeler, sizin yazdırdığınız
ifadeler.
AHMET YENİ (Samsun) Heyecanlanma,
heyecanlanma!
SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, biz burada
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
bütün uyarılarıma rağmen Genel Kurulda bir düzen
sağlanamadığı için, beş dakika ara veriyorum.
Sadullah Bey, daha sonra devam
eder, bitirirsiniz.
Kapanma Saati: 15.10
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Sayın Sadullah Erginin konuşması
sırasında hatibi dinleyebileceğimiz bir ortam ortadan
kalktığı için ara vermiştik.
Şimdi, sözlerini derleyip toparlayıp
tamamlamak üzere Sayın Sadullah Ergini kürsüye çağırıyorum.
Buyurun Sayın Ergin. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Hatay Milletvekili Sadullah Erginin, Hatay Milletvekili
Gökhan Durgunun, konuşmasında, Partisine, sataşması
nedeniyle konuşması (Devam)
SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, Sadullah
Ergin olarak şahsımın Hatayda kurulu hiçbir şirketi
yok, hiçbir ticarethanem yok. Avukatlık mesleği dışında
pek ticaretle de iştigal etmedim. Milletvekili olduktan sonra
ceketimi alıp bu şehre geldim, Ankaraya.
Benim üzüldüğüm, bu kürsüden
bizi itham edenlerin kendi içerisinde bulundukları ilişkilerle
ilgili devam etmekte olan soruşturma ve davalar var. Biraz önce
bu kürsüde bunlar anlatıldı, bizimle ilgili sözler söylendi.
Son derece medeni ölçülerde bu sözleri ben dinledim, ama, söylenen
sözlere karşı cevap verme hakkı en katı diktatörlüklerde
bile vardır.
Şimdi, konuşmamın
bir önceki bölümünde bu soruşturma dosyasıyla ilgili müfettişlik
raporlarına atıfta bulundum. Bu beyanlar devam ediyor. Buna
ilişkin olarak soruşturma yapılıyor. Özeraslan Limitet
Şirketine ait Millî Eğitim Müdürlüğündeki bir
alışverişten dolayı, dört beş parça ihale dosyası
vesaireden dolayı, müfettişlik kurulu, Teftiş Kurulu,
Valiliğin, konuyu savcılığa intikal ettiriyor
ve şu anda dosyası Hatay Ağır Ceza Mahkemesinde devam
ediyor. Ha, bu yargılama sonucunda beraat kararı da
çıkabilir. Benim, burada, bunun ötesinde bir iddiam yok, ama,
bu kürsüye gelip, hiçbir ticari faaliyeti olmayan, hiçbir ekonomik
ilişki içerisinde olmayan bir milletvekiline, o ildeki iç siyasi
çekişmelerin, il içi siyasi rekabetin bir parçası olduğuna
inandığım bir muhalefet partisi milletvekili, partimizden
ayrılmış bir başka milletvekili ve yine partimizden
ayrılmış bir başka milletvekili bir araya gelip
bir kutsal ittifak görüntüsü içerisinde ve konuşmamın başında
ifade ettim, biri ötekilere pas atıyor ve ötekiler de çıkıp
burada bu konuşmayı gerçekleştiriyorlar.
Ben şunu çok net ifade ediyorum:
Hodri meydan! Sadullah Ergin olarak neyim varsa dökün arkadaş,
ama bir şartla: Onur sahibi olanlar, şeref sahibi olanlar,
onur ve şerefine düşkün iseler, başkalarının
onur ve şerefine bilerek dil uzatmazlar, çamur atmazlar. Bir
şey varsa çarmıha gerelim, infaz edelim; ama, sadece gazete
haberleri, birtakım ithamlar, ispat edilemeyen iddialar boyutunda
kalırsa iş, bu defa iş zıvanadan çıkar.
Değerli arkadaşlar, ben
buraya gelip konuşan arkadaşlardan sadece Sayın Eraslanın
değil, ama Sayın Durgunun da cevaplamasını istediğim
sorularım var. Burada
BAŞKAN Sadullah Bey, bakın
SADULLAH ERGİN (Devamla) Hemen
toparlıyorum Sayın Başkan.
Bana iki tane soru sordular sonraki
milletvekilleri
BAŞKAN Şimdi, 69uncu
maddeyi bir kısır döngü haline getirmeyelim burada, lütfen.
SADULLAH ERGİN (Devamla) Getirmiyorum.
Bana bu kürsüden sorulan soru var, o soruyu cevaplamam lazım
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamam, sizinle ilgili
konuyu yanıtlayın.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Bir: Hataydan gelen bir eski ilçe başkanınıza parasal
yardım yapma noktasında belediye başkanlarına
talimat vermişsiniz. Değil. Olay şudur, ben bunu bu kürsüden
izah edeyim: Eski bir ilçe başkanımız icraya düşmüştür
borcundan dolayı, 4-5 milyar, 6 milyar, neyse, bir borcu vardır.
İçerisinde benim de olduğum bir grup arkadaşıma
şunu söylemişimdir: El birliğiyle elimizi cebimize
koyup bu arkadaşımızı icradan kurtaralım,
eski bir arkadaşımızdır. Bu, en temel insani vazifemizdir
diye düşünüyorum. Olay budur, bir.
BAŞKAN Tamam, yeter.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
İki, öteki konuya gelince: Vay efendim, birisi yanınıza
gelmiş de, işte böyle bir dava varmış da vesaire.
Gelmişse adam avukatıyla gelmiş. Bu konudaki mevzuatla
ilgili bir değişiklik olup olmayacağını sormaya
gelmiş. Ben de, hem o ilin milletvekili hem de bir avukat olmam
sıfatıyla, böyle bir değişikliğin Türkiye tarafından
tek yanlı olamayacağını ve uluslararası hukuk
gereğince, karşılıklılık ilkesi gereğince
bunların yapılabileceğini ifade etmişimdir.
Bu iş, şu kadar iş falan demeye başladığında,
sus konuşma demişimdir.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Dinleniyoruz
demişsindir.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Evet.
BAŞKAN Lütfen müdahale etmeyin
arkadaşlar.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Çünkü, o dinleme, kaydedici cihazı bu Meclisin bir değerli
üyesinin, cebine koyup, buraya gönderdiğini de biliyorum.
Onun için konuşturtmamışımdır.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Yakalayacaksın
o zaman.
MEHMET ERASLAN (Hatay) Niye
anında yakalamadın?
SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, son olarak şunu ifade ediyorum: Şayet gazete
haberleriyle, dedikodularla gelip bu kürsüyü işgal edeceksek,
ben bunu bu millete saygısızlık addederim. Varsa bir
şey çarmıha gerelim, üzerine en katı şekilde gidelim.
Ama, Sayın Durgunun üzüldüğüm bir tavrı var: Efendim, falanca
beldede, falanca belediye başkanının üyesi olduğu
bir spor kulübü şunu yapmış bunu yapmış vesaire.
Ben sana yirmi tane çıkarayım CHPli belediye başkanı,
meclis üyesinin
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Çıkart,
çıkart
SADULLAH ERGİN (Devamla)
farklı suçlara iştirak ettiğini, vesaire.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Çıkart,
çıkart, getir buraya.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
ama, bunlar siyasetin konusu değil. Türk Parlamentosu bunlarla
uğraşmamalı.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Sayın
Ergin, getir buraya, gereğini yapalım.
BAŞKAN Bir dakika, bir dakika
arkadaşlar
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Yargı bununla uğraşır.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Yani, öyle
demeyle olmaz bu iş, varsa getir!
SADULLAH ERGİN (Devamla) Bu
Parlamento kürsüsü dedikodu yapma yeri değil ki!
Bakınız, size bir tanesini
söyleyeyim
MEHMET ERASLAN (Hatay) Sayın
Başkan, yirmi dakika oldu! Bize on dakika verdiniz.
BAŞKAN Lütfen
SADULLAH ERGİN (Devamla) Hemen
bitiriyorum.
BAŞKAN Lütfen, siz şahsınızla
ilgili konuyu tamamlayın lütfen.
SADULLAH ERGİN (Devamla) Hemen
bitiriyorum Başkanım.
Hatay İl Genel Meclisinde CHP
Grup Başkanı Kemal Yeşiloğlu, bir şirketi var,
sondaj yapıyor; TEMSU Sondaj Limitet Şirketi. Bu arkadaşımız
Cumhuriyet Halk Partisi İl Genel Meclisi Grup Başkanı.
Bir sondaj şirketi var, İl Genel Meclisi Üyesi olunca
şirketten ayrılıyor, soyadı kendisiyle aynı
birisine hisselerini devrediyor ve Köylere Hizmet Götürme Birliği
Üyesi bu arkadaşımız aynı zamanda.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Şimdi
değil.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
İki hafta önce değişti. İki hafta öncesine kadar
Hizmet Götürme Birliğinin üyesiydi. İki hafta önce yapılan
seçimde seçilemedi. Dolayısıyla, bu işleri aldığı
dönemde meclis üyesiydi. Köylere Hizmet Götürme Birliğinin
üyesiyken, o Birlikten 5 tane sondaj işi kendi firmasına veriyor;
İl Genel Meclisi CHP Grup Başkanı. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
Aaa!
AHMET YENİ (Samsun) Aynı
oluyor değil mi?
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Şimdi, arkadaşlar, ama, bakın, bu bilgi
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Yolsuzluk
var mı?
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Bu bilgi
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Usulsüzlük
var mı?
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Bak, bak
BAŞKAN Şimdi, Sadullah
Bey, bu
SADULLAH ERGİN (Devamla) Bakınız,
bu bilgi aylardan beri
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Fidanları
ne yaptın, fidanları?
AHMET YENİ (Samsun) CHPli
olunca caiz oluyor!
BAŞKAN Sadullah Bey
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Şunu ifade edeyim
BAŞKAN Sadullah Bey, bir örneğinizi
de siz kendiniz de söylüyorsunuz, şirketle ilgisini kesmiş
diyorsunuz.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Ama, akrabasını koymuş.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Batıyorsun,
konuştukça batıyorsun.
BAŞKAN Onun için, lütfen,
başka konulara girmeden, sizinle ilgili konularda bırakın
bu işi.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Ben, şunu ifade ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET ERASLAN (Hatay) Sayın
Başkan, yirmi dakika oldu.
BAŞKAN Bir dakika
Bir dakika
arkadaşlar, lütfen.
SADULLAH ERGİN (Devamla) - Sayın
Durgunun tavrı, yedi göbek ötede de olsa, yedi göbek öte de olsa,
bunları getirip partimizle irtibatlamak ve bunlarla ilgili ithamlarda
bulunmak noktasında çok large davrandığı için bu
örneği verdim. Bu örneği vermek istemezdim, ama, maalesef
BAŞKAN Lütfen, başka örnekle
konuyu dağıtmayalım.
SADULLAH ERGİN (Devamla) Örnek
vermiyorum.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Çok örnek
var bizde, CDler burada.
BAŞKAN - Sizinle ilgili
kısmı bitti, tamamlayın lütfen sözünüzü.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Şu şekilde sözlerimi bağlıyorum
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Varsa bir
iddian, söylersin!
BAŞKAN Bağlayın lütfen.
SADULLAH ERGİN (Devamla) Bu
kürsü, dedikoduların dile getirileceği bir kürsü değil.
Yolsuzluk, usulsüzlük varsa, hep beraber üzerine gider kafasını
ezeriz. Ama, sadece dedikodularla, birtakım siyasi hesaplaşmanın
muhataplarını buraya taşımakla bu iş olmaz.
Yoksa, başkası da çıkar, CHPli falanca belediye
başkanı sahte parayla yakalandı der. Bir başkası
çıkar, Muğlanın bilmem ne ilçesindeki CHPli belediyede
jandarma soruşturma başlattı, baskın yaptı
der. Bir başkası çıkar, efendim, bir şarkıcı
çıkar, farklı bir şeyler söyler. Birisi, arsayla ilgili
farklı şeyler söyler.
BAŞKAN Lütfen tamamlayın.
SADULLAH ERGİN (Devamla) Bütün
bunlar
BAŞKAN Lütfen tamamlayın.
TUNCAY ERCENK (Antalya) Sayın
Ergin, onlar yargılanıyor, ama, sen yargılanmıyorsun,
aradaki fark o.
SADULLAH ERGİN (Devamla) Bütün
bunlar
BAŞKAN Lütfen tamamlayın.
SADULLAH ERGİN (Devamla) Bütün
bunlar, bu kürsünün, bu Meclisin çatısı altına yakışan
işler değil.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) O
belediye başkanı da yargılanıyor Sayın
Başkan.
SADULLAH ERGİN (Devamla) -
Ben, bu Parlamentoda, daha düzeyli, daha seviyeli, hem iktidar ayağından
hem muhalefet ayağından, bir üslup kullanılması
gerektiğine inanıyorum. Kim olursa olsun, ahlaksızlığa
bulaşan adamın üzerine gideriz, gitmeliyiz.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Rüyada mı!
SADULLAH ERGİN (Devamla) Bu
noktada, ancak bir şart var: Hiç kimse, hem savcı hem hâkim hem
infaz memuru olamaz. Herkes, bağımsız yargıya saygı
duymak zorundadır.
Muhterem Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Naylon fatura
affını niye çıkarttınız? Kim için çıkarttınız?
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım,
yolsuzluklara, soygunlara, vurgunlara karşı, talana, israfa
karşı hep birlikte mücadele vereceğiz. Yalnız, bu
arada, bu mücadeleyi verirken, mutasavver olma ihtimali var diye,
şundan şundan, şu ilde, şu partinin şu teşkilatından
diye bahsetmek de doğru değil. Ayrıca
(Gürültüler)
SADULLAH ERGİN (Hatay) Onlar
yapıldığı için söylüyorum.
BAŞKAN Ayrıca, değerli
kardeşlerim, burada, tertipleri de tam anlamıyla tespit
etmek ve ortaya koymak doğru değil. Örneğin, tertip var
deniliyor. Eğer o tertip varsa, kavas bekletmeye ne gerek var?
Beklerler
Yani, bu şekilde de birbirimizi
kıracak, birbirimizi tertiple suçlayacak ifadeleri kullanmaktan
lütfen kaçınalım. Doğrudan, konunun içine, damardan
girelim ve doğrudan konuyu anlatalım ki, daha etkin, daha
verimli çalışma yapabilelim.
Teşekkür ediyoruz.
SADULLAH ERGİN (Hatay) Kavasın
elinde kâğıtlar hazırdı Sayın Başkan.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Senin nereden
haberin oldu elindekilerden?
BAŞKAN O nedenle de, bu
açıklamamdan sonra, Gökhan Beyin sataşmadan dolayı konuşma
talebini kabul etmiyorum, çünkü, tertiple ilgili konuda zaten
ben kendim uyarıda bulundum.
Değerli arkadaşlarım,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekilleri Samsun Milletvekili Haluk Koç, İstanbul Milletvekili
Ali Topuz ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun,
YİMPAŞın para hareketlerinin araştırılması
ve hak sahiplerinin mağduriyetinin giderilmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/394)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
YİMPAŞ Gıda Sanayi
ve Ticaret A.Ş., YİMPAŞ Holding A.Ş. ve YİMPAŞ
Yozgat İhtiyaç Maddeleri Pazarlama ve Ticaret A.Ş.nin yurtiçinde
ve yurtdışında yerleşik vatandaşlarımızdan
yasal olmayan şekilde topladığı paralar ile bu paraların
yasadışı olarak aktarıldığı kişiler,
medya kuruluşları ya da siyasi organizasyonların
tespit edilmesi ve paralarını geri alamayan yurttaşlarımızın
mağduriyetinin giderilmesi için yapılması gerekli
yasal düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın
98 inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri uyarınca
Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla
arz ederiz.
Prof. Dr. Haluk Koç Ali
Topuz
Samsun İstanbul
CHP Grup Başkanvekili
CHP Grup
Başkanvekili
Kemal Anadol
İzmir
CHP Grup Başkanvekili
Gerekçe:
Aralarında YİMPAŞın
da bulunduğu, izinsiz halka arz yoluyla tasarruf sahiplerinin
mağduriyetine neden olan holdinglere ilişkin olarak kurulan
Araştırma Komisyonunun Raporu, TBMM Genel Kurulunun 11 Nisan
2006 tarihli birleşiminde görüşülmüştü. Ancak, aradan
yedi ay gibi bir süre geçmesine karşın siyasi iktidarın
Komisyon Raporunun Sonuç ve Öneriler başlıklı bölümünde
ve Karşı Oy yazılarında yer alan tespitlerin hayata
geçirilmesi konusunda hiçbir işlem yapmadığı görülmektedir.
Bunlarla birlikte, Komisyon çalışmalarının
bittiği tarihten bugüne kadar özellikle YİMPAŞa
ilişkin olarak yeni birçok belge ve bilgi ortaya çıkmıştır.
22 Ekim 2006 tarihli Hürriyet Gazetesinde
yer alan Dört bakan var, bir gören yok başlıklı haberde
Almanyanın Interpol kararıyla difüzyon çıkarttığı
YİMPAŞ yöneticisinin siyasi iktidarın bakanları
ve parti yöneticileri ile yan yana çekilmiş fotoğrafının
yer alması kamuoyu vicdanını derinden yaralamıştır.
Siyasi iktidarın bakanlarının
ve yetkililerinin geçmiş yıllarda YİMPAŞ mağaza
açılışında yer aldığına ilişkin
bilgilerin ortaya çıkmasından sonra, bir bakanının
hissedarlık ilişkisi, milletvekillerinin ve il belediye
başkanının da para toplama konusunda YİMPAŞla
olan ilişkileri ortaya çıkmıştır. Bunlarla
birlikte, YİMPAŞ için usulsüz olarak toplanan paraların
bir bölümünün halen faaliyette olan bir ulusal televizyon kanalına
aktarıldığına ilişkin bilgiler de kamuoyuna
yansımıştır.
Bu konularda siyasi iktidarın
eylemsizliği, suçluların himaye edildiği ve siyasetin
finansmanı noktalarında kamuoyunda derin kuşkuların
oluşmasına neden olmuştur.
Başta Sayın Başbakan
olmak üzere siyasi iktidarın yetkilerinin yaptığı
açıklamalar YİMPAŞa paralarını kaptıran
yurttaşlarımızın sorunlarının çözümü
noktasında bir çalışma içerisinde olunmadığını
ortaya koymaktadır.
Sayın Başbakanın 25
Mayıs 2006 tarihinde yaptığı Almanya ziyaretinde,
YİMPAŞa para kaptıran vatandaşlarımıza
karşı kullandığı Sen bana açtın da sordun
mu şeklindeki sözleri, kamuoyunda, bu yurttaşlarımızın
paralarının ödenmesi konusunda ciddi önlemlerin
alınmayacağı şeklinde yorumlanmıştır.
Yaşanan olaylardan sonra, Maliye
Bakanlığı birimlerinin şirketlerde etkin bir denetim
çalışması yapıp yapmadığı, yaptı
ise bunun sonuçlarının ne olduğu bile kamuoyu tarafından
bilinmemektedir.
Bu konuda siyasi iktidarın
eylemsizliğini gösteren bir diğer örnek de, Sermaye Piyasası
Kurumu tarafından hazırlanan ve Para trafiğinin ve
mağdurların saptanması, şirket yöneticilerinin
tüm mal varlığı ile sorumlu tutulması ve zamanaşımının
20 yıla çıkarılması önlemlerini içeren yasa taslağı
çalışmasının, 2003 Aralık ayında Hükümete
iletilmesine karşın hâlâ bu konuda yasal bir düzenlemenin
hayata geçirilmemiş olmasıdır.
Bunlarla birlikte, YİMPAŞın
yabancı basın organlarına da konu olan para transferlerinin
araştırılması gerekmektedir. Basın organlarına
yansıyan, medya kuruluşları ve tarikat liderine ait
hesaplara yapılan para transferlerinin belirlenmesi, yurttaşlarımızın
tasarruflarının nerelere aktarıldığına
ışık tutacağı gibi, siyasetin finansmanı
konusunda da kamuoyunu aydınlatacaktır.
YİMPAŞın topladığı
paraların gerçek tutarının ve mağdurlarının
belirlenmesi; para transferlerinin aydınlatılması;
şirket yöneticilerinin ve bunların muvazaalı işlemlerle
mal, hak ve alacak olarak üzerlerine geçirdikleri üçüncü kişilerin,
mal varlıklarının tespiti ve bu konudaki zamanaşımı
sürelerinin artırılması gibi önlemleri de içerecek
şekilde, inançlar sömürülerek sürdürülen izinsiz arz sürecinin
tüm mağdurlarına hakları olan ödemede bulunulmasını
sağlayacak yöntemlerin belirlenmesi konularının Yüce
Meclisimizce ivedi olarak ele alınması gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve
Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır;
okutup oylarınıza sunacağım:
VI. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine
ilişkin CHP Grubu önerisi
23.11.2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun
23.11.2006 Perşembe günü (Bugün) yaptığı toplantısında,
siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Ali
Topuz
İstanbul
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin,
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler Kısmının 378inci sırasında yer
alan 1171e 1 inci Ek Sıra Sayısının bu kısmın
5 inci sırasına alınması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde ve
aleyhinde ikişer üyeye söz verme durumundayız.
Lehinde söz talep edenler: Sayın
Atilla Kart, Konya Milletvekili; Sayın Kesimoğlu, Kırklareli
Milletvekili
Aleyhinde çok sayıda söz talebi
var. O yüzden, onlarla ilgili kura çekilecek. O yüzden, şimdi,
lehinde söz istemlerini karşılayarak çalışmalarımızı
sürdürüyoruz.
İlk önce Sayın Atilla
Kartın önerinin lehinde söz istemi var.
Buyurun Sayın Kart. (CHP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz on dakika
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Danışma Kuruluna
sunulan ve kabul görmeyen Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi üzerinde
söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
diğer kamu görevlilerinin dokunulmazlığı olarak
ifade edilen hususun, aslında, soruşturma izni olduğunu,
siyasi iktidarın soruşturma izni kurumunu elinde koz olarak
kullandığını, açıklık kazanmasını
istemediği konularda ortada ciddi raporlar olmasına
rağmen soruşturma izni vermediğini, bir taraftan soruşturma
izni kurumunun yanlış ve gereksiz bir kurum olduğundan
söz ederken, diğer taraftan ise bu konuda hiçbir yasal değişiklik
düzenlemesi girişiminde bulunmadığını, bu
kavramı kalkan olarak kullandığını, sonuç olarak,
dokunulmazlıkların sınırlandırılması
konusunda siyasi iktidarın samimi ve dürüst olmadığını,
zira, kişisel ve siyasi sebeplerle bu zırha bürünmek ihtiyacı
duyduklarını, kişisel ve siyasi kaygılar sebebiyledir
ki, organize bir şekilde karma komisyon tarafından İç
Tüzük ihlalinin sürdürüldüğünü geçen haftalar içinde ısrarla
anlattık. Bu konuları bundan böyle de anlatmaya devam edeceğiz.
Hemen yeri gelmişken ifade etmek
istiyorum: Her hafta dokunulmazlık konusunda grup önerisi
olarak getirip hakkı suiistimal ediyorsunuz. diyenlere, demokrasinin
sayısal çoğunluk ve çoğunluk diktası kavramlarından
ibaret olmadığını ifade etmek istiyorum, bunu
vurgulamak istiyorum.
Geldiğimiz aşamada dokunulmazlık
kurumu ve kavramı, amacı dışında kullanıldığı
zaman ne tür sonuçlara yol açıyor, hukuk sistemini ve toplumsal
yapıyı nasıl zedeliyor; bu yaklaşım içinde değerlendirme
ve görüşlerimizi sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.
Bugün gündeme getirdiğimiz
dosya, değerli arkadaşlarım, Ordu Milletvekilleri
Sayın Eyüp Fatsa ve Sayın Enver Yılmaz ile ilgili olan
dosyadır. Hemen ve önemle ifade ediyorum: Arkadaşlarımın
şahsına yönelik hiçbir değerlendirmenin içinde olmam
söz konusu değildir. Bu olayın sadece toplumsal boyutunu
ve dokunulmazlık bağlantısını irdelemek gayreti
içinde olacağım. Hemen ifade ediyorum: Ortada talihsiz bir
olayın olduğunu, söz konusu olduğunu öncelikle ifade
ediyorum. İnanıyorum ki, arkadaşlarımız, bu
süreçten son derece üzüntülüler. Yöre ve toplumsal yapı içinde
gelişen bir olayın varlığı söz konusu. Bu değerlendirmeyi
yaptıktan sonra, bu olay sebebiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak tartışmamız ve irdelememiz gereken temel konunun
yasa dışı bireysel silahlanmanın toplumsal
açıdan yarattığı vahamet olduğuna inanıyorum.
Bunu tartışmalı, bu konuda alınması gereken
yasal ve idari önlemleri süratle uygulamaya sokmalıyız.
Kamuoyunun ve yetkili birimlerin konuya dikkatlerini çekmemiz
gereken bir süreç söz konusu. Toplumsal asayişi tehdit eden en
önemli unsurlardan birisiyle karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiyede bireysel ve yasa dışı silahlanma sorununu
kamuoyuna kararlı ve bilinçli bir şekilde taşıdıkları
ve kamuoyuna mal ettikleri için, ben, öncelikle, Sayın Nazire
Dedemanın şahsında, Umut Vakfına, yürekten, huzurlarınızda
teşekkür ediyorum. Ülkemizin, her alanda, bu anlamda çalışma
yapan sivil ve etkili yapılanmalara şiddetle ihtiyacı
olduğunu da yine yeri gelmişken vurguluyorum. Yasa
dışı bireysel silahlanmayla ilgili değerlendirmelerimi,
büyük ölçüde Umut Vakfının çalışmalarına dayandırdığımı
da yine yeri gelmişken ifade ediyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; dün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda,
gençler ve çocuklar arasında artan şiddet eğiliminin
sebeplerini araştırmak ve alınması gereken önlemlerin
tespiti amacıyla saatler boyu süren tartışmalar yaptık.
Bu çalışmaları elbette önemsiyorum. Bu çalışmaların
çok daha önceden yapılması gereğini de ayrıca
ifade ediyorum. Meclisin yaptığı bu çalışmaları,
Umut Vakfı ve benzeri örgütlerin yaptığı çalışmaları
etkin bir şekilde uygulamaya sokacak irade ve kadrolara toplum
olarak ihtiyaç duyduğumuzu, şiddetle ihtiyaç duyduğumuzu,
bunu, hemen ifade ediyorum. Bu anlamda, siyasi iktidar üstüne düşen
görevleri yeterince yapıyor mu? İşte, değerli arkadaşlarım,
olayın esası burada düğümleniyor. Meclis olarak olayın
bu boyutunu sorgulamalı ve takip etmeliyiz, bu bizim asli görevimizdir.
Değerli arkadaşlarım,
yasa dışı silahlanmayı etkisiz hale getirme mücadelesine
elbette ve öncelikle eğitimden başlanması gerekiyor,
ortak bir dil oluşturulması gerekiyor. Maganda kurşunu
gibi, sorumluluğu dağıtan ve belirsizleştiren
kavramlardan kaçınarak, işin içine toplumu katarak, yaygın
ve örgün bir eğitim seferberliğini başlatmamız gerekiyor.
Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin yayımladığı
Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesinin bütün yayın
organlarınca uygulanmasını sağlamak üzere, kurumsal
çalışmaların başlatılması gerekiyor.
Gazeteci, her türden şiddeti haklı gösteren, özendiren,
kışkırtan yayın yapamaz. kuralının uygulanmasına
özen gösterilmesi gerekiyor. Uzun vadede yapılması gerekenler
bunlar.
Bunun dışında,
kısa vadede ise, öncelikle, ruhsatsız silahların kayıt
altına alınabilmesini sağlayacak acil önlemler geliştirilmeli,
belirli bir süre içinde ruhsatsız silahlar kayda alındıktan
sonra ruhsatsız silahlarla ilgili mevzuat ağırlaştırılmalıdır.
Ayrıca, silahsızlanmayı teşvik amacıyla,
6136 sayılı Yasa bakımından ek madde olarak düzenleme
yapılması ve özel bir etkin pişmanlık haline yer verilmesi
uygun olacaktır. Böylece, bu düzenlemeyle, silahsızlanmanın
sağlanması için süreklilik içeren bir düzenleme gerçekleştirilmiş
olacaktır. Bunların devamında, Jandarma Genel Komutanlığı
ve Emniyet Genel Müdürlüğünün ilgili birimlerinin tek veri
tabanından yararlanarak, ruhsatlandırma faaliyetlerinin
gerçekleştirilmesini sağlamaları gerekmektedir ve
en nihayet, güvenlik görevlileri dışında -çok genel
ifadelerle, elbette, bunları söylüyorum- bu konudaki teknik
değerlendirmeler, uzmanlık alanına göre değerlendirmeler,
biraz evvel sözünü ettiğim Umut Vakfı çalışmalarında
çok ayrıntılı olarak dile getirilmiştir. Bunları
benimseyip, bunları hayata geçirecek şekilde toparlamamız
ve uygulamamız gerekiyor.
Bunların yanında, değerli
arkadaşlarım, güvenlik görevlileri dışında
kimseye taşıma ruhsatı verilmemesine yönelik uzun
dönemli bir çalışmanın hedeflenmesi gerekiyor.
İşte, değerli arkadaşlarım,
bütün bunları gerçekleştirebilmek için de, biraz evvel anlattığım
çerçevede, başta emniyet yapılanması olmak üzere nitelikli
ve uzmanlaşmış bir kamu yönetimi yapılanmasına
ihtiyaç olduğunu hemen takdirlerinize sunuyorum. Bu yapılanmayı
gerçekleştirecek, yani nitelikli ve uzman bir kamu yönetimi
yapılanmasını gerçekleştirecek bir siyasi iradeye
şiddetle ihtiyaç olduğunu, bunu vurguluyorum. Türkiyenin
sorunu işte bu, değerli arkadaşlarım, Türkiyenin
temel sorunu bu.
Organize suç ilişkileri içinde,
bakıyoruz, nasıl örneklerle karşılaşıyoruz
bu konuda, ne kadar vahim örneklerle karşılaşıyoruz,
ne kadar vahim uygulamalarla karşılaşıyoruz;
bunları belgeleriyle ifade etmek istiyorum. Bakıyoruz,
siyasi iktidar, yürütme organı ne tür bir uygulama içinde? Bunları
hemen örnekleriyle ifade etmek istiyorum. Bakıyoruz, organize
suç ilişkileri içindeki çete liderlerine tabanca ruhsatı
verilme vakıasıyla karşı karşıyayız
değerli arkadaşlarım. Bunların örnekleri ve aldığımız
cevaplar elimizde mevcut. Biz, bunları sorguluyoruz; ancak bunlara
cevap alamıyoruz.
Bakıyoruz, ülkemizde yasa
dışı bireysel silahlanma sonucu meydana gelen olay sayısını,
ölüm ve yaralanmaları soruyoruz, bunlara cevap alamıyoruz.
Devletin bu konuda ciddi bir arşivinin olmadığını,
bu konuda teknik ve personel yapılanmasının gerçekleştirilemediğini
görüyoruz. Silah ruhsatı verilmesindeki keyfî durumları, silah ruhsatı verilemediği
hâllerde takdir yetkisinin kötüye kullanılması suretiyle
av tezkereleri verildiğini sorgulayan ve bu yolla meydana gelen
ölüm ve yaralanmaları araştıran önergelerimize cevap
alamıyoruz değerli arkadaşlarım.
Bütün bunlar, tekrar ifade ediyorum,
biraz evvel ifade ettiğim gibi, nitelikli ve uzman kamu yönetimi
yapılanmasıyla doğrudan ilgili olan sonuçlar diye düşünüyorum.
Geldiğimiz aşamada
şu değerlendirmeyi yapmak istiyorum değerli arkadaşlarım:
Bir taraftan alabildiğine artan ve artık hem kişisel
anlamda hem toplumsal anlamda travma boyutlarına varan, asayişi
tehdit eden yasa dışı bireysel silahlanma olgusu, bütün
şiddetiyle bu sürecin devam ettiğini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
ATİLLA KART (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkanım.
ve bu noktada maalesef yürütmenin,
icra gücünün, kolluk güçlerinin yetersiz kaldığını
görüyoruz.
Diğer taraftan ise, vasıfsız
ve kadrocu bir anlayışa dayalı emniyet yapılanması
sonucunda oluşan ve kendini savunamaz hale gelen, olaylara müdahale
edemeyen, inisiyatif kullanamayan bir emniyet yapılanmasıyla,
bir kolluk gücü yapılanmasıyla karşı karşıyayız.
İşte, değerli arkadaşlarım,
bu dosya sebebiyle, bu dokunulmazlık dosyası sebebiyle
bu konuların Genel Kurul tarafından değerlendirilmesi
ve yürütmenin, Hükûmetin bu konuda bir kez daha uyarılması
gerektiği düşüncesiyle ve bu değerlendirmelerle Genel
Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Lehte ikinci söz, Mehmet
Siyam Kesimoğlu, Kırklareli Milletvekili.
Buyurun Sayın Kesimoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Kırklareli) Sayın milletvekilleri; grup önerisinin lehinde
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, ülke
gündemini çok yakından ilgilendiren, insan yaşamını
doğrudan doğruya ilgilendiren bu konuda konuşuyoruz.
Konunun önemini, vahametin boyutunu dikkatlerinize sunmadan önce
birkaç gazete başlığını ve istatistiki bilgileri
sizlerle paylaşmak istiyorum değerli arkadaşlarım.
2006nın Kasım ayında
Hürriyet gazetesinde yayımlanan bazı başlıklar.
13 Kasım: Adanada, bisikletiyle dolaşan bir genç, nereden
geldiği belirlenemeyen bir mermiyle yaralandı. Yine, aynı
gün: Kayserinin Develi ilçesinde, kurusıkı tabancayla
havaya ateş eden 26 yaşındaki F.G. yakalandı. 12
Kasım: Batmanın Sason ilçesinde, anne Naciye Demir,
kızının düğününde havaya açılan ateş sonucu
yaralandı. 11 Kasım, yine, Hürriyet gazetesi: Samsunun
Tekkeköy ilçesinde, onbir yaşındaki bir çocuk, düğünde
havaya rastgele açılan ateş sonucu yaralandı. 9 Kasım:
Zeytinburnunda, bir kişi, silahla başından vurularak
ağır yaralandı. 7 Kasım: Sarıyerde, bir markette,
iki grup arasında çıkan silahlı çatışmada 1 kişi
öldü, 2 kişi yaralandı.
Değerli arkadaşlarım,
biraz da istatistiki rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum
ki, bu rakamlar, Emniyet Genel Müdürlüğünün rakamlarıdır.
2004 yılında, ülkemizde, 266.892 adet taşıma ruhsatı,
303.414 adet de bulundurma ruhsatı verilmiştir. 2005 yılında,
297.589 taşıma ruhsatı, 316.245 adet de bulundurma ruhsatı
verilmiştir.
Yine, sayın milletvekilleri,
2003 yılı itibariyle, Türkiyedeki ruhsatlı silah sayısı
1 milyon 954 bin 303 iken, 2004-2005 yıllarında bu oranın
yüzde 8 oranında arttığını görüyoruz. Bu sayıyla
birlikte, 2004 yılında 2 milyon 145 bin, 2005 yılında
da 2 milyon 316 bin 318 rakamına ulaşılmıştır.
Dikkatinizi çekmek istiyorum sayın
milletvekilleri, bu vermiş olduğum rakamlar, ruhsatlı
silah sayısıdır. Ülkemizde silah ruhsatı alma
şartlarını yerine getiren 19 kişiden 1ine ruhsat
verilmektedir.
Ruhsatsız silah sayısının
ise, bunun 2,5-3 katı olduğu tahmin ediliyor. Yani, değerli
milletvekili arkadaşlarım, 7 milyon silah ruhsatsız.
Bu da, Türkiyede, her 10 kişiden 1 kişide silah bulunduğu
anlamına geliyor.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
daha geçen hafta, Denizlide, bir bilgisayar oyunundaki oyun sahnelerini
canlandırmak isteyen çocuklardan on dört yaşındaki çocuk,
kuzeni olan on yaşındakinin ölümüne sebep oldu. Her gün gazetelerde
böylesine şaşkınlık ve acı veren haberleri
okuyoruz; artık, sıradanlık arz etmeye başladı
bu tür haberler.
Sayın milletvekilleri, durumun
vahametini biraz daha somut verilerle sizlerle paylaşmak istiyorum.
Millî Eğitim Bakanlığının verilerine göre,
okullarda, geçen eğitim-öğretim yılının son
bir buçuk ayından bugüne gelinceye kadar olay sayısı
2.474. Olayların 47si ateşli silah, kesici, delici aletler
ve silahla yaralama sonucu olarak gerçekleşirken, 9u ölümle
sonuçlandı. Bakın, Millî Eğitim Bakanlığı,
26 Nisan 2006 tarihinden itibaren bu verileri topluyor, olay 2.474
Bu olaylara karışan öğrenci sayısına gelince
vahametin boyutu daha çok ortaya çıkıyor, 6.224. Fiziksel
zarar veren şiddet, zorbalık, tehdit, sataşma, mala ve
cana zarar verme gibi olayların yanı sıra, silahlı,
kesici, delici aletle olaylara 196 kez rastlanılmış ve
bunlarla ilgili ölüm sayısı 9.
Sadece çocuklar mı? Elbette
ki değil sayın milletvekilleri. Trafikte kızdığını,
sokakta kız arkadaşına yan gözle baktı diye tartıştığını
çekip vuranların sayısı ülkemizde, maalesef, hızla
artıyor, sokaklarda güvenlik kalmadı değerli arkadaşlarım.
Düğünlerde, futbol maçlarından
sonra sözde kutlamalarda havaya ateş açan ve halk arasında
maganda kurşunu olarak tabir edilen serseri kurşunlara hedef
olup hayatını kaybeden çok sayıda çocuk sahibi anne,
beş-on yaşında çocuklarımız söz konusu. Her kafası
kızan silaha sarılıyor. Sadece kafası kızan
değil, her sevinen silaha sarılıyor değerli milletvekilleri.
Sonuçta binlerce yurttaşımız yaşamını
kaybediyor. Ancak, Türk halkı olarak bunu hak etmiyoruz. Çağdaş
toplumlarda yaşanmaması gereken sahnelerle karşı
karşıyayız. Türk halkı bunları hak etmiyor. Gelin,
durumdan vazife çıkaralım, hiç olmazsa bundan sonrakilerin
yaşamlarını kurtaralım sayın milletvekilleri.
Gene önemli bir veriyi sizlerle
paylaşmak istiyorum değerli arkadaşlarım: Dünyada
savaş, hükûmet darbeleri ve terör yılda 300 bin kişinin
canına neden olurken, cinayetler, töre cinayetleri gibi olaylarda
ölenlerin, ani bireysel silahlanma sonucu ölenlerin sayısı
kaç biliyor musunuz? Hemen söyleyeyim: Tam 200 bin, değerli arkadaşlarım,
200 bin.
Türkiyeye bakacak olursak değerli
milletvekilleri, ülkemizde bireysel silahlanma her yıl tam 3
bin can alıyor değerli arkadaşlarım, her yıl 3
bin. Bu hesapla bakacak olursak, on yılda 30 bin, yirmi yılda
60 bin can gidiyor değerli arkadaşlarım. Teröre son
yirmi yılda verdiğimiz 35 bin canı ortaya koyacak olursak,
vahametin 2 kat noktaya vardığını kendi gözlerimizle
görmüş oluruz, değerli arkadaşlarım.
Yine, bir başka veri: 2006
yılında silaha yapılan tüm harcamalar 1 milyar doların
üzerinde, değerli arkadaşlarım, 1 milyar 60 milyon dolar
civarında.
Bu rakamı bir başka rakamla
kıyaslamak istiyorum değerli arkadaşlarım: Bu
yıl yapılan insani yardımların toplamının
tam 15 katı büyüklüğünde silaha yapılan harcamalar.
Bu durumda, sayın milletvekilleri, silah insanlığın
ötesine geçmiş oluyor.
Bireysel silahlanma nedir değerli
milletvekili arkadaşlarım? Aynı toplum içinde yaşayan
bireylerin, herhangi bir ideolojiye bağlı olmaksızın
silahlanmasıdır. Askerî ya da güvenlik güçlerinin silahlanması
bu silahlanmaya dâhil değildir.
Ülkemizde bireysel silahlanmanın
yaygınlaşmasının nedenlerini incelediğimizde,
silah sahibi olanların yüzde 16,7sinin sadece meraktan silah
edindiğini görüyoruz değerli arkadaşlarım. Son
zamanlarda televizyonlarda silahlarla birlikte vurdulu kırdılı
dizi filmlerin göz önünde bulundurulduğuna dikkat çekecek
olursak, bu merakın bir modaya dönüştüğünü, maalesef,
ibretle izliyoruz. Bence bunun önüne geçebilmenin yolu, Radyo ve
Televizyon Üst Kurulundaki görevleri de gerektiriyor değerli
arkadaşlarım.
Bireysel silahlanma, özellikle
son yıllarda, bizim toplum huzurumuzu ciddi şekilde tehdit
eden bir olgu hâline gelmiştir. Bizler, bu Mecliste bireysel silahlanmanın
önüne geçmek için yasal düzenlemeler yapmak zorundayız değerli
arkadaşlarım. Ben, bu sorumluluğun bilinci içerisinde,
gereklerini yerine getirmek için bir kanun teklifi verdim 20 Temmuz
2005 tarihinde, 6136 sayılı Ateşli Silahlar Kanununda
bir değişiklik yapılmasıyla ilgili. Ancak, o günden
bugüne, vermiş olduğum kanun teklifi komisyonda bekletiliyor,
yani uyutuluyor değerli milletvekilleri. Oysa, bu teklifle,
her türlü içki servisi yapılan bar, pavyon, gece kulübü, düğün
salonu, diskotek ve taverna gibi alkollü içeceklerin kullanıldığı
toplu eğlence yerlerinde ateşli silahların kullanılması
yasaklanmış olacaktı. Bu, elbette ki, sorunun bir parçası
değerli arkadaşlarım. Çünkü, hiçbir şey insan yaşamından
daha değerli değildir. Teklifin gerekçesinde, bireysel
silahlanmanın son dönemlerde arttığına, içkili
eğlence yerlerine silahla girilmesinin de yaygınlaşmasına
dikkat çektim. Bu tip eğlence yerlerinde X ray cihazları
kullanılıyor ama, ruhsatlı silah taşıyanların
içeriye girmesinin önünde hiçbir yasal engel yok. Bu durum, eğlence yerlerinde
çıkan kavgalarda silahların kullanılmasının
önünü açıyor ve acı olayların yaşanmasıyla sonuçlanıyor.
Bu durumdan ülke turizmimiz de elbette ki kötü bir biçimde etkileniyor
sayın milletvekilleri.
Ben kanun teklifinin gerekçesinde,
içkinin tesiriyle silahların kullanılma riskinin arttığına,
ruhsatlı silahlarıyla yaralama ya da öldürme olaylarına
karışanların yarısından fazlasının
alkollü oldukları ya da uyuşturucu madde aldıklarının
resmî raporlarda ortaya çıktığına dikkat çektim.
Ayrıca, bu kanun teklifimin,
düğünlerde gittikçe yaygınlaşan havaya ateş etme
âdetini de büyük ölçüde engelleyeceğini gerekçede belirttim.
Yasa teklifimle, düğün salonları, düğünlerin yapıldığı
yerler ve diğer eğlence yerlerinde bu tür olayların engellenmesi
amaçlanıyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ancak, üzerinden bir yıl zaman
geçmesine rağmen hâlâ bekliyor ve ben, bir kez daha, bu kürsüden,
kararlılıkla bunu beklediğimi ifade etmek istiyorum
değerli arkadaşlarım.
Sayın Başkanım, sözlerimi
tamamlamak istiyorum. Sözlerimi, değerli Atilla Kart arkadaşımın
da ifade ettiği gibi, Umut Vakfının kurucu Başkanı
ve Sessiz Ayakkabılar Yürüyüşü etkinliğinin öncüsü
Nazire Dedemanın sözleriyle tamamlamak istiyorum: Silah sahiplerinin
sayısı her yıl artıyor. Yurdumuzda denetimsiz silahlanma
artık ürkütücü boyutlara ulaştı. İnsanlar, namludan
çıkacak kurşunun er geç birinin, çoğunlukla da en yakınlarının
hayatını sonlandıracağını bile bile silah
ediniyorlar. Koruma amaçlı edinilen silah ne yazık ki korumuyor,
öldürüyor. Silah sahiplerinin sayısı artıyor, ama
silahlanmaya artık yeter, dur diyenlerin de sayısı
artıyor. Sivil toplumda silahın tehlikeleri konusunda
bilinç artık yıkılmaz boyuta ulaştı. Sivil toplum,
Umut Vakfının öncülüğünde, kendi inisiyatifi ile düğünlere
ve benzeri kutlamalara silah getirilmemesi yönünde bağlayıcı
kararlar alıyor, ruhsatlı silahlarını tehlike yarattığı
için teslim ediyor. Silahlanmayı özendirici kampanyaları
protesto ediyor, vekillerini de silah konusunda daha etkili tavır
almaya zorluyor.
Değerli arkadaşlarım,
düşüncelerimi dinlediğiniz için hepinize teşekkür
ediyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çekilen kura neticesi,
aleyhte söz alanlardan ilk söz Sayın İsmail Bilenin, Manisa
Milletvekilimizin.
Buyurun Sayın Bilen. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz on dakika.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de CHP
Grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Aynı zamanda öğretmenlerimizin
Öğretmenler Gününü de tebrik ediyor, kendilerine sağlık,
sıhhat ve afiyet diliyorum.
Değerli arkadaşlar, her
vesileyle çıktığımda bunu söylüyorum. Haftanın
başında grup başkan vekillerimizin, grup sözcülerimizin
katıldıkları toplantıda Meclisin gündemi belirlenmiş
ve dolayısıyla da, Meclis belirlenen gündemi doğrultusunda
çalışmalarını sürdürecektir diye bir mutabakat
sağlanmış idi. Ancak, bu mutabakat sonucu, dün bizim de
katıldığımız, diğer siyasi partimizin
de iştirak ettiği okullardaki şiddet araştırma
önergesi bu vesileyle kabul edilmiş, önümüzdeki hafta da yine
diğer siyasi partimizin, Anavatan Partisinin de getireceği
bir araştırma önergesi tartışılacaktı.
Dolayısıyla, belirlenen
bu gündemin dışında sürekli gündeme yeni ilavelerle
hem kendi kendimizin ortaya koyduğu tavrı biraz, bence,
rencide etmiş oluyoruz. Dolayısıyla, gündemi sürekli
meşgul edecek
Sayın Kart bahsettiler, ben de bir kaç vesileyle
söyledim. Bunu şöyle algılamak istiyorum: İnanıyorum
sizler de, partiniz de, Meclisin gündemini meşgul etmemek,
tıkamamak adına bunları yapmıyorsunuz, inandığınız
için yapıyorsunuz, ama bu artık öyle bir kanaat oluşturuyor
ki, gerek bizde gerekse bizi izleyen yüce milletimizde, artık
Meclis çalışmalarını belki tıkamak adına
böyle bir davranış sergilendiği imajı doğuyor.
Bu, Parlamentoya da, partilerimize de, zannediyorum, yakışmayan
davranış şekilleridir.
Değerli arkadaşlar, gündem
belirlendi, hafta başında bir mutabakat da sağlandı
ve bu mutabakat sonucu, bu hafta ve önümüzdeki hafta, araştırma
önergeleri de dahil olmak üzere gündeme getirilecek konular görüşülecekti.
Önümüzde uzun süredir çıkmasını
beklediğimiz, çıkması için çalıştığımız
Toprak Kanunu var. Ondan sonra gelecek, sıraya alınmış
kanunlarımız var. Bunları yapabilmemiz de, seri bir
şekilde, Meclis açılır açılmaz yasama faaliyetine
başlamamızla mümkün. Ancak, yine saat 16.00 ve biz saat
14.00te çalışmalarımıza başlamış olmamıza
rağmen henüz gündeme geçmedik. Yüce milletimizin de bunu bilmesi
lazım.
Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
İç Tüzüke göre saat üç ile, yani 15.00 ile 19.00 arası çalışacaktı.
Bu tür getirilen önerilerle, maalesef, yasama faaliyetini yapmadan,
İç Tüzük hükümlerine göre, çalışmamızı bitirmek
durumunda kalıyoruz. Bu vesileyle de biz, İç Tüzükü genişleterek,
İç Tüzükün Meclise verdiği, Genel Kurula verdiği yetkiyle,
çalışma saatlerimizi de uzatmış bulunuyoruz.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, getirilen önergeyle ilgili konuya dönmek istiyorum.
Bu konuya, gerek Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanı
Sayın Arınç gerek Başbakanımız gerekse Grubumuz
gerekli hassasiyeti göstermiş, gerekse arkadaşlarımız,
görsel ve yazılı medyada, bu davranışın
şık düşmediğini, topluma önder olması, topluma
örnek olması gereken insanların biraz daha hassas, biraz
daha dikkatli davranması gerektiğini kamuoyuyla da paylaşmış
durumdalar.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
biz bu toplumun içinde yaşıyoruz. Maalesef, böyle bir yanlış
geleneğimiz, örfümüz, âdetimiz, töremiz var. Bunu sürdürme niyetinde,
bunu sürdürme arzusunda da değiliz, bunun da değiştirilmesi
gerekir.
Bakın, futbol maçlarından
tutun bayramlara, düğünlere, güneş tutulmasından tutun
ay tutulmasına varıncaya kadar, yılbaşına
varıncaya kadar, yılbaşı girdiğinde, gece saat
yirmi dördü çaldığında, gonk vurduğunda, maalesef,
hemen hemen Türkiyemizin birçok yöresinde silahlar ateşleniyor.
Kaldı ki, bu ateşlenen silahlar meskûn mahal içinde yapılıyor.
Arkadaşlarımız, meskûn mahal içerisinde böyle bir davranış
sergilememişler. Yine, örfümüzün, töremizin, geleneğimizin
bir parçası olan bir düğün merasiminde, yine o yöreye mahsus
geleneğe uygun olarak, sevinçlerini, mutluluklarını
paylaşmak üzere böyle bir davranış sergilemişler
ve bu davranışın da, sergilenen bu davranışın,
örfe, âdete, geleneğe uygun olmasına rağmen, kendilerine,
kendi mesleklerine, icra ettikleri göreve uygun düşmediğini,
gerek yazılı gerek görsel medyayla, halkımızla
paylaşmışlar.
Şimdi, böyle bir durum söz konusuyken,
bunu gündeme getirmek, kanaatim odur ki, pek doğru değildir.
Belki Meclisin çalışmalarını yavaşlatmak,
belki Meclisin çalışmalarını biraz tıkayabilmek
adına yapılmış ise de, bu da doğru bir yaklaşım
değildir. Çünkü, önümüzde, hakikaten çıkarılması
gereken çok ciddi kanunlarımız var. Gerek çalışanlarımızı
gerek emeklilerimizi gerek sosyal güvencesi olmayanları ilgilendiren
birçok konuda önümüzdeki süreçte yasa değişiklikleri getirilecek
ve gündemde henüz sırasını almış yasalarımız
var, bunların çıkması gerekiyor. Bunları görüşmek
yerine, Meclisin de tavrını bile bile, Genel Kurulun tavrını
da bile bile bu tür Danışma Kurulu önerileriyle gündemi
meşgul etmek, gündemi belki uzatmak hem bizi hem çalışan
arkadaşlarımızı yormaktadır. İç Tüzüke
göre, demin bahsettim, 15.00le 19.00 arasında çalışması
gereken Genel Kurul bazen 23.00lere kadar, bazen sabahlara kadar
çalışıyor. Dolayısıyla, hem sizin sağlığınız
hem bizlerin sağlığı hakikaten bunu kaldırmıyor
artık. Bu süreden de tasarruf etmek adına, tekrar, geçmiş
dönemde söylediğim öneriyi, teklifimi huzurlarınıza
getirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Danışma
Kurullarında, evet, getirilmesi İç Tüzük hükümlerine göre
normaldir, kabul edilebilirdir, bu bir haktır, ancak bu hakkın
da suiistimal edilmemesi, bu hakkın da hakkaniyet ölçülerinde
kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Bu hakkı
suiistimal ettiğiniz anlamında söylemiyorum, ama hakikaten
bizde de böyle, kamuoyunda da yanlış kanaatler oluşmasın
istiyorum. Bu, yüce Meclisin mehabetine de yakışmıyor
diyorum. Arkadaşlarımızın, bunca nedameti,
pişmanlığı ve bu özrü görsel ve yazılı medyada
paylaşmış olmalarına rağmen kendileriyle ilgili
bu dosyaların Genel Kurulun gündemine getirilmesini de
doğru bulmadığımı özellikle sizlerle paylaşmak
istiyorum. İnanıyorum ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi
bundan sonra önündeki gündemini süratli bir şekilde icra edecek
ve milletinin rahatını, huzurunu, refahını yükseltecek
diğer konuları süratle icra etmek üzere çalışmalarına
başlayacaktır.
Bu vesileyle, değerli arkadaşlar,
sizlerle fikirlerimi paylaşmak istedim, ancak istatistiki
verilerin bir kısmı da zannediyorum yanlış algılandı.
Evet, ruhsatlı silah sayısı arkadaşlarımızın
bahsettiği gibi olabilir, ama birden fazla silaha bir kişinin
sahip olması da mümkündür. Dolayısıyla, bu istatistiki
veriler silah adedini gösterir ancak kişi adedini belki yanlış
gösterir. Fakat, asıl önemli olan, bence üzerinde durulması
gerekli olan
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Kırklareli) Ölenlerin sayısı bir bilgi vermiyor mu?
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Doğrudur, paylaştığımızı da söylüyorum
Değerli Arkadaşım. Ben, paylaştığımı
da söylüyorum, arkadaşlarım da söylüyor.
Dolayısıyla, belki bundan
önce kayıt dışı silahlarla, ruhsatsız silahlarla
ilgilenmenin elzem olduğunu, doğru olduğunu düşünüyorum.
Bunların yasal tedbirlerini almanın, belki ağırlaştırmanın
gerekli olduğunu düşünüyorum. Bunların en başında
da, bu arkadaşların ve halkımızın, bu yanlış,
geçmişten gelen, o günlerde belki doğru olarak kabul edilebilen
geleneğinin, töresinin, örfünün, âdetinin artık toplumsal
hayatın içerisinde sıkıntılar doğurduğunu
ve bu vesileyle değiştirilmesi gerektiğini, ruhsatlı
olsa da silah bulundurulmaması gerektiğini yeni nesillerimize,
yetişen insanlarımıza anlat
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Kırklareli) O zaman lehte konuşun, aleyhte konuşmayın.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Aleyhte konuşuyorum
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Kırklareli) Lehte konuşun o zaman.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Hayır
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Kırklareli) Önemine inanıyorsanız lehte konuşun.
BAŞKAN Müdahale etmeyin arkadaşlar.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Evet
Ama, getirdiğiniz şey dokunulmazlıkların
kaldırılmasına yönelikti. Ben de, bunun için, buna katılmadığımızı
söylüyorum.
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Kırklareli) Kaldırmaya yönelik değil, 378inci
sıradan 5inci sıraya alınmasıyla ilgili.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Değerli arkadaşım, ben size hiç müdahale etmedim.
Fikirlerimi sizlerle paylaştım.
Grubumuzun da büyük ekseriyetinin, başta Başbakanımızın
ve Parlamentomuzun Başkanının da, bu mahiyette ikazları,
uyarıları, bizlere de topluma da örnek olmalıdır
diyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Sayın Ali Topuzun Başkanlığa bir başvurusu
var, okuyacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Adalet ve Kalkınma Partisi Manisa
Milletvekili Sayın İsmail Bilen, konuşmasında
hafta başında gündemle ilgili olarak partiler arasında
uzlaşma sağlandığı halde, CHP, bu mutabakata
uymayarak, her gün gündemle ilgili yeni önergeler getirerek, Türkiye
Büyük Millet Meclisini tıkamış duruma getirmektedir
biçiminde bir yorum yapmıştır. Durum böyle değildir.
İç Tüzükümüzün 68inci maddesi uyarınca söz verilmesini
talep ediyorum.
Saygılarımla.
Ali
Topuz
İstanbul
Ali Bey yerinizden mi?
ALİ TOPUZ (İstanbul)
Kısaca kürsüden arz edeyim.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
Sayın Başkan, CHPnin ismini hiç kullanmadım.
BAŞKAN Dinledim konuşmayı.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Polemik
yapmak için değil, açıklama yapmak için.
BAŞKAN Bir açıklama yapacaksınız.
Tamam, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Lütfen, kısa olsun Ali Bey.
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Ali Topuzun, Manisa
Milletvekili İsmail Bilenin, konuşmasında, Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ALİ TOPUZ (İstanbul) Değerli
milletvekilleri, Sayın İsmail Bilenin burada çok uygun
bir üslup içinde, ama gerçeklere biraz ters düşen bir açıklama
yapmış olması dolayısıyla söz aldım. Amacım,
bir polemik yaratmak değil, bir gerçeği ortaya koymaktır.
Değerli milletvekilleri,
bir süreden beri, haftalık gündemin oluşturulması konusunda,
siyasi partiler arasında, bütün haftayı kapsayan bir mutabakat
sağlayamıyoruz. Bazen, bazı konulara ilişkin mutabakat
sağlayabiliyoruz. O çerçevede de, bu hafta başında,
okullarda ve gençler arasında artan şiddet konusundaki çeşitli
partilere mensup milletvekili arkadaşlarımızın
yıl içinde verdiği araştırma komisyonu kurulmasına
ilişkin önergelerin gündeme alınarak konuşulmasında
mutabakata vardık. Hatta, bu mutabakat, salı günü gerçekleşecekti
bu konu. Sayın Millî Eğitim Bakanının da bu müzakerelerde
bulunma arzusunda olduğunu ifade etmeleri üzerine, Millî
Eğitim Bakanının da Plan ve Bütçe Komisyonundaki bütçe
görüşmeleri salı günü devam ettiği için, çarşamba
gününün gündemine alınmasını hep beraber karar verdik
ve öylece konu geldi. Mutabakatımız sadece bununla ilgiliydi
ve sayın grup başkan vekilleriyle yaptığımız
konuşmalarda bu konuda mutabakatımızı böylece
teslim ediyoruz, ama gündemle ilgili bizim öteki duyarlılıklarımızı
gerekirse yerine getireceğimizi de ifade ettik.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmaları çeşitli
başlıklar altında değerlendirilebilir. Şu
anlaşılıyor ki, bir süreden beri biz, denetim görevimizi
yapmıyoruz, yapamıyoruz, denetimle ilgili gündem konularını
kaldırıyoruz ve onun yerine, Sayın Hükûmetimizin uygun
gördüğü kanunları bizim de kabul ederek gündeme evet dememizi
bekliyor arkadaşlarımız. Yani, bir uzlaşma, sadece,
Hükûmetten gelen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan gelen önerileri
kabul etmemiz hâlinde oluşabiliyor. Onları kabul etmezsek,
bir uzlaşma olmuyor. Bizim de bazı yasaların burada
konuşulması, bazı konuların gündeme getirilmesi
ve denetim görevimizi eksiksiz yapmamız konusunda elbette
ki taleplerimiz vardır. Eğer bir uzlaşma söz konusu olacaksa
uzun süreli -haftalık, on beş günlük, bir aylık- o zaman,
gündemin her gününü birlikte konuşarak, gündemi birlikte tespit
ederek bir uzlaşma aranmalıdır. Böyle bir arayış
olursa, biz, aylık gündem belirleme işi dâhil olmak üzere,
her şeyi konuşmaya hazırız.
Bakınız, bugün grup önerisiyle
buraya getirdiğimiz konu, aslında bir soruna toplumun
dikkatini çekmeye dönük çok önemli bir katkı yapacağı
kanısındayım. Bu, ilgili arkadaşımızın
kişiliğiyle veya onunla ilgili değildir. Bu konu, Türkiyede,
önerge konusu olan silah kullanma işinin yarattığı
olumsuzlukları ortadan kaldırmak için, bizzat bu Değerli
Arkadaşımızın, Sayın Eyüp Fatsanın bu
olaydan sonra, geçenlerde yaptığı bir açıklamadan
da cesaret alınarak getirilmiştir. Sayın Fatsa, o
açıklamasında, kendisinin de bunlardan rahatsız olduğunu
Şimdi artık bu şekilde silah kullanmanın ortadan
kaldırılmasıyla ilgili eylemlerin her birinde herkesten
önce yer alacağım. demesinden kaynaklanmıştır.
İktidar partisinin Grup Başkan Vekilinin bu kadar gerçekçi
bir açıklama yapmasından sonra, bundan da yararlanarak,
acaba Hükûmetin dikkatini buraya çekebilir miyiz ve bu konuda gerçekten
doğru bir karar alabilir miyiz amacına dönüktü ve bunun çok
faydalı olduğu kanısındayım, bir israf olmadığı
kanısındayım ve başında da ifade ettiğim
gibi, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz verdiğimiz her sözü yerine
getirmişizdir; ama, vermediğimiz bir sözü vermiş gibi
kabul ederek bizden hesap sorulmasından da rahatsız olacağımızı,
lütfen siz kabul edin.
Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
VI. - ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
(Devam)
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine
ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Aleyhte ikinci söz, Ayhan
Sefer Üstün, Sakarya Milletvekili.
Buyurun Sayın Üstün. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisi aleyhinde söz aldım, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, uzunca
bir süreden beri, bu çatı altında, aşağı yukarı
her gün muhalefet partilerinin danışma önerileri okunuyor
ve neredeyse yüce Meclis vaktinin yarısını bu Danışma
Meclisi önerilerini görüşmekle geçiriyor.
Değerli arkadaşlar, bu
hususta, yine geçen hafta perşembe günü Cumhuriyet Halk Partisi
Danışma Kurulunun toplanmasını talep etti. Sayın
Meclis Başkanımız da bu talebe karşılık
olarak, Danışma Kurulunu topladı. O toplantıda,
bizlere gerçekten engin tecrübesiyle birtakım telkinlerde bulundu,
tavsiyelerde bulundu. Biz, iktidar partisi olarak üzerimize düşeni
yaptık. Yani, Sayın Meclis Başkanımız da bu tür
grup önerilerinin sık sık verilmesinden rahatsız olduğunu
ve Meclisin iyi bir şekilde, performanslı bir şekilde
çalışamadığını dile getirdi. Biz de AK
Parti Grubu olarak değişik bir yol izlemeye karar verdik ve
ilk kez belki de iki haftalık bir Danışma Kurulu önerisi
Meclise sunarak, burada, gündemin iki haftalık hiç olmazsa belirlenmesini
önerdik ve yüce Meclis de salı günü almış olduğu kararla,
iki haftalık bir çalışma programını gündemine
aldı. Tabii, burada bunu niye yaptık? Gerçekten, bir uzlaşı
olsun
Çünkü, sık sık, muhalefet partileri de, efendim, her
gün Danışma Kurulu sunuluyor, dolayısıyla bizim
arkadaşlarımız hangi kanuna çalışacaklarını,
hangi konuda konuşacaklarını bilemiyorlar, bu gündemi
önceden belirlersek, biz de arkadaşlarımıza, evet,
şu kanunu görüşeceğiz, şu maddeleri üzerinde veya
geneli üzerinde siz konuşursunuz diye telkinde bulunuruz ve
bu şekilde, böyle bir Meclis çalışması, verimli
bir Meclis çalışmasını yürütürüz talebinde bulunurlardı.
İşte, bunları dikkate alarak böyle bir yol izledik.
Nitekim, salı günü, belki bir
yazılı mutabakat değil ama, getirilen bu anlayış
çerçevesinde, Cumhuriyet Halk Partisi ve Anavatan Partisi de Danışma
Kurulu önerilerini geri çektiler veya sunmadılar. Bu güzelliğin
karşısında da, yine AK Parti Grubu da bir adım attı
ve okullarda şiddetin önlenmesiyle ilgili müştereken sunulmuş
olan bir araştırma önergesinin gündeme alınması hususunda
hep birlikte oy kullandı ve kabul ettik.
Şimdi, gündem belirlenmiş,
gündem yürüyor. Zaten, önümüzde yaklaşık üç haftalık
bir çalışma günümüz var, ondan sonra bütçe görüşmeleri,
ondan sonra yılbaşı, belki de ardından seçimler.
Şimdi, bu kadar daraltılmış bir mesaiyle ve gündemle
karşı karşıya dururken, tekrar hiç Meclisin gündeminde
olmayan bir konuyu ve milletvekilliği dokunulmazlığı
üzerinden de ve milletvekilliğinin üzerinden, âdeta milletvekilliği
müessesesi üzerinden hareketle gündeme getirilmesi, hakikaten
bir hakkın suistimalidir.
Gerçi, artık sadece bu hususlar
değil, maalesef, İç Tüzükün, örneğin sataşmayla
ilgili maddesinin de nasıl burada suistimal edildiğini
biraz önce gördük. Bir tertip içerisinde olan kişiler, birbirlerinin
isimlerini kullanarak burada, nasıl birbirlerine sataşma
maddesi üzerinden söz verdiklerini gördük.
Örneğin, şimdi, ben, bir
Sakarya milletvekiline, ey sayın milletvekili, benden habersiz
nasıl Sakaryaya gittin desem, bu bir sataşma maddesi mi olacak
ve bu şekilde, böyle karşılıklı olarak neredeyse
Meclisin gündemini işgal edeceğiz.
Danışma Kurulu önerileri
de, evet, İç Tüzükün 19uncu maddesinde belirtilmiş. Yani,
grupların Danışma Kurulunun toplanmasını talep
edeceği söylenmiş. Ama, her gün her gün, Meclisin mesaisini
aksatacak şekilde Danışma Kurulu önerisi sunmak veya
talep etmek, gerçekten bir hakkın suistimalidir. Meclisin çalışmalarını
engellemek açısından önemli bir argüman olarak kullanıldığı
kanaatindeyiz.
Değerli arkadaşlar, müsned
olaya geldiğimizde, elbette, biz de, bireysel silahlanmaya
karşıyız. Bu olayın toplumun hücrelerine kadar
işlediğini, sevinirken silaha başvurduğumuzu,
üzülürken silaha başvurduğumuzu, maçlarda, düğünlerde,
efendim güneş tutulmasında, hatta ve hatta bir bidat olarak
dinimize kadar girdiğini biliyoruz. Örneğin, ramazan ve
kurban bayram namazları çıkışında bazı
beldelerde silah atıldığına ben şahit oldum.
Yani, taa, bu iş, neredeyse bizim dinimize kadar girmiş,
bir bidat olarak. Bunun, burada, bir milletvekili dokunulmazlığı
üzerinden dile getirilmesi, hakikaten, böyle, yani siyasetçiyi
şamar oğlanına çevirmektir, ayağımıza
kurşun sıkmaktır. Bu, topluma o kadar yayılmış
ki, ama vurun abalıya, vurun siyasetçiye, vurun milletvekiline.
Arkadaşlar, bu, hakikaten Meclisin de itibarını zedelemekte,
milletvekilinin de itibarını zedelemekte.
Bu, elbette bir eğitim sorunudur,
bu bir asayiş sorunudur. Bunlarla ilgili elbette önlemler
alınabilir, bunlarla ilgili düzenlemeler yapılabilir.
Örneğin, Diyanet İşleri Başkanlığımızın
bir fetva vererek, böyle silah atmanın dinimizde yeri olmadığı
ileri sürülebilir, okullarda eğitim yapılabilir. Ama, bunu
milletvekilliği üzerinden, dokunulmazlığı üzerinden
dile getirmek, hakikaten bindiğimiz dalı kesmektir.
Değerli arkadaşlar, yine,
burada, bizden önceki konuşmacılar, YİMPAŞ ile ilgili
birtakım laflar söylediler. Hatta, Hükûmetin işte bunu koruduğu
noktasında imada bulundular.
Değerli arkadaşlar,
YİMPAŞ hadisesi, 1980lerin sonundan başlayarak günümüze
kadar gelen bir vakıadır. O günden beri, rahmetli Özal
başta olmak üzere, Demirel hükûmetleri, Çiller hükûmetleri, Erbakan
hükûmetleri, Ecevit ve Mesut Yılmaz hükûmetleri gelmiş geçmiştir,
herkes bu olayı seyretmiştir. Bu olayın patlak verdiği
nokta, 2000 ve 2001 krizleridir. Şimdi, bizimle hiç alakası
olmayan, AK Partiyle hiç ilgisi olmayan bir konuyu, sanki bu şekilde
ima etmek, hakikaten, haksızlıktır, yanlıştır.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Yapmayın
Sayın Vekilim, belgeler
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Bakın,
bunu medya da gündeme getirmeye başladı, ancak Sayın
Başbakan çıktı, dedi ki: Evet, biliyorsanız bir
şey, getirin bana, ben takip edeceğim dedi, ama o iddiada
bulunan hepsinin buharlaştığını ve ortadan
kaybolduğunu gördük.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
Başbakan ne zaman savcılığa başladı?
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, o bakımdan, sanki olmayan bir konuları,
milletvekilliği dokunulmazlığı üzerinden, milletvekili
üzerinden, Hükûmet üzerinden, Meclis üzerinden ifade etmeye kalkmak
son derece yanlıştır.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Gerçeği ters yüz edemezsin Ayhan Sefer, gerçeği ters yüz edemezsin
öyle konuşarak.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Bakın,
dokunulmazlıklarla ilgili sık sık söylüyoruz, diyoruz
ki: Bu konuda adım atalım, gelin bir uzlaşma komisyonu
kuralım. Nitekim, Sayın Meclis Başkanımızın
talebi var bu konuda, bütün gruplara yazısı var. Bu konuda,
Anayasa değişikliği başta olmak üzere, kanunlarda
yapılacak değişiklikler hususunda bir çalışma
yürütülsün, uzlaşma komisyonu kuralım
AK Parti bu uzlaşma
komisyonuna üye verdiği halde, maalesef, muhalefetten henüz
bu zamana kadar, bu uzlaşma komisyonuna herhangi bir üye verilmemiştir.
Değerli arkadaşlar, bizler,
AK Parti milletvekilleri olarak, ayrıcalık peşinde
koşan insanlar değiliz, dokunulmazlık da istemiyoruz,
ancak
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Ancak,
sözde, sözde
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) -
eğer sadece milletvekilliği dokunulmazlığı
konuşulursa, bu meselede, aynı lojmanlarda olduğu
gibi, tek başımıza kalma ihtimalimiz var.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Söz bol
da uygulama yok.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Bakın,
geçen hafta da söylemiştim. Hâlâ bu ülkede, nerede, hangi mahkemede,
nasıl yargılanacağı noktasında hüküm olmayan
bürokratlar var. O bakımdan, sadece siyasetçinin dokunulmazlığı
üzerinde konuşursak, aynı lojmanlarda olduğu gibi yaya
kalırız, yalnız kalırız.
ATİLLA KART (Konya) Yasal düzenlemeyi
getirin, destek verelim.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Gerçi,
biz, milletimizin içerisinde oturmaktan, onlarla birlikte yaşamaktan
mutluyuz. Semtteki manavla dost olmaktan, o semtteki, efendim, bakkalla
dost olmaktan memnunuz. Zaten, biz onların arasından
çıkmıştık ve onların arasında yaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım
lütfen.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) O bakımdan,
hem siyasi dokunulmazlıkların hem milletvekili dokunulmazlıklarının
hem de bürokratik dokunulmazlıkların topluca ele alınacağı
bir çalışmaya bizim de var olduğumuzu söylüyoruz. Cumhuriyet
Halk Partisinin grup önerisine bu sebeplerle karşı olduğumu
bildirir, saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Bir açıklık
getirmek lazım. Lojmanların milletvekilleri tarafından
kullanılmaması durumu ortaya çıktığı
zaman orada hiçbir CHPli milletvekili yoktu. (AK Parti sıralarından
vardı, vardı sesleri) Çünkü, CHPliler o dönemde Meclis
dışındaydılar. Ayhan Sefer Üstünün bir yanlış
yaparak, yanlışla gitmesini istemediğim için bu düzeltmeyi
yaptım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşderenin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî
Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN 1inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2nci sırada yer alan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik
Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik
Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi
Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Bursa
Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun, Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
4.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan
Karapaşaoğlu'nun; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa
Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (2/762) (S. Sayısı: 1252) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde 8inci madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılan konuşma
tamamlanmıştı. Şimdi, söz sırası, Anavatan
Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim
Özdoğana aittir.
Buyurun Sayın Özdoğan.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
(x)
1252 S.Sayılı Basmayazı 15.11.2006 tarihli 19uncu Birleşim
Tutanağına eklidir.
Değerli arkadaşlar, yarın
24 Kasım Öğretmenler Günü. Bu vesileyle öğretmenlerimizin
bu gününü kutlarken onlar hakkında iltifat edici sözleri söylemeyi
biraz boş olarak addediyorum. Çünkü, tarihsel sürece baktığımız
zaman, iki önemli zat, öğretmenlerimiz hakkında çok önemli
iki söz söylemiştir. Tarihsel kronoloji içerisinde birisi Hazreti
Ali Bana bir harf öğretenin kulu, kölesi olurum. demiştir.
Bu, öğretmenlerimizin değerini bildirecek en önemli sözlerden
birisi. Diğeri de, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürkün Muallimler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.
sözünün karşısında bizim bir söz söylememiz son derece
boş olur diye düşünüyorum. Bütün öğretmenlerimize hayatlarında
mutluluklar ve mesleklerinde başarılar diliyor, en derin
saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, Anavatan
Partisi Grubu adına, 1252 sıra sayılı Kanun Tasarısının
8inci maddesinde söz almış bulunmaktayım. Tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, buna
bir konudan başlamak istiyorum. 2004 yılında
Yol-İş Sendikasının hazırladığı Devleti Toprak ve Su Yönetiminden Kovmak
ve Federal Örgütlenmeye Doğru Büyük Adım Tasarısı
Hakkında başlıklı raporda şu tespitler yapılmıştı:
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yerel idarelere devri ile,
devletin hüküm ve tasarrufu altında olan topraklar ile umumi suların
statüleri daralacaktır. Bölgesel ve yerel idareler ile özel
mülk sahipliğinde mülkiyet tescilleri gerçekleştirilecektir.
Böylece, tüm toprak ve su kaynakları piyasa koşullarına
göre alınıp satılır hale getirilecektir. Köy topraklarının
yabancılara satışı önündeki engeller hâlihazırda
kaldırılmıştır; su kaynaklarında işletmecilik
yerli ve yabancı büyük tekellere geçmiş durumdadır.
Piyasada birer ticari meta olarak alınıp satılabilir
hale getirilen bu ulusal varlığın, küresel şirketlerce
paylaşılması engelsiz bir biçimde tamamlanacaktır.
deniyordu bir pasajında.
Bugün 1252 sayılı Kanun
Tasarısına baktığımız zaman, maalesef,
yabancılara bu Hükûmetin yaptığı iltifatın,
yabancılara gösterdiği kolaylığın bir benzerini
de bu kanun tasarısında yaşıyoruz. Sadece bu alanda
mı? Yabancılara, maalesef, Türkiye devletinin kapısını
her alanda açmış bulunuyoruz; sanayide, ticarette, ithalatta
sonuna kadar kapılarımızı açmışız.
Mesela, iş dünyamızın önemli sorunlarından birisi
de, bu Hükûmet sayesinde ekonomiye Çin darbesi vurulmasıdır.
İş adamlarımız kapılarına bir bir kilit
vuruyor. Çinden gelen ucuz ve kalitesiz ürünler, tekstil, ayakkabı,
çimento, granit, oyuncak, plastik sektörü, mobilya ve daha birçok
sektörün başını yakıyor. Çinden yasal yollarla yapılan
ithalatın yanı sıra Türkiyeye kaçak ya da düşük
fatura kestirilerek sokulan ürünler, hem sanayiciye hem esnafa
kepenk indirtiyor. Bu Hükûmetle Türkiye, yabancı iş dünyası
için cennet, yerli iş dünyası ve esnafımız için azgın
bir cehennem olmuştur.
Değerli arkadaşlar, bu
çok vahim bir durumdur, Çinden gelen mallar. Mesela, her 100 oyuncağın
95i, 100 gözlüğün 75i, 100 halının 25i, 100 klimanın
50si Çin malı. Çin mallarının Türkiyeye girişi kilitlerle
başladı, hâlâ iğneden ipliğe birçok alanda ortaya
çıkan bu mallar, yaklaşık 30 yerli sektörü tehdit eder
durumdadır.
Çin malları, ucuzluğu, aynı
malın Türkiyedeki üretim maliyetlerinin yüksek olmasından
dolayı büyük rağbet görürken, pek çok sektörde de üretimin
durmasına ve fabrikaların durmasına yol açmış
durumdadır. Tabii ki fabrikalar kapanınca işsizlik
çığ gibi artmaya başladı. Bütün bunlar, Cargill ve
benzerlerinde olduğu gibi, AK Partinin yabancı hayranlığından
kaynaklanıyor.
Değerli arkadaşlar, burada
Sayın Erbakanı anmak istiyorum, acaba olsaydı ne derdi?
Sadece hadi oradan, hadi oradan mı derdi, başka şeyler
de mi söylerdi? Mesela sizler yabancı âşığısınız
der miydi diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, ucuz
ve kalitesiz Çin mallarının en fazla yer aldığı
sektörlerin başında, saraciye, cep telefonu, oyuncak,
elektronik ve bilgisayar geliyor. Çinden gelen düşük maliyetli
mallara firmaların kendi markalarını basması,
haksız rekabeti de beraberinde getiriyor.
Yerli firmaları korumak için
AK Parti Hükûmeti hiçbir tedbir almamıştır. Sıcak
para ve niteliksiz sanayi mallarının istilasına
uğrayan Türkiye ver kurtul politikalarıyla tarihinin
en büyük borç batağına sürüklenmiş durumdadır. AK
Parti Hükûmetiyle birlikte, başı dönen ekonomi, hasta olmuş
dış politika, kanser olmuş iç güvenlik, milletin gelecek
umutlarını tüketmiş, ufkunu karartmıştır.
Bu Hükûmetle, Türk tarımı en büyük darbeyi yemiştir.
Bakın değerli arkadaşlar,
bu Hükûmetle birlikte, neye el atsak, maalesef dökülüyor. Bakın,
AK Parti, Kuzey Iraktaki bağımsız Kürt devleti projesine
tavır almıyor, seyrederek, hükûmette nasıl kalırım
hesapları yapıyor. Nereden nereye değerli arkadaşlar!
AB dayatmalarıyla ve AK Partinin
de buna uyum sağlamasıyla, Kıbrıs elden gitti gidiyor.
Nereden nereye arkadaşlar!
AK Parti, Kerkük ve Telaferdeki
katliamlara ilgisiz, tiyatro izler gibi izliyor. Nereden nereye!
AK Parti, Kuzey Iraktaki Müslüman katliamını sadece seyrediyor.
Avrupa Birliği Türkiyeyi yeni
bir Sevre taşımak isterken, AK Parti Avrupa Birliğinin
değirmenine su taşıyor. Medeniyetler buluşması
ve dinler arası diyalog söylemiyle, AK Parti Batı dünyasına
teslim oluyor ve patrikhane ile Papanın dayatmalarına boyun
eğiyor. Nereden nereye değerli arkadaşlar!
EYÜP AYAR (Kocaeli) Sen nereden
nereye? AK Partideydin, şimdi neredesin!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
AK Parti
Ben, nereden
Benim çizgim bellidir, nereden olduğumu
biliyorum.
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(İzmir) Sen, dünyadan bihabersin!
BAŞKAN Müdahale etmeyin arkadaşlar.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Nereden olduğunu biliyorum. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Müdahale etmeyin arkadaşlar.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Cevabını veririm. Otur oturduğun yerde, bir profesöre
yakışmaz!
BAŞKAN Siz, Genel Kurula hitap
edin Sayın Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
AK Parti, Türk çiftçisini IMF dayatmalarına ezdiriyor.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
AK Partideydi, şimdi Doğru Yolda, nereden nereye!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Bak, bunları yapışınızda Sayın Erbakan
olsaydı ne derdi biliyor musunuz? Siz bunları biliyor musunuz?
Hadi oradan, hadi oradan demezdi sadece, başka bir şey de
söyledi, burada söylemek istemiyorum.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) Söyle,
söyle!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
AK Parti, Türk esnafı, çiftçisi, işçisi ve yoksulun
kıt kaynaklarını, yüz milyarlarca dolar faiz adı
altında Batıya transfer ederek, uluslararası büyük
rantiyeye peşkeş çekiyor.
AK Parti, esnafı, köylüyü bitirirken,
bugüne kadar sorun olmayan güvenlik noktasında da ülkeyi kaosa
düşürüyor ve büyük şehirlerde sokağa çıkılmaz
noktaya getiriyor.
Avrupa, İstanbul Rum Ortodoks
Patrikhanesine Vatikan misali bir statü için zeminler hazırlıyor.
Ayrıca, İstanbulda yeni bir Bizans ihyasına start veriyor.
AK Parti Hükûmeti, dış destek için ABnin bütün dayatmalarına
boyun eğiyor. Nereden nereye!
AK Parti, çoğunluğuna
rağmen, ne baş örtüsüne özgürlük getiriyor ne imam-hatip konusunu
çözüyor ne de ahlaki erozyonu önleyecek adımlar atıyor. Nereden
nereye değerli arkadaşlar!
Değerli arkadaşlar, yabancılardan
söz açılmışken, şimdi, gelelim yabancı sermaye
girişine. Bu ülkede, ekonomiden anlayan anlamayan herkesin
bildiği bir şey var. Yabancı sermayenin faydalı
olanı nedir? Doğrudan yabancı yatırımıdır.
Şimdi, tam da burada, Hükûmete bir soru sormak istiyorum: Yabancı,
neden gelip ülkemizde doğrudan yatırım yapsın?
Hükûmet bu soruya cevap veremiyor. Onlar, zaten, cevabı fayda
getirecek sorulara cevap vermekten âciz bir durumdadırlar.
Ama, ben, yabancı sermaye neden Türkiyeye doğrudan yatırım
yapmaz, bunu size anlatmak istiyorum.
Türkiye, dünyanın en pahalı
benzinini kullanıyor. Doğal gaz fiyatlarında Japonya
ve Tayvanı izleyen Türkiye, en pahalı doğal gaz kullanan
ülkeler arasında dünya üçüncüsü, dünyanın en pahalı
elektrik kullanan ülkeler sıralamasındaysa dördüncü
sıradadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım
lütfen.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yani, Türkiye, resmen, yabancı
üretici için girdi maliyeti cehennemi. Peki, Hükûmet bunun önüne
geçmek için ne yapmış? Hiçbir şey yapmamış durumdadır.
Üstelik, elektrik fiyatlarına zam da yolda bulunmaktadır.
Yabancı sermayeyi ürküten
konuların başında, bir ülkedeki kayıt dışı
ekonominin büyüklüğü geliyor. Çünkü, kayıt dışı
ekonomi rekabet gücünü olumsuz yönde etkiliyor. Peki, Hükûmet bu konuda
ne yapmış? Kayıt dışı kaç işletmeyi kayıt
altına almış? Hiçbir tane. Öte yandan, faizlere bakıyorsunuz,
ekonomi kırılgan. Riskler yüksek olunca, yabancı yatırımcı
yatırım için değil, rant geliri elde etmek için geliyor.
Rapora göre, Türkiye, yıllardır yabancı sermaye çekmiyor,
ama spekülatif kazançların cenneti olma konumunu sürdürüyor.
2001 yılının Eylül
ayında, dönemin kuru olan 1 milyon 386 bin liradan 1.000 dolar bozdurup,
eline geçen 1 milyar 386 milyon lirayı bankalarda değerlendiren
yabancı bir yatırımcı, 2004 yılı Ağustos
ayına geldiğinde, parasını 4 milyar 929 milyon liraya
çıkarabiliyor. Bu da, dönemin dolar kurundan 1 milyon 506 bin
liraya tekabül ediyor, yatırımcının eline 3.273
dolar geçtiği anlamına geliyor. İşte bu para, dünyanın
hiçbir ülkesinde bu kadar kısa zamanda kazanılmıyor.
Bütün bunlar, AK Parti Hükûmeti sayesinde oluyor.
Türkiyede faizler, ortalama,
2003 yılında yüzde 37,7yle seyrederken, bu oran İsviçrede
0,17; İtalyada yüzde 0,5; Kanadada 1,10; ABDde yüzde 1,15. Buna
göre, bir yatırımcının, Türkiyede üç yılda kazandığı
parayı bir başka gelişmiş ülkede kazanmak için seksen-yüz
yıl beklemesi gerekiyor. Bütün bunlar kimin sayesinde oluyor?
AK Parti Hükûmetinin sayesinde ve yabancı âşıklığından
dolayı oluyor.
Peki, Hükûmet bu konuda ne yapıyor?
Hiçbir şey, koskoca bir sıfır. Peki, yabancı yatırım
çekmek için doğru dürüst adım atmıyorsunuz da, yabancı
sermaye edebiyatını neden yapıyorsunuz? Bin tane faiz
ve kur taklası atarak ülkeye soktuğunuz sıcak paranın
mı propagandasını yapıyorsunuz? Yoksa, yabancının
satın alıp sonra kayıt dışı pansiyon olarak
kiraya verdiği yazlık satışlarını
mı kastediyorsunuz?
Artık, birilerinin çıkıp
bu ciddiyetsizliğin hesabını sorma vakti gelmiştir.
Anavatan Partisi, vatandaş adına bunu yapmaktadır. Buradan
tekrar soruyoruz: Doğrudan yabancı yatırımı
için ne yapıyorsunuz? Hiçbir şey yapmıyorsunuz. Sadece,
yabancıya hizmet ediyorsunuz, yabancı âşıklığı
yapıyorsunuz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Komisyon Başkanı
Sayın Vahit Kirişci söz istedi.
Buyurun Sayın Kirişci.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz on dakika.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan kanun teklifiyle ilgili yapılan birtakım
eleştirileri değerlendirmek üzere söz almış bulunuyorum,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, elbette
ki hepimiz fâniyiz. Neticede, gelecekte buradaki kayıtlar ve
arşivler esas olacak.
Bu teklifle ilgili çok farklı
değerlendirmeler yapıldı. Her şeyden önce bilelim
ki, bu teklif, geçtiğimiz yıl temmuz ayında Genel Kurulumuzdan
çıkmış ve Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmış
olan bir kanundaki geçici maddede değişikliği öngören
bir tekliftir. Bursa Milletvekilimiz Sayın Altan Karapaşaoğlu
bu teklifi verdiğinde 3 madde olarak gelmiş, daha sonra yapılan
alt komisyon çalışmalarında 8 maddeye çıkarılmış,
böylelikle de, özellikle, kanuni süre içerisinde eksik ve noksanlığı
olarak görülen hususlar telafi edilmeye çalışılmıştır.
Ben üzülerek ifade etmek istiyorum
ki, burada özellikle Tohumculuk Yasasıyla başlayıp
bu Yasayla devam eden farklı bir muhalefet üslubu ve tarzı
sergilenmiştir. Yine üzülerek ifade ediyorum, daha henüz tamamlanmamış
olan bu çalışma, 8 madde olan bu çalışma, yaklaşık
on sekiz saatlik bir Meclis çalışmasını gerektirmiş
ve bu beş iş günü olarak gerçekleşmiştir.
Yine, çok enteresan. Öyle bir teklif
oldu ki, öyle bir yasama faaliyeti oldu ki, bir küresel sermayenin
Türkiyedeki temsilcisi şu ana kadar tam 112 kez burada zikredilmiş.
Herhâlde, böyle bir sermaye için, yüce Mecliste yapılan böyle bir
reklamdan daha güzel bir reklam olamazdı diye düşünüyorum.
Diğer taraftan, yine burada
hatipler söz aldılar, bunun Anayasaya aykırı olduğunu,
yargının vermiş olduğu bir kararın bir kanuni
düzenlemeyle üstesinden gelinemeyeceğini ifade ettiler.
Ben hukukçu değilim, ama, basit olarak şöyle görüyorum: Bu
ülkede idama çarptırılmış insanlar vardı;
ama, bu Meclis, çıkarmış olduğu yasayla, bu idam cezasını
ağırlaştırılmış müebbet hapse çevirebilmiştir.
Dolayısıyla, Meclis, yasama yetkisini elinde bulunduran
en önemli erklerden birisidir. Bu erk bu yetkisini kullanırken,
Anayasanın kendine verdiği görevler çerçevesinde, bir ülkede
problem olan konuları çözmek adına kullanmıştır.
Bu teklifte de bunu yapmıştır.
Yine burada iddia edilen konulardan
bir başkası, efendim, bu teklif yasalaşmış olsa
bile, kesinlikle 20 bin sanayicinin ihtiyacının karşılanamayacağı
iddia.edilmiştir. Bu da doğru değildir. Başta da belirttiğim
gibi, burada ağırlıklı olarak geçici maddedeki
sürenin iki yıla çıkarılması hadisesinde, bir önceki
yasadan hiçbir farkı yoktur. Bu Meclisten geçen, çıkarılan
yasalara büyük bir duyarlılık ve titizlik gösteren Sayın
Cumhurbaşkanımız bile, bu Kanunu onaylamakta ve Resmî
Gazetede yayınlanmasını gerçekleştirmekte bir
beis ve buna mâni bir hâl olmadığını, onaylayarak
göstermiştir. Dolayısıyla, burada ben, özellikle o sözü
edilen küresel sermayenin temsilcisi olan firmayı hariç tutarak
söylüyorum: Geri kalan o 20 bin civarındaki, bu ülkenin ulusal
sermayesi olarak nitelendirilen sermaye grubu için bu Kanunun çok
önemli bir ilaç olduğunu, bir deva sağlayacağını
buradan belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
teklifin görüşülmesi sırasında, tıpkı Tohumculuk
Yasasında olduğu gibi, muhalefet farklı bir muhalefet
sergilemiştir, dedim. Elbette ki, muhalefetin muhalefet etme
hakkı vardır; ama, bu tutanaklar bizden sonraki nesiller tarafından
incelendiğinde, ne kadar tutarlı, ne kadar başı
sonu belli bir muhalefet olduğunun da gösterilmesi gerekir.
İktidar sorumluluğu kadar, muhalefet sorumluluğu
da önemlidir.
Ben yine üzülerek ifade ediyorum:
Burada öyle önergeler verilmiştir ki, örneğin 7nci maddeyle
ilgili yürürlük tarihi 2045 yılı olarak ifade edilmiştir.
Neden 2045 yılıdır? Bu konuda görüşlerini
açıklamak üzere kürsüye gelen arkadaşımız, maalesef
bu konuya hiç değinmemiş, tıpkı diğer maddelerdeki
önergelerde yaptıkları konuşmalara benzer, tarımla,
hatta bu kanunla hiç alakası olmayan Türkiyedeki çok geniş
konulara burada değinilmiştir.
Yine burada yapılan bir
başka yanlış da, -ilk defa belki de Meclis tarihinde-
bir önergeyle, bir kanun teklifindeki 2 madde, tek bir kelime değiştirilerek
birleştirilmeye çalışılmıştır. Bunun
yanlışlığını bir Komisyon Başkanı
olarak dile getirdiğimde Sayın Ergin burada yok- benim,
kendisinin gibi bir profesör olduğumu ve yeni bir milletvekili
olduğumu ifade ederek, bizi küçümseyen, biraz da böyle hafife
alan konuşmalar yapmıştır. Ama, hepimiz biliyoruz
ki, armudun olgunlaşmak için zamana ihtiyacı vardır,
insanın kendini geliştirmek için gayrete ihtiyacı
vardır. Eğer, gerek AK Parti Grubunda gerekse Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunda, her iki grupta da, ilk defa seçilmiş olmalarına
rağmen, kendini geliştirmiş, zamana ihtiyacı bir
kenara bırakıp, bir armut olgunlaşmasına işi
bırakmamış olan milletvekili arkadaşlarımız
var. Bunlardan bir tanesi de, çok takdir ettiğim, Sayın Grup
Başkan Vekilidir Cumhuriyet Halk Partisinin. O nedenle, ben,
bu teklifin görüşülmesi sırasında bu tür gariplikler
de, bu tür değerlendirmeler de olmuştur diyorum. İnşallah,
biraz sonra yapılacak görüşmelerin ardından bu teklif
yasalaşmış olacak ve bu ülkede, gerçekten zaman yönünden
yeteri kadar ilgi görmeyen bir kanunun işlerlik kazanması
da sağlanmış olacaktır.
Son cümle olarak şunu ifade etmek
istiyorum: Değerli arkadaşlar, burada hep getirildi, o
firmanın adı zikredildi; ama unutmayalım ki, bir yabancı
sermaye, bir küresel sermaye bir ülkede yatırım yapacaksa,
o ülkenin başbakanının sözünü kale almayacak, bunu
ciddiye almayacaksa, o ülkedeki bakanlar kurulunun almış
olduğu prensip kararlarını yok sayacak, bunlara güvenilmez,
diyecekse, bu ülkede, böyle bir ülkede, böyle bir küresel sermaye
nasıl gelip yatırım yapacak ve kime itibar edecek, kime
güvenecek?
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı
adına, Mevlüt Akgün, Karaman Milletvekili.
Buyurun Sayın Akgün. (AK Parti
ıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
1252 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım; yüce heyetinizi
ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tarım
sektörü ülkemizin en sorunlu alanlarından birisidir. Sanayi
devrimini yaşamayan ve genç cumhuriyetimizden bu yana büyük
ölçüde tarım toplumu olma özelliğini koruyan ülkemizde,
hâlen nüfusun neredeyse yüzde 35i tarımdan geçinmektedir.
Yıllardan beri tarım kesiminin
yapısal sorunları bir türlü çözülememiştir. Bu yapısal
sorunlar nedeniyle verilen her türlü desteğe rağmen, çiftçi
kesimini mutlu etme imkânı neredeyse çok zordur. Bu yapısal
sorunların başında, işletme büyüklüklerinin çok
küçük olması gelmektedir. Çiftçinin kullandığı
arazinin büyüklüğü dünya ortalamasının çok altındadır.
Bu nedenle, özellikle yaz gezilerinde ziyaret ettiğimiz köylerde
sık sık toplulaştırma talepleriyle karşı
karşıya gelmekteyiz. Arazinin küçük ve dağınık
olması aynı zamanda tarımda maliyeti de çok artırmaktadır.
Genel bütçenin kısıtlı imkânlarıyla toplulaştırma
taleplerini karşılamak mümkün değildir.
Bu nedenle, görüşmekte olduğumuz
kanun teklifinde, özel arazi toplulaştırmasına imkân
verilmesinin çok yerinde bir düzenleme olduğunu düşünüyorum.
Tüzel kişilikler ve kamu kurumları da kendi imkânlarıyla
toplulaştırma yapabilmelidir. Böylelikle, toplulaştırma
işlemleri yaygınlaşmalı ve elimizdeki tarım
arazileri bir an önce toplu hale getirilmelidir.
Nitekim, buna benzer bir uygulamayı
aslında Hükûmetimiz kadastro çalışmalarında yapmıştır.
Devletin elindeki imkânlarla ve kısıtlı bütçe imkânlarıyla
kadastro işlemlerinin bitmesini bekleseydik, belki uzun
yıllara sâri olan bir uygulamayla karşı karşıya
kalacaktık; ama Hükûmetimiz, bu yarayı dikkate almak suretiyle,
kadastro tespitlerine özel sektörü de dahil etmek suretiyle, uzun
yıllar sürmesi beklenen ülkenin kadastro işlemlerini
hızla yapmaya başlamış ve bugün kadastro işlemleri
bitme aşamasındadır.
Değerli arkadaşlar, diğer
yandan, tarımda kalkınmanın sağlanması için
mutlaka sanayi kesimini tarımın içine çekmek zorundayız.
Bilgisi, tecrübesi, sermayesi olan sanayi kesimi, bugün ülkemizde
dünyaya, rekabete en açık olan kesimdir. O nedenle, sanayi kesiminin
bilgisini, tecrübesini ve sermayesini tarımla bütünleştirmek
ve tarımda kalkınmayı sağlamak durumundayız.
Kabul etmemiz gerekir ki, gerçekten, tarımda, çiftçimizde,
çiftçi kesiminde tecrübe, bilgi ve sermaye birikimi arzu ettiğimiz
seviyede değildir. Yaptığımız köy ziyaretlerinde,
yaptığımız kahvehane konuşmalarında,
çoğu çiftçimizin toprak analizini bile yaptırmadığı,
ürün çeşitlemesini hiç denemediği, kullandığı
gübrenin, ilacın tarımda hangi mücadeleye yararlı olduğu
konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığını görüyoruz.
Bu nedenle, Bakanlığımızın, sanayicinin daha
çok tarıma yönelmesine yönelik teşvikleri artırmasının
uygun olacağı kanaatindeyiz. Özellikle son yıllarda,
birçok sanayicimizin, büyük sanayicimizin büyük hayvancılık
tesisleri kurması, yine, Karaman gibi illerimizde büyük meyvecilik
bahçeleri kurmaları, bizi, sanayinin tarıma yönlenmesi
konusunda umutlandırmaktadır.
Söz meyveciliğe ve meyve bahçelerine
gelmişken, Tarım Bakanlığımızın, Tarım
Sigortaları Yasasını hayata geçirmesini ve özellikle
yıllardan beri mağdur olan çiftçimize yönelik olarak don sigortası
riskini sigorta kapsamına alacak olması ve 2007de tarım
sigortaları kapsamında don zararının da yer alacak
olmasının önemli olduğunu vurgulamak istiyorum.
Kıymetli milletvekilleri,
bu vesileyle tarımda toplulaştırma kadar önemli olan bir
başka meseleye de değinmek istiyorum. Bana göre tarımın
en büyük derdi sulamadır. Sulama altyapısının yetersiz
olması, hem üretim maliyetini artırmakta hem de verimi düşürmektedir.
Maalesef, özellikle Orta Anadoluda yer altı sulamasının-
hem cazibe sulamasına yönelmeden yer altı sulamasıyla
tarımda sulamanın artması, sulamanın hoyratça
kullanılması, çağdaş yöntemlerin kullanılmaması
sebebiyle su varlığı gittikçe azalmaktadır. Daha
on-on beş yıla kadar içinde sandalların yüzdüğü, gemilerin
yüzdüğü, balıkların tutulduğu göller, su kaynakları
bir bir kurumaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
MEVLÜT AKGÜN (Devamla) Bu nedenle
tarımda hem maliyeti düşürmek hem verimi artırmak hem
de kaliteli sulamanın önünü açmak için damlama ve yağmurlama
sistemlerini teşvik etmek bir zaruret arz etmektedir. Bu nedenle
Tarım Bakanlığının uygulamış olduğu
kapalı şebekelere yönelik teşvik sisteminin daha
fazla geliştirilmesi ve artırılması zaruretini
burada bir defa daha ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kanun teklifinin, hem toplulaştırmayı
hızlandırmak, genişletmek hem de yıllar önce izin
almak suretiyle binlerce insanın çalıştığı
kurulan sanayi tesislerinin yasal eksikliklerini tamamlamak
üzere ilgililere süre vermesi açısından bir zaruret olduğunu
düşünüyor ve kanun teklifini desteklediğimi ifade ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İkinci kişisel
söz istemi Sayın Ahmet Rıza Acardan, Aydın Milletvekilimizden.
Buyurun Sayın Acar. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda
değişiklik yapan kanun tasarısı hakkında söz
almış bulunuyorum. Heyeti umumiyeyi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum efendim.
Bu 8 maddelik kanun o kadar çok tartışmalara
sebep oldu ki, o kadar çok eleştirilerin odak noktası oldu
ki, inanınız, buradan geçen 100, 200, 300 maddelik kanunlarda,
daha da ilerisi, Anayasa değişikliklerinde falan hiç böyle
konuşmalar yapılmadığını düşünüyorum.
Ne mektuplar okundu, ne gibi, efendim, telgraflar söylendi
Ben de bunlardan
bir tanesini okumak istiyorum müsaade ederseniz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Senin mektup okuyacağın belli oldu zaten.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Sayın
Milletvekilim, üç dönemdir Bereket köyü Muhtarı olarak görev
yapmaktayım. İki dönem Çine Muhtarlar Derneği olarak
çalıştım. Sizin Hükûmetiniz döneminde aldığım
hizmetleri hiçbir hükûmetten almadım. Sizin döneminizde yapılan
hizmetler köyüme cumhuriyet tarihinde yapılmadı. Bu yüzden
size ve Hükûmetinize ne kadar teşekkür etsem az gelir.
İsim: Mustafa Aydın. Tarih: 14/10/2006. Bereket köyü, Çine Bereket
köyü. (CHP sıralarından gürültüler)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Ne yaptınız, ne?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Muhtarı
da dövdüreceksin sen şimdi.
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
Şimdi, Türkiyede, takriben 7 milyon çiftçi vatandaşımız
var. 7 milyon aileye bir tane getiriliyor mektubu
MUHARREM KILIÇ (Malatya) O köylüler
muhtardan hesabını sorarlar o mektubun.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Ama,
ben, 35 bin muhtardan bir tane getiriyorum, bu daha önemli gibi geliyor.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Hele
köylüler ne diyor, köylüler?
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bu ülke
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Muhtarı
anladık da, köylüler ne diyor?
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Bak, bu
ülke bu ülke, yol vergilerini gördü, bundan kaynaklanan sürgünleri
gördü, millî koruma kanunlarını gördü.
HALİL TİRYAKİ
(Kırıkkale) Siz gördünüz, siz!
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
Yağ, mazot, gaz, bez, tuz kuyruklarını gördü.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Eskiden vardı, eskiden, yeni bir şeyler söyle.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) 24 Ocakları,
5 Nisanları, 19 Şubatları, yüzde 7.500 gecelik faizleri,
yüzde 150, yüzde 200 enflasyonları gördü.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
Sen hangi partiye oy verdin daha önce, onun hesabını ver.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)
Kıbrıs Barış Harekâtını da gördü mü?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Başkan, Mecliste reklam yapıyor.
BAŞKAN Müdahale etmeyelim
arkadaşlar.
Siz de, lütfen konuya gelin.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Demokrasiyi
kesenleri, kesenlere yardımcı olanları da gördü.
BAŞKAN Sayın Acar, lütfen
konuya gelin.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Ama bugün,
ama bugün geldiğimiz noktada
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Aydınlı
olup da Kuşadasını görmediniz mi?
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Geldiğimiz
noktada, tarımda, ekonomide, sanayide, ticarette, enflasyonda,
turizmde, sağlıkta, eğitimde, adalette, hukukta ve demokraside,
insan haklarında çok şeylerin yapıldığını
yalnız Türkiyedeki 73 milyon vatandaş değil, 6,5 milyar
dünya insanı gördü, duydu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İşte, dolayısıyla,
meyveli ağaç taşlanır.
Peki, şimdiye kadar dört koldan
da
Anlaşıldı ki, son yıla girince, önümüzde önemli
olaylar var, yapılacak birçok seçimler var, bunun için sekiz koldan
saldırmalıyız diye bir düşünce mi gelişti diye
düşünüyorum. Birisi çıkıyor diyor ki: 2045 yılında
Türkiye Cumhuriyeti var olacak. Şüphesi var ki bunu söylüyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Üçte 2 çoğunlukla karşılayamıyorsan ayıp!
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Birisi
de, koca 73 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti devletine güven duymuyor,
İstanbulda Bizansa start verildi. diyor. Bunların çok
doğru olduğunu düşünmüyorum ve bizim kendimize olan
öz güvenimizi burada ve Türkiyenin her noktasında ortaya koymalıyız
düşüncesinde olan bir milletvekilinizim.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
Bir de Zapsuyu anlatsana onlara, Zapsuyu.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Bakın,
bu kanunla ilgili olarak iki yıl uzatılan haklar var ya
Ben
size Aydından bir örnek vereyim.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) Zeytine
gel, zeytini anlat.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Aydın
Umurlu Organize Sanayi Bölgesini kuran insanım, on beş
yıl netice alıncaya kadar getiren bir insanım. Orada
160 bin metrekare alan var, 160 bin. 5 YTLyle düzelecek. Ne zaman? Bu
kanunun öngördüğü tarihten önce yapılmış.
İsim verirsem siz de rahatsız olursunuz. Ama, ben, onlar için
çaba gösterdim. Sayın Bakanla iki defa, üç defa görüştürdüm.
Şimdi, konuyu, Aydında
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Müracaat edemediler mi? Altı ay yetmedi mi onlara?
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
İkinci bir nokta da
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) Ahmet Bey, isim verir misiniz; rahatsız olmayız.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Aydında
Aydında
Tarım çöküyordu, çiftçi ölüyordu
da, Aydına İtalyan sermayesi geldi tarım makineleri
jantı üretmek için. Değerli bir milletvekili, Cumhuriyet
Halk Partili Milletvekilimizle birlikte Aydında beraber olduk,
bu tesisi açtık. Bunu da bilgilerinize sunmak istiyorum.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Bakanını götür oraya da görelim.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) 160 bin
metrekare alan düzelecek.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Köye gidemiyorsun, köye. Organize sanayiye gidersin.
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
Şimdi, bu kanunla birlikte
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Köye gidemiyorsunuz köye.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) -
bundan
önceki kanunla birlikte kurulan toprak koruma kurullarıyla
BAŞKAN Müdahale etmeyin arkadaşlar.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) -
bazı
sanayicilerin şikâyetleri var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Siz de, konuya gelin
ve toparlayın.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Tek başına köye gittin mi? Ya kaymakamla gidiyorsun, ya
valiyle.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Tartışacağız,
tartışacağız
Sevgili Kardeşim, dünya neleri
konuşuyor, biliyor musunuz? Bak, dünya neleri konuşuyor,
biliyor musunuz?
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Tek başına köye gidiyor musun? Bakanını götür.
BAŞKAN Müdahale etmeyin arkadaşlar.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Eylül
ayında Belgradda Avrupa Veterinerler Federasyonu hayvan refahını
tartıştı, hayvan refahını. 200 bin üyesi var.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Sen önce Türkiyede insanın refahını sağla.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Balkan
ülkeleri dediler ki: Biz, bu konuda nasıl Avrupaya entegre
olabiliriz? Bu, bir.
Stratejistyenler petrolün otuz
yıllık geleceğini tartışıyorlar. Bunların
içerisinde istihbarat teşkilatlarının stratejistyenleri
var; ayrıca, Türkiye bütçesi kadar ciro yapan özel sektörlerin,
uluslararası firmaların stratejistyenleri var. Geliyorlar,
diyorlar ki: Otuz yılda şuraya gelecek.
Daha geçen gün İstanbulda,
çok önemli, Orta Doğu coğrafyası ve enerjinin geleceğine
ilişkin düşünceler sergilendi bir özel dünya firmasının
analisti tarafından.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Nerede?
AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Peki,
burada neler konuşuldu? Burada karbon konuşuldu. Burada
neler konuşuldu? Burada iklim değişikliğiyle ilgili
tarımın uğrayacağı zararlardan, tarımla
ilgili felaketlerden bahsedildi.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
O konuşana da buğday lazım, buğday. Karbonu konuşana
da buğday lazım, süt lazım, et lazım
AHMET RIZA ACAR (Devamla) 3 derecelik
bir değişiklikle nelerin olacağını söyledi.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Karbonu konuşana da buğday lazım, unutma.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Daha
da önemlisi, bakın, bu, yabancı bir analistin incelemesi,
araştırması, görüşü.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Karbon mu yiyeceksin sen! Karbonla mı doyacaksın!
AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Yükselen,
büyüyen, gelişen ülkeler var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Biri
Çin, bir diğeri Hindistan, üçüncüsü de Türkiye Cumhuriyeti olarak
saydığını bilhassa burada ifade ediyorum.
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Ben de
diyorum ki
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Konuşuyor adam ya!
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Konuşuyorum
canım, tabii konuşacağım!
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Valiyle köye gidiyorsun, köye, tek başına git, tek başına.
Karbonla, git karnını doyur!
AHMET RIZA ACAR (Devamla) - 2002
yılında bu ülkede 989 bin traktör vardı Sevgili Dostum,
2005 yılı sonuna geldiğimizde 1 milyon 60 bin tane vardı.
Buna ne diyeceksin?
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Karbonla doyur karnını!
AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Ne diyeceksin?
Kim aldı? İhracatlar hariç...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Acar, hem konu
dışındasınız hem de sürenizi iki misli aştınız.
Sizin arkadaşlarınız süreyi bu kadar aşmanızı
eleştiriyorlar. O nedenle merhaba deyin inin, selam verin
inin.
AHMET RIZA ACAR (Devamla) Tamam,
hemen bitiriyorum Sayın Başkan. Müsamahanız için,
hoşgörünüz için teşekkür ediyorum, hemen bitiriyorum.
Bu Meclis, bugüne kadar, bilhassa
3 Kasımdan beri o kadar güzel, o kadar çok kanun çıkardı
ki, Türk insanının refahı, mutluluğu, geleceği
için bunun da öyle olacağına inanıyor, herkesi saygı
ve hürmetle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Şimdi soru-yanıt
bölümüne geçiyoruz.
Süre on dakika.
İlk soru sorma talebi Bayram
Meralden gelmiş, Ankara Milletvekilimiz.
Buyurun Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim. Müsaadenizle, Sayın Bakanımdan
biriki sorum olacak.
Bütün milletvekili arkadaşlarımın
bildiği gibi, Güneydoğu Bölgemizde büyük ölçüde mayınlı
bir bölgemiz var. Kıbrıs büyüklüğü kadar bir arazinin
olduğu söyleniyor. Bir ara, burasının, İsraile,
kırk dokuz yıllığına, mayınların toplanması
kayduşartıyla verilmesi gündeme gelmişti; halkın
tepkisiyle bu şimdilik durduruldu. Acaba bu konu tekrar İsraile
verilecek mi? Bir.
Şayet verilmeyecekse, Güneydoğuda
çok sayıda topraksız köylümüz var. Acaba bu toprakların
Güneydoğudaki topraksız köylülere dağıtılması
düşünülüyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ahmet
Işık...
AHMET IŞIK (Konya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanıma tek sualim
olacak.
Sayın Bakanım, tarım
arazilerinin amaç dışı kullanımı konusunda
önemli yasal boşluklar vardı. Getirilen bu teklifle bu
boşlukların giderileceği kanaatindeyiz. Ama,
şimdiye kadar ne kadar tarım alanı tarım dışına
çıkarılmıştır ve kanun teklifi yasalaştığında,
koruma ve geliştirme yönünde ne gibi olumlu etkiler beklenmektedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın İbrahim
Özdoğan...
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanımıza
iki sual tevcih etmek istiyorum.
Birincisi: Hükûmetimiz hububat
destekleme prim fiyatlarını açıkladı. Bunlar
şöyle: Buğday 3,5 yeni kuruş, arpa, yulaf, çavdar 2,5 yeni
kuruş, çeltik 6 yeni kuruş.
Şimdi, avronun bugün itibarıyla
aşağı yukarı 2 YTL civarında olduğunu düşündüğümüzde
bu fiyatları yeterli buluyor musunuz? Köylü vatandaşlarımız
ne diyor? Bir bu.
İkinci, son sualim de şu:
Köylülerimizden şöyle bir şikâyet alıyoruz:
İşte, Ziraat Bankasına gittiğimizde kredi almak
için, bir yığın tarla ipoteği filan götürüyoruz,
fakat, bunları kabul etmiyorlar, iki tane memur istiyorlar kefil
olmak için. Köylülerimiz diyorlar ki: Biz evvelden efendiydik, Atatürk
bizi efendi ilan etmişti, şimdi, bu vesileyle adam yerine
konulmuyoruz. Acaba bu memur kefaletini Hükûmetimiz kaldıracak
mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Hüseyin Güler
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sizin aracılığınızla
Sayın Bakana üç tane sorum var.
2004-2005 dönemi çeltik alım fiyatları,
baldo çeşidinde 864 yeni kuruş, Osmancık 765 yeni kuruş
iken, 2006 ve 2007 dönemi için bu hafta içerisinde Türkiye Toprak Mahsulleri
Ofisinin açıkladığı 760 ve 720 yeni kuruşluk
fiyatlarla ne yaptığınızın farkında
mısınız? Bu fiyatlardan haberdar mısınız?
İkincisi: Turunçgiller üreticisinin
durumu son iki yıldır kötü. Fiyata gelince: Şu an markette
300 bin liraya limon var. İhracat da kötü, limonlar dalda kaldı.
Bu sene de
Eskiden alıcı olur, ucuz gider, çiftçi yakınırdı;
şimdi ucuz bile alan yok. Hızla bahçe bozuluyor, vatandaş,
bir nar furyası var, nara yönleniyor. Ama, sonu meçhul. Hesapsız
kitapsız. Bu sebze veya tarla ziraatı değil ki, o olmadı
buna dön. Ama, manzara böyle.
Üçüncü sorum: Çevre Yasasına
göre, yeni balık çiftliklerinin yasaklanması, mevcut olanların
da çevre ve doğal dengeyi bozması nedeniyle kaldırılması
söz konusudur. Dün Çevre Bakanlığı bütçesinde belirtilen
bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Mehmet Semerci
MEHMET SEMERCİ (Aydın)
Teşekkür ederim.
Benim de Sayın Bakanıma
bir tek sorum var, o da dün Resmî Gazetede yayımlanan tarım
ürünleri destekleme prim miktarlarıyla ilgili. Bugün, pamuk
çiftçisi
Havaların yağışlı gitmesi neticesinde,
toplama ücretlerinin 300 satışların 600-650 bin lira
civarında olduğu Egede pamuk çiftçisinin beli kırılmıştır.
Geçen yılki fiyatlara göre sadece bu yıl desteklemelerde
yüzde 8 civarında bir destekleme artışı yapılmıştır.
Daha önceki yıllarda bu desteklemelerle ilgili kuruluşların,
yani ziraat odalarının, tarım satış kooperatifleri
veya kalkınma kooperatifleriyle istişareler kuruluyordu
ve bu değerlendirmeler Hükûmet tarafından sonradan bir değer
olarak tespit ediliyordu. Bu yıl yangından mal kaçırırcasına,
hiç kimsenin haberi olmadığı, görüşülmediği
bir anda, dün Resmî Gazetede bu primlerin açıklandığını
duyduk. Acaba -ben direkt olarak Sayın Bakanıma soruyorum-
bu prim miktarlarıyla Türk çiftçisinin belinin kırıklığını
nasıl düzelteceksiniz?
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Meralin Güneydoğu
Anadoludaki Kıbrıs Adası büyüklüğü kadar bir alan
diye tanımladığı mayınlı arazinin miktarı
30.600 hektardır. Bunun İsraile verilmesi de söz konusu değildir.
Böyle bir konu görüşülmüş veya bununla ilgili herhangi
bir çalışma yapılmış değildir. Bu mayınlı
arazilerin kime verileceğiyle ilgili olarak da, Maliye Bakanlığı
(Bunlar Millî Emlak Genel Müdürlüğüne bağlı.) her ilin
kendi sınırları içerisindeki alanı temizletme
karşısında onlar bir çalışma yapıyorlar
ve bu alan Türkiye için en uygun şekilde değerlendirilecek.
Tabii, arazilerin köylülere, topraksız
köylülere dağıtılması meselesi
Bunun, tabii,
belli bir ölçekten daha büyük işletmelerin kurulması gerekiyor.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
İsrail de onu istiyor zaten.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Dünyada artık,
böyle, çok küçük parsellerle arazi dağıtma dönemi verimlilikle
uyuşmadığından dolayı, bu, taa 1960larda kalan
bir anlayış, bir konsept. Aslolan burada, verimliliktir.
Verimliliğin sonucundan da, köylülerimiz de, topraksız
köylülerimiz de, topraklı köylülerimiz de, bütün ulusumuz da,
herkes faydalanır. Bizim burada böyle bir anlayışımız
var.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) Sayın
Bakan, o söylediğin ağalara hizmet etmektir, kusura bakmayın.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Biz ağalara değil,
Türk milletine, hizmet ediyoruz. Türk milletine hizmet ediyoruz.
Türk milletine de hizmet etmeye devam edeceğiz.
NURİ ÇİLİNGİR
(Manisa) Çiftçiye vereceksiniz, ağalara değil.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
Köylüye verin. O dediğin ağalara gider.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) O Türk milleti içerisinde
köylüler de var, çiftçiler de var, üreticiler de var.
Sayın Işıkın sorusuna
gelince: Tarım dışı, amaç dışı kullanım
ile ilgili -tarım arazilerinin- bir sorusu oldu, burada
boşluklar olduğu yönünde bir sorusu oldu.
Tabii, bu konuda, bu kanunun uygulanmasıyla
ilgili, Bakanlığımızın yaptığı
önemli çalışmalar var. 2001 yılından bugüne kadar
toplam 2 milyon 34 bin 500 hektar alan için talepte bulunulmuş ve
600 bin hektar, yürürlükteki mevzuata uygun olarak müsaadelendirilmiş,
izinlendirilmiş, 500 bin hektarına da izin verilmemiştir.
Burada 950 bin hektar alanda da,
mevzuatımızın dışında kalan alanlar olarak
-ki, bunlar orman alanı, özel koruma alanları, planlı veya
plansız yerleşim alanları gibi- bunların da talep
sahiplerine bilgi verilmiştir.
Bu yasayla birlikte, görüştüğümüz
yasa tasarısı kanunlaştığı takdirde, tarım
arazilerinin rastgele kullanılması önlenmiş olacak
ve planlı ve kontrollü bir şekilde topraklarımızın,
özellikle tarım arazilerinin korunması sağlanmış
olacak. Ayrıca, toplulaştırma, tarla içi hizmetleri
geliştirme, drenaj, ve tesviye gibi teknik hizmetler de bu
şekilde daha iyi bir tarzda yapılır hale gelecek. Bu da
yine tarım arazilerimizin amacı doğrultusunda kullanılmasını
ve verimli bir şekilde işletilmesini kolaylaştıracaktır.
Sayın Başkan, süre dolduğu
için geri kalanına yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN 8inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü oylarınıza
sunmadan önce, İç Tüzükün 86ncı maddesine göre, teklifin
tümünün oylamasının öncesi, ne yönde oy kullanacağını
belirtmek üzere söz isteyen arkadaşlarımız var. Bu üç
arkadaşımızın üçü de aleyhte söz istemiş. Birinci
sırada Ümmet Kandoğan. Sadece ona söz verebiliyoruz.
Oyunun rengini ortaya koymak için
aleyhte söz isteyen Sayın Ümmet Kandoğanı kürsüye çağırıyoruz
Buyurun Sayın Kandoğan.
Süreniz beş dakika.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başlangıcında,
Sayın Bakanımızın burada yapmış olduğu
bir konuşmadan alıntıyla başlamak istiyorum.
Şimdi, Sayın Bakanımız
şu şekilde konuşma yapmışlar: Sayıları
on binleri bulan içme suyu olmayan köylere, biz, şebekeli içme
suyu götürdük. İçme suyu olmayan, sayıları on binleri
bulan köylere içme suyu götürdük. Binlerce, on binlerce kilometre
asfalt yol yaptık. Şimdi, Sayın Bakanın konuşması
bu; on binleri bulan içme suyu, köy.
Şimdi, Sayın Bakanım,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının bir envanter
çalışması var elimde, sizin Bakanlığınızın
çalışması. 1/1/2003 tarihi itibarıyla, Türkiyedeki
suyu olmayan ve yolu olmayan köyleri burada yazmışsınız
Bakanlık olarak. Şimdi, okuyorum sizin envanterinizden:
Sulu köy sayısı 31.299 -suyu olan köy sayısı 31.299-
yetersiz 2.942, susuz 875.
Şimdi, Sayın Bakanım,
siz
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
2003
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Evet, 2003; 1/1/2003 tarihi itibarıyla, sizin Bakanlığınızın
bir envanter çalışması. Susuz olan köy sayısı
Türkiyede 875. Ya siz Türkiyedeki köy sayısını bilmiyorsunuz
Sayın Bakanım veyahut da suyu olan veya olmayan köylerin
sayısını bilmiyorsunuz. Her iki hâlde de, böyle bir Bakanın
bu Bakanlıkta oturması karşısında, bizim de
bu Meclis kürsüsünden söyleyecek sözlerimiz var. İşte, 875
adet suyu olmayan köy var. Siz, nasıl on binlerce -tabir bu- on binlerce
köye su götürüyorsunuz? Yani, şimdi, bunun cevaplarını,
ben, lütfen, sizden istiyorum.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Devam et, ben cevabını
vereceğim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Ve
bakınız, yine, elli yıldan beri yapılmayan köylere,
yol, asfalt götürdüğünüzden bahsediyorsunuz.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) Evet
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Şimdi, bakınız, bakınız, ben buradan okumak istiyorum...
Şimdi, siz, tarihi sadece 2002den başlatırsanız,
bu memlekete ve bu millete hizmet eden, canla başla çalışan
insanları rencide etmiş olursunuz.
Bakınız, ben rakamları
size veriyorum şimdi: Devraldığınız güne kadar,
Türkiyede 90.460 kilometre asfalt yapılmış Sayın
Bakan, 90.460 kilometre! 1.742 kilometre beton yol yapılmış.
129.000 kilometre stabilize yol yapılmış, 58.000 kilometre
tesviye yol yapılmış. Yani, şimdi, siz, bir Bakan olarak
nasıl gelip bu cümleleri burada kullanabilirsiniz, ben merak
ediyorum. Yani, geçmişten günümüze bu memlekete hizmet eden ne
Köyişleri Bakanları gelmiş geçmiştir ne hükûmetler
gelmiş geçmiştir; ama, siz geleceksiniz, burada hepsini
reddedeceksiniz, inkâr edeceksiniz, elli yılda yapılmayanların
yapıldığını söyleyeceksiniz. Buyurun, gelin
burada, kaç tane köye su götürdüğünüzü, kaç bin kilometre asfalt
yaptığınızı, gelin, bu rakamlarla karşılaştırın
Sayın Bakan.
Ben, Sayın Bakanın, Türkiyedeki
köy sayısından haberi olmadığı inancındayım.
Bilmiyorsunuz Sayın Bakan, Türkiyede kaç köy var. Şimdi, geleceksiniz,
bağlılarından bahsedeceksiniz, köy bağlılarından
bahsedeceksiniz, biliyorum; ama, ben bu işin içinden geliyorum
Sayın Bakan. Ben, yıllarca, o hizmet gitmedi dediğiniz
dönemlerde, kuş uçmaz kervan geçmez yerlere yol, su, okul,
sağlık ocağı yapılması için gecesini gündüzünü
veren birisiyim. [AK Parti sıralarından Bravo(!) sesleri]
Burada Manisa milletvekilleriniz
var, evet. Sayın Manisa Valimiz burada, Sayın Çetinkaya burada.
Şimdi, Sayın Çetinkaya ile biz, Manisada beraber çalıştık.
Bakınız, beraber çalıştık Manisada ve Manisada
beraber çalıştığımız dönemde -kendileri
de buradadır- Gölmarmara Kaymakamı olarak, Gölmarmaranın
bütün köy yollarının 95 senesinde asfaltı bitirildi.
Yani, siz, 2002den bahsediyorsunuz Sayın Bakan. Ben de diyorum
ki, 1995 yılında -Sayın Çetinkaya, kendileri buradadır-
Manisa Gölmarmaranın -o sene bir kampanya yaptık Sayın
Valimizle beraber- bütün köy yollarının asfaltını
bitirdik. İnsaf edin, merhametli konuşun!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) Doğuya
gel, Doğuya gel... Doğuya... Doğuya biz götürüyoruz.
Kim götürdü?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Şimdi oraya da geleceğim.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) Gel! Ne konuşuyorsun?
Hiç...
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) Doğuya
gel...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Bir şey daha söyleyeyim: Sayın Çetinkaya...
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Doğuya
gel... Doğuya gel...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Oraya da geleceğim.
Sayın Çetinkaya, benim o çalışmalarımdan
dolayı, Manisa Valisi olarak bana takdirname göndermiştir.
Kendileri burada. Köy yollarında, köy hizmetlerinde yaptığım
olağanüstü başarılı çalışmalardan dolayı
Sayın Çetinkaya bana takdirname vermiştir. Yani, sadece
2002 yılından başlatırsanız, yanlış
yaparsınız, hatalı olur.
Şimdi, bakınız, bu kanuna
da gelmek istiyorum. Şimdi, Başbakanlıkta yapılan
toplantıdan alınan karar...
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Toparlıyorum.
... bir resmî yazıyla Tarım
ve Köyişleri Bakanlığına gönderilen bu yazı
sizin boğazlarınıza asılacak. Asılacak. Bu
yazı sizin boğazlarınıza asılacak. Seçim meydanlarında,
bu yazıyla ilgili olarak, niçin Meclis iradesinin üzerine ipotek
koyduğunuzun hesabı sizlerden sorulacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen toparlayın
artık. Sürenizi çok aştınız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Ben bir milletvekili olarak, böyle bir yazının Tarım ve
Köyişleri Bakanlığına yazılmasından dolayı
üzüntü duyuyorum ve aynı Köyişleri Bakanlığının
da böyle bir kanun teklifiyle Meclise gelmiş olmasından dolayı
da büyük bir üzüntü içerisindeyim.
Bakınız, burada çok
açık ve net bir şekilde, bu toplantıda Cargill ismi zikredilerek,
altı aylık sürenin, yapılacak bir kanun değişikliğiyle
altı ay daha uzatılmasının şirketin izinlerini
yenileyebilmesine imkân vereceği ve böylece faaliyetine devamını
sağlayabileceği görüşleri ortaya konmuştur, diyor.
Şimdi, bu yazının içerisinde, bundan istifade edecek
başka şirketler de vardır denmiş olsaydı, buraya
gelip bu konuşmayı yapmazdım. Ama, bakınız,
başka şirketlerden bahsedilmiyor, sadece ve sadece Cargill
ismi zikredilerek, Altı ay daha bir ek süre verin. deniyor değerli
milletvekilleri. Ve sizler de
BAŞKAN Lütfen, toparlayın
artık.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Son sözüm...
Sizler de biraz sonra oylarınızla
bunu kabul edeceksiniz.
BAŞKAN Lütfen toparlayın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Ben, Türkiyenin bir hukuk devleti olduğu inancındayım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ümmet Bey
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Son cümlelerim
BAŞKAN Lütfen, son sözlerinizi
söyleyin, Genel Kurula saygılarınızı sunun, tamamlayalım.
Süre çok doldu.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Sayın
Başkanım
AHMET RIZA ACAR (Aydın) Hayır
diyorum ben.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Sayın
Başkanım, bakınız, bu kanun görüşülürken, sadece
benim konuşmamın önünü kesmek için
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) Bırak
kendine pay çıkarmayı!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Evet, pay çıkarıyorum. Pay çıkarıyorum.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) Kendine pay
çıkarıyorsun. Kimsin sen ya!
BAŞKAN Müdahale etmeyin arkadaşlar.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Grup adına konuşma yapmıyorlar. Bakınız, grup
adına konuşmalar yok. Şahıs adına yapıldı
konuşmalar, dikkat ederseniz. Niye şahıs adına yapılıyor?
AHMET RIZA ACAR (Aydın) Grup
hür, ondan
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Çünkü, iki şahıs adına olan konuşmaları kapatmışsınız.
Burada Komisyon Başkanının
konuşmasından sonra, son söz milletvekilinindir hakkından
istifade ederek Sayın Ertuğrul Yalçınbayırın
bu kürsüden konuşması üzerine, Sayın Kapusuz, oradan
kalktı bir daha böyle hata yapma, niçin böyle yapıyorsun,
niçin Ertuğrul Yalçınbayırın konuşmasının
önünü kesiyorsun diye
BAŞKAN Tamamlayın lütfen..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Sayın Komisyon Başkanını ikaza geldi buraya.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Değerli
milletvekilleri
AHMET RIZA ACAR (Aydın) Yanında
mıydın?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Sayın
Acar, her şey, biraz önce
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamam
Ümmet Bey, lütfen,
buyurun artık yerinize.
Ümmet Bey, sürenizi 2 mislinden
fazla aştınız. Yani, izleyen halkımız bile bu
kadar süre aşımını tepkiyle karşılar.
BURHAN KILIÇ (Antalya) Adil ol
Başkan, adil!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Sayın
Başkan, son söz
BAŞKAN Peki, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Sayın
Başkan, müsamahanız için teşekkür ediyorum.
Bu kanunun, inşallah, hayırlara
vesile olmasını temenni ediyorum.
Biz yabancı sermayeye karşı
değiliz. Doğrudan yabancı yatırım gelsin ülkemize,
doğrudan yabancı yatırım yapılsın.
İstihdam canlansın, işsizlere iş bulunsun; ama,
dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde, bir başka devletin
başkanı bir başbakana talimat vererek ve başbakanlıkta
bir toplantı yapılarak böyle bir kanun teklifi dünyanın
hiçbir parlamentosuna gelmemiştir. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Bu
örnek sadece Türkiye Büyük Millet Meclisindedir.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Oyunun
rengini söylemedin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Oyumun rengi aleyhtedir.
BAŞKAN Aleyhte söz aldı.
EYÜP FATSA (Ordu) Sayın
Başkan
BAŞKAN Evet Eyüp Bey.
EYÜP FATSA (Ordu) Sayın
Başkan, yönetiminizle alakalı bir tartışma açmak
istemiyorum, ancak arkadaşlara vermiş olduğunuz sözlerde,
toleranslarda, arkadaşların bu toleransı kötüye kullanmasına
müsaade etmenizi veya görmezlikten gelmenizi doğrusunu isterseniz
yadırgadığımı söylemek istiyorum. Bir konu,
ister buradan ister oradan, takdir sizindir
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
Böyle bir usul var mı Sayın Grup Başkan Vekili?
EYÜP FATSA (Ordu)
bir konuyla
alakalı mutlaka düzeltme yapmak gerekiyor.
BAŞKAN Nedir konu?
EYÜP FATSA (Ordu) Türkiye Cumhuriyetinin
Başbakanına, yeryüzünde talimat verecek bir başka
devletin başkanı olamaz. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Hiçbir başbakana diyemez. Bunu söyleyen, bunu
düşünebilen, bunu aklından geçirebilen sayın milletvekillerinin,
Türkiye Cumhuriyetini ve Türkiye Cumhuriyetinin gücünü ve kuvvetini,
kudretini anlamadığından...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
Siz gazete okumuyor musunuz? Bütün gazetelerde yazdı. Niye
tekzip etmediniz? Tekzip etseydiniz!
BAŞKAN Sözleriniz tutanaklara
geçti.
Türkiye'nin bağımsızlığı,
egemenliği hepimizin ortak ideali, öyle olmasını isteriz.
EYÜP FATSA (Ordu) Öyledir de Sayın
Başkan.
BAŞKAN Ve öyledir de. Bu arkadaşlarımızın
sürelere uygun davranarak, daha etkin, daha verimli çalışma
yapılmasını sağlamak hepimizin görevi. Biz, burada,
dikkat ederseniz, milletvekili arkadaşlarımızın
birkaç defa sözünü kesiyoruz, durdurmaya çalışıyoruz,
ama, bu, genel olarak, bütün milletvekillerinin, her partiye mensup
milletvekillerinin uyması gereken bir olay ve uymadığı
bir olay. Burada, grup başkan vekillerinin, özellikle grup yöneticilerinin
Divana yardımcı olmaları gerekiyor. Yardımcı
olmaları için zaman zaman onlardan yardım da rica ettiğimiz
oluyor. Bunu hep birlikte gerçekleştireceğiz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
tümünün oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına
dair bir önerge vardır.
Önergeyi okutup, imza sahiplerini
arayacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1252 sıra
sayılı Yasa Teklifinin tümünün oylamasının
açık oylama olarak uygulanmasını talep ederiz.
BAŞKAN Ali Topuz?... Burada.
Muharrem Kılıç?.. Yok.
HALİL AKYÜZ (İstanbul)
Tekeffül ediyorum.
BAŞKAN Tekeffül edildi Halil
Akyüz tarafından.
Atilla Kart?.. Burada.
Mehmet Semerci?.. Burada.
Ramazan Kerim Özkan?.. Burada.
Nejat Gencan?... Burada.
Kemal Sağ?.. Burada.
Tuncay Ercenk?.. Burada.
Bayram Meral?.. Burada.
Feramus Şahin?.. Burada.
Mehmet Küçükaşık?.. Burada.
Rasim Çakır?.. Burada.
Oya Araslı?.. Burada.
Nuri Çilingir?.. Burada.
Mehmet Yıldırım?.. Burada.
Hüseyin Ekmekcioğlu?.. Burada.
Hakkı Ülkü?.. Burada.
Necati Uzdil?.. Burada.
Halil Tiryaki?.. Burada.
İzzet Çetin?.. Burada.
Vedat Yücesan?.. Burada.
Yavuz Altınorak?.. Burada.
Mehmet Kesimoğlu?.. Burada.
Vedat Melik?.. Burada.
Şimdi, açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince,
açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için beş dakika süre
vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen
de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama
için öngörülen beş dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak
sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını
da taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen
beş dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
1252 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin
açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 273
Kabul : 217
Ret
: 55
Çekimser
: 1
(x)
Teklif kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.
Sayın Bakana söz veriyorum.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın Başkan,
yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
On dokuz saat süren bir görüşme
sonucunda, yürütme ve yürürlük maddeleri dahil 8 madde olan bir kanun
biraz önce değerli oylarınızla yasalaştı.
Ben yüce Meclise teşekkür ediyorum. Tabii, bazı hususları
da burada açıklamam gerekiyor, hem kayıtlara geçmesi bakımından
hem yüce Meclisi bilgilendirmek bakımından.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, öncelikle sık sık vurgulanan bir husus
oldu burada: Başbakanlığın bir yazısı,
Nisan 2006 tarihindeki bir yazısı gerekçe gösterildi ve
sanki bu yasa, nisan ayında Başbakanlıkta yapılan
toplantı sonucunda Tarım Bakanlığına bir yazı
yazılmak suretiyle bu yasa teklifinin hazırlandığı
yönünde, topluma, Türk milletine, Türkiye Büyük Millet Meclisine
sürekli yanlış bir bilgi verildi.
Değerli milletvekilleri,
elimde Sayın Altan Karapaşaoğlunun 22 Şubat tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiği
kanun teklifi var. 22 Şubat 2006 tarihinde bu teklif gelmiş.
Başbakanlıktan işleme konulmak üzere yasal olarak 27
Şubat tarihinde Tarım Bakanlığına gelmiş
bu. Sözü edilen toplantı Başbakanlıkta nisan ayında
yapılıyor. Nisan ayında yapılan toplantı bu
teklif verildikten aylar sonradır ve bu şekilde bir teklifin
hazırlanmasıyla ilgili değil. Sadece, bu yasa tasarısı
dışında Cargill ile ilgili gidilen davada, sonucu itibariyle
Türkiye Cumhuriyetinin tahkime götürülmesi veya Türkiye Cumhuriyeti
aleyhine uluslararası alanda bir cezai uygulama yapılmasını
engellemek bakımından neler yapılabileceğine
dair bir toplantıdır.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Grubunu inandırabileceksin, yoksa buna kimse inanmaz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bunun özellikle kayıtlara
geçmesi gerekiyor.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo Tutanağın
sonuna eklidir.
Değerli milletvekilleri,
sık sık burada muhalefete mensup değerli milletvekilleri
çıktılar ve bunun bir talimatla hazırlandığını
söylediler.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Aynen
öyle.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Aynen öyle.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Biz bunu şiddetle reddediyoruz.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Biz
de size iade ediyoruz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Kem söz sahibine aittir.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Aynen
öyledir.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Nitelikli çoğunluk bile yok burada Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Türkiye Cumhuriyetinin
Başbakanı hiç kimseden talimat almamıştır.
Hiç kimse talimat veremez.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Nitelikli çoğunluk gerekir, bu bir af kanunudur.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Hiç kimse talimat veremez
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Hele bu Başbakan, Sayın Recep Tayyip Erdoğan
ise, asla ve kata kimse böyle bir talimat veremez. Dolayısıyla
da bu yasanın, bu teklifin hazırlanmasıyla, bu yasanın
buraya gelmesiyle tasarının, bunun hiçbir ilişkisi
yoktur, bunu düzeltiyorum.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Siz
de biliyorsunuz da, böyle konuşmaya mecbur sayıyorsunuz
kendinizi.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Değerli milletvekilleri,
bu yasa tasarısı 1inci ve 4üncü maddesiyle Türkiyenin
ihtiyacı olan özel arazi toplulaştırması mevzusunu
gündeme getirmiş ve bunu Türkiyenin gündemine getirmiştir.
Böylece, DSİ gibi, Karayolları gibi, belediyeler gibi,
kooperatifler gibi birçok kamu kuruluşu, tüzel kişilikler
de bundan sonra toplulaştırma yapabilecekler ve bu toplulaştırma,
Türkiyedeki arazi verimliliğinin, Türkiyedeki tarım
sektörünün gelişmesinin en önemli aracı olacaktır.
İkinci husus şudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, süreniz
de doldu da, bu konuşma teşekkür konuşması olacaktı.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Teşekkür konuşmasıdır
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür etmeyi
unutmamanızı diliyorum. Teşekkür etme konusunu hatırlatıyorum.
Buyurun.
ALİ TOPUZ (İstanbul)
Eğer başka şeyler konuşulacaksa, bize de konuşma
hakkı doğması gerekir.
AHMET YENİ (Samsun) Teşekkür
ve düzeltme yapıyor.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Teşekkürden
başka bir şey söyleme hakkı yok. Biz de konuşalım
o zaman.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Anayasa Mahkemesi, nasıl olsa nitelikli çoğunluk arayacak.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri
BAŞKAN Yani, yeniden müzakereye
gerek yok. Teşekkür edelim bitirelim. Nasıl olsa, Yasa kabul
edildi.
AHMET YENİ (Samsun) Sayın
Bakanı dinleyelim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada, çok ciddi isnatlar yapıldı.
Bakın, değerli milletvekilleri,
bir arkadaş, çıktı buraya, çok bağırarak, yüksek
sesle, işte Türkiyede köy içme sularının, köy yollarının
geçmişte yapıldığını, bittiğini, vesaire
mealinde şeyler söyledi. Şimdi, çok bağırarak insan
haklı duruma düşmez. İnsanın çok bağırması
demek, onun söylediklerinin doğru olduğu manasına da
gelmez.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Burada
Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi, ben
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ TOPUZ (İstanbul) Gerçekleri
tahrif ediyorsunuz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Sunuş konuşması mı yapıyorsunuz Sayın Bakan!
Kimi uyutmaya çalışıyorsunuz burada!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Sayın
Bakan, kitap burada
BAŞKAN Sayın Bakan, görüşmeler
bittikten, İç Tüzüke göre, tümüyle ilgili oylama da tamamlandıktan sonra, teşekkür konuşmasının
anlamı bellidir.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın Başkan, izin
verin, teşekkür edeyim.
BAŞKAN Eğer, tekrar tartışmaya
açmak durumunda kalırsak, yani tekraren Yasayı tartışmak,
Yasayla ilgili konuları tartışmak durumunda olursak,
bir yere varamayız.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Böyle
bir usul yok.
BAŞKAN - Lütfen, teşekkür
etmekle ilgili görevinizi, işlevinizi yerine getirin ve bu
işi bitirelim, Yasa hayırlı olsun diyelim.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Aksi
takdirde, sözünü kesmeniz lazım efendim. Başka türlü olamaz.
Yeniden bir müzakere olması lazım.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Sayın
Bakan, söz hakkı doğuyor o zaman.
BAŞKAN Lütfen, Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın Başkanım,
burada benim cevap vermem istenen, ısrarla cevap vermem gereken
hususlar istendi. Bunlara
(CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RASİM ÇAKIR (Edirne) O zaman
niye cevap vermedin?
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Zamanında
verseydiniz...
ALİ TOPUZ (İstanbul) Hayır
efendim
RASİM ÇAKIR (Edirne) Sayın Bakan, ondokuz saattir,
sorduğumuz sorulara cevap vermediniz.
BAŞKAN Sayın Bakan, yani,
müzakereler sırasında her şey söylendi ve müzakereler
bitti, Yasa oylandı. Siz, teşekkür için söz aldınız.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Niye cevap
vermedin o zaman?
ALİ TOPUZ (İstanbul) Kanun
bitti, Kanun yok
RASİM ÇAKIR (Edirne) Genel
Müdürlerin mektup yazar bize sonra.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Sayın
Başkan, sorularımıza cevap vermedi. Bunları sorduk
burada
BAŞKAN - Tamam
Bir dakika
RASİM ÇAKIR (Edirne) Genel
Müdürlerin mektup yazar bize sonra
BAŞKAN Sorulara da yazılı
yanıt vereceksiniz. Bir teşekkür edin, bırakın.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
İşte, kitap burada.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın Başkan, hemşehrilerinize
gösterdiğiniz toleransın bir miktarını bana da
göstermenizi diliyorum. (CHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler) Çünkü, burada, isnatlar yapıldı.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Genel
müdürlerin mektup yazsın
BAŞKAN Lütfen, arkadaşlar
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bakın, 2002 yılında
RASİM ÇAKIR (Edirne) Genel
müdürlerin mektup yazsın
Onlar cevaplasın
ALİ TOPUZ (İstanbul)
Usul ve adap bilmeyen Bakanla karşı karşıyayız.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Değerli milletvekilleri
Bakın, sadece, içme suyu projesi 8.550
(CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) Sayın
Bakana yaptıklarına bak.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın Başkan, teşekkür
edeceğim. Lütfen
BAŞKAN Şimdi, bakın
Sayın
Bakan
ALİ TOPUZ (İstanbul) Sayın
Başkan, sözünü kesiyor musunuz kesmiyor musunuz?
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Cargillden maaş alacaksan konuş Sayın Bakan. Cargill seni
takdir ediyor!
ALİ TOPUZ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlarım
Sayın Bakan, teşekkür konuşması
İç Tüzükte de yoktur.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Bu
bir nezaket meselesidir.
BAŞKAN Aslında, oylamanın
bitmesiyle birlikte iş biter, ama, ben, Divan olarak yetkimi kullanıp
size teşekkür etme fırsatı yarattım, bunun istismar
edilmemesi gerekiyor.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Kesin,
yoksa orada konuşturmayacağız!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) İstismar ediyorsunuz.
Ayıp!.. Ayıp!..
AHMET YENİ (Samsun) Ne yapıyorsun
be!
BAŞKAN Ne Başkanlık
Divanının takdiri istismar edilmeli ne de Genel Kurulun
sabrı. (AK Parti ve CHPli bir grup milletvekili hatip kürsüsü
önünde toplandı)
Lütfen, yerinize
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) On binlerce yol yapılmıştır
ALİ TOPUZ (İstanbul) Bakanı
kürsüden indireceksiniz! Böyle bir hakkınız yok!
AHMET YENİ (Samsun) Ne yapıyorsun
öyle!
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
Teşekkür
edip bitirelim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Teşekkür edeyim
(Gürültüler)
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar
Lütfen
Şimdi, on dakika ara veriyorum
arkadaşlar.
Kapanma Saati: 17.50
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan
Karapaşaoğlu'nun; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa
Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (2/762) (S. Sayısı: 1252) (Devam)
BAŞKAN Sayın Bakandan,
teşekkür ederek konuşmasını tamamlama ricamız
vardı. (AK Parti sıralarından alkışlar)
NURİ ÇİLİNGİR
(Manisa) Gerek yok, konuşmasın artık, yeter.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Bir
daha mı veriyorsunuz?
BAŞKAN Efendim?..
NURİ ÇİLİNGİR
(Manisa) Bir daha mı söz veriyorsunuz
Sayın Başkan?
BAŞKAN Sayın Bakan, yerinizden
bir teşekkür eder misiniz?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın Başkan,
kürsüden
BAŞKAN Peki. Sadece teşekkür
edin lütfen. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın Başkan,
Yüce Meclisin değerli üyeleri; Sayın Altan Karapaşaoğlunun
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa geçici madde
eklenmesiyle ilgili teklifi yasalaştı. Ben, biraz önce
-Sayın Başkan söz verdi- teşekkür etmek üzere çıktım.
Tabii, o arada da, çok sık dile getirilen bazı hususlara cevap
vermem gerekiyordu. Çünkü, bana ısrarla, Gel burada konuş,
gel burada cevap ver; doğruysa doğruyu söyle, yalansa yalan
söyle. diye.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın
Başkan
BAŞKAN Lütfen Sayın Bakan,
lütfen
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bitiriyorum efendim. Sayın
Başkanım, lütfen
Ben teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sağ olun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi, dolayısıyla
benim bunlara cevap vermem gerekiyordu, cevap vermeye kalkıştım.
Ancak, tabii, burada, benim söz hakkım fiilî olarak engellenmeye
çalışıldı. Ben bunu tabii yüce milletin ve yüce
Meclisin takdirine bırakıyorum.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Ne
fiilî
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bu tasarının yasalaşmasında
emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tüm değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Yasanın hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın Başkan,
Sayın Bakan serzenişinde haksız. Ben, sizin adınıza
Meclisi yönetiyorum, İç Tüzüke göre yönetiyorum. Oylama bittikten
sonra biter iş. Ama, Başkanlık Divanı olarak yetkimizi
kullanıp biz Sayın Bakandan teşekkür etmesi için kürsüye
gelmesini istedik, onun talebi üzerine ve artık müzakereler
bitmiş. Sayın Bakanın da teşekkür edip işi bitirmesi
gerekirdi. Biz, onun sözünü kesmiş filan değiliz; sadece,
Başkanlık Divanı olarak yetkimizi kullanıp teşekkür
etme fırsatı yarattığımız Sayın Bakanın
teşekkür edip yerine oturmasını bekledik, onun gereğini
kendisinden istedik. Yoksa, kimsenin sözünü kesmek, kimsenin düşüncelerini
açıklamasını önlemek gibi bir anlayışımız
yok. İç Tüzük hükümlerine göre müzakerelerin nasıl yapılacağı
belli. Yapıldı, oylama yapıldı, yetki verdik, teşekkür
etti, bitti, tamam.
Değerli milletvekilleri,
5inci sırada yer alan, Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem
Cantimurun; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimurun;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (2/874) (S. Sayısı: 1249)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
İdare Amirleri Bingöl Milletvekili Feyzi Berdibek, Antalya
Milletvekili Burhan Kılıç, Iğdır Milletvekili
Dursun Akdemir ile Manisa Milletvekili Mustafa Erdoğan Yetençin;
2919 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği
Teşkilat Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/816) (Sıra
Sayısı: 1228) (Dağıtma Tarihi: 28.6.2006)nun görüşmesine
geçeceğiz.
6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amirleri Bingöl
Milletvekili Feyzi Berdibek, Antalya Milletvekili Burhan Kılıç,
Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Manisa Milletvekili Mustafa
Erdoğan Yetençin; 2919 Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/816) (S. Sayısı: 1228)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemin 7nci sırasında,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri
Komisyonu Raporu
(2/775)
7.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın; Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
İçişleri Komisyonu Raporu (2/775)
(S. Sayısı: 1209)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bursa Milletvekili Şevket Orhan
ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Salinin; 2863 Sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun Bir
Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
8.- Bursa Milletvekili Şevket Orhan ile Balıkesir
Milletvekili Ali Osman Salinin; 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi
ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/461) (S.
Sayısı: 970e 1 inci Ek)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir
9uncu sırada, Konya Milletvekili
Ahmet Işıkın, Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
9.- Konya Milletvekili Ahmet Işıkın;
Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (2/887, 2/891) (S. Sayısı:
1267) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 1267 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyenleri
bilgilerinize sunuyorum:
Adalet ve Kalkınma Partisi
adına Ahmet Işık, Konya Milletvekili; Anavatan Partisi
Grubu adına Süleyman Sarıbaş, Malatya Milletvekili;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mehmet Nuri Saygun, Tekirdağ
Milletvekili.
Şahıslar adına, Mustafa
Nuri Akbulut, Erzurum Milletvekili; Ramazan Can, Kırıkkale
Milletvekili; Haluk Koç, Samsun Milletvekili; Ertuğrul Yalçınbayır,
Bursa Milletvekili; Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili;
Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili.
Şimdi, ilk söz, Sayın Ahmet
Işıkta. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Konya
Milletvekili.
Buyurun Sayın Işık.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET
IŞIK (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1267 sıra sayılı Kanun Teklifimin geneli üzerinde Adalet
ve Kalkınma Partimizin, Grubumuzun adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
1136 sayılı Avukatlık Kanununda, 2 Mayıs 2001 tarih
4667 sayılı Kanunla değişiklik yapılarak avukat
adaylarına staj sonrası zorunlu sınav ihdas edilmiştir.
Aslında, ilk defa 1969 yılında aynı sınav getirilmiş,
sadece bir defa uygulanmış olan sınav 1979 yılında
kaldırılmıştır. 23 Aralık 2006 tarihinde
ilk defa yapılacak olan sınava 1.100 aday katılacaktır.
Dört yılda altı sınav hakkına sahip adaylar, başarı
sağlayamadıklarında asla avukat olamayacaklardır.
Değerli milletvekilleri,
2001 tarihinde getirilmiş ve bugüne kadar da uygulanmamış
olan sınavın adil olmadığı kanaatindeyiz. Mesleğine
yönelik hukuk fakültesini bitirmiş, altı ayı adliyede,
diğer altı ayı ise en az beş yıllık tecrübeli
bir avukat gözetiminde stajını tamamlamış avukat
adayının işbu mağduriyeti, kanun önünde eşitliği
ve çalışma ve sözleşme hürriyetini düzenleyen Anayasanın
10uncu ve 48inci maddesine aykırıdır.
Değerli milletvekilleri,
sınav, hukuk fakültesi mezunu adayın hukuk bilgisini ölçen
bir sınav olacaktır, ki, zaten yeni mezun adayın hukuk
bilgilerinin ölçülmesi avukatlık mesleği kalitesinin
artırılmasına hiçbir katkı sağlamayacaktır.
Staj sürecinde görülen mahkemelerdeki fiziksel yetersizlik, maalesef
birçok yerde yaşanan ilgisizlik, bölgesel gelişmişlik
farklılıklarını da dikkate aldığımızda
eşit şartların oluşmadığı açıkça
görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, hukukun
ve demokrasinin olmazsa olmazı, temel hak ve hürriyetlerin
var olması, korunması ve adaletin sağlanmasıdır.
Temel hak ve hürriyetlerin zedelendiği ve adaletin sağlanamadığı
yerde hukuk ve demokrasi örselenmekte ve bu örselenmekten sadece
mağdur muhataplar değil, toplumun tamamı zarar görmektedir.
(x)
1267 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hukuk devletinin temelini oluşturan adil
yargılama neticesinin alınmasında, avukatlık,
savunma vazgeçilmez unsurdur. Avukat, icra ettiği vekillik sürecinde
bir yandan hukuku yüceltip korurken, diğer taraftan da adaletin
tecellisine vekâlet ilişkisi çerçevesinde katkı sağlamaktadır.
Avukat, icra ettiği vekillik sürecinde başarı göstermek
zorundadır. Başarılı avukat olmanın şartı,
iyi bir hukukçu olmaktır. İyi hukukçu olmanın şartı
ise donanımlı hukuk bilgisiyle mesleki ve kişisel becerinin
ortaya konmasıyla var olacaktır.
Değerli milletvekilleri, hukuk
fakültesi diplomasının alınması hukuk bilgisi
yeterliliğinin tescilini; avukatlık staj şartları
ve süreci, mesleki bilginin, mesleki becerinin tekâmülünü; bireyin
kendisine olan inancıyla hayata atılması da kişisel
kararlılığını ortaya koymaktadır. Aksi
hâl, doğal tasfiyeyi de beraberinde getirir.
Değerli milletvekilleri, mühendislere,
doktorlara, eczacılara getirilmeyen ve getirilmesini de asla
doğru bulmayacağımız sınav, maalesef, avukatlara
getirilmiştir. Şayet, imtihan mantığının
gerekçesinde kalite endişesi varsa ve bu kaliteyi de sınav
şartına bağlarsak, cumhuriyet tarihinde bir defa yapılan
sınavı istisna tutacak olursak, hiçbir zaman sınav yapılmamış
ki sınavla kalite yakalanmış olsun, bugüne kadar
sınav yapılarak gelinmedi ki kaliteden geri adım
atılmış olsun. Bu kaliteyi, yılda iki defa yapılacak
ve ezberciliği öne çıkaracak imtihanlarda değil, ortaöğretimdeki
eğitimde, hukuk fakültesi müfredatında, gerekirse
yıl sayısının ve staj süresinin uzatılmasında,
uygulamalı derslerde, branşlaştırmada, devlet
üniversitelerinde 38i bulan ve hemen hemen her özel üniversiteyle
birlikte açılan hukuk fakültelerinin sayısının
ve öğrenci sayısının sınırlanmasında,
staj sürecindeki meslek içi eğitimlerde bu aranmalı ve gereği
derhal hayata geçirilmelidir.
Değerli milletvekilleri,
bir başka açıdan baktığımızda, avukat sayısının
artması, hak arama arayışının ve standardının
artmasına ve Türk demokrasisine ve hukuk sistemine katkı
sağlayacaktır.
Şayet, paylaşım endişesi
duyanlar varsa, paylaşımdaki duyulan bu endişelerin
yerine daha kaliteli hizmet sunumunu ikame ettiğinizde, kazanan,
meslek mensuplarının tamamı olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
sınava girmeden avukatlık ruhsatını almış
bir avukat milletvekili olarak, mesleğe ilk adımı atacak
avukat adaylarına mevcut gerekçelerle sınavı reva
görmemiz mümkün değildir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
işbu yasa teklifi, temel hak ve hürriyetlerin, fırsat
eşitliğinin ve çalışma hürriyetinin önündeki engelleri
kaldırarak, adaletin tecillisine katkı sağlayacağı
inancıyla, Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Anavatan Partisi Grubu
adına Süleyman Sarıbaş, Malatya Milletvekili. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz yirmi dakika Sayın
Sarıbaş.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Avukatlık Kanununda değişiklik yapan
kanun teklifi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz aldım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hukuk
devleti önemli bir kavram. Yani, kanun devletinin üstünde bir hukuk
devleti önemli bir kavram. Hukuk devletinin hâkim olacağı
bir ülkede, olması gereken bir ülkede, yargı, önemli bir
kavram ve yargının vazgeçilmez unsurlarından biri
olan savunmada ve avukatlık mesleği de, en az savcı kadar,
en az hâkim kadar önemli bir kavramdır.
Bu mesleği yirmi beş
yıl yaptım. Bu mesleği, onuruyla, şerefiyle, haysiyetiyle
-ulvi bir meslek olduğunun- zevkle ve idrakle yaptım. Bugün,
bir defa daha dünyaya gelsem, böyle bir imkân olsa, yine hukukçu olurum,
yine avukat olurum. Çünkü, ülkemizde hak kavramında savunulacak
o kadar çok şey var ki. Hele bir de savunma makamı iseniz, bu
mazlum, bu garip, bu hakkı yenilmiş, bu hukuku çiğnenmiş,
bu yok sayılmış vatandaşı savunuyorsanız,
işte, o zaman bu mesleğin hazzına ve zevkine varırsınız.
Bırakınız para pul kazanmayı
Haksızlığa
uğramış, hakkı elinden alınmış, horlanmış,
aşağılanmış insanları, meslek adına,
hukuk adına, hak adına, adalet adına savunmak kadar zevkli
bir şey yok.
Hepimiz milletvekiliyiz, milletimizin
vekiliyiz, milletimizin haklarını savunuyoruz. Ama, avukatlık
başka bir şey; avukatlıkta, bireysel olarak, mağdur
olmuş, haksızlığa uğramış insanın
hakkını savunuyorsunuz ve bu kutsal meslek, hakikaten, nitelik
olarak, hakikaten kalite olarak yüceltmemiz gereken, hukuk devleti
için yüceltmemiz gereken, hak için yüceltmemiz gereken bir meslek.
Kesinlikle ve kesinlikle, iyi hukukçular yetiştirdiğimiz
takdirde, hukuk devletini, hakkı, adaleti hâkim kılacağız.
Değerli arkadaşlar, insanlık
mücadelesi hak ve adalet mücadelesiyle başlamış bir
mücadele. Hepiniz okumuşsunuzdur, hukuk fakültesinde okuyanlar:
İlk insan, karnı acıktığı zaman ormanda avlanan,
ormanda karnını doyuran, susadığı zaman nehirde
su içen bir varlık. Ne olmuş? Hakkına tecavüz edildikçe,
haksızlığa uğradıkça, adaletsizliğe
uğradıkça, yani, avladığı avı elinden
alındıkça, kendisine tecavüzler oluştukça bir otorite
oluşturalım, daha iyi bir otorite olsun ve bu haksızlıkları,
adaletsizliği önlesin diye devleti kurmuş. Jean Jacques
Rousseaunun zımnî devlet sözleşmesi bu değil mi? O
hâlde, insanlık mücadelesi hak ve hukuk mücadelesinden geçer.
Şimdi, son zamanlarda söyleniyor:
Efendim, milliyetçilik yükseliyor. Elbette yükselir. Niye yükseliyor?
İnsanlık mücadelesi, hak ve hukuk mücadelesi. Eğer,
ülkenizin, bazı haksızlıklara, bazı hukuksuzluklara
maruz kaldığını, adaletsizliklere maruz kaldığını
vatandaş görünce, vicdanından milliyetçiliğini yükseltiyor.
En tabiidir. Bütün toplumlarda bu vardır.
Ülkemizde de, hukuk, hak ve adalet
kavramlarıyla gelişmiş, bugün geldiğimiz noktada
en üstün seviyeye gelmesini arzu ettiğimiz, istediğimiz
bir hukuk devleti olma anlayışına doğru süratle
ilerliyoruz. O hâlde, hukuk devleti savını ortaya koyacak,
hukuk devleti tezini güçlendirecek güçlü hukukçulara da, güçlü
savunma avukatlarına da ihtiyacımız var.
Bir kere, kolaycılığa
kaçmamamız lazım. Kolaycılığa şöyle kaçmamamız
lazım: Bu işi
Bu imtihan olur, olmaz, o ayrı bir şey,
ama, iyi hukukçular yetiştirmek zorundayız. Sayın Bakanım
biliyor, 36 tane hukuk fakültesi olmuş. Yani, Türkiyede 36 tane
hukuk fakültesine eğitim-öğretim verecek, hakikaten kaliteli,
nitelikli, bu mesleğe bihakkın, dünya çapında hukukçular
yetiştirebilecek öğretim elemanımız, profesörümüz
var mı? Hayır, yok. En son, zannediyorum, Erzuruma da kuruldu,
Erzincanda var.
Şimdi, bu kadar hukuk fakültesi
lazıme midir? Evet, lazımedir; insanlarımız hakkı,
hukuku temsil eden bir bilim dalında tahsil yapabilmeliler.
Ama, illa da hukuk fakültesini bitiren insanların hâkim olması,
savcı olması, avukat olması da gerekmiyor.
Dolayısıyla, baştan
itibaren hukuk fakültelerini yeni bir eğitim reformuna tabi
tutmamız lazım Sayın Bakanım, yani hukuk fakülteleri
Bir kere, yabancı dil bilmeyen bir hukukçu olmamalı. Avrupa
Birliğine giriyorsak, Avrupa Birliğine girme iddiamız
varsa, Avrupa müfredatı denilen 110 bin sayfalık müfredatın
bu ülke müfredatına uyumunu sağlayacaksak, bütün hukukçularımızın
o müfredatı çok iyi okuyup, anlayıp, toplumun aydınlanmayan
noktalarında da topluma yol göstermeleri lazım. O halde,
iyi bir yabancı dil bilmeleri lazım. Onun için, bir kere, kesinlikle
bütün hukuk fakültelerinin bir yılı hazırlık
sınıfı olarak tanzim edilmeli ve hukukçular, yabancı
dili mutlaka ve mutlaka öğrenmeli. Çünkü, eğer bu toplumu aydınlatacak
hukukçularsa, hukukçuların, Avrupa Birliği noktasında,
müfredat noktasında, mevzuat noktasında, bunu anlamış,
kavramış olmaları lazım.
Bir başka şey daha lazım:
Kesinlikle son yıllarını pratiğe vermeliler.
Ben, meslek hayatımda, fakülteyi bitirip, stajını tamamlayıp,
dilekçe yazmasını bilmeyen avukatlar gördüm. Dilekçe yazmasını
bilmeyen, hatta soruşturma nasıl yapılır bilmeyen
savcılar gördüm. O halde, son bir yılını hukuk fakültelerinin,
kesinlikle ve kesinlikle, pratiğe, uygulamaya yönelik, bu
işleri bilen hukukçular yetiştirme tarzında yetiştirmemiz
lazım. Eder altı yıl. Yani, hukuk fakültelerini kesinlikle
altı yıl yapmamız lazım.
Altı yıl sonra bitiren hukukçu
iyi bir hukukçu mudur? Hayır. Nasıl ki, askerin harp okulunu
bitireni general olamıyorsa, harp akademisini bitireni general
oluyorsa, adalet akademisini bitirmeyen bir hukukçuyu da, biz,
hâkim yapmamalıyız; hele hele, Yargıtay üyesi, Danıştay
üyesi asla yapmamalıyız. Nitelikleri gayet katı, nitelikleri
gayet şeffaf, nitelikleri gayet belirgin hale getirip, öyle,
torpille, tavassutla Yargıtay üyesi, Danıştay üyesi
olma yolunu, hele hele siyasetin müdahale ettiği yolları
kesinlikle kapatmalıyız.
Eğer bir ülkede, insanlar, hak
tecavüzüne, adalet tecavüzüne uğradıklarında, yargıya
gittiklerinde, hak ve hukuklarını alacakları kanaatini
taşımıyorlarsa, o ülkede sosyal barışı
da, o ülkede huzuru da, güveni de sağlamanız mümkün değil,
devletin otoritesini sağlamanız mümkün değil. İnsanlar,
devletin bireyleri, toplum haksızlığa uğradığında,
devletinin kendisinin haksızlığını idame ettirecek
hukuksal yaptırımları, yargısal yaptırımları
ortaya koyacağına inanmadığı takdirde, o ülkede
sosyal barıştan, o ülkede devlete olan inançtan, güvenden
bahsetmek mümkün mü?
Şimdi, bir Yasa getirdik. Bundan
zannediyorum beş yıl evvel, o gün bir gece vakti çıkan
bir Yasayla, çok da altyapısı düşünülmeden, nasıl
olacağı, nasıl gerçekleşeceği, kimlerin yapacağı
tartışılmadan, bir önergeyle -çok iyi hatırlıyorum,
bir önergeyle- işte, avukatlık da imtihanla olsun
Fakat,
ne zaman olsun? Şimdi, insanlar, bir yıl, bir buçuk yıl
staj yapıyorlar -bir yıl galiba- ondan sonra, ben seni imtihana
tabi tuttum... Kazanamazsa stajda geçen süresini ne yapacaksınız
bu vatandaşın, bu kardeşimizin, bu genç kardeşimizin?
Yani, bu sınav hükmü konulurken
Kanun'a, çok da düşünülerek, tartışılarak konulmuş
bir madde değildi. Ha, bunu kaldıralım... Doğru,
ama, mutlaka, kısa dönemde, kısa sürede, sağlam,
sağlıklı hukukçular yetiştirecek bir mevzuatı,
bir müfredatı, bir uygulamayı da hayata geçirmemiz lazım.
Bunu yapmaz isek, her meslekte olduğu gibi, avukatlık mesleğinde
de, hâkimlik mesleğinde de kaliteye, performansa önem vermez
isek, mutlaka, ülke bundan yara alır.
Ben istiyorum ki, avukatlarımız,
bütün mevzuatı bilen, hâkimin karşısına çıktığında
dosyasına hâkim, davasına hâkim, ona güvenilir, o hakkı
ve hukuku savunur bir teknik donanımla, bilgi donanımıyla
baş başa olsun. Bizim istediğimiz bu. Yoksa, kardeşlerimiz,
avukatlık yapmasın, yapamasın, böyle bir imtihan yapalım
Hangi şartlarda yapılacağı belli değil, kimin
yapacağı belli değil, hangi soruların sorulacağı
belli değil. Uygulamadan mı? Hukuk bilgilerinden sorulacaksa
o çok daha ayıp, çünkü, fakültelerin diplomalarına o zaman
itibar etmemiş oluruz. Yani, fakülteler bu diplomaları
verdiklerine göre hukuk bilgisi tam demektir.
Şimdi, dolayısıyla,
bugün ne yaparsak yapalım, kısa dönemde mutlaka iyi hukukçular
yetiştirmenin altyapısını, yollarını
mutlaka bulmamız, mutlaka, ülkenin hukuk sistemini emin ellere,
yargısını emin ellere, adaletini emin ellere teslim
etmemiz lazım diyorum.
Bu kanundan fayda umacak veya bu
kanunun bir an önce kanunlaştırılmasını isteyen
genç kardeşlerimize de şunu söylüyorum: Biraz ders çalışsınlar.
Yani, bu kanun kalkınca avukat olduk diye, çok da öyle, keplerini
havaya atmasınlar. Lütfen, yargıçların karşısında,
hâkimlerin karşısında bu mesleğin onurunu, saygınlığını
en iyi temsil edecek bilgi donanımıyla kendilerini donatmaya
çalışsınlar. Onlara tavsiyem odur.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Bir saat ara veriyoruz.
Kapanma Saati: 18.27
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayısı az,
ama, çok değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
23üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
1267 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
9.- Konya Milletvekili Ahmet Işıkın;
Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (2/887, 2/891) (S. Sayısı:
1267) (Devam)
BAŞKAN Komisyon?.. Burada.
Hükûmet?.. Burada.
Şimdi, teklifin tümü üzerinde
söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ
Milletvekili Mehmet Nuri Saygunda.
Buyurun Sayın Saygun.
Süreniz yirmi dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET NURİ
SAYGUN (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Avukatlık Yasasında değişiklikler
içeren bir kanun teklifiyle ilgili olarak toplanmış bulunuyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi adına, bu değişikliğe yönelik
iddialarımızı ve taleplerimizi sizlerle paylaşmak
için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle de yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
önce, izin verirseniz, bu mesleğin içinden gelen biri olarak, bu
sancı ve sıkıntıları geçmişte yaşamış
birisi olarak söyleyeceğim sözlerin, hem teorik anlamda hem de
pratik anlamda ciddi geçerlilikleri olduğunu bilgilerinize
sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
önce, bu kanun teklifiyle ilgili süreci, sizlerle kısaca bir
paylaşmak istiyorum. Avukatlık Yasa Tasarısında,
staj sonrası getirilen sınavın kaldırılmasına
yönelik iki kanun teklifi vardı. Bunlardan bir tanesi, Cumhuriyet
Halk Partisi Milletvekili Yılmaz Kayanın, bir diğeri
de, Adalet ve Kalkınma Partisi Milletvekili Ahmet
Işıkındı. Her iki teklif de aynı mealdeydi: Mevcut
sınavın staj öncesine çekilmesi. Bunun da birtakım gerekçeleri
vardı. Temelde yatan gerekçe: Stajyer avukat kardeşlerimizin
sınav süresini bekleme dönemlerinde çok ciddi zaman kaybına
uğruyor olmaları, mesleki açıdan staj yaptıkları
sürede stajyer avukat ismi kullanılırken staj sonrası
sınavı bekledikleri süreçte stajyer kimliğini bile
kullanamıyor olmalarıydı. Stajda yeterli eğitim
yoktu ve bütün bu iddialarla sınavın staj öncesine çekilmesi
konusunda iki teklif geldi. Bu iki teklifi Adalet Komisyonu alt komisyona
havale etmek üzere değerlendirmeye verdi. Alt komisyon üyelerinden
bir tanesi benim. Alt komisyona bu teklif geldi ve Hükûmet görüşünü
almak üzere komisyon üyeleri bir çalışma yaptık,
Hükûmet de bir görüş sundu ve ondan sonra alt komisyon toplandık
değerlendirme yaptık.
Değerli arkadaşlarım,
bu değerlendirme sürecinde elimizde mevcut iki teklifi de yok
saydık. Yani, gerek Sayın Yılmaz Kayanın gerek Sayın
Ahmet Işıkın vermiş oldukları bu konudaki teklifleri
alt komisyonda ortadan kaldırdık, iradelerini aştık,
çok farklı bir mecraya taşıdık. Çünkü, her iki teklifte
de staj öncesi sınav isteniyordu. Biz, sınavı külliyen
kaldıracak bir çalışma yaptık.
Şimdi, bir: İzmir Milletvekili
Yılmaz Kaya, alt komisyona, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığından geçen bir dilekçeyle irademin
dışında bir uygulama yapılıyor, kanun teklifimi
geri çekiyorum dedi. Son derecede doğru bir düşünceydi.
Gerek alt komisyon gerek komisyon gerekse Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulu bu konuda yetkilidir, yani, tekliflerle bağlı
kalmak durumunda değildir, bu teklifleri aşabilir daha
farklı bir düzenlemeye gidebilir. Ancak, gerek Adalet Komisyonunun
gerekse Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun, kendisine
gelen bir teklifle ilgili olarak, yapılan çalışmalar
sonrası, teklifi veren kişilerin düşüncelerinden ve
iddialarından uzaklaşılmışsa, o zaman bir
şeye bakmak lazım değerli arkadaşlar. O zaman, bu
teklifi ilgilendiren kurumlarla bir görüşme yapmak lazım.
Bu kurumların görüşü nedir, bunu almak lazım. E,
şimdi, Avukatlık Kanununda bir değişiklik içeren
çalışma yapıyoruz. Gelen teklifleri çok farklı boyutlara
taşıdık. Kiminle görüşeceğiz? Yani bu
doğru mudur yanlış mıdır, bu uygulamayı
biz bu şekilde çıkartırsak doğru mu yaparız
diye düşünmemiz gerekiyorsa, bizim muhatabımız, avukatlık
mesleğinin kurumsal önderliğini yapan Türkiye Barolar
Birliğidir. Eğer, Türkiye Barolar Birliğiyle bu konuda
bir görüşme yapılsaydı, bugün, Meclis Genel Kuruluna
böyle bir düzenleme gelemezdi. Çünkü, gerek alt komisyonda gerek
Adalet Komisyonunda gerekse her fırsatta, Türkiye Barolar Birliği,
bu işe sıcak bakmadığını, sınavın
ortadan kaldırılmasının sağlıklı ve
doğru bir yaklaşım olmayacağını, her platformda
ifade ettiler. Türkiye Barolar Birliği, barolarda yaşanan
sancı ve sıkıntıları bilemiyor olabilir. Türkiye
Barolar Birliği bir üst kurum niteliğindedir. Bunu
taşrada yaşayan avukatlar daha iyi bilir, esasında onlardan
bilgi almak gerekir. derseniz, e, o zaman da 78 tane baro var. Ben,
bu 78 baro başkanının, bölgelere göre, mümkün olduğunca
önemli bir çoğunluğunu aradım. Elimde listesi de var.
54 tane baro başkanını aradım. İçlerinde
evet, doğrudur, bu sınav kalkmalıdır diyen bir tane
baro başkanı yok. Hepsinin ortak fikri şu: Avukatlık
mesleğinin saygınlığı ciddi bir şekilde
erozyona uğruyor. Bu mesleği korumak zorundayız. Bu
mesleği korumak için, bu mesleğin
kalitesini artırmamız gerekir. Kaliteyi artırmak
için, sınav, birinci şart değildir, temel şart da değildir,
ama, sınav bir adımdır arkadaşlarım.
Şimdi, biz, sınavı
kaldırdık. Olabilecek kaliteyi artırmaya yönelik
bir şey üretilecekti, topyekûn lağvettik. Böyle mi kaldıracaksınız,
böyle mi avukatlık mesleğinin kalitesini geliştireceğiz?
İçimizde bir sürü hukukçu arkadaşımız
var, birçok hukukçu arkadaşımız var -tabiri hoş
bulmadım- o arkadaşlarımla bir şeyi paylaşmak
istiyorum: Ben, yirmi yedi sene avukatlık yaptım değerli
arkadaşlarım. Yirmi yedi sene süre içinde, bu mesleğin
bana verdiklerini saymakla bitiremem. Eğer, bugün, ben, bu kürsüde
bir milletvekili olarak sizlerle paylaşabiliyorsam, hitap
edebiliyorsam, şuna inanıyorum ki, avukatlık mesleğinin
bana vermiş olduğu bilgi ve birikim, beni bu Meclisin çatısına
kadar taşımıştır. Şimdi, bu duygularla hareket
eden birisinin, evvelemirde, bu mesleğe saygı duyması,
sahip çıkması, kucaklaması gerekir.
İki yıl Tekirdağ Baro
Başkanlığı yaptım. Tekirdağ Baro Başkanlığı
yaptığım süreç içinde, avukatların sancı ve
sıkıntılarının hepsini onlarla birlikte yaşadım.
MEHMET NEZİR NASIROĞLU
(Batman) - Kaldırın işte
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla)
- Elimizden ne geliyorsa, meslektaşlarımızın daha
iyi şartlara kavuşması, Türkiyede yargı sisteminin
daha iyi gelişmesi için de koymaya çalıştık.
Şimdi, bir arkadaşımız
sesleniyor Kaldırın işte diye. Az evvel söyledim.
Eğer, çözüm sınavı kaldırmaksa, bu sınav kalksın.
Arkadaşlarım, bunların
çözüm olması mümkün değil. Yani, bir iyileştirme çalışmasını
yok ettiğinizde, biz, iyileştirmeyi sağladık diyorsanız,
sizinle aynı mantığı paylaşmamızın
mümkünü yok. Böyle bir iyileştirme olmaz. Yani, biz iyileştirme
için bir adım atıldığını söylüyoruz. Siz de
diyorsunuz ki, biz, bu adımdan vazgeçtik, bırakın böyle
kalsın. Hiç kimsenin, avukatlık mesleğinin kalitesini
kaybetmesine; hiç kimsenin, yargı erkinin zarar görmesine hak
vermesi, destek vermesi doğru olamaz. Hele bu Meclis çatısında
olup da, parlamenter sistemin benimsendiği bu ülkede; kuvvetler
ayrılığı prensibinin var olduğunu kabul ettiğimiz
bu ülkede üç erkten bir tanesi olan yargı erkinin önemli bir ayağı
avukatlık mesleğinin kalitesinin düzeltilmesi, geliştirilmesi,
bilgi ve birikimin daha ileriye taşınması yönündeki
bir çalışmaya dur demeye hakkı yok. Eğer buna dur
derseniz, yargı erki bir bölümünden yara alır değerli
arkadaşlarım. Bu yara, yargının tümüne yansır.
Eğer Anayasamızda belirtildiği gibi, bir hukuk devleti
olarak varlığımızı koruduğumuzu iddia
ediyorsak, hukuk devletine ve hukukun üstünlüğüne inanıyorsak,
o zaman, hukuk dünyasının olabildiğince güçlü, olabildiğince
sağlam olması için üzerimize düşen görevleri yerine
getirmeliyiz.
Bakın, iki tane tipik örnek
vermek istiyorum sizlere. Bunların bir tanesi, görevden
alınan bir savcıyla ilgili basında okuduğumuz bir
yazı. Basının, gazetenin birinci sayfasında manşet,
ibare şu: Görevden alınan savcı avukatlık bile yapamayacak.
Değerli arkadaşlarım,
bunun ne anlama geldiğini çok uzun boylu anlatmanın gereği
yok. Avukatlık bile yapamayacak demekle, avukatlık mesleğinin
yargı erki içinde ne kadar basite alındığının,
ne kadar ciddiye alınmadığının çok açık
bir göstergesi bu. Bunu basında yazan bu arkadaşımızı
ben kınamıyorum. Çünkü, bunu, son zamanlarda, meslek erozyona
uğradıkça, her tarafta kullanır hâle geldiler zaten. O
zaman, bizim üstümüze düşen, bu mesleğin erozyona uğramasının
önüne geçmek.
Az evvel burada konuşan Anavatan
Partisinin temsilcisi arkadaşım da ilginç bir laf söyledi,
biz, avukatlık mesleğinin kalitesini geliştirme mücadelesi
verelim derken, arkadaşım dedi ki: Akademiyi bitirmeyenler
hâkim olmamalı, akademiyi bitirmeyenler Yargıtay üyesi
de olmamalı. Ama, bunun mefhumu muhalifinden yola çıkarsanız,
akademiyi bitirmeyen herkes avukat olabilir. Yani, bu işi bu kadar
sığlarsanız, bu kadar basite alırsanız savunma
dünyasını darma duman edersiniz. Savunma dünyasının
göçtüğü bir yerde yargı da göçer.
Şimdi, ben bu konuda bazı
öneriler getirmiştim. İzin verirseniz, sizlerle bunları
paylaşmak istiyorum. Bir kere, staj sonrası sınavın
bugün yapılmasının imkânlarının yok olduğunu
kabul ediyorum, kabul edelim ya da hep birlikte kabul edelim. Staj
sonrası bir sınav koyarsak, şartlar müsait değil,
bu nedenle şimdi olmaz diyorsanız, bunu makul bir şekilde
algılamak mümkün olabilir. O zaman, yerine bir şey ikame etmek
lazım. Yerine ikame etmek demek, sınavı yok etmek demek
değil arkadaşlarım. Ne ikame edeceğiz? Sınavı
alalım, staj öncesine çekelim. Staj öncesinde sınav yaparsak,
öğrencilerin özellikle zaman yönünden mağduriyetlerinin
önüne geçmiş olabiliriz. Ama, burada da bir şey tamamlamak
lazım.
Türkiye Barolar Birliği staj
eğitim merkezleri açmış. Türkiyede 22 yerde, 22 baroda
staj eğitim merkezi var. Bu 22 tane staj eğitim merkezinin
bir bölümü muhtemelen kâğıt üstünde. O zaman, bizim üzerimize
düşen görev Barolar Birliğine, barolara bu konuda katkı
vermek, onların tüm Türkiye genelinde staj eğitim merkezlerini
geliştirmesini sağlamak. Eğer bunu geliştirebilirsek,
o zaman avukatlık stajının çok daha ciddi, çok daha
sağlıklı, çok daha bilgi birikimini stajyer arkadaşlarımıza
sunan bir yapısı olur. Önce buna bir çalışmak lazım.
Haa, bunu yapamadığımız
Bunu yetiştiremedik.
Bugün yetiştiremediysek, sınavı staj öncesine çekmek
mümkün. O zaman, bunu bu şekilde yapalım.
Bir başka şey daha var. Üniversiteden
mezun olan arkadaşlarımız mezuniyet süreçlerine göre
staja başlıyorlar ve staj bittikten sonra da bugünkü uygulanması
gereken pozisyona göre 23 Aralıkta sınava girecekler,
ilk uygulama bu olacaktı. Ama, temmuz ayında stajını
bitiren arkadaşlarımız vardı ve iyi kötü bir dört
beş aydır bekliyorlar. Bu ciddi bir mağduriyettir, bunu
kabul ederim. İnsanların bu kadar bir süre boşlukta kalmaları
doğru değildir. Ee, buna bir düzenleme yapabiliriz. Ne yapabiliriz?
Şimdi, hukuk fakültelerindeki mezuniyet eskiye döndü değerli
arkadaşlarım. Yani, sadece temmuz ve ekim mezunu değil,
bundan böyle şubat mezunları da var. Senede 3 defa mezun verilecekse
ve staja başvuru süreci yaklaşık kırk beş gün
gibi değerlendirilirse, bu sınavlardan sonrasındaki
kırk beş günlere göre değerlendirme yapılır
ve oralarda 3 tane sınav yapılma, senede 3 defa sınav
yapılma imkânı sağlanır. Eğer bu sağlanırsa,
öğrencilerin zaman yönünden, stajyerlerin zaman yönünden kaybı
da ortadan kalkar. Ama, şimdi, biz, bu ve benzeri çalışmaların
hiçbirini yapmayı içimize sindiremedik ya da zor geldi, mesleğin
sancı ve sıkıntılarını anlayamadık,
tanıyamadık ve dedik ki: Hayır, sınav kalksın.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
22nci Dönemin suçu olmayabilir ama, Türk siyasetinin, bu üniversite
mezunluğu konusunda birtakım sancı ve sıkıntıların
doğmasında çok ciddi rolleri var. Popülist yaklaşımlarla,
gerek duyulmayan yerlerde yıllardır üniversiteler
açıldı. Bizim açtığımız üniversitelerin
önemli bir bölümü, hele ki 4 tanesi -bu Dönemin- zaten temel ihtiyaçtı,
bütün fizibilitesi dolmuştu, hazırdılar, ama uzun bir
süredir durmadan fakülteler açılıyor, üniversiteler
açılıyor.
Türkiye'de kaç tane hukuk fakültesi
var sorusuna, inanın herkes başka bir rakam veriyor. 35 civarından
başlayın, 41e kadar, herkes başka bir şey söylüyor.
Kimisi 37 diyor, kimisi 39 diyor, kimisi 38 diyor, hâlâ Türkiye'de
bunun bile netliğini yakalayamamış bir pozisyondayız.
Niye? Ee, çünkü o kadar çok hukuk fakültesi açıldı ki.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de herkesin üniversite mezunu olması gibi bir iddia
içinde olmak, eğitim sistemimizin temel yanlışlığıdır.
Türkiye'de ara elemanına ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde,
hiç ara elemanı üretmeden sadece üniversitelere öğrenci
almak suretiyle, üniversite mezun
sayısını artırdık. Türkiyede, işsizliğin,
tahsil yaşamına oranlandığında görülüyor
ki, en fazla işsizlik çekenler üniversite mezunları.
Şimdi, bu mantaliteyle yürüttüğümüz tablo bu. Şimdi,
bu sancı ve sıkıntıları ne yazık ki, yeni
üniversite mezunlarına da yaşatmak durumundayız. Onlara
bunu yaşatmamak için yeni tedbirler alıyoruz. Aldığımız
tedbirler de, onların herhangi bir denetimden geçmeden mesleğe
dönmesi.
Şimdi, alt komisyon tutanaklarında
iki iddia var: Anayasanın 10uncu ve 48inci maddelerine aykırılık.
Değerli arkadaşlarım,
bu iddiada bulunmak için ille de hukukçu olmak gerekmiyor. Düz mantık,
bu Anayasaya aykırılık olup olmadığını
çok açık bir şekilde ortaya koyar.
Şimdi, 10uncu madde çok
açık; kanun önünde eşitlik. Herkes, dil, ırk, din, renk, cinsiyet,
siyasi düşünce, felsefi inanç, vesairede ayırım gözetilmeksizin
kanun önünde eşittir.
Şimdi, avukatlık mesleğine
gelecek olanlara sınav konulmasının şu 10uncu
maddeyle nasıl bir ilintisi vardır, bunu anlamak mümkün değil.
Gelelim 48e: 48inci madde çalışma
hürriyetini düzenliyor. Burada Herkes, dilediği alanda çalışma
ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. şeklinde bir ifade
var. Doğru. Şimdi herkes
dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine
sahiptir sözü buna çelişiyorsa, ee, o zaman, hukuk fakültesi
mezuniyetine de pek ihtiyaç duymuyoruz gibime geliyor. Herkes istediği
işi yapacaksa, bırakın, fakülteyi bitirmeyenlerden
de avukat yapalım o zaman. Yani, bu maddeye dayanırsanız,
Anayasaya aykırılığı bu yönden iddia ederseniz,
bu doğru olmaz. Çünkü, çalışma hürriyeti herkese tanınacak
ama, mesleğin gerekleri varsa o mesleğin gerekleri yerine
getirilecek. Yani, birisinin avukat olması için hukuk fakültesini
bitirmesi gerekiyorsa, hukuk fakültesini bitirmeyen bir insana
siz bu konuda çalışma hürriyeti veremezsiniz. Hukuk fakültesini
bitiren bir insanın sınava tabi olması veya staj yapması
konusunda çalışmalar varsa, bu çalışmaların
Anayasaya aykırı olduğunu iddia edemezsiniz, böyle
bir uygulama olamaz.
Bir de, bakın, burada, dört
yıldır hep aynı şeyi paylaştık. Ne dediniz?
Sizin iddialarınız
İktidar partisi milletvekillerinin
şu kürsüden dört yıldır iddia ettiği bir şey
var: Gelen kanunları ilgili sivil toplum örgütleriyle, ilgili
meslek odalarıyla paylaşıyoruz, onların görüşlerini
alıyoruz, ondan sonra getirip, burada kanun yapıyoruz.
Beyler, Türkiye Barolar Birliğinin
görüş ve düşüncelerini almadınız.
MUZAFFER KÜLCÜ (Çorum) Aldık,
aldık.
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla)
Daha doğrusu, dinlediniz, ciddiye almadınız, ciddiye
almadınız.
Şimdi, kusura bakmayın
ama, bir meslek odasının, o mesleğin sancı ve sıkıntılarını
bizlerden daha iyi bilmesi kadar doğal bir şey olamaz. Kendinizi,
Türkiye Barolar Birliğinden, bu konuda, bilgi olarak, mantalite
olarak, barolara kayıtlı avukatların pozisyonları
olarak daha yetkin, daha bilgili, daha etkin bir düzenlemeye getirdiniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Saygun, toparlayalım
lütfen.
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla)
ve dediniz ki, avukatların sancı ve sıkıntılarını,
biz, Türkiye Barolar Birliğinden daha iyi biliriz. Böyle bir
şey yok kardeşlerim. Eğer sizin kanun yapma mantaliteniz
bu ise, o zaman, dört yıldır yaptığımız bu
kanunların hepsi, külliyen, meslek odalarına da, sivil toplum
örgütlerine de danışılmadan yapılmıştır,
şu kürsüde söylediklerinizin hiçbir tanesi doğru değildir.
Eğer doğruysa, o zaman, o doğruluğu getirin, bugün
de uygulayın.
Değerli dostlarım, sonuç
olarak, avukatlık mesleğine bir borcum var. O mesleğin
üyelerinden bir tanesiyim. O mesleğin, ne olursa olsun, sağlıklı,
düzgün, onurlu bir yaşam sürmesini istiyorum. O mesleğe
üye olacak herkesin de bu duyguları benimle paylaştıklarına
inanıyorum; buna, stajyer avukat arkadaşlarımız
da dahil. Bugün, bu sınavın ertelenmesi mücadelesini veren
o arkadaşlarımız dahi, bu mesleğin onurla, saygınlıkla
yürütülmesinden yanalar; bunun aksini düşünmeleri zaten mümkün
değil. Ama, böyle bir uygulamayla, bu işi yanlış yaparız.
Biz, avukatlık mesleğinin daha saygın, daha onurlu olması
için bir şeyler üretilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu
yasada bir şeyler üretilmeli. Bunu üretmenin yolu yeni bir
şeyler getirmek, denetim mekanizmalarını geliştirmek,
eğitim mekanizmalarını geliştirmektir. Yoksa,
sınavları külliyen iptal etmek değildir.
Bizim bu konuda bir önergemiz var.
Maddesi geldiğinde bu da görüşülecektir. Bu yönde bir destekleme
yapılması halinde, sanıyorum, en azından, bugün
doğabilecek bu külliyen sınavı kaldırma sancı
ve sıkıntısından kısmen de olsa arınmış
oluruz. Diğer altyapı çalışmalarını, bilahare,
hep birlikte, meslek odalarının ve taşradaki baroların
da görüşlerini alarak geliştiririz ve avukatlığı
daha iyi, layık olduğu ortama taşırız diye düşünüyorum.
Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahısları
adına söz isteyenler: İlk sırada Mustafa Nuri Akbulut,
Erzurum Milletvekili; ikinci sırada Ramazan Can, Kırıkkale
Milletvekili; üçüncü sırada Haluk Koç, Samsun; dört, Ertuğrul
Yalçınbayır, Bursa; beş, Ümmet Kandoğan, Denizli;
altı, Mehmet Eraslan, Hatay.
İlk sırada Mustafa Nuri
Akbulut, Erzurum Milletvekili.
Buyurun Sayın Akbulut.
Süreniz on dakika.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Avukatlık
Kanununda değişiklik yapılmasıyla ilgili kanun
teklifi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Öncelikle benden önce konuşan
değerli Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşımın
avukatlık mesleğinin daha saygın ve daha onurlu yapılmasıyla
ilgili düşüncelerine ve temennilerine yürekten katılıyorum.
Gerçekten, Parlamentoda bulunduğumuz süre içerisinde, avukatlık
mesleğine başlayacak stajyer arkadaşlarımızın
olabildiğince donanımlı olarak mesleğe başlamaları
noktasında, bu Parlamentoya getirilecek her türlü kanuna da
destek vermeye hazır olduğumuzu belirtiyorum.
Şimdi, yapılan değişiklikle
avukatlık stajından sonra yapılan sınav kaldırılıyor.
Ben, Niye sınav kaldırılıyor? şeklinde
eleştiri yapan arkadaşların düşüncelerine hayret
ediyorum. Çünkü, değerli milletvekilleri, bugüne kadar Türkiyede
avukatlık stajı yapılmış değildir. 1136 sayılı
Avukatlık Kanunumuz 1969 tarihlidir.
BAŞKAN Stajı değil,
sınavı yapılmamış diyeceksiniz. Staj yapılıyor.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Evet, sınavı
Pardon. Tamam Değerli Başkanım.
Yürürlüğe girdiği tarihte
yürürlükte olan 3499 sayılı
Avukatlık Kanununu yürürlükten kaldırmış ve 1969
yılında bir sınav sistemi getirilmiştir. 1136 sayılı
Kanunun düzenlemesinde avukatlık sınavı getirilirken
staj da bir buçuk yıla çıkarılmış. Avukatın
adliyede yaptığı altı aylık stajdan sonra da
beş yıl kıdemli bir avukatın yanında bir
yıl daha staj görmesi ve bu bir yıldan sonra Ankarada yapılacak
5 kişilik sınav kurulu önünde de bir sınava tabi tutulması
öngörülmüştü. Sınav kurulu, 3 kişisi Türkiye Barolar
Birliğinden, 2 üyesi de Yargıtaydan seçilecek 5 kişilik
bir kuruldu. Ancak, 69 yılında yürürlüğe giren bu Kanunun
geçici 7nci maddesiyle avukatlık staj süresinin uzatılması
ve sınavla ilgili bölümünün yürürlüğü beş yıl ertelendi.
Daha sonra yürürlüğe giren 2018 sayılı bir Kanunla,
1976 yılı sonuna kadar hukuk fakültelerinden mezun olan
adayların üç yıl içerisinde staja başvurmaları
hâlinde, hem bu bir buçuk yıla çıkarılan stajın altı
aylık fazla bölümünden ve hem de sınava tabi olma zorunluluğundan
kurtulmasına ilişkin bir kanun yürürlüğe girdi.
Şimdi, 31/12/1976 tarihine kadar
mezun olanlar, bu kez, hem kısa staj süresinden yararlanacaklardı
hem de sınava tabi olmaktan kurtulacaklardı. Ama, ondan hemen
bir gün sonra mezun olmuş olan aday hem stajını birbuçuk
yıl yapacaktı ve hem de sınava tabi olacaktı.
Burada isimlerini saygıyla
yâd etmek istediğim Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yusuf
Özbaş ve Çorum Milletvekili Mehmet Irmak Beylerin verdiği
bir kanun teklifiyle bu haksızlık dile getirildi ve avukatlık
sınavının anlamsız olduğu, çünkü sınava
tabi tutulacak olan adayların uzun yıllar eğitimden sonra
hukuk fakültesinden mezun olduğu, her dersten o dersin profesörlerinden
geçerlilik notu aldığı, bitirdikten sonra stajına
başladığı, stajın altı aylık adliye
döneminde savcılardan ve hâkimlerden hem mesleki bilgi hem meslek
kuralları ve hem de ahlaki durumu hakkında yeterlilik belgesi
aldığı ve daha sonra avukat yanında, beş
yıl kıdemli avukat yanında yaptığı staj
sırasında da yine avukattan aldığı olumlu görüşler
doğrultusunda mesleğe kabul edildiği, bu nedenle yeniden
bu şekilde stajını tamamlamış olan bir avukat
adayını tekrar sınava tabi tutmanın yerinde olmadığını,
kaldı ki avukatın her gün sınavla baş başa olduğunu,
asıl sınavı kendi mesleğini icra ederken müvekkillerine
karşı verdiğini, meslekte başarısız olanların
zaten elenerek bu meslekten gelir sağlama amacından uzaklaşacağını
dile getirerek bir kanun teklifi vermişti ki, şimdi, bugün
konuştuğumuz ve tamamen kendisine katıldığımız
haklı sebepler bunlar ve kanunun avukatlık sınavına
zorunluluk getiren ve staj süresini, adliye dışındaki
staj süresini bir yıla çıkaran 1136 sayılı Kanunun
ilgili 28, 29, 30 ve devamı maddelerinin yürürlükten kaldırılmasına
ilişkin teklifi kabul edildi.
Şimdi, Anavatan Partisi Grubu
adına konuşan arkadaşımız da söyledi, 2001
yılında, gerçekten gerekli hazırlık da yapılmadan,
bu sınav tekrar getirildi. Şimdi, buna göre, Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte hukuk fakültesinde öğrenci olanlar, bu
sınava tabi tutulmaktan muaf tutuldular. Aradan beş
yıl geçti, sınavla ilgili doğru dürüst bir hazırlık
yapılmadı. Avukatlık stajını yapan avukat
adaylarının hem mesleki bilgi hem hukuki bilgi hem uygulamayla
ilgili pratik bilgilerini elde etmesi için, yürürlükteki Avukatlık
Yasasındaki stajla ilgili hükümler, kanaatimce, sıkı
bir şekilde uygulanmadı. Çünkü, hepimiz biliyoruz,
şu anda avukatlık stajı yapan adaylar, özellikle staj sayısının
da biraz fazla olmasından dolayı, belki duruşma salonlarında
oturacak yer bulamıyorlar. Bu avukatlara sicil verecek, onlar
hakkında kanaatlerini belirtecek hâkim ve savcılar, neredeyse,
belki stajyerleri tanımıyorlar ve adliye dışında
yapılan stajda da avukatlar, gerektiği gibi, avukat stajyerleri
üzerinde denetim yetkilerini kullanmıyorlar veya kullanamıyorlar.
Bu nedenle, avukat adaylarının amaçlanan şekilde donanımlı
hale getirilmesi için, Barolar Birliğinin, bu konuda biraz daha
titiz, biraz daha sıkı bir şekilde, avukat stajyerlerini
takip edecek şekilde davranması, bence, amaca uygun bir davranış
olacaktır.
Değerli arkadaşlar,
şu anda, stajyer avukatlar, okulu bitirdikten sonra, staj yapmak
istediği yerdeki baroya müracaat ediyorlar. Baro tarafından
bir muhakkik görevlendiriliyor ve avukatın ahlaki durumuyla
ilgili olarak bir rapor veriliyor. Bunun üzerine, stajyer avukat,
avukat stajyerler listesine kaydediliyor ve stajı başlatılıyor.
Daha sonra adliye içerisinde stajyer avukatlar savcılıkta
ve her bir mahkemede onbeş gün, birer ay süreyle mahkemelerde
staj yapıyorlar. Hangi mahkemede staj yapıyorlar ise veya
hangi savcının yanında görev yapıyorlarsa o savcı
veya hâkim, avukatla ilgili olarak, mesleki yeterliliği, ahlaki
durumuyla ilgili bir rapor düzenliyor ve daha sonra, altı aylık
staj tamamlandıktan sonra, bu kez, yine meslekte deneyimli, en
az beş yıllık süreyle avukatlık yapmış olan
bir avukat yanında, bu sefer, adliye dışındaki stajına
başlıyor avukat. Burada, yanında staj gördüğü avukattan
avukatlık mesleğini, meslek kurallarını, mesleğin
inceliklerini öğreniyor ve hatta bu altı aylık sürenin
son üç aylık kısmında o avukat adına icra mahkemelerinde
ve sulh hukuk mahkemelerinde duruşmalara da girebiliyor ve
bizzat avukatlığı fiilî olarak yapıp, bu konudaki
tecrübe eksikliğini de gideriyor. Bütün bu sicilleri bir araya
getiren ilgili baro, verilen sicillere göre stajyer avukatın
staj yapmasını yeterli görürse staj bitim belgesi veriyor;
eğer yeterli görmezse, Avukatlık Kanununa göre staj süresinin
altı ay daha uzatılmasına karar verebiliyor.
Şimdi, Avukatlık Kanununa
göre bir sınav mecburiyeti
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım
lütfen.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
Kanunun yürürlüğe girdiği 2001 yılında öğrenci
olanlar sınava tabi tutulmayacak, ama daha sonra girenler,
işte, bir yılla, diyelim, kaybedenler şimdi sınava tabi tutulacak. Sınavın
aralık ayında yapılması düşünülmüş, halbuki haziranda
mezun olanlar temmuzdan itibaren altı aydır bu sınavı
bekliyorlar. Sınavda ne yapılacak, hangi konularda staj
yapılacak, avukatın hukuki bilgisinin, hukuk kurallarının
olaylara tatbik kabiliyeti ve mesleki bilgisi ölçülecek. Bu
sınavda başarılı olamayan da, avukatlık hakkını,
dört yıl içerisinde gireceği altı sınavda da elde
edemezse, kazanamazsa, avukatlık yapamayacak.
Ben, demin de belirttiğim sebeplerle,
tarihinde hiç uygulanmamış avukatlık stajının
RECEP ÖZEL (Isparta) Sınavının.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla)
sınavının, avukatlık mesleğine başlayacak
avukat adayları için bir ölçü olamayacağı kanaatindeyim,
bunu Komisyonda da söyledim. Belki okulu çok zor bitiren meslektaşlarımızın,
hukuk fakültesinden zorlukla mezun olan meslektaşlarımızın
mesleği icra ederken çok çok başarılı olduğuna
hepimiz şahidiz. Tabii ki her zaman bu böyle olmayabilir, ama,
söylemek istediğim, sınavda başarılı olamamanın
meslekte başarı anlamına gelmeyeceğidir.
Sınavı ben de anlamsız buluyorum ve sınavı
kaybedecek olan avukat adaylarının da mesleki veya hukuki
bilgilerinin eksik olduğu kanaatine asla katılmıyorum,
bunun için başka yollar vardır. Müteakip maddelerde bunları
anlatma fırsatı bulacağım.
Hepinizi, yeniden, saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İkinci kişisel
söz hakkı, Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili.
Buyurun Sayın Can. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz on dakika.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1267 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Avukatlık Yasasına
sınav ne zaman girmiştir, tarihî süreci bir incelememiz gerekiyor.
Avukatlık Yasasına sınav 1969 yılında getirilmiştir.
1969 yılı ile 1979 yılı arasında geçen on
yıllık süreçte herhangi bir sınav yapılmamıştır,
yapılmışsa da başarı elde edilememiştir.
1979 yılında, haklı olarak, kanun koyucu, Anayasanın
o zamanki 40ıncı, şimdi 48inci maddesine tekabül
eden meslek seçme hürriyetine ve eşitlik maddesine aykırılıktan
dolayı 1979 yılında sınavı kaldırmıştır.
1979 yılında sınavın kaldırılma gerekçesi,
Anayasaya aykırılıktır. Gerçekten yerinde bir gerekçedir.
2001 yılına geldiğimizde ise kanun koyucu sınavı
getirirken gerekçesini müsaadenizle okumak istiyorum: Mesleğe
kabul için sınav zorunluluğunun getirilmesi, avukatlığın
bilgi düzeyi yüksek kişilerce icra edilmesini temin edecektir.
Ayrıca, artan hukuk fakültesi sayısı ve bunun neticesinde
avukat sayısının denetimsiz olarak artmasının
önüne geçilecek, belirli bir kalite elde edilebilecektir. Bununla
birlikte bir gerçek daha var ki -değerli milletvekilleri, dikkatinizi
çekmek istiyorum- o da, dava konusu olayların aynı oranda
artmadığıdır. Durum böyle olunca da, avukatlar arasında
rekabet aşırı oranda artmakta, bir kısım meslektaşlarımız
hiçbir avans ve ücret almadan davaları kabul etmektedir. Avukatlar
işsizlik sorunu yaşamakta, gelir sıkıntısı
içerisinde bulunmaktadır. Getirilmek istenilen sınav bu
adaletsizlikleri düzeltecek mahiyette olup, bu vesileyle avukatların
sık sık yakındığı bir adaletsizlik giderilmiş
olacaktır. demektedir.
Şimdi iki gerekçeyi birbiriyle
karşılaştırdığımızda, birinci
gerekçe, sınavın kaldırılış gerekçesi,
Anayasaya aykırılık. Peki, konuluş gerekçesine
baktığımızda -maalesef üzülerek söylüyorum- pastanın
küçülmesi meselesi. Yani, sınavın konulması gerekçesi
hukuki olmaktan ziyade, hatta, siyasi de değil, ticari bir gerekçedir.
Şimdi, burada her iki gerekçeyi
birbirine vurduğumuzda, nüfusumuzun 75 milyona vurduğu
bir yerde avukat sayısının arttığından,
iş hacminin daraldığından bahsedilmektedir.
Hâlbuki, hak arayışının ülkemizde bu kadar önemli
olduğu bir yerde, hak arama arayışını gerçekleştiren
müessesenin önünü tıkamak maalesef demokratik bir tavır
değildir.
Diğer taraftan, serbest meslek
olduğunu kabul ettiğimiz avukatlık, aynı zamanda
kamu hizmeti ifa etmektedir. Kamu hizmeti ifa eden diğer meslekleri
incelediğimizde -örneğin, mühendislik, eczacılık
ve doktorluk- bu mesleklerde herhangi bir sınav yok. Tıp fakültesini
bitiren öğrenci, diplomasını alır almaz yazıhane
açabiliyor. Keza mühendisler de aynı, eczacılar da aynı.
Peki, deniliyor ki: Avukatın yapmış olduğu hata,
telafisi güç ve imkânsız zararlar doğurabilir mi? Tabii ki
doğurabilir. Ancak, yasa koyucu bunu da düşünmüştür;
kanun yolları vardır, itiraz yolları vardır, Yargıtay
vardır, Danıştay vardır. Peki, soruyorum ben: Acemi
bir doktorun yapmış olduğu hata, insan bedenine, insan
hayatına mal olmaz mı? Bu gerekçe de yerinde değildir.
Kanun koyucunun sınavı
kaldırmasının gerekçesi daha tutarlı gözükmekle
birlikte, bizim amacımız, tabii ki buradaki bütün arkadaşlarımızın
amacı, başarılı bir hukukçu, kaliteli bir avukat
yetiştirmektir. Bunun için de gereken şeyleri yapmamız
lazım. Peki, burada deniliyor ki: Efendim, diğer mesleklerde,
örneğin kaymakamlıkta, hâkimlikte sınav var, avukatlıkta
bu sınav niçin olmasın?
Değerli arkadaşlar, kaymakamlıkta
ve hâkimlikteki sınav bir yarışma sınavıdır.
Devletin kadrosu sınırlıdır, talep fazla olduğundan
bahisle mecburen burada bir seçme sınavı yapılmaktadır.
Avukatlıktaki sınavın ise bir yarışma sınavı
olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Nitekim, 1970li
yıllarda hukuk fakültesini bitiren arkadaşlarımız
hâkimlik mesleğine direkt, staja, imtihana girmeden, başlayabiliyordu;
çünkü, o zaman 2 hukuk fakültesi vardı, arz-talep dengesinde
ise devletin arzı fazla olduğundan bahisle sınav yapılmamıştır.
Bu gerekçe de yerinde değildir. 38 tane hukuk fakültesinin olduğu
bir yerde, hukuk fakültesinin bulunduğu şehirlerdeki sosyal
ve içtimai durumlar değerlendirildiğinde -gerek akademik
kariyer gerekse içtimai durumlar- bunun altyapısının
hazır olmadığı, öğrencilerin iyi yetiştirilmediği
bir gerçektir.
Diğer taraftan, test tekniğinin,
bir avukatın ölçülmesinde başarılı bir sınav
olmayacağı ve sınavda sorulacak soruların hangi
alandan çıkacağı; diğer taraftan, staj öncesi hukuk
fakültesinin müfredatları değerlendirildiğinde
eşitsizliklerin olduğu, buradan bahisle sınavın
altyapısının hazırlanmadığı bir gerçektir.
Sınavın altyapısının hazırlanmadığı,
stajyerlerin dönem dönem sınava alınabileceği bir ortamda
stajyerlerin mağdur olduğu da bir gerçektir. Buradan hareket
ederek diyoruz ki biz, Barolar Birliği bunun altyapısını
oluşturmalıdır. Bu teklif bu fırsatı sağlamıştır.
Bundan dolayı bu teklifi veren arkadaşlara da teşekkür
ediyorum ben. Bizler, eğer kaliteli avukat, başarılı
bir avukat yetiştirmek istiyorsak, önce hukuk fakültelerinden
başlamamız gerekmektedir, eğitim müfredatlarını
değiştirmemiz gerekmektedir.
Dışarıdan, örnek veriyorum
ben, Kıbrısta hukuk fakülteleri var. Herhangi bir yeterlilik
sınavı yapılmadan, yeterli bir ölçüt, kriter aranmadan,
hukuk fakültesini bitiren arkadaşlarımız denklik
alabilmektedir. Burada YÖKün üzerine ciddi görevler düşmektedir.
Bir anımı da burada paylaşmak
istiyorum: Dışarıdan gelen, hukuk fakültesini bitirmiş
bir arkadaşımıza ceza kürsüsü, ceza hukuku, kamu hukuku,
idare hukuku, anayasa hukuku anlamında birtakım sorular
sorduğumuzda, örnek vereceğim ben, Dönmezeri, Faruk
Eremi bilmediklerini, duymadıklarını görüyorum.
Saygıdeğer arkadaşlar,
avukatlık mesleğinde, tıp mesleğinde olduğu
gibi ihtisaslaşmaya gidilmesi gerekmektedir. Yani, ihtisaslaşmayla
kastım, ceza alanında, hukuk alanında, medeni hukuk
alanında, idare hukuku alanında, iş hukuku alanında
avukatlar ihtisaslaşmaya gidebilmelidir. Bununla ilgili çalışmaları
hep birlikte yapmak durumundayız.
Avukatlık stajı çok önemli
bir aşamadır. Peki -gerekli disiplinle- gerektiği gibi,
stajdan verim alınabilmekte mi? Onu da, maalesef, kabul edemiyorum
ben. Biliyorum ki, avukatların mahkemelerdeki iş yoğunluğundan
dolayı stajyerler gerektiği gibi yetişememekte. Bununla
ilgili de önlemlerin alınması gerektiğine inanıyorum
ben.
Çok değerli arkadaşlar,
yabancı bir ülkede imzasına güvenilen iki meslek vardır;
biri avukatlık, biri de emlak komisyonculuğu. Ama, Türkiye
gerçeğine baktığımızda böyle bir durum göremiyoruz.
Peki, bu durum, bu realite sınavla
düzeltilebilir mi? Sınav bunun tek başarısı, tek
ölçüsü değil. Peki, ne yapmamız lazım? O zaman, Barolar
Birliği özellikle bir çalışma yapmalı, Adalet Komisyonu
ve hukukçu milletvekillerimiz ve bu konuya ilgi duyan bütün arkadaşlarımız,
bir paket hâlinde, avukatların itibarını artırma
anlamında, gerek hukuk fakültelerinin eğitim müfredatı
anlamında, kalitesini artırması anlamında gerekse
stajın disipline edilebilmesi anlamında çalışmalar
yapılmalıdır.
Bu konuda Adalet Bakanımıza
teşekkür ediyorum ben. Adalet Akademisinin kurulması anlamında
Meclisin de desteğiyle bir yasa geçirdik. Hâkimler, Adalet Akademisinden
gerektiği gibi yararlanıyor. Hâkimler, hizmet içi eğitim
seferberliği başlatıldı, her konuyla ilgili hukuk
alanlarında bilgilendiriliyor. Peki, Barolar Birliği,
Allah aşkına, ne yapıyor? Bu konuda Adalet Akademisiyle
herhangi bir çalışması var mı? Efendim, staj... Avukatların
eğitim komisyonları var barolarda. Peki, bunlarla ilgili
herhangi bir ciddi çalışma var mı? Benim bildiğim
kadarıyla, üç tane merkez var, onlar da kâğıt üzerinde.
Ciddi manada bir çalışma, ciddi manada bir uygulama göremiyoruz.
Bütün bu hadiseleri birlikte değerlendirdiğimizde,
sınavın, Anayasaya, özellikle 48inci ve 10uncu maddeye
aykırı olduğundan dolayı kaldırılması
gerektiğine inanıyorum ben.
Hepinizi, tekrar, saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, yirmi dakikalık
soru-yanıt bölümüne geldik.
İlk soru Sayın Orhan Eraslan...
ORHAN ERASLAN (Niğde) Sayın
Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana
iki soru yöneltmek istiyorum.
Bilindiği gibi, mühendislik
fakülteleri mühendis mezun eder. Diplomalarında Türkiye Cumhuriyeti
sınırları dahilinde mühendislik yapmaya yetkili
kılınmıştır denilir. Eczacılık fakültesi
mezunları eczacı mezun eder. Ama, hukuk fakültesi mezunları
avukat mezun etmez, hâkim mezun etmez.
Şimdi, yargı, yine çok bilindiği
gibi, sav-savunma-yargı üçleminden oluşur. Burada son gelişmeler,
Avrupadaki, dünyadaki gelişmeler, şu doğrultuda olduğunu
biliyoruz: Fakültede verilen anahtarın üzerine hukuk bilgisini
koyup geliştirme doğrultusundadır. Şimdi, hâkimler
ve savcılarla ilgili, Adalet Akademisi, yerinde bir kararla
oluşturulmuştur ve yerinde bir şeyle açılmıştır.
Yani, hâkim ve savcı adayları, sınavla alındıktan
sonra, Adalet Akademisinde de eğitim görmektedirler. Yargının
iki bacağı olan hâkim ve savcıların, bu eğitimi
görürken, yargının önemli bacağı olan savunma
Ki,
avukatlık mesleği muhalif bir meslektir doğası gereği,
yani, var olan erke karşı tersinden bakmayı, dürbünün
tersinden bakmayı gösteren bir meslektir. Mahiyeti itibarıyla
bir yarışma sınavı olmayan, yeterlilik sınavı
olan sınavın kaldırılması suretiyle avukatlık
mesleğinde kalite düşmesini doğru buluyor musunuz?
Birinci sorumuz bu.
İkincisi: Bir mesleğin kuralları
değiştirilirken meslek kuruluşlarının demokratik
katılımının esas olması gerekir. Bu yasa teklifinin
görüşülmesi sırasında avukatların meslek kuruluşları
olan barolardan herhangi birisinin bu doğrultuda olumlu görüşü
alınmış mıdır?
Bunları öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın İbrahim
Özdoğan
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Ben de birkaç
soru sormak istiyorum Sayın Bakanımıza.
Birinci sorum: Türkiye Barolar
Birliği Başkanlığının 27 Ekim 2006da
Hükûmetinize iletmiş oldukları üzere, hazırladığınız
bu tasarıda CMKnın 153üncü maddesindeki istem aranmaksızın
müdafi vekil görevlendirmesini gerektiren suçların alt
sınırını beş yıl hapis cezası gerektiren
suçlar olarak sınırlayan ve yönetmelik çıkarma yetkisini
Türkiye Barolar Birliğinden alan 609uncu maddesi, devamla,
CMK Yürürlük Yasasının 13üncü maddesinde yapılacak
görevlendirmeler ile Türkiye Barolar Birliğine aktarılan
ödeneğin dağıtım ve denetim usullerini belirlemek
üzere yönetmelik hazırlama görev ve yetkisinin Türkiye Barolar
Birliğinden alınarak Adalet Bakanlığı ve Maliye
Bakanlığına verilmesine ilişkin 628inci maddesi
ve yine devamla, Avukatlık Yasasının 188inci maddesinde
belirtilen adli yardım ödeneğinin dağıtımı
ve denetlenmesine ilişkin yönetmeliği hazırlama görev
ve yetkisinin Türkiye Barolar Birliğinden alınarak Adalet
Bakanlığı ve Maliye Bakanlığına verilmesine
ilişkin 364üncü maddesi şikâyete konu olmuştur. Hükûmetiniz
her çeşit kurum özerkliğine müdahale etmeyi alışkanlık
haline getirmiştir. Bugün Genel Kurula gelen tasarıda,
söz konusu maddelere ilişkin şikâyetler tarafınızca
dikkate alınarak bir değişikliğe gidilmiş midir
veya önergelerle değiştirmeyi düşünüyor musunuz?
İkinci sorum: Hazırladığınız
bu tasarıya göre Avukatlık Yasası avukatlık
sınavının kaldırılmasını öngörüyor.
Hâkim ve savcılara sınav getirip, avukatlara uygulanan
sınavı kaldırmak yargıdaki toplam kaliteyi olumsuz
yönde etkilemez mi?
Üçüncü sorum: Hazırladığınız
bu tasarının CMK kapsamında müdafi vekil görevlendirmelerinde
yaşanan sorunlara çözüm getirmeyeceği sivil toplum kuruluşları
tarafından dile getirilmiştir. Niçin bu yasa tasarısını
hazırlarken, sivil toplumun ilgili birimlerinin, bu tasarının
hazırlama sürecine çok daha aktif bir şekilde katılımını
sağlamadınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Feridun Ayvazoğlu...
FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum)
Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın
Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum:
Yargının vazgeçilmez unsuru
olarak kabul etmiş olduğumuz ve Anayasada yerini bulan ve
her zaman, hepimiz, siyasiler olarak bir yerde konuşmaya
başlayınca savunma hakkını hiç ağzımızdan
düşürmediğimiz, savunmanın temsilcisi avukatların
esaslı sorunlarının bir tarafa bırakılmak suretiyle,
mesleğe başlangıca adımı olarak kabul ettiğimiz
fakülteden mezuniyet sonrası, staj ve meslek süreci öncesi
bir sınavın tamamen kaldırılmasını öngören
teklifin hazırlanmasında ve devamında Bakanlığınızın
katkısı, baroların ve Türkiye Barolar Birliğinin
katkıları ne derecede olmuştur? Bunu hukukçu kimliğinizle,
siyasi irade temsilcisi olarak ne şekilde cevaplandıracaksınız?
Bu konuyu açıklığa kavuşturmanızda, sanıyorum,
şu anda bizleri izlemekte olan değerli meslektaşlarımız
ve mesleğe adım atacak olan arkadaşlarımız,
sizden, cevaplarını açıklıkla beklemekteler.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Mehmet Küçükaşık,
daha sonra Muharrem Kılıç...
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Sayın
Bakanım, verilen her iki yasa teklifinde de Avukatlık Yasasının
ertelenmesi vardı. Alt komisyonda ise, Hükûmetin düşüncesine
uygun olarak bu sınavın kaldırılması kararı
verildi ve komisyon teamüllerine
aykırı olarak, hiç teklifte olmayan bir teklif alt komisyonda
görüşüldü ve ertesi gün de Adalet Komisyonunda bu teklif tekrar
verdirilerek, avukatlık sınavının kaldırılmasına
karar verildi. Bu görüşü, gerçekten içtenlikle paylaşıyor
musunuz?
Türkiyede 40 tane hukuk fakültesinin
olduğu göz önüne alındığında, bu öğrencilerin
direktten direkte, avukatlık mesleğine girişinde yasal
bir düzenleme, sınavın olmaması, bir boşluk doğuracak
mı doğurmayacak mı?
Ve son olarak, hâkimler ve savcılar
hakkında açılacak sınav, bildiğiniz gibi, Danıştay
tarafından iptal edildi. Danıştay kararına
rağmen Bakanlığın yayımladığı,
ilk gün, Bakanlık sayfasında, sınavın, Danıştayın
kararı kendisine tebliğ edilmemesi nedeniyle yapılacağı
yazılmasına rağmen, sonradan
Ki, yargının kararına
rağmen Bakanlık sınav yapmakta direnmiştir.
BAŞKAN Soruya gelelim.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
Sonradan vazgeçerek sınava uyuldu. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Muharrem
Kılıç, daha sonra Mustafa Özyurt
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
İzninizle, Sayın Bakana
iki soru yönelteceğim. Malumunuz, devlet sistemimiz, yasama,
yürütme, yargı erki üzerine kurulu ve bu yargıyı
oluşturan da, üç ana unsurdan bir tanesi avukatlık mesleği.
Bu anlamda, yargının iyi işlemesinde savunma mesleğinin
çok büyük önemi var.
Sayın Bakan, bildiğimiz
üzere, basına yansıdığı üzere, siz Adalet Bakanlığına
şoför alırken bile sınav açıyorsunuz ve üstelik
de, o sınavda hukuk mezunlarına da öncelik tanınacağı
-bu, basına yansıdı- hukuk fakültesi mezunlarına
öncelik tanınacağı belirtiliyor. Yani, şimdi
avukatlık mesleği şoförlük mesleğinden daha
mı az önemli ki sınavsız geçilebiliyor? Bu bir.
İkinci husus Sayın Bakanım:
1999 yılında, malumunuz, siz Fazilet Partisinden milletvekili
olarak seçildiniz ve bu Kanun sizin zamanınızda çıktı
Sayın Bakanım ve ben o tutanakları getirttim. O tutanaklarda,
bu Kanun çıkarken, bu Kanunun beş partinin ortak teklifiyle
çıktığını ve bu Kanunu çok olumlu bulduğunuzu
belirtiyorsunuz Sayın Bakan. Sizin beyanlarınız Sayın
Bakanım. Şu anda da bu Hükûmetin Bakanı olarak, bu, sizin
zamanınızda çıkan, sizin çok olumlu bulduğunuz Kanunu
değiştirmek için yeni bir kanun getiriyorsunuz. Bunu nasıl
karşılıyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Mustafa Özyurt
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) Sayın
Başkanım, aracılığınızla Sayın
Bakanıma bir iki sorum var. Bunlardan bir tanesi: Evvela bir genel
bilgi vermek istiyorum Sayın Bakanım. Şu anda Türkiyede
28 tane hukuk fakülteniz var arkadaşlar, 22.116 öğrencimiz
okumaktadır. Bu sene 5.004 öğrenci hukuk fakültesinden mezun
olmuştur ve bu yıl, yani 2007 yılında hukuk fakültelerimize
4.190 öğrenci alınacaktır, kontenjan da budur. Yükseköğretim
Kurulu bunu rastgele yapmamıştır. Hukuk mezununun çoğaldığını
ve hukuk fakültelerinin kalitesinin giderek düştüğünü
görerek bu kararı almıştır ve ayrıca şunu
da söyleyeyim: Yükseköğretim Kurulu, son bir kararla, hiçbir
şekilde yeni hukuk fakültesi açılmasına onay vermemektedir.
Arkadaşlarımdan bazıları
dediler ki: Efendim, doktor mezun oluyor doktorluk yapıyor, eczacı
mezun oluyor yapıyor da, mühendis yapıyor da niye hukukçu
yapmasın? Arkadaşlarım lütfen diplomalarını
şöyle alıp bir baksınlar. Tıp doktorlarının
diplomasında şöyle yazar: Şu şu kanunun verdiği
yetkiye göre kendisine tıp doktoru unvanı verilmiştir.
Yine şu şu maddeye göre
yüksek mühendis unvanı verilmiştir der.
BAŞKAN Soruya gelelim.
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) Sorum
şu: Halbuki, hukuk fakültelerinde böyle bir olay yoktur. Sayın
Bakanım, acaba, diplomanızı, şöyle, okuyup da ne
yazdığını bana söyler misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Çorbacıoğlu
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Süremiz de bitti.
Ben, kısa bir soru sormak istiyorum:
1136 sayılı Avukatlık Yasası 1969 yılında
yürürlüğe girdiğinde sınav vardı, 79da kaldırıldı,
2001 yılında tekrar avukatlık sınavı konmuş
idi. 2001 yılından bugüne kadar beş yıl içerisinde
ve Hükûmetiniz döneminde, yaklaşık dört yılı
aşkın süre içerisinde, bu sınavın kaldırılması
yönünde, Hükûmet olarak veya Bakanlık olarak bir çalışma
yaptınız mı? Bugüne kadar sınavın kaldırılmasıyla
ilgili bir tasarı Bakanlığınızda oluşturulmuş
mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; evvela, görüşmekte olduğumuz konu,
teklif olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmiştir.
O nedenle, görüştüğümüz bu teklifi tasarı olarak kabul
edip niye şunun görüşünü almadınız tarzındaki
bir kısım beyanlar, belli ki, bunun teklif mi tasarımı
olduğu henüz iyice incelenmeden bize soru yöneltilmiş
oluyor. O nedenle, burada bir eksik değerlendirme var, onu ifade
etmek istiyorum. Bu bir tekliftir, teklif olarak gelmiştir.
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ)
Hükûmet görüşüne göre çıktı.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Hayır
ORHAN ERASLAN (Niğde) Hükûmet
görüşüne göre çıktı Sayın Bakan.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Bir dakika
Hayır
Evvela teklif olarak gelmiştir,
tasarı değil.
Şimdi, tasarı hazırlanırken
BAŞKAN Müdahale etmeyelim
arkadaşlar.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara)
tasarı hazırlanırken, ilgili kuruluşların
görüşleri alınır, bakanlıkların görüşleri
alınır, ondan sonra Bakanlar Kurulunda görüşülür, imzaya
açılır, o usulle Meclise gelir. Buradaki bir şeyi ifade
ediyorum. Ha, benim açımdan, teklif olarak gelmiş, tasarı
olarak gelmiş, ne söyleyeceksem onu söylerim, ama tasarı
olarak kabul edip ona göre şunlar oldu mu olmadı mı derseniz,
orada bir eksiklik var, onu ifade etmek istiyorum. Müsaade ederseniz,
bu kadarını da söyleme imkânım olsun. Dolayısıyla,
konu, bir teklif olarak Genel Kurul gündemine kadar geldi.
İkincisi: Ümit ediyorum ki,
önümüzdeki hafta Meclis karar verirse ya da gündemindeki konuları
sırayla götürdüğü takdirde, Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi
Kanunu -Sayın Özdoğanın söylediği- zorunlu müdafilik
ve bunlarla ilgili düzenlemeler orada görüşülecek, müzakere
edilecek. Müsaade ederse Sayın Özdoğan, o konularla ilgili
görüşlerimizi önümüzdeki hafta, eğer imkân varsa önümüzdeki
hafta, değilse daha sonraki hafta görüşülme ihtimali bulunan
Ceza Kanunu uyum çerçevesindeki tasarı üzerinde bunlara daha
ayrıntılı görüş serdetme imkânı hiç şüphesiz
olabilecektir.
Şimdi, hiçbir meslekte kalite
düşüklüğünü anlayışla karşılamak, bunu
doğru bulmak mümkün değildir. Türkiyedeki temel problem,
her meslekte, her işte kalite problemidir, ama kalite problemini
çözmek
Bunun sihirli bir tek formülü de yoktur. Yani, sadece imtihan
usulüyle eğer bir mesleğe kalite kazandıracağız
diyorsak, bu bana göre kesinlikle doğru değil. Ama, bir yerden
başlamak adına, hani bir adım atma anlamındaki
kısmen doğru kabul edilebilecek bir husus olarak değerlendiriyorsak,
tabii, buna evet de diyebileceğimiz konu da olabilir, hayır
da diyeceğimiz
Çünkü, bu konu ilk defa Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine bugün gelmiyor. İmtihan konulduğunda
da bu konular tartışılmış, kaldırılırken
de tartışılmış, tekrar konurken de tartışılmış.
Denilmiştir ki, bulunduğunuz konuma göre, pozisyona göre,
onun lehinde de görüş serdetmek mümkün, aleyhinde de görüş
serdetmek mümkün. Nitekim, bugün, burada olan da budur.
Şimdi, bir kısım mesleklerde
üniversiteyi bitiriyor, 20 katlı, 50 katlı binayı yapıyor,
o projenin altına imza atıyor. Herhangi bir yerden, bir
sınavdan filan geçme durumu da yoktur. Onlar için, eczacılar
için, doktorlar için
Bunlar da son derece hayati ve saygın mesleklerdir.
Buralarda imtihan söz konusu değilken, avukatlık için niçin
söz konusu olsun denilmiştir. Tutanaklara baktığımızda
Vakit kaybetmek adına onları okumak istemem. Buna karşılık,
aynen, bugün bir kısım arkadaşlarımızın
dile getirdiği gibi, bu bir başlangıçtır, buradan
başlasak da olur mu diye
Ama, şunu kabul edelim: Belki, bazı
arkadaşlarımız hatırlayacak. Ben göreve geldikten
sonra, Cumhuriyet Halk Partisinden iki değerli arkadaşımız,
bizim AK Partiden iki değerli arkadaşımız, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı, bendeniz ve Adalet Komisyonu
Başkanımızla bir toplantı yaptık. Barolar Birliğinin
Sayın Başkanı ve bazı yöneticiler de vardı.
Neresinden bakarsak bakalım, çağdaş bir avukatlık
yasasına ihtiyaç var. Gelin, bu yasayı getirin, el birliğiyle
çıkaralım dedik. Belli ki, bu mesleğin birçok sorunları
var. Kalite sorunu da bunlardan bir tanesidir.
Şimdi, bir bütünlük anlayışı
içerisinde, bu yasa tekrar Meclis gündemine gelebilir, sizlerle
mutabakat içerisinde bunları çıkarabiliriz. Ama, bir
kısım mağduriyetlerin de -bu imtihan sebebiyle- olduğu
ortada. Bir kısım arkadaşlarımız burada bekliyor,
bir kısmı dışarıda bekliyor, gruplar hâlinde
geldiler, gruplarımızı ziyaret ettiler. Onun için, ortada
bir sancının, bir sıkıntının olduğu
da muhakkak. Acaba imtihan koymuş olsak bunu çözmüş olabilir
miyiz? Bu noktada da herkes, açık yüreklilikle, tamam, bu iş
bu sorunu çözüyor deme imkânı yok. Bu mesleğin, gerçekten,
burada dile getirilen getirilmeyen birçok sorunları var. Ben
de Barolar Birliğinden... Müteaddit defalar ifade ettim,
şimdi bizi dinleyenler de var. Bakın dördüncü senemiz bitti,
beşinci seneye girdik. Doğrusu, tamamı hukukçulardan
oluşan ve bu mesleğin sıkıntısını çekmiş
insanlardan müteşekkil barolardan da, dördüncü sene bitmiş
olmasına, iktidarıyla muhalefetiyle, bu mesleğe
olabildiğince daha fazla imkân ve itibar kazandırmak
adına, mevcut durumundan daha
ileri bir noktaya götürmek adına, her türlü çabayı göstereceğimizi
söyledik, ama şu ana gelinceye kadar da bizim önümüze, Bakanlığa
gelmiş bir teklif yok. Sizlere geldi mi onu da bilmiyorum. Belki
bu bir vesile olur. Bunun arkasından, bu Meclis, görevini bitirmeden
düzgün bir avukatlık yasasını çıkarabiliriz. Bunu
buradan ben taahhüt ediyorum Hükûmet adına. Ama, bize de bir çalışmanın
gelmiş olması lazım. Yani, meslek kuruluşlarının
esas birinci öncelikli görevi, kendilerinin konumlarını
daha teminatlı hâle getirecek, daha güçlü hâle getirecek, daha
çağdaş hâle getirecek -ki, çağdaşlık adına
söylemediğimiz laf yok- bir yasa tasarısı, dördüncü
yıl bitmiş olmasına rağmen gelmedi. O nedenle biz,
avukatlarla ilgili, Bakanlık olarak hiçbir çalışma
yapmadık. Daha evvel çıkardığımız, sandık
kurulması da dâhil, bütün konular teklif olarak geldi. Teklif
olarak gelince de -iki taraftan- biz de bunlara olumlu baktık. Dolayısıyla,
konu teklif olarak geldiği için de, Bakanlık olarak resmen
yazıp bir görüş alma durumu olmadı. Ancak, bu teklif Bakanlığa
gelince, Bakanlıkta, Barolar Birliği adına da Sayın
Avukat Özcan Çine, bizden bazı
genel müdür ve Bakanlık görevlilerinin katıldığı,
zannediyorum gayri resmî olarak da bazı milletvekillerimizin
katıldığı bir toplantı yapıldı. Orada
da, ne burada dile getirilen şekliyle ne de teklif şekliyle,
daha farklı bir kısım şeyler düzenlenmiş. Mesela
denilmiş ki: Eğitimde fırsat eşitliği sağlanamadığı
için... Yani, görüş bildirmek yerine, o günkü toplantıda
ortaya çıkan görüşü bildirmiştir: Eğitimde
fırsat eşitliği sağlanamadığı için
sınav şartının sosyal mülahazalarla kaldırılması
gerektiği
Sadece sınav yapmakla meslekte kalitenin
sağlanamayacağı, sınav yapılacaksa stajdan
sonra yapılmasının gerektiği -o günkü toplantıda
da böyle bir sonuç çıkmış- sınavın yılda üç
kez yapılması gerektiği, ki, bazı arkadaşlarımız
da eğer, bu, yılda bir defa yapılırsa mağduriyetlere
sebebiyet verir diyor. Demek ki, bakın, bu konuyla kimi iki defa
yapalım, kimi üç defa yapalım
ORHAN ERASLAN (Niğde) Altı
defa yapalım.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) -
önce yapalım, sonra yapalım; eşitliği
sağlar, sağlamaz
Demek ki, rivayet muhtelif. Neticede, ortaya
gelmiş bir teklif var. Bu teklif konusunda yüce Meclis bir karar
verecek.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Sizin
görüşünüz ne efendim?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
Siz ne düşünüyorsunuz?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Ama, şunu yapmamız lazım, bakınız:
Parça parça yapmayalım. Buradan hiç şüphesiz değerli
baro mensuplarımız, baro başkanlarımız, Barolar
Birliğinin yöneticileriyle bir toplantıyı süratle
yapalım.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sizin
görüşünüz ne?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Hayır
Hayır
ORHAN ERASLAN (Niğde) Sayın
Bakan, sizin görüşünüz ne? Adalet Bakanısınız Sayın
Bakanım.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Müsaade ederseniz, söylüyoruz yani. Gayet açık söylüyoruz.
Bakın, ben görüş olarak diyorum ki, bu düzenlemelerle ister
kaldırın ister koyun avukatlık mesleğinin hiçbir
sorununu çözemiyorsunuz. Onun için, düzgün, çağdaş bir Avukatlık
Yasası var. Ben, bunu, göreve başlayışımın
hemen akabinde söyledim. Dört yıl geçti, bize bir avukatlık
teklifi en azından barolarımızdan gelmediğine
göre, imtihanı koysanız ne olacak koymasanız ne olacak?
Bir şeyi çözmüyorsunuz, onu söylemeye çalışıyorum.
Bu da bir cevaptır.
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ)
Gelmediğine göre cezayı kesin.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Hayır
Yani, biz burada bir anket çalışması
yapmıyoruz.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Bu konudaki
görüşünüz nedir efendim?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Yani, anket çalışması yapmıyoruz, evet
mi hayır mı. Kusura bakmayın, ne siz anket yapansınız
ne de ben ankete cevap verme durumundayım.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Adalet
Bakanısınız, görüşünüzü öğrenelim efendim.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Neticede, sorduğunuz sorular karşısında
ben kendi görüşümü gayet net ve açık, yeni bir teklifle karşınıza
ORHAN ERASLAN (Niğde) Hiç net
değil, anlayamadık efendim.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Gayet açıktır.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Biz anlamadık,
gerçekten anlamadık.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Orhan Bey, senin söylediğini
ORHAN ERASLAN (Niğde) Anlayamadık
efendim.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Şimdi, sizin anlayıp anlamamanıza göre değil
ORHAN ERASLAN (Niğde) Anlayamadık,
özür dileriz.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) -
ben kendi düşüncelerimi söylemeye çalışıyorum.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Sorunun
cevabı bu değil.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Diğer konularla ilgili, süremiz doldu, yazılı
cevap vereceğim. Bazı konularda da tümüyle yanlış
bilgiler var. Çünkü, Meclis tutanaklarına da bakmamız lazım.
Bunları inceleyip, diğer konulara da daha sonra yazılı
cevap vereceğim.
Teşekkür ederim.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
Dengir Mir Fırat Konuşmuş efendim, siz konuşmamışsınız.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Tutanaklar
elimde, beyefendi. Gelişigüzel konuşmuyoruz yani.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
Dengir Fırat Bey konuşmuş, Bakan konuşmamış.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Karar
yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağız.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, oyların
sayımında Divan üyeleri arasında anlaşma sağlanamadığından,
oylamayı elektronik cihazla yapacağım.
Oylama için üç dakika süre vereceğim.
Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak
sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını
da taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen
üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
bulunamadı.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.46
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
1267 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
9.- Konya Milletvekili Ahmet Işıkın;
Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (2/887, 2/891) (S. Sayısı:
1267) (Devam)
BAŞKAN Komisyon?.. Burada.
Hükûmet?.. Burada.
Teklifin maddelerine geçilmesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, teklifin maddelerine geçilmesini tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Teklifin maddelerine geçilmesini
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Şimdi kılı kılına
karar yeter sayısı var. Teklifin maddelerine geçilmesi
kabul edilmiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
süremiz dolmak üzere.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını
sırasıyla görüşmek için, 28 Kasım 2006 Salı günü
saat 15.00te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.54