DÖNEM: 22 CİLT: 137 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
25inci
Birleşim
29 Kasım 2006 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktarın, İstanbulda
mülkiyet, yapılaşma, kentsel dönüşüm, ormanların
korunması ve orman içerisinde yapılaşma teşebbüsleriyle
ilgili sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman Pepenin cevabı
2.-
Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdinin, Filistin Halkıyla
Uluslararası Dayanışma Günü münasebetiyle, İsrail-Filistin
uyuşmazlığının müzakere yoluyla çözümlenmesinin
Orta Doğuda kalıcı barış, güvenlik ve istikrarın
sağlanmasındaki önemine ilişkin gündem dışı
konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili Lokman Ayvanın, Dünya Özürlüler Günü
münasebetiyle, özürlülerin kendilerinin de gelişebileceği,
başarabilecekleri, üretebilecekleri ve sosyal hayata katılabilecekleri
noktasında bir bilince sahip olmaları için toplumumuzdan
ve insanlarımızdan teşvik görmelerinin gereğine
ilişkin gündem dışı konuşması
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Manisa Milletvekili Nuri Çilingir ve 57 milletvekilinin, nanoteknolojinin
geliştirilerek ekonomik ve sosyal kalkınmanın desteklenmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/397)
2.-
İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 49 milletvekilinin,
çocukların mağduriyetine yol açan çeşitli sosyal sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/398)
V. - ÖNERİLER
A) SİYASİ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
(10/76) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmesinin görüşme gününe ilişkin CHP Grubu önerisi
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşderenin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147)
4.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amirleri Bingöl Milletvekili
Feyzi Berdibek, Antalya Milletvekili Burhan Kılıç, Iğdır
Milletvekili Dursun Akdemir ile Manisa Milletvekili Mustafa Erdoğan
Yetençin; 2919 Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Sekreterliği Teşkilat Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/816) (S. Sayısı: 1228)
5.-
Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimurun; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (2/874) (S. Sayısı: 1249)
6.-
Diyarbakır Milletvekili Osman Aslanın; Terör ve Terörle Mücadeleden
Doğan Zararların Karşılanması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/843) (S. Sayısı:
1241)
7.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri
Komisyonu Raporu (2/775) (S. Sayısı: 1209)
8.-
Bursa Milletvekili Şevket Orhan ile Balıkesir Milletvekili
Ali Osman Salinin; 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/461) (S. Sayısı:
970e 1 inci Ek)
9.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Arasında
Bir Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1224) (S. Sayısı: 1244)
10.-
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin; Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/870) (S. Sayısı:
1255)
VII. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİRin, gezilerinde çocuklara
dağıttığı oyuncaklara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali ŞAHİNin cevabı (7/18008)
2.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin, bir katılım
bankasının bazı üyelerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif ŞENERin cevabı (7/18013)
3.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCInın, öğretmenlerin
çeşitli sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİKin cevabı
(7/18016)
4.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, iş kazalarına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat BAŞESGİOĞLUnun cevabı (7/18029)
5.-
Antalya Milletvekili, Feridun Fikret BALOĞLUnun, Spor-Toto
teşkilatına yeni personel alındığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali ŞAHİNin cevabı (7/18037)
6.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİRin, irticai ve bölücü
yayın yaptığı iddia edilen radyo ve televizyon kuruluşlarının
takibine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAYın
cevabı (7/18041)
7.-
Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜNün, Türk Dünyasında dil birliğinin
sağlanmasına yönelik çalışmalara ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Beşir ATALAYın cevabı (7/18042)
8.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLUnun, peyzaj mimarlarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAYın cevabı
(7/18043)
9.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, RTÜKte yapacağı iddia
edilen bir atamaya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir
ATALAYın cevabı (7/18044)
10.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATURun, insanların mutluluğu
konusunda Adanada yapılan bir ankete ve sonuçlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇUnun
cevabı (7/18096)
11.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞERin, Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan yapılan kömür
ihalesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Beşir ATALAYın cevabı (7/18124)
12.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEKin, Kızılay
Genel Başkanı hakkındaki iddialara ilişkin
Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSUnun cevabı (7/18129)
13.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Dünya Bankası kredili
veya hibeli projelere ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜLün
cevabı (7/18147)
14.-
Yozgat Milletvekili Emin KOÇun, TRTnin yaptırdığı
programlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAYın
cevabı (7/18154)
15.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin, TUİKin
anket çalışmalarını yaptırdığı
firmaya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAYın
cevabı (7/18155)
16.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Dünya Bankası kredili
veya hibeli projelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir
ATALAYın cevabı (7/18156)
17.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEKin, TRTnin
program CDsi taleplerini karşılama
usulüne ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAYın
cevabı (7/18157)
18.-
Antalya Milletvekili Atila EMEKin, taklit ve kaçak malların önlenmesine
yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanı Kürşad
TÜZMENin cevabı (7/18158)
19.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Dünya Bankası kredili
veya hibeli projelere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali COŞKUNun cevabı (7/18214)
20.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Dünya Bankası kredili
veya hibeli projelere ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLUnun cevabı
(7/18227)
21.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Erzurum, Elazığ,
Şırnak, Çankırı, Bursa, Bolu, Bitlis, Düzce, Gümüşhane,
Kars, Rize, Sakarya, Siirt, Nevşehir, Kayseri, Kilis, Kütahya,
Ağrı, Bartın, Amasya, Aksaray, Adıyaman ve Bingöl
illerinde 2006 yılı için planlanan yatırımlara
ilişkin soruları ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat BAŞESGİOĞLUnun cevapları (7/18412, 18413,
18414, 18415, 18416, 18417, 18418, 18419, 18420, 18421, 18422, 18423, 18424,
18425, 18426, 18427, 18428, 18429, 18430, 18431, 18432, 18433, 18434)
22.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCAnın, Afyonkarahisara
yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal UNAKITANın cevabı (7/18748)
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 15.00te açılarak beş oturum yaptı.
Diyarbakır
Milletvekili Cavit Torun, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle,
ülkenin geleceğini oluşturacak çocuklarımızın
yetiştirilmesinde öğretmenlerin ve öğretmenlik mesleğinin
önemine,
Mardin
Milletvekili Süleyman Bölünmez, 5015 sayılı Petrol Piyasası
Kanunu çerçevesinde Türkiye akaryakıt sektörünü düzenleme
görevini üstlenen Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun 28
akaryakıt ana dağıtım şirketine vermiş olduğu
ceza sonrasında yaşanan gelişmelere,
Isparta
Milletvekili Mehmet Emin Murat Bilgiç, Türkiyede kozmetik ve gül sanayisinin
sorunlarına ve çözüm önerilerine,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Denizli
Milletvekili Mustafa Gazalcı, Öğretmenler Günü münasebetiyle
yerinden bir açıklamada bulundu.
İstanbul
Milletvekili Hasan Fehmi Güneş ve 30 milletvekilinin, sosyal
hayatı tehdit eden şiddet eylemleri ve diğer suçların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi (10/395),
Denizli
Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 49 milletvekilinin, Denizli
Sümerbank İplik Fabrikası satışının ve
arazisi üzerindeki tasarrufların araştırılması
(10/396),
Amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacakları ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin, Amerika Birleşik
Devletlerine yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul
edildi.
Gündemin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmının 28inci sırasında
yer alan (10/61) ile 38inci sırasında yer alan (10/74) esas numaralı
Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 28/11/2006 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edilmediği,
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının 389uncu sırasında
yer alan 1241 sıra sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın
7nci sırasına, 398inci sırasında yer alan 1262
sıra sayılı Kanun Teklifinin 14üncü sırasına
alınmasına ve diğer işlerin sıralarının
buna göre teselsül ettirilmesine ve 1255 sıra sayılı
Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak ve bölümlerinin;
1
ila 30uncu maddelerinin (30 madde) birinci bölüm,
31
ila 47nci maddeleri (17 madde) ile geçici 1inci maddesinin (1 madde)
ikinci bölüm,
Halinde
görüşülmesine; Genel Kurulun 28/11/2006, 5/12/2006 ve 12/12/2006
tarihlerindeki birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer
denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı
ve tekliflerinin görüşülmesine ve bu birleşimlerde çalışma
sürelerinin 15.00-23.00 saatleri arasında olmasına;
29/11/2006, 6/12/2006 ve 13/12/2006 tarihlerindeki birleşimlerinde
ise sözlü soruların görüşülmemesine ve bu birleşimlerde
çalışma sürelerinin 14.00-23.00 saatleri arasında olmasına;
30/11/2006, 7/12/2006 ve 14/12/2006 tarihlerindeki birleşimlerinde
ise 14.00-20.00 saatleri arasında olmasına ilişkin AK
Parti Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edildiği,
Hatay
Milletvekili Züheyir Amberin, İşçi, Memur ve Bağ-Kur
Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına
İlişkin Kanun Teklifinin (2/425) İç Tüzükün 37nci maddesine
göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin,
yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,
İstanbul
Milletvekili Yaşar Nuri Öztürkün, Erzurum ve Sivas Kongrelerine
Katılan Delegelerin Mezarları Hakkında Kanun Teklifinin
(2/802) İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edildiği,
Açıklandı.
Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım, Niğde Milletvekili
Orhan Eraslanın, konuşmasında, bakanlığıyla
ilgili yanlış anlaşılmalara meydan verebilecek
bazı ifadeleri nedeniyle açıklamada bulundu.
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının:
1inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin
komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı:
904),
3üncü
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair (1/1115) (S. Sayısı: 1147),
5inci
sırasında bulunan, Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem
Cantimurun, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair (2/874) (S. Sayısı: 1249),
Kanun
Tasarı ve Tekliflerinin görüşmeleri, ilgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4üncü
sırasında bulunan, Konya Milletvekili Ahmet
Işıkın, Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/887, 2/891) (S. Sayısı:
1267) görüşmeleri tamamlanarak, kabul edilip kanunlaştığı
açıklandı.
İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri
Akbulutun, konuşmasında, partisine sataştığı
iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
6ncı
sırasında bulunan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare
Amirleri Bingöl Milletvekili Feyzi Berdibek, Antalya Milletvekili
Burhan Kılıç, Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir
ile Manisa Milletvekili Mustafa Erdoğan Yetençin, 2919 Sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/816) (S. Sayısı: 1228) tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlandı; verilen aradan sonra ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığı anlaşıldığından,
29
Kasım 2006 Çarşamba günü, alınan karar gereğince
saat 14.00te toplanmak üzere, birleşime 22.47de son verildi.
İsmail
Alptekin
Başkan
Vekili
Ahmet Küçük Mehmet
Daniş
Çanakkale
Çanakkale
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Bayram
Özçelik
Burdur
Kâtip
Üye
No.:
37
II. - GELEN
KÂĞITLAR
29 Kasım
2006 Çarşamba
Teklif
1.-
Antalya Milletvekili Feridun F. Baloğlu ve 50 Milletvekilinin;
Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi (2/898) (İçişleri ile Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.11.2006)
Rapor
1.-
Düzce Milletvekili Yaşar Yakış ve 3 Milletvekilinin;
Avrupa Birliği İşleri Komisyonu Kuruluş Kanunu
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/811) (S. Sayısı:
1272) (Dağıtma tarihi: 29.11.2006) (GÜNDEME)
Sözlü Soru
Önergesi
1.-
Mardin Milletvekili Muharrem DOĞANın, Hasankeyfin dünya
kültür mirası listesine alınması ve turistik bölge olmasına
yönelik çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2498) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLERin, TRT Genel Müdür Vekili ile ilgili
bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18832) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/11/2006)
2.-
Kars Milletvekili Selami YİĞİTin, ANAR ve YİMPAŞla
ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18833) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/11/2006)
3.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKANın, Burdur-Çavdır-Bölmepınar
Köyündeki madencilik faaliyetlerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18834) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/11/2006)
4.-
Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIKın, Bursa-Mustafakemalpaşa-Ormankadı
Köyündeki Hazine arazisinin amaç dışı kullanımına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18835)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/11/2006)
5.-
Hatay Milletvekili Fuat ÇAYın, Hatay İlindeki çeşitli
projelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18836) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/11/2006)
6.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜnün, belediye şirketlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18837)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/11/2006)
7.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEKin, kamu ihalelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18838)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/11/2006)
8.-
Samsun Milletvekili Haluk KOÇun, Samsun-Vezirköprü-Kıranalan
Köyündeki su sorununa ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18839) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/11/2006)
9.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, sel felaketlerinin
sebep olduğu zarara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18840) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/11/2006)
10.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, sel felaketleriyle
ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18841) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/11/2006)
11.-
İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİLin, bazı bakanların
YİMPAŞın mağaza açılışına katıldıkları
iddiasına ve SPKnın hazırladığı yasa tasarısı
taslağına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18842) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/11/2006)
12.-
İzmir Milletvekili Sedat UZUNBAYın, sel felaketleriyle
ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18843) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/11/2006)
13.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEKin, sel felaketleriyle
ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18844) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/11/2006)
14.-
Malatya Milletvekili Muharrem KILIÇın, don afeti mağduru
Malatyalı çiftçilerin zararının tazminine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18845) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/11/2006)
15.-
Antalya Milletvekili Atila EMEKin, Antalyada don ve sel felaketinden
zarar gören çiftçilere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18846) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/11/2006)
16.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, arandığı iddia
edilen YİMPAŞ Yönetim Kurulu Başkanına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18847) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/11/2006)
17.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, AB ile 29/7/2005 tarihinde
imzalanan Ek Protokole ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18848) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
18.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEKin, eczanelerin
alacaklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18849) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
19.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, sel felaketlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18850) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/11/2006)
20.-
Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİTin,
YİMPAŞ Holdinge ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18851) (Başkanlığa geliş tarihi:
9/11/2006)
21.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin, SPKnın
açıkladığı bazı şirket ve holdinglerle ilgisi
olan AK Partililere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18852) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2006)
22.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİNin, bir toplantıdaki
bazı ifadelerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18853) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2006)
23.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİRin, Atatürk ve Cumhuriyet
aleyhine yayınlar yaptığı iddia edilen bir internet
sitesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18854) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2006)
24.-
Çanakkale Milletvekili İsmail ÖZAYın, BM İşkencenin
Dünya Çapında Önlenmesi-İşkenceye Karşı Sözleşme
Seçmeli Protokolüne ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18855) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2006)
25.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, Şanlıurfada yaşanan
sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18856) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2006)
26.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, Diyarbakırda yaşanan
sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18857) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2006)
27.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, Batmanda yaşanan sel felaketine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18858)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2006)
28.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, Şırnakta yaşanan
sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18859) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2006)
29.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, İstanbulda yaşanan
sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18860) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2006)
30.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, Hakkâride yaşanan sel felaketine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18861)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2006)
31.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, Mersinde yaşanan sel felaketine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18862)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2006)
32.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, İzmirde yaşanan
sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18863) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2006)
33.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, Adıyamanda yaşanan
sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18864) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2006)
34.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, Bitliste yaşanan sel felaketine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18865)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2006)
35.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, Tuncelide yaşanan sel
felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18866) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2006)
36.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, bir bebeğe yönelik cinsel
istismara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18867) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2006)
37.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİRin, yerli üretimin desteklenmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18868)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2006)
38.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATURun, ceza ve tutukevlerinde görevli
personelin denetimine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18869) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2006)
39.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATURun, Ankara Büyükşehir Belediyesi
hakkındaki suç duyurularına ve açılan davalara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18870) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2006)
40.-
Mardin Milletvekili Muharrem DOĞANın, Mardin-Midyatta iptal
edilen TOKİ projesine ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/18871)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2006)
41.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ardahandaki kamu binalarının
depreme dayanıklılıklarına ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/18872)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2006)
42.-
Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCANın, Kızkalesi Beldesinde
meydana gelen sel felaketine ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/18873)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/11/2006)
43.-
Yozgat Milletvekili Mehmet ERDEMİRin, Yozgat İl merkezinde
Karayolları Genel Müdürlüğünce yapılan bir alt geçide
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18874) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2006)
44.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPEnin, bir bölünmüş
yol projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18875) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/11/2006)
45.-
Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİnin, Eskişehir
çevre yolu projesine ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/18876)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2006)
46.-
Kars Milletvekili Selami YİĞİTin, Türkiyenin uygun
görülecek AB program ve kurumlarında yer alıp almayacağına
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/18877) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/11/2006)
47.-
Kars Milletvekili Selami YİĞİTin, Türkiyenin Avrupa
Parlamentosundaki lobi faaliyetlerine ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı
soru önergesi (7/18878) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/11/2006)
48.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin, AB ile
29/7/2005 tarihinde imzalanan Ek Protokole ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı
soru önergesi (7/18879) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
49.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLUnun, Kazakistandaki
Tengiz petrol sahasında meydana gelen olaylara ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/18880) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/11/2006)
50.-
Antalya Milletvekili Atila EMEKin, Türk Barış Gücünün Lübnanda
konuşlandığı bölgede radyoaktif kalıntı
olduğu iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/18881) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2006)
51.-
Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESANın, amatör
spor kulüplerine ve aldıkları yardımlara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet
Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/18882) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/11/2006)
52.-
Yozgat Milletvekili Mehmet ERDEMİRin, geçici personel statüsündeki
kamu çalışanlarına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/18883) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/11/2006)
53.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin, Telsimin Hazineye
olan borçlarına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/18884) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/11/2006)
54.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ülker Grubuyla ilgili bazı
iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı
soru önergesi (7/18885) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
55.-
Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞın, Merkez Bankası
yönetici ve çalışanlarının özlük haklarına
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru
önergesi (7/18886) (Başkanlığa geliş tarihi:
9/11/2006)
56.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMANın, Van-Başkalede meydana
gelen bir töre cinayetine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/18887) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3/11/2006)
57.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMANın, bir bebeğin
mağdur olduğu istismar ve şiddet olayına ilişkin
Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/18888) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/11/2006)
58.-
İstanbul Milletvekili Güldal OKUDUCUnun, cinsel istismara maruz
kalan çocuklara ve bir olaya ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/18889) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/11/2006)
59.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLUnun, yetiştirme
yurtlarının personel ihtiyacına ve şiddet iddialarına
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/18890) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
60.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun, çocuk yuvalarından
evlat edinmeye ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/18891) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/11/2006)
61.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATURun, töre cinayetleri konusundaki
koordinasyona ve hizmet içi eğitime ilişkin Devlet Bakanından
(Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/18892) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10/11/2006)
62.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, Bilişim
Çıraklığı Projesine ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/18893) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3/11/2006)
63.-
Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESANın, BM
Tır Konvansiyonunun yerine ABde uygulanan sistemin kabul
edilmesi girişimine karşı yapılan yazışmalara
ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı
soru önergesi (7/18894) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
64.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLUnun, Türk işçilerin
Kazakistanda saldırıya uğramasıyla ilgili
açıklamasına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad
TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/18895) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/11/2006)
65.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin,
görevden alınan Teftiş Kurulu Başkanının
yıllık izin hakkı kullanımının sınırlandığı
iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN)
yazılı soru önergesi (7/18896) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/11/2006)
66.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, doğalgaz zammına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18897) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/11/2006)
67.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, BOTAŞa borcu bulunan
kurum ve kuruluşlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18898) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/11/2006)
68.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Kütahya Belediyesinin
doğalgaz borcuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18899) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/11/2006)
69.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Erzurum Büyükşehir
Belediyesinin doğalgaz borcuna ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18900)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/11/2006)
70.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin doğalgaz borcuna ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18901)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/11/2006)
71.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin doğalgaz
borcuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18902) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/11/2006)
72.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Kayseri Büyükşehir
Belediyesinin doğalgaz borcuna ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18903)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/11/2006)
73.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Konya Büyükşehir Belediyesinin
doğalgaz borcuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18904) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/11/2006)
74.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Sakarya Büyükşehir
Belediyesinin doğalgaz borcuna ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18905)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/11/2006)
75.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Eskişehir Büyükşehir
Belediyesinin doğalgaz borcuna ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18906)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/11/2006)
76.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Kocaeli Büyükşehir
Belediyesinin doğalgaz borcuna ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18907)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/11/2006)
77.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bursa Büyükşehir Belediyesinin
doğalgaz borcuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18908) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/11/2006)
78.-
Adana Milletvekili Tacidar SEYHANın, Eti Maden İşletmelerine
bağlı iki şirkete yapılan atamalara ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18909) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/11/2006)
79.-
Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIKın, doğalgaz zammına
ve kamu kurumlarının BOTAŞa olan borçlarına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18910) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/11/2006)
80.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, Adıyaman
İlindeki petrol üretimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18911) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/11/2006)
81.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin, elektrik dağıtım
ihalelerine ve TEDAŞla ilgili bazı iddialara ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18912) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/11/2006)
82.-
Tekirdağ Milletvekili Erdoğan KAPLANın, Tekirdağ-Çerkezköydeki
TOKİ konutlarının doğalgaz bağlantısına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18913) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
83.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, EGOnun BOTAŞtan
doğalgaz alımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18914) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/11/2006)
84.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEKin, Ankara-Atatürk
Bulvarındaki yol ve köprülü kavşak ihalesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18915) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/11/2006)
85.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ardahandaki köylerin isimlerini
belirten tabelalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18916) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/11/2006)
86.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLUnun, köye
dönüştürülmesi söz konusu olan belediyelere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18917) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2006)
87.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURTun, Bursanın Nilüfer İlçesinde
bazı caddelerin isimlerinin değiştirilmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18918) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
88.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLUnun, basında
yer alan Güneydoğu Anadolu Bölgesiyle ilgili bazı değerlendirmelere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18919) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
89.-
Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİnin, bir inşaat
şirketinin İstanbulda yürüttüğü projelere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18920) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/11/2006)
90.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLUnun, Antalya-Manavgat-Gaziler
Köyünün su şebekesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18921) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/11/2006)
91.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun, Necip Hablemitoğlu
cinayeti ile ilgili bir iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18922) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/11/2006)
92.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun, Emniyet Genel
Müdürlüğünün hizmet satışlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18923) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/11/2006)
93.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun, istihbarat
branşından çıkarılan personele ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18924) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/11/2006)
94.-
Ankara Milletvekili Bayram Ali MERALin, Ankara-Sincan Belediyesi
yönetimiyle ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18925) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/11/2006)
95.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, Siirtte KÖYDES
kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18926) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/11/2006)
96.-
Yozgat Milletvekili Mehmet ERDEMİRin, araştırma ve ön
inceleme yapılan belediyelere ve soruşturma izinlerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18927) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2006)
97.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun, bayan polis memurlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18928) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2006)
98.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun, yurt dışına
çıkış ve Türkiyeye giriş yasağı konulan
kişilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18929) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2006)
99.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun, üniversite mezunu
polis memuru alımlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18930) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/11/2006)
100.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun, intihar eden polis
memurlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18931) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2006)
101.-
Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCANın, Kızkalesi Beldesinde
sel felaketinden etkilenen otel ve motellerin zararının
telafisine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18932) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/11/2006)
102.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURTun, Bursa Bölge Devlet Senfoni
Orkestrası Prova Salonunun yıkılmasına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18933) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/11/2006)
103.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLUnun, Alanya Kalesi
Saray Odasının restorasyonuna ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18934) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/11/2006)
104.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKANın, Özel Kalem Müdürlüğü
telefonlarından kandil kutlama mesajları gönderildiği
iddiasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18935) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
105.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜnün, belediyelerin verdiği
ihalelere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18936) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/11/2006)
106.-
Adana Milletvekili Kemal SAĞın, kamu kurum ve kuruluşlarına
dağıtımı yapılmayan TELEKOM personeline
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18937) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/11/2006)
107.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLANın, dolaylı ve dolaysız
vergilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18938) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/11/2006)
108.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Gümüşhane Belediyesinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18939) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
109.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Kars Belediyesinin elektrik
borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18940) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
110.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Kilis Belediyesinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18941) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
111.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Kütahya Belediyesinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18942) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
112.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Nevşehir Belediyesinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18943) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
113.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Rize Belediyesinin elektrik
borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18944) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
114.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Siirt Belediyesinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18945) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
115.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Şırnak Belediyesinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18946) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
116.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, kurum ve kuruluşların
TEDAŞa olan borçlarına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18947) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/11/2006)
117.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18948) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/11/2006)
118.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18949) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/11/2006)
119.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Ağrı Belediyesinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18950) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
120.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bursa Büyükşehir Belediyesinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18951) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
121.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Eskişehir Büyükşehir
Belediyesinin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18952) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/11/2006)
122.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Kocaeli Büyükşehir
Belediyesinin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18953) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/11/2006)
123.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Konya Büyükşehir Belediyesinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18954) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
124.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Sakarya Büyükşehir
Belediyesinin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18955) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/11/2006)
125.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Kayseri Büyükşehir
Belediyesinin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18956) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/11/2006)
126.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Erzurum Büyükşehir
Belediyesinin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18957) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/11/2006)
127.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Antalya Büyükşehir
Belediyesinin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18958) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/11/2006)
128.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Diyarbakır Büyükşehir
Belediyesinin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18959) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/11/2006)
129.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Adana Büyükşehir Belediyesinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18960) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
130.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Samsun Büyükşehir Belediyesinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18961) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
131.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Gaziantep Büyükşehir
Belediyesinin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18962) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/11/2006)
132.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Mersin Büyükşehir Belediyesinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18963) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
133.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Aksaray Belediyesinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18964) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
134.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Amasya Belediyesinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18965) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
135.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, İzmir Büyükşehir
Belediyesinin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18966) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/11/2006)
136.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bingöl Belediyesinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18967) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
137.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bitlis Belediyesinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18968) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
138.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bolu Belediyesinin elektrik
borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18969) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
139.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Çankırı Belediyesinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18970) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
140.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Elazığ Belediyesinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18971) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
141.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Düzce Belediyesinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18972) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
142.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Adıyaman Belediyesinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18973) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
143.-
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞin, özelleştirme
kapsamındaki şirketlerin yönetim ve denetim kurulları
üyelerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18974) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
144.-
Niğde Milletvekili Orhan ERASLANın, Niğde-Çiftlikteki
elektrik kesintilerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18975) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
145.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, üniversite hastanelerinin
alacaklarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18976) (Başkanlığa geliş tarihi:
9/11/2006)
146.-
Çorum Milletvekili Feridun AYVAZOĞLUnun, vergi denetmen yardımcısı
sözlü sınavına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18977) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2006)
147.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCInın, bir ders kitabının
onay süresinin, içindeki bir resmin çıkarılması
şartına bağlandığı iddiasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18978) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/11/2006)
148.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEKin, imam hatip
ve anadolu imam hatip liselerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18979) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/11/2006)
149.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCInın, kaynak ve ders kitapları
ile yabancı dil öğretmenlerine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18980) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/11/2006)
150.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCInın, sözleşmeli
öğretmenlerin statüsüne ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18981) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/11/2006)
151.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLUnun, Antalya
Öğretmenevinin kullanımına yönelik bir iddiaya
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18982) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
152.-
İzmir Milletvekili Bülent BARATALInın, bir ilköğretim
okulunda öğrencilere roman dağıtılmasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18983) (Başkanlığa geliş tarihi:
9/11/2006)
153.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLANın, görevde yükselme sınavına
yapılan başvurulara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18984) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/11/2006)
154.-
Osmaniye Milletvekili Necati UZDİLin, üniversite eğitimini
tamamlayan astsubayların derece ilerlemesine ilişkin
Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18985) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2006)
155.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLERin, Türk Barış Gücünün
Lübnanda konuşlandığı bölgede radyoaktif kalıntı
olduğu iddiasına ilişkin Millî Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18986) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/11/2006)
156.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURTun, Bursada özelleştirilen
112 acil sağlık hizmeti ihalelerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18987) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3/11/2006)
157.-
Muğla Milletvekili Ali ARSLANın, Şişli Etfal Hastanesi
Başhekimi ile ilgili bir iddiaya ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18988) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/11/2006)
158.-
Samsun Milletvekili Haluk KOÇun, Erzurumda tahliyesi planlandığı
iddia edilen bir hastaneye ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18989) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/11/2006)
159.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ardahandaki bir köyün
şebeke suyuna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18990) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/11/2006)
160.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ardahandaki bir köyün
şebeke suyuna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18991) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/11/2006)
161.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ardahandaki bir köyün
şebeke suyuna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18992) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/11/2006)
162.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ardahandaki bir köyün
şebeke suyuna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18993) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/11/2006)
163.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ardahandaki bir köyün
şebeke suyuna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18994) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/11/2006)
164.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ardahandaki bir köyün
şebeke suyuna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18995) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/11/2006)
165.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ardahandaki bir köyün
şebeke suyuna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18996) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/11/2006)
166.-
Sivas Milletvekili Nurettin SÖZENin, Sivas İl Halk Sağlığı
Laboratuvar Müdürlüğüne ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18997) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/11/2006)
167.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, bir kanser ilacının
temininde yaşanan sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18998) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/11/2006)
168.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, Özürlüler Kanunu
çerçevesinde çıkarılması gereken yönetmeliklere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18999) (Başkanlığa geliş tarihi:
9/11/2006)
169.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, organ ve doku nakline
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19000) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2006)
170.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, Bilişim
Çıraklığı Projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19001) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3/11/2006)
171.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEKin, yurt
dışında yaşayan vatandaşların ortak olduğu
şirketlere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19002) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/11/2006)
172.-
Erzincan Milletvekili Erol TINASTEPEnin, özelleştirilmeleri
ertelenen şeker fabrikalarına ve pancar kotasına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19003) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/11/2006)
173.-
Kocaeli Milletvekili Salih GÜNün, Kocaelide KOSGEBe tahsisli bir
arazinin devredilmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19004) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/11/2006)
174.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKANın, Düzcede hayvancılıkla
uğraşan bir kooperatifin sorunlarına ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19005) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/11/2006)
175.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLANın, bazı ürünlerin fiyatlarına
ve çiftçilerin alım gücüne ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19006) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/11/2006)
176.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLANın, tarımsal desteklemelere
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19007) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/11/2006)
177.-
Edirne Milletvekili Nejat GENCANın, çeltik ithalatına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19008) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/11/2006)
178.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, Tarımsal ve
Kırsal Kalkınma Ödeme Kurumu kurulmasına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19009) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
179.-
Niğde Milletvekili Orhan ERASLANın, Niğde-Çiftlikte
don afeti mağduru patates üreticilerine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19010) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/11/2006)
180.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, kuru meyve kokteyli üretimi
ve ihracatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19011) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/11/2006)
181.-
İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAKın, kütlü pamuk üretimindeki
kalite ve verim kaybının telafisine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19012) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2006)
182.-
Ankara Milletvekili Yakup KEPENEKin, ABD Merkezi Haberalma Örgütüne
ait uçakların Türk hava sahasını kullanmasına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19013) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/11/2006)
183.-
Ankara Milletvekili Yakup KEPENEKin, THYdeki personel alımına
ve bir uygulamaya ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19014) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
184.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin,
THYdeki bazı yer hosteslerinin yerlerinin değiştirilmesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19015) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2006)
185.-
İzmir Milletvekili Abdürrezzak ERTENin, İzmirin Güzelbahçe
İlçesinden geçen otoyoldaki ücretlendirmeye ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/19016)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/11/2006)
186.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, Bilişim
Çıraklığı Projesine ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/19017) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3/11/2006)
187.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMANın, sera gazları salımına
ve sel felaketlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19018) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/11/2006)
188.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEKin, hizmete
giren camilere ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı
soru önergesi (7/19019) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/11/2006)
189.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, Kazakistanda saldırıya
uğrayan Türk işçilerine ve yurt dışındaki işçilerimizin
çalışma koşullarına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19020) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2006)
190.-
Tekirdağ Milletvekili Erdoğan KAPLANın, Cine 5in
TMSFye devrinden sonraki yönetimine ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER)
yazılı soru önergesi (7/19021) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/11/2006)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR ve 57 Milletvekilinin,
nanoteknolojinin geliştirilerek ekonomik ve sosyal kalkınmanın
desteklenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/397) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/11/2006)
2.-
İstanbul Milletvekili Canan ARITMAN ve 49 Milletvekilinin, çocukların
mağduriyetine yol açan çeşitli sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/398) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/11/2006)
29 Kasım
2006 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.06
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı
söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, İstanbulda orman talanıyla ilgili
söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Nusret Bayraktara
aittir.
Buyurun
Sayın Bayraktar. (AKP sıralarından alkışlar)
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Nusret Bayraktarın, İstanbulda mülkiyet, yapılaşma,
kentsel dönüşüm, ormanların korunması ve orman içerisinde
yapılaşma teşebbüsleriyle ilgili sorunlara ve
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı
konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepenin cevabı
NUSRET
BAYRAKTAR (İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; son günlerde kamuoyunda, özellikle basının
gündeminde yer alan İstanbulda Acaristan ve Acarkent adı
altında on yıldan bu yana tartışılagelen orman
talanı, tapu iptal davası, Boğaziçi öngörünüm, geri
görünümünde yapılaşmaların olup olamayacağı
konusu gündeme geldi. Bu konuyla ilgili gündem dışı
söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, ormanların korunması ve yeşile karşı
olan duyarlılığımız, her geçen gün artarak devam
ediyor. Hele bu konu İstanbul üzerinde konuşuluyorsa, konunun
önemi bir kat daha artıyor. Çünkü, İstanbulda 15 milyon insan
yaşıyor, akciğeri konumundaki orman ve çevrelerindeki
yapılaşmaların son derece önemi haiz olduğunu
biliyoruz.
Bölgem
olması münasebetiyle İstanbulda mülkiyet konusu, yapılaşma
konusu, kentsel dönüşüm konusu, ormanların korunması
ve orman içerilerindeki yapılaşma konusu hep gündemimizde
ve hep halkın soruları arasında yer alıyor. Hele hele
Beykozda, Boğaziçi İmar Kanununa ve Boğaziçinin sit
alanına alınmasından sonra mülkiyet konusunu halledemeyen
vatandaşlar biz başımızı sokacak binaların
yapımı, onarımı, depreme karşı da kuvvetlendirilmesi,
güçlendirilmesine yönelik faaliyetlerde zorlanırken, hemen
yanı başımızda Acaristan ve Acarkent konusundaki
büyük yapılaşmalara ne diyorsunuz diyerek çeşitli
suallerle karşı karşıya kalıyorduk. Görüyoruz
ki, son günlerde Orman ve Çevre Bakanlığımızın
da uzun yıllar araştırılarak takip ettiği konu
bugün yargı gündemine gelmiş ve karar aşamasına
doğru gelmek üzere, bu konu yeniden gündemde.
Biraz
daha konunun açılmasına gerek görülürse, Sayın Orman
ve Çevre Bakanımız geldilerse, kendilerinden, daha detaylı
bilginin kamuoyu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde bilgilendirilmesine
ışık tutacağı açısından Acaristan ve
Acarken nedir? Beykoz ilçesi Dereseki köyü 4 ve 5 paftada 215 ve 216
parsellerde 909.650 ve 1 milyon 436 bin metre kareden oluşmuş,
toplam 2 milyon 345 bin 600 metre kare alan içerisinde 5/6/1996 gün,
8.284 sayılı kurul kararıyla 1/25.000 ölçekli doğal
sit derecelendirilmesi paftasında ikinci derece doğal
sit alanında kalan bu bölgede Acaristan isimli bir yeni kent projesi
gündemde. Uzun bir detay var, sürem çok kısıtlı olduğu
için, ben, detayı değil, işin kısmi özelliklerini
anlatacağım. Burada, mevzuata uygun olarak, aslında,
ÇED raporu alınmamış, Orman Bakanlığından
ön izin alınmış. Orman Bakanlığı, bu ön izin
çerçevesinde, aslında, yapılaşmalarla ilgili kanuni
süreç devam ettirirken, 1988 yılında alınan karar gereği,
hem Büyükşehir Belediye Başkanlığı hem Orman
Bakanlığı nezdinde, orman alanlarında yüzde 6 taban
alanıyla önce 6/50, daha sonra 12/50, daha sonra 22/50 ve daha sonra
da yapılaşmasının çok daha farklı boyutlarla
devam edilen bu inşaatlar on ayrı hükûmet ve yedi ayrı
bakanlık döneminde devam etmiş, yasal mevzuata da uygun
bir şekilde, ilgili ilçe belediyesince de 1.452 villadan 1.326
adedi tamamlanarak iskânı dahi verilmiş. Ama, sonradan bölge
idare mahkemesine yapılan itirazlar yerinde bulunmuş ve
yürütmeyi durdurma kararı alınmış ve yürütmeyi
durdurma kararı alındığı için, hem ilçe belediyesi
hem İstanbul Büyükşehir Belediyesi hem de Orman ve Çevre
Bakanlığı yasal prosedürün çalışması hususunda
işlemler başlatmışlardır. Bu, Acarkentle ilgili
yapılaşmanın bittiği bölgeyle ilgili alınan
konu. Acaristanla ilgili konuysa, daha sonra aynı konuyla ilgili
verilen müsaadeler ve prosedürler çerçevesinde ruhsat alınmış,
ama, ruhsat alınma işlemlerine de itirazlar yapılmış,
bu itirazlar sonucu bu inşaatlar da durdurulmuş şu anda.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NUSRET
BAYRAKTAR (Devamla) Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN
Lütfen tamamlayın efendim.
NUSRET
BAYRAKTAR (Devamla) Durdurulan inşaatlarla ilgili işlemlerin
tabii hukuki prosedürü devam edecektir.
Bizim,
burada, aslında, sizlerle paylaşmak istediğimiz konu
şu: Gerçekten, İstanbulda yüzde 65 kaçak yapı, yüzde 90
iskânsız yapılarda, hele hele deprem fay hattı üzerinde
bulunan ve muhtemel, gelecekte, deprem beklentisi içerisinde olan
İstanbulluların yapılaşma sorunları devam
ederken, belli alanlarda hangi kriterlere, hangi şartlara uydurulup
uydurulmaması konusunda tartışma konusu gündemde
olan bu tip inşaatlarla ilgili kamuoyunun rahatsızlığı
vardır. Hem kamuoyu bilgilendirilmeli hem de hak, hukuk adına,
adalet adına işlemlerin doğruluğunun, doğru
devam etmesinin sağlanması hususunda başta Hükûmetimiz
ve yerel yönetimlerin tedbir almaları gerektiğini, ama
mutlaka yapılaşma yasağı, mutlaka yasakçı
anlayışla ormanların korunamayacağını,
kullanmanın da şartlara uygun, prosedüre uygun, ağaç
katliamına değil, ağaçların artırılarak
devam etmesine ve öyle, yoğunluğu artıracak sistemle
değil, yoğunluğu azaltacak tarzda dönüşüm projeleriyle
geleceğe hazırlanmamız gerektiğini ben bir kez
daha vurgulamak istiyorum.
Konunun
açıklanması hususunda, Sayın Bakanımız burada,
kendilerinin de söz söyleme, konuyu açıklama fırsatı
vardır.
Ben,
Sayın Başkanımıza, bu önemli konu, gününde,
anında dile getirilmesi hususunda bana verdikleri sözden dolayı
kendilerine teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bayraktar.
Hükûmetin
söz isteği var.
Çevre
ve Orman Bakanımız Sayın Osman Pepe, buyurun efendim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ÇEVRE
VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; son günlerde Türkiyenin gündemini
yazılı ve görsel basında, bütün sivil toplum kuruluşlarında
ve sokaktaki adama kadar son derece dolduran ve Bakanlık olarak
yakından takip ettiğimiz meselenin, kamu vicdanını
rahatlatacak şekilde takip edilmesi ve neticelendirilmesi
açısından izlemiş olduğumuz yol ve yöntemle alakalı
heyetinizi bilgilendirmek istedim.
Bu
İstanbul Serdaroğlu Özel Ormanındaki yapılaşmayla
alakalı kısa bir bilgi vermek istiyorum.
Değerli
arkadaşım Nusret Bayraktara, konuyla alakalı burada
ifade ettiği hususlarla alakalı hem de bu konunun Parlamentoya
taşınmasıyla alakalı,bu vesileyle bize de söz hakkı
doğmasına imkân ve fırsat verdikleri için teşekkür
ediyorum.
Özel
ormanlar, hepinizin malumu olduğu üzere, 6831 sayılı
Orman Kanununun 45 ve 56ncı maddeleri hükümlerine göre
işletilip idare olunmaktadır. Özel ormanlarda yapılaşma
6831 sayılı Orman Kanununun 17nci maddesinin
BAŞKAN
Sayın Bakan, bir dakikanızı rica edeyim.
Sayın
milletvekilleri, bakın, Genel Kurulda, kürsüde hatip hitap
ederken, bazı arkadaşlarımız telefon konuşması
yapıyor ve üst düzeyde
Ben burada takip edemiyorum, gerçekten
rahatsız oluyorum. Rica ediyorum, illaki bir zaruret varsa,
dışarıda konuşabilirsiniz ya da sessiz. Bu, zaten
hoş da bir şey değil. Ben takip edemiyorum.
Buyurun
efendim.
ÇEVRE
VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Orman Kanununun 17nci maddesinin son fıkrasına
göre, izin almak suretiyle, 52nci madde hükümlerine göre yapılmaktadır.
6831 sayılı Orman Kanununun 31/8/1956 tarihli orijinal metnindeki
52nci madde aynen şu şekildeydi: Hususi ormanlar 500 hektardan
küçük parçalar teşkil edecek şekilde parçalanıp âhara
temlik ve mirasçılar arasında taksim olunamaz. Ekim ve dikim
suretiyle yetiştirilecek ormanlar ihtiva ettikleri
ağaç cinsleri ne olursa olsun yukarıdaki fıkra hükmüne
tabi tutulamaz. Hususi ormanlar orman idaresince mahalli tapu
idarelerine bildirilir.
5/6/1986
tarihli 3302 sayılı Yasa ile 6831 sayılı Orman Kanununun
52nci maddesinde özel ormanlarla alakalı bir düzenleme yapıldı
ve 52nci madde şu şekle geldi: Şehir, kasaba ve köy yapılarının
toplu olarak bulunduğu yerlerdeki özel orman alanlarında
ifraz yapılmamak ve yatay alanının yüzde 6sını
geçmemek kaydıyla inşaat yapılabilir. İnşaatların
yapılmasında orman alanlarının tabii vasıflarının
korunmalarına özen gösterilir. Yani, tabii vasfının
korunması öncelikle gözetilmelidir, deniliyor.
Daha
sonra, yapılan bu düzenleme, bir kez daha değişikliğe
uğradı. 22/5/1987 tarihinde 52nci madde tekrar değiştirildi.
Halen yürürlükte olan düzenlemeyle madde aşağıdaki
şeklini almıştır. Yani, şu andaki 52nci madde
1987den intikal eden maddedir. Ekim ve dikim suretiyle meydana getirilen
hususi ormanlar hariç, hususi ormanlar 500 hektardan küçük parçalar
teşkil edecek şekilde parçalanıp, başkalarına
temlik ve mirasçılara ifrazen taksim edilemez, ancak, şehir,
kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu
yerlerdeki hususi orman alanlarında, bu Kanunun 17nci maddesine
göre izin almak ve yatay alanın yüzde 6sını geçmemek
üzere imar planlamasına uygun inşaat yapılabilir.
İnşaatların yapılmasında orman alanlarının
tabii vasıflarının korunmasına özen gösterilir.
Hususi ormanlar Orman İdaresince mahalli tapu idaresine bildirilir.
Türkiye
genelinde 283 adet özel orman vardır ve 49 adet de hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine
ait toplam 332 adet, Türkiyede, sahipli orman bulunmaktadır.
9.525 hektar özel orman alanı, 4.895 hektar hükmi şahsiyeti
haiz amme müesseselerine ait orman bulunmaktadır. Sahipli
ormanların toplam alanı 14.420 hektardır.
Bu
bağlamda, Serdaroğlu Özel Ormanında Bakanlığımızca
yapılan iş ve işlemler şunlardır: Ön izin verilişi
ve iptali. Serdaroğlu Özel Ormanı 6831 sayılı Orman
Kanununun 3373 sayılı Yasayla değişen 52nci maddesi
gereğince ön izin talebinde bulunulmuş, Bakanlığın
13/7/2001 tarih ve 3 sayılı yazısıyla on iki ay süreli
ön izin verilmiştir. Bakanlığın 26/7/2002 tarihli
yazısıyla ön izin süresi dört ay uzatılmıştır.
Bunlar bizden önceki dönemde olan olaylardır. Ön izin süresi içerisinde
istenilen belgelerin tamamlandığı belirtilerek kesin
izin talep edilmiş, ancak Orman Genel Müdürlüğünün
07/11/2002 tarih ve 1488 sayılı yazısıyla kesin izin
talebi uygun görülmemiş, daha sonra 14/11/2002 tarih ve 10 sayılı
olur ile Serdaroğlu Özel Ormanına verilen ön izin iptal edilmiştir.
Belediyenin
ruhsat vermesi:
Bunun
üzerine, şirket tarafından, Orman Bakanlığı
aleyhine, yapılaşma hakkının kullanılması
konusunun tespiti için Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde
2002/133 sayılı tespit istenmiş. İlgili mahkeme tarafından
görevlendirilen bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen
25/12/2002 tarihli bilirkişi raporunda, özetle Beykoz Belediyesince
yapı ruhsatı verilmesinde bir sakınca bulunmadığı
belirtilmiştir. Yani, Bakanlıktan ön izin veyahut da kesin
izin alınmasına gerek olmaksızın belediyenin ruhsat
verebileceği bilirkişi raporlarıyla ortaya konulmuştur.
Bunun
üzerine, Bakanlığımızdan izin alınmadan, Beykoz
Belediye Başkanlığı tarafından 10/4/2003 tarihinde
yapı ruhsatları verilmiştir ve inşaat başlamıştır.
Ruhsata yasal itiraz süresi içerisinde idaremiz itiraz etmemiştir.
Niçin itiraz etmemiştir? İstanbul Bölge Müdür Yardımcısı
olan o günkü arkadaş bu evrakları sümen altı etmiştir.
Yani, iki ay içerisinde bizim Bölge Müdürlüğümüz itiraz etmeyince
belediyenin vermiş olduğu ruhsat kesinleşmiş oluyor.
Bu arkadaşla alakalı gerekli hukuki süreç yapılmış,
mahkemeye verilmiş ve Bakanlığımızdan uzaklaştırılmıştır.
Haklarında açılan davalar, biraz sonra, zaten, onlar burada
sizlere arz edilecektir.
Ruhsata
yasal itiraz süresi içerisinde
Bizim itiraz edemeyişimiz, yapı
ruhsatlarına zamanında itiraz etmeyen görevliler hakkında
Şişli Asliye Ceza Mahkemesinde (2005/756 esas) görevi kötüye
kullanma ve görevi ihmal suçlarından dolayı dava açılmış
olup, dava halen derdesttir. Ama, bu arkadaşlar Bakanlığımızdan
uzaklaştırılmıştır. Uzaklaştırıldıktan
sonra da söz konusu şirkette işbaşı yapmışlardır.
İlk
zaptımız inşaata başlama.
Daha
sonra, Beykoz Orman İşletme Şefliğince, Serdaroğlu
Özel Ormanında izinsiz yol ve inşaat yeri hazırlamaktan
dolayı, özel orman mesul müdürü ile kepçe operatörü hakkında
16/9/2003 tarihinde suç tutanağı tanzim edilmiştir. Beykoz
Cumhuriyet Savcılığına takipsizlik kararı
verilmiş -yani, bu, bizim, suç, tutanaklarımıza takipsizlik
verilmiş- İdaremiz tarafından takipsizlik kararına
karşı itiraz edilmiş, Kadıköy 2. Ağır Ceza
Mahkemesi 2003/410 müteferrik sayılı kararıyla itirazımız
reddedilmiştir. Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin
kesin olan kararına karşı Adalet Bakanlığına
başvurmuşuz. Bunun üzerine Yargıtay 3. Ceza Dairesi
28/12/2004 tarihli kararıyla Kadıköy 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin kararının bozulmasına karar vermiştir.
Bozulan bu karar uyarınca Beykoz Cumhuriyet Savcılığına
kamu davası açılmıştır. Beykoz Sulh Ceza Mahkemesi
19/4/2005 tarihli kararıyla sanıkların beraatine karar
vermiş, karar 02/11/2006 tarihinde Yargıtay 3. Ceza Dairesince
bozulmuştur.
AHMET
YENİ (Samsun) Savcının çocuğu nerede çalışıyor
Sayın Bakanım?
ÇEVRE
VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) İkinci zaptımız,
inşaata devam ederken. Biz ha bire zabıt tutuyoruz, mahkemeye
gidiyoruz, savcılığa gidiyoruz.
Daha
sonra Serdaroğlu Özel Ormanında inşaat çalışmalarına
devam edilmesi üzerine, İdaremizce, 02/12/2004 tarihinde suç tutanağı
tanzim edilerek, suç tutanağı dava açılmak üzere Beykoz
Cumhuriyet Savcılığına intikal ettirilmiştir.
Beykoz Cumhuriyet Savcılığınca buna da takipsizlik
kararı verilmiştir. Karara itiraz etmişiz, Kadıköy
1. Ağır Ceza Mahkemesince itirazımız kabul edilerek,
takipsizlik kararının kaldırılmasına karar
verilmiştir. Beykoz Cumhuriyet Savcılığınca
kamu davası açılmış, Beykoz Sulh Ceza Mahkemesinin
19/4/2005 tarihli kararıyla sanığın beraatine karar
verilmiştir. Mahkemenin kararı İdaremizce temyiz
edilmiştir. Yargıtay 3. Dairesinin 12/4/2006 tarihli,
2006/539 esas 2006/3131 sayılı kararıyla temyiz talebimiz
reddedilerek, mahkemenin kararı onanmıştır.
Belediyenin
ruhsat davası:
Beykoz
Belediyesi Başkanlığı tarafından verilen
yapı ruhsatlarının iptal edilmesi yönünde, Beykoz Belediye
Başkanlığından talepte bulunulmuş, ancak, belediyece,
yapı ruhsatlarının yargı kararlarıyla iptal
edilebileceği ileri sürülerek, bunun söz konusu olamayacağı
bildirilmiştir. Bunun üzerine, İdaremiz tarafından,
Beykoz Belediye Başkanlığı aleyhine, özel orman
için verilen yapı ruhsatlarının iptali ile yürütmenin
durdurulması talebiyle dava açılmıştır.
İstanbul 3. İdare Mahkemesince yürütmenin durdurulması
talebimiz reddedilmiştir. Bu karara karşı İstanbul
Bölge İdare Mahkemesince yapılan itirazımız da,
Bölge İdare Mahkemesinin 17/9/2004 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
Bu ret kararı İdaremizce temyiz edilmiş olup, Danıştay
8. Dairesinin 2005/5163 esas 2006/1970 karar sayılı 09/05/2006
tarihli kararıyla temyiz istemimiz reddedilmiştir.
Görevlilerimize
muhalefet:
5/5/2005
tarihine geldik. 5/5/2005 tarihinde inşaat belli bir şekilde
devam ediyor. Bizim, işte, itirazlarımız, mahkeme, belediye,
Danıştay, her tarafta işi takip ediyoruz. Ama,
5/5/2005te 4 kişilik bir heyet gönderdik. Beykoz Orman
İşletme Şefliğinden özel ormanda koruma ve kontrol
görevi yapmak üzere gönderdiğimiz arkadaşlarımız
engellendiler, içeri sokulmadılar. Aynı gün, 5/5/2005 tarihli
düzenlenen tutanakla tespit edilmiş ve düzenlenen tutanak,
Kanlıca Orman İşletme Müdürlüğünden, 5/5/2005 tarihinde,
Beykoz Kaymakamlığına gönderilmiştir. Oradaki
gördüğümüz muamele, işimizin yapılmasına engel
olunan tavır Kaymakamlığa bildirilmiştir.
Ayrıca,
Serdaroğlu Özel Ormanında 6831 sayılı Orman Kanununun
52nci maddesine aykırı olarak yapılaşma çalışmalarının
ekiplerimizin yasal işlem yapmasına rağmen devam ettiği,
bu nedenle 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 52nci maddesine aykırı
olarak devam eden yapılaşma çalışmalarının
engellenmesi için Kanlıca Orman İşletme Müdürlüğünün
09/05/2005 tarih ve 3603 sayılı yazısıyla Beykoz Kaymakamlığına
bildirilmiştir. Üçüncü zaptımız.
Serdaroğlu
Özel Ormanında inşaat çalışmalarına devam
edilmesi üzerine, 12/5/2005 tarih ve 022/43 nolu suç tutanağı
tanzim edilerek Beykoz Cumhuriyet Savcılığına intikal
ettirilmiştir. Cumhuriyet Savcılığınca, intikal
ettirilen bu bizim tutanağımıza yine takipsizlik kararı
verilmiştir.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Müthiş
bir savcı!
ÇEVRE
VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) İdaremiz tarafından
takipsizlik kararına Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinde
itiraz edilmiş ve itirazımız Kadıköy 1.
Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/1158 sayılı müteferrik
kararıyla -bizim itirazımız- reddedilmiştir.
Kanlıca
Orman İşletme Müdürlüğünün 27/5/2005 tarih ve 4279 sayılı
Beykoz Kaymakamlığına hitaben yazılan yazısıyla,
gerek Anayasa'nın emredici hükümleri gerekse 6831 sayılı
Yasanın ilgili maddeleri göz önüne alındığında
Serdaroğlu Özel Ormanında yasalara aykırı verilen
yapı ruhsatlarına dayanılarak yapılan işlemlerin
Orman Yasasına aykırılık teşkil ettiği,
suç niteliği taşıdığı, bu nedenle özel ormandaki
idaremizin denetim ve gözetim görevinin engellenemeyeceği
belirtilmiştir. Beykoz Kaymakamlığının Kanlıca
Orman İşletme Müdürlüğüne hitaben yazdığı
23/6/2005 tarihli yazıda konuyla ilgili olarak Beykoz Belediye
Başkanlığının 10/6/2005 tarih ve 3153 nolu yazısı
gönderilmiştir. Beykoz Belediye Başkanlığının
yazısında özetle belediye mülkî sınırları
içerisinde imar planlaması ve uygulamasıyla ilgili görev
ve sorumluluğun yürürlükte bulunan 3194 sayılı
İmar Yasası gereğince belediyelere ait olduğu
Kaymakamlık bize diyor ki: Siz buraya karışamazsınız,
bu iş belediyenin işidir. Yani, ona getiriyor. Yani,
işin, yazdığı yazının özünde saklı
olan şey budur.
ASIM
AYKAN (Trabzon) O adamların servetlerini araştırın
Sayın Bakan.
ÇEVRE
VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) Serdaroğlu Özel Ormanında
yapı ruhsatlarına uygun olarak inşaatlara devam edilmesinin
yasal zorunluluk olduğu bildiriliyor bize.
Bu
arada, Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odasının 30/6/2005
tarihinde İstanbul 3. İdare Mahkemesince yürütmenin durdurulmasına,
karar, bir dava açıyorlar ve burada 09/03/2006 tarihinde Beykoz
Belediye Başkanlığınca verilen yapı ruhsatlarının
iptaline karar veriliyor. İstanbul 3. İdare Mahkemesince
kararı Danıştay nezdinde temyiz edilmiş olup, dosya
halen Danıştaydan dönmemiştir.
Kat
irtifaklarının iptal davası:
İdaremiz
tarafından Acarlar İnşaat Taahhüt Sanayi ve Ticaret
ve Anonim Şirketi aleyhine ihtiyati tedbir talebi, Serdaroğlu
Özel Ormanında tapuda kurulmuş olan kat irtifaklarının
iptali ve kayıtlardan terkini talebiyle Beykoz 1. Asliye Hukuk
Mahkemesinin 2006/387 esasla dava açılmış olup, dava halen
derdesttir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben,
farkındaysanız, irticalen bir konuşma yapmadım.
Genellikle irticalen konuşma yapan bir arkadaşınızım,
ama, her şeyin, baştan sona kadar Meclisin tutanaklarına
tekmil olarak geçmesinin, kamuoyunun da birinci ağızdan en
net bilgileri, en doğru ve en sağlıklı bilgileri
Meclisin kürsüsünden öğrenmesini arzu ettiğim için bunu
ifade ettim.
İşin
bir başka tarafı daha var: Bu Serdaroğlu Özel Ormanında
yapılan bu inşaatla alakalı, şu anda, bir buçuk senedir
bu inşaat duruyor. Burada herhangi bir faaliyet yok. Ancak,
1986-1987 yıllarında İstanbulun tanık olduğu
Acarkent diye, İstanbulun marufu olan, meşhur olan bir proje
daha var; o projeyi de aynı firma yapmıştı.
Şimdi,
biz bu projeye, Acaristan, Acaristanbul denilen, biraz önceki
Serdaroğlu Özel Ormanındaki projeye itirazımızın
özünde ve esasında saklı olan şey şudur: Bu firmanın
sicili bozuk. Daha önce yüzde 6 olarak almış olduğu
hakkı suistimal etmiş, yüzde 94lere çıkartmış.
Nerede yapmış bunu? Bunu, Saip Molla -evet- Ormanında
yapmış.
Bakın,
şimdi, oradan size bazı rakamlar vereceğim: Saip Molla
Özel Ormanında izinli saha 57.907 metrekare, aşım,
907.215 metrekare. Yani, 57 dönüm alıyorlar, 907 dönüm kullanma
bulunuyor, yani, o kadar kullanıyorlar. Bu oran yüzde 94. Yani,
yüzde 6, yüzde 96 kullanıldı dediğim şeyin net rakamlarını
veriyorum.
Tabii,
bunun karşısında, Beykoz Konakları diye de geçen,
meşhur olan Saip Molla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
IŞIK (Giresun) Sayın Başkan, devam edelim, tamamlayalım.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
ÇEVRE
VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) Saip Molla 1de Beykoz Konakları
var, Saip Molla 2de Acarkent var.
Şimdi,
bu Saip Molla 1de, Beykoz Konaklarının olduğu yerde
de bizim Bakanlığımızdan hiçbir izin alınmamış,
ne Acarkentten ne Acaristanbulda
Doğrusunu söylemek gerekirse,
kaide, kural, hak, hukuk, mevzuat, vesaire, bunların hiçbirisi,
ama hiçbirisi dikkate alınmadan, dümdüz, yollarına devam
etmişler.
Şimdi
burada, siz, eğer Acarkenti havadan bir sefer görseniz, burasının
bir zamanlar özel orman olduğunu hiçbir zaman söyleyemezsiniz.
Bırakın ormanı, bir tek ağaç bile göremezsiniz,
tam bir beton tarlasına dönüşmüş.
Şimdi,
bizim, Bakan olarak, Bakanlık olarak konuyu nereden alıp nereye,
nasıl getirdiğimizi ve an olarak, gün olarak, ay olarak nasıl
takip ettiğimizi buradaki tutanaklardan size tek tek okudum
değerli arkadaşlarım. Ama, elini vicdanına koyan,
birazcık insafı olan, öyle zannediyorum ki, bu tablodan
üzüntü duyuyor. O tablodan en çok üzüntü duyan elbette ki benim ve bunun
gereğini de, yakından takip ederek, yapanın yanına
kâr kalmaması için, üzerimize düşeni yaptık. (Alkışlar)
Bu
konuda, bana, muhalefetten, muhalefet partilerinden, bu konuda,
bana, Türkiyedeki bütün sivil toplum örgütlerinden, basından,
sokaktaki simitçiden ayakkabı boyacısına kadar olağanüstü
bir destek geldi. Destek veren herkese teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
Ama, şundan fevkalade emin olasınız ki, bu milletin kürsüsünden
sizlere ve sizin vesilenizle de milletime, hep söylediğim bir
şeyi bir kez daha söylüyorum buradan: Türkiyenin, İstanbulda
veyahut da başka illerindeki ormanlarıyla alakalı
kötü emeli olanlar olabilir. Ama, bunlara karşı durmak bizim
boynumuzun borcudur; hem anayasal hem de yasal görevimizdir. Bu konuda,
meslektaşım olan arkadaşlarımın, benden önce
ve bugün göstermiş oldukları hassasiyetin takipçisi olacağımızı
ve buradan, milletin kürsüsünden bir kez daha söylüyorum ki, yanlış
hesap, evet, Bağdata gitmeden Ankaradan döner.
Saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakana.
Gündem
dışı ikinci söz, Filistin Halkıyla Dayanışma
Günü münasebetiyle, Manisa Milletvekili Sayın Hüseyin Tanrıverdiye
aittir.
Buyurun.
(Alkışlar)
2.- Manisa
Milletvekili Hüseyin Tanrıverdinin, Filistin Halkıyla
Uluslararası Dayanışma Günü münasebetiyle, İsrail-Filistin
uyuşmazlığının müzakere yoluyla çözümlenmesinin
Orta Doğuda kalıcı barış, güvenlik ve istikrarın
sağlanmasındaki önemine ilişkin gündem dışı
konuşması
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma
Günü dolayısıyla gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlarken, yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 29 Kasım gününü Birleşmiş Milletler
Genel Kurulu, 29 Kasım 1977deki oturumunda Filistin Halkıyla
Uluslararası Dayanışma Günü olarak ilan etmiştir.
Birleşmiş Milletlerin, mazlum Filistin halkına destek
olunması amacıyla 1977de aldığı bu karar, ne
yazık ki, kâğıt üzerinde kalmıştır. Bu durum,
hem Birleşmiş Milletlerin gücünü zayıflatmış
hem de bölgedeki halkların güvenini sarsmıştır.
Filistin
ihtilafının yanında, bugün, Irak ve Lübnanda yaşanan
gelişmeler de, bölge istikrarı açısından vahim sonuçlara
gebedir. İsrailin Filistinde yürüttüğü şiddet politikasının
ortaya çıkardığı birçok olumsuz sonuç vardır.
Topyekûn bir halkın yok edilmesi girişimleri yanında,
uluslararası toplumun ortak değerlerinin ve bu değerlerin
ifadesini bulduğu Birleşmiş Milletlerin ilke ve fonksiyonlarının
zaafa uğratılması da, dünya barışı için
vahim bir sonuç doğuracaktır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye olarak, Filistin halkıyla geçmişte
olduğu gibi, bugün de tarihî ve kültürel bağlarımızın
bize yüklediği sorumluluk duygusuyla, Meclisimizle, Hükûmetimizle,
sivil toplum örgütümüzle, topyekûn bir dayanışma içindeyiz.
Türkiye halkı, Filistin halkıyla dayanışmasını
her vesileyle dile getirmiş, ortaya koymuştur. İnanıyorum
ki, halkımız, yaklaşan Kurban Bayramında da, Filistinli
kardeşlerimizi, her zaman olduğu gibi unutmayacak, onları
yalnız bırakmayacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, son olarak, üç gün önce ateşkes ilan edilmesi,
altı aydan bu yana süregelen çatışma ortamının
yerine, huzur ve sükûnetin almasını sağlayan önemli
bir gelişmedir. Umuyorum ki, bu ateşkese uyulur ve ateşkes
kalıcı olur. Çünkü, uzun zamandır Filistin halkı
hem şiddetin hem de ağır ambargonun altında yaşamaktadırlar.
Yetkililerden elde ettiğimiz resmî bilgilere göre -ki yaz boyu,
altı ay süredir 170e yakın sivil toplum örgütümüzü ve kamuoyunu,
kurumlarımızı bilgilendiriyoruz- bu şiddetin
tırmandığı 25 Haziran 2006 tarihinden bu yana, dün
itibarıyla, Filistinde 502 kişi hayatını kaybederken,
çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 1.607 kişi de yaralanmıştır.
Saldırılar
karşısında yerleşim bölgeleri, özellikle hedef
alınarak evler yıkılmış, altyapılar tamamen
tahrip edilmiş, köprü ve geçiş noktaları kullanılamaz
hâle gelmiştir. Yakın zamanda, uluslararası kamuoyu
tarafından barışa giden bir adım olarak nitelendirilen
Erez Sanayi Bölgesi de bu saldırılardan nasibini almıştır.
İsrailin
bugüne kadar uyguladığı şiddet, tecrit politikaları,
sürgünler ve işgallerden sonra ateşkes kararı, yıllardır
çile çeken, eza gören Filistinlilerin yaralarının sarılmasına
ve gelecek için umut beslemesine imkân sağlayacaktır. Ancak,
şunu da belirtmeden geçemeyeceğim ki, ilan edilen ilk
ateşkes bu değildir. Bölgede, daha önce de birçok defa
ateşkes ilan edilmişti ve çok sürmeden bozulmuştu.
Ayrıca,
İsrail, bir yandan ateşkes ilan ederken, öte yandan, Filistin
Yasama Konseyi Başkanı Sayın Aziz Dweik ve Filistinli
milletvekillerinin tutukluluklarını sürdürmekte, utanç
duvarının inşasına halen devam etmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, 27 Kasım 2006 Pazartesi sabahından
itibaren yürürlüğe giren ve hâlen uyulan ateşkes, Orta Doğunun
bütünü göze alındığında, Irakta her gün ortalama
60 kişinin öldüğü, Lübnanda iç savaş senaryolarının
gündeme getirildiği süreçte tarihî bir önem kazanmaktadır.
Özellikle
İsrail Başbakanı Ehud Olmert tarafından, Filistinlilerin
doğrudan görüşmeler yoluyla bağımsız devlet
kurabileceklerinin telaffuz edilmesi, bölgedeki şiddetin
hafiflemesi ve barış adına olumlu bir gelişmedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) Birleşmiş Milletler de ateşkes
fırsatını çok iyi değerlendirmeli ve tarafların
masa başına oturması için gereken kararlılığı
göstermelidir. ABD, AB, Rusya ve Birleşmiş Milletlerin Nisan
2003te ortaya koyduğu yol haritası üzerinde, tarafları
doğrudan görüşmelere davet etmelidir. Orta Doğuda
kalıcı barış, güvenlik ve istikrara, ancak İsrail-Filistin
uyuşmazlığının müzakere yoluyla çözümlenmesi
sonucunda ulaşılabilir.
Dörtlü
Girişimin hazırladığı yol haritası, bu
bağlamda, tarafların iyi değerlendirmesi gereken değerli
bir fırsat sunmaktadır. İsrail ve Filistinin iki devlet
şeklinde, güvenli ve uluslararası planda tanınmış
sınırlar içinde bir arada yaşamasını öngören
bu çözüm vizyonu, artık desteklenmelidir.
Her
iki halkın da diğer uluslar gibi kendilerini güvende hissedeceği,
huzurda bulacağı bir zemin için, iki ülke yetkilileri artık
masa başına oturmalı, barış için gerçekçi yaklaşımlar
ortaya koymalıdırlar. İki devletli, adaletli ve kalıcı
barış için zaman geçmemiştir. Karşılıklı
iyi niyetler ortaya konulmalı, çözüm için artık herkes elini
taşın altına sokmalıdır.
Taraflar ellerindeki tutsakları serbest bırakmalıdır.
Çünkü, İsrail-Filistin ihtilafının çözümü, hem bölge
için hem de dünya barışı için mihenk taşı konumundadır.
Hem Sayın Abbasın hem de Olmertin barış için atacağı
adımlar, bölgenin geleceği için önem taşımaktadır.
Orta
Doğuda sağlanacak bir barış tüm dünyaya örnek olacaktır.
Barışa sadece Orta Doğu değil, tüm dünya ihtiyaç
duymaktadır. Orta Doğuda Irak, Lübnan ve Filistin ekseninde
yaşanan gerilimler, çatışmalar, ne yazık ki sadece
bu bölgeyle sınırlı kalmamaktadır. Başbakanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın öncülüğünde temelleri
atılan Medeniyetler İttifakının giderek güçlendiği
bugünlerde, şiddetin ve çatışmanın yerini diyaloğun
almasının zamanının geldiğine inanıyoruz.
Bu
duygu ve düşüncelerle sizleri tekrar saygıyla selamlarken,
Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü
nedeniyle, Filistin halkının haklı davasına verdiğimiz
desteği Türk milleti adına bir kez daha yineliyor, Filistin
halkına özgür bir devlet, barış içinde geçirecekleri
yarınlar diliyorum.
Teşekkür
ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tanrıverdi.
Gündem
dışı üçüncü konuşma, Dünya Özürlüler Günü münasebetiyle
İstanbul Milletvekili Sayın Lokman Ayva
(AK Parti sıralarından
alkışlar)
Buyurun
efendim.
3.- İstanbul
Milletvekili Lokman Ayvanın, Dünya Özürlüler Günü münasebetiyle,
özürlülerin kendilerinin de gelişebileceği, başarabilecekleri,
üretebilecekleri ve sosyal hayata katılabilecekleri noktasında
bir bilince sahip olmaları için toplumumuzdan ve insanlarımızdan
teşvik görmelerinin gereğine ilişkin gündem dışı
konuşması
LOKMAN
AYVA (İstanbul) Sayın Başkan, aziz milletimin çok
kıymetli vekilleri; bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
3
Aralık Dünya Özürlüler Günü, aslında bu konuşmayı
yarın yapacaktık, fakat Sayın Konuğumuz, Sayın
Papa Hazretleriyle bir görüşmemiz olacak Ayasofyada
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Ne hazretleri yahu!
LOKMAN
AYVA (Devamla)
o yüzden bugüne aldık ve Başkanlığımıza
da bu anlayışından dolayı şükranlarımı
sunmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, özürlüler özürlü olduğu için veya Allahın
onları farklı yaratmasından dolayı acı çekmemektedirler,
dünyanın özürsüz insanlara göre şekillendirilmesinden,
düzenlenmesinden veya dizayn edilmesinden dolayı sorun yaşamaktadırlar.
Artık, dünyanın, özürlüleri de kapsayacak şekilde yeniden
düzenlenmesi, reorganize edilmesi veya şekillendirilmesi
gerekiyor.
İkinci
konu da, özürlüler, insanların özürlülere veya özürlülüğe
bakış açıları, ön yargıları nedeniyle,
acı çekmekte veya sorun yaşamaktadırlar. Eğer,
şu ana kadar oluşmuş olan bakış açısı daha
kapsayıcı, eğitici, geliştirici, üretime katıcı,
toplumsal hayata katıcı olsaydı, insanlar bu kadar sorun
yaşamayacaklardı. Mesela, Peygamberimiz, sahabeden âmâ
birisine, evde namaz kılabileceği bu imkân olmasına
rağmen, camiye gitmesi için ip gerdirmiştir. Yani, toplumsal
hayata katma noktasında, taa o zamanlarda böyle bir bakış
açısı topluma sunulmuştur.
İşte,
toplumumuzun veya insanlığın bu bakış
açısından kendine pay çıkarması gerekiyor.
Üçüncü
alan da, özürlülerin kendilerinin de gelişebileceği, başarabilecekleri,
üretebilecekleri ve toplumsal hayata katılabilecekleri
noktasında bir bilince sahip olmaları gerekiyor. Bu konuda
da hem sizlerden hem toplumumuzdan, insanlarımızdan ve bütün
insanlıktan teşvik görülmesi acilen gerekiyor.
Değerli
milletvekillerimiz, kıymetli vatandaşlarımız;
şunun altını çizmekte özellikle yarar görüyoruz:
Şu ana kadar, gerek Hükûmetimizin gerek Türkiye Büyük Millet Meclisimizin
yaptığı çalışmalar, âdeta, ters duran bir resmi
doğrultması, düzeltmesi şeklinde olmuştur. Yani,
tepetaklak ifadesini kullanamıyorum, çünkü, ters olan şey
düzeltilmiş, doğru hale getirilmiş. Dolayısıyla,
herhâlde taklak tepe falan denebilir böyle bir duruma. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Özürlülerle
ilgili bakış açısı, Hükûmetimizin ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinin sayesinde insanlığa da örnek olacak
şekilde doğru noktaya gelmiştir. İşte, bu problem
alanının çözümlerle buluşturulması için acilen
tedbir alınması gerekiyor. Kanunun çıkmasına,
Özürlüler Kanununun çıkmasına, yönetmeliklerin çıkmasına
-emeği geçenlere teşekkür ediyorum ayrıca- bir
yıl içerisinde bu kadar büyük mevzuatın oluşturulmasına
rağmen, halkımıza yeteri kadar ulaşılamamaktadır.
Yani, şu anda bilgisi olan insanlarımızın oranı
nedir biliyor musunuz? Yüzde 26 ve yüzde 74 bilmiyor henüz kanunun
çıktığını da.
İnsanlar
eğitim istiyor, eğitim imkânını Hükûmetimiz sunuyor,
büyük kaynaklar arıyor, fakat, çözümle sorun bir türlü buluşamıyor.
Bu konularda, gerçekten, şu ana kadar, âdeta bir millî mutabakat
şeklinde yürütülen bu çalışmalarda bütün partilerimizin,
sivil toplum kuruluşlarımızın özel desteğine
ihtiyacımız var.
Yine,
değerli arkadaşlar, bir acı sona ermiştir, fakat,
bu acının sona erişini, nasıl çözümlendiğini
bilmediği için vatandaşlarımız, acı, maalesef,
devam etmektedir. Nedir bu? Benden sonra, benim yavrum ne olacak
kaygısıdır. Maalesef, geçen yıla kadar şöyle
dua ediyordu anneler babalar: Allahım, benim yavrumun canını
benden önce al ki, sokaklarda sürünmesin, soğukta, çöplükte ekmek toplayıp, onun bunun dışladığı,
alay ettiği bir hâle gelmesin şeklindeydi, ama, artık,
bunlar değişmiş, bakım hizmeti, bakım garantisi
de devletimiz tarafından verilince, şimdi bundan yararlanma
aşamasına gelmiştir. Ama, bu konuda da haberi olan vatandaşımız
maalesef azdır; daha, İstanbulda şu ana kadar 500
başvuru ulaşmıştır.
O
yüzden, ben, bu hafta vesilesiyle
Toplumumuz, her zaman, biz özürlüleri
bağrına bastı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
LOKMAN
AYVA (Devamla) Herhangi bir siyasi farklılık, mezhep,
ırk, din, dil ayrımı yapmaksızın, sivil toplum
kuruluşlarımız, partilerimiz, yöneticilerimiz, kamu
yöneticilerimiz, akademisyenlerimiz, basın mensuplarımız
el ele verdiler ve bu sorunu bağrına bastılar. Bundan
sonra da, bu 3 Aralık vesilesiyle aynı tür çalışmaların
yapılmasına acilen ihtiyaç duyuyoruz. Bu konuda da desteklerini,
milletimizin esirgemeyeceğini biliyorum. Bizler de, inanın,
bu konuda, bütün özürlü vatandaşlarımız olarak
şükran ve minnet hissiyle doluyuz bu hizmeti veren, emeği
geçen herkese. Hatta, bir gazeteci arkadaşım şunu söyledi:
Ya, Lokman ağabey, bu yapılanları da özürlüler inkâr
ederse, Allah kör eder. Şimdi, tabii, iyi dedim; yani, Ayşegül,
körler inkâr edebilir mi yani, Allah kör edecekse diye.
O
yüzden, inşallah, bu güzellikler bir an evvel halkımız
tarafından kullanılmaya başlanır ve bu kullanıldıkça
da problemler çözülür, gözyaşları diner ve hepimizin mutlu
olduğu bir Türkiye ve insanlığın mutlu olduğu
bir dünya hâline gelir. Bu noktada da Türkiyenin öncülüğü her
zaman dünyada yerini alacaktır. Hepinize, bu verdiğiniz
güzel, kıymetli destekler, hizmetlerden dolayı şükranlarımı
sunuyor, sevgi ve saygılarımı arz ediyorum efendim.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ayva.
Sayın
milletvekilleri, gündem dışı konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge
var, ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım:
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Manisa
Milletvekili Nuri Çilingir ve 57 milletvekilinin, nanoteknolojinin
geliştirilerek ekonomik ve sosyal kalkınmanın desteklenmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/397)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bilindiği
üzere bilim ve teknoloji, ülkeler arasındaki gelişmişlik
farkının en önemli belirleyicilerinden biri haline gelmiştir.
Mevcut
dünya koşulları; her ulusu, kendi teknolojik programını
hayata geçirip bunun devamını sağlamaya ve daha da
ileri götürmeye sevk etmiştir. Elbette Türkiye de gelişip,
kalkınmak için kendi teknoloji programını oluşturmak
ve bunu daha yüksek seviyelere çıkarmak zorundadır. Bunu
sağlayacak yeniliklerin başında nanoteknoloji
gelmektedir.
Nanoteknoloji,
çok küçük boyutlara (metrenin milyarda 1i) inilerek gerçekleştirilen
teknolojidir. Bu teknoloji ile bilişim ve iletişim, elektronik,
biyoteknoloji, eczacılık, tıp, savunma sanayi gibi
alanlarda bir devrim niteliğinde yeni ürünler üretilmesi
sağlanacaktır.
Nanoteknolojinin
önemini kavrayan ülkeler, bu alana büyük yatırımlar yapmaktadırlar.
ABD, federal bütçeden 3,7 milyar dolar; AB, 1,6 milyar Euro kaynak ayrılmasını
onaylamış; Japonya, Çin Halk Cumhuriyeti ve Kore konu ile
ilgili yoğun çalışmalara başlamışlardır.
Türkiyemizin
de nanoteknolojiyi, devlet siyasetinin önemli bir parçası haline
getirmesi gerekmektedir. Bu konuda Bilkent Üniversitesi, ODTÜ,
İTÜ, Gebze İleri Teknoloji Enstitüsü, TÜBİTAK ve Askeri
Kurumlarımız çalışmalar yapmaktadır.
Nanoteknolojiyi
çok daha ileri boyutlara taşıyabilecek, ülkemizi gelişmiş
uygarlık seviyesine çıkaracak, kalkınmayı
sağlayacak insanlar yetiştirmek ve teknoloji üretmek amacıyla
devletimizin hem siyasi hem ekonomik hem de sosyal anlamda çok daha
büyük yardımlar sağlaması, idari kurumsal ve yasal düzenlemenin
yapılması, koordinasyonun sağlanması ve konu
ile ilgili eksikliklerin giderilmesi amacı ile Anayasanın
98. TBMM İçtüzüğünün 104. ve 105nci maddeleri gereğince
bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve
teklif ederiz.
1) Nuri Çilingir (Manisa)
2) Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
3) Emin Koç (Yozgat)
4) Feridun Fikret Baloğlu (Antalya)
5) Türkân Miçooğulları (İzmir)
6) Muharrem İnce (Yalova)
7) Mehmet Ziya Yergök (Adana)
8) Feramus Şahin (Tokat)
9) Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
10) Tuncay Ercenk (Antalya)
11) Nail Kamacı (Antalya)
12) Hasan Ören (Manisa)
13) Erol Tınastepe (Erzincan)
14) Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
15) Sedat Pekel (Balıkesir)
16) Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
17) Ufuk Özkan (Manisa)
18) Abdurrezzak Erten (İzmir)
19) Erdal Karademir (İzmir)
20) Halil Akyüz (İstanbul)
21) Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
22) Bülent Baratalı (İzmir)
23) Kemal Sağ (Adana)
24) Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
25) Ahmet Küçük (Çanakkale)
26) Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
27) Canan Arıtman (İzmir)
28) Sedat Uzunbay (İzmir)
29) Uğur Aksöz (Adana)
30) Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
31) İlyas Sezai Önder (Samsun)
32) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
33) Ali Cumhur Yaka (Muğla)
34) Atila Emek (Antalya)
35) Kemal Demirel (Bursa)
36) İsmail Özay (Çanakkale)
37) Nadir Saraç (Zonguldak)
38) Mehmet Boztaş (Aydın)
39) Muharrem Kılıç (Malatya)
40) İsmail Değerli (Ankara)
41) Ali Oksal (Mersin)
42) Atilla Kart (Konya)
43) Abdulaziz Yazar (Hatay)
44) Vahit Çekmez (Mersin)
45) Halil Tiryaki (Kırıkkale)
46) Mehmet Işık (Giresun)
47) Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir)
48) Sıdıka Sarıbekir (İstanbul)
49) Hakkı Ülkü (İzmir)
50) Nurettin Sözen (Sivas)
51) Enver Öktem (İzmir)
52) Mahmut Duyan (Mardin)
53) Mehmet U. Neşşar (Denizli)
54) Oya Araslı (Ankara)
55) Vezir Akdemir (İzmir)
56) Rasim Çakır (Edirne)
57) Orhan Eraslan (Niğde)
58) Osman Coşkunoğlu (Uşak)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge
gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi,
ikinci önergeyi okutuyorum:
2.-
İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 49 milletvekilinin,
çocukların mağduriyetine yol açan çeşitli sosyal sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/398)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde
son yıllarda giderek artan yoksulluk, gelir dağılımı
adaletsizliği, göç, eğitimsizlik, işsizlik, çarpık
kentleşme, madde bağımlılığında artış,
Sosyal Devletin çöküşü gibi pek çok nedenlere bağlı
olarak bir yandan çocuk suçluluğunda artış gözlenirken
bir yandan da çocuklara karşı işlenen suçlarda artış
gözlenmektedir. Ülkemizin geleceği olan çocuklarımızın
her iki şekilde de "suçun mağduru" olması tüm
toplumumuzu derinden etkilemekte ve endişeye sevk etmektedir.
Cezai
ehliyetin olmadığı yaşlardaki çocukların
suça azmettirilmesi, suça karıştırılması,
Anadolu'nun özellikle yoksulluk ve işsizliğin yüksek olduğu
bölgelerinden organize suç örgütlerince çocukların kiralanması,
kaçırılması, kapkaç v.s. gibi suçlar için eğitilmesi,
suça zorlanması gibi olgular yaşanmaktadır.
Çocuklarda
madde bağımlılığı artmakta bu da çocuk
suçluluğunu arttırmaktadır.
Okullarda
çocukların karıştığı şiddet olguları
artmış, şiddet uygulayan ve şiddet mağduru
olan çocuk sayısındaki artış ciddi boyutlara
ulaşmıştır.
Bir
yandan da çocukların erken yaşta evlendirilmeleri, bunların
tamamının yasal olmayan evlilikler tarzında olması,
bu erken evlilikler için çocuğun eğitim hakkının
elinden alınması, medeni haklarının kaybı, bedava
işgücü, bir anlamda ticari meta gibi görülmesi de
ağır çocuk mağduriyetlerine neden olmaktadır.
Ülkemizde
namus ve töre adına işlenen cinayetlerin hem mağdurlarının,
hem de faillerinin çoğunlukla çocuk olması da çocuklarımızın
birincil insan hakkı olan yaşam hakkı ihlalidir.
Ülkemizde
her iki çocuktan biri şiddete maruz kalmaktadır. Çocuklara
yönelik şiddetin en ağır boyutlarından biri olan
cinsel şiddet, cinsel sömürüde de ciddi artışlar söz konusudur.
Çocukların fuhuş sektöründe pazarlanması, çocuk pornografisindeki
artışlar toplumsal infiale neden olacak boyutlara gelmiştir.
Çocuklarda cinsel istismara uğrama, fuhuş sektöründe kullanılma
yaşı, bebeklik çağına kadar düşmüştür. Çocukların
cinsel istismarı, psişik ve fiziksel travmaya maruz kalmalarına,
yaşam boyu sakatlanmalarına, hatta ölümlerine neden
olur. Çok ciddi sağlık sorunlarına neden olan bu şiddet
türünün yaygınlaşması toplum sağlığını
da olumsuz etkileyecek, bir halk sağlığı sorununa
dönüşecektir.
Çocuklar
ayrıca terör örgütlerince, yasa dışı örgütlerce
eylemlerde kullanılmakta, kalkan vazifesi yaptırılarak
yaşamları tehlikeye atılmaktadır. Bazı siyasi
faaliyetlerde ilköğretim çocukları dekor olarak kullanılmakta,
bu siyasi faaliyetlere katılmaya mecbur edilmektedirler. Yine
birçok dini gösterilerde kullanılarak üzerlerinden din ticareti
yapılmaktadır.
Çocuk
işçiliği de hızla artmaktadır. Fuhuş sektörü
de dahil olmak üzere çocuklarımız asla çalıştırılmamaları
gereken yaş ve işlerde çalıştırılmaktadır.
Çocuk
ihmal ve istismarının artması ile hem ulusal yasalarımız,
hem de uymakla yükümlü olduğumuz bir çok uluslararası yasal
düzenlemeler ihlal edilmektedir.
Ülke
nüfusunun üçte birini çocuklar oluşturmaktadır. Dolayısıyla
20 milyondan fazla bir nüfusu kapsayan bu problemler toplumumuzun
geleceğini de şekillendirecektir. Bu sorunların çözülmemesi,
önlenmemesi toplumun sosyal çöküşüne neden olur.
Çocuklarını
korumayan, gözetmeyen toplumların geleceği olamaz.
Çocuklara
yönelik her türlü ihmal ve istismarın, kötü muamelenin, çocuk
mağduriyetlerinin önlenmesi, aile ile ilgili acil tedbirlerin
alınması, mevcut durumun saptanması, nedenlerinin
araştırılarak gerekli önlemlerin alınması
amacıyla Anayasanın 98., Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis
Araştırması açılması hususunda gereğini
saygılarımızIa arz ederiz
1- Canan Arıtman (İzmir)
2- Enver Öktem (İzmir)
3- Mahmut Duyan (Mardin)
4- Muharrem Kılıç (Malatya)
5- Ali Oksal (Mersin)
6- Atilla Kart (Konya)
7- Vezir Akdemir (İzmir)
8- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
9- Abdulaziz Yazar (Hatay)
10- Türkân Miçooğulları (İzmir)
11- Bülent Baratalı (İzmir)
12- Kemal Sağ (Adana)
13- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
14- Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
15- Ahmet Küçük (Çanakkale)
16- Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
17- Emin Koç (Yozgat)
18- Feridun Fikret Baloğlu (Antalya)
19- Uğur Aksöz (Adana)
20- Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
2l- Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
22- Hasan Ören (Manisa)
23- Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
24- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
25- Atila Emek (Antalya)
26- Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
27- Erdal Karademir (İzmir)
28- Abdurrezzak Erten (İzmir)
29- Muharrem İnce (Yalova)
30- Halil Akyüz (İstanbul)
31- Kemal Demirel (Bursa)
32- İsmail Özay (Çanakkale)
33- Nadir Saraç (Zonguldak)
34- Mehmet Boztaş (Aydın)
35- İsmail Değerli (Ankara)
36- Halil Tiryaki (Kırıkkale)
37- Vahit Çekmez (Mersin)
38- Mehmet Işık (Giresun)
39- Nuri Çilingir (Manisa)
40- Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir)
41- Sıdıka Sarıbekir (İstanbul)
42- Nurettin Sözen (Sivas)
43- Hakkı Ülkü (İzmir)
44- Mehmet U. Neşşar (Denizli)
45- Ufuk Özkan (Manisa)
46- Feramus Şahin (Tokat)
47- Oya Araslı (Ankara)
48- Rasim Çakır (Edirne)
49- Tuncay Ercenk (Antalya)
50- Orhan Eraslan (Niğde)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge
gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.02
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.12
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
25inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Buyurun:
V. -
ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/76)
esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmesinin görüşme gününe ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 29/11/2006 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Kemal
Anadol
İzmir
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmının, 40 ıncı sırasında yer alan
(10/76) Esas Numaralı Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin,
Genel Kurulun; 29/11/2006 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Öneri üzerinde, lehte olmak üzere, Şanlıurfa Milletvekili
Sayın Vedat Melik.
Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
MEHMET
VEDAT MELİK (Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Şanlıurfa ilinde yıllardır kamuoyunu
meşgul eden ve bugüne kadar çözülemeyen, elektrik enerjisi dağıtımında
yaşanın sorunların nedenlerini araştırmak
ve çözüme kavuşturmak amacıyla vermiş bulunduğumuz
Meclis araştırma önergesi lehinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi,
öncelikle saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün görüştüğümüz bu araştırma
önergesi, 6 Mayıs 2003 tarihinde, yani, bundan üçbuçuk yıl
önce verilmiştir ve amacı, sadece seçim çevresine mesaj
vererek, bakın, bölgenin sorunlarını Meclisin gündemine
getiriyoruz mantığıyla da verilmemiştir.
Başta ülke tarımını, çiftçisini ve dolayısıyla
sanayisini ilgilendiren bir sorunun tartışılması
amacıyla verilmiştir. Ama, maalesef, bölgenin tarımını,
sanayisini, kısacası insanların ekmeğini ilgilendiren
böylesi önemli bir konu ancak şimdi gündeme alınabilmiştir.
Bölge insanı için hayati öneme sahip böylesine bir konuyu üç
buçuk yıl raflarda bekletmek, Hükûmetin bölgeye ilgisizliğinin
en iyi göstergesidir. Peki, bu sorun nedir?
Değerli
arkadaşlar, ülkemizin birçok ilinde olduğu gibi, Şanlıurfa
ilinde de yer altı sularıyla tarımsal sulama yapılmaktadır.
Şanlıurfada, yedi bin tanesi Viranşehir ve Ceylanpınar
ilçesi topraklarında olmak üzere, toplam on bin kuyu mevcuttur.
Akçakale sınır bölgesinde Devlet Su İşlerinin açtığı
az sayıda kuyu hariç, bu kuyuların tamamı vatandaşların
kendi mali olanaklarıyla açtıkları sulama kuyularıdır.
Bu kuyuların elektrik enerjisiyle çalıştırılmasının
tek nedeni de, yer yer 300 metrelik derinliğe ulaşan bu kuyulardan
ancak elektrik enerjisiyle su çekilebilmesidir.
Bugün,
Türkiyede üretilen pamuğun yaklaşık yüzde 50si ilimizden
karşılanmaktadır. Fakat, bu üretimin tamamı, GAP
sulamaları çerçevesinde yapılan sulu tarımın
katkısıyla değil, bölge çiftçisinin GAP sulamalarının
tamamlanabileceğine olan inançlarını yitirmelerinden
ötürü, kendi olanaklarıyla, çok büyük maliyetler üstlenerek
açtıkları sulama kuyularından elde ettikleri suyla
gerçekleştirilmektedir. Ancak, bölgedeki ana nakil hatlarının
aşırı yüklü olması, bu kuyuların da genellikle
aydınlatma amaçlı çekilmiş bulunan hatların üzerinde
kurulu bulunması ve buna bağlı olarak ana trafo merkezlerinin
yetersizliği nedeniyle, bu hatlardan enerji alan kuyular
aşırı elektrik kesintileriyle karşılaşmışlar,
ayrıca, yine hatların yetersizliği nedeniyle ülke
ortalamasının çok çok üzerinde bir enerji kaybı oranı
ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda, hem tarımsal
üretimde korkunç düşüşler meydana gelmiş hem de kuyu sahibi
üreticiler, devlet nezdinde, suçlu insanlar olarak anılarak
mahkemelere düşmüşlerdir. Bugün, sadece Viranşehir
ilçemizde, yaklaşık 800 vatandaşımız elektrik
kaçakçılığı nedeniyle yargılanmaktadır.
Elbetteki bu sorun yalnız Urfanın ilçelerine veya Urfaya
özgü bir sorun değildir, ancak, sorumuz şudur: Elektrik enerjisindeki
bu çok yüksek kayıp kaçak oranının ne kadarı kaçak
elektrik kullanımından, ne kadarı hatların ve buna
bağlı olarak trafo gibi elektrikle ilgili aksamların
yetersizliğinden kaynaklanmaktadır? Yani, bu işin sorumlusu,
vatandaş mıdır, yoksa nakil hatlarını
şartnamelere göre döşemeyen müteahhitle buna göz yuman
bürokratlar mıdır?
Değerli
milletvekilleri, İç Tüzükün elverdiği olanaklar içerisinde
bu sorunu sürekli gündemde tutmaya çalışan ve fırsat
buldukça da bu konuda konuşmalar yapan bir arkadaşınız
olarak, her, bu konuyu, gündeme getirdiğimde, Sayın Enerji
Bakanı, elektrik kesintilerinin sebebi olarak bölgedeki kaçak
elektrik kullanımının yaygınlığından
bahsetmiştir; ancak, durumun hiç de Sayın Bakanın söylediği
gibi olmadığı, sorunun asıl nedeninin iletim hatlarının
yetersizliği ve bunların yarattığı yüksek
enerji kaybından kaynaklandığı ortaya çıkmıştır.
Nasıl çıkmıştır? Enerji Bakanlığının
Şanlıurfa ilindeki ana iletim hatlarında başlattığı
hat ayırma ve yenileme çalışmalarının neticesinde
anlaşılmış ve kesintiler nispeten azalmaya
başlamışsa da, bunun yeterli olduğunu kimse iddia
edemez. Örneğin, geçtiğimiz pazartesi günü saat 14.00ten
gün batıncaya kadar 120 bin nüfuslu Viranşehir ilçe merkezinde
elektrik yoktu.
Değerli
milletvekilleri, Şanlıurfanın dışında,
ülkemizin birçok bölgesinde de yoğun bir şekilde yer altı
suları kullanılmak suretiyle tarım yapılmaya çalışılmaktadır.
Örneğin, Konya Ovasında, Niğdede, Nevşehirde, Aksarayda,
Polatlıda, Manisada, Mardinde, Batmanda ve daha birçok ilimizde,
çiftçilerimiz kendi olanaklarıyla açtıkları kuyulardan
arazilerini sulamaya çalışmaktadırlar. Ancak, Devlet
Planlama Teşkilatının yayımlanan son raporlarından
da anlaşılacağı gibi, ülkemizin en geri kalmış
bu bölgesinde gelişmişlik düzeyi yıllar itibarıyla
düzeleceği yerde, giderek daha da kötüleşmektedir. Bölgedeki
illerin gelişmişlik sıralaması her yıl diğer
illerin daha da altına düşmeye devam etmektedir. Peki, bunu
önlemenin yolu nedir? Elbette ki tek yolu vardır değerli
arkadaşlar, o da, GAP projesi kapsamındaki sulama projelerinin
hayata geçirilmesidir. Bakın şimdi, Urfanın Viranşehir
ve Ceylanpınar ovaları ile Kızıltepe Ovasına
su taşıyacak olan Urfa-Mardin kanalı, Urfa tünellerinden
ancak 30 kilometre uzatılabilmiştir. Halbuki, biz bu kanalı
60 kilometre daha götürebilsek tüm Viranşehir ve Ceylanpınar
ovalarının ana sulama kanalını bitirmiş olacağız.
Bu kanalı Viranşehire ulaştırdığımız
takdirde bölgedeki binlerce sulama kuyusu devre dışı
kalacağından, artık kimse bölgedeki elektrik sorununu
konuşmayacağı gibi, birçok sorun da bununla birlikte
sona erecektir.
Değerli
milletvekilleri, son altı yılda 800 milyar Amerikan doları
anapara ve faiz ödeyen bu ülke, belki de 100 milyon doları bulmayacak
bir rakamı -yani, bu Urfa-Mardin ana kanalından bahsediyorum-
projenin bu bölümüne yatıramadığı için on binlerce
insanımızın eziyet çekmesini bütün ülke seyretmektedir.
Sulama projelerinin bu düzeyde kalması, sulanmamış
bölgelerde yer altı suyu sulaması tercihinin öne çıkmasına
ve sulama birim maliyetinin artmasına ve elektrikle ilgili
sorunların yaşanmasına neden olmaya devam edecektir.
Hükûmetin, maalesef, ilgisizliği sonucu ortaya çıkmış
bu durumdan ötürü, kayıp kaçak olgusu da bahane edilerek bölge
insanının suçlanması insafsızca bir davranıştır.
Böylesine bir yaklaşımla bölge kalkınmasının
gerçekleştirilebilmesi mümkün değildir.
Değerli
arkadaşlar, bizim görevimiz, vatandaşın istek ve dileklerini
bu Mecliste gündeme getirmek ve bu yönde de Meclisin çalışmasını
sağlamaktır. Vatandaş istemiş diye biz bu Meclis
araştırma önergesini vermişiz. Peki, vatandaş ne
istiyor? Vatandaşımız bu konunun neden incelenmesini
istiyor? Elektrik enerjisiyle neden bu kadar yakından ilgileniyor?
Biz bu konuyu neden incelemeliyiz? Size maddeler halinde saymaya
çalışacağım.
Değerli
arkadaşlar, vatandaşlarımız şunu istiyor;
diyor ki: Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir grup milletvekili
gelsin, iletim hatlarımızın halini görsün. İletim
hatları döşenirken Bakanlık ihale şartlarına
uyulmuş mudur, uyulmamış mıdır, bunları incelesin.
İkincisi,
geçmiş dönemde, müessese müdürünün tutuklandığı,
birbuçuk yıl hapis yattığı ve o müesseseden 1.000
trafonun kayıp olduğu bir ilde, kayıp-kaçak meselesinin
sorumlusu vatandaş mıdır, yoksa idare midir?
Bölgemiz
de GAP sulamaları kapsamındadır. Dört yıldır
niçin bizi suya kavuşturacak olan Urfa-Mardin ana sulama kanalına
yeterli miktar kaynak ayırmıyorsunuz?
Bir
an önce Viranşehir ovaları Fırattan sulansın ki,
biz de bir daha elektrik enerjisi kullanmayalım.
Yine,
Türkiyenin yeraltı su rezervlerinin yüzde 16sı Şanlıurfa
ili sınırları içindedir. GAP projesi kapsamında
sulanacak olan Mardin-Ceylanpınar Ovasında -planlaması
bitmiş- proje tamamlandığında 131 bin hektar alan
yer altı suyundan sulanacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET
VEDAT MELİK (Devamla) - Bunun için de yaklaşık 3.250 adet
yeni su sondaj kuyusu açılacaktır. Yani, bu kuyularda elektrik
enerjisi kullanılacaktır.
Değerli
arkadaşlar, son üç yılda tarımsal ürünlerin satış
fiyatında yüzde 18 azalma, tarımsal girdi fiyatlarında
ise yüzde 25 artma olan bir ülkede, bu yüksek enerji fiyatlarıyla
çiftçinin dünyayla rekabet etmesi mümkün değildir. Toplam sulama
alanı, geçtiğimiz yıl sulamaya açılan alanla birlikte
72 bin dekara çıkan Yaylak sulama bölgesindeki Atatürk Sulama
Birliğine, bu yıl gelen elektrik bedeli 2 trilyon 200 milyar
liradır. Yine bu yıl sulamaya açılan Tatarhöyük Sulama
Birliğinin alanındaki 86 bin dekarlık alanın bu
yıl ancak yarısı sulanabilmiş olmasına
rağmen
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Efendim, konuşmanızı tamamlayın, lütfen.
MEHMET
VEDAT MELİK (Devamla) Çok kısa
Bitiriyorum Sayın
Başkan, izninizle.
Tatarhöyük
Sulama Birliğine gelen elektrik ücreti ise 2 trilyondur. Yani,
bugünkü fiyatlarla gerek GAP projesi kapsamında sulamaya
açılan gerek vatandaşların kendi imkânlarıyla açtıkları
kuyularda kullanılan elektriğin bu fiyatlarla satılması
durumunda çiftçinin tarımsal üretim yapması mümkün değildir.
Değerli
arkadaşlar, vatandaşlarımızın bu işlemlerinin
tartışılacağı ve çözüm bulunacağı
yer, eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi değilse, neresidir?
Bu nedenle, şunu tekrar ifade ediyorum: Bu Meclis araştırma
önergemizin başka bir amacı yoktur. Bütün amacımız,
göreceli olarak ülkemizin en geri kalmış, ama aynı zamanda
ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayabilecek bir bölgesindeki,
özellikle tarımsal sulamadaki elektrik enerjisiyle ilgili sorunların
yerinde incelenmesidir. Eğer böyle bir çalışma olursa,
bu, ülkemizin elektrik enerjisiyle üretim yapan yalnız bölgenin
değil, Türkiyedeki bütün çiftçilerimizin sorununu daha net
bir biçimde ortaya çıkaracaktır.
İfade
etmeye çalıştığım bütün bu gerekçelerden ötürü,
konunun daha iyi incelenebilmesi için, Meclis araştırma
komisyonu kurulmasına ilişkin önergemizin kabulü yönünde
oy vermenizi ve katkı sunmanızı temenni ediyor, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz efendim.
Öneri
üzerinde, aleyhte olmak üzere, Şanlıurfa Milletvekili Sayın
Atilla Maraş.
Buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET
ATİLLA MARAŞ (Şanlıurfa) - Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; Şanlıurfa Milletvekili
Mehmet Vedat Melik ve 37 arkadaşının, Şanlıurfada
elektrik enerjisi dağıtımında yaşanan sorunların
nedenlerini araştırmak ve çözüme kavuşturmak amacıyla
Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasıyla
ilgili önergenin aleyhinde söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
Şanlıurfada 1995ten 2001 yılına kadar elektrik iletim
ve dağıtım hatlarında gerçekten önemli sorunlar
vardı ve sık sık elektrik kesilmeleri oluyordu ve
açılmış olan derin kuyular, sulama kuyuları, pompajla
sulanıyordu ve elektrik enerjisiyle sulanıyordu, ama, aradan
geçen yıllar, yani, bizim iktidara geldiğimiz 2002den bu
tarafa Şanlıurfa ve ilçelerinde elektrik dağıtım
ve iletim kanallarında yapılan iyileştirmeler nedeniyle
bu kayıp ve kaçak oranlarının giderek azaldığını
görüyoruz. 2003 yılında kayıp ve kaçak oranları
yüzde 67 civarındayken, bugün geldiğimiz noktada kayıp
ve kaçak oranları yüzde 50 derecesine inmiştir.
Tabii,
Türkiyede bu sorun sadece Urfada yaşanan bir sorun değil.
Elektrik iletim ve dağıtım konusunda bütün Türkiyede
iletim şebekelerinde sorunlar yaşanmaktadır ve kayıplar
olmaktadır. Bu kayıp doğuya doğru gittikçe artmakta,
batıya doğru gittikçe azalmaktadır. Bugün İstanbulda
bile elektrik dağıtımında kayıp ve kaçakların
olduğunu rakamlara bakarak görebiliyoruz. Ancak, derin su
kuyularıyla sulama yapmak, tarım yapmak oldukça pahalı
bir iştir. Bunun çözümü derin su kuyularından ziyade GAP
bölgesindeki sulama projelerinin bir an önce hayata geçirilmesi
ve cazibeyle sulamanın yapılması ve maliyetlerin bu
şekilde aşağıya düşürülmesi olacaktır.
Çünkü bölgeden de biliyoruz, ki pamuk ekimi sulu tarıma dayanan
bir ziraattır ve derin su kuyularıyla, pompaj yoluyla sulama
yapmanın oldukça maliyeti artırdığını
biliyoruz. Bunun çaresi ve çözümü, bölgede bugüne kadar bitmesi
gereken projelerin, yani sulama projelerinin bir an önce hayata
geçirilmesi ve bunun için ciddi miktarda GAPa ödenek ayrılması
gerekmektedir. Ancak sorun bu şekilde çözülür.
Şimdi,
2003 yılından 2006ya kadar Şanlıurfa ilinde bu konudaki
-kayıp ve kaçakların önlenmesiyle ilgili, elektrik enerji
hatlarının yenilenmesiyle ilgili- çalışmalarla
ilgili birkaç rakam vermek istiyorum. Mesela, 2003 yılında,
bu konuyla ilgili 28 adet proje için 3,5 trilyon para ayrılmıştır
ve bu projelerin hayata geçirilmesi, gerçekleşme yüzdesi ise
yüzde 75tir. Aynı şekilde, 2004 yılında 33 adet proje
meydana gelmiş ve bunun hayata geçme yüzdesi, yani gerçekleşme
yüzdesi yüzde 93. Ayrılan ödenek, 2004 yılında, 4 trilyon
civarında. 2005 yılında 29 adet proje var ve 2005 yılı
ödeneği 4,5 trilyon, gerçekleşme yüzdesi 89,3. 2006 yılında
77 adet proje var, bunun ödeneği ise 4,5 trilyon civarında,
gerçekleşme oranı yüzde 32, henüz daha tam sonuç alınamadı.
Ben,
esasen, burada bir başka konuya dikkatlerinizi çekmek istiyorum,
o da şudur: Esasen, sulu tarıma başlandığında,
sulu tarımı uygulayacak olan çiftçilerin tarımsal,
sulu tarım şartlarına hazırlanması gerekirdi.
Ancak, bölgede, gördüğümüz kadarıyla, daha önce kuru ziraat
yapan çiftçilerimizin, sulamanın açıldığı
bölgelerde sulu şartlar konusunda ciddi bir tarımsal
eğitimden geçmedikleri bir vakıadır, bunu kabul ediyoruz.
Çünkü, kuru tarımla sulu tarım oldukça farklıdır
ve sulama tekniklerine uygun yapılması gerekir.
Eğer, sulama işi, özellikle pamuk sulamasında çiftçiler
veya su dağıtıcıları, suyu toprağa uygulayan
insanlar ciddi şekilde teknik açıdan eğitilmemişlerse,
o zaman, su, toprağa fayda değil zarar verecektir. Su, bir
nevi zehir, toksit görevini görecektir ve bunun da bugün bölgede durumlarını
görüyoruz. Yanlış sulamadan ötürü, fazla aşırı
sulamadan ötürü ve ayrıca toprakta tesviyelerin yapılmadığından,
ayrıca tarla içi developman hizmetleri dediğimiz, tarla
içinde drenaj kanallarının yapılmadığı
GAP bölgesinde büyük çapta tuzlaşma ve alkalileşme sorunu
yaşanmaktadır. Esas konu burada. Yarın, bu elektrikle
çalışan derin su, kuyu pompaları tarihe karışır,
proje alanlarında kanallar yapılıp, sulama kanalları
tamamlandığında, esasen çiftçinin çok ciddi biçimde
sulu şartlara karşı eğitilmesi gerekir, maalesef,
bu yapılmış değildir.
Ben,
bundan yıllar önce Adana Devlet Su İşlerinde çalışırken,
Ziraat Fakültesi, Toprak Su vardı o zaman ve teknik ziraatla
birlikte bölge halkının, bölge çiftçisinin sulamaya
açılan sahalarda ne tip bir sulama yapacağını, sulama
zamanlarını nasıl ayarlayacağını ve ne
kadar toprağa su vereceğini eğiterek çiftçilere vermiştik,
muvaffakiyetimiz de başarılı bir şekilde geçmişti;
ancak, Urfa GAP bölgesinde, maalesef, çiftçiler sulu şartlara
hazırlanmadan toprağa su verildiği için, bugün GAPta,
Harran Ovasında yer yer toprakta tuzlaşma ve alkalileşme
görülmektedir. Bu da yanlış sulamadan kaynaklanıyor.
Şimdi
yapılacak şey, esasen, GAP bölgesinin tamamında tarla
içine drenaj kanallarının açılması ki, bu, daha önce
lağvedilen Toprak Su teşkilatının göreviydi. Bugün
Köy Hizmetleri de yok. O halde, bu görev askıda kalmaktadır.
Bizim
Devlet Su İşleri yetkilileriyle yapmış olduğumuz
görüşmelerde, ufak bir kanun değişikliğiyle bu görevin,
yani tarla içi hizmetlerinin de sulama hizmeti yapan Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğüne verilmesi halinde, bu görevin
de Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılacağı
bizlere beyan edildi. İnşallah bu konuda bir çalışma
yaparız.
Dolayısıyla,
henüz daha sulamanın başında olan Harran ovaları
ve GAP bölgesinde henüz sulamaya açılmamış olan topraklar
bakir haldedir ve el değmemiştir. Dolayısıyla,
bölgedeki çiftçilerin bir an önce eğitilmesi ve bundan ziyade,
eğitimden daha çok tarla içine drenaj kanallarının yapılması
Esasen
tarımda teknikler o kadar ilerledi ki, artık, damla sulamaya
geçildi. Geçen İzmirde bir seraya gittik, damla sulamayla sulama
yapılmakta, bitki yetiştirilmekte. Hatta toprakla temas
bile yok, toprağın üzerinde bitki yetiştiriliyor. Bu
gördüğümüz hormonsuz domatesler filan hep İzmir Dikilideki
çok ciddi seralardan. Hem ihraç ediliyor hem yurt içinde tüketiliyor.
Dolayısıyla,
böyle klasik sulama metotlarından bir an önce topraklarımızın,
çiftçimizin uzaklaşması, yeni gelişmiş tarım
tekniklerinin, sulama tekniklerinin toprağa uygulanması
gerekiyor ve on yıldan bu tarafa, yani, Sayın Vedat Melikin
hazırlamış olduğu araştırma önergesinde
söylediği şeyler, aradan geçen üç buçuk yıl içerisinde,
demin verdiğim rakamlarla, büyük çapta iyileştirmeler yapıldı.
Dolayısıyla
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Onun için mi karşı çıkıyorsunuz?
MEHMET
ATİLLA MARAŞ (Devamla) Yani, esas konu şu: Bu topraklarda,
bir an önce çiftçinin eğitilmesi ve drenajların yapılması,
sulamanın hayata geçirilmesi, esas bu, yoksa elektrikle sulama
yapmak oldukça, hem pahalı hem de işte böyle zararlı.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) O zaman kabul edelim Atilla Bey.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Kabul edelim. Niye karşı çıkıyorsunuz
yani?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Maraş.
Lehte
olmak üzere, Mardin Milletvekili Sayın Mahmut Duyan.
Buyurun
Mahmut Bey. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT
DUYAN (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
6 Mayıs 2003 tarihinde Cumhuriyet Halk Partili 37 milletvekilinin,
güneydoğudaki enerji kısıtlamasıyla ilgili verdiği
önerge doğrultusunda söz almış bulunmaktayım; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyenin
kalbi, güneydoğunun gururu, GAP. Hep bekliyoruz. Bu dönem de,
dört beş kere, GAPtan sorumlu Devlet Bakanı Sayın Abdüllatif
Şener bize güzel bilgiler verdi, güzel söylemler, pembe tablolar
Bir milletvekili olarak, büyük ümidim vardı. Ama ne yazık
ki, bugün çok ciddi bir konuyu görüşüyoruz, Hükûmet sıralarında
hiçbir bakanımız yok. Yani, peki, bu sorunlara kim neşter
atacak Allah aşkına? Güneydoğu insanı dört gözle
bugünü bekliyor, GAPı bekliyor. İnsanlarımız perişan.
Bir milletvekili olarak her gittiğim ilçede, köyde, illerde
-Urfada, Diyarbakırda- hep bize sordukları soru, GAP, enerji,
GAP, enerji
Şimdi,
bir milletvekili olarak, bunları seçmene selam olarak da söylemek
istemiyorum. Demin Şanlıurfa milletvekili arkadaşlarımız
gayet güzel şeyler söyledi, gerçekleri söylediler. Bütün güneydoğu
milletvekilleri gelip burada konuşsa, birbirimizden hiçbir
farkımız yok, aynı şeyleri söyleyeceğiz. Herkesin
beklentisi
Şimdi,
GAP nedir? GAP, bütün Avrupanın ve
Bütün Avrupa ülkelerinin
gözü GAPta. Çünkü, Türkiye, jeolojik olarak ve stratejik olarak çok
önemli bir yerde. Şimdi bütün dünyanın gözü nasıl petroldeyse,
on beş-yirmi sene sonra bütün Avrupalıların gözü de
hidrojen ve oksijende olacak. Buna da en fazla sahip olan ülke de Türkiye
Cumhuriyetidir ve ne yazık ki, tam Güneydoğuda. Bakın,
Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki olayların başlama tarihiyle
GAPın temelinin atıldığı gün aynı gün. Bu
nedenle, GAPa büyük önem vermemiz lazım.
Geçmiş
hükûmetler GAPa gerçekten önem verirdi. Bir koydularsa, üç aldılar.
Örneğin, Şanlıurfanın Harran Ovasındaki sulama
gibi. Şu anda Şanlıurfadaki Harran Ovası gayet
bir güzel şekilde sulanıyor ve insanların yüzü gülüyor.
Ben hatırlıyorum, oranın açılışını
yaptığımız zaman büyük bir tören yapılmıştı
ve insanların yüzü gözü gülüyordu.
Geçen
gün Devlet Su İşlerinin bir yatırım programı
elime geçti, şurada, önümde. Şimdi, Aşağı
Fırat Havzasının Projesi, Urfa Ceylanpınar tüneli,
Ceylanpınar, Kızıltepe Ovası, Kızıltepe,
Nusaybin, Cizre, Silopi ovalarının sulamasıyla ilgili.
Şimdi, bu Hükûmet, bu dönem 250 milyar dolar borçlandı. Geçen hükûmetler de borçlandı,
ama hiç olmazsa gözle görülen bir şeyler yapıldı.
Şimdi, bölge olarak, eğer, bu parayı yerinde kullansaydı,
bizim bölgeye de, en azından, ya bir 100 milyon dolar
Demin
Şanlıurfa Milletvekilimiz anlattı. 100 milyon dolar
da şu GAPa bir masraf etseydik de, bu tüneller de faaliyete girseydi.
Yalnız Kızıltepe Ovasının 1 milyon 200 bin dönüm
sulanabilir arazisi var. Bu ovanın 600 bin dönümü
Çiftçilerimiz
kendi imkânlarıyla, çakma kuyuları, artezyen kuyularıyla
su çıkarmışlar ve 600 dönüm sulandığı halde,
gözle görülür
Ki, geçen hafta da Dedeman Otelinde bununla ilgili
panel yapıldı, Avrupa Birliğinin konuşmacıları
vardı, dinledi. Yani, bu sulama olduktan sonra işsizlik
azalmış, kalite artmış, verim artmış, gübre
yeni tarım alet edevatları faaliyete girip, bölgeye
sıcak para girmiş ve gayet güzel şeyler oluyor. Bunlar,
çiftçilerimizin kendi imkânlarıyla yaptığı çalışmalardır.
Tabii, devletin eğer bu konuyla ilgili çalışmaları
olsaydı, daha da verimli ve ürün desenine çeşitler katılacaktı.
Daha önce arpa, buğday ekilirdi, şu anda pamuk, seracılık
bile yaygınlaştı.
Değerli
arkadaşlar, GAPa önem vermemiz lazım. Hükûmetten ricamız
bir güneydoğu milletvekili olarak ve bütün güneydoğu milletvekillerinin
de istediği bu: GAP, GAP, GAP, bölgeye hayat getirecek.
Şimdi,
bölgede elektrik kaçağı niye oluyor? Ben, size, bir çiftçi
ailesinin çocuğu olarak -ve iktidar milletvekillerinin de,
bölge milletvekillerinin çoğu da çiftçi çocuklarıdır-
bakın, bir 100 dönüm arazinin hesabını yapmak istiyorum:
100 dönüm arazi, böyle, artezyen kuyularla, çakma kuyularla
eğer sulanırsa -ancak 100 dönüm, bir kuyu 100 dönüm, maksimum
söylüyorum- ve 100 dönüm 1e 400 verirse ve pamuğun kilosu
şu anda 600, yani bütün 100 dönümün geliri 24 milyar ancak yapar.
Şimdi,
bir kuyuya gelen elektrik faturası, emin olun, 20 ile 25 milyar
Türk lirasıdır. Şimdi, çiftçi nasıl bu parayı
verecek? Çiftçi çalmasa ne yapabilir?
Şimdi,
GAPın 8 türbini var. Bu 8 türbinin -biz, heyet olarak gittik, gördük-
emin olun 4 türbini çalışıyor. Yahu, bu kadar yatırım
yapıldı, peki 2 türbini daha çalışsa da çiftçilerimize
daha ucuz elektrik versek, hangi çiftçi tenezzül eder de kaçak elektrik
kullanılacak?
Hatlara
bakıyorsunuz demode olmuş, 1960ların hatları daha
var. Yani, gidiyoruz, köylerin o elektrik direklerine bakıyoruz.
TEDAŞın yetkilileri bize -bu nasıl, bu elektrik hatlarıyla
bu sulama olabilir mi?- yok diyor, biz bunu aydınlatma enerjisi
olarak yapmıştık. Ama, hâlâ, sulamayla ilgili elektrik
hatlarında sorunlar var. O yüzden bölgede sık sık elektrik
arızaları olur.
Şimdi,
derdimiz çok, vakit azlığından dolayı
Size, Devlet
Su İşlerinin, zamanında, Nusaybinin Çağ-Çağ
Barajıyla ilgili bir ihbarda bulunacağım. Bu
Çağ-Çağ Barajı 1960larda yapıldı, ama 60tan bu
yana daha bir onarım yapılmadı. Daha önce Nusaybin Ovasında
70 bin dönüm arazi sulanırken, şimdiki kanalların harap
olmasından dolayı 20 bin dönüm ancak sulu bir hâl alıyor.
Devlet Su İşlerinin buna bir an evvel
Defalarca buraya müracaat
ettik oranın bir milletvekili olarak, ama hâlâ bir netice alamadık.
Yani, ufak bir masrafla büyük bir iş yapmış oluruz.
Defalarca
mayın tarlaları dedik ve ihaleler oldu bir iki kez, ihaleler
iptal oldu her nedense. Şimdi, geçenlerde Türk Silahlı Kuvvetlerinin
bir yetkilisiyle konuştum, dedi ki: İhale bedelinin yarısı
kadar eğer bize imkân tanınsa biz o mayınlı tarlaları
temizleriz ve çiftçilerimize de işler hale getiririz.
Şimdi, orası iki Kıbrıs Adası kadar bir arazi.
Niye duruyoruz acaba? Niye insanlarımıza böyle bir ekmek
kapısı açmıyoruz da, insanlarımızı
PKKnın kucağına atıyoruz? Bakın, orası,
iş sahası açıldıkça, emin olun insanlarımızın
da yüzü güler, hiç kimsenin bölgesine ve milletine hainlik yapmasını
da istemez, insanlarımız bayrağa ve bu millete sahip
çıkar. Ama, imkânsızlık yüzünden ve bazı projelerin
faaliyete girmemesi yüzünden gerçekten insanlarımız perişan.
Bakacık
Göleti -Nusaybinin- proje safhasında, yok. En son, Başbakanımız,
Ilısu Barajının temelini attı, ama -geçen gün ihaleyi
alan şirketi de ziyaret ettim- daha kaynak, yani ihale bedeli
kadar finans temin etmemiştir. İhale yapıldı, temel
de atıldı. Bakın, bunların hepsi bazı güçlerin
engellemesiyle karşı karşıya ve şimdi de, Hasankeyfin
sular altında kalacağıyla ilgili kampanyalar yürütülüyor.
Bunlara meydan vermememiz lazım. GAPın bir an önce faaliyete
girmesini arzu ediyoruz.
Buna
benzer derdimiz çok. En son bundan iki ay önce yine söz almışım
gündem dışı bir konuşmamla, Habur Gümrük Kapısıyla
ilgili. Ben geçen hafta yine bölgemdeydim. Ben Sayın Kürşad
Tüzmene de buradan bir atıfta bulunayım. Hatta sitem etmişti
bana. Şimdi, Habur Gümrük Kapısındaki bugünkü -Nusaybin
ve Cizre şoför odalarının bana çektiği faksta- kuyruk
60 kilometre. Bu soğukta insanlarımız perişan ve
hâlâ o kuyruk öyle duruyor. Buna bir el atmamız...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
MAHMUT
DUYAN (Devamla) Hükûmet yetkililerinden ricamız: Buna göz kulak
olsunlar, bir an evvel bu projelerin uygulanmasını istiyoruz.
Komşu
ülkelerimizle rekabete girebilmemiz için bölge çiftçilerine
elektriğin, bir an evvel, ucuz bir fiyatta verilmesi ve enerjinin,
bölgedeki kaçak elektriklerin -yalnız Güneydoğu değil,
bugün bir Konya Ovasında da aynı şey var, Nevşehirde
de var- bu kaçak elektrikle ilgili bir affın gündeme gelmesi yüce
Meclisten arzumuzdur, bütün çiftçilerimiz bunu beklemektedir.
Yalnız Güneydoğu insanları değil, bugün Nevşehir
de öyle, Konya da öyle. Bir an evvel -Enerji Bakanımızdan istirhamımız-
bir affın getirilmesini arzu ediyorum.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Duyan.
Aleyhte
olmak üzere son söz, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya
Akman. (AK Parti sıralarından alkışlar)
YAHYA
AKMAN (Şanlıurfa) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin aleyhine söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Vedat Melike, bölgemiz
için önemli olan böyle bir konuyu gündeme taşıdığı
için teşekkür etmek istiyorum kendisine.
Değerli
arkadaşlar, Şanlıurfamızda, geçtiğimiz
yıllarda, araştırma önergesi konusu edilen elektrikle
ilgili, gerçekten ciddi problemler yaşanmıştır. Öyle
ki, İktidar olduğumuzun ilk yazında, yani 2003 yazında
ve bu önergenin kaleme alındığı tarihlerde, kamuoyuna
da yansıyan, televizyonlara ve gazetelere de haber konusu
olan, Şanlıurfada ciddi problemler yaşandı, TEDAŞ
İl Müdürlüğümüz taşlandı, Viranşehir ilçemizde
bazı taşkınlıklar meydana geldi ve o günkü
şartlarda, çiftçilerimiz, haklı olarak, on binlerce dönüm arazilerinin kurumayla yüz yüze
kalması -susuzluktan- nedeniyle infial içerisindelerdi.
Bunun
temel nedenlerinden bir tanesine kısmen Vedat Bey de değindi.
Ne yazık ki, geçen iktidar döneminde adı yolsuzluklarla
anılan bir dönemi hep beraber yaşadık ve bu dönemde
özellikle Şanlıurfa-TEDAŞta çok büyük yolsuzluklar oldu.
Nitekim, akabinde o zamanki İl Müdürü ve bazı diğer kişilerle
ilgili açılmış olan davalar mahkûmiyetle neticelendi.
Öyle ki, bugünkü rakamlarla milyon YTL değerlerinde, milyonlarca
YTL değerinde yolsuzluklar yapıldı. Şebekelerin
büyük bölümü yenilenmiş gösterilmek suretiyle, böyle ihaleler
yapılarak insanlara peşkeşler çekildi, fakat, eski
şebekeler hizmet vermeye devam etti ve Şanlıurfa gibi
sulamaya muhtaç, GAPın bitirilmesini bir an önce arzulayan
bir memlekette, insanlar, doğal olarak, kendi imkânlarıyla
kuyular kazarak ve kuyuları, tabii, elektrik trafolarına
bağlamak suretiyle, yani elektrik gücüyle su elde ederek kuyular
açmaya başladılar. Bu kuyular öyle bir artmaya başladı
ki, sayıları artık on binleri bulmaya başladı.
Tabii, çok daha az miktardaki insana günlük elektrik ihtiyacı
için döşenmiş olan elektrik şebekeleri de tabiatıyla
iflas etmeye başladı.
2003
yazında, Temmuz ayında, bendeniz bir Şanlıurfa Milletvekili
olarak Şanlıurfadayken, ne yazık ki, o dediğim müessif
hadiseler yaşandı ve o tarihte -bugün huzurda yok ama kendisini
yine teşekkürle anmamız lazım- Enerji Bakanımıza
telefon ettim, Enerji Bakanımız, iki saat gibi bir zaman sürecinde
-kendileri Ceyhandaydı o sırada- Şanlıurfaya intikal
ettiler ve hemen akabinde- 1 trilyonu acil olmak üzere- trafo anlamında
ve elektrik şebekeleri anlamında acil ihtiyaç duyulan konularla
ilgili hemen Şanlıurfada bir toplantı yapıldı
genel müdürlerin katılımıyla, Valinin katılımıyla
ve o andan itibaren Şanlıurfanın elektrikle ilgili konusu
değişmeye başladı, olumlu anlamda değişmeye
başladı ve bugün, şükürler olsun, Şanlıurfada
artık elektrik problemi diye bir problemden neredeyse söz etmek
mümkün değil diyebilecek noktaya geldik.
Tabiî,
Şanlıurfamız Türkiyenin elektriğini üreten bir
memleket olmakla beraber, Şanlıurfada elektrik sıkıntısı
yaşanması izah edilir bir durum değildi, insanlara
izah edilir bir durum değildi. Fakat, bu, komplike bir sorundu.
Demin de anlattığım gibi, yani bir taraftan hızlı
bir şekilde kuyular açılıyor, bu anlamda elektrik talebi
artmaya başlıyor, bir taraftan şebekeler yetersiz kaldığı
halde, değiştirilmiş gösterildiği halde değişmediği
için ihtiyaca cevap veremiyor. Özellikle Siverek-Viranşehir
arasındaki hatlarda çok büyük problemler oldu, günlük elektrik
ihtiyaçları karşılanamaz duruma geldi. Elektrik kesintileri
nedeniyle -önergede de ifade edildiği gibi- birçok elektrikli
ev aletleri, ne yazık ki, bozulmaya başladı ve bu gibi
problemler peş peşe devam ederken, bu çalışmalardan
sonra, bugün Viranşehir, Kırlık ve Elgün başta olmak
üzere, bu trafolar faaliyete girmiş olan trafolar, faaliyete
girmesiyle o problemin en yüksek oranda yaşandığı
bölgede artık sorunlar yaşanmamaya başladı. Yaklaşık
bir hafta kadar sonra Hilvandaki trafo devreye girecek. Yine iki,
üç ay içerisinde, o gün karar verilen, ihale sürecine başlanan
Akçakale Pekmezlide ayrı bir trafo yapıldı ve bu anlamda
Şanlıurfamızda, artık, Allaha şükürler olsun,
ciddi bir elektrik problemi yok. Fakat, tabii, bahsetmiş olduğum
şebekelerin tamamen yenilenmesi, Urfanın yeniden revize
edilmesi, elden geçirilmesi çok büyük mali kaynaklar gerektiriyor.
Ne yazık ki, bugün, devletimizin bu kaynakları bir kerede
sarf etmesi mümkün olmadığı için bir şekilde idare
ediliyor. Ama, şunu ifade etmem lazım: Özellikle, geçtiğimiz
yaz itibarıyla tarımsal sulama alanında hiçbir problem
yaşanmamıştır, yani sıfır elektrik kesintisiyle
yaşanmıştır ve çiftçilerimiz ürünlerini arzuladıkları
kadar sulamışlardır ve mahsul elde etmişlerdir.
Zaten, sezonun da bu anlamda sonuna gelmiş bulunmaktayız.
Değerli
milletvekilleri, aynı zamanda, o tarihlerden sonra, dediğim
gibi, çiftçilerimizin, çoğu zaman bu trafolarında elektrik
üretmedikleri halde borçlar salınmıştı veya geçmiş
yıllara sirayet eden ciddi anlamda borçlar mevcuttu. Malumunuz,
yine yüce Meclisimizde kabul ettiğimiz bir torba kanunla beraber
bu çiftçilerimizin mevcut borçlarını yapılandırdık
ve otuzaltı ay gibi uzun süreli taksitlere böldük. Bundan yararlanan
çiftçilerimiz var, yararlanmayan çiftçilerimiz var, ama bu, onlar
için ciddi bir kolaylık olarak Meclisimizin kabul ettiği
bir durum oldu.
Kayıp-kaçak
konusunda Şanlıurfamız, ne yazık ki, hep kötü anlamda
anılan bir il olmaya devam etmiştir. Fakat, tabii, bunun bir
kısmının şebekelerden kaynaklanan kayıp olduğunu
kabul etmekle beraber, kayıp- kaçağı toplamda ele aldığımız
zaman, Urfamız çok kötü durumdaydı. Ama, son iki üç yılda
yapılan ciddi çalışmalar neticesinde, yıl sonu
hedefimiz, aralık ayı hedefimiz yüzde 50lere bunu indirebilmek
ki, bu, yüzde 100 civarında bir iyileştirme anlamına
geliyor, çünkü, kayıp-kaçak oranı yüzde 70lerin üzerindeydi.
Yani, yarısı aşağı çekilmiş olacak.
Bu anlamda, elektrik konusuyla ilgili,
dediğim gibi, son üç yılda, hakikaten Urfamızda çok büyük
yatırımlar yapıldı ve ümit ediyoruz ki, önümüzdeki
günlerde de böyle bir problem artık yaşanmasın. Fakat,
şu an, içinde bulunduğumuz bu tarihte, çok şükür, gerek
günlük elektrik kullanımında gerek tarımsal elektrik
kullanımında Urfa çok iyi bir noktadadır.
Biz,
bu anlamda bir araştırma önergesinin yeniden kurulmasını,
Mecliste böyle bir araştırma önergesinin kurulmasını
çok gerekli görmüyoruz. Nitekim, burada konuşan benden önceki
üç hemşehrimiz de genelde GAP bölgesiyle ilgili, GAP projesiyle
ilgili görüş ve kanaatlerini ağırlıklı olarak
ifade ettiler.
Elbette
ki, değerli arkadaşlar, GAP projesi çerçevesinde,
eğer bu bahsetmiş olduğumuz tarımsal sulamayı
elektrikten elde eden çiftçilerimizin su ihtiyacı GAP projesi
çerçevesinde karşılanacak olsaydı veya önümüzdeki
günlerde karşılanırsa -ki, bu ümitteyiz ve bu çalışmanın
içerisindeyiz- böyle bir problem de doğal olarak yaşanmamaya
başlayacak.
Ben,
bu hususta şunu da ifade etmek istiyorum: Milletvekili arkadaşlarımızla
beraber çalışmalarımız var. Devletin bugün yatırım
bütçesi itibarıyla yapmakta zorlandığı bir
kısım yatırımlar için, özellikle başta yabancı
sermaye olmak üzere, yerli sermayeyi de bölgeye çekmek arzusundayız.
Bilhassa, Viranşehir, Ceylanpınar bölgesinde, çiftçi katılım
modeli yoluyla yeni projeler yapmak arzusundayız. Bu konuyla
ilgili çalışmalarımız da devam ediyor. Eğer,
bunlar hayata geçecek olursa, dediğim gibi, ümidim ve temennim
odur ki, bir süre sonra bu konuları burada konuştuğumuz
zaman hep beraber teşekkür ederiz, Hükûmetimize, devletimize
bölge insanı olarak teşekkür ederiz, Bunu göreceğimiz
günler de yakındır. Devlet Su İşlerinin, devletin
imkânları çerçevesindeki yatırımları hızlı
bir şekilde bölgemizde devam ediyor.
Ben,
tekrar, böyle bir önerge vesilesiyle de olsa bölgemizi, Şanlıurfayı,
GAPı ve problemlerimizi gündeme taşıdığı
için değerli hemşehrime teşekkür ediyorum ve bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Akman.
Sayın
milletvekilleri
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş önerisini şimdi oylarınıza sunuyorum
ve karar yeter sayısı arayacağım: Öneriyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.59
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 16.11
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
25inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
V. -
ÖNERİLER (Devam)
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- (10/76)
esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmesinin görüşme gününe ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
- Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verdiği önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi,
öneriyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım: Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun önerisini kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı mevcuttur.
Alınan
karar gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyoruz ve gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşderenin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
BAŞKAN
1inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle
ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini
erteliyoruz.
2nci
sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S.
Sayısı: 904)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Amerika Birleşik
Devletleri Hükûmeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi
Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik
Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amirleri
Bingöl Milletvekili Feyzi Berdibek, Antalya Milletvekili Burhan
Kılıç, Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Manisa
Milletvekili Mustafa Erdoğan Yetençin; 2919 Sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi İdare Amirleri Bingöl Milletvekili Feyzi Berdibek,
Antalya Milletvekili Burhan Kılıç, Iğdır Milletvekili
Dursun Akdemir ile Manisa Milletvekili Mustafa Erdoğan Yetençin; 2919
Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği
Teşkilat Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/816) (S. Sayısı:
1228) (x)
BAŞKAN
Komisyon, Hukûmet ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık temsilcisi yerinde.
Geçen
birleşimde, teklifin tümü üzerinde konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi,
teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
1- 13.10.1983 tarihli ve 2919 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat
Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"Satınalma Komisyonu Başkanlığı",
üçüncü fıkrasının (B) bendinin (1) numaralı alt
bendinde yer alan "(e) Bütçe-Maliye Müdürlüğü" ile
"(f) Mal Saymanlığı" ibareleri çıkarılmış;
üçüncü fıkrasının (B) bendinin (1) numaralı alt
bendinde yer alan "(d) Saymanlık Müdürlüğü" ibaresi,
"(d) Muhasebe Müdürlüğü" şeklinde değiştirilmiş;
birinci fıkrasında yer alan "Hukuk Müşavirliği"
ibaresinden sonra gelmek üzere "Satınalma Müdürlüğü,
Mali Hizmetler Müdürlüğü", üçüncü fıkrasının
(A) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan "f) Basımevi
Müdürlüğü" ibaresinden sonra gelmek üzere "g) Araştırma
Merkezi Müdürlüğü", aynı bendin (2) numaralı alt
bendinde yer alan "c) Parlamenter Hizmetleri Müdürlüğü"
ibaresinden sonra gelmek üzere "d) Televizyon Müdürlüğü",
(C) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan "b) Park ve
Bahçeler Müdürlüğü" ibaresinden sonra gelmek üzere
"c) Bilgi İşlem Müdürlüğü", aynı bendin
(2) numaralı alt bendinde yer alan "(a) İdari Şube
Müdürlüğü" ibaresinden sonra gelmek üzere "(b) Bilgi
İşlem Şube Müdürlüğü, (c) Tanıtım ve Tahsisler
Şube Müdürlüğü" ibareleri eklenmiş, takip eden
(b) ve (c) satır işaretleri (d) ve (e) olarak teselsül ettirilmiştir.
BAŞKAN
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Berhan Şimşek, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
teklifinin 1inci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Bu
maddeyle, Meclisin teşkilat yapısı değiştirilmekte,
bazı birimler kaldırılıp birleştirilerek yeni
birimler oluşturulmakta ve yine bazı yeni birimler kurulmaktadır.
5 idare amirinin imzasıyla gündeme gelen bu kanun teklifinin,
Meclisin çalışmalarına katkıda bulunacağını
umuyorum. Ayrıca, Grubumuz tarafından üç tane önerge verilecek.
Bunlar da Meclis tarafından değerlendirildiğinde, daha
olumlu bir yapı içerisinde bu yasaların çıkacağını
düşünüyorum.
Meclisin
teşkilat yapısını değiştiren bu madde
üzerinde konuşurken, bu Meclisin bir üyesi olarak, Meclisin
işleyişini, Başkanını ve bu çıkardığımız
kanunu uygulayacak yöneticileri konuşmak zorundayız.
Bu maddeyle, Kanunlar ve Kararlar Daire Başkanlığı
bünyesinde bir araştırma merkezi kurulmakta. Bu birimin
yapacağı araştırmalardan hepimiz faydalanacağız.
Ama, görünen o ki, bu birimden en çok faydalanması gereken, Sayın
Meclis Başkanının ta kendisidir. Sayın Arınç,
Millî Eğitim Şûrasının son gününde verilen akşam
yemeğinde yaptığı açıklamada Deniz Gezmiş
ve arkadaşlarının hayatını incelediğinizde,
çoğu 68linin, ideolojik kavga, lider olma hevesi, para ve kadınla
elde ettiklerini görüyoruz. demiştir.
(x) 1228 S. Sayılı
Basmayazı 28.11.2006 tarihli 24üncü Birleşim tutanağına
eklidir.
Yine,
Sayın Arınçın daha önce yaptığı bir değerlendirmede
Bizim camiayı iyi tanırım, başka şeylerden değil
iki şeyden korkarım: Biri kadın ilişkileri, biri
de para ilişkileri. Başkaları için demiyorum ama, birlikte
siyaset yaptığım camiada bu iki konu çok önemli ve çok
tehlikeli. ibareleri basında yer almıştır. Sayın
Arınç, 68 kuşağıyla ilgili yaptığı bu
değerlendirmede, daha önce suçladığı kendi siyaset
arkadaşlarını aklamak istemiş olabilir. Ancak,
Sayın Bülent Arınçın, yaptığı hesaplar
içinde, başka hesaplar içinde olduğunu da yanlış
hesaplar içerisinde olduğunu da bilmelidir.
Kimse
kendi siyasal istikbali için Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını,
onların ideallerini çarpıtamaz, onları karalayamaz.
Meclis Başkanlığı görevini tenzih ediyorum, Sayın
Bülent Arınçın gücü de buna yetmez.
Sayın
Bülent Arınç, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının
hiçbiri Süleyman Mercümek gibi gizli kasaları olan partilerde
siyaset yapmadılar. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının
hiçbiri devlet trilyonlarını kaybeden partilerde MKYK üyeliği
yapmadılar, kayıp trilyon davasında hiçbir bakanı
ve genel başkanı olmadı.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri
BAŞKAN
Sayın Şimşek
BERHAN
ŞİMŞEK (Devamla) Efendim?
BAŞKAN
Nerede konuşuyoruz ve ne konuşuyoruz?
BERHAN
ŞİMŞEK (Devamla) Efendim, Meclisle ilgili Meclis Genel
Sekreterliği Teşkilat Kanunu içerisinde konuşuyorsak,
burada
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda konuşuyorsunuz
ve şu anda 1inci madde üzerinde konuşuyorsunuz.
BERHAN
ŞİMŞEK (Devamla) Evet, 1inci madde üzerinde konuşuyorum.
BAŞKAN
Ben, sizi maddeye davet ediyorum. Aksi takdirde, sözünüzü keseceğim.
BERHAN
ŞİMŞEK (Devamla) Pekâlâ
Teşekkür ederim.
Meclisi
konuşuyoruz ve Meclisin maddesi üzerinde konuşuyorum Sayın
Başkan.
MEHMET
ÇERÇİ (Manisa) Deniz Gezmiş propagandası yapıyorsun.
BERHAN
ŞİMŞEK (Devamla) Meclis bütçesinin Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülmesi esnasında, Sayın Arınç Ehliyet ve liyakate
önem veriyorum, bir eleman ihtiyacı olduğu zaman -yükselecek
veya atanacak- öncelikle Meclis içinden seçiyorum; ben kadrolaşma
yapmadım. ifadelerini kullanmıştır ve daha sonra
bu kadrolaşmanın yapılıp yapılmadığına
bakıyoruz: 39 tane müdürlük var, bunlardan 3 tanesi yerinde
kalmış, geri kalan hepsini değiştirmiştir. Sayın
Arınç, aynı zamanda Her attığım imzada Allahtan
korkuyorum, bir de yaptığım iş doğru mu yanlış
mı, ona bakıyorum. demişti.
Bir
defa, Sayın Arınçın Kadrolaşma yapmadım. ifadesi
doğru değildir. Sayın Arınç, 3 genel sekreter yardımcısından
2sini değiştirmiş, yeni atadığı iki genel
sekreter yardımcısının ikisi de Meclis dışındandır.
Bu dönemde kadrolaşma yapmanın en önemli göstergelerinden
biri, İstanbul Büyükşehir Belediyesinden ve Kanal 7den
transfer edilen yöneticilerdir.
Meclis
Destek Hizmetleri Daire Başkanı İstanbuldan transfer
edilen yöneticilerden biridir ve hakkında dosyalar bulunmaktadır.
İletişim Ofisinde Kanal 7 çalışanları çalışıyor.
Ayrıca,
çok ilginçtir, Fazilet Partisi Milletvekili Salih Katırcıoğlunun
mühendis eşi Bayındırlık Bakanlığından
Meclise geliyor, kısa bir süre sonra müdür yardımcısı
oluyor, ardından Başkanlık müşaviri yapılıp
emekli ediliyor. 6.400 ek göstergeden kıyak emeklilik. İlginç
olan ikinci tarafı ise, Hanımefendi emekli olunca oğlu
Aykut Katırcıoğlu Mecliste işe başlıyor.
Bu, adalet anlayışı değildir değerli arkadaşlarım.
Sayın
Arınç, eski Genel Başkanı Recai Kutan Beyi de unutmamış.
Recai Kutan Beyin oğlu Murat Kutan da, şu an, Meclis Başkanlık
Müşaviri olarak görev yapıyor.
Sinirlenmenize
gerek yok Sayın Başkan, sizin oğlunuz Fatih Alptekin
de, şu anda Başkanlık Müşaviri olarak çalışmakta.
Sayın
Arınçın atadığı Başkanlık müşavirleri
kimler? Bu kişilerin eğitim durumları, mesleki deneyimleri
nelerdir arkadaşlar? Bu kişiler ehliyet ve liyakate mi müşavir
oldular, yoksa soy isimlerinden dolayı mı müşavir oldular?
Oyunu
aldığınız köylü çocukları, üniversite mezunu
gençler işsiz gezecek, ama babalarından dolayı bazıları
işe girecekler, sonra bunun adı adalet ve kalkınma olacak?
Sayın
Meclis Başkanı, Dünya Tasarruf Gününde yayınladığı
mesajda milleti tasarrufa davet ediyor. Doğrudur, fakat, 40
kez yurt dışı gezisi var. 585 gününü, bu süre içerisinde,
yurt dışında geçiriyor; 2 trilyon 900 milyar para harcanıyor.
Sayın
Arınçın gezilerinin bir katkısı var mı diye
baktığımda, Polonyaya gitmiş, Polonyadan, sonra,
Ermeni soykırım kararı çıkmış Polonya
Meclisinden. Daha sonra, Hollanda, Almanya, Litvanya, Rusya gibi
ülkelere de giden Arınç, bu ülkelerde de yaptığı,
kurduğu ilişkilerde, bu ülke parlamentolarının
sözde soykırım yapıldığına ilişkin
kararlarını engelleyememiştir. Bu gezilerin bir katkısı
var mı yok mu, takdirinize bırakıyorum.
Çok
ilginç olan başka bir şey daha var. Sayın Arınç, Birleşik
Arap Emirliklerinde, Dolmabahçe Sarayının 150nci yıl
dönümü için sergi açılışına giderken, Atatürkün
125inci doğum yıl dönümü nedeniyle herhangi bir etkinlik
düzenlenmemesi, Sayın Arınçın düşüncesini ve gayesini
de açıklamaktadır.
AKP
panelinde, İzmirde Kemalizm gericiliktir. diyen, AB fonlarından
450 bin avro aldığı ortaya çıkan bir profesöre Sayın
Arınçın destek vermesinin arkasında, düşünce özgürlüğü
değildir, kendi düşünce yapısı vardır.
585
günü yurt dışında geçiren, Sayın Başbakan gibi
arada sırada Türkiyeye resmî ziyarette bulunan Sayın
Arınç, Meclis Başkanlığı görevini aksatmaktadır
değerli arkadaşlarım.
Benim
onbir aydır cevaplanmayan soru önergelerim var. Verdiğimiz
yazılı soru önergeleri yirmi gün incelendikten sonra,
Arınçın sansüründen geçtikten sonra işleme alınmakta.
Demokrasiden, millet iradesinden, millet iradesinin üstünlüğünden
bahseden Arınç, benim ve diğer milletvekili arkadaşlarımın
millet adına verdiğimiz soru önergelerinin yanıtlanmamasında
demokrasi açısından, Meclisin üstünlüğü açısından
bir sorun görmüyor sanıyorum.
Meclis,
bu dönemde kalite belgesi aldı. Meclisin varlık nedeni,
yasama ve denetimdir değerli arkadaşlar. Meclis, eğer
kanun yapma yetkisini kullanırken hata yapmıyorsa, denetim
faaliyetlerini sağlıklı yapabiliyorsa, soru önergelerini
zamanında cevaplatabiliyorsa ve ayrıca, bu önergeleri
geçiştirmek amaçlı çalakalem yanıtlar verilmiyorsa,
o Meclis kalite belgesi almayı hak eder.
Ayrıca,
bu, teamüldür biliriz; salı günleri sözlü soru önergeleri ve
araştırma önergeleri gelirdi. Fakat, bunlar da unutulmuş,
başka bir yere, bir tarafa bırakılmış noktada.
Ayrıca,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çay ocaklarının, lokantalarının,
fiziki mekânlarının kalite belgesi almasının hiçbir
ciddiyeti yoktur. Dünyanın en köklü 10 parlamentosundan 1i
olan, ulusal kurtuluş mücadelesi vermiş, devlet kurmuş,
devrim yapmış, tarih yazmış bu Meclisin tarihsel
önemi hiçbir kalite belgesiyle ispatlanamaz ve sığmaz.
Bu
Meclis, Millî Mücadelenin karargâhıdır. Bu Meclis, yirmibir
yaşında hormonlu çocukları çıkarıp, kendi konuşamadıklarını
çocuklara konuşturma yeri değildir. Bu Meclisin kalitesi
cumhuriyettir, laikliktir, devrimler ve değerlerdir.
Yirmi
dört saniyede bir maddenin görüşüldüğü bir Meclisin yasama
faaliyetlerinden, kalitesinden, bu anlamda söz etmek mümkün müdür?
On bir aydır yanıtlanmayan soru önergeleri de buna dahil.
Sayın
Bülent Arınç kendi arkadaşlarının çocuklarını
unutmamış, ama, kendi personelini unutmuştur değerli
arkadaşlar. Meclis çalışanlarının servisleri
kaldırıldı. Servis ücreti ödenecek denildi, ödenmedi.
Meclis çalışanlarının elbise paraları azaltıldı.
Mecliste çalışan bütün personele elbise parası verilmedi.
Elbise paralarında bile adaletsizlik yapıldı. Tasarruf
adına bunlar yapılırken, yıkılacak olan doktorluk
binası üç defa tadilat yapıldı, 2,5 trilyona yakın
para heba edildi. Şefler belirlenirken, şeflik kadrosu verilirken
adaletli davranılmadı. Bazı bakanların özel kalem
müdürleri olarak çalışan sekreterler şef yapıldı.
On yıldır, on beş yıldır Mecliste geçici görevli
olarak çalışan sekreterlerimiz var iken, onlara kadro vermek
yerine, Sayın Arınçın tanıdıklarına kadrolar
verildi.
Şu
Genel Kurul Salonundan dışarı çıkın arkadaşlar,
aynı işi yapan iki çaycı arkadaşı yanımıza
çağıralım
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BERHAN
ŞİMŞEK (Devamla) Biri, diğerinin 2 katı maaş
alıyor. Aynı işi yapıyor bu arkadaşlar; birine
diğerinden fazla maaş vermek, hakkaniyetine, adaletine,
iç barışa, iş ve çalışma barışına
sığar mı?
On
beş yıldır geçici olarak çalışan arkadaşlarımız
var. Geçici işçilerimizin hepsi, yılda kırk gün mecburi
olarak işten çıkarılıyor. Onların suçu soyadlarının
Kutan, Alptekin, Katırcıoğlu olmaması mıdır?
800 geçici işçilerimizin sorunlarına çözüm bulmak gerçekten
adaletin değeridir, ama, bu adalet sadece kâğıt üzerinde
yazılarak olmuyor.
Bütün
bunlar, işe almada, göreve getirmede, yükseltmede, ehliyet ve
liyakatin değil değerli arkadaşlarım, iktidara,
kendi eski arkadaşlarınıza, Refah Partisine, Fazilete,
Saadet Partisine sadakatin önemli olduğunun göstergesidir.
Ayrıca,
burada kıskandığım bir şey var: Sayın
Arınç, AKPyi de aşarak, kendine göre bir tanzim ve bir kadrolaşma
yapmıştır.
Bilgilerinize
arz ediyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
ÇERÇİ (Manisa) Bravo!
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Şimşek.
Sayın
Özcan, soru mu sormak istemiştiniz?
Buyurun.
OSMAN
ÖZCAN (Antalya) Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakana sormak istiyorum. Ayrıca, sizin Başkanlık
Divanınızı da ilgilendirmektedir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliğine bağlı olarak
50ye yakın yüksekokul mezunu müstahdem olarak çalıştırılmaktadır.
Halbuki, yeni lise mezunları alınarak genel idare hizmetlerinde
çalıştırılıyor. Burada büyük bir haksızlık
vardır. Bu yüksekokul mezunlarının mağduriyetleri
giderilerek genel idare hizmetlerine geçmeleri sağlanacak
mıdır?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cevap
verecek misiniz efendim, Sayın Başkan, yazılı
mı cevap vereceksiniz?
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan; Sayın
Özcan, ifade etmiş olduğunuz konu Meclis Başkanlık
Divanında bütün iktidar ve muhalefet partisine mensup olan Divan
üyesi arkadaşların olduğu oturumlarda konuşuldu.
Bunların bir kısmı, mesela, şeflik yapılmamasıyla
ilgili olan hususlar, Başkanın uyarısına rağmen,
Başkanlık Divanının oy birliğiyle kabul edilmedi.
Yani, bu hususta bir sınav yapılması uygun görüldü. Bu
tip tartışmaların, müzakerelerin hepsi Başkanlık
Divanında bütün üyelerimiz tarafından, yani, Başkan
dahil 16 üye tarafından değerlendiriliyor ve bu hususlarda
genel olarak ortak bir karar alınıyor. Bu da daha sonraki değerlendirilmelere
bırakılmış olan bir husustur. Daha sonraki Başkanlık
Divanı oturumlarında değerlendirilecektir.
Bilgilerinize
sunarım, teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz efendim.
Madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1228 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 1 inci maddesinde
yer alan ibareleri çıkarılmış; üçüncü fıkrasının
ifadesinin madde metninden çıkarılarak yerine ek 1 inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan Satınalma Komisyonu
Başkanı, ve Mal Saymanı, ibareleri çıkarılmış;
2 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (A) bendinin (2) numaralı
alt bendinde yer alan Genel Evrak ve Basın-Halkla İlişkiler
Daire Başkanlığı ibaresi İletişim Daire
Başkanlığı şeklinde, aynı fıkranın
ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sadullah
Ergin Zülfü Demirbağ Ayhan Sefer Üstün
Hatay Elazığ Sakarya
Vahit
Kirişci Alaettin
Güven Fatih Arıkan
Adana Kütahya Kahramanmaraş
BAŞKAN
Komisyon?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan, uygun görüşle.
BAŞKAN
Takdire bırakıyorsunuz.
Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Katılıyorsunuz.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifte
Satınalma Komisyonu Başkanlığı ile Mal Saymanlığının
birleştirilerek Satınalma Müdürlüğü olarak yeniden
yapılandırılması nedeniyle, bu ibarelerin 2919
sayılı Kanunun 2 nci maddesinin yanı sıra ek 1 inci
maddesinden de çıkarılması öngörülmektedir.
Ayrıca,
Genel Evrak ve Basın-Halkla İlişkiler Daire Başkanlığının
ismi, Başkanlığın yetki ve sorumlulukları
karşısında daha kapsayıcı bir ifade olan
İletişim Daire Başkanlığı şeklinde
yeniden düzenlenmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi,
maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- 2919 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Özel
yarışma sınavına tabi tutulmak suretiyle
alınan Türkiye Büyük Millet Meclisi Uzman Yardımcılarının
özel yeterlik sınavı yönetmeliklerine göre yapılacak
yeterlik sınavlarında başarı göstererek Türkiye
Büyük Millet Meclisi Uzmanlığına atanmaları
sırasında ve bir defaya mahsus olmak üzere haklarında
ayrıca bir derece yükselmesi uygulanır."
BAŞKAN
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Yakup Kepenek, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan Genel Sekreterliğimizle
ilgili Teşkilat Kanunuyla ilgili teklifin 2nci maddesi üzerinde
CHP Grubunun görüşlerini açıklama üzere söz aldım. Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu maddenin gerekçesinde de belirtildiği gibi,
burada yapılmak istenen, özel yarışma sınavı
ile alınan meslek mensuplarına yönelik 657deki derece
ilerlemesinin, Millet Meclisinin uzman yardımcılarının
özel yeterlik sınavı yönetmeliklerine göre yapılacak
yeterlik sınavlarında başarı göstermeleri durumunda
Meclis uzmanlığına atanmaları ve bu sırada
da kendilerine bir defaya mahsus olmak üzere ayrıca bir derece
yükseltmesi yapılması öngörülmektedir.
Değerli
arkadaşlar, bu madde, bu düzenleme, aslında Türkiyede kamu
yönetimi yapısının, kamu bürokrasisinin ne kadar
yanlış, ne kadar bozuk, ne kadar çapraşık olduğunun
tam bir göstergesidir.
Değerli
arkadaşlar, bildiğiniz gibi, Meclis çalışanları,
Adan Zye kadar, aynı işi yapan dışarıda çalışan
arkadaşlarına göre, arkadaşlarımıza göre,
çalışanlara göre ortalama yüzde 40 dolayında fazla
ücret alıyorlar. Şimdi, burada kimsenin gözü yok. Meclis çalışanları
bunu fazlasıyla hak ediyorlar. Buradaki yanlışlık
şurada: İki noktada. Bunlardan birincisi, bu tür düzenlemelerle
bürokrasinin genel yapısı içindeki ücret dengesi bozuluyor
ve eşit işe eşit ücret kavramı, Anayasanın
55inci maddesinde düzenlenen kavram tümüyle yok oluyor. Dolayısıyla,
burada yapılması gereken, Türkiyede bürokrasinin yeniden
yapılanmasını sağlamak ve her gelenin gücüne göre
bir parça maaşını artırdığı bir personel
yapısından, doğru dürüst işleyen, kamu çalışanlarının
hak ettikleri maaşı aldıkları bir düzenlemeye,
bir yapıya gitmektir.
Üzülerek
belirteyim ki, ülkemizin bürokratik yapılanması, dört
yıl önce devraldığınız, Hükûmet olarak devraldığınız
durumdan çok daha kötü bir durumdadır.
Peki,
nerededir bunun kötülüğü, nerede yanlış yapılmaktadır?
Bu yanlışı, çok somut olarak, dün, bütün Türkiyeyle birlikte
bütün dünya TRTden izledi. Başbakanımızın havaalanında
TRT kameraları açıkken Papayla ilgili söyledikleri ya da
sandalyelerle ilgili söyledikleri bir yana, Papaya çiçek sunmak
isteyen bir kadının başına gelenler bir yana, bu
ziyaretin, Papanın ziyaretinin Anıtkabir bölümünü TRT
bütün dünyaya tam bir yüz karası biçiminde yayınlamıştır,
duyurmuştur ve bu, ülkemize zarar vermiştir, büyük zarar
vermiştir. Kaldı ki, orada Papanın söylediği
şey çok ilginçtir, çok değerliydi, güzeldi. Aynen şöyle
yazmıştı Papa Anıtkabirin Şeref Defterine:
Farklı din ve kültürlerin buluştuğu, Asya ve Avrupa
arasında bir köprü olan bu topraklarda Türkiye Cumhuriyetinin
kurucusunun sözlerini kendi sözlerim gibi söylemekten memnuniyet
duyuyorum: Yurtta barış, dünyada barış.
Değerli
arkadaşlar, çok isterdim ki, bu söylem, bu yazı, bu anlatım
hepimizin gönlünde çok güzel bir biçimde yer etmiş olsaydı
ve bütün dünyaya verilen bu mesajın, Anıtkabirden verilen
bu mesajın, iktidar partisi mensupları da, Hükûmetleri de,
milletvekilleri de, TRT çalışanları da, bürokrasisi
de farkına varsaydı, bilincine varsaydı.
BAŞKAN
Sayın Kepenek, konuya gelir misiniz.
YAKUP
KEPENEK (Devamla) Konudayım efendim, tam konu bu. Şöyle
konu bu: Burada 23 Nisanda yirmi bir yaşındaki bir genci
kürsüye çıkarıp, laiklikle ilgili değişiklik
önerilerinizi Meclis Başkanımız gündeme getirirse,
ben de bunu gündeme getirmek zorundayım. Burada herhangi kimseyle
uğraşma yoktur, kişisel bir şey de yoktur. Ben yalnızca
ülkemizin bürokrasisinin, TRTsiyle, başka birimleriyle, bakanlıklarıyla
nasıl işlemez, çalışamaz bir duruma getirildiğini,
verimliliğin, yeteneğin, yeterliliğin, dürüstlüğün,
doğruluğun nasıl ortadan kalktığını
ve nasıl yandaş yaratılarak, taraftar yaratılarak,
kişisel ilişkilere girilerek bir bürokratik yapılanma,
giderek kimi yerlerde tarikatlara dayalı bir bürokratik yapılanma
olduğu gün gibi ortadadır. Genelde öyledir, özelde de, yani,
Meclis durumunda da, çok büyük ölçüde, üzülerek belirteyim ki, böyledir.
Değerli
arkadaşlar, bürokraside, verimliliğe göre, yeteneğe
göre, yeterliliğe göre, halka hizmet anlayışıyla,
bilgi verme anlayışıyla çalışma dönemi
adım adım geride kalmaktadır. Bürokrat, az maaşla
sıkışık duruma gelmekte ve bu nedenle, dokunulmazlığı
olan siyasetçiyle işbirliğine girerek her türlü yolsuzluğun,
rüşvetin, bir bölümüyle içine düşebilmektedir. Size bir
noktanın altını çizerek anımsatmak isterim: Son
ayın 7sinde, Amerikada seçimler yapıldı. Amerikan halkı,
Cumhuriyetçi Partiye oy vermedi, demokratları meclislerde
çoğunluğa taşıdı. Biliyor musunuz, Amerikan
halkının oy vermemesini etkileyen en önemli iki etken neydi?
Biri, Irak Savaşıydı, onu biliyorsunuz, yüzde 41 etkiliydi.
Ama, aynı ölçüde etkili olan, gene yüzde 41le, hükûmetin karıştığı
rüşvet ve yolsuzluklardı.
Değerli
arkadaşlar, bu Hükûmetin en önemli eksiği, en önemli yetersizliği
bu noktada kendini gösteriyor: Kaldırılmayan dokunulmazlıklar,
rüşvetin ve yolsuzluğun kökünün kazınamaması ve
bu biçimde, bu şekilde geçen bir dört sene! Şimdi, bu saatten
sonra bunun düzeltilmesi olanaklı mı? Umarım olanaklı
olur, umarım iyi olur. Ama, son, bu noktada, başka birkaç
şeyi daha söyleyeyim: Meclisin fiziksel yapısının
düzeltilmesi, diğer işlerliğinin sağlanması,
kütüphanesiyle, sağlık merkeziyle olması konusuna
döneyim yeniden. Burada da, durumumuzun hiç de iç açıcı olmadığını,
iyi olmadığını, her gün Anadoludan gelen binlerce
kişinin, park yerinden inşaatlara kadar, bir dizi yanlışın
içinde bulunduğunu, hatta mescidin çevresinde bir şadırvan
konup doğru dürüst temizlik yapılmadığını
burada vurgulamak istiyorum. Yani, şunu demek istiyorum: Burası
-üzülerek belirteyim işin denetim tarafı o- tam bir kötü yönetilen
büyükşehir belediyesini andırıyor fiziksel görüntüsü
itibarıyla. Dilerim, bu uzmanlarla ve benzerleriyle bu
işi düzeltiriz.
Ama,
içeride başka şeyler de oluyor Sayın Başkan. Ne oluyor?
Denetim işini bir tarafa bırakalım, Meclisin kendi denetimini,
ama milletvekillerinin denetim süreçleri çok büyük ölçüde engelleniyor.
Sözlü soruları görüşemiyoruz, yıllar oldu. Dört
yıl önce verdiğimiz sözlü soru önergeleri görüşülemiyor.
Aynı şekilde, yıllar önce verdiğimiz araştırma
önergeleri gündeme alınmıyor. Bir şey daha yapılıyor,
hepinizin bilgilerine yeniden vurgulayarak söyleyeyim, verdiğimiz
kimi soru önergeleri, İç Tüzükün ilgili maddesi gerekçe gösterilerek
sansürleniyor, işleme konulmuyor Meclis Başkanı tarafından.
Değerli
arkadaşlar, bunlar düzgün işler değil. Bunlar iyi çalışma
yöntemleri değil ve bütünüyle bozuk olan Türkiye bürokrasisinin
düzelmesinin yolları bu tür paçal, tek bir grubu ilgilendiren,
bir maddeyle birkaç noktayı etkiyerek yapılacak düzenlemelerle
çözümü olanaklı olan işler değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
YAKUP
KEPENEK (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım. Son
cümle, izin verirseniz
Yapılması
gereken, ülkenin bürokratik yapısını, personel yapısını
yeniden düzenlemek, 657yi çağdaş duruma getirmek, çalışanların
eşit işe eşit ücret almalarının yollarını
açmak ve hepsinden önemlisi, bürokraside o benim adamımdır,
bu benim adamım değildir türünden bir ayrımcılığa,
bir bölücülüğe gitmemek. Hükûmete düşen budur, ama üzülerek
belirteyim ki, uygulama böyle değildir, yapılan bu değildir.
Dilerim,
bu madde Meclisimizin çalışmasında olumlu katkı
yapacak gelişmelere neden olur.
Bu
duygularla, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kepenek.
Madde
üzerinde sorular var.
Sayın
Çetin
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkana aracılığınızla sormak istiyorum:
Gerçekten, maddede, Türkiye Büyük Millet Meclisi uzmanlığına
atanmaları sırasında görev alacak arkadaşlara
bir defaya mahsus olmak üzere bir derece yükselmesi yapıyoruz.
Bu, bir bakıma da, Meclis Başkanlığının çalışanlarını
koruyormuş gibi bir görüntü arz ediyor, ama, Meclis bünyesinde
toplam, Millî Saraylar, Yıldız ve Hereke dahil -Yıldız
ve Herekede yok ama- 1.004 geçici işçi var, 657 sayılı
Yasanın 4/Cye göre çalışan. Yine, 4/Bye göre çalışanlar
da mevcut. Bunun yanında, sadece Büyük Millet Meclisi çatısı
altıyla birlikte bazı üniversitelerimizde. Özellikle
Büyük Millet Meclisi ve Üniversitelerin altını çizerek
söylüyorum; yasama organı olan Büyük Millet Meclisi, ordu kurmuş,
devlet kurmuş, kurtuluş savaşı vermiş, Meclisi
açmış, bu Meclisi yönetirken ve buradan çıkan yasalara
bütün yurttaşların saygılı olmasını beklerken,
kendi çalıştırdığımız personele geçici
statüde, yani bunların nereye bağlı, neye tabi oldukları
bile belli olmadan, AKP Hükûmeti döneminde ilk defa yaratılan,
657-4/Cye göre çalışan 1.004 kişiye neden kadro düzenlemesi
yoluna gidilmiyor? Yani, Meclis Başkanlığı da,
Hükûmet gibi, çalışanlara hasmane tutum mu sürdürüyor, böyle
bir tutumunuz mu var? Bunu bu yasayla -Genel Sekreterliğin görev
ve yetkilerini düzenleme yasasıyla ilgili ek cetvellerde
kadrolar gözüküyor- neden düzelterek Türkiyede çalışma
yaşamına örnek olma yoluna gitmiyorsunuz? Bizim esas görevimiz
Meclis olarak, bu tip emek sömürüsünü, işçi sömürüsünü, insan sömürüsünü
engellemek iken, eğer oranlarsak, en çok emek sömürüsünü, insan
sömürüsünü yapan kurum haline getirmeyi, Meclisi bu görüntü içine
sokmayı içinize nasıl sindiriyorsunuz? Bu tablo sizi rahatsız
etmiyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çetin.
Sayın
Meral, buyurun.
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Müsaade
ederseniz, Sayın Bakanıma veya Başkanıma iki sorum
olacak.
Dört
senedir Meclisteyiz ve Mecliste büyük bir tadilat, tamirat var. Acaba
bugüne kadar ne kadar bir gideri vardır bu tamiratların,
tadilatların?
İkincisi:
Biraz önce arkadaşım da söyledi. Daha önce Mecliste çok sayıda
geçici işçi adı altında arkadaşlarımız
çalışırdı. Bunların sendikaya üye olmaması
için -ki, öyle bir hazırlık içerisindeydiler, ben bunun canlı
şahidiyim- bu arkadaşlarımıza 657 sayılı
Yasanın 4/C maddesine göre bir kadro oluşturdular. Daha önce
geçici işçi olarak çalışan bu arkadaşlarımıza
on gün-on beş gün çıkış verilirdi, şimdi bir
ay-birbuçuk ay çıkış veriliyor; bir.
İkincisi,
geçici işçi olarak çalıştırdıklarının
ücretlerinde yarısına yakın bir azalma oldu. Sendikal
hakları ortadan kaldırıldı, yıllık izin
hakları ortadan kaldırıldı, kıdem tazminatı
hakları ortadan kaldırıldı vesaire, birçok hakları
ortadan kaldırıldı. Ayrıca, emeklilik sürelerinde
de büyük bir sorun yaşanacaktır. Acaba, Hükûmetimiz, Meclisimiz,
Sayın Bakanımız bu kayıpları telafi edecek
mi? Bu arkadaşlarımızın haklarını geri
iade edecek mi?
Bunu
arz etmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Meral.
Sayın
Kepenek, buyurun.
YAKUP
KEPENEK (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Konuşmamda
eksik kalan bir noktayı, Sayın Başesgioğlunun da
burada bulunmasından yararlanarak aracılığınızla
sormak istiyorum.
Birincisi
şu: 657 sayılı Kamu Personeli Yasasını yeniden
düzenleyerek kamu personeli arasındaki eşitsizlikleri,
tercihleri, farklılaşmaları ne zaman gidereceksiniz?
Hükûmetinizin böyle bir tasarımı var mı?
İkincisi
ve daha önemlisi: Kamu çalışanlarının, bildiğiniz
gibi, toplu iş sözleşmesi ve onu destekleyen grev hakkı
yok. Kamu çalışanlarına grev destekli toplu iş sözleşmesi
hakkını veren yasal düzenlemelerin ne zaman Meclisten geçeceğini
düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
Sorular
tamamlandı.
Sayın
Pakdil, Sayın Başkan, buyurun.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Kocaeli Milletvekilimiz Sayın
İzzet Çetinin soruları:
Bu
uzman yardımcısı olan arkadaşlara, uzman oldukları
takdirde bir derece uygulanması olayı, kariyer mesleğe
geçen bütün kamu kurum ve kuruluşlarında geçerli olan bir
keyfiyettir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
36ncı maddesinin (a) bendinin 11inci fıkrasında, mesleğe
özel yarışma sınavına tabi tutulmak suretiyle
alınan kamu kurum ve kuruluşlarında görevli uzman yardımcılarına
uzman kadrolarına atanmaları sırasında bir derece
yükselmesi uygulanacağı hükmü yer almış; ancak,
maddede, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan aynı niteliklere
sahip uzman yardımcıları yer almamıştır.
Bu maddeyle kamudaki uygulamaya paralellik sağlanmıştır.
Bu, uzman yardımcısı olan, uzmanlığa geçecek
olan arkadaşlarımızın çok doğal hakkıdır
ve kamuda da aynı şekilde uygulama sürmektedir.
Geçici
işçi statüsünde olan, geçici işçi olarak çalışan
arkadaşların 4/C kapsamına geçirilmesi, Başkanlık
Divanının almış olduğu ortak bir kararla
sağlanmıştır ve burada hiçbir kişiye veya kişilere
karşı hasmane bir tutum söz konusu değildir, bir emek sömürüsü
de kesinlikle yoktur.
Bu
arkadaşlarımız geçmişte almış oldukları
ücretin yaklaşık 2 katı kadar bir ücret alma durumuyla
karşı karşıyadırlar. Bu soru, aynı zamanda
Sayın Bayram Meralin de sorusudur. Bu arkadaşlarımızın
sağlık izinleri vardır ve yıllık yirmi gün bu
haklarını kullanma imkânına sahiptirler. Bu arkadaşlarımızın
almış oldukları ücret, dört yıllık bir fakülte
veya yüksekokuldan mezun olmuş ve şu anda öğretmenlik görevini yapan
öğretmen arkadaşlarımızın düzeyindedir. Dolayısıyla,
burada direkt olarak bu anlamda bir mağduriyet söz konusu değildir.
Bu hususta çalışan yüz binle öğretmenlerimiz vardır.
Bunu bilgilerinize sunmak istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Pakdil
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) Sayın Başkan, bir yılını
doldurmayanlar yıllık izin hak ediyorlar mı?
BAŞKAN
Sayın Bakanın vereceği bir cevap var mı?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkanım teşekkür ederim.
Aslında,
bu kanun, Meclis Genel Sekreterliğine ilişkin bir kanun. Yani,
yürütme olarak biz, burada temsil noktasında bulunmamız
gerekiyor mu, gerekmiyor mu, o konuda da tereddüdüm var açıkçası.
Sayın
Kepenek iki soru yöneltti, izin verirseniz, onlara kısaca cevap
vermek istiyorum. Kamu personeli konusunda, Devlet Personel
Başkanlığımız ve oradan sorumlu Bakan arkadaşımızın
uzun süredir devam eden bir çalışması var. Onu biliyorsunuz
ve bu konuda bir düzenleme yapılması gerektiğine de
inanıyoruz. Bu çalışmalar, inşallah, neticelenecek
ve hepimizin şikâyetçi olduğu bu durum ortadan kaldırılacak.
Sendikalar
konusunda, 2821, 2822 konusundaki çalışmalarımız
son aşamaya geldi. 4688 sayılı Kamu Çalışanlarına
İlişkin Sendikalar Yasasıındaki hazırlık
çalışmalarımız da devam ediyor. Ama, toplu sözleşme,
grev noktası, tabii, çok tartışmamız gereken bir konu.
Daha doğrusu, biraz evvel söylediğim kamu personel rejiminde
çalışan kavramının net bir şekilde ortaya
çıkmasından sonra önümüzü rahatlıkla görebileceğimiz
bir husus. Kim memurdur, kim sözleşmelidir, kim işçidir, bu
istihdam şekilleri çok net olarak ortaya çıktıktan sonra
4688deki konuyu daha net görebiliriz diye düşünüyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Efendim,
maddenin oylanmasına geçmeden önce, Sayın Bakan konuşmasına
başlarken, bu yasa Türkiye Büyük Millet Meclisini ilgilendirdiği
için, Hükûmetin temsil mevkisinde olup olmaması noktasındaki
tereddüdünü İç Tüzükün 62nci maddesi açık ve net bir şekilde
ortadan kaldırıyor. Milletvekili arkadaşlarımızın
da belki bir istifham olabilir kafasında. Diyor ki 62nci madde:
Her görüşmenin başından sonuna kadar, Hükûmet adına
görüş bildirmek üzere Başbakan veya ilgili bakan veya zorunlu
hallerde yetkilendirilmiş birinci derecede sorumlu daire
amirlerinden bir kamu görevlisi hazır bulunur. Bu nedenle,
Başkanlık, bu şekilde, Hükûmetin bir temsilcisini bu yasanın
görüşülmesinde davet etmiştir.
Bilgilerinize
arz ediyorum.
Şimdi,
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni 3üncü madde ihdasına dair bir önerge
vardır.
Malumları
olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife
konu kanunun komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya
teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini
isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı
önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı
İç Tüzükün 87nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.
Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon
önergeye salt çoğunlukla, yani 21 üyeyle katılırsa,
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım.
Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması halinde ise,
önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi,
önergeyi okutuyorum, öncelikle:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1228 Sıra Sayılı 2919 Sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununda değişiklik
yapılmasını içeren Kanun Teklifine aşağıdaki
maddenin 3 üncü madde olarak eklenmesini ve diğer madde numaralarının,
buna göre yeniden teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yılmaz
Kaya Ahmet Ersin Erdal Karademir
İzmir İzmir İzmir
Muharrem
İnce Osman
Kaptan
Yalova Antalya
Madde
3.- 2919 Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği
Teşkilat Kanununun Sözleşmeli Personel Başlıklı
Ek 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Sözleşmeli
Personel
Ek
madde 1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi İdari Teşkilatında
Genel Sekreter, Genel Sekreter Yardımcısı, Başkan
Baş Müşaviri, Hukuk Müşaviri, Daire Başkanı,
Baştabip, Daire Başkan Yardımcısı, Satınalma
Komisyonu Başkanı, Müdür, Müdür Yardımcısı,
Şube Müdürü, Grup Başkanı, Mal Saymanı, Saray Müdürü,
Uzman, Uzman Yardımcısı, Raportör ve Stenograf, Stenograf
Yardımcısı, 1 inci derecedeki şef ile 1 inci derecedeki
ünvansız üniversite mezunu memur kadroları karşılık
gösterilmek kaydıyla, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu ve diğer Kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması
hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın sözleşmeli
personel çalıştırılabilir.
Gerekli
hallerde Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama faaliyetleri ile
ilgili özel bilgi ve ihtisas gerektiren konularda, kadro aranmaksızın
ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması
hakkındaki hükümlere bağlı kalmaksızın sözleşmeli
personel çalıştırılabilir.
Sözleşme
usul ve esasları ile ücret miktarı, Başbakanlık Merkez
Teşkilatında uygulanan esaslarla paralellik sağlanacak
şekilde Başkanlık Divanınca tespit olunur.
Birinci
fıkra hükümlerine göre kadro karşılığı
sözleşme ile çalıştırılacak personel, istekleri
üzerine T.C. Emekli Sandığı ile ilgilendirilir.
BAŞKAN
Sayın Komisyon, 21 üyenizle katılıyor musunuz, var
mı?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)
Sayın Başkan, salt çoğunlumuz mevcut değil, katılmıyoruz.
BAŞKAN
- Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılamamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Şimdi
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- 2919 sayılı Kanunun 8 inci maddesi başlığı
ile birlikte aşağıdaki şe-kilde değiştirilmiştir.
"Mali
yönetim
MADDE
8- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, kaynakların
etkili, ekonomik ve verimli kullanılmasını izler, gözetir
ve denetler.
Genel
Sekreter, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliğinin
stratejik planı ve bütçesinin hazırlanması ve uygulanmasından,
sorumlulukları altındaki kaynakların etki-li, ekonomik
ve verimli şekilde elde edilmesi ve kullanımını
sağlamaktan, kayıp ve kötüye kullanımının önlenmesinden,
malî yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin gözetilmesi,
izlenmesi ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda
belirtilen görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinden
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına karşı sorumludur.
BAŞKAN
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana
Milletvekili Sayın Kemal Sağ
CHP
GRUBU ADINA KEMAL SAĞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; 1228 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Yasasında Değişiklik
Yapan Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 2919 sayılı Yasanın 8inci maddesi neden
değiştiriliyor, önce onu bir açıklamak istiyorum. Bilindiği
üzere, 2005 yılında çıkartılan 5018 sayılı
Mali Kontrol Yasası gereğince, birçok idarenin kendi
teşkilat yapısını bu yasaya uyarlaması gerekmektedir.
Bu nedenle de, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bazı değişikliklerin
de yapılması zaruri olmuştur. Şimdi, maddeyle ilgili
görüşlerime geçmeden önce, bu değişikliğe neden
olan 5018 sayılı Yasa üzerinde biraz durmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bilindiği gibi, Türk mali sistemi 1927den bu
yana 1050 sayılı Yasayla idare ediliyordu ve bu, mali anayasa
diye adlandırılan bir yasaydı. AKP Hükûmeti döneminde
bu yasa değiştirilmiş ve yerine 5018 sayılı
Yasa ikame edilmiştir. Bu Yasanın büyük bir çoğunlukla
hükümleri geçerli iken, yürürlükte iken, bazı hükümleri de
2007nin Ocak ayında yürürlüğe girmiş olacaktır. Bir
şeyi hatırlatmak isterim ki, 5018 sayılı Yasa,
şanssız bir yasadır bana göre. Daha değişmeden,
daha yürürlüğe girmeden büyük bir bölümü değiştirilmek
zorunda kalınmış talihsiz bir yasadır ve bugüne
kadar da 3 kez değişikliğe uğramıştır.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; 5018 sayılı Yasa,
kamu mali yönetimimizde istenilen ve beklenen mali disiplini
sağlayamamış, aksine, mevcut mali disiplini de bozmuştur
maalesef. Kamu harcamalarının gerçekleşmesi sürecinde
görev alacakların görev, yetki ve sorumlulukları yeterince
açık değildir. Yeni süreçte görev alanlar âdeta bocalama
içerisindedirler. Özellikle sorumlulukların ve sorunların
açıkça belirlenmemiş olması uygulamada ciddi olarak
bazı sıkıntılar doğurmaktadır.
1050
sayılı Yasada tahakkuk memuru, sayman ve ita amiri görevleri
açıkça tanımlanmış ve sorumluluk bu 3 kişide
toplanmıştı. Sorumluluğun yeterince yaygınlaştırılmamış
olması 1050 sayılı Yasanın en çok eleştirilen
yönü idi. Ancak, 5018 sayılı Yasada sorumluluğun harcama
sürecine yayılması istenmesine rağmen, hesap verme
bakımından sorumlu olacakların belirtilmemiş olması
dolayısıyla bu Yasa da büyük bir eleştiri almaktadır.
Konumuza
dönecek olursak, anlattığım bu nedenlerle, 2919 sayılı
Yasanın 8inci maddesinin 5018 sayılı Yasa uyarınca
değiştirilmesi ve uyarlanması gereklidir. Ancak, bu,
uygulamada yeterli olmayacaktır.
Peki,
değerli arkadaşlar, bu teklifin 3üncü maddesiyle ne getiriliyor?
Bu maddeyle, 2919 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Sekreterliği Teşkilat Kanununun 8inci maddesi değiştirilerek,
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasasıyla
bir yandan uyum sağlanırken, bir yandan da Meclis Genel Sekreterinin,
mali yönetim sürecindeki konumu belirlenmektedir.
Buna
göre, Meclis Genel Sekreteri, stratejik plan ve bütçenin hazırlanması
ve uygulanması, kaynakların etkili, ekonomik ve verimli
şekilde elde edilmesi ve kullanımının sağlanması,
kayıp ve kötüye kullanımın önlenmesi, mali yönetim
ve kontrol sisteminin işleyişi ile 5018 sayılı Kanunla
belirtilen diğer görevlerin yerine getirilmesi hususlarından
sorumlu olacaktır. Bu sorumluluk, tabii ki, Sayın Meclis
Başkanına karşı olacaktır.
Ancak,
Genel Sekreterin bu sorumluluğu belirtilirken, Meclis harcamalarının
mevzuata uygunluğunun, Meclis hesaplarının ve verilerinin
doğruluğu ve güvenilirliği hususlarının nasıl
denetleneceği açıklanmamıştır.
Bu
konular, iç denetimin kapsaması gereken konulardır. Dolayısıyla,
maddede, denetimden söz edilmemiştir. Denetim olmadan harcamaların
mevzuata uygunluğu hakkında bir kanaate, fikre ulaşmak
da mümkün değildir arkadaşlar.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanının, kaynakların etkili,
ekonomik ve verimli kullanılmasını izler, gözetir ve
denetler şeklindeki görevine karşılık, harcamaların
mevzuata uygunluğu konusunda ve bu görevi nasıl yerine
getireceği hususunda da yeni maddede bir açıklık yoktur.
Değerli
arkadaşlar, iç denetim ve iç kontrol birbirinden farklı iki
kavramdır. İç kontrolden, teklifte hiç bahsedilmemiştir.
Bu, bir eksikliktir ve mutlaka giderilmelidir. Aksi takdirde, bunun
eksiliği her harcama sürecinde hissedilecektir.
Değerli
arkadaşlar, açıklamalarımı özetlersek, bu maddede
iki önemli eksiklik vardır. Birincisi, harcama denetimi eksikliği.
İkincisi de, iç kontrol eksikliğidir. Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, bu eksikliklerin tamamlanması açısından
bir önerge verdik. Biz bu önerge ile 2919 sayılı Yasanın
8inci maddesini şöyle değiştirmek istiyoruz:
Madde
8- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, harcamaların
mevzuata uygunluğunu, kaynakların etkili, ekonomik ve verimli
kullanılmasını izler ve gözetir.
Genel
Sekreter, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliğinin
stratejik planı ve bütçesinin hazırlanması ve uygulanmasından,
sorumlulukları altındaki kaynakların etkili, ekonomik
ve verimli şekilde elde edilmesi ve kullanımını
sağlamaktan, sahtecilik, kanuna aykırılık veya
yolsuzluk sonucu ortaya çıkanlar da dahil olmak üzere varlıkların
ve menfaatlerin her türlü kayba karşı korunmasından,
faaliyetlerin yürürlükteki prosedürlere, kanunlara ve mevzuata
uygunluğundan, bilgilerin, hesapların ve verilerin
doğruluğundan ve güvenilirliğine makul güvence
sağlamaktan mali yönetim ve kontrol sisteminin izleyişinin
izlenmesinden ve 5018 sayılı Yasada belirtilen görev ve
sorumlulukların yerine getirilmesinden Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanına karşı sorumludur.
Değerli
arkadaşlar, neden biz bu değişikliği öneriyoruz?
Kanun teklifinin 3üncü maddesinin birinci fıkrasında,
Meclis Başkanına izleme, gözetme görevi yanında, denetleme
görevi de verilmektedir. Oysa, denetim görevi, mesleği denetçi
olanlar tarafından yerine getirilmesi gereken bir görevdir.
Aynı fıkrada, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına,
kaynakların verimli, ekonomik ve verimli kullanılmasını
izleme görevi verilirken, harcamaların mevzuata uygunluğunu
izlemesi görevi verilmemiştir. Bu nedenle, birinci fıkradaki
denetler ibaresi metinden çıkarılırken, aynı
fıkraya harcamaların mevzuata uygunluğu ibaresi
eklenmiştir.
Değerli
arkadaşlar, yine, kanun teklifinin 3üncü maddesinin ikinci
fıkrasında da iç denetimin kapsamı tam olarak belirlenmemiş,
onun yerine 5018 sayılı Yasaya atıfta bulunulmuştur.
Atıfta bulunulması yeterli olabilirdi, ancak teklifin
3üncü maddesinde Genel Sekreterin sorumluluğundan söz edilirken
iç denetimin kapsamı dolaylı bir şekilde çizilmiş,
fakat Genel Sekreterin sorumluluğu belirtilirken faaliyetlerin
yürürlükteki prosedürlere, kanunlara ve yönetmeliklere uygunluğundan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL
SAĞ (Devamla) Sayın Başkan tamamlıyorum.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
KEMAL
SAĞ (Devamla) ...ve bilgilerin hesapların ve verilerin
doğruluğu ve güvenilirliği hususlarında makul
güvence sağlamaktan söz edilmemiştir. Oysa, bu konular iç
denetimin mutlaka kapsaması gereken konulardır, bu nedenle
bu ibareler ikinci fıkraya eklenmiştir.
Değerli
arkadaşlar, sonuç olarak, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bu yasaya tabii ki taraftarız. Ancak, bu yasanın özellikle
bu maddesi çıkarken de bu yönlerin eksik kalmasına gönlümüz
razı olmadığı için ben bu konuları dile getirdim.
Bunların, inşallah, önerge görüşülürken kabulü temennisiyle,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Sağ.
Madde
üzerinde soru-cevap işlemini başlatacağız.
Sayın
Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Sayın Başkanım, ben bir konuya
değinmek istiyorum, bir sorum var. Bildiğimiz gibi, TRT 3
üzerinden yayın yapan Meclis TVye yönelik çok önemli bir
şikâyet söz konusudur. Meclis TV, günün değişik saatlerinde
verdiği haberlerde son derece yanlı bir tarz izlemekte, muhalefet
partilerine mensup milletvekillerinin basın toplantıları
veya değişik platformlarda dile getirdikleri mülahazaları
hatibin orijinal ses tonundan vermekten ziyade, spikerin, hatibin
söylediklerinin içeriğini azaltarak, kısaltarak ve anlamının
birçok yerde tabii -içeriğini kısalttığı
için- değişmesine sebebiyet veriyor. Halbuki, İktidar
Partisi milletvekillerinde böyle bir durum söz konusu değil.
Ayrıyeten,
mesela şuna da şahit oluyoruz: Belirli günlerde belki bir
milletvekili basın toplantısı yapıyor. Ama, buna
rağmen, ya Meclis Başkanı sık sık o gün televizyona,
Meclis TVye çıkıyor, tekraren tekraren veriliyor. Halbuki,
muhalefet partisine mensup milletvekilini bir defa ve çok kısa
bir şekilde veriyor. Üstelik içeriğini bozuyor. Özellikle
Hükûmete mensup bakanların eleştirildikleri noktalar Meclis
TVden verilmiyor. Sadece kendi işlerine gelen konular, suya
sabuna dokunulmayan konular verilmektedir. Biz bu konuda muhalefet
partisi milletvekilleri olarak şikâyetçiyiz. Acaba, Meclis
TVnin bu yanlı yayını düzeltilecek mi? Bunu sormak istiyorum.
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.
Sayın
Işık
AHMET
IŞIK (Konya) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şu
sualleri yöneltmek istiyorum Komisyona: Cumhuriyet tarihinde
aslında, bu dönemde, bugüne kadar görülmemiş birçok yeniliğe
Meclis Başkanlığınca imza atıldığını
görüyoruz. Gerçekten çok farklı bir Meclis Başkanlığı
anlayışı ortaya kondu. Bu noktada takdirlerimizi
iletiyoruz.
Fakat,
bununla ilgili başka bir konu: Meclis Başkanımızın
açık iradesi mevcuttu. Milletvekillerimizin Halkla ilişkiler
Binasındaki çağdaş olmayan fiziksel mekânlarının
çok daha çağdaş hale getirilmesi. Meclis Başkanımızın
bu noktadaki yoğun katkısını ve iradesini de biliyoruz.
Bununla ilgili bir proje çalışması noktasında
bir gelişme var mı? Bu noktada bir tarih verilebilir mi? Çalışma
koşullarımızın çok daha çağdaş hale getirilmesi
noktasında çok somut adımlar atılabiliyor mu? Bunu
öğrenmek istiyorum.
Başka
bir konu: Çalışma imkânlarımızın artırılması,
özellikle seçim bölgelerimizde milletvekillerinin. Yine, Meclis
Başkanımızın böyle bir iradesinin olduğunu
biliyorum ama, somut adım olarak bunda bir gelişme var
mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın
Aslanoğlu...
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkanım, restoranların
girişine, kulislerin girişine döner turnikeler yapıldı.
Ben, şahsen soruyorum: Acaba bunlar ne işe yarıyor? Bunlar
acaba milletvekillerine engel midir? Bunlar bir işe yarıyor
mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Evet,
şimdi cevaplara geçiyoruz.
Buyurun
Sayın Pakdil, Sayın Başkan.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Katkı sağlayan, soru soran
milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Sayın
Mevlüt Aslanoğlunun sorusu: Turnikeler ne işe yarıyor,
yararlanıldı mı? diyor.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, buradaki, ilk konuştaki amaç, bundan,
gerektiği şekilde, milletvekili arkadaşlarımızın
istifade etmesiydi. Mesela, alt kattaki yemekhane de, milletvekillerine,
eski dönemdeki arkadaşlara ve yeni dönem milletvekillerimize
ayrılmıştı. Fakat, şunu belirtmek gerekir ki:
Bu husus, bizzat milletvekillerimiz tarafından uygulanmaz hale
gelince -bunu öz eleştiri olarak söylememiz lazım- Başkanlık
da bu çalışmanın gerekli olmadığı kanaatine
vardı ve orası şu anda işlevsiz halde duruyor.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Söküp atalım!
KEMAL
SAĞ (Adana) Söküp atalım!
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Aynı şekilde, mesela, kulislere
konulan turnikelerde de, özellikle, mesela, sigara içmeyen milletvekili
arkadaşlarımız, kulislerde misafirlerimizin milletvekillerinden
daha çok sigara içtiği ve bu hususta bir kısım arkadaşlarımızın
da ileri derecede rahatsız olduğunu gündeme getirdiler.
Bu maksatla, Başkanlık tarafından konuldu. Fakat, yine,
bu da, aynı şekilde, milletvekili arkadaşlarımız,
orada görevli arkadaşlarımızın yanından geçerken,
kendi arkadaşlarını, misafirlerini, seçmenlerini
-her neyse- getirince, bir müddet sonra burasının da bir
fonksiyonu kalmadı ve şu anda işlevsiz hale geldi.
HALİL
TİRYAKİ (Kırıkkale) Ordu getiriyorlar, ordu!
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Başkanlık tekrar oradakileri
söker eski haline getirir mi? O husus, Başkanlığın
takdirindedir.
Sayın
Ahmet Işıkın sormuş olduğu çalışma
şartlarının iyileştirilmesiyle ilgili olarak
Başkanlık makamının ve Başkanlık Divanının
çalışmaları vardır. Bu hususta, bir yeni bina yapılması
da dahil olmak üzere çalışmalar sürdürülmektedir. Daha teferruatlı
bilgi de tarafınıza yazılı olarak bildirilecektir.
Sayın
İbrahim Özdoğanın, Erzurum Milletvekilimizin sormuş
olduğu Meclis TVnin basın toplantılarının sunuş
biçimiyle ilgili olarak tenkitlerine gelince: Burada, milletvekili
arkadaşımız, muhalefet milletvekillerinin beyanlarının
kendi seslerinden verilmeyip spikerlerin özetlemesiyle sunulduğunu
ifade etti ve metnin özünün verilmediği belirtildi. Bu hususta
Meclis TV ile ilgili olarak bir Yayın Danışma Kurulu
vardır ve bu Yayın Danışma Kurulunun başında
da Meclis Başkan Vekillerimizden Sayın Ali Dinçer Bey bulunmaktadır.
Biz bu hususu Sayın Başkan Vekili arkadaşımıza
da sizin belirttiğiniz şekilde iletelim, eğer böyle
bir hususlar varsa o hususta gerekli tedbirler alınsın diyor,
hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Başkan.
Şimdi,
madde üzerindeki soru-cevap kısmı... Süremiz var.
Evet,
Sayın Kepenek
Yok.
Sayın
Meral, buyurun.
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) Sayın Başkanım, teşekkür
ederim.
Ben
kasta mahsus bir şey aramadığımı özellikle ifade
etmek istiyorum. Bir soruma cevap alamadım. Dedim ki: Dört senedir
Meclisteyiz, bütün inşaatlar gözümüzün önünde seyrediyor.
Acaba ne kadar giderimiz oldu? Bunu sordum; bir.
İkinci
soru: Müsaade ederseniz, bazı Mecliste çalışan personelin
müdürlüğe veya şefliğe yazılarının yazılmasına
rağmen -ki, bir nebze Sayın Genel Sekreterime de ben bunu
arz ettim- bazı milletvekillerinin baskısı sonucu bu
yazıların durduğu, yani, atama yazılarının
durduğu söyleniyor. Bunların isimleri de bizde var. Bunu
şu arada afişe etmek istemiyorum. Benim sizden özellikle
ricam, böyle yanlışlıklara meydan verilmesin, bu insanların
hakkı kendilerine teslim edilsin.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Meral.
Sayın
Karademir
ERDAL
KARADEMİR (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç
sık sık şöyle konuşuyor: İsraflardan özellikle
kaçınıyoruz diyor, Mecliste israf yaptırmıyoruz
diyor. Ben şimdi sormak istiyorum: İki katını tamamen
baştan sona yenilediğiniz sosyal hizmet binasını,
şimdi de yıkacağız gerekçesiyle, bildiğiniz
gibi, Akay Caddesinde Orman Bakanlığına ait bir yeri
kiraladınız. Peki, bu sosyal hizmet binası yıkılacak
ise, neden iki katını tümden yenilediniz? Bu bir israf değil
midir?
Bir
ikinci soru yöneltmek istiyorum: Yine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
lokantalarında kullandığımız Meclis amblemli
tabak, kaşık, çatal gibi birçok ürün, kullandığımız
malzemeler yenilendi, ama bunlar bir yardım derneğine verildi.
Bu yardım derneği hangi gerekçelerle, hangi kriterlerle
seçildi? Verilen yardım derneğinin ismini söyleyebilirsiniz.
Niçin, bu dernek tercih edilmiştir? Merak ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Pakdil, cevap verecek misiniz?
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Sayın milletvekillerimize,
bu hususlarla ilgili olarak yazılı cevap verelim.
ERDAL
KARADEMİR (İzmir) Sayın Başkan, daha önce de yazılı
sordum, cevap alamadım.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Bir dakika
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) Sayın Başkan, riskli bir dernek mi?
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) Şaibeli bir dernek mi?
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Şimdi, buna ek olarak, Sayın
Karademir, bu hususta Başkanlığın kullanmamış
olduğu tabak, çanak, koltuk, sandalye ve buna benzer diğer
eşyalar
Çeşitli kamu kurum ve kuruluşları tarafından
müracaatlar yapılıyor, mesela okulların müracaatları
oluyor veya diğer bakanlıkların, bir kısım kurumların
müracaatları oluyor ve bunlar bu şekilde değerlendirilerek,
belirli bir nizam içerisinde, bu kuruluşlara, okullara veriliyor.
Ben şahsen, bir kısım okullara verildiğinin ben de
şahidiyim. Ama, dediğiniz noktadaki araştırmaları
yapıp, ayrıca, size cevap vereyim. Şu anda, ben şahsen,
o dediğiniz derneği vesaireyi her şeyi bilmiyorum.
Ama, o hususu da belirtelim. Çünkü, pek çok, kamu yararına olan
dernek ve vakıflar var, onlara verilmiş olan hususlar var,
onları belirtelim.
Sayın
Meralin de o sormuş olduğu bu yatırımlarla ilgili
olan hususları, teferruatlıca kendisine yazılı
olarak bildirelim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde bir önerge var, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1228 Sıra Sayılı 2919 Sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 3. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet
Akif Hamzaçebi Bayram Meral Mehmet Küçükaşık
Trabzon Ankara Bursa
Feramus
Şahin Mehmet Semerci Nuri Çilingir
Tokat Aydın Manisa
Madde
3.- 2919 sayılı Kanunun 8 inci maddesi başlığı
ile birlikte aşa-ğıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Mali
yönetim
Madde
8- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, harcamaların
mevzuata uygunluğunu, kaynakların etkili, ekonomik ve verimli
kullanılmasını izler ve gözetir.
Genel
Sekreter, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliğinin
stratejik planı ve bütçesinin hazırlanması ve uygulanmasından,
sorumlulukları altındaki kaynakların etkili, ekonomik
ve verimli şekilde elde edilmesi ve kullanımını
sağlamaktan, sahtecilik, kanuna aykırılık veya
yolsuzluk sonucu ortaya çıkanlar da dahil olmak üzere varlıkların
ve menfaatlerin her türlü kayba karşı korunmasından,
faaliyetlerin yürürlükteki prosedürlere, kanunlara ve mevzuata
uygunluğundan bilgilerin, hesapların ve verilerin
doğruluğundan ve güvenilirliğine makul güvence
sağlamaktan malî yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin
izlenmesinden, ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununda belirtilen görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinden
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına karşı sorumludur.
BAŞKAN
Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
ve SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım, açıklayacak mısınız
efendim?
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun
Teklifinin 3. Maddesinin birinci fıkrasında, TBMM Başkanına
izleme gözetleme görevi yanında denetleme görevi de verilmektedir.
Oysa, denetim görevi, mesleği denetçi olanlar tarafından
yerine getirilmesi gereken bir görevdir. Aynı fıkrada,
TBMM Başkanına kaynakların verimli ekonomik ve verimli
kullanılmasını izleme görevi verilirken, harcamaların
mevzuata uygunluğunu izlemesi görevi verilmemiştir. Bu
nedenle birinci fıkradaki denetler ibaresi metinden çıkarılırken
aynı fıkraya harcamaların mevzuata uygunluğu
ibaresi eklenmiştir.
Kanun
Teklifinin 3. Maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kayıp
ve kötüye kullanımının önlenmesinden ibaresi yerine
daha kapsamlı olan sahtecilik, kanuna aykırılık
veya yolsuzluk sonucu ortaya çıkanlar da dahil olmak üzere varlıkların
ve menfaatlerin her türlü kayba karşı korunmasından
ibaresi eklenmiştir.
Yine,
Kanun Teklifinin 3. Maddesinin ikinci fıkrasında iç denetimin
kapsamı tam olarak belirlenmemiş onun yerine, 5018 sayılı
Kanuna atıfta bulunulmuştur. Atıfta bulunulması
yeterli olabilirdi ancak, teklifin 3 üncü maddesinde Genel Sekreterin
sorumluluğundan söz edilirken
iç denetimin kapsamı dolaylı bir şekilde çizilmiş
fakat Genel Sekreterin sorumluluğu belirtilirken; faaliyetlerin
yürürlükteki prosedürlere, Kanunlara ve yönetmeliklere uygunluğundan
ve bilgilerin, hesapların ve verilerin doğruluğu ve
güvenilirliği hususlarında makul güvence sağlamaktan
söz edilmemiştir. Oysa bu konular iç denetimin mutlaka kapsaması
gereken konulardır. Bu nedenle bu ibareler ikinci fıkraya
eklenmiştir.
BAŞKAN
Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum efendim.
Kapanma Saati:
17.24
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.50
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
25inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
1228
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi İdare Amirleri Bingöl Milletvekili Feyzi Berdibek,
Antalya Milletvekili Burhan Kılıç, Iğdır Milletvekili
Dursun Akdemir ile Manisa Milletvekili Mustafa Erdoğan Yetençin; 2919
Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği
Teşkilat Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/816) (S. Sayısı:
1228) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon, Hükûmet, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Temsilcisi yerindeler.
Teklifin
4üncü maddesini okutuyorum:
MADDE
4- 2919 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE
14- Türkiye Büyük Millet Meclisi harcamalarının iç denetimi
iç denetçiler tarafından yapılır. İç denetçiler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı tarafından Maliye
Bakanlığınca verilecek iç denetim eğitimini başarıyla
tamamlayarak sertifika alan Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Sekreterliğinde uzman unvanlı çalışanlar ile
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 65 inci
maddesinde yer alan niteliklere sahip denetim elemanları arasından
atanır. İç denetçiler tarafından hazırlanan denetim
raporları Genel Sekretere sunulur. Bu denetim raporları,
İç Denetim Koordinasyon Kuruluna gönderilmez.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi harcamalarının dış denetimi,
her yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı
tarafından görevlendirilen ve gerekli mesleki niteliklere
sahip denetim elemanlarından oluşan bir komisyon tarafından,
hesaplar ve bunlara ilişkin belgeler esas alınarak yapılır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilgili mali yılı dönemi
bütçe gerçekleşmelerine ilişkin belgeler muhasebe yetkilisi
tarafından takip eden yılın Mart ayı başından
itibaren dış denetim yapmakla sorumlu komisyona teslim
edilir. Komisyon tarafından belgeler üzerinden mali yıl dönemi
hesapları ile, Türkiye Büyük Millet Meclisi kesinhesap cetvellerinde
yer alan rakamlar karşılaştırılır. Komisyon,
karşılaştırmalar sonucu tespit ettiği hususlara
dış denetim raporunda yer verebilir. Dış denetim
sonucu hazırlanacak raporlar, eylül ayı sonuna kadar Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulur.
Başkanlıkça, bu raporlar Başkanlık Divanına
havale edilir ve bir örneği üst yöneticiye gönderilir.
Başkanlık Divanı, otuz gün içinde üst yöneticinin cevaplarını
da dikkate alarak, raporlara ilişkin inceleme sonuçlarını
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere Başkanlığa
gönderir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi kesinhesap cetvelleri muhasebe kayıtları
dikkate alınarak hazırlanır ve bir örneği kesinhesap
kanun tasarısına ilave edilmek üzere Maliye Bakanlığına
gönderilir.
5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun Türkiye
Büyük Millet Meclisi malî yönetim ve kontrol sisteminin uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanınca belirlenir."
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili
Sayın Kemal Sağ.
Buyurun
efendim.
CHP
GRUBU ADINA KEMAL SAĞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; 1228 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Yasasında değişiklik
yapacak yasa teklifi hakkında, 4üncü madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, yine, bu madde de, 3üncü madde gibi 5018 sayılı
Yasaya uyum maddesidir. Ancak, tabii, kendine özgü eksikleri vardır,
onları da dile getirmeye çalışacağım.
4üncü
madde ne getiriyor? 4üncü maddede, 2919 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Yasasının
14üncü maddesi değiştiriliyor ve bir bütünlük sağlanmak
isteniyor. Bu değişiklikle, Türkiye Büyük Millet Meclisi
harcamalarının iç denetiminin iç denetçiler tarafından
yapılacağı öngörülüyor. Madde metnine göre iç denetçiler,
Büyük Millet Meclisi Başkanı tarafından, Meclis Genel
Sekreterliğinde uzman unvanlı çalışanlar ile
5018 sayılı Yasanın 65inci maddesinde yer alan niteliklere
sahip olan denetim elemanları arasından atanacaklar demektedir.
Yasanın 14üncü maddesi, bu şekliyle, Yasanın 3üncü
maddesiyle tam bir uyum içerisinde değildir.
Biraz
önce belirttiğim üzere, iç kontrol bir yönetim aracıdır.
Yönetim, iç kontrol yapısının bir parçası olarak
iç denetim birimini oluşturur. İç denetim, yönetime yönelik
bir hizmettir. İç denetimin bizzat kendisi örgütün iç kontrol
sisteminin bir parçasıdır ve iç denetimin kapsamına
yalnızca finansal kontrol değil iç kontrolün bütün yönleri
ve ögeleri dâhildir.
Bu
maddede iç denetimin kapsamı tam olarak belirlenmemiş, bunun
yerine 5018 sayılı Yasaya atıfta bulunmakla yetinilmiştir.
Öte yandan, 3üncü maddede, Genel Sekreterin sorumluluğundan
söz edilirken de, iç denetimin kapsamı tam olarak çizilmemiştir.
Bu, iç denetim adına bir eksikliktir arkadaşlar.
Peki,
bu maddede başka ne gibi eksiklikler var? Yasayla, Büyük Millet
Meclisinin harcamalarının dış denetiminin, her
yıl, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı
tarafından görevlendirilen ve gerekli mesleki niteliklere
sahip denetim elemanlarından oluşan bir komisyon tarafından,
hesapların ve belgelerin esas alınmasıyla yapılacağı
öngörülmektedir.
Bilindiği
üzere, dış denetim, 5018 sayılı Yasa gereğince
Sayıştay tarafından yapılan bir denetimdir. Görüşülmekte
olan yasa teklifiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi hesaplarının
denetimi bunun bir istisnası olacaktır ve zaten bu, diğer
yasada da vardır.
Tasarıda
öngörülen komisyon, konusunda uzman kişilerin bir araya gelmesiyle
oluşacak özel bir komisyon olacaktır. Bizim bu konuda, yine
az sonra bahsedeceğim, bir önergemiz vardır.
Yalnız,
hemen şunu belirteyim ki, kanun teklifinin 4üncü maddesiyle
getirilen iç ve dış denetim metodu Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yapısıyla uyuşmamaktadır, harcama sürecinin
denetimini sağlamaktan uzaktır. Kamu harcamaları sürecinde,
iç kontrol mekanizması olarak bugüne kadar layıkıyla
görev yapan saymanlar süreçten koparılarak iç kontrol mekanizması
zaafa uğratılmıştır. Kamu gideri kontrol edilmeksizin
ödenmektedir. 5018 sayılı Yasa ile dış denetim Sayıştaya
bırakılmıştır. Ancak, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin dış denetimi 5018 sayılı Yasaya aykırı
olarak denetim elemanlarından oluşan bir komisyona bırakılmaktadır.
Bu durum, temel yasaya aykırı olmaktan öte, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin yapısıyla da uyuşmamaktadır.
Milletin iradesiyle oluşan Meclisin her türlü denetiminin de,
Meclis içinden oluşturulacak bir komisyon marifetiyle yapılması
şarttır.
Aslında,
doğrusunu söylemek gerekirse, yeni yasayla iç denetim,
dış denetim derken, kamu harcamaları bir şekilde,
maalesef, denetimsiz bırakılmış bulunmaktadır.
Getirilen uygulamalar, harcamalar üzerinde gerçekleştirilmek
istenen denetimi yapmaktan çok uzaktır.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar, bütün bu anlattıklarımdan
sonra, şimdi de maddenin bu eksiliği nasıl giderilir,
biraz da ona değinmek istiyorum.
Biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu konuda yine bir önerge vermiş
bulunuyoruz. Bu önergede de Türkiye Büyük Millet Meclisi harcamalarının
dış denetimi, her yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanı tarafından görevlendirilen ve
gerekli mesleki niteliklere sahip denetim elemanlarından
oluşan bir komisyon tarafından yapılır. Uluslararası
yüksek denetim örgütleri, kısaca INTOSAInin denetim standartlarına
uygun olarak yürütülen denetimlere ilişkin usul ve esaslar ile
komisyon tarafından düzenlenecek raporların değerlendirilmesine
ilişkin esaslar yönetmelikle belirlenir.
Şimdi,
biz, burada, kısaca, bu denetimin, yasada öngörüldüğü gibi
dış denetim olarak Meclisin kendi elemanlarınca, yani
kendi üyelerince, milletvekillerinden oluşacak bir komisyon
tarafından yapılmasını, aslında, öneriyoruz;
ancak bu denetim yapılırken de denetim standardından
uzak kalınmamasını öneriyoruz.
Biz,
burada, tabii ki Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi bir kurumun,
dışarıdan, daha alt kademeli bir kurum ya da özerk denetim
kurumlarınca yapılmasını uygun görmüyoruz; ancak,
bu denetimin de içeride yapılırken, en azından milletvekilleri
seviyesinde olmasını da önermek istiyoruz. Bu önergede
amacımız, standartların altına inilmemesidir.
İşin
esasına gelirsek, 5018 sayılı Yasa, Türk mali sistemini
iyileştirmek yerine, bilakis zafiyete uğratmıştır.
Birçok maddesi, daha önce bu Yasa görüşülürken de belirttiğimiz
üzere Anayasaya uygun değildir. Mali sistem zaafa uğrarken,
sayın AKP yönetimine şunu belirtmek istiyorum ki, kusura
bakmayın ama, Maliye Bakanlığı da, mali denetim
açısından dumura uğratılmıştır değerli
arkadaşlar. Çünkü, bugün, maalesef, Maliye Bakanlığının,
gerek Muhasebat Genel Müdürlüğü gerekse Bütçe ve Mali Kontrol
Genel Müdürlüğü, isimleri vardır ama, eski fonksiyonlarından
çok uzaktadırlar.
Değerli
arkadaşlar, sonuç olarak, biz, eğer uygun görülürse bu önergenin
kabul edilerek, denetimin dünyada uygun görülen standartlar üzerinden
yapılmasını; ancak bu denetimi yapacak olanların
da sayın milletvekilleri arasından seçilmesini öneriyoruz.
Yine,
biz, bir mecburi yasa olduğu için bu yasayı engellemiyoruz,
destek oluyoruz. Ancak, bunun da yapılmasını bekliyoruz.
Bu
duygularla, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Sağ.
Şahsı
adına, Malatya Milletvekili Sayın Ahmet Münir Erkal.
AHMET
MÜNİR ERKAL (Malatya) Konuşmayacağım Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Konuşmayacaksınız.
Soru-cevap
kısmına geçiyorum.
Sayın
İnce?.. Yok.
Sayın
Işık, buyurun.
AHMET
IŞIK (Konya) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben,
geçtiğimiz günlerde basında yer alan, kampüse silah sokulmasıyla
ilgili konuyla ilgili sual yöneltmek istiyorum. Zira, basında
Parlamentoyla ilgili olumsuz bir haber olduğu zaman, gerçekten,
Parlamento olarak yara alıyoruz bundan. Aslında bu kurallara
hepimizin çok riayet etmesi gerekiyor. Bu konuda Başkanlığın
çalışması var mı? Zira, son süreçte, özellikle, Parlamentonun
itibarının çok daha arttığını görüyoruz.
Bu noktada Başkanlığın bugüne kadar görülmemiş
çalışmaları var. Birtakım dokümanlar da bugün geldi.
Bu, doğrunun, sadece, hakkının verilmesi. İlk defa,
cumhuriyet tarihindeki parlamento sürecinde tanıtım,
doküman ve tarihi belge noktasında, çalışma sistemi
noktasında Başkanlığın çalışmaları
var. Parlamentolararası dostluk gruplarının geliştirilmesi
Bizzat, Başkanın yapmış olduğu Rusya gezisine
ben de katıldım. Gerçekten, 22nci Dönem Parlamentosu büyük
bir itibar kazanmıştır. Teşekkür ediyorum.
Ben,
sadece, bu kampüsle ilgili, girişlerdeki yaşanan olumsuzlukların
basına yansımasından çok rahatsızım. Başkanlığın
bu noktadaki özel bir çalışması var mı öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Sayın
Çetin, buyurun.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
İki
sorum olacak; bunlardan bir tanesi, yine, geçici personelle ilgili.
Bu, başka kurumlardan gelip, daha çok milletvekili arkadaşlarımıza
sekreter olarak, danışman olarak hizmet veren personelle
ilgili.
Bunlar,
her yasama döneminden sonra, yeni seçilen milletvekillerine kendilerini
kabullendirebilmek için, tanığı da olduğumuz,
duyduğumuz birtakım -diğer kurumlardan geldiği
için, sahiplenen de olmadığından- insanlık dışı
davranışlarla tercih edilir konuma geliyorlar ve seçim dönemleri
yaklaştıkça, hem verimleri düşüyor hem de kendileri
de kaygı içerisinde günlerini geçiriyorlar. Bunların Mecliste
kadroya alınması düşünülmüyor mu? Diğer kurumlardan
gelen personeli kastediyorum.
İkinci
sorum -zaman zaman, basına, kamuoyuna da yansıdı- Meclisteki
tablolarla ilgili olacak. 12 Eylül döneminde kaybolan tabloların
takibi yapıldı mı? Geri alınması için ya da bulunması
için bir çalışma yürütülüyor mu? Ne kadar tablo bu konuda
zayi oldu? Zayi edenler hakkında bir işlem yapıldı
mı, yapılması düşünülüyor mu? Meclisteki tabloların
bir icmali yapıldı mı? Ne kadar tablo var? Gerçekten, oldukça
değerli tablolarımız var. Bu dönemde ne kadar tablo
alındı? Yine, döneminizde, halen milletvekili olarak görev
yapan bir arkadaştan tablo satın alınması basına
yansıdı. Meclisin itibarı açısından etik olmayan
bir davranış değil mi? Bu alınan tabloların değer
tespiti yapılarak mı alındı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çetin.
Sayın
Özdoğan
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Birinci
sorum şu, Sayın Başkanım: Dolmabahçe Sarayının
1,75 metre altında deniz suyu vardır ve bu temel duvarlarındaki
kılcal boşluklardan yukarıya doğru çıkmaktadır
bu su. Ayrıca, havalandırma kanallarının tıkanmış
olması nedeniyle, Dolmabahçe Sarayında yoğun bir rutubet
sorunu da vardır. Bu sorunu çözmek için almış olduğunuz
bir önlem var mıdır?
İkinci
sorum, yine Dolmabahçe Sarayıyla ilgili: Dolmabahçe Sarayında
zimmet kontrolü açısından son sayım en son ne zaman yapılmıştır?
Nisan 2003te müzayede salonunda bulunan, pimaş borulardan
sızan yağmur suyuyla ıslanan 6 tarihî halının
şu anki durumu nedir?
Üçüncü
sorum: Dolmabahçe Sarayı Türkiyenin uluslararası kamuoyunda
bir kültürel itibar aracıdır. Sayın Başbakan Dolmabahçe
Sarayını sıklıkla kullanmaktadır. Ancak, bu
kullanım esnasında bahçenin bitki örtüsü zarar görmektedir
ve Sayın Başbakanın çalıştığı bölümün
önü çoğu zaman çamurlu bölümde arz etmektedir. Bu sorunun farkında
mısınız?
Son
soruyu soruyorum: Çeşitli kamu kuruluşlarından, sayın
milletvekillerinin aldıkları danışman ve sekreterler
arasında ücretlendirme bakımından veya diğer mali
yardımlar bakımından fark bulunmaktadır. Örneğin,
sekreterlere elbise parası verildiği halde danışmanlar
bundan yararlanamıyor. Acaba, bu bir adaletsizlik değil
mi? Bir de bunu soruyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Sayın
Özcan
OSMAN
ÖZCAN (Antalya) Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Başkana bir soru yöneltiyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Sekreterliğine bağlı olarak 50 kadar
yüksekokul mezununun yardımcı hizmetler sınıfında
çalıştırıldığı anlaşılmıştır.
Bu 50 kişinin kaçar yıldır Mecliste çalıştığının
bir dökümünü açıklayabilir miyiz?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Akgün
MEVLÜT
AKGÜN (Karaman) Sayın Başkanım, aracılığınızla
iki soru yöneltmek istiyorum. Birincisi, Mecliste bulunan lokanta,
çay ocağı, berber gibi hizmetler noktasında özelleştirmeye
Meclis Başkanlığımız nasıl bakıyor?
İkinci
sorum da, Anayasamıza göre Milletvekillerinin özlük hakları
kanun ile düzenlenir. hükmü yer almaktadır. Bu konuda, yani,
milletvekillerinin özlük hakları konusunda bir yasal düzenlemeye
Meclis Başkanlığımız nasıl bakıyor?
Teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Küçükaşık
MEHMET
KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Sayın Başkanım, benim sormak
istediğim, Mecliste düzenlenmekte olan bilimsel toplantılara
ve sempozyumlara çağrılan ve konuşma yapan konukların
hangi ölçüye göre çağırıldıklarıdır. Zira,
20 Nisan 2005 tarihinde Millî Egemenlik Sempozyumunda konuşma
yapan Profesör Doktor Atilla Yayla, aynen, bu Meclis çatısı
altında Keza kendi tarihimizden bir örnek verirsek tek parti
diktatörlüğü dönemindeki Meclis de kelimenin gerçek anlamıyla
bir Parlamento değildir. O yüzden, karşımızda yazılı
olan Millî Egemenliğin 85inci Yılı kavramlaştırması
biraz tartışmaya açık. diyerek, daha önce, on gün önce
İzmirde yapmış olduğu bir konferans esnasındaki
değerlendirmelerini, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanının düzenlemiş olduğu bir sempozyumda
tekrarlamıştır ve bu soruya herhangi bir cevap verilmemiştir.
Hangi kriterle bu bilim adamları Parlamento çatısı altında
Türkiye Cumhuriyetine bu sözleri söyleme cesaretini buluyor?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Evet,
daha soru talebi var, ama, süremiz bitmek üzere.
Sayın
Pakdil, Sayın Başkan, buyurun.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Sayın Ahmet Işık, Meclise,
silahla milletvekili arkadaşların girmesiyle ilgili
olarak bir soru yöneltti. İç Tüzükün 165inci maddesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi bina, bahçe, arsa ve eklerine silahla girmek
yasaktır. hükmünü içermektedir ve Başkanlıkça da bu
karar titizlikle uygulanmaktadır. Milletvekili arkadaşlarımızın
da bu İç Tüzük hükmüne uymalarını, bir kez daha, Genel
Kurulun huzurunda istirham ediyoruz ve Başkanlık bu yasağı
titizlikle uygulamaya çalışmaktadır.
Pek
çok soru var, zaman da dar. Milletvekillerinin geçici sekreter olarak
kamudan almış oldukları sekreterlerin kadroya geçirilmesi
konusuyla ilgili olarak hâlihazırda böyle bir çalışma
yoktur. Bu konular, Meclise personelin nasıl alınacağı,
nasıl istihdam edileceği, memur alınmasıyla ilgili
olan hususlar 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda
ve Başkanlık Divanına verilen yetkiler çerçevesinde
kararlaştırılmaktadır ve bu hususta, ileride,
personelle ilgili olarak Başkanlık Divanında bir toplantı
yapılacaktır ve değerlendirilecektir. Ama, takdir
edersiniz ki, her gelen arkadaşın kendi seçeceği sekreterle
ve danışmanıyla çalışma hakkı bulunmaktadır.
Her defasında eğer bu şekilde Mecliste bu kadar personeli
istihdam etme durumu olursa, Meclisin istiap haddinin nelere mal
olacağını takdirlerinize sunuyorum.
Sayın
Özdoğanın beş altı tane sorusu vardı; onları,
Sayın Osman Özcanın, 50 tane yardımcı hizmetlinin
yüksekokul mezunu olmasıyla ilgili olan hususları, Sayın
Akgünün ve Sayın Mehmet Küçükaşıkın sorularını
etraflıca inceleyip yazılı olarak cevap vereceğiz.
Bilgilerinize
arz ederim.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) Tabloları sordum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Pakdil.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1228 Sıra Sayılı 2919 Sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4. Maddesiyle değiştirilen
14 üncü maddesinin ikinci ve son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Akif Hamzaçebi Bayram Meral Mehmet Küçükaşık
Trabzon
Ankara Bursa
Mehmet
Semerci Nuri Çilingir Feramus Şahin
Aydın
Manisa Tokat
"Türkiye
Büyük Millet Meclisi harcamalarının dış denetimi,
her yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı
tarafından görevlendirilen ve gerekli mesleki niteliklere
sahip denetim elemanlarından oluşan bir komisyon tarafından,
yapılır.
Uluslararası
Yüksek Denetim Örgütleri (İNTOSAI)'nin denetim standartlarına
uygun olarak yürütülen denetimlere ilişkin usul ve esaslar ile
komisyon tarafından düzenlenecek raporların değerlendirilmesine
ilişkin esaslar yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN
Efendim, Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım efendim?
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe
Kanun
Teklifi'nin 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında: TBMM harcamalarının
dış denetiminin her yıl TBMM Başkanlık Divanı
tarafından görevlendirilen ve gerekli niteliklere sahip denetim
elemanlarından oluşan bir komisyon tarafından hesaplar
ve bunlara ilişkin belgeler esas alınarak yapılır
denildikten sonra, komisyonun incelemelerini mali yıl dönemi
hesapları ile TBMM kesin hesap cetvellerinde yer alan rakamların
karşılaştırılarak yapacağı belirtilmiştir.
5018
sayılı yasaya göre dış denetim, uluslararası
standartlara uygun bir şekilde Sayıştay tarafından
yapılır. Yasa koyucu, TBMM ve Sayıştayın denetlenmesinde
bu genel kurala istisna getirmiştir. Yani, bu iki kurumun
dış denetiminin özel olarak oluşturulan bir komisyon
eliyle yerine getirilmesi öngörülmüştür.
Dış
denetim görevi ister Sayıştay, ister özel bir komisyon eliyle
yerine getirilsin, gerçekleştirilecek denetimin uluslar arası
standartlara uygun bir denetim olması gerekir. Uluslar arası
denetim standartlarına göre Sayıştay tarafından
gerçekleştirilen dış denetim, mali denetim ile performans
denetiminden oluştuğuna göre özel komisyon eliyle gerçekleştirilecek
denetimin de bu kapsamda gerçekleştirilmesi gerekir.
Teklifte
yer alan hükümlere göre, komisyonunun yapacağı denetim,
mali yıl hesapları ile TBMM kesin hesap cetvellerinde yer
alan rakamların karşılaştırılmasından
ibarettir. Çağdaş denetim anlayışında ve uluslar
arası genel kabul görmüş standartlarda rakam karşılaştırmasına
dayalı bir denetim anlayışına yer yoktur. Rakam
karşılaştırması ile sınırlı incelemenin
düzenlilik denetimi ve performans denetimi ile uzaktan yakından
bir benzerliği yoktur. Dolayısı ile, rakam karşılaştırmasına
dayalı olarak yapılan inceleme ile gerçek bir denetim arasında
çok büyük fark vardır.
Dış
denetim görevinin Sayıştay tarafından değil istisnai
olarak özel bir denetim komisyonu eliyle yerine getirilmesi, bu komisyonun
uluslar arası standartlara uygun denetim yapmaması sonucunu
doğurmamalıdır. Bu nedenle kanun teklifinin ikinci fıkrasında
değişiklik yapılarak komisyon tarafından yapılacak
denetimlerin dış denetim örgütlerinin uluslar arası
örgütü olan INTOSAI'nin denetim standartlarına uygun olması
ve bu denetimlere ilişkin esasların yönetmeliklerle belirlenmesi
amaçlanmıştır
BAŞKAN
Efendim, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
5inci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
5- Bu Kanuna ekli (I) sayılı listede yer alan kadrolar iptal
edilerek 2919 sayılı Kanunun 6 ncı maddesine bağlı
cetvellerden çıkarılmış ve ekli (II) sayılı
listede sınıf, unvan, derece ve sayısı gösterilen
kadrolar ihdas edilerek bağlı cetvellere eklenmiştir.
İhdas edilen kadroların mali hakları ile intibak ve diğer
özlük haklarının tespit ve kullanılması ile ilgili
hususlar 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36
ncı maddesinin "Ortak Hükümler" Bölümünün (F) bendi hükümlerine
tâbidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteği? Yok.
Önerge
yok.
Şimdi,
5inci maddeyi, ekli (I) ve (II) sayılı listelerle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) Sorularımız vardı Sayın Başkan.
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Geçici
madde 1i okutuyorum:
GEÇİCİ
MADDE 1- Bu Kanuna göre kadro ve görev unvanları değişen
yahut kaldırılan personel, en geç bir yıl içinde derece
ve kademelerine uygun kadrolara atanır ve atama işlemi
yapılıncaya kadar ihtiyaç duyulan işlerde görevlendirilirler.
Bunlar, yeni bir kadroya atanıncaya kadar, eski kadrolarına
ait aylık, ek gösterge ve her türlü zam ve tazminatlar ile diğer
malî haklarını bu süre içerisinde yapılacak artış
oran ve/veya miktarları uygulanmak suretiyle almaya devam
ederler.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteği? Yok.
Önerge
yok.
Sorular
var.
Buyurun
Sayın Hüseyin Özcan.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakanımıza
iki tane sorum var.
Meclis
içerisinde çalışan, 4/Cye göre çalışanların,
bir iki ay parasız izin verildiğinde, bir yıl bu şeylerini
düzeltemiyorlar ve sıkıntı içerisinde olduklarını
görüyoruz. Bu arkadaşlarımızı kadroya almayı
düşünüyor musunuz?
İkinci
bir sorum ise, sabahleyin dokuzbuçuktan, gün oluyor ki, Meclisin
açılışına kadar, 23.00e kadar çalışan personel
var. Bu çalışma süresi içerisindeki bu arkadaşlara
mesai vermeyi düşünüyor musunuz? Mesai veriliyor mu, onu
öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.
Sayın
Güler...
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Çalışma Bakanımızla birlikteyken
Bu Meclisin,
Genel Kurulun çalışma ortamına baktığımızda,
bir hekim milletvekili olarak baktığımızda, gerek
ışığın yoğunluğu gerek ses ve oturma
düzeni açısından optimal çalışma koşullarına
uygun düşmediği görülmekte. Meclisin, Çalışma Bakanlığıyla
beraber, bir, gerek ses tonu ve ışık konusunda bir
araştırması olacak mı?
İkincisi,
milletvekili odaları konusunda, zaten, hepimiz mustarip haldeyiz
ve bu odalarımız, Avrupa Birliğine giriş süreci
içerisinde, çalışma koşullarını da göz önüne
baktığımızda, 6 metre karelik
Buradan, aslında,
sizinle değil de, kamuoyuyla paylaşmak istiyorum. Çünkü,
davulun sesi, biraz, uzaktan hoş geliyor. 6 metre karelik bir çalışma
koşulları içerisinde, yan komşunun hapşırmasını
dahi duyduğumuz, Çok yaşa. dediğimiz bir ortamın
ideal bir ortam olup olmadığını ve bunun düzelmesi
için ne gibi çalışma yapmak istediğini
Zaten, Mecliste
çalışan çeşitli statüdeki kamu personelinin özlük
hakları konusunda, aslında, aynı işi yapıp,
farklı mesailer kavramı içerisinde çalışan grupların,
tabii ki, çalıştığı ortama göre verimliliğin
artırılması konusunda, özlük hakları konusunda
düzelme yapılıp yapılmayacağını soruyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Güler.
Sayın
Badazlı
FİKRET
BADAZLI (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben,
Sayın Meclis Başkan Vekilimize, izninizle, iç içe olan bir
soruyu yöneltmek istiyorum.
Sayın
Başkanım, Türk Bayrağındaki ay yıldız,
forslu arabası olan Cumhurbaşkanlığından
başlayarak, mülki amirlerde ve büyük kuvvet komutanlarının
araçlarında bulunur. Milletvekilinin forslu makam arabası
olmadığı cihetiyle, milletvekillerinin de yakasındaki
rozete ay yıldız konmuştur ve arabalarının ön
camında da uyduruk bir karton parçasına bastırılmış
bir belge bulunur. Ama, Türkiyedeki il genel meclisi üyelerimizin
rozetleri bizimkiyle aynı, ayırt etmek mümkün değil,
artı daha cazibeli, daha canlı ve arabalarının
camının üstünde büyük bir tane ay yıldız, il genel
meclisi üyesidir diye, yapışık. Milletvekilinin böyle
bir şeyi yok. Yani, milletvekilliği çok gölgede kalmadı
mı? Bu hususlarda bir değişiklik yapmayı düşündünüz
mü?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Badazlı.
Sayın
Işık
AHMET
IŞIK (Konya) Sayın Başkan, Sayın Başkanlığın
İç Tüzük çalışması vardı Sayın Başkanım,
bu noktada partilerden de görüş almıştı, İç Tüzük
çalışmasında hangi noktadayız? İç Tüzük çalışmasında
milletvekillerinin çalışma saatleri, çalışma
günleri noktasındaki düzenleme nedir?
Bir
de, Hesapları İnceleme Komisyonu üyesi olduğum için
çok yakından biliyorum; dört yılda büyük tasarruf yapılıyor
Meclisimizde. Yapılan tasarruf miktarı nedir dört yıl
olarak ve bu tasarruflara rağmen hizmette bir aksama var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkanım, 1992
yılında sınav açarak alınan 296 personelin, aradan
on beş yıl geçmesine rağmen, sadece 11 tanesi kadroya
alınmıyor; 296nın 285i kadroya alınıyor, 11 tane
Bu insanlar beceriksiz mi? Bu insanlar aciz mi? Sınavla aldığınız
insanlar. On beş yıldır 285 kişiyi kadroya alıyorsunuz,
bu 11 insanın günahı nedir? Bunlar başarısız
mı, beceriksiz mi? Bu insanların başarısını
kim ölçüyor? Ben şahsen, milletvekili sekreterinin başarısını
kimin ölçtüğünü bu Mecliste dört yıldır göremedim. Benimle
çalışıyor, tüm gününü, tüm işlemleri benimle yapıyor,
bir gün bana kimse sormadı ki Sen bu çalışan sekreterinden
memnun musun? Yani, başarı kriteri neyle ölçülüyor burada?
Ayrıca,
yine 2000 yılında açılan şeflik sınavında,
asiller atandı, bazı yedekler alındı, ama bazı
yedekler hâlâ alınmıyor. Şeffaf bir Meclis değil;
kadrosunu, tüm o insanlarını korumuyor, kollamıyor;
çalışanlara şefkat vermiyor, çalışanlara heyecan
vermiyor.
Yine,
(B) Blokta açılan yemekhanede duvarlar örülüyor, insanlar
ayırılıyor. Biz bu toplumun insanlarıysak, bu yemekhane
şeffaf olmalı. Hepimiz orada yemek yiyoruz, ama, çalışanları
ikiye ayırmış o yemekhane.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Sayın
Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Meclis Başkan Vekilimize bir sorum olacak. Bu sorular daha önce
söylendi ama, açık ve net olarak söylenmesini istiyorum.
Meclis
çalışanları arasında 4/C kapsamında kaç kişi
çalışıyor? Bu, 4/C kapsamında çalışanlarımızı
kadroya almayı düşünüyor muyuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Efendim,
sorular tamam.
Sayın
Başkan Vekili Pakdil, buyurun.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Arkadaşlarıma öncelikle
teşekkür ediyorum.
Mersin
Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Özcan, Mecliste çalışan
arkadaşlarımıza, yani, sabah erken gelip, icabında
23.00 veya 24.00 veya daha ileri vakte kadar çalışan arkadaşlarımıza
mesai verilmektedir. 4/C kapsamında çalışan arkadaşlarımızın
ise, ücretlendirmeleri yapılırken mesaileri dikkate
alınarak ücretlendirme yapılmıştır. Bunu takdirlerinize
sunuyorum.
Çalışma
ortamının iyileştirilmesiyle ilgili olarak Mersin
Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Gülerin bir sorusu olmuştu.
Bu konuda Başkanlık ve Başkanlık Divanı gereken
çalışmaları yapıyor. Şu an içinde bulunduğumuz
Genel Kurulun mevcut ortamından veya renk kompozisyonundan
bir rahatsızlık vardır. Bu, değişik şekilde
arkadaşlarımız, doktor olan arkadaşlarımız
veya bu konuyla ilgili olan arkadaşlarımızca söylenmektedir;
ama, bu Genel Kurulun kesin kabulü henüz yapılmadığı
için bu hususta bir işlem yapılmıyor. Onu da bilgilerinize
sunuyorum.
Sayın
Badazlının, il genel meclisi üyelerinin durumuyla ilgili
olarak sorduğu soru
Evet, arkadaşlarımız milletvekili
arkadaşlarımızın rozetlerine benzer bir şekilde
rozet çalışması yapmışlar ve yakalarında
bulunmaktadır. Bunlar da zaman zaman bir karışıklığa
sebebiyet vermektedir. Ben şahsen bu talebinizi Başkanlık
Divanına götüreyim. Bu hususta bir farklılık olması
doğaldır ve bir farklılık gerekmektedir. Otomobillerinin
veya araçlarının ön taraflarına koydukları ay
yıldızlı, kendilerini yansıtan meseleyle ilgili
olarak söyleyecek bir şey yok.
Sayın
Ahmet Işık, İç Tüzük şu anda Anayasa Komisyonuna
havale edilmiştir ve sırasını beklemektedir;
ama, dört yıllık yapılan tasarruflarla ilgili olarak
sorduğunuz soruya daha sonra sizlere yazılı olarak
bir cevap vermek isterim.
Sayın
Mevlüt Aslanoğlunun söylemiş olduğu, 1992 yılında,
bu, yapılan sınav, mülakat niteliğinde yapılmış
olan bir sınavdır ve bunlarla ilgili olarak da şu ana kadar
Meclis kadrolarına bir atama yapılmamıştır.
Belki bunların içerisinden birkaç kişi alınmış
olabilir; ama, bu, mülakat şeklindeki bir sınavdır, mülakat
şeklindedir ve şu anda değerlendirilmemiştir.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) 285 kişi atanmış, 15i
atanmamıştır.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Yok, diğerleri de atanmamıştır.
Belki eksik bilgi vardır Sayın Aslanoğlu.
Şeflik
sınavıyla ilgili olarak
Başkanlık Divanına
bu konu getirilmiştir, bir defaya mahsus olmak üzere sınavsız
yapılmasıyla ilgili olarak; ama, bu getirilen teklif,
Başkanlık Divanınca uygun görülmemiştir. Yakında
da yine bir şeflik sınavı açılacaktır. Şeflik
sınavında başarılı olan arkadaşlarımızın
da atamaları yapılacaktır. Bunu da söylüyorum.
Sayın
Ramazan Kerim Özkanın, 4/C kadrolarıyla ilgili olarak sorduğu
soru: Şu anda 4/C kapsamında 1.004 kişi vardır; ama,
bunlar değişik şekillerde çalışmaktadır.
Bildiğiniz gibi bunlar geçici işçiyken bu kadrolara atanmışlardır.
Bu arkadaşlarımızın da asaleten Meclis kadrosuna
atanmasıyla ilgili olarak bir çalışma yoktur.
Bilgilerinize
sunuyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Geçici
madde 1i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Geçici
madde 2yi okutuyorum:
GEÇİCİ
MADDE 2- Mesleğe özel yarışma sınavına tâbi tutulmak
suretiyle alınan ve yönetmeliklerine göre yapılan yeterlik
sınavında başarı gösterip uzman kadrolarına
atanarak halen Türkiye Büyük Millet Meclisinde uzman olarak çalışanlara
hiçbir işleme gerek kalmaksızın, bir defaya mahsus olmak
üzere haklarında ilave bir derece yükselmesi uygulanır.
BAŞKAN
Madde üzerinde soru-cevap işlemini başlatacağım.
Sayın
Hüseyin Özcan
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakanıma iki
tane soru soruyorum.
Birincisi,
milletvekillerinin danışmanları, cumartesi, pazar
demeden, belki şehir dışına çıkıyorlar.
Özellikle kalacakları yerler, kaldıkları oteller ve
diğer ihtiyaçları, haliyle, milletvekilleri tarafından
karşılanıyor. Bu konuda, danışmanlarla ilgili
mesai verme durumu var mı Meclisin? Bunu öğrenmek istiyorum.
İkincisi
ise: Sözleşmeli olarak gelen bu danışmanların, tekrar,
bir, kadro konusunda, kadroya alma durumumuz var mı? Dışarıdan
da gelse, burada dört yılını tamamlayan bu insanlar,
yarın milletvekili seçilmediğinde mağdur oluyorlar.
Bu konuda herhangi bir tazminat veya özlük haklarıyla ilgili
bir gelişme, bir çalışma var mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Daha
önce de Balıkesir Milletvekilimiz Orhan Sür bir soru önergesi
vermişti. Milletvekillerine, illerinin plakası, artı,
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve ildeki milletvekili sayısına
göre rakamlarla, bir kırmızı plaka anlamında
Bu
düşünce geçerliliğini
Ne gibi, Başkanlık Divanı
bir çözüm üretti, çözüm üretmeyi düşünüyor musunuz? Ben, güzergâhlarda
giderken şunu görüyorum: Boş kırmızı plakaya
selam verildiğini, ancak arkada 4 milletvekiliyle giden bir
arabayı polisin durdurduğunu biliyorum. Önümüzde gidiyor
boş araba, güvenlik görevlilerimiz selam veriyor, ama arkadaki
arabada 4 milletvekilimiz var, onlar durduruluyor, ehliyet, ruhsat
sorulmasını yaşıyoruz. Sayın Orhan Sürün verdiği
soru önergesini işleme almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Sayın
Özdoğan
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisine bağlı olması hasebiyle Hereke
Halı Fabrikası hakkında üç soru sormak istiyorum Sayın
Başkanım.
Birinci
sorum: Hereke halısı kökü tarihimize dayanan bir Türk halısı
markasıdır. Bu markanın geliştirilmesi ve Hereke
Halı Fabrikasındaki üretimin hem nitelik açısından
geliştirilmesi ve başka yörelerimizde halı dokumacılığına
model teşkil etmesi için Meclis Başkanlığımız
neler yapmıştır veya neler yapmayı düşünmektedir?
İkinci
sorum: Hereke Halı Fabrikasındaki kalite kontrolü nasıl
bir sistemle gerçekleşmektedir ve Hereke markasının
başka ülkelerce çalınmasını engellemek için nasıl
bir kontrol sistemi oluşturulmuştur?
Son
surum: Hereke Halı Fabrikasının özelleştirilmesi
konusunda bir planınız var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özdoğan.
Sayın
Aslanoğlu...
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Efendim, deminki sorumu tekrar
ediyorum: Burada yıllardır çalışan sınavı
kazanmış insanlar varken, sonradan, gerek bazı milletvekillerimiz
gerek bazı Meclis yönetimindeki müdür, müdür yardımcılarımıza
veya Meclis idaresine dışarıdan gelen insanlar kadroya
geçirilmiş midir geçirilmemiş midir?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Güler...
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizin
aracılığınızla
Bugün Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. diyoruz, ama milletvekillerinin protokoldeki
yerlerini merak ediyorum. Çünkü, çeşitli sıkıntılar
her safhada olduğu gibi
Seçilmiş insanın atanmışın
gerisinde olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konunun düzenlenmesi için ne gibi çalışmanız var?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Güler.
Sayın
Ünlütepe
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Başkanımıza bir soru yöneltmek istiyorum:
Zaman zaman Meclis Genel Kurullarında çok yoğun uğultular
olmaktadır. Bunların sebeplerinden birisi de cep telefonlarıyla
Meclis Genel Kurulunda konuşma yapılmasıdır. Pek
çok genel kurullarda, bilhassa Avrupadaki genel kurullarda, meclis
genel kuruluna girdiğiniz anda cep telefonları çalıştırılmamaktadır.
Böyle bir uygulamayı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
da uygulamayı düşünüyor musunuz? Veya böyle bir uygulamaya
niçin geçmiyoruz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.
Sayın
Pakdil, Sayın Başkan, buyurun.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Evet, teşekkür ediyorum katkıda
bulunan arkadaşlarımıza.
Sayın
Hüseyin Özcan, danışmanlara kadro verilmesiyle ilgili
olarak bir soru sordu.
Saygıdeğer
arkadaşlarımız, bildiğiniz gibi, danışmanlar
ve sekreterler, milletvekili arkadaşlarımızın
kendi özgün, iradeleriyle, kendileriyle birlikte çalışmaktadır.
Şimdi, 550 tane milletvekilimiz ki bu dönemde olduğu gibi
bazen Mecliste büyük oranda bir değişiklik olmaktadır.
Eğer, her dönem bu dört yıl içerisinde çalışan arkadaşları
kadroya geçirme durumu olursa -danışman olarak çalışan
arkadaşları- Meclisin personel sayısının ne
kadar büyük bir yük getireceği ortadadır. Ayrıca, böyle
bir şey -kendimce ve arkadaşlarımda hissettim-
şık bir şey de değildir. Bütün arkadaşlarımın
kendi danışmanlarını kendi seçme hakları en
doğal haklarıdır ve bu hususta bir çalışma da
yoktur.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) Bunların hepsi yüksekokul bitirmiş
Bir
de, harcırahlarla ilgili
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Saygıdeğer arkadaşlarım,
bu konularla ilgili olarak, yani danışmanlara ne kadar ücret
verileceği, Başkanlık Divanınca kararlaştırılmaktadır
ve kararlaştırılmıştır. Bizim geldiğimiz
dönemden sonra da bu arkadaşlarımızla ilgili olarak
ücret artışları söz konusu olmuştur ve gerektiği
zaman da bu ücret artışları yapılmaktadır.
Önümüzdeki yıl içerisinde bu durum tekrar değerlendirilecektir.
Evet, arkadaşlarımız zor bir görev yapıyorlar,
doğrudur ve bizler de onlara bütçe imkânları ölçüsünde gerektiği
ücreti takdir etmek istiyoruz.
Evet,
kırmızı plakalı, Sayın Kerim Özkanın söylediği
durumla ilgili olarak, milletvekili arkadaşlarımıza
bu şekilde bir plaka verilmesi konusu Trafik Kanununda bir değişiklik
yapılmasını gerektirmektedir. Doğrudur, bir yere
gittiği zaman milletvekili arkadaşlarımız kendi
araçlarını park edecek bir yer bulacakken, kamuda çalışan
ve değişik görevlerde bulunan -bunların içinde şube
müdürleri, diğer arkadaşlar dahildir, onların şoförleri-
diğer durumları varken veya belirli yerlere yerleri ayrılmışken,
arkadaşlarımızın bu hususta bir zorluğu vardır.
Ben de bu hususta sizlere katılıyorum. Ama, eğer, milletvekilleri
olarak bizler, Trafik Kanununda bir değişiklik yapmayı
öngörürsek, bunu becerirsek, başarırsak çok rahat bir
şekilde bu sorun da çözülmüş olur. Bunu bilgilerinize arz
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) Zaman var Sayın Başkan.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Birkaç şey daha arz edeceğim.
BAŞKAN
Devamı mı var?
Buyurun.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Hereke halısının gelişimi,
kalite kontrolü ve Hereke Fabrikasının özelleştirilmesiyle
ilgili olarak konulara, Sayın Özdoğana yazılı
olarak bir cevap vereceğim.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, memurların istihdam şekli bellidir.
Memurlar, zaman zaman sınavlarla açıktan atanırlar veya
daha önce memurluk yapmış olan
İlk defa atanırlar
veya daha önce görev yapmış olan arkadaşlarımız
açıktan atanırlar, bir kısım arkadaşlar da naklen
atanırlar. Bu, her kurumda olur. Türkiyenin değişik kurumlarında
görev yapan, bakanlıklarında görev yapan arkadaşlarımız
da naklen diğer kurumlara atanırlar. Bu süre içerisinde de
belirli sayıdaki arkadaşlarımız Türkiye Büyük
Millet Meclisine naklen atanmışlardır. Bu, yasalara
ve mevzuata uygundur. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütün milletvekillerinin
özgür iradesiyle seçilen başkanın bu husustaki tasarrufları
tabii ki olacaktır ve olmuştur, bunda herhangi bir sıkıntı
yoktur. Bu, bakan arkadaşlarımız için de aynı
şekilde geçerlidir. Dolayısıyla, başka yerde çalışan,
şartları uygun olan kamuda görevli olan arkadaşlarımızdan
çok az bir miktar da bu dönemde de Meclise naklen atanmış ve
bunların çalışmalarından istifade edilmiştir.
Bu, çok doğal ve tabii bir durumdur.
Protokol
konusuyla ilgili olarak, Dışişleri Bakanlığı
Protokol Genel Müdürlüğüne, İçişleri Bakanlığına
ve Cumhurbaşkanlığına bu hususta Başkanlık
makamı tarafından yazışmalar yapılmıştır
ve bu konularla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı
illere bir genelge yayınlamıştır ve illerdeki
protokol durumunu yeniden düzenlemiştir. Ama, Dışişleri
Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı nezdindeki
çalışmalar sürmektedir ve Başkanımız da bu hususta
ve Başkanlık Divanı olarak bizler de, Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyelerinin, milletvekili arkadaşların, yani bizlerin
kendi konumlarının düzeltilmesiyle ilgili olarak çalışmaları
sürdürüyoruz.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) Yerimiz kaçıncı sıra Sayın
Başkan?
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Sayın Ünlütepenin, cep telefonuyla
ilgili olan sorusu: Mecliste, şu anda, bu, bir kısım cihazlarla,
belirli alanları kapsamak şekliyle telefon konuşmaları
kapatılabilir, bu mümkündür, ama şu anda bu elektronik sistemi
teçhiz eden Siemens firması, kesin kabulü yapılmadığı
için bu şekildeki bir çalışmanın teknik sistemi bozacağını
söylemektedir ve bu gerekçeyle de Başkanlık, Genel Kurulda
telefonların çalışmamasıyla ilgili olarak bir
çalışma yapmamıştır. Sebebi budur.
Bilgilerinize
arz ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1228 sıra sayılı Kanun Teklifinin geçici 2nci maddesinde
geçen uzman olarak ibaresinin madde metninden çıkarılmasını
arz ve talep ederiz.
Sadullah
Ergin Vahit Kirişci Zülfü Demirbağ
Hatay Adana Elazığ
Mehmet
Kurt Recep
Garip
Samsun Adana
BAŞKAN
Sayın Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)
Sayın Başkan, uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mesleğe
özel yarışma sınavına tabi tutulmak sureti ile
alınan ve yönetmeliklerine göre yapılan yeterlik sınavında
başarı gösterip uzman kadrolarına atanarak halen Türkiye
Büyük Millet Meclisinde yönetici olarak çalışanların
da bu haktan faydalandırılmaları amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi,
geçici 2nci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Şimdi,
yeni bir geçici madde ihdasına dair önerge vardır; önergeyi
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1228 sıra sayılı 2919 Sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin Geçici 2. maddesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki yazılı maddenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Geçici
Madde 3- Halen Türkiye Büyük Millet Meclisinde Yardımcı
Hizmetli olarak çalışan ve yüksek öğrenimini tamamlamış
olanlar başkaca bir işleme gerek kalmaksızın, bir
defaya mahsus olmak üzere boş bulunan memur kadrolarına
atanırlar.
Kemal
Sağ Bayram Meral Feramus Şahin
Adana Ankara Tokat
Mehmet
Semerci Mehmet Küçükaşık Nuri Çilingir
Aydın Bursa Manisa
BAŞKAN
Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutayım mı efendim?
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Evet.
BAŞKAN
Okutuyorum:
Gerekçe:
Yardımcı hizmetli kadrosunda memuriyete başlayanların,
memuriyet görevlerini yerine getirirken, ilave özveri ile yüksek
öğrenimi tamamlayanların bu başarılarını
ve özverilerini karşılıksız bırakmamak, çalışırken
okumayı teşvik ederek ülkenin eğitim düzeyine katkı
sağlamak.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Yeni
bir geçici madde eklenmesine dair, ihdasına dair bir başka
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1228 sıra sayılı Yasa Teklifine aşağıdaki
Geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ziya
Yergök Orhan Erdem Kerim Özkul
Adana Konya Konya
Ali
Rıza Bodur Nihat
Eri Kâzım Türkmen
İzmir Mardin Ordu
Görevlendirilmek
üzere değişik kurumlardan gelen ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yapılan sınavlarda başarılı
olup, en az 15 yıl süre ile Türkiye Büyük Millet Meclisinde geçici
görevli olarak çalışanlar, durumlarına uygun kadrolara
atanırlar.
BAŞKAN
Sayın Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiye Büyük Millet Meclisi personel ihtiyacını karşılamak
üzere 1991 Aralık ayında yapılan sınavlarda 81 personel
için test ve daktilografi uygulaması ile genel kültür, davranış,
konuşma yeteneği, görünüm gibi nitelikler göz önünde tutularak
eleme yapılmış ve sonuçta 40 personel sınavı
kazanmış bunların 37 si Ocak 1992de göreve başlamıştır.
Bu personelden bir kısmı süreç içerisinde kadro almış
olup bugün az sayıda personel (yaklaşık 10-12 kişi)
15 yıldır özveri ve başarıyla çalışmasına
ve olumlu sicillerine rağmen hâlâ geçici görevli statüsündedir
ve kurumlarında da pek çok hak kaybına uğramıştır.
Önerge ile bu mağduriyetlerin giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
MADDE
6- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz yok.
Sorular
var.
Buyurun
Sayın Güler.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii,
hep başka konular üzerinde sorunlar tartışılırken
milletvekillerinin temel sorunu, başta yasama, denetleme ve
tüm vatandaşlarımızın sorunlarıyla bire bir
uğraşma.
Biraz
önce de Sayın Başkana soru sorduk. Milletvekillerinin sadece
sistem içerisinde günah keçisi ilan edildiği bir ülkede egemenliğin
kayıtsız şartsız milletin olabilmesi için: Bir, milletvekilinin
başta danışman ordusu, bir tane değil, danışman
ordusu; iki, sekreterya; üçüncüsü ise, kendi seçim bölgelerinde en
azından bir irtibat bürosu, vatandaşlarımızın
Meclise kadar gelmemeleri için, sorunlarını bire bir daha
taşıyabilecek irtibat büroları. Bu konuda dördüncüsü
ise -biraz önce Sayın Başkana sordum, yanıt alamadım-
6 metrekarelik bir çalışma odasını dünya standardında
nereye uygun görüyorsunuz -ki, biz milletvekillerine bu uygun görülmüş-
bu konuda çalışmalar var mı?
Tabii
ki, özlük hakları konusunda milletvekilleri hep tartışılır.
Tartışılsın, canları sağ olsun vatandaşlar
da başta olmak üzere. Çünkü
Milletvekillerinin günah keçisi
ilan edildiği bir ortamda özlük hakları, çalışma
koşulları konusunda bir düzenleme yapılıp yapılmadığını
sormak istiyorum? Çünkü, bunu kamuoyunun da bilmesi gerekiyor.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Güler.
Sayın
Eraslan, buyurun.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Sayın Başkan, aracılığınızla,
Sayın Başkan Vekiline bir soru sormak istiyorum: Bildiğiniz
üzere, mail adreslerimiz haberleşme amaçlıdır, ama
-herhâlde tüm milletvekili arkadaşlarım da- günde 500ün
üzerine, zaman zaman 1.000in üzerine varan mail gruplarının
mailleriyle, âdeta, deyim yerindeyse, taciz edilmekteyiz ve mail
adresimizi kullanamamaktayız. Saçma sapan, yerinde olmayan
birtakım şeylerle
Yani, bunu almama şansımız
yok. Bu durumda mail adreslerimizi kullanamaz hale geldik. Bunu
filtreleme, engelleme gibi bir şey düşünülemez mi?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Işık, buyurun.
AHMET
IŞIK (Konya) Sayın Başkan, benim de eski parlamenterlerle
ilgili bir sualim olacak.
Sayın
Başkanım, milletvekilliği bitmiş, geçmişte
parlamenterlik yapmış insanların kampüse geldiğini,
fakat, bir oturma mekânlarının veya bir iletişim kuracak
mekânlarının olmadığını görüyoruz. Yeni
yapılacak halkla ilişkiler binasında hiç olmazsa, vekilliği
bitmiş parlamenterlerin iletişim kurabilecekleri, hepsinin
genelinin faydalanabileceği bir ortak mekân veya Parlamenterler
Birliğinin bulunduğu mekânın daha kapsamlı hale
getirilmesi noktasında -Bülent Beyin çok duyarlı olduğunu
biliyoruz bu konuda- ve buna yönelik bir hazırlık, bir çalışma,
bir öngörü var mı öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkanım, 2007
yılı Bütçe Yasasında Türkiye Büyük Millet Meclisine
yeni kadro ihdası var mı? Bu yeni kadro ihdasını
da nasıl kullanacaksınız? Özellikle, yıllardan gelen
sorunları çözecek bir kadro, eski kadrolara, bu insanlara bir
çözüm bulacak mısınız? İlave ne kadar kadro
alındı? Bu kadroyu nasıl kullanacaksınız?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
milletvekillerimizin seçmenleriyle en yoğun iletişim
kurduğu alan telefon ağıdır.
Ben
Sayın Meclis Başkan Vekilimize şunu sormak istiyorum:
Acaba, bu kullandığımız, odalarımızda
kullandığımız telefonların kaç milletvekili
maaş tutarında karşılığı veriliyor?
Sayın vatandaşlarımızla daha iyi ve daha yoğun
iletişim kurma açısından, demokrasinin gelişmesi
açısından ve sorunları daha iyi alma açısından
bu milletvekillerine ödenen telefon tutarı biraz daha artırılamaz
mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.
Sayın
Pakdil, Sayın Başkan, buyurun.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Evet, sondan başlayarak cevap
vermek istiyorum.
Sayın
İbrahim Özdoğan, Erzurum Milletvekilimiz, milletvekili
arkadaşlarımıza telefon ücreti olarak kaç maaş
tutarında bir ücret ödendiğini sordular. İki maaş
tutarında bir ücret ödenmektedir. Bu konu, zaman zaman, Başkanlık
Divanında gündeme gelmektedir. Bunun güncelleşmesi mümkündür.
Ama, şu anki durum itibarıyla, iki maaş tutarında
ödeme yapılmaktadır. Bilgilerinize sunuyorum.
Sayın
Ferit Mevlüt Aslanoğlunun sorusu. Bu yeni kanunla birlikte yeni
kadro ihdası yok. Ayrıca, 170 tane kadronun, değişik
şekilde işlevsiz hale gelmiş olan kadronun da iptali
söz konusudur, bütçeyle de herhangi bir şekilde kadro talebinde
bulunulmamıştır.
Sayın
Ahmet Işıkın sormuş olduğu eski milletvekili
arkadaşlarımızın kullanacağı uygun
mekânlar ihdası düşünülmekte midir sorusuna şöyle cevap
vermek istiyorum: Yeni yapılan çalışmalarla birlikte,
bu arkadaşlarımıza da güzel sosyal imkânlar sunacak
olan alanlar ihdas edilmesi düşünülmektedir ve çalışmalar
yapılmaktadır.
Elektronik
haberleşmeyle ilgili olarak, Sayın Orhan Eraslanın
sormuş olduğu soru. Bu konuyu teknik arkadaşlarımıza
inceletip, size de, ayrıca, Sayın Eraslan, bir cevap vereceğiz
arkadaşlarımızın lüzumsuz bir şekilde, yani
bu mail adreslerinin meşgul edilmemesiyle ilgili olarak.
Eğer mümkün olursa da engellenmesi düşünülmektedir. Size,
ayrıca, arkadaşlarımızca bilgi verilecektir.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Bizim, kendimiz, üç gün duruyor, üç gün sonra yine
değişiyor.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Sayın Hüseyin Gülerin, belki,
diğer ülkelerdeki, özellikle Batı ülkelerindeki durumu
kıyas ederek sormuş olduğu soru: Milletvekillerine
ek birkaç tane danışman olabilir mi veya kendi memleketlerinde
bir irtibat bürosu olabilir mi, sekreterlerinin durumuyla ilgili
olarak sorular sordu. Bunlar, tabii ki, günün şartlarına göre
değerlendirilecek olan hususlardır. Bunları da, biz,
zaman zaman, Başkanlık Divanında konuştuk, tekraren
de konuşuruz.
Bugünkü
6 metrekarelik çalışma odaları tabii ki yeterli değildir,
doğrusunuz. Bu konularda arkadaşlarımızın
yeterli çalışma yapması, yasama faaliyetlerine gerçek
anlamda katkıda bulunması da mümkün olmamaktadır. Bunun
idrakindeyiz, şuurundayız. Bu konularla ilgili olarak,
arkadaşlarımızın çalışma ofislerinin
daha uygun şartlara getirilmesiyle ilgili olarak Başkanlığın
çalışmaları sürmektedir.
Bilgilerinize
sunuyorum.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) İnşallah bu dönem görürüz.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) İnşallah bu yasama dönemine
yetişir.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Sayın
Aslanoğlu, tekrar mı?
Buyurun.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkanım, Mecliste
çalışan geçici görevliler özel hastanelere gidemiyor
-özel hastanelere gidemiyor- çocuklarını buradaki kliniğe
getiremiyorlar. Yani, bunlar, danışmanlar ve sekreterler,
geçici görevdeki insanlar, burada çalışıyorlar. Örneğin,
buraya polis arkadaşlar çocuklarını getirebiliyor,
ama buradaki arkadaşlarımız, bu geçici arkadaşlarımız
çocuklarını buraya getiremiyor. Yani, bir anne için çocuk
ne kadar önemli ve saatlerce, gidip, devlet hastanesinde beklemek
zorunda kalıyorlar. Bu sizin personeliniz. Buna göre bir önlem
alırız. Bu arkadaşlarımızın çocuklarının
-en azından çocuklarının- burada tedavi edilmesini
sağlamak zorundayız.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Buyurun
Sayın Başkan.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Genel sağlık sigortası,
bildiğiniz gibi, 1 Ocak itibarıyla yürürlüğe girecektir.
O zaman bu sorunlar kökünden kalkacak ve bütün arkadaşlarımız
istediği hastaneye o şekilde gitmiş olacaklardır.
Bunlar sadece sigortalı, 4/C kapsamında olan arkadaşlar
için geçerlidir. Yani, 657 sayılı Kanuna tabi olarak geçici
statüde Mecliste çalışan arkadaşlarımız
için böyle bir şey söz konusu değildir, onlar zaten bu haklardan
istifade etmektedirler.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet,
Sayın Özcan
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) Ben de özel hastaneden yararlanmaları konusunda
-Mecliste çalışanlar- onunla ilgili soru soracaktım.
BAŞKAN
Cevaplandırıldı.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) Cevabı aldım. Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özcan.
6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
7- Bu Kanun hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
yürü-tür.
BAŞKAN
Sayın Özdoğan, soracak mısınız bu maddede?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Vazgeçtim efendim.
BAŞKAN
Vazgeçtiniz. Teşekkür ederim.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı
olmasını diliyorum.
Saat
20.00de toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.56
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
25inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
5inci
sırada yer alan, Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimurun,
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Kütahya
Milletvekili Abdullah Erdem Cantimurun; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (2/874) (S. Sayısı: 1249)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı
sırada yer alan, Diyarbakır
Milletvekili Osman Aslanın, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan
Zararların Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu.
6.-
Diyarbakır Milletvekili Osman Aslanın; Terör ve Terörle Mücadeleden
Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
İçişleri Komisyonu Raporu (2/843) (S. Sayısı: 1241)
BAŞKAN
- Hükûmet ve Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri
Komisyonu Raporu.
7.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu (2/775) (S. Sayısı: 1209)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
Bursa
Milletvekili Şevket Orhan ile Balıkesir Milletvekili Ali
Osman Salinin, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu.
8.- Bursa
Milletvekili Şevket Orhan ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman
Salinin; 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonu Raporu (2/461) (S. Sayısı: 970e 1 inci Ek)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
9uncu
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti
Arasında Bir Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu.
9.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Arasında Bir Serbest
Ticaret Alanı Tesis Eden Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1224) (S. Sayısı: 1244)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin, Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu.
10.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin; Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/870) (S. Sayısı: 1255) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon
Raporu 7/11/2006 tarihinde 1255 sayıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu teklif,
İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında görüşülecektir.
MEHMET
NURİ SAYGUN (Tekirdağ) Başkanım
BAŞKAN
- Bu nedenle, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp
maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler halinde görüşülecek
ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklifin
tümü üzerinde
MEHMET
NURİ SAYGUN (Tekirdağ) Başkanım
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Sayın Başkan, usul tartışması
açmak istiyoruz efendim.
MEHMET
NURİ SAYGUN (Tekirdağ) Efendim, bu yasanın görüşülmesiyle
ilgili olarak, 63üncü maddeye dayalı ve 91inci maddeye dayalı
bir usul tartışmasıyla ilgili konuşma talebimiz
var.
BAŞKAN
Nedir usul tartışmasında, neyin usulü? Benim tutumum
mu?
MEHMET
NURİ SAYGUN (Tekirdağ) Hayır, hayır.
BAŞKAN
- Madde mi?
MEHMET
NURİ SAYGUN (Tekirdağ) Gelen kanunun temel yasa olarak değerlendirilmesine
ilişkin.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Yani, İç Tüzük hükmü yanlış yorumlanıyor
Sayın Başkan.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, 63ün tamamını
tekrar ediyoruz. Görüşmekte olduğumuz
Yanlış bir
usul uygulanacak. O nedenle, 63üncü maddeye göre CHP Grubu adına
Sayın Mehmet Nuri Saygun söz istiyor efendim. Söz verilmesini
istirham ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Anadol, şu anda görüşmek istediğimiz ve temel
yasa olarak kabul edilen yasa üzerinde usul hakkında söz istiyorsunuz.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Evet efendim.
BAŞKAN
Şimdi 63üncü maddeyi ben de okuyorum. Buradaki, maddede bahsedilen
hususlara benim kanaatime göre uymuyor. Neden; çünkü, bu yasanın,
gelen teklif üzerine, Danışma Kurulu önerisi üzerine burada
müzakere edilmiş, zaten Genel Kurul tarafından kabul edilmiş,
temel yasa olarak kabul edilmiş. Bundan sonra bunun üzerinde bizim
bir tartışma açma imkânımız yok.
MEHMET
NURİ SAYGUN (Tekirdağ) Şimdi, efendim, bu yasa gündeme
gelince oldu.
(x) 1255 S. Sayılı
Basmayazı Tutanağa eklidir.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkanım, arz edeyim müsaade
ederseniz. Danışma Kurulu mutabakat sağlayamamış.
Daha sonra Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi buraya gelmiş
ve burada tartışılan, bugün görüşmek istediğimiz
yasa, temel yasa mı değil mi, o tartışılmadı.
Adalet ve Kalkınma Partisinin önerdiği gündem kabul edildi
Mecliste. Şimdi, takdir buyurursunuz ki, adı bile belli olmayan
bir yasanın temel yasa diye dayatılması burada usul
tartışmasını gerektirir.
BAŞKAN
Efendim, zabıtları getirip bakarsanız, o grup önerisi
tartışıldı, ekinde hatta madde madde de okundu. Yani,
burada bir
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Efendim, o, gündemde yer alıp almaması.
Temel yasa olup olmadığı tartışılmadı.
BAŞKAN
Efendim, madde madde
Temel yasa kaç maddedir, kaç bölüm halinde görüşülecek,
kitapçıkta da var. O bakımdan, 63üncü madde çerçevesinde
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Bu, bir hakkın suistimalidir Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Efendim, Genel Kurulda karar verilmiş bir hususta.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) İç Tüzükün suistimali efendim. Böyle
şey olur mu?
BAŞKAN
Bastırılmış, dağıtılmış,
elinizde. Ben nasıl size 63e göre
O konuda söz veremem. Ama,
başka bir konu, benim tutumum
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Sayın Başkan, İç Tüzükün suistimali.
Efendim, 91inci madde olabilir mi? Çeşitli kanunlarda diyor,
temel kanun olur mu?
BAŞKAN
Efendim, orada, bu tartışılırken konuşacaktınız
o zaman, eğer konuşmanız gerekiyorsa.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Adı bile temele aykırı. Böyle bir
şey olur mu?
BAŞKAN
Sayın Eraslan, siz hukukçusunuz!
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Elbette; kabul ederseniz.
BAŞKAN
Geçmiş bir konuyu bugün tekrar görüşemeyiz efendim.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Efendim, geçmedi, daha yeni görüşeceğiz,
yasaya başlamadık.
EYÜP
FATSA (Ordu) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim, elinizdeki gündem kitapçığına bakar mısınız.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Bakarım efendim.
BAŞKAN
Buyurun, bir bakın o zaman.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Baktım efendim, buyurun.
BAŞKAN
Öyleyse, bu daha önce karar verilmiş, bu Genel Kuruldan geçmiş.
Ben onun üzerinde tekrar müzakere açamam. Doğrudur, yanlıştır.
Ben açamam. 63 böyle bir şey demiyor, ama, başka bir talebiniz
varsa, benimle ilgili başka konu, evet, ama, bu konuda herhangi
bir müzakere usul hakkında açtıramam.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Yani, adı bile belli olmayan bir yasa
BAŞKAN
Efendim, müzakere edildi Sayın Başkanım.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir)
temel yasa olarak dayatılacak ve
biz konuşamayacağız burada.
BAŞKAN
Zabıtları getirtirseniz
Efendim, maddede, yasayı
görüşürken her şeyi söyleyebilirsiniz.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Hayır efendim.
BAŞKAN
Efendim, ben zorlayamam kendimi. Olmayan bir hakkı, bende olmayan
bir yetkiyi kullanmam mümkün değildir. Yani, bu konuda beni mazur
görün.
MEHMET
NURİ SAYGUN (Tekirdağ) Efendim, izin verirseniz Başkanım
BAŞKAN
Bu nedenle, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp
maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek
ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklifin
tümü üzerinde grupların bir söz isteği yok.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Nasıl? Anlamadım efendim.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Nasıl?
BAŞKAN
Yok, benim elimde yok.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) Sayın Başkan, böyle şey olur mu?
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Nasıl yok efendim? Olur mu öyle şey? Öyle
şey olur mu efendim?
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) Sayın Başkan, neye geçeceğimizi
bilmiyoruz ki!
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Yani, bu Parlamento bunu da görecek. Yapmayın
Allah aşkına!
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Şimdi, bu sıraya geleceğini
biz biliyor muyduk?
BAŞKAN
Ben bilmem, ben okudum sadece.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Olur mu öyle şey?
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Efendim, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
ben konuşacağım. O konuda talebimiz var.
BAŞKAN
Efendim, ben
Konuşmayın
(Kürsü
önünde toplanmalar)
Bir
dakika efendim
Bir dakika efendim
Sayın arkadaşlar, lütfen
kürsünün önünden, bir defa, yerinize oturun. Aksi takdirde hiçbir
talebinizi kabul etmem, İç Tüzük açıktır. Herkes yerinden
talebini yapabilir.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) O zaman hiç oylamayın efendim, kabul edilmiştir
deyin, buyurun. Şahsım adına bile bir talebim var. Böyle
şey olabilir mi?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan.
Buyurun
efendim.
CHP
GRUBU ADINA ORHAN ERASLAN (Niğde) Sayın Başkan, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; çeşitli kanunlarda
değişiklik yapılmasına ilişkin, Yozgat Milletvekili
Sayın Bekir Bozdağ ve arkadaşlarının vermiş
olduğu kanun teklifinin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, Parlamentomuz Anayasamızda belirtildiği
şekilde yasa koyan bir kurumumuz. Sabahtan beri yaşananları
düşünüyorum; bugün Parlamento gündemiyle ilgili, iktidar
partisi elinden gelen her çabayı sarf etti, yani bir karar verip
de şu yasayı görüşeceğiz diyemedi. Terör ve terörle
mücadeleden doğan zararların karşılanmasıyla
ilgili yasa tasarısı gelecek. denildi, Yok, o gelmeyecek,
çeşitli kanunlarda değişiklik gelecek. denildi, Hayır,
o değil, öbürü; o değil, öbürü... Âdeta pinpon topu oynar gibi
bu ana kadar geldik.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bu tutum öncelikle milletvekillerine
saygısızlıktır, Parlamentoya saygısızlıktır,
parlamentoya inançsızlıktır; kimse kusura bakmasın.
Yani, burada, Genel Kurulda bir yasa görüşülüyorsa, bunun üzerinde
milletvekilleri söz alıyorsa, buna katkı yapılabilme
imkânı verilebilmek içindir. Milletvekillerinin görüşülen
yasaya katkısını engellemeye dönük çalışmaları,
doğrusu, anlayabilmek mümkün değildir.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, görüşmekte olduğumuz
yasanın Parlamentoya getiriliş tarzı da Anayasaya
aykırıdır. Bir hakkın kötüye kullanılmasıdır.
Şimdi, yasanın adı, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifidir. Çeşitli Kanunlarda
Dikkat edin, adı yok. Çeşitli Kanunlarda
Şimdi,
çeşitli kanunlarda değişiklik yapan bir yasa teklifi,
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel yasa olarak getiriliyor.
Değerli arkadaşlar, bu hangi hukuk dalını düzenliyor?
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Temelin yasası!
ORHAN
ERASLAN (Devamla) Hangi bütünlüğü var, temeli nerede? Nasıl
temel yasa? Bu, İç Tüzükte 91inci maddede temel kod sayılan,
bir bütünlük arz eden ve bir hukuk alanını düzenleyen kodların
bütünlüğünün bozulmaması için getirilen bir hakkın
suistimalidir. Yasanın gelişi hakkın suistimalidir,
İç Tüzük ihlalidir. Dolayısıyla, evvela yasanın
görüşülüş biçimi Anayasanın 88inci maddesine aykırıdır.
Bunu tespit etmek istiyorum.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elazığ) İç Tüzükü de yapan biziz,
temeli de yapan biziz.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) O zaman topyekûn oylayıverelim, hiç görüşmeyelim,
ne dersiniz?
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Memnun oluruz.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) AKP Grubunda oylansın bunlar, Mecliste
değil!
ORHAN
ERASLAN (Devamla) Hatta Grup toplantınızda oylayın
da, TBMM bunun vebali altında kalmasın.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, ceza yasaları ve ceza hükmü
taşıyan yasalar, özel yasalardır, diğerlerine göre
daha titizlik ister; böyle gece yarısı baskınlarıyla
getirilecek yasalar değildir. Neden titizlik ister? Şundan
titizlik ister: Ceza hükümlü yasalar, diğer yasalardan daha
üstün olduğu anlamında değil, ama, ceza hükümlü yasalar,
insan hürriyetini engelleyen yasalardır. İyice düşünülmesi,
katılımın doğru sağlanması, herkesin fikrine,
fikir sahiplerinin fikrine değer verilmesi gerekir. Biz yaptık
oldu, herkesin yerine de biz düşündük oldu mantığıyla
yasa yaparsanız
Bakınız, 765 sayılı Türk Ceza
Yasası değiştirilirken, yerine 5237 sayılı
Türk Ceza Yasası getirilirken şu söylenmişti: Çok değişiklikler
oldu, Yasanın bütünlüğü bozuldu.
Değerli
arkadaşlar, 5237 sayılı Yasa henüz yürürlüğe gireli
bir yıl oldu, bir yılı biraz geçti, dördüncü ya da beşinci
değişikliğini yapıyoruz. Bu, neyi gösterir?
Kuşkusuz, kutsal metinler değildir yasalar, ama, merhum Hocamız
Faruk Eremi hatırlıyoruz; sık değişen yasalar,
iyi hazırlanmamış yasalardır; bunlar, toplumda,
hukuka güveni, hukuka bağlılığı zedeleyen
etkiler bırakır sık değiştirilirse. Bu, bunu
yaşatıyor değerli arkadaşlar. Yeni, âlâyıvalayla
Ceza Yasası yapıldı; bulunmaz, dünyada emsali yok, en
kralını yaptık, denildi; bir yıla varmadan, dördüncü,
beşinci değişikliği yapılıyor. Yani, o
değişiklikleri de, enteresan, tartışmaya açmamak
için, madde madde görüştürmemek için burada, değerli arkadaşlarım,
temel yasa, deniliyor. Çeşitli yasalardaki değişikliğin
görüşülmesi temel yasa, deniliyor, madde madde görüştürmemek
için. Yani, böyle bir anlayışın kabul edilebilir,
doğru olabilir yanı var mı, takdirlerinize bırakıyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, zamanında, Avrupa Birliği
baskısı altında, Parlamentoyu terörize ederek, baskı
altına alarak, Ceza Yasası aman engellenmesin, işte,
Avrupa Birliğinden takvim alınamazsa sorumlusu olunur falan
filan baskısıyla, tartışılmadan burada birlikte
çıkarttık, tartışılmadan, ama eksikliğini
hem muhalefet şerhimizde hem de burada yaptığımız
konuşmada açıkça belirterek. Şimdi, bunun ürünleri ortaya
çıkıyor, eksiklikleri var. Burada, bu yeni
Aslında,
Sayın Bekir Bozdağa mal edilen, ama bir tekliften ziyade
Hükûmet tasarısı olduğunu bildiğimiz yasa teklifinin
4 maddesi dışındakilerin yapılması gerekir,
eksiklikler var, yapılması gerekir. Bunda bir mutabakat
sağlayabilirdik. Ama, iktidar partisi, muhalefetle mutabakat
arama yerine Ben yaptım oldu, ben istersem yaparım. mantığıyla
hareket ediyor. O zaman da, yapılan yasaların kusurlu olması
bir yana, Anayasa Mahkemesinden, Sayın Cumhurbaşkanından
geri dönmeye başlıyor. Burada günlerce emek verdiğimiz
Vakıflar Yasasının bugün veto edilerek döndüğünü
herhâlde biliyorsunuz.
FİKRET
BADAZLI (Antalya) Bazı maddeleri
ORHAN
ERASLAN (Devamla) O bazı maddeleri Yasanın özünü
oluşturuyor Sayın Badazlı. O bazı maddeler olmazsa,
o Yasa olmaz.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bu teklif, daha önce, 652 maddelik
bir yasa tasarısı olarak geldi, komisyonlarda görüşüldü.
Baskın biçiminde görüşüldü komisyonlarda da. Yani, milletvekillerinin
yeteri kadar üzerinde tefekkür edip, düşünüp, katkı sunduğu,
paylaştığı, ortaklaştığı bir
şey değildi. Buna biz muhalefet edince, bu defa 652 maddenin
geçemeyeceği hesap edilerek, içinden 40 küsur madde seçilerek,
Sayın Bozdağ ve arkadaşları tarafından bir
teklifmiş gibi getirildi. Yasal anlamda bir engel midir? Hayır,
değildir, ama aslında tasarı olduğunu bildiğimiz
tekliften kastettiğim, murat ettiğim şey budur.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, burada, üç müessese getiriliyor,
bizim ana muhalefet partisi olarak karşı çıktığımız,
Anayasaya aykırı bulduğumuz üç müessese getiriliyor.
Bu üç müessese getirilmese, bunun bir bölümü ihtiyaçtır, biz
de biliyoruz ki, 31 Aralıktan önce bir bölümünün, yani üç madde
dışında, üç kurum dışında -üç kurum dört
maddede getiriliyor- diğerlerinde mutabakata ulaşabilme
olanağımız vardır aslında, ama, ne yazık
ki, iktidar partisi bu konudaki ısrarını sürdürmüştür.
Bu müesseseler nelerdir, bunlara değinmek istiyorum zamanımın
yettiği kadar.
Değerli
arkadaşlarım, bunlardan bir tanesi, Ceza Muhakemesi Yasasının
171inci maddesinde değişiklik yapan 22nci maddedir. Bu
maddeye göre, cumhuriyet savcısına bir yetki veriyoruz,
diyoruz ki Kamu davası açmayabilirsin sen bazı suçlarda.
Yani, takibi şikâyete bağlı olma şartı getiriliyor
buna, işte, iki yıldan aşağı ceza alması
gereken suçlar olarak getiriliyor. Yani ne olacak buna? Cumhuriyet
savcısı isterse suçu sabit görecek, delilleri toplayacak,
deliller suçun işlendiğini gösterecek, ama, kamu davası
açmayı erteleyebilecek. Değerli arkadaşlar,
şimdi, ceza yasalarında temel prensip, suçla mücadeledir;
hukuk devleti suçla mücadele eden devlettir, suçla mücadele etmeyen
devlet hukuk devleti değildir. Şimdi, suç işleniyor,
bizim ceza muhakeme sistemimizde, şahsi dava yok, bir tek yolunuz
var, şikâyet edeceksiniz, cumhuriyet savcısı dava açacak,
kamu davası açacak. Yeterli delil elde edilmiş Ben
şikâyetçiyim, şikâyetimde de ısrarcıyım
Ama,
cumhuriyet savcısı, Hayır, ben açmıyorum. diyebilecek.
Arkadaşlar, bu, aynı suç için başkalarına dava
açılması durumunda Anayasanın 10uncu maddesine,
eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi, Anayasanın
36ncı maddesinde ifade edilen hak arama hürriyetini engelleyen
bir şeydir. Çok açık söylüyorum: Bu hüküm Anayasaya aykırıdır.
Yani, şahsi dava imkânının bulunmadığı bir
sistemde -bu bizim sistemimiz- cumhuriyet savcısına
Bu
savcıya güvensizlikle bir ilgisi yok. Hangi mülahazalar altında
olursa olsun, hak arama hürriyetini engellemektir bu. Yani, kendi
gönlüyle, rızasıyla Ben vazgeçmiyorum şikâyetimden.
dediği sürece, bu maddeyle yaptığınız bu düzenlemeyle
Anayasanın 36ncı maddesini, hak arama hürriyetini engellediğiniz
gibi, 10uncu maddesinde çeşitli sanıklar arasında uygulama
farklı
Çünkü, bu ihtiyari bir şeydir. Cumhuriyet savcısı
illa kamu davasının açılmasını erteleyecek
ya da ertelemeyecek değildir; erteleyebilir de ertelemeyebilir
de; kimi sanıklar için erteler, kimi sanıklar için ertelemez.
Bu, kanun önünde eşitlik ilkesine aykırıdır. Çünkü,
kanun önünde eşitlik demek, kanunun uygulanmasında
eşitlik demektir. Bir kısım sanıklar için iddianameyle
ceza istenebilecek, bir kısım sanıklar için ertelenebilecek,
hangi saik altında olursa olsun. Bu yönüyle de Anayasanın
10uncu maddesine aykırıdır.
Türkiye
Cumhuriyeti devleti hukuk devletidir. Bu nedenle, bu eşitsizlikler
nedeniyle de, hukukun bu şekilde ayak altına serilmesiyle
de, Anayasanın 2nci maddesine ve Başlangıç hükümlerine
aykırıdır. Bunu buradan açıkça ifade ediyorum ve
tutanağa geçirttiriyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ikinci nokta. Yine aynı çerçevede bu
teklifin 23üncü maddesiyle CMKnın 231inde yapılan değişiklikle,
hükmün açıklanması erteleniyor. Bu nedir değerli arkadaşlarım?
Kamu davası açılıyor, suç sabit yahut da suç için kuvvetli
emareler var. Bakın, bir şeyin daha altını çiziyorum:
Bu sistemde şahsi dava yok. Yani, savcı dava açmadı,
kardeşim, sen de git, şahsen hakkını ara yok. O yok,
o kapatılmış, onu almışız vatandaşın
elinden. Şahsi dava sistemi yok.
Şimdi,
bu 231inci maddede yapılan değişiklikle de, kamu davası
için yeterli delil var, savcı gerekli görmüş, kamu davasını
açmış, cezalandırılsın diye. Hâkim şunu
diyebilecek: Yani, ben sana ceza vermeyeceğim. Hükmü
açıklamıyorum. Suçlusun, amma
Beraat değil, dikkat
edin. Beraat bir karardır, ortadan kaldırma bir karardır.
Hükmü açıklamıyorum diyebilecek. Değerli arkadaşlar,
bu, kabul edilebilir bir durum değil.
Şimdi,
bir, Yasada yapılan bu değişiklikle hükmün açıklanmasının
ertelenmesi, mutlak değildir, herkese şamil değildir,
mecburi değildir, seçimlik haktır, ihtiyaridir. Hâkim takdir
edecek, hâkimin takdirine bağlıdır. Dolayısıyla,
bir kısım sanıklar için bu yöntemi kullanabilecek, hükmün
açıklanmasını erteleyebilecek, bir kısım sanıklar
için ertelemeyebilecek.
Şimdi,
bu yönüyle, Anayasanın 10uncu maddesine açık aykırılık
var. Niye? Çünkü, kanunlar önünde eşitlik yok. Ne demiştik?
Kanun önünde eşitlik, uygulamada eşitlik. Bir sanık
için aynı suçtan ceza verilip hukuki sonuçları doğabilecek,
bir başka sanık için ceza verilmeyecek, hüküm açıklanmayacak.
Şimdi,
bunun, tecil müessesesiyle farkı var. Değerli arkadaşlarım,
tecil müessesesinde mahkûmiyet veriliyor; sonuçları, cezanın
çekilmesi tecil ediliyor. Hukuki sonuçları var, mahkûmiyetin
hukuki sonuçları var. Hükmün açıklanmasının ertelenmesinde
mahkûmiyetin hukuki sonucu yok. Bu bakımdan karışıklık
olmasın.
Şimdi,
bu yönüyle Anayasanın 10uncu maddesine çok açık bir aykırılık
var. Sadece bu kadar değil.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasamızın 9uncu maddesi -Anayasa
elimde- açıyoruz, bakıyoruz: Yargı yetkisi Türk Milleti
adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.
deniliyor. Yargı yetkisi, açıkça bağımsız mahkemelerden
alınıyor. Yargı niye alınıyor? Yargı hükümle
sonuçlanır, hüküm olmayan yerde yargıdan söz etme
imkânı yoktur. Bu sonuca nereden ulaşıyorum? Bu sonuca,
değerli arkadaşlarım
Anayasanın 141inci maddesini
açıyorum: Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli
olması Çok açıktır, buna da aykırıdır.
Çünkü, hükmü açıklanmayınca duruşma açık olmuyor,
karar gerekçeli olmuyor hükmü açıklanmayan yerde. Anayasanın
141inci maddesine de çok açık bir aykırılık söz konusudur.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu madde de, hem Anayasanın 10uncu
maddesine hem 36ncı maddesine hem 141inci maddesine hem 9uncu
maddesine hem 2nci maddesine hem de başlangıcına aykırıdır.
Bile bile -buradan uyarıyorum- Anayasaya aykırılığı
bu kadar bariz bir yasayı çıkarmamalısınız,
yüce Meclis buna izin vermemelidir.
Bir
diğer nokta: Değerli arkadaşlarım, uzlaşmayla
ilgili bir düzenleme, 24 ve 25inci maddelerde. Şimdi, bu, ayrı
bir yara. Zamanım ne kadar yeter, bilmiyorum. Şimdi, bir Anglosakson
müessese getirilip bizim hukukumuza monte edilmek isteniyor. Uzlaşma
olabilir mi ceza hukukunda? Olabilir, bu ayrı bir sistemdir; o,
Anglosakson sistemidir; biz Kıta Avrupa sistemini kullanıyoruz.
O sistemin bir unsurunu getirip buraya koyarsak bu doğru olmaz.
Parası olana suçu satın alma olanağı verirsiniz.
Yani, aynı suçu işleyecek birisi, parası var, öbür tarafı
razı edip vazgeçirebilecek, uzlaşabilecek; öbürünün
yok, olmayacak. Bununla suçla mücadele edilmez değerli arkadaşlar,
bu yasalarla. Bu yasalar, ceza mevzuatını, ceza hukukunu,
usul hukukunu sulandıran yasalardır, sulandıran düzenlemelerdir.
Yani, ceza mevzuatı, insan hürriyetini bu kadar yakından
ilgilendiren mevzuat doktora tezlerinin konusu değildir,
acemilerin uygulama alanı değildir; bir sistem vardır,
bir bütünlük. Haa, şunu dersiniz
ki: Biz, Anglosakson sistemine geçtik; oturulur, bir konuşulur,
geçilir mi geçilmez mi, bu ayrı. Yani, onu buraya getirdik, bu
da orada güzel duruyordu, bizde niye durmasın? Orada da oluyor,
bizde de olsun. Avrupanın, bilmem, filanca ülkesinde
Bu
doğru değil arkadaşlar, her ülke kendi sosyoekonomik
koşulları içerisinde ve kendi sistemi içerisinde değerlendirilmelidir.
Eğer
suç işleme özgürlüğünü parayla satın alma imkânını
tanırsanız, bu, ülkemizde çok vahim sonuçlara yol açar.
Halk arasında bir deyim vardır, çok bilinen: Zenginin arabası
dağdan aşar, fakirinki düz yolda şaşar derler.
İşte, bunu getirirseniz aynen bu olur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) Kimilerine sırf parası olduğu
için suç işleme özgürlüğü tanımış olursunuz,
yani, razı ederek
Şimdi, ceza hukukunun temeli bir
alışveriş değildir, bir rıza değildir. Ceza
hukukunda devlet olarak diyorsunuz ki: Sen hakkını alma,
sen ceza hukuku
Kamu düzenine ilişkin senin yerine ben varım
diyorsunuz. Burada, tutuyorsunuz, parası olana bir istisna
tanıyorsunuz: Sen suç işleme özgürlüğüne sahipsin,
belli konularda. Tabii, bu, tümü değil Ceza Kanununun, ama,
belli konularda da olsa böyle bir başlangıcın yapılması,
ceza muhakemesi hukukumuza böyle bir müessesenin, kurumun sokulması,
hem anayasal açıdan
Anayasanın 10uncu maddesi açısından
büyük sakınca yaratır. Çünkü, kanunun uygulanmasında
eşitlik yoktur. Kanun önünde eşitlik uygulamada eşitlik
demektir. Bu, ekonomik duruma göre şekillenebilen bir şeyde
eşitlikten söz edebilme olanağı yoktur. Hem anayasal
açıdan sakıncalıdır hem sosyal bakımdan sakıncalıdır
hem ceza siyaseti bakımından sakıncalıdır.
Değerli
arkadaşlarım, bu müesseseler, ceza hukukumuza, ceza hukuk
sistemimiz içerisine, muhakeme hukuku sistemimiz içerisine hiçbir
surette alınmamalıdır. Deneme mahiyetinde olamaz,
en kötü öğrenme metodu sınama-yanılma metodudur. Çok
açık, hepimizin uymakla mükellef olduğumuz bir Anayasamız
var. Anayasanın eksiği olur, yükseği olur, bu başka.
Anayasa değiştirilinceye kadar buna uymak durumundayız.
Buna çok açık aykırılık teşkil eden hükümlerin
yer almaması gerekir. Burada, Anayasaya aykırı olduğunu
-üç müessesenin- ifade ediyor -sırası geldikçe bu konularda
açıklama yapmaya devam edeceğim- hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Eraslan.
Tümü
üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili
Sayın Süleyman Sarıbaş.
Buyurun
efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan 1255 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapan Kanun Teklifi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu temel yasa kavramı çıktığı
günden bugüne kadar bu Mecliste çok tartışmalar oldu. Hangi
yasa temel yasadır, hangi yasa temel yasa değildir, artık
bir neticeye varmış olmamız lazım. Bu Yasa getirilirken,
yani İç Tüzükümüzün 91inci maddesi Genel Kurulda değiştirilirken,
Hükûmet tarafı, İktidar tarafı, efendim, bir sosyal alanı,
bir hukuksal alanı, bir temel alanı baştan başa değiştiren
yasalar, uzun yasalar. Dolayısıyla,
bunlar zaten yeteri kadar sivil toplumda, komisyonlarda tartışılıyor.
Bu uzun yasaları -bin maddelik, beş yüz maddelik, üç yüz maddelik
yasaları- tek tek madde olarak tartışmak çok zor olur. Bu
Meclisin İç Tüzük kapsamında da geçirmek zor olur, bir temel
yasa kavramı getirelim dendi. Ondan önce, biliyorsunuz, temel
yasayı Anayasa Mahkememiz zaten iptal etmişti. Kapsamlı
yasa dendi, olmadı, şimdi böyle bir mantık geliştirildi.
Ancak, belki, haklı olsa bile, yani hakikaten bir alanı,
Türk Ceza Kanunu alanını veyahut da işte Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanunu veya Medeni Kanunu veya Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu
gibi bir temel alanı düzenleyen bir yasayı anladık, temel
yasa olarak görüşelim; ancak, Sayın Bakanım, Sayın
Komisyon Başkanım, bu yasanın neresi temel yasa? En az
beş altı tane kanunda değişiklik yapan bir yasa,
bir torba yasa.
Şimdi,
böyle bir yasada, aralara maddelerin
Biraz önce Sayın Orhan
Eraslanın sıraladığı gibi, birçok da sakıncalar
içeren, özü itibarıyla hakikaten madde madde tartışılması
gereken, birbiriyle ilgisi olmayan maddeler, birbiriyle bağlantısı
olmayan maddeler. Yani, temel olarak, bölüm olarak aldığınızın
da kendi içinde bir bütünlüğü olmayan maddeleri temel yasa olarak
görüştüğümüz zaman, işte, böyle, ne yaparız? Türk
Ceza Kanununu üç defa, beş defa görüşmek zorunda kalırız.
Evet,
yeni ceza yasaları çıkarken bir bütün olarak, mutlaka uygulamada
çıkan sorunlar ortaya çıkacaktır, mutlaka yeniden revizyona
tabi tutulduğu alanlar olacaktır, bu tabiidir. Ancak, burada
bunları dahi görüşürken, şu maddeleri dahi görüşürken
eğer tek tek irdelemezsek, sonuçta, biz, ceza yargılamasıyla
ilgili, ceza kanunuyla ilgili, insanlara sonuçta yaptırım
hükmeden, yaptırım getiren yasaları görüşüyoruz.
İşte, biraz önce Sayın Eraslan söyledi, hükmün açıklanmasının
ertelenmesi
Hepimiz hukukçuyuz, ilk defa yeni bir kavram. Şimdi,
yargılamayı yapacak, muhakemeyi yapacak, delilleri toplayacak,
hükmü açıklamıyorum diyecek. Nasıl? Bu yargılama,
sonuçta, neticeye varmamış bir yargılama olacak. Bir
başkası için de açıklayabilecek. Yani, bu kadar takdir
yetkisini geniş tutmanın hukuksal alanda ne gibi sakıncalar
getirip getirmediğini burada tartışmamız lazım.
Yarın uygulamada bunun sıkıntıları ortaya
çıkınca tekrar bunları değiştireceğiz.
Uzlaşmayla ilgili alan da öyle. Ben, gerçi, uzlaşmaya taraftar
olan bir insanım; çünkü, hakikaten, ceza davalarında birçok
konuda, yıllar geçmiş, taraflar anlaşmış, barışmış,
hiçbir problemleri yok, yargılama devam ediyor. Nedir? Bir bilirkişi
raporu alınamıyor veyahut da bir delil toplanamıyor,
taraflar üç yıl sonra davaya çağrılıyor, böyle
bir davanız var diye; adamlar, ne davası, diyorlar; hâlâ duruyor
mu dava, diye. Bu konularda da hakikaten yargının biraz daha
hızlanması için
Çünkü, geç tahakkuk eden adalet, adalet değil.
Yargının da önünü açmamız lazım. Birçok davaları,
hakikaten, araya bir kişi girse -Anadoluda bir söz var- aklı
yeten bir kişi girse sulhla bitecek, çözümle bitecek. Birçok dava
da mahkemelerimizi -sulh ceza mahkemelerimizi, asliye ceza mahkemelerimizi-
hakikaten işgal eden, meşgul eden durumda.
Uzlaşma
fikrine karşıyım. Ancak, bu uzlaşmanın hangi
alanlarda ne getirip ne götüreceğini de çok iyi tartışmamız
lazım. Özellikle paraya tahvil eden konularda, parası olanların,
rahatlıkla, ekonomik gücünü kullanarak mağduru bu hareketinden,
şikâyetinden vazgeçirmeyi nüfuz olarak kullanması mümkün.
Nüfuz kullanmak da mümkün. Garibanın da bu tür şeylerde, hadi
canım, o gariban, gitsin cezasını alsın şeklinde,
adalette eşitliği zedeleyici, yani, hep bilinen, işte,
adalet fakirler içindir, zenginler adaletini kendi koyarlar mantığının
uygulamada yer bulacağı bir alanı da mutlaka sınırlarını
iyi tayin edip ve kesinlikle toplumda adalet duygusunu zedeleyecek
bir anlayışın dışında tutmamız lazım.
Onun için ne yapmak lazım? Bu maddeleri birer birer, teker teker
Ki, mutlaka bürokrat arkadaşlarımız, mutlaka yargıçlarımız
bu Ceza Yasamızın, yani 5237 sayılı Yasamızın,
uygulamada iki yıla yakın bir süre geçti, bir buçuk yıllık
bir süre geçti, bu dönemde mutlaka sakıncalarını Bakanlığınıza
bildirdiler, bürokrat arkadaşlarımıza bildirdiler.
Elbette onların uygulamada gördükleri sakıncaları
ortadan kaldıracak, uygulama birliğini sağlayacak
bir yapı kurmamız lazım ama, bunu da sonuçta bu Mecliste
tek tek tartışmamız lazım. Onlar, işin sosyal boyutundan
ziyade teknik boyutuna mutlaka girecekler. Biz kanun yapıcılar
mutlaka olayın sosyal boyutuna, adaleti zedeleme duygusu
olup olmadığına da bakmak zorundayız.
O
bakımdan, şimdi getirdiğiniz bu temel yasayı, temel
yasa kavramı içerisinde kabul etmemiz mümkün değil, sizin
de kabul ettiğinizi sanmıyorum. Asla sanmıyorum.
Siz, sadece bir oldubittiyle, bu yasayı daha çabuk Meclisten
nasıl geçiririz, nasıl milletvekili arkadaşlarımız
bir an önce evlerine giderler veya tatillerine giderler, hemen
bir an önce çıkartalım mantığı içerisinde yasa
çıkartmanın topluma bir fayda sağlayacağını
ve yasaların da tartışılmadan çıkmasının
müzakereci demokrasiye aykırı olduğunu hepimizin
bilmesi lazım.
Değerli
arkadaşlar, biz, Anavatan Partisi olarak, bu teklifin birçok
maddesine katıldığımız taraflar var, yani,
hakikaten, teknik maddeler. Ancak, uygulamada, bugüne kadar, Ceza
Yasamızı, ben, yargıçlarla da
Birbuçuk yıllık
dönemde bu Ceza Yasası uygulamasının büyük sorunlar
ortaya getirdiği, yargılamada henüz içtihat mahkemelerinde
içtihatlar üretilmediği için de, içtihatlaşmaya, kurumsallaşmaya
varmadığı için de, değişik yargıçlar elinde
değişik yorumlanarak değişik neticelere gidildiği
kanaatindeyim. İki üç yıl sonra, belki üç dört yıl sonra,
daha tutarlı içtihatlaştıktan sonra, uygulama birliği
sağlanacaktır diye düşünüyorum.
Ancak,
Sayın Bakanım, hemen itiraf edeyim ki, çok şikâyet var;
yargıçlardan çok şikâyet var, barolardan çok şikâyet var.
Özellikle, benim bildiğim kadarıyla, Barolar Birliği
Başkanımız, bu müdafi bulundurma konusunda devletin
yeterli ödeneği ayırmadığı ve artık, ayrılan
ödeneklerin Mayıs ayında, müdafi avukatlara verilen ücretlerle
doldurulduğu, ondan sonra kimseye ücret ödeyemedikleri noktasında
büyük sıkıntılar yaşıyorlar.
Başka
bir şey: Bu müdafi mecburiyeti, müdafi zorunluluğu, bazı
avukat gruplarını, avukatları, sadece bu işleri
yapan, bu işlerin peşinde koşan kümeselleşme haline
getirdi ki, bu da, avukatlık mesleğiyle, avukatlık etiğiyle
de bağdaşmayan, sanki, adliye kapılarında, sanık
geliyor mu, suçlu mu var, müdafi avukat mı lazım şeklinde
bir takip anlayışı getirdi. Bu da, meslek açısından
çok şık olmayan bir alan yarattı diye düşünüyorum.
Tabii,
bütün bu zorluklar olacaktı. Yasa çıkarken de görüşlerimizi
ifade etmiştik. 5237 sayılı Yasa, kolay değildir.
Yani, toplumda ceza yasalarını oturtmak, uygulama birliği
sağlamak çok kolay değildir. Nihayet, 765 sayılı
Yasa da, 1926dan günümüze kadar hâlâ birçok değişikliğe
uğramış, birçok tartışmalara uğramış,
güncel suçlara göre, güncel davranış, toplumun sosyal gelişmesine
göre değişikliklere uğramış bir yasaydı.
Orada da tartışmalar, nizalar devam ediyordu, bu yasada da
tartışmalar, nizalar mutlaka devam edecektir. Çünkü, suç
tipleri değişiyor, toplum değişiyor. Değişen
toplum, değişen suç tipleri
Yani, bir İnternet hırsızlığı,
bizim zamanımızda, hukuk fakültelerindeyken yoktu;
şimdi, çıktı, haliyle, bunları yaptırıma
bağlamak
Cep telefonu kaydına girmek falan yoktu. Bankamatik
suçları yoktu. Ama, bugün, bunların hepsi, toplumun teknolojik
gelişimiyle, sosyal gelişimiyle karşımıza
suç tipi olarak çıktı. Mutlaka ki, yasama meclislerinin görevi,
yeni suç tiplerine göre, yeni sosyal gelişmelere göre yaptırımları
ortaya koymaktır. Devlet olmanın, yani, otoriter devlet yapısının
Otoriter demeyeyim de, karar veren, zapteden, toplumda düzeni
sağlayan otoriter gücün mutlaka bir yaptırımının
da olması lazım ki, devletler, zaten, yaptırımlarını
da ceza kanunlarıyla ortaya koyarlar.
Dolayısıyla,
bizim, yasanın özüne karşı olmamakla birlikte, biraz
önce, Sayın Orhan Eraslanın, hakikaten ciddi olarak ileri
sürdüğü konularda çekincelerimiz vardır. Anayasaya
Hükmün
açıklanmaması
Anayasanın hakikaten 141ine
hükmü
vermeyecek bir mahkeme neden yargılama yapar? Hükmün açıklanmasını
ertelemek
Yani, torbadan ne çıkacak, kuş mu çıkacak,
civciv mi çıkacak, belli değil. Böyle bir anlayışın
mevcut Anayasamıza aykırı olduğu kanaatindeyim.
Bunları, bir kez daha düşünerek, bir kez daha tartışarak
yapsaydık daha iyi olurdu diye düşünüyorum.
Ben,
bu yasanın, bir kez daha, Cumhurbaşkanından Anayasaya
aykırılıktan geleceğini biliyorum. O safhada
daha geniş düşüncelerimizi açıklama imkânı olur
diye düşünüyorum. Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Sarıbaş.
Şimdi,
AK Parti Grubu adına, Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ;
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; temel ceza yasalarına
uyum amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun tümü üzerinde AK
Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış
buluyorum. Bu vesileyle saygıdeğer heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii,
önemli bir mevzu üzerinde konuşuyoruz. Arkadaşlar da, önemine
binaen, inandıkları bir biçimde üzerinde durdular, birtakım
izahatlar getirdiler. Ben, hem bu izahatlara cevap sadedinde hem de
bu teklifin neleri getirip neleri götürdüğü konusunda yüce
heyetinizi aydınlatmak istiyorum.
Biliyorsunuz,
yakın bir zaman önce Türk Ceza Kanunu, Türk Ceza Kanununun Yürürlük
ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun, Kabahatler Kanunu, Ceza
Muhakemesi Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun, Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri
ile Koruma Kurulları Kanunu, Çocuk Koruma Kanunu ve daha
başkaca ceza hukuku alanıyla ilgili temel yasalarda bir
yenilenme, bir değişiklik yapıldı ve bu yasalar
da 1 Haziran 2005 tarihi itibarıyla yürürlüğe girdi.
Takdir
edersiniz ki, bir hukuk alanında köklü değişiklikler
yapıyorsunuz ve baştan sona ilgili maddeleri değiştiriyorsunuz,
uygulamaya koyuyorsunuz; uygulama süreci içerisinde bu kanunların
maddelerinin uygulanmasında, değerlendirilmesinde ve
birtakım yönlerinden aksaklıkların bulunmasında
anormal bir durum yoktur; çünkü, bu, netice itibarıyla bir insan
yapmasıdır. Bugüne kadar, bu temel yasaları -Adalet
Bakanlığımızın ve ilgili kurumların
eğitimleriyle- uygulamada doğru bir biçimde uygulamanın
temini ve uygulama birliğinin sağlanması için önemli
çalışmalar yapıldı. Ama, takdir edersiniz ki, ilk
derece mahkemelerinin karar vermesi, arkasından Yargıtay
incelemesinin devamında gelmesi ve Yargıtayın kararlarıyla
bu Kanundaki maddelerle ilgili uygulama ve içtihat birliğini
oluşturacak şekilde bir yapının ortaya çıkması
bir sene içerisinde mümkün değildir. Zira, 765 sayılı
Yasa yürürlüğe girdiğinde de benzer sorunlar o zaman yaşanmıştır.
Benzer bir biçimde, yeni yürürlüğe giren her kanunla ilgili de
birtakım aksaklıklara dair sorunların yaşanması
gayet normaldir. Bunların yaşanmaması temenni edilir,
ama yaşanması da anormal bir durum değildir. Doğru
olan nedir? Uygulamada görülen aksamaların, aksaklıkların
yasa koyucu tarafından, uygulamacıların da talepleri
dikkate alınarak bir değerlendirmeye tabi tutulmasıdır.
Esasında,
bu teklif, 170 kanunda değişiklik öngören, temel ceza yasalarına
uyum amacıyla hazırlanan, uzunca bir zaman çalışılarak
gündeme getirilen, ancak, ne yazık ki, Genel Kurul aşamasında
çıkamayacağı görüldükten sonra, uygulamanın ihtiyaçlarını
karşılamak adına huzurunuza getirilmiş teknik
bir düzenlemeyi havi yasadır. Bu teklifin içerisinde yer alan
maddelerin tamamı, diğer kanun tasarısının
içerisinde de var idi, o kanunun çıkamayacağı anlaşılınca
biz oradan aldık, buraya getirdik, bir kanun teklifi olarak huzurunuza
takdim ettik.
Tabii,
takdir edersiniz ki, bu kanunların her birini ayrı ayrı
komisyonlarda görüşelim
Çünkü, 170 kanunda değişiklik
öngören kanun tasarısı, değişik komisyonları
ilgilendiren, değişik alanları ilgilendiren kanunların
içerisinde yer alan ceza hükümleriyle ilgili, maddelerle ilgili
düzenlemelerdi; yoksa, o alanların düzenlenmesini içermiyor
idi. Bunların ayrı ayrı komisyonlarda görüşülüp
arkasından Adalet Komisyonunda görüşülmesi uzunca bir zamanı
alacak ve neticede de, Türk Ceza Kanununun 5inci maddesinde yer
alan, bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza
hükmü içeren kanunlar hakkında da geçerlidir hükmünün yürürlüğü
31/12/2006ya kadar erteli olduğu için, bu düzenlemeleri biz o
tarihe kadar yetiştiremediğimiz takdirde birtakım
sıkıntılar uygulamada ortaya çıkacak. Biz, bu
sıkıntılar çıkmasın, uygulama birliği
olsun diye, zamanın sıkışıklığını
da dikkate alarak, hızlı bir çalışmayla, ama, büyükçe
de bir emek verilerek, sadece ceza hükmü içeren hususları gündeme
alarak, bunu ilgili bakanlıkların temsilcileriyle, Yargıtayın
yetkilileriyle, üyeleriyle, Adalet Bakanlığının
konuya uzman kişileriyle, hem alt komisyonda hem önceki bilim
komisyonunda hem Adalet Komisyonunda görüşülerek huzurunuza
getirilmiştir. Yoksa, diğer kanunların tamamını
baştan sona değiştiren düzenlemeler değildir.
Bu, bir zaruretin ortaya koyduğu bir düzenlemedir.
Öte
yandan, bunun temel yasa olarak görüşülmesi hususu da burada
tartışıldı. Temel yasa mıdır, değil
midir? Zira, ismine bakıldığı zaman, çeşitli
kanunlarda değişiklik öngörmeyi arzulayan bir kanun teklifi
O zaman, bir kanunda -bizim kafamızda temel yasa dediğimizde-
tek büyük bir kanunda, onun içerisinde değişiklik yapan veya
büyük bir kanunu değiştiren kanun gibi takdim ediliyor, öyle
anlaşılıyor.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Bekir Bey, okulda böyle mi öğrettiler?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Ben, şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İç Tüzüğünün 91inci maddesini, temel kanunla ilgili
kısmını okuyorum, bu konunun takdirini de yüce heyetinize
bırakıyorum.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) Temel yasamı. Temelin yasası mı?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bir hukuk dalını sistematik olarak
bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde
genel ilkeleri içermesi; kişisel veya toplumsal yaşamın
büyük bir bölümünü ilgilendirmesi; kendi alanındaki özel kanunların
dayandığı temel kavramları göstermesi, özel kanunlar
arasında uygulamada ahenk sağlanması, düzenlediği
alan yönünden bütünlüğünün ve maddeler arasındaki bağlantıların
korunması zorunluluğunun bulunması... Devam ediyor.
Şimdi,
bizim burada yaptığımız şey, sadece diğer
kanunlarda ve uygulamanın ihtiyacı olan ceza hukuku alanında
bir uyumu gerektirir düzenlemedir. Yani, burada izah edilen, sizlerin
oylarıyla kabul edilen temel yasa değerlendirmesinin tam
da kendisine uyan bir düzenleme yapılıyor.
MEHMET
KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Tıpatıp (!)
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Ama, tabii, biz, değerlendirirken -demin
dediğim gibi- burada ne yazdığıyla değil de,
bizim ne algıladığımızla birlikte hareket
edilince, farklı bir durum ortaya çıkıyor.
Peki,
kamu davasının açılmasının ertelenmesi...
Çok üzerinde duruldu, Anayasaya aykırılıklarla ilgili
konular da burada dile getirildi. Ben, isterseniz, öncelikle, bunun
ne getirdiğini sizlere anlatmak istiyorum. Kamu davasının
açılmasının ertelenmesi, uzlaşma kapsamına
giren bir suç veya soruşturulması ve kovuşturulması
şikâyete bağlı ve cezasının üst sınırı
iki yıl ve daha az hapis cezasını gerektiren bir suçla
ilgili. Hem şikâyete bağlı olacak hem de cezasının
üst sınırı iki yılı gerektiren bir suç söz konusu
olacak, aleyhinde suç isnadı bulunan kişi hakkında da
yeterli -dava açmak için- delil bulunacak.
Peki,
bunlar bulunduğu zaman otomatik olarak cumhuriyet savcısı
kamu davasının açılmasının ertelenmesine
karar verebiliyor mu? Veremiyor. Bunun yanında başkaca
da şartlar aranıyor. Nedir onlar? Şüphelinin daha önce
kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasıyla mahkûm
olmamış olması, yapılan soruşturmanın
kamu davasının açılmasının ertelenmesi halinde
şüphelinin suç işlemekten kaçınacağı kanaatini
vermesi, kamu davası açılmasının ertelenmesinin
şüpheli veya toplum açısından kamu davası
açılmasından daha yararlı olması, suçun işlenmesiyle
mağdurun veya kamunun uğradığı zararın
aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen
giderilmesi şartları birlikte tahakkuk ettiği takdirde
cumhuriyet savcısı tarafından verilecek bir karardır.
Bu karar da itiraza tabi bir karardır, itiraz edildiği zaman
Ceza Muhakemesi Kanunumuzun öngördüğü usul çerçevesinde ilgili
merciler bu konuda bir karar verecektir. Denetimin dışında
da bir karar değildir.
Peki,
bu, Anayasa'nın eşitlik ilkesine, hak arama hürriyetinin
engellenmesine bir aykırılık teşkil eder mi?
Şimdi, denildi ki: Anayasa'nın 10uncu maddesinde eşitlik
ilkesi ortada var ve bu, zengin için veya biri için veya öteki için
farklı farklı kararların uygulamada ortaya çıkması
sonucunu doğurur, bu da Anayasa'nın eşitlik ilkesine
aykırı olur.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, bu mantıkla baktığınız
zaman ceza hukukunun bütün maddelerini tek tek Anayasadaki
eşitlik ilkesine aykırı bulabilirsiniz. Neden? Çünkü,
cezayı tayin ederken diyor ki madde: İki yıldan beş
yıla kadar hapis cezası verilir. Kim bunu takdir edecek?
Hâkim takdir edecek. Nasıl takdir edecek? Somut olayın durumuna
göre takdir edecek. Birine iki yıl verdiği zaman, birine üç
yıl verdiği zaman, siz diyebilir misiniz ki, bu zengindi,
buna iki yıl verdi de, bu fakirdi, buna üç yıl verdi
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Onun gerekçesi var.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) O zaman, Ceza Kanununda yer alan bütün takdir
haklarını kaldırmak lazımdır. O zaman,
eşitlik ilkesi tam tesis edilir. Burada biz hâkimlerimize, savcılarımıza
takdir haklarını kullanırken güvenmemiz lazım.
Öte
yandan, bakın, bunlar takibi şikâyete bağlı suçlar.
Ne demektir? Müşteki şikâyetinden vazgeçtiği zaman dava
olduğu gibi düşer, dava aşamasında ise. Soruşturma
aşamasında ise, orada da bu iş biter, ileri gitmez.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Hükümlüler için öyle değil ama.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Şikâyetinden vazgeçtiğinde öyledir.
Siz dava açtınız, savcı kamu davasının
açılmasının ertelenmesi kararı verdiği suçların
tamamı şikâyete bağlıdır. Savcı dava açtı,
yargılamanın son aşamasına geldi hatta temyiz noktasına
geldi, bir dilekçe verdi Ben şikâyetimden vaz geçiyorum. dedi.
Ne olacak?
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Olabilir.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Dava olduğu gibi kalacak, şikâyetinden
vaz geçiyor. Peki, burada biz ne getiriyoruz?
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Vaz geçmiyorsa ne olacak?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Hayatında hiç suç işlememiş, hayatında
suç işlememiş, kamu yararı dava açılmamasından
yana olan ve zararı gideren şahsi davanın bir özelliği
de o. Burada da diyor ki: Sen zararını gidereceksin. Tazmin
suretiyle, eski hale getirmek suretiyle vatandaşın zararı
da ortadan kaldırılacak, taraflar anlaştırılacak,
bitecek.
Siz,
cumhuriyet savcısına dava açmama yetkisini verdiğiniz
takdirde. Var, o yetki, istediği zaman dava açmama kararı
savcı verebilir. Siz buna itiraz edebilirsiniz. Delilleri topladıktan
sonra dava açma mecburiyeti savcının var mıdır
yok mudur konusu -Orhan Bey söyledi- bazı öğretilerde, iddianamenin
mecburiliği sistemi var, açar, ama, bizim kanunlarımızda
iddianamenin mecburiliği sistemi var mı? Onu bir kez daha
soruyorum
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Var tabii, var tabii
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Hangi maddede var, onu da gelip söylersin.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Söz sırası gelince anlatacağım.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Hangi maddede iddianamenin mecburiliği
şeyi vardır. Öğretide iddianamenin mecburiliği
ilkesi vardır, savcı delilleri topladığı zaman
-yeterli delil- dava açmaya karar verebilir. Açmak zorunda değildir,
karar verebilir ve bizim uygulamamızda, Yargıtayın
da içtihatlarıyla oluşan gelenek ve teamül, davanın
açılması yönündedir delillerin olduğu, toplandığı
zaman.
Öte
yandan, hükmün açıklanmasının ertelenmesine gelince:
Burada da önemli bir yanlışlık yapılıyor diye
düşünüyorum. Neden? Şimdi, hükmün açıklanmasının
ertelenmesi hangi zaman söz konusu, ona bir de bakalım. Sanki,
bütün suçlarda hükmün açıklanmasının ertelenmesi söz
konusuymuş gibi veyahut da her şeyi kapsıyormuş
gibi takdim ediliyor. Bakın, hükmün açıklanmasının
ertelenmesi kapsamına giren suçların, yapılan yargılama
sonucunda sanık aleyhinde hükmedilen bir yıl veya daha az
süreli hapis cezasına veya adli para cezasını gerektiren
bir suç olması ve bu suçların hem soruşturulması
hem de kovuşturulması şikâyete tabi olması.
Demin
dediğim gibi, ben şikâyetimden vazgeçiyorum dediği zaman,
hükmün açıklaması sırasında da bu iş düşer,
temyiz aşamasında da bu iş düşer, her yerde bu
iş düşer.
Peki,
bu yetiyor mu bu kararı vermek için? Yetmiyor. Daha ne lazım?
Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış
olması. Yani, hem para, adli para cezası hem de hapis cezası
almamış olacak adam, hayatında hiçbir suç işlememiş
olacak.
Peki,
daha ne yapacak? Mahkeme, sanığın kişilik özellikleriyle,
duruşmadaki tutum ve davranışlarını göz önünde
bulundurarak, yeniden bu insanın suç işlemeyeceği
konusunda bir kanaat sahibi olacak. Hayatında hiç suç işlememiş,
takibeti şikâyete bağlı bir konu ve böyle bir konuda,
mahkeme, bu kişinin hakkında verdiği hükmün açıklanmasını
erteliyor.
Efendim,
böyle bir şey bizim hukukumuzda hiç yoktu, ilk defa geldi, nereden
çıktı? demeye de gerek yok. Bizim hukukumuzda bu vardı.
Biliyorsunuz, biz, 463üncü madde vardı eski 765 sayılı
Yasada. Tecavüzcüsüyle evlenmek durumunda bırakılan
mağdurelerin, kadınlarımızın durumlarıyla
ilgili evlenme vuku bulduğunda
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Aynı şey değil canım. Aynı
şey değil, öyle şey mi olur!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bırak bırak, aynı şey.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Aynı şey olmuyor, yapmayın.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bunu bıraktığında, davanın,
bakın, davanın ertelenmesine bir karar çıkıyor
mu?
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Yapmayın, o davanın ertelenmesi ayrı
bir şey. Davanın ertelenmesi ayrı bir şey.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bakın, aynı şekilde yargılama
sürecinde beş yıl süreyle ertelenip arkasından evlenme,
boşanma
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Bütün kavramları karıştırıyorsunuz.
Yani, yapılan öyle.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Erkeğin kusuru sebebiyle vaki olmadığı
zaman davanın düşmesine karar veriliyor mu? Aynen; bir.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Yargılama öyle. Bütün bu kavramları
karıştırıyorsunuz.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bakın, 4616 sayılı Yasa çıktı.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Davanın ertelenmesi başka bir şey.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Davanın değil.
Bakın,
savcılık aşamasında ayrı, yargılama
aşamasında ayrı karar. 4616 sayılı Yasa da
çıktı bu Meclisten. Bunun uygulamasında da birtakım
erteleme kararları verildi. Bu var, yeni bir şey değil.
Öte
yandan, Anayasanın 141inci maddesine bu aykırı
mı?
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Anayasa Mahkemesi onu iptal etti biliyorsan.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Ben şimdi Anayasanın 141inci maddesini
açıyorum bakıyorum. Acaba nedir diye demin de baktım.
Başlığına bakıyorum duruşmaların
açık ve kararlarının gerekçeli olması diyor. Yani,
duruşmanın aleniyetini, kararlarının gerekçeli
olmasını düzenliyor.
Hükmün
açıklanmasının ertelenmesi kararında mahkemenin
yaptığı şey nedir?
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Aleni mi, aleni mi?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Açıklıyorum.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Aleni mi?
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Hüküm yok.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Aleni mi?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Mahkemenin yaptığı şey nedir?
Mahkemenin yaptığı şey, bir ara kararı vermektir.
Bu ara kararı itiraza tabidir. Beş yıl ertelenir hükmün
açıklanması. Eğer, ilgili kişi, beş yıl süresi
içerisinde yeni bir suç işlemediği takdirde o zaman davanın,
hükmün ortadan kaldırılmasına
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Aleni mi o karar, aleni mi o karar?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bakın, bir şey söylüyorum.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) O karar aleni mi?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Burada yargılama aleni mi? Yargılama
aleni. Duruşma aleni mi? Aleni. Buradaki her türlü işlem
aleni, erteleme de aleni. Bunun hepsi aleni. Sadece burada yapılan
ne? Hükmü açıklamıyor. Peki, niye açıklamıyor hükmü?
Hükmün hukuki sonuç doğurmaması için açıklamıyor.
Bakın,
ben, size, Türk Ceza Kanununun 51inci maddesini okuyorum. Arasındaki
farkları da ben yüce heyetinizin takdirine sunuyorum. 51inci
madde diyor ki: İşlediği suçtan dolayı iki
yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin
cezası ertelenebilir.
Şimdi,
bununla bunun arasındaki fark ne biliyor musunuz? Şimdi birisinde
hükmü açıklıyor: Sen suçlusun kardeşim, senin alnına
damgayı vurdum, seni sabıkalı hale getirdim ve ben senin
cezanı da erteliyorum. Peki, ne olacak sonucunda? Hak mahrumiyetleri
doğacak, işinden, aşından, düzeninden bir sıkıntı
ortaya çıkacak. Peki, bunu getirerek biz ne dedik? Dedik ki:
Şikâyete bağlıysa bu, takibi şikâyete bağlıysa,
bir yıl süreyle de bir mahkûmiyeti gerektiriyorsa, hayatında
da bu insan adlî para cezasını gerektiren bir suçtan dolayı
dahi mahkûm olmamışsa, buna, biz, toplumun içerisinde alnı
açık, başı dik yaşama imkânı verelim, bunun alnına
suçlusun damgasını vurmayalım. Kötü mü yaptık?
Bence iyi yaptık.
Bakın,
daha başka bir şey: Sadece bununla da kalmıyor, siz hükmün
açıklanmasının ertelenmesine karar verdiğiniz
kişiyi tamamen topluma da serbest bırakmıyorsunuz. Eğer,
bir meslek ve sanatı yoksa onu bir yıldan fazla olmamak üzere
denetimli serbestliğe tabi tutuyorsunuz. Meslek ve sanat
öğrenmek üzere bir yere gönderiyorsunuz. Eğer, meslek ve sanatı
varsa o meslek veya sanatını icra etmek üzere bir yere gönderiyorsunuz
veya başkaca bir tedbir alıyorsunuz. Bu insanı da bir
yıl süreyle böylesi bir denetime tabi tutuyorsunuz. Siz, bir
insana, suç işlemiş ve ceza alacağı da görünür
olan bir insana bak, ben senin sicil kaydına bunu düşeceğim,
sen bir daha suç işlersen şöyle şöyle olur
Hayatında
da hiç suç işlememiş. Mahkeme de inanmış. Eğer,
ben bu insanın hakkında verdiğim kararı açıklamazsam
bu insan bir daha da suç işlemez diye inanmış ise bu insana
hayatını temiz olarak, adli sicil kaydını veya sicilini
kirletmeden toplumun içinde yaşama imkânı vermenin neresinde
sakınca var? Zaten takibi şikâyete bağlı, vazgeçtiği
zaman düşecek olan bir konu. Böyle bir durumda, siz, bu insana
toplumun içinde olma ve toplumla barışık yaşama
fırsatını veriyorsunuz. Bu, doğru bir şeydir.
Bakın, bugün sabıka kaydı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, konuşmanızı
tamamlayın efendim.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Tamamlayın efendim.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla)
olan insanlar toplumun içerisinde. Kamu kurumlarından
sabıka kaydı isteniyor mu? İsteniyor. Şimdi,
bırakın kamu kurumlarını, bir inşaat şirketinde
dahi, bir temizlik şirketinde dahi, sokakta insanımızın
yapacağı her işte sabıka kaydı isteniyor.
İnsanlar da çekiniyor, sabıkasında ufacık bir
şey olan kişiye iş vermiyor, seni sonra ararız diye
gönderiyor.
Biz,
şimdi, kamuda işe giremeyen, özel sektörde işe giremeyen,
gittiği her yerde dışlanan bireylerin sayısını
çoğalttığımız, bunların toplumun arasına
karışarak hayatını idamesine imkân tanımadığımız
sürece, sokaklar suçlularla ve işlenecek suçlarla dolar da taşar.
Bu,
bu anlamda insanidir, hümanist bir yaklaşımdır,
doğru bir yaklaşımdır diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bozdağ.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
21.11
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 21.23
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
25inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
1255
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
10.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin; Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/870) (S. Sayısı: 1255) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet hazır.
Teklifin
tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Malatya Milletvekili
Sayın Muharrem Kılıç, buyurun efendim.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim;
şu anda görüşmekte olduğumuz yasa teklifi, daha önce
temel ceza kanunlarına uyum amacıyla bir tasarı olarak
gelmişti. Bu tasarı da çok ilginç bir tasarıydı. Bu
tasarıyla 170 tane kanunun yaklaşık 700 maddesinin değiştirilmesi
öngörülüyordu. Yine, bu tasarıyla altmış iki tane kanun
tümüyle yürürlükten kaldırılıyordu. Pek çok değişik
komisyonu ilgilendiren yasalar vardı bu tasarının
içinde. Biz bununla ilgili itirazlarımızı yapmıştık,
ancak, bu itirazlarımız yeteri kadar değerlendirilmedi,
yasa en nihayet Komisyondan bu haliyle geçmişti.
Ancak,
her ne hikmetse, bu yasa tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine
1235 sıra sayısıyla gelmiş olmasına rağmen
ve şu anda Mecliste görüşülecek tasarılar arasında
yer almasına rağmen, her ne hikmetse, bu kez de Sayın Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 arkadaşının bir
teklifiyle karşılaştık. Bu tasarının
içinden yaklaşık kırk-kırk beş maddelik bir
kısım alınmış, bir kanun teklifi olarak önümüze
getirilmiş. Adalet Komisyonunda bunu da görüştük. Bu nedenle,
değerli arkadaşlar, şu anda bence bir mükerrerlik söz
konusu. Yani, şu anda aynı konuda bir tasarı var, bir
teklif var.
Gerçi
Hükûmet bunu teklif olarak, her ne kadar Sayın Bekir Bozdağın
teklifi olarak gelmişse de, Hükûmet bu teklife de, bu Komisyon çalışmalarında
gördük ki bu teklife de sahip çıkıyor ve önceki tasarının
adı, Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli
Kanunlarda Değişiklikti, bu teklifin adı ise Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi.
Şimdi,
içine bakıyoruz bu teklifin, yedi tane kanunda değişiklik
yapıyor. Türk Ceza Kanununda, Ceza Muhakemesi Kanununda, Ceza
Muhakemesi Kanununun Yürürlüğü Hakkında Kanunda, Kabahatler
Hakkında Kanunda, yine, Adli Sicil Kanununda, Çocukları
Koruma Kanununda, Denetimli Serbestlik Kanununda, yedi tane kanunda
değişiklik yapıyor. Demin, değerli arkadaşım,
komisyonda beraber çalıştığım ve hukuk bilgisine
de güvendiğim Sayın Bekir Bozdağ, burada, bu kanunu,
temel kanun diye savunmaya kalkıştı. Ben dedim ki, acaba,
farklı okullarda mı okuduk? Yani, farklı okullarda, temel
kanunun ne olduğunu yanlış mı değerlendirdik
değerli arkadaşlar?
FATMA
ŞAHİN (Gaziantep) Hangi üniversiteyi okudu?
MUHARREM
KILIÇ (Devamla) Sanırım, aynı okulu okuduk, ancak,
acaba, Bekir Bey tersten mi okudu diye düşünüyorum. Aynı,
düzden okusaydı, temel kanunu ortak anlayacak olacaktık.
Bu
nedenle, değerli arkadaşlar, temel yasayı altüst ediyoruz.
Temel yasayı hepimiz biliyoruz ki, belli bir bütünlüğü
olan, Türk Ceza Kanunu gibi, Medeni Kanun gibi, Ticaret Kanunu gibi
belli bir dalı tümüyle kapsayan yasalar temel yasalardır.
Yoksa, bu şekildeki, yani, aşure çorbası gibi, yedi tane
kanunu birden değiştiren bir, çeşitli kanunlarda değişiklik
yapan kanuna temel kanun demek, bence, yasayla, âdeta, alay etmek demektir.
Değerli
arkadaşlarım, çok önemli bir yasayı görüşüyoruz.
Bu yasa, Ceza Kanunumuzda, Ceza Muhakemesi Kanunumuzda değişiklikler
yapıyor. Oysa, bu yasalar, Anayasamızdan sonra en önemli
yasalar. Çünkü, kişilerin özgürlüğünü ilgilendiren yasalar
değerli arkadaşlarım. Bu yasalar, böyle, alelacele,
ben yaptım oldu anlayışıyla yapılacak yasalar
değil.
Değerli
arkadaşlarım, ayrı bir husus, bu Meclisin çalışma
usulleri. Biz, dün, bu teklifin görüşüleceği konusunda
tam bir bilgi sahibi değildik. Hatta, bugün, bundan önce, terörle
mücadeleden zarar gören insanların zararının karşılanmasına
yönelik bir yasa görüşülecekti, o da atlandı. Bunu karşımızda
bulduk. Yani, zaman olarak belli olmayınca, milletvekillerinin
yeterli hazırlığı yapma şansı da olmuyor.
Sonra,
değerli arkadaşlarım, milletvekillerinin çalışma
koşulları da, gerçek anlamda bu yasalara katkı vermeye
uygun değil. Bugün, saat 10.30da Anayasa ve Adalet Komisyonlarından
oluşan Karma Komisyonun toplantısı vardı, saat yarıma
kadar o sürdü. 13.00te Adalet Komisyonu çalışması
başladı. İkide de Meclis çalışmaları
başladı. Değerli arkadaşlar, milletvekili arkadaşlarımız
bu Meclis çalışmalarına veya bu yasa çalışmalarına
nasıl katkı sağlayacaklar? Böyle bir çalışma
usulü olabilir mi değerli arkadaşlar?
Bu
özel yasalardaki hükümlerin Ceza Yasasıyla uyumuna ilişkin
düzenlemelere, biz de, Cumhuriyet Halk Partisi olarak olumlu yaklaşmıştık,
bu bir zorunluluktu. Yani, Ceza Yasamızın 5inci maddesindeki
düzenlemeden sonra, diğer özel yasalardaki düzenleme mutlaka
yapılmalıydı. Biz, buna katkı sağlamaya hazırdık.
Ancak, önümüze gelen tasarıda,
bir de baktık ki, uyumdan başka her şey var ve şunu da
gördük: Bu karmaşa içinde, yani 170 kanunun yaklaşık
700 maddesini değiştirecek bir karmaşa içinde; yine
62 kanunu tümüyle değiştirecek bir karmaşa içinde,
bir de baktık ki, aralara bir şeyler de sıkıştırılmış.
Örneğin, Vergi Usul Kanununun 359uncu maddesini bu tasarıyla,
bir de baktık ki, değiştiriyorlar. Bu tasarının
mahiyeti nedir? Bu tasarının mahiyeti, Sayın Unakıtanın
cezasının affına yönelik bir düzenleme. Değerli
arkadaşlarım, bu Vergi Usul Kanununun 359uncu maddesiyle
ceza uyumun ne alakası var dedik? Yani, bunun bir şeyini söylerseniz,
biz de anlayalım. Gerçek anlamda, biz, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, buna katkı vermek istiyoruz. Ancak, bu şekilde, yani
el çabukluğuyla, bu karmaşa içinde birilerini kurtarırız
anlayışına da, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak ne
yazık ki, buna katkı sağlamamız mümkün değil
değerli arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, bu tasarının getirdiği düzenlemelerin
en önemlilerinden bir tanesi de, bu tasarıyla uzlaşma, kamu
davasının açılmasının ertelenmesi ve hükmün
açıklanmasının ertelenmesine yönelik yeni düzenlemeler
geliyor. Şimdi, bu düzenlemelerle, değerli arkadaşlarım,
Adalet ve Kalkınma Partisi olarak en çok kullandığınız
sözler fakir fukara, garip gurebaydı. Ancak, bu getirilen düzenlemeyle
değerli arkadaşlarım, artık, yönünüzü fakir fukaradan
çevirmişsiniz, haramzadelere dönmüşsünüz, haramzadelerin
hakkını savunan bir düzenleme getiriyorsunuz. Şöyle
ki: Bu düzenlemeyle değerli arkadaşlarım, kimin parası
varsa, kim siyaseten güçlüyse, kim kaba güç bakımından güçlüyse
onun dediği olacaktır. Yani, köyde, gariban bir vatandaşla
köyün ileri gelen bir insanı veya mahalledeki bir vatandaşla
mahallenin zengini aynı, eşit suçu işlediğinde,
o varlıklı insan, parasını yatıracak o suçtan
kurtulacak, ya uzlaşmayla ya kamu davasının açılmasının
ertelenmesiyle ya hâkimin açıklamasının ertelenmesiyle
kurtulacak; ancak, diğer vatandaş o suçtan ceza giyecek.
Değerli arkadaşlarım, bu şekilde mi siz, suçla,
suçluyla mücadele edeceksiniz? O zaman ne olur biliyor musunuz? Adliyelerin
karşısında uzlaştırma büroları açılır;
mafya devreye girer, mafya ben uzlaştırırım der,
karşı tarafı gider tehdit eder uzlaşacaksın
der, o da uzlaşmak için gider başvurur ve uzlaşırlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
MUHARREM
KILIÇ (Devamla) Biz bununla ilgili uyarılarımızı
gerçek anlamda, iyi niyetle arkadaşlarımıza anlattık,
ancak, arkadaşlarımızın çok da bundan anladıklarını
görmedik. Hatta bir tanesi şöyle bir örnek verdi: Ne olmuş
yani, bir garibana tokat vurmuş, daha sonra da 500 lira para vermiş,
ondan sonra da uzlaşmışlar. Yani, bunun nesi kötü. dedi.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Garibana tokat vurmak serbest!
MUHARREM
KILIÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, birisi suç işlemişse,
o gariban da olsa, o bizim bir vatandaşımızdır. Yani,
parası yoksa, onun imkânları yoksa, onun hakkını bu
devlet korumayacak mı? Hatta, şu örneği vermiştim
değerli arkadaşlar, Komisyonda dedim ki: O Çanakkale gazilerinden
iki tane askerin resmi var; o askerlerin üzerleri lime lime, ayaklarında
ayakkabı yok, üzerleri paramparça, ancak, dimdik ayakta duruyor;
yani, bu millete ait olmanın gururuyla dimdik ayakta duruyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Son cümlenizi alıyorum efendim.
MUHARREM
KILIÇ (Devamla) Bitireceğim efendim, son cümlem.
Değerli
arkadaşlarım, eğer siz fırsat eşitliğini
sağlamazsanız bu ülkede millî birlik ve beraberliği
sağlayamazsınız. Biz bunun peşindeyiz. Bizim Türk
milleti olarak en büyük gücümüz millî birlik ve beraberliğimiz.
Eğer bunu da bozarsanız bu ülkeye çok kötülük yapmış
olursunuz.
Bu
düşüncelerle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.
Şahsı
adına ikinci söz isteği, Kırıkkale Milletvekili
Sayın Ramazan Canın. (AK Parti sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1255 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Suçun
işlendiği hususunda yeterli şüphenin bulunması
halinde mutlaka kamu davası açılması gerektiğini
ifade eden kamu davasının mecburiliği ilkesinin istisnaları
vardır. Nitekim, 1412 sayılı Kanunda da bu ilkenin istisnaları
yer almaktadır. Yeterli suç şüphesinin bulunduğu her
halde kamu davasının açılacak olması,
ağır olan yargının iş yükünü daha da
ağırlaştıracak ve makul sürede yargılanma
hakkına halel getirecektir. Bu nedenle, bu mecburiyete istisna
getiren kıta Avrupası hukuk sistemi de dahil, birçok ülkede
de istisnalar artırılmaktadır. Bu ilke, netice kural
olmaktan fiilen çıkmıştır.
Makul
sürede yargılanma hakkını ihlal eden Türkiye, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine de aykırı davrandığından
dolayı tazminat ödemektedir. Makul sürede yargılama yapılamadığı
ve hatta, adli hataların çok olduğu dikkate almadığında,
sosyal barış da olumsuz etkilenmiştir. Bütün bu mülahazalarla,
medeni toplumlara paralel olarak kamu davasının mecburiliği
ilkesine sınırlı sayıda, kapsamda da olsa, 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa ithal hükümler getirilmiştir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; kamu davasının
açılmasının ertelenmesi sadece şüpheli açısından
değil, aynı zamanda mağdur açısından da ele
alınması gereken bir kurumdur. Gerçekten kamu davasının
açılmasının ertelenmesiyle ilgili düzenleme,
şüphelinin yargılanmamasından ziyade mağdurukorumaya
yönelik olarak düşünülmelidir.
Kamu
davasının açılmasının ertelenmesinin, müessese
olarak sağlıklı bir şekilde uygulanabilmesi için
kapsamına giren suçların başlangıçta sınırlandırılması
amaçlanmıştır. Uzlaşma kapsamına giren suçlarla
ilgili olarak uzlaşmaya ilişkin hükümler bağlamında
kamu davasının açılmasının ertelenmesine
karar verilebilecektir.
Ancak,
soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete
bağlı olmakla birlikte, etkin pişmanlık hükümlerinin
öngörüldüğü suçlar dolayısıyla uzlaştırma
yoluna gidilemeyecektir.
Bütün
bu nedenlerle, Anayasaya aykırılık iddiası yerinde
olmadığı gibi, tamamen mücerret bir iddiadan ibarettir.
Zira, erteleme hükümleri mevcut kanunda olduğu gibi, eski kanunumuzda
da mevcuttu.
Nitekim,
yürürlükten kaldırılan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu
ile 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında
Kanundaki düzenlemesi itibarıyla, erteleme bir koşullu
atıfet kurumu idi.
Deneme
süresi içerisinde yeni bir suçun işlenmemesi halinde, mahkûmiyet
vaki olmamış sayılmakta idi. Keza, erteleme, sadece
hapis cezası açısından değil, ertelemenin bölünmezliği
kuralı gereğince ceza hukuku yaptırımları
bakımından da kural olarak aynı sonucu doğurmakta
idi.
Buna
mukabil, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu sisteminde ise, erteleme,
sadece hapis cezasına özgü bir infaz rejimi olarak düzenlenmiştir.
Bu bakımdan yeni sistemde artık ertelemenin bölünmezliğinden
bahsetmek mümkün değildir.
Hapis
cezası açısından bir infaz rejimi olarak kabul edilen
erteleme de, mahkûm denetim süresinde kasten bir suç işlemediği
takdirde hapis cezası infaz edilmiş olacaktır.
Ferilerle
ilgili de erteleme olmayacaktır. Bu durum 765 sayılı
Türk Ceza Kanunu sistemindeki düzenlemeye nazaran daha
ağır sonuçlar meydana getirecektir. İşte, bu mülahazalarla
hükmün açıklanmasının geri bırakılması
müessesesini ceza hukukumuza ithal etmek mecburiyet haline gelmiştir.
Mahkûmiyete
bağlı yoksunlukların doğmaması için, kişi
açısından denetim süresi zarfında yeni bir suç işlenmemesi
ve özellikle mağdurun zararının izale edilmesi, toplum
barışının sağlanması açısından
daha adildir. Ancak, söz konusu kurumun sağlıklı bir
şekilde uygulanabilmesi açısından kapsamına giren
suçlar sınırlı tutulmakla birlikte, hükmolunan hapis
cezası da iki yıldan bir yıla indirilmiştir. Yine
değişiklikle, hükmün açıklanmasının geri
bırakılması müessesesinin, sadece soruşturması
ve kovuşturması şikâyete bağlı suçlarla ilgili
düzenlenmesi sağlanmıştır.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; yeni ceza sistemimizde
şahsi dava kaldırılmıştır. Şimdi,
müşteki, mağdur, cumhuriyet savcısının kovuşturmaya
yer olmadığına dair karar vermesi üzerine, eskiden
şahsi davayla hakkını aramaya devam ediyordu. Şimdi,
burada, kişi şikâyette bulunuyor, bulunmayabilir de. Ancak
takibi şikâyete bağlı suçun müştekisi, mağduru,
zararlarının karşılanması için şikâyette
bulunacaktır ve hakkını alacak, zararları karşılanacaktır.
Şahsi dava kalktığına göre, yeni sistemde bu yolun
da kapatılması mağduriyetlere neden olabilecektir.
O yüzden zararın karşılanması şartı yerinde
bir olgudur.
Yine
Türk Ceza Kanununun 51inci maddesinde yer alan hapis cezasının
ertelenmesiyle kamu davasının açılmasının
ertelenmesini mukayese ettiğimizde bazı farkların
bulunduğu da bir gerçektir. Hapis cezasının üst sınırının
iki yıl ve daha az olması halinde, birisinde hapis cezasının
ertelenmesi, diğerinde hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasını öngörüyor. Hapis cezasının
ertelenmesinde yargılama yapılıyor, ceza ve hüküm
veriliyor, açıklanıyor, ancak erteleniyor, yani infaz erteleniyor.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasında
ise hüküm kuruluyor, ama açıklanmıyor. Ortada hüküm var, ancak
igfal kabiliyeti yok, yani hükmün uygulanabilir durumu yok. Hükmün
açıklanması geri bırakılırsa, bunun farkında
olan sanık daha dikkatli davranacak ve topluma kazandırma
daha kolay olacak ve sabıkasına şerh düşülmeyecektir. Bu yönüyle, sanığın maddi
zararlarının karşılanması şartına
tabi tutulduğu için mağdurun lehine, neticede mağdur
ve sanık memnun olduğu için toplumun lehine bir düzenlemedir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; muhalefet sözcüleri, sisteme
karşı olduklarını, hukuk sistemine uymadığını
ve adaletsizliklere yol açacağını, haksızlıklara
yol açacağını, hatta, Anayasaya aykırılık
iddiasında bulunmuşlardır ki, bu iddialar tamamen mücerret,
tamamen asılsızdır. Zira, ceza hukukumuzda zaten hapis
cezalarını paraya çevirme imkânı, müessesesi var, erteleme
müessesesi var. Bu kurumlar ceza sistemimize yeni girmedi ki,
şimdi parayı veren sonucu alacak deniliyor. O zaman paraya
çevrilecek cezalar da parası olan cezayı ödeyecek ve hapis
yatmayacak. Parası olmayan cezayı ödeyemeyecek ve hapis
yatacaktır gibi bir sonuç çıkar ki, bu, doğru değildir.
Bu iddia tamamen soyuttur, tamamen siyasidir.
Diğer
taraftan, kamu davasının mecburiliği ilkesi ise, istisnalarla,
artık, modern toplumlarda kural halini yitirmiştir. Sosyal
barış, hakkaniyet, kamu vicdanı da bunu gerektirmektedir.
Sanığın lehine, mağdurun zararını izale
şartı getirilmesi nedeniyle mağdurun lehine ve neticede
tüm toplumun lehine olan hadiselerin anlaşmayla sona erdirilmesi
ceza siyaseti açısından ve suçu önleme, suçluyu topluma
kazandırma açısından yararlı müesseselerdir. Bu
nedenle bu iddialara katılmıyoruz.
Tekrar
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Can.
Sayın
milletvekilleri, geneli üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi,
yirmi dakika soru ve cevap kısmına geçiyoruz.
Buyurun
Sayın Işık.
AHMET
IŞIK (Konya) Sayın Bakanım, zorunlu müdafilikle ilgili
bir düzenleme var mı burada?
İkincisi
de: Katalog suçlarına hırsızlık ve yağma suçları
eklenmektedir. Bu, uygulamadan doğan bir ihtiyaçtan mı
kaynaklanmaktadır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Özdoğan.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi,
Sayın Bekir Bozdağ ve 11 arkadaşının getirdiği
bu kanun teklifine baktığımız zaman -Ben böyle bir
göz gezdirdim. Hukukçu değilim, ama, mantığımı
kullanarak söylemek istiyorum ve kamuoyuyla da bunu paylaşmak
istiyorum- acaba, diyorum ki bu, Avrupa Birliği uyum yasalarına
uygun olarak getirilen bir kanun teklifi mi? Yine, üstten gelen bir
emirle mi Sayın Bekir Bozdağ ve 11 arkadaşına bu kanun
teklifi getirilmiştir? Çünkü,
malumunuz, Türkçemizde bir atasözü vardır: Emir demiri keser.
Yani, sanki birileri bizi gözetliyor ve birileri bizi karıştırmak
istiyor. Bu kanun teklifine baktığımız zaman, Türkiyede
toplumun bir suç makinesi haline getirilmek istendiğini anlıyoruz.
Bakın,
şimdi, bu kanun teklifinin 4üncü maddesini okuyalım. 4üncü
maddesinde diyor ki: 5237 sayılı Kanunun 87nci maddesinin
üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Kasten
yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya
çıkığına neden olması hâlinde, yukarıdaki
maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın
hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına
kadar artırılır.
Şimdi,
madde gerekçesine bakalım; deniyor ki: Maddeyle, 5237 sayılı
Kanunun 89uncu maddesinin beşinci fıkrası değiştirilmiştir.
Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir
tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması
halinde, soruşturma ve kovuşturma yapılması
mağdurun şikayetine tabi kılınmıştır.
Buna karşılık, 89uncu maddenin son fıkrasına
göre, bilinçli taksirle yaralama halinde, yaralamanın
ağırlığı göz önünde bulundurulmaksızın
re'sen soruşturma ve kovuşturma yapılabilecektir. Bu
durumda bir çelişkiye düşmemek için, bilinçli taksirle sebebiyet
verilen yaralanmanın temel şeklinde ancak mağdurun
şikayeti üzerine soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesini
mümkün kılmak amacına yönelik olarak işbu değişiklik
yapılmıştır.
Burada
esas mesele, mağdurun şikâyeti üzerine
BAŞKAN
Sayın Özdoğan, özetler misiniz.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Hemen soruyu soruyorum Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Başkanım, eğer, mağdur
bir örgüt tarafından veya güçlü, kuvvetli insanlar tarafından
tehdit edilirse, mağdur nasıl şikâyette bulunacaktır?
Zaten, Türkiyede gösterilen televizyonlardaki filmlerle suç oranı
her gün artıyor. Bu yasa çıktığı takdirde, Türkiyede,
maalesef, çeşitli örgütler suç makinesi haline gelecektir ve
zavallılar, mağdurlar sürekli ezilecektir. Bunu sormak istiyorum
ve Sayın Bakanımızdan yorumunu almak istiyorum ve kamuoyunun
takdirine sunuyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özdoğan.
Sayın
Kart, buyurun.
ATİLLA
KART (Konya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, bu teklifin özündeki yanlışlardan
birisi de, kolluk güçlerinin yetkisinin artırılmasını
sağlamaya yönelik özellikler içeriyor, bunu, ilerleyen
aşamalarda somut örnekleriyle anlatacağız. Gerek bunun
tesiri gerekse 22nci Yasama Döneminde hem yürütme organı tarafından
hem yasama organı tarafından savcılık makamlarına
yönelik müdahale sebebiyle, bunların çok somut ve yaygın
bir hal almış olması sebebiyle iki konuda Sayın Bakana
soru yöneltmek istiyorum.
Aslında,
bu sorduğum soruları her zeminde soruyorum Sayın Bakana.
En son, iki gün evvel, üç gün evvel Plan Bütçede sordum Adalet Bakanlığının
bütçesinin görüşmeleri esnasında, ama Sayın Bakan,
yine, bir şekilde cevap vermemeyi başardı.
Bu
değerlendirmeden sonra sorumu soruyorum: İGDAŞ yolsuzluğu,
Sayın Bakan, 142 sanıklı dosya, Başbakanlık
Müsteşarı dahil olmak üzere İstanbul Büyükşehir
Belediyesi kadrosunun yargılandığı dosya
MUSTAFA
NURİ AKBULUT (Erzurum) Sayın Başkan, ne ilgisi var kanunla
bunun?
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Niye rahatsız oluyorsun?
BAŞKAN
Efendim dinleyelim, soruyu dinleyelim lütfen.
ATİLLA
KART (Konya) Savcılık makamına müdahaleden söz edeceğim.
Burada
5 milletvekili yargılanıyor Sayın Bakan, 4 milletvekili
hakkında Anayasa gereği doğru bir şekilde dosyanın
tefrikine karar veriliyor. 5inci milletvekili kim, nerede bunun
dosyası? Arıyoruz, soruyoruz, Sayın Enerji Bakanının
dosyası. Enerji Bakanı hakkında da, o dosyada yolsuzluğa
karıştığı, gayri yasal yollardan elde edilen
paralara kasa olarak nezaret ettiği suçlaması var; mülkiye
müfettişlerinin raporu. On ay sonra, milletvekili seçildikten
on ay sonra Enerji Bakanı hakkında, o nasıl bir savcılık
makamıdır ki, ek takipsizlik kararı verebiliyor? O
savcı bu cesareti nereden alıyor, bu himayeyi nereden
alıyor? Birinci sorum bu. Buna lütfen somut bir şekilde cevap
vermenizi istiyorum.
İkinci
olay şu: Yasama organının -yürütmeyi bıraktık-
yargıya müdahalesi. Şemdinli Araştırma Komisyonu
Milletvekili arkadaşımız hakkında, Komisyon
Başkanı hakkında yargıya müdahale ettiği ve
görevini kötüye kullandığından bahisle yapılan
bir suç duyurusu. İlgili savcı dosyayı inceliyor, kabul
ediyor, eylemin varlığını kabul ediyor, tartışıyor
bunu, fezlekede tartışıyor veya takipsizlik kararında
tartışıyor. Ondan sonra delillerin tartışmasına
giriyor. Suç sabit olmamıştır, suçun unsurları sabit
olmamıştır. Bir savcı, delillerin değerlendirmesini,
yargı makamlarının tespit etmesi gereken delillerin
değerlendirmesini nasıl yapabilir?
Bir
taraftan neyi görüyoruz? Yasama sorumsuzluğuna müdahaleyi
görüyoruz, bir taraftan yasama dokunulmazlığının
nasıl kötüye kullanıldığını görüyoruz.
Bu iki olay, Adalet Bakanlığının ve Hükûmetin
doğrudan veya dolaylı bilgisi olmadan gerçekleşemez
diye düşünüyorum. Bu konuda kamuoyunu tatmin edecek somut,
tatminkâr açıklama yapmaya davet ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kart.
Sayın
Eraslan
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Sayın Başkan, aracılığınızla,
Sayın Bakana çok basit bir soru sormak istiyorum.
Şimdi,
Adalet ve Kalkınma Partisinin çıkan sayın sözcüleri,
Anayasaya aykırılığın mücerret iddia olduğunu
söylediler. Dayak yiyen bir vatandaşımız hafif yaralandığında,
savcıya şikâyetçi oldu. Kamu davasının açılmasının
ertelenmesine karar verildiğinde, bu vatandaşımızın
gidebileceği yer neresidir? Şikâyete devam ediyor, paraya
razı değil, sanığın cezalandırılmasını
istiyor; para sizin olsun diyor, cezalandırılsın sanık
diyor. Gideceği yer neresidir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.
Sayın
Meral... Yok.
Sayın
Osman Özcan
OSMAN
ÖZCAN (Antalya) Sayın Bakanıma bir sorum var.
Anlaşılıyor
ki, bu teklifle, uzlaşma adı altında bir sistem genişletilerek
getiriliyor. Parası olan, kaba bir tarifle, baskıyla, uzlaşma
yolu bulacağı düşünülsün. Ama çocukların neyi
olacak? Anasız, babasız çocuklar kiminle uzlaşacak,
muhatabı kim olacak? Buna da bir çözüm bulabilecek misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özcan.
Sayın
Ekmekcioğlu, süremiz doldu, kısa, öz
Buyurun.
HÜSEYİN
EKMEKCİOĞLU (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Bu
teklifle, Anayasamızın eşitlik ilkesi bir kez daha tartışmaya
açılıyor. Bu yeni getirilen sistemle, uzlaşma kamu davasının
nasıl açılmasının ertelenmesi hükmünün açıklamasının
geri bırakılması sistemini getirdiği açıktır.
Bu sistem hangi Avrupa ülkelerinde yer alıyor, açıklar
mısınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Sayın
Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın
Bakandan bir konuya açıklık getirmesini istiyorum. Meclis
çalışmalarının dakikasının 13 milyar olduğu
hepimiz tarafından malumdur. Ancak, bu Yasa, bir yıl bile
geçmemesine rağmen, beş kez değişikliğe
uğramıştır. Bunu nasıl açıklarsınız?
Ayrıca,
Emniyet kayıtlarında, son dokuz ayda, 185.545 kişi değişik
suçlardan, gasp, hırsızlık, cinayet, cinnet gibi suçlara
muhatap olmuşlar. Bu konularla ilgili cezai işlemler yapılması
gerekirken -sosyal bir yaradır- bu şekildeki yasalarla
Meclisin vaktini almayı haklı buluyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Sayın
Torun, buyurun.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Sayın Başkanım, aracılığınızla
Sayın Bakanımıza şu soruyu yöneltiyorum: Şu
anda görüşülmekte olan kanunun 22nci maddesinin üçüncü bendinde
Kamu davasının açılmasının ertelenmesine
karar verilebilmesi için, uzlaşmaya ilişkin hükümler saklı
kalmak üzere başlığıyla devam eden dört alt bendinde
hükümler sıralanıyor ve (d) bendinde Suçun işlenmesiyle
mağdurun veya kamunun uğradığı zararın,
aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle, tamamen
giderilmesi.
Koşullarının
birlikte gerçekleşmesi kuralına bağlandığı
ifade ediliyor.
Sayın
Bakanım, sorum şu: Bu hüküm daha önce mahkemeler tarafından
verilen kararların, eski 647 sayılı Kanunun 4 ve
6ncı maddelerinin eşiti midir? Eğer, burada, sanık,
mağdur tarafı verilmiş olan kararın kendisi
açısından kabul edilebilir olduğunu düşünmüyor
ise, temyiz yoluna gitme yolu mu açıktır? Bunun açıklanmasını
arz ve talep ediyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Torun.
Sayın
Tekelioğlu
MEHMET
S. TEKELİOĞLU (İzmir) Sayın Başkan, gördüğüm
kadarıyla burada görüşülmekte olan kanun maddeleriyle
ve kanunla hiç ilgisi olmayan sorular soruluyor. Bundan cesaret
alarak bir soru da ben sormak istiyorum.
Sayın
Bakanım, bu kanunla hiç ilgisi olmayan soruları ve maddelerle
hiç ilgisi olmayan soruları cevaplandıracak mısınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Bu ne demek Sayın Başkan? Sizin görevinize
müdahale.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Gayet doğal, bir milletvekili olarak hakkı.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Ne demek bu! Böyle gayriciddilik olmaz!
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Hangisi kanunla ilgili değil?
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
MEHMET
NURİ SAYGUN (Tekirdağ) Önce bu soruya cevap versin ama.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, buyurun.
ADALET
BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, evvela, zorunlu müdafilikle ilgili sorudan
başlamak istiyorum. Zorunlu müdafilikle ilgili, biz, geçtiğimiz
haziranda yürürlüğe giren yasayla bazı düzenlemeler yaptık.
Bu düzenlemeleri, adil yargılama ilkesi ve hukukun üstünlüğü
ilkesine dayalı olarak yaptık. Türkiyedeki yargılamayla
ilgili, yerli yersiz, dışarıda içeride, tartışmaları
ortadan kaldırmak ve yargı kararlarına olan güveni
sağlamak adına bu düzenlemeleri yaptık.
Esas
itibarıyla, maddenin yazılış tarzında, barolarla
yaptığımız görüşmelerde, herhangi bir yanlışlık
ya da eksiklik yok. Ancak, uygulamada, maalesef, maddenin düzenlenişindeki
maksadın dışında uygulamalar söz konusu olduğu
için, bir, bundan dolayı yeni baştan bu maddeyi düzenleme
mecburiyeti hasıl oldu.
İkinci
olarak da, yine, zorunlu müdafilikle ilgili olarak, hakikaten, barolarımızın
ve avukat meslektaşlarımızın çok büyük bir özverisi
oldu, fedakârlığı oldu, buradan kendilerine teşekkür
ediyorum. Bunun, yeni baştan, ödemelerle ilgili olarak da bir
usule bağlanması zarureti hasıl oldu. Bunları da
dikkate almak suretiyle, barolarla yaptığımız
görüşmeler, münferit olarak bize ulaşan talepler ve arzuları
da dikkate alarak bir düzenlemeyi burada getiriyoruz. Burada konu
biraz daha daraltılarak bir düzenleme var. Ödemelerde karşılaştığımız
sıkıntıları ortadan kaldırmak adına Adalet
Bakanlığı bütçesinden ve yargılama gideri olarak
karara dercedilmek üzere bir düzenlemeyi getiriyoruz. Ümit ediyorum,
bu uygulama bu sıkıntıları büyük ölçüde ortadan
kaldırmış olacaktır.
Şimdi,
hırsızlık ve yağma suçlarıyla ilgili olarak
Aslında, Ceza Muhakemesi Kanununun 100üncü maddesinde tutuklama
sebepleri yazılıdır. Özellikle son fıkrasında
da, o son fıkra tersinden okunduğunda bir yılı geçen
hapis cezaları bakımından tutuklama imkânı var.
Ancak, şu ana kadarki uygulamada bu fıkraya daha fazla
açıklık getirebilmek ve son zamanlarda artan hırsızlık
ve yağma suçlarıyla ilgili kamuoyunun beklentilerini
dikkate alarak konuyu uygulamacıların dikkatine getirebilmek
için, onunla ilgili olarak da 100üncü maddeye, katalog suçları
içerisine kuvvetli şüphenin mevcudiyeti halinde tutuklama
imkânını daha net ortaya koyabilmek adına bir düzenleme
burada getirilmektedir.
Bu
yasaların Avrupa Birliğiyle alakası yoktur, bugün görüştüğümüz
maddelerin veya görüşeceğimiz maddelerin. Avrupa Birliğiyle
doğrudan alakası olan bir husus değil. Ancak, bunlar, netice
itibarıyla, Türk insanının, toplumun ihtiyaçlarını
dikkate alarak yapılmış düzenlemelerdir. Özellikle
göz ardı edilen husus şudur: Her adli yılın açılışında
sayın başkanların yaptığı açıklamalarda
Biz de zaman zaman aynı konuya temas ediyoruz, vatandaşlarımızın
da bu konuda serzenişleri var, her geçen gün davaların sayısı
artıyor. Davaların sayısı artıyor, bu davaların
üstesinden gelebilmek adına da hiç durmadan yeni mahkemeler
kuruyoruz. Yeni mahkemeler kurdukça da, daha beş sene evvel,
on sene evvel bitmiş olan adliye binaları kâfi gelmiyor. Mesela,
en yeni biten adliyelerin başında Bursa Adliyesi gelir. Daha dün denecek kadar kısa bir süre
evvel yapılmış, bitirilmiş olan Bursa Adliyesi bugün
kâfi gelmiyor. Ankara, başkent, bugün adliyeye neredeyse kiralık
bina arayacak hale geldik artan davalar sebebiyle.
O
halde, klasik usulle yargının iş yükünü azaltmak mümkün
olamayacağına ve hâkimlerin yetişmesi de çok kolay olmayacağına
göre, mutlaka çağdaş çözüm usullerini hukukumuza kazandırmak
gerekmektedir. Bu konu, alternatif uyuşmazlık çözümleri
Avrupa Konseyinin de gündeminde olan bir konudur ve müteaddit defalar
bu konuyla ilgili Avrupada toplantılar yapılmıştır.
Biz de katıldık. Daha bir süre evvel katıldığımız
toplantılar var. Bunun yollarından bir tanesi de, işte,
bugün bu kanunla, bu teklifle gündeme getirilen bir kısım
yeni usullerdir. İşte, uzlaşma bunlardan bir tanesidir,
diğer iki müessese bununla bağlantılıdır. Dolayısıyla,
bir taraftan yargının iş yükünü azaltabilmek, öbür taraftan
kamu barışını tesis etmek ve benzeri bir kısım
sebepler dikkate alınmak suretiyle bu düzenlemeler yapılmıştır.
Yine,
burada bir yanlışlık oldu Sayın Özdoğan, okuduğunuz
maddeyle gerekçe farklı maddelere tekabül ediyor, onu tavzih
etmek isterim.
Şimdi,
bir arkadaşımızın sorduğu savcılar cesareti
nereden alıyor tarzındaki bir sorudur. Bu soru, keşke
sorulmamış olsaydı diye düşünürüm. Bir hukuk devletinde,
hâkimler de savcılar da kamu adına yetki kullanan herkes cesareti
de yasadan alır, gücü, kuvveti de yasadan alır.
ATİLLA
KART (Konya) Hukuksuzluğun cesaretini nereden alıyor?
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Hukuksuzluk da var Sayın Bakan.
ADALET
BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Müsaade ederseniz...
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Adam, Bakan!
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Bakan, hukuksuz bir fiilin cesaretini nereden
alıyor? Bunu bilmek istiyorum.
ADALET
BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Ben kendi inancımı
söyleyeyim. Bir soru sordunuz...
ATİLLA
KART (Konya) Benim soruma cevap verin.
BAŞKAN
Sayın Kart, lütfen, cevabı dinleyelim. Beğenmeyebiliriz...
Cevabı dinleyelim.
ADALET
BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Beğenirsiniz, beğenmezsiniz,
takdir edersiniz, etmezsiniz, ama, Sayın Kart, kusura bakmayın,
yani, sizin arzu ettiğiniz tarzda cevap vermek mecburiyetinde
değilim. Soruyu sordunuz, ben inandığımı söylüyorum.
ATİLLA
KART (Konya) Himayeyi nereden alıyor Sayın Bakan?
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Bakan hakkında...
ADALET
BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Savcılar yetkiyi Anayasadan
alır, yasadan alır, cesareti de oradan alır.
ATİLLA
KART (Konya) Himayeyi nereden alıyor?
ADALET
BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Bunun dışında,
hiçbir yerden, ne hâkim ne savcı cesaret alamaz. Vereceğim
cevap budur.
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Bakan, himayeyi nereden alıyor? Onu soruyorum.
ADALET
BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Onun dışında bir
husus varsa, İç Tüzükteki denetim yollarından gitmek suretiyle,
yazılı soru sorarsınız, biz de size cevabını,
bugüne kadar verdik, bundan sonra da vermeye devam ederiz.
ATİLLA
KART (Konya) Başardınız Sayın Bakan, bravo! Soruyu
gene geçiştirdiniz.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Bakan olmuş, nasıl takipsizlik
kararı veriliyor?
ADALET
BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Evet. Yani benim bu noktadaki
söyleyeceğim şeyler bunlardır.
Diğer
konularla ilgili olarak, arkadaşlarımızın sorduğu
sorular etraflı izahatı gerektiren sorulardır; süreye
de dikkat ettiğimiz göz önüne alınarak, onlara da yazılı
cevap vereceğim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap faslı tamamlanmıştır.
III. - YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Yoklama istiyoruz.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Şimdi niye yoklama istiyorsunuz?
BAŞKAN
Şimdi, yoklama isteğinize göre, 20 sayın milletvekilimizin
ismini tespit edeceğiz.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Orada da 164 kişi olacak. Teker teker
sayılacak. 164...
BAŞKAN
Sayın Anadol, Sayın Saygun, Sayın Eraslan, Sayın
Kılıç, Sayın Gülçiçek, Sayın Gencan, Sayın Özcan,
Sayın Ekmekcioğlu, Sayın Ayvazoğlu, Sayın
Emek, Sayın Kart, Sayın Özkan, Sayın Kesimoğlu, Sayın
Ercenk, Sayın Araslı, Sayın Küçükaşık...
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) 20 kişi ayakta olacak.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Yeter, fazla oldu.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Yok, yok, olmadı daha.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Fazla oldu. 20 yeter, 20; fazlaya gerek yok.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Efendim, eksikse yoklama düşmüştür,
eğer 19 kişiyse yoklama düşmüştür.
BAŞKAN
Sayın Yergök.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Ayaktayız ya
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Hayır efendim, olmaz. Müdahale ediyorlar burada.
BAŞKAN
Sayın Arz, Sayın Kamacı, Sayın Ünlütepe.
İsimlerini
yazdığımız arkadaşlarımız yoklamaya
girmiyor.
Sayın
milletvekilleri
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Sayın Başkan, yerimden bir şey arz
edebilir miyim?
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Başkana müdahale etmeyin.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Sayın Başkan, yerimden bir şey arz
edebilir miyim efendim?
MEHMET
NURİ SAYGUN (Tekirdağ) Yoklamadan sonra
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Efendim, yoklamadan sonra
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Yoklamaya geçildi.
Sayın
Başkan, olur mu? Yoklama geçildi efendim. Lütfen
Yoklamaya geçildi.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Sayın Başkan, burada teamül olarak bir
uygulama vardır. Ayakta olan arkadaşlarımızın
yazım bitinceye kadar ayakta beklemeleri gerekir, bir.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Başkan, yoklamaya geçtik, lütfen
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) İki; eğer ayaktaki arkadaşımız
20 kişiyse, 30 kişiyse yazılır.
BAŞKAN
Efendim, ben ismini okuyup, yazdığım arkadaşımıza
oturun diyorum ki dağılmasın.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Biraz daha adam gelsin, biraz daha adam gelsin!
Birkaç kişi daha gelsin!
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Ayakta bekleyecekler. Bunun başka lamı
cimi yok, bekleyecekler. Makine sayacak.
BAŞKAN
Şimdi, ben yoklama işlemini başlatıyorum ve
dört dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklamaya başlanıldı)
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, kâğıtları
okursunuz değil mi efendim?
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Kâğıtlar okununca göreceğiz efendim.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Kemal Bey çok heyecanlanıyor
bugün.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Göreceğiz,
göreceğiz kâğıtları
(Elektronik
cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
vardır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
10.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin; Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/870) (S. Sayısı: 1255) (Devam)
BAŞKAN
- Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler de tamamlanmış
olduğundan, maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi,
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci
bölüm, 1 ilâ 30uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci
bölüm üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ
Milletvekili Sayın Nuri Saygun
Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; önce, bir küçük maruzatımı
Başkanıma iletmek istiyorum: Efendim, az evvel, toplantı
yeter sayısını, karar yetersayısını bulmak
için AKPli arkadaşlarımız geldiler; ama, şu anda,
salonu boşaltmakla meşgul olduklarından
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) Maç var, maç
MEHMET
NURİ SAYGUN (Devamla)
birkaç dakika izin verirseniz, bu konuşmayı
bekletelim, Genel Kurul bir suhulete kavuşsun ve biz de ondan
sonra konuşmamızı yapalım. Şu anda içerisi,
konuşmaya ve dinlemeye müsait değil Sayın Başkanım.
ŞÜKRÜ
ÜNAL (Osmaniye) Müsait
Müsait
Sen konuş.
BAŞKAN
Buyurun efendim, siz konuşun.
Değerli
arkadaşlar, arkadaşlarımız otursun ve hatibi dinleyelim.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Hayır, giden gider, gitmeyen burada kalsın
Sayın Başkan. Yani, giden de gitsin.
BAŞKAN
Efendim, dışarı çıkmak isteyene mâni olacak bir
müeyyidemiz yok. Yalnız, çıkan arkadaşlar çıkabilir
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Hayır, giden gider Sayın Başkan, ama,
kalanlar da dinlesin.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Burası pazar yeri değil Sayın
Başkan. O arkadaşlar çıksınlar.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
MEHMET
NURİ SAYGUN (Devamla) Efendim, istirham edersem, süremi de tekrardan
alma şansımız olabilir mi? İlk bir dakika
Bu benim
suçum değil, yani salonun pozisyonu yetmedi.
BAŞKAN
Arkadaşlar, oturalım.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) İsteyen çıksın efendim. Yani,
pazar yeri değil ki burası.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Başkanım, konuşmasına kim engel
oluyor?
MEHMET
NURİ SAYGUN (Devamla) Vallahi, kimin engel olduğunu
şu anda salonda olan arkadaşlarım görüyorlar, ciddi
bir hareketlilik içindesiniz. Girerken bir hareketlilikle geldiniz,
ellerinizi kaldırdınız, şimdi çıkıyorsunuz,
bilahare sayısal ihtiyaç duyulduğunda tekrar gelirsiniz.
FİKRET
BADAZLI (Antalya) Aynen öyle.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
MEHMET
NURİ SAYGUN (Devamla) Değerli arkadaşlarım
Başkanım,
sizce konuşmam uygun mu? Yani, ben kendi konuştuklarımı
bile anlayamıyorum.
BAŞKAN
Efendim, siz buyurun.
Arkadaşlar,
lütfen, hatibi dinleyelim.
MEHMET
NURİ SAYGUN (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; gecenin bu saatinde, ülke için önemli bir yasayı,
ne yazık ki, pek de ciddiyeti olmayan bir ortamda tartışmak
durumunda kalıyoruz. Ben, bu vesileyle gene de yüce Meclise
saygılarımı iletiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şu görüşmekte olduğumuz kanun
teklifi, az evvel, teklifi veren Bekir Beyin de açıklamalarından
görüleceği üzere aslında bir takiye unsurudur. Bu bir kanun
teklifi değildir, bu bir Hükûmet tasarısıdır, ama,
Hükûmet tasarısı, daha önce, 170 kanunda 700 maddeyi değiştirir
nitelikteydi, altından kalkılamadı, iş bu hale
getirildi ve bu maddeler alındı, taşındı,
adına da teklif dendi, biz de şimdi, aslında tasarı
olan, ama söylemde teklif olan bir yasa teklifini görüşüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu teklifin görüşmeye açılmasından
az önce bir usul tartışmasını gündeme getirmeye
çalıştık. Çünkü, bu yasanın, Tüzükümüzün 91inci
maddesinde belirtilen temel kanunlar niteliğinde olmadığını
iddia ettik, ama bir şekilde ifade etme şansımız olmadı.
Usul yönünden konuşma süresinin daha önce kaçırılmış
olduğu iddia edildi. Ama, şu kürsüye gelmişken, zabıtlara
geçme düşüncesiyle bir şeyi ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bizim İç Tüzükümüzün, yani, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzükünün 91inci maddesini açıp bakarsanız,
orada, özellikleri taşıyan kanunların ve İç Tüzükün,
bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştiren kanunlara
temel kanun denildiğini görürsünüz. Şimdi, burada bir siyasi
iradeyi bir köşeye koyalım ve hep beraber bir bakalım.
Bütünüyle hangi yasaların üzerinde bir değişiklik yaşıyoruz
veyahut kapsamlı olarak nasıl bir değişiklik yaşıyoruz?
Ne bütünüyle bir yasayı değiştiriyoruz ne kapsamlı
bir yasa değişikliği söz konusu. Eğer, 91inci maddenin
bu açık ifadesine rağmen, siz, bunu buraya Danışma
Kurulu kararıyla veyahut herhangi bir şekilde temel kanun
olarak getiriyorsanız, o zaman, yaptığınız
külliyen yanlış. Bunu, Adalet ve Kalkınma Partisinin,
milletvekili arkadaşlarımın önemli bir bölümünün
bildiğini de ben iyi biliyorum. Ama, siyasi gerekçelerle, böyle
bir dayatmacayla bunu önümüze temel yasa olarak getirdiniz.
Değerli
arkadaşlarım, bu yasanın ilginç bir de tarihi var. Geçen
hafta Adalet Komisyonunda görüşmeleri yaparken Türkiye Barolar
Birliğinin Başkanı da geldi. Zabıtlar var ve Adalet
Komisyonu üyesi arkadaşlarım bunu çok iyi duymuşlardır.
Türkiye Barolar Birliği Başkanının sözleri aynen
şöyle: Benim, bu düzenlemeden, böyle bir çalışmadan
hiç haberim olmadı. Bu sabah öğrendim, Komisyona geldim.
Sayın Başkan, Sayın Komisyon Başkanım, Sayın
Adalet Bakanım ve özellikle o Komisyonun üyeleri, değerli
arkadaşlarım; siz, sivil toplum örgütlerine, meslek odalarına,
eğer, onlarla ilgili bir kanunla ilgili bilgi vermiyorsanız,
onları çağırmıyorsanız, neyi, kimden kaçırıyorsunuz?
Yani, Türkiye Barolar Birliği Başkanının gelip
bu yasayla ilgili görüşlerini orada ifade etmesi doğru
olmaz mıydı? Ama, siz, bunu bile içinize sindiremediğiniz
için, böyle bir uygulamanın içine girdiniz.
Arkadaşlarım,
yasayla ilgili bir hükmü sizlerle paylaşmak istiyorum, ama,
herkes bir sohbet toplantısında olduğu için sadece dinleyenlerle
paylaşabiliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yeni değişiklikler var bu yasada.
Bunların en önemlisi de, hükmün açıklanmasının geri
bırakılması. Şimdi, hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasının birtakım koşulları
var. Bu koşullardan bir tanesi, kamunun uğramış olduğu
zararın giderilmesi.
Değerli
arkadaşlarım, biz, bu filmi bir kere daha yaşadık.
Bu senaryoyu, biz, burada, bir kere daha gördük. Ceza ve güvenlik
tedbirleriyle ilgili yasanın 110uncu maddesiyle ilgili, Komisyonda
bir çalışma yaptık ve belli bir yaşın üstündeki,
kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezadan mahkûm
olmuş olanların cezalarının evde çekilmesi için
biz düzenleme yaptık. Hatta, ona, basında, kamuoyunda Erbakanın
affı yasası dendi. Biz oraya bir hüküm ilave ettik, dedik ki: Kamuya vermiş olduğu
zararı karşılaması koşuluyla... Sonra, siz,
allem ettiniz kallem ettiniz, getirdiniz, bu, kamuya vermiş olduğu
zararın karşılanması koşulunu kaldırdınız.
Ama, hiçbir rahatsızlık duymadan getirdiniz, şimdi,
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla
ilgili bölüme aynı maddeyi bir daha koydunuz, Kamunun uğradığı
zararın giderilmesi koşuluyla... Şimdi, merak ediyorum,
hangi süreç içinde, ne zaman gene bu maddeyi getirip bir değişikliğe
tabi kılacaksınız ve kamunun uğradığı
zararın giderilmesi şıkkını ne zaman kaldıracaksınız,
bunu merak ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şu kürsüden aşağı yukarı
her konuşmamızda aynı şeyleri tekrar eder hâle geldik.
Lütfen
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Yani, ezberiniz devam ediyor.
MEHMET
NURİ SAYGUN (Devamla) Sizler bu kadar yanlış yaptığınız
müddetçe, biz, her şeyi tekrar söylemek zorunda bırakılıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, Ceza Yasasını değiştirdik,
külliyen. Ceza Usulünü değiştirdik, daha birçok değişiklik
yaptık; ama, bu yaptığımız değişikliklerin
temelinde bir gerekçesi vardı: Efendim, ne olursa olsun, bu yasalar
geçmişte çok değişiklik görmüş, biz bu değişikliklerle
bu kadar yıpranmış bir yasayı ortadan kaldıralım,
yeni bir yasa getirelim. Bu gerekçe doğru olabilir arkadaşlarım,
ama, bu gerekçeye dayalı olarak yapmış olduğunuz
yeni Ceza Yasasının dört defa değişikliğe tabi
olduğunu ve bunun beşinci değişiklik olduğunu
bir kere daha size hatırlatmak istiyorum.
Hele
bir 61inci maddemiz var. Bu 61inci madde, değerli arkadaşlarım,
iki defa, yasa çıktığından bu yana değişiklik
gördü. Bugün bu yasada aynı 61inci maddeyi üçüncü defa değiştiriyoruz.
Şimdi, yani, yıpranmış, kırk senelik, altmış
senelik yasalar yıpranmış, beş on değişiklik
görmüş, yeni baştan yasa yapalım, dediniz; ama, getirdiğiniz
konumda bu yasayı durmadan değiştirmekle uğraşıyorsunuz.
Bir
de, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarım,
şu kürsüden konuşan arkadaşlarımın hep söyledikleri
bir söz var: Efendim, zarara uğrayanların maddi zararları
telafi edilecek. Bu yönde hukuk açık, yargı açık gibi iddialar
var.
Değerli
dostlarım, hiç kimse, hukukta, kişilerin uğramış
olduğu maddi zararı ortadan kaldıracak bir düzenleme
yapma hak ve yetkisine zaten sahip değildir. Bu konuda biz bu
hakkı tanıdık derseniz, yanlış söylersiniz.
Siz, böyle bir hakkı vatandaşın elinden alma hakkına
sahip değilsiniz. Ama, burada bir şey daha söylüyorsunuz,
hep söylediğiniz maddi zararın telafisi. Az evvel arkadaşlarım
söyledi; yanında eşiyle birlikte bir yerde yürümekte olan
bir insanın üçüncü bir kişi tarafından taciz edilmesi,
rahatsız edilmesi gibi bir olayda bu kişinin ilgili yargıya
başvurduğunda, sizin bu yeni getirmiş olduğunuz
düzenlemeler gereğince
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
MEHMET
NURİ SAYGUN (Devamla)
yeni getirmiş olduğunuz bu düzenlemeler
gereğince bu kişi hakkında iddianame tanzim edilmeyebilir.
İddianame tanzim edilmediği takdirde
Siz, Ceza Yasasında
bir de farklı bir değişiklik yarattınız,
şahsi dava hakkını Ceza Yasasının genel
şablonundan çıkarttınız. Peki, arkadaşlarım,
bu, tacize uğramış olan insan, eğer iddianamenin
tanzimine gerek duyulmadığı hallerde, şahsi dava
yoluna da gidemeyeceğine göre, uğramış olduğu
bu haksızlığın karşılığını
-ekonomik karşılıktan bahsetmiyorum, siz, burada hep
onu söylediniz- uğramış olduğu manevi zararını,
o uğramış olduğu eziyeti, üzüntüyü, sıkıntıyı,
ancak ve ancak bu eylemi gerçekleştiren kişinin tecziyesi
suretiyle tatmin edebilir; ama, siz, bu yolu kapattınız. Bu
düzenlemeyle, artık böyle bir yol yok. Bu nereye götürür bizi
değerli arkadaşlarım?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Saygun, son cümlenizi alayım efendim.
MEHMET
NURİ SAYGUN (Devamla) Bitiriyorum efendim.
Eğer
Türkiyede suç işlemeyi ve suç işleme alışkanlığını
yakalamış olan insanların bu ve benzeri düzenlemelerle
her gün biraz daha önlerini açar, onları biraz daha özgürleştirirseniz,
bu nitelikteki bir özgürlüğü onlara tanırsanız, bir
özgürlüğü birilerinden yoksun bırakırsınız.
Bu ülkede namusuyla, şerefiyle, onuruyla, suç işlemeden,
hayatlarını düzgün bir şekilde idame ettiren insanların
önemli bir özgürlük sahasına başkalarının müdahale
imkânını verirsiniz. Bu doğru olmaz. Bu, bu ülkede kaos
yaratır, sıkıntı yaratır.
Birinci
bölümünü konuştuğum bu düzenlemenin, size göre yasa teklifinin,
bize göre tasarının tümünü onaylamıyoruz, tümü toplumumuza
uygun bir düzenleme değildir. Bu, Ceza Yasasının bütünlüğünü
bozucu niteliktedir. Bu uygulamaların yarın öbür gün zararlarını
göreceğiz.
Sözlerimi
bitirirken, son, şunu söyleme ihtiyacı duyuyorum: Bu söylediklerimizi
sayısal çoğunlukla muhtemelen dikkate almayacaksınız,
yine bildiğinizi yapacaksınız; ama, birkaç ay sonra,
biz bu kürsüye çıkacağız -bu gece yapmış olduğunuz
bu değişiklikleri siz bir kere daha değiştirmek
zorunda kalacaksınız- biz o zaman bunu söyleyeceğiz;
ama, hayret, sanıyorum, biz, bunları o zaman da söylesek,
siz yine böyle gitmeye devam edeceksiniz. İktidar size yakışmadı
diye düşünüyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Saygun.
Şahsı
adına, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Küçükaşık
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan önce, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
gerçekten de ilginç bir temel yasayı görüşüyoruz, adı
belli olmayan ve bize, hukuk eğitimimizde, öğrenimimizde
şimdiye kadar temel yasa ve yasa nedir kavramlarıyla, hukuk
fakültesi öğrencilerine sorduğumuzda ne cevap verebileceğini
bilemediğimiz bir yasayı, temel yasa olarak görüşüyoruz;
ama, bundan daha da ilginç bir şey var, dört yıldan beri, -artık,
dördüncü yılımızı bu Parlamento olarak doldurduk-
ama, dört yıldan beri benim gördüğüm bir şey var; biz, bu
Parlamentoda sadece ve sadece af yasaları çıkartmakla
meşgul bir hale geliyoruz. Hem hukuki af yasaları çıkartıyoruz
hem ekonomik af yasaları çıkartıyoruz. Af yasaları
yetmiyor, öyle bir noktaya geliyoruz ki, Türk ceza sisteminde ve
Türkiyede tüm ceza kanunlarında, özel ceza kanunlarında
ne kadar suç varsa, onların suç olma niteliğini ortadan
kaldırarak, o suçlardan yargılanan bazı insanların
kurtarılması için çok büyük çabalar sarf ediyoruz.
Benden
önce konuşan tüm Cumhuriyet Halk Partisi Grubundaki arkadaşlarım
dediler ki: Biz sabah saat 10.30da geliyoruz, gece saat 11.00e kadar
burada çalışıyoruz. Evet, Adalet Komisyonunda gerçekten
de bu çalışmalar var. Kaçakçılık kanunu daha bugün
bitti. Ama öyle şeylerle karşılaşıyoruz ki,
bir taraftan, bakıyorsunuz etkin pişmanlık adı
altında ver parayı kurtul cezadan, şimdi buraya geliyoruz,
yine uzlaşma adı altında, cumhuriyet savcısının
iddianameyi ertelemesi ya da hâkimin hükmü ertelemesi adı altında,
parayı basanın hiçbir şekilde suçlanamayacağı,
mahkemeye giremeyeceği, yargılanamayacağı
bir hukuk sistemine doğru hızlı adımlarla gidiyoruz
arkadaşlar.
Bu
teklif, Adalet Komisyonunda görüşülürken eski bir hikâyeyi anlattım,
fıkrayı anlattım. Bunu da herkese bir kere daha anlatmak
istiyorum. Bir gariban adam varmış, ama, ensesi bayağı
kalınmış, -bazı ensesi kalın arkadaşlarımız
var- bir tane de zengin, şımarık birinin çocuğu varmış;
yanında giderken, enseyi görmüş, canı bir tokat atmak
istemiş, bir tane tokat atmış; adam kadıya
şikâyet etmiş -devirler eski ya- kadı demiş Ne oldu,
suç nedir? Ya, bir şey değil, işte, ensesi çok meydandaydı,
aşka geldim bir tane tokat attım. demiş. İyi, 5 akçe
demiş kadı. Vermiş parayı çıkmışlar.
Gidiyorlar, gariban, parayı mı alsın, yediği tokada
mı üzülsün? Zengin bir tane daha patlamış. Ne oldu demiş.
Ne olacak ya, sende bu ense, bende bu para, burada da bu kadı varken,
daha çok, ben, senin ensene bu tokadı atarım. demiş.
Şimdi,
arkadaşlar, getirdiğimiz düzenlemelerin tümü bu. Parası
olanın Türkiyede her türlü suçu işleyebileceği, insanları
tahakküm altına alabileceği yasal düzenlemeler getiriyoruz.
Öyle düzenlemeler getiriyoruz ki, Türkiyede artık, kolluk
kuvvetleri yerine, mafyanın, uzlaştırma bürolarını
kurabileceği ve suçtan zarar gören
gariban insanlara, parası olan insanların isteğiyle
ve para gücüyle beraber, mafyanın, insanları uzlaştırmak
için devreye gireceği yeni
bir sürece çok hızlı adımlarla yol alıyoruz ve bu
olacak, bu başımıza gelecek. Uzlaştırma hükümleriyle
gelecek, şikâyetten vazgeçirme hükümleriyle gelecek. Hepsi gelecek.
Şimdi,
arkadaşlarımız diyor ki: Biz bunların gerekli önlemlerini
aldık. Hayır arkadaşlar, siz onların gerekli önlemlerini
almadınız. Siz, bu teklifler verilirken her şeyi serbest
bırakarak, sadece güçlünün istediğini yapabileceği
bir düzenleme getirmeye çalıştınız. Sadece, komisyonlardaki
bizim eleştirilerimiz ve kamuoyu baskısıyla cezalardaki
sınırlar düzenlendi; sadece onlar oldu.
Şimdi,
deniyor ki Efendim, üst sınırı iki yıl ve daha
aşağıdaki hapis cezaları
Değildi. Hükmün
açıklanmasının ertelenmesi bu muydu? Hayır, değildi.
Bizim tepkimiz üzerine bu geldi. Yani, öyle bir noktayı söylüyorsunuz
ki, siz, tamamen, herkese eşit, adalet getirecek, gariban çocuklar,
işte, mahkemelerde uğraşmayacaklar; savcı bakacak,
çok iyi kolluk görevlerini yerine getirecekler, bu işler çözülecek
diye düşünüyorsunuz. Değil arkadaşlar.
Bakınız,
şu anda 170 kanunda esas amacımız
ne bizim? 170 özel yasada ceza düzenlemelerini içeren değişiklikleri
yapmak istiyorduk biz ve şu anda Yargıtay bu düzenlemeler
yapılamadığı için dosyaların incelemesini
erteledi. Öyle mi? 2006 yılı sonuna kadar ertelemişti,
2007 sonuna kadar şimdi erteledi özel kanunlardaki cezaları
ertelemesini
Şimdi,
siz bu düzenlemeyi getiremiyorsunuz, Türkiyenin acil ihtiyacı
var diyorsunuz. Neyi getiriyorsunuz? İddianamenin ertelenmesi
Türkiyenin acil ihtiyacı mı? Hükmün açıklanmasının
ertelenmesi acil ihtiyaç mı? Evet, bazıları için öyle,
çünkü
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Efendim, konuşmanızı toparlayın.
MEHMET
KÜÇÜKAŞIK (Devamla) Bazıları için öyle, çünkü, bazı
arkadaşların, bazı kamu görevlilerinin gerçekten de
cumhuriyet savcılıklarında, bazılarının
taa Yargıtay Başsavcılıklarında soruşturma
dosyaları var. Elbette onlar ortadan kalkacaklar, amaç bu, amaç
bu. Bunları herkes biliyor artık. Tartışma da bu ve
artık vazgeçin, ne olur vazgeçiniz. Bakınız, ne olur vazgeçiniz.
Bu parası olanlar bugün sizi esir aldılar, yarın suratınıza
bakmazlar emin olun.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Küçükaşık.
Şahsı
adına, Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
birinci bölümün üzerinde şahsım adına görüşlerimi
açıklamak üzere söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
burada yapılan konuşmalarda bir konunun üzerinde özellikle
duruluyor. Nedir? Gariban, efendim, ceza alacak, zengin olan parayı
verip kurtulacak, işte, garip olan da cezayı alacak, mahkûm
olacak; böyle bir sistemi getiriyorlar diye bunun altına özellikle
vurgu yaparak, altını kalın kalın çizgilerle çizerek,
zenginleri koruyan, garipleri, efendim, sıkıntıya sokan
bir düzenleme getiriyor. Var mı öyle bir şey? Yok. Neden yok?
Çünkü, buradaki kapsama giren suçlara baktığınız
zaman, sokakları suçlularla dolduracak suç tiplemeleri veya
kapsam itibarıyla giren suçlar bunları kapsamıyor;
bir.
İki:
Ceza Kanununun uygulamasına baktığınız zaman,
farklı bir manzara çıkıyor. Ben size buradan okuyacağım.
Bakın, 50nci madde, Ceza Kanununun, aynen okuyorum: Kısa
süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve
ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa
ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
a)
Adlî para cezasına,
Mahkeme
yargılama yaptı, sanığın durumuna baktı,
kişiliğine baktı, ekonomik, sosyal durumuna baktı,
dedi ki -bir yıla kadar olan hapis cezalarıdır kısa
süreli hapis cezaları- ben senin cezanı para cezasına
çeviriyorum, dedi ve adli para cezasına hükmetti. Şimdi,
bu para cezasına çevrilen kişinin zengin olduğuna,
fakir olduğuna, şuna buna bakmıyor. Mahkeme, bunun daha
yararlı olacağına kanaat getirdi, verdi. Biz, burada,
şimdi, bu adam zengindi, parayı bastı, hapis cezası
alacak yerde adli para cezasına cezasını dönüştürdü
mü diyeceğiz?
b)
Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın
aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen
giderilmesine,
c)
En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak
amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan
bir eğitim kurumuna devamına,
Ve
devam ediyor: Birtakım seçenek yaptırımlara, kısa
süreli hapis cezalarının çevrileceğine karar verebilir.
Bunun kim kararını verecek? Mahkeme karar verecek. O zaman
biz buradan hareketle, Ceza Kanunumuzda böyle bir şey var, bu
düzenlemeler parayı basana adli para cezası veyahut da
hapis cezasının dışında başkaca seçenek
yaptırımların uygulanmasına imkân mı veriyor
diyeceğiz? Böyle bir şey demeye imkânımız var
mı? Yok.
Öte
yandan, bakın, 51inci madde, hapis cezasının ertelenmesi
maddesi: İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya
daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Oralarda mahkûmiyet var!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bakın, bir şey söylüyorum, bir
şey söylüyorum.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Hüküm var oralarda, hüküm!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Mahkûmiyet veriyorsun ve bunun cezasını
erteliyorsun. Orada garibanın
Ertelemek mecburi mi? Değil.
Neye bağlı? Mahkemenin takdirine bağlı. Şimdi,
zengin bir adamın cezası ertelendi, fakir olanın cezası
ertelenmediği zaman, biz, buradan hareketle, kalkıp bu
adam zengindi, bu suçlu, sanık zengindi de onun için mahkeme bunun
hapis cezasının ertelenmesine karar verdi mi diyeceğiz
veya ertelemediği zaman, ertelenmemesinin sebebi bu muydu
diyeceğiz? O zaman, her kanun maddesinin altında biz farklı
niyetler ararız, farklı gölgeler, farklı korkuluklar
ararız. Bu bizi hakikatten uzaklaştırır.
MEHMET
NURİ SAYGUN (Tekirdağ) Biz arıyoruz.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bu nedenle, yanlış bir düzenleme değildir
bu getirilen üç temel müessese. Doğru, yararlı, hukukumuzda
faydası uygulamayla açık ve net görülecek müesseselerdir;
bir.
İkincisi,
burada konuşan değerli arkadaşım dedi ki: Barolar
Birliğinin bundan haberi yoktu. Şimdi, ben alt komisyonda
çalıştım. Alt komisyonda, Barolar Birliği adına
Barolar Birliği Genel Sekreteri Avukat Sayın Güneş
Gürseler Bey geldiler, alt komisyonda kendileriyle ilgili kısımda
görüşlerini, kanaatlerini serdettiler, ondan sonra da izin
alıp gittiler ve kanaatlerini de burada sergilediler.
MEHMET
NURİ SAYGUN (Tekirdağ) Tutanakta yazıyor, niye cevap
vermediniz? Sen oradaydın, niye cevap vermedin?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bakın, bir şey söylüyorum. Ben alt komisyonda
çalıştım, imzası da burada var. Komisyona katılan
bürokratların veya sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin de imzası var, Barolar
Birliğinin de haberi var. Barolar Birliği Başkanının,
Genel Sekreterinin nereye gittiğinden haberi olmayabilir,
onu bilemiyorum.
MEHMET
NURİ SAYGUN (Tekirdağ) Hayır, sen niye cevap vermedin
o zaman?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Onlar
Onu söyledi mi bilmiyorum, ama benim
bildiğim bir şey var. Bizim yaptığımız çalışmada
bu arkadaşlarımız geldiler, kanaatlerini söylediler.
Bir
başka örnek söylendi. Eşinin yanında dövülen bir adamla
ilgili dava, kamu davası
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
MEHMET
NURİ SAYGUN (Tekirdağ) O zaman niye cevap vermedin? Niye
cevap vermedin o zaman? Adam geldi,
komisyonda söyledi bu lafları.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Eşinin yanında dövülen bir insanla
ilgili, karısının yanında dövülen bir erkek
Bu,
dava açtı. Efendim, bu, kamu davasının açılmasının
ertelenmesine giriyor, ben senin için dava açmıyorum diyebilir
mi? Efendim, der. Siz dövdünüz, kolunu kanadını kırdınız,
bunu der. Böyle bir şey yok. Bakın, 86ncı madde ne diyor,
okuyorum birinci fıkrasını: Kasten başkasının
vücuduna acı veren veya sağlığının ya da
algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi
bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası
Kamu davasının
açılmasının ertelenmesi nerede? İki yıla kadar
Sadece kasten yaralamanın ikinci fıkrası buraya giriyor,
diğerleri buraya girmiyor. Maddeleri saptırarak, farklı
anlamlar yükleyerek konuyu takdim edersek, bundan amaçlanan fayda
hasıl olmaz diyorum. Bu toplumun yararına, hayrına
olan düzenlemelerdir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bozdağ.
Şimdi,
on beş dakika süreyle soru-cevap işlemini başlatacağım.
Sayın
Işık, buyurun.
AHMET
IŞIK (Konya) Sayın Bakanım, hükmün açıklanmasının
ertelenmesiyle kamu davasının ertelenmesi
Çok net, teknik
olarak
Bununla ilgili getireceği faydaları almak istiyorum.
Bir
de, teklifin 44üncü maddesiyle yapılan değişiklik,
5402 sayılı Kanunun 14üncü maddesine fıkra eklenmesi.
Buradaki anlam nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın
Kart, buyurun.
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Ben,
Sayın Bakana, biraz evvel sorduğum soruyu, Sayın Bakanın
önergeme verdiği cevaptaki ifadelere dayanarak tekrar sormak
istiyorum.
Sayın
Bakan, 31/5/2005 tarihli önergeme verdiğiniz cevabı söylüyorum,
okuyorum, aynen okuyorum: Sözü edilen dosyada Bakan hakkında
-aynen ifade bu- 5/8/2003 tarihli, 2003/551 karar sayılı ek takipsizlik
kararından söz ediyor. Sayın Bakan, milletvekili seçildikten
on ay sonra verilen bir takipsizlik kararından söz ediyorum.
DURDU
MEHMET KASTAL (Osmaniye) Aynı soru Sayın Başkan, aynı
soru.
ATİLLA
KART (Devamla) O dosya içinde, yargılama yapıldığı,
diğer milletvekilleri hakkında, dört milletvekili hakkında
tefrik kararı verildiği, ilgili savcının bilgisi
dahilinde. Yani, gözden kaçacak, atlama yapılacak bir şey
yok. Ben, bu ilgili savcı bu cüreti nereden buluyor derken bunu
kastediyorum Sayın Bakan. Neresinden bakarsanız, on
beş yıllık kıdemi olan bir savcıdan söz ediyorum.
Bu savcı, Anayasa ihlali yapmak pahasına bu cesareti, bu
cüreti nereden alıyor, bu himayeyi nereden alıyor? Buna
cevap vermenizi istiyorum. Bu noktada, polemik yapmadan soruma
cevap vermeniz gereğini bir kez daha hatırlatıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kart.
Sayın
Kılıç, buyurun efendim.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya)- Sayın Başkanım, aracılığınızla
Sayın Bakana iki sorum olacak.
Sayın
Bakan demin sorulara cevap verirken, bunun bir zorunluluktan kaynaklandığını,
kamu barışının tesisinin gerekli olduğunu,
yargının iş yükünün fazla olduğunu, bunların
giderilmesi gerektiğini belirtti.
Sayın
Bakanım, şimdi şöyle bir soru yöneltmek istiyorum: Haksızlığa
uğrayan bir kişi eğer yargıdan yeteri kadar destek
görmezse, yani kendisinin hakkını korumakla ilgili cumhuriyet
savcısı dava açmazsa, bu durumda adaletin gerçekleştiğine
inanmayan kişi kendi hakkını kendi aramak yoluna gittiğinde,
o zaman bizim ülkemiz suç cennetine dönmez mi? Çünkü, adaletin gerçekleşmediğine
inanan insanlar kendi haklarını kendileri aramak yoluna
gidecekler. Bu bir.
İkincisi:
Devlet olarak yargının iş yükü fazla diye suçluları
özendirici yasalar çıkartırsak, o zaman ülkemizdeki bu
suçla mücadeleyi nasıl sağlayacağız?
Son
olarak da
Ben, şunu özellikle açıklarsanız çok memnun
olacağım. Hükmün açıklanmasının ertelenmesi
diye 23üncü maddede bir düzenleme getiriliyor. Şimdi, ortada
açıklanan bir hüküm olmadığına göre, bundan nasıl
hüküm diye bahsedebiliyoruz? Bunu da açıklarsanız çok
memnun olacağım.
Saygılar
efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Buyurun
Sayın Eraslan.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum.
Şimdi,
mahkeme kadıya mülk değil, hiçbir makam hiç kimseye kaim değil.
Dünya ölümlü, gün akşamlı. İleride, Sayın Bakan, Bakanlıktan
ayrıldıktan sonra, ayrıldığınız dönemde,
yolda eşiniz hanımefendiyle giderken, birisi sizi darp etti.
Raporunuz var, dövüldüğünüze dair tanıklarınız
var. Şikâyette bulundunuz cumhuriyet savcısına, kamu
davasının açılmasının ertelenmesine karar
verdi. Gideceğiniz yolu bana anlatır mısınız?
Hakkınızı nasıl arayacaksınız?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Eraslan.
Sayın
Ünlütepe, buyurun.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: Bu tasarıyla
birlikte 5237 sayılı Ceza Kanununda ciddi değişiklikler
yapıyoruz. Bunlardan bir tanesi de, 191inci maddede değişiklik
yapıyoruz. Yani, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı
madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak.
Sizin
de takdir edeceğiniz gibi, 5237 sayılı Yasa, 2004
yılında kabul edilmiştir ve yürürlüğe girmiştir.
Şimdi bu Türk Ceza Kanununda dördüncü sefer bir değişikliğe
gidiyoruz. Yasalarda bu kadar çok ve aceleci değişiklik,
toplumun siyasî iktidara olan güvenini sarsar mı? Bunu öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ünlütepe.
Başka
soru yok.
Sayın
Bakan, buyurun.
ADALET
BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; bu kanun teklifiyle
gündeme getirmeye çalıştığımız veya yasalaşmasını
arzu ettiğimiz müesseseler, başta da ifade etmeye çalıştım,
bir alternatif uyuşmazlık çözümüdür. Bize mahsus da değildir.
Bunu anlatmakta zorlanıyoruz. Ben diyorum ki: En gelişmiş
ülkelerde dahi yargının iş yükünü azaltabilmek
adına alternatif uyuşmazlık çözümleri aranıyor.
Bu çözümlerin içerisinde bugün bizim getirdiğimiz hususlar
da var ve birçok ülkede de uygulanıyor. Uygulandığı
için bizim de ceza hukuk sistemimiz içerisine bu müesseselerin kazandırılmasında
hem yargının iş yükünü azaltmak hem toplumsal barışı
sağlamak hem kamu düzenini tesis etmek hem suç işlemiş
olan kişiyi rehabilite etmek gibi sayısız faydaları
olan müesseselerdir. Uygulamayla faydası Batıda ortaya
çıkmış olan müesseselerdir. Biz de bunlardan istifade
etmek için bunları getirmiş oluyoruz.
İkinci
olarak Sayın Kartın sorduğu soru: Kendisi bize soruyu
sormuş, biz de cevabını orada vermişiz. Eğer o
soru tatmin etmiyorsa bir defa daha sorar, biz de, yine mevcut kayıtlarımız
içerisinde ne tip bir bilgi varsa o bilgileri kendisine memnuniyetle
veririz. Bugüne kadar bize soru sorup da cevabını vermediğimiz
hiçbir soru yoktur. Tekraren ifade ediyorum: Hâkimlerimiz de, savcılarımız
da cesareti, yetkiyi yasalardan, anayasalardan alır, hukuktan
alır, onun dışında başka bir yerden alamaz.
Eğer, onun dışında başka bir durum söz konusu
ise, şikâyet müessesesi var, başka türlü denetim konuları
var.
Şimdi,
bu getirdiğimiz yasalarla, Sayın Kılıç, suçluları
özendirmek gibi bir durum asla söz konusu değil. Siz de biliyorsunuz
ki, suçluların Türkiyede biraz cesaret bulmasının sebebi
sık sık çıkarılan aflardır ve hep beraber bundan
şikâyet ediyoruz ve bir daha bu konularla ilgili af getirilmesin
diye her defasında bu konudaki kararlılığımızı
vurguluyoruz. Yani, cumhuriyet kurulduğundan bu tarafa seksen
üç sene içerisinde, -kırk sekiz diye biliyorum, belki daha fazladır-
her on sekiz ayda, her yirmi ayda bir af çıkarılırsa, o
takdirde bir kısım insanlar suç işlemekte kendilerini
daha cesur hissedebilir.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Bakan, bu da üstü örtülü bir af değil
mi?
ADALET
BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Onun için, bundan sonra ümit
ederim ki hiçbir parlamento ceza hukukuyla ilgili bir af kanunu
gündeme getirmez. Bunun zararlarını hep beraber çekiyoruz.
Yani bugün, toplumda bazı insanlar kendilerini çok cüretkâr
hissediyorsa, getirilen bu Ceza Kanunundan değil, geriye dönük
çıkarılan aflardandır. Birincisi budur.
İkincisi:
Ceza infaz sisteminde yüz gün ceza alıyor, kırk gün yatıyordu.
Dolayısıyla, adamın girdiğiyle çıktığı
bir oluyordu. Bu da belli ölçüde yine bir ikinci af durumu. Siz de biliyorsunuz
ki, getirdiğimiz sistemle bunu üçte 2ye çıkardık ve
nitekim, eskiden bu kanunlar yürürlüğe girmezden evvel, cezaevlerinde
hükümlü ve tutuklu sayısı yılda 5 bin artarken, son üç
dört ay içerisinde 14 bin-15 bin artmıştır. Şu an
68.500 civarında, cezaevlerinde, hükümlü ve tutuklu vardır.
Eğer cezaların artması ve içeride kalma süresinin uzatılması
suçun önlenmesinde bir tedbir ise, biz, sizlerle beraber bu tedbiri
getirmeye çalıştık. Halbuki, siz de biliyorsunuz ki,
suç olgusu tek başına ceza hukuku tedbirleriyle önlenemez.
Bunun belli bir dahli vardır, belli bir müessiriyeti vardır
her suç bakımından. Nitekim, en çok gündemde olan konuların
başında töre cinayetleri var. Mahkemelerimiz
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını
da veriyor, ama buna karşılık, maalesef, kültürden, töreden
ve başka türlü sebeplerden kaynaklanarak her gün, neredeyse,
gazetelerde bir töre cinayetine, maalesef, şahit oluyoruz. O
nedenle, bu getirdiğimiz bugünkü düzenlemede, tam tersine,
suçlara serbestiyi getiren değil, suçları bu anlamda caydırmaya
yönelik önemli tedbirler içermektedir. Onun için, bunun kamuoyu tarafından
bilinmesinde fayda vardır.
Üçüncüsü:
Yargı dediğimiz zaman, yargının üç tane ayağı
var. Bir tarafta cumhuriyet savcıları, öbür tarafta hâkimlerimiz,
beri tarafta da savunma. Dolayısıyla, savcılarımız
da netice itibarıyla yargının bir parçasıdır.
Yani, yargılama bir ölçüde onunla beraber başlıyor.
Savcılara güvensizlik gibi bir durum söz konusu olmayacağına
göre, bugün burada dile getirilen hususlar getirdiğimiz teklifle
varit olan hususlar değil, biraz speküle edilmiş olan hususlardır.
Eğer savcının kararını veya bir hâkimin kararı
beğenilmiyorsa, sizi tatmin etmiyorsa, kanun yolları
var, itiraz yolları var, temyiz yolları var. Onun için, somut
olarak verdiğiniz misallerdeki hususların hiçbirisi getirdiğimiz
düzenlemeler açısından, şu an tartıştığımız
düzenlemeler açısından varit olan hususlar değil. Bunun
kamuoyu tarafından bilinmesinde fayda vardır.
Diğer
hususları yazılı olarak cevaplayacağım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) İki dakika var efendim, cevap versin.
BAŞKAN
Soru-cevap faslı tamamlanmıştır.
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Yoklama
istiyoruz efendim, oylama yapacaksınız herhalde.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Yok ki. Yirmi kişi
yok arkadaşlar.
ŞEVKET
ARZ (Trabzon) Var, var.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) İyi say, iyi say.
BAŞKAN
Efendim, Sayın Başkan, henüz bir oylama olmadığı
için
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Eksik, eksik.
ŞEVKET
ARZ (Trabzon) Salih Bey, senin milletvekillerin, Bakanların
Genel Kurulda olmadığı için
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Sayın Başkan, bu, hakkın suistimalidir.
BAŞKAN
Oylamaya geçmiş değiliz.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Emin ol, bu, hakkın suistimali. Biraz önce
oylama yapıldı.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Biz, oylamaya geçmenizi bekliyoruz efendim.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Geçmediniz efendim.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Ayakta bekliyoruz biz. Bir şey yok.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Oylamaya geçilmedi efendim.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elazığ) Gelecek sene bu zaman millet de
yoklama yapacak.
BAŞKAN
Efendim, arz ettim Sayın Başkana.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Estağfurullah.
BAŞKAN
Oylamaya geçmeden önce
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Hayır, biz bekliyoruz, siz devam edin
efendim.
BAŞKAN
istenebileceği için, öyle bir şeyimiz yok şu anda prosedürümüzde.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Biz bekliyoruz efendim.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Rahatsız olmayın efendim.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Bekliyoruz biz.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Ayakta da dururuz biz. İç Tüzükte oturulur
diye bir kural yok.
BAŞKAN
- Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Şimdi
1inci maddeyi okutuyorum:
ÇEŞİTLİ
KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ
MADDE
1-
BAŞKAN
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/870
Esas Numaralı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin
BAŞKAN
- Sayın Başkan, önerge biraz uzun, lütfen buyurun. [AK Parti
sıralarından alkışlar (!), CHP sıralarından
gürültüler]
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Olsun, bir sıkıntımız
yok efendim.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Olsun, olsun.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Sayın Başkan, Genel Kurulda böyle bir
ayakta bekleme usulü yok yoklamanın dışında.
BAŞKAN
Efendim, önerge ikibuçuk sayfa.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Olsun, olsun.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Vazgeç Sayın Başkan.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sayın Başkan, arkadaşlar
belki saygı duruşunda durmak istiyorlar.
Kanun
Teklifinin 1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Muharrem
Kılıç Yüksel Çorbacıoğlu Mehmet Küçükaşık
Malatya Artvin Bursa
Feridun
Ayvazoğlu Atilla
Kart
Çorum Konya
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Bir şey söylüyorsan gülme o zaman,
sırıtma! Ayıp oluyor yani!
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Efendim
Efendim
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Bizimle dalga mı geçiyorsun!
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Efendi ol! Dalga geçilecek bir
durumda olduğun için geçiyoruz.
Ne var yani! (AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ayıptır be!
BAŞKAN
Sayın Demirbağ, lütfen
Madde
1- 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 61 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde
61.- (1) Hakim, somut olayda;
a)
Suçun işleniş biçimini,
b)
Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c)
Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d)
Suçun konusunun önem ve değerini,
e)
Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f)
Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g)
Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz
önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında
öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında
temel cezayı belirler.
(2)
Suçun olası kastla ya da bilinçli taksirle işlenmesi nedeniyle
indirim veya artırım, birinci fıkra hükmüne göre belirlenen
ceza üzerinden yapılır.
(3)
Birinci fıkrada belirtilen hususların suçun unsurunu
oluşturduğu hallerde, bunlar temel cezanın belirlenmesinde
ayrıca göz önünde bulundurulmaz.
(4)
Bir suçun temel şekline nazaran daha ağır veya daha az
cezayı gerektiren birden fazla nitelikli hallerin gerçekleşmesi
durumunda; temel cezada önce artırma sonra indirme yapılır.
(5)
Yukarıdaki fıkralara göre belirlenen ceza üzerinden
sırasıyla teşebbüs, iştirak, zincirleme suç, haksız
tahrik, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve
cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebeplere
ilişkin hükümler ile takdiri indirim nedenleri uygulanarak
sonuç ceza belirlenir.
(6)
Hapis cezasının süresi gün, ay ve yıl hesabıyla belirlenir.
Bir gün, yirmidört saat; bir ay, otuz gündür. Yıl, resmi takvime göre
hesap edilir. Hapis cezası için bir günün, adlî para cezası
için bir Türk Lirasının arta kalanı hesaba katılmaz
ve bu cezalar infaz edilmez.
(7)
Süreli hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı
bu madde hükümlerine göre belirlenen sonuç ceza, otuz yıldan
fazla olamaz.
(8)
Adlî para cezası hesaplanırken, bu madde hükmüne göre cezanın
belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine yönelik artırma
ve indirimler, gün üzerinden yapılır.
AHMET
IŞIK (Konya) Yavaş oku.
BAŞKAN
Arkadaşlar lütfen karışmayalım.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Sayın Başkan, böyle bir usul yok, arkadaşlara
itiraz edin lütfen.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Salih Kapusuz mu yönetiyor bu Meclisi?
Adlî
para cezası, belirlenen sonuç gün ile kişinin bir gün karşılığı
ödeyebileceği miktarın çarpılmasıyla bulunur.
(9)
Adlî para cezasının seçimlik ceza olarak öngörüldüğü
suçlarda bu cezaya ilişkin gün biriminin alt sınırı,
o suç tanımındaki hapis cezasının alt sınırından
az; üst sınırı da, hapis cezasının üst sınırından
fazla olamaz.
(10)
Kanunda açıkça yazılmış olmadıkça cezalar ne
artırılabilir, ne eksiltilebilir, ne de değiştirilebilir.
(11)
Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin
varlığı halinde, ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası
yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer
cezaların altıda birine kadarı indirilir.
(12)
Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri,
fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları,
cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri
gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri
kararda gösterilir.
(13)
Hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsi hürriyeti
sınırlama sonucunu doğuran bütün haller nedeniyle
geçirilmiş süreler, hükmolunan hapis cezasından indirilir.
Adlî para cezasına hükmedilmesi durumunda, bir gün yüz Türk Lirası
sayılmak üzere, bu cezadan indirim yapılır.
(14)
Sanığın ölümü halinde kamu davasının düşürülmesine
karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tabi
eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak
bunların müsaderesine hükmolunabilir.
(15)
Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezalarını
ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine
ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz
olunur.
BAŞKAN
Sayın Komisyon katılıyor mu önergeye?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge sahipleri önergesini açıklayacak mı, gerekçesini
mi?..
MEHMET
KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Süre kalmadı Sayın Başkan.
BAŞKAN
Bizim cihazımızda süremiz var, hemen kim istiyorsa söz
vereceğim efendim.
Sayın
Çorbacıoğlu, buyurun efendim.
Süreniz
beş dakika efendim.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Arkadaşlar, oturmayın, ayakta dinleyeceksiniz,
başka yolunuz yok. Ayakta bekleyin lütfen.
YÜKSEL
ÇORBACIOĞLU (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Yüce
Meclisin değerli üyeleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun
teklifinin 1inci maddesi ile düzenlenen konu, 5237 sayılı
Yasayla getirilen adlî para cezasında hangi sınırlar
içerisinde hâkimler takdir hakkını kullanacaktır, sorusunun
cevabını bulmak için önerilmiştir.
Biliyorsunuz,
Türk Ceza Kanununun 52nci maddesi, adli para cezasının düzenlenmesiyle
ilgilidir. Adli para cezasının alt sınırı bu
maddeye göre 5 gün, üst sınırı 730 gündür. Şimdi,
acaba, hâkimler, 5 gün ile 730 gün süre içerisinde mi hareket edecekler,
yoksa işlenen suçun karşılığı olan cezada
belirtilen sınırlar içerisinde mi hareket edecek? Örnek
verirsek, Ceza Kanununun 89uncu maddesinde düzenlenen taksirli
suçlarda, ceza sınırı üç ay ile bir yıl arasındadır.
Şimdi, cezayı neye göre vereceğiz? Bu konuda kanun
çıktıktan sonra meydana gelen çelişkiler nedeniyle,
bu konunun açıklığa kavuşturulması için bu
öneri getiriliyor ve sonuç olarak, verilecek ceza 52nci maddede
düzenlenen 5 gün ile 730 gün arasında değil, ilgili suçun
karşılığı olan cezada belirtilen -demin örnekte
verdiğim gibi- üç ay ile bir yıl arasında takdir edilecektir.
Şimdi bu konu açıklığa kavuşturuluyor.
Ancak,
bu maddenin gerekçesini okuduğumuzda, benim çok da hukukî gerekçe
olarak kabul edemeyeceğim kriterler var. O da şu: Öncelikle
adli para ceza ile hapis cezası arasında tercih mahkeme tarafından
yapılacaktır. Bu böyle. Ancak, kanunun 61inci maddesine
baktığımızda, cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesinde
böyle bir düzenleme yok. Yani, hâkim, adli para cezası mı verecek,
yoksa, hapis cezası mı verecek
NAİL
KAMACI (Antalya) Sayın Başkan, çalışma saati doldu.
BAŞKAN
Efendim, bizim ekrana göre süre var.
NAİL
KAMACI (Antalya) O zaman sizin saatiniz geriden gidiyor.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Sayın Başkan, bitinceye kadar uzatma kararı
da alalım.
YÜKSEL
ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım
BAŞKAN
Siz buyurun.
YÜKSEL
ÇORBACIOĞLU (Devamla)
burada, bence, ciddi bir şeyler
söylemeye çalışıyorum
BAŞKAN
Buyurun efendim.
YÜKSEL
ÇORBACIOĞLU (Devamla) -
ama, her şey yapılıyor engellenmek
için. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elazığ) Biz dinleyeceğiz, arkadaşlarınız
engelliyor.
YÜKSEL
ÇORBACIOĞLU (Devamla) Değerli arkadaşlar, yani,
Türk Ceza Kanunu çok çok temel bir kanun, belki, anayasalardan da
önemli bir kanun; çünkü, kişi hak ve hürriyetlerini, devletin
hak ve yetkilerini
Bakın, size şunu söyleyeyim: Bir ülkenin
demokratik bir ülke olup olmadığını anayasasından
değil, ceza yasasından anlarsınız. (CHP sıralarından
Bravo sesleri) O çok daha önemlidir, onu vurgulamak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Hatip, bir dakikanızı rica edeyim.
Çalışma
süremizin bitmesine bir buçuk dakika var.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Yoklama istiyoruz.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN
Oylama ve yoklama talebinizi de nazara alacağım.
Bu
maddenin oylamasının yapılmasına kadar sürenin
uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Buyurun
efendim.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Yoklamadan önce oylama yapamazsınız.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, olur mu öyle
şey?
BAŞKAN
Efendim
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, yoklama yapmadan
oylamaya geçemezsiniz.
BAŞKAN
Sayın Başkan, yapacağımı söyledim. Ben
başka bir şey yapmadım.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Yoklama talebimiz var, yapmıyorsunuz.
BAŞKAN
Efendim, ben süreyi uzattım.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Süreyi uzatmak oyla olmuyor mu?
BAŞKAN
Evet.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Biz de yoklama istedik.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN
Efendim, maddenin oylamasından önce isteyebilirsiniz.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Hayır, olmaz öyle şey!
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Başkan, usul hatası yapıyorsunuz.
BAŞKAN
Efendim, ben İç Tüzükü biliyorum sizin kadar.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Biz de biliyoruz.
BAŞKAN
- Devam edin efendim konuşmanıza, buyurun.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Olmaz böyle
şey efendim!
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Başkan, oylama yapamazsınız
yoklamadan önce.
BAŞKAN
Efendim, süresi var.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Uzatmak için oylama yapılır, oylama
yapmadınız mı, biz oylamada yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Devam edin, buyurun efendim.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Olmaz böyle şey!
BAŞKAN
Yapacağım yoklamanızı.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Yoklama yoksa oylama geçersizdir Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Ne zaman yapacaksınız?
BAŞKAN
Şimdi yapacağım.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Yapmıyorsunuz.
BAŞKAN
Oylamaya geçeceğim işte.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Nasıl oylamaya geçeceksiniz? Söze
devam ettiriyorsunuz.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Başkan, önce yoklama istedik.
BAŞKAN
Buyurun efendim, siz konuşmanıza devam edin.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Çorbacıoğlu, sen konuşmana devam
et, dinlemek istiyoruz.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Yoklama talebi varken nasıl olur böyle bir
şey!
YÜKSEL
ÇORBACIOĞLU (Devamla) Evet
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Yani, yoklama talebi varken nasıl oylama
yaparsınız?
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Yoklama talebimizi niye dikkate almıyorsunuz?
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Başkan, yoklama talebimiz önce.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Sayın Başkan, yoklama talebi
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Yoklama talebimiz ne oldu?
BAŞKAN
Efendim, devam edin siz.
YÜKSEL
ÇORBACIOĞLU (Devamla) Süremiz de bitti zaten Sayın
Başkanım.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Yoklama talebimiz ne oldu?
BAŞKAN
Teşekkür ederim. Sizin konuşma süreniz, eğer devam etmiyorsanız
tamamlanmıştır.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Başkan, Meclisi doğru yönetin.
BAŞKAN
Şimdi, maddenin oylamasına geçmeden önce
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Ya Sayın Başkan, süre bitti.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Başkan, Meclisi siz mi yönetiyorsunuz,
Sayın Salih Kapusuz mu yönetiyor?
BAŞKAN
Önergenin oylamasını yapmadan önce
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Yaptığınız her muamele
usulsüzdür. Zabıtlara geçiriyorum. Yaptığınız
her muamele usulsüzdür; oturum bitti. Yaptığınız
her muamele usulsüz.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Sayın Başkan, işlemleriniz hakkında,
uygulamanız hakkında usul tartışması açacağız.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Yaptığınız her muamele
usulsüz, saat geçti.
BAŞKAN
Efendim, şimdi, arkadaşlarımızın yoklama
talebi var.
Teşekkür
ederim, buyurun.
Süremiz
de tamamlanmış olduğundan...
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Yoklamayı da yapamazsınız,
saat on bir.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Süre doldu.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Süre bitti Sayın Başkan.
BAŞKAN
Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için 30 Kasım 2006 Perşembe günü
NAİL
KAMACI (Antalya) Yönetimi katlediyorsun Sayın Başkan.
BAŞKAN
alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati:
23.03