DÖNEM: 22 CİLT: 137 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
26ncı
Birleşim
30 Kasım 2006 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.-
Trabzon Milletvekili Asım Aykanın, ülkemizde son zamanlarda
yapılan deprem tartışmalarının halk üzerinde
yarattığı olumsuz etkilere ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
Van Milletvekili Hacı Binerin, Medeniyetler İttifakı
Projesinin dünya barışı üzerindeki olumlu yansımalarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı
Mehmet Aydının cevabı
3.-
Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştunun, vakıf müessesesinin,
toplumda sosyal adaletin, dayanışmanın, huzur ve barışın
tesisine olan faydalarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahinin cevabı
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.-
9/11/2006 tarihli ve 5555 sayılı Vakıflar Kanununun bazı
maddelerinin bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1160)
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 59 milletvekilinin, küresel
ısınmanın ülkemize etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/399)
2.-
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Ateş ve 30 milletvekilinin,
kamu sağlık kuruluşlarındaki performansa dayalı
döner sermaye uygulamasının araştırılarak
neden olduğu sorunların giderilmesi için Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/400)
V. - ÖNERİLER
A) SİYASİ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
CHP Grubu önerisi
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşderenin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147)
4.-
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin; Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/870) (S. Sayısı:
1255)
5.-
Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimurun; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (2/874) (S. Sayısı: 1249)
6.-
Diyarbakır Milletvekili Osman Aslanın; Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/843) (S. Sayısı:
1241)
VII. - USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.-
TBMM İçtüzüğünün 55, 57 ve 140ıncı maddelerine aykırı
hareket edildiği, Meclisin çalışma saati tamamlandıktan
sonra da çalışmaları devam ettirdiği iddiasıyla,
Başkanın tutumu hakkında
VIII. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Onur ÖYMENin, karayollarındaki
trafik güvenliği önlemlerine ilişkin sorusu ve Bayındırlık
ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAKın cevabı
(7/18024)
2.-
Çanakkale Milletvekili İsmail ÖZAYın, Çanakkale-Lapseki-Bayramiç
karayolundaki çökmeye ilişkin sorusu ve Bayındırlık
ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAKın cevabı
(7/18025)
3.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCInın, Yurtkurun, sunduğu
barınma imkânlarının artırılmasına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİKin
cevabı (7/18069)
4.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ardahanın bir köyünde
yaşanan tabii afete ilişkin sorusu ve Bayındırlık
ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAKın cevabı
(7/18135)
5.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Dünya Bankası kredili
veya hibeli projelere ilişkin sorusu ve Bayındırlık
ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAKın cevabı
(7/18136)
6.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURTun, alışveriş merkezleri
ve ticaret bölgelerinde kalan okul binalarının satılacağı
iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
ÇELİKin cevabı (7/18193)
7.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURTun, bir öğretmen hakkındaki
iddiaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
ÇELİKin cevabı (7/18195)
8.-
Ordu Milletvekili İ. Sami TANDOĞDUnun, TOKİden konut
edinenlere ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAKın cevabı
(7/18026)
9.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Kars, Gümüşhane, Erzurum,
Elâzığ, Çankırı, Bursa, Bolu, Bartın, Bingöl,
Kayseri, Kilis, Nevşehir, Sakarya, Kütahya, Ağrı, Siirt,
Bitlis, Düzce, Adıyaman, Aksaray, Amasya, Rize ve Şırnak
illerinde 2006 yılı için planlanan yatırımlara
ilişkin soruları ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali ŞAHİNin cevabı (7/18231, 18232, 18233, 18234,
18235, 18236, 18237, 18238, 18239, 18240, 18241, 18242, 18243, 18244, 18245,
18246, 18247, 18248, 18249, 18250, 18251, 18544, 18545)
10.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKANın, damızlık
gebe düve ithalatına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKERin cevabı
(7/18617)
11.-
Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜNün, suni tohumlama uygulamalarına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKERin cevabı (7/18668)
12.-
Ordu Milletvekili İ. Sami TANDOĞDUnun, fındık
alımına ve atanan veteriner hekimlere ilişkin sorusu
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKERin cevabı
(7/18669)
13.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz KETENCİnin, tarımsal
sulamadaki verimliliğe ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKERin cevabı (7/18670)
14.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, Çorum Saat Kulesi
restorasyonu ihalesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla KOÇun cevabı (7/18676)
15.-
Yozgat Milletvekili Emin KOÇun, TRTdeki bir yayın kesintisine
ve teknik personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir
ATALAYın cevabı (7/18678)
16.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİNin, vefat eden bir vatandaşın
selasının verilmediği iddiasına ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Mehmet AYDINın cevabı (7/18679)
I. GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 14.00te açılarak altı oturum yaptı.
İstanbul
Milletvekili Nusret Bayraktarın, İstanbulda mülkiyet, yapılaşma,
kentsel dönüşüm, ormanların korunması ve orman içerisinde
yapılaşma teşebbüsleriyle ilgili sorunlara ve
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı
konuşmasına, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe cevap
verdi.
Manisa
Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi, Filistin Halkıyla Uluslararası
Dayanışma Günü münasebetiyle, İsrail-Filistin
uyuşmazlığının müzakere yoluyla çözümlenmesinin
Orta Doğuda kalıcı barış, güvenlik ve istikrarın
sağlanmasındaki önemine,
İstanbul
Milletvekili Lokman Ayva, Dünya Özürlüler Günü münasebetiyle,
özürlülerin kendilerinin de gelişebileceği, başarabilecekleri,
üretebilecekleri ve sosyal hayata katılabilecekleri noktasında
bir bilince sahip olmaları için toplumumuzdan ve insanlarımızdan
teşvik görmelerinin gereğine,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Manisa
Milletvekili Nuri Çilingir ve 57 milletvekilinin, nanoteknolojinin
geliştirilerek ekonomik ve sosyal kalkınmanın desteklenmesi
için (10/397),
İzmir
Milletvekili Canan Arıtman ve 49 milletvekilinin, çocukların
mağduriyetine yol açan çeşitli sosyal sorunların
araştırılarak (10/398),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacakları ve ön
görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Gündemin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmının 40ıncı
sırasında yer alan (10/76) esas numaralı Meclis araştırma
önergesinin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 29/11/2006 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu
önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği
açıklandı.
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının:
1inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin
komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı:
904),
3üncü
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair (1/1115) (S. Sayısı: 1147),
5inci
sırasında bulunan, Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem
Cantimurun, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair (2/874) (S. Sayısı: 1249),
6ncı
sırasında bulunan, Diyarbakır Milletvekili Osman Aslanın,
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
(2/843) (S. Sayısı: 1241),
7nci
sırasında bulunan, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
(2/775) (S. Sayısı: 1209),
8inci
sırasında bulunan, Bursa Milletvekili Şevket Orhan
ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Salinin; 2863 Sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun Bir
Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
(2/461) (S. Sayısı: 970 ve 970e 1 inci Ek),
9uncu
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Mısır
Arap Cumhuriyeti Arasında Bir Serbest Ticaret Alanı Tesis
Eden Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair (1/1224) (S. Sayısı: 1244),
Kanun
Tasarı ve Tekliflerinin görüşmeleri, ilgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4üncü
sırasında bulunan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare
Amirleri Bingöl Milletvekili Feyzi Berdibek, Antalya Milletvekili
Burhan Kılıç, Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir
ile Manisa Milletvekili Mustafa Erdoğan Yetençin, 2919 Sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/816) (S. Sayısı: 1228) görüşmeleri tamamlanarak,
kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
10uncu
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler halinde görüşülmesi
kararlaştırılmış bulunan Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/870) (S.Sayısı:1255)
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak bölümlerine geçilmesi
kabul edildi; birinci bölüme bağlı 1inci madde üzerinde
bir süre görüşüldü.
30
Kasım 2006 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 14.00te toplanmak üzere, birleşime 23.03te son verildi.
İsmail
Alptekin
Başkan
Vekili
Ahmet Küçük Mehmet
Daniş
Çanakkale
Çanakkale
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Türkân
Miçooğulları
İzmir
Kâtip
Üye
No.:
38
II. - GELEN
KÂĞITLAR
30 Kasım
2006 Perşembe
Cumhurbaşkanınca
Geri Gönderilen Kanun
1.-
9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve Anayasanın
89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca
Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi (1/1265) (Anayasa
ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.11.2006)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLUnun, Elazığın
Alacakaya İlçesinin yeni Emniyet binası ve lojman ihtiyacına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2499) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2006)
2.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLUnun, Alacakaya-Elazığ
karayolundaki köprüye ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/2500) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/11/2006)
3.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLUnun, Elazığ-Alacakaya
sağlık ocağının doktor ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2501) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2006)
4.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLUnun, Düzce depremzedelerine
konut sağlanmasına ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/2502) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/11/2006)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.-
Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLUnun, boşanmak suretiyle
babası üzerinden emekli maaşı alanların sayısına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19022)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2006)
2.-
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİKin, Deriner
Barajı projesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/19023) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/11/2006)
3.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMANın, Bülent Ecevitin, cenaze
töreninde TRTnin sansür uyguladığı iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19024)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2006)
4.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLUnun, ilaç ödemelerinin
eczanelere gecikmeli yapılmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19025) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/11/2006)
5.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİNin, eski olağanüstü
hal bölgesindeki güvenlik görevlilerinin korumalı lojman ihtiyacına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19026)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2006)
6.-
Niğde Milletvekili Orhan ERASLANın, geçici işçilere
kadro verilmesine yönelik çalışmalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19027) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/11/2006)
7.-
Mersin Milletvekili Şefik ZENGİNin, Mersinin Gülnar
İlçesinde bir vatandaşın işkence gördüğü iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19028)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/11/2006)
8.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLUnun, ithal
filmlere ve film gösterimlerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/19029) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/11/2006)
9.-
Mersin Milletvekili Şefik ZENGİNin, TRT Çukurova Bölge Müdürlüğüyle
ilgili bir soruşturma raporuna ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19030) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/11/2006)
10.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLERin, cenazelerin yurda getirilmesindeki
prosedüre ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/19031) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/11/2006)
11.-
Mersin Milletvekili Şefik ZENGİNin, Ankarada şehit
edilen bir başkomiserin cenaze törenine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19032) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/11/2006)
12.-
Mersin Milletvekili Şefik ZENGİNin, Mersinin Evrenli Köyünde
mermer ocağı işletilmesine izin verilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19033) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/11/2006)
13.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZin, Anayasa Mahkemesi
üyelerinin yapacağı bir yurt dışı ziyaretine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19034) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2006)
14.-
Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLUnun, bazı ülkelerin
cezaevleri kapasiteleri ile hükümlülerin suçlara göre dağılımına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19035) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2006)
15.-
Hatay Milletvekili Züheyir AMBERin, Adli Tıp Kurumu hizmetlerinden
alınan ücrete ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19036) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/11/2006)
16.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATURun, F tipi cezaevlerine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19037) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/11/2006)
17.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACInın, Tüketici Mahkemesinde
görülen davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19038) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/11/2006)
18.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZin, Bandırma-Susurluk
bölünmüş yol çalışmalarına ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/19039)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2006)
19.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLUnun, Elazığ-Alacakaya
karayolundaki çalışmalara ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/19040)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2006)
20.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZin, sağlıklı
içme suyu imkânı ile çevre bilinci ve duyarlılığına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19041) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2006)
21.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZin, sera etkisi yaratan
gaz salımındaki artışa ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19042) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/11/2006)
22.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZin, Manisada yetiştirilen
üzümlerdeki bozulmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19043) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/11/2006)
23.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİNin, tehlikeli atıkların
bertarafına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19044) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/11/2006)
24.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa SİRMENin, Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürü hakkındaki bazı iddialara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19045) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/11/2006)
25.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZin, bölücü terör örgütünün
bir yöneticisinin Iraktaki bir televizyon kanalında röportajının
yayınlanmasına ilişkin Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/19046) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/11/2006)
26.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZin, Büyük Ortadoğu
Projesine ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/19047) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2006)
27.-
Konya Milletvekili Atilla KARTın, bazı vakıf eserlerinin
onarım ve restorasyon çalışmalarına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet
Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/19048) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/11/2006)
28.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACInın, Jimnastik Federasyonu
genel kurulunun ertelenmesine ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/19049) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/11/2006)
29.-
Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜNün, borç stokuna ilişkin Devlet
Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi
(7/19050) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2006)
30.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZin, doğrudan yabancı
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/19051) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/11/2006)
31.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZin, bazı gıda
ürünlerinin reklamlarına ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/19052) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/11/2006)
32.-
Yozgat Milletvekili Emin KOÇun, Bülent Ecevitin cenaze töreninde
TRTnin sansür uyguladığı iddialarına ilişkin
Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/19053) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2006)
33.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin, Başbakanlık
Teftiş Kurulunun TUİKle ilgili bir inceleme raporuna
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/19054) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/11/2006)
34.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZin, berdel töresine
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/19055) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/11/2006)
35.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATURun, kadınlara yönelik
şiddet konusunda kamu görevlilerinin tutumuna ilişkin
Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/19056) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/11/2006)
36.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZin, enerji tasarrufuna
yönelik bilinçlendirmeye ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19057) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/11/2006)
37.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZin, doğalgaz ithalatına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19058) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/11/2006)
38.-
Yozgat Milletvekili Emin KOÇun, Türkiye-Yunanistan doğalgaz
boru hattı projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19059) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/11/2006)
39.-
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİKin, tarımsal
sulamada özelleştirme çalışmalarına ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19060) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2006)
40.-
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİKin, DSİ
yatırımlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19061) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/11/2006)
41.-
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİKin, GAP sulamalarına
ayrılan kaynağa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19062) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/11/2006)
42.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bursa-Babasultan Barajına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19063) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/11/2006)
43.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bursa-Nilüfer Barajına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19064) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/11/2006)
44.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bursa-Çınarcık
Barajına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19065) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/11/2006)
45.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bursa-Yenişehir-Boğazköy
Barajına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19066) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/11/2006)
46.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bursa-İznik-Mahmudiye
Köyü Göletine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19067) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/11/2006)
47.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bursa-Büyükorhan-Gedikler
Köyü Göletine ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19068) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/11/2006)
48.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bursa-Büyükorhan-Kınık
Beldesi Göletine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19069) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/11/2006)
49.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bursa-Orhaneli-Karıncalı
Beldesi Göletine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19070) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/11/2006)
50.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bursa-Gemlik-Büyükkumla
Köyü Barajına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19071) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/11/2006)
51.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bursa-Karacabey-Gölecik
Köyü Barajına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19072) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/11/2006)
52.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bursa-Büyükorhan-Durhasan
Köyü Göletine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19073) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/11/2006)
53.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bursa-Orhaneli-Göynükbelen
Beldesi Göletine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19074) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/11/2006)
54.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bursa-Nilüfer-Güngören
Köyü Göletine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19075) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/11/2006)
55.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bursa-Yenişehir-Çiçeközü
Köyü Göletine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19076) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/11/2006)
56.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bursa-Keles-Dağdibi
Köyü Göletine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19077) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/11/2006)
57.-
Antalya Milletvekili Osman ÖZCANın, Antalyanın ilçelerine
doğalgaz verilmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19078) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/11/2006)
58.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZin, çocuk pornografisi
konusunda alınan önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19079) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/11/2006)
59.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZin, bireysel silahlanmaya
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19080) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/11/2006)
60.-
Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLUnun, ABDde kurulu
bir organizasyonun Türkiyede izinsiz faaliyette bulunduğu
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19081) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/11/2006)
61.-
Antalya Milletvekili Osman ÖZCANın, Antalyadaki bazı
köylerin yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19082) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/11/2006)
62.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa SİRMENin, Kocaeli Büyükşehir
Belediyesi Genel Sekreterinin resmi görevlerinden aldığı
toplam ücrete ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19083) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/11/2006)
63.-
Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİNin, Kocaeli Büyükşehir
Belediyesinin ihale verdiği bir şirketle ilgili iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19084) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/11/2006)
64.-
Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞin, Mamak Belediyesi Kültür
Merkezinin kiralama ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19085) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/11/2006)
65.-
Yozgat Milletvekili Emin KOÇun, Ankara İl Özel İdaresi mesaj
hattının şahsi işlerde
kullanıldığı iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19086) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/11/2006)
66.-
Hatay Milletvekili Züheyir AMBERin, İskenderunda meydana gelen
sel felaketinde alınan önlemlere ve zararların telafisine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19087) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/11/2006)
67.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZin, Türkiyedeki Dünya
kültür mirası listesine girmesi beklenen eserlere ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19088) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2006)
68.-
Edirne Milletvekili Nejat GENCANın, KPSS kapsamında ve
dışında yapılan personel alımına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19089) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/11/2006)
69.-
Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜNün, Hazine arazilerine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19090) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2006)
70.-
Manisa Milletvekili Hasan ÖRENin, Sümerbank Manisa Pamuklu Mensucat
A.Ş.nin özelleştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19091) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/11/2006)
71.-
Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİTin, özelleştirme
gelirlerine ve harcama alanlarına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19092) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/11/2006)
72.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZin, özel dersanelere
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19093) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/11/2006)
73.-
Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜNün, Fransızca dersine ve
Fransızca eğitim veren okullara ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19094) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/11/2006)
74.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLUnun, Elazığın,
Alacakaya İlçesinin yeni bir lise binası ihtiyacına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19095) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/11/2006)
75.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMANın, Nevşehir-Kozaklı-Çayiçi
Köyü İlköğretim öğrencileriyle ilgili bir iddiaya
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19096) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/11/2006)
76.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCInın, kent merkezlerindeki
okulların satışına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19097) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/11/2006)
77.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Bursa-Orhangazi Devlet
Hastanesinin uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19098) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/11/2006)
78.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, hastanelerdeki enfeksiyon
vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19099) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/11/2006)
79.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, İzmirdeki bazı devlet
hastanelerinin bakım ve onarım ihalelerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19100) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/11/2006)
80.-
Muğla Milletvekili Ali ARSLANın, bir ilacın temininde
yaşanan sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19101) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/11/2006)
81.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, bir ilacın temininde yaşanan
sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19102) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/11/2006)
82.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, ÇAYKUR Elmadağ
İşletmesi işçilerinin ikramiyelerinin ödenmemesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19103) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/11/2006)
83.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATURun, Adanada aşırı
yağışların verdiği zarara ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19104) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/11/2006)
84.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZin, muz ithalatına
ve yerli muz üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19105) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/11/2006)
85.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZin, Lübnanda Türk askerlerinin
konuşlandığı bölgede radyoaktivite saptandığı
iddiasına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19106) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/11/2006)
86.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZin, Habur sınır
kapısının aşırı yağıştan kapatıldığı
iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN)
yazılı soru önergesi (7/19107) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/11/2006)
87.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin, Finansbank
hisselerinin satışında mütekabiliyet şartına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/19108)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2006)
88.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATURun, Adanada kepenk kapatan esnaf
ve sanatkarlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19109) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/11/2006)
89.-
Osmaniye Milletvekili Necati UZDİLin, BAĞ-KUR emeklileri
arasındaki maaş farkına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19110) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/11/2006)
90.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, yapılan atamalara
ve personel ücretlerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/19111)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2006)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK ve 59 Milletvekilinin, küresel
ısınmanın ülkemizde etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/399) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/11/2006)
2.-
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ ve 30 Milletvekilinin,
kamu sağlık kuruluşlarındaki performansa dayalı
döner sermaye uygulamasının araştırılarak
neden olduğu sorunların giderilmesi için Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/400) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/11/2006)
30 Kasım
2006 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26ncı Birleşimini
açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama
için beş dakika süre veriyorum. Sayın milletvekillerinin
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini,
bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin
salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini,
buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, beş dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, pusula gönderen arkadaşlarımız
Genel Kuruldan ayrılmasınlar.
(Elektronik
cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
14.10
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.25
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
26ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN
Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi, yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama
için dört dakika süre veriyorum. Verilen bu süre içerisinde sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
sayın milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla,
dört dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı
söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Türkiyede deprem tartışmaları
ile ilgili olmak üzere, Trabzon Milletvekili Sayın Asım Aykana
ait.
Buyurun
Sayın Aykan.
Süreniz
beş dakika.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
1.- Trabzon
Milletvekili Asım Aykanın, ülkemizde son zamanlarda yapılan
deprem tartışmalarının halk üzerinde
yarattığı olumsuz etkilere ilişkin gündem
dışı konuşması
ASIM
AYKAN (Trabzon) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
deprem konusunda, ulusal görsel ve yazılı basınımızda
yer almış, halkımızı tereddüde, paniğe
sevk eden, ne kadar gerçek olup olmadığı halk tarafından
tam algılanamayan yayınlarla ilgili görüşlerimi
arz etmek üzere huzurlarınıza çıkmış bulunuyorum.
Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, ülkemiz bir deprem ülkesi; aşağı yukarı,
coğrafyamızın yaklaşık olarak yüzde 80i deprem
kuşağında. Bugüne kadar depremden çok acı çekmişiz.
İnşallah, bundan sonra aynı acılara muhatap olmayız.
Ama, bir realiteyle karşı karşıya olduğumuzu
da bilmemiz gerekiyor. Bu acıları çekmemek veya en aza indirmek
için, herkesin, her kurumun dikkatli ve sorumlu davranması gerektiğini
de burada bir kez daha vurgulamakta fayda görüyorum. Bu anlamda,
Hükûmetimizin Kat Mülkiyeti Yasasını Meclise getirmek
için hazırladığını, kentsel dönüşümün
sağlanması için Komisyondan yasanın çıktığını
ve Meclis gündemine geldiğini, başta İstanbul olmak
üzere, hem yerel yönetimlerin hem valiliğin hem belediyelerin
altyapıyı güçlendirme, resmî binaların sağlamlaştırılması
ve benzeri hususlarda çalışmalar yaptığını
da buradan özellikle vurgulamak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu yayınlarla ilgili, tabii, herkesin dikkatli
olması gerekiyor. Bu anlamda, hem yazılı ve görsel medyamızın
hem de bilim adamlarımızın çok dikkatli cümleler kullanması
gerekir. Maalesef, bu anlayışı her zaman göremiyoruz.
Sorumsuzca yayınlar halkımızı paniğe sürüklemekte,
zihinsel kargaşa meydana getirmekte, hatta, insanımızın
sağlığını bozmakta ve toplumda ciddi rant
kuşkularını da beraberinde taşımaktadır.
Bir
bilim adamının, atıyorum, İstanbulun bir bölgesiyle
ilgili yapmış olduğu deprem tahmini bir akşam sonra
başka bir bilim adamı tarafından reddedilmektedir. Tabii,
bu, ekonomik birtakım kaygıları ortaya çıkarmaktadır.
Bilim adamlarımızın rantla yakın, yan yana görünme,
bu gölgenin üzerlerine düşmesi gibi hiçbirimizin arzu etmemiş
olduğu bir durum ortaya çıkmaktadır. Bunun ortadan
kaldırılması için özellikle kurumlarımızın
derhâl devreye girmesi gerektiğini huzurlarınızda
vurgulamak istiyorum.
Bu
anlamda, Boğaziçi Üniversitesine bağlı Kandilli Rasathanemizin
hemen bu konuya müdahil olması gerekir. Osmanlıdan itibaren
gelmiş köklü kurumlarımızdan birisi olan Kandillinin,
konu etrafındaki açıklamaları vuzuha kavuşturacak,
yön gösterecek ve gerektiği zaman yazılı ve görsel medyaya
müşavir atamak suretiyle, konu etrafındaki yayınlara
müdahil olmasında çok büyük fayda olduğu kanaatindeyim.
Bununla ilgili yazımızı ilgili kuruma gönderdim.
Ayrıca,
Radyo ve Televizyon Üst Kurulumuzun, RTÜKün devreye girmesi lazım.
Bu yayınları yapanlar, bu yayınlarla ilgili düzenlemeler
istikametinde düzenlemeler yapması ve müdahil olması
gerektiği kanaatindeyim.
Ayrıca,
Bayındırlık Bakanlığımıza vermiş
olduğumuz bir soru önergesiyle de, bunun, bu konu etrafındaki
çalışmaların koordine edilmesi anlamında Bakanlığın
ne yaptığını, ne yapmayı düşündüğünü,
bunları disipline etmek anlamında, halkın daha rahat
ve objektif bilgi sahibi olması ve biraz önce ifade ettiğim
gibi, rant kuşkularını ortadan kaldıracak düzenlemeler
anlamında Bakanlığın ne yaptığını
kendilerinden sormuş bulunuyorum. Umuyorum ki, bu düzenleme
de kısa zamanda yapılır.
Bilim
adamlarımız, bazı tahminler, daha doğrusu spekülatif
tahminlerin ötesinde depremle ilgili ne tedbir alınması
gerektiğini açıklarlarsa daha doğru bir işlem yapacaklarını
düşünüyorum, yani çareyi göstermek, tedbirleri göstermek noktasında
yoğunlaşmak daha doğru olur. Tabii ki bilimsel özgürlük
anlamında birtakım tartışmalar yapılacaktır,
ama, her önüne gelen, televizyona çıkıp, işte İstanbulun
burası yıkılacak, burası sağlam kalacak, bir
gün sonra başka bir bilim adamı çıkıyor, yok, orası
yıkılmayacak burası yıkılacak, şu kadar
yıkılacak
Tabii, oradaki emlak değerleri yere vuruyor.
İnsanlar akşam dinleyip, sabaha kadar korku içerisinde,
panik içerisinde sabahlıyorlar. Bize yakışmayan bir
tablo.
Bu
konu etrafında, hem Bakanlığımızın hem
RTÜKün hem de Kandilli Rasathanesinin gerekli çalışmaları
yapması gerektiğine inanıyorum.
Bu
düzenlemelerin bir an önce yapılması temennisiyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Aykan.
Süreye
de tam uyduğunuz için, ayrıca Başkanlık olarak size
teşekkür ediyoruz.
Gündem
dışı ikinci söz, Medeniyetler İttifakıyla ilgili
olmak üzere Van Milletvekili Sayın Hacı Binere aittir.
Buyurun
Sayın Biner. (AK Parti sıralarından alkışlar)
2.- Van
Milletvekili Hacı Binerin, Medeniyetler İttifakı Projesinin
dünya barışı üzerindeki olumlu yansımalarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet
Bakanı Mehmet Aydının cevabı
HACI
BİNER (Van) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bundan bir yıl önce başlatılan ve
13/11/2006 tarihinde dünya kamuoyuna sunulan Medeniyetler İttifakı
Projesiyle alakalı olarak söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, küreselleşen dünyada medeniyetler arasında
kutuplaşmaların yaşandığı, giderek daha
da istikrarsız hale geldiği, şaşırtıcı
boyutlara varan ekonomik eşitsizlikler ve toplumlar arasında
derinleşen uçurumların meydana geldiği hepinizin malumudur.
Bu durumun, halkları ve milletleri kamplara ayırmakta olduğu
yine bütün dünya tarafından bilinmektedir.
Özellikle,
Afganistan ve Irak gibi ülkelerde Batı dünyasının yaptığı
askerî harekâtlar başta olmak üzere, dünyanın birçok köşesinde
artmakta olan terör olayları insanlık âlemini ciddi manada
sarsmaktadır. Bu durumun, Müslüman ve Batı toplumları
arasındaki ilişkiyi olumsuz yönde etkilemekte olduğu
yine herkesin malumudur.
Dünya
bu hâldeyken elbette sessiz kalınamazdı. Özellikle, idareleri
ellerinde bulunduranların bir şeyler yapmaları gerekirdi.
Toplumlar arasında köprüler kurulmasına, diyalogların
geliştirilmesine, derinleşen dengesizliğe çare bulunmasına
acil ihtiyaç vardı.
İşte,
dünyayı girmiş olduğu bu kamplaşmadan çıkaracak
bir proje ile, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı Sayın
Recep Tayip Erdoğan ve İspanya Başbakanı eş
başkanlığında siyasi bir iradeye, ortak bir akla
ihtiyaç vardı.
Bu
anlayışla hareket eden sayın başbakanlar eş
sunuculuğunda Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri
Kofi Annan tarafından başlatılan bu girişimi, 20
kişiden oluşan üst düzey grubun eş başkanlığını
Devlet Bakanımız Sayın Mehmet Aydın ve Mayor, ayrıca
çeşitli devletler ve uluslararası organizasyonlardan
oluşan Dostlar Grubu Projesine destek vermişlerdir.
Üst
düzey grup, medeniyetler arasında anlaşmazlıkların
ve çatışmaların önlenmesi, uzlaşma çabalarının
desteklenmesi, barış, hoşgörü ve iş birliğinin
geliştirilmesine yönelik eylem eksenli rapor hazırlamışlardır.
Bahse
konu rapor bir yıllık emeğin ürünüdür. Bu rapor,
13/11/2006 günü İstanbul Çırağan Sarayında Sayın
Başbakanımız ve İspanya Başbakanı tarafından,
Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin hazır bulunduğu
ve birçok yabancı ve yerli yetkililerin iştirak ettiği
toplantıda, bahse konu, Sayın Kofi Annana sunulmuştur.
Projenin teması medenilere galebe çalmak ikna iledir, icbar
ile değildir fikrini içermektedir. Zaten, bu fikir, Birleşmiş
Milletler nezdinde ve dünya kamuoyunda yankı bulmuş ve itibar
görmüştür. Bu düşüncenin en güzel tezahürü, Sayın
Başbakanımızın ve Dışişleri Bakanımızın
yoğun diplomasileri neticesinde, Lübnana yapılan tecavüzün
daha büyük boyutlara varmadan ateşkesin sağlanması
ve bölgenin güvenlik altına alınmasıdır. Keza,
Amerikanın İrana karşı tutumunun diyalogla çözülmesi
gerektiği konusundaki Türkiyenin tavrı yine etkili olmuştur.
Değerli
arkadaşlar, bana göre, Cumhurbaşkanımızın
davetlisi olarak Türkiyemizi ziyaret eden XVI. Papa Benedictin,
Medeniyetler İttifakı Projesinin başka bir tezahürüdür.
Zaten, Başbakanımızın Papayla Esenboğada görüşmüş
olması da bu tezahürün bir neticesi olarak bütün dünya kamuoyuna
yansımıştır. Papanın Cumhurbaşkanımızı
ziyareti sırasında Türkiyenin Avrupa Birliği nezdinde
destekleneceği ifadesi de bizim için önem arz etmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
HACI
BİNER (Devamla) Daha sonra Papanın Diyanet İşleri
Başkanımızı ziyareti gerçekten olumlu netice izhar
etmiştir. Diyanet İşleri Başkanımızın
oradaki tavrı, basına yansıyan mesajı gerçekten
şayanı dikkattir. Kendisini kutluyorum, teşekkürlerimi
sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, aslında, AK Parti, iktidarı devraldığı
günden bu yana sadece içte değil dışta da bu tavrını
sürdürmüş, bu konuda büyük neticeler almıştır. Ayrıca,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız Meclisimizi
temsilen yurt dışı gezilerinde, yurt dışı
ziyaretlerinde hep bu temaları işlemiştir. Kendisine
teşekkür ediyorum. Siz değerli Parlamento üyelerinin dostluk
grupları vasıtasıyla yurt dışında yaptığınız
ziyaretlerde, gerçekten, Parlamentomuzun ve milletimizin itibarı
artmıştır.
Ben,
medeniyetler ittifakının daim olmasını diliyor,
yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Biner.
Hükûmet
adına, Devlet Bakanımız Sayın Profesör Mehmet Aydın
cevap verecektir efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET
BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Fırsat
düşmüşken, müsaadenizle, bir iki noktaya temas etmek istiyorum;
çünkü, bu proje, hakikaten, Milletvekilimizin de söylediği
gibi son derece önemli bir proje. Zaten, önemi uluslar üstü, uluslararası
bütün kuruluşların büyük bir heyecanla desteklemesinden
de anlaşılıyor. Biz, zaten, bu proje hazırlanırken,
bu program hazırlanırken de beraber çalıştık.
Mesela, AGİTin önemli katkısı oldu, İslam Konferansı
Teşkilatının önemli katkısı oldu, Avrupa Birliğinin
önemli katkısı oldu. Diğer bütün -burada zamanınızı
almamak için saymayayım- uluslararası kuruluşların
hepsinin katkısı oldu. Tabii, içeriğini doldurmak anlamında
söylemiyorum bu katkıyı, ama bu çalışmanın arkasında
cesaret verici nitelikte katkılar oldu. Bu proje durup dururken
ortaya çıkmadı zaten, bir zorunluluk olarak ortaya
çıktı. Gerçekten de birtakım konuların barış
ve güvenlik adına açıklığa kavuşması gerekiyordu.
Mesela, hemen hemen her yerde medeniyetler arası çatışmadan
bahsediyoruz veya kültürler arası çatışmadan bahsediyoruz;
ama, bunların gerçekten medeniyetler arasında, kültürler
arasında bir çatışma olup olmadığı konusu
kendi başına bırakılacak, orada dursun denecek
bir konu değildir. Nitekim, zaten hazırlanan bu rapor uzunca
bir politik tahlille başlıyor. Raporun ana gövdesini siyasi
bir analiz oluşturuyor; çünkü, kanaatimize göre bugün dünyanın
karşı karşıya bulunduğu durum, sorun, problem,
her ne dersek diyelim, özü itibarıyla siyasi değildir. Yani,
insanlar kültürel farklardan dolayı kavga etmiyor, medeniyet
farklılıklarından dolayı kavga etmiyor. Yine, eskiden
kavga ettikleri sebeplerin büyük bir kısmından dolayı
kavga ediyor. Ulusal çıkarlar var, millî menfaatler var, ayrıca
güç siyaseti var, vesaire, ama, maalesef, bu arada kültürler ve medeniyetler
bir bakıma yardım edici olarak işin içine katılıyor.
Dolayısıyla, bizim tahlilimizin önemli bir kısmının,
yani -yüksek düzeyli grup üyesi olarak bunu söylüyorum, eş
başkanı olarak söylüyorum- tahlilimizin siyasi olmasının
amacı gerçekten bir açık ve seçiklik getirmek idi. Zannediyorum,
o konuda -okuyanların değerlendirmelerine bakılırsa-
önemli bir mesafe alındı.
İkincisi:
Yine aynı raporun, bu siyasi tahlilin hemen arkasından
bir Siyasi Öneriler kısmı var. Yani, bu zorlukların
aşılması için siyaset alanında nelerin yapılması
lazım? Millî politikalar bağlamında nelerin yapılması
lazım? Uluslararası politikada, uluslararası
ilişkilerde nelerin yapılması lazım? Yine, orada
da ciddi birtakım öneriler vardır.
Raporun
ikinci kısmı ise, daha çok Aksiyon Alanları diye adlandırılan
alandır. Yani, bir bakıma, barışın sağlanabilmesi
için, güvenliğin sağlanabilmesi için, belli, temel alanlarda
çok ciddi somut projelerin yapılması gerekiyor ve ona göre
bir hareket planının hazırlanması gerekiyor.
Biz, tabii, bütün alanlarla ilgili hareket planı hazırlayacak
durumda değildik. Biz, alanları belirledik. Şimdi, Birleşmiş
Milletlere üye olan bütün ülkeler kendi millî politikalarının
bir parçası olarak, bir oluşturucu unsuru olarak bu somut
projeleri üretecekler ve o somut projeler, işte asıl bu
programın içini doldurmak bakımından, onun temelini
oluşturmak bakımından yarar sağlayacaklar.
Temel
alanlar şunlardır: Biri eğitimdir. Gerçekten bugün kültürler
arası çatışmalar denen hadisenin, fenomenin önemli
bir kısmı cehaletten kaynaklanıyor. İnsanlar birbirlerinin
inançlarını bilmiyorlar, kültürlerini bilmiyorlar, medeniyetlerini
bilmiyorlar. İslam şöyle şöyledir, Batı şöyle
şöyledir, diyoruz ve çok kere bu genellemeler -sadece genellemeler
olsa bir şey demeyeceğiz, ama- aynı zamanda karar verici
çevreleri etkiliyor, politikayı etkiliyor, politika oluyor.
Bu bakımdan bunların ciddiye alınması gerekiyor
ve eğitim burada hayati rol oynuyor. Eğer biz eğitimde
yeni bir vizyona, yeni bir anlayışa koyulmazsak, açıkçası
kültürler arasındaki mücadele de olabilir, artabilir,
başka ciddi sıkıntılar da olabilir.
İkincisi,
medyadır. Medyaya çok önemli görev düşüyor. Eğer milletler,
uluslar, medeniyetler, kültürler barış içinde birlikte var
olacaklarsa medyanın önemi inkâr edilemez. Bazen 10 bilim adamının,
20 bilim adamının aylarca çalışıp inşa etmeye
çalıştığı bir husus, bir iki yanlış, taraflı
yayınla yıkılabiliyor ve bunlar her tarafa ulaşabiliyor,
ciddi sorunların çıkmasına sebep oluyor. Karikatür
krizini hatırlayalım, daha başka krizleri hatırlayalım
ve orada hakikaten yapıcı rol oynayan medyayla buna aldırış
etmeyen medya arasında ne kadar fark olduğunu ve özellikle
otokontrolünü yapmayan kısmının, medyanın -öyle
diyeyim- ne kadar tahrip edici olduğunu hepimiz gördük.
Bir
diğer husus gençliktir. Gençlik, gerçekten bugün çok zor durumdadır,
sıkıntıyla karşı karşıyadır. Bugün
diyelim ki Türkiyeyle ilgili Batıda söylenebilecek temelsiz,
olumsuz bir cümle, çok kere gençleri çok yakından ilgilendiriyor.
Ben daha dün döndüm, birkaç ülkeyi dolaştım, gençlerimizle
bir araya geldim; ufacık bir cümle, bazen onların büyük bir
heyecanla tepki göstermelerine sebep oluyor. Dolayısıyla,
biz, gençler üzerinde yeniden, tekrar, başta eğitim olmak
üzere ilişkileri, daha barış temeline, daha uyum temeline
dayanan ilişkilerini eğer geliştirmezsek ortada ciddi
sıkıntılar olur. Çok ciddi somut çabalara ve politikalara
orada da ihtiyaç var.
Üçüncüsü,
entegrasyon. Bizi çok yakından ilgilendiren hayati bir konudur,
ama aynı zamanda dünyayı ilgilendiren hayati bir konudur.
Eğer entegrasyonda başarılı olamazsak, özellikle
Batıda, yani bugünkü Avrupa Birliğinde entegrasyonda başarılı
olamazsak, başka hiçbir yerde birlikte yaşama dediğimiz
şeyi başarmamız mümkün değildir. Avrupa, bir laboratuvardır.
Bu laboratuvarın ciddiye alınması lazım ve Avrupada
özellikle Müslüman kökenli nüfusun insani bir kaynaşmaya, insani
bir entegrasyona doğru iletilmesi lazım, götürülmesi lazım.
Bunun için, bize de çok büyük rol düşüyor, çok büyük vazife düşüyor;
ama, aynı zamanda, o insanların yaşadığı
ülkelerde de çok önemli işlerin yapılması gerekiyor.
Ayrıca,
kadınla ilgili konular da son derece hayati önem arz ediyor. O
konuda da her iki tarafın, ilgili her tarafın yapmak durumunda,
zorunda olduğu epeyce şey var. Bunlar, sadece, dediğim
gibi, orada projelerin yapılması, somut projelerin yapılması
gereken temel alanlardır.
Şimdi,
ümit ediyorum, önümüzdeki iki hafta içerisinde, sanıyorum, Aralığın
18inde Birleşmiş Milletlerde bir başka gayriresmî bir
toplantı düzenlenecek ve bu Medeniyetler İttifakı
Projesi dünyaya tanıtılacak. Orada çok önemli insanlar, etkili
insanlar, etkili kuruluşlar temsilcileri davet edilecek ve
orada yeniden küresel boyutlu bir tanıtım yapılacak
ve de ondan sonra, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri
Zaten,
şimdiki Genel Sekreterin görevi de bu gittiğimiz tarih
içinde, hemen hemen bir hafta, iki hafta sonra sona eriyor. Dolayısıyla,
bu toplantıda yeni Genel Sekreter de hazır olacak. Her iki
Genel Sekreterle birlikte, bu projenin ne olduğu, mahiyetinin
ne olduğu üzerinde bir daha bir bilgilendirme toplantısı
yapılacak ve sonra, durum, üye ülkelere intikal edecektir, Birleşmiş
Milletlere üye ülkelere intikal edecektir. Zaten, şu anda ittifak
projesinin gönüllüleri veya dostları diye 70 civarında
hükûmet var. Onların Birleşmiş Milletlerdeki daimî temsilcileri
de her zaman bizimle beraber oldular.
Ümit
ediyorum, bu proje, en azından karşı karşıya bulunduğumuz
önemli sorunların önemli bir kısmının çözümüne
katkı sağlayacaktır. Bu, hükûmetler üstü bir projedir;
bu, uluslar üstü bir projedir; dolayısıyla, hepimizin destek
olması lazım. Biz, tabii, Türkiye olarak, bu projenin içinde
yapıcı bir unsur olarak, yönetici bir unsur olarak bulunmanın
da ayrıca imkânını, ayrıca hakikaten hazzını
da yaşamış olduk.
Tekrar,
dikkatinizden dolayı teşekkür ediyor, Sayın Başkan
ve değerli milletvekilleri; hepinize saygılarımı
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakana teşekkür ediyoruz.
Gündem
dışı üçüncü söz isteği, ülkemizde vakıfların
önemi hakkında olmak üzere, Çorum Milletvekili Sayın Ali
Yüksel Kavuştuya aittir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Çorum
Milletvekili Ali Yüksel Kavuştunun, vakıf müessesesinin, toplumda
sosyal adaletin, dayanışmanın, huzur ve barışın
tesisine olan faydalarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahinin cevabı
ALİ
YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
vakıfların önemi hakkında gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tarihî derinliğinden
dolayı vakıfları çok değişik açılardan
ele almak ve değerlendirmek mümkündür. Bugüne kadar vakıflar,
hukuki durumu ve teşkilat yapısı açısından,
aynı zamanda amaçları itibarıyla çok sayıda
araştırmaya konu olmuştur. Vakıf, İslam ülkelerinde,
Selçuklu ve Osmanlı Devletinde asırlar boyu önemli hizmetler
görmüş, ekonomik ve sosyal hayat üzerinde derin izler bırakmıştır;
dinî karakteri ve hukuki yapısı ön plana çıkan sosyal,
ekonomik ve kültürel nitelikte bir müessesedir. Vakıf müessesesi
toplumda sosyal adaletin, dayanışmanın, toplumda huzur
ve barışın tesisine çok önemli faydalar sağlamıştır.
Gerek Osmanlı Döneminde ve gerekse de cumhuriyet döneminde
vakıflarımızın kurulması ve yaygınlaşmasında
İslam dininin hayır ve insani bakış açısının
çok büyük etkisi olmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Peygamber Efendimiz birçok
sözlerinde vakfı teşvik etmiştir. Vakfın gelişmesinde
etkisinin büyük olduğu kabul edilen sözü şudur: İnsan
öldüğü zaman artık hayır işleyemez ve kendinden
sonra üç şey kalır: Sürekli sadaka, başkalarına
fayda sağlayan ilim ve kendisine dua eden hayırlı evlat.
Bu ifadedeki sürekli sadakanın vakıf olduğu kabul
edilir.
Varlıklı
insanların Allaha yaklaşmak düşüncesi başta olmak
üzere, dinî ve sosyal nedenlerle camiler, medreseler, hastaneler,
huzurevleri, hamamlar, çeşmeler, kervansaraylar inşa etmeleri,
vakıf medeniyetinin oluşmasında büyük rol oynamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu vakıf medeniyeti
sayesinde Osmanlı Dönemi sosyal hayatında vakıf,
bir kişi vakıf bir evde doğar, vakıf beşikte
uyur, vakıf mallarından yer ve içer, vakıf kitaplarından
okur, vakıf bir mektep ve medresede öğretim görür, vakıf
bir mektep ve medresede hocalık yapar, vakıf idaresinden
ücretini alır ve öldüğü zaman vakıf bir tabuta konur,
vakıf bir mezarlığa gömülürdü şeklindeki ifadesini
bulmuştur.
Toplum
ve devlet hayatımızın her alanında kendini
ağırlıklı olarak hissettiren vakıf müessesini
bu kadar geniş hizmet ve faaliyet alanlarında başarıya
ulaştıran, halkı yaşat ki devlet yaşasın
felsefesidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzün ihtiyaçları
gereği vakıflarda yeniden yapılanma gerekmektedir.
Bu itibarla, Hükûmetimiz tarafından hazırlanan ve ilgili
komisyonlar tarafından da önemli katkılar sağlanarak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda Vakıflar Kanunu
Tasarısına, siz değerli milletvekillerimizin katkılarıyla,
muasır bir nitelik kazandırılmıştır. Ancak,
Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından, 9 maddede
değişiklik yapılmak üzere geri gönderilmiştir.
Fazla zaman kaybetmeden, Vakıflar Kanununu bir an önce hayata
geçirmeliyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle,
vakıf hizmetlerine gönül vermiş, vakıf hizmetlerine
katkı sağlayan herkesi kutluyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kavuştu.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) Kısa bir açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN
Efendim, Sayın Kavuştunun bu gündem dışı konuşmasına,
Hükûmet adına, Sayın Başbakan Yardımcımız
Mehmet Ali Şahin cevap verecektir.
Buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) Çok güzel senaryo var Sayın Başkan!
ORHAN
ERASLAN (Niğde) Bu sözü bize verseniz de biz konuşsak, cevaplasak,
daha şık olur.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Çorum
Milletvekili arkadaşımız Ali Yüksel Kavuştu Bey,
ülkemizdeki vakıf hizmetleriyle ilgili ve tabii, bu hizmetleri
Türkiyede yürüten Vakıflar Genel Müdürlüğünün işleviyle
ilgili çok övücü ve ufuk açıcı beyanlarda bulundu. Kendisine,
böylesine önemli bir konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
taşıdığı için teşekkür ediyorum.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü, Türkiyede, vakıf alanıyla ilgili
hizmetleri yürütmekle görevli, cumhuriyetin başlangıcından
beri var olan ve faaliyetleri giderek de artan bir genel müdürlüktür.
Üç ana başlık halinde Vakıflar Genel Müdürlüğünün
hizmetlerini değerlendirebiliriz. Bunlardan bir tanesi, ecdat
yadigârı abide eser niteliğindeki vakıf eserlerine sahip
çıkmak, onların yok olmasını önlemek, onarmaya ve
restorasyona ihtiyacı varsa bunları gerçekleştirmek.
İkincisi de, Türkiyede var olan vakıfları yasal çerçevede
denetlemek, onların yasalara ve yönetmeliklere uygun faaliyette
bulunmalarını gözetmek. Üçüncü bir faaliyet alanı da,
vakıf ruhunu canlı tutmak, hatta bu ruhu daha da canlandırmak
ve gerçekten bu geleneği yaşatmak ve bizden sonraki nesillere
de bu ruhu aşılamak. Sayın Kavuştu daha çok bu konunun
üzerinde durdular, kendilerine o bakımdan da teşekkür ediyorum.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü Bakanlığım döneminde bu alanlarla
ilgili hangi hizmetleri yaptı, özet hâlinde birkaç cümleyle bu
faaliyetlerle ilgili yaptığımız hizmetleri sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Önce,
vakıf eserleri dedik. 18.500, sorumluluğumuzda vakıf
eserimiz var, cami, mescit, han, hamam, kervansaray, imarethane, bunları
çoğaltabiliriz, 18.500 adet. Değerli arkadaşlarım,
göreve geldiğimde bu rakamı bana 9.459 olarak bildirmişlerdi.
Ancak, Genel Müdürlüğümüz, başta Genel Müdürümüz olmak
üzere, arkadaşlar ciddi bir çalışma yaptılar, bir
envanter çalışması ortaya koydular. Şu anda, sorumluluğumuz
altında 18.500 vakıf eseri var. Hatta, şimdi, bir çalışma
daha yapıyoruz, vakıf eserleri video film arşivi kuruyoruz.
Bu konudaki çalışmalar büyük bir hızla devam ediyor.
Vakıf eserlerini dijital ortamda kayıt altına
alıyoruz. Hepsini orijinal ve son sistem film makineleriyle görüntülüyoruz,
bilgisayar ortamına aktarıyoruz ve meraklıların,
ilgilenenlerin o vakıf eserinin bulunduğu yere gitmeden
o vakıf eserini veya eserlerini görme imkânına sahip olmasını
sağlıyoruz.
Şu
ana kadar ne kadar vakıf eserini restore ettiniz diye soracak
olursanız, mukayeseli cevap vermek istiyorum. Bizden önceki
dört yıllık dönemde, sadece 46 tane vakıf eseri onarılabilmiş.
Bu yıl sonu itibarıyla 1.800 civarında vakıf eserini
onarmış olacağız (AK Parti sıralarından
alkışlar) ve şu anda proje ihaleleri devam eden 1.000e
yakın da vakıf eseriyle ilgili çalışmalarımız
büyük bir hızla devam ediyor. Biliyorsunuz, bu vakıf eserlerinin
projelerinin Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulundan
da geçmesi gerekiyor. Eğer bir zaman kaybı var ise, yani gecikme
var ise, bilesiniz ki, Kuruldaki bu yoğun dosya adedinin kısa
sürede neticelenmemesinden kaynaklanıyor.
Şunu
ifade etmek istiyorum: Türkiyedeki tüm vakıf eserlerine sahip
çıkabilecek bir ekonomik güce, bir bütçeye Vakıflar Genel
Müdürlüğümüz sahip oldu. 2003 yılında bütçemiz 40 trilyonken,
2006 yılındaki bütçemiz 10 misli artarak 400 trilyon Türk lirasıydı.
Genel bütçeden katkı almıyoruz, daha önce nisbi de olsa
alınıyordu, şu anda genel bütçeden herhangi bir katkı
almadan bunu gerçekleştiriyoruz. Bunun en önemli nedenlerinden
birini huzurunuzda ifade etmek istiyorum: Vakıfbankın
en büyük ortağı, hissedarı Vakıflar Genel Müdürlüğüdür,
ancak, Vakıfbank, biz göreve geldiğimiz ana kadar, bu hissesi
karşılığı Vakıflar Genel Müdürlüğüne
herhangi bir iştirak payı filan, yani yıllık
kârından bir pay aktaramamış; daha çok, Vakıfbank
sermaye artırımı ihtiyacı hissettiğinde,
Vakıflar Genel Müdürlüğünden kendisine doğru bir kaynak
aktarışı şeklinde bir muameleye tanık oluyoruz,
bir faaliyete tanık oluyoruz.
Türkiye,
AK Parti iktidarıyla, el konan, içi boşaltılan bankalar
devrini geride bıraktı, dünyada itibar gören, kâr eden bankalar
dönemine geçti (AK Parti sıralarından alkışlar) ve
Vakıfbank, şu anda, kârını ve öz kaynaklarını
en çok artıran bankalardan biri haline gelmiştir. Türkiyede,
dört yıllık dönemde, özel ve devlet bankaları dahil tüm
bankalar öz kaynaklarını yüzde 119 nispetinde artırırken,
Vakıflar Genel Müdürlüğü öz kaynaklarını yüzde
449 artırmıştır. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Bu, tabii, çok dikkatli bir çalışmanın
sonucudur. Tabii, Türkiyede tek parti iktidarının getirmiş
olduğu siyasi istikrarın ekonomik istikrara yansımasının
da sonucudur. Gerçekten, şu anda Türkiyede var olan bankalar
çok ciddi denetleniyor yeni Bankalar Kanunuyla ve tüm bankalar da
kârdadır. Ve daha önce yaşadığımız krizlerde
Türkiyenin en iyi yetişmiş elemanları ki, 20 bine yakın
bankacı işinden olmuştu. Bakın, Türkiyedeki tüm
bankalarda çalışan 122 bin civarında eleman sayısı,
şu anda 142 bine çıktı. Önümüzdeki yıl, sanıyorum
10 bin bankacı daha bu bankalarda iş bulma imkânına sahip
olacak. Hem bankalar durumlarını düzelttiler hem de istihdama
yol açtılar. Bu bakımdan Vakıfbank önde giden bankalardan
biridir. İşte Vakıfbank artık yıllık kârlarından
bir bölümünü Vakıflar Genel Müdürlüğüne de aktarıyor.
Bütçemizin artışının en önemli nedenlerinden bir
tanesinin de bu olduğunu ifade etmek istiyorum.
Ayrıca,
bizim -tarla, zeytinlik, gayrimenkul- çokça, Türkiyede vakıf
emlakimiz var. Bu, biz göreve geldiğimizde 59 bindi. Şimdi
biz vakıf taşınmaz bilgi sistemi kuruyoruz. Tüm tapuları
arkadaşlarımız tek tek taradılar, fotoğraflarını
çektiler. Aslında şu anda bizim taşınmaz sayımızın
-tarladır, arsadır- 59 bin iken, 67 bin olduğunu tespit
ettik, çünkü, daha önce böyle bir çalışma yapılmamış.
Ayrıca
vakıf ilişiği olan taşınmazlar var. Bunların
sayısı 119 bin iken, vakıf taşınmaz bilgi sistemini
kurduktan sonra, çalışmalar yapıldıktan sonra bu
119 bin, 136 bine çıkmış. Yani, bizim dönemimizde, daha
önce bizim kayıtlarımızda yer almayan 25 bin parça taşınmazın
Vakıflar Genel Müdürlüğünün aslında sahibi olduğunu,
ama, kayıtlarımızda olmadığını tespit
ettik. Bunun büyük bir çoğunluğu İstanbuldadır.
Bunun parasal değerini şu anda hesap edebilecek durumda
değilim, ama, katrilyonu geçer.
Tabii,
bu hizmetlerimizi daha da çoğaltabiliriz. Ben bir gündem
dışı konuşmaya cevap vermek için değil, arkadaşıma
teşekkür etmek için çıkmıştım. Bu yapmış
olduğumuz hizmetleri sizlerle paylaşma imkânı buldum.
Bu
taşınmazları ne yapıyorsunuz? Yap-işlet-devret,
kat karşılığı yöntemlerle değerlendiriyoruz.
Sadece şunu söyleyeyim: Vakıflar Genel Müdürlüğünden
bir tek kuruş harcanmaksızın kat karşılığı
ve yap-işlet-devret modeliyle şu ana kadar 408 trilyon Türk liralık
yatırım yapıldı, çünkü, yap-işlet-devret modeliyle
ve kat karşılığı modellerle, tabii, ihaleyle
yapıyoruz bunları.
MEHMET
KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Nerelerde yapılıyor?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
Rakamı bendedir. Mesela on altı tane iş merkezi yaptırdık.
Arsalar işgal altındaydı. İşgalden kurtardık
ve on altı tane iş merkezi
Tabii
buralardan da ciddi şeyler alıyoruz, kira gelirlerimiz
oluyor. Hatta, uzman arkadaşlarımız hesap ettiler: Bütün
bunlar bittiğinde kümülatif olarak 210 milyon yeni Türk liralık
bir gelir elde ediyoruz, yap-işlet-devret modeli sonucu ve kat
karşılığı modeli sonucu yaptırmış
olduğumuz bu inşaatlardan.
Kıymetli
vakitlerinizi fazla almak istemiyorum. Bir şey daha söyleyerek
huzurlarınızdan ayrılacağım.
Sadece
sorumluluğumuzda, işte, camidir, handır, hamamdır,
kervansaraydır; bunlar yok; bu tarlalar, arsalar yok. Ayrıca,
Selçuklu, Osmanlı, Beylikler döneminden kalma kültür ve medeniyetimize
ait belgeler var, yüz binlerce. Nedir bunlar? Vakfiye, berat, ferman,
bütçe, senet
Bunlar tarihî belgelerdir, kıymetli belgelerdir.
Kurum içinde veya kurum dışında yüz binlerce
Ama, bir
taraflara atılmış, tozlu raflar arasında duruyor.
Şimdi bunların hepsini tek tek inceliyoruz. Bunların
hepsini orijinal görüntülerle, tercümeleriyle, bilgileriyle
bilgisayar ortamına aktarıyoruz. Yedi gün yirmi dört saat,
meraklılar, bilgisayara girdiklerinde, bu eserlerle ilgili,
bu belgelerle ilgili malumata ulaşabilecekler. Böylece, vakıf
eserlerimize, bilim ve teknolojiden de yararlanmak suretiyle en
iyi şekilde sahip çıkmanın gayreti ve çabası içerisindeyiz.
Bu
konuda, iktidar-muhalefet, tüm milletvekili arkadaşlarımın,
özellikle vakıf eserlerine sahip çıkma bakımından
destek verdiğini biliyorum; o nedenle hepinize teşekkür
ediyorum.
Yeni
Vakfılar Kanunundan bahsetti Sayın Kavuştu. Sayın
Cumhurbaşkanımız öyle uygun görmüşler. 9 maddesiyle
ilgili bir kez daha görüşülmek üzere Yasayı iade ettiler.
Sanıyorum Adalet Komisyonunda tekrar görüşülecek, Genel
Kurulun huzuruna tekrar gelecek. O konuyla ilgili şu anda bir
beyanda bulunmayı doğru bulmuyorum. Komisyonumuz ve Genel
Kurulumuz, geri göndermeleri gerekçeleri istikametinde konuyu
yeniden değerlendirecektir.
Hepinize
saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, gündem dışı konuşmalar tamamlanmıştır.
Gündeme
geçiyoruz.
YÜKSEL
ÇORBACIOĞLU (Artvin) Sayın Başkan, saat 15.10, sadece
kayıtlara geçmesi için söylüyorum, kayıtlara geçsin.
BAŞKAN
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Cumhurbaşkanlığının
bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.- 9/11/2006
tarihli ve 5555 sayılı Vakıflar Kanununun bazı
maddelerinin bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1160)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi:
14.11.2006 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.0212046/35237 sayılı yazınız.
29/11/2006
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca, 9.11.2006 gününde kabul edilen
5555 sayılı Vakıflar Kanunu incelenmiştir.
1-Yasanın
5-.
maddesinde,
Yeni
vakıflar; Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre kurulur, faaliyet
gösterirler.
Yeni
vakıfların kuruluşunda gayesini gerçekleştirecek
asgarî mal varlığı miktarı, mahkemesince belirlenir.
Yeni
vakıflar, vakıf senetlerinde yazılı amaçlarını
gerçekleştirmek üzere Genel Müdürlüğe beyanda bulunmak
şartıyla şube ve temsilcilik açabilirler. Beyannamenin
düzenlenmesine ilişkin usûl ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
Yabancılar,
Türkiyede, hukukî ve fiilî mütekabiliyet esasına göre yeni
vakıf kurabilirler.,
-12.
maddesinde,
Vakıflar;
mal edinebilirler, malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilirler.
Genel
Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait akar mallar ile hakların
daha yararlı olanları ile değiştirilmesine, paraya
çevrilmesine veya değerlendirilmesine Meclis yetkilidir.
Mülhak,
cemaat, esnaf vakıfları ile yeni vakıflara, başlangıçta
özgülenen mal ve haklar, vakıf yönetiminin başvurusu üzerine,
haklı kılan sebepler varsa, Denetim Makamının görüşü
alınarak mahkeme kararı ile sonradan iktisap ettikleri
mal ve hakları ise bağımsız ekspertiz kuruluşlarınca
düzenlenecek rapora dayalı olarak vakıf yetkili organının
kararı ile daha yararlı olanları ile değiştirilebilir
veya paraya çevrilebilir.
Vakıf
yöneticileri, iktisap ettikleri veya değiştirdikleri
taşınmaz malları tapuya tescil tarihinden itibaren
bir ay içerisinde Genel Müdürlüğe bildirirler.
Kurucularının
çoğunluğu yabancı uyruklu olan vakıfların,
taşınmaz mal edinmeleri hakkında, 22/12/1934 tarihli ve
2644 sayılı Tapu Kanununun 35inci maddesi uygulanır.
-16.
maddesinde,
Mazbut
vakıflara ait hayrat taşınmazlara, Genel Müdürlük tarafından
öncelikle vakfiyeleri doğrultusunda işlev verilir. Genel
Müdürlükçe değerlendirilemeyen veya işlev verilemeyen
hayrat taşınmazlar; fiilen asli niteliğine uygun olarak
kullanılıncaya kadar kiraya verilebilir.
Bu
hayrat taşınmazlar; Genel Müdürlükçe işlev verilmek
amacıyla, vakfiyesinde yazılı hizmetlerde kullanılmak
üzere Genel Müdürlüğün denetiminde onarım ve restorasyon
karşılığı kamu kurum ve kuruluşlarına,
benzer amaçlı vakıflara veya kamu yararına çalışan
derneklere tahsis edilebilir.
Mülhak
vakfa ait hayrat taşınmazın tahsisinde Genel Müdürlük
görüşü alınır.
Tahsis
edilen taşınmaz; ticari bir faaliyette kullanılamaz,
tahsise aykırı kullanımın tespiti halinde Genel
Müdürlüğün talebi üzerine taşınmaz, bulunduğu
yerin mülki amirliğince tahliye edilir.
Cemaat
vakıflarına ait, kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan
taşınmazlar, vakıf yönetiminin talebi halinde Meclis
kararıyla; aynı cemaate ait başka bir vakfa tahsis edilebilir
veya vakfın akarına dönüştürülebilir.,
-25.
maddesinde,
Vakıflar;
vakıf senetlerinde yer almak kaydıyla, amaç veya faaliyetleri
doğrultusunda, uluslararası faaliyet ve işbirliğinde
bulunabilirler, yurt dışında şube veya temsilcilik
açabilirler, üst kuruluşlar kurabilirler veya yurt dışında
kurulmuş kuruluşlara üye olabilirler.
Vakıflar;
yurt içi ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarından
ayni ve nakdi bağış ve yardım alabilirler, yurt içi
ve yurt dışındaki benzer amaçlı vakıf ve derneklere
ayni ve nakdi bağış yardımında bulunabilirler.
Nakdi yardımların yurt dışından alınması
veya yurt dışına yapılması banka aracılığı
ile olur ve sonuç Genel Müdürlüğe bildirilir. Bildirimin
şekli ve içeriği yönetmelikle düzenlenir.,
-26.
maddesinde
Vakıflar;
amacını gerçekleştirmeye yardımcı olmak ve
vakfa gelir temin etmek amacıyla, Genel Müdürlüğe bilgi
vermek şartıyla iktisadî işletme ve şirket kurabilirler,
kurulmuş şirketlere ortak olabilirler.
Genel
Müdürlük; Bakanlar Kurulu kararıyla Genel Müdürlük ve mazbut
vakıfların gelirleri ve akar malları ile iktisadî
işletme veya şirket kurmaya yetkilidir. Şirket hisseleri
ve hakların daha yararlı olanları ile değiştirilmesi,
paraya çevrilmesi, değerlendirilmesi ve bunlara bağlı
her türlü hakkın kullanılması ile ortaklık paylarına
bağlı hakların kullanılması Genel Müdürlük
tarafından yürütülür.",
düzenlemelerine
yer verilmiştir.
Yasa'nın
2. maddesinde, bu Yasa'nın, mazbut, mülhak ve yeni vakıflar
ile cemaat ve esnaf vakıflarını kapsadığı
belirtildikten ve 3. maddesinde bu vakıfların ayrı ayrı
tanımları yapıldıktan sonra, yukarıda yer verilen
maddeleri ile,
-
Yeni vakıfların, vakıf senedindeki amaçları gerçekleştirmek
üzere, Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne bildirimde bulunmak koşuluyla
şube ve temsilcilik açabilmesi,
-
Vakıfların yeni taşınmaz mal edinebilmesi,
-
Mülhak vakıfların hayrat niteliğindeki taşınmazlarının
özgülenebilmesi,
-
Cemaat vakıflarına ilişkin, kısmen ya da tümüyle
hayrat olarak kullanılmayan taşınmazların, vakıf
yönetiminin istemi üzerine Vakıflar Meclisi kararıyla,
aynı cemaate ilişkin başka bir vakfa özgülenebilmesi
ya da vakfın akarına dönüştürülebilmesi,
-
Vakıfların, yurt içi ve yurt dışındaki kişi,
kurum ve kuruluşlardan ayni ve nakdi bağış ve yardım
alabilmesi; yurt içi ve yurt dışındaki benzer amaçlı
vakıf ve derneklere ayni ve nakdi bağış ve yardım
yapabilmesi,
-
Vakıfların, amacını gerçekleştirmeye yardımcı
olmak ve vakfa gelir sağlamak için, Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne
bilgi vermek koşuluyla iktisadi işletme ve şirket kurabilmesi
ya da kurulmuş şirketlere ortak olabilmesi,
olanaklı
kılınmıştır.
Türk
Medeni Yasası'nın,
-
101. maddesinde, vakıfların, gerçek ya da tüzelkişilerin
yeterli mal ve hakları belli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle
oluşan, tüzelkişiliğe sahip mal toplulukları olduğu,
Cumhuriyet'in
Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasa'nın temel ilkelerine,
hukuka, ahlaka, ulusal birliğe, ulusal çıkarlara aykırı
ya da belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek
amacıyla vakıf kurulamayacağı,
-
102. maddesinde, vakıf kurma istencinin resmi senetle ya da ölüme
bağlı işlemle açıklanacağı; vakfın,
yerleşim yeri mahkemesinde tutulan sicile tescil ile tüzelkişilik
kazanacağı,
-
105. maddesinde, özgülenen malların mülkiyeti ile hakların,
tüzelkişiliğin kazanılmasıyla vakfa geçeceği,
-
106. maddesinde, vakfın adının, amacının, bu
amaca özgülenen mal ve hakların, vakfın örgütlenme ve yönetim
biçimi ile yerleşim yerinin vakıf senedinde gösterileceği,
-
109. maddesinde de, vakfın bir yönetim organının bulunmasının
zorunlu olduğu; vakfedenin, gerekli gördüğü başka organları
da vakıf senedinde gösterebileceği,
belirtilmiştir.
Türk
Medeni Yasası'nın değinilen kurallarından hareketle,
vakfı oluşturan ögeleri, mal, amaç, malın bu amaca özgülenmesi,
vakıf kurma istenci ve bu istencin yetkili makamca tescili, yani
geçerli bulunması olarak saymak olanaklıdır.
Mal,
vakfın ortaya çıkması için gerekli ilk ögedir. İkinci
olarak, vakfı kuran kişinin, anlaşılabilir
açıklıkta, sürekli ve gerçekleştirilmesi olanaklı
bir amacı serbestçe belirlemesi gerekir. Ancak, bu amaç Yasa'da
belirtilen koşullara uygun olmalıdır. Üçüncüsü, kişi
belirlediği bu amaca hizmet edecek nitelikte ve yeterlilikte
olan malını, bir tüzelkişilik oluşturmak amacıyla
ayırmalı, yani bu malı belirlediği amaca özgülemelidir.
Son olarak da, kişinin vakıf tüzelkişiliğini kurma
istenci yasanın öngördüğü biçimde açıklanmalı
ve amacının yasanın öngördüğü yöntem ve koşullara
uygun olduğu tescil edilmelidir.
Görüldüğü
gibi, vakıf tüzelkişiliğinin oluşması, vakfeden
yönünden mülkiyet, örgütlenme ve işletme hakkının kullanılmasıyla
doğrudan ilgilidir. Bu ilgi, kişinin vakfettiği mal
üzerindeki mülkiyet hakkından, sınırsız ve tam tasarruf
yetkisinden, yine kendisinin istenciyle belirlediği koşullarda
vazgeçilmesini gerektirmektedir.
Yukarıda
yapılan açıklamalar, Medeni Yasa'dan önce kurulmuş ve
2762 sayılı Yasa'yla korunan eski vakıflar için de geçerlidir.
Çünkü, bu vakıflarda da vakfın statüsü, vakfeden tarafından
düzenlenmiştir.
Vakfiye
ya da vakıf senedi, vakfın kurucu belgesidir. Bu belge, vakfın
konusuna, amacına ve organlarına ilişkin vakfedenin
tüm istek ve istencini yansıtan düzenlemeler içerir. Vakfiye
ya da vakıf senedinin düzenlemeleri birer hukuk kuralı
etki, değer ve gücündedir. Vakıf kurma işlemi tamamlandıktan
sonra bu kurallar, vakfedeni, vakfı yönetenleri, vakıftan
yararlanacakları, üçüncü kişileri ve Devlet'i bağlar.
Bu nedenle, kurucu istenci yansıtan vakfiye ya da vakıf senetlerini
Devlet organları dahil kimse değiştiremez.
Bir
özel hukuk işlemi olan vakıf kurma istencinin yasayla belirlenen
yönteme uygun olarak açıklanması sonrasında, özel hukuk
tüzelkişiliği kazanan mal topluluğunun, mülkiyetine
geçen mal ve haklar üzerindeki tasarruf yetkisi, kuşkusuz Anayasa'nın
mülkiyet hakkına, tüzelkişiliğin varlığını
sürdürmesi de, örgütlenme özgürlüğüne ilişkin kurallarının
güvencesi altındadır.
Dolayısıyla,
vakıf özel hukuk tüzelkişiliğine ilişkin yasa kurallarının,
vakıf kurumunun bu asli niteliğine uygun olması ve
bu kurallar ile, vakfı kuranın istencine ve onun istenciyle
belirlenen örgütlenme biçimine ve etkinlik alanına, Anayasa'nın
mülkiyet hakkı ve örgütlenme özgürlüğüne ilişkin kurallarında
öngörülenler dışında, karışılmaması
gerekmektedir.
İncelenen
Yasa'nın, vakıfları, sosyal devlet olmanın kimi gereklerini
üstlenebilecek "ekonomik aktörler" olarak öngördüğü
ve yukarıya alınan kuralların bu anlayış ve
yaklaşımla kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Başka bir deyişle, vakıflar, sosyal ve siyasal yaşam
içinde bir sivil toplum örgütü olarak öngörülmüştür.
Yalnızca
hayır için topluma hizmet etme kurumları olan vakıfların,
ekonomik aktör, siyasal ve sosyal bir örgütlenme modeli, demokratik
kitle örgütü ya da sivil toplum örgütü olarak nitelendirilmesine
olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle, yasakoyucunun incelenen
Yasa'da ortaya koyduğu yaklaşımla oluşturulan yapılanmanın
"vakıf" niteliği taşımayacağı
açıktır.
Yasa'yla,
tüzelkişiliği oluşturan kurucu istence bağlı
kalmaksızın, vakfedenin çizdiği konu, amaç, örgütlenme
ve yönetim biçiminin dışına çıkılması
ya da çıkılmasına izin verilmesi, başka bir anlatımla,
vakfın yönetiminin, amacının ve mallarının
serbestçe değiştirilmesi ya da değiştirilmesine
izin verilmesi durumunda ortaya çıkan yapının, hukukun
tanımladığı biçimiyle vakfın özel hukuk tüzelkişiliği
olarak nitelendirilmesine olanak kalmayacaktır.
Oysa,
yasakoyucu, vakfiye ya da vakıf senedinde kural olup olmadığını
aramaksızın, incelenen Yasa'nın,
-
5. maddesinin üçüncü fıkrasında, yeni vakıfların,
vakıf senedinde yazılı amaçlarını gerçekleştirmek
üzere, Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne bildirimde bulunmak koşuluyla
şube ve temsilcilik açabilmesini,
-
12. maddesinin birinci fıkrasında, vakıfların
mal edinebilmesini ve malları üzerinde her türlü işlemde
bulunabilmesini,
-
16. maddesinin,
Üçüncü
fıkrasında, mülhak vakfa ilişkin hayrat taşınmazın
özgülenebilmesini,
Son
fıkrasında, cemaat vakıflarına ilişkin,
kısmen ya da tümüyle hayrat olarak kullanılmayan taşınmazların,
vakıf yönetiminin istemi üzerine Vakıflar Meclisi kararıyla,
aynı cemaate ilişkin başka bir vakfa özgülenebilmesi
ya da vakfın akarına dönüştürülebilmesini,
-
25. maddesinin ikinci fıkrasında, vakıfların,
yurt içi ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan
ayni ve nakdi bağış ve yardım alabilmesini; yurt
içi ve yurt dışındaki benzer amaçlı vakıf ve derneklere
ayni ve nakdi bağış ve yardımda bulunabilmesini,
-
26. maddesinin birinci fıkrasında, vakıfların,
amacını gerçekleştirmeye yardımcı olmak ve
vakfa gelir sağlamak amacıyla, Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne
bilgi vermek koşuluyla iktisadi işletme ve şirket kurabilmesini,
kurulmuş şirketlere ortak olabilmesini,
olanaklı
kılmıştır.
Yasakoyucunun,
yukarıda belirtilen yaklaşımının tersine,
vakıf özel hukuk tüzelkişiliği niteliğinin gereği
olarak, incelenen Yasa'da, vakfiye ya da vakıf senedini gözeterek
kimi düzenlemeler yaptığı da görülmektedir. Gerçekten,
incelenen Yasa'nın,
-
8. maddesinde, yeni vakıfların organlarının tamamlanmasının
öncelikle vakıf senedindeki kurallara göre yapılması
öngörülmüş,
-
14. maddesinde, eski vakıfların vakfiyelerindeki koşulların
yerine getirilmesine eylemli olarak ya da hukuken olanak kalmaması
durumunda, Vakıflar Meclisi'nce bu koşulların değiştirilmesi,
vakfedenin istencine aykırı olmaması koşuluna
bağlanmış,
-
25. maddesinin birinci fıkrasında, vakıfların
amaç ya da etkinlikleri doğrultusunda uluslararası etkinlik
ve işbirliğinde bulunabilmesi, yurt dışında
şube ve temsilcilik açabilmesi, üst kuruluş kurabilmesi
ve yurt dışında kurulmuş kuruluşlara üye olabilmesi,
bu konuların vakıf senedinde yer alması koşuluna
bağlı kılınmış,
-
27. maddesinde, sona eren yeni vakıfların tasfiyesinden
arta kalan mal ve haklar üzerinde öncelikle vakıf senedine göre
işlem yapılması öngörülmüştür.
Sonuç
olarak Yasa'nın,
-
Vakıfların,
Yurt
içinden ve yurtdışından bağış ve yardım
alabilmesini ya da yurt içi ve yurt dışındaki benzer
amaçlı vakıf ve derneklere bağış ve yardım
yapabilmesini,
Yeni
taşınmaz mal edinebilmesini,
İktisadi
işletme ve şirket kurabilmesini ya da kurulmuş şirketlere
ortak olabilmesini,
-
Yeni vakıfların yurt içinde şube ve temsilcilik açabilmesini,
-
Mülhak vakıfların hayrat niteliğindeki taşınmazlarını
özgüleyebilmelerini,
-
Cemaat vakıflarının, kısmen ya da tümüyle hayrat
olarak kullanılmayan taşınmazlarının, vakıf
yönetiminin istemi üzerine Vakıflar Meclisi kararıyla,
aynı cemaate ilişkin başka bir vakfa özgülenebilmesi
ya da vakfın akarına dönüştürülebilmesini,
vakfiyelerinde
ya da vakıf senetlerinde kural bulunması koşuluna
bağlamayan 5. maddesinin üçüncü fıkrası, 12. maddesi,
16. maddesinin üçüncü ve son fıkraları, 25. maddesinin ikinci
fıkrası ve 26. maddesi; hukukun genel ilkeleriyle, Anayasa'nın
2. maddesinde yer verilen hukuk devleti niteliğinin gereği
olan hukuk güvenliği ilkesiyle, Anayasa'nın örgütlenme özgürlüğü
ve mülkiyet hakkına ilişkin 33 ve 35. maddelerindeki kurallarla
bağdaşmamaktadır.
2-Yasa'nın,
-12.
maddesinde,
"Vakıflar;
mal edinebilirler, malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilirler.
Genel
Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait akar mallar ile hakların
daha yararlı olanları ile değiştirilmesine, paraya
çevrilmesine veya değerlendirilmesine Meclis yetkilidir.
Mülhak,
cemaat, esnaf vakıfları ile yeni vakıflara, başlangıçta
özgülenen mal ve haklar, vakıf yönetiminin başvurusu üzerine,
haklı kılan sebepler varsa, Denetim Makamının görüşü
alınarak mahkeme kararı ile sonradan iktisap ettikleri
mal ve hakları ise bağımsız ekspertiz kuruluşlarınca
düzenlenecek rapora dayalı olarak vakıf yetkili organının
kararı ile daha yararlı olanları ile değiştirilebilir
veya paraya çevrilebilir.
Vakıf
yöneticileri, iktisap ettikleri veya değiştirdikleri
taşınmaz malları tapuya tescil tarihinden itibaren
bir ay içerisinde Genel Müdürlüğe bildirirler.
Kurucularının
çoğunluğu yabancı uyruklu olan vakıfların,
taşınmaz mal edinmeleri hakkında, 22/12/1934 tarihli ve
2644 sayılı Tapu Kanununun 35 inci maddesi uygulanır.",
-
14. maddesinde,
"Vakıfların,
vakfiyelerindeki şartların yerine getirilmesine fiilen
veya hukuken imkan kalmaması halinde; vakfedenin iradesine
aykırı olmamak kaydıyla mazbut vakıflarda Genel
Müdürlüğün; mülhak, cemaat ve esnaf vakıflarında, vakıf
yöneticilerinin teklifi üzerine bu şartları değiştirmeye;
hayır şartlarındaki parasal değerleri güncel vakıf
gelirlerine uyarlamaya Meclis yetkilidir.",
-
16. maddesinde,
"Mazbut
vakıflara ait hayrat taşınmazlara, Genel Müdürlük tarafından
öncelikle vakfiyeleri doğrultusunda işlev verilir. Genel
Müdürlükçe değerlendirilemeyen veya işlev verilemeyen
hayrat taşınmazlar; fiilen asli niteliğine uygun olarak
kullanılıncaya kadar kiraya verilebilir.
Bu
hayrat taşınmazlar; Genel Müdürlükçe işlev verilmek
amacıyla, vakfiyesinde yazılı hizmetlerde kullanılmak
üzere Genel Müdürlüğün denetiminde onarım ve restorasyon
karşılığı kamu kurum ve kuruluşlarına,
benzer amaçlı vakıflara veya kamu yararına çalışan
derneklere tahsis edilebilir.
Mülhak
vakfa ait hayrat taşınmazın tahsisinde Genel Müdürlük
görüşü alınır.
Tahsis
edilen taşınmaz; ticari bir faaliyette kullanılamaz,
tahsise aykırı kullanımın tespiti halinde Genel
Müdürlüğün talebi üzerine taşınmaz, bulunduğu
yerin mülki amirliğince tahliye edilir.
Cemaat
vakıflarına ait, kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan
taşınmazlar, vakıf yönetiminin talebi halinde Meclis
kararıyla; aynı cemaate ait başka bir vakfa tahsis edilebilir
veya vakfın akarına dönüştürülebilir.",
-
25. maddesinde,
"Vakıflar;
vakıf senetlerinde yer almak kaydıyla, amaç veya faaliyetleri
doğrultusunda, uluslararası faaliyet ve işbirliğinde
bulunabilirler, yurt dışında şube ve temsilcilik
açabilirler, üst kuruluşlar kurabilirler ve yurt dışında
kurulmuş kuruluşlara üye olabilirler.
Vakıflar;
yurt içi ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan
ayni ve nakdi bağış ve yardım alabilirler, yurt içi
ve yurt dışındaki benzer amaçlı vakıf ve derneklere
ayni ve nakdi bağış ve yardımda bulunabilirler.
Nakdi yardımların yurt dışından alınması
veya yurt dışına yapılması banka aracılığı
ile olur ve sonuç Genel Müdürlüğe bildirilir. Bildirimin
şekli ve içeriği yönetmelikle düzenlenir.",
-
26. maddesinde,
"Vakıflar;
amacını gerçekleştirmeye yardımcı olmak ve
vakfa gelir temin etmek amacıyla, Genel Müdürlüğe bilgi
vermek şartıyla iktisadî işletme ve şirket kurabilir,
kurulmuş şirketlere ortak olabilirler.
Genel
Müdürlük; Bakanlar Kurulu kararıyla Genel Müdürlük ve mazbut
vakıfların gelirleri ve akar malları ile iktisadî
işletme veya şirket kurmaya yetkilidir. Şirket hisseleri
ve hakların daha yararlı olanları ile değiştirilmesi,
paraya çevrilmesi, değerlendirilmesi ve bunlara bağlı
her türlü hakkın kullanılması ile ortaklık paylarına
bağlı hakların kullanılması Genel Müdürlük
tarafından yürütülür.",
düzenlemelerine
yer verilmiştir.
Yasa'nın
3. maddesinde, bu Yasa'da geçen "vakıflar" sözcüğünün,
mazbut, mülhak, cemaat ve esnaf vakıfları ile yeni vakıfların
tümünü kapsadığı belirtilmiş; yukarıya metni
alınan madde düzenlemelerinde de, vakıflar bağlamında
cemaat (azınlık) vakıflarıyla ilgili esaslı
değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerin
öncelikle Lozan Antlaşması yönünden incelenmesi gerekmektedir.
Çünkü, cemaat (azınlık) vakıflarının varlıkları
Lozan Antlaşması'na dayanmaktadır.
Lozan
Antlaşması, Türkiye Devleti'nin uluslararası düzlemde
hukuksal ve siyasal kuruluş belgesidir. Lozan Antlaşması'yla,
Türkiye Cumhuriyeti'nin Ulusal And sınırları içinde,
özgür ve bağımsız bir devlet olarak varlığı
tanınmış ve Türkiye Cumhuriyeti dünya uluslar ailesine
bağımsız bir devlet olarak kabul edilmiştir.
Dolayısıyla,
Lozan Antlaşması, Cumhuriyet dönemi hukuk sisteminin temelini
oluşturmaktadır. Bu niteliği nedeniyle, Antlaşma
kuralları "anayasal değerde"dir.
Nitekim,
Anayasa Mahkemesi, Lozan Antlaşması'nda yer alan "karşılıklı
işlem" ilkesini, "anayasal değerde" kabul ederek
"anayasallık bloku"na katmış ve denetiminde
ölçü norm olarak kullanmıştır.
Bu
nedenle, yasakoyucunun, kabul ettiği yasalarda Lozan Antlaşması
kurallarını gözönünde bulundurması hukuksal gerekliliktir.
Lozan
Antlaşması'nın, "Akalliyetlerin Himayesi"
başlıklı Üçüncü Faslında yer alan 37-45. maddelerinde,
azınlık olarak nitelendirilen "gayrimüslim Türk tebaa"nın
kimi bireysel haklarının yanı sıra, kolektif/grup
haklarının korunması da düzenlenmiştir.
Antlaşma'nın,
37. maddesiyle, Türkiye, bu fasılda yer alan kuralların temel
yasalar olarak tanınmasını, hiçbir yasanın, yönetmeliğin,
tüzüğün ve resmi işlemin bu kurallara aykırı ya
da çelişir olmamasını ve bu kurallardan üstün sayılmamasını
yükümlenmiştir.
Antlaşma'nın,
-
39. maddesinin birinci fıkrasında, Müslüman olmayan
azınlıklara mensup Türk yurttaşlarının Müslümanların
yararlandıkları aynı yurttaşlık haklarıyla
siyasal haklardan yararlanacağı,
-
42. maddesinin son fıkrasında, Türkiye Hükümeti'nin, söz
konusu azınlıklara ilişkin kiliselere, havralara,
mezarlıklara ve öteki din kurumlarına tam koruma sağlamayı
yükümlendiği, bu azınlıkların Türkiye'deki vakıflarına,
din ve hayır işleri kurumlarına her türlü kolaylığı
ve izni sağlayacağı, ayrıca, Türkiye Hükümeti'nin
yeniden din ve hayır kurumları kurulması için bu nitelikteki
öteki özel kurumlara sağlanmış kolaylıklardan hiçbirini
esirgemeyeceği,
-
45. maddesinde de, "ahdî karşılıklılık"
kuralı getirilerek, bu fasıldaki kurallarla Türkiye'nin
Müslüman olmayan azınlıklara tanımış olduğu
hakların, Yunanistan tarafından da kendi ülkesinde bulunan
Müslüman azınlığı tanınacağı,
belirtilmiştir.
İncelenen
Yasa'yla cemaat vakıflarına ilişkin olarak getirilen
en önemli değişiklik, bunların mülhak vakıf statüsünden
uzaklaştırılarak, Türk Medeni Yasası'na göre kurulan
yeni vakıflara yakınlaştırılmasıdır.
Nitekim,
Yasa'nın 5. maddesinin dördüncü fıkrasında, esnaf vakıflarının
mülhak vakıflara ilişkin kurallara bağlı olduğunun
belirtilmesine karşılık, cemaat vakıflarına
ilişkin benzer bir düzenleme yapılmamıştır.
Yasa'nın
ilgili diğer kurallarında da, mazbut, mülhak ve yeni vakıflardan
ayrı olarak cemaat vakıflarından söz edilmektedir.
Hatta, Yasa'nın 41. maddesiyle, cemaat vakıflarının,
mülhak vakıflardan ayrı olarak, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün
en üst karar organı olan Vakıflar Meclisi'ne bir asıl ve bir
yedek üye seçmesi esası getirilmiştir.
Dolayısıyla,
yasakoyucunun cemaat vakıflarını eski vakıflar
arısında ayrı bir tür olarak nitelendirdiği
açıkça ortadadır.
Bunun
sonucunda, Türk Devrimi'nin tasfiye ettiği "Şer-i Hukuk"
düzeni içinde kurulmuş eski vakıfların tasfiyesini
amaçlayan yaklaşımın ve bu yaklaşımın gereği
olarak tüm eski vakıflar üzerinde Vakıflar Genel Müdürlüğü
aracılığıyla kurulan oldukça sıkı izin
ve denetim sisteminin, neredeyse tümüyle ortadan kaldırıldığı
görülmektedir.
Bu
bağlamda, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün, 2762 sayılı
Yasa'yla cemaat vakıfları üzerindeki sıkı denetimi
kaldırılmakta, eski vakıf olmalarına karşın,
bu vakıfların, mazbut vakıflar arasına alınmasının
önü kesilmektedir. Çünkü, Yasa'nın 7. maddesinin birinci
fıkrasına göre, on yıl süreyle yönetici atanamayan
ya da yönetim organı oluşturulamayan mülhak vakıflar,
ancak mahkeme kararıyla mazbut vakıflar arasına
alınabilmekte, cemaat vakıfları mülhak vakıflar
arasından çıkarıldığından bu vakıfların
yargı kararıyla da mazbut vakfa dönüştürülmesi engellenmiş
olmaktadır.
İncelenen
Yasa'yla, cemaat vakıflarının, mülhak vakıflar
arasından çıkarılıp yeni vakıflara benzer ayrı
bir tür gibi değerlendirilmesinin doğal sonucu olarak, bu
vakıfların amaç ve etkinlikleri doğrultusunda giderek
gelişmelerine de olanak sağlanmaktadır.
Nitekim,
incelenen Yasa'nın;
-
12. maddesiyle, sözü edilen vakıfların, dini, hayri, sosyal,
eğitsel, sağlık ve kültürel alanlardaki gereksinimleriyle
sınırlı olmaksızın ve herhangi bir merciden
izin almaksızın mal edinme ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma
hakkına kavuşturulduğu,
-
14. maddesiyle, yöneticilerinin istemi ve Vakfılar Meclisi'nin
kararıyla vakfın amaç ve işlevinin değiştirilmesine
olanak tanındığı,
-
16. maddesinin son fıkrasıyla, kısmen ya da tamamen hayrat
olarak kullanılmayan cemaat vakıfları taşınmazlarının,
yöneticilerinin istemi ve Vakıflar Meclisi kararıyla,
aynı cemaate ilişkin başka bir vakfa tahsis edilmesine
ya da vakfın akarına dönüştürülmesine olanak sağlandığı,
-
25. maddesinin ikinci fıkrasıyla, herhangi bir merciden izin
almaksızın yurt içi ve yurt dışındaki kişi,
kurum ve kuruluşlardan ayni ve nakdi bağış ve yardım
alabilmelerine, yurt içi ve yurt dışındaki benzer amaçlı
vakıf ve derneklere ayni ve nakdi bağış ve yardım
yapabilmelerinin yolunun açıldığı,
-
26. maddesiyle, herhangi bir merciden izin almaksızın, amacın
gerçekleştirilmesine yardımcı olmak ve vakfa gelir
sağlamak amacıyla iktisadi işletme ve şirket kurmalarına
ya da kurulmuş şirketlere ortak olmalarına olanak tanındığı,
-
Geçici 7. maddesiyle de, daha önce 4771 ve 4778 sayılı yasalardaki
bu sınırlamalar nedeniyle mülkiyetlerine geçiremedikleri,
1936
Beyannamelerinde kayıtlı olup, halen tasarruflarında
bulunan "nam-ı müstear" ya da "nam-ı mevhum"lar
adına tapuda kayıtlı taşınmazların,
1936
Beyannamesinden sonra cemaat vakıflarınca satın
alınmış ya da cemaat vakıflarına vasiyet edildiği
ya da bağışlandığı halde, mal edinememe
gerekçesiyle halen hazine ya da Genel Müdürlük ya da vasiyet edenler
ya da bağışlayanlar adına tapuda kayıtlı
taşınmazların,
tapu
kayıtlarındaki hak ve yükümlülükleri ile birlikte, Yasa'nın
yürürlüğe girdiği günden başlayarak 18 ay içinde
başvurulması durumunda, Vakıflar Meclisi'nin olumlu
kararından sonra, ilgili tapu sicil müdürlüklerince cemaat
vakıfları adına tescillerinin yapılmasına
olanak sağlandığı,
görülmektedir.
Cemaat
(azınlık) vakıfları, Türkiye'de yaşayan ve
Türk yurttaşı olan, Ermeni, Yahudi ve Rumlar tarafından
Osmanlı Hukuk düzeni içinde kurulan, Lozan Antlaşması
gereğince 2762 sayılı Vakıflar Yasası'yla tüzelkişilik
kazandırılan dini ve hayri kurumlardır.
Yukarıda
da belirtildiği gibi, Lozan Antlaşması'nın 42. maddesinin
üçüncü fıkrasında, "Türk Hükümeti, söz konusu azınlıklara
ait kiliselere, havralara, mezarlıklara ve öteki din kurumlarına
tam bir koruma sağlamayı yükümlenir. Bu azınlıkların
Türkiye'deki vakıflarına, din ve hayır işleri kurumlarına
her türlü kolaylıklar ve izinler sağlanacak ve Türk Hükümeti,
yeniden din ve hayır kurumları kurulması için, bu nitelikte
öteki özel kurumlara sağlanmış gerekli kolaylıklardan
hiçbirini esirgemeyecektir." denilmektedir.
Türkiye
Cumhuriyeti, Lozan Antlaşması'yla, Osmanlı hukuk düzeninin
eseri olan ve o tarihte yürürlükte bulunan "şer'i hukuk"
esaslarına göre kurulan cemaat vakıflarını, belirtilen
koşullarla koruma ve diğer vakıflarla eşit işleme
bağlı tutma yükümlülüğü altına girmiştir.
17.02.1926
günlü, 743 sayılı "Türk Kanunu Medenisi"nin yürürlüğe
girmesiyle, bu dönemden önce kurulan eski vakıfların yeni
Yasa kurallarına bağlı olması uygun görülmediğinden,
19.06.1926 günlü, 864 sayılı "Kanunu Medeninin Sureti
Meriyet ve Şekli Tatbiki Hakkında Kanun"un 8. maddesinde,
Medenî Yasa'nın yürürlüğe girmesinden önce kurulan vakıflara
ilişkin ayrı bir yasal düzenleme yapılacağı
belirtilmiş ve bu madde uyarınca 05.06.1935 günlü, 2762 sayılı
Vakıflar Yasası çıkarılmıştır.
Vakıflar
Yasası'yla, Türk Medenî Yasası'ndan önce eski hukuka göre
kurulan vakıflara ilişkin olarak, varlıklarına
ve vakfiyelerine zorunlu durumlar dışında dokunmadan,
yeni ilke ve yöntemler getirilmiş, Lozan Antlaşması'nın
42. maddesinde sözü edilen azınlık vakıfları bu Yasa'nın
kapsamına alınmıştır.
864
sayılı Yasayı yürürlükten kaldıran 03.12.2001 günlü,
4722 sayılı yeni "Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü
ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un 8. maddesinde ise,
Türk Medenî Yasası'nın yürürlüğe girmesinden önce kurulan
vakıflar için yürürlükte olan özel kurallar saklı tutularak
yürürlükleri sürdürülmüştür.
Dolayısıyla,
günümüzde, 04.10.1926 gününden önce kurulan tüm vakıflar ile cemaat
vakıfları 2762 sayılı Vakıflar Yasası kurallarına
bağlı olup, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından
denetlenmektedir.
Vakıflar
Yasası'nın 44. maddesine göre, vakıf olarak tasarruf
ettikleri, vergi kayıtları, kira sözleşmeleri ve Yasa'nın
yayınlanmasından sonra tapuya verilmiş defterler ve
kuruluşların hesap defterleri ve buna benzer belgelerle
anlaşılacak yerler "vakıf kütüğü"ne kaydedilmiş;
ayrıca, geçici madde uyarınca, sahip oldukları tüm taşınır
ve taşınmaz malların envanterini gösteren "beyannameler"
verilmiştir.
Böylece,
2762 sayılı Yasa uyarınca "vakıf kütüğüne"
kaydedilen ve Türk Vakfı' statüsü kazanan cemaat (azınlık)
vakıfları, aynı Yasa'nın 1. maddesi gereği,
ilgili cemaatlerce seçilen kişi ya da kurullarca yönetilmektedir.
Bu
vakıfların taşınmaz mal edinmesi, bağış
ve vasiyet kabul etmesi konularında açık kurallar olmadığından,
konu yargıda yıllarca tartışılmıştır.
08.05.1974 günlü, E.1971/2-820, K. 1974/505 sayılı Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu Kararı ile, cemaat vakıflarının
2762 sayılı Yasa'ya göre verdikleri "beyanname"ler,
"vakıfname" olarak kabul edilmiş; ancak, bu vakıfnamede
mal edinmeye ilişkin bir düzenlemenin bulunmaması durumunda
bu vakıfların mal edinemeyeceklerine, bağış
ve vasiyet kabul edemeyeceklerine hükmedilmiş; böylece, bu
yöndeki tartışmalar sona erdirilmiştir.
Öte
yandan, 2762 sayılı Yasa kapsamındaki cemaat vakıflarının
sayısı 160 dolayında olup, Medenî Yasa'yla yeni cemaat
vakfı kurulması da yasaklanmıştır. Ancak, uygulamada,
uluslararası hukuk kuralları gereğince azınlık
tanımı yapılırken Türkiye'nin imzaladığı
antlaşmalardaki azınlıkların esas alındığı
görülmektedir ki, bu bağlamda Türkiye'deki azınlıklar
"gayrimüslüm azınlıklar" olarak tanımlanmakta
ve kaynağı da Lozan Antlaşması'na dayanmaktadır.
Daha
sonra, 03.08.2002 günlü, 4471 sayılı Yasa ile 2762 sayılı
Vakıflar Yasası'nın 1. maddesinin sonuna eklenen
fıkralarla, cemaat vakıflarının taşınmaz
mal edinmelerine olanak sağlanmıştır.
Açılan
dava üzerine, Anayasa Mahkemesi, 27.12.2002 günlü, E.2002/146,
K.2002/201 sayılı kararı ile, cemaat vakıflarının,
vakfiyeleri olup olmadığına bakılmaksızın
dini, hayri, sosyal, eğitsel, sağlık ve kültürel alanlardaki
gereksinimlerini gidermek üzere Bakanlar Kurulu'nun izniyle taşınmaz
mal edinmelerine ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunmalarına,
ayrıca daha önce 2762 sayılı Yasa'nın 44. maddesi
uyarınca vakıf kütüğüne tescil edilmişler dışında,
4771 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği güne
kadar tasarruflarında bulundurdukları taşınmazlar
ile bağış ve vasiyet yoluyla edindikleri taşınmazları
da mülk edinmelerine olanak tanınmasını Anayasa'ya aykırı
bulmamıştır.
Ancak,
incelenen Yasa'yla cemaat vakıfları için getirilen düzenlemelerin
ortaya çıkardığı hukuksal tablonun, Anayasa Mahkemesi'nin
bu kararında değinilen tablodan oldukça farklı olduğu
tartışmasızdır.
Çünkü,
incelenen Yasa'yla getirilen düzenlemelerle, yukarıda da belirtildiği
gibi, cemaat vakıflarının mülhak vakıflar arasından
çıkarılıp yeni vakıflara benzer ayrı bir tür
gibi değerlendirilmesinin doğal sonucu olarak, bu vakıfların
amaç ve etkinlikleri doğrultusunda giderek gelişmelerine
ve etkinliklerini artırmalarına olanak sağlanmaktadır.
Anayasa'nın
176. maddesinde, Anayasa'nın dayandığı temel görüş
ve ilkeleri belirten Başlangıç bölümünün, Anayasa metnine
dahil olduğu açıklanmış, madde gerekçesinde de,
bu bölümün Anayasa'nın diğer kurallarıyla eşdeğerde
olduğu vurgulanmıştır.
Anayasa'nın,
Cumhuriyet'in niteliklerini belirleyen 2. maddesinde ise, Türkiye
Cumhuriyeti'nin, Başlangıç bölümünde belirtilen temel ilkelere
dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu belirtilerek
Başlangıçta yazılı temel ilkeler, Cumhuriyet'in
nitelikleriyle özdeşleştirilmiştir.
Başlangıç
bölümünün beşinci paragrafında, hiçbir etkinliğin
Türk ulusal çıkarlarının, Türk varlığının,
Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün
tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk ulusçuluğu, ilke
ve devrimlerinin karşısında korunma göremeyeceği
belirtilerek, Anayasa'nın öngördüğü hukuk düzeni içinde
ulusal çıkarların her şeyin üzerinde tutulması gerektiği
kabul edilmiştir.
Yine
Anayasa'nın 2. maddesinde, Cumhuriyet'in nitelikleri belirtilirken
devlet ve toplum çıkarlarına öncelik tanınmış;
3. maddesinde, Türk Devleti'nin ülkesi ve ulusuyla bölünmez bir bütün
olduğu vurgulanmış; 5. maddesinde de, Türk Ulusu'nun bağımsızlığını
ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyet'i ve
demokrasiyi korumak, Devlet'in temel amaç ve görevleri arasında
sayılmıştır.
Öte
yandan, Anayasa'nın 10. maddesinde, herkesin, dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri
nedenlerle ayırım gözetilmeksizin yasa önünde eşit olduğu
kurala bağlanmıştır. Anayasa'da ve yasalarımızda,
mülkiyet hakkı ve örgütlenme özgürlüğündeki sınırlamalar
dışında, tüm bireysel hak ve özgürlüklerden yararlanma
yönünden, Türk yurttaşları arasında herhangi bir fark
yaratılmamış ve ayırım yapılmamıştır.
Bu
bağlamda, Medenî Yasa'nın 101. maddesinin üçüncü fıkrasında,
Cumhuriyet'in Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasa'nın
temel ilkelerine, hukuka, ahlâka, ulusal birliğe ve ulusal
çıkarlara aykırı ya da belli bir ırk ya da cemaat
mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulması
yasaklanmıştır.
Cemaat
vakıflarının korunmasının dayanağını
oluşturan Lozan Antlaşması'nın Türkiye Cumhuriyeti'nin
benimsediği çağdaş, lâik hukuk düzeni ile gereği
sağlanmış, konumuz yönünden anlamı ise, Medenî Yasa'nın
101. maddesiyle somutlaşmıştır.
Medeni
Yasa'nın 101. maddesiyle getirilen kesin yasak karşısında,
azınlık çoğunluk ayrımı yapılmadan cemaat
vakfı türünde bir vakfın Türkiye'de kurulması hiçbir
biçimde olanaklı değildir.
Bu
nedenlerle, eskiden kurulmuş cemaat vakıflarına, bu
niteliklerini değiştirmemelerine karşın, ekonomik
ve siyasal güç elde edecekleri biçimde yeni haklar ve ayrıcalıklar
tanınmasını ve bunların mülhak vakıf statüsünden
çıkarılarak yeni bir vakıf türü biçiminde yaşayan
hukuksal varlıklar olarak sosyal yaşama katılmalarını
sağlayacak düzenlemeleri, Lozan Antlaşması'yla, Türkiye
Cumhuriyeti'nin kuruluş ilkelerinin ortaya konulduğu
anayasal ilkelerle, mevcut hukuk sistemiyle, Anayasa'nın ayrıcalıkları
yasaklayan 10. maddesiyle ve ayrıca ulusal çıkarlarla ve
kamu yararıyla bağdaştırmak olanaklı değildir.
Ayrıca,
Yasa'nın 41. maddesinde, Vakıflar Meclisi'nin,
-
Genel Müdür, üç Genel Müdür yardımcısı ve 1. Hukuk Müşaviri
olmak üzere beş,
-
Vakıf konusunda bilgi ve deneyim sahibi yükseköğretim mezunları
arasından Başbakan'ın önerisi üzerine ortak kararname
ile atanacak beş,
-
Yeni vakıflarca seçilecek üç,
-
Mülhak ve cemaat vakıflarınca seçilecek birer,
üye
olmak üzere toplam onbeş üyeden oluşacağı; ayrıca
yeni vakıfların üç, mülhak ve cemaat vakıflarının
birer yedek üye seçeceği belirtilmiştir.
Görüldüğü
gibi maddede, Vakıflar Meclisi'nde cemaat vakıflarınca
seçilecek bir üyenin de bulunması öngörülmektedir.
En
üst karar organı olan ve Yasa'yla önemli görevler verilen Vakıflar
Meclisi'nde, cemaat vakıflarınca seçilecek bir üyenin bulunması,
bu vakıfları, Lozan Antlaşması'ndaki konumlarının
çok ötesine çıkarmanın aracı durumuna getirecektir.
Öte
yandan, bir mülhak vakfın mazbut vakıflar arasına
alınması tüzelkişiliğinin sona erdirilerek,
varlığının mazbut vakıflar tüzelkişiliği
içinde eritilmesi, temsilinin ve yönetiminin de Vakıflar Genel
Müdürlüğü'ne devredilmesi sonucunu doğurmaktadır.
Türk
Medenî Yasası'na göre kurulan vakıfların nasıl sona
erdirileceği ise, Medenî Yasa'nın 116. maddesinde düzenlenmiştir.
Maddeye göre, amacının gerçekleşmesinin olanaksız
duruma gelmesi ve değiştirilmesine de olanak bulunmaması
durumunda, vakfın kendiliğinden sona ereceği mahkeme
kararıyla sicilden silineceği; yasak amaç güttüğü ya
da yasak etkinliklerde bulunduğu sonradan anlaşılan
ya da amacı sonradan yasaklanan vakfın amacının değiştirilmesine
olanak bulunmaması durumunda da, vakfın denetim makamının
ya da Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine duruşma
yapılarak dağıtılacağı belirtilmiştir.
Bu kuralların, "yeni vakıf" olmadığı
için cemaat vakıflarına uygulanamayacağı ortadadır.
Buna
karşılık, incelenen Yasa'yla cemaat vakıfları
mülhak vakıf statüsünden uzaklaştırılarak yeni
vakıf statüsüne yakınlaştırıldığından,
bunların yönetim organının oluşturulamaması
durumunda mazbut vakıflar arasına alınmasına olanak
bulunmadığı gibi, cemaat vakıflarının
tüzelkişiliklerinin sona ermesine ilişkin herhangi bir
düzenlemenin de bulunmadığı, başka bir anlatımla,
bu konunun boşlukta bırakıldığı görülmektedir.
Bu
nedenlerle, incelenen Yasa'nın 12., 14., 16., 25., 26. ve 41. maddelerinin
Anayasa'nın Başlangıç bölümüne, 2., 3., ve 5. maddelerine
aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır.
3-
Yasa'nın 11. maddesinde,
"Genel
Müdürlükçe yapılan tebligata rağmen, bu Kanun uyarınca
istenen beyanname, bilgi ve belgeleri zamanında vermeyen, organların
vakfiye veya vakıf senedine aykırı olarak toplanmasına
sebebiyet veren veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan
vakıf yönetimine Genel Müdürlükçe her bir eylem için beşyüz
Türk Lirası idarî para cezası verilir. İdarî para cezalarına
karşı tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde
30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerine
göre kanun yoluna başvurulabilir."
düzenlemesine
yer verilmiştir.
Maddeyle
gönderme yapılan 5326 sayılı Kabahatler Yasası'nın
3. maddesi, itiraz yoluyla açılan dava sonunda, Anayasa Mahkemesi'nin
1.3.2006 günlü, E.2005/108, K.2006/35 sayılı kararıyla iptal
edilmiştir.
Ancak,
doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlâl edecek
nitelikte görüldüğünden, iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete'de
yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe
girmesi öngörülmüş olup, iptal kararı 22.7.2006 günlü, 26236
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.
Anayasa
Mahkemesi'nin sözü edilen kararında, Kabahatler Yasası'nın
"Genel kanun niteliği" başlıklı 3. maddesinde
yer alan, "Bu Kanunun genel hükümleri diğer kanunlardaki
kabahatler hakkında da uygulanır." kuralı,
"Madde
gerekçesinden, özel kanunlarda dağınık biçimde yer
alan idarî yaptırımların disiplin altına alınarak,
özel kanunlarda kabahat türünden fiillerin tanımlanması
ve bu fiiller karşılığında öngörülen idarî
yaptırımların belirlenmesinin amaçlandığı
anlaşılmaktadır. Böylece, Kanun'un bu kısmında
düzenlenen amaç ve kapsam, tanım, genel kanun niteliği, kanunilik
ilkesi, zaman bakımından uygulama, yer bakımından
uygulama, kabahatten dolayı sorumluluğun esasları,
yaptırım türleri, soruşturma zamanaşımı,
karar verme yetkisi ve kanun yolları başlık veya üst
başlığı altında sayılan genel ilkelerin
özel kanunlardaki kabahat fiilleri hakkında da uygulanması
benimsenmiştir.
Yasa'nın
2. maddesindeki kabahat deyiminden, kanunun karşılığında
idarî yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık
anlaşılmaktadır. 16. maddede, kabahatler karşılığında
uygulanacak olan idarî yaptırımlar, idarî para cezası
ve idarî tedbirler olarak belirlenmiştir. İdarî tedbirler,
mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer
tedbirlerdir.
İtiraz
konusu 3. maddede 'Bu Kanunun genel hükümleri diğer kanunlardaki
kabahatler hakkında da uygulanır' denilmektedir. Bu kuralın
2. maddedeki tanımla birlikte incelenmesinden, 5326 sayılı
Kanun'un idarî yargının görev alanını da kapsadığı
anlaşılmaktadır. Ancak, Yasa'nın 19. maddesiyle
bu kapsamın daraltılarak, diğer kanunlarda kabahat
karşılığında öngörülen, belirli bir süre
için bir meslek ve sanatın yerine getirilmemesi, işyerinin
kapatılması, ruhsat veya ehliyetin geri alınması,
kara, deniz veya hava nakil aracının trafikten veya seyrüseferden
alıkonulması gibi yaptırımlara ilişkin hükümler,
ilgili kanunlarda bu Kanun hükümlerine uygun değişiklik
yapılıncaya kadar saklı tutulmaktadır.
Yasa'nın
27. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise, idarî para
cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idarî
yaptırım kararına karşı, kararın tebliği
veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh
ceza mahkemesine başvurulabileceği belirtilmektedir.
Bu kuralın, ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirler
dışındaki, idarî para cezası ve mülkiyetin kamuya
geçirilmesine ilişkin idarî yaptırım kararları
için uygulanacağı açıktır.
Anayasa'nın
125. maddesinin birinci fıkrasında, 'idarenin her türlü eylem
ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır';
140. maddesinin birinci fıkrasında, 'Hakimler ve savcılar
adlî ve idarî yargı hâkim ve savcıları olarak görev yaparlar';
142. maddesinde, 'Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri,
işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir';
155. maddesinin birinci fıkrasında da, 'Danıştay,
idarî mahkemelerce verilen kanunun başka bir idarî yargı
merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme
merciidir. Kanunda gösterilen belli davalara da ilk ve son derece
mahkemesi olarak bakar' denilmektedir. Bu kurallara göre, Anayasa'da
idarî ve adlî yargının ayrılığı kabul edilmiştir.
Bu ayrım uyarınca idarenin kamu gücü kullandığı
ve kamu hukuku alanına giren işlem ve eylemleri idarî yargı,
özel hukuk alanına giren işlemleri de adlî yargı denetimine
tâbi olacaktır. Buna bağlı olarak idarî yargının
görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde
adlî yargının görevlendirilmesi konusunda yasakoyucunun
geniş takdir hakkının bulunduğunu söylemek olanaklı
değildir.
Ceza
hukukundaki gelişmelere koşut olarak, kimi yasal düzenlemelerde
basit nitelikte görülen suçlar hakkında idarî yaptırımlara
yer verildiği görülmektedir. Daha ağır suç oluşturan
eylemler için verilen idarî para cezalarına karşı yapılacak
başvurularda konunun idare hukukundan çok ceza hukukunu ilgilendirmesi
nedeniyle adlî yargının görevli olması doğaldır.
Ancak, idare hukuku esaslarına göre tesis edilen bir idarî
işlemin, sadece para cezası yaptırımı içermesine
bakılarak denetiminin idarî yargı alanından çıkarılarak
adlî yargıya bırakılması olanaklı değildir.
Bu
durumda, itiraz konusu kuralla diğer yasalardaki kabahatlere
yollama yapılarak, yalnızca yaptırımın türünden
hareketle ve idarî yargının denetimine tâbi tutulması
gereken alanlar gözetilmeden, bunları da kapsayacak biçimde
başvuru yolu, itiraz, bunlara ilişkin usul ve esasların
değiştirilmesi, Anayasa'nın 125. ve 155. maddelerine
aykırıdır." ,
gerekçeleriyle
iptal edilmiştir.
Özel
hukukta taraflar arasında bir eşitlik söz konusu iken, kamu
hukukunda taraflar arasında kamu otoritesinden kaynaklanan
bir hiyerarşi bulunmaktadır. Devlet, bireye buyurmak ve
kendi istenci doğrultusunda hükmetmek gücüne sahiptir. Bu
güç, genel olarak Devlet aygıtının yüklendiği kamu
gereksinimlerini gidermek, kamu düzeni ve güvenliğini
sağlamak, kamu sağlığını ve ulusal servetleri
korumak görevlerinin gereği ve sonucudur.
Sözü
edilen görevler kamu otoritesini aynı ölçüde geniş bir tasarruf
alanına kavuşturmakta ve bu görevlerin yerine getirilmesi
sürecinde aldığı kararları doğrudan uygulama
yetkisine sahip kılmaktadır. Bu durum, kamu otoritesinin,
yönetsel düzenin korunması ve bu korumanın sürdürülmesi
için aldığı ve bireylerin hukuksal durumlarını
etkileyen kararlarının ihlalinin kimi yaptırımlara
bağlanmasını ve sonuçta kamu otoritesine yaptırım
uygulama yetkisi verilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu
yaptırımlar içinde en önemlisi ise, yasanın açıkça
izin verdiği durumlarda idarenin yargı organına
başvurmadan uyguladığı, mali nitelikli yaptırımlar
olan idari para cezalarıdır.
İncelenen
Yasa'nın,
-
36. maddesinin (e) bendinde, mülhak, cemaat ve yeni vakıflar
ile esnaf vakıflarının denetimini yapmak Vakıflar
Genel Müdürlüğü'nün görevleri arasında sayılmış,
-
33. maddesinin son fıkrasında da, vakıfların amaca
ve yasalara uygunluk denetimi ile iktisadi işletmelerinin
etkinlik ve kurallara uygunluk denetiminin Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce
yapılacağı belirtilerek, denetimin konusu açıklığa
kavuşturulmuştur.
Yasa'nın
35. maddesinin birinci fıkrasına göre, Başbakanlığa
bağlı bir kamu tüzelkişisi olan Vakıflar Genel Müdürlüğü,
denetime ilişkin kamu görevini etkinlikle yerine getirebilmesi
için, denetlemekle görevli ve yetkili olduğu vakıfların
yöneticilerine, Yasa'nın 11. maddesindeki eylemleri nedeniyle
idarî yaptırım uygulama yetkisiyle donatılmıştır.
Bu
nedenle, Yasa'nın 11. maddesinde yer alan idarî para cezası,
idare hukuku esaslarına göre tesis edilen bir idarî işlem
olup, kabahat olarak nitelendirilemez.
Dolayısıyla,
bu idarî para cezasının yargısal denetiminin, 5326 sayılı
Yasa'ya gönderme yapılarak idarî yargının görevinden
çıkarılıp, adlî yargıya bırakılması,
Anayasa Mahkemesi'nin yukarıya alınan kararında ortaya
konulan gerekçelerle, Anayasa'nın 125. ve 155. maddelerine aykırı
düşmektedir.
4-
Yasa'nın 68. maddesinde,
"Genel
Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, I. Hukuk Müşaviri
ile Bölge Müdürü ortak kararnameyle, Rehberlik ve Teftiş
Başkanı ile Daire Başkanı, Genel Müdürün teklifi
Başbakanın veya görevlendirdiği Devlet Bakanının
onayıyla, diğer personel ise Genel Müdür tarafından
atanır.",
düzenlemesine
yer verilmiştir.
Düzenlemede,
Rehberlik ve Teftiş Başkanı ile Daire Başkanı'nın,
Vakıflar Genel Müdürü'nün önerisi üzerine Başbakan'ın
ya da görevlendirdiği Devlet Bakanı'nın onayıyla
atanması öngörülmüştür.
Yasa'nın
35. maddesindeki düzenlemeye göre, Vakıflar Genel Müdürlüğü,
Başbakanlığa bağlı bir kamu tüzelkişisidir.
Yasa'nın
79. maddesinin (b) fıkrasının 4. ve 5. bentleriyle, 657
sayılı Devlet Memurları Yasası'na ekli II sayılı
"Ek Gösterge Cetveli"nin, "II-Yargı Kuruluşları,
Bağlı ve İlgili Kuruluşlar ile Yüksek Öğretim
Kuruluşlarında" başlıklı bölümüne ve
(IV) sayılı "Makam Tazminatı Cetveli"nin 5.
sırasının (e) bendinin sonuna "Vakıflar Genel
Müdürlüğü Rehberlik ve Teftiş Başkanı" eklenmiş;
böylece Vakıflar Genel Müdürlüğü Rehberlik ve Teftiş
Başkanı'nın ek göstergesi 3600, makam tazminatı
göstergesi ise 3000 olarak saptanmıştır.
Bu
durum, Rehberlik ve Teftiş Başkanı'nın bürokratik
hiyerarşide genel müdür yardımcısı ve üstü düzeyde
düşünüldüğünü göstermektedir. Buna karşılık
incelenen Yasa'da, sözü edilen kadroya yapılan atamada Cumhurbaşkanı'nın
imzasını gerektirmeyen bir yöntem getirilmektedir.
Aynı
yöndeki düzenlemeleri nedeniyle, 5394 sayılı "Türkiye
İstatistik Kanunu"nun 56. maddesinin birinci fıkrası,
Anayasa Mahkemesi'nin 19.12.2005 günlü, E.2005/143, K.2005/99 sayılı
kararıyla iptal edilmiştir.
Yüksek
Mahkeme'nin kararında,
"
Yasa'nın
56. maddesinin dava konusu birinci fıkrasında, Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığındaki Birinci
Hukuk Müşaviri hariç olmak üzere tüm atamaların Başkan
tarafından yapılacağı belirtildiğinden, Kurum'da,
Birinci Hukuk Müşaviri dışında Başkan Yardımcıları,
Daire Başkanları, İstatistik Müşaviri, Hukuk Müşaviri,
Bölge Müdürleri ile diğer görevliler Başkan tarafından
atanacaktır.
Anayasa'nın
8. maddesinde 'Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı
ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun
olarak kullanılır ve yerine getirilir.' denilmekte, 104.
maddesinde de 'kararnameleri imzalamak' Cumhurbaşkanı'nın
yürütme alanındaki görev ve yetkileri arasında sayılmaktadır.
Anayasa'nın 104. maddesinde sözü edilen 'kararnameler', Kanun
Hükmünde Kararnameler ile Bakanlar Kurulu'nun çeşitli kararnamelerinin
yanında üst düzey yöneticilerin atanması ile ilgili
müşterek kararnameleri de kapsamaktadır. Yürütme yetkisi
ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu'nca yerine getirileceğinden,
söz konusu kararnamelerin hukuksal geçerliği için her iki tarafın
da katılımı gerekmektedir.
Buna
göre, kamu politikasının tayinine katılan, etkin
bir otoriteye sahip olan, kuruluşların amacının
gerçekleşmesinde önemli yetki ve sorumluluklarla donatılan,
planlama, örgütlenme, personel ve kadrolarını yöneten,
denetim ve temsil gibi işlevleri yerine getiren kamu görevlilerinin,
üst düzey yönetici konumunda olmaları nedeniyle bunların
atamalarının da müşterek kararname ile yapılması
Anayasal zorunluluktur."
yargısına
varılmıştır.
Bu
nedenle, incelenen Yasa'yla, üst düzey yönetici olarak düzenlenen
"Rehberlik ve Teftiş Başkanı"nın, ortak kararname
yerine Genel Müdür'ün önerisi üzerine Başbakan'ın ya da görevlendirdiği
Devlet Bakanı'nın onayıyla atanmasını öngören
68. madde kuralının, parlamenter demokratik sistemle, Anayasa'nın
8., 104. ve 105. maddeleriyle, kamu yararı ve kamu hizmetinin
gerekleriyle bağdaşmadığı sonucuna varılmaktadır.
Yayımlanması
yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5555 sayılı
"Vakıflar Kanunu", 5, 11, 12, 14, 16, 25, 26, 41 ve 68. maddelerinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce bir kez daha görüşülmesi için,
Anayasa'nın değişik 89 ve 104. maddeleri uyarınca
ilişikte geri gönderilmiştir
Ahmet
Necdet Sezer
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge
vardır; ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Ankara
Milletvekili Yakup Kepenek ve 59 milletvekilinin, küresel
ısınmanın ülkemize etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/399)
24.11.2006
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ankara
Son
aylarda ülkemizin yaşadığı bazı doğal
olaylar, geçmişte görülmedik boyutlara ulaşmaktadır.
Yaz
aylarında kimi bölgelerimizde görülen aşırı kuraklık
göllerin suyunun çekilmesine ve kurumalarına neden olmuş;
yaz sonunda da yoğun sel felaketleri yaşanmış, çok
sayıda yurttaşımız yaşamını yitirmiştir.
Ancak
ülkemizde, diğer konularda olduğu gibi, iklim değişikliğini
yansıtan doğal olaylara da yeterince bilimsel olarak yaklaşılmamakta;
en yetkililer bile "dere taşar, sel olur, bunu abartmayın"
diyebilmektedir.
Oysa,
küresel ısınma dünyanın gündemindedir.
Ekim
ayının son günlerinde "küresel ısınma" konusunda
İngiltere hükümeti tarafından yaptırılan bir bilimsel
araştırmanın sonuçları yayımlandı. Buna
göre, dünyanın bu karşılaştığı en büyük
tehlike küresel ısınmadır. Isınmanın asıl
nedeni de havaya "sera gazları" yayılmasıdır.
Sera gazlarının yayılmasından doğan kirlilik,
2000 yılında, "42 milyar ton karbon dioksit"e
eşittir.
Küresel
ısınmanın nedenleri şöyle sıralanıyor:
Kömürden enerji üretimi yüzde 28; arazinin kötüye kullanımı
(ormansızlaştırma) yüzde 18; tarım yüzde 14; sanayi
yüzde 14; evlerden çıkan gaz da yüzde 8'dir. Araştırmayı
yapan Sir Nicholas Stern "her yıl dünyada doğal ormanların
yok edilmesinin zehir gaz yayılmasına katkısı
ulaştırma sektöründen daha fazladır" diyor. (The
Guardian 31 Ekim 2006)
Sanayi
devriminden bu yana, yani son iki yüz yılda, sıcaklık
0,5 derece artmıştır ve bu artışın,
eğer önlem alınmazsa, gelecek 50 yıl içinde 2-3 derece
olacağı öngörülmektedir.
Çok
önemli bir nokta da araştırmanın bulgularına göre
iklim değişikliğinin yerküre üzerinde eşit biçimde
yayılmadığı "en yoksul ülkelerin ve bunların
halklarının en önce ve en büyük zararı" gördüğüdür.
Rapora göre, hastalıklar, seller, fırtınalar ve kuraklıklar
çok daha yaygın bir hale gelecek ve gıda üretimi büyük ölçüde
azalacaktır.
Yapılan
hesaplar küresel ısınmaya karşı ulusal ve uluslar
arası düzeyde önlemler alınmasını ve ülkeler arasında
işbirliğini kaçınılmaz bir zorunluluk durumuna
getirmektedir.
Bu
çerçevede ülkemizin küresel ısınma sürecinde nasıl
etkilendiğini tüm yönleriyle saptanması, hangi önlemlerin
alınabileceğinin araştırılması ve bu konuda
yapılacak düzenlemelere alt yapı oluşturulması
amacıyla ve ekte sunulan gerekçelerle Anayasanın 98. ve
İçtüzüğün 104. ve 105. Maddeleri uyarınca bir Meclis
Araştırması açılmasını istiyoruz.
Saygılarımla.
1- Yakup Kepenek (Ankara)
2- Enver Öktem (İzmir)
3- Ufuk Özkan (Manisa)
4- Türkân Miçooğulları (İzmir)
5- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
6- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
7- Tuncay Ercenk (Antalya)
8- Nail Kamacı (Antalya)
9- Hasan Ören (Manisa)
10- Erol Tınastepe (Erzincan)
11- Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
12- Sedat Pekel (Balıkesir)
13- Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
14- Abdurrezzak Erten (İzmir)
15- Erdal Karademir (İzmir)
16- Halil Akyüz (İstanbul)
17- Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
18- Hasan Güyüldar (Tunceli)
19- Bülent Baratalı (İzmir)
20- Kemal Sağ (Adana)
21- Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
22- Ahmet Küçük (Çanakkale)
23- Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
24- Feridun Fikret Baloğlu (Antalya)
25- Emin Koç (Yozgat)
26- Canan Arıtman (İzmir)
27- Sedat Uzunbay (İzmir)
28- Uğur Aksöz (Adana)
29- Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
30- Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
31- İlyas Sezai Önder (Samsun)
32- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
33- Atila Emek (Antalya)
34- Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
35- Muharrem İnce (Yalova)
36- Kemal Demirel (Bursa)
37- İsmail Özay (Çanakkale)
38- Nadir Saraç (Zonguldak)
39- Mehmet Boztaş (Aydın)
40- Muharrem Kılıç (Malatya)
41- İsmail Değerli (Ankara)
42- Ali Oksal (Mersin)
43- Atilla Kart (Konya)
44- Abdulaziz Yazar (Hatay)
45- Vahit Çekmez (Mersin)
46- Halil Tiryaki (Kırıkkale)
47- Mehmet Işık (Giresun)
48- Nuri Çilingir (Manisa)
49- Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir)
50- Sıdıka Sarıbekir
(İstanbul)
51- Hakkı Ülkü (İzmir)
52- Nurettin Sözen (Sivas)
53- Mahmut Duyan (Mardin)
54- Mehmet U. Neşşar (Denizli)
55- Feramus Şahin (Tokat)
56- Oya Araslı (Ankara)
57- Vezir Akdemir (İzmir)
58- Rasim Çakır (Edirne)
59- Orhan Eraslan (Niğde)
60- Osman Coşkunoğlu (Uşak)
Gerekçe
Ülkemizin
coğrafi konumu ve jeolojik yapısı, doğal afetlere
uygun bir ortam oluşturmaktadır. Ancak ülkemizin doğal
yapısının, diğer ülkelerdeki çevreye zarar veren
gelişmelerden çok etkilendiği de bilinmektedir.
Son
yıllarda, "sera gazları" denilen zehirli gazlar,
yerkürenin çevresini saran hava tabakasını çok olumsuz
bir biçimde etkilemektedir. Bu büyük soruna karşı uluslararası
düzeyde önlemler alınmakta ve Kyhoto Protokolü örneğinde
olduğu gibi anlaşmalar yapılabilmektedir.
Son
yıllarda dünyada çevre duyarlılığı hızla
yükselmektedir. Örneğin, İngiliz hükümeti iktisatçı
Sir Nicholas Stern'e "küresel ısınma" konusunda kapsamlı
bir araştırma yaptırmıştır. Ve bu araştırmanın
sonuçları geçtiğimiz günlerde yayınlanmıştır.
Araştırmanın bulguları küresel ısınmanın
dünyamıza bir büyük tehdit oluşturduğunu kanıtlamaktadır.
Öte
yandan, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin de büyük katkısıyla,
günümüzde "doğal afet kader değildir" anlayışı
giderek artan bir oranda insanların beyinlerinde yer bulmaktadır.
Ülkemizin
bu çerçevede iki yönlü bir çaba içine girmesi gerekmektedir. Bunlardan
ilki ormanların korunmasından ulaştırmaya, yerleşim
yerleri seçiminden, mal ve hizmet üretiminde kullanılan teknolojiye
kadar her alanda önce var olan durumu saptamak için bilimsel araştırmalar
yapmak sonra da bu konuda gereken önlemleri hiç zaman yitirmeden
almaktır.
Ülkemizin
bu konuda yapması gereken ikinci ancak hiçbir biçimde ikincil
olmayan iş, uluslararası gelişmeleri çok yakından
izlemek ve başta komşularımız olmak üzere diğer
ülkelerle işbirliği yapmaktır.
Meclis
araştırmamız, küresel ısınmanın, ülkemizin
bilim insanlarının ve konuya duyarlı sivil toplum kuruluşlarının
da katkılarıyla çok ayrıntılı olarak ele
alınmasını sağlayacaktır.
Böylelikle,
kamuoyunun daha çok bilinçlenmesi; bu konuda yapılması
gereken yeni araştırma konularının saptanması
amacına ulaşılacak ve alınması gereken yasal
ve yönetimsel önlemler açıklık kazanacaktır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge
gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi,
ikinci önergeyi okutuyorum:
2.- Gaziantep
Milletvekili Abdulkadir Ateş ve 30 milletvekilinin, kamu sağlık
kuruluşlarındaki performansa dayalı döner sermaye
uygulamasının araştırılarak neden olduğu
sorunların giderilmesi için Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/400)
20.11.2006
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sağlık
Bakanlığı'nın Sağlıkta Dönüşüm Projesi
çerçevesinde başlattığı ve kamu hastaneleri ve
sağlık ocaklarında daha fazla muayene ve girişim
yapılması amacını güttüğü performansa dayalı
döner sermaye uygulaması, gelinen noktada bir çok sakınca
ve sorunları da beraberinde getirmiştir.
Uygulama,
öncelikli olarak çalışanların birbirine güvenini
bozan, sağlık etik değerlerini zedeleyen, iş birliğini
ortadan kaldıran ve çalışanlar arasında huzursuzluk
yaratan bir uygulamaya dönüşmüştür. Zamanında ya da
kimi zaman hiç yapılmayan ödemeler, özellikle de adaletli dağılım
yapılmaması, meslekler arasında ve mesleklerin kendi
içindeki bireyler arasında çalışma barışını
bozma noktasına gelmiştir. Ayrıca hastalar bir
"müşteri" olarak algılanmaya başlanmış,
temel bir insan hakkı olan sağlık geri plana itilmiş
ve sağlık çalışanı ile hasta arasına para
kavramı sokulmuştur. Yine bu uygulamanın çalışanlar
üzerinde bir baskı aracı olarak kullanıldığı
da görülmektedir. Yani dini inançlara, siyasi görüşlere, etnik
kökene, farklı sendikalara üye olanlara, kişisel çekişmelere
göre amirin inisiyatifini kullandığı durumlara rastlandığı
tespitleri yapılmıştır.
Aynı
ilde aynı işi yapan pratisyen hekimler arasında neredeyse
10 kata yakın ücret farkının olması, bir hastanede
aynı branştaki hekimlerin sayısı fazla ise döner
sermayeden neredeyse hiç yararlanamaması ve diğer personel
göz ardı edilerek hekim merkezli bir yaklaşıma sahip
olması, söz konusu uygulamanın adaletsizliğini
açıkça ortaya koymaktadır. Bu durum kaliteli sağlık
hizmetinin verilmesini de engellemektedir.
Yine
bu uygulama ile ilgili en belirgin sıkıntıların
başında; üniversite hastanelerinin parasını
alamadıkları özellikle yeşil kartlı hastalara
tahlil ve tetkiklerini kendileri yaptırdıkları takdirde
muayene ve işlem yaptıkları yani nazikçe bakmadıkları
görülmektedir. Çünkü Sağlık Bakanlığı bu hastaların
masraflarını ödememektedir. Devlet hastaneleri ise baktıkları
hastaların tahakkuklarını yapmış ama SSK,
Bağ-Kur ve yeşil karttan tahsil edememiş durumdadırlar.
İlk uygulamada hastanelerin kendi döner sermayelerini yeni
yatırımlar ve personel ödemeleri şeklinde kendilerinin
kullanacakları, merkezi kesintinin çok cüzi miktarlarda olacağı
öngörülmekte idi. Ancak fiili uygulamada bunun böyle olmadığı,
döner sermaye gelirlerinin merkezde toplandığı ve
hastanelere bakanlıkça aktarıldığı iddia
edilmektedir. Bu yöntemle bakanlık, istediği hastaneye
ödeme yapmakta istemediğine yapmamakta, çalışanların
birçoğu hak ettikleri ek ödemeleri aylarca alamamaktadır.
Bu durumdan en fazla etkilenenler ise döner sermayeden paralarını
almakta olan sözleşmeli ebe, hemşire ve diğer personel
olmaktadır.
Bu
uygulamada Sağlık Bakanı'nın ve Bakanlık bürokratlarının
ne kadar döner sermaye ek ödemesi aldıkları ise kesin olarak
bilinmemektedir. Ayrıca bütçe gelir gider dengesini tutturmak
amacıyla döner sermaye paralarının kullanıldığı,
hatta ulusal afet fonunun özellikle Bakanın ziyaret ettiği
illerdeki döner sermaye ödemelerine aktarıldığı
iddia edilmektedir. Kamu hastane, dispanser ve sağlık ocaklarının
devletten alacağı 3,5 Milyar YTL'nin kesilmesiyle yetinilmemiş,
şimdi de hastanelerin döner sermayelerine göz dikilmiştir.
İhale bedellerini ödeyemeyen, yeni yatırımlar yapamayan,
çalışanlarının parasını ödeyemeyen hastanelerimiz
hizmet veremez duruma gelmiştir. Birçok eczanemiz de aylardan
beri paralarını alamadıkları için özellikle yeşil
kartlı hastalara ilaç vermemektedir.
Halkımızın,
hastanelerimizin ve eczanelerimizin ciddi sıkıntılar
çekmesine neden olan bütün bu iddiaların tespit edilmesi ve performansa
dayalı döner sermaye uygulamasının değerlendirilmesi
amacıyla Anayasanın 98. TBMM İçtüzüğünün 104. ve
105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1- Abdulkadir Ateş (Gaziantep)
2- Abdurrezzak Erten (İzmir)
3- Vezir Akdemir (İzmir)
4- Mehmet Boztaş (Aydın)
5- Muharrem İnce (Yalova)
6- Feridun Fikret Baloğlu (Antalya)
7- Ali Oksal (Mersin)
8- Halil Akyüz (İstanbul)
9- Muharrem Kılıç (Malatya)
10- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
12- Kemal Demirel (Bursa)
13- İsmail Özay (Çanakkale)
14- Nadir Saraç (Zonguldak)
15- İsmail Değerli (Ankara)
16- Atilla Kart (Konya)
17- Halil Tiryaki (Kırıkkale)
18- Mehmet Işık (Giresun)
19- Nuri Çilingir (Manisa)
20- Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir)
21- Sıdıka Sarıbekir (İstanbul)
22- Hakkı Ülkü (İzmir)
23- Nurettin Sözen (Sivas)
24- Enver Öktem (İzmir)
25- Mahmut Duyan (Mardin)
26- Mehmet U. Neşşar (Denizli)
27- Ufuk Özkan (Manisa)
28- Feramus Şahin (Tokat)
29- Oya Araslı (Ankara)
30- Rasim Çakır (Edirne)
31- Tuncay Ercenk (Antalya)
32- Orhan Eraslan (Niğde)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge
gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Buyurun:
V. -
ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu
önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 30/11/2006 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Kemal
Anadol
İzmir
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının
369 uncu sırasında yer alan 1162ye 1 inci Ek Sıra Sayısının
bu kısmın 5 inci sırasına alınması önerilmiştir.
BAŞKAN
Öneri üzerinde, lehte olmak üzere, Konya Milletvekili Sayın
Atilla Kart.
Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu tarafından Danışma Kuruluna sunulan
ve kabul görmeyen grup önerisinin lehinde söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 22nci Yasama Döneminde, dokunulmazlıkların
sınırlandırılması sürecinde nasıl bir
seyir yaşadık, bu süreci ana başlıklarıyla
sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyorum.
Bu
dönemde, Karma Komisyonun bir yıl boyunca toplanamadığını
gördük. Oysa, bu işler resen yapılması gereken işlerdi.
Komisyon Başkanı dahil, İktidar Grubu yetkililerinin
nasıl olsa erteleme kararı verilecek yolundaki söylemlerine
tanık olduk. Sayın Meclis Başkanını ısrarla
göreve davet etmemiz ve olayın kamuoyunda tartışılması
üzerine, Kasım 2003 tarihinden itibaren, yani yeni yasama dönemi
başladıktan bir yıl sonra, bu toplantıların başlaması
mümkün oldu.
Değerli
arkadaşlarım, bu süreçten itibaren, siyasi iktidar sözcülerinin
yeni gerekçeler getirdiklerini ve yarattıklarını
gördük. Önce, Yargıya güvenmiyoruz. denildi. Bunun bir anlamının
olamayacağı ve iktidar olma kavramıyla bağdaşmayacağı
anlaşılınca, bu kez Efendim, diğer kamu görevlilerinin
de dokunulmazlığı var. söyleminin geliştirildiğini
gördük. Bu da doğru değildi. Zira, rektörlerin yargılandığını,
tutuklandığını, kuvvet komutanlarının
yargılandığını ve mahkûm edildiklerini biliyoruz.
Kaldı ki, bu konuda ayrıca bir yasal düzenleme yapılmak
isteniyorsa, bunlara destek vereceğimizi her aşamada
ifade ettik. Diğer kamu görevlilerinin dokunulmazlığı
diye bir kavramın olmadığı, bu kavramın soruşturma
izni kavramı olduğu, bu sürecin ilgililerin itirazı
üzerine yargı denetimine tabi olduğu, tarafımızdan,
sözcülerimiz tarafından ısrarla anlatılınca,
bu defa da Efendim, biz de Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Karma Komisyon
olarak, bir anlamda soruşturma izni vermek mevkisinde olan bir
merciyiz, bir makamız. denilmeye başlandığını
görüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, son iki üç aydan bu yana, bu söylemin kararlı
bir şekilde dillendirildiğini görüyoruz. Tabii, öncelikle
siyasi iktidar sözcülerini bu konudaki maharetlerinden dolayı,
ustalıklarından dolayı kutlamak gerekiyor. Gerçekten,
ustalıkla, gelişen şartlara göre gerekçeler yaratıldığını,
üretildiğini görüyoruz, ama, bu nasıl bir soruşturma
izni kavramıdır ki değerli arkadaşlarım, 250
civarındaki dosyanın tamamında erteleme kararı
verildiğini görüyoruz. Daha dün, Karma Komisyonda 26 dosya görüşüldü,
bu dosyaların içinde adi nitelikte hakaret suçları var, bu
dosyaların içinde taksirle yaralamaya veya adam öldürmeye sebebiyet
vermek suçu var, özel belgede sahtecilik suçu var, kaçak elektrik kullanma
suçu var değerli arkadaşlarım. Tekrar ifade ediyorum,
kaçak elektrik kullanma, elektrik hırsızlığı
suçu var. Bu dosyaların hepsini aynı kefeye nasıl koyarız,
nasıl hepsini aynı değerlendirmeye tabi tutarız?
En geç Kasım 2007 tarihinde seçime gidildiği zaman, vatandaş,
seçmen sen önce yargılan gel demeyecek mi değerli arkadaşlarım?
Neden bu arkadaşlarımızı zan altında bırakıyoruz?
Buna hiç kimsenin hakkı olamaz. Bu nasıl keyfî ve sorumsuz
bir takdir hakkıdır, bunu açıklamak mümkün değil değerli
arkadaşlarım. Geldiğimiz aşamada, ben milletvekili
arkadaşlarımızı sorumlu ve tutarlı davranmaya,
bir kez daha, sorumlu ve tutarlı davranmaya davet ediyorum. Bu
gerçekleri kamuoyundan daha ne kadar gizleyeceğiz, daha ne kadar
kaçıracağız? Burada, maalesef, siyasi iktidar kaynaklı,
kişisel ve siyasi kaygıların egemen olduğunu ve
buna göre oy kullanıldığını görüyoruz.
İç Tüzükün 131 ve devamı maddelerinin, organize ve eylemli
olarak ihlal edildiğini görüyoruz. Bunun yarattığı
tahribatları dönüp dönüp tekrar anlatmak istemiyorum; ancak,
bu tablonun Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığı
ve sorumluluğu kavramıyla bağdaşmadığını
bir kez daha ifade etmekle yetiniyorum.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, bugün gündeme getirdiğimiz
dosya, 1999-2001 yılları arasında İstanbul Güngören
Belediyesindeki vuku bulan yolsuzluk iddialarıyla ilgili.
Hemen belirteyim ki, bu dosyaları gündeme getirirken hiçbir
milletvekilin şahsını hedef alan bir gayret içinde değiliz,
hiç kimseyi mahkûm etme ön yargısı, hükmü içinde değiliz.
Bu, yargının işidir; bunu anlatmaya çalışıyoruz,
bu süreci işletme gereğini engellememenin önemini anlatmaya
çalışıyoruz.
Bakın
değerli arkadaşlarım, söz konusu olaydaki iddianameye
göre, fezlekeye göre söylüyorum: Güngören Belediyesinde ihale
yoluyla gerçekleştirilen yol, bordür ve tretuvar yapım
işlerinde, cadde ve sokakların süpürülmesi, çöp nakli
işlerinin ihalesinde İhale Yasasının 2nci maddesinde
belirtilen açıklık ve rekabetin sağlanması ilkelerinin
mükerreren ihlal edilmesi sürecini onaylayan ve bu suretle -bakın
değerli arkadaşlarım, rakamı dikkatlerinize sunuyorum-
1 trilyon 493 milyar 291 milyon Türk lirası tutarında fazla
ödeme yapılmasına yol açan bir belediye başkanı
uygulamasından söz ediyoruz değerli arkadaşlarım.
Bu
süreçten sonra ne olmuş? İçişleri Bakanlığının
soruşturma izni verilmesine dair kararına ilgili
başkan itiraz etmiş. Danıştay 2. Dairesi, 1 Ekim
2002 tarih, 2002/2369 sayılı Kararıyla bu itirazın
reddine karar vermiş. Değerli arkadaşlarım, insaflarınıza
sesleniyorum, sağduyunuza sesleniyorum, adalet duygunuza
sesleniyorum; böyle bir süreçten sonra, böyle bir aşamadan sonra
bu milletvekilinin yargılanması gerekmez mi? Bunun yasama
ve kürsü sorumsuzluğuyla ilgisi nedir? Hangi kamusal gerekçeyle,
hangi toplumsal gerekçeyle bunu engelleyebiliriz? Milletvekili
arkadaşımızı zan altında bırakmaya hakkımız
olabilir mi değerli arkadaşlarım? Bunları lütfen
sorgulayın. Bunları sorgulamaya davet ediyorum.
Bakın,
geldiğimiz süreçte, yaşadığımız süreçte,
geçmiş dönemlerde olduğu gibi, değerli arkadaşlarım,
günümüzde de, özellikle belediyelerde, kamu yetkisinin kötüye
kullanılması suretiyle yolsuzluklar yapıldığını,
bu dönemde ise, belli bazı belediyelerde görevi kötüye kullanma
ilişkilerinin kurumsallaştığını ve
İçişleri Bakanlığının yapılan uyarılara
rağmen, denetim görevini yapmadığını ibretle
görüyoruz, ibretle izliyoruz.
Bunları
anlatmaya çalışıyoruz değerli arkadaşlarım.
Bunları sizlerin sorumluluk duygunuza havale ediyoruz, sizlerin
vicdanınıza havale ediyoruz, sizlerin milletvekili sorumluluğunuzun
gereğini yapmanız düşüncesiyle bunları sizlerle
paylaşmak gereğini duyuyoruz. Bunları biz anlatmaya
devam edeceğiz değerli arkadaşlarım; ama, tabii,
üzülerek ifade ediyorum, üzücü, ama gerçek şu: Bugünkü tabloyu
ifade ediyorum, Meclisteki, Genel Kurulda oluşan iradeyi ifade
ediyorum. Umarım, Genel Kurul beni yanıltır. Ancak, siyasi
İktidar Grubunun yine bildiğini yapacağına inanıyorum.
Üzücü, ama gerçek tablo bu. Bunu üzüntüyle ifade ediyorum.
Gelişen
süreç içinde, iktidar sözcülerinin yeni gerekçeler yarattıklarını
göreceğiz; gelişen süreç içinde, gelişen şartlara
göre yeni gerekçeler ortaya getirdiklerini göreceğiz; bu konudaki
maharetlerini sergilemeye devam ettiklerini göreceğiz.
AKP Grubunun, siyasi İktidar Grubunun, bu konudaki çabalarını
kararlı bir şekilde sürdüreceğini üzülerek ifade ediyorum;
ama, buna karşılık, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
da biz, siyasi iktidarın gerçek hedeflerini, yolsuzlukların
ulaştığı boyutları, bu ilişkilerin kurumsallaştığını,
denetlemez bir hal aldığını, siyasi kadronun hukuka
aykırı ilişkileri sebebiyle, hukuka aykırı
yapılanmalar sebebiyle bu süreci engellemeye devam edeceğini
biliyoruz, buna göre de çalışmalarımızı ve
kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceğiz.
Bu
düşüncelerle ve değerlendirmelerle Genel Kurulu bir kez
daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kart.
Lehte
olmak üzere, Samsun Milletvekili Sayın İlyas Sezai Önder.
Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
İLYAS
SEZAİ ÖNDER (Samsun) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin lehinde olmak üzere,
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi 22nci Dönem yasama
faaliyetlerine başladığından beri en çok konuştuğumuz
konu dokunulmazlık konusu olmuştur. Bu konu, yine bugün,
Grubumuzun önerisi olarak Genel Kurulun huzuruna gelmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, dokunulmazlık nedir, bunu artık konuşa
konuşa bütün arkadaşlarımız, detaylarıyla
birlikte öğrendiler. Bu kavramın üzerinde durmak istemiyorum;
ancak bu konudaki bir kavram kargaşasını sırası
gelmişken de belirtmek istiyorum. Konuşurken, hep dokunulmazlığın
kaldırılması diye söze başlıyoruz. Esasında,
Cumhuriyet Halk Partisinin, dokunulmazlığın kaldırılması
diye bir talebi yok. Bizim talebimiz, dokunulmazlığın
sınırlandırılması. Mutlaka, milletvekilliği
görevi yapan bir insanın, belli konularda, parlamenterlik görevine
engel teşkil edecek konularda bir dokunulmazlığı
olması gerek. Ancak, ben, inanıyorum ki, dünyadaki tüm demokratik
ülkelerden daha çok, Türkiyede katı şekilde uygulanan
bir dokunulmazlık sistemi vardır.
Değerli
arkadaşlarım, biraz önce Atilla Kart arkadaşım
bahsetti. Dün, dokunulmazlıklarla ilgili Anayasa ve Adalet Komisyonu
üyelerinden teşekkül eden Karma Komisyon toplantısı
vardı. Burada 26 dosyayı görüştük. 26 dosyanın tamamı
da alt komisyondan geldiği gibi, Adalet ve Kalkınma Partisi
üyelerinin çoğunluğuyla dönem sonuna bırakıldı.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, ben şunu ifade etmek istiyorum:
Anayasanın 83üncü ve İç Tüzükün 131, 132, 133üncü maddelerinde
bu konu hükme bağlanmış. 131, 132, 133üncü maddede de
İç Tüzükün, dokunulmazlığın kaldırılmasında
veya ertelenmesindeki usul yazılmış. Şimdi, biz
onu
Bir İç Tüzük tadilatı daha yaptık fiilen ve o, benim
kanaatimce, İç Tüzükün 131, 132 ve 133üncü maddelerini kaldırmak
lazım, tek madde halinde oraya milletvekilleriyle ilgili dosyalar
dönem sonuna ertelenir diye bir hüküm koymak lazım. Çünkü, fiilî
işleyiş o.
Değerli
arkadaşlarım, elimde listesi var. Bu dönemde 144 milletvekili
hakkında Meclise 251 dosya gelmiş ve dün yaptığımız
işlemle, 26 dosyayla birlikte, bunların 251 tanesini de dönem
sonuna bıraktık.
Şimdi,
biz dokunulmazlık konusunu görüşürken şunu ifade etmek
istiyoruz: Bu isnat olunan fiillerin çoğu, değerli arkadaşlarım,
dosyalarda belli: İrtikâp, rüşvet, resmî ve özel evrakta sahtecilik,
dolandırıcılık, emniyeti suistimal, ihaleye fesat
karıştırmak gibi, Türk Ceza Yasasında yüz kızartıcı
olarak nitelenen tüm suçlardan yargılanan arkadaşlarımız
var, ama, bunlar, netice itibarıyla, bir isnattır. Onların
doğru olmaması da mümkündür. Bütün arkadaşlarımızın
bu isnatlardan, iddialardan beraat etmesi de mümkündür ve ben beraat
etmelerini de temenni ederim. Ancak, bu isnatlarla burada milletvekilliği
yapmak da arkadaşlarımıza karşı bir haksızlık
diye düşünüyorum.
Şimdi,
bizim Grubumuzdan bir arkadaşı örnek vermek istiyorum. Belediye
başkanlığı döneminde, 2000 yılında, 75
milyon liralık bir akü ihalesi yapılmış ve ihaleye
fesat karıştırmaktan arkadaşımız hakkında
dava açılmış. Arkadaşımız, geliyor, Komisyonda
yalvarıyor, Genel Kurulda itiraz ediyor, yalvarıyor, diyor
ki: Benim arkadaşlarım ilk celsede beraat ettiler. Allah
rızası için benim dokunulmazlığımı da
kaldırın, ben de mahkemeye gidip aklanayım.
Ama,
değerli arkadaşlarım, biz, diğer dosyaları
kaldırmıyoruz, bu durumda olan arkadaşların dokunulmazlığını
da kaldıramıyoruz. Yani, buna hakkımız var mı
değerli arkadaşlarım? Hiçbirimizin, beraat edeceğine
inanan bir arkadaşımızı bu töhmet altında
bırakmaya -önümüzdeki dönem geliyor, bir yıl sonra seçim
var- bu suçla onu arzusu hilafına bizim tekrar meydanlara çıkarmaya
hakkımız yok.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Onlar çıkarlar.
İLYAS
SEZAİ ÖNDER (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
şimdi, dokunulmazlık konusu gündeme gelince hemen deniyor
ki: Türkiyede birçok kişinin dokunulmazlığı
var. Bir kere, milletvekillerinden başka kimsenin dokunulmazlığı
yok. Dokunulmazlık denen olay, soruşturma izni, belli usule
bağlanan soruşturma izinleri.
Değerli
arkadaşlarım, çoğunluğunuz var. Eğer bir suç
işlenirse, onun cezalanmasını engelleyici birtakım
hükümler varsa, getirin o yasaları, birlikte geçirelim Meclisten.
Ama, öyle yapmıyoruz, her gün, Atilla Beyin dediği gibi, yeni
kavramlar geliştiriyoruz.
Şimdi,
hep konuştuk, anlattık, askerlerin dokunulmazlığı
var dedik. Bir eski Deniz Kuvvetleri Komutanı mahkûm oldu. Üniversite
rektörlerinin dokunulmazlığı var dedik, Van Yüzüncü
Yıl Üniversitesi Rektörü yargılandı, tutuklandı,
yargılanmaya devam ediyor ve inanıyorum ki kesinlikle de
beraat edecektir.
Değerli
arkadaşlarım, bunlar konuşuluyor, bunlara karşı
bir argümanlar geliştiriyorsunuz. En son, dün, Anayasa Adalet
Karma Komisyonunda bir arkadaşımız dedi ki -sevdiğimiz,
değer verdiğimiz bir arkadaşımız- ben, milletvekili
olarak önümü ilikleyip hâkimin karşısına gitmek istemiyorum
dedi.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bu yanlış mantık. Yanlış
mantık. Ben orada cevabını verdim gerçi. Ben, bu Meclisteki
en kıdemli hukukçulardan birisiyim ve benim, oradaki hâkimler
evladım yaşındadır, ama ben, hâkimin karşısına
ceketimin önünü ilikleyip gitmekten iftihar ederim. O, temsil edilen
bir makamdır değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu şekilde düşünmemek lazım ve nitekim
de gittim. Ondokuz Mayıs Üniversitesi hakkında bir komisyon
vardı, bir arkadaşımıza hakaret edildi, geçen günlerde
gittik, hâkimin önünde önümüzü ilikleyip ifade verdik. Tabii,
şimdi bu argümanlar gelişecek, değişik öneriler
ortaya çıkartacağız, ama, sonuç itibarıyla, üzerinde
konuştuğumuz konuya gelmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bir belediye başkanı arkadaşımız
-Atilla Bey söylediği için ben tekrar ismini vermek istemiyorum-
böyle bir iddiayla, hakkında, cumhuriyet savcısı tarafından
dava açılmış. Yani, dava açıldı diye bu arkadaşımızın
mutlaka o suçu işlediği anlamına da gelmez. Biz,
şimdi getiriyoruz, parmakları kaldırıyoruz, dönem
sonuna ertelensin... Dönem sonuna 1 tane dosya, hiç olmazsa, ertelemeyelim
değerli arkadaşlarım.
Şimdi,
karşımda bir arkadaş var, bir kooperatif yönetim kurulu
üyesiymiş, mali kongreyi yapmamış diye hakkında
dava açılmış. Kaldırın, bu çok basit bir
şey, ben niye yargılanmayan milletvekili olarak durayım?
diyor. Ama onları da kaldırmıyoruz.
Biz,
tabii, bu konudaki temel düşüncenizi biliyoruz; ancak biz, yine
de, Genel Kurulu bu konuda tenvir etmeye çalışıyoruz,
bildiğimiz kadarıyla aydınlatmaya çalışıyoruz.
İnşallah, bu konudaki tutumlar değişir ve milletvekilliği
dokunulmazlığı esas, olması gereken yere taşınır
diyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Önder.
Aleyhte
olmak üzere, İstanbul Milletvekili sayın
Yok.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre vermiş
olduğu önerisini
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arıyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
bulunamamıştır.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 16.31
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.43
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26ncı Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
V. -
ÖNERİLER (Devam)
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu
önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir ve karar yeter sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri, gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
VI.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşderenin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
BAŞKAN 1inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2nci sırada yer alan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S.
Sayısı: 904)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik
Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik
Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin, Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.-
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin; Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/870) (S. Sayısı: 1255) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen
birleşimde, 1inci madde üzerinde Malatya Milletvekili
Muharrem Kılıç ve arkadaşlarının verdiği
önergenin oylama işleminde kalmıştık.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın
Başkan, 63üncü maddeye göre tutumunuz hakkında söz istiyorum
efendim.
BAŞKAN Tutumum hakkında?..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Evet.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
Başkanın tutumunda hiçbir şey yok, her şey normal.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Onu
Başkan takdir edecek.
BAŞKAN Şimdi, gerekçesini
dinlediğiniz, Hükûmetin ve Komisyonun katılmadığı
önergeyi oylarınıza sunacağım, ancak Sayın
Anadol, İç Tüzükün 63üncü maddesine göre tutumum hakkında
söz talebinde bulunmuştur. Ben bunu bir değerlendireceğim.
RECEP GARİP (Adana) Oylamadan
sonra Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Anadol, maddeyi
okudum, bir daha hafızamda tazeledim. Benim hangi tutumum, onu
lütfederseniz...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Peki.
Sayın Başkanım, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 55, 57 ve 140ıncı
maddelerine, kanaatimce aykırı hareket ettiniz, bir.
İkincisi: Meclisin çalışma
saati bittikten sonra devam ettirdiniz. Meclisin çalışma
süresini uzatma yolundaki oylamadaki itirazımızı,
yoklama talebimizi kabul etmediniz. Dolayısıyla, önerge
üzerinde konuşan Sayın Yüksel Çorbacıoğlu arkadaşımız,
Meclisin süresi bittikten sonra konuşmuş oldu. Elimdeki
tutanaklara göre 23.03te bitmiş Meclis. Tutanaklar elimde, saatler
burada. Sizin saatinizle Tutanağın verdiği saat farklı.
Bunları izah edeceğim efendim. Tarafsızlığınızla
ilgili efendim. Sanırım, 63üncü maddeye göre de takdir yetkisi
fazla değil.
BAŞKAN Sayın Anadol, biz
bütün milletvekilleri, geçmişte ve bugün, bu yüce makamın
tarafsızlığına en ufak bir leke gelmemesi noktasında
-hepimiz- hassas davranmak zorundayız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Elbette.
BAŞKAN Bu hassasiyeti kendimiz
gösterdiğimiz gibi, diğer arkadaşlarımızın
da göstermesini arzu ederiz.
Başkanlıkla ilgili olduğu
için özellikle bu talebiniz, sizin de bu konudaki tecrübenize güvenerek,
size 63e göre söz veriyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Söz veriyorum efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) Sayın
Başkan, şu istek hiçbir zaman isabetli bir istek değil,
aynı zamanda bu karar da doğru değil Sayın Başkan.
BAŞKAN Efendim, bu benim kararım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) Yapılmak
istenen belli, bu Meclis meşgul edilmek isteniyor.
BAŞKAN Eğer yanlış
düşünüyorsanız aleyhe söz alabilirsiniz. Bu benim kararım.
(x)
1255 S. Sayılı Basmayazı 29/11/2006 tarihli 25inci
Birleşim Tutanağına eklidir.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) Ben
katılmıyorum Sayın Başkanım. Çok yanlış
bir iş yapıyorsunuz. Böyle olmaz ki ya!
Sayın Başkan, böyle olmaz!
BAŞKAN Sayın Başkan,
son cümlenizi kesinlikle kabul etmiyorum. Benim düşüncelerimin
doğru-yanlışlığını siz burada tartışırsınız,
orada değil.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) Efendim,
biz buradan söylemek hakkına sahibiz Sayın Başkan.
BAŞKAN Söz istersiniz, söylersiniz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) Hayır
efendim, yerimden de söylerim ben bunu.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın
Başkan, Sayın Kapusuz grup başkan vekili ile başkanı
karıştırıyor.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) Bu
kadar yanlışlık olmaz ya!
BAŞKAN Buyurun Sayın
Anadol.
VII.
- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
TBMM İçtüzüğünün 55, 57 ve 140ıncı maddelerine
aykırı hareket edildiği, Meclisin çalışma saati
tamamlandıktan sonra da çalışmaları devam ettirdiği
iddiasıyla, Başkanın tutumu hakkında
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın
Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; önce oturumu
yöneten Sayın Başkanımıza bu demokratik davranışından
ve İç Tüzüke olan saygısından dolayı teşekkür
ediyorum ve onun gösterdiği bu iyi niyeti kötüye kullanmayacağımı
ifade ediyorum. Teknik ve hukuksal iddialarımı yüce Meclise
arz etmeye çalışacağım.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bugün söyleyeceğim konu, Parlamentonun dünü, bugünü
ve yarınıyla, yani yüce Meclisin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma düzeniyle ilgili olduğu için ve yanlış
bir uygulamanın emsal olmaması için bu kürsüye çıkmış
bulunuyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulduğundan bu yana bir
İç Tüzükü var. Bu İç Tüzük, iktidara, muhalefete ve birey
olarak tek tek milletvekillerine birtakım olanaklar verir. Muhalefet
partileri, özellikle çok partili yaşama geçtiğimizden bugüne,
bu yetkilerini, muhalefet partisi olarak, engelleme dediğimiz
biçimde zaman zaman kullanmışlardır ve zaman zaman,
özellikle askerî darbelerden sonra muhalefetin bu yetkilerini
kullanmalarına karşı bir tepki olarak İç Tüzükte
bazı kısıtlamalar olmuştur. Mesela, 12 Mart darbesinden
sonra, muhtırasından sonra, İç Tüzük değiştirilmiş,
partilerin grup kurma sayıları 10dan 20ye çıkartılmıştır.
Bir örnek. 12 Eylül faşist darbesinden sonra da Türkiyede, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin İç Tüzükü çeşitli biçimlerde değiştirilmiştir,
kısıtlanmıştır. Ama, ne tek parti dönemindeki
İç Tüzükte ne 12 Marttan önceki İç Tüzükte ne 12 Eylülden önceki
İç Tüzükte ne de bugün bir konuya, bir hakka kısıtlama
getirmemiştir. O da şudur: Milletvekilinin ve bir parti
grubuna eşit milletvekilleri topluluğunun yoklama isteme
hakkı. Bu kutsaldır. Bu birey olarak milletvekilinin ve muhalefet
partisinin en masum, en doğal, en engellenemez, en hukuksal hakkıdır.
Çünkü, yoklama şununla ilgilidir: Eğer, bir meclis yeterli
sayıda çalışmıyorsa, ister denetim görevi yapsın
ister yasama görevi yapsın, çıkardığı yasanın
meşruiyetini gelecek kuşaklar tartışır. Hiçbir
meclisin kendi çalışmasına gölge düşürmeye hakkı
yoktur, hiçbir meclis buna el uzatmamıştır.
Şimdi, diyor ki İçtüzükün
57nci maddesi: Görüşmeler sırasında işaretle oylamaya
geçilirken, yirmi milletvekili ayağa kalkmak veya önerge vermek
suretiyle yoklama yapılmasını isteyebilir. Bu, en
doğal, sayın, oturumu yöneten sayın başkanların
takdirinin söz konusu olmadığı bir hak. 20 milletvekili,
işaret oyuyla oylama yapılmadan önce ayağa kalktığı
vakit veya yazılı başvurduğu vakit, mutlaka yoklama
olacaktır. Veya bir milletvekili
AHMET YENİ (Samsun) Suistimal
edilmemeli.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) Suistimal
filan yok.
AHMET YENİ (Samsun) Suistimal
edilmemeli.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) O, Sayın
Kapusuzun düşüncesi. Onun doktrini o. Burada öyle bir şey
yok.
Bir milletvekili, birey, ayağa
kalkıp karar yeter sayısı istiyorum dediği vakit
-oylamadan önce- mümkünü yok, sayın başkanlar ve şu anda
oturumu yöneten Sayın Başkanımız karar yeter sayısı
aramak zorundadır, nitekim arıyorlar. Bunlar tartışılmaz,
ama dün bunlar tartışıldı.
Bakınız, 140ıncı
madde ne diyor: İşaretle oylamanın yapılacağı
haller: Anayasada, kanunlarda ve İçtüzükte açık veya gizli
oylama yapılmasının zorunlu olduğu belirtilmeyen
bütün hususlarda kaide olarak işaret oyuna başvurulur.
Şimdi, yine 55inci maddeyi
okuyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) Tamam
Yeter, yeter
BAŞKAN Sayın Anadol, konuşmanızı
toparlar mısınız.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) Ya, dinleyin,
ne zarar görürsünüz? Yeter, yeter
Arkadaşlar, burası Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Genel Kurul salonu, AKPnin Grup salonu değil.
Yani, muhalefete karşı bu hazımsızlık niye?
Bir sene sonra pişman olursunuz. Yapmayın! Yer değiştireceğiz.
ASIM AYKAN (Trabzon) Yapma ya!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) Bir sene
sonra pişman olursunuz. Bu hak size de lazım.
AHMET YENİ (Samsun) Rüya görüyorsunuz,
rüya
Hayal
BAŞKAN Lütfen
Lütfen, müdahale
etmeyin Sayın Yeni.
Buyurun efendim, siz konuşmanızı
tamamlar mısınız.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) Zorunlu
hallerde, o birleşim için geçerli olmak kaydıyla ve sona ermek
üzere olan işlerin tamamlanması amacıyla oturumun uzatılmasına
Genel Kurulca karar verilebilir. Genel Kurul nasıl karar verecektir?
İşaret oyuyla.
Dün akşam Sayın Başkan
oturumu yönetirken 20 milletvekili ayağa kalktık. İki
oylama söz konusuydu; biri, demin okuduğum sürenin uzatılmasıyla
ilgili, sırf o iş için sürenin uzatılmasıyla ilgili
oylama olacaktı, bir de müzakere edilen önergenin kabul veya
reddi konusunda bir oylama olacaktı. Biz önce ayağa kalktık,
oturmadık. Neden oturmadık biliyor musunuz? Oturursak
eğer süre uzatımı Başkan tarafından aniden oylamaya
sunulur ben görmedim der Başkan haklı olarak ve oylamayı
yapar geçer. Biz ayağa kalktık, bekledik. Yadırgandı
belki. Amacımız buydu.
Sayın Başkan, elimde tutanaklar
var, uzun uzun okumak istemiyorum. Kendisine, süre uzatımı
sırasında yoklama diye bağırmışız
beş-on kişi birden, tutanaklara geçmiş, ben yoklama yapacağım
diyor. Nerede yoklama yapacak? Önergenin reddi veya kabulü yönünde
yoklama yapılacak. Sanki, Sayın Başkanımıza
göre, süre uzatımıyla ilgili oylama sırasında
yoklama istenmez. Sayın Başkanımız böyle bir yanlış
yaptı. Tabii, bu yanlışlar devam ederken, elimdeki tutanağın
saatine bakıyorum, kapanma saati 23.03. Eğer Sayın
Başkan on dakika evvel, on beş dakika evvel bu süre uzatımı
oylamasını yapsaydı ve süresinde bu müzakereler olsaydı,
düzen, intizam içinde, İç Tüzüke uygun bir oturum olsaydı o
zaman biz bu kürsüye gelmeyecektik. Dolayısıyla, bu oylama
saat on birden sonra olmuştur, Yüksek Çorbacıoğlu arkadaşımızın
konuşmasının yarısı saat on birden sonra olmuştur.
Dolayısıyla, dünkü müzakerelerin son dakikalarının
tartışmalı olduğu, İç Tüzüke aykırı
olduğu, İç Tüzükün 55, 57 ve 140ıncı maddelerinin
ihlal edildiği kanısındayız. Yapacak bir şey
mi var? Hayır. Şunu söylemek istiyorum: Sayın Başkanımızın
müsamahasıyla bunun tutanaklara geçmesi ve emsal olmaması
için söz almış bulunuyorum. İç Tüzük ve İç Tüzükün
milletvekillerine, iktidara, muhalefete verdiği bu haklar
-tekrar ediyorum son cümlem olarak- hepimize lazımdır, bir
gün size de lazım olur diye söylüyorum.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Anadol.
Tabii, herhangi bir karşılıklı
tartışma değil Sayın Grup Başkan Vekilimize
karşı, yalnız tutanakta tam 23.00te iken, henüz geçmeden,
süre uzatımı kararı verilmiştir. Bunu da Genel Kurula
arz etmiş oluyorum.
VI.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin; Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/870) (S. Sayısı: 1255) (Devam)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunacağım.
Hükûmetin katılmadığı,
gerekçesini dünkü oturumda dinlediğimiz önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Karar
yeter sayısı
ORHAN ERASLAN (Niğde) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
Oturamazsın, eksik
NAİL KAMACI (Antalya) Divan
oluşmadı daha.
BAŞKAN Önerge reddedilmiştir
ve karar yeter sayısı mevcuttur.
Şimdi, maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/870 Esas Numaralı Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin 2. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem
Kılıç Yüksel Çorbacıoğlu Mehmet Küçükaşık
Malatya Artvin Bursa
Feridun
Ayvazoğlu Atilla
Kart
Çorum Konya
Madde 2- 5237 Sayılı Kanunun
73 üncü maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Soruşturulması ve kovuşturulması
şikayete bağlı suçlar
Madde 73- (1) Soruşturulması
ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında
yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı
takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.
(2) Zamanaşımı süresini
geçmemek koşuluyla bu süre, şikayet hakkı olan kişinin
fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği
günden başlar.
(3) Şikayet hakkı olan birkaç
kişiden birisi altı aylık süreyi geçirirse bundan dolayı
diğerlerinin hakları düşmez.
(4) Kovuşturma yapılabilmesi
şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı
olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı
düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın
infazına engel olmaz.
(5) İştirak halinde suç
işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikayetten
vazgeçme, diğerlerini de kapsar.
(6) Kanunda aksi yazılı
olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez.
(7) Kamu davasının
düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş
olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada
şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca
açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz.
(8) Suçtan zarar göreni gerçek kişi
veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturması ve kovuşturması
şikayete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi
ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını
ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür
iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet
savcısı veya hakim tarafından saptandığında
kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine
karar verilir.
(9) Genel af, özel af ve şikayetten
vazgeçme, müsadere olunan şeylerin veya ödenen adlî para cezasının
geri alınmasını gerektirmez.
(10) Kamu davasının
düşmesi, malların geri alınması ve uğranılan
zararın tazmini için açılan şahsi hak davasını
etkilemez.
(11) Cezanın düşmesi
şahsi haklar, tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin
hükümleri etkilemez. Ancak, genel af halinde yargılama giderleri
de istenemez.
(12) Uzlaşma kapsamındaki
suçlar hariç olmak üzere, yalnız adlî para cezasını gerektiren
veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı
sınırı üç ayı aşmayan suçların faili;
a) Adlî para cezası maktu ise
bu miktarı, değilse aşağı sınırını,
b) Hapis cezasının
aşağı sınırının karşılığı
olarak her gün için yirmi Türk Lirası üzerinden bulunacak miktarı,
c) Hapis cezası ile birlikte
adlî para cezası da öngörülmüş ise, hapis cezası için
bu fıkranın (b) bendine göre belirlenecek miktar ile adlî
para cezasının aşağı sınırını,
Soruşturma giderleri ile birlikte,
Cumhuriyet savcılığınca yapılacak tebliğ
üzerine on gün içinde ödediği takdirde hakkında kamu davası
açılmaz.
(13) Özel kanun hükümleri gereğince
işin doğrudan mahkemeye intikal etmesi halinde de fail,
hakim tarafından yapılacak bildirim üzerine birinci
fıkra hükümlerine göre saptanacak miktardaki parayı yargılama
giderleriyle birlikte ödediğinde kamu davası düşer.
(14) Cumhuriyet savcılığınca
madde kapsamına giren suç nedeniyle önödeme işlemi yapılmadan
dava açılması veya dava konusu fiilin niteliğinin değişmesi
suretiyle madde kapsamına giren bir suça dönüşmesi halinde
de yukarıdaki fıkra uygulanır.
(15) Suçla ilgili kanun maddesinde
yukarı sınırı üç ayı aşmayan hapis cezası
veya adlî para cezasından yalnız birinin uygulanabileceği
hallerde ödenmesi gereken miktar, yukarıdaki fıkralara
göre adlî para cezası esas alınarak belirlenir.
BAŞKAN Sayın Komisyon
katılıyor mu önergeye?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçesi...
Sayın Küçükaşık, buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
yasanın 2nci maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerinde
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlarım.
Şimdi, bizim bu yasa teklifinin
en önemli konularından bir tanesi, hep dediğimiz gibi, hem
uzlaşmada yapılan değişiklik hem de cumhuriyet
savcısının iddianameyi ertelemesi ve mahkemenin de
hükmün açıklanmasını ertelemesi müesseseleriydi.
Şimdi, bakınız, Türkiyede
çok ilginç olaylar oluşuyor. Bizim bu değişikliklere
temel itiraz nedenlerimizden bir tanesi, yargının ve hukukun
etkinliğinin kaldırılarak, tamamen mafyalaşmaya
yol açacağı endişemizdi. Bunu defalarca dile getirdik
ve bu kapsama giren suçlar nelerdir, bir katalog suç var mı, bu konuda
bize herhangi bir şekilde bildirimde bulunabilir misiniz, dediğimizde,
tüm Komisyon çalışmaları esnasında, ne yazık
ki, bu suçlarla ilgili, bize net bir bilgi verilemedi.
Elimde bir inceleme var: Terazi,
aylık hukuk dergisinin Ekim 2006 tarihli bir makalesi var. Çok
da sevindim. Ahmet Sezal adlı genç bir hâkim, benim ilçem Mustafakemalpaşada
hâkimlik yapıyor. Onun 5238 Sayılı Türk Ceza Kanununda
Soruşturulması ve Kovuşturulması Şikâyete
Bağlı Suçlar ve Uzlaşma adı altında bir makalesi
var. Burada, yirmi sekiz tane suç saymış idi. O kadar ilginç
suçlar var ki, tehditten cinsel suçlara kadar, istismar suçlarına
kadar ulaşan suçlarda, biz daha önce, yani 2004 tarihinde yaptığımız
Ceza Muhakemesi Kanununda -ki, şu anda çıkardık- bu
suçları da katalog olarak uzlaşma kapsamı içerisine
sokmuştuk.
Şimdi, daha hakaret suçu, tehdit
suçu, konut dokunulmazlığını ihlal suçu var, geldiğimizde,
bedelsiz senedi kullanma suçu, güveni kullanma suçu, mala zarar
verme, kullanma hırsızlığı
Arkadaşlar, bakınız,
Türkiyenin gündemini iki tane büyük olay işgal ediyor bugünlerde.
Bir tanesi, Sayın Orman Bakanımız -ki, arkamda- basına
yaptığı bir açıklamayla, Plan ve Bütçede, Mecliste
yaptığı bir açıklamayla çıktı. Acaristanbula
benim, devletin güvenlik görevlileri giremedi. diye bir açıklama
yaptı ve şu anda, bu konudaki soruşturma devam ediyor.
Şimdi, düşününüz ki, bir
Orman Bakanı geliyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisine
çağrıda bulunuyor, Acaristanbul gibi bir yere ben Türkiye
Cumhuriyeti devleti olarak giremiyorum, diyor; benim oradaki güvenlik
görevlilerimi, görevlilerimi kapıdan silahlı adamlar
çevirdi, diyor.
ASIM AYKAN (Trabzon) Giremiyor,
demiyor; böyle bir şey oldu, diyor.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Devletsen gireceksin oraya. Devletsen gireceksin!
SABRİ VARAN (Gümüşhane)
Devlet girdi.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Şu ana kadar kimse girmedi oraya.
AHMET YENİ (Samsun) Biz gireceğiz,
biz.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Şu anda kimse girmedi oraya ve girebilmek için de kamuoyundan
destek almak zorunda kalıyor. Türkiyenin büyük yayın organlarına
bilgi sızdırılıyor
BAŞKAN Sayın Küçükaşık,
siz Genel Kurula hitap edin efendim.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Veriyorum cevabını efendim.
bilgi sızdırılıyor,
yardım isteniyor. Kamuoyunun oluşturulması isteniyor
orada.
ASIM AYKAN (Trabzon) Devletin o
gücü var.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Bakınız, bu olayların arkasında dayanak olarak sunulan
da bir ihbarcının mektubu. Tehdit suçu.
Arkadaşlar, tehdit her türlü
uzlaşma kapsamında; bir. Tehdit, her türlü, cumhuriyet savcılığının
iddianameyi ertelemesi kapsamında; iki. Tehdit, hâkimin hükmü
ertelemesi kapsamında; üç. Siz, nasıl bu organize olayları
ortaya çıkaracaksınız? Biz ondan diyoruz ver parayı
kurtul, diye. İşte bu. Hiçbir soruşturmayı yürütemezsiniz.
Uzlaşma kapsamında, gerek cumhuriyet savcılığında
gerek soruşturmada ve kovuşturmada uzlaşırsanız,
oradaki şüphelinin itirafını, hiçbir şekilde delil
olarak, hiçbir aşamada kullanamayacaksınız, hiçbir
yargılama aşamasında kullanamayacaksınız.
Nasıl olacak o zaman? Nasıl suçla mücadele edeceksiniz? Nasıl
örgütlü suçları ortaya çıkaracaksınız?
Bakınız, unutmayınız,
Türkiye'de bankacılık sektörünün en önemli olaylarından
bir tanesi olan Emlakbank olayını, Engin Civanın vurulması
olayı ortaya çıkartmıştı, bir müessir fiil,
bir yaralama çıkartmıştı ortaya. Siz, bunların
hepsini, şu anda, hem cezayı erteleteceksiniz, iddianameyi
erteleteceksiniz, uzlaşma kapsamına sokacaksınız,
hangi örgütlü suçla mücadele edeceksiniz? Hiçbir şekilde edemeyeceksiniz.
Başka bir şey daha var yine,
bir haftadan beri yine Türkiye'nin gündemini meşgul ediyor.
Biliyorsunuz, biz, Mecliste
Şike Komisyonu oluşturduk. Orada önerilerimiz de oldu iki
yıldan beri ve şu anda, Türk Ceza Kanununda hâlâ şike
suç olarak tanımlanmıyor.
Pazar akşamı bütün Türkiye
ayağa kalktı tekrar -yayın organları var- ve bir kulübümüzün,
en büyük kulübümüzün başkanı diyor ki: Devlet müdahale
etsin. Bu itirafçıya herhangi bir suç olursa, ben şaibe altında
kalırım. Öyle mi? Bunları yaşıyoruz. Biz bu
ülkede yaşıyoruz.
İki yıldan beri bu konuda
niye hiçbir yasal düzenleme yapılmadı Sayın Bakanım?
Biz, o incelemeyi araştırmayı bedavaya mı yaptık?
Orada çıkarılan yasa teklifi, sadece ve sadece Haluk Ulusoyu
engelleme yasası mıydı? Şike Komisyonunda
İki yıldan beri şikeyle ilgili bir inceleme yok, ilerleme
de yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Efendim, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Anlayamadım efendim.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Şike olayıyla ilgili diyorum şu anda. Fenerbahçe
Başkanının Devleti göreve çağırıyorum.
açıklaması var. Biz, bu konuda herhangi bir yasal düzenleme
yaptık mı Sayın Bakanım? Bekliyoruz burada, bakınız.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) İhtiyaç olursa yaparız.
Demek ki yasal düzenlemeye ihtiyaç duymuyor Futbol Federasyonu.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Sayın Bakanım, yapmayınız. Siz, o yasal düzenlemeyi,
sadece ve sadece Haluk Ulusoyun tekrar Federasyon Başkanı
olmaması için yaptınız, ama Türkiye'de karanlığın,
Türkiye'de markalaşmanın önüne geçecek hiçbir yasal düzenlemeyi
yapmıyoruz ve tek bir şey yapıyoruz, hâlâ şunu söylüyorum:
Biz hâlâ, bize getirilen bu yasalarla af yapmaya çalışıyoruz,
bazı suçları suç olmaktan çıkarmaya çalışıyoruz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hangileri?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Hepsi. Yapılan düzenlemelerin hepsi. İşte kaçakçılık
da var. Hâlâ da getirdiler. Kaçakçılık Kanunu da burada. Biraz
sonra onları da söyleyeceğiz, düzenlemeleri ve bunları
kaçırıyorsunuz.
Lütfen, Acaristanbulda, bu değişiklikleri
yaptıktan sonra, hangi soruşturmaya devam edeceksiniz ve
Türkiyede hangi örgütlü suçlarla mücadele edeceksiniz? Türkiyede
banka hortumculuğuyla ilgili bundan sonra karşımıza
çıkacak hangi organize suçlarla mücadele edeceksiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)
Bunların açıklanmasını istiyorum.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Küçükaşık.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) Sayın Başkan,
izin verir misiniz?
İsmimden bahsederek ve bana
dönerek yanlış bir değerlendirmede bulundu; çok
kısa cevap vermek istiyorum. Futbol Federasyonuyla ilgili
yapmış olduğu açıklama tamamen gerçek dışıdır.
BAŞKAN Sayın Bakan,
şu oylamadan sonra onu değerlendireyim.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın
Başkan, karar yeter sayısının aranılmasını
istiyorum.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul etmeyenler
Oylamayı
elektronik cihazla yapacağım -anlaşma sağlanamamıştır-
ve üç dakika süre vereceğim.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
önerge reddedilmiştir ve karar yeter sayısı vardır.
Şimdi, 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/870 Esas Numaralı Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin 3. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Feridun
Baloğlu Mehmet Küçükaşık Feridun Ayvazoğlu
Antalya Bursa Çorum
Atilla
Kart Atila
Emek
Konya Antalya
Madde 3- 5237 sayılı Kanunun
80 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 80-
(1) Zorla çalıştırmak,
hizmet ettirmek, fuhuş yaptırmak veya esarete tâbi kılmak
ya da vücut organlarının verilmesini sağlamak maksadıyla,
tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye
kullanmak, kandırmak veya kişiler üzerindeki denetim olanaklarından
veya çaresizliklerinden yararlanarak rızalarını
elde etmek suretiyle kişileri ülkeye sokan, ülke dışına
çıkaran, tedarik eden, kaçıran, bir yerden başka bir yere
götüren veya sevk eden ya da barındıran kimseye sekiz
yıldan oniki yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adli para
cezası verilir.
(2) Birinci fıkrada belirtilen
amaçlarla girişilen ve suçu oluşturan fiiller var olduğu
takdirde, mağdurun rızası geçersizdir.
(3) Onsekiz yaşını
doldurmamış olanların birinci fıkrada belirtilen
maksatlarla tedarik edilmeleri, kaçırılmaları, bir
yerden diğer bir yere götürülmeleri veya sevk edilmeleri veya
barındırılmaları hallerinde suça ait araç fiillerden
hiçbirine başvurulmuş olmasa da faile birinci fıkrada
belirtilen cezalar verilir.
(4) Bu suçlardan dolayı tüzel
kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.
(5) İnsan üzerinde bilimsel
bir deney yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır.
(6) İnsan üzerinde yapılan
rızaya dayalı bilimsel deneyin ceza sorumluluğunu
gerektirmemesi için;
a) Deneyle ilgili olarak yetkili
kurul veya makamlardan gerekli iznin alınmış olması,
b) Deneyin öncelikle insan
dışı deney ortamında veya yeterli sayıda hayvan
üzerinde yapılmış olması,
c) İnsan dışı deney
ortamında veya hayvanlar üzerinde yapılan deneyler sonucunda
ulaşılan bilimsel verilerin, varılmak istenen amaca
ulaşmak açısından bunların insan üzerinde de yapılmasını
gerekli kılması,
d) Deneyin, insan sağlığı
üzerinde öngörülebilir zararlı ve kalıcı bir etki
bırakmaması,
e) Deney sırasında kişiye
insan onuruyla bağdaşmayacak ölçüde acı verici yöntemlerin
uygulanmaması,
f) Deneyle varılmak istenen
amacın, bunun kişiye yüklediği külfete ve kişinin
sağlığı üzerindeki tehlikeye göre daha
ağır basması,
g) Deneyin mahiyet ve sonuçları
hakkında yeterli bilgilendirmeye dayalı olarak açıklanan
rızanın yazılı olması ve herhangi bir menfaat
teminine bağlı bulunmaması,
Gerekir.
(7) Çocuklar üzerinde bilimsel deneyin
ceza sorumluluğunu gerektirmemesi için ikinci fıkrada
aranan koşulların yanı sıra;
a) Yapılan deneyler sonucunda
ulaşılan bilimsel verilerin, varılmak istenen hedefe
ulaşmak açısından bunların çocuklar üzerinde de yapılmasını
gerekli kılması,
b) Rıza açıklama yeteneğine
sahip çocuğun kendi rızasının yanı sıra
ana ve babasının veya vasisinin yazılı muvafakatinin
de alınması,
c) Deneyle ilgili izin verecek
yetkili kurullarda çocuk sağlığı ve hastalıkları
uzmanının bulunması,
Gerekir.
(8) Hasta olan insan üzerinde
rıza olmaksızın tedavi amaçlı denemede bulunan
kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Ancak, bilinen tıbbi müdahale yöntemlerinin uygulanmasının
sonuç vermeyeceğinin anlaşılması üzerine, kişi
üzerinde yapılan rızaya dayalı bilimsel yöntemlere
uygun tedavi amaçlı deneme, ceza sorumluluğunu gerektirmez.
Açıklanan rızanın, denemenin mahiyet ve sonuçları
hakkında yeterli bilgilendirmeye dayalı olarak yazılı
olması ve tedavinin uzman hekim tarafından bir hastane ortamında
yapılması gerekir.
(9) Birinci fıkrada tanımlanan
suçun işlenmesi sonucunda mağdurun yaralanması veya
ölmesi halinde, kasten yaralama veya kasten öldürme suçuna
ilişkin hükümler uygulanır.
(10) Bu maddede tanımlanan
suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi
halinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine
hükmolunur.
BAŞKAN Sayın Komisyon
katılıyor mu önergeye?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Emek, buyurun.
Gerekçesini Sayın Emek
açıklayacak.
Buyurun.
ATİLA EMEK (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1255 sıra sayılı
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde verilen
değişiklik önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, bu
teklif temel yasa olamaz. İç Tüzükün 91inci maddesine hiçbir
şekilde girmez. Genel Kurulda bunun temel yasa olarak görüşülmesi
açıkça bir hakkın kötüye kullanılması olup, İç
Tüzük ihlalidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu teklifle yapılmak istenen değişiklikler
kısa süre önce yapılan düzenlemelerin değiştirilmesini
içermektedir. Bu durum, Adalet ve Kalkınma Partisinin yasa yapmada
yetersizliğini ve tutarsızlığını ortaya
koymaktadır. Her gelen tasarıyı veya teklifi temel yasa
kapsamı içinde görüşmek, muhalefetin sesini kısmak
ve milletvekillerinin yasama çalışmalarına katkılarını
önleme sonucunu doğurmaktadır. Açık ifadesiyle, Parlamentoyu,
AKP İktidarının tasdik makamı haline getirmektedir.
Burası yüce Meclistir değerli milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisinin grup salonu değildir. Bu kararları
orada alabilirsiniz. Ama, yüce Mecliste bu şekilde bir uygulamayı
kural haline getirmenin bir anlamı olmasa gerektir.
AKPnin bu tutum ve davranışı,
Parlamento tarihimiz ve demokrasi geleneğimiz açısından
yanlış uygulamaların kural haline dönüştüğü
bir dönem olarak hatırlanacaktır. Toplumun bütün kesimlerinde
yaratılan sıkıntı, umutsuzluk ve perişanlık
ne acıdır ki yüce Meclisimize de yansımıştır.
AKPnin bu anlayışı, demokrasi geleneğimize zarar
verir noktaya gelmiştir. Çıkış yolu, yüce Meclisimizi
de, milletimizi de AKP anlayışından kurtarmaktır.
Milletimiz, seçimlerde özgür iradesiyle AKPyi tasfiye edecektir.
AHMET YENİ (Samsun) Seçime
çok var, seçime; bir sene var.
ATİLA EMEK (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir üzüntümü de sizlerle
paylaşmak isterim. Sayın Adalet Bakanı nezaket ve zarafetiyle
deneyimli bir parlamenter ve Bakan olarak tanınır. 22nci
Dönem bir milletvekili olarak ben de kendilerini böyle tanımıştım,
ne var ki geçen hafta Partisinin bir danışma kurulunda yaptığı
konuşmaya kadar.
Değerli arkadaşlarım,
demokratik, laik cumhuriyetimize yönelik tehdit ve tehlikeler
karşısında tepki koyan ve duyarlılık gösteren
kesimleri, Sayın Bakan, siyasi maganda olarak niteledi ve suçladı.
Sayın Bakan, siyasi magandalığı ne kendime ne de
cumhuriyetimize, ilke ve değerlerine sahip çıkan yurttaşlarıma
yakıştırmıyor, bu ifadenizi gözden geçirmeniz ve
değerlendirmeniz için size iade ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Bakan, demokratik, laik
cumhuriyetimiz üzerine bu kürsüden yemin etmiş milletin bir
vekili olarak şunu ifade etmek isterim ki, Türk milletinin ezici
çoğunluğu, demokratik, laik cumhuriyetimizi benimsemiş
ve sahiplenmiştir. Milletimiz, cumhuriyetimize, ilke ve değerlerine
yönelik tehdit ve tehlike kimden ve nereden gelirse gelsin bunları
yok etmede kararlıdır. Bu kararlılık, koruma ve
savunma duyarlılığı, siyasi magandalık değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Türk milleti, cumhuriyetimize ve ilkelerine
yönelik tüm tehdit ve tehlikeleri yok edecek, demokratik, laik cumhuriyetimizi,
Yüce Atatürkümüzün ifade ettiği gibi, ilelebet payidar kılacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, yüce
Meclise saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Emek.
Sayın milletvekilleri,
Hükûmetin ve Komisyonun katılmadığı
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN
ve gerekçesini biraz
önce dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı bulunamamıştır. Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.24
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.35
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26ncı Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1255 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VI.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin; Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/870) (S. Sayısı: 1255) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 3üncü maddesinin üzerindeki
önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı da arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir ve karar yeter sayısı vardır.
Şimdi, maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/870 Esas Numaralı Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin 4. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem
Kılıç Yüksel Çorbacıoğlu
Mehmet Küçükaşık
Malatya
Artvin Bursa
Feridun
Ayvazoğlu Atilla
Kart
Çorum
Konya
Madde 4- 5237 sayılı Kanunun
87 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 87- (1) Kasten yaralama fiili,
mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından
birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Konuşmasında sürekli
zorluğa,
c) Yüzünde sabit ize,
d) Yaşamını tehlikeye
sokan bir duruma,
e) Gebe bir kadına karşı
işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa, yukarıdaki
maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak,
verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan,
üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz.
(2) Kasten yaralama fiili,
mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı
bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından
birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma
yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadına karşı
işlenip de çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, yukarıdaki
maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak,
verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş
yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az
olamaz.
(3) Kasten yaralamanın vücutta
kemik kırılmasına veya çıkığına neden
olması hâlinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza,
kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki
etkisine göre, yarısına kadar artırılır.
(4) Kasten yaralama sonucunda
ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci
fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla
kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan
onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(5) Bir insanı kasten öldüren
kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
(6) Kasten öldürme suçunun;
a) Tasarlayarak,
b) Canavarca hisle veya eziyet
çektirerek,
c) Yangın, su baskını,
tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya
kimyasal silah kullanmak suretiyle,
d) Üstsoy veya altsoydan birine
ya da eş veya kardeşe karşı,
e) Çocuğa ya da beden veya ruh
bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye
karşı,
f) Gebe olduğu bilinen kadına
karşı,
g) Kişinin yerine getirdiği
kamu görevi nedeniyle,
h) Bir suçu gizlemek, delillerini
ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak
ya da yakalanmamak amacıyla,
i) Bir suçu işleyememekten
dolayı duyduğu infialle,
j) Kan gütme saikiyle,
k) Töre saikiyle,
İşlenmesi halinde, kişi
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
ile cezalandırılır.
(7) Kişinin yükümlü olduğu
belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi dolayısıyla
meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabilmesi için, bu neticenin
oluşumuna sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin icrai davranışa
eşdeğer olması gerekir.
(8) İhmali ve icrai davranışın
eşdeğer kabul edilebilmesi için, kişinin;
a) Belli bir icrai davranışta
bulunmak hususunda kanuni düzenlemelerden veya sözleşmeden
kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması,
b) Önceden gerçekleştirdiği
davranışın başkalarının hayatı ile
ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması,
Gerekir.
(9) Belli bir yükümlülüğün ihmali
ile ölüme neden olan kişi hakkında, temel ceza olarak,
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis
cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar, diğer
hallerde ise on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına
hükmolunabileceği gibi, cezada indirim de yapılmayabilir.
(10) Fiil, birden fazla insanın
ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte
bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş
ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu efendim?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Çorbacıoğlu,
buyurun.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun teklifinin
4üncü maddesiyle ilgili verilen önerge üzerine söz aldım. Bu
önergeyle Türk Ceza Kanununun 87nci maddesinin üçüncü fıkrasında
düzenleme yapılıyor. Bilindiği üzere, 87nci maddedeki
durum, 86ncı maddede düzenlenen kasten yaralama suçunun netice
sebebiyle ağırlaşmış sonuçlarını düzenlemektedir.
Kemik kırığı ve daha önce olmayan kemik çıkığı
koşulunun da ağırlaşmış hâl olarak düzenlendiği
mevcut Kanunda, diğer fıkralardan farklı olarak, cezanın
alt ve üst sınırı belirlenmiş. Bu kez, diğer
fıkralarda olduğu gibi, cezada artırım yoluna
gidilmesi gerekir şeklinde düzenleme yapılıyor, biz
de bununla ilgili önerge verdik.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
tabii, bu düzenlenmesi gereken konuların doğruluğu,
yanlışlığı, bunlar tartışılır;
ancak, kanun yapma tekniğini tartışmamız lazım.
Biliyorsunuz, şu anda görüşülmekte olan teklifin, tüm ceza
içeren kanunların düzenlenmesine yönelik olan ve Adalet Komisyonunda
bulunan, toplamı 650 maddeye giden, 170 kanunu içeren kanun tasarısının
bir bölümünü kapsamaktadır. İsmi de bu teklifin: Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin; Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi. Bence burada bir kelime eksik yazılmış
çeşitli temel kanunlarda değişlik yapılmasına
ilişkin teklif olmalı.
CEVDET ERDÖL (Trabzon) Temeli karıştırmayın!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
Şimdi, neden? İddianız, bu kanunun temel kanun olduğu
yönünde. Şimdi, temel kanunla ilgili, biliyorsunuz -Sayın
Erdöl Temeli karıştırmayın diyor, ama, burada
sizler karıştırıyorsunuz- İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanunla ilgili sekiz tane niteleme yapılmış.
Şimdi, eğer bu nitelikleri ayrı ayrı değerlendirirseniz,
her kanun temel kanun olur. Ben, bu kanunun temel kanun olduğu iddiasında
bulunan Adalet ve Kalkınma Partisine ve özellikle teklif sahibi
Sayın Bekir Bozdağa şu soruyu sormak istiyorum, cevabını
istiyorum: Bu kanun temel kanun ise, temel olmayan kanuna bir örnek
versin. Benim bildiğim kadarıyla, temel kanunu örneklersek,
Türk Ceza Kanunu temel kanundur; ama, çeşitli kanunlarda değişiklik
yapan kanun teklifinin temel kanun olmasını anlamak mümkün
değil.
Eğer, biz İç Tüzükten doğan
hakkımızı kullanıyoruz diyorsanız, biz böyle
yorumluyoruz diyorsanız, biz de muhalefet olarak İç Tüzükten
doğan hakkımızı kullanırız, her maddede
önerge veririz, her maddede düşüncelerimizi, maddeyle ilgili
olmasa da açıklamaya çalışırız. Bazen -buradan
söylüyorum- düzenlenmesi gereken maddeler hakkında da önerge
veririz. Evet, bu madde düzenlenmesi gerekiyor. Ama, bizim eleştirimiz,
komisyonlarda ve Genel Kurulda kanun yapma tekniğine yöneliktir.
Madde doğru olabilir, ama, yapılan yöntem yanlış.
Muhalefet olarak siz engelleyici
oluyorsunuz diyorsanız, bugün, özellikle, eğer gündeminize
bakarsanız, üç Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili
gündem dışı söz aldı ve bu konuşmaların
iki tanesine, sayın Hükûmet temsilcilerinden, sayın bakanlardan
cevap verildi. Yani, kendiniz söylediniz kendiniz dinlediniz.
Ama, sonuçta, hem burada çoğunluğu sağlamayarak
açılışta hem de bu gündem dışı konuşmalarla,
bugünün kanun yapmak için ayrılan bölümünün bir saat on dakikasını
siz bu yöntemle harcadınız. Efendim, Vakıflar Yasasıyla
ilgili yaptıklarınız veya medeniyetler ittifakıyla
ilgili yaptıklarınız konusunda bir şey söylemek
istiyorsanız, Grup toplantınızda bunu söyleyin, Genel
Kurulun gündemini neden işgal ediyorsunuz? İşgali yapan
sizsiniz, tabiri caizse, Genel Kurulun zamanını çalan
sizsiniz, ama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, son cümlelerinizi
rica edeyim.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
Bitiriyorum.
gelip, Efendim, Genel Kurulu çalıştırmıyorsunuz,
engelliyorsunuz. diyen de sizsiniz. Yani, bu konuda bir karara varalım.
Eğriye eğri, doğruya doğru diyelim. Bakın,
ben burada söylüyorum: Çıkması gereken kanunu, sırf
sizin bu kanun çalışma usulünüz nedeniyle engellemeye çalışıyoruz,
çıkmaması gerekende zaten bu görevi yapıyoruz. Ama,
siz de gelin, evet, burada, bize İç Tüzükte tanınan hakkı
biz de kötüye kullanıyoruz deme cesaretini gösterin. Ne yazık
ki, bunu söylemiyorsunuz. O zaman, şu geliyor: Siz, demek ki,
inanarak konuşmuyorsunuz. İktidar Partisi olarak sizlere
-muhalefet partisi sözcüsü olarak- kanun yapmada, komisyon çalışmalarında
muhalefeti de toplumu da dikkate ve ciddiye almanızı öneriyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Çorbacıoğlu.
Sayın milletvekilleri, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yoklama
yapılmasını istiyoruz.
BAŞKAN Bir dakika efendim,
isimleri tespit edelim.
Sayın Anadol, Sayın Altınorak,
Sayın Emek, Sayın Eraslan, Sayın Çorbacıoğlu,
Sayın Özcan, Sayın Özyurt, Sayın Ekmekcioğlu, Sayın
Tiryaki, Sayın Kılıç, Sayın Ayvazoğlu, Sayın
Kart, Sayın Saygun, Sayın Önder, Sayın Diren, Sayın
Küçükaşık, Sayın Meral, Sayın Ünlütepe, Sayın
Ercenk, Sayın Akyüz, Sayın Karademir.
Sayın milletvekilleri, yoklama
için beş dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
VI.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin; Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/870) (S. Sayısı: 1255) (Devam)
BAŞKAN 4üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/870 Esas Numaralı Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin 5. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem
Kılıç Feridun Ayvazoğlu Yüksel Çorbacıoğlu
Malatya Çorum Artvin
Atilla
Kart Mehmet
Küçükaşık
Konya Bursa
Madde 5- 26/9/2004 tarihli ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun 89. maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 89- (1) Taksirle başkasının
vücuduna acı veren veya sağlığının ya da
algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi,
üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Taksirle yaralama fiili,
mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından
birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Vücudunda kemik kırılmasına,
c) Konuşmasında sürekli
zorluğa,
d) Yüzünde sabit ize,
e) Yaşamını tehlikeye
sokan bir duruma,
f) Gebe bir kadının çocuğunun
vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa, birinci
fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.
(3) Taksirle yaralama fiili,
mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı
bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından
birinin işlevini yitirmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma
yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadının çocuğunun
düşmesine,
Neden olmuşsa, birinci
fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.
(4) Fiilin birden fazla kişinin
yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç
yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(5) Taksirle yaralama suçunun soruşturulması
ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak,
birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli
taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz.
(6) İnsan üzerinde bilimsel
bir deney yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır.
(7) İnsan üzerinde yapılan
rızaya dayalı bilimsel deneyin ceza sorumluluğunu
gerektirmemesi için;
a) Deneyle ilgili olarak yetkili
kurul veya makamlardan gerekli iznin alınmış olması,
b) Deneyin öncelikle insan
dışı deney ortamında veya yeterli sayıda hayvan
üzerinde yapılmış olması,
c) İnsan dışı deney
ortamında veya hayvanlar üzerinde yapılan deneyler sonucunda
ulaşılan bilimsel verilerin, varılmak istenen hedefe
ulaşmak açısından bunların insan üzerinde de yapılmasını
gerekli kılması,
d) Deneyin, insan sağlığı
üzerinde öngörülebilir zararlı ve kalıcı bir etki
bırakmaması,
e) Deney sırasında kişiye
insan onuruyla bağdaşmayacak ölçüde acı verici yöntemlerin
uygulanmaması,
f) Deneyle varılmak istenen
amacın, bunun kişiye yüklediği külfete ve kişinin
sağlığı üzerindeki tehlikeye göre daha
ağır basması,
g) Deneyin mahiyet ve sonuçları
hakkında yeterli bilgilendirmeye dayalı olarak açıklanan
rızanın yazılı olması ve herhangi bir menfaat
teminine bağlı bulunmaması,
Gerekir.
(8) Çocuklar üzerinde bilimsel deneyin
ceza sorumluluğunu gerektirmemesi için ikinci fıkrada
aranan koşulların yanı sıra;
a) Yapılan deneyler sonucunda
ulaşılan bilimsel verilerin, varılmak istenen hedefe
ulaşmak açısından bunların çocuklar üzerinde de yapılmasını
gerekli kılması,
b) Rıza açıklama yeteneğine
sahip çocuğun kendi rızasının yanı sıra
ana ve babasının veya vasisinin yazılı muvafakatinin
de alınması,
c) Deneyle ilgili izin verecek
yetkili kurullarda çocuk sağlığı ve hastalıkları
uzmanının bulunması,
Gerekir.
(9) Hasta olan insan üzerinde
rıza olmaksızın tedavi amaçlı denemede bulunan
kişi, bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
Ancak, bilinen tıbbi müdahale yöntemlerinin uygulanmasının
sonuç vermeyeceğinin anlaşılması üzerine, kişi
üzerinde yapılan rızaya dayalı bilimsel yöntemlere
uygun tedavi amaçlı deneme, ceza sorumluluğunu gerektirmez.
Açıklanan rızanın, denemenin mahiyet ve sonuçları
hakkında yeterli bilgilendirmeye dayalı olarak yazılı
olması ve tedavinin uzman hekim tarafından bir hastane ortamında
yapılması gerekir.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
Sayın Ayvazoğlu, buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni bir teklifle
karşı karşıyayız. Daha önce de arkadaşlarımızın
belirttiği gibi, bunun, bir yasa teklifinden ziyade hükûmet tasarısı
şeklinde adlandırılmasının daha doğru
olacağı kanısını taşımaktayız.
Öncelikle, böyle bir düzenlemede
vermiş olduğumuz önergenin, gerek Komisyon tarafından
gerekse Hükûmet tarafından kabul edilmeyeceği noktasından
hareketle, bu değiştirilmek istenilen Türk Ceza Kanununun
89uncu maddesinin (5)inci fıkrasındaki teknik terimlerin
işin gerçekten özüne uygun olmadığını, yapılış
itibarıyla da, gerek yazım tekniğine gerekse açıklayıcı
olmaması ve tereddütleri giderici şekilde yazılmamış
olması nedeniyle şunları ifade etmek istiyorum:
(5)inci fıkranın şu andaki hâliyle, Taksirle yaralama
suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete
bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren
yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi hâlinde
şikâyet aranmaz. şeklinde teklifle değiştirilmek
isteniyor.
Şimdi, biz, bu Ceza Kanununun
başından sonuna kadar ve daha sonra uygulama aşamasında
da gerçekten hep ABye uyum adı altında hızlandırılmış
bir tren gibi hızlandıra hızlandıra bu hâle getirdiğimizi
söyleyedurduk ve bunların sonuçlarında, şimdi, gerek
uygulayıcılar -savcılar ve yargıçlar- ve gerekse
avukat camiasından gelen şikâyetlerde bunun bizim söylediğimiz
noktalarda gerçekten haklı çıktığını ortaya
çıkartmış oluyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
89uncu maddeye baktığımızda çoğu yerlerinde
suçtan, kimi yerlerinde fiilden, kimi yerlerinde de yaralamadan
bahsediliyor. Şimdi, yaralama şeklinde veya yaralama fiili
şeklinde mi algılanacak burası, yoksa suç şeklinde
mi adlandırılacak? Aslına bakıldığında
bu maddede, belirli yerlerde olmak üzere üç tane fiilden bahsediliyor,
diğer yerlerde yaralamaya dönüşüyor, diğer yerde suç
şekline dönüşüyor. Bunun, aslında, şu şekilde
olmasının kanun tekniği açısından faydalı
olacağı kanısını işaret etmek istiyorum:
(5)inci fıkranın taksirle yaralama suçunun soruşturulması
ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır denildikten
sonra ancak, birinci fıkradaki yaralama fiili hariç maddede
yer alan diğer yaralama fiillerinin bilinçli taksirle işlenmesi
hâlinde şikâyet aranmaz şeklinde olmasının gerçekten
kanun tekniğine daha uygun olduğunu belirtmek istiyorum,
daha açıklayıcı olduğunu belirtmek istiyorum,
daha net bir tarif olduğunu belirtmek istiyorum. Bunu, tabii
ki önergemizin kabul edilmeyeceğinden hareketle söylediğimizi
belirttim. En azından, bu şekilde değiştirilmesinin
fayda getireceğini burada bulunan değerli komisyon üyelerimize
ve Sayın Bakana iletmek istiyorum. Bunun bu şekilde düzeltilmesinin
fayda getireceğine inanmış olduğumu belirtmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biz, burada bu teklifi görüşüyoruz ve görüşülen, konuşulan
bütün özündeki çıkış noktasının, bu teklifin
temelini oluşturan, daha doğrusu dayanağını
oluşturan kanunların ve değiştirilmesi gerektiği
noktasındaki maddelerin temel kanun şeklinde olmayacağı
gerçeği ortadadır. Yani, burada hiçbirimiz birbirimizi
kandırmaya çalışmayalım. Özellikle sizler kendi
kendinizi kandırmak isteyebilirsiniz ama, geliniz, bizi kandırmaya
çalışmayınız. Dört yıldan beri bizleri kandırmaya
çalışıyorsunuz, biz kanmıyoruz. Dört yıl öncesi
seçimlere giderken milleti kandırmaya çalıştınız,
kandırdınız, iktidara geldiniz. İktidara geldikten
sonra da, dört yıldan beri yine milleti kandırıyorsunuz,
kandırmaya devam ediyorsunuz, ama şunun bilinmesini istiyoruz
ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
Milleti kandırıyorsunuz ne demek Feridun Bey?
FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla)
şimdiye kadar kandıramadığınız muhalefet
partisi, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizleri yine kandıramayacaksınız
ve kandırmaya çalıştığınız millet
de, artık, dört yılın sonunda, yolun sonuna doğru
yaklaşırken size kanmıyor, size kanmayacak ve kanmayacağını
da önümüzdeki seçimlerde size açıkça gösterecektir diyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Size her
seferinde gösteriyor. Muhalefete devam.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Ayvazoğlu.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Karar
yeter sayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum
ve karar yeter sayısı arıyorum.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Evet, Divan Kâtipleri arasında
mutabakat sağlanamadığından oylamayı elektronik
cihazla yapacağım.
Üç dakika süre veriyorum ve oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı vardır ve önerge reddedilmiştir.
Şimdi, maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
6ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6.-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/870 Esas Numaralı Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin 6. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Feridun
Baloğlu Mehmet Küçükaşık Feridun Ayvazoğlu
Antalya Bursa Çorum
Atilla
Kart Mehmet Nuri
Saygun
Konya Tekirdağ
Madde 6- 5237 sayılı Kanunun
142 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 142-
(1) Hırsızlık suçunun;
a) Kime ait olursa olsun kamu kurum
ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde
bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen
eşya hakkında,
b) Herkesin girebileceği
bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya
da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış
olan eşya hakkında,
c) Halkın yararlanmasına
sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli
varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında,
d) Bir afet veya genel bir felaketin
meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek
maksadıyla hazırlanan eşya hakkında,
e) Adet veya tahsis veya kullanımları
gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında,
f) Elektrik enerjisi hakkında,
İşlenmesi hâlinde, iki
yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Suçun;
a) Kişinin malını koruyamayacak
durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak,
b) Elde veya üstte taşınan
eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle,
c) Doğal bir afetin veya sosyal
olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak,
d) Haksız yere elde bulundurulan
veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle,
e) Bilişim sistemlerinin kullanılması
suretiyle,
f) Tanınmamak için tedbir alarak
veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak,
g) Barınak yerlerinde, sürüde
veya açık yerlerde bulunan büyük veya küçük baş hayvan hakkında,
İşlenmesi hâlinde, üç
yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun,
bu fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya
ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye
karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri
oranına kadar artırılır.
(3) Suçun, sıvı veya gaz
hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine
veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde,
ikinci fıkraya göre cezaya hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün
faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, onbeş yıla
kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(4) Hırsızlık suçunun
işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının
ihlâli veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan
dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi
için şikayet aranmaz.
(5) Bir başkasını,
kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya
cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı
gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla
büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek
veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın
alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi,
altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(6) Cebir veya tehdit kullanılarak
mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına
sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını
açıklayan bir belgeyi vermeye, böyle bir senedin alınmasına
karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet haline getirilebilecek
bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye
veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi halinde
de aynı ceza verilir.
(7) Mağdurun, herhangi bir vasıta
ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de,
yağma suçunda cebir sayılır.
(8) Hırsızlık suçunun,
malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek
üzere işlenmesi halinde, şikayet üzerine, verilecek ceza
yarı oranına kadar indirilir. Ancak malın suç işlemek
için kullanılmış olması halinde bu hüküm uygulanmaz.
BAŞKAN Sayın Komisyon
katılıyor mu önergeye?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutalım?
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ)
Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Saygun önergesinin
gerekçesini açıklayacak.
Sayın Saygun, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşmekte olduğumuz Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 6ncı
maddesiyle ilgili söz aldım. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu 6ncı madde kanun teklifinde yoktu. Bu 6ncı madde daha
sonra Komisyonda teklifin içine dâhil edildi. Tabii, bu teklifin içine
dâhil ediliş şekli veyahut bunca zamandır yapılan
çalışmalara rağmen bunların o güne kadar düşünülememiş
olması ve son dakikada Komisyonda dâhil edilmesi işin ne kadar
ciddiyetten uzak olduğunun bence en yakın göstergelerinden
biri.
Değerli arkadaşlarım,
iki gündür bu yasayı görüşürken hep tekrar ettiğimiz
bir söz var: Bu ceza mevzuatı bir yazboz tahtası değildir.
Ama, böylesine art arda yapılan değişikliklerle, inanın,
bir yazboz tahtası haline dönüşmüş oldu.
Bakın, 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu 5328 sayılı Kanunla 12 maddesi değişerek
yola çıkıldı. Arkasından, 5357 sayılı Kanunla
38 maddesi daha değiştirildi. Bu Cumhurbaşkanından
iade edilince 5377 sayılı Kanunla bir kez daha 38 madde getirildi.
Sonra Adalet Komisyonunun 1/1187 sayılı teklifinde 11 madde
değişikliği getirildi ve bugün 14 madde daha getirildi.
Eğer, Ceza Usulüne bakarsanız pek farklı değil, Ceza
Muhakemesi Kanununa bakarsanız o da pek farklı değil.
5328 sayılı Yasayla 1 madde, 5353 sayılı Yasayla
31 madde, Adalet Komisyonunun bu teklifiyle de, bu gelen 1255 sıra
sayıyla da 11 maddede değişiklik teklifi geldi.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Adalet ve Kalkınma Partisinin sık sık söylediği
bir söz var: Meclisi çalıştırıyoruz, Meclis çalışıyor,
Meclis üretiyor. Evet, eğer toplamda 114 tane maddeyi, daha önce
bu Meclisin çalışıp, onaylayıp, belirlediği
114 tane maddeyi, dört defa daha görüşme gereği duymuşsak,
gene bu Meclise getirip çalışmışsak, gene bunları
bir daha değerlendirmişsek ve siz bunlara çalışma
diyorsanız, o zaman, bizim aynı mantaliteyle bu işe
bakmadığımız çok açık. Yani, aynı şeyi
dört defa üst üste buraya getiriyorsak, bunun adı çalışma
falan olmaz. Bunun adı bir yazboz tahtası olur ve korkarım
Çok merak ettiğim bir husus var, bu da herhâlde yakın bir zamanda
olacak. Biz, yeni bir Ceza Kanunu yaptık, 5237 sıra sayısıyla.
Korkarım, kısa bir zaman sonra bu işin altından kalkamayacağız,
bir kaç defa daha değişiklik getireceğiz, bir iki ay
içinde, sonra bir kaç ay içinde, ondan sonra birileri diyecek ki, ya
arkadaşlar biz yanlış yaptık, biz bu yeni Ceza Kanunu
düzenlemesinden vazgeçelim, hadi 765 sayılı Yasayı
geri getirelim. Yani, bunu da getirirseniz şaşırmayacağız.
Çünkü, öylesine bir hatalar zinciri devam ediyor ki, 765i geri getirirseniz,
belki de hatalardan rücu etmiş olursunuz. Belki de en doğrusunu
yaparsınız, çünkü, koca bir cumhuriyet tarihinde görmediği
kadar değişikliği Ceza Kanununda, biz burada altı
ayda hallettik, altı ayda bu kadar değişiklik yarattık.
Şimdi, bu yaratmış olduğumuz
değişikliklerle ilgili olarak söyleyebileceklerim rakamsal
açıda bu anlamda. Bugün, bu getirdiğimiz de, üç aşağı
beş yukarı aynı nitelikte.
Yalnız, değerli arkadaşlarım,
biraz geriye dönün lütfen ve şöyle bir birlikte düşünelim:
22nci Dönem Parlamentosu açıldıktan sonra bu Mecliste yaklaşık
ikibuçuk yıl uyum içinde, yanlışların, ana muhalefetin
de desteğiyle düzeltildiği bir ortamda fikir birliğine
vararak, parlamento görevimizi, yasama görevimizi olabildiğince
sağlıklı yaptık.
Siz o zaman iktidardaydınız,
bugün de iktidardasınız. Ama, ne yazık ki, son bir-birbuçuk
yıldır bu iktidar anlayışınızda çok ciddi
bir değişiklik var. Evvelden, paylaşmaktan haz duyuyordunuz,
doğrusu oluyordu ve paylaştığımız için de
olabilecek yanlışlıkları giderme şansımız
oluyordu, birlikte gideriyorduk. Son birbuçuk yıldır, siz,
kimseyle paylaşmaz oldunuz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Güya
ustalaştılar.
BAŞKAN Buyurun efendim.
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla)
Son birbuçuk yıldır, hiç kimseyle paylaşmaz oldunuz,
her şeyin kararını kendiniz veriyorsunuz, biz yaparız
mantığıyla yolunuza devam ediyorsunuz ve siz yapıyorsunuz.
Sizin yaptıklarınız meydanda. Bir yasaya, bir yıl
gibi bir sürede dört defa değişiklik getirme ihtiyacı
duyuyorsanız, yaptıklarınız külliyen yanlıştır.
Sadece bu Yasa için değildir, son birbuçuk yıldaki bütün uygulamalarınız
bu mantalitededir ve bu nedenle, birbuçuk yıldır sürekli
hata yapıyorsunuz. Bu, sanırım, ilk ikibuçuk yıl
içindeki rahatlığınızdan kaynaklanıyordu.
Paylaşma ihtiyacını, belki, bunun için duymuşsunuzdur.
Ama, son birbuçuk yılda ciddi bir düşüş, ciddi bir sıkıntı
ve ciddi bir başarısızlık.
Bunu, gördüğümüz kadarıyla,
bu ülkenin insanları değerlendirmeye aldılar. Biz
Keşke, bu Mecliste doğru bir uygulama olsaydı, keşke,
her şeyi doğru yapsaydık ve vatandaşın huzurunda,
keşke, siz böyle bir sancılı duruma gelmeseydiniz diye
düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla)
Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Efendim, ek süre verdim.
Son cümlenizi rica edeyim.
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla)
Ama, ne yazık ki, bizi dinleme ihtiyacı duymadınız,
bildiğiniz gibi gittiniz. Sanıyorum, günü geldiğinde
halk da size, bu bildiğiniz gibi gitmenin karşılığını
oylarıyla cevap olarak verecektir.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Saygun.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Divan üyeleri arasında mutabakat
sağlanamadı.
Üç dakika süre veriyorum efendim
oylama için ve başlatıyorum oylamayı.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı mevcut olup, önerge reddedilmiştir.
Şimdi, maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Madde 7
MADDE 7-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/870 Esas Numaralı Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin 7. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem
Kılıç Yüksel Çorbacıoğlu Mehmet Küçükaşık
Malatya Artvin Bursa
Ziya
Yergök Atilla Kart Feridun Ayvazoğlu
Adana Konya Çorum
Madde 7- 26/9/2004 tarihli ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun 191. maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 191- (1) Kullanmak için
uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul
eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçtan dolayı açılan
davada mahkeme, birinci fıkraya göre hüküm vermeden önce
uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında,
tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine; kullanmamakla birlikte,
kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın
alan, kabul eden ya da bulunduran kişi hakkında, denetimli
serbestlik tedbirine karar verebilir.
(3) Hakkında tedaviye ve denetimli
serbestlik tedbirine karar verilen kişi, belirlenen kurumda
uygulanan tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine
uygun davranmakla yükümlüdür. Hakkında denetimli serbestlik
tedbirine hükmedilen kişiye rehberlik edecek bir uzman görevlendirilir.
Bu uzman, güvenlik tedbirinin uygulama süresince, kişiyi
uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kullanılmasının
etki ve sonuçları hakkında bilgilendirir, kişiye sorumluluk
bilincinin gelişmesine yönelik olarak öğütte bulunur ve
yol gösterir; kişinin gelişimi ve davranışları
hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek, hâkime
verir.
(4) Tedavi süresince devam eden
denetimli serbestlik tedbirine, tedavinin sona erdiği tarihten
itibaren bir yıl süreyle devam olunur. Denetimli serbestlik tedbirinin
uygulanma süresinin uzatılmasına karar verilebilir. Ancak,
bu durumda süre üç yıldan fazla olamaz.
(5) Tedavinin ve denetimli serbestlik
tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında
açılmış olan davanın düşmesine karar verilir.
Aksi takdirde, davaya devam olunarak hüküm verilir.
(6) Uyuşturucu veya uyarıcı
madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu
veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan
dolayı cezaya hükmedildikten sonra da, iki ilâ dördüncü
fıkralar hükümlerine göre tedaviye ve denetimli serbestlik
tedbirine tabi tutulabilir. Bu durumda, hükmolunan cezanın
infazı ertelenir. Ancak, bunun için kişi hakkında bu
suç nedeniyle önceden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine
karar verilmemiş olması gerekir.
(7) Kişinin mahkûm olduğu
ceza, tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine
uygun davranması halinde, infaz edilmiş sayılır;
aksi takdirde, derhal infaz edilir.
(8) Sahte olarak para veya kıymetli
damga üreten, ülkeye sokan, nakleden, muhafaza eden veya kabul eden
kişi, bu para veya kıymetli damgaları tedavüle koymadan
ve resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer
suç ortaklarını ve sahte olarak üretilen para veya kıymetli
damgaların üretildiği veya saklandığı yerleri
merciine haber verirse, verilen bilginin suç ortaklarının
yakalanmasını ve sahte olarak üretilen para veya kıymetli
damgaların ele geçirilmesini sağlaması halinde, hakkında
cezaya hükmolunmaz.
(9) Cumhurbaşkanlığı,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve
Başbakanlık tarafından kullanılan mührü sahte
olarak üreten veya kullanan kişi, iki yıldan sekiz yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(10) Kamu kurum ve kuruluşlarınca
veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca
kullanılan onaylayıcı veya belgeleyici mührü sahte
olarak üreten veya kullanan kişi, bir yıldan altı
yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(11) Kanun veya yetkili makamların
emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının
aynen korunmasını sağlamak için konulan mührü kaldıran
veya konuluş amacına aykırı hareket eden kişi,
altı aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası
ile cezalandırılır.
BAŞKAN Sayın Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Yergök, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1255 sıra
sayılı, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 7nci maddesiyle ilgili önerge
hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi ve
yüce milletimizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak
istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
söz konusu 7nci maddeyle, Türk Ceza Yasasının, kullanmak
için uyuşturucu madde satın alma, kabul etme ve bulundurma
suçunu düzenleyen 191inci maddesi yeniden düzenlenmektedir. Çünkü,
bu maddedeki düzenlemeyle ilgili uygulamada tereddütler olduğu
ve bu tereddütleri gidermenin amaçlandığı belirtilmektedir.
Yasaların mümkün olduğu kadar uygulamada tereddüt yaratmayacak
şekilde düzenlenmesinde sayısız yarar vardır. Zaten,
içinde bulunduğumuz süreçte, çok sık değişen, aceleyle
ele alınan, yeterince tartışılmadan, olgunlaştırılmadan
çıkarılan yasaların en büyük sıkıntısını
bunları uyarlama ve uygulama durumunda olanlar çekmiştir,
işlerini büsbütün zorlaştırmıştır. Yasaların
toplumun ihtiyaçlarını yansıtacak ve uygulamada çelişki
ve tereddüt doğurmayacak biçimde hazırlanması, çok
esaslı bir hazırlık safhasından geçirilmesi, uygulamacıların
görüşlerinin ve katkılarının daha o aşamada
alınması, sağlam bir altyapısının bulunması
gerekir.
22nci Dönemde, özellikle de temel
ceza yasalarıyla ilgili süreç tam bir yapboz sürecine dönüşmüştür.
Bir defa, Hükûmet, bir kanun tasarısını sevk ederken noktasına,
virgülüne dokunulmadan geçsin anlayışıyla sevk ediyor.
Diğer taraftan, iktidar partisi, benim Mecliste yeterli çoğunluğum
var, yasama çalışmalarını istediğim gibi
yönlendiririm, istediğim gibi düzenlerim anlayışını
sürdürüyor. Bugün, bu, öyle bir noktaya tırmandı ki, gün
içinde gündem değişiyor, yemek arasında yasaların
görüşme sırası değişiyor. Milletvekili arkadaşlarımız
oldubittilerle karşı karşıya bırakılıyor,
Meclis çalışmalarına katkıları en aza indiriliyor.
İşin en vahim noktası
ise, temel yasa kavramıyla ilgili yanlış uygulamadır.
İç Tüzükün bu imkânı amacından saptırılıyor,
bir hakkın suistimali olarak kullanılıyor. Âdeta, milletvekillerini
ve Meclisi baypas etmenin aracına dönüştürülüyor.
Görüşmekte olduğumuz
toplam 47 maddeden ibaret olan, adı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi olan bir kanun teklifi temel
yasa olarak görüşülebilir mi? Bu teklifin temel yasayla ne ilgisi
var? Burada, açıkça İç Tüzük ve Anayasa ihlali yapılıyor.
Değerli arkadaşlarım,
bu yüce Meclis, 22nci Dönemde temel ceza yasalarını da görüşerek
kanunlaştırdı. Hatırlamanızı istiyorum,
dikkatlerinize sunuyorum: 345 maddelik yeni Ceza Yasasını
üç günde, 335 maddelik yeni Ceza Muhakemesi Yasasını iki
günde, 121 maddelik yeni Ceza İnfaz Yasasını bir günde
görüşerek kabul etti.
Biz, bu yasaların görüşülmesi
sürecinde, gerek komisyonlarda gerek Genel Kurulda, gerekli itirazlarımızla
birlikte, kısıtlı zaman içinde ciddi katkı sağladık,
kolaylık sağladık.
Peki, şimdi soruyorum: Bu kadar
kapsamlı temel yasalar nasıl oldu da üç günde, iki günde,
bir günde Genel Kurulda görüşülüp kabul edildi? Temel yasa olarak
mı görüştük bu yasaları? Hayır, gruplar arasında
sağlanan uzlaşmayla, bu kadar kısa süre içerisinde yasalaşmaları
mümkün olabildi. Temel yasa olarak görüşülmüş olsaydı,
bu mümkün olabilir miydi? Çünkü, o tarihlerde, Avrupa Birliği
sürecinin de zorlaması, belli tarihe kadar bu yasaların
Meclisten çıkarılmasına dönük talepler etkili oldu.
Avrupa Parlamentosu Başkanı bile Meclisimize geldi ve
bu kürsüden yaptığı konuşmada, müzakere tarihi
için şu şu yasaların şu tarihe kadar çıkması
gereğinden söz etti.
Bu temel ceza yasalarının
Genel Kurul görüşmelerinde, ben ve Grubumuza mensup pek çok arkadaşımız,
yeterince tartışılmadan, konuşulmadan, bu kadar
hızlı şekilde yasa çıkarılmasının
uygulamada sıkıntı yaratacağına o zaman da
dikkati çekmiştik. Bu eleştiriler üzerine söz alan Sayın
Adalet Bakanı Avrupa Birliği bir medeniyet projesi. Biz
de bu medeniyet projesi içerisinde yer almak istiyoruz. Bunun için
acelemiz var. demişti.
Bugün geldiğimiz noktaya bakarsak,
biz, aceleyle çıkardığımız bu yasaları
yürürlüğe girmeden değiştirmeye başladık,
hâlâ değiştiriyoruz, tekrar değiştiriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
MEHMET ZİYA YERGÖK (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Sadece değiştirmiyoruz,
zorunlu müdafilik konusunda olduğu gibi bazı konularda
geri adım atıyoruz, kapsamı daraltıyoruz, kaynağı
artıracak yerde kapsamı daraltıyoruz. Hani hukuk devleti?
Hani adil yargılanma hakkı? Hani savunmanın kutsallığı?
Burada, yine aynı hataları yaparak, yine aynı acele,
yine aynı oldubitti, yine muhalefeti, Meclisi ve milletvekillerini
dışlayan bir anlayışla işi götürüyoruz. Bunun
sonucu ise, uygulamada yeni tereddütler, yeni sıkıntılar,
yeniden başa dönme ve yeni değişiklikler olacaktır.
Avrupa Birliği sürecinde
ise geldiğimiz nokta ortada; askıya alındık 8
başlıkta.
Takdirlerinize sunuyor, yüce
Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
efendim.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunacağım.
III.
- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yoklama
yapılmasını istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Şimdi, tespit yapacağım:
Sayın Emek, Sayın Aslan,
Sayın Arz, Sayın Anadol, Sayın Kılıç, Sayın
Ayvazoğlu, Sayın Bayındır, Sayın Saygun, Sayın
Akyüz, Sayın Önder, Sayın Işık, Sayın Yergök, Sayın
Kart, Sayın Ekmekcioğlu, Sayın Pekel, Sayın Karademir,
Sayın Özyurt, Sayın Özcan, Sayın Çorbacıoğlu,
Sayın Kamacı.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
VI.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin; Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/870) (S. Sayısı: 1255) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Madde 8i okutuyorum:
MADDE 8-
Madde üzerinde bir önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/870 Esas Numaralı Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin 8. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem
Kılıç Yüksel Çorbacıoğlu Mehmet Küçükaşık
Malatya Artvin Bursa
Feridun
Ayvazoğlu Atilla
Kart
Çorum Konya
Madde 8- 26/9/2004 tarihli ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun 221. maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 221. (1) Suç işlemek
amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan
ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce,
örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını
sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2) Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti
çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak
etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını
ilgili makamlara bildirmesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(3) Örgütün faaliyeti çerçevesinde
herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan
örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını
veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya
elverişli bilgi vermesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(4) Suç işlemek amacıyla
örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte
örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek
yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı
ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi
halinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak
suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri
yakalandıktan sonra vermesi halinde, hakkında bu suçtan
dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim
yapılır.(1)
(5) Etkin pişmanlıktan yararlanan
kişiler hakkında bir yıl süreyle denetimli serbestlik
tedbirine hükmolunur. Denetimli serbestlik tedbirinin süresi üç
yıla kadar uzatılabilir.
(6) Kişi hakkında, bu maddedeki
etkin pişmanlık hükümleri birden fazla uygulanmaz.
(7) a) Bir çocuğa müstehcen görüntü,
yazı veya sözleri içeren ürünleri veren ya da bunların içeriğini
gösteren, okuyan, okutan veya dinleten,
b) Bunların içeriklerini çocukların
girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen
gösteren, görülebilecek şekilde sergileyen, okuyan, okutan,
söyleyen, söyleten,
c) Bu ürünleri, içeriğine vakıf
olunabilecek şekilde satışa veya kiraya arz eden,
d) Bu ürünleri, bunların satışına
mahsus alışveriş yerleri dışında, satışa
arz eden, satan veya kiraya veren,
e) Bu ürünleri, sair mal veya hizmet
satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz
olarak veren veya dağıtan,
f) Bu ürünlerin reklamını
yapan,
Kişi, altı aydan iki
yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(8) Müstehcen görüntü, yazı
veya sözleri basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya
yayınlanmasına aracılık eden kişi altı
aydan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası
ile cezalandırılır.
(9) Müstehcen görüntü, yazı
veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan
kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin
güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan,
nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının
kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla
kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır
.
(10) Şiddet kullanılarak,
hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan
yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı,
ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa
arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına
sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar
hapis cezası ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile
cezalandırılır.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutayım,
konuşacak mısınız?
ATİLLA KART (Konya) Konuşacağım
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kart, buyurun.
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa
teklifinin 8inci maddesiyle ilgili değişiklik önergesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
58 ve 59uncu Hükûmetin iddialı hedeflerinin başında,
kamu yönetiminde ve mevzuatta yeni bir yapılanma sürecini
başlatmak söylemi gelmektedir. Türk Ceza Kanunu değişikliği
de bu hedeflerden birisiydi. Bu amaç ve önerge kapsamı doğrultusundaki
değerlendirme, tespit ve gözlemlerimi sizinle paylaşmak
istiyorum.
Sayın milletvekilleri,
22nci Yasama Döneminin başından itibaren hiçbir yasama
döneminde görülmeyen, örneği görülmeyen bir kanun yapma süreciyle
karşı karşıyayız. Yeni yasa tasarıları
veya teklifleri -ki, bu tekliflerin de çoğu zaman Hükûmetin bilgisi
ve talimatı doğrultusunda hazırlandığını
çok iyi biliyoruz- Meclis gündemine taşınırken muhtelif
yasalarda değişiklikler yapıldığını
görüyoruz. Görüşülmekte olan bu yasa teklifinde de 5237, 5252,
5271, 5275, 5320, 5326, 5395 ve 5402 sayılı yasalarda değişikliklerin
amaçlandığını görüyoruz. Dikkatinize sunuyorum:
Değişiklik yapılmak istenen yasaların numaralarından
da anlaşılacağı üzere, bu yasalar 22nci Yasama
Döneminde genellikle son birbuçuk, iki yıl içinde çıkarılan
yasalardır. Bir Meclisin kendi çıkardığı yasalarla
bir iki yıl içinde bu kadar oynama yapması, değişiklikler
yapması başlı başına sorgulanması gereken
ve herhâlde olumlu anlamda kabul görebilecek bir özellik taşımaz.
Bu süreç bile, bu Meclisin verimli ve serbest iradeyle çalışmadığı
yolundaki eleştirilerimizi doğrulamaya yeterlidir diye
düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
arkadaşlarım da, sözcü arkadaşlarım da hep ifade
ettiler, bu teklifin temel özellikleri arasında, kamu davasının
açılmasının ertelenmesi, hükmün tefhiminin ertelenmesi
ve uzlaşma düzenlemeleri başta gelmektedir. Kabul etmek
gerekir ki, bu değişiklikler, hem kamu yönetimi ve hem de
suç ve ceza adaleti bakımından temel bir değişikliktir,
siyasi ve sosyal bir tercihi ortaya koyan değişiklik niteliğindedir.
Bir siyasi iktidar, elbette, bu tercihi yapabilir, buna saygı
gösteriyorum. Ama, bu değişikliği yaparken, acaba,
hangi amaca hizmet ediyoruz, hangi sosyal sınıfa hizmet ediyoruz,
hitap ediyoruz, bunu sorgulamamız gerekiyor.
İşte, bu teklifte de, bu
Hükûmetin temel karakteristiğini ortaya koyan bir değişikliği
görüyoruz değerli arkadaşlarım. Hangi sosyal sınıfa
hizmet ettiğini, sosyal tercihlerini hangi sosyal yapıdan
yana kullandığını gösteren bir tablodan söz ediyorum.
Hükûmetin, emek ve çalışan grubun yerine, sermaye grubuna,
ekonomik gücü yüksek olana, yasa dışı örgütlenen kayıt
dışı kesimlere hizmet etmeyi öncelikli hedef seçtiğini
gösteren bir tabloyla karşı karşıyayız.
Ceza hukukunu bile özelleştirme
mantığı ve anlayışıyla düzenlemek isteyen
bir hükûmet anlayışından söz ediyorum. Sağlık
ve eğitim alanındaki süreçlerden sonra, yargı alanında
da benzer girişimlerin ve süreçlerin başladığını
ibretle izliyoruz değerli arkadaşlarım.
Aslında, biraz evvel de ifade
ettiğim gibi, Hükûmetin sosyal tercihlerini göz önüne aldığımız
zaman, geldiğimiz bu aşamadaki bu tercihlerine şaşırmamak
gerekiyor. Bunu, bu anlamda yadırgamamak gerekiyor
Bakın, bir örnek vermek istiyorum
değerli arkadaşlarım; bunu, lütfen, vicdanlarınıza
seslenerek ifade etmek istiyorum, ne yapıyoruz bu teklifle?
Şu suçları da, -beş tanesinden söz edeceğim, altı
tanesinden söz edeceğim- bunları da uzlaşma kapsamına
alıyoruz. Nedir bunlar? Kasten yaralama, taksirle yaralama,
konut dokunulmazlığını ihlal etmek. Bunları,
bu ilk üçü tartışılabilir, ceza
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla)
adaletine
bakış açınıza göre, sosyal tercihlerinize göre
bunlar tartışılabilir; ama, devamını dikkatlerinize
sunuyorum: Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması
ve beşincisi -ki, en önemlisi bu, vurgulamak istediğim bu,
anlatmak istediğim bu- ticari sır, bankacılık
sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki
bilgi veya belgelerin açıklanmasını da değerli
arkadaşlarım, uzlaşma kapsamına alıyoruz.
Biz, 22nci Yasama Döneminde neyin
mücadelesini veriyoruz? Ticari sırrın, bankacılık
sırrının, müşteri sırrının, bunların
kapsamını daraltma mücadelesi vermiyor muyuz değerli
arkadaşlarım? Niçin bu mücadeleyi veriyoruz? Yolsuzluklarla
mücadele hedefi adına veriyoruz bu söylemleri, bu mücadeleleri.
Geldiğimiz nokta nedir? Geldiğimiz noktada bu kavramların,
bu kurumların sınırlarını daha da genişletiyoruz
değerli arkadaşlarım ve böylece, bu konuda, yolsuzluklarla
mücadele konusundaki en büyük darbeyi kendi elimizle vuruyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla) Bir cümle
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Son cümlenizi alayım.
ATİLLA KART (Devamla) Bu anlayışla,
bu yasal düzenlemelerle yolsuzluklarla mücadele edemeyiz değerli
arkadaşlarım. Bunları, bir kez daha, takdirlerinize
sunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kart.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
8inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati : 18.53
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.03
BAŞKAN
: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26ncı Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
1255 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VI.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin; Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/870) (S. Sayısı: 1255) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 9uncu maddesi
MADDE 9-
BAŞKAN Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/870 Esas Numaralı Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin 9. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Feridun
Baloğlu Mehmet Küçükaşık Halil Ünlütepe
Antalya Bursa Afyonkarahisar
Atilla
Kart
Konya
Madde 9- 5237 sayılı Kanunun
227 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 227-
(1) Çocuğu fuhşa teşvik
eden, bunun yolunu kolaylaştıran, bu maksatla tedarik eden
veya barındıran ya da çocuğun fuhşuna aracılık
eden kişi, dört yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin
güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Bu suçun işlenişine yönelik hazırlık hareketleri
de tamamlanmış suç gibi cezalandırılır.
(2) Bir kimseyi fuhşa teşvik
eden, bunun yolunu kolaylaştıran ya da fuhuş için aracılık
eden veya yer temin eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar
hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Fuhşa sürüklenen kişinin kazancından yararlanılarak
kısmen veya tamamen geçimin sağlanması, fuhşa
teşvik sayılır.
(3) Fuhuş amacıyla ülkeye
insan sokan veya insanların ülke dışına çıkmasını
sağlayan kişi hakkında yukarıdaki fıkralara
göre cezaya hükmolunur.
(4) Cebir veya tehdit kullanarak,
hile ile ya da çaresizliğinden yararlanarak bir kimseyi fuhşa
sevk eden veya fuhuş yapmasını sağlayan kişi
hakkında yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza
yarısından iki katına kadar artırılır.
(5) Yukarıdaki fıkralarda
tanımlanan suçların eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş,
evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruma
ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından
ya da kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı
nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi halinde,
verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçların, suç işlemek
amacıyla teşkil edilmiş örgüt faaliyeti çerçevesinde
işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek
ceza yarı oranında artırılır.
(7) Bu suçlardan dolayı, tüzel
kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(8) Fuhşa sürüklenen kişi,
tedaviye veya psikolojik terapiye tabi tutulur.
(9) Evli olmasına rağmen,
başkasıyla evlenme işlemi yaptıran kişi, altı
aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(10) Kendisi evli olmamakla birlikte,
evli olduğunu bildiği bir kimse ile evlilik işlemi
yaptıran kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre
cezalandırılır.
(11) Gerçek kimliğini saklayarak
bir başkasıyla evlenme işlemi yaptıran kişi,
üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(12) Yukarıdaki fıkralarda
tanımlanan suçlardan dolayı zamanaşımı, evlenmenin
iptali kararının kesinleştiği tarihten itibaren
işlemeye başlar.
(13) Aralarında evlenme olmaksızın,
evlenmenin dinsel törenini yaptıranlar hakkında iki aydan
altı aya kadar hapis cezası verilir. Ancak, medeni nikah
yapıldığında kamu davası ve hükmedilen ceza
bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.
(14) Evlenme akdinin kanuna göre
yapılmış olduğunu gösteren belgeyi görmeden bir
evlenme için dinsel tören yapan kimse hakkında iki aydan altı
aya kadar hapis cezası verilir.
(15) Aynı konutta birlikte yaşadığı
kişilerden birine karşı kötü muamelede bulunan kimse,
iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(16) İdaresi altında bulunan
veya büyütmek, okutmak, bakmak, muhafaza etmek veya bir meslek veya
sanat öğretmekle yükümlü olduğu kişi üzerinde, sahibi
bulunduğu terbiye hakkından doğan disiplin yetkisini
kötüye kullanan kişiye, bir yıla kadar hapis cezası
verilir.
(17) Velayet yetkisi elinden
alınmış olan ana veya babanın ya da üçüncü derece dahil
kan hısmının, on altı yaşını bitirmemiş
bir çocuğu veli, vasi veya bakım ve gözetimi altında
bulunan kimsenin yanından cebir veya tehdit kullanmaksızın
kaçırması veya alıkoyması halinde, üç aydan bir
yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Ünlütepe,
buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ
ve 11 Milletvekilinin, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 9uncu maddesi
üzerinde verilen önerge üzerinde düşüncelerimi açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
Türk Ceza Yasasının 227nci maddesinin (8)inci fıkrasında
bir değişikliğe gidilmektedir, 227nci maddesi fuhşu
düzenlemektedir. Bu maddenin (8)inci fıkrasında aynen
şu söylenmektedir: Fuhşa sürüklenen kişi tedavi veya
terapiye tabi tutulur. Bu Yasayı, 5237 sayılı Yasayı,
biz 2004 yılı içinde kabul ettik. Bu Yasanın görüşülmesi
sırasında, komisyon tutanaklarını inceledim.
Komisyon tutanakları sırasında, bu Yasa düzenlenirken,
hiçbir sayın Adalet Komisyonu üyesi düşüncesini açıklamamış
ve bu Yasa aynen kabul edilmiş. Peki, bir yıllık bir uygulamanın
sonucunda ne tür bir etkileşim oldu da bu Yasanın son
fıkrasında bir değişikliği düşünüyoruz?
Sevgili arkadaşlar, 227nci
madde, demin de söylediğim gibi, fuhuş olayını düzenlemektedir.
Fuhşa sürüklenen kişi tedavi veya terapiye tutulur
iken, burada şuna yönlendiriyoruz: Tedaviye veya psikolojik
terapiye tabi tutulabilir. Peki, fuhşa sürüklenen insanlar
da fiziksel bir eylemle karşı karşıya kalmaz
mı? Fiziksel bir eylemle karşı karşıya kalırsa,
burada tutulabilir diyerek, onun tedavisinden niye uzaklaşıyoruz?
Fuhşa sürüklenen insanların hem fiziksel hem de ruhsal
sağlığının bozukluğu devamlı olarak
karşımıza çıkmaktadır. Sivil toplum örgütleri,
öncelikle kadın haklarıyla ilgili derneklerce yayımlanan
bildiri ve açıklamalarda da belirtildiği gibi, fiziksel
sağlığının bozuklukları karşımıza
çıkmaktadır.
Bu nedir? Bu şuna benziyor: Yani,
biz, son birbuçuk yıldır, hatta hatta son dört yıldır
devamlı, yasalarda değişiklik yapıyoruz. Tembel
bir Parlamentoyuz, hep sınıfta kalıyoruz, çıkardığımız
yasalar ya yukarıdan geri dönüyor ya Anayasa Mahkemesi değiştiriyor
veya biz değiştirmeye kalkıyoruz; ne komisyon istenilen
gibi çalışabiliyor ne Parlamento istediğimiz gibi
çalışabiliyor. Biraz önce, bugünkü uygulamalarda, Sayın
Grup Başkan Vekilimizin zaman zaman yoklama, zaman zaman karar
yeter sayısı istemesinden ben de üzülüyorum, ama, biz parlamenterlerin
asli görevi, yasama görevini yapmaktır. Biz, ancak, bunu talep
ederek, siz değerli milletvekillerinin Parlamentoya girmesini
sağlamaya çalışıyoruz. Değerli Meclis
Başkanımızdan rica ediyorum, buna bir önlem bulsun.
Bir parlamenter yasama görevini yapmıyorsa, yasama görevinden
uzaklaşıyorsa, o zaman, hemen erken seçim kararı alalım;
demek ki yoruldunuz, demek ki yorulduk. Bununla bir yere varamayız,
varamayız.
AHMET YENİ (Samsun) Siz yoksunuz!
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
10 kişi yoksunuz!
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla)
Değerli arkadaşlar, sizin grup başkan vekilleriniz de
bundan sıkıntıya düşüyorlar. Lütfen, AK Partili
milletvekilleri olarak hem grup başkan vekillerinizi hem Sayın
Bakanı rahatlatın. Bugün, iki gündür Sayın Bakanın
burada çektiği sıkıntıları en az biz de onlar
kadar biliyoruz. Yasa yapmanın tekniği, burada olmaktır,
burada bulunmaktır, aldığınız paranın
hakkını burada verebilmektir. İnsan olmanın gereği,
parlamenter olmanın gereği bu. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) CHP tarafına
bak, CHP tarafına.
MUHARREM KARSLI (İstanbul)
Kaç kişi var şurada?
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla)
Sevgili arkadaşlar, şimdi, ne oldu; şimdi, ne oldu, onu
anlatmaya çalışacağım.
MUHARREM KARSLI (İstanbul)
Şurada kaç kişi var? Bakın.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla)
Sevgili arkadaşlar, katılımcılığı
savundunuz, bundan uzaklaştınız. Hatta, meslek örgütlerini
düşüncesinden dolayı dinleyemediğinizi, grup
adına konuşma yapan değerli arkadaşımız
söyledi. IMFye karşı çıktınız, IMFnin uysal çocukluğunu
kabul ettiniz. Yeşil mazot dediniz, çiftçiyi, tarlasına
girip ekim yapamaz bir hale getirdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) Maddeye
gel, maddeye!
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla)
Ben maddeler üzerinde konuşuyorum. Dinlerseniz onu görürsünüz.
Çıkardığımız
yasalarda da, tembel çocuklar gibi çift dikiş gitmeye başladık
arkadaşlar. Çift dikiş gidiyoruz. Çalışkan bir parlamento
mu? Hayır, görevini yapamayan bir parlamento durumundayız
ve o zaman, sık sık bu yasa değişiklikleri bir
şeyi daha ortaya çıkartıyor. O da, yasa uygulayıcıları
sıkıntıya sokuyor. Ve ben şunu söylemek istiyorum:
Allah, yasa uygulayıcılarına sabır versin. Her
gün Bu yasa ne tür bir değişikliğe uğrayacak, ne
tür bir değişiklik yapıldı? diye, bunu takipten
dolayı gerekli incelemeleri yapamamaktadırlar.
Bir yasayı bir yasama döneminde
eğer üç dört sefer görüşüyor ve yasaları değiştiriyorsak,
bu, çok çalışmak değildir arkadaşlar; düzensiz çalışmaktır,
verimsiz çalışmaktır, milletin parasını ve
vaktini israf etmek demektir. 22nci Dönem Parlamentosu, maalesef,
şimdi söylediğim sözlerin gerçek olduğu bir parlamento
haline dönüşmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ünlütepe,
son cümlenizi rica edebilir miyim.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla)
Sayın Başkanım, bağlıyorum.
Benim bu önergeyi desteklemekteki
bütün amacım şudur: Maddenin eski düzenleniş şekli
daha uygundur. Değişiklik, ciddi sıkıntılara
yol açabilir, fiziksel rahatsızlıklara çözüm yolu getirmemektedir.
Bu nedenle, maddenin eski haliyle düzenlenmesinin kamu yararı
açısından daha yararlı olduğu düşüncesini
belirtiyor, tüm arkadaşlarımı sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Ünlütepe.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunacağım. Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
MADDE 10
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MADDE 11
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MADDE 12
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MADDE 13
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
MADDE 14
BAŞKAN 14üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MADDE
15
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.16
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati:19.22
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26ncı Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
1255 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VI.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin; Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/870) (S. Sayısı: 1255) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet?
Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, Kütahya
Milletvekili Abdullah Erdem Cantimurun, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu.
5.-
Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimurun; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (2/874) (S. Sayısı: 1249)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada yer alan, Diyarbakır
Milletvekili Osman Aslanın, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan
Zararların Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu.
6.-
Diyarbakır Milletvekili Osman Aslanın; Terör ve Terörle Mücadeleden
Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
İçişleri Komisyonu Raporu (2/843) (S. Sayısı: 1241)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Diğer işlerde de komisyon
bulunamayacağı anlaşıldığından,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 5 Aralık 2006 Salı günü
saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar diliyorum.
Kapanma
Saati: 19.23