DÖNEM:
22 CİLT: 138 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
27nci Birleşim
5 Aralık 2006 Salı
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Konya Milletvekili Ahmet
Işıkın, ihalesi gerçekleşen Konya-Çumra Üçüncü Merhale
Projesinin en büyük bölümlerinden biri olan Mavi Tünel Projesinin
Konya Ovasında tarım ve hayvancılığın gelişimi
ile bölge ekonomisine getireceği yararlara ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, tarım
ve hayvancılıkla uğraşan kesimin kredi alımı
ile mevcut kredi borçlarını ödemelerinde kolaylık
sağlanması konularında alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Gülseren Topuzun,
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin
72nci yılı münasebetiyle, kadınların karar alma
mekanizmalarında daha fazla yer almalarının önemine
ilişkin gündem dışı konuşması
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 15/11/2006 tarihli
ve 5556 Sayılı Kanunun bir kez daha görüşülmek üzere geri
gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/1161)
2.- Kars Milletvekili Selami Yiğitin, Plan
ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/422)
3.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun,
5084 ve 5350 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tekliflerinin (2/577) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/420)
4.- Mersin Milletvekili Hüseyin Özcanın,
Sıvılaştırılmış Petrol Gazları
(LPG) Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/836) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/421)
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi ve
27 milletvekilinin, çocuklara yönelik cinsel sömürünün araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/401)
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay
Başkanlığının 2005 Mali Yılı Kesinhesaplarına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını
İnceleme Komisyonu Raporu (5/27) (S. Sayısı: 1268)
2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşderenin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı:
305)
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil
ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
5.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11
Milletvekilinin; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/870)
(S. Sayısı: 1255)
VI. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2005 Mali Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının
görüşme gün ve saatleri ile konuşma sürelerine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
2.- (10/225) ve (10/372) esas numaralı Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerin
birleştirilerek görüşülmesine; bu görüşmelerden
sonra sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek
kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
VII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 36 milletvekilinin,
TRT yönetimi hakkında ileri sürülen iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/225)
2.- Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri
Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili
Süleyman Sarıbaşın, TRTnin yayın politikası
ve personel yönetimiyle ilgili çeşitli iddiaların
araştırılarak TRTnin asli görevlerini daha sağlıklı
yürütebilmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/372)
VIII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Elâzığ Milletvekili M. Necati Çetinkayanın,
Yozgat Milletvekili Emin Koçun, konuşmasında, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Devlet Bakanı Beşir Atalayın,
İstanbul Milletvekili Berhan Şimşekin ve Malatya Milletvekili
Süleyman Sarıbaşın, konuşmalarında, Hükûmete
sataşmaları nedeniyle konuşması
IX. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun,
Diyanet İşleri Başkanlığının kadınlara
şiddeti öven ve doğruluğu olmayan hadisleri ayıklama
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Mehmet AYDINın cevabı (7/16387)
2.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, Tarım
ve Köyişleri Bakanının ABDde yaptığı iddia
edilen bir görüşmeye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
ŞAHİNin cevabı (7/18023)
3.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın,
esnaf ve sanatkârların sosyal güvenlik primlerine ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLUnun
cevabı (7/18028)
4.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLUnun,
Antalyadaki bir çevre sorununa ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı OsmanPEPEnin cevabı (7/18030)
5.- Antalya Milletvekili Nail KAMACInın,
personel alımı sınavına ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18031)
6.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun,
Bakanlığa ait hizmet binalarına ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18032)
7.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun
yanan orman alanlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPEnin cevabı (7/18033)
8.- İzmir Milletvekili Canan ARITMANın,
bazı kıyafetleri giyenlerle ilgili açıklamasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali ŞAHİNin cevabı (7/18038)
9.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin,
TESEVin bir raporunda makalesi bulunan Polis Akademisi öğretim
üyelerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSUnun cevabı (7/18051)
10.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLUnun,
eğlencelerde sorumsuzca silah kullanımına ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSUnun cevabı
(7/18053)
11.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin,
basında çıkan Polis Akademisiyle ilgili bazı iddialara
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSUnun
cevabı (7/18056)
12.- Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKCİOĞLUnun,
Antalyanın Manavgat ilçesindeki personel ve derslik ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİKin
cevabı (7/18070)
13.- Kırıkkale Milletvekili Halil TİRYAKİnin,
Kırıkkale-Delice-Büyükavşar Lisesinin kapatılma
kararına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
ÇELİKin cevabı (7/18072)
14.- İzmir Milletvekili Canan ARITMANın,
sınıf tekrarı yapacak öğrencilerin durumuna
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİKin
cevabı (7/18077)
15.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZın,
başarısız öğrencilere yapıldığı
iddia edilen bir uygulamaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİKin cevabı (7/18094)
16.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin,
Dünya Bankası kredili veya hibeli projelere ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİKin cevabı
(7/18197)
17.- İzmir Milletvekili Canan ARITMANın,
Başbakanı eleştirmesi nedeniyle oturma izni uzatılmadığı
iddia edilen yabancı bir tiyatro sanatçısına ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSUnun cevabı
(7/18099)
18.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURTun, kayıtdışı
Kuran kurslarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSUnun cevabı (7/18100)
19.- Osmaniye Milletvekili Necati UZDİLin,
geçici görevli personele kadro verilip verilmeyeceğine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı
(7/18106)
20.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜnün,
İzmirdeki bir basketbol maçında açılan pankarta
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSUnun
cevabı (7/18173)
21.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLUnun,
bazı kıyafetleri giyenlere yönelik işlemlere ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSUnun cevabı
(7/18175)
22.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAKın,
Emekli Sandığının özelleştirilen otel ve diğer
gayrimenkullerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
ŞAHİNin cevabı (7/18182)
23.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLUnun,
Sarmısaklı Tarım İşletmesi arazisinin ekimine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITANın cevabı
(7/18184)
24.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATURun, bir
ders kitabında bir gazetenin reklamının yapıldığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
ÇELİKin cevabı (7/18189)
25.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCInın,
Ankara Hasanoğlan Anadolu Öğretmen Lisesinde yaşandığı
iddia edilen olaylara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİKin cevabı (7/18196)
26.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin,
Yunanistandan akaryakıt kaçakçılığı yaptığı
iddia edilen bir firmaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Kürşad TÜZMENin cevabı (7/18551)
27.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜNün, Karamana
Fen Fakültesi kurulmasına ve yeni kurulacak üniversiteler
ile ilgili kanun tasarısı taslağına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİKin cevabı
(7/18582)
28.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ardahandaki
bir köy sağlık ocağının personel ve onarım
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep AKDAĞın cevabı (7/18595)
29.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİNin,
TÜPRAŞın satışı iptal edilen hissesine ödenen
temettüye ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITANın
cevabı (7/18613)
30.- Mersin Milletvekili Ersoy BULUTun, Mersin-Tarsusta
kurulmak istenen katı atık bertaraf tesisine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı
(7/18627)
31.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz KETENCİnin,
sulak alanların kurumasına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18628)
32.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESANın,
Gümrük Müsteşarlığı logosundaki İngilizce
ibareye ilişkin sorusu ve Devle Bakanı Kürşad TÜZMENin
cevabı (7/18677)
33.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCAnın,
Afyonkarahisara yapılan yatırımlara ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
ŞENERin cevabı (7/18711)
34.- Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜNün,
Spor Toto Teşkilatı ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlerinin
makam araçlarına ve şans oyunları hasılatına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali ŞAHİNin cevabı (7/18713)
35.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCAnın,
Afyonkarahisara yapılan yatırımlara ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali ŞAHİNin cevabı (7/18714)
36.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİNin,
bir kaçakçılık soruşturması ile ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMENin cevabı
(7/18717)
37.- Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYAnın,
bir gümrük başmüfettişinin hazırladığı
rapor üzerine Gümrük Müsteşarlığında yapılan
işlemlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad
TÜZMENin cevabı (7/18718)
38.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCAnın,
Afyonkarahisara yapılan yatırımlara ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPEnin cevabı (7/18760)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00te açılarak altı
oturum yaptı.
Trabzon Milletvekili Asım Aykan, ülkemizde
son zamanlarda yapılan deprem tartışmalarının
halk üzerinde yarattığı olumsuz etkilere ilişkin
gündem dışı bir konuşma yaptı.
Van Milletvekili Hacı Binerin, Medeniyetler
İttifakı Projesinin dünya barışı üzerindeki
olumlu yansımalarına ilişkin gündem dışı
konuşmasına Devlet Bakanı Mehmet Aydın,
Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştunun,
vakıf müessesesinin, toplumda sosyal adaletin, dayanışmanın,
huzur ve barışın tesisine olan faydalarına
ilişkin gündem dışı konuşmasına Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin,
Cevap verdi.
9/11/2006 tarihli ve 5555 sayılı Vakıflar
Kanununun bazı maddelerinin Anayasanın 89uncu maddesine
göre bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi;
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 59 milletvekilinin,
küresel ısınmanın ülkemize etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
(10/399),
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Ateş ve
30 milletvekilinin, kamu sağlık kuruluşlarındaki
performansa dayalı döner sermaye uygulamasının
araştırılarak neden olduğu sorunların giderilmesi
için (10/400),
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri;
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; Meclis
araştırması önergelerinin gündemdeki yerlerini alacakları
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmının 369uncu
sırasında yer alan 1162ye 1inci ek sıra sayılı
komisyon raporunun, bu kısmın 5inci sırasına
alınmasına ilişkin CHP Grubu önerisinin, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edilmediği açıklandı.
Geçen birleşimde, TBMM İçtüzüğünün
55, 57 ve 140ıncı maddelerine aykırı hareket edildiği,
Meclisin çalışma saati tamamlandıktan sonra da çalışmaları
devam ettirdiği iddiasıyla, Başkanın tutumu hakkında
usul tartışması yapıldı.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmının:
1inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212)
(S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2nci sırasında bulunan, Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030)
(S. Sayısı: 904),
3üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında
Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım
Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/1115) (S. Sayısı:
1147),
5inci sırasında bulunan, Kütahya Milletvekili
Abdullah Erdem Cantimur'un, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair (2/874) (S. Sayısı: 1249),
6ncı sırasında bulunan, Diyarbakır
Milletvekili Osman Aslanın, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan
Zararların Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair (2/843) (S. Sayısı: 1241),
Kanun Tasarı ve Tekliflerinin görüşmeleri,
ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4üncü sırasında bulunan ve İç Tüzükün
91inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler halinde görüşülmesi kararlaştırılmış
bulunan Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ ve 11 Milletvekilinin, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/870) (S.
Sayısı:1255) görüşmelerine devam olunarak 15inci maddesine
kadar kabul edildi.
5 Aralık 2006 Salı günü saat 15.00te toplanmak
üzere, birleşime 19.23te son verildi.
İsmail Alptekin |
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
Ahmet Küçük |
Mehmet Daniş |
|
Çanakkale |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
Bayram
Özçelik |
|
|
Burdur |
|
|
Kâtip
Üye |
|
|
No.:
39
II. - GELEN KÂĞITLAR
1 Aralık 2006 Cuma
Rapor
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay
Başkanlığının 2005 Mali Yılı Kesinhesaplarına
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını
İnceleme Komisyonu Raporu (5/27) (S. Sayısı: 1268) (Dağıtma
tarihi: 1.12.2006) (GÜNDEME)
No.: 40
4 Aralık 2006 Pazartesi
Cumhurbaşkanınca Geri Gönderilen Kanun
1.- 15.11.2006 Tarihli ve 5556 Sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu,
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi (1/1268) (Anayasa ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.12.2006)
Tasarılar
1.- Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1266) (Plan ve
Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.11.2006)
2.- Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin
Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması
Hakkında Kanun Tasarısı (1/1267) (Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.11.2006)
3.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı (1/1269) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1.12.2006)
Teklif
1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtmanın;
5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 103 üncü Maddesine (8)
Sırasıyla Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi
(2/899) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.11.2006)
No.: 41
5 Aralık 2006 Salı
Rapor
1.- İstanbul Milletvekili Yaşar Nuri Öztürkün;
Erzurum ve Sivas Kongrelerine Katılan Delegelerin Mezarları
Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37nci Maddesine
Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/802) (S. Sayısı:
1274) (Dağıtma tarihi: 5.12.2006) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergesi
1.- Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ
ve 27 Milletvekilinin, çocuklara yönelik cinsel sömürünün
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98inci, İçtüzüğün
104 ve 105inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/401) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/11/2006)
5 Aralık 2006 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27nci Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
İSMET ATALAY
(İstanbul) Sayın Başkan, toplantı yeter sayısı
yok.
ATİLLA KART
(Konya) Hiç tereddüt yok mu Sayın Başkan?
BAŞKAN Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı
söz vereceğim.
Konuşma süreleri
beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir.
Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, konuşma yapacak olan arkadaşlarımızla
ilgili olarak gündem dışı veyahut da maddeler üzerinde,
önergeler üzerinde görüşme yapacak olan arkadaşlarımıza
sadece ek bir dakika süre verilecektir. Arkadaşlarımızın,
lütfen, bu konuda Başkanlık Divanına anlayış
göstermelerini istirham ediyorum.
Gündem dışı
ilk söz, Mavi Tünel Projesiyle ilgili söz isteyen Konya Milletvekili
Ahmet Işıka aittir.
Sayın
Işık, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Konya Milletvekili Ahmet Işıkın,
ihalesi gerçekleşen Konya-Çumra Üçüncü Merhale Projesinin en büyük
bölümlerinden biri olan Mavi Tünel Projesinin Konya Ovasında tarım
ve hayvancılığın gelişimi ile bölge ekonomisine
getireceği yararlara ilişkin gündem dışı
konuşması
AHMET IŞIK
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
yapım ihalesi gerçekleşen Konya-Çumra Üçüncü Merhale Projesinin
en büyük kısmı olan Mavi Tünel Projesinden bahsetmek üzere
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
asırlarca değişik medeniyetlere zemin oluşturmuş
Konya, dünyanın en eski yerleşim merkezleri arasında
yer almaktadır. Coğrafi konumu, yüz ölçümü, nüfusu, tarihî
kültürel mirası, çok yönlü turizmi, sanayisi ve dinamik ticaretiyle,
hububatta yüzde 10,5, pancarda yüzde 21, hayvancılıkta yüzde
9 olmak üzere, 2 milyon 750 bin hektar alandaki tarımıyla cazibe
merkezi olma özelliğini artırarak devam ettirmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Konyamızın iktisadi kalkınmasına ve hayat standardının
artırılmasına tesir edecek projelerden bir tanesi de
Konya-Çumra Üçüncü Merhale Projesinin en büyük ayağı olan
Mavi Tünel Projesidir. Konya kapalı havzasında bulunan
mevcut su kaynaklarının, gelişen teknoloji ve artan
nüfusa bağlı olarak, tarımsal faaliyetler ile şehrin
içme, kullanma ve endüstri su ihtiyacını karşılayamaz
hale gelmesi sonucunda, komşu havzalardan ilave su teminini
gündeme getirmiştir. Devlet Su İşleri teşkilatınca
yapılan inceleme ve araştırmalar sonucunda, Yukarı
Göksu Havzasının sularının, yapılacak üç
adet baraj ve 17 kilometrelik tünel vasıtasıyla Konyamızın
kapalı havzasına aktarılması uygun ve ekonomik
çözüm olarak tespit edilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
Konya-Çumra Üçüncü Merhale Projesinin en önemli ünitesini, yılda
toplam 180 milyon metre küp suyu Konya kapalı havzasına aktaracak
olan Mavi Tünel Projesi teşkil etmektedir.
Bağbaşı
Barajı ve Mavi Tünelle, Yukarı Göksu Havzasının
Akdenize boşa akan sularının boşa akması engellenip,
kuraklıkla karşı karşıya kalan Konya Ovasının
suya kavuşturulması gerçekleştirilmiş olacaktır.
Konya, Çumra ve
Karapınar ovaları, aslında, yer altı suyu bakımından
ülkemizin en önemli su kaynağına sahip olmakla birlikte,
son yıllarda yaşanan kuraklık ve aşırı su
çekimi nedeniyle statik su seviyelerinde büyük düşüşlere
sebep olmuş. Bu nedenledir ki, yer altı suyunu besleyen ilave
yer üstü su kaynaklarına ihtiyaç duyulmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Konya-Çumra Üçüncü Merhale Projesi, kapsadığı sulama
alanı bakımından GAPtan sonra ikinci büyük sulama projesidir.
Yapımı üç yıl sürecek olan Mavi Tünel Projesi sonuçlandığında
Konya Ovamızın yaklaşık yüzde 30unda sulu tarım
yapılabilecek, 180 milyon metreküp su Konya Ovamızın
topraklarına hayat verecek, iklime olumlu etki sağlayacak,
alternatif ürünler yetiştirilebilecek, hayvancılıkta
büyük atılım gerçekleşecek, milyarlarca dolar katma
değerle birlikte ülke ekonomimize büyük katkı sağlayacak
ve binlerce insanımıza istihdam imkânı sağlanmış
olacaktır. İlaveten, yerleşim merkezlerinde risk noktasına
gelmiş olan içme suyu meselesi de bu şekilde çözülmüş
olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
Konyamızın bir asırlık kızıl elmasının
hayata geçirilme sürecinde tarihî katkı ve kararlılıklarından
dolayı, başta çiftçilerimiz olmak üzere, tüm Konya insanına
tarihî bayramı yaşatan Başbakanımız başta
olmak üzere, Hükûmetimize, Enerji Bakanımıza, Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğüne, kısacası, emeği
geçen herkese, Konya insanımız adına teşekkürlerimizi,
şükranlarımızı arz ediyor, Genel Kurulu tekrar
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Işık.
Mavi Tünelin
Konyamıza ve Türkiyemize hayırlı olmasını
diliyorum.
Gündem dışı
ikinci söz, çiftçilerimizin sorunlarıyla ilgili söz isteyen
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüte aittir.
Sayın
Öğüt, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, tarım
ve hayvancılıkla uğraşan kesimin kredi alımı ile
mevcut kredi borçlarını ödemelerinde kolaylık
sağlanması konularında alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündem dışı konuşması
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tarım
ve hayvancılıkla ilgili, çiftçilerin sorunlarıyla
ilgili konuşma yapacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
şu elimde getirdiğim dosyada, Türkiyenin her tarafında
çiftçilerin icraya verildiğini gösteren belgeler var. Erzurumda,
Ankara-Beypazarında, Tokatta, Sivasta, Amasyada, Ardahanda,
Karsta, her tarafta çiftçilerimiz şu anda icraya verilmiş.
Ziraat Bankası, hem traktörlerini bağlamış hem evlerini
satışa çıkarmış hem de tarlalarını
satışa çıkarmış, Eskişehirde de -sekiz
sene- ineğini, bir çiftçimizin, satışa çıkartarak
satmıştır. Nüfusun yüzde 40ını oluşturan
çiftçilerimizin durumu bu, perişanlık içerisinde. Tabii
ki, zaman kısa olduğu için başlıklarıyla gidiyorum.
Ayrıca, bu
Ziraat Bankası ne iş yapar, ben bunu anlayamıyorum.
Ziraat Bankası çiftçilere kredi verir. Şimdi, Doğu
Anadoluda şu anda çiftçiler Ziraat Bankasına müracaat
ediyor. Bankalar, efendim, plasman yok, kredi veremeyiz
Peki, borcumu
yatırıyorum diyor, 7 milyar borcunu yatırıyor.
Tamam, 7 milyar borcunu yatır, ben sana kredi vereceğim
diyor, onu da vermiyor.
Şimdi, duyuyorum,
Erzurum bölge, Ardahana plasman göndermemiş, Karsa göndermemiş.
Doğu Anadoluda, arkadaşlar, kar, fırtına şu
anda. Bu hafta, ben, pazar günü Ardahandaydım, 10 santim kar var.
Çiftçi diyor ki -pazar günü Ardahan Hayvan Pazarını gezdim,
oradaki hayvan yetiştiricileriyle konuştum- Şu anda
biz kredi alırsak yem alırız, ama iki ay sonra yem almaya
kalkarsak yemin, iki misli, fiyatı oluyor.
Şimdi, geçen
sene 170 bin lira otun tonu, bu sene 350 bin lira olmuş; saman 150
binden 300 bine çıkmış, yem 15 binmiş, 22 bin olmuş.
Hayvan gittikçe aşağıya iniyor. Bir inek 1 milyar 200
iken 700 milyon liraya düşmüş. Niye düşüyor? Hem kaçak
et hem kaçak hayvan geliyor.
Değerli arkadaşlar,
hayvancılık ve çiftçilikle uğraşan insanlar perişan
bir durumda. Biz, 2003 yılında bir kanun çıkardık,
iyileştirelim dedik, ama hiç iyileşmedi. Narenciyede olsun,
fındıkta olsun, zeytinde olsun, diğer, şeker pancarında
olsun, hakikaten, insanlarımız çok perişan. Bizi seçip
gönderdiler buraya, dertlerine çare bulalım, ama çare olamıyoruz.
Ben üzülüyorum, vicdan azabı çekiyorum.
Pazar günü Hayvan
Pazarını dolaştığım zaman Ardahanda, insanlar
karlar altında, eksi 10 derecede kıvranıp duruyorlar.
Yani, her yerde, işte, Nevşehirde de patates, Kırşehirde
de patates krizi var.
Değerli arkadaşlar,
en önemlisi, Kurban Bayramı geliyor. Müslümanların dinî
bayramı, vacip olan bir bayram. Bu Bayramı inşallah
coşkuyla kutlayacağız. Doğu Anadoludan, güneydoğudan
büyük şehirlere hayvanlar geliyor, kurbanlıklar geliyor.
Ama, İstanbul bir karar almış: Efendim, 18 Aralıktan
önce hayvanlar İstanbula giremez, hayvan kamyonları. Doğu
Anadoludan, Anadoludan gelen hayvan kamyonları şu anda
Gebzede, sınırda bekliyor, kamyonun üzerinde hayvanlar
bekliyor. Dün akşam da ben İstanbul Valisi Sayın Muammer
Beyle görüştüm, vali muavinine yönlendirdi. Vali muavini
de... Efendim, belediye başkanı, Tarım Bakanlığı
bir karar almış, İstanbulun Avrupa yakasına geçiş
yok, İstanbulun Anadolu yakasında da geçiş yok.
Ya, şimdi,
bakın arkadaşlar, yani, senede bir gün insanlar Kurban Bayramını,
dinî vaciplerini yerine getirecekler. Bir yabancı gelirken,
bir papa gelirken her türlü kolaylığı yapıyorsunuz,
kendi vatandaşınız gelirken Kardeşim, yollar
tıkalı, İstanbula giremezsin. diyorsunuz. Böyle bir
rezillik olabilir mi arkadaşlar? Bu ayıptır ya! (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Ben dün konuştum,
adam diyor ki: Tarım Bakanının yazısı var kardeşim.
Tarım Bakanı diyor ki: İstanbula sokamazsınız.
Tarım Bakanı nerede?
Şimdi Hükûmete
sesleniyorum, sizden rica ediyorum: Bu bizim ortak sorunumuz.
MUHARREM KILIÇ
(Malatya) Hükûmet yok. Hani, Hükûmet var mı?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Yani, şimdi, ortak sorunumuz.
Değerli arkadaşlar,
politikanın dışında, orada her türlü partiden insanlar
var. Şu anda Kocaelide, Gebzede kamyonlar sıraya girmiş,
İstanbul zabıtası önünü kesmiş, bırakmıyor.
Affedersiniz, yani, böyle bir şey olabilir mi? Bu ne kadar
ayıp! Yani, Türkiye Cumhuriyeti devletine, Büyük Millet Meclisine
yakışır mı?
Şimdi, ben
rica ediyorum buradan, Tarım Bakanına, Başbakanımıza,
bütün yetkililere rica ediyorum, el koysunlar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Öğüt, bir dakikalık sürenizi başlatıyorum, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Bu olaya el konulsun, insanlarımız hayvanlarını
götürsünler, belediyelere talimat verilsin, belediyeler
doğru dürüst yerler versin, kesimhaneleri versin, hayvan
sağlığıyla ilgili önlemler alınsın, insanlar
huşu içerisinde, gönül rahatlığı içerisinde kurbanını
alsın, dinî görevlerini yerine getirsin değerli arkadaşlar.
Başka ne istiyor vatandaş bizden? Yani, yılda bir defa,
adam, Karstan, Vandan, Hakkâriden, Ağrıdan, gelmiş Ardahandan,
sınırda bekliyor. İşte gidin, varsa Gebzede tanıdıklarınız,
arayın, sorun. Bunun için ben Hükûmetten şunu rica ediyorum:
Bir: Çiftçi borçlarını,
mutlak surette... Ziraat Bankasında bir kolaylık yapılsın,
bir kolaylaştırma yapılsın, bir ödeme taksiti yapılsın.
İkincisi:
Ziraat Bankasına para gönderilsin, çiftçilerimiz yem kredisi
alsın. Aksi takdirde, bir iki ay sonraya kalırsa, yemi 2 misli
fiyatına alacak, adam zarar edecek.
Üçüncüsü: Kurban
Bayramı geliyor. Kurban Bayramı nedeniyle büyük şehirlere
gelen köylülerimize, çiftçilerimize kolaylıklar sağlansın,
insanlar kurbanlarını rahat satmış olsunlar.
Bu vesileyle,
gelecek Kurban Bayramını kutluyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Gündem dışı
üçüncü söz, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesiyle
ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili Gülseren Topuza aittir.
Sayın Topuz,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Gülseren Topuzun, Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 72nci
yılı münasebetiyle, kadınların karar alma
mekanizmalarında daha fazla yer almalarının önemine ilişkin
gündem dışı konuşması
GÜLSEREN TOPUZ
(İstanbul) Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli
üyeleri; bugün, Türk kadını seçme ve seçilme hakkının
72nci yılı münasebetiyle ilgili gündem dışı
konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kadınlar, toplumsal
düzenlemelerin hukuki düzenlemelerini oluşturan birinci
kuşak haklara İkinci Dünya Savaşını takip
eden yıllarda kavuşmaya başlamıştır.
1960larda ivme kazanan kadın hareketinin de etkisiyle, 20nci
yüzyılın son çeyreğinde toplumsal ve ekonomik haklar
gündeme gelmiştir. 1970li yıllarda ise, Birleşmiş
Milletler başta olmak üzere, uluslararası kuruluşlar,
kadın hakları konusundaki tartışmaların odağında
aktif olarak yer almışlardır ve kavramsal çerçevenin
çizilmesinde de önemli rol oynamışlardır.
İnsan haklarına
dair temel belgelerde eşitlik ve ayrımcılığa
uğramama prensibi temel alınmaktadır. Demokratikleşme
sürecinde, toplumların, kadınların birey olarak sahip
oldukları temel hak ve özgürlükleri kullanma, bu hakları
koruyup geliştirme kapasiteleri dikkate alınmaya
başlanmıştır. Bu süreç, ulusal ve uluslararası
planda cinsiyete dayalı ayrımcılığın ortadan
kaldırılması için toplumsal cinsiyet eşitliği
bakış açısının insan hakları alanına
yerleştirilmesi çabalarının artarak sürdürülmesine
yol açmıştır.
Bilindiği
üzere, bu çabalar, ulusal ve uluslararası düzenlemelerde kadınların
siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal hayata katılımını
sağlayacak tüm haklardan erkeklerle eşit şekilde yararlanmaları
gerektiği ön kabulü şeklinde de yansımasını
bulmuştur. Bu kabulün en önemli göstergelerinden biri Uluslararası
Kadın Hakları Yasası olarak da adlandırılan
Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi olan
CEDAWdır.
Bilindiği
gibi, son yirmi beş yılda Birleşmiş Milletler tarafından
gerçekleştirilen dört Dünya Kadın Konferansı uluslararası
toplumu eşitlik, barış ve kalkınma hedefleri etrafında
birleştirmiştir. Konferanslar sonucunda, tüm dünyada, kadının
durumunun iyileştirilmesi yönünde önemli mesafe katedilmiştir.
Ancak, halen kadın ve erkek arasındaki eşitliğin
tam anlamıyla hayata geçirildiğini söylememiz de mümkün
görünmemektedir.
Bilindiği
üzere, en temel eşitlik göstergelerinden birisi, karar alma mekanizmalarında
kadınlarımızın eşit temsili ve katılımıdır.
Siyasal katılım, bireyin siyasal sistemle kurmuş olduğu
ilişkilerdir. Bu ilişkiler, siyasal olayları izlemek
ve bilgi edinmekten siyasal eylemlerde bulunmaya, oy vermeye, adaylığa
ve siyasal karar mekanizmalarında yer almaya kadar uzanan değişik
biçim ve boyutlarda kendilerini gösterebilir.
Bütün dünyada
kadınlar, eğitim düzeylerinden, geleneksel yaşam biçimleri
ve değer yargılarından, yasalardaki ayrımcı
hükümlerden kaynaklanan engeller nedeniyle, yüzyıllar boyunca,
içinde yer aldıkları siyasal sistemlerle yeterince
bağ kuramadan yaşamışlardır. 20nci yüzyılda
geleneksel yaşam biçimlerinden çağdaş yaşam biçimlerine
yönelişin kazandığı ivme ve özellikle de seçme ve
seçilme konusunda yasalarda yapılan eşitlikçi düzenlemeler,
kadın siyasal katılımında görüntü değişikliğine
yol açmıştır.
Yine de günümüzde
kadının siyasal katılımı hâlâ erkeklerle
eşit düzeye gelememiştir. Özellikle seçilme hakkından
yararlanma ve siyasal karar mekanizmalarında yer alma konusunda
cinsler arası eşitsizlik çok belirgin bir biçimde varlığını
sürdürmekte ve kadınlar, erkeklerin, ne yazık ki, çok gerisinde
kalmaktadırlar.
Kadın hakları
açısından Türk kadını pek çok başarı ve kazanım
elde etmesine rağmen, maalesef, bugün hak ettikleri yerde olduklarını
söylememiz çok güçtür.
Türk kadınının
Kurtuluş Savaşındaki mücadelesi gibi Türk toplumunun
kalkınmasında da önemli bir rolü olduğuna inanan Atatürk,
1920lerdeki demeçlerinde Büyük Türk kadınını çalışmalarımıza
ortak yapmak, yaşamımızı onunla birlikte yürütmek
amacındayız. Türk kadınını ilmî, ahlaki, sosyal,
ekonomik alanlarda erkeğin ortağı ve yardımcısı
yapmak yolumuzdur. demiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, kadına seçme
ve seçilme hakkı tanıyan dünyadaki ilk ülkelerden biridir.
Dünyadaki pek çok ülkeden önce, 1930 yılında, yerel seçimlerden
önce bu hakkı tanımıştır.
Türk kadını,
5 Aralık 1934 tarihinde ise milletvekili seçme ve seçilme hakkını
kazanmıştır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Topuz, ek sürenizi başlatıyorum, lütfen konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
GÜLSEREN TOPUZ
(Devamla) Bu hakları erkeklerle eşit bir biçimde elde
eden kadınlarımızın yüksek bir siyasal katılım
düzeyine ulaşmış oldukları söylenemez. Bugün, ne
yazık ki, kadınların karar alma mekanizmalarında
da yeteri kadar var olmadıklarını görüyoruz.
1935 yılında
yapılan seçimlerde 18 kadın milletvekili Meclise girmiş,
yüzde 4,6 oranında Parlamentoda temsil hakkı elde etmişlerdir.
Bugün ise, Parlamentomuzda 24 tane kadın milletvekili Meclise
girmiş olmasına rağmen, yüzde 4,4 oranında temsil
hakkı elde etmiş bulunmaktalar. Maalesef, bu oran 1935
yılındaki oranın altında kalmıştır.
Gelişmiş
ülkelere baktığımızda ise, İsveçte parlamentoda
kadınların oranı yüzde 40tır, bu oran Norveçte yüzde
36, Finlandiya ve Danimarkada yüzde 34, İngilterede ise yüzde
23tür.
Dünyanın
her yerinde olduğu gibi, ülkemizde de kadınların siyasal
yaşama katılımında karşı karşıya
bulunduğu çeşitli sorunlar mevcuttur. Bu sorunları,
yasal, yapısal, sosyokültürel ve ekonomik faktörler şeklinde
sıralamak mümkündür. Ancak, Türkiyede, 1980li yıllarla
birlikte kadınların karar mekanizmalarına ve siyasete
katılımı konusu daha fazla gündeme gelmiş
.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLSEREN TOPUZ
(Devamla) Tamamlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Topuz, Türk Kadınına Seçilme Hakkı Günü olduğu
için, size bir cümlelik ek süre veriyorum.
Buyurun, teşekkür
ediniz lütfen.
GÜLSEREN TOPUZ
(Devamla) Pozitif ayrımcılık oldu. Teşekkür ederim.
çözüm yolları
üzerinde tartışmalar başlamıştır. Bu fiilî
durum, siyasi partilerin çeşitli yollarla kadınları
siyasal yaşama daha fazla katılıma teşvik etmelerine
neden olmuştur. Son yıllarda toplumda bu konudaki bilinçlenme
giderek artmakta, üniversitelere bağlı olarak açılan
kadın sorunları araştırma ve uygulama merkezleri
ve bazı gönüllü kadın kuruluşları konuya
ilişkin eğitim programları düzenlemekte ve kadının
karar mekanizmalarına katılımını artırmaya
yönelik sivil örgütlenmelere gidilmektedir. Artık, günümüzde,
kadın ve erkeğin toplumsal yaşamın her alanında
eşit katılımı, karar alma süreçlerinde eşit
temsili çağdaş demokrasinin bir gereği olup, ülkemiz,
bu konuda kaydedilen gelişmeleri daha da ileriye götürülmesinde
inançlı ve de kararlıdır.
Konuşmama
burada son verirken, toplumun güçlenmesinin ancak kadının
her alanda güçlenmesiyle gerçekleşeceğine olan inancımı
belirtir, hepinizi saygıyla selamlarım.
Teşekkür
ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Topuz.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Cumhurbaşkanlığının
bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
Buyurun.
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz
Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair 15/11/2006 tarihli ve 5556
sayılı Kanunun bir kez daha görüşülmek üzere geri
gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
(3/1161)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulu'nca 15.11.2006 gününde kabul edilen 5556
sayılı "Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"
incelenmiştir.
Yasa'nın 1.
maddesiyle değiştirilen, 01.03.2006 günlü, 5467 sayılı
Yasa'nın geçici 1. maddesinde,
"Bu Kanunla
kurulan üniversitelerin kurucu rektörleri, iki yıllığına
Yükseköğretim Genel Kurulu tarafından, bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren bir ay içinde üye tam sayısının
3/4 çoğunluğuyla belirlenecek altı profesör adaydan;
Millî Eğitim Bakanınca onbeş gün içinde seçilerek Cumhurbaşkanına
sunulan üç aday arasından Cumhurbaşkanınca seçilir ve
atanır. Yükseköğretim Genel Kurulunca aday belirleme
işlemi bir ay içinde sonuçlandırılamadığı
takdirde Millî Eğitim Bakanı tarafından belirlenecek
üç kurucu rektör adayı Cumhurbaşkanına sunulur.",
denilmektedir.
30.12.2005 günlü,
5447 sayılı "Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun"da, (Kırşehir'de) Ahi Evran Üniversitesi, Kastamonu
Üniversitesi, Düzce Üniversitesi, (Burdur'da) Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi,
Uşak Üniversitesi, Rize Üniversitesi, (Tekirdağ'da) Namık
Kemal Üniversitesi, Erzincan Üniversitesi, Aksaray Üniversitesi,
Giresun Üniversitesi, (Çorum'da) Hitit Üniversitesi, (Yozgat'ta)
Bozok Üniversitesi, Adıyaman Üniversitesi, Ordu Üniversitesi
ve Amasya Üniversitesi adıyla onbeş yeni üniversite kurulması
öngörülmüştür.
Yasa'nın geçici
1. maddesinde de, "Bu Kanunla kurulan üniversitelerin kurucu
rektörleri iki yıl için, Millî Eğitim Bakanı ve Başbakanın
önereceği üç isim arasından Cumhurbaşkanınca atanır."
kuralına yer verilmiştir.
Anılan Yasa,
yeni kurulan üniversitelerde kurucu rektör adaylarının
Millî Eğitim Bakanı ve Başbakan'ca önerilmesinin, üniversitelerin
bilimsel ve yönetsel özerklikleriyle, Yükseköğretim Kurulu'nun
Anayasa'da belirlenen görev ve yetkileriyle bağdaşmadığı,
hizmetin gereğine ve kamu yararına uygun düşmediği
gerekçesiyle, geçici 1. maddesinin bir kez daha görüşülmesi
için Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne geri gönderilmiştir.
Ne var ki, söz konusu
geçici 1. madde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce 01.03.2006 günlü,
5467 sayılı Yasa ile aynen kabul edilmiş ve bu Yasa,
17.03.2006 günlü, 26111 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir.
Açılan dava
üzerine, Anayasa Mahkemesi'nin 04.05.2006 günlü, E.2006/51, K.2006/57
sayılı kararı ile, geçici 1. madde kuralı Anayasa'nın
130 ve 131. maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
Bu kez, 5467 sayılı
Yasa'nın geçici 1. maddesinde incelenen Yasa'yla yapılan
düzenlemede, yeni kurulan 15 üniversitenin iki yıl görev yapacak
kurucu rektörlerinin,
- Yasa'nın
yürürlüğe girdiği günden başlayarak bir ay içinde Yükseköğretim
Genel Kurulu'nun üye tam sayısının 3/4 çoğunluğuyla
belirlenecek altı profesör adaydan, on beş gün içinde Millî
Eğitim Bakanı'nca seçilerek sunulan üç aday arasından
Cumhurbaşkanı'nca seçilip atanacağı,
- Yükseköğretim
Genel Kurulu'nca aday belirleme işleminin bir ay içinde sonuçlandırılamaması
durumunda, üç kurucu rektör adayının doğrudan Millî
Eğitim Bakanı'nca belirlenerek Cumhurbaşkanı'na
sunulacağı,
öngörülmektedir.
Görüldüğü
gibi, yapılan düzenlemede, yeni kurulan 15 üniversitenin kurucu
rektör adaylarının 3/4 gibi çok yüksek oranda nitelikli çoğunlukla
belirlenmesi için Yükseköğretim Kurulu'na bir ay süre tanınmakta,
bu sürenin sonunda aday belirleme yetkisi Millî Eğitim Bakanı'na
devredilmektedir.
1- Anayasa'nın
131. maddesinin,
- Değişik
ikinci fıkrasında, Yükseköğretim Kurulu'nun, üniversiteler
ve Bakanlar Kurulu'nca seçilen ve sayıları, nitelikleri,
seçilme yöntemleri yasayla belirlenen adaylar arasından rektörlük
ve öğretim üyeliğinde başarılı hizmet yapmış
profesörlere öncelik vermek üzere Cumhurbaşkanı'nca atanan
ve Cumhurbaşkanı'nca doğrudan seçilen üyelerden kurulacağı,
- Üçüncü fıkrasında
da, Kurul'un örgütü, görev, yetki ve sorumluluğu ile çalışma
ilkelerinin yasayla düzenleneceği,
belirtilmiştir.
04.11.1981 günlü,
2547 sayılı Yükseköğretim Yasası'nın değişik
6. maddesinin,
- (b) fıkrasında,
Yükseköğretim Kurulu'nun,
- Cumhurbaşkanı'nca,
rektörlük ve öğretim üyeliğinde başarılı hizmet
yapmış profesörlere öncelik verilerek seçilecek yedi,
- Bakanlar Kurulu'nca,
temayüz etmiş üst düzeydeki Devlet görevlileri ya da emekliler
arasından seçilecek yedi,
- Üniversitelerarası
Kurul'ca, Kurul üyesi olmayan profesör öğretim üyelerinden seçilecek
yedi,
olmak üzere, toplam
yirmi bir üyeden oluşacağı,
- (c) fıkrasının,
- İkinci bendinde,
Yükseköğretim Genel Kurulu'nun (b) fıkrasında
yazılı
üyelerden oluşacağı,
- Üçüncü bendinde,
Cumhurbaşkanı'nın, Kurul üyeleri arasından dört
yıl süreyle bir Başkan seçeceği,
- Son bendinde
de, Yükseköğretim Genel Kurulu'nun toplantı yetersayısının
on dört olduğu, kararların toplantıya katılanların
oy çokluğu ile alınacağı,
kurala bağlanmıştır.
Bu kurallar uyarınca,
yirmi bir üyeden oluşan Yükseköğretim Genel Kurulu on dört
üyeyle toplanabilmekte ve sekiz oyla karar alabilmektedir.
İncelenen
Yasa'yla yapılan düzenlemede ise, kurucu rektör adaylarının,
Yükseköğretim Genel Kurulu üye tamsayısının 3/4
çoğunluğuyla, başka bir söyleyişle en az 16 üyenin
oyuyla seçileceği belirtilmiştir.
Anayasa'da, Yükseköğretim
Genel Kurulu'nun toplantı ve karar yeter sayıları konusunda
bir kural bulunmadığı ve Kurul'un çalışma ilkelerinin
belirlenmesi yasaya bırakıldığından, yasakoyucunun
belirli nitelikteki işler için farklı karar yeter sayısı
öngörebileceğinde kuşku yoktur. Ne var ki, buna ilişkin
düzenlemenin amaca ve Anayasa'ya uygun, makul ve ölçülü olması
da hukukun genel ilkelerinin gereğidir.
Oysa, incelenen
Yasa'yla getirilen karar yetersayısının, Yükseköğretim
Genel Kurulu toplam üye sayısına göre çok yüksek olduğu,
süre uzun tutulsa da seçimin sonuçlanmasını olanaksız
kılacağı ortadadır.
Nitekim, yasakoyucu
da, kurucu rektör adayı belirleme işleminin, getirilen
karar yetersayısı ile sonuçlandırılamayacağını
yüksek olasılık gördüğünden, Yükseköğretim Genel
Kurulu'nca aday belirleme işleminin bir ay içinde sonuçlandırılamaması
durumunda, her üniversite için üç kurucu rektör adayının
tek başına ve doğrudan Millî Eğitim Bakanı'nca
belirlenmesini öngörmüştür.
Böyle bir düzenleme
Türk hukukunda hiçbir kamu görevlisi için yapılmamıştır.
Gerçekten, ne yüksek yargı organları, ne bağımsız
kurullar başkan ve üyeleri, ne de üniversite rektörlerinin seçiminde
böyle bir karar yeter sayısı aranmaktadır.
Yapılan düzenleme,
kurucu rektörlüğe aday olmak isteyenleri caydırıcı,
katılımı azaltıcı, Yükseköğretim Genel
Kurulu'nda sonuç almayı güçleştirici niteliktedir.
Bu niteliği
nedeniyle, kurucu rektör adaylarının seçiminde çok yüksek
bir yeter sayı arayan düzenleme, adil ve ölçülü olmadığı
gibi, haklı bir nedene de dayanmamakta ve Anayasa'nın hukuk
devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Ayrıca, Yükseköğretim
Genel Kurulu'nun çok daha önemli konulardaki toplantı yetersayısı
on dört ve karar yeter sayısı toplantıya katılanların
oyçokluğu olarak belirlenmişken, kurucu rektör adaylarını
seçme karar yeter sayısının on altı gibi çok yüksek
bir çoğunluk olarak öngörülmesi, amaç yönünden de hukuka, kamu
yararına ve hizmetin gereklerine uygun düşmemektedir.
2- Öte yandan, incelenen
Yasa'yla yeniden düzenlenen geçici 1. maddenin ikinci tümcesinde,
"Yükseköğretim
Genel Kurulunca aday belirleme işlemi bir ay içinde sonuçlandırılamadığı
takdirde Millî Eğitim Bakanı tarafından belirlenecek
üç kurucu rektör adayı Cumhurbaşkanına sunulur.",
denilerek, Yükseköğretim
Genel Kurulu'nun kurucu rektör adayı seçme yetkisi, tümcede belirtilen
durumun gerçekleşmesiyle Millî Eğitim Bakanı'na devredilmekte,
başka bir deyişle, Yükseköğretim Kurulu rektör seçme
süreci dışında bırakılmaktadır.
Böylece, Yükseköğretim
Genel Kurulu'nun kurucu rektörlerin belirlenmesi sürecine katılımı
biçimsel düzeye indirgenmekte ve yeni kurulan üniversitelerin
akademik kadrolarının ve yönetim personel yapısının
geleceğe dönük olarak Anayasa'nın 130. maddesinde öngörülen
biçimde oluşturulması yönünden büyük önem taşıyan
kurucu rektörlerin belirlenmesi yetkisi, eylemli olarak, tümüyle
siyasal iktidarın tercih ve takdirine bırakılmış
olmaktadır.
Anayasa Mahkemesi'nin,
yukarıda belirtilen K.2006/57 sayılı kararında,
- Anayasa'nın
130. maddesinde, üniversitelerin bilimsel özerkliğe sahip olduğunun
belirtildiği; maddenin gerekçesinde, yasayla düzenlenmesi
öngörülen konuların, bilimsel özerklik dikkate alınarak
yasakoyucuya bırakıldığı,
- Bilimsel özerkliğin
yönetsel özerkliği de gerektirdiği, bu iki ilkenin birbirini
tamamladığı,
- Üniversite
özerkliğinin, üniversitelerin yönetiminin, siyasal iktidarların
öznel yeğlemelerinden olabildiğince etkilenmeyecek biçimde
yapılandırılmasını gerektirdiği,
- Rektör adaylarının
belirlenmesinde uygulanacak ilkelerin yasayla düzenleneceği
açık ise de, bu düzenlemelerin, Cumhurbaşkanı'nın
seçme yetkisinin amacına uygun kullanılmasını
engellemeyecek ve üniversitelerin bilimsel özelliklerini zedelemeyecek
biçimde yapılması gerektiği,
- Üniversite yönetim
organlarının ve bu bağlamda üniversite rektörlerinin
göreve getirilmesine ilişkin yasal düzenlemelerde, Yükseköğretim
Kurulu'nun Anayasa'nın 131. maddesinde belirtilen görev ve
işlevlerinin gözardı edilemeyeceği,
- Rektörlerin
seçiminde, Yükseköğretim Kurulu'nun yetkili kılınmasının,
bilimsel özerklik ilkesi ile Anayasa'nın 131. maddesinin gereği
olduğu,
- Yeni kurulan
üniversitelere kurucu rektör seçiminde, kimi maddi ve hukuksal
olgular nedeniyle, 2547 sayılı Yasa'nın 13. maddesinde
öngörülen yöntemden farklı bir yöntemin uygulanabileceği;
ancak, bu durumun, Yükseköğretim Kurulu'nun kurucu rektör adayının
belirlenmesi sürecinden dışlanmasını haklı
gösteremeyeceği,
gerekçelerine
yer verilerek, 01.03.2006 günlü, 5467 sayılı Yasa'nın, kurucu
rektör adaylarını belirleme yetkisini Millî Eğitim Bakanı
ile Başbakan'a veren geçici 1. maddesi, Anayasa'nın 130 ve
131. maddelerine aykırı bulunup iptal edilmiştir.
Görüldüğü
gibi, Anayasa Mahkemesi kararında, Yükseköğretim Kurulu'nun,
kurucu rektör adaylarını belirleme sürecinden
dışlanamayacağı, başka bir anlatımla
Yükseköğretim Kurulu'nun, kurucu rektör adayı belirleme
sürecinde mutlaka yer alması gerektiği, buna aykırı
yasa kuralının Anayasa'nın 130 ve 131. maddelerine uygun
düşmeyeceği açık biçimde vurgulanmıştır.
Oysa, yukarıda
da belirtildiği gibi, incelenen Yasa'yla yapılan düzenlemede,
Yükseköğretim Genel Kurulu'nun kurucu rektör aday seçimini sonuçlandırması
neredeyse olanaksız duruma getirilmekte, aday belirleme
işlemlerinin bir ay içinde tamamlanamaması durumunda
da, Yükseköğretim Kurulu "kurucu rektör aday belirleme süreci"
dışında bırakılmaktadır.
Yükseköğretim
Kurulu'nu, kurucu rektör adaylarını belirleme yetkisini
belli süre ya da koşula bağlayarak seçim sürecinden
dışlayan yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesi kararına
uygun olmayacağı açıktır.
Genel gerekçesinde,
Yasa'nın, Anayasa Mahkemesi kararı gözönünde bulundurularak
hazırlandığı belirtilmiş ise de, yukarıda
yer verilen açıklamalar, gerekçeleri ve hüküm bölümüyle bir
bütün oluşturan ve bağlayıcı olan Anayasa Mahkemesi
kararına uyulmadığını göstermektedir.
Bu nedenle, incelenen
Yasa'yla yeniden düzenlenen geçici 1. madde kuralı, Anayasa'nın
2. maddesinde yer verilen hukuk devleti ilkesine, Anayasa'nın
130 ve 131. maddeleri ile Anayasa Mahkemesi kararlarının
bağlayıcılığına ilişkin 153. maddesine
uygun düşmemekte, kamu yararı ve hizmetin gerekleriyle
bağdaşmamaktadır.
Yayımlanması
yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5556 sayılı
"Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu,
Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu,
Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun", Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce
bir kez daha görüşülmesi için, Anayasa'nın değişik
89 ve 104. maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.
Ahmet
Necdet Sezer
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hesapları İnceleme Komisyonunun bir raporu
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay
Başkanlığının 2005 Mali Yılı
Kesinhesaplarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/27) (S. Sayısı: 1268)
(x)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük
Millet Meclisi ve Sayıştay Başkanlığı
2005 Malî Yılı Kesinhesaplarını ihtiva eden cetvel
içindekilerin incelenerek kayıtlara uygun olduğu anlaşılmış
olup, İçtüzüğümüzün 180 inci maddesi gereğince Genel
Kurula arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.
|
Başkan |
Başkanvekili |
Sözcü |
|
İsmail Özgün |
İsmail Ericekli |
Fahri Keskin |
|
Balıkesir |
Çankırı |
Eskişehir |
|
Kâtip |
Denetçi |
Üye |
|
Mustafa Cumur |
Mehmet Emin Tutan |
Saffet Benli |
|
Trabzon |
Bursa |
Mersin |
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Fetani Battal |
Mustafa Zeydan |
M. Sait Armağan |
|
Bayburt |
Hakkâri |
Isparta |
|
|
Üye |
|
|
|
İsmet
Atalay |
|
|
|
İstanbul |
|
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Komisyondan istifa tezkeresi
vardır, okutuyorum:
IV.
- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
2.- Kars Milletvekili Selami Yiğitin, Plan ve Bütçe
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/422)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Bir süredir görev
yaptığım TBMM Plan Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifa
ediyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
29.11.2006
Selami
Yiğit
Kars
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi ve 27
milletvekilinin, çocuklara yönelik cinsel sömürünün
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/401)
(x) 1268 S. Sayılı Basmayazı tutanağa
eklidir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Çocuklarımıza
yönelik istismar ve şiddet olgularının her geçen gün
büyük artış gösterdiği izlenmektedir. Çocuk Hakları
sözleşmesini imzalamış olmamıza karşın
halen bugün çocuk hakları konusunda toplumda bilgi düzeyi çok
düşüktür ve bilinç oluşmamıştır.
Birleşmiş
Milletlerin Çocuk Hakları Sözleşmesinin Çocuk Satışı,
Çocuk Fuhuşu ve Çocuk Pornografisi Ek Protokolü Türkiye tarafından
da imzalanmıştır. Bu konuyla ilgili Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından hazırlanan ve Birleşmiş
Milletler Çocuk Hakları Komisyonuna sunulan resmi raporda çocuklara
yönelik cinsel sömürünün de görüldüğü belirtilmektedir.
Özellikle son
yıllarda yoksulluğun cumhuriyet tarihindeki en yüksek
orana çıkması, göçün artışı ve yetkililerin başta
SHÇEK ile Emniyetin yeterince etkin olamaması ile bu olaylarda
büyük artış görülmektedir.
Sokaktaki çocukların
kullanımı, özellikle güneydoğu bölgelerimizden çocuk
kaçırılması olayları sonrasında çocukların
fuhuş sektörü ve porno sektöründe kullanılmaları çok
artış göstermiştir.
Yaygın kullanımı
bulunan internet, çocuk pornosu malzemelerine ulaşılmasını
ve bu tür malzemelerin dünyada serbest dolaşımını
çok kolay hale getirmiştir. Internet pornografinin yaygınlaşmasına
hizmet etmiştir. Dünyada çocuk pornografisi çok yaygın olarak
kullanılmaktadır. Bu alanda ifade edilen miktar milyonlarca
dolardır. 16 yaşından küçük yaklaşık 600.000 çocuğun
sektörde sömürüldüğü kaynaklarca ifade edilmektedir. Dünyada
bu kadar yaygın olan suç eyleminin son yıllarda Türkiyede
görüldüğü saptanmaktadır. Ancak olguların çok küçük
bir oranının gün yüzüne çıkabildiği saptanmaktadır.
Internete-çocuk
pornosu sitelerine özellikle internet kafelerinden girilmekte
ve %80 olguda buralardan girilmektedir. Denetimsizlik porno sitelerine
girilmeyi kolaylaştırmaktadır.
Çocuğa yönelik
cinsel sömürü çocuğun tüm yaşamını ipotek altına
alan ve gerek ruhsal travma ve fiziksel travmanın çok büyük oranda
zarar verdiği olgulardır. Erken yaşta gebelik ve doğum,
sağlıksız koşullarda ve hekim uygulaması olmaksızın
düşük yaptırma ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların
yayılması, sakat kalma gibi sağlık sorunlarını
da bünyesinde bulunduran cinsel sömürü önemli bir halk sağlığı
problemidir.
Günümüzde ticari
cinsel sömürünün kurbanı olan çocukların sayısını
belirlemek organize suç örgütlerinden dolayı çok zordur. Çocuğun
cinsel sömürüsü çocuğun cinsel açıdan kullanılmasının
yanı sıra onun üzerinden para kazanılması boyutunu
gündeme getirdiği için bir an önce önlem alınmasını
gerektiren bir suçtur. Bu suçun önlenmesinde birinci görev Emniyet
Genel Müdürlüğüne düşmektedir.
Günümüzde Birleşmiş
Milletler Çocuk Hakları Komitesi, Çocuk Satışı,
Çocuk Fuhuşu ve Çocuk Pornografisi Ek Protokolüne dair Türkiyenin
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından 2006
yılında hazırlanarak sunulan dönemsel raporu hakkında
ciddi endişeleri olduğunu bildirmiştir.
Bugün çocuk pornosu
ve çocuk fuhuşu ile yaşanan olaylar son derece vahim ve ciddidir.
Ancak önlem alınmazsa olay yaygınlaşacak ve önlenebilmesi
çok zor olacaktır.
Mevcut durumun
saptanması, sorunun nedenlerinin araştırılarak
gerekli önlemlerin alınması için tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98., Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Çocuğun
Cinsel Sömürüsü Meclis Araştırma Komisyonu kurulması
hususunda gereğini arz ederiz.
1 - Cevdet Selvi (Eskişehir)
2 - Mustafa
Yılmaz (Gaziantep)
3 - Enver Öktem (İzmir)
4 - Ali Oksal (Mersin)
5 - Atilla Kart (Konya)
6 - İsmail
Değerli (Ankara)
7 - Mehmet Vedat
Yücesan (Eskişehir)
8 - Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
9 - Mehmet Boztaş (Aydın)
10 - Vezir Akdemir (İzmir)
11 - Ali Cumhur
Yaka (Muğla)
12 - Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
13 - Fahrettin Üstün (Muğla)
14 - Orhan Ziya Diren (Tokat)
15 - Salih Gün (Kocaeli)
16 - İdris
Sami Tandoğdu (Ordu)
17 - Mahmut Duyan (Mardin)
18 - Halil Tiryaki (Kırıkkale)
19 - Sıdıka
Sarıbekir (İstanbul)
20 - Nurettin Sözen (Sivas)
21 - Hakkı
Ülkü (İzmir)
22 - Mehmet
Neşşar (Denizli)
23 - Ufuk Özkan (Manisa)
24 - Feramus
Şahin (Tokat)
25 - Rasim Çakır (Edirne)
26 - Tuncay Ercenk (Antalya)
27 - Orhan Eraslan (Niğde)
28 - Gaye Erbatur
(Adana)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşme sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Danışma
Kurulunun iki önerisi vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza
sunacağım.
İlk öneriyi
okutuyorum:
VI. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 2005 Mali Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının
görüşme gün ve saatleri ile konuşma sürelerine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No: 206 Tarihi:
5.12.2005
Danışma
Kurulunca, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına
sunulması uygun görülmüştür.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
|
Faruk Çelik |
M. Akif Hamzaçebi |
Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu Temsilcisi |
Anavatan Partisi Grubu Başkanvekili |
Öneriler:
1.- 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2005 Mali Yılı
Kesin Hesap Kanunu Tasarılarının, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Gündeminin Özel Gündemde Yer Alacak İşler kısmının
1 inci, 2 nci ve 3 üncü sıralarında yer alması, bütçe
görüşmelerine 15.12.2006 Cuma günü saat 14.00de başlanması
ve bitimine kadar, resmî tatil günleri dahil, her gün saat 11.00den
13.00e ve 14.00ten günlük programın tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam olunması ve görüşmelerin on
bir günde tamamlanması,
2.- Başlangıçta
bütçenin tümü üzerinde gruplar ve Hükûmet adına yapılacak
konuşmaların (Hükûmetin sunuş konuşması hariç)
1er saat (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir), kişisel konuşmaların ise 10ar
dakika ile sınırlandırılması,
3.- Kamu idare
bütçeleri üzerindeki görüşmelerin on beş turda tamamlanması,
turların bitiminden sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının
maddelerinin oylanması,
4.- İçtüzüğün
72 nci maddesi gereğince yapılacak görüşmelerde, her
turda gruplar ve Hükûmet adına yapılacak konuşmaların
45er dakika (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir), kişisel konuşmaların 10ar dakika
olması, kişisel konuşmalarda her turda İçtüzüğün
61 inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere iki üyeye
söz verilmesi ve bir üyenin birden fazla turda söz kaydı yaptıramaması,
5.- Bütçe görüşmelerinde
soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur
için soru-cevap işleminin 20 dakika ile sınırlandırılması,
6.- Bütçe görüşmelerinin
sonunda gruplara ve Hükûmete 1er saat süre ile söz verilmesi (bu süre
birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir),
İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre yapılacak kişisel
konuşmaların 10ar dakika olması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN Danışma
Kurulu önerisinin aleyhinde, Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili.
Buyurun Sayın
Eraslan.
MEHMET ERASLAN
(Hatay) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Danışma
Kurulu, 2007 bütçemizin görüşülmesi ve görüşme esasıyla,
görüşme süreleriyle ilgili. Ben, şimdiden, 2007 bütçe görüşmelerinin
ve 2007 bütçemizin ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini,
ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Tabii, bir
yıl sonra yapılacak olan harcamaların, yapılacak
olan hizmetlerin ve yatırımların ön görüşmeleri,
onun planlanması, onun programlanması, onun müzakere edilmesiyle
ilgili bütçe görüşmelerimizi, önümüzdeki hafta cuma günü,
ayın 15inde Türkiye Büyük Millet Meclisinde başlatacağız.
Değerli arkadaşlar,
aslında, bütçeler yapılırken, bir önceki yılın
bütçesinden istifade edinilmesi gerektiğini söylüyorum.
Acaba, biz, bu bütçe gelirlerimizi harcarken, bütçe gelirlerimizin
toplamda artırılması cihetinde nasıl çalışmalar
yapmalıyız, hangi ekonomik modelleri var etmeliyiz, hangi
sektörleri teşvik etmeliyiz, hangi bölgeleri teşvik etmeliyiz,
şeklinde çok ciddi bir açılımı sergilemek durumundayız.
Bütçe harcamalarının
etkinliği, bütçe harcamalarının nereye yapılacağı
önemli ama, ondan daha önemli olan şey, bütçe gelirlerinin artırılmasıdır.
Eğer paranız var ise, eğer bütçe gelirleri noktasında
ciddi vergi gelirleriniz, vesair gelirleriniz söz konusu ise,
eğer bütçe olarak güçlü bir yapıya kavuşmuş iseniz,
ekonomik ve iktisadi açıdan güçlenmiş, kalkınmış,
gayrisafi millî hasılası gerçekten olabildiğince yüksek
olan bir ülke iseniz, o zaman daha rahat, daha objektif ve daha verimli
bir bütçe hazırlığı içerisinde harcamalarınızı
artırmanız mümkün olur kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlar,
bütçe gelirlerinin artırılmasını önemsiyorum.
Tekrar altını çiziyorum: Bütçe gelirlerinin artırılması,
bu ülkede yatırım, üretim, ihracat, dolayısıyla
istihdam ekonomisinin bu reel ekonominin yakalanmasıyla mümkündür.
Paranız var ise harcama yapabilirsiniz, ama, paranız yok
ise elinizdeki kıt kaynaklarla, elinizdeki kıt imkânlarla,
neyi nereye harcama çabası içerisine girerken, hiçbir sektörü,
hiçbir kesimi memnun edemezsiniz. O yüzden, makroekonomik dengelerin
mutlaka iyileştirilmesi gerekmektedir, ama, makroekonomik
dengeler durduğu yerde iyileşmeyecektir.
Bakın, 49 tane
ilin teşvik kapsamına alındığı gün de
şunu ifade etmiştik: Bölgesel teşvik veya sektörel
teşvik daha uygun olacaktır, dedik ve o Teşvik Kanunu,
ekonomiye reel manada bir şey kazandırmamıştır.
Diğer taraftan,
dedik ki: KOBİlerimiz Türkiyedeki girdi maliyetleriyle kâr
edemiyor, girdi maliyetleri yüksek, işverenin işçiye ödemiş
olduğu SSK primleri yüksek; Avrupa Birliği ülkelerinde
enerji fiyatı 3 sent, 4 sent, ama, bizde 9 sent, 10 sent ve Avrupa
Birliği ülkeleri içerisinde en fazla vergi toplayan ülke biziz
ve dolaylı vergiler yüzde 70 oranındadır; bu girdi maliyetleriyle
ekonomiyi canlandırmamız, yatırımı var etmemiz,
üretimi var etmemiz ve toplamda vergi hasılatını artırmamız
ve bu noktada bütçemizi güçlü kılmamız mümkün değildir,
demiş idik.
Bakın, girdi
maliyetlerinden ziyade, iktidar olarak, Hükûmet olarak KOBİlerimize
vermiş olduğumuz teşviklerle Avrupada ve özellikle
ABDde KOBİlere verilen teşvikleri Bakanımızın
yazılı soru önergemize vermiş olduğu cevapla bir
sizlere aktarmak istiyorum. Bakın, küçük işletmelere verilen
kredilerin toplam kredi oranı Fransada yüzde 48, ABDde yüzde
42,7; Almanyada yüzde 35 iken, Türkiyede küçük işletmelere verilen
kredilerin toplam kredilere oranı, maalesef, sadece yüzde 3,
yüzde 4 civarında. Şimdi, bu rakam benim rakamım değil,
Sayın Bakanımızın yazılı soru önergeme
vermiş olduğu cevapta zikretmiş olduğu rakamdır.
Şimdi, hem maliyetler yüksek olacak, girdi maliyetleri yüksek
olacak hem de vermiş olduğumuz teşvikler az olacak ve
biz reel ekonomiye, millî ekonomiye geçişi öngöreceğiz!
Bu, biraz zor, değerli arkadaşlar.
Diğer taraftan,
Halk Bankasının esnaf ve sanatkârlara kullandırılan
kredilerin Bankanın toplam kredi içerisindeki payını
Sayın Bakanımız bizlere yazmış: 96 yılında
yüzde 41; 97de yüzde 35 ve -2003e geliyoruz- 2003te yüzde 27; 2004te
28; 2005te yüzde 25. Her geçen gün, 2002de, 2003te ve 2004 yılında
verilen bu krediler düşmüş ve 31 Ağustos 2006 tarihi itibarıyla,
bu rakam, maalesef yüzde 22 dolaylarına düşmüştür. Avrupa
Birliği ülkeleri yüzde 40, yüzde 45 oranında kendi esnaf
ve sanatkârını, kendi KOBİlerini destekler iken, bizdeki
resmî rakamlara bakıyoruz, her geçen gün bu rakamların
düştüğünü müşahede ediyoruz.
Değerli arkadaşlar,
sadece esnaf sanatkârımızın, sadece KOBİlerimizin,
sadece tekstilcimizin, ihracatçımızın, yatırımcımızın
değil sorunu. Sorun, aslında, birçok sektörde, özellikle
tarım sektöründe. Gerçekten, çok ciddi manada, tarım sektörümüz
sıkıntıyla karşı karşıya.
Bakınız,
bir haftadan beri Ege Bölgesindeyiz, İzmirdeyiz, Muğladayız,
Aydındayız, Manisadayız ve en son cumartesi günü Denizli
Demokrasi Meydanında miting yaptık. Ege Bölgesindeki gördüğümüz
manzara, hem esnaf sanatkârlar noktasında hem KOBİlerimiz,
yatırımcılarımız, ihracatçılarımız,
tekstilcimiz, sanayicimizin noktasında gördüğümüz manzara
şu: Biz artık üretemez olduk, biz artık üretim ölçeğimizi
düşürür vaziyete geldik, işçi çıkarmaya başladık,
işçimizin parasını ödeyemez olduk, SSK borçlarımızı
ödeyemez olduk ve global piyasada, dünya piyasasında, maalesef,
bu girdi maliyetleriyle ve bu teşvik yöntemiyle artık varlığımızı
ve ülkeye katkımızı gerçekleştiremez olduk,
şeklinde, ticaret odalarımızdan, esnaf odalarımızdan,
ziraat odalarımızdan ve maalesef, birçok kesimden ciddi
manada, ama ciddi manada tepkiler aldık. Tepkileri alan siyaset
kurumudur, tepkileri alan Türkiye Büyük Millet Meclisidir, tepkileri
alan siyasi iktidardır, tepkileri alan maalesef Başbakan
olmuştur.
Değerli arkadaşlar,
eğer Denizlide Demokrasi Meydanında eğer 60 bin, 70 bin
insan bir araya geliyor ise ve orada yapılan mitingde, bizlerin
yapmış olduğu mitingde eğer insanlar hep bir
ağızdan haykırıyor ise iktidarın, bir durup,
başını elinin arasına alıp düşünmesi gerekir
diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Eraslan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN
(Devamla) İşte, bakın, işte bütçeler yapılmadan
önce, bir defa, biz, sektörel bazda herkesi Türkiyede üretime katmak
zorundayız; üretime katmak suretiyle onları desteklemek
zorundayız; dünya piyasasında onları yarışır
hale getirmek durumundayız; girdi maliyetlerini ya düşürüp
ya da bunu yapamıyor isek teşvikleri artırmak durumundayız.
Vergi gelirleriyle bu iş, sadece, olmaz. Bunun ihracat gelirleri
nerede, diğer gelirler nerede? Ama, sadece vergi gelirleriyle
eğer bir bütçe yapmaya çalışır isek, 2000 bütçemizi
sadece sübvansiyonları kısarak, teşvikleri kısarak
hiç kimseye bir kuruş para vermeyerek, hem kamuda çalışana,
polise, askere ve diğer sektörel bazdaki kesimlere, tarıma,
esnafa, KOBİlere, yatırımcıya, üretimciye hiçbir
şey vermeyerek vergi gelirlerini var etmemiz, bu ülkede üretim
atağına girmemiz mümkün olmayacaktır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Eraslan, teşekkür ederim.
MEHMET ERASLAN
(Devamla) Evet.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer öneriyi
okutuyorum:
2.- (10/225) ve (10/372) esas numaralı Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerin
birleştirilerek görüşülmesine; bu görüşmelerden sonra sözlü
sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No: 207 Tarihi:
5.12.2006
Genel Kurulun
5.12.2006 Salı günkü (bugün) Birleşiminde, Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler Kısmının 174 ve 309 sıralarında
yer alan 10/225 ve 10/372 Esas Numaralı Meclis Araştırması
Önergelerinin birleştirilerek görüşülmesi, bu görüşmelerden
sonra Sözlü Sorular ve diğer Denetim Konularının görüşülmeyerek
Kanun Tasarı ve Tekliflerinin görüşülmesinin, Genel Kurulun
onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
|
Faruk Çelik |
M. Akif Hamzaçebi |
Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu Temsilcisi |
Anavatan Partisi Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN Önerinin
aleyhinde, Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum. Bu haftaki Meclis çalışmalarımızın
milletimize ve memleketimize hayırlara vesile olmasını
temenni ediyorum.
Danışma
Kurulu önerisinde iki Meclis araştırma önergesinin birleştirilerek
görüşülmesi ve gündemimizdeki diğer kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesi var.
Değerli milletvekilleri,
her şeyden önce, bu Danışma Kurulu önerisi üzerinde
grubu bulunan üç partimiz mutabakat sağlamış ve iki
araştırma önergesi birleştirilerek görüştürülmesi
arzu ediliyor. Tabii, her şeyden önce, şunu söylemek istiyorum:
Meclisin gündeminde bekleyen yüzlerce araştırma önergesi
var. Yüzlerce araştırma önergesi, dört yıldan beri Meclis
gündeminde bekliyor.
Şimdi, Meclisin
son yılına girdiğimiz bugünlerde, sadece içlerinden
bir tanesinin seçilerek Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesinden
memnuniyetimi ifade etmek istiyorum, teşekkür ediyorum üç
gruba da; ancak, seçilen konunun ne kadar isabetli tercih olduğu
noktasında tereddütlerim var. Elbette, TRT, Türkiye için son derece
önemli bir kurumdur. TRT yayınlarıyla ilgili bir Meclis
araştırma önergesinin verilmesi ve bunun gündeme alınması
son derece önemli; ancak, Meclisin son yılına girdiğimiz
bugünlerde, yüzlerce bekleyen araştırma önergesinin içerisinden
bunun seçilerek Meclis gündemine getirilmesi noktasında bazı
itirazlarım var.
Şimdi, vatandaşlarımız,
elbette, TRT yayınlarından rahatsızlar ve bununla ilgili
bir araştırma komisyonu kurulmasını arzu ediyorlar;
ama, ben isterdim ki, özellikle muhalefet partisi gruplarımızın,
toplumumuzun geniş kesimlerini ilgilendiren ve mutlaka bir
komisyon marifetiyle araştırılması gereken o kadar
çok önemli konular var ki gündemde, onlardan birinin veya birkaçının
Meclis gündemine taşınması daha sağlıklı
olur inancında idim.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, biraz önce Sayın Milletvekilimiz bahsettiler,
biz, hafta sonu, Denizlide, bugüne kadar Denizlide görülmemiş
ölçüde büyük bir katılımla çok büyük bir miting gerçekleştirdik
ve cumhuriyet tarihi boyunca, taraflı tarafsız herkes, bu
mitingin, Denizlide yapılan en büyük ve en görkemli miting olduğu
noktasında herkes hemfikir.
Şimdi, bu miting
ve miting öncesinde vatandaşlarımızla yaptığımız
görüşmelerde, vatandaşlarımızın Meclisten
beklentileri çok farklı değerli milletvekilleri. Artık,
son yıla girdiğimiz ve son çalışma döneminde olduğumuz
Meclisten, vatandaşlarımız bu süreyi çok iyi değerlendirmemizi
ve vatandaşlarımız için çok önemli olan kanun tasarı
ve tekliflerinin Meclis gündemine taşınmasını
ve bu dönemde bu işlerin bitirilmesini arzu ediyorlar.
Şimdi, biz
uzun zamandan beri söylüyorduk, Türkiyede ekonominin çok sağlıklı
olmadığını, cari açığın, dış
ticaretin, dış açığın, reel faizlerin, enflasyonun
çok sağlıklı olmadığını ve ekonomide
ciddi manada sıkıntıların olduğunu ifade
ediyorduk, ancak, bunları kabul ettiremiyorduk iktidar partisine.
Ama, bakınız, elimde, bir iktidar partisi milletvekilinin
bir sayın bakana yazmış olduğu bir mektup var.
Şimdi, iktidar
partisi milletvekili diyor ki mektubunda: Ekonomide çok tehlikeli
bir gidiş söz konusu. Saymış burada, işte, cari
açıktan bahsediyor sayın milletvekili, cari açığın
Türkiye için son derece önemli olduğunu, eğer tedbir
alınmaz ise cari açıktan dolayı Türkiyenin çok ciddi
sıkıntılar içerisine gireceğini ifade ediyor.
Bir iktidar partisi milletvekili söylüyor bunu. Ben, belki 50 kez
burada cari açıktan bahsettim, ama, benim sözlerime kulak vermiyordunuz,
bizim sözlerimize itibar etmiyordunuz, ancak, ne olur, artık,
bir iktidar partisi milletvekili sizi uyarıyor, Sayın Bakanı
uyarıyor: Bu konuyla ilgili tedbir alın. Tedbir almadığınız
takdirde cari açık finanse edilemeyecek boyutlara ulaşacak
ve bundan dolayı da Türkiyede ciddi manada ekonomik kırılganlıklar
olacağını ifade ediyor bir iktidar partisi milletvekili.
Dış ticaret açığının tehlikeli boyutlara
ulaştığını ve bu sene dış ticaret
açığının 52 milyar dolar seviyesinde olacağını
ve cari açığın da Türkiyede bugüne kadar görülmemiş
ölçüde, 34 milyar dolarlara ulaşacağını söylüyor
ve çok önemli, ciddi uyarılar
Ne olur, gelin, bu konularla ilgili
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Sırada ne var?
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Okuyorum. Yani, iki sayfalık mektup
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Cari açıktan başka bir şey yok mu?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
İki sayfalık mektup.
Bakınız, burada doğrudan
yabancı yatırımların sağlıklı olmadığını,
doğrudan yabancı yatırımların Türk ekonomisinin
ilacı olamayacağını, bu gelen paraların Telekom
özelleştirmesinden ve bazı bankaların satın
alınmasından gelen paralar olduğunu, doğrudan yabancı
yatırımın Türkiyede istihdam yaratan doğrudan
yabancı yatırımların olması gerektiğini
ifade ediyor. Turizm gelirlerinin, artık, cari açığın
finansmanında bir ilaç olamayacağını ifade ediyor
ve yine aynı sayın milletvekili geçen gün bir başka
açıklamada daha bulundu, tüyler ürpertici açıklama. Biz
söyleyince inanmıyordunuz. Hataydaki Ali Dibolardan bahsedince
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Kimmiş o?
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Sizin milletvekilinizin kim olduğunu çok iyi biliyorsun
Sayın Çerçi. Beni niye zorluyorsun onun ismini
Sayın Çömez.
Balıkesir Milletvekili Sayın Turhan Çömezin ifadeleri
bunlar ve o ithalatın, çeltik ve pirinç ithalatından pis kokuların
geldiğini söylüyor Sayın Çömez.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) On kere cevaplandırdı, on kere.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Yani, bunların Türkiyenin gündemine mutlaka getirilmesi
gerektiği inancındayız.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Cumhuriyet tarihinde görülmemiş doğrudan yatırımlar
yapıldı.
BAŞKAN Sayın
Çerçi
Sayın Çerçi, lütfen yerinize oturur musunuz.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Şimdi, Sayın
BAŞKAN Sayın
Kandoğan
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Cumhuriyet tarihinde, toplamı bu kadar doğrudan
yatırım yapılmadı bir senede.
BAŞKAN Sayın
Çerçi
Sayın Çerçi, yerinize oturur musunuz lütfen.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) 20 milyar dolar...
BAŞKAN Hayır,
yerinize oturun da
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Şimdi, Sayın Çerçi, doğrudan yabancı
yatırımı biz gönülden arzu ediyoruz.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Bir yılda, bir yılda! Rakamlar ortada!
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Türkiyeye doğrudan yabancı yatırım
olsun.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Rakamlara bak!
BAŞKAN Sayın
Çerçi, lütfen
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Ancak, bizim itirazımız şudur Sayın
Çerçi
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) 20 milyar doları
BAŞKAN Buyurun,
oturun yerinize.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Bizim itirazımız şudur: Ben size soruyorum,
bu gelen doğrudan yabancı yatırımlardan dolayı
Türkiyede ne kadar istihdam artışı olmuştur? Gelin,
bu rakamı, burada ortaya koyun. Bizim itirazımız buna.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Gelmesin mi?
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Doğrudan yabancı yatırım gelsin, ama,
doğrudan yabancı yatırım Telekom için geldi.
Doğrudan yabancı yatırım, sizin saydıklarınız,
bankaları satın alma şeklinde geldi. Ancak, sağlıklı
olan ve olması gereken, bu yatırımların Türkiyede
yeni yatırım alanlarına doğrudan yatırım
şeklinde gelmesi ve Türkiyedeki işsizlik meselesinin
derdine derman olacak şekilde yeni istihdam kaynaklarının
yaratılmasıdır önemli olan. Bunu sağlayın.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) 80 milyon dolar nasıl 2 milyar dolar oldu?
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Bakınız, işsizlik rakamları yayınlandı
yeni, Sayın Çerçi. Sizin devraldığınız Türkiyede
işsizlik rakamları 10,3.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Evet
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) İlk sekiz ayın ortalaması 10
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Şu anda kaç, şu anda?
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla)
ama, yıl sonunda bu rakam, devraldığınız
Türkiyedeki işsizlik rakamlarının daha üzerinde olacak.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Hayır, hayır.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Ayrıca, burada bir nokta daha var Sayın Çerçi,
bir nokta daha var burada: 1 milyon
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Rakamlar...
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) 1 milyon
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Rakamlar yanlış.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Sayın Başkan, lütfen susturur musunuz.
Sayın Çerçi,
bakınız, benim bütün bu söylediklerim gerçek rakamlardır.
HASAN ÖREN (Manisa)
Çerçide değil, koltukta kabahat. Kim otursa o koltuğa laf
atıyor.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Türkiye İstatistik Kurumunun yayınladığı
rakamlardır. Ben size bir şey daha söylüyorum: Son yayınlanan
rakamların içerisinde, 1 milyon 895 bin kişi iş bulma
ümidini kaybettiği için, iş aramıyor. Bu, sizin işsizlik
rakamlarının arasında 1 milyon 895 bin kişi de dahil.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Rakamları çarpıtma!
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Bunlar, Türkiyede artık bu iktidar döneminde
iş bulma ümidini kaybettikleri için iş aramaktan vazgeçmişler.
Bunun içersinde, bu 1 milyon 895 bin kişi de dahildir.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Ayıp, ayıp! Rakamları çarpıtma!
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Ben, geçen gün bir kanun tasarısında, Sayın
Başbakanın altında imzası olan bir gerekçeyi burada
okudum Sayın Çerçi.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Bırak Allah aşkına!
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Sayın Çerçi, varsa bir sözün, gelirsin buraya. Bu
kürsü biraz sonra boşalıyor.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Her zaman konuşurum ben.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Varsa bu rakamlarla ilgili itirazın, işsizlik
rakamlarıyla ilgili
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Kandoğan, Genel Kurula hitap ediniz.
Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Sayın Başkanım, ben de söz istiyorum.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Sayın Başkanım, sataşmada bulunuyorum,
Çerçiye söz verin lütfen.
BAŞKAN
Siz, Genel Kurula hitap ediniz.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Hayır, söz verin; sataştım Çerçiye. Söz verin,
çıksın.
HASAN ÖREN (Manisa)
Ne konuşacak ki?
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Cari açık, sekiz aylık 24 milyar. Dış ticaret
açığı, bir yıldan bir yıla 52 milyar dolar.
İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde
62. Reel faiz yüzde 14, diğer faizler yüzde 21, yüzde 22. Enflasyon
yüzde 10. Bütün bu rakamları veriyorum.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Kaçtan kaça düştü?
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) İşsizlik yüzde 10, ama, iddia ediyorum ki,
yıl sonundaki işsizlik rakamları, devraldığınız
Türkiyedeki işsizlik rakamlarının daha üzerinde olacaktır.
Tarımla ilgili istiyorsanız, girdi fiyatlarını,
döneminizde ne kadar yükselmiş, ürün fiyatları ne kadar geri
gelmiş... Hangi noktada istiyorsanız, hangi alanda istiyorsanız,
sizlerle bütün rakamları tartışmaya hazır olduğumu
ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, burada, kürsüde konuşan hatibin, ben
filan milletvekiline sataştım, ona söz ver diye bir üslup
yok, böyle bir şey yok.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Sayın Başkan, rakamları çarpıtıyor.
Rakamlar burada!
BAŞKAN Sayın
Çerçi, bakınız, lehte ve aleyhte konuşacaklar bellidir.
Şu anda, lehte konuşma, önerinin lehinde konuşma sütunu
açıktır. Müracaat edersiniz, lehte size söz veririm, konuşursunuz.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Rakamlar burada Sayın Başkan, devletin resmî rakamları.
Rakamları çarpıtıyor, ben de müdahale ediyorum.
HASAN ÖREN (Manisa)
Sen, sataşmak için elinden geleni yaptın.
BAŞKAN Devletin
resmî rakamları varsa, burada oturan Sayın Bakan var, o kurumun
Bakanı. Lütfen
Efendim, önerinin lehinde söz alın, çıkın
konuşun, böyle bir üslup yok.
Önerinin aleyhinde,
Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan.
Buyurun Sayın
Eraslan.
MEHMET ERASLAN
(Hatay) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Danışma
Kuruluna baktığımız zaman, iki Meclis araştırma
önergesi var, birleştirilerek görüşülecek, önemli bir mevzu,
önemli bir konu. Aslında, RTÜKe burada çok büyük işler düşüyor.
Gerçekten, toplumsal yozlaşmayı beraberinde getiren birtakım
yayınların, özellikle birtakım korsan yayınların
önüne geçilmesi, acilen önüne geçilmesi gerekir. Gerçekten, toplumumuzun
millî ve manevi noktasında almış olduğu en büyük
yaradır, toplumumuzun kanayan yarasıdır. Siyasetin
ve siyaset kurumunun, iktidarın buna acilen çözüm bulması
gerektiğini tekrar ifade etmek istiyorum.
Tabii, Meclis
araştırma önergelerinin dışında, sözlü sorular
ve denetim konuları görüşülmüyor. Beşinci Yasama
Yılına başladığımız ilk günden bugüne
kadar, anayasal bir hak olan, milletvekiline tanınmış
anayasal hak olmasına rağmen, bugüne kadar, sözlü sorular
ve denetim konuları Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmedi.
Her Danışma Kurulu önerisinde, sözlü sorular ve denetim
görevleri Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminden çıkarılarak,
sadece kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi öngörülüyor.
Tabii ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi kanun tasarılarını
görüşecek, kanun tekliflerini görüşecek, ama, milletvekilleri
hem ülke genelinde var olan sorunları hem dış politikada
var olan sorunları ve soruları, denetleyici nitelikte, bakanlara
soracak, Bakanlar Kurulunu denetleyecek, Hükûmeti denetleyecek
ve görevini yerine getirmiş olacak. Ama, her defasında sözlü
soruların görüşülmeyeceği, denetim konularının
yapılmayacağı şeklindeki bir Danışma Kurulana
bizim katılmamız mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri,
artık, 22nci Dönem Beşinci Yasama Yılını yaşarken,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Beşinci Yasama Yılını
icra eder iken, artık, bu Danışma Kurulu önerilerinin
içerisine, gerçekten, milletimizin var olan sıkıntılarını,
ülkemizin var olan sıkıntılarını, hem iç politikada
hem dış politikada iktidarın yaşamış olduğu
zafiyetleri gündeme getirip Danışma Kurulu haline getirip
Türkiye Büyük Millet Meclisinde müzakere etmelidir. Evet, gelen
kanun teklifleri, yasa teklifleri mutlaka önemli, mutlaka görüşülmeli,
ama, bakın, daha önce, bizim niçin bu Danışma Kurulunda
yok, niçin Danışma Kurulu aracılığıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiyor, niçin bunları tartışmıyoruz
dediğimiz birkaç konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bakın, kredi
kartı mağdurları her geçen gün artıyor. Aslında,
kredi kartı mağdurlarının her geçen gün artış
göstermesi, toplumumuzun, milletimizin içinde bulunduğu
âcziyeti, gelirsizliği, parasızlığı, geçimsizliği
ve sıkıntıyı gözler önüne sermektedir. Eylül
ayı itibarıyla, 500 bin insanımız kredi kartı
borcunu ödeyememiştir ve Merkez Bankası âkdi faiz oranlarını
ve gecelik faiz oranlarını maalesef 5,70 olarak belirlemiştir.
Şimdi, değerli milletvekilleri, sizlere soruyorum: Kredi
kartlarına yıllık bazda yüzde 65, yüzde 70 oranında
faiz uygulanır iken ve enflasyon oranı yüzde 10 iken, faiz
oranları yüzde 21, yüzde 22 dolaylarında iken, kredi kartı
mağdurlarına yüzde 65, yüzde 70 oranında bir faizi öngören
bir Merkez Bankası olabilir mi, ben, bunu sizin inisiyatifinize
sunmak istiyorum. 2 katrilyon lira ödenemiyor, 2 katrilyon lira
tahsil edilemiyor ve bu faiz oranlarının yüksekliği
her geçen gün kartopu gibi büyümeye devam ediyor.
2002 yılında
karşılıksız çıkan senetler ve karşılıksız
çıkan çekler
Bakın, burada verilen rakamlara lütfen itiraz
etmeyelim. Burada verilen rakamlar, bizlerin verdiği rakamlar
değil. Buradaki rakamlar, sayın bakanlarımızın,
ilgili bakanlarımızın yazılı soru önergemize
vermiş olduğu rakamlardır. 2002 yılında 498
bin senet protesto edilir iken, bakın, 2006 yılının
ilk sekiz ayında, 498 bin olan protesto edilen senet sayısı
tam 842 bin adet olmuştur; yani, 2 misli bir artış göstermiştir
ve maalesef, 2006 yılının ilk sekiz ayında protesto
edilen senetlerin meblağı yaklaşık 3 katrilyon civarındadır.
Karşılıksız çeklerde de aynı şey. Eğer
biz çarşı-pazar ekonomisinin, serbest piyasada her şeyin
yolunda gittiğini söylüyorsak, eğer böyle bir iddiası
varsa iktidar kanadının, öyleyse, neden her geçen yıl
karşılıksız çek oranında bir artış oluyor;
öyleyse, neden her geçen yıl protesto edilen, ödenemeyen senetlerin
adedinde ve miktarında artış oluyor, ben bunu sizlerin
görüşlerine arz etmek istiyorum.
Diğer çok
önemli bir konu, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin iş yeri açma ve
çalışma hâlinde emekli aylıklarından kesilecek
olan yüzde 33lük oran. Bakın, bu büyük bir yanlıştır,
büyük bir haksızlıktır, büyük bir adaletsizliktir. Daha
önce emekliler iş yeri açıp esnaflık yaptığı
zaman veya çalıştığı zaman onların toplam
maaşlarından yüzde 10 kesinti yapılır iken, bugün
bu oran, 1 Ocak 2007 tarihi itibarıyla yüzde 33 oranında olacaktır.
Zaten geçinemeyen, aldığı emekli aylığıyla
geçinemeyen SSKlı, geçinemeyen Bağ-Kurlu, Acaba nasıl
geçinirim, nasıl geçinebilirim? gayreti içerisinde yeni
iş alanlarına girer iken, kendini var edebilmek, geçinebilmek
için ikinci bir iş alternatifi arayışına girer
iken, biz onun aylığından yüzde 33 oranında kesinti
yapar isek, bu, sosyal hukuk devletine aykırıdır, sosyal
hukuk devletine yakışmaz, bir siyasi iktidara
Yahu, yani,
bütün iş bitti, SSKlı ve Bağ-Kurlu emeklinin aldığı
400 milyona, 500 milyona mı kaldık? Bir ona mı kalmış
idi göz dikmediğimiz kanaatleri bizlerde hasıl oluyor.
Bakın, değerli
arkadaşlar, millî gelirde büyük bir adaletsizlik var. Yine, yazılı
soru önergemize gelen cevaptan resmî rakamları Sayın Bakanın
dilinden sizlere aktarmak istiyorum: Evet, ekonomi ciddi sıkıntıda,
ama var olan ekonomiyle millî gelir dağılımındaki
adaleti tesis edememişiz. Bakın, Türkiyede toplam gelirden,
en yoksul kesim -Sayın Bakanımız bunu söylüyor- binde
8, en yüksek kesimse yüzde 21 pay almaktadır. Gelirde en fazla
pay alan dilimde ortalama kişi başı geliri 556 milyon,
diğer taraftan en üst dilimde yer alan ortalama gelir ise 13 milyar
447 milyon. Yani, millî gelir dağılımındaki adaletsizlik
25 kat daha fazla. Zengin fakirden 25 kat daha fazla maalesef pay almaktadır.
Millî gelirdeki bu adaletsizliği bir an önce kaldırmak ve
yoksulun yanında, fakir, garip gurebanın yanında yer
alarak millî gelir dağılımı noktasında onlara
daha fazla pay aktarılması cihetinde çalışma yapmak
sizlerin boynunun borcudur.
Evet, 2002 yılı
rakamını veriyorum: Cari açık sadece 1,5 milyar dolar
idi. 2005 yılı sonu itibarıyla cari açık 23 milyar
dolar düzeyinde olmuştur. 2006 yılının ilk sekiz
ayında ise 25 milyar dolar gibi bir düzeye ulaşmıştır
ve 2005 ile 2006 yılı cari açığı kıyasladığımız
zaman yüzde 60 oranında artış olmaktadır.
Dış ticaret açığı 2002 yılında 15,5 milyar
dolar idi, 2005 yılı sonu itibarıyla 45 milyar dolar düzeyine
gelmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Eraslan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN
(Devamla) İşsizlik oranı 1997 yılında yüzde
6,5 idi, 2002 yılında 10,3 idi, ama 2005 yılı sonu itibarıyla
işsizlik oranının yüzde 12 olduğunu biliyoruz.
Sivil toplum kuruluşlarının
ve çeşitli kesimlerin yapmış olduğu araştırma,
işsizlik oranının, aslında yüzde 12lerde değil,
yüzde 20ler dolaylarında olduğunu göstermektedir ve 18,5
milyon insanımız yoksullukla boğuşur iken, maalesef,
Türkiyede 1 milyon insanımız açlıkla boğuşmaktadır
ve yiyecek ekmek bulamamaktadır. İşsizlik, gelirsizlik,
parasızlık, geçimsizlik beraberinde yozlaşmayı
getirmektedir. Ulusal bütünlüğümüzü, ulusal güvenliğimizi,
toplumsal güvenliğimizi tehdit altına almıştır.
Emniyet Genel
Müdürlüğünün verilerine bakıyoruz -intihar, kapkaç vesair
suçlar- bir önceki yıllara göre yüzde 20 ila yüzde 25 oranında
suç işleme oranında artış göstermiştir. Toplumsal
yozlaşma dediğimiz işte bu. Bunun bir an önce ele
alınıp Türkiye Büyük Millet Meclisinde çözüme kavuşturulması
gerektiğini tekrar ifade ediyorum ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önerinin lehinde,
Manisa Milletvekili Mehmet Çerçi.
Sayın Çerçi,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum ve her iki grubun vermiş
olduğu TRTyle ilgili öneri üzerinde lehte söz almış bulunuyorum.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; deminden beri burada konuşan
arkadaşlarımızı hep beraber dinliyoruz. Tabii,
böyle, bu tür iddialar var ise, bunların Meclise getirilmesi ve
Mecliste görüşülmesi, Mecliste tartışılması
gayet doğaldır, olması gerekendir. Bu konuda biz de
destekliyoruz. Ancak, buraya çıkan ve parti grupları
adına yahut da şahısları adına görüşlerini
serdeden arkadaşları hayretle ve ibretle izliyoruz.
Türkiyede devletin
rakamlarını eğer baz kabul edeceksek -ki, öyle olması
gerekir- kürsüye çıkan bütün değerli milletvekilleri de,
değerli arkadaşlarımız da, rakamların dilinden
konuşması gerekir. Rakamların orasını burasını
tutarak yahut da filan sivil toplum örgütü şöyle demiş, filan
sivil toplum örgütü şöyle bir şey atmış
HASAN ÖREN (Manisa)
Sivil toplum örgütleri atmaz!
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Bunlar, devletin resmî rakamlarını bağlamaz.
Ben, şimdi size devletin resmî rakamlarını söyleyeceğim.
Şimdi, çok
değerli arkadaşlarımız burada bazı rakamlardan
bahsetti, ekonominin geneli itibarıyla fevkalade kötü gittiğinden
bahsetti. Dört senedir hepimiz bu ülkenin içerisindeyiz, hepimiz
de bu Mecliste bir mücadele veriyoruz. Demokrasi adına, ülkenin
gelişmesi adına, gerek iktidar partisine gerekse muhalefet
partilerine mensup çok değerli arkadaşlarımız
bir gayret içerisinde. Tabii, herkes görevini yapacak. Ama bunları
yaparken, bu işin bir doğru zeminde yapılması lazım,
rakamların çarpıtılmaması lazım. Herkes farklı
göz
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Ben, Sayın Çömezin söylediklerini söyledim.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Dinle! Dinle!
Şimdi, rakamları
çok farklı yerlere çekerseniz, devletin resmî rakamlarını
da görmezden gelirseniz, sadece kendinize değil, Türkiyeye
de ayıp etmiş olursunuz bu şekilde.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) Ne diyor devletin rakamları cari açıkla ilgili?
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Bakınız, ben şimdi söylüyorum
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Cari açık nedir?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Carı açık nedir, cari açık?
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Cari açıktan başla.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Evet, şu ezberinizi bir bozun, cari açıktan
başka da bir şey daha söyleyin. Şunu da kötü
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Dış ticaret?..
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) İşte, cari açık, dış ticaret, aynı
şey zaten. Bunu bile bilmiyorsun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Aynı şey olmaz bir kere, aynı
şey olmaz.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Sen onu bilmiyorsun.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Onu bile bilmiyorsun. Otur!
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Cari açık ile dış ticaret açığı
aynı değil.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Otur! Anlamıyorsun bu işten.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Cari açık ile dış ticaret açığına
sen aynı şey diyorsan, sen ekonomi bilmiyorsun.
SALİH KAPUSUZ
(Ankara) Ne bağırıyorsun!
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Bağırırım tabii.
SALİH KAPUSUZ
(Ankara) Ne bağırıyorsun!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
Lütfen Sayın
Kandoğan
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Şimdi, arkadaşlar
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Bilmiyor tabii. Cari açık ile dış ticaret
açığı aynı değil.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Neyse, konuşsun, konuşsun
Şimdi, bu ülkenin
bütçesini
Bakınız, bu işte içimizde uzmanlar var, Bu
işi bütçeden alacaksınız
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Sen, önce, dış ticaret açığı ile cari
açığın aynı şey olmadığını
öğren, ondan sonra gel.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Şimdi, ben size ekonomi öğretmeyeyim Sayın
Kandoğan, ekonomiyi anlatmayayım ben size. Bu işi bütçeden
alacaksınız, faizlerden devam edeceksiniz, enflasyondan
devam edeceksiniz, Türkiyenin büyüme rakamlarına, Türkiyenin
istihdam rakamlarına kadar eğer ekonomik parametreleri
bir bütün olarak ele almazsanız
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Ver istihdam rakamlarını!
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Şimdi, ölçme-değerlendirme diye bir teknikten
haberiniz yoksa
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Ver istihdam rakamlarını o zaman.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla)
buraya gelirsiniz, boş boş konuşursunuz.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Ver istihdam rakamlarını, bekliyorum!
BAŞKAN Sayın
Kandoğan, lütfen
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Buraya gelir boş boş konuşursunuz.
Madde bir: Bütçe
Bir ekonominin dört başı mamur gitmesi için; bir, kamu finansmanı,
bütçe
Bunları da öğren!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Vay bee!..
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Sen, önce, dış ticaret açığı ile cari
açığı öğren!
HALİL
TİRYAKİ (Kırıkkale) Sen Maliye Bakanı olmalıymışsın!
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Evet, 2002 yılının sonunda bütçeyi hep beraber
yaptık, bu Meclis yaptı. Neydi? Hepinizin huzurunda hatırlatıyorum,
o günkü bütçe açığı neydi? Eksi 48 katrilyon lira. Bütçenin
toplamı ne kadardı? Yaklaşık 125 katrilyon civarında,
2003 bütçesi.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) 150 katrilyon.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Gelir ne kadar, gider ne kadar? Bütçenin yüzde 40ı
açık, yüzde 40ı! Bugün geldiğimiz noktada, dünyayı
da bir takip edin. IMFnin raporlarını, Deutsche Bankın
raporlarını, bilmem Avrupa Birliğinin raporlarını
izleyin.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Deutsche Bank ne raporu vermiş?
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) IMFci olduğun belli.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Bugün geldiğimiz noktada, Türkiye, dünyada, bütçe
açığı konusunda örnek ülkelerden biri haline geldi.
Maastricht kriterleri yüzde 3ün altını kabul ediyor. Bugün
geldiğimiz noktada, zannediyorum, 2006 yılının
sonunda bütçe açığımız yüzde 1, yüzde 1,5 civarında,
belki de denk bütçeye yaklaşıyoruz. Yüzde 40lardan buraya
gelmiş.
Faiz
Faiz neydi
değerli arkadaşlar?
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) 33tü.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Faiz, faiz!..
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) 33tü.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Enflasyon kaçtı?
Karıştırıyorsun!
HASAN ÖREN (Manisa)
Enflasyon yüzde 29du.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Sen şu reel faizi bir söyle!
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Ben reel demiyorum, bakın, ben bir şey
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Reel faizi bir söyle bakayım.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Ona da geleceğim.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Kaç reel faiz?
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Faizler
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
Arkadaşlar
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Ya, hem bilmiyorsun hem konuşuyorsun!
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Reel faizi de bir söyle.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Ya, söyleyeceğim, dinle bir.
BAŞKAN Sayın
Kandoğan
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Dinle de öğren.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Kaç reel faiz?
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Ya otur da
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Aldığınızda kaçtı, şimdi kaç?
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Müsaade et
BAŞKAN Sayın
Kandoğan, lütfen dinleyelim.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Faizler yüzde 58, enflasyon yüzde 30 küsurlarda.
Reel faiz biz
geldiğimizde yüzde 23, evet, yüzde 23. Bugün kaç?
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Yanlış biliyorsun.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Rakamları öğren de gel.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Yanlış biliyorsun.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Reel faiz yüzde 23, bunları öğren.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Yanlış biliyorsun.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Burada atmakla olmaz!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
Sen atıyorsun!
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Rakamları öğren.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Reel faiz yüzde 23 değildi siz geldiğinizde.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Geliyorum şimdi, borç
Evet, Türkiyenin kamu borcu
Bir defa, bakınız
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Ne kadar iç borç, dış borç?
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Bunu, uzmanlarına gidin, sorun; bir ülkenin borcu
hesaplanırken özel sektörün borcu işin içine dâhil edilmez.
Kamu borcu, Türkiyede
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Allah Allah!.. Yahu, sen hiç ekonomiden anlamıyorsun.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Konuşma!.. Konuşma!..
BAŞKAN Sayın,
Kandoğan lütfen
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Özel sektör borcu niye dâhil edilmez? Niye dâhil edilmez?
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Kamu borcu
O farklı
Bakınız
Şimdi, adam
bir şeyden anlamıyor
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elazığ) Sayın Çerçi, yahu orayı muhatap alma,
sen anlat, bize anlat ya! Orayı niye muhatap alıyorsun!
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Anlatacağım da, adamın öğrenmeye niyeti
yok!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elazığ) Niye muhatap alıyorsun! Muhatap alma, bize
anlat!
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Almıyorum
Şimdi, kamu
borcu, Türkiye
2006 yılından itibaren, Türkiye, net borç
ödeyen bir ülke. Bakınız, dört yıldır
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) 110 milyar dolar dış borç, iç borç artmış
döneminizde Sayın Çerçi.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Bakın, ben rakam söylüyorum: Türkiye, bakınız
Dört yıldan beri TL bazında Türkiyenin kamu borcu yüzde 18
artmıştır. Bunları herkes yazsın, yüzde 18,
dört yıldan beri.
HASAN ÖREN (Manisa)
Bir dakika, bir dakika
Bir daha söyler misiniz?
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Kamu borcu yüzde 18.
Türkiyenin dört
yıldan beri enflasyonu kaç arkadaşlar, toplam? Toplam yüzde
50ye yakın. Şimdi, Türkiyenin borcu artıyor mu, azalıyor
mu, ben sizin takdirinize sunuyorum. Bunları bir öğren.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) O rakamlar yanlış. İç borç, dış borç
rakamlarını yanlış söylüyorsun.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Geç, geç onları!.. Devam ediyorum: Şimdi, istihdam
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Yanlış söylüyorsun!..
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Öğreneceksin bunları!
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Yanlış söylüyorsun! Ben ekonomi bölümü mezunuyum;
bana öğretme!
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Bak, devletin rakamlarını söylüyorum.
BAŞKAN Sayın
Kandoğan, lütfen
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) İstihdam -devletin resmî rakamları- 2002 sonu
21 milyon 350 bin. Küsuratı da var.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Yüzdesini ver.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) 2002nin sonu, istihdam rakamımız, toplam çalışan,
21 milyon 354 bin. 2006nın Ağustos ayında 23 milyon 279
bin. Çıkar bakalım, biraz matematik biliyorsan; aşağı
yukarı -Ağustos ayının rakamlarını baz
alırsak- 1 milyon 700 bin kişi. Yıl sonunu baz aldığımızda
2 milyona yakın kişi Türkiyede dört yılda istihdam
edilmiş.
2002nin sonunda
-devletin resmî rakamları- işsizlik oranı yüzde 10,3.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Evet
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Şu gün geldiğimiz noktada, şu gün gördüğümüz
noktada, 2005in sonu yüzde 9,4; şu geldiğimiz noktada yüzde
9,1.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Yanlış söylüyorsun, yanlış! Kesinlikle
yanlış o rakamlar. Rakamlar yanlış.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) O zaman Hazineye soracaksın, o zaman TÜİKe soracaksın,
bilmiyorsan öğreneceksin!
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Yanlış rakamlar ya!
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Evet, bu kadar basit! (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) 10,3.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Bilmiyorsan öğren!
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) 2005in resmî açıklaması 10,3.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Burada milletin beyinlerini bulandırma, doğru
siyaset yap. Rakamlar bu.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) 2005inki 10,3.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Şimdi, bakın değerli arkadaşlar, tarım
şöyle kötü, esnaf şöyle kötü
Türkiye değişiyor,
dünya değişiyor. Esnafımız da, çiftçimiz de bu değişime
ayak uyduracak.
HASAN ÖREN (Manisa)
Gel de Manisada söyle.
ŞEVKET ARZ
(Trabzon) Esnaftan hesap mı soruyorsun? Köylüye akıl
mı öğretiyorsun? Ekmek ver akıl vereceğine!
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Bakın, bir rakam daha söylüyorum, devletin resmî rakamı:
2002 sonunda Türkiyede tarımda çalışan nüfus yüzde
34,5. Yüzde 34,5; devletin resmî rakamlarına bakın. Bugün
geldiğimiz noktada tarımda çalışan nüfus yüzde
29,5.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Tarımda adam mı bıraktınız!
O çiftçiler aç, aç!
ŞEVKET ARZ
(Trabzon) Aç insanlar, aç! Tarımcıyı rezil ettiniz!
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Peki, yıllarca benim köylüm, benim çiftçim, benim
memurum dediniz, yüzde 40larla tarıma ülkeyi mahkûm ettiniz.
(CHP sıralarından gürültüler)
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Tarımcıyı rezil ettiniz.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Biz, on sene sonrasını görüyoruz
ŞEVKET ARZ
(Trabzon) İnsanları rezil ettiniz.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Tarımda aç insanlar.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Tarımda insan mı kaldı!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
Lütfen arkadaşlar
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Yirmi sene sonrasının hedefleri var önümüzde.
Türkiyede ekonomi gelişecek, sanayi gelişecek
ŞEVKET ARZ
(Trabzon) Köylüyü perişan ettiniz be!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elazığ) Sayın Başkan, arkadaşlar biraz daha
bağırsın, anlaşılmıyor!
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Bağıra bağıra dinlemesini öğrenecekler.
Türkiyede sanayi
gelişecek, ekonomi gelişecek, tarım gelişecek.
ŞEVKET ARZ
(Trabzon) Hangi fabrikayı kurdunuz, hangi fabrikayı?
Utanmazlar!
OSMAN KILIÇ (Sivas)
Aynaya bakın, sıfatınızı öğrenin.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Biz, bir ülke olarak, topyekûn, ekonominin bütünü içerisinde
tarımı da olması gereken yere hep beraber getireceğiz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Çerçi, bir dakikalık süre içinde konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Tamamlıyorum.
Bir rakam daha
söylüyorum: Tarımda destekleme, yıl 2001. Devletin toplam
desteği, devletin DGDsi, primi, devletin direkt desteği
1,2 katrilyon.
ŞEVKET ARZ
(Trabzon) Utansa, rakamları vermez. Yalan!
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Devletin rakamlarına bak.
ŞEVKET ARZ
(Trabzon) Utansa, o rakamları vermez. Yalan!
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Yıl 2002, seçim yılı; devletin tarımdaki
toplam desteği -DGD o yıl çıktı biliyorsunuz- 2,2
katrilyon.
Yıl 2003, devletin
tarımdaki toplam desteği 2,7 katrilyon. Geçen sene 4 katrilyon.
Bu sene, tahmin ediyorum yıl sonunda devletin direkt tarıma
desteği 5,5 katrilyonu bulacak.
FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) Bütçenin kaçta kaçı?
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) 2007 yılında, evet, Tarım Strateji Belgesine
koyduk, gayrisafi millî hasılanın yüzde 1inden az olamaz.
Bu sene millî hasılamız ne kadar arkadaşlar? Tahmin ediyoruz
400 milyar doları geçecek. Türk parasına çevirin, 600 katrilyon
yapar. Bunun yüzde 1ini aldığınız zaman, en az 6
katrilyon, en az 6-6,5 katrilyon 2007 yılında tarıma
doğrudan destek var.
FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) Binde 83!
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) DGDsi, primi, telafi edici ödemeleri, hepsi dahil. Nereden
aldık?..
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) Bütçenin binde 83ü!
ŞEVKET ARZ
(Trabzon) Sen ona bir daha bak!
BAŞKAN Sayın
Çerçi, teşekkür ederim.
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Memleketi bu krizlere biz getirmedik, memleketi duvara
bizler toslatmadık.
FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) Rakamlar yanlış, binde 83ü bütçenin.
ŞEVKET ARZ
(Trabzon) Sen o rakamlara bir daha bak! Bir daha o rakamlara bak!
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla) Bizler Türkiyenin geleceğini aydınlatmaya
çalışıyoruz, bunun yolunu açmaya çalışıyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum.(AK Parti sıralarından alkışlar)
ŞEVKET ARZ
(Trabzon) Sen o rakamlara bir daha bak!
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Sen bak! Öğren, öğren!
ŞEVKET ARZ
(Trabzon) Perişan ettiniz!
BAŞKAN Sayın
Çerçi, buyurun.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, kürsüde olan hatibe, iktidar veya muhalefet
tarafından, eğer her sözünde efendim, o doğru değildir,
şöyledir, yok, işte, İstatistik Kurumunun rakamları
böyledir, sivil toplum kuruluşunun rakamları böyledir...
Böyle bir üslup olmaz. Lütfen, çıkan arkadaşımızı
diğer arkadaşlarımız dinlesinler, sonra, cevap
vermek gerekirse, çıkar kürsüye cevap verirler. Şu anda ortam
müsaittir, arkadaşlarımız kendi arasında müzakerelerle
işin doğrusunu bulabilirler. Ortam müsait, sınır
da yok vakitte...
Teşekkür
ederim.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş iki adet doğrudan
gündeme alınma önergesi vardır. Ayrı ayrı okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
3.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun,
5084 ve 5350 Sayılı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tekliflerinin (2/577) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/420)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/577 Esas Numarasıyla
10/08/2005 Tarihinde, 5084 ve 5350 Sayılı Kanunlarda değişiklik
yapılması hakkındaki Kanun Teklifi, 45 gün içerisinde
Komisyonlarda görüşülmediğinden, İç tüzük hükümlerinin
37. maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurulda gündeme
alınmasını arz ederim.
Saygılarımla
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu, konuşacak mısınız?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
Süreniz beş
dakika.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu yüce Meclisten iki tane yasa geçirdik: 5084 ve 5350 sayılı
yasalar. Önce otuz altı ilimizi, daha sonra da on iki ilimizi bu
teşvik kapsamına soktuk. Hepiniz çok sevindiniz. Özellikle
bu Yasanın amacı, yıllık millî geliri 1.500 dolar ve
aşağıdaki illerdi, daha sonra da on iki ilimiz ilave oldu.
Dönüp bakalım,
acaba Yasa amacına uydu mu? Acaba bu Yasa doğrultusunda bu
illerimizde hakikaten yabancı sermayeler gelip -Türkiyeye
yabancı sermaye çok geliyor ya- acaba bir tane çivi çaktı
mı, bir ağaç dikti mi? Demek ki, bu Yasa -o gün de söyledik-
işlemiyor. Bu Yasa, yasak savmacı bir yasa.
Şimdi, bazı
MEHMET SARI (Osmaniye)
Osmaniyede işliyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Birkaç ilimiz efendim, birkaç ilimiz
Birkaç
ilimiz
Yandan, Adanadan, Gaziantepten veya başka illerden mevcut
tesisler geldi efendim. Türkiye üretimine bu Yasa hiçbir şey
katmadı, Türkiye üretimine hiçbir fayda sağlamadı.
Değerli milletvekilleri,
bize bizden başkasının faydası yok. Eğer birilerinin
talimatıyla
IMF bu Yasa böyle çıkacak diye
O zaman da
bağırdık: Bu Yasa hepimizi yok edecek. Yiyecek ekmek
bulamayacağız. Bu Yasa ülkemizin kendi öz değerlerini
Yeni Yasayla,
bazı bölgelerde yeni teşvikler
Bazı bölgelerde, o yörenin
özelliğini taşıyan, ülkeye büyük değerde katma
değer yaratan ürünleri eğer biz teşvik etmezsek, belli
bir süre sonra millî ekonomi dediğimiz olgu yok olur arkadaşlar.
Hep ithal ikamesiyle
Onun için, 5084 ve 5358 sayılı Yasa
Ne
olursunuz
Burada ne
teşvikler verdik:
1) İşveren
primini ödedi devlet,
2) Enerji bedelinin
organize sanayi bölgelerinde yüzde 50sini, organize sanayi olmayanın
yüzde 40ını karşıladı,
Bir de arsa tahsisi
yaptı.
Peki, soruyorum:
Türkiyede, bu Yasanın amacı, daha çok, millî geliri çok düşük
olan
Örneğin, 500 dolarla 800 dolar, 800 dolarla 1.000 dolar arasında
olan illere bir tek yatırım gitti mi? Burada Ardahan milletvekilim
var, Şırnak milletvekilim var, Hakkâri milletvekillerim var
burada. Peki, bu illerimize bir tek çivi çakıldı mı arkadaşlar?
Yani, bu Yasanın amacı, sosyal devlet olarak, ülkenin kendi
kaynaklarını, o yöredeki ürünleri, o yöredeki birtakım
kaynakları değerlendirmek amacıyla getirmedik mi buraya?
Değerli milletvekilleri,
yasak savıyoruz. Gelin, bizim burada önerimiz şu: Gelin,
bu ülkenin öncelikli, yüzde 100 ihraç kaydetmek kaydıyla, yüzde
100ü Türk malı olan ürünlere öncelik vermek kaydıyla
Bak
bir daha altını çiziyorum: Bu ülkeye döviz lazım, bu
ülkenin dış ticaret açığını, bu ülkenin
ithalatın ihracatı karşılama oranını
hepimiz görüyoruz.
Biz, eğer, bu
ülkenin kaynaklarını bir şekilde daha çok ihracat, daha
az ithalat dengesine getirmezsek, bu gemi yürümez. Bu yıl 50
milyar dolara gidiyoruz, 50 milyar dolar açığa gidiyoruz
sayın milletvekilleri.
Bu yasa, ülke
ekonomisini hiçbir yere vardırmayan, yasak savmacı bir yasadır.
Gelin, yirmi beş yıl verelim, verelim. Özellikle yüzde 100
Türk malı işleyen, yüzde 100 katma değer yaratan ürünlerde
yirmi beş yıl verelim, ama, istihdam yaratalım. Ama, siz
Düzce ile Hakkâriyi aynı çıtada, aynı senede, aynı
rekabet şeyinde eğer siz buraya getirirseniz, bir tane
Hakkâriye insan gitmez.
Bazı illerimiz
memnun, Malatya olarak biz de memnunuz, ama, üç-beş il kaydı,
Gaziantepten kaydı. Çünkü, 1 kilo iplikte, Adanada çalışan
bir iplik fabrikasıyla Osmaniyede çalışan bir iplik
fabrikası arasında 1 kilo iplikte kilo başı 200
bin lira fark ödüyor arkadaşlar. Bu, bir haksız rekabettir.
Bu, bir ülke ekonomisinin bazı illerde yara sarmadır.
İstihdam
Çok büyük bir istihdam yaratmadı.
Lütfen, rica ediyorum
değerli arkadaşlar, ülkeyi seven, ülke ekonomisinin,
millî ekonominin geleceği için, ulus devletin geleceği
için hepimizin
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Başkanım toparlıyorum.
Ve bu ülke insanının
ekmeği için, bu 5084 ve 5350 sayılı Yasalarda, gelin,
yirmi beş yıl verelim, yirmi beş yıl verelim. Yabancı
sermaye gelsin, çivi çakmaya gelsin, bir tane ağaç dikmeye gelsin,
ama, buraya gelsin. Finansman sektörüne gelip de alıp götürmesin.
Katma değerini yaratsın, kârını etsin, bunu alsın
götürsün. Ama, yabancı sermaye hiçbir şey yapmayacak, ülkenin
üretimine hiçbir katkısı olmayacak, ondan sonra, biz, efendim,
bu ülkede
Hayır, arkadaşlar
Ben, gelin -hepimizin
görevi- ben bunu bir birey olarak, bu ülkeyi çok seven, bu ülkenin
ekonomisinin ancak ayakta durması için
Bir ülkenin ekonomik
özgürlüğü yoksa, o ülkenin bayrak özgürlüğünden, yarın
insan, birey özgürlüğünden hep geleceğini kuşku duyuyorum
arkadaşlar. Açık söylüyorum. Ülkenin ekonomik özgürlüğü
için, ülkede yaşayan insanların refahı için, gelin bunu
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu, teşekkür ediyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Son cümlem efendim.
BAŞKAN Arkadaşlarım,
lütfen, tahammül sınırını zorlamayın.
Bak, sadece bir
cümle Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Son cümlem efendim.
Arkadaşlar,
ekmeğin siyaseti olmaz. Eğer bu ülkeyi seviyorsanız,
gelin, hep beraber bu yasayı getirelim, tartışalım,
ama, şu teşvik yasalarıyla bu ülkenin ekonomisi bir yere
gitmez. Gelin, hep beraber tartışalım ve bu yasayı
değiştirip, ülke ekonomisine katkı sağlayalım.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Saygıdeğer
arkadaşlarım, istirham ediyorum, lütfen, cümlelerimizi
tamamlayalım. Yani, değişen bir cümleler yok. Sonradan
kullandığınız cümleler de öncekilerin aynısı
zaten.
Sayın Kandoğan,
şimdi konuşma sırası sizde.
Bundan sonra,
hiçbir arkadaşımın -çok özür dilerim- cümlesi ağzında
kalsa bile mikrofonunu açmayacağım. Pozitif ayrımcılık
da yok, hanımlar dâhil.
Buyurun Sayın
Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; o
pozitif ayrımcılığı demin kullandınız
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
Malatya Milletvekilimiz Sayın Aslanoğluna teşekkür
etmek istiyorum. Teşvik Kanunuyla ilgili olarak yeni bir düzenleme
yapılması gerektiğini ifade eden konuşmasını
memnuniyetle dinledik ve en azından, kanun teklifinin doğrudan
gündeme alınması gerektiği inancımı ifade etmek
istiyorum.
Yalnız, bu
kürsüleri kullanırken, ne olur, rakamları çok doğru telaffuz
edelim. Nereden alındığı belli olmayan, kaynağı
neresi olduğu bilinmeyen rakamlarla, bu kürsüye gelinip, buralardan
bu rakamlar söylenirse tutanaklara geçiyor. Şimdi arkadaşımız,
2005 yılı işsizliğini 9,4 olarak ifade etti, tutanaklara
da geçti. 2005 yılının işsizliğinin 10,3 olduğunu
Türkiye İstatistik Kurumu açıkladı. Onun için, rakamları,
ne olur, buralarda doğru kullanalım, vatandaşı
doğru bilgilendirelim. Cari açıkla dış ticaret
açığının da aynı şey olduğunu da, ne
olur bu kürsülerden söylemeyelim. Yoksa, izleyenler, bunu bilmeyen
birisinin bu kürsüden bu meseleleri gündeme getirmesi karşısında
bunu izlerken gülücüklerini tutamaz.
Değerli milletvekilleri,
5084 sayılı Kanunu burada hep beraber görüştük ve o Kanun
görüşülürken ben de burada çıktım konuşma yaptım.
Böyle bir teşvikin, böyle bir Kanunun dünyanın hiçbir ülkesinde
uygulanmadığını ifade ettim. Niye? Çünkü,
teşvikler sektörel veya bölgesel olur. Ya sektörü teşvik
edersiniz veyahut belli bir bölgeyi teşvik edersiniz; onun
dışında, Türkiyenin her tarafındaki kırk dokuz
ile teşvik verirseniz, bu, teşvik olmaktan çıkar. Bunu
kürsülerden söyledik, ancak dinletemedik. Yalnız, geçenlerde
Sanayi Bakanımız bir açıklama yaptı. Bu Kanundan
biz istediğimiz neticeyi alamadık, o nedenle, yıl sonuna
doğru bir düzenleme yapacağız diye Sanayi Bakanı
bir açıklama yaptı.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Başbakan Giresunda yaptı.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Sayın Başbakan açıklama yaptı.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Giresunda yaptı.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Sayın Maliye Bakanı açıklama yaptı.
Yani, aynı şeyleri biz burada söyledik. Bu Kanun burada görüşülürken,
ne olur, bizim sesimize kulak verilseydi bugün bu noktaya gelmezdik.
Bakınız,
bugün Türkiyede teşvikten yararlanan il sayısı
üç-beş ildir. Onun dışındaki illerde, geliniz burada
söyleyiniz, Hakkâride, Mardinde, Şırnakta, Bitliste, Bingölde,
Iğdırda, Ardahanda, yani illeri genişletebiliriz,
geliniz, buralarda doğru dürüst yapılan bir yatırım
var mı yok mu onu ortaya koyalım. Öyleyse bu teşvik amacına
ulaşmamıştır. Amacına ulaşmadığının
çok somut bir göstergesi, işsizlik rakamlarının aynı
seviyelerde olmasıydı. Burada söylendi: Teşvik, hayata
geçince, Türkiyede istihdamı çok olumlu etkileyecek, işsizliğin
belini kıracak şeklinde ifadeler var, tutanaklarda var.
Ama, gelinen nokta, bu sene ilk sekiz aylık işsizlik rakamları
10, yıl sonunda, bu, 10,3ün üzerinde olacak büyük bir ihtimalle
ve devraldığınız yıldaki işsizlik rakamlarıyla
aynı rakamlar. Kaldı ki, demin de söyledim, 1 milyon 895 bin
kişi iş bulma ümidini kaybettiği için, artık
iş aramıyor. Bu işsizlik rakamlarının içerisinde,
bu 1 milyon 895 bin kişi yok. Eğer, bunları da dâhil ederseniz,
Türkiyedeki işsizlik rakamları yüzde 18-19lar seviyesinde.
Bakınız,
Denizli Sanayi Odasının Sayın Başbakana yazdığı
bir mektup var. Denizli Sanayi Odası Sayın Başbakana
mektup göndermiş. Benim elimde, bakınız Türkiyedeki
politik tercihin birer yansıması olarak, önümüze, istihdam
üzerindeki ağır vergi yükü, yüksek enerji maliyetleri, hatalı
teşvik politikaları, Türkiyedeki sanayicinin ve tekstilcinin
önündeki en büyük handikaptır. diyor ve yine, teşvikin,
Türkiyede, kendi yağıyla kavrulan ve bugünlere gelen illere
de bir ceza olduğu söyleniyor. Denizli, yıllardan beri
tekstilin kalesi olmuş. Çok zor şartlar altında, Türkiyedeki
tekstil ihracatının en önemli illerinin başında
yer almış. Siz Denizlideki kişi başına düşen
gelir 1.500 doların üzerindedir diye Denizliyi teşvik kapsamı
dışına çıkartırsanız, Denizlideki sanayiciye
en büyük darbeyi vurmuş olursunuz. Teşviki, teşvikten
faydalanabilecek olan ve bunun gereğini yerine getirebilecek
olan illeri de, sektörleri de ve bölgesel olarak ortaya koymak gerektiği
inancındayım.
Değerli milletvekilleri,
bakınız, çok az bir süremiz kaldı. Bu teşvikle ilgili
Kanun, maalesef, yanlış çıkmış olan bir kanundur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Konuşmanızı
tamamlayınız Sayın Kandoğan.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) Ve bunun, Türkiyenin ihracatı, Türkiyenin istihdamı,
yeni yatırım alanlarının ortaya konulması
ve işsizliğe bir çare olması açısından, bu Kanunun
yeniden gözden geçirilmesi lazım. Bunun, eksik ve aksak yönlerinin
ortaya konularak, bunların giderilmesi lazım. Sanayi Bakanı
açıklamış, Maliye Bakanı açıklamış,
Sayın Başbakan açıklamış. Sayın Aslanoğlunun
da kanun teklifi burada. Geliniz, bunu Meclisin gündemine alalım.
Burada, o teklife ilaveler yapılması gereken yerler varsa,
beğenilmeyen yerler varsa, onu da Mecliste tartışalım,
görüşelim, konuşalım ve bu teşvikle ilgili hususu,
dünyadaki örnekleri nasılsa, Türkiyede de o hale getirelim
diyor ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
4.- Mersin Milletvekili Hüseyin Özcanın,
Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG)
Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/836) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/421)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
26.06.2006 tarihinde
Başkanlığınıza sunmuş olduğum 2/836
esas numaralı 5307 sayılı Sıvılaştırılmış
Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimin
havale edildiği komisyonlarca 45 gün içerisinde görüşülmediğinden,
İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan Genel
Kurul Gündemine alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hüseyin
Özcan
Mersin
BAŞKAN Sayın
Özcan, buyurun.
Süreniz beş
dakika.
HÜSEYİN ÖZCAN
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 26
Haziranda vermiş olduğum, 2/836 sayılı, 5307 sayılı
Sıvılaştırılmış Petrol Gazları
(LPG) Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair vermiş olduğum teklifim
kırk beş gün içerisinde görüşülmediği için gerekli
komisyonlarda, bugün, bu konunun Mecliste görüşülmesi konusunda
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
geçen gündü, Özürlüler Günüydü. Bütün özürlülerimize sağlık,
esenlikler ve ailelerine de kuvvetler diliyoruz, esenlikler diliyoruz
ve maalesef, gördüğümüzde, bu insanların -bizim çocuklarımız,
bizim insanlarımız- yeteri kadar desteği görmediklerini,
hatta, kadrolarının, bugün kurumlarda çalışması
için 47.800 kadronun bulunmasına rağmen, çalışanların
sadece 8 bin civarında olduğunu görüyoruz, gerçekten üzülüyoruz.
Bu çocuklar, bizim çocuklarımız. Hatta, bugün, basında
okuduğunuzda, Adanada 58 tane çocuk, maalesef, bir esir gibi
kampa konmuş, haftalığı 40 YTLye, kızdıklarında
bu 40 YTLyi dahi vermeyenlerin ellerine düşmüş. Düşünebiliyor
musunuz, 21inci yüzyılda, hâlâ, çocuk kölelerin bulunduğu
bir ülkede yaşıyoruz ki, gerçekten yürekler acısı.
Bu çocuklar, bizim çocuklarımız. Devlet olarak, bir an önce,
bu kimsesiz çocuklara, sahipsiz çocuklara, hatta yoksul çocuklarına
sahip çıkmak zorundayız.
Değerli arkadaşlar,
diğer bir konu ise, bugün 72nci yılını kutladığımız,
Büyük Atatürkün, 1934 yılında kadınlarımıza
seçme ve seçilme hakkının verildiği gündür. Hatırlarsanız,
tarihe baktığımızda, 1935 seçimlerinde 18 tane
bayan Meclise girerken, bugün, hâlâ, 2002 seçimlerinde ise 24 tane
bayanımız Mecliste. Ama, Türkiyede yüzde 51e varan bir nüfus
içerisinde Büyük Millet Meclisinde bu kadar az temsilcisi olmasının,
gerçekten, hepimizi üzmesi gerekir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
esas konumuza geldiğimizde, bizim vermiş olduğumuz
kanun teklifinde, oto gaz istasyonlarında, LPGyle çalışan,
Türkiye Makine Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen
montaj tespit raporu ve sızdırmazlık raporu bulunan
ve LPG dönüşüm sistemi araç ruhsatına işlenmiş
olan araçlara, oto gaz, LPG ikmali yapmakla ilgili bir teklifimiz
var. Biliyorsunuz, LPGyle ilgili bir sürü sıkıntılar
yaşandı ve çok insan bu konuda mağdur oldu, hayatlarını
kaybetti. Amaç, burada, daha çevreyi temiz tutmak, daha insanların
yaşamlarının güvence altında bulundurulması
için çalışmaktır. Biliyorsunuz, bu teklifle, 1995
yılından bugüne kadar gerek ekonomik olması gerekse
hava ve kalitesi konusunda sıkıntıları olan ve 1
milyon 500e ulaşan oto gaz kullanan kara yolu taşıtlarının
yakıt sistem dönüşümlerinin uluslararası ve ulusal
standartlara uygun olarak gerçekleşmesinin sağlanması
hedeflenmektedir. Oysa bugün baktığımızda, 1 milyon
500 LPGli araç içerisinde ancak 2005 ve 2004 yılında sızdırmazlık
raporu verilen aracın 1 milyon 25 bin 369u, ancak yüzde 68ine tekabül
ediyor...
Değerli arkadaşlar,
bizlerin çabası şu: Bu kontrol edilen araçların Türk
standartlarına göre uyması gerekir. Eğer bunlar, kontrol
edilmeyen araçlar hâlâ halkımızın içerisinde geziyorsa,
insanlarımızın hayati tehlikesi, çevrenin hayati
tehlikesi vardır demektir. Yapılacak şey şu: Bir
an önce, dolum tesislerinde bu araçların, eğer bu tespit raporu
almadıysa, dolumları yapılmaması, bir an önce
trafiğin de, gerekse Karayollarının gerekse trafik
polislerinin, bu araçları, özellikle kontrolü yapılmayan...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özcan, konuşmanızı tamamlayınız, buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN
(Devamla) ...bu araçların bir an önce kontrolünün yapılması
ve belgeleri alarak ön camlarına asılarak, dolum tesislerinden
ve petrol bayilerinden gazlarını almalıdır.
Amaç şu, bu
yasanın amacı: Çevreyi daha temiz tutmanın yolu, insan
sağlığı ve çevrenin daha güzel olması, insanlarımızı
ve çevremizi tehdit eden sıkıntılardan ve tehlikelerden
arındırılması için bu kanun teklifini vermiştim.
Bu teklifi yüce
Meclisin göz önünde bulundurarak, bir an önce hayata geçirilmesi
için gündeme alınmasını diliyor, yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özcan.
Şahsı
adına İbrahim Özdoğan, Erzurum Milletvekili.
Sayın Özdoğan,
buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Anavatan Partisi Mersin Milletvekilimiz
Sayın Hüseyin Özcanın verdiği 5307 Sayılı
Sıvılaştırılmış Petrol Gazları
Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
tabii, böyle enerji sektörü üzerine konuşurken AK Parti iktidarının
yanlış hesaplar içine girdiği son günlerdeki bir adaletsizliğe
de değinmemiz gerekmektedir.
Bakınız,
geçenlerde, EPDK, lisansı olmayan bayilere akaryakıt ikmal
eden yirmi sekiz dağıtım şirketine toplam 1 milyar
666 milyon 835 bin 180 YTL yani, eski para birimiyle 1 katrilyon 666
trilyon idari para cezası uygulamasını kararlaştırdı.
Bu karar cumhuriyet tarihinin en ağır para cezasını
içermektedir, gerekçesi ise bayilerin lisansı olmaması.
İyi de bu bayiler, EPDKya lisans vermesi için başvurmuşlar
hem de tüm belgeleriyle. EPDK ne yapmış? Beklemiş, yanıt
vermemiş ve işlemleri de bürokratik gecikmeden ve yığılmadan
zamanında yapmamıştır, sonra da hukuki altyapısı
olmadan katrilyonluk cezaları kesmiş. Yani, hem suçlu hem
işini zamanında yapmayan EPDK hem de cezalandıran yine
EPDK.
Diyelim ki, akaryakıt
dağıtım firmaları çoğu yirmi, otuz hatta
kırk yıllık bayilerine akaryakıt vermek için
EPDKnın lisans vermesini bekleseydi, o zaman ne olacaktı?
Ben size bunu söylemek istiyorum: Türkiye akaryakıtsız kalacaktı.
Çünkü, bu bayilerin miktarı 2.300 civarındadır, yani,
toplamın neredeyse yarısı kadar.
Değerli arkadaşlar,
bu yapılan iş haksız ve kanunlara aykırı olduğu
gibi, aslında siyasi bir yönü de vardır. Niye siyasi olduğuna
da birazdan değinmek istiyorum.
Şimdi, bu
olayı biraz daha irdeleyelim: Bu bayilerin çoğu, kanun gereği
20 Aralık 2004e kadar gereken başvuruları süresinde
tamamlamışlar, EPDK, daha sonra başvuru tarihini 20
Mart 2005e uzatmış, kalanlar da yine başvurmuşlar.
EPDK da, bunların üzerine 20 Mart 2005 itibarıyla lisans
başvuru değerlendirmesi süren bayilerin taleplerini ne
ret ne de kabul ederek belirsiz bir süreç başlatmış, hatta,
EPDK, 10 binin üzerindeki başvuruların sadece yüzde
15-20sini incelemiş, diğerlerine ilişkin başvuruların
kapağını bile açmamıştır. İşte,
EPDK başvurulara lisans vermesine karşın, bu bayilere
aradaki sürede ürün ikmali yapıldığı için akaryakıt
dağıtım firmalarını sorumlu tutmakta. Kaldı
ki, bu firmalar, faaliyeti bir tebligatla durdurulmuş ya da mühürlenmiş
hiçbir bayiye satış yapmamışlar. Ortada kaçakçılık
yok, vergi kaybı yok, tüketicinin kandırılması gibi
bir durum da söz konusu değil, yani tam anlamıyla bir komedi
bulunmakta.
Değerli arkadaşlarım,
üstelik, EPDK, bu bayilerin lisans işlemleri konusunda dağıtım
şirketlerine herhangi bir tebligat da yapmamıştır,
yani ülkemizin dört bir yanından milyonlarca litre kaçak akaryakıt
girişi olurken, bu kaçak girişler nedeniyle her yıl milyarlarca
dolarlık vergi kayıpları yaşanırken, devletin
gücünün sadece vergileri ödenmiş yasal mal satan dağıtım
şirketlerine yetmesi, buna karşılık her yıl
açıklanan vergi yüzsüzleri listesinde ismi en üstte yer alanlara
özel izinlerle ticaret yapma izni vermesi ne anlama gelmelidir?
Akaryakıt kaçıranların cezasını dürüst satıcıya
ödetmeye çalışan bir anlayış ne kadar sağlıklıdır?
Yasaların satır aralarındaki boşluklardan yararlanarak
işin özünü kaçıran, kayıt dışı akaryakıt
sektörünün ortadan kaldırılması amacını taşıyan
bir kanunu sadece kayıtlı firmalara karşı bir silah
olarak kullanarak akaryakıt kaçakçılarına meydanı
boş bırakan bu anlayış ne kadar etik olabilir?
Değerli arkadaşlar,
akaryakıt dağıtım firmaları, yüz ölçümü olarak
Avrupanın en büyük topraklarına sahip bir coğrafyanın
dört bir yanına dağılmış binlerce bayiye,
sırf EPDK görevini zamanında yapmadı diye yasal mal
akışını kesmeyerek, onların akaryakıt kaçakçılarının
eline düşmesine engel olmuşlardır. Konuya bu açıdan
bakınca, devletin bu dağıtım şirketlerine ceza
değil, vergi özel ödülü vermesi daha anlamlı olabilirdi.
Bu noktada
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özdoğan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, bizim, Anavatan
Partisi olarak bu yönde hazırlıklarımız bulunmaktadır.
Yani, bu yönde kanun teklifi verdik. Aksi halde, kanun devleti ile
hukuk devleti arasındaki ince çizgi bir kez daha anlamsız
hale gelecektir.
Sonuç olarak, kaçak
akaryakıt, hileli yakıt, biyodizel ve ulusal market problemleri
EPDKnın denetimine muhtaçken, vergisini kuruşu kuruşuna
ödeyen, kaçakçılığa karşı mücadele eden ve
Petrol Piyasası Kanununun çıkması için en büyük mücadeleyi
veren Türkiye ve dünyanın en kurumsal şirketlerine rekor
ceza verilmesi çok düşündürücüdür.
Değerli arkadaşlar,
bu işin siyasi yönü vardır. Aydın Doğan gibi medya
patronu bir kişinin de cezalandırıldığını
biliyoruz. Yani, olayın siyasi boyutuna baktığımızda,
Hükûmetin, bu cezalar ile Doğan Grubu üzerinde baskı
oluşturmaya çalıştığını görmekteyiz.
Diğer firmalar ise, kurunun yanında yanan yaş yaprak muamelesi
görmektedirler, yani, aba altından sopa göstermektedirler. Bu
da, ahlaki ve etik değildir; kınıyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Özdoğan, teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) Karar yeter sayısının aranılmasını
istiyorum.
BAŞKAN Karar
yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.59
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân
MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
4.- Mersin Milletvekili Hüseyin Özcanın,
Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG)
Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/836) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/421) (Devam)
BAŞKAN Mersin Milletvekili Hüseyin Özcanın
İç Tüzükün 37nci maddesine göre vermiş olduğu önergenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince
sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Genel Görüşme
ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmına geçiyoruz.
Alınan karar gereğince, bu kısmın
174üncü sırasında yer alan, Ankara Milletvekili Yakup Kepenek
ve 36 milletvekilinin, TRT yönetimi hakkında ileri sürülen iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla; 309uncu sırasında yer alan,
Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Gaziantep
Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili Süleyman
Sarıbaşın, TRTnin yayın politikası ve personel
yönetimiyle ilgili çeşitli iddiaların araştırılarak
TRTnin asli görevlerini daha sağlıklı yürütebilmesi
amacıyla Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergelerinin birlikte yapılacak
öngörüşmelerine başlıyoruz.
VII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 36 milletvekilinin, TRT yönetimi
hakkında ileri sürülen iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/225)
2.- Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep
Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili Süleyman
Sarıbaşın, TRTnin yayın politikası ve personel
yönetimiyle ilgili çeşitli iddiaların araştırılarak
TRTnin asli görevlerini daha sağlıklı yürütebilmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/372)
BAŞKAN Hükûmet yerinde.
Meclis araştırması önergeleri
sırasıyla Genel Kurulun 9/11/2004 tarihli 15inci ve
14/6/2006 tarihli 115inci Birleşimlerinde okunduğundan tekrar
okutmuyorum.
İç Tüzükümüze göre, Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunda sırasıyla
Hükûmete, siyasi parti gruplarına ve önergelerdeki birinci imza
sahibine veya onların göstereceği bir diğer imza sahibine
söz verilecektir. Konuşma süreleri, Hükûmet ve gruplar için yirmişer
dakika, önerge sahipleri için onar dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum: Anavatan Partisi Grubu adına Muzaffer Kurtulmuşoğlu,
Ankara Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Emin
Koç, Yozgat Milletvekili; şahısları adına, Berhan
Şimşek, İstanbul Milletvekili; Süleyman Sarıbaş,
Malatya Milletvekili.
İlk
söz, Hükûmet adına, Devlet Bakanı Sayın Beşir Atalay,
Profesör Doktor Beşir Atalay.
Süreniz
yirmi dakika.
Sayın
milletvekilleri, önerge hakkında Hükûmet adına Sayın
Bakanımız Beşir Atalay Bey konuşacaktır, lütfen
sükûnetle dinleyelim.
Buyurun
Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET
BAKANI BEŞİR ATALAY (
Verilen
araştırma önergesiyle ilgili, TRT konusunda, bazı konuları
sizinle paylaşacağım. Ama, tabii, gruplar adına konuşmalardan
sonra belki söz almamız ve burada söyleneceklere cevap vermemiz,
bazılarını cevaplamamız en azından daha uygun
olur. İç Tüzükün uygulaması herhâlde bu şekilde. Onun
için Başkanım bana önce söz vermiş oldu.
TRTyle
ilgili ben şöyle bir background bilgi sunayım: Türkiye Radyo
Televizyon Kurumu, Anayasanın 133üncü maddesi ve 2954 sayılı
TRT Kanunu gereğince tarafsız ve özerk kamu yayın kurumu
olarak kurulmuştur. Her türlü program ve haber yayınlarında
mevzuatın belirlediği çerçevede görevini yerine getirmektedir.
Haber, haber programı, her çeşit siyasi yayınlar, aydınlatıcı
konuşma, yorum ve benzeri programlar ile diğer tüm yayınlar,
yukarıda belirtildiği gibi, Anayasa ve 2954 sayılı
Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda belirtilen esaslara uygun
olarak hazırlanmakta ve yayınlanmaktadır. Haberlerin
toplanması -ki, önergelerde yer alıyor, onun için bu konuyu
özellikle vurgulamak istiyorum- seçilmesi, yazılması,
değerlendirilmesi, sıralanması ve yayınlanmasında
ülkede yerleşik genel habercilik ilkeleri ile çağdaş
radyo televizyon haberciliği gelenek ve prensiplerine uygun
şekilde, tarafsızlık, doğruluk ve çabukluk unsurlarına
göre değerlendirme yapılmaktadır.
Diğer
yandan, TRT, Kanununda belirtilen ilkeler çerçevesinde ve uzun
yılların tecrübesiyle oluşturduğu habercilik,
haber program yayıncılığı kriterleri doğrultusunda,
Türk milletinin temsilcileri olarak milletvekillerimizin ve siyasi
parti temsilcilerinin etkinlik, görüş ve haberlerine, yayınlarında
titizlikle, objektif ve dengeli bir şekilde yer vermektedir.
TRT
haber bültenlerinde siyasi parti kaynaklı haberler, öncelikle
genel başkan düzeyinden başlanarak ele alınmakta, genel
başkanın etkinliğinin olmadığı günlerde
ise diğer sözcüler aracılığıyla açıklanan
gelişmeler bültene konu olmaktadır.
2954
sayılı TRT Kanununun 20nci maddesi gereğince, siyasi
partilerin görüş, haber ve etkinliklerinin yansıtılmasındaki
kriterlerden biri de, partilerin Türkiye Büyük Millet Meclisindeki
temsil oranlarıdır. Kamu yayıncısı olarak halkımız
bilgilendirilirken tarafsızlık ve kamuoyuna farklı
görüşlerin dengeli bir şekilde sunulmasına dikkat
edilmekte, buna paralel olarak, uzun yıllardan beri, haber bültenlerinde,
grubu bulunan partilerin etkinliklerine öncelikle yer verilmektedir.
Bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan Adalet
ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve Anavatan Partisinin
grup toplantıları, TRT tarafından, TRT-3te canlı
olarak yayınlanmaktadır. Tabii, burada döküm istenirse
getirilebilir. Ama, gerek TRT-1, TRT-2, TRT-INT ve TRT-TÜRK kanallarında,
bütün kanallarda yer alan haber programları ve siyasi partiler
itibarıyla bunun dağılımı, niçin o oranlarda
ve o dakikalarda yer verildiği belli kriterlerle tespit edilmekte.
Esasen, değerli milletvekillerimizin bu konularda çok sayıda
soru önergesi olmuştur, yazılı soru önergesi ve kendilerine
bu konuda ayrıntılı listeler ve bilgiler sunulmuştur.
Ben o ayrıntıyı burada tekrar etmek istemiyorum.
TRTyle
ilgili genel bilgi olarak, tabii şunu biliyoruz: TRT, bizim tek
kamu yayın kuruluşumuzdur. Bir anlamda TRT toplumun televizyonudur. Yani,
TRTnin bütün finansmanı vatandaşlarımız tarafından
sağlanmaktadır. Elektrik parası faturası öderken
vatandaşlarımız TRT için de belli bir ödeme yapmakta ve
TRTnin belli başlı bütçesi de bundan oluşmaktadır.
Bunun dışında, bir de, yine vatandaşlarımızın
satın aldığı bazı -beyaz eşya türü, daha
çok radyo, televizyon gibi, müzik seti gibi- cihazların da
alımında belli bir bandrol ödemektedir. Onun dışında
üçüncü gelir kaynağı da reklam gelirleridir ve reklam gelirlerinde
de sevindirici olan, son zamanlarda belli bir artış söz konusudur
reytinge paralel olarak.
Tabii, TRTnin personel yapısıyla ilgili
önergelerde değinmeler var. O konuda da şöyle bir iki rakam
sunayım sadece sizin takdirlerinize, bu, herhâlde yeterli kanaati
oluşturacaktır: 2002 yılında, yani Hükûmetimizin
görevi devraldığı yıl, TRTnin toplam kadrosu
10.221dir, dolu kadrosu 7.996dır, boş kadrosu 2.225tir. Ara
yılları geçiyorum. Kasım 2006 olarak toplam kadrosu
TRTnin 9.967, dolu kadrosu 7.171, boş kadrosu 2.622dir. Dikkat edilirse,
çok ciddi bir personel azalması, zaten, burada görülmektedir.
Bunun sebebi zaten bilinmektedir. Hepimiz biliyoruz, TRTnin, zamanında,
biraz kadroları şişirilmiş ve özellikle bizden önceki
dönemde çok fazla personel alınmıştır ve TRTnin bütçesinin
büyük bir kısmı, işletmecilik kurallarına da biraz
aykırı olarak, yüzde 50nin üzerindeki bir kısmı
personel gideri olarak harcanmaktadır.
Dolayısıyla, biz, iktidar olarak bu konularda
popülist davranmadık; bunu, herkes biliyor. Kamu personeli istihdamında
bütçemizle orantılı ve ciddi hesaplamalar sonucu bunlara
karar verilmiştir ve TRTde, bu manada, personel azaltılması
yönünde, yani, emeklilerin falan yerine personel alımı yapılmamıştır.
Hani, kadrolaşma gibi falan şeyler söyleniliyor. Kadrolaşma
falan TRTde söz konusu değil. Sadece, yönetim kademelerine
bir miktar, az sayıda eleman dışarıdan alınmıştır,
değişik kurumlardan. Onun dışında, TRTnin personeli
kendi personelidir ve TRT, bu personel tarafından yürütülmektedir.
Efendim, kadrolaşma için yönetmelik değiştirildi
falan gibi iddialar gerçek dışıdır ve bu yönetmelik
değişikliğiyle de, TRT dışından, sadece
2 tane üst düzey yönetici alınmıştır. Esasen, bu konular,
değişik zamanlarda, teftiş tarafından incelenmiştir
ve bu konularda, bizim, burada veremeyeceğimiz, TRTnin veremeyeceği
de bir hesap yoktur. Onu ifade edeyim.
Ayrıca, şu dönemde dikkatinizi çekiyordur,
bizim geldiğimiz dönemde, TRTnin, hem personel yapısı
hem personel alım usulleri hem harcamalar, dizi yaptırılması,
film alımı gibi konularda pek çok şaibe vardı ve ben
bakanlığa başladığımda, önümde, bu tür,
gazetelerde, yayınlanan diziler, TRT hakkında pek çok
şikâyet dilekçesi, pek çok spekülasyon bulmuştum. Bunların
hepsinin üzerine gidilmiştir ve bu dönemle ilgili, dönemimizle
ilgili de, TRTde, ne alımlarla ilgili ne başka konularla
ilgili, efendim, yolsuzluk, şaibe vesaire hiçbir konu söz konusu
değildir. Eğer, böyle bir şeyler olursa da, üzerine zaten
hızla gidilmektedir. Yani, bu dönemde TRTyle ilgili, yakından
bilenler, biraz takip edenler çok iyi bilirler, TRTnin en ihtilafsız
olduğu, en şaibesiz olduğu, kendine Anayasayla ve Kanunuyla
verilmiş görevleri en dengeli şekilde ve toplumsal talebi
de göz önüne alarak, Türkiyenin tek kamu yayın kuruluşu olmanın
bilinciyle yürüttüğünü göreceklerdir.
Yani, şunu da burada ifade edeyim: Kurum içinde
de büyük oranda bir sükûnet ve huzur vardır. Yani, Kurumda, mesela
personelin idare aleyhine açtığı davalarla ilgili şöyle
bir rakam vereyim ben size: 2003 yılında Kurum personeli tarafından
açılan dava sayısı 1.740tır ve sonraki üç yıl
içinde açılan dava sayısı 400dür, idari dava sayısı.
Bu manada personel hareketleri de çok fazla yapılmamıştır.
Ama, şunu, biz, TRT adına burada açıkça ifade edebilirim:
TRT anayasal çizgisinden asla ayrılmamıştır, iddialar
soyut mülahazalara dayanmaktadır, TRT çalışanlarının
Kurumla bir sıkıntısı bulunmamaktadır. TRT,
biraz önce ifade ettiğim gibi, anayasal çerçevede, kendi Kanunu
çerçevesinde, bu toplumun kamu yayın kuruluşu olma bilinci
içinde yayınlarını sürdürmektedir.
Zaman zaman basına da yansıyor, değişik
yazılı soru önergeleriyle bize de yöneltildi ve kurumdan
gelen cevabı ben sayın milletvekillerimize ulaştırdım.
Tabii, dinî yayınların arttığı yönünde ifadeler
yer alıyor, bu konuda sorular soruluyor.
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) Dinî değil,
dinci, dinci yayın.
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
TRT, 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununun
5inci maddesinde belirlenen yayın esasları çerçevesinde
yayınlarını sürdürmektedir değerli milletvekilleri.
Hiçbir görüş veya mülahazanın TRT yayın ihalelerini
etkilemesi söz konusu değildir. Hiçbir TRT mensubunun, TRT yayınının
anayasal ilkelerle çelişmesi de söz konusu değildir, olamaz.
Ama, şunu da ifade edelim: 1974 yılından beri TRTde dinî
yayınlar yer almaktadır ve
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Dinî
yayın değil, dinci yayınlar Sayın Bakan. Dinî yayına
karşı değiliz. Dinci yayın...
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Sayın milletvekillerim, herhâlde biraz sonra grup adına konuşacaksınız,
bunları dile getirirsiniz. Ben, o ifadeyi reddediyorum.
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) Söyleyeceğiz
zaten.
HARUN AKIN (Zonguldak) Biraz sonra.
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Biz de onlara cevabını veririz.
TRTnin -biraz önce ifade ettiğim gibi- bir görevi,
Türkiyede birlik, bütünlük ve aileyi korumadır, Kanununda
yer alır bu ifadeler ve TRT, toplumun televizyonudur; toplumun
beklentilerini, toplumun ihtiyacını karşılayacak
yayınları yapmak da TRTnin görevidir. TRT, bugün, reyting
kaygısını da ikinci plana atarak, en kaliteli yayını
sunmaktadır. Gerek film olarak gerek dizi olarak gerek belgesel
olarak gerek Türkiyenin tanıtımı olarak gerek değişik
toplum kesimlerinin sorunlarını gündeme getirme olarak
gerek haber bülteni ve haber programları olarak ve gerek dinî yayınlar
olarak TRT bu toplumun televizyonudur, toplumun ihtiyacı olan
dinî konuda da yayın yapacaktır (AK Parti sıralarından
alkışlar) ve bu ilk defa da bu dönemde yapılmıyor,
1974 yılından itibaren yapılmaktadır ve ilk
başlatan da Sayın İsmail Cemin dönemidir, 74. Kendisini
buradan, gerçekten, o manada anıyorum, TRTnin en yerli dönemlerinden
de birisidir o dönem, yani, benim zihnimde kalan TRT olarak. Hem kendi
yerli değerlerine hem tarihine vefalı dönemlerden biri
olarak da anılır. O günden bugüne de TRTde değişik
formatlarda, değişik isimlerde, değişik saatlerde
dinî yayınlar yapılmaktadır.
Bugün de TRTde, öyle sanıldığı
gibi çok fazla değil, sadece belli dinî yayınlar, değişik
programlarda, değişik saatlerde tekrar edilmektedir. Yoksa,
saat olarak ve sayı olarak çok da fazla değildir. Ama, zaten
bunlardan birisi tamamen Diyanet İşleri Başkanlığımızca
hazırlanmakta ve sunulmaktadır, İslamın Aydınlığında
isimli program ve diğer dinî programlar da tamamen Diyanet
İşleri Başkanlığıyla irtibat içinde ve onların
uzmanlığıyla, onların danışmanlığıyla
yürütülmektedir.
Tekrar edersek, toplumun birlik ve beraberliğine,
ailenin korunmasına yönelik yayın yapmak TRTnin yasal görevidir.
TRTnin, laik, demokratik ve özerk vasfı tartışma konusu
dahi yapılamaz. TRT, kendi konumunun bilincindedir ve o bilinçle
yayınlarını sürdürmektedir ve zaten TRTnin Yayın
Denetleme Kurulu Başkanlığı da vardır, büyükçe
de bir birimdir TRT içinde. Bütün yayınlar da orada değerlendirilmektedir.
Burada, tabii, TRTnin kamu yayıncılığı
boyutunu iyice irdelemeliyiz değerli arkadaşlar. Burada,
gruplarımızın ortak oluruyla gündeme alındı
bu araştırma önergesi. Adalet ve Kalkınma Partisi de buna
olur verdi. Bu vesileyle, sadece, bizim önemli bir kurumumuzu, bir
kısmı kulaktan duyma, bir kısmı iyi denetlenmemiş,
bir kısmı, bazı basında çıkan haberlerle
TRTyi eleştirmek değil, Meclis olarak, gelin, bir tane olan
kamu yayın kuruluşumuzu, burada, daha iyi nasıl olur,
ona katkı vermeye çaba sarf edelim, üç grubumuz da buna katkı
versin ve TRT de, TRT yönetimi de bundan faydalansın; biz faydalanacağız.
Kamu yayıncılığı, biliyorsunuz,
titiz bir yayıncılıktır. Hele bugün, özel televizyonların,
radyoların çoğaldığı bir dönemde, kamu yayıncılığına
çok büyük görevler düşmektedir, âdeta, örnek olma görevi
düşmektedir.
Reyting kriterlerinin her şeyin önüne geçtiği
bir dönemde, TRT, kamu yayıncısı olarak, belki özel kanalların
ihmal ettiği birçok boyuta eğilmek durumundadır. Özellikle
kaliteli yayında, müziğimizin her türünün ve Batı
klasik müziğinin, bugün yine en iyi izlenebildiği, en iyi
örneklerinin yayınlandığı yer TRTdir. Hepimiz televizyonlara
bakıyoruz, bunu zaten fark ederiz. Toplumsal değerlerin gözetildiği
programların, dizilerin yer aldığı kanallar yine
TRT kanallarıdır büyük oranda. Çünkü, TRTnin bir toplumsal
sorumluluğu vardır. Kültürümüze hizmet açısından,
kendi değerlerimizin tanıtıldığı, yaşatıldığı,
büyük oranda buna özen gösterilen kanallar yine TRT kanallarıdır
ve Türk dilinin, Türkçemizin, güzel Türkçemizin en özenle kullanıldığı
kanallar TRT kanallarıdır ve TRT buna özel bir önem göstermektedir.
Bugün, değişik yayın ortamlarında, argoların,
yerel ağızların, kısa ifadelerle artık kelime
dağarcığının daraldığı bir Türkçenin
değil, daha zengin bir Türkçenin kullanılması, zenginleştirilmesinde
TRT büyük bir özen göstermektedir ve haber titizliği. Haber titizliği
Bakın, bugün
Daima, tabii, siyasi partilerimizin bizim sesimize
daha az yer veriyor eleştirisi, TRTnin yayın hayatı
boyunca olagelmiştir, her dönemde olmuştur, ama genel toplum
planında, en güvenilir haberleri TRT verir. Daha doğrusu,
toplum en çok TRTnin haberine güvenir. Bir resmî haber ajansımız
olarak geleneksel bir ifade vardır, Anadolu Ajansı geçtiyse
doğrudur ifadesi ve bir de TRTnin verdiği haberlere büyük
bir güven vardır, çünkü. TRT, habercilikte çok titiz davranır.
Şimdi, biliyorsunuz, değişik
araştırmalar da yapılıyor. Görüntülü medya
araştırmaları da var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakanım, size vereceğim
süreyi diğer arkadaşlara da vereceğim. Ne kadar zamanda
konuşmanızı tamamlarsınız?
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bu araştırmalarda üç kavram kullanılır:
İzlenme, beğenilme ve güvenilme veya toplum açısından
izleme, beğenme, güvenme.
Bugün, reyting, genelde tabii, izlenmeyi yansıtıyor,
izlemeyi yansıtıyor, ama değişik araştırmalarda
beğenme, güvenme boyutu da vardır ve hangi kanaldan gelen
haberlere en çok güvenirsiniz denildiğinde, yine TRT başta
gelmektedir. Bunu, burada, ben, Kurumumuz adına, önemli kamu
yayın kuruluşumuz adına iftiharla söylemek istiyorum.
Ben, tabii, burada, değerli konuşmacılar
o kısa araştırma önergesi metinlerinin dışında
neler söyleyecekler onu bilmediğim için, yetinmek istiyorum,
ama, söylenecek hususlara cevap vereceğim. Yalnız, güncel
olduğu için ve bugün de belli basın kuruluşlarında
yer aldığı için bir konuya daha, Sayın Başkanım,
izninizle değinmek istiyorum.
Papa XVI. Benedictin Türkiye ziyaretinde,
TRTnin bir iki yerdeki canlı yayınında sorun olduğuna
dönük ve bir yerde kameranın açık bırakıldığına
dönük basında bazı haberler çıktı. Bunları biliyorsunuz,
muhtemelen burada konuşmalarda da -güncel olduğu için-
gündeme getirilebilir. Bunu açıkça ifade ediyorum ben, çünkü,
o Ankara programının her kısmında zaten refakatçi
Bakan olarak, ev sahibi olarak, misafir ağırlamak üzere görevlendirilmiştim.
Genel olarak şunu ifade edebilirim: Papa XVI. Benedictin ziyareti
öncesindeki pek çok spekülatif ve endişeli değerlendirmelere
rağmen ve onların aksine çok iyi yönetilmiş ve çok iyi
geçmiştir. Türkiyemiz için âdeta, o, lehe çevrilmiştir, Türkiyenin
tanıtımına büyük katkı sağlamıştır,
2 binin üzerinde basım mensubu Papanın ziyaretini izlemiştir,
bunun 950 tanesi sadece bu ziyaret için değişik ülkelerden
ülkemize gelmiştir. Yani, dünyanın her kesiminden büyük,
önemli yayın kuruluşlarının mensupları gelmiştir
ve Türkiye büyük bir ülke olduğunu göstermiştir, misafirini
iyi ağırlamıştır ve uluslararası alanda
gayet de büyük yankılar uyandırmıştır, çok olumlu
yansımaları olmuştur.
Burada üç önemli basın yayın kuruluşumuz
görev almıştır. Basın-Yayın Enformasyon Genel
Müdürlüğü, gazetecilerin akreditasyonunu yapmıştır.
TRT, resmî yayın kuruluşudur ve bütün dünyaya görüntüleri
TRT geçmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Saygıdeğer arkadaşlarım,
Sayın Bakanın mikrofonunu açacağım, üç dakika süre
vermiştim, bundan sonrasını da diğer konuşmacılara
da ekleyeceğim.
Buyurun.
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkanım. Teşekkür ederim.
Anadolu Ajansımız yine resmî yayın
kuruluşudur, fotoğraf ve yazılı haberleri de dünyaya
Anadolu Ajansı geçmiştir ve görevlerini de çok iyi yapmışlardır.
Tabii, çok alanda canlı yayın yapan TRT
için bir iki yerde bazı küçük aksamalar olmuştur. Bunun da,
Kurum içinde değerlendirilmesi, soruşturulması sürdürülmektedir.
Ama, mesela, işte Anıtkabirde görüntüler iyi yansıtılamadı.
gibi
Orada, hepimiz biliyoruz, herkesin duracağı yer bellidir,
zaten onlar yazılı da yere konmaktadır. O anda Sayın
Papanın çelenk koyduktan sonra orada bir miktar beklemesi, beklenen
programdaki bir şey değildir. Kendisine orada da belki yeterli
rehberlik yapılamamıştır; ama, sonra zaten yerine
çekilmiştir, ondan sonra da her şey normaldir. Yani, buna
benzer bir iki küçük aksama dışında büyük bir problem
yoktur.
Ben, emeği geçenleri, bütün bu üç kurumumuzdaki
arkadaşlarımızı tebrik ediyorum. Türkiyenin tanıtımına,
dış dünyada, olumlu imajına hizmet etmişlerdir aynı
zamanda.
Ben sözümü burada kesiyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
Sayın Bakanın ek süresi sadece dörtbuçuk dakika sürmüştür.
Bundan sonraki konuşmacılara, isterlerse sürenin başında
ekleme yapabilirim, isterlerse yirmi dakikalık sürenin sonunda
ekleme yapabilirim.
Anavatan Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili
ve Grup Başkan Vekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu
Sayın Kurtulmuşoğlu, buyurun efendim.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUZAFFER
R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel hepinize saygılarımı
sunarım.
Geçen hafta Özürlüler Günü idi. Özürlüler Gününü
kutluyorum. Ayrıca, tekrar Türk hanımlarının,
Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını kazanmasının
72nci yılını kutluyorum. Bu Mecliste 25 tane hanımefendinin
değil, en az 150-200 tane hanımefendinin bulunmasının
temennisiyle de sözlerime başlamak istiyorum.
Evet, bilindiği üzere, 2954 sayılı
Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu, radyo ve televizyon yayınlarının
düzenlenmesine, Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulunun ve Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumunun kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarına
ilişkin esaslar üzerinde düzenlenmiş bu kanun. Yani, diyor
ki: Anılan 2954 sayılı Kanunun yayın esasları
başlıklı 5inci maddesinin (m) fıkrasında kamuoyunun
sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için kamuoyunu
ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapmak; tek yönlü, taraf
tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar
çevresinin, inanç veya düşüncenin menfaatlerine alet olmamak
gerektiği açıkça ifade edilmiştir.
Şimdi, Sayın Bakanın, hakikaten, buraya
bizden sonra çıkmasında yarar var idi, konuşmacılardan
sonra. En azından, doğruları, yanlışları,
burada birlikte, bizim yanlışımızı da biz
öğrenirdik. Sayın Bakan da, burada, bizim evvelden konuşmamız
lazım gelen şeyleri kendileri konuşunca, yani sanki
her şey bitmiş gibi oldu. Sayın Bakanı çok severim,
pırıl pırıl bir beyefendi. Efendiliğine saygı
duyuyorum, seviyorum da, ama, sanki, Sayın Bakanım anlatırken,
TRTnin her şeyinin normal, yani ortalık güllük gülistanlık,
yani siz, bu araştırmayı niye verdiniz gibi bir laf
çıkardım ben. Yanlış da olabilir, ama ben öyle
çıkardım.
Peki, o zaman, TRT yönetimi o kadar güzel çalışıyordu
da, biz niye araştırma önergesi verdik acaba?
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) Laf olsun diye verdiniz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) İş
olsun!
MAHMUT
GÖKSU (Adıyaman) Laf olsun torba dolsun.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla)
Yani, çok güzel
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) İş
olsun! Çalışıyor göstermek için.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla)
Hakikaten şunu anlamış değilim: Mesela, TRTnin
yayınları
Ben, 1965ten beri TRT televizyonunu izleyen
bir adamım. O zamanlarda, İstanbulda yeni kurulduğu
zamanları biliyorum. Hakikaten, TRT, haber bültenlerinde tarafsızlığını
kanıtlamış bir kurumdur.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
İdi
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) Buna
kimsenin bir şey diyecek hali yok.
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) Daha yeni yeni yeni
kanıtlıyor.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla)
Ama
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) Daha yeni yeni kanıtlıyor,
eskiden öyle değildi.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla)
Ama, şimdi, bakıyorum
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) Eskiden taraflıydı,
çok taraflıydı.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) O
zaman, ben şöyle diyeyim Sevgili Milletvekilim
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) Hizaya geldi.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karşılıklı
konuşmayalım lütfen.
Buyurun Sayın Kurtulmuşoğlu.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla)
Ben, hiç laf atmayı ne severim ne karşılık veririm.
İzleyiniz, izleyiniz
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ne de
atanı severim
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla)
Benim de yanlışım olabilir, Sayın Bakanım gelir,
burada, Sayın Kurtulmuşoğlu, senin böyle yanlışın
var der. Doğrudur, belki ben de hepsini
TRTnin içinde her gün yaşamıyorum
ya, benim de eksiğim vardır, olabilir. Ama, buna burada ilgili
bakan cevabını verir.
Evet, sevgili arkadaşlarım, ben, halen
TRTnin haberlerini izlemeyi yeğ tutan bir adamım. Çünkü,
ona güveniyorum. Eskiden beri gelen, süregelmiş bir tarafsızlığı
vardır TRTnin. Ama, incinebilirsiniz, üzülebilirsiniz ama,
son zamanlarda, şöyle söyleyeyim, siyasi haberlerde iktidar
partisine veriyorsun, ana muhalefet partisine veriyorsun, grubu
olmayan partiye yer veriyorsun ama -Meclis İç Tüzüğünde de
belli- grubu olan partinin konuşmasını niçin vermiyorsun?
Ben onu Sayın Bakanımdan da rica ediyorum, öğrensin,
sorsun. Haberlere bakar, öğrenir. Çünkü, her türlü yetki Sayın
Bakanımın elinde.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ana
muhalefete vermiyor.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla)
Şimdi, tabii ki, bugüne kadar, iktidarlar, TRTyi çoğu zaman
kendi borazanları gibi kullanmışlar. Bu, bugün değil,
dün de var idi, bugün de var. Ama, ben Kurtulmuşoğlu olarak söylüyorum,
insan olarak söylüyorum, yani, hakkaniyetli olarak muhalefete
yer versen ne olur? Zaten medyanın, özel medyanın çoğu iktidarın
yanında. Tarafsız olan TRTnin muhalefete söz vermesi kadar
doğal bir şey var mıdır? Ben bunu bu şekilde söylüyorum.
Şimdi, tabii, mademki siyaset yapıyoruz
Sayın Bakan da, bize, sağ olsun, konuşma imkânı
verdi. Sayın Bakanım, son iki yılda TRT Genel Müdür Vekili
Beyefendiye göre, 88 tane atamanın -yeni atama yapılmış
müdürler alınarak, yerine, 88 kişiden- 83ü değiştirilmiş,
Haber-Sen Sendikasına göre de 200 kişi değiştirilmiş.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Hani
3 kişiydi?..
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla)
Hani burası tarafsız bir kurum idi? Elbette ki, bir ünitenin
başı değiştirilir. Genel müdürün, genel müdür muavinlerinin
değiştirilmesi kadar doğal bir şey olamaz. Ama, yapımcıdan
ne isteniyor, kameramandan ne isteniyor, onu anlamış değilim.
Şimdi, o yayınlar yapıldı, bu yayınlar
yapıldı, benim çok şık tarif edeceğim bir
şey değil. Ben devlet yönetiminden geliyorum. Tarafsızlığı
çok severim. Ne olursa olsun, kim olursa olsun, benim karşıma
çıkmış insan, rengi değişik olabilir, fikri değişik
olabilir, nasıl olursa olsun, o, benim için insandır, ona göre
hareket ederim. Kurumlardan da devletin elinde tek kalan bir kurumu
var, o da, Radyo Televizyon Kurumu. Burada da siyaset yapmayalım, ne olur? Her tarafta
siyaset yapılıyor. Burada az yapsak siyaseti. Bu Kurumu
bozmasak daha iyi olmaz mı? Ben size bırakıyorum. Benim
ne atanacak akrabam var, ne çoluğum var ne çocuğum var oraya
gelecek; benimki alınmadı da onunki alındı diyecek
de bir şeyim yok.
Ama, ben, bakınız, Sayın Bakan bunlara
daha çok cevap verir diye söylüyorum. Bu olmadı. Bakınız,
TRTnin gelirleri: Bandrol, faturalar ve Sayın Bakan ekledi,
reklamlar. Yani, yüzde 80i devlet tarafından vergiyle toplanan
para. O halde, devlet kurumunda bu paralar harcanırken bunun
hesabını da çok ciddi yapmak lazım; çünkü, o, bizim vergilerimizle
toplanan para. Resmî kurum olduğu için, hesabını da o
şekilde vereceğiz. Nereye ne harcadığımızı
da bileceğiz.
Tabii, ben bunları söyler iken, Sayın Bakana
belki fikir verir diye söylüyorum, illa da yüzde yüz her şey doğrudur
diye demiyorum. Biz de Sayın Bakan gibi
Sayın Bakana, nasıl,
genel müdür veya ilgili müdürler getiriyorsa, biz de onlardan, medyadan,
orada çalışanlardan aldığımız bilgiler
Yüzde yüz benim bilgim değil, ama, biz, niye araştırma
önergesi veriyoruz? Bunların doğru olup olmadığını
konuşmak için buradayız.
Mesela, son zamanlarda, siyasal kadrolaşma
için yönetmelik değiştirildi mi? Liyakatsiz kişilerin
göreve getirildiği doğru mu? Yasa ve yönetmeliklere aykırı
atamalar yapıldı mı? Kurum içi sınavlarda usulsüzlükler
yapıldı mı? Bir kısım personel hakkında müfettişlerce
hazırlanan raporların işleme konulmadığı
doğru mu? Çalışanlar arasında siyasi düşünce,
inanç, etnik köken ve sendika üyeliklerine göre ayırımcılık
yapıldı mı?
Mesela, bugüne kadar, bazen, Kurum çalışanlarınca
maaş alıyoruz, biz, bu maaşımızı hak etmek
için TRTye program hazırlamamız lazım denildiğinde,
acaba, karşı çıkıldığı oldu mu? Bunu
bırakıp, dışarıdan, TRTye, mesela, farz edelim
bir dizi 800 milyara mal olacakken, acaba, 4,5 milyon dolar gibi bir
harcama yapıldı mı dışarıdan?
Mesela, bakınız
Bunu niye söylüyorum:
TRT daire başkan yardımcılarından birinin -Bana
yanlış gelen bir şey, burada söylemekte bile çekiniyorum
ve üzülüyorum, ama araştırma önergesi olduğuna göre
doğruluğunu hepimiz bilmek mecburiyetindeyiz. Doğru
mu yanlış mı?- eşinin üzerine kayıtlı yapım
şirketine 1,5 milyon YTL karşılığında dizi
yaptırıldığı doğru mu? Piyasa fiyatı
araştırması yapılmadan ve ihale açılmadan 4
milyon 150 bin Amerikan doları karşılığında
181 araç kiralandı mı? Benim hakkım, soruyorum. Doğruluğunu
yanlışlığını, işte Sayın Bakan
burada söyler.
Yani, bu güzel Kurumun, hepimizin gözdesi olan
bir kurumun üzerindeki sansasyon haberler de olsa, şaibeler de
olsa, onları üzerinden kaldırmak hem Millet Meclisinin görevi
hem ilgili sayın bakanın görevi diye düşünüyorum.
Ben, bugüne kadar hep çalıştığım yerlerde, ilk
önce, ünitemde ne olduğunu öğrendikten sonra kendim bir soruşturma
yaparım. Eğer onun altından çıkamıyorsam, ilgili
bakanlığa bildirir, müfettiş isterim. O müfettişin
yapacağı inceleme sonunda neresinin doğru, neresinin
eksik olduğunu hep birlikte görürüz. Bizim de şimdi burada
istediğimiz bunlardan birisi.
Şimdi, bakınız, hakikaten tarafsız
olması lazım gelen bir TRTnin, Çanakkale Savaşlarının
yıldönümünde, bu dönemi en iyi anlatan yazarlarımızdan
birisi olan Turgut Özakmanı programa çıkarmak suç sayılmış.
Özakmana karşı sansür yapıldığı söyleniyor.
Bilemem. Ben Özakmanı Çılgın Türklerle okudum.
Çılgın Türkleri okurken de ağlayarak okudum. Bu ülkemin
nasıl kazanıldığını, nasıl bize bahşedildiğini
içim sızlayarak, ağlayarak okudum ve en hızlı okuduğum
kitaptı.
Bunu niçin soruyorum: Benim çok sevmediğim
bir şey. Şu konular daha çok veriliyor, bu konular falan veriliyoru
hiç sevmem. Ama, eğer ülkemin gerçeklerini, bu ülkenin nasıl
kazanıldığını herkese öğretmek için, bilmeyenlere
de öğretmek için, böyle bir konu olduğunda, o, beni yaralar,
içten üzer. Beni üzdüğü gibi, ülkemi de üzer. Ben de bu ülkenin
vatandaşlarından birisiyim. Beni üzüyorsa, ülkemin vatandaşlarını
da üzer diye düşünüyorum.
Sayın Bakan, iyi niyetinizden hiçbir zaman
şüphem olmadı. Sizi, hem insan olarak çok severim -onu söylüyorum-
sayarım.
Sayın Bakan, benim bu söylediğim konulara
sizin de hassasiyet göstereceğinize inanıyorum.
Sayın Bakan, ben bazen şöyle derim arkadaşlarıma:
Benim duyduklarım veya benim söylediklerimin hepsi yüzde yüz
doğru olmayabilir, ama, onun içinden doğruları siz bulun
derim; araştırın, bulun. Ben, sadece... Şu anda ben doğru bilirim
de, belki benim doğrularım daima doğru olmayabilir.
Ama, siz ünitenin başında olduğunuza göre, ilgili genel
müdüre, ilgili daire amirlerine bunları sorma hakkınız
var Sayın Bakanım. Bunları, bugün, burada, illa bugün
burada cevap vereyim değil. Sizin gibi bir beyefendiye, gelip,
burada Doktor Kurtulmuşoğlu böyle dedi, bu yanlıştır
demek, sizin bendeki inanılırlığınızı
kaybettirir. İnceleyiniz, araştırınız, soruşturunuz.
Yanlışlar olduğunda ben bu yanlışlarımı
kabul ederim ve buradan da, pek de rahat Sayın Bakan, sen doğru
söylüyormuşsun, benim yanlış söylediğim şunlar
vardı, özür dilerim demesini de çok iyi bilen bir adamım. Bunu
yaparım, ama, sizden bunların araştırılmasını
istiyorum. Böyle günübirlik ben böyle dedim, bu böyle değildir,
yani, benim buradan aldığım bilgi bu şekildedir
diye cevap vereceğinizi de zannetmiyorum, çünkü, o sizin kişiliğinize
de yakışacağını zannetmiyorum. Beni de tatmin
etmez. Burada şu anda vereceğiniz cevaplar tatmin etmez.
Etmediği gibi de, yani, burada söylenen burada kalmış
olur.
Onun için, burada söylenenlerin doğruluğunu
araştıralım, soruşturalım. Bir araştırma
komisyonu hazırlayalım, neresi doğru neresi yanlış
Çünkü, bu TRT Kurumu, şahısların değil, 70 milyon
insanındır. Bu TRT Kurumuna güvenini hiç kimsenin sarsmaya
hakkı yoktur diye düşünüyorum.
Ben, halen, kötü de olsa, bugünkü yayınlarında
taraflı da olsa, eksikleri de olmasına rağmen, TRTye,
TRTnin gelmişine geçmişine, bugünkü hâlinde, bozulmasını
istemeyen bir izleyicisi olarak TRT yönetimindeki arkadaşları
uyarıyorum, daha itinalı programlar yapmalarını
temenni ediyorum.
Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Hoşça kalın efendim. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kurtulmuşoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Yozgat
Milletvekili Sayın Emin Koç.
Sayın Koç, buyurun.
CHP GRUBU ADINA EMİN KOÇ (Yozgat) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Türkiyenin en önemli sorunlarından
birini daha burada görüşüyoruz. Tabii, dileğim, burada
sorunları dile getiriyoruz; ancak, samimi olarak bu sorunlara
eğilip, çözümüne de yönelirsek, doğal olarak başarılı
olacağız.
Ancak, yine, burada şunu yaşayacağız
biz: Biz, muhalefet olarak sorunları sıralayacağız,
eksikleri söyleyeceğiz, sonunda İktidar Partisi her zaman
olduğu gibi Bunlar doğru değil. diyerek, karşı
oy verip, yine sonuca ulaşmayacak bir durumla burada karşı
karşıya kalacağız.
Ancak, şunu söylemek istiyorum: Böyle yaparsanız,
bu TRT ne size hayır getirir ne Türkiyeye hayır getirir. Önce
bu sorunu çözmemiz gerekir. Ve buradaki konuşmalarımın
hepsinde de aşağı yukarı resmî belgeler üzerinden
konuşacağım, hepsi kayıt altında olan bilgilerdir.
Bir defa, ben gazeteciyim, yirmi yıldır
da sarı basın kartı taşıyan bir insanım.
Yirmi iki yıldır da bu Parlamento kulislerinde tüm iktidarları,
tüm partileri izlemiş bir insanım ve TRTyi yakından,
çok, tanıyan insanlardan biriyim. Yine, KİT Komisyonunda
TRTnin denetimini yapan, alt komisyonda da çalışmasını
sürdüren bir insanım. Dört senedir bu çalışmaları
sürdürüyoruz.
Sayın Bakana yüzlerce soru önergesi verdim.
Yine, şu anda, tabii TRTmizde genel müdürümüz de yok, maalesef.
Genel Müdür Vekilimize sorduğumuz sorular böyle kitapçık
haline geldi. Hepsinin cevabı geliyor; ama, gelen cevapların
içinde elle tutulur hiçbir şey göremiyoruz. Yapılan
şeylerden sonuç alamıyoruz. Alınması gerekiyorsa,
iktidarıyla muhalefetiyle burada bir Meclis araştırmasının
açılması, komisyonun kurulması, ciddi olarak bu iddiaların
değerlendirilmesi gerek.
Sayın Bakan çıktı, burada TRTyi öyle
bir anlattı ki, TRT güllük gülistanlık, hiçbir sorunu yok
TRTnin. Ne kadar güzel! Geçmişten beri de ben izlerim, hep böyle
söylendi.
Ben, gazeteci olarak şunu biliyorum: TRT, kurulduğu
yıllarda ve daha sonraki yıllarda, Türkiyede, Türk medyasının
okuluydu TRT. Hepimize önderlik yaptı. Bugün Türkiyede kurulan
ne kadar özel televizyon varsa onların haber dairelerine bakın,
hepsi TRT okulundan yetişmiştir arkadaşlar, hepsi TRT
ahlakını, TRT disiplinini almıştır. TRT, bir
kamu yayını kurumu olarak bu topluma, 70 milyon insana örnek
olmuş, gazetecilere örnek olmuş, bu yayınları hazırlayanlara
örnek olmuş, ciddi bir okul olmuş. Burada bir üretim vardı.
Ancak, son yıllarda, geliyoruz, bu okul, maalesef, kapandı,
maalesef.
Bizim çabamız da, bu okul daha da büyüsün, daha
iyi olsun, topluma önderlik olsun. Ve siz, AKPli arkadaşlar görüyorsunuz:
Sizin iktidarınız döneminde toplumdaki ahlaksızlık
yüzde 300 arttı, hırsızlık alabildiğine aldı
başını gidiyor, kapkaç aldı başını
gidiyor, özel televizyonlarda reyting adı altına mafya
dizileri aldı başını gitti; başka, yanlışlar
aldı başını gitti. Ama, bunların hiçbirinin
hangisi yanlıştır, hangisi doğrudur, TRTde programlarını
görmüyoruz. Mafya dizileri bizim çocuklarımıza hangi zararları
veriyor? Lütfen, bir gün açık oturum yapın, bunu bilim adamlarıyla
tartışın.
Yine Sayın Bakanım diyor ki: Güvenilir
kurum. Tamam, güvenilir kurum da, TRTyi o hale getirdiniz ki Sayın
Bakan, izleyen kalmadı. Reytinglere bakıyoruz, çok büyük
olanakları olan TRT reytinglerde en altlara düşmüştür.
Hepimizin odasında haber kanalı deyince NTVyi açıp
seyrediyoruz. Sizin odanızda da var, başkalarının
odasında da
Neden, TRT 2 olmuyor?
Yıllardır toplantılarında rica
ediyorum, TRT 2 neden haber kanalı haline getirilmiyor? Tüm Avrupayı
görün. Avrupa Birliği, haber kanalı kurdu, tüm dünyaya oradan
yayınlar yaptı. Neden TRTye kurduramıyoruz? TRTnin haber
saatlerine bakıyoruz; 18 dakikaydı, ısrar ede ede 22
dakikaya çıkarttık arkadaşlar, 22 dakikaya. TRT bu mu
olmalı? Neden kısıyoruz, neden bu oturumların hepsini
kapatıyoruz? Ve ben TRTde görev yapan arkadaşları suçlamıyorum,
Haber Dairesindeki arkadaşları suçlamıyorum, gerçekten
orada değerli insanlarımız var, ama onlara fırsat
vermiyor, onlar devre dışı bırakıldı, o
arkadaşlar gereğini yapamıyor, haberciliği yapamıyor,
başka engeller çıkıyor. Sayın Bakan çıktı
dedi ki, şimdi gündeme getirilecektir
Papa Anıtkabri ziyaret
etti, demokratik, laik, çağdaş Türkiyenin kurucusu Atatürkün
karşısında saygı duruşu yaptı. Ben TRTyi
izliyorum, Papa saygı duruşunda, ama kendisi gözükmüyor,
Papa yok. Nasıl yayıncılık bu? Soruşturduk, niye
böyle oldu, falan
TRTnin kameraları belli yerleri almış,
belli sıkıntıları da var doğal olarak da,
Başbakan Tayyip Erdoğanın korumaları orada engel
oldu diyor. Papayı gösteremedi. Bunlar Türkiye adına çok
ciddi kayıplardır.
SABRİ VARAN (Gümüşhane) Papanın
Anıtkabir ziyaretinde Başbakanın korumalarının
işi ne?
EMİN KOÇ (Devamla) Başka, yani, hataları
da var. TRT belli yerlerde sansür kuruyor ben yayın yapacağım
diyor, ama o yayını hakkıyla, düzeniyle, maalesef, yapamıyor.
Bunların önüne geçmek zorundayız. TRTdeki diğer sorunları
daha getirmiyorum. TRT, bugün, Türkiyedeki diğer televizyonlarla,
kurumlarla kıyaslanırsa çok büyük bir kadroya sahip, en güzel
programları hazırlayacak kadroya sahip, ama bu kadroların
tamamı devre dışı. Özel televizyonlar bin kişiyle
çalışıyor, biz 8 bin kişiyle programlar yapamıyoruz
değerli arkadaşlar, 8 bin kişiyle. Ve çok da yeterli insanlar
var, bunların hepsini de tanıyoruz. Bunların önü
açılmalı, bunlar Türk halkının ufkunu açmalı,
güzel programlar sergilemeli. Bu kötü gidişleri, doğal
olarak, durdurmalıyız.
TRTde, tabii, o kadar çok şey var ki, bunların
bazılarını değerlendireceğim.
Sayın Bakan dedi ki: Kadrolaşma yok.
Şimdi, 8 bin-9 bin personeli değiştirecek değilsiniz
Sayın Bakanım. Belli başlıları alıyorsunuz,
değiştiriyorsunuz, her şey altüst oluyor, ona göre
şekilleniyor.
Yine, gündeme getireceğimizi tahmin ederek
Sayın Bakan dedi ki: TRTde dinî yayınlar arttı, artabilir.
Bu da toplumun gereksinmesi. Buna da biz saygı duyuyoruz, karşı
da çıkmıyoruz. İsmail Cem döneminde başladı
dedi. Ondan da gurur duyduk, sosyal demokrat bir TRT Genel Müdürü tarafından
başlatılmış. Bizim karşı çıktığımız
bu değil Sayın Bakanım. Biz, dinî yayınlara değil,
dinci yayınlara karşı çıkıyoruz. TRTde, bu konuda,
öyle kadrolaşma yaptınız ki, artık, İslam dini,
birbirlerini de beğenmiyorlar, tarikatlara bölündü. Bir tarikata
teslim ediyorsunuz. Biz, ona karşı çıkıyoruz. Denildi
ki: Bu konularda ne var? İşte, bunlardan bir örnek okuyacağım
değerli arkadaşlar, hepiniz dinleyin. Size soracağım
buna katılıyor musunuz? diye.
Değerli arkadaşlar, TRTde bir görevli
arkadaşımız var, çok üst düzeyde bir görevli arkadaşımız.
Bu arkadaş bir kitap yazmış, kitabın ismi Ekranın
Büyüsüne Kapılmadan. Kitaptaki yazar da -yazar olarak- Abbas
Abalı olarak geçiyor. Sonra, bu kitapta öyle akıl almaz cümleler,
düşünceler var ki, insanın tüylerini diken diken yapıyor
ve o kitabın temelinde şu savunuluyor: İslami radyo,
televizyon. Tabii araştırdık, soruşturduk, bu kitap
kime aittir diye. Sonunda öğrendik ki, bu kitap, TRTmizde Genel
Müdür Yardımcı, hem de yayınlardan sorumlu Genel Müdür
Yardımcısı Muhsin Mete Bey... Kendisi, Başbakanımız
tarafından, TRT Genel Müdürlüğüne önerdi, Cumhurbaşkanı
tarafından da reddedildi. Allahtan ki reddedilmiş. Muhsin
Beye Bu kitap size ait mi? diye sordum, Evet, bana ait dedi ve o nedenle
burada konuşuyorum.
Şimdi, kitaptan belli paragraflar okuyacağım
arkadaşlar, ibretle bir dinleyin.
Müslümanlarca, il ve ilçelerde pek çok radyo ve
televizyon kuruldu. Dört koldan İslamın gemisini yüzdürmeye
koyulduk. Televizyonlar için düşünülecek çözüm, dinî bir kanal
oluşturmaktadır. Bu, TRTnin genel yayınından sorumlu
Genel Müdür Yardımcısı.
Resmî radyomuz TRT, demokratik olma yerine cumhuriyetçi
olmayı tercih etmiştir. Değerli arkadaşlar, size
soruyorum: Siz, cumhuriyetçi değil misiniz? Cumhuriyetçi olmayı
tercih etmiyor musunuz?
Laik ve Kemalist olmak, din programlarında
bile ihmal edilmemiştir. Resmî radyonun yetmiş yıllık
rejim çığırtkanlığından gına gelinmiştir.
TRTyi
TRTnin radyoları rejime sahip çıktığı
için suçlanıyor bu yayında arkadaşlar.
Yine, devam ediyor bu arkadaş kitabında:
TRT, kuruluşundan bu yana, kültürel değerlerimize
sırtını, Batı değerlerine yüzünü dönmüştür.
Bu tavrını, sola ve Kemalizme yaslanarak sürdürmüş,
sağ iktidarlara ayak bağı olmuştur. Millî Güvenlik
Kurulu direktiflerine uymak ve siyasi otoriteye boyun bükmekle
kamu hizmeti yapılamaz. Olsa olsa paşaların saltanatına
hizmet edilir.
Değerli arkadaşlar, bu, ordunun paşalarını
suçluyor, sizleri de suçluyor, doğal olarak Parlamentoyu da
suçluyor; bu demokratik, laik rejime sahip çıkan herkesi suçluyor.
Yine, devam ediyor: Televizyonlarımız,
laik, batıcı ve liberal değerleri empoze eden yayın
anlayışını benimsemiş durumdadır. Dinî
yayınlar televizyonlarımızın en yetersiz ve zayıf
kaldığı yayın türüdür. TRT, dinsiz radyo, televizyon
imajını yaratmaktadır. Ülkemizde son yıllarda
İslami eğilimler artırılmakta, İslamcı
olduğunu varsayan -size söylüyor arkadaşlar- bir parti seçimden
1inci çıkmakta, buna rağmen TRTdeki dinî yayınlar azalmaktadır.
Bu uygulamalarla, malum çevreler ve laikperestlere hizmet edilmektedir.
Bu görüşleri onaylıyor musunuz sayın
AKPli arkadaşlar? Kim onaylıyor bu görüşleri?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) Onaylamasalar
orada işleri ne?
EMİN KOÇ (Devamla) Ve bu görüşler, bu ibret
düşünceler devam edip gidiyor. Defalarca söyledik, Sayın
Bakana da sorduk, Genel Müdür Vekiline de sorduk. Genel Müdür Vekilimiz
Ali Güney, bugün annesini kaybetmiş -Allahtan rahmet diliyorum-
onun yerine şu anda TRTnin görevi Muhsin Mete Beydedir, kendisi
de kuliste oturuyor, ama buraya, bakıyorum, gelmemiş. Neden
gelmemiş? Bu kadar ağır ithamlar var burada, gelip görmeliydi,
dinlemeliydi.
Değerli arkadaşlar, bu, hâlâ, TRTnin Genel
Müdür Yardımcısı olarak neden görevde tutuluyor, neden
hakkında bir soruşturma açılmıyor? Ben, soru önergeleri
veriyorum, Genel Müdür Vekilimiz diyor ki: O, bireysel görüşüdür.
Böyle bir mantık dünyanın hiçbir yerinde var mı?
Yine, bu dinci yayınlar konusunda eleştirilerimizi
sürdürürken, şimdi bu konularda görev alan arkadaşımız
Adem Özkan ve öyle bir ekibe bu yayınları, dinci yayınları
teslim ettik ki
Geçmişte TRTyi hepimiz biliyoruz, kravatlı,
düzgün, modern, çağdaş, Diyanetten onaylanan din adamları
buralara çıkar, topluma ışık tutardı, hepimize
ışık tutardı, hepimiz de saygı duyardık,
ama, şimdi, kime teslim etti? Hepimiz biliriz, tanırız,
Nur Cemaatinin önde gelenlerinden birisi, Senai Hoca vardır.
Hep onlarla oturup kalkıyor, onların programları... Onların
programlarına da TRT yasalarına uygun olmayan ücretler
ödeniyor; 250 milyonu geçmez deniliyor, bunlara dört yüz ellişer
milyon lira ücretler ödeniyor. Yani, bunu da paraya çeviriyorlar
arkadaşlar. Bizim karşı çıktığımız
budur. YİMPAŞ kuruluyor, Yozgata hizmet yapılacak...
Bakıyorsun, o dinî yapıyı hemen paraya çeviriyor,
başka şeye çeviriyor. Burada da öyle. Bizim karşı
çıktığımız o. Lütfen, yüce dinimizi bu konulara
alet etmeyelim, ciddi davranışlar sergileyelim diyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi TRTde reytingler
yerle bir, diğer televizyonların hiçbiriyle yarışamıyor.
Tabii, reytingler yerle bir olunca, TRTnin en büyük göstergesi, reklam
gelirlerinin yerle bir olmasıdır. Koskoca TRT özel televizyonlarla
yarışamıyor. Reklam gelirlerinde çok büyük kayıplar
söz konusu. Sayın Bakanımız dedi ki: TRT halkın yayın
kurumudur. Sayın Bakanım, TRTyi halkın yayın kurumu
olmaktan, maalesef, çıkardınız. Halkın yayın
kurumu olsa, halk, kendi paralarıyla yaşattığı
bu kurumu izler. TRT, şu anda en az izlenen kurumlardan biri hâline
gelmiştir.
Yine TRTnin denetimlerinde, TRTde çok ciddi olarak
kaçakların olduğunu gördük. TRTnin gelirlerini biliyorsunuz,
elektrikten kesiliyor ve en önemli gelirlerinden birisi de bandrol
ücretleri. AKPnin Genel Başkan Yardımcısı Necati
Çetinkaya. Bu Parlamentonun içinde de kendisi milletvekili. Biraz
önce de önümden geçti. Çalışmalarımızda gördük
ki, Necati Çetinkayanın ortak olduğu Çetinkaya Mağazalarında,
bu televizyonların büyük bir bölümünün, uzun yıllar bandrolsüz
satıldığını tespit ettik arkadaşlar.
TRTnin üzerine gittik: Neden bu konuya eğilmiyorsun? Ve de
TRTden daha sonra verilen resmî belgede, bize, evet diyor, Çetinkaya
Mağazalarında, Necati Çetinkayanın da ortak olduğu
Çetinkaya Mağazalarında bandrolsüz mal satıldığı
tespit edilmiştir. Gittik, Adanada tespit ettik, tutanak tuttuk
ve Çetinkaya Mağazalarına şu kadar milyar, şu kadar
para cezası kestik ve bunları tahsil etmeye çalışıyoruz
diyor. Bizim, tabii, devreye girmemiz, öğrenmemiz de Çetinkaya
Mağazaları yıllarca bunu satmış, bir şey
ödememiş, yakalandıktan sonra da bu cezayı ödememek
için pazarlıklara oturulmuş; o anda haberimiz oluyor ve
devreye giriyoruz, bunların ödenmesi gerekir diye düşünüyoruz.
Bunu ortaya çıkaran arkadaşımızın başına
neler geliyor TRTde? Hemen görevden alınıyor tabii. Hemen
şut, doğruya sahip çıkana hemen şut.
Değerli arkadaşlar, biz, Türkiyenin her
yerinde yolsuzluğu, hortumu önlemeden bu Türkiye ayağa
kalkamaz. Bu
Hepimizin çocuklarının, hepimizin torunlarının
geleceği çalınıyor, hepimizin. Bugün siz iktidarsınız,
yarın başkaları gelecek. Gelin, el ele verelim hepimiz,
Türkiyede bir daha yolsuzluğun, soygunun, hukuksuzluğun
olmadığı bir devlet, bir toplum yaratalım ki, bizim
çocuklarımızın geleceği güvence altına
alınsın. Bu, sadece bugünü suçlamıyorum, geçmişten
de başladı, bugün de buna önlem alınmadığı
için bunu gündeme getiriyorum.
Gelin, hep beraber milletvekili dokunulmazlıklarını
kaldıralım. Bakın, bir milletvekilimiz hakkında
böyle bir iddia var, başka milletvekilleri hakkında da
başka iddialar var. Bunlar konuşulacak, bunlar temizlenecek.
Önce Parlamento yıkanacak, temizlenecek, sonra toplumdaki
her türlü temizlemenin üzerine gidecektir.
Değerli arkadaşlarım, hangisini
sayayım, saymakla bitmeyecek derecede TRTde aksamalar var.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) Bunlardan
yolsuzluk yapmayan yok herhâlde.
EMİN KOÇ (Devamla) İşte, bir arkadaşımız
söyledi. Şimdi, Turgut Özakman, hepimizin tanıdığı
değerli bir yazar ve Türkiye için yazmış. Demokratik,
laik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Koç.
EMİN KOÇ (Devamla) Çanakkaleyle ilgili
program yapılırken, hemen, benim bildiğim kadarıyla,
yine bu yayınlardan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı
Mehmet Muhsin Mete devreye giriyor, programa alınmak isteyen
bilim adamı Emre Kongar ve Emin Çölaşan Bunlar bizim muhalefetimiz
diyerek hemen programdan dışarı atılıyor.
Yine, Atilla Dorsay, yıllardır Sinema
Büyüsü diye yorumlar yapar, çok değerli bir insandır,
TRTye de gerekli, Türkiye'ye de gerekli, muhalif ağızla konuşuyor
diye arkadaşımız görevden alınıyor, devre
dışı bırakılıyor.
Değerli arkadaşlar, yine, kadrolaşma
konusunda, Sayın Başbakanın Özel Kalem Müdürü Hikmet
Bulduk, sürekli, Genel Müdür Vekili Ali Güneyle birlikte çalışarak,
sanki TRTnin tam görevlisiymiş gibi, genel müdürüymüş gibi
çalışmalar yapıyor, artık, bu, TRTnin içinde ayyuka
çıkmıştır.
Değerli arkadaşlar, bir tane de Meclisten
örnek vereceğim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Basın ve
Halkla İlişkiler Müdürlüğünde Müdür Yardımcısı
olarak çalışan Muhammed Bozdağ, yine dinî programlardan
biri olan Düşünce İkliminde, yaptığı o programda
üç ayrı ücret almıştır, üç ayrı ücret. Hem buradan
ücret alıyor
Orada, danışmanlık diyorlar, program
yapımcısı diyor, program
Yani ücretini artırmak
için akıl almaz yöntemler, bunlara, yürütülüyor.
Yine, dinî, dinci yayınlardan birinde program
yapan M. Kemal Öke, aslında yönetmeliğine göre 250 milyon
lira ücret alması gerekirken, konukların da 50 milyon lira
ücret alması gerekirken, bu arkadaşa çeşitli adlar
altında ücretler yaratılarak 450 milyon lira ücret ödenmektedir,
konuklarına da 250 milyon lira ücret ödeniyor. Diğer programlarda
bu yok. Neden bu ayrıcalığı TRTde yapıyorsun?
Yine, reklam gelirlerinde çok ciddi azalmalar
var.
Programların hangisine girersen gir değerli
arkadaşlar, hiç birinin bu topluma faydası olmaz hale gelmiştir.
Bir de, yine, bu toplumun en çok izlediği programlardan
biri spor programı. Onlara da biraz değinmek istiyorum.
Şimdi, halkın parasıyla yayın
yapan TRTnin, halka, özel TVlerin lafını bile etmediği
alanlarda alternatif programlar üretmesi gerekiyor ve geçmişte
de TRT bunu yapıyordu. Ama, son yıllarda, bakıyoruz,
özel televizyonların hiç girmediği alanlarda TRTnin hiçbir
tane spor programını görmüyoruz. Geçmişte TRT, tüm topluma,
tüm Türkiyeye bu programlarıyla, tenisiyle, voleyboluyla,
başka alanlarıyla öncülük ederdi. Dünyada buz pateni yarışmaları
olduğunda TRT naklen yayınlardı. Sokaklarda insan kalmazdı
ben çok iyi hatırlıyorum, bu kadar çok toplum izlerdi.
Şimdi, bu konuda dünya şampiyonası oluyor, Türk halkının
haberi olmuyor; yok, TRTde de yok. Diğer özel televizyonlar doğal
olarak vermiyor.
Buna benzer, sayılamayacak derecede TRTde
yanlışlıklar, hukuksuzluklar, kadrolaşmalar sürüp
gitmektedir. Bunun tek çaresi var bence, burada Parlamentonun bu
olaya el koyması, araştırma önergesi açması, komisyon
kurması.
Sadece şu anda görevde bulunan arkadaşları
da suçlamak istemiyorum, sadece onların da değil
Biz, Parlamento
olarak buna el koyacağız. TRTyi topluma en iyi hizmet -çünkü,
toplumun, halkın parasıyla yürüyen bir kurum- topluma en
iyi hizmet edecek bir kurum haline getirmeliyiz.
Bak, bu konuşmamda muhalefete şunu
Onlar
da var, değinmedim. Her gün Başbakanın bu televizyonlarda
canlı yayını var, her gün. TRT-1de, diğer kanallarda, her gün. Ama, ana muhalefet
partisine bak, yok. Deniz Baykal, ana muhalefet partisi lideri Deniz
Baykal şu ana kadar iki tane canlı yayına çıkarılmış;
biri TRT-1de, biri de TRT-2de.
Ee, peki, ana muhalefet yok mu arkadaşlar? Burası,
bir dönemler diktatörlüğün olduğu Rusyanın televizyonu
mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN KOÇ (Devamla) Türk halkının televizyonu.
BAŞKAN Sayın Koç, teşekkür ediyorum.
EMİN KOÇ (Devamla) Başkanım, kapatıyorum.
BAŞKAN Sayın Koç, bakınız
EMİN KOÇ (Devamla) Saygılarımı
sunacağım, tamam.
BAŞKAN Müsaade ederseniz şunu söyleyeyim:
Bakınız, Sayın Bakan sadece dört buçuk dakika fazla konuştu,
ben size beş dakika ek süre verdim ve bunu, konuşmanın
diğer zamanında ifade ettim.
EMİN KOÇ (Devamla) Saygılarımı
sunup kapatacağım Başkanım.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Selamlasın canım.
BAŞKAN Konuşacak olan arkadaşlarımızın,
bu süre içerisinde kendilerini ayarlamaları lazım. Ben, yani, bu konuşmaları
Ben size göre kendimi ayarlarsam olmaz.
EMİN KOÇ (Devamla) Bağlıyorum
Başkanım, bağlayacağım.
BAŞKAN Bağladınız ama. Ben, teşekkür
ederim.
Yani, ben beş dakikalık süreyi verdim.
Bir haksızlık yaptıysam, bütün milletvekili arkadaşlarımız
burada.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Selamlasın
Başkan.
BAŞKAN Biraz sonra diğer arkadaşlar
konuşacak.
Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın Bakan istedikçe
veriyordunuz.
EMİN KOÇ (Devamla) Mantık bu olmamalı.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın Bakan istedikçe
veriyordunuz.
BAŞKAN Sayın Kılıç
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Teşekkür edip kapatacak
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Kılıç, yarım
dakika
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Altın mı tartıyorsun
Sayın Başkan?
BAŞKAN Tartışmayın efendim,
lütfen. Ben kararımı uyguluyorum.
Teşekkür ederim.
EMİN KOÇ (Devamla) Bir saygı sunup kapatmamıza
dahi müsaade etmiyorsunuz.
BAŞKAN Ben müsaade etmiyorum değilim,
siz vaktinizi olumlu kullanamıyorsunuz. Kusuru bana atmayın.
EMİN KOÇ (Devamla) Nasıl kullanamıyorum?
ORHAN ERASLAN (Niğde) Gayet güzel anlatıyordu.
BAŞKAN Vaktinizi olumlu kullanamıyorsanız,
benim yapacağım bir şey yok ki.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Gayet güzel anlatıyordu.
BAŞKAN Ben size sürenizi vermişim, fazla
da süre vermişim, ama siz, kendiniz istediğiniz gibi kullanıyorsunuz.
Ben bir şey diyemem.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Ama, gayet güzel anlatıyordu
Sayın Başkan.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Bakan saygılarını
sunmadan mı kapattınız?
BAŞKAN Sayın Bakanı dört dakika
yirmi yedi saniye fazla konuşturdum, size beş dakika fazla
süre verdim.
Evet, teşekkür ederim. Sağ olun.
EMİN KOÇ (Devamla) Zihniyet bu olmamalı.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN AK Parti Grubu adına, Bursa Milletvekili
Mehmet Emin Tutan
Buyurun Sayın Tutan. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Tutan, yirmi dakikalık sürenizi
başlattım. Eğer konuşmanızı tamamlayamazsanız
ek süreyi size de kullandıracağım.
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TRT
hakkında açılması istenen Meclis araştırması
önergesiyle ilgili, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, Genel Müdür
Vekilimiz, TRTnin Genel Müdür Vekili Ali Güneyin bugün annesini
kaybettiğini öğrendim. Merhumeye Allahtan rahmet diliyorum,
değerli Genel Müdür Vekilimize ve ailesine de başsağlığı
diliyorum.
Değerli arkadaşlar, verilen önergeyi,
gerekçelerini okudum. Muhalefet partisi sözcüsü arkadaşlarımızı
da dinledik. Genellikle, eleştiriler dört noktada toplanıyor.
Özellikle altını çizdim, Anavatan Grubunun gerekçesinde
şu söyleniyor: Laiklik ilkesi ihlal edilerek şeriat propagandası
yapılıyor TRTde diye. Sözcü, gerçi, bundan bahsetmedi. Aynı
şekilde CHP Grubu da bu konuya değindi. Yolsuzluk yapılıyor.
denildi, kadrolaşma denildi ve onun dışında da
kayda değer, ben, pek bir şey göremedim. Şimdi, sırayla
başlayalım isterseniz bunlardan.
Değerli arkadaşlar, TRT, Anayasanın
133üncü maddesi ve 2954 sayılı TRT Kanunu gereğince
tarafsız ve özerk kamu yayın kurumu olarak kurulmuştur.
Her türlü program ve haber yayınlarında mevzuatın belirlediği
çerçevede görevini yerine getirmektedir. Haber, haber programları,
her çeşit siyasi yayınlar, aydınlatıcı konuşma,
yorum ve benzeri programlarla diğer tüm yayınlar, yukarıda
belirtildiği gibi, Anayasa ve TRT Kanununda belirtilen esaslara
uygun olarak hazırlanmakta ve yayınlanmaktadır.
TRTnin yaptığı, bir kamu yayıncılığıdır.
Bu da, özetle, ülkenin geneline ve vatandaşların bütününe
yönelik, kamu tarafından finanse edilen ve denetlenen, halkın
eğitimi, bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi anlayışıyla
hareket etmektedir. Bu hizmet zengin-fakir, yaşlı-genç,
eğitimli-eğitimsiz, ayrıca kültürel, dinî, bilimsel,
sportif, toplumsal, ekonomik ve diğer konularda, yani tüm halk
için yapılır
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) Sen
hiç TRT izlemezsin ki.
MEHMET EMİN TUTAN (Devamla)
hükûmet, siyasi
partiler ya da iktisadi, toplumsal baskı ve çıkar grupları
için yapılmaz. Yayın içeriğini ticari kaygılar ya
da reyting reklam ölçüleri kesinlikle belirlemez.
Değerli arkadaşlar, TRT bir kamu yayın
kurumu ve 1974 yılından beri de TRT televizyonlarında
dinî programlar yapılmaktadır.
Şimdi, az önce burada bir laf atma oldu. Dinî
yayınlara karşı mısınız? dendiğinde
CHP sıralarından bir arkadaşımız Hayır,
biz dinî yayınlara karşı değiliz, dinci yayınlara
karşıyız, bunu düzeltiyoruz. dediler.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, TRT,
KİT Komisyonu denetimine tabi bir kurum. TRT KİTte görüşülürken
neler söylenmiş, muhalefet sözcüleri, iktidar sözcüleri neler
söylemiş diye ben tutanakları aldım -bu yıl, 2006
yılında yapılan TRTyle ilgili KİT Komisyonunda
yapılan tutanaklar- gerçekten dinci yayınlar mı burada
eleştirilmiş, dinî yayınlar mı eleştirilmiş
diye.
Az önce Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan
değerli arkadaşım Emin Koç -tutanaktan okuyorum-
şöyle diyor: Yine TRTde son dönemde dinî yayınların ve
programların arttığı, bu sayının altıya
çıkarıldığı öne sürülüyor, belirtiliyor veya
bizler izliyoruz. diyor. Yani, dinci yayın demiyorsunuz.
EMİN KOÇ (Yozgat) Dinci anlamında diyorum,
dinci.
MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) Tutanağı
okuyorum ben. Burada tutanak var, itiraz etmemişsiniz. Altını
çiziyorum: Yine, TRTde son dönemde dinî yayınların arttığı
Ve soruyor: Bu TRTnin vizyonuna veya TRTnin cumhuriyet ilkelerine
sahip çıkmasıyla bağdaşıyor mu? Öyle bir soru
soruyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
demin Sayın Bakan da söz ettiler, bu yayınlar, dinî yayınlar
TRTde bizim dönemimizde başlamadı, 1974 yılından
beri bu yayınlar yapılıyor. İsmail Cem döneminde
başlamış, Ocak 2004ten önce 4 adet dinî program varken,
şu anda da TRT ekranlarında, değerli arkadaşlarım,
dört adet dinî içerikli program yapılıyor. TRT Genel Müdürü
Yücel Yener döneminde Diyanet İşleriyle TRT arasında
yapılan protokol gereği Diyanet Saati yapılıyor.
Dolayısıyla, TRTde gerek Şenol Demiröz döneminde gerek
şu anda görevde olan Ali Güney döneminde yine bu dinî programlar
yapılıyor. Programların sayısı artmıyor,
sadece adı ve yayınlandığı saatler değişiyor.
Ve Şeriat propagandası yapılıyor deniyor. Diyanet
İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanıyor
bu programlar. TRT anayasal bir kurum, Diyanet İşleri
Başkanlığı da anayasal bir kurum.
EMİN KOÇ (Yozgat) Diyanet İşleri de
karşı o programlara.
MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) Bunun dışında,
bunun dışındaki programlar Kurumun yapımcıları
tarafından hazırlanıyor ve yine bütün programlar, bildiğiniz
gibi, Kurumun Yayın Denetleme Kurulu Başkanlığı
tarafından denetleniyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, yurt
dışına çıkıyoruz, halkımızı geziyoruz.
Bize söylenen, tam sizin söylediğinizin tersine. TRTde niye
dinî yayınlar az diyor halkımız. Özellikle yurt dışında
bunu çok duyuyoruz.
MEHMET IŞIK (Giresun) Kanallar var.
MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) Ben şunu merak
ediyorum: Bize gelmeyen bu şikâyetler size mi geliyor? Yani, bu
dinî yayınlardan kim, niye rahatsız oluyor? Bu ülke halkının
yüzde 99u Müslüman değil mi? Hep beraber geçen ramazanda iftar,
sahur programlarını yaşadık. Gerek TRT gerek özel
kanallar gerçekten fevkalade, hepimizin hissiyatlarına hitap
eden çok güzel yayınlar yaptılar. Ben anlamakta zorluk çekiyorum.
Bu dinî yayınların ne tür eksikleri var, ne tür yanlışlar
yapılmış? Ben bunları öğrenmek istiyorum arkadaşlarımdan.
Keşke bunları isim isim verselerdi! Bu yapılmadı.
Burada yedi, sekiz dakika, TRTde görevli bir bürokratın kitabından
alıntılar yapıldı. Biz, insanların yazdıklarını,
düşündüklerini yargılayacak makamda değiliz ki. O
arkadaş bu yaptığı yayınla bir suç işlediyse
ülkenin bağımsız mahkemeleri var; burada yargılanır,
suçu varsa cezasını alır. Siz, burada, TRTnin dinî yayınlarda
hangi yanlışları yaptığını anlatmayacaksınız,
sadece bir adamın kitabından alıntılar yaparak,
TRTyi bu şekilde sıkıştırmaya çalışacaksınız.
Bu bana hiç mantıklı gelmiyor.
EMİN KOÇ (Yozgat) O görüşlere katılıyor
musunuz?
MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) Konumuz o değil
Emin Bey.
Bir de, bakın, burada siz de bahsettiniz -bir
sürü komisyonlar kuruyoruz, yenisini de kuracağız- çocuklarımız
porno tuzağında. Liselerde, ilköğretim okullarına
kadar gençlerimiz bozulmaya başladı. Dediğiniz gibi
-katılıyorum tamamen size- mafya dizileriyle büyüdü çocuklarımız.
Maalesef, Semralar, kaynana Semralar, Ahular, Meriçler
Sabahları
hep bunların peşinde, bunların başındaydı
çocuklarımız, belki eşlerimiz, belki kızlarımız.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) Devir kötü, ne
yapsınlar.
MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) Maalesef!
Biz, bunları mı isteyeceğiz, yoksa,
halkımızın dinî hassasiyetlerinin öne çıkması
mı, ahlak verilmesi mi? Elbette ki, TRT, bana göre, bu konuda az
yapıyor. Mutlaka, dinî hassasiyetlerimiz, gençlerimizin
millî, manevi moral değerleri daha da artırılmalı
diye düşünüyorum. Bu yayınlar, inanıyorum ki, arttıkça,
halkımız, bu kaynana Semralardan da vazgeçecektir, diğer
saçma sapan, işte bizi gözetliyor evlerinden de vazgeçecektir.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) Yani, eğitsel
yayınlar yaptınız da itiraz mı ettik.
MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
diğer bir konu: Eşit davranılmıyor siyasi partilere
dedi arkadaşlarımız. Demin de bahsettim. TRT, bir
KİT ve Meclis KİT Komisyonumuzda denetleniyor. Ben, YDK raporlarına
baktım. KİT Komisyonundaki arkadaşlarımız
çok iyi bilirler. KİT Komisyonu, denetimlerini yaparken Yüksek
Denetleme Kurulu raporlarına itibar eder. YDK raporlarında,
maalesef, sizin dediğiniz gibi değil, siyasi partilere
eşit davranılmadığı konusunda hiçbir
eleştiri yok. Hatta, verilen bir cevap var. Yanılmıyorsam,
Muhsin Koç, Diyarbakır Milletvekilimizin bir sorusuna cevap
verilmiş yine TRT tarafından, TRT Genel Müdürlüğü tarafından.
Orada gördüm -benim gördüğümü söylüyorum- muhalefete bizden
çok yer verilmiş, iktidardan çok yer verilmiş.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Çünkü,
sizin oyunuz yüzde 32.
MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
diğer bir konu, kadrolaşma konusu. En önemli konu bu.
Şimdi gelelim kadrolaşma konusuna. TRTde Şenol Demirözün
atandığı Ocak 2004ten bu yana ben bir baktım kadrolaşmada
neler var diye. Arkadaşlar, Aralık 2002, dolu kadro 7.996,
Ocak 2004 -yani, Şenol Demiröz gelmiş- dolu kadro 7.799, Temmuz
2005te dolu kadro arkadaşlar, 7.428e inmiş, Kasım
2006da dolu kadro 7.171e inmiş. Hani nerede bu kadrolaşma?
Nerede bu kadrolaşma?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) Kimler gitmiş,
kimler gelmiş? Kadrolaşmayı sayısal mı anlıyorsunuz?
MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) Şimdi, peki,
başka bir şeye bakalım, Yücel Yener dönemine bakalım.
Bakın, Yücel Yener göreve gelmiş değerli arkadaşlar,
1997 yılında, TRTdeki personel sayısı 5.857
ALİ RIZA BODUR (İzmir) Geç onları
sen.
MEHMET EMİN TUTAN (Devamla)
98de 6.442ye
çıkmış, 2000de 8.171e çıkmış.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) Kimler gitmiş,
kimler gelmiş, onu söyle.
MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) Kadrolaşma
ne zaman yapılmış, görüyor musunuz burada? Evet, kadrolaşma
nerede yapılmış, işte, bunun ispatı burada.
Ve, tabii, bu dönemle ilgili şikâyetler olmuş, Sayın Yenerle
ilgili şikâyetler olmuş ve Cumhurbaşkanlığı
Denetleme Kurulu çok geniş kapsamlı bir rapor hazırlamış.
Bu rapor da elimde. Bayağı sıkıntılar var, personel
uygulamasıyla ilgili sıkıntılar var, yayın
elemanı eksiği gerekçe gösterilmesine rağmen bu dönemde
-97-2002 yıllarında- en fazla artış genel idare hizmetleri
ve yardımcı hizmetler sınıfından alınmıştır
diyor. Yani, TRTye eleman alınmış, ama niteliksiz elemanlar
alınmış. Şu anda 7 bin civarında TRTde personel
var, ama ne gariptir ki, yayıncılıktan anlayan, gerçek
anlamıyla basın mensubu, gazeteci diyebileceğimiz
eleman eksikliği var. Vasıfsız, hiçbir özelliği olmayan,
bürokrat yakınları, milletvekilleri yakınları,
bakan yakınları, maalesef, o dönemde doldurulmuş, bu
kadrolar şişirilmiş. Dolayısıyla, muhalefetin
özellikle bu söylediği personel alımı ve kadrolaşma
iddiasının da tamamen mesnetsiz kaldığını
sizlere arz ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bir ilginçlik daha:
2000-2003 yılları arasında, yani 2000 dâhil toplam dört
yılda TRTyle ilgili 104 tane soru önergesi verilmiş.
2004-2006 -daha bitmedi- üç yıldan az bir zamanda verilen soru
önergesi ise 254. Yani, daha önceki yıllarda ortalama 26 soru
önergesi var, şimdi, bizim devri iktidarımızda 85e
çıkıyor.
Değerli arkadaşlar, elbette ki TRTnin
sorunları var, her şey güllük gülistanlık değil, bunu
hep beraber biliyoruz. Gayretimiz nedir? Amacımız nedir?
Niye TRT de BBC gibi bir kuruluş olmasın? Bu konuda kafa yoralım,
hep beraber bu sıkıntıları konuşalım,
tartışalım. Ancak şunu da iyi bilelim: TRTnin çözüm
bekleyen yapısal meseleleri var. Finansman konusu sağlam
ve kalıcı bir sisteme maalesef kavuşturulamamış.
Bu konuyu konuşmamız lazım. En önemlisi de değerli
arkadaşlar, -yine sizin eleştirinizden biri- her şeyden
önce, bir genel müdür atanamamış. Bu konuda bizim üzerimize
geliyorsunuz bir genel müdür atayamadınız diye, ama biz
iktidar olarak üzerimize düşeni yaptık. Öncelikle bir bakanlık
müsteşarımızı, iki defa, Sayın Cumhurbaşkanına,
TRT Genel Müdürü olması için gönderdik, maalesef reddedildi.
Başbakanlık müsteşar yardımcımız gönderildi,
Sayın Cumhurbaşkanımız bunu da reddetti. Yani, bu
mantığı anlamakta doğrusu zorlanıyorum ben
şahsen bir milletvekili olarak. Siz, bu üst düzey bürokrata, müsteşar
olabilirsin diyeceksiniz, müsteşar yardımcısı
olabilirsin diyeceksiniz, fakat TRT Genel Müdürü olamazsın diyeceksiniz.
Bir şey diyemiyorum. Ben bunu kamuoyunun ilgisine sunuyorum.
HALİL AKYÜZ (İstanbul) Müsteşar
olabilirsin demedik ki. Nereden anlıyorsun.
MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
diğer akçeli bazı konular konuşuldu. Zannediyorum
bir Çetinkaya
Sayın Necati Çetinkayanın adı geçti.
Mutlaka, kendisiyle ilgili konuya birazdan kendileri cevap verecektir.
Ancak, burada öyle şeyler konuşuldu ki. Yani, 250 milyon lira,
50 milyon lira, böyle rakamlarla buraya geldik. Trilyonların,
katrilyonların hortumlandığı bir ülkede, böyle
bir eksik varsa, elbette ki bir kuruş dahi olsa, tüyü bitmemiş
yetimin hakkını hep beraber sorgulayacağız, ama,
bakın arkadaşlar, bir şeyi söylemek istiyorum: TRT,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimine tabi bir kuruluştur.
Hesap ve işlemleri KİT Komisyonunca denetlenmektedir ve
2004 yılı hesapları Türkiye Büyük Millet Meclisi
KİT Komisyonunda ibra edilmiştir. Bunu da lütfen aklımızdan
çıkarmayalım. Elbette ki, yapılan bir yanlış
varsa yargı da devreye girecektir.
Yine, araştırma önergelerinde ileri sürülen
alaturka yarışması, film alımları, barter uygulamaları
vesair gibi konular gündeme getiriliyor. Bu konuda da, bunlar gündeme
getirildiğinde soru önergeleriyle, basın yoluyla, o zamanın
Genel Müdürü Şenol Demiröz, Başbakanlığa yazılı
başvuru yapıyor ve diyor ki: Böyle böyle iddialar var. Ben
bu konuda Başbakanlığınızdan denetleme, teftiş
yapılmasını istiyorum diyor ve Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulu özel inceleme raporu düzenliyor. Başbakanlık
Teftiş Kurulu Başkanlığının 29/4/2005 tarih
ve 17/2 sayılı inceleme raporuyla 27/5/2005 tarihli inceleme
raporunda konu ele alınıyor ve orada hukuk dışı
veya zarara yol açıcı herhangi bir hususa rastlanmadığı
da vurgulanıyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
ben vakti verimli kullanacağım. Şunu söylemek istiyorum:
TRT bizim kurumumuz. TRT göz bebeğimiz olmalı. Elbette ki,
biz TRTyi asla özel kanallarla bir tutamayız. Onlar reyting kaygısıyla
hareket ederler, onların tek amacı kârdır. Oysa TRT, dediğim
gibi, kamudan topladığı paralarla ayakta duruyor, kamuya
borcu var, kamuya hizmet etmek zorunda. Biz bu dengeyi iyi gözetmek
zorundayız. TRTyi yıpratmayalım, bu anayasal kurum bize
her zaman lazımdır diyorum. Grup olarak bu önergenin aleyhinde
olduğumuzu beyan ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tutan.
Sayın milletvekilleri, biraz önce, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına konuşan milletvekili arkadaşımız
Emin Koç, konuşması sırasında, Elâzığ Milletvekili
Sayın Necati Çetinkayanın isminden bahsederek, ortağı
olduğu bir şirketteki uygulamalardan bahsetti. Sayın
Çetinkaya, şahsına sataşma olduğu gerekçesiyle
bir açıklama yapmak üzere söz talebinde bulundu.
Şimdi, kendisine
EMİN KOÇ (Yozgat) Sataşma değil,
TRTnin verdiği resmî cevap bu elimdeki, TRT Genel Müdürlüğünün
verdiği resmî cevap.
BAŞKAN Tamam efendim.
Kendisine söz vereceğim ve açıklamasını
hep beraber dinleyeceğiz.
Buyurun Sayın Çetinkaya.
Dört dakikalık süre veriyorum size.
VIII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Elâzığ Milletvekili M. Necati Çetinkayanın, Yozgat Milletvekili
Emin Koçun, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Elâzığ)
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; konuşmama
başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, Cumhuriyet Halk Parti sözcüsü,
şahsımı hedef alarak, Çetinkayaların bandrolsüz
mal sattığı şeklinde bir iddiada bulundu.
Çetinkaya, 1957 senesinden beri, ilk olarak Türkiyeye
büyük mağazacılığı getiren ve bünyesinde 7
bine yakın insana iş ve aş bulan bir müessesedir. Çetinkaya,
profesyonel yönetimle yönetilir.
HALİL AKYÜZ (İstanbul) Ama bu reklama
girmiyor mu şimdi ya?
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) Müsaade
edin, bir şeyi söylüyorum. Reklam
Siz hep onu şey yapıyorsunuz,
ben kendimi şey yapıyorum.
BAŞKAN Sayın Çetinkaya, lütfen, Genel
Kurula hitap edin.
Buyurun.
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) Ve, söylediği
konuyla ilgili olarak ve Türkiyede, özellikle mevzuubahis olunan
yerde, güneyde, en fazla, branşında vergi veren ve her sene
bu konuda da ödül alan bir ticari müessesedir.
EMİN KOÇ (Yozgat) Necati Bey, yakalanmadı
mı yani bandrolsüz mal satışı?
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) Müsaade
buyurun, ona şey yapacağım.
BAŞKAN Sayın Koç
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu konu gündeme geldikten sonra, biraderler
soruyor
Tezgâhtarlardan birisi, 7 bine yakın tezgâhtarımızdan
birisi, yani o standın tezgâhtarlarından birisi, bir
müşterinin istemiş olduğu malla ilgili olarak depodan
mal getiriyor ve dolayısıyla, bandrolü daha şey yapılmamış
durumda, yeni gelen malın orada şey yapılması
Ne
kadar biliyor musunuz değerli meslektaşım? 370 liradır,
eski, yani Türk lirasıyla -yeni Türk lirası değil- 370
liradır ve dolayısıyla, bu konu
O sırada bizim
oradaki görevli arkadaş bu malı müşteriye gösterirken
kontrol geliyor ve diyor ki: Sen bandrolsüz mal sattın. Çocuk diyor
ki: Bakınız, diğer tezgâhtaki bütün mallar bandrollü.
Müşteri yeni mal istediği için ben depoya gittim ve dolayısıyla,
bu istediği maldan tezgâhta kalmadığı için, yeni gelen
maldan, depoda bagajı açtım ve dolayısıyla oradan
mal getirdim. Dolayısıyla, bunu duyar duymaz, hemen, bizimkiler
Yani, bu konu sizin tarafınızdan incelemeye alınınca
bizimkiler müdahale ediyor ve dolayısıyla, hemen parası
da ödenmiş oluyor. Parası ödenmiş olan bu konu ve dolayısıyla,
Çetinkaya sırf KDV olarak yılda ne kadar veriyor, biliyor
musunuz? 35 trilyon, yılda. Bu konuda kendi branşında lider durumunda
olan bir şey.
EMİN KOÇ (Yozgat) Beyefendi, ben onu sormuyorum.
Mağazalarınızda yakalandı mı, yakalanmadı
mı bandrolsüz mal?
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) Tutup
da 270 lira bandrol parası vermeyecek kadar
Çetinkaya mesleğinde
şimdiye kadar örnek gösterilmemiş bir olayı siz dile
getirdiniz. Ben isterdim ki, siz, burada, Çetinkayaya teşekkür
edeydiniz
EMİN KOÇ (Yozgat) Neden? Reklam yapıyorsun!
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla)
ve bu
kadar insanımıza iş ve aş bulan, 35 trilyon, devlet
hazinesine sırf KDVden vergi veren bir müessese.
EMİN KOÇ (Yozgat) Başkan, ne için söz verdiniz?
Biz resmî belgelerden konuştuk.
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) Siz, tutuyorsunuz,
Adana bölgesinde
EMİN KOÇ (Yozgat) Mağazalarının
reklamını yapıyor Başkan!
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) Adana
bölgesinde bütün bandrolsüz satışları sanki Çetinkaya
yapmış gibi
Ben inceledim onu. TRTnin size verdiği bilgiyi
bizimkiler çıkarttılar, bana gönderdiler. İşte,
Sayın Bakanım burada.
EMİN KOÇ (Yozgat) Ama, yakalandı, bandrolsüz
mal satarken yakalandı.
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla)
İşte, Sayın Bakanım burada. Bu konuyla ilgili bir
gün kendisine herhangi bir şeyi şey yaptıysak ve TRT yetkililerine
bu konuda
Siz dediniz ki: Bu konuyu ortaya çıkaran ilgililerin
tayini çıkmıştır. Size yeminle söylüyorum, vallahi
de yalan, billahi de yalan!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla)
Ayıptır böyle şeyler! Siz beni tanırsınız.
EMİN KOÇ (Yozgat) Ama, mal satarken yakalandı
değil mi?
HALİL AKYÜZ (İstanbul) KDVyi vatandaş
ödüyor, siz ödemiyorsunuz ki.
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) Onun
için, kesinlikle söylüyorum ki, bünyesinde 7 bin işçi çalıştıran
bir müessesede, efendim, bir tezgâhtarın yapmış olduğu
ve tutup da depodan getirmiş olduğu ve o sırada, efendim,
nezarette, o sırada gören kişinin, efendim, bandrolü
Bizim
personel de efendim, şu anda, buyurun, tezgâhta, rafta eğer
tek bir bandrolsüz mal varsa istediğinize razıyım demiştir.
BAŞKAN Sayın
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) Ama, yine
de, bu para ödenmiştir ve dolayısıyla para ne kadardır?
370 liradır.
BAŞKAN Sayın Çetinkaya
EMİN KOÇ (Yozgat) Rakam o değil bir defa.
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) 370 lirayı,
tutup da, getirip, sırf, 35 trilyon, devlete KDV vergisi veren bir
müesseseyi burada itham etmeniz fevkalade üzücüdür. Gerçek bundan
ibarettir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çetinkaya.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) 2 milyar 800 milyon,
Necati Bey, resmî yazıda.
EMİN KOÇ (Yozgat) Rakam da o değil, 2,800
milyar resmî rakam.
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Elâzığ)
370 liradır.
EMİN KOÇ (Yozgat) 2 milyar 800dür resmî rakam.
VII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 36 milletvekilinin, TRT yönetimi
hakkında ileri sürülen iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/225) (Devam)
2.- Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep
Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili Süleyman
Sarıbaşın, TRTnin yayın politikası ve personel
yönetimiyle ilgili çeşitli iddiaların araştırılarak
TRTnin asli görevlerini daha sağlıklı yürütebilmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/372) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önerge
sahipleri adına, İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek.
Sayın Şimşek, buyurun efendim.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan sayın milletvekilleri;
yüce Meclisi saygıyla selamlarım. Önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, tam kalınan noktadan
devam etmek istiyorum. Ben, Çetinkayanın üzülmesini de
şahsen istemem. Ne gerek var, siyaset yapıyorsak, şirketlerimizdeki
hisselerimizi kayyuma teslim ederiz, bu konularla da muhatap olmayız,
fakat burada bir gerçek var, arkadaşımın, Emin Koç
Beyin ifade ettiği gibi: Cihazın satışının
tespit edilmesi 372 milyon 500 bin ve 2 milyar 479 milyon 500 TL olmak
üzere iki ayrı tutanak olarak, toplam 2 milyar 802 milyon TL ceza
verilmiştir. Firma 372 milyonu ödemiş, geri kalan 2 milyar
429 milyon 500 bin liranın tahsili için kurumumuzca -yani, TRT
tarafından- yasal işlem başlatılmıştır.
diyor. İlgililere, bilgililere duyurur
Ve buradan devam edeyim.
Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, evet, TRT, gerçekten
bizim hayatımızda radyodan sonra önemli yeri olan ve çok
şeyi bize bilgilendiren, öğreten bir kurumumuzdur. Ve
başlangıcında arkadaşlarım ifade etti. Evet,
74 yılında, İsmail Cem döneminde gerçekten çok güzel
bir televizyon yayıncılığı yapıldı.
Evet, dinci olmayan, dindar anlayış içinde dinimizi anlatan
yayınlar yapıldı. Fakat, bunun yanı sıra Victor
Hugonun Sefilleri, Dostoyevskinin Suç ve Cezası; Abbas Sayarlar,
Aziz Nesinler
Ülkemizin birçok önemli edebiyat adamının
romanları filmlere, dizilere çekildi ve biz bunları izledik.
Bu konuda baktığımız zaman, bugün yapılan bu
anlayışın olmadığını hep beraber görebilme
şansına sahibiz. Yani, Anayasanın 133üncü maddesinin
üzerine kurulmuş, 2594te oluşturulmuş. Sayın Bakanın
da
Zarafetini takdir ederim. Fakat, kendisi de biliyor ki, bu anlattıkları
içerisinde TRTdeki yolculuklar hiç de böyle gitmiyor.
Bakın, çok basit bir örnek vereyim size: Ata
sporumuz deriz, yere göğe bırakmayız. Kırkpınar
canlı yayınlanmadı bu yıl Sayın Bakan. Niye?
Deniz Baykal orada. Niye? Edirne Belediyesi CHPnin. İki tane görüntüyle
geçiştirdiniz. Olacak şey mi? Yani, bu işin bir ciddiyeti,
bir samimiyeti olması gerekir değerli arkadaşlarım.
Sayın Emin Tutan dedi ki, kadrolaşma
Böyle
bir gösterildi, geçildi. Efendim, kadrolaşmayla ilgili
Bu
TRTnin Türkiyenin duayenlerine yaptıklarına bakın
Allah aşkına! Selahattin Erköse, Turan Engin -rahmetli oldu-
Recep Birgit, Ayla Büyükataman, Kasım İnaltekin -rahmetli
oldu- Fahrettin Çimenli, Feridun Darbaz, Ali Ekber Çiçek -rahmetli
oldu-
Her yere para buluyoruz, bu duayenlerin işlerini,
iş akitlerini feshediyoruz. Onları da buradan rahmetle
anıyorum. Hani geçmişi çok sever, değerlendirirsiniz
ya, bu anlamda bunu paylaşayım.
Ayrıca, 400e yakın çok değerli genç
arkadaşlar kurumdan uzaklaştırıldı. Biraz önce
Sayın Bakana sordum: 2003 yılında 1.740, son üç yılda
da 400 kişi mahkemeye gitmiş. Sayın Bakan da, 1.500 kadarı
mali haklarla ilgili, özel hizmet tazminatıyla ilgili gitti
Ne olursa olsun, demek ki, 2.200e yakın çalışan, TRT için
mahkemeye gitmiş, sürülmüş gitmiş, atılmış
gitmiş, bıktırılmış, canından bezdirilmiş
gitmiş. Bu anlamda da bunu değerlendirmemizde fayda görüyorum
değerli arkadaşlarım.
Şimdi, başka bir konuya gelince: Kaldırılan
programlar var TRTde Sayın Bakan ve bunlar, TRTnin klasikleri olmuş
programlar. Seynan Leventin yapmış olduğu Akşama
Doğru programı. Baki Özilhanın dört yıl devam eden
Televizyon Gazetesi, dört yıl devam etti. Efendim, daha sonra,
bir program daha yapıyordu Baki Bey, o da bir dört ay kadar devam
etti ve onu da kaldırdılar. Devam edeyim. Haber Dairesi
Başkanı değişti, Televizyon Dairesi Başkanı
değişti, genel müdür yardımcıları değişti
Aziz Nesinle -ki hepimiz okumuşuzdur, okumayanlar aranızda
olabilir- ilgili elli bölümlük bir planlama yapılmıştı
ve bunun sekiz bölümü çekildi, parası harcandı ve durduruldu.
Kadrolaşma yapmıyorsunuz, kendinize göre program yapmıyorsunuz
canım! Yani, buradan ben kötü bir şey anlamıyorum, ama
neden durdurulduğunu da, Sayın Bakan, merak ediyorum. Hepimizin,
burada çıkıp
Arkadaşlarım da, AKPli arkadaşlarım
da Atilla İlhandan şiirler okurlar, ama, geçen yıl 11
Ekimde kaybettiğimiz Atilla İlhanın Zaman İçinde
Yolculuk programı kaldırıldı. Bunlar gerçekten
utanılacak şeylerdir. Bunlar, bu ülkenin sanatçılarının,
bu ülkenin yazarlarının, yani kadro değişti, iktidar
değişti diye bunlarla muhatap olması gerekir mi değerli
arkadaşlarım?
Başka bir konu daha var. Rahatsız olmanıza
gerek yoktur. Biz, dindar ile dinciyi ayırt edebilecek anlayıştayız.
Sevim selad, hacı zekât, kelimei- şehadetin ne olduğunu
biliriz, ama, bunların üstünden siyaset yapan, rant oluşturanlar,
iftar çadırlarında bulunanlar, türban sezonlarını
açanlar, bunların bu ülkede artık alıcısı kalmadı.
Dört beş yıldır iktidardasınız, bunlarla ilgili
de tek bir adım attığınız yoktur. Bundan sonra
yapacaklarınıza da, size, fazlasıyla halk inanmayacaktır
değerli arkadaşlarım.
Bakın, ben, Sayın Beşir Atalay Beye
bir soru önergesi verdim, bu, Muhsin Meteyle ilgili. Çok komik bir
şeydir bu
Siz de kabul ediyorsunuz, diyorsunuz ki: Daha önce
söylediği sözler
Sayın Koç da ifade etti, bu arkadaş
o kitabını toplattırmış mıdır değerli
arkadaşlarım? O kitap hâlâ ortadadır. Çocuklarımızı
Millî Eğitim Bakanından koruduğumuz gibi, TRT Genel Müdür
Vekilinden ve bu anlamda da
Anası rahmetli olmuş, başı
sağ olsun, geride kalanlara ömür diliyorum. Fakat, bu insanlara
biz çocuklarımızı nasıl teslim edeceğiz? Ama,
diyeceksiniz ki, bu bir gelenek haline gelmiştir bizde artık.
1995 yılında Ömer Dinçer diyor ki, Türkiye
ve Dünya adlı makalesinde: Cumhuriyet, laiklik ve millî devlet
kabul edilemez. Devletin tamamı İslamiyete uygun hale getirilmelidir.
Başbakanlık Müsteşarı bunu derse -tekrar olmasın
diye- Sayın Koçun ifade ettiği, Muhsin Mete Beyefendi de
onları yazacaktır. Bunlarla yetinmiyor ki, meseleler,
keşke bu kadarıyla olsa da, içimize sindiremezsek de, nasıl
olsa zamanınız kalmadı, gidiyorsunuz, bundan sonrasını
gelir hallederiz, diye düşünebiliriz.
Bakın, değerli arkadaşlar, ne
acıdır ki, şu anda bu Mecliste görev yapan yine aynı
anlayışta bir bürokrat var, Kemal Öztürk. Kemal Öztürk,
Coşkun Kırcanın bir kitabından alıntı yapıyor,
diyor ki: Atatürk, zarif ve şaşmaz bir çapkındı, diyor
kitabında Coşkun Kırca. ve bunun devamında bu arkadaşımız
Atatürkü tarif ediyor. Buyurun Sayın Kırca, çapkın ne
demekmiş öğrendiniz mi? Şimdi, size anlatayım:
Atatürk, zarif, şaşmaz, serseri, derbeder, haylaz, gerici,
aşk peşinde koşan, işsiz güçsüz ve yaramaz biriydi.
diyor. Bu arkadaş şu anda Mecliste görev yapıyor. Siz
bu arkadaşla çalışmaktan mutlu musunuz, memnun musunuz
değerli arkadaşlar? Bu yetmiyor ve bir kitabı var bu beyefendinin
Rahmetli Bir Oğlanın Hikâyesi burada diyor ki: Bütün laikleri
bir şişe geçireceğim, ondan sonra faziletini anlayacaklar.
devam ediyor -Mir Mahmut Rıza mahlasıyla yazıyor bunları-
Devlet kimdir -diyor- canım? Helva da yapılmış puttur.
Doğru!.. Bu insanlarla şu an çalışıyorsunuz,
Ömer Dinçerle, Muhsin Metelerle, bu beyefendilerle çalışıyorsunuz;
ama, Papa Türkiyeye ayağını atmadan, Papa Puttur kitabını
yazan kişiyi, Osman Pepe istifasını istiyor. Niye?
Papaya ayıp olur. Ee, Papaya ayıp oluyor da, laik, demokratik
cumhuriyeti kuran -dedelerimizle beraber- bizleri bugüne getiren,
20nci yüzyılın dehası Mustafa Kemal Atatürke ve sizlere
ayıp olmuyor mu? Bundan daha büyük ayıp olabilir mi? (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, burada eğri
oturup doğru konuşmakta fayda var.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Kimmiş o?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) Kitabını
size takdim ederim, bakarsınız.
Şimdi, geldiğinizden beri bir TRT Genel
Müdürü arıyorsunuz, bir türlü de bulamadınız. Böyle
bir komedi olmaz. İşte, Sayın Şenol Bey geldi, sekiz
ay bekledi, birbuçuk yıl görev yaptırdınız, adam,
iktidardan kaçma kaçtı. Niye?
Yakın olanlar iş istiyor, dizi istiyor, dışarıya
yapım istiyor. Böyle bir rezaletten, adam canımı kurtardım
kaçıyorum anlayışıyla kaçtı gitti. Şimdi,
işin komik tarafı bu. Trajikomik bir dönem yaşıyor
Türkiye. Şu anda Sayın Cumhurbaşkanına kararnamesini
gönderdiğiniz TRT Genel Müdür adayı Beyefendi Ruhi Özbilgiç,
şeyhin rüyasının anlatıldığı mektupları
resmî evraka kayıt ettiren, gereği için Millî Eğitim Bakanlığı
ve YÖKe gönderen, yani rüya tabirleriyle devlet yönetmeye kalkan
bir bürokrattır. Sayın Bakan, bilginiz yoksa size arz ediyorum.
Şimdi,
TRTyi rüyalarla mı yönetmeye kalkacağız, dört yıldır
Türkiyeyi hülyalarla, rüyalarla yönetmeye kalktığınız
gibi?
Değerli
arkadaşlarım, bütün bunların
ASIM
AYKAN (
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) Bunlar demagoji
değil, bilgi. Bunlar demagoji değil, bilgi. Burada bizim
işimiz demagoji yapmak değil, bizim işimiz Türkiyenin
arkasında durmaktır. Türkiyenin arkasında duruyoruz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ASIM AYKAN (Trabzon) Biz nerede duruyoruz?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) Türkiyenin
arkasında duruyoruz.
ASIM AYKAN (Trabzon) Biz nerede duruyoruz?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Türkiye
sizin arkanızda durmuyor.
BAŞKAN Sayın Şimşek, ek sürenizi
başlattım, buyurun.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) Göreceğiz.
Eğer buna inanıyorsanız, mart ayında gelirsiniz seçime
gideriz. Kimin arkasında duruyor göreceğiz. İşçi,
çiftçi, emekli, memur, işveren, esnaf, tekstilci kimin arkasında
duruyor göreceğiz.
Şimdi, başka bir rezaleti daha anlatayım
arkadaşlar, Sayın Bakanın, Hükûmetiniz döneminde.
Evet, spor programlarından Sayın Emin Koç bahsetti, arkadaşlar,
bu paranın tarlası mı var Sayın Bakanım? Varsa,
bize de söyleyin, bize söylemeyecekseniz, oyunu aldığınız
fakir fukara, garip gureba edebiyatıyla söylediğiniz
halka söyleyin.
Bakın, spor programı, dışarıya
veriliyor. 17.850 YTL, yani, 19 milyar para alıyor yapımcı.
Derken, program bitiyor. Reklam arası gibi bir şey. Bu Stadyum,
öteki Tele Lig. Ona da ayrıca kişi başına 6.750
YTL veriliyor.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Gecede mi?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) Evet, gecede.
Bu parayı sokaktan mı topladık biz? Fakir fukaranın
vergisiyle bunlar olmuyor mu değerli arkadaşlar?
Derken, 2 tane yorumcu buluyorlar. Bakın, 2
yorumcu geliyor, tabiri caizse olayları yorumluyorlar -nasıl
yorumladıklarını biliyorsunuz- bu kişiler de
1.840 YTL alıyor arkadaşlar.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Özel sektörde ne kadar
alıyorlar?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) Özel sektörde,
bu paranın, Sayın Vekilim
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ne kadarmış?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
kokusunu
koklatmazlar biliyor musun? Mümkün değil.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bilmiyorum.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) Bilmiyorsanız,
izin verin
ÜNAL KACIR (İstanbul) Araştırdığınıza
göre, özeldekini, devlettekini ortaya koyacaksınız.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) Siz bilirsiniz
ki, ben de arkadaşlarım da, Allah katında da kul yanında
da burada riya için konuşmayız, belgesiz konuşmayız.
Popstar yarışmaları yapılıyor,
bölüm başına 50 milyar, Alaturka 1 milyon 200 bin dolara mal
oluyor. Bu para sizin değil mi? Size oy veren seçmenlerin değil
mi? Fakirin fukaranın, para için fuhşunu satan bu ülkenin
çocuklarının değil mi? Eğer değil diyorsanız,
ben söylediklerimin hepsini geri almaya hazırım.
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bakın, sonuç
olarak gelinen nokta şudur: TÜPRAŞı özelleştirdiniz,
ERDEMİRi özelleştirdiniz, Türk Telekomu özelleştirdiniz,
fakat TRTyi özelleştirmediniz, AKPye hediye ettiniz.
Bu, Sayın Başbakan
Kimliğini tenzih
ederim, benim için tabii ki Başbakanım önemli. Yani, TRTyi
değiştirdiniz, T-R-T, Tayyip Radyo Televizyon yaptınız.
Kadrolar da size ait oldu.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Rol yapma! Rol yapma!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) Bu ülke böyle
ortadan kaldırılacak ve ufak satılacak yer değil.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Düzgün konuş!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) Sinirleriniz
bozulmasın.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Orada rol yapma!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) Ben, Sayın
Başbakanın şahsına saygılarımı ilettim.
Sinirleriniz bozulmasın.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Rol yapma!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) Bakın
arkadaşlar, içlerinizden kimlerin geleceğini tahmin ediyorum,
ama çoğunuz gelemeyecek. Hiç değilse, bu on bir ay içerisinde
şu konuştuklarımıza ve bu ülkeye sahip çıkın.
Millete sahip çıkmadınız
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Sen garanti mi aldın
milletten?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
bundan
sonrasına sahip çıkın.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Millet sana garanti
mi verdi?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) Bunun garantisi
var. İstiyorsanız, martta seçime gidelim, gelin.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Altı ay sonra seçime
gideceğiz.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) Hadi gelin,
hadi gelin; bak, meydan burada, Kırkpınarı yayınlamıyorsunuz
ama, gelin, sandık ortada, gidelim, Hanya, Konya, Mudanya, hepsini
tek tek öğrenin. Pekâlâ
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sizin
konuştuklarınıza sahip çıkarsak, bu millet, sizin
gibi bizi de iktidara getirmez.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) Sayın
Başkan, bu arkadaşlarımı bu kadar üzdüğüm
için özür dilerim. On aylık daha mazbata taşıyacaklar,
onun acısıyla bu saldırıları yapıyorlar,
biliyorum.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Rol yapma!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) Ben, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum, ama siz de, milletin mazbatasını
ve sorumluluğunu taşıyın. Mazbata taşımak
için buraya gelenler bir dahaki dönem olamayacaklar.
Saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Artist!
ASIM AYKAN (Trabzon) Aynı sizin gibi.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Kimse mazbatayı
taşımıyor, onlar Meclisin arşivlerinde.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Millet sana garanti
mi verdi bir daha geleceksin diye?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Mazbatalar arşivlerde
şu anda.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) Halep oradaysa
arşın burada.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Gördük, aynı
şeyi o zaman da söylüyordunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sırtı
yerden kalkmayan pehlivanlar gibi her zaman aynı şeyi söylüyorsun.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) Halep oradaysa
arşın burada. Hadi, 15 Nisanda seçim
Arkasından, Cumhurbaşkanlığı
seçimi
BAŞKAN İmza sahipleri adına, Malatya
Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Süleyman Sarıbaş.
Sayın Sarıbaş, buyurun. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Senin tarihinde yok
iktidar olmak.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) Çok var, çok var; sen
tarihi bilmiyorsun.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Milletten sen seçim
kazandın mı hiç?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) Böyle bir ketenpereye
getirdiniz işi, ondan sonra
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) Sayın
Başkan
ŞEVKET ARZ (Trabzon) Siz, bir defa, seksen senelik
bir parti olun da ondan sonra konuşun.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) CHPnin
şansı var, bir darbe olsa, arkasından belki bir ihtimal
gelebilir.
BAŞKAN Buyurun Sayın Sarıbaş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Anavatan
Partisi Grubu olarak Türkiye Radyo Televizyon Kurumu hakkında
Meclis araştırma önergemizde imza sahibi olarak söz almış
bulunuyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Hangi seçimi kazandınız?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) Ya yeter kardeşim,
yeter! Tamam, anladık!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
hatibi dinleyiniz.
Buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) İmza sahibi
olarak söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, TRT, Anayasamızın
133üncü maddesi gereğince kurulmuş, kamu yayıncılığı
yapan ve 2954 sayılı Yasaya göre yönetilen bir kurumumuz.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi ve iktidar
partisi deminden beri atışıyor ama, RTÜK Kanunu çıkarken,
RTÜK üyelerinin paylaşımında hiç böyle atışma
olmamıştı, çok rahatlıkla bölüşmüştünüz,
zaten bölüştüğünüz bir kurum, niye birbirinizi üzüyorsunuz,
ben de merak ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ALİ TOPUZ (İstanbul) RTÜKle ne alakası
var?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) Değerli arkadaşlar,
TRTnin görevleri var. TRT, hakikaten, kamu adına, millet
adına yayın yapan bir kurulum. Önce, Türk toplumunun değerleri
doğrultusunda, Türk kültürüne hizmet etmek zorunda. Yani, milletimizin
geçmişten geleceğe kültürünü milletimizin gençliğine,
milletimizin geleceğine öğretmek zorunda. Bugün itibarıyla
baktığımızda, TRT, Türk kültürüne ne kadar hizmet
ediyor? Genel hatlarıyla TRTnin hangi programları Türk kültürünü,
Türk örf ve âdetlerini, Türk ananelerini, Türk değerlerini,
Türk toplumunun değerlerini ileriye taşıyan bir yapıda?
İkinci bir görevi var TRTnin: Türk devrimlerini
ve Türk halkının aydınlanmasını Türk toplumuna,
Türk toplumunun geleceğine mal etmek, hizmet etmek. Şimdi,
Türk devrimleri konusunda, yani, çağdaş Atatürk devrimleri
ve Türk toplumunun çağdaş, teknolojik aydınlanması
noktasında TRTnin herhangi bir yayınına rastladınız
mı arkadaşlar?
MUHARREM DOĞAN (Mardin) Hayır.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) Üçüncü bir konu:
Türk gençliğine tarih şuurunu aşılamak ve millî
şuurla Türk gençliğini yetiştirmek. Bugün baktığımız
zaman, TRTnin, 2 milyon üniversite öğrencimizin ve on sekiz-otuz
yaş arasında bulunan 18 milyon nüfusumuzun, Türk tarihinin
şuuruyla, Türk millî şuuruyla yetiştirildiğine,
aydınlandığına dair herhangi bir yayınına,
herhangi bir programına rastladınız mı?
Bir başka şey: Ülkede olup biteni, yani
ülkenin içinde bulunduğu durumu, tarafsız, yansız tespit
olarak ortaya koyan bir tarafı var mı? Mesela TRTde bu ülkede
işsizlik oranının ne olduğunu, mesela TRTde bu ülkede
cari açığın ne olduğunu, mesela TRTde bu ülkede
yoksulluk oranının ne olduğunu veya TRTde hangi yolsuzlukların
devam ettiğini açıklayan bir açık oturum düzenlenebiliyor
mu?
MUHARREM DOĞAN (Mardin) İftar çadırları
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) Sayın Bakan,
eskiden TRT, Özalı, Demireli, İnönüyü alır Türkiyenin
meselelerini tartıştırırdı, devletin
TRTsiydi; zatı iktidarınızda buna niye kapıları
kapatıyorsunuz?
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) Tarımı
tartışalım.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) Niye, açık
yüreklilikle, Tayyip Erdoğanı da, diğer liderleri
de, nereden nereye gittiğimizi bir açık oturumda, bir programda
Türk halkının bilgilerine, aydınlanmasına sunmuyorsunuz?
Korktuğunuz bir şey mi var?
Değerli arkadaşlar, yine TRT, Türkiyenin,
yani ülkemizin dünyaya tanıtılması için gerekli stratejik
bir de tanıtım programı yapmış olması lazım.
Bugün çağımızda en önemli şeylerden biri ülkelerin
tanıtılması. Hele hele -Türkiye gibi- Adriyatikten
Çin Seddine kadar Türkçe konuşan bir dünyada, Türk dilinin bu
bölgelerde ortak dil olarak konuşulması amacıyla dil
eğitimine yönelik, tarih eğitimine yönelik, kültür
eğitimine yönelik ve tanıtma eğitimine yönelik herhangi
bir programı var mı Sayın Bakan? Ben görmüyorum, yani
Türk halkı Televole seyreder oldu. Türk halkı Televole seyrediyorsa,
bunda TRTnin günahı var. Yani, Türk halkını aydınlatamamak
-Türk halkının kültür değerlerini- halkı bilinçlendirememek
TRTnin günahı değil mi?
Değerli arkadaşlar, TRTnin bir başka
özelliği var, millî birlik ve bütünlüğümüzü koruyucu bir
vasıfla ortaya çıkmak zorunda. Ailenin, çocukların
şiddetten korunması, uyuşturucudan korunması,
bu da TRTnin önemli görevlerinden biri.
Günümüzde görsel yayın çok önemli. Yani, okullar
kadar, okullardan çok daha fazla görsel yayının önemi var
toplumun kültürel gelişmesi ve geleceğe taşınması
açısından. Bu bakımdan, bugün, eğer, uyuşturucu,
okullarımızın önüne kadar gelmişse, bugün okullarımızda
şiddet -geçen hafta tartıştık- inanılmaz boyutlara
gelmişse, bugün gasp, hırsızlık, dolandırıcılık,
soygun had safhaya varmışsa
Bakın, geçen sene, Sayın Bakan, 67 bin
hırsızlık olmuş, 19 bin gasp olmuş. Yani, bu ülkede
bireysel suçlar, bireysel suçlular bu kadar artmışsa, bunda
hiç mi TRTnin günahı yok? Hiç mi toplumun bu tür yönelimlerini
önleyici yayınlar yapamaz veyahut da bilgilendirici yayınlar
yapamaz?
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan dedi
ki: TRT bir kamu kuruluşudur. Doğru. Bir kamu haberciliği
yapmaktadır. Doğru. Onun için TRTde izlenme, beğenilme
ve güvenilme unsurları öne çıkar. Bugün izlenme oranına
baktığımızda, TRT, mevcut yayın yapan ulusal
kanallar içerisinde, 24 ulusal kanallar içerisinde en geride gelmekte.
Reyting oranı zannediyorum yüzde 3 civarında.
Şimdi, beğenilen kanal izlenir.
Eğer izlenmiyorsa beğenilmiyor demektir, izlenmiyorsa
millete bir şey vermiyor demektir. Beğenilmeyen kanala da
güven olmaz. Beğenilmeyen kanalın neresine güveneceksin?
Haberlere bakıyorsunuz, Sayın Başbakandan başlıyor,
sayın bakanların İcraatın İçinden programıyla
devam ediyor, iki tane de hava durumu, iki spor haberiyle program bitiyor.
Yani, bu ülkede haber sadece iktidarın sundukları mıdır?
Bu ülkenin Parlamentosundan haberleri sadece
TRT-3 veriyor. Eskiden TRT-1de Meclis Gündemi diye bir gündem vardı
ve bu gündemde, Mecliste konuşma fırsatı bulamayan veya
açıklığa kavuşturulmamış konular TRTde
Meclis Gündemi olarak, geniş geniş, oturulur tartışılır,
millet bilgilendirilir
Herkes bu ülkeye siyaset yapıyorsa,
eğer bu ülkenin kalkınması, geleceğe taşınması
siyasetin göreviyse, siyaset de ülkenin geleceği ve ülkenin
temel sorunları noktasında ne düşündüğünü,
açık açık, devletin haber kanallarında, devletin
TRTsinde ortaya koymalıdır. Kaçırılan nedir, milletten
saklanmak istenen nedir?
Yani, Sayın Bakan diyor ki: TRT şu an hiçbir
huzursuzluğun olmadığı, sakin
Tabii, huzursuzluk
yok, sakin. Hiçbir şey yapmıyor ki. Geçmişte bir millî
eğitim bakanının dediği gibi Okulları kapatırsanız
problem biter eğitimde. dediği gibi, TRTyi herkese kapatmışsınız,
hiçbir şey de yapmıyorsunuz, millet de izlemiyor, sorun da
yok tabii. Ama, bir şeyler yapsanız, bir şeyler üretseniz...
Benim bildiğim kadarıyla... Sayın Genel
Müdür bana geldi. Ben, Sayın Genel Müdüre -bugün annesinin öldüğünü
öğrendim- hakikaten Allahtan rahmet diliyorum. Sayın Genel
Müdür diyor ki: Bu iş benim üstüme kaldı. Ben TRT Genel Müdürlüğü
falan istemedim. Genel Müdür istifa edince iş benim üstüme
yıkıldı. Aday da olmuyorum. Bir an önce atansın, ben
de bu sorumluluktan kurtulayım. Haklı olarak kurtulayım
diyor.
Şimdi, her şeyi genel müdürlerin, her
şeyi bürokratların üstüne atarak işin içinden sıyrılamazsınız.
Siz, siyasi bir iktidarsınız. Siz, muhalefetin sesinin de
çıkmasına önayak olacak siyasi bir iktidarsınız.
Yani, muhalefeti konuşturan, iktidardır. İktidarın,
bu hakları, demokratik hakları, demokratik özgürlükleri,
kendisine olmasını istemediği hak ve hukukları
tanıyan bir iktidar olması gerekir. Eğer yetki bizde,
bizim dediğimiz olacak, bizim dediğimizle bu işler düzelecek
diyorsanız, bu sizin anlayışınız doğru
bir anlayış değil.
Biraz önceki arkadaşım, Anavatan Partisinin
dinî yayınlara itiraz ettiğini falan söyledi. Biz asla böyle
bir iddiada değiliz. Elbette bu ülkenin yüzde 99u Müslüman, elbette
milletimiz dini doğru kaynaktan, doğru alandan öğrenmek
zorunda. Zaten, Anayasamızın da devlete yüklediği görevlerden
biri, vatandaşa dinini doğru dürüst öğretmek. Ya okullarda
öğreteceksiniz ya yayın kuruluşlarınızda
öğreteceksiniz veya genel ahlaki bilgilendirmeyle bu millete
öğreteceksiniz. Buna kimsenin itirazı olamaz. Ancak, bir
anlayışı, başka anlayışları örtbas
ederek, mesela Atatürk devrimlerini de kenara atarak, sadece tek
taraflı olarak ona yönlendirirseniz, o doğru değil. O
doğru değil. Biz, milletimiz dinini de öğrensin, milletimiz
başka şeyleri de öğrensin, milletimiz doğruları
öğrensin; bu ülkenin insanlarına tarih şuuru verelim.
Bakın, üniversite gençlerine sorun, Malazgirtin
nerede olduğunu bilmeyen gençlerimiz var. Üniversite gençlerimizin
içinde var. TRTde bir kanaldaydı, mikrofon tutuyor, soruyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Sarıbaş,
konuşmanızı tamamlayınız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) Ülkenin şehirlerinin
nerede olduğunu bilmeyen üniversiteli gençlerimiz var.
Şimdi, bütün bu eksikliklerimizin, bütün bu geri kalmışlığımızın
birazı da TRTnin milleti aydınlatıcı, eğitici,
geleceğe taşıyıcı programlar yapamayışından
kaynaklanıyor.
Bunlar çok zor şeyler değil. Bu milletin
parasıyla 600 trilyon lira yıllık bütçe harcanıyor.
Bu TRTnin harcadığı paranın dörtte 1iyle ayakta
duran kanallar izlenme rekorları kırarken TRTnin bu duruma
düşmesini izah etmek mümkün değil.
Ben kimseyi suçlayarak söylemiyorum, ama, TRT diye
bir kurumun varlığından vatandaşın haberi bile
kalmadı. Çünkü, izlemiyor, izlenmiyor. Çünkü, yayına konulan
programın ne zaman kaldırılacağı, ne zaman devam
ettirileceği belli değil. Sürekliliği yok, güvenilirliği
yok ve kadrolarına da güvenilmiyor. Yani bu kadronun elinden
millet çıkmaz, ümmet çıkar diyor ve seyretmiyor. Hepsi bu.
Saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sarıbaş.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
Hükûmete ve Bakan olarak şahsına yöneltilen değerlendirmelerle
ilgili olarak, 69a göre, Devlet Bakanı Sayın Beşir Atalaya
söz vereceğim.
Buyurun Sayın Bakanım
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) Öyle bir
şey yok Sayın Başkan, yirmi dakika konuştu Hükûmet.
ALİ
TOPUZ (İstanbul) Efendim, söz hakkı doğacak.
BERHAN
ŞİMŞEK (İstanbul) Hayır
Olmaz artık.
ALİ
TOPUZ (İstanbul) Son söz milletvekilinin.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) Var mı böyle
bir şey!
BAŞKAN Saygıdeğer arkadaşlarım,
bakınız, bugün, süre içerisinde, yönetirken hepsini yaptım.
Bakınız, on dakikalık süresi olan arkadaşlara da
beş dakika vererek, on beş dakika verdim. Yani, tutumumda
hiç adalet dışı bir uygulama yoktur. Gayet de müsterihim.
Buyurun Sayın Bakanım
ALİ TOPUZ (İstanbul) Ama, Bakan konuşursa
bize de konuşma hakkı doğar, onu söylemek istiyorum.
BAŞKAN Arkadaşlar, Sayın Bakana,
Hükûmete değişik
Bakınız, ben ifade etmek istemiyorum
bir kısım şeyleri, ama, çok değişik şeyler
söylendi. Sayın Bakan bunları cevaplandıracak.
Buyurun Sayın Bakanım.
VIII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Devlet Bakanı Beşir Atalayın, İstanbul
Milletvekili Berhan Şimşekin ve Malatya Milletvekili Süleyman
Sarıbaşın, konuşmalarında, Hükûmete
sataşmaları nedeniyle konuşması
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, ben, burada -Sayın Başkanla
konuştuk- çok vakit almayacağım. Tabii, bu kadar
şey söylendikten sonra, son konuşmanın, biraz, cevap verene,
cevaplayacak olana ait olması da normaldir. Bunu uygun bulacağınızı
zannediyorum.
Doğrusu, buradakilerin tek tek hepsini cevaplandıracak
değilim, ama, şundan emin olun; yani, TRTye müdahale eden bir
hükûmet, çok müdahale eden bir hükûmet örneği önceki dönemlerde
çok görülmüştür. Bunu hepiniz çok iyi bilirsiniz ki, bizim
Hükûmet TRTye en az müdahale eden hükûmettir. Başbakanın
İcraatın İçinden programı veya Sayın Başbakanımızın
bir yerlerde konuşmasının canlı yayını,
bunlar Hükûmet faaliyetlerinin tanıtılmasıdır,
TRT Kanunundan ileri gelir, TRT Kanununun gereğini yaparlar;
yani, bunu tecrübeli siyasetçiler daha iyi bilir, Hükûmetin böyle
çok etkin olduğu, işte Hükûmet faaliyetlerinin
ağırlıkta olduğu falan gibi, Hükûmetin böyle bir
kaygısı yok. Pek çok yayın kuruluşu var. Eski
yıllar da değil artık zaten, haberlerde şu parti
çok yer aldı, bu parti çok yer aldı
Yani, artık, pek çok
yayın kuruluşu var. Dolayısıyla, bu manada bir endişeye
gerek yok. Partilerle ilgili, ben, dökümü versem, inanın en fazla
Cumhuriyet Halk Partisinindir. Burada dakika olarak arkadaşlar
döküm vermiş; yani, Hükûmet faaliyetlerini bir kenara koyarsak,
partiler olarak AK Parti, Cumhuriyet Halk Partisi ve Anavatan Partisine
baktığımızda, Cumhuriyet Halk Partisi daha fazla
yer alıyor.
EMİN KOÇ (Yozgat) Hükûmeti verin bir de,
Hükûmet ne kadar?
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Şimdi, değerli milletvekilleri, ben burada ilk konuşmamı
yaparken, sanki TRTde hiçbir sorun yokmuş gibi, diye niteledi
sayın konuşmacılar. Aslında, TRTde, TRT ile ilgili
hepimizin yapması gereken çalışmalar var. Yani,
TRTnin, bugünün şartlarına uygun, çağdaş bir kamu
yayın kuruluşu haline getirilmesi lazım. Gerçekten,
bu konuda, TRT Yasasından başlayarak, büyük değişiklikler
gerekiyor. Ama, bildiğiniz gibi, yönetim istikrarsızlığı
sebebiyle, bu manada köklü çalışmalara geçilemedi.
TRT Genel Müdürünün atanmasıyla ilgili konuyu
hepiniz biliyorsunuz. Yani, burada belirli yasal süreç var.
Hükûmet kendine düşeni yapıyor; ama, neticede, Sayın
Cumhurbaşkanı geri iade etti. Ama, şimdi, tekrar bir kararnamemiz
-yine bir süreç başlatıldı- Sayın Cumhurbaşkanındadır.
O konuda, tabii, Sayın Şimşekin bir
ifadesi oldu. Bakın, bu konularda hepimiz insaflı olmak
durumundayız. Bir yönetici, önüne gelen bir evrakı bir yerden
bir yere havale etmiş. Siz de olsanız, başkası da
olsa, bu bazen çok rutin bir işlemdir, bazen evrak okunmaz bile.
Bir yerde, efendim, işte, bir tarikatla ilgili bilmem neyi havale
eden müsteşar yardımcısı diye niteliyoruz. Yani,
normal yaşayan insanlar, bir yerlerde kamu görevi yapmış
olan insanlar olarak bunları nasıl söyleriz? Önümüzden her
gün ne kadar evrak gelir geçer ve onun bir yere havale edilmesi gerekiyordur,
içeriği de ne olursa olsun. Bu kişiyi nasıl niteler?
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) Sayın
Bakanım çok haklısınız. TRTyi nasıl teslim edelim?
Önündeki evraka
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Şimdi doğrusu, burada, tabii, Sayın Sarıbaş,
keşke, yani TRTyi iyi izleseler
MUHARREM DOĞAN (Mardin) İzliyordur
efendim. Nasıl izleseler?
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Yani, program türü olarak TRT çok zengindir. Burada, bakın, Meclis
Gündemi diyorsunuz. Şu yayınların hepsi canlı yayınlanıyor.
Ayrıca, Meclis TV gün boyu yayın yapıyor. Ayrıca,
komisyonların çalışmaları değişik zamanlarda
veriliyor. Yani, TRT 3, neredeyse tamamen Meclis televizyonu ve
bu dönem kadar, Meclisin, milletvekillerimizin sesinin duyurulmaya
çalıştığı bir dönem yoktur. Yani, bunların
kısılması falan söz konusu değil ve bunlar devam
edecek; izlenmeyle de ilgili, yani, ben
Gerçekçiyiz, bakın. TRT en çok izlenen demiyoruz;
ama, ulusal yayınların en sonuncusu da değil. Şu anda
ortalama sıralamada TRT, 7nci, 8incilerde. Yani, onu düzeltmiş
olayım ve reytingi de şu sırada biraz daha yükseliyor.
Diğer konularla ilgili, bakın, Efendim,
Kırkpınar niye yayınlanmadı? İhalede belediye
fazla para istedi ve TRT ödeyemedi, daha doğrusu çok yüksek istedi,
onun için Kırkpınar yayınlanmadı. Buna benzer, burada
söylenen her şeyin kendine has bir açıklaması var. Bunların zaten
bir kısmı yazılı soru önergeleriyle soruldu ve cevap
verildi.
Hiçbir kadrolu sanatçının işine son
verilmemiştir. Efendim, burada, işte, bir daire başkan
yardımcısından söz edildi. Bunlar aslında cevaplanıldı
yazılı soru önergeleriyle. Bir şey tespit edilmiştir,
teftişe verilmiştir ve hemen daire başkanına
işten el çektirilmiştir. Yani, özellikle paraya ilişkin
hiçbir konuda TRT müsamaha etmemektedir, Teftiş Kurulu, kendisininki
yetmiyorsa Başbakanlık Teftiş Kurulundan destek istemektedir;
ama, burada söylenen her cümlenin cevabı verilecek, konuşmacı
arkadaşlarımıza yazılı olarak tekrar bunların
cevabı gönderilecek. Eğer burada söylenip de bugüne kadar
cevabı verilmemiş bir şey varsa, TRTden, şimdi burada
söyledim, hepsinin cevabını ben de istiyorum. Benim de burada
yeni duyduğum konular olabilir, bunların da bir kısmı,
yani, yine isimle ilgili, küçük ayrıntıyla ilgili, onlar
da araştırılacak ve cevabı verilecek. Yani,
şunu söyleyeyim: TRT bir zamanlar, yüzde 1,5 kesilmeden, elektrik
payında yüzde 1,5 kesilmeden, bütçesi yetmez haldeydi; yüzde
1,5u kestik, şu anda yüzde 2 ile bile bütçesi rahat, özellikle
son iki yılda mali sıkıntısı yok, maaş, ikramiye
vesaire ve bütün harcamalarını rahatça yapabiliyor.
Efendim, diğer şeyler: İşte, buz
patenidir; yayını yapılıyor. İşte, burada
arkadaşlarımızın ifade ettiği, fazla ödemeler.
Hiçbir programda programcıya, yapımcıya fazla ödeme
falan yok. Bunların piyasa rayiçleri var ve özellikle bir
şey söylendi: İşte, bir yapımcının Turgut
Özakmandan dolayı işine son verilmiş.
Bakın, bu, yazılı soru önergesiyle
de cevabı verilmiş, Sayın Özakmanla ilgili. Sayın
Özakmanın programından önce o yapımcının
işine son verilmiş, başka sebepleri var. Yani, işine
son verme değil, o programdaki görevine ve daha sonra Sayın
Özakmanın, o, Atatürkün Harp Okuluna girişi münasebetiyle
yapılan törende sergilenen, kendisinin yazdığı
Şu Çılgın Türkler adlı eserin tamamı da
BAŞKAN Sayın Bakan, konuşmanızı
tamamlar mısınız efendim.
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Bitiriyorum.
TRTden yayınlanmıştır. Yani,
buna benzer, burada, büyük oranda, inanın, işte, Çetinkaya
Mağazasında falan olduğu gibi -ki, bu çok fazla- pek çok
mağazada, yani, bandrolünü bazen ödemiyor; takip ediliyor, denetleniyor,
ödemeyenlerden cezasıyla alınıyor falan. Bunun arasında
farklı istisnalar olabilir.
Ben, buradaki konuşmalar için
EMİN KOÇ (Yozgat) Sayın Bakan, Muhsin Meteyle
ilgili bir şey söylemediniz.
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
tekrar teşekkür ediyorum. Yani, her ne kadar hep eleştirel
olsa da, benim baştaki dileğim, gelin, TRTnin yeniden yapılanmasında
katkı verin. O eleştirilerden de biz faydalanacağız.
Diğer söylediğiniz hususlarda da, eğer varsa ihmal edilen,
onların üzerine gidilecektir. Bundan emin olabilirsiniz.
Hepinize teşekkür ediyor, saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
VII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 36 milletvekilinin, TRT yönetimi
hakkında ileri sürülen iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/225)
(Devam)
2.- Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep
Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili Süleyman
Sarıbaşın, TRTnin yayın politikası ve personel
yönetimiyle ilgili çeşitli iddiaların araştırılarak
TRTnin asli görevlerini daha sağlıklı yürütebilmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/372) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Meclis
araştırması
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) Sayın
Başkan
Sayın Başkan, gerçekten, hem Genel Kurulu ve Sayın
Bakanı da bilgilendirmek için, oradan da gerekmezse, buradan,
yerimden, Kırkpınarla ilgili
BAŞKAN Ne konuda Sayın Şimşek?
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) Sayın
Belediye Başkanı
69uncu maddeye göre, Kırkpınarla
ilgili söz istiyorum. Bir açıklama yapayım.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Yanlış bilgi
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) Yanlış
bilgi var, hem kamuoyu hem de Genel Kurul ve vesilesiyle de Sayın
Bakan da istifade etmiş olsun efendim.
BAŞKAN Şimdi, bu konularla ilgili olarak
görüş söylendi, Sayın Bakan da bunları, bir açıklama
yaptı.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) Hayır,
bir rakam söylediler -çok para da- onu ben arz edeyim müsaade ederseniz.
BAŞKAN Teferruatına girmeyelim Sayın
Şimşek, müsaade ederseniz. Bu konuyla ilgili, daha sonra
yaparsınız.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) Hayır
efendim.
BAŞKAN Meclis araştırması önergelerindeki
öngörüşmeler
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) Sayın
Başkan
ALİ
TOPUZ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim
BERHAN
ŞİMŞEK (İstanbul) Sayın Başkan, bakın,
burada
MUHARREM
KILIÇ (
BAŞKAN Efendim?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Rakam çok önemli efendim.
BAŞKAN Efendim, rakam çok önem
EMİN KOÇ (Yozgat) Yerinden yapsın Sayın
Başkan.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) Yerimden
yapayım efendim.
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Daha
önceden hiç istenmiyormuş, ilk defa para istenmiş Sayın
Şimşek.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) Müsaade
ederseniz, onunla ilgili ben rakamları vereyim.
BAŞKAN Efendim, şöyle şimdi: Sayın
Bakan burada. Sayın Bakanın yanına buyurun gelin,
açıklayın, Sayın Bakanla konuşun.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) Kamuoyu
da bilsin.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen, burayı
Başkanlık Divanı yönetiyor. Lütfen, istirham ediyorum.
(CHP sıralarından gürültüler)
Önergeler üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Sayın Başkan,
tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN Şimdi, Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunu oylarınıza
sunacağım.
ALİ TOPUZ (İstanbul) Emrivaki yapamazsınız
Sayın Başkan.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) Efendim,
yerimden açıklayayım.
BAŞKAN Meclis araştırması
açılmasını kabul edenler
ALİ TOPUZ (İstanbul) Hükûmet sözcüsü veya
Bakandan sonra son söz milletvekilinindir! Son söz milletvekilinindir!
BAŞKAN Siz mi yönetiyorsunuz efendim!
ALİ TOPUZ (İstanbul) Son söz milletvekilinindir!
BAŞKAN Kabul edenler
ALİ TOPUZ (İstanbul) Sayın Başkan,
kime yaranmak istiyorsunuz siz? Çok ayıp ettiniz!
ORHAN ERASLAN (Niğde) Karar yeter sayısı
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) Sayın
Başkan, bir cümle
BAŞKAN Kabul etmeyenler
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Geçti efendim.
Meclis araştırması önergesi
açılması kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, saat 20.30da toplanmak
üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.33
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân
MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 27nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşderenin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN 1inci sırada yer alan kanun teklifinin
geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden,
teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2nci sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükûmeti Arasında
Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım
Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik
Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
5.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin;
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/870) (S.
Sayısı: 1255) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde 15inci madde kabul edilmişti.
(x) 1255 S.
Sayılı Basmayazı 29/11/2006 tarihli 25inci Birleşim
Tutanağına eklidir.
Şimdi 16ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 16.-
BAŞKAN Madde üzerinde bir adet önerge vardır,
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/870 Esas Numaralı
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 16. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Muharrem Kılıç |
Yüksel Çorbacıoğlu |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Malatya |
Artvin |
Çorum |
|
Atilla Kart |
M. Nuri Saygun |
Mehmet Küçükaşık |
|
Konya |
Tekirdağ |
Bursa |
Madde 16-
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
6 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 6-
(1) Duruşmada
suçun hukuki niteliğinin değiştiğinden bahisle
görevsizlik kararı verilerek dosya alt dereceli mahkemeye
gönderilemez.
(2) Yenilenmesi
mümkün olmayanlar dışında görevli olmayan hâkim veya
mahkemece yapılan işlemler hükümsüzdür.
(3) Bir kişi,
birden fazla suçtan sanık olur veya bir suçta her ne sıfatla
olursa olsun birden fazla sanık bulunursa bağlantı var
sayılır.
(4) Suçun işlenmesinden
sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya
değiştirme fiilleri de bağlantılı suç sayılır.
(5) Bağlantılı
suçlardan her biri değişik mahkemelerin görevine giriyorsa,
bunlar hakkında birleştirilmek suretiyle yüksek görevli
mahkemede dava açılabilir.
(6) Kovuşturma
evresinin her safhasında, bağlantılı ceza davalarının
birleştirilmesine veya ayrılmasına yüksek görevli
mahkemece karar verilebilir.
(7) Birleştirilen
davalarda, bu davaları gören mahkemenin tâbi olduğu yargılama
usulü uygulanır.
(8) İşin
esasına girdikten sonra ayrılan davalara aynı mahkemede
devam olunur.
(9) Mahkeme, bakmakta
olduğu birden çok dava arasında bağlantı görürse,
bu bağlantı 8 inci maddede gösterilen türden olmasa bile,
birlikte bakmak ve hükme bağlamak üzere bu davaların birleştirilmesine
karar verebilir.
(10) Davaya bakmak
yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesine aittir.
(11) Teşebbüste
son icra hareketinin yapıldığı, kesintisiz suçlarda
kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun
işlendiği yer mahkemesi yetkilidir.
(12) Suç, ülkede
yayımlanan bir basılı eserle işlenmişse yetki,
eserin yayım merkezi olan yer mahkemesine aittir. Ancak, aynı
eserin birden çok yerde basılması durumunda suç, eserin yayım
merkezi dışındaki baskısında meydana gelmişse,
bu suç için eserin basıldığı yer mahkemesi de yetkilidir.
(13) Soruşturulması
ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan hakaret
suçunda eser, mağdurun yerleşim yerinde veya oturduğu
yerde dağıtılmışsa, o yer mahkemesi de yetkilidir.
Mağdur, suçun işlendiği yer dışında tutuklu
veya hükümlü bulunuyorsa, o yer mahkemesi de yetkilidir.
(14) Görsel veya
işitsel yayınlarda da bu maddenin üçüncü fıkrası
hükmü uygulanır. Görsel ve işitsel yayın, mağdurun
yerleşim yerinde ve oturduğu yerde işitilmiş veya
görülmüşse o yer mahkemesi de yetkilidir.
(15) Suçun
işlendiği yer belli değilse, şüpheli veya sanığın
yakalandığı yer, yakalanmamışsa yerleşim
yeri mahkemesi yetkilidir.
(16) Şüpheli
veya sanığın Türkiyede yerleşim yeri yoksa Türkiyede
en son adresinin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.
(17) Mahkemenin
bu suretle de belirlenmesi olanağı yoksa, ilk usul işleminin
yapıldığı yer mahkemesi yetkilidir.
(18) Yabancı
ülkede işlenen ve kanun hükümleri uyarınca Türkiyede soruşturulması
ve kovuşturulması gereken suçlarda yetki, 13 üncü maddenin
birinci ve ikinci fıkralarına göre belirlenir.
(19) Bununla birlikte
Cumhuriyet savcısının, şüphelinin veya sanığın
istemi üzerine Yargıtay, suçun işlendiği yere daha
yakın olan yer mahkemesine yetki verebilir.
(20) Bu gibi suçlarda
şüpheli veya sanık Türkiyede yakalanmamış, yerleşmemiş
veya adresi yoksa; yetkili mahkeme, Adalet Bakanının istemi
ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının başvurusu
üzerine Yargıtay tarafından belirlenir.
(21) Suç, Türk bayrağını
taşıma yetkisine sahip olan bir gemide veya böyle bir taşıt
Türkiye dışında iken işlenmişse, geminin ilk
uğradığı Türk limanında veya bağlama limanında
bulunan mahkeme yetkilidir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi
mi okutayım?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) Ben konuşacağım efendim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Küçükaşık. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce hepinizi sevgiyle selamlarım.
Şimdi, Ceza
Muhakemesi Kanununun 6ncı maddesinde yapılan değişiklikle,
daha önce İddianamenin kabulünden sonra yargılamanın
alt dereceli bir mahkemeye ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik
kararı verilemez. hükmü var idi. Şimdi yapılan değişiklikle
sadece- getirilen: Duruşmada suçun hukuki niteliğinin
değiştiğinden bahisle görevsizlik kararı verilerek
dosya alt dereceli mahkemeye gönderilemez. Zaten, Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanununun yürürlükte olduğu dönemde de, yine Ceza Muhakemesi
Kanununda da şu anda uygulamadaki aynı yöntem devam ediyor.
Bu konuda fazla değişiklik yok, söylenecek herhangi bir
şey de yok. Fakat, arkadaşlar, bizim temel sorunumuz, bu değişikliklerle
getirilmek istenen, Ceza Kanununda ve Ceza Muhakemesi Kanununda
yapılmak istenen değişiklikler, yani, uzlaşmanın
tüm kapsamlarıyla beraber, kurumlarıyla beraber Ceza Muhakemesi
Kanununa gelmesi, özellikle de cumhuriyet savcılığının
iddianameyi ertelemesi ve hâkimin, hükmü açıklamasının
ertelenmesi üzerinde duruyoruz.
Bakınız,
biz de tüm komisyon çalışmaları etrafında, uzlaşmanın
başından beri, geldiğinden beri
Hangi suçlar
şikâyete tabi olup da uzlaşma kapsamında olup olmadığını
şu anda Türkiye Cumhuriyetinde söyleyebilecek herhangi bir
şahıs yok, hiç kimse bilmiyor. Özellikle Türk Ceza Kanununda
yer alan suçlarla ilgili düzenlemeler var burada. Elimizde 28 tane
katalog tipinde suç var, bunlar kapsam içerisine girecektir diyor,
uzlaşma kapsamında olacak ve hükmün ertelenmesi kapsamında
olacak diye belirtiliyor. Ama, özel yasalarda -özellikle 170 tane
özel yasamız var- ve oradaki ceza hükümlerinin hangisi erteleme
kapsamında olacak, bu konuda, herhangi bir konuda, hiçbir
şekilde, doyurucu bir şekilde beyanda bize kimse bulunamadı.
Ben, buradan
özellikle söylemek istiyorum
Arkadaşım
Başka yerde konuşsanız olmaz mı dostum?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen arkadaşlar
Saygıdeğer arkadaşlarım
Sayın Küçükaşık,
buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) Şimdi, bakınız, Adalet Komisyonu çalışmaları
esnasında bize bizzat Adalet Bakanlığı tarafından
verilen, suçların hangilerinin uzlaşma kapsamında
olduğunu size bir okumak istiyorum: Kasten yaralama, taksirle
yaralama, cinsel saldırı, reşit olmayanla cinsel
ilişki, cinsel taciz, tehdit, konut dokunulmazlığını
ihlal, iş ve çalışma hürriyetini ihlal, kişilerin
huzurunu bozmak, hakaret, haberleşmenin gizliliğini ihlal,
konuşmaların dinlenmesini ihlal, özel hayatın gizliliğini
ihlal, hırsızlık, kullanma hırsızlığı,
mala zarar verme, güveni kötüye kullanma; bedelsiz, senedi kullanma,
alacağı tahsil için dolandırıcılık, kayıp
eşyayı tasarruf suçu, bilgi vermeme suçu, açığa
imzanın kötüye kullanılmasını ihlal, aile yükümlülüğünü
ihlal, sırrı açıklama, yabancı devlet temsilcilerine
ilişkin suçlar ve giden suçlar var.
Şimdi, arkadaşlar,
yine, burada Türk Ceza Kanununda üst sınırı iki
yıl ve daha az hapis cezasının yer aldığı
suçlar vardı, o suçları da saydığımızda,
sırf Türk Ceza Kanununun içerisinde öyle bir noktaya geliyoruz
ki, tahminî bildirilen 87 adet suç var, yine, uzlaşmaya bağlı
da 20 adet suç sayılmış, tekrar bakıyoruz, adli diğer
cezalara baktığımızda 200-300 tane suç tipi içerisinde
değişik, hem kabahat hem suç dediğimiz şeyler içerisinde
hepsi uzlaşma kapsamına giriyor.
Buradaki, hâlâ
tüm konuşmalarımızda bütün arkadaşlarımıza
şunu söylemeye çalışıyoruz: Türkiye'de eğer
örgütlü suçları takip etmeye kalkacaksak, örgütlü suçların
ipuçlarını süreceksek -onların ilk patlak verdiği
çok küçük olaylar meydana geliyor, şikâyet gibi, ihbarlar gibi-
asla ve asla, bu gidişle, biz, bu suçların hiçbirini takip
edemeyeceğiz.
Bakınız,
bugünkü bütün gazetelerde, özellikle büyük gazetelerimizin tümünde,
İstanbuldaki orman talanıyla ilgili fotoğraflar vardı,
yağmayla ilgili fotoğraflar vardı. On dört yıldan
beri herkes suçsuz, suçsuz denildi. On dört yıldan beri kimler
İstanbulda belediye başkanlığı yaptı?
Kimler o belediye başkanları? Kimler orada orman bölge müdürleri?
Kimler o imar planını değiştiren kurullar? Oradaki
sit alanlarından kimler çıkardı bu alanları? Doğal
sit alanı ilan edilmesinde kimler bölge idare mahkemelerine dava
açtı? Bunlar hiç tartışılmadan, sadece bugün olan,
var olan olayları söyleyerek, bunun çevresinden bir grubu sadece
günah keçisi ilan ederek onları suçlamaya çalışıyoruz.
Ama, öyle bir şey ki Türkiyede, her alanda bu devam ediyor. Sadece
İstanbul için söz konusu değil. Türkiyenin her yerinde doğal
alanlar, doğal sit alanları tahrip oluyor ve biz, hiçbir
şekilde, bir ihbarcının bir ihbar mektubundan yola
çıkarak, bundan sonra hiçbir suçu ortaya çıkaramayacağız.
Biz, bunun da engellenmesini istiyoruz. Bu hükümler, gerek uzlaşma
olsun gerekse cumhuriyet savcısının iddianameyi ertelemesi
veya hükmün ertelenmesi, suç işleyen insana, sadece devlete
para verdi diye, bu insana
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Küçükaşık, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) Suç işleyen bir insan, sadece, arkadaş, benim
suçumun bedeli şu kadar paradır deyip de öderse, bizim, bunu
suçsuz kabul etmemiz mümkün olacak mı?
Ben, herkesin bunu çok iyi düşünmesini
istiyorum ve saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Küçükaşık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
16ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum:
Madde 17yi okutuyorum:
MADDE 17-
BAŞKAN Madde
üzerinde bir önerge vardır; önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/870 Esas Numaralı
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 17. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Muharrem Kılıç |
Yüksel Çorbacıoğlu |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Malatya |
Artvin |
Çorum |
|
Mehmet Küçükaşık |
M. Nuri Saygun |
Atilla Kart |
|
Bursa |
Tekirdağ |
Konya |
|
|
Orhan Eraslan |
|
|
|
Niğde |
|
Madde 17-
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
100. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 100-
(1) Kuvvetli suç
şüphesinin varlığını gösteren olguların
ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya
sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir.
İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri
ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki
hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli
veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı
şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli
veya sanığın davranışları;
1. Delilleri
yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık,
mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması
girişiminde bulunma,
Hususlarında
kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki
suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin
varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli
ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Soykırım
ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),
2. Kasten öldürme
(madde 81,82,83),
3. Silahla
işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve
neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama
(madde 87),
4. İşkence
(madde 94, 95),
5. Cinsel saldırı
(birinci fıkra hariç, madde 102),
6. Çocukların
cinsel istismarı (madde 103),
7. Hırsızlık
(madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),
8. Uyuşturucu
veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
9. Suç işlemek
amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç,
madde 220),
10. Devletin Güvenliğine
karşı suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),
11. Anayasal Düzene
ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde
309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
b) 10.7.1053 tarihli
ve 6136 sayılı ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer
Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı
(madde 12) suçları.
c) 18.6.1999 tarihli
ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve
(4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.
d) 10.7.2003 tarihli
ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda
tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
e) 21.7.1983 tarihli
ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.
f) 31.8.1956 tarihli
ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu maddesinin dört ve
beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma
suçları.
(4) Sadece adlî
para cezasını gerektiren veya hapis cezasının
üst sınırı bir yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama
kararı verilemez.
(5) Duruşmada
suçun hukuki niteliğinin değiştiğinden bahisle
görevsizlik kararı verilerek dosya alt dereceli mahkemeye
gönderilemez.
(6) Yenilenmesi
mümkün olmayanlar dışında, görevli olmayan hâkim veya
mahkemece yapılan işlemler hükümsüzdür.
(7) Bir kişi,
birden fazla suçtan sanık olur veya bir suçta her ne sıfatla
olursa olsun birden çok sanık bulunursa bağlantı var sayılır.
(8) Suçun işlenmesinden
sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya
değiştirme fiilleri de bağlantılı suç sayılır.
(9) Bağlantılı
suçlardan her biri değişik mahkemelerin görevine giriyorsa,
bunlar hakkında birleştirilmek suretiyle yüksek görevli
mahkemede dava açılabilir.
(10) Kovuşturma
evresinin her aşamasında, bağlantılı ceza davalarının
birleştirilmesine veya ayrılmasına yüksek görevli
mahkemece karar verilebilir.
(11) Birleştirilen
davalarda, bu davaları gören mahkemenin tabi olduğu yargılama
usulü uygulanır.
(12)
İşin esasına girdikten sonra ayrılan davalara aynı
mahkemede devam olunur.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükümet?
ADALET BAKANI
CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılmıyoruz.
Buyurun Sayın
Eraslan.
ORHAN ERASLAN
(Niğde) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum.
Şimdi, Ceza
Yasası ve Ceza Muhakemeleri Yasası, yaklaşık
bir yıl kadar önce yürürlüğe girdi. Dördüncü değişikliği
görüşüyoruz. Bu görüştüğümüz yasa, dokuz değişik
yasada değişiklik yapan bir yasa. Ancak, ne acıdır
ki, değişiklik önergesi verilen madde ne, neyi düzenliyor,
bununla ilgili, ne değerli milletvekili arkadaşlarımın,
Genel Kurulda bulunan milletvekili arkadaşlarımın
bir bilgisi var -komisyon üyesi olmayanların- ne kamuoyunun
bir bilgisi var. Madde numarası okutuluyor 17 diye, kabul
edenler, etmeyenler... Ya, bu 17nci madde neyi düzenliyor, bu eller
niçin kalktı, kalkmayan eller niçin kalkmadı, bunu dışarıdan
birisinin anlayabilmesi mümkün değil. Sanki, ilkokul öğrencilerine
eğlence olsun diye -sözüm meclisten dışarı-
tıp oynatır gibi, sessiz, maddeyi söylüyorsun kabul edenler,
etmeyenler el kaldır, indir.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, temel yasa adı altında İç Tüzükün
91inci maddesinde getirilen bir düzenlemede, bütünlüğü bozulmasın
bilimsel çalışmaların ürünü olan yasaların, temel
yasaların diye böyle bir düzenleme getirilmiş. Ama, dokuz
değişik kanunda değişiklik yapan yasaları
temel yasadır diye burada görüştürmek, yasama yapma hakkının
kötüye kullanılmasıdır, İç Tüzükün 91inci maddesinin
kötüye kullanılmasıdır. Bunu savunmak amacıyla
önergelerle, bizim de hoşumuza gitmese de, söz almaya çalışıyoruz,
durum tespitine çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bu madde, şu anda üzerinde konuştuğumuz madde, Ceza Muhakemesi
Kanununun 100üncü maddesinde belirtilen tutuklamayla ilgili
maddelerdir. Hangi suçlardan tutuklama yapılabileceğine
dair maddelerdir. Eski CMUKda 104üncü maddeye tekabül eden 100üncü
madde.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Ceza Muhakemesi Kanunu yapılırken,
bildiğimiz kadarıyla şunu söyledik: Bakın, bu kanuna
kataloglar ekliyorsunuz; bu, modern sistem, çağdaş sistem
diyorsunuz ama, eklediğiniz bu kataloglar yanlış anlamalara
neden olabilir, yanlışlıkların doğmasına
yol açabilir, bundan kaçının. Yani, katalogda yer almayan
kimi suçlar için, hâkim, bundan dolayı tutuklama verilmeyeceğini
anlayabilir. O şekilde yorumlayabilir diye uyarıda bulunduk.
Bunu genel tanımlarla yapalım dedik, katalogların
yanlış olduğunu söyledik, ama bu konuda ısrar edildi.
Yaşanan olay gösterdi ki, beklediğimiz gibi -uygulamadan
geldiğimiz için- katalogda yer almayan suçlar için kimi hâkimlerin
tutuklama kararı vermediği, dolayısıyla, özellikle
hırsızlık ve benzeri suçlarda tutuklamaların olmadığı
yaşanarak görüldü. Şimdi kataloğa hırsızlık
ve nitelikli hırsızlık ekleniyor.
Değerli arkadaşlarım,
bizim düşüncemiz şu: Ceza Muhakemesi Kanunu da, Ceza Kanunu
da panik mevzuat olarak geldi, aradan çok kısa bir zaman geçmesine
rağmen, yürürlüğünden bu yana bir yıl geçmesine
rağmen yedide 1i değişikliğe uğradı, daha
gelecekler de geride. Burada yol yakınken diyoruz ki: Doğrusu,
bunun tutuklamayla ilgili konuda kataloğu çıkartmaktır.
Eğer kataloğu çıkartmazsanız, orada yer almayan
kimi suçlar için yine aynı yorumla hâkim tutuklama kararı
vermeyebilecektir. Eğer bunu istemiyorsanız, o zaman -bizim
önerimizdi Komisyonda- hırsızlık ve nitelikli
hırsızlığın yanına dolandırıcılık
ve nitelikli dolandırıcılığı da ekleyin.
Çünkü, dolandırıcılık suçu, hırsızlıktan
daha hafif bir suç değildir. Orada sadece mal zarar görmüyor, aynı
zamanda, insan iradesi de zarar görüyor diye söylemiştik. Ama,
ne yazık ki, bu söylemimiz kale alınmadı, nazara
alınmadı, ciddiye alınmadı. Şimdi bu eksikliği
yaşayacağız, göreceğiz.
Şimdi bu maksada
matuf mudur değil midir, onu daha sonraki maddede açıklamaya
çalışacağım. Sürem yetmedi. Beş dakikada
açıklamalar taksit taksit oluyor.
Şimdilik hepinize
saygılar sunuyorum değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Eraslan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
18inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 18-
BAŞKAN Madde
üzerinde bir adet önerge vardır; okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/870 Esas Numaralı
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 18. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Feridun Baloğlu |
Mehmet Küçükaşık |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Antalya |
Bursa |
Çorum |
|
|
Atilla Kart |
|
|
|
Konya |
|
Madde 18- 5271 sayılı
Kanunun 102 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 102-
(1) Ağır
ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi
en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri
gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.
(2) Ağır
ceza mahkemesinin görevine giren işlerde tutukluluk süresi
en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek
uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.
(3) Bu maddede
öngörülen uzatma kararları, Cumhuriyet savcısının,
şüpheli veya sanık ile müdafiinin görüşleri alındıktan
sonra verilir.
(4) 100 üncü maddede
belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde,
üst sınırı üç yıl veya daha az hapis cezasını
gerektiren bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, şüphelinin
tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına
karar verilebilir.
(5) Kanunda tutuklama yasağı
öngörülen hallerde de, adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.
(6) Adlî kontrol,
şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla
yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir:
a) Yurt dışına
çıkamamak.
b) Hâkim tarafından
tespit edilen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak
başvurmak.
c) Hâkimin belirttiği
merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde
meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam
konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.
d) Her türlü taşıtları
veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde
kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini
teslim etmek.
e) Özellikle
uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından
arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene
tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.
f) Şüphelinin
parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada
veya birden çok taksitle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının
isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını
yatırmak.
g) Silâh bulunduramamak
veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları
makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek.
h) Cumhuriyet
savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı
ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını
güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye
bağlamak.
i) Aile yükümlülüklerini
yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye
mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine
dair güvence vermek.
(7) Şüphelinin,
üçüncü fıkranın (a) ve (f) bentlerinde yazılı yükümlülüklere
tâbi tutulması bakımından, birinci fıkrada belirtilen
süre sınırı dikkate alınmaz.
(8) Hâkim veya
Cumhuriyet savcısı (d) bendinde belirtilen yükümlülüğün
uygulanmasında şüphelinin meslekî uğraşılarında
araç kullanmasına sürekli veya geçici olarak izin verebilir.
(9) Adlî kontrol
altında geçen süre, şahsî hürriyeti sınırlama sebebi
sayılarak cezadan mahsup edilemez. Bu hüküm, maddenin üçüncü
fıkrasının (e) bendinde belirtilen hallerde uygulanmaz.
(10) Şüpheli,
Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hâkiminin
kararı ile soruşturma evresinin her aşamasında
adlî kontrol altına alınabilir.
(11) Hâkim, Cumhuriyet
savcısının istemiyle, adlî kontrol uygulamasında
şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir;
kontrolün içeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle
veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya
şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak
muaf tutabilir.
(12) 109 uncu madde
ile bu madde hükümleri, gerekli görüldüğünde, görevli ve yetkili
diğer yargı mercileri tarafından da, kovuşturma
evresinin her aşamasında uygulanır.
(13) Şüpheli
veya sanığın istemi üzerine, Cumhuriyet savcısının
görüşünü aldıktan sonra hâkim veya mahkeme 110 uncu maddenin
ikinci fıkrasına göre beş gün içinde karar verebilir.
(14) Adlî kontrole
ilişkin kararlara itiraz edilebilir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılmıyoruz.
SALİH KAPUSUZ
(Ankara) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Konuşacak
kimse var mı?
ALİ TOPUZ
(İstanbul) Sayın Yüksel Çorbacıoğlu konuşacak.
BAŞKAN Sayın
Çorbacıoğlu, buyurun.
SALİH KAPUSUZ
(Ankara) İmzası yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Çorbacıoğlu, burada sizin imzanız yok.
SALİH KAPUSUZ
(Ankara) Ben biliyorum.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Artvin) Tekeffül edeyim, imzası olan
BAŞKAN Neyse
Yüksel Bey, gel
şurayı imzala, madem istiyorsun
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkan, böyle bir şey olmaz!
BAŞKAN Yerinden
söz istemekle katıldığını beyan etti, ben de
imzasını aldım. Bunda bir şey yok.
Buyurun Sayın
Çorbacıoğlu.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce Meclisin
değerli üyeleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
18inci maddeyle
ilgili verilen, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Teklifin 18inci
maddesi, 5271 sayılı Kanunun 102nci maddesinin birinci
fıkrasında yapılan bir düzenlemeyle ilgili. Daha önceki
hâli ile ağır ceza mahkemelerinin görevine girmeyen suçlarda
tutuklama süresi mevcut kanunda altı ay ve bu, bir defalığına
dört ay uzatılabiliyor, sonuçta on aya kadar tutuklu yargılama
yapılabiliyor. Ancak, bu getirilen düzenlemeyle bu süre bir
yıla çıkarılıyor, zorunlu hallerde gerekçeler
gösterilerek altı ay daha uzatılıp bir buçuk yıla
kadar sonuç olarak çıkarılmış oluyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, tabii, tutuklama süreleriyle ilgili bu düzenlemeyi
yapmanın gerekçesi, Komisyonda özellikle uygulayıcılar
tarafından, Yargıtay tarafından, yargıçlarımız
tarafından bu süre içerisinde, on aylık süre içerisinde
yargılama bitirilemediğinden bahisle, tutukluların
tahliye edilme zorunluluğu doğduğu, bu nedenle de yargılamadan
beklenen fayda elde edilmediği gerekçesiyle Komisyonda nitelendirilmiş,
değerlendirilmiştir.
Ben, kişi
olarak, bir kere, bu sürenin uzatılmasına karşıyım.
Çünkü, mevcut haliyle toplam on ayı bulan tutuklama süresi, tutukluluk
süresi adil yargılama için -adil yargılama, özellikle altını
çiziyorum- onun için bana göre fazla bir süredir. Eğer on ay içerisinde
yargılamayı bitiremiyorsak, bunun cezasını tutuklu
kişinin çekmesine tahvil edemeyiz. Bunun cezası varsa, bunun
bedeli varsa, bunu devlet yüklenmelidir. Sorumluluk devlettedir.
Yargılamanın zamanında bitirilmesiyle ilgili sorumluluk
yargıdadır. Ancak gelin görün ki, koşulların uygun
olmaması, süresinde yargılamayı bitirememek nedeniyle,
biz, buna çok kolay bir çözüm buluyoruz; ee, tutuklama süresini uzatalım.
Değerli arkadaşlar,
tutuklama süresinin uzun olması, adil yargılanmanın
olmaması demek sonucunu doğurur. O nedenle, ben, bu düzenlemenin
doğru olmadığını söylüyorum.
Diğer taraftan,
son dönemlerde, ne yazık ki, üzülerek
Genel Kurulda bu konuda
da bazı açıklamalar yapmak istiyorum. Biliyorsunuz, Türkiyedeki
cezaevlerinin koşulları oldukça ağır. Cezaevlerinde
son yedi yıldır yapılan yeni düzenleme ve konsept sonucu,
(F) tipi cezaevleri Türk infaz hukukunun literatürüne girdi.
Tabii, bu cezaevlerinin
mevcut cezaevlerinin koşullarından daha iyi olduğu
yönünde savunmalar, iddialar yapılmaktadır. Fiziki olarak,
bu iddialar doğru olabilir. Ama sonuç olarak, bu cezaevlerinde
yatan tutuklu ve hükümlülerin, fiziki koşullar iyileşmesine
rağmen, infaz koşullarının daha da ağırlaştığı
ve (F) tipi cezaevlerinin, bugün ölüm oruçlarıyla veya çeşitli
protestolarla, tepkilerle dile getirildiği bir ortam olduğu
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Çorbacıoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla)
ve tutuklu ve hükümlülerin ve yakınlarının
ciddi bir şekilde eleştirdiği bir sistem olarak karşımızda
durmaktadır. Şu anda bir meslektaşımız, bir
avukat arkadaşımız, ölüm orucu dediğimiz ölüm orucunun
iki yüz kırklı günlerini geçmiş durumdadır. Ben,
bir hukukçu olarak, bir milletvekili olarak cezaevi koşullarının,
hem tecrit anlamında hem de insan hakları anlamında daha
da iyileştirilmesi, düzenlenmesinden yanayım, bu, insan
olmanın gereğidir. Cezaevindeki insanları insan değil
de sadece suçlu kimliğiyle, hatta, toplumla artık bir araya
gelmemesi gereken toplum dışı insanlar olarak değerlendirerek,
ağır koşullarda bunların cezalarını infaz
etmeyi doğru bulmuyorum. Sayın Adalet Bakanımızdan,
Hükûmet yetkililerinden bu insani soruna, hiçbir zaman için
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
herhangi bir örgütü,
kimseyi muhatap almadan, sadece insanı muhatap alarak, Türkiyedeki
bu kanayan yaraya bir çözüm bulunmasını, cezaevi koşullarının
biraz daha düzeltilmesini, biraz daha insani olması yönünde
düzenlemeler yapmalarını öneriyorum. Bu çok önemli bir konudur.
Belki, toplumumuzun çok az kesimini ilgilendiriyor gibi görünüyor
ise de, bu bir yaradır, bu yarayı gidermek, tedavi etmek
başta Hükûmetimizin, doğal olarak siz yüce Meclisin görevidir.
Ben bu sorunların da ciddiye alınarak çözülmesi dileğiyle,
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 19-
BAŞKAN Madde
üzerinde bir adet önerge vardır; okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/870 Esas Numaralı
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 19. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Muharrem Kılıç |
Yüksel Çorbacıoğlu |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Malatya |
Artvin |
Çorum |
|
Mehmet Küçükaşık |
M. Nuri Saygun |
Atilla Kart |
|
Bursa |
Tekirdağ |
Konya |
|
|
Orhan Eraslan |
|
|
|
Niğde |
|
Madde 19-
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
109. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 109-
(1) 100 üncü maddede
belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde,
üst sınırı üç yıl veya daha az hapis cezasını
gerektiren bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, şüphelinin
tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına
karar verilebilir.
(2) Kanunda tutuklama
yasağı öngörülen hallerde de, adlî kontrole ilişkin hükümler
uygulanabilir.
(3) Adlî kontrol,
şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla
yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir:
a) Yurt dışına
çıkamamak.
b) Hâkim tarafından
belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak
başvurmak.
c) Hâkimin belirttiği
merci veya şahısların çağrılarına ve gerektiğinde
meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam
konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.
d) Her türlü taşıtları
veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde
kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini
teslim etmek.
e) Özellikle
uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından
arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene
tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.
f) Şüphelinin
parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada
veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının
isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını
yatırmak.
g) Silâh bulunduramamak
veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları
makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek.
h) Cumhuriyet
savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı
ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını
güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye
bağlamak.
i) Aile yükümlülüklerini
yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye
mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine
dair güvence vermek.
(4) Şüphelinin,
üçüncü fıkranın (a) ve (f) bentlerinde yazılı yükümlülüklere
tâbi tutulması bakımından, birinci fıkrada belirtilen
süre sınırı dikkate alınmaz.
(5) Hâkim veya
Cumhuriyet savcısı (d) bendinde belirtilen yükümlülüğün
uygulamasında şüphelinin meslekî uğraşılarında
araç kullanmasına sürekli veya geçici olarak izin verebilir.
(6) Adlî kontrol
altında geçen süre, şahsî hürriyeti sınırlama sebebi
sayılarak cezadan mahsup edilemez. Bu hüküm, maddenin üçüncü
fıkrasının (e) bendinde belirtilen hallerde uygulanmaz.
(7) Kanunlarda
öngörülen tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle salıverilenler
hakkında birinci fıkradaki süre koşulu aranmaksızın
adli kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.
(8) Duruşmada
suçun hukuki niteliğinin değiştiğinden bahisle
görevsizlik kararı verilerek dosya alt dereceli mahkemeye
gönderilemez.
(9) Yenilenmesi
mümkün olmayanlar dışında, görevli olmayan hâkim veya
mahkemece yapılan işlemler hükümsüzdür.
(10) Bir kişi,
birden fazla suçtan sanık olur veya bir suçta her ne sıfatla
olursa olsun birden fazla sanık bulunursa bağlantı var
sayılır.
(11) Suçun
işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok
etme, gizleme veya değiştirme fiilleri de bağlantılı
suç sayılır.
(12) Bağlantılı
suçlardan her biri değişik mahkemelerin görevine giriyorsa,
bunlar hakkında birleştirilmek suretiyle yüksek görevli
mahkemede dava açılabilir.
(13) Kovuşturma
evresinin her aşamasında, bağlantılı ceza davalarının
birleştirilmesine veya ayrılmasına yüksek görevli
mahkemece karar verilebilir.
(14) Birleştirilen
davalarda, bu davaları gören mahkemenin tâbi olduğu yargılama
usulü uygulanır.
(15)
İşin esasına girdikten sonra ayrılan davalara aynı
mahkemede devam olunur.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Eraslan, buyurun.
ORHAN ERASLAN
(Niğde) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
önerge üzerine tekrar söz almış bulunuyorum.
Ceza Muhakemesi
Kanununda, bu maddeden de anlaşılacağı gibi -17,
18, 19, böyle sırayla gidiyor- tutuklamayla ilgili hükümlerin
iyi düzenlenmediği anlaşılıyor. Çünkü, bir
yıl geçmesine karşın bu maddeler yeniden elden geçiriliyor.
Niçin elden geçiriliyor? Zaman içerisinde görüldü ki, bu maddeler
eksiklik yapılmış, o kataloglar yanlış konulmuş.
Çünkü, Anadolunun herhangi bir yerinde veya İstanbulda, Ankarada
maddenin yazılışına bakan hâkim katalogda yer
alan suçlardan tutuklama kararı veriyor -onlar fevkalade
sınırlı- ama, diğer emniyet ve asayişi muhil
diğer suçlara tutuklama vermiyordu. Bunlar haklı
şikâyetlere neden oldu. Çünkü, hırsızlık olayı
meydana geliyor. Kolluk, cansiparane gayretle, artık bu
işi alışkanlık haline getirmiş insanları
yakalayıp götürüyor; serbest bırakılıyor. Bu nasıl
kanun? denilmeye başlandı. Oysa, Ceza Muhakemesi Kanununun
yapılmasındaki amaç bu nasıl kanun? denilsin, suçlu
bir taraftan girsin, sanık bir taraftan girsin diğer taraftan
çıksın değil. Makul bir şekilde, tutuklama peşin
bir cezaya dönüşmesin, ama, bir tedbir olarak, önlem olarak da etkin
hale gelsin amacı vardı. Bizim dediğimiz doğrultuda
olay meydana geldi. Yani, katalog zarar verdi.
Düşüncemiz
şu: Ceza Muhakemesi Kanunu böyle taksit taksit elden geçirileceğine
-zaten büyük bir bölümü elden geçti, elden geçirilmeye de devam ediyor-
tüm kataloglar çıkarılsın, katalogsuz bir hale getirilsin.
Çünkü, uygulamada başka sıkıntılar da yaşanıyor.
Özellikle tutuklamayla ilgili maddeden katalog tamamen çıkarılsın
düşüncesindeyiz. Bunu Komisyonda dile getirdik değerli
arkadaşlarım; bu, kale alınmadı. Kale alınmayınca,
o zaman, şöyle bir önerimiz oldu: Dolandırıcılık
ve nitelikli dolandırıcılık da yer alsın.
Şimdi, önce evet denildi, sonra dolandırıcılık
ve nitelikli dolandırıcılığın bu madde
kapsamında kataloğa eklenmesi -katalog kaldırılmadığına
göre- kabul edilmedi. Bir milletvekili arkadaşımız
şunu söyledi: Yani, hırsızlık ve nitelikli
hırsızlığı buraya koyarsanız, dolandırıcılık
ve nitelikli dolandırıcılığı koymazsanız,
amacınız bu olmasa bile, şu şekilde maddenin yorumlanmasına
neden olabilirsiniz: Hırsızlık ve nitelikli hırsızlık
sanıkları tutuklanır, dolandırıcılık
ve nitelikli dolandırıcılık tanıkları
tutuklanmaz biçiminde yorumlanır.
Amacınız
budur, değildir. Ama, bu düzenlemeyi YİMPAŞı korumak
için mi yapıyorsunuz? Yani, kanun teklifindeki imza sahibi
Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ. Ben, şahsen, değerli
arkadaşımın böyle bir şeye tevessül edeceğine
inanmak istemem. O kalibrede de görmem kendisini. Haksızlık
etmek istemem. Sayın Adalet Bakanımız da Yozgatlı.
Ee, şimdi, bir de gündemde olan YİMPAŞ olayı var.
Şimdi, hepsinin tesadüf olduğuna haydi bizi inandırdınız.
Biz inandık diyelim de, kamuoyunu nasıl inandıracaksınız?
Yani, dolandırıcılık ve nitelikli dolandırıcılık
hırsızlıktan daha az vahim bir suç mudur? Hırsızlıkla
ilgili, yani, simit çalanı tutuklayacaksınız, ekmek
çalanı tutuklayacaksınız, binlerce insanı, din
istismarıyla, yani, gurbette şafak uykusu görmeyen, cesetleri,
ölüleri bir uçağın kanadında gelen insanları soyan
insanları serbest bırakacaksınız ve buna adalet
diyeceksiniz, bunun vicdanlarda yer etmesini bekleyeceksiniz.
Böyle bir şey nasıl kabul edilebilir? Hadi, buna biz inanalım
da, kamuoyu nasıl inanır? Kamuoyunu nasıl inandırmayı
düşünüyorsunuz?
Değerli arkadaşlarım,
düzenleme hatalıdır. Ya katalog tümüyle çıkacaktır
ya da hırsızlık ve nitelikli hırsızlığın
olduğu yere dolandırıcılık ve nitelikli dolandırıcılığın
da hemen eklenmesi gerekecektir. Aksi -amaç budur değildir,
kimsenin niyetini okumam, kimsenin niyetini okumak niyetinde de
değilim- bu düzenlemenin özel bir amaca dönük olduğunun ispatıdır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Eraslan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ORHAN ERASLAN
(Devamla) Yani, bizim inanıp inanmamamız, bizim öyle düşünüp
düşünmememiz hiçbir önem arz etmez. Bu çok açık. Yani, gündemde
dolandırıcılık o kadar yaygın hâle geldi ki,
hırsızlıktan daha az olduğunu kim söyleyebilir?
Bu duygularla,
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM KILIÇ
(Malatya) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Evet, önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır.
Yoklama talebinde
bulunan milletvekili arkadaşlarımın isimlerini okuyup
tek tek tespit edeceğim: Sayın Yıldırım, Sayın
Sağ, Sayın Küçükaşık, Sayın Ayvazoğlu, Sayın
Topuz, Sayın Eraslan, Sayın Kılıç, Sayın Pekel,
Sayın Işık, Sayın Arz, Sayın Kart, Sayın Saygun,
Sayın Öğüt, Sayın Akyüz, Sayın Önder, Sayın
Akın, Sayın Uzunbay, Sayın Özkan, Sayın Çorbacıoğlu,
Sayın Gün.
Tamam.
Sayın milletvekilleri,
yoklama için dört dakika süre veriyorum.
Adlarını
okuduğum sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini
rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin;
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/870) (S.
Sayısı: 1255) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
20nci madde:
MADDE 20.-
BAŞKAN Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/870 Esas Numaralı
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 20. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Muharrem Kılıç |
Yüksel Çorbacıoğlu |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Malatya |
Artvin |
Çorum |
|
Mehmet Küçükaşık |
M. Nuri Saygun |
Atilla Kart |
|
Bursa |
Tekirdağ |
Konya |
Madde 20 -
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
146. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 146-
(1) Hakkında
tutuklama kararı verilmesi veya yakalama emri düzenlenmesi
için yeterli nedenler bulunan veya 145 inci maddeye göre çağrıldığı
halde gelmeyen şüpheli veya sanığın zorla getirilmesine
karar verilebilir.
(2) Zorla getirme
kararı, şüpheli veya sanığın açıkça kim
olduğunu, kendisiyle ilgili suçu, gerektiğinde
eşkâlini ve zorla getirilmesi nedenlerini içerir.
(3) Zorla getirme
kararının bir nüshası şüpheli veya sanığa
verilir.
(4) Zorla getirme kararı ile çağrılan
şüpheli veya sanık derhâl, olanak bulunmadığında
yol süreci hariç en geç yirmidört saat içinde çağıran hâkimin,
mahkemenin veya Cumhuriyet savcısının önüne götürülür
ve sorguya çekilir veya ifadesi alınır.
(5) Zorla getirme,
bunun için haklı görülecek bir zamanda başlar ve hâkim, mahkeme
veya Cumhuriyet savcısı tarafından, sorguya çekilmenin
veya ifade almanın sonuna kadar devam eder.
(6) Zorla getirme
kararının yerine getirilememesinin nedenleri, köy veya
mahalle muhtarı ile kolluk görevlisinin birlikte imzalayacakları
bir tutanakla saptanır.
(7) Çağrıya
rağmen gelmeyen tanık, bilirkişi, mağdur ve şikayetçi
ile ilgili olarak da zorla getirme kararı verilebilir.
(8) Davaya bakmak
yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesine aittir.
(9) Teşebbüste
son icra hareketinin yapıldığı, kesintisiz suçlarda
kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun
işlendiği yer mahkemesi yetkilidir.
(10) Suç, ülkede
yayımlanan bir basılı eserle işlenmişse yetki,
eserin yayım merkezi olan yer mahkemesine aittir. Ancak, aynı
eserin birden çok yerde basılması durumunda suç, eserin yayım
merkezi dışındaki baskısında meydana gelmişse,
bu suç için eserin basıldığı yer mahkemesi de yetkilidir.
(11) Soruşturulması
veya kovuşturulması şikâyete bağlı olan hakaret
suçunda eser, mağdurun yerleşim yerinde veya oturduğu
yerde dağıtılmışsa, o yer mahkemesi de yetkilidir.
Mağdur, suçun işlendiği yer dışında tutuklu
veya hükümlü bulunuyorsa, o yer mahkemesi de yetkilidir.
(12) Görsel veya
işitsel yayınlarda da bu maddenin üçüncü fıkrası
hükmü uygulanır. Görsel ve işitsel yayın, mağdurun
yerleşim yerinde ve oturduğu yerde işitilmiş veya
görülmüşse o yer mahkemesi yetkilidir.
(13) Suçun
işlendiği yer belli değilse, şüpheli veya sanığın
yakalandığı yer, yakalanmamışsa yerleşim
yeri mahkemesi yetkilidir.
(14) Şüpheli
veya sanığın Türkiyede yerleşim yeri yoksa Türkiyede
en son adresinin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.
(15) Mahkemenin
bu suretle de belirlenmesi olanağı yoksa, ilk usul işleminin
yapıldığı yer mahkemesi yetkilidir.
(16) Yabancı
ülkede işlenen ve kanun hükümleri uyarınca Türkiyede soruşturulması
ve kovuşturulması gereken suçlarda yetki, 13 üncü maddenin
birinci ve ikinci fıkralarına göre belirlenir.
(17) Bununla birlikte
Cumhuriyet savcısının, şüphelinin veya sanığın
istemi üzerine Yargıtay, suçun işlendiği yere daha
yakın olan yer mahkemesine yetki verebilir.
(18) Bu gibi suçlarda
şüpheli veya sanık Türkiyede yakalanmamış, yerleşmemiş
veya adresi yoksa; yetkili mahkeme, Adalet Bakanının istemi
ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının başvurusu
üzerine Yargıtay tarafından belirlenir.
(19) Suç, Türk bayrağını
taşıma yetkisine sahip olan bir gemide veya böyle bir taşıt
Türkiye dışında iken işlenmişse, geminin ilk
uğradığı Türk limanında veya bağlama limanında
bulunun mahkeme yetkilidir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükümet?
ADALET BAKANI
CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Ayvazoğlu, buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Çorum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
teklif görüşüyoruz, bu teklifin, sırasıyla, şu
ana kadar gelinen maddelerinde, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak
konuşabilme olanağına kavuşmak için önergeler
vermek zorunda kaldık. Durup dururken mi bu önergeleri verip konuşmak
zorunda kaldık? Hayır. Buna, şu andaki iktidar, AKP yönetimi ve
Hükûmetimiz sebebiyet verdi. Buna sebebiyetin temelinde de bu yasa teklifinin
temel kanun şeklinde olmasına bağlandı, bağlatıldı.
Peki, gerçekten temel kanun mu? Kesinlikle olmadığını
daha önceki konuşmalarımızda da belirttik ve bununla
da hiçbir kimse kimseyi kandırmasın, aldatmasın diye
de uyarıda bulunmak zorunda kaldık.
Değerli arkadaşlar,
teknik olarak, değiştirilmek istenilen 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununun 146ncı maddesi başlık itibarıyla
da içerik itibarıyla da zorla getirme şeklinde maddede yer
almış bulunuyor. Tabii, bunun değiştirilmesi, burada
eklenen gereksiz kelimelerin, cümlelerin çıkartılmış
olmasına, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak herhangi bir karşı
çıkışımız söz konusu değildir. Yani, kanunun,
maddenin ki, bütün kanunların kamuoyu tarafından da anlaşılabilirliğini
sağlamak açısından bunun gerekli olduğuna bizler
mantık çerçeveleri içerisinde her zaman evet demişizdir,
bu da evet denilecek bir şekil değişikliğidir. Bu
noktada, 146ncı maddedeki zorla getirmenin, birinci, dördüncü
ve beşinci fıkraları değiştiriliyor ve burada
yine çağrıldığı halde gelmeyen şüpheli
şeklinde bir cümle katılıyor. Buna da herhangi bir diyeceğimiz
yoktur. Bir yeni fıkra da eklenerek Çağrıya rağmen
gelmeyen tanık, bilirkişi, mağdur ve şikâyetçi ile
ilgili olarak da zorla getirme kararı verilebilir. deniliyor.
Bu fıkranın da herhangi bir eksikliği giderebileceği
noktasında diyeceğimiz olmadığını belirtiyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, özüne bakıldığında, şu ana kadarki
bu teklifle ilgili konuşmalarda, bütün arkadaşlarımızın,
Cumhuriyet Halk Partisinin endişeleri, temelde, buralara
sergilendi, kamuoyuyla paylaşılmak istendi, değerli
milletvekili arkadaşlarımızla, sizlerle paylaşılmaya
çalışıldı. Ama, bunun ne kadarı iktidarla, değerli
iktidar milletvekilleriyle paylaşma olanağına kavuştu,
onu, bilebilmek mümkün değil. Ama, biz, bu iddiayı, bu iddialarımızı
sonuna kadar sürdüreceğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
az önce, bilmiyorum, burada bulunan değerli milletvekili arkadaşlarımız
veya diğer yetkililerimiz, televizyonun bazı kanallarını
izleme olanağına sahip oldu mu bilmiyorum. Ancak, bir haber,
bütün Türkiyeyi yakından ilgilendirdi. Olayın geçtiği
yer Şırnak. Şırnakta meydana gelen bir olayda, bir
sanığın, şüphelinin dövülmesi suretiyle hastaneye
kaldırılmasının peşinden, Şırnak halkı
tarafından, öncelikle, tepkinin normal hale geldiğini
söyleyen Sayın Şırnak Valisinin beyanından tutunuz,
devletin otoritesinin ne şekilde zayıflatıldığını
az önce bir kez daha gördük. 2 bin kişiye yakın Şırnaklı,
devlet hastanesindeki sanığın, dövülen sanığın
tepkileri yetmemiş olduğu noktada, hastaneye saldırılıyor
ve hastanede 500 bin YTLlik hasar meydana getiriliyor ve Sayın
Şırnak Valisiyle de görüşme yapılırken, sanki,
sıradan bir gazete haberiymiş gibi, Sayın Valinin verdiği
cevaplarda, devlet otoritesinin ne şekilde zayıflatıldığını
bir kez daha görmek bizleri üzmüştür.
Değerli arkadaşlarım,
bu, otoritenin zayıflatılması demek, yasaların,
devletin üç sacayağı dediğimiz, yasama, yürütme ve
yargının zayıflatıldığının bir
işareti olarak hepimiz görelim. Eğer, sacayağı dediğimiz
Bütün milletvekili arkadaşlarımız, inanıyoruz
ki, sacayağının ne anlama geldiğini biliyor. Sacayaklarından
birisi zayıflatıldığında, birisi topal olduğunda
da devletin ve otoritesinin ne hale geldiğini hepimiz biliyoruz.
İşte, burada, biz çıkmışız, 146ncı maddeyi
değiştirmek suretiyle sanığın zorla getirilmesini
sağlayacağız, şüphelinin zorla getirilmesini
sağlayacağız gibi zor tedbirlerini, yasa çerçeveleri
kapsamında uygulamaya, uygulatmaya çalışacağız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Ayvazoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU
(Devamla) Kim uygulatacak bunu? Devlet. Devletin hangi organı
uygulatacak? Yasamaya bağlı, yürütmeye bağlı,
yargıya bağlı organları uygulayacak veya uygulatacak.
Bizim endişelerimiz budur değerli arkadaşlarım.
Bu yasalarla,
basit olarak sergilenen, huzura getirilen bu tekliflerle, devlet
otoritesinin ne şekilde zayıflatılabildiğini,
zayıfladığını, yarın bir gün uygulamaya
geçildiğinde, iddianamenin ertelenmesinden tutunuz, uzlaşmaya
kadar, Anayasanın 10uncu maddesindeki eşitlik ilkesine
aykırı olan bu hükümle beraber hükmün ertelenmesinin geri
bırakılmasına kadarki olan bu maddelerin ne gibi sonuçlar
doğurabileceğini, bir kez daha, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak uyarıyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle
de yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
ORHAN ERASLAN
(Niğde) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Olur.
Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.29
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya),
Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27nci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
1255 sıra sayılı
Kanun Teklifinin görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin;
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/870) (S.
Sayısı: 1255) (Devam)
BAŞKAN Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 20inci
maddesi üzerinde verilmiş olan önergede karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
21inci madde:
MADDE 21.-
BAŞKAN Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutup, işleme alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığınaa
2/870 Esas Numaralı
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 21. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Muharrem Kılıç |
Yüksel Çorbacıoğlu |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Malatya |
Artvin |
Çorum |
|
Atilla Kart |
M. Nuri Saygun |
Mehmet Küçükaşık |
|
Konya |
Tekirdağ |
Bursa |
Madde 21-
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
150. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 150-
(1) Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilmek
için malî imkânlardan yoksun bulunuyorsa, istemi hâlinde bir müdafi
görevlendirilir.
(2) Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık;
çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır
ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.
(3) Alt sınırı beş yıldan fazla
hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan
soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.
(4) Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar,
Türkiye Barolar Birliğinin görüşü alınarak çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir.
(5) Davaya bakmak yetkisi, suçun işlendiği
yer mahkemesine aittir.
(6) Teşebbüste son icra hareketinin yapıldığı,
kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme
suçlarda son suçun işlendiği yer mahkemesi yetkilidir.
(7) Suç, ülkede yayımlanan bir basılı
eserle işlenmişse yetki, eserin yayım merkezi olan yer
mahkemesine aittir. Ancak, aynı eserin birden çok yerde basılması
durumunda suç, eserin yayım merkezi dışındaki baskısında
meydana gelmişse, bu suç için eserin basıldığı
yer mahkemesi de yetkilidir.
(8) Soruşturulması ve kovuşturulması
şikâyete bağlı olan hakaret suçunda eser, mağdurun
yerleşim yerinde veya oturduğu yerde dağıtılmışsa,
o yer mahkemesi de yetkilidir. Mağdur, suçun işlendiği
yer dışında tutuklu veya hükümlü bulunuyorsa, o yer
mahkemesi de yetkilidir.
(9) Görsel veya işitsel yayınlarda da bu
maddenin üçüncü fıkrası hükmü uygulanır. Görsel ve
işitsel yayın, mağdurun yerleşim yerinde ve oturduğu
yerde işitilmiş veya görülmüşse o yer mahkemesi de yetkilidir.
(10) Suçun işlendiği yer belli değilse,
şüpheli veya sanığın yakalandığı
yer, yakalanmamışsa yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
(11) Şüpheli veya sanığın Türkiyede
yerleşim yeri yoksa Türkiyede en son adresinin bulunduğu
yer mahkemesi yetkilidir.
(12) Mahkemenin bu suretle de belirlenmesi olanağı
yoksa, ilk usul işleminin yapıldığı yer mahkemesi
yetkilidir.
(13) Yabancı ülkede işlenen ve kanun hükümleri
uyarınca Türkiyede soruşturulması ve kovuşturulması
gereken suçlarda yetki, 13 üncü maddenin birinci ve ikinci fıkralarına
göre belirlenir.
(14) Bununla birlikte Cumhuriyet savcısının,
şüphelinin veya sanığın istemi üzerine Yargıtay,
suçun işlendiği yere daha yakın olan yer mahkemesine
yetki verebilir.
(15) Bu gibi suçlarda şüpheli veya sanık
Türkiyede yakalanmamış, yerleşmemiş veya adresi
yoksa; yetkili mahkeme, Adalet Bakanının istemi ve Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısının başvurusu üzerine
Yargıtay tarafından belirlenir.
(16) Yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında,
görevli olmayan hâkim veya mahkemece yapılan işlemler hükümsüzdür.
(17) Bir kişi, birden fazla suçtan sanık
olur veya bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık
bulunursa bağlantı var sayılır.
(18) Suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma,
suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiilleri
de bağlantılı suç sayılır.
(19) Bağlantılı suçlardan her biri
değişik mahkemelerin görevine giriyorsa, bunlar hakkında
birleştirilmek suretiyle yüksek görevli mahkemede dava
açılabilir.
(20) Kovuşturma evresinin her aşamasında,
bağlantılı ceza davalarının birleştirilmesine
veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebilir.
(21) Birleştirilen davalarda, bu davaları
gören mahkemenin tâbi olduğu yargılama usulü uygulanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN
(Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ayvazoğlu.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 21inci maddesi
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 150nci maddesinde
değişiklik öngörüyor.
Değişikliğin özüne bakıldığında,
özellikle bugüne kadar müdafilerin şüpheli veya sanık tarafından
seçilmesiyle ilgili olmak üzere, gerçekten, gerek uygulayıcılar
tarafından bir hayli şikâyet gelmiş gerekse avukatlar
tarafından, barolar tarafından, Barolar Birliği tarafından
bir hayli bu konudaki sıkıntılar dile getirilmiş
bulunmaktadır. Bununla ilgili olumlu olabilecek kelimelerin
ve cümlelerin değiştirilmesine, yine, biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak her zaman katkı vermek isteriz. Burada,
şu anda uygulanan müdafi seçimiyle ilgili teknik değişiklikler,
dileriz ki, uygulamalarda olumlu sonuçlar versin.
Burada en önemli değişiklik de üçüncü
fıkradaki alt sınırı beş yıldan fazla hapis
cezası şeklinde, hapis cezasının süresi daha
fazla olduğu takdirde müdafilik söz konusu olacaktır demek,
bu değişikliği getiriyor. Daha önce, bu, alt sınır
şeklinde değil üst sınır şeklinde olduğu
için daha fazla zorunlu müdafilik gündeme geliyordu. Bu da gerçekten
avukat tutmak isteyen, mali durumu iyi olup da avukat tutmak isteyen
şüpheli veya sanıkların, devlet tarafından, bir
noktada, diğer mağdurlarla, mali durumları iyi olmayanlarla
sanki eşitmiş gibi gözükmek suretiyle serbest avukatlık
kurumunun önü tıkanmış oluyordu. Buna, diliyoruz ki,
biraz daha serbest avukatlık kurumunda görev alacak arkadaşlarımıza
iyilikler, olanaklar getirsin diye düşünüyoruz ve diliyoruz.
Burada en önemli konu da değerli arkadaşlar,
şimdiye kadar avukatların ve baroların vesayet altında
olduğundan bahisle, burada bulunan hukukçu arkadaşlarımız
tarafından olsun, barolar tarafından olsun, Barolar Birliği
tarafından olsun, dile getirilip, vesayetin hukukla bağdaşmadığı,
daha doğrusu hukukçularla, avukatlarla bağdaşmadığı
bir müessese olduğundan bahisle karşı çıkılıyor
idi. Ama, maalesef, görüyoruz ki, son, dördüncü fıkrayla Zorunlu
müdafilikle ilgili diğer hususlar Türkiye Barolar Birliğinin
görüşü alınarak, çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
diye, sanki, yeniden avukatlarla ilgili, barolarla ilgili bir vesayet
müessesesi bu maddeyle getiriliyor anlamı çıkıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu maddenin
devamında, yine aynı teklifin 30uncu maddesiyle, çıkarılacak
olan yönetmeliğin ne şekilde ve kim tarafından çıkarılacağı
daha bariz bir şekilde ortaya konularak, bu, bizim dediğimiz
ve barolar, Barolar Birliğinin endişelerini de haklı
çıkaracak şekilde, vesayetin daha fazla açığa vurulduğunu
göstermiş oluyor. 30uncu madde geldiğinde, elbette arkadaşlarımız
bunu dile getirecek. Ancak, o yönetmeliğin, Barolar Birliğinin
de işte görüşü alınır, ama biz bildiğimizi okuruz
şeklinde, Adalet Bakanlığı ve Maliye Bakanlığının
müştereken çıkartacağı bir yönetmelikle bunların
düzenleneceği hüküm altına alınmak suretiyle bu maddeye
getirilmesi, bu teklifte kabul edilmesi de, gerçekten avukat arkadaşlarımız,
avukatlar tarafından, barolar ve Barolar Birliği tarafından
kabul edilebilecek bir sistem olmadığını, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak açıklıkla yüce Meclise ifade etmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, burada çıkartmış
olduğumuz, özellikle geçen hafta çıkartılmış
bulunan Avukatlık Yasasındaki değişikliğin,
28inci maddedeki değişikliğin, artık, bundan sonra
avukat olabilmek için beş yıldan beri yürürlükte bulunan,
ancak beş yıl sonra uygulanacağı ve uygulanmasına
fırsat verilmeyen, ama bütün avukat arkadaşların, stajını
bitirenlerin şartlanmış oldukları, Avukatlık
Yasasındaki değişiklikle sıfır sınavın
hüküm altına alınmış olmasında, gerçekten, bütün
baroların karşı çıktıklarını, Barolar
Birliğinin karşı çıktıklarını görmekten
dolayı üzüntümüzü, bir kez daha dile getirmek zorundayız.
Bu ve buna benzer sorunların daha da devam edeceği noktasında,
genç avukat arkadaşlarımızın kendi geleceklerinin
önünün kendileri tarafından kesilmiş olduğunu, maalesef,
her geçen gün daha da fazla kendileri yaşayacaklardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ayvazoğlu, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla) Bundan rahatsız
olacaklardır. Kendileri, kısa vadede, acilen, sanki ölümü
gören hastaya sıtmayı kabul ettirmiş gibi bir durumla
karşı karşıya gelindiğinden dolayı
keşke böyle bir mücadeleyi vermemiş olsaydık diyeceklerdir.
Biz, bundan endişe duyduk, endişe duymaya
devam ediyoruz. Ama, yüce Meclisin takdiri, Adalet ve Kalkınma
Partisinin oylarıyla çıkarılan o yasanın, avukatlık
müessesesinin geleceğine dönük olmak üzere, gerçekten önemli
bir engelleyici darbe vurduğunu söylemek de, biz, Cumhuriyet
Halk Partisine düşen görevlerden birisidir diye düşünüyorum
değerli arkadaşlarım. Çünkü, bugün, 71 baronun birleşimiyle
yapılan toplantıda, bu sınavın kaldırılmasının
yanlış olduğu bir kez daha gündeme getirildi. İnanıyorum
ki, bütün barolar aynı görüşü taşıyorlar.
Diliyoruz ve istiyoruz ki, bu avukatlık müessesesi
ciddi bir müessese olarak bundan sonraki günlerde yerini alsın
diyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclise saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ayvazoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Karar yeter sayısının
aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Nerede
var?
BAŞKAN Burada, Genel Kurulda.
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
22nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 22-
BAŞKAN Madde üzerinde iki adet önerge vardır;
önergeleri önce geliş sıralarına göre okutup aykırılık
derecelerine göre işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1255 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin 22. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
(2) 253 üncü maddesinin ondokuzuncu fıkrası
hükümleri saklı kalmak üzere, Cumhuriyet Savcısı, soruşturulması
ve kovuşturulması şikâyete bağlı olup, üst
sınırı bir yıl veya daha az süreli hapis cezasını
gerektiren suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına
rağmen, kamu davasının açılmasının
beş yıl süreyle ertelenmesine karar verilebilir. Suçtan
zarar gören, bu karara 173 üncü madde hükümlerine göre itiraz edebilir.
|
İrfan Gündüz |
Ayhan Sefer Üstün |
Mücahit Daloğlu |
|
İstanbul |
Sakarya |
Erzurum |
|
Zülfü Demirbağ |
Ahmet Yeni |
|
|
Elazığ |
Samsun |
|
BAŞKAN İkinci önergeyi okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/870 Esas Numaralı Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
22. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Muharrem Kılıç |
Yüksel Çorbacıoğlu |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Malatya |
Artvin |
Çorum |
|
Mehmet Küçükaşık |
Orhan Eraslan |
Atilla Kart |
|
Bursa |
Niğde |
Konya |
Madde 22 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununun 171. maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 171
(1) Cezayı kaldıran şahsî sebep olarak
etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren
koşulların ya da şahsî cezasızlık sebebinin
varlığı halinde, Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya
yer olmadığı kararı verebilir.
(2) Cumhuriyet savcısı
a) Uzlaşma kapsamına giren,
b) Soruşturulması ve kovuşturulması
şikâyete bağlı olup, üst sınırı iki yıl
veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren,
Suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına
rağmen, kamu davasının açılmasının
beş yıl süreyle ertelenmesine karar verebilir. Suçtan zarar
gören, bu karara 173 üncü madde hükümlerine göre itiraz edebilir.
(3) Kamu davasının açılmasının
ertelenmesine karar verilebilmesi için, uzlaşmaya ilişkin
hükümler saklı kalmak üzere;
a) Şüphelinin daha önce kasıtlı bir
suçtan dolayı hapis cezası ile mahkûm olmamış bulunması,
b) Yapılan soruşturmanın, kamu davası
açılmasının ertelenmesi hâlinde şüphelinin suç
işlemekten çekineceği kanaatini vermesi,
c) Kamu davası açılmasının ertelenmesinin,
şüpheli ve toplum açısından kamu davası açılmasından
daha yararlı olması,
d) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun
uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki
hâle getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesi,
Koşullarının birlikte gerçekleşmesi
gerekir.
(4) Erteleme süresi içinde kasıtlı bir
suç işlenmediği takdirde kovuşturmaya yer olmadığına
karar verilir. Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç
işlenmesi hâlinde kamu davası açılır. Erteleme
süresince zamanaşımı işlemez.
(5) Kamu davasının açılmasının
ertelenmesine ilişkin kararlar, bunlara mahsus bir sisteme
kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla
bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim
veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen
amaç için kullanılabilir.
(6) Bu maddenin kamu davasının açılmasının
ertelenmesine ilişkin hükümleri, Anayasanın 174 üncü maddesinde
koruma altına alınan İnkılap Kanunlarında
yer alan sonuçlarla ilgili olarak uygulanmaz.
(7) Suç, ülkede yayımlanan bir basılı
eserle işlenmişse yetki, eserin yayım merkezi olan yer
mahkemesine aittir. Ancak, aynı eserin birden çok yerde basılması
durumunda suç, eserin yayım merkezi dışındaki baskısında
meydana gelmişse, bu suç için eserin basıldığı
yer mahkemesi de yetkilidir.
(8) Soruşturması ve kovuşturulması
şikâyete bağlı olan hakaret suçunda eser, mağdurun
yerleşim yerinde veya oturduğu yerde dağıtılmışsa,
o yer mahkemesi de yetkilidir. Mağdur, suçun işlendiği
yer dışında tutuklu veya hükümlü bulunuyorsa, o yer
mahkemesi de yetkilidir.
(9) Görsel veya işitsel yayınlarda da bu
maddenin üçüncü fıkrası hükmü uygulanır. Görsel veya
işitsel yayın, mağdurun yerleşim yerinde ve oturduğu
yerde işitilmiş veya görülmüşse o yer mahkemesi de yetkilidir.
(10) Suçun işlendiği yer belli değilse,
şüpheli veya sanığın yakalandığı
yer, yakalanmamışsa yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
(11) Şüpheli veya sanığın Türkiyede
yerleşim yeri yoksa Türkiyede en son adresinin bulunduğu
yer mahkemesi yetkilidir.
(12) Mahkemenin bu suretle de belirlenmesi olanağı
yoksa, ilk usul işleminin yapıldığı yer mahkemesi
yetkilidir.
(13) Yabancı ülkede işlenen ve kanun hükümleri
uyarınca Türkiyede soruşturulması ve kovuşturulması
gereken suçlarda yetki, 13 üncü maddenin brinci ve ikinci fıkralarına
göre belirlenir.
(14) Bununla birlikte Cumhuriyet savcısının,
şüphelinin veya sanığın talebi üzerine Yargıtay,
suçun işlendiği yere daha yakın olan yer mahkemesine
yetki verebilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN
(Zonguldak) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükümet?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Eraslan.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; bu yasa teklifinin
en önemli maddelerinden birisini görüşüyoruz. Bu maddeyle,
ceza muhakemesi hukukumuza yeni bir müessese getiriliyor. Bu müessese, kamu davasının
açılmasının ertelenmesi müessesesidir.
Isarla, gerek yasanın tümü üzerindeki görüşme
sırasında gerekse de birinci bölümün görüşülmesi
sırasında Sayın Adalet Bakanına bir soru tevcih
ettim: Bir yurttaşımız eşiyle beraber yolda giderken
önüne birisi çıkar, döverse bunu, darp ederse ve kamu davasının
açılması ertelenmesi kapsamında döverse, bu yurttaşımız
hakkını aramak için cumhuriyet savcılığına
başvurduğunda, bu düzenlemeyle cumhuriyet savcısı
dava açma mecburiyetinde değil. Delilleri var, tanıkları
var, elde rapor var, açmayabilecek. Sanık iyi bir adama benziyor,
bir daha bu suçu işlemez kanaati hasıl oldu bende, açmıyorum,
diyebilecek. Şahsî dava hakkını da bu yasa, CMK elimizden
aldı. Eskiden takipsizlik kararına karşı şahsi
dava açılıyordu, şimdi şahsi dava yoluna da gidilemiyor.
Bu yurttaşımız nasıl hakkını arayacak; bunun
yolunu söyleyin, diye ısrarla soru tevcih ettiğim halde,
Sayın Bakan, bu soruları, ne yazık ki yanıtsız
bırakmıştır, yanıtlamamıştır.
Çünkü, bunun cevabı yok değerli arkadaşlar, bunun cevabı
yok. Bu, açıkça Anayasaya aykırı bir durumdur. Anayasamızın
36ncı maddesi hak arama hürriyetinden bahsediyor. Her yurttaş
hakkını arama hürriyetine sahiptir. Haksızlığa
uğrayan bir yurttaş, savcılığa başvurarak
kendisinin uğradığı haksızlık nedeniyle
devletin gücünü kullanıp sanığın cezalandırılmasını
isteme hakkına sahiptir. Bu maddeyle bu hakkı elinden
alıyorsunuz yurttaşın. Bu yönüyle Anayasaya aykırıdır,
Anayasanın 36ıncı maddesine bu madde açıkça aykırıdır.
Ayrıca, değerli arkadaşlarım,
bu düzenleme ile ceza hukukunda bir temel prensipten de dönülüyor,
iddianamenin mecburiliği prensibinden dönülüyor. Rahmetli
Hocam Faruk Erem diyor ki: Ceza kanunlarının tatbikinin
mecburiliğinden kamu davasının mecburiliğini
ayırmaya imkân yoktur. Kanunun önünde eşitlik, kanunun uygulanmasında
eşitlik demektir. Şimdi, bir kısım insanlar için,
bir kısım failler için, suç failleri için kamu davası
ertelenebilecek, açılmayabilecek, bir kısmı için
açılabilecek. Bu, savcıya güvensizlikle ilgili bir olay
değil, objektif bir durumdur iddianamenin mecburiliği ortadan
kalkınca. Deliller var, dikkat edin, delil elde edilemediği
için değil. Bu da, Anayasanın 10uncu maddesine aykırıdır,
eşitlik ilkesine aykırıdır. Çok açık söylüyorum,
bu haliyle hukuk devleti tesis edilemez; Anayasanın 2nci maddesine
ve Başlangıç ilkesine de aykırılık vardır.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
-mevcut önergeyle değişir değişmez, bilmiyorum-
mevcut teklif metnine göre, uzlaşma kapsamına giren suçlar
ve soruşturması-kovuşturması şikâyete
bağlı olup da, iki yıl ve daha az cezayı gerektiren
suçlar bu kapsamdadır. Şimdi, adam uzlaşmak istemiyor.
Adam, -yurttaş yani- şikâyete
bağlı suçunda şikâyetinde ısrar ediyor, Devletsin,
hakkımı al. diye. Buna rağmen, siz, buna nasıl bir
düzenlemeyle bu hakkını elinden alabileceksiniz? Doğrusu,
şaşırtıcı bir şey.
Değerli arkadaşlarım, şu anki
düzenlemeyle bu maddelerin sayısı çok da az değil,
Türk Ceza Yasasının beşte 1ini kapsıyor bu düzenleme.
Dikkatinizi çekiyorum, özel yasalar üzerinde bir inceleme yapılmış
değil; ama, Türk Ceza Yasasının beşte 1ini kamu davasının
açılmasının ertelenmesi kapsamına alıyorsunuz.
Bunun içinde neler var neler var: Kasten yaralama var, vücut dokunulmazlığına
karşı suçlar var, taksirle yaralama var, basit cinsel saldırı
var, reşit olmayanla cinsel ilişki var, cinsel taciz var, mal
varlığı, sair kötülük yapılacağına dair
tehdit suçu var, konut dokunulmazlığı var
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Eraslan, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
iş ve çalışma
hürriyetini ihlal var, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma var,
kişinin hatırasına hakaret var, hakaret var, haberleşmenin
gizliliğini bozma var, özel hayatın gizliliğini ihlal
var, mal varlığına karşı suçlarda az cezayı
gerektirenler var, kullanma hırsızlığı var,
mala zarar verme var, görevi kötüye kullanma var, bedelsiz senedi
kullanma var, hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil
amacıyla dolandırıcılık var, yani daha pek
çok sayıda, açığa imzanın kötüye kullanılması
var, sayamadığım kadar var. Türk Ceza Yasasının
beşte 1ini, iddianamenin mecburiliği sisteminden vazgeçmek
suretiyle, Anayasaya aykırı bir biçimde, beşte 1i
oranında Ceza Yasasının, takdire bırakıyorsunuz.
Hak arama hürriyetini yurttaşın elinden alıyorsunuz,
bu Anayasaya aykırıdır arkadaşlar. Bu madde, teklif
metninden çıkarılmalıdır, bu müessese hukukumuza
girmemelidir, doğru olmayacaktır, vahim neticeler doğuracaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Eraslan.
Önergeyi oylarınızı sunuyorum
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sayın Başkan,
karar yetersayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunup,
karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.02
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân
MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 27nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
1255 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin;
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/870) (S.
Sayısı: 1255) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 22nci maddesi üzerindeki önergede karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1255 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin 22. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve
talep ederiz.
(2) 253 üncü maddenin ondokuzuncu fıkrası
hükümleri saklı kalmak üzere, Cumhuriyet Savcısı, soruşturulması
ve kovuşturulması şikâyete bağlı olup, üst
sınırı bir yıl veya daha az süreli hapis cezasını
gerektiren suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına
rağmen, kamu davasının açılmasının
beş yıl süreyle ertelenmesine karar verebilir. Suçtan zarar
gören, bu karara 173 üncü madde hükümlerine göre itiraz edebilir.
|
İrfan Gündüz |
Ayhan Sefer Üstün |
Mücahit Daloğlu |
|
AK Parti Grubu Başkan Vekili |
Sakarya |
Erzurum |
|
İstanbul |
|
|
|
Ahmet Yeni |
Zülfü Demirbağ |
|
|
Samsun |
Elazığ |
|
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECEP ÖZEL (Isparta) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
İş bu önerge ile kamu davasının
açılmasının ertelenmesi müessesesi kapsamına
giren suçların üst sınırının iki yıldan
bir yıla indirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde 22nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
23üncü madde
MADDE 23.-
BAŞKAN Madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/870 Esas Numaralı Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
23. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Muharrem Kılıç |
Feridun Ayvazoğlu |
Orhan Eraslan |
|
Malatya |
Çorum |
Niğde |
|
Atilla Kart |
Mehmet Küçükaşık |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
Konya |
Bursa |
Artvin |
Madde 23- 5271 sayılı Kanunun 231 inci
maddesinin başlığı Hükmün açıklanması
ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması
şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
(5) Sanığa yüklenen suçtan dolayı
yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, bir yıl veya
daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması,
kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını
ifade etmektedir.
(6) Hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı
bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik
özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları
göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda
kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun
uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki
hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
Gerekir.
(7) Açıklanmasının geri bırakılmasına
karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez
ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara
çevrilemez.
(8) Hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararının verilmesi halinde sanık,
beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur. Bu süre
içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği
süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;
a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde,
meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla
bir eğitim programına devam etmesine,
b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde,
bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı
icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret
karşılığında çalıştırılmasına,
c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına,
belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına
ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,
Karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava
zamanaşımı durur.
(9) Altıncı fıkranın (c) bendinde
belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde;
sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı
denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle
tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kararı verilebilir.
(10) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç
işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin
yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde,
açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak,
davanın düşmesi kararı verilir.
(11) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç
işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere
aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar.
Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen
sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın
yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının
infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı
hâlinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek
yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet
hükmü kurabilir.
(12) Hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararına itiraz edilebilir.
(13) Hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme
kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla
bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim
veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen
amaç için kullanılabilir.
(14) Bu maddenin hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, soruşturulması
ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlarla
ilgili olarak uygulanabilir.
(15) Suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma,
suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiilleri
de bağlantılı suç sayılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Küçükaşık, buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, arkadaşlar, şöyle
bir olay düşünmenizi istiyorum: Büyük bir kaçakçılık
olayı var. Taraflar arasında, kaçakçılık olayı
bitmiş; ama, nedense, sonradan paylaşım esnasında
bir ihtilaf var. Bir tanesi demiş ki, ben yaptığım
işten vicdanen rahatsızım, gideceğim açıklayacağım.
Bunun açıklanmaması için, bu şahsa, ortakları tarafından
her türlü tehdit yapılıyor; evine de giriliyor, evi rahatsız
ediliyor, mesken masuniyeti ihlal suçu işlenmiş oluyor,
her türlü yapılması gereken suçların hepsi yapılıyor
ya da çok basit suçlardan koyduğunuzda, organ ve doku ticareti
yapılabilir, taksirli iflas olabilir, çevrenin kasten kirletilmesi
gibi suçlar olabilir, zehirli madde imal ve ticareti gibi suçlar
olabilir, parada sahtecilik olabilir, olabilir, olabilir
Ve özel
kanunda bir suç olabilir.
Şimdi, bu şahıs, bu tehdit edilmesine
rağmen gidiyor emniyete, diyor ki: Arkadaş, ben tehdit
edildim bu şahıs tarafından. Emniyet ona diyor ki:
Olur mu ya!.. Git, uzlaş, bu kadar suç için ne yapmaya geldin bize,
karakola. Bu, erteleme kapsamında zaten, yani savcı buna
dava bile açmaz. Açsa da, hâkim uzlaşmaya bakar, hükmü bile
açıklamayacak. Sen git, uzlaş, bir, karşı tarafla.
Yahu, arkadaş, ben tehdit edildim, evime girildi, bir sürü suç
var. Polis diyor: Sen uzlaş, uzlaş
Uzlaşmam diyor emniyette.
Geliyor cumhuriyet savcılığının önüne. Cumhuriyet
savcısı diyor ki: Yahu arkadaş, uzlaş. Niye?..
Uzlaşmazsan ben iddianameyi açmayacağım diyor. Kavga
dövüş onu da ikna ediyor, itirazlarını da bitiriyor, o
da açılıyor. Bu sefer hâkimin önüme çıkıyor. Hâkim
diyor ki: Uzlaş. Git, anlaşırsınız ikiniz karşılıklı
olarak, ben, bunu, uzlaşma için davayı düşüreceğim.
Uzlaşmadık mı
Sen yine uzlaşmasan dahi kardeşim,
ben, öyle bir karar veririm ki, sen uzlaşmasan da, kabul etmesen
de şikâyetten vazgeçmeyi, zararının karşılanmasını,
benim kararımla beş yıl bir daha seni tehdit etmezse,
ben, o hükmün açıklanmasını ertelerim diyor. Olmaz,
devam edeceğim ben yine diyor. Hâkim kararını veriyor,
taa Yargıtay aşamasına kadar geliyor. Bu sefer de, mahkemede
uzlaşma var, biliyorsunuz mahkemede. 25inci madde arkadaşlar,
22, 23, 24, 25.
Şimdi, siz böyle bir hayati olay yaşamışsınız
ve gidiyorsunuz, herkes sana uzlaş
Uzlaşmam dediğiniz
zaman, hayır, ben hakkımı istiyorum dediğiniz
zaman devletten, alacağınız hiçbir hak yok.
Savcıya gidiyorsunuz, Yahu, bu kadar basit
bir tehdit suçundan bana ne yapmaya geldin diyor, Ben, bu hükmü,
eğer bir daha beş yıl işlemezse bu suçu, ben, bunu
beş yıl süreyle erteleyeceğim diyor.
Yahu, arkadaş ben anlaşacağım
diyorsunuz. Hayır, hâkim hükmü erteliyor. Ben inat ediyorum,
hakkım verilsin diyorum. Hâkim diyor ki: Evet, arkadaş,
sen haklı olsan da bu adam geçmişte hiçbir suç işlemedi.
Ben, bunun bu konudaki ifadelerini uzlaşma kapsamındaki
delil olarak kabul etmem, cumhuriyet savcılığındaki
verdiği ifadeleri, bütün senin ifadelerini delil olarak kabul
etmem, mahkemede verdiğin ifadeleri dahi delil olarak kabul
etmem diyorsunuz. Bakınız, aynen 23üncü maddeyi okuduğunuzda
hâkim diyor ki: Evet arkadaş, sen
sanıksın. Ama, benim bu dosyayla ilgili bütün bilgileri
ben sisteme kaydederim ve ancak sistem sonucunda
13üncü maddede aynen şöyle söylüyor, bakınız
arkadaşlar: Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması
kararı bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar
ancak bir soruşturma veya kovuşturmaya bağlantılı
olarak cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından
istenmesi hâlinde bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.
Bu maddedeki amaç ne? Hâkim hükmü erteledi, dedi ki: Arkadaş,
sen git, falancanın şu kadar, bugünün parasıyla 500 bin
liralık zararını beş yıl içerisinde 10 taksitle
öde dedi. Ödemedi vatandaş. Ancak, bunun için kullanılacak.
Ama, esas suçun ortaya çıkması için hiçbir şey yapılmayacak
mı arkadaşlar?
Bakınız Evet dediğiniz hükümler
bunlar, Evet dediğiniz hükümler bunlar, aynen öyle. Maddeleri
doğru okuyun. 22nci, 23üncü, 24üncü, 25inci maddeleri dikkatli
okuyun arkadaşlar. Parayı verenin asla asla mahkûm olamayacağı
bir sisteme gidiyorsunuz ve Türkiyede her suç işleyenin parası
varsa yanına kâr yapılacak bir sisteme doğru geçiş
yapılıyor ve burada, özellikle özel kanunlarda, Kaçakçılık
Kanunu gibi birtakım diğer özel kanunlarda o 170 küsur kanundaki
suçların hangisi olduğunu hiçbirimiz bilemiyoruz. Sadece Ceza Kanunundaki
hangi maddeleri kapsıyor, kaç
çeşit suçu kapsıyor? Burada şimdi kimsenin konuşma hakkı yok. Defalarca
soruyoruz. Tehdit edilen bir adam hakkını nerede arayacak,
konut dokunulmazlığı ihlal edilen bir adam hakkını
nerede arayacak belli değil.
Bakınız arkadaşlar, biraz önce,
22nci maddede cezanın üst sınırını iki
yıldan bir yıla daha yeni fark ettiniz, indirdiniz. Buna bütün
suçlar geliyordu. O da neydi? İddianamenin ertelenmesiydi.
Sınırsız suçları bu af kapsamı içerisine sokuyorsunuz,
af yapıyorsunuz direkten direğe. Nitelikli çoğunluk
gerektirir Sayın Eraslanın dediği gibi. Hepsi af kapsamı
içerisinde kalıyor bunların ve bunlar da nitelikli çoğunluk
gerektirir, 330 oy gerektirir burada. Bunlar aftır. Ama, benim
anlamadığım şu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Küçükaşık, lütfen konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
Gerçekten de anlamadığım şu:
Vicdanınıza seslenmek istiyorum. Hiç, suç işleyenin,
her suç işleyenin, insanları ezen insanların her
şeyi yapmasına izin vermek gerçekten de vicdanınıza
sığıyor mu? Benim sığmıyor.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Küçükaşık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Komisyonun bir tashih talebi vardır.
Buyurun.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkanım, şimdi, 5271
sayılı Kanunun 231inci maddesine 5 numaralı fıkra
ekliyoruz. Bunun son kelimesinin etmektedir değil eder olması
lazım.
BAŞKAN Tamam, gerekli not alınmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
24üncü madde...
MADDE 24-
BAŞKAN Madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/870 Esas Numaralı Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına ilişkin Kanun Teklifinin
24. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Muharrem Kılıç |
Feridun Ayvazoğlu |
Orhan Eraslan |
|
Malatya |
Çorum |
Niğde |
|
Atilla Kart |
Mehmet Küçükaşık |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
Konya |
Bursa |
Artvin |
Madde 24- 5271 sayılı Kanunun 253 üncü
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 253 (1) Aşağıdaki suçlarda,
şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel
hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde
bulunulur.
a) Soruşturulması ve kavuşturulması
şikayete bağlı suçlar,
b) Şikayete bağlı olup olmadığına
bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde
86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Konut dokunulmazlığının ihlali
(madde 116),
4. Çocuğun kaçırılması ve
alıkonulması (madde 234),
5. Ticari sır, bankacılık sırrı
veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin
açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
Suçları.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması
şikayete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda
yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi
için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması
şikayete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine
yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı
suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez.
(4) Soruşturma konusu suçun uzlaşmaya
tabi olması halinde, Cumhuriyet savcısı veya talimatı
üzerine adli kolluk görevlisi, şüpheli ile mağdur veya suçtan
zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. Şüphelinin,
mağdurun veya suçtan zarar görenin reşit olmaması halinde,
uzlaşma teklifi kanuni temsilcilerine yapılır. Cumhuriyet
savcısı uzlaşma teklifini açıklamalı tebligat
veya istinabe yoluyla da yapabilir. Şüpheli, mağdur veya
suçtan zarar gören, kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan
itibaren üç gün içinde kararını bildirmediği takdirde,
teklifi reddetmiş sayılır.
(5) Uzlaşma teklifinde bulunulması halinde,
kişiye uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul
veya reddetmesinin hukuki sonuçları anlatılır.
(6) Resmi mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma
dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında
olma ya da başka bir nedenle mağdura, suçtan zarar görene,
şüpheliye veya bunların kanuni temsilcisine ulaşılamaması
halinde, uzlaştırma yoluna gidilmeksizin soruşturma
sonuçlandırılır.
(7) Birden fazla kişinin mağduriyetine
veya zarar görmesine sebebiyet veren bir suçtan dolayı uzlaştırma
yoluna gidilebilmesi için, mağdur veya suçtan zarar görenlerin
hepsinin uzlaşmayı kabul etmesi gerekir.
(8) Uzlaşma teklifinde bulunulması veya
teklifin kabul edilmesi, soruşturma konusu suça ilişkin
delillerin toplanmasına ve koruma tedbirlerinin uygulanmasına
engel değildir.
(9) Şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar
görenin uzlaşma teklifini kabul etmesi halinde, Cumhuriyet
savcısı uzlaştırmayı kendisi gerçekleştirebileceği
gibi, uzlaştırmacı olarak avukat görevlendirilmesini
barodan isteyebilir veya hukuk öğrenimi görmüş kişiler
arasından uzlaştırmacı görevlendirebilir.
(10) Bu Kanunda belirlenen hâkimin davaya bakamayacağı
durumlar ile reddi sebepleri, uzlaştırmacı görevlendirilmesi
ile ilgili olarak göz önünde bulundurulur.
(11) Görevlendirilen uzlaştırmacıya
soruşturma dosyasında yer alan ve Cumhuriyet savcısınca
uygun görülen belgelerin birer örneği verilir. Cumhuriyet
savcısı uzlaştırmacıya, soruşturmanın
gizliliği ilkesine uygun davranmakla yükümlü olduğunu
hatırlatır.
(12) Uzlaştırmacı, dosya içindeki
belgelerin birer örneği kendisine verildikten itibaren en
geç otuz gün içinde uzlaştırma işlemlerini sonuçlandırır.
Cumhuriyet savcısı bu süreyi en çok yirmi gün daha uzatabilir.
(13) Uzlaştırma müzakereleri gizli olarak
yürütülür. Uzlaştırma müzakerelerine şüpheli,
mağdur, suçtan zarar gören, kanuni temsilci, müdafi ve vekil katılabilir.
Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenin kendisi veya kanuni
temsilcisi ya da vekilinin müzakerelere katılmaktan imtina
etmesi halinde, uzlaşmayı kabul etmemiş sayılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Eraslan.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; bizim bu teklifte şiddetle
karşı olduğumuz üç müesseseden biri de bu uzlaşma
müessesesi. Daha önce, bu, sınırlı bir biçimde, takibi
şikâyete bağlı suçlarla birlikte girmişti hukukumuza.
Haydi, takibi şikâyete bağlı suçlarla
uzlaşma bir ölçüde kabili telif olabilir, yani, zaten takibi
şikâyete bağlıdır diye düşünülebilinir. Biz,
o zaman da, müessesenin kendisinin bizatihi ceza hukuku açısından
yanlış olduğunu söyleyerek, karşı çıkmıştık.
Şimdi, bu müessese genişletiliyor.
Değerli arkadaşlarım, ceza yargılamasında
amaç, gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Tüm dünyada
böyledir. Ceza yargılamasında amaç, Mağdurun zararının
giderilmesi değildir. O, tazminat hukukunun konusudur, ceza
hukukunun değil. Ceza yargılamasının amacı,
kamu düzenini sağlamak, gerçeği ortaya çıkartmak;
yoksa, manevi tatmin ya da maddi tatmin sağlamak, mağduru
tatmin etmek değil, o tazminat hukukunun konusudur. Burada
tazminat hukuku ile ceza hukuku birbirine karışıyor,
farklı bir hâl alıyor.
Bu müessese, değerli arkadaşlarım,
Angolsakson hukukunda var, yok değil. Angolsakson hukuku farklı
bir hukuk sistemi. Bizimkiyle aynı değil. Angolsakson ülkelerinin
tarihi farklı, ekonomisi farklı, kültürü farklı, gelmişi
geçmişi farklı. Şimdi, oradan, gördüğünüz bir müesseseyi,
ya bu bizde de olsun, alalım gelelim, koyalım derseniz, bizim
hukuk sistemimiz içerisinde ciddi bozulmalara, ciddi gediklere
neden olur.
Bu, Anayasaya aykırıdır diyoruz.
Neden Anayasaya aykırıdır diyoruz: Değerli arkadaşlarım,
parayı verip suçu satın alıyorsunuz. Yani, ekonomik
durumu müsait olanın -belli suçlarla ilgili de olsa, bu, yaklaşık
Ceza Kanununun beşte 1i kadar oluyor, Ceza Kanunundaki suçların,
diğerleri ayrı, diğer kanunlar- suçu satın alabilme
olanağı tanıyorsunuz. Parayı bastırıyor,
suç işleme özgürlüğünü satın alıyor. Ekonomik duruma
bağlı, şahsa bağlı bir uygulama söz konusu.
Oysa, kanunlar önünde eşitlik, Anayasamızın
10uncu maddesinde ifade edilen Kanunlar önünde eşitlik ilkesi,
kanunların uygulanmasında eşitlik demektir. Kanunları
parası olana farklı, parası olmayana farklı uygulayacaksanız,
burada Anayasanın 10uncu maddesi açıkça ihlal ediliyor
demektir. Bu bağlamda, 10uncu maddenin ihlal edildiği koşulda,
hukuk devletinden söz edebilme olanağı yoktur.
Gelin, elbirliğiyle hukuk devletini onaralım.
Hukuk devletine herkesin ihtiyacı var. Hukuk devletinin arkası
nasıl dolanılır, bazılarına imtiyaz, suç
işleme imtiyazı nasıl verilir, bunun üzerine kafa
patlatmayalım.
Değerli arkadaşlarım, bakınız,
bu, usul hukukunda yapılan bir değişiklik. Amma,
şimdi, kapsam genişletilmekle lehe bir durum yaratılıyor,
maddi hukuku etkiliyor. Bu gerekçesinde, güya, davalar hızlanacak,
işte, uzlaşmayla mahkemelerdeki birikmeler azalacak deniliyor.
Öyle değil, tam tersine, şu anda Yargıtayda bulunan,
kasten yaralama -86, 88- taksirle yaralama, konut dokunulmazlığını
ihlal, çocuğun kaçırılması ve alıkonulması,
ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri,
vesair gibi suçlarla ilgili, Yargıtaydaki dosyalarda dahi
usulde değişiklik yapılmasına rağmen ve geçici
maddeyle bu belirtilmesine rağmen, maddi cezayı etkilediği
için, Yargıtay usul bozması yapmak zorundadır değerli
arkadaşlarım, lehe hüküm yorumlansın diye.
Aynı şey, bundan önceki maddeler için de
söz konusudur. Giderek, ceza mevzuatımızı, ceza hukukumuzu,
işin içinden çıkılmaz hale gidiyoruz. Burası, affedersiniz,
acemi nalbandın uygulama yeri değildir Türkiye Cumhuriyeti.
Seksen küsur yıllık bir ceza hukuku uygulaması vardır.
Herkes, aklına estiğini, Anayasaya uygun mu aykırı
mı demeden, buraya tatbik etme durumunda değildir.
Ayaküstü yapılan ceza yasalarındaki
değişikliklerin ne gibi vahim sonuçlara yol açtığını
görüyoruz. Yani, bir yıllık uygulamada dört büyük değişiklik.
Yenileri geliyor, arkada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Eraslan, konuşmanızı
tamamlayınız, buyurun.
ORHAN ERASLAN (Devamla) Tamam, teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bunu, şunun içindir diye düşünüyorsanız,
bu mümkün olmaz; yani, uzlaşma yoluyla giderek, işte
İslam fıkhındaki diyeti getiririz derseniz, İngiliz
hukuku üzerinden şeriat olmaz. Hiç kimse aklını da buna
bozmasın. Hiç kimse aklını da buna bozmasın. Bu, buna
doğru
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) Çok ayıp
şeyler
ORHAN ERASLAN (Devamla) Efendim, biz bir hukuki
yorum yapıyoruz. Yani, diyeti getiririz buraya. Yani, uzlaşma,
diyetin değişik bir biçimidir derseniz, kısası
ne zaman getireceksiniz, sorarlar adama.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) Bu kürsünün saygınlığı
var, ciddiyeti var.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Bu kürsünün saygınlığına
uygun sözler sarf ediyorum.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) Hiç de değil,
hiç de değil.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Kabul edilmemiştir.
Geçti.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Maddenin oylamasında
istiyorum.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum
Karar yeter sayısı mı istiyorsun?
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Evet.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
25inci madde.
MADDE 25-
BAŞKAN Madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Buyurun:
Türkiye Büyük millet Meclisi Başkanlığına
2/870 Esas Numaralı Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
25. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Muharrem Kılıç |
Feridun Ayvazoğlu |
Mehmet Nuri Saygun |
|
Malatya |
Çorum |
Tekirdağ |
|
Atilla Kart |
Mehmet Küçükaşık |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
Konya |
Bursa |
Artvin |
Madde 25.- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununun 254. maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 254-
(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma
konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması
halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen
esas ve usule göre, mahkeme tarafından yapılır.
(2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde,
mahkeme, uzlaşma sonucunda
sanığın edimini defaten yerine getirmesi halinde,
davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin
ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması
veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci
maddedeki koşullar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma
süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın
gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından,
231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın,
hüküm açıklanır.
(3) Bir kişi, birden fazla suçtan sanık
olur veya bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık
bulunursa bağlantı var sayılır.
(4) Suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma,
suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiilleri
de bağlantılı suç sayılır.
(5) Bağlantılı suçlardan her biri değişik
mahkemelerin görevine giriyorsa, bunlar hakkında birleştirilmek
suretiyle yüksek görevli mahkemede dava açılabilir.
(6) Kovuşturma evresinin her aşamasında,
bağlantılı ceza davalarının birleştirilmesine
veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebilir.
(7) Birleştirilen davalarda, bu davaları
gören mahkemenin tâbi olduğu yargılama usulü uygulanır.
(8) İşin esasına girdikten sonra ayrılan
davalara aynı mahkemede devam olunur.
(9) Mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava
arasında bağlantı görürse, bu bağlantı 8 inci
maddede gösterilen türden olmasa bile, birlikte bakmak ve hükme
bağlamak üzere bu davaların birleştirilmesine karar
verebilir.
(10) Davaya bakmak yetkisi, suçun işlendiği
yer mahkemesine aittir.
(11) Teşebbüste son icra hareketinin yapıldığı,
kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme
suçlarda son suçun işlendiği yer mahkemesi yetkilidir.
(12) Suç, ülkede yayımlanan bir basılı
eserle işlenmişse yetki, eserin yayım merkezi olan yer
mahkemesine aittir. Ancak, aynı eserin birden çok yerde basılması
durumunda suç, eserin yayım merkezi dışındaki baskısında
meydana gelmişse, bu suç için eserin basıldığı
yer mahkemesi de yetkilidir.
(13) Soruşturulması ve kovuşturulması
şikâyete bağlı olan hakaret suçunda eser, mağdurun
yerleşim yerinde veya oturduğu yerde dağıtılmışsa,
o yer mahkemesi de yetkilidir. Mağdur, suçun işlendiği
yer dışında tutuklu veya hükümlü bulunuyorsa, o yer
mahkemesi de yetkilidir.
(14) Görsel veya işitsel yayınlarda da bu
maddenin üçüncü fıkrası hükmü uygulanır. Görsel ve
işitsel yayın, mağdurun yerleşim yerinde ve oturduğu
yerde işitilmiş veya görüşmüşse o yer mahkemesi
de yetkilidir.
(15) Suçun işlendiği yer belli değilse,
şüpheli veya sanığın yakalandığı
yer, yakalanmamışsa yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
(16) Şüpheli veya sanığın Türkiyede
yerleşim yeri yoksa, Türkiyede en son adresinin bulunduğu
yer mahkemesi yetkilidir.
(17) Mahkemenin bu suretle de belirlenmesi olanağı
yoksa, ilk usul işleminin yapıldığı yer mahkemesi
yetkilidir.
(18) Yabancı ülkede işlenen ve kanun hükümleri
uyarınca Türkiyede soruşturulması ve kovuşturulması
gereken suçlarda yetki, 13 üncü maddenin birinci ve ikinci fıkralarına
göre belirlenir.
(19) Bununla birlikte Cumhuriyet savcısının,
şüphelinin veya sanığın istemi üzerine Yargıtay,
suçun işlendiği yere daha yakın olan yer mahkemesine
yetki verebilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Saygun, buyurun.
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 25inci
maddedeki önergemizle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, biraz evvelki
konuşmacı arkadaşlarımızın da ifade ettiği
gibi, yeni ceza uygulamasına üç farklı sistem getiriyoruz,
birbirine yakın, ama bugüne kadar uygulamamızda hiç yer
almayan üç farklı sistem. Bunların bir tanesi, kamu davasının
geri bırakılması, dava açılmasının geri
bırakılması, bir tanesi uzlaşma, bir tanesi de
hükmün açıklanmasının geri bırakılması.
Bu 25inci maddede, iki yeni değişiklik birlikte irdeleniyor.
Bir taraftan uzlaşmaya yönelik hükümler varken, öte yandan, hükmün
açıklanmasının geri bırakılması söz konusu
edilmiş.
Şimdi, evvelemirde, ceza formatlarına
baktığımızda, ceza yapılanmasına baktığımızda,
cezaların, bir, şahsiliği çok önemlidir. Bu, ceza hukukunun
vazgeçilmez bir prensibidir. İkincisi de cezanın caydırıcılığı
çok önemlidir. Ama, bu düzenlemelerle, getirilen bu düzenlemelerle,
cezaların caydırıcı niteliği adım
adım örseleniyor ve dolayısıyla, bu sistem, suçluları
caydırmaktan öte, suça muhatap olmuş olan mağdurların
daha fazla sıkıntı ve eziyet içinde kalmalarına
sebep oluyor. Yani, özcesi, suç işlemeyi özendiren ve suç
mağdurlarını, bizatihi kendi kaderleriyle baş
başa bırakan bir yapılanma.
Şimdi, şu konuştuğumuz maddede
ilginç bir iki açıklama var. Bir kere, burada, uzlaşma
şartlarını daha önce saymıştık. Hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasını
da saymıştık. Yalnız, burada getiriyoruz, diyoruz
ki: Kamu davası açıldıktan sonra, eğer, uzlaşma
şartları var ise, bu durumda, uzlaşma konusunda
şartların oluşmasını temin amacıyla, kamu
davasının, davanın açılmasının, hükmün
verilmesinin ertelenmesine karar verilir, hüküm geriye bırakılır.
deniyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
burada, hangi hâllerde hükmün açıklanmasının geri
bırakılacağı hususu -daha önce görüştüğümüz
maddelerde görmüş idik- tek tek sayılmış ve bu sayılan
maddelerde gördüğümüz kadarıyla da, bu maddede uzlaşmanın
varlığı halinde hükmün açıklanmasını geri
bırakacaksak bu şartları aramıyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
iki madde önce bir düzenleme yapıyorsunuz ve hükmün açıklanmasının
geri bırakılması için şartlar sayıyorsunuz.
Bu şartlar tahdidi, üç bent hâlinde belirtilmiş. Bu üçünün
dışında kamu davasının geri bırakılmasının,
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının
başka koşulu yok, bu üç şart var. Ondan sonra geliyoruz
bu maddeye, bu maddede efendim, hükmün açıklanmasının
geri bırakılması şartları olmasa bile, uzlaşma
imkânını sağlamak için, biz, burada hükmün açıklanmasını
geriye bırakıyoruz, kararın açıklanmasını
geriye bırakıyoruz diyoruz.
Değerli arkadaşlarım, yalnız,
uzlaşmanın kendi dünyasında bir farklı husus var:
Taksite bağlanması söz konusu. Uzlaşma halinin taksite
bağlanarak o sürecin beklenmesi gerekiyor. Süreklilik arz
eden suçlar var. Haydi, taksite bağlanmayı da, beş
yıllık bir süreyi kapsayacak taksit olamaz, ama süreklilik
söz konusu olduğunda, bunun zaman yönünden bir kısıtlaması
yok. Bu süreklilik, tıpkı bir nafaka benzeri olayda olabileceği
gibi, beş yıldan daha fazla sürebilecek bir süreklilik arz
eder hâl alabilir. Ee, şimdi, hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasının süresi belli, beş
yıl; beş yıl içinde bir başka suç işlememiş
olması hâlinde bu hüküm açıklanmayacak. Ee, peki, bu uzlaşmaya
dayalı olarak hükmün açıklanmasını erteledik, süreklilik
arz ediyor ve bu uzlaşma kapsamında süreklilik arz eden bu
ödence, eğer beş yıllık süreden daha uzunsa, bu durumda,
biz, buna uymak durumundayız. Ee, buna uyarsak, o zaman uzlaşmanın
şartlarını yerine getireceğiz, ama hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik
şartları yerine getirme şansımız elimizden
kalkıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Saygun konuşmanızı
tamamlayınız, buyurun.
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) Çünkü, beş
yıllık sürenin sonunda hükmün açıklanmasının
ya davanın düşmesi niteliğinde ya da o beş yıllık
sürede bir suç işlenmişse tekrar hükmün açıklanmasının
gerekliliği var. Yani, ya hükmü açıklayacaksınız
beşinci yılın sonunda ya düşüreceksiniz, ama bu
maddede belirtildiği gibi, uzlaşma kapsamındaki suçlarda
süreklilik arz eden hâllerde beş yılı geçme şansı
var. Bu, beş yılı geçtiği takdirde nasıl bir uygulama
yapılacak, nasıl bir düzenleme yapılacak, bu yasada
mevcut değil. Bu yasada mevcut olmayınca, muhtemelen çok
yakın bir gelecekte -belki bu gece bu önergelerle, olmaz ise birkaç
ay içinde- yeni bir teklif veya tasarıyla, oturup bunu bir defa
daha düzelteceğiz.
Buradan, sonuç olarak şunu söyleyebilirim:
Birtakım değişiklikler getiriyoruz, yeterli altyapısı,
yeterli teknik donanımı yok. Bu teknik donanımlar olmadığı
için de, burada biz ne yaparsak yapalım, yarın öbür gün, tekrar
yeni bir hatayla, tekrar bir eksiklikle, aynı şeyi burada
bir kere daha görüşeceğiz diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Saygun.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
26ncı madde...
MADDE 26-
BAŞKAN Madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/870 Esas Numaralı Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
26. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Atilla Kart |
|
Artvin |
Konya |
Madde 26- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 309-
(1) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve
istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen
karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu
öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca
bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı
olarak bildirir.
(2) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı,
bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini
içeren yazısını Yargıtayın ilgili ceza dairesine
verir.
(3) Yargıtayın ceza dairesi ileri sürülen
nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına
bozar.
(4) Bozma nedenleri:
a) 223 üncü maddede tanımlanan ve davanın
esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, kararı veren
hâkim veya mahkeme, gerekli inceleme ve araştırma sonucunda
yeniden karar verir.
b) Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın
esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma
veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine
ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak
yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm, önceki
hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.
c) Davanın esasını çözüp de mahkûmiyet
dışındaki hükümlere ilişkin ise, aleyhte sonuç doğurmaz
ve yeniden yargılamayı gerektirmez.
d) Hükümlünün cezasının kaldırılmasını
gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif
bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay
ceza dairesi doğrudan hükmeder.
(5) Bu madde uyarınca verilen bozma kararına
karşı direnilemez.
(6) Kovuşturma evresinin her aşamasında,
bağlantılı ceza davalarının birleştirilmesine
veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebilir.
(7) Birleştirilen davalarda, bu davaları
gören mahkemenin tâbi olduğu yargılama usulü uygulanır.
(8) İşin esasına girdikten sonra ayrılan
davalara aynı mahkemede devam olunur.
(9) Mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava
arasında bağlantı görürse, bu bağlantı 8 inci
maddede gösterilen türden olmasa bile, birlikte bakmak ve hükme
bağlamak üzere bu davaların birleştirilmesine karar
verebilir.
(10) Davaya bakmak yetkisi, suçun işlendiği
yer mahkemesine aittir.
(11) Teşebbüste son icra hareketinin yapıldığı,
kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme
suçlarda son suçun işlendiği yer mahkemesi yetkilidir.
(12) Suç, ülkede yayımlanan bir basılı
eserle işlenmişse yetki, eserin yayım merkezi olan yer
mahkemesine aittir. Ancak, aynı eserin birden çok yerde basılması
durumunda suç, eserin yayım merkezi dışındaki baskısında
meydana gelmişse, bu suç için eserin basıldığı
yer mahkemesi de yetkilidir.
(13) Soruşturulması ve kovuşturulması
şikâyete bağlı olan hakaret suçunda eser, mağdurun
yerleşim yerinde veya oturduğu yerde dağıtılmışsa,
o yer mahkemesi de yetkilidir. Mağdur, suçun işlendiği
yer dışında tutuklu veya hükümlü bulunuyorsa, o yer
mahkemesi de yetkilidir.
(14) Görsel veya işitsel yayınlarda da bu
maddenin üçüncü fıkrası hükmü uygulanır. Görsel ve
işitsel yayın, mağdurun yerleşim yerinde ve oturduğu
yerde işitilmiş veya görülmüşse o yer mahkemesi de yetkilidir.
(15) Suçun işlendiği yer belli değilse,
şüpheli veya sanığın yakalandığı
yer, yakalanmamışsa yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
(16) Şüpheli veya sanığın Türkiyede
yerleşim yeri yoksa Türkiyede en son adresinin bulunduğu
yer mahkemesi yetkilidir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; teklifin 26ncı maddesiyle ilgili değişiklik
önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, ceza usulünün
amacını tümden değiştiren ve ortadan kaldıran
bir teklifle karşı karşıyayız.
Bilindiği gibi, ceza usulünün temel amacı
maddi bir hatayı tespit etmektir.
Bu amaca ulaşmak için uygun yol ve yöntemleri tespit etmektir
ceza usulünün temel amacı. Bu amaca ulaşırken de tarafların
beyanlarıyla, ikrarlarıyla, itiraflarıyla bağlı
kalmadan somut deliller aracılığıyla teknik ve hukuki
yargılamanın yapılması esastır. Ceza usulünü
hukuk usulünden ayıran temel fark budur değerli arkadaşlarım.
Türkiye, geldiğimiz aşamada savcılık mekanizması
ve adli kolluk yapılanmasındaki temel yanlışlıkları
ortadan kaldıramadığı ve bağımsız
yargı yapılanmasını bütün unsurlarıyla hayata
geçiremediği içindir ki, teknik ve hukuki yargılama sürecini
maalesef başaramamış ve tamamlayamamıştır.
Sadece bu döneme özgü olarak söylemiyorum, bir süreci ifade için
bu değerlendirmeyi yapıyorum.
Bu aksaklıkların ve yanlışlıkların
neler olduğu konusunda, hukuk camiası, ana başlıklarıyla
aslında ittifak halindedir. Ancak, geldiğimiz aşamada
bu aksaklıkları gidermek yerine, bunları istismar
eden, yargıyı bağımlı hale getirmeye çalışan
ve mevzuatın özünü tahrip eden bir anlayış ve uygulamayla
karşı karşıya olduğumuzu üzüntüyle görüyor
ve bu süreçten kaygı duyuyoruz. Bu, olayın sadece bir boyutu.
Aslında, olayın boyutları sadece bununla da sınırlı
değil. Getirilen düzenlemeyle, suç ve ceza politikasında
yetersiz kaldığımızı, çözüm üretemediğimizi
bir anlamda itiraf ediyoruz. Bu düzenlemeyi yaparken, bir taraftan
da panik mevzuatı yaklaşımı içinde tavrımızı
sürdürmeye devam ediyoruz.
Hemen
bu aşamada bir tespitimi Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.
Dava açılması ve hükmün tefhiminin ertelenmesi ve uzlaşma
kurumlarının Avrupa Birliği ülkelerinin bir bölümünde
mevcut ve işler olduğu ileri sürülebilir ise de, toplum yapımız
ve dinamiklerimiz analiz edilmeden tüm kavram ve kurumların hukuk
sistemimize olduğu gibi ithal edilmesi, telafisi güç sonuçlara
yol açacaktır. Bütün çabamız, bütün gayretimiz bunları
anlatmak, bunları sizlerle paylaşmaktan geçiyor değerli
arkadaşlarım.
Bakın,
teklifin gerekçeleri arasında dava açılması ve hükmün
tefhiminin ertelenmesi ve nihayet, uzlaşma düzenlemeleri
ile ağır işleyen adli sistemin daha çabuk işlemesinin
amaçlandığı, böylece onarıcı adaletin gerçekleştirileceği
ifade edilmekte ve savunulmaktadır. Oysa, aradan geçen bir, bir
birbuçuk yıllık süre, uygulamada uzlaşmanın ve
diğer düzenlemelerin zorluklar yarattığı ve çoğu
zaman sonuç alınamadığını, Ceza Kanunu ve Ceza
Muhakemesinin yürürlüğünden bu yana uzlaşmanın son
derece sınırlı uygulandığını, çabukluk
yaratmadığını; aksine, adalet sisteminin gereksiz
yere zaman kaybettiğini ve yargılama sürecinin kompleks
ve içinden çıkılmaz bir hale geldiğini görüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bunları, yargıç ve savcılar, konumları
gereği, pek dile getiremiyorlar. Ancak, avukatlar
ve barolar bu düzenlemelerdeki yanlışlıkları ve
telafi edilemez sonuçları feryat edercesine anlatıyorlar.
Bu seslere kulak verilmediğini, duymazdan gelindiğini
esefle görüyoruz. Barolar Birliğine kişisel sebeplerle
duyduğumuz hınç ve öfkenin bedelini meslek mensuplarına
yansıtmak ve ilgili mevzuatı tahrip edercesine düzenlemeler
yapmak devlet adamı ciddiyeti ve sorumluluğuyla bağdaşmaz.
Aynı zamanda bir yönetim aczini ifade eden bu yaklaşımı
bütün çıplaklığıyla her zeminde anlatmaya devam
edeceğiz.
Barolar Birliği ve 78 baro bu konulardaki
sıkıntılarını ve taleplerini her ortamda anlatıyorlar.
Olayın zorunlu müdafilik boyutunu ve sonuçlarını anlatıyorlar.
Arkadaşlarım bu konulara ayrıntılı olarak
girdikleri için tekrara girmek istemiyorum. Ancak, baroların
bağımsızlığına müdahale eden ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kart, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) Bir cümleyle bitiriyorum
Sayın Başkanım.
Geldiğimiz aşamada baroların bağımsızlığına
müdahale eden
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) Nasıl
müdahale?
ATİLLA KART (Devamla) En basiti, en basiti
zorunlu müdafilik ücretlerinin dağıtım ve tevziini
barolardan alıp, Adalet Bakanlığının ve Maliye
Bakanlığının inisiyatifine bırakmak müdahale
değil de nedir değerli arkadaşım?
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) Barolar
Birliğinin görüşü de o.
BAŞKAN Karşılıklı konuşmayalım
lütfen Sayın Akbulut.
ATİLLA KART (Devamla) Bırakın o konudaki
inisiyatifi, o konudaki yetkiyi ve değerlendirmeyi o meslek
mensuplarına bırakalım.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) Onlar istiyorlar.
ATİLLA KART (Devamla) Bu meslek mensuplarının
BAŞKAN Sayın Kart, Genel Kurula hitap
ediniz.
Sayın Akbulut, lütfen
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) Bu uygulama, çok iyi
biliyoruz ki, fiilen Barolar Birliğinin yetkisine, görevine
müdahale sonuçlarını doğuracaktır. Bunu, daha
birçok örnekle açabiliriz. Bir baro mensubunun, bir hukukçunun, bunun
aksine bir savunma içine girmiş olmasını da meslek
adına yadırgadığımı ifade etmek istiyorum,
meslek onuru adına, meslek bağımsızlığı
adına yadırgadığımı hemen ifade ediyorum.
Geldiğimiz aşamada, tekrar ifade ediyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kart, teşekkür ediyorum.
ATİLLA KART (Devamla) Bir cümle Sayın
Başkanım, bir cümle
Baroların bağımsızlığına
müdahale eden ve vesayet sürecini yoğunlaştıran bir
süreçle karşı karşıya kaldığımızı
bir kez daha ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
ORHAN ERASLAN (Niğde) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Kabul edilmiştir.
Bir dahaki sefere Sayın Eraslan.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Ne kadar hızlı
oyluyorsunuz Sayın Başkan!
BAŞKAN 27nci madde.
MADDE 27-
BAŞKAN Madde üzerinde bir adet önerge vardır;
önergeyi okutup, işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/870 Esas Numaralı Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
27. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Ali Cumhur Yaka |
Muharrem Kılıç |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
Muğla |
Malatya |
Artvin |
|
|
Atilla Kart |
|
|
|
Konya |
|
Madde 27 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununun 325. maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 325
(1) Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi
hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir.
(2) Hükmün açıklanmasının geri
bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde
de birinci fıkra hükmü uygulanır.
(3) Yargılamanın değişik evrelerinde
yapılan araştırma veya işlemler nedeniyle giderler
meydana gelmiş olup da, sonuç sanık lehine ortaya çıkmış
ise, bu giderlerin sanığa yüklenmesinin hakkaniyete aykırı
olacağı anlaşıldığında mahkeme, bunların
kısmen veya tamamen Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verir.
(4) Hüküm kesinleşmeden sanık ölürse, mirasçılar
giderleri ödemekle yükümlü tutulmazlar.
(5) Bağlantılı suçlardan her biri değişik
mahkemelerin görevine giriyorsa, bunlar hakkında birleştirilmek
suretiyle yüksek görevli mahkemede dava açılabilir.
(6) Kovuşturma evresinin her aşamasında,
bağlantılı ceza davalarının birleştirilmesine
veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebilir.
(7) Birleştirilen davalarda, bu davaları
gören mahkemenin tâbi olduğu yargılama usulü uygulanır.
(8) İşin esasına girdikten sonra ayrılan
davalara aynı mahkemede devam olunur.
(9) Mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava
arasında bağlantı görürse, bu bağlantı 8 inci
maddede gösterilen türden olmasa bile, birlikte bakmak ve hükme
bağlamak üzere bu davaların birleştirilmesine karar
verebilir.
(10) Davaya bakmak yetkisi, suçun işlendiği
yer mahkemesine aittir.
(11) Teşebbüste son icra hareketinin yapıldığı,
kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme
suçlarda son suçun işlendiği yer mahkemesi yetkilidir.
(12) Suç, ülkede yayımlanan bir basılı
eserle işlenmişse yetki, eserin yayım merkezi olan yer
mahkemesine aittir. Ancak, aynı eserin birden çok yerde basılması
durumunda suç, eserin yayım merkezi dışındaki baskısında
meydana gelmişse, bu suç için eserin basıldığı
yer mahkemesi de etkilidir.
(13) Soruşturulması ve kovuşturulması
şikâyete bağlı olan hakaret suçunda eser, mağdurun
yerleşim yerinde veya oturduğu yerde dağıtılmışsa,
o yer mahkemesi de yetkilidir. Mağdur, suçun işlendiği
yer dışında tutuklu veya hükümlü bulunuyorsa, o yer
mahkemesi de yetkilidir.
(14) Görsel veya işitsel yayınlarda da bu
maddenin üçüncü fıkrası hükmü uygulanır. Görsel ve
işitsel yayın, mağdurun yerleşim yerinde ve oturduğu
yerde işitilmiş veya görülmüşse o yer mahkemesi de yetkilidir.
(15) Suçun işlendiği yer belli değilse,
şüpheli veya sanığın yakalandığı
yer , yakalanmamışsa yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
(16) Şüpheli veya sanığın Türkiyede
yerleşim yeri yoksa Türkiyede en son adresinin bulunduğu
yer mahkemesi yetkilidir.
(17) Mahkemenin bu suretle de belirlenmesi olanağı
yoksa, ilk usul işleminin yapıldığı yet mahkemesi
yetkilidir.
(18) Yabancı ülkede işlenen ve kanun hükümleri
uyarınca Türkiyede soruşturulması ve kovuşturulması
gereken suçlarda yetki, 13 üncü maddenin birinci ve ikinci fıkralarına
göre belirlenir.
(19) Bununla birlikte Cumhuriyet savcısının,
şüphelinin veya sanığın istemi üzerine Yargıtay,
suçun işlendiği yere daha yakın olan yer mahkemesine
yetki verebilir.
(20) Bu gibi suçlarda şüpheli veya sanık
Türkiyede yakalanmamış, yerleşmemiş veya adresi
yoksa, yetkili mahkeme, Adalet Bakanının istemi ve Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısının başvurusu üzerine
Yargıtay tarafından belirlenir.
(21) Suç, Türk bayrağını taşıma
yetkisine sahip olan bir gemide veya böyle bir taşıt Türkiye
dışında iken işlenmişse, geminin ilk uğradığı
Türk limanında veya bağlama limanında bulunan mahkeme
yetkilidir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükümet?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Kart, buyurun.
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 27nci maddeyle ilgili önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım, Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, biraz evvelki
değerlendirmelerimle birlikte değerlendirilmek kaydıyla
madde üzerindeki görüşlerimi anlatıyorum. Bakın,
geldiğimiz aşamada -arkadaşlarım hep ifade ettiler-
üç kurumun uygulamadaki sınırını genişleten,
çok genişleten, ceza yargılamasının anlam ve amacını
ortadan kaldıran bir teklifin söz konusu olduğunu bir kez
daha vurguluyorum.
Birkaç suç türünden söz etmek istiyorum. Her ne kadar
22nci maddede kamu davasının açılmasıyla ilgili
olarak üst sınırı bir yıla düşüren önerge kabul
edilmiş ise de, burada, yine, uzlaşmayla bağlantılı
olarak esasta bir değişikliğin olmadığını
ifade etmek istiyorum.
Bakın, iş ve çalışma hürriyetinin
ihlali suçu, kişi hatırasına hakaret suçu, haberleşmenin
gizliliğini ihlal suçu, kullanma hırsızlığı
suçu, organ ve doku ticareti, çevrenin kasten ve taksirle kirletilmesi,
kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın
almak, kabul etmek veya bulundurmak suçu, suçu ve suçluyu övme, halkı
kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama, kanuna
aykırı eğitim kurumu, özel işaretleri ve kıyafetleri
kullanma, suç üstlenme, görevi kötüye kullanma suçu -özellikle görevi
kötüye kullanma suçuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Mevzuatımızda
en geniş uygulama alanı olan ve yolsuzluğun tutarı
yönünden ucu açık olan bir maddeden söz ediyorum değerli arkadaşlarım-
ve nihayet, ticari sır, bankacılık sırrı veya
müşteri sırrı niteliğindeki bilgi ve belgelerin
açıklanması suçu. Bu suçların niteliğine bir kez
daha dikkatinizi çekiyorum. Bu arada, toplumsal gerginliğe
yol açan belli bazı suçların da bu kapsama girdiğini yine
dikkatlerinize sunuyorum.
İşte, değerli arkadaşlarım,
bu suçların uzlaşma kapsamına alınmasının
yaratacağı vahameti ve kaosu tasavvur etmek istemiyorum.
Ancak, yaratacağı toplumsal tahribatı bir kez daha
vurguluyorum. Aslında bu olayın özünde, bu teklifin özünde
Hükûmetin karakteristiğini ortaya koyan bir süreci yaşıyoruz.
Hangi sosyal sınıfa hizmet ettiğini, sosyal tercihlerini
hangi yönde kullandığını, hangi yapıdan yana
kullandığını gösteren bir tablodan söz ediyorum.
Hükûmetin, emek grubu ve çalışan yerine, belli bir sermaye
grubuna ve yasa dışı ve kayıt dışı örgütlenmeye
prim verdiğini gösteren bir tablodan söz ediyorum. Kayıt
dışı yapılanmayı hızlandıracak bir
süreçten söz ediyorum. İşte, tam bu aşamada Hükûmetin
bir diğer karakteristiğini vurgulamak istiyorum.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
Sayın Maliye Bakanı, Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerde,
kayıt dışılık oranının yüzde 25lere
düşürüldüğünü gururla ifade etti. Ancak, bakıyoruz,
aynı Hükûmetin ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Sayın
Ali Babacan, kayıt dışıyla ilgili olarak dört
yılda hiçbir ilerlemenin olmadığını ve bunu
itiraf ettiklerini daha on-on iki gün evvel söyledi. Değerli arkadaşlarım,
o zaman değerlendirme yapmamız gerekiyor, muhakeme yapmamız
gerekiyor, sorgulama yapmamız gerekiyor.
Kayıt dışı ekonomi ve bağlı
olarak kayıt dışı siyasetin Türkiyede bir sektör
haline geldiğini görüyoruz. Akaryakıt sektöründeki kaçağın
boyutunun 4 milyar dolar olduğunu Meclisin araştırma
komisyonu raporu ortaya koyuyor; sigara ve içkideki kaçağın
boyutunun sektörün yüzde 20si seviyesinde olduğunu genel müdür
açıklıyor; 30 milyon cep telefonunun kaçak olduğunu
kamuoyu çok iyi biliyor. Benzer bir tabloyu çayda ve şekerde yaşıyoruz.
Kayıt dışı yolsuzluk sürecinin dışında,
aleni ve sistematik yolsuzlukları bu zeminde ayrıca anlatmaya
gerek görmüyorum.
İşte, değerli arkadaşlarım,
bu Hükûmetin siyaseten dürüst olmadığını, inandırıcı
olmadığını, güven vermediğini, söylemleriyle
uygulamalarının mutlak anlamlarda çelişkiler taşıdığını
gösteren bir kimlikten, bir kadro yapılanmasından söz ediyorum.
Bu yasa teklifinde de bunun yansımalarını görüyoruz.
Dört yıldan bu yana neyi tartışıyoruz
biz? Ticari sır kavramının alanını daraltmaktan
söz ediyoruz. Dört yıldan bu yana yolsuzluklarla mücadele konusunda
en önemli engellerden birisinin ticari sır olduğunu dönüp
dönüp anlatıyoruz. Ama, getirilen bu teklifte neyi görüyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kart, lütfen konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun, bir dakikalık ek süre
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) Önergeyle
ilgili konuş!
ATİLLA KART (Devamla) Bu teklifte neyi görüyoruz
bakın: Ticari sır ve bankacılık sırrından
doğan suç ilişkilerini uzlaşma kapsamına aldığını
bu Hükûmetin. İbretle bunu görüyoruz. Hukuksal mekanizmaları
ve bağımsız yargıyı ikincil pozisyona iten bu
anlayışın ilerleyen süreçte hem fail ve hem de mağdur
açısından pazarlık yapma ve bu süreci istismar etme,
satın alma ve satma ilişkilerini başlattığını
ve kurumsallaştırdığını dehşetle göreceğiz.
Böyle bir sürecin sonunda ise daha uzlaşmış ve daha huzur
dolu adil bir toplum yapısının ortaya çıkmayacağı
açıktır. Bu sürecin adı nedir biliyor musunuz değerli
arkadaşlarım? Bu sürecin adı, ceza hukukunun da özelleştirilmesidir.
Bunun başka bir anlamı yoktur, bunun başka bir açıklaması
yoktur. Bu noktada da, bu siyasî kadroyu bir kez daha kutluyorum. Bu siyasî
kadroyu bir kez daha kutluyorum. Elbette tırnak içinde kutluyorum,
ama bunun sonuçlarını, bunun yarattığı vahameti
sizler görmeseniz bile çocuklarınız görecektir.
Ben, bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kart, teşekkür ediyorum,
sağ olun.
ORHAN ERASLAN (Niğde) Sayın Başkan,
karar yeter sayısı
BAŞKAN Dur, daha oylamaya geçmedim, oylamaya
geçince söyleyeceksin onu, daha, dur
ORHAN ERASLAN (Niğde) Biz, baştan söyleyelim,
sonra duymadım diyorsunuz. Peşin, yani, bizde.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şu
an, almış olduğumuz karar gereğince, çalışma
süresi tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı
ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 6 Aralık
2006 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati:
22.59