DÖNEM: 22 CİLT: 138 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
29uncu
Birleşim
7 Aralık 2006 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.-
Konya Milletvekili Özkan Öksüzün, 733üncü vuslat yıldönümü
münasebetiyle mutasavvıf, şair, bilgin ve düşünür
Mevlânâ Celâleddin Ruminin eserlerine ve düşüncelerine ilişkin
gündem dışı konuşması
2.-
Giresun Milletvekili Mehmet Işıkın, İstanbul-Beykozda
bulunan Serdaroğlu Ormanındaki orman ve çevre yağmalaması
iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili İnci Özdemirin, 2010 Avrupa Kültür
Başkenti ilan edilen İstanbulda çevre, yerleşim ve ulaşım
konularında yapılan çalışmalara ilişkin gündem
dışı konuşması
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.-
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında 23/11/2006 tarihli ve 5557 sayılı
Kanunun 6ncı maddesinin bir kez daha görüşülmek üzere geri
gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/1162)
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
CHP Grubu önerisi
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşderenin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147)
4.-
Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimurun; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (2/874) (S. Sayısı: 1249)
VI. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Muğla Milletvekili Ali ARSLANın, Sıcak Yuva Vakfının
bazı faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇUnun cevabı (7/17737)
2.-
Antalya Milletvekili Osman KAPTANın, Maliye Bakanı hakkındaki
bazı iddialara ve milletvekili lojmanlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali ŞAHİNin cevabı (7/18005)
3.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKANın, sulama, kalkınma ve zirai üretim kooperatiflerinin desteklenmesine
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKERin cevabı (7/18018)
4.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLUnun, peyzaj mimarı
kadrolarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITANın cevabı (7/18067)
5.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATURun, ÖSSde yaşanan başarısızlığın
nedenlerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
ÇELİKin cevabı (7/18101)
6.-
Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞin, Ankarada kumar oynatılan
kahvehane ve derneklerin denetimine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSUnun cevabı
(7/18165)
7.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, dolandırıcı
olduğu iddia edilen bir heyetle görüşmesine ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITANın cevabı
(7/18180)
8.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLERin, yükseköğrenim öğrencilerinin
burs ve yurt taleplerinin karşılanmasına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİKin cevabı
(7/18186)
9.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATURun, Adanadaki derslik ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİKin
cevabı (7/18188)
10.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, okullaşma
oranı göstergelerinin hesaplanmasına ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİKin cevabı
(7/18190)
11.-
Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYAnın, okullardaki
şiddet olaylarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİKin cevabı (7/18191)
12.-
Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYAnın, 15-19 yaş
arasındaki nüfusun okullaşma oranına ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİKin cevabı
(7/18192)
13.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEKin, ücretsiz
ders kitabı uygulamasına ve okullarda çalıştırılan
görevlilerin giderlerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİKin cevabı (7/18199)
14.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEKin, bir lisede
istenen yabancı dil kitaplarına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİKin cevabı
(7/18200)
15.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLERin, Mersin-Mutta uygulanan bir
projeye ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKERin cevabı (7/18215)
16.-
Edirne Milletvekili Rasim ÇAKIRın, Tarım Kredi Kooperatiflerine
ait Güven Sigortanın gayrimenkul satışlarına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKERin cevabı (7/18216)
17.-
Edirne Milletvekili Rasim ÇAKIRın, Tarım Kredi Kooperatifi
Genel Müdürüyle ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKERin cevabı
(7/18217)
18.-
İzmir Milletvekili Ali Rıza BODURun, gübre ve ilaçların
ambalaj atıklarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKERin cevabı (7/18218)
19.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Dünya Bankası kredili
veya hibeli projelere ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKERin cevabı (7/18219)
20.-
Samsun Milletvekili Sezai ÖNDERin, çeltik alım şartlarına
ve çeltik üreticilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKERin cevabı
(7/18220)
21.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Kütahya, Kilis, Kayseri,
Nevşehir, Siirt, Sakarya, Rize, Bursa, Bolu, Gümüşhane,
Bitlis, Erzurum, Elazığ, Bingöl, Bartın, Amasya, Aksaray,
Adıyaman, Ağrı, Kars, Düzce, Şırnak ve Çankırı
illerinde 2006 yılı için planlanan yatırımlara
ilişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİKin
cevabı (7/18321, 18322, 18323, 18324, 18325, 18326, 18327, 18328, 18329,
18330, 18331, 18332, 18333, 18334, 18335, 18336, 18337, 18338, 18339, 18340,
18341, 18342, 18343)
22.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ardahandaki bir köy okulu
ve lojmanının tamirat ve tadilatına ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİKin cevabı
(7/18575)
23.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ardahandaki bir köy okulunun
bakım ve onarımına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİKin cevabı (7/18584)
24.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ardahandaki bir köy okulunun
bakım, onarım ve öğretmen ihtiyacına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİKin cevabı
(7/18585)
25.-
Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞın, TMOnun çeltik
alım fiyatlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKERin cevabı (7/18596)
26.-
Çanakkale Milletvekili İsmail ÖZAYın, süt destekleme priminde
yapılan bir uygulamaya ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKERin cevabı (7/18597)
27.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLUnun,
yaşlılık aylığının artırılıp
artırılmayacağına ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLUnun
cevabı (7/18606)
28.-
Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİNin, Kocaelide meydana
gelen bir iş kazasına ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLUnun
cevabı (7/18629)
29.-
Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞin, SSKnın Ankaradaki
boş bir binasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLUnun cevabı
(7/18630)
30.-
İzmir Milletvekili Serpil YILDIZın, Ege Üniversitesi Tülay
Aktaş Onkoloji Hastanesinin personel ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITANın cevabı
(7/18648)
31.-
İzmir Milletvekili Ali Rıza BODURun, Ege Üniversitesi Tülay
Aktaş Onkoloji Hastanesinin personel ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITANın cevabı
(7/18649)
32.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMANın, Ege Üniversitesi Tülay
Aktaş Onkoloji Hastanesinin personel ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITANın cevabı
(7/18650)
33.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin, TMSF tarafından
el konulan teknelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENERin cevabı
(7/18706)
34.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin, Sayıştayın
bir raporunda TMSFden mahsuben tahsil edilen Hazine borçlarıyla
ilgili tespitlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENERin cevabı
(7/18707)
35.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin, TMSFnin Hazineye
olan vadesi gelecek borcuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENERin cevabı
(7/18708)
36.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin, Sayıştayın
bir raporundaki TMSFnin Hazine alacaklarını tahsiline
yönelik tespitlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENERin cevabı
(7/18710)
37.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin, TMSF Başkanının
İmar Bankasına yönelik bazı açıklamalarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif ŞENERin cevabı (7/18712)
38.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, oyuncak ithalatına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMENin cevabı
(7/18719)
39.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCAnın, Afyonkarahisara
yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Kürşad TÜZMENin cevabı (7/18720)
40.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜnün, Ege Üniversitesi Tülay
Aktaş Onkoloji Hastanesinin personel ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITANın cevabı
(7/18745)
41.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, Tarım Kredi
Kooperatiflerinin yönetimine ilişkin sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKERin cevabı (7/18757)
42.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞANın, Tarım Kredi
Kooperatiflerinin iştiraki olan Güven Sigortaya ilişkin
sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
EKERin cevabı (7/18758)
43.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet KOCAnın, Afyonkarahisara
yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKERin cevabı
(7/18759)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 14.00te açılarak beş oturum yaptı.
Tokat
Milletvekili İbrahim Çakmak, Dünya İnsan Hakları Günü
münasebetiyle, her fırsattan herkesin eşit olarak yararlanmasını
sağlamanın, hiç kimsenin düşüncesinden ve fikrinden
dolayı kişisel hak ve hürriyetlerinden mahrum edilmemesinin
önemine,
Yozgat
Milletvekili Mehmet Çiçek, Papa XVI. Benedictin Türkiyeyi ziyareti
sonrasındaki izlenimlerine,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Balıkesir
Milletvekili Orhan Sürün, Devlet Su İşlerinin bazı
bölge müdürlüklerinde çalışan sondaj çalışanlarının
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasına
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler cevap verdi.
Eskişehir
Milletvekili Mehmet Vedat Yücesan ve 34 milletvekilinin, pancar
tarımı ve şeker üretimindeki sorunların araştırılarak
sektörün desteklenmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/402) Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin,
sırası geldiğinde yapılacağı,
Gündemin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmının 264üncü sırasında
yer alan (10/329), 276ncı sırasında yer alan (10/342) ile
282nci sırasında yer alan (10/349) esas numaralı Meclis
araştırma önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
06/12/2006 Çarşamba günkü birleşiminde ve birlikte yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edilmediği,
Açıklandı.
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının:
1inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin
komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı:
904),
3üncü
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair (1/1115) (S. Sayısı: 1147),
5inci
sırasında bulunan, Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem
Cantimur'un, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair (2/874) (S. Sayısı: 1249),
Kanun
Tasarı ve Tekliflerinin görüşmeleri, ilgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4üncü
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler halinde görüşülmesi
kararlaştırılmış bulunan, Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ ve 11 Milletvekilinin, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/870) (S.Sayısı:1255)
görüşmeleri tamamlanarak, kabul edilip kanunlaştığı
açıklandı.
7
Aralık 2006 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 14.00te toplanmak üzere, birleşime 20.52de son verildi.
Nevzat
Pakdil
Başkan
Vekili
Ahmet Gökhan
Sarıçam Türkân
Miçooğulları
Kırklareli
İzmir
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.:
43
II. - GELEN
KÂĞITLAR
7 Aralık
2006 Perşembe
Tasarılar
1.-
Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı (1/1272) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2006)
2.-
İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı
(1/1273) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar Bilgi ve Teknoloji
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1.12.2006)
3.-
Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında
Kanun Tasarısı (1/1274) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2006)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili (Kotdivuar)
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/1275) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1.12.2006)
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili (Kotdivuar)
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/1276) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2006)
6.-
Kan, Kan Bileşenleri ve Ürünleri Kanunu Tasarısı
(1/1277) (Adalet ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1.12.2006)
Teklifler
1.-
İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktarın; Devlet İhale
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/902) (Plan ve Bütçe ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29.11.2006)
2.-
Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 18 Milletvekilinin; Çocukların
Uçucu Maddelerin Zararlarından Korunmasına Dair Kanun
Teklifi (2/903) (Adalet; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar Bilgi
ve Teknoloji; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1.12.2006)
Süresi
İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.-
Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞın, yabancı sigara
üreticilerinin yaptıkları fiyat artışları
ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18546)
2.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLERin, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın genel seçimlerde oy kullanabilmelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18547)
3.-
Mersin Milletvekili Şefik ZENGİNin, Mersin-Mut Kaymakamı
hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18548)
4.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, şehir dışına
taşınan Devlet hastanelerine ve okullara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18554)
5.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACInın, hukuk dışı
işlemler yapan belediyelere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18555)
6.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİRin, gıda bankacılığı
yürüten dernek ve vakıflara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18556)
7.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİRin, Fransa ile ekonomik
ilişkilere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18557)
8.-
Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞin, uluslararası kuruluşlardan
yardım alan sivil toplum örgütlerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18558)
9.-
İzmir Milletvekili Serpil YILDIZın, bir spor karşılaşmasında
yaşanan pankart olayına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18569)
10.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURTun, öğrenci yurtlarının
denetimine ve güvenliklerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18571)
11.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun, AK Parti Ordu-Fatsa
İlçe Başkanı hakkındaki iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18572)
12.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ardahandaki bir grup köyün
su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18573)
13.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ardahandaki bir köyün su
kanallarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18574)
14.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ardahandaki bir köyün yol
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18576)
15.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ardahandaki bir köyün memba
suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18577)
16.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ardahandaki bir köyün su
şebekesi sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18578)
17.-
Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNERin, Isparta-Eğirdirde
taşımalı eğitimde yaşanan bir soruna
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18588)
18.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLERin, Tuncelideki bir okulun
açılış töreninde yaşandığı iddia edilen
bir olaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18589)
19.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLERin, Mersin-Mut Kaymakamı hakkındaki
iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18590)
20.-
İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİLin, Kars Devlet
Hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18591)
21.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun, Aksaray Devlet
Hastanesinin verdiği bir sağlık raporuna ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18592)
22.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDUnun, kent merkezlerindeki
hastanelerin şehir dışına taşınacağı
iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18593)
23.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, Ardahanın bir köyünün
doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18594)
24.-
Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUNun, yurt dışından
getirilen hurda gemilere ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18598)
25.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, THY personelinin hamilelik
halinde sözleşmesinin feshine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18599)
26.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEMin, THYnin personel seçiminde
uyguladığı ankete ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18600)
27.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİRELin, Eskişehir-Osmaneli-Bursa-Bandırma
Demiryolu projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18601)
28.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİNin, Fransız
Meclisinde kabul edilen sözde Ermeni soykırımı ile ilgili
kanunun Lozan Antlaşması karşısındaki durumuna
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/18604)
7 Aralık
2006 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân
MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri arkadaşlarım, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 29uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı
söz vereceğim.
Konuşma
süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap
verebilir. Hükûmetin konuşma süresi yirmi dakikadır.
Gündem
dışı ilk söz, büyük mutasavvıf, şair, bilgin ve
düşünür Mevlânâ Celâleddin Ruminin vefatının 733üncü
vuslat yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen, Konya Milletvekili
Özkan Öksüze aittir.
Sayın
Öksüz, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
1.- Konya Milletvekili
Özkan Öksüzün, 733üncü vuslat yıldönümü münasebetiyle mutasavvıf,
şair, bilgin ve düşünür Mevlânâ Celâleddin Ruminin eserlerine ve
düşüncelerine ilişkin gündem dışı konuşması
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
büyük mutasavvıf, şair, bilgin ve düşünür Mevlânâ
Celâleddin Ruminin 733üncü vuslat yıl dönümü vesilesiyle söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Mevlânâ, yaşadığı döneme olduğu
kadar günümüze de ışık tutmuş önemli şahsiyetlerden
biridir. O, daha çok, ilahî aşk,
sevgi, zarafet ve hoşgörüyü hatıra getiren ve İslam
inancını gönüllere sunmayı hedef edinen bir anlayışın
öncüsü olmuştur.
Ne
mutlu ki, 2007 yılı UNESCO tarafından Dünya Mevlânâ
Yılı olarak ilan edilmiş, bu durum hem Mevlânânın hem
de ülkemizin daha iyi tanınması açısından önemli
bir fırsattır.
UNESCOnun
2007 yılını Mevlânâ Yılı ilan etmiş olması,
dünyadaki barış arayışlarının bir ifadesidir.
Bu durum, bize, İslam dininin savunduğu barış ve
hoşgörüyü bütün dünyaya bir kez daha anlatma fırsatını
verecektir. Kasıtlı olarak İslam dinine mal edilmeye
çalışılan çirkinliklerin, saldırganlıkların
ne kadar büyük bir yalan olduğunu anlatma fırsatını
sunacaktır. Çünkü, İslam, kollarını herkese açarak
barışa, sevgiye, ilahî aşka önem veren, içinde sonsuz barış
ve hoşgörü barındıran bir dindir. Mevlânâ, insan olarak
herkesi kucaklamıştır. Farklı dinlere, milliyetlere
sahip olsalar da insanların bir olduğunu ve insanın
her şeyin üstünde bir değer olduğunu söylemiştir.
Kimi zaman davranışları kızgınlık uyandırsa
da, ne pahasına olursa olsun, cahili okumuştan, halkı
hükümdardan ayırmamıştır. O, renkleri ve dilleri,
hatta inanışları ayrı olan insanları bir tutmuştur.
Mevlânâ, güzel ahlakıyla etrafına örnek olmuştur. O,
hep affedici olmuş, suçlulara karşı gösterdiği
hoşgörü ve anlayışı ve muamelesiyle onları
topluma ve insanlığa kazandırmıştır. Birleştirici
ve barıştırıcıdır, sevginin ve barışın
âdeta sembolüdür. Mevlânânın hudutsuz insan sevgisinde ve
hoşgörüsünde insan, yaratılmışların en
şereflisidir düsturu vardır. Bu şuurla insanları
kucaklamış, yaratılmışları âşık
olduğu Yaradandan ötürü herhangi bir nefis mücadelesine girmeden
hoş görmüştür. O, gönül adamıdır, sevgiyi her
şeyin üstünde tutar. Allahın baktığı yer gönüldür,
ten değildir. demiştir. Kimin aşka meyli yoksa kanatsız
bir kuş gibidir, vah ona! demiştir. Sevgiden acılar tatlılaşır,
sevgiden padişahlar kul olur. dizeleriyle gönül adamı olduğunu
herkese ilan etmiştir.
Mevlânâ,
yalnızca bir gönül eğiticisi ve şairi değil, aynı
zamanda insanoğlunun çağlar boyunca üzerinde tartıştığı
konulara çözümler sunan âlim ve mütefekkirdir. Bu özelliğinden
dolayı, Mevlânâ araştırmacısı olarak tanıdığımız
Profesör Doktor Arthur Mevlânâ, yedi yüzyıl evvel dünyayı
büyük kargaşalardan kurtarmıştır. Günümüzde Avrupayı
kurtaracak tek şey, yine, Mevlânânın eserleridir. demiştir.
Mevlânâ, alçak gönüllülükte büyüklük, büyüklükte alçak gönüllülük;
varlıkta yokluk, yoklukta varlık; hiçlikte kemal, kemalde
hiçlik göstermiştir. Mevlânânın eserlerinde aşkın
ve yüksek bir duyuşun ifadeleri bulunur. Harfler ve kelimeler,
onun yüksek duygularını ve düşüncelerini anlatmaya
kâfi gelmez. O, yanlış anlaşılmaktan veya anlaşılmamaktan
endişe duyar.
Mevlânânın
sevgi ve aşk felsefesi, yaşadığı günden bugüne,
yalnız İslam dünyasının değil, çeşitli
din ve kültürden olan bütün dünya insanlarının ilgi odağı
olmuş ve olmaya devam etmektedir.
Mevlânâ,
farklı din, dil ve ırktan insanları fikirleri etrafından
birleştirebilen nadir insanlardan biridir. Sevgi ve hoşgörünün
eksik olduğu günümüzde, Mevlânânın fikirleri ve eserleri
bizler için çok iyi bir örnek teşkil etmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öksüz.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Devamla) Yaşamını hamdım, piştim,
yandım sözleriyle özetleyen Mevlânâ 17 Aralık 1273 Pazar günü
Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Ölüm gününü yeniden doğuş
günü olarak kabul eden Mevlânâ, öldüğü zaman sevdiğine, yani
Allahına kavuşacağı için, ölüm gününe düğün
günü veya gelin gecesi anlamına gelen Şebi Arus
adını vermiştir. Bu gecede herkesin aklında,
Mevlânânın barış ve sevgi dileklerinin olduğundan
şüphem yoktur. Bütün Türkiye ve İslam âlemi aynı barış
dileklerini tekrarlamaktadır. Bu dileklere inanıyor, hepimiz,
savaşların bir an önce bitmesini, akan kanların dinmesini
ve insanlık âleminin huzur ve barış içinde yaşamasını
diliyoruz. Mevlânâ bize, yol diye hep sabır ve ümidi göstermektedir.
Ben
de, tüm dünyada barış ve hoşgörünün hâkim olacağını
umuyor, sözlerimi Mevlânânın şu davetiyle bitirmek istiyorum:
Ne
olursan ol yine de gel!
Nasılsan
öyle gel!
Durma,
çabuk gel, gelmem deme,
Ne
evet demek yaraşır sana ne hayır demek, dostum
Senin
şanına gelmek yaraşır
Sadece
gelmek.
Diyerek,
herkesi huzur ve barışa davet eden Mevlânâyı çok tanıtmak,
evrenselleştirmek, barışı arayan insanlık
adına yapacağımız en büyük görevdir. Bu görev hepimize
düşmektedir.
Bu
dileklerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Biz
de yüzlerce yıl öncesinden bütün insanlığa
ışık tutan Mevlânâ Celâleddin Rumiyi rahmet, minnet ve
şükranla anıyoruz.
Gündem
dışı ikinci söz, İstanbul-Beykoz Serdaroğlu
Özel Ormanında meydana gelen orman yağmalanmasıyla
ilgili söz isteyen, Giresun Milletvekili Mehmet Işıka aittir.
Sayın
Işık, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Giresun
Milletvekili Mehmet Işıkın, İstanbul-Beykozda bulunan
Serdaroğlu Ormanındaki orman ve çevre yağmalaması
iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET
IŞIK (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İstanbul-Beykozdaki Serdaroğlu Ormanındaki orman ve
çevre yağmasıyla ilgili olarak söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bir haftadır ülkemizin gündemine oturan
Serdaroğlu Ormanında yapılan yağmayı konuşuyoruz.
Özel ormanlarda, 6831 sayılı
Orman Kanununun 52nci maddesiyle bir değişiklik yapıldı
daha önce ve burada yüzde 6 yapılanmaya izin verildi. Ne olduysa
bundan sonra oldu. Önce, Saip Molla Ormanında, daha sonra Acarkentte
yüzde 90lara varan yapılaşma gerçekleşti. Bir sürü
şaibe ve yolsuzluklar büyük rantları beraberinde getirdi.
Daha kim bilir kaç özel ormanda ve devlet ormanlarında bu
yağma devam ediyor; zaman gelecek hepsini göreceğiz, zaman
içerisinde hepsi açıklığa kavuşacak.
Plan
ve Bütçe Komisyonunda, Çevre ve Orman Bakanlığı bütçesi
konuşulurken, korumayla ilgili bir soru sormuştum. Sayın
Bakan, çıktı, İstanbul ormanlarının her altı
ayda bir hava fotoğraflarıyla denetlendiğini ve çöpün
yerinden kalkmadığını ifade etti. Bunun üzerine,
Sayın Kumkumoğlu da Serdaroğlu Ormanının durumunu
sordu. Sayın Bakan çıktı Biz buraya memurlarımızı
gönderdik; ancak, silahlı tehdide maruz kaldılar ve geri
çekildiler, ben de valiliğe ve kaymakamlığa gereken
bildirimlerde bulundum. dedi. Bu haber, bu konuşma basına
yansıdı, Komisyon çalışmalarını izleyen
basına yansıdı ve Pandoranın kutusu açıldı.
Şimdi, bu noktadan itibaren konuyu gelişmeler olarak takip
etmemiz gerekiyor.
Sonra,
Genel Kurulda, Sayın Nusret Bayraktar yine bu konuyla ilgili
bir konuşma yaptı, Bakan söz aldı ve bugüne kadar nasıl
mücadele ettiğini anlattı. Sayın Bakan büyük bir mücadele
verdiğini, sanki yargı, idare ve yerel yönetimlerden gereken
duyarlılığı göremediğini ifade ederek, bunlar
hakkında verdikleri kararlarda ne derece yasalara uygun davrandıklarının
yetkili kurullarca denetiminin yapılmasına dair bir talebi
olup olmadığını belirtmedi.
Beykoz
Belediye Başkanlığınca verilen inşaat izninin
iptali için dava açıldığını; ancak, 3. İdare
Mahkemesinin idarenin talebini reddettiğini, daha sonra
İstanbul Mühendis ve Mimarlar Odasının aynı idare
mahkemesine açtığı davayla verilen inşaat izninin
iptal edildiğini belirtiyor. Onlara teşekkür ediyorum huzurunuzda,
Mimar ve Mühendisler Odasına, bir oyuna son verdiler.
Şimdi,
3. İdare Mahkemesinin, idarenin açtığı davayı
reddedip, 30/6/2005 tarihinde Mühendis ve Mimar Odasının aynı
nitelikli davasında iptal kararı vermesini dikkatinize
sunuyorum. Yani, idare dava açarken esas talebi neydi? Yeterli bilgi
ve belgeyi mahkemeye sunmadı mı? Usul hatası mı
yaptı? Sadece dava açmış olmak için mi dava açtı?
Sayın Bakan, Bakanlık müşaviri, hukuk müşaviri,
bölge müdürlüğünün avukatlarının bu konudaki tutumu
neydi? Bir incelemeye tabi tutuldu mu? Çünkü, büyük rantların
söz konusu olduğu bir dava bu. Sayın Bakan, konuşmasında,
sanki yağmalama olaylarının kendisinden önceki dönemde
gerçekleştiğini ve kendisinin her türlü mücadeleyi verdiğini
anlatmak istedi.
Şimdi,
peki, soruyorum: Özel ormanlarda ve amme müesseselerine ait ormanlara
verilecek izinlerle ilgili yönetmelikte -dikkatinize sunuyorum-
26/7/2005 tarihli değişikliği, daha önce, aynı yerde
bir yerde izne müsaade ederken, yapılanma iznine müsaade ederken,
birçok yerde yapılmasına müsaade ederek, yaptığı
değişiklikle ormanın bütünlüğünü bozmadı
mı? Sayın Bakanın yaptığı değişiklikti
bu.
Yine,
daha önce yüzde 6 yapılanma içinde olan enerji nakil hattı,
haberleşme, su ishale hattı, doğalgaz hattı, kanalizasyon,
yol ve benzerleri ile 6831 sayılı Orman Kanununun 17nci maddesine
göre genel kamu hizmetlerine yönelik verilen izinleri yüzde
6lık alana dâhil değildir diye değiştirmedi mi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
IŞIK (Devamla) Böylece, ek yapılanmalara ve yüzde
6yı yüzde 60lara çıkaran yapılanmalara müsaade etmedi
mi? Sayın Bakanın dönemi, 2005, 7nci ayı.
Şimdi,
şu soruyu sormak gerekiyor: Serdaroğlu Ormanında yaptığınızı
ifade ettiğiniz mücadele sırasında tam da Mühendis
ve Mimarlar Odasının açtığı davanın akabinde,
bu değişikliği yapmak nereden aklınıza geldi
Sayın Bakan? Neden, birçok yerde
sitelerin kurulmasına ve bunlar arasındaki bu çeşitli
altyapıların yapılmasına müsaade ettiniz? Neden?
Nereden geldi aklınıza? Kim talep etti? Art niyeti mi var,
üst niyeti mi var; bunu açıklamak durumunda Sayın Bakan. Neden?
Ondan sonra, kalkıp da ormanı ben koruyorum deme hakkına
sahip değilsiniz.
Serdaroğlu
Ormanındaki tahribatın tümünün bu Hükûmet döneminde olduğu
açıktır. 2003 yılında çekilen hava fotoğraflarında
bu alanda herhangi bir tahribat görülmemektedir. 2006da çekilen fotoğraflarda
ise, şimdi size de göstereceğim, gösterebileceğimi
tahmin ettiğim talanlar devam ediyor. Bakınız, şu
hale bakınız
Burada, som bir orman, yemyeşil bir saha
ve burada yapılanmalar
Bunlar, hep, 2003 ilâ 2006 arasında
gerçekleşen uygulamalar.
Şimdi,
şu soruyu sormak gerekiyor: Serdaroğlu Ormanında yaptığınızı
ifade ettiğiniz mücadele sırasında, tam da Mühendis
ve Mimarlar Odasının açtığı davanın akabinde
değişikliği yaptınız. Bu yönetmelik değişikliğinden
sonra -dikkatinize sunuyorum, sekiz gün sonra- Acar İnşaat
tekrar müracaat ediyor, izin istiyor. 9/9/2005te Orman Bakanlığından
yazılan yazıda, her türlü evrakının tamam olduğu,
izin verilebileceği, bir yazıyla bildiriliyor Acar
İnşaata; 2005; 9uncu ayın 9u.
Serdaroğlu
Ormanı büyük bir rant alanıdır. Burada çeşitli
oyunlar oynanırken, orman yağması burada ve birçok yerde
devam etmektedir.
MEHMET
KARTAL (Van) Mühürlüyken devam etmiş.
MEHMET
IŞIK (Devamla) Bugünlerde özel ve devlet ormanlarında yapılan
yağmayla ilgili çarşaf çarşaf resimler yayınlanmaktadır.
Bu tahribatın tamamı, bu Bakan zamanında, bu Hükûmet zamanında
-maalesef, üzülerek belirtiyorum- gerçekleşmiştir.
Şimdi, bu rantlara karşı olduğunu ballandırarak
anlatan Sayın Bakan, bu görüntüler karşısında, ne
yaptığını açıklamak durumundadır. Seyredip,
ondan sonra çevre ve orman koruyucusu kesilmek kolaycı yoldur,
samimi değildir.
BAŞKAN
Sayın Işık, şu anda sürenizi tam üç dakika geçtiniz.
Lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
MEHMET
IŞIK (Devamla) Efendim, müsaade edin; çok az bir kısım
kaldı, müsaade edin.
BAŞKAN
Hayır, şöyle: Yani, bir gündem dışı konuşmayla
bu konuların halledilmesi mümkün değil. Biraz daha
hızlı hareket ederseniz
MEHMET
IŞIK (Devamla) Ama, bazı şeylerin de konuşulması
lazım.
BAŞKAN
Anladım, konuşmanızı
Ama, şimdi bizim süremiz
sınırlı. O bakımdan diyorum. Bakın, üç dakikalık
müsamaha ettim, bir dakika içinde tamamlayın lütfen. Buyurun.
MEHMET
IŞIK (Devamla) Lütfen efendim.
Şimdi,
Sayın Bakan, çıkmış, diyor ki: Ben yüzde 6yı
çıkarttım, yüzde 6yı kabul etmiyorum, yüzde 5e indireceğim
diyor. Sayın Bakana buradan sesleniyorum. Diyorum ki: Gelin,
52nci maddeyi hep değiştirelim, hep yasaklayalım; var
mısınız? Orada var mısın Sayın Bakan?
Burada,
sadece ormanı koruyormuş gibi görünüp, orman alanlarındaki
yapılanmayı hızlandırmanın gerçek yüzü burada
ortaya çıkıyor. Sayın Bakan yönetmelikte değişiklik
yapmıştır, orman alanının talanını
teşvik etmiştir ve bu izni de, buna bağlı olarak da
Acar İnşaatın 2005in 9uncu ayındaki talebini de
olumlu cevaplamıştır. Ne zamana kadar? Mimarlar ve Mühendis
Odaları Birliği karar alıp, inşaat ruhsatını,
iznini durduruncaya kadar.
Efendim,
bir şey daha
Bir iki cümleyle bitireyim. Herhâlde Sayın
Başkanın sabrını zorluyorum.
Değerli
arkadaşlarım, tam on beş yıldır bu Büyükşehir
Belediyesini AKP yönetiyor.
AHMET
YENİ (Samsun) Siz Acarları niye müdafaa ediyorsunuz?
MEHMET
IŞIK (Devamla) Etmiyorum, Acarları müdafaa etmiyorum.
Sayın Bakanın hatasını söylüyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
MEHMET
IŞIK (Devamla) Acarları müdafaa etmek bana düşmez. Sayın
Bakanın burada
BAŞKAN
Sayın Yeni, lütfen
Sayın
Işık, karşılıklı konuşmayalım.
Lütfen konuşmanızı tamamlayınız. Bakınız,
tam iki kat süre oldu. İstirham ediyorum.
Buyurun.
MEHMET
IŞIK (Devamla) Peki efendim, peki Sayın Başkanım.
Evet,
hepinize teşekkür ediyorum. Tekrar, İstanbul Mimar ve Mühendisler
Odasına, bu talanı durdurduğu için, burada, huzurunuzda
teşekkür ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündemdışı
üçüncü söz 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul hakkında
söz talebinde bulunan, İstanbul Milletvekili İnci Özdemire
aittir.
Sayın
Özdemir, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3.-
İstanbul Milletvekili İnci Özdemirin, 2010 Avrupa Kültür
Başkenti ilan edilen İstanbulda çevre, yerleşim ve
ulaşım konularında yapılan çalışmalara
ilişkin gündem dışı konuşması
İNCİ
ÖZDEMİR (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
İstanbul, 2010 Avrupa Kültür Başkenti ilan edildi. Bunu çoktan
hak eden, ancak ciddi sorunları olan İstanbulda neler oluyor,
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şehirlerin
cazibe yarışına girdikleri bir dönemdeyiz. Bugün,
dünya kenti olma iddiasına sahip kentlerin yarışı
var. Kent yönetimleri, imar meseleleri kadar, kültürel, sosyal ve
ekonomik gelişme bakımından da büyük bir çaba gösteriyorlar.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi de bu bilinçle hareket
ediyor, yaptığı çalışmalarda dünya kenti
İstanbul vizyonunu hep en önde tutuyor. Neredeyse altmış
yıldır bir şehirleşme politikası ve planına
bağlı olmadan sürekli büyüyen bir İstanbul var. Birikmiş
sorunlarını bir bir ele alıyor ve çözüyor. Sayın
Başbakanımızın belediye başkanlığı
döneminde nasıl ki su sorunu çözüme kavuştuysa, hava kirliliği
ortadan kalktıysa ulaşım sorunu da çözülecektir.
İstanbul
Büyükşehir Belediyesi ikibuçuk yılda 103 yeni yol ve kavşak
inşa etti. Hizmete sunulan bu yatırımların maliyeti
1,1 milyar YTL oldu. 59 adet kavşak ve yol genişletme inşaatı
sürüyor. Tıkanan noktalar bölgesel kavşak sistemleriyle
açılıyor. İhale aşamasında olan ve projelendirilen
90 kavşak projesiyle bu sayı toplamda 252 olacak. Bu,
şimdiye kadar görülmemiş bir rakam. Ayrıca, beş
yıl için ulaşım yatırımlarına 18,5 milyar
YTLlik bir hedef konuldu, bu da bir rekordur. Daha önce yılda 2,5
kilometre metro yapılıyordu, bu dönemde yapılan çalışmalarla
bu rakam 6 kat artırılarak 15 kilometreye çıkarıldı.
Taksim-Kabataş arasını yüz on saniyeye indiren finiküler
sistemin açılışı yapıldı. Eminönü-Kabataş
cadde tramvayı, Zeytinburnu-Bağcılar tramvay hattı
İstanbulluların hizmetine sunuldu. Böylece, Bağcılar-4.
Levent arası bir saat on sekiz dakikada, Bağcılar-Kabataş
arası ise altmış dokuz dakikada kat edilir oldu.
Tamamı
72 kilometreyi bulan metro inşaatı bütün hızıyla
sürüyor. Kadıköy-Kartal, 4. Levent-Darüşşafaka, Otogar-Bağcılar
ve Bağcılar-Olimpiyat köyü metro hatlarının temeli
ise bu dönemde atıldı.
HÜSEYİN
BAYINDIR (Kırşehir) İstanbulda nefes alınmıyor,
nefes.
İNCİ
ÖZDEMİR (Devamla) Yaklaşık 50 kilometre uzunluğundaki
bu hatların toplam maliyeti 2 milyar 100 milyon dolar civarındadır.
Yine, Taksim-Yenikapı, Edirnekapı-Sultançiftliği ve
Aksaray-Yenikapı metro hatlarındaki çalışmalar
sürüyor. Toplam maliyeti 540 milyon dolar civarında olan 21,2
kilometre uzunluğundaki bu sistem tamamlandığında
İstanbulda bir ulaşım devrimi yaşanacak.
HÜSEYİN
BAYINDIR (Kırşehir) İstanbulda kapkaçtan siz bile sokağa
çıkamıyorsunuz.
İNCİ
ÖZDEMİR (Devamla) Bunlara ben sonra cevap vereyim isterseniz.
Yaklaşık
97 kilometrelik bir hat da projelendirme aşamasında. Raylı
sistemde nihai hedef 505 kilometredir. Bu gerçekleştiğinde
bir dünya şehri olarak Londra ve Parisin 450 kilometrelik metro
ağı aşılmış olacaktır. Bütün bu çalışmaların
toplam maliyeti ise toplamda yaklaşık 4 milyar YTLdir. Bunlara
on iki şeritli bir otobana bedel Marmarayın da 2009da eklenmesiyle
şehrin doğu-batı aksında ulaşımda ciddi
bir rahatlama hissedilecektir.
Önümüzdeki
yıl E-5te Metrobus Projesi hayata geçiyor. Günlük 480 bin yolcu
kapasitesi olan bu güzergâhta çok ciddi bir rahatlama hissedilecek.
Bunun için 26 metre uzunluğunda ve 220 yolcu kapasiteli metrobuslar
alınıyor. İlk etapta 50 adet metrobus alınacak ve Mecidiyeköy-Küçükçekmece
arasında kesintisiz hizmet vermeye başlayacaktır.
Devrim
niteliğinde bir proje olan Yeditepeye Yedi Tünel Projesi kapsamında
33 tünel yol planlandı, toplam 78 kilometre olacak.
Deniz
ulaşımında ise, İDO, 73 gemi ve 81 iskele ile dünyanın
en büyük araç ve yolcu taşımacılık şirketi haline
geldi.
Konforlu
bir ulaşım için İETTye 500 yeni klimalı otobüs
alındı. Bu otobüsler özürlü vatandaşlarımızın
rahatlıkla binebileceği tek basamaklı araçlar oldu.
İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Son Hamle, 140 Çözüm sloganıyla
üç yıl gibi kısa bir süre içerisinde bütün dere ıslahlarını,
arıtma tesislerini ve kolektörlerini tamamlıyor. Bugün,
İstanbuldaki atık suyun yüzde 85i arıtılıyor.
İstanbulun sürekli sel baskını yaşayan 141 kronik
noktası, yapılan yatırımlarla 10un altına
düştü. Son iki yılda gerçekleştirilen projelerle onlarca
yıldır çözülemeyen Alibeyköy sel baskınları tarihe
karıştı, ki, bunu herhâlde hepiniz televizyonlardaki
görüntülerden hatırlıyor olacaksınız.
Her
bir beldeye yapılan park ve bahçelerle İstanbuldaki yeşil
alan miktarı yaklaşık 40 milyon metre kareye çıkarıldı.
Yine 5216 sayılı Yasayla şehre katılan belde ve
köyler için içme suyu yatırımları tek tek hayata geçirildi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özdemir.
İNCİ
ÖZDEMİR (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İstanbulun iki büyük hedefi vardı: Olimpiyatlara ev sahipliği
yapmak ve kültür başkenti olmak. Bu büyük hedeflerden birisi
gerçekleştirildi. Artık İstanbul 2010 Avrupa Kültür
Başkenti. İstanbulun adı bu yıldan itibaren tüm dünyada
kültür ve sanatla anılacak. Avrupa Birliği, bu süreçte
şehrimize önemli bir maddi katkı sağlayacak. Bu kapsamda
2010a kadar İstanbul 31 milyon euro, 2010da da 65 milyon euroluk
bir kaynak kullanacak.
İstanbul
Büyükşehir Belediyesi, şehrimizin kültür hayatının
zenginleşmesi amacıyla faaliyet ve yatırımlarına
da devam ediyor. İstanbul Şehir Tiyatroları tarihinde
ilk kez, 2006 yılında üç yeni sahneyi birden faaliyete geçirdi.
Böylece koltuk kapasitesi bir buçuk kat daha arttı. 1-2 Ekim tarihlerinde
Kâğıthane Sadabat Sahnesi ve Üsküdar Kerem Yılmazer
Sahnesinin açılışları yapıldı, Ümraniye
Atakent Sahnesi de en yakın zamanda açılacak.
İstanbulda
başlatılan kentsel dönüşüm projelerinde ise büyük mesafe
katedildi. Zeyntinburnu pilot bölgesi binalar tek tek arandı,
nüfusunun yarısının yaşadığı on ilçede
binalar taranıyor. Kentsel dönüşümün ne denli önemli olduğunu
siz değerli vekillerim yeterince bildiği için detaylarına
girmeyeceğim.
İstanbul
Büyükşehir Belediyesi herkes ev sahibi olana kadar sloganıyla
başlattığı konut hamlesini büyük bir başarıyla
sürdürüyor. Bu dönemde KİPTAŞla 30 bini aşkın konutun
yapımına başlandı. Bunların bir kısmının
inşaatı bitti, bir kısmı da devam ediyor. Aynı
şekilde TOKİyle
5.194 konut inşa ediliyor, dar gelirli insanımızın
başını sokacağı evler üretiliyor. Bu konutların
3.116 adedi 2007nin Şubatına kadar bitecek. Başlatacağı
yeni sosyal konut projeleriyle, İstanbullular, çok az peşinatla,
çok uzun vadeli rakamlarla, konut sahibi olmaya devam edecekler.
Elbette, konut edindirmede birinci öncelik, dar gelirli ve özürlü
vatandaşlarımızın olacak.
Bütün
bu uygulamalar, devlet ile vatandaşı karşı karşıya
getirecek çirkin ve çarpık, yanlış yerleşim anlayışını
da ortadan kaldırma yolunda çok önemlidir. 2010 yılı Avrupa
Kültür Başkenti ilan edilen İstanbulumuzu bu çirkinliklerden
kurtarmak ve korumak hepimizin görevi olmalıdır.
Bütün
bu özetlemeye çalıştığım gelişmeler, dünya
incisi, kültür başkenti İstanbulumuz için olmazsa olmazlardır.
Tek tek değil, yetişilemediği için toplu açılışlarla
halka sunulan bu hizmetlerin, yatırımların gece gündüz,
kar, yağmur, çamur demeden çalışarak imza atan Değerli
Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Kadir
Topbaş Beyefendiye ve kıymetli ekibine de İstanbul
Milletvekili olarak teşekkür ediyorum, Yüce Rabbimin, güçlerine
güç katmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Sayın
milletvekilleri, 2007 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2005 Mali Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarılarının
Genel Kurulda görüşme programı bastırılarak dağıtılmıştır.
Bütçeler üzerinde şahıslar adına söz almak isteyen sayın
üyelerin söz kayıt işlemleri 12 Aralık 2006 Salı günü
09.30-10.30 saatleri arasında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
toplantı salonunda, Başkanlık Divanı kâtip üyelerince
yapılacaktır. Bu saatten sonra söz kaydı, Kanunlar ve
Kararlar Müdürlüğünde yapılacaktır.
Söz
kaydını, her sayın üyenin bizzat yaptırması gerekmektedir.
Başkası adına söz kaydı yapılmayacaktır.
Genel
Kurulun aldığı karara uygun olarak, kişisel söz
kaydı, bütçenin tümü üzerinde, her tur için ve bütçe görüşmelerinin
sonunda lehte ve aleyhte olmak üzere ve sadece biri hakkında yapılacaktır.
Bir milletvekili, sadece bir tur için söz kaydı yaptırabilecektir.
Sayın
üyelerin bilgilerine sunulur.
Cumhurbaşkanlığının
bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.- Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında 23/11/2006 tarihli ve 5557 sayılı
Kanunun 6ncı maddesinin bir kez daha görüşülmek üzere geri
gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
(3/1162)
07/12/200
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İLGİ:
24.11.2006 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-20374/51473 sayılı yazınız.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca 23.11.2006 gününde kabul edilen
5557 sayılı "Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"
incelenmiştir.
Yasa'nın
6. maddesiyle 03.07.2005 günlü, 5403 sayılı Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Yasası'na eklenen geçici 3. maddede,
"11/10/2004
tarihinden önce, gerekli izinler alınmadan tarım dışı
amaçlı kullanıma açılmış bulunan arazilerin
istenilen amaçla kullanımı için, bu Kanunun yayımı
tarihinden itibaren bir yıl içerisinde Bakanlığa
başvurulması, hazırlanacak toprak koruma projesine
uyulması ve tarım dışı kullanılan tarım
arazilerinin her metre karesi için beş Yeni Türk Lirası ödenmesi
şartıyla izin verilir.
Söz
konusu arazi ve tesislerin istenilen amaçla kullanımı
için çeşitli kurumlardan alınması gerekli ruhsat, izin
gibi işlemler, Bakanlığa başvuru tarihinden itibaren
2 yıl içerisinde tamamlanıncaya kadar başvuru sahipleri
faaliyetlerine devam ederler. Bu süreler içerisinde gerekli izinleri
alamayanların üretim faaliyetleri ilgili idarelerce durdurulur.
Tarım
arazisi vasfından çıkarılan araziler, ilgili kuruluşlarca
başvuru sahibinin isteği doğrultusunda vasfını
değiştirir",
düzenlemesine
yer verilmiştir.
Geçici
maddenin,
-
Birinci fıkrasında, 11.10.2004 gününden önce, gerekli izinler
alınmadan tarım dışı amaçla kullanıma
açılan arazilerin, istenilen amaçla kullanılması
için gerekli düzenleme yapılmakta,
-
İkinci fıkrasında da, söz konusu arazi ve tesislerin 2
yıl süresince, ruhsat ve izin alınmadan istenilen amaçla
kullanılmasının sürdürülmesine olanak sağlanmakta,
gerekli ruhsat ve izinlerin alınması için 2 yıl süre tanınmakta,
bu süre içinde gerekli izni alamayanların üretim etkinliklerinin
durdurulacağı belirtilmektedir.
Geçici
maddeyle, özellikle bir yabancı şirket ya da varsa belirli
şirketlere ilişkin, tarım arazilerinde kurulu kimi
sanayi tesislerine, izin, onay ve ruhsatlarının yargı
kararıyla iptal edilip edilmediğine bakılmaksızın
üretim etkinliklerini sürdürme olanağı getirilmektedir.
Böylece,
izin, onay ya da ruhsatı yargı kararı ile iptal edilerek
hukuksal dayanaktan yoksun kalan sanayi tesislerine yasal geçerlilik
tanınıp yargı kararları etkisiz kılınmaktadır.
Anayasa'nın
2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin, Başlangıç bölümünde
belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir
hukuk devleti olduğu belirtilmiştir.
Hukuk
devleti, tüm etkinliklerinde hukuka ve Anayasa'ya uyan devlettir.
Anayasa'nın egemenliği ve bağlayıcılığı
yanında yasakoyucunun uymak zorunda bulunduğu ilkeler
ve evrensel hukuk kuralları vardır.
Evrensel
hukuk ilkelerine göre, yasaların genel, soyut ve nesnel olması,
kişiye özgü olmaması gerekmektedir. Yasaların bu
ögelere uygun çıkarılması hukuk devleti olabilmenin
koşullarındandır. Ayrıca, yasaların kamu yararı
amacıyla çıkarılması da hukukun bilinen ilkesi
gereğidir.
Anayasa
Mahkemesi'nin çeşitli kararlarında da vurgulandığı
gibi, yasaların genelliği ilkesi, özel, güncel ve geçici
bir durumu gözetmeyen, belli bir kişiyi hedef almayan, aynı
statüdeki herkesi kapsayan kuralların getirilmesini zorunlu
kılmaktadır.
İncelenen
Yasa'nın, özellikle bir yabancı şirketin ya da varsa belirli
şirketlerin tarım arazilerinde kurulu sanayi tesislerinin
sorununu çözmek amacını taşıyan 6. maddesindeki
düzenleme, yasaların genel, soyut ve nesnel olmasını
evrensel hukuk kurallarıyla ve Anayasa'nın hukuk devleti
ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Ayrıca,
Anayasa'nın,
-
11. maddesinde, Anayasa'nın yasama, yürütme ve yargı organlarını,
yönetimi, diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel
hukuk kuralları olduğu vurgulanmış,
-
138. maddesinde de, yasama ve yürütme organları ile yönetimin,
yargı kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organlar
ile yönetimin, yargı kararlarını hiçbir biçimde değiştiremeyeceği,
bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği kurala
bağlanmıştır.
Bu
kurallar, Anayasa'da hukuk devleti niteliğinin gereği
olan hukukun üstünlüğü ilkesinin benimsendiğini, Anayasa'nın
ve yargı kararlarının bağlayıcılığının
koruma altına alındığını göstermektedir.
Özellikle
bir yabancı şirkete ya da belirli şirketlere ilişkin,
izin ya da ruhsatı hukuka aykırı bulunarak yargı
kararı ile iptal edilen tarım arazilerinde kurulu sanayi
tesislerinin üretim etkinliklerini sürdürmelerine olanak
sağlayan yasa kuralının, hukuk devleti, Anayasa'nın
bağlayıcılığı ve üstünlüğü, yargı
kararlarının bağlayıcılığı ilkeleriyle
bağdaşmadığı sonucuna varılmaktadır.
İncelenen
Yasa'nın 6. maddesinde yer alan düzenlemeye "benzer"
bir düzenlemenin, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Yasası'nın geçici 1. maddesinde de yapıldığını
belirtmek gerekir.
Ancak,
5403 sayılı Yasa'nın geçici 1. maddesinde, gerekli
izinler alınmadan tarım dışı amaçla kullanıma
açılmış tarım arazilerinin istenilen amaçla kullanılabilmeleri
kimi biçimsel ögelerin yanında "tarımsal bütünlüğü
bozmamaları" koşuluna bağlanmıştır.
Oysa, incelenen Yasa'nın 6. maddesinde, bu "esaslı koşul"a
yer verilmediği görülmektedir.
Tarım
dışı amaçlı kullanıma açılmış tarım
arazilerinin "tarımsal bütünlüğü bozmamak" koşuluyla
tarım dışı amaçla kullanılmalarında kamu
yararı açısından önemli bir sakınca bulunmamasına
karşılık, tarım arazilerinin "tarımsal
bütünlük" aranmadan istenilen amaçlarla kullanılmasına
izin verilmesi tarım topraklarının bir daha eski duruma
getirilemeyecek ölçüde elden çıkarılması ya da nitelik
değiştirmesi gibi sakıncalı sonuçlar yaratacaktır.
Bu nedenle, incelenen Yasa kuralının kamu yararıyla
da bağdaşmadığı açıktır.
Öte
yandan, incelenen Yasa'nın 6. maddesiyle yapılan düzenlemelerle,
hukuka aykırı bir etkinliğin 3 yıl süreyle koruma
altına alınarak sürdürülmesi sağlanmaktadır.
Oysa,
yasalara, ulusal çıkarlara ve kamu yararına aykırı
olduğu yargı kararlarıyla hükme bağlanmış,
hukuka aykırı bir etkinliğin, ilgili kamu yönetimlerince
hiç geciktirilmeden durdurulması hukuk devleti ilkesi ile
Anayasa'nın 11. ve 138. maddeleri uyarınca zorunludur.
-Ayrıca,
Anayasa'nın 10. maddesinde, herkesin, ayırım gözetilmeksizin
yasa önünde eşit olduğu, hiçbir kişi, aile, zümre ya da
sınıfa ayrıcalık tanınamayacağı,
Devlet organları ve yönetimin tüm işlemlerinde yasa önünde
eşitlik ilkesine uygun davranmak zorunda bulunduğu belirtilmiştir.
İncelenmekte
olan Yasa'nın 6. maddesiyle, bir yabancı şirket ya da belirli
şirketlerin hukuka aykırı durumları ve etkinlikleri
Yasa'nın güvencesi ve koruması altına alınmış
olmaktadır ki, böyle bir düzenlemenin "ayrıcalık"
tanıma niteliği taşıdığı ve Anayasa'nın
10. maddesine aykırı düştüğü kuşkusuzdur.
Yayımlanması
yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5557 sayılı
"Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun", 6. maddesinin Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nce bir kez daha görüşülmesi için, Anayasa'nın
değişik 89 ve 104. maddeleri uyarınca ilişikte geri
gönderilmiştir.
Ahmet
Necdet Sezer
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
IV. -
ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu
önerisi
07.12.2006
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 07.12.2006 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Ali
Topuz
İstanbul
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının
198 inci sırasında yer alan 596ya 1 inci Ek Sıra Sayısının
(Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan) bu kısmın 4
üncü sırasına alınması önerilmiştir.
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Cumhuriyet
Halk Partisi Grup önerisinin lehinde, Sayın Atilla Kart, Konya
Milletvekili ve Sayın Gökhan Durgun, Hatay Milletvekillerinin
söz talepleri vardır. Önerinin aleyhinde, Sayın Kerim Özkul,
Konya Milletvekili ve Sayın Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekillerinin
söz talebi vardır.
Lehte,
okuduğum iki arkadaşa, aleyhte, okuduğum iki arkadaşa
söz vereceğim.
İlk
söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi lehinde söz isteyen,
Konya Milletvekili Atilla Karta aittir.
Sayın
Kart, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu tarafından Danışma Kuruluna önerilen,
Danışma Kurulu tarafından oybirliğiyle kabul
görmediği için Genel Kurul gündemine getirilen grup önerisinin
lehinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bugün gündeme getirdiğimiz dosyayla
ilgili bilirkişi raporundaki özet değerlendirmeyi Genel
Kurulun bilgilerine sunmak istiyorum. Şu değerlendirme
yapılıyor:
1)
AKBİL sisteminde tutulan ve üretilen bilgiler, BELBİM Bilgi
İşlem Yazılım Grubunun müdahalesi açık durumdadır.
2)
İETT, İDO gibi kuruluşlar, yani, İstanbul Deniz Otobüs
İşletmeleri gibi kuruluşlar, BELBİMden aldıkları
kullanım sayısı bilgilerini, dolayısıyla
hak ediş tutarlarını kontrol etme imkânına sahip değillerdir.
3)
AKBİL bilgisayar kayıtlarında bulunan tutarsızlıklar
kayıtların değiştirildiğini ortaya koymaktadır.
4)
Yapılan incelemenin ön sonuçlarına göre, İETT gibi
kurumlar olması gerekenden az veya gecikmeli hak ediş alarak
ciddi zarara uğramışlardır.
Kamu
kurumlarının gelir kayıplarını belirlemek
için söz konusu sistemin kullanıma girdiği 1995 yılından
bugüne kadar tüm işlemlerin bilgisayar ve muhasebe finans kayıtlarının
incelenmesi gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu dosyadaki suçlamalar zimmet, kamu taşıma
biletlerinde kalpazanlık, resmî evrak ve kayıtlarda sahtecilik
ve cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak yolundaki iddialardır.
Suç tarihleri -dikkatinize önemle sunuyorum- 1997, 1998 ve 1999
yıllarıdır. Ortada resmî kayıtlara yönelik tahrifat
ve oynama iddiaları vardır. Bu iddialara muhatap olan kadro,
dönemin İstanbul Büyükşehir Belediyesi kadrosudur. Bu
iddiaları müfettiş ve yargılama dosyalarındaki
tanımlamalarla aktarıyor ve ifade ediyorum.
Geldiğimiz
noktada neyi görüyoruz? Bu kadro, bugün Türkiyeyi yönetiyor değerli
arkadaşlarım, ağırlıklı olarak bu kadro
bugün Türkiyeyi yönetiyor. Benzer uygulamalar bugün de yapılıyor.
Türkiyeyi yönetmekte olan bu kadrolara yönelik iddia ve suçlamaların
kamuoyu tarafından bilinmesi, demokrasinin gereğidir.
Bu suçlamalardan beraat de edebilirsiniz, bu konuda herhangi bir
saplantımız yok, ancak, kamu yönetimine talip olanlar ve
kamuyu yönetenlerin yargılama aşamasına gelen, gelmiş
olan dosyaları gizlemeye hakları olamaz, kamuoyunun mutlaka
bilgilendirilmesini gerektiren bir hal söz konusudur.
Bu
kapsamda değerlendirme yaptığımız zaman, dokunulmazlıklar
konusunda neden böyle bir tıkanma süreci yaşıyoruz,
bunu herhâlde sorgulamamız gerekiyor, öncelikle, bunu sorgulamamız
gerekiyor. Devamında da, Acarkent ve benzeri yapılanmaları
sorgularken, hedef saptırmak yerine, İstanbulun son on-on
iki yıldaki yerel yönetim yapılanmalarını ve son
dört-beş yıldaki merkezi hükûmet yapılanmalarını
herhâlde göz ardı etmemek ve birinci derecede sorumlu olarak kabul
etmek gerekir. Artık, geldiğimiz aşamada sızlanma,
şikâyet etme ve hedef saptırma yerine, iş ve icraat yapmamız
ve hizmet üretmemiz gerekmektedir.
Temelde
Hükûmetten kaynaklanan bu tabloyu, bakıyoruz, dört yıldan
bu yana, dokunulmazlıkların sınırlandırılması
sürecinde de yaşıyoruz.
Bakın
değerli arkadaşlarım, soruşturma izninin, bu kavramın
istismar edilmesi, diğer kamu görevlilerinin de dokunulmazlığı
var yolundaki söylemin gayri ciddi boyutları, İç Tüzükün
organize bir şekilde eylemli olarak ihlal edilmesi, bunları
anlatmayacağım, bunları üç yıldır, dört
yıldır her zeminde anlatıyoruz. Geldiğimiz
aşamada, son iki-üç aydaki bir gelişmeye dikkatinizi çekmek
istiyorum. Bakın, yolsuzluklara yol açan bürokrat, iş adamı,
siyasetçi üçgenindeki ticari sır kavramıyla ilgili gelişmeleri
bilgilerinize sunmak istiyorum.
Dört
yıldan bu yana ticari sır kavramının sınırlarının
somutlaştırılması ve daraltılması yolunda
kamuoyunda ve akademik çevrelerde bir mutabakatın olduğunu
biliyoruz. Nitekim, bu dönemde, 22nci Yasama Döneminde, büyük iddialarla,
büyük söylemlerle bir araştırma komisyonu kurduk, Meclis
araştırma komisyonu kurduk. Meclis araştırma komisyonu
raporunda da, o raporun dokuz ve yirmi beşinci sayfalarında
da bu konuya temas ediliyor ve yasalarımızda ve Meclis
İç Tüzüğünde mevcut olan bu kavramın, ticari sır
kavramının yolsuzluklarla mücadelede önemli bir engel
teşkil ettiği vurgulanıyor, bu engellerin kaldırılması
gereğinden söz ediliyor değerli arkadaşlarım. Bunu
kim diyor? Sizler diyorsunuz, Genel Kurul diyor bunu. Ee, geldiğimiz
aşamada nasıl bir süreci yaşıyoruz? Bakın,
dört yıllık söylemi içinde, dört yıllık süre içinde,
her zaman bu yoldaki değerlendirmelere katıldığını
ifade eden Hükûmetin, daha dün görüşmeleri tamamlanan Ceza Kanunu
değişiklikleriyle ilgili yasa teklifinin 22nci maddesiyle
ticari sır, müşteri sırrı, bankacılık
sırrından doğan suçları da uzlaşma kapsamına,
pazarlık kapsamına aldığını ibretle görüyoruz,
ibretle izliyoruz. Bu suçları yasal himaye altına almanın,
yasal koruma altına almanın bir gerekçesi olabilir mi değerli
arkadaşlarım? Bunun bir açıklaması olabilir mi?
Dün burada bunları Sayın Bakana yöneltiyoruz, Sayın
Bakan en ufak bir açıklama getiremiyor, getirebileceği
bir açıklama yok.
Aslında
bu gelişmeyle bu Hükûmetin gerçek yüzünü, gerçek kimliğini
ortaya çıkaran bir süreçle karşı karşıyayız.
Yolsuzlukla mücadele etmek, kamu personel rejimini bütünüyle
dengeli bir yapı içinde oluşturmak, değiştirmek gibi
ciddi ve kalıcı bir çalışmanın içinde olmadığını,
olamayacağını bu vesileyle bir kez daha görüyoruz değerli
arkadaşlarım. Bu gelişme dahi -biraz evvel de ifade ettiğim
gibi- Hükûmetin, aslında, hangi sosyal yapıya hizmet ettiğini
gösteriyor. Bunun bir diğer anlamı ise, bir diğer
açılımı ise -en hafif deyimiyle söylüyorum- yolsuzluğa
ve kayıt dışılığa göz yummaktır. Ben
bu suçu işlerim, yakalanmazsam sorun yok, yakalanırsam da
belli bir bedelle kurtulurum, anlayışını ve örgütlenmesini
kurumsallaştırıyoruz.
Saygıdeğer
Arkadaşım, bu konuda gülmek yerine, gelip bu konulara somut
ve ciddi cevap vermeye davet ediyorum, sizleri sorumluluğa davet
ediyorum. Ama, bunlara cevap vermek yerine, bunları önemsemeyen
tavrınız, aslında bugün geldiğimiz noktayı
gösteren ibret verici bir süreç.
FARUK
ÇELİK (Bursa) Hayret bir şey!
RECEP
GARİP (Adana) Siz kendi sorumluluğunuzu biliyor musunuz?
ATİLLA
KART (Devamla) Bunları anlatmaya çalışıyoruz,
bunları izah etmeye çalışıyoruz ve sizleri bu konularda
ciddi cevap vermeye davet ediyoruz, ama bunu göremiyoruz, yaşadığımız
sıkıntı bu. Bunları anlatmaya devam edeceğiz.
AGÂH
KAFKAS (Çorum) Yanlış şeyler anlatıyorsan
ATİLLA
KART (Devamla) Bakın değerli arkadaşlarım, kamu
personel rejimi çalışmaları konusunda da bu sürecin
yaşandığını görüyoruz. Acil Eylem Planında,
bir yıl içinde, kamu personel rejimi düzenlemesini yapacağını
vaat eden Hükûmetin, 15 Temmuz 2003 ve Temmuz 2004 tarihli Genel Kurul
konuşmalarında, en geç 2004 yılı sonuna kadar bu
çalışmayı tamamlayacağını ifade ettiğini
görüyoruz. Daha sonra 2006 yılı konuşmalarında
Sayın Mehmet Ali Şahin, Efendim, bu tasarıyı, bu
taslağı 2007 yılı başında Meclis gündemine
sunacağız. diyor.
Bakıyoruz,
bu yöndeki eleştiriler gündeme geldiği zaman, gerek Adalet
Bakanı ticari sır konusunda ve gerek Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin kamu personel rejimi konusunda aynı söylem
içinde. Aynen aktarıyorum: Efendim, biz Hükûmet olarak ticari
sır ve kamu personel rejimi yapılanmasına çok önem veriyoruz.
Bu beklenti ve hassasiyetleri anlayışla karşılıyoruz.
Hazırladığımız tasarı veya taslağı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kart, buyurun, bir dakikalık süre içinde konuşmanızı
tamamlayınız.
ATİLLA
KART (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
en
kısa zamanda, 2007 yılı başında Genel Kurul
gündemine sunacağız.
Değerli
arkadaşlarım, bunlar, gayriciddi ve inandırıcı
olmayan söylemlerdir, Hükûmetin gerçek kimliğini yansıtan,
gösteren söylemlerdir; hiçbir geçerliliği yoktur, hiçbir ciddiyeti
kalmamıştır. Dört yıldan bu yana böylesine temel
konuları Meclis gündemine getirme iradesini ortaya koyamayanların
yolsuzlukla mücadele amaçlarının varlığından
söz edemezsiniz. Yolsuzlukla mücadele ediyor izlenimi veren ve
yolsuzluk ilişkilerini sistematik hale getiren, denetlenemez
bir duruma getiren bir siyasi yapılanmayla karşı karşıyayız.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu gerçekleri bundan böyle
de her zeminde anlatmaya devam edeceğiz.
Bu
değerlendirmelerle, bu düşüncelerle Genel Kurulu bir kez
daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önerinin
aleyhinde, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Buyurun
Sayın Kandoğan.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Şunun için
aleyhinde söz aldım: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, bugüne kadar
müteaddit kereler dokunulmazlıklarla ilgili dosyaları
ve bu konuyu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşıdı.
Ancak, bütün burada yapılan görüşmelerin neticesinde,
iktidar partisi milletvekillerinin oylarıyla, getirilen
öneriler burada reddedildi. Biraz sonra, yine iktidar partisinin
oylarıyla, getirilen bu öneri de yine reddedilecek ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinde yapmış olduğumuz bu çalışmanın
bir karşılığı olmayacak.
Bakınız,
biraz önce Divan Kâtibimiz, Sayın Cumhurbaşkanından
geri gelen bir kanunla ilgili geri gönderme gerekçesini okudu.
Şimdi, son dönemde, hatırlayın, haftalardan beri Vakıflar
Kanunu, 15 ile yeni üniversite kurulmasıyla ilgili kanun, Toprak
Koruma ve Kullanma Kanunu ile ilgili görüştüğümüz son üç
kanun Sayın Cumhurbaşkanından geri geldi. Biz, burada
çıktık, hepsinde söyledik: Yanlış yapıyorsunuz,
bu kanunlar Sayın Cumhurbaşkanından geri döner. Gelin,
burada görüşürken bu söylediğimiz fikirler doğrultusunda
bununla ilgili bir düzenleme yapalım, bu yanlıştan dönün
dedik, ancak sizlere dinletemedik.
Şimdi,
dokunulmazlıklarla ilgili elimde belgeler var. Şimdi, 25
Ekim 2002 tarihine sizi götürmek istiyorum. Ne oldu 25 Ekim 2002 tarihinde?
Türkiye bir canlı yayına kilitlendi, 2002 seçimlerinden
çok kısa bir süre önce. O canlı yayında Türkiyenin çeşitli
meseleleri tartışıldı Sayın Erdoğan ve
Sayın Baykal arasında ve tartışmanın bir bölümünde
de dokunulmazlıklarla ilgili konu gündeme geldi. Sayın
Baykal, o gün, konuşmasında, dokunulmazlıkların
kürsü sorumsuzluğu dışında sınırlandırılması
gerektiğini dile getirdi, ama Sayın Erdoğan oradan dedi
ki: Niçin kürsü sınırlandırması olsun? Onu da kaldıralım,
vatandaş Ahmet efendinin böyle bir hakkı var mı? Aynen
cümle böyle: Vatandaş Ahmet efendinin böyle bir hakkı var
mı? Yani, o akşam Sayın Başbakan, Sayın Baykaldan
bir adım daha ileri giderek, bütün dokunulmazlıkların,
kürsü sorumsuzluğunun da dâhil edilerek bütün dokunulmazlıkların
kaldırılmasını istedi ve Sayın Baykala bir
teklifte bulundu: Hep beraber, el ele bunu gerçekleştirelim.
Sayın Başbakan 70 milyonun huzurunda söz verdi. İşte
burada, konuşmalar burada.
Şimdi
beşinci yıla girdik. İşte, Meclisin son yasama
yılı. Ne zaman dokunulmazlıklarla ilgili olarak bir
düzenleme yapacaksınız? İktidar partisine soruyorum,
Sayın Başbakana soruyorum: Milletin huzurunda vermiş
olduğunuz söze dört yılı aşkın bir zamandan beri
niçin sahip çıkmıyorsunuz? Niçin, verdiğiniz sözden
geri duruyorsunuz? Niçin korkuyorsunuz? Bir endişeniz mi var,
bir panik içerisinde misiniz ki bu meseleyi Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine taşımıyorsunuz? Ne zaman taşıyacaksınız?
İşte, seçimlere de az bir süre kaldı. Seçimlerden sonra
da yeriniz zaten bu taraf olacağı için, böyle bir değişikliği
gündeme getirmeniz bile belki söz konusu olmayacak. Bir ara 370 kişilik
milletvekilliği çoğunluğuna sahiptiniz, Anayasayı
değiştirecek güce sahiptiniz. Niçin Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine getirmediniz?
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) Burada da yerleri yok.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Şimdi... Hayır, biz de destek verelim.
Bakınız, biz de destek verelim. Cumhuriyet Halk Partisi hazır,
Anavatan Partisi hazır; biz de destek verelim, geliniz, bu dokunulmazlıklarla
ilgili meseleyi, halkın önünde söz verdiğiniz meseleyi
Meclisin son yılında hep beraber yapalım.
Şimdi,
dokunulmazlık dosyaları gündeme geldiğinde AK Partili
arkadaşlar çıkıyorlar buraya, okudum -karbon
kâğıdı koyun- hepsi birbirinin aynısı, aynısı.
Biraz sonra aynı konuşma yapılacak. Efendim, Cumhuriyet
Halk Partisi Uzlaşma Komisyonuna üye vermiyormuş
Peki,
ben, buradan size soruyorum: Uzlaşma Komisyonunu toplamadan
burada kaç anayasa değişikliği yapıldı? Kaç
anayasa değişikliği yapıldı? O anayasa değişikliklerinde
Uzlaşma Komisyonu toplantısına ihtiyaç duymuyorsunuz,
ama, iş ne zaman ki dokunulmazlığa geliyor, efendim, Uzlaşma
Komisyonuna Cumhuriyet Halk Partisi üye vermiyormuş da onun
için toplanamıyormuş
Diğerlerinde nasıl yaptınız?
Diğer anayasa değişikliklerini Uzlaşma Komisyonu
toplanarak mı yaptınız? Toplanmadı hiçbirinde.
İki:
Şimdi, milletvekilleri gelecek, diyecekler ki: Efendim, Türkiyede
dokunulmazlığı olan çok memur var, önce onları bir
halledelim, ondan sonra milletvekili dokunulmazlığıyla
ilgili sıraya geçeriz.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bakınız -ben, kaymakamlık
yaptım, vali yardımcılığı yaptım-
4483 sayılı bir Kanun var, memurların ve diğer kamu
görevlilerinin yargılanmalarıyla ilgili bir Kanun. O Kanunda
ön inceleme yetkisi kaymakamlara ve valilere verilmiş. Yani,
ben, kaymakam olarak o yetkiyi kullandım, ön inceleme yetkisi
verdim ve ön inceleme yetkisi neticesinde karar verdim. Yani, bunun
içerisinden, uygulamadan gelen birisiyim.
Şimdi,
Türkiyede yargılanmayan memur diye bir şey yok, yok böyle
bir şey. Kim aksini iddia ediyorsa gelsin, burada memurlar Türkiyede
yargılanamıyor, yargılanmalarının önünde
engeller var, kısıtlamalar vardır diye hiç kimse bir
şey söylemesin. Çünkü, 4483 sayılı Kanun çok açık
bir şekilde. 4483 sayılı Kanunun 7nci maddesi, ön incelemenin,
yani hakkında bir ön inceleme başlatılan memurla ilgili
ön incelemenin otuz gün içerisinde bitirileceği hükmünü amir.
Yani, bir memurla ilgili ön inceleme başlatmışsanız,
otuz gün içerisinde bitmesi gerekir. Bu süre çok acil hâllerde on
beş gün uzatılabilir ve kırk beş gün içerisinde ön
inceleme bitiyor. Ön inceleme üzerine verilen karar, vali ve kaymakamlar
veriyor bu kararı ve diğer kamu görevlileri veriyor; bu
karar, eğer ön incelemeyle izin verilmişse ilgili memur,
izin verilmemişse yetkili cumhuriyet başsavcısı
veya şikâyetçi, bölge idare mahkemesine ve Danıştay 2.
Dairesine itiraz edebiliyor. Yani, o verilen kararla ilgili olarak
cumhuriyet başsavcıları devreye giriyor ve verilen
kararla ilgili olarak, ret kararı verilmişse cumhuriyet
başsavcıları bizzat bölge idare mahkemesine ve Danıştay
2. Dairesine itiraz edebiliyor. İtiraz üzerine bölge idare mahkemesi
ve Danıştay 2. Dairesi üç ay içerisinde karar vermek mecburiyetinde.
Yani, bir soruşturmayla ilgili, memurla ilgili bir soruşturma
başladığı andan itibaren azami beş ay içerisinde
bu soruşturma tamamlanıyor. Bütün memurlar için bu geçerli.
Bundan istisna yok.
Şimdi,
buna itirazınız varsa, bunu da bir dokunulmazlık
zırhı olarak görüyorsanız, 355 kişilik Meclis çoğunluğunuz
var, anayasa değişikliği de gerekmez veya gerekirse
bizler de destek olalım, buradan yüzlerce kanun geçirdik diye
övünüyorsunuz, geliniz, bu memurların yargılanmalarıyla
ilgili olarak bu kanunu da ortadan kaldıralım, bütün memurların
yargılanmasını bu usulden çıkaralım, yetkili
cumhuriyet başsavcılıkları direkt olarak soruşturma
açsınlar, soruşturma yapsınlar. Buna niye yoksunuz?
Bunu kim yapacak?
Şimdi,
biraz sonra geleceksiniz, diyeceksiniz ki, önce bunu kaldıralım.
Gelin, kaldıralım, gelin. Ben teklif vereceğim ama, benim
verdiğim teklifleri işleme koymuyorsunuz. İktidar
partisinden bir milletvekili bir kanun teklifi versin veya Hükûmet
bir tasarı getirsin, bunu burada görüşelim, bunu burada
halledelim, sizin istediğiniz şekilde, bütün memurlar
yargılansın. Yani, bu, bir mazeret değildir.
Onun
için, değerli milletvekilleri, bu milletin önünde bizzat Sayın
Başbakan tarafından verilen ve bugüne kadar arkasında
durulmayan bu sözün, beşinci yasama yılında bu Meclisçe
hayata geçirilmesinin mutlaka gündeme getirilmesi lazım.
Yoksa, yarın seçim meydanlarına gittiğinizde, dokunulmazlıklarla
ilgili bu husus sizin önünüze konacak değerli milletvekilleri.
Gittiğiniz her yerde bu size sorulacak: Niçin beş yılda
bu anayasa değişikliğini yapmadınız, dokunulmazlıklarla
ilgili sınırlamaları niçin ortadan kaldırmadınız,
diye, gittiğiniz her yerde, hem milletvekilleri olarak sizlere
hem de Sayın Başbakana Başbakan sıfatıyla
sorulacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kandoğan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) Vakit geçmiş değildir sayın
milletvekilleri.
Bakınız,
elimde bir araştırma var. Araştırmayı da siz yapmışsınız.
Türkiyede yolsuzlukla mücadele noktasında bu Hükûmeti başarılı
buluyor musunuz? diye sormuşlar. Bu anket, sizin anketiniz.
Yüzde 57,6sı, Hükûmeti yolsuzlukla mücadelede başarılı
bulmuyor. Bunun içerisinde fikrini belirtmeyenler de var. Öyle
olunca, yaklaşık yüzde 75-80lik bir kesim, sizin, Türkiyede
iktidar olduğunuz günden beri yolsuzlukla yaptığınız
mücadeleyi -eğer yapıyorsanız-
başarılı bulmuyor. Niye bulmuyor? Çünkü, basında
ve televizyonda her gün görüyorsunuz, siyasetçi-bürokrat-iş
adamı üçgeni içerisinde ortaya çıkan iddialar -doğruluk
derecesini ben buradan söyleyemem- her gün gazetelerin baş
sayfalarında ve televizyon ekranlarında. İşte
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK
ÇELİK (Bursa) Sizinkiler çok yolsuzluk yapmış Ümmet,
çok. Ne yapalım, bitiremiyoruz.
BAŞKAN
Sayın Kandoğan, teşekkür ediyorum.
ÜMMET
KANDOOĞAN (Devamla) Ben teşekkür ediyorum.
MEHMET
YILDIRIM (Kastamonu) Siz de az değilsiniz, siz de yaptınız,
siz berabersiniz. Merkez sağın yaptığını
kimse unutamaz. Siz yıkanmış değilsiniz yani.
FARUK
ÇELİK (Bursa) Yaşa Mehmet Bey.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin lehinde, Hatay Milletvekili
Gökhan Durgun.
Sayın
Durgun, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Grubumuzun önerisi lehinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Meclisteki
tabloya bir göz atmaya kalkarsak, karşımıza çıkan
rakamlar şunlar: Dokunulmazlık dosya sayısı 277.
Mecliste 144 milletvekili hakkında 251 dokunulmazlık dosyası
var ve bu dosyaların 251 tanesi, milletvekili sıfatı
sona erinceye kadar ertelenmesi konusunda karara bağlanmış.
Şimdi, böyle bir Meclis, böyle bir karar ve dokunulmazlıklar
konusunda hâlâ aynı ısrarı sürdüren bir iktidar.
İktidar
partisi olarak siz, bugün muhalefet olan biz de o dönemde beraberce
bu halka söz verdik. Dedik ki: İktidara gelir gelmez -kim gelirse
gelsin- bu dokunulmazlıklar olayını çözeceğiz.
Sayın Başbakan televizyon programında söz verdi. 70
milyonun önünde söz verdiniz. Bakın, birkaç ay sonra seçime gidilecek.
Peki, siyasetçi sözünü tutmadan, bu sözünü yerine getirmeden nasıl
halkın karşısına çıkacak? Bir daha mı söz
vereceksiniz? 2007 seçimlerinde, yine, Sayın Başbakan, aynı
sözü vererek, bu milleti kandırıp oyunu mu almaya çalışacak?
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başbakan konuşuyor, diyor
ki: Yolsuzluklara damardan girdik. Bu söz inandırıcı
olmaktan çok uzak. Yolsuzluklara damardan girmenin ilk adımı,
iğnenin ucu, dokunulmazlıkları kaldırmaktır.
Yani, Sayın Başbakan bunu söylerken şaka mı yapıyor,
yoksa, bu konuyu ciddiye mi almıyor, orasını çok net bilemiyorum.
Şunu
da söylemek istiyorum: Hiçbir iktidar, sizin iktidarınız
kadar yolsuzluklara bulaşmamıştır. Bu konular seçimlerde
konuşulmuştur, millet tarafından benimsenmiştir,
sahiplenilmiştir; ancak, bugün geldiğimiz noktada,
ısrarla, birtakım gerekçeler öne sürülerek dokunulmazlıklar
konusu rafa kaldırılmış durumdadır.
Sayın
Başbakan diyor ki: Bu konuda acele etmeyelim. Hakkında dava
açılmış benim bazı arkadaşlarım var. Bunlar
çok değerli insanlardır. O nedenle, bunu şimdi gündeme
getirmek istemiyorum.
ABDULLAH
ERDEM CANTİMUR (Kütahya) Ne zaman dedi?
GÖKHAN
DURGUN (Devamla) Dedi.
ABDULLAH
ERDEM CANTİMUR (Kütahya) Yok öyle bir şey.
GÖKHAN
DURGUN (Devamla) Demiş, demiş; buyurun, var. Yani, kalkarsınız
buradan gelir söylersiniz.
ABDULLAH
ERDEM CANTİMUR (Kütahya) Söyleriz.
GÖKHAN
DURGUN (Devamla) Aynen bunu söylemiş.
ABDULLAH
ERDEM CANTİMUR (Kütahya) Nerede?
GÖKHAN
DURGUN (Devamla) Dokunulmazlık konusu bazı arkadaşlar
hakkında dava açılmıştır, bunu gündeme getirmeyelim
diyerek geçiştirilecek bir konu değildir. Tam tersine,
Türkiyede bugün temiz siyaset anlayışına ulaşabilmek
için benim arkadaşlarım hakkında iddia varsa dokunulmazlıklarını
kaldıralım, hemen yargılayalım, aklanırsa
devam eder, suçlu bulunursa cezasını çeker demek lazım.
Böyle
bir tabloyla uygar bir toplum olunabilir mi, uygar bir ülke olunabilir
mi? Avrupa Birliğine girmeye çalışıyoruz. Avrupa
Birliğine girmek demek, uygarlık yolunda bir adım atmak
demek. Avrupa Birliğini uygarlık noktasında yakalamaya
çalışıyoruz. Avrupa Birliğine mensup ülkelerde
yolsuzluk dosyası 257 tane yok, 277 tane yok, 144 milletvekili
hakkında yok. Ama, ne yazık ki, Avrupa Birliğine girmek
için limanlarımızı -bugün yine televizyonlarda vardı-
ve havaalanlarımızı açıyoruz. Ankaradan ses yok,
Finlandiyada bunlar tartışılıyor. Kimler, hangi
kapının arkasında ne söz vermişler, bunu da bilmek
çok mümkün değil.
Bakın,
Meclisteki dokunulmazlık dosyalarının listesini size
okuyayım: İhaleye fesat karıştırmak, görevi
kötüye kullanmak, hayalî ihracat yapmak, naylon fatura düzenlemek,
evrakta sahtecilik yapmak, dolandırıcılık yapmak,
zimmet, nitelikli zimmet suçu, usulsüz arsa satışı yapmak,
kayıp trilyon hesabını vermemek, kamu taşıma
biletlerinde kalpazanlık yapmak
Liste bu.
MEHMET
YILDIRIM (Kastamonu) Hakaret de var. Hakareti de hem biz yapmışız!
GÖKHAN
DURGUN (Devamla) Liste bu ve bu arkadaşlarımız bugün
milletvekili, kanun çıkartıyor; ama, bir düşünürün
çok güzel bir sözü var: Temel ahlakî kavramlarda mutabık kalınmamış
toplumlarda odalar dolusu kanun da yapsanız hiçbir sorunu çözemezsiniz.
Sizin de yaptığınız şimdi bu.
Sayın
Maliye Bakanına da gelmek istiyorum. Sayın Maliye Bakanı
Üç defa gensoru verdik. Maliye Bakanı hakkında, üç defa da
bu gensorularımız reddedildi. Gensoru açılmasına
gerek olmadığı ortaya çıktı, bunu bu şekle
getirdiniz. Ancak, naylon faturacılıktan af çıkartarak
Maliye Bakanını akladınız.
Başka
arkadaşlarınızla ilgili de var, onlar için de kanun hazırlayın,
onları da aklayın, ondan sonra kaldırın şu dokunulmazlıkları.
Biz, yargılanmak istiyoruz. Benim de dosyam var, benim de dosyam
bekliyor, ama benim dosyam biraz önce saydığım suçlardan
dolayı değil. Seçimlerde seçim yasaklarına uymamışım,
gece güneş battıktan sonra miting yapmışım, konuşma
yapmışım, onunla ilgili bir dosya var. Derhal kaldırın
benim dokunulmazlığımı. Benim dokunulmazlığımı
kaldırmanızı istiyorum. Ben yargılanmak istiyorum.
Adalet bulmak, hak aramak, en kutsal haktır. Bunu niye esirgiyorsunuz
bizden? Bıraktık sizi sırtınızdaki dosyalarla,
biraz önce saydığım bu suçlarla baş başa
bırakıyoruz sizi, siz onları sırtınızda
taşımaya devam edin; ama, bizim sırtımızda bu
dosyalar kalmasın, kaldırın dokunulmazlığımızı.
Bunu istiyoruz, bunu da yapmıyorsunuz. Yani, böyle ilginç bir
konu.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyede manzara bu. Dünyanın hiçbir
demokrasisinde olmadığı kadar geniş bir dokunulmazlık
zırhı var Türkiyede, milletvekillerinin sırtına
geçirilmiş; dünyanın hiçbir demokrasisinde böyle bir
şey yok. En kapsamlı, en mutlak, en yaygın, en acımasız,
yargıya en çok mesafeli bir dokunulmazlık sistemi Türkiyede
ve bu hâlâ mevcut şeklini korumaya devam ediyor. Türkiyede siyaset
kirlenmiş, yolsuzluklar siyasetten güç almış, siyaset
yolsuzlukların içinde yer almış, önü açılmış.
Türkiyenin arınması lazım, Türkiyenin temizlenmesi
lazım, dürüst bir yönetimin ortaya çıkması lazım.
Her şeyden önce, siyaset, hesabı verilebilir bir yönetime
kavuşturulması lazım.
Burada
bunlara itiraz edebilecek birisi var mı? Yok. Ama, her neyse, üç
tane gerekçeyle biraz sonra burada yine aynı şeyleri söyleyeceksiniz ve diyeceksiniz ki,
bu nedenle dokunulmazlıklar kalkmıyor.
Değerli
arkadaşlarım, siyaset cesaret işidir. Eğer hakkındaki
iddialar doğru değilse, bu iddiaları cesaretle
çıkıp yargılanmanın yolunu açmak gerekir. Ama, ne
yazık ki bu cesareti sizlerde göremiyoruz.
Türkiyenin
temel gündemi yolsuzlukla mücadele, yoksullukla mücadele. Tabii,
yolsuzluk olunca yoksulluk da onun beraberinde geliyor, birlikte
geliyor. Ekonomik problemler, ekonomik sıkıntılar da
beraberinde geliyor. Bununla birlikte Türkiyenin borçları
da artıyor. İç ve dış borcun artmasının temel
sebeplerinden bir tanesi de yolsuzluklardır. Eğer dokunulmazlıkları
kaldırmazsanız, sadece kürsüyle sınırlandırmazsanız
dokunulmazlıkları, siyasetçi-bürokrat-iş adamı
üçgeni, kumpası devam edecek ve bu yolsuzlukların önü
alınamayacak.
Baklava
çalan çocuğa ceza verebiliyoruz, normal bir vatandaşa ceza
verebiliyoruz, ama kendimizi bu konuda ayırıyoruz. Peki,
neden kaçıyoruz? Kaçmamak lazım, gidip hesabını
vermek lazım.
Değerli
arkadaşlarım, bu şekilde, Türkiyenin hiçbir sorununu
çözmek mümkün değildir. Bu anlayışla, bakın,
aşağıda da bunları çözemiyorsunuz. Bu sefer, bu
yolsuzluklar, taa illere kadar, ilçelere kadar gidiyor; Ali Dibolar
çıkıyor, Ali Edeler çıkıyor, Ali Cengizler çıkıyor.
Yani, Aliyle başlayıp, sonunda ne kadar kurum, kuruluş
varsa, beraber, birlikte bu işler ortaya konuyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık
yapma işi de çok ilginç. Yani, bir belediyede çalışan
bir arkadaşımızın, çok ilginç bir şekilde, otobüs
biletlerini sahte bastırıp sattığı iddiasıyla,
bugün, dosyası mevcut. Niye bunları kaldırmıyorsunuz?
Bu insanlara da hakaret ediyorsunuz, bu insanlara da günah ediyorsunuz.
Kaldırın, adamlar yargılansın.
ALİ
İBİŞ (İstanbul) Siz o arkadaşa yakıştırıyor
musunuz?
GÖKHAN
DURGUN (Devamla) Tamam işte, yargılansın. Ben de aynı
şeyi söylüyorum sayın arkadaşım. Yani, kaldırın,
yargılansın. Yani, bunu istemek, bunu söylemek doğru
olan bir şey değil mi? Buna hakkımız yok mu? Yani, bu
ne iddiası? Ne gerek var bu iddialara? Allahınızı
severseniz, söyleyin. Yani, bu iddialara ne gerek var? Yolsuzluk,
ihaleye fesat karıştırma, sahte bilet basma, zimmet,
bir sürü olay. Yani, niye bu insanları saklıyoruz, niye bu
insanları bu zırhın içine koyup da toplumda bu Meclisin,
bu Parlamentonun, bu demokrasinin itibarını düşürüyoruz?
Bir başka ülke, böyle bir demokrasiye, böyle bir ülkeye saygı
duyabilir mi? Bu vaziyette, bu tabloyla Avrupa Birliğine girilebilir
mi?
Yani,
Avrupa Birliğine girerken neyi kastediyoruz, neyi bekliyoruz?
Ekonomik olarak herkesin oraya gideceğini mi düşünüyoruz?
Ben böyle bakmıyorum. Uygarlığını örnek almaya
çalışıyorum. Uygarlığıdır bizim örnek
almamız gereken Avrupa Birliğinde. Orada böyle bir olay
yok, varsa da çok az. Hemen gereği yapılıyor. Ama Türkiyede
yıllardan beri, ne yazık ki, bu konu çözülemiyor.
Tabii,
bu böyle devam ederken, bir de geçmişteki siyasetçilerden hesap
sorma olayı var. Komisyonlar kuruluyor, eski iktidar olanlar,
muhalefet olanlar, gidiyor yargılanıyor. Ama, yarın-öbür
gün, bu konularda da dosyası bulunanların önümüzdeki dönemde
de yargılanacağını unutmamak gerekir. O günler
de gelecek. Ancak, bütün bunlara rağmen bugün bu öneriyi verdik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÖKHAN
DURGUN (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
GÖKHAN
DURGUN (Devamla) Ben de bu önerinin lehinde oy kullanacağımı
belirtiyorum.
Hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önerinin
aleyhinde, Konya Milletvekili Kerim Özkul.
Sayın
Özkul, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
KERİM
ÖZKUL (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar; benden önceki konuşmacılar, yarın
halkın içerisine gittiğimizde bize dokunulmazlıkları
soracağından bahisle, dokunulmazlıkların kaldırılmasını
talep ettiler. Efendim, biz yarın halkın içerisine gitmeyeceğiz,
bugün de halkın içerisindeyiz. Şahsen ben, her hafta sonu
Konyada seçmenlerle birlikteyim. İlçe ilçe, belde belde, köy
köy dolaşıyorum, orada halkımızın sorunlarını
bire bir yerinde tespit etmeye çalışıyoruz.
Bugüne
kadar hiçbir sade vatandaş bana dokunulmazlıklarla ilgili
bir sual tevdi etmedi, dokunulmazlıklara ilişkin bir
şikâyette de bulunmadı. Bu nedenle, halkın gündeminde
dokunulmazlıklarla ilgili bir madde yok. Halkın gündeminde
neler var? Halkın gündeminde, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşeceğimizi haftalar önce belirttiğimiz, salı
günü Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarla birlikte karara
bağladığımız
Onların talebi üzerine
TRTyle ilgili araştırma önergeleri tekliflerini görüştük.
Ondan sonra da bu hafta neleri görüşeceğimizi birlikte
karara bağlamıştık. Halkın gündeminde olan
şeyler bunlar.
Bakın,
biz bugün neyi görüşeceğiz: Sayın Kütahya Milletvekili
Abdullah Erdem Cantimurun vermiş olduğu kanun teklifini
görüşeceğiz. Kanun teklifiyle
18/10/2006 tarihinden beri
ölüm aylıkları bağlanamıyor. Zira, ilgili hükmü,
Anayasa Mahkemesi 18/10/2005 tarihinde iptal etti ve Türkiye Büyük
Millet Meclisine bir yıllık süre verdi. Bir yıl içerisinde,
ölüm aylıklarının bağlanmasına ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni bir düzenleme yapmakla yükümlü
idi, görevli idi.
İşte,
biz, buna ilişkin kanun teklifimizi verdik, gündemdeki yerini
de aldı. Bugün görüşeceğimiz konu, Ölüm Aylıklarının
Bağlanmasına İlişkin Kanun Teklifidir. Halk bunu
bizden bekliyor. 18/10/2006 tarihinden itibaren ölüm aylıkları
bağlanamıyor. Öncelikle gündemin
ALİ
TOPUZ (İstanbul) Biz buna karşı mıyız?
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Karşı değilsiniz ama, İç Tüzükün
verdiği yetkiyi
Biraz önce Sayın Atilla Kart dedi ki
BAŞKAN
Sayın Özkul, Genel Kurula hitap edelim, lütfen.
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Evet. Biraz önce Sayın Atilla Kart dedi ki: Dokunulmazlıkla
ilgili açıkça İç Tüzük ihlali yapıyorsunuz. Acaba
ben yanlış mı hatırlıyorum diye, tekrar İç
Tüzükü açtım ve baktım. İç Tüzükün ilgili maddesi Karma
Komisyon, dokunulmazlığının kaldırılmasına
veya kovuşturmanın milletvekilliği veya bakanlık
sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar
verir. diyor.
Burada,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, önüne gelen dokunulmazlık dosyalarının
belli bir oranında dokunulmazlığı kaldırmakla
yükümlü, diye bir ifade göremedim ben. Türkiye Büyük Millet Meclisi,
önüne gelen dokunulmazlık dosyalarını, dokunulmazlık
talebini, ya kaldırır dokunulmazlığı ya da
dönem sonuna bırakabilir. Bunlardan istediği birini tercih
etmekle özgürdür, özgür iradeyle söz verir
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) Sayın Genel Başkanın söz verdi.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) Karşı olan yok ki!
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulduğu
günden bugüne kadar dokunulmazlıklar hep istisnai olarak kaldırılmıştır.
HALİL
TİRYAKİ (Kırıkkale) Başbakan söz vermedi
mi?
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Seksen altı yıllık Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarihine baktığınızda, dokunulmazlığı
kaldırılan milletvekili sayılarının bir
elin parmaklarını geçmediğini görürsünüz arkadaşlar.
Dokunulmazlığın
kaldırılması istisnai bir durumdur ve İç Tüzük de
Türkiye Büyük Millet Meclisine dokunulmazlıkların kaldırılması
ya da soruşturmanın dönem sonuna bırakılması
yetkisi vermiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu yetkiyi
özgürce kullanmaktadır. Herhangi bir İç Tüzük ihlali yoktur.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Yapamayacağınız sözü niye verdiniz
peki?
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Efendim, Cumhuriyet Halk Partisi, sıklıkla,
dokunulmazlıklara ilişkin konuyu Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine getirmektedir.
Sizlerden
şunu istirham ediyorum: Lütfen, Türkiye Büyük Millet Meclisi
dokunulmazlıklara ilişkin tutanakları bir inceleyin.
Klişeleşmiş laflarla, kalıplaşmış
laflarla, hemen hemen tüm konuşmaların yüzde 95i aynı
şeyler, aynı şeyleri ifade ediyorlar, aynı şeyleri
söylüyorlar ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini işgal
ediyorlar.
Ben,
bu haftanın Mevlânâ Haftası olması nedeniyle, Hazreti
Mevlânânın bir sözüyle konuşmamı sona erdirmek istiyorum.
Hazreti Mevlânâ diyor ki: Dün, dünde kaldı cancağızım.
Bugün yeni şeyler söylemek lazım. diyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Dünkü sözlerinizi unuttunuz mu?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, görüşmeler tamamlanmıştır.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.21
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.30
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân
MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
V.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşderenin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
BAŞKAN 1inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleri ile ilgili komisyon
raporu gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2nci sırada yer alan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S.
Sayısı: 904)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükûmeti
Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik
Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik
Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Kütahya
Milletvekili Abdullah Erdem Cantimurun, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
4.-
Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimurun; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/874) (S.
Sayısı: 1249) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükümet? Yerinde.
Komisyon raporu 1249 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
(x)
1249 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
Teklifin tümü üzerinde, AK Parti
Grubu adına Abdullah Erdem Camtimur, Kütahya Milletvekili;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bayram Meral, Ankara Milletvekili;
Anavatan Partisi Grubu adına Hüseyin Güler, Mersin Milletvekili;
şahısları adına, Remziye Öztoprak, Ankara Milletvekili;
Ahmet Yaşar, Aksaray Milletvekili; Bayram Meral, Ankara; Ümmet
Kandoğan, Denizli; Mehmet Eraslan, Hatay. Tabii, şahısları
adına sadece ilk iki üyeye söz vereceğim.
Teklifin tümü üzerinde, AK Parti
Grubu adına, Abdullah Erdem Cantimur, Kütahya Milletvekili.
Buyurun Sayın Cantimur. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH
ERDEM CANTİMUR (Kütahya) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 1249 sıra sayılı
Kanun Teklifim üzerinde AK Parti Grubunun görüşlerini ifade
etmek için söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sosyal güvenlik, doğumdan ölüme kadar toplumun
tüm kesimlerini ilgilendiren önemli bir müessesedir. Sosyal güvenlik,
adından da anlaşılacağı üzere, toplum içinde
yaşayan ferdin, sosyal yaşam alanında kendini güven
içinde hissetmesini sağlayan bir sistemdir. Sosyal güvenlik,
ferdi, ne zaman ve nasıl geleceği belli olmayan risklere
karşı koruyan bir sistemdir. Sosyal güvenlik, sadece sigortalıya
hizmet veren bir sistem değil, aynı zamanda, sigortalının
bakmakla yükümlü olduğu kişilere de hizmet veren, onları
da güvenlik altına alan toplumsal
bir kurumdur. Sigortalının ölümü halinde, hak sahiplerine,
dul ve yetimlerine ölüm aylığı bağlayarak, namerde
muhtaç etmeyen önemli bir kurumdur.
Şu anda görüştüğümüz,
vermiş olduğum bu kanun teklifi, sigortalının ölümü
halinde dul ve yetimlerine ölüm sigortasından aylık
bağlama şartlarını tanzim etmektedir. Bu madde, 6
Mart 1981 tarih, 2422 sayılı Kanunla değişen maddedir.
506 sayılı Kanunun ölüm
sigortasından yararlanmasına ilişkin 66ncı maddesinin
(c) bendinde, toplam olarak 1.800 gün veya en az beş yıldan beri
sigortalı bulunup, sigortalılık süresinin her
yılı için ortalama olarak 180 gün malullük, yaşlılık
ve ölüm sigortaları primi ödemiş durumda ölen sigortalının
hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanacağı
belirtilmiştir.
Bu durumda, bir sigortalının
tescil tarihinden itibaren tam beş yıl sonra vefat etmesi
hâlinde, bu sigortalının hak sahiplerinin ölüm sigortasından
aylık bağlanması için beş yıl çarpı 180 gün,
eşittir 900 gün prim ödemesi yeterli olacağı hâlde, dokuz
yıl sigortalılık süresinde vefat etmesi hâline ise
1.620 gün prim ödeme gün sayısı aranıyor olması Anayasanın
eşitlik ilkesine aykırıdır. Yani, sigortalılık
süresi beş yıl, prim ödeme gün sayısı 900 gün olduğunda
hak sahiplerine ölüm aylığı bağlayacaksınız;
ancak, sigortalılık süresi dokuz yıl, bu süre içerisinde
prim ödeme gün sayısı 1.600 gün olan hak sahiplerine ölüm aylığı
bağlamayacaksınız!
İşte, bu gerekçelerle,
Anayasa Mahkemesi, 506 sayılı Kanunun 66ncı maddesinin
(c) bendini 18 Ekim 2005 tarihinde iptal etmiş, bir yıl içerisinde
yasal düzenleme yapılması kararını vermiştir.
Anayasanın 2nci maddesinde
Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma
ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı,
Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta
belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir
hukuk devletidir. denilmektedir. Bu kapsamda, sosyal hukuk devleti,
insan hak ve hürriyetlerine saygı gösteren, kişinin huzur,
refah ve mutluluk içinde yaşamalarını güvence altına
alan, kişi ile toplum arasında denge kuran, güçsüzleri güçlüler
karşısında koruyarak gerçek eşitliği, yani
sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlayan devlettir.
Çağdaş devlet anlayışı,
sosyal hukuk devletinin tüm kurumlarıyla Anayasanın özüne
ve ruhuna uygun biçimde yaşama geçirilmesini gerekli kılar.
Sosyal hukuk devletinde kişinin korunması, sosyal güvenliğin
ve sosyal adaletin sağlanmasıyla mümkündür. Anayasanın
60ıncı maddesinde Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.
denilmektedir. Bu hüküm, bireylere, yaşlılık, hastalık,
kaza, ölüm ve malullük gibi sosyal risklere karşı koruyan
asgari ölçüde bir yaşam düzeyini sağlamayı amaçlamaktadır.
Aynı maddenin ikinci fıkrasında Devlet, bu güvenliği
sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı
kurar. denilerek, bu görevin devlet tarafından oluşturulacak
kuruluşlar yoluyla yerine getirilmesi öngörülmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sosyal Sigortalar Kurumu da, sosyal güvenliğin
sağlanması amacıyla kurulan kurumlardan bir tanesidir.
Sosyal Sigortalar Kurumu, iş kazaları, meslek hastalıkları,
hastalık, analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları
konularında hizmet vermektedir. Sistem, çalışanların
ücretlerinden kesilen işçi payı ile işverence ödenen
paylardan oluşan sigorta primi sistemi esasına dayalıdır.
Bu Kurum, görevini yerine getirebilmek için, önceden prim geliri
elde etmek ve bu gelirleri finansman yöntemlerine göre değerlendirerek,
506 sayılı Kanuna göre, her türlü yardım ve ödenekleri
karşılamakla yükümlüdür.
Sosyal Sigortalar Kurumunun bu
yükümlülükleri arasında yer alan, ölen sigortalının
hak sahiplerine aylık bağlanmasının dayanağı
olan ölüm sigortası, uzun vadeli yardım yapan bir sigorta koludur.
Vermiş olduğum bu kanun
teklifiyle, hem Anayasaya aykırılık giderilmekte
hem de yıllardan beri kendilerine ölüm aylığı
bağlanamayan binlerce kişinin mağduriyeti giderilmiş
bulunmaktadır.
Kanun teklifinin 1inci maddesiyle,
506 sayılı Kanunun 66ncı maddesinin (c) bendi, 5
yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinde
en az 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları
ödemiş olmak şeklinde düzenlenmektedir.
Kanun teklifimin 2nci maddesi
ile de, 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar
Kanununun 26ncı maddesinin (a) bendi ise, 5 yıldan beri sigortalı
bulunup, sigortalılık süresinde en az 900 gün prim ödemiş
olan şeklinde düzenlenmektedir.
Yapılan bu düzenlemeler ile
ölüm aylığı bağlanmasına ilişkin şartlar
kolaylaştırılmıştır.
3üncü madde ile de hem 506 sayılı
Kanuna göre hem de 2925 sayılı Kanuna göre gerekli
şartlar yerine getirilmediği gerekçesi ile ölüm aylığı
bağlanmayanlara, bu kanun teklifindeki şartları yerine
getirmeleri kaydıyla ölüm aylığı bağlanacaktır.
Yani, beş yıldan beri sigortalı olup, bu süre içerisinde
900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi
ödemiş olanların hak sahiplerine, müracaatları hâlinde,
bu kanun teklifinin yürürlüğe girdiği, yani 18 Ekim 2006 tarihinden
itibaren, müracaat tarihlerini takip eden ay başından
başlamak üzere ölüm aylığı bağlanacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; peki, kimlere ölüm aylığı bağlanacaktır?
Ölenin dul eşine, on sekiz yaşından küçük bekâr erkek çocuklarına,
yirmi yaşına kadar ortaöğrenimde okuyan bekâr çocuklarına,
yirmi beş yaşına kadar yükseköğrenimde okuyan
bekâr çocuklarına, yaşı ne olursa olsun bekâr veya dul
olan, hak sahibi şartlarını taşıyan kız çocuklarına
ölüm aylığı bağlanabilecektir.
Biraz önce ifade ettiğim gibi,
yapılan düzenleme ile ölüm aylığı bağlanabilmesi
için, beş yıllık sigortalılık süresi ve en az
900 gün prim ödeme gün sayısı şartı ve hak sahibi olma
şartı aranmaktadır.
Burada önemli olan, eğer ölen
sigortalının askerlik borçlanması hak sahipleri tarafından
yapılarak beş yıllık asgari sigortalılık
süresi içerisinde 900 gün doluyorsa, yine, hak sahiplerine ölüm aylığı
bağlanabilecektir veya sigortalının yurt içindeki
çalışmaları 900 günü doldurmuyor, ancak, ölen sigortalının
yurt dışı çalışmaları varsa, yine hak sahipleri
bu sigortalının yurt dışındaki çalışmalarını
borçlanmak suretiyle kendilerine ölüm aylığı bağlanabilecektir.
Yine, eğer sigortalının Türkiyede herhangi bir sigortası
hiç yok ise, ancak yurt dışında beş yılı
aşan bir çalışması söz konusu ise, yine hak sahiplerinin
müracaatı hâlinde, bu beş yıllık süreyi borçlanmak
şartıyla hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanma
imkânı olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; burada diğer önemli bir
konu ise, 1 Ocak 2007 tarihinden itibaren uygulamaya girecek olan
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunundaki ölüm aylığına ilişkin düzenlemelerdir.
Mevcut yasalarımızda
ölüm aylığının bağlanma şartları
şöyledir: Hem 506 sayılı Kanunda hem de 2925 sayılı
Kanunda, 1.800 gün prim ödemiş olmak ve en az beş yıldan beri
sigortalı bulunup, her yıl için ortalama 180 gün prim ödemiş
olmak hâlinde; yine, gerek 1479 sayılı Kanun gerekse 2926 sayılı
Kanunda ise, en az beş yıl, yani 1.800 gün prim ödemiş olmak
hâlinde ölüm aylığı bağlanabilecektir.
Diğer taraftan, 5434 sayılı
Emekli Sandığı Kanununda ise 3.600 gün, yani on yıl
prim ödemiş olan iştirakçinin ölümü halinde hak sahiplerine
ölüm aylığı bağlanabilmektedir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
1 Ocak 2007 tarihinden itibaren sosyal güvenlik kurumlarımız
tek çatı altında birleştirildiği için, ölüm aylığına
ilişkin tek maddelik düzenleme söz konusudur; o da bugün görüştüğümüz
maddeye paralel bir düzenlemedir. Yani, en az beş yıldan beri
sigortalı olmak ve sigortalılık süresi içerisinde
900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi
ödemiş olmak.
Değerli arkadaşlar, burada,
bizleri televizyonları başında izleyen vatandaşlarımıza
şunu söylemek isterim: Emekli Sandığında çalışan
bir memur altı sene çalıştı, rahmetli oldu; yedi
sene çalıştı, sekiz sene çalıştı, dokuz
sene çalıştı, öldü ve hak sahiplerine ölüm aylığı
bağlanamıyor idi. Niye? Çünkü, Emekli Sandığında
hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanabilmesi için
3.600 gün, yani on yıllık iştirakçilik şartı
aranıyor idi ve daha evvel hepimizin etrafında buna benzer
ölüm olayları gerçekleşmiştir, on yılı tamamlamadan
vefat eden devlet memuru görmüşüzdür ve eşlerine ve hak sahiplerine
maaş bağlanmamıştır. İşte, bu hak sahipleri,
yılbaşından itibaren, eğer, ölen sigortalı
beş yıllık sigortalılık süresi içerisinde 900
gün prim ödemiş ise, yılbaşından itibaren bu hak sahiplerine
ölüm aylığı bağlanabilecektir. Yani, bu Kanun,
SSKdaki kanun 1981de çıkmış, Emekli Sandığındaki
ölümle ilgili kanun daha eski, yani, yirmi-yirmi beş sene evvel,
on sene evvel, beş sene evvel, o günkü şartlarda ölüm aylığı
bağlama şartlarını yerine getiremeyen, ancak,
yılbaşından sonra, yapmış olduğumuz düzenlemeyle
ölüm aylığı bağlanma şartlarını yerine
getiren hak sahiplerine, müracaatları halinde, yılbaşından
sonra ölüm aylığı bağlanma imkânı getirilmiştir.
O açıdan, sigortalılarımızın,
daha önce aylığa hak kazanamayan sigortalılarımızın
yılbaşından sonra muhakkak müracaat etmeleri ve
yıllardan beri o çekmiş oldukları mağduriyetin
giderilmesi açısından önem arz etmektedir.
Burada şunu ifade etmekte
fayda var: Beş sene evvel, altı sene evvel, yedi sene evvel
ölüm aylığına hak kazanamayan hak sahipleri, bu kanun
yürürlüğe girdikten sonraki müracaatları halinde kendilerine
aylık bağlanacaktır. Yani, geriye dönük aylık
bağlama söz konusu değildir. Çünkü, bu konuda Anayasa Mahkemesi
kararı vardır. Mevcut düzenlemeler, 18 Ekim 2006 tarihine
kadar SSK Kanununda geçerlidir. Emekli Sandığı ve
Bağ-Kur Kanununda ise 31/12/2006 tarihine kadar mevcut uygulama
geçerlidir.
Ben, bu kanun teklifinin dul ve yetimlerimize,
hak sahibi olabilecek olan anne ve babalarına hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Cantimur,
teşekkür ediyorum.
Teklifin tümü üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Bayram Meral.
Sayın Meral, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL
(Ankara) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
1249 sayılı yasa üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Sözlerime geçmeden önce, biraz
önce, dokunulmazlıkla ilgili, arkadaşlarımız,
konuşmaları sırasında Mevlânâya sığındılar.
Mevlânâ öyle demiyor beyler: Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün
gibi ol. (CHP sıralarından alkışlar) Söz verdinse,
sözünde dur bunun anlamı. Hadi, Sayın Başbakanımız
Türkiyede verdiği sözlerde durmadığı neyse.
Eğer bugün Hürriyet gazetesinin köşesini okuduysanız,
bir yazarın köşesini, Alman Başbakanı da orada
bir şey söylüyor: Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı
sözünde durmuyor. diyor. Bunlar bizi üzüyor değerli arkadaşlarım.
İçteki sorunlarımız farklı, dıştaki sorunlarımız
farklı.
Gene bir
ASIM AYKAN (Trabzon) Almana inanıyorsun
da, Başbakana inanmıyorsun!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Onlara bizden daha çok siz inanıyorsunuz.
Gene, bir konuyu özellikle ifade
etmek istiyorum değerli arkadaşlarım: Arkadaşım
teknik yönlerini anlattı, bir hakkın iadesidir. Ben, kendisine
de teşekkür ediyorum. Burada, geçmiş yasalarda da konuları
ortaya koyduk. Bu yasayı da burada, Cumhuriyet Halk Partisi
sözcüleri, yanlışlığını ısrarla ortaya
koymamıza rağmen, ellerinizi kaldırdınız,
geçti; aynen, beş üniversitedeki ısrarınız gibi,
Vakıflar Yasasındaki ısrarınız gibi, bir Amerikalının
iş yerini kurtarmak için Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Yasasındaki
ısrarınız gibi. Ne oldu? Bunların hepsi Cumhurbaşkanlığından
döndü, geri geldi. Yarın ne olacaktır? Oradan dönmezse Anayasa
Mahkemesinden dönüp geri gelecektir.
Değerli arkadaşlarım,
işin en önemli konulardan birisi, sosyal devleti ortadan kaldırdınız.
Bakınız, Sayın Bakanımız da burada. Bu Sosyal
Güvenlik Yasa Tasarısının çıkmaza gireceğini
bizden daha önce, Sayın Bakanımız, bir yazıyla,
mektupla Sayın Başbakana bildirdi. Ciddiye alan yok.
Şimdi, tıkanacaksınız yakın bir tarihte ve
tıkandınız, tıkandınız değerli arkadaşlarım.
Ne oldu? İşçiyi, esnafı, dulu, yetimi, yani, mağdur
etmek için bu Mecliste ne gerektiyse onu yaptınız. Şu yasa
bir aydır gidiyor geliyor, gidiyor geliyor, gidiyor geliyor,
değerli arkadaşlarım, erteleniyor. Niye? Eğer,
Avrupa Birliği isteseydi, IMF isteseydi anında bu yasa
çıkardı, ama, dulun, yetimin, işçinin hakkı bir tek
orada mı kayboldu?
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, 657 sayılı Kanunun 4/C maddesini ortaya
koydunuz. Kim bunlar? Bir bölümü Mecliste çalışan arkadaşlarımız.
Hani eşit işe eşit ücret? Bir grubu fazla ücret alıyor,
bir grubu fazla ücret alıyor ve değerli arkadaşlarım,
günah işliyorsunuz. Hak sahibine hakkını vermiyorsunuz.
Şef olması gereken, bir sürü, orada çalışanın
evraklarını, yazılan evraklarını durdurdunuz
ve kendi yandaşlarınızdan bir bölümünü de kadroya geçirttiniz.
İsim listesi burada. Bu adaletsizliği, bu haksızlığı
yapmayın. İsminize yakışmıyor değerli
arkadaşlarım. İki şey var: Ya bunun doğrusunu
yaparsınız ya AK Parti adını değiştirirsiniz.
Değerli arkadaşlarım,
ne oldu? Binlerce insan işinden oldu. Niye oldu? Sattınız.
Neleri satmadınız ki! Şimdi sıra nereye geldi, biliyor
musun? Halk Bankasına geldi. Bir şey kalmadı. Arkasından
da Ziraat Bankasına. Bankalardan 30 bin yetişmiş eleman
geçmişte işinden oldu. Bunların birçoğu halen daha
mağduriyetin içerisinde kıvranıyor. Yarın
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Zarar
ediyordu o zaman.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Zarar etmiyordu. Siyasiler -işte, dokunulmazlık kalksın
dediğimiz odur- birilerine peşkeş çekiyordu. Senin
Başbakanın diyor ki: 156 milyar dolar, bankalardan, batan
bilmem nelerden alacağımız var. diyor.
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı)
Senin de Başbakanın!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Alsanız ya! İşte o para!
AHMET YENİ (Samsun) Alıyoruz,
alıyoruz.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Şimdi sıra neye geldi biliyor musun değerli arkadaşlarım
AHMET YENİ (Samsun) Banka
soygunlarını durdurduk.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Halk Bankasına. Ellem kullem orada başladı şimdi.
Hani bizim Ali Dibonun yerine Erzurum diliyle ellem kullem var ya.
Elleme kulleme şimdi orada başladınız. O bitecek,
ondan sonra, değerli arkadaşlarım, Ziraat Bankasına
sıra gelecek.
Diktiğiniz bir ağaç var
mı Allah aşkına?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Sizin
var mı?
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
Görmüyorsun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Yabancı sermayeden bahsediyorsunuz, yabancı sermayeden.
Biz de yabancı sermayeye karşı değiliz. Ben her zaman
söylemişimdir, bu memlekette bir çivi çakanın, bir işsize
iş kapısı açanın başımın üstünde yeri
vardır.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Tezada
düştün.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Ne yapmışsınız siz peki? Yaptığınız
var mı bir şey? Hangi fabrikayı kurdunuz? Genel Başkanımız
da söyledi bunu, 9,7 milyar dolar dış kredi gelmiş. Bunun
1,8 milyar doları, ne kadar güzel, deniz kenarında arsa, ev
varsa oraya gitmiş. 800 milyon doları değerli arkadaşlarım,
kâr payı, ufak yatırımlara. Geri kalanı Garanti
Bankası, Finansbank, Dışbank, Turkcell, Telekom, Başak
Sigorta, Tekel, Petrol Ofisi ve benzeri kuruluşlar. Var mı
dış kaynaktan gelen bu memlekette bir yatırım? Ne
olacak kapının dışına koyduğunuz binlerce
insanlar değerli arkadaşlarım? Ne olacak bunlar? Binlerce,
şimdi, okulu bitirmiş öğretmen adayı, değerli
arkadaşlarım, atama emri bekliyor. Niye atamıyorsunuz
bunları? Okullarda dersler boş geçiyor. Başka yerlere
kadro buluyorsunuz da oraya niye bulamıyorsunuz?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) 210
bin tane öğretmen atandı.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Diğer bir konu, muhterem arkadaşlarım: Sayın
Başbakanınız ilan etti, dedi ki: Mevsimlik çalışan,
muvakkat çalışan işçileri kadroya geçireceğim.
dedi. Ben teşekkür ederim değerli arkadaşlarım
böyle bir şey olursa. Ama, burada ayrım yapmayınız
değerli arkadaşlarım, burada ayrım yapmayınız.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Yapılan
çalışmadan haberin yok. Ayırım
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Burada ayrım yapmayınız. Bakınız, ormanda çalışan
işçiler var, tarımda çalışan işçiler var. Hatta
hatta -Amasya milletvekilleri burada mı, bilmiyorum- şeker
fabrikasında çalışan işçiler, bir güreş müsabakası
vardı, orada birinci olduk, onları omuzladınız,
elini sıktınız. İşte mevsimlik işçiler
bunlar değerli arkadaşlarım; bunlar kadro bekliyor,
bunları ayırmayın. Üniversiteler de var. Yani saymayla
bitmez. Kısa sürelisidir, uzun sürelisidir, kamuda çalışan
işçilerin tümü -saymayla bitmez- kadroya geçmek mecburiyetindedir.
Neden ama değerli arkadaşlarım? Bunu yapmasak, emeklilik
hakkı ortadan kalkıyor. Ne derseniz deyin, nasıl tarif
ederseniz edin, üç ay geçici çalışan bir işçi düşününüz.
Burada okuryazarlığı olmaya, Kayserili olmaya gerek
yok. Üç ay çalışan bir işçi 9 bin iş günü prim ödemesi
için, değerli arkadaşlarım, yüz yıl çalışması
lazım. Buna hayır, böyle değildir diyeniniz var
mı? Üç ay çalışan, dört ay çalışan, beş ay çalışan
Böyle gidiyor. Var mı bunların emekliliği? Emekliyi ne
ettiniz? Gözünüz aydın, emekliyi de kuşa çevirdiniz. Ne oldu?
Taban şeyi vardı, taban. 1/1/2007den itibaren emekli taban
aylığı 476 liradan 159 liraya düşüyor. Bu nedir biliyor
musunuz değerli milletvekilleri? Eskiden bir taban ücreti
vardı, yani onun altında emekli aylığı bağlanmazdı.
O taban ücretini kaldırdınız. Şimdi düşük ücretle
emekli olacak bir arkadaşımın alacağı aylık
budur. Asgari ücrette birisinin hesabını yapın. Eline
geçen 159 lira ücret. Ve zaten bir bölümünün emekliliği otomatikman
elinden alındı. İnşaat iş kolunda çalışan
bir işçinin
Hani kayıt dışı diyorsunuz ya değerli
arkadaşlarım, kayıt dışı 4,5 milyonun üzerinde
bir kitle var. Ne oluyor? Adam diyor ki: Nasıl olsa, ben, emekli
olamayacağım
Bu yaşanıyor, siz de biliyorsunuz
bunu. Nasıl olsa emekli olamayacağım, benden prim kesme
diyor işçi, prim kesme benden. Ne oluyor prim kesmiyorsa? Sosyal
Sigortalar Kurumunun kaybı, devletin vergi kaybı, vatandaşın
sosyal güvence kaybı.
Yaptığınız bu AK
Partililer, gözünüz aydın, yani, bununla övünebilirsiniz. Getirdiğiniz
sosyal güvence yasa tasarısı bu. Sayın Bakanımızın
da karşı çıktığı bunlardı işte,
bunlardı işte. Bunların gelecekte o çalışanları
çıkmaza soktuğunu söyleyen buydu.
Sayın Bakanım, kusura
bakma, biraz olayın üzerinde duruyoruz ama, isminizi veriyoruz
ama, içinden geçen o, ister gizle ister gizleme.
Muhterem arkadaşlarım
Arkadaşlarım
Arkadaşlarım, burada, şunu
özellikle
Bunun gülünecek bir tarafı
yok, acınacak bir tarafı var.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Kendi hallerine gülüyorlar, aldırmayın!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Binlerce insan işsiz geziyor.
Bakınız, arkadaşlar,
on beş tane üniversite açtınız, davullu zurnalı oralarda
karşılandı. Bir üniversiteyi bitirmiş vatandaş,
genç, bana ne dedi biliyor musun? Sayın Başkan, ben, üç senedir,
işletmeyi bitirmişim, boş geziyorum, iş bulamıyorum.
Acaba bu on beş üniversiteyi bitiren insanların nerede çalışacağına
dair, ne yapacağına dair herhangi bir düzenlemeniz, bir
araştırmanız, bir yerleştirmeniz var mı?
Var mı değerli arkadaşlarım?
Yok. Doğuda, güneydoğuda, bir yatırımınız
var mı? Orada, insan, sırtına yorganını alan,
batıya, büyük şehre akın ediyor değerli arkadaşlarım.
Bunlar birer sorun değil mi? Bunlara kim çözüm bulacak? Avrupalı
getirecek, ee, pişirecek, biz de yiyeceğiz. İşte
yediniz. Bakınız, ne oldu? Bundan hepimiz üzüntü duyduk, hepimiz
üzülüyoruz. Yani, koskocaman Osmanlı İmparatorluğunun
kökünden gelmiş, boyun eğmemiş ne pahasına olursa
olsun. Bir AK Parti iktidara gelmiş, Avrupalının, kusura
bakmayın, iki ileri üç geri mehter takımı gibi, bir
şeyi olmuş, yandaşı olmuş. Böyle şey olur
mu arkadaşlar? Buna hakkınız var mı sizin? Türkiyeyi
bu durumlara düşürmeye hakkınız var mı? Tavırlı
olun, tavırlı
Tavırlı olun
Kurtuluş Savaşını
dedeleriniz verdi. Sizin kadar korkak değildi, kusura bakmayın.
RECEP KORAL (İstanbul) Korkak
sensin! Kendine gel! Sözünü geri al!
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Bu adam ne zaman konuşsa böyle konuşuyor.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Şimdi, bakınız, Sayın Başbakanım
AHMET YENİ (Samsun) Saygı
diye bir şey yok.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Türkiyeyi nereden nereye getirdiğini buyurdular.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Neyi
anlatıyorsun?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Nereden nereye getirdiğini buyurdular.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Hangi
konuyu anlatıyorsun?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
İcraatınızı anlatıyorum, sosyal devlet yönünüzü
anlatıyorum, emekliye ne verdiğinizi anlatıyorum,
işçiye ne verdiğinizi anlatıyorum. Yüzde 3 emekliye
vermedin mi?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ne anlattığını
da bilmiyorsun.
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı)
Bilgi kirliliği yapıyorsun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
10 Lira Bağ-Kur emeklisine, 13 lira SSK emeklisine, 16 lira Emekli
Sandığının memuruna vermedin mi? Yalan mı? Bakınız,
anlatıyorum
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ne anlatmaya
çalışıyorsun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Bakınız, anlatıyorum
RECEP KORAL (İstanbul) Biraz
nezaketli ol, nezaketli
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Yaptığınız icraata bakın, icraata
İcraata
bakınız, icraata
Sayın Başbakanın anlatıyor:
Nereden nereye geldik. Nereye gelmişsiniz, bakın: 1.610,
bu yılın dokuz ayında cinayet işlenmiş değerli
arkadaşlarım. 9.668 kapkaç. O gençler bunu keyfinden yapmamış,
işsizliğin, yoksulluğun belasıdır bunların
birçoğu değerli arkadaşlarım. 12.784 aile içi
şiddet. O da yoksulluğun, o da ümitsizliğin çaresidir.
7.141 polis memuru bu görevleri yaparken yaralanmış, birçoğu
halen daha hastanelerde hizmet veriyor. 23.537 araç çalınmış,
112.606 hırsızlık işlenmiş bu dokuz ayda, döneminizde
değerli arkadaşlarım. Hani nereden nereye geldik
diyorsunuz ya, ben de nereye geldiğinizi anlatmaya çalışıyorum.
Bundan niye rahatsız oluyorsunuz değerli arkadaşlarım?
Bunda rahatsız olacak ne var?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Neyi
konuşuyoruz, neyi? Hangi konuyu?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Birlikte yaşıyoruz. Her gün televizyonlarda bunları
seyrediyorsunuz.
RECEP KORAL (İstanbul) Nezaketsizliğinden
rahatsız oluyoruz, söylediklerinden değil.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bir bakıyorsun
Avrupa Birliğine geliyorsun, bir bakıyorsun sosyal güvenliğe
geliyorsun. Ne konuştuğunu
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Bakınız, değerli arkadaşlarım, 2000 yılında
98 bin çift ayrılmış, yani, yuva dağılmış.
2005 yılında ne olmuş, biliyor musunuz? 148 bin aile birbirinden
kopmuş, yuva dağılmış. Niye olmuş bu biliyor
musun? Bunun altında işsizlik var, bunun altında yoksulluk
var, bunun altında bir sürü sorun var, var bunlar.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) Bayram Bey,
bunların içerisindeki en yüksek oranı karı kocanın
yükseköğretimli olan aileler
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Bakınız, değerli arkadaşlarım
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım lütfen.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, on üç-on sekiz yaş arasında
2005 yılında 98 bin çocuk olaylara karışmış.
Şimdi, hani güllük gülistanlıktan bahsediyorsunuz ya muhterem
arkadaşlarım, şuraya geldik diyorsunuz ya
AHMET YENİ (Samsun) Millî gelirden
de bahset.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Evet sayın milletvekilim, aynen millî gelirden bahsedeceğim,
ağzına sağlık, unutmuştum yoksa.
AHMET YENİ (Samsun) Faizlerden
bahset.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Seni tebrik ederim.
Bakınız, şurada bir
beyefendi var, tanıyor musunuz? Sizin Başbakan Yardımcınız,
ismini söylemek istemiyorum. Tanıyorsunuz herhâlde. Tanıyorsunuz
değil mi? Teşekkür ederim.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Sayın
Başbakan Yardımcısının ismi ağzına
yakışmıyor mu!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Burada ne diyor biliyor musunuz? 18 milyon vatandaşımız
aç geziyor. Sevsinler senin millî
gelirini.
AHMET YENİ (Samsun) Millî gelir
rakamlarını söyle.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Okudum şimdi bunu, ben söylemiyorum. 18 milyon vatandaşımız
aç geziyor. Bunu söyleyen sizin
Başbakan Yardımcınız. Hangi millî gelirden bahsediyorsun?
İşte millî gelirin senin. Buyur
Buyur
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı)
Rakamları söyle, rakamları.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Ben söylemiyorum bunu. Sayın
Başbakan Yardımcınız söylüyor. Söyleyecek hakkın
var mı senin?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Öyle
bir şey yok.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Ya, palavra,
palavra.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Senin Başbakan Yardımcına palavra diyorsan, ben ne diyeyim
sana o zaman. Yani, senin Başbakan Yardımcına sen palavra
diyorsan ipin ucu kaçmış.
AHMET YENİ (Samsun) Palavra
senin söylediğin, Başbakan Yardımcısının
değil.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Buyur
işte, buyur
Değerli arkadaşlarım, bak, çiftçi ne
diyor çifti? Köylere gidiyoruz
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
Siz köye gidiyor musunuz?
AGÂH KAFKAS (Çorum) Hepsinin görüntüsü
var, ona göre konuş.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Sen
kokuyu kokuya uydursan, onun sesi var, o senin kendi yorumun. Otur,
boş yere kendini yorma, onu bilirsin sen.
Bakınız değerli arkadaşlarım,
çiftçi, şu köylere gidin, köylere.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
Siz köyü tanıyor musunuz?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Hani domuzu serbest ettiniz ya, domuzu, domuz
etini
Domuz eti serbest Türkiyede.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Hayret bir
şey ya, hayret bir şey ya!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Şu anda köyleri
Resmî Gazete burada,
Sayın Vekilim Resmî Gazete burada, ilan etti Resim Gazete.
Şu anda Kızılcahamam, Nallıhan köylerini domuzlar,
ayılar işgal etti. Allah aşkına, ne yapacaksınız?
Köylüyü kurtarın. Bunu ciddi söylüyorum.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Allah, Allah!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Bunu ciddi söylüyorum, domuzlar, ayılar işgal etmiş
köyleri. Öldüremiyor, süremiyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) O zaman
serbest mi kalırdı, yakalar satarlardı.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Sayın Vekilim, şu Resmî Gazeteyi okur musun; şu Resmî Gazetede
domuzun serbest olduğu
Bu, sizin Bakanlar Kurulunun çıkardığı
Resmî Gazete.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya)
Oku bakalım bir!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Şimdi, değerli arkadaşım, Resmî Gazete burada, zaman
öldürmeyeyim. Resmî Gazete, domuzun serbest edildiği
Tarihini
de söyleyeyim sizlere, bakınız: Resmî Gazete, 17 Temmuz
2006, cuma günü. Hem de cuma günü çıkarıyorsunuz. Aziz, mübarek
olsun. Vallahi
Hem de cuma günü ha! (CHP sıralarından gülüşmeler)
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı)
İhtiyacı olanlar için!
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Aziz, mübarek günde uğraştıkları şeye bak bunların.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Şimdi, değerli arkadaşlarım
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Konuya gelin.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Konuya geliyorum Sayın Vekilim, konu... Konu, şunu söyleyeyim,
bakınız: Konu köylünün sonudur, konu çiftçinin sonudur,
konu işçinin sonudur, konu memurun sonudur, konu emeklinin sonudur,
ben de ondan bahsediyorum. Köylüye saygınız yok mu?
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı)
Köylü öyle düşünmüyor ki!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Köylüye ne yaptınız? Ektiğine, biçtiğine pişman
ettiniz. Köylüyü süte, yumurtaya muhtaç ettiniz, hasret bıraktınız.
Bir tavuk öldü, tavuk gitti, tavuk geldi, ondan sonra şimdi
tıkır tıkır yiyorsunuz; nasıl olduysa tavuklar
birden kurtuldu, ötmeye başladı tavuklar şimdi;
şimdi yiyorsunuz.
Bakınız, bir şey daha
yaptınız: Emeklinin
Düşünün bir emekli -hem de televizyonlarda
ilan ediyorsunuz, sigara içmek ölümün sebebidir- kahvelerde sigara
içmemek için, emekli olmuş, bizzat gitmiş kendisine bir
iş kurmuş. Ya Allahtan korkun, milletin yakasını
bırakın biraz ya! Siz üretenden değil, tüketenden vergi
alıyorsunuz. Ne olmuş? Ondan yüzde 33 destek primi alacağız.
Yalan mı bu?
Bir şey daha yaparsınız
korkuyorum, mezardakilerden de siz vergi alırsınız:
Niye erken öldün! Vallahi! Yani, bu kadar olmaz ya! Ya adam sigara içmemek
için bir iş kurmuş, belki yanında bir iki tane adam çalıştırıyordur
arkadaşlar, bunları hiç düşünmüyor musunuz?
CAHİT CAN (Sinop) İş
kurmayan sigara mı içiyor?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Ne yapmış? Senden kredi almamış, herhangi bir
sıkıntı yaratmamış, orada bir dükkân bulmuş,
bir şey bulmuş, kendisine bir iş yeri açmış, orada
barınıyor, emekli. Yanına da bir tane çırak almıştır,
bilmem ne yapmıştır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Meral, süre
tamamlandı.
Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Sayın Başkanım, senin bugün cömertliğin üzerindeydi,
ben öyle hissettim.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, şimdi, bu yüzde 33, emekliden destek primi,
1/1den itibaren alacağınız yalan mı?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Daha
1/1e çok var!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Düzelteceksin!
ÜNAL KACIR (İstanbul) Daha
çok var, hiç heves etme!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Aa, işte, bakınız, işte, onlar buraya getirirken
ÜNAL KACIR (İstanbul) 1 Ocağa
çok var.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
biz, bugünkü yasa gibi onu da söylemiştik. İşte, onu da
söylemiştik. Niye gidip geliyorsun? Bir de şu taraftaki
oturan insanların aklına, mantığına saygı
duysanıza, demin saygıdan bahsediyordunuz, bak, buyurun.
Yani, diyor ki, belki getiririz onu düzeltiriz. Biz, bunu baştan
söyledik, yanlış yapıyorsunuz. Allahın kulu, niye
o zaman düzeltmedin, ne günahımız vardı? Niye köylüyle,
niye çiftçiyle, niye işçiyle, niye işsizle, niye memurla,
emekliyle uğraşıyorsunuz? Onlarla ilgili getirdiğiniz
doğru dürüst bir hakkı söyleyin bana. Verdiğiniz 10 lira
ya, 10 lira emekliye, 10 lira
Bunu savunur ne tarafınız
var?
Saygıdeğer arkadaşlarım,
Sayın Başkanım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Hemen bitireceğim.
BAŞKAN Sayın Meral,
şimdi, bu SSK mensupları ve tarım sigortalıları
bu kanunun çıkmasını acilen bekliyor. Ben, bugün cömertliğimden
dolayı size bir dakika daha ek süre vereyim, konuşmayı
tamamlayalım, kanunu çıkarmamız lazım çünkü.
Buyurun efendim.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Bir dakika süre daha,
buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Sayın Başkanım, ilgine çok teşekkür ederim de, bu
kadar aciliyeti vardı ise bunu iki aydır götür getir niye
yaptınız değerli Başkanım? Sen kusura bakma,
senin burada bir şeyin yok ama.
Valla, beyler, bakınız
BAŞKAN Buraya yeni geldi,
onun için, ben, çıkarttırayım bu kanunu diyorum.
Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Beyler, size bir şey söyleyeyim: Ben, çok sayıda hükûmetlerle
çalıştım. Yanlış anlamayın, kusura bakmayın,
ben iftiradan korkarım. Ama, sizin kadar, çalışan kesime
serin bakan, hoş bakmayan bir hükûmete rastlamadım.
CAHİT CAN (Sinop) Olur mu öyle
iddia ya?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Ben, bakınız, bir şey söylüyorum, bunu çok samimi söylüyorum.
Ya, bir emekli adam, geçmiş gitmiş, yıllarını
harcamış, vergisini vermiş, gitmiş bir işyeri
açmış, siz, onun.. O bile yakasını sizden kurtaramıyor.
Belki bunların içinde işten attığınız da
vardır. İşten atmışsınız, adam gitmiş,
orada bir iş kurmuş. Ne istiyorsunuz bunlardan? Memur perişan,
çalışan da perişan, Acaba, beni ne zaman işten
atarlar, ne zaman sürgün ederler diye düşünüp duruyor.
Meclisteki arkadaşlarımızın
durumunu düzeltin, bir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Üç tane kaldı Başkanım.
BAŞKAN Yok, Sayın Meral.
Teşekkür ederim, sağ olun.
Soru-cevap kısmında devam
edelim sonra.
Teşekkür ediyorum sizlere de
katkınızdan dolayı.
Anavatan Partisi Grubu adına
Mersin Milletvekili Hüseyin Güler.
Sayın Güler buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlar; 1249 sayılı emekliler kanunu
üzerinde Anavatan Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şurada, karşınızda,
bu kanun teklifine kısmen baktığımızda, olumlu
destek verdiğimizi söyleyelim, yetersiz olduğunu da ve
verdiğimiz önergeyle de sizin samimiyetinizi görelim, bu kanundaki
aksayan yönü de hep beraber düzeltelim. Ama, görünen bir gerçek var:
Emeklilik, maalesef -bu toplumda anlaşılan tek şey var-
tedavülden kalktı gibi. Emekli kesimi, bu ülkede işsizlerden
sonra en fazla mağdur olan kitle. Emeklilerin dağılımına
bakıyoruz Türkiyede: Malullük aylığı alanlar
62.709, yaşlılık aylığı alanlar 2 milyon 694 bin küsur, eşler aracılığıyla
alan 630 bin, çocuklar 410 bin; toplam 3 milyon 935 bin ve bu ülkede, sosyal
hukuk devleti olduğunu iddia eden bir ülkede emeklinin hali perişan.
Biraz önce bir telefon aldım
ve Mersin Emekliler Cemiyeti Başkanı Semiha ablamız,
canım ciğerim, Semiha Tokatlı. O sesi kulağımızda,
bir isyan gibi, çığlık ve emeklilerin mağduriyetini
paylaşırken, o kulakların
Sizin de duymanızı
isterdim, ama sizin öyle bir niyetinizin olmadığını
biliyoruz. Buyurun Mersine, buyurun Türkiyenin her tarafında,
emeklilerle ilgili konuştuğumuzda, o isyanı hep beraber
duyalım.
Dört yılda ne yaptınız?
Sayın Başbakan ifade ediyor, Nereden nereye! Hep nereye?
Aşağı, yukarı değil. Hepimizin anlaması
gereken şey bu. 1 Ocak 2007de çıkacak Sosyal Güvenlik Kanunu.
Herkesi eşitledik. Nerede? En alt seviyede; yukarıda değil,
refahta değil, berekette değil. Nerede? Mağduriyette.
Bunun adına da, maalesef, bu ülkemizde kader diyoruz.
İşçi emeklileriyle Emekli
Sandığı emeklileri arasında yıllardır
uçurum olduğu söylenir. Eşitledik. İşte eşitlediğiniz
nokta, işçi emeklileri seviyesinde. Bakınız Türkiyede
yaşam standardına, açlık ve sefalet ücretine bakıyoruz,
göstergeler ortada. Çok övündüğünüz, geçen Sağlık Bakanlığının
bütçesinde Sayın Sağlık Bakanı iftihar ediyor:
Yeşil kartlılara şu şu imkânları tanıdık.
Hiçbir ülkede, yeşil kart bağımlısıyla bir sayın
bakan övünmez. Yeşil kart göstergesi, açlığın ve sefaletin
belgesidir. Hepimiz çok iyi biliyoruz yeşil kart alma koşullarını,
ama, dört yılda, övündüğünüz tek şey var, yeşil kart
bağımlısı sayısını sürekli yükselttiniz,
çünkü, insanlar, sürekli iaşeye bağımlı dediğimiz
ve sürekli devlet yardımına muhtaç ettiğiniz kitleler,
işte övündüğünüz kaynak bu. Ama, ne yaptınız? Emekliye
gelince dur, makro ekonomik göstergeler, bütçe açığı,
hep mazeret ürettiniz, ama, IMFnin direktifleri karşısında,
rant
Kulaklarım hâlâ onunla çınlıyor, Sayın Maliye
Bakanı, burada, rantiye üzerinde verginin kaldırılması
aşamasına geldiğinde ya ne olacak arkadaşlar, altı
üstü 3 milyon YTL
Küçük rakammış gibi. Ranta gelince, rantiyeye
gelince alabildiğine faiz, alabildiğine rant imkânı
tanırken, ama, emekliye gelince, sadece, işi Allaha havale
etmek.
Bugün, emeklimizin mağduriyeti,
yaşarken sıkıntılarına çok somut önerileri
var. Gelin, bu seslere kulak verin. Eğer bu insanlarımıza
gereken önemi ve değeri vermeyecekseniz, bu halkımızın
size söyleyeceği tek mesaj var. Geçtiğimiz bir toplantıda
Sayın Başbakan demiş ki: Bu emeklileri bana bırakın.
Dört yıldır unuttu Sayın Başbakan. Emekliler de dört
gözle merak ediyor, şu sandık gelse de, bizi unutanları
biz de nasıl unutacağız onu görsün. Emeklilerin karşısına
çıkacak ne bir cesaretiniz var ne de herhâlde bir sorununuz var,
böyle bir kaygınız da yok derdiniz de yok.
ASIM AYKAN (Trabzon) Emekliler
2002de ne alıyorlardı, şimdi ne alıyor, onu söyleyin.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Açlık
sınırından bahsedelim. Evet, Türkiyede açlık
sınırı 700 küsur milyon. Hemfikir miyiz Sayın Vekilim?
Açlık sınırının ne kadar olduğunu burada
paylaşırsanız sevineceğim. TÜİKe göre 700
küsur milyon TL veya 700 YTL civarında, çeşitli sendikaların
araştırmalarına göre ise yaklaşık 1.000 YTL civarında.
Ne veriyorsunuz emekliye? Buyurun gelin paylaşın, buyurun,
ben de sizi takdirle karşılayayım. Diyelim ki, emeklilere
verdiğiniz karşısında, ya biz burada sadece politika
yapıyoruz. Halk bunu zaten takdir edecek. Cebinin nasıl yandığını,
mutfağının nasıl söndüğünü unutmayacak. Çocukları
ve torunları için hayal kuramayacak, onu iyi biliyoruz. Kuramadığını
da biliyoruz. Ama, burada onlara yanıt yok, yanıt verme niyetiniz
de yok.
Şimdi somut taleplere bakıyoruz.
2000-2002 Haziran ayları arasında TÜFE uygulamasından
doğan ve iki kez mahkeme kararıyla kazandığımız,
Yargıtay 10. Dairesince de onaylanan, yani, tüm yargı mercilerince
onaylanan bir süreçte, on dokuz-yirmi bir günlük alacaklarımızın
bir seferde hemen ödenmesi
Ne yaptınız? Ödediniz mi, merak
ediyorum.
Peki, 2003 yılında maaşlarımıza
yansıtılmayan TÜFE alacaklarından doğan ortalama
250 milyon YTL alacaklarının SSK ve Bağ-Kur emeklilerine
hemen ödenmesi
Ödediniz mi? Yanlış mı hatırlıyoruz?
Üçüncüsü: 1986 ve 1996 yılları
arasında Konut Edindirme Yardım Fonu
Ödediniz mi? Ne yaptınız
Allah aşkına? Nerden nereye! Haklısınız sizler
de.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
Onu siz yediniz!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
Evet, yiyenlerden hesap soracaksınız. Sizin göreviniz nedir,
söyler misiniz bana? Gelin burada, mazeret üretmeyin. Kim geçmişinde
hata yaptıysa hesabını sorun. Ha, yolsuzluklar
mı? Sayın Başbakan diyor ki: Artık musluğu kestik.
Doğru, damardan girdiniz bu sefer! Musluğu kestiniz ama,
işin kaynağında girdiniz, haklısınız! Somut
bir sürü Ali Dibolar dâhil olmak üzere her türlü yolsuzlukla ilgili
Sayın Başbakan da net olarak bir şey söylüyor. Diyor ki:
Artık bundan sonra yerellerde yolsuzluğa son. Bizim bildiğimiz,
balık baştan kokar. Sayın Başbakan herhâlde yerele
kadar düştüyse, yerele kadar bu işin içerisindeyse, gerisini
bu halk takdir edecektir.
İkincisi: Bazen şunu hatırlıyorum.
Sayın Başbakanın
Türkiyedeki 2007 yılındaki
aslında yaşanacak sıkıntıları, gerek
emekliler gerek çalışanların asıl mağduriyetinin
nasıl ortaya çıkacağını hep beraber göreceğiz,
ama, sizlerin her defasında söylediğiniz bir unsur var:
Göç, yolunda düzelir. Allah bize akıl fikir vermiş. Bir toplumun,
gelişmiş, çağdaş ülkelerin bu sorunları nasıl
çözdüğünü çok iyi biliyoruz. Amerikayı yeniden keşfetmeye
gerek yok, ama, böyle bir niyetiniz de yok, kaygınız da yok
gördüğüm kadar.
Evet, son zamanlarda, IMFin veya
uluslararası fonların, Türkiyedeki tahsil ettikleri alacakların
daha düzenli ödenebilmesi için net olarak bir şey söyleyelim:
Bugün sizlere sormak isterim: Bu ülke ranta ne kadar faiz veriyor
biliyor musunuz? Yüzde 23 gibi. Enflasyonun yüzde 5 olduğunu
iddia edeceğiniz
Daha sonra bütçe görüşmeleri yakında
gelecek, 4 katı. Dünyanın neresinde 4 katı kazanılmış?
Ama, öyle bir kaygınız da yok, sorumluluğunuz da yok.
Türkiyede rantiyeyle soyulurken,
Türkiyede rantiyecilere ortalama son yirmi yılda 400 milyar
dolar, altını çiziyorum, 400 milyar dolar ve sizin döneminizde
de, birçok şeyi, imtiyazları da dâhil olmak üzere, satmanıza
rağmen Türk Hava Yolları, Türk Telekom, Tekel
Sayacağımız
binlerce örnek
Buna karşın borcunuz azalmadı, arttı.
Niye? Hovardaca harcadınız; niye? Rantiyeye gitti hepsi.
Emekliye gelince, köylüye gelince, çiftçiye gelince, orada dur.
AHMET YENİ (Samsun) Ağzınızdan
çıkanı kulağınız duyuyor mu?
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Haklısınız.
Söyleyeceğiniz bir şey varsa kürsüye buyurun. Açıklayacağınız
bir şey varsa, işte hodri meydan. Gelin, biz de duyalım.
Duyduğumuz şeyler, aslında bilinen şeyler. Sizlerin
o kadar rahatlığı, o kadar süreç içerisindeki varlığınız,
görüyorum ki, Türkiyedeki toplumsal sorunları çözmek yerine,
şayet
IMF ve Avrupa Birliğinden bir talimat gelmeden hiçbir
şey çözümlenmez. Merak ediyorum, Emeklilik Kanunu ile ilgili
IMFten nasıl izin alındı, bilemiyorum.
Bugün IMFten almadığınız
bir talimatı yerine getirmeniz mümkün değil. Nihayetinde
Avrupa Birliği süreci içerisinde Kıbrıs
Sayın Başbakanın,
bir hafta olmadı, burada heybetli duruşuyla, daha doğrusu,
Türkiye kamuoyunda nasıl tafra attığını gördüğümüzde,
bugün ne oldu? İktidar milletvekillerine soruyorum: Kıbrıs
konusunda bir şey duydunuz mu? Hadi bu ülkeyi, partizanlığı
bırakın da, parti devletine dönüştürdünüz. Görüşmeleri
kendi AK Parti Grubunuz içerisinde yaparken -daha doğrusu genel
merkezinde- acaba, duydunuz mu, merak ediyorum? Hadi biz muhalefetiz
duymadık, Kıbrıs konusunda ne tavizler verildi? Niye
biz, Finlandiyanın medyasından öğreniyoruz Türkiyenin
Rum konusundaki verdiği tavizleri?
ÖNER ERGENÇ (Siirt) Ne taviz verilmiş
ki?
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
Doğru. Hiçbiri size göre taviz değil, haklısınız
Haklısınız
Size göre ne verilirse kârdır, doğrudur.
Sayın Başbakan da diyor: Kaybedeceğimiz bir şey
yok, Avrupa Birliği düşünsün. Doğru, Avrupa Birliği
tuttuğunu alıyor.
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı)
Halk size muhalefet görevi vermedi ki, kendi kendinize muhalefet
oluşturuyorsunuz.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Haklısınız.
Altına imza atarken, bugün karşınıza gelirken,
bir yıl önce davul-zurna eşliğinde bayram ilan ederken
Haklısınız. Sizin hiç umurunuzda değil, yani ne
verdik, farkında değilsiniz, ne verildiğinin farkında
değilsiniz arkadaşlar. Birleşmiş Milletler nezdinde,
ulusal düzeyde sorun, özellikle Birleşmiş Milletler nezdinde
çözümlenmesi gereken bir sonucu, maalesef, sadece bir tarih alma
uğruna feda ettiniz. Bugün de karşınıza çatır
çatır çıkan ve Avrupa Birliğinin haklarını
Kendi açılarından haklı, ben, onlara bir şey demiyorum,
ama ülkemin çıkarlarını koruyamayan bir, maalesef,
iktidar. Ama, sizin böyle bir sorununuz yok, kaygınız yok.
Kıbrıs, ya verilse ne olur? Gelişen teknolojik çağda
Kıbrısın ne kaygısı ne derdi, yıllardır
sorun var, çözelim. Doğru, ver kurtul, bir mantık, bir çözüm.
Sizin en çok sığındığınız bir şey
ve ver kurtul mantığından başka, yaptığınız
hiçbir şey yok ve ne verdiğinizin de farkında değilsiniz.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) Sırf konuşmuş
olmak için konuşuyor.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Bu
yüzden, emekliye, memura gelince, orada dur diyorsunuz ve enflasyondan
doğan fark, enflasyondan doğan alacaklar, enflasyondan dolayı
mağduriyet, her geçen gün alım gücü
Ama, görüyoruz,
ateş düştüğü yeri yakıyor ve bu emekli, insanca yaşayabilmenin,
onurluca yaşayabilmenin kavgasını veriyor ve mutfağında
ocağının tütmesini bekliyor.Yüreğimiz o ki, bu ailelerin
kulaklarına ses verelim.
Eğer biz, Avrupa Birliği
süreci içerisinde sorunları aynı standarda etmek istiyorsak,
o zaman size önereceğimiz tek bir şey var -işinize geldiği
zaman Avrupa Birliğini hep örnek verirsiniz- Avrupa Birliğinde
bir emeklinin yaşam standardının nasıl olduğunu
buyurun hep beraber ortaya dökelim, nasıl insanca yaşadığını
ortaya dökelim. Haa orada işinize gelmedi, gayrisafi millî hasıla.
Ne demek bu? Ben cebime bakarım, vatandaş cebine bakar. Birileri,
işte 8 bin dolar hedefmiş, 5 bin dolarmış
Döviz düşünce
sözde yükselen bir şey ama, bugün -biraz önce örneğini verdim-
21 milyon insanın sadece bağımlı olduğu yeşil
kart. 21 milyon
Sizin için rakam küçük mü büyük mü bilmem.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
Kaç?
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) 21
milyon insan yeşil kart bağımlısı.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
Vallahi!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
Evet, şu anda. Sizin övündüğünüz, sizin yarattığınız
bir kitle.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
Rakamlar yanlış, 13tü 11e düştü.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
İkincisi
21 milyon olsa da, 20 milyon 999 bin olsun, rahat olacak
mısınız? Yapmayın ya! Dört yılda yeşil kart
bağımlısı sayısı arttı, azalmadı.
İkincisi: İşsizlik
oranı her geçen gün artıyor. İşte, bir mazeretiniz
de var. Emeklilerin, Bağ-Kurluların özellikle açtığı
iş yerlerinde yüzde 10dan yüzde 33e çıkarmak Efendim, çalışmasınlar,
işsizlere iş imkânı bulacağız. Yapmayın
beyler
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
86da ANAP çıkardı.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Her
geçen gün gelir dağılımı bozukluğu, hem Türkiyede
hem dünyada yaşanırken, küçük bir esnafın, büyük bir,
özellikle makro marketler veya birçok unsurlar karşısında
rekabet edemeyecek koşullarda bu mazerete sığınmayın.
Sadece IMF sizden onu istiyor. Neden? Çünkü, alacağını
tahsil etmenin yolu. Adına da net bir şey koydunuz: İstikrar.
Bu istikrar, bir sihirli sözcük gibi
Aslında vatandaş bir
müddet inandı ama, baktı ki hiçbir şeyin olmadığını,
açlığın ve sefaletin, her geçen gün uçurumun eşiğine
doğru giderken bunları göz ardı etmiyor. Siz ne derseniz
deyin tek bir kelime var: Ateş düştüğü yeri yakıyor.
O dört kişilik bir emeklinin yaşam standardı, bugün yaklaşık
yoksulluk sınırı 2 milyara dayanırken veya 2 bin
YTL dediğimiz yeni Türk parasına dayanırken, sizin
verdiğiniz emekliye
Yahu, bu emekli ne yaptı bu ülkede?
Onurluca çalıştı, bu ülkesi için, yarınları
için üretti ve insanca yaşamak istedi, suç mu işledi? Türkiyede
emeklilik yaşı da belli, kaç kişinin faydalandığı,
kaç kişinin bu yaşam standardının olduğu bir
ülkede emekliye ne gördünüz? Ama, sizin layık gördüğünüz
unsur belli.
Bugün emeklinin yaşadığı,
başta, günlük, bugün kış günü, işte, sobasını
tüterken, yakarken veya Türkiyenin birçok yerinde doğal gaz
her geçen gün artıyor. Doğal gaz dediniz de arkadaşlar,
yeni aklımıza geldi: Bilir misiniz doğal gazı Türkiye
genel anlamda 290 dolardan kullanırken, bugün Azerbaycan doğal
gazını biz Yunanistana kaça satıyoruz hiç merak ettiniz
mi? Bilmezsiniz, öyle bir sorununuz da yok. 260 dolar civarında
satıldığı söyleniyor, 260 dolar.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
Sizin Bakanlarınız nereden alıyordu?
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
Evet, evet. Dört yıldır Bakanlar nereden alıyor? Ya,
alın, hesabını sorun arkadaş. Bu halk sizi niye seçti?
Yoksulluk ve yolsuzluk üzerine seçmedi mi? Gelin hesabını
sorun. Hesap sorma gibi derdiniz de yok, çünkü hesap verecek durumunuz
var. Biraz önce dokunulmazlıkla ilgili tartışıldı,
sığındığınız mazeretiniz de var. Karnımız
ağrımıyor çok şükür, alnımız açık, siyasette
bu halk için varız, halk için olmaya devam edeceğiz.
Biz, Anavatan olarak yapacağımız
tek bir unsur, biz diyoruz ki, bu ülkede mazeret üretmeye değil,
bu ülkenin yarınlarına hizmet etmek için varız. Zaman
zaman belediyede aksayan yönleriniz var. İşte İstanbul
Büyükşehir Belediyesi, Ankara da dâhil olmak üzere. Trafik sorununa
diyorsunuz ki: Ya eski belediyelerin suçu. Ya, Allahtan korkun,
eski belediye başkanınız da bugün Sayın Başbakan.
Yani, öyle bir laf atıyorsunuz ki, içi bile dolmuyor. Nereye lafın
gideceğini bile duymuyorsunuz?
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
On beş yıl öncesine bak!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
Doğru, on beş-yirmi yıl öncesi
Haklısınız,
on beş-yirmi yılın öncesinde
Bu ülkede on beş-yirmi
yıl öncesi suçlusu var. Haklısınız mazeretiniz
var çünkü.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
Yaptıklarımızı hiç görmüyor musunuz?
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Yaptığınız
tek şey var, beş yıl boyunca yaptığınız
tek bir şey var: Mazeret üretmek, on beş yıl öncesinin süreci.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
İcraatlarımızı görmüyorsanız bir daha bakın!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
İcraatlarınız ortada: Duble yollar. Allah göstermesin,
her geçen gün trafik kazaları hızla artıyor.
AHMET IŞIK (Konya) Bırak
Allah aşkına!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) 8
milyon dolar olan kilometresi bugün otobanı geçti, otobanı.
AHMET IŞIK (Konya) El insaf
ya!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Geleceksiniz
konuşacaksınız, rakamlar var.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
İnsaf, Mersine giderken hangi yoldan gidiyorsunuz?
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
Biz, o duble yollardan geçerken Allaha dua ediyoruz. Niye? Her geçen
gün, altı ay geçmeden tadilatlar başlıyor, altı ay
geçmeden. Yapmayın ya! Yani o yollardan sizler de gidiyorsunuz,
bizler de gidiyoruz. Gönül ister ki, hizmetinizle sizler de gelip
burada gurur duyasınız ve biz de sizleri buradan alkışlayalım.
Ama, gördüğünüz tek şey var, yaptığınız tek
şey var, hep altını çiziyoruz: Bir günah keçisi bulmak.
Günah keçisi de bir önceki yönetim. Ama, bu yönetim anlayışıyla
bu halk size gereken dersi verecek. İnanıyoruz, bu halkımıza
güveniyoruz. Sizi unutanları unutmayacak, onu da biliyoruz
ve bu ortamda biz net olarak bir şey söylüyoruz, diyoruz ki, arkadaşlar:
Sizi unutanları unutmayın.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) Bir dahaki dönemde
siz burada olmayacaksınız.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
Ama, süreç içerisinde ve bu ortamda, başta da emeklilerimiz dahil
olmak üzere ülkemin tüm katmanları, daha doğrusu emekli
olamayacak milyonlarca insanımız, kısmen emeklimiz,
yani açlığa ve sefalete mahkûm edilirken, bundan sonra,
2007 yılından itibaren çıkartılan sosyal güvenlik
ve genel sağlık sigortasıyla
Dün Sayın Bakanın
da katıldığı TİSKin toplantısında
tek unsur vardı, söylenen tazminatlar. Gözünüz orada olsun. Bakalım,
bu halkın hak edişlerini, bu halkın hakkını korumak
yerine gözünüz orada. Ne diyelim, Allah doyursun diyoruz.
Bu ülkenin tüm değerlerinde,
tüm üreten kitleye değer vermeniz ve saygı duymanız gerekirken
sadece köstek oluyorsunuz. Bu ülkenin söyleyeceği tek bir
şey var, gölge etmeyin ihsan istemez.
Gerek dış politikada gerek
iç politikada ise artan sıkıntıları hepimiz çok
iyi biliyoruz, bu ülkenin kendi vatandaşı da biliyor ve
her karşılaşılan ortamda
Herhâlde, daha önceki iktidarların
icraatlarından ders almadınız, hâlâ kamuoyu yoklamalarıyla
kendinizi avuttuğunuzu düşünüyoruz. Biz de diyoruz ki,
halkın her geçen süresi, bu halkın zamanıdır, bu ülkenin
sorunudur. Bu yüzden, bu yaralara derman olun diyoruz. Ama, ifade ettiğimiz
gibi, söylenen tek bir şey var, sadece, bu ülkede kayıt
dışı ekonomi. Hepiniz, Sayın Bakan da artık
itiraz ediyor, kayıt dışı ekonomiyi keşke becerebilseydik
Ee dört yıldır da neredesin Sayın Maliye Bakanı?
Dört yıldır
Kayıt dışı ekonomi
Tabii ki, Türkiyede toplanan vergilerin de özellikle dolaylı
vergiler dediğimiz yüzde 80lere varan bir süreç, yani, aslında
bu halkın ödediği faizler, birilerine giden
Rantiyeci,
bu ülkede yüzde 5i geçmez, yüzde 5i. Mutlaka sizden memnun olan bir
kitle var, o da yüzde 5, onun dışında yüzde 95i mutsuz.
Bu ülkede, yarınlar için hayal
bile kuramayacak kadar ıstırap ve günübirlik yaşayan
büyük bir kitlemiz, inanıyorum ki, bugünleri unutmayacak ve sizin
yaptığınız ve layık gördüğünüz bu olumsuzluğun
inşallah hesabını sandıktan soracak. Çünkü, Türk
toplumunun sandıktaki sağduyusuna inanıyoruz. Her
geçen gün bu ülkede yaşanan sıkıntılarda
Çözümsüz
değil bu ülke, alternatifsiz hiç değil. Biz, bu ülkede, inanıyoruz
ki, kendi değerleri üzerinde yaratacağı bir ekonomik
ve siyasal süreçte çok uzun değil, sizin on beş-yirmi yıldır
yapamadığınız ve beceremediğiniz
Biz ise,
iddiamız, bir beş yıl, sadece bir beş yıl
AHMET YENİ (Samsun) CHPdeyken
öyle mi dediniz?
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Bir
daha şans verin, iki defa vermeyin ve bu durumda, her seferinde,
bu halkımız, her şeyi görüyor. Biz, halkımızın,
her vesilesiyle, sağduyusuna güveniyoruz. Ama milyonlarca
Emekli Sandığı
AHMET YENİ (Samsun) CHPden
seçilirken öyle demiyordun.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
Biz, halkımız için varız, beynimize prangalar vurmadık.
Bu halkımızın tüm sorunlarına derman ve çözüm olacak
her anlayışta hep yanınızda olduk. Avrupa Birliği
uyum sürecinde sizlere destek verdik muhalefet olarak; unuttunuz
ama, ama unuttunuz.
Birazdan bir önergemiz var. Ben, sizin,
ne kadar, emeklilerle ilgili samimi olup olmadığınızı
göreceğim.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
Samimiyetimizi ölçemezsin!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Verilen
önergede, yaklaşık bir yıldır, Anayasa Mahkemesinin
iptal ettiği bir süreçte, bu emekliliği hak etmiş kişilerin
hakkını vererek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güler, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkan. Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bir yıldır, Anayasa Mahkemesinin
iptalinden dolayı mağdur olan binlerce emeklimiz var, hak
ettiği halde. Önergemiz var, kabul edin, ben de sizin gerçekten
samimi olduğunuza inanayım.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon)
Sen inanmazsan inanma, lazım değil.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla)
Ama, öyle bir derdiniz de yok, kaygınız da yok. Mağduriyeti,
tek başınıza
Kaderiyle baş başa bıraktığınız
bu kitle, bunları, yapılanları unutmayacak ve size
de, siyasal anlamda -özellikle bu halkın sürekli, dört gözle beklediği
sandıktan- hesap soracağı günü dört gözle bekliyor.
Ben, halkın sağduyusuna güveniyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Hükûmet adına, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu.
Sayın Bakanım, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerimin
başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun teklifi,
benden önceki arkadaşlarımın da ifade ettikleri üzere,
ölüm aylığı bağlanmasına ilişkin Anayasa
Mahkememizin iptal kararı üzerine, yasal boşluğun
doldurulması amacıyla, değerli milletvekili arkadaşımız
Abdullah Cantimur tarafından hazırlanan ve bizim de benimsediğimiz
bir kanun teklifidir.
2007 yılına kadar -ekim
ayından- geçecek süre içerisinde vatandaşlarımızın
mağdur olmaması için bu teklif hazırlanmıştır.
Yoksa, 2007 yılından sonra yeni sosyal güvenlik sistemi içerisinde
bu maddenin karşılığı vardır.
Getirilen düzenleme sigortalılar
lehine bir düzenlemedir. Her yıl için aranan yüz seksen günlük
prim ödeme gün sayısı, beş yıl içerisinde toplam dokuz
yüz gün olarak ifade edilmiştir; bu da, sigortalılarımız
lehine olan bir husustur.
Onun için, bu kanun teklifini veren
değerli arkadaşımıza, komisyonlarda görüşülmesine
katkı veren komisyon başkanı ve değerli komisyon
üyelerimize ve Başkanlık Divanına ve söz alan değerli
arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum ve vatandaşlarımıza
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; bu vesileyle, söz almışken birkaç konuya
da izninizle değinmek istiyorum.
Bu kürsüde emeklilere ilişkin
çok şeyler söylendi. Sadece burada söylenmiyor, şu anda,
toplumda, bu emeklilerimizin masum, safiyane isteklerini devamlı
olarak tetikleyerek, onun üzerinden siyaset yapma, muhalefet yapma
konusunda bir anlayışın yükseldiğini görüyoruz.
İlk önce bu TÜFE farkı konusunda
size bilgi vereyim. Değerli arkadaşlarım, TÜFE farkı
denilen hadise, bizden önceki dönemde sistemin değiştirilmesi
neticesinde, 2000 yılı başında, emeklilerimize
aylık artışlarının bir önceki yıl gerçekleşme
oranında zam yapılması öngörülmüş. Ancak, ödemeler
ayın 19undan itibaren başladığı için ocak
ayının 1i ile 19u arasında bir boşluk doğmuş.
TÜFE farkı, bildiğiniz gibi ayın 1inden itibaren uygulanması
gereken bir parametre. O günkü yönetim bu konunun daha sonra farkına
varmış ve 2000 yılında bu on dokuz günlük farkı,
hem kamuda hem de özel sektörde çalışan yahut da emekli olmuş
vatandaşlarımıza ödemiş.
Biz, hükûmete geldiğimizde bu
konuda açılmış çeşitli davalar vardı. Biz,
emeklilerimize dedik ki: Bu konuda açılmış davalar
var, bütün emeklilerin teker teker dava açmasına gerek yok. Dava
açtığınız zaman, eğer kaybederseniz en az 500
milyon lira para alamadığınız gibi -ücreti
vekâlet, bilirkişi- kendi cebinizden de para çıkar. Onun
için, bu konuda bir içtihat oluşsun. Yüksek Yargıtayın
oluşmuş içtihatları karşısında, ne karar
olursa, biz, yönetim olarak buna uyarız. Yargı kararlarına
uymak bizim boynumuzun borcu.
Ancak, şöyle bir gelişme
oldu: Mali mahkemelerden verilen kararlar, Yargıtayın ilgili
dairelerinde kurum lehine neticelenmeye başladı.
Şu anda yanımda yok, isteyen arkadaşıma otuz,
kırk, elli, altmış tane kurum lehine, TÜFE farkından
dolayı, neticelenmiş Yargıtay kararını gösterebilirim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
Tersi de var Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) Hayır. Son
zamanlarda, artık, Yargıtayın bu konuda istikrar kazanmış
kararları var. Bu, hukuki bir tartışma. Bunu, isteyen
arkadaşlarla her zaman tartışabilirim. Onun için, TÜFEde
geldiğimiz nokta bu.
Yargıtayın böyle bir kararı
olduğu için, SSK yönetimi de, Yargıtay kararı aleyhine
davranıp bu TÜFE farkı şudur diye emeklilerimize herhangi
bir ödeme yapamıyor. Yaparsa, zaten, otuz günlük süre içerisinde,
otuz gün için kırk beş günlük TÜFE farkı vermek gibi mantıksız
bir durum olacak.
Onun için, bu konudaki ricam
şu herkesten: TÜFE farkıyla bugüne kadar süregelen anlaşmazlık
Yargıtayın kararlarıyla bir istikrar kazanmıştır.
Onun için, emeklinin TÜFE farkı konusunda konuşurken, lütfen,
Yargıtay kararlarını da cebimizde gezdirelim, yanımızda
bulunduralım diyorum.
İkinci konu, yine iki gündür
güncel. Gerçi, Maliye Bakanlığını ilgilendiriyor
en azından yılbaşına kadar, ama bu konuda da şu
açıklamayı size getireyim: Memur emeklilerine 2006
yılı ikinci yarısı için enflasyon farkı verilmeyeceği
konusunda, dün, bazı basın yayın organlarında haberler
çıktı Maliye Bakanlığı referans gösterilerek.
Bu doğru değil. 2006 yılı ikinci yarısında
da memur emeklilerimize enflasyon farkı verilecektir, bunun
karşılığı bütçeye konmuştur.
Diğer bir konu, çok üzüldüğüm
bir konu: İlk hükûmete geldiğimizde, 2003 yılı başında,
bu Bağ-Kur ve SSK emeklilerine bir kararname farkı denilen
bir husus var. Bunu Hüseyin Bey zannediyorum, burada izah etti. Yani,
bizden önce bir kararname çıkartılmış. Bu kararnameye
göre, memurlara ve emeklilerine yapılan zamla Bağ-Kur ve
SSK emeklilerine yapılan zam arasında fark olursa Bakanlar
Kurulunun takdirine bırakılmış. Bakanlar Kurulu
isterse bu farkı verebilir. diyor, kararname aynen böyle. Bizden önceki hükûmet, giderayak bu
şekilde bir kararname çıkartmış. Peki, devlet devamlıdır.
dedik. Nedir bu kararnamenin parasal ifadesi? Bütün iktisatçılara,
Maliye Bakanlığına, Hazineye hesaplattırabilirsiniz.
Yanlış söylemeyim, o günün şartları içerisinde kararname
farkı 5 milyon arkadaşlar. Sayın Başbakanımız
o zaman Abdullah Güldü, Sayın Genel Başkanımız
var, Bu 5 milyonu telaffuz etmek bile ayıp, bırakın bunu
vermeyi dedik ve hepinizin bildiği gibi, 75 milyon ve 100 milyon
liralık seyyanen zammı, 2003 yılında, biz
Bağ-Kur ve SSK emeklilerine yaptık. Onun için şimdi 2003
yılında kararname farkı 210 milyon demenin hiçbir mantığı
yok. Bunu eski bakan arkadaşlarımız da yapıyorlar,
o günün Hazineden sorumlu olan bakan arkadaşlarımız
da yapıyor 250 milyon lira Bağ-Kur ve SSKdan emeklinin parasını
gasbettiler diye. Hayır, burada tek kuruş gasbedilen para
yok. Aksine, 5 milyon yerine 75 milyon ve 100 milyon liralık yapılmış
bir iyileştirme var.
Tenkit edelim. Yani, öldürelim de
harbiden öldürelim, onu demek istiyorum. Resmi tam görelim, yolda
duyduklarımızla, kulaktan dolma bilgilerle
Bu 72 milyonun
fikirlerini değerlendirirken bizim de onlara sağlıklı
bir bilgilendirme yapmamız lazım.
Konut edindirme yardımı
konusu dile getirildi. SSKdaki arkadaşlarımız çok
hızlı bir şekilde çalışıyorlar. Bu konuda
Hükûmetimizin verilmiş sözü var. Bürokratik işlemler tamamlanır
tamamlanmaz bunlar da hak sahiplerine ulaştırılacak.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; emeklilerimizin durumunu hepimiz biliyoruz.
Doğrudur, bunu kimseden saklamaya gerek yok. Birçok emeklinin,
özellikle, çalışırken adına çok düşük prim yatırılmış
emeklilerimizin, Bağ-Kurda 1den 6ncı basamağa kadar
emeklilerin aylıklarının satın alma güçleri düşüktür.
SSKda yine bir bölüm emeklilerimizin satın alma gücü itibarıyla
aylıklarının düşük olduğunu biliyoruz. Ama
şunları da bilmemiz lazım: Bugün, SSKda, 1 milyar-1 milyar
300 milyon civarında emekli aylığı olduğunu
da bilmemiz lazım ve bunu söylememiz lazım. Bağ-Kurdaki
yüksek basamaklardaki emekli aylıklarını da bilmemiz
lazım. Emekliyi konuşurken, bir bütün içerisinde, az para
alan ile çok para alanı birbirine karıştırmamamız
lazım.
Şimdi, bu Hükûmete itiraz ediyorsunuz
emekliye bakmadınız diye. Şimdi ben size tek bir rakam
vereceğim değerli arkadaşlarım, değerlendirmesini
siz yapacaksınız. 1999 yılında çıkarılmış
4447 sayılı Yasaya bağlı kalsaydık, yani, emekli
aylıklarının artışını sadece TÜFEye
bağlı bıraksaydık, bugün, Bağ-Kur ve SSK emeklisine
12 milyar YTL daha az para ödemiş olacaktık. Biz, bütün artırma
dönemlerinde bu TÜFEye bağlı kalmadık, her dönemde kanun
değiştirdik ve bugün itibarıyla 12 katrilyon lira daha
fazla parayı Bağ-Kur ve SSK emeklisine aktardık. 12 katrilyon...
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Sosyal devletin gereklerini ne
kadar düşündüğümüzü, emeklimizin durumunu ne kadar takdir
ettiğimizi sizin takdirlerinize sunuyorum. Bütün bunlara
rağmen, hâlâ, emekli aylıklarının satın alma
gücü itibarıyla düşük olduğunu hepimiz kabul ediyoruz.
Ama, değerli arkadaşlarım,
yanlış bir düşünce var. Emekli aylığı, değerli
arkadaşlarım, çalışırken alınan ücretin
bir fonksiyonudur. Bunu iyi bilmemiz lazım. Çalışırken
ne kadar prim öderseniz ödeyin, bunlara hiç bağlı kalmadan
bir emeklilik sistemi yok. Yani ben emekli oldum, devlet bütün
imkânlarını kullanarak emekli aylığını
yükseltsin diye bir şey yok. Bu, bir sigortacılık mantığıdır,
nimet-külfet mantığıdır. Bu emeklilik sistemi, Bismarktan
beri, 1880lerden beri böyle kurgulanmıştır. Ama, derseniz
ki sosyal yardım, sosyal koruma, o ayrı bir şey. Orada nimet-külfet
dengesini aramıyorum. Orada diyorum ki, bu ülkede ihtiyaç sahibi
herkese devletin sosyal yardım yapması bir yükümlülüktür;
vatandaş için de bu bir haktır. İşte, yeni -tenkit ettiğiniz-
sosyal güvenlik reformunun temel felsefelerinden biri budur.
İhtiyaç sahibi vatandaşımız kula kulluk etmesin,
kula muhtaç olmasın; muhtaç olduğu zaman, sosyal devletin
koruyucu şemsiyesi altında, bu devlet, ona gereken insani
yardımı yapsın. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu sosyal korumadır. Ama, sosyal sigortacılığı
konuşursanız o zaman şu gerçeği kabul edeceğiz:
Bu benim tercihim değil, bu dünyadaki gelişmelerin tercihi.
Yani, bir emeklilik sistemi, çalışırken alınan ücretin
emekli olduktan sonraki azlığı veya çokluğu demektir.
Şimdi, çok açık konuşalım.
Çalışırken, sizin adınıza, hizmet akdiyle çalışanlar
adına yatırılan prim düşükse, emekli olduğunuz
zaman sizin adınıza ödenecek veyahut da bağlanacak
emekli aylığı da düşük olacaktır. Bugün, maalesef
-yahut da maalesef demeyelim, kimsenin de günahını almayalım-
çalışanların büyük bölümü, yaklaşık 3 milyon
200 bin hizmet akitli çalışan vatandaşımızın
beyanı asgari ücret üzerinden bildirilmektedir. Bu kürsüden
ifade ediyorum. Bunu hepimiz biliyoruz, bunun doğru olmadığını.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) Müfettişleri
gönderin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) Bunun doğru
olmadığını hepimiz biliyoruz. İşte onun
için diyoruz ki: Kayıt dışının -ısrarla
parmağımızı dayıyoruz- bu ülkede önlenmesi
lazım. Kayıt dışı, sadece, çalışan insanı
hiç bildirmemek değil, işte bu şekilde, çalışmaları,
ücretlerini eksik göstermek de, otuz günü on beş gün göstermek
de bir kayıt dışılıktır.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Maliye Bakanı sizden olmayana müfettiş gönderiyor Sayın
Bakan, siz de gönderin. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) Hayır
AGÂH KAFKAS (Çorum) Ayıptır
ya!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
devletin denetim mekanizmalarını, herkese adil ve
eşit mesafede olduğunu biliyoruz. En azından, denetim
mekanizmasındaki müfettiş arkadaşlarımızı
korumak adına bunu söylemem gerekiyor.
Diğer bir konu emeklilerle ilgili:
Bu, yüzde 33lük konu, yüzde 33,5 prim kesme konusu. Sistemi biraz isterseniz
size arz edeyim. Bu
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Gerek yok Sayın Bakan, kaldıracak mısınız,
kaldırmayacak mısınız, onu söyleyin. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlarım,
lütfen sayın milletvekilleri, Sayın Bakanımıza
müdahale etmeyelim. Bakınız, çok sakin bir şekilde konuyu
anlatıyor. Arkadaşlar lütfen, Sayın Bakanımızı
dinleyelim, hepimiz bilgi sahibi olalım, lütfen, vatandaşlarımız
da bilgi sahibi olsunlar.
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Değerli
arkadaşlarım, SSK emeklisi olup çalışanlardan yüzde
30 prim kesintisi yapıldığını biliyoruz;
Bağ-Kurlu vatandaşlarımızdan da yüzde 10 sosyal güvenlik
destek primi aldığımızı biliyoruz.
Yeni düzenlemede, bir eşitlik
sağlansın ve özellikle genç işsizlere yeni istihdam
alanları açılsın noktasında bir anlayışla,
bütün sosyal güvenlik destek primi kesintilerinin yüzde 33,5 noktasında
eşitlenmesine karar verildi, ki, o günlerde bunu çok tartıştık,
bütün sivil toplum örgütleri de, sosyal taraflar da bu konuda
açıkçası bir hassasiyet göstermediler. Birçok maddeye itirazlar
geldi, ama, bunun makul bir şey olduğu noktasında sanki
-bir konsensüs gibi- bir uzlaşma oldu. Sonra, 2007 yılı
Ocak ayı yaklaştığı zaman bütün Türkiyede bu
yüzde 33 işi birden bire canlandı. Yani, bu bir yerde başarılı
bir organizasyon, tebrik etmek istiyorum; ateş nereden
ateşlendiyse, bütün milletvekillerimize, odalara bu intikal
etti ve demokratik tepkinin gereği bunlar bize geri döndü.
Şimdi, bu, aslında tercih
noktasında zor bir karar. Şimdi iki tane işletme düşünün
değerli arkadaşlarım, ikisi de aynı işi yapıyor,
biri emekli, biri emekli değil. Yüzde 33,5luk aleyhe bir maliyeti
emekli olmayan vatandaşa çektiriyorsunuz. Bu, tartışılabilir
bir konu, ama, diğer bir gerçek de, yani, küçük esnaf dediğimiz,
emekli olup Türkiyenin geleneksel sanatlarını icra eden,
bizim emeklilerimiz var. Aslında, buradaki şeyi de anlatmak
lazım, yani, kimden kesiyorsunuz? İşte, tarımsal
SSKlıdan, yani, kırsal kesimde çalışan SSKlının
geliri, emeklinin, asgari ücretlinin gelirinin altındaysa,
kesinkes, bir kere, bunu ondan almıyoruz. Diğer taraftan,
yine, şehirde küçük esnaflık icra eden, gelir vergisi mükellefi
olmayan, muaf olan esnaflarımızdan bu parayı, asgari
ücretin altında olursa almıyoruz. Ya kimden alınacak?
Vergi mükellefi olan kişilerden alınacak, bir diğeri
de, şirket ortağı olan kişilerden alınacak.
Şimdi, ben, isimleri deşifre
etmek istemiyorum; 51 bin kişi, Türkiyede şirket ortağı
kapsamında, bu yüzde 33 kalksın dediğimiz grup içerisinde.
İsimleri açıklasam, belki, benden de sizden de daha çok fazla
geliri olan insanları göreceksiniz orada.
Yani, onun için, meselenin çok kompleks
olduğunu ifade etmek için söylüyorum. Ama, geldiğimiz nokta
şudur: Bunu, Sayın Başbakanımız, Hükûmetimiz,
bu hassasiyeti, bu gelen tepkileri dikkatle değerlendirdik
ve bu anlamda bir değişiklik, bir düzenleme yapılması
gerektiği noktasında birleştik. Ha, düzenlemenin parametreleri
ne olur? Bunu, arkadaşlarımız, teknik arkadaşlarımız
çalışacaklar, bunu ortaya koyacağız.
Ha, şimdi hemen gelecek cevabı
biliyorum ben: Biz çok söyledik de bunu, buna rağmen
Hayır,
ben
Dikkat ederseniz veyahut da
zihninizde kaldıysa, Ola ki, bizim de gözümüzden kaçan hususlar
olduysa, 2007 yılı gelmeden bunları bir değerlendireceğiz,
değişiklik yapmamız gerekenler varsa yapacağız.
dedik. Başka maddeler de var, daha değişiklik yapacağımız
maddeler. Yani, illaki bunlar değişmez kurallar değil.
Yeter ki, sistemin özüne uygun olsun ve hakkaniyet ölçüleri içerisinde
olsun.
Evet, yüzde 33le ilgili arzım
bunlardan ibaret.
Onun için, ben, emekli vatandaşlarıma
buradan sesleniyorum: Sakın ola, bizden duymadığınız
bir şeye inanmayın, yanlış duygulara kapılmayın.
Bu Hükûmet, bütün kesimlere olduğu gibi, emeklilerimize de büyük
bir hassasiyet göstermektedir. Geçtiğimiz dönemdeki yapmış
olduğu tavırlarla, değişikliklerle bunu göstermiştir.
Ama, Türkiyede emeklilik sisteminin esaslı bir sorgulanmaya
ihtiyacı olduğunu biliyoruz. İşte, sosyal güvenlik
reformu yapmamızın ana nedenlerinden biri budur. Efendim,
sosyal güvenlik reformu çok tenkit ediliyor.
Değerli arkadaşlarım,
bu reformun yapılma gerekçelerinden birisi, Türkiyede emeklilik
sistemini garanti altına almaktır, emekli aylıklarını
garanti altına almaktır. En büyük hedeflerinden biri budur.
Niçin böyle söylüyorsun Sayın Bakan? Korktuğun, endişe
ettiğin bir şey mi var? Hayır, ama size rakamlar vereyim:
Şu anda 7 milyon 800 bin emeklimiz var, 2010 yılında 9,5
milyon emekliye ulaşacak bu ülke. 9,5 milyon emeklinin yükünü
14 milyon sigortalı çekiyor. Aktif-pasif dengesi bozulmuş.
Dört çalışanın bir emekliyi finanse etmesi gereken
bir ortamda, bizim aktif-pasif oranımız 1,8; 1,8 çalışan
1 emekliyi finanse ediyor. Nüfusum genç, bu genç nüfusa rağmen
bu kadar bozuk tabloyla benim bu sosyal güvenlik sistemini sürdürmem
mümkün mü? Değil. Her yıl -22 milyar YTL, 25 milyar YTL diyelim-
25 milyar YTL, gelir ve gideri karşılanmadığı
için, hazine, bu sosyal güvenlik kuruluşlarına transfer yapıyor
arkadaşlar. Önümüzdeki on yıl içerisinde 250 milyar YTL,
herhangi bir artış olmazsa her yıl 25 milyar YTL transfer
yapacağını hesaplayın, 250 milyar YTL, 250 katrilyon
Türkiyenin gayri safi millî hasılası 400 milyar şu anda.
400 milyar gayri safi millî hasıla, 250 milyar, hazineden sosyal
güvenlik kuruluşuna transfer.
Bu ülkede istihdamı nasıl
geliştireceğiz, yatırımları nasıl artıracağız,
bu kadar açıkla işsizliği nasıl önleyeceğiz?
Esası bu, sıkıntımız bu. Yoksa, benim borcum olmasa,
sosyal güvenlik sistemine, ben, bırakın 25 milyarı 50
milyar YTL alsın derim. Yani, bu anlamda, sosyal güvenlik sisteminin
açığını kara delik olarak ifade edenlere ben
şiddetle karşı çıkıyorum. Diyorum ki, devlet,
sosyal devlet nasıl başka alanlara kaynak aktarıyorsa
sosyal güvenlik alanına da yapması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) Aktardığı
para kime? Emekliye. Aktardığı para kime? Vatandaşların
sağlığına. O halde, bu parayı kara delik olarak
nitelemek son derece yanlış bir şey. Ama, biz borçlu bir
ülkeyiz. Şimdi, bu sosyal güvenlik kuruluşunun açığını
Hazine finanse ettiği zaman, Hazine kime gidiyor? Hazine para
basmıyor artık eskisi gibi, piyasaya çıkıp borçlanıyor.
Borçlanma faizlerinin maliyeti 1 puan attığı zaman,
bu ülkeye 3 milyar dolar avantadan para yazıyor, hiç anasız
babasız para. Yazık günah değil mi? Onun için, borcumuz
makul seviyeye indiği zaman, inanıyorum ki, bu sosyal güvenlik
sistemine transferler daha fazla olacaktır.
Sistem, çok, belki
Zamanı da
istismar etmek istemiyorum ama, şunu söyleyip sözlerimi bitireceğim:
Değerli arkadaşlarım, mevcut sistemimiz adil değil.
Yoksulluğu giderme konusunda sistemin bir başarısı
yok. Nasıl yok? 23 milyar YTL. Bu ne demek? Sizlerden topladığımız
vergiyi, yeniden, vatandaşa dağıtmak demek. Nasıl
dağıtacağız, kime göre dağıtacağız?
Gelirin yeniden dağıtımı, sosyal adalet, sosyal
politika, yoksulları gözeteceğiz, birinci derecede yoksulları
gözeteceğiz. Peki, bu 23 milyar YTL kime geliyor? Hazineden aldığımız
Bağ-Kur, SSK; Emekli Sandığı, üç kuruluşta kimler
var? Bizler varız içinde, milletvekilleri var, bürokratlar var,
durumu iyi olan iş adamları var, kendi nam ve hesabına
çalışanlar var. Bu sosyal güvenlik reformuna karşı
çıkanların demesi lazım ki: Ey Bakan, bu 23,5 milyar
YTL, durumu iyi olan işverenlere, bürokratlara, milletvekillerine,
bakanlara gidiyor. Sen, kırsal kesimdeki ücretsiz aile işçisini
niye korumuyorsun? Hazineden, bu 23 milyardan ona niye tek kuruş
vermiyorsun diye beni tenkit etmeniz lazım. Ama, maalesef, bu
konuda bir tenkit yok. İşte, ben, bu sistemin bu adaletsizliğini,
bu çarpıklığını gidermek için üç buçuk yıldır
uğraşıyorum ve diyorum ki, bu 23,5 milyar YTLden, ilk önce,
köydeki milyonlarca, kayıt dışı sisteme alamadığımız
Niye bunlara para gitmiyor? Bunlar, çünkü kayıt dışı;
ücretsiz aile işçileri kayıt dışı, yevmiyeli
çalışanlar kayıt dışı, uzun süreli işsizler
kayıt dışı; 10 milyon, 11 milyon insan var. Bu insanlara,
Hazine transferinden hiçbir para gitmiyor. İşte, bu çarpık
senaryoyu kırmak istiyoruz, değiştirmek istiyoruz,
sosyal adaleti geliştirmek, kavgamız bu. Yoksa, Hükûmet için
sosyal güvenlik reformu zor bir konu. Bütün dünyada bu süreci yaşadık.
Ama, geçmişe olan sorumluluğumuzu biz erteleyemeyiz.
Onun için ben diyorum ki, biz, bu sosyal
güvenlik reformunu siyasi popülizme kurban etmeyeceğiz, hep
beraber etmeyeceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Eğer, ülkenin geleceğine karşı bir sorumluluk duyuyorsak,
bu tasarı, bu reformun siyasi popülizme kurban edilmesine karşı
çıkacağız. Eğer, burada Hükûmetin direnci, Parlamentonun
direnci aşılırsa, o zaman arkadaşlar, bu iş
başka bahara kalır. Başka baharda hangi rüzgârların
eseceğini hiçbirimiz bilemeyiz ve gelecek nesillere karşı
bir sorumluluğumuzu yerine getirememenin azabını
hep birlikte çekeriz.
Biraz acı oldu ama, kusura bakmayın.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Teklifin tümü üzerinde, şahsı
adına, Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak.
Buyurun Sayın Öztoprak.
Süreniz on dakika.
REMZİYE ÖZTOPRAK (Ankara)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kanun üzerinde şahsı
adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu kanunun
çok yerinde ve bugün, burada konuşulurken, bu konuşmalarla
geçirilmesi gerekmediğini düşünüyorum.
Sayın Başkan, ben, bu kanun
üzerinde bilgi vermeden önce, muhalefetin burada AK Partiye yönelttiği
suçlamalara cevap vermek istiyorum.
Muhalefet, bu kısa kanunun
üzerinde fazla bir şey, konuşulacak bir şey olmadığını
bildiği halde, yirmişer dakika her bir grup konuştuktan
sonra, diğer DYP grubundaki arkadaş da on dakika şahsı
üzerine konuşarak bir saat burayı oyalamış bulunuyor.
Söyledikleri şey ise, her zaman olduğu gibi, kanunla alakası
olmayan konuşmalardır.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Bir yıldır bekliyor bu kanun, bir yıldır bekliyor.
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Şimdiye kadar, bizim Grubumuzda, sizin bu yaptıklarınıza,
herkes, kanun uzamasın diye hiç cevap vermeye kalkışmadı,
ama artık cevap verme gereği duyuldu. Siz, bu konuşmalarda
yirmi dakikayı doldurmak için acaba ne kadar uğraşıyorsunuz?
Burada söyleyeceğiniz şey çok çok basitti. Burada bir kanun
maddesi iptal olmuş, 506 sayılı SSK Kanununun bir maddesi
iptal olmuş, bu yüzden sigortalılarımız hak
mağduriyetine uğramış. Bu Kanunun yılbaşında
yürürlüğe girecek olan 5510 sayılı Kanunla tamamen yerine
getirilecek maddeleri olmasına rağmen, her şey yürürlüğe
girecek ve her şey tamamlanacak olmasına rağmen, aradaki
iki buçuk aylık sürede hak mağduriyeti doğmasın
diye, biz, 506 sayılı SSK Kanununun 66 ncı maddesinin
(c) bendi ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal
Sigortalar Kanununun 26ıncı maddesinin (a) bendini değiştirip,
93üncü maddeyle de, ek maddeyle de ikisinin birden yürürlüğe
girmesinden itibaren hak sahiplerinin aylık bağlama hakkını
elde edebileceğini burada söylemek istemiştik. Çünkü,
Bakanımızın da, kanun teklifini veren Milletvekilimizin
de bahsettiği gibi, sigortalılarımızın, burada,
Anayasanın eşitliğini ihlal eden bir madde yüzünden iptal
edilen kanun tasarısıyla hak mağduriyetine uğradığını
görüyoruz ve burada, senede yüz seksen gün prim ödeyen, beş
yıl prim ödemiş kişinin emekliliği -ölümü hâlinde-
mümkün olurken, dokuz yıl prim ödeyenin yüz seksen günden bin altı
yüz yirmi gün gerektirdiğini, bin altı yüz gün olsa emekli
olamadığını bildiğimiz için, bu aradaki
boşluktan sigortalılarımızın zarar görmemesi
için bu kanun getirildi. Olay bu kadar basit. Ama, sizlerin söylediği
nedir? Sayın Bayram Meral her zaman komisyonda yaptığını
Genel Kurulda da yapıyor ve burada bize gazeteleri gösteriyor.
Ben de onlara, şu gazetenin diğer sayfasını göstereyim:
Bu Acar CHPli Funda Acar... Bunları da bizim mi göstermemiz gerekiyor?
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Yaa ne ilişkisi var? Nasıl bir bağlantı kurdunuz?
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Tabii, siz bu kadar alakasız konuşursanız...
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Ne ilişkisi var?
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
... bir gün size dur diyenin olması
gerekiyor.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Emeklileri anlat, dulu anlat, yetimi anlat, çiftçiyi anlat,
işsizi anlat...
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Sayın Hüseyin Güler...
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Senin tuzun kuruysa ben nereden bileyim!
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Sayın Hüseyin Güler, siz, memura, emekliye ne verdiğimizi
soruyorsunuz. Biraz önce, Bakanımız, bütün bunun cevabını
verdi. Ama, buna rağmen, ben size bir liste sunmak istiyorum. Memura
ve emekliye ne verdiğimizin burada listesi var. Bakın,
2002 yılı Aralık ayında SSKlılar, SSKlı
emekli 257 milyon alıyorken, 2006 Temmuz ayında 476 milyon
alıyor.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Ev kirası ne kadar?
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
TEFE, TÜFE farkları ne?
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Enflasyon yüzde 46, artış ise yüzde 85.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
İstanbulda kiralar kaç lira Remziye Hanım?
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Lütfen, lütfen dinlemesini bilin.
Bağ-Kur emeklisi 165 milyon
alıyorken 2002de, şimdi 394 milyon alıyor. Enflasyon yüzde
46, artış yüzde 138.
Emekli Sandığı emeklisi...
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Sayın Vekilim, ev kirası ne kadar, onu söyle.
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Bakın, Emekli Sandığı emeklisi 376 milyon alıyor
iken, şimdi 606 milyon alıyor.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Açlık sınırı ne kadar? Açlık sınırı...
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Artış yüzde 61, enflasyon ise yüzde 46.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Açlık sınırı hangi boyutta?
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Elektrik ne kadar? Su ne kadar? Telefon ne kadar?
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Siz, bunların yapıldığını görmüyorsunuz,
emeklimizi, Bağ-Kurlumuzu, sigortalımızı
kışkırtmaya çalışıyorsunuz. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) Açlık sınırı hangi
boyutta, açlık sınırı?
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Ayrıca, asgari ücret konusunda, size, asgari ücretin 2003ün
Ocak ayında kaç olduğunu, 2006nın Ocak ayında kaç olduğunu
okuyacağım.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Açlık sınırını söyle, yoksulluk sınırını
söyle!
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
306 milyon olan asgari ücret bugün 531 milyondur. Aradaki yılları,
şu anda zaman almamak için okumayacağım. Aradaki artış
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Açlık sınırı ne kadar? Onu söyle.
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Bakın, aradaki artış, 2003te yüzde 22; 2004te yüzde 45;
2005te yüzde 10; 2006da yüzde 8,6. Değişim ise asgari ücretin
2 katı. Bunu anlamanız gerekiyor.
Sayın Hüseyin Gülere gelince;
Hüseyin Güler, bakın
Hüseyin Güler
Daha nemaları söylemedim.
Vatandaşımız, nemaları alacağını
düşünmüyordu bile. Sayın Hüseyin Güler diyor ki: Hesap
sorma hakkınız yok, hesap vereceksiniz. Kime hesap vereceğiz
biz?
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Halka.. Halka
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
AK Parti ne zaman hükûmet oldu bu zamana kadar? Sizin mensup olduğunuz
partiler bu ülkeyi bu hale getirdi,
AK Parti değil. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Size, bundan sonra
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Yazık
Yazık
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Bundan sonra, size biz hesap soracağız.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Remziye Hanım, bu lafınıza cevap veririz sonra.
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Size şunu söylemek istiyorum: Bu millet uzlaşmacıyı
sever. Bu millet kavgacı, gürültücüyü sevmez. Sizlere
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Teslimiyetçiyi sevmez, teslim olmayı sevmez; ABye, ABDye teslim
olanı sevmez,
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Sizlere sandıkta hesap verecek olan Hükûmet
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
IMFye teslim olanı sevmez.
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Sizlere sandıkta hesap soracak olan millet, doğruya
doğru, eğriye eğri diyeni sever; sizin gibi burada
doğruya eğri diyeni sevmez. Sizleri sandığa gömecektir;
bunu böyle biliniz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
KOMBASSANın kaç tane temsilcisi var burada?
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Ama, ne derseniz deyin, gelecek sene bu günlerde size biz değil
milletimiz cevap verecektir.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
YİMPAŞın kaç tane temsilcisi var burada?
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Yasanın hayırlı olmasını diliyor ve size,
şimdiye kadar yaptığınız bu Meclisi engelleme
oyunlarından vazgeçmenizi teklif ediyorum. Aksi takdirde, bunun
da hesabını vereceksiniz. Tabii, bugün değil, 2007
yılının 4 Kasımında.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Ne yazık ki, sen burada olmayacaksın.
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Bu Meclisi dört yıllık sürede bir yıl dahi çalıştırmamaya
gayret ettiniz. Çıkardığımız yasaları
siz engellemeseydiniz, 2 katı çıkacaktı.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Beceremiyorsanız
gidin!
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Burada o kadar alakasız konuştunuz ki, Kıbrıstan
girdiniz, doğal gazdan çıktınız.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) İktidar
sızlanma yeri değildir! İdare edemeyen gider!
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Avrupa Birliği diyorsunuz. Avrupa Birliğinin hiçbir dediğini
biz burada yasalaştırmaya gelmedik, halkımızın
hak ettiği şeyleri yasalaştırmaya geldik, ama siz
de burada hep engellemeye geldiniz. Bu huyunuzdan vazgeçiniz. Millet
sizi affetmeyecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Sayın
Başkan, 69a göre sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Durun bakayım,
bismillah ya. Hüseyin Bey, otur bakayım yerine.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Ama,
sıcağı sıcağına söyleyeyim de
BAŞKAN Otur efendim, bir bakalım,
bir değerlendirelim. Öyle hemencecik söz istedim, buyurun, gelin,
konuşun, yok öyle bir şey. Bir dakika.
Evet, şahsı adına ikinci
konuşmacı Çorum Milletvekili Agâh Kafkas.
Sayın Kafkas, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AGÂH KAFKAS (Çorum) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
ve aziz milletimi saygıyla selamlıyorum.
Burada bir düzenleme yapıyoruz.
Bu düzenlemenin yanlışlığını, eksikliğini
görüp de sosyal güvenlik reformunda yaptığımız
bir düzenleme, ara boşluktaki hak kayıplarının önlenmesi
açısından bir düzenleme yapıyoruz, ama, maalesef, bugüne
kadar Parlamentoda son yıllarda oluşan bir geleneğimiz
var, yaptığımız düzenlemeden daha çok yapmadıklarımızı
ya da başka şeyleri konuşma geleneğimiz var. Ben
de, bu geleneğe bir şekliyle uyacağım yani, çünkü
burada ne konuşulmuşsa ben de onları konuşacağım.
Şimdi, bir defa, biz, seçilmiş
insanlar olarak konuştuklarımızı hesap edip konuşmamız
lazım. Biraz önce, Remziye Hanım gibi olabildiğince
naif bir insan, kimseyi kırmamaya, üzmemeye özen gösteren bir
kardeşimizi bile birileri çileden çıkartacak hale gelmişse,
bu konuştuklarının farkında olup olmamalarını
da test etmeleri açısından önemli bir göstergedir.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Arkadaş
çileden mi çıktı!
AGÂH KAFKAS (Devamla) Yani, Remziye
Hanımı ben dört yıldır tanıyorum, Remziye Hanımın
hiç yüksek sesle konuştuğunu görmedim, kimseye öf dediğini görmedim. Ama, bugün
yaptığınız tavırlarınızla ve davranışlarınızla
Remziye Hanımı bile çileden çıkaracak hâle geldiyseniz,
gerçekten, bir anlamda kendinizi test edin.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Remziye
Hanımdan özür dileriz.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Bak, her söylediğimizi,
bu kürsüye çıkıp her söylediğimiz sözü söylerken, aklımızla
kulağımız arasındaki mesafeyi ölçmemiz lazım.
Yani, aklınızla kulağınız arasındaki mesafeyi
bu kadar uzun tutarsanız, bu kadar uzun tutarsanız
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Sen kendi kulaklarınla beynin arasındaki mesafeyi ölç bakalım
önce!
AGÂH KAFKAS (Devamla) Ondan sonra
da birileri çıkar size bunun cevabını verir.
Şuna üzülüyorum: Arkadaşımız
buradan resmî rakamları okuyor, resmî rakamları okuyor. Yani,
biz, biraz önce Sayın Bakan söyledi, 2,5 katrilyon lira bu ülkenin
imkânlarından, TÜFEnin ötesinde, enflasyonun ötesinde emekliye
kaynak aktarmışız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Kimin cebinden?
AGÂH KAFKAS (Devamla) Keşke
daha fazla aktarsaydık, aktarabilseydik, aktaracağız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Kimin cebinden?
AGÂH KAFKAS (Devamla) Çünkü, bu
ülkede, dün bizim aldığımız Türkiyenin millî geliri
180 milyar dolardı. Bugün bu ülkenin millî geliri 415 milyar dolar.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Borç, borç
AGÂH KAFKAS (Devamla) Yani, dün,
bizim devraldığımız ülkenin millî geliri, kişi
başına düşen millî geliri 2.500 dolardı. Bugün 5.500
dolar. Bu ülke büyüdükçe, bu ülke büyüdükçe, bu ülkenin gelirleri
büyüdükçe
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Borç, borç
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Rakamı
söyleyin, kaç milyar dolar borç var?
AGÂH KAFKAS (Devamla) Borç da, dün,
biz geldiğimiz gün, borcu da söyleyeyim, biz geldiğimiz gün
Türkiyenin borcu millî gelirin yüzde 98i iken, yüzde 97si iken, bugün
50lere, 60lara inmeye başlamıştır.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Rakam, rakam söyle!...
AGÂH KAFKAS (Devamla) Onun için,
bakın arkadaşlar, bakın arkadaşlar, bakın arkadaşlar,
benim ismim Agâh Kafkas, her söylediğinizin bende cevabı
var. Birbirimizi üzmeyelim. Biz, 22nci Dönem parlamenterleri olarak,
âdeta bir kurucu meclis gibi çalıştık. Türkiyenin bütün
temel yasalarını
(CHP sıralarından gürültüler)
Lütfen, dinlemeyi öğrenin.
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir)
Seni bile dinlemeden gidiyor, seni dinlemiyor.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Türkiyenin
bütün temel yasalarını elbirliğiyle, yeni bir anlayışla,
çağdaş yorumla, insanı merkez alan bir hukuk sistemini
Türkiyeye hâkim kılma gayretini hep beraber sürdürdük. Hep beraber
22nci Dönem parlamenterleri olarak da, Türkiye cumhuriyet tarihinin
ilk defa elli yıl ilerisine bir vizyon ortaya koyarak, bir sosyal
güvenlik reformu çıkarttık. Yarın böyle bir reformu yapacak
hâliniz kalmayacak bu ülkede, böylesine bir başarıyı
elde ettik. Siz de dâhil olmak üzere -siz de dahil olmak üzere derken,
ana muhalefete diyorum- herkesin, bu ülkede siyaset yapan herkesin
Artık, sosyal güvenlik sistemi bitti, bu sistem böyle yürümez
ve bunun mutlaka bir düzene konulması lazım, mutlaka
çağdaş normlarla, norm ve standart birliği sağlanması
lazım ve tek bir çatı altında toplanması lazım
Bu, ortak aklın yıllardır söylediği bir şeydi
ve bu söylenen şeyi, biz gerçekleştirdik. Biz gerçekleştirdik,
hem de Anayasanın başlangıcındaki demokratik,
laik, sosyal hukuk devleti denen, devletin sosyal boyutunu ilk defa
kanunda vazettik.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Sosyal devleti katlettiniz be!
AGÂH KAFKAS (Devamla) Dedik ki:
Artık fakir olmak
Bu ülkede, yardım edilen insanlar değil
fakirler. Fakire destek olmak, onun insanca yaşamasını
sağlamak, onun tedavi hakkını, ona tedavi vermek, ona
bir haktır dedik ve ilk defa, sosyal devlette, devlet, kara delik
diye görüp, bugüne kadar -Sayın Bakan da biraz önce söyledi-
sosyal güvenliğin imkânlarını bugüne kadar birileri
hep peşkeş
Hovardaca kullanmış zamanında parası
varken; sonradan da, kara delik mantığının ötesinde
Biz, dedik ki: Devlet, sosyal güvenlik sistemine, bizzat elini, taşın
altına koymalı, prim ödemeli; hem sosyal güvenlik sistemine
hem emeklilik sistemine devlet prim koymuştur.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Dört yıl önce Türkiye Cumhuriyeti yoktu değil mi?
AGÂH KAFKAS (Devamla) Yetmez
Yetmez
ve devlet diyor ki, ilk defa
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Elini cebinden çıkar, orada öyle durulmaz!
AGÂH KAFKAS (Devamla) Ben, yoksul
vatandaşımın primini ödeyeceğim, ona iane olarak
sağlık hizmeti sunmayacağım; o, bir vatandaş
olarak, çağdaş dünyada yaşayan emsalleri gibi, gelecek,
hakkı olarak sağlık hizmetinden yararlanacak diyor.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Sayın Bakan on beş yıldır Bakan, on beş yıldır,
83ten beri Parlamentoda Bakan.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Şimdi,
bütün bunların onurunu yaşayacakken, burada bir arkadaşımız
çıkacak emeklilik hakları elden alınıyor diyecek.
Bir tane insanın emeklilik hakkı elinden alınmamıştır,
hiç kimsenin emeklilik hakkı elinden alınmamıştır
ve alınmayacaktır da. Kimsenin kazanılmış hakkına
dokunulmamıştır ve
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Sen, üç ay çalışan bir insanı nasıl emekli yapacaksın,
anlatsana! Oraya çıkıp, yalan yanlış konuşuyorsun.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Şimdi
dünyanın neresinde, Sayın Çetin, üç ay çalışıp
da, yılda, emekli olan bugüne kadar bir adam göster bana ya da dünyanın
neresinde yılda üç ay çalışıp emekli olan bir yapı
var, sistem var? Bunu gelin ortaya koyun, konuşalım. Bu, matematik.
Popülizm yapmaya, palavra sıkmaya, Türkiyenin olumsuzluklarını
konuşmaya kimsenin hakkı yok ki. Hayat, matematik, oturup
hesabı kitabı yapalım. Dünyanın neresinde
yılda üç ay çalışıp emekli olan var? Haa, şu: Biz,
ilk defa üç ay çalışan insanları da isteğe bağlı
sigortada o kadar kolaylık ve esneklik sağladık ki, bu
insanlar başka farklı işlerde çalışsalar da
primlerini ödeyerek emekli olma imkânını bir şekliyle
sağlayacaklar.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
Agâh para nerede, Agâh? Kendi karnını doyuramıyor, nerede
prim ödeyecek!
AGÂH KAFKAS (Devamla) Şimdi,
sen burada oturacaksın, yeni üniversite niye kuruyorsunuzdan,
bilmem neye
Aklımıza geleni aklımıza geldiği
şekilde söylersek bu millete haksızlık etmiş oluruz,
bu millete haksızlık etmiş oluruz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) Benim
söylediğim ayrı bir konu.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Bakın,
bundan sonra şöyle bir şey yok: Ben söylerim, yanıma da
kâr kalır mantığı bitti. Bundan sonra, bize yaptığınız
her haksızlığın cevabını, istediğiniz,
sizin istediğiniz tonda vereceğiz, hem de hangi dilden anlıyorsanız
vereceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Nerede o babayiğit?
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) Posta
koymaya başladın!
AGÂH KAFKAS (Devamla) Biz helva
demesini de biliriz, halva demesini de biliriz. Kim neyden anlıyorsa,
nasıl anlıyorsa bunu söyleyeceğiz, kusura bakmayın.
Ondan sonra sen çıkacaksın, ikide bir
Hayatında, sen,
milletten aldığın oyu sen taşıyamamışsın,
taşıyamamışsın. Buraya geleceksin ikide
bir, sevgili kardeşim, millet, sandık diyeceksin. Sen sandığı
ne biliyorsun ya, sen sandığı ne biliyorsun? Sandığı
göreceğiz, sandığı göreceğiz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Terbiyesizlik yapma!
AGÂH KAFKAS (Devamla) Cumhuriyet
tarihinde bu ülkenin Başbakanı çıkmış demiş
ki ve diyor ki, AK Partililer olarak diyoruz ki: Biz, devraldığımız
ülkede, haksızlık yaptığımız bir tane
yurttaşımız varsa, kazanılmış hakkını
elinden aldığımız bir tane yurttaşımız
varsa, gelirini azalttığımız bir tane yurttaşımız
varsa bize oy vermesin diyoruz, vermesin diyoruz.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
Vermeyecek zaten.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Vermeyecek zaten.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Çünkü, böyle
bir adam yok, bu ülkede böyle bir adam yok, böyle bir adam yok.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Senin
sokaktan haberin yok.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Çünkü, herkesin
gelirini reel arttırdık, daha da artırmaya devam ediyoruz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) Sen hayal
dünyasında yaşıyorsun.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Bu ülkedeki
o insanlar biliyorlar.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
Senin gibi artist de yok!
AGÂH KAFKAS (Devamla) Dün, aynen,
üst düzeyde muhalefet yaptınız. Sağlıktaki, biz,
hastaneleri birleştirip sağlık hizmeti sunmaya geldiğimiz zaman da Sayın Baykal, Genel Başkan
-buraya çok nadir geliyor, çok önemsediği konularda geliyor-
onlardan bir tanesi de oydu, yani, sağlıkta Aman, SSK hastanelerini
devrediyorsunuz, peşkeş çekiyorsunuz. Yahu, şimdi
gidin SSKlıların içine, inan, sizi döverler yahu böyle derseniz.
Çünkü, bakın, SSKnın verilerinde, işçi emeklilerinde
SSK hastaneleri devredilmeden, 63 milyon muayene yapılmış,
bugün 93 milyon muayene yapılmış.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Sen Bakanı yalanlıyorsun. İlaç tekellerinin baskısıyla
evet dediniz, şimdi örtmeye çalışıyorsunuz.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Ne anlama
geliyor bu biliyor musun? Sayın Çetin, şu ne anlama geliyor
biliyor musun? Ne anlama geliyor? Her SSKlı yılda ancak iki
defa hastaneye gidebiliyormuş, iki defa geliyormuş,
şimdi üç defa gitmiş.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) Uzaydan
mı geliyorsun?
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Bakan bile senin gibi düşünmüyor.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Çağdaş
dünyada bu ne biliyor musunuz? Yedi. Yahu, biz, sağlıkta
geldik, ikiye katladık, üçe katladık ve sağlık hizmetlerini
sunduk. Sizin o dediğiniz dönemde ne vardı biliyor musunuz?
Ben Çorumu bilirim, Çorumdan örnek vereyim; Çorumdaki SSKlılar,
ancak tedavilerini SSKnın bodrumundaki bir eczanedeki ilaç
kadar olabiliyorlardı. Yani, SSKnın bodrumunda hangi ilaçlar
varsa, o doktorlar onları yazıyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
İlaççılar parasını alamıyor, ilaççılar
BAŞKAN Sayın Kafkas, herkese
verdiğim gibi bir dakikalık ek süre veriyorum. Konuşmanızı
tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Herkes, sadece,
o ilaçlar kadar tedavi oluyordu, ama, şimdi, hem orada oluyor hem
başka hastanelerde oluyor hem de özel hastanelerde oluyor, üniversitede
oluyor. Yetmez, yurt dışında da tedavi olma imkânına
kavuştu. O da yetmez, gidip eczanenin kuyruğunda bekleyeceğim
diye kimyası bozulmuyor adamın, istediği eczaneye
gidip ilacını alıyor. Şimdi, siz, dün de buna karşı
çıktınız. Yahu istemezük mantığından
Allah aşkına bir vazgeçin, Allah aşkına bir vazgeçin.
Bu, sizin geleneğinizde, bu, kültürünüzde var. Boğaz Köprüsü
yapılırken başladınız, hâlâ istemezük diyorsunuz.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Bakın, gelin, bu yaptığımız
bu güzel düzenlemelerin onurunu birlikte paylaşalım ve
aziz milletimize güzel hizmetleri birlikte verelim.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Başbakan el koymuş.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Birlikte
verelim ve birlikte bu devraldığımız ülkeye hizmet
etmenin onurunu yaşayalım diyorum.
Bütün heyeti saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kafkas.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.19
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.35
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
29uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
1249
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Kütahya
Milletvekili Abdullah Erdem Cantimurun; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (2/874) (S. Sayısı: 1249) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi,
yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Soru
soracak olan arkadaşlarımız, lütfen, sorularını
tek olarak yöneltirlerse veya yorum yapmadan kısa olarak yöneltir
iseler diğer arkadaşlarımıza sıra gelir. Yoksa,
onuncu dakikadan itibaren kesip Sayın Bakanımıza cevaplaması
için fırsat vereceğim. Arkadaşlarımın takdirine
sunuyorum.
Soru-cevap
işlemini başlatıyorum.
Sayın
Özdoğan, buyurun efendim.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Birinci
sorum şu Sayın Başkanım, Sayın Bakanımıza:
Sayıları 2 milyonu bulan memur emeklileri, 2006 yılının
ikinci altı aylık dönemine ait enflasyon farkı zammını
sosyal güvenlik reformu gerekçesiyle alamayacaklar. Hükûmetimizin
emeklilerini bu enflasyon farkı zammından muaf tutmasının
arkasında, sosyal güvenlik reformu çerçevesinde IMFye vermiş
olduğunuz taahhütler yatıyor. Bu planınıza karşı
toplumda büyük bir infial oluştu. IMF ile toplumsal infial arasında
tercihiniz ne yönde olacak?
İkinci
sorum: 1 Ocak 2007den itibaren uygulamaya girecek planınıza
göre emekli esnaf ve sanatkârlar, her ay asgari ücretin en az yüzde
33,5u kadar destek primi ödemelerini planlıyorsunuz. Bu kadar
emekli esnafı kayıt dışına çıkarmaya neden
olmayacak mısınız? Otuz yıl çalışan bir
emekli için 450 YTL civarında olan emekli maaşıyla bir
emeklinin geçinmesi mümkün müdür?
Üçüncü
sorum: Sayın Bakanımız, aile, çocuk ve kira yardımlarının
emeklilere de verilmesini, emeklileri temsil eden örgütler tarafından
talep edilmektedir. Bu talebe olumlu bakmakta mısınız?
Dördüncü
sorum: Yirmi beş yıllık hizmete karşı verilen
yüzde 75lik maaş gösterge tablosunun 2006dan itibaren yüzde
62,5a, zamanla da yüzde 50lere düşürmeyi amaçlıyorsunuz.
Bu, IMFnin mi bir talebidir?
Son
sorum: Enflasyon farkından dolayı memurlara yapılan
160 YTLlik seyyanen zamdan, mantıklı olarak, emeklilerin de
faydalanmaları gerekir. Emekliler bu zamdan neden yararlanamıyor?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Ayvazoğlu
FERİDUN
AYVAZOĞLU (Çorum) Sayın Başkan, aracılığınızla,
Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: Öncelikle,
emekliliğin hak kaybını önlemeye yönelik, desteklemeye
dönük olan bu teklife olumlu baktığımızı, destek
verdiğimizi açıkça ifade ediyorum. Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, kararlılık ve şiddetle karşı çıktığımız
5489 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu 1/1/2007 tarihinde yürürlüğe girecektir. Açlık
sınırı altında emekli maaşı alan, bu nedenle
çalışmak zorunda bırakılan, çalışan emekliden
yüzde 10 kesintinin kaldırılması gerekirken, en
azından böyle bir şey beklenirken, bu Yasayla, 1/1/2007den
itibaren çalışan emekliden yüzde 33,5 gibi çok fahiş
bir miktarda destekleme primi adı altında devlet kesinti
yapacaktır, yani, iktidarınız kesinti yapacaktır.
Bunun kabul edilemez olduğu ve emeklilere bir ceza vereceği
karşısında, Hükûmetinizin çalışma yapacağını
söylediniz. Ancak, yüzde 10ları çoktan aşan Türkiyemizdeki
işsizlikle mücadele de dahil olmak üzere, gerek işsizlik
sigortası gerekse diğer konularda somut adım atmak suretiyle,
1/1/2007ye kadar veya sonuna, artık, aylar kalan iktidarınız,
bu sorunlara çözüm yolu bulabilecek mi? Buna inanıyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Işık
AHMET
IŞIK (Konya) Sayın Başkan, aracılığınızla,
şu iki soruyu yöneltmek istiyorum:
Sayın
Bakanım, eskiden dokuz yüz gün olup da ortalamayı tutturamadığı
için aylık bağlanamayan hak sahiplerine bu kanun bir imkân
tanıyor mu?
İkinci
sorum: 2007de yürürlüğe girecek 5510 sayılı Kanun ile
ölüm aylığı için getirilen şartlar aynı mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın
Gazalcı
MUSTAFA
GAZALCI (Denizli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başbakan geçici işçilerin kadroya alınacağını
açıkladı. Geçici olarak çalışan memurlar ve sözleşmeli
öğretmenler için böyle bir çalışma var mıdır?
2-
ILOnun kabul ettiği çalışma ilkeleri doğrultusunda
kamu çalışanları için toplu sözleşmeli, grevli
sendikal hakları verecek bir yasa çalışması hazırlıyor
musunuz?
3-
Emekliler ve kimi üreticiler sendikalar kurmaktadır. Bunların
daha rahat çalışabilmesi, haklarını geliştirebilmesi
için yasal bir çalışma içinde misiniz?
Son
soru: Sözleşmeli olarak çalışanların yer değiştirme,
asılları gibi haklardan yararlanabilmesi için ne gibi çalışmalar
yapıyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.
Sayın
Çetin, buyurun.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, bu yasa teklifiyle ilgili konu çok iyi anlaşılmamış
olacak ki, sorular konuşmalara yönelik olarak geldi. Gerçekten,
biraz sonra ben konuya gireceğim, ama, özellikle çalışanların
çalışırken malul duruma düşmeleri nedeniyle
uğradıkları haksızlığı ya da
eşitsizliği giderme amacına yönelik Anayasa Mahkemesinin
bir kararı düzeltmesinden sonra, Mecliste yeniden bir boşluğu
gidermek için düzeltiyoruz, kanun çıkarıyoruz.
Tabii,
iş kazaları en çok işin başlama ve bitim zamanlarında
gerçekleşir, istatistikler onu gösteriyor. Yine, en çok malul
duruma, çalışırken çalışamaz duruma düşenler
de geçim zorluğu içerisinde, yaşamını zorluklar
içerisinde sürdürenler, düşük ücretle zor koşullarda çalışanlar
oluşturuyor.
Şimdi,
döneminizde, AKP Hükûmeti döneminde, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri
kurulduğunda, devlet kurulduğundan bugüne kadar geçen sürede
hiç olmamış bir çalışma biçimi 657, 4/C
Mecliste
sayıları 1.004, TRTde 501, üniversitelerde 3 bin civarında.
Yani, bu 657 sayılı
4/Cye göre çalışanlar, izinleri
yok, hastalanma hakları da yok, nasıl bir haksa hastalık
hakkı. Kıdem tazminatları hakkı yok, sendikaya
üye olma hakları yok. Memurlarla aynı ortamda çalışıyorlar,
memurlara verilen elbise, ayakkabı
para hakları yok.
Geçtiğimiz
pazar günü Kastamonuda Sayın Başbakanımızla birlikte
konu ayrıntılı size aktarılmış ve duyumlarımız
o ki, Başbakan talimatlandırmış, ilgilenin, 207
bin geçici işçiyi kadroya alırken, 657 4/Cye göre çalışanların
da sorunlarını düzeltelim, bunları da o kapsama alalım
denilmiş. Gerçekten sevindirici. 657, 4/Cye göre çalışanlar
da Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı, bizim insanlarımız
ve büyük bunalım içerisinde. En çok malul olacaklar gelecekte
onlar. Geçtiğimiz hafta Kocaelide, TÜPRAŞta aynı çalışmaya
tabi kılınan birisi intihar etti, yaşamını
yitirdi.
Şimdi,
Sayın Bakanım, bunların sorununu somut olarak ne zaman
çözeceksiniz, yani geçici işçilere, seçime giderken, kadro
verilirken hiç olmazsa 657, 4/Clikleri de onlara dâhil edecek misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çetin.
Sayın
Kılıç, buyurun.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Başkan aracılığınızla
Sayın Bakana birkaç soru yönetmek istiyorum.
Parti
olarak, iktidara gelirken fakir fukara diyerek geldiniz; ancak
gördüğümüz kadarıyla dört yıllık süre içinde sadece
yerli ve yabancı rantçılara çalışır durumda
oldunuz. Son döneme girdiniz, bu son dönemde Sayın Başbakan
da bir konuşmasında belirttiler, bu geçici işçilerle
ilgili bu düzenlemeyi, geçici işçilerin kadro sorununu ne
zaman çözeceksiniz, yani bununla
ilgili bir takvim verebilir misiniz? Bu bir.
İkinci
husus: Aynı işyerinde çalışan, aynı işleri
yapan bu çalışanlar arasında çok büyük ücret farklılıkları
var, konumlar çok farklı düzeyde düzenlenmiş. Bunlarla ilgili
bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz, yani aynı
işyerinde aynı işi yapan çalışanlar arasında?
Diğer
bir soru, -gerçi arkadaşlarımız da sordu ama- emekli maaşlarına katkı olsun
diye, taksicilik yapan, başka bir işe giren emekliler
şu anda, 1 Ocaktan itibaren yüzde 33,5; emekliliklerinden kesinti
olacak. Bununla ilgili bir düzenleme yapmayı düşünüyor
musunuz?
Son
sorum: Sayın Bakan, özellikle, devlet olarak koruculuk sisteminde
yıllardır, yirmi yıla yakın süredir, devlet sosyal
güvencesiz korucu çalıştırıyor. Bununla ilgili
geçen sene Sayın İçişleri Bakanı söz vermişti
bir yıl içinde bu düzenlemeyi çıkartacağız diye.
Bu anlamda bir çalışmanız var mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bayındır, buyurun.
HÜSEYİN
BAYINDIR (Kırşehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Bakan, ortalama, Bağ-Kurlunun emekli aylığı 400
YTL, SSKlının emekli aylığı 500 YTL ve asgari
ücretlinin aylığı 380 YTL. Sayın Bakanım, Ankaranın
Çankayasında ev kirası 800 YTL, Mamakında, Keçiöreninde
500 YTL, benim Kırşehirimde de ev kiraları 400 YTL. Sizin
biraz evvel anlatmaya çalıştığınız ve bu
emeklilere çok para verdiğinizi söylediğinizde, benim
verdiğim bu rakamlarla emeklilerin yalnızca ev kirasını
ödeyemediğinin farkında mısınız diye soruyorum;
bir.
İkincisi:
Sayın Bakanım, bence Bakanlık makamı yakınma
makamı değildir, çözüm makamıdır. Siz, 18, 19, 20,
21 ve 22nci Dönemde, beş dönemdir milletvekilimizsiniz. 55inci
Hükûmet döneminde İçişleri Bakanlığı yaptınız,
58 ve 59uncu Hükûmet döneminde de Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı yapıyorsunuz. Sayın Bakanım,
bunları hâlâ çözemediniz mi? Çözemediğiniz sorunlarla
ilgili, Cumhuriyet Halk Partisini ya da muhalefeti suçlamayı
doğru bulmadığımı söylüyorum. Sizi, emekliler
konusunda, ücretler konusunda bir kez daha düşünmeye çağırıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Soru
yönelten değerli milletvekili arkadaşlarıma da çok
teşekkür ediyorum. Bu yüzde 33,5luk sosyal güvenlik destek primi
kesintisi konusu ortak bir soru, birkaç arkadaşımız
da sordular. O konuya ilişkin görüşlerimi kürsüden
açıkladım değerli arkadaşlarım, onları
yine izninizle tekrar etmek istiyorum. Yani, bu konuda bir çalışma
içerisinde bulunduğumuzu ve bir değişiklik düşündüğümüzü
ifade ettim. O görüşlerimi bir kez daha tekrar ediyorum.
Geçici
işçiler konusunu sordu değerli arkadaşlarım.
Doğrudur, geçici işçiler konusunda, epey bir süredir bir
çalışma yapıyoruz. Ancak, takdir edersiniz ki, personel
rejimi Türkiyede çok parçalı olduğu için, bu çalışmayı
yaparken de açıkçası, bir adaletsizlik, bir haksızlık,
yeni yeni memnuniyetsizlik doğurmamak için teknik arkadaşlarımız
çok titiz bir çalışma içerisindeler. Bu sayı, belediyeleri
de dahil edersek, yaklaşık 200 bin civarını aşmış
durumda. Yalnız, bir şeyi düzeltmem lazım. Bu, Kastamonudaki,
Sayın Başbakanımızın gezisinde, doğrudur,
4/C kapsamındaki hemşehrilerim, Sayın Başbakana
dileklerini arz ettiler. Sayın Başbakanın, bunları
kapsama alalım noktasında bir beyanı olmadı, yani,
onu bağlayıcı olarak bir şey kabul etmeyin; bir çalışma
yapılsın, bir bakılsın diye talimat verdi. Yani,
kapsama alsın dediği zaman, Sayın Başbakanı
bu anlamda bağlamış oluruz, o, haksız bir ifade
olur, ama, bir çalışma yapılması noktasında
bizleri Sayın Başbakan talimatlandırdı. Bir çalışma
yapılıyor şu anda, ama, konu sadece benimle ilgili değil,
Maliye, Devlet Personel ve hazineyi de ilgilendiriyor, bu kuruluşların
da aralarında bir koordinasyon sağlanması gerekiyor.
Arkadaşlar,
tabii, Hükûmet olarak biz de sizin paylaştığınız
hassasiyetleri paylaşıyoruz, gerek emekliler konusunda
gerek geçici işçiler konusunda. Örneğin, bu geçici
işçiler konusu kolay bir şey değil. Yani, 200 bin insanın
iş güvencem ne olacak dediği bir ortamda, devletin, 700 trilyon
lira yıllık maliyeti göze alarak bu operasyonu yapması,
gerçekten takdir edilecek bir şey. Yani, ister iktidar olalım
ister muhalefet olalım, bu, çok önemlidir diye düşünüyorum.
Ama, dediğim gibi, bu konuda herhangi bir ayrıcalık yaratmak
istemiyoruz. Mesela, bazı kurumlarda şöyle durumlar var:
Memur eliyle gördürülen hizmetler var, masa başı hizmetleri
var, ama, pozisyonu işçi pozisyonunda. Öbür masada, masanın
öbür tarafında da 657ye bağlı kardeşimiz çalışıyor.
Şimdi, birini daimî kadroya geçirdiği zaman, diğeri
657de kaldığı zaman, işte burada size bir adaletsizlik.
Yani, biri toplu sözleşme düzenine geçmiş olacak, öbürü de
657ye tabi kalacak. Yani hep şikâyet edildi ya
İşte, arkadaşlarımız
bilirler, Köy Hizmetleri kökenli Sayın Başkanım da bilir.
Yani, işte, bir kimseyi küçümsemek için söylemiyorum, parayla
da ölçmüyorum, ama, şoför, Bayram Bey de daha iyi bilir, işte,
bölge müdüründen çok para alıyor diye, yıllardır bu ülkede
bunun muahezesi yapıldı. Tabii, Bayram Bey zamanında
toplu sözleşmeler dirayetle geçiyordu. Yani, şimdi
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) Birlikte yapıyorduk Sayın Bakan.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) Evet.
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) O zaman o partide değildiniz.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) Yani, bunun gibi haksızlığa meydan vermemek
için bir titiz çalışma içerisindeyiz.
FERİDUN
AYVAZOĞLU (Çorum) İşsizlik konusunda Sayın Bakan
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) Evet, işsizlik konusu gündemimizden düşmeyen
bir konu. Yine, kamuoyuyla pek paylaşmadığımız
istihdam piyasasına yönelik, iş gücü piyasasına yönelik
bir çalışmamız var. Benim Bakanlığımın
koordinasyonunda beş bakanlığın katıldığı
bir çalışma yapıyoruz. Bu çalışma içerisinde
işsizlik sigortası var değerli arkadaşlarım.
İşsizlik sigortasından yararlanma şartlarını
ne kadar hafifletebiliriz, işsizlik sigortasında birikmiş
olan bu fon varlığını işsizlere ve mesleki
eğitimden geçecek vatandaşlarımıza nasıl
yansıtabiliriz veyahut da işverenin ödemiş olduğu
2 puanlık primi kıdem tazminatına transfer etmek suretiyle
işveren üzerindeki maliyeti azaltabilir miyiz gibi çeşitli
alternatifleri çalışıyoruz.
Diğer
bir başlık bu paketin içerisinde, zorunlu istihdam konusudur;
özürlü, hükümlü ve terör mağduru çalıştırma konusudur.
Hükûmet olarak, bu konudaki kontenjanları makul seviyelere indirmemize
rağmen, bugün, hem bu konuda talepte bulunan vatandaşlarımız
açısından hem de işletmelerimiz açısından bazı
sıkıntılar var, özürlü çalıştırma konusunda,
hükümlü çalıştırma konusunda. Bunlar üzerinde çalışıyoruz.
Onun
dışında, özellikle asgari ücretin belli bir bölümünün
vergi dışı bırakılması, ki, bu, Maliye Bakanlığımızın
çalışmasıyla 2008 yılı başında gerçekleşecek.
Asgari geçim indirimi uygulaması geldiği zaman, asgari
ücretlimizin eline geçecek
Veyahut da kendisinden kesilecek vergi
miktarı daha azalacak.
Bunun
dışında, iş gücü piyasasında katılık
olarak gördüğümüz, vatandaşlarımızın iş
gücü piyasasına girişlerini kolaylaştıracak
bazı engellerin de kaldırılması konusunda çalışmalarımız
var. Örneğin, çok sayıda işçi çalıştırana
mükellefiyet vermişiz, kreş yap demişiz, spor sahası
yap demişiz. Bu, işletmeye büyük yük getiriyor. Bunu, artık,
devletin gerekli kurumları var, Beden Terbiyesi var, başka
kuruluş var, Millî Eğitim Bakanlığı var, bu sosyal
faaliyetleri o kuruluşlar yapsın, işletmenin sırtından
bu yükleri alalım gibi bir düşüncemiz var. Bunu da, inşallah,
2007 yılı içerisinde sizlerle ve kamuoyuyla paylaşma
imkânını
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Bakan, sosyal güvencesiz korucularla
ilgili bir şey var mı? Yirmi yılı aşkın süredir
korucular sosyal güvencesiz çalıştırılıyor.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) Korucularla ilgili, evet, bu konuda İçişleri
Bakanlığımızın bir çalışması olduğunu
biliyorum, çalışıyorlar.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Bir yıl önce söylemiştiniz, ama bir
yıl geçti.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) Ama, bir anlamda, sağlık hakları konusunda
bir güvenceye kavuşturulduğunu, yeni sosyal güvenlik sistemimizde
korucuların sağlık açısından bir problemleri
olmayacağını söylemek istiyorum, ama, korucularımızı
yaşlılık sigortası açısından, yani bunları
emekli edelim noktasında bir talep
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Devlet sosyal güvencesiz insan çalıştırır
mı Sayın Bakan? Devlet çalıştırıyor bunları.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) Şimdi, özel statülü birçok istihdam şekli
var, ama, korucuların terörle mücadele konusunda devletimizin
güvenlik güçlerinin yanında koyduğu tavrı, gayreti
biliyoruz, bunu her zaman takdirle karşılıyoruz. Önümüzdeki
süreçte de, sağlık dışında diğer konulara
da bakılacağını ifade etmek istiyorum.
Zannediyorum
sürem bitti, sayın milletvekillerimin diğer sorularına
da yazılı olarak cevap vermek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) İki dakikanız var.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) İki dakikam mı var?
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) Evet Sayın Bakan.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) Ahmet Beyin, şu anda görüşmekte olduğumuz
teklifle ilgili sorusu var. Bu anda yapmış olduğumuz
lehe düzenleme 2007 yılında yürürlüğe girecek sosyal
güvenlik sistemimizde de aynen koruyor, ki, bu düzenleme lehe bir
düzenlemedir ölüm aylığı bağlanma konusunda.
Sözleşmeli
personelin yer değiştirmesi konusunu sordu değerli
hocam. Bu, tabii, benim Bakanlığımın dışında,
Devlet Personel ve ilgili bakanlıkların, daha doğrusu
hepimizin konusu. Yalnız, burada, sözleşmeli personel yahut
da çakılı kadro dediğimiz kadro -iki yönüyle düşünürsek-
tabii, çalışan yönünden bazı mazeretler dolayısıyla
yer değiştirme imkânı bulunmuyor. Ama, diğer taraftan
da, Sayın Milletvekilim, yani, başlangıçta sözleşmeli
personel olup istihdama kavuşan vatandaşlarımız
çok kısa zamanda, gittikleri, tayin oldukları yerden batı
illerine geçme konusunda büyük bir istekte, talepte bulunuyorlar.
Bu sebeple, Güneydoğuda, Doğu Anadolu Bölgemizde,
başta sağlık personeli olmak üzere personel gönderme
konusunda kamunun gerçekten çok güçlüğü oluyor. Yani, bu, bu ihtiyaçtan
karşılanmış bir husustur. Ama, biraz daha insani
boyutunu düşünüp, bazı kısıtlı mazeret hallerinde
-ki, Maliye Bakanlığımız bir iki noktada değişiklik
yaptı- biraz daha belki esnetilebilir diye düşünüyor.
Peki,
teşekkür ederim. Diğer sorulara da yazılı cevap
arz etmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Evet,
yirmi saniyelik bir vaktimiz var sadece; ama, sorunuza yeter mi bilmiyorum.
Sayın
Kandoğan? Yok.
Sayın
Hüseyin Özcan, buyurun.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakanıma soruyorum:
1/1/2005
tarihinde devlet kurumlarında çalışan sözleşmeli
personel ikinci bir ek iş yaptığında özellikle önceki
maaşlarını, emeklilik maaşlarını alamıyorlar.
Örneğin, Mecliste çalışan arkadaşlarımızın
geçmişte herhangi bir bakanlıkta SSKlı olarak çalışmışlığı
varsa, buraya geldiklerinde emekli maaşları kesilmiştir.
Bunların emeklilik maaşlarıyla ilgili bir düzenleme
düşünüyor musunuz?
Diğeri:
1 emekliye 4 çalışanın olması gerektiği düşüncesini
biz de paylaşıyoruz ama, bunları 4 emekliye çıkarmak
için ne gibi istihdam alanları yaratmayı Hükûmetiniz
Şimdiye kadar bir planlama içerisinde oldular mı? Bunu
öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, yazılı mı cevap vereceksiniz?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) Yazılı cevap vereceğim Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederim.
Evet,
süremiz doldu arkadaşlar. Teşekkür ediyorum katkıda
bulunan bütün arkadaşlarımıza.
Teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım,
karar yeter sayısını arayacağım.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.57
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.09
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân
MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1249 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Kütahya
Milletvekili Abdullah Erdem Cantimurun; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (2/874) (S. Sayısı: 1249) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin maddelerine geçilmesindeki
oylamada karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, maddelerine geçilmesini tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
1inci maddeyi okutuyorum:
SOSYAL
SİGORTALAR KANUNU İLE TARIM İŞÇİLERİ SOSYAL
SİGORTALAR
KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 17/07/1964 tarihli ve 506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 66 ncı maddesinin
c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
c) 5 yıldan beri sigortalı
bulunup, sigortalılık süresinde en az 900 gün malullük,
yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş durumda,
BAŞKAN Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin.
Sayın Çetin, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimurun Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ben, esasında maluliyetle ilgili olan bu kanun teklifi üzerinde
teknik birtakım açıklamalar yapmayı düşünmüştüm.
Eğer zamanım kalırsa ona biraz sonra değineceğim.
Çünkü, konu, kanun teklifini görüşmekten çok, bir bakıma,
hem sosyal devletin sorgulanması, ama sosyal devletin sorgulanmasından
öte, toplumun değişik kesimlerini yanıltmaya yönelik
mesajların yarıştığı bir ortama dönüştü.
Değerli arkadaşlarım,
öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinin
ya da bir meclisin çalışma ölçüsünün, çıkarttığı
kanun sayısı değil, kanunların kamu yararına
yönelik ve Anayasaya uygun olup olmadığına, toplumun
sorunlarını, sıkıntıları giderip gidermediğine,
onlara çözüm olup olmadığına göre ölçülmesi gerekir.
Ne yazık ki bu Mecliste, döneminizde çıkartılan yasaların
pek çoğu ya Cumhurbaşkanlığından geri geldi,
yine büyük bir bölümü Anayasa Mahkemesince veto edilerek Meclise
geri gönderildi ve Meclis, çift dikiş öğrenci gibi, görüştüğü
yasaları bir daha bir daha görüşmek zorunda kaldı.
Şimdi, biraz önce Sayın
Öztoprak, burada bu tür yasalara destek vermediğimizi, engelleme
yaptığımız için AKPye hesap vermek zorunda olduğumuz
gibi -yani bir kelime kondurmak istemiyorum- bir yanlış
yaklaşımın içine girdi. Peki, AKP Grubu, çıkarttığı
Anayasaya aykırı yasalarla, boşa harcattığı,
Meclise harcattığı zamanla nereye hesap verecek, kime
hesap verecek? AKP, emekliye görülmemiş haklar sağladığını
söylüyor, ama emeklinin gözyaşlarını görmüyor, dulun,
yetimin hakkını hiç Meclisin gündemine getirmiyor, sosyal
devleti çökertmiş, sosyal devlet övgülerini, namelerini burada
nutuk olarak, her konuda yaptığı gibi halka sunuyor.
Üretici ağlıyor, işçi ağlıyor, çiftçi ağlıyor,
Mecliste çalışan işçiler her gün odalarınızda
gözyaşı döküyor; siz neyle övünüyorsunuz, ben bir türlü anlayamadım.
Değerli arkadaşlarım,
bir başka konuya daha değinmek istiyorum. Bizi yine Meclisi
kilitlemekle, çalıştırmamakla suçladı Sayın
Öztoprak. Şimdi, bakınız, maluliyetle ilgili, Anayasa
Mahkemesinin, Anayasaya aykırılığı ileri
sürülen bir konuda, konuyu haklı bularak iptal ettiği bir
hükmün yerine bir madde ihdas etmemiz gerekiyor Meclis olarak, onu
görüşüyoruz. Yani, malullere ilişkin bir durumu görüşüyoruz,
Mecliste karar yeter sayısı bulunamıyor. Karar yeter
sayısını Cumhuriyet Halk Partisi mi sağlayacak,
yoksa 360 milletvekiliyle burada olan AKP Grubu mu?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Ne
zaman bulunmadı?
İZZET ÇETİN (Devamla)
Neredesiniz? Mecliste yoksunuz.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Nasıl
yokuz?
İZZET ÇETİN (Devamla)
Halkın içine giremiyorsunuz, sokakta yoksunuz. Ne işe yararsınız?
Neredesiniz arkadaşlar?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Söyleyecek
başka bir şey bulamayınca bunu mu söylüyorsun?
İZZET ÇETİN (Devamla)
Bakın, gene herkes dışarıda. Malullere ilişkin,
toplumun en mağdur, en yoksul, en acı içinde yaşamını
sürdüren bir kesimine ilişkin bir kanun teklifi getirmişsiniz,
üstelik de Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir hüküm yerine
-bir yıl içerisinde kanun tasarısı olarak, Hükûmet olarak
getirmek varken Hükûmet kaçınmış olacak ki Mecliste bir
milletvekili arkadaşımız kanun teklifi getirmiş
boşluğu dolduralım diye- onu tartışmaya, konuşmaya
bile Meclise girmiyorsunuz. Niye saklanıyorsunuz? Onu anlayabilmiş
değilim.
Değerli arkadaşlar, tabii,
Sayın Bakanımız da, Sayın Kafkas da reformdan söz
etti. Yani, biraz evvel Sayın Işık çok güzel bir soru sordu,
Bakanımızdan ben hiç beklemediğim bir yanıt aldım.
Bu Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hükümle, 5510 sayılı
Yasada maluliyete ilişkin hak aynı mı, eşit mi? dedi,
Evet, eşit. dedi Sayın Bakanım. Hayır Sayın Bakan,
yanıltmayın, malulleri olsun yanıltmayın. Maluliyet
ve emeklilik koşulları 5510 sayılı Yasada 506 sayılı
Yasaya göre çok daha ağır.
Bakınız, burada Anayasa
Mahkemesinin iptal ettiği hüküm, diyor ki
Toplam olarak bin sekiz
yüz gün veya en az beş yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık
süresinin her yılı için ortalama olarak yüz seksen gün prim
ödemiş olmayı koşul koyuyor. Yani her yıl için yüz
seksen gün ibaresi yanlış, eşitlik ilkesine aykırı.
Beş yıl içerisinde dokuz yüz gün prim ödeyen, aralıksız
beş yıl, her yıl yüz seksen gün prim ödeyip dokuz yüz gün prim
ödeyen emekliliğe hak kazanırken, on üç-on dört yıllık
olup da arada iki yıl bir boşluğu varsa, yüz seksen gün bir
sefer prim ödeyememişse, emekli olmaya hak kazanamadığı
için Anayasa Mahkemesi Sen, dokuz yüz gün prim ödeyeni emekli ediyorsun,
ama bin beş yüz gün, bin dört yüz kırk gün prim ödeyeni emekli etmiyorsun.
Bu aykırıdır. dedi. Ne zaman? Burada gündeme geldiği
biçimiyle, 2005 yılının başında ve 31 Ekime kadar
tarih verdi. Bir yıl gibi bir sürede biz bunu çıkartmamışız,
kanunu Meclisin gündemine getirmemişiz. Meclisin gündemine
geleli de bir buçuk aya yaklaştı. Hemen hemen her gelen teklif
ya da tasarı bu kanunu öteledi. Yani, malullerin, sakatların,
engellilerinin haklarını ya da üç yıldan bu yana
mağdur olup bu kanun teklifinin kanunlaşmasını
bekleyenlerin bir an evvel huzursuzluğunun sonlanmasını
engellediniz ve Meclise bugün de yine gelmeyerek de engellemeye
devam ediyorsunuz Sayın Öztoprak.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, Sayın Bakanımız Bu SSK reformunu siyasi
popülizme kurban etmeyeceğiz. dedi. Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakanımız, gerçekten, Hükûmet içerisinde en çok
saygı duyduğum bakanlarımızdan birisi. Getirmedim.
Kendisi de biliyor. Sayın Kafkas istediği kadar övünsün.
SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devriyle
ilgili olarak yazılı soru sordum Sayın Bakanımıza.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Ya, millet memnun
İZZET ÇETİN (Devamla)
Orada, ilaç tekellerinin baskısıyla SSK sağlık kuruluşlarının
Sağlık Bakanlığına devredildiğini, içinizde
iki yılı aşkın süre bakanlık yapan bir sayın
genel başkan, İşçi Emeklileri Derneğinin kongresinde
söyledi. Ben de yazılı olarak sordum. Çünkü -sorum orada, yazılı
soru önergemi yanıma almadım, çok daha fazla konuyu derinleştirmemek
için, ama- sadece ilaç parasının bir yıl içerisinde yüzde
70 arttığını Sayın Bakan da biliyor. SSK giderlerinin,
2005 yılından bugüne, yani, bu devir işlemlerinden sonra
yüzde 115 arttığını Sayın Bakan da biliyor. O
günlerde, hatırlayınız, Sayın Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı dokuz sayfalık bir mektupla Başbakanı
uyarmıştı, bu yanlıştır, yapmayın dedi.
O zaman Agâh Kafkas burada oturuyordu, ama Sayın Bakan oraya gelmemişti,
buraya gelmemişti, görüşmeleri bir başka bakan taşıdı.
Değerli arkadaşlar, yani,
IMF ve Dünya Bankasının baskısıyla gerçekleştirilmiş
bir düzenlemeyi, gelip buraya, sosyal güvenlik reformu olarak, halkın
beklentisi diye sunmanın pek bir mantığı yok.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, bakın, ülkemizde malullük aylığı alan,
2006 yılı Ağustos ayı itibarıyla, 63.234 kişi
var. Bunların içerisinde, bu kanunun bir an evvel çıkmasını
isteyen belki yok denecek kadar az malulümüz var, ama kanunu yine
doğru dürüst çıkartamıyoruz. Niye çıkartamıyoruz?
Çünkü, burada, 3üncü maddede ödeme tarihini saptamışız.
Orada, onları yine ayrıntılarıyla konuşacağız.
Orada, o teknik yanlışı düzeltmek için yine katkı
vermeye çalışacağım.
Değerli arkadaşlarım,
bu kanun teklifi konuşulurken, yine, üzerinde durulması
gereken
Sayın Işıkın sorduğu sorunun yanıtını
da net olarak vereyim: Demin orada yüz seksen gün her yıl ödeme koşulu
varken, burada, en az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam
olarak bin sekiz yüz gün veya başka birinin
Yani, bir kere, malulen
emekli aylığı alabilmek için on yıl fiilî sigortalılık
Beş yıl on yıla çıkıyor, dokuz yüz gün bin sekiz
yüz güne çıkıyor. İstisna nedir? Bakıma muhtaç derecede
malul olan sigortalılar için en az beş yıldan beri sigortalı
bulunup, toplam dokuz yüz gün. Yani, birinin bakımına muhtaçlık
koşuluna indirgediniz ya da yükselttiniz bu koşulu.
Eşit değil, ağırlaştırılmış.
Emekli maaş bağlama oranlarını düşürdünüz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çetin, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun, ek bir dakikalık süre
size.
İZZET ÇETİN (Devamla)
emeklilik yaşını kademeli olarak yükselttiniz. Emekli
aylıklarının sürekli iş göremezlik gelirinde
alt ve üst sınırlarla oynadınız. Alt sınır
kaldırılarak, daha düşük maaş almalarının
önünü açtınız. Yani, siz, yüzde 6,5 faiz dışı
fazla verebilmek için, IMFnin ve Dünya Bankasının dayattığı
politikaları ülkede uygulayabilmek için vur abalıya
misali emeklilere yüklendiniz, çalışanlara yüklendiniz;
malullere, dula, yetime yüklendiniz, sağlık giderlerini
artırmaya yüklendiniz.
Sayın Bakan biraz evvel sorulara
cevap verdi, konuşmasında da söyledi değerli arkadaşlarım.
Yani emeklilere ilişkin yapmamız gereken her şeyi yaptık
diyor Sayın Bakan. Sayın Bakanın içinden öyle geçtiğine
inanıyorum, ama yapamadınız. Her yıl emeklilere
bir karabasan gibi çökmek istediniz. O 75 ve 100 liraları, maaşlara,
ilkten getirdiğiniz biçimiyle vermeyecektiniz. Arkasından,
bir sonraki yıl, emeklilerden yüzde 1 sağlık primi,
sağlık primi ödemiş, yaşamı boyunca sigorta
primi ödemiş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çetin, teşekkür
ediyorum.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Son cümlemi söylüyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Muhterem arkadaşlarım,
yani, ben
Son cümleyi söylüyorsun da, şunu istirham ediyorum:
Yani, geçen on bir dakika içerisinde
İZZET ÇETİN (Devamla)
Son bir mesaj vereceğim.
BAŞKAN Son bir mesaj ne veriyorsunuz,
yani, tekrar, son cümlede ne vereceksiniz? Aynı şeyler yani.
Bütün arkadaşlarımız için söylüyorum, sadece sizin
için değil.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Otuz saniye sürmeyecek.
BAŞKAN Yani, arkadaşlarım,
konuşmalarınızı önceden bir ayarlayın, sonra
yapın.
İZZET ÇETİN (Devamla)
İç Tüzüke göre teşekkür edeceğim.
BAŞKAN Buyurun, son cümlenizi
söyleyin.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Yani, değerli arkadaşlar, emeklilere ilişkin düzenlemeler
de doğru değil.
İleriki maddelerde görüşlerimi
sürdüreceğim.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
Anavatan Partisi Grubu adına,
Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan.
Sayın Özcan, buyurun efendim.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1249 sıra sayılı Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde
Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; sosyal güvenlikteki temel sorunlardan biri toplanan
primlerin yetersizliğidir. Bunu aşmanın ilk adımı
da kayıt dışılığı kayıt içerisine
almaktır. İkinci yol ise, ilkine ek olarak, devletin mutlaka
sosyal devlet olarak prim havuzuna katkısıdır, işveren
olarak da katkısı zaten yasal yükümlülüktür.
Değerli arkadaşlar, sosyal
sigortaların durumu vahimdir. Hele hele ölüm aylıklarına
gelene kadar -ki, bugünkü yasa teklifiyle ilgili zaten düşüncelerimiz
hep yüce Meclisin ortak, bu insanların bir an önce bu ölüm ve malullük
maaşlarından yararlanmasında büyük yarar olduğu
düşüncesindeyiz- genel çözümler getirmeye çalışmak,
bunların Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununu yeniden gözden geçirerek
ele alınması, bütçe için bir kara delik olmaktan uzaklaştırmanın
yolları, bu Sosyal Güvenlik Yasasının daha iyi, daha
objektif, daha herkesin konsensüs sağlayabileceği,
mağdur olmayacak şekilde düzenlenmesinde yarar vardır
diyoruz.
Değerli arkadaşlar, SSK
çalışanları dünyanın en yüksek primini ödüyorlar.
Bu bir gerçek. SSK priminin yurt içi tasarrufu içinde payı yüzde
17,5. Türkiyede süratle özel sağlık sigortası hizmete
sokulmaya çalışılmaktadır ve hayata geçirilmesinde
yarar vardır. OECD ülkelerinin devletin sosyal güvenlik primine
katkısı yüzde 23 ile yüzde 27 arasında değişirken,
Türkiyede bu oranın ise en aşağı, en az yüzde 20 olmasında
yarar vardır diye düşünüyoruz.
Bu Sosyal Güvenlik Yasasının
hayata geçirilmesiyle birlikte emeklilerin maaşları daha
da düşmüştür. Bizzat Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
tarafından bu gerçeği kabullenmeleri istenen emeklilerin
durumu çok çarpıcıdır. Türkiye İşçi Emeklileri
Derneğinin belirttiğine göre, SSKdan 463 YTL ile taban aylık
seviyesinde aylık alan bir emekli ayın altı gününü aç,
yirmi gününü ise yoksulluk sınırı içerisinde yaşamaktadır.
Hatta, SSKdan aylık almakta olan yaklaşık 4 milyon 300
bin kişinin hiçbirinin aylığı yokluk sınırının
üzerinde çıkmamaktadır. İşte, yokluk sınırının
üzerinde çıkmadığında, sokağa çıktığımızda,
450-500 milyon alan insanların ancak ev kiralarını veyahut
da 4 kişilik bir ailenin, özellikle yiyecekleriyle ilgili,
600 milyon olduğunu, hatta, bunların, 4 kişilik ailenin
diğer masraflarını, kira, yakıt, eğitim masraflarını
ilave ettiğinizde, 1 milyon 941 lira civarında olması
gerekir. Oysa, maalesef, Türkiyede, emeklilerin durumu... Geçenlerde
de, işte, Çalışma Bakanlığının önünde
eylem yapıyorlardı. Ellerinde baston, bu insanlar
açız diye bağırıyorlardı. Elbette ki
imkânlarımız yoktur diyebilirsiniz. Ama, bu insanlar,
otuz beş-kırk yıllarını emeklilik için harcayıp,
devlete hizmet vermişler. Bunların da yaşamaları,
insanca yaşamaları ve çağın gereklerine göre yaşamlarını
sürdürmeleri için daha fazla maaş almaları, daha fazla
olanak yaratılması gerekir. Bununla yetinilmiyor, bunları
çok görüyorsunuz, ek iş yapmak isteyen, aç kalmamak için ek
iş yapmaya kalkışan emeklilerin emeklilik maaşının
yüzde 33ünü kesmeye yönelik çalışmalar var ki, inşallah,
bu, 1/1/2007de bu hayata geçirilmez, bu yanlıştan geri dönülür.
Bu insanların ikinci bir iş yapmasında hiçbir sakınca
yok. Çünkü, çalıştıkları işlerde, katma değer
vergisiyle, sigortasıyla, yine devlete yardımcı oluyorlar.
Eğer, bunların bu elindeki fırsatı, bu imkânı ellerinden
aldığımızda, bir sürü karmaşalık olur ve
bu insanlar açlığa mahkûm olur ve yıllarca birikimleriyle
ufak bir iş yeri açan -eğer, yarın bu yasa Mecliste hayata
geçirildiğinde, 1/1/2007 tarihinde geçirildiğinde- bu insanlar
bu işyerlerini ne yapacaklar, kimlere teslim edecekler? O zaman
iyice mağdur olacaklar ve birikimlerini de, yok pahasına,
yanındaki arkadaşına, dostuna satmak zorunda kalacaklar.
Bu ise, gerçekten çok büyük sakıncalar doğurmaktadır.
Değerli arkadaşlar, özellikle
işçi olarak kurumlarda çalışan insanların, ikinci
bir iş yaptığında, örneğin herhangi bir kurumda
çalışan bir vatandaşın emekli olduğunda, örneğin
Meclise gelip çalıştığında emekli maaşı
kesiliyor. Bunların kesilmemesi gerekir. Bunlar da, emekliliklerinde
daha mutlu yaşamaları için, ek bir çabayla, emek vererek bu
kazancı kazanmak zorundalar. Bunlara yardımcı olmak
zorundayız.
Özürlülerimizin durumu belli,
özürlü ailelerinin durumları belli. Bu insanları -özürlüleri-
yeteri kadar kurumlarda istihdam edebiliyor muyuz? Oysa, bu aileler,
zaten çocuklarının durumu veyahut da yakınlarının
durumundan dolayı her yönüyle mağdurlar, psikolojik olarak
da mağdurlar. Bu mağduriyetlerini gidermek, bunların
da moral olarak düzeltilmesi için, bu kurumlarda özellikle özürlüleri
ve engellileri çalıştırmakta yarar vardır. Bunları
yapamazsak, bu özürlülere ve engellilere yardımcı olmadığımızda,
gerçekten, bir sosyal devlet olma özelliğimizden uzaklaşmış
oluruz.
Değerli arkadaşlar,
işçilerimizin ve memurlarımızın durumu belli.
Çıktığında bir iktidar partisi sözcüsü, 383 lira
civarında asgari ücreti 400 küsur lira olarak gösterdiler. Oysa,
bugün, 380 lirayla, inan edin, bir pazara gittiğimizde fileleri
dahi dolduramıyoruz.
Elbette ki, imkânlarımız
eksik olabilir, noksan olabilir, ama birileri daha fazla götürüyor.
Eğer bugün yüzde hesabından beşe ayırdığımızda,
yüzde 20si -insanların- yüzde 6dan faydalanıyor, diğer
-son olarak- zengin olan grupların yüzde 20si ise yüzde 48 millî gelirden
pay alıyorlar. Bu bir haksızlık değil mi?
Eğer bu haksızlığı
gidermezsek, bu aradaki dengesizliği gidermediğimizde
bu insanların yarın sokakta anarşiye sürükleneceğini
Hatta, bugün görüyoruz ki, sokaklarda artık gasp çoğalmış,
hırsızlık çoğalmış, fuhuş çoğalmış.
Bunlar bilerek yapılan değil, yoksulluğun, perişanlığın
ve açlığın getirdiği
Ve bu ülkedeki insanların
bu duruma düşmesinin sebebi, geçmiş yönetimlerden bugüne
kadar
Bu davranış içerisinde, gerçekten, bu davranış
içerisinde olan bu adamları topluma kazandırmanın yolunun
ekonomik olarak güçlendirmekten geçtiğini herkes biliyor.
Bizlerin yapabileceği, Parlamento
olarak yapabileceği, bir an önce bu çığlıklara,
bu yoksulluklara, bu perişanlıklara çare bulmak zorundayız.
Neredeyse Türkiyede 18 milyon yoksulluk sınırında, 2
milyon açlık sınırında yaşayan insanlar varken,
bugün bakıyoruz ki, Afrika ülkesi durumuna düşmüşüz.
Afrika ülkesi durumuna düşmemenin yolu, hortumcuların
üzerine gidilmeli, herkes hesabını vermeli. Biraz önce
konuşulduğunda özellikle dokunulmazlık konusundan
kaçanlar, kaçmayın. Yoksulların orada alın teri var,
emekçilerin alın teri var, şehitlerin kanının, orada
bu ülke için verilen şehit kanlarının, yetimlerinin
hakkı var. Bunun için herkes hesabını vermeli ve halkın
huzuruna daha açık ve net çıkmalı. Hani, açıklıktan,
şeffaflıktan yanaydık. Bu anlayış, açıklık
değil kirliliği örtmektir, sömürüyü örtmektir; yoksulluğun
üzerine bir perde gererek, fakiri daha fakir yaparak, kendilerini
mutlu yapmanın, mutlu azınlığın refahı
için çalışan bir iktidar durumuna düşülüyor.
Biraz önce konuşan iktidar
partisi milletvekillerimiz kavga diyor, kavgayı eden Sayın
Başbakandan başlayın. Biz, hiç kimseyle kavga etmeyiz,
Anavatan olarak hiç kimseyle değil; biz herkesi kucaklıyoruz.
Bütün ülkedeki insanların kardeş olduğunu, biz ve ötekileri
değil, hepimizin biz olması anlayışı içerisindeyiz.
Kavga edenlerle bizim işimiz yok. Kavga eden başta Başbakan,
millî eğitimle kavgalıdır, üniversiteliyle kavgalıdır,
çiftçiyle kavgalıdır, memurla kavgalıdır, işçiyle
kavgalıdır, emekliyle kavgalıdır. Kavga etmeyelim,
onların seslerine, onların haklı olduğu davada
onlara sahip çıkalım. Madem Hükûmeti yönetiyorsunuz,
Hükûmeti yönetmek için biraz daha dikkatli olmak, biraz daha sabırlı
olmak, biraz daha o çığlıklara kulak verilmesi gerekir
diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özcan, konuşmanızı
tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) Sayın
Başkanım, bitiriyoruz.
Bizler, bu yasanın bir an önce
milletimize hayırlı olması dileğiyle yanındayız.
Hiçbir zaman için bugüne kadar bekletilmesinden yana da değiliz.
Zaman kaybedenler bizler değiliz, iktidar kendisi kaybetmiştir.
Başkalarını da suçlamasın dileğiyle, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sağ olun.
Madde üzerinde, şahsı
adına Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Remziye Hanım, buradayım.
REMZİYE ÖZTOPRAK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
sosyal sigortalı vatandaşlarımızın ölüm aylıklarının
düzenlenmesiyle ilgili kanunda değişiklik yapılmasına
dair kanun teklifinin 1inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Şu ana kadar yapılmış
konuşmalara ve Bakanımızın da açıklamalarına
rağmen, bu yasanın muhalefet milletvekilleri tarafından
anlaşılmamış olduğunu görüyorum. Kanunun
tümü üzerinde yaptığımız konuşmalarda da belirtildiği
gibi, bu kanun maddesi 18/10/2005 tarihinde, Anayasanın
eşitlik ilkesine uymadığı için iptal edilmiş
ve bu iptal bir yıl sonra, 18/10/2006 tarihinde yürürlüğe girmiş
olup, yeni SSK Kanununda yapılan köklü değişiklikleri
kapsayan 5510 sayılı Kanun ise 1/1/2007de yürürlüğe gireceği
için ortaya çıkan yasal boşluk süresinin en aza indirilmesi
için bu düzenleme huzurlarınıza getirilmiştir.
Biz, bu düzenlemede 1inci madde
ile SSK Kanununun 66ncı maddesinin (c) bendini 5 yıldan beri
sigortalı bulunup sigortalılık süresince en az 900
gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalı primi ödemiş
durumda
şeklinde düzeltiyoruz. Çünkü, bu madde ile beraber
2nci maddede, 2925 sayılı Tarım İşçileri SSK
Kanununun 26ncı maddesinin (a) bendini de aynı doğrultuda
5 yıldan beri sigortalı bulunup en az 900 gün prim ödemiş
ibaresi ile değiştiriyor ve geçici madde 93te ise Her iki
madde değişikliği ile öngörülen şartları yerine
getiren sigortalının ölümü hâlinde geri kalan hak sahiplerinin
aylıkları, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihi
takip eden ödeme dönemi başından geçerli olmak üzere
bağlatılır. ibaresi ile bu durumdaki sigortalıya,
ölümü hâlinde tüm hakları iade edilmiş ve hakkaniyet dışı
eski uygulama tamamen ortadan kalkmış olacaktır.
Sözlerime son vermeden önce, Sayın
Çetinin bana yönelttiği iki noktadaki söylemine de cevap vermeden
geçemeyeceğim.
Birincisi, hesap sorma konusunda.
Ben, Sayın Gülerin suçlamalarına istinaden, hesap soranın
onlar olmayacağını vurguladım. Çünkü, bu ülkeyi
bu hale getirenlerden hesap sorulmalıdır.
İkincisi, çoğunluk bulunamaması
iddiası. Bizim Grubumuzun yarısı buradadır, her
zaman buradadır, diğer yarısı ise komisyonlarda
ve halkımızın sorunlarını çözecek kanunları
hazırlamakla uğraşmaktadır; ya sizin arkadaşlarınız
nerededir? Çoğu zaman, yoklama isteyecek 20 kişiyi bulamıyorsunuz
veya en çok sayınız 20 kişi oluyor. Hiç gelmeyen arkadaşlarınızı
uyarsanız da biraz milletvekilliği vazifesini yapmaya
çağırsanız daha iyi olur diye düşünüyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
Siz kendinize bakın sesleri, gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Aynaya bak, aynaya.
REMZİYE ÖZTOPRAK (Devamla)
Yasanın tüm sigortalılara hayırlı olmasını
diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahsı adına İstanbul
Milletvekili Ünal Kacır.
Sayın Kacır, buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Ünal
Bey, İcraatın İçinden gibi, yaptıklarınızı
anlatın lütfen.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Kütahya Milletvekili Abdullah
Erdem Cantimurun, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz kanun teklifi ile 506 sayılı Yasanın
66ncı maddesinin bir kısmının, (c) bendinin bir
kısmının Anayasa Mahkemesi tarafından iptali neticesinde
ortaya çıkan boşluğu doldurmak üzere bir hüküm içermektedir.
Değerli arkadaşlar, Anayasa
Mahkemesinin bu Kanunun 66ncı maddesinin iptaliyle ilgili,
bazı arkadaşlar, sanki, bu Yasayı biz çıkarmışız
da, dikkat etmediğimiz için Anayasa Mahkemesi de bunu iptal etmiş
gibi, öyle algılanabilecek şekilde burada konuşuyorlar.
Böyle bir şey yok. Bu Yasa, 506 sayılı Yasa, 1964 senesinde
yürürlüğe girmiş ve bu Yasanın 66ncı maddesi 1981
yılında değişikliğe uğramış. Dolayısıyla,
bu Yasayı çıkaran biz değiliz. Bizden önceki dönemlerde,
taa 1981 ve ondan önceki dönemde çıkarılmış bir yasanın
maddesi, bir vatandaşın sigortadan istifade etmesi için,
ölenin yakınlarının istifade etmesi için bir dava söz
konusu olunca, mahkeme, olayı Anayasa Mahkemesine intikal ettiriyor
ve Anayasa Mahkemesi durumu inceliyor ve okuyacağım
şu 66ncı maddenin (c) bendinin bir kısmını iptal
ediyor. Nedir bu? Toplam olarak 1.800 gün veya en az 5 yıldan beri
sigortalı bulunup sigortalılık süresinin her yılı
için ortalama olarak 180 gün malullük, yaşlılık ve ölüm
sigortaları primi ödemeleri durumunda, bu sigortalı vefat
ettiğinde, bunun yakınlarına, bakmakla yükümlü olduğu
kişilere maaş bağlanır, ölüm aylığı
bağlanır. şeklinde.
Anayasa Mahkemesi -detayına
girmeye vaktim olmadığı için girmeyeceğim- bunun
5 yıldan beri sigortalı bulunup sigortalılık süresinin
her yılı için ortalama olarak 180 gün
ibaresini iptal etmiş,
burayı metinden çıkarmış. Geriye kalan kısım
ne? Geriye kalan kısım ve şu anda bu değişiklikler
olmasa, 1/1/2007 tarihinden itibaren de yeni Sosyal Güvenlik Yasası
yürürlüğe girmeyecek olsa, toplam olarak bin sekiz yüz gün sigortalılık
primi ödeyenler, ancak bunların yakınları ölüm aylığından
istifade edebiliyor.
Peki, biz ne getiriyoruz? Biz, bir
sigortalı, beş yıl sigortalıysa, beş yıl
sigortalılığı süresi içerisinde değil sadece,
ömrü boyunca, belki elli yaşında, altmış yaşında,
altmış beş yaşında da vefat etmiş olsa, o
zamana kadar emekli de olmamış olsa, bu ömrünün içerisinde
dokuz yüz gün, yani otuz ay, yani ikibuçuk yıl prim ödemişse,
bu kişi emekli olmasa bile, öldüğünde bunun vârislerine,
yakınlarına, hak sahiplerine ölüm aylığı
bağlanmasını amir bir tekliftir getirdiğimiz ve
bu büyük bir gelişmedir.
Tabii, diğer konularla bu boğuldu
burada, bunu açığa çıkarmak istiyorum. Yani, elli yaşına,
altmış yaşına, belki yetmiş yaşına kadar
belli bir dönem sigortalı olmuş, ama, bir türlü emekli de olamamış
bir vatandaş varsa veya genç yaşta -Allah gecinden versin-
vefat etmiş bir sigortalı varsa, bu sigortalının
iki buçuk yıl prim ödemiş olması hâlinde, bunun eşine
ve çocuklarına, yakınlarına, hak sahiplerine ölüm aylığı
bağlanmasını getiriyoruz. Bunun için destek veren herkese,
yüce heyetinize saygılar sunuyorum, hayırlı olsun
diyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kacır.
Sayın milletvekilleri, madde
üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Sayın Başkan, teşekkür ederim. Sayın Bakana aracılığınızla
iki sorum olacak.
Birinci sorum: Bu hafta başında,
pazartesi günü Burdurdaydım. Burdurda, Ziraat Bankasında
altmış beş yaş ve üzerindeki insanlarımızın
maaş izdihamı yaşadıklarını bizzat gördüm.
Bu altmış beş yaş ve üzerindeki insanlarımıza
üç ayda bir 230 YTL para veriyoruz. Bunu asgari ücret düzeyine çekmeyi
düşünür müsünüz?
İkinci sorum: Bu dedelerimize,
ninelerimize bu maaşlarını konutlarında teslim
etme şansımız olmaz mı? Gerçekten, yağışta,
kışta, bu insanlar birbirlerinin ellerinden tutarak köy
otobüsleriyle şehre geliyorlar ve bunların çoğu da imza
atma yeteneğinde değiller, çok büyük zorluklar çekiyorlar.
Bu maaşlarının, uygun göreceğiniz Ziraat Bankası
yetkilileri ve muhtarımız nezdinde, köylerinde, evlerinde,
konutlarında bu paraların teslim edilmesini hassaten rica
ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Sayın Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanımıza
birkaç sorum var.
Birinci sorum: Sağlıkta
kamu desteğini acımasızca her gün daha fazla eritmektesiniz.
Bilhassa da emekli kesiminin özel hastane ve hekim imkânından
yoksun olduğu malumdur. Kamu hastanelerinin bu durumunda,
Hükûmet olarak, emeklilere hastalandıklarında ne yapmalarını
tavsiye edersiniz?
İkinci sorum: Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulu, 2004 yılı raporunda, Emekli Sandığının
mülkiyetinde bulunan ve doğrudan hizmetleriyle ilgili olmayan
gayrimenkullerin satılmasını önermişti. Hükûmetiniz
bu öneri doğrultusunda ne yapmıştır?
Üçüncü sorum: Emekliye hizmet yerine
tatil köyü ve otel işleten Emekli Sandığının
bu amaç dışı faaliyetleri, ayrıca da yapılan
yolsuzluklar nedeniyle, kamuya büyük bir maliyet getirmektedir.
Yüksek Denetleme Kurulunun tespit ettiği sadece 2 yolsuzluğun
faturası 7,2 trilyondur. Hükûmetimiz bu alanda hangi önlemleri
almıştır?
Diğer bir sorum: Emeklilerin
kendilerini temsil alanında Hükûmetimiz döneminde kaydedilmiş
bir ilerleme var mıdır? Emeklilerin sendikal haklarına
bakışınız nedir?
Son sorum: Kayıt dışı
ekonomiyi kontrol altına almada, faiz gelirlerini vergilendirmede
başarı sağlayamadınız. Kaynaklar iç borçlara
akmaktadır ve siz, dolayısıyla kaynak yok demektesiniz.
Emekliler için kaynağınız ne zaman olacak, ufukta bir zaman
görünmekte midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Özdoğan.
Sayın Akgün, buyurun.
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanımıza
şu soruyu iletmek istiyorum: Özellikle yurt dışında
ikamet edip de borçlanmak suretiyle emeklilik talebinde olan binlerce
gurbetçimiz var. Onlardan, yurda kesin dönüş şartı aranıyor.
Bu konuda bir düzenleme yapma, yani kesin dönüş şartını
kaldırma yönünde, yurt dışında yaşayan gurbetçilerimizin
beklentileri var. Bu noktada bir düzenleme yapmayı düşünürler
mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Akgün.
Sayın Meral, buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Önemli bir konuyu müsaade ederseniz
Sayın Bakanın bilgisine arz etmek istiyorum. Bugün Malatya-Tekelde,
Adana-Tekelde ve SEKAda, işçiler hiçbir iş yaptırılmadan
ücret ödenmektedir. Bunun amacı, o müesseselerin zarar gösterip
ve özelleştirme amacını gütmektedir. Sayın Bakanımdan
özellikle rica ediyorum, bunlar kâr eden müesseselerdir, lütfen, buna
ilgi göstersinler. Oradaki insanlar boş oturup para almaktan
rahatsızlar; bir.
İkincisi, devletin paraya ihtiyacı
var. Bildiğiniz gibi, Manisada Sümerbankın arsaları,
Malatyada Sümerbankın arsaları, Balıkesirde SEKA,
TÜPRAŞın Ofere giden, ucuza giden birçok birikimi var. Acaba,
bugün ormanlara yapılan bir hareket gibi buraların üzerine
de gidilecek mi? Buralarda ucuza satılan, bedava satılan
arsalar değerlendirilip hazineye bir gelir kaydetmeyi veya
SSKya bir gelir kaydetmeyi düşünüyorlar mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Meral.
Sayın Bakanım, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. Katkı veren arkadaşlarıma
da teşekkür ediyorum.
Bu altmış beş yaş
aylığı alan vatandaşlarımızın bankalardaki
maaş alma aşamasında çektiği sıkıntıya
ilişkin Sayın Özkanın bir sorusu oldu.
Şu anda, sizin söylediğiniz,
yani ikametgâhta ödeme konusunu
Bağ-Kur teşkilatımız yapıyor, yaşlı
ve özürlülere bizzat ikametgâhlarında bu ödemeyi yapıyor.
Sosyal Sigortalar Kurumumuzun bu anlamda bir çalışması
var. Bu dediğiniz konuyu diğerleriyle birlikte değerlendireceğimizi
ifade ediyorum. Bu yaşlı vatandaşlarımıza
gerçekten ikametgâhlarında ödeme konusunda devlete de fazla
bir yük gelmeyeceği kanaatindeyim. Henüz daha bu kurumlar bana
yeni geçeceği için -yılbaşında geçecek bu altmış
beş yaş emekli konusu- o konuda da kesin konuşmaktan imtina
ediyorum, ama, prensip olarak böyle bir görüşe katıldığımı
ifade etmek istiyorum.
Onun dışında, Sayın
Özdoğanın soruları oldu.
Değerli arkadaşlarım,
kayıt dışı istihdam konusunda çeşitli rakamlar
telaffuz ediliyor. Kayıt dışı ekonomi, kayıt
dışı istihdam
Oran ne olursa olsun, ülkemizde kayıt
dışı ekonominin ve kayıt dışı istihdamın
yaratmış olduğu olumsuzlukları hepimiz biliyoruz.
Bunu önlemek için, hem Maliye Bakanlığı
İstihdam
boyutunun da Çalışma Bakanlığı olarak biz üzerinde
duruyoruz. Geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakanımızın
talimatıyla KADİM adıyla bir kayıt dışı
önleme projesi başlattık. Yine, bizim Bakanlığımızın
koordinasyonunda dört beş bakanlık birlikte çalışıyoruz.
Öncelikle yabancı kaçak işçiler, çocuk işçiliği
olmak üzere, kayıt dışı istihdamı önleme konusunda
gayretlerimiz devam ediyor. Ama, tüm bunların ötesinde, tartışmış
olduğumuz sosyal güvenlik reformunun ülkemizde kayıt
dışını önleme konusunda çok önemli bir araç olduğunu
ifade etmek istiyorum. Çünkü, yeni sosyal güvenlik reformunda her
türlü ekonomik faaliyet bu merkezî veri tabanından geçecek; yani
bir insanın geliri asgari ücretin altındaysa, onun
sağlık primini devlet ödeyeceği için, mutlaka onun ekonomik
faaliyeti devletin kayıtlarında olacak. Ayrıca, onun
üzerindeyse, bu kayıtların güncelleşmesini yapmak suretiyle,
ülkedeki bütün ticari faaliyetlerin, ekonomik faaliyetlerin kayıt
altına alınması konusunda, sosyal güvenlik reformumuzun
önemli bir görevi yerine getireceğine inanıyorum. Ayrıca,
Gelir İdaremizin de kayıt dışının önlenmesi
konusunda bir kapsamlı çalışması var, bunu her iki
bakanlık birlikte koordine hâlinde yürütmeye de geçtiğimiz
günlerde karar vermiş bulunmaktayız.
Emekli Sandığına
ilişkin, Denetleme Kurulunun raporlarından bahsettiler.
Emekli Sandığı gayrimenkullerinin bir kısmı
Özelleştirme İdaresi vasıtasıyla, otellerin bir
kısmı satılmış durumda. O raporda sözü edilen
yolsuzluk konusu, üzerinde mutlaka soruşturmaya konu olmuştur.
Ben, buradan dönüşte tekrar bakacağım, o raporda karşılanmayan
bir husus varsa, elbette üzerine gitmek bizim görevimizdir, o anlamda
da Değerli Milletvekilimize teşekkür ediyorum.
Sayın Meralin söylediği
konuya hassasiyet göstereceğiz. Bakanlık olarak ilgili
birimlerimizle bu konuda yapabileceğimiz bir şey varsa,
bu Tekel fabrikalarına ilişkin, o konudaki görevimizi
de yerine getirmemiz gerekir diye düşünüyorum, bu hassasiyet
içerisinde.
Süremiz var mı Başkanım?
BAŞKAN Sayın Akgünün sorusu.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Pardon.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Sayın
Akgün, yurt dışındaki vatandaşlarımızın
borçlanmasına ilişkin bir soru yöneltti. Yurt dışındaki
vatandaşlarımızı çok yakından ilgilendiriyor.
Hemen şunu söyleyelim: Yeni sosyal güvenlik sistemimizde de,
eskiden olduğu gibi yurt dışındaki vatandaşlarımızın
borçlanma imkânı korunmuştur. Başta ev hanımları
olmak üzere, diğer vatandaşlarımızın borçlanmak
suretiyle emekliliğe hak kazanma durumları söz konusudur,
ancak, burada, yurt dışına kesin dönüş şartını
bu yeni yasamızda da muhafaza ediyoruz, yani, emekli, borçlanma
için Türkiye'ye dönme şartı yok, ancak aylık bağlama
aşamasında, Yasamız, mevcut Yasamız, Türkiyeye
kesin dönüş şartını aramaktadır. Bu şartı
muhafaza ediyoruz. Bu şartı muhafaza etmemizin hem bulundukları
ülkenin hukuku açısından hem de bizim hukukumuz açısından
önemli gerekçeleri var. Bu vatandaşlarımızın beyanı
esas alınarak bu konudaki şartı aramaya devam edeceğiz.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Ben teşekkür
ederim.
BAŞKAN Madde üzerinde bir
önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım.
7/12/2006
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1249 sıra
sayılı yasanın 1. maddesinin c bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Hasan
Güyüldar Feridun Ayvazoğlu
Malatya Tunceli Çorum
Sami
Tandoğdu Feramus
Şahin
Ordu Tokat
c ) 5 yıldan beri sigortalı
bulunup, sigortalılık süresinde en az 900 gün malullük,
yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olanlar.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL
(Trabzon) Sayın Başkanım, cümle bütünlüğü bakımından
(a) ve (b) fıkralarıyla uyumsuz olduğundan dolayı
katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Sayın
Aslanoğluna konuşma fırsatı vermek için katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri;
ben bu önergede, Sayın Bakanımdan daha önce arz ettim, bir
konuyu arz etmek istiyorum.
Yine, 1/1/2007 tarihinde yürürlüğe
girecek 5510 sayılı Yasada, özellikle yurt dışında
iş yapan müteahhitler, yurt dışı taahhüt hizmetli
iş yapan
Son derece önemli bir konu var. O yasanın da
yılbaşından önce yürürlüğe girmesi lazım.
Sayın milletvekilleri, yurt
dışı müteahhitlik hizmetlerinde, yaklaşık,
şu anda 12 milyar dolarlık bir ciroya ulaşıldı.
Altını çiziyorum, yurt dışında hizmet veren
Türk müteahhitleri, yaklaşık 12 milyar dolar... Bu rakam
6-7 milyar dolarlardan 12ye gelmesine rağmen, yurt dışında
bu insanların istihdam ettiği işçi sayısı
artmıyor, Türk işçi sayısı. Çünkü, yıllardır
süregelen, özellikle ikili sosyal güvenlik anlaşması olmayan
ülkelerdeki sorunlar nedeniyle
Çünkü, bu ülkelerin çoğunda
sosyal güvenlik anlaşmamız yoktur; bu nedenle, çok zor durumda
kalmaktadır ve yurt dışı müteahhitlerimiz, artık,
Türk işçisi götürmüyorlar. Yani, Türk insanı için önemli
bir istihdam kapısı olan bu hizmeti, eğer bu yasayı
yıl sonuna kadar getirtmezsek Meclise, 1/1/2007den itibaren,
Türk müteahhit firmaları yurt dışına işçi götüremeyecektir.
Çok ağır bir -yaklaşık yüzde 41,5 gibi- maliyet bindi,
çünkü, yurt dışındaki işçilerin, yani özellikle
Uzak Doğudan gelen ve Afrikadan gelen işçilerin maliyetleri
Türk işçilerinden çok daha ucuz. Tüm bunları dikkate alarak,
özellikle istihdam açısından çok önemli bir konu olan yurt
dışı müteahhitlik hizmetlerine Türk insanının
istihdam edilmesi açısından, ben, bir kez bunu, hepinizin
huzurunda Sayın Bakanıma -özellikle onu çok ilgilendiriyor-
ve dış ticaretten sorumlu Bakanımızın çok yoğun
ilgilenmesi gereken bir konu, ülke açısından, Türkiye
açısından.
Ayrıca, ben, şunu da söylemeden
geçemeyeceğim: Sayın milletvekilleri, hakikaten, çok
zor koşullarda bunlar hizmet veriyor yurt dışında,
çok zor koşullarda hizmet veriyorlar. Ancak, bundan yaklaşık
bir ay önce, Kazakistanda bir firmamızın başına
gelen olayda, biz, devlet olarak yanında çok yer alamadık. Ahmetin,
Mehmetin, kimin firması olursa olsun, eğer bir firma yurt
dışında bir hizmet üstlenmiş, ülkeye döviz kazandırıyorsa,
biz bu insanlara teşekkür etmeliyiz, ancak, maalesef, apar topar,
450 tane işçimiz, ilk uçağa bindirilip gönderildi. Bu, ülke
açısından son derece düşündürücüdür. Yarın, o ülkede
ve bir başka ülkede aynı işi yapan insanların başına
bunların gelmeyeceğini nereden biliyoruz? Onun için, bu
konuda, Hükûmet olarak, özellikle o ülke nezdinde yeterince
ilişki ve o soruna yeterince çözüm getiremedik. Ertesi gün,
apar topar gönderildi bu insanlarımız. Ne olursa olsun konunun
içeriği, ama, orada bir iş üstlenmişse, orada bu ülke
için yaklaşık 450 tane insana istihdam yaratmışsa,
ekmek vermişse, bizim, bu insanlara hepimizin sahip çıkması
lazım. Bu açıdan, bu yasanın bir an önce, 5510 sayılı
Yasa da özellikle yurt dışı hizmetler açısından,
sosyal güvenlik anlaşmamız olmayan ülkelerde çalışan
işçilerimiz açısından öncelikle bu Meclisten geçirilmesi
lazım. Yine söylüyorum, yılbaşından itibaren yeni
iş alan hiçbir müteahhidimiz Türkiyeden işçi götüremeyecektir.
Ben, bunu bir kez daha Hükûmetin dikkatine sunuyorum.
Ayrıca, biraz önce Sayın
Meralin söylediği gibi, Malatya Tekel Fabrikasında ve
Adana Tekel Fabrikasında çalışan işçilerimiz
utanıyorlar. Evet, aynen söylüyorum: Bize neden bedava para
veriyorlar? Sabah geliyoruz, imza atıyoruz, akşam gidiyoruz.
Yazıktır arkadaşlar. Tekel, 5 bin tane ailenin ekmeği.
Siz, hiç satılmayan bir sigara markasını, Sipahi diye
bir markayı yapın diyeceksiniz, bir ay sonra diyeceksiniz
ki: Vallahi bu sigaralar satılmıyor, hele durun hele. Maalesef,
dört aydır bu insanlar sabah gelip akşam gidiyor. Ya çalıştırın
ya çalıştıracaksınız. Hepimizin görevi,
ama, o insanlarımız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Aslanoğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ya
ne diyecektin? Ya çalıştırın da, yası?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Sayın Kacır, lütfen laf atmayın, ekmek için
laf atmayın, ekmeğe saygı duyuyorsanız laf atmayın,
ekmeğe saygı duyuyorsanız laf atmayın. Ben ekmeğe
saygıdan bahsediyorum. Lütfen, rica ediyorum sizden.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Cümlenizin
yarısı kaldı da hatırlattım size.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Efendim, hatırlatmanıza gerek yok. Biz, herhâlde
nerede kaldığımızı bilebiliriz, yani, sizin
o kadar aklınıza ihtiyacımız yok Sayın Kacır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Çok ciddi
bir önerge vermişsiniz, okudum ben.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Evet, yaptığım işi konuşmam Türkiye
açısından çok önemli Sayın Kacır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Önergeyi
söylüyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Sizin için önemli olmayabilir, ama, Türk ulusu için, Türk
insanı için, Türk işçisi için çok önemli. Buyurun Sayın
Bakanıma sorun; önemli mi, değil mi. Lütfen, eğer sizin
aklınız ermiyorsa Sayın Bakanımıza sorun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın
Başkan, sataşmaya cevap hakkı istiyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen karşılıklı konuşmayalım. Sayın
Aslanoğlu, lütfen konuşmanızı tamamlayınız,
teşekkür ediniz.
Buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Evet, değerli milletvekilleri, lütfen, Tekeli ucuz
satacağız diye bu fabrikaları zarar ediyor konumuna
getirmek hepimizin vicdanını sızlatır. Bu insanların
ekmeğini elinden almayalım.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Efendim?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ben söz
hakkı istiyorum. Sayın Konuşmacı ismimi de vererek
BAŞKAN Sayın Kacır,
bir şey demedi, Aklınıza ihtiyacım yok. dedi. Demek
ki, aklı yeterliymiş kendisine. Başka bir şey dedi
mi?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
aklımın
ermediğini söylüyor. Ben de aklımın erdiğini,
ama, durumun ne olduğunu izah etmeye çalışacağım.
BAŞKAN Arkadaşlar, herkes
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Sayın Başkanım
Sayın Başkanım
ÜNAL KACIR (İstanbul) Yani,
verilen önerge ile sunulan gerekçenin arasında zerre kadar bir ilişki var mıdır?
BAŞKAN Saygıdeğer
arkadaşlarım, aranızdaki karşılıklı
olarak mükâlemeleri, konuşmaları, sataşmaları
buraya taşıyıp buradan cevaplandırmaya kalkarsak
sonunu bulamayız işin. Onun için
Bir ifadeniz mi olacak Sayın
Bakanım?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın
Başkanım, verilen önerge ile gerekçe arasında zerre kadar
ilinti yok.
BAŞKAN Efendim, olmayabilir.
Şimdi, Genel Kurulun oyuna sunacağım, kararını
alacağım Genel Kurulun. Olabilir.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)
Zaten olsa yanlış olur.
BAŞKAN Sayın Bakanım,
bir ifadeniz var mı? Yok.
Evet, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı
Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun 26
ncı maddesinin a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
a) 5 yıldan beri sigortalı
bulunup, sigortalılık süresinde en az 900 gün prim ödemiş
olan,
BAŞKAN Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın
Vedat Yücesan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Adalet ve Kalkınma Partisi Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem
Cantimurun, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
1249 sıra sayılı Kanun Teklifi, 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununun 66ncı maddesinin (c) bendinin Anayasa
Mahkemesince iptal edilmesi ve mahkeme tarafından yeni düzenleme
yapılması için verilen bir yıllık sürenin dolması
nedeniyle gündeme gelmiştir.
Kanun teklifi, sigortalının
ölüm tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan hükümlere göre aylık
almaya hak kazanamayan hak sahiplerine, yapılan düzenlemede
belirtilen şartları taşımaları durumunda
ölüm aylıklarının başlatılmasını öngörmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
kanun teklifinin 2nci maddesi, Anayasa Mahkemesince iptal edilen
506 sayılı Kanunun 66ncı maddesinin (c) bendi ile paralellik
teşkil eden 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal
Sigortalar Kanununun 26ncı maddesine ilişkindir. Kanun
teklifiyle, Kanunun 26ncı maddesinin (a) bendi, Ölüm tarihinde,
toplam 1800 gün veya en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup
da sigortalılık süresinin her yılı için ortalama
180 gün ödemiş olanlardan ibaresi yerine, 5 yıldan beri sigortalı
bulunup, sigortalılık süresi içerisinde en az 900 gün prim
ödemiş olan şekliyle değiştirilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
Anayasa Mahkemesi, söz konusu maddenin (a) bendini Anayasanın
2nci ve 10uncu maddesine aykırı bulmuştur. Yasanın
iptal edilen bendi incelendiğinde, her yıl için 180 gün prim
ödeme koşulunun, sigortalının on yıldan az sigortalılığının
olması halinde işlediği görülmektedir. Örneğin,
sigortalının en az beş yıl sigortalı olması
halinde 900 gün, altı yıl sigortalı olması hâlinde
1.080 gün, yedi yıl sigortalı olması halinde 1.260 gün,
sekiz yıl sigortalı olması halinde 1.440 gün, dokuz
yıl sigortalı olması hâlinde 1.620 gün sigortalı
olması, aylık bağlanmasına yeterli olacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
bu durumda, herhangi bir sigortalının tescil tarihinden
itibaren tam beş yıl sonra vefat etmiş olması hâlinde,
bu sigortalının hak sahiplerinin ölüm sigortasından
aylık bağlanması için 900 gün prim ödenmesi yeterli olacağı
hâlde, sigortalının beş yılı aşan sigortalılık
süresi sonunda vefat etmesi hâlinde, örneğin, dokuz yıl sigorta
için 1.620 gün aranması Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır
değerli arkadaşlarım.
Bir başka deyişle,
beş yıl sigortalı olma koşulu ve beş yıl
için 900 gün prim ödeme asgari koşulunun yerine getirilmesi olduğu
hâlde, hatta beş yıl sigortalı iken vefat eden kişiye
aylık bağlanırken, örneğin, dokuz yıl sigortalı
olan kişiye 1.620 gün prim ödeme şartının aranması,
yani, asgari 900 gün prim ödeme
şartı yerine getirilmesine rağmen, 1.620 gün gibi prim
ödeme gününü tamamlayamamış olması hâlinde sigortalıya
aylık bağlanmaması, adalet ve hakkaniyetle bağdaşmamaktadır
değerli arkadaşlarım. Bu durum, Anayasanın sosyal
devlet ve eşitlik ilkesine aykırıdır.
Anayasa, devlet organlarının
ve idari makamların, bütün işlemlerinde kanun önünde
eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda olduğunu
belirtmektedir. Sosyal hukuk devletinde kişinin korunması,
sosyal güvenliğin ve sosyal adaletin sağlanmasıyla
olanaklıdır. Sosyal güvenlik, sosyal hukuk devleti niteliğini
de oluşturan temel kavramlardan birisidir. Anayasanın
60ıncı maddesinde Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.
denilmektedir. Bu hüküm, bireylere, yaşlılık, hastalık,
kaza, ölüm, malullük gibi sosyal riskler karşısında asgari
ölçüde bir yaşam düzeyi sağlamayı amaçlamaktadır.
Aynı maddenin ikinci fıkrasında Devlet, bu güvenliği
sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı
kurar. denilerek, bu görevin devlet tarafından oluşturulacak
kuruluşlar yoluyla yerine getirilmesi öngörülmektedir.
Anayasanın 2nci ve 60ıncı
maddeleri uyarınca, devletçe, sosyal güvenliğin ve sosyal
adaletin sağlanmasına elverişli ortamın yaratılması
ve bu anlamda, sosyal güvenlik alanında getirilecek bir haktan
aynı sosyal güvenlik kurumu içinde yer alan ve temelde birbirine
yakın konumda bulunan tüm sosyal sigortalıların dengeli
ve makul ölçü içerisinde yararlanmasını öngören düzenlemenin
gerçekleştirilmesi gerekir.
Buna göre, malullük veya henüz
yaşlılık aylığını alamayan sigortalıların
ölümü hâlinde, geçimi bu sigortalılara bağlı olan ve
ölüm nedeniyle bundan yoksun kalan kimseler için sigortalılık
süresi beş yıl olup, toplam 900 gün malullük, yaşlılık
ve ölüm sigortaları primi ödemiş durumda ölen bir sigortalının
hak sahiplerine aylık bağlanması suretiyle bu kişiler
yönünden sosyal güvenlik sağlanırken, prim ödeme gün sayısı
bu sigortalıya eşit ya da bundan daha fazla olan bir başka
sigortalının ölümü hâlinde, sigortalılık süresi
beş yıldan fazla olduğundan, prim ödeme gün sayısının
eksik kaldığı gerekçesiyle hak sahiplerine ölüm sigortalılığından
aylık bağlanmaması ve dolayısıyla, bu kişilerin
sosyal güvenlik hakkından mahrum bırakılmaları,
sosyal hukuk devleti ve sosyal güvenlik kurumunun temel ilkeleriyle
bağdaşmamaktadır.
Bir sosyal güvenlik kuruluşu
olan Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamı içinde bulunan, aynı
sosyal risklere karşı asgari ölçülerde güvence altına
alınan ve aynı kurallara bağlı olan sigortalılar,
aynı hukuki statü içinde özdeş durumda bulunan kişilerdir.
Aynı durumda bulunan kişilerin yasanın öngördüğü
haklardan aynı esaslara göre yararlandırılmaları
da eşitlik ilkesinin gereğidir.
Anayasanın 10uncu maddesi
yönünden 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 2422 sayılı
Yasa ile daha önceden yapılan düzenlemesi incelendiğinde,
birbiriyle aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmadığı açıkça görülmektedir. Bu kanun teklifi,
daha önce yapılan Anayasaya aykırılık teşkil
eden maddelerin düzeltilmesini sağlamaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
geçen aylarda kabul edilen ve sosyal güvenlik reformu adı altında
yapılan kanun değişikliği vatandaşlarımızı
oldukça mağdur edecek düzenlemeler getirdi. Bu düzenleme, çeşitli
nedenlerle ortaya çıkmış olan devletin finansman
açığını emeklinin sırtından çözmek için getirilmiş
ve emeklinin hakları ellerinden alınmıştır.
Onlar mağdur edilmişlerdir. Emekli olmak için insanlar, bugün
olandan daha çok çalışmak zorundadırlar. Emekli olduklarında
alacakları da bugün alacaklarından daha az olacaktır.
Emeklilik koşulları ağırlaştırılmıştır.
Kazanılmış hakları gasbedilmiştir değerli
arkadaşlarım. Sağlık alanında bugün sigortalılarımız
hastalıklarının gerektirdiği her türlü tedaviyi
talep etmek imkânına sahiptir. Bu imkân ortadan kaldırılmıştır.
Bu konuda yetki, yeni getirilen Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmiştir.
Sosyal Güvenlik Kurumu, öyle iştirakçinin, sigortalının,
vatandaşın tedavi olması için gerekli olan her türlü
harcamayı yapmak zorunda değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Yücesan.
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Devamla)
Bunun bir ölçüsü, bir sınırı vardır. Biz belli bir
harcamanın ötesine gitmeyiz deme yetkisine bu yasayla sahip kılınmıştır.
Bir başka deyişle, IMFye söz verildi, merak etmeyin,
sağlık harcamalarını da düşüreceğiz, denildi.
Hastalara az para ödenerek, sağlık harcamaları düşürülerek
IMFye verilen sözler yerine getirilecektir.
Çalışandan kısılarak,
çalışana yönelik sağlık harcamalarını
azaltarak bütçenin dengesine kaynak yaratılmaya çalışılması
kabul edilemez ve bana göre son derece yanlıştır.
Değerli arkadaşlarım,
1 Ocak 2007 tarihinden itibaren, emekli esnaf ve sanatkârlar, şirket
ortakları ile çalışan emekliler her ay asgari ücretinin
en az yüzde 33,5u kadar destek primini ödeyecekler. Otuz yıla yakın
SSK ve Bağ-Kur primi ödeyerek emekli olan vatandaşlarımızın
aldığı 450 YTL aylıkla geçinmesi mümkün değilken,
böyle bir uygulamaya gidilmesi, bana göre bir zulümdür değerli
arkadaşlarım.
Hükûmet açıkça insanları
kayıt dışına çıkmaya zorlamaktadır. Türkiyenin
gerçekten bir sosyal güvenlik reformuna ihtiyacı vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi bu reformu bir ihtiyaç olarak ortaya koyan
bir partidir. Ancak, kayıt dışı ekonomiyi ortadan
kaldırmaya yönelmeyen hiçbir sosyal güvenlik sisteminin adaletli
bir sonuç vermesi mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım,
AKPli arkadaşlarıma sesleniyorum: IMFnin değil, vatandaşların
taleplerine dikkat edin. Gelin, emekli olma umudu içinde çalışmakta
olan insanların geleceğe yönelik haklarını güçlendirerek,
onları eşitlik ve adalete kavuşturacak düzenlemeler
yapalım. Bizler, vatandaşlarımızın sorunlarına
çare bulmak için buradayız, sorunlarını artıracak,
onları mağdur edecek düzenlemeler yapmak için değil.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Anavatan Partisi
Grubu adına, İbrahim Özdoğan, Erzurum Milletvekili.
Buyurun Sayın Özdoğan.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 1249 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım değerli arkadaşlar.
Tabii, bu kanun teklifinin 2nci
maddesi, tarım işçilerini ve onların emekliliklerini
ilgilendiriyor. Konuya sadık kalacağım, ama, Sayın
Bakan, bu kürsüye çıkıp -kendilerine çok sevgi ve saygım
var, çok nazik insanlar- bizim, emeklilerin üzerinden siyaset yaptığımızı
muhalefetin- söylediler. Acaba, siyaset mi yapıyoruz, siyaset
yapmıyor muyuz? Ben, bir vatandaşın, bir gazete köşesine
şiirle isyanı diye dizelerini okumak istiyorum. İsyan!..
Bakın: Emekliyim, ben de bu vatanın ferdiyim. Sökeden, bir
gazete köşesine, Turan Deveci diye bir vatandaşımız,
emekli vatandaşımız göndermiş, şöyle diyor:
Sökeden emekli oldum Gürüne gidemem
Utancımdan hâlimi kimseye söyleyemem
Ölsem de, dilenci değilim,
kimseden para isteyemem
Oysa ben de bu vatanın emekli
bir ferdiyim
Öz mü öz Türküm, bu vatanın evladıyım
Hükûmetin emekliye yaptıklarından
dertliyim
Oysa ben de bu vatanın emekli
bir ferdiyim.
Başka söze hacet görmüyorum
değerli arkadaşlar.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
öncelikle, tarım, Türkiye için pek çok açıdan önem taşıyan
bir sektördür. Sosyal devlet anlayışının gerekli
kıldığı uygulamalar ve kamu işletmeleri nasıl
teker teker yok ediliyorsa, bir bütün olarak tarım sektörü de giderek
hızlanan bir saldırının hedefi durumundadır.
IMF, Dünya Bankası ve AB kaynaklı politikalarla, sektörün
küçültülmesi ve dışa bağımlı hâle getirilmesiyle
birlikte, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
taşra teşkilatı büyük ölçüde tasfiye edilmiştir.
Ülkemizin bitkisel ve hayvansal üretiminin artırılmasında,
çeşitlendirilmesinde ve iyileştirilmesinde önemli rol
oynamış olan çiftçilerimize uygun koşullarda tohumluk,
damızlık, fidan gibi girdiler sağlayan ve bütün bu hizmetleri
kâr amacı gütmeksizin ülkeye, halka ve çiftçiye hizmet anlayışıyla
yerine getiren Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü,
yani TİGEM, çiftliklerinin bir bölümünü özel sektöre kiralamıştır.
Değerli arkadaşlar, Türkiye
İstatistik Kurumu rakamlarına göre tarım, ormancılık,
avcılık ve balıkçılık sektöründe 7-8 milyon
insanımız çalışmaktadır. Her 3 çalışandan
en az 1i tarım sektöründedir. Bunların 500 binden fazlası
ücretli ve yevmiyeli, 3 milyondan fazlası kendi hesabına
çalışan ve işveren, 4 milyon civarındaki bir
kısmı ise ücretsiz aile işçisidir. Bu rakamlar on
beş yaş ve üzerindeki kişilere ilişkindir. Oysa,
tarımda on beş yaşından küçüklerin yaygın biçimde
çalıştığı bilinmektedir. Ayrıca, tarımda
1 milyonun üzerinde ücretli ve yevmiyeli işçinin bulunduğu
da tahmin edilmektedir.
Bunlardan başka, kamuya ait
tarım işletmelerinde çalışan sendikalı ve
hakları toplu sözleşmelerle düzenlenen işçiler
dışındaki tarım işçileri en korumasız
işçi grubunu oluşturmaktadır.
Bugün, yüz binlerce tarım
işçisi çalışma sürelerini düzenleyen kurallardan,
haftalık tatil ve yıllık ücretli izin haklarından,
işten çıkarılmaya karşı koruyucu düzenlemelerden,
ihbar ve kıdem tazminatlarından yoksun olarak çalışmaktadır.
İşçi sağlığı ve iş güvenliğine
ilişkin koruyucu düzenlemeler 50 ve daha az sayıda işçinin
çalıştığı işyerindeki tarım işçileri
için geçerli değildir.
Anavatan iktidarında, 1983
yılında kabul edilen 2925 sayılı Tarım
İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu ile tarımda süreksiz
işlerde çalışanları da kapsayan ve primleri
işçinin kendisi ödeyen, işverene herhangi bir prim ödeme
yükümlülüğü getirmeyen bir sistem getirilerek, tarım
işçilerinin mağduriyeti giderilmiştir.
Özel sektöre ait yerleşik tarım
işyerlerinde en önemli sorunlardan birisi sigortasız
işçi çalıştırmaktır. Gerçekte 50den fazla
işçi çalışıyor olsa bile, işçilerin önemli
bir bölümü kaçak çalıştırıldığından,
iş yerinde İş Kanunu hükümlerinin uygulattırılması
da mümkün olamamaktadır. Ayrıca, sektörün en korumasız
kesimini, gezici tarım işçileri oluşturmaktadır.
Kadın işçilerin yoğun olduğu ve çocukların
da aileleriyle birlikte çalıştığı bu kesim
elçi adı verilen tarım aracılarının ve büyük
toprak sahiplerinin insafına terk edilmiştir. Kendi kurdukları
çadırlarda sağlıksız şartlarda konaklayan ve
çoğunlukla parça başı ücretle kötü şartlarda çalışan
bu işçilerden, yalnızca kazaya uğradıklarında
ve öldüklerinde haberdar olunmaktadır. Köylüsüne, çiftçisine
ve çok zor şartlardaki yaşam şartları ile mücadele
eden bu insanlara karşı, devlet, her türlü sosyal güvenlik,
barınma, eğitim ve sağlık hizmetlerini -müracaat
hâlinde değil- ayaklarına kadar götürmek zorundadır.
Değerli arkadaşlar, hepimizin
bildiği gibi, 4857 sayılı İş Kanunu uyarınca
çıkarılan yönetmeliklerin bir bölümü işçi sağlığı
ve iş güvenliğine ilişkindir. Örneğin, 16 Haziran
2004 tarihinde yürürlüğe giren Ağır ve Tehlikeli
İşler Yönetmeliği, tarımsal ilaçların kullanılması,
hayvansal gübre işleri gibi bazı işlerde kadınların
ve on sekiz yaşını bitirmemiş gençlerin çalıştırılmasını
yasaklamaktadır; ancak, bu yasak, yalnızca 50den fazla
işçinin çalıştığı tarım iş yerleri
için geçerlidir. İşsizin çok, iş bulmanın zor,
iş güvencesinin ve işsizlik sigortasının yetersiz,
işverenlerin sendika üyesi olan işçilere karşı
acımasız olduğu şartlarda, sendikasız iş
yerlerindeki işçilerin haklarının korunması,
toplumun, işçi hakları konusunda daha duyarlı olmasını
gerekli kılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, tarım
işçilerinin çok önemli sorunları vardır; önce bunlara
çare bulmalıyız. Ölüm aylıklarıyla ilgili düzenleme
belki çok daha sonra gelmektedir. Mesela, sürekli göç, seyahat
hâlinde çalışmak zorunda bırakılan tarım
işçileri, yerleşik vatandaşlık haklarından
yararlanamamakta ve barınma, eğitim, sağlık, ulaşım,
sağlıklı çevre, vatandaşlık hizmetleri, yani
nüfusa kayıt, ikametgâh vesaire gibi en temel insan haklarından
mahrum bırakılmaktadırlar. Kayıt dışı
çalıştırıldıkları için sigorta, sendika,
sosyal güvence hakları verilmemektedir. Günlük 6 ila 12 YTL arasında
yevmiyelerle çalıştırılan tarım işçileri
on iki-on altı saatlere, hatta on sekiz saatlere varan iş
günü boyunca çalışmaya zorlanmaktadır.
Terör, yoksulluk ve işsizlik
gibi hayati zorunluluklardan çalışmaya gittiklerinde,
bölgede işçilerin ve ailelerinin barınmaları için
naylon çadırlarda kalmaları dayatılmakta, yaz ve
kış aylarındaki fiziki zorluklar nedeniyle işçiler,
aileleri sağlık sorunları yaşamaktadır.
Günlük yevmiyelerinin çok düşük
olması ve eğitim imkânlarından ailelerinin yararlanamaması
yüzünden, erkek, kadın, çocuk ve yaşlılar çalışmak
zorunda kalmaktadırlar.
Tarım işçiliğinin
yapılacağı bölgeye, işçiler, yasak olmasına
rağmen, kamyonlarla toplu olarak -tabii, bu insanlık dışı
bir şey- götürülmekte ve birçok trafik kazasında emekçilerin
ölmelerine ve yaralanmalarına sebep olunmaktadır.
Tarımsal üretimde kullanılan
tarım ilaçları işçilerin sağlıklarını
bozmakta ve kalıcı rahatsızlıklara sebep olmaktadır.
Adil olmayan iş bölümünün (yani,
çavuşluk, aracılık, elçilik gibi) oluşturduğu
sorunlar yüzünden tarım işçileri ezilmekte ve bu insanların
insafına bırakılmaktadır. Bu çok vahim bir durumdur.
Ayrıyeten, patronlar, yani işveren tarafından ücretleri
verilmemekte veya çok geç verilmektedir. Ağa, sanayici, esnaf
gibi patronların işçiyi köle gibi çalıştırma
çabaları da bulunmaktadır.
İşte bu yüzden değerli
arkadaşlar, tarım işçileri, insanca yaşayacakları
bir ücret, çalışma ve yaşam şartlarının düzenlenmesi
için yasal düzenlemelerin yapılması, barınma evleri
ve konut ihtiyaçlarının giderilmesi, sigorta, sendika,
emeklilik ve sosyal güvence haklarının tam olarak verilmesi,
sağlık ve eğitim hakkı, bir iş gününde en fazla
sekiz saat çalışmak, güvenli ulaşım hakkı istemektedirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özdoğan,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım,
tabii ki tarım işçilerinin sorunları bunlarla sınırlı
da değildir. Somut örnekler vermek gerekirse, AK Parti iktidarı
sayesinde çok zor durumda kalan üreticiler, bu yıl ektikleri
hiçbir üründen kâr edemezken, günlük yevmiyelerini alabilmek için
hasadı bekleyen tarım işçileri de, hâliyle zor durumda
kalmaktadırlar. Mesela, tarımın en yoğun olduğu
Çukurovaya her yıl Güney ve Güneydoğu Anadoludan gelen
binlerce tarım işçisi, ücretlerini alabilmek için ağalarının
ürününü satmasını beklemektedirler. Çoğunlukla pamuk
çapalama ve toplama işinde çalışan tarım işçileri,
son yıllarda fiyatların düşmesinden en az üreticiler
kadar etkilenmektedirler. Karpuzdan pamuğa kadar ekim, çapalama
ve toplama ücretleri ürünün satış fiyatına göre belirlendiğinden,
yevmiyeler genellikle düşük olmaktadır. Ürün hasat edilip
satılınca kadar günlük yevmiyeleri belli olmayan işçiler,
tarla sahiplerinden aldıkları avanslarla geçinmek zorunda
kalmaktadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Bir dakika daha istirham ediyorum.
BAŞKAN Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
AK Parti döneminde, tıpkı üreticiler gibi, bu tarım
işçileri de hayal kırıklığı yaşıyor.
Derme çatma çadırlarda zor şartlarda yaşam sürdüren bu
tarım işçisi yurttaşlarımız, kışın
üç ay süreyle kalacakları memleketlerine, özellikle bu
yıl parasız gitmişler ve perişan durumda kalmışlardır.
Değerli arkadaşlar, bir
de işin genel olarak bir sosyal güvenlik ve asgari geçim sorunu
bulunmaktadır ki, rakamlara bakıldığında
dar gelirlinin ve ücretli kesimin durumlarının tarım
işçilerinden bir farkı olmadığı ortaya
çıkıyor. Şimdi, deniliyor ki: Enflasyon düşüyor.
İyi, ama yoksulluktaki artış ne durumda? Ekim 2006 tarihi
itibarıyla açlık sınırı 565 YTL -bu, 700 küsur
YTLye çıktı, biliyoruz- yoksulluk sınırı
1.700 küsur YTLye, değerli arkadaşlar, çıkmıştır.
Sosyal açıdan taşıdığı anlam ve önem göz
önünde bulundurularak belirlenmesi salt yasa kurallarına
bırakılmayacak değerde olan asgari ücret, işçinin
gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi
zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak durumundadır
değerli arkadaşlarım.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Özdoğan.
Madde üzerinde, şahsı
adına Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Buyurun Sayın Kandoğan.
Süreniz beş dakika.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Madde, tarım işçilerinin
sosyal sigortalarla ilgili bir düzenlemesini ihtiva ediyor. Tabii, konu tarım
olunca, tarım işçileri olunca, tarımla ilgili olarak
bazı düşüncelerimizi de buradan ifade etmek istiyorum.
AK Parti Seçim Beyannamesi, sayfa
69; dikkatlerinize sunmak istiyorum: AK Parti Seçim Beyannamesi,
sayfa 69, Türkiyedeki tarımda girdi fiyatlarının yüksekliğinden,
ürün fiyatlarının düşüklüğünden bahsediyor ve
bir örnek veriyor Seçim Beyannamesinde: 1998 yılında Türkiyede
2 kilogram buğday satılarak 1 litre mazot alınabilirken
-2002 yılını kastediyor Seçim Beyannamesi- şimdi
6 kilogram buğday satarak 1 litre mazot alınabiliyor diyor.
AK Parti Seçim Beyannamesi, sayfa 69.
VAHİT KİRİŞCİ
(Adana) Destekler
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Şimdi, eleştirdiğiniz günden bugüne geliyoruz.
1998de hayal bile edemeyeceğiniz 2 kilogram buğday 1 litre
mazot paritesinden, bugün 7 kilogram buğday 1 litre mazot paritesine
gelinmiştir. Dört yıllık iktidarınızın
sonunda gelinen nokta, eleştirdiğiniz günün daha gerisine
gelmek olmuştur.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Ham
petrol fiyatlarının hesabını yap.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Geliyorum
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Yap,
hesabı yap.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Geliyorum
Şimdi, aynı 69uncu sayfa,
tarımın gayrisafi millî hasıla içerisindeki payının
yüzde 14e gerilediğini eleştiriyorsunuz. Seçim beyannamesi
sayfa 69.
VAHİT KİRİŞCİ
(Adana) Sadece bir tespit
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Şimdi, gelinen nedir? Şimdi gelinen nokta, gayrisafi millî
hasılanın yüzde 10una gelinmiştir. Yani, eleştirdiğiniz
noktadan bugün tarım çok daha geri noktalara gelmiştir.
Sayın Milletvekili buraya
geldi dedi ki: Türkiyede bir tek vatandaş varsa, cebine, bizim
dönemimizde geçmişe göre daha az para giren, bize oy vermesin.
Eğer, siz bunu söylüyorsanız, sizin oy oranınız yüzde
10ların çok altıdır Sayın Milletvekili. Ben size
bir teklifte bulunmuştum biliyorsunuz. Biz Karadenize gidiyorduk,
şöyle gel de Sayın Milletvekilim, bütün masraflarını
da biz karşılayalım, şöyle Karadenize bir gidelim
de fındık üreticisinin durumunu çıplak gözlerinizle
bir görelim demiştik.
ASIM AYKAN (Trabzon) Ben de sana
önce Denizliye uğrayalım demiştim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Gelmediniz. Şimdi, bütün Karadenizdeki fındık üreticileri
bu Hükûmet döneminde fındıkla ilgili cebine giren ile
çıkanın hesabını yapıyor.
Pamuk: Pamuk ne oldu? Pamuk bölgesinden
arkadaşlarımız var. Soruyorum: İktidara geldiğinizde
1 milyon 100 bin liraya pamuk satıldı bu ülkede, satılıyordu.
Şimdi ne kadar?
VAHİT KİRİŞCİ
(Adana) Destek
Destek
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Destekle beraber, Sayın Milletvekilim, Adanadansınız
VAHİT KİRİŞCİ
(Adana) 85 bin liraydı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
destekle beraber 1 milyon 100 bin lirayı buldunuz mu? Bulamadınız.
VAHİT KİRİŞCİ
(Adana) Şimdi 348 bin lira.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Şeker pancarı: Geldiğiniz günün altında fiyatlar.
Tütün üreticisi diye bir şey
kalmadı. Adanada, Malatyada fabrikalar kapalı, Denizlide
tütün üreticileri feryat ediyor. Türkiyenin en kaliteli tütününü
üreten tütün üreticisi vatandaşlarımız feryat ediyor.
Yani, hangi ürüne
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Dün fiyatı açıklandı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Üzüm: Üzümde bütün milletimiz kan ağlıyor. 1 milyon 100 bin,
1 milyon 200 bin liraya üzüm satılıyordu siz iktidara geldiğinizde,
bugün gidin bakalım, Çalda, Buldan-Yenicekentte, Manisada, Salihlide,
Alaşehirde üzüm fiyatlarının ne olduğuna bir bakın
değerli milletvekilleri.
Bakınız, bir de size ben
şöyle girdi fiyatlarını da söyleyeyim. Şimdi,
ürün fiyatlarını söylüyorum da, ürün fiyatları geri
gelmiş, girdi fiyatları da yukarı çıkmış.
Çeltik: Geldiğiniz gündeki
fiyatın altında çeltik fiyatları şimdi Sayın
Milletvekilim.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
O zaman aklın neredeydi?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Hayvancılık: Erzurumdan geldiniz. Hayvancılık
bitti, yok oldu hayvancılık, yok.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
Hayvancılığı boş ver, o zaman aklın neredeydi?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Şimdi, ürün fiyatları geri geliyor, girdi fiyatları
da yukarı çıkıyor. İşte mazot, aşağı
yukarı geldiğiniz günden beri yüzde 100 artmış,
gübre yüzde 80ler civarında artmış, tohumluk buğday
yüzde 60lar seviyesinde artmış, traktör yüzde 93 artmış.
Yani
VAHİT KİRİŞCİ
(Adana) Yalan ya, tümü yalan!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Şimdi, Sayın Milletvekilim, rakamlar burada, biraz sonra
gelin, deyin ki bizim
VAHİT KİRİŞCİ
(Adana) Kaymakamlığa benzemez burası!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Deyin,
biraz sonra gelin
Siz, Tarım Komisyonu Başkanısınız,
gelin, ürün fiyatlarını yok 1 milyon 100 bin lira değildi,
şeker pancarı 100 bin lira değildi, üzüm 1 milyon 100 bin
- 1 milyon 200 bin değildi deyin.
Ürün fiyatlarıyla traktör fiyatlarını
karşılaştırayım, bakın
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı)
Satışlarda ne kadar artma var?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Ha, satışlara da geleyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kandoğan,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Bakınız,
1998 yılında Türkiyede 48 bin adet traktör satılmış
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı)
Niye satın alıyorlar?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
2005 yılında da 30 bin. Yani, 1998 yılında satılan
traktöre ulaşabilmeniz için 18 bin daha traktör satılması
lazım Türkiyede Sayın Milletvekilim. Bunlar rakamlar,
resmî rakamlar bunlar.
Yani, siz, vatandaşın arasına
girmediğiniz için
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Bilemiyorsunuz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
tarımdaki durumu bilmiyorsunuz.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
Bırak ya!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Bakınız,
bir iki rakam daha vereyim: Kırsal kesimde açlık sınırının
altındaki nüfus yüzde 2,15 iken şimdi 2,36 olmuş. Yoksulluk
sınırının altındaki rakam, nüfus yüzde 37den
yüzde 40a çıkmış. Yani, tarımda geriye gidişin
en çarpıcı örnekleri bunlar. Tarımda 1,5 milyon insan
tarımı bırakmış, tarım dışı
alanlara gitmiş. Tarımda eğer memnunlarsa bu insanlar,
niçin yerini yurdunu bırakıp da büyük şehirlerde
iş arama peşine düşüyorlar? Eğer bahsettiğiniz
gibi tarım hakikaten iyiyse, bu insanlar niye İstanbulun
varoşlarında çok zor şartlar altında yaşamaya
geliyorlar?
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
Ben teşekkür ederim.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Hep
aynı şeyleri söylüyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
Siz de gelin söyleyin.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
İki adım ileri gitmedin.
BAŞKAN Şahsı
adına, Çorum Milletvekili Agâh Kafkas
Sayın Kafkas, buyurun efendim
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ya
şimdi tarıma mı geçtik? Sosyal güvenliği konuşuyorduk.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Tarım
var orada bak, tarım işçileri bu, tarım işçileri
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sosyal
güvenliği konuşurken tarıma geçtik.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Şimdi biraz önce konuşurken
Sayın
Biraz önceki konuşmacı arkadaşımız,
yok
İnsanlar, kulakları ile ağızları arasındaki
mesafeyi açarlarsa, yanlış yapmış olurlar dedim.
Maalesef, arkadaşımız, hâlâ, Karadeniz filan diyor.
Denizliye gidelim dedik. Seninle önce bir
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) 50
bin kişiyle miting yaptık.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Seninle önce
bir Denizliye gideceğiz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) 50
bin kişi vardı Denizlide, 50 bin.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Sen, önce
bir Denizliye git, yaptığın ihanetlerin millete hesabını
ver. Ondan sonra, gel buraya, seninle istediğin yere gidelim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) 50
bin kişi vardı, 50 bin.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Sen bırak
oraları, bırak oraları.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) 50
bin kişi vardı.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Bırak
oraları.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) 50
bin kişi vardı.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Şimdi,
biz şunu söyledik: Rakamları konuştururuz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
Çeltiği söyle.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Rakamları
konuştururuz.
Burada memurun, asgari ücretin
de burada rakamları var. En düşük, emekliye verdiğimiz
rakamlar da var. Ben -net rakamlar- herkese açık söylüyorum. Bir
tek bir yerde, başa baş, enflasyon kadar zam yapmışız,
o da Türkiyedeki milletvekillerine, yani, kendimize haksızlık
yapmışız. Onun ötesinde, Türkiyede gelir gruplarının
tamamı reel artış almışlardır, reel artış
almışlardır. Teker teker rakamları yukarıdan
sayarız ve bunu, biz, yüzde 10 mu olacak, 5 mi olacak, 20 mi olacak
Barajın altından yukarıya doğru bakanların
boy ölçme şansları yok tabii. Yani, barajın altından
baktığınız için, boy ölçme şansınız
yok. Rakamlar ortada. Hiçbir gelir grubumuzda geriye gidiş söz
konusu değildir, reel artışlar söz konusudur.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) Memurlar
yüzde 2,1 gerilemiştir.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) Bir
sendikacı olarak mı bunu söylüyorsun?
AGÂH KAFKAS (Devamla) Tarımdaki
desteklere baktığınız zaman
Bizim aldığımızdaki
desteklere baktığınız zaman, 2001de 917 milyar destek
verilmiş, 2002de 2 katrilyon 648, bu yıl ödenen tarımsal
destek 5 katrilyon 409 milyar
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Pancar ekicilerinin durumu ne olacak Başkan, pancar ekicilerinin?
AGÂH KAFKAS (Devamla)
ve tarımsal
KİTlerdeki destekleri de saydığınız zaman, 7
katrilyon 404 milyar lira tarıma destek vermişiz. Bu tarıma
sağlanan destek, bugüne kadarki verilen desteğin en üst düzeyidir.
Doğrudur, girdi maliyetleri fazladır, gübre desteği
verdik. Petrol fiyatları dünya piyasasının üzerinde
artmıştır, petrol desteği verdik. Bizim aldığımızda,
dünyada petrol 14 dolarla 20 dolar arasındaki banttaydı,
60la 70 dolar arasındaki bantta seyrediyor; bundan çiftçimiz
etkilenmesin diye petrol desteği verdik.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Agâh Bey, geldiğinde pancar kaç paraydı, şimdi kaç para?
AGÂH KAFKAS (Devamla) Bakın,
burada, bir defa bir şeyi doğru ortaya koyuyor olmamız
lazım. Biraz önce arkadaşımız çıkıyor
bir önerge veriyor.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Pancar kaç para?
AGÂH KAFKAS (Devamla) Sanki, yurt
dışındaki işçilerin sorunlarını tartışıyor
burada.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Pancar kaç para?
AGÂH KAFKAS (Devamla) Verdiği
önerge, madde metninin
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Pancar kaç para?
AGÂH KAFKAS (Devamla) Bakın,
ben bir örnek veriyorum size. Verdiği önerge, madde metninin aynısı
ve aynısını yazarken, biz, kazara madde metnini kabul
edersek, madde metnini de işlemez hale getiriyor cümle bozukluklarıyla.
Burada çıkıyor, hiç önergeyle alakası olmadan, yurt
dışındaki müteahhitlerin ve çalışan işçilerin
sorunlarını filan diye anlatıyor. Burada da önerge
reddedilince
Bu ucuz siyaseti bırakın ya
Önerge reddedilince
sanki yurt dışındaki işçilere bir hak verilecekti
de, AK Parti Grubu olarak da biz bunu reddetmiş oluyoruz. Böyle
bir şey yok! Siyasetin bu küçük manevralarının, ucuz manevralarının
biraz dışına çıkarsanız
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Pancar fiyatı, pancar
AGÂH KAFKAS (Devamla)
kendinize
de iyilik yapmış olursunuz, haksızlık da yapmamış
olursunuz.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Sayın Başkan, pancar fiyatı
Çorumdaki pancar çiftçisinin
durumu nedir?
AGÂH KAFKAS (Tokat) Yine, konuşmacılardan
bir kısmı çıkıyor, burada diyor ki: İlaç fiyatlarında
şu kadar artış oldu, ilaç harcamalarında
Yahu,
bir sosyal demokrat milletvekili arkadaşımız,
sağlığa niye fazla para harcadınız diyor!
Şimdi, bunu anlamak çok zor bir iş. Tabii, kardeşim, dün,
SSKnın sağlık harcamaları arttı, artacağını
bile bile bu düzenlemeyi yaptık, çünkü, sağlığın
bedeli olmaz. İnsanımıza adam gibi bir sağlık
hizmeti sunmak için bunları yaptık. Dün ilaç alamıyordu,
ucuzdu, hiç ilaç vermezseniz, hiç de para vermezsiniz.
HARUN AKIN (Zonguldak) Kanserli
hastalar ölüyor. Konuşuyorsun orada boşuna.
AGÂH KAFKAS (Devamla) O zaman, bakın
HARUN AKIN (Zonguldak) Boşuna
konuşuyorsun.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Birisi de
diyor ki
HARUN AKIN (Zonguldak) Kanserli
hastalar kemoterapi olamıyor. Para vermiyorsunuz.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Bakın,
sağlığı konuşmaya kalktığınız
zaman sağlığınız bozulur.
HARUN AKIN (Zonguldak) Ben yaşayan
bir insanım.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Sizin, bizim
uyguladığımız sağlıkta dönüşüm programını
HARUN AKIN (Zonguldak) Bir
şey bilmiyorsun, konuşuyorsun!
AGÂH KAFKAS (Devamla)
sağlıkta
yaptığımız iyileştirmeleri konuşmaya
kalkarsak
HARUN AKIN (Zonguldak) Hastanelere
para ödemiyorsunuz.
AGÂH KAFKAS (Devamla)
burada
tartışmaya kalkarsak sağlığınız bozulur.
Senin sağlığın onu tartışmaya yetmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım.
HARUN AKIN (Zonguldak) İlaç
parasını ödemiyorsunuz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Pancar üreticilerinin devletten alacağı paralar var Sayın
Kafkas.
BAŞKAN Sayın Kafkas, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Şimdi,
bir bütünsel olarak olaylara bakmayı bir kenara bırakıp
hep ayrıntılara takılıp, ayrıntıları
böyle cımbızla çekip, onları abartıp, ondan sonra
da bunun üzerinde siyaset yapmaya kalkarsanız
HARUN AKIN (Zonguldak) Ne ayıbı,
kanser hastasına para ödemiyorsunuz kardeşim, ne ayıbı!
AGÂH KAFKAS (Devamla) Bizim dönemimizde
hiç kimse hastanelerde rehin kalmadı.
HARUN AKIN (Zonguldak) Kanser hastası,
kanser
AGÂH KAFKAS (Devamla) Biz kimsesizlerin
kimi olduğumuz iddiasını hayata geçirdik, hayata
geçirdik. Onun için, önce önünüze bakacaksınız. (AK Parti
sıralarından Bravo sesleri, alışlar)
HARUN AKIN (Zonguldak) Kanser hastalarının
parasını ödemiyorsunuz. Donörlerin parasını
ödemiyorsunuz, ne konuşuyorsun!
AGÂH KAFKAS (Devamla) Varsa böyle
bir problem, getir, çözelim. Yok öyle bir şey. Yok öyle bir
şey.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Kefil oluyoruz, kefil!
AGÂH KAFKAS (Devamla) İstismar
etmenize de izin vermeyeceğiz diyorum.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Hastalara kefil olmazsak hastanelerden çıkamıyorlar.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Bizimle bu
ülke sağlığa kavuşmuştur, daha da sağlığa
kavuşmaya devam edecektir.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Senin sağlığını da bozmuş bu Hükûmet!
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)
Agâh Bey, şu pancarın durumu nedir, pancarın?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özdoğan mikrofonunuz
açık. Soru soracak mısınız?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
Soracağım.
BAŞKAN Soracaksınız
Peki
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın
Başkanım, müsaade etsinler de şu yasayı bitirelim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Birinci sorum: Sayın Bakanım,
emeklilerimiz, bilindiği gibi, toplumumuzun en dar
imkânlı kesimlerindendir. Yol parası nedeniyle sokağa
çıkamayan çok sayıda emeklimiz vardır. Bu emekliler
tüm sosyal yaşamın dışına itilmiş vaziyettedirler.
Hükûmetiniz, emeklilerin sosyal yaşama katılımına
destek olacak herhangi bir proje yürütmüş müdür?
İkinci sorum: Değerli Bakanım,
TİGEMin başlattığı bir uygulama bulunmakta.
Bu uygulamaya göre, TİGEMe bağlı tarım işletmelerinde
traktör kullanımı, tohum hazırlama, sulama, sağım
tesisi, sığır, koyun ve at gibi damızlık hayvanların
bakımında çalışmak isteyen kişilere Türkiye
İş Kurumu tarafından eğitim verilerek, sertifika
verilecektir. Ama, bu, sadece TİGEMin kendisine bağlı
işletmelerde hizmet alımı yoluyla çalıştırılacak
işçilerin eğitime tabi tutularak sertifikalandırılmasıyla
ilgili. Aslında, yaygınlaştırırsak, tarım
sektöründe eğitimli ara eleman yetersizliği de giderilemez
mi?
Üçüncü sorum: Uluslararası
Çalışma Örgütü ILOnun istatistikleri, iş kazaları
ve meslek hastalıkları yönünden madencilik ve inşaat
sektörünün ardından en tehlikeli sektörün tarım olduğunu
göstermektedir. Diğer sektörlerde olduğu gibi, tarım
sektöründe de işçi sayısını azaltma ve özelleştirme
politikaları nedeniyle sendikalı işçi sayısı
giderek düşmektedir. Bu durum tarım işçisini çırılçıplak
korumasız hale düşürmez mi?
Diğer bir sorum: Ülkemizin tarım
sektöründe ekonomik olarak genellikle çok küçük ölçekli işletmelerin
bulunması sebebiyle, tarım iş yerlerinin tamamında
İş Kanunu hükümlerinin uygulanmamasının getireceği
güçlükler dikkate alınarak 50 işçi çalıştırma
kriteri getirilmiştir. Sanki
başka sektörlerdeki küçük iş yerlerinde İş Kanunu
hükümlerini uygulamak kolaymış gibi, iki satırlık
bir gerekçeyle tarım işçilerinin çok büyük bir bölümü yine
kapsam dışında bırakılmıştır. Bu
durum tarım işçilerini hiçe saymak değil midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Ramazan Kerim Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aracılığınızla
Sayın Bakana birkaç soru yöneltmek istiyorum.
Üç yıl önceki fiyatlar, toklu
fiyatları 150 bin lira iken bugün fiyatlar 3 misli azalmıştır.
Yine, pancar fiyatı 114 bin liradan, bugün -iki gün önce pancar
fiyatlarını açıkladınız- 89 kuruşa
düşmüştür kilosu. Bu düşüşler yaşanırken
Bağ-Kur primlerinde indirim yapmayı düşünüyor musunuz?
Vatandaş, berber, terzi, şoför Bağ-Kur primlerini ödeyemediklerini
gittiğimiz her platformda dile getiriyorlar. Bu primlerin çok
yüksek olduğunu, ödeme yapamadıklarını belirtiyorlar.
En kısa zamanda Bağ-Kur primlerini makul seviyeye düşürmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Geçen hafta Cumartesi günü Denizlide,
50 bin kişinin katılımıyla son yılların
en büyük ve görkemli mitingini yaptık. Bu mitinge katılan
vatandaşlarımızın büyük çoğunlu, tarımdan
tarım dışına göç eden nüfusun ve son yıllarda
tarımda uygulanan ekonomik politikalardan dolayı çok büyük
bir mağduriyet içerisinde olduklarını ifade ettiler.
Sayın İçişleri Bakanımız
da burada iken, tarımdan ayrılan bu nüfusumuz, büyük
şehirlerde, çok zor şartlar altında, iş aramak için
yerlerinden, yurtlarından ayrılmak durumunda kalmışlardır.
Bu politikalar devam edecek olursa büyük şehirlerde ciddi manada
sıkıntılar yaşanacağı gerçeğinden
hareketle, tarımla ilgili olarak yeni tedbirler almayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
Sayın Bakanım...
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) Sayın Başkanım,
müsaade ederseniz, biz bunların cevaplarını yazılı
olarak sunacağız.
BAŞKAN Teşekkür ederim,
sağ olun.
Evet, madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 506 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 93- Bu Kanunun
66 ncı maddesinin c) bendi ile
17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı Tarım İşçileri
Sosyal Sigortalar Kanununun 26 ncı maddesinin a) bendinde yapılan
değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce
bu değişiklikle öngörülen şartları yerine getiren
sigortalının hak sahiplerinin aylıkları bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ödeme dönemi başından
geçerli olmak üzere başlatılır.
BAŞKAN Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin.
Sayın Çetin, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
görüşülmekte olan kanun teklifinin 3üncü maddesi üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, önce,
bu 3üncü maddede teknik bir konuya açıklık getireceğim.
Ancak, görüyorum ki, malullerle
ilgili konu AKP Grubunu gerçekten çok fazla ilgilendirmiyor.
Eğer tavrınız düzgün olmuş olsa, şu saate kadar
bu kanun çıkmış olacaktı. Arkadaşlar da,
şimdi, herhâlde, kanunun çıkmasını istemiyorlar
ki, ayrılıyorlar Genel Kuruldan.
Değerli arkadaşlar, bakınız,
burada bir düzenleme var. Düzenlemede diyoruz ki geçici madde
93e göre: Bu Kanunun 66 ncı
maddesinin c) bendi ile 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı
Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun 26
ncı maddesinin a) bendinde yapılan değişikliğin
yürürlüğe girdiği tarihten önce bu değişiklikle
öngörülen şartları yerine getiren sigortalının
hak sahiplerinin aylıkları bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihi takip eden ödeme dönemi başından geçerli olmak üzere
başlatılır diyor. Bu kanunun özünde bir bakıma da
bu düzenleme yatıyor.
Gerekçeye baktığımız
zaman, gerçekten, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği düzenlemeyi
doldurmayı sanki hedeflemiş, sanki AKP malul yurttaşlarımızdan
hak mağduru konumuna, o düzenleme yüzünden hak mağduru durumuna
düşmüş olanların haklarını teslim ediyormuş
gibi bir anlam çıkıyor. Ama, biraz evvel de tanık olduğunuz
gibi, tartıştık konuyu. Konuda, maalesef, malulün maluliyet
maaşından, birikmiş maluliyet maaşından bile
kısıntı yapmayı seçmiş olan, yani hortumları
kestik, damardan girdik diyerek yola çıkıp Dünya Bankası,
IMFnin her buyruğunu, her kuralını -hemen hemen- yerine
getirmeyi alışkanlık haline getirenler malullerin
birikmişlerini vermekten kaçınıyorlar.
Yani, bu düzenlemede bu konuyu
düzeltmek için önerge verdik, önergeye hiç olmazsa milletvekili arkadaşlarımın
destek vermesini rica ediyorum. Çünkü, değerli arkadaşlar,
gerekçede -çok güzel bir düzenleme- denilmiş ki: Demin söylediğim
506 sayılı Kanun'un 66/(c) ile 2925 sayılı Kanun'un
26ncı maddesi (a) bentlerinin düzenlenmesi ve bu hükümlerin
yürürlüğe girdiği tarihten önce ölen sigortalının
ölüm tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan hükümlere göre aylık
almaya hak kazanamayan hak sahiplerine bu düzenlemede öngörülen
şartları taşımaları hâlinde ölüm tarihi itibarıyla
hesaplanan ve daha sonraki artışlara uygulanan aylıkları
verilir diyorsunuz. Ben de buna alkış tutuyorum, ama, geçici
93le -aylıkları ölüm tarihinden güncelleyerek bugüne getiriyorsunuz
fakat- bu adaletsizliğe neden olan, hak mağduru sakatın,
malulün maaşını, birikmişini vermiyorsunuz. Gerekçe:
Altından kalkamayız.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede,
şu anda, 2006 yılı Ağustos ayı itibarıyla
maluliyet maaşı alan 63.234 yurttaşımız var.
2005 yılında, on iki ay boyunca maaş bağlanan 3.715
kişi var, maluliyet maaşı. Yani, hak mağduru konumuna
düşmüş olan malul yurttaş sayımız, öyle zannediyorum
ki, hepsi haklarına erişmek için ayağa kalksalar bile
300ü, 500ü bulmaz. 300-500 malulün sıkıntısını
giderme yerine, efendim, ekonomik darboğazı aşma
adına onlardan medet umacaksınız, onların haklarını
kısıtlayacaksınız, sosyal devlet yürüyor diyeceksiniz,
hastaneler iyi işliyor diyeceksiniz, Sayın Kafkas.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Dünden daha
iyi.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Öyle zannediyorum ki, bu sosyal devletteki tahribat seni de tahribata
uğratmış. Sen sendikacıyken böyle değildin.
Hastalanmışsın, gerçekten hastalanmışsın.
(CHP sıralarından alkışlar) Ben senin sendikacılığını
biliyorum.
Değerli arkadaşlar, bakın,
şimdi, hastaneler
Ben özüne döneyim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Siz yasayı,
teklifi iyi anlamamışsınız.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Yasayı çok iyi anladım Sayın Kacır. Çok iyi bilirim
bu yasaları. Bakınız, buradaki düzenlemeyle
ÜNAL KACIR (İstanbul) Hiç anlamamışsınız.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Sen bir daha oku, Türkçeyi eğer anlıyorsan. Bir gerekçeyi
oku, bir de malulleri nasıl kandırdığınıza
ilişkin 3üncü maddeyi okuyun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ben çok
iyi okudum.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Maddenin düzeltilmeye ihtiyacı var. Bu maddeyi düzeltin, değerli
arkadaşlar.
Malul yurttaşlarıma sesleniyorum:
AKP hakkınızı gasp ediyor, Anayasa Mahkemesinin verdiği
hakkı elinizden alıyor, uyanın!
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
Onlar size inanmaz.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
Öyle bir şey yok, açıkladık.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bakınız,
sosyal devlet diyoruz da, düşünün, maluliyet maaşı
alan bir vatandaştan bile medet uman, onun parasına göz diken
bir anlayış, nasıl, sosyal devlet anlayışı
olabilir? İşte, kabul ettiremedin. Sen de kabul ettiremedin
Kafkas. Sen de kabul ettiremedin. Senden de rica ettim. Gel, düzelt
bunu, düzeltelim dedim.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Anlaştık
dediniz.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Anlaşamıyorsunuz. Seni de dinlemiyorlar. Sen de hastalanmışsın.
Değerli arkadaşlar, gerçekten,
5510 sayılı Yasa 1/1/2007de yürürlüğe girecek. Şimdi,
biz, bu yasayı Anayasa Mahkemesinin verdiği kararı
yerine getirmek için çıkarıyoruz, bu bir gerçeklik, yani,
bu yanlış, AKP Hükûmeti döneminde ya da bu Meclis yasama döneminde
yapılmadı. Ne zaman? Taa geçmişten günümüze gelen bir
yanlışı düzeltiyoruz, ama, demin de söylediğim,
bir önceki 1inci maddede: Benzer Anayasaya aykırılıklar
nedeniyle pek çok maddede yeniden düzenlemeler yapıyoruz.
Bakınız, 5510 sayılı
Yasa daha yürürlüğe girmedi. Haziran ayında 5489 sayılı
Tasarı olarak burada görüştük. Görüşürken dedik ki
-alt komisyonlarda, komisyonlarda görüştük- bunu -70 milyon
yurttaşımızı ilgilendiren bir kanun bu- madde madde
görüşelim, bütün yurttaşlarımız bu kanundan haberdar
olsun dedik. Ne yaptınız? Öyle bir kanunu halktan kaçırmak
için, Meclisten kaçırmak için, gruplardan kaçırmak için Temel
kanun görüşeceğiz. dediniz. Toplumun bütün kesimleri
bir bakıma infial hâlindeydi.
Sayın Bakanımız burada
yok. Sayın Bakan da övünüyor, popülizm yapmakla suçluyor bizi,
ama, ne oldu? Yasa daha yürürlüğe girmedi. Emeklilerin,
Bağ-Kur ve SSK emeklilerinin geçinemedikleri için, çocuklarına,
torunlarına harçlık verebilmek için, yaşamlarında
hiç olmazsa muhannete muhtaç olmamak için, ya bir küçük bakkal
dükkânını soğukta tir tir titreyerek bekliyor ya da bir
yerde taksi şoförlüğü yapacak. Siz, ona Ya kapatırsın,
ya taksicilik yapmazsın, değilse senin yüzde 10 primini
yüzde 33,5 keseceğim. dediniz. Ben, bunu, alt komisyonda ve Komisyonda
söyledim. Dedim ki, yanlış yapıyorsunuz. Bu düzenleme
5510un 80inci maddesinde, 81inci maddesinde, 30uncu maddesinde
var. Sayın Kafkas Reform yapıyoruz. diyordu.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Evet.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Sayın Bakan da reformdan söz ediyordu. Ne oldu? Emekliler isyan
etti.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Nerede?
İZZET ÇETİN (Devamla)
Emekliler isyan edince, şimdi Sayın Bakan da, ilk grup
adına konuşan Sayın Cantimur da
Özür dilerim, Cantimur
değil, başka bir arkadaşımızdı, değiştirilebilir
dedi.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Değiştirilebilir.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Ya, yürürlüğe girmemiş Yasa. Kardeşim, daha Yasa yürürlüğe
girmeden değiştirmeye kalkıyorsunuz. Meclisi pösteki
ayıklatır gibi meşgul etmeye ne hakkınız var?
Muhalefeti biraz dinleseniz ya! Böyle yasa olur mu? Yürürlüğe
girmemiş, değiştireceksiniz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Meclisin dakikası 13 milyar.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, yasa yapma tekniğine uy. Yasayı
yaparken toplumun yasadan ilgilenecek, etkilenecek kesimlerini
dinle, muhalefeti dinle. CHPnin katkı vermediği her yasanız
Anayasa Mahkemesinden dönüyor. Biraz uyanın, biraz dinleyin.
Biz ülkemizi seviyoruz, halkı ezmenizden rahatsızlık
duyuyoruz. Halkımızı ezdirmeyeceğiz diyoruz.
Ülkemizi soydurmayacağız diyoruz, vatanımızı
böldürmeyeceğiz diyoruz, daha ne diyelim.
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
Ne çok konuştun! Hep boş laflar.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Hep dolu laflar bunlar.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Anlayın bizi arkadaşlar. Bu ülkenin her harcında Cumhuriyet
Halk Partili her yurttaşın payı var.
Değerli arkadaşlar
(AK
Parti sıralarından gürültüler)
AGÂH KAFKAS (Çorum) Vatanı
bölmeye çalışan şerefsizdir. Sen kimi suçluyorsun vatanı
bölmekle?
İZZET ÇETİN (Devamla)
Bak Sayın Kafkas, OECD ne diyor sana? Sendikacısın
AGÂH KAFKAS (Çorum) Kimi suçluyorsun?
İZZET ÇETİN (Devamla)
Kıdem tazminatını kaldır, diyor sana. Asgari ücretin
yüksek, diyor.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Vatanı
bölmekle ne alakası var?
İZZET ÇETİN (Devamla)
Kıdem tazminatını kaldır, diyor. Emeklilerden
AGÂH KAFKAS (Çorum) Ayıp be!
Vatan kim, sen kim be!
İZZET ÇETİN (Devamla)
Bak, yeniden, 2004te getirdiğiniz geri tepti. Emeklilerden
sağlık primi alın, diyor. Sen uyacak mısın, uymayacak
mısın? Sosyal devleti nasıl koruyacaksın? Demin
sana söyledim. Bak, yazılı soru önergem burada, Sayın
Bakana. 2006 yılı Kasım ayında yayınlanan SSK
istatistik bültenlerinde yer alan bilgilere göre, 2004 yılında
6 milyar
6,635 katrilyon lira olan toplam sağlık harcaması
SSK hastanelerinin devrinin ardından 2006 yılında
11,5 katrilyona yükselmiş. 2004 yılında 2,687 katrilyon
olan ilaç harcaması da yüzde 103 artışla 5,5 katrilyona
yükselmiş ve işte yüreği olan soruyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AGÂH KAFKAS (Çorum) Evet
Kaç hastaya
bakmışız?
BAŞKAN Sayın Çetin, konuşmanızı
tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Sadece yerli değil, yabancı işbirlikçilerinizi de,
yabancı Ali Dibolarınızı da güçlendirmeye çalışıyorsunuz.
Biz bunlara engel oluyoruz Cumhuriyet Halk Partisi olarak.
Hepinize saygılar sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ÜNAL KACIR (İstanbul) Size
bu konu anlatıldığı hâlde burada yanlış
anlatmayı siyaset zannediyorsunuz. Çok çirkin bir siyaset.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
Tek kelimem yanlış değil Sayın Kacır, bir daha
oku.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Sayın
Başkanım, sataşmaya ilişkin iki dakika söz istiyorum.
BAŞKAN Yalnız, süremiz
doldu.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
kimsenin ülkeyi bölmeye ne gücü yeter ne kudreti yeter. Yani, söylendiği
zaman hiç ondan dolayı endişe etmeyin.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Sataşmaya
ilişkin Sayın Başkan, bir dakika.
BAŞKAN Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, çalışma süremiz için
alınan karar 20.00de dolmaktadır ve şu anda da iki dakikalık
bir süremiz kalmıştır. Başka bir arkadaşımıza
söz verip tamamlatma imkânım yoktur.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Sayın
Başkanım, sataşmayı bu iki dakikada
BAŞKAN Alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için 12 Aralık 2006 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum. Sizlere ve bizi televizyonları
başında izleyen vatandaşlarımıza hayırlı
geceler ve iyi bir hafta sonu diliyorum.
Kapanma Saati: 19.57