DÖNEM:
22 CİLT: 139 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
31inci Birleşim
13
Aralık 2006 Çarşamba
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Konya Milletvekili Mustafa
Ünaldının, Mevlânâ Celâleddin Ruminin 800üncü ölüm yıl dönümü
ile 733üncü Şebiarus vuslat törenleri münasebetiyle, Mevlânâ
misyonunun ülke sathına daha etkili şekilde yayılmasını
sağlamanın önemine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Eskişehir Milletvekili
Mehmet Ali Arıkanın, Eskişehir tüccar ve esnafının
Toplu Konut İdaresiyle olan sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Kars Milletvekili Yusuf Selahattin
Beyribeyin, israf edilen kamu kaynaklarının ve atıl yatırımların
ülke ekonomisine etkilerine ve bu konuda alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Amasya Milletvekili Mustafa
Sayar ve 22 milletvekilinin, Mustafa Taylan Özgür cinayetinin aydınlatılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/404)
2.- Balıkesir Milletvekili
Turhan Çömez ve 34 milletvekilinin, çocuklara yönelik cinsel sömürünün
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/405)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla Koçun İngiltereye yaptığı resmî ziyarete
katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1163)
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/394) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmesinin görüşme
gününe ilişkin CHP Grubu önerisi
V. - SEÇİMLER
A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE
SEÇİM
1.- Dışişleri ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri
Mehmet Daniş ve İbrahim Köşderenin, Gelibolu Yarımadası
Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı:
305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
4.- Diyarbakır Milletvekili
Osman Aslanın; Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu (2/843) (S. Sayısı: 1241)
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı
Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/775) (S. Sayısı:
1209)
6.- Bursa Milletvekili Şevket
Orhan ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Salinin; 2863 Sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun Bir
Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (2/461) (S. Sayısı: 970e 1 inci Ek)
7.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Mısır Arap Cumhuriyeti Arasında Bir Serbest Ticaret
Alanı Tesis Eden Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1224) (S. Sayısı: 1244)
8.- Kimyasal Silahların Geliştirilmesi,
Üretimi, Stoklanması ve Kullanımının Yasaklanması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporları (1/1111) (S. Sayısı: 1229)
VII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Erzurum Milletvekili İbrahim
Özdoğanın, Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmazın,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VIII. - OYLAMALAR
1.- Terör ve Terörle Mücadeleden
Doğan Zararların Karşılanması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine
verilen oyların sonucu
2.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Mısır Arap Cumhuriyeti Arasında Bir Serbest Ticaret
Alanı Tesis Eden Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısına verilen oyların
sonucu
I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00te
açılarak beş oturum yaptı.
Bursa Milletvekili Zafer Hıdıroğlu,
Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası münasebetiyle,
yerli mallarına sahip çıkmanın sanayinin ve ekonominin
gelişmesine yapacağı katkılara,
Şanlıurfa Milletvekili
Mehmet Atilla Maraş, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin
kabulünün 58inci yıl dönümü ve İnsan Hakları Günü münasebetiyle,
insan onurunun korunması ve insana olan saygının artması
noktasında, insan hak ve özgürlüklerinin gündemde tutulmasının,
insanın bu gezegenin en saygın üyesi olduğu bilincine
varılmasının ve bu bilincin yaygınlaştırılmasının
önemine,
İlişkin gündem dışı
birer konuşma yaptılar.
Sinop Milletvekili Engin Altayın,
orman köylülerinin sorunları ile orman idare ve işletmelerinde
çalışan geçici işçilerin durumuna ilişkin gündem
dışı konuşmasına Çevre ve Orman Bakanı
Osman Pepe cevap verdi.
İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz, Sinop Milletvekili Engin Altayın, konuşmasında,
Partisine sataştığı iddiasıyla bir açıklamada
bulundu.
Manisa Milletvekili Mehmet Çerçinin,
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor,
Mardin Milletvekili Muharrem Doğanın,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm,
Komisyonu üyeliklerinden çekildiklerine,
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir
Ateş ve 23 milletvekilinin, bankacılık sektöründe yabancı
sermaye payındaki artışın doğuracağı
etkilerin araştırılması amacıyla (10/403) Meclis
araştırması açılmasına,
İlişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; Meclis araştırması önergesinin
gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin, sırası
geldiğinde yapılacağı;
Gündemin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmının, 298inci sırasında yer alan (8/28) ile
313üncü sırasında yer alan (8/33) esas numaralı genel
görüşme önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
9/1/2007 Salı günkü birleşiminde ve birlikte yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edildiği;
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, Muhtar Ödeneklerinin Artırılmasına
ve Sosyal Güvenliklerine (2/757),
Ankara Milletvekili Yılmaz
Ateşin, Ankara İline Bağlı Çayyolu Adıyla Yeni
Bir İlçe Kurulmasına (2/741),
İlişkin Kanun Tekliflerinin
İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra,
kabul edilmedikleri,
Açıklandı.
Anavatan Partisi Grubuna düşen
ve,
Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda açık bulunan
1 üyeliğe, Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan,
Plan ve Bütçe Komisyonunda
açık bulunan 1 üyeliğe, Mardin Milletvekili Muharrem Doğan,
Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda
açık bulunan 1 üyeliğe, Kars Milletvekili Selami Yiğit,
Kamu İktisadî Teşebbüsleri
Komisyonunda açık bulunan 1 üyeliğe, Muğla Milletvekili
Hasan Özyer,
Seçildi.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının:
1inci sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin
(2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri
alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2nci sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3üncü sırasında bulunan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/1115) (S. Sayısı:
1147),
Kanun Tasarılarının
görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından;
Ertelendi.
4üncü sırasında bulunan,
Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur'un, Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
(2/874) (S. Sayısı: 1249) görüşmeleri tamamlanarak kabul
edilip kanunlaştığı açıklandı.
5inci sırasında bulunan,
Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın, Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin (2/843) (S. Sayısı: 1241) tümü üzerinde bir
süre görüşüldü.
İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz, İzmir Milletvekili Enver Öktemin, konuşmasında,
Partisine sataştığı iddiasıyla bir açıklamada
bulundu.
13 Aralık 2006 Çarşamba günü,
alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere, birleşime
23.00te son verildi.
Sadık Yakut
Başkan Vekili
Ahmet
Küçük Harun
Tüfekci
Çanakkale Konya
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram Özçelik
Burdur
Kâtip Üye
No.: 47
II. - GELEN KÂĞITLAR
13 Aralık 2006 Çarşamba
Tasarı
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ve Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1283) (Plan ve Bütçe
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11.12.2006)
Teklifler
1.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve 5 Milletvekilinin; 1/7/1976 Tarihli
2022 Sayılı Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi (2/905) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8.12.2006)
2.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık
ile Malatya Milletvekili Muharrem Kılıçın; 22/1/1990
Tarih ve 399 Sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına
Dair Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi (2/906) (Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2006)
Rapor
1.- İstanbul Milletvekili
Gülseren Topuz ve 5 Milletvekilinin; Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Anayasa Komisyonları
Raporları (2/831) (S. Sayısı: 1277) (Dağıtma tarihi:
13.12.2006) (GÜNDEME)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİNin, TBMM kararlarına uyulmamasının
yaptırımına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/19585)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2006)
2.- Eskişehir Milletvekili
Cevdet SELVİnin, tütün mamulleri ve alkollü içki sektörüne
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19586)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2006)
3.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATURun,
çocuk haklarının korunmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19587) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/12/2006)
4.- Kırklareli Milletvekili
Mehmet S. KESİMOĞLUnun, DSİnin Kırklarelide yürüttüğü
bazı işlerle ilgili yolsuzluk iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19588) (Başkanlığa
geliş tarihi: 5/12/2006)
5.- Uşak Milletvekili Osman
COŞKUNOĞLUnun, Bilsat uydusunun kaybolduğu iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19589)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2006)
6.- Ardahan Milletvekili Ensar
ÖĞÜTün, Irakta hayatını kaybedenlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19590) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/12/2006)
7.- İzmir Milletvekili Enver
ÖKTEMin, İzmire yapılan yatırımlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19591) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/12/2006)
8.- İzmir Milletvekili Enver
ÖKTEMin, tasfiye halindeki İhlas Finans Kurumuna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19592) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/12/2006)
9.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞANın, zorunlu özürlü istihdamına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19593) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/12/2006)
10.- Antalya Milletvekili Feridun
Fikret BALOĞLUnun, olası kuraklık tehlikesine karşı
alınan önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/19594) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/12/2006)
11.- Antalya Milletvekili Feridun
Fikret BALOĞLUnun, Kamu İhale Kurumunun yaptığı
incelemelere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19595) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/12/2006)
12.- İstanbul Milletvekili
Onur ÖYMENin, Van Gölünün kanalizasyon atıklarıyla kirlenmesine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19596) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2006)
13.- Giresun Milletvekili Mehmet
IŞIKın, ormanlık alanlardaki yapılaşmayı
düzenleyen yönetmelikte yapılan değişikliğe
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19597) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2006)
14.- İzmir Milletvekili Ahmet
ERSİNin, İzmirdeki balık çiftliklerine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19598) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2006)
15.- Samsun Milletvekili İlyas
Sezai ÖNDERin, Samsunda gemi içi asbest temizleme tesisi kurulacağı
iddiasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19599) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/12/2006)
16.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİNin, TBMMnin Kıbrıs konusundaki kararlarına
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/19600) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/12/2006)
17.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİNin, AİHMde Rumların açtığı
tazminat davalarına ilişkin Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/19601) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/12/2006)
18.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATURun, anne ve çocuk sağlığına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19602) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2006)
19.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATURun, aileye yönelik sosyal programlara ilişkin Devlet
Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/19603) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2006)
20.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATURun, korunmaya muhtaç çocuklara yönelik uygulamalara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/19604) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/12/2006)
21.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATURun, engelli ve yoksul aile çocuklarına ilişkin Devlet
Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/19605) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2006)
22.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATURun, çocuk işgücüne ve çocukların sokağa itilme
nedenlerine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/19606) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/12/2006)
23.- Aydın Milletvekili Özlem
ÇERÇİOĞLUnun, çok çocuklu ailelere vergi indirimi getirileceği
iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/19607) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/12/2006)
24.- Antalya Milletvekili Nail
KAMACInın, DSİnin Antalyadaki bir sondaj şube müdürlüğünün
kapatılacağı iddiasına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/19608)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2006)
25.- Bilecik Milletvekili Yaşar
TÜZÜNün, ithal kömür fiyatlarındaki artışa ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19609) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2006)
26.- Antalya Milletvekili Nail
KAMACInın, Antalyada taş ocağı işletme ruhsatı
alan kişilere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19610) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/12/2006)
27.- Kırklareli Milletvekili
Mehmet S. KESİMOĞLUnun, DSİ Lüleburgaz Sondaj Şube
Müdürlüğünün taşınması kararına ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19611) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2006)
28.- Adana Milletvekili Tacidar
SEYHANın, lağvedilen DSİ Adana Sondaj Şube Müdürlüğüne
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19612) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/12/2006)
29.- Mersin Milletvekili Hüseyin
GÜLERin, Azeri ve Rus doğalgazı fiyatlarına ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19613) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2006)
30.- Antalya Milletvekili Nail
KAMACInın, Avrupa Yatırım Bankası ve Dünya Bankasından
kredi kullanan belediyelere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19614) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/12/2006)
31.- Ordu Milletvekili İdris
Sami TANDOĞDUnun, belediyelerce tahakkuk ettirilen taşınmaz
kültür varlıklarının korunması katkı payına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19615) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/12/2006)
32.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATURun, çocuk pornosuyla mücadeleye ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19616) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/12/2006)
33.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİNin, AK Partinin İstanbuldaki köprü ve
üst geçitlerde yaptırdığı reklamlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19617) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2006)
34.- Ankara Milletvekili Yakup
KEPENEKin, Atatürk Orman Çiftliği koruma planı çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19618) (Başkanlığa geliş tarihi:
5/12/2006)
35.- Hatay Milletvekili Gökhan
DURGUNun, İskenderunda bazı gazetecilerin saldırıya
uğramasına ve çeşitli iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19619) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2006)
36.- İzmir Milletvekili
Oğuz OYANın, Şırnak İlinin içme suyu sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19620) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/12/2006)
37.- Yozgat Milletvekili Emin
KOÇun, Yozgattaki ihalelerle ilgili usulsüzlük iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19621) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/12/2006)
38.- Bursa Milletvekili Mustafa
ÖZYURTun, valilerin makam araçlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19622) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/12/2006)
39.- Ardahan Milletvekili Ensar
ÖĞÜTün, Ardahan-Çıldırdaki bazı köylerin yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19623) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/12/2006)
40.- Ardahan Milletvekili Ensar
ÖĞÜTün, Ardahanın bir köyündeki yol ve su çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19624) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/12/2006)
41.- Ardahan Milletvekili Ensar
ÖĞÜTün, Ardahanın bir köyündeki yol ve su çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19625) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/12/2006)
42.- Tekirdağ Milletvekili
Mehmet Nuri SAYGUNun, vergi iadesi uygulamasının kaldırılmasının
sonuçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19626) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/12/2006)
43.- Tekirdağ Milletvekili
Mehmet Nuri SAYGUNun, asgari geçim indirimi uygulamasının
nüfus artışına yol açacağı iddiasına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19627) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2006)
44.- Muğla Milletvekili Ali
ARSLANın, eczanelerin alacaklarının ödenmesindeki
gecikmelere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19628) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/12/2006)
45.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATURun, çocuk eğitimine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19629) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/12/2006)
46.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATURun, cinsellik eğitimine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19630) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/12/2006)
47.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATURun, 0-6 yaş grubu çocukların eğitimine
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19631) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/12/2006)
48.- İstanbul Milletvekili
Onur ÖYMENin, okulların ısınma sorunlarına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19632) (Başkanlığa geliş tarihi:
5/12/2006)
49.- İzmir Milletvekili Enver
ÖKTEMin, OKSde bazı tercih formlarının değiştirildiği
iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19633) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/12/2006)
50.- Muğla Milletvekili Ali
Cumhur YAKAnın, Muğla Millî Eğitim Müdürünün yurt
dışı gezilerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19634) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/12/2006)
51.- Muğla Milletvekili Ali
Cumhur YAKAnın, lise son sınıf öğrencilerine ek
sınav hakkına ve OKSye ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19635) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/12/2006)
52.- İzmir Milletvekili Ahmet
ERSİNin, İzmirde yaşanan eğitim sorunlarına
ve vekil yöneticilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19636) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/12/2006)
53.- İstanbul Milletvekili
Onur ÖYMENin, Doğu ve Güneydoğu Anadoludaki sağlık
personeli açığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19637) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/12/2006)
54.- İzmir Milletvekili Enver
ÖKTEMin, İzmirdeki bir sağlık kuruluşunun binasının
ruhsatsız olduğu iddiasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19638) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/12/2006)
55.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATURun, Adana-Ceyhanda tren yolu üst geçidi ihtiyacına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19639) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/12/2006)
56.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATURun, çocuk tutukevlerine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19640) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/12/2006)
57.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİNin, TMSFnin halkla ilişkiler faaliyetlerini
yürüten firmaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/19641)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2006)
58.- Kocaeli Milletvekili İzzet
ÇETİNin, ilaç harcamalarındaki artışa ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19642) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/12/2006)
59.- Adana Milletvekili Tacidar
SEYHANın, doğrudan gelir desteği ve narenciye ihracatı
desteği ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19643) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/12/2006)
60.- İzmir Milletvekili Enver
ÖKTEMin, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünün mal ve hizmet
alımlarında yolsuzluk yapıldığı iddiasına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19644) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/12/2006)
61.- Ardahan Milletvekili Ensar
ÖĞÜTün, havayolu taşımacılığıyla
ilgili bir soruna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19645) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/12/2006)
62.- Ardahan Milletvekili Ensar
ÖĞÜTün, yem bitkileri kredisine ilişkin Devlet Bakanından
(Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/19646) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/12/2006)
63.- Hatay Milletvekili Züheyir
AMBERin, ABnin zeytinyağı kotası uygulamasına
ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı
soru önergesi (7/19647) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/12/2006)
64.- Hatay Milletvekili Sadullah
ERGİNin, Sayıştayın Hatay İlinde yaptığı
bazı denetimlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/19648)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2006)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Amasya Milletvekili Mustafa
SAYAR ve 22 Milletvekilinin, Mustafa Taylan Özgür cinayetinin aydınlatılması
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/404) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/12/2006)
2.- Balıkesir Milletvekili
Turhan ÇÖMEZ ve 34 Milletvekilinin, çocuklara yönelik cinsel sömürünün
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/405) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/12/2006)
13 Aralık 2006 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı var, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı
söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Mevlânâ hakkında söz isteyen Konya Milletvekili
Mustafa Ünaldıya aittir.
Buyurun
Sayın Ünaldı. (AK Parti sıralarından alkışlar)
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Konya Milletvekili Mustafa
Ünaldının, Mevlânâ Celâleddin Ruminin 800üncü ölüm yıl dönümü
ile 733üncü Şebiarus vuslat törenleri münasebetiyle, Mevlânâ misyonunun
ülke sathına daha etkili şekilde yayılmasını
sağlamanın önemine ilişkin gündem dışı
konuşması
MUSTAFA
ÜNALDI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Mevlânâyı anma konusunda duygu ve düşüncelerimi sizlerle
paylaşmak üzere gündem dışı söz aldım. Önce herkesi
saygıyla selamlıyor, söz verdiği için de Sayın
Başkana teşekkür ediyorum.
Bilindiği
gibi, 17 Aralık, Mevlânânın ölüm yıl dönümü olup, 733üncü
Şebiarus Vuslat Törenleriyle anmalar şu anda yapılmaktadır.
Daha önceleri, 10-17 Aralık tarihleri arasında yapılan
bu törenler ilk kez 1 Aralık-17 Aralık tarihlerine yayılmış,
yine de böyleyken, dolu dolu gerçekleşmeye devam etmektedir.
Yine
bildiğiniz gibi, Mevlânânın 800üncü doğum yıl dönümü
2007 yılı, UNESCO tarafından Dünya Mevlânâ Yılı
olarak ilan edilmiştir.
Bilindiği
gibi Anadoluda sevgi ve gönül aksiyonu oluşturan, düşünceleriyle
çağını aydınlattığı gibi, bu misyonunu
hâlâ devam ettiren bir büyük İslam düşünürü ve evliyası,
ilim irfan adamı, bir aşk ve tasavvuf eri olan, bütün bu yönleriyle
bir merkez şahsiyet olan Hazreti Mevlânânın Konya ile özdeş
bir hatırası vardır: Konya denilince Mevlânâ, Mevlânâ denilince
Konya akla gelir.
Konyada
yapılan vuslat törenleriyle, insanlığın umut ve
barış özlemine, mutluluk arayışına cevap verilmeye
çalışılır. Her yılın aralık ayında,
özellikle Şebiarus gecesinde gerçekleştirilen bu anma merasimleri
gelenekleşmiş güzel bir kültür faaliyetidir, ama, ben,
şahsen bu kültürel aktivitenin daha genişletilmesi, daha
yaygınlaştırılması gereğine inanıyorum.
Dünyayı acılara boğan mazlumların ahının
fezaları yaktığı bir zaman diliminde, Mevlânâ misyonuna
ihtiyaç fazlasıyla vardır. UNESCOnun 2007yi Mevlânâ Yılı
ilan etmesi de bu yönden anlamlıdır, umarız sonuçları
Mevlânâ ruhuna göre gerçekleşir.
Bu
dilek ve temennilere uygun olarak, Mevlânâyı anma süregelen
programlarla sınırlı kalmamalı, gerek kamu kuruluşlarınca
gerek özel kuruluşlarca gerçekleştirilecek, hem yıl
içine hem ülke sathına yayılan etkinliklerle ruhi değerlerimizin,
manevi dünyamızın korunması ve güçlendirilmesi için
yeni nesilleri doyurmalıyız diye düşünüyorum. Tabii,
aynı şeyleri, Nasreddin Hoca, Hacı Bektaş Veli ve
Hacı Bayram Veli ve benzerleri için de söyleyebiliriz.
Dilek
ve temenni ifadelerimizin genişliği, yapılanları
takdir etmeye mâni değildir. Konyadaki programlar on yedi güne
çıkarıldığı halde, canlı, heyecanlı
ve dolu dolu geçmektedir. Başından sonuna emeği geçen
herkese teşekkürler ediyor, önlerinin açık ve daha başarılı
olmasını diliyorum.
Nitekim,
Selçuk Üniversitesi de bu manada programlar hazırlamıştır.
14-16 Aralık 2006 tarihleri arasında Türk Kültürü, Edebiyatı
ve Sanatında Mevlânâ ve Mevlevilik ismiyle bir sempozyum düzenlenmiştir.
Yine,
16 Aralıkta, ayrı salonlarda Mevlânânın Birey ve Topluma
Bakışı isimli bir konferans, Profesör Doktor Adnan Karaismailoğlu
tarafından verilecektir.
16
Aralıkta, bir başka mekânda, Rixos Otelde Mevlânâ Celâleddin
Rûmi Işığında Aşk, İlim ve Hayat diye sempozyumlar
düzenlenmiştir. Buna benzer şekilde, yurt sathında, çeşitle
yerlerde Mevlânâ Celâleddini anma merasimleri yapılmaktadır.
Özellikle İzmir bu yönden manalıdır, bu sene ikincisini
gerçekleştirecektir. Mevlânânın canlı ve taze fikirlerini
yeryüzüne yaymak fikrinden bahseden İzmir Kültür Müdürü, bu konuda
ısrarını ifade etmektedir. Bu vesileyle bir teşekkürü
daha ifade etmek istiyorum: Bilindiği gibi, daha evvel, bu
programlar spor salonunda, pota altında gerçekleştiriliyordu.
Bütün imkânları zorlayarak Mevlana Kültür Merkezinin tamamlanmasını
sağlayan, üç yıldır da bu alanda, mükemmel bir kültür merkezinde,
rahat bir ortamda yapılmasını sağlayan; böylece,
programların daha verimli hale getirilmesini temin eden, Konyalıları
mutlu kılan Hükûmetimize de minnet ve teşekkürlerimi özellikle
burada ifade etmek istiyorum.
Bu
duygu ve düşünceleri ifade etmek için söz aldım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ÜNALDI (Devamla) Bitiriyorum, Sayın Başkan.
CANAN
ARITMAN (İzmir) İhtifal ne demek Sayın Vekilim?
BAŞKAN
Lütfen, Sayın Milletvekili
MUSTAFA
ÜNALDI (Devamla) Bir hususu zikretmeden geçemeyeceğim. Sayın
Profesör Ali Akpınarın ifadesiyle Mevlânâdan söz edilen
yerlerde üç çeşit Mevlânâ vardır: Özlenen Mevlânâ, izlenen
Mevlânâ, gizlenen Mevlânâ. Özellikle, gizlenen Mevlânâ kimliğinden
kendisi de endişe etmiştir ki Ya olduğun gibi görün
ya da göründüğün gibi ol. diyen Mevlânâ, endişesini eserlerine
geçirmiş; kendisi, Resulullahın yolundan, Kuranın
izinden farklı bir yerde göstermek isteyenlere karşı
ve Mevlânânın büyüklüğünü reddedemeyen, ama, maneviyat
kısırlığıyla onun yolunu bu Anadolu insanının
gönlünden, kitabından ayırmak ve ayrı göstermek isteyenlere
karşı Ben, o tür düşüncelerden de, o sözlerden de bizarım.
ifadeleriyle dile getirmiştir. Nitekim, ölürken ifade ettiği
şu sözler de bunu teyit eden sözlerdir: Ben size, gizlice ve
açıkça Allahtan korkmayı, az yemeyi, az uyumayı, az söylemeyi,
günahlardan çekinmeyi, oruca, namaza devam etmeyi, daima şehvetten
kaçınmayı, halkın eziyetine ve cefasına dayanmayı,
salih kimselerle beraber olmayı vasiyet ederim; çünkü, insanların
hayırlısı, insanlara faydası dokunandır, sözün
hayırlısı da öz ve az olanıdır. demiştir.
Mevlânâ
sevgisinin, Mevla sevginizin bol olmasını, işlerinizin
bu bağlantılı olmasını diliyor, herkese tekrar
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ünaldı.
Gündem
dışı ikinci söz, Eskişehir tüccar ve esnafının
Toplu Konut İdaresiyle sorunları konusunda söz isteyen
Eskişehir Milletvekili Mehmet Ali Arıkana aittir.
Sayın
Arıkan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Eskişehir Milletvekili Mehmet
Ali Arıkanın, Eskişehir tüccar ve esnafının Toplu
Konut İdaresiyle olan sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET
ALİ ARIKAN (Eskişehir) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; Eskişehir tüccar ve esnafının
TOKİ dolayısıyla yaşamış olduğu
sıkıntıları dile getirmek için söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım.
TOKİnin
kuruluş sebebi nedir? Evi olmayan düşük gelirli insanlarımızı,
uygun ödemelerle ev sahibi yapmak demektir; ama, Eskişehirde
bu böyle olmamıştır. Şehrimizde Tepebaşı
ve Odunpazarı Belediyemizin de dahil olduğu Sarıevler
ve Ihlamurkent diye üç bin iki yüz konut içeren iki projeye başlanılmış
ve belediyelerimiz büyük kampanyalarla bu projeyi desteklemişlerdir.
Halkımız, belediyeler ve TOKİnin varlığından
dolayı güven duymuş, üyesi olduğu bu projelere,
kısa sürede ev sahibi olabilmek hayaliyle, varını yoğunu
aktarmıştır. Eskişehirde ev sahibi olmak isteyen
bu insanlarımıza, evlerinin teslim süresinin üzerinden
yaklaşık bir buçuk yıl geçmesine rağmen, teslim gerçekleşmemiş
olup, gerçekleşmesi de mümkün görünmemektedir. Çünkü, ihaleyi
alan müteahhitlerden ikisi iflas etmiş, TOKİyle davalık
hale gelmiştir.
TOKİ,
bu projelerle ev sahibi olmak isteyen az gelirli insanlarımıza
ve Eskişehirdeki tüccar ve esnafımıza da darbe vurmuştur.
Tüccar ve esnafımız, öncelikle belediyeler, daha sonra
da TOKİ, yani devlet deyip güvenerek, ihaleyi alan müteahhitlere
malzemeler vermiş, karşılığını alamamışlardır.
Eskişehirli tüccar ve esnafımızın zararı,
yaklaşık söylüyorum, 7 trilyondur. Bu para, Eskişehirli
esnaf ve tüccarın alın teridir ve Eskişehirin sermayesidir.
1
milyar dolar kâr ettik. diyen TOKİnin kârı, esnafa ve tüccara
ödenmeyen ve haksız şekilde gasp ettirilen paralardır.
Eskişehir Sarıevler Projesi 644 konut olup, Ağustos
2004te başlayıp bitim süresi dört yüz gündür, yani, 2005
yılı Eylül ayında bitmesi gerekmektedir. Oysa 2006
yılının Aralık ayı olmasına rağmen
bitmediği gibi, 2007 yılında da bitmeyeceği görülmektedir.
TOKİ,
bu projelerde, 214 adet dubleks konutu ortalama 102 milyar TL/adetten,
410 adet çok katlı konutu da 55 milyar TL/adetten satmış,
bu satışlardan yaklaşık 48 trilyon elde etmiştir;
buna karşılık, bu işi yapan ve iflas eden müteahhide
21,7 trilyona ihale edilmiştir. TOKİ, iflas eden müteahhide
yüzde 73 seviye üzerinden 14 trilyon ödemiştir. Kalan işlerin
tamamlanması için TOKİ, başka bir müteahhide 20 trilyon
liraya ihale etmiştir. Durum böyle olunca, 21,7 trilyonluk
iş, 34 trilyona çıkmıştır. Devlet de, böylelikle,
12 trilyon zarar etmiştir. Sonuç böyle olmasına rağmen,
TOKİ, bu evleri 48 trilyona satmış olması nedeniyle
14 trilyon elde etmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Eskişehir esnaf ve tüccarının, müteahhitlere
sattıkları malzemeler bu konutlarda kullanıldığı
için, ödenmeyen yaklaşık 7 trilyonun TOKİ tarafından
ödenmesi vicdanen gereklidir. TOKİ yetkilileri, esnaf ve tüccarın
alacaklarını müteahhit ödemesi gerekir diyebilir. Bu da
doğrudur, ancak, müteahhit, istihkak listesini TOKİye
sunduğunda, listesini müteahhide detayıyla talep ederek
inşaata hangi malzemelerin kullanıldığını
görüp hangi tüccara ve esnafa borcunun olduğunu tespit ederek
ödeme yaparlarsa, o ilin tüccar ve esnafına da müteahhitlerin
ödeme yapmasını sağlamış olur; ama, ne yazık
ki, TOKİ Başkanımız, 1 Haziran 2006da Eskişehire
geldiğinde, bu işi çözeceği yerde, hak sahipleriyle
toplantı yaparak, müteahhidi göstererek Adama ne yapalım,
anasına avradına -özür dilerim- küfür mü edelim? sözleriyle
Feshedeceğiz, canın cehenneme, öl, geber, hiç umurumda değil.
diyerek hak sahiplerini kışkırtmıştır.
Bu konuda da müteahhit otuz gün sonra rahmetlik olmuştur. Gözün
aydın TOKİ Başkanı, müteahhit talebinizi yerine
getirmiştir.
TOKİ
Başkanından isteğim şu: Bundan sonra müteahhide
çalışıp alın terini alamayan insanların ücretlerinin
verilmesi ve garantiye alınması. Devletine güvenip ev sahibi
olmak isteyen insanların zarar görmemesi ve bir an önce evlerinin
teslim edilmesi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Arıkan.
MEHMET
ALİ ARIKAN (Devamla) Yine, devletine güvenip müteahhide malzeme
ve hizmet veren esnaf ve tüccarlarımızın alacaklarının
ödenmesinin garanti altına alınmasını talep ediyorum.
Bu
duygu ve düşüncelerle, Eskişehirde yaşanan TOKİ
gerçeklerini sizlerin bilgilerine sunar, hepinize saygı ve
sevgilerimi sunarım. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Arıkan.
Gündem
dışı üçüncü söz, israf edilen kamu kaynakları ve
atıl yatırımlarla ilgili söz isteyen Kars Milletvekili
Yusuf Selahattin Beyribeye aittir.
Buyurun
Sayın Beyribey. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Kars Milletvekili Yusuf Selahattin
Beyribeyin, israf edilen kamu kaynaklarının ve atıl
yatırımların ülke ekonomisine etkilerine ve bu konuda
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; ülkemizin ağır bir
dış ve iç borç altında olduğunu bilmekteyiz. Dünden
bugüne kadar bu borçlar artmakta, özellikle son zamanlarda borçlarla
ilgili işlemler yapılmaktadır, ama bu paralarımızın
nasıl çarçur olduğunu, nasıl gittiğini, niye gittiğini
sizlerle bugün paylaşmak istiyorum. Sözlerime başlamadan
da hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi,
bu borçlar, dışarıdan aldığımız, yurt
içinden aldığımız borçlarla yaptığımız
yatırımlar sayesinde, yatırımlar zannettiğimiz
popülizmle, siyasi popülizmle, bürokratik popülizmle yaptığımız
yatırımların birçoğunu gittiğimiz illerde
Buradaki milletvekillerinden ilinde atıl yatırım olmayan
milletvekilimiz yoktur, onun altını çizerek söylemek istiyorum.
Herkese ait var. Özellikle güçlü olanların, bürokratik veya siyasi
güçlü olanların, ilime, köyüme, ilçeme bir şeyler yapayım,
diye yaptığı ve yok olan, daha doğrusu yok olan paralarımız
var.
Bir
kısım, iyi fizibl çalışmalar yapılmadan, direkt
olarak yapılan çalışmalar var, daha doğrusu yatırımlar
var. Bir kısmı yapılmış, planlamalar yapılmış,
ama, herhangi bir nedenle, terör olur, başka bir sosyal etkinlik
nedeniyle, sosyoekonomik pozisyonlardan dolayı bölgeyi boşaltmadan
dolayı yapılan yatırımlar var, bunlardan dolayı
Türkiyenin her köşesinde akıl almayacak, yani, bence
dışarıdan gelen bütçenin, gelen, aldığımız
paraların yarısının toprağa gömüldüğünü
iddia ediyorum ben, ki, bu dosyalarda saklı.
Şimdi
bunları teker teker anlatsam, belki bir kısım arkadaşlarımız
alınabilir, darılabilir, ama, kendi ilimden örnek vereyim
bir tane isterseniz, oradan başlayayım: Karsta 90lı
yıllarda bir hapishane yapılmaya karar veriliyor. Dokuz
yıl devam ediyor. Sonra, yüzde 50 civarlarındayken vazgeçiyoruz.
O güne kadar harcadığımız para 35 trilyon liradır
ve vazgeçiyoruz. Şu anda, Digor yolu üzerinde, Kars-Digor yolu
üzerinde beton mezarlığı veya beton çöplüğü dediğimiz
pozisyonda devam ediyor.
Okullar
yapmışız. Son zamanlarda özellikle ilimde çektiğim
sıkıntılarla ilgili ifade etmek istiyorum, başka
yerlerde de var. İnşaatlar yapılmış, bu oturulmaz,
depreme dayanaksızdır veya bu boyutta değerlendirmelerle
hukuka intikal etmiş. Hukuka intikal ettiği için de süreç
içerisinde halledemediğimizden dolayı zaman
aşımına uğramış, ne müteahhitten parasını
alabilmişiz ne binayı alabilmiş ne binayı yaptırabilmişiz
ve terk etmişiz. Bir yıl içerisinde oturduğumuz okullar,
terk ettiğimiz okullar var. Çankırıda var, Karsta var,
Ardahanda var
Bir polis evimiz var, bir yıl oturamamışız,
altı ay oturmuşuz, altı ay sonra polis evini terk etmek
zorunda kalmışız inşaatı uygun olmadığı
için. Bunlar atıl yatırımlar. Fabrikalar var, bunlardan
bir tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Elâzığda
bulunan bir fabrikamız vardı. Bu fabrikamızla ilgili,
yıllarca 100 milyon dolar falan harcadık. Harcamanın
sonunda fabrika yirmi yıl durdu. Nihayet, özelleştirmeyle
60 milyon dolara satıldı, 13 milyon dolar da çalışanların
tazminatlarıydı, onunla 70 milyon dolar civarında,
devletin zararı 30 milyon dolar. Ama, yine de kârdayız, çünkü
hiç olmazsa yok olmaktan kurtardık.
Bunun
bir örneği, yine İstanbul Yolu üzerinde olan, tren yolu için
yapılan geçittir. Bolu geçidi yapılıyor, ama Ayaş
Tüneli ile çalışmalar kalmıştır.
Havaalanlarımız
vardır. Burada Gümüşhane milletvekilimiz varsa, havaalanı
vardır, bir defa uçak inmiştir. Antalya Havaalanımıza
uçak inmemiştir, Zonguldaktaki havaalanımıza uçak inmemiştir,
altı tane havaalanımıza uçağın tekerleri bile
değmemiştir.
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) Alanya havaalanı
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla) Alanyada, Alanyada
Yani
demek istediğim şey şu: Türkiyede yaptığımız,
niye yaptığımızı bilmediğimiz fabrikalarımız
var, okullarımız var, hastanelerimiz var
800 nüfuslu bir
yere
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Beyribey.
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla)
30 yataklı devlet hastanesi,
21 derslikli okul, 14 derslikli okul -bütün ilçeyi toplasanız o
ilçeye sığar- yaptırmışız, ama bunun hesabı
yok. Yatılı bölge okulları
Şimdi, bunlardan
şunu söylemek istiyorum: Bunlarla ilgili, ben, daha 2003
yılında Meclise geldiğim zaman bir önerge verdim. Önergeyle,
bütün valilerimizle teker teker yazıştım o günden bugüne.
Yazışmalarımızın sonucunda, valilerimiz,
sağ olsunlar, gerekli bilgileri verdiler, onların hepsi
bu dosyada.
Araştırma
önergesi, Meclise verdim, gündeme gelmediği için üç yıl sonra
neler oldu diye de sordum, soruşturdum. Yani, bu atıllar ne
oldu, bir değerlendirmeye tabi oldu mu? Üç yıl sonrasında
açılan havaalanları var, açılan okullar var, açılan
hastaneler var ama, yine de atıllar çok fazla. Yapılan barajlar
var, yine de atıllar çok fazla. Onun için ben bu Meclis araştırmamın
gündeme mutlaka gelmesi gerektiği ve mutlaka Meclis araştırmasının
geçmesi gerektiği kanaatini taşıyorum.
Ayrıca,
burada, özellikle bu konularla ilgili adaletin kısa zamanda
cevap vermesi gerektiği kanaatini taşıyorum. Bir örnek
vereceğim, ondan sonra Başkanımızın da sabrıyla
sözlerimi kapatacağım. Bir köye gittim, köyde -akşam
üzeriydi- muhtarın evindeyiz, bir yaşlı teyze geldi. Dedi
ki: Evladım, sana bir şey söyleyeceğim. Buyur anne
dedim. Ana dedik oranın tabiriyle. Orada öyle konuşuyoruz.
Buyur ana dedim. Dedi ki: Evladım, bizim çocukları -160
tane- bu köyden ilçeye taşıyorlar. Sebebini biliyorum. O
köyde bir okul yapıldı. Okul, maalesef, bitmesine rağmen
oturulacak durumda değildi, mahkeme üç yıl bizi bekletti.
Biz bundan dolayı da okul da yapamıyoruz. Neticede ananın
söylediği bir laf beni çok etkiledi. Şimdi oraya hemen okul
yaptırıyoruz. Sağ olsun, bir hayır sahibi buldum
yaptırdım. Ana dedi ki: Benim torunlarım oradan buraya
gelinceye kadar her gün altını ıslatıyor. Bunu kabul
edebiliyor musun? Ben kabul edemiyorum. Açık söylüyorum.
Neticede
çözüm bulduk ama, bu atıl yatırımları, bu okullara
versek, bunlarla ilgili adaleti bir an evvel tecelli ettirsek, lüzumsuz
yere popülizmden vazgeçsek, bütün milletvekillerimiz vazgeçse,
bütün bürokratlarımız vazgeçse, bürokratlarımız
bizleri uyarsa, Alanyadaki havaalanına uçak inmeyecekse, önceden,
teknik adamlar bizlere söyleseler; biz de bu memleketin parasını
çarçur edecek kadar hain değiliz diye düşünüyorum. Herkesin
suçu var, ama hepimizin bu işle ilgili duyarlı olması
gerektiği kanaatini taşıyorum.
İllerinizdeki,
bence, atıl yatırımlarla ilgili yeni alanlar bulmalıyız.
Boşalttığımız okullar var taşımadan
dolayı, mutlaka orada değerlendirtmeliyiz. Sağlıkevleriyle
ilgili ciddi çalışma var, bu sözleşmeli ebeler oraları
daha iyi ayakta tutacak pozisyona geldi diyorum. Yani, bu konuda
çok dertliyim. Dertlerim dosyalarımdan belli.
Beni
sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Beyribey.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Amasya Milletvekili Mustafa Sayar
ve 22 milletvekilinin, Mustafa Taylan Özgür cinayetinin
aydınlatılması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/404)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Faili
meçhul cinayetler kamuoyunun kapanmaz yarasıdır. Aydınlatılamayan
bu cinayetler toplum barışına zarar vermekte, insanların
devlete olan güvenine zafiyetler yaratmaktadır.
23.09.1969
yılında İstanbul Beyazıt Meydanında öldürülen
ODTÜ öğrencisi Mustafa Taylan ÖZGÜR'ün de hâlâ failleri bulunamamıştır.
Aradan 37 yıl geçmesine rağmen fail ya da faillerin bulunması
hakkında bir arpa boyu bile yol alınmaması düşündürücüdür.
Nice
Mustafa Taylan ÖZGÜR'lerin cinayetlerinin sorumlularının
bulunmaması toplumda emniyet güçlerinin ve emniyet teşkilatının
bir zafiyet içerisinde olduğu düşüncesinin yaygınlaşmasına
neden olmaktadır.
Aynı
zamanda bu durum, ülkemizin uluslararası platformlarda
eleştirilmesine, demokrasi kültürü yeterince gelişmediği,
demokratik olmayan rejimlerle yönetilen ülkelerle aynı düzeyde
görülmesine neden olmaktadır.
Bu
faili meçhul cinayetlerin bir an önce faillerinin bulunması
hem insan haklarının güvence altına alınması,
hem de ülkemizin çağdaş bir görünüm kazanması için gereklidir
.
Bunun
sağlanabilmesi ve Mustafa Taylan ÖZGÜR'ün cinayetinin aydınlatılması
amacıyla Anayasanın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105 maddelerine göre Meclis Araştırması açılmasını
dileriz.
1)
Mustafa Sayar (Amasya)
2)
İsmail Değerli (Ankara)
3)
Hasan Aydın (İstanbul)
4)
Mehmet Tomanbay (Ankara)
5)
Ersoy Bulut (Mersin)
6)
Ertuğrul Yalçınbayır (Bursa)
7)
Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
8)
Memduh Hacıoğlu (İstanbul)
9)
Fikret Ünlü (Karaman)
10)
Züheyir Amber (Hatay)
11)
Muharrem Toprak (İzmir)
12)
Yakup Kepenek (Ankara)
13)
Hüseyin Özcan (Mersin)
14)
İnal Batu (Hatay)
15)
Hakkı Akalın (İzmir)
16)
Gökhan Durgun (Hatay)
17)
Hakkı Ülkü (İzmir)
18)
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
19)
Hasan Güyüldar (Tunceli)
20)
Muharrem Kılıç (Malatya)
21) Mustafa Gazalcı (Denizli)
22)
Nurettin Sözen (Sivas)
23)
Mehmet Ziya Yergök (Adana)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
2.- Balıkesir Milletvekili Turhan
Çömez ve 34 milletvekilinin, çocuklara yönelik cinsel sömürünün
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/405)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizi
son dönemde tehdit etmeye başlayan çocuk fuhuşu, çocuk pornografisi,
cinsel amaçlı çocuk ticareti, çocuklarla cinsellik amaçlı
turizm ve zorunlu erken evlilik gibi problemlerin ele alınacağı
bir araştırma komisyonu kurulmasını bilgilerinize
saygılarımla arz ederim. 20.11.2006
1- Turhan Çömez (Balıkesir)
2- Cavit Torun (Diyarbakır)
3- Sabri Varan (Gümüşhane)
4- Şemsettin Murat (Elâzığ)
5- Fazlı Erdoğan (Zonguldak)
6- Adem Tatlı (Giresun)
7- Ali Aydınlıoğlu (Balıkesir)
8- Osman Aslan (Diyarbakır)
9- İsmail Soylu (Hatay)
10-
Metin Kaşıkoğlu (Düzce)
11-
İbrahim Çakmak (Tokat)
12-
Kerim Özkul (Konya)
13-
Tevfik Ziyaeddin Akbulut (Tekirdağ)
14-
Faruk Anbarcıoğlu (Bursa)
15-
Güldal Akşit (İstanbul)
16-
Osman Akman (Antalya)
17-Muzaffer
Gülyurt (Erzurum)
18-
Mücahit Daloğlu (Erzurum)
19-
Suat Kılıç (Samsun)
20-
Muzaffer Külcü (Çorum)
21-
İsmail Özgün (Balıkesir)
22-
Tevhit Karakaya (Erzincan)
23-
İbrahim Köşdere (Çanakkale)
24-
Mehmet Beşir Hamidi (Mardin)
25-
Ali Ayağ (Edirne)
26-
Mehmet Salih Erdoğan (Denizli)
27-
Şükrü Ünal (Osmaniye)
28-
Vahit Erdem (Kırıkkale)
29-
Mehmet Çiçek (Yozgat)
30-
Zülfü Demirbağ (Elâzığ)
31-
Ramazan Can (Kırıkkale)
32-
Erol Aslan Cebeci (Sakarya)
33-
Süleyman Gündüz (Sakarya)
34-
İlyas Çakır (Rize)
35-
Cengiz Kaptanoğlu (İstanbul)
Gerekçe:
Çocuklara
yönelik ticari cinsel sömürü, son yıllarda Türkiye'nin önemli
bir sorunu haline gelmiştir. Çocuk fuhuşu, çocuk pornografisi,
cinsel amaçlı çocuk ticareti, çocuklarla cinsellik amaçlı
turizm ve zorunlu erken evlilik bu sorunun alt başlıklarıdır.
Bu
soruna ne yazık ki bugüne kadar bilimsel verilere ve istatistiklere
dayanarak yaklaşılamadığı için gerçek boyutu
hakkında bilgi sahibi olunamamıştır. Ancak ortaya
çıkan münferit vakaların ardı araştırıldığında,
ilişki ağı ve yöntemleri irdelendiğinde, Türkiye'nin
ciddi bir tehdit ile karşı karşıya olduğunu
görmek mümkündür.
Çocuklara
yönelik cinsel sömürü, bugün geleceği tehdit eden en büyük risklerden
biridir. Dünyanın pek çok yerinde giderek yaygın hale gelmektedir.
En fazla 12-18 yaş grubu kızlara yönelik olmaktadır. Erkek
çocuklarının durumuna dair sağlıklı bilgiye
ulaşmak ise zordur.
Son
20 yılda İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte
çocukların cinsel istismarında baş döndürücü bir artış
olmuştur. Münferit sapkınlık olarak ortaya çıkan
bu durum, siber alemde süratle yayılarak çocuk pornografisi
şeklinde dünyanın her tarafına bulaşmıştır.
Sorunu
fark eden gelişmiş ülkeler, hemen yasal düzenlemeler yapmış
ve etkin önlemler almışlardır. Ancak oluşan pazar
içten içe büyümüş ve ürün temini için geri kalmış ülkeler
kullanılmaya başlanmıştır. Önce Latin Amerika'da
başlayan ürün arayışı, sonra Uzak Doğu'ya kaydı
ve Afganistan ve Irak gibi ülkelerden sonra, ülkemize de ne yazık
ki ulaşmıştır.
Dünya
genelinde çocuk pornografisinin 20 milyar dolarlık bir sektör
haline geldiği rapor edilmektedir. Gerçekte ise, bu rakamın
80 milyar doları bulduğu tahmin edilmektedir. 100 bini
aşkın çocuk pornografisi sitesi için ürün temini çabalarının
önümüzdeki dönemde daha da artacağını varsaymak kehanet
olmaz. Bu da ne yazık ki halen 2 milyon olan mağdur çocuk sayısının
artabileceği anlamını taşımaktadır.
Türkiye'de
olayın vahameti henüz rakamlarla kanıtlanmamıştır.
Ancak, son derece büyük bir tehlike olduğundan söz etmek mümkündür.
Çocukların
cinsel istismarının Türkiye'deki yelpazesi oldukça geniştir.
istismarın boyutları eklenen diğer suçlarla birlikte
oldukça karmaşık hale gelmektedir. İstismarın
şekli ortaya çıkan bulgular ışığında
şöyledir:
Küçük
yaştaki çocukların pornografik görüntülerinin çekilerek
yurt dışına pazarlanması: Mağdur çocuklar genellikle
suça karışmış sorunlu aile çocukları. Suçu
işleyense, sosyo-kültürel düzeyi düşük, sıklıkla
madde bağımlısı, düşük paralar karşılığında
bunu yapan hem suçlu hem de mağdur kişiler. Görüntüleri kayda
alıp aktaranlar ise yarı profesyonel bilgisayar kullanıcıları.
Denetimi olmayan internet kafelerden ya da yer değiştiren
servis sağlayıcılardan aktarımı gerçekleştiriyorlar.
Sürecin gerçek mimarları ise, yurt dışı bağlantılı
beyaz yakalı profesyonel çete mensupları.
Diğer
mağdurlar ise, 18 yaş altı genç kızlar: Kurulan tuzakla,
cinsel içerikli görüntüleri kayda alınıyor ve bununla
şantaja tabi tutuluyor. Yeni çekimlere boyun eğmek, fuhuş
sektöründe çalışmak, kamera tuzağı kurmak ya da
kuryelik yapmak şeklinde dayatılan şantaja boyun
eğilmediği takdirde, görüntüler çoğaltılarak satılıyor.
Büyük kentlerde kalabalık yerlerde el altından satılan
CDlerin yanında, İnternet yoluyla da servis yapılıyor.
İstismarın
belki de en göz önünde olanı çocuk fuhuşu: Sokakta yaşayan
kız çocukları, ailelerinden kapkaç için kiralanan çocuklar
ve ne yazık ki koruma altına alınmış bazı
çocuklar bu sektör için kullanılıyor.
Giderek
daha da vahim hale gelen ve geleceğimizi tehdit eden çocuk istismarının
Türkiye'deki boyutlarının, mekanizmasının, risklerinin
ve çözüm önerilerinin TBMM tarafından ele alınması ve
tartışılması gerekli hale gelmiştir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler,
gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Başbakanlığın
Anayasanın 82nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi
vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
Koçun İngiltereye yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1163)
12/12/2006
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla Koçun, World Travel Market Turizm Fuarına
katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte
5-7 Kasım 2006 tarihleri arasında İngiltereye yaptığı
resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin
de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın
82nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
LİSTE
Talip Kaban Erzincan
Milletvekili
Ali İbiş İstanbul
Milletvekili
Mehmet Parlakyiğit Kahramanmaraş
Milletvekili
Recep Yıldırım Sakarya Milletvekili
Asım Aykan Trabzon Milletvekili
Hasan Güyüldar Tunceli Milletvekili
HALUK
KOÇ (Samsun) Karar yeter sayısının aranılmasını
istiyorum.
BAŞKAN
Arayacağım Sayın Koç.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.34
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet
KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
1.- Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
Koçun İngiltereye yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1163) (Devam)
Başbakanlık
tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, Başbakanlık tezkeresini tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı var, tezkere kabul edilmiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU
ÖNERİLERİ
1.- (10/394) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmesinin görüşme gününe
ilişkin CHP Grubu önerisi
13.12.2006
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 13.12.2006 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Haluk Koç
Samsun
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmının, 335 inci sırasında yer alan (10/394)
Esas Numaralı Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin,
Genel Kurulun; 13.12.2006 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi lehinde söz isteyen Bihlun
Tamaylıgil, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Tamaylıgil. (CHP sıralarından alkışlar)
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin lehine
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri
Başkanım,
yine yoğun bir uğultu var. Rica etsem, bu uğultuyla ilgili
uyarıda bulunabilir misiniz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda büyük bir uğultu
var, Sayın Hatibin konuşması anlaşılamamaktadır.
Lütfen
Buyurun
Sayın Tamaylıgil
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, ne zaman bu konuyla ilgili görüşmeye başlasak,
biz, Sayın Başkandan, lütfen uğultuyu kesin uyarısını
yapmasını talep ediyoruz. Bu, son bir iki ay içerisinde yaptığımız
ikinci konuşma, bu konu üzerindeki paylaşımı ortaya
koymak istediğimiz ikinci konuşma ve ne zaman bu konuşma
başlasa, Mecliste büyük bir uğultu oluyor. Siz, bu konuyu,
Meclisteki uğultuyla beraber, halkın yeterince duymasına
engel olmaya çalışabilirsiniz; ama, biz, bu sorun çözülene
kadar her ortamda bu sorunu büyük bir ses çıkararak dile getireceğiz,
ta ki, çözümünü ortaya koyana kadar.
Değerli
arkadaşlar, bakınız, bu konuyla ilgili olarak, bundan
seneler önce Meclise -ki, Meclisimiz şu anda çalışmalarını
nihai noktaya doğru taşıyor- verilmiş bir araştırma
önergesiyle başlayan yolculuk, ne yazık ki, hâlâ, hâlihazırda
dört senenin bitmiş olmasına rağmen, bir sonuca varamamıştır.
Bu varamamış olan konu üzerinde son iki aylık süreçte
basına bir göz attığınızda, özellikle bir
şirket üzerinde inanılmaz derecede iddialar kendini göstermiştir.
Bu iddiaları yapanlar da sadece mağdur olan kişiler değildir.
Almanya ve İsviçrede yer alan hukuki makamlar Türkiyedeki makamlara
ilgili bilgileri ve belgeleri yolladıklarını dile
getirmişler, ama, nedense, bizim tarafımızdan bunların
dikkate alınmayan bir tercihle bakıldığı ortaya
çıkmıştır.
Şimdi,
bakınız, değerli arkadaşlar, 14 dosya içeren bir
iddiayla, Almanyadaki savcılık Türkiyeye bilgiler yolluyor.
Şu 14 tane, savcılığın göndermiş olduğu
dosyanın akıbeti nedir, şu ana kadar hiçbir şey bilmiyoruz.
Bir taraftan savcılığa gitti deniyor, bir taraftan
savcılıktan sonraki süreçte işleyecek müeyyideler
nedir diye ortaya konulması bekleniyor; ama, sadece bekliyoruz,
sadece ne olacağını bizlerden çok mağdurlar bekliyor,
ne gibi adımlar atılacağını; ama, yapılan
hiçbir şey yok.
Bakın,
bir araştırma komisyonu kuruldu. Bu komisyon içeriğinde
bu konuda yaşanan sorunlar olduğunu dile getirdi ve yasal
düzenlemelerin altını çizdi. Yasal düzenlemelerin altının
çizildiği tarih Aralık 2005. Bugün Aralık -artık-2006dayız.
Bırakın komisyonun çalışma sürecini, bir yıl
geçti, hiçbir şey yapılmadı. Yani, şikâyetler geldi,
hiçbir şey yapılmadı; Meclis tespitler yaptı, bir
şeyler yapılmadı; ama, yapılan ne, biliyor musunuz?
Bu görev süresi içinde, Meclisin görev süresi içinde, çok değerli
bakanlarımız bu kişilerin açılış törenlerinde
yer aldılar. Ne yaptılar?
Değerli
arkadaşlarım, yine Komisyon raporlarından ortaya
konduğu üzere, bu şirketlerin Sermaye Piyasası Kanunuyla
ilgili olarak yaşamış oldukları, tespit edilmiş
problemler var ve bu problemlerden dolayı mahkemeye, savcılıklara
başvurulmuş ve bu süreç işlerken, nasıl oluyorsa,
Hükûmetimizin bakanları bu şirketin açılış törenlerinde
yer alarak açılışları gerçekleştiriyorlar ve
içlerinde, ne enteresan ki, Değerli Adalet Bakanımız
da var. Yani, düşünün, bir problem var, dosya mahkemeye gitmiş,
ama, Değerli Bakanımız da o şirketin açılışında.
Şimdi,
bırakın her şeyi, siyasi etik açısından bakalım.
Siyasi etik açısından ne derece doğru bir hareket yapılmıştır?
Ben, beraberce çekilmiş, gazetelere manşet olmuş resmin
üstünden konuşmuyorum. Ben, üzerinde hukuki bir takip olan
şirketin açılışında yer alan ve o resimlerin
oluşmasını sağlayan bakanlarımızla ilgili
bir soru soruyorum. Ben, artık, tespit yapıp anlatmaktan,
hukuken hangi noktalarda hatalar yapılmıştırı
açıklamaktan yoruldum. Komisyonumuz bunu açıkladı,
hepinize iletildi, ama, yapılması gerekenler konusunda,
ne yazık ki, hâlâ, hâlihazırda bekliyoruz. Çok ciddi iddialar
oldu. Bu iddialarda, para aktarımlarıyla ilgili, şirket
yönetimleriyle ilgili, şirket yönetimlerinin içerisinde ortaya
çıkan problemlerle ilgili iddialar oldu.
Değerli
arkadaşlar, bugün ufak bir esnafın problem olan bir başlığı
söz konusu olsa, hemen Maliye, hemen ilgili teftiş kurulları
ve Hesap Uzmanları Kurulu şirketlere gider, araştırır
ve ona göre bir rapor hazırlar. Şimdi, ben buradan soruyorum:
Bu kadar ciddi iddialar aylarca, haftalarca basında yer almış
olmasına rağmen, Maliye Bakanlığımızın
değerli teftiş birimleri bu şirketlerle ilgili ne yaptılar?
Hangi konuları araştırdılar? Hangi konularda tespit
yaptılar? Hangi konularla ilgili olarak bir rapor yazdılar?
Ben bunu öğrenmek istiyorum.
Diğer
taraftan, bakıyorsunuz, bu şirketlerle ilgili zaman
aşımı sürecini ortaya çıkartacak bir süreç
işliyor. Gecikmeler ortaya konuyor. Efendim, biz ne yapabiliriz.
Hukuken bir şey yapamazdık. diyemezsiniz. Neden diyemezsiniz;
çünkü, hukuken yapmanız gerekenler, size, üç yıl önce Bakanlar
Kuruluna sunulmak üzere Değerli Bakana sunulmuş. Değerli
Bakan bununla ilgili biz bir şey yapamazdık. diyemez.
Şu
son bir haftadır Sermaye Piyasası Kurulu Başkan Vekilinin
açıklamalarını okuyorum; basın yoluyla kendileri
diyorlar ki: Aslında, biz bunu tespit edebiliriz, denetimini
yaparız, bu soruna, artık, biz el koyduk. Şimdi, soruyorum:
Bu Sermaye Piyasası Kurulu Başkan Vekili kaç senedir bu
kurulda görev yapıyor? Yani, madem yapacaktınız, bunca
senedir görev yaparken o Kurulda niye oturuyordunuz? Ne yaptınız
da seyrettiniz?
Diğer
taraftan, Bizim belli yetkilerimiz var, yeni bir kanuna gerek
yok. diyor. Peki, bu yetkileriniz var idi ise, bugüne kadar niye kullandırtmadınız?
Bunlar kullandırılacaktı, şimdi kullanacaksınız
ve tespitler yapıp hesaplar çıkartacaksınız. Peki,
o zaman, Sayın Bakanın bu Meclis kürsüsünden, Sayın Abdüllatif
Şenerin beyanatları ne derece doğruluk içeriyor?
Bakınız,
fazla uzatmayacağım, sürem çok az. Keşke süremi biraz
daha
Başkanım herhâlde biraz verecek, ilk baştaki
tıkanıklıktan dolayı. Hiç bir şey okumuyorum.
Sayın Bakanın Meclis kürsüsünde, burada, Komisyon Raporu
üzerinde yapmış olduğu değerlendirmeyi dile getiriyorum.
Sayın Bakan diyorlar ki: Gerçek hak sahipleri ve buradaki toplanan
paraları tespit etmek için mahkemelere başvuruldu, belli
çalışmalar yapıldı; ama, yeterli olmadı. Ve
şöyle tamamlıyor: Mahkemelerin de bu konuda herhangi bir
tespit hükmüne ulaşamaması, şirketlerin gerçek ortaklık
yapısının mevcut düzenlemelerle belirlenemeyeceği
sonucunu doğurmuştur. Bakın, altını çiziyorum,
Mevcut düzenlemelerle belirlenemeyeceği sonucunu doğurmuştur.
diyor; ki, baştan SPKnın tespitlerini de anlatmış.
Madem
tespit edilecekti ve madem bir sonuç çıkacaktı, niye Sayın
Bakan böyle bir beyanda bulundu? Bunun tek sebebi var arkadaşlar:
Biz, diyoruz ya Üç yıldır seyrediyorsunuz, üç yıldır
bir şey yapmıyorsunuz, bu kanun taslağı hâlâ bekliyor.
Niye bekliyor? dediğimizde, o beklemenin şimdi suçunu,
başka şekilde, başka değerlendirmelerin üstünde
ortaya koyuyorsunuz.
Bırakın
bu işi oyalamayı, bırakın, binlerce insanın
sizden cevap bekleyen çalışması varken, topu sürekli
taca atmayı, üstünüze düşen yasal yükümlülük neyse onu yerine
getirin.
Buradan,
Sayın Şahinin, ben, Siz sürekli bir şeyler söyleyip
eleştiriyorsunuz ama, hiçbir şey yapmıyorsunuz. dediği
noktaya da cevap vermek istiyorum. Kendileri herhâlde, bizim dört senedir
nasıl büyük bir uğraş içinde bir komisyon çalışmasını
ortaya koyduğumuzu, bu komisyonda, yasal çalışmaların
temelini oluşturacak önergeleri ortaya koyduğumuzu ve
hatta, kendilerinin yapamadığı yasal çalışmaya
alternatif yasayı hazırladığımızı
da bilmiyorlar. Ama, öğrenecekler ve öğrendikten sonra da
bugüne kadar yapılmayanla bundan sonra yapacağız diye
ortaya konanların altındaki kanuni ne tür yetkilerin tam
olarak var olduğunu bilerek hareket edecekler.
Bakın
arkadaşlar, Mecliste ertelendi, kanuni düzenleme yapmakta
ertelendi, suçlu, oraya para yatıranlar oldu, bu şekilde
değerlendirmeler ortaya çıktı. Ama, hiç, Acaba, bu
şirketle ilgili bizden kimler var? diye sorgulama ihtiyacı
ortaya çıkmadı.
İşte
bakıyorsunuz, hakkında suç duyurusu olan bir arkadaş,
siz de şu anda belediye başkanı olarak görev yapıyor,
sizin partinizde. Bu şirketle ilgili hakkında değerlendirmeler
olan milletvekillerimiz
Ki, bu şirketin kurucusu olan -Allah
rahmet eylesin- bir arkadaşımız, hâlâ, baktığınızda
kayıtlarda bulunuyor. Yani, bu şirketleri suçlarken, bir
şekilde bunlarla ilgili süreci ertelerken, bu soruların
sorulmasından, lütfen, rahatsızlık duymayın.
Sayın
Bakanımız biraz önce
Evet, buradalar. Sayın Bakanımız
da gayet iyi biliyor bu şirketi ve bu şirkette yapılan
çalışmaları. Sayın Bakanımız, o zaman,
sermaye piyasası
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tamaylıgil, lütfen toparlar mısınız,
bir dakikalık süre vereceğim.
Buyurun.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) Lütfen
Sayın
Bakanımız da herhâlde, o süreçle ilgili Türkiyedeki sermaye
piyasası mevzuatının ne olduğuna dair, burada
neler yapılması gerektiğine dair bilgileri çok net
olarak biliyorlardı. Ama, nedense ve nedense, binlerce insan,
şu anda, bu noktadaki çözümü beklerken sorun sürekli erteleniyor,
sürekli erteleniyor.
Tespit
olayına baktığınızda: Değerli arkadaşlar,
Takasbankta bu şirketlerle ilgili zaten tespit için bir hesap
açılmıştı ve kontrol bilgileri verilmişti.
Bunlar
ciddi olarak çözüm getirecek başlıklar değil. Yasal çalışmayla
ilgili, bir an önce, düğmeye basmak lazım. Bu düğmeye
basmakta elinizi kim tutuyorsa, ne tutuyorsa bilmiyorum? Ama, çok
ciddi iddialar var.
Bakın,
iki sene önce bu ülkede bir beyaz enerji olayı söz konusu oldu.
Dekontlara bakın, o on dört tane dosyanın içindeki dekontlara
bakın, oradaki isimlerle birleşen bazı isimler göreceksiniz.
Bırakın kamuoyu bunlardan bilgilensin. Sadece ve sadece
yolsuzluktan, hortumcudan hesap soracağım hedefini ortaya
koyarken birileri ayrı diğerleri ayrı diye bakılmasın,
senin hortumcun-benim hortumcum olmasın.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tamaylıgil.
Grup
önerisi lehinde söz isteyen Algan Hacaloğlu, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Hacaloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; benden evvel söz alan değerli arkadaşım,
sizlere, ne diye, bundan evvel burada kabul etmiş olduğumuz
ve komisyonun bir yıl evvel raporunu hazırlayarak yüce
Meclisçe kabul edilmiş olan girişiminden sonra bugün tekrardan
bu konu içinde Yimpaş çerçevesinde yeni bir araştırma
önergesini niye verdiğimizi, niye bunun önemli olduğunu
ayrıntılarıyla çok veciz bir şekilde ifade etti.
Şimdi bunun gündeme alınıp alınmaması üzerinde
konuşmaktayız.
Süreci
biliyoruz, birkaç şeyi ben de hatırlatmak istiyorum. 78
holding, yüzlerce şirket ve izinsiz para toplama. Bunlara
İslami holding deniliyor. Neden öyle deniliyor? Çünkü faiz
haramdır diyorlar, dediler yüzde 20-25 kâr payı üzerinden
size nema vereceğiz dediler ve yüz binlerce insanımızı
aldattılar, paralarını topladılar. Miktar, bir
hesaba göre 5 milyar euro, bir hesaba göre 10 milyar euroya kadar
tırmanıyor. Kimin parası? Dışarıda
yıllardır ömrünü tüketen çalışanlarımızın
ve içeride yüz akıyla kazandıkları paraları değerlendirmek
isteyen yurttaşlarımızın parası.
Millî
görüş camileri, Süleymancıların camileri, Diyanet
Vakfı dernekleri ve bu kutsal ortamlar içinde bu suç işlendi.
Tarikat önderleri, tarikata sığınmış siyasetçilerin
telkinleri altında sürdürülen bu süreç, ne yazık ki, bu Meclisin
derhal üzerine gidip, sonuçlandırması gereken bir kara
dosya.
Değerli
arkadaşlarım, yüz binlerce insanımızın hayatının
karartılmasına yol açan bu süreci ciddiye almamız gerekiyor.
Her biriniz dışarıya gidiyorsunuz, Avrupaya gidiyorsunuz,
Konyaya, Karamana gidiyorsunuz ve her gün, ailelerinin bütün
rızkını, bütün birikimini kaptıran insanların
şikâyetlerini dinliyorsunuz.
Bu
konuda komisyon raporu türlü öneriler getirdi. Bundan sonraki süreci
yönlendirecek bir yasal düzenleme öngördü. Suçların zaman
aşımına uğramaması için bir yasal düzenleme
öngördü. Bu kuruluşların yönetim kurulu başkanlarının,
yakın arkadaşlarıyla, bu şirketleri, bu holdingleri,
kendi keyiflerine göre, bildikleri gibi yönettiklerini tespit
ederek, bunların bu suçlarda birinci derecede sorumlu olduklarını
ve nitelikli dolandırıcılık olarak tanımlanabilecek
bu suç nedeniyle, hepsinin, ama, hepsinin, o Konyada on beş katlı
binasında Kombassanı yönetmekte olan kişiden Yimpaşa
kadar, bütün şirketlerin yöneticilerine derhal el çektirilmesi
ve kayyum atanmasını öngördü.
Bunların
tümüne el çektirirken, şirketlerin önünün tıkanması
değil, onların daha sağlıklı bir şekilde
yapılandırılarak, ama, bu şirketlere paralarını
vermiş olan, kaptırmış olan kişilerin sermaye
borsası içinde haklarına kavuşmalarını ve
şimdi ayrıntısına inemeyeceğim ek düzenlemeler
ile bu şirketlerin gerçekten çok ortaklı şirketler olarak,
yasal mevzuat içinde faaliyete devam edebilmelerini öngördü. Temsilciler,
üçüncü kişiler hakkında, o nitelikli dolandırıcılık
suçuna iştirak etmiş olanlar için ek yasal düzenleme istendi.
Biliyoruz, Almanyada, dışarıda, yakın zamanda,
bunlardan birkaçı hakkında belirli kararlar çıkmış
durumda.
Keza,
bu süreci yayınlarıyla, görsel ve gazeteleriyle, bilerek
bilmeyerek, doğrudan dolaylı olarak katkı sağlamış
olan medya mensupları üzerine gidilmesi ve gerçeklerin ortaya
çıkartılması, bu suça hangi ölçülerde iştirak ettiklerinin
saptanması öngörüldü. Tabiatıyla, tespit komisyonları
kurularak, sağlıklı bir konsolidasyonun, hakların,
taleplerin ortaya konmasını sağlayacak çerçevede
tüm alacaklıların, tüm değerlerin kayıt altına
alınması öngörüldü.
Değerli
arkadaşlarım, bunların hepsi söylendi. Faaliyetlerine
son vermiş olan şirketlerin derhal el konularak, gerçek ortaklarının
alacaklarının hak, hukuk çerçevesi içinde, olabildiğince
geri ödenmesi öngörüldü.
Ancak
ne oldu? Biraz evvel değerli arkadaşım Tamaylıgil
ifade etti. Hükûmetin kılı kıpırdamadı. Bir
yıldır o, rafta bekliyor, bir ses çıkmadı. Oysa, Avrupa
Birliğinin yayınladığı ilerleme raporunda
da, açınız bakınız, bazı konular hakkında
fevkalade, fazlasıyla hassas oluyorsunuz, ama etik, dokunulmazlıkların
kaldırılması, yolsuzlukların üzerine gidilmesi
gibi konular ilerleme raporunda yer alınca nedense görmez oluyorsunuz.
Orada da, bütün boyutlarıyla, özellikle dinî propagandayla ortak
toplayarak yasa dışı halka arz yapan bu şirketlerin
faaliyetlerini araştıran komisyon raporunun sonuçları,
bulguları üzerine gidilmesi öngörüldü. Hükûmetin kılı
kıpırdamadı dedik, adım atmadı dedik, nedenini
bir süre anlamadık, ama bu arada bazı gerçekler ortaya
çıktı, bazı kanıtlar, bazı sözler ortaya
çıktı, bilenler bilmeyenlere anlattı ve Cihat
çağrısı yaparak para toplandı. diyen AKPli milletvekillerinin
beyanatları medyaya çıktı.
AHMET
YENİ (Samsun) Nerede öyle bir şey çıktı?
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) Adalet Bakanı Sayın Çiçek, gerçekten
son derece pişkin bir eda ile, bu konuda mevcut yüz on sekiz suç duyurusunun,
bir bir, nasıl zaman aşımına, Şartlı Salıverme
Yasası kapsamında ertelenmiş olduklarını;
iki dosyadan hakkında dava açılmış olduğunu
ve bunlar hakkında da henüz kararlar kesinleşmemiş olduğunu
ifade ederek, bu süreçte yargının bir görevi olmadığını,
âdeta, ima etti.
Ben,
Sayın Dursun Uyarın, Dursun Uyarların esasında Dursun
Uyar adına verdiğimiz önerge, o çok sayıda holdingi yöneten,
aynı üslup içinde yöneten Uyarların birine ilişkin.
Çünkü, onun adına, elimize, Almanyadan, yurt dışından,
o bizim yargımızın nedense duyarlılık göstermediği
konuda gerekli duyarlılığı, yargı duyarlılığını,
hukuk duyarlılığını ortaya koyarak açmış
olduğu davanın, ülkemizde yeterince takibe uğramamasından
kaynaklanan nedenlerle, biz, konuyu bir kez daha buraya bir Meclis
araştırması önergesi olarak getirdik.
Almanya
Darmstad Savcılığı 18 Şubat 2004ten beri Dursun
Uyarı arıyor, Interpol de arıyor. Biraz evvel söylendi,
Sayın Abdullah Gül, Sayın Abdüllatif Şener, Sayın
Mehmet Aydın, Sayın Abdülkadir Aksu, kendisiyle, bu bültenle
aranan kişiyle, bir rahmetli milletvekilimizin cenaze töreninde,
cenaze namazında saf tutabiliyorlar. Belki bilmiyorlar diyeceksiniz,
bilmek zorundalar. Çünkü, bir yıldır, o rapor önlerinde duruyor
ve raporun altında da Bu, gereği için derhal savcılıklara
ve Adalet Bakanlığına gönderilmelidir. diye bir not
vardır ve bu not da sizin kararınızdır.
Değerli
arkadaşlarım, bu olay, bu çirkin olay, İslam inancına
karşı bir hileişeriye uygulamasıdır. Dinimize
yönelik yapılmış en büyük kötülüktür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Hacaloğlu, lütfen toparlar mısınız,
buyurun.
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) Bu sürece, bu olaya uzaktan veya yakından
katkı sağlamış kişilerin dinden imandan bahsetmeye
hiçbir hakları yoktur. Bunların tümü, önce bağımsız
yargı önünde, sonra da Yüce Tanrı katında hesap vereceklerdir.
Bundan kaçabilmeleri mümkün değildir, ister iş adamı
olsunlar, ister siyasetçi olsunlar, isterse medya mensubu olsunlar.
Bu
nedenlerle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, sunmuş olduğumuz
yeni araştırma önergesinin, geçmiş rapordaki önerileri
de dikkate alarak bu sürece son vermesi ve yüz binlerce mağdurumuzun
hakkını geri vermesi, ülkede hakka ve hukuka saygı
gösterilmesi için hepinizi göreve davete diyorum.
Hepinize
bu duygularla saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Hacaloğlu.
Önerinin
aleyhinde söz isteyen Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur.
Buyurun
Sayın Cantimur.
GÜROL
ERGİN (Muğla) Savunulacak tarafı yok kardeşim,
konuşma. Bunu da savunuyorsanız bravo.
ABDULLAH
ERDEM CANTİMUR (Kütahya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Yimpaş Holdingle
ilgili olarak Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesinin
aleyhinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, izinsiz halka arz yoluyla
tasarruf sahiplerinin mağduriyetine yol açılmasının
neden ve sonuçlarıyla bu süreçte SPKnın sorumluluğunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla, yine Anayasamızın 98inci,
İçtüzükün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırma komisyonu kuruldu.
Bu
Komisyon, 10 Mayıs 2005 ila 8 Aralık 2005 tarihleri arasında
çalışmalarını sürdürdü. Bu Komisyon içerisinde
AK Partili 8 milletvekili ile Cumhuriyet Halk Partili 4 milletvekili
çalışma yaptı. 78 holding ve şirket yöneticisine,
Komisyona bilgi vermeleri için çağrı yapıldı ve
44 şirket bu çağrımıza cevap verdi.
Çalışmalar
esnasında birçok holdingin yönetim kurulu başkanı
dinlendi. Bunlardan bir tanesi de Yimpaş Holdingin Yönetim Kurulu
Başkanı Dursun Uyar idi.
Komisyon
olarak, yurt içinde ve yurt dışında mağdur vatandaşlarımızla
toplantılar düzenledik. Bu mağdur vatandaşlarımızı
komisyon olarak dinledik. Komisyon çalışması sonrasında,
271 sayfalık 1061 sıra sayılı Meclis Araştırması
Komisyonu Raporu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunuldu.
CANAN
ARITMAN (İzmir) Bunu hepimiz biliyoruz.
ABDULLAH
ERDEM CANTİMUR (Devamla) Komisyon Raporu da 11 Nisan 2006 tarihinde
Mecliste görüşüldü.
Komisyonda
görev yapan, gerek AK Partili milletvekillerimizin gerek CHPli
milletvekillerimizin, bu çalışmalar esnasında çok
gayretli çalışmalarının olduğunu burada
ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, komisyonumuz, sadece Yimpaş Holdinge ait
araştırmayı değil, yetmiş sekiz holding üzerinde
araştırma yaptı. Raporun dört sayfalık Sonuç ve
Öneriler bölümü vardır. Bu bölümde komisyonumuzun çalışmaları
sonucundaki öneriler yer almıştır. Bunlardan en önemlisi
mevzuat önerileridir. Burada, çalışmamıza konu holdinglerle
ilgili süreci yönetecek ve yönlendirecek bir kanuna ihtiyaç olduğu
tespiti komisyonumuz tarafından yapılmıştır.
Buna ilişkin olarak, toplanan paranın ve ortaklık yapısının
belirlenmesi, ortakların Genel Kurula katılımlarının
kolaylaştırılması, hukuki sürecin daha etkin hale
getirilmesi, şirketlerin kendi hisselerini alıp satabilmeleri
gibi hususlara yer verilmiştir. Yine, diğer bir konu ise KOBİ
borsası kurulması hususudur, bu da Komisyon Raporumuzda
önemli bir madde olarak yerini almıştır.
Görülüyor
ki, Meclis Araştırması Komisyonu, sadece Yimpaş
Holdingle alakalı değil, bu vatandaşlarımızın
izinsiz halka arz yoluyla mağduriyetlerine ilişkin bütün
holdingler üzerinde gerekli çalışmayı yapmıştır.
Elimizde her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Yarın, yine, herhangi
bir parti tarafından başka bir holdingin hakkında
araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin bir önerge
gelmiş olsa, her holding için burada araştırma komisyonu
kurmaya kalksak, bu Parlamentodaki 550 milletvekili yetmeyecektir.
Kaldı ki, Parlamentonun, bu yasama döneminde çok daha önemli
faaliyetleri olacaktır.
Yine,
vatandaşlarımızın ihtiyacı olan birçok yasal
düzenlemeyi yapmamız gerekecektir.
HALİL
TİRYAKİ (Kırıkkale) Vatandaş ağlıyor
yaa
Yazıklar olsun!..
ABDULLAH
ERDEM CANTİMUR (Devamla) Zira, kurulmuş olan Araştırma
Komisyonu her türlü bilgiyi, belgeyi raporuna dercetmiştir.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sonuç, sonuç?
ABDULLAH
ERDEM CANTİMUR (Devamla) Elimizde belki arabaların bagajlarını
dolduracak şekilde belgeler de mevcuttur. Dolayısıyla,
böyle bir araştırma komisyonu kurulmasının gerekli
olmadığını düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, buradan, yani, önergenin içeriğini
okuduğumuz zaman da, esasen bu önergenin verilmesinin sebebinin
bu mağdur vatandaşlarımızın sorunlarını
gidermek amacına dönük olmadığı görülmektedir.
Zira, önerge içerisinde, işte, falanca tarihli falanca gazetedeki
resim, falanca gazetedeki haber
Yine,
CHP Grubuna ait bir milletvekilimizin işte cenaze namazında
aynı safta yer alma gibi gazete haberlerine dayanan iddialar
söz konusudur.
HALUK
KOÇ (Samsun) Sayın Cantimur, onun gerekçesini biz yazdık
Grup Başkan Vekili olarak.
ABDULLAH
ERDEM CANTİMUR (Devamla) Dolayısıyla, bu gibi gerekçelerle
böyle bir komisyonunun kurulmasının yerinde olmadığını
düşünüyorum.
HALUK
KOÇ (Samsun) Onlar gerekçede yazıyor, hiç saptırma.
BAŞKAN
Sayın Koç, lütfen
HALUK
KOÇ (Samsun) Ben senin yerinde olsam böyle bir konuşmayı
kabul etmezdim.
BAŞKAN
Sayın Koç
HALİL
TİRYAKİ (Kırıkkale) Başkan iftira atıyor
BAŞKAN
Sayın Tiryaki, lütfen
ABDULLAH
ERDEM CANTİMUR (Devamla) Burada ifade edeceğim konu, ana
muhalefet partisinin
HALUK
KOÇ (Samsun) Hiç konuşmam otururum yerime. Yazık, yazık!
Bir milletvekili olarak böyle bir sorumluluk almam derim, otururum
yerime.
ABDULLAH
ERDEM CANTİMUR (Devamla) Ana muhalefet partisinin mağdur
vatandaşlar üzerinden siyaset yapmamasıdır.
HALİL
TİRYAKİ (Kırıkkale) Mağdurlar gelmedi mi Grubunuza?
BAŞKAN
Sayın Tiryaki, lütfen
HALİL
TİRYAKİ (Kırıkkale) Yalan konuşuyor.
BAŞKAN
Lütfen, Sayın Tiryaki, o sözü söylemeye hakkınız
yok.
ABDULLAH
ERDEM CANTİMUR (Devamla) Ben, bu duygu ve düşüncelerle bu
önergeyi kabul etmeyeceğimizi ifade ediyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Cantimur.
YILMAZ
KAYA (İzmir) Kendin inanmadın kendin
BAŞKAN
Önerinin aleyhinde söz isteyen Kerim Özkul, Konya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Özkul. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET
SEMERCİ (Aydın) Soyguncuları savunmaya utanmıyor
musunuz yani?
OSMAN
ÖZCAN (Antalya) Yalan savunulur mu ya!
MEHMET
SEMERCİ (Aydın) Aleyhte söz alıyorsunuz, bu soygunculara
BAŞKAN
Sayın milletvekili, lütfen sabredin.
KERİM
ÖZKUL (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
MEHMET
SEMERCİ (Aydın) Ben çıkmam oraya! Bırakırım
milletvekilliğini gene çıkmam oraya! Bırakırım
o milletvekilliğini, gene çıkmak oraya!
KERİM
ÖZKUL (Devamla)
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi üzerinde
aleyhte görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum.
MEHMET
SEMERCİ (Aydın) Yazık, yazık!
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Aleyhinde aldınız, aleyhinde!
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
MEHMET
SEMERCİ (Aydın) Yani, Yimpaş dosyasını savunacaksınız;
yazık be, yazık!
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Öncelikle, Grup önerisinin içeriğine girmeden,
alışkanlık haline getirilmiş, her gün karşılaştığımız
grup önerileriyle ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum.
MEHMET
SEMERCİ (Aydın) Hırsızı savunmak nerede görülmüş
ya!
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Türk halkının ihtiyaçlarını karşılamak
üzere çalışmalar yapan, ihtiyaçlarını yasal düzenlemelere
bağlamak üzere çalışmalar yapan bir Meclistir, ama, ne
yazık ki, Cumhuriyet Halk Partisi İç Tüzükten aldığı
yetkiyi kötü niyetli olarak kullanarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
HALİL
TİRYAKİ (Kırıkkale) Kötü niyetli sensin!
YILMAZ
KAYA (İzmir) Bu, kötü niyet mi? Bu, kötü niyet mi?
HALİL
TİRYAKİ (Kırıkkale) Kötü niyetli sensin!
BAŞKAN
Sayın Tiryaki, lütfen.
HALİL
TİRYAKİ (Kırıkkale) Doğru konuş!
YILMAZ
KAYA (İzmir) Bu, kötü niyet mi?
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Bağırma be!
BAŞKAN
Sayın Özkul, lütfen
HALİL
TİRYAKİ (Kırıkkale) Kötü niyetli sensin!
BAŞKAN
Sayın Tiryaki
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarını
engellemektedir.
YILMAZ
KAYA (İzmir) Bu ihtiyaç değil mi? Milleti soydular.
HALİL
TİRYAKİ (Kırıkkale) Soygunculara arka çıkıyorsunuz
be!
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Her grup önerisinin konuşmacılarının
konuşmalarını tutanaklardan incelerseniz, yeni,
ilave bir şey söylenmediğini bizzat kendiniz de göreceksiniz.
YILMAZ
KAYA (İzmir) Sen söyle, sen!
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Ortada herhangi bir, yeni bir iddia, yeni bir bulgu,
konuşmanın, görüşülen konunun içeriğine katkı
sağlamaya dönük en ufak bir şey bulamazsınız.
YILMAZ
KAYA (İzmir) Sen ne anlatıyorsun? Masal anlatıyorsun,
masal!
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Sadece, polemik yapmaya, aynı şeyleri
tekrar tekrar belirtmeye dönük çalışmalardır. Bu nedenle,
Cumhuriyet Halk Partisine, Türkiyenin gerçek gündemine geri dönmesini
Türkiyenin
ihtiyacı olan, emeklilerin ölüm aylığı bağlanmasına
ilişkin yasayı, 5 maddelik bir yasayı Türkiye Cumhuriyeti
Meclisi tam üç günde bitirdi.
HALUK
KOÇ (Samsun) Meclisin adını doğru söyle önce!
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Türkiye Büyük Millet Meclisi, tam üç günde bitirdi
maalesef.
ŞEVKET
ARZ (Trabzon) Sayenizde
KERİM
ÖZKUL (Devamla) 5 maddelik bir şeyi tam üç günde bitirdi.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Maddeye gel, maddeye!
KERİM
ÖZKUL (Devamla) O nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi yetkililerine,
Meclisimizin çalışmalarını engelleme noktasında
daha duyarlı olmalarını tavsiye ediyorum.
FERAMUS
ŞAHİN (Tokat) Sen, bu konu hakkında ne söylüyorsun? Bu
konu hakkında düşüncelerini söyle
HALİL
TİRYAKİ (Kırıkkale) Ya, sen
BAŞKAN
Sayın Şahin
Sayın Tiryaki, lütfen
Lütfen Sayın
Şahin
Sabredin lütfen
OSMAN
ÖZCAN (Antalya) Ortak olan bile konuşmaz böyle!
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Efendim, Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu
önergenin içeriğine gelecek olursak, daha önce, Meclisimizde
üzerinde tartışmalar yapılarak kurulan bir komisyonumuz
vardı. Bu komisyonumuz, çok ortaklı holdinglere ilişkin
bir çalışma yürüttü, sekiz ayı aşkın bir çalışma
yürüttük ve bir sonuç bildirisiyle de bu çalışmaları
neticelendirdik. Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız,
bu belirtilen sonuç bildirgelerine ilişkin niçin bir çalışma
yapılmadığına ilişkin defalarca burada sözler
sarf ettiler. Herhangi bir konuda bir yasal düzenleme yapma yetkisi,
sadece iktidar partilerine mensup bir yetki değildir.
HALUK
KOÇ (Samsun) Kanun teklifi komisyonda, haberin yok senin!
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Aynı zamanda, Cumhuriyet Halk Partisi
HALUK
KOÇ (Samsun) Haberin yok
OSMAN
ÖZCAN (Antalya) Bunu nereden bilecek o!
KERİM
ÖZKUL (Devamla)
doğrudan gündeme alınması teklifiyle
gelir, görüşürsünüz sayın şey
Efendim
YILMAZ
KAYA (İzmir) Hikâye anlatıyorsun, hikâye!
BAŞKAN
Sayın Özkul, lütfen Genel Kurula hitap edin.
Sayın
milletvekilleri, lütfen
YILMAZ
KAYA (İzmir) Öğrenmeden konuşuyor ama Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Lütfen
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Efendim, komisyon çalışmalarında da
gördük ki, bu çok ortaklı holding yapılanması
ŞEVKET
ARZ (Trabzon) Dersine iyi çalışmamışsın! Geçerli
not alamadın!
KERİM
ÖZKUL (Devamla)
1980li yılların ortasından itibaren
başlamış ve 2001 yılına kadar yoğun bir
şekilde sürmüştür. 1982 yılında Yimpaş Holding
kurulmuş, 1984 yılında da SPK kaydına alınmış.
1988 yılında Kombassan, 1989 yılında da İttifak
Holding kurularak, çok ortaklı yapılanmaya doğru bir süreç
başlatılmış.
OSMAN
ÖZCAN (Antalya) Çok soyguncu ortak, çok soyguncu ortak!
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Bu süreç içerisinde, öncelik olarak, iyi niyetli
olarak kurulan ve küçük yatırımcıların paralarını
bir araya getirerek ülke kalkınmasına destek olmak amacıyla
şirketler kurmak için kurulan bu holdingler, daha sonra kötü niyetli
insanların da devriye girmesiyle, maalesef, çığırından
çıkmıştır.
FERAMUS
ŞAHİN (Tokat) Paralar nerde, paralar?
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Bu holding yöneticileri para toplayabilmek için
insanların dinî duygularını, millî duygularını
ve Türkiye sevgilerini istismar etmişlerdir.
ŞEVKET
ARZ (Trabzon) Güzel bir laf ettin.
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Bu doğrudur, ama, ne bu holdinglerin yöneticilerinde
ne de bu holdinglere
FERAMUS
ŞAHİN (Tokat) Senin bu paralardan haberin var mı?
KERİM
ÖZKUL (Devamla)
para yatıran değerli katılımcıların
niyetlerinde önceliklik olarak hiçbir zaman dinî duygular öncelik
yer almamıştır.
YILMAZ
KAYA (İzmir) Yapma ya!
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Bunların esas amacı, vatandaşların
paralarını daha fazla toplayabilmektir, bunlara ortak
olan katılımcıların amacı da, kâr amacı,
daha fazla kâr alma amacıdır. Yani, bir anlamda, sahtekârlarla
tamahkârların anlaşması neticesi bu holdingler
aşırı derecede büyümüşler ve bir faciaya yer açmışlardır.
YILMAZ
KAYA (İzmir) Sen şimdi savunuyor musun bunları, savunuyor
musun, onu söyle. Sahtekârlarla tamahkârları savunuyor musun?
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Savunmuyorum, ama
YILMAZ
KAYA (İzmir) Niye çıktın oraya o zaman? Niye konuşuyorsun?
Ne anlatıyorsun?
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Savunmuyorum, ama
BAŞKAN
Sayın Kaya, karşılıklı konuşma gibi bir
üslubumuz var mı? Sayın Kaya, lütfen
YILMAZ
KAYA (İzmir) Bir milletvekilinin bu durumda olmasına
çok üzüldüm Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Kaya, lütfen, susar mısınız.
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Hiçbir zaman holding yöneticilerinin yapmış
olduğu yanlışların savunması içerisinde değiliz.
FERAMUS
ŞAHİN (Tokat) Niye çıktın oraya?
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Ama, şu gerçek ki: Bu insanlar hiçbir zaman dinî
duygularla hareket etmemişlerdir. En niyetlisinin hareketi,
daha fazla para toplamak, daha fazla paraya hükmetmek, daha büyük
patron olmaktır. Ondan öte, buraya ortak olan vatandaşların
öncelikleri de, İslami kaygılardan değildir,
aşırı derecede kâr payı almak düşüncesiyle
buraya ortak olmuşlardır.
Sayın
Cumhuriyet Halk Partisi yetkililerinin vermiş olduğu
araştırma önergesinin gerekçesine baktığınızda,
22 Ekim 2006 tarihli Hürriyet gazetesinde yer alan 4 bakan var, bir
gören yok. başlıklı haberi temel alarak
YILMAZ
KAYA (İzmir) Aynen.
KERİM
ÖZKUL (Devamla)
bu önergelerine gerekçe olarak göstermişlerdir.
Sayın
milletvekilleri, hepimiz siyaset yapıyoruz. Bir siyasetçi
camide kimlerle aynı safta yer alacağını seçme
hakkına sahip değildir. Safta yer alan insanlardan iyi hâl
kağıdı alma gibi bir durum da söz konusu değildir.
Siz de siyasetçisiniz
YILMAZ
KAYA (İzmir) Açılışta var, açılışta!
ŞEVKET
ARZ (Trabzon) Açılışa nasıl gitti, açılışa?
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Tanımadan değil, bilerek.
CANAN
ARITMAN (İzmir) Bilerek ve isteyerek, kasten.
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Halk arasında, insanlar sizinle birlikte bir
fotoğraf çektirme talebinde bulunuyorsa, siz fotoğraf
çektirmek istediğiniz vatandaşlardan iyi hâl kağıdı
almak durumunda değilsinizdir, yan yana gelip bir fotoğraf
çektirebilirsiniz.
ŞEVKET
ARZ (Trabzon) Meclis bahçesinde açılışta, açılışta.
CANAN
ARITMAN (İzmir) Çocuklar biliyor, onlar mı bilmeyecek!
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Bunu gerekçe göstererek, Meclisin daha önce
araştırma yapmış olduğu bir konuda tekrar
araştırma yapma teklifi vermenin doğru olmadığı
kanaatindeyim.
CANAN
ARITMAN (İzmir) Kaçın kaçın, ama milletten kaçamayacaksınız.
KERİM
ÖZKUL (Devamla) Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisinin önergesinin
aleyhine olduğumu belirtir, yüce heyeti saygıyla selamlarım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) Vicdanınız rahat mı, vicdanınız?
FERAMUS
ŞAHİN (Tokat) Paralar nerede, paralar?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özkul.
Oylarınıza
sunuyorum.
HALUK
KOÇ (Samsun) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Arayacağım Sayın Koç, karar yeter sayısı arayacağım
aynı zamanda.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Sayın
milletvekilleri, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu
için elektronik cihazla oylama yapacağız.
Üç
dakikalık süre veriyorum, oylama işlemini başlatıyorum:
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır,
öneri reddedilmiştir.
Gündemin
Seçim kısmına geçiyoruz.
V. - SEÇİMLER
A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN
ÜYELİKLERE SEÇİM
1.- Dışişleri ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN
Dışişleri Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Manisa Milletvekili
Mehmet Çerçi aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Konya
Milletvekili Sami Güçlü aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan
karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşderenin, Gelibolu Yarımadası
Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN
1inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle
ilgili komisyon raporu gelmediğinden teklifin görüşmelerini
erteliyoruz.
2nci
sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S.
Sayısı: 904)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Amerika Birleşik
Devletleri Hükûmeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi
Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, Diyarbakır Milletvekili Osman Aslanın,
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Diyarbakır Milletvekili Osman
Aslanın; Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu
(2/843) (S. Sayısı: 1241) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen
birleşimde, teklifin tümü üzerinde gruplar adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi,
söz sırası, şahsı adına söz isteyen Ağrı
Milletvekili Naci Aslana aittir.
Sayın
Aslan buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
NACİ
ASLAN (Ağrı) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Osman Aslanın, Terör
ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
1241 sıra sayılı Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(x)
1241 S. Sayılı Basmayazı 12.12.2006 tarihli 30uncu
Birleşim Tutanağına eklidir.
Dün,
burada, bu yasa görüşülürken, yasa teklifini veren değerli
milletvekillerimiz ve gruplar adına konuşan, şahsı
adına konuşan değerli milletvekillerimiz, konuyla ilgili,
içeriği çok dolu ve gerçekten ülkenin asıl meselesi ve sorunu
olan hadiseyi ve bununla ilgili gelişmeleri çok iyi bir şekilde
anlattılar. Arkadaşlarımız, illere göre kurulan
komisyonları ve illere göre zarar gören vatandaşlarımızın
sayısını burada ifade ettiler. 79 ilimizde 100e yakın
komisyon kurulmuştur. Müracaat tarihinden bugüne kadar yaklaşık
olarak 227 bin yurttaşımız, terörden zarar gördüğüne
dair başvuruda bulunmuştur. Yine, burada, bu kanunun görüşülmesi
sırasında anlaşıldı ki, bu 227 bin kişiden
47 bin kişinin dosyasının neticeye bağlandığı
ifade edildi.
Değerli
arkadaşlarım, şu anlaşılıyor ki, 3 ilimiz
hariç diğer bütün illerde bu tür komisyonlarımız kurulmuştur.
Ama, işin püf noktası şurada: Bölgelerin özelliğine
ve stratejik konumuna baktığımız zaman, Doğu
ve Güneydoğu illerinde bu komisyon sayılarının
mutlak surette artırılması gerekiyor. Artı, komisyonlarımızın
yalnız valiliklerde vali yardımcıları başkanlığında
değil, aynı zamanda ilçelerde kaymakamlarımızın
başkanlığında ve hangi bölgede hangi köyler görüşülecekse
o köylerin bilirkişi heyetleri ve muhtarları da mutlaka
o gün komisyonda bulunmalı ve komisyon bu insanlardan bilgi almalıdır.
Çünkü, gelen kaymakamlarımız yeni atanmıştır,
bölgeyi tanımıyor, daha önce meydana gelen hadisenin içeriğini
bilmiyor, hatta, çoğu köye bile gitmemiştir, o zarar gören
yurttaşımızın hanesini, iskân ettiği yeri bile
bilmemektedir ve o insanımızın o zaman can ve mal yönünden
ne kadar kayba uğradığı da biraz müphem kalmaktadır.
Bu nedenle, Sayın Bakanımız buradayken, bu kanun geçtikten
sonra bir genelgeyle valiliklerimize bir emir buyurarak, bu konuda
daha detaylı, daha hassas ve şeffaf incelenmesini talep
ediyorum. Vatandaşımız çok mağdur olmuştur.
Değerli
arkadaşlar, ben bölge insanıyım ve bu terörün çok zararını
da görmüş bir kardeşiniz olarak olayı biliyoruz. Burada,
bazı arkadaşlarımız çıkıp bu terörle ilgili
ve bölgelerin özelliğiyle ilgili konuşma yaparken aynen
aklıma şu geliyor: Bir tıp doktoruna, git, işte,
Anayasa Mahkemesinde falan hukuksal savunmayı yap gibi
Esas
o bölgenin insanı, orada yaşayan, o sorunları bilen,
terörün ne demek olduğunu ve terörün kaynaklandığı
sosyal yaraların teşhis ve tahlil edilmesi gerekiyor.
Şimdi, siz, eğer terörün kaynağını kurutmazsanız,
terörün bahanesini ve teröristin sermayesini bitiremezseniz,
sadece silahla terörü söndürmeniz, bitirmeniz mümkün değil.
Terörist köye geliyor, ne diyor: Yahu, seni devlet vatandaş
saymıyor ki kardeşim; yolun yok, suyun yok, okulun yok, çocuğun
okumuyor, sen askerî okullara giremiyorsun; seni Anayasa gereğince
birinci sınıf vatandaş tanımıyor ki.
İşte, biz gelirsek böyle yaparız, böyle
İşte,
değerli arkadaşlarım, icraatlı, yürekli Hükûmet
böyle olur. Sayın Başbakanımız ne yaptı: KÖYDES
Projesini geliştirdi. KÖYDES Projesiyle, hamdolsun ki Allaha,
2006 ve 2007 yılı itibarıyla suyu ve yolu olmayan köy
kalmayacaktır. Şimdi, ben, eskiden hiç atla bile gitmediğim
köyüme, taksime biniyor, figüreli, 40 santimlik stabilize yolda
gidiyorum ve yurttaş, 6 kilometre -af buyurun- merkebin
sırtında bulanık kar suyunu getirirken, şimdi
evinde çeşmeyi açıyor, H2O suyunu içiyor ne mutlu diyor ve
telefon açıyor bizi kutluyor. İşte vatandaşı
sevmek bu, işte Türkiye Cumhuriyeti millî sınırları
içerisinde yaşayan 73 milyon yurttaşı birinci vatandaş
saymanın sevdası bu diyor işte. Onun için biz Recep Tayyip
Erdoğanı seviyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli
kardeşlerim, ispatı meydanda, palavraya gereği yoktur.
Ağrı gibi bir ile bu yıl Sayın Başbakanımız
ve İçişleri Bakanımız 40 trilyon para sadece KÖYDESe
göndermiştir. 1.100 kilometre figüreli yol yapılmıştır.
926 yerleşim birimimizden sadece 300 tanesi kalmış,
Allahın izniyle o da bu sene programa alınmış ve gelecek
sene, Ağrıda, 926 yerleşim biriminde yolu olmayan kalmayacak,
suyu evinde akmayan kalmayacak. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, sosyal toplumun sorunları içeriğinde,
bir defa, bunu Hükûmetimden de rica ediyorum, teröristin sermayesini
bitirelim. Sermayesi hamdolsun bitti. Artık köylerimize giremiyor
ve yurttaş diyor ki: Kardeşim sen neyin peşindesin, kimin
güdümündesin, kimin menfaatine hizmet ediyorsun? Devletim bana sahiplendi,
şu andaki Hükûmet, benim onun birinci sınıf yurttaşı
olduğumu anladı, kavradı ve yanımdadır. Beni
kardeşi olarak ilan eden bir Başbakana sahibim. Sen kimsin!
Dolayısıyla,
bizim nitelikli ve nicelikli bir eğitimi gerçekleştirmemiz
lazım. Orada, ivedi olarak yatılı bölge okullarının
yoğunluk kazanması gerekiyor ve özellikle de şunu
Hükûmetimden arz ediyorum: Deneyimsiz idarecinin oraya gönderilmemesi
gerekiyor. Sosyolojik ve psikolojik yönü güçlü, toplumsal gelişmeyi
çok iyi bilen idarecilerin gitmesi gerekiyor. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Benim,
bir de, çok, çok, çok, çok üzüldüğüm, bir zamanlar, işte, doğu
ve güneydoğu bölgelerimizde, terörü yok edecek, insanlarımızla
bütünleşecek, halkı kucaklayacak, halka yurttaşlık
sevgisini aşılayacak bazı kişilerin, emekli olduktan
sonra, çıkıp radyo ve televizyon kanallarında, çeşitli
senaryolar ve para alarak o programlara çıkarak yeni ırkçılık
tohumları ekmeye çalışıyorlar. Ben, o
BAŞKAN
Sayın Aslan
Sayın Aslan
Lütfen konuyla ilgili konuşur
musunuz.
NACİ
ASLAN (Devamla) Hemen dönüyorum.
BAŞKAN
Lütfen ama
NACİ
ASLAN (Devamla) Herkesin, Türkiye Cumhuriyetinin ay yıldızlı
al bayrağı altında, millî sınırları içerisinde,
Anayasanın değiştirilemez 3 maddesinin içeriği
doğrultusunda birbirimizi sevmek, birbirimizi kucaklamak
ve bu ülkenin geleceğini dünyayla entegre eden bu Hükûmetle birleşerek,
bu sevdalı Başbakan, bu sevdalı bakanlar, bu sevdalı
güzel grup, Türkiyenin önünü açıyor. Türk halkı sizinle beraberdir.
Şunu
hiç unutmayın: Halk, eski halk değil. Köy ağası
atına binerdi, gelirdi şehre, akşam köye dönerdi; heybede
de meyve getirir, herkes köy ağasının odasına toplanırdı.
Ağa ağanın Allahına, ne atarsa tutar, ama şimdi
öyle değil kardeşlerim. İcraatlar
Televizyona basar,
beş saniye önce Amerikada olan olayı benim köylüm görüyor,
inceliyor, tahlil ediyor. Yani, artık, palavra atmanın veya
gerçekleştirmediğin bir hareketi, ona, yapmışsın
gibi anlatmanın imkânı yok. Doğru olmak, dürüst olmak,
yalan söylememek her politikacının erdemli hareketi olmalıdır.
Dolayısıyla, bizim halkımız
Bundan önceki
hükûmetlerin, koalisyonların ne yaptığını biliyor
musunuz? İnanın arkadaşlar, şunu samimiyetle söylüyorum:
Çoğu yurttaşımız, bu yasadan ötürü, acaba -ben gidip
müracaat edip kendi zararımı tazmin etme noktasında-
bana bir damga yapıştırılır mı, yapıştırılmaz
mı? Çünkü, o zamanki hükûmetler, vatandaşıma, birinci
sınıf vatandaş gözüyle bakmıyordu. Yani, sanki bu
yurttaş bu ülkenin çocuğu değil. Sanki Dumlupınarda
ölmüyor, Kıbrısta Beşparmak Dağlarında ölmüyor,
Çanakkale Boğazında ölmüyor, Karsta ölmüyor gibi yanlış
düşüncelere sahip yanlış resmî ideolojilerin doğrultusunda
ve gerçekten bölgeyi ve halkı tanımayan, teröristi ve
dış güdümlü olan odakları birbirinden ayırmama zihniyeti
noktasında yanlış düşünceye sahiptiler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlar mısınız lütfen.
NACİ
ASLAN (Devamla) Ama, hamdolsun Allaha, bugün bir Başbakan
çıkıp diyor ki: Kürtüyle, Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle,
Abazasıyla Türkiye Cumhuriyeti millî sınırları
içinde yaşayan ve gerçekten temel ögemizde birleştiğimiz
noktada herkes benim kardeşimdir. Bu ne güzel bir sevda! Bu ne güzel
bir yöneticilik! Toplumlar, layık olduğu yöneticiler tarafından
yönetilirler.
Değerli
dostlar, bu, Türkiye için bir fırsattır ve Türkiyenin nasıl
dünyaya entegre edildiğini, nasıl bugün dünya devletleri
Türkiyeyi kaçırmamak için mücadele ettiklerini ve bu Başbakanımızın,
Hükûmetimizin, Dışişleri Bakanımızın ve
gerçekten güzel Dışişleri bürokratlarımızın
ve ekonomistlerimizin vermiş olduğu olumlu mücadele meyvesini
vermektedir. Ağaç dikilmiştir, dallar budaklar salmıştır,
tomurcuklar açılmış, Allahın izniyle meyveleri
yavaş yavaş olgunlaştırarak toplumun her kesimiyle
beraber yiyeceğiz.
AHMET
YENİ (Samsun) CHP de kaçmıştır.
NACİ
ASLAN (Devamla) Mübarek olsun. Yolunuz açık olsun.
Hepinize
selam ve saygılar sunuyorum, çok teşekkür ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına söz isteyen Selahattin Beyribey, Kars Milletvekili.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; Türkiyede, geçmişten düne kadar
birçok yapılmış yanlışlıkları düzeltmek
AK Parti Hükûmetine nasip oldu.
Biraz
evvel konuşurken, atıl yatırımlarla ilgili konuşma
yaparken ifade ettiğim şeylerde
AK Parti döneminde
atıl yatırımlar olmamıştır, popülizm de
olmamıştır. Genel Başkanımız Tayyip Erdoğanın
popülizmle ilgili söylediklerini biliyoruz, olmaması
doğrultusunda, her zaman bizlerle bunu paylaşıyor ve
telkinlerde bulunuyor ve haklıdır.
Tabii,
o dönemdeki en büyük sorunlardan bir tanesi de, özellikle 1980li
yıllardan 2002 iktidarına kadar, Türkiye genelinde terörden
zarar görenler ve bu terörden zarar görenlerin mağduriyetleri
vardı. Buna çözüm bulmak da, yine, AK Parti Hükûmetine nasip oldu
ve 27/7/2004 yılında yasalaştırdığı
bir kanunla terörden zarar görenlerin haklarının sulhî yollarla
çözülmesiyle ilgili yasa getirdi. O yasayla da, iki yıl içerisinde
çözülmesi düşünülüyordu. Ama, müracaatlar başlangıçta
çok düşükken, sonradan -biraz evvel milletvekilimin de ifade
ettiği gibi- 227 binler civarına ulaştı. Bu arada,
iki yıl içerisinde Hükûmetimiz çalıştı. Çalışmalarıyla,
27 bin civarında vatandaşımız hak sahibi oldu.
Ama, 47 bin dosya incelendi, ancak, bunların yüzde 40 civarındaki
vatandaşımızın hak sahibi olmadığı
görüldü. Şimdi, buradan vatandaşlarımıza da seslenmek
istiyorum: Hak sahibi olmayanlar müracaat edince, bunları
elemeyle ilgili kaybettiğimiz zaman gerçek hak sahiplerinin
zamanının da gaspıdır. O doğrultuda
Hatta,
bununla ilgili, bazıları köyleri gezerek, yanlış
bilgilendirerek, belki kazançlar elde etme uğruna, haksız
kazançlar elde etme uğruna çalışmalar yaptılar.
Vatandaşlarımızın bunları dinlememesi gerektiği
kanaatini taşıyorum, çünkü, hak sahiplerinin haklarını
alması süresiyle ilgili zamanda sıkıntılar yaşamaktayız.
Bu
kanun Bakanlar Kuruluna yetki veriyor. Yetki verdiği içindir
ki, bence doğru bir karardır. Bir yıllık sürelerle,
uzatabildiği kadar, işlemler bitinceye kadar devam edecektir.
Bu,
aynı zamanda, ülkemizin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
karşısındaki duruşunu da müspet yönde etkilemektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bundan dolayı büyük
bir yük altındaydı, o yük de kalkmıştır. Artı,
hukuksal boyutta veya vatandaşıyla anlaşması boyutunda,
ülkemiz, gereğini yerine getirme yükümlülüğüne de
2002den bu tarafa doğru sahip olmuştur. Bununla ilgili bir
karar da, biliyorsunuz, Kıbrısta çıkmıştır.
Bunlar, memnuniyet verici kararlardır. Önemli kazanımlar
olduğunu düşünüyorum ülkemle ilgili olarak.
Komisyon
çalışmaları devam ediyor. Komisyon sayısı artırılabilir
mi? Artırılabilirdi; ama, orada, genellikle, işte,
bir vali yardımcısı ve bakanlıkların görevli
daire amirliklerinden olacağından dolayı -bir ilde
bir tane daire amiri var; iki tane, üç tane, dört tane yok ki onları
ayrı ayrı gruplandırasın- o doğrultuda orada
bir çıkmazımız var. Ama, sayı artırılabilir
mi? Yani, çok da önemli bulmuyorum. Önemli olan, komisyonların
elektronik ortamda veya bilgisayar ortamında daha iyi bilgilendirilmesi,
tecrübe sahibi olması, ki, iki yıl süre içerisinde bu
doğrultuda kazanımlar elde ettiklerini düşünüyorum.
Bundan sonraki dosyaların, daha hızlı ve daha kısa
zamanda geçeceğini düşünüyorum.
Ben,
gerçekten, Ankarada da oturan, başka yerlerde de oturan, Karsta
köyleri boşaltılmış, mağdur olmuş vatandaşlarımızın
sıkıntılarını biliyorum. Bunlar, en kısa
zamanda, inşallah bölgelerine giderler.
O
bölgelerde de, birçokları mezralarda yaşıyordu. Bence,
mezraları, artık, şeyden çıkarmak lazım. Bunları,
toplu, köylerin ortak alanlarında sahalar açarak hem hizmetlerin
kolay gitmesi hem eğitimin kolay gitmesi hem sağlık hizmetlerinin
kolay gitmesi doğrultusunda birleştirme yolunda telkinlerde
bulunmakta fayda olduğu kanaatini taşıyorum.
Bu
yasanın en kısa zamanda çıkmasını, mağdur
olanların haklarının, mağduriyetlerinin en
kısa zamanda giderilmesi gerektiğine inanıyorum.
Hükûmetimizin
bu doğrultudaki çalışmalarından dolayı da,
Hükûmette çalışan, başta Başbakanımız, Bakanımız
olmak üzere bütün ilgililere bu yasadan dolayı teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Beyribey.
Esası
üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır. Süresi yirmi
dakikadır. Dünkü soru sorma süresi geçerlidir.
Sayın
Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanıma bir sorum var: Sayın Bakanım, Erzurumda son
dönemlerde gelişen, Erzurumun varoşlarından Dağ
Mahallesinde bulunan Halitpaşa İlköğretim Okulunda
görevli kadın öğretmenlere taciz olaylarını ve
bağlantılarını gündeme getirmem vesilesiyle,
Bakanlığınıza bağlı Erzurum Valisinin,
küstahça bir üslupla, yerel basında tarafımı hedef
olan sözlerine maruz kalmış bulunuyorum.
Sayın
Bakan, geçen hafta Halitpaşa İlköğretim Okulunda cereyan
eden taciz olaylarını, şehrin başka illerden aldığı
yoğun göç ve bunun beraberinde getirdiği sosyal sorunları
ve bu sosyal sorunların PKK tarafından istismarını,
sözlü soru şeklinde, Meclisin ve ayrıca da ulusal basının
gündemine getirmiştim. Bakanlığınıza
bağlı bir devlet memuru olan Erzurum Valisi, Anayasanın
bana milletvekili olarak vermiş olduğu yasama ve denetleme
görevleri içerisinde gündeme getirmiş olduğum ve Erzurumun
BAŞKAN
Sayın Özdoğan, konuyla ilgili, lütfen, sorunuzu sorar
mısınız.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Konudur
BAŞKAN
Sorar mısınız Sayın Özdoğan. Lütfen
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) Sayın Başkan, terörden bahsediyor.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Konuyla anlatıyorum, masal anlatmıyorum
Sayın Başkanım burada.
BAŞKAN
Sayın Özdoğan, konuyla ilgili sorunuzu sorar mısınız.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Ben önemli bir terör olayını anlatıyorum;
ileride, içeriğinde var.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) Terörden bahsediyor Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Özdoğan, son defa tekrar ediyorum, konuyla ilgili
sorunuzu sorar mısınız lütfen.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Sayın Başkanım, sizi de görüyor
halk, beni de. Masal anlatmıyorum burada ben.
BAŞKAN
Sorar mısınız sorunuzu.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Konuyla alakalı soruyorum Sayın
Başkanım. Bu önemli bir konu. Erzurumdaki bir terör meselesini
gündeme getiriyorum ben.
BAŞKAN
Sayın Özdoğan, lütfen sorunuzu sorun.
Buyurun.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, Anayasanın bana milletvekili olarak vermiş
olduğu yasama ve denetleme görevleri içerisinde...
BAŞKAN
Sayın Özdoğan, teşekkür ediyorum.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) Nasıl kesersiniz Sayın Başkan? Lütfen...
BAŞKAN
Sayın Işık, buyurun.
AHMET
IŞIK (Konya) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) Sayın Başkan soru soramayacak mı bir
milletvekili?
BAŞKAN
Bir hakkın kötüye kullanılmasına müsaade etmeyeceğim.
Buyurun
Sayın Işık.
AHMET
IŞIK (Konya) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanıma şu soruları yöneltmek istiyorum: Sayın
Bakanım, il- zarar tespit komisyonlarınca verilen olumlu
kararlar neticesinde ödenen toplam tazminat miktarı ne kadardır?
Tazminat
talebinin reddi konusunda vatandaşın itiraz hakkı
var mıdır?
Zarar
tespit komisyonlarının artırılmasını
düşünüyor musunuz?
Görüşülen
toplam dosya sayısı bugüne kadar ne olmuştur ve komisyon
çalışmalarını yeterli ve başarılı
buluyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın
Kandoğan.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanımdan öğrenmek istiyorum: Terör meselesi son derece
önemli bir mesele. Terörün önlenmesi noktasında da altyapı
yatırımlarının son derece önemli bir yere sahip
olduğunu hepimiz takdir ediyoruz. Biraz önce konuşan Sayın
Milletvekilimizin, geçmiş dönemlerdeki hükûmetlerin köylere
giden yatırımlar noktasında hiçbir hizmet yapmadıkları
şeklindeki ifadelerinden sonra, ben, Sayın Bakanımdan
öğrenmek istiyorum:
Sayın
Bakanım, geçmişte de değişik hükûmetlerde görev almış
bir bakan olarak, bu iddiayı kabul ediyor musunuz? Sizin dönemlerinizde,
geçmiş hükûmetler döneminde, köylere giden yatırımlar
noktasında çok büyük ihmalleriniz olduğunu kabul ediyor
musunuz?
Benim
elimde bir not var, Tarım Bakanlığının yayınladığı
bir rapor. 2002 yılında AK Parti iktidara geldiğinde
Türkiyede suyu olmayan köy sayısı 875, yani, Türkiyedeki
35 bin köyden sadece 875 adedinin suyu olmadığı söz konusu
olduğu göz önüne alınacak olursa, bu ifadeleri doğru
buluyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Kandoğan...
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Torun.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla, Sayın Bakanıma
şu soruları yönetmek istiyorum:
Sayın
Bakanım, terörden zarar görenlerin zararlarının karşılanması
için Hükûmetimiz döneminde toplam olarak ödenen para miktarı ne
kadardır? Ödenen bu paralarla yeniden ihya edilen köy sayısı
ve köylerine dönen insanların adedi ne kadardır?
1987
yılından önce de terörden zarar gören büyük sayıda köy
ve insan vardır. Terörden zarar görenlerin bu zararlarının
karşılanması amacıyla bu türden yasalar çıktıkça,
1987 yılı öncesinde de zarar görenler Bizim de zararlarımız
karşılanacak mı? diye bize sormaktadırlar. Bu konularda,
Sayın Bakanım, bilgi arz ederseniz çok mutlu olacağım.
Ayrıca,
Sayın Bakanlığınız tarafından, terörden
zarar görenlerin zararlarının karşılanması
bağlamında köylere KÖYDES kapsamında önemli miktarlarda
para gönderiyorsunuz. Bu paraların Diyarbakır bağlamında
miktarı ne kadardır?
Arz
ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Torun.
Sayın
Bakan, buyurun.
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; Sayın Ahmet
Işıkın sorularını yanıtlamaya çalışacağım.
İl
zarar tespit komisyonlarının sayısı 104. Tabii,
her komisyonun başında bir vali yardımcısı
oluyor yasa gereği. Bazı illerimizde vali yardımcısı
sayısı iki veya bir olduğu için kuramamıştı,
ama, bazı illerde de üç-dört komisyon olan da vardır. Zaman
içinde, bu Yasa çıktıktan sonra, bir yıl daha süre tanındığı
için, belki o komisyonları müsait olan illerde artırabiliriz.
Tabii,
sadece komisyon başkanı değil, bütün kamu kurumlarından
uzmanlar alıyoruz; Maliyeden, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
temsilcilerinden, Bayındırlık ve İskân Bakanlığından,
Sağlık Bakanlığından. Ve yine birer avukat bulunuyor.
Bu bakımdan, bazı illerde bu kadar çok sayıda eleman
bulmakta da zorluk çekildiği için şu anda 104. İnşallah,
önümüzdeki dönem bu sayıyı da artırma imkânımız
olabilir.
Şu
ana kadar ne kadar para ödendi? Şu ana kadar bizim komisyonlardan
neticelenen, olumlu olarak neticelenen vatandaşlarımıza
ödediğimiz para 140.768.961 YTL, yani 140 trilyon para ödenmiş.
Toplam başvuru sayısı ki, burada hep söylendi: 225.773.
Sayın
Ümmet Kandoğanın sorusuna müsaadenizle cevap vermek istiyorum.
İktidara geldiğimizde
Rakamlar verdi, kaç köyde içme suyu
var, kaç köyün içme suyu yetersiz, kaç köyün stabilizesi var, kaç köyün
yolu asfalt, bunların rakamlarını tespit edip, kendisine
yazılı olarak bildireceğim.
Sayın
Cavit Torun Ne kadar ödendi? dedi. Biraz önceki Ahmet
Işıkın sorusuna cevap verirken belirttim, ödenen miktarı.
Bu köye dönüş bakımından da bir soru sormuştu. Değerli
arkadaşlar, 24.036 hane ve nüfus olarak da 145.358 kişi bu köye
dönüş ve rehabilitasyon projesi ve bilahare de sizlerin desteğiyle
çıkardığımız, bu terörden zarar görenlere
ödenecek tazminat yasasından sonra, bu kadar vatandaşımız,
söylediğim bu kadar hane ve vatandaş köyüne geri dönmüştür.
Teşekkürler
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Başka
soru yok.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) Karar yeter sayısı
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Arayacağım Sayın Özdoğan.
Teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelere
geçilmesini oylarınıza sunuyorum; ancak, karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri
karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.05
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet
KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
1241 sıra sayılı Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
4.- Diyarbakır Milletvekili Osman Aslanın; Terör
ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/843) (S. Sayısı:
1241) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin maddelerine geçilmesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, maddelerine geçilmesini tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır,
maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TERÖR VE TERÖRLE
MÜCADELEDEN DOĞAN ZARARLARIN
KARŞILANMASI HAKKINDA KANUNDA
DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- 17/7/2004 tarihli ve 5233
sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanuna aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 3- Bu Kanunun
geçici 1 inci maddesi ve bu Kanuna 28/12/2005 tarihli ve 5442 sayılı
Kanunla eklenen geçici 1 inci madde gereğince yapılan
başvuruların sonuçlandırılma süresi, maddelerde
öngörülen sonuçlandırılma süresinin bitiminden itibaren
bir yıl uzatılmıştır. Bu sürenin de bitmesi ve
başvuruların sonuçlandırılamamış olması
halinde, Bakanlar Kurulu bu süreyi her defasında bir yılı
aşmamak üzere uzatabilir.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Hasan Güyüldar, Tunceli
Milletvekili.
Buyurun Sayın Güyüldar. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HASAN GÜYÜLDAR
(Tunceli) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1241
sıra sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan
Zararların Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinden dolayı
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Konuşmama başlarken yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Özellikle, Doğu ve Güneydoğu
Anadoluya yönelik terör ve terörle mücadeleden dolayı can ve
mal kaybına uğrayan bölge halkı zararlarının,
kurulan komisyonların, sulh yoluyla karşılanması
amacıyla 5233 sayılı Yasa Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülüp 27/7/2004 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir.
Vatandaşın, malını
mülkünü terk etmesi, yakıp yıkmalar, işkenceler, ölümler,
hak ihlalleri, yaşanan travma, 5233 sayılı Yasa çıkarken
bölge halkı için bir rahatlama getirmişti; ayrıca, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine yapılan yoğun başvurunun
durmasına neden olmuş, vatandaşın Avrupa kapılarında
sürünmesini önlemiş olmakla ülkemiz ve insanımız
için ayrı bir rahatlama sağlamıştı. Bölge halkının
terörden görmüş olduğu zarar, ziyanın karşılanması,
devlet tarafından vatandaşın sahiplenilmesi, devlet-vatandaş
kaynaşması, toplumsal barışın sağlanmasına,
5233 sayılı Kanun önemli bir ivme olmuştur. Bu, Anayasamızda
ifadesini bulan, Türkiyenin sosyal hukuk devleti olmasının
da gereğidir. Bu anlamda, bu Kanun, mağdur olan bölge halkı
için bir umuda, bir teselliye ve bir rahatlamaya neden olmuştu.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geldiğimiz noktada, bu çalışma iyi
niyetle hazırlanmasına rağmen, uygulamada görüyor
ve biliyoruz ki, vatandaşın, umutla, sevinçle karşıladığı
bu Kanun, maalesef, bölge halkını hayal kırıklığına
uğratmıştır. Vatandaş, umduğunu bulamamıştır.
Acısına, çektiklerine çare olmamış, bu Kanundan
dolayı, vatandaş, yaptığı başvurudan ötürü,
sıkıntılar, üzüntüler yaşamaktadır. Bağından,
bostanından, tarlasından kopmuş, köyünden, hayvanından
olmuş, eğitimi, sağlığı çökmüş vatandaşlarımızın,
maalesef, bu Kanunla rahatlaması bir yana, aksine, bürokrasi
engeli altında, sıkıntı, stres içinde bırakılmıştır.
Tuncelide üç yıldır yaşadığımız,
Meclis tatilinde vatandaşlarımızın tüm
şikâyetleri ve ziyaretlerinde, telefonlarında hep bu zarar,
ziyan üzerine olmuştur. Örneğin, köyünde, yakıp-yıkmaların
olduğu, canını kurtarmak için her şeyini bırakıp
kaçmış, gittiği varoşlarda perişan olmuş.
Bu vatandaşlardan öyle belgeler isteniyor ki, bunun temin edilmesine
imkân ve olanak yoktur. Böyle olunca da, müracaatların yüzde
70ine yakını reddedilmiştir. Köyünde hâlihazırda
oturan vatandaş kadastro görmeyip, belediyeye de zamanında
beyanname vermişse, taşınmazından bir hak iddia
edemiyor. Haklı olarak, telef olan büyük ve küçükbaş hayvanından
dolayı belge veremediği için bir iddiası kalmıyor.
Gözünün nuru gibi yetiştirdiği, bahçesindeki susuzluktan
kuruyan meyve ağaçlarını da komisyonun kabul etmemesi,
vatandaşı acılar içinde bırakmıştır.
Tazminat belgelerinden tutun da,
elektrik, faturaya kadar her şey bir sorun teşkil etmekte.
Vatandaştan tapu belgeleri isteniyor. Kadastro yapılmayan
bölgelerde bu belgeleri vatandaş temin edemiyor. Atalarından
kalan, hayatını, canını verdiği köyü, arazisi
sanki yok sayılıyor ve vatandaşın hâletiruhiyesi
bozuluyor.
Komisyonların oluşması,
çalışması ayrı bir sorun olmuştur. Müracaat
rakamlarına bakıyoruz, 230 binleri aşmıştır.
Sonuçlandırılan dosya sayısının yüzde 15 civarında
olduğunu kanuni gerekçesinden öğreniyoruz. Bu anlayışla,
komisyonların bu çalışmalarıyla, dosyaların
sonuçlandırılması on yılları aşacaktır
ve anlaşılıyor ki, bölge halkının on yıllarca
stresi, çilesi devam edecektir.
Örneğin, kendi ilim Tuncelide,
4/12/2006 tarihi itibarıyla yapılan başvuru sayısı
18.716, sonuçlandırılan dosya sayısı 2.213, reddedilen
dosya sayısı 1.584, kabul edilen dosya sayısı 629.
Görüldüğü gibi sayın milletvekilleri, incelenen dosyaların
yüzde 70i reddedilmiştir. Bu da gösteriyor ki, Kanunda önemli
eksiklikler vardır.
Tuncelide bu sorunla ilgili,
şu anda, sadece bir vali yardımcısı görev yapmaktadır.
Sayın Vali Yardımcısı, Tunceli ilinin sorunlarıyla
birlikte, bir de bu yığılan dosyalara nasıl bakacaktır,
bilemiyoruz. Vatandaşın sabırsızlıkla beklediği
dosyaları, vali yardımcısı ve kaymakamların,
eleman yetersizliğinden dolayı, ne zaman sonuçlandıracakları
belli değildir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; kabul gören dosyalardan ödenen zarar ziyan miktarı,
maalesef, vatandaşı üzmüştür. On yıllarca süren
terörden perişan olmuş bölge halkının yaraları
sarılmamıştır. Ödenen meblağ, terör nedeniyle
mağdur olmuş vatandaşla alay eden, haksız bir uygulamadır.
Sulh yoluyla yapılan bu uygulama, mağdur vatandaşı
etki altında bırakıp sözleşmeyi imzalamaya mecbur
bırakan bir uygulamadır. Komisyonların tespit ettiği
rakamları, bazı komisyon başkanları, bilinmeyen
bir nedenle, yarı yarıya, üçte 1ine, dörtte 1ine düşürebiliyor;
kalan nakdî ödemeler de zamanında ödenmeyip, vatandaş süründürülüyor.
Bu da, vatandaşı daha da üzüyor. Bu uygulama, bu haksızlık,
insanımızın feryatlarıyla, tepkileriyle bize
iletilmektedir. Düzenlenen kanunla, bu haksız uygulama yönetmelikle
düzenlenmeli, feryatların önü kesilmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir kat sayı uygulaması var ki, gerçekten
topluma büyük haksızlıktır. İnsanımızın
değeri parayla ölçülmez, ama mağduriyetin karşılanması
bu kanuna esas olunca, devletin şefkatli eli vatandaşa uzatılıyor
deniliyorsa, bu bedelin 15 bin YTL olmaması gerekir. Atalarından
kalan ve ömrünü verdiği köy yakılıp yıkılmışsa,
on yıllardır yerinden yurdundan olmuş, ocağı
sönmüş aileye bir can bedeli olarak devletin şefkatli eli
15 bin YTL midir sayın milletvekilleri? Ruhsal bunalıma
girmiş, travma yaşayan bu insanları böyle mi sahipleneceğiz?
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Türkiyenin yakın tarihine baktığımız
zaman, bölge insanının sıkıyönetimlerden,
OHALlerden neler çektiğini unutmayalım. Bu ülkeye onarılmaz
tahribatlar bırakan 12 Mart balyoz harekâtından tutun da, ortalığı
kasıp kavuran 12 Eylül 1980 darbesinden tüm Türkiye nasibini
aldığı gibi, en büyük mağduriyeti Doğu ve Güneydoğu
halkı yaşamıştır.
Hatırlarsınız, bu senenin
başında, bir televizyon programında, Muğla Üniversitesinde
yapılan bir programda, ülkenin istikbali gençleri karşısına
alıp İdama imza atmaya elim titremedi. Bundan ötürü vicdan
azabı duymadım. diyerek, halen darbe övülüyorsa, biz bu yaraları,
bu vicdanla nasıl saracağız? Büyük Önder Mustafa Kemal
Atatürkün komutasında, emperyalist işgalcilere karşı
bu vatan için birlikte savaşmış, tasada, kıvançta
birlikte olmuş insanları, kimliklerinden dolayı, konuştuğu
dilinden, yeni doğan çocuğuna verdiği isminden dolayı,
kültüründen ve inancından dolayı, toplumu, insanları
işkenceye, cezaevine, ölümlere götüren bir vicdan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güyüldar,
lütfen toparlar mısınız. Buyurun.
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) Bugün
de biz bu yaraları bu Mecliste sarmaya çalışıyorsak,
darbelerle yapılan insanlık dışı uygulamaları
da göz önüne alarak, mağdurları manevi anlamda sahiplenelim.
Kanuna içerik kazandıran, vatandaşın
bir nebze rahatlamasını sağlayan yeni bir yönetmelik
düzenlenmelidir. Kanunun uygulamadaki aksaklıkları
madde madde sıralayıp Hükûmete, Sayın İçişleri
Bakanının dikkatine sunuyorum. Komisyonlar sayı olarak
artırılmalıdır. Belge temininden dolayı vatandaşa
yüklenmeyelim. Örneğin, Tuncelide hâlâ kadastro çalışmalarına
başlanmamışsa, tapu belgelerini temin edemeyen vatandaşın
bunda suçu nedir? Burada şahitle, tanıkla beyan esas
alınarak komisyonların önü açılsın. Bu, hem vatandaşın
beyanından dolayı devletin kendisine göstermiş olduğu
güveni ve ayrıca vatandaşın devlete olan güvenini, bağlılığını
pekiştirir, komisyonların önü açılır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Güyüldar.
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) Bir dakika
daha verseniz
BAŞKAN Lütfen, Sayın Güyüldar
Ek sürenizi verdim.
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) Teşekkür
edeyim efendim.
GÜROL ERGİN (Muğla) Bir
teşekkür etsin.
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakır Milletvekilimiz
Sayın Osman Aslanın çalışmasıyla iyi niyetle
hazırlanan bu kanundan dolayı kendilerine ve arkadaşlara
teşekkür ediyorum.
5233 Sayılı Kanundan dolayı
yapılan uygulamaları yerinde görüp yüce Mecliste dile
getirerek bir çözüm bulacağı inancıyla, bu kanunu Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak destekliyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN Madde üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen Ankara Milletvekili Muzaffer
Kurtulmuşoğlu.
Buyurun Sayın Kurtulmuşoğlu.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan
evvel hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, kanuna geçmeden,
burada bir üzüntümü belirtmek istiyorum. Yüce Meclisin tarafsız
olması ilkesini o kürsüde oturan arkadaşlarım çok
iyi bilirler. Burada bir milletvekili arkadaşımın soru
sorarken sesinin kesilmesi, sorunun sordurulmaması bence
çok şık olmadı. Bundan sonra, bunların tekrar, yeniden
yaşanmaması temennisinde bulunuyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Diyarbakır Milletvekili Sayın Osman Aslanın,
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Dün akşamdan beri bu yasa üzerinde
konuşuyoruz. Ne olmuş? 243 bin kişi müracaat etmiş.
Neden dolayı etmiş? Terörden mağdur olmuşlar. Evi
yanmış, insanları ölmüş, hayvanları telef olmuş,
bunun için de Hükûmet bir yasa çıkarmış, bu mağdur
olan insanların hiç değilse madden hakkının verilmesi
için. 230 binle 243 bin arasında müracaatta, şu ana kadar 26
ile 28 bin dosya incelendiğini görüyoruz ve bu arada 100le 104
komisyon kurulmuş. Kimler tarafından? İllerde vali
muavinleri tarafından komisyonlar teşekkül etmiş vaziyette.
Bilemiyorum, il ve ilçelerde kaymakamların da bu komisyon
başkanları olanları var mı? Var olmasında yarar
vardır Sayın Bakan, işin çabuklaşması için.
Şimdi, Sayın Bakan, nasıl
ki geçmiş, geciken adalet adalet sayılmadığı
gibi, bu mağdurların hakkının da gecikmesi bence
hakkın yerini bulması demek değildir diye düşünüyorum,
çünkü bu vatandaş evinden olmuş, yurdundan olmuş,
şehirlere göç etmiş, geriye döndüğünde Devletim benim
bu zararımı karşılayacak diye komşusundan
borç almış. Ama, uzadıkça ha bugün verilecek benim hakkım,
ha yarın verilecek diye bekleyip dururken, artık, alacaklı
alacağını istemeye başladı. Belki de, icraya
vermeye başladı Sayın Bakanım.
Diyeceksiniz ki ne yapıyoruz?
Doğrudur. Komisyonlar kuruldu, hele yetmedi de uzatıyoruz
bir sene daha müddeti. Bir sene daha da uzatırız. Bence müddeti
uzatmaktansa sistemi çalıştırmak, sistemi hızlandırmak,
bu mağdur olan insanların bir an olsun yaralarını
sarmak için Sayın Bakanım, ilgili 79 tane valiye bugünden
tezi yok -bunu bir milletvekili olarak istiyorum, bir insan olarak
istiyorum sizden- derhal valilerden hesabı sorunuz. Ne oldu
benim bu hakkım, benim bu insanlarımın hakkı ne oldu
deme hakkınız var Sayın Bakanım. Bunlar sizin elinizde.
Bu arkadaşları çalıştırmak sizin elinizde ve
yapılacak şey bir an evvel bunun hesabını sormaktır.
Komisyon üyeleri kimlerden teşekkül
ediyor Sayın Bakanım? Vali muavini etrafında, oradaki
mal müdürü, ziraat memuru, ziraat müdürü veya sağlık müdürü
Bunların hepsi devletin memuru. En sonunda kararı verecek
yetkili ne kadar komisyon üyeleri olursa olsun, kararı verecek
vali muavini veya validir. Ben otuzbeş senelik yöneticiyim.
Onların o yöneticilerin emrinden çıkmaları çok zordur.
Bence tarafsız komisyon üyelerini bulmakta yarar vardır.
Bunu niye söylüyorum? Şu andaki komisyon üyelerini suçlamak
için söylemiyorum, tanımıyorum hiç birini, ama, ben bu devletten
geliyorum, ben bu devleti çok iyi bilen bir adamım.
Onun için, Sayın Bakanım,
sizin iyi niyetinize güveniyorum, samimiyetinize güveniyorum.
Komisyonları çoğaltınız. 79 ildeki komisyonları,
105 tane, 104 tane komisyonu, diğer illerde olanları
Mesela,
en çok, terörden zarar gören iller nerelerdir? Diyarbakırdır,
Hakkâridir, Şırnaktır, Tuncelidir, Bingöldür. İlk
önce buraları bir halledelim Sayın Bakanım. En çok
mağdur olan illerden 5i bu illerdir. Mesela, hakikaten, komisyonlar
kurulurken, o köyün akil adamları vardır, bilirkişi
olarak, o köyden akil adamları seçmek lazım, köy muhtarını
dinlemek lazım. Sen bunu bilmezsin diyenler olabilir Sayın
Bakanım, ben çok yaşadım bunları. Onun için, bu komisyonları
çok daha hızlı çalışacak şekle getirelim.
Seneyi, uzatılması
Bu
Yasanın bir sene daha uzatılmasına karşı değilim.
Yasanın temeline de karşı değiliz, ama, mağdur
olan insanların haklarını
Benim kadar siz de bir an evvel
yapılmasını istediğinizi biliyorum. Sayın
Bakan, iktidar güçtür; iktidar, o gücünü, hükûmetler nasıl olursa
olsun, o gücünü mağdurdan yana kullanmak mecburiyetindedir.
Zaten, Türk ulusunun da en büyük özelliklerinden birisi, mağdurun
yanında olmaktır. Onun için, ne olur, komisyondaki arkadaşlarımız
bu dosyaları bir an evvel incelesin, neticeye bağlasın,
kim haklıysa onun hakkı verilsin, haksız olanlar arıtılsın,
ayrılsın, ama, mağdur olan insanlarımız da bir
an evvel o haklarını alsınlar, başlarına, belki,
bir yağmur yağmamak için bir gecekondu yapacaklardır
veya bir çocuğunu okutacaktır, çocuğunun masraflarını
karşılayacaktır. Bunu da, biz, mağdur olmuş insanlarımızdan
esirgememiz diye söz konusu olamayacağı için, Sayın
Bakan, bir an evvel komisyonu mu artıracağız, tekrar
söylüyorum, komisyonun çalışma tarzını mı değiştireceğiz,
daha çabuklaştırarak bu işleri nasıl
Haklıya
hakkını verebilmek için ne lazımsa bunu hep birlikte
yapalım diyorum.
Hepinize sevgiler ve saygılar
sunuyorum, hoşça kalınız. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Nihat Eri, Mardin Milletvekili.
Buyurun Sayın Eri.
NİHAT ERİ (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1241 sıra sayılı
Diyarbakır Milletvekili Sayın Osman Aslanın, Terör
ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, terör eylemleri, devletin anayasal düzenini
yıkmayı amaçlayan ve mevzuatımıza göre suç sayılan
eylemlerdir. Terör eylemlerini hedef alan kişiler, kendi kusur
ve fiilleri sonucu değil, toplumun bir ferdi olarak zarar görmüşlerdir.
Bu bakımdan terör eylemleri sonucu zarara uğrayan vatandaşlar
toplumsal riske maruz kalmaktadırlar. Devleti ve toplumu hedef
alan fiillerden doğan zararın mağdur kişinin üzerinde
bırakılması, hak ve insaf kurallarıyla bağdaşmamaktadır.
Ortaya çıkan zararın paylaştırılması,
toplumun diğer kesimleriyle zarara uğramış kişiler
arasında fedakârlığın denkleştirilmesi, hakkaniyet
ve sosyal hukuk devleti ilkelerinin de bir gereğidir. Kişilere
verilen zararlar ister terör örgütlerinin eylemlerinden isterse
terörle mücadele sırasında devletçe alınan tedbirlerden
kaynaklamış olsun, bu zararların belirtilen ilkeler
doğrultusunda karşılanması, vatandaşın
devlete olan güvenini artıracak, vatandaş-devlet kaynaşmasını
sağlayacak ve toplumsal barışa katkı sağlayacaktır.
Terör eylemlerinin ülkemizde yoğun
olarak yaşandığı 19/7/1987 tarihi ile 30/11/2002 tarihi
arasında terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında
yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören kişilerin maddi
zararlarının, yargı yoluna gitmelerine gerek kalmadan,
idarece, en kısa süre içerisinde ve sulh yoluyla karşılanması;
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ancak bu yolla sonuç alamayanların
başvurmalarının; verilen tazminat miktarlarının
da haksız zenginleşme aracı olarak kullanılmasının
engellenmesi amacıyla hazırlanmış olan 5233 sayılı
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanun, bildiğiniz gibi yayımlanmış
ve yürürlüğe girmiştir.
Bu Kanun, 1987 ile 2002 tarihi arasında
olağanüstü hâl ilan edilen illerde meydana gelen terör eylemleri
veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle
maddi zarara uğrayan kişilerin zararlarının karşılanmasına
ilişkin esas ve usulleri belirlemiştir. Kanun, terörden kaynaklanan
zarara uğrayan vatandaşlarımızın mağduriyetini
gidermek için çıkarılmıştır. Gerekli tazminatlar
Kanun çıktıktan bu yana ödenmektedir. Şimdiye kadar
140 trilyon civarında bir ödeme yapılmıştır.
Benim seçim ilim olan Mardinde de 14 trilyonluk bir hak kararı
alınmıştır.
Terör nedeniyle ayrılıp
da köylerine tekrar dönüş yapan vatandaşların evlerini
yeniden yapmak, onlara yeni iş düzeni kurmak, tarım ve hayvancılık
alanında çalışanlara yardım yapmak, onları
köylerine daha fazla bağlamış, işsizlik de bir miktar
azalmış, böylece, büyük şehirlere yapılan göç nispeten
önlenmiş ve büyük şehirlerin yükü de kısmen hafiflemiştir.
Bu bağlamda çok işler yapılmıştır.
Arkadaşlarımız anlattı,
köye dönüşler, dört yıldır, beş yıldır, devlet
tarafından, önemli ölçüde, büyük kaynaklar aktarılarak
desteklenmektedir. Bu yıl uygulanan, daha doğrusu, büyük
ödenekler ayrılan KÖYDES Projesi de bütün köylerimize olduğu
gibi, bu kapsamdaki köylerimize de önemli hizmetler götürmüştür.
Burada bir hususa değinmeden
geçmeyeceğim. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde
hayvancılıkla hayatını kazanan göçer diye nitelendirdiğimiz
ve mevsimsel olarak yer değiştiren vatandaşlarımız,
terör nedeniyle en çok zarar gören kesimlerden biri olmuşlardı;
ancak, bugün itibarıyla, meralara çıkışın
önündeki yasaklamaların büyük ölçüde anlamını yitirdiği
ortadadır. Bölgesel olarak, kısmi de olsa, halen uygulanmakta
olan yasaklamaların tamamen kaldırılması ve göçer
vatandaşlarımızın bu konudaki hareketliliğinin
sağlanması, özellikle hayvancılığın lokomotifi
olan Doğu ve Güneydoğu Anadoludaki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Eri, lütfen
toparlar mısınız.
Buyurun.
NİHAT ERİ (Devamla)
gelişmesine
ve terör öncesi canlılığına kavuşmasına
imkân sağlayacaktır.
Bu kanunun hayırlı olmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Eri.
Madde üzerinde, Hükûmet adına,
İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Aksu. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bugün huzurlarınızda görüştüğümüz
teklif, Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Osman Aslanın
vermiş olduğu bir teklif ve gerçekten önemli bir konu. Terörden
zarar görenler, terör mağdurları için, Hükûmetimiz tarafından,
bildiğiniz gibi, çıkarılan, 5233 sayılı terör
ve terörle mücadeleden doğan zararların karşılanmasına
dair olan Kanunla ilgili aslında bir maddelik bir teklif; bir süre
uzatımı talebiyle geliniyor, çok makul, doğru bir teklif.
Bildiğiniz gibi, bu, aslında,
bizim sosyal hukuk devleti anlayışımız gereği
bu Yasa getirildi buraya ve sizlerin oyuyla çıkarıldı;
çünkü, bu mağdur olmuş insanlar, teröre muhatap olmuş
insanlar, kendi kusurları sonucunda bu zarara katlanmış,
zarara uğramış değiller. Onun için, bu zararlarının,
bu maddi ve manevi zararlarının, Hükûmetimiz tarafından,
devlet tarafından karşılanması da tabiidir, doğaldır
diyoruz. Onun için, bu Yasayı getirdik ve sayenizde de, oylarınızla
kabul edildi ve uygulamaya başladık. Ancak, bu Yasa çıkarılırken
Müracaat edilenlerin dosyaları iki yıl içerisinde tamamlanır.
denildi. Bu süre, 2006 yılı içerisinde son buldu, bitti,
ama, henüz tamamlanmamış dosyalar var. Arkadaşlarımız,
burada, rakamları verdiler, müracaat eden, dosya sayısının
rakamlarını verdiler. Bilahare, yine, bu Yasada bir değişiklik
yaptık. Vatandaşın hakkı zayi olmasın diye,
1987den 2004 yılına kadar terör mağduru olanların,
tekrar, müracaat etmemiş olanlarına bir yıllık
bir süre daha tanıdık. Bu, 28 Aralık 2005 tarihinde yüce
Mecliste oylarınızla kabul edildi, hakkı zayi olmaması
için bu insanlara bir yıllık bir süre tanındı. O süre
de 2007 Ocak ayında son buluyor. Yani, şu anda halen vatandaşımız
müracaat edebiliyor, bu hakkı var. Bu yeni süre tanındıktan
sonra da dosya sayılarındaki artış, arkadaşlarımızın
bütün gayretlerine rağmen, komisyonlarımızın,
bitirilemeyen dosyalar
Bunun için, bu teklif, komisyonların
bir yıl daha süresinin uzatılması talebiyle gelmiş
bir tekliftir, uygun bir tekliftir. Ben bu bakımdan değerli
arkadaşıma, Sayın Osman Aslana da huzurlarınızda
teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
değerli milletvekili arkadaşlarım burada görüşlerini
ifade ettiler. Ben onlarla ilgili olarak da, kısaca, bazı
tereddütleri gidermek için yaptıklarımızdan bahsedeyim.
Önce, yanlış bir rakam verildi, tamamlanan dosya sayısı
26 bin değil, 44.639 dosya tamamlanmıştır; onu bir belirteyim.
Bir de kaymakam arkadaşlara görev verin diyor. Biz kaymakamlara
görev verdik. Kaymakam arkadaşlarımız da çalışıyor;
ancak onların yaptığı hazırlık komisyona
geliyor, kararı komisyon veriyor, ama hazırlık çalışmalarında
kaymakamları da koşturtuyoruz, görev veriyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bu zarar tespit komisyonlarının koordinasyon ve uyum içerisinde
-hepinizin de arzu ettiği gibi, konuşan arkadaşlarımın
tümü onu belirttiler- hızlı, etkin ve verimli çalışmalarını
temin için ve kararlarda standardizasyon sağlanması amacıyla
da Bakanlık olarak birçok çalışmalar yaptık yani.
Bunlardan, mesela, biri, Antalya ilinde seksen bir il zarar tespit
komisyonunun başkanının katıldığı
bir seminer düzenledik. Bilahare, Mersin ilinde başvuruların
en yoğun olduğu yirmi il zarar tespit komisyonu, başkan,
üye ve o bürolarda çalışan görevli, toplam 125 kişinin
katıldığı bir semineri de Mersin ilimizde düzenledik.
Ayrıca, Diyarbakır ve Erzurum illerinde dosyalardaki
mevcut verilerin derlenmesi, değerlendirilmesi ve bilgisayar
ortamına aktarılması -çünkü işlerin süratlendirilmesi
için öyle bir karar aldık- amacıyla on dokuz ilimizden 38 büro
görevlisinin katıldığı eğitim toplantıları
yaptık. Diyarbakırda, İzmirde, sırf bilgisayara
geçişi, bunun yazılımı için bu arkadaşları
kursa çağırdık.
Son olarak da, zarar tespit komisyonları
kararlarında yeknesaklık ve uygulama birliği
sağlamak üzere, özellikle taşınır ve taşınmaz
mallarda meydana gelen zararlar, tarım ve hayvancılıkla
ilgili zararlar ve mal varlığına ulaşamamaktan
kaynaklanan zararlar
Adam, tarlası var gidip ekememiş,
ağacı var gidip cevizini, meyvesini toplayamamış,
buna ulaşmamadan dolayı da zarar ediyor. Ancak, bir uygulamada
standardizasyon, bir yeknesaklık sağlanması için bu zararların
tespitinde ortak standart oluşturmak amacıyla da 23-24 Kasım
2006 tarihinde, yine, zarar tespit komisyonlarında görevli 38
kişinin katılımıyla, Ankara ilinde bu defa, Ankara
merkezde bir eğitim toplantısı düzenlenmiş. Bu toplantıya,
ayrıca Bayındırlık ve İskân Bakanlığıyla
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının merkez
ve taşra birimlerinden de uzmanlar çağrılmıştır,
çünkü, binalar değerlendiriliyor, bir fiyat biçiliyor, tarlayı
kullanamamadan dolayı veya ağaçların gördüğü zarardan
dolayı, onun için Tarım, Orman ve Köyişleri Bakanlığıyla
Bayındırlık ve İskân Bakanlığından da
elemanlar çağrıldı.
Yine, il zarar tespit komisyonları
arasında koordinasyonu geliştirmek
Burada arkadaşlar
ifade ettiler, diyelim ki, Bingöl ilinde bir ceviz ağacına
5 milyon veriyor, Diyarbakır ilinde 2 milyon veriyor.
İşte, bu standardizasyonu ve koordinasyonu geliştirmek,
meydana gelebilecek uygulama farklılıklarını
ortadan kaldırarak, birlik sağlamak, gerektiğinde komisyon
çalışmalarını yerinde görerek, yönlendirici ve
yol gösterici çalışmalar yapmak üzere Bakanlığımız
merkezinde de -Bakanlık merkezinde de- gözetim ve koordinasyon
komitesi kurulmuştur. Bunları yönlendiriyor, yol gösteriyor,
ikaz ediyor.
Ayrıca, komisyon kararlarında
standardizasyonu sağlamak, işlemleri hızlandırmak
ve karar sürecini en aza düşürmek amacıyla hazırlanan
yazılım programı da -ki, biraz evvel bahsetmiştim,
onun için eğitim de yaptık- komisyonlarca da kullanılmaya
başlanmıştır, şu anda, komisyonlar bunu kullanmaya
başladılar.
Ayrıca, değerli arkadaşlarım,
zarar tespit komisyonlarının, valiliklerimizin yanı
sıra Bakanlığımız mülkiye müfettişlerince
de bütün iş ve işlemleri denetlenmektedir, yanlış,
eksik, hata varsa bunlar kendilerine ikaz edilip düzeltmeye gayret
edilmektedir.
Onun için, gerçekten önemli olan bu
yasanın çıkışına destek veren bütün milletvekili
arkadaşlarıma şimdiden teşekkür ediyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Selahattin Beyribey, Kars Milletvekili?..
Yok.
Hasan Güyüldar, Tunceli Milletvekili.
Buyurun Sayın Güyüldar.
HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemiz, on yıllardır
Doğu ve Güneydoğuda çok büyük acılar yaşadı,
büyük kayıplar verdik ve hâlâ vermeye devam ediyoruz. Bununla
birlikte, en büyük tehlike, devletle vatandaş arasındaki
güvensizliktir, boşluktur. Çağımızda devlet, insanı
için vardır. Vatandaşın devletine göstermiş olduğu
güven, o ülke için en büyük hazinedir, en büyük sermayedir. Demokrasisi
tam olan ülkelerde sistemin özelliği, devlet vatandaş dayanışmasıdır,
karşılıklı birbirine güvendir. Halkın desteğinin
olmadığı hiçbir işte, hiçbir olayda başarı
sağlamak mümkün değildir; hele dayatmayla da olsa, zorbalıkla
da olsa hiç mümkün değildir, 20nci asrın değil, 21inci
asrın icat ettiği son teknolojik silahlar da olsa yine mümkün
değildir. Canlı örneğini verirsek, yanı başımızdaki
Irak faciası. Dünyanın süper gücü Amerika Birleşik Devletleri
ve İngiltere, ayrıca kendisine veren diğer devletlerin
askeri gücüyle böyle bir çalışma yapmasına rağmen,
maalesef, hesapları terse dönmüş ve bu Irak batağında
çırpınmaktadır. Yeşil dolarlarıyla,
CIAsıyla, MOSSADıyla ve neredeyse her Iraklıyı
kontrol eden istihbaratı olmasına rağmen çölde kör olmaktadır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; maalesef, biz de ülke olarak, Doğu, Güneydoğu
halkına karşı görevimizi yapamadık. Terör olaylarında
vatandaşı yanımıza almayı beceremedik. Vatandaşı
düşman gibi gördük. Hıncımızı ondan aldık.
Uzaklaştırdık, öteki yaptık, potansiyel suçlu
gördük. Oysa, biz bölge insanı olarak çok şey biliyoruz ve
görüyoruz ki, buradaki en büyük sıkıntı işsizlik
ve feodal yapıdır. Aileler, geceleri çocuğunun başına
bir olay gelir korkusuyla uyumamaktadır. Çocuğuna iş
bulamadığı için kıvranmaktadır. İşsiz
kalan, bunalıma giren o genç de, rüzgâr hangi tarafa eserse o tarafa
doğru gider. İşsizlik sorununu hallediniz, ne dağa
çıkan gencimiz olur ne de dağda kimse kalır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; siyasi iktidara sesleniyorum: Şimdiye kadar
çok olaylar yaşadık ve sonuçta bakıyoruz hiçbir
şey kazanmamışız. Kin, düşmanlık, öfke
dışında bir şey kazanamamışız. Koskocaman
bir sıfır. Ama, kazananlar da var; ülkeyi içten zayıflatıp
parçala, böl, yut anlayışıyla hareket eden
dış güçler. Dolayısıyla, mevcut Hükûmete
Acilen yeni
bir plan, yeni bir projeyle ülkenin özellikle Doğu ve Güneydoğusunda
yeni bir sosyoekonomik proje geliştirilmelidir. O zaman herkes
işinde gücünde olur, sosyal patlamalar olmaz, sorunlar da
çıkmaz.
Biraz önceki konuşmamda kanunla
ilgili bazı açıklamalar yaparken eksik kalan bir iki maddeyi
sizlerle paylaşmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güyüldar,
lütfen, toparlayınız.
Buyurun.
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) Evvela,
komisyon çalışmalarını dağda bayırda,
gece gündüz yürüten değerli komisyon üyelerine ve başkanlarına
çok teşekkür ediyorum. Komisyon üyelerinin ücret bakımından
şikâyetleri vardır. Hassasiyet gösteren Sayın
İçişleri Bakanından bunu özellikle rica ediyorum.
Bu kanunun ülkemize, mağdur
olan vatandaşlarımıza iyileştirmeler getirmesi
dileğiyle sizleri tekrar sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Güyüldar.
Madde üzerinde, on dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi beş dakikadır.
Sayın Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
Sayın Başkan, soru sormaktan vazgeçtim. Az önce sesimi
kıstınız.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Özdoğan, vazgeçtiyseniz.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
Bu sefer soru sormuyorum, sizi protesto ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Sayın Başkanım, İçişleri Bakanıma,
biraz uzun olacak ama
Türkiye cumhuriyetinin bölünmez
bütünlüğü, vatandaşlarımızın güvenliğini
sağlamak devletin kolluk kuvvetlerinin görevidir. Ancak, kolluk
kuvvetlerimize ilave olarak geçici ve gönüllü köy korucuları
ihdas edilmiştir. Yaklaşık 70 bin civarında bu insanlar.
Bu kişiler de insani boyutuyla büyük mağduriyet içerisindedir
ve bu arkadaşlarımız Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.
Devlet, bu insanlarımızdan bir hizmet alıyorsa sosyal
devlet olarak da bu vatandaşlarımızın en temel ihtiyaçlarını
karşılamak zorundadır. Bu vatandaşlara maaş
veriyorsunuz, yıllardır sosyal güvenlikleriyle ilgili
hiçbir yasal düzenleme yapılmadı. Kendileri ve çocukları,
yıllardır tedavileri için hiçbir sosyal güvenlik şemsiyesi
altına sokulmadılar. Lütfettiniz son altı ayda bu vatandaşlarımıza
yeşil kart verdiniz.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu,
lütfen sorunuzu sorunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Tamam efendim, devam ediyorum.
Yirmi yıldır bu görevi yapan
bu vatandaşların emeklilikle ilgili hiçbir yasal güvenceleri
yoktur. İçişleri Bakanlığını şikâyet
ediyorum. Ey, size sesleniyorum, Çalışma Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı
kaçak işçi çalıştırıyor. Maaş veriyorsun
Türkiye Cumhuriyetinde hiçbir kurum çalıştırdığı
işçiye sosyal güvenlik olmaksızın hiçbir ücret ödemez.
Sizi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına
şikâyet ediyorum. Bu insanları kaçak çalıştırıyorsunuz.
Bunların sosyal güvenliği yoktur.
Sayın İçişleri Bakanım,
demin bahsettiniz, sosyal ve hukuk devleti. Anlamıyorum bu insanlar
acaba sosyal ve hukuk devletinde yaşamıyor mu? Bunlar
mağdur değil mi? Terör mağduru diyorsunuz. Bunlar da
İçişleri Bakanlığının mağduru. Acaba
bunlara çözüm bulacak mısınız?
BAŞKAN Sayın Anbarcıoğlu
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, köylerimizde
binlerce su sorunu, içme suyu sorunu ve yol sorunumuz halledilmiştir.
Bu yüzden köylülerimizin memnuniyetini sizlere teşekkür ederek
iletmek istiyorum. Ancak, bazı köylerimizde de, sulama suyunda
çok az düşük maliyetle sulama sularının giderilmesi,
su sorununun giderilmesiyle, köylerimizden ilçeye ve illerimize
göç önlenecek, tarıma ciddi manada katkı sağlanacaktır.
Bazı köylerimizde sulama suyu yetersiz olunca, içme suyuna
yöneliniyor ve burada köylülerimizle muhtarlarımız arasında
ciddi sorunlar yaşıyoruz. Acaba, bu konuda bir genelge yayınlayabilir
miyiz? Çok az, düşük maliyetle sulama sularına da yer verebilir
miyiz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Anbarcıoğlu.
Sayın Işık
AHMET IŞIK (Konya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanıma şu soruyu
yöneltmek istiyorum: Tespit komisyonlarında reddedilen taleplerin
yargı noktasındaki sürecini öğrenmek istiyorum. Genelde
verilen kararlar tatmin etmiş midir?
Ayrıca, kadastro çalışması
tamamlanmamış yerlerdeki süreçle ilgili yaşanan
sıkıntıları da öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Bakan, buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; öncelikle, Sayın Aslanoğlunun, geçici
köy korucularıyla ilgili sorusunu cevaplamak istiyorum.
Şimdi, kendileri de ifade ettiler,
biz, geçtiğimiz yıl, gerçekten hiçbir sosyal güvencesi olmayan
bu insanlara ilk yaptığımız, kendileri ve aile
fertlerine yeşil kart uygulaması başlatıp, böylece
sağlık hizmeti alabilme imkânı getirdik.
Bunun yanında, yine, aynı
yasayla, bunlara yüzer YTL zam yaptık. Yıllardır hep aynı
maaşı alıyorlardı, yüzer YTL de zam yaptık.
Şimdi, bunların asıl
sorunu -ki, sizin de belirttiğiniz gibi- sosyal güvenceye kavuşmak
arzuları. Bu konudaki çalışmalarımız son
aşamasına gelmiştir, İçişleri Bakanlığı,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Hazine
Müsteşarlığı olarak. Aşağı yukarı
tasarı hazır durumdadır, son görüşmeler yapılıyor.
Çünkü, bakın, takdir edersiniz, bunlar prim ödemeden sigortalı
olacaklar. Yani, sigortalar sistemine yeni bir uygulama, yeni bir
bölüm açıyorsunuz. En kısa sürede, inşallah, yine bu
yüce Meclise getiririz bu tasarımızı, sizlerin oyuyla
da, desteğinizle de
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) O zaman ben şikâyetimi geri alırım.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) Hah, sağ olasın.
Şimdi, Sayın Anbarcıoğlu,
sağ olun, KÖYDES Projesi sadece yol, su ama bunun yanında, bakın,
bu teröre maruz kalmış bölgelerde veya Köye Dönüş Projesi
uygulanan illerimizde de çok büyük imkân getirmiş oldu bize.
Çünkü, köye dönebilmeleri için tahrip olmuş altyapılarını,
yani köyün yolunu yapmamız, suyunu getirmemiz de gerekliydi,
bu konuda hakikaten KÖYDESten istifade edildi. Ancak, bu projenin
amacı, çıkış nedeni yol ve su. 2007 yılı sonuna
kadar ülkemizde yolu, sağlıklı yolu -yol derken, her
mevsim gidilebilir yolu- ve sağlıklı içme suyunu -yani
köyde evinde çeşmeden akacak, köyün ortasına yapılan
tek çeşme değil, evdeki musluklardan su akacak- bunu tamamlamak,
buna gayret ediyoruz. Güzel geçiyor, başarılı geçiyor.
Şimdi, işin sulama
kısmına gelince, haklısınız, köylerdeki imkânlar
artırıldıkça -onun için zaten biz bu projeyi yapıyoruz-
kırsaldan kente göçü de önlemiş oluruz ve böylece, hakikaten,
terörle de ilişkili olarak, işte, çok önemli bir sosyal problemi
de çözmüş oluruz. Ancak, sulamalar il özel idarelerinin yetkisi
dâhilindedir. Gittiğimiz illerde soranlara ve valilerimize
diyoruz, artık özel idareler yola, suya ayıracağı
ödeneği sulama suyuna ayıracak ve onları yapmaya gayret
edeceklerdir.
Evet, Sayın Ahmet
Işık, tespit komisyonlarında reddedilenlerin tabii
ki yargıya gitme hakları vardır, imkânları vardır
ve gidenler vardır. Şu anda dosya sayısını veremeyeceğim
ama vardır.
Şimdi, kadastrosu olmamış
olanlardan, bakın, biz o kadar çok kolaylık getirdik ki, herhangi
bir belge -yani ille tapu getir demiyoruz- diyelim ki bir elektrik
faturası, muhtara ödenmiş bir elektrik faturası veya
ödediği bir vergi, herhangi bir belgeyi de biz belge kabul ediyoruz
ve değerlendirmeye alıyoruz.
Teşekkürler Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.12
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet
KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1241 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
4.- Diyarbakır Milletvekili Osman Aslanın; Terör
ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/843) (S. Sayısı:
1241) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 2nci maddesini okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Sinan Yerlikaya, Tunceli
Milletvekili (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VAHDET SİNAN
YERLİKAYA (Tunceli) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
1241 sıra sayılı Teklif üzerinde Grup adına konuşuyorum.
Bu münasebetle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Doğu ve Güneydoğu Anadoluda boşaltılan, yakılan,
yıkılan 3.428 köy ve mezradan zorunlu göç eden 400 bini
aşan yurttaşımızın temel hak ve özgürlükleri,
yıllardır, kitlesel olarak, sistematik bir biçimde ihlal
edilmiştir. Yaşam, barınma, eğitim ve sağlık
hakları çiğnenmiş, 200 bine yakın çocuklarımızın
yaşamları âdeta karartılmış durumdadır.
Bölgede ekonomi kalmamıştır,
yatırımlar durmuştur, hayvancılık çökmüştür.
Değerli arkadaşlarım, işsizlik, ülkede olduğu
gibi de bölgede tarihin rekor düzeyine tırmanmıştır.
Köyleri boşaltılmış 70 bin ailenin, 400 binden fazla
yurttaşımızın dramı daha da ağırlaştırılmıştır.
Yıllardır perişan halde, devletin el uzatmasını,
maddi ve manevi zararlarının giderilmesini beklemektedirler.
Köylerinden, beldelerinden koparılan
bu insanlar büyük kentlerin varoşlarına, temin edilen küçük
barakalara sığınmak, orada yaşama tutunmak, orada
hayatını devam ettirebilmek zorunda kalmış durumdadırlar.
Kent varoşlarına, kaderine terk edilen bu ailelerin çocuklarının
önemli bir bölümü okul yerine sokaklarda hırsızlık,
kapkaç ve tiner batağına saplanmışlardır.
Tabii ki bu ayıp devleti kötü
yönetenlerin ayıbıdır. Bu ayıp, değerli arkadaşlar,
hepimizin ayıbıdır. Bu ayıp devam ettiği müddetçe
de ne iç barış kalır ne istikrar kalır. Bu ayıp
devam ettiği müddetçe de hem bölgemizde hem ülkemizde istikrar
kalmaz, rahatlama olmaz ve ne yazık ki, değerli arkadaşlar,
akan göz yaşları da durmaz.
Değerli arkadaşlarım,
terörden ve terörle mücadeleden doğan bu ayıplar, bu
mağduriyetler devletin samimi ve içten desteği ve öncülüğüyle
hızla giderilmelidir. Bu mağduriyetleri gidermek, devletin,
sosyal hukuk devletinin sorumluluğundadır, yurttaşlarına
olun borcudur. Kusursuz sorumluluk kuralının gereği
ve anlayışıyla devlet bu mağduriyetlere artık
bir son vermelidir. Bu anlayış içinde, Türkiyenin yerinden
edilme sorununun çözümü yolunda bugüne değin attığı
en önemli adım olan Tazminat Yasasının kabul edilmesinde,
elbette ki, uluslararası kamuoyunun baskıları etkili
oldu. Birleşmiş Milletler özel temsilcisi, çatışma
ortamından etkilenen mağdurların zararlarının
karşılanmasına yönelik bir yasanın çıkarılması
çağrısında bulundu. Avrupa Birliğinin de Tazminat
Yasasını Türkiyenin üyelik sürecinde yerine getirmesini
beklediğini siyasal kriterlere dâhil etmesi üzerine, Hükûmet,
Avrupa Birliği müktesebatının üstlenilmesine
ilişkin ulusal programda bunu taahhüt etti. Böylece, Tazminat
Yasası, 27 Temmuz 2004 yılında meriyete girdi. Yasayı
yürürlüğe koyan Yönetmelikse 20 Ekim 2004 tarihinde yürürlüğe
girdi, daha sonra, 15 Eylül 2005te Yasada yapılan bir değişiklikle
3 Ocak 2006da yürürlüğe girdi ve 3 Ocak 2006 yılından sonra
da, önümüzdeki ocak ayında son bulmak üzere, bu Yönetmelik, bir
süre koymuştu.
Değerli arkadaşlarım,
bu Yasa, bir anlamda, yalnızca mağduriyetleri giderme olarak
görülmemelidir. Bu Yasa, aynı zamanda, devlet-vatandaş
ilişkilerini onarmak, karşılıklı güvensizlikleri,
korkuları, şüpheleri yok etmek için tarihî bir fırsat
olarak değerlendirilmelidir. Devlete olan güvenin kökleştirilmesi,
vatandaş-devlet kaynaşmasının artırılması
ve toplumsal barışa katkıda bulunması konusunda,
bu Yasa, önemli bir adımdır.
Bu Yasa, 1987 yılından bu
yana terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen
faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilere tazminat
vermeyi amaçlıyor. Yani, bu Yasa, 3 çeşit zarar karşılıyor.
1) Taşınır ve taşınmaz
mallara gelen zararlar.
2) İnsan can ve bedenine gelen
zararlar.
3) Bireylerin mallarına ulaşamamalarından
dolayı meydana gelen zararlar.
Değerli arkadaşlar, bu
Yasa, alelacele ve iyi bir uzman kadrosunca hazırlanmadığı
için amaçlanan sonuçları da karşılayamamaktadır.
Çünkü, bir defa, Yasada, manevi tazminat öngörülmemektedir. Bu
bir eksikliktir değerli arkadaşlar. Yani, maddi tazminatların
yanında, vatandaşlarımızın uğradıkları
manevi tazminatın da büyüklüğüne dikkat çekmek istiyorum.
Yıllarca o bölgede avukatlık yapan bir insan olarak bunları
yakinen duydum, vatandaşımızın hem maddi hem manevi
zararlarının ne kadar büyük olduğuna yakinen şahit
oldum.
Değerli arkadaşlarım,
bu yasanın önemli eksiklerinden biri de zararların belgelenme
konusundaki başvuruya yüklediği ispat yüküdür. Bu ispat
yükü çok ağır bir biçimde devam ediyor. Zaten, bu ispat yüküyledir
ki
Demin Sayın Naci Aslan konuşmasında belirtti. Bakınız,
Ağrıda 2.300 tane başvuru yapılmış, 400ün
üzerinde dosya sonuçlandırılmış, bu sonuçlanan
400 küsur dosyanın yalnızca 30u olumlu bir biçimde sonuçlandırılmıştır.
Yani, neden bu misali veriyorum? Bu misali ağır bir ispat
yükünün başvuruya yüklediği bir zorunlu yük olarak gördüğümden
ortaya koyuyorum. Artık öbür tarafını siz düşünün
değerli arkadaşlar.
Yine, bu yasa, karakolu olan köylerdeki
zararları tazmin etmiyor değerli arkadaşlar, efendim,
orada karakol var, karakolda zarar olmaz diye. Hâlbuki, değerli
arkadaşlar, bakınız, burada bir şeyi kaçırıyoruz,
ince bir noktayı kaçırıyoruz. Örnek: Bizim Tunceli
Merkezin Karşılar diye bir köyü var. 1997 yılında
PKK tarafından buraya bir havan atışı yapıldı,
karakola isabet etmek üzere; ama, bu havan topu karakola isabet etmedi,
gitti, köylünün ağılına, evine isabet etti. Orada ölüm
vakaları oldu, orada yaralanmalar oldu, orada bir sürü vatandaşımızın
hayvanları telef oldu ve bir sürü insanımızın da
kap kacağı, malı mülkü ortadan gitti. Şimdi, siz burada
tazminat ödemeyecek misiniz? Yani, çok eksikleri olan bir yasa.
Yine bir başka eksiklik: Çatışma
ortamı nedeniyle kendilerini güvende hissedemeyen, çatışma
ortamı nedeniyle ekonomik koşullarından yoksun olan
vatandaşlar köylerini terk etmek zorunda kaldılar.
Şimdi, bu yasayla buraya başvurduklarında, oradaki
jandarma veya güvenlik güçleri, bunlar kendi köyünü gönüllü terk
ettiklerinden dolayı, bir tutanak tanzim ederek, bu vatandaşların
zararlarını ödeyememektedirler.
Aslında, hiçbir insan orada
gönüllü evini terk etmedi değerli arkadaşlar. Biliyorsunuz,
hem devletin hem PKKnin yaktığı, yıktığı
ve boşalttığı köyler vardır. PKK özellikle korucu
köylerini yaktı yıktı, devlet de PKKnın lojistik
destek sağladığı, uğradığı, orada
yeme içme talebinin karşılandığı köyleri boşalttı
ve zararlar böylece meydana geldi. Şimdi, bu zararların
karşılanmaması, kendi köyünü gönüllü terk etti diye
zararlarının karşılanmaması, bir haksızlık
olarak, tabii ki, ortada duruyor. Bundan da vazgeçmek gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım,
yine, bir sıkıntı da, zararların ispatından
kaynaklanıyor. Şimdi, Yönetmelik, mağdurların zararlarının,
olay tutanağı, sağlık raporu, hak sahipliği
gibi belgelerle kanıtlanmasını gerekli kılıyor.
Bölgenin durumu göz önüne alındığında, bu belgelerin
başvuru sahipleri tarafından temin edilmesi oldukça güç
görünüyor. Olağanüstü bir dönem içinden geçen vatandaşlarımızın
bu belgeleri temin edememesi çok normaldir. Düşünün, 1994-1995
yılında evi yakılan, yıkılan, kap kacağı
giden, hayvanı telef olan insan, eğer, o gün, jandarmaca, güvenlik
güçlerince bir olay tutanağı tutulmamışsa, bunu
nasıl ispat edecek? İşte, olay buraya geldiği zaman
tıkanıyor ve vatandaşa sembolik bir zarar verilerek,
vatandaşın derdine, yani hiç derman olmayacak ölçüde para
veriliyor. Bu da, hiçbir karşılama yapmıyor.
Değerli arkadaşlar, yine,
söyledim, vatandaşımızın bu yakılma yıkılma
olayında yok olan evdeki eşyaların durumu ne olacak?
Yine, beslediği hayvanların, telef olan hayvanlarının
durumu ne olacak? Burada da, bir açıklık yok. Maalesef, burada
zarar ziyan meselesi ortaya konulduğunda, çok güç,
ağır bir ispat yükü altında vatandaş bu zarar ziyandan,
artık, vazgeçmek durumunda kalıyor.
Yine, değerli arkadaşlar,
insan hayatı ve bedenine gelen zararlar için son derece düşük
bir tazminat öngörülmektedir ki, bu tazminat sabit bir tazminattır,
14 bin, yani eski tabirle 14 milyar lira. Şimdi, değerli arkadaşlar,
düşünün, bir vatandaşın ölümü 14 milyar lirayla ölçülebilir
mi? Hele hele bu yaşlı-genç demeden aynı ölçüde gittiğine
göre, düşünün, otuz yaşındaki bir insanın ölümü
ile yetmiş yaşındaki insanın ölümü bir midir? Yani,
ona da 14 milyar veriyorsunuz, ona da veriyorsunuz. Burada çok haksızlık
var; yani, ortada büyük bir haksızlık var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) Sayın Başkan, birkaç dakika daha verir misiniz?
BAŞKAN Sayın Yerlikaya,
lütfen toparlayın.
Buyurun.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) Tabii, komisyonlar çok ağır çalışıyor.
Komisyonların ağır çalışmasını da
bir yandan normal görüyoruz. Düşünün, Tuncelide iki komisyon
kurulmuştu, şimdi bir komisyon çalışıyor.
Değerli arkadaşlarım,
bu komisyonları, bana göre, ilçelerde kaymakamın başkanlığında
ve oradaki, o bölgedeki insanların emrine verirsek, daha
hızlı çalışmasını temin ederiz ve daha
faydalı sonuçlar alabiliriz. Bu komisyonların da kendine
özgü çok zorlukları var; işte, özlük işleri var, yine
başka durumları var, çalışmamaları
Bazı
konular kaynaksızlıklardan kaynaklanıyor, bunların
da giderilmesi lazım.
Yine bir konu da, kararlaştırılmış
bu zararlarının ödenmemesi. Yani, hakikaten, paralar çok
geç geliyor. Geç gelen parada da vatandaş hiçbir şey anlamıyor.
Bunların da hızlı bir biçimde ödenmesi lazım.
Bir konuya daha dikkat çekeceğim:
Değerli arkadaşlar, bu, şimdi alt komisyonlar köye gidiyor,
zarar ziyanı diyelim 100 milyar olarak bir vatandaşın
zararını tespit ediyor, alt komisyon, keşif yapıyor,
bölgeye gidiyor. Şimdi, bu, üst komisyona geldiğinde, vali
veya kaymakam, vali yardımcısı veya kaymakam bunu 10
milyara çekiyor, 20 milyara çekiyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yerlikaya,
lütfen
Ek süreyi, biz, teşekkür için ve toparlamanız için
veriyoruz.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) Bir dakika daha Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN Lütfen
Teşekkür
ediyorum.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) Teşekkür ederim de konu çok önemli Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen, Sayın Yerlikaya
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) Bu 100 milyara bir 10 milyar vermek insafsızlıktır
arkadaşlar. Bunu yapmayalım, bu konudan vazgeçelim.
BAŞKAN Teşekkür için Sayın
Yerlikaya
Lütfen
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Devamla) Neyse
Ben de teşekkür ederim, yine
de bu kadar zaman verdiğiniz için. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Yerlikaya.
Madde üzerinde Anavatan Partisi
Grubu adına söz isteyen İbrahim Özdoğan, Erzurum Milletvekili.
Buyurun Sayın Özdoğan.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Diyarbakır
Milletvekilimiz Sayın Osman Aslanın, Terör ve Terörle Mücadeleden
Doğan Zararların Karşılanması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına 2nci maddede söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, hepinize saygılarımı
sunuyorum ve bu kanun teklifini vermesi münasebetiyle de Sayın
Osman Aslana da hususen teşekkürlerimi arz ediyorum. Hakikaten,
bu kanun teklifi her türlü takdirin üzerindedir ve biz de Anavatan
Partisi olarak yürekten destekliyoruz.
Değerli arkadaşlar, terörle
mücadele, elbette, sadece Terörle Mücadele Yasasıyla olmaz.
Buna paralel olarak sosyal ve ekonomik önlemlerin de alınması
gerekmektedir.
PKKnın kanlı teröründen
en çok etkilenen vatandaşlarımız Kürt kökenli vatandaşlarımız
olmuştur. Oturdukları köy, mezra, kasaba veya şehirlerde
en çok rahatı kaçan ve tedirgin olanlar Kürt kökenli vatandaşlarımızdır.
Güneydoğu Bölgemizde güvenlik sorunu nedeniyle yatırım
sürecinin de olumsuz etkilenmesinden dolayı en çok bölge halkı,
vatandaşlarımız mustarip olmuşlardır. Kendilerini
tehdit eden terör nedeniyle çok sayıda Güneydoğulu vatandaşımız,
köylerini, kasabalarını ve şehirlerini terk ederek
başka şehirlere göç etmişlerdir. Gittikleri büyük
şehirlerde yaşadıkları ekonomik ve sosyal sorunlar
ve kendilerine yeni bir hayat kurmanın zorlukları nedeniyle
çok sayıdaki bölge vatandaşımız çaresizliğin
cenderesine düşmüş, bu cenderede aileler parçalanmış,
bu parçalanmadan bilhassa çocuklar büyük zarar görmüş hatta
yer yer suç çetelerinin eline düşmüşlerdir. Bu nedenle, Doğu
ve Güneydoğu kökenli vatandaşlarımızın yaşadıkları
köy, kasaba ve şehirlerde imkân bularak kendi mekânlarında
rahatlarının sağlanması hayati bir önem arz etmektedir.
Bu kapsamda, terörden zarar görenlerin istifade edeceği bu kanundan
yararlanarak yeniden kendi ayaklarının üzerine basar hale
gelmeleri, Türkiyenin en önemli siyasi meselelerinden birisidir.
Kürt kökenli vatandaşlarımızın
sorunlarının çözülmesine büyük bir ehemmiyet verilmesi
gerekir. Bu vatandaşlarımız olmadan biz de 75 milyon
Türkiye toplumu olarak, Türk toplumu olarak asla ve katiyetle olamayız.
Biz birbirimizle et ve tırnak gibiyiz. Bu toprakların ve bu
aziz milletin her anlamda eşit fertleriyiz ve bunun gereğini
yapmalıyız. Hükûmet, ama, maalesef, sıfır terörle
devraldığı dönemi, hükûmet ettiği, daha doğrusu
pek fazla edemediği dört senede terörün altyapısını
yok edecek hiçbir çalışma yapmamış, tam tersine, izlediği
yanlış politikalarla terörün yeniden azmasına sebep
olmuştur. Türkiye, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kararlı
ve gözü pek bir mücadeleyle yok ettiği PKK terörünün, sosyal önlemlerle
tüm lojistik desteğinin yok edilmesine yarayabilecek dört altın
senesini, bu Hükûmet zamanında maalesef kaybedilmiştir.
Bu dört altın senenin siyasi vebali Hükûmetin omuzlarında
durmaktadır.
Bunun dışında, ayrıca,
terörden zarar görenler için Kanun 2004te yürürlüğe girmiş
olmasına rağmen, bu Kanun efektif olarak tatbik edilememiş
ve Hükûmet, bu Kanunun uygulamasında başarısızlığa
uğramıştır. Yeterli sayıda ve uzman, iş
bilir kişilerden müteşekkil komisyonlar oluşturulamamış,
vatandaş, yasal altyapının varlığına
rağmen, derdine çare bulamamıştır.
Biz Anavatan Grubu olarak, bu yasanın,
efektif olarak çok iyi bir biçimde uygulanmasına çok büyük bir
önem atfediyoruz. Bu yasanın başarıyla uygulanması,
Güneydoğunun yeniden canlanmasına, vatandaşın
huzur ve güven bulmasına yardımcı olacaktır ve bu
yasanın başarılı bir uygulaması, ülke bütünlük
ve dirliğine çok önemli bir katkı sağlayacaktır.
Türkiyede yapılması gerekenler
açıktır. Terörle ve teröristle etkin bir mücadele ve Kürt
kökenli vatandaşlarımızın huzurunun ekonomik
ve sosyal olarak kalkındırılmasının sağlanması
gerekir. Bunun dışında sahte reçeteler Türkiyeye lazım
değildir.
Değerli arkadaşlarım,
dünyalar güzeli ve sahipliğini yapmak için bu kürsüden yemin
etmiş olduğumuz ülkemizin bekası için, gerek terörle
mücadele, gerek Kürt kökenli vatandaşlarımızın
huzurunun sağlanması çok merkezli bir siyasi mesele olup,
günübirlik ve iktidar hevesine göre ayarlanmış politikaların
eline bırakılmayacağı da çok açıktır. Anavatan
Partisi olarak, ülkemizin bu en merkezilerinden biri olan meselesinde
çok yakın bir takip içerisinde olacağız. Millî menfaatlerimizi
ve bu ülkede yaşayan 75 milyon vatandaşımızın
her birinin huzurunu ve refahını temel alan etkin bir politika
izleyeceğiz.
Bu yasanın, etkin bir işleyişle,
terörden zarar gören vatandaşlarımızın yaralarının
sarılmasına vesile olmasını temenni ediyorum.
Fakat, burada önemli olan, 79 vilayette kurulan komisyonların,
valilerimize, tekrar, Sayın İçişleri Bakanımız
tarafından daha etkin direktif verilerek, komisyonların
daha aktif bir şekilde çalışması gerekmektedir.
Bazı vilayetlerimizde, hatta, çoğunda, maalesef, bu komisyonlar
yeteri şekilde çalışmıyor. Bazı valilerimiz,
maalesef, polemikle uğraşıyorlar. Bunlardan birisi
de benim başıma gelmiştir değerli arkadaşlarım.
Ben, geçen hafta, Erzurumda son dönemlerde
gelişen, Erzurumun varoşlarından Dağ Mahallesinde
bulunan Halitpaşa İlköğretim Okulunda görevli kadın
öğretmenlere taciz olaylarını ve bağlantılarını
gündeme getirmem vesilesiyle, İçişleri Bakanlığımıza
bağlı Sayın Erzurum Valisinin, devlet terbiyesi
sınırlarını aşan bir üslupla, yerel basında
tarafımı hedef alan sözlerine maruz bulunmuş bulunmaktayım.
Geçen hafta Halitpaşa İlköğretim
Okulunda cereyan eden taciz olaylarını, şehrin başka
illerden aldığı yoğun göç ve bunun beraberinde getirdiği
sosyal sorunları ve bu sosyal sorunların PKK tarafından
istismarını, sözlü soru şeklinde Meclise gündeme getirmiştim.
İçişleri Bakanlığımıza bağlı Sayın
Erzurum Valimiz, Anayasanın bana milletvekili olarak vermiş
olduğu yasama ve denetleme görevleri içerisinde gündeme getirmiş
olduğum ve Erzurumun başarılı ve halka yakın
Emniyet Müdürü Sayın Kâmil Çolakın düzenlediği vatandaşla
huzur toplantılarından birisi esnasında, öğretmen
olan kızının ve diğer hanım mesai arkadaşlarının,
okula dışarıdan gelen gençler tarafından sözlü ve
fiziksel tacize uğradıklarını anlatan Osman
Yılmaz isimli bir vatandaşın Emniyet Müdüründen yardım
istemesiyle ortaya çıkan bu vahim durumun kamuoyuna yansımış
olmasından çok rahatsız olmuş ve yerel basına verdiği
demeçlerde, gündeme getirdiğim konunun hayal mahsulü olduğunu
ileri sürerek, hazırlanan raporlarda söz konusu hanım
öğretmenlerin tacize uğramadıklarını kabul
ettikleri yönünde bir ifade kullanmıştır.
Sayın Bakanıma buradan
sormak istiyorum: Milletin vekili olarak Mecliste gündeme getirdiğim
konuların muhatabı, Hükûmet ve siyasilerdir. Bana cevap
verebilecek olanlar ve vermesi gerekenler de, yine, Hükûmet ve siyasilerdir.
Bu soruma cevabın verilmesi gereken ve verileceği yer de
yüce Meclisimizdir. Sayın Erzurum Valisi, devlet memuru olmanın
ve görevinin kırmızı çizgilerini ve haddini aşarak,
bir milletvekiline ve doğruları yansıtmayan bir cevap
vermiştir.
Son derece dikkat çekici bir husus
da şudur ki: Sayın Erzurum Valisi, öğretmenlerin taciz
olayı olmadığını kabul ettikleri bir rapordan
söz etmektedir. Bu ifadeden anlaşılan şudur ki: Bir rapor
hazırlanması talimatı verilmiş ve öğretmenler,
bir taciz olmadığını kabul etme noktasına getirilmişlerdir.
Bir devlet valisinin kendi prestijini sarsacak olayları örtbas
etmek için gücünü kullanarak olayların mağdurelerinden
kabul etme raporu almış olma ihtimali de çok düşündürücüdür.
Öğretmen babası Osman Yılmaz, herhâlde, Emniyet Müdürünün
düzenlemiş olduğu toplantıda, rüyasını değil,
kızının ve kendisinin yaşadığı ve çaresini
bulamadığı bir sıkıntıyı dile getirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özdoğan,
lütfen toparlar mısınız.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Vali, bir siyasinin dile getirdiği
gerçekleri örtbas etmek ve dile getirdiği gerçekleri üzücü
bulduğunu söyleyerek kendi görev sınırlarını
aşmak yerine, taşıdığı makamın icabı
olan önlemleri almakla ve söz konusu olayları bağlı olduğu
siyasi birimlere aktarmakla mükelleftir.
Ayrıca, Sayın Vali,
şahsımızı, başka tarzdaki başka milletvekilleriyle
karıştırmaktadır. Ben, şahsım veya yakınlarım
için kimseden bir şey talep etmem, ama vatanı ve milleti için
gerektiğinde herkesten hesap soran bir milletvekiliyim. Bundan
sonra da, Anayasanın bana vermiş olduğu denetleme görevinin
gereği olarak hesap sormaya devam edeceğim.
Sayın Bakanım, Erzurum
Valisinin dikkat çeken bir başka özelliği de, Erzurumun çalışkan
ve halkın çok güvendiği Emniyet Müdürüyle girdiği ihtilafların
basına intikal etmiş olmasıdır. Bu durum, yapmış
olduğumuz müşahedeler muvacehesinde bizim için anlaşılır
bir durumdur. Nitekim, Erzurumdaki taciz olayları, Sayın
Emniyet Müdürünün çalışmaları...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek süre de...
M. NECATİ ÇETİNKAYA
(Elâzığ) Bir kere, burada olmayan bir bürokratı...
BAŞKAN Sayın Çetinkaya,
lütfen...
Teşekkür ediyorum Sayın
Özdoğan...
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Teşekkür edeceğim
BAŞKAN Lütfen Sayın Özdoğan...
Teşekkür için, buyurun.
M. NECATİ ÇETİNKAYA
(Elâzığ) Sayın Başkan, burada olmayan bir bürokrat...
BAŞKAN Lütfen Sayın Çetinkaya...
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, maruzatımı çok fazla anlatamadım.
Hepinize saygıyla teşekkür
ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Nihat Eri, Mardin Milletvekili...
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Ömer Özyılmaz Bey konuşacak.
BAŞKAN Ömer Özyılmaz, Erzurum
Milletvekili.
Buyurun Sayın Özyılmaz.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan yasanın
2nci maddesiyle ilgili olarak kişisel olarak söz almış
bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce konuşan arkadaşımız,
bir Erzurum Milletvekili olarak, son günlerde, Erzuruma en büyük
darbeyi vurmaya başlamıştır.
BAŞKAN Sayın Özyılmaz,
lütfen, maddeyle ilgili bir söz istediniz, lütfen maddeyle ilgili
konuşun.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) Ona da geleceğim,
bir iki cümleyle...
BAŞKAN Lütfen ama... Ama, Sayın
Özyılmaz, lütfen...
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) Bir iki
cümleyle Sayın Başkan...
BAŞKAN Hayır Sayın
Özyılmaz, ben buna müsaade etmeyeceğim bu saatten sonra,
lütfen.
ASIM AYKAN (Trabzon) Ona o kadar
müsaade ettin kardeşim...
BAŞKAN Buyurun, maddeyle ilgili
konuşun lütfen.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
Sizin konunuz değil ki, Sayın Bakan cevap verir ona.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) Erzurumda
terör olduğundan, Erzurumda bir kuşatma olduğundan,
Erzurumun varoşlarına çevre illerden birtakım art niyetli
insanların gelip yerleştiğinden ve Erzurumda
-açık söyleyeyim- bölücü bir örgütün faaliyetlerinin yapıldığından
ve bunun, şehri teslim almaya kadar gittiğinden bahsederek,
ilimizi lekelemeye ve ilimizle hiçbir ilgisi olmayan böyle bir kara
lekeyi ilimize vurmaya çalışmaktadır. Şu anda görüştüğümüz
konu da terör konusudur.
Değerli arkadaşlar, Erzurum,
bu memlekette, ülkesine, milletine, devletine bağlı olan
en önde gelen illerimizden birisidir. Erzurumlu da cumhuriyetin
kuruluşunda
HALUK KOÇ (Samsun) Böyle bir ayrım
var mı iller arasında?
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) En önde
gelen illerimizden birisidir, dedim.
HALUK KOÇ (Samsun) İller arasında
böyle bir ayrım yok. Ülkenin 81 ili de ülkenin ortak değerlerini
paylaşır.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) Cumhuriyetin
kuruluşunda da ilk adım Erzurumda atılmış ve
bugün övünmekte olduğumuz cumhuriyetimizin kuruluşu da
Erzurumda başlamıştır. O gün, hangi anlayışla
Erzurum halkı ülkesine ve milletine bağlıydıysa,
bugün de yine aynen öyledir. Erzurumda görev yapan, başta Valimiz
olmak üzere Emniyet Müdürümüz ve diğer bütün görevliler de aynı
anlayışla çalışmaktadırlar.
Şimdi, bütün illerimizde de
aynı anlayış elbette vardır. Ben, burada bir ayrım
yapmıyorum. Ama, en hassas olan bütün illerimiz içerisinde Erzurum
da böyledir, onu demek istedim.
Değerli arkadaşlar, hâl
böyleyken, bugün ilimizde, gerek ekonomik anlamda gerekse tarım,
hayvancılık, ulaşım, turizm, çeşitli alanlarda
atılım yapmaya çalışan Erzurumumuzda bu güzel çalışmalar
yapılırken, bir bakıma dışarının ilgisini
ilimizle kesmek anlamında, ilimizle ilimizin dışındaki
dünyanın ilişkisini kesmek anlamında, çıkıp
buralarda veya mahallî gazetelerde veya televizyonlarda böyle
bir şey konuşmak, ilimize yapılacak en büyük kötülüktür
ve maalesef, bunu, Erzurumun oylarıyla seçilip buraya gelmiş
olan bir arkadaşın yapması daha büyük bir manidardır.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
Sayın Başkan, böyle bir konuşmaya müdahale etmeniz
gerekir.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) Bu çerçevede,
Erzurum ilimiz böyle bir lekeyi asla kabul etmez.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
Bir milletvekilinin görevini yapması burada nasıl suç
ilan edilir Sayın Başkan?
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) Bunu buradan
arz ediyor ve hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Özyılmaz.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
Sayın Özyılmaz konuşmasında hakaret etmiştir.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Yok
Hiç hakaret yok.
BAŞKAN Ne söylemiştir
Sayın Özdoğan?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
Ben en büyük darbeyi vurmuşum Erzuruma, Erzurumu lekelemişim
O anlamda hakarete uğradım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özdoğan.
Yeni bir sataşmaya mahal vermeden, buyurun.
VII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğanın, Erzurum
Milletvekili Ömer Özyılmazın, konuşmasında,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Erzurum,
vatanın bir toprağıdır. Ben, burada, Erzurumumuzdaki
bir problemi bir muhalefet milletvekili olarak gündeme getirdim,
fakat, değerli hemşehrimiz, Erzurum Milletvekilimiz Sayın
Özyılmaz buraya çıkıp bana hakaretler savurdu. Ben,
kendi şahsını hiçbir zaman hedef almadım, hiçbir
sayın milletvekilimizi, Erzurum milletvekilleri de dahil,
hedef almadım.
Sayın Özyılmaza şu
düşerdi: Yanıma gelip, Erzurumdaki bu problemlerin kaynağı
nedir, konuşması icap ederdi veya diğer milletvekili
arkadaşlarımızın. Bunu
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) Erzurumu
sen bilmezsin ki!
BAŞKAN Sayın Özyılmaz,
lütfen
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Bir saniye
Bir saniye
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) Bilmezsin
sen!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Erzurumu ben çok iyi biliyorum.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum)
Beş-altı ayda bir ancak gelirsin!
BAŞKAN Sayın Özyılmaz,
lütfen
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Bak, Erzurumu çok iyi biliyorum.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) Ben akşam
Erzurumdan geldim.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Sayın Özyılmaz, ben ticari menfaatlerim için Erzuruma
gitmiyorum
BAŞKAN Sayın Özdoğan,
lütfen
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Erzurumlunun menfaatini düşünmek için gidiyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Lütfen Sayın Özdoğan
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) Ben ticaretçi
değilim!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Ticari menfaatlerim için gitmiyorum. Ben, Erzuruma gittiğimde,
fakir fukara ve Erzurumseverler ve Türkiyeseverler beni karşılar.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) Hadi canım!
Hadi canım!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Beni rantiyeciler karşılamaz, beni şirketler karşılamaz,
bunu bilmeni istiyorum.
BAŞKAN Sayın Özdoğan
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Ben bir vatan dostuyum
ASIM AYKAN (Trabzon) Bu daha büyük
hakaret!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
Türkiye'yi, Erzurumu lekeleyenler, kişisel ticari faaliyetlerde
bulunan insanlardır.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) Erzuruma
en büyük hakareti sen yaptın!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
En büyük lekeciler onlardır!
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Özdoğan.
VI. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
4.- Diyarbakır Milletvekili Osman Aslanın; Terör
ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/843) (S. Sayısı:
1241) (Devam)
BAŞKAN Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Selahattin Beyribey, Kars Milletvekili.
Buyurun Sayın Beyribey.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY
(Kars) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
1241 sıra sayılı Kanunun 2nci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan
Zararların Karşılanması Hakkında Kanun yürürlüğe
girdiği andan itibaren, iki yıldır devam eden, insanlarımızın
mağduriyetini ortadan kaldıran ve haklarının
Türkiye içerisinde çözülme yolları ve demokrasiyi getiren
bir sistemi getiren Hükûmetimize teşekkür ediyorum. En kısa
zamanda bu mağduriyetlerin giderilebileceğine ve en
kısa zamanda bu zarar gören kardeşlerimizin sulh yoluyla
haklarını alacaklarına inanıyorum. Hükûmetimizin
bu konudaki çalışmalarını tebrik ediyorum, başarılar
diliyorum.
Ayrıca, bu kanun teklifini
veren Diyarbakır Milletvekilimiz Osman Aslana da huzurlarınızda
teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Beyribey.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Karar
yeter sayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN Arayacağım
Sayın Kandoğan.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.56
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31 inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
1241 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VI. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
4.- Diyarbakır Milletvekili Osman Aslanın; Terör
ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/843) (S. Sayısı:
1241) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 2nci maddesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, 2nci maddeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım:
2nci maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır, madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Algan Hacaloğlu, İstanbul Milletvekili
Buyurun Sayın Hacaloğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
bilindiği gibi, 5233 sayılı Terörle Mücadele Yasası
süreci içinde ortaya çıkmış olan mağduriyetlerin
giderilmesine yönelik çıkartılmış olan bu yasanın
süresi doluyor. Bu sürenin uzatılması lazım. Oysa, bu
süreç içinde, 2006 yılında 225 bin kişi uzlaşmayla
başvuru yapmış, bunlardan sadece yüzde 15ine tazminatları
ödenmiş, yani, iş ortada kalmış. Peki, Hükûmet nerede?
Burada çıkan arkadaşlarım bu teklifi yapan değerli
arkadaşıma teşekkürler sunuyorlar, ben de sunuyorum.
Ama, bu, kimin görevi? Bu, Hükûmetin görevi mi, yoksa, bir milletvekilinin
duyarlılık alanında, duyarlı olarak ortaya
çıkan bir konu mu? Yani, Hükûmet bu konuya nasıl bakıyor?
Ortada kalmış olan tazminatlar konusunda, mağduriyetlerin
giderilmesi konusunda bir sorumluluğu yok mu? Bunu bir hükûmet
konusu olarak, bir tasarı olarak getirmemesinin arkasında
yatan neden nedir? Bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Tabiatıyla
milletvekilleri de teklif verir. Ama, bu, devletin çok temel bir sorumluluk
alanı ile ilgili olan bir konudur. Çünkü, 1980li yılların
ortasından 2000 yılına kadar, daha doğrusu 1998
yılına kadar meydana gelen zorunlu köy boşaltmalarının
ortaya çıkardığı durum bir kamu sorumluluğunu
gündeme getirmiştir. Anayasamızın kusursuz sorumluluk
ilkesi çerçevesi içinde boşaltılmış bulunan
3.428 köy ve mezra, zorunlu olarak boşaltılmış olan
911i köy olmak üzere 3.428 köy ve mezradan göç etmiş olan, göç etmek
zorunda kalmış olan kişilerin uğradığı
mağduriyetleri gidermek sorumluluğu Hükûmete aittir, devlete
aittir. Konuya böyle bakmak gerekir.
Ortada bir Yasa var, bu Yasa 5233
sayılı, Mağduriyeti Giderme Tazminat Yasası. Bu
Yasa, esasında, yakın zamanda, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi tarafından iç hukukun bir parçası olarak kabul
edildi. Böylelikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde karşı
karşıya kaldığımız yüksek oranlı tazminatlar
konusunda Türkiye bir alan kazandı, bir hareket alanı kazandı.
Şimdi, Hükûmetin yapması gereken nedir? Bundan yararlanıp
ortaya çıkan mağduriyetleri gerçek anlamda gidermek. Yoksa,
göstermelik, günü savmak anlamında uygulanan bu Yasa ile kesinlikle
bölgedeki mağduriyetlerin giderilmesi mümkün değildir.
Arkadaşlarım bu Yasanın uygulamasından ortaya
çıkan eksiklikleri dile getirdiler. Çok acılar çekti ülkemiz.
Terörle mücadele döneminde şehitlerimizle, masum insanlarımızla,
ülkemiz 35 bin can kaybetti, yitirdi. Bölgede, terörün yoğun
olarak varlığını hissettirdiği bölgede 400
bini aşkın insanımız, zorunlu olarak, bu bölgeden
göç etmek durumunda kaldı ve 1998 yılının başında,
o zaman benim de içinde olduğum araştırma komisyonunun
hazırladığı rapor, soruna belirli çözüm önerdi;
ama, o günden bugüne, hükûmetler, bu Meclis kararına bigâne kaldı,
uzak kaldı; oradaki çözümler yerine, göstermelik adımları
tercih etti. Arkadaşlarım ifade etti, bu mevcut olan yasa
çerçevesi içinde, ölenlere 15 bin TL tazminat ödenecek.
Değerli arkadaşlarım,
yaşı ne olursa olsun, bu bir gülünç rakamdır, bu ayıp
rakamdır. Vatandaşın hayatı bu kadar ucuz mu? Üstelik,
faili meçhul cinayetlere uğrayanlar, kayıplar, bunların
mağdurlarına yönelik ödeme de öngörülmüyor. Sanki, onları
korumak devletin görevi değil, orada hayatını yitirenlerin
nasıl yaşamlarını yitirmeyi çözmek hukuk devletinin
bir görev alanı değil.
Değerli arkadaşlarım,
bu dahi bir insanlık ayıbıdır. Bu yıl müracaat
eden 228 bin başvuru, uzlaşmayla başvuru arayışına
girmiş ve 2006 yılında ödenen miktar sadece 140,8; 140
milyon 800 bin YTL.
Değerli arkadaşlarım,
dört yıldır, siz, her gün faiz için bu parayı ödüyorsunuz.
Devletin faize ödediği para, günde 90 milyon dolar, yani, yaklaşık
140 milyon YTL. Yani, ödeyeceğiniz, ödediğiniz para bu. Bunun
üzerinden kısmak, bunu tartışmak; bu bir ayıptır.
Değerli arkadaşlarım,
köye dönüş sağlanmalıdır, ama, nasıl sağlanacak?
Vatandaş nasıl gidecek köyüne, boşaltılmış
olan köyüne? Köylerin bir kısmı hâlâ güvenlik nedeniyle mayınlı,
bir kısmını terör örgütü bir kısmını da güvenlik,
güvenlik gerekçeleriyle yapmış. Dolayısıyla, ortada
güvensizlik var. Bu bölgeler de terör örgütünün eylem yapma alanları
içinde diye düşünülüyor, buralara gidemiyor. Güvenlik
sağlanamamış. Bir bölümü korucular tarafından
kullanılmakta. Pratikte de o köylere geri gidemiyor. Köylerin
önemli bir kısmında ise altyapı yok, elektrik yok, su yok,
PTTsi yok, sağlık ocağı yok, okulu yok, ebesi ve hemşiresi
yok. Buralara pratikte gidebilmek mümkün değil.
Köylerin, boşaltılmış
köylerin tümünde ise devletin verdiği destek göstermelik düzeyde.
Yıkılan, yakılan, tahribe uğrayan evlerin yeniden
yapılması, yaşanılır hale dönüştürülmesi
gerekiyor. Bunu kimin yapması lazım? Bunu, Sayın Bakan,
devletin tümüyle karşılaması lazım. Bu, devletin
görevidir. Bundan kaçamaz devlet. Oysa Hükûmette öyle bir niyet yok.
Tahrip olan ahırın, ambarın yeniden yapımı da,
aynı koşullar içinde gereği yapılmalı. Aksine,
Hükûmetin ödemeyi üstlendiği yetersiz tazminat, yanan, tahrip
olmuş olan eşyaları kapsamıyor; tahrip olan samanlığı,
ağılı, bahçeyi, ağaç ve diğer tarımsal ürünleri
yeterince kapsamıyor ve biz de, soruna çözüm bulduk diyoruz!
Değerli arkadaşlarım,
bu bölgede kamu yatırımları Türkiye toplamının
üçte 1i düzeyinde, kişi başına millî gelir Türkiye ortalamasının
üçte 1i düzeyinde, Avrupa Birliğinin yüzde 10u, 11i düzeyinde,
yoksulluk yüzde 60 düzeyinde, işsizlik Türkiyede ortalama
yüzde 16 gerçek anlamda, bu bölgede yüzde 25 asgari, gençler arasında
yüzde 50 düzeyinde. Bu durum sürdürülemez değerli arkadaşlarım.
Bu bölge bizim. Bu insanlar bizim. Burada çok değişik, çok
farklı bir tercihe girmemiz lazım. Türkiyede iki konuda
iki kesime pozitif ayrımcılık anlayışıyla
yaklaşmak lazım. Bunlardan biri kadınlarımız,
Türkiyenin kadınları, her yöreden kadınlarımız.
Kadın haklarına, kadınlarımıza pozitif ayrımcılık
anlayışıyla yaklaşmamız lazım. İkincisi
ise, bu bölge, değerli arkadaşlarım. Bu bölgenin de,
sosyal, ekonomik açıdan Batı Anadolu düzeyine hızla
çıkarılması lazım. Bu bölgede mevcut durumda boşaltılan
köylerin ardında ortaya çıkan barınma hakkı,
sağlıklı yaşam hakkı, çocuk hakkı, çalışma
hakkı, çevre hakkı ihlalleri vardır. Kimse yok demesin.
Asıl sorun burada yatmaktadır. Bunu aşmamız lazım.
Temel sorun devletin buraya yeterince el uzatmamasıdır.
Geçenlerde, TESEVin bir paneli
oldu. Sizin Genel Başkan Yardımcınız da, yani
AKPnin Genel Başkan Yardımcısı da paneldeydi, ben
de oradaydım. UNIDOnun desteklediği bir rapor. Açıkça
söylüyor: Devlet el uzatmıyor. diyor. Devlet yatırım
yapmıyor. diyor. Bu bizim tespitimiz, ama başkaları
da bu tespiti yapıyor.
Bölgede yoksulluk tuzağı
vardır, yani yoksul olunduğu için yoksul olunan koşullar.
Bunu ancak insanların tüketim gücünü artırarak aşabilirsiniz.
Bu nedenle türlü projeler uygulamaya konulabilir, ama devlet gitmeli
oraya, devlet elini uzatmalı. Bölgesel planlama kavramı bütünlüğü
içinde gerçek anlamda, stratejik planlamanın bütünlüğü
içinde kamu yatırımları, bölgede, gayrisafi millî hasılanın
bir on yıl sürece yüzde 2sine çıkarılmalı. Tarım
destekleri Türkiye genelinde gayrisafi millî hasılanın
yüzde 2sine çıkarılmalı. Tabii sadece bu bölge değil,
Ordu, Yozgat, Çankırı, Sinop, Kastamonu, Bartın; bunlar
da bu bölgenin Erzurum ilinin düzeyinde geri kalmış bölgelerdir.
Değerli arkadaşlarım,
sözlerimi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen Sayın Hacaloğlu
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
İzin verin, bir iki cümlem kaldı.
BAŞKAN Hayır, teşekkür
edin Sayın Hacaloğlu, çünkü, bir dakika süre verdim, bitmek
üzere.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, terörü şiddetle kınıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Hacaloğlu,
teşekkür için açıyorum.
Buyurun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
Hepinize saygılar sunuyorum değerli arkadaşlarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Hacaloğlu.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, Ayhan Sefer Üstün, Sakarya Milletvekili.
Buyurun Sayın Üstün. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) Sayın
Başkan, saygı değer milletvekilleri; Diyarbakır
Milletvekili Osman Aslanın, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan
Zararların Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporunun 3üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz
üzere, yine Hükûmetimizin teklifi ve yüce Meclisin kabulüyle,
27/4/2004 tarihinde terörle mücadeleden doğan zararların
tazminine ilişkin olarak 5233 sayılı bir Yasa çıktı.
Bu Yasa, ilk kez, terörle mücadeleden zarara uğramış
kişilerin bir iç hukuk yoluyla zararlarının tazmin yolunu
açmış idi. Bu Kanundan sonra yaklaşık 223 bin vatandaşımız
terörden zarara uğradığını söyleyerek, bu
tazmin komisyonlarına müracaatta bulundu.
Değerli arkadaşlar, bu
zamana kadar yaklaşık 30 bine yakın dosya sonuçlandırıldı
ve bu dosyalar için 140 trilyon lira civarında da vatandaşlarımıza
para ödendi. Benden önceki konuşmacıların bazıları,
bu paraların değişik siyasi saiklerle ödendiğini,
sıralamalarda, efendim, öncelikler yapıldığı
gibi sözler sarf etti. Oysa, burada süreç son derece şeffaf yürümektedir.
Bir vali yardımcısının başkanlığında
ve komisyon üyelerinin de müracaat sırasına göre, herhangi
bir telkine, herhangi bir torpile mahal vermeden çalışmalarını
yürütmüşlerdir. Yine, ödemeler de sulhnamedeki tarih sırasına
göre sırayla yapılmıştır. Dolayısıyla,
bu tür iddialar, bu yapılan işi gölgeleme adına yapılmıştır,
bunlar, doğru iddialar değildir.
Değerli arkadaşlar, bu
kanunla ne getirmek istiyoruz, bu teklifle ne getirmek istiyoruz?
Daha önceki Kanunda bir süre sınırlaması yapılmıştı.
Bu tür çalışmaların iki yıl içerisinde sonuçlandırılması
gerektiği geçici maddede belirtilmiş, ancak, görülmüş
ki, iki yıl içerisinde bu çalışmaların bitmediğinin
anlaşılması üzerine, bu sefer, bir yıllık bir
süre tekrar uzatılmış, bundan sonra o bir yıl içerisinde
de, şayet, herhangi bir, çalışmalar sonuçlanmamış
ise artık, Bakanlar Kurulu, takdir ettiği çerçevede, birer
yıl, birer yıl uzatılmasına karar verecektir.
Değerli arkadaşlar, ben,
Sakarya Milletvekiliyim, yörenin bir milletvekili değilim,
ancak, teşkilattaki görevlerimizden dolayı bu bölgeye
sık sık giden bir milletvekiliyim. Özellikle, Van, Hakkâri,
Muş, Bingöl, Diyarbakır, Iğdır, Kars gibi yörelere
sık sık giden bir milletvekiliyim. Oralarda, yanmış
köyleri gördükçe, gerçekten benim de içim cız etti. Orada, kapısı,
çerçevesi kırılmış, damı çökmüş evleri
gördükçe, âdeta, orada üzeri çökmüş bir mabet gibi duruyordu,
üzeri çökmüş bir mezar gibi duruyordu, üzülmemek elde değil.
O bakımdan, ilk kez vatandaşlarımızı kucaklayacak,
vatandaşlarımızı tekrar köye teşvik edecek
bu Kanunun çıkması son derece olumlu olmuştur. Nitekim,
orada, bu Kanunun da sonuçlarını görmem de ayrıca bir
mutluluk vesilesi oldu. Bir gün, Bingölden Diyarbakıra giderken,
insanların Diyarbakırdan tekrar köylerine döndüklerini,
hatta orada bir benzin istasyonu açtıklarını gördük.
O benzin istasyonuna girdiğimizde, yaşlı bir amca,
evet, daha önce buradan Diyarbakıra göç ettiğini, ancak,
sekiz yıl Diyarbakırda çok zorluklar çektiğini,
şimdi ise tekrar köyüne dönerek, burada da bir işyeri açma
niyetinde olduğunu söyledi. Orada yapılan bir konuşmada,
bu terör meselesinden bahsettiğimizde merak etmeyin, artık
her şey yoluna giriyor. Biz inanıyoruz ki, sizler Vandan, Diyarbakırdan
vazgeçmezsiniz. Siz Vandan, Diyarbakırdan vazgeçmediğiniz
gibi, biz de İstanbuldan vazgeçmeyiz. Dolayısıyla, kesinlikle,
bu terör örgütü emeline ulaşmayacaktır. dedi ve biz, o duygularla
oradan ayrıldık, çok memnun olduk.
Değerli arkadaşlar, bu
kanunun öncelikle yöremize, milletimize hayırlı olmasını
diler, hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Üstün.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Selahattin Beyribey, Kars Milletvekili.
Sayın Beyribey, buyurun.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY
(Kars) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
1241 sıra sayılı, Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın
Osman Aslanın vermiş olduğu 5233 sayılı Kanunda
değişiklikle ilgili kanunun 3üncü maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım.
Şimdi, konuşmacılar
yeterli miktarda bilgilendirdiler, ama ben bir konuya dikkat çekmek
istiyorum. 1987 ile 2002 yılına kadarki dönemden sonra,
2002 yılında AK Parti Hükûmet oluyor, böyle bir kanun teklifini
getiriyor. İki yıl içerisinde bir kısmını çözüyor,
çözmesi için, devamında da Bakanlar Kuruluna görev veriyor.
Ben, şimdi, Genel Kuruldaki
veya diğer muhalefetteki arkadaşlarımıza sormak
istiyorum.
1987 ile 2002 arasında on tane
hükûmet ne yaptı?
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
O tarafa bak.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY
(Devamla) Onun için, bu Hükûmete
Onun için, bu Hükûmete
NAİL KAMACI (Antalya) Sayın
Bakana bak.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY
(Devamla) Ben o dönemleri de biliyorum.
NAİL KAMACI (Antalya) Sayın
Bakan orada.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY
(Devamla) Onun için, bu Hükûmete teşekkür etmemiz gerekiyor.
NAİL KAMACI (Antalya) Bakan
orada oturuyor.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY
(Devamla) Onun için bu Hükûmete teşekkür etmek gerekiyor. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen, sayın milletvekilleri
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY
(Devamla) Bir daha altını çizerek söylüyorum. Onun için
ATİLA EMEK (Antalya) Bakan
orada oturuyor. Bakanlar içinizde, ona sor.
NAİL KAMACI (Antalya) O tarafa
bak, buraya bakma.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY
(Devamla) Oradan bakacaklarım da var, ben biliyorum. Rahat
olun, oradan bakacaklarım da var, ben biliyorum. (CHP sıralarından
gürültüler) Siz yeni geldiniz, ben eski milletvekiliyim, oradan bakacakları
da biliyorum.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Sen
ANAPta ne yaptın?
SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla)
Evet, doğru diyorsunuz. İşte bu Hükûmet
RASİM ÇAKIR (Edirne) ANAPta
sen ne yaptın?
SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla)
ANAPta değil, AK Parti Hükûmeti çözdü diyorum ben.
RASİM ÇAKIR (Edirne) ANAPta
sen ne yaptın o zaman?
SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla)
Ben diyorum ki, AK Parti Hükûmeti çözdü, bir daha altını çiziyorum,
AK Parti Hükûmeti çözdü diyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen
SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla)
Bu konuda AK Parti Hükûmetinin duyarlılığından
dolayı, terörle, terörden zarar görenlerle ilgili yapmış
olduğu işlerden dolayı Türkiyenin yüzünü hukuk alanında
ak ettiğinden dolayı ben teşekkür etmek istiyorum
Hükûmete.
ATİLA EMEK (Antalya) Öyle
mi?
SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla)
Evet, teşekkür etmek istiyorum. Elbette, eksiklikler, sıkıntılarımız
var, ama, onların hepsi çözülecektir.
NAİL KAMACI (Antalya) Sayın
Bakanın eski yaptıklarını beğenmiyorsun, öyle
mi?
SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla)
Ben, bu Hükûmetin güzel şeyler yaptığına inanıyorum,
bu yaptığı da önemli bir tanesidir.
NAİL KAMACI (Antalya) Eski
bakanları beğenmiyor musun? Hepsi sıralarda oturuyor
bak.
SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla)
Efendim, kişilerle ilgili değil, ben hükûmetlerle ilgili
konuşuyorum.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul)
Eleştiriyor musunuz yani?
NAİL KAMACI (Antalya)
Hükûmet de orada.
SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla)
Kişilerle ilgili değil, hükümetlerle ilgili konuşuyorum.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) Sayın Bakan, cevap hakkı doğdu.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen
SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla)
Ben niye rahatsız olduğunuzu, yani, Cumhuriyet Halk Partililer
niye rahatsız oldu, onu da merak ediyorum, ama, rahatsız oldukları
için merak ediyorum.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) Sayın Bakanı eleştiriyorsunuz.
ATİLA EMEK (Antalya) Bakana
karşı ayıp olduğundan, ona bakıyoruz, mahcup
oldu Sayın Bakan.
SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla)
Evet, ben, bu kanunun, yararlanacak olan bütün şahıslara
hayırlı olmasını, ülkemize hayırlı olmasını
temenni ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Beyribey.
Madde üzerinde soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Tütüncü, buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim iki sorum olacak Sayın
Bakana. Birincisi: Terörle mücadelede Güneydoğu Anadolu
Projesinin tamamlanmasının yaşamsal önemde olduğunu
biliyoruz. Durum böyleyken, Güneydoğu Anadolu Projesinde yatırımlar
neden gerektiği şekilde verilmemektedir? Bu çerçevede,
direkt yasayla ilgisi olmasa da, Sayın Bakanın bu konuda
düşüncelerini rica ediyorum.
İkincisi şu: Kanunun
çıkmasından sonra bazı avukatlar, zararların tazminini
sağlamak için değil, haksız kazançlar elde etmek için
başvurularda bulunmuşlardır. Bazı avukatların
il ve ilçeleri gezerek, vatandaşları, zararları yokken
bile başvuruda bulunmaya yönelttikleri tespit edilmiştir
ve bu durum haksız kazanç elde edilmesine, terör üzerinden hiç
düşünülmeyecek kazançların elde edilmesi yolunu açmıştır.
Acaba bu konuda Bakanlık bir çalışma yaptı mı?
Bu çerçevede, bu haksız kazancın boyutu nedir?
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Tütüncü.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, Komisyona
yapılan başvuruların sonuçlandırılmasında
ortalama süreç ne kadardır? Amaca uygunluk gerçekleşmiş
midir? Öngörülen amaç gerçekleşmiş midir?
Ve son olarak: Komisyon çalışmalarının
AB sürecindeki yansımaları nedir? Bu çalışmalarda
alınan sonuçlar Avrupa Birliği sürecinde olumlu karşılanıyor
mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Sayın Bakan, buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; öncelikle Sayın Enis Tütüncü Beyin sorusunu
cevaplandırıyorum.
Birinci sorusu: Terörle mücadelede
gerçekten GAP Projesi önemli bir projedir. Hükûmetimiz de bununla ilgili
olarak bütçe imkânları içerisinde GAP Projesinin gerçekleşmesine
büyük katkılar sağlıyor. Bakın, yine hatırlarsınız,
bu proje içerisinde çok önemli bir birim olan Ilısu Barajının
-ki, yıllardır ülkede konuşulur, ama, bir türlü başlanamamıştı-
gidip temel atmasını da gerçekleştirmiş olduk.
İkinci konu çok isabetli bir
konu. Çünkü, burada bazı arkadaşlar, bize, bu komisyonlar
niye geç karar veriyor, niye uzuyor, diye sorular yönelttiler.
İşte komisyonlar bu tür olayları da inceleyebilmek
için, detaylı, etraflı her şeyi öğrenebilmek için
birtakım incelemeler yapmak zorundadırlar. O incelemelerle
ancak bu bahsettiğiniz olaylar meydana çıkabilir. Şu
anda size rakamsal olarak şu kadar kişi haksız kazanç
temini için avukat teşvik edip müracaat ettirdi diyemeyeceğim.
Ancak
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin)
Sayın Başkan, avukatlık mesleğini kötüleyen
Bir düzeltme yapayım.
BAŞKAN Lütfen Sayın Milletvekilim.
Karşılıklı konuşma usulümüz yok. Lütfen
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin)
Sayın Başkanım, özür diliyorum
BAŞKAN Yok böyle bir usulümüz
Tüzükte, Sayın Milletvekilim.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin)
Bir mesleği zan altında bırakacak açıklamaların
tutanağa geçmesini doğru bulmuyorum. Düzeltmeyi yapın
Sayın Bakanım.
BAŞKAN Usul bu değil. Lütfen
oturur musunuz Sayın Milletvekili.
Sayın Bakan, buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) Arkadaşımızın
sorusu üzerine ben cevap verdim.
Biz çalışıyoruz, her
konuyu inceliyoruz. Ama, şimdi rakam olarak da size şu kadar
kişi haksız kazanç için müracaat etti diyebilecek durumda
değiliz. Bilahare isterseniz, hangi illerde hangi dosyalar
ne nedenle işlemden kaldırılmış, onları
tek tek verebiliriz yazılı olarak.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
Sormak istediğimin özü esasında buydu zaten Sayın
Başkan.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) Tamam, onu verebiliriz.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
Yoksa, bir meslek grubuna dönük kötüleme kesinlikle söz konusu olamaz.
BAŞKAN Sayın Tütüncü
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) Arkadaşımızın
da ifade ettiği gibi, o avukat şeyini çıkaralım.
Bu yola tevessül edenler var mı? deyin. Bizde o konuyla ilgili
zaten var. Bazı yerlerde gecikmesinin nedeni de, vatandaşın
hakkı olmadığı halde almak için müracaat etmeleri
var. Var yani bunlar. Bunların da sayılarını verebiliriz.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
Teşekkür ederim.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) Evet, komisyonların çalışmasında
sonuçlandırma, amaç gerçekleşmiş mi? Sayın
Işık soruyor. Elbette ki gerçekleşmiş. Ama, biraz
önce de izah ettiğim gibi, bazı aksamaları gidermek
için de sık sık komisyon başkanları, komisyon üyeleri
ve bürosunda çalışanları çeşitli yerlerde toplayıp
eğitim çalışmaları yapıyoruz, meseleyi daha
çok hızlandırmak, daha verimli çalışabilmeleri
için de gayret gösteriyoruz.
Bunun ABye yansımalarını
sordunuz. Bunun en önemli yansıması, biz bu yasayı
çıkarıp komisyonlar teşkil olunduktan ve çalışmaya
başlandıktan sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
yapılmış olan müracaatlar, hepsi, Türkiyede bir iç hukuk
yolu açılmıştır diye dosyalar geri gönderilmiştir.
Bu da çok önemli bir gelişme.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 86ncı maddesine
göre, oyunun rengini açıklamak üzere ve lehinde olmak üzere, Ümmet
Kandoğan, Denizli Milletvekili.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun teklifinin milletimize ve memleketimize hayırlara
vesile olmasını temenni ediyorum. Emeği geçenlere
ayrıca teşekkür ediyorum ve bu kanun teklifiyle ilgili
olarak oyumun renginin olumlu olduğunu ifade ediyorum.
Ancak, bu kanun teklifi görüşülürken,
bu kürsüden söylenen ve hiçbirimizin tasvip etmesi mümkün olmayan
ifadelerde bulunuldu. Şimdi, geçmişten günümüze Türkiyede
elli dokuz hükûmet geldi geçti. Bu hükûmetlerin, elbette, Türkiyeye
de çok büyük hizmetleri oldu. Ancak, bir sayın milletvekili,
özellikle, geçmiş dönemde yapılan hizmetlerin hepsinin
üzerine bir çizgi çekerek, sanki, 2002 yılından itibaren bütün
hizmetler yapılıyormuş şeklindeki bir düşünceyi
kabul etmemizin mümkün olmadığını ifade etmek istiyorum.
KÖYDES Projesi, elbette, takdir edilecek bir projedir. Emeği geçenlere
de teşekkür ediyorum, kutluyorum ve bunların devamının
gelmesini istiyorum. Ancak 2002den önce hiçbir şey yapılmamış
ifadelerinin de yanlış olduğunu söylemek istiyorum.
Bakınız, Türkiyede, 2002
AK Parti İktidarına gelinceye kadar, Türkiyedeki 35 bin
köyün 31.299una yeterli içme suyu götürülmüş; sadece 875 köye
içme suyu götürülmemiş, kalan bu. Türkiyede, AK Parti iktidara
gelinceye kadar, toplam 291 bin kilometre yol yapılmış
ve bunlardan 90 bin kilometresi asfalt. Yani, değerli milletvekilleri,
elinizi vicdanınıza koyacaksınız.
Şimdi, ben, buradan
BAŞKAN Sayın Kandoğan,
lütfen
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Geliyorum.
Şimdi, Sayın Bakanım
geçmiş hükûmetler döneminde de çok önemli görevlerde bulundu.
Burada, o iddialarda bulunan arkadaşlarımız, farkında
olmayarak, geçmişte bakanlık yapan, hükûmetler içerisinde
yer alan bir sayın bakanı burada töhmet altında bırakıyorlar.
Bakınız, Siirt Milletvekilimiz
Sayın Öner Ergenç buradalar. Ben, 1987-88 yıllarında, o
zor şartlarda, terörün en yoğun olduğu dönemlerde
Şirvanın Kayahisar ve Cevizli köylerine, Yağcılar,
Soğuksu, Daltepe köylerine, dozerlerin yakıldığı,
dozer operatörlerinin öldürüldüğü dönemlerde, yol açılmasıyla
ilgili devletin, hükûmetlerin ne kadar büyük gayretleri olmuştur
ve o dönemde -dikkatinizi çekmek istiyorum- devletin, söylenen rakamlara
göre, 100 milyar dolar terör için para ayırdığı bir
dönemde yapılan bu hizmetleri önemsememek son derece yanlıştır,
hatalıdır. Emeği geçen herkese teşekkür etmek lazım.
Bu Hükûmetin yaptıklarına da teşekkür edeceksiniz, geçmiş
hükûmetler döneminde yapılan hizmetlere de teşekkür edeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kandoğan,
teşekkür ediyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Ben de teşekkür ederim.
BAŞKAN Teklifin tümünü oylarınıza
sunacağım, ancak, açık oylama şeklinde yapılmasına
dair bir önerge vardır; önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin
tümünün açık oylama şeklinde yapılmasını arz
ve teklif ederiz.
BAŞKAN Osman Aslan, Diyarbakır?
Burada.
Cavit Torun, Diyarbakır? Burada.
Mehmet Kurt, Samsun? Burada.
İlhan Albayrak, İstanbul?
Burada.
Ahmet Işık, Konya? Burada.
Mehmet Çiçek, Yozgat? Burada.
Öner Ergenç, Siirt? Burada.
Faruk Anbarcıoğlu, Bursa?
Burada.
Mehmet Yılmazcan, Kahramanmaraş?
Burada.
İbrahim Hakkı Birlik,
Şırnak? Burada.
Selahattin Beyribey, Kars? Burada.
Durdu Mehmet Kastal, Osmaniye? Burada.
İbrahim Köşdere, Çanakkale?
Burada.
Faruk Ünsal, Adıyaman? Burada.
Kemalettin Göktaş, Trabzon?
Burada.
Mustafa Cumur, Trabzon? Burada.
Murat Yıldırım, Çorum?
Burada.
Telat Karapınar, Ankara? Burada.
Salih Erdoğan, Denizli? Burada.
Zeki Karabayır, Kars? Burada.
Faruk Çelik, Bursa? Burada.
Şevket Orhan, Bursa? Burada.
BAŞKAN Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince,
açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için üç dakika süre vereceğim.
Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak
sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını
da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen
üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum:
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
1241 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümünün açık oylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 266
Kabul : 266 (x)
Böylece, kanun teklifi kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, birleşime
19.30a kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.41
(x)
Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN Sayın Milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31inci Birleşiminin, Altıncı
Oturumunu açıyorum.
Kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşmelerine devam edeceğiz.
BAŞKAN 5nci sırada bulunan,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın; Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
İçişleri Komisyonu Raporu (2/775) (S. Sayısı: 1209)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada yer alan, Bursa
Milletvekili Şevket Orhan ile Balıkesir Milletvekili Ali
Osman Salinin, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
6.- Bursa Milletvekili Şevket Orhan ile Balıkesir
Milletvekili Ali Osman Salinin; 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi
ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/461) (S.
Sayısı: 970e 1 inci Ek)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Arasında Bir
Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
7.- Türkiye Cumhuriyeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti
Arasında Bir Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1224) (S. Sayısı:
1244) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 1244 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Berhan Şimşek,
İstanbul Milletvekili.
Sayın Şimşek, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BERHAN ŞİMŞEK
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Arasında
Bir Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Grubum
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
(x)
1244 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli arkadaşlar,
Mısır deyince, aklımıza ilk önce piramitler geliyor,
tarihî, kültürel yapısı geliyor, Hazreti Davud geliyor,
Nil geliyor, ayrıca Akdeniz çanağı içerisinde Kızıldeniz
ve Akdenize kıyı komşusu olan ve buradan paylaşan
bir güzel dost ülke geliyor ve Firavun geliyor aklımıza ve
izlediğimiz sinemada filmleri geliyor, çok önemli filmler izledik
Mısırda çekilen ve bir de, ilginçtir, değerli arkadaşlarım,
Mısır deyince, Genel Kurulda, sanırım ki, sizlerin
aklına da, Mısır, serbest ticaret falan deyince -sizin
de öyle düşündüğünüzü biliyorum- benim aklıma, Sayın
Kemal Unakıtanın oğlu ve gümrük vergisiyle, düşük
gümrük vergisiyle ithal ettiği mısırlar aklıma
geliyor. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Şimşek,
lütfen
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
Rica ederim
Rica ederim
BAŞKAN Sayın Şimşek,
lütfen
SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Sakarya) Ne alakası
var?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
Sayın Bakanın
BAŞKAN Anlaşmayla ilgili
konuşalım Sayın Şimşek.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
Anlaşmayla ilgili konuşuyorum efendim.
BAŞKAN Lütfen!..
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
Evet, Sayın Bakanın oğlunun ithal ettiği mısırların
tavuklar tarafından yenileceğini söylemişti.
SELAMİ UZUN (Sivas) Biz de
Minyeli Abdullahı hatırlıyoruz.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
Çok doğru, ben orada o filmi çektim, bundan da keyif duyarım,
onur duyarım, sağolun. Ayrıca, turist olarak da gezdik,
size de tavsiye ederim, Mısıra veya dünyayı tanımak
için, birçok, dünyanın güzel yerlerine gitmekte fayda vardır,
biraz gözlüğümüz ve derinliğimiz açılır. Onun
için, neyi hatırladığı, herkes hatırladığını
konuşuyor. Siz, Minyeli Abdullahla, Mısırı; ben
de, mısırla, Unakıtanın oğlunu hatırlıyorum.
Bunda bir mahzur yoktur sanıyorum değerli arkadaşlar.
Yine, biliyorsunuz, Sayın Bakanın
oğlu, bu mısırlardan civciv, civcivden likit yumurta
üretimine girdi, o da çok ilginçtir. Bu kanun tasarısının
sıra sayısı önüme geldiğinde, maalesef, bunlar aklıma
geldi. Bunları da paylaşmayalım mı? Yani, Bakan,
oğlu, Meclis, ilişkiler burada çok kez konuşuldu, çok
kez gündeme getirildi, gensorular verildi. Bu, sakıncalı
bir şey olduğunu düşünmüyorum.
Evet, değerli arkadaşlar,
böyle bakan çocuklarına baktığımızda, yirmi
beş yaşında bakan çocuklarının bu dönem içerisinde
ticarete başladığını ve bu likit yumurtadan
da ayrıca KDVsi yüzde 1e indirilince de likit yumurta üretimi
de olduğunu hepimiz biliyoruz.
Serbest ticaret ile -değerli
arkadaşlarım- serbest piyasayı da karıştırmamak
lazım. Bizim, Mısırla yapacak olduğumuz serbest
ticaret anlaşması. Ama, çok ilginç, Türkiyede, bu serbest
ticaretle serbest ticaret anlaşmaları falan karışıyor.
Baktığımız zaman şöyle bir durum ortaya
çıkıyor: Serbest piyasayla ticaret yapanlar ile iş yapanlar
rakipleriyle eşit koşullarda yarışırlar, rekabet
ederler. Serbest ticarette ise arkanızda siyasiler vardır,
güçler vardır. Bu güç, rekabet koşullarını sizin
lehinize rakiplerinizin aleyhine çevirir. Bu güçle birlikte servetlerinize
servet katarsınız. Türkiye, elli altı yılda bu
sağ iktidar anlayışıyla da servetlere servet katan,
yeğenlerle, oğullarla, babalarla ve fotoğraf resimlerine,
çerçevelere girenlerle doludur, hepimiz biliyoruz. Bu, AKP Hükûmeti
döneminde de, bu, daha fazlasıyla artarak devam etmiştir.
Dün gazetelerde, değerli arkadaşlar,
Kamu İhale Kurumunun, çoğunluğunu AKPlilerin aldığı
Hatay ihalelerinden bahsediyorlar. Bunlar da tabii ki serbest ticarete
giriyor; ama, siyasetin arkasında durduğu serbest ticarete
giriyor. Bu serbest ticaretin içerisinde, siyasetin arkasında
durduğu AKP Gençlik Kolları -İstanbulun- Başkanı
Ömer İshakoğlu arkadaşımız var ve İl Genel
Meclis Başkanı Mahmut Narin de serbest ticarete destek veriyor.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) Sayın
Başkan, tasarıyla bunun ne alakası var?
BAŞKAN Sayın Şimşek
Sayın Şimşek, lütfen.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
Tamam efendim
Ama, serbest ticareti konuşuyoruz.
BAŞKAN Sayın Şimşek,
lütfen.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) Ne alakası
var?
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekili
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
Efendim, şimdi maddeye geçiyoruz.
BAŞKAN Sayın Şimşek,
lütfen.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
Pekâlâ efendim, pekâlâ.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Sayın
Başkan, serbest ticaret anlaşmasını anlatıyor.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
Pekâlâ
Hayır, yani, burada neyi konuşacağız?
RASİM ÇAKIR (Edirne) Serbest
ticaret anlaşmasını anlatıyor.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
Serbest ticaret anlaşması içerisinde bir ikili anlaşmalar
var, bir ülke içindeki anlaşmalar, ilişkiler var, bunu konuşuyoruz.
Burada, herhangi kimseye bir hakaretimiz yoktur. Eleştiriler
var. Bunları da kürsü serbestiyeti içerisinde dile getirmemizin
gerektiğini sanırım ki, Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım, siz de bu uygunluk içerisinde görüyorsunuzdur.
Lütfen sinirlenmeyiniz, böyle bir şeye gerek yok. Bakın,
çok ilginç, ben bunları buradan söyleyince sinirleniyorsunuz,
ama, partinizden bir arkadaşımız, bu ihalelerle ilgili,
-Turhan Çömez- Başbakana mektup yazıyor. Yani, ona da sinirleniyor
musunuz, bilmiyorum ve bunlara hepimiz, bu ihalelerin böyle olmaması,
bu yolsuzlukların ortadan kalkması adına burada vekillik
yapıyoruz ki, en büyük şiarınız yolsuzluk ve yoksulluğa
hayır diye geldiniz. Bu konuda biraz yardımcı olmak
istiyoruz biz de size. Vesileyle de, Mısır gibi bir dost ülkeyle
serbest ticaret anlaşması yapılırken bunları
dile getirmenin bir sakıncası olduğunu sanmıyorum.
Neyse, bu 186 dosyanın, Kamu
İhale Kurumunun yapmış olduğu incelemeye göre,
145inde yolsuzluk ve usulsüzlük var. Gerçekten, bu, acı verici
bir şey.
Değerli arkadaşlarım,
biz, damardan girilen yolsuzlukların nereden gelip nereye gittiğini
biliyoruz. Ama, ne acıdır ki, bir taraftan kesildi diğer
tarafa bağlandı, ama, halkın eline henüz hiçbir şey
geçmiş değil. Bizim, süreci içerisinde sayın bakanlarımızdan
biri şöyle ifadede bulundu -hemen, tabii ki, yasaya geçeceğim,
yasanın içerisine konuşarak geçeceğim- Sayın
Sağlık Bakanımız çok ilginç bir ifade etti. Bu, belki
de, Türkiye tarihinde ilk defa örtülü bir şekilde -ki, iyi niyetinden
kuşkum yoktur Sayın Bakanın ama- sistematik yolsuzluk
yok dedi. Demek, yolsuzluk var da sistematik olarak yoktur. Yani,
yolsuzluğun varlığı kabul ediliyor; ama, sistematiğe
bağlanmamış. Sayın Recep Akdağ, bu konularda
biraz dikkatlidir. Onun için, biraz kendilerinden çekindikleri
için belki sistematikten haberi yoktur. Ama, birçok arkadaşımızın,
özellikle, halkımızın, sistematik bir şekilde bu
yolsuzlukları ve bu anlayışın, Hükûmetin üyeleri,
il başkanları, Ali Diboları, Hatayları, Çorumları
tarafından olduğunu görüyoruz.
Evet, değerli arkadaşlar,
Mısır, ülke olarak bizim Osmanlı döneminden beri, Yavuz
Sultan Selimin fethinden sonra, 517den itibaren, beş yüz yıla
yakın Osmanlının hegemonyası altında kalmış
bir dost ülkedir.
Türkiye, ticari çıkarları
doğrultusunda, Mısır Arap Cumhuriyeti ile serbest ticaret
anlaşması imzalamak için 97den beri de gayret göstermekte.
Tabii, Mısırlılar da bunu istiyorlar. Türkiyenin
Mısır ile bu anlaşmanın yanı sıra, çifte
vergilendirmenin önlenmesi, yatırımların karşılıklı
teşviki, korunması, ekonomik ve teknik işbirliği
anlaşmaları ve başka alanlarda birçok anlaşma bulunmaktadır.
Bu Serbest Ticaret Anlaşması,
Avrupa-Akdeniz Anlaşması hükümlerinin paralelinde, sanayi
ürünlerindeki gümrüklerinde, miktar kısıtlamaları
ile eş etkili vergi ve önlemlerin kaldırılması,
tarım ürünlerinde taviz değişimi ile hayvan ve bitki
sağlığı önlemleri, hizmetler ve yatırımlar
gibi alanlarda düzenlemeler içermektedir.
Bu anlaşma, Sayın Cumhurbaşkanımızın,
Ahmet Necdet Sezerin 26-27 Aralık 2005 tarihlerinde Mısıra
gerçekleştirdikleri ziyaret esnasında heyette bulunan
Sayın Kürşad Tüzmen tarafından da imzalanmıştır.
Bu anlamda da, gerçekten, Mısır ve Türkiye olarak böyle bir
anlaşmanın yapılmasını önemsiyorduk, yerli
yerinde de olmuştur. Bugün de onun için Genel Kurulda dile getiriyoruz.
Türkiye ile Mısır arasındaki
ilişkiler, ifade ettiğim gibi, büyük bir tarihe sahiptir.
Mısırla olan ilişkilerimiz 1917 yılından beri
daha yoğun bir şekilde, tarihî ilişkilerimizle de sürmektedir.
Türkiye ile Mısır arasında
bugün 950 milyon dolarlık bir ticaret hacmi bulunmakta. Bu tarihî
yolculuğumuzdan beri bu rakamlarda olması, herhâlde,
Mısır için de, Türkiye için de, ticaret hacmi açısından
değerlendirdiğimizde, çok az bir rakam. Umut ediyorum, bu yasayla
beraber daha da artacaktır.
Mısırdan ithal edilen
ürünler arasında, değerli arkadaşlarım, çok ilginçtir
Tabii ki, dostlukları, komşulukları, dayanışmaları
göreceğiz, ama, ülkemizde de neler oluyor, neler bitiyor, buna
da bakmak gerekiyor. Bakınız, çok ilginç, Mısırdan
ithal edilen ürünler arasında pirinç, pamuk gibi tarım ürünlerinin
bulunması çok dikkat çekici bir şey. Yani, Türkiyede, efendim,
biz, pirinci, çeltiği, mısırı bulamıyoruz,
oradan getiriyoruz. Bir tarım ülkesi olarak anılan Türkiyenin,
Mısırdan, pirinç, pamuk alması düşündürücü, gerçekten
düşündürücü. Yani, Çukurovada ve ülkenin birçok yerinde,
Edirnede, Balıkesirde insanlar ürettiklerini yok fiyatına
satmayı düşünürken, biz dışarıdan ithal ediyorsak,
bu düşündürücü bir olay.
Partinize mensup yine bir milletvekili
arkadaşınız
Burada da ne olur kızmayın, bunlar
arkadaşlarınızın söyledikleri, ama Türkiyede
herkes de bu tespitleri yapıyor değerli arkadaşlarım.
Düşünün, 44 bin ton pirinç ithal ediyoruz Mısırdan, 44
bin ton pirinç ithal ediyoruz ve yine partinize mensup arkadaş
diyor ki: Bunun vergisi de ödenmediği
Bunu, tabii, bana değil
o arkadaşınıza -sık sık buluşuyorsunuz,
görüşüyorsunuz- sormanızda fayda var, buna da sinirlenecek,
kızılacak bir şey yok değerli arkadaşlarım.
Hükûmetleriniz döneminde çökertilen
tarımın sonucudur bu, değerli arkadaşlar. Çeltik
üreticisinin sorunları için verilen önergeleri reddediyorsunuz
-ki, yakın bir zamanda bunu yaşadık- ama, şu anda
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, çeltik üretilen bölgelerde
grup olarak çalışmalarına devam ediyorlar. Daha sonra
da, zeytinle ilgili bu çalışmalara devam edilecektir, bu
Genel Kurula gelecek ve bunlarla ilgili araştırma önergelerini
sunduğumuzda, yine, görmemezlikten geleceksiniz, duymamazlıktan
geleceksiniz. Fakat, keser dönüyor, sap dönüyor, gün geliyor hesap
dönüyor; on ay sonra sandığa gittiğimizde, çeltik üreticisi,
zeytin üreticisi veya bu ülkenin diğer sosyal katmanları
içerisinde bulunan değerlerimize, insanlarımıza
neler söyleyeceğinizi şimdiden merak ediyorum. Ama, tabii,
karşılığında, biz de, mutlaka, sizinle ilgili
çok şey söyleyeceğiz. Söylememize de gerek yok, belki de
halkımız yormayacaktır bizi. Bu dört yıllık yaşanan
süreç içerisinde, evet ayvaz kasap hep bir hesap meselesiyle, ellerinde,
avuçlarında da olanların alındığını
görmüş olacaksınız.
Evet, değerli arkadaşlar,
Ziraat Odaları Birliği, çeltik üretim maliyetini 89 yeni
kuruş olarak belirlemiş. Hükûmetin verdiği fiyat ise,
ortalama 70 yeni kuruştur. Yani, burada, biraz önce söylediğim
gibi, Balıkesir yok, Biga yok, İpsala yok, Edirne yok, ama
kim var? Dışarıdan mısır ithal edenler -ki, bir
kez daha söylersem yine sinirlenirsiniz, ismini söylemeyeyim
pekâlâ- bunun yanı sıra, mısır, pirinç ithal edenler
kazanıyor, ama, ülkenin üreticisi, bu ülkede hepimizin onların
aşına, işine, geleceğine yemin edip görev yaptığımız
milletimiz, açlık, sefalet içerisinde; tarlada ürettiği
fiyata ürününü satamıyor. Hep beraber biliyoruz.
Evet değerli arkadaşlar,
bu durum bu ülkeye ve bu ülkedeki üreticiye, çeltik üreticisine,
gerçekten, Hükûmetinizin sorumsuzluğunu da ortaya koymuş
oluyor. Bir vesileyle Mısırla Serbest Ticaret Anlaşması
içerisinde, sadece Mısırdan 44 bin ton ithal edildiği
için, pirincin, bunu da dile getirmekte bir mahzur görmüyorum. Bilgilerinize
de arz ediyorum efendim.
Evet değerli arkadaşlar,
Türkiyenin dış ticaret açığı, biliyorsunuz
bu süre içerisinden 15 milyar dolardan alınıp 52 milyar dolara
çıktı. Neden? Hesap bilmemekten. Yani, tüccar siyasetçiyim
deyip, üretmeden hazır almaktan, tabii, kaynaklanıyor. Cari
açık da 1,5 milyar dolarlardan alınıp 35 milyar dolarlara
çıktı. Ama bu, sadece AKP mensubu olan Bakanlar Kurulu milletvekilleri
arkadaşımızın haricinde, ülkede üretici olan,
ülkede tüketici olan, ülkede esnaf olan, emekli, öğrenci,
işçi, vatandaş, herkes bunun kaygısını duyuyor.
Ama, bu iş nasıl olsa böyle geldi, böyle gider diyerek de
hâlâ büyük hülyalar ve rüyalar içerisinde, ülkeyi, ekonomik koşulları
iyidir diye yönetmeye devam ediyorsunuz.
Sizin, ne bu hesaplarla ne de çiftçi
üreticisinin sorunlarıyla ilgilenmediğiniz bu vesileyle
ortada. Akrabalar, yandaşlar, partilerin girmesi, ihale alması,
sanıyorum ki, bu süreç içerisinde halktan daha önemli hâle gelmiştir
değerli arkadaşlarım.
Evet, bu belediyelerdeki durumlar
da ortada. Niçin bunu söylüyorum değerli arkadaşlarım?
Çünkü, bir de Mısırdan palmiye ithal ediyoruz. Mısırdan
Türkiye palmiye ağacı ithal ediyor ve bu palmiye ağacını
da AKPli belediyelerin etkin kullanmadığının altını
da çizmek istiyorum değerli arkadaşlarım. Ankara Büyükşehir
Belediyesi şu anda Atatürk Bulvarında yürüttüğü, Ankaralıları
perişan ettiği proje var ya hepimizin bildiği, 27 Aralık
2002 tarihinde yapılmış ve bu palmiyeleri alanlar da
Ankara. Mısırdan palmiye ithal etmişiz, Ankara ile
İstanbul Belediyesi ve diğer AKPli belediyeler bolca palmiyeler
alıyorlar, böyle uzun uzun palmiyeler alıyorlar. AKPli belediyelerin,
özellikle Ankara Belediyesinin yurt dışından
ağaç ithal etmesi ise başka bir belediyecilik anlayışıdır.
Sayın İçişleri Bakanıma bu soruyu sorduğumda,
tanesi 550 milyon
Büyükşehir Belediyesi, kerameti kendinden
menkul yönetimiyle, arkadaşımız, ağaç getiriyor.
Bu ülkede asgari ücret 381 milyon, şehitlere verdiğimiz
para 250 milyon. Yani, bunu düşündüğünde, sıradan, çarşamba
pazarında esnaflık yapan, limon satan bir insan bile gerçekten
bunun doğru bir hesap olmadığını görür. Yani,
İstanbulda 39 tane, Türkiyede Orman Fidan Müdürlüğü var,
oralardan alınmıyor ağaçlar. Nereden? Dışarıdan
ithal ediyoruz. Niye? Buradan alın. Buradaki üretici, Yalovadaki
kazansın.
Değerli arkadaşlarım,
evet, bir soru önergesi verdim Tarım Bakanına. Biraz önce
söylediğim gibi. Burada bir önergenin cevabını size
arz ediyorum. Yani, Sayın Bakanın, 550 milyondan getirildiğini
kendileri -düzeltiyorum, İçişleri Bakanım dedim, Tarım
Bakanım- bize soru önergesinde cevabını verdi. Yani,
bu makyaj belediyeciliğiyle, makyaj hükûmet yapma anlayışıyla
ağaçların yaprakları da meyveleri de dökülmeye
başladı.
Evet, değerli arkadaşlar,
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye ile
Mısır arasında imzalanan bu serbest ticaret alanını
tesis eden bu anlaşmanın Türkiye ile beş yüz yıllık
tarihî ilişkimiz olan Mısır arasında var olan ticari
ilişkilerimizi geliştireceğine inanıyorum. Bu
anlaşmanın Türkiye ve Mısır, ekonomik, ticari
ilişkilerinde yaşanan sorunları da kaldıracağını
ümit etmekteyim.
İki ülke arasında doğrudan
bankacılık sistemi olmaması ve para transferlerinin
Amerika ve Avrupa bankaları üzerinden yapılması ticari
ilişkilerimizi zora sokmaktadır. Büyükelçilik ve konsoloslukların
yanı sıra, gümrüklerde vize alabilmesi ticari işbirliğini
kolaylaştırıcı bir unsur olacaktır diye düşünüyorum;
ki, bu eksikleri Mısırla ilişkileri olanlar da ticaret
yapanlar da biliyorlar. Mısır ile ticari ilişkilerimizi
geliştirmek için bu sorunları çözmeliyiz.
Mısır ile imzaladığımız
bu anlaşmanın, iki ülke arasındaki ticari ilişkileri,
serbest ticareti geliştireceğine inanıyorum. Ancak,
ülkemizde dokunulmazlıkları kaldırıp serbest ticareti,
serbest piyasa koşulları içerisinde haksız rekabetin
önüne geçip haksız kazançları engellemediğimiz zaman,
ticaretimizi de, ticari ilişkilerimizi de başka ikili
ülke ilişkilerinde geliştirsek de, Türkiye'deki ilişkiler
içerisinde pek başarılı olamayacağımızı
ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tabii ki burada söylemiş olduğum Mısırla veya dünyanın
başka ülkelerinde, bölgemizde veya okyanus ötesinde bu tür
ikili anlaşmalar, Türkiye gibi genç, üretken bir ülkeye, çok ciddi,
ticaret hacminin artmasında katkılarda bulunacaktır.
Bu anlamda, bu anlaşmanın gerçekten önemli olduğunu
ve bunun arkasında, yanında ve oyumuzla da evet olacağını
ifade etmek istiyorum ki, bunun prosedür olarak Genel Kuruldan
çıkması adına gelmiştir buraya. Fakat, burada, ticaretten,
serbest anlaşmadan bahsederken bir kesin gerçek şu ki, birileri
kazanırken diğerleri seyretmemeli. Birilerinin arkasında
siyaset ve siyasetin dokunulmazlıklarının arkasına
sığınıp, birilerine destek verilmesinin çok da
doğru olmayacağını düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biz, bu sürecin içerisinde, hem Mısırla serbest ticaret anlaşmasını
konuşup hem de buradan ekranları başında bizleri
izleyen yurttaşlarımıza, bu süreçteki, Türkiye'deki
siyaset ilişkili serbest ticareti ve ayrıca her şeye
rağmen yaşanan -ki, ifade ettim- işte Edirnede, Bigada,
Balıkesirde, Türkiye'nin dört bir yerinde çeltiğini yerlerde
süründüren üretici, yine küçük dilini yutarak herhâlde bakıyordur;
yılda 100 milyon dolar pirinç ithal ediyoruz. Bu para bu ülkenin
cebinden çıkıyor, ama bizim üreticimizin de maalesef canını
çıkarıyoruz, yani hem para çıkıyor hem de canı
çıkıyor.
Bu anlayış içerisinde bu
konuşmamı burada sona erdirirken, sinirlenmenize,
kızmanıza gerek olmadığını da bir kez daha
söylüyorum, çünkü, konuştuklarımız işin gerçeği.
Bugüne kadar, dört buçuk yıla yakın süreç içerisinde hepimizin
hep beraber gördükleri ve izledikleridir ve tanık olduklarıdır.
Bazen
FİKRET BADAZLI (Antalya)
Yanlışlar da var Sayın Şimşek.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
Tabii ki hayatın içerisinde yanlışlar, doğrular
vardır, ama biz, yemin ettikten sonra, buraya geldiğimizde,
yanlışlara destek vermek adına değil, doğruları
taşımak, doğrulara örnek olmaktır.
Bu anlayış içerisinde
bir kez daha Sayın Başkan size teşekkür ediyorum. Bu yasanın
hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum ve sizleri,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Şimşek.
Tümü üzerinde şahsı
adına söz isteyen Süleyman Gündüz, Sakarya Milletvekili.
Buyurun Sayın Gündüz.
SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1244 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti İle Mısır Arap Cumhuriyeti Arasında
Bir Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şüphesiz, ülkeler -ikili
ilişkiler içinde olduğu- ikili ilişkiler kurmak için gerek
ticari gerek hukuk gerekse kültür ve askerî anlamda birçok anlaşmalar
yaparlar. Fakat, bu anlaşmaların Mecliste ve komisyonlarda
tartışılmasının bir üslubu var.
Az önce, burada, Sayın Cumhuriyet
Halk Partisi İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek, bu
uluslararası sözleşmeyle ilgili bir söz hakkı aldı
ve burada uzun bir konuşma yaptı. Şüphesiz, ben, bu konuşmanın,
etiğe, estetiğe, belagata ve bilgeliğe uygun olmasını
dilerdim.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
O nasıl oluyor?
SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Devamla)
Mısır Arap Cumhuriyeti ile Türkiye arasında yapılacak
olan bir anlaşmanın herhangi bir bakanlıkla, işte
o bakanlığa atfen söylenmiş olan, işte Mısır
ile mısır ironisi doğru tercihler değil.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
Sen sanatçısın, anlarsın bu işlerden.
SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Devamla) Burası
Meclisin kürsüsü, burada konuştuğumuz zaman tarihe konuşmuş
olduğumuzun bilinci içinde konuşmak zorundayız. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
Aynen tarihe konuştum.
SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Devamla) Dolayısıyla,
burada çıkıp da söz alıp, efendim, vakit doldurmak belki
bir futbol terminolojisi olabilir, topu ezmek, vakit doldurmak;
işte, süreci tamamlamak gibi, bir futbol terminolojisi olabilir
bunlar, zamanı geçirmek gibi, ama, Meclisin kürsüsünde kimsenin
böyle bir şey yapmaya hakkı yok. Eğer burada konuşacaksak,
Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkileri konuşacaksak,
tarihin 1500lü yıllarından itibaren başlayıp, belki
ortak medeniyet havzasında yer alış biçimimizle olan
zeminden başlayıp, bugüne kadar getirmeliyiz, ama, ironi
yapacaksak, bu ironiyi başka bir yerde yapabiliriz, ama, Meclis
kürsüsünde değil. Mısır ithalatıyla, Mısır
Arap Cumhuriyeti arasında hiçbir ilişki biçimi yoktur.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Çok
ilişki var, çok.
SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Devamla) Kaldı
ki, Sayın Şimşekin elinde Dışişleri Komisyonunun
yayınladığı bir rapor var. En azından bu raporu
okumuş olsa, Mısır ile Türkiye arasındaki ticaretin,
yani, Sayın Başbakanımızın ticari bir zekâya
sahip olup olmadığını anlayabilecek kadar, en
azından bu raporu okumuş olsa, bunu anlayabilecek kadar
bir bilgi sahibi olurdu.
Mısır ile son on yıldaki
dış ticaretimiz incelendiğinde, ihracatımızın,
ithalatımıza kıyasla daha dengeli bir seyir izlediği
görülmektedir. Herkes bilir ki, bütün uluslararası ilişkilerde,
dış ticaret dengeli bir seyir izler. Bazen, mesela, Çinle
olan ticaretimizde, gerçekten, ithalatımız çok ileride,
ihracatımız daha düşük seviyededir, ama, diğer
bazı ülkelerle olan dış ticaretimizde -mesela,
Mısır bunlardan bir tanesidir- ihracatımız, ithalatımızdan
daha fazladır. Bir tek, yalnızca
İhracatımız
ortalama 300 ila 400 milyon dolar seviyesinde gerçekleşirken,
ithalatımız 100 ila 400 milyon dolar arasında değişmektedir.
Dış ticaret dengesi, 1997 yılı haricinde
Yani,
şunu söyleyebilir Sayın Şimşek burada
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
Ne söyleyeceğimi bana öğretme, konuşmanı yap!
Sen bana öğretemezsin ne konuşacağımı.
SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Devamla) 1997
tarihinde, bu, bize, dezavantajlı bir konumda yürütülmüştür.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
Kürsüdesin, konuşmanı yap!
SALİH GÜN (Kocaeli) Bir hatip
ne konuşacağını sana mı soracak?
SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Devamla) Ben büyük
bir sabır
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
Bana neyi öğretiyorsun? Sen konuşmanı yap!
BAŞKAN Sayın Şimşek,
lütfen
Sayın Hatibe müdahale etmeyelim lütfen. Sayın
Gün, lütfen
SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Devamla) Sayın
Şimşek, ben, bu Mecliste beşinci yılımı doldurmak
üzereyim. Şu kürsüden asla hiç kimseyi muhatap alarak konuşmadım
ve son derece dengeli bir konuşma yapıyordum.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
Belli oluyor!
SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Devamla) Ama,
şu kapıdan içeri girdiğim andan itibaren Mısırla
olan ticari anlaşmada böyle bir ironi yapıldığı
zaman aslında söz hakkı istedim, yani, bu ironiye bir cevap
vermek gerekiyordu. Meclis kürsüsü böylesine bir ironiye yer verilecek
bir kürsü değil. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Burada bilgeliği konuşalım, burada estetiği konuşalım,
burada belagatımızı konuşturalım, ama, burada
boş sözü konuşturmayalım.
Evet, devam ediyorum. Bir tek 1997
yılında bir dengesizlik ortaya çıkmış. 2004
yılında Mısıra 473 milyon dolarlık ihracat ve
Mısırdan 255 milyon dolarlık da ithalat yapılmıştır.
2005 yılında ilk on aylık dönemi itibarıyla Mısıra
ihracatımız bir önceki yılın aynı dönemine
kıyasla yüzde 46 artmıştır. Mısırdan ithalatımız
ise yüzde 2 düşmüştür. Bununla birlikte, 1996 yılından
bu yana, Mısırın, ülkemizin hem toplam ithalatı
hem de toplam ihracatı içindeki payı düşüş eğilimi
göstermektedir. STAnın yürürlüğe girmesinin ardından,
Serbest Ticaret Anlaşmasının yürürlüğe girmesinin
ardından bu trendin tersine dönmesi, ticaretin gelişmesi
beklenmektedir.
Dolayısıyla, burada,
hep beraber biliyoruz ki, biz, Mısır bir medeniyet havzasında
yer aldığı zaman onu değerlendirdiğimizde,
onun ne kadar önemli bir konumda olduğunu görürüz. Eğer, Ortadoğuyla
ve Afrikayla ilgilenen bir ülkenin siyasetçileriyseniz, Mısırın
sizin için ne kadar çok önemli olduğunu görürsünüz, siyasi anlamda.
Mısırın, yetişmiş insan potansiyeli itibarıyla
düşündüğünüzde hem ekonomik anlamda hem de kültürel anlamda
ne kadar önemli bir ülke olduğunu görürsünüz. Dolayısıyla,
burada, herhâlde Mısırdan bahsedilebilecek yalnızca
pirinç ithalatı veya mısır ithalatı veya palmiye
ironisi değildi ve diğer, az önce sıraladığım,
Mısırla olan ticaret hacmimizdi.
Ben bu Anlaşmanın milletimize
hayırlı olmasını, taraflara hayırlı olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Gündüz.
Tümü üzerinde
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye sayın
milletvekilleri
Buyurun Sayın Şimşek.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
Sayın Başkan, özür dilerim. Üç kez adımı ifade ederek
etik değildir, bu konuşma etik değildir ve benim konuştuğum
Neyi konuşmam gerektiğini, ismimi de Süleyman Bey ifade
ederek çok ciddi bir şekilde sataşma
BAŞKAN Sayın Şimşek,
ben konuşmayı dinledim, herhangi bir sataşma söz konusu
değildir.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan
BAŞKAN Lütfen, Sayın
Koç
Niye müdahale ediyorsunuz.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
Hayır, ben, 69uncu maddeye göre
Bana veya burada bulunan değerli
milletvekili arkadaşlarıma, hiçbir kimse neyi konuşacağını
öğretemez.
BAŞKAN Tutanakları getirteceğim
Sayın Şimşek, inceleyeceğim.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
Teşekkür ediyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, ikinci şahıs söz hakkını kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Koç, niye
acele ediyorsunuz? Sıradan okuyorum ben, kim, ne söz istemiş.
Tümü üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Ünal Kacır, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Kacır. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile
Mısır Arap Cumhuriyeti Arasında Bir Serbest Ticaret
Alanı Tesis Eden Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geneli üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti ile Mısır
Arap Cumhuriyeti arasında 27 Aralık 2005 tarihinde Kahirede
imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması, taraflar arasında
Dünya Ticaret Örgütü ile Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması
prensipleri doğrultusunda aşamalı olarak bir serbest
ticaret alanı tesis edilmesini öngören tercihli bir anlaşmadır.
Anlaşma, tarafların diğer üçüncü ülkeler ile tercihli
ilişki kurmasına engel teşkil etmemekte olup süresiz
olarak imzalanmıştır. Ancak, taraflardan birisinin
yazılı bir bildirimde bulunması durumunda anlaşma
fesih bildiriminin diğer tarafa ulaştığı tarihten
sonraki altıncı ayın birinci günü sona erecektir.
Mısır ile son on yıldaki
dış ticaretimiz incelendiğinde, ihracatımızın
ithalatımıza kıyasla daha dengeli bir seyir izlediği
görülmektedir. İhracatımız ortalama 300 ila 400 milyon
dolar civarında gerçekleşirken, ithalatımız 100
ila 400 milyon dolar arasında değişmektedir.
Dış ticaret dengesi, 1997
yılı haricinde, ülkemiz lehine fazla vermektedir. 2004
yılında Mısıra 473 milyon dolarlık ihracat ve
Mısırdan da 255 milyon dolarlık ithalat yapılmıştır.
2005 yılının ilk on aylık dönemi itibarıyla,
Mısıra ihracatımız bir önceki yılın aynı
dönemine kıyasla yüzde 46 artmış, Mısırdan ithalatımız
ise yüzde 2 düşmüştür. Bununla birlikte, 1996 yılından
bu yana, Mısırın ülkemizin hem toplam ithalatı
hem de toplam ihracatı içindeki payı düşüş eğilimi
göstermektedir. Serbest Ticaret Anlaşmasının yürürlüğe
girmesinin ardından bu trendin tersine dönmesi ve ticaretin
çeşitlenmesi beklenmektedir.
Ben, Türkiye Cumhuriyeti ile
Mısır Arap Cumhuriyeti arasında bir serbest ticaret
alanı tesis eden bu Anlaşmanın yasalaşmasıyla
beraber, hayırlı uğurlu olmasını diliyorum,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Kacır.
Tümü üzerinde soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Kandoğan
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısıyla, Anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle,
Türkiyenin Mısır menşeli tüm sanayi ürünlerinde gümrük
vergilerini kaldıracağı; ancak, Mısır tarafının,
Türkiye menşeli sanayi ürünlerine uygulanan gümrük vergilerini
aşamalı olarak kaldıracağı hükmünü amirdir.
Buradan Sayın Bakanıma
sormak istiyorum: Niçin böyle bir düzenleme yapılmıştır?
Mısıra bu ayrıcalık tanınırken, aynı
ayrıcalığın Türk tarafına tanınmamasının
sebebi nedir?
Teşekkür ediyorum
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
Sayın Ersin
AHMET ERSİN (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, biraz
önce, Hükûmet sıralarından, daha doğrusu Komisyon
sıralarından kalkıp konuşan Süleyman kardeşimize
şunu hatırlatmak isterim: Mısır, elbette, bizim
dostumuz bir ülke, saygı duyduğumuz bir ülke, ama mısır
deyince aklımıza Unakıtanın mısırları
geliyor. Biz ne yapalım?
BAŞKAN Sayın Ersin, lütfen
Teşekkür ediyorum Sayın
Ersin.
AHMET ERSİN (İzmir) Sorumu
soruyorum.
BAŞKAN Sayın Ersin, lütfen
AHMET ERSİN (İzmir) Sorumu
soruyorum.
BAŞKAN Uyarıyorum Sayın
Ersin
AHMET ERSİN (İzmir) Soruyorum
efendim. Bir dakika
BAŞKAN Sorunuz.
Buyurun.
AHMET ERSİN (İzmir)
Mısırla Türkiye arasındaki ihracat dengelerinin ne
olduğunu Sayın Bakandan öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Son zamanlarda bir sürü Türk firması Mısıra
gidiyor. Acaba Hükûmet, bu insanların, Mısırda yatırım
yapmak üzere giden firmalarla görüştü mü? Bu insanlar neden
Mısıra gidiyor? Acaba Türkiyedeki uygulanan teşvik
sistemiyle Mısırdaki uygulanan teşvik sistemini acaba
karşılaştırdılar mı? Oradan ders almak ihtiyacını
duyuyorlar mı?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY
(Ankara) Sayın Başkan, teşekkür ederiz.
Değerli milletvekillerimizin
sorularına yazılı cevap verilecektir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Sayın Gün
SALİH GÜN (Kocaeli) Sayın
Başkan, Anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle, Türkiye
Cumhuriyetinin Mısır menşeli tüm sanayi ürünlerinin
gümrük vergilerinin kaldırılacağı, Mısır
tarafının Türkiye menşeli sanayi ürünlerine uygulanan
gümrük vergilerinin aşamalı olarak kaldırılacağı
Acaba bunun sebebi nedir?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Gün.
Sayın Kandoğan
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Son dönemlerde, Türkiyeden
Mısıra yatırım yapmak üzere özellikle tekstil alanındaki
birçok firma Mısıra gitmeye başlamıştır.
Şu ana kadar 17 Türk firması Mısırda yatırım
yapmış, 7 firma yatırıma başlamak üzere, 38
firma da fizibilite çalışmalarını tamamlamak
üzeredir. Türkiyeye özellikle son dönemlerde doğrudan yabancı
yatırım geldiği şeklindeki ifadeler karşısında,
Türkiyeden Mısıra yatırım yapmak için giden bu
şirketlerin Mısıra gitme sebepleri nelerdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY
(Ankara) Sayın Başkanım, teşekkür ederim arkadaşlara,
yazılı cevap verilecektir sorularına.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Başka soru olmadığı
için soru cevap işlemi tamamlanmıştır.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Karar
yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
oylarınıza
sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Sayın milletvekilleri, kâtip
üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik
cihazla oylama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı vardır, maddelerine geçilmesi kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE MISIR
ARAP CUMHURİYETİ ARASINDA BİR
SERBEST TİCARET ALANI TESİS EDEN ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 27 Aralık 2005 tarihinde
Kahirede imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Mısır Arap
Cumhuriyeti Arasında Bir Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
Malatya Milletvekili.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli
üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
serbest ticaret anlaşmalarının amacı nedir?
İki ülke arasındaki ticaret hacminin gelişmesi. Tabii,
dünyaya baktığımızda, artık soğuk savaş
veya bir başka savaş yok, tamamen bir ticari savaş var
dünyada. Amerika, Iraka niye geldi? Irak halkını çok sevdiği
için mi geldi, Irak halkını kollamak adına mı geldi,
yoksa Iraktan bir çıkar peşine mi geldi? Dünyadaki savaşların
temel amacı, ekonomik savaş, bir ülke halkının, kendi
ülkesinin insanının mutluluğunu sağlamak.
Demin, bir arkadaşım bir soru
sordu. Türkiyeden şu ana kadar Mısıra 17 firma gitti,
üretime başladı ve halen de yaklaşık 19 firma da yatırımına
devam ediyor. Bu ne demektir? Bu, şu demektir: Türkiyeden Mısıra
yabancı sermaye gidiyor. Bir daha altını çiziyorum:
Türkiyeden Mısıra yabancı sermaye gidiyor. Buradan
parasını götürüyor Türk firmaları, orada yatırım
yapıyor, fabrika kuruyor ve orada, o yatırımdan sonra,
orada işçi çalıştıracak, Mısırlı insanlara
istihdam yaratacak. Yine altını çiziyorum: Orada yatırım
yapacak, hammaddesini alacak, oradaki halkın ürettiği pamuğunu
değerlendirecek veya pirincini değerlendirecek ve oradan
sonra, bu malı satıp oradaki insanlara para ödeyecek,
işçi çalıştıracak, istihdam yaratacak, Mısıra
vergi ödeyecek, kâr ederse kârı Türkiyeye getirecek. Şimdi,
gelelim Türkiyeye. Yabancı sermaye
Değerli arkadaşlar, bana,
son dört yılda, üretim amacıyla -yani, Türk firmalarının
Mısıra gittiği gibi, orada yatırım yapmak,
orada çivi çakmak, orada tesis yaratmak, orada işçi çalıştırmak
adına- Türkiyeye gelen yabancı sermaye miktarını
-siz hepiniz biliyorsunuz- yatırım yapan, işçi çalıştıran,
üretim yapan, Türkiyedeki kaynakları değerlendiren ve
Türk insanına istihdam yaratan bir tane yabancı sermaye
gösterebiliyor musunuz?
Haa, değerli arkadaşlarım,
işte yabancı sermaye; bir o örneği gösteriyorum, bir
de Türkiyeye gelen yabancı sermayeyi gösteriyorum. Değerli
arkadaşlarım, yabancı sermaye dediğiniz, Türkiyeye
nereye geldi? Türkiyedeki sigorta şirketlerini satın aldı.
Türk bankacılığının yüzde 40ı gitti ve
borsaya geliyor, Türkiyeden hazine bonosu alıyorlar. Türkiyeye
gelen yabancı sermaye bu ve anında çıkıyor. Geliş
değeri, gidiş değeri
Daha düşük değerle, kuru
daha düşürerek, diyelim 1.500 liradan döviz bozdurdu, 1.428den
üç ay, dört ay, bir de yüzde 23ten faizini alıp pat diye gidiyor.
Türkiyeye gelen yabancı sermaye ile Mısıra giden Türk
sermayesinin farkı burada arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım,
bir ülkenin ekonomik özgürlüğü yoksa, o ülke insanı bir
gün aç kalacaktır. Bir ülke eğer kendi kaynaklarına,
bir ülke kendi ürettiği değerlere, bunlara sahip çıkmayıp,
bunları, dünyanın her ülkesine, en iyi şekilde değerlendirip
satmıyorsa, o ülkenin geleceğinde mutlak sorunlar yaratır.
Ben bunu söylemek istiyorum. Bugün, Türkiyede bu ithal ikamesiyle,
istediğimiz kadar serbest ticaret anlaşması yapalım,
ama, bu anlaşmalar hep bizim aleyhimize olacaksa, sonuçta, bu
işten Türk halkı zararlı çıkacaktır.
Şimdi, demin arkadaşlarım
izah etti, bizim, 2005 yılında Mısıra ihracatımız
419 milyon dolar, 2006 yılının yedinci ayında ise
384 milyon dolar, ama, ithalatımız 216 milyon dolar. Yalnız,
şunu söyleyeyim: Henüz daha Mısırın bize ihraç ettiği
malların gümrük vergisi sıfırlanmadığı
için bu boyutta, yarın, bu ikili anlaşmayla Mısırdan
ithal ettiğimiz ürünlerin gümrük vergisi sıfırlandığı
zaman bu tersine dönecektir değerli milletvekilleri. Ne ithal
ediyoruz? Pamuk, pirinç, çimento, değerli milletvekilleri.
Baktım demin yukarıdan aşağıya, 15 milyon dolarlık,
ilk yedi ayda, pirinç ithal etmişiz. 15 milyon dolarlık pirinç
ithal etmişiz ilk yedi ayda, pamuk ithal etmişiz. En büyük
rakamlar bunlar. Değerli milletvekilleri, eğer biz, kendi
ülkemizin ürünlerini, bir şekilde kendi çiftçimizi değerlendirmeyip,
kendi çiftçimizin ürününe katma değer yaratmayıp hep ithalata
gidersek, yine söylüyorum, bu ülkenin hali harap olur.
Şimdi, size iki tane spesifik
örnek vereceğim. Yılan panzehiri, Mısırda var panzehir.
Yılda 1 milyon dolarlık, yılan sokmalarına karşı
aşı ithal ediyoruz Mısırdan. Değerli milletvekilleri,
biz bu kadar aciz miyiz? Ben biliyorum ki, bazı firmalar, yaklaşık
üç yıldır -ben birebir biliyorum- Sağlık Bakanlığının
kapısının önünde. Kardeşim, ben yılan panzehiri
üreteceğim, yılan aşısı üreteceğim, bana
izin ver. diyorlar, her nedense çıkmıyor bu izin arkadaşlar.
Her yıl 1 milyon dolar ödüyoruz. Ya, biz bu kadar aciz miyiz bunu
üretmekten?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul)
Ne zaman istemiş?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Üç yıldır, efendim, ben biliyorum. Size örneğini
vereceğim. Üç yıldır gidip geliyorlar, hâlâ izin vermiyorlar.
İki: Değerli milletvekilleri,
Türkiyede yaklaşık 300 tane diyaliz merkezi var. Allah kimseye
vermesin, biliyorsunuz, iki günde bir, üç günde bir diyalize giriyor
böbrek hastaları. Bunların sayısını siz biliyorsunuz.
Maalesef, bu böbrek merkezlerinin 50 tanesini uluslararası
bir kurum şakır şakır satın aldı. Yani, diyaliz
ünitesine hammaddeyi veren bir yabancı şirket hep bunları
satın aldı. Bir orada var, bir de Mısırda var. Ya
Mısırdan geliyor ya da Almanyadan geliyor diyaliz hastalarımız
için. Değerli milletvekilleri, Mısır ki, bunu yapabiliyorsa
eğer, biz bunu yapamıyorsak, yine bize yazık. Şunu
diyeceğim: Bir ülke eğer her şeyi de ithal etmeye kalkarsa,
kendi üretimine hiçbir şey katmazsa arkadaşlar, yine söylüyorum,
bu ülke insanının sonunu karanlık görüyorum.
Tabii, başka bir örnek vereceğim.
Şimdi, söylüyorum, bizim komşularımız, yakın
komşularımız
İthalat-ihracat hacmimize bir bakın
arkadaşlar. Bir o ülkelerin kendi ithalat hacimlerine bakalım,
bir de bizim o ülkelerle yaptığımız ihracat hacmine
bakalım. Değerli milletvekilleri, eğer Fransadan hâlâ
şuradaki komşu ülkelerimize su geliyorsa bunda bir sorun
var demektir. Yani, o insanlar satabiliyorsa, biz satamıyorsak,
o zaman sorun bizde. Gelin bunu arayalım. Bu ülkenin ihracat
hacmiyle
Dış ticaret açığı yaklaşık
55 milyar dolara ulaşacak bu sene, arkadaşlar, 55 milyar dolara..
Cari açık 35 milyar dolar.
Değerli milletvekilleri, gelin,
hep beraber
Bu ülkelerle ikili anlaşma yapıyoruz; ama, bu
ülkenin kendi değerlerini, bu ülkenin kendi kaynaklarını
daha fazla değerlendirip, eğer biz bunlara daha çok mal satmanın
yolunu aramıyorsak, burada çok büyük sorun vardır.
Yine, burada Niye Türk yatırımcıların
bir kısmı Mısıra gitti? Değerli milletvekilleri,
enerji beşte 1 fiyatı. Ben yatırımcıyı asla
suçlamıyorum, ama niye gidiyor, bunu araştıralım,
bir.
İki: Akaryakıt, onda 1 fiyat.
Türkiyede akaryakıtta ne kadar ÖTV var? Ve maalesef
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu,
lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkan.
Maalesef, üzülerek söylüyorum,
Mısırda ihraç edilen hiçbir ürünün, Amerika Birleşik
Devletlerine, kotası yok beyler. Sayın milletvekillerim,
Mısırda üretilen her ürün, Amerika Birleşik Devletlerine
kotasız giriyor, hiçbir kota sınırlaması yok. Demek,
bunu çözmüşler. O zaman, gelin, demin de söyledim, ders almamız
lazım, bir şey öğrenmemiz lazım. Dünyayı yeniden
keşfetmeye gerek yok. Bu, sonuçta
Toparlıyorum Sayın
Başkanım.
Değerli milletvekillerim,
Türkiyede uygulanan bu teşvik sistemi, Türk sanayisini intihar
ettiriyor, Türk sanayicisini intihar ettiriyor. Türkiyede mevcut
teşvik sistemi, Türkiyenin dibine dinamit koyuyor. Bu teşvik
sistemiyle bir daha bağırıyorum, Türk ekonomisi bir
yere gidemez, Türk sanayisi bir yere gidemez. Türkiyede, eğer,
biz bunları gözden geçirip, özelikle daha uzun vadeli, daha uzun
süreli ve yabancı sermaye anlayışımızı
da
Sadece sermaye piyasalarına gelen yabancı sermaye
değil, üretime, bir şey üretmeye gelen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu,
lütfen
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Son cümlem Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür için Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Son cümlem Sayın Başkanım.
Üretip, istihdam yaratıp, kazandığı
parayı alıp götürene saygı duyarım; ama, gelip, benim
yüksek faizli bankacılık kesimimden parayı alıp
gidiyorsa, ben böyle bir yabancı sermayeye saygı duymam.
Hepinize saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Mustafa Tuna, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Tuna. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA TUNA (Ankara) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Türkiye Cumhuriyeti ile
Mısır Arap Cumhuriyeti arasında bir serbest ticaret anlaşması
gündemimizdedir. Bu ticaret anlaşmasına, öyle anlaşılıyor
ki, muhalefet partimiz karşı çıkıyor veya bunu
ifade etmiyor; ancak, eylemiyle, bu Anlaşmanın geçmesini
istemiyor gibi bir izlenim uyandı.
UFUK ÖZKAN (Manisa) Ne alakası
var?
ALİ ARSLAN (Muğla) Sana
öyle geliyor.
MUSTAFA TUNA (Devamla) Eğer
bu Anlaşmayı uygun görmüyor iseler, Türkiyeyle Mısır
arasındaki tarihî ve kültürel bağları bu ticari alanda
da geliştirmeyi uygun görmüyorlarsa, bunu buradan açıkça
söylerler, biz de ona göre biliriz ve ona göre, sözlerimizi ona göre
ifade ederiz.
YILMAZ KAYA (İzmir) Yani,
kürsüden konuşmak, artık, size karşı çıkmak anlamına
geliyor, alıştınız ya temel yasaya
MUSTAFA TUNA (Devamla) Efendim,
şimdi, burada, değerli, tutanakları yazan arkadaşlarımız
BAŞKAN Sayın Tuna, lütfen
Sayın Tuna, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.
Buyurun.
MUSTAFA TUNA (Devamla) Sayın
Başkanım, ben Genel Kurula söylüyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Yani, onları söylemek suç mu oldu?
BAŞKAN Lütfen, Sayın Aslanoğlu
MUSTAFA TUNA (Devamla) Burada
tutanakları yazan değerli arkadaşlarımız,
bu tür laf atmalara muhalefetten gelen gürültüler diye not düşüyorlar.
Dolayısıyla, bu gürültülere ben değer vermiyorum.
Kıymetli arkadaşlarım,
ben, söyleyeceğim laflarımı çok iyi biliyorum ve sizlere
hitap ediyorum. Sayın Başkanım, bunu da sizlere hatırlatıyorum.
NAİL KAMACI (Antalya) Bir
su iç, rahatla, sağa sola bir bak, o gürültüleri daha sonra iyi
anlarsın.
BAŞKAN Sayın Kamacı,
lütfen
NAİL KAMACI (Antalya) Ya,
ama laf atıyor!
BAŞKAN Lütfen, Sayın Kamacı
NAİL KAMACI (Antalya) Konuşmalara
laf atıyor. Konuşmalara gürültüler diyor.
MUSTAFA TUNA (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bu anlaşmayla, karşılıklılık
esasına göre, Türkiye, Mısır menşeli tüm sanayi
ürünlerine uygulanan gümrük vergilerini anlaşma yürürlüğe
girdiği zaman sıfırlayacak, Mısır da Türkiyeden
gelen belli sanayi ürünlerine gümrükleri sıfırlayacak.
Burada esas olan, tarım ürünlerinde bir gümrük sıfırlaması
yok, sanayi ürünlerine bir gümrük sıfırlaması söz konusudur.
Dolayısıyla, ben daha fazla vaktinizi almak istemiyorum.
Bu anlaşmanın hayırlara
vesile olmasını temenni ediyorum, saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Tuna.
Şahsı adına söz isteyen
Ünal Kacır, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Kacır. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
YILMAZ KAYA (İzmir) Ünal Bey,
yasanın çıkmasını istemiyor musunuz konuşuyorsunuz?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile
Mısır Arap Cumhuriyeti Arasında Bir Serbest Ticaret
Alanı Tesis Eden Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının 1inci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İki ülke arasındaki iktisadi
işbirliğinin gelişimine katkıda bulunmak ve karşılıklı
ticari mübadelelerin kapsamını artırmak amacıyla,
mevcut dostane ilişkileri, özellikle iktisadi işbirliği
ve ticaret alanında geliştirmek ve güçlendirmek arzusuyla,
Barselona Deklarasyonu çerçevesinde Avrupadaki ve Akdeniz Havzasındaki
iktisadi bütünleşme sürecine etkin olarak katılmak hususunda
niyet göstererek, bu süreci güçlendirmenin yollarını ve
araçlarını araştırmak hususunda iş birliğinde
bulunmak amacıyla, bölgesel iş birliğini teşvik
etmek suretiyle bölgedeki siyasi istikrar ve ekonomik gelişmeyi
güçlendirmek için çabalarını birleştirmek arzusuyla,
Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında ortaklık
tesis eden anlaşmayı ve Avrupa toplulukları ve üye devletleriyle
Mısır arasında ortaklık tesis eden Avrupa Akdeniz
Anlaşmasını dikkate alarak, ticaretlerinin ahenkli
bir şekilde gelişmesine yönelik tedbirleri almak ve bu Anlaşmayla
kapsanmayan alanlar da dahil olmak üzere, ortak menfaat alanlarında
karşılıklı iş birliğini artırmak ve
çeşitlendirmek, böylece, eşitliğe, ayırımcılık
yapmamaya, haklar ve ödevler arasında dengeye dayalı bir
çerçeve ve destekleyici bir çerçeve yaratmak amacıyla bu Anlaşma
imzalanmış bulunmaktadır.
Ticaretin gelişmesinin ve
iktisadi ve teknik alanlardaki işbirliğinin
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)
Gerekçeden okuyorsun.
ÜNAL KACIR (Devamla)
her iki ülkenin
hızlı kalkınma stratejilerinin temel unsurlarından
biri olduğuna inanarak, bu anlaşmanın bir an önce yasalaşmasını
bekliyor, bu hususta desteklerinizden dolayı yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)
Gerekçeyi okudu.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kacır.
Madde üzerinde on dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Arslan, buyurun.
ALİ ARSLAN (Muğla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Sayın Bakana sormak istediğim soru: IMF ve Dünya Bankası
reçetelerine dayalı yanlışların politikaları
nedeniyle, ülkemizde, maalesef, pamuk ekim alanları giderek
daralmaktadır. Ancak, tabii, tekstil sanayimizin de ihtiyacı
var. Bu ihtiyacı da ithalatla gerçekleştirmekteyiz ve
Mısır, bu pamuk ithal ettiğimiz ülkelerin başlarında
geliyor.
Ben, Sayın Bakandan şunu
öğrenmek istiyorum: 2005 ve 2006 yıllarında, 2006
yılının ilk altı ayında Mısırdan ne kadar
pamuk ithal ettik ve 1 kilogram pamuğun maliyeti, Mısırdan
aldığımız 1 kilogram pamuğun maliyeti nedir?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Arslan.
Sayın Kandoğan...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sorduğumuz suallere cevap
alamıyoruz. Önemli bir tasarıyı görüşüyoruz. Ancak,
kafamızda beliren soru işaretlerinin cevabını,
ne yazık ki alamıyoruz.
Ben, Sayın Bakanımdan tekrar
öğrenmek istiyorum: Mısır tarafından madde 4ün
hükümlerinden sapma olarak sınırlı bir süre için gümrük
vergilerinin yükseltilmesi şeklinde istisnai önlemler
alınabilir hükmü niçin bu sözleşmenin içerisinde yer almaktadır.
İkinci sorum: Son yıllarda,
özellikle tekstil sektöründe, çok ciddi bir şekilde bir geriye
gidiş söz konusudur. Tekstil ve hazır giyim sektörünün toplam
ihracattaki payı 2000 yılında yüzde 37 iken, şimdi
yüzde 25ler seviyesinin altına inmiştir. Mısırdaki
yatırım ortamının çok cazip olmasından dolayı,
özellikle tekstil sektöründeki birçok firmanın Mısıra
yatırım yapacak olmasından dolayı, önümüzdeki
yıllarda da tekstil ihracatımızda ciddi manada düşüşler
olacağını göz önüne alacak olursak, bu konuyla ilgili
olarak hangi tedbirleri almayı düşünüyorlar?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaya
YILMAZ KAYA (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bilindiği üzere, dünyada kalite
açısından pamukta ilk üç, Amerikan akala, Mısır ve
Ege pamuğudur. Yani, bunu niye söyledim? Kalite açısından
Ege pamuğu ve Mısır pamuğu birbirine çok yakındır.
Hâl böyle olmakla birlikte,
Mısırdan ciddi miktarda pamuk ithal etmemize rağmen
ve Egedeki pamukçuların pamuğunu pazarlayamama sorunu
var iken, neden, biz, Mısırdan hâlâ pamuk ithal etmeye devam
ediyoruz? Niye Ege pamuğunu ihraç edemiyoruz? İhraç hâlinde
Ege çiftçisinin sorunlarının da ortadan kaldırılacağını
bildiğimiz hâlde bunu niye başaramıyoruz? Bunu yapmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Kaya.
Sayın Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
tabii, milletvekillerimizin sorduğu sorular gayet önemli sorular,
istatistiklere ve ticaretteki gerçek duruma göre araştırmayı
gerektiren; ilgili bakanlıklardan derlenip bu sorulara yazılı
şekilde cevap verilecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ufuk Özkan, Manisa Milletvekili.
Sayın Özkan, buyurun.
CHP GRUBU ADINA UFUK ÖZKAN (Manisa)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Türkiye Cumhuriyeti ile Mısır Arap
Cumhuriyeti Arasında Bir Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Şahsım ve Grubum
adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; yaklaşık
yedi buçukta başlayan İkinci Oturum şu anda devam ediyor,
3 maddelik bir kanun tasarısını konuşuyoruz. Bu
3 maddelik kanun tasarısı üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, AKP Grubunu bilgilendirmek istiyoruz. Bu kanun tasarısında
neler var, içeriği nedir, bunun hakkında sizlere bilgi vermeye
çalışıyoruz. Bunu boş bir laf olarak algılamak,
Meclisin zamanını boşa geçirdiğimizi ifade etmek,
çok doğru bir anlayış değildir. Ama, görüyorum ki,
AKP Grubu, 3 maddelik bir yasayı dahi geçirmekte zorlanıyor.
Şurada oturup konuşulsa, anlaşılsa, bu tür yasa
teklifleri, bu tür kanun tasarıları birleştirerek getirilse,
buradan hepsini geçireceğiz ve bunların hepsi yürürlüğe
girecek. Aslında bu, bundan bir buçuk-iki ay önce de bizim Meclis
gündemimize gelmiş, ama bir vesileyle geriye döndü. Şimdi,
size teklifim: Bunları Grubunuza lütfen söyleyin, bunları
da temel yasa olarak getirin, 3 maddeyi bir yasa haline getirelim,
temel yasa olarak görüşelim, geçsin gitsin. Bizim de sizleri aydınlatıcı
bilgi vermemizden bizleri de mahzun bırakın. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
bu 3 maddelik yasa çok önemli, gerçekten çok önemli. Ünal Bey, bilgi
vermeye çalışıyoruz, biraz sonra size tamamen yasanın
içeriğinden bahsedeceğim. Ama, yapmış olduğunuz
uygulamalarla hem bilgi almanızı eksik bırakıyorsunuz
hem de bu yasanın çıkmasına engel oluyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ama,
siz öğretmen olacaksınız, biz öğrenci olacağız;
ayıp!
UFUK ÖZKAN (Devamla) Ama, biz, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak bu yasanın çıkması için tam
desteği veriyoruz, hiç merak etmeyin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Aydınlatacağım
denilmez, ayıptır yaa! Sizi aydınlatmak istiyorum denilmez,
ayıptır!
BAŞKAN Sayın Kacır,
lütfen
UFUK ÖZKAN (Devamla) Sizi, bu kanun
tasarısı hakkında aydınlatmak istiyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Olur mu
öyle şey yaa?
ÖNER ERGENÇ (Siirt) Bizim de sizin
kadar bilgimiz var!
UFUK ÖZKAN (Devamla) Elbette,
bilgilerinizi, çıkarsınız, paylaşırsınız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sizin
aydınlatmanıza gerek yok!
UFUK ÖZKAN (Devamla) Bilgilendirmeye
çalışıyorum.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) Onu
başka salonda konuşalım.
BAŞKAN Sayın Ünaldı
lütfen
UFUK ÖZKAN (Devamla) Herhâlde, bilgiyi
arkadaşlarımız almak istemiyorlar, ama, ben yine de,
dinleyen arkadaşlarıma bunu anlatmak istiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti ile Mısır
Arap Cumhuriyeti arasında 27 Aralık 2005 tarihinde Kahirede
imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması, taraflar arasında
Dünya Ticaret Örgütü ile Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması
perspektifleri doğrultusunda aşamalı olarak bir serbest
ticaret alanı tesis edilmesini öngören tercihli bir anlaşmadır.
Türkiye, Avrupa Birliği ile
gümrük birliğinin işleyişine ilişkin kuralları
belirleyen 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararının
bir gereği olarak, dış ticaret politikasını,
Avrupa Birliğinin ortak ticaret politikası ile uyumlaştırmaktadır.
Türkiye, Batı Avrupa bölgesinde
başlayan ve zaman içerisinde Merkezî ve Doğu Avrupa ülkeleri
ile Akdeniz ülkelerini de kapsayan ekonomik bütünleşme sürecine
katılımın yönündeki ilk adımını Avrupa
Ekonomik Topluluğuyla yaptığı Ortaklık Anlaşması
ile bunu EFTA devletleri, yani İsrail, Romanya, Litvanya, Macaristan,
Estonya, Çek Cumhuriyeti, Slovak Cumhuriyeti, Bulgaristan, Polonya,
Slovenya, Letonya, Makedonya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Fas,
Filistin, Tunus ile yürürlüğe konulan Serbest Ticaret Anlaşmaları
izlemiştir.
Avrupa Birliğinin 1 Mayıs
2004 tarihindeki genişleme çerçevesinde, ülkemizin Serbest
Ticaret Anlaşması, sekiz ülkenin tam üye olması nedeniyle,
Çek Cumhuriyeti, Slovak Cumhuriyeti, Slovenya, Polonya, Macaristan,
Estonya, Letonya ve Litvanya ile akdedilmiş bulunan anlaşmalar
yürürlükten kaldırılmıştır.
Bu aşamada şunu ifade etmek
isterim: Bir zamanlar demirperde olan bu ülkeler, Avrupa Birliğinin
bugünkü üyeleriyle ortak olduğumuz ve karşılarında
birlikte hareket ettiğimiz bu ülkeler bugün Avrupa Birliğine
tam üye olurken, Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliğine tam
üye olamamasını anlamak mümkün değildir.
Ayrıca, ülkemiz ile Suriye
arasında 22 Aralık 2004 tarihinde Şamda imzalanan Serbest
Ticaret Anlaşmasının iç onay prosedürü de devam etmektedir.
Diğer taraftan, ülkemiz, dinamik
bir nitelik arz eden Avrupa Birliği ortak ticaret politikasına
uyum sürecinde, Avrupa Birliğinin Akdeniz ülkelerine yönelik
Barselona Süreci olarak adlandırılan yaklaşımını
yakından takip etmektedir.
Türkiye, gerek Topluluk ile gümrük
birliğinden kaynaklanan yükümlülükleri gerekse ticari
çıkarları uyarınca Mısır Arap Cumhuriyeti
ile Serbest Ticaret Anlaşması imzalanmasına atfettiği
önem doğrultusunda, 1997 yılından itibaren bu konuda
azami gayreti göstermiştir. Bu çerçevede, müzakereler 1998
yılı Aralık ayında başlatılmış ve
son olarak 2005 yılı Eylül ayında yapılan altıncı
tur görüşmeleri neticesinde Serbest Ticaret Anlaşması
tamamlanmıştır.
Türkiye-Mısır Serbest Ticaret
Anlaşması, Dünya Ticaret Örgütü, Türkiye ile Avrupa Ekonomik
Topluluğu arasında ortaklık tesis eden Anlaşma ve
Avrupa toplulukları ve üye devletleri ile Mısır arasında
ortaklık tesis eden Avrupa Akdeniz Anlaşması hükümleri
paralelinde, sanayi ürünlerinde gümrük vergileri, miktar kısıtlamaları
ile eş etkili vergi ve önlemlerin kaldırılması;
tarım ürünlerinde taviz değişimi ile hayvan ve bitki
sağlığı önlemleri; hizmetler, yatırımlar
ve genel hükümler alanlarında düzenlemeler içermektedir.
Anlaşmanın başlıca
hedefleri, taraflar arasındaki ekonomik işbirliğinin
artırılması ve güçlendirilmesi, mal ticaretindeki
kısıtlamaların kaldırılması, uygun rekabet
koşullarının yaratılması, karşılıklılık
esasına göre yatırımların teşvik edilmesi,
tarafların üçüncü ülke piyasalarındaki ticaret ve
işbirliği geliştirilmesi olup, sanayi ürünleri ile
seçilmiş bir kısım tarım ürünlerinde pazara giriş
kolaylığı sağlamaktır.
Anlaşma, bu çerçevede ülkemiz
menşeli tüm sanayi ürünleri Mısıra ithalatta aşamalı
gümrük vergisi indirimine konu kılınmış olup,
farklı indirim takvimlerine sahip 4 liste bulunmaktadır.
Türkiyeyle Mısır arasındaki
tarım ürünleri ticaretine ilişkin olarak ise, tarım
sektörünün taşıdığı hassasiyet dikkate
alınarak, ilk aşamada diğer serbest ticaret anlaşmalarında
olduğu üzere, tarafların ihracatı açısından
önem arz eden seçilmiş ürünlerde kotalar dâhilinde veya herhangi
bir miktar kısıtlaması olmaksızın vergi indirimi,
vergi muafiyeti şeklinde taviz değişiminde bulunulmuştur.
Söz konusu düzenleme, anlaşmanın
2 sayılı Protokolünü oluşturmaktadır. Tercihli
ticarette tatbik edilecek menşe kuralları, anlaşmanın
3 sayılı Protokolüyle düzenlenmektedir. Taraflar, ikili
ticarette, Pan-Avrupa, Akdeniz menşe kümülasyonu sistemi kapsamındaki
uyumlaştırılmış menşe kurallarını
tatbik etmeyi kabul etmiştir.
Anlaşma, tarafların diğer
üçüncü ülkelerle tercihli ilişki kurmasına engel teşkil
etmekte olup, süresiz olarak imzalanmıştır, ancak taraflardan
birisinin yazılı bir bildirimde bulunması durumunda,
anlaşma, fesih bildiriminin diğer tarafa ulaştığı
tarihten sonraki altıncı ayın birinci günü sona erecektir.
Mısır ile son on yılda
dış ticaretimiz incelendiğinde, ihracatımızın
ithalatımıza kıyasla daha dengeli bir seyir izlediği
görülmektedir. İhracatımız ortalama 300 ile 400 milyon
dolar seviyesinde gerçekleşirken, ithalatımız 100
ile 400 milyon dolar arasında değişmektedir.
Dış ticaret dengesi, 1997 yılı haricinde ülkemiz
lehine fazla vermektedir. 2004 yılında, Mısıra
473 milyon dolarlık ihracat ve Mısırdan 255 milyon dolarlık
ithalat yapılmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
komisyonumuzda tasarının tümü üzerine yapılan görüşmelerde,
ülkemiz ile Mısır arasında 1997 yılından itibaren
yapılan çalışmalar neticesinde, söz konusu Serbest
Ticaret Anlaşmasının iki ülke arasında sadece ticari
ilişkileri değil, aynı zamanda ekonomik ve siyasi
ilişkilerin de artırılmasını sağlayacağı
görülmektedir.
Bu göz önüne alındığında
ve bu anlaşmanın Mısır tarafından 3 Temmuz
2006 tarihinde imzalandığını da göz önüne
alırsak, bu anlaşmayı imzalamakta maalesef biraz geciktiğimizi,
bu gecikmiş kanun tasarısının Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu tarafından tam olarak desteklendiğini yüce Meclise
bildirir, bu kanun tasarısının ülkemize faydalı
olmasını temenni eder, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Eyyüp Sanay, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Sanay. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
EYYÜP SANAY (Ankara) Değerli
Başkan, çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım;
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Genellikle bizim bu uluslararası
sözleşmeler, ikili veya çoklu olsun, Mecliste görüşülürken
çok hızlı geçerdi. Ancak, nedense Mısır ile yapılan
bu Serbest Ticaret Anlaşmasında herkes söz almaya başladı.
Tabii, ben, şuna bağlıyorum:
Mısır ile bizim aramızdaki ilişkiler, yeni, dün
başlamış ilişkiler değil. Mısır ile
Türkiye arasındaki ilişkiler, tarihin çok derinliklerine
inen, karşılıklı olarak kültür alışverişinde
bulunmuş ve birbirlerini etkileşim içerisinde olmuş,
hâlen yine etkileşim içinde olan ülkeler. Her ne kadar ticari
yönden ithalatımız ve ihracatımız çok düşük
seviyelerde de olsa, bu, bizim eksikliğimiz değil, daha
önceki siyaset meydanında at koşturanların eksikliğidir.
Çünkü, ülkeler en iyi, en ucuz, en kaliteli ticaretini yakın ülkelerle
yapacaktır. En yakın komşularla yapacaktır. Ama,
maalesef, AK Parti iktidara gelinceye kadar çevremizdeki bütün
ülkelere bir set, bir duvar çekmişiz, onlarla ilişkiler kesilmiş.
AK Parti, çevresinde uzlaşmadığı veya kavga içinde
olduğu hiçbir ülke istemiyor. Herkesle barışık,
dünya barışına, dünya ticaretine ve küreselleşmeye
hizmet etmek istiyor. Bugün küreselleşen dünyada hemen yanı
başınızdaki Mısırı bırakıp çok
uzaklara gidemezsiniz. Hem uzaklara gitmek zorundasınız
hem de orayla
Nitekim, biz, Şiliyle de anlaşmalar yaptık,
Meksikayla da anlaşmalar yaptık, daha önceki dönemde de
geçti. Niye? Madem dünya devletiyiz -ki, öyle- o zaman, öyleyse,
biz, bütün dünyaya açılmak zorundayız.
Ben, yapılan sözleşmenin
içeriğine girmeyeceğim, çünkü, benden önceki konuşmacı
arkadaşlarım içeriğinden söz ettiler yeteri kadar.
Ben, burada, yalnız bir hususu aydınlatmak istiyorum.
Herhâlde bir sürçülisan oldu ya da ben hatırlayamadım; arkadaşlara
sordum, komisyondaki arkadaşlarıma, onlar da böyle bir
şey olmadığını söylediler. Bir buçuk ay kadar
önce gelip, geri çekildi konusunu
UFUK ÖZKAN (Manisa) Buraya geldi,
burada var, gündeme alındı.
EYYÜP SANAY (Devamla) Ha, gündemden
alındı, çekildi, tamam; gündem değişikliği yapıldı.
O, burada, sadece bu kanunun başına gelen değil,
sık sık başvurulan, bütün şeylerde olabilen durum.
UFUK ÖZKAN (Manisa) Sayenizde,
sayenizde
EYYÜP SANAY (Devamla) Gündem
sık sık değişebiliyor.
Diğer yandan, Mısırla
bizim ilişkilerimiz, bu anlaşma, bu sözleşmeyle çok daha
gelişecek. Nitekim, biz, Litvanyayla ve benzeri pek çok ülkeyle
de anlaşma yaptık, ama, bu anlaşmaları yaptığımız
ülkeler Avrupa Birliğine üye olduğu için, onlar şu anda,
artık, Avrupa Birliği statüsüne geçtiler.
Bu sözleşme, bir asimetrik sözleşmedir.
Asimetrik sözleşmeden maksat şu: İki ülke arasında
yapılan bir anlaşma, simetrik değil, eşit değil,
asimetrik, birbirlerini kollayan, birbirlerini destekleyen bir
anlaşmadır. Nitekim, gümrük birliğinde biz anlaşma
yaptığımız zaman, bütün kotaları sonuna kadar
açmadık, bazı tedbirler alındı, Türk sanayisini
korumak için bazı önlemler alındı. Şimdi, burada
da, Mısır tarafı, karşılıklı olarak,
bizim sanayi ürünlerimiz karşısında kendi sanayi
ürünlerinin rekabet edemeyeceğini düşünerek, böyle bir
önlem istedi ve bu önlem alınmış oldu. Eğer kanunun,
sözleşmenin tarihine bakarsak, çok uzun yıllar sürdü. 97de
ilk defa ortaya atılmış, 98de müzakereler başlamış
ve sonuçta, bugüne geldi. Dolayısıyla, burada pek çok
işadamımız, şu anda serbest ticaret bölgesinde yatırım
yapıyor. Bu, Türkiyenin hayrına olacaktır, iyiliğine
olacaktır. Ne kadar dünyaya açılabiliyorsak Türkiye o kadar
güçlenecektir. Türkiye ne kadar içine dönerse o kadar zayıflayacaktır.
İşte, Türkiyenin bugün millî hasılası artıyorsa,
ihracatı artıyorsa, turizmi artıyorsa, eğitim
seviyesi yükseliyorsa hep dışa açılmamızdan, içe
dönük, kendi içine kapanmamamızdandır. Dolayısıyla,
biz hep dışarı açılmak zorundayız ve büyümek
zorundayız.
Ben, bu tasarının ülkemize
hayırlar getirmesini diliyor, saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Sanay.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Muharrem Karslı, İstanbul Milletvekili.
Sayın Karslı, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM KARSLI (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; üzerinde konuştuğumuz
Mısırla olan Serbest Ticaret Anlaşması üzerinde
görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum.
Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Söz konusu olan anlaşma, her
şeyden evvel bir serbest ticaret anlaşmasıdır. Serbest
ticaret anlaşmaları, serbest piyasa ekonomisinin bir gereğidir.
Bugün, günümüzde küreselleşme olgusunun hızla gelişmesi
ve ilerlemesi karşısında bütün dünya ekonomileri ticaretlerini
serbestleştirme çabası içindedir. Koruyucu, korumacı
ekonomilerin çağı, artık, gerilerde kalmaktadır.
Kaldı ki, biz, Avrupa Birliğine girmeye hazırlanan
bir ülke olarak serbest ticaretten asla korkmamalıyız.
Korksak bile, birtakım, bize karşı üstünlüğü olan
ülkelerle serbest ticaretten korkmamız mümkündür. Mesela, Çin
gibi. Çinde işçi ücretlerinin, hammadde maliyetlerinin, enerji
maliyetlerinin çok düşük olması sebebiyle, Çin malları,
bizim ara malları sanayimizi hırpalamaktadır. Çinle
serbest ticaret yapmaktan çekinmemiz bir anlamda düşünülebilir,
mazur görülebilir, ama, biz, Mısırdan ekonomide ve ticarette,
sanayide ve teknolojide her bakımdan üstün bir ülkeyiz.
Mısır ile serbest ticaret anlaşması yapmaktan korkmamız
için hiçbir sebep ben göremiyorum.
UFUK ÖZKAN (Manisa) Korkan yok zaten
Sayın Vekilim.
MUHARREM KARSLI (Devamla) Bir arkadaşımız
dedi ki: Bu serbest ticaret anlaşması içinde Mısırdan
ithal ettiğimiz eşyalar arasında mesela pamuk var.
Bizde pamuk ekim alanları daralırken, pamukçular, pamuk
üreticileri pamuklarını satamazken Mısırdan neden
pamuk ithal ediyoruz gibi anladım ben, eğer doğru anladıysam.
Bakın, Mısırda üretilen
pamuğun bir özelliği vardır. Mısır pamuğu
uzun elyaflı pamuktur. Mısır pamuğu dünyanın
başka hiçbir yerinde üretilmez. Mısır pamuğu Amerikaya
da ihraç edilir, Amerika bir pamuk üretim ülkesi olduğu halde.
Tekstil sanayisinde, pamuklu tekstilde belli bir oranda mutlaka
üretime uzun elyaflı pamuk koymak zorundasınız. Bizim
Mısırdan aldığımız pamuk bu pamuktur.
ALİ ARSLAN (Muğla) Ege pamuğu
da gerekiyor.
MUHARREM KARSLI (Devamla) Ayrıca,
Mısırdan çimento ithal ediyor olabiliriz zaman zaman. Ben
bildim bileli, kırk-elli senedir biz Mısırdan zaman zaman
çimento ithal ederiz. Çünkü, Türkiyede inşaat piyasası
dalgalanma gösterir. Bazen duraklar, bazen hızlanır. Durakladığı
zaman biz çimento ihraç ederiz. Hızlandığı zaman
inşaat piyasamız, içerideki üretim yetmediği zaman
Mısırdan da ithal ederiz, İspanyadan da ithal ederiz.
Bunlar serbest piyasa ekonomisinin gerekleridir. Hatta dahasını
söyleyeyim size. Türkiye çok geniş bir ülke olduğu için güneyden
çimento ihraç ettiğimiz, mesela İrana ve Iraka çimento ihraç
ettiğimiz, buna karşılık batıdan Bulgaristandan
çimento ithal ettiğimiz de söz konusudur. Çünkü, güneydeki
fabrikaların ürettiği çimentoyu batıya taşımak,
doğudakini güneye taşımak bir nakil maliyeti yarattığı
için bunu dışarıdan almak, oradan satmak, buradan almak
daha kârlı olabilmektedir. Bu, dünyadaki küreselleşmenin
ve serbest piyasa ekonomisinin bir gereğidir.
Mısırda bazı şirketlerimizin
yatırım yaptığını biliyoruz. Bu yatırımlar,
aslında Türk ekonomisinin geliştiğini gösteren hareketlerdir.
Benim bildiğim, Mısırda Türkiyenin yaptığı
ilk yatırım, ilk Türk firmasının yatırımı
Kordsanın Mısırda kurduğu Nile Kordsa Fabrikasıdır;
ki, otuz seneye yakın bir mazisi var bu fabrikanın. Bizim
Mısırda yaptığımız yatırımlar,
bizim Mısırdan ekonomide ve serbest ticarette üstün durumda
olduğumuzu gösterir. Rusyada yaptığımız yatırımlar
da bunu gösterir, Orta Asya cumhuriyetlerinde yaptığımız
yatırımlar da bunu gösterir. Buna mukabil, Fransa, Almanya
geliyor, Türkiyede yatırım yapıyor. Bu da onların,
bize, teknoloji bakımından, sermaye birikimi bakımından
üstün olduklarını gösterir.
Kaldı ki, bizim, Mısırla
birlikte yatırım yaptığımız ülkelere
yaptığımız yatırımlar, tamamen oranın
yatırımı olması için değil, ihracat amaçlı
yatırımlarıdır; yani, bizim Mısırda kuracağımız
fabrika, buradan gidecek hammaddeyi, buradan gidecek ara mallarını
işleyecek, orada nihai mamul olarak Mısırlı tüketiciye
satacaktır. Bu, ihracatımızı da artıracak
bir şeydir; ama, ihracatımızı artırmasa bile,
bizim orada yatırım yapmamızın, en azından,
bir kâr transferi yoluyla, memleket ekonomisine bir katkıda bulunacağı
muhakkaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karslı,
lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
MUHARREM KARSLI (Devamla) Hemen
bitiriyorum.
Serbest piyasa ekonomisi bu, yani,
küreselleşme de bu. Küreselleşmeye karşı olabilirsiniz;
ama, serbest ticaret ve serbest ekonomi, dünyayı saran geniş
ve hızla gelişen bir olgudur. Buna mâni olmaya imkân yoktur;
çünkü, bütün dünyada teknoloji ilerlemektedir. Teknolojinin ilerlemesi,
mesafeleri kısaltmaktadır, ulaşımı kolaylaştırmaktadır,
iletişimi kolaylaştırmaktadır. Bütün bunlar, ülkeler
arasındaki artık ticaret duvarlarının ortadan
kalkması gerektiğini bize haber veren olgulardır.
Hepinize sevgi ve saygılarımı
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Karslı.
2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Berhan Şimşek,
İstanbul Milletvekili.
Sayın Şimşek, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BERHAN ŞİMŞEK
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunun 3üncü maddesi
üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Tümü üzerinde konuşurken, değerli
arkadaşlarım, Mısırın tarihî, kültürel yolculuğunu,
değerliğini, insanlık dünyasında ne kadar önemli
yeri olduğunu, Kızıldenizde, Akdenizde kıyısının
bulunduğunu, piramitleri, Hazreti Davutu, Firavunu, bütün
estetik değerleriyle ifade etmeye çalıştım ve bizimle
beraber, Yavuz Sultan Selimin Mısırı fethiyle başlayan,
1517den itibaren, beş yüz yıl süren, hemen hemen beş yüz
yıla yakın bir ilişki yaşandığını
ve Mısıra gittiğimizde, Kahireye gittiğimizde
Osmanlının miraslarını, mimarisini, derinliğini
büyük bir ölçüde orada gördüğümüzü, tümü üzerinde konuştuğumda
dile getirdim; ama, bu arada da şunu söyledim: Bütün bunların
hepsi, Mısırdan bahsederken, Mısır devletinden
bahsederken aklıma geliyor; fakat, mısır denince bu
kürsüde aklıma gelen, Sayın Unakıtanın oğlunun
mısır olayı. Yani, burada, daha sonra, çok değer
verdiğim, benim için çok önemli bir sanatçı arkadaşın,
vizörden dünyayı resimleyen bir arkadaş, Süleyman Beyin,
buradan, çıkıp, bu konuşmaları boş olarak değerlendirmesini
veya topu ezmek gibi futbol terimine oturtması, bugüne kadar,
Genel Kurulda gensoru verildiğinde, bizim gensorunun lehinde
veya siz, aleyhinde konuşmalarınızı bile yok sayan
bir siyasi üslup olarak söylenmesini yadırgamadım dersem,
gerçekten, yalan olur. Bu şekilde ifade etmenin gereği yok.
Ayrıca, Sayın Cumhurbaşkanının,
97 yılında, 25-26 Aralıkta ziyaretinde Kürşad Tüzmen
Beyin de o heyette bulunduğunu
Evet, daha sonra ticaret hacminde
ciddi anlamda bir genişleme olduğunu, rakamlar olduğunu
burada söyledik. Burada, eğer, bu, top ezmekse, hayır, bu,
top ezmek değil değerli arkadaşlar. Burada top ezmek
nedir, biliyor musunuz? Burada top ezmek, İç Tüzükün 91inci
maddesinin içeriğine de sığmayan temel yasaları
getirip yirmi dört saniyede bir yasa çıkarmaktır, top ezmek
budur. Top ezmek, gerçekten, hiç kimseye nasip olmayacak bir şekilde
34,5 oy oranıyla tek başına iktidar olup, Anayasayı
değiştirebilecek gücü elde ettikten sonra ülkenin dört
yılını, zamanını ezmek gibi bir şey olsa
gerek diye düşünüyorum. Dört yıldır arpa boyu gidilen
bir yol yok. Ayrıca, mısırdan bahsederken, işte,
çeltik üreticilerinin durumu ortada dedim. Bunu konuşmayalım
mı arkadaş? Milletin kürsüsünde, milletin üreticisinin
koşullarını, şartlarını konuşmayalım
mı değerli arkadaşlarım? Burada Mısırla
olan serbest ticaret anlaşmasına hayır mı diyoruz!
Önemsiyoruz, evet, ama bu ithal ettiğiniz kadar, bizim amacımız
üreterek ihraç etmektir ve bu ülkede çeltik üreticisine, 89 YTL maliyeti
var, 70 YTL açıklanıyor. Bunu bu kürsüden dile getirmeyelim
mi değerli arkadaşlarım? Bunu bu kürsüden dile getirmeyi
etik olmuyor anlamında değerlendirmek, gerçekten bir sanatçı
arkadaşım adına üzüntü duyuyorum.
Bunları söylerken bizim kimseye
hakaret etmek gibi bir, ne tarzımız ne anlayışımız
var. Tabii ki burada, Hükûmetsiniz, iktidarsınız, karnınız
geniş olacak, sabrınız geniş olacak, bilginiz de geniş
olacak ama. Buradan, çıkıp, insanları, kişileri
hedef alarak hiç de hoş olmayacak şekilde laflar, sözler ifade
etmek yanlış olur.
Bakın, çok önemli bir şeyi
paylaşacağım. Biraz önce ben geçtim oturdum, Sayın
Edirne Milletvekilime
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat)
Biz, ülkeyi tartışıyoruz
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
Burada laf atarak liste 1e falan gelmezsiniz. Sayın Genel
Başkanınız sizi görmüyor. Bu konuştuklarımızla
bilgilenin lütfen. Bak, çok önemli bir şey.
Biraz önce ben yerime geçtiğimde
Rasim Çakır Beyi aradılar, Edirne İpsaladan -Edirne
Milletvekilimiz, AKPden, buradaysalar, kendilerinin de bilgileri
dâhilindedir- bir çeltik üreticisi oğlumuz intihar ediyor, psikolojik
ve mali koşullarından, şartlarından dolayı.
Yani, ben, Mısırdan 44 bin ton, 100 milyon dolar para ödeyip,
döviz ödeyip pirinç ithal edeceğim ve burada bir çocuğumuz
intihar edecek! Bunu dile getirmeyelim mi? Yani, bunu dile getirince
neden burada, efendim, etik olmayan ve boş olan
Benim için üç tane insan tipi vardır
değerli arkadaşlarım: Buradaki değerli arkadaşlarım,
büyüklerim de bilirler; bir kitabın ön sözünü okuyan, bir kitabı
yarıya kadar okuyan, bir de kitabı bitiren. Ön sözünü okuyanı
hemen fark edersin, fakat, tehlikeli olan yarıya kadar okuyandır.
Çünkü, kitaptan bahsettiğinde aa, bir şeyler söylüyor, ifade
ediyor dersin. Kitabı yarıya kadar okuyup, kitabı bitirdim
havasıyla burada gelip bir şeyler ifade etmek hiçbirimize
yakışmayacağı gibi, burada bulunan başka arkadaşlarıma
da yakıştırmadığımı söylemek istiyorum.
Bunun içerisinde, değerli arkadaşlar,
mesele, buradan bir Mısır yurttaşı veya Mısır
Büyükelçiliğinden bizi birisi izlese, gerçekten Mısırı
yok saydığımızı falan düşünecek. Yani,
nasıl bir konuşmadır diye falan. Hayır, öyle değil.
Burada samimiyetle, Sayın Hocam, güzel, geldi ifade etti, hangi
anlaşmalar içerisinde yaptığımızı;
evet, ithalatı, ihracatı kendi kollama kurulu içerisinde
kollayarak bunların yapılacağını. Diğer
hatip arkadaşlarımız da geldi bunları söyledi.
Ben de bunları söyledim, ekonomik koşulların 450 milyon
dolarlara çıktığını, 950 milyon dolarlara
çıktığını. Bunlar sevindirici şeyler,
ama, bu koşullar içerisinde, burada gelip konuşan,
hızla içeri girdim, bakın bunları söylüyorum, bunlar
boştur, bunlar, efendim, etik değildir diye sözlerle buradan
hatipleri ve milletin adına konuşanları yok saymak,
sanırım ki, arkadaşınızın kendisini, maalesef,
yok saymak olur.
Biraz önce Sayın Grup Başkan
Vekili Salih Kapusuz Beyle konuşurken ifade etti. Evet, 2006
yılına kadar
Değerli iş adamlarımız var,
ithalat yapıyorlar, ihracat yapıyorlar. Tabii, bizim gönlümüzden
geçen ihracat yapılması, ithalat yapılması değil.
Cari açık, dış ticaret açığının rakamları
ortada. Konuşurken, 2006 yılına kadar, Sayın
Dışişleri Bakanımızın talepleri olmuş.
Tabii ki, Meclis çalışıyor. Burada, iş adamlarımız
da bu ülkenin evlatları, döviz getiriyorlar, bu ülke için çalışıyorlar;
bu yasaları çıkaracağız, ama, Sayın Grup
Başkan Vekiline bir şeyi de hatırlatmak istiyorum müsaade
ederseniz: Biliyorsunuz, alt komisyonda görüştük, komisyona
geldi, Bayındırlık Turizmde. Bugün bir kez daha, bir maddedeki
problemden dolayı, yine Bayındırlık Turizmde görüştük.
O hemen bir torba yasa diyebileceğimiz şekildeki TÜRSAB
Yasası içerisinde tiyatrocular ve sinemacılarla ilgili
problem var. 2007 yılına girdiğimizde, özel tiyatrolar,
hak ettikleri parayı alamayacaklar. Ayrıca, buradan, katkı
verenlere teşekkür ediyorum, Sayın Kültür Bakanına
teşekkür ediyorum. Bu anlayış içerisinde, tabii ki, Maliye
Bakanının, varsa eleştirilecek tarafları
eleştireceğiz, ama, teşekkür edilecek tarafları
varsa, o teşekkürü de sunacağız. Siyasetin doğası
bu değil midir? Ve bu görüşmelerle, daha önce yönetmelikte
var olan, özel tiyatrolara verilen para iptal edildi. Ama, sağ olsunlar,
bir kanun teklifi olarak da biz sunmadık, Hükûmet tasarısı
olarak getirdiniz, bakın, o geçiyor. Ama, sizden ricam, Sayın
Kapusuz, Sayın Başkan, sanıyorum ki, sesimi size duyurabiliyorum...
Sayın Başkan, sesimi size duyurabiliyor muyum? Meşgulsünüz
de onun için.
BAŞKAN Sayın Şimşek
Lütfen, karşılıklı konuşma usulümüz yok.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla)
Hayır, bu, usul olarak değil de esası, altını
çizmek adına usulde, hafif bir ifadede bulunuyorum Sayın
Başkan, bir saygısızlık olarak lütfen kabul etmeyin.
2007 yılına girdiğinde,
hem sinemacı arkadaşlarımız hem tiyatrocu arkadaşlarımız
o parayı alamayacak; ki, getirdiğiniz yasanın içerisinde
rakamları da artırdınız; o arkadaşlarımızı
da mağdur etmeyelim.
Milletin kürsüsünde, kimsenin kişiliğine,
kimliğine hakaret etmediğimiz sürece
Değerli arkadaşlar,
bunları benden daha iyi biliyorsunuz, içimizde çok değerli,
tecrübeli arkadaşlar da var. Fakat, bir arkadaşımız
da şunu söyledi: Bakın, AKP Hükûmeti geldi, bu dış
ticaret hacmini diğer ülkelerle artırıyor, bundan öncekiler
uyuyordu. Yani, nasıl bir, at falan dedi, bir sözle ifade etti.
Değerli arkadaşlar,
şurada unutmayınız, biraz önce, İçişleri Bakanımız
burada otururken, Terörle Mücadele Yasasında, efendim, daha
önceki hükûmetler uyuyordu, bakanlar uyuyordu
Burada, mahcup ettiler
İçişleri Bakanımızı. Terörle Mücadele Yasası
çıkarken, AKPli hatip, kalktı, efendim, onlar uyuyordu
Ve
ayrıca, eğer bugüne kadar dış ticaret hacimleri,
alışverişler artırılmadıysa, bugün içinde
bulunduğunuz partinin içerisinde, geçmiş hükûmetlerde bakanlık
yapmış, farklı farklı partilerde bulunmuş ve
burada milletvekilliği yapmış arkadaşlar var. Bugün,
herhâlde, burada bulunan AKP milletvekillerini, biz, uzaydan, aydan,
Arabistandan veya başka bir yerden getirmedik, bu ülkenin çocukları
ve daha önce de siyaset yaptı bu arkadaşlarımız,
farklı farklı partilerde yaptılar, farklı farklı
partilerde bakanlıklar yaptılar. Buradan ricam benim, Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekili olarak, ne geçmiş dönemde siyaset yapıp
başka partide bulunan bakanlarınızı, arkadaşlarınızı
üzün ne de onları mahcup edin. Bunun da siyasetin bir nezaketi
olduğunu düşünüyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Şimşek.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Fahri Keskin, Eskişehir Milletvekili
(AK Parti sıralarından alkışlar)
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Türkiye-Mısır Arap Cumhuriyeti arasında serbest ticaret
alanının tesisini sağlayan serbest ticaret anlaşması
hususunda düşüncelerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım.
Takip ettiğimiz ekonomik politika,
serbest piyasa ekonomisinin gereğidir. Serbest piyasa ekonomisi
takip ettiğimiz politika olduğuna göre, bunun gereği
olarak da dış ülkelerle serbest ticaret anlaşmaları
yapmaktayız, yapıyoruz. Bu yapılan anlaşma
Mısırla ne ilktir ne de son olacaktır. Bugün, Türk müteahhitleri
dünyanın her tarafında ticari faaliyetlerde bulunmakta
ve ülkemize döviz kazandırmaktadır.
3 maddelik bu anlaşmanın
niçin bu kadar uzun sürdüğünü anlamadım. Eğer başka
bir ülke olsaydı bu kadar uzun sürer miydi, onu da bilmiyorum.
Mısır, bizim, Afrika Kıtasında en yakın
ilişkilerde olmamız lazım gelen, beş yüz yıl bizim
idaremizde bulunan bir cumhuriyettir. Bununla ilgili olarak, bu
ana kadar da gelişmiş olan ticaret hacmine bakıldığında,
sattığımız malın üçte 1i oranında bunlardan
mal almışız. Bu iş geliştirildiği takdirde,
bu oran daha büyük açıyla lehimize olarak devam edecektir. Bundan
dolayı kimsenin endişe duymasına, kimsenin Türkiye
aleyhinde bir durum meydana geleceğini zannetmesine, bununla
ilgili olarak da yorum yapmasına lüzum yoktur. Hepimizin bu anlaşmaya
evet deyip, hayırlara vesile olmasını dilemekten
başka yapacağı bir şey yoktur.
Saygılarımı sunarım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Keskin.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Ünal Kacır, İstanbul Milletvekili.
Sayın Kacır, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile
Mısır Arap Cumhuriyeti Arasında Bir Serbest Ticaret
Alanı Tesis Eden Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının 3üncü maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu anlaşmanın amaçları:
İki ülke halklarının hayat standartlarını yükseltmek
maksadıyla taraflar arasındaki iktisadi işbirliğini
artırmak ve geliştirmek; tarım ürünleri de dahil olmak
üzere, mal ticaretindeki güçlükleri ve kısıtlamaları
ortadan kaldırmak
RASİM ÇAKIR (Edirne) Bunu az
önce de okudunuz Ünal Bey.
ÜNAL KACIR (Devamla)
karşılıklı
ticaret genişletilmesi vasıtasıyla taraflar arasındaki
iktisadi ilişkilerin ahenkli şekilde gelişmesini
teşvik etmek; taraflar arasındaki ticarette adil rekabet
şartlarını sağlamak; her iki ülkedeki ortak yatırımların
geliştirilmesi başta olmak üzere, yatırımların
daha fazla desteklenmesi için şartları yaratmak; tarafların
üçüncü ülke pazarlarındaki ticaret ve işbirliğini
artırmak. Bu gayeyle, bu amaçlarla bu anlaşma imzalanmış
bulunmaktadır ve bu anlaşmanın hayırlı,
uğurlu olmasını diliyorum.
Tabii, burada bizden önce söz alan
arkadaşlarımız, Mısır deyince
HALUK KOÇ (samsun) Bırak o
işi, bırak!
RASİM ÇAKIR (Edirne) Unakıtanın
mısırları akla geliyor.
ÜNAL KACIR (Devamla) Mısır
Arap Cumhuriyeti değil de, mısır ithalatı
akıllarına geliyor.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Unakıtan
mısırları! Civcivlere getirdiği mısırları
ALİ ARSLAN (Muğla) Evet,
aynen öyle geliyor. Ne yapalım, bizim ne suçumuz var?
ÜNAL KACIR (Devamla) Benim de aklıma
Mısır deyince, Minye şehri geldi.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Minyeli
Abdullah mı?
ÜNAL KACIR (Devamla) Minye
şehri deyince, Minyeli Abdullah aklıma geldi ve az önceki
Sayın Konuşmacı Mısırın bu kadar detayını
nereden biliyor diye düşününce, Sayın Konuşmacı
daha önce de Minyeli Abdullahı oynamıştı.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Kıskandın
mı? Kıskandın mı?
ÜNAL KACIR (Devamla) Herhâlde o zamandan
bir kültür birikimi var, onu bize aktardılar, kendilerine teşekkür
ediyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) Filmi seyretmiş miydiniz?
ÜNAL KACIR (Devamla) Hayırlı
günler diliyorum, hayırlı olmasını diliyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) Konuşması
rol icabıydı. İyi rol yapmış gerçekten.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Kacır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 86ncı maddesi
gereğince, oyunun rengini belirtmek için, lehte olmak üzere Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun tasarısıyla ilgili
konuşan milletvekillerini dinledikten sonra, Mecliste kanunların
nasıl kabul edilmesi gerektiğini bir iktidar anlayışı
içerisinde öğrenmiş bulunuyorum. Sayın Keskin dediler
ki: Yani, bu 3 maddelik bir kanun tasarısıdır. Evet demekten
başka yapacağımız başka bir iş yoktur. Yani,
böyle bir anlayışı nasıl kabul edebiliriz?
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
Lehimize olan
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Bakınız
Sayın Keskin, biz burada soru sorduk sayın bakanlara, bu kanun
tasarısıyla ilgili olarak sorular sorduk. Ama, bu soruların
cevabını alamadık. Biz bunları bu Mecliste tartışmayacağız
da, neleri tartışacağız?
Sayın Karslı dediler ki:
-Sayın Karslı, dikkatinizi çekmek istiyorum- Efendim, bizim
BAŞKAN Sayın Kandoğan,
lütfen
Hiçbir sayın milletvekiliyle karşılıklı
konuşamazsınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Şimdi, Sayın Milletvekili dedi ki: Bizim sanayicilerimiz
Mısıra gidip yatırım yapacaklar, ara malını
Türkiyeden götürecekler. Sayın Milletvekilim, Türkiyenin
ara malı ithalatı 2005 yılında 75 milyar dolar olmuştur.
Bugün Türk sanayisinin içerisindeki en büyük sıkıntı,
Türkiyenin bir ara malı cenneti haline gelmesinden kaynaklanmaktadır.
Şimdi ben soruyorum: Mısıra gidecek tekstilcilerimiz
Türkiyeden hangi ara malını götürüp orada işleyecekler?
Ama, bakınız, dikkatinizi çekmek istiyorum: Son dönemde
Mısırda 17 Türk firması yatırım yapmıştır,
7 firma yatırım çalışmalarına başlamıştır,
38 firma fizibilite çalışmalarına başlamıştır.
Bu firmalar, Türkiyenin dev sanayi kuruluşları niçin
Mısıra gidip yatırım yapmak için uğraşmaktadırlar?
Sayın Başkan, lütfen
BAŞKAN Sayın Kandoğan,
siz Genel Kurula hitap eder misiniz lütfen.
Sayın milletvekilleri, lütfen
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Ama, Sayın Başkan, lütfen
BAŞKAN Uyarıyorum, tamam.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Yani,
böyle bir anlayışı kabul etmek mümkün değil Sayın
Başkan. Lütfen, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanunlar görüşülürken
hangi ciddiyet içerisinde görüşülmesi gerekiyorsa, o ciddiyet
içerisinde görüşelim kanunları.
BAŞKAN O sorumluluğa
siz sahip olun yeter Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bakınız, ihracatın içerisindeki
ithal ürünlerinin payı yüzde 36,5 olmuş değerli milletvekilleri.
Türk ihracatının 80 milyar dolar olduğunu söylüyorsunuz;
ama, bu 80 milyar doların içerisinde yüzde 36,5 oranında ithal
ürünlerinin payı var.
Değerli milletvekilleri,
Mısırda yetmiş iki saatte, yatırımla ilgili
bütün bürokratik işlemlerinizi tamamlıyorsunuz. Enerji
Türkiyenin üçte 1 fiyatında. Vergi oranları: Belirli süre
için vergi yok, daha sonra yüzde 10lar seviyesinde. Yani, Türk sanayicisi
bugün Mısıra gidip yatırım yapıyorsa, bunun
altında yatan sebep, Türkiyedeki yatırım ortamının
hâlâ iyileştirilmemesinden kaynaklanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
Ben teşekkür ediyorum.
Bak, bir durumu orada görüyorsunuz!
Türkiye Büyük Millet Meclisinin
ciddiyetiyle bağdaşmıyor bu yaptığınız!
Bakın, orada basın mensupları
çekiyorlar.
Bu halinizi protesto ediyorum!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
YILMAZ KAYA (İzmir) Sayın
Başkan, şu olaya müdahale etmeyecek misiniz?
ALİ ARSLAN (Muğla)
Şov yeri mi burası!
BAŞKAN Oylama için 2 dakika
süre vereceğim.
Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 2 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak
sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını
da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen
2 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bu akşam UEFA Kupasında mücadele edecek Fenerbahçemize,
Eintracht Frankfurt karşısında, Başkanlık Divanı
olarak başarılar diliyoruz. (Alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Arasında Bir
Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı oylama sonucu:
Oy sayısı : 254
Kabul :
254(x)
Böylece, tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
8inci sırada yer alan, Kimyasal
Silahların Geliştirilmesi, Üretimi, Stoklanması ve
Kullanımının Yasaklanması Hakkında Kanun Tasarısı
ve Dışişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
8.- Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretimi,
Stoklanması ve Kullanımının Yasaklanması Hakkında
Kanun Tasarısı ve Dışişleri ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları
(1/1111) (S. Sayısı: 1229) (xx)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükümet? Yerinde.
Komisyon Raporu 1229 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
AK Parti Grubu adına Hasan Ali Çelik, Sakarya Milletvekili.
Buyurun Sayın Çelik.
AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN
ALİ ÇELİK (Sakarya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
1229 sıra sayılı Kimyasal Silahların Geliştirilmesi,
Üretimi, Stoklanması ve Kullanımının Yasaklanması
Hakkında Kanun Tasarısı hakkında AK Parti Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Kimyasal silah, Birleşmiş
Milletler raporlarında kimyasal özellikleri sebebiyle, insanlar,
hayvanlar ve bitkiler üzerinde doğrudan toksik etkileri nedeniyle
kullanılan, her türlü katı, sıvı, gaz halindeki
kimyasal maddeler şeklinde tanımlanmıştır.
Üretimi ve temini kolay olan kimyasal silahlar, canlıları
kitlesel halinde çok kısa bir sürede öldürme veya yaralama kapasitelerine
sahip, zehir etkisi yüksek, çevresel etkenlere dayanıklı,
taşınması ve stoklanması kolay bu zehirler insanların
hareket kabiliyetlerini azaltarak, bitkisel ve hayvansal besinleri
zehirleyerek, kullanılmaz hale getirmek amaçlarına yönelik
olarak kullanılmak üzere, tehdit unsuru olarak bulundurulurlar.
Vücuda, ağız, burun, boğaz,
göz, cilt, akciğer ve sindirim sistemi yoluyla girerler. Sinir
sisteminin felç olmasına, geçici körlüğe, sağırlığa,
felç ya da kusmaya, deride ve gözlerde ağır yanıklara
ya da solunum güçlüğüne sebep olan kimyasal silahlar, sis ve yangın
bombaları, bitki yapraklarını ve ot dökücüler olarak
çok geniş bir aralıkta çok amaçlı kitlesel yok etme silahlarıdır.
Bunlar, sadece kimyasal bir madde değil, bu kimyasal maddeleri
faaliyete geçirecek olan alet, cihaz, aparat ve savaş düzenekleridir
de. Kitle imha silahı olarak etkin ve yaygın bir şekilde
kullanıldığı, Birinci Dünya Savaşından
sonra yüksek oranda kitlesel insan kayıpları, sakatlanmalar,
hastalanmalar ve kalıcı olumsuz etkiler nedeniyle,
İkinci Dünya Savaşında da gelişerek ve çeşitlenerek
kullanılmasıyla, insanlık için çok büyük ve çok ciddi
bir tehdit oluşturduğu dünya milletlerince görülüp kabul
edilmiştir. Çeşitli koruyucu sistem ve aygıtlar üretilmekle
birlikte, dünyamız için büyük tehlike oluşturmaya devam
eden kimyasal silahların yasaklanması üzerine çalışmalar
başlatılmıştır.
Dünya barışına katkıda
bulunmak amacıyla, Milletler Cemiyeti öncülüğünde gerçekleştirilen
Cenevre Protokolü, 1925 yılında kapsamlı yasaklar getirmiştir.
1992 yılında Silahsızlanma Konferansı, Kimyasal
Silahlar Sözleşmesinin metni üzerinde mutabakata varılarak,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, bu metni, 30 Kasım
1992de kabul etmiştir. 1993 yılında bu amaçla yapılan
çalışmalar sonuç vermiş ve Hollanda-Laheyde, Kimyasal
Silahların Yasaklanması Örgütü kurulmuş ve bu örgüt
tarafından, Kimyasal Silahlar Sözleşmesi 1993 yılında
uluslararası imzaya açılmıştır.
Türkiye, milletlerarası bu
Sözleşmeye 1993 yılında taraf olmuş ve Sözleşme
3 Mayıs 1997 tarihinde, 22978 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir.
(x) Açıkoylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
(xx)
1229 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Bu Sözleşmenin Resmî Gazetede
yayımlanmasıyla, ülkemizde konuyla ilgili makam, kurum
ve kuruluşlar çalışmaya başlamış ve ülkemiz
Sözleşmeye ilişkin onay belgesini, 12 Mayıs 1997 tarihinde
depozitör makam olan Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine
tevdi etmiş ve 11 Haziran 1997 tarihinde taraf olmuştur. Bugün,
kimyasal silahların sınırlanmasına taraf olan ülke
sayısı 181dir.
Kimyasal Silahlar Sözleşmesi,
dünyadaki tüm kimyasal silah stoklarının 2012 yılına
kadar yok edilmesini hedeflemektedir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; kimyasal silahların geliştirilmesinin,
üretiminin, stoklanmasının ve kullanılmasının
yasaklanması ve bunların imhasıyla ilgili bu kanun
tasarısı, Birleşmiş Milletler tarafından
alınan kararlara ülkemizin de imzalayıp taraf olmasından
sonra, yasa ile düzenlemeleri ihtiva etmektedir. Toksik kimyasal
madde, prokürsörler, farklı kimyasal maddeler, toplumsal olayları
denetim altında tutmakta kullanılan gereçler ve yasaklanmamış
amaçlar, yetki ve sorumluluklar, yasaklanan faaliyetler ve uygulanacak
cezalar, zehirli kimyasal maddelerin ihracatını ve ithalatını
ortaya koyan bu kanun tasarısı, zehirli kimyasal maddelerle
ilgili (1), (2) ve (3) sayılı cetvelleri de sunmaktadır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Kimyasal Silahların Sınırlandırılması
Sözleşmesinin ilgili maddesinde, taraf devletlere, kendi topraklarında
ve denetimi altındaki bir başka yerde, toksik kimyasal maddelerin
veya bunların prokürsörlerinin yalnızca Sözleşme tahtında
yasaklanmayan amaçlarla geliştirilebildiğini, üretildiğini,
bir başka şekilde iktisap edildiğini, elde bulundurulduğunu,
devredildiğini veya kullanıldığını garanti
etmek için gerekli önlemleri almaları yükümlülüğünü getirmektedir.
Belirtilen kimyasal maddelerin ne miktar ve amaçla, ne kadar bir zaman
içinde araştırma, üretme, edinme, elinde bulundurma usul ve
esaslarını da ortaya koymaktadır. Bu konudaki bütün
faaliyetlerini de uluslararası denetime açık tutma gerekliliğini
getirmektedir.
Bütün bunlarla birlikte, Amerika
Birleşik Devletleri, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Çin, Fransa, Güney
Kore, Hindistan, İngiltere, İran, Japonya, Libya, Rusya ve
Sırbistan-Karadağ, geçmişte kimyasal silah programlarının
olduğunu açıklamışlardır. Bunların
dışında birkaç ülkede daha kimyasal silahlar olduğu
sanılmaktadır. Ayrıca, İsrail, Suriye, Mısır
ve Kuzey Kore, Anlaşmayı onaylamamışlardır.
Esas olan, bütün dünya devletlerinin kimyasal silah kullanmamalarıdır.
Bu, insanlık dışı bir olay ve bir insanlık suçu
olarak görülmelidir. Her bir uygulamada yüzlerce, binlerce, on binlerce
insanın ölümüne, hayvan ve bitki türlerinin yok edilmesine sebep
olan kimyasal silahların, dünya barışı adına
yasaklanmasına uyulmasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Hükûmetimizin bu konuda gösterdiği
hassasiyet ortadadır. Birleşmiş Milletler kararları
çerçevesinde, bütün üye ülkelerin bu kararlara bağlı kalmalarına
ve uygun davranış içinde bulunmalarına katkı vermek
bir insanlık görevidir.
Kimyasal Silahlar Sözleşmesinin
7nci maddesi gereğince, taraf devletlerin kendi anayasal düzenlerine
uygun olarak, Sözleşme tahtındaki yükümlülüklerinin yerine
getirilmesi için gerekli önlemleri almalarını öngörmektedir.
Bu nedenle, Sözleşme çerçevesinde yasaklanmış faaliyetlerle
ilgili olarak ceza yasalarını yürürlüğe koymak ve uygulamak
da dâhil olmak üzere, kendi topraklarında veya uluslararası
hukuka göre kendi yetkisi altında kabul edilen herhangi bir
yerde, özel veya tüzel kişilerin, Sözleşme tahtında belirtilen
yasaklara uymaları gerekmektedir.
Bu bağlamda, ülkemizin yayımlayamadığı
Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretimi, Stoklanması
ve Kullanılmasının Yasaklanması Hakkında Kanun
Tasarısı Parlamentomuzun ortak başarısıdır.
Bu tasarının kanunlaşarak
tüm insanlığa hayırlı olmasını diler, AK
Parti Grubu ve şahsım adına saygılar sunarım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Çelik.
Sayın milletvekilleri, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.34
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.42
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet
KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31inci Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
1229 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VI. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
8.- Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretimi,
Stoklanması ve Kullanımının Yasaklanması Hakkında
Kanun Tasarısı ve Dışişleri ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları
(1/1111) (S. Sayısı: 1229) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili ve
Grup Başkan Vekili Sayın Haluk Koç.
Sayın Koç, buyurun.
CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kimyasal Silahların
Geliştirilmesi, Üretimi, Stoklanması ve Kullanımının
Yasaklanması Hakkında Kanun Tasarısı hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
kitle imha silahları deyince bunu açmak lazım ve dünya üzerindeki
kitle imha silahlarının tarihçesine de kısaca değinmek
lazım. Çünkü bulunduğumuz coğrafyada yakın komşularımızı
ilgilendiren boyutuyla da, bugüne dönük birtakım yansımaları
da birlikte ele almak lazım diye düşünüyoruz.
Sayın milletvekilleri, kitle
imha silahlarının ve kimyasal silahların kullanımı,
yüz yılı aşkın bir zamandan beri vahim bir savaş
suçu olarak dünyanın gündemindedir.
Kitle imha silahları sözü
ilk kez nerede kullanıldı? İlk kez, 1937 yılında,
İspanyada iç savaşta Guernika hava saldırısı
sırasında kullanıldı. Ne yazık ki dünyanın
en demokratik, en çağdaş olduğunu iddia eden ülkeleri
bile, bugün, savaş zamanında kullanılmak üzere kimyasal
silah stokları yapmaktadırlar, bu acı bir gerçek bugün.
1993 yılında imzalanan
ve 1997 yılında yürürlüğe giren Kimyasal Silahlar Sözleşmesine
göre bu silahların kullanımı yasaklanmış ve
mevcut tüm kimyasal silahların 2012 yılına kadar imha
edilmesi amaçlanmıştır, ancak dünyanın bugünkü jeostratejik
değerlendirmesini göz önüne getirdiğiniz zaman, bu hedefin,
2012ye kadar stoklanmış bütün kimyasal silahların imha
edilmesi beklentisinin gerçekleşme ihtimali ne yazık ki
çok düşüktür.
Değerli arkadaşlarım,
kimyasal silahlar savaş alanında Almanlar tarafından
da kullanılmış ve geliştirilerek 70 çeşit kimyasal
madde bu tip silahlarda imha silahı olarak araştırmalara
konu olmuş ve kullanıma girmiştir. Sadece Birinci Dünya
Savaşında, sadece Birinci Dünya Savaşında 113
bin ton kimyasal silah kullanılmış, istatistiklere göre
bunların sonucunda 92 bin kişi ölmüş, 1 milyon 300 bin
insan yaralanmıştır. 1914lerden, 15lerden bahsediyoruz.
İkinci Dünya Savaşında
ise tabun ve sarin gazı gündeme gelmiş. Almanlar tarafından
bu maddelerin geliştirilmesiyle kimyasal silah alanında
yeni bir sayfa açılmıştır. Bu olay, biliyorsunuz,
holokost olarak adlandırılan Yahudi soykırımı
sırasında milyonlarca Yahudinin de öldürülmesinde bir
araç olarak kullanılmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
yakın tarih dilimine gelecek olursak, hemen yanı başımıza
dönüp bakacak olursak, 1980 ve 88 yılları arasında iki
komşumuzun arasında yaşanan ve bunun arkasında
da, yine dünyadaki büyük emperyal güçlerin, emperyalist güçlerin
parmağı olduğu bugün çok net bilinen İran-Irak Savaşında
100 bin İran askeri Irakın kullandığı kimyasal
silahlara bu sekiz yıl boyunca maruz kalmışlar. Bunların
20 bini hemen ölürken, diğerlerinde de kalıcı birtakım
sistem bozukluklarına yol açtığı bugün İran
kayıtlarında yer almaktadır.
Bu savaşın bitiminden hemen
sonra, Iraktaki Saddam sürecinde, Halepçe kentinde, Saddam Hüseyinin
kullandığı kimyasal silahlarla 5 bin Kürt öldürülmüştür.
Bunlar da tarihte yerini almıştır. Yine, kullanılan
kimyasal kitle silahlarıdır. Olayın etkileri bölgede
hâlâ vardır ve bugün Saddam Hüseyinin yargılanması sürecinde
de, yargılanmanın boyutuyla ilgili bir değerlendirme
yapmak istemiyorum. İşgal altındaki bir ülkede,
işgal güçlerinin baskısı altında ve denetimi altındaki
bir yargılamanın ne kadar adil olduğu konusunda benim
kuşkularım var. Ama, sonuçta, bugün, yargılama noktasında,
suçlamaların ve aldığı cezanın içeriğinde
de, bu dönemde işlenen bu cinayetlerin payının olduğunu
biliyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
İkinci Dünya Savaşının ertesinde, soğuk savaşın
bitmesiyle birlikte, genel çatışma, yerini dünyada yerel
çatışmalara bırakmış, bunun sonucunda da, küçüklü
büyüklü birçok ülke, yaşayabileceği değişik savaş
ortamlarına karşı, kendi boyutunda, stratejik olarak,
kimyasal silah üretimini geliştirme programlarını,
ne yazık ki, sürdürmüşlerdir. Vurguladığım gibi,
en acı olan taraf, bunlar sadece büyük devletlerin elinde değildir
bugün. Yani, küçük birtakım diktatörlerin elinde, birtakım
çılgın planlayıcılarının elinde, dünyada
hiç ummadığınız ülkelerden, hiç ummadığınız
zamanlarda, zaman dilimlerinde, çok farklı bir savaş tehdidi
olarak, hâlâ bugün gündemde yerini korumaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; birçok uluslararası anlaşma var. Bu anlaşmaların
çerçevesinde bunların yasaklanmasına rağmen, vurguladığım
gibi, birçok ülke, irili ufaklı, bu silahlara sahip bulunuyor
ve 2012ye kadar çizilen programda da bu stokların imhası öngörülüyor,
ama, demin anlattığım yakın tarih dilimi ve bugünkü
beklentiler boyutunda bunun geçerli olabileceğini sanmak,
biraz iyi niyetle konuya yaklaşmak olarak alınması gerekiyor.
Bizi ilgilendiren tarafı,
bu, demin tarif ettiğim, bu boyutta olan ülkelerin birçoğunun
da Türkiyenin sınırlarıyla komşu olan ülkelerde
bulunmasıdır. O boyutuna müsaade ederseniz değinmek
istiyorum. Yani, şimdi, Türkiyenin, tüm bu kitle tahrip silahlarının
ortadan kaldırılmasında, etkili bir biçimde uluslararası
alanda rol alması çok büyük bir önem taşıyor. Çünkü, bunlar
bizim etrafımızda, bizim etrafımızdaki ülkelerde
ve hiçbir zaman, demokrasi açısından da, yönetim açısından
da, stabil olmayan, dengeli olmayan ülkelerin elinde. İyi komşuluk
ilişkileri başka, ülkelerin yönetimleri başka, bulundukları
bölgede tehdit unsuru olabilme noktaları başka.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir başka boyutu daha var. Biliyorsunuz, küreselleşme
rüzgârları, 1991den sonra, tek kutuplu dünyada çok büyük bir sosyal
adaletsizlik yaratmaya başladı. Bu, dünyadaki gelir dağılımı
adaletini ülkeler için de bozduğu gibi, dünya boyutunda da çok
büyük dengesizliklere yol açtı ve bunun sonucunda, kim ne söylerse
söylesin, kim nasıl değerlendirirse değerlendirsin,
kim Nobele aday olabilecek ne gibi sosyolojik çalışmalar
yaparsa yapsın, bunlar, medeniyetler arasındaki çatışma
eğilimleri değil, bunlar, dünyadaki gelir adaletsizliğine
bağlı olarak küresel, bugün, tek kutuplu dünyadaki gelir
adaletsizliğinden doğan terör girişimleridir. Terörün
analizinde, ağırlıklı olarak, mutlaka kültürel boyut
vardır. Bu kültürel boyutu deşenler veya kendi amaçları
için kullananlar, bunu teröre gerekçe yapanlar mutlaka ki vardır,
ama, bugün yaşadığımız küresel terör olaylarının
temelinde dünyadaki eşitsizlikler ve bugünkü dünya ekonomik
düzeninin, yeni dünya düzeninin dünyada yarattığı
eşitsizlikler bulunmaktadır.
Şimdi, terör boyutuna geldim.
Bu depolanmış kimyasal silahların bir terör örgütünün
eline geçtiğinde yaratabileceği riskin boyutu çok daha
farklı olmaktadır. Sadece bizim ülkemiz için değil, bütün
dünya için çok farklı bir tehdit noktası oluşturmaktadır.
En vahim örneği
Acaba, sadece teoride kalan bir açıklama
mı bu, yaşanmış bir olay var mı? Evet, var. 1995
yılı, Japonya, Tokyo
95 yılında Tokyo metrosunda
sinir gazı kullanılmasıyla yaşanmış ve
11 insanın ölümüne, 5.500 kişinin de yaralanmasına neden
olan bir terör olayının, bir terör örgütünün -amacı ne
olursa olsun- bu kaynağı kullanarak, bu formülasyonları
kullanarak terörüne amaç olarak, araç olarak kullandığını
1995 yılında Japonya örneğinde yaşadık. Bugün,
bütün ilgili devletler ve NATO, bu tehditten korunmanın yollarını
bulmak için çalışıyorlar. 11 Eylül 2001 saldırısından
sonra, El Kaide terör örgütünün biyolojik ve kimyasal silahları
olduğuna kesin gözle bakılmaktadır, bu da başka
bir veri. Kimyasal silahların yol açtığı büyük zararlar,
devletleri bu silahları -demin vurguladığım gibi-
kontrol altına alma çabasına itmiştir. Birinci Dünya
Savaşından hemen sonra başlamış bu çalışmalar.
1929 yılında her türlü zehirli silahın kullanımının
yasaklandığı Cenevre Protokolü imzalanmış
ve bu Cenevre Protokolüne, bugüne kadar 132 bağımsız
ülke tarafından onay verilmiştir. Bu konuda, uluslararası
antlaşmaların imzalanması önemlidir, mutlaka çok büyük
bir önemi vardır. Ama, yeterli midir? O soruyu sormak lazım.
Önemlidir, ama, yeterli değildir. Eğer bu anlaşmalar gerektiği
gibi uygulanmazsa, kâğıt üzerindeki antlaşmalar gibi
kalırsa, tıpkı Lozan Anlaşmasının son dönemlerdeki
erozyonu gibi, kâğıt üzerinde kalan antlaşmalar olarak
kalır, uygulanma noktasında sıkıntılar
çıkarsa, o zaman, Birleşmiş Milletlerin etkili denetim
yollarına gitmesini beklemek gerekiyor. Eğer Birleşmiş
Milletler de bugünkü yapı içerisinde, tıpkı Irak Savaşı
öncesinde bütün uluslararası meşruiyet kurallarının
tersine, bir savaşı önleyememesini aklımıza getirecek
olursak, Iraktaki işgali önleyememesini aklımıza
getirecek olursak, acaba, Birleşmiş Milletlerin bu denetim
mekanizmasının ne denli etkili olacağı da tartışmalıdır.
Bütün bunları niye anlatıyorum?
Bütün bunları, olayın tarihçesiyle beraber, riskiyle beraber,
bundan sonrasındaki farklı gelişmelere yol açabilme
potansiyelinde dikkatlerinize sunmak için anlatıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, son günlerde yaşanan gelişmelere bakacak olursak,
ibret verici örnekler var karşımızda. Hemen son
yıllara geliyoruz bu anlatımda. Son birkaç yıl içinde
-birkaç ülke adı vereceğim- Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore,
nükleer silahı olan ülkeler grubuna katılmıştır.
Çin ve İsrail de bu konuda yoğun çalışmalar sürdürmektedir.
Kimyasal silah sahibi gruba başka ülkelerin de katılması
olasılığı gittikçe artmaktadır. Başta Amerika
Birleşik Devletleri ve Batılı ülkeler bloku olmak üzere
birçok ülke, bu silahları üretme, geliştirme kapasitesine
ve olanağına sahip devletlere karşı baskılar
uygulamakta ve birtakım yaptırımlar programlamaktadır.
Türkiyeyi de bu baskı ve yaptırımlara karşı
teşvik eden diplomatik girişimlerde bulunmaktadırlar.
Bunu komşumuz dolayısıyla, çok yakın zamandaki
İranın uranyum zenginleştirme programı dolayısıyla,
Türkiye üzerinde de bu tip karşı çıkma baskılarının
diplomatik açıdan arttığını hepimiz biliyoruz,
yaşıyoruz, izliyoruz, görüyoruz, değerlendiriyoruz.
Türkiyeyi, tabii, bizi, komşularımız
çok daha fazla ilgilendiriyor, ama, olay nükleer silah boyutunda
kitle imha silahı olarak Kuzey Korede bulunsa dahi Türkiyeyi
ilgilendirmemesi, Çernobil olayından da yaşadığımız
gibi, hiçbir zaman düşünülemez, yani, tehlike de küreseldir.
Komşumuzda olması-olmaması sorunu, artık, dünyanın
başka noktasında bulunan bu tip silahlar için de Türkiyenin
riskli bir ülke olması bakımından önem taşımaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
bu ülkeler bir kere nükleer silah ürettikleri takdirde, ne yazık
ki, deminden beri anlattığım uluslararası antlaşmalar,
temenniler, iyi dilekler, karşılıklı parafe edilen
sözleşmeler ve Birleşmiş Milletlere aktarılan denetim
işlevi, kontrol işlevi, bir kez o ülke nükleer silahı
üretip eline geçirdikten sonra, caydırıcılık fiilen
sona ermektedir. Bu da bugün dünyanın içinde bulunduğu
acı gerçeklerden bir tanesi. Hatta, bu ülkelerle daha sonrasında
iş birliği yolları aranmakta ve işte, örnek isterseniz,
Amerikanın Hindistanla nükleer alanda yaptığı anlaşma,
Hindistanın nükleer silaha sahip olduğu kesinleştikten
sonra, Amerikanın, caydırıcılığı
bırakın, Hindistanla nükleer alanda yaptığı
antlaşma; Pakistanın bu silahlara sahip olmasını
içine sindirmesi Amerikanın ve Kuzey Korenin nükleer denemesinden
sonra tepkisinin sınırlı kalması
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) Kuzey
Koreyle de anlaşmaya başladılar.
HALUK KOÇ (Devamla) Sınırlı
kaldı tepkisi, onu anlatıyorum ben. Yani, sürecin riskini,
tehlikesini anlatmaya çalışıyorum.
Şimdi, Türkiye, NATO, Birleşmiş
Milletler, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatları
gibi uluslararası kuruluşlar çerçevesinde kitle imha silahları
konusundaki girişimlere aktif olarak katılmaktadır.
Bunun sonucunda, imzaladığımız uluslararası
antlaşmalar gereğince kitlesel imha silahları ve kimyasal
silahlar konusunda tam bir silahsızlanmadan yana olan tavrını
sürdürmektedir.
Öyle anlaşılıyor
ki, büyük devletler, nükleer silahların önlenmesine önem vermekle
birlikte, bunu, dış politikalarının bir önceliği
olarak yapmamaktadırlar. Bu silahları üreten ve üretmeye
teşebbüs eden devletler, Türkiye gibi bu konuyla çok yakından
ilgilenmek zorundadırlar. Bu konuyu sürekli olarak
dış politikanın gündeminde tutmak, diğer ülkelerle
temaslarda öne çıkartmak, onları bu konuda bilgilendirmek
ve tepki göstermeye davet etmek, Hükûmetimizin önceliklerinden biri
olmalıdır diye düşünüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bölge ülkeleriyle ikili temaslarda bu konunun
varlığını önemle dile getirmeliyiz. Sanıyorum
İranla olan temaslarda bu konu dile getiriliyor. Gönül isterdi
ki, zaman zaman, Dışişleri Bakanının Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunu, Türkiyenin komşularıyla
olan ilişkileri ya da Türkiyenin son dönemde yaşadığı
Avrupa Birliğindeki son kavşak macerası gibi konularda,
zaman zaman, Genel Kurulu bilgilendirecek, özel gündemle toplanmasını
sağlayacak girişimlerde bulunsaydı veya bunu iktidar
partisi grubunun düşünmesini beklerdik. Çünkü, önemli konular
ve zaman zaman, bir milletvekili olarak -siyasî kimliğinizi
bir kenara bırakın- en doğal hakkımızın
Sayın Dışişleri Bakanı tarafından karşılanmasını
beklerdik. Bu ince eleştirimi de lütfen kabul edin.
Hükûmetin, bu üst düzey ziyaretler
sırasında İrana tavsiye ve uyarılarda bulunduğu
anlaşılmaktadır. Bu tavsiyelerin ne sonuç vereceğini
biz de merakla bekliyoruz. Türkiye gibi ağırlığı
olan bölge ülkelerinin, kimyasal, biyolojik ve nükleer silahların
bölgeye yayılmasının engellenmesi için daha çok çaba
göstermesinin, bu konuya üst düzey toplantılarda daha sık
değinmesinin yararlı olacağı inancındayız.
Değerli arkadaşlarım,
ne yazık ki, diğer pek çok ülkenin olduğu gibi Türkiyenin
de bu konuda korunma olanağı -ne yazık kiyi bir daha,
tekrarlayarak söyleyeyim- sıfırdır. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin korunmasının yanında sivil halkın
da korunması için gerekli olanaklara mutlaka kavuşmalıyız.
Bunun için konuya gerekli ödenekleri ayırmalıyız ve
Sivil Savunma Teşkilatını geliştirmeliyiz. Bu
konunun Türkiyenin gündeminde maalesef pek yer almadığını
görüyoruz. Bu silahları fırlatma kabiliyetine sahip füzeleri
elinde bulunduran komşu ülkelere karşı Türkiyenin savunmasını
sağlayacak yeterli savunma sistemimiz, ne yazık ki, yoktur.
Halkı bu konularda bilinçlendirecek olanaklarımız,
programlarımız çok sınırlıdır. Bunun için
ayırdığımız kaynak yetersizdir.
Değerli arkadaşlarım,
bütün bu bilgilerin ve düşüncelerin ışığında,
biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak gündemimizde bulunan Kimyasal
Silahlar Sözleşmesinin onaylanmasını destekliyoruz.
Bu anlaşmanın hayırlı olmasını diliyoruz
ve şunu da ifade ediyoruz: Burada konuşurken, bazı arkadaşlarımızın
söylediği gibi, salt zaman geçirme amacıyla konuşmuyoruz;
-bazı gerçekleri- getirilen anlaşmalar çerçevesinde, hazırlanıyoruz,
çalışıyoruz, araştırıyoruz ve Genel Kurulda,
hem biz bilgilenmeye çalışıyoruz hem dinleyen arkadaşlarımızla
bunu paylaşmaya çalışıyoruz. Bu tip suçlamaları
buradan yaparken biraz daha dikkatli olunmasını ben rica
ediyorum.
Hepinize, Cumhuriyet Halk Partisi
ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Koç.
Anavatan Partisi Grubu adına,
Muzaffer Kurtulmuşoğlu, Ankara Milletvekili ve Grup
Başkan Vekili.
Buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 1229
sıra sayılı Kimyasal Silahların Geliştirilmesi,
Üretimi, Stoklanması ve Kullanımının Yasaklanması
Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Anavatan Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sevgili arkadaşlarım,
kimyasal silahlar sadece Türkiyenin ve Türkiyenin komşularının
sorunu değildir, dünya sorunudur. Kimyasal silahlar, özellikle
askerî operasyonlarda insanları öldürme, yaralama ve kapasitelerini
bozma amacıyla kullanılan araçlardır. Modern anlamda
kimyasal silahlar ilk kez Birinci Dünya Savaşında kullanılmıştır.
Bu sürpriz atak, kitlesel yaralanmalara, birliklerin moral kaybına
ve daha önemlisi çok değişik bir korunmanın gerekliliğini
ortaya çıkarmıştır.
Birinci Dünya Savaşının
sonunda en tahrip edici kimyasallardan olan mustard ajanı üretilerek
kullanıldı. İkinci Dünya Savaşında, çoğu
ülkelerin bu silaha sahip olmaları ve misilleme tehlikesinin
ortaya çıkması nedeniyle bu silahlar kullanılmadı,
fakat, sinir gazı gibi kimyasalın üretilmesi, ülkelerin
bu silahları stoklama seviyelerini yükseltmesine yol açtı.
Almanların elindeki kimyasal silahlar ve teknik bilgiler,
İkinci Dünya Savaşı sonunda savaşı kazanan
ülkelerin eline geçmiş olup bunların 1969-1986 yılları
arasında, Vietnam, Laos, Kamboçya ve Afganistandaki iç savaşlarda
kullanıldığı bildirilmiştir. 1980li yıllarda,
İran-Irak Savaşında, mustard ve sinir gazı kullanıldığına
dair konfirme edici raporlar mevcuttur. Günümüzde, yirmiden fazla
ülkede kimyasal silah üretiminin devam ettiği, özellikle
Irakın, 1980 başlarından beri tonlarca mustard gazı,
tabun ve sarin ajanı ürettiği ve stokladığını
açıklayan istihbarat raporları bildirilmiştir. Kimyasal
savaş programına sahip bu ülkelerdeki gelişmeleri
doğrulamak oldukça zordur. Çünkü, bu silahların üretiminde
kullanılan birçok kimyasal madde, diğer birçok kanunlar dahilinde
üretilen farmasötik ve endüstriyel ürünlerin oluşumunda da
kullanılmaktadır.
Kimyasal silah üretimindeki bu
gelişmeler karşısında, bunların üretilmesini
yasaklayıcı tedbirlerin ve yaptırımların
alınmasıyla ilgili olarak 1925 yılında Cenevre
Protokolüyle başlayan birçok anlaşma gerçekleştirilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti, kimyasal silahların geliştirilmesinin,
üretiminin, stoklanmasının ve kullanımının
yasaklanmasını öngören Kimyasal Silahlar Sözleşmesini,
29 Nisan 1997 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla onaylamıştır.
Diğer taraftan, 1970lerin sonlarından
itibaren, basın organları, kimyasal silahların çeşitli
bölgesel savaşlarda ve terörist faaliyetlerde zaman zaman kullanıldığı
iddialarında da bulunmuşlardır. Laosta, Kamboçyada,
Vietnamda, Afganistanda ve son olarak da İran-Irak Savaşı
ile Japonyada bu silahların kullanıldığı, yapılan
incelemeler sonunda meydana çıkmıştır. Uluslararası
bütün kısıtlamalar ve yasaklamalara rağmen, ülkelerin
pek çoğunun, özellikle ülkemizin komşuluk yaptığı
ülkelerin kimyasal silahları geliştirme çabaları
içerisinde olduğu, bilinen bir gerçek olarak, yıllardır
karşımızda durmaktadır. İçinde bulunduğumuz
jeopolitik arena göz önüne alındığında, bir tür güç
ve güven göstergesi olan bu silahların, askerî amaçlar dışında,
terörist grupların eline geçmesi ve kullanılması riskinin
gün geçtikçe artması nedeniyle, bu gazlara karşı sivil
toplumun korunması da büyük önem kazanmıştır.
Kimyasal ve biyolojik silahlar,
konvansiyonel silah üretmeyen ve bu zafiyetlerini dengelemek isteyen,
özellikle totaliter rejimle yönetilen ve terörizme destek veren
ülkeler tarafından tercih edilmekte ve bir şantaj unsuru
olarak da kullanılabilmektedir.
Silahsızlanma yönündeki bütün
çabalara ve yapılan anlaşmalara rağmen, özellikle biyolojik
ve kimyasal silahların maliyetlerinin ucuz olması ve gelişmiş
bir teknolojiye ihtiyaç göstermemesi, ülkemizin de içinde bulunduğu
bölgeyi ve Orta Doğuyu dünyanın en yoğun kimyasal ve
biyolojik silahlanma bölgesi hâline getirmiştir.
Bu silahların savunma amaçlarla
kullanımı, özellikle son yirmi yılda süratle artma
eğilimindedir. Burada, gazın kaynaklarının bulunması,
farklı alanlarda kimyasal ve biyolojik gazı atma sistemlerinin
geliştirilmesi, bu gazların üretilebilmeleri, bunların
atmaya yönelik plan ve prosedürlerine sahip olmaları, o ülkenin
kendisi için gerekli koruyucu önlemleri almaları ve ulusal
çıkarların, bu silahları kullanmaları yönünde
olması gibi faktörler, o ülkenin kimyasal ve biyolojik silah
ve kabiliyetini ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri, bugün
itibarıyla, Kimyasal Silahlar Sözleşmesini kabul eden 169
ülke vardır, ancak görünen odur ki, Amerika Birleşik Devletleri
Savunma Bakanlığından geçtiğimiz yıllarda
yapılan açıklamada, ABDnin Kimyasal Silah Sözleşmesi
gereğince imha etmesi gereken kimyasal silah stokunun yüzde
45ini ancak imha ettiği görülmektedir. Nisan 2003e kadar imha
edemediği ve 2007 yılına kadar süre isteyeceği
bildirilmiştir. Yani, ABDnin elinde kimyasal silah stokunun
yüzde 45i halen tehdit eden bir unsur olarak bulunmaktadır. Tehdit
eden bir unsur diyorum, çünkü, klasik silahların etki alanı
ve hedefi dardır, ancak, nükleer silahların, etki alanı
akıl almayacak derecede büyük ve hedefi çok geniştir. Ayrıca,
klasik silah hedefini vurur ve işi bitirir, ama, nükleer silahlar,
etkili, kalıcı ve salgın bir hastalığa neden
olur, bu yüzden de o tehlikeleri hâlen devam etmektedir.
Nükleer silahların iki
aşamadan oluştuğuna dikkatinizi çekmek istiyorum.
Ani patlama: Patlamada oluşan yüksek ışık, gözleri
kalıcı veya geçici kör eder. Ayrıca, radyasyon vücuttaki
hücre yapısını bozmaktadır. Biyolojik silahların
üretilmesi çok kolaydır. Bunun için, bunun teşhisi de çok zaman
almaktadır. Biyolojik saldırının enfeksiyon yetenekleri
çok fazladır.
Bir kimyasal silah genellikle
şu özelliklere sahiptir: Çok toksiktir, yani çok zehirleyicidir;
etkilerini hemen gösterirler, gıdalara bulaşma olasılığı
vardır. Bu nedenle de, kimyasal silaha maruz kalan birine yaklaşım,
öncelikle temizlik zorunluluğunu getirmektedir. Üretimleri
kolaydır, onun için de, az gelişmiş ülkelerde kimyasal
silah üretimi -gelişmiş ülkelere rağmen- çok daha fazladır.
Bugün, Güney Korede, Afganistanda, eğer İranda böyle bir
şeyden bahsediliyorsa, işte gözümüzün önünde. Hatta, hatırlarsınız,
Irak-İran Savaşında biyolojik silah kullanırsa
Irak, Türkiyeyi, Ankarayı etkisi altına alır diye, o
günlerde, devamlı bir korku çekiyorduk.
Şunu söylemek istiyorum: Kaldı
ki, bu, Irakın biyolojik silah kullanımında, biliyorsunuz,
Irakın devrik lideri Saddam Hüseyinin, 1988de yaklaşık
10 bin Kürt vatandaşının öldüğü Halepçe saldırısı
unutulmamalıdır, aklımızdadır bunlar.
Kaldı ki, Amerika, Irak Savaşında
kullanılan silahların birçoğu hudutlarından
Hatta, Hataya da getirilmiştir bu demir maddeleri. Bunlar
işlenirken birçok patlama olmuştur ve bu patlamaların
incelemesi yapıldığında da, bu atık maddelerin
içinde radyasyona rastlanmıştır. Hurdaları
İran ve Iraktan Türkiyeye getirdiğimizde, bu hurdaları
işlerken biyolojik silahın kalıntıları bulunmuştur
ve ispatlanmıştır.
Yasanın eksik gücünü de
eleştirmeden geçemeyeceğim. Değerli arkadaşlarım,
yasada tanımlanan bu kimyasalların ülke çapında denetiminde
hangi kurum sorumlu olacak? Burada görülüyor ki, Sanayi Bakanlığı
yapacak. Sanayi Bakanlığında acaba yetişmiş
eleman ne kadar var radyasyonu ve biyolojik silahları teşhis
edecek?
HASAN ANĞI (Konya) Kimyasal
silahlar
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) Kimyasal silahlar ama, o da var.
Kısa bir zaman önce İzmitte
biz araştırmaya gittik sakın, laf atarken biraz dikkat
edelim arkadaşlarım, ben hep söylüyorum- bakınız,
oraya gittiğimizde demir yığınları vardı
fabrikada ve Buralar radyasyon saçıyor. dediler. 5-6 tane
milletvekiliyiz. Araştırıyor arkadaş, elinde bir
alet. Tabii, benim radyoloji uzmanı olduğumu bilmiyor.
Bir arkadaşım daha var radyoloji uzmanı. Teknisyen,
eline almış bir alet, dolaştırıyor. Ben de izliyorum
altından ne çıkacak diye. Böyle dolaştırdı,
Burada radyasyon yok. dedi. Hangi aletle, bu elindeki aletle mi yaptın
bu işi dedim. Evet dedi. Sen necisin yavrum, dedim Ben, radyoloji
teknisyeniyim dedi. Ama, bu alet burayı ölçemez, dedim. Bu
alet, bunu ölçemez.
Şimdi, oradan şuraya gelmek
istiyorum: Tabii ki, bu anlaşmayı 169 tane ülke imzalamış.
Biz de, tabii imzalayacağız, bunda bir şeyimiz yok.
Ama, acaba tedbirini nasıl alacağız? Bunun da, buralarda,
şunları şunları da yapacağız diye söylense,
önlem alınsa. Dediğim gibi, daha Irak-İran Savaşında
Ankaradan kaçsak mı diye, ben Numune Hastanesinde iken vatandaşlardan
devamlı işitiyordum, Hocam, biyolojik silah Ankaraya kadar
gelirmiş. Evet, gelir
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) Nasıl gelir hocam!
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) Gelir. Peki, buna karşı ne önlem alacağız,
neler yapacağımızı da sıralasaydık, daha
iyi olurdu diye düşünüyorum.
Kimyasal silah, biliyorsunuz insanlığın
baş belası. En mühim baş belalarından birisi. Hiçbir
ülkeye kimyasal silah kullanmasını Tanrı nasip etmesin.
Çünkü, insanı yakar, insanı öldürmekle bitirmez, yakar,
süründürür. Onun için de, biyolojik silah dediğimizde, hepimizin
dikkati bu konu üzerine çekilmesinde yarar vardır diye düşünüyorum.
Ülkemizin etrafındaki komşularımız
belli, her gün bir şey çıkarmaya çalışıyorlar.
Bunun yanı sıra, biyolojik silah, hakikaten, ekonomik olarak
da çok rahat yapılabilen, üretilebilen bir ilaç, silah olduğu
için, her ülke bunu yapabilecek güçte.
Bence -dünya ülkeleri- dünyanın
böyle bir baş belası biyolojik silahını üretmesine
engel olmasında yarar olduğunu söylemeyecek kimse olmaz.
Böyle olmasa, o adama deli derler. Ama, hâlen, biyolojik silahı
yok edelim diye imza atan ülkelerin başında, teknolojik
her türlü imkânı geliştirmiş olan, gelişmiş olan
Amerika da, stoklarının daha yüzde 45ini imha etmiş vaziyette.
Yani, temennimiz odur ki, 2012
yılına kadar bütün dünyadaki -biyolojik silah depolanmaları
ve depo şeyleri- biyolojik silahın yok edilmesi kararlaştırılmış
olmasına rağmen, bunu, her ülke yavaştan almaktadır.
Ama, Bir gün, çark döner, değirmen döner, yine yerine döner. diye
bir şey var. İşte, Amerika, anarşiyi -biz burada terörü
çekerken, ki, hiçbir zaman gönlümüz istemez idi- 11 Eylülde gördü. O
zaman Amerikaya gittiğimizde de -terörden şikâyetçi olan-
Amerika çok şikâyetçi oluyordu. Biz, o zaman şunu dedik:
Evet, biz otuz senedir bu terörü çekiyoruz. İşte, siz ne zaman
farkına vardınız? Ancak, başınıza geldiğinde
farkına vardınız terörün bir dünya meselesi olduğunu;
terörün, benim terörüm, senin terörün olmadığını,
terörün dünya meselesi olduğunu o zaman öğreniverdiniz.
Evet, o zaman öğrendik. dediler. Ama, terör, sadece bir ülkenin
değil, terör, 7 milyar, 7,5 milyar
Biyolojik silah da olsa, terör
nerede olsa, insanı, 7,5 milyar insanı ilgilendiren bir
şeydir.
Temelde, her şey, insanı
yaşatmak, insanı korumak ise bu konuda, biyolojik silahların
önlenmesinde atılan adım olumludur. Türkiye için lazım
idi. Onu, olumlu karşılıyoruz.
Tüm ülkelerin, insanlık için,
bu biyolojik silahtan arınmaları temennisiyle hepinize
sevgi ve saygılar sunuyorum.
Hoşça kalınız.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kurtulmuşoğlu.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, bir önceki oturumda, sıhhi nedenlerle
takmış olduğu bir gözlük nedeniyle bir milletvekili
arkadaşımızla arasında geçen bir mükâlemeden dolayı
Sayın Fikret Badazlının göndermiş olduğu bir
tezkere vardır, onu okuyup bilgilerinize sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bir önceki oturumdaki konuşmacının,
gözlerimin ışıktan etkilenmesi nedeniyle takmak durumunda
kaldığım güneş gözlüğüne karşı
atıfta bulunması, geçici olarak, ışıktan etkilenince
zorunluluktan ileri geldiğinin yüce Meclise duyurulmasını
arz ediyorum.
Saygılarımla.
Fikret
Badazlı
Antalya
Bilgilerinize arz ederim.
Şahsı adına Hasan Anğı,
Konya Milletvekili.
Sayın Anğı, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HASAN ANĞI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmesine
başladığımız 1229 sıra sayılı
Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretimi, Stoklanması
ve Kullanımının Yasaklanması Hakkında Kanun
Tasarısının tümü üzerinde görüşlerimi açıklamak
için söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Eski çağlardan beri, çeşitli
boyutlarda, savaşlarda kullanılan kimyasalların ilk
olarak kitle imha silahı olarak kullanılması Birinci
Dünya Savaşında ortaya çıkmıştır. Birinci
Dünya Savaşında kullanılan kimyasallarla meydana gelen
büyük orandaki insan kayıpları, uluslararası alanda
insan sağlığına olumsuz, kalıcı etki yapan
zehirli kimyasalların kullanımının yasaklanması
çabalarının başlamasına neden olmuş, ancak,
alınan bazı kararlara rağmen bir sonuca varılamamıştır.
Birinci Dünya Savaşında
kimyasalların insanlar üzerinde ortaya çıkan etkisi, toplumları
etkilemiş, bu alanda yapılan çalışmalar ve elde
edilen sonuçlarla, İkinci Dünya Savaşında zehirli kimyasalların
kullanımı, Birinci Dünya Savaşına göre daha fazla
olmuştur. İkinci Dünya Savaşında zehirli kimyasalların
kitle imha silahı olarak kullanılması uluslararası
çabaları artırmış ve bu kimyasalların kullanımının
yasaklanması çalışmaları tekrar hız kazanmıştır.
Bu bağlamda yapılan çalışmalar,
1993 yılında sonuç vermiş ve dünya barışına
katkıda bulunmak felsefesiyle, Hollanda-Laheyde Kimyasal Silahların
Yasaklanması Örgütü kurulmuş olup, bu örgüt tarafından
Kimyasal Silahlar Sözleşmesi 1993 yılında uluslararası
imzaya açılmıştır. Kitle imha silahlarının
üç kolundan biri olan kimyasal silahların yasaklanması konusundaki
bu Sözleşme, şu an itibarıyla 181 ülke tarafından
imzalanmış olup, halen imzalamayan 14 ülkenin de bu alanda
ilerleme içerisinde olmalarıyla uluslararası bir statü
kazanmıştır. Türkiye, milletlerarası bu Sözleşmeye
1993 yılında taraf olmuş ve Sözleşme, 3 Mayıs
1997 tarih ve 22978 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak
yürürlüğe girmiştir. Bu Sözleşmenin Resmî Gazetede yayımlanması
ile Dışişleri Bakanlığı ulusal makam olarak
tayin edilmiş olup, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
da, Sözleşmenin uygulanmasında, yetki ve görev alanlarını
ilgilendiren kısımlarda, ulusal makamla koordinasyon,
danışma ve iş birliği içinde çalışmaya
başlamış ve bu çalışmalara devam etmektedir.
Bu Sözleşmeye taraf olan devletlerin
amaçları:
1) Kitle imha silahlarının
yasaklanması ve ortadan kaldırılması, genel ve
kapsamlı bir silahsızlanma sağlamak.
2) Birleşmiş Milletler Yasasının
amaç ve ilkelerinin gerçekleşmesine katkıda bulunmak.
3) 17 Haziran 1925 tarihinde Cenevrede
imzalanan Cenevre Protokolünün ilke ve hedeflerine aykırı
her türlü fiili kınamak.
4) 1925 tarihli Cenevre Protokolünün
ve 10 Nisan 1972 tarihli Londra, Moskova ve Washingtonda imzalanan,
bakteriyolojik ve zehirli silahlarla ilgili Sözleşmenin ilke
ve hedeflerini ve yükümlülüklerini tekrar teyit etmek.
5) 10 Nisan 1972 tarihli Sözleşmenin
9uncu maddesinin içerdiği hedefi yeniden benimsemek.
6) Bu Sözleşme ve 1925 tarihli
Cenevre Protokolüyle üstlenilen yükümlülüklerin tamamlanması
suretiyle, bütün insanlığın esenliği uğruna
kimyasal silahların kullanılması ihtimalini tamamen
ortadan kaldırmak.
7) Herbisitlerin bir savaş
yöntemi olarak kullanımının yasaklanması gereğini
benimsemek.
8) Kimya alanında elde edilen
başarıların, insanlığın yararına
kullanılmasının gerekliliğini kabul etmek.
9) Taraf devletlerin ekonomik ve
teknolojik gelişmesini güçlendirmek için, bu Sözleşme ile
yasaklanmayan amaçlarla kimyasal maddelerin serbest ticaretini,
kimyasal faaliyetler alanında uluslararası işbirliğini
ve bilimsel ve teknik bilgi alışverişini geliştirmek.
10) Kimyasal silahların geliştirilmesinin,
üretilmesinin, elde edilmesinin, stoklanmasının, elde tutulmasının,
devredilmesinin ve kullanımının tam ve etkili bir biçimde
yasaklanmasının ve bu silahların imhasının,
bu ortak hedeflere ulaşmasına doğru atılması
gereken bir adım olduğuna inanır.
Bu Sözleşmeye taraf olan 181
devlet, sıkı ve etkili bir uluslararası gözetim altında
kitle imha silahlarının her çeşidinin yasaklanması
ve ortadan kaldırılması da dahil olmak üzere, genel ve
kapsamlı bir silahsızlanma yolunda etkili bir ilerleme
sağlamak amacıyla kimyasal silah geliştirmemeyi,
üretmemeyi, bir başka şekilde elde etmemeyi, stoklamamayı
ve elde tutmamayı veya doğrudan doğruya veya dolaylı
yoldan bir başkasına kimyasal silah devretmemeyi, kimyasal
silah kullanmamayı, kimyasal silah kullanım amacıyla
herhangi bir askerî hazırlık içinde yer almamayı, hiç
kimseye, bu Sözleşme çerçevesinde bir taraf devlete yasaklanmış
bulunan herhangi bir faaliyetle iştigal etmekte yardımcı
olmamayı, bu yönde cesaret vermemeyi veya teşvik etmemeyi
taahhüt eder. Bu Sözleşme kapsamında, üye ülkeler, kendilerinde
mevcut olan kimyasal silah fabrikalarını ve silahlarını
imha etmek zorundadır. İmha programları, Kimyasal Silahların
Yasaklanması Örgütü tarafından takip edilmektedir. Bu konuyla
ilgili raporlar, her yıl, kongrede okunarak bütün ülkelere bildirilmektedir.
Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü, kırk ülkeden
oluşan İcra Konseyi bulunmakta, ülkemiz de dâhil olmak üzere,
ülkeler bu Konseyde iki yıllığına yer almaktadır.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı,
bu Sözleşme kapsamında yer alan kimyasal maddelerin üretim,
stok ve kullanım miktarlarını takip ederek, bu kimyasalların
bildirimini, yılda iki kez, ülkemizde ulusal makam olan Dışişleri
Bakanlığı aracılığı ile Kimyasal Silahların
Yasaklanması Örgütüne yapmaktadır. Konuyla ilgili elemanlar,
yurt içinde ve yurt dışında değişik eğitimlere
tabi tutulmuşlardır. Yapılan bildirimlerin doğruluğunu
araştırmak üzere, Kimyasal Silahların Yasaklanması
Örgütü tarafından bildirim yapılan kuruluşlara denetimler
yapılmaktadır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı,
bu denetimlerde hazır bulunmakta ve denetimin gereklerini
yerine getirmektedir. Kimyasal Silahların Yasaklaması
Örgütü, ülkemizde, bugüne kadar on üç denetim gerçekleştirmiş
olup, bu denetimlerde herhangi bir sorunla karşılaşılmamıştır.
Ayrıca, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütünün
yıllık konferanslarına Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca
katılım sağlanmakta olup, alınan kararlar yakından
takip edilmektedir.
Kimyasal Silahlar Sözleşmesinin
7nci maddesi gereğince, taraf devletlerin, kendi anayasal düzenlerine
uygun olarak, Sözleşme tahtındaki yükümlülüklerinin yerine
getirilmesi için gerekli önlemleri almalarını öngörmekte,
bu bağlamda Sözleşme çerçevesinde yasaklanmış faaliyetlerle
ilgili olarak ceza yasalarını yürürlüğe koymak ve uygulamak
da dâhil olmak üzere, kendi topraklarında veya uluslararası
hukuka göre kendi yetkisi altında kabul edilen herhangi bir
yerde, özel veya tüzel kişilerin Sözleşme tahtında bir
taraf devleti yasak olan herhangi bir etkinliğe girmesini yasaklamaları
yükümlülüğünü getirmektedir. Bu yükümlülük çerçevesinde,
en kısa sürede, taraf devletler, ulusal koruma programını
düzenleyerek resmî gazetesinde yayımlaması gerekmektedir.
Bu bağlamda, ülkemizin
bağlı bulunduğu Batı Grubunda, her ülkenin çıkarıp
uygulamaya koyduğu, sadece ülkemizin yayımlamadığı
Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretimi, Stoklanması
ve Kullanımının Yasaklanması Hakkında Tasarı
şu anda Meclisimizin önünde ve görüşmekteyiz. Bu çalışmalarımızda,
yasalaşma sürecini tamamlayıp, tüm uluslararası örgütlerce
kabul edilmiş noktadaki düzeye gelmek istiyoruz.
Bu çalışmalarımızın
hem milletimize hem de insanlığa hayırlar getirmesini
diliyor, heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Anğı.
Şahsı adına ikinci konuşmacı,
Düzce Milletvekili Fahri Çakır.
Sayın Çakır, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
FAHRİ ÇAKIR (Düzce) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
1229 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bilindiği
gibi, kimyasal silahlar da bir kitle imha silahı konumundadır,
biyolojik silahlar, tıpkı nükleer silahlar gibi.
Kimyasal silahlar, değerli
arkadaşlar, günümüzde kolayca elde edilen, daha ucuz olduğu
için fevkalade çabuk ele geçen, ucuz maliyeti olan bir silah türüdür.
Ancak, günümüzde ilaç ve boya sanayisinin gelişmiş olması,
daha kolay, ucuz üretme imkânının bulunması, bu silahları,
hiç şüphesiz, yasal düzenlemeye de muhtaç hâle getirmiştir.
Bu kanunun da amacı, kimyasal
silah üretimindeki kaygıları gidermeye yönelik bir çalışmadır.
Çünkü, kimyasal silah elde etmek, biyolojik ve diğer kitle imha
silahlarına göre daha ucuz ve daha kolaydır.
O nedenledir ki, kimyasal silahlar,
Birleşmiş Milletlerin 1969 yılında yayınlamış
olduğu raporda, toksik etkileri nedeniyle her türlü katı,
sıvı, gaz halinde kimyasal maddeler şeklinde tanımlanmıştır.
1993 yılında imzalanan
Kimyasal Silahlar Konvansiyonu ise, kimyasal silah olarak tipleri
ve miktarları uygun olan ve bunları elde etmek için kullanılan
kimyasallar, bu kimyasalları kullanmak için gerekli cihaz ve
mühimmatlar ve bunların kullanımına yönelik özel olarak
tasarlanmış her türlü teçhizatı kimyasal silah olarak
tanımlamıştır.
Değerli arkadaşlar, kimyasal
silahlara ilişkin müzakerelere Cenevrede başlanıp
Pariste imzalanan Sözleşmeye Türkiye de taraf olmuş, kimyasal
silah üretiminde kullanılan kimyasalların silah üretimi
dışında bu toksik ürünler Sözleşme hükümlerinde
yasaklanmayan, yani, serbest olan ticari ürünler noktasında da
kullanılabileceği göz önünde bulundurularak, kimyasalların
listesi cetvellerde de öngörüldüğü şekliyle ayrıştırılmıştır.
Değerli arkadaşlar, bilindiği
gibi, kimyasal silahların elde edilmesi kolay ve ucuz olduğundan,
ölümcül etkisi ve ölümcül etkisinin ötesinde kalıcı tahribatlar
da bıraktığı için tercih edilen bir harp silahı
konumundadır. Korunma yolları elbette ki vardır, ancak,
diğer basınçlı ve konvansiyonel ve parça etkili silahlardan
farkı, gaz olması sebebiyle atmosferde hava yoluyla ve
sıvı olması sebebiyle direkt vücuda etki etmesi nedeniyle
daha fazla zayiata yol açabilmekte, anında ölüme sebep olmasa
bile bir süre sonra ölümle sonuçlanabilmektedir ya da kalıcı
izler bırakarak, doğada yangın meydana getirip bitki
örtüsüne, doğanın tüm varlıklarına uzunca süre
zarar verebilmektedir.
Bu tür silahları üretmek, gayet
masumane ihtiyaca binaen kurulmuş olan ilaç sanayisi, boya
sanayisi, endüstride, gübre ve petrokimya tesisleri gibi kuruluşlar,
potansiyel kimyasal silah üretimine uygun yerlerde olabilir. Dolayısıyla,
her türlü ham maddesinin temini de kolaydır. Pekâlâ, kötü niyetli
kişiler tarafından bu masumane tesisler silah yeri, silah
imalathanesi olarak da kullanılabilir. O nedenle, terörist
grupların da özellikle eline kolayca geçebilmesi pekâlâ düşünülebilir.
O nedenle, değerli arkadaşlar, kimyasal silahlar, kitle
imha silahları kategorisinde en fazla müracaat edilen tür
olarak bilinmektedir. Kimyasal silahlar, 22 Nisan 1915te, 125 bin
ton miktarınca 300 bin insan üzerinde kullanılmış
ve etkisi 91 bin insanın ölümüne sebep olmuştur.
Değerli arkadaşlar, Birinci
Dünya Savaşında kullanılan bu kimyasal silah, Almanlar
tarafından Belçikada Fransız ve İngiliz askerlerine
karşı da kullanıldığını hepimiz bilmekteyiz.
Japon-Çin Savaşında Japonlar Çinlilere karşı kullanmış,
Cezayir ve Etiyopyada da ayrıca kimyasal silah kullanıldığını
bilmekteyiz. Daha sonra, Amerikanın 1950li yıllarda geliştirdiği
kimyasal silahların, 1960lı yıllarda Vietnamda kullanıldığını
da, maalesef, biliyoruz. Rusyanın Afganistan işgalinde
Rusya Afganistana karşı kullanmış, daha evvel de
sözcülerin ifade ettiği gibi, İran-Irak Savaşında
kimyasal silah, maalesef, kullanılmıştır.
Değerli arkadaşlar, hiçbirimizin
unutamadığı gibi, komşumuz Irakta, devrik lider
Saddam Hüseyinin iktidarında da Halepçede 5 ila 6 bin insanın
ölümüne sebep olan kimyasal silah kullanıldığını
da, maalesef, hafızalarımızdan çıkartamıyoruz.
Değerli arkadaşlar, ilk
terörist saldırıda kimyasal silah, bilindiği gibi, Japonyada
1994te kullanılmış, burada 6 ölü, 600 civarında yaralanmaya
sebep olmuş. Yine, 1995te, Japonyada Tokyo metrosunda kullanılan
kimyasal silah, 16 ölü ve çok sayıda insanın yaralanmasına
neden olmuştur.
Değerli arkadaşlar, daha
yakın tarihte, hatırlanacağı gibi, 2002de Rusyada
tiyatro baskınında da 121 insanın ölümüne sebep olan
silah, yine kimyasal silahtır.
Değerli arkadaşlar, kimyasal
silahların insanlar üzerindeki olumsuzluğu, diğer silahlarda
olduğu gibi tartışılmaz boyutta ve tam anlamıyla
bir kitle imha silahı konumundadır. Ancak, kimyasal silah
olarak kullanılan toksik maddeler, düşünüldüğü gibi,
çok küçük miktarda kullanılarak büyük etkiler yapan bir silah
türü değildir. Etki alanı, etkinin dozu tamamen miktarıyla
doğru orantılıdır.
Savaşlarda çokça miktarda
kullanılmaları tonlarca kimyasalın taşınmasını
beraberinde getirmekte, o nedenle çok tonajlı, çok sayıda,
çok fazla miktarda kimyasalın bir yerden bir yere taşınması,
nakledilmesi, özellikle bunun kullanılabilmesi için uçaklarla
bunun püskürtülmesi veya başlıklı füzelerle, roketlerle
bir şekilde kullanılması âdeta mecburidir.
Değerli arkadaşlar, kimyasal
silahların öldürücü olmayanı esas itibarıyla yoktur,
sadece miktarıyla alakalı, hangi kimyasal olur ise olsun,
çok fazla kullanıldığı noktada mutlaka ölümcül olmaktadır.
Bütün bu sebepledir ki, bu kimyasal silahların üretilmesi, kimyasal
toksinlerin bir şekilde stoklanması, depolanması,
bir yerden bir yere taşınabilmesi kanuni düzenlemeye de
muhtaçtır.
Bu kimyasal silahların üretilmesi,
stoklanması; 1992 yılında Birleşmiş Milletlerde
kabul edilen Sözleşmeye, daha evvelki sözcülerin de ifade ettiği
gibi, 121 ülke dâhil olmuştur. Bu ülkelerin silahları üretmeleri,
stoklamaları ve satın almaları yasaklanmış,
anlaşmaya göre, varsa tesisleri, on yıl içerisinde bu tesisleri
imha edecekler, bir başka tesise nakledecekler, kesinlikle
tasfiye edecekler. Ancak, tabii ki, günümüzde devletlerin bunu ne
kadar yaptığı elbette ki, düşünceye matuftur.
Değerli arkadaşlar, kimyasal
silahların kanuni düzenlemeye muhtaç olduğu, bu düzenleme
nedeniyle bu kanun tasarısının yüce Meclise getirildiği,
hiç şüphesiz, bilinmektedir.
Değerli arkadaşlar, kimyasal
silahların en fazla dikkate alındığı komünist
blokun çökmesiyle birlikte ABDnin tekrar kendi kimyasal silah politikasını
yeniden gözden geçirip, yeniden hareketlenmesiyle ülkeler arasında
da yeniden bir harekete neden olmuştur.
Türkiye, Sözleşmeyi ilk imzalayan
devletlerden birisidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anlaşmayı
2 Mayıs 97de onaylamış, bu kanun tasarısıyla
da, uluslararası sözleşme ve anlaşmaların getirdiği
yükümlülüklerden dolayı, yüce Meclisin gündemine bugün taşınmıştır.
Değerli arkadaşlar, bundan
sonra kimyasal silahların, inşallah, kullanılmadığı
bir dünyada, bir gezegende ve kullanılmadığı ülkelerde,
inşallah, birlikte yaşamak ümidiyle, yüce heyeti, tekraren,
saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Çakır.
Sayın milletvekilleri, tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
KİMYASAL SİLAHLARIN GELİŞTİRİLMESİ,
ÜRETİMİ, STOKLANMASI VE
KULLANIMININ YASAKLANMASI HAKKINDA KANUN TASARISI
Amaç ve kapsam
MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı,
kimyasal silahların geliştirilmesi, üretimi, stoklanması
ve kullanımının yasaklanmasına ilişkin esas
ve usullerin düzenlenmesidir.
(2) Bu Kanun, izin verilen haller
dışında, söz konusu fiilleri işleyenlere verilecek
cezaları ve ilgili mercii tarafından alınacak önlemleri
kapsar.
BAŞKAN Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Vedat Yücesan
Sayın Yücesan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretimi, Stoklanması
ve Kullanımının Yasaklanması Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış
bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
maddeyle ilgili konuşmama başlamadan önce, hepinizi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına saygıyla
selamlıyorum.
Kimyasal silahların geliştirilmesinin,
üretiminin, stoklanmasının ve kullanımının
yasaklanması ve bunların imhası ile ilgili Sözleşmeyi,
Türkiye, diğer ülkelerle aynı tarihte, 1993 yılında
imzalamıştır. 1997 yılında Sözleşmenin
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaşmasıyla da ülkemiz
bu Sözleşmeye taraf olmuştur. Bir başka deyişle,
kimyasal silah sözleşmelerine taraf olan 169 ülke arasında
Türkiye de bulunmaktadır.
Kimyasal Silah Sözleşmesinin
7nci maddesi, taraf devletlerin kendi anayasal düzenlerine uygun
olarak, Sözleşmenin kendilerine yüklediği yasal yükümlülükleri
yerine getirmeleri yönünde gerekli önlemleri almalarını
öngörmektedir. Ülkeler, Kimyasal Silah Sözleşmesi çerçevesinde
yasaklanmış faaliyetlerle ilgili olarak ceza yasalarını
yürürlüğe koyma ve uygulamak da dahil olmak üzere, kendi topraklarında
veya uluslararası hukuka göre, kendi yetkisi altında kabul
edilen herhangi bir yerde özel veya tüzel kişilerin, Sözleşmede
öngörülen bir taraf devlete yasak olan herhangi bir etkinliğe
girmesini yasaklamalarını şart koşmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görüştüğümüz
bu kanun tasarısıyla, Anayasamızın 90ıncı
maddesi uyarınca, kanun hükmündeki Kimyasal Silah Sözleşmesi
çerçevesinde üstlendiğimiz yükümlülüklerimizin yerine getirilebilmesini
teminen düzenleme yapılması amaçlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kitle imha silahları arasında yer alan
kimyasal silahlar, katı, sıvı veya gaz halindeki kimyasal
maddeler olarak kullanılarak yapılmaktadır. Kimyasal
özellikleri dolayısıyla, öldürücü, yaralayıcı
veya tahriş edici tesir gösteren veya geçici olarak felç, körlük,
sağırlık yapan, göz yaşartan veya şuur kaybına
sebep olan sis, iz ve yangın meydana getiren silahlardır.
Birleşmiş Milletler, 1969
yılında, kimyasal savaş maddelerini insan, hayvan veya
bitkilerin biyolojik bütünlüğüne zarar vererek toksik olan
gaz, sıvı veya katı maddelerdir şeklinde tanımlamıştır.
Kimyasal silah olarak, ilk kez olarak, Birinci Dünya Savaşı
sırasında kullanılmıştır. Birinci Dünya
Savaşında, Almanlar, kimyasal silahı önce Rus ve Polonyalılara,
sonra da İngiliz ve Fransızlara karşı kullanarak
başarılar kazanmışlardır. Bu ilk kullanımdan
sonra, itilaf devletlerince de kullanılmış olan kimyasal
silahlar, Birinci Dünya Savaşında da tespit edilebilen rakamlarla
1 milyon 300 bin kişiye tesir etmiş ve bunlardan 91 bini hayatını
kaybetmiştir.
İkinci Dünya Savaşı
sırasında ise, yine Almanlar tarafından, bugünkü kimyasal
silahların çekirdeğini teşkil eden sinir gazları
geliştirmişlerdir. Günümüzde otuzdan fazla ülke, kimyasal
silahları daha etkin kılabilmek ve uzun mesafelerde yollamak
için balistik füze sistemleri geliştirmektedirler. Bugün otuzu
aşkın ülke biyolojik ve kimyasal silahlara sahip veya bunları
elde etme çabası içerisinde olduğu bilinmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
bu tehlikeli gidişatı önceden gören bazı ülkeler, silahsızlanmayı
sağlamak ve gelecek nesillerimizi kimyasal ve biyolojik silahların
öldürücü etkilerinden korumak amacıyla silahsızlanma
toplantıları gerçekleştirmişlerdir. Uluslararası
toplumun tek çok taraflı silahsızlanma toplantısı,
ilk defa 1979 tarihinde gerçekleştirilmiştir. 1979 yılında
Birleşmiş Milletler bünyesinde gerçekleştirilen silahsızlanma
konferansı süresi, 1992 yılında Kimyasal Silahlar Sözleşmesinin
metni üzerinde mutabakata varılması sağlanmıştır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Kimyasal Silah Sözleşmesi
metnini 30 Kasım 1992de kabul etmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
gerekli sayıda imzacı ülkenin onay işlemlerini tamamlamasının
ardından 1997 yılında yürürlüğe giren Sözleşmenin
uygulanmasının takibi için, Laheyde Kimyasal Silahların
Yasaklanması Örgütü kurulmuştur. Sözleşme, dünyadaki
tüm kimyasal silah stoklarının 2012ye kadar yok edilmesini
hedefleyen çok taraflı bir platformda görüşülüp kabul edilmiş
ilk uluslararası belge olma özelliğini taşımaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
bu çabalara rağmen dünyada fabrikalar, deneme alanları,
araştırma merkezleri olarak bilinen 40 kimyasal silah merkezi
bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinde 6 üretim,
montaj, depolama ve yok etme fabrikası, 2 deneme alanı, 2
araştırma merkezi bulunmaktadır. Rusyada ise 3 fabrika,
1 deneme alanı, 6 araştırma merkezi vardır değerli
arkadaşlarım. Kazakistanda ise 1 fabrika, 2 deneme alanı;
Libyada 1 fabrika bilinen örneklerdir. Keza, İngiltere 1 fabrika,
1 deneme alanı, 1 araştırma merkezine sahiptir. Almanyada
ise 2 fabrika, 1 deneme alanı; İsrailde ise 4 araştırma
merkezi bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
bunlar, tabii ki, bilinen tesislerdir. Bir de bizim dışımızda,
haberdar olmadığımız onlarca fabrika, tesis ve
araştırma merkezleri bulunmaktadır.
Kimyasal silahlar uçucu, sıvı
gazlar şeklindedir. Aynı zamanda, bunlar, ucuz, kolay bir
şekilde temin edilmektedir. Ayrıca, kimyasal silahların
edinilebilmesi, üretilebilmesi ve taşınması da rahattır.
Bu sıvılar son derece zehirli olup, kimyasal silahlardan
olan hardal gazı, gözleri, akciğerleri ve deriyi tahrip etmektedir.
Bu maddelerle temas içerisinde olanlar için ölüm birkaç saat içinde
kaçınılmaz olmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
üzücü olan, bu kimyasal silahların artık yeni teknolojilerle
beraber ülkelerin birbirleriyle olan mücadelelerinde öldürücü
ve gelecek nesilleri de etkileyen, iz bırakan etkileri düşünülmeden
ve uluslararası toplumun tepkilerine aldırmadan rahatlıkla
kullanabilmektedirler. Bunun önlenebilmesi için ülkeler gerekli
duyarlılıklarını göstermeli, kimyasal silahların
ve bunların kullanımının yaygınlaşmaması
hususunda üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir
değerli arkadaşlarım. Kanun teklifiyle, Türkiyenin
bu anlayış ve kararlılıkta olduğu görülmektedir.
Temennim, tüm ülkelerin bu anlayış ve bilinç içerisinde hareket
etmeleridir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Yücesan.
Madde üzerinde, şahsı
adına Bolu Milletvekili Mehmet Güner.
Sayın Güner, buyurun efendim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNER (Bolu) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; sözlerime başlarken
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu akşam burada, Kimyasal Silahların
Geliştirilmesi, Üretimi, Stoklanması ve Kullanımının
Yasaklanması Hakkında Kanun Tasarısını görüşüyoruz.
Benden önce söz alan arkadaşlarımızın
hepsi, kimyasal silahların tarihçesinden bahsettiler ve
İkinci Dünya Savaşı sırasında başlayan
ve kitle ölümlerine sebep olan bu kimyasal savaşların nasıl
bir insanlık vahşetine sebep olduklarını gözler
önüne serdiler ve İkinci Dünya Savaşı sırasında
ilk defa Almanların, Belçikada, Fransız ve İngiliz ordularına
karşı kullanmış olduğu bu kimyasal silahlar,
gün geçtikçe gelişti ve insanlık bu katliamlardan sonra
ders almak yerine, kimyasal silahları sürekli olarak geliştirme
yoluna gittiler. Fakat, daha sonra, bu vahşeti gördükten sonra
da 1993 yılında ilk defa Kimyasal Silahları Sınırlandırma
Sözleşmesini Laheyde başlatarak, 181 ülkenin de bu Sözleşmeye
imza atması sağlandı.
Türkiye de 1997 yılında
bu Sözleşmeye imza attı, fakat, dokuz yıllık bir gecikmeyle,
bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu Sözleşme imzalanmış
olacak. Tabii ki, bu Sözleşme imzalandıktan sonra birçok arkadaşımızın
da belirttiği gibi, bu Sözleşme kesin çözüm olmayacak.
Kimyasal silahlar dünyada hiçbir
zaman bir savunma silahı veyahut da saldırı silahı
olarak kullanılmamıştır. Hep caydırıcı
etkileri göz önünde bulundurularak, genellikle savunmasız
insanlar üzerinde ve kimsesiz insanlar üzerinde bu silahlar kullanılmıştır
ve de gerçekten katliamlar yaşanmıştır.
İnşallah, bu kanun gerçekleştikten,
çıktıktan sonra da, biz, kendi iç bünyemizde de bu çalışmaları
ve kontrol mekanizmasını geliştirerek, bu kanun, inşallah,
hayırlı olacaktır diyorum. Ben sözlerimi fazla uzatmak
istemiyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Güner.
Sayın milletvekilleri, maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, 2nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Sayın Seyhanın konuşması var. Sayın
Seyhana söz vereceğim, ama, konuşma süresinin tamamlanmasına
kadar da süreyi uzatacağım.
2nci maddeyi okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 2- (1) Bu Kanunda geçen;
a) Sözleşme: Türkiye tarafından
13/1/1993 tarihinde Paris'te imzalanan ve 04/04/1997 tarihli ve 4238
sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan "Kimyasal
Silahların Geliştirilmesinin, Üretiminin, Stoklanmasının
ve Kullanımının Yasaklanması ve Bunların
İmhası ile İlgili Sözleşme"yi,
b) Kimyasal silah: Bu Kanunla yasaklanmayan
amaçlarla kullanıldıkları ve cins ve miktarlarının
bu amaçlarla tutarlı olduğu durumlar hariç olmak üzere,
toksik kimyasal maddeler ve bunların prekürsörlerini; toksik
kimyasal maddelerin, savaş gereçleri ve aygıtlarının
kullanımı sonucunda ortaya çıkacak olan zehirleyici
nitelikleri yoluyla ölüme veya başka bir hasara yol açmak üzere
özel olarak tasarımı yapılmış olan herhangi
bir cihazı, aparatı veya düzeneği; bu savaş gereçleri
ve aygıtlarının kullanımıyla doğrudan
doğruya ilişkili bir biçimde kullanılmak üzere özel
olarak tasarımı yapılmış olan herhangi bir cihazı,
aparatı veya düzeneği,
c) Toksik kimyasal madde: Kökenine
veya üretim biçimine ve tesislerde, savaş gereçlerinde veya
bir başka yerde üretilmelerine bağlı kalmaksızın,
yaşam süreçleri üzerindeki kimyasal etkisi yoluyla, insanlarda
veya hayvanlarda ölüme, geçici veya daimi sakatlığa neden
olabilecek ve bu Kanunun eki cetvellerde yer alan kimyasal maddeleri,
ç) Prekürsör: Hangi yöntemle olursa
olsun, bir zehirli kimyasal maddenin üretimi sırasında
herhangi bir aşamada rol oynayan bir kimyasal reaktanı,
d) Farklı kimyasal maddeler
(Diğer organik kimyasallar): Tüm karbon bileşimlerinden
oluşan kimyasal bileşimler sınıfına ait olan
karbonun oksitleri, sülfürleri, metal karbonatları ve metal-karbon
bileşimleri hariç, bu Kanuna ekli cetvellere alınmamış,
sentez yoluyla elde edilen farklı organik kimyasallar ve fosfor,
kükürt ve fluorin elementlerini içeren organik maddeleri,
e) Toplumsal olayları denetim
altında tutmakta kullanılan gereçler: Bu Kanuna ekli cetvellerde
gösterilmeyen, insanlarda, kimyasal maddeye maruz kaldıktan
kısa bir süre sonra ortadan kaybolan, duyusal tahriş veya
güçsüz kılıcı fiziksel etkileri süratle meydana getirebilen
herhangi bir kimyasal maddeyi,
f) Yasaklanmamış amaçlar:
Sınai, tarımsal, bilimsel araştırmayla ilgili,
tıbbi, farmasötik veya diğer barışçı amaçlara
yönelik etkinlikleri; toksik kimyasal maddelere karşı korunmayla
ve kimyasal silahlara karşı korunmayla doğrudan
doğruya ilişkili olan amaçları; kimyasal silahların
kullanımıyla ilişkili olmayan ve kimyasal maddelerin
zehirli özelliklerinin bir savaş yöntemi olarak kullanımına
bağlı olmayan askeri amaçları; iç karışıklıkların
bastırılması da dahil olmak üzere asayişin
sağlanmasıyla ilgili amaçları,
ifade eder.
BAŞKAN Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, zamanın tamamlanmasına
çok az bir süre kalmıştır. Ben, bu maddeyi çok kısa
bir madde olarak, metin olarak okutacaktım, ama çok az bir süre
kaldı. Dolayısıyla, maddeyi okutmuş oldum. Görüşmelerine
yarın devam ederiz.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 14 Aralık 2006 Perşembe günü, alınan
karar gereğince saat 14.00de toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum ve bizi izleyen saygıdeğer izleyicilerimize
ve sizlere hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 22.58