DÖNEM: 22 CİLT: 141 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
35inci
Birleşim
17 Aralık 2006 Pazar
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
l.-
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler
ve İdareler Kesinhesap Kanunu
Tasarıları (1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S.Sayısı:
1269, 1270, 1271)
A) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI
1.-
Kültür ve Turizm Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.-
Kültür ve Turizm Bakanlığı 2005 Malî Yılı Kesinhesabı
B) DEVLET
OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.-
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
C) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.-
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
D) GÜMRÜK
MÜSTEŞARLIĞI
1.-
Gümrük Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.-
Gümrük Müsteşarlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
E) DIŞ
TİCARET MÜSTEŞARLIĞI
1.-
Dış Ticaret Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.-
Dış Ticaret Müsteşarlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
F) İHRACATI
GELİŞTİRME ETÜD MERKEZİ
1.-
İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
G) DEVLET
PLANLAMA TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
1.-
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.-
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı
2005 Mali Yılı Kesinhesabı
H) SERMAYE
PİYASASI KURULU
1.-
Sermaye Piyasası Kurulu 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
İ) BANKACILIK
DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU
1.-
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
J) GAP BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.-
GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
K) TÜTÜN, TÜTÜN
MAMÛLLERİ VE ALKOLLÜ İÇKİLER PİYASASI DÜZENLEME
KURUMU
1.-
Tütün, Tütün Mamûlleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme
Kurumu 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
IV. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlunun, Kültür ve Turizm
Bakanı Atilla Koçun, konuşmasında, Genel Başkanlarına
sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Adana Milletvekili Mehmet Ziya Yergökün, Devlet Bakanı Kürşad
Tüzmenin, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
I. GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 11.00de açılarak altı oturum yaptı.
(10/337,
343, 356, 357) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeli Daireler ve İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/1252; 1/1236,
3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı: 1269, 1270, 1271) görüşmelerine
devam olunarak;
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı,
Radyo
ve Televizyon Üst Kurulu,
Cumhurbaşkanlığı,
Sayıştay
Başkanlığı,
Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı,
Başbakanlık,
Diyanet
İşleri Başkanlığı,
2007
yılı bütçeleri ve 2005 mali yılı kesinhesapları
ile;
Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı,
Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği,
Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı,
2007
yılı bütçeleri;
Kabul
edildi.
Samsun
Milletvekili Haluk Koç, İstanbul Milletvekili Egemen Bağışın,
konuşmasında, Partisine,
İstanbul
Milletvekili Egemen Bağış, Samsun Milletvekili Haluk
Koçun konuşmasında, şahsına,
Sataştığı
iddiasıyla;
İstanbul
Milletvekili Halil Akyüz, konuşmasında, Alevilerle ilgili
ifade ettiği bir sözün yanlış anlaşılabileceğinden
bahisle;
Birer
açıklamada bulundular.
Alınan
karar gereğince, 17 Aralık 2006 Pazar günü saat 11.00de toplanmak
üzere, birleşime 21.38de son verildi.
İsmail
Alptekin
Başkan
Vekili
Yaşar
Tüzün Mehmet
Daniş
Bilecik
Çanakkale
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.:
50
II. - GELEN
KÂĞITLAR
17 Aralık
2006 Pazar
Teklif
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik ve 3 Milletvekilinin;
Büyükşehir Belediyesi Kanunu, Belediye Kanunu,
İl Özel İdaresi Kanunu ve Mahalli İdare Birlikleri Kanunlarında
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/911) (Adalet; Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2006)
Tezkere
1.-
İzmir Milletvekili Enver Öktemin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1165) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.12.2006)
17 Aralık
2006 Pazar
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 11.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçe Kesinhesap
Kanunu Tasarıları üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program
uyarınca bugün iki tur görüşme yapacağız. Üçüncü
turda, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Devlet Opera ve Balesi
Genel Müdürlüğü, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü,
Gümrük Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı,
İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi bütçeleri yer almaktadır.
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.- 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı: 1269, 1270,
1271) (x)
A) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI
1.- Kültür
ve Turizm Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.- Kültür
ve Turizm Bakanlığı 2005 Malî Yılı Kesinhesabı
B) DEVLET
OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
C) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
D) GÜMRÜK
MÜSTEŞARLIĞI
1.- Gümrük
Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.- Gümrük
Müsteşarlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
E) DIŞ
TİCARET MÜSTEŞARLIĞI
1.-
Dış Ticaret Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.-
Dış Ticaret Müsteşarlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
F) İHRACATI
GELİŞTİRME ETÜD MERKEZİ
1.- İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın
milletvekilleri, 5/12/2006 tarihli 27nci Birleşimde bütçe görüşmelerinde
soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur
için soru-cevap işleminin yirmi dakikayla sınırlandırılması
kararlaştırılmıştır. Buna göre, turda
yer alan bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin,
görüşmelerin bitimine kadar sorularını sorabilmeleri
için, şifrelerini yazıp parmak izlerini tanıttıktan
sonra ekrandaki söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir.
Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları
yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri
kabul edilmiş olacaktır.
(x) 1269, 1270, 1271 S.
Sayılı Basmayazılar ve
Ödenek Cetvelleri 15/12/2007 tarihli
33üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
Tur
üzerindeki görüşmeler bittikten sonra, soru sahipleri, ekrandaki
sıraya göre sorularını
yerinden soracaklardır. Soru sorma işlemi on dakika içerisinde
tamamlanacaktır. Cevap işlemi için de on dakika süre verilecektir.
Cevap işlemi on dakikadan önce bitirildiği takdirde, geri
kalan süre için sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.
Bilgilerinize
sunulur.
Üçüncü
turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum:
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu: İsmail Özay, Çanakkale Milletvekili, Bihlun
Tamaylıgil, İstanbul Milletvekili; Mehmet Ziya Yergök,
Adana Milletvekili; Birgen Keleş, İstanbul Milletvekili;
Orhan Ziya Diren, Tokat Milletvekili.
AK
Parti Grubu: Mehmet Atilla Maraş, Şanlıurfa Milletvekili;
Mehmet Faruk Bayrak, Şanlıurfa Milletvekili; Hasan Aydın,
Giresun Milletvekili; Mehmet Soydan, Hatay Milletvekili; Yekta
Haydaroğlu, Van Milletvekili; Mehmet Ceylan, Karabük Milletvekili.
Anavatan
Grubu: Hasan Özyer, Muğla Milletvekili; Süleyman Sarıbaş,
Malatya Milletvekili.
Şahısları
adına: Lehinde olmak üzere, Murat Yıldırım, Çorum
Milletvekili; Alaettin Güven, Kütahya Milletvekili ve aleyhinde,
Tuncay Ercenk, Antalya Milletvekili.
İlk
söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İsmail Özay, Çanakkale
Milletvekilinin.
Sayın
Özay, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
dokuz dakikadır.
CHP
GRUBU ADINA İSMAİL ÖZAY (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Turizm ve Kültür Bakanlığı
bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu bütçe, kültürsüz bir bütçedir. Bunu klasik bir
muhalefet anlayışı içerisinde küçümsemek için söylemiyorum.
İki nedenle bu tanımı yapıyorum: Birincisi, Kültür
ve Turizm Bakanlığına ayrılan 809 milyon YTL genel
bütçenin ancak binde 5idir. Ayrıca, genel bütçe geçen yıla
göre yüzde 17,5 artmışken, Bakanlık bütçesi ancak yüzde
13,6 artmıştır.
Gene,
bütçenin sunumu ve anlatılması da kültürden yoksundur.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilk gün yapılan konuşmalarda,
Sayın Maliye Bakanı ve Sayın Başbakan iki saate yakın
konuşurken, kültürden bir tek kelime söz etmemişlerdir. Bu
nedenle, bütçe, kültürsüz bir bütçedir.
Kültürümüzü
bu kaynaklarla, bu anlayışla zenginleştirmemiz mümkün
değildir. Ayrıca, bu yetersiz kaynaklarla, düşme
eğilimi gösteren turizmi canlandırmamız ve yenilememiz
de mümkün değildir.
Kültür
ve Turizm Bakanlığı, yanlış bir kararla, geçtiğimiz
yıllarda birleşmişti. Bu karar alınırken, en
önemli gerekçe tasarruf sağlamaktı. Geçen üç yıl içerisinde
tam tersine bir durum ortaya çıkmıştır. Yıllarca,
iki Bakanlıkta, yaklaşık 600 üst düzey yönetici ve deneyimli
personel, kadrolaşma adına görevlerinden uzaklaştırılmışlardır.
Yerlerine, dışarıdan, deneyimsiz, konulara ilgisi
olmayan atamalar yapılmıştır. Çalışanlar
üzerinde halen büyük bir baskı ve yıldırma politikası
sürdürülmektedir. DÖSİMde on yıldır çalışan
sendikalı geçici işçiler tek taraflı bir sözleşmeyi
imzalamaları için zorlanmakta ve tehdit edilmektedirler.
İşçilere dayatılan bu akit, ILO sözleşmelerine,
yasalara aykırıdır. Diğer Bakanlıklarda çalışan,
döner sermayeden veya bütçeden ek ödenek alabilirken, Kültür ve Turizm
Bakanlığı çalışanlarına bu haklar verilmemekte
ve çalışanlar âdeta cezalandırılmaktadırlar.
Bu
ideolojik ve taraflı yaklaşım sadece bununla da
sınırlı değildir. Örneğin, kitap alımları
objektif değerlere göre değil, taraflı ve belirli bir
görüşe ağırlık vererek yapılmaktadır. DÖSİMin
satış merkezlerini dolaşmak, bu iddialar için en önemli
kanıttır. Bu konuda eleştirilere, Sayın Bakanın,
Bütçe Komisyonunda verdiği yanıt da bu hususta bir yanlışlık
varsa düzeltiriz, özür dileriz şeklinde olmuştur. Öz
eleştiri yapmak iyidir, ama, asıl olan, hata yapmamaktır.
Bakan, yapılan yanlışlıklar karşısında
ne önlem aldığını ve alacağını
açıklamalıdır. Kitap alımıyla ilgili iddiaların
bir başka boyutu da yolsuzluk iddialarıdır. Alımlarda
yüzde 10luk komisyonlardan söz edilmektedir. Bütçe Komisyonunda
konu gündeme geldiğinde Sayın Bakan İster uyudu deyin,
ister şu deyin, onlar beni üzmez; ama, bir şey üzer, o da yolsuzluk
meselesi. İhalelerde mesela. Ben inanmıyorum, ama, Türkiyede
olmaz olmaz değil. Yüzde 10 alacak
O kadar
İş bu rezilliğe
düştüyse hepimize yazıklar olsun. demektedir. Yolsuzluk,
yazıklar olsun diye geçiştirilecek bir durum değildir. Biz, Bakanın,
tabii ki, üzülmesini istemeyiz; ama, sonunda daha ciddi yaklaşan,
sorunları araştıran, önlem alan, sonuçlarını
kamuoyuna açıklayan, paylaşan bir Bakan isteriz.
Bakanlığın
en aksayan ve aksatılan kuruluşu kültür ve tabiat varlıklarını
koruma kurullarıdır. İktidar, kurullardaki gecikmeleri
gerekçe göstererek yasa değişikliğine gitmiş ve
yeni kurullar oluşturmuştur. Yeniden yapılan kurullar,
istenilen kararları verebilecek şekilde oluşmamıştır.
Bunun birçok örnekleri vardır. Örneğin, en çarpıcı
örneği Maliye Bakanı Unakıtanın örneğidir.
Unakıtan, meşhur kaçak villalarının yerine yapı
yapabilmek için Nisan 2006da koruma kuruluna başvurmuş ve
ret cevabı almıştır. Bu dosyaya dayanarak üyeler
değiştirilmiş, yeni kurulan kurul 9 Mayıs 2006da
bu dosyayı bir kez daha görüşerek bu kez kabul etmiştir.
Bunda gerçekten bir gariplik yok mudur? Sayın Bakan, bu uygulamaya
vicdanınız ne ses veriyor? Doğrusu bunu merak ediyoruz.
Sayın
Bakanım, bu kurullara siyasi ellerin uzanmasını lütfen
engelleyiniz. Kurulların, özerk, özgür çalışmasını
sağlayınız. Teknik eleman, araç ve gereçlerini gecikmeden
gideriniz. Eleman eksikliği nedeniyle insan üstü çalışmak
zorunda kalan teknik elemanların nasıl ekonomik ve siyasal
baskı altında tutulduklarını, lütfen, inceleyiniz,
öğreniniz. Önümüzdeki günlerde Bodrumda, Çeşmede yapılması
planlanan turizm bölgeleri, Ankara-Ulus imar düzenlemeleri, Dubai
Kuleleri, Galataport planları, Arap Kralının İstanbuldaki
Sevda Tepesiyle ilgili imar düzenlemeleri bu kurulların önüne
gelecektir. Siz, yolsuzlukla ilgili yapılan eleştirilere
çok üzüldüğünüzü söylüyorsunuz. Doğrudur, ama, bunlara
şimdiden önem verin, önlem alın ki, ileride, ne özür dilemek
ne de üzülmek zorunda kalın.
Sırası
gelmişken Sevda Tepesinin satışı ve yapılaşmayla
ilgili bir anımı da paylaşmak istiyorum: Bundan on altı
yıl önce de bu konu gündemdeydi. Halk, bu isteklere tepkiliydi.
İktidar yetkililerinin bulunduğu bir törende yaptığım
konuşmada, halkın desteği olmadan halkı adına
karar verenler, ulusun kaderini belirlemeye çalışanlar,
verdikleri o kararların ağırlığı altında
ezilmeye, tarihin karanlıklarında yok olmaya mahkûmdur, demiştim.
Gerçekten öyle oldu. O gün satış kararlarını alanlar,
bugün siyasette yoklar. Yakında koruma kurullarından
başlayacak bir süreçle İstanbulun Sevda Tepesinin imara
açılma çalışmaları
gündeme gelebilir. O süreçte, katılacak herkese bu tarihi
gelişmeyi anımsatmak isterim. O gün söylediğim bu sözleri
bugün daha yüksek sesle söyleyecek milyonlarca insan var.
Değerli
arkadaşlar, edebiyat dalında çok önemli bir başarıya
Orhan Pamukun Nobel ödülü almasıyla ulaştık. Aslında,
sevindik, ama, çekinerek sevindik, kıskanarak sevindik. Neden?
Çünkü, bazılarımızın tarihten gelen travmaları
var. Bu başarılara sevinmek için başarı elde edenlerin
düşüncelerinin resmî ideolojiyle örtüşmesi sanki ön koşulumuz.
Bu durum, Namık Kemal için, Necip Fazıl için, Nâzım için de
geçerliydi. Bu saydıklarımı, sayamadığım
yüzlerce sanatçımızı bırakın kutlamayı,
onlarla övünmeyi ve gururlanmayı beceremedik. Onları
zindanlarda çürüttük, sürgünlere gönderdik, ancak öldükten sonra
yücelttik. Hiç olmaz ise Orhan Pamuk için bu travmamızı canlandırmamalıyız.
Orhan Pamuk gibi düşünmeyebiliriz. Onun sanatını, düşüncelerini
eleştirebiliriz, ama, dünyada, tarihe Nobel ödülüyle geçen,
Türkçe yazan ve bundan mutlu olduğunu söyleyen Türk yazarın
başarısına ortak olmayı artık öğrenmeliyiz.
Bazılarımızın beklentisi olan resmî ideoloji ile
sanatçının düşüncesinin örtüşmesi noktasında
travmanın ortadan kalkması için artık devlet devreye
girmelidir. Devleti temsil eden herkes bu noktada özen göstermelidir.
Ancak, burada en önemli görev Kültür Bakanlığına düşer.
Mahcup, kıyıda köşede verilmiş demeçlerle yazara
övgülü sözler söylemek yetmez. Açık, cesaretli, resmî organizasyonlarla,
dünyanın en büyük edebiyat ödülünü almış Türk edebiyatçısı
Orhan Pamuku, başta Kültür Bakanlığı olmak üzere,
devlet kucaklamalıdır. Bu noktadan hareketle, gene bu
travmanın etkisiyle yurttaşlıktan çıkardığımız
Türk şairi Nâzım Hikmete vatandaşlık hakkını
iade etmeliyiz. Mezarını vatana, vatanına getirmeliyiz.
Bakanların, başkanların ve resmî heyetlerin
Nâzımın mezarını ziyaret edip gazetelere fotoğraf
vererek vicdanlarını rahatlatmalarına artık
bir son vermeliyiz. Bu çatı altında, bu kürsüden
Nâzımın şiirlerini okuyanların, mezarını
ziyaret edenlerin vereceği bir yasa teklifi, ancak bu konuda
samimiyetin gerçek göstergesi olarak tarihe geçebilir. Yetmez.
Bu konuda da Kültür Bakanlığı öncülük yapmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, 2010da, İstanbul, kültür başkenti olacaktır.
Nâzımın yaşadığı, yazdığı
İstanbulda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL
ÖZAY (Devamla) Toparlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Özay, bir dakikalık süre veriyorum. Tüm konuşmacılara
da aynı süreyi vereceğim. Teşekkür ediyorum.
Tamamlamanız
için sözlerinizi buyurun.
İSMAİL
ÖZAY (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2010da,
İstanbul, kültür başkenti olacaktır. Nâzımın
yaşadığı, yazdığı İstanbulda
bir Nâzım müzesi olmadan, gene İstanbulu hâlen yaşayan
yazar, Nobel ödüllü Orhan Pamuku kültürün başkenti birçok noktasında
simgeleştirmeden İstanbul, nasıl kültür başkenti
olacaktır? Gökkafeslerin, sıkışık trafiğin,
sokak çocuklarına yaşattığımız acı
yaşamın gölgelerini kültür başkenti İstanbulun
üzerinden ancak Nâzımlar, Orhan Pamuklar, Fazıl Saylar, Yaşar
Kemaller ile aramızdan ayrılan ve hâlen yaşayan yüzlerce
sanatçımızla kaldırabiliriz.
Bu
anlayış içerisinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı
bütçesinin ülkemize yararlı olmasını diliyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özay.
İkinci
konuşmacı, Bihlun Tamaylıgil, İstanbul Milletvekili.
Sayın
Tamaylıgil, süreniz dokuz dakikadır.
CHP
GRUBU ADINA BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Turizm Bakanlığı
2007 bütçe tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Benim
ağırlıklı konum turizm olacak ve bu konuda genel
bütçe ve 2023, cumhuriyetin 100üncü kuruluş yıl dönümü tarihi
olan 2023 hedefleriyle beraber ortaya konan strateji planıyla
ilgili de görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede turizm, turizmin önemi, tanımı
ve bakış açısının ne olduğunu hepimiz biliyoruz;
ancak, ne yazık ki, turizmle ilgili planlama aşamasında
baktığımızda, önemli sorunların da karşımızda
olduğunu görüyoruz.
Bakınız,
Devlet Planlama Teşkilatının lütfen web sayfasını
açınız, kaynaklarına bakınız. Orada farklı
farklı projeksiyonları alan, mesela, 2006 yılı katılım
öncesi ekonomik programı var. Bu programı açıp baktığınız
zaman, turizm gelirleriyle ilgili ortaya koyan projeksiyona bir
bakalım. 2005te yapılmıştı, o değiştirildi.
2006 ve sonrası için tahminlere baktığınızda,
turizm gelirleri için 2006, 18 milyar dolardan başlıyor;
2007, 19,8; 2008, 21,3; 2009 ise 23,1. Şimdi, aynı sayfada orta
vadeli programa bakıyorsunuz: 2007, 21,5 milyar dolar -yani biraz
önce okuduğum 19,8di- 2008, 23,1; 2009 da 25,1.
Peki,
Türkiyede bir turizm projeksiyonu yapılıyor, buna
bağlı olarak bütün hedefler belirleniyor. İki tane ayrı
önemli belgede, iki tane büyük fark. Hangisi doğru söylüyor? Tabii,
Sayın Turizm Bakanımız, sene başında yüzde 21
gelişim bekliyordu 2006, 26 milyar dolar diyordu. Baştan
itibaren düşüş kendini göstermeye başlayınca da
ya, ben, işte 2006, 26 birbirine uysun diye söyledim dedi.
Şimdi,
böyle bir yaklaşım olabilir mi? Turizm gibi, bizim gibi cari
işlem açığı çok yüksek olan bir ülkede dış
ticaret açığında önemli bir pay, kapama payı olan
bir sektörle ilgili böyle rastgele, rastlantıya bağlı,
tutarsız rakamlarla bir turizm geleceği hedeflenebilir
mi?
Bakınız,
Devlet Hava Meydanları İşletmesiyle ilgili
yap-işlet-devret ihaleleri yapılıyor. Şimdi, siz,
gelecek turisti, oradaki rakamları bilmeden, nasıl birtakım
yap-işlet-devret ihaleleri yapıyorsunuz? Veya bunun yanında,
şimdi, turizm sektörünün en önemli sorunu, ayak bastı paraları
ve kış sezonundaki uçak iniş paraları. Acaba Turizm
Bakanımız, Kültür ve Turizm Bakanımız, bu tür ihaleler
oluşurken kendi Bakanlığının görüşlerini
verdiler mi, bildirdiler mi?
Değerli
arkadaşlarım, 2023 için bir strateji belgesi ortaya
çıktı. Bu belgeye baktığınızda, bu belgenin
içeriğinde planlar ve projeler ortaya konmuş, yine, 2023
için ve bakıyorsunuz, bu strateji belgesi aslında tahsis
oluşturma belgesi haline dönüşmüş, çünkü, turizmin
şu anda acil çözüm bekleyen sorunları var. Bunu söylemek,
turizm açısından olumsuz tabloyu çizip pazarlık gücümüzü
engellemesi açısından değerlendirilmemeli, doğruyu
görmek açısından değerlendirilmeli.
Bakın,
orada, Avrupa Birliğine katıldığımız zaman
1.300 dolar kişi başı gelir olacak diyorsunuz,
eğer, normal şartlar olursa, normal eğilim diyorsunuz
-yani, demek ki, Turizm Bakanlığı da Avrupa Birliğine
üye olmayı normalin üzerinde bir gelişme olarak görüyor- o
zaman da, 1.100 dolar diyorsunuz veya siyah puntolarla kriz dediğinizde
de 680 dolar civarında bir rakam ifade ediyorsunuz. Bugün turizm
gelirleri kişi başı 670 dolar. Yani, biraz önce, acil
çözümü ortaya koyacak eylemleri yapma zamanı. Bunda gecikmemek
lazım. Türkiyenin turizmi, gerçek anlamda yeniden bir yapılandırma
ve acil çözüm bekleyen bir süreç içerisinde. Bunu görmeden, bunlarla
ilgili doğru tespitleri yapmadan bir strateji oluşturmak,
ne yazık ki, mümkün değil.
Değerli
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bakınız,
ülkemizde geçen sene bir kuş gribi vakası ortaya çıktı
ve bu sene içinde, yaz aylarında, Sağlık Bakanlığı
birtakım uyarılarda bulundu. Önemli uyarılardı,
ama, ne yazık ki, küçük puntolarda yer aldı. Acaba Bakanlık
bu konuyla ilgili bu sene için bir çalışma yapıyor mu
veya Bakanlığımız bu konuda absorbe edecek bir tanıtım
ve PR çalışmasını hemen başlatmış
mı veya tanıtım ve PRla, ilgili olarak bütçelerde genişleme
sağlamış mı? Bunlar gecikmeden ele alınacak konular.
Bu konular tartışılıyor, ama, bir an önce uygulamaya
geçmek zorunda.
Bakın,
herkes KDV, KDV indirilsin diyor. Sayın Bakan iki senedir söz veriyor:
KDVyi indireceğim, KDVyi indireceğim. Sorulduğunda
da Uykularım kaçıyor ama olmuyor diyor. Yine bir iyi niyetli
çalışma başlatıldığını gördükten
sonra geçen hafta niyet mektubu açıklandı, bu hafta içinde,
Hiçbir sektöre özel bir indirim söz konusu olmayacaktır. diyor.
Yani, Sayın Maliye Bakanı ve onunla beraber hazırlanan
IMF hedefli, dayatmalı ortaya konulan tercihler acaba Turizm
Bakanına ne derece iletiliyor? Ama, bazen, bakıyorum, Turizm
Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı arasında
-biraz önce- Koruma Kurulu kararlarıyla ilgili bu kadar dayanışma
içinde giden çalışmalar, ne yazık ki, aynı paralelde
gitmiyor.
Meşhur
bir Bomonti Fabrikası vardı
İstanbulda. Ne oldu Bomonti Fabrikası? İlk iki ihale
sonunda verildi. Sonrasında ekim ayında Maliye Bakanımız,
Kültür ve Turizm Bakanlığımıza bir uyarıda bulundu:
Siz burayı müze olarak kullanacaktınız, öyle aldınız,
gittiniz turizm tahsisi yaptınız. Ben satacaksam, babalar
gibi ben satarım. Sen orada kendi yetkin kadar dur. dedi.
Şimdi, böyle bir şey olabilir mi? Yani, düşünün, turizmle
ilgili birtakım projeksiyonlar yapılıyor, ama daha
kimin yetkili, kimin yetkisiz, sen niye aldın, ben niye aldım
kimse farkın değil. Bu doğru değil mi Sayın Bakanım?
Diğer
taraftan Yedikule Zindanları
2003 yılında yine
kısa süreli kullanım amaçlı kiralanabilir denilen
Yedikule Zindanları otuz yıllığına bir firmaya
kiralanıyor. Kısa süre otuz yıl ya
Ve bir sivil toplum
örgütü bunun için iptal davası açıyor ve bu davayı kazanıyor.
Aynı gün gittik orada bu davanın kazanılmasını
kutladık, Sayın Bakan da geldi ve çok memnun olduğunu
söyledi, ama sonuç ne: Maliye Bakanlığı temyize
başvurdu. Yani, böyle bir tutarsızlık, kopukluk, birbiri
içinde uymayan uygulama. Böyle bir şey olabilir mi değerli
arkadaşlar?
Bakınız,
turizmle ilgili, dediğim gibi, bir strateji belgesi ortaya
çıktı. Bu belgenin içeriğine baktığınız
zaman kısa vadede bir şey yok, orta vadeli programlar ve uzun
vadeli programlar. İçerisinde arsa tahsisleri var, ama yatırımcı
ne olacak, yatırım büyüklükleri ne olacak, bununla ilgili
hangi ölçekte şeyler yapılacak belli değil. Merkeze
kaydırılmış. Hani siz yerele kaydıracaktınız
ya, merkeze kaydırılmış uygulamalar. Vizyon ve süreklilik
net değil, yatırımların ne derece teşvik edileceği
net değil, kurumlar arası bağlantı ve birlikte çalışma
noktası net değil. Şimdi, böyle bir strateji belgesiyle
yola çıkmak mümkün mü değerli arkadaşlar?
Bir
taraftan baktığınızda, turizm sektöründe problemler
var diyoruz. Turizm sektörü, kuş gribi ama, şimdi de
kış gribi oldu, kış... Neden biliyor musunuz? Çünkü,
turizm sektöründe kışın çalışma şartlarını
iyileştirecek önlemlerin alınması için hiçbir şey
yapılmadı. Özellikle, orada istihdam edilen personelin,
istihdam vergilerinden doğan yükünün kaldırılması
için hiçbir şey yapılmadı. Oradaki binlerce insan
işsiz kaldı. Tesisler kapatıldı, fiyatlar inanılmayacak
noktalara düştü. Şimdi, bundan sonraki süreçte, gelin, yaz
sezonunun fiyatının pazarlığını yapın!
Türkiyeyi bu kadar ucuzlatacak, bu kadar rekabet açısından
güçsüzleştirecek yaklaşımlar nasıl oluyor da uygulanıyor,
bilemiyorum.
Yani,
ben, KDV indirimi, ÖTVnin yüksekliği, konaklama vergilerinin
gündeme getirilmesi, ÖTVdeki fiyat artışından dolayı
kaçak noktasında ortaya çıkan uygulamaları şu
anda dile getirmek istemiyorum. Hoş, tabii çok enteresan bir
örnek var: Geçtiğimiz yıllarda, geçen sene, bir büyük turizm
yatırımcısı bu ülkedeki otellerde yüzde 90 kaçak
içki kullanılıyor dedi. En yüksek kaçak içki kendisinde
olduğu tespit edildi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tamaylıgil, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
ve,
ondan sonra, Değerli Başbakanımız bu şahsın
otelinde bir konaklama gerçekleştirdi ve konaklama sırasında
da Larayla ilgili ihaleyi bu arkadaşımız aldı.
Yani, bakınız, nasıl güzel bir tablo, turizmle ilgili
ortaya çıkan nasıl önemli bir tablo!
Diğer
taraftan şunu söylemek istiyorum: Bakınız, kıyı
ve orman, sit alanları, bunlarla ilgili doğa, turizmle iç
içe olmalı. Doğa ve çevrenin korunmadığı,
kıyılarımızın korunmadığı bir
ortamda turizmin başarısı ne derece olur, sizler takdir
ediniz.
Bakın,
Millî Emlak bir yasa çıkarıyor, bir kanuni düzenleme getiriyor.
Diyor ki: Günübirlik değerlendirilen yerlerde -ki, bunlar ihalesizdir,
kamu ihalesine de tabi değildir- bunlarda, günübirlik kullanım
hakkı alanlar tahsislerde ön plana çıkar diyor. Böyle bir düzenleme
var mı yok mu Sayın Bakanım? Şimdi, tahsis yapacaksınız,
tahsisin şekli
Kıyı Kanunu çıkartıyorsunuz,
Kentsel Dönüşüm Kanunu çıkartıyorsunuz, bunlarla,
tahsislerle ilgili engelleri aşacağız diyorsunuz.
Ama, bunları aşarken, Türk turizminin doğa ve çevreyle
iç içe
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) Hemen bitiriyorum.
BAŞKAN
Sayın Tamaylıgil, daha önce söylemiştim ama, teşekkür
için sadece, buyurun.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) Hemen bitiriyorum Sayın Başkanım.
Lütfen,
mevcut tesislerimizi iyileştirecek teşvikler yapalım.
Turizmin ana noktalarındaki birleştirilmiş görüşleri
ortaya koyalım. İç turizmi destekleyecek yaklaşımları
ortaya çıkartalım ve turizmi, dünyada bakış
açısını, ne yazık ki, Karaburundaki bikini giyen
kızları, denize girenleri döven mantık veya İslami
turizm bölgeleri oluşturma mantığı ve kırmızı
çizgilerle değil, çağdaş bir turizm çizgisinde götürmeye
çalışalım.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Başkanım,
anlayışınız ve verdiğiniz süre için de çok teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tamaylıgil.
Mehmet
Ziya Yergök, Adana Milletvekili.
Buyurun
Sayın Yergök. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
sekiz dakikadır Sayın Yergök.
CHP
GRUBU ADINA MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gümrük Müsteşarlığının
bütçesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz
açısından, gümrük idareleri yaşamsal bir öneme sahip
olup bu öneme uygun bir anlayışla yönetilmesi gerekmektedir.
Ancak, AKP iktidarının, liyakati, yeteneği
dışlayan, partizanlığı ve yandaşlığı
esas alan keyfî yönetim anlayışı, gümrüklerde de varlığını
sürdürüyor ve kıyıma dönüşmüş bulunuyor. Halen,
Gümrük Müsteşarlığı, Müsteşar Yardımcılığı,
genel müdürlükler, genel müdür yardımcılıkları,
başmüdürlükler vekâleten yönetiliyor. Böyle bir kamu yönetimi
anlayışı olabilir mi?
Gümrüklerimizde
öncelikle yapılması gereken iş, bu yönetim anlayışının
değişmesi ve hukuka uygun bir yönetim anlayışının
tesis edilmesidir. Sayın Bakan, gümrükleri yasal işler
için en kolay, yasa dışı işler için en zor gümrükler
haline getireceğiz diyordu. Üzülerek görmekteyiz ki, gümrük
idareleri, AKP iktidarı döneminde, Sayın Tüzmenin Bakanlığında,
hukuksuzluklarla, yolsuzluklarla anılır olmuş, kaçakçılık
kurumlaşmıştır. Gümrüklerde vahim boyutlara ulaşan,
Bakanı, Müsteşar Vekilini ve diğer üst düzey görevlileri
kapsayan bu suistimal iddiaları, Gümrük Müsteşarlığı
Teftiş Kurulu raporlarına da yansımıştır.
Sayın
Tüzmenin sorumluluk döneminde gümrüklerin kamuoyuna yansıyan
fotoğrafına bir bakalım: Vergi ve cezalarıyla
600 milyon dolar mali boyutlu lüks otomobil kaçakçılığı
olayı. İçki ithalatı yapan üç yabancı firmanın
ithalatlardaki sahtecilikle 90 trilyonluk bir zarara yol açılması
olayı. Sahtecilik ve kaçakçılık yapan yedi firmaya
usulsüz olarak yeniden ihracat izni verilmesi olayı.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyetinin gümrüklerden sorumlu
bir Bakanlığı için bu iyi bir fotoğraf değildir.
Üstelik, bunlar, aysbergin sadece görünen yüzüdür. Kendi kurumunun
müfettişlerinin yazışmalarına ve raporlarına
konu olan bu tür suçlamalara muhatap olan bir bakan, dünyanın gelişmiş,
kurumlaşmış tüm demokrasilerinde derhal görevinden
istifa eder. Bizde ise, Sayın Bakan, soruşturmayı yürüten
teftiş ve denetim elemanlarını cezalandırma ve
görevden alma yoluna gidiyor. Ağır ve ciddi iddialar karşısında
da, bilek ve yürek edebiyatıyla hamasete sığınıyor.
Hatırlayacaksınız,
Cumhuriyet Halk Partili milletvekilinin gümrüklerdeki kaçakçılık
ve yolsuzluk iddialarının araştırılarak, sorumluların
tespiti ile alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulda görüşülmüş ve AKP oylarıyla
reddedilmiştir. Bu ret kararı, AKP Grubunun, gümrüklerdeki
kaçakçılık ve yolsuzluk iddialarının araştırılmasını,
soruşturulmasını istemediğinin ibret verici
belgesi olarak tutanaklarda duruyor. Ne acıdır ki, bu süreçte,
Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu raporlarına
dayalı olan, Gümrük Müsteşarlığı müfettişlerince
belgelenmiş bulunan yolsuzluk iddialarının bile gereği
yapılmamıştır. Bu, son derece düşündürücüdür.
Süremin çok kısıtlı olması nedeniyle ve sadece
bir zihniyeti, bir anlayışı ortaya koyma bakımından
bunlardan sadece birkaçıyla ilgili gelişmeleri dikkatinize
sunuyorum.
Gümrük
Teftiş Kurulu Başkanı tarafından, toplam 13 milyon
dolar mali boyutlu Gebzedeki akaryakıt kaçakçılığının
incelenip soruşturulması için düzenlenen soruşturma
onayı, Gümrük Müsteşar Vekili tarafından uygun bulunmamış,
aynı konuda düzenlenen ikinci soruşturma onayı da Gümrük
Müsteşar Vekili tarafından reddedilmiştir. Bu kaçakçılık
ve rüşvet olayının sonucunda, Gümrük Müsteşar Vekili
hakkında, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu uyarınca
kaçakçılığa yardım ettiği iddiasıyla,
4483 sayılı Yasa kapsamında Başbakanlık Teftiş
Kurulu tarafından yapılması istenen ön inceleme,
her nedense, bizzat Bakan Tüzmen tarafından yapılmış,
adli takibata konu edilecek eylemi bulunmadığı sonucuna
varılmıştır. Yine, Gümrük Teftiş Kurulu
Başkanının yazısına rağmen, Müsteşar
Vekili hakkındaki ön inceleme konusu raporlar ve diğer
belgeler, ilgili yasanın amir hükmüne karşın, Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmemiş,
Başsavcılık, dosyayı resen istemek durumunda kalmıştır.
Diğer
taraftan, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu uyarınca kaçakçılığa
yardım ettikleri nedeniyle haklarında takibat isteminde
bulunulan ve ayrıca Devlet Memurları Kanunu uyarınca
memuriyetten çıkarılmaları istenilen bazı üst
düzey bürokratlar için de gereği yapılmamıştır.
Ayrıca,
dağıtıldığı iddia edilen 1 milyon dolar
rüşvetin dökümü ile kimlere verildiğini gösteren
şikâyet dilekçesi incelenip soruşturulması için, Teftiş
Kurulu Başkanı tarafından Gümrük Müsteşar Vekiline
sunulmasına karşın onay verilmemiştir.
Peki,
buna karşılık ne olmuştur, şimdi, ona bakalım:
Yolsuzluğun soruşturulmasını isteyen Gümrük Teftiş
Kurulu Başkanı, Bakan Kürşad Tüzmen tarafından görevinden
alınmış ve ayrıca kınama cezasıyla cezalandırılmıştır.
Yolsuzlukla ilgili soruşturmayı yürütüp raporları
düzenleyen Gümrük Başmüfettişi ve Gümrük Müfettiş Yardımcısı,
Gümrük Müsteşar Vekili tarafından uyarma cezalarıyla
cezalandırılmıştır.
Açıkça
görüldüğü üzere, yolsuzlukla suçlananlar değil, yolsuzluğu
ortaya çıkaranlar, yolsuzluğu soruşturan ve rapora
bağlayan dürüst ve namuslu kamu görevlileri cezalandırılmıştır.
Burada, Bakanın icraatıyla, AKP yönetiminin icraatının
nasıl örtüştüğünü çok net biçimde görüyoruz. AKP yönetimi
de, Hatay örneğinde, ihale yolsuzluğuna bulaşanları
değil, bu yolsuzluğu ortaya çıkaran dürüst milletvekilini
cezalandırmış ve partiden atmıştı.
Sayın
Tüzmen bundan bir süre önce Gümrüklerin genetiğini değiştiriyoruz.
diyordu. Kutlarım, çok başarılı olmuş! Gümrüklerin
genetiğini AKP yönetiminin genetiğiyle çok uyumlu hale
getirmiş. Şimdi yüce Meclisimin huzurunda soruyorum:
Yoksullukla, yolsuzlukla mücadele. diyerek bu ülkenin en yoksul
kesimlerinin oylarıyla iktidara geleceksiniz, sözünüze,
vaadinize rağmen, yolsuzlukla suçlanan milletvekillerinizin
dokunulmazlığının kaldırılmasına
karşı çıkacaksınız; yolsuzlukla suçlanan bakanlarınızın
soruşturulmasına, yargı önüne çıkarılmasına
karşı duracaksınız; beş yıl boyunca kamu
görevlilerinin dokunulmazlığının varlığından
söz edeceksiniz, bundan yakınıyor görüneceksiniz, ancak,
ciddi suç isnatlarıyla karşı karşıya olan bürokratlarınızın
soruşturulmasına izin vermeyeceksiniz, yargı önüne
çıkmalarına engel olacaksınız. Bütün bunlardan
sonra da, temiz siyasetten, dürüst siyasetten söz edeceksiniz. Buna
kimseyi inandıramazsınız. Şunu biliniz ki, sizden
Adalet ve Kalkınma Partisi diye söz ettiğimiz zaman, artık,
halkımız tepki gösteriyor. Çünkü, AKP tarafından aldatıldığını
ve kandırıldığını görüyor ve hesap sormak
için de bir an önce seçimi istiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yergök.
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Devamla) Değerli milletvekilleri, konuşmama
son verirken, tüm olumsuzluklara ve baskılara rağmen görevini,
dürüstlükle, onurla ve özveriyle yapmaya çalışan gümrük
personelini kutluyor, yolsuzluğa bulaşanlardan ve göz yumanlardan,
hangi kademede olurlarsa olsunlar, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında
hesap soracağımızı belirtiyor, 2007 yılı
bütçesinin ülkemiz ve ulusumuz için hayırlı olmasını
diliyorum.
Yüce
Meclisimizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yergök.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına dördüncü konuşmacı, Birgen Keleş.
Sayın
Keleş, süreniz on dakikadır.
Buyurun.
CHP
GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Dış Ticaret Müsteşarlığı
2007 yılı bütçesi konusunda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini bildirmek üzere söz almış bulunuyorum ve
yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Dış
Ticaret Müsteşarlığı bütçesini görüşüyoruz.
Bu Müsteşarlık önemli bir kuruluştur, çünkü uğraş
alanı, ülkedeki ekonomik ve sosyal faaliyetlerin ve
dış politikadaki gelişmelerin bir doğrudan yansımasıdır
ve onlarla ilgilidir uğraş alanı. Eğer, uyguladığınız
politikalarla, bugün olduğu gibi, tarım sektörünü çökertiyorsanız,
bunun yansımalarını dış ticarette mutlaka
görürsünüz. Eğer, üretimi ve yatırımı destekleyecek
politikalar uygulamıyorsanız, sanayileşmeyi
teşvik etmiyorsanız, vergi reformunu yapmıyorsanız
ve durup dururken kurumlar vergisi oranını indiriyorsanız
-yüzde 30lardan yüzde 20lere- bu politikaların etkilerini
ödemeler dengesi üzerinde görmemeniz mümkün değildir.
Eğer, küreselleşmenin ve uluslararası kuruluşların
dayattığı serbestleşmeyi hiçbir sınır tanımadan
uyguluyorsanız, kendi üreticinizi ve girişimcinizi korumuyorsanız,
yabancı sermayeye Mevlânâ anlayışıyla yaklaşıyorsanız,
bunun, ödemeler dengesini etkilememesi mümkün değildir.
Sayın
milletvekilleri, bir sorunun varlığını kabul etmeden
ve nedenini araştırmadan o sorunu çözmek mümkün değildir.
Cari işlemler açığının çok ciddi bir sorun olduğunu,
iktidar, ne yazık ki, kabul etmemektedir. İthalat tahminlerinin
çok hızlı arttığı bilinmektedir günümüzde.
2006 yılı dış ticaret açığının
52-53 milyar olacağı beklenmektedir. Dış ticaret
açığının hızla artması -dış ticaret
açığının döviz gelirleriyle karşılanmayan
kısmının da cari işlemler açığı olduğunu
düşünürsek- ocak-ekim aylarında hızla arttığı
hâlde bu cari işlemler açığını önemsememek ve
ciddi olduğunu söylememek tam bir aymazlıktır. Nitekim,
bakın, 2003 yılında yüzde 69,3 olan ocak-ekim aylarındaki
ihracatın ithalatı karşılama oranı, bu
yıl -2006 yılında- yüzde 60,4e düşmüştür. Cari
işlemler açığı da, 2002 yılında 1,5 milyar
dolardan 2003te 8 milyar dolara ve bu yıl da 35 milyar dolara
çıkacaktır.
Sayın
milletvekilleri, cari işlemler açığı ithalatın
ihracattan daha hızlı artmasından kaynaklandığı
için, artan ithalattan kaynaklanan vergiler bir yandan gayrisafi
millî hasılayı yükseltmekte, öte yandan da bütçeye gelir
olarak kaydedilmektedir. İthal mallarındaki artış
ise fiyat artış hızını frenlemektedir. Ayrıca,
bir yandan ülkeye giren sıcak para, öte yandan da toprak satışı
ve özelleştirme gelirlerinden gelen dövizler, kurların düşük
düzeyde kalmasını mümkün kılmaktadır. Bu durum,
aslında, cari işlem ve açığı sorununa kalıcı
çözüm getirmeyen, hatta ileride çok tehlikeli sonuçları olacak
olan gelişmelerdir. Ama, ne var ki, İktidar, nereden kaynaklandığını
ve gelecekte neler olabileceğini belirtmeden, Türk Lirasının
değerini yükselttiğini ve ülkeye yabancı sermaye
girdiğini ve fiyat artış hızını aşağı
indirdiğini ileri sürerek övünmektedir.
Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankasında yapılan bir çalışma,
üretimin ithalata olan bağımlılığının
inanılmaz boyutlara yükseldiğini göstermektedir. İthalatın
maliyetler içerisindeki payı, enerji dışı imalat
sanayisinde yüzde 48,5tan -2003te- 2005 yılında yüzde
54,4e yükselmiştir. İthalat maliyet oranı imalat sanayisinin
genelinde yüzde 62,3tür. İhracatın içindeki ithal malı
oranı da, ihracatın ithal malına olan bağımlılığı
da diğer bir deyişle, dâhilde işleme rejiminin de etkisiyle
daha hızlı artmaktadır. Alt sektörlerde de bu artış
söz konusudur ve üretilen malların büyük bir kısmı, imalat
sanayisi üretiminin büyük bir kısmı ihracata yönelik değildir
-sadece yüzde 27si yöneliktir- dâhilde kullanılmak için üretilmektedir.
Hükûmet,
dış ticaret ve ödemeler dengesiyle ilgili hedefleri gerçekçi
bir şekilde saptamak ve olumsuz gelişmeleri fark ederek düzeltmek
için hiçbir gayret sarf etmemektedir. Cari işlemler açığı
sorun olarak görülmediği için de yurt dışından gelen
sıcak paranın kontrol altına alınması,
doğrudan yabancı yatırımların, üretimi, ihracatı
artıran, döviz kazandıran veyahut da döviz harcamalarını
azaltan alanlarda kullanılması ve ithalat içinde büyük yer
tutan ara malı ve yatırım malları üretiminin yurt
dışında üretiminin, teşviki için de herhangi bir
gayret sarf edilmemektedir.
Aslında,
değerli arkadaşlarım, Türkiye dış ekonomik
ilişkileri dışarıdan yönlendirilmektedir. Çünkü,
biliyorsunuz, gümrük birliği sonucunda, içinde bulunmadığımız
kurullarda alınan kararları uygulamaktayız ve bu kararları
uyguladığımız için, hem gümrükleri indirmekteyiz
hem üçüncü ülkelere karşı yapılan anlaşmalara
benzer anlaşmalar yapmaktayız ve bunun bütün yükünü 96
yılından beri sadece tek başımıza kaldırmaktayız.
Hâlbuki, tam üye olan diğer ülkeler, bu yükü, tam üye olduktan sonra
gümrük birliğini oluşturdukları için Avrupa Birliğinden
sağladıkları kaynaklarla karşılamışlardır.
Sayın
Bakan, gümrük birliğinin Türk ekonomisine katkısı,
sağladığı ek olanaklar ve ek yükümlülükler nelerdir?
Bu olanaklar ve yükümlülüklerin mali boyutu saptanmış
mıdır? Avrupa Birliğiyle ilişkilerin ulaştığı
bu aşamada, Türkiye gibi bir ülke, dış ekonomik
ilişkilerini, kendi iradesi olmadan oluşturulan politikalarla
daha ne kadar sürdürebilir?
Sayın
milletvekilleri, iktidarda yabancı sermaye gelsin de nasıl
gelirse gelsin anlayışı hâkimdir, bu önemlidir diye
düşünmektedirler. Ancak, toprak satın almak için gelen bir
yabancı sermaye ile belli nitelikte mal üretmek için gelen ve
ileri teknoloji kullanarak fabrika kurmak için gelen bir sermayenin
değeri birbirinden çok farklıdır. Uygulamaya baktığımızda,
gelen sermayenin, ne yazık ki, üretici sektörlere gelmediğini
-tarım gibi, sanayi gibi- görüyoruz, hizmetler ve bankacılık
sektöründe yoğunlaşmaktadır. Bir kısmı da tabii,
taşınmaz mal alımına gitmektedir; hazinenin arazilerinin
satın alınmasında kullanılmaktadır ve bu kullanılanlar,
arazi almak için, taşınmaz almak için kullanılan miktar
her geçen gün biraz daha artmaktadır. Bunlara karşı bir
tedbir almadığı gibi İktidar, tam tersine, 2003
yılından itibaren çıkardığı üç tane yasayla,
yabancılara toprak satışı işini, hiçbir gelişmiş
ülkede görülmedik ölçüde serbestleştirmektedir.
Öte
yandan, kuralsız ve koşulsuz bir serbestleştirme yaptığı
için ekonominin her alanında, örneğin borsada ve bankacılıkta
yabancıların payı giderek artmaktadır.
Özelleştirilen
en önemli ve stratejik kuruluşları yabancıların
eline geçen Türkiyede, Hükûmet, özel ve kamu mülkiyetindeki değerli
arazilerin ve taşınmazların yabancı mülkiyetine
geçmesine ve bankacılık sektöründe yabancı payının
hızla artmasına, ne yazık ki, seyirci kalmaktadır.
Oysa, bütün gelişmiş Batılı ülkeler, bu konularda
fevkalade duyarlı davranmaktadır.
Sayın
Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunda, yazılı olarak yanıtlayacağım
dediğiniz sorularıma verdiğiniz yanıt, hem
şeklen hem içerik olarak şık değildir, doğru değildir,
devlet ciddiyetiyle ve Parlamentoya saygıyla bağdaşır
nitelikte değildir. Merak ederseniz eğer, yanıtı
gösterebilirim size.
İki
soruya yanıt vermişsiniz sözde. İthalat kısıtlanabilir
mi? diye formüle ettiğiniz ikinci soruya verdiğiniz yanıtta,
ithalattaki artıştan petrol fiyatlarındaki artışı
sorumlu tutmuşsunuz. GATT kurallarından, Türkiye; Avrupa
Birliği arasındaki gümrük birliğinden, üçüncü ülkelere
karşı ortak gümrük tarifesine uyma mecburiyetinden, damping,
kota, gözetim ve referans fiyat uygulamalarından etkin
şekilde yararlandığınızdan söz etmişsiniz;
Avrupa Birliğiyle ikili anlaşmalar yapan ülkelerle benzer
ikili anlaşma yapma zorunluluğumuzdan ve bunları yaptığınızdan
söz etmemişsiniz.
Tabii,
ben, damping, kota, gözetim ve referans fiyatı uygulamasını
ne derece ciddi olarak uyguladığınızı bilemem,
ancak, verdiğiniz yanıttaki diğer noktalar, herkesin,
her zaman bildiği noktalar. Çünkü, yıllardır bu geçerlidir,
yani, başka yerlerden yönetildiğimiz ve açarsanız, tutanaklara
bakarsanız, bu konuları, bizler, size söyledik geçmiş
yıllarda. Ama, bu, şunu göstermektedir, verdiğiniz yanıt:
İthalatı, hızlı şekilde artmasına rağmen,
ciddi bir sorun olarak görmediğinizi göstermektedir, sorunu
doğru olarak tanımlamadığınızı göstermektedir
ve işin özüne inmediğinizi göstermektedir.
İşin
özü, bu ülkede, yıllardır, ciddi sanayi yatırımı
yapılmamasıdır Sayın Bakan. Kamu sektörü KOBİleri
desteklemek için çok etkili bir şekilde kullanılabilecekken,
kamu sektörüne imalat sanayisi yatırımı yaptırılmaması
ve özel sektörün de bu eksikliği telafi edecek şekilde yatırım
yapmamasıdır. İşin özü, yerli ve yabancı sermayenin
faiz ve rant geliri elde etmeye yönlendirilmesidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Keleş, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
BİRGEN
KELEŞ (Devamla) Teşekkür ederim.
İşin
özü, özelleştirme sevdasıyla en ciddi kuruluşlarımızda,
yıllarca üretim, yatırım yapılmaması, ihracat
bağlantısı kurulamaz halde onların tutulmasıdır.
İşin özü, koşulsuz, kuralsız serbestleşme nedeniyle
ithalatın, yerli ara malı ve yatırım malı üretimini
ikame etmesidir.
Sayın
milletvekilleri, ara malı ve yatırım malı ithalatının
giderek artan oranda yerli üretimi ikame ettiği, artık, bugün
akademisyenler ve özel sektör tarafından da kabul edilmektedir.
İthalatı sınırlamakta bazı güçlükler olsa
da, hiçbir uluslararası kural bir ülkenin kendi topraklarında
belirli malların üretimini teşvik etmesini önleyemez.
Bunun da çeşitli yöntemleri vardır. Ayrıca da Avrupa
Birliğiyle olan ilişkilerin, hiçbir aşamasında,
ekonomi dibe çökse de bu kurallar aynen uygulanacaktır, anlayışı
gösterilmemektedir. Tam tersine, bir sektör güç duruma düştüğünde
ve ekonomi genel olarak olumsuz etkilendiğinde o sektörde veya
genelde süreyle sınırlı olmak üzere önlem alınabileceği
anlayışı vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Keleş, lütfen
Teşekkür
için, buyurun.
BİRGEN
KELEŞ (Devamla) Kaldı ki, Sayın Bakan, nasıl oluyor
da 17 Aralık kararıyla ilgili belgelerde Türkiyeden gelen
tarım ürünlerini kısıtlayacağım, serbest dolaşımı
kısıtlayacağım ve bu, tam üyelikten sonra da devam
edebilir. diyen bir Avrupa Birliği karşımızdayken,
biz, herhangi bir esneklik talep etmiyoruz? Nasıl oluyor da,
dış ticaret açığını, tasarruf açığını
kapatmak için çok yüksek reel faiz ödemeyi, yerli-yabancı sermayeyi
faiz ve ranta yönlendirmeyi, döviz kazandıran üretimden uzaklaştırmayı,
faiz ödemelerini yerine getirmek için borçları artırmayı,
özelleştirilen kuruluşların gelirlerini de borç ödemekte
kullanmayı ve hazine arazilerinin satılmasını,
tıpkı özelleştirmede olduğu gibi bir amaç hâline
getirmeyi içimize sindirebiliyoruz? Bütün bunlar doğru değildir,
akılcı bir yaklaşım değildir; ama, ne yazıktır
ki, sizin uygulamalarınızdır.
Hükûmet
Benden sonrası tufan anlayışıyla hareket etmekte
ve gelecek kuşakların hakkını, kelimenin tam anlamıyla
gasbetmektedir.
Yazılı
ve görsel medyanın, yapılanları objektif olarak değerlendirmesini
dileyerek, yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Keleş.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına beşinci konuşmacı, Orhan
Ziya Diren.
Sayın
Diren, süreniz dokuz dakikadır.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı kapsamında İhracatı Geliştirme
Etüd Merkezi üzerinde görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi, 1960 yılında kurulmuş,
özel hukuk hükümlerine tabi ve tüzel kişiliğe sahip bir kamu
kuruluşudur. Merkez, Dış Ticaret Müsteşarlığına
bağlı olarak çalışmaktadır.
Kuruluşun
amacına gelince: Türkiye ihracatının geliştirilmesi
ve sağlıklı bir yapıya kavuşturulması temel
amacıyla kurulmuş ilk ve tek kamu kuruluşu olan İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi, bu amaç doğrultusunda, yeni pazarlar
ve iş olanakları yaratmaya yönelik ar-ge çalışmaları
yürütmek, ihracatçılarımızın dış pazarlardaki
paylarını artırmalarına yardımcı olmak,
yayın ve tanıtım faaliyetlerinde bulunmak, yerli ve
yabancı iş çevrelerine ticari enformasyon sağlamak,
ihracatımızın ürün ve pazarlar yönünden çeşitlenmesine,
geliştirilmesine katkıda bulunmak üzere görevler almıştır.
Faaliyetleri
açısından bakıldığında, kısaca,
eğitim programları, eğitim yardımı destekleri,
uluslararası ilişkiler, ihracat strateji planları
yapmak
Örneğin, 2004-2006 yılında bunun ilkini yapmışlar
ve bu amaca yönelik olarak Anadolu ticaret meslek liseleri ve ticaret
meslek liseleri öğretmenlerinden 250 öğretmene
dış ticaret eğitim programları düzenlenmiştir.
Bunun
dışında, yine, firmalarımızın yurt
dışında tanıtımına katkıda bulunmak,
ar-ge faaliyetlerini geliştirmek ve takip etmek ve yine, elektronik
ticari bilgi hizmetlerinden bahsedilebilir.
Kuşkusuz,
İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, bir ülkenin makro
ekonomisini doğrudan, mikroekonomisini de buna bağlı
olarak etkileyen ihracat ve geliştirilmesi açısından
son derece önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Cumhuriyet
Halk Partisi tarafından da, her anlamda, özel olarak desteklenmesi
gereken bir kurum olarak değerlendirilmektedir. Merkezin
işlevini daha da fonksiyonel şekilde yerine getirebilmesi
açısından, özellikle daha mütehassıs personel sayısını
mutlaka artırmalıyız diye düşünüyoruz.
İhracatımızın
artırılması için, tanıtım çalışmalarının
yanında, gelişmiş ülkelerin uyguladığı
gizli teşvik veya nakliye desteği konularında, mutlaka
ihracatçı firmalara yardımcı olunmalıdır.
Taşımacılık:
Ülkemizin yurt dışına ihraç ettiği malların,
özellikle ve büyük ölçüde kara yolu taşımacılığıyla
sağlandığından hareketle, o noktada da, akaryakıt
fiyatları, mutlaka, deniz yollarında olduğu gibi ek
vergiden muaf tutulmaya -imkân dâhilindeyse- çalışılmalıdır.
Maliyeti ve rekabeti etkileyen en önemli gider kalemlerinden birisi
olan bu taşımacılığa, mutlaka bir destek vermek
zorundayız.
Yine,
tarımsal ürünlere verilen teşvik oranları ise her geçen
gün azalmakta ve hatta, Avrupa Birliği ülkelerine yapılan
bazı ihracatlarda teşvik verilmemekte olup 2010 yılına
kadar, bu teşviklerin, Avrupa Birliği ortak tarım politikası
çerçevesinde kaldırılacağı da öngörülmektedir.
Enerji,
ham madde, nakliye maliyetlerinin dünya standartlarının
üzerinde olduğu ülkemizde teşviklerin tamamen kaldırılması,
ihracatçıların da önünü, mutlaka, yakın vadede tıkayacaktır
diye düşünüyorum.
Yine,
döviz fiyatlarındaki gerçeği yansıtmayan ucuzlama
ve dolayısıyla paramızın aşırı değerlenmesi,
üretici ihracatçılar için en büyük sorun olmaya devam etmekte
olup dışarıdaki rekabet gücünü kıran başlıca
etkenlerden birisi gibi görünmeye devam etmektedir.
Dışarıdan
gelen sözüm ona yabancı sermayenin, doğrudan yatırım
yerine malum amaçlarla gelmiş olması
Ki, bu malum amaçları
hepiniz biliyorsunuz; bunlar, portföy yatırımları ve
yine, altın yumurtlayan tavuklarımızın maalesef
satışı. Bunlar, tabii, IMFnin baskıları sonucu,
maalesef, gerçekleşmekte ve ülkemizin para politikası
da olumsuz yönde etkilenmeye devam etmektedir.
Bu
durum, ihracatımızı yavaşlattığı
gibi, çok gereksiz ve ülkemizde en iyisi yapılabilen ara mallarının
ithalatını da hızlandırmaktadır. Bundan, tabii
ki, ekonomimizin motoru olarak gördüğümüz işsizliğin
çözümüne de katkı sağlayabilecek KOBİlerimiz en büyük
zararı görmektedirler diye düşünüyorum.
Bu
noktada, ihracat için üretim, üretim için yatırım ve istihdam
gerekiyor. Sunulan bütçede bu olanakları göremediğim
için, Maliye Bakanımızın ve Başbakanımızın
övünerek sundukları bütçeye de, müsaadenizle, kısaca değinmek
istiyorum.
Ülkemizin
toplam borcu -iç ve dış olarak, kamu ve özel, hepsini birlikte
söylemek istiyorum sözlerimi uzatmamak için- 2002 yılında
Türkiyemizin bu manadaki borçları 219,3 milyar, yani, 220 milyar
dolarken, 2006nın ikinci çeyreğinde 373,9; tahminen 380 milyar
dolar civarında kapatılmış olacak. Yani, Adalet
ve Kalkınma Partisi, ülkemizi, bu dört yıllık iktidarında
154,5 milyar dolar borçlandırmıştır ki, bu artış
yüzde 70leri ifade eder. Bir başka deyişle, Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarı görevde bulunduğu her yıl, ülkemizi,
38,6 milyar dolar borçlandırmıştır. Merak ediyorum, şu 2 bin dolardan
5.080 dolarlara çıkan gayrisafi millî hasıladan kişi
başına düşen gelir, acaba bu borç rakamlarından hareketle
mi hesaplandı? Zira, siyasi, politik gezilerimde vatandaşlarımdan
gördüğüm kadarıyla, onlara yansıyan böyle 2,5 kat bir
iyileşme olmadığı gibi daha da kötüleşme anlamındaki
şikâyetleri biz defalarca dile getiriyoruz, ama, her nedense,
Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerimiz bunun tam aksini
hep iddia ediyorlar. Bunu da, inşallah, ilerideki seçimde hep
birlikte göreceğiz.
Türkiyede
bu İktidar göreve gelmeden önceki tüm cumhuriyet hükûmetleri
ise, yılda, sadece -Adalet ve Kalkınma Partisinin 38,6 milyar
dolarlık ortalama borçlanmasına karşılık-
2,7 milyar dolar borçlanıyorlardı.
Yine,
işsizlik, başka bir sorun olarak karşımıza geliyor.
Bunların İGEMyle ilişkisi
ne? diyeceksiniz. Tabii, işsizlik sorunu çözülüp istihdam yaratılıp
onlar üretken hale getirildiğinde, ihracata dönük malların
üretimi ve onların maliyetleri düşeceğinden, ihracat
kabiliyetimiz artacağı için bu konulara da değinmeden
geçemeyeceğim.
Bu
İktidar döneminde, bu derece borçlanmaya karşılık
ne kadarlık bir istihdam yaratılmıştır? Borçlanma,
verimli alanlara yapılacak yatırımlara dönüşüp
yurttaşlarımızın iş derdine derman olması
gayesiyle yapılsaydı, bu fahiş borç artışı
bir yönden geçerli ve anlamlı olabilirdi. Oysa, tam tersine,
işsizlik de bu Hükûmet döneminde akıl almaz bir şekilde
artmıştır. Şöyle ki, 2002 yılında fiilî
işsiz sayısı 4 milyon 290 bin kişiyken, 2006
Ağustos ayında bu rakam 4 milyon 444 bin kişiye çıkmış
ve bu arada iş gücüne katılan birçok yeni gençlerimiz de,
hâlen, daha bu sayıma dahi girememiştir. Yani, AKP döneminde,
bu kadar borçlanılmasına karşın, fiilî işsiz
oranında olması gereken göreceli bir azalma bir yana, cüzi
de olsa sayısal bir artışın olması gerçekten
çok üzücüdür.
Bu
işsiz sayısına ilave olarak, ülkemizde yaklaşık
20 milyon kişinin TÜİK bilgilerine göre- yoksulluk sınırında,
1 milyon kişinin de açlık sınırında bulunması,
çok daha başka bir vahim görüntü olduğunu burada ifade etmeden
geçemeyeceğim.
Yine
aynı şekilde olumsuz bir görünüm dış ticaretimiz
şöyle veriyor: İhracat, ithalat ve dış ticaret
açıkları açısından bir değerlendirme yapacak
olursak -rakamlara boğmamak için kısa geçeceğim- 2002
yılında 36 milyar dolar ihracat, 51 milyar dolar ithalat yapılmış,
dış ticaret açığımız 15 milyar dolarmış.
2006nın Ekim ayında, 67,8 milyar dolar ihracat, 112,3 milyar
dolar ithalat yapılmış ve 44,5 milyar -ki, yıl sonunda
bunun 52,5 milyar dolar olması bekleniyor- ve burada da
dış ticaret açığımızın değil bir
aritmetik, bir geometrik büyüme içerisine girmiş olmasını
da üzülerek ifade etmek istiyorum.
İhracatın
ithalatı karşılama oranlarına gelince -yine bunu
da kısaca 2001 ve 2006 rakamları olarak vereyim- 2001 yılında
yüzde 75,7; 2006da ise 60,4 gibi bir rakamla karşılaşıyoruz.
Bu rakamlar da, dış açık üreten bir ekonominin AKP tarafından
yönetildiğini bize kanıtlamak için yeterli bir delildir
diye düşünüyorum.
Bir
taraftan üretim ekonomisine darbe vururken, bir yandan da ithalat
patlamasıyla ara mal üretimi gerilemekte, ithal ara malları
yerli üretim ikame etmekte, ara mal üreten KOBİlerimiz özellikle
bundan zarar görmekte ve nihayet işsizlik ve dış ticaret
açığı patlamaktadır. Bu durumun doğal sonucu
olarak, ihracatın ithalatı karşılama oranı
sürekli olarak düşmekte, ülke ekonomisi giderek daha fazla
dışa bağımlı ve borçla ayakta tutulabilir
hâle gelmektedir. Yani, ülke ekonomisi, maalesef, borçla yönetilmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Diren, buyurun.
ORHAN
ZİYA DİREN (Devamla) Protestolu senetler konusu, toplumumuzun
bir başka ayrı yarasıdır. 2005 Ocak ve Eylül aylarında
634.861 senet protesto olmuş, bu yıl ise aynı dönem için
842.439. Yani yüzde 32,7 oranında bir artış göstermiştir.
Bunların tutarları da yine yüzde 46,6 gibi bir artışla
karşımıza çıkıyor.
Yukarıdaki
rakamlar da reel sektörün gerçek durumunun en bariz göstergesidir.
Ülke ekonomisi AKP Hükûmetinin savunduğu gibi tozpembeyse böylesine
büyük bir artış oranı nasıl izah edilebilir, ben
şahsen bunu anlamakta güçlük çekiyorum.
Kredi
kartları yine apayrı bir sorun olarak karşımıza
çıkıyor. Vaktim çok daraldığı için birtakım
bilgileri geçeceğim, ama, bu kredi kartları konusunda da
memleketimizin bir başka sıkıntısını dile
getirmek istiyorum.
Kredi
kartları borç toplamı 2005te 17,6 milyar yeni Türk lirası
iken, 2006da 20,1 milyar yeni Türk lirasına çıkmış,
yani yüzde 9luk bir artış göstermiştir.
Şimdi,
vatandaşımızın elinde birçok değişik bankalardan
alabildikleri kartlar bulunduğuna ve bunların kredi limitleri
merkezî bir sistemle kontrol edilemediğine göre, ciddi şekilde
bir harcama keyfiyeti, bir özenti
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN
ZİYA DİREN (Devamla) Sayın Başkanım, çok özür
diliyorum
BAŞKAN
Lütfen Sayın Diren
Lütfen
ORHAN
ZİYA DİREN (Devamla) Hemen bitireceğim.
BAŞKAN
Hayır
Lütfen Sayın Diren
Teşekkür ediyorum
Teşekkür
etmek için açıyorum.
Buyurun.
ORHAN
ZİYA DİREN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Şimdi,
bir de bu maliye konusunda bilgiler verecektim, ama, izin vermiyorsunuz.
Ancak, bu ihracatın patlamasıyla ilgili iddialara da
şöyle bir cevap vermek istiyorum: Burada sanayileşmenin
çok geliştiği ve ihracatın patladığı iddia
ediliyorsa da, burada tarımsal ürünlerimizin ihracatının
toplam üretimdeki payının yüzde 11,4lerde sabit olarak devam
ettiğini görüyoruz. Türkiyemizin etrafı yangın yeri
olduğuna göre, Irakta, Suriyede, Gürcistanda, Azerbaycanda
tarımsal üretim yapılmadığına göre, bizim ihracatımız,
doğal olarak, kendiliğinden artmıştır. Dolayısıyla,
ihracat içindeki bu pay değişmediğine göre, sanayi
malları üretimimizde de ciddi bir üretim artışından
söz etmemiz mümkün değildir, böyle görünüyor.
Bu
duygularla, hepinizi sevgiyle selamlıyorum.
Bütçemiz
hayırlı, uğurlu olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Diren.
AK
Parti Grubu adına birinci konuşmacı Mehmet Atilla Maraş,
Şanlıurfa Milletvekili.
Sayın
Maraş, süreniz yedibuçuk dakikadır.
Buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ATİLLA MARAŞ (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 mali
yılı Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesi üzerinde
Grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kültür
ve Turizm Bakanlığı nezdinde 2006 yılında gerçekleşen
ve 2007 yılında gerçek-leşmesi planlanan proje, hizmet
ve faaliyetleri içeren programı sizlere sunmak istiyorum.
Bilindiği
gibi, Kültür ve Turizm Bakanlıkları 2003 yılında
tek bir çatı altına alınmış ve bu birleşmenin
getirdiği mevzuat düzenlemeleri izleyen yıllarda
hızla yapılmıştır. Bu düzenlemeler neticesinde,
Bakanlık programı yerine oturmuş ve mevzuat işlevsellik
kazanmıştır. Özellikle, 2005 yılının ikinci
yarısı ve 2006 yılı içerisinde gerçekleştirilen
çalışmaları gösteren ve biraz sonra arz edeceğim
tablo, yeni mevzuatın Bakanlık tarafından başarılı
bir şekilde uygulandığı-nın göstergesi olacaktır.
Bu doğrultuda 2007 yılının da Kültür ve Turizm Bakanlığı
seferberlik yılı olarak ilan edilmiştir. 2007 yılında,
Bakanlık, çalışma konuları arasına giren kültür
ve turizm alanında yoğun çalışmalar gerçekleştirme
azmi içindedir.
Değerli
milletvekilleri, 2004 ve 2005 yılında yüzde 50lere varan
turistik ve turizm gelirleri artışı, içinde bulunduğumuz
sene dünya ölçeğindeki konjonktürel gelişmelerden ötürü
yüzde 5 gibi bir kayba uğramasına rağmen, 2007 yılındaki
umudumuz büyüktür. Düşüşte bir nevi kitle turizmi olarak
adlandırdığımız tatil turizminden kaynaklanmakta
olup, kültür turizmi bu düşüşten etkilenmemiş, aksine,
İstanbul gibi kültürel turizmin yoğun olduğu şehirlerde
turist sayısı artmıştır. Önümüzdeki senelerde
ise, İstanbulun kazandığı kültür başkenti unvanı
bu artışın daha da fazla olacağını bize
göstermektedir.
Kitlesel
turizmde ise, Kültür ve Turizm Bakanlığı ilgili sektör
çevrelerinin de katkısıyla bir stratejik mastır planı
hazırlamıştır. Deniz, güneş, kum eksenli yaz
tatil turizmi yanında, Bakanlık, 2006 yılında
kış ve termal turizmine özel olarak önem vermiştir. Bu
iki alan ülkemiz turizmi içinde büyük potansiyele sahiptir. Bunun
yanı sıra, kitle turizminde yerel yöneticilerle iş
birliğine gidilmiş ve kalitenin daha da yukarı-lara
çekilmesi için sürekli mücadele verilmiştir.
Kültür
ve Turizm Bakanlığı, asli görevlerinden biri olan kültür
ve tabiat varlıklarının korunması için önemli
adımlar atmıştır. 2006 yılında gerçekleştirilen
Kültür ve Tabiat Varlıkları Bilgi Sistemi Projesi sayesinde,
ülkemizin kültürel envanterinin çıkartılmasına yönelik
çalışmalar yapmıştır. Kültür varlıklarımız,
etkin koruma sistemi sayesinde gelecek nesillere sağlıklı
bir biçimde intikal ettirilecektir.
2006
yılında gerçekleştirilen faaliyetler çerçevesinde,
yurdumuzun değişik mecralarında yer alan birçok kale
ve tarihî anıtın rölöve, restorasyon ve restitüsyon çalışmalarına
başlanmıştır. Ayrıca, Atatürk evleri onarımı,
teşhir ve tanzimi, proje kapsamında yapılmıştır.
Hâlihazırda
devam eden projeler dışında, Kültür ve Turizm Bakanlığı,
24 müzeye güvenlik sistemi kurulması çalışmalarına
başlamıştır.
Ayrıca,
yurt içinde devam eden Kars-Ani ören yeri, Adıyaman-Nemrut Dağı
tümülüsü ve anıtları ile Ankara-Augustus Tapınağı
projelerine ilaveten, yurt dışındaki tarihî eserlerimizle
ilgili birçok proje hayata geçirilmiş, birçoğunun da proje
altyapısı hazırlanmıştır. Bu çerçevede
sürdürülen onlarca proje içerisinden birini örnek vermek gerekirse,
Suriyedeki Süleyman Şah Türbesinin tanzimi için protokol
işlemleri tamamlanmış, ihale aşamasına gelinmiştir.
Kültür
ve Turizm Bakanlığı, insanlarımızın kütüphanelerimizden
en üst derecede faydalanmasını amaç edinmiş ve bu çerçevede
birçok projeyi hayata geçirmiştir. Hâlihazırda, 1.189 kütüphane
ve 61 gezici kütüphane hizmet vermektedir. Ekim 2006 itibarıyla,
kütüphaneleri kullanma sayısı önceki yıllara oranla
artış göstermiş ve 21 milyona yakın ziyaretçi olmuştur.
Ayrıca,
yurt dışında Türk kültürü ve edebiyatının tanınması
amacıyla TEDA Projesi hayata geçirilmiş, bu projeyle, edebiyatımızın
belli başlı eserleri yabancı dillere çevrilip dünya
insanlığının beğenisine sunulmuştur.
Yurt
dışındaki birçok prestijli kitap fuarına katılan
Bakanlık ilgili birimleri, 2008 yılında da bu gelişmeler
neticesinde dünyanın en büyük kitap fuarı olan Frankfurt Kitap
Fuarının onur konuğu olarak kabul edilmiştir.
Turizm
sektöründeki en önemli hedeflerden biri olan Türkiye markasının
oluşturulması için, Bakanlık, ülkemizin tanıtımını
önemli görmekte ve bu doğrultuda çalışmalarını
sürdürmektedir.
Dünya
ölçeğinde önemli bir turizm ögesi olan kongre turizminde ülkemizde
büyük hamlelerde bulunulmuş, bu konuda, Bakanlık, birçok
takvim ve broşürü dünyanın her tarafına ulaştırmıştır.
Dünyadaki
en önemli on altı destinasyon arasında yer alan ülkemizin
yerinin daha da yukarılara çıkması için turizm altyapı
çalışmaları sürekli olarak geliştirilmektedir.
Bu doğrultuda, üst ölçekli ve 2023 yılını hedefleyen
Türkiye turizm stratejisi hazırlanmıştır. Bu çalışmalarda,
alternatif turizm kaynaklarının kıyı turizmi ile
beraber sıçramada bulunması öngörülmüştür. Ayrıca,
kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve turizm merkezleri
tespit edilmiş ve bu bölgelerle alakalı çalışmalar
hız kazanmıştır.
1
Ekim 2006 itibarıyla yatırım belgeli tesis sayısı
1.022, işletme belgeli tesis sayısı ise 3.506ya
ulaşmıştır.
Birçok
ülke ile gerçekleştirilen turizm iş birliği anlaşmalarıyla
ülkemiz turizm alanında birçok olanaklara sahip olmuştur.
Bu çerçevede, Türki cumhuriyetler ehemmiyetli bir yer tutuyor
olup, bu ülkelere Bakanlık desteği sürekli olarak artmaktadır.
TÜRKSOYla birlikte yapılan çalışmalar meyvelerini
vermekte olup, karşılıklı sürekli mekanizmalar geliştirilmiştir.
İstanbul
2010 Kültür Başkenti Projesinde, Bakanlık, diğer kuruluşlarla
iletişim içerisinde çalışmalarda bulunmuş ve
İstanbul, 2010 için kültür başkenti payesini almıştır.
Ayrıca, Bakanlık, İzmir için de değişik bir proje
hazırlamaktadır.
2007
Mevlânâ Yılı münasebetiyle Bakanlığımız
hummalı bir çalışma içerisine girmiş ve önümüzdeki
sene yapılacak olan etkinliklerin projelerini hazırlamaktadır.
Kültür
ve Turizm Bakanlığı, ülkemizde güçlü bir fikrî mülkiyet
sisteminin oluşturulması için korsan faaliyetlere son vermek
hedefini, taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalar
çerçevesinde yürütme azmi içindedir.
Türk
sinemasının desteklenmesi için, 2006 yılında 11
milyon YTL ödenek ayrılmış ve bunun büyük çoğunluğu
ödenmiştir. Ayrıca, ülkemizde gerçekleştirilen birçok
sinema ve film festivallerine de destek verilmiştir.
Bakanlık,
ayrıca, orkestra, koro ve topluluklarının gerçekleştirdiği
prestijli konserlerle sanatçıları ve halkı buluşturarak,
Türk müziğine emek veren bestecileri yeni nesillere tanıtmak
azmindedir. Resim, heykel, seramik, özgün baskı, Türk süsleme
sanatlarından olan tezhip, minyatür, çini, ebru
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Maraş, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET
ATİLLA MARAŞ (Devamla)
hüsnühat gibi, fotoğraf, karikatür
gibi görsel sanatların da gelişmesini ve yaygınlaşmasını
sağlamak için birçok çalışmalar yapmaktadır.
Uluslararası
ilişkilerde yeni dengelerin kurulmasını göz önüne
alarak, bölge ve dünya çapında yeni kültürel yapılaşmayı
destelemek ve Türk dili konuşan halklar ve ülkeler arasında
dostane ilişkiler kurarak, ortak Türk kültürünü, dilini, tarihini,
sanatını, gelenek ve göreneklerini araştırarak
ortaya çıkarmak, geliştirmek, korumak ve gelecek kuşaklara
aktarmak, kalıcı kılmak amacıyla yola çıkan
TÜRKSOY bu bağlamda çalışmalarını sürdürmektedir.
Ayrıca, Türk dünyası coğrafyasında ortak bir dil
ve bir alfabe kullanımı için uygun ortam ve şartlar yaratıp,
Türk dünyası halklarının ortak geçmişini, tarihini,
dil ve edebiyatını, kültür ve sanatını bir bütün
halinde ele alan bilimsel araştırmaları güçlendirerek,
ulusal tarihi, ana dili, edebiyatı, kültür ve sanatı, gelenek
ve görenekleri, gelecek kuşaklara aktarmak için ortam hazırlamak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ATİLLA MARAŞ (Devamla) Bitiriyorum.
BAŞKAN
Sayın Maraş, lütfen teşekkür için, buyurun.
MEHMET
ATİLLA MARAŞ (Devamla)
TÜRKSOYun asıl hedefleri arasındadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada, sizlere bir bölümünü
ancak sunabildiğim bu hizmetler için, başta Sayın Bakan
olmak üzere, Kültür ve Turizm Bakanlığının tüm çalışanlarını
kutluyor, sizlere de saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Maraş.
AK
Parti Grubu adına ikinci konuşmacı, Mehmet Faruk Bayrak,
Şanlıurfa Milletvekili.
Sayın
Bayrak, süreniz yedibuçuk dakikadır. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEHMET FARUK BAYRAK (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 mali yılı
bütçe görüşmelerinde, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü
bütçesi üzerinde Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 1970 yılında 1309 sayılı Kanunla
kurulan Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Kültür ve Turizm
Bakanlığına bağlı tüzel kişiliği haiz
bir kurumdur. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu uyarınca özel bütçeli kuruluşlar
kapsamında yer almaktadır.
Devlet
Opera ve Balesi, 1970 yılından günümüze kadar opera ve bale
sanatlarını, yöresel ve evrensel boyutuyla halkımıza
sunma gayesiyle çalışmalarını düzenli olarak
sürdürmektedir.
Devlet
ve Opera Balesi gösterilerini, 37 il ve ilçede bulunan kültür merkezlerinde,
kendi bünyelerine bağlı sahnelerde ve tarihî alanlarda
gerçekleştirmektedir.
2002-2006
yıllarında 15 ülkeye birden fazla turne etkinliği düzenlemiş
olup, on üç yıldır Aspendos Uluslararası Opera ve Bale
Festivali ve her yıl düzenlenen Uluslararası Bodrum Bale
Festivali büyük ilgi görmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğüne
1998den 2005 yılına kadar hiçbir sanatçı alımı
yapılmamıştır. Genel Müdürlük kapsamında, kuruma
ilk defa 2006 yılında 234 adet sanatçı ve stajyer opera
sanatçısı alımı yapılmıştır.
Kuruma
son dört yıllık periyotlarda hazineden aktarılan bütçe
kaynaklarında önemli bir artış görülmektedir. 2002den
2007ye kadar olan bütçe kaynaklarında yüzde 30luk bir artış
olmuştur. Hükûmetimiz, sanatsal icraatlarda bulunan Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğüne vermiş olduğu önemi,
bu vesileyle, bir kez daha göstermiştir.
Değerli
arkadaşlar, yüzyıllarca birçok medeniyete ev sahipliği
yapmış olan topraklarımız ve atalarımız,
kültürden ve sanattan hiçbir zaman uzak kalmamıştır.
Kültür ve sanat bizim dünyamızda sürekli parlayan bir
ışık olmuş, Osmanlıdan günümüze kadar birçok
eser yazılmış, hazırlanmış ve sergilenmiştir.
Aynı çerçevede sanatçılarımız ve zanaatkârlarımız
kültürel ve sanatsal alanlarda ülkemizi dünya çapında bir marka
hâline getirmek için emek vermekte ve alın teri dökmektedir.
Ayrıca,
yakın zamanda Nobel Edebiyat Ödülü alan Orhan Pamuk, sanat ve
edebiyat alanındaki başarılı yolumuzda önemli
kilometre taşlarından biri olmuştur ve bu başarısını
da ilk tebrik edenlerden biri de Sayın Başbakanımız
olmuştur. Bu vesileyle, Orhan Pamuk ve uluslararası platformda
ülkemizi temsil eden herkese şükranlarımı sunuyorum.
Aslında, Türkiye de bu konuda bir adım atmalıdır.
Mesela, Bakanlığın her yıl verdiği büyük ödül,
bu yıl Orhan Pamuka verilebilir.
Bu
arada, geçtiğimiz ay güneydoğu illerimizde meydana gelen
sel felaketlerinde birçok yazılı eserimiz zarar görmüştür.
Bakanlık tarafından ivedi bir şekilde oluşturulan
uzman ekip, gerekli çalışmaları başlatmış
olup, eserlerin tekrardan hayata geçirilmesi için büyük çaba sarf
etmiştir. Gerek doğal felaketler gerek zaman aşımından
dolayı, ülkemizde bulunan tarihî eserlerimiz yıpranmaktadır.
Bakanlık, tarihî dokuların kaybolmasını önlemek
amacıyla gerekli yerlerde restorasyon işlemleri sürdürmektedir.
Ancak, bu konuda daha kapsamlı, daha süratli ve daha kaliteli
çalışmalara ihtiyaç olduğu da ortadadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; TÜRKSOY üyesi olan ülkelerle
opera ve bale sanatlarında ilişkiler her yıl artan bir
sıcaklıkla sürdürülmektedir. Atatürkün TÜRKSOY operasından
sonra yapılmasına ara verilen ve ilk defa Sayın Atilla
Koçun döneminde opera bestesi ve librettoların, opera sözlerinin
yazılı bulunduğu kitap yazılmasına başlanmış
olup, son aşamasına gelinmiştir; ama, bunu yeterli göremeyiz,
artık, bir Türk balesi, Türk operası bekliyoruz. Bakanlık,
bu konuda daha çok çaba harcamalıdır.
Bu
vesileyle, Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Atilla
Koça, sanata, tarihe ve kültürel değerlere göstermiş olduğu
ilgiden dolayı da teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu kürsüden size hitap ederken, kültürden, sanattan
ve emekten bahsederken, fikrî mülkiyet haklarından bahsetmeden
geçemeyeceğim. Yasanın yürürlüğe girmesiyle, korsanla
mücadelede kısmi bir başarı elde edilmişken, son
zamanlarda korsanla mücadelede, maalesef, bir durgunluk yaşanmaktadır.
Özellikle sahil kesimindeki belediyelerin korsan kitap satan kişilere
özel yer tahsis etmesinden dolayı korsanla mücadele zayıflamakta
ve önemli bir maddi kayıp meydana gelmektedir. Şu an, ilgili
komisyonlarda görüşülen yeni bir yasa tasarısıyla,
kolluk kuvvetlerine, yakaladıkları korsan kitap başına
prim uygulaması getirilmesi öngörülmektedir. Yasanın
yürürlüğe girmesiyle birlikte kolluk kuvvetlerinin etkin bir
uygulama göstereceğine inanıyorum. Kolluk kuvvetleri
sadece polis ve jandarma değildir, zabıta ekipleri de bu
mücadelede görevlidir. Buradan, belediye başkanlarımıza,
konu hususunda daha hassas olmalarını rica ediyorum. Kültür
ve sanat bir değerdir, bir üründür; emekle, düşünceyle, bilgiyle
ve yaratıcılıkla oluşur. Düşünce ve sanat
adamlarının ürettiklerinin korsanlık yoluyla çoğaltılması,
satılması ve edinilmesi, bildiğimiz anlamda hırsızlıktan
bir farkı yoktur, hatta, daha ağır bir suçtur.
Bu
nedenle, ilgili herkesi ve bütün vatandaşlarımızı,
sanata, sanatçıya, düşünceye ve düşünce adamına
daha saygılı olmaya davet ederken, 2007 mali bütçesinin ülkemize
hayırlı olmasını diliyor, hepinize, tekrar, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bayrak.
AK
Parti Grubu adına, üçüncü konuşmacı Hasan Aydın,
Giresun Milletvekili.
Buyurun
Sayın Aydın. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın
Aydın, Sayın Bayrakın kullanmadığı bir dakikalık
süreyi ekliyorum, süreniz dokuz dakikadır.
AK
PARTİ GRUBU ADINA HASAN AYDIN (Giresun) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Turizm Bakanlığı,
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2007 yılı bütçesi
üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, 10
Haziran 1949 yılında 5441 sayılı Kanunla, yerli ve
yabancı eserlerle Türk toplumunun genel eğitimini, yurt ve
güzellik sevgisini, dil ve kültürünü yükseltmek; Türk tiyatrosunun
yurt içinde gelişmesini ve yaygınlaşmasını,
yurt dışında tanıtılmasını sağlamak;
Türkçeyi en güzel şekilde seslendirmek; Türk kültürünü besleyerek,
temel değerler üzerinde doğru yargılara varmasını
sağlamak; sanat ve estetik duygusunu geliştirmek; kültürel
gelişmemize katkıda bulunmak; şive birliğinin sağlanmasına
çalışmak; yerli yazarların yetiştirilmesine yardımcı
olmak; millî repertuvarı oluşturmak; dünya klasiklerini,
tiyatro sanatındaki yenilikleri tanıtmak; tiyatroyu
yurt içinde yaymak; Türk oyun yazarlarının eserlerinin yabancı
ülkelerde tanıtılmasına yardımcı olmak; yabancı
sanat adamlarıyla iş birliği yaparak, ülkemizle diğer
ülkeler arasındaki kültürel iş birliğinin gelişmesine
katkıda bulunmak; gerektiğinde tiyatrolar açmak, millî ve
milletlerarası festivallere katılmak amacıyla kurulmuştur.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizin kültürel ve sanatsal alandaki gelişimine
önemli katkılar sağlayan Devlet Tiyatroları, 5441 sayılı
Yasanın kuruma yüklediği misyonla Ankara, İstanbul,
İzmir, Bursa, Adana, Diyarbakır, Trabzon, Antalya, Erzurum,
Sivas, Konya ve Van illerinde bulunan on iki yerleşik tiyatro
müdürlüğü ile Gaziantep, Aydın ve Elâzığ illerinde
de, turne düzeninde olmak üzere, toplam otuz sekiz sahnesiyle, yaklaşık
2 bin çalışanıyla faaliyetlerini sürdürmektedir ve
sezon boyunca tiyatro hizmeti sunmaktadır.
Devlet
Tiyatrolarının kurulduğu yıllarda az sayıda
ulusal tiyatro oyunları ve oyun yazarları varken, Devlet Tiyatrolarının
özendirici girişimleri ve teşvik edici yaklaşımları
sonucu ulusal tiyatro oyunu ve yazar sayısı artmıştır.
Bugün repertuvara alınma istemiyle her yıl iki yüzü aşkın
ulusal tiyatro oyunu Devlet Tiyatrolarına gönderilmektedir.
Değerli
arkadaşlar, Devlet Tiyatroları elli yedi yıllık
kısa bir geçmişi olmasına karşın, iki bin
beş yüz yıla yaklaşan tiyatro geçmişi olan Batı
tiyatrosuyla rekabet eder duruma gelmiştir. Dünya tiyatrolarında
kullanılan teknolojik ve teknik ekipman Devlet Tiyatrolarınca
da kullanılmaktadır. Bu nedenledir ki, Devlet Tiyatroları
2006 yılında Avrupa Tiyatro Topluluğuna üye olarak kabul
edilmiştir.
Devlet
Tiyatroları 2005-2006 tiyatro sezonunda Türk ve dünya tiyatro
yazarlarının en seçkin örneklerinin yer aldığı
repertuvarında 68i yerli ve 58i çeviri olmak üzere, toplam
126 oyun sergilemiş, sezon boyunca verilen 4.444 temsil ile 1 milyon
220 bin 149 seyirciye ulaşmıştır.
Devlet
Tiyatroları, ulusal tiyatronun oluşturulması, yaygınlaştırılması,
Türk tiyatrosunun yurt dışında tanıtılması
için faaliyetlerine kesintisiz olarak devam etmektedir. Bu kapsamda,
yerli ve yabancı yazarların en seçkin eserlerini sergilemektedir.
Yıllık repertuvarının yüzde 60ını yerli
yazarların oyunlarıyla oluşturmaktadır. Yerli yazarları
oyun yazmaya teşvik etmek için oran olarak dünyanın en yüksek
telif ücretini ödemektedir. Dünyadaki teknik ve sanatsal etkinlikleri
tanımak, dünyadaki gelişmeleri izlemek amacıyla
yurt dışıyla ilişkilerini, kültürel ve sanatsal
anlamda, ikili anlaşmalar doğrultusunda canlı tutmaktadır.
Her
yıl, ulusal ve uluslararası düzeyde beş festival düzenlenmektedir.
Bunların üçü gelenekselleşmiş tiyatro festivalleri,
ikisi çocuk ve genç seyirciyi yetiştirme amaçlı çocuk oyunları
festivalleridir. Yurt içi ve yurt dışında gerçekleşen
festivallere oyunlarıyla katılım sağlamaktadır.
Türk
kültürünü ve sanatını tanıtmak amacıyla, sadece
geçtiğimiz sezon içerisinde İtalya, Moldova, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Romanya, Kosova, Almanya, Fransa
ve daha birçok ülkede düzenlenen çeşitli festivallere oyun
göndermiştir. Ülkemizle ikili kültür anlaşması olan
ülkelerin tiyatro topluluklarını, dünya tiyatrosunun
repertuvarında bulunan oyunlarını Türk tiyatro seyircisiyle
buluşturmak amacıyla ülkemize getirmiştir.
Millî
Eğitim Bakanlığıyla yapılan protokol doğrultusunda
tüm il ve ilçelere oyun götürülmekte, bilet alamayacak durumda
olan çocuklara oyun izleme olanağı sağlanmaktadır.
2006
yılında, Her Yerde Tiyatro Projesi kapsamında, 81 ile
her ay turne düzenleyerek, sanat etkinliklerini Türkiye geneline
yaymıştır. Sanat hizmetini daha fazla insana ulaştırmaktan
geri kalmamak için büyük bir özveri göstererek, İstanbulda
TİM ve Cevahir sahnelerinin, Antalyada Haşim İşcan
Sahnesinin, Ankarada Çayyolu ve Muhsin Ertuğrul yerleşik
sahnelerinin, Gaziantep, Aydın ve Elazığ illerimizdeki
turne sahnelerinin açılmasını gerçekleştirmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Tiyatroları
Genel Müdürlüğünün 2007 yılına ilişkin hedeflerine
de kısaca değinmek istiyorum.
-
2005-2006 tiyatro sezonunda faaliyete başlayan çocuk ve gençlik
tiyatrosu birimiyle, altı-on sekiz yaş grubuna tiyatro
hizmeti vermek,
-
Ülke turizmi açısından büyük öneme sahip Efes Antik Tiyatrosunda
en az 6 ülkenin katılımıyla uluslararası festival
düzenlemek ve 2005-2006 tiyatro sezonu repertuvarının en
seçkin oyunlarıyla diğer antik tiyatrolarımızda
temsiller vermek,
-
Yurt içi ve yurt dışı turne, festival ve şenlikleri,
katılımcı ülkelerin sayısı ve içeriği
zenginleştirilerek düzenlemek,
-
Açılması planlanan yeni sahneleri en kısa sürede hizmete
sunmak,
şeklinde
sıralanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; iktidarımız döneminde
sekiz yıldır yapılamayan görevde yükselme sınavı
yapılarak, sınavı kazanan personelin yeni görev yerlerine
atamaları yapılmış olup, Devlet Tiyatroları
Genel Müdürlüğü daha işler bir yapıya kavuşmuştur.
Ayrıca,
2006 yılı bütçesi 81 milyon yeni Türk lirası olan Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğünün 2007 yılı bütçesi
98 milyon 088 bin YTL olarak belirlenerek, kayda değer bir artış
sağlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, sanatçılarımızın sanat üretebilmeleri
için geçim derdi çekmeden, özgür ve özerk bir ortamda çalışmaları
gerektiğine inanıyorum. Yurt içinde ve yurt dışında
sergilenen sanat etkinliklerini gerçekleştiren, sanat anlayışından
ve niteliğinden taviz vermeden azimle ve özveriyle çalışmalarını
sürdüren Devlet Tiyatrosu çalışanlarıyla yaptığım
görüşmelerde maaşlarının yetersizliğinden
yakındıklarını gördüm.
Ayrıca,
bu ender yetişen insanların yaş haddinden emekli edilemeyeceği
düşüncesinden yola çıkarak, altmış beş yaşında
emekli olan sanatçıların sağlıkları elverdiği
müddetçe sahnelerde yer almasının Türk tiyatrosu için büyük
kazanç olacağına inanıyorum.
Bu
vesileyle, değindiğim iki konuya dikkatlerinizi çekmek
istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, Atatürkün
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Aydın, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
HASAN
AYDIN (Devamla) Atatürkün sanatçı, ışığı
alnında ilk hisseden kişidir sözüne yürekten katılıyorum.
Türkiyenin aydınlık yüzünün tüm dünya tarafından görülmesini
ve benimsenmesini istiyorsak, sanata ve sanatçıya önem vermeliyiz.
Cumhuriyetin bu köklü kurumuna hep birlikte destek verelim ki, büyük
bir hızla gelişen dünya tiyatrolarıyla rekabet etme
gücünü kazandırabilelim.
Devlet
Tiyatrolarının özgür bir ortamda sanat yapabilmeleri
için ne gerekiyorsa onu hep birlikte yapalım. Unutmayalım
ki, sanat bir milletin, sanat bir memleketin kültür seviyesinin aynasıdır.
Bu
duygular içerisinde konuşmamı bitirirken, 2007 yılı
bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı, uğurlu olmasını
temenni ediyor, sizleri bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
AK
Parti Grubu adına dördüncü konuşmacı, Mehmet Soydan,
Hatay Milletvekili.
Sayın
Soydan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz
yedibuçuk dakikadır.
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEHMET SOYDAN (Hatay) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Gümrük Müsteşarlığı 2007 yılı bütçesi üzerine
AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; dünya ticaretindeki
hızlı gelişmeler sürecinde, gümrük idareleri bir taraftan
ticareti kolaylaştırmada, bir taraftan da yasa dışı
ticareti engelleme gibi zor ve birbiriyle çelişkili bir görevi
ifa etmektedir. Gümrük Müsteşarlığımız ise,
bilgisayar ve özellikle de yüksek teknolojinin imkânlarından
yararlanarak görevlerinin üstesinden gelmiştir.
Son
yıllarda idarenin tamamının bilgisayarlarla donatıldığı,
ticari işlemlerin yüzde 99unun elektronik yolla yapıldığını
görmekteyiz. İşlemlerin gümrük idaresine gelmeksizin, bürolardan
elektronik olarak gerçekleşmesindeki oran da yüzde 70lere
çıkmıştır. Bu işlemler, elbette ki, artan ihracatımıza
önemli ölçüde katkı yapmaktadır.
Yasa
dışı ticareti engelleme yönünden geliştirilen
GÜMSİS Projesi ile de, kaçakçılıkta etkin mücadele
önemli bir yol kat edilmiş bulunmaktadır. Bu çerçevede, gümrük
kapılarımıza kapalı devre televizyon sistemleri
ve plaka okuma sistemleri yerleştirilmiş, tüm kapılar,
Ankara merkezde kurulan kontrol kumanda merkeziyle izlenir hale
gelmiştir. Ayrıca, transit geçen tırlara yerleştirilen
GPS cihazlarıyla güzergâh boyunca izleme yapılmaktadır.
Avrupa
Birliği malî yardımı kapsamında 2003 yılında
sunulan GÜMSİS Projesinin tüm kara ve deniz hudut kapılarında
yaygınlaştırılması projesi de tamamlanmış
ve söz konusu sistemlerin kurulumuna başlanmıştır.
Diğer taraftan, gümrük kapılarına konulan yüksek teknoloji
ürünü tır tanıma cihazlarıyla, kaçak yakalama olaylarında
da önemli artışlar kaydedilmiştir.
Gümrük
idareleri, bilgisayar ve iletişim teknolojilerini kullanarak,
e-devlet projelerinde Türkiye içerisindeki başarısını
Avrupa Birliği üyesi ülkeler içerisinde de göstermiş, Avrupa
Birliği Gümrük 2007 Programı içinde telaffuz edilen
dış ticarette tek pencere ve e-belge uygulamalarını
2005 yılı içerisinde tamamlamıştır. Peki, bu
çalışmalarla ne elde edilmiştir? Demin ana muhalefet partisi adına
konuşan arkadaşımız yolsuzluklar, hukuksuzluklar,
birçok konuları dile getirdi. Bakın, arkadaşlar, bu
çalışmalarla, sizlere bir örnek vermek istiyorum, 1999 ile
2002 yılları arasındaki üç yılda kaçak eşya yakalanması
ile 2003-2006 yılları arasındaki üç yılda kaçak
eşya yakalama oranı beş kat fazla artmıştır,
yani, sizlerin iddiaları bu şekilde havada kalmaktadır.
Bu çalışmalar
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Kaçakçılık çok artmış
demek ki.
MEHMET
SOYDAN (Devamla) Eskiden de vardı; ancak, hiç kimse yakalamayı
başaramıyordu herhâlde. Sizler de onun için bu şekilde
üzerinize alınmanıza gerek yok, ama, AK Partinin de, Hükûmetimizin
de kaçakçılıkla, yolsuzlukla, hukuksuzlukla ne kadar kararlı
bir mücadele içerisinde olduğunu anlamak isterseniz gayet
iyi anlayabilirsiniz.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; öte yandan, Yüksek Planlama
Kurulu tasdikleriyle, Gümrük Müsteşarlığının,
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğiyle yap-işlet-devret projeleri
gerçekleştirilmektedir. Bu çerçevede, Habur Sınır Kapısının
Ağustos 2005 tarihinde inşaatına başlanılmış
ve şu anda geçici kabul işlemleri tamamlanmıştır.
Sarp
Sınır Kapısına ilişkin proje çalışmaları
sürdürülmektedir. Kendi ilimdeki
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Habur Sınır Kapısı kapalı,
kapalı. Habur Sınır Kapısını açmadınız
ki. İşte, Bakan burada
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) Açık, açık.
MEHMET
SOYDAN (Devamla) Orada çalışma yapılıyor ama, çalışma
yapılmakla açılmak aynı şey değil. Herhâlde bunu
anlayabilirsiniz.
BAŞKAN
Sayın Soydan, lütfen, karşılıklı konuşmayalım,
Genel Kurula hitap edin.
MEHMET
SOYDAN (Devamla) Kendi ilimdeki Hatay Cilvegözü Sınır Kapısı
inşaatına Ağustos 2006 tarihinde başlanmış
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Nerede çalışma yapılıyor?
BAŞKAN
Sayın Doğan
MEHMET
SOYDAN (Devamla)
ve bir yıl sonra tamamlanarak hizmete girmesi
planlanmıştır.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Habur Sınır Kapısı kapalı.
BAŞKAN
Sayın Doğan
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Habur Gümrük Kapısından bahsediyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Doğan
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Yok öyle bir
şey.
BAŞKAN
Sayın Doğan, lütfen
MEHMET
SOYDAN (Devamla) Kapıkule Sınır Kapısının
yeniden yapılandırılması hususunda Gümrük Müsteşarlığı
yetkili kılınmıştır.
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Soydan.
Sayın
Doğan, AK Partinin iki konuşmacısından sonra Anavatan
Partisi Grubunun iki konuşmacısı var, çıkar, cevaplarını
verir. Lütfen
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Tamam efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Soydan.
MEHMET
SOYDAN (Devamla) Önceki yıllarda da UND ile Gürbulak Gümrük Kapısı,
UMAT ile İpsala Gümrük Kapısı yapılmıştır.
Yine, kendi ilim Hataydaki Yayladağı Sınır Kapısı
da Gümrük Müsteşarlığı ile Hatay Valiliği arasındaki
anlaşmayla ihalesi yapılmış, çok yakında, inşallah,
Sayın Bakanımızla temeli atılacaktır.
Peki,
bu çalışmaları niye anlatıyoruz? Ne işe yarıyor?
Türkiye her alanda büyük atılımlar yapıyor. Türkiyenin
vizyonu değişiyor. Belki bazı konular kenarda kalıyor,
yapılan çalışmalar yeterince anlatılmıyor.
Demin,
arkadaşımız, AK Partinin, Adalet ve Kalkınma Partisi
olarak bahsedilmesine tepki gösterdiğini söylüyor. Herhâlde,
köyleri, çarşıları gezmiyor. Biz, oralarda gururla geziyoruz.
AK Partiye oy vermeyenlerin de AK Partiyi takdir ettiğini de
çok açıkça görüyoruz. Bu kıskançlıkla, kısır
çekişmelerle çıkıp burada sadece hamaset nutuklarıyla
iktidara hazırlandığını zannederler, ancak,
burada havalarını alırlar diye düşünüyorum. Yolsuzluğa
batmış siyasi partiler de, AK Partiyi, yolsuzluklarla kendine
benzetmeye çalışıyor. Hiç boşuna da bunlar için heveslenmeyin
diye sizlere sesleniyorum.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) Dokunulmazlıkları kaldırın,
yolsuzluğu önleyelim. Niye kaçıyorsunuz dokunulmazlığı
kaldırmaktan? Yanlış konuşuyorsun.
MEHMET
SOYDAN (Devamla) Evet, bu telaşa hiç gerek yok.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) Temiz siyaset için söylüyorum.
MEHMET
SOYDAN (Devamla) 2007 yılı içerisinde seçim var. Bu seçimde
de söylediklerinizin cevabını milletten alacaksınız.
Her seçimde bunların cevabını alıyorsunuz, yeniden
de bunların cevabını alırsınız. Millet,
hizmeti konuşmak istiyor, ne yapacağınızı
konuşmak istiyor. Biz, burada dört yıldır yaptıklarımızla
başımız dimdik, alnımız da gayet açık. Milletimiz
de, inşallah, bizlere, bu çalışmalarımızın
karşılığını verecek. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Hayal görüyorsunuz, utanacaksınız.
MEHMET
SOYDAN (Devamla) Ben, bu çalışmaları yapan Gümrük Müsteşarlığımıza,
Değerli Bakanımız Sayın Kürşad Tüzmene,
Hükûmetimize ve bilhassa Sayın Başbakanımıza teşekkür
ediyorum, kendilerini kutluyorum. Sizlere, bu yolda, bu hızlı
ilerlemede, elbette ki engel çıkarmak, önünüze dikenler, çukurlar
koymak isteyenler olacaktır; hiç bunlara aldırmayın,
biz sizi seviyoruz.
Gümrük
Müsteşarlığı bütçesinin ve 2007 yılı bütçesinin
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni
ediyorum, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Bravo!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Soydan.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Yani, biz Sayın bakanlarımızı
sevmiyor muyuz, biz düşman mıyız? Biz de seviyoruz. Bunu
söylemeye ne gerek var?
BAŞKAN
Lütfen Sayın Doğan
AK
Parti Grubu adına beşinci konuşmacı, Yekta Haydaroğlu,
Van Milletvekili.
Buyurun
Sayın Haydaroğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz
sekiz dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA YEKTA HAYDAROĞLU (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 yılı merkezî
yönetim bütçesi üzerinde, Dış Ticaret Müsteşarlığı
bütçesi hakkında, AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; küresel ve dışa
açık ekonomilerin hızlı yaygınlaştığı
ve ülkelerin bireysel olarak da bu sisteme entegre olmasının
gerekliliğinin arttığı bir dönemde dış
ticaret politikası her geçen gün daha fazla önem kazanmaktadır.
Özellikle büyüyen ve gelişen ekonomilerde bu durum daha fazla
belirgindir. Türkiye ekonomisinde de 2000, 2001 yıllarında
yaşanan hızlı daralmanın ardından 2002 yılında
yeniden büyüme sürecine girilmiş, kriz sonrası gerçekleştirilen
yapısal düzenlemeler ve uygulanan para ve maliye politikalarının
mal ve finans piyasalarında sağladığı istikrar
ve olumlu beklentiler, başta sanayi sektörü olmak üzere ekonominin
tüm sektörlerinde sürdürülebilir büyümenin başlamasına
katkıda bulunmuştur. O tarihten bugüne sürekli ve sağlıklı
olarak büyüyen bir ekonomimiz bulunmaktadır. Uygulanan isabetli
iktisat politikalarıyla birlikte son on dokuz çeyrekte sürekli
ekonomik büyüme gerçekleşmiş, ülkemiz, Avrupanın en
hızlı büyüyen dinamik ülkesi konumuna gelmiştir. Unutulmamalıdır
ki Türkiye ekonomisinin böylesine başarılı bir grafik
sergilemesinde ihracatın payı büyüktür.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1980lerde başlayan
ihracata dayalı büyüme modeli, ekonomik büyümede ihracat
artışının ne denli güçlü bir lokomotif olduğunu
ispatlamıştır. Bu süreçte sağladığı
döviz girdisi ve istihdam imkânlarıyla, ekonomik canlanmanın
itici gücünü ihracat oluşturmuştur. Özellikle üretim artışları,
imalat sanayinin alt dallarında, ihracata yönelik sektörlerde
olmuştur.
Kriz
sonrası yaşanan tüm zorluklara rağmen, Türk üreticisi
ve ihracatçısı, çok kısa bir sürede dış pazarlara
yönelmesini bilmiştir. Gerek ihracatçılarımızın
olağanüstü gayretleri gerekse başta Sayın Bakanımız
ve Dış Ticaret Müsteşarlığı bürokratlarının
ve personelinin katkıları neticesinde, ihracatımız,
2002-2004 yılları arasında, sırasıyla, yüzde
15,1; yüzde 31 ve yüzde 33,7 oranlarında artarak, 2001 yılındaki
31,3 milyar dolar seviyesinden 63,2 milyar dolara yükselmiştir.
Son
yıllarda ihracatımız, kotalarının kalkması
sonucu, Çinin dünya tekstil ve hazır giyim sektöründe artan rekabeti,
demir-çelik sektöründe ABDnin ithalatının azalması
ve Çinin net ihracatçı konumuna gelmesi gibi çeşitli
dış gelişmeler ve 2001 yılında devalüasyon
sonrası yakalanan rekabet avantajının ortadan kalkması
sebebiyle bir miktar hız kesmiştir. Yine de 2005 yılı
ihracatı, bir önceki yıla göre yüzde 16 gibi yüksek sayılabilecek
bir oranda artmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dış ticaret hacmi,
2006 yılının ocak-ekim döneminde bir önceki yılın
aynı dönemine göre yüzde 15,7 artışla 180,1 milyar dolara
yükselmiş. 2006 yılı sonu itibarıyla dış
ticaret hacmimizin 219,5 milyar dolara ulaşmasını bekliyor,
2007 yılı hedefimizi ise 244,7 milyar dolar olarak öngörüyoruz.
İhracatımızın son yıllarda önemli ölçüde artmasında
verimlilik artışlarının, dış talepte canlanmanın,
siyasi istikrarla birlikte oluşan olumlu beklentilerin etkileri
olmuştur.
Dolayısıyla,
ihracatçı birlikleri kayıtlarına göre, 11 Aralık
2006 tarihi itibarıyla yıllık ihracatımız 80
milyar doları aşmıştır, yıl sonuna kadar
80 milyar dolar seviyesine ulaşması beklenmektedir.
Son
yıllarda ihracatımızda motorlu kara taşıtları,
elektrikli makineler gibi katma değeri yüksek sektörlerin payının
artması da ihracatımızın kazandığı
ivmede etkili olan önemli faktörlerdendir.
Özel
sektör yatırım talebi ve enerji fiyatları paralelinde
artan dış ticaret açığı, cari işlemler
açığının artmasındaki temel etken olmuştur.
Cari açık ocak-ekim döneminde 28 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiş,
enerjinin toplam faturası ise ocak-ekim döneminde 23,4 milyar dolar
olarak gerçekleşmiştir. 2006 yılı sonunda enerji
faturasının Türkiyeye maliyetinin 28 milyar dolar olacağını
düşünürsek, enerjideki fiyat artışlarının
cari açığı ne kadar etkilediği görülmektedir. Zaten
ithalatın dağılımına bakıldığında,
ortaya çıkan ara malın ithalatının toplam içindeki
payının yüksek olması, ithalatın daha çok artan
üretim için girdi olarak kullanıldığını göstermektedir.
Dikkat edilmelidir ki, 2006 Ocak-Ekim döneminde yapılan ithalatın
yüzde 87,7si yatırım ve ara mallar ithalatıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dış ticaret politikası
bağlamında dikkat edilmesi gereken bir başka husus da,
artan ihracatın istihdama olan katkısıdır. Özellikle
tekstil ve konfeksiyon sektöründe hızlı ekonomik büyümeyle
birlikte oluşan ihracat kaynaklı istihdam artışı
dikkate değer bir durumdur. Kalkınma ekonomilerinde vazgeçilmez
yeri olan ihracat, 21inci yüzyılın küresel ekonomisinde
etkin rol oynamak isteyen ülkemizin de olmazsa olmazlarındadır.
Zaten ülkemiz için son dönemlerde sıklıkla sözü edilen cari
işlemler açığıyla mücadele etmenin en kalıcı
yolu da ihracatın artırılmasıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime burada son verirken,
ülkemiz ekonomisi için böylesine önemli bir konuda başarılı
bir performans gösteren başta Hükûmetimize, Sayın Bakanımıza
ve Dış Ticaret Müsteşarlığına bu zamana
kadar başarılı biçimde sürdürdükleri faaliyet için
Grubum ve şahsım adına teşekkür ediyor, bütçenin ülkemiz
ve insanımıza hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Haydaroğlu.
AK
Parti Grubu adına altıncı konuşmacı Mehmet
Ceylan, Karabük Milletvekili.
Buyurun
Sayın Ceylan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz
sekiz dakikadır.
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEHMET CEYLAN (Karabük) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi, kısa adı İGEMEnin 2007 mali
yılı bütçesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle şahsım ve Grubum adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kısa
adı İGEME olan İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi,
1960 yılında, kısaca, ihracatımızı geliştirme
maksadıyla çalışmalar yapmak üzere kurulmuş bir
kamu kuruluşumuzdur. Kurum, 2001 tarihinde yeniden yapılandırılmış
ve Dış Ticaret Müsteşarlığına bağlı
bir merkez hâline gelmiştir. İhracatı Geliştirme
Etüd Merkezimiz kurulduğu günden bugüne kadar ihracatımızın
geliştirilmesi yönünde birçok önemli çalışmaları
yapmış ve yapmaya devam etmektedir. Bu açıdan, kuruluşta
görev yapan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum ve
başarılar diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım, İGEMEnin esas
faaliyet alanı olan ihracatın gelişimi ve bu alanda yapılan
bazı çalışmaları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bilindiği üzere 58inci ve 59uncu AK Parti İktidarları
döneminde ülkemiz ekonomisinde yaşanan olumlu gelişmelere
paralel olarak ihracatta da çok önemli gelişmeler yaşanmış
ve yaşanmaya devam edilmektedir. Bilindiği üzere, 2002
yılı sonunda Türkiyenin toplam ihracatı 36 milyar dolar
iken, bugün geldiğimiz noktada, yani, dört yıllık AK Parti
İktidarı döneminde 85 milyar dolara ulaşmış
bulunmaktadır. Yani, bir başka ifadeyle, cumhuriyet dönemi
boyunca tamamı 36 milyar dolarlık ihracata karşılık,
AK Parti İktidarının sadece dört yıllık iktidar
sürecinde, mevcut ihracat değerinin üzerine 49-50 milyar dolarlık
bir artış sağlanarak, bugün 85 milyar dolarlık bir
ihracat seviyesi yakalanmıştır.
OSMAN
ÖZCAN (Antalya) İthalatı da söyle, ithalatı
MEHMET
CEYLAN (Devamla) Bu dönemde toplam ihracatta sağlanan bu artış,
yaklaşık 2,5 kat veya yüzde ifadeyle yüzde 136 gibi tarihî
bir rekoru ifade etmektedir. Bu hızlı artış sayesindedir
ki, Türkiye sayıları otuzu bulan ve gelişmiş ülkelerden
oluşan OECD ülkeleri içinde ihracatı en hızlı artan
ülke konumuna gelmiş bulunmaktadır ve yine, Türkiye yakaladığı
bu ihracat seviyesiyle, dünyada en büyük ihracatçı ülke
sıralamasında 2000 yılında 30uncu sıradayken,
2005 yılında 22nci sıraya yükselmiş bulunmaktadır
ve bu yükselme süreci devam etmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, ihracatımız, geçen ay, kasım
ayında, yeni bir rekora imza atmıştır. İhracatçı
birlikleri verilerine göre 2006 yılı kasım ayı ihracatımız
bütün zamanların en büyük rakamı olan 8 milyar 628 milyon dolara
yükselerek, tüm zamanların en yüksek aylık ihracat rekorunu
kırmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, geçmiş yıllardaki Türkiyenin ihracat
değerlerine şöyle bir baktığımızda,
şöyle bir düşündüğümüzde nereden nereye geldiğimizi
görmek çok kolay olacaktır. Hatırlarsınız, 1970
yılında Türkiyenin toplam yıllık ihracatı,
bırakın milyarı, sadece yarım milyar dolardı.
1975te 1,4 milyar dolar, 1980de 2,9 milyar dolar, 1985te sadece 7,9
milyar dolardı. Yani, çok değil, bundan yirmi yıl önce,
1985 yılındaki toplam ihracatımız bile, geçen ayki,
kasım ayı ihracatımızdan, sadece bir aylık ihracata
dahi ulaşamıyordu. Hiç şüphesiz ki, ülkemizin ihracatta
yakaladığı bu başarı, bizleri ve yüce Türk
milletini sevindirmekte ve gururlandırmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, bu durum, Türkiyenin nasıl büyüdüğünü,
nasıl geliştiğini ve rekabetin yoğun yaşandığı
küresel dünyada rekabet gücünü nasıl artırdığını
ve her geçen gün çıtasını nasıl yükselttiğini
göstermektedir. Kısaca, Sayın Başbakanımızın
ifadesiyle, nereden nereye geldiğimizin en güzel örneğini
teşkil etmektedir. Elbette ki, bu başarı, bu rekorlar
kendiliğinden olmuyor değerli arkadaşlarım. Bu
başarı, AK Parti iktidarıyla birlikte güven ve istikrar
ortamı içinde büyüyen ve gelişen bir Türkiyede stratejik
bir ihracat planlaması çalışmasının bir ürünüdür.
Gerek Sayın Başbakanımız gerekse Sayın Bakanımız,
bakanlarımız, bildiğiniz gibi, dünyanın dört bir
yanını köşe bucak dolaşmaktadırlar. Sayın
Başbakanımız, dört yıllık süre zarfında,
bildiğiniz gibi, 73 ülkeye 150 seyahat yapmış bulunmaktadır.
İnşallah, bugün, 151incisini yapacaktır, yapmaktadır.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) Ne olmuş? Sekiz tane askı çıkmış
ortaya, sekiz tane askı!
MEHMET
CEYLAN (Devamla) Tabii ki, bu seyahatler boşa yapılmıyor,
ülkenin itibarını geliştirmek, ülkenin sorunlarını
çözmek ve ihracatımızı geliştirmek maksadıyla
yapılmaktadır. Sayın Başbakanımız olduğu
gibi, Sayın Bakanımız, bildiğiniz gibi, yaptığı
bu seyahatlerde, birçok iş adamımızı ve ihracatçılarımızı
birlikte götürmektedirler. Âdeta, bu anlamda, ihracatçı ülkelere
seferber olunmakta, çıkış yapılmaktadır. Bugün,
Türkiye, birçoğumuzun ismini bile bilmediği 211 ülkeye
Made in Turkey damgasıyla mal satmaktadır değerli arkadaşlarım,
211 ülkeye! 2002 yılında 32 bin olan ihracatçı firma sayısı,
2005 yılında yüzde 31 artarak 42 bine ulaşmış
bulunmaktadır. Yine, 2002 yılında, Türkiyenin, 1 milyar
doların üzerinde ihracat yaptığı ülke sayısı
sadece 8 iken, bugün 1 milyar doların üzerinde ihracat yapılan
ülke sayısı 8den 18e çıkmış bulunmaktadır.
Unutulmamalıdır ki, ihracattaki bu rekorlar dövizdeki
düşük kurlara rağmen başarılmaktadır. Bilindiği
gibi, son üç yılda, 2002-2005 yılları arasını
kapsayan dönemde, Türk lirası ABD dolarına karşı
reel olarak yüzde 38e ulaşan bir oranda değer kazanmış
bulunmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, İhracat Stratejik Planına göre,
toplam ihracatımızın, inşallah, bu gelişme
trendiyle, 2006daki 85 milyar dolar seviyesinden 2007 yılında
95 milyar dolara
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ceylan, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET
CEYLAN (Devamla) Toparlıyorum Başkanım.
2009
yılında da 125 milyar dolara ve cumhuriyetimizin 100üncü
kuruluş yılı olan 2023 yılında da 500 milyar dolara
ulaşmasını beklemekteyiz. Yani, bu durum göstermektedir
ki, kısaca, AK Parti İktidarı döneminde, 2002 yılından
2007 yılına 2,6 kat, yüzde ifadeyle yüzde 164 oranında
ihracatımız artmış demektir.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; özetle, bu durum,
Türkiyenin doğru yolda olduğunun, politikasının
doğru olduğunun bir işaretidir. İhracat artışı
demek, değerli arkadaşlarım, üretim artışı,
yatırım artışı ve dolayısıyla istihdam
artışı demektir. İstihdam artışı demek,
ihracat artışı demek, katma değer artışı,
dolayısıyla millî gelir artışı ve refah artışı
demektir.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; ülkemizin geldiği
bu noktada, ihracatımızın geldiği bu noktada emeği
geçen tüm kişi ve kuruluşlara, başta Sayın Başbakanımız
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ceylan.
MEHMET
CEYLAN (Devamla)
başta Sayın Başbakanımız,
Değerli Bakanımız ve Hükûmet üyelerimiz olmak üzere,
Dış Ticaret Müsteşarlığımıza,
İhracatı Geliştirme Merkezimize, ihracatçı birliklerimize
teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum. Ayrıca,
ihracatın gelişmesine katkıda bulunan kuruluşları,
firmaları, ihracatçılarımızı, köşe bucak
dolaşan sanayicilerimizi kutluyorum ve başarılar
diliyorum.
Bu
vesileyle, bütçemizin hayırlı olmasını diliyor,
katkılarından dolayı bütün kuruluşlarımıza
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ceylan.
Anavatan
Partisi Grubu adına birinci konuşmacı Hasan Özyer.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Sayın
Özyer, süreniz yirmi dakikadır.
Buyurun.
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA HASAN ÖZYER (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Turizm Bakanlığı
bütçesi üzerinde Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini ifade
etmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Hepinizi, sevgi
ve saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2007 bütçesi, 22nci Dönem Meclisinin son bütçesidir,
2008 bütçesini yeni Meclis yapacaktır. Bu bakımdan, bütçe
konuşmasında, alışılageldiği üzere, güncel
siyasi tartışmalar yerine, kültür ve turizm alanlarına
ilişkin vizyonumuzu, daha çok da somut önerilerimizi ortaya
koymaya çalışacağım.
Değerli
milletvekilleri, Türk kültürü ve onun dinamizminin korunması,
güçlü bir Türkiye hedefine giden yolda vazgeçilmez öneme sahiptir.
Türk kültür yapısının dinamizminin korunması, geliştirilmesi
ve zenginleştirilmesi için, öncelikle, onu etkileyen her türlü
olumsuzluğun analitik bir şekilde incelenmesi gerekmektedir.
21inci Yüzyıl dünyasının önder ülkeleri arasında
yer almak isteyen Türkiye, kültür politikalarını ve bu politikaları
yürüten kurumları yeniden gözden geçirmek durumundadır.
Her alanda olduğu gibi, bu konuda da yeni bir yapılanmaya
ihtiyaç bulunduğu açıktır. Mevcut kültür politikalarımızı
değerlendirerek hedeflerimize uygun yeni kültür politikaları
mutlaka oluşturmak zorundayız. Yakın tarihimizde,
partilerin ve hükûmetlerin kültür politikalarını tek tek
alıp incelediğimizde, hemen hemen hepsinde ortak bir yönün
bulunduğu görülecektir. Tüm siyasi partilerin ve hükûmetlerin
kültür politikalarındaki ortak yön, kültür alanına devletin
müdahalesinin öngörülmesidir. Bir başka ifadeyle, Türk toplumunun
mevcut kültürünün beğenilmeyerek, bu kültürün belirli siyasi,
felsefi görüşler doğrultusunda devletin çabalarıyla
ve hatta zorlamasıyla değiştirilmesi gayretleri söz
konusudur. Buradaki anlayış, halka rağmen yürütülen
müdahaleci devlet anlayışının en üst noktası
olan toplum mühendisliği anlayışıdır. Oysa,
bilinmektedir ki, insanı bir nesne, bir eşya gibi gören bu
maddeci anlayış artık iflas etmiştir.
Ülkemizdeki
siyasi kavgaların temel nedenlerinden biri de, mevcut toplumsal
yapının beğenilmemesi ve bu konudaki değişimin
bir proje çerçevesinde yürütülmeye çalışılmasıdır.
Halkın gerçekleri ve tercihleri dikkate alınmadan girişilen
toplumu kökten değiştirme çabaları, buna yönelik kültür
politikalarını da beraberinde getirmiştir. Zihnindeki
ve fiilî yaşamındaki toplum ve kültür modelinin dışında
yeni bir dünya inşa edilmeye çalışıldığını
gören Türk insanı, ister istemez bu duruma tepki vermiştir.
Toplum mühendisliği çabalarını doğrudan kendi
varlığına yapılmış bir saldırı
gibi gören vatandaşımız, refleks ürünü bir tavırla,
sosyal, kültürel, siyasi ve hatta ekonomik alanda kendi senaryolarını
geliştirmiştir. Ülke gündemimizi yıllar boyu işgal
eden konuların ortaya çıkışı genellikle bu
şekilde olmuştur. Öz Türkçe-uydurmaca-Osmanlıca
bağlamında yürütülen dil kavgası, 70li yıllar boyunca
devam eden ve hatta bugün de tortularına rastladığımız
TRT kavgası, en çarpıcılarından olan başörtü
kavgası ve daha niceleri bu çarpıklığın ürünleridir.
Müdahaleci kültür politikaları, sonuçta, en basit bir konuda
bile insanımızın kamplara ayrılmasına, kavgaya
sürüklenmesine yol açan bir atmosfer ortaya çıkartmıştır.
Değerli
milletvekilleri, müdahaleci devlet anlayışının
zirvesi, şüphesiz, tek parti dönemidir. Ancak, aynı anlayış,
dünyanın iki kutba ayrıldığı soğuk savaş
döneminde de etkinliğini sürdürmüştür. Ülkede işbaşına
gelen siyasi partilerin hemen hiçbiri bu anlayışın
dışına çıkacak farklı bir yaklaşım
sergileyememiştir. Toplumu zorla dönüştürme esasına
dayalı ideolojilerin çöküp, yerine insan hak ve özgürlükleri
temelinde anlayışların hâkim olduğu bir dönemdeyiz.
Buna karşılık, Türkiyenin, diğer alanlar gibi, kültür
konusunda da müdahaleci devlet anlayışını geride
bırakamamış olması üzüntü vericidir. Geçmişte
bu anlayıştan en çok mustarip olanların, iktidara geldiklerinde
aynı yanlış anlayışı kendi açılarından
sürdürmeye çalışmalarındaki çarpıklığa
da işaret etmek istiyorum. Sınırlı devlet anlayışı,
devletin yalnız iktisadi alanda değil, diğer alanlarda
da müdahalesini asgariye indirmeyi amaçlamaktadır. Bu anlayış,
toplumun kendi doğal seyri içinde, bireylerin de kendi tercihleri
doğrultusunda gelişmesini sağlamaya yöneliktir.
Anavatan Partisi olarak, kültür politikalarımızın
bu çerçevede yeniden değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, kültür politikalarımızın temelinde,
kültürümüzü milletimizin hayatının temeli sayma kabulümüz
vardır. Toplumların benliklerini koruyabilmeleri, kendilerini
geliştirebilmeleri ve insanlığa katkıda bulunabilmelerinin,
ancak millî kültürlerini yükseltmekle mümkün olacağına
inanıyoruz. Devletin kültürle ilgisinin, bürokratik yapıdan
çıkartılıp, kültürün asli sahibi olan milletçe yaşanıp
geliştirilirken desteklenmesi boyutuna taşınmasını
hedefliyoruz. Bu çerçevede, kültür politikalarımıza
esas olan ilkelerin başında, devletin kültür alanına
üstten müdahale etmemesi gelmektedir. Devlet ve millet hayatında
istikrar, bu ikisini de kucaklayan, meşrulaştıran ve
onda ifadesini bulan kültürel gelenekler ortamında derinden
bağlıdır. Devletin kültür alanıyla ilgisi, bireysel
kültür üretimi, topluluk kültürü ve ortak millî kültürün devlet zorlamasından
uzak, tabii seyri içinde gelişmesi esasına dayalı olmalıdır.
Kültür
politikamızın bir diğer önemli ilkesi, totaliter kültür
planlamasının kabul edilemezliğidir. İktidara
gelen siyasi partilerin, ellerindeki devlet imkânlarını
kullanarak zorla kültür hayatını planlamaya kalkmasına
veya belirli bir kültür anlayışını kabul ettirmeye
çalışmasına karşıyız.
Bir
diğer ilke, kültür üretimine katılmanın, kültür eserlerinden
yararlanmanın temel bir insan hakkı olarak kabul edilmesidir.
Bu konudaki her türlü kısıtlama ortadan kaldırılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyenin geleceğini tehdit eden en önemli
konulardan birinin kültürel yozlaşma olduğuna inanıyoruz.
Millet olarak bize geçmişte büyük başarılar kazandıran,
yaşadığımız onca badireye rağmen bugünlere
gelmemizi sağlayan millî kültür unsurlarımız fevkalade
örselenmiştir. Milletimizi ileriye taşıyacak hak,
adalet, eğitim, pozitif rekabet, kültürümüzün maddi ürünlerine
sahip çıkma gibi değerler unutulmaya yüz tutmuştur. Bunun
yerine tembelliği, kısa yoldan köşe dönmeciliği,
üretmeden tüketmeyi, yani asalaklığı, bencilliği,
kayırmacılığı, yolsuzluğu teşvik eden
bir anlayış, hızla, toplum olarak bünyemizi sarmaktadır.
Bu yüzden hırsızlık, yolsuzluk sorunu sadece büyük
şehirlere mahsus olmaktan çıkıp en küçük yerleşim
birimlerine kadar inmiştir. Bu yüzden bebeklere kadar inen taciz
olayları yaşanır hale gelmiştir. Bu yüzden müşterek
bahis oyunları en çok işsiz kahvelerinde oynanır olmuştur.
Hatta, bu yüzden trafikte kimse kimsenin hakkına riayet etmemekte,
başkalarının canı ve malına zarar verme pahasına
öne geçmeye çalışmaktadır. Bu örnekleri olabildiği
kadar uzatmak mümkündür.
Söylemek
istediğimiz, kültürel yozlaşmanın, teorik endişelerin
ötesinde, günlük hayatımızı dahi cehenneme çeviren
sonuçlar doğurabildiğidir. Yaşadığımız
sorunların temelinde, kültürü sadece kitaptan, tablodan,
şarkıdan ibaret sanan anlayışların ülkemizin
kültür politikalarını belirlemiş olması vardır.
Biz diyoruz ki: Ortak değerlerimizi muhafaza ederken, kişisel
farklılığın çatışmaya dönüşmesini
engelleyecek, geleneksel kültür anlayışımızı,
çağdaş imkânlar da kullanarak, yeniden canlandıralım.
Devletin güçlü, toplumun huzurlu, bireyin mutlu olduğu bir kültür
politikasını hayata geçirmek için hepimizin elbirliği
yapması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bütün kültüre ilişkin yaptığımız
tespitlerin ve ifade ettiğimiz ilkelerin hayata geçirilebilmesinin
yolu, elbette kültürel faaliyetlerin devletçe desteklenmesidir.
Bu çerçevede, gerçek ve tüzel kimliğe sahip sivil kuruluşların,
kişilerin, üniversitelerin ve iş dünyasının kültürel
faaliyetleri desteklemesi kolaylaştırılmalıdır.
Bu desteği söz konusu kesimler açısından cazip hale getirmek
için gerekli yasal düzenlemeler gerçekleştirilmelidir. Devletin
kültüre desteği, istismara meydan vermemek için doğrudan
sübvansiyonlar ve teşvikler şeklinde olmamalı, bunun
yerine vergi kolaylıkları gibi dolaylı teşvikler
uygulanmalıdır. Özellikle piyasa denilen popüler kültür
unsurlarının dışında kalan alanlardaki kültür
üretimine daha fazla önem verilmelidir. Hatta, devletin bir istisna
olarak bu yöndeki faaliyetleri doğrudan finanse etmesi dahi
düşünülebilir.
Kültür
endüstrisi ürünleri ile kültür edinme araçları teknolojilerinin
geliştirilmesi devletin temel politikaları arasında
yer almalıdır. İçeride ve dışarıda kültür
değerlerimizi sergileyen, tanıtan, yaşatan kişi
ve işletmelerin faaliyetleri, ödüllendirme gibi yollarla desteklenmelidir.
Bütün bunların hayata geçebilmesi için öncelikle kültürün
önemine ve bu çerçevede geliştirilmesine inanan bir siyasi
iradeye ihtiyaç vardır.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, toplumun yaratıcı
ve üretici gücü, ortak coşku ve duygulara dönüşerek
adına sanat eserleri dediğimiz ürünler ortaya çıkarmaktadır.
Sanatın bizatihi kendisi ve ürünleri, bilimsel gücü kavrayan
düşünce sistematiğinde ve demokratik düzen içinde toplumların
kültürel kimliklerinin oluşmasında hayati öneme sahiptir.
Milli kültürümüzün temel değerlerini özünde ve biçiminde muhafaza
eden sanat eserlerimizi evrensel boyutta birer estetik ve kültür
varlığı hâline dönüştürmek zorundayız. Bu anlayış,
Türkiyenin sanata ilişkin politikalarının esasını
teşkil etmelidir. Nihai amaç, sanat hayatımızı layık
olduğu seviyeye çıkartmak ve demokratikleştirmek olmalıdır.
Bu doğrultuda gösteri sanatları eğitimi veren kurumlar
yaygınlaştırılmalı ve eğitim kaliteleri
yükseltilmelidir. Bunun için çekirdek kadro olarak kurulacak bölge
tiyatroları, görev alanları içindeki her ilde mutlaka tiyatro
gösterisi sergilemelidir. Böylece, çeşitli sebeplerle tiyatroya
gidemeyen insanlarımız tiyatroyla buluşturulmuş
olacaktır. Bu tiyatroların oyun programları da vatandaşlarımızın
tiyatroya ilgilerini artıracak şekilde oluşturulmalıdır.
Yerel
yönetimlerin merkezi idareden aldığı mali kaynakların
artırımında oluşacak payın bir bölümü, münhasıran
kültür-sanat çalışmalarına tahsil edilmelidir. Sivil
toplumun kültür boyutunun geliştirilmesinde ve güçlendirilmesinde
önemli görevler üstlenebilecek olan gençlik sanatevlerinin
açılması teşvik edilmelidir. İl kültür müdürlüklerinin
fonksiyonları, yerel yönetimler reformuna paralel olarak yeni
bir hukuki yapıya kavuşturulmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, özel sektörün gücü, kaynakları ve ilgisinin
kültür-sanat alanına yoğunlaşmasını temin
edecek düzenlemeler yapılmalıdır. Bu amaçla kültür-sanat
faaliyetlerini desteklemeye yönelik harcamalar için vergi indirimleri
sağlanmalıdır. Kültür-sanat eğitimi alanında
başarılı öğrencilere burs veren özel sektör kuruluşları
teşvik edilmelidir. Kültür-sanat eserlerinin üretimini artırmak
ve böylece bu alanda uluslararası normlara uygun ürün stoku oluşturmak
için etkin bir yarışma sistemi kurulmalıdır. Öngörülen
sistemin ihtiyacı olan eğitimli insan kaynağını
bilimsel olarak karşılamak amacıyla, konservatuvarlar
ve benzeri eğitim kurumları yaygınlaştırılmalıdır.
Yetenekli gençlerimizin kültür-sanat hayatımıza kazandırılmasında
önemli işleve sahip ortaöğretim kurumları ülke düzeyinde
yaygınlaştırılmalıdır.
Sanatçı
eğitiminde ve meslek içi eğitimde kullanmak üzere bakanlık
bünyesinde bir kaynak oluşturulmalıdır. Bu kaynaktan,
üstün yetenekli çocukların sanat eğitimi ve sanatsal gelişim
giderleri de karşılanmalıdır.
Başarılı
sporcuların ödüllendirilmesi örneğinde olduğu gibi,
başarılı kültür adamlarının, sanatçıların
ve sanat kurumlarının da uluslararası başarıları
ödüllendirilmelidir.
Özel
tiyatrolara, sanat galerilerine, plastik sanatlar okullarına
ve kültürel eğitim kuruluşlarına, vergiden muafiyet
başta olmak üzere çeşitli mali ve idari kolaylıklar getirilmelidir.
Mevcut
kültür-sanat eserlerimizin envanterlerinin çıkarılması,
muhafazası ve geliştirilmesi için gerekli düzenlemeler
yapılmalıdır.
El
sanatları üretiminin artırılması ve modernizasyonu
amacıyla mali kaynaklar oluşturulmalı, sürekliliği
sağlamak için bu alanda eğitim veren çağdaş kurumlar
ihdas edilmelidir.
Halk
kültürünün tespiti ve layık olduğu biçimde değerlendirilmesi
amacıyla Bakanlık bünyesinde çalışan birimler daha
etkin hale getirilmelidir. Özellikle halk türküleri gibi unutulmaya
yüz tutan sanat eserlerimizin yaşatılması yönündeki
çabalara destek olunmalıdır.
Sinema
okullarının kurulması ve sinema platolarının
oluşturulması desteklenmelidir.
Kültür
adamlarının ve sanatçıların sosyal güvenliği,
hukuki ve mali durumları, uygar toplumlardaki muadillerinin
statüsüne uygun olarak yeniden düzenlenmelidir.
Ülkemizin
sanat eğitiminin standartlarını belirlemek ve sanat
kurumlarının yönlendirilmesini sağlamak amacıyla
özerk bir sanat konseyi kurulmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, turizm, 1985lerden itibaren
başlayan büyük hamleyle, ekonomiye istihdam ve döviz girdisi
açısından ciddi katkılar sağlayan bir sektör hâline
dönüşmüştür. 1990lı yıllarda sektör durgunluk sürecine
girmişse de, yeni turizm hamlesiyle 20 milyondan fazla turist
ve 15 milyar doları aşkın turizm geliri noktasına
gelinmiştir. Ancak, turizm politikalarının tutarlılığı
son yıllarda bozulduğu için, sektörde yeniden bir geriye
gidiş hali görülmeye başlanmıştır. Nitekim,
bu geriye gidişin emareleri, turist sayısı ve turizm
gelirlerinde kendini göstermiştir. Turizmde son yıllarda
alternatif kaynakları harekete geçirmek yerine, mevcut kapasitenin
zorlama anlayışı hâkim olmuştur. Oysa, giderek daha
büyük bir sıkıntı hâline dönüşen güvenlik sorunları
ve dünya turizmindeki yönelimler, Türkiyeyi kendini bu sektörde
yenileme mecburiyetiyle karşı karşıya getirmiştir.
Biz daha bilinen yöntemleri bile doğru dürüst kullanamaz iken,
şartların bize kendimizi yenileme zorunluluğunu dayatması
karşısında şaşkın ve ne yapacağımızı
bilemez bir görüntü içindeyiz.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz yıl yine Bakanlık bütçesi
vesilesiyle bu kürsüden turizm sektörümüzün çeşitli sorunlarını
dile getirmiştim. İzninizle bu sorunları ana başlıklarıyla
yeniden hatırlatmak istiyorum.
Geçen
yılki konuşmamda turizmin öncelikle çözülmesi gereken
sorununun altyapı olduğunu ifade etmiştim.
Akdeniz
ve Ege Bölgelerindeki muazzam potansiyelin sezonluk olmaktan
çıkartılıp bütün yıla yayılmasının
ancak bu sorunun çözülmesiyle sağlanabileceği açıktır.
Dünyada
yükselen turizm konsepti, deniz, doğa, tarih ve otantik kültür
dörtlemesinin hepsini birden içine alan anlayıştır.
Buna paralel olarak estetik planlama ve çevre duyarlılığı
konusu da turizm alanında son yıllarda üzerinde hassasiyetle
durulan hususlardan biridir.
Ülkemizde
ise turizmin yeni gelişme alanlarının korunması
bir yana, tam tersine, mevcut turizm bölgelerinde dahi kaçak yapılaşma
artmıştır. Oysa turizmin gelişme alanları bellidir.
Buralar tam anlamıyla bir turizm merkezi hâline gelmeden, yani
insan istilasına uğramadan, ulaşımından kanalizasyonuna,
konaklamasından yetişmiş personeline kadar tüm eksikler
şimdiden giderilmelidir. Halbuki, kaynağı da hazır
olduğu hâlde Akdeniz ve Ege Bölgelerindeki mevcut turizm bölgelerinin
altyapı sorunları daha henüz çözülebilmiş değildir.
Üzerinde
durduğumuz bir diğer konu da sektörün heyecanla beklediği
turizm meslek birliği yasasının bir an önce çıkarılmasıydı.
Bu yasa, sektörün büyümesinin sürdürülebilir kılınması
ve istikrar kazanması bakımından önemlidir. Ancak,
tıpkı 2005 yılı gibi, 2006 yılında da bu tasarı
Genel Kurulda görüşülüp yasalaştırılamamıştır.
Sayın
Başbakan ve Sayın Bakanın sektöre verdikleri sözü
2006 yılında da tutamadıklarını üzüntüyle belirtmek
isterim.
Geçtiğimiz
yılki konuşmamızda ülkemizin uluslararası rekabet
konusunda ciddi darbe yeme tehlikesiyle karşı karşıya
olduğunu söylemiştik. Azalan turist sayısı, bu
tehlikenin artık somutlaşmaya başladığını
ortaya koymaktadır.
Bir
kez daha ifade etmek istiyorum ki, turizm sektörüne yapılan 40
milyar dolarlık yatırım üzerindeki risk giderek artmaktadır.
Yine
turizmin en önemli sıkıntıları arasında ifade
ettiğimiz asayiş ve güvenlik sorunları artarak devam
etmektedir.
Turizm
sektöründeki vergi politikaları ve uygulamalarının
gözden geçirilmesinin şart olduğunu ifade etmiştim.
Aynı şekilde tanıtım stratejimizi de doğru
kurmamızın ve yönetmemizin önemine işaret etmiştim.
Ancak geçen zamanda bu konularda da kayda değer gelişmenin
olmadığını hep beraber gördük.
Döviz
kurunun sabit kalmasından kaynaklanan sıkıntılar
devam etmektedir. Bu sıkıntıyı kısmen hafifletebilecek
bir husus olan turizm gelirlerinin ihracat kapsamına Alınması
konusunda da hiçbir somut adım atılmamıştır.
Turizm
bölgelerindeki şehirlerin yerel yönetimlerinin bütçeden aldıkları
payın kış nüfuslarına göre olmasından kaynaklanan
haksızlık düzeltilmiş değildir.
Kurumlar
vergisi oranlarının azaltılmasıyla, yatırım
indirimlerinin kaldırılmasının turizm yatırımcıları
üzerinde yol açtığı olumsuzluğu telafi edecek herhangi
bir adım atılmamıştır.
Turizmin
on iki aya yayılabilmesi için ihtiyacımız olan, bu alandaki
potansiyelimizi ortaya çıkaracak turizm master planları
henüz tamamlanmış değildir.
Katma
değeri en yüksek alanlardan olan yat turizmciliğinin geliştirilmesi
konusunda da atılmış bir adım bulunmadığını
biliyoruz.
Ayrıca,
en az bunlar kadar önemli olan yerli tur operatörlerinin desteklenerek
Avrupalı tur operatörlerinin olası manipülasyonlarının
etkisinin azaltılması yönünde de somut bir ilerleme
sağlanamamıştır.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz yılki bütçede dile getirdiğimiz
hususların tamamı da sektörün yaşadığı
sıkıntıları ifade eden tespitlerdir. Önerdiğimiz
çözümler de, aynı şekilde gerçekçi ve uygulanabilir tekliflerdir.
Buna rağmen, biraz önce sizinle de paylaştığım
gibi, hemen hiçbir konuda atılmış ciddi bir adım bulunmamaktadır.
Özellikle
turizmin on iki aya yayılması ve çeşitlendirilmesi konusunda
çok fazla söz söylenmekte, ama bununla mütenasip çalışmalar
ortaya konamamaktadır.
Bu
çerçevede, Akdeniz ve Ege Bölgemizde sahip olduğumuz büyük yatak
potansiyelini kışın da değerlendirmenin yolları
aranmalıdır.
Mevsimsel
etkilerden bağımsız olarak çalışacak sağlık
tesislerinin, kongre merkezlerinin ve eğlence komplekslerinin
teşviki bu amaca hizmet edecek yöntemlerdir.
Ayrıca,
yine kış aylarında bölgeye yönelik ulaşım da
teşvik edilmelidir. Akdeniz ve Egedeki mevcut tesislerin
yılın tamamında kapasitelerini kullanabilmelerinin
sağlanması halinde sadece istihdamda yaşanacak artış
dahi her türlü faydanın üzerindedir.
TÜBİTAK
Vizyon 2023 Raporunda, turizmde 3 S olarak ifade edilen deniz, kum,
güneşin yerini, 3 E olarak ifade edilen heyecan, eğlence,
eğitimin alacağı belirtilmektedir.
Bu
doğrultuda Türkiye, alternatif turizme uygun iklimi, doğal
kaynakları ve bozulmamış çevresiyle oldukça avantajlı
bir ülkedir.
Ülkemizde
yaklaşık 1.300 termal kaynak bulunmaktadır.
Kış
sporlarına uygun dünya standartlarında kayak merkezlerine
sahibiz.
Karedeniz
başta olmak üzere birçok bölgemizde turizm açısından
cazip özelliklere sahip çok sayıda yaylamız vardır.
Antalya-Belek
bölgesinde olduğu gibi, golf turizmine uygun alanlarımız
vardır.
Kongre
turizmine hizmet verebilecek tesislerimizin ve kongre merkezlerimizin
sayısı hızla artmaktadır.
Ülkemizde
çeşitli dinlerin kutsal saydığı çok sayıda tarihî
mekân bulunmaktadır.
Turizm
amaçlı olarak faydalanabileceğimiz millî parklarımız
vardır.
Pamukkale
ve Kapadokya gibi dünya mirası açısından önemli tabiat
harikalarına sahibiz.
Ağrı,
Erciyes, Kaçkar, Süphan gibi dağcılık ve dağ turizmine
uygun yerlerimiz vardır.
Ekoturizme
ve kırsal turizme uygun pek çok alanımız bulunmaktadır.
Rafting,
kano ve nehir kayağı gibi akarsu turizmi etkinliklerine
uygun sularımız vardır.
Diğer
şehirlerimiz bir yana, sadece İstanbul markasını
bile hakkıyla değerlendirebilmiş değiliz. Dünyada
İstanbuldaki güzelliklerin çeyreğine bile sahip olmadığı
hâlde Türkiyenin toplam turist sayısından fazla ziyaretçi
gelen pek çok şehir olduğunu hatırlatmak isterim.
Evet,
bunların hepsine sahibiz, ama bunların turizm potansiyellerini
hakkıyla kullanabildiğimizi söylemek mümkün değildir.
Oysa, dünyada rekabet gücümüzün deniz-kum-güneş turizminden
daha fazla olduğu bu alanlara olan ilgi giderek artmaktadır.
Bulunduğumuz
coğrafyada doğu Akdeniz Bölgesinin turizm açısından
çekiciliği artmaktadır. Üstelik, alternatif turizm yatırımlarına,
Avrupa Birliği başta olmak üzere, yurt dışı
kaynaklardan destek bulmak çok daha kolaydır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özyer, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
HASAN
ÖZYER (Devamla) Buna rağmen, devletin bu alandaki yönlendirme
ve önderliğinin fevkalade yetersiz olduğunu üzülerek belirtmek
isterim. Önümüzdeki dönem Bakanlık bütçesi konuşulurken,
burada alternatif turizme ilişkin yapılamayanların
değil, yapılanların konuşuluyor olmasını
diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, kültür ve turizm konusundaki her çalışmanın,
bu ülkenin maddi ve manevi varlığının geliştirilmesi
anlamına geldiğine inanıyoruz. Dolayısıyla,
gerek kültür-sanat gerekse de turizmle ilgili tespit ve tekliflerimizin,
parti taassubu gözetilmeksizin ifade edilmiş görüşler olduğunu
belirtmek isterim. Esasen, sadece turizm konusundaki tespit ve teklifleri
dahi burada saatlerce konuşmak mümkündür. Ancak, önemli olan,
sürekli yeni teklifler, politikalar üretilmesi değil, bunların
bir an önce hayata geçirilmesidir. 2007 yılının, bu görüşlerin
dikkate alındığı ve hayata geçirildiği bir
yıl olmasını umut ediyorum.
Kültür
ve Turizm Bakanlığı bütçesinin ülkemize hayırlı
olmasını diliyor, hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özyer.
Sayın
milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati:
13.18
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.22
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
35inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Üçüncü
tur görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S.Sayısı: 1269, 1270,
1271) (Devam)
A) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI (Devam)
1.- Kültür
ve Turizm Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.- Kültür
ve Turizm Bakanlığı 2005 Malî Yılı Kesinhesabı
B) DEVLET
OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
C) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
D) GÜMRÜK
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Gümrük
Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.- Gümrük
Müsteşarlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
E) DIŞ
TİCARET MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.-
Dış Ticaret Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.-
Dış Ticaret Müsteşarlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
F) İHRACATI
GELİŞTİRME ETÜD MERKEZİ (Devam)
1.- İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi
söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı
Süleyman Sarıbaş.
Sayın
Sarıbaş, süreniz yirmi beş dakikadır.
Buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok değerli üyeleri;
Gümrük Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı
ve İhracatı Geliştirme Etüd İdaresinin bütçeleri
üzerine Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini açıklayacağım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce iktidar sözcülerinin konuşmalarını
dinledik, abarta abarta, ballandıra ballandıra, ihracatın
nereden gelip nereye gittiğini, işte bu nereden nereye
edebiyatının da buradan başladığını
gördük.
Şimdi,
demişler: Baban kim? Anam at. diyormuş, yani, hiç babasını
söylemiyormuş. Hiç ithalatı söylemediler. İthalatta
ne rekorlar kırdık? Hiç cari açığı söylemediler.
Cari açıkta hangi rekorları kırdık?
Ben,
buradan, milletimizin, Anadolunun gariban insanlarının
anlayacağı dille söyleyeceğim: Bir aile düşünün,
bir aile reisi; 84 liralık yıllık satışı
var, yani ihracatı; 150 liralık, evine eşya alıyor.
Kaç sene dayanır bu aile? Konu komşudan borç topluyor, borç
alıyor faizle, durumunu idare ettiriyor. Bunun sonu var mı? Bunun sonu olur mu? Böyle
bir şey var mı? 84 milyar dolarlık ihracat yapacaksınız,
150 milyar dolarlık, 140 milyar dolarlık ithalat
Ki, Sayın
Bakan, çok samimi olarak söylüyorum, bu doğru değil, 140 da
doğru değil, en az 200 milyar dolar. Gümrük vergisi, başka
vergileri vermemek için düşük faturalarla resmî rakamlar 135,
140 olabilir, ama Türkiyenin ithalatı en az 200 milyar dolar.
Kim yapıyor bunu? Bir ithalat zinciri kuruldu. İthalatçılar
para kazanıyor, göbek atıyor.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) Saadet zinciri...
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Kazandıkları bu parayı da, tabii
borsa 40 bin dolar oldu ya, yüzde 70i yabancılarda, veriyorlar
oraya, oradan da bir taraftan kazanıyorlar.
Şimdi
Sayın Bakan, kalemi elinize alın -ben köylü çocuğuyum
ama hesabı bilirim- 2002, çok kötülediğiniz 2002, yani 180
milyar dolardı gayrisafi millî hasıla, 370e çıkardık.
diye övündüğünüz, hani şu 2.600 dolardan 5.200 dolara
çıkardığınız rakamları bir yapalım.
180 milyar dolar, çarpın o günkü 1.700le, 306 milyar, bugünün parasıyla
yeni Türk lirası. O günden bugüne enflasyon -resmî rakamlarınız,
Başbakanın beyanları- yüzde 52. Enflasyon farkını
koyun, 470 milyar, bugünkü YTL. Sizin bugün gayrisafi millî hasılanız
ne? 500 diyorsunuz. Ne kadar fark? 30 milyar lira.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) 631...
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Övündüğünüz büyüme bu mu?
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) 631... 631...
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) O zaman şey yapın, bir karar
alın, dolar 0,50 kuruş deyin yarın, 5.000 dolar 10.000 dolara
çıksın. Kişi başı millî gelir 10.000 dolar deyin,
sizin kararınız olsun.
Şimdi
gümrük var. Şimdi gümrüğü de koymuşlar. Gümrüğü tartışacağız
da... Bu ülkede gümrük var mı diye merak ediyorum. Yani, 8 milyar
dolar petrol kaçakçılığı -araştırma komisyonu
raporları- 2,5 milyar dolar sigara kaçakçılığı,
1,5 milyar dolar şeker kaçakçılığı, 500 milyon
dolar başka kaçakçılıklar, 1,5 milyar dolar hayvan kaçakçılığı
olacak bu ülkede, ondan sonra gümrükten sorumlu bir Bakan ve Gümrük
İdaresi... Var mı böyle bir şey?
Acaba
gümrüklerin geliri ne kadar? 20 milyar dolar kaçakçılık
olan bir ülkede -ki, bu kaçakçılık haksız rekabetin anasıdır-
Türk köylüsü hayvan üretiyor. Yem fiyatları bilmem nereye
çıkmış, bakım fiyatları bilmem nereye çıkmış;
ama, kaçak hayvan, Türk köylüsünün belini kırıyor, rekabetini
ortadan kaldırıyor. Bütün besiciler iflas etti. Kimin yüzünden?
Gümrük Müsteşarlığı yüzünden. Kaçağı önleyemediği
için. Peki ne yapacak? Gümrük Müsteşarlığı olmasa
ne olur? Olmasa da hiçbir şey olmaz. 20 milyar dolar olmaz da 30
milyar dolar kaçak olur. Hepsi bu olur. Çünkü, arz-talep ilişkisinde,
getiren adam satamaz, alıcı bulamazsa vazgeçer.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) Lodosta oyun oynuyorlar.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Yani, olmayan şeyleri, olmayan
şeyleri ama olmuş gibi
Gümrükten sorumlu Devlet Bakanı,
ama, gümrüğü olmayan bir ülke. Soruşturma açın, yarısı
da içeri girecek. Kapıkulede bir savcı, bir emniyet müdürü
bir soruşturma açtı, yarısı içeri girdi. Bugün soruşturma
açın, bütün gümrüklerde soruşturma açın, dışarıda
gümrük memurunun yüzde 50sini ya bulursunuz ya bulamazsınız.
Dürüst memurları, tabii, tenzih ediyorum. Ee, böyle bir Müsteşarlığın
neyini konuşayım? Hangi rakamlarını konuşayım?
Dış
ticaret açığı
Niye söylemediniz Dış ticaret
açığını da artı 1,5 milyar dolardan aldık
-dış ticaret açığını- 52 milyar dolara
çıkardık, dünyanın rekorunu kırdık. diye?
Çok
bahsettiğiniz istikrar, istikrar
Daha geçenlerde, Dünya Ekonomik
Forumunda, 117 ülke arasında Türk ekonomisi 111inci sırada.
Çok methettiğiniz istikrar bu. Kimse güvenmiyor. Niye geliyorlar
peki Türkiyeye? Bu kadar -öngördüğünüz enflasyonun 4 katı-
reel faiz verirseniz, yani ülkeyi sömürttürürseniz, ülke insanlarının
alın terini sömürttürürseniz
İnsanlar sömürmeye geliyorlar.
Şimdi,
1.700 liraydı 3 Kasım seçimlerinde dolar kuru. Bırakın
onu, enflasyon farkını koysanız, enflasyon yüzde 52 farkını
koysanız, 2.550 lira yapar. 2.550 liraya bölün bakayım 500
milyar liralık gayrisafi millî hasılayı, ne geliyor?
2.600den 2.900e çıkarmış olursunuz. Ha, çok övünüyorsanız,
samimiyseniz ifadelerinizde, 2.500ü 5 bin dolara çıkardık.
diyorsanız
Başbakanın beyanı: Yüzde 52 enflasyon,
memura yüzde 56 verdik. diyor. Niye, yüzde 100 büyüyen, geliri
2.500den 5 bin dolara çıkan bir ülkede sadece onu verdiniz? Yüzde
100 verseydiniz. Yüzde 100 gayrisafi millî hasıla artmış
ya. Yüzde 100 verseydiniz memura, verseydiniz işçiye... 2,5;
2,5; 3 verebiliriz, ancak ayda 3 verebiliriz. deyip kapınızdan
sendikaları gönderirken verseydiniz ya. Bak, yüzde 100 büyümüşüz.
Ha,
siz de inanmıyorsunuz. Bunun böyle olmadığına siz
de inanmıyorsunuz. Bu büyümenin, Türkiyeye rant için gelen, cebini
doldurmaya gelen, Türkiyede yüksek faizle parayı verip Türkiyeyi
sömürmeye çalışan ve düşük kuru baskılı tutarak
Türkiyeden tekrar götürürken de düşük kur üzerinden doları
alıp götüren yabancı güçlerin, yabancı sermayenin, yani
IMFcilerin esiri oldunuz Sayın Bakan.
Şimdi,
Sayın Bakan, sizin çok beyanatlarınızı dinledik.
Dediniz ki: Düşük kur ihracatı engelliyor. Doğru mu?
Ben çok okudum gazeteden.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) İthalatı artırır.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) İhracatı engelliyor, ithalatı
artırıyor. İthalatı artırıyor, ihracatı
da engeller Sayın Bakan. Düşük kurla nasıl rekabet edecek
benim üreticim, ihracatçım? Rekabet etme şansı var
mı? Yani bu iki kere iki dört. Kur düşükse, maliyetleri yükselmişse,
enerji maliyetleri, istihdam üzerindeki vergiler yükselmişse,
nasıl rekabet edecek Çinle, nasıl rekabet edecek Doğu
Avrupa ülkeleriyle, nasıl rekabet edecek dünyanın
başka ülkeleriyle? Efendim, ihracatımız artıyor
ya! Niye, ithalata bakmıyorsunuz? 135 milyar dolar resmî rakamlarınız.
Ben iddia ediyorum 200 milyar dolar. Dün ithalatçı bir arkadaşımla
konuştum, diyor ki: Bakmayın o rakamlara. Düşük fatura
gösteriyoruz; çünkü, gümrük vergisi, başka vergiler, ÖTV, KDV
ödememek için düşük faturalar resmî rakamlara giriyor. Gerçek
rakam 200 milyar dolar; yani, bu milletin imiğine bastınız,
IMF politikasıyla imiğine bastınız, bu milleti
soyup soğana çevirme sisteminin bekçisi oldunuz Sayın Bakan.
Böyle şey olmaz. Hesap açık. Aldığınız fazla,
sattığınız azsa, iflas edersiniz.
Ben
ortaokula giderken, Efe Dayı diye bir şarapçı
dükkâncı vardı. Efe Dayı, güya evlenmemiş hiç, gariban
biri, diğer bakkallarla rekabet edecek, 1 liraya alırdı
domatesi, onlara inat 50 kuruşa satardı. Rekabet ediyorum,
onları kapattıracağım. derdi; ama, Efe Dayı,
çok sürmedi, kendi kapattı. Bunun sonu bu, bu dükkânı kapatırsınız.
84 liraya satar da 150 liraya alırsanız, bu ne olur, bunun sonu?
Efendim, çevrilebiliyor ya borçlarımız. Nasıl çevriliyor?
Kümülatif olarak dört yılda ne kadar cari açık verdik Sayın
Bakan? Bu sene verdiğimiz cari açık 34 milyar dolar olacak.
70 milyar dolara yakın, 60 milyar dolara yakın cari
açık verdik. Türkiye bunu neyle kapattı? Sıcak parayla.
Şimdi
soruyorum Sayın Bakan: 58 milyar dolar banka rezerviniz var,
Merkez Bankası rezerviniz var. Bana, Devlet Bakanı olarak,
bu rezervi dünyanın hangi bankalarında, kaç lira faizle
tuttuğunuzu, bir milletvekili olarak söyleyebilir misiniz?
Bilmek istiyorum; ben bu ülkenin milletvekiliysem, Merkez Bankamdaki
58 milyar doların dünyanın hangi bankalarında, kaç faizle,
yüzde kaç faizle yattığını bilmek istiyorum.
Bir
şeyi daha bilmek istiyorum: Bu ülkenin ne kadar dış borcu
var? Özel sektörün ne kadar var? Hangi ülkelere var, hangi bankalara
var? Bir liste gönderin bize. IMFye veriyorsunuz her gün, stand-by,
stand-by
On dokuzuncuyu verdiniz. Çantanızı arasam, yirminci,
yirmi birinci, yirmi ikinci stand-byların mektupları da hazırdır,
tutmuşsunuzdur, onlar maktu zaten. Onlar size dikte ettiriyorlar,
siz de onları vereceğiniz zamanları biliyorsunuz.
Ee,
şimdi IMFye gelince, bu stand-byları, Bay Müzakereci
Müzakere
edeceği bir konu da kalmadı ya, gitti duvara tosladı,
neyi müzakere edecek onu da bilmiyorum. Herhâlde, unvanını
bugün iade eder, Başmüzakerecilik unvanını. Çünkü,
müzakere edeceği bir olay yok. Adamlar kapattı. Açılacakları
da kapatmayacağız, diyorlar. Kapatmayacak müzakerenin
neyini müzakere edecek? Unvanını bugün iade etmesi lazım,
Ben artık, Başmüzakereci değilim. falan demesi lazım.
Ee,
şimdi, ülkenin borçlarını ben bilmiyorum, hangi ülkeye,
yüzde kaç faizle, ne kadar, hangi bankalara? Bir liste yapın gönderin,
biz milletvekiliyiz, milletin temsilciyiz. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
MEHMET
ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) Web sitesine girin öğrenin.
Çok ayıp! Koskoca milletvekilisiniz
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Şimdi, 58 milyar doların nerede
yattığı belli mi?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Hatibe müdahale
etmeyelim.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Faizleriyle belli mi? Kaç, yüzde kaçtan veriyoruz
Merkez Bankasının faizlerini? Yüzde kaçtan veriyoruz?
Yüzde yarımdan. İsviçre bankalarında yüzde yarımdan
yatıyor.
MEHMET
ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) Bilgisayara verdik.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Peki, neye karşılık tutuyoruz
Merkez Bankasının 58 milyar dolarını?
ASIM
AYKAN (Trabzon) O insan burada yok, ayıp ya!
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Sıcak paraya karşı. Sıcak
para bir gün sıkıntıya girer Türkiyeden kaçarsa, onlara
diyoruz ki, bak, sizin paranız Merkez Bankasında garanti.
Onlar, yüzde 22 faizle, yani enflasyonun 4 katı reel faizle
rant götürüyorlar, ama, garantileri de Merkez Bankası. Merkez
Bankasına bu para nereden geliyor? Borçlanıyoruz.
İşte, IMFye veriyoruz stand-by mektuplarını, uluslararası
bankalara veriyoruz mektupları Şunu yapacağız,
emredersiniz; işte Merkez Bankası olarak rezervimiz
şu olacak, Halk Bankasını da size satacağız
blok satış olarak, işte şunu da yapacağız,
ilacın üstüne şu kadar tasarrufa gideceğiz, vatandaşın
ilacını da eksilteceğiz; siz merak etmeyin, sizin dediklerinizi
yapacağız. Stand-by bu, ben bunu böyle biliyorum yani, onlara
verilen niyet mektubu; ama, millete verilen diyet mektubu. Millete
diyet, onlara niyet. Şu millete de bir stand-by mektubu verseniz
ya. Millete yayınladığınız hiçbir stand-by mektubu
yok. Falan yerde hastane açtık, çift yataklı, odalara ikişer
yatak koyduk, falan yere de yurt açtık. Türkiyenin Başbakanı
bu kürsüde bunları söyledi. Atatürk Barajı yaptınız
mı, yaptınız mı Atatürk Barajı? Yapamadınız.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Karakaya
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Karakaya yaptınız mı? GAPa ne
yaptınız?
Bakın
arkadaşlar, 10 milyon 800 bin kişi Doğu ve Güneydoğu
Anadoluda, dün söyledim, 10 milyon 800 bin kişi yaşıyor
yirmi bir ilde, günlük harcamaları 1 doların altında.
Sizden önce de 1 doların altındaydı, sizin zamanınızda
da 1 doların altında.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Gümüşhane ve Bayburt dâhil.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Onlara bir niyet mektubu versenize Bir sene
sonra 2 dolara çıkartacağız. diye. Böyle bir şey
yok. Böyle bir şey yok; ama, borsa 40.250 olmuş. Gariban,
Ağrının Patnosundaki, hayvanıyla beraber aynı
odada yatan vatandaş göbek attı Borsa 40 bin oldu. diye veyahut
da Ardahanın Hanaktaki vatandaş Borsa yükseldi. diye göbek
attı.
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) 42 bin. 42 bin.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) 70 milyonun, borsanın ne olduğundan
haberi yok bu ülkede. Bu ülkede 100 tane göbeği şişkin,
13 bin tane de, küresel sermayenin, ulusal sermaye dışında
küresel sermayenin yerli işbirlikçisi yabancı şirketler
göbek attılar.
AHMET
KOCA (Afyonkarahisar) Özalın kemikleri sızlıyor.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Peki, nereden götürüyorlar bunlar? Bunlar,
bunları nereden götürüyorlar?
AHMET
KOCA (Afyonkarahisar) Devam et. Rahmetli Özalın kemikleri
sızlıyor.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Bu milletten götürüyorlar, milletin
dışında bir yerden götürmüyorlar. Milletten götürüyorlar
bunları, milletten.
Özal
geldiği gün IMF gitmişti beyefendi. Türkiyede IMF 1984te
kovuldu.
AHMET
KOCA (Afyonkarahisar) Borsaya karşı bir ANAPlı görüyoruz.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Tarihine iyi bak, Sayın Bakanım bilir.
AHMET
KOCA (Afyonkarahisar) Borsaya karşı bir ANAPlı.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) 1984te kovuldu IMF Türkiyeden, Özal 1993te
öldü, 1994te tekrar geldi.
AHMET
KOCA (Afyonkarahisar) Borsayı inkâr edemezsiniz.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Özal
IMF Özalın panzehiriydi. Özal geldiği
gün gitti, Özal öldüğü gün tekrar geldi. Bu böyle. Bu böyle.
AHMET
KOCA (Afyonkarahisar) Borsaya karşı olamazsınız.
BAŞKAN
Sayın Koca
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Bu böyle. Lütfen
Açın bakın. Çünkü,
Özalın, IMFye soracağı bir şey yoktu. Özal kendisi
bunları biliyordu zaten.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Borsayı kapatalım mı?
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Bunları yapmayı biliyordu. Bunların
hesabını kitabını biliyordu. Kim sorar IMFye bu
işleri? Hesabı kitabı bilmeyenler, IMFyi çağırır,
ona sorar, ona sorar. Özal sormadı.
(AK Parti sıralarından gürültüler) Özal
Açın bakın,
84te gitmiştir IMF Türkiyeden, 94te gelmiştir, 94te gelmiştir.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Süleyman Bey, borsayı kapatalım
mı?
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Borsayı kapatın demiyorum. Borsayı
kapatın demiyorum ama, borsa yükseldi diye eteklerinize zil
takıp oynamayın.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Etek sizde.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Bu millete verilen bir şey yok. Bu millete
verilen bir şey yok.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Var, var
Etek sizde var, bizde yok.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Var mı? Var mı Artvinin Şavşatındaki
vatandaşın borsada bir şeyi? Var mı Edirnenin Ezinesindeki
vatandaşın bir şeyi?
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Sizde etek varsa bilmiyorum, bizde yok.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Senin var diye, zannediyorsun ki herkesin
de var. Herkesin de var zannediyorsun.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Benim beş kuruşum yok. Ama senin paran
vardır borsada.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Yok öyle bir şey. Yok öyle bir şey. Kimlerin
olduğu belli, yüzde 70i yabancıların
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Senin paran vardır borsada.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Kimlerin olduğu belli. Kendi rakamlarınız.
Yok böyle bir şey.
Efendim,
ithalat. İthalatı hiç söylemiyorlar. Ara malı ithalatı
yüzde 70e dayanmış. Niye peki ara malını biz üretmeyiz?
Niye KOBİlere
Bu ara malına 70 milyar dolar vereceğimize,
şu 10 milyar dolarını şu Anadolu aslanları
dediğimiz KOBİlere teşvik etsek, versek de ara mallarını
onlar üretseler. Onları unuttunuz. (AK Parti sıralarından
gürültüler) Bakın, bu düşük kurla, onlar rekabet edemez,
ürettiği malı satamaz hale geldi. 70 milyar dolar ara mal ithalatına
devleti soyduracağınıza, Anadolu insanına, Anadolu
aslanlarına verin 10 milyar dolar, Türkiyeyi şaha kaldırsın.
O 70 milyar dolarlık ara malı da aslanlar gibi üretsin, hem
yanında insanlar çalışsın.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) KOBİlere bizden çok para veren iktidar
yok.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Peki, ihracatınız bu kadar arttı
da bu istihdamı niye artıramadınız? Bunların
doğru orantılı olması lazım Sayın Bakanım.
Yani, ihracat artıyorsa, ülke büyüyorsa, bunun karşılığında
istihdamın da artması lazım.
HACI
BİNER (Van) Arttı, arttı.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Türkiyede 27 milyon iş gücünden sadece
21 milyonu çalışıyor. 6 milyon insan
Geçen
Şırnakta işte hastaneye bir mahkûm götürdüler, 50 bin
kişi toplandı. Nereden toplandı bu insanlar? Kahvelerden.
Bu insanların işi, aşı olsa toplanır mı?
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) İnsaf, 50 bin!
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) 50 bin insan
Televizyonların rakamı.
10 bin olsun, Şırnakın nüfusu ne zaten. Kahvelerde insanlar,
kahvelerde. Gidin bakın, Anadoluya gidin bakın. Siz buradan
gidip teşkilatlarınıza bir uğruyorsunuz, zannediyorsunuz
ki
Hoş, teşkilatlarınız da bomboş ya, kimse
yok da
Gidin bir kahvelere bakın.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Bu kadar da olmaz ya!
BAŞKAN
Sayın Torun
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) İnsanlar, iş, aş arıyor;
iş, aş
Borsadan, ithalattan, ihracattan, insanların
ilgisi yok. Bana iş ver kardeşim, ne yapacaksın. diyor.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Şırnakın nüfusu ne kadar?
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Onun için, iktidar sözcülerinin gelip ikide
bir İhracatı şuradan, 39 milyar dolardan aldık,
84e
Bu bir dünya rekorudur, bu bir cumhuriyet rekorudur. İthalatın
da rekorlarını söyleyin, cari açığın rekorlarını
söyleyin -35 milyar dolar- neyle karşılayacaksınız?
Kimlere ne para vereceksiniz?
RECEP
GARİP (Adana) Anadolu insanı görüyor, siz görmüyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Garip
Sayın Garip, lütfen
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Neyi görüyor Anadolu insanı? Seni mi
görüyor? Kameralar bir gösterin, Anadolu insanı görsün bu yakışıklıyı.
Bir görsün bu yakışıklıyı da tanısın
Adana da.
RECEP
GARİP (Adana) Siz görmek istemiyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Sarıbaş
Lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz
Sayın Sarıbaş.
RECEP
GARİP (Adana) Görün
Görün
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Adana narenciyesi ihraç ediliyor mu? Adana
narenciyecisi ihracat yapabiliyor mu? Adana çeltikçisi ihracat
yapabiliyor mu? Adana mısırcısının durumu
ne? Adanayı konuş, gel.
RECEP
GARİP (Adana) Yani, biz burada konuşmuyorsak
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Kaça alıyor Adana üreticisi gübreyi?
200 liraya alıyordu, 650 liraya alıyor. Kaça alıyor Anadolu
üreticisi mazotu? 1.400e alıyordu, 2.600e, 2.400e alıyor.
Yüzde 100 artırmışsın, yüzde 200 artırmışsın.
Neyle ihracat yapacak Anadolu insanı?
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Adanada çeltik yok.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Neyle Adananın insanı narenciyesini
ihracat yapacak? Dalda kaldı işte portakal.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Adanada çeltik yok.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Burada Adanayı konuşalım,
gel
Böyle yok, böyle yağma yok. Bilmediğiniz şeyle
Anadolu
insanı, Anadolu narenciyecisi ağlıyor, ağlıyor.
Senin memleketin Adana üreticisi ağlıyor. Mısır
üreticisi ağlıyor, pancar üreticisi ağlıyor.
RECEP
GARİP (Adana) Boş versene! Hem yalan söylüyorsun hem yanlış
söylüyorsun!
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Ağlamayan, yanındakinin fındık
üreticisiydi, o da ağlıyor
RECEP
GARİP (Adana) Narenciyecimiz herhangi bir şekilde
ağlamıyor.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla)
o da ağlıyor. Ülkenin her tarafı
ağlıyor, ülkenin her tarafı.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ya kayısı?
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Ben kendi memleketimi söylemiyorum. Malatya
5 milyon liraya satıyordu kayısıyı, 1,5 milyon lira.
50 bin kayısı üreticisi ağlıyor, lanet yağdırıyor.
RECEP GARİP (Adana) Doğru
şeyler söyle!
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Düzeltsin diye size oy verdi bunlar. Düzeltsin
diye size oy verdiler. Lanet yağdırıyorlar! Gel konuşalım
(AK
Parti sıralarından gürültüler)
RECEP
GARİP (Adana) Yalan konuşma!
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Niye? Bilmiyor muyum? 1,5 milyon değil
mi kayısı?
ASIM
AYKAN (Trabzon) 1,5 dolar; yalan söylüyorsun, doğruyu konuş!
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) 5 milyon liraydı 2002de, 5 milyon! Kaç
lira arttı biliyor musun ilacı? 2 katına çıktı,
gübresi 3 katına çıktı. Sen rakamları bilmiyorsun.
ASIM
AYKAN (Trabzon) Benim işim bu. Yalan konuşuyorsun!
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Bizi dinliyor millet, herkes durumunu biliyor.
5 bin dolar diyorsun. Vardır bu milletin cebinde 5 bin dolar, girer
seçime alırsınız oyu, gider alırsınız oyu.
ASIM
AYKAN (Trabzon) 1,5 dolar verdi fındığa. Yalan konuşuyorsun!
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Ama, ben buradan millete söylüyorum: Cebinde
500 doları olmayanlar, bu zenginin, bu sömürücülerin yanında
olan bu iktidarı, inşallah, cezalandıracaksınız.
ASIM
AYKAN (Trabzon) Göreceğiz!
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Cebinizde 500 dolar yoksa AK Partiye oy vermeyeceksiniz,
5 bin dolarınız varsa oyunuz AK Partiye helal olsun! (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar) Ben bunu söylerim.
ASIM
AYKAN (Trabzon) İhanet edenleri cezalandıracak, ihanet
edenleri!
BURHAN
KILIÇ (Antalya) Yanlış konuşuyorsun, yanlış!
Adanada pancar yok!
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Bakın, bu sizin suçunuz değil. Osmanlıdan
beri, bu ülkede, Düyun-u Umumiye bu ülkeyi sömürmeye başladı,
Damat Ferit Paşa hükümetlerinin nazırları, maliye
nazırları nasıl ki teslim olduysa borsalara, İngiltere
borsasına, Amerika borsasına, sizin nazırlarınız
da IMFye teslim oldu. Farkınız yok!
HACI
BİNER (Van) IMFyi biz getirmedik, siz getirdiniz!
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Şimdi, içinizde, elinizi vicdanınıza
koyun, bu IMF politikasının sömürü politikası olduğunu
söylemeyecek bir Allahın kulu var mı? (AK Parti sıralarından
gürültüler)
ASIM
AYKAN (Trabzon) Anavatan Partisinden devraldık, Anavatan Partisinden!
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Sizin borçlarınız
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Şimdi, bir dakika
Sömürü politikası
olup olmadığında bir anlaşalım.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Onlar memnunlar, niye soruyorsunuz?
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Memnunuz.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Siz yaptınız, siz borçlandırdınız
bu ülkeyi!
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Ya, bizi boş verin, siz söyleyin, siz
şunu söyleyin: IMF politikası sömürü politikası
mı değil mi?
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Zenginleşme politikası.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) IMF politikası sömürü politikası
değil mi?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Onlar memnunlar, siz bize söyleyin!
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Zenginleşme politikası.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) IMF politikası sömürü politikası
mı değil mi? (AK Parti sıralarından gürültüler)
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Evleri görmüyor musun, arabaları görmüyor
musun?
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Peki, bu fakir fukara bu millet, sizi, bu sömürü
düzenini değiştirin, bu ahlaksız düzeni değiştirin,
diye göndermedi mi?
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Toplu konutu görmüyor musun?
BAŞKAN
Sayın Torun
Sayın Torun, lütfen
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Eğer, IMF politikasının sömürü
düzeni politikası olduğunu söylüyorsanız, çoğunluğunuz
var, biz de destek olalım, değiştirelim, kovalım bu
IMFyi.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Aksaraydaki toplu konutu görmüyor musun?
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Yok, IMFden memnunsanız, IMF size hayırlı
olsun!
BURHAN
KILIÇ (Antalya) Sayın Sarıbaş
BAŞKAN
Sayın Kılıç, lütfen; üstelik siz İdare Amirisiniz,
lütfen
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) IMF hayırlı uğurlu olsun, güle
güle bağrınıza basın! Conilerle beraber, büyük
sermayenin yanında, para kazanan rantçıların yanında
yolunuza devam edin.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Toplu konutları görmüyor musun?
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Yola beraber çıktık, sizle bu yola,
işte beraber yürüyoruz... Ne diyordu: Beraber çıktık,
beraber yürüyoruz. Arkanıza bir dönüp bakıyor musunuz
arkanızda kimlerle yürüyorsunuz? Borsacılarla yürüyorsunuz,
rantçılarla yürüyorsunuz, bu ülkeyi soyanlarla yürüyorsunuz,
ithalattan para kazanıp ithalat zincirinin mutlu azınlığıyla
yürüyorsunuz. (AK Parti sıralarından gürültüler) Köylü
yok yanınızda, köylüyle yürümüyorsunuz, onu orada bıraktınız;
o bitti, onun işi, 3 Kasımda oyunu aldınız, o orada
kaldı; narenciyeci kaldı, fındıkçı kaldı,
pamukçu kaldı; KOBİler, KOBİler, KOBİler orada
kaldı.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Hepsi bizimle beraber.
RECEP
GARİP (Adana) Hangi ülkede yaşıyorsun?
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Allah aşkına, Malatyaya 39 tane
fabrika temeli attınız Sayın Bakan, bu 39 fabrikanın
ihracatı ne? Hiçbiri çalışmıyor da
Depo, depo bunlar
Ya, bunu, tamam da, milleti kandırıyorsunuz güzel güzel
de, bizi niye kandırıyorsunuz? Yani, biz köylüyüz diye, bu
kadar mı, bu kadar mı hesap kitap bilmiyoruz? (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Sen bizi kandırdın! Sen bizi kandırdın,
yolda bıraktın!
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Bu kadar mı hesap kitap bilmiyorum canım?
Beni niye kandırıyorsunuz? Nerede istihdam? 39 fabrikada,
1.000er kişi çalışsa, 39 bin kişinin çalışması
lazım Malatyada; nerede bu? Nerede?.. İstihdam düşmüş
Malatyada, 50 bin tane işsiz var. Kandırmayın. Bak ne diyorum,
ara malına 70 milyar dolar, 70 milyar dolar ithalat parası
vereceğinize, 10 milyar dolarını, şu ara malı
üreten KOBİlere verin; ne var yani? Ne var yani? Esnafa verdik
Ne verdiniz? 2,5 katrilyon lira, 2,5 milyar lira faizli para vermişsiniz.
Peki, yıllık faize ne veriyorsunuz bütçeden? 60 katrilyon
lira. Şimdi, 60 katrilyonu rantçıya verirken
MUSTAFA
DURU (Kayseri) Sizin sayenizde!
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla)
5 milyon esnafa 2,5 milyar lira faizli para
MEHMET
SOYDAN (Hatay) Onlar sizin sayenizde!
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla)
faizli
para verdiniz diye, bunu abarta abarta, övüne övüne, yere göğe
sığmadan anlatmanın âlemi var mı?
MEHMET
SOYDAN (Hatay) Ülkeyi bugünlere siz getirdiniz.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Elbette
vereceksiniz, 700 milyar bütçe harcadınız, dört senede harcadığınız
bütçe 700 milyar lira, 200 de bu sene, 900 milyar lira; vurun dolara,
650 milyar dolar beş senede bütçe harcadınız. 650 kuruşluk
yatırımınız var mı? Bırakın milyarları,
650 kuruşluk yatırımınız yok Türkiyeye. Verdiğiniz
teşvike bakın. Kaç lira teşvik verdiniz? 1.600 kişi
başvurmuş, 400 tanesine arsa tesis etmişsiniz, hepsi
bu. Böyle mi, yani bu mu? Yani bu mu? 650 milyar dolar bütçe, 900 katrilyon
bütçeyi beş senede harcayacaksın, ondan sonra
Şırnaka bir tane okul yaptık, dört de bilgisayar koyduk.
diyeceksin Başbakan olarak!
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Yüz bin derslik yaptık, yüz bin.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) İşte koyduğunuz bu. Bakın,
bunlar sizden önce de yapılıyordu, sizden sonra da yapılacak.
O bilgisayar programları sizden önce başlayan projelerdi.
HACI
BİNER (Van) Bizden önce yoktu efendim.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) 900 katrilyon bütçeyi nereye verdiniz? 900
katrilyon bütçeyi bu milletin boğazından aldınız,
yüzde 73 dolaylı vergilerle milletin boğazından aldınız.
Daha geçen sene, o yabancı para getirenlerin faizini sıfırladınız
burada.
HACI
BİNER (Van) Malatyada birçok okullar kapalıydı.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Hani milletin dolaylı vergilerini de
sıfırlayın, babayiğit...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Sarıbaş... Sayın Sarıbaş, lütfen
toparlar mısınız. Buyurun.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Şimdi, hiç tartışmayalım.
HACI
BİNER (Van) Malatyaya öğretmen gitmiyordu. Şu anda
Malatyada öğretmensiz okul yok.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) 72 milyon insan, cebinde ne olup olmadığını,
hayatının ne kadar değişip değişmediğini
hepsi biliyor. Bunu tartışmanın bir anlamı yok ki.
Ben
köyüme gidiyorum, insanlar 2002den çok daha mağdur. Ben Anadolunun
köylerine gidiyorum, hepsi perişan. Şimdi, biz şunu
yaptık, bunu yaptık...
MEHMET
SEKMEN (İstanbul) Malatyaya... Malatyaya...
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Adamlar kendi hayatlarını sizden
daha iyi bilmiyorlar mı?
SONER
AKSOY (Kütahya) Biliyorlar.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Mesele yok o zaman. Buyurun seçim... Buyurun
seçime, buyurun sandığa...
SONER
AKSOY (Kütahya) Seçimde de söyleyecekler bunu.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Bak, ithalatı bu kadar artırmışsınız,
borsa da bu olmuş... Siz sanıyorsunuz
ki, o menfaat sağladığınız zenginler sizin arkanıza
düşecek seçimde zannediyorsunuz. Sizden öncekiler öyle yanıldılar.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Siz de mi?
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Siz de aynı yanılgıya düştünüz.
Çünkü, sistem sizi evcilleştirdi, zenginlik sizi evcilleştirdi!
Bekçilik yapmaya başladınız sisteme; sistemi değiştirecektiniz,
IMFyi kovacaktınız, IMF beybabanız oldu. Olay bu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Sarıbaş, lütfen... Teşekkür için açıyorum.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Saygılar sunuyorum Sayın Başkan.
Bunlara söyleyecek ne var?
BAŞKAN
Lütfen Sayın Sarıbaş.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Devamla) Saygılar. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına, lehinde söz isteyen Murat Yıldırım, Çorum
Milletvekili. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MURAT
YILDIRIM (Çorum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2007 mali yılı bütçesi üçüncü tur görüşmeleri hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben,
Sayın ANAPın sözcüsüne ve sözcüsünün üslubuna inmeyeceğim,
ancak, bir şeyi hatırlatmak istiyorum.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) İnemezsin. Ben köylü gibi konuşuyorum,
sen zenginler için konuşuyorsun.
MURAT
YILDIRIM (Devamla) Yok, biz de köylü çocuğuyuz.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) Zenginler için konuşuyorsunuz siz.
MURAT
YILDIRIM (Devamla) İnsanlar söylerken doğru söylemeli,
emanete ihanetlik etmemeli, verdiği sözü de yerine getirmelidir.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Kendine ihanet
eden, partisine ihanet eden, millete de ihanet eder. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) O zaman, Saadet Partisine doğru gidin,
yaylanın!
MURAT
YILDIRIM (Devamla) Geçmişteki başkanları da bu millete
ihanet etmiştir.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) Ben değişmedim, değişen
sizsiniz.
MURAT
YILDIRIM (Devamla) Türkiyeye üç sefer kriz yaşatan da sizin
döneminizdir. Bunu millete ve sizin huzurunuza söylüyorum.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) O zaman, niye Anavatanı taklide çalışıyorsunuz?
Sizin Başbakanınız taklit etmeye çalışıyor.
MURAT
YILDIRIM (Devamla) Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyetinin
hemen hemen her bölgesi tarihî, kültürel ve turizm zenginliğine
sahiptir.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Aslı olamıyorsunuz, taklit etmeye çalışıyorsunuz.
MURAT
YILDIRIM (Devamla) Bu tarihî zenginliğin ne kadarı yerin
üzerinde turizme kazandırılmış ise, onun onlarca
misli hâlâ yer altında durmaktadır.
Maalesef,
uzun yıllar iki ayrı kurum halinde örgütlenmiş olan Kültür
ve Turizm Bakanlıkları birbirinin rakibi gibi çalışmışlardır.
Turizm Bakanlığı, yıllarca deniz, kum ve güneş
üçlüsünün etrafında şekillenen yanlış bir turizm
politikası ile bu ülkenin asıl değerlerini gözden
ırak tutmuştur. Gerek bakanlıkların birleşimi
gerekse de AK Parti İktidarının bu konunun üzerinde
hassasiyetle durması sebebiyle, ülkemizde son iki üç yıldır
bu üçlüyle birlikte doğa, tarih, kültür, kongre, avcılık,
termal, sağlık, kayak ve benzeri turizm çeşitliliğine
yönelik çalışmalar da başlatılmıştır.
Sayın Bakanımızın bu konudaki gayretlerini biliyor,
yaptığı çalışmaları ilgiyle takip ediyoruz.
Turizm
denilince, ilk defa Bakanımız döneminde bu ülkenin diğer
zenginlikleri de göz önüne alınmış, turizm çeşitlendirilmiştir.
Yine
ilk defa, bir Turizm Bakanının ülkenin her bölgesini karış
karış gezdiğini, tarihî ve turistik özellikleri yerinde
görerek, yetkililere talimat verip, bunların değerlendirilmesi
çalışmalarını başlattığını
görmüş bulunuyoruz. Bu gidişat gerçekten umut vericidir.
Sayın
Bakan, sayın milletvekilleri; turizmi yıllarca belirli
bölgelerle sınırlı tutmaktan ziyade, Anadolunun en
ücra köşesine kadar turisti götürmeyi amaçlayan bir çalışma
başlatılmıştır. Bu, turizm açısından
önemli bir gelişmedir. Bunu AK Parti kadroları gerçekleştirmiştir.
Alacak çok yolumuz, dünyaya sunacak daha birçok varlığımız
vardır. Bu değerlerimizi kurtarmak, açığa çıkarmak,
gündeme almak, dünyaya sunmak, onların beğenisini kazanıp
gelen turistin bizim gönüllü reklamcılarımız olmasını
temin etmemiz gerekir.
Seçim
bölgem Çorum, Anadolu coğrafyasında dünyanın en eski
medeniyetlerinden birini kurmuş Hititlere ev sahipliği
yapmaktadır. Sayın Bakanımız döneminde Çorumda
başlatılan Hitit Destinasyon Çalıştayı bu
noktada büyük öneme sahiptir. Diğer birçok bölgede de benzer
destinasyon çalıştaylarının düzenlendiğini
biliyoruz.
Çorum,
M.Ö. 5000li yıllardan günümüze kadar uzanan yedi bin yıllık
tarihî geçmişe sahiptir. Türkiye'nin bir zamanlar oldukça tartıştığı
Güneş Kursu, Sıhhiyedeki geyik heykeli ve binlerce değerli
eserin insanlığa sunulduğu Hititlerin önemli yerleşim
birimlerinden biri olan Alacahöyükte kazılar Atatürkün emriyle
başlatılmıştır, fakat Atatürkten sonra ülkenin
bu değerlerine gereken önem verilmemiştir.
Bölgemizde,
yüzyılın başına dayanan ve Almanlar tarafından
devam ettirilen UNESCO Dünya Mirası Listesine alınan Hattuşaş
dışında, son on beş-yirmi yıla kadar nitelikli
kazılar yapılmamıştır. Bugün, bölgemizde altı
ayrı kazı çalışması yürütülmektedir. Bu durum
sevindiricidir. Bizim bölgemizde o kadar tarihî zenginliğimiz
var ki, bırakın hiç başlanılmayan yerleri, hâlen devam
eden kazılarda bile mevcut hızla çalışmalar sürse
yüz-yüz elli yıl sürecektir.
Özellikle,
son beş, altı yıllık süre zarfında başlatılan
yeni kazılarda bulunan eserler ve üzerlerindeki figürler, dünya
tarihini bilim adamları arasında tartışılır
duruma getirmiştir. Bu kazılarda ortaya çıkan eserler
sayesinde, medeniyetin Anadoludan Batıya geçtiği ortaya
çıkmıştır. Bunlar, bilim ve insanlık tarihi
açısından oldukça büyük buluşlardır.
Geçen
yıl ilk defa, yine, bir Kültür ve Turizm Bakanımız Alacahöyükü
ziyaret etmiş, oraya kazı çalışmaları için
kaynak aktarmış, burada dünyanın en eski barajı
gün yüzüne çıkarılıp turizmin hizmetine sunulmuştur.
Bu, kazı heyetini oldukça duygulandırmış ve onları
heyecanlandırıp çalışmalarına şevk vermiştir.
Çorum,
gerek kültürel zenginlikleri açısından gerekse de turizm
potansiyeli açısından son yılların parlayan
yıldızıdır. Bugüne kadar bize Potansiyeliniz
çok yüksek ama, gelecek turistinizi ağırlayacak tesisleriniz
ve otelleriniz yok. deniliyordu, boynumuzu büküyorduk. Son üç
yıldır turizm, Çorumda yeni bir sektör olarak parlıyor.
Peşi peşine atılan temeller ve devam eden beş
yıldızlı oteller ile Anadolunun ortasında yeni
bir turizm kenti doğuyor.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Biraz da Malatyaya torpil yapsana.
MURAT
YILDIRIM (Devamla) Bu gelişmede Bakanlığımızın
mevcut desteğinin daha da artırılmasını istiyoruz.
Yıllarca sürüncemede kalan ve bu dönemde verilen desteklerle
tamamlanan Çorum Arkeoloji Müzesi açılmıştır,
çevre düzenleme çalışmaları ise devam etmektedir. Çorum-Boğazkale
ve Alacahöyükteki müze ve restorasyon çalışmaları
için Bakanımıza teşekkür ediyorum.
Çorum
ve civarında çok sayıda yayla ve eşsiz doğa güzelliğine
sahip İncesu Kanyonu yerli turistler için uğrak mekânıdır.
İskilip, tarihî evleri ve yüz yıl öncesinden devam edip gelen
el sanatlarıyla geçmişi yaşatan bir ilçemizdir. Yüzlerce
tarihî konak, kalesi, Hititler ve Friglerden kalan eserleri, bölgeyi
bir açık hava müzesi konumuna sokmaktadır. Bu konuda hâlen
devam eden çalışmalar da sürmektedir. Özellikle ben buradan,
bu kültürel mirasın hayata kazandırılması, dünyaya
açılması için, ekranları başında bizleri izleyen
sivil toplum kuruluşu yetkililerine ve iş adamlarımıza
sponsorluk çağrısında bulunmak istiyorum. Osmancıktaki
Kale, Koyunbaba Köprüsü, tarihî camiler ve diğer eserleri, Sungurlu,
Ortaköy, Mecitözü ve çevresindeki büyük gelir getiren av turizm
potansiyelini, Kargının eşsiz güzelliklerini, yaylalarını
ayrıntılarıyla ifade etmeye zamanımız yetersizdir.
Çorum,
tarihî ve doğal zenginlikleriyle tam bir destinasyondur. Bu destinasyonun
altyapı eksikliklerinin giderilerek yerli ve yabancı turiste
açılması için Bakanlığımızın çalışmaları
sürmektedir.
Çorum
insanı girişimcidir, müteşebbistir. Bunu, sanayide
Türkiyenin önemli illerinden biri olarak göstermiştir, turizmde
de gösterecektir.
Değerli
milletvekilleri, benimle birlikte 25 arkadaşımızın
bu dönemin ilk yılında verdiği bir araştırma
önergesi bulunmaktadır. Antik çağlara dayanan tarih zenginliğine
sahip Çorum, Amasya, Tokat yörelerinin turizm potansiyelinin
araştırılarak, bu üç ili kapsayacak şekilde bir turizm
bölgesinin oluşturulması için nelerin yapılabileceğini
tespit etmiştik. Meclisimizin ve Bakanlığımızın
desteğiyle bu konunun görüşülmesini ve araştırma
komisyonunun bir an önce kurulmasını tekrar takdirlerinize
sunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, Turizm ve Kültür Bakanlığımızın
diğer alandaki çalışmaları da büyük önem arz etmektedir.
Zaman darlığı nedeniyle ben pek değinemeyeceğim,
ancak, kültür, milletin hafızasıdır; hafızasını
kaybeden toplumun sağlıklı bir geleceğinin
oluşması da mümkün değildir. Bu noktada en önemli amaç,
geçmişi geleceğe aktarırken, mazinin sayfalarında
kalan renkleriyle, gökkuşağı gibi rengârenk bir ati
oluşturmamız gerekir diye düşünüyorum.
Tabii,
bu arada, Üçüncü Oturumdaki Dış Ticaret Müsteşarlığıyla
ilgili de birkaç söz söylemem gerektiğine inanıyorum.
Ancak
AK Parti İktidarıyla, ihracatta, dış ticarette öyle bir başarı
sağlandı ki, kısaca da bundan söz etmek istiyorum. Sadece
kasım ayına ilişkin ihracat rakamı bile, ülkedeki
ticaretin ayağa kalkışını yansıtmaktadır.
Bu yılın ocak-kasım döneminde on bir aylık ihracat,
geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16,57 artışla
77 milyar 89 milyon doları bulurken, buna göre, yıllık
ihracatın yüzde 15,81 artarak 85 milyar dolara ulaşacağı
tahmin edilmektedir. Oysa, Türkiyenin AK Parti İktidarı
öncesindeki, yani, 2002 yılındaki ihracatı 36,2 milyar
dolardı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yıldırım.
MURAT
YILDIRIM (Devamla) İktidarımız ile ülkenin ihracatı
iki mislinden daha fazla bir noktaya çıkartılmıştır.
Şu anda ihracatta dünyada 22nci sıraya gelmişiz. Bunun
tek bir nedeni vardır; o da AK Parti kadrolarının milletine,
milletin de onlara olan güvenidir. Başbakanımız,
dış ticaret sorumlu Bakanımız yanlarında
iş adamlarıyla birlikte dünyanın onlarca ülkesini ziyaret
ettiler, ziyaret etmeye de devam ediyorlar. AK Parti öncesinde komşularıyla
dahi kavgalı bir Türkiye varken, şimdi, bırakın
komşularını, dünyanın her tarafındaki devletlerle
sıkı diyaloğu olan bir ülke hâline geldik.
Milletin
beklenen hayallerini gerçek kılan, iş adamlarımız
ile dünyanın onlarca ülkesini ziyaret ederek Türk mallarını
oraya taşıyan, Türkiyeyi dünyaya açan Başbakanımıza,
dış ticaretten sorumlu Bakanımıza teşekkür
ediyor, sizleri saygıyla selamlarken bütçenin milletimize ve
ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.
Şimdi,
Hükûmet adına, Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Atilla Koç
konuşacaklardır.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın
Bakan, süreniz yirmi dakikadır.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ATİLLA KOÇ (Aydın) Sayın Başkanım,
sayın milletvekillerim; hepinizi hürmetle selamlıyorum,
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce hem iktidar partisi milletvekili arkadaşlarıma
hem de muhalefet partisi milletvekili arkadaşlarıma,
yaptıkları katkılardan dolayı çok ama çok teşekkür
ediyorum. Eleştirilere bir cevap değil, bir açıklama
olsun diye bazı hususları sizlere sunduktan sonra esas konuşmama
geçeceğim.
Bakanlık
tarihinde, ilk defa, sayı itibarıyla bu kadar çok ve çeşitli
kitap alınmıştır benim Bakanlığım
sırasında. Alınan kitap sayısı 560 bin,
alınan kitap çeşidi 2.850, yayınevi sayısı
775, şahıs sayısı 71. Bihlun Hanımefendi, bilmiyorum,
buradalar mı? Evet.
Komisyonda
söylediğim söz şu: Biz, bu kitapları alırken
aşağı yukarı ortalama yüzde 40 ile yüzde 50 ortalama
indirimle almışız. O dedikoduyu söyleyen ve bana aktaran
arkadaşıma cevaben dedim ki: Yüzde 40, yüzde 50 indirim yaptıktan
sonra bir de -hiç düşünmüyorum, olması mümkün değil
ama- yüzde 10 da rüşvet veriyorsa,
bu, Türkiyenin pesi, dedim. Benim ilgilenmemek değil, ilgilendiğim,
ama, gerçek olmadığını belirtmek için söylediğim
bir sözdü. Belki yanlış hatırlıyorum, İsmail
Beye cevap olsun diye söylüyorum.
İkincisi,
kurullar için eleştiri değil övgü bekliyorduk, ama, anlatınca
övgüyü hak edeceğimizi zannediyorum. 20 kurul vardı. Bunlardan
3 tanesi İstanbuldaydı, diğeri Anadolunun muhtelif
vilayetlerinde. Biz, bu sayıyı 29a çıkardık.
İstanbul 3ten 6ya çıktı ve onun yanında ekstradan
olarak bütün ilçelerimizde ve illerimizde kurulması mümkün
olan ve kurullara girmesine ihtiyaç duyulmayan küçük hususlarda
da KUDEBleri kurduk.
Şöyle
bir, İstanbuldan, misal vermek istiyorum: Mesela, İstanbulda
eskiden 100 bin dosyayı 3 kurulumuz takip ediyordu -şimdi,
KUDEBleri de kurduk, büyük ilçelerimizde de kuruldu- bu 100 dosyanın
veya 100 bin dosyanın 60 bin tanesine KUDEBlerde bakılacak,
geri kalan 40 bin tanesine de -eskiden 100 bin tanesine 3 kurul bakıyordu-
şimdi 6 kurul bakacak. Bu hususta gayet verimli bir çalışma
yaptığımıza inanıyoruz ve çok yakın bir
zamanda da kurula sunulan meselelerin en fazla on beş gün, bilemedin
bir ay içinde cevabı verilmiş olacak.
Bu
arada Sayın Maliye Bakanımızın meselesini ileri
sürdünüz. Evet, Maliye Bakanım müracaat etti ve kurul reddetti.
Kurul reddettikten sonra, o sırada, biz, bu yeni kurullarımızı
kurduğumuzdan dolayı kurullar arası değişiklikler
yaptık ve Maliye Bakanı, tekrar kendi arazisi için müracaat
etti, ama reddedilen hususları da düzelttirerek müracaat etti
ve hep söylenen şey şu: Onay almak için bu kurulların bünyesindeki
kurul üyelerinin değiştirildiği söylendi. Evet, kurul
üyelerinin değiştirildiği doğru, ama, birinci kurulda,
ret kararı çıkan o kurulda bulunan üç arkadaş başka
kurullara alınmış, ama o birinci kurulda, Kemal Unakıtan
Beyefendinin arazisi üzerinde ret kararı veren kuruldaki ve
bizim aldığımız o kurulun üç üyesi müspet oy kullanan,
yani Sayın Kemal Unakıtana müspet oy kullanan arkadaşlarmış.
Ben, bunu Bütçe Komisyonunda da izah ettim.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, bu Sayın Unakıtan
devleti çok meşgul ediyor.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ATİLLA KOÇ (Devamla) İyi ki böyle olmuş,
ya tersi olsaydı, o zaman suçlamanızda haklı olabilirdiniz.
Gelelim,
Orhan Pamukun Nobel almasında Bakanlıkça ilk günden beri
fevkalade sıcak karşıladık. Türkçenin, Türk Dilinin
ve kendisini genç yaşından itibaren romancı olarak adamış
bir insanın Nobel Edebiyat Ödülü alması, Türkiye Cumhuriyeti
Kültür ve Turizm Bakanına ancak iftihar verebilir. Ben, Orhan
Pamukla müftehirim efendim.
Bu
Orhan Pamuk Beyefendi
Bizim bir TEDA projemiz var, Türk edebiyatını
dünyaya açma projesi. Bu projeden 2005 yılında 30 eser faydalandı,
2006 yılında 50 eser, 2007de biraz da Orhan Pamuk rüzgârıyla
aşağı yukarı 100 eser yayınlanacak Çinceden
İspanyolcaya kadar ve Orhan Pamuk, bu fondan, TEDA projesinden
Orhan Pamukun eserlerini tercüme etmek isteyen dünyanın yedi
ayrı ülkesinde yedi eseri bizim desteklerimizle yayınlanmıştır.
Ha, bugün, Orhan Pamukun buna ihtiyacı var mı? Yok. Dün akşam
İsveçte öğrendiğime göre, kırk dokuz dile eserleri
çevrilmiş. Bu, bizim için, hepimiz için iftihar vesilesidir.
Bakanlığım
sırasında, ilk kez, hem Kültür Bakanlığı hem Turizm
Bakanlığında söylenip söylenip gelen bir mesele var:
Efendim, Turizmin master planı yok. Yalnız, Turizmin master
planı yok, Kültürün de envanteri yok ve iki senede, eksik olmasın,
kendi bürokrat arkadaşlarım ve konunun uzmanlarıyla
beraber çalışarak stratejik planı hazırladık.
Stratejik plan da böyle sıkı bir plan değil, değişiklikler
yapılır, revizyonlar yapılabilir, ama, bundan sonra
gelecek her bakanın elinde bir ufuktur, bir destinasyondur. Onun
için, önemsiyorum. Zannediyorum, Hanımefendi, siz de önemseyeceksiniz.
Bir
diğer husus da envanter. Türkiyenin ne kadar maddi ve gayrimaddi
kültür varlıklarına sahip olduğu bilinmiyordu. Mesela,
ben geldiğimde hep söylenen şey, 3.600 tane höyük var deniyordu.
Höyükle antik kent karıştırılıyordu, ama, yaptığımız
araştırmalar şunu gösterdi: Türkiyede 20 bin höyük, 3
bin tane de antik kent varmış.
Yine,
ben geldiğimde, hep bildiğimiz rakamlarla, Türkiye de antik
tiyatro açısından çok zengin, İtalya ve Yunanistanla
kıyaslanmayacak kadar zenginliktedir ve 125 tane antik kentimiz
olduğunu söylerler. İşte, Aydında 10-15 tanesi
var, Kaşın içinde, küçücük Kaşta 2 tane var, ama, yaptığımız
son araştırmalar gösterdi ki, Türkiyede tam 225 tane antik
kent var.
ASIM
AYKAN (Trabzon) Tiyatro, tiyatro
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ATİLLA KOÇ (Devamla) Antik tiyatro var,
affedersiniz. Hep, benim, böyle dilim sürçüyor, sonra da gaf yaptı
diye bağırıyorlar. Bunu da bilgilerinize arz etmek
isterim.
Envanter
çalışmaları bitmek üzeredir. İftihar ediyorum,
daha kazılanlar
80i yerli ve 40ı yabancı kazı
ekipleriyle kazılar yapılmaktadır ve Türkiye Cumhuriyetinde
ilk defa benim devrimde her bir kazı heyetine 100er milyar lira
para ayrılmıştır. Şimdiye kadar bu paralar
10la 20 milyar arasında çay, kahve parası olarak ayrılıyordu,
ama, bütün bunları yapabilmek için, hem İktidarımızın
gayreti, ama, daha da önemlisi, artık, Türkiye Cumhuriyetinin
üniversitelerinin 30unda arkeoloji uzmanları ve sanat tarihi
uzmanları yetişiyor. Ben onlardan faydalanarak bunları
yapıyorum. O sebepten, bu, yalnız benim bir başarım
değil, Türkiye Cumhuriyetinin başarısıdır.
Bununla da, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanı olarak
iftihar ediyorum.
Evet,
maalesef, 2006da turist azalması söz konusu oldu ve ben, bu
2006ya çok iyi hazırlanmıştık bütün ekibimizle ve
bütün sektör temsilcileriyle. 2006ya -biraz da kafiye merakım-
2006da 26 dedim. Demez olaydım. Böyle bir netice olmadı, maalesef
yüzde 5lik bir eksilme söz konusu. Hiçbir şeye dayanmayacağım,
ama tek bir şeyi söyleyeceğim: Kuş gribi, arkasından
karikatür (cartoon) krizi, arkasından Trabzonda bir İtalyan
papazın öldürülmesi. Bütün bunlardan sonra en önemlisi -ama eski
bir Emniyetçi, eski bir vali olarak söylemeyi istemiyorum- Marmaristeki
ve Antalyadaki terör hadisesi. Ağustos ayında yükselişe
geçen ve geçen seneyi aşma durumumuzu getiren rakamları
eylül ayında -ki bizim eylül ayımız çok önemlidir- yüzde
18, ekim ayında yüzde 26lık bir düşüşe sahip oldu.
Bu sene için de çok ümitliyim. Her gün bütün ekibimle Avrupadayım,
hatta Çinde ve Hindistandayım, Güney Afrikadayım. Çok iyi
olacağı, ilk belirtilerin çok iyi olacağı kanaatindeyim,
ama artık, sütten ağzım yandı ayranı üfleyerek
içiyorum. Rakam vermeyeceğim, ama tekrar sizi temin ederim ki,
istisnai şeyler olmazsa 2006 bir istisna olacaktır azalma
hususunda. Yedi dakikam kalmış.
Tekrar
teşekkür ediyorum. Hasan Beye de teşekkür ediyorum. Yalnız,
Hasan Bey bir şey söyledi: Efendim Kültürün planlaması olmaz,
kültür politikası olmaz, kültür programı olur. dedi. Evet, hep biz onu söylüyoruz. Eksik olmasın
İsmail Bey travmadan bahsederken o da aynı şeyi söyledi.
Ben öyle yaptığım kanaatindeyim. Siz, aksine, nereden
vardınız o kanaate? Çünkü, Türkiye Cumhuriyetinin kültür
politikası cumhuriyetinin kurucusu tarafından çizilmiştir,
bizlere yapmak gereken, kültür programlarını çağdaş
bir anlayışla yapmaktır. Biz de onu yapıyoruz, onu
yapmaya başlayacağız. Sizin Genel Başkanınız
da zaten öyle yapmadığı için gitti galiba.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) Genel Başkanımızın zamanındaki
turizm gelirleri ile bugünkü turizm gelirlerini mukayese et.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Yedikule Zindanları, Bomonti,
Maliye Bakanıyla ne olacak?
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ATİLLA KOÇ (Devamla) İzah edeyim. Âdet
değil, ama, izah edeyim, yani, izah edeyim. Evet, ben Maliye Bakanlığından
Bomonti için kültür ve turizm meselesinde kullanılabilir diye
yazıyı aldım, ondan sonra ihaleye çıktım, fakat,
o yazıya rağmen, en son gelen yazı, evet, Maliye Bakanlığımızın
imzasıyla bana geldi, ama, o yazının sahibi Özelleştirme
İdaresi. Özelleştirme İdaresi diyor ki: Maliye Bakanlığı
böyle bir izin veremez. Bu yazı geldi, bu yazıdan sonra, ben
meseleyi tekrar Sayın Maliye Bakanımızla görüşeceğiz,
ama, bir tek şey benim için çok önemli: Ne olursa olsun, kanun değişmedikten
sonra, kanunlar ne emrediyorsa ben onu yaparım. Eğer geri
dönmem gerekiyorsa, geri dönerim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İsterseniz,
bu kadar bitireyim, ama, söyleyecek lafım çok, yapılan
işler de çok.
ASIM
AYKAN (Trabzon) Devam edin Sayın Bakanım, devam edin.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ATİLLA KOÇ (Devamla) 2007 yılı
için proje, hizmet ve faaliyetlerimizin programını sunmak
istiyorum. Ayrıntıya girmiyorum, kültür ve turizm alanlarındaki
genel perspektifimizi sizlere tekrar takdim etmek isterim:
Bakanlığım,
iki bakanlığın birleşmesiyle meydana gelmiş
ve birleşme, Hükûmetimizin daha önce öngördüğü bir vizyon
çerçevesinde oluşturulduğu için, 2004 yılı büyük
ölçüde, konuyla ilgili kanunların çıkarılması
için geçmiştir. Mevzuat uygulandığı zaman bir netice
alınabilir. 2004 ve 2005, önce kanun, sonra da yönetmeliklerin
çıkarılmasıyla bir ivme kazanır. Bunun için,
2007ye bir seferberlik hâlinde giriyoruz ve bu arada, bu 2004 ve
2005te çıkan kanun ve yönetmeliklerin eksikliklerini gördüğümüz
bazı hususlarda, hem turizm sektöründe hem de kültür adamlarımızın
ihtiyaç duydukları hususlarda, 30 maddelik, tam bir seferberlik
yapabilme maksadıyla kanun hazırladık. Hükûmetten geçti,
Meclisten geçti, her iki komisyonda, Kültür Komisyonunda ve Turizm Komisyonunda,
her iki komisyonda, muhalefet partili arkadaşlarımın
büyük destekleri oldu. Zannediyorum, muhalefet partilerimizin,
özellikle ana muhalefet partimizin desteğiyle de hemen bütçeden
sonra bu kanun da geldiği zaman, 30 maddelik kanun, birçok eksikliklerimiz,
kültür ve turizm alanında eksikliklerimiz ortadan kalkmış
olup tam bir seferberliğe başlayabileceğiz.
Yaptığımız
bu çalışmalar neticesinde şunu söyleyebilirim ki,
Hakkâriden Ağrıya kadar, Anı Harabelerinden
Anı
Harabeleri demiyoruz artık, harabe kelimesini sevmediğim
için
Anı Ören Yerinden Kaşa kadar, Türkiyenin her tarafında,
artık, Kültür ve Turizm Bakanlığı var ve her tarafında
bir hizmet yapılmaktadır ve
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, Ani Harabeleri,
Ani, Anı değil.
FAHRİ
KESKİN (Eskişehir) Ani dedi zaten.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ATİLLA KOÇ (Devamla) Hayır, Anı
dedim, ankastin (en conscient) dedim.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Ani.. Ani..
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ATİLLA KOÇ (Devamla) Ani demedim,
Anı diyorum.
İzah
edeyim: Ani, bir başka şeyi çağrıştırdığı
için, sosyolojik olarak Anı Ören Yerleri demeyi tercih ediyorum,
ama
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Öyle bir kompleksimiz olamaz Sayın
Bakan.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ATİLLA KOÇ (Devamla) Bir dakika
Sizin
kompleksiniz olamaz, ama, bu mevzuda, benim ülkemin insanlarının
hassasiyeti vardı. Ben, o hassasiyete dikkat etmek mecburiyetindeyim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
İzah
edeceğim kıymetli arkadaşlarım. Eksik olmayın,
destek verdiniz, izah edeceğim. Ama, ayın 23ünde, Anı
Ören Yerindeki kiliseyi, Ermeni kilisesini -işte benim kompleksim
yok- orada Türklerin yaptığı camiyi, her ikisini beraber
onarmaya başlıyorum ve 24 Nisanda da Akdamar Kilisesini,
dünyanın bütün önde gelen sanatçılarının, önde
gelen sanat tarihçilerinin huzurunda ve o harabeleri Ermeni uzmanların
danışmanlığında bitirdik, orada açacağız.
Yani, benim, bu hususta bir şeyim yok, ülkemin de yok, ama, benim
ülkemin başka bir hassasiyeti var, o hassasiyeti sevdiğim
için Anı Harabeleri diyorum. O hassasiyet şudur: Türk insanı
Sangaryosu Sakarya yapmıştır, İkonyumu Konya yapmıştır,
Smyrnayı İzmir yapmıştır, Sagalassosu da
Ağlasun yapmıştır. Gelin, Türkiye Cumhuriyetinin
Kültür Bakanı da Aniyi Anı yapsın. Bunu da bana müsaade
edin. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Her bakan isim değiştirirse, işimiz
zor.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) O söyledikleriniz Kurtuluş Savaşından
sonra yapıldı.
BAŞKAN
Lütfen, sayın milletvekilleri, karşılıklı
konuşmayalım.
Sayın
Bakan, Genel Kurula hitap eder misiniz. Zaten, süreniz tamamlandı.
Lütfen...
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ATİLLA KOÇ (Devamla) Cevap vermiyorum,
ama cevap vereyim. Niye Sagalassos demiyorsunuz da Ağlasun
diyorsunuz Burdurun ilçesine? Evet, cevabınız yok. Peki, teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; bu Bakanlığın
mevzuat çalışmaları
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen, toparlar mısınız.
Teşekkür
için açıyorum Sayın Bakan.
Buyurun.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ATİLLA KOÇ (Devamla) Toparlayayım,
peki.
Kıymetli
milletvekili arkadaşlarım, muhalefetiyle iktidarıyla
hepinize çok teşekkür ediyorum. Bende laf ordusu kışlak
kurmuştur, bitmez askerlerim, ama vaktim kısa, anlatacak
zamanım olur inşallah, ama, anlatmaktan ziyade, yapmaktan
yanayım.
Hepinize
hürmetler ederim. (AK Parti sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
ÖMER
ABUŞOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
ÖMER
ABUŞOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakan,
konuşmasında, Sayın Genel Başkanımız Erkan
Mumcuyu kastederek, sanki Bakanlıktan ayrılmasıyla
ilgili, kültür politikasında bir problem yaşanmış
gibi
(AK Parti sıralarından Hiç alakası yok sesleri,
gürültüler.)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bir saniye.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ATİLLA KOÇ (Aydın) Öyle bir şey demedim.
ÖMER
ABUŞOĞLU (Gaziantep) Sanki, Kültür Bakanımız,
kültür politikasıyla Sayın Erkan Mumcunun Bakanlıktan
ayrılması arasında bir ilişki varmış gibi
yanlış bir izlenim doğmasına sebep oldu, iki dakikada
açıklamak istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Abuşoğlu, Sayın Bakanın konuşurken
tutanakları inceleyip vereceğim.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Yok; doğru Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet adına ikinci konuşmacı, Devlet Bakanı Sayın
Kürşad Tüzmen.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın
Bakan, süreniz yirmi beş dakikadır.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) Sayın Başkan, yüce
Meclisimizin saygıdeğer üyeleri; konuşmama başlamadan
önce yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
İlk
önce, kısır tartışmalardan öte, bizi izleyen değerli
milletimize, dünyanın gelişimi, Türkiyenin dış
ticaretinin bu dünya vizyonu içerisindeki kendi vizyonu, neler
yapmaya çalışıyoruz, neler gerçekleştirdik, onları
ilk önce belirtmek istiyorum, çünkü artık bizi izleyenler,
kısır tartışmaları izlemekten çok, değişik
bir Türkiye var, değişik bir millet, baktığınız
zaman, artık, çok daha iyi eğitimli, dil bilen, dünyaya
açılan, dünyanın dört bir tarafında müteahhitlik hizmeti,
müşavirlik hizmeti ve ihracatını artırarak Türkiyeye
katkıda bulunan insanlardan oluşuyor bizi izleyenler. Dolayısıyla,
onları tatmin edecek şekilde konuşmak en önemlisidir
diye düşünüyorum, ama, vaktimiz kalırsa, bizlerle ilgili
sorulara da burada elimden geldiğince cevap vermeye çalışacağım.
Şimdi,
son yirmi yılda dünya ekonomisinde büyük bir dönüşüm var.
Türkiyenin aktif katılımı ne yönde? Tabii, satın
alma paritesine göre, ülkemizin de dâhil olduğu, gelişmekte
olan ülkelerin millî gelirleri toplam dünya gayrisafi millî hasılasının
yaklaşık yarısını oluşturuyor. Yani, artık
kuzey ülkeleri dünyanın tek hâkimi değil. Diğer bir ifadeyle,
artık, gelişme yolundaki ülkeler dünya içerisinde yaşanan
büyümeyi sürüklemekte, sanayileşmiş ülkelerin, faiz,
enflasyon, ücretler ve kârlılık düzeyini etkilemektedir.
Gelişme
yolundaki ülkelerin 1970 yılında dünya ihracatında
yüzde 20 payları vardı. 2005 yılında, bu, yüzde 43e
yükseldi. Artık, gelişme yolundaki ülkeler dünya enerji
kaynaklarının yarısından fazlasını tüketiyorlar,
küresel petrol talep artışının dörtte 3ü bu ülkelerden
kaynaklanıyor. Dünya finansal rezervlerinin yüzde 70ine sahip
olan bu ülkeler, küresel mali sistemdeki güçlerini gittikçe artırıyorlar.
Ayrıca, son beş yılda, gelişmiş ülkeler
yılda ortalama yüzde 2,3 büyürken, gelişme yolundaki ülkeler
yüzde 7 oranında büyüyor. Bu eğilimin devamı hâlinde
GYÜler önümüzdeki yirmi yılda dünya gayrisafi hasılasının
üçte 2sine sahip olacaklar. 1950 yılında bu oranın sadece
yüzde 40 olduğunu düşünürsek, dünya ekonomisindeki bu
olağanüstü gelişmeyi çok daha iyi bir şekilde algılayabiliriz.
19uncu
yüzyılda Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere kişi
başına gelirlerini ancak elli yılda 2 katına
çıkarabilmişlerdi. Unutmayalım ki, Çin bunu dokuz
yılda gerçekleştirdi şu anda. Ülkemizin bu tür bir başarıyı
gerçekleştirebilmesi için sürekli ve yüksek bir büyüme hızını
yakalaması ve daha net bir ifadeyle, bütün rakiplerimizden daha
hızlı koşmak zorunda olduğumuzu unutmamalıyız.
Aslında
Hükûmetimizin başarısı burada yatıyor. Türkiye
ekonomisi son on dokuz çeyrektir kesintisiz büyümekle kalmayıp,
büyüme hızı daha önceki yılların da önüne geçti.
Yapılan bir araştırmaya göre, 1975-2002 yılları
arasında kişi başına düşen millî gelir yılda
ortalama yüzde 1,6 artarken, 2002-2005 yılında, bu yıllar
arasında, yani Hükûmetimizin iktidarda olduğu dönemde bu
oran yüzde 5,7ye yükselmiştir. Türkiye, sadece kendisiyle yarışmamış,
2000-2005 arasında yüzde 3,2 olan kişi başına dünya
hasılası, bütün bu artış oranının üzerinde
de bir performans sergilemiş oldu.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu genel değerlendirmelerden
sonra dünya ekonomisindeki gelişmelere baktığımızda,
2002 yılı ve sonrasında devam eden küresel büyüme, 2005
yılında yavaşlama eğilimine girerek yüzde 4,9
oranında gerçekleşti. 2006 yılı dünya ekonomik gelişmelerine,
başta petrol fiyatları olmak üzere, dramatik bir şekilde
yükselen girdi ve emtia fiyatları damgasını vurdu.
Tüm bu menfi gelişmelere rağmen bu yıl dünya ekonomisinin
yüzde 5,1 oranında büyüyeceği tahmin ediliyor. Küresel
ekonomideki karşılıklı bağımlılık
artışına paralel olarak dünya ticaret hacmi, ekonomik
büyümeye oranla çok daha hızlı artmaktadır. 2005
yılında yüzde 7,4 büyüyen dünya ticaret hacminin, 2006
yılında yüzde 8,9 oranında artması beklenmektedir.
Bu artıştan Türkiye olarak azami ölçüde faydalanmamız
gerekiyor.
Tabii,
ülkemizde ne oldu? 2002 yılından beri Türkiye hızla büyüyor.
Türkiye ekonomisinde öteden beri tecrübe ettiğimiz istikrarsız
büyüme yapısı, bu dönemde yerini sürdürülebilir güçlü
bir ekonomiye bıraktı. Aynı zamanda düşük enflasyon,
disiplinli para ve maliye politikaları ve ekonomideki yapısal
reformlara bağlı olarak Türkiye ekonomisine güven arttı,
ekonomide risk primi düştü. Bunların sonucunda da özel sektör
yatırımları canlandı ve doğrudan yabancı
sermaye girişi rekor seviyelere ulaştı. 2002 yılında
yüzde 7,9; 2003 yılında yüzde 5,9 büyüyen Türkiye ekonomisi,
2004te yüzde 9,9; 2005te yüzde 7,6 oranında büyüdü. 2004te ulaşılan
bu büyüme oranı, son kırk yılın en yüksek büyüme oranı.
Türkiye ekonomisi, dünyanın en büyük yirmi ekonomisi arasına
girdi. 2006 yılında ise bu sürecin devam ederek ekonomimizin
yaklaşık yüzde 6 büyümesi bekleniyor. Özetle, bir kriz ekonomisinden,
Türkiye, kendisini bir istikrar ekonomisine dönüştürdü.
Türkiye
ekonomisinin böylesine ivme kazanmasında dış ticaretimizin
sağladığı dinamizm çok önemli bir rol oynadı.
Yaklaşık yüzde 55i gayrisafi millî hasılanın
dış ticarete karşılık geliyor, en önemli rolü
oynayan oyuncu burada. Tabii, ekonominin lokomotifi de ihracat
oldu. 2002 yılı sonunda 36,1 milyar dolar olan ihracatımız,
üç yılda yüzde 100ün üzerinde artış sağlayarak,
2005 yılı sonunda 73,5 milyar dolara çıktı. 2006
yılında, ilk on bir ayda, ihracatımız, 2005 yılının
aynı dönemine göre yüzde 16,6 oranında arttı, 77 milyar
dolara ulaştı. Geriye doğru on iki aylık dönemde,
program hedefi olan 79 milyar dolarlık ihracat hedefini de geride
bıraktık, 85 milyar dolarlık -artık, baktığınız
zaman- 2006 yılı ihracatına Türkiye ulaşacak. Bu,
çok önemli bir rakam. Yine bir rekor kıracağız hep beraber.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
En
son verilere baktığımızda, 1 Ocak-15 Aralık tarihi
itibarıyla -yani, 2006nın geriye doğru baktığımız
zaman, 1 Ocak-15 Aralık- 81,1 milyar dolar ihracat toplam görülüyor.
22nci sıradaydık OECD ülkeleri içerisinde, baktığımız
zaman, bütün ülkeler, dünya ülkeleri içerisinde 22, OECD ülkeleri
arasında
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) Sayın Bakan, ithalatı söyle.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Biz, kendimiz söylemiyoruz
ihracatımız şöyle arttı, böyle arttı, ihracat
şampiyonuyuz demiyoruz. OECD ülkeleri, Dünya Bankası,
bütün ekonomik kuruluşlar Türkiyeyi dünyada ihracat şampiyonu
ilan ediyorlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) İthalat?
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Böylece 20 bini aşkın
farklı ürünü 200ü aşkın ülke ve bölgeye ihraç eder duruma
geldi Türkiye. 2002 yılında 32 bin olan ihracatçı firma
sayımız, 2005 yılında yüzde 31 arttı ve 42 bin,
bugün, ihracatçı sayısı.
Ciddi
ve çok önemli yapısal bir dönüşümü Türkiye gerçekleştiriyor.
2000 yılında, Türkiyenin toplam ihracatında burası
çok önemli. Yeni bir bilgi size sunayım- yüksek ve orta kalite
teknolojik ürünlerin oranı yüzde 26ydı. 2005 yılı
sonunda bu oran yüzde 35 şu anda; 3 mislinden fazla bir artış,
8 milyar dolardan 25 milyar dolara çıkmış; yüksek ve orta
teknoloji ürünü ihracat, 8 milyar dolardan, 2002de, tam 25 milyar dolara
çıkmış. Esas yakalamak gereken bu. Nereye doğru gidiyor
Türkiye? İşte, buraya doğru gidiyor.
Artık,
ülkemiz, emek yoğun mamullere odaklanan bir ekonomiden teknoloji
yoğun ürünler ihraç eden bir yenilik ve inovasyon ekonomisine
dönüşüyor. İhracatımızda lokomotif fonksiyonu
gören tekstil ve konfeksiyon sektörümüzün yanı sıra diğer
bütün sektörler -görüyorsunuz, taşıt araçları şu
anda rekorlar kırıyor- elektrik, elektronik imalatı,
makine imalat sanayi, yani bütün bunlara baktığınız
zaman, tekstil, konfeksiyon beraberce 19 milyar dolar, taşıt
araçları geçen sene 13,3 milyar dolar, elektronik yaklaşık
10 milyar dolar. Bunlar, hepsi yeni oyuncular, yeni yıldızlar.
Tabii,
bakıyorum ithalatta neler var: Tabii, Türk lirasının
aşırı değerlenmesi ithalatı son derece artırmıştır.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) Bravo!
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Ama, ara malı fiyatlarındaki
artış, petrol malı, özellikle petrol fiyatlarındaki
artış -görüyorsunuz, ekstra faturalar var Türkiye ekonomisinde-
cari işlemler açığını bunlar olumsuz etkiliyor.
Fakat size şunu da söyleyeyim: Bu seneki ihracat artışı
ithalat artışını yakalamıştır yüzde
olarak. 2006nın Ocak-Ekim döneminde ithalatımız, geçen
yılın aynı dönemine göre yüzde 17,7 artmıştır,
yaklaşık 117 milyar dolardır; ihracatımız da
geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde
17 artmıştır. Yani, yakaladık, ithalat artış
hızını yakaladık. Bu da önemli bir gelişmedir.
Ama, tabii uzun yıllar alacak kapatmamız ithalatı.
Şimdi,
baktığımız zaman, dış ticaret açığının
toplam dış ticarete oranı iki sene evvel de yüzde 22 oranındaydı,
geçen sene de yaklaşık yüzde 22, bu sene de yaklaşık
yüzde 22. İhracatın ithalatı karşılama oranı
da, yaklaşık 62ler seviyesinde olacak.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) Aldığınızda kaçtı Sayın
Bakan?
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Yüzde 63,4tü, bu sene yüzde
62,9.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) Aldığınızda kaçtı
Sayın Bakan, 2002de kaçtı?
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Tahmin ediyorum yüzde 67 civarındaydı.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) 69,5
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Hayır, hayır! Yüzde 67
civarında.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) 69,5...
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Önemli değil, bakarız.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) 62ye düşmüş.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Ama, size şunu söyleyeyim:
Bu artan ithalata rağmen, bu artan ithalat baskısına
rağmen Türkiyenin ihracatı bu performansı gösteriyor.
Ben, size onu söylüyorum.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Verdiğiniz rakam yanlış.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) O zaman da siz yönetiyordunuz, Sayın
Bakan, ihracatı.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Şimdi, bizim orada
Yaklaşık
olarak Türkiye
Nasıl yaptık bu ihracatı? Bu ihracatı
yapmasak, ithalatı da yapamazdık. Bu ihracatı yapmasak,
sizin elektriğiniz, sizin gazınız olmazdı, arabanıza
benzin bulamazdınız. Türkiyenin ihracatı sayesinde
bugün herkes rahat dolaşıyor.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) Türkiye, hiç benzinsiz kalmadı.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Şimdi, 2005 yılında,
Türkiye, imzaladığı 74 adet ekonomik işbirliği
ve yatırımların karşılıklı korunması
anlaşmasıyla, çifte verginin önlenmesi anlaşmalarıyla
dünyada en fazla anlaşma imzalayan 13üncü ülke durumuna geldi.
Bizim, ithalatta da -çok fazla ithalat yapıyoruz ama- aldığımız
önlemlerle, ocak-haziran 2006 yılında dünyada 2nci sıraya
geliyoruz. Aldığımız Dünya Ticaret Örgütü verilerine
göre, Türkiye, aldığı önlemlerle bu sıralamaya
geliyor.
Komşu
çevre ülkeler stratejisi, baktığımız zaman: Gördünüz,
yüzde 5, yüzde 6lardan, bugün, yüzde 32lere gelen toplam
dış ticaretimizde bir ağırlık oluşturdu.
Serbest ticaret anlaşmaları: Fas, Tunus, Suriye, Mısır,
Filistin, bütün bunları imzaladık; Lübnan, Ürdün, Körfez
işbirliği, bunlar devam ediyor; önümüzdeki hafta Arnavutluka
gideceğiz, Arnavutlukla serbest ticaret anlaşmasını
tamamlayacağız.
2002
yılında 8 milyar dolar komşu ve çevre ülkelere Türkiyenin
ihracatı, 2006 yılında yaklaşık 24 milyar dolar,
2005de yaklaşık 24 milyar dolar, 2006da daha da fazla olacak.
Yani, sadece üç yılın içerisinde biz bunu katlamışız,
3 kat artırmışız, 8den 24e çıkarmışız.
Bunlar kolay olmadı.
Tabii,
müteahhitlik firmalarına bakalım: Ayrı bir başarı
hikâyesi. 2002 yılında 1,4 milyar dolar Türkiyenin yurt
dışı müteahhitlik ve müşavirlik gelirleri.
Şimdi ne kadar biliyor musunuz? Tam 12 milyar dolara geliyor.
Yaklaşık, dört yılda 10 kat, yurt dışı müteahhitlik
ve müşavirlik hizmetleri Türkiyeye gelir getiriyor. Tabii,
bütün bunlara baktığımız zaman, dev projeler, arkasında
müteahhitlik, müşavirlik, dünyada prestij projelerini yapan
hale geldi.
Afrika
ülkeleriyle stratejiyi 2003 yılında koyduk. 5,5 milyar dolardan,
toplam ticaret hacmi, şu anda, Afrika ülkeleriyle 9,6 milyar
dolara çıkmıştır. Türkiyenin toplam ticaret hacmi
bu dönemde yüzde 55 büyürken, Afrika ülkeleriyle olan strateji sayesinde
bu yaklaşık yüzde 75 büyümüştür.
Asya
ülkelerinde gine aynı şekilde, 2 milyar dolardan 2,4 milyar
dolara, yaklaşık yüzde 20 oranında, ilk on aylık ihracat
artışımız var.
Asya-Pasifik
Stratejisi: Amerikada eyalet ve ürün matrisi uyguluyoruz görüyorsunuz;
6 eyalette 10 ürünle, 60lık bir matrisle o eyaletlere girip o
ürünleri satacağız.
Çin
ve Hindistan gibi yükselen kıta ekonomilerine yönelik pazara
giriş programlarını destekliyoruz. Ne yaptık ben
size söyleyeyim: 2002-2006 yılında, arada, bu kadar, dört sene
içinde, 70 karma ekonomik komisyon toplantısı gerçekleştirdik,
41 ticaret heyeti gerçekleştirdik; 176 alım heyeti, 846
uluslararası fuara iştirak ettik.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) Onlar size sattı, siz onlara değil.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Ayrıca, ilave pazar
açılımları sağladık. 25 adet ticaret, ekonomik,
teknik işbirliği anlaşmaları, yine ar-ge, çevre
yardımı, pazar araştırması, yurt dışı
ofis, mağaza, istihdam, eğitim, markalaşma, bütün bunları
program dahilinde yapıyoruz; stratejiyle yaptık bu işleri,
burada tartıştık. Senelerdir, ben buraya geldim, Meclise
hesap verdim; senelerdir, Plan ve Bütçe Komisyonunda ne yapacağımı
anlattım; burada da gelip nereden nereye geldiğimizi anlattım.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Nereden nereye
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Bunları sizlerle beraber
yaptık. Başarı hepimizin başarısı.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) 2000de niye yapmadınız Sayın
Bakan? 2001de müsteşardınız, yapsaydınız ya.
Eliniz mi tutuluyordu?
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) 2010 yılına kadar gayrisafi
yurt içi hasıla içerisinde -bu da önemli, bunu da bilmek lazım-
ar-ge çalışmalarını, yüzde 2 oranında, yani
toplam gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 2sine getiriyoruz
araştırma-geliştirme çalışmalarını.
Bunlar önemli. Esas bunlar geleceğe dönük yatırımlarımız.
TÜBİTAK
ve TTGByle birlikte 108 milyon dolarlık ödeme yaptık ar-ge
yardımı olarak sadece. 307 milyon dolar 2002-2006da gerçekleşti
toplam ar-ge yardımı. Aynı dönemde 1.780 firmanın 1.898
projesine destek sağladık. Moda ve tekstil iş kümesini
başlattık, bu proje... Ar-ge danışmanlık merkezi
kurduk. Kümeleşme projeleri: Üç yıl içerisinde bütün kümeleşme
projelerini tamamlayacağız.
Eximbank,
tabii, burada, çok ciddi bir şekilde ihracatın finansmanında
çok önemli rol oynadı. Dört yılda, 28 milyar dolar mali destek,
13 milyar dolar da ihracat kredisi kullandırdık Eximbanktan.
Bunu yaparken, Eximbank 1 milyar doların üzerinde de kâr elde etti
ve bu kredilerin yüzde 68ini KOBİlere verdi. Bu firmalar, baktığımız
zaman, toplam kredilerden yüzde 33lük bir pay almış durumda.
Serbest
bölgeler: Bütün yaşadığı sıkıntılara
rağmen 21,7 milyar dolarlık dış ticaret hacmine sahip
şu anda.
İhracatı
Geliştirme Merkezimize baktığınız zaman,
Türkiyenin gidilmedik bölgesi kalmadı, gidilmedik il de kalmamış
durumda. Teker teker ihracatçı eğitimi programı verdik.
78 eğitim programında 4 bin katılımcıya hizmet
verildi. Toplam 21 bin katılımcı eğitim gördü.
Gümrüklere
gelince: Türkiye, coğrafi ve siyasi yapıları farklı
ülkelerle yaklaşık 2.949 kilometre kara, 8.333 kilometre
deniz sınırına sahip. Dünyanın kavşak noktasında,
uyuşturucu ve insan kaçakçılığı trafiği
üzerinde, her bakımdan sıcak addedilecek bir bölgede hizmet
veriyoruz.
Türkiyenin
dış ticaret işlemlerine bakıyorsunuz, on yıl
önce 67 milyar dolar, bugün 3,5 kat artmış ve 215 milyar dolar
seviyesinde. Biz, bunları, koyduğumuz teknolojik yenilenme,
dış ticaret işlemlerinde yaşanan bütün artışla,
9 binden 7.700e inen personel sayısıyla -ki, Almanyada
37.486 kişi, Fransada 20 bin, İngilterede 24 bin gümrük personeli
var, bunlar gelişmiş ülkeler ve bu kadar personelle çalışıyorlar-
bu kadar az personelle, 19 kara, 7 demir yolu, 39 hava ve 46 deniz hudut
kapısında toplam 7.700 kişiyle, biz, kaçakçılıkta
yakalama oranlarını bizden önceki döneme göre tam 5 kat
artırmış durumdayız.
Yirmi
dört saatte, şu anda, bizim, gümrüklerde, dış ticaret
işlemlerinin yüzde 80i sonuçlandırılıyor. Yüzde
100 oranında elektronik ortamda gerçekleştirir hâle geldik
bütün işlemleri gümrüklerde. 2002 yılı itibarıyla
56 gümrük idaresinde otomasyon vardı, bugün 93 gümrük idaresinde
otomasyon var.
E-birlik,
e-teyit sistemi, e-gümrük sistemi
İlk, Türkiyedeki, elektronik
imza, ilk sayısal imza Türkiye gümrük idarelerinde atılmıştır.
Ben attım ilk elektronik imzayı. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Burada, yirmi dört saat süreyle bütün arkadaşlarım
hizmet veriyorlar.
Takip
sistemlerimiz var, antrepo takip sistemleri, GÜVAS bilgi sistemleri.
Bütün kamu kuruluşlarıyla ortak bir şekilde bu çalışmaları
yapıyoruz.
Dış
ticarette elektronik belge uygulaması, ambar sistemi, ithalatçı,
ihracatçı, taşıma şirketi, gümrük müşaviri,
bankalar, resmî kurumlar, hepsi, artık, gümrük bazında bilgi
sistemini rahatlıkla kullanabilir hâle geldiler. Oturduğu
yerden, ithalatçı, ihracatçı, artık, rahatlıkla
beyannamesini açabilir hâle geldi bilgisayar ortamında.
MERNİSte
yaptığımız çalışmalar: Çok uzun tabii, bunları
burada tekrarlamak istemiyorum, ama, size şunu söyleyeyim:
Biz, kaçakçılıkla Mücadele Kanununu -ki, yetmiş bir
yıl aradan sonra- 19 Temmuz 2003 tarihinde yürürlüğe soktuk.
Yetmiş bir yıldır bununla ilgili düzenleme yapılamıyordu.
Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Taslağı, 485 sayılı.
Yine, Gümrük Müşavirleri Odaları ve Gümrük Müşavirleri
Odalar Birliği Kanun Tasarısı Taslağı. Yine,
2000 yılından sonra Avrupa Birliğiyle ilgili olarak
yapılan düzenlemeler. Gümrük Kanununda değişiklik
yapılmasıyla ilgili taslak. Avrupa Birliğiyle ilgili,
yine, tamamıyla 21 maddeden müteşekkil bir kanun tasarısı.
4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda -yine,
buna uygun- 28 maddeden müteşekkil Kaçakçılıkla Mücadele
Kanunu Tasarısı Taslağı. Hepsi sevk edildi.
Yap-işlet-devret
modelleriyle gümrükleri yeniliyoruz. İpsala, Gürbulak Gümrük
Kapıları inşaatları, başlamadan itibaren
bir yıl gibi kısa süre içerisinde tamamlandı. Şimdi,
yap-işlet-devretle -yine, aynı şekilde- devam eden gümrük
kapı çalışmalarımızdan Habur Sınır
Kapısının Ağustos 2005 tarihinde inşaatına
başladık. Resmî açılışı şu anda hazır
hale geldi. En kısa zamanda resmî açılışı yapacağız.
Sarp
sınır kapısı: 2007 yılında inşaata
başlamayı planlıyoruz.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) Ovacık, Sayın Bakan?
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Cilvegözü Sınır Kapısı:
18 Ağustos 2006 yılında inşaatına başladık,
2007 yılı içerisinde inşaatı tamamlayacağız.
Kapıkule
Sınır Kapısının yeniden yapılandırılması
hususunda tamamıyla Gümrük Müsteşarlığı yetkili
kılındı, proje çalışmaları da başladı.
Yine,
x-ray sistemleri satın alacağız. Görüyorsunuz,
x-rayler ne kadar hızlı bir şekilde kaçakçılıkla
mücadele etmemizi sağladı. Rakamlar ortada, demin verdim.
1999-2002, yaklaşık 333 milyon YTLlik yakalama var; 2002-2005,
yaklaşık 1,5 milyar YTLlik yakalama var; tam 5 katı.
Yine
baktığımız zaman, çok hızlı bir şekilde
Savunma Sanayi Müsteşarlığıyla yapılan protokol
kapsamında, toplam 9 milyon YTL maliyetle dört adet motorbot yaptırarak,
İstanbul, İzmit, Mersin ve İzmir Başmüdürlüklerinde
hizmete soktuk. Tabii, yüksek teknoloji kullanmamız gerekiyor
bu işlerle mücadele ederken.
Birçok
çalışmamız burada. Ben teker teker detayları vermeyeceğim,
ama, açıkça size şunu söylemek isterim ki, arkadaşlarımızla
beraber, gümrük idarelerinde, Türk gümrüklerinde canla başla
çalışıyoruz.
Tabii,
burada birçok eleştiri, birçok dedikoduya dayanan haberle ilgili
ifadeler kullanıldı. Ancak, size şunu söyleyeyim: Tek
tek bunların
Tabii ki yargı yoluna gittik, çeşitli yanlış
bilgilendirme sonucu bazı milletvekillerimizin açıklaması,
talihsiz açıklamaları olmuştur.
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) Hangisi Bakanım? Somut konuşun.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Ama, mesela, Gebzeyle ilgili
olarak size şunu söyleyeyim: Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı,
oradaki akaryakıt işiyle ilgili olarak takipsizlik kararı
vermiştir.
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) Kesinleşti mi?
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Sizin, tabii, bundan haberiniz
yok.
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) Kesinleşti mi o süreç?
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Sizin bundan haberiniz yok.
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) Takipsizlik kararı kesinleşti
mi?
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Şimdi, bakın, ben size,
bunları
Ben size şunu söyleyeyim
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) Takipsizlik kararı kesinleşti
mi Sayın Bakan?
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Gebze Cumhuriyet Başsavcılığının
kararı kesindir. Takipsizlik kararını verdi.
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) Hayır
BAŞKAN
Sayın Yergök lütfen
Sayın Yergök
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Ben sizi sabırla dinledim.
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) Hayır! Genel Kurulu
Çarpıtıyorsunuz.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Sayın Milletvekili
BAŞKAN
Sayın Yergök
Lütfen Sayın Yergök
Yok böyle bir usulümüz
Sayın Yergök!
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Sayın Milletvekili, ben
burada, sadece bugün değil
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) Takipsizlik kararına itiraz edilmesin
diye yazı yazdınız mı?
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla)
bugüne kadar, bütün burada,
sadece burada değil, ben bütün bürokrasi geçmişimde de
hep doğru konuştum.
Şimdi
ben size bir şey söyleyeceğim, uzatmayalım
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) Çarpıtıyorsunuz.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Bakın, son beş senede,
dört-beş senede değil, benim dürüstlüğüm yirmi beş
sene
Geçmiş yirmi beş seneye bakın. Sadece size yanlış
bilgi, yanlış servis veren çapsız insanların,
başka iş bulamadıkları için...
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) Yanlış bilgi verilmedi. Belgeler
elimde. Siz yanlış konuşuyorsunuz, siz yanlış
konuşuyorsunuz.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla)
...O çapsız insanların bilgileriyle değil, beni
iş dünyasına sorun.
Siz
Türkiyeye güveniyor musunuz?
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) Size güvenmiyoruz! Türkiyeye güveniyoruz,
size güvenmiyoruz!
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Siz, sanayiye, Türkiyenin sanayicisine,
iş adamına güveniyor musunuz? Beni onlara sorun. Son yirmi
beş yıl için beni bütün iş dünyasına sorun. Bir tane
iş adamı, bir tane ihracatçı, bir tane sanayici aleyhimde
bir söz söylemiş mi bugüne kadar? Benim dürüstlüğüm Türk
iş dünyasından tescilli. Siz kendinize bakın.
ATİLLA
EMEK (Antalya) Bu ölçü olur mu Sayın Bakan? Bu ölçü olur mu?
ALİ
TOPUZ (İstanbul) İyi bir ölçü değil.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Şimdi, açıkçası,
ihracat-ithalat açısından baktığımız zaman,
şuna da bakmak lazım...
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) Sayın Bakan, takipsizlik kararı
ne oldu? Kartal Ağır Ceza Mahkemesinde süreç ne oldu?
BAŞKAN
Sayın Yergök lütfen... Lütfen Sayın Yergök...
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Burada yanlış birtakım
ifadeler kullanılıyor. TÜİK verilerine göre...
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) Yanlışı siz kullanıyorsunuz.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Bakın, tamamıyla TÜİK
verilerine göre
İstihdamda hiç artış sağlanamadı
falan ifadeleri oldu. 2002 yılında Türkiyenin toplam
iş gücü 23,8 milyon kişi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen toparlar mısınız. Teşekkür
için süre veriyorum.
Buyurun.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Müsaade ederseniz tamamlayayım
Sayın Başkanım.
İstihdam
edilenlerin sayısı 21,3 milyon, 2006 yılı ağustos
ayı itibarıyla iş gücü sayısı 25,6 milyon, istihdam
edilenlerin sayısı 23,3 milyona çıktı.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) 27 milyon, Sayın Bakan. İşten
vazgeçenler, iş aramaktan vazgeçenler yok orada.
BAŞKAN
Sayın Sarıbaş... Sayın Sarıbaş... Lütfen
Sayın Sarıbaş...
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) Doğru söylemiyor.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Bakın, yaklaşık,
istihdamın iş gücüne oranı, 2002 yılında yüzde
89, 2006 Ağustos ayında yüzde 91. Bu artışları
bilmek lazım.
Açıkçası,
biz, size, daima, buradan iyi, doğru bilgi vermeye çalışıyoruz.
Size tavsiyem... Bakın, bana bağlı kuruluşlar:
Yurt Dışı Müteahhitlik, İhracatı Geliştirme
Merkezi, Eximbank, Dış Ticaret Müsteşarlığı,
Gümrük Müsteşarlığı. Bütün milletvekillerimizi,
iktidarı ve muhalefeti olmak üzere bütün milletvekillerimizi,
ben, benimle çalışan arkadaşlardan bilgi almaya davet
ediyorum. Gelin, kapılarımız açık, istediğiniz
bilgileri, istediğiniz şekilde alın ve halkımızı
lütfen doğru bilgilendirin.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
Abuşoğlu, Tüzükün 69uncu maddesi gereğince, yeni bir
sataşmaya mahal vermeden, iki dakikalık süre veriyorum.
Buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) Sayın Başkanım, ben de söz istiyorum
aynı şekilde.
BAŞKAN
Vermiyorum Sayın Yergök.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Sayın Başkan, öyle bir yetkiniz mi var?
ATİLA
EMEK (Antalya) Niye öyle oldu Başkanım? Değerlendirme
yapmadan oldu.
IV. -
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Gaziantep
Milletvekili Ömer Abuşoğlunun, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
Koçun, konuşmasında, Genel Başkanlarına
sataşması nedeniyle konuşması
ÖMER
ABUŞOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Bakanımız, Sayın Koç, biraz
önceki konuşmasında, hiç ilgisi ve alakası yokken, Bakanlık
döneminin icraatları ve kültür politikasıyla ilgili
birtakım bilgiler verirken, Sayın Erkan Mumcunun ismini
telaffuz ederek
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) İsmini telaffuz etmedi Başkanım.
ÖMER
ABUŞOĞLU (Devamla) Sizin Genel Başkanınız
dedi, bu yeterli.
sanki,
Sayın Erkan Mumcunun Bakanlıktan ayrılışında
herhangi bir yanlış politikası, yanlış yönetimi,
Bakanlığı yanlış yönlendirmesi varmış
ve bu sebep olmuş gibi bir intiba oluşturmaya çalıştı.
Ben,
Sayın Bakanı kendisiyle barışık bir siyasetçi
zannediyordum. Genellikle siyasetçiler kendilerinden önceki dönemleri
karalar ve kendilerini ondan sonra daha yüce, daha üst bir mevkiye,
makama oturtturmaya çalışırlar.
Bizim
geleneğimizde bu yoktur Sayın Bakanım. Siz, Türk kültürünü
yakından bilen, yakından izleyen birisi olarak, eski pehlivanların
tutumunu bilirsiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Abuşoğlu
ÖMER
ABUŞOĞLU (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Pehlivanlar
öncelikle rakiplerini överek lafa başlarlarmış: Benim
rakibim şöyle güçlüydü, şöyle oyun oynardı, şöyle
oyun yapardı, ama, ben onu yenerdim, ben onu yendim. Sayın Bakandan
bunu beklerdik biz, ama, Sayın Bakan, kendisinden öncekini yererek
kendisini başarılıymış gibi göstermeye çalıştı.
Bu çok yanlış bir tutumdur.
Sayın
Erkan Mumcunun Bakanlıktan ayrılmasının gerekçelerini
hepiniz biliyorsunuz. Bilmeyenler için bir kere daha söylüyorum.
Sayın Erkan Mumcunun bir grup konuşmasında şu ifadesi
eğer Meclis tutanaklarına girme imkânı olsaydı tarihî
bir ibret vesikası olarak Meclis tutanaklarında yer
alırdı, ama, AK Parti Grubu toplantısında yapmıştı
bu konuşmayı: Hasan almaz, basan alır.
Ne
demekti bu: Turizm tahsisi yapılacak alanlarda, keyfe göre
BURHAN
KILIÇ (Antalya) Ama, hep hasan aldı.
ÖMER
ABUŞOĞLU (Devamla) Genel Başkanın rızasına
göre veya bilmem bir başka makamın rızasına göre
değil
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Daha ne kadar konuşacak Sayın
Başkanım?
ÖMER
ABUŞOĞLU (Devamla) Kim parayı verirse, o alanda yatırım
yapmayı ve tahsisi hak ederse, ona tahsis yapabilecek diye bir
not düşmüştür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Abuşoğlu, lütfen teşekkür eder misiniz? Lütfen
Sayın Abuşoğlu
ÖMER
ABUŞOĞLU (Devamla) Sayın Erkan Mumcunun, Bakanlıktan
ayrılma süresini başlatan, kelime, ifade odur.
BAŞKAN
Teşekkür eder misiniz Sayın Abuşoğlu.
ÖMER
ABUŞOĞLU (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
HACİ
BİNER (Van) Öyle bir şey yoktur
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S.Sayısı: 1269, 1270,
1271) (Devam)
A) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI (Devam)
1.- Kültür
ve Turizm Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.- Kültür
ve Turizm Bakanlığı 2005 Malî Yılı Kesinhesabı
B) DEVLET
OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
C) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
D) GÜMRÜK
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Gümrük
Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.- Gümrük
Müsteşarlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
E) DIŞ
TİCARET MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.-
Dış Ticaret Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.-
Dış Ticaret Müsteşarlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
F) İHRACATI
GELİŞTİRME ETÜD MERKEZİ (Devam)
1.- İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
Şahsı adına, aleyhte söz isteyen Tuncay Ercenk, Antalya
Milletvekili.
Sayın
Ercenk, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakikadır.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kültür ve Turizm Bakanlığı Bütçesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
15
Aralık tarihinde, burada, merkezî yönetim bütçesi yüce Meclise
sunuldu. Sayın Maliye Bakanı, tam bir buçuk saat, burada,
bütçeyi sunuş konuşması yaptı. Biraz daha vakit
olsa, herhâlde, iki üç saati bulacaktı. Baktım, yalnız bu
konuşmasında, hemen her sektöre bir başvuru, bir geçiş
olmasına rağmen, yoldan bahsedildi, enerjiden bahsedildi,
ulaşımdan bahsedildi, ama nedense bahsedilmeyen bir tek
sektör vardı, o da, turizm, bir buçuk saatlik konuşmada.
Acaba
Sayın Başbakan değinir mi diye baktık, yanından
köşesinden geçer mi diye baktık. Sayın Başbakan
da, maalesef, turizm kelimesini bir kez olsun ağzına almadı
ve konuşmasında belirtmedi. Oturduğu makama yakışmayan
bir üslupla yaptığı konuşmada, bir saat yirmi
beş dakikalık konuşmasında, turizm kelimesinin
geçme imkânını elde edemedik.
Bu
durum, öyle sanıyorum ki, AKP İktidarının, turizme,
turizm sektörüne bakışının çok önemli bir kanıtı
ve göstergesi olarak karşımızda duruyor.
Şimdi,
AKP İktidarının cumhuriyet değerlerine çok iyi
gözle bakmadığı biliniyor da, ama, turizm sektörüne
daha iyi gözle bakardı diye düşünüyorum. Çünkü, turizm, bu
ülkenin geleceğini ortaya koyan bir sektör, cari açığı
kapatma konusunda önemli bir sektör turizm sektörü ve hareketle dolu,
yatırımlarla dolu bir sektör; otuz iki sektörü yakından
ilgilendiriyor ve 3 milyon insana istihdam sağlıyor, 3
milyon kişi turizmle içli dışlı. Böylesine önemli
bir sektörün, hem Maliye Bakanının sunuş konuşmasında
hem Başbakanın sunuş konuşmasında geçmemesi,
AKP iktidarının turizmin geleceğine nasıl baktığını
açıkça ortaya koyuyor.
AKPnin
turizm perspektifi yok, AKPnin turizm felsefesi yok; AKPnin felsefesinde
turizm yok, çizgisinde turizm yok, anlayışında turizm
yok. Bir kere, bunu ortaya koymak lazım.
Şimdi,
rakamlar ortaya koymak istiyorum.
Sayın Bakan burada yok dediler,
hâlâ yok.
Siz
bakacak mısınız efendim yerine?
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) Turizm Bakanı değilim,
ama, bakarız.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) Tamam.
2005
yılında 21 milyon turist gelmiş Türkiyeye, 2006 Ekim sonunda
17 milyon.
Turizm
geliri: 2005 yılında 18 milyar dolar, 2006 yılında
17 milyar dolar.
Uçak
sayısı: Türkiyeye gelen uçak sayısı, 2005 yılında,
ilk on ayda 246.667, 2006 yılında 241.693.
Antalyaya
gelen turist sayısı: 2005in ilk on ayında 6 milyon 911,
2006da 6 milyon 113 bin.
Antalyaya
gelen uçak sayısı
(AK Parti sıralarından 2002
sesleri) 2006dayız
2 bin uçak sayısı, on ayda 39.617,
2006 yılında 34.920.
Tanıtım
için ayrılan bütçe: 2005 yılında 130 milyon YTL -ki, bunun
83 milyon YTLsi harcanmış- 2006 yılında 123 milyon
YTL, ağustos sonuna kadar da 27 milyon YTLsi harcanmış.
2007 merkezî yönetim bütçesinde, tanıtım için, Türkiyenin
tanıtımı için konulan miktar da 118 milyon YTL.
Şimdi,
bu düşüşlerin sebeplerini araştırmak lazım.
Ülkemiz, son dört yıldır, özellikle son bir-bir buçuk yıldır
çok ciddî bir imaj sorunu yaşıyor değerli milletvekilleri,
çok ciddî bir imaj sorunu yaşıyor.
Şimdi,
yurt dışından verilen aile fotoğrafları, papaz
cinayeti, her binada bir mescit açılma anlayışı,
başı açık kadınlara saldırı, denize giren
bayanlara saldırı
Bunların tümü
(AK Parti sıralarından
gürültüler) Avrupada var, Avrupada çok ciddî imaj sorununun sarsılmasına
sebep oluyor Türkiyenin. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Dört
kadın alınabilir, dokuz yaşındaki kız evlenebilir
anlayışları, Türkiye imajını yurt dışında
çok ciddî olarak etkiliyo.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elazığ) Hayal gücün çok fazla.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın
Ercenk
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Bakın,
Hükûmet olarak sizin yapmanız gereken bu imaj sorununu düzeltmektir.
Avrupa Birliği süreci içinde, yüzde 75ten yüzde 30a düşen
destek aynen turizme de yansıyor, turizmin gelirlerinde de turist
sayısında da düşüş meydana geliyor. Yani, burada,
Avrupa Birliğine girme sürecinde de turizmin gerilemesinde
de tek neden, tek engel AKP Hükûmetidir. Bunu özellikle buradan belirtmek
istiyorum.
Şimdi,
haremlik selamlık oteller açılmaya çalışılıyor.
(AK Parti sıralarından nerede sesleri, gürültüler)
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Yahu, hayal gücün çok fazla.
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Açıldı, ben gördüm, benim seçim bölgemde
var.
Apronda
deve kesiyorsunuz, ondan sonra turizm gelişecek diye bekliyorsunuz.
Apronda deve kesiliyor, ondan sonra turizm
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) Hükûmet mi kesti?
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Bari yolculara da dağıtsaydınız
o deve etlerini!
ŞÜKRÜ
ÜNAL (Osmaniye) Koyun bulamamışlar deve kesmişler,
ne var bunda.
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Şimdi, bu ülkenin görüntüsü, Türkiyenin imajına
ve turizmine, Avrupa Birliği sürecine de çok olumsuz etkileri
var. Bunu bir an evvel gözden geçirmenizde yarar var diye düşünüyorum.
Şimdi,
biz kendimizi tanıtamamışız daha. Bakın, biz
cumhuriyetimizi seksen üç yıl önce kurmuşuz.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Pireyi deve yaparsanız tanıtamazsınız.
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Hilafeti kaldırmışız, saltanatı
kaldırmışız, demokrasiyi kurmuşuz, şu anda
girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği
üyesi ülkelerinden kaç sene önce, 1934te kadına seçme ve seçilme
hakkını vermişiz; biz bunları yapmışız,
Türkiye Cumhuriyeti devleti bunlar yapmış.
Peki,
bugün ne? Bugün nasıl görülüyor bu Türkiye dışarıdan,
bana bir söyler misiniz bir, bunu söyler misiniz bana, nasıl görülüyor?
(AK Parti sıralarından gürültüler)
ŞÜKRÜ
ÜNAL (Osmaniye) Bugün de aynen devam ediyor.
MEHMET
ATİLLA MARAŞ (Şanlıurfa) Söyle
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Dövülen kadınlarla görülüyor. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
Evet,
buna dikkat edin, buna dikkat edin.
Şimdi,
biz, o Avrupa Birliği üyesi ülkeler
faşizmle idare edilirken, oradan kaçırılan aydınları
burada koruyan, onlara kürsü veren bir milletiz. Şimdi, böyle
mi görünüyor Türkiye yurt dışından, lütfen söyler misiniz
bana?
ŞÜKRÜ
ÜNAL (Osmaniye) Öyle bakarsan öyle görülür. Biraz Türkiyede dur.
Her gün yurt dışındasın.
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Ben mi yurt dışındayım? Hayret
bir şey yahu! İki defa gittim.
BAŞKAN
Sayın Ünal!..
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Şimdi, turizm, insan ve doğayla yapılıyor.
Bir kere bunu belirteyim öncelikle. Turizm, doğayı koruyarak,
yeşili koruyarak, tarihi koruyarak sunulan bir üründür. Turizmi,
ancak bunları korursanız ciddi bir noktaya taşıyabilirsiniz.
Bakın,
betonlaşma turizm açısından ciddi bir sorun olarak ortaya
çıkıyor. Şimdi şunu lütfen görür müsünüz efendim:
Bakın, burası Antalya, burası orman, Doyran bölgesi
burası, Antalyanın Doyranı burası. Bakın, bu
ormanlar tahrip edilerek olmaz. Bakın, burası da güya taşocağı
ve maden aranacak. Bu orman tahrip edilirse, turizm olmaz. Burası
Doyran... Bakın burası Gebiz-Töngüçlü bölgesi
Yumaklar ve
Tekke bölgesi
Yine, burası aynı bölge
Buna benzer
yıpratmalar, buna benzer talanlar, maalesef, her tarafta var.
Kalkan-Bezirganda da var. Bakın, burası da Muğla
Buralar
tamamen tahsise açılmış. Buralar kıyı, buralar
orman. Turizmciler bundan rahatsız, ben de rahatsızım
bir vatandaş olarak bundan. Bakın, burası Çökertme
Burası
Kumlubük... Bunların hepsini Turizm Bakanlığı tahsise
açıyor. Niye açıyorsunuz Sayın Bakan dediğimiz
zaman, Kıyıların turşusunu mu kuracağız
diyor. Evet, kıyıların turşusunu kuracaksınız.
Kıyıların turşusunu kurmazsanız, turizm
açısından geleceği de kötüdür, Türkiyenin ekonomisi
açısından, Türkiyenin geleceği çok olumsuz bir noktaya
taşınacaktır diye düşünüyorum.
Bakın,
burası Antalya-Kemer sahili... Buraları imara açacaklar.
Düşünebiliyor musunuz bunların imara açılacağını?
EYÜP
FATSA (Ordu) Liman yapılacak.
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Bunlar 822 hektar millî park alanı dışına
çıkarıldı? Neden çıkarıldı? Neden çıkarıldı?
(AK Parti sıralarından gürültüler) Bakın, Çaltıcak,
Küçük Çaltıcak, Olimpos, bunların tümü imara açılarak
maalesef talan ediliyor.
EYÜP
FATSA (Ordu) Yat limanı yapılacak.
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Bakın, buralara
EYÜP
FATSA (Ordu) Limanı da göster limanı.
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Turizmi çeşitlendirmeden bahsediyor. Bakın,
Konyaaltı; şu karşıya, karşıya otel yapımı
planlanıyor
ŞÜKRÜ
ÜNAL (Osmaniye) Kameralara tut, kameralara.
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Şuraya bakın, planlanıyor. Şimdi,
ben, burada, bir milletvekili olarak, bir vatandaş olarak, doğayı
tahrip ederek, sizin turizme katkı yapacağınızı
nasıl anlayayım bana söyler misiniz?
Şimdi,
kıyıların turşusunu kuracağız diyen
bir bakan, maalesef, Turizm Bakanı olmaz. Kıyılara sahip
çıkacak Turizm Bakanı. Çevre Bakanı da sahip çıkacak,
Başbakan da sahip çıkacak, Turizm Bakanı da sahip
çıkacak.
Şimdi,
bir başka sorun da şu değerli milletvekilleri, bir
başka sorun da şu: Dünyada turist sayısı azalırken,
kendisine gelen turist sayısı azalırken, otel sayısı
ve yatak sayısı artan tek ülke Türkiye.
HACI
BİNER (Van) Demek ki ihtiyaç var.
TUNCAY
ERCENK (Devamla) İhtiyaç olur mu? 1 milyon azalmış turist
sayısı. Efendim, otel sayısı giderek artmış,
kalite düşüyor.
EYÜP
FATSA (Ordu) Vizyon
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Tabii, ona göre turist geliyor. Siz, bu kadar düşük
fiyata, gecelik 9 euroya yatak satarsanız, turizmde kalite
olmaz. Turizm politikasını değiştirmek zorundasınız.
Çok ciddi bir sorun olarak bu ortada duruyor. Şimdi, artan otel
sayısı yüzde 10-15, ama, turist sayısı 1 milyon düşüyor.
Bakın,
size bir şey söyleyeyim: Antalyada 140 tane otel kapandı, 150 bin işsiz
var şu anda, kış turizmine dönük bir çalışma yapılmadığı
için. İspanyadaki beş yıldızlı otel sayısı
tam 155, İspanyanın tümünde. Antalyadaki beş yıldızlı
otel sayısı kaç biliyor musunuz? 176.
ŞÜKRÜ
ÜNAL (Osmaniye) Biz onlardan daha iyiyiz.
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Böylesine bir turizm politikasıyla, böylesine
fazla yatak arzıyla, otel arzıyla turizmi nasıl geliştirebilirsiniz?
Turizmin mantığını değiştirmek lazım,
turizmin kültürünü değiştirmek lazım.
Papaz
cinayeti oldu. Sayın Bakan Ya ne olacak bu? Turizmde bir azalma
görülecek, daralma var diyoruz. Merak etmeyin, Arap turist sayısı
arttı diyor Sayın Bakan, Papaz cinayeti olduktan sonra.
Arıtma,
altyapı, kanalizasyon, aydınlatma sorunlarına çok
ciddi olarak yaklaşılmadığı görülüyor.
Geçen
dönem, kasım ayı başlarında, Antalyada ATSOnun öncülüğünde,
ev sahipliğinde, Antalya Ticaret ve Sanayi Odasının
ev sahipliğinde bir toplantı düzenlendi, Meditour 2006.
Burada bütün turizm bakanları
Sayın
Bakanım hâlâ yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
AYAĞ (Edirne) Müsteşarı burada.
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Sayın Müsteşar da oradaydı, görüştük
Sayın Müsteşarla.
BAŞKAN
Sayın Ercenk, lütfen toparlar mısınız
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Toparlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Ercenk, buyurun.
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Akdeniz ülkelerinin turizm bakanları, ticaret
ve sanayi odası başkanları, müsteşarları, bütün
turizmle ilgili iş adamları, hepsi orada.
Ben
de gittim, orada bir milletvekili olarak, Antalya Milletvekili olarak
ve herkes bakıyor. İlk konuşmada Sayın Bakana bakıyor,
Turizm Bakanı, Türkiye Cumhuriyeti devleti Turizm Bakanına
bakıyor, Kültür ve Turizm Bakanına, ben de bakıyorum.
İlk cümlesi: Ben uzun konuşanları sevmem, çünkü, uykum
geliyor. Kısa konuştuğunuz için teşekkür ederim,
ben de kısa konuşacağım.
Şimdi,
bu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Turizm Bakanı ve Antalyada
toplanan koskoca bir Akdeniz çanağının turizm bakanlarının,
iş adamlarının, otelcilerinin, işletmecilerinin,
müsteşarlarının, tur operatörlerinin katıldığı
bir toplantıda, bu mantıkla nasıl Turizm Bakanlığı
yapılır Türkiyede? Bunu özellikle belirtmek, özellikle
ciddi olarak durmak lazım.
HACI
BİNER (Van) Espri yaptı.
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) Az laf, çok iş
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Turizm, hareketli, dinamik bir iş, dinamik
bir sektör, hareketli bir sektör. Siz, eğer, böyle bir sektörde heyecan
olması gerekirken, dinamizm olması gerekirken, canlılık
olması gerekirken, uyuyarak bu sektörü idare ederseniz olmaz.
Uyumayacaksınız, hareketli olacaksınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Bitiyor Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Ercenk, teşekkür ediyorum. Lütfen
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Bitiriyorum efendim, çok az bir şey kaldı,
bir cümle
BAŞKAN
Sayın Ercenk, turizmle ilgili konuşuyorsunuz; zaten, Sayın
Bakanım da çok konuşanı sevmiyor biliyorsunuz. Teşekkür
için buyurun.
TUNCAY
ERCENK (Devamla) Zaten benim konuşacağımı tahmin
ettiği için gelmedi herhâlde. Bitiyor efendim.
Şimdi,
bakın, Sayın Bakan, konaklama vergisi sizin uykunuzu kaçırabilir,
sizin uyku sorununuza çözüm olabilir, Sayın Başbakanın
söylediği gibi, sizin belki uyumanızı engelleyebilir;
ama, konaklama vergisinin bizim turizmciyi yatırmasına
imkân tanımayacağız. Bu, çok ciddi bir olaydır, bunun
üstünde durmanızı istiyorum. Yani, biz, Sayın Bakan
uyanık kalacak diye konaklama vergisi adı altında
bir vergiyi de o diğer vergilerin üstüne koyacak halimiz yok.
Turizmi
yeniden yapılandıralım; akademisyenlerle, bu
işi bilenlerle, uzmanlarıyla toplanalım, yeni bir anlayışla,
yeni bir stratejiyle turizmi ayağa kaldıralım, çünkü
turizm ayağa kalktıkça Türkiye ekonomisi ayağa kalkacak,
Türkiyenin geleceği ayağa kalkacak.
Hepinize
saygılar sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ercenk.
Sayın
milletvekilleri, üçüncü turdaki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi on dakikadır.
Ancak,
soru soracak sayın milletvekilleri, kendisinden sonra sıra
gelecek soru sormak isteyen sayın milletvekillerimizin sürelerini
de düşünürlerse iyi olur.
Sayın
Aslanoğlu, buyurun.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakanım, 2 milyar
dolar fındık, 300 milyon dolar kayısı ihracatının
biri 700 milyon dolara, biri 100 milyon dolara düştü. Bu, sizi
rahatsız etmiyor mu? Bu kayısı ve fındık, bu ülkenin
çil çil döviz gelen, bir kuruş ithal ikamesi olmayan
2,5 milyar
dolar bu ülkeden gitti, siz rahatsız olmuyor musunuz?
İkinci
sorum: Anadolu aslanları diyorsunuz, Anadolu kaplanları
Peki, işe geldiğinizde dolar 1.450 liraydı, şu anda
1.450 lira dolar, hatta 1.420 lira. Beş yılda enflasyon yüzde
52 artmış. Artık aslanların dişleri söküldü.
Onun için, bu insanların, hâlâ, ihracat, ihracat
Artık aslan
kaplanla ihracat olmuyor. Yüzde 52 bir enflasyon ortamında, bu
insanlar, hâlâ, aynı kurla ihracat yapıyorlarsa, yarın
tüm aslanları siz öldüreceksiniz Sayın Bakanım.
Üçüncü
sorum: Bu ülkede bir Kalkınma Bankası var, kalkınmayan
bir Kalkınma Bankası. Bu ülkede uzun vadeli finansman olmazsa,
Sayın Bakanım, ihracat olmaz. Bu, senede 100 milyon dolar
bir ciro yapan Kalkınma Bankasını bu ülkenin Kalkınma
Bankası ilan etmeyin. Bu Kalkınma Bankasını, on
yıl vadeli, yirmi yıl vadeli ihracat finansmanı yapacak
bir banka ilan edin.
Son
sorum: Yurt dışı müteahhitlerinden 12 milyar dolar
diyorsunuz, ama istihdam gitgide azalıyor Sayın Bakanım.
Biliyor musunuz, bu insanlar, artık Türk işçisi götüremiyor;
hâlâ, bir sosyal güvenlik sorununu çözemediniz. 1 Ocaktan itibaren,
yurt dışına, bir tek müteahhit, bir işçi götürmeyecek;
artı, Kazakistanda yurt dışı edilen insanları
apar topar ettirdiniz, bununla ilgilenmediniz Sayın Bakanım.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, lütfen
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Son, son efendim, son sorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu, sürenizi çoktan
aştınız Sayın Aslanoğlu.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Bitiriyorum
BAŞKAN
Lütfen
Sayın
Melik, buyurun.
MEHMET
VEDAT MELİK (Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Bakan, Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamında -eğer Proje
bitirilebilirse tabii- tarım ürünleri ve tarımsal sanayi
ürünlerinin ihracatı önemli bir yer tutmaktadır. Bunun
için de bölgede yeni gümrük kapılarının açılması
gerekmektedir. Bu anlamda, Türkiyede şimdiye kadar örneği
görülmeyen bir şekilde, üç yıl önce 660 milyar Türk lirasına,
Urfa Sanayi ve Ticaret Odası ile Urfa Ticaret Borsası tarafından
yaptırılan ve Gümrük Müsteşarlığına teslim
edilen Akçakale Gümrük Kapısının da bir an önce
açılması gerekmektedir; ancak, Suriye tarafı, kendisine
ait gümrük binalarını bitirmiş olmasına rağmen,
bu kapı, bugüne kadar açılamamıştır.
Biraz
önceki açıklamalarınızda, Türkiyedeki birçok gümrük
kapısındaki yenileme ve onarımdan bahsettiniz, ama
Akçakaleyle ilgili biz bir şey duyamadık. Soruyorum
şimdi: Akçakale Sınır Kapısının açılmama
nedeni nedir? Bu gümrüğün kapısını ne zaman açmayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Melik.
Sayın
Kaptan...
OSMAN
KAPTAN (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın
bakanlara sorularım var.
Sayın
Tüzmen, size bir sorum var. Sayın Bakan, sebze ve narenciye ihracatının
sorunlarını ne zaman çözeceksiniz? Çok zor durumdalar. Örneğin,
narenciyeye verilen destek yetersizdir. Narenciyenin her kalemine
ve domatese ton başına 100 dolar destek primi vermeyi ve bu
primin de bir kısmını da nakit ve üreticilere vermeyi
düşünüyor musunuz? Ayrıca, bu maksimum ilaç kalıntı
oranları ülkeler arasında dengesizlik yaratıyor. Bu
dengeyi ortadan kaldıracak mısınız?
Sayın
Turizm Bakanına sormak istiyorum. Sayın Bakan yok ama, Sayın
Müsteşar herhâlde not alır.
Birinci
soru: Son dört yılda, iktidarınız döneminde, AKP
İktidarında, turizmde yabancı ve yerli firmalara satılan
ve kiralanan yıldızlı otel ve tatil köyü sayısı
kaçtır? Bunların toplam yatak sayısı kaçtır?
İkincisi:
Bizzat Sayın Başbakan söz vermişti, 2003 yılı
sonuna kadar otelciler birliği kanunu çıkarılacaktı.
Üç yıl geçtiği hâlde niye çıkarılmadı?
Üçüncü
soru: Yine bizzat Sayın Başbakan söz vermişti, turizmde
indirilecekti KDVler, niye indirilmedi? Rakiplerimizde yüzde 5
ile 8 arasında, bizde niye hâlâ yüzde 18?
Dördüncü
soru: Turizmde BDDK gibi bir üst kurul kurmayı düşünüyor musunuz?
Son
soru: Antalya-Lara Kent Parkını, beş yıldır isteyen
bir kişiye verdiniz. Kamuoyunda, bu ihâlenin sonu başından
belli bir ihale olduğu bilinmesine karşı, sizi hiç rahatsız
etmedi mi? Sayın Bakan, birinci ihaleyi iptal ederken kamu vicdanı
elvermediği için iptal ettiğinizi söylemiştiniz.
İkinci ihaleyi verirken...
BAŞKAN
Sayın Kaptan, lütfen...
OSMAN
KAPTAN (Antalya) Bitiriyorum Sayın Başkanım.
İkinci
ihaleyi verirken, Sayın Başbakanın bu yeri alan kişinin
otelinde kalıyor olması bir tesadüf müdür? Yoksa, sizin
vicdan anlayışınızda bir değişiklik mi
olmuştur? Yoksa, Başbakanın ayağı uğurlu
mu gelmiştir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaptan.
Buyurun
Sayın Güyüldar.
HASAN
GÜYÜLDAR (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1994
tarihinde kaba inşaatı tamamlanan Tunceli-Ovacak Kültür
Merkezi inşaatı, on üç yıldan beri hiçbir çalışma
yapılmadan kurda kuşa yem olmuştur. Basındaki
açıklamaları okuyorum: Ovacık Belediye Başkanı
-kendisi aynı zamanda iktidarın belediye başkanıdır-
Görüyorsunuz burası samanlık. Devletten beklentimiz,
kültür merkezinin yapılması. Bu, İlçemize bir hizmettir.
Kültür Bakanlığı bize söz verdi -geçen sene- ancak, henüz
bir gelişme olmadı. Bu da devletimizin ayıbıdır
ve gençler de şu şekilde bunu dile getiriyorlar: Yapıyorlarsa
yapsınlar, yoksa söküp atsınlar.
Sayın
Başkanım, ikinci sorum, Kültür Bakanımıza tekrar.
2010
yılında, İstanbul, Avrupa kültür başkenti olacaktır.
Bu, ülkemiz için bir övünçtür. Ülkemizi, İstanbulu, kültürümüzü
dünyaya tanıtan şairlerin başında Nâzım Hikmet
gelir. Dünya kültürünce 20nci asrın en büyük şairlerinden
biri olan Nâzım Hikmet
UNESCO, 2002 yılını Nâzım
Hikmet Yılı olarak kabul etmiştir, ama, ne yazık ki,
ülkesine ebedi eserler veren, Ulusal Kurtuluş Savaşını
destanlaştıran ve ülkesi için yanıp tutuşan
Nâzımın, memleketine olan hasreti, fikirlerinden dolayı
siyasi yasağı devam ediyor.
Bakın,
Nazım memleketine olan sevgisini, bağlılığını,
hasretini iki şiiriyle
BAŞKAN
Sayın Güyüldar, lütfen yorum yapmayın. Soruyu sorar
mısınız.
HASAN
GÜYÜLDAR (Tunceli) Sen esirliğim ve hürriyetimsin,
Çıplak
bir yaz gecesi gibi yanan etimsin,
Sen
memleketimsin.
Ela
gözlerde yeşil hareler,
Sen
büyük, güzel ve muzaffer,
Ve
ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin
Sayın
Bakanım, Nâzım Hikmetin de siyasi yasağını
kaldırmayı düşünüyor musunuz? (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İkinci
sorum: Fikirlerinden dolayı vatandaşlıktan çıkarılan
bu kültür evladına yapılan bu haksız hatayı düzeltmeyi,
Kültür Bakanı olarak bir çalışma yapmayı düşünüyor
musunuz?
Üç:
2010 yılına yetişecek bir çalışmayla, hasretiyle
yanıp tutuştuğu İstanbulda, yaşadığı
bu semte bir Nâzım Hikmet müzesi yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Güyüldar.
Sayın
Özdoğan, buyurun, ama bir dakikanız kaldı.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) İki dakika uzatmanız lazım Sayın
Başkan, kesinti oldu.
BAŞKAN
Süre içerisinde oldu Sayın Kandoğan, uzatılmaz.
Buyurun
Sayın Özdoğan.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Sayın Başkanım, Sayın Kültür
ve Turizm Bakanına bir soru soracağım. 9/12/2006 tarihli
bir ulusal gazetede, Diyarbakır AKPde aile kadrolaşması
diye bir haber çıktı.
Buna
göre:
AKP Diyarbakır İl Başkanı Abdurrahman
Kurt, eşi Gülay Kurtu 1.500 YTL maaşla, Kültür ve Turizm Bakanlığına
bağlı Röleve ve Anıtlar Müdürlüğünde işe
başlattı. Eşini sınavsız olarak devlet dairesinde
işe başlatan İl Başkanı Abdurrahman Kurt bununla
da yetinmedi, Kurt, il başkan eski yardımcısı ve
hâlen AKP Merkez İlçe Başkanlığı görevini yürüten
Adnan Nabikoğlunu da, yine Kültür Bakanlığına
bağlı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kuruluna
1.300 YTL maaşla işe aldırttı.
Ayrıca
AKP Kocaköy İlçe Başkanının bir yakını
Maşuk Türe Müze Müdürlüğünde, Betül Koyun Röleve ve
Anıtlar Müdürlüğünde, Leyla Akyol ise yine Müze Müdürlüğünde
işbaşı yaptı.
Bunun
gibi, Anadoluda binlerce örnek vardır zannediyorum. Bunlar
doğru mudur? Doğruysa ahlaki midir? Adalet midir bu? Bu soruyu
soruyorum Sayın Bakana.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Soru
sorma süresi tamamlanmıştır.
Sayın
Bakan, buyurun.
Cevap
süresi on dakikadır Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Öncelikle,
burada fındık ve kayısıyla ilgili bir bilgi vermek
istiyorum. 2005 yılında 230 bin ton fındık ihraç
edilmişken, 2006da yaklaşık 250 bin ton olacak bu. Kayısı
da da, 2005, onbir aylık, 164 milyon dolarlık ihracat yapılmış,
2006 yılında da 175 milyon dolar. Şu anda, kabuklu
fındık 3 yeni Türk lirasını aşmış durumda,
kayısıda da 2,5-3 YTL arasında fiyat var; yani, demin
1,4 denildi, öyle değil, 2,5-3 YTL.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Öyle bir fiyat yok Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) Ayrıca, tabii ki, burada
baktığımız zaman, yurt dışı müteahhitlik
sektöründeki 12 milyar dolar kolay elde edilen bir rakam değil.
2002 yılında yaklaşık 1,4ten, 2006 yılında
yaklaşık 12 milyar dolar. Geçen sene 9 milyar doları
geçtik.
Müteahhitlik
sektörümüzün sıkıntılarını çok iyi biliyoruz,
yakinen takip ediyoruz. Gönderilen işçi açısından da,
yine aynı şekilde işçilerin karşılaştıkları
güçlükler açısından da elimizden gelen çalışmayı
yapıyoruz; onu size söyleyeyim. Çünkü, bu sektör, açıkçası,
artık, Türkiyeye özellikle bizim son dönemde artan ithalat faturamızı
karşılayacak şekilde ihracat, artı turizm, artı
yurt dışı müteahhitlik sektörü, en önemli üçüncü gelir
getiren sektör hâline gelmiştir. Bugüne kadar, Türk yurt dışı
müteahhitlik sektörünün yurt dışında tamamlamış
olduğu proje tutarı 80 milyar dolardır. 60 ülkede biz
bu projeleri gerçekleştiriyoruz ve eskisi gibi, sadece, bizim
Orta Doğu ve yakın çevremizde değil, ilkokul eğitimini
belki buralarda tamamladık, ortaokul eğitimini Orta Doğuda
tamamladık, ama, lise, üniversite eğitimini Rusya ve Türk
cumhuriyetlerinde, mastırı da -şu anda yurt dışı
müteahhitlik sektöründe- İrlandada, Hindistanda yaptığımız
projelerle gerçekleştiriyoruz. Yani, çok zor bir alanda çok çok
büyük bir rekabetin içerisinde biz bunu yapıyoruz.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) İstihdam yaratmıyor artık.
Önünü açmıyorsunuz.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) Yurt dışı müteahhitlik
sektörü Türkiyeye 12 milyar dolar gelir getiriyor Sayın Milletvekilim.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Yani,
12 milyar dolar para girişi mi var?
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) Peki, 2002 yılında
1,4 milyar dolar mı iyi, 2006 yılında 12 milyar dolar
mı iyi? Bana bunu söyler misiniz?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) O yurda giren döviz değil, o
ciro hacmi.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) Peki
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, lütfen, niye müdahale ediyorsunuz?
Sayın
milletvekilleri sorularını sordular, Sayın Bakan cevap
veriyor. Lütfen, müsaade edin.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) Ne yaparsanız yapın,
biz, kamuoyunu doğru bilgilendirmek zorunda olan insanlarız.
Bizim verdiğimiz rakamlar, bir bakanın verdiği rakamlar
mutlaka doğru olur ve biz, bunun arkasında duruyoruz. 2002
yılında 1,4 milyar dolar müteahhitlik geliri var Türkiyenin
ve 2006 yılında 12 milyar dolar. Hangi hesaplama tarzıyla,
ne kadar aşağı çekmeye çalışırsanız
çalışın, bu başarıyı aşağı
çekemezsiniz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi,
yine aynı şekilde, baktığımız zaman, bizim,
burada, narenciye ihracatıyla ilgili olarak, sayın milletvekilimize
ben bir not gönderdim. Kendisini Genel Kurulumuzdan sonra bilgilendireceğim.
Burada telaffuz etmek istemiyorum, ama, biz, bugüne kadar olduğu
gibi, bugünden sonra da, Türkiyenin yaş meyve sebze ve narenciye
sektörünün en iyi şekilde ihracat yapabilmesi için elimizden
geleni yaparız.
Burada,
açıkçası, diğer sorulara baktığım zaman,
Akçakaleyle ilgili olarak, şu anda Akçakale Kapımız
açıktır, faaldir, ancak, mayınlı bir arazi vardır.
Biliyorsunuz, 1950 yılında mayınlama yapılmıştı
ve biz, hatırlarsanız, hükümete geldiğimiz ilk günlerde,
o sahanın, mayınlı arazinin tekrar ekonomiye kazandırılması
için birtakım çalışmalar başlattık. Başbakanlık,
ilk önce Genelkurmay, daha sonra Maliye Bakanlığı
Şu anda, burada, mayınlı alanın temizlenmesi konusu,
Şanlıurfa Valiliğimiz ve Gümrük Müsteşarlığı
da Genelkurmay Başkanlığımıza intikal ettirdi
konuyu ve biz, burada 500 metrelik bir yol var, bu kısmı tamamlamamız
lazım. Yani, bu, çok az bir kapı, 500 metrelik bir yol, bu, çok
rahatlıkla yapılabilir. Tabii, sıkıntılı
bir iş mayın temizlemek ama. Neden? 1957 yılında verilen
haritalar, şu anda eldeki haritalara göre, özellikle mayınlar
eski yerlerinde değil. Yani, haritadaki mayınlarla, şu
anda, bugün, yer altı ve yer üstü suları nedeniyle yerleri
değişen mayınlar aynı noktada değiller. Dolayısıyla,
bu çalışmanın teknik ekipler tarafından yapılması
lazım. O çalışmalar sürdürülüyor.
Şu
anda, günlük, protokol çerçevesinde, Suriyeyle yaptığımız
protokol çerçevesinde, 40 araç günlük giriş-çıkış
yapıyor. Bu temizlendikten sonra
Biz, Suriye tarafıyla
da anlaştık. Açıkçası, şunu da söyleyeyim: Bazen
böyle eleştiriler alıyoruz, Suriyeyle serbest ticaret anlaşmasını
kim yaptı? Suriyede, şu anda baktığınız
zaman, 250 milyon dolarlık ticaret hacmimiz, yaklaşık
1,5 milyara döndü. Şu anda, son üç dört sene içerisinde biz bunu
gerçekleştirdik. Dolayısıyla, bir serbest ticaret anlaşmasının
yapılması, 2006 yılı içerisinde tamamlanması,
2007 yılından itibaren bunun iki ülkenin kullanabileceği
şekilde yürürlüğe girmesi kolay iş değil. Sizler,
iktidar ve muhalefet olarak burada verdiniz, oyladınız,
geçti. Yani, Türkiye, artık, her geçen gün, etrafında yaptığı
serbest ticaret anlaşmalarıyla çok daha rahat, çok daha büyük
ihracat yapabilecek kapasiteye sahip olacak. Unutmayın ki,
biz, şu anda, en zor zamanda bu ihracatı yapıyoruz. Komşu
ve çevre ülkelerin gümrük tarife oranları oldukça yüksek, çünkü,
onların çoğu Dünya Ticaret Örgütü üyesi değil. İstedikleri
tarifeden, istedikleri şekilde Türk ürünlerine gümrük tarifeleri
koyabiliyorlar, gümrük duvarları yüksek.
Biz
ne yapıyoruz? Avrupa Birliğiyle yapmış olduğumuz
Gümrük Birliği çerçevesinde bizim gümrük tarife oranlarımız
son derece düşük -yaklaşık 3,6- ama, karşı ülkenin
yaklaşık yüzde 40. Dolayısıyla, biz, bu kadar yüksek
gümrük tarifesi olan ülkelere bir ihracat başarısını
gösteriyoruz. Hakikaten son derece zorlu bir iş başarıyor
Türk ihracatçısı, Türk sanayicisi. Yarın bu serbest ticaret
anlaşmaları yürürlüğe girdikten sonra, kademe kademe
onların gümrük tarifeleri aşağı doğru indiği
süreç içerisinde, Türk ihracatçıları çok daha rahat pazar
paylarını genişletme imkânları bulacaklar bu
coğrafyada. Dolayısıyla, bu Meclis, en zor zamanda
Türk ihracatçısının bu başarısını
şu anda alkışlıyor. Yarın işimiz daha kolay
olacaktır. Her geçen gün dünyada rekabet artmaktadır, zorlaşmaktadır,
ama, Türk ihracatçısı, OECD şampiyonu olmayı, son
beş sene içerisinde, başarmış bir ihracatçı.
Önümüzdeki günler daha da rahat olacak gibi düşünüyorum. Yani,
her geçen gün serbest ticaret anlaşmalarını daha fazla
imzaladığımız, daha fazla ülkelerle çalışmalarımızı
tamamladığımız zaman -ki, önümüzdeki günlerde Arnavutlukla
serbest ticaret anlaşmasını tamamlayacağım-
körfez ülkeleriyle topluca serbest ticaret anlaşması çalışması
devam ediyor, Ürdünle de bizim serbest ticaret anlaşması
ve Cezayirle de serbest ticaret anlaşması çalışmalarımız
tamamlanıyor.
Biz
ne söz verdik? Akdenizi bir serbest ticaret alanı hâline getireceğimiz
sözünü verdik. Evet, yaklaşık üç yüz sene evvel Akdeniz bir
serbest ticaret alanıydı. Kırımdan kalkan bir gemi
Cezayire gümrüksüz gidiyordu. Sulinadan -Romanyada- bugün kalkan
bir gemi Aleksandra -İskenderiye- Limanına gümrüksüz gidebiliyordu,
ama, şu anda o imkânlarımız yok. Biz ne yapıyoruz? Attığımız
bu serbest ticaret anlaşmalarının tamamı yürürlüğe
girdiği zaman Akdenizi bir serbest ticaret alanı hâline getireceğiz.
Karadenizi de bir serbest ticaret alanı hâline getirmeye çalışıyoruz,
Hazar Denizini de bir serbest ticaret alanı hâline getirmeye
çalışıyoruz. Amacımız, bu üç denizi bir serbest
ticaret alanı hâline getirmek. İşte, Türkiye, bu üç denizin
ortasında. Zaten burada anlatmaya çalıştığım
vizyon bu. Bunların üçü de rahatlıkla konuştuğumuz,
dilini, dinini, kültürünü ve tarihini paylaştığımız
ülkeler. Bizim yapmaya çalıştığımız bu.
Bu ortak paydadan hareketle Türkiyenin ihracatını artırmaya
çalışıyoruz. Başarımızın arkasında
bu ortak temel var.
Evet
Sayın Başkanım, Kültür ve Turizm Bakanımızla
ilgili olarak verilen soruları da yazılı olarak Bakanlığımız
cevaplayacaktır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, diğer soruları
biz soralım, devam edelim. O zaman vaktimiz var hâlihazırda.
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, isterseniz, buyurun, siz idare edin! Süreyi
görüyoruz burada.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) Sayın Başkanım,
bir ilave bilgi verebilir miyim müsaadenizle?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) Kalıntılar ve oranları,
bu narenciye ve domatese destekle ilgili olarak.
Bu,
şimdi, Türkiyenin de üyesi olduğu KODEKS ve AEK gibi uluslararası
kuruluşlar tarafından, biliyorsunuz, bu belirleniyor.
Üreticilerin ilaç kullanımında dikkatli ve bilinçli olmalarını
istiyoruz. Bu, sadece ihracat için değil, ithalatta ve hatta,
ülke içerisindeki tüketime yönelik olarak da dikkate alınması
gereken bir konu. Önemli olan narenciyede de kalite ve çeşidin
geliştirilmesi ve tabii ki, üretim safhasında dikkat edeceğiz
buna. Pazarlamada, çünkü, karşımıza çıkan güçlükler
odur.
Bir
de, açıkçası, dünya fındık piyasasındaki gelişmelere
de konjonktürel çeşitli gelişmeler çerçevesinde bakmak
lazım.
MEHMET
IŞIK (Giresun) Geçen senenin yarısı Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) Biz, bunun benzeri bir olayı
1994-96 yıllarında yaşadık. Fındık 180 doların
altına düşmüştü. 2006 yılında yaptığımız
çalışma, bütün yaşanan sıkıntılara
rağmen, şu anda 280 doların altına düşmemiş
durumda.
BAŞKAN
Sayın Bakan, süre tamamlanmıştır.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) Aslında, fındığın
sanayi ürünü olarak kullanılmasını devamlı
sağlamamız lazım. Yüzde 80ini kendimiz ürettiğimiz
bir ürün, Avrupanın, bütün alıcıların ihtiyacı
var. Burada fiyatı belli bir seviyede tutarak süreklilik
sağladığımız zaman pazarın tamamına
biz sahip oluruz.
Teşekkür
ederim.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Orada devlet politikasına ihtiyaç
var.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
Yergök, Tüzükün 60ıncı maddesi gereğince yerinizden
kısa bir açıklama, buyurun.
IV. -
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- Adana
Milletvekili Mehmet Ziya Yergökün, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmenin,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, Sayın Bakan, benim yanlış bilgilendirildiğimi
söyleyerek, ne yazık ki, yüce Meclisimize ve yüce milletimize
yanlış bilgi verdi ve kendisi de bunu bilerek yanlış
yaptığını düşünüyorum.
Şimdi,
Gebzedeki 13 milyon dolarlık akaryakıt kaçakçılığı
olayıyla ilgili takipsizlik verildiğini söyledi. Ben yirmi
sekiz yıllık hukukçuyum, siz de hukukçusunuz; takipsizlik
kararının ne olduğunu ben Sayın Bakandan daha iyi
bilirim. Burada süreç tamamlanmamıştır, itiraz üzerine
Kartal Ağır Ceza Mahkemesine gitmiştir, süreç devam etmektedir.
Yani, Kartal Ağır Ceza Mahkemesi bir karar vermediği
sürece bu süreç tamamlanmış sayılmaz. Bu konuda yanlış
bilgi verilmiştir, takipsizlik kesinleşmemiştir. Yalnız,
daha vahim olan şudur: Sayın Bakan
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yergök. Lütfen, tamam
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) Bir cümle, bir cümle, bir cümle Sayın
Başkanım.
Bu
takipsizlik kararına itiraz edilmesin diye Müsteşar Vekilinin
yerine bakan Gümrük Müsteşar Yardımcısı Bülent Ertem
tarafından yazı yazılmıştır, yüksek yargı
mercilerine gitmeyin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yergök.
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) Bu çok vahimdir.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Bunun hesabını verin.
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) Bu bir skandaldır.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) Bir soru sorayım.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Bakan
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) Orada yeni suç işlenmiştir.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) Yazık, yazık, yanlış
bilgilendiriliyorsunuz.
BAŞKAN
Bölümlere geçtik.
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı: 1269, 1270,
1271) (Devam)
A) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI (Devam)
1.- Kültür
ve Turizm Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.- Kültür
ve Turizm Bakanlığı 2005 Malî Yılı Kesinhesabı
B) DEVLET
OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
C) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
D) GÜMRÜK
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Gümrük
Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.- Gümrük
Müsteşarlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
E) DIŞ
TİCARET MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.-
Dış Ticaret Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.-
Dış Ticaret Müsteşarlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
F) İHRACATI
GELİŞTİRME ETÜD MERKEZİ (Devam)
1.- İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
Şimdi sırasıyla, üçüncü turda yer alan bütçelerin bölümlerine
geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Kültür
ve Turizm Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
21- KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANLIĞI
1. Kültür
ve Turizm Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
A
C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 233.972.920
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 1.181.575
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 2.411.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 163.381.040
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 185.100
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme, Kültür ve Din Hizmetleri 415.246.365
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 816.378.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı
2005 mali yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2.
Kültür ve Turizm Bakanlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
Kültür ve Turizm Bakanlığı
2005 Malî Yılı Kesinhesabı
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 746.250.947,35
- Toplam Harcama : 595.836.077,25
- Ödenek Dışı Harcama : 3.400.598,49
- İptal Edilen Ödenek : 153.815.468,59
- Ertesi Yılı Devreden
Ödenek : 123.633.481,77
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı
2005 mali yılı kesinhesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.16-
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 7.584.285
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 38.760
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 415.610
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir
08 Dinlenme, Kültür ve Din Hizmetleri 114.411.345
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir
TOPLAM 122.450.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 2.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve
Yardımlar ile Özel Gelirler 120.425.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 5.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 122.430.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü
2007 yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.15-
DEVLET TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 10.538.563
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 908.600
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir
08 Dinlenme, Kültür ve Din Hizmetleri 86.595.837
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir
TOPLAM 98.088.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B C E T V E L İ
KODU Açıklama (YTL)
03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 4.265.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve
Yardımlar ile Özel Gelirler 93.693.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 82.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 98.040.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gümrük Müsteşarlığı
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.84
GÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞI
1.
Gümrük Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 203.143.437
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 265.593
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 3.607.970
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 207.017.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Gümrük Müsteşarlığı
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gümrük Müsteşarlığı
2005 mali yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2.
Gümrük Müsteşarlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
Gümrük Müsteşarlığı
2005 Mali Yılı Kesinhesabı
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 187.868.470,80
- Toplam Harcama : 161.658.518,94
- Ödenek Dışı Harcama : 79.277,06
- İptal Edilen Ödenek : 26.289.228,92
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gümrük Müsteşarlığı
2005 mali yılı kesinhesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Dış Ticaret Müsteşarlığı
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.83
DIŞ TİCARET MÜSTEŞARLIĞI
1. Dış Ticaret Müsteşarlığı
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 38.464.977
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 293.511
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 62.952.512
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 101.711.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Dış Ticaret Müsteşarlığı
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Dış Ticaret Müsteşarlığı
2005 mali yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2.
Dış Ticaret Müsteşarlığı 2005 Mali Yılı
Kesinhesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
Dış Ticaret Müsteşarlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 76.481.158,00
- Toplam Harcama : 71.664.019,71
- Ödenek Dışı Harcama : 757.999,44
- İptal Edilen Ödenek : 5.575.137,73
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Dış Ticaret Müsteşarlığı
2005 mali yılı kesinhesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
İhracatı Geliştirme
Etüd Merkezi 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.31
İHRACATI GELİŞTİRME ETÜD MERKEZİ
1. İhracatı Geliştirme Etüd
Merkezi 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 3.422.668
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 42.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 10.031.332
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 13.496.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 1.989.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve
Yardımlar ile Özel Gelir-ler 9.948.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 9.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 11.946.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
İhracatı Geliştirme
Etüd Merkezi 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Böylece, Kültür ve Turizm Bakanlığı,
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Devlet Tiyatroları
Genel Müdürlüğü, Gümrük Müsteşarlığı,
Dış Ticaret Müsteşarlığı ve İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezinin 2007 mali yılı bütçeleri
ile Gümrük Müsteşarlığı ve Dış Ticaret Müsteşarlığının
2005 mali yılı kesinhesapları kabul edilmiştir,
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, üçüncü
tur görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 16.40
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
16.53
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
35inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Şimdi,
dördüncü tur görüşmelere başlayacağız.
Dördüncü
turda, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı,
Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı,
Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme
Kurumu bütçeleri yer almaktadır.
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı: 1269, 1270,
1271) (Devam)
G) DEVLET
PLANLAMA TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
1.- Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı 2005 Mali
Yılı Kesinhesabı
H) SERMAYE
PİYASASI KURULU
1.- Sermaye
Piyasası Kurulu 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
İ) BANKACILIK
DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU
1.- Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
J) GAP BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
K) TÜTÜN, TÜTÜN
MAMÛLLERİ VE ALKOLLÜ İÇKİLER PİYASASI DÜZENLEME
KURUMU
1.- Tütün,
Tütün Mamûlleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın
milletvekilleri, 5/12/2006 tarihli 27nci Birleşimde bütçe görüşmelerinde
soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur
için soru-cevap işleminin yirmi dakikayla sınırlandırılması
kararlaştırılmıştır. Buna göre, turda
yer alan bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin,
görüşmelerin bitimine kadar sorularını sorabilmeleri
için, şifrelerini yazıp parmak izlerini tanıttıktan
sonra ekrandaki söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir.
Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları
yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri
kabul edilmiş olacaktır.
Tur
üzerindeki görüşmeler bittikten sonra, soru sahipleri, ekrandaki
sıraya göre sorularını
yerinden soracaklardır. Soru sorma işlemi on dakika içinde
tamamlanacaktır. Cevap işlemi için de on dakika süre verilecektir.
Cevap işlemi on dakikadan önce bitirildiği takdirde, geri
kalan süre için sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.
Bilgilerinize
sunulur.
Dördüncü
turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum: AK Parti Grubu adına, Zeki Karabayır,
Kars Milletvekili; Muharrem Karslı, İstanbul Milletvekili;
Ahmet Yeni, Samsun Milletvekili; Zülfükar İzol, Şanlıurfa
Milletvekili; Ahmet İnal, Batman Milletvekili. Anavatan Partisi
Grubu adına, Selami Yiğit, Kars Milletvekili; Muharrem Doğan,
Mardin Milletvekili. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Enis
Tütüncü, Tekirdağ Milletvekili; Bihlun Tamaylıgil,
İstanbul Milletvekili; Mustafa Özyürek, Mersin Milletvekili;
Mehmet Vedat Melik, Şanlıurfa Milletvekili, Osman Coşkunoğlu,
Uşak Milletvekili.
Şahısları
adına, lehinde söz isteyen Afif Demirkan, Batman Milletvekili;
aleyhinde söz isteyen Erol Tınastepe, Erzincan Milletvekili.
Şimdi
söz sırası, AK Parti Grubu adına söz isteyen, birinci
sıradaki, Zeki Karabayır, Kars Milletvekili.
Buyurun
Sayın Karabayır. Yok.
AK
Parti Grubu adına ikinci sırada söz isteyen Muharrem Karslı,
İstanbul Milletvekili.
Sayın
Karslı, süreniz dokuz dakikadır,
Buyurun.
AK
PARTİ GRUBU ADINA MUHARREM KARSLI (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Sermaye Piyasası Kurulu
bütçesi üzerinde konuşmak üzere Grubum adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Önce,
sermaye piyasasının çok kısa bir tanımıyla
işe başlayalım isterseniz. Sermaye piyasası, sermaye
fonlarının, menkul kıymetlere bağlı olarak el
değiştirdiği piyasadır. Yani buradan ne çıkıyor?
Bankalara bağlı değil, küçük tasarrufları birleştirerek
büyük yatırımlara dönüştürüyor, ama, bu işi bankalar
da yapabiliyor; fakat, bankalar araya kendileri girdiği için,
topladıkları mevduatı kredi olarak çok daha pahalı
fiyatlarla kullandırıyorlar.
Ayrıca,
sermaye piyasası, sınai mülkiyeti halka yaymak gibi bir
fonksiyona sahip, gelir dağılımını düzenlemek
gibi bir fonksiyona sahip ve de bankaların sanayiye sağlamadığı,
öz kaynak sağlamak gibi bir önemli fonksiyonu var.
Sermaye
Piyasası Kurulu 1981 tarihli 2499 sayılı Sermaye Piyasası
Kanunu ile 1982 yılında kurulmuştur.
Kurulun
esas görevleri: Sermaye piyasası araçlarının halka
arz, ihraç ve satışlarını düzenlemek, denetlemek
ve kayıt altına almak; sermaye piyasası kurumlarının
faaliyete geçişini düzenlemek, denetlemek ve onlara izin vermek
ve bütün faaliyetleri denetlemek. Ayrıca da, kamuoyunu, kamuyu
aydınlatmak gibi temel fonksiyonları var. Bunların
dışında başka fonksiyonları da var ama, onları
burada saymaya gerek görmüyorum.
Kurulun
2005 yılı gelir ve giderleri 36 milyon 769 bin YTL olarak programlanmış;
ancak, gelirleri 33 milyon 945 bin lirada kalmış; fakat, giderleri
de 28 milyon 675 bin YTLde kalmış. Böylece, Kurul bütçesi 5
milyon 300 bin lira fazla vermiş bulunuyor.
Kurulun
gelirleri, menkul kıymet ihraçlarından alınan bir paydan
oluşuyor. Buna Sermaye Piyasası Kurulu ücreti diyoruz.
Biraz
sermaye piyasamızda son yıllardaki gelişmeler üzerinde
durayım isterseniz.
2002
yılında ülkedeki menkul kıymet stokları 8 milyar
62 milyon dolar iken, 2005te menkul kıymet stokları 22 milyar
670 milyon dolardır. Burada yüzde 280 gibi bir artış görüyoruz.
Kurul kaydına alınan hisse senetleri 2002 yılında
1 milyon 67 bin dolar iken, 2005 yılında 2 milyon 991 dolara
çıkmıştır, artış yine yüzde 280dir.
İMKB endeksi 2002 sonunda 10 bin 369 iken, 2006 sonunda, yani bugünlerde
-cuma günü itibarıyla- 40 bin 240a çıkmıştır.
İMKBnin işlem hacmi, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının
işlem hacmi 2005 yılında 106 milyar lirayken, 2006
yılı Kasım sonuna kadar 270 milyar lira olmuştur,
onbir aylık artış yüzde 250dir. İMKBde işlem gören
şirketlerin piyasa kapitalizasyonu 2002 sonunda 34,4 milyar
dolar iken, 2005 yılı sonunda 162,8 milyar dolardır, artış
yüzde 480. 2006 yılı içinde halka açılan 14 şirket, 1
milyar dolara yakın bir kaynak sağlamıştır.
Vadeli
İşlem ve Opsiyon Borsası ki İzmirde kurulmuştur-
2005 yılı içinde 3 milyar YTL ilk yılıdır-
işlem yapmışken, 2006 yılında 15,2 milyar liralık
işlem yapmıştır.
Sermaye
piyasamızda görülen bu hızlı gelişme, son beş
yılda sağlanan siyasi ve iktisadi istikrar sayesindedir.
Biraz evvel bir partinin sözcüsü, oldukça sert, hatta yakışıksız,
saldırgan bir konuşma yaparak dedi ki: Borsa endeksinin
40 bin puanı geçmesi ile 73 milyon insan zil takıp oynamamıştır.
Borsanın böyle bir fonksiyonu yok. Borsanın fonksiyonu, iktisadın,
ekonominin barometresi olmak fonksiyonudur. Borsa 40 bin puanı
geçti diye her şey yolunda gitmez, ama her şey yolunda gidiyorsa
borsa 40 bin puanı geçer. Bu partinin, o arkadaşımızın
mensup olduğu partinin koalisyon ortağı olduğu
önceki dönemde, borsa endeksi 20 binlerden, onların da sebep
olduğu 2001 krizi yüzünden 8 bin liraya düştü. Millet, zil
takıp oynamadı, ama milletin anası ağladı o
zaman, onu unutmayın. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) Zatıalinizi o zaman borsa başkanı
Anavatan yaptı.
MUHARREM
KARSLI (Devamla) Bunu hiç unutmayın, milletin anasını
ağlattınız.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) Anavatan olmasaydı sen burada yoktun.
Anavatan besledi, büyüttü seni.
BAŞKAN
Sayın Sarıbaş, lütfen
Sayın
Karslı, buyurun.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) Ağzını yıkayacaksın
Anavatan derken.
MUHARREM
KARSLI (Devamla) Bakın, Türk sermaye piyasasında 1982
yılından beri şirket tahvili ihraç edilmemiştir.
Neden ihraç edilmemiştir? Ekonominin kötü durumu yüzünden sermaye
piyasasına devlet gelip fil gibi oturmuştur. Sermaye piyasasındaki
fonları tamamıyla devlet hortumlamıştır,
şirketlere hiçbir şey bırakmamıştır, bir.
İkincisi:
Faizler o kadar yükselmiştir ki, şirket tahvillerinin yüzde
100, yüzde 120 faizli olması durumunda şirketler tahvil ihraç
edememiştir, bankalardan da kredi alamamıştır,
bankalar da devlet tahvillerine yatırım yapmayı tercih
etmişlerdir ve bu yüzden 1985lerden beri bankacılık kesimi
ticaret ve sanayi sektörüne bir kuruş kredi vermemektedir.
Şimdi şimdi başlamıştır.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Bu doğru.
AHMET
YENİ (Samsun) Dinleyin, dinleyin.
ASIM
AYKAN (Trabzon) Dünya Bankasını yatağından kim
kaldırdı bu dünyada, siz mi biz mi?
MUHARREM
KARSLI (Devamla) İstikrar denince ne anlıyoruz? Bir defa,
önce siyasi istikrarı anlıyoruz. Bakın, 3 Kasım
seçimleri öncesinde Türkiyede bir koalisyon dönemi yaşandı,
ondan evvel de yaşandı. Uzun süren koalisyon dönemlerinde
siyasi istikrarsızlık yüzünden Bakanlar Kurulunun toplanamadığı,
hiçbir karar alamadığı görüldü. Koalisyonlarda, daima,
bakanlıklar koalisyon ortakları arasında paylaşılır,
KİTler paylaşılır. Neden paylaşılır?
Bunların hepsi rant kaynağıdır da ondan paylaşılır.
KİTlere ve bakanlıklara, devlet teşkilatına kim daha
çok eleman alacak, kim daha çok seçmenin gözüne girecek, kim kartvizitiyle
elemanları sokacak, işte bu rantın peşinde koşulur
ve başka hiçbir şeyle de uğraşılmaz. Nitekim,
3 Kasım öncesindeki istikrarsız koalisyon dönemlerinde
aynen de böyle olmuştur.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Şimdi ne oluyor?
MUHARREM
KARSLI (Devamla) Şimdi memlekete bir istikrar gelmiş, bu
istikrar aynı zamanda ekonomik istikrarı getirmiş,
bu ekonomik istikrarın sağladığı güven ortamı
sayesinde, hem borsa endeksi yükselmiş hem enflasyonla mücadele
başarı kazanmıştır. Bakın, enflasyonumuz
tam otuz beş yaşındadır. Enflasyonla mücadele etmek
için bugüne kadar çeşitli hükümetler enflasyonla mücadeleye
soyundular, hiçbiri başaramadı. Neden başaramadıklarını
şimdi söyleyeceğim size. Hatta bunların arasında,
Allah rahmet eylesin, Turgut Özal da var. Turgut Özal, 24 Ocak kararlarıyla
enflasyonla mücadelede çok başarılı giderken, ne zaman
devlet memurluğundan istifa edip parti kurdu, siyasete geçti
partisini kurdu, tek parti olarak iktidara geldi, ama bir siyasetçi
olarak popülizmden kendisini kurtaramadı ve böylece yüzde
40lara kadar inmiş olan enflasyon yeniden azdı. Enflasyonu
yüzde 10a indiren hiçbir hükûmet gelmedi. Bu hükûmetlerin hepsi de o
günden bugüne on dokuz defa IMFyle anlaşmalar yaptılar,
stand-by anlaşmaları yaptılar, taze paralar aldılar
borçlarını çevirebilmek için, ama ne borçlarını
çevirebildiler ne enflasyona mâni olabildiler ne ekonomiyi düzeltebildiler.
Aldıkları borçlar bize miras kaldı. Biz şimdi o
borçları da ödüyoruz. Ayrıca, onların alıp afiyetle
yedikleri zorunlu tasarruf ve nemalarını da biz ödedik,
onların sebep olduğu bankacılık kesimindeki laçkalık
yüzünden hortumlanan bankaların mevduatlarını da
biz ödedik
MEHMET
IŞIK (Giresun) Halk ödedi, halk!
MUHARREM
KARSLI (Devamla)
bütün bunlarla beraber enflasyonu da yüzde 10a
indirdik. Ayrıca, enflasyonla mücadelede
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Karslı, lütfen, teşekkür için bir dakikalık
süre veriyorum.
Buyurun.
MUHARREM
KARSLI (Devamla) Peki efendim.
Hangi
ülkede enflasyonla mücadele yapılırsa o ülkede mali disiplin,
gereksiz yatırımların durdurulması, devlet israfına
mani olunması, para basmanın bırakılması yüzünden
memleket ekonomisindeki para sirkülasyonu azalır ve piyasada
durgunluk ve işsizlik başlar. Türkiyede durgunluk ve
işsizlik başlamamıştır. Enflasyonla mücadele
öncesinde işsizlik yüzde 10lardaydı, gene aşağı
yukarı yüzde 10larda, biraz daha aşağıda, ama hiç
olmazsa işsizlik artmamıştır, yüksek nüfus artışına
rağmen, doğudan batıya ve köyden şehre hızlı
bir göçe rağmen işsizlik artmamıştır, hafif de
olsa bir azalma göstermiştir. Ayrıca, ekonomide yüksek büyüme
hızı sağlanmıştır. Bütün bunları görmezden
gelemezsiniz.
Bütün
bunlar piyasada sağlanan istikrar sayesinde olmuştur.
Marjinal partiler, nedense, istikrar kavramına savaş açmış
bulunuyorlar, çünkü onların iktidara gelmesi ya da en
azından Meclise girmesi için istikrarın bozulması ve
koalisyon dönemlerine yeniden girilmesi gerekiyor. İstikrarın
kıymetini bilmemiz gerekiyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Karslı. Lütfen
Teşekkür
ediyorum. Hiçbir konuşmacıya bir dakikadan fazla verilmeyecektir.
MUHARREM
KARSLI (Devamla) Peki, teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
AK Parti Grubu adına ikinci konuşmacı, Kars Milletvekili
Zeki Karabayır.
Buyurun
Sayın Karabayır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz
dokuz dakikadır Sayın Karabayır, buyurun.
AK
PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ KARABAYIR (Kars) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizin kalkınmasında
önemli bir konuma sahip ve seçkin kuruluşlarımız arasında
yer alan Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı
bütçesi üzerinde AK Parti Grubumuzun görüşlerini ifade etmek
üzere söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, dünyada çok yönlü bir değişim ve dönüşüm
süreci yaşanmaktadır. Özellikle ekonomik alanda ülkeler
arasındaki rekabet son derece yüksek düzeyde seyretmektedir.
Bu rekabet ortamında mevcut konumumuzu devam ettirmek, nispi
olarak gerilemek anlamına gelmektedir. Başarının
gerçek ölçüsüyse, dünya ortalamasının üzerinde bir performanstır.
Ülkemiz bu performansı gösterecek güçlü yapıya ve potansiyele
sahiptir, yeter ki iyi yönetilsin.
1990lı
yıllardan 2001 krizine kadar uzanan dönemde düşük ve istikrarsız
büyüme, gelişmeye devam eden bir dünya içinde ülkemizin nispi
konumunu oldukça gerilere düşürmüştür. Hiç unutulmaması
gereken bu dönem, 2002-2006 yıllarında köklü bir şekilde
dönüşüme uğramıştır. Bir yandan geçmiş
krizlerin yaraları sarılırken, bir yandan da bir daha
böyle krizlerin olmaması için yapısal dönüşümler gerçekleştirilmiştir.
Uzun
yılların sorunu olan enflasyon tek haneli rakamlara kadar
düşürülürken, eş zamanlı olarak yüksek ve sürekli büyüme
sağlanmıştır. Her şeyden önemlisi de, bir güven
ortamının oluşmasıdır.
Değerli
arkadaşlar, sağlanan bu başarıda, Hükûmetimizin
liderliğinde, Devlet Planlama Teşkilatı gibi teknik
uzmanlığa dayalı kurumlarımızın rolü
şüphesiz ki çok büyüktür. Esasen, bu gibi teknik kurumları
iyi çalıştıran hükûmetlerin başarı şansı
da yüksektir.
Hükûmetimiz
iktidara gelir gelmez siyasi tarihimizde bir ilki gerçekleştirerek
Acil Eylem Planı hazırlamış ve yol haritasını
topluma ilan etmiştir. Başarıyla yürütülen bu Planın
koordinasyonu da yine DPT Müsteşarlığı tarafından
yapılmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Acil Eylem Planının
yanı sıra iktidarımız döneminde Devlet Planlama
Teşkilatımızın ülke kalkınmasına yaptığı
katkılardan önemli gördüğüm birkaçını sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Bilindiği
üzere, DPT Müsteşarlığımız, kamu yatırım
programının hazırlanmasından sorumludur. Geçtiğimiz
dönemde verimliliğini yitirmiş olan kamu yatırım
programı yeni bir anlayışla ele alınmış ve
büyük ölçüde ıslah edilmiştir. 2001 yılı krizi sonrasında
on iki buçuk yıla kadar çıkan kamu yatırım stokunun
ortalama tamamlanma süresi, 2006 yılı ödenekleri itibarıyla
yaklaşık beş yıla kadar düşürülmüştür.
Tek başına bu gelişme bile kaynaklarımızı
ne kadar akılcı ve yerinde kullandığımızı
göstermektedir.
DPT
Müsteşarlığımız, ABye katılım müzakerelerinin
koordinasyonu ve yönlendirilmesi amacıyla oluşturulan
izleme ve yönlendirme komitesinin bir üyesi olarak müzakere sürecinde
bir taraftan aktif rol oynarken bir diğer taraftan da ülkemizin
ikili ve çok taraflı ekonomik ilişkilerine katkı yapmaya
devam etmiş, komşularımız başta olmak üzere
İslam ülkeleri ve Türk cumhuriyetleriyle ilişkilerde
önemli inisiyatifler geliştirmiş, sınır ötesi
işbirliği, ulaştırma ve tercihli ticaret gibi somut
alanlara yönelik olarak ilerlemeler kaydetmiştir.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizde uzun yıllardır tartışılan,
ancak uygun mekanizmalar kurulmadığı için bir türlü
yeterli mesafe alınamayan bölgesel gelişme alanında
da önemli katkılar ve yenilikler yapıldı. 42 ili kapsayan
11 bölgede bölgesel kalkınma programları başlatıldı.
Toplam bütçesi 259 milyon euroya ulaşmış olan bu programların
220 milyon eurosu AB hibelerinden sağlandı. Bu programlar
kapsamında teklifi alınan 3.500 projeden 1.200ü aşkın
bölümü desteklenmeye uygun bulundu. Bu programlar sayesinde yerel
yönetimler, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları AB formatında
proje yapma ve uygulama becerisi geliştirme imkânını
buldular. 2007 yılında benzer bir program Doğu Karadeniz
Bölgesi için uygulanacaktır.
Kalkınma
yolunda önemli bir kurumsal kazanım da, DPT Müsteşarlığımızın
ülkemizin ihtiyaçlarına uygun bir şekilde hazırladığı
ve Meclisimizde kabul edilen kalkınma ajansları modelidir.
Esas itibarıyla, ulusal kaynaklarımıza dayanacak ve
ileride AB fonlarını kullanmada önemli rol oynayacak olan
kalkınma ajansları, ülke sathına yayılmış
topyekûn bir kalkınma hamlesi için son derece önemli bir mekanizma
olacaktır.
Kanunun
yürürlüğe girmesiyle birlikte Adana ili merkez olmak üzere,
Adana ve Mersin illerini kapsayan Çukurova Bölgesi ve İzmir
ilini kapsayan Düzey 2 bölgesinde iki ayrı kalkınma ajansı
kurulmuştur. Gerekli hazırlıklar tamamlandıktan
sonra diğer yörelerimizde ajansların kurulmasına devam
edilecektir.
İlk
defa 2005 yılında başlatılan ve 2006 yılında
olağanüstü bir hızla devam eden KÖYDES projesiyle ilgili
tahsisatların bilimsel kriterler bazında hesaplanması
da yine DPT tarafından yapılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; DPT, sadece makro planlar
ve programlar yapmakla yetinmemiş, çeşitli alanlarda stratejiler
geliştirilmesi bakımından da öncü bir rol oynamıştır.
Kırsal kalkınma stratejisi sanayi politikası dokümanı,
KOBİ stratejisi ve eylem planı, tarım ve enerji stratejileri
gibi önemli politika belgeleri koordine edilmiş ve Hükûmetin
onayına sunulmuştur.
Yine,
bilgi toplumuna dönüşüm hedefi için DPT Müsteşarlığımız
tarafından ortaya konan ve üç yılı aşkın bir
süredir yürütülen e-Dönüşüm Türkiye Projesiyle eksikliği
hissedilen pek çok alanda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir.
İlk
defa yedi yıllık olarak hazırlanan ve 2007-2013 dönemini
kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planı bu bakımdan yepyeni
bir dönemi işaret etmektedir. Türkiyenin, krizlerden uzak bir
şekilde güçlü bir vizyon ve uygun stratejiler esas alınarak
geleceğini inşa etme iradesini ortaya koymaktadır.
Planın vizyonunda sürdürülebilir büyüme, rekabetçi bir yapı,
bilgi toplumuna geçiş, gelir dağılımı adaleti
ve AB uyum sürecinin tamamlanması yer almaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama, önemli
gördüğüm bir hususun altını çizerek son vermek istiyorum.
Kalkınma sürecinde uzmanlığa dayalı kurumların
rolü son derece kritiktir. Bu kurumlara gerekli değeri vermek
durumundayız. DPT Müsteşarlığı örneğinde
olduğu gibi, tüm kamu kurumlarında uzmanlığa dayalı
bir kurum kültürünü yerleştirmeliyiz. Bu süreçte en önemli unsur,
kurumlarımızın teknik kapasitesine azami düzeyde
yatırım yapmak, nitelikli personel sayısını
artırmak ve sürekli eğitim anlayışıyla mevcut
personelin adaptasyonunu gerçekleştirmektir. Bu süreçte de
DPT Müsteşarlığımız gibi köklü kurumların
genel desteği ve rehberliği çok önemlidir.
Ülkemizin
kalkınma çabalarında anahtar bir konumu olan ve yaptığı
fedakâr çalışmalarıyla önemli katkılarda bulunan
tüm Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının
bu ehliyetli, çalışkan elemanlarına şükranlarımı
sunar, 2007 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı
olması temennisiyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Karabayır.
AK
Parti Grubu adına üçüncü konuşmacı, Ahmet Yeni, Samsun
Milletvekili.
Sayın
Yeni, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz
dokuz dakikadır Sayın Yeni.
AK
PARTİ GRUBU ADINA AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının içeriğinde yer alan Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumunun 2007 yılı bütçesi üzerinde
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek
üzere huzurlarınızdayım.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) Hoş geldin.
AHMET
YENİ (Devamla) Bu vesileyle, yüce milletimizi ve onun sayın
temsilcilerini saygıyla selamlıyorum.
Türk
bankacılık sektörü, olumlu makro ekonomik ortamın,
kapsamlı yeniden yapılandırma çabalarının
ve dönemimizde uygulanan tutarlı ve kararlı politikaların
etkisiyle son yıllarda önemli gelişmeler göstermiştir.
Bu değişim ve gelişim rakamsal iyileşmelerin ötesinde
niteliksel bir dönüşümü de içermekte, bankacılık sektörü
kendisinden beklenen temel fonksiyon olan aracılık işlevini
giderek daha etkin şekilde yerine getirmektedir. Sektörün geçirdiği
dönüşümde idari ve mali yönden özerk, düzenleyici ve denetleyici
bir otorite olarak BDDKnın faaliyete geçmesi, Türk bankacılık
sektöründe eskiden kopuşu ve yeni bir bankacılık dönemine
geçişi simgelemektedir.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Ahmet Bey, sektördeki yabancı payı ne kadar
oldu şu anda?
AHMET
YENİ (Devamla) BDDK, kurulduğu günden bu yana, faaliyetlerini,
misyonunda da ifadesini bulduğu üzere, finansal piyasalarda
güven ve istikrarı sağlamaya, finansal sisteme rekabet
gücü kazandırıcı ortamı hazırlamaya, kredi
sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını temin
etmeye, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerini korumaya, denetime
tabi kuruluşların piyasa disiplini içerisinde sağlıklı,
düzenli ve emin bir şekilde çalışmasına yönelik
gerekli tedbirleri almaya yoğunlaşmıştır.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Yunanistanın sektördeki payı ne kadar
oldu Ahmet Bey?
AHMET
YENİ (Devamla) Bu çerçevede, Kurumun, finansal piyasalarda
iyi düzenleme ve etkili denetimi, etkin risk yönetimi, uluslararası
ölçekte rekabetçiliği ve etkinliği, Avrupa Birliğine
yönelişi, yenilikçiliği, profesyonelliği ve mükemmelliği
esas alan, güven duyulan ve organizasyonel uyumluğa sahip dünya
standartlarında bir idari otorite olmayı vizyon olarak benimsemiş
olduğunu söyleyebiliyoruz.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; BDDKnın kuruluşunu izleyen
dönemde uygulamaya sokulan Bankacılık Sektörü Yeniden
Yapılandırma Programı, sektördeki temel dengesizlikleri
gidermiş ve sektör için önemli bir kilometre taşı olmuştur.
Program ile kamu bankaları finansal ve operasyonel açıdan
yeniden yapılandırılarak bu bankaların sektör
üzerindeki bozucu etkileri giderilmiş, sektörde risk unsuru
teşkil eden 22 adet bankaya müdahale edilerek bu bankaların
devir, birleşme ve satış gibi yöntemler yoluyla çözümlenmesi
yoluna gidilmiş, özel bankaların sermayeleri ve dolayısıyla
bilanço yapıları güçlendirilmiş, sektöre yönelik düzenleme
ve denetleme çerçevesi iyileştirilerek uluslararası
standartlara yaklaşılmıştır. Sektördeki temel
dengesizliklerin bu şekilde giderilmesinin ardından,
Hükûmetimiz döneminde, 2002 yılından itibaren, sektörün
önünü açıcı politika ve tedbirlerin uygulamasına kararlılıkla
devam edilmiş, sağlanan makroekonomik ve siyasi istikrar
bankacılık sektörünün sağlıklı bir gelişim
göstermesi için zemin teşkil etmiştir.
Saygıdeğer
Başkan, değerli üyeler; son yıllarda bankacılık
sektörüne yönelik atılan adımlardan bir tanesi, bankacılık
sektörünün aracılık işlevini etkin bir şekilde
yerine getirmesini önleyen, sektördeki bankalar için yabancı
rakipleri karşısında rekabet dezavantajı yaratan
aracılık maliyetlerinin azaltılması olmuştur.
Buna ek olarak, piyasa disiplinini bozucu etkileri nedeniyle
öteden beri eleştiri konusu olan mevduata tam garanti uygulamasının,
piyasaları tedirgin etmeyecek bir tarzda 2003 yılı ortasında
başlayan ve bir yıllık geçiş takviminin ardından
2004 yılı ortasında kaldırıldığının
da vurgulanmasında yarar görmekteyim. Bu kapsamda, 2004 yılı
Temmuz ayından itibaren mevduata koruma kapsamı 50 bin YTL
ile sınırlanmış ve küçük tasarruf sahiplerini koruyan,
ancak bankalara ve büyük tasarruf sahiplerine de üstlendikleri
risklerin maliyetini göz önünde tutma motivasyonu veren bir sisteme
geçilmiştir. 2003 ve 2004 yıllarında yoğun biçimde
uygulanan ve üç yıllık bir uygulama döneminin ardından
2005 yılı Haziran ayında sona eren İstanbul yaklaşımıyla,
25 banka ve 18 banka dışı alacaklı kuruluşun
katılımıyla uygulanan yöntem kapsamında, 318
adet firmaya ait yaklaşık 6 milyar dolar tutarında sorunlu
kredi yeniden yapılandırılmıştır. Buraya
dikkatinizi çekmek istiyorum. Biz, şimdi, Anadolu yaklaşımı
çerçevesinde, sıkıntı içindeki 40 bin esnafımıza
ait 1,2 milyar dolarlık bir borcu yapılandırıyoruz.
Borçları yeniden yapılandırılan işletmeler
ve sahipleri itibarlarını korumuş, ihracat, istihdam
ve bilanço büyüklüklerini artırırken, kredi borçlarının
yanı sıra, devlete olan vergi ve sosyal güvenlik yükümlülüklerini
de yerine getirebilir hale gelmişlerdir. İşte, AK Partinin
hizmet anlayışındaki incelik budur.
Sayın
Başkan, kıymetli üyeler; son dönemin en önemli gelişmelerinden
biri de 5411 sayılı Bankacılık Kanunudur. Bu Kanunu
iktidarımız döneminde çıkarmışızdır.
Mevzuat
altyapısına ilişkin olarak AK Parti döneminde bir diğer
önemli çalışma da, Banka Kartları ve Kredi Kartları
Kanununun yürürlüğe girmiş olmasıdır. Gelişen
teknolojiler ve büyüyen bankacılık sektörünün etkisiyle
hızla gelişen kart piyasasının bugüne dek münhasıran
bir düzenlemeye konu olmaması pek çok sorunu da beraberinde
getirmiş, Kanunla birlikte bu sorun ortadan kalkmıştır.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) Akdi faiz kaç?
AHMET
YENİ (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şunu büyük bir gururla ifade etmeliyim ki, dönemimizde Türk
bankacılık sektörü yeniden büyüme trendine girmiş,
sektörün 2003 yılı başında 217 milyar YTL seviyesinde
bulunan bilanço büyüklüğü 2006 yılı Eylül ayı itibarıyla
474 milyar YTLye çıkmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti iktidarından
önce 125 bin civarına gerilemiş olan personel sayısı,
bugün itibarıyla bankacılık sektöründe 148 bine
ulaşmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk bankacılık
sektörünün gelir ve kârlılık yapısı da son yıllarda
daha sağlam bir temele oturmuştur. Aktif yapısındaki
değişim ve faiz marjındaki daralma, bankacılık
sektörünün menkul değerler cüzdanından gelir eden bir yapıdan
kredi portföyünden gelir eden bir yapıya geçişine neden olmuştur.
Sektörün
kârlılık performansında da belirgin bir iyileşme
göze çarpmaktadır. 2002 yılında 2,9 milyar YTL tutarında
kâr eden sektör, 2005 yılında 6 milyar YTL, 2006 Eylül ayı
itibarıyla -katılım bankaları dahil- 8,7 milyar
YTLdir.
Saygıdeğer
Başkan, değerli milletvekilleri; kamu alacakları konusunda
da ciddi çalışmalar yapmaktayız. TMSF aracılığıyla
bugüne kadar yapılan tahsilat 13 milyar 200 milyon dolara
ulaşmıştır.
Değerli
vatandaşlarıma da özelikle belirtmek istiyorum ki, bizim
dönemimizde, AK Parti döneminde banka soygunları da sona ermiştir.
TURAN
TÜYSÜZ (Şanlıurfa) Bravo!
AHMET
YENİ (Devamla) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
BDDKca düzenlenip denetlenen ve ülke ekonomisi için hayati bir rol
oynayan bankacılık sektörü, AK Parti iktidarı döneminde,
birer reform mahiyetindeki yukarıda kısaca bahsettiğim
yasal düzenlemelerin yapılması sonucunda sahip olması
gereken istikrara ve güvene kavuşmuştur.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) Çok iyi okuyorsun.
ÖMER
ABUŞOĞLU (Gaziantep) Sayın Yeni, biraz yavaş
oku, anlayamıyoruz.
AHMET
YENİ (Devamla) AK Parti olarak, kavga etmeden, kırıp
dökmeden, parayı iyi yöneterek, insanı iyi yöneterek, bilgiyi
ve zamanı iyi yöneterek başarılı olduk ve başarılı
olmaya devam edeceğiz.
ÖMER
ABUŞOĞLU (Gaziantep) Laf atmada başarılısın,
laf atmada.
AHMET
YENİ (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
iktidarımızda sağlanan siyasi ve ekonomik istikrar
sonucu faiz ve enflasyon düşürülmüştür. Gecelik faizlerin
yüzde 7.500 olan rakamlarını unutmayalım. Dönemimizde
hiçbir banka soydurulmamıştır, hiçbir banka batmamış
ve fona devredilmemiştir.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) Kaç milyar dolar borçlandınız, onu söylesene!
ÖMER
ABUŞOĞLU (Gaziantep) Söylediğine kendin inanıyor
musun?
AHMET
YENİ (Devamla) Kişi başına milli gelir 2.598 dolardan
5.500 dolara yükselmiştir. Büyüme hedefi 7,6 olmuştur.
İhracatımız rekor düzeyde artmıştır ve
artmaya devam ediyor. KOBİlere ve çiftçilere destek artırımı
devam ediyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yeni, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) Çok iyi okuyorsun Sayın Yeni!
AHMET
YENİ (Devamla) 2001 yılında yüzde 8,3 olan pay, 2005
yılında yüzde 23,4e çıkmıştır. Ziraat Bankasının
tarım kredisi kullanımı 2000 yılında, 600 trilyondan
bugün itibarıyla 2 katrilyona ulaşmıştır. 200
bin konut yapılmış, duble yollar yapılmaya devam
ediyor. KÖYDES projelerini kıskananlar devam etsin, BELDES projelerini
devreye sokuyoruz. Barajlar, okullar yapıyoruz. Sağlıkta
dönüşümü halka çevirdik, halkımız şu anda rahat.
PTT Bank hizmete devam ediyor. En önemlisi, yatırımcımız,
iş adamımız artık uzun hedef yapabiliyor bizim dönemimizde.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; birçok başbakanın
hedeflediği ve hayal ettiği enflasyon ve faizi biz düşürdük,
sıfırları biz attık. Muasır medeniyeti biz yakalıyoruz.
Bizimle birlikte muasır medeniyete ulaşıyoruz. Bu güzel
gelişmelerden muhalefetin neden rahat olduğunu da anlamakta
güçlük çekiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun 2007 yılı
bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, sevgi ve
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar,
CHP ve Anavatan Partisi sıralarından Çok iyi okudun! sesleri)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yeni.
AK
Parti Grubu adına dördüncü konuşmacı, Zülfükar
İzol, Şanlıurfa Milletvekili. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Buyurun
Sayın İzol.
Sayın
İzol, süreniz dokuz dakikadır, buyurun.
TURAN
TÜYSÜZ (Şanlıurfa) Niye dokuz dakika Sayın Başkan?
On dakika olsun!
BAŞKAN
Sayın Tüysüz lütfen.
AK
PARTİ GRUBU ADINA ZÜLFÜKAR İZOL (Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı bütçesi
hakkında, Adalet ve Kalkınma Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Güneydoğu
Anadolu Projesi, bildiğiniz gibi, ülkemizin güneydoğusundaki
Şanlıurfa, Adıyaman, Batman, Mardin, Diyarbakır,
Gaziantep, Kilis, Siirt ve Şırnak illerimizde uygulanan
baraj ve hidroelektrik santrallerin yapımı ile diğer
sektörlerdeki yatırımları içine alan çok kapsamlı
bir projedir.
GAPın
amacı, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin sahip olduğu kaynakları
değerlendirerek, bu bölgede yaşayan insanlarımızın
sosyal ve ekonomik yaşam koşullarını yükseltmek,
bölgeler arası farklılıkları gidermek ve ulusal
düzeyde ekonomik gelişme ve sosyal istikrar hedeflerine katkıda
bulunmaktır.
GAPın
tamamlanmasıyla, bölgemizde 1,82 milyon hektar alan sulamaya
açılacak, yılda 27 milyar kilovat saat elektrik üretimi
sağlanacaktır.
Kişi
başına gelir, 209 oranında artacak ve milyonlarca insana
iş imkânı yaratılacaktır.
Değerli
milletvekilleri, GAP, bugün, Su Kaynakları Geliştirme
Programının yanı sıra, tarım, sanayi,
ulaştırma, eğitim, sağlık, kırsal ve kentsel
altyapı yatırımlarını da içine alan, sürdürülebilir
insani kalkınmaya dayalı entegre bir bölgesel kalkınma
projesi olarak uygulanmaktadır.
Proje
kapsamında, 2005 sonuna kadar 21 milyar YTL harcama yapılmış
ve nakdî gerçekleşme yüzde 56,4 düzeyine ulaşmıştır. 13 baraj ile 8 hidroelektrik santrali
tamamlanarak işletmeye de açılmıştır. 2005
yılı sonuna kadar toplam 253 milyar kilovat saat elektrik
enerjisi üretilmiş ve ülkemizin enerji ihtiyacının
önemli bir bölümü buradan karşılanmıştır. Üretilen
bu enerjinin parasal değeri 15,2 milyar ABD dolarıdır. Türkiyede 2005 yılında üretilen
39,6 milyar kilovat saatlik hidroelektrik enerji içinde GAP 18,7 milyar
kilovat saatlik hidroelektrik üretimiyle yüzde 47,2lik bir paya da
sahiptir.
Diğer
yandan, GAP bölgesinde, 2006 yılı itibarıyla, 258.425
hektar alan sulamaya açılmıştır, 114.064 hektar alanda
hâlen sulama şebekesi inşaatı devam etmektedir.
Toplam
161.413 hektar alanda, yani 268 köyde arazi toplulaştırması
çalışmaları tamamlanmış, 156.094 hektar alanda
da, yani 251 köyde ise çalışmalar devam etmektedir.
Şanlıurfa
Harran ovalarında, 50 hektar alanda, aşırı sıcaklık
ve bilinçsiz sulama nedeniyle taban suyu yüksekliği ve tuzlanma
riski ortaya çıkmıştır. Buna karşın, problemli
alanlarda gerekli tedbirler hızla alınmaya da başlanmıştır.
Bölgenin
sanayi altyapısında önemli gelişmeler kaydedilmiştir.
2006 yılı itibarıyla 8 adet organize sanayi bölgesi
tamamlanmış, 11 adet organize sanayi bölgesi ise yatırım
programında yer almaktadır. İnşaatı devam
eden 3 adet organize sanayi bölgesinde de üretime geçilmiş
olup faaliyetteki organize sanayi bölgesinin sayısı 11
olmuştur. 25 adet küçük sanayi sitesi faal durumdadır, 12
küçük sanayi sitesinin ise yapım çalışmaları da
devam etmektedir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
2001
yılında GAP bölgesinde 708 milyon dolar olan ihracat tutarı
2005te 2.212 milyon dolara yükselmiştir. GAP bölgesinde yapılan
ihracatın Türkiyenin toplam ihracatı içindeki payı
da aynı dönemde yüzde 2,3ten yüzde 3e çıkarılmıştır.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bölgenin ulaşım gelişmesinden
de söz etmek istiyorum. Türkiye devlet ve il yolu şebekesinin
yüzde 9,2si, köy yolları şebekesinin yüzde 10,1i bölgededir
ve bu bölgedeki köylerin yüzde 98i ana yol ağına da bağlanmıştır.
Özellikle Irak ve Orta Doğu ülkelerine yapılan ihracatın,
yol güzergâhı olan 225 kilometre uzunluğundaki Gaziantep-Şanlıurfa
otoyolunun genelinde fiziki gerçekleşme yüzde 80 düzeyindedir.
Birecik-Şanlıurfa kesimi trafiğe açılmıştır.
Gaziantep-Nizip arası otoyolun tamamı 2007 yılında
trafiğe açılacaktır. 2005 yılında programa
alınan toplam 351 kilometre uzunluğundaki Şanlıurfa-Kızıltepe-Silopi
devlet yolundaki fiziki gerçekleşme yüzde 23 düzeyindedir.
Türkiyenin en büyük kargo havalimanı olan GAP Uluslararası
Havaalanı Şanlıurfada inşa edilmektedir. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Fizikî gerçekleşmesi
yüzde 80ler düzeyinde olan havaalanı, 2007 yılında hizmete
açılacaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, bölgede, GAP kapsamında, 40 farklı kamu
kurum, kuruluşu tarafından 270e yakın yatırım
projesi yürütülmektedir. Kamu kurumları, özel kesim, yerel yönetimler,
sivil toplum örgütleri ve üniversitelerle beraber bölgede gerçekleşen
tüm yatırım ve faaliyetlerin sektörler itibarıyla izlenmesi
ve değerlendirmesi çalışmaları yürütülerek, sorun
ve darboğazlar, kurumlarla işbirliği içinde belirlenmekte,
öncelikli ve koordinasyon gerektiren konular GAP Yüksek Kurulunda
görüşülerek karara da bağlanmaktadır. GAP Yüksek Kurulu
geçmiş hükûmetler döneminde toplanmamış ya da çok nadir
olarak bir araya gelmiştir. GAP Yüksek Kurulu, AK Parti Hükûmeti
döneminde düzenli olarak toplanmıştır.
Değerli
arkadaşlar, GAP İdaresi, aynı zamanda, tarım sektöründe
önemli faaliyetler sürdürmekte, suyun iletim, dağıtım
ve kullanım yöntemleri de belirlenerek, çiftçilerin bu yönde
bilinçlendirilmesi için de eğitim çalışmaları da
yürütmektedir.
GAP
bölgesinde hayvancılığın geliştirilmesi,
sulama dışı alanlarda halkın gelir düzeyinin artırılması,
ağaçlandırma ve erozyon kontrol çalışmaları,
yine, GAP Bölge İdaresi tarafından sürdürülen faaliyetler
arasındadır.
Bölgenin
sahip olduğu potansiyel ve dinamikleri harekete geçirerek,
özel sektörü bölgede yatırım yapmaya yönlendirerek bölgesel
gelişmeyi sağlama çabaları, yine, GAP İdaremizin
sürdürdüğü faaliyetler arasındadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İzol, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
ZÜLFÜKAR
İZOL (Devamla) Tamam Sayın Başkanım.
GAP
bölgesinde girişimciliğin geliştirilmesi, yatırımların
artırılması amacıyla Şanlıurfa, Mardin,
Adıyaman ve Diyarbakır illerinde kurulmuş olan girişimci
destekleme merkezleri faaliyetleri, 2002 yılından itibaren
Avrupa Birliği finansmanıyla devam etmekte, GAP İdaresi,
bölgedeki yatırım potansiyelinin bölge içi ve dışı
yatırımcılara anlatılması, ortak yatırım
imkânlarının araştırılması, karşılıklı
ticari ilişkilerin kurulabilmesi ve geliştirilmesi amacıyla
ayrıca çalışmalarda da bulunmaktadır.
Bölgede
ekonomik kalkınmanın desteklenmesiyle birlikte sosyal
altyapının geliştirilmesi, dezavantajı, nüfus
kesimlerinin de toplumsal kalkınmaya entegrasyonlarını
sağlamaya yönelik proje ve programları da geliştirmektedir.
Otuz
Çok Amaçlı Toplum Merkezi -kısa adı ÇATOM- dokuz ilde faaliyetlerini
sürdürmektedir. Bölgede dokuz ilde gençlik, kültür etkinliklerine
devam edilmekte, Temmuz 2006da sona eren Sokakta Çalışan Çocukların
Rehabilitasyonu Projesi kapsamında, çocuklara yönelik
eğitim ve etkinlikler gerçekleştirilmektedir.
Çocuk
Okuma Odaları, Topluma Dayalı Ana Çocuk Sağlığı
Projeleri, yine, aynı şekilde, GAP Bölge Kalkınma
İdaresinin öncülüğünde sürdürülen faaliyetler arasındadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen Sayın İzol
Buyurun.
ZÜLFÜKAR
İZOL (Devamla) Kadının Sosyoekonomik Açıdan Güçlendirilmesi
Projesi ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı,
diğeri ise Avrupa Birliğiyle iş birliği içinde
iki dış kaynaklı proje bölgede yürütülmekte, Sürdürülebilir
Kalkınma Programı bu çerçeve içerisinde 33 alt başlıktan
oluşmakta ve bugüne kadar 15 proje tamamlanmış bulunmaktadır.
Avrupa Birliği-GAP Bölgesi Kalkınma Programının
toplam finansman tutarı 47 milyon avrodur.
Saygıdeğer
milletvekilleri, AK Parti Hükûmetimiz, bu projenin belirlenen sürede
bitirilmesi konusunda titiz ve kararlı çalışmalar
yürütmekte, proje üzerinde önemle ve dikkatle durmaktadır.
Ben,
inanıyorum ki, bu hayati önem arz eden projenin bir an önce hayata
geçmesini diliyorum ve 2007 bütçesinin ülkemize ve ilgili tüm kurum
ve kuruluşlara hayırlar getirmesini Cenabı Allahtan
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İzol.
AK
Parti Grubu adına beşinci konuşmacı, Batman Milletvekili
Ahmet İnal. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın
İnal, konuşma süreniz dokuz dakikadır.
Buyurun.
AK
PARTİ GRUBU ADINA AHMET İNAL (Batman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Tütün ve Tütün Mamulleri Piyasası
Düzenleme Kurumu 2007 yılı merkezî bütçesi hakkında,
AK Parti Grubu adına, söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ancak,
bugün, burada Kurumun bütçesinden bahsedip, sizi rakamlara
boğmak istemiyorum. Dünyada ve ülkemizde çok geniş kitleleri
ilgilendiren ve son derece meşakkatli olan tütün ziraatı
ve sorunlarından bahsetmek istiyorum. Dünyada her yıl, ortalama
6 milyon ton civarında yaprak tütün ile 5 milyon ton civarında
sigara üretilmektedir. Ülkemizde ise, bu ziraatın ortalama
250 ila 280 bin civarındaki üreticinin geçim kaynağı
olduğunu görmekteyiz. Bu alanda geçinenlerin sayısı
ise 1,5 milyon civarındadır. 2006 alım yılı itibarıyla
253 bin üreticimizin 135 bin ton tütün üretimi gerçekleştirdiğini
görmekteyiz.
Sayın
milletvekilleri, tütün ziraatı, ülkemiz ihracatında
önemli bir yere de sahiptir. Toplam tarım ürünleri ihracatımızın
yüzde 13,16sını oluşturmaktadır. Dünya ülkelerine
yapılan ihracat verilerine baktığımızda
ise 2006 yılında 70 bin kilogram yaprak tütün ihraç edilerek,
yaklaşık 222 milyon ABD doları döviz getirisi sağlanmıştır.
Biz, burada, tabii, tütün üretimi artsın derken sigara tüketimi
artsın demiyoruz. Ancak, arazilerini bu ziraata göre dizayn
eden Anadolu çiftçisine, alternatif ürün imkânları tanınmadan
bu üretimden vazgeçmesini söyleyemeyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçmiş hükûmetler döneminde,
4733 sayılı Kanunla, üretici ve alıcı arasında
yazılı sözleşme yapılarak, yazılı sözleşme
dışında üretilen tütünlerin açık artırma yöntemiyle
alım ve satımı öngörülerek, serbest rekabet kuralları
çerçevesinde satışlar serbest bırakılmıştır.
Yani, Yasaya göre, tütün üretimi serbest olup, isteyen üretici istediği
kadar tütün üretebilir; ancak, üretici, ürettiği tütünün kota
fazlasını kendisi satmak zorunda bırakılmıştır.
Bu yanlış uygulamayla birlikte, tüketici tercihlerinde
meydana gelen değişmeler, yabancı sigara ve tütünlerin
yoğun olarak dolaylı reklam ve özendirmeleri sonucu, 1990
yılında 3 bin ton olan yabancı yaprak tütünü ithalatımız
2005 yılında 67 bin ton olmuştur. Ülkemizde 1988 yılı
verilerine göre tütün ekim alanlarının yüzde 15-20sini taban
arazisi teşkil etmekteyken, 1994 yılından itibaren Bakanlıklararası
Tütün Kurulu kararları sonucu, tütün tarımı taban
araziden tamamen kaldırılmış, bu bağlamda üretici
sayısı ve üretim rakamlarında ciddi düşüşler
olmuştur. Bunun sonucunda, 1990 yılında 320 bin hektar
alanda 520 bin ekiciyle yapılan tütün üretimi düşerek, 2006
yılında 146 bin hektar alanda 222 bin ekiciyle yapılagelmiştir.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizin her tarafında olduğu gibi,
özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde sayıları
yüz binleri bulan Batman, Diyarbakır, Bitlis, Adıyaman,
Muş ve Siirtli ekicilerimiz evlerini ve sulama tesislerini
tütünün sulanması, kurutulması ve barındırılmasına
uygun inşa etmişlerdir. Hayatlarını tütün ziraatına
göre dizayn eden bu üreticilerimiz, geçmiş hükûmetler döneminde
tütüne uygulanan kotayla ciddi bir geçim sıkıntısıyla
karşı karşıya bırakılmışlardır.
Alternatif ürünler bakımından iklim, doğa, arazi ve
coğrafi şartlarının elverişsiz olduğu
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizde tütün ekicisinin geliri
minimum seviyeye inmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tüm bunların neticesinde,
yörede had safhaya ulaşan işsizlikle beraber tütün ziraatındaki
düşüş, beraberinde yokluk ve göçü getirmiştir. Büyük
şehirlerimize devam eden göçler belediyelerin yükünü artırmış,
hizmetlerini aksatmıştır; altyapı yetersizliği,
sağlık sorunları, eğitim, iş ve aş sorunu
meydana getirmiştir.
Değerli
arkadaşlarıma ve ekranları başında bizleri
izleyen değerli üreticilerimize şu hususu burada aktarmak
istiyorum: 2005 yılı içerisinde Tekel İdaresi, depolarında
eritemediği tütün stoklarının fazlalığı
nedeniyle 2006 alım yılı için üreticiyle sözleşme
imzalayamayacağını beyan edince, 9 milletvekili arkadaşım
ile beraber 4046 sayılı Kanuna geçici bir madde ilave etmek
suretiyle çiftçimizin elindeki 2006 yılına ait mahsulün
alımı sağlanmış, önümüzdeki 2007 yılı
alımlarının da Tekel İdaresi tarafından yapılmasını
sağlamış bulunmaktayız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çözüm önerileri olarak
şu hususları aktarmak istiyorum:
Birinci
olarak, millî gelirden çok az pay alan Doğu ve Güneydoğu Bölgelerimizdeki
üreticilere geçen Hükûmet döneminde uygulanan, sözleşme usulüyle
tütüne uygulanan 200 kilogramlık kotayı sözleşme başına
400 kilograma çıkartmamız gerektiğine inanıyorum.
En ucuz istihdamın, kişiye kendi toprakları üzerinde
sağlanan istihdam olduğunu biliyoruz.
İkinci
olarak, GAP yatırım bölgesindeki sulama tesislerinin
kısa zamanda bitirilmesi gerekmektedir. Bunun için, Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğünün yatırım bütçesine
ilave ödenekler aktarılmalıdır.
Üçüncü
olarak, tütünün ilgili kısmı Tekel İdaresinden
alınarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığımıza
bağlanması çok yerinde bir karar olacaktır. Bu sayede,
tütün ekimini bölge, arazi, iklim yapısı ve ürün çeşitliliği
dikkate alınarak planlama cihetine gidilecektir.
Dördüncü
olarak, özellikle Ege ve Marmara Bölgelerimizde tütün üretimine
ihtiyaç duyulmasına rağmen, buranın çiftçisi alternatif
alanlara yönelmiştir. Bu bağlamda, Ege tipi tütün veya her
yıl ortalama 70 bin ton civarında ithal ettiğimiz geniş
yapraklı Virginia-Burley tipi tütünün Doğu ve Güneydoğu
Bölgelerinde ekimi sağlanarak tütün kalitesi artırılabilir.
Uzmanlar arazi yapısının buna uygun olduğunu ifade
etmektedirler.
Beşinci
olarak, Tütün Fonundan her yıl 210 milyon YTL gelir sağlanmaktadır.
Bu Fonda biriken paranın, ziraatçının alternatif
ürün ekimi ve eğitiminde kullanılması gerekmektedir.
Konuşmama
son verirken, geçtiğimiz yasama yıllarında da Parlamentoda
vurguladığım bu hayati meselenin bir kez daha gündeme
getirilmesi ve çözüm yollarının aranması inancıyla,
2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin bütün kurum ve kuruluşlarımıza,
devletimize, milletimize hayırlı olmasını diler,
saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İnal.
Anavatan
Partisi Grubu adına birinci konuşmacı Selami Yiğit.
Buyurun
Sayın Yiğit. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Sayın
Yiğit, süreniz yirmi dakikadır.
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA SELAMİ YİĞİT (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Planlama
Teşkilatı, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu bütçeleriyle ilgili Anavatan Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, son günlerde ciddi tıkanıklıklar yaşadığımız
Avrupa Birliğiyle uyum süreci, ekonomik ve sosyal hayatımızda
derin değişikliklere yol açmış bulunmaktadır.
Bu değişikliklerden belki de en önemlilerinden biri,
yıllardır uygulanan planlama geleneğinden uzaklaşmamızdır.
Aslında, 1980lerden bu yana küreselleşen dünyada meydana
gelen değişiklikler ve bu değişikliklerin ekonomimize
yansımaları, içinde yaşanan siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar
nedeniyle Devlet Planlama Teşkilatının ekonomi yönetimindeki
etkinliğini azaltmaya başlamış, 1990lı
yıllarda ise serbest piyasaları oluşturan aktörler değişmiş,
uluslararası sermaye, piyasaların en güçlü aktörü hâline
gelmiştir. Özellikle 2001 krizinin ardından geliştirilen
IMF ve Dünya Bankasıyla bağlantılı ekonomik politikalar
ve Avrupa Birliği uyum süreci, ulusal ekonomi politikalarını
belirleyen kurumları, en başta Devlet Planlama Teşkilatını
devre dışı bırakmıştır.
Dokuzuncu
(yedi yıllık) Kalkınma Planı, önceki beş
yıllık planlardan farklı olarak, Avrupa Birliğiyle
uyum sürecinin gereklerine uygun şekilde hazırlanmış
bir plandır. Ekonomiye yön vermesi beklenen, piyasa aktörleri
açısından hedefleri ve olanakları ortaya koyması
beklenen Devlet Planlama Teşkilatının önceki yıllarda
hazırladığı beşer yıllık kalkınma
planlarının bu amaçlara ulaştığını
söylemek mümkün değildir. Birbiri ardına yaşanan siyasi
ve ekonomik krizler kalkınma planlarını erozyona
uğratmış, planlamaya inancı zayıflatmıştır.
1990lı yıllarda yaşanan siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar
ve yönetim zafiyeti, Devlet Planlama Teşkilatını,
kalkınma planlaması düşüncesinden tamamen uzaklaştırmış
ve etkisiz bir konuma sokmuştur.
Değerli
milletvekilleri, Anayasanın Planlama başlıklı
ve Devlet Planlama Teşkilatını ilgilendiren
166ncı maddesi şöyledir: Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı,
özellikle sanayinin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve
uyumlu biçimde hızla gelişmesini, ülke kaynaklarının
döküm ve değerlendirmesini yaparak verimli şekilde kullanılmasını
planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak Devletin görevidir.
ifadesinin sonucunda bu görev, devlet adına Devlet Planlama
Teşkilatına verilmiştir.
Anayasanın
bu hükmüne rağmen, Avrupa Birliği süreci Devlet Planlama
Teşkilatını devre dışı bırakmıştır.
Avrupa Birliği Komisyonu, 2006 yılı başında
yürürlüğe girmesi gereken Dokuzuncu Kalkınma Planının
2007-2013 yılları arasını kapsayan Avrupa Birliği
bütçe dönemine ve üyelik sürecindeki ülkelere verilecek proje
desteklerine uygun hale getirilmesini istemiş, Hükûmet de, Dokuzuncu
Kalkınma Planını bu doğrultuda bir yıl erteleyerek
hazırlatmıştır.
Geçen
yasama yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen
Dokuzuncu Kalkınma Planının hemen ardından
çıkarılan, ancak, hâlen Anayasa Mahkemesinde bulunan kalkınma
ajanslarına ilişkin Yasada Devlet Planlama Teşkilatı
tamamen devre dışı bırakılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmet, Avrupa Birliği sürecinde sadece Avrupa
Birliği bütçesinden yararlanma umudu ve beklentisiyle
beş yıllık kalkınma planı anlayışını
terk ederek, yedi yıllık planlama anlayışına
geçmiştir. Devlet Planlama Teşkilatı da ulusal kalkınma
planlarını hazırlayan bir kurum olmaktan çıkarılarak,
Avrupa Birliği projelerini sadece değerlendirme ve zaman
zaman da koordinasyondan sorumlu bir kurum hâline dönüştürülmüştür.
Hükûmet,
ekonomik dinamiklerin sağlıklı işlemesi açısından
siyasetten bağımsız karar almaları gereken kurumlara
müdahalelerde bulunmadaki alışkanlığını
sürdürmektedir. Bu müdahalelerden biri de, Dokuzuncu Kalkınma
Planının hazırlanması sürecinde Devlet Planlama
Teşkilatına yapılmıştır. Devlet Planlama
Teşkilatının hazırladığı taslakta
2013 yılı için öngörülen kişi başına düşen
yıllık gelir 8 bin dolar iken, Yüksek Planlama Kurulunda bu
rakam 10.100 dolara yükseltilmiştir. Aynı biçimde, önümüzdeki
yedi yıllık süreye ilişkin ithalat ve ihracat hedefleriyle
de oynanmıştır.
Bu
siyasî müdahaleler, gerçeklikten uzak olarak hazırlanan Dokuzuncu
Kalkınma Planını inandırıcı ve piyasalara
yön verici olmaktan uzaklaştırmıştır. Gerçeklikten
uzak bir anlayışla hazırlanan Dokuzuncu Kalkınma
Planı, ne yazık ki, daha uygulamaya geçmeden aşınmıştır.
Dokuzuncu Kalkınma Planına dayalı olarak hazırlanan
orta vadeli programda 1 ABD doları 2006 yılında 1,450;
2009 yılında 1,478 YTL; cari açığın 2006 sonu
için 27,8,;2009da 34,4 milyar dolar olacağı, enflasyonun yüzde
5lerde seyredeceği; yüzde 10,4 olan işsizlik oranının
2009da aynı kalacağı öngörülmüş, geçtiğimiz
yıl sonunda 5.042 dolar olan kişi başına düşen
millî gelirin 2013 yılında 10.100 dolara yükseleceği
ifade edilmiştir.
Şimdi,
bu hedeflerin 2006 yılının üçüncü çeyreğindeki
gerçekleşmelerine göz atalım: Dolar şu anda 1,430 YTL
civarındadır. Yani, dolar, orta vadeli programın altında
seyretmektedir. Ancak, bu konuda, Merkez Bankası Başkanı
Sayın Yılmazın açıklamaları çarpıcıdır.
Sayın Yılmaz, 2005 yılı sonunda 29 milyar dolar olan
şirketlerin yabancı para pozisyon açığının
yüzde 49 artışla 43 milyar dolara yükseldiğine dikkat
çekerek döviz geliri olmayan dövizle borçlanmasın uyarısında
bulunmuştur.
Devlet
Planlama Teşkilatının hazırladığı
orta vadeli plana göre, cari açık 2006 yılı sonu için
27,8 milyar dolar olarak öngörülmüştür. Başbakan Yardımcısı
Sayın Abdüllatif Şener, Plan-Bütçe Komisyonunda, cari
açığın 30 milyar doları aşabileceğini
söyledi. Bize göre, 30 milyar dolarlık cari açık tahmini bile
iyimserliktir. Cari açık, bu yılın üç çeyreğinde
tam gaz artmış, 30 milyar dolara çıkmıştır.
Yıl sonuna kadar cari açığın 34-35 milyar doları
bulması sürpriz olmayacaktır. Mayıs-haziran dalgalanmaları,
Kalkınma Planında yer alan enflasyon hedeflerini zaten
aşındırmıştır. Yüzde 5 olarak öngörülen
enflasyon şu anda yüzde 10lar civarındadır. Yani, enflasyon
hedefinde yüzde 100e varan bir sapma görülmüştür.
Devlet
Planlama Teşkilatının gerek Dokuzuncu Kalkınma
Planı gerekse de Plana dayalı olarak hazırladığı
orta vadeli programdaki hedefler ile Merkez Bankasının hazırladığı
raporlar arasında çelişkiler vardır. Enflasyon hedefinin
tutturulamamasında, Merkez Bankası, topu, siyasetin üzerine
atarken, 2007 yılı için enflasyon hedefini yüzde 4 olarak belirliyor.
Bu yılki enflasyon hedefini yüzde 100lük bir sapmayla tutturamamışken,
2007 yılı için yüzde 4ün nasıl tutturulacağını
dikkatlerinize sunuyorum. Kaldı ki, IMFnin 2007 yılı
için en iyimser enflasyon tahmininin yüzde 7,2 olduğunu unutmayalım.
Devlet
Planlama Teşkilatının büyüme hedefi de tıpkı
cari açık ve enflasyon gibi tutturulamamıştır. Daha
geçtiğimiz hafta Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
açıklanan verilere göre, yüzde 6 olarak belirlenen büyüme hedefi,
bu yılın üçüncü çeyreğinde ancak yüzde 3 olabilmiştir.
Burada yüzde 100lük bir sapma vardır.
2005te
5.008 dolar olan kişi başına düşen millî gelir, 2006
üçüncü çeyreği itibarıyla 5.318 dolar olmuş, bu noktada,
bir ölçüde, Devlet Planlama Teşkilatının ortaya koyduğu
hedefe yaklaşılmıştır. Ancak, 2013 yılındaki
kişi başına 10.100 dolarlık millî gelir hedefinin
tutturulması gerçekçi bir yaklaşım değildir. Kaldı
ki, Dünya Bankasının 2006 yılı ekonomik raporunda,
yapısal reformları gerçekleştirmek kaydıyla, Türkiyede
2015 yılında kişi başına düşen yıllık
gelirin ancak ve ancak 6 bin dolar olabileceği ifade edilmektedir.
Daha
yürürlüğe girmeden temel hedeflerde yüzde 100e varan sapmalar
yaşanan Dokuzuncu Kalkınma Planı yeniden revize edilmelidir.
Aksi takdirde, böylesi iyimser hedeflere dayandırılan
bir planla istikrarlı bir büyüme trendi yakalamak, ekonomimize
uluslararası rekabet gücünü kazandırmak ve Avrupa Birliği
sürecinde gerekli temel yasal değişiklikleri gerçekleştirmek
mümkün olmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, Avrupa Birliği, 2007-2013 bütçesinde aday ülkelere
proje bazında destek vermek üzere 15 milyar euroluk bir kaynak
ayırmıştır. Avrupa Birliği bölgeler arası
farklılıkların giderilmesi ve kırsal alandaki geri
kalmışlığın azaltılmasına ve ekonomik
yönden güçsüz olan bölgelerin geliştirilmesine özel bir önem
vermektedir. Avrupa Topluluğu Anlaşmasında da sözü
edilen bu bakış açısı çerçevesinde fonlardan yararlanabilmek
için bölgesel ve sektörel gelişme planları hazırlanmalıdır.
Bugün, ne yazık ki, bütün teşviklere karşın ülkemizin
çeşitli bölgeleri arasında gelir düzeyi açısından
derin uçurumlar vardır. Bölgeler arası gelişmişlik
farkının ortadan kaldırılması konusunu,
Hükûmet, Kalkınma Ajansları Yasasına havale etmiştir.
Türkiyenin bölgeler arası kalkınmışlık farkının
ortadan kaldırılması konusu, Avrupa Birliği fonlarına
ve bu fonların denetimsiz kullanımına açılmıştır.
Hükûmet, gelir dağılımı ve bölgeler arası kalkınmışlık
farkının ortadan kaldırılması konusunda
dört yıldan bu yana ulusal bir politika hayata geçirememiştir.
Dünya Bankasının raporuna göre, ülkemizde, ne yazık
ki, zenginin geliri yoksulun gelirinin 17 katına varmıştır.
Günde 1 dolarla geçinmek zorunda kalan nüfus toplam nüfusun yüzde
20sini, yoksulluk sınırı altında yaşayan nüfus
ise toplam nüfusun yüzde 25ini geçmiştir. Gelirleri giderlerinden
fazla olan 18 ilimiz diğer 63 ili beslemektedir. Vergi gelirlerinin
yüzde 70i İstanbul, Kocaeli, Ankara ve İzmirden toplanmaktadır.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki 30 ilden toplanan
vergiler, toplam vergi gelirlerimizin sadece yüzde 2sini
oluşturmaktadır. Bu bölgelerde, aralarında seçim bölgem
Kars da dahil olmak üzere, pek çok ilde kişi başına düşen
yıllık gelir 600 ile 800 dolar arasındadır. Bu rakam,
sanayinin geliştiği illerde 10 bin doların üzerindedir.
Değerli
milletvekilleri, bölgeler arasındaki bu dengesizliği
azaltmak amacıyla yıllardır birtakım planlar hazırlanmaktadır.
İstanbul Ticaret Odasının öncülüğünde 2000
yılında geliştirilen Doğu Anadolu Turizm Odaklı
Bölgesel Kalkınma Projesi de bu projelerden biridir.
Bilindiği
üzere, uluslararası düzeyde her dört yılda bir kış
olimpiyatları düzenlenmektedir. 2010 yılında düzenlenecek
olan Kış Olimpiyatları Kanadanın Vancouver kentinde
yapılacaktır. Türkiye de 2014 yılında yapılacak
olimpiyatlara aday olmak istemektedir. Bu amaçla, 2000 yılında
İstanbul Ticaret Odasının öncülüğünde başlatılan
proje çalışması, Kars-Sarıkamış, Erzurum-Palandöken
ve Erzincan-Ergan kayak merkezlerini kapsamaktadır. Büyük
emeklerle hazırlanan bu proje için, yeri gelmişken, İstanbul
Ticaret Odasının eski ve yeni başkanlarına buradan
teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Doğu Anadoluda yatırım dezavantajı
olarak görülen doğa ve iklim koşullarını turizm
ve kış olimpiyatları ekseninde değerlendirmeye
yönelik bu projeye, Hükûmet, ne yazık ki, Sayın Başbakanın
olumlu yaklaşımına karşın gerekli desteği
vermemiştir. Kış olimpiyatları çerçevesinde
oluşturulan ve benim de içinde bulunduğum komite üyeleri,
Sayın Başbakanla 2004 yılının yaz aylarında
bu konuyu görüşmüşlerdir. Sayın Başbakan, konuyla
ilgili gerekli her türlü desteği sağlayacağını
ifade etmiştir. Ancak, Hükûmet bugüne kadar somut bir adım atmamıştır.
Kış
olimpiyatlarının 2010 sonrası için bölgemizde düzenlenmesi
için gerekli altyapı ve tesislerin kurulması çalışmalarına
şimdiden başlanmalıdır. Bölgenin kış sporları
ve turizm odaklı kalkınmasında önemli bir adım olan
ve 3-4 milyar dolarlık yatırımla, Kuzeydoğu Anadolu
Bölgesinin temel gelir kaynağı olan hayvancılığın
da gelişmesine katkı verecek ve bölgenin kalıcı
olarak kalkınmasını sağlayacak olan 2014 yılı
Kış Olimpiyatlarının bölgemizde düzenlenmesi yolunda
önemli bir adım niteliği taşıyacak olan
kış olimpiyatları yasasının vakit geçirilmeden
çıkarılması gerekmektedir.
Sayın
Başbakanın gerekli adımların derhal atılacağı
yönünde söz verdiği Doğu Anadolu Turizm Odaklı Bölgesel
Kalkınma Projesi de tıpkı diğer bölgesel kalkınma
projeleri gibi yeterli finansman kaynaklarına sahip olunmaması,
siyasi iktidarın öncelik ve hedeflerini sürekli değiştirmesi,
yanlış teşvik, politika ve uygulamalar gibi nedenlerle
geri plana itilmiştir.
Kalkınma
planlarına koyduğunuz pek çok teşvik yerini bulamamakta,
siyasi ve bürokratik çekişmeler nedeniyle bütçelere konan
ödenekler kullanılamamaktadır. 2006 bütçesinde yer alan
küçükbaş hayvancılığın desteklenmesi için konulan
ödeneğin kullanılamaması, Avrupa Birliği fonlarının
KOBİ ve tarımsal alana verdiği bazı kredilerin
kullanılamaması buna bir örnektir.
Devlet
Planlama Teşkilatı yeniden yapılandırılmadıkça,
bölgesel farklılıkları giderme amacıyla atılan
adımlar boşa çıkacaktır, Avrupa Birliği bütçe
ve fonlarından yararlanma beklentisi tümüyle hayal olacaktır.
Devlet Planlama Teşkilatı bünyesindeki değerli kadroların
ürettiği projelerden ülkemiz yeterince yararlanamamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, KÖYDES projelerinden iktidar partisi milletvekilleri
övgüyle bahsetmektedirler. 2007 yılında da BELDES projesi
hayata geçirilecektir; ancak, Meclis denetimi dışına
çıkarılan bu harcamalar, pek çok siyasi kayırmacılık
ve yolsuzluk örneklerine dayanak oluşturacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bu
bölümünde de bankacılık sektörüyle ilgili bazı kritik
gelişmeler ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu
bütçelerine değinmek istiyorum.
Bankaların
riskli yapıları nedeniyle, bankacılık, ya ekonomik
krizlerin tetikleyicisi ya da krizlerden en fazla etkilenen sektör
olmuştur. 1994 mali krizin ardından bankacılık sektöründen
çıkışları önlemek için mevduata yüzde 100 devlet
güvencesi verilince, çok sayıda küçük aile bankalar kurmuş,
bazı banka sahipleri, kredi kaynaklarını kendi
şirketlerine hortumlayarak, cumhuriyet tarihinin en büyük
yolsuzluğunun sahnelenmesine yol açmışlardır.
Yirmi iki banka, bu süreçte Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna
devredilmiştir. 2001 krizinin ardından, pek çok sektörde olduğu
gibi, finans sektöründe de IMFnin çizdiği çerçeve içerisinde
köklü değişiklikler yaşanmış, bu piyasalara
müdahale edilebilecek enstrümanlar, yani bağımsız
üst kurullar yeniden oluşturulmuştur.
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu da bu kurullarımızın
en önemlilerindendir. O tarihlerde 140 milyar dolar aktifi bulunan
seksen bir bankayı düzenlemek ve denetlemek amacıyla kurulmuştur.
Bağımsız üst kurul olarak BDDKnın denetlediği
bankacılık sistemi, dokuz aylık dönemde yüzde 16 büyüyerek
460 milyar YTLye ulaşmıştır. Sayın BDDK Başkanının
verdiği bilgilere göre, kamu bankalarımızın büyümesi
yüzde 10da kalırken, yabancı bankaların yüzde 33le rekor
düzeyde büyümesi dikkat çekicidir.
Değerli
milletvekilleri, Türk bankacılık sektörünün yabancılar
açısından neden ilgi odağı olduğuna ilişkin
Türkiye Bankalar Birliği Genel Sekreteri Sayın Keskinin
bazı gazetelerde yayınlanan analizleri dikkat çekicidir.
Avrupa Birliğinde gelişmişlik sıralamasında
sonlarda yer alan on ülkeyle bankacılık açısından
kıyaslama yapılırsa tablo şöyledir: Kişi başına
banka aktifi on AB ülkesinde 7.105 euro iken, Türkiyede 3.470 euro;
kişi başına banka kredisi son on AB ülkesinde 3.533 euro
iken, Türkiyede 2.125 euro; kişi başına mevduat son on
AB ülkesinde 4.384 euro iken, Türkiyede 2.125 euro; kişi başına
konut kredisi son on AB ülkesinde kişi başına 607 euro
iken, Türkiyede sadece 171 euro; kişi başına tüketici
kredisi son on AB ülkesinde 348 euro iken, Türkiyede 398 eurodur.
Gerçekten
de Türkiye, Avrupa Birliği üyesi ülkelerle karşılaştırıldığında
bankacılık sektöründe büyük bir gelişme potansiyeline
sahiptir. Ancak, bu kritik konuda rasyonel bir planlama yapılmalı,
ayaklarımız mutlaka yere basmalıdır. Hiçbir zaman
temenni etmeyiz, ama, yabancı sermayenin ekonomik ya da siyasi
bir kriz anında ülkeyi terk etme ya da krizi yönlendirme riski
vardır. Bu risk, ülkemizin geleceği açısından asla
göz ardı edilmemesi gereken önemli bir konudur.
Bankacılık
sektöründe yabancıların payı yüzde 31 seviyesine
çıkmıştır ve bu, son derece kritik bir seviyedir.
Halk Bankası, Ziraat Bankası, Vakıfbank gibi kamu bankalarıyla
birlikte sektördeki yabancı payının yüzde 60lara
çıkması işten bile değildir. Bu tablo, IMFnin kontrolü
altında bulunan geri kalmış ülkelerdeki bankacılık
sektörü tablosuyla benzerdir; çünkü, gelişmiş Avrupa Birliği
ülkelerinde, örneğin Almanyada bankacılık sektörü
üzerindeki yabancı payı sadece ve sadece yüzde 5tir. Bu
oran Estonyada yüzde 100, Çek Cumhuriyetinde yüzde 95, Slovakyada
ise yüzde 93e çıkmaktadır.
Bu
tehlikeli gidiş karşısında Hükûmetin herhangi bir
duyarlılığı yoktur. Esnaf ve küçük işletmelere
kredi sağlayan Halk Bankasıyla çiftçiye kredi sağlayan
Ziraat Bankası özelleştirildiğinde, hatta büyük ölçüde
yabancıların eline geçtiğinde, esnaf ve çiftçiye kredi
verme işini hangi kuruluş, nasıl yerine getirecektir?
Portföydeki bankaların da satılması hâlinde, bankacılık
sektörünün yarıdan fazlasının yabancıların
eline geçmesi olasılığı karşısında
Hükûmetin acil olarak bir strateji geliştirmesi gerekmektedir.
Ekonominin
yerel gerçeklere uygun biçimde yürütülmesi için siyasi iradeden
bağımsız olması gerektiğine inandığınız
kurulların başarılı sınav verdiğini söylemek
mümkün değildir. Merkez Bankamız başta olmak üzere bu
kurullar içeride bağımsız, ama gerçekte tamamen IMFye
bağımlı bir duruma gelmişlerdir. Merkez Bankasının
13 Aralıkta yayınladığı Para ve Kur Politikası
Raporu, 27 Kasımda IMFye gönderilen taahhüt mektubuyla aynıdır.
Merkez Bankasının 2007 yılı için ortaya koyduğu
mevcut kur politikasının
devam edeceği ve enflasyonun 2007 için yüzde 4 olacağı
gibi hedefler, IMFye 27 Kasımda verilen sözlerin arasında
aynen yer almaktadır.
Değerli
milletvekilleri, çok önemli işlevler üstlenen bağımsız
üst kuruluşların yönetimlerinin oluşumu konusunda
Hükûmetin yaklaşımı, hassas dengeler üzerinde yürüyen
ekonomi dinamiklerini olumsuz yönde etkileyecek niteliktedir.
Geçtiğimiz yıl görev süresinin dolacağı bir
yıl önceden bilinmesine karşın
Merkez Bankası Başkanlığına atama sorunu yaşanmış,
Sayın Yılmazın ataması aylarca sürüncemede
bırakılmıştır. Bu yüzden mayıs ve haziran
dalgalanmalarına yönelik önceden tedbir alınması ve
müdahale edilmesi fırsatı elden kaçırılmıştır.
Hâlâ Merkez Bankası başkan yardımcıları ile Para
Kredi Kurulu üyeleri atamasında da sorunlar yaşanmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yiğit.
SELAMİ
YİĞİT (Devamla) BDDK Kurulu atamalarında da benzer sorunlar yaşanmıştır.
Kurumda görevi dolan üyelerin yerine atama yapılması aylar
almış, Kurum yönetimindeki bu boşluk nedeniyle
İmar Bankası operasyonunda geç kalınmış ve çok
ciddi kamu zararlarının oluşmasına neden olunmuştur.
Şimdi benzer sorun Sermaye Piyasası Kurulunda yaşanmaktadır.
Sayın Doğan Cansızların görev süresinin dolacağı
aylar öncesinden belli olmasına karşın Sermaye Kurulu
Piyasası Kuruluna atama yapılmamış, Kurul hâlen
vekaleten yürütülmektedir. Üstelik Personel Yönetmelikinde,
SPK üst yönetimindeki atamalarda da Sayın Cumhurbaşkanını
devre dışı bırakan düzenlemeler yapılmış
ve bu Yönetmelik değişikliği Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
Her ne kadar SPK Başkanı Sayın Erol, bu Yönetmelik değişikliğinin
kurumların özerklik yapılarına uygun düşüncelerden
yola çıkarak eski başkan döneminde hazırlandığını
açıklasa da, devletin zirvesinde son günlerde yaşanan gerginlikler
dikkate alındığında, bu ifadeye inanmamız mümkün
değildir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELAMİ
YİĞİT (Devamla) Yani, bitiş konuşmasını
yapıyorum Sayın Başkanım
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) İktidar Grubundan 5 kişi konuştu, birer
dakikadan fazla
BAŞKAN
Sayın Özcan, buyurun, siz verin buradan.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) Sayın Başkan, 5 kişiye birer dakikadan
beş dakika fazla konuşma oldu.
SELAMİ
YİĞİT (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yiğit.
SELAMİ
YİĞIT (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
süremin bitmesi nedeniyle, 25 Aralık 2006 tarihine kadar sürecek
olan 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı
ile 2005 Mali Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmelerinin ülkemize
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yiğit.
Anavatan
Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Muharrem Doğan.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Sayın
Doğan, süreniz yirmi beş dakikadır.
Buyurun.
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA MUHARREM DOĞAN (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; GAP Bölge Kalkınma
İdaresi ve Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası
Düzenleme Kurumuna ait 2007 yılı mali bütçesi üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, yüce heyetinizi ve aziz milletimizi şahsım ve
Grubum adına saygıyla selamlıyorum.
Bütçe
sadece bir nevi rakamlar dizisi değil, tercihler ve kararlar
dizisidir. Bütçe, herhangi bir hedefi olmadan konulan rakamları
tutturmak amacına yönelik bir tablodan da ibaret değildir.
Bir ülkenin bütçesi, ortaya konan vizyonun ta kendisidir. Daha
önemlisi, bütçe, bir ülkenin refahı ve kalkınmışlığını
gösteren, hangi kaynaklarla, nasıl yapılacağını
kanıtlayan bir belgedir. Özünde insan ve onun hayatında
umut olmalıdır.
Büyük
Önder Atatürkün yurt dışına eğitim amacıyla
gönderdiği öğrencilere söylediği söz şöyleydi:
Sizler birer kıvılcımsınız. Sizleri birer
kıvılcım olarak yolluyoruz, alev olup döneceksiniz ve
ülkenin gelişimine katkıda bulunacaksınız ve
ülkeyi aydınlık yarınlara taşıyacaksınız
diye uğurlardı.
Değerli
arkadaşlar, aynı iradeyi aziz milletimiz 2002 3 Kasım
seçimlerinde yaparak, AKP partisini iktidar yaptı ve ülkenin
gelişmesi için, işsizliğin ve yoksulluğun yenilmesi
için, ülkenin refahı için diye gönderdi. Ancak, ne yazık ki,
bunların hiçbirini yapamamıştır. Adalet ve Kalkınma
Partisi, nasıl Kıbrısı gözden çıkarmaya çalışmışsa,
Doğu-Güneydoğu projesi olan GAPı da gözden çıkarmaya
çalışmaktadır.
MUSTAFA
ÇAKIR (Samsun) Kıbrısı gözden çıkarmadık,
bunlar yanlış şeyler Muharrem Bey.
ÖMER
ABUŞOĞLU (Gaziantep) Çıkardınız
Çıkardınız
MUHARREM
DOĞAN (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, GAP
nedir, temel amacı nedir, ona bir bakmamız lazım. GAP,
çok amaçlı, sektörel ve sosyoekonomik bölgesel kalkınma
projesidir. Büyük Önder Atatürk, 1936 yılında, Dicle ve
Fırat sularının boşa aktığını
görünce, burada büyük bir servet vardır diyerek derhal harekete
geçilmesi noktasında emir vermiştir ve Elektrik Etüd
İdaresi kurulmuştur, Keban projesi adı altında.
Yeni ihtiyaçların ortaya çıkması üzerine, 1954
yılında, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
1970li yıllarda GAPın temeli atılmış, ama,
1980li yıllarda, rahmetli Turgut Özal -Anavatan Partimizin kurucusu,
Genel Başkanı ve sekizinci Cumhurbaşkanımızı,
burada, rahmetle ve şükranla anıyorum- GAP kapsamında,
o tarihlerde, Karakaya, Atatürk, Dicle, Kralkızı, Birecik,
Karakamış ve Batman hidroelektrik santrallerinin temellerini
atmış ve birçoğunu hayattayken işletmeye açmıştır.
Diğer kalan kısımlar da Anavatan iktidarında ve
Anavatanın ortak olduğu koalisyon dönemlerinde tamamlanmıştır.
Bu,
enerjideki başarıdan sonra, genelde yüzde 52lik nakdî bir
gerçekleşmeyle AKP Hükûmetine teslim edilmiştir. Yine, tarımda
yüzde 12lik bir gerçekleşmeye gidilmiş, enerjide yüzde
74lük bir gerçekleşmeyle Sayın Bakanımıza teslim
edilmiştir. Ancak, dört yıllık -beşinci yıla da
girdik- iktidar döneminizde şu ana kadar meydana gelen gerçekleşme,
yani AKP iktidarı dönemi genelinde yüzde 4,4 bir artış
olmuştur. Tarımda yüzde 2lik bir artış olmuştur.
Enerjide sıfır, hiç el atılmamıştır. Ancak,
programda olan Ilısu ve Cizre Barajı yapıldıktan
sonra, enerjide yüzde 95lere çıkacaktır.
Şimdi,
ben, burada size soruyorum: GAPı neden durdurdunuz? GAPa neden
hız vermediniz? Geçmiş dönem hükûmetleri tarafından
hep desteklenmiştir. Burada da hakkını teslim etmek
üzere, dokuzuncu Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman
Demirele de teşekkür ediyorum, emeği çok bu projede. Yalnız,
Sayın Bakanımız, ne hikmetse, bu projeye soğuk bakıyorlar
ve bu projeyi bitme noktasına getirdiler. Sayın Bakanım,
ben size buradan soruyorum: Eğer, bu proje gerçekten Türkiye
projesi değilse, GAP da tarımın lokomotifi değilse
ve bugüne kadar, yani sizin döneminizde değil, teslim aldığınız
döneme kadar, bu kapsamda 400 milyar kilovat saat enerji elde edilmişse,
bunun 5 sentten parasal değeri de 20 milyar dolar ise, siz bu projeye
nasıl soğuk bakarsınız!
Başka
bir şey söyleyeceğim: Değerli arkadaşlar, bugün,
GAP, sadece Doğu, Güneydoğu projesi değildir, Türkiye
projesidir. Burada elde edilen ürünler, Türkiyenin birçok ilinde
ham madde olarak işletilmektedir. Örnek verecek olursam:
Keşke Sayın Orhan Diren burada olsaydı, onun sahibi olduğu
Dimes şirketlerine her gün, Şanlıurfada Koç Ata Çiftliğinde
üretilen taze süt olarak bir tır gitmektedir. Yine İzmirde,
Pınar Süt mamulleri, Şanlıurfada üretilen taze sütten
elde edilmektedir. Yani, demek ki, GAP Türkiye projesidir, Doğu,
Güneydoğu projesi değildir. Kısacası, Sayın
Bakanım -altını çizmek için- GAP, Türkiye ekonomisinin
mührüdür.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisi, cumhuriyet
tarihinde, GAPta yaptığı, gerçekleştirdiği
gerçekleşmeyle, en az yatırım yapan bir hükûmet olarak
tarihe geçecektir. Şimdi, geçmiş hükûmetler, hatta koalisyon
dönemindeki hükûmetlerde bile yılda yüzde 4ten aşağı
hiçbir gerçekleşme olmamıştır; ancak, bu Hükûmet döneminde
yüzde 1,1e tekabül ediyor. Tarımda ise yüzde 0,5. Sayın Bakanım,
çok başarısızsınız. Emin olun, sizin yerinizde
olsaydım hemen istifa ederdim.
AHMET
YENİ (Samsun) Yok ya!
MUHARREM
DOĞAN (Devamla) Gayet tabii, gayet tabii. 1,1le övüneceksiniz,
buradan, çıkıp da GAPı konuşacaksınız!
Hangi yüzle Sayın Yeni?
AHMET
YENİ (Samsun) Olamazsınız zaten.
MUHARREM
DOĞAN (Devamla) Siz, hep böyle hazırlar üzerinde oturuyorsunuz,
hazırları satıyorsunuz, ondan sonra gelip burada methiyeleri
düzüyorsunuz! (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
MEHMET
SOYDAN (Hatay) Siz de iktidardaydınız, bitirseydiniz! Bitiremediğiniz
işleri mi bize söylüyorsunuz?
MUHARREM
DOĞAN (Devamla) Biz, şunu söylüyoruz
Çok güzel bir soru
sordu, ben ona cevap vereyim: Bizim dönemimizde, yılda 7,5tan
aşağı bir gerçekleşme olmamıştır.
AHMET
YENİ (Samsun) Sizin döneminiz hangi dönem?
MEHMET
CEYLAN (Karabük) Hangi dönemi kastediyorsunuz?
MUHARREM
DOĞAN (Devamla) Rahmetli Turgut Özal dönemi ve ondan sonraki,
tek başımıza iktidar olduğumuz dönemi söylüyorum.
MEHMET
SOYDAN (Hatay) Bir kısmını kabul, bir kısmını
ret mi?
BAŞKAN
Sayın Soydan, lütfen
MUHARREM
DOĞAN (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar
FATMA
ŞAHİN (Gaziantep) Sen neredeydin o zaman?
MUHARREM
DOĞAN (Devamla) Anavatandaydım.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, burada Sayın Bakanımızın
da güzel bir resmi var. Bunu hatırlayacaklar. Sayın Bakanım,
dikkatinizi çekmek istiyorum: Şimdi bakın, hele bazen bizim
verdiğimiz çözüm önerilerimiz var, projelerimiz var, hiç bunlara
kulak asmıyorsunuz, bizim sesimizi de dinlemiyorsunuz, kendi
bildiklerinizi yapıyorsunuz. Bari sivil toplum kuruluşlarımızın,
başkalarının söylediklerine bir kulak asın.
Sayın
Bakanımın da hazır bulunduğu bir toplantıda
ve Sayın GAP İdaresi Başkanının da hazır
bulunduğu ve Sayın Tüzmenin de hazır bulunduğu
bir toplantıda, bakın, 05/11/2006 tarihli Hürriyet gazetesinde
çıkan haber: Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası
Başkanı Sayın İsmail Demirkol, Suriye sınırındaki
Akçakale gümrük kapısını yaptırdıklarını;
ancak, üç yıldır faaliyete geçirilemediğini söyledi.
Demirkol: Kapıyı yaptık ve 2003te devlete hibe ettik.
Üç yıl geçti, kapı hâlen açılmadı. Önce Suriye kaynaklı
sorunlar yüzünden kapalı kaldı, şimdi de bölge topraklarının
mayınlı olması nedeniyle faaliyete geçirilemediği
belirtiliyor. Sayın Bakanım, biraz önce Sayın Tüzmen
de buradaydı. O, 500 metrelik mayınlı bir alan vardır.
Biz ihtisas sahibi olmadığımız için, ihtisas sahibi
olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin marifetiyle yapacağız
ve sonra açacağız. dedi. Ama, sizin -hatırlarsanız
Sayın Bakanım- bir veya iki sene önce basında bir beyanatınız
vardı, aynen şöyleydi: Mayınlı alanları temizleyeceğiz
ve organik tarıma kazandıracağız. 943 kilometre
beyler! Sayın Bakanım, 500 metreyi çözemiyorsunuz da, devlete
660 milyarlık bir gümrük kapısı yapılıyor, hibe
ediliyor ve 500 metrelik mayınlı alanları temizleyemiyorsunuz
ve ihracat yapılamıyor! Siz, neye göre 943 kilometreyi
organik tarıma kazandıracağız dediniz? Niye
yapmadınız Sayın Bakanım?
Şimdi,
önce, temizle-işlet-devret modeli çıkardınız,
müteahhit bulamadınız. Bulamazsınız çünkü, bu
uzmanlık isteyen bir şey, ağır bir şey. Ben, bunu
uzmanlarla görüştüm. Kimisi üzerinden tank geçireceğiz,
o şekilde yapacağız kimisi sökerek yapacağız
dedi. Bu iş çok ağır. Ben, Maliye Bakanına, Millî Savunma
Bakanına sordum: Çıkan bütçe çok ağır olduğu
için yapamıyoruz dediler. Peki o zaman, madem yapamayacaksınız,
yapamayacağınız bir şeye niye söz veriyorsunuz
Sayın Bakanım?
Şimdi,
tabii, tarımı yüzde 12den yüzde 14e getirdiniz. Eğer,
bu tarımdaki gerçekleşme, nakdî gerçekleşme oranı
yüzde 80e getirildiği takdirde, bugün, Türkiyenin en büyük sorunu
olan işsizlik ve yoksulluğun bir kısmı önlenmiş
olacaktır. Yani, şunu demek istiyorum: Yüzde 80lere çektiğiniz
takdirde, o bölgede en az 2-3 milyon insana iş imkânı verilecektir.
Bunu neden yapmıyorsunuz Sayın Bakanım? Neden, yüzde
12den sadece yüzde 14e getirdiniz? Sadece yüzde 2lik, yani 0,5, size
Tek başınıza iktidarsınız, Adalet ve Kalkınma
Partisi yazıyor burada; yani, bu Adalet ve Kalkınma Partisine
yakışan 0,5lik midir?
SONER
AKSOY (Kütahya) Öneri var mı? Yüzde 80e nasıl çıkacak?
MUHARREM
DOĞAN (Devamla) Evet, önerim şudur: Sulama kanallarını
yapınız. Çiftçimizi, üreticimizi kuru tarımdan sulu
tarıma geçiriniz. O zaman sizi alkışlayacağım
ve buraya gelip size bu milletin kürsüsünden teşekkür ediyorum
Sayın Milletvekilim.
MEHMET
SOYDAN (Hatay) Onu da yapacağız, onu da yapacağız.
AHMET
YENİ (Samsun) Bir dahaki dönem yapacağız onu, o zaman
alkışlarsın.
MUHARREM
DOĞAN (Devamla) Şimdi, GAP Kalkınma Programında
22 baraj, 19 hidroelektrik santrali ve 1,7 milyon hektar alanda sulama
hedeflenmiştir. Şimdi, Harran Ovasında 2003 yılına
kadar -Sayın Bakanımıza teslim edildiği zaman- yine,
Anavatan döneminde 121.400 hektar alanda sulama yapılmış.
Şimdi,
Sayın Bakanımızın dönemine bir gelelim, bakalım
ne yapılmış? Beş yılda AK Parti Hükûmetinin yaptığına
bakalım: Şanlıurfa Ovası 22 bin hektar, Ceylanpınarı
ikinci Cırcıp Ovası 20 bin hektar, Harran ikinci kısım
88.453 hektar, toplam 130 bin hektar alanda sadece toplulaştırma
hizmetleri yaptınız. Bir şey yaptınız mı?
Sulama kanalı yaptınız mı Sayın Bakanım?
Geleceksiniz buradan söylersiniz, inşallah ben yanlış
çıkarım. Yine, Harran ikinci kısım 58.760 hektar,
Yaylak Ovası 18.500 hektar, Bozova pompaj sulaması toplulaştırma
çalışmaları ağır gidiyor, kaplumbağa boyu
kadar bir mesafe almış değildir.
Sulama
ve enerjiden payını alamayan dokuz il arasında Mardin
ve Siirt, Şırnak var. Derik, Kızıltepe, Nusaybin
Ovalarına ait sulama kanalları, toplulaştırma
yapılmamış, başlanmamış, buradaki üreticilerimiz,
çiftçilerimiz kendi imkânlarıyla 250-300 metre derinlikten sondaj
kuyusu açarak üretim yapmaya çalışıyorlar, kendi geçimlerini
sağlamaya çalışıyorlar; ama, elektrik fiyatını
da
Dönüm başına 61 YTLden üretim yapıyor bu çiftçilerimiz
ve bu çiftçilerimiz elde ettikleri ürünleri maliyet fiyatına
da satamıyorlar ve siz buradan bana laf atıyorsunuz ve siz,
benim buradan, tamam mı, konuşmamı engellemeye çalışıyorsunuz!
Ben
size daha başka bir şey söyleyeceğim: Ben şimdi üzülüyorum;
GAPı konuşuyoruz, 9 ili konuşuyoruz, 69 ilçeyi konuşuyoruz,
4.292 köyü konuşuyoruz, 5 binden fazla mezrayı konuşuyoruz
ve GAP toprağı üzerinde oturuyoruz, yiyip içiyoruz, 54 milletvekilimiz
var, 3 milyon 500 bin seçmenimiz, 7-8 milyon nüfusumuz var, sadece beni
izleyen burada 1 milletvekilimiz var: Teşekkür ederim Fatma
Hanım, teşekkür ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar) Yani, sizin GAPa ne kadar önem verdiğiniz sizin
milletvekilinizden belli oluyor, Sayın Bakanımızın
tutum ve davranışından belli oluyor.
MEHMET
SOYDAN (Hatay) DSİ yapıyor barajları ve sulama kanallarını.
MUHARREM
DOĞAN (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın,
Sayın Başbakan bu kürsüden bütçe sunuş konuşmasında
şu lafı kullandı, dedi ki: Milletimizi hücrelerimizde
hissediyoruz, hücrelerimizde yaşatıyoruz. Peki, ben de
soruyorum: Sayın Başbakanım, 54 milletvekili GAPtan
Türkiye Büyük Millet Meclisine geliyor. Bu 54 tane milletvekilinin
42 tanesi de Adalet ve Kalkınma Partisindedir. Sana el kaldırıyorlar,
senin emrindeler. Peki, bunları nasıl hücrelerinizde yaşatmıyorsunuz
da milleti yaşatabiliyorsunuz? Ben buna inanmış değilim.
Zaten inanmıyorum. Doğru da değildir.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Belki aday olmayacaklar.
MUHARREM
DOĞAN (Devamla) Dolayısıyla, şimdi, sizin burada
sadece ve sadece
Ben, şimdi belgelerle size bir şeyler ispat
etmeye çalışacağım. Vaktim yetmiyor, altı dakikam
kaldı.
Şimdi,
Maliye Bakanımız Mardine gidiyor, Sayın Deniz Baykalın
temel attığı, Sayın Deniz Baykalın Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanı olduğu zaman temeli atılan Mazıdağı
Fosfat Tesislerine
Ben Sayın Genel Başkana teşekkür
ediyorum, o bölgeye çok büyük yatırım yaptı ama kıymetini
bilmediler. Bunu yaşatacak, hayata geçirecek bir siyasi irade
henüz olmamıştır.
Şimdi,
Sayın Maliye Bakanımız Mardine gidiyor ve şu
başlığı atıyor. Bakın, Unakıtan: Fosfat
dolu dağ bize bakıyor, biz de ona ve burada diyor ki, biz enayi
miyiz? Biz, buraları cazibe merkezi hâline getireceğiz
ve buraları işleteceğiz diyor.
Yine,
başka bir gazetede, aynı Bakanımız şunu diyor:
Fabrika kapatıldı, ithalat başladı. Kendiniz
söylüyorsunuz Sayın Bakanım, buyurun. Hani ihracat vardı,
nerede ihracatınız? Kendiniz söylüyorsunuz.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, sağ olsun, Sayın Baykalın
yapmış olduğu bu tesisler, 147 milyon dolara mal oldu.
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) Tekrar oraya mı gideceksin?
MUHARREM
DOĞAN (Devamla) Ben, Sayın Maliye Bakanına sordum,
onbir yılda millî ekonomimize verdiği zarar ne kadardır
diye? Bana gelen resmî yazıda, 300 milyon dolardır değerli
arkadaşlar. Şimdi, 300 milyon dolar zarar var, 147 milyon dolara
da mal olmuş fabrika, şimdi bu fabrikanın içini boşaltıyorlar.
Nasıl boşaltıyorlar? Tesisleri, kıymetli lojmanları
ve araç gereçleri bir başka kuruma devrettiler, geri kalan, hurda
hâline gelmiş fabrikanın parçalarını, yağmurdan,
güneşten çürümüş ve özelleştirme kapsamına
alındı. Peki, ben soruyorum size: Siz, herhâlde, bu, Mardin Mazıdağı
Fosfat Tesislerine, bir Galataport veyahut da bir Tarabya Oteli gözüyle
mi bakıyorsunuz? Veyahut da Sayın Bakan zaten bakıyor,
GAPa eğer siz, bölgesel kalkınma gözüyle bakıyorsanız,
ülkenin gelişimini göremiyorsunuz. Ülkenin gelişimini
göremiyorsunuz. Ulu Önder Atatürk, 36 yılında görmüş
bu ülkenin gelişimini ve burada servet var dedi. Mezopotamya
bölgesini kalkındırın, verimliliği artırın
ve bu nehirlerin boşa akan sularını enerjide değerlendirin
dedi. Nerede? Sizin bir şeyiniz yok, bir çalışmanız
yok.
Şimdi,
ben turizme girmiyorum, vakit kalmadı. Çünkü, değerli arkadaşlar,
GAP deyince, sadece tarım ve enerji değildir. GAP deyince,
bunun içinde eğitim var, sağlık var, ulaştırma
var, sanayi var, bankacılık var, ÇATOMlar var. Çok Amaçlı
Toplum Merkezlerinde genç kızlarımız, kadınlarımız
üretim yapıyor. Buralara bir destek verilmiyor. Dolayısıyla,
inanç ve kültür turizmimizin Şanlıurfa, Adıyaman ve
Mardin odak noktasıdır.
Peki,
Mardin, UNESCO nezdinde dünya mirası listesine aday olmuş,
bu aday olması noktasında eksikleri tamamladınız
mı? Bir katkınız var mı? GAP bölgesinde değil midir
Mardin? Mardin eğer UNESCO nezdinde, dünya mirası listesinde
Venedik ve Kudüsten sonra dünyada üçüncü bir şehir olursa, bizim
için iyi değil midir? Türkiye için bir onur, bir şeref değil
midir? Ben size soruyorum. Ne gibi çalışmanız var, onu
öğrenmek istiyorum ama maalesef bir şey yok.
İMDAT
SÜTLÜOĞLU (Rize) Var var
MUHARREM
DOĞAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, tütün, tütün mamulleri,
alkollü içkilere hemen gelmek istiyorum. Tütün ürünlerinde olduğu
gibi yerli üretim yerine ithal ürünlerin daha çok talep edilmesi ülke
üretimini ve üreticiyi olumsuz etkilemiştir. Bu nedenle ithalatta
tarımsal ham madde önemli yer tutmuştur. Bu gelişmelerle
birlikte önemli ihracat kalemleri olan fındık, şeker
pancarı, çay, buğday, mısır ve tütün olmak üzere üretim
ve üretici ciddi bir darboğaza girmiştir.
En
önemli zirai ürünlerden olan tütün üzerinde son yıllarda oynanan
oyunlar bugün daha belirgin olarak sonuçları vermeye başlamıştır.
Uygulanan yanlış politikalar, yabancı menşeli
tütünle üretilen sigaralara gösterilen rağbet yerli sigara
olmak üzere tekrar ciddi bir gerileme sürecine girmiştir.
2000li yıllara kadar 300 bin ton civarında olan tütün üretimi
AK Parti İktidarında 150 bin ton civarında düşürülmüştür.
4733 sayılı Yasayla tütünde destekleme kaldırılmış,
sözleşmeli üretime geçilmiştir.
Yapılan
her yeni düzenleme bir öncekini aratmış, ne vergi tahsilatında
beklenen rakamlara varılabilmiş ne de üretici yerli tütün,
çıkış yolu bulabilmiştir.
AK
Parti Hükûmetinin 31 Ocak 2005 tarih ve 8410 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararıyla yaptığı düzenlemeler şark
tipi tütüne büyük bir darbe vurmuştur ve burada sertlik derecesine
göre değil, maktu vergi sistemini getirerek tütün ekicisini
perişan ettiniz. Anavatan Partisinin yapmış olduğu
tütün depolarını da kapattınız. Yerli sigaraya
ve yabancı sigaraya 1,2 YTL getirdiniz. Peki, ben size soruyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM
DOĞAN (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Doğan, buyurun.
MUHARREM
DOĞAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, ben sigara içmiyorum;
ama, şimdi, Maltepe, Samsun sigarası ile Marlboro sigarasını
bir kefede tutarsanız, her üç sigaraya da eşit vergi sistemini
koyarsanız, bu adil bir sistem olur mu? Mümkün değildir.
Şimdi,
şark tipi tütünü desteklemekten neden vazgeçtiniz? Bu hatayı
düzeltin, düzeltmiyorsunuz. Kademeli uygulamasına yeniden
dönün diyoruz, dönüş yapmıyorsunuz.
Hem
tütün üreticisi hem de yerli firmalar rahatlasın, 300 bin tütün
üreticisi, 200 bin üzüm üreticisi perişan duruma geldi. 200 bin
stok var. Bu stokları nasıl eriteceksiniz? Satmadan eritmek
mümkün değildir.
Avrupa
Birliğine çok önem veriyorsunuz. Biz de önem veriyoruz; ama, sizin
gibi, böyle, onurumuzu, haysiyetimizi teslim etmeden.
MEHMET
SOYDAN (Hatay) Yok öyle bir şey ya.
MUHARREM
DOĞAN (Devamla) AB tütün üreticisine 1 milyar euro destekleme
veriyor, siz ne veriyorsunuz? Allah aşkına, bunu söyleyin,
size teşekkür edeceğim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM
DOĞAN (Devamla) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, görüştüğümüz GAP Bölge Kalkınma
İdaresi ve Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası
Düzenleme Kurumunun 2007 yılı mali bütçesinin ülkemize
ve milletimize hayırlara vesile olmasını diliyorum,
sizlere saygılarımı arz ediyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.38
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.53
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
35inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Dördüncü
tur görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı: 1269, 1270,
1271) (Devam)
G) DEVLET
PLANLAMA TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1.- Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı 2005 Mali
Yılı Kesinhesabı
H) SERMAYE
PİYASASI KURULU (Devam)
1.- Sermaye
Piyasası Kurulu 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
İ) BANKACILIK
DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1.- Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
J) GAP BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
K) TÜTÜN, TÜTÜN
MAMÛLLERİ VE ALKOLLÜ İÇKİLER PİYASASI DÜZENLEME
KURUMU (Devam)
1.- Tütün,
Tütün Mamûlleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi
söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına birinci
konuşmacı Enis Tütüncü, Tekirdağ Milletvekili.
Sayın
Tütüncü, süreniz dokuz dakikadır, buyurun.
CHP
GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı bütçesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi en iyi dileklerimle, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Aslında
bu bütçe görüşmeleri, AKP İktidarında gerçekleştirilen
ekonomik büyümenin sorgulanmasını kaçınılmaz
hale getiriyor. Ekonomik büyüme sürdürülebilir değildir.
Çünkü, yabancıların tasarruflarına, yabancıların
paralarına aşırı derecede bağımlıdır.
Bu gerçek cari açıkta görülüyor ve cari açık büyük ölçüde
mal blokundan, yani, ithalat-ihracat farkından geliyor, yani
dış ticaret açığından geliyor.
Türkiyenin
tabii ki yabancı sermayeye ihtiyacı var. Tabii ki yurt içindeki
tasarruf eksiğini Türkiye, yurt içindeki sermaye azlığını
Türkiye yabancı sermaye ile kapatmak zorunda. Ama, değerli
arkadaşlarım, yabancı sermayenin belli bir oranı
olmalı, dengesi olmalı, belli bir kalitesi olmalı.
Gelen yabancı sermaye yağma Hasanın böreğine gelir
gibi gelmemeli, Hükûmet de, bu durum karşısında, gelen
ağam giden paşam anlayışında olmamalı.
Bakınız,
bu model iki olumsuz sonuç yaratıyor: Birincisi, döviz kuru düşüyor;
ikincisi, faiz yükseliyor. Yani, kur-faiz makası kapanmıyor,
aksine açılıyor. Yine karşılaştığımız
birçok sorunun temelinde, işaret ettiğim bu iki sonuç yatıyor.
Dikkatinizi
çekiyorum, bunlar sonuç, ama, ne yazık ki, Hükûmet, dört yıldan
bu yana bu konuya dikkatini çekmemize rağmen, hâlâ bunun farkında
değil ve sonuçlar ile sorunları hâlâ karıştırıyor.
Bakınız,
yabancının parasına gözü kapalı ve aşırı
bağımlı olmaktan kaynaklanan söz konusu iki sonuç, yani,
doların düşük, faizin yüksek olması ne gibi sorunlar
yaratıyor:
Birincisi,
ekonomiyi dirençsiz, yani, aşırı kırılgan hale
getiriyor, dış piyasalarda iki-üç şiddetinde bir deprem
yaşansa, bu, Türkiyeye, beş-altı, hatta yedi şiddetindeymiş
gibi yansıyor. Neden? Çünkü, yüksek faize gelen sıcak para
-ki, ben buna alan kaçan para diyorum- bu para miktarı piyasaya
egemen oluyor, alan kaçan parayı tatmin etmek için reel faizler
yüksek tutuluyor. Bugün Türkiyenin reel faiz oranının son
derece yüksek olması ve dünyada ön sıralarda olmasının
altında bu gerçek yatıyor.
İkinci
olarak, düşük dolar değeri ithalatı ucuzlatıyor.
Nitekim,
TÜİKe göre, sabit sermaye yatırım deflatöründe, yani,
sabit sermaye yatırımlarındaki enflasyon oranında
2005e göre bir düşüklük, hatta eksi oran gözleniyor. Yani, bu
iyi bir şey midir? Evet, bu oran, sabit sermaye yatırımları
deflatöründeki bu düşüklük maliyet enflasyonunu yapay olarak
düşürüyor ama, ara malı üreten yerli firmaları piyasadan
kovuyor, ekonominin istihdam yaratma gücüne darbe üstüne darbe
vuruyor.
Bize
deniyor ki: Efendim, finanse ettiğiniz sürece sorun yok. Ama,
finanse ettiğiniz sürece borçlar devamlı artıyor,
borcun arttığı sürece de faizler düşmüyor, aksine,
yükseliyor.
Bakınız,
son dört yıl içinde toplam borç stoku -2006 Ekim sonu itibarıyla
söylüyorum- 155 milyar dolara yakın artmıştır. Faizler
de, hepimizin bildiği gibi, yeniden yüzde 20lerin üzerine
tırmanmıştır.
Doların
düşük faizin yüksek olması, üçüncü olarak, özel sektörün borcunu
artırıyor. Bugün özel sektörün borcu 111 milyar dolara
çıkmıştır Haziran 2006 tarihi itibarıyla. AKP
döneminde 66 milyar doların üzerinde özel sektör borç yapmıştır.
2002 yılına göre özel sektörün borç artışındaki
oran yüzde 149dur.
Büyümenin
dış tasarruflara aşırı ölçüde bağımlı
olması modeli, dördüncü olarak, ekonomik büyümenin artan ölçüde
ithalata ve dış kaynağa bağımlı hâle dönüşmesine
neden oluyor. Yine, 2006 Eylül ayı itibarıyla 100 dolarlık
büyüme için 90 doların üstünde bir cari açığa katlanmak
zorunda kalıyor Türkiye. İnşallah, önümüzdeki aylarda
düzelir.
Bakınız,
ithalatın yüzde 53ü yakıt dışı ara malı,
yüzde 17si sermaye malı, yüzde 18i yakıttan, yüzde 12si
ise tüketim malından oluşuyor. İşte, değerli
milletvekilleri, bu tablonun değiştirilmesi gerekiyor.
Bu tablo nasıl değiştirilecek? Bu tablonun altında
yatan üretim yapısını değiştireceksiniz, yani,
büyüme yapısını değiştireceksiniz. Bunun yolu
da, elin parasına aşırı bağımlı bir büyüme
modelini terk etmekten ve Türkiyenin kendi kaderine hâkim olabileceği
bir özgün büyüme modelini uygulamaktan geçiyor. Bununla uyumlu
bir yatırım, bir teşvik politikasından, bir istihdam,
bir kamu kredi politikasından geçiyor.
Şu
anda AKPde bunları düşünmek yok. Yeni liberal ekonomi politikalarına
tam anlamıyla bir teslimiyet var.
Bu
nedenle de, ekonominin aşırı dışa bağımlılıktan
nasıl kurtulabileceği, ne yazık ki, düşünülemiyor,
görülemiyor. Türkiyeyi dışa bağımlılıktan
kurtarmak için yurt içi tasarrufları, yani ulusal tasarrufları
artırmak mecburiyetindeyiz. Odaklanmamız gereken birinci
konu budur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; odaklanmamız gereken
ikinci konu da: Türkiyede yeni bir ulusal bankacılık politikasına
şiddetle ihtiyaç var.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP döneminde gerçekleşen
ekonomik büyüme dışa bağımlı olduğu için
yeterince iş ve aş yaratamadı ve büyümenin nimetleri
halkımıza yeterince aktarılamadı. Esasen dolar
cinsinden büyümenin bir bölümü, hem doların düşük tutulmasından
hem de gerçekleşen enflasyon etkisinden dolayı yapay olarak
şişti, yani, kâğıt üzerinde kaldı; geri kalanın
nimetleri ise, halka daha az, buna karşılık yurt dışına
ve yurt içindeki varlıklı belli kesimlere daha fazla aktarılır
oldu.
2006
yılında kişi başına millî gelirin 5.341 dolara
çıktığını iddia ediyorsunuz. Bu miktar 2002ye
göre yüzde 101lik bir kişi başı artışı ifade
ediyor ve bu tabloyu sürekli olarak dile getiriyorsunuz ve
ağızlarda bir sakız gibi sürekli olarak çiğniyorsunuz;
ama, AKPden bir kişi de çıkıp peki, halk neden halinden
şikayetçi, diye sormuyor, düşünmüyor. Çiftçi perişan,
işçi, memur perişan, küçük esnaf ve sanatkâr perişan,
emekli dul ve yetim iyice perişan; işsizlik ve yoksulluk, neredeyse,
toplumsal bir işkenceye dönüşmüş. Büyüme rekorları
kırıyoruz derken, bu tabloyu neden düşünmüyorsunuz,
bu tabloya neden bakmıyorsunuz?
Bakınız,
size gerçeği az da olsa yansıtacak bir hesap yapayım:
2006 için iddia ettiğiniz kişi başına 5.350 dolarlık
gelir var ya, bunu, az önce değindiğim
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tütüncü, lütfen
ENİS
TÜTÜNCÜ (Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkan.
dolar
değerinin düşük tutulmasından ve enflasyon etkisinden
arındırdığımızda, yani, yapay
şişkinliği, o köpüğü aldığımızda,
bu kişi başına 5.350 dolar kendiliğinden 3.690 dolara
iniyor ve bu artıştan da aslan payı, az önce dediğim
gibi, halka değil, yabancılara ve yurt içindeki varlıklı
kesimlere gidiyor. Şu anda işsizlik, açlık ve yoksulluk
toplumsal bir işkence hâline dönüşmüş ise, işte, altında
bu gerçek yatıyor. Ne yazık ki, Hükûmet, hem işsizlik miktarının,
düzeyinin hem de açlık ve yoksulluk düzeyinin ne olduğu konusunda
doğruyu göremiyor ya da Hükûmetin kafası karışık.
Bize göre işsizlik, şu anda 5 milyon 235 bin kişidir.
Hükûmete göre her 100 kişiden yaklaşık 10 kişi
işsiz, ama, bizim düzeltilmiş rakamlara göre her 100 kişiden
en az 20 kişi işsiz. Açlık sınırına baktığımızda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tütüncü, teşekkür ediyorum, lütfen
Buyurun.
ENİS
TÜTÜNCÜ (Devamla) Evet, teşekkür edeceğim Sayın
Başkan.
Dokuz
dakikada ancak bunları söyleyebiliyoruz. Bu konularda
Hükûmeti dört yıldır sürekli uyardık, ama, dinletemedik.
Bundan sonra dinleseniz ne olacak? Abbas yolcu! Seçimlerde, bu yüce
millet de gerekeni yapacak ve sizi mutlaka yolcu edecek.
Bu
duygu ve düşüncelerle Devlet Planlama Teşkilatı bütçesinin
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Hepinizi,
tekrar, en derin sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı, Bihlun Tamaylıgil,
İstanbul Milletvekili.
Sayın
Tamaylıgil, süreniz dokuz dakikadır.
Buyurun.
CHP
GRUBU ADINA BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sermaye Piyasası
Kurulu bütçesi üzerinde partim adına görüşleri açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Evet,
biraz önce, sermaye piyasasının tanımı, sermaye
piyasasının süreci, neler yaşadı Türkiyede, hangi
boyuttadır değerlendirmeleri yapıldı. Ama, sermaye
piyasasının temel amacının küçük yatırımcının
üretim içerisinde sermayedar olması ve bu sermayedarlıkla
beraber tasarruflarından bir gelir üretmesi işlevi en
önemlisiyken, bunun, nedense, altı pek fazla çizilmedi. Çünkü, baktığınızda,
Türkiyede artık küçük tasarruf sahibi diye bir yatırımcı
kitlesi kalmadı. Gelir ve servetlerdeki erimenin arkasından,
bakıyoruz, on sene içinde 2,5 milyon yatırımcı miktarı
1 milyon seviyesine düşmüş.
Borsa
açısından -ki, sermaye piyasası dediğimizde iki
ayrı piyasa vardır: Birisi devlet iç borçlanma senetleri,
diğeri hisse senetleri- hisse senetleri lehindeki değerlendirmeleri
pek baz almadan, oradaki yükselişleri değerlendirmeden,
bir de hazine bonosu faizleri veya tahvil faizleri açısından
değerlendirdiğinizde, rekabetin ne kadar doğru, ne
kadar haklı veya hakkaniyet içinde olduğunu da değerlendirmek
gerekiyor diye düşünüyorum.
Bir
taraftan, bakıyorsunuz, altı yüz küsur tane halka açık
şirket veya kayıttaki şirket -veya bunun bir kısmı
da halka açık zaten- ama, Türkiyedeki şirket yapılanımları,
Türkiyedeki kurumsallaşma, bunların denetim mekanizması
açısından ortaya çıkan tablonun yetersizliği...
Bunlar için ne yapılmalıydı, ne yapıldı veyahut
1999dan itibaren bakıyorsunuz, bankacılıkla ilgili
düzenlemelerde dört-beş tane farklı kanun yapısı
varken sermaye piyasasıyla ilgili olarak neden bir kanuni düzenleme
yapılmadı -ki, bu söyleyeceğim kanuni düzenleme,
izinsiz halka arzları yapılan şirketlerle değil,
onlarla ilgili kanuni düzenlemeyi de söyleyeceğim- bu sermaye
piyasasının geliştirilmesi için gerekli kanuni düzenleme
neden yapılmadı?
Diğer
taraftan, bakıyorsunuz, güven. Güven faktörü açısından
da, ne yazık ki, yatırımcı güvenini ortaya koyan
pek çok başlıkta zafiyet kendini göstermiştir. Bir taraftan,
sayısı 250 bini bulmuş olan küçük yatırımcı,
kendi elindeki hisse senetleriyle ilgili hiçbir çözüm ortaya konmadığı
için beklemektedir.
Yine,
ne yazık ki, iki gün önce Başbakan ve biraz önce de konuşan
arkadaşımız Türkiyede hiçbir bankaya bizim dönemimizde
el konulmadı. dedi. Çok yanlış. Türkiyenin en büyük
banka el konulması ve en yüklü maliyet sizin döneminizde
İmar Bankasıyla oldu.
MEHMET
ÇERÇİ (Manisa) 8 trilyon batmıştı.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) Ve hiçbir şekilde batmamıştı,
işlemleri devam ediyordu
BAŞKAN
Sayın Çerçi
Lütfen Sayın Çerçi.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) İşlemleri devam ediyordu, bankacılık
faaliyetleri sürüyordu
MEHMET
ÇERÇİ (Manisa) Ayıp yani!
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) Bakınız, el konma tarihi 3 Temmuz
2003tür. Siz, 2002 tarihinde
MEHMET
ÇERÇİ (Manisa) Biz gereğini yaptık.
BAŞKAN
Sayın Çerçi, lütfen
Lütfen oturur musunuz.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla)
2002de seçimi kazandınız; el
konma tarihi 3 Temmuz 2003tür.
MEHMET
ÇERÇİ (Manisa) Doğrusunu yaptık biz. (CHP sıralarından
yerine otur sesleri)
BAŞKAN
Sayın Çerçi, sizin öyle bir hakkınız yok, lütfen
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) Siz, doğrusunu yapmakla da çok büyük
eksiklikler ortaya koydunuz. Zaman içinde oradaki kurul atamalarından
tutun, el koyma sürecinin idaresine kadar. Ancak, ortaya çıkan
tabloda ne derece doğru olduğunuzu zaten kamuoyu da biliyor.
Bakınız
değerli arkadaşlar, Sermaye Piyasası Kurulunun, bu
meşhur Oferin TÜPRAŞın yüzde 14,76sını alma sürecinde
bir uyarısı olmuştu. Yani, Kurulun, halka açık
şirketlerin bildirimle ilgili yükümlülüğünden dolayı
ve bu yükümlülük yerine getirilmediği gibi işleyen süreçle
ilgili açılan davada da bunun geri dönüş kararı verildi.
Ne oldu şimdi? Sonuç nerede? Yani, sonuçla ilgili herhangi bir
noktaya varıldığını pek göremiyoruz.
Diğer
taraftan, son dönemde baktığımızda, Sermaye Piyasası
Kurulunun içinde bir üçlü kararname sürecini değiştiren
yönetmelik ortaya çıktı ve bu yönetmelikten sonra da, süratli
bir şekilde, birçok üst yönetici değişti. Ancak, altı
çizilmesi gereken bir başlık: Şu an, Kurul -başkanlık
ataması gerçekleşmedi- vekâleten idare ediliyor ve yeni
başkan geldiği zaman bu değerli arkadaşlarımızla
çalışacak mı, çalışmayacak mı? Yoksa, bu
kadar hızlı, birkaç gün içindeki böyle bir değişimi
ortaya koymanın ihtiyacı ne? Böyle bir değişiklik
yapıldıktan sonra neden bu kadar acele karar verme ihtiyacı
ortaya çıktı?
Değerli
arkadaşlar, bakınız, sermaye piyasasıyla ilgili
yapılacak olan düzenlemelerde önemli bir başlık da
işlemleri görülen kıymetli evrak olarak hazine bonoları,
devlet tahvilleri demiştik. Dört senedir çalışıyorsunuz,
acaba, neden devletin hazine bonoları ve devlet tahvilleri
herhangi bir şekilde merkezî kayıt altına alınmıyor?
Neden alınmıyor? Bu çalışma bu kadar mı uzun, bu
kadar mı süreçliydi? Bununla ilgili neredeyiz?
Diğer
taraftan, baktığınızda, bu mağdur kitlesinin
arkasından, tabii ki her zamanın konusu, ama hazine bonosuyla
ilgili İmar Bankası sürecindeki o yanlış yönetilen
sürecin, hukuken -ki Sayın Bakanın da yasa yapacağız
bunu ödeyeceğiz deyip de ödemediği ve son bir gecede, nasıl
olduysa, karar değiştirilip binlerce insanın mağdur
edildiği bir süreçte- hukuk davaları gerçekleşti ve
sonuçta, bu kurulların eksikliğinden doğan bir karar
ortaya çıktı.
Şimdi,
o gün için ödeme gerekirken, bugüne taşınmasından dolayı
binlerce insan ne durumda biliyor musunuz ve o gün yapılması
gereken hukuki düzenlemeyi yapmamanın faturası ne kadar
yükseldi biliyor musunuz? Ben, o zaman, Sayın Bakana güvenerek,
Sayın Bakanın verdiği söze halk da güvenerek, beklemiştik.
Ama, bir gecede bir yerden talimat geldi -bu insanlar, devlete güvenerek,
devletin adına yatırım yaptılar, ama- ticari hesaplara
para ödendi -ödeme için alındı, ki, böyle bir şey yoktur-
hazine bonoları bir tarafa bırakıldı.
Şimdi,
diğer taraftan baktığınızda, son dönemin bu
izinsiz halka arzlarla ilgili konusu. İki gün önce çok detayını
anlattığım için, bir tek, yine Sayın Bakanla ilgili
olarak çok üzüldüğüm başlıkların burada altını
çizmek istiyorum.
Sayın
Bakan, bizim komisyon kurulduktan sonra, çıktı, bu kürsüden,
belli tespitlerinin olduğunu ve bu tespitlere göre işlem
yapılması gerektiğini beyan etti. Daha sonra, Plan
Bütçe Komisyonunda birtakım beyanatları oldu, yani, yedi
aylık süreç içinde.
Bakın,
Sayın Bakan Plan ve Bütçe Komisyonunda diyor ki: Bu şirketler,
2000 yılına kadar para toplamışlar. Bunun için, öncesinde,
bu işlemler yapılana kadar engellenmesi gerekirdi veya
engellenebilirdi, ama, bunlar yapılmadı ve bu paralar toplanırken
ilanlar verilmiş, niye dikkate alınmamış? Bakın,
2000 yılının öncesini sorguluyor. Ama, aynı Bakanımız,
bundan tam yedi ay önce, yani bu konuşmasının öncesinde,
yine bir beyanatta bulunuyor, bu kürsüden beyanatta bulunuyor ve
diyor ki: Sermaye Piyasası Kurulu, 97 yılından itibaren,
gerek bilgilendirme ve uyarı ilanları gerekse denetimler
sonucunda ulaşılan tespitlerle ilgili şirket bazında
değerlendirme ve ilanlarda bulunmuştur.
Şimdi,
ben, hangisine inanacağım? Sayın Bakan hangisinde
doğru söylüyor? Diğer taraftan, tekrar devam ediyor: Tespitler
yapılabilirdi, zaten buna Kurulun yetkileri de müsait. diyor.
Yine,
oradan dönüyorum, Sayın Bakan burada diyor ki: Mevcut yasalarla
ve ortaklık, şu anki toplanan para ve mevcut yapı tespit
edilemezdi. ve tekrar diyor ki: Böyle yasa var, ama, bu yasa pek bir
işe yaramaz, Başbakanlığa gelmiş veya bana
gelmiş olan. diyor.
Yine
aynı Bakan, yedi ay önce, çıkıyor, diyor ki, yine, bu
kürsüde -hakikaten benim çok inandığım, bütün piyasalar
açısından veya ortaya koyduğu bakış açısından
çok önemli adımlar atacağına inandığım Bakanımız
diyor ki- evet, bu söylediği şey: Evet, bir yasa taslağı
vardır, komisyon da çalıştı, bunları da ekleyeceğiz
ve ondan sonra Bakanlar Kuruluna tasarı hâline dönüştürülmesi
için gönderilecektir.
Şimdi,
ben, Kasım 2007de konuşan Sayın Bakana mı inanayım,
buradaki konuşan Bakana mı inanayım?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
İkisi de aynı.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) Yani, burada büyük farklar var. 2000 öncesi
var mı yok mu, bilmiyorum, ama, burada, 97den beri var olduğunu
söylüyorsunuz.
Yasal
düzenleme neden yapılmadı sorgusunu ortaya koyan bir yaklaşıma
karşı, koruma olarak, böyle bir tercihin dile getirilmesi
doğru değil. Ha, diyorsunuz ki, burada, yine, komisyon tutanaklarında:
Yasal düzenleme yaparız, üstümüze sorumluluklar gelir
Bunları
uzatmak istemiyorum, sürem yetmiyor. Ama, bunları yaparken
Burada,
şunu söyleyebilirsiniz: Biz, bu konuda bir düzenleme yapamayacağız,
zaman zaten dört senedir süregitmiş, doğru dürüst adım
atılmamış, bundan sonra da adım atmayacağız,
diyebilirsiniz. Bu, sizin tercihiniz. Ama, lütfen, yedi ay içinde
ortaya koyduğunuz tespitler arasında bu derece fark olmasın
Sayın Bakanım.
Bundan
sonra şunu da söylemek istiyorum: Tabii, şu da olmuştu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tamaylıgil, lütfen, teşekkür için açıyorum.
Buyurun.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) Yok! Bir dakikam var herhâlde, herkese bir
dakika verdiniz.
BAŞKAN
Buyurun, bir dakikanızı veriyorum Sayın Tamaylıgil.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) Bir özel finans kurumunun yasal düzenlemesi
için de gündeme getirmiştik. O zaman da, zaten öyle bir işleyen
sistem, oradaki mağdur olan kişilerin lehine çalışmıyordu
ki ve o zaman bir savunma oldu, efendim, siz devlete mi yükleyeceksiniz?
Ne alakası var? TMSF yetkileriyle düzenlenmiş, o yetkiler
kullanılsın dedik. Şimdi de, böyle birtakım kaçamak
yaklaşımlarla birilerinin hesabını sormaktan
kaçan bir değerlendirme içinde oluyorsunuz.
Lütfen
şunu açıkça söyleyin: Mağdur, mağdursan, sen hayatını
mağdur olarak devam ettirmek durumundasın, biz Hükûmet olarak
mağdurların yanında değiliz, çözüm de üretmeyiz,
sizi mağdur edenlerden de hesap soramayız, çünkü, bizim hesap
soracağımız kişilerle farklı hesaplarımız
var, diyebilirsiniz. Buna da saygı duyarım. (CHP sıralarından
alkışlar) Ama, şunu düşünün ki, bunca insan sizden
cevap bekliyor, bir uygulama bekliyor, bu uygulamanın netliğini
bekliyor. Bunu uzatarak zaman kazanarak yolunuza -açık olsun-
devam edebilirsiniz.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tamaylıgil.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı, Mustafa Özyürek,
Mersin Milletvekili.
Sayın
Özyürek, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
dokuz dakikadır.
CHP
GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) Sayın Başkan, yüce
Meclisin değerli üyeleri; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlarım.
Bugün,
Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kuruluyla ilgili değerlendirmelerimizi
sizlerle paylaşmak için huzurunuzdayız. Öncelikle Bankacılık
Denetleme ve Düzenleme Kurulu,
Cumhuriyet Halk Partisinin 1999 seçim bildirgesinde önerdiği
bir Kuruldur. Yani, bankacılıkla ilgili konuların,
siyasi iktidar dışında bir bağımsız kurul
tarafından yürütülmesi ve yönetilmesi Cumhuriyet Halk Partisinin
bir önerisidir. Bu Kurul, bağımsız kurullar içinde özellikle
geçmişte yirmi beş bankaya el konulması aşamasında
çok tartışılmış, gündeme getirilmiş olan
bir Kuruldur ve bu Kurulun bağımsızlığına
özen gösterilmesi son derece önemlidir.
Değerli
arkadaşlarım, bu Kurulun görev alanına giren bankalar
ve diğer bazı finans kuruluşları ekonomimizin
çok büyük kuruluşlarıdır. Bankacılık sektörüne
baktığımızda, aktif büyüklüğünün 302 milyar
dolar olduğunu görüyoruz. Bunun gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı yüzde 85 civarındadır. Bunların içinde, yüzde
28i kamu bankaları, yüzde 55i özel bankalar, yüzde 2si de faizsiz
finans kuruluşları dediğimiz katılım bankaları.
Bu bankacılık sektörünün aktif toplamına baktığımızda,
yüzde 43ünün kredilerden, yüzde 34,2sinin de hazine bonosu ve devlet
tahvillerinden oluştuğunu görmekteyiz.
Şimdi,
bankaların başlıca görevleri, hepinizin bildiği
gibi, mevduat toplamak, yani, halkın parasını değerlendirmek
ve ekonominin ihtiyaç duyduğu kredileri sağlamaktır.
Bu mevduatın yapısına baktığımızda,
Türk parası ve döviz tevdiat hesabı şeklinde gruplara
ayrıldığını görüyoruz. Türkiyede, Türk parasına
güven azaldığı için, insanlar Türk parasına güvenmediği
için, uzun zamandan beri, geniş ölçüde, döviz tevdiat hesabı
dediğimiz hesaplarda paralarını tutmaktadırlar.
Geçtiğimiz
mayıs ayında yaşanan krizden sonra döviz tevdiat hesaplarında
10 milyar dolarlık artış olmuştur. Şimdi, diyor
ya Sayın Başbakan Biz yeni Türk lirasına geçtik,
sıfırlardan kurtardık ve halk, artık, Türk lirasına
güvenir hale geldi. Ama, mayısta yaşanan bu mini krizden
sonra halkın Türk lirasına güveni giderek azalmış,
hemen, Türk lirası hesaplarından döviz tevdiat hesaplarına
geçmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bu dövize dönüşün temel nedeni, Türkiyede
ekonomide istikrarın tam olarak yerleşmemiş olmasıdır.
Buraya gelen sözcüler, bakanlar, Başbakan, sürekli, Türkiyede,
artık, istikrarın yerleştiğini söylüyorlar. Ama,
vatandaş, özellikle AKPnin çok güvendiği parası olan
vatandaş sizlere güvenmiyor, ekonominize güvenmiyor, onun
için hemen dövize dönmeye çalışıyor.
Dövize
dönüşün bir diğer önemli nedeni de cari açıklardır.
SONER
AKSOY (Kütahya) Böyle bir şey yok, kimse döviz almıyor.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Devamla) 10 milyar dolar döviz tevdiat hesapları
artmıştır Sayın Milletvekili. Bakarsanız, rakamları
görürsünüz.
Bu
güvensizliğin arkasında, cari açığın geldiğini
görüyoruz. Cari açık, 35 milyar dolarlara ulaşmıştır.
Yani, millî gelirin yüzde 9unu aşan bir cari açıkla, ekonominin
kırılgan bir yapıda olduğunu herkes bilir. Onun
için, güven çok önemlidir, güvenin yeteri kadar sağlanmadığını
görüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, acaba, bu mevduat nasıl dağıldı
diye şöyle bir bakarsanız, Türkiyede, 70 milyon hesap var
-bazı vatandaşların birden fazla hesabı olduğunu
da düşünebilirsiniz- bu hesap sahiplerinden 120 bini, yani,
toplam mevduat sahiplerinin yüzde 2,4ü, mevduatın yüzde
40ına sahip, yüzde 10u ise yüzde 22sine sahip, yüzde 58,9u ise
paranın sadece yüzde 10una sahip. Bu da, Türkiyedeki servet dağılımındaki
adaletsizliği en güzel ortaya koyan göstergelerden biridir.
Hani, Sayın Başbakan buraya geliyor, hep ekonomiyi büyüttük,
çok iyi durumdayız diyor, biz de gelir dağılımının
çok bozulduğunu, vatandaşın vasıtalı vergiler
altında ezildiğini anlatıyoruz ya, bu gelir dağılımının,
bu servet dağılımının bozukluğunun en güzel
göstergelerinden biri de budur.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Eksik
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bankacılık
sektöründe
Rakamlar
doğru Sayın Aydoğan
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Hayır, 2002yi niye vermiyorsun?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Devamla) Nasıl?
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) 2002yi niye vermiyorsun?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Devamla) Ben
2002den,
Cumhuriyet Halk Partisi sorumlu değil.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Onu demiyorum.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi, bugünkü tabloyla ilgili
değerlendirmesini yapıyor, eleştirisini yapıyor.
Bu eleştiride yanlış bir rakam varsa, çıkar, siz de
aksini söylersiniz.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, rakamlar orada.
Şimdi,
bankacılık sektörünün çok önemli sorunlarından birine
değinmek istiyorum.
MEHMET
SOYDAN (Hatay) Mustafa Bey çok laf attığı için
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Devamla) Bankacılık sektörünün
Ben,
Başbakana atıyorum. Onun için, değerli arkadaşlarım,
siz bana atmayın. Yani, siz de
bizim Genel Başkana atabilirsiniz.
MEHMET
SOYDAN (Hatay) Biz de size atarız.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bankacılık sektörümüzün çok önemli sorunlarından birisi
yabancılaşmadır. Şu anda, yabancıların
bankacılığımızdaki payı yüzde 35e
ulaşmıştır. Özelleştirmek için harekete geçtiğiniz
Halk Bankası, bazı pazarlıkları süren Oyak Bank filan
gibi bankaları da dikkate aldığınızda, yüzde
50ye ulaşacaktır. Şimdi, biz, bankacılık sistemindeki
bu yabancılaşmaya dikkat çektiğimizde, AKPli arkadaşlarımız
diyorlar ki: Para gelsin de nereden gelirse gelsin. Para nereye
gelir? Güvene gelir. Peki, bankacılığımız yüzde 50ye varan oranlarda yabancıların
eline geçtiği zaman, ekonominin kontrolü kime geçmiş oluyor?
Yabancılara geçmiş oluyor. Siz, Türkiyenin, uluslararası
sermayenin bir pazarı, burada hepimizin de uluslararası
sermayenin taşeronu olmamızı öngörüyorsanız,
buna bizim diyeceğimiz bir şey yok. Ama, biz, ulusal sermayenin,
kamu ve özel sektör olarak, Türkiyenin bütün sektörlerinde egemen
olmasını ve özellikle bankacılıktaki payını
kaybetmemesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bir
diğer önemli nokta: İşte, yabancı sermaye geliyor
filan diyoruz. Yeni bir yatırım yapmıyor, yeni fabrika
kurmuyor, sadece mevcut tesislerin,
mevcut bankaların paylarını alıp götürüyor.
Tabii, yatırılan bu sermayenin elde ettiği kâr da sürekli
dışarıya transfer edilecek. Onun için de, bu, ekonomide
büyük bir kanamaya neden olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özyürek, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bankacılık
sisteminde ulusal sermayenin ağırlığını
korumak lazım. Şimdi, Hükûmete düşen, kolay bir şekilde
yabancıların bankalarımızı alıp götürmesi
değil, Türk sermayesinin dışarıda banka alabilmesi,
banka kurabilmesi olanaklarını yaratması gerekir.
Ne yazık ki, Amerika Birleşik Devletlerinde, Almanyada,
AB ülkelerinde bir banka almak, bir banka şubesi açmak olağanüstü
zordur. Hükûmet, bu konuda herhangi bir çaba göstermiyor, mevcut bankalarımızın
yabancıların eline geçmesini
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkanının bir güzel
sözü var, diyor ki: Bankalar Birliğinin başında Mr.
bilmem kimi görmek istemiyorum. Gerçekten, biz de görmek istemiyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar) Bankalar Birliğinin
başında bir Türk varlığını korumaya devam
etmelidir.
Sayın
Başkan, hemen bitiriyorum.
Sayın
Bakan buradayken, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Bihlun Tamaylıgilin
ortaya attığı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Devamla) Hemen topralıyorum Sayın Başkanım.
tartışmalarda Sayın Bakan dedi ki: Bizim yetkimiz
yok, bazı konularda yetkimiz yok, yasal düzenleme ihtiyacı
var. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu Yimpaş gibi,
Kombassan gibi, yeşil sermayeyle ilgili düzenleme öngören
bir kanun teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduk. Lütfen,
destek olun, burada milyonlarca mağdurun hakkını hep
birlikte arayalım diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına dördüncü konuşmacı, Mehmet Vedat
Melik, Şanlıurfa Milletvekili.
Sayın
Melik, süreniz dokuz dakikadır.
CHP
GRUBU ADINA MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 yılı bütçe
kanununun GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
bütçesi hakkında görüşlerimi bildirmek üzere Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
öncelikle saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, burada, biraz sonra söyleyeceklerimi dört
yıllık süre zarfında bu kürsüden defalarca söylemeye
çalıştım, ama, böyle bir önemli projeyle ilgili sözlerin
tekrar zabıtlara geçmesi için bazı rakamları tekrar
edeceğim.
Değerli
arkadaşlar, Güneydoğu Anadolu Projesi, ülkemizin ve Orta
Doğunun en önemli iki nehri olan Fırat ve Dicle nehirleri
üzerinde toplam 22 baraj ve 19 hidroelektrik santralinin inşasıyla
bu nehirler havzasındaki ovaların sulanmasını
ve Türkiyenin her yönüyle en geri kalmış bölgesi olan Güneydoğu
Anadolu Bölgesinin topyekûn kalkınmasını amaçlayan
entegre bir bölgesel kalkınma projesidir. Bu proje, Güneydoğu
Anadolu Bölgesindeki dokuz ili kapsamaktadır. Proje kapsamındaki
dokuz ilin yüzölçümü 75 bin kilometre karedir, yani, Türkiyenin
yüzde 9,75idir.
Proje
kapsamında sulanabilecek arazilerin toplamı 1 milyon
700 bin hektardır, ki, bu da, ülkemizdeki sulanabilir arazilerin
yüzde 20sidir. Ayrıca, bu bölge, Yukarı Mezopotamyadır,
medeniyetin başladığı yerdir, dolayısıyla,
insanlık tarihinin bulunduğu yerdir. Urfa ilinde Göbeklitepe
denilen bölgede yapılan kazılar milattan önce 9000 yılına
aittir. Dünyada, şu ana kadar bundan daha eski bir medeniyet kalıntısına
henüz rastlanılmamıştır.
Değerli
arkadaşlar, bölge halkı, millî gelirden en az pay alan insanlardır.
Ülke ortalaması -AKP Hükûmetinin deyişine göre- 4 bin-5
bin dolar iken, bölgede bazı yerlerde millî gelirden pay 1.000 doların
da altındadır. Halkın yüzde 60ı yoksulluk sınırının
altında yaşamaktadır. Eğitim, sağlık,
ulaştırma ve belediye hizmetleri başta olmak üzere bütün
çağdaş olanaklardan da en az yararlanan bölgedir.
Urfa
ilinde -örnek olarak Urfayı veriyorum- ilköğretimde, derslik
başına düşen öğrenci sayısı il ve ilçe
merkezlerinde 71 kişidir. 15 milyonluk İstanbulda yeşil
kartlı insan sayısı 527 bin iken, Diyarbakırda 590
bin kişi, Urfada ise 550 bin kişi yeşil kartlıdır.
Devlet
Planlama Teşkilatının yayınladığı
raporlarda, gelişmişlik sıralamasına göre -Gaziantep
ili hariç- bölge illeri en alt sıralarda yer almaktadırlar.
81 il içinde Diyarbakır 63üncü, Adıyaman 65inci, Urfa
68inci, Batman 70inci, Mardin 72nci, Sayın Başbakanın
ili Siirt 73üncü, Şırnak 78inci sıradadır.
Değerli
arkadaşlar, cumhuriyet tarihi boyunca çok sayıda bölgesel
kalkınma projesi yapılmış ve uygulanmıştır.
Ancak, GAP projesini sadece bir bölgesel kalkınma planı
olarak değerlendiremeyiz. Zaten projeye başlanmasıyla
birlikte, diğer bölgesel kalkınma projelerinin aksine,
belli bir bölgeyi değil, bütün ülkenin kalkınmasına yönelik
bir proje olduğu da görülmüştür.
Değerli
milletvekilleri, dünyanın en sorunlu bölgesi Orta Doğudur.
Orta Doğunun temel problemi sudur. Yani, yakın bir gelecekte
su kaynaklarını elinde tutabilen ülkeler, bölge ve dünya
siyasetinde söz sahibi olabileceklerdir. Başta Fırat ve
Dicle olmak üzere, ülkemizin en önemli su kaynakları da bu bölgededir.
Ancak, bölge dışında olan ve bugün dünyaya yön veren güçler,
böylesine hayati önem taşıyan unsurların Türkiyenin
elinde olmasını istememektedirler, bundan rahatsızdırlar.
Bunu da açıkça konuşmaktan korkmamaktadırlar. Hatta,
6 Ekim 2004 tarihindeki Avrupa Birliği-Türkiye İlerleme Raporunun
bir bölümünde, GAP bölgesindeki su kaynaklarının kontrolünün
uluslararası bir yönetime bırakılması gerektiğini
yazılı hale getirdikleri de herkes tarafından bilinmektedir.
Zaten bu projenin sadece bölgesel bir kalkınma projesi olmadığını,
Millî Güvenlik Kurulu, 24 Ekim 2005 tarihli tavsiye kararıyla
ortaya koyarak, projenin tarımsal sulama ve hidroelektrik santral,
hidroelektrik üretim anlamında 2023 yılına kadar bitirilmesi
yönünde karar almıştır.
Yukarıda
saymaya çalıştığım ana nedenlerden dolayı
bu projenin kesinlikle canlı tutulması ve devam ettirilmesi
gerekmektedir, yani kısaca;
1)
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin kalkındırılması,
2)
Türk ekonomisine ham madde ve sermaye birikimi sağlamak,
3)
Kaynağı ülkemizde bulunan akarsuları tamamen kontrol
edebilmek için bu proje süratle bitirilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, GAP İdaresinin yatırımcı bir kurum
olmadığını hepimiz biliyoruz, ama bölgedeki yatırımların
koordinatörü ve daha önemlisi markasıdır; Türkiyenin
umududur. Ancak, bu umut AKP Hükûmeti tarafından bitirilmiştir.
GAP İdaresinin görev süresi 6 Kasım 2007de sona erecektir.
Bölgenin yerel imkânları kalkınmasına yetmemektedir.
Bölgeyi kamu yatırımları yapmadan, Avrupa Birliğinden
alınacak fonlarla kalkındırmamız mümkün değildir.
Değerli
arkadaşlar, gerçekler böyleyken, özellikle son dört yıldır
devam eden AKP İktidarıyla birlikte bu Proje hakkında
âdeta bir karalama kampanyası başlatılmıştır.
Önce, sulanan arazilerde, özellikle Harran Ovasıyla ilgili
olarak çoraklaşma başladı, ova elden gidiyor lafları.
Ardından Güneydoğuda bütün araziler yabancılara satılıyor
sözleri. Daha sonra, başta kendini Türkiyenin en önemli vakfı
olarak tanıtan bazı kurumların, sözde önemli uzmanlara
hazırlattıkları raporlarında, GAP projesinin verimli
olup olmadığı, bu Projeyle ilgili kararın yeniden
gözden geçirilmesi gerektiği, şimdiye kadar yatırılan
paranın geri dönüşümünün olmadığı gibi, gerçekle
ilgisi olmayan yazılar karşısında, maalesef, genel
olarak Türkiye kamuoyunda bu Projeye karşı olumsuz bir hava
yaratılmıştır. Ancak, Hükûmetten de bu kampanya karşısında
ciddi bir tepki geldiğini söylemek mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, bunların hepsi yalandır. Bölgede yabancılara
satılan tek bir metre kare tarım arazisi yoktur. Zaten yasalar
izin verse bile, bölge halkı yabancıya arazi satmaz; çünkü,
sosyal yapısı buna uygun değildir. Harran Ovasındaki
çoraklaşmanın nedenleri de uzmanlar tarafından ilgili
yerlere bildirilmekte ama, dört yıllık süre zarfında
-hele Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatıldıktan
sonra- hiçbir tedbir alınamamıştır.
Şimdi,
yine, GAPla ilgili, kamuoyunda uzun süredir bir tartışma
vardır: GAP projesine yatırdığımız paranın
karşılığını alamadık, ülke kaynaklarını
boşa harcadık. İstanbulun millî gelire katkısı
yüzde 21 iken, GAP bölgesindeki 9 ilin katkısı sadece yüzde
5,4tür denmektedir. Dolayısıyla, bu projeye yatırım
yapılmaması istenmektedir. Bu sözlerin de tamamı
dış kaynaklıdır. Türkiyenin gelişmesini istemeyen
güçlerin ortaya attığı ve maalesef, onların ülkemizdeki
taşeronlarının yaydıkları bir dedikodudur,
çünkü GAP altın yumurtlayan tavuktur.
Bakın,
benden önceki konuşmacılar rakamları verdi. Bu Projeye
şimdiye kadar yatırılan paranın 18 veya 20 milyar
dolar olduğunu kabul etsek bile, bu Projeden elde edilen elektrik
bedeli, sadece, 18 milyar dolardır veya daha üstündedir. Bu
Projenin bel kemiğini oluşturan sulamaya ne ayrılmıştır
peki? Sulamaya sadece yirmide 1 oranında para ayrılmıştır.
Yani, 20 milyar dolar para bu projeye harcanmışsa, rakamlara
bakın, sulama için sadece 1 milyar dolar para harcanmıştır.
Değerli
arkadaşlar, AKP Hükûmetinden önce GAP bölgesindeki sulama alanlarıyla
ilgili olarak hükûmetler arası
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Melik, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET
VEDAT MELİK (Devamla)
ikili işbirliği çerçevesinde
anlaşmalar imzalanmıştı. Ancak bu Hükûmet geldi,
bunları pahalı buldu -pahalı
da bulmuş olabilir- bunları iptal etti, ama yerine hiçbir
şey koyamadı. Koyamadı derken, Suruç Ovasının
proje ihalesini göstermelik olarak -30 milyon dolardır- onu da
yaptınız. Onun da bitiş süresi sekiz yüz gündür, sizin
Hükûmetiniz döneminde de bu bitemeyecektir. Bu açıkça ortadadır.
Projedeki
gerçekleşme oranı 3 Kasım
2002ye kadar yüzde 52ydi, şu anda yüzde 56,4tür. Yani, sizin AKP
Hükûmetinin yıllık bu Projeden sağladığı
büyüme yüzde 1,1dir. Ama merak etmeyin, bunu, ben, muhalefet olsun
diye, muhalefet etmek için söylemiyorum, fakat tarihe 59uncu AKP
Hükûmeti, GAP projesi gibi millî ve stratejik bir projeyi ortadan kaldıran
bir hükûmet olarak geçecektir. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, ben, muhakkak ki bu bütçeye ret oyu vereceğim,
ret oyu vermek zorundayım, ama yalnız Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu ret oyu veriyor diye değil, Suruç halkına
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
VEDAT MELİK (Devamla) Bitiriyorum, sadece teşekkür
BAŞKAN
Sayın Melik, ret oyu verecekseniz söz vermiyorum ben!
Buyurun.
MEHMET
VEDAT MELİK (Devamla) Siz Başkansınız
BAŞKAN
Buyurun, buyurun.
MEHMET
VEDAT MELİK (Devamla)
Viranşehir halkına, Kızıltepe
halkına ve daha önemlisi, ömrünün yarısını, geçici
tarım işçisi olarak Anadolunun çeşitli yerlerinde,
elektriği dahi bulunmayan ilkel çadırlarda, okul yüzü görmeden
geçiren kız ve erkek çocuklarına olan borcumdan dolayı
ret oyu vereceğim.
Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Melik.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına beşinci konuşmacı,
Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu.
Buyurun
Sayın Coşkunoğlu.
Sayın
Coşkunoğlu, süreniz dokuz dakikadır.
CHP
GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler
Piyasası Düzenleme Kurumu -ki, bundan sonra kısaca Kurum
olarak söz edeceğim- bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüşlerini ifade etmek amacıyla kürsüdeyim.
Bu
Kurum un çalışmaları, tütün ve alkollü içkileri kapsıyor.
Dolayısıyla, bu alandaki bazı konulara ve sorunlara
da beraberce bakalım.
Aslında
ilginçtir ki, AKP Hükûmetinin birçok diğer konulardaki politikalarında
yaptığı yanlışların hepsinin burada yansımasını
görüyoruz fakat, ben, benim konuşma sürem içerisinde bunların
sadece yedi tanesine değinebileceğim. En önemli gördüğüm,
AKP Hükûmetinin, yedi politika yanlışının bu Kurum
çalışmaları içerisinde kendini nasıl gösterdiğini
ifade etmeye çalışacağım.
Birincisi,
AKP Hükûmeti, üreticiyi, özellikle tarım üreticisini ve de özellikle
küçük üreticiyi mağdur etmiştir. Şimdi, bu iddiaya bakalım
tütün bağlamında. Tütün üretici sayısı,
405.882den 2003 yılında, 252.260a düşmüş 2006 yılında;
150 bin üretici düşmüş, sayısı düşmüş. 150
bin üretici tütün üretiminden çıkmış.
Şimdi,
Sayın Bakan da dedi ki bir konuşmasında: Yani bu üreticiler,
tütün üretiminden çekilen üreticiler puf olup yok olmadı ya,
başka şeyler yapıyorlar.
İBRAHİM
KÖŞDERE (Çanakkale) Ürün çeşidinden
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) O zaman açıklayın lütfen.
Sadece lafla, işte, başka üretim yapıyor, alternatif
ürüne geçti değil, lütfen açıklayın. Kaç tanesi alternatif
ürüne geçti, kaç tanesi şehirlere göç ederek işsizlik sorunu
yarattı, kaç tanesi sefalet içerisine girdi? Lütfen açıklayın.
Genel olarak İşte, onlar müreffeh bir şekilde başka
şeyler üretiyor. şeklindeki bir laf geçerli değildir.
Ton
başına üretim
Verimli üretime geçtik deniyor değil
mi? Ton başına ödenen bedel, geçen sene 4.692 YTL iken, bu sene
4.392 YTLye düştü; ton başına ödenen bedel, toplam, kamu
ve özel. Geçen seneden bu seneye mazot fiyatındaki artış,
diğer girdilerdeki artış
Yani burada bir müreffehlik
görmüyoruz değil mi?
Üretim
düştü. Şimdi, üretim düştü deyince yine belagat olarak
denebilir ki: Ne yapalım, çok çok üretelim de yakalım
mı? Hayır arkadaşlar. Çok daha fazla üretimi, sadece,
yakmak beceriksiz hükûmetlerin işidir. İhracat diye de bir
seçeneğimiz var. İhracatta ne yapıyoruz peki? İhracatta
da düşüyoruz. Geçen sene, 2005 yılında 476 milyon -ayrıntısını
vermiyorum- dolar değerinde ihracat yaparken, bu sene 222 milyon
dolar değerinde ihracat yapabilmişiz. Yarısının
da altına düşmüş. Orada da başarısızlık
var. Neden bunu yapamıyoruz? İşte, bu da AKP Hükûmetinin
ikinci yanlışlarından, yanlış politikalarından
veya kibarca beceri eksikliğinden diyeyim.
Değerli
arkadaşlar, biliyoruz ki, dünya piyasalarında bir malı
satmanın önemli yollarından birisi marka olmaktır.
Türk tütünü bir markaydı. Şimdi, biz, Türk markası yaratmaya
uğraşıyoruz. Türk tütünü ise zaten markaydı. Doğal
olarak Şark tütünü diye Amerikada bir marka, önemli bir sigara
üreticisi, otuz yıl, yirmi yıl öncesine kadar İçinde
Türk tütünü var diye övünürdü.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Camelde vardı.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Evet, marka söylemek istemedim.
Reklamların
yasaklanmasına kadar da, reklamlarında Bizim sigaralarımızda
Türk tütünü var diye övünürlerdi. Hâlihazırda marka olmuş
bir şeyi marka olmaktan çıkarıp, Börley, Virjinya tütününe
teslim olmak da büyük bir olumsuzluk başarısı. Tabii,
bu başarısızlık; bu Hükûmete ait değil; ama, bu
Hükûmet de onu devam ettirmiştir, bu ikinci beceriksizlik.
Üçüncüsü
teknoloji. Bakın, Devlet Denetleme Kurulunun Nisan 2006 tarihli
raporunda da söyleniyor, herkesin de bildiği: Uluslararası
piyasada Türk tütününün pazar payının artırılabilmesi
için araştırmalar yapılması, ar-ge yapılması
Yapılıyor mu öyle bir şey? Yok. Şark tütünlerinden
mamul sigaralarda, zifir, nikotin ve karbonmonoksit bırakımlarının
kabul edilebilir oranlara düşürülmesi ve şark tipi tütüne
olan istemin azalmaması için gerekli önlemlerin alınması?
Yapılıyor mu bunlar? Hayır. Neden? Bu da, işte, dördüncü
ve hemen hemen her yerde gördüğümüz teslimiyetçi anlayışının
Hükûmetin yansıması. Batının bize dayattığı,
kendisi tütünü teşvik ederken, bize Teşvik etme diyen Batının
kendi tütününü bize dayatması sonucundaki teslimiyetçiliktir.
Her yerde görüldüğü gibi, burada da, AKPnin, artık, markalaşmış
bir politika anlayışı. Dördüncüsü teslimiyetçilik.
Beşincisi,
rekabet anlayışında çok ciddi sorunlar var. Birincisi,
tüccar -defalarca sordum- o koca tüccar -defalarca sordum- o koca
tüccar, tekelci tüccar ile bizim küçük üreticimizin karşı
karşıya geldiği ortama, biz, rekabet ortamı, piyasa
ortamı diyebilir miyiz Tanrı aşkına? Rekabet, ancak
benzer ağırlıkta olanlar arasında olan bir yarışmadır,
bir pazarlıktır. Bu tütün pazarda satılmaz, dolmasını
yapamazsın, salatasını yapamazsın; tüccar gelir
almıyorum der, çeker gider, ondan sonra üretici ne yapacak
onunla?
Bunu
önlemek için de, bunun önlenmesi için de Devlet Denetleme Kurulu
önerisini yapmış zaten: Sözleşmeli üretim sisteminde
üretici ile alıcıyı eşit konuma getirmek için, üreticinin
örgütlenmesinin -ancak böyle güç sahibi olabilir- özendirilmesi
ve alıcıların sözleşmeyi üretici örgütleri ile
yapması yönünde yasal düzenlemeler yapılmalı. Yapıldı
mı? Hayır. Varsın ezilsin üretici anlayışı.
Serbest piyasa değil, başıboş piyasayla karşı
karşıyayız. Örneğin, alkol tüketiminde, 2000
yılında 68 milyon litre olan rakı üretimi, 2005 yılında
45 milyon litreye düştü; viski 3,1 milyon litreden 780 bin litreye
düştü.
Bu,
içenlerin sayısının azaldığından mı?
Sizin bazı belediye başkanlarınızın koyduğu
ilkel yasaklar sonucu mu oldu? Hayır. Bu, kaçak ve rekabet anlayışına
sığmayan, ekonominin kayıt dışına
çıkması sonucunda. Yoksa, tahmin ediyorum ki, tüm yasaklara
rağmen, sizin iktidarınız döneminde kendisini içkiye
vuran çoğalmıştır.
Son
olarak, yönetim zafiyeti. Söz konusu Kurum, TAPDK, yasası
çıkmadığı için, daha doğrusu yasası daha
önce
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Coşkunoğlu, lütfen
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Toparlıyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Anayasa Mahkemesinin, 4733 sayılı
Kuruluş Kanununun bir maddesini teşkilat yönetmeliğini
Bakanlar Kurulu düzenlesin diyen hükmünü iptal etmesi sonunda,
iki buçuk yıldır herhangi bir kadro hareketi yaşamadan
orada oturuyor ve AKP Hükûmeti ve AKP Grubu bu konuyu düzeltecek bir
yasa çıkarma -kibar bir kelime kullanayım- zafiyeti içerisinde
de oturuyor.
Son
olarak, yedinci hata olarak da, inanılırlık eksikliği
diyeyim, ben yine kibar bir tabir kullanayım. Muhalefet sıralarında
otururken
Dengir Mir Mehmet Fıratın konuşmasından
aynen okuyorum: Türkiyede idarenin, ekonominin çöktüğünü biliyoruz.
Biz bunların ihyasını da istiyoruz. Ama, biz bunların
ihyası adı altında, Türkiyenin, 19. yüzyılda kolonyalizm,
20. yüzyılda emperyalizm, 21. yüzyılda da globalizm adı
altında sömürülmesini istemiyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Son cümlem Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Coşkunoğlu.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Muhalefetteyken istemeyip iktidardayken
bunu yapmak inanılırlık eksiğidir, en kibar tabiriyle.
Bu
açıklamalarla, tütün ve alkol piyasalarını düzenlemekte
olan Kurumun -kendisinin bir günahı yok ama- bütçesine ret oyu
vereceğimizi açıklar, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM
KÖŞDERE (Çanakkale) Biz kabul vereceğiz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Coşkunoğlu.
Lehinde
olmak üzere, şahsı adına söz isteyen Afif Demirkıran,
Batman Milletvekili.
Sayın
Demirkıran, süreniz on dakikadır.
Buyurun.
AFİF
DEMİRKIRAN (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 2007 yılı merkezî yönetim bütçesi
dördüncü tur görüşmeleri üzerine kişisel söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugünkü konuşmamda, kısa adı GAP olan
Güneydoğu Anadolu Projesi -ki, bu bir entegre kalkınma projesidir,
cumhuriyet tarihimizin bir şaheseridir, dünyanın en önemli
projelerinden biridir- GAP projesi üzerinde kişisel görüşlerimi
ifade etmek istiyorum.
Güneydoğu
Anadolu Projesinin tarihi, tabii ki, çok eskilere dayanmaktadır.
Bölgedeki elektrik santrallerinin planlamasıyla başlar. Ancak,
GAP İdaresi 1989 yılında, GAP Kalkınma İdaresi
1989 yılında kurulur. 1988 yılında GAP Master Planı
sonrası kurulur İdare ve o gün bugün, on yedi yıldır
faaliyet göstermektedir. Biraz önce de ifade edildi, her ne kadar,
2007 sonuna kadar, 2007nin sonundan itibaren GAP İdaresi Kanun
gereği sonlanıyorsa da, bölgede kurulacak olan kalkınma
ajanslarının koordinasyonunu yapmak üzere İdaremiz
devam edecektir kanaatindeyim.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Biz süreyi uzatacağız, merak
etmeyin.
AFİF
DEMİRKIRAN (Devamla) Onun için ben de, devam edecek kanaatimi
ifade ettim.
Tabii
ki, değerli arkadaşlar, GAP projesi dediğimiz zaman,
sadece bir elektrik ve sulamadan bahsetmiyoruz; bunun içinde sanayi
var, bunun içinde eğitim var, bunun içinde sağlık var, bunun
içinde ulaşım var, bunun içinde tarımın modernizasyonu
var; çok sektörlü bir projeden bahsediyoruz. Ancak, enerji ve sulama
bugüne kadar hep öne çıkagelmiştir. Özellikle enerjiye baktığımız
zaman, Türkiyenin mevcut enerji potansiyelinin önemli bir kısmı
bölgede, 7.500 megavat civarında. Bu da, tamamen santraller tamamlandığında,
27 milyar kilovat saatlik bir elektrik enerjisine denk gelmektedir.
Bugüne kadar yüzde 70i gerçekleşti enerjinin. Önemli bir rakamdır.
Tabii
ki, olması gerekiyordu. Çünkü, boşa akan her su damlası
yurt dışına dövizin gitmesi anlamına gelir. Boşa
akan her su damlası, her litre su, yurt dışına doğal
gaz ve petrol ücreti vermek anlamına geliyordu. Onun için, enerji
projelerinin bir an önce gerçekleşmesi gerekiyordu ve gerçekleşti.
Ancak,
henüz gerçekleşme bekleyen önemli projeler var. Bunlardan bir
tanesi de Ilısudur. Bildiğiniz gibi, Ilısu Barajının
ve Hidroelektrik Santralinin temeli atılmıştır.
Onu takiben, Cizre Barajı önemli bir barajdır, sulamayı
da içeren bir barajdır; o da gerçekleşecektir. Yine, Dicle
üzerinde Garzan Barajı özel sektör marifetiyle gerçekleşecektir.
Her ne kadar, Devlet Su İşlerinin bu bir sulama ve elektrik
üretim projesi de olsa birbirinden ayrıldı. Elektrik
kısmını özel sektör gerçekleştirecek ve fakat, sulamasını
Devlet Su İşleri yapacak.
Peki,
elektrikte bu kadar büyük bir, önemli bir başarı sağlanmış
da sulamada da aynı başarı sağlanmış
mıdır? Değerli Bakanım burada, bürokrat arkadaşlarımız
burada. Her ne kadar GAP İdaresi bir koordinasyon kurum da olsa,
GAPı komple bir proje olarak ele aldığımızda
ve sulamaya baktığımız zaman, maalesef, sulamada
arzu edilen ilerlemeyi katedebilmiş değiliz. Türkiyenin
-biraz önce de arkadaşlarımız söylediler- 1,82 milyon
hektar sulanabilir arazisi GAP bölgesindedir. Türkiyenin toplam
sulanabilir, ekonomik olarak toplam sulanabilir arazisi 8,5 milyon
hektardır. Orantıladığımız zaman, yüzde
20si bölgededir. Ve fakat, bugüne kadar, maalesef, sadece 260 bin
hektar arazi sulamaya açılabilmiştir. Bu da yüzde 15 gibi
bir rakam.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) 121 bin Sayın Milletvekilim, öbürü toplulaştırma.
AFİF
DEMİRKIRAN (Devamla) Toplam 260 bin hektar sulamaya açılmıştır,
yüzde 15e tekabül etmektedir.
Tabii
ki, bu sulama kanallarının bir an önce yapılması
lazım. Bakın, Değerli Bakanım, dokuz adet sulama
projesi ihale edilmiş bulunuyor. Bugüne kadar gerçekleşen,
sulamaya açılan kısmının dışında geri
kalan, bu dokuz projenin, ihale edilmiş olan projenin geri kalan
kısmı 114 bin hektardır. Bunun için gerekli olan bütçe
2006 yılı rakamları ile 1 milyar 150 milyon yeni Türk lirasıdır.
Bu dokuz projeye, 2006 yılında tahsis edilen ödeneğe
baktığımız zaman; 48 milyon yeni Türk lirası.
Orantıladığımız zaman yirmi beş senede
ancak tamamlanabiliyor, bu dokuz proje.
Bu
şekilde, bu projeleri, devlet bütçesinden, kamu bütçesinden
tamamlayabilme şansımız yoktur. Ne kadar idealist olursak
olalım, ne kadar ülkenin kaynaklarını bölgeye aktarırsak
aktaralım, kısa bir zaman içinde bunu gerçekleştirebilme
şansı yoktur.
O
zaman ne yapmamız gerekiyor: Mutlaka -kanaatimi ifade ediyorum-
kamuözel sektör iş birliğiyle, ortaklığıyla
sulama kanallarının, sulama projelerinin ikmal edilmesi
gerekir diye düşünüyorum.
Değerli
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tabii
GAP İdaresi dediğimiz zaman, sosyal amaçlı birçok projenin,
şu anda, GAP İdaresi tarafından gerçekleştiriliyor
olduğunu görüyoruz. Bu projeler sayesinde bölgedeki binlerce
çocuk, yüz binleri aşan kadın iş sahibi olmuştur,
eğitimden geçmiş ve girişimci olmuştur. Bunları
takdirle karşıladığımı ifade etmek istiyorum.
GAP
İdaresi, ayrıca yurt içi ve yurt dışında bölgenin
imkânlarını tanıtmaktadır. GİDEM ile, Girişimci
Destekleme Merkezleri ile yatırımcıların önünü
açmakta, özellikle, KOBİlere destekler sağlamaktadır.
GAP
İdaresi, iki tane önemli dış kaynaklı proje gerçekleştirdi.
Biraz önce kısaca değinildi, ben de, bir iki cümleyle ifade
edeyim. Bunlardan bir tanesi, Avrupa BirliğiGAP Kalkınma
Projesidir. 47 milyon avro mertebesinde bir projedir. Üç tane alt
bileşini vardır. Bir tanesi, kültürel mirasın geliştirilmesi,
bir tanesi kırsal kalkınma, bir diğeri de KOBİ desteği.
Bu her üç alt bileşenden projeler derlendi, alındı, değerlendirmelerin
birçoğu tamamlandı ve yatırımlar başladı.
Özellikle sivil toplum kuruluşları tarafından bunlar
ifa ediliyor. Tabii ki, yer yer şirketler de bu projeleri gerçekleştiriyorlar.
Değerli
arkadaşlar, GAP İdaresi dediğimiz zaman, çok yakın
bir zamanda gerçekleştirilen bir inisiyatiften de -ki, şahsen
çok önemsediğim bir inisiyatiften- bahsetmek istiyorum. Kasım
ayı içinde, İstanbulda, GAP İdaresi Başkanlığı
9 ilden 90 iş adamını bir araya getirdi, GAP için 9 ilden
90 iş adamını. Amaç, bölgeye yatırımcı çekmek;
amaç, bölgedeki yatırımcının önünü açmak; varsa,
yatırımcının önündeki engelleri ortadan kaldırmak
ve bu toplantıda bir yatırım platformu, kalkınma
yatırımı platformu oluşturuldu. Her ilden 2 tane
iş adamı ve bölgeyi temsilen 1 milletvekili, 1 vali ve 1 belediye
başkanı, Kalkınma Bankasının Genel Müdürü
de, GAP İdaresinin Başkanı da bu platformun birer tabii
üyeleridir. Acizane, bendeniz de bölgeyi temsilen milletvekili
olarak bu platformda bulunmaktayım.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Ne işe yarayacak, Başbakan Yardımcısı
bunlara karşı. Yatırım gelmez ki.
AFİF
DEMİRKIRAN (Devamla) Bu platform, daha sonra yapmış
olduğu toplantılarda iki önemli hususu önüne aldı.
Bir tanesi, bölgedeki yatırımcıların önündeki
engellerin ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenler, bu tespitler yapılacak.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Devlet büyüktür, devlet Allahtan sonra gelir.
Önce devlet yapsın, devlet.
BAŞKAN
Sayın Doğan
AFİF
DEMİRKIRAN (Devamla) İkinci bir husus, değerli arkadaşlar,
henüz tamamlanamayan uzun bir süre alacak olan sulama projelerinin,
daha kısa bir zaman, değişik bir finansman modelleriyle,
değişik bazı yaklaşımlarla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldI)
BAŞKAN
Sayın Demirkıran, lütfen, buyurun.
AFİF
DEMİRKIRAN (Devamla)
gerçekleştirilmesini sağlayacaktır
ve dokuz ilimizde, valiliklerimiz, Devlet Planlama Teşkilatının
da desteğiyle valiliklerimiz yatırım projeleri tespit
edecek ve bu yatırım projeleri için görücüye çıkılıp
yatırımcı temin edilmeye çalışılacaktır.
Bunlar önemli gelişmelerdir.
Değerli
arkadaşlar, bölge kalkınmasından bahsederken bölgeler
arası kalkınmışlık farkını ortadan
kaldırmak için ortaya, Hükûmetimizin, koymuş olduğu
KÖYDESten de çok kısaca bahsetmek istiyorum. Projelerin detayına
girmeyeceğim; ancak, 2005 yılında 200 milyon YTL ile başlayan, 2006 yılında
2 milyar YTL ile devam eden, 2007 yılında da 2 milyar YTL kaynak
tahsis edilen KÖYDES Projesiyle 2007 yılı sonuna geldiğimizde,
Allahın izniyle, ulaşılamayan köy ve mezra, evinde musluğundan
su akmayan bir hane kalmayacaktır diyorum ve yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Demirkıran.
Şimdi,
Hükûmet adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif Şener söz istemişlerdir. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın
Bakan, kaç dakika kullanacaksınız?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) On beş yeter.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Kırk beş dakika.
BAŞKAN
Buyurun.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Devlet Planlama
Teşkilatı, SPK, BDDK, GAP Bölge Kalkınma İdaresi,
Tütün, Alkollü İçecekler Piyasası Düzenleme Kurumu bütçeleri üzerinde
söz alan iktidar ve muhalefet partilerine mensup milletvekillerimize
katkıları nedeniyle teşekkür ediyorum.
İlgili
kurum bütçeleriyle bağlantılı olarak konuşulanları
da dikkate almak suretiyle genel bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Bana bağlı veya benimle ilgili yukarıdaki kurum ve
teşkilatların faaliyet alanlarına bakarak makroekonomik
göstergelerde geldiğimiz noktayı, dünü, bugünü uzun uzun
anlatmaya, yeni polemiklere girmeye çalışmayacağım.
Bunları her bütçe konuşmasında değerli hatipler
de aslında dile getirmektedirler. İktidar ve muhalefet,
lehte, aleyhte görüşler sergilemektedir. Ancak, ortak olduğumuz
noktalar da vardır. Ekonomiyi değerlendirirken, bazen, iktidar
da, muhalefet de, kamuoyu da, uzmanlar da bazı noktalarda aynı
şeyi anlamaktadır, ittifak oluşmaktadır. Nedir
bunlar? En azından, hiç kimse, ekonominin yüksek bir büyüme trendi
içerisinde olduğunu reddetmiyor. Muhalefet diyor ki: Ekonomi
yüksek bir büyüme trendi içerisindedir. İktidar da bunu söylüyor.
Uzun dönem karşılaştırmalarında da ekonominin
en temel göstergesi bu büyüme performansıdır. Millî gelir
son dört yıldır artmıştır. Kişi başına
millî gelir artışı yaşanmıştır, ikiye
katlanmıştır. Ekonomimiz yatırım yapabilen
bir ekonomi hâline gelmiştir. 2007 yılında 137 milyar yeni
Türk lirası tutarında bir yatırım gerçekleşecektir
ki, bu, millî gelirin yüzde 22sine denk düşmektedir. Verimlilik
artışı yaşanmaktadır.
Aynı
şekilde enflasyonda düşüş vardır, tek rakamlı
hâle gelmiştir. Bunu, herkes, ittifakla, görüş birliği
içerisinde ifade etmektedirler. Bütçe ve kamu gelir-gider dengesi,
yıllardır var olan yüksek açıklardan sonra, artık
bir düzene girmiştir. Bütçe açıkları Maastricht kriterlerinin
altına düşmüştür. Bu da herkesin objektif olarak kabullendiği
bir gerçektir ve herkes, hepimiz takdir ederiz ki, işlevlerini
yitirmiş bir Türk lirasından, AK Parti İktidarı döneminde
güçlü bir yeni Türk lirasına geçiş gerçekleşmiştir
ve sağlanmıştır. Bu da ekonomimizdeki son dört
yıl içinde yaşadığımız en büyük, en önemli
dönüşümlerden biridir.
Bu
arada, elbette, cari açığın yüksek olduğu, işsizlikteki
düşüşün yetersiz olduğu da birlikte ifade ettiğimiz
düşüncelerdir, görüşlerdir; ama, şunu da bilmemiz gerekir
ki, bazı alışkanlıkların sürdürülemez olduğu
artık anlaşılmıştır. Ekonomi rasyonelleşmiştir.
Sadece siyaset kurumu çözümün tek sorumlusu olarak değil, aynı
zamanda iktidarıyla muhalefetiyle siyaset ve tüm anayasal
kuruluşlar, tüm sivil toplum kuruluşları, tüm firmalarımız,
tüm vatandaşlarımız el birliğiyle Yarınların
Türkiyesi nasıl olmalıdır? sorusunu soracaktır
ve de bunu gerçekleştirmek için bana hangi görevler düşüyor
diye herkes kendisini sorgulayacaktır. Bir kişinin, bir
kesimin aklı veya enerjisiyle değil, hepimizin aklı
ve hepimizin enerjisiyle bu ülkeyi ayağa kaldıracağız.
Küreselleşmenin
risklerini nasıl minimize edeceğimizi, küreselleşmenin
ortaya çıkaracağı fırsatlardan nasıl yararlanabileceğimizi,
kurumsal yapımızı nasıl yeniden yapılandıracağımızı
ve nüfusumuzu kalkınma yarışının içerisine
daha büyük bir oranda nasıl yerleştireceğimizi hep
birlikte düşüneceğiz, hep birlikte tartışacağız
ve hep birlikte çözüm önerileri geliştireceğiz ve üreteceğiz.
Nitekim, bütçe müzakereleri nedeniyle ortaya çıkan tartışmalar,
bu arayışların bir ifadesidir diye düşünüyorum.
Bütçesini
ele aldığımız kurumlarımıza tekrar dönecek
olursak, Devlet Planlama Teşkilatı, bildiğiniz gibi,
uzman bir kuruluşumuzdur, personelinin yarısı uzmandır,
tüm sektörlerimizi iyi bilen, iyi analiz eden elemanlara sahiptir,
kalkınma planlarını, yıllık programları,
yatırım programlarını hazırlamakta, hükûmete
danışmanlık görevini de başarıyla yerine getirmektedir.
Dokuzuncu
Kalkınma Planı, Devlet Planlama Teşkilatı tarafından
hazırlanmış, Bakanlar Kurulunca benimsenmiş ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilmiştir. Değişik
bir plan anlayışıyla hazırlanmıştır
ve beş yıllık değil, yedi yıllık bir plandır;
küresel rekabet, istihdam, sosyal dayanışma, bölgesel gelişme
ve kamuda iyi yönetişim olarak beş temel gelişme eksenine
dayanan stratejik bir plan anlayışına göre hazırlanmıştır.
Etkili bir şekilde uygulanabilmesi için, sahiplenme, katılım
ve hesap verebilirlik anlayışına bağlı bir
plandır ve Türkiyeyi AB sürecine hazırlayan bir plan olarak
bugün mevcuttur.
Devlet
Planlama Teşkilatı, aynı şekilde, kamu yatırım
programlarında, kamu kaynaklarının ülkemizin ekonomik
ve sosyal altyapı ihtiyaçlarını karşılamaya
yönelik olarak, toplumsal refahı ve ekonomik büyümeyi sağlayabilmek
için öncelik belirleyerek yapmaktadır ve bu konuda da önemli
bir işlevi üstlenmektedir. Devlet Planlama Teşkilatı,
Avrupa Birliği sürecinde de önemli çalışmalar yapmakta
ve müzakere sürecinin aktif bir kurumu olarak yer almaktadır.
e-devlet
faaliyetleri etkili bir şekilde sürdürülmektedir. Başkanlığını
yaptığım e-icra kurulu DPT ile bağlantılı
bir kurumsal yapı kazanmıştır ve buna bağlı
olarak 2 adet e-devlet eylem planı hazırlanmıştır.
Bu arada, kamu kurumlarında elektronik ortamda hizmet sunumunda
büyük gelişmeler bu son dört yıl içinde yaşanmaktadır.
Türk Ceza Kanununda bilişim suçlarına yer verilmiş,
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, Elektronik İmza Kanunu, yine,
Meclisten, e-devlet, e-dönüşüm Türkiye projesinin bir parçası
olarak çıkarılmıştır. Okullarımızda
bilgi teknolojileri sınıfları oluşturulmuş
ve tüm okullarımızın geniş bant İnternet erişimine
açılabilmesinde büyük mesafeler elde edilmiştir.
Bilgi
ve iletişim teknolojilerine yatırımlar desteklenmektedir
Hükûmetimiz tarafından. 2006da 202 proje için 534 milyon dolar
kaynak ayrılmıştır. Bilgi toplumu stratejisi çalışmaları
da 2006 yılında YPK kararıyla Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
e-devlet ana kapısıysa 2007nin ilk çeyreğinde on hizmetle
uygulamaya girecektir.
Bu
arada, Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Merkezi Başkanlığı,
DPTyle ilgili bir kurum olarak faaliyetlerine devam etmektedir.
Erasmus programı kapsamında 2.900 öğrenci, 700 öğretim
elemanı; Leonardo da Vinci programı kapsamında 3.400
öğrenci Avrupa Birliği ülkelerindeki programlara katılmışlardır.
Gençlik programı kapsamında ise 2005te 347 proje desteklenmiştir.
Bu projeler için 2005te 30,9 milyon euro, 2006da da 39,1 milyon euro
kaynak ayrılmıştır.
Avrupa
Birliği eğitim ve gençlik programlarında 2006 yılı
sonuna kadar 50 bin yararlanıcıya ulaşılması
hedefleniyor ve beklentimiz de budur. Bu noktada şunu ifade etmek
istiyorum: Türkiye, Avrupa Birliğine tam üye olmuş bir ülke
değildir, müzakere safhasındadır, ama, tam üyeliği
gerçekleştirdiğimiz program bu Avrupa Birliği
eğitim ve gençlik programlarıdır, bunu da belirtmek istiyorum.
Bölgesel
kalkınma konusunda
AB sürecinde ele alınan önemli konulardan
biri olarak görülmelidir. Bölgesel kalkınmadan söz edildiğinde
de ilk akla gelen -bildiğiniz gibi- GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığıdır ve GAP projesidir.
Bu Proje Güney Doğu Anadoludaki dokuz ili kapsayan entegre bir
projedir. Bu idaremizin faaliyetlerine geçmeden önce bilmemiz gerekir ki, bölgesel kalkınma
hedefimiz ülkemizdeki tüm illerimizin refah düzeyinin artırılmasıdır.
Tüm bölgelerimizin potansiyelini harekete geçirmek, toplam
millî geliri artırmak bölgesel kalkınma için ortaya koyduğumuz
temel stratejidir. Onun için merkezî bir kamu kuruluşu olan GAP
Bölge Kalkınma İdaresi merkezinde bölgesel kalkınmayı
anlatmaya çalışmak, bizim ortaya koyduğumuz daha geniş
kapsamlı ve vizyonlu bir strateji karşısında anlamını
yitirmektir.
Bu
amacı gerçekleştirmek maksadıyla 2006 başında
kalkınma ajanslarının kuruluşuyla ilgili kanun
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yürürlüğe girmiştir ve bu
kanunun temel mantığı şudur: İllerimizi ve
bölgelerimizi kalkındıracak olan güç kendi insanımızdır,
en büyük potansiyelimiz yine 73 milyonluk insan gücümüzdür. Halkımızın
çalışma alışkanlıklarında, dinamizminde
sağlayacağımız iyileşme ülkemizi ayağa
kaldıracaktır. Bunun için güçlü bir toplumsal kültür
oluşturmak zorundayız. Kalkınma ajansları bu mantık
üzerinde kuruludur, buna göre yasası hazırlanmıştır
ve bu ajansların yönetimi ve kurulları, ilgili illerdeki
valiler, belediye başkanları, ticaret ve sanayi odası
başkanları, il genel meclisi başkanları, sivil
toplum kuruluşları temsilcilerinden oluşmaktadır.
Ajanslar,
yerel kaynakları, merkezî yönetim bütçesinden ayrılan kaynakları
ve Avrupa Birliği fonlarını kullanacaktır, ama
bu paraları harcayacak olan ajansların kendisi değildir,
o ildeki, o bölgedeki sivil toplum kuruluşları, kamu kuruşları,
şirketler ve vatandaşlardır. Bölgesinin, ilinin, ilçesinin,
köyünün sosyal açıdan, ekonomik açıdan, kültürel açıdan
kalkınmasını, gelişmesini arzu eden, bu konuda
emek sarf eden, enerjisini, birikimini ortaya koyan ve proje üreten
herkes bu fonlardan, bu kaynaklardan yararlanacaktır ve emeğini
bölgesel kalkınmaya harcayacaktır. Bizim temel bölgesel
kalkınma stratejimiz budur. Yani, 73 milyon insanı bulunduğu
yerde, bölgesini kalkındırmak için ayağa kaldırmaktır,
ki, bu topyekûn bir mantık, düşünce ve bakış tarzındaki
değişikliği ifade etmektedir.
6/7/2006
tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla Adana-Mersin bölgesindeki
ve İzmirdeki kalkınma ajansları kurulmuştur. Diğer
kalkınma ajansları da, aynı şekilde, çalışmaları
devam etmektedir, önümüzdeki yıl içerisinde, yani, 2007 yılı
içerisinde kurulacaktır.
Hükûmetimiz,
bölgesel kalkınmanın bir ayağı olarak KÖYDES programını
da 2006 yılında başlatmıştır. 2 milyar yeni
Türk lirası tutarında bir kaynak köy altyapısının
geliştirilmesi için harcanmıştır. Bu bağlamda,
12.370 köyün yolu, 7.747 köyün içme suyu, 582 tarımsal altyapı
ve 1.182 köy kanalizasyon projesinin tamamlanması hedeflenmiştir.
KÖYDES kapsamında 2007 bütçesine de 2 milyar yeni Türk lirası
ödenek konmuştur, ama, 2007de buna ilave olarak 300 milyon yeni
Türk lirası da 10 bin nüfusun altındaki belediyelerimizin
altyapı hizmetlerinin tamamlanması için BELDES projesi
adıyla yerleştirilmiştir.
Kalkınmada
en önemli faktörlerden birinin köyler, kırsal kesim, küçük belediyeler
olduğunu düşünecek olursak, Hükûmetimizin bölgesel, yöresel
kalkınmayla ilgili stratejisinin geniş kapsamlı ve
geniş bir vizyona dayandığını belirtmek istiyorum.
Ayrıca,
2004-2006 döneminde kırk iki ili kapsayan on bir bölgede bölgesel
kalkınma programları uygulanmıştır. Bu programın
bütçesi 259 milyon eurodur. Bunun 220 milyon eurosu Avrupa Birliği
hibelerinden oluşmaktadır, ki, bu programlar kapsamında
3.500 proje teklifi alınmış ve 127 milyon euro ise sözleşmeye
bağlanmış bulunmaktadır. Bu projeler kapsamında
da yine pek çok ilimizde, proje hazırlayanlar, tarımsal kalkınma
için, ekonomik kalkınma için, kültürel, sosyal kalkınma için
proje hazırlayan sivil toplum kuruluşları, firmalar,
kamu kurumları desteklenmektedir ki, bu da yine belirttiğim
gibi kalkınma ajansları mantığındaki topyekûn
toplumu kalkınma yarışı içerisine sokma arayışımızın
ve çabamızın bir parçası olarak etkin bir şekilde
sürdürülmektedir.
Evet,
Türkiyenin tek bölgesel kalkınma idaresi olarak kurulan GAP
Bölge Kalkınma İdaresini de bu bölgesel kalkınma vizyonumuz
içerisinde bir yere yerleştirmek gerektiği düşüncesindeyiz.
GAP
kapsamında gerçekleştirilmesi gereken kamu yatırımlarının
finansman ihtiyacı 37 milyar yeni Türk lirasıdır, yapılan
harcama 21 milyar yeni Türk lirasıdır. 13 baraj ve 8 hidroelektrik
santrali tamamlanmıştır. 2005 yılı sonuna kadar,
253 milyon kilovat saat elektrik üretilmiş, 258.425 hektar alan sulamaya
açılmış, 161.413 hektar alanda ise, yani, 268 köyde ise arazi
toplulaştırması çalışmaları tamamlanmış
bulunmaktadır. Hükûmetimiz döneminde, bu bölgedeki kalkınma
projesine, GAP projesine, sayın sözcülerin yönelttiği
eleştiriler sağlıklı değildir, sadece polemiklerle
yüklüdür.
GAP
Bölge Kalkınma İdaresi, 1989 yılında, on beş
yıllık bir süre için, bildiğiniz gibi, kurulmuştur.
Bu süreyi, 6 Kasım 2004 tarihinden itibaren üç yıl daha AK
Parti İktidarı olarak uzattık. 2007 6 Kasımında
bu sürenin dolduğunu biliyoruz. Ancak, sayın milletvekillerimizin
talebi üzerine, bu süreyi tekrar uzatacağız.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Teklifi ben verdim Sayın Bakanım, teklifi
ben verdim. Siz unutmuştunuz.
BAŞKAN
Sayın Doğan, lütfen
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Sizin teklif avara kasnak gibi dönüyor. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Yasaların Meclisten nasıl çıktığı
bellidir.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) Sayın Bakanım, siz de Başbakandan öğrendiniz
herhâlde, böyle avara kasnak! Size yakışmadı ama.
MEHMET
SOYDAN (Hatay) Sizden mi öğrensin!
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Bu ajansların
TUNCAY
ERCENK (Antalya) Yakışana yakışıyor da, Sayın
Bakana yakışmadı. Bizden öğrense, güzel şeyler
söyleyecek, doğru.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Aynı şekilde, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Hükûmetimiz
döneminde yeni fonksiyonlarla donatılmıştır.
Bölgede üç tane de kalkınma ajansı kuracağız ve bu
üç bölge kalkınma ajansının koordinasyon görevi de
GAP İdaresi Başkanlığında olacaktır. Böylece,
GAP Bölge Kalkınma İdaresinin fonksiyonları artırılmış
olmaktadır ki, GAP Bölgesinde kalkınmaya yönelik olarak
daha önce bir idare vardı, şimdi dört ayrı birim, ama, ortak
koordinasyon içerisinde, bölgenin, yörede yaşayan insanımızın
enerjisini de ortaya çıkarmak suretiyle, daha etkili bir kalkınma
sürecine girişi sağlanmış olacaktır.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Şimdiye kadar niye yapmadınız Sayın
Bakanım?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Bunları biz yapıyoruz.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Ama, yüzde 2-yüzde 4
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Şimdi, AK Parti İktidarı döneminde GAP bölgesindeki
yatırımlar ne oldu? 1989 GAP Bölge Kalkınma İdaresinin
kuruluşundan 2002 yılına kadarki süre içerisinde GAP
bölgesindeki yatırımların toplam yatırımlara
oranı yıllık ortalama yüzde 6,6dır, dört yıllık
AK Parti İktidarı döneminde ise yüzde 8,3tür, KÖYDES dahil
edilirse yüzde 8,6dır. Dolayısıyla, AK Parti döneminde
GAP bölgesindeki yatırımların oransal payı artırılmıştır.
Ama, şunu da bilmemiz lazım: Burada, GAP bölgesiyle ilgili
faaliyetleri ve yatırımları eleştirme hakkına
hiç sahip olmayacak birinden bahsedersek, Sayın Muharrem Doğandan
söz edebiliriz. Neden? Şimdi, kendi ili Mardindir ve Anavatan
Partisi geçen dört yıl boyunca iktidardaydı. Anavatan Partisinin
Mardin ilindeki yatırımlarının yıllar itibarıyla
rakamlarını veriyorum: 99 yılında 3,3 trilyondur
Mardin iline Anavatan İktidarının verdiği tüm yatırımların
miktarı; 2000 yılında 6,8 trilyondur, 2001 yılında
5,6 trilyondur, 2002 yılında da 9,4 trilyondur. Dört yıl
boyunca, ANAP İktidarının Mardin yatırımlarına
ayırdığı para 24 trilyondur, AK Parti İktidarının
sadece 2006da KÖYDES için ayırdığı yatırım
parası 29 trilyon 500 bindir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET
SOYDAN (Hatay) Dinle
Dinle
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Sayın Bakan, GAPı konuşuyoruz,
KÖYDESi konuşmuyoruz.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Yani, Mardinli hemşehrilerimiz eğer size kalsaydı
yandıydı.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Sabit fiyatlarla niye vermiyorsunuz?
HARUN
AKIN (Zonguldak) Sayın Bakan, GAPa ne verdiniz, GAPa? Onu söyleyin
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Ama, dua edin ki, uyguladığımız politikalarla,
sadece KÖYDES programıyla bir yılda verdiğimiz, sizin
dört yıllık dönemi geride bırakıyoruz.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Kâğıt üzerinden konuşuyorsun.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) Artık sus Muharrem.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Bakın, sadece 2005 yılında KÖYDES hariç, 250 trilyondur
Mardin ilinin yatırımları. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Ancak, şunu biliyoruz: Ilısu Barajı
yatırım programına alınmıştır.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Hayalî temelle mi?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Ama bazı nedenlerle, imkânsızlıklar nedeniyle, o kullanılamadığı
için, Ilısu hariç, 2005 yatırımı 40 trilyon liradır
ki, sizin dört yıllık yatırımınızın
aşağı yukarı 2 katıdır.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Sayın Bakan, KÖYDES farklı, GAP farklı.
BAŞKAN
Sayın Doğan, lütfen
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
2006 yılında ise bu 245 trilyondur ve de yine Ilısu hariç
96 trilyon liradır. Dört yıllık yatırımın
kaç katı olduğunu siz hesaplayabilirsiniz. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Yani,
bir Mardin Milletvekili olarak, muhalefet dahi olsa, önce, kürsüye
çıktığında Sayın Bakanım, size teşekkür
ediyoruz. Bizim hükûmetimiz döneminde Mardin unutulmuştu, siz
geldiniz, Mardin ayağa kalktı diye bir teşekkür etmeniz
lazım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Doğru söylüyorsunuz!
SELAMİ
YİĞİT (Kars) Muharrem Bey hatırlattı Sayın
Bakan.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Ama, yine her şeye rağmen gönlünüzden böyle bir teşekkürün
geçtiğini biliyorum, sağ olun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AHMET
YENİ (Samsun) Sayın Bakanım, AK Partiye geçmeye kalkar
şimdi!
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Mardini Paris yapmışsınız Sayın
Bakan! Kimse farkında değil ama
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Yine, GAP bölgesindeki diğer illerin de yatırım oranları
aynı şekilde artmıştır.
Evet,
ekonomik faaliyetler, bildiğiniz gibi, piyasalardan gelen
sinyallere göre yönlendirilmektedir ve son çeyrek yüzyılda
dünyada finansallaşma olgusu yaşanmaktadır. Reel
sektörle birlikte finans piyasalarından gelen sinyaller de aynı
şekilde ekonomik faaliyetlerin yönlendirilmesinde önem kazanmaktadır
ve uluslararası standartların bankacılık sektöründe
yerleştirilmesi önem arz etmektedir.
Yakın
bir zamana kadar bankacılık sektörünün fotoğrafı
şudur değerli arkadaşlar: Bu sektör Türkiyede topladığı
mevduatları kamu finansmanına kanalize ederek kâr elde
ediyordu yakın zamana kadar, AK Parti İktidarına kadar
ve reel sektörün finansmanı ve risk yönetimi kültürünü de âdeta
kaybetmiş gibi görünüyordu ve 2000-2001 krizleri sonrasında
da geldiği nokta bilinmektedir. Ama, artık eskiden kopuş
ve yeni bir bankacılık dönemine geçiş yaşanmaktadır.
Bu yeni dönemin en büyük dayanağı, sağlanmış
olan makroekonomik istikrar, siyasi istikrar ve gerçekleştirilen
yapısal reformlardır. BDDKnın faaliyete geçmiş olması
ve TMSF Kurulunun BDDKdan ayrılmış olması bu noktada
önemlidir ve geçen yıl yasalaştırdığımız
5411 sayılı yeni Bankacılık Kanunu ile BDDK tarafından
bu Kanuna istinaden çıkarılan otuzun üzerindeki ikincil
mevzuat düzenlemeleri de bankacılık sektöründeki bu yeni
inşa etmiş olduğumuz dönemle bağlantılı
olarak büyük önem arz etmektedir.
Ne
değişti? derseniz
Bakın, 1999da 87 banka vardı,
bugün banka sayısı 50dir. Sistem dışına
çıkan bankalar oldu, birleşen bankalar oldu, bankacılıkta
yoğunlaşma oldu, sayısı azaldı, ama bankacılık
sektörünün büyüklüğü arttı. Toplam aktiflerin gayrisafi
yurt içi hasıla içerisindeki oranı 2002de yüzde 77 idi, Eylül
2006da yüzde 86dır.
Sektör
aktifleri toplamı 2002de 217 milyar yeni Türk lirası idi,
aynı şekilde 2006 Eylülünde 474 milyar yeni Türk lirası
olmuştur, yani son dört yılda sektör, gerçekten belirgin bir
şekilde büyüme yaşamaktadır.
Şube
sayısı 2003te 6. 266ydı, bu, 7.032ye çıkmıştır.
Personel sayısı 128 bindi, bu 148 bine çıkmıştır.
Bizden önce personel sayısı sürekli azalırken, AK Parti
İktidarı döneminde bankacılık sektöründe de çalışan
insan sayısı artmıştır. Kredi portföyü genişlemiş
ve çeşitlenmiştir. Mevduatın krediye dönüşüm oranı
2002de yüzde 36 iken, Eylül 2006da yüzde 71e çıkmıştır.
Daha önce mevduatlar toplanıyor ve hazine borçlanmalarına
gidiyordu. Şimdi mevduatlar toplanıyor ve yüzde 71i reel
sektörün finansmanına gidiyor.
Sorunlu
kredilerin miktarı ise azalmıştır. Takibe dönüşüm
oranı dediğimiz şey, bu sorunlu kredileri gösterir,
2002de yüzde 17,6 iken, Eylül 2006da, bu, yüzde 3,8e kadar düşmüştür.
Kredi
maliyetleri de 2002de yüzde 60lar civarındayken, bugün yüzde
20ler civarındadır, yani ilgililer, kredi kullananlar daha
ucuz maliyetlerle kredi kullanabilir hale gelmiştir.
Sektörün
sermaye yeterliliği standart rasyosu ise yüzde 20,5tir ki, bildiğiniz
gibi yüzde 8lik bir rasyo kritik eşik sayılır, altına
düştüğü takdirde risk gösterir, şu anda bu rasyo yasal
sınırın çok üzerindedir.
Yabancı
para net genel pozisyonunda ise durumun iyi olduğunu görüyoruz.
Toplam öz kaynaklar oranı itibarıyla 2006 Eylülünde yüzde
0,3tür ki, yasal limit bandının içerisinde görünmektedir.
Sektörün toplam kârlılığı da artmıştır.
2002de 2,9 milyar yeni Türk lirası iken, 2005te 6 milyar yeni Türk
liralık bir kâr gözükmektedir sektörde.
Aktifler
içerisindeki Türk lirası payı 2002de yüzde 50 civarındayken,
şimdi yüzde 67 düzeyine ulaşmıştır. Bunun anlamı
şudur: Toplam aktifler içerisinde Türk lirası payı,
toplam mevduatlar içerisinde Türk lirası payı AK Parti
İktidarı döneminde artmıştır.
Yabancı
sermayenin bankacılık sektörüne gösterdiği ilgi konusunda
söylenenler doğrudur. Gerçekten 1990-2004 arasında yüzde
3-5 aralığında seyrederken, bugün itibarıyla -borsadaki
pay hariç- yüzde 15i aşmıştır; son Akbank hissesi
ve Denizcilik Bankası hissesi de dâhil olmamak kaydıyla.
Sektörün
aracılık maliyetlerindeki önemli düşüşte uygulanan
bazı politikaların payı büyüktür. Sektörde modern
bankacılığın oyun kuralları BDDK tarafından
yerleştirilmeye çalışılmaktadır ve Basel
IIye hazırlık yapılmaktadır ki, çünkü, 95 ülke
şimdiden Basel IIyi uygulayacağını ilan etmiştir.
Türk bankacılık sektörü de geldiği nokta itibarıyla
Basel II kriterlerine uygun bir yapılanma içerisine girmektedir.
Bu konuda hazırlıklar devam etmektedir.
Şunu
bilmemiz gerekir ki, bankacılık sektörünün yaşadığı
bu kapsamlı değişimin reel sektörde de benzeri bir yapısal
dönüşümle tamamlanacağını bilmeliyiz. Reel sektörle
finans sektörünün birlikte gerçekleştireceği dönüşümle
bir sinerji ortamı ancak oluşturulabilir. Bu dönüşümün
önünde şeffaflığın artırılması, muhasebe
ve kayıt düzeninin iyileştirilmesi ve kayıt dışılığın
azaltılması vardır.
Finans
sektörünün ikinci büyük ayağını sermaye piyasası
oluşturmaktadır. Sermaye piyasalarımız kanalıyla
1986-2006 arasındaki yirmi yıllık dönemde 50 milyar dolar
fon toplanmıştır. Bunun 11,6 milyar doları son dört
yıla aittir ve artış devam etmektedir.
Halka
açılımların durduğu, halka açılan yeni
şirket sayısının yıllık yüzde 1-2ye indiği
bir dönem artık geride kalmıştır. Yılbaşından
bu yana on dört şirket halka açılmış, sermaye piyasalarımızdan
1 milyar dolara yakın kaynak temin etmiştir ki, bu, gerçekten
son derece de önemli bir gelişmedir.
On
beş yıldır tahvil ihraç eden özel şirket hiç oluşmamıştı.
2006 yılı içerisinde iki özel şirket, yaptıkları
120 milyon yeni Türk liralık tahvil ihracıyla sermaye piyasamızdan
on beş yıllık aradan sonra ilk kez borçlanabilme
imkânı bulmuşlardır. Bu da son derece önemli bir gelişmedir.
Piyasa
kapitalizasyonu kavramı önemlidir. Yani, halka açık
şirketlerin piyasa değeri önemlidir. 2002de bu değer
35 milyar dolar iken Kasım 2006da 154 milyar dolara çıkmıştır.
İMKBde
işlem görmekte olan hisse senetlerinin fiyat-kazanç oranı
da 2002de 1,20 seviyesinden Kasım 2006da 2,17 seviyesine
çıkmıştır. Özel sektöre ait menkul kıymetlerin
menkul kıymet stoku içerisindeki payı da artmıştır,
2002de 7,6 iken Eylül 2006da 12,6ya çıkmıştır.
İMKBde
işlem gören hisse senetlerinde yabancı yatırımcıların
elinde olan pay ise, 2000de yüzde 41 iken, Kasım 2006da yüzde 66ya
çıkmıştır. Kurumsal yatırımcı tabanı
sermaye piyasalarımızda güçlenmiştir. Kurumsal yatırımcı
sayısı Kasım 2006da 4 milyon kişiyi aşmıştır.
Yatırım fonlarının aktif değerlerinin toplamı
Kasım 2006 itibarıyla 15,2 milyar doları bulmuştur.
Bireysel emeklilik sistemi, kurumsal yatırımcı tabanının
oluşmasına büyük katkı sağlamıştır
ve emeklilik yatırım fonlarının ortalama vadesi
iki yıldır, halbuki yatırım fonları ortalama
vadesi üç aydır. Sistemdeki katılımcı sayısı,
yine bu bireysel emeklilik sistemi çerçevesinde 1,1 milyon kişidir
ki, toplam portföy büyüklüğü de 2,7 milyar yeni Türk lirası
civarındadır ki, bu, son bir yılda 2 kattan fazla artışı
ifade etmektedir.
Sistemde
önemli düzelmeler yapılmıştır, düzeltmeler, düzenlemeler
yapılmıştır, yapılmaktadır. Hisse senetlerinin
ve yatırım fonu katılma belgelerinin kaydileştirilmesi
Mart 2006da tamamlanmıştır. Sayın milletvekilinin,
kamu borçlanma senetlerinde kaydileştirme çalışmaları
ne durumda diye sordular. Bu çalışmalar devam ediyor ve tamamlanmak
üzere olduğunu SPK yetkilileri ifade etmişlerdir.
SPKda
gerekli hukukî ve teknolojik altyapı çalışmaları,
mevzuatın ABye uyumlu hale getirilmesi süreci devam ediyor.
Almanya ile iki yıllık süreli eşleştirme projesi
Şubat 2006da başlamış, Kasım 2007de bitirilecektir.
Dolayısıyla, AB sürecine uygun bir yapılanmayla
bağlantılı çalışmalar devam ettiği için,
Sermaye Piyasası Kurulu, Kurulun yasal çerçevesiyle ilgili
bir taslağı henüz hazırlayıp bana veya Bakanlar
Kuruluna iletmiş değildir. Çalışmaları tamamlandıktan
sonra ileteceklerdir ve yasalaşma süreci ondan sonra başlayacaktır.
SPK-İMKB
işbirliğiyle başlatılan Gözetim Sistemi Projesi
çalışmaları da aynı şekilde devam etmektedir.
2000
yılı öncesine ait izinsiz halka arzlar konusunda SPK çalışmalarını
sürdürmektedir. Bu konuda sayın milletvekilimizin ifade etmiş
olduğu yedi ay önce Genel Kurulda yaptığım konuşmalarla
bütçem nedeniyle geçen hafta Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığım
konuşmalar arasında çelişkiler olduğu düşüncesinde
değilim. Neden? Çünkü, böyle bir yasal çalışmanın
yapılmakta olduğunu ve Bakanlar Kuruluna sunulacağını
ifade etmiştik. Bu söylediğimle Komisyonda söylediklerim
arasında bir çelişki yoktur. Neden yoktur? Çünkü, bu taslak
çalışma yapılmıştır ve neticede bu taslak
Bakanlar Kuruluna da sunulmuştur ve Bakanlar Kurulunda da tartışılmıştır.
Netice itibarıyla da bunun tasarı hâlinde Meclise götürülmesinin
ortaya bazı sorunlar getireceği görüşü oluştuğu
için Meclise intikal ettirilmemiştir. Komisyonda söylediğim
de budur, Genel Kurulda da o dönemde gelmiş olduğumuz noktayla
ilgili söylediğim sözler bu sürecin bir parçasını ifade
etmektedir.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Peki, ne yapmayı düşünüyorsunuz Sayın
Bakan?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Aslına bakarsanız böyle bir taslağı Sermaye Piyasası
Kurulunun hazırlaması gerektiğini ben söylemiştim.
Benim talebim, isteğim üzerine böyle bir taslak üzerinde çalışmışlardı.
Ama, ortaya çıkan sonuç şudur, bir kere bu konuyla ilgili,
bağlantılı olarak şunun bilinmesi gerekmektedir:
İzinsiz halka arz yapan şirket sayısı yetmiş sekizdir.
Yetmiş sekiz tane şirket yöneticileri, ilgilileri kanuna
aykırı olarak halktan ağırlıkla yurt dışında
olmak üzere para toplamışlardır, yasaları ihlal
etmişlerdir ve bunların yapmış olduğu işlemlerin
yanlış olduğu, vatandaşlarımızı
mağdur ettiği, ne yapılması gerekiyorsa yapılması
gerektiği konusunda aynı görüşteyiz, aynı
şeyleri düşünüyoruz.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Dört sene geçti Sayın Bakanım, ne yapacaksınız,
onu söyleyin?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Peki, yapalım bir şey Sayın Bakanım.
SELAMİ
YİĞİT (Kars) Peki, ne yapacaksınız o zaman?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Bu yetmiş sekiz şirketin halktan topladığı
paralar 2000 ve öncesine aittir ve bu arada bazı yasal düzenlemeler
yapılmış, suçların, cezaların ertelenmesi
gibi. Üç yüzün üzerinde suç duyurusu yapılmış, içlerinde
Yimpaş da var. Yimpaşla ilgili, yanlış hatırlamıyorsam,
suç duyurusu sayısı otuz yedi civarında olması
lazım.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Ama sonuç ne olmuş, ona bakalım Sayın
Bakanım.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Büyük bir kısmı, bu cezaların ertelenmesiyle ilgili
Rahşan affı denilen yasa çerçevesinde ertelenmiştir.
Bir kısmında karar olumsuz çıkmamış, çıkanlar
da hangi düzeyde uygulanıyorsa süreç devam ediyor. Burada
olay şudur: Hiçbir zaman bir bakanın, bir Kabinenin, bir milletvekilinin
suçluya ceza verme hakkı ve yetkisi yoktur. Türkiye bir hukuk
devletidir, cezaları verecek olan yargıdır.
MEHMET
SOYDAN (Hatay) Bağımsız yargı.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Peki, şu anda bir yasal düzenleme yapsak, bu halktan haksız
yere para toplayanlara ceza vermek mümkün mü? Komisyonda ifade ettiğim
şey bu. Zaten SPKnın hazırladığı taslakta
da birilerine ceza vermek yok.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Geriye dönük işleyecek.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Hukukun temel ilkelerinden biri şudur, diyor ki: Bir kişi,
suç işlediğinde, hangi ceza yasası yürürlükteyse ona
tabidir. Daha sonra bir ceza yasası çıkarılırsa,
o onu etkilemez diyor. Bunu aşmak, ne sizin muhalefet olarak ne
iktidar olarak bizim yetkimiz dâhilinde değildir.
İkincisi,
şunu söylüyorum: Bakın, iktidar olarak
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Sayın Bakan, genel şeyleri biliyoruz
da, ne yapacağız, dolandırıcılar dolaşmaya
devam mı edecek? Bir önlem alamayacak mıyız? Koca Meclis
âciz mi? Meclisi âciz duruma düşüremezsiniz?
BAŞKAN
Lütfen Sayın Özyürek.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
muhalefet olarak -Komisyonda da aynı şeyi söyledim- bu
haksız yere para toplayanlara ceza verecek bir yasal düzenleme
mümkünse, hazırlayın, getirin, destekleyeceğim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Teklifi verdim, destekleyin.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Keşke, yani bunu yapsak! Bunu biz de istiyoruz.
İkincisi:
Bu izinsiz halka arzları düzene sokacak
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Bu paralar kimde? Onları bulup, bu paraları
alıp, hak sahiplerine dağıtalım. Hiç olmazsa bunu
yapalım.
BAŞKAN
Sayın Özyürek, lütfen.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Ya, Sayın Bakan, biz âciz miyiz diyorsunuz, bu
paraları tahsil edemeyiz mi diyorsunuz
BAŞKAN
Sayın Bakan, Genel Kurula hitap eder misiniz.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya)
bu paraları geri alamayız mı diyorsunuz?
SELAMİ
YİĞİT (Kars) Siz de iradenizi gösterin Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Müsaade ederseniz söyleyeceğim.
Şimdi,
bu yasal düzenlemeler taslak hâlinde dolaşan, niye getirmediniz
denilen yasal düzenlemeler şunu içeriyor: Bu yetmiş sekiz
şirketi tasfiye etmedir. Yani, bu yasal düzenlemenin özeti budur.
Bunlar, bir yasayla tasfiye edilecekler. Peki ne olacak, tasfiye ettiğiniz
zaman ne olacak, ben size söyleyeyim.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Raporda onu öngörmüyoruz.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Öngörüyor.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Lütfen okuyun.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Ben, baştan sona okudum. O ara maddelerin hepsi, sonunda, geliyor,
tasfiyeye dayanıyor.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Benim teklifi de okudunuz mu Sayın Bakan?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Fiilî durumlarını biliyorsunuz.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Benim teklifi de incelettiniz mi?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Evet, incelettik.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) İsteğiniz üzerine ben getirdim.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Evet. Ne olacak, sonunda, tasfiye ettiğiniz zaman? (CHP sıralarından
gürültüler)
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) İşleyenlerin tasfiyesini
öngörmüyor.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) İşleyenler değil, işleyenler
değil
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
6 milyar euroluk para toplanmış. Bunların çoğu,
bu şirketlerin çoğu topladıkları paralara
rağmen ortada yoklar. Var olan bazı şirketlerse, topladıkları
parayı mal varlıklarıyla ödeyecek durumda değiller.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) Toplayan, aracı olanlar ne olacak Sayın
Bakan?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Böyle bir yasayla, Meclis, hükûmet, iktidar bunları tasfiye sürecine
soktuğu zaman, bu 6 milyar euro verilen paranın sahipleri
TUNCAY
ERCENK (Antalya) Çıkışlarını yapanlar ne
olacak?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
ferileriyle birlikte belki 10-15 milyar doları bulacak bir
miktarı tahsil etmek için verin paramı diye gelecekler.
Şimdi, bu kadar parayı hazineden ödemek mümkün mü?
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Öyle bir şey yok ki, kim söylüyor?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Öyle bir şey yok ki Sayın
Bakanım.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Belki, o zaman Ödeyin parasını. Siz bunları tasfiye
ettiniz, parayı ödeyin. diyeceksiniz.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Hayır hayır, hayır
hazinenin hsı yok Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Bu, çok büyük bir miktar. Öyle hazineden ödenmesi mümkün olacak bir
şey değil zaten. (CHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Paralar buharlaşmadı! Paralar buharlaşmadı,
birileri götürüyor.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, tasfiyeyle alakası
yok.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Bu takdirde, her iflas eden şirketin aynı sorunla bize gelmesine
yol açarız.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Yanlış yorumluyorsunuz.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Ama, farz edelim ki ödemeye kalkacağız, bu sefer de diyeceksiniz
ki: Yahu, yandaşlarınıza para dağıtmaya
başladınız.
Şimdi,
çözümü ne? (CHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Camilerde halktan para toplamak başkadır,
avukatlık yapmak başkadır.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Bu mülahazalar değerlendirilmiştir ve bu çerçeve içerisinde
başka sorunlar oluşabileceği kanaati içerisinde, bunun
bu şekilde yasalaşmasının hiçbir şeyi çözmeyeceği
sonucuna varılmıştır.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Sayın Bakan, hesap mı soracaksınız?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Ancak, eğer makul, mantıklı bir çözümü varsa burada
çözeriz.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Bunun çözümü...
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Bunu çözmekten de kaçınmayız.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Hesap mı soracaksınız?
BAŞKAN
Sayın Tamaylıgil, lütfen
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Ne zaman Sayın
Bakan, iktidardan düştükten sonra mı?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Yani, siz diyorsunuz ki herkes bir bardak soğuk
su içsin.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Tüzükte karşılıklı
konuşma gibi bir üslubumuz yok. Lütfen
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Mortgage
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Sayın Başkan, çok önemli bir konu konuşuluyor
burada.
BAŞKAN
Sayın Özyürek, sizin orada konuşma hakkınız var
mı?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Burada Meclisin aczi ifade ediliyor.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Özyürek.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Deniliyor ki, milyonlarca insan dolandırılmış,
biz ne dolandırıcının üstüne gideriz ne de dolandırıcıdan
hesap sorarız.
BAŞKAN
Sayın Özyürek lütfen
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Biz bir şey yapamayız diyor Sayın
Başkan.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir millî irade
olur mu? Bu oyları niye aldık arkadaşlar? Çözüm bulalım
diye aldık.
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.
Buyurun.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Evet, oturalım, bir çözümü birlikte üretelim ve tartışalım.
SELAMİ
YİĞİT (Kars) İrade gösterin Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Mortgage sistemi Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemindedir.
Bu yasanın mutlaka çıkarılması gerektiğini
ben ifade ediyorum. Grup başkan vekillerimize de bunu söyledim,
ama, Meclis gündeminin ön sıralarında olduğu hâlde Meclis
gündemindeki yoğunluk nedeniyle bir türlü ele alınamadığını
görüyorum. Ama, tekrar buradan, bu kürsüden rica ediyorum, mümkün
olduğunca erken bir takvimde bu yasayı görüşelim ve
sistem Türkiyede uygulamaya girsin.
SELAMİ
YİĞİT (Kars) Ülkenin şartlarına uymuyor mortgage
Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası geçen yıl
açılmıştı. Çok olumlu gelişmeler var.
Aynı
şekilde, KOBİlerce ihraç edilen sermaye piyasası
araçlarının işlem göreceği bir piyasanın
oluşturulmasıyla ilgili çalışmalar da devam etmektedir.
Buna KOBİ borsası ismini verenler var. Bununla ilgili
piyasa da 2007 yılında faaliyete geçecektir, çalışmalar
tamamlanmaktadır.
SPKyla
bağlantılı olarak personel atama yönetmeliği değiştirildi
ve yapılan atamalarla Cumhurbaşkanı baypas edildi deniliyor.
Ben o şekilde bir nitelendirme, değerlendirme içerisinde
değilim. Yani, gerçekten siyasette nezih üslup kullanılması
lazım. Belki demin benim kullandığım ifade de... Muhalefet
eleştirdi, doğru, belki kullanmamamız lazım, ama,
bir yere baypasa yönelik bir yakıştırma da yapmamak lazım.
Nedir
bu? Bakın, Sermaye Piyasası Kurulunda atamalar, başkan
yardımcılığı, daire başkanlığı
ve daire başkan yardımcılığı atamaları
tüm diğer kurullardan farklıydı. Tüm diğer bağımsız
kurullarda bu atamaları kendi kurulu yapıyor, sadece
SPKda daire başkan yardımcılığı dahi Bakanlar
Kurulu kararıyla yapılıyor. Biz bunu...
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Ben, yeni başkan atanmadan neden
önerdiniz? Onu sordum.
BAŞKAN
Sayın Tamaylıgil, lütfen
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Zaten eski başkanın önerisiydi.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Hayır, ben, yeni başkan
atanmadı, onu soruyorum.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Bu değişiklik yapılmıştır ve bununla,
atamalarda sadece Cumhurbaşkanı değil, ben de, Bakanlar
Kurulu da bu işi SPKnın kendisine bırakmışız.
Dolayısıyla, objektif, genel bir şeydi. Ben de yetkilerimden
vazgeçmişim.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Siz yetkinizi bir türlü kullanıyorsunuz Sayın
Bakan, Cumhurbaşkanı gibi değilsiniz.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Bağımsız kurula karşı nasıl yetki kullanacaksınız?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Yetkinizi nasıl kullandığınızı
herkes biliyor.
SELAMİ
YİĞİT (Kars) Amaç Cumhurbaşkanını baypas
etmek.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Burada maksat, Cumhurbaşkanını baypas
etmek.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Yatırımcı sayısı, kurumsal yatırımcılarla
birlikte...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Ben küçük yatırımcıyı
sordum.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, lütfen buyurun, teşekkür için söz veriyorum.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
...değerlendirildiğinde, artmıştır.
Tütün,
Tütün Mamulleri ve Alkollü İçecekler Piyasası Düzenleme
Kurumuyla ilgili değerlendirmeler yapılmıştır.
2005 yılında, 115 milyar adet sigara ürettik, 107 milyar adet
sigara tükettik. Bunu Meclisin bilgilerine sunuyorum. Ancak,
şunu söyleyeceğim...
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Adana Tekel Fabrikası?..
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
Tütünde kotalar ve tütünde destekleme alımları, geçen
dönemde, yani, Anavatan iktidarı döneminde kaldırılmıştır.
Bilgilerinize
arz ediyorum ve hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, avara kasnak ne,
avara kasnak?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
20.47
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
35inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Dördüncü
tur görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı: 1269, 1270,
1271) (Devam)
G) DEVLET
PLANLAMA TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1.- Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı 2005 Mali
Yılı Kesinhesabı
H) SERMAYE
PİYASASI KURULU (Devam)
1.- Sermaye
Piyasası Kurulu 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
İ) BANKACILIK
DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1.- Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
J) GAP BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
K) TÜTÜN, TÜTÜN
MAMÛLLERİ VE ALKOLLÜ İÇKİLER PİYASASI DÜZENLEME
KURUMU (Devam)
1.- Tütün,
Tütün Mamûlleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi
söz sırası, şahsı adına aleyhte söz isteyen
Erol Tınastepe, Erzincan Milletvekili.
Sayın
Tınastepe, buyurun.
Süreniz
on dakikadır Sayın Tınastepe.
EROL
TINASTEPE (Erzincan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
dördüncü turu üzerinde aleyhte şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlamadan evvel yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; GAP Türkiyenin en önemli
bölgesel kalkınma projesidir. Başlangıçta enerji ve
sulama projelerine ve onun sosyal alandaki otomatik sonuçlarına
dayalı bir model olmasına karşın, sonradan, büyük
ölçekli bu projenin önemini yitirdiği, yavaşladığı,
yerine sosyal vurgulu mikro projelerin ağırlık kazandığı
bir proje hâline dönüşmüştür.
Oysa
bölge, enerji ve sulama projelerinin getireceği dinamiğe
ve onun kalkındırıcı etkisine hâlen ihtiyaç duymaktadır.
Bu nedenle de GAP, gün geçtikçe değerini ve önemini yitirmektedir.
Ne yazık ki, Hükûmet de GAPa gereken desteği ve önemi vermeyerek
bölge halkına sıkıntı yaşatmaya devam etmektedir.
Unutulmamalı
ki, bu bölgesel kalkınma projesi sulama yoluyla verimliliğin
ve üretimde de çeşitliliğin artmasıyla gelişecek,
buna bağlantılı olarak da sanayi yatırımlarının
özendirilmesine yol açacaktır. Bu da bölgeye ayrı bir katkı
sağlayacaktır.
Sayın
milletvekilleri, bankacılık sistemi ülke ekonomisinin
can damarıdır. Başta kamusal ve toplumsal yararlar olmak
üzere KOBİler, küçük üreticiler, iş dünyası ve tüketicilerin
gereksinimlerine göre kredilendirme olanakları sunan bankalarımızı,
özellikle, uluslararası sıcak sermayenin baskısı
ve etkisi altında kalan ülkemiz bankacılık sistemini
iç ve dış sermayenin kontrolüne bırakmamalıyız.
Akbankın
yüzde 20si, Garanti Bankasının dörtte 1i, Yapı Kredinin
yüzde 38i, Demirbank, Finansbank, Denizbank, Dışbank ve Oyakbank
tümüyle yabancılar tarafından alınmıştır.
Bankacılık sektörümüzde yabancı payı borsa paylarıyla
birlikte yüzde 40lara, 50lere dayanma yolundadır. Bizim gibi
ekonomisi kırılgan olan ülkeler için bu durum çok tehlikelidir.
Hükûmetin,
gözünü, şimdi de esnafımızın, sanatkârımızın,
çiftçilerimiz ve KOBİlerimizin kredi kaynağı olan
Halk Bankasına dikmesi de yanlışın bir parçasıdır.
Hâlen 850 bin KOBİ müşterisi bulunan Bankanın toplam aktifleri
32,6 milyar YTL, toplam kredileri 6 milyar YTL, KOBİ kredileri 6
milyar YTL, net kârı ise 651 milyon YTLdir. Bankanın yabancıların
eline geçmesi hâlinde, bir süre sonra sanayimizin de yabancıların
kontrolüne gireceği şimdiden görülmelidir.
AB
ülkeleri KOBİlerine kredi pastasından yüzde 45 oranında
pay ayırırken, ülkemizin KOBİlerine kredi pastasından
ayırdığı pay sadece yüzde 8dir. Bunun için de Ziraat
ve Halk Bankasının kendi ilgi alanlarında özellikle
güçlü ihtisas bankacılığına dönüştürülmesi
mutlak gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, unutulmamalıdır ki, bankacılık
sistemimizin zayıflığı yüzünden 2001 krizi çok
ağır ve yıpratıcı olmuştur.
Serbest
piyasa ekonomisinin olmazsa olmazlarından olan Sermaye Piyasası
Kurulunun amacı, tasarrufların menkul kıymetlere yatırılarak
halkın iktisadi kalkınmaya etkin bir şekilde katılması
amacıyla sermaye piyasasının güven, açıklık
ve kararlılık içinde çalışmasını, tasarruf
sahiplerinin hak ve yararlarının korunmasını düzenlemektir.
Ama, bugün görüyoruz ki, SPK, Hükûmetin müdahaleleri neticesinde
kendi içinde çatışma ve çekişmelere düşmüş,
ciddi bir itibar kaybına uğramıştır. Oysa, piyasalarda
güvenin sağlanması oldukça önem taşımaktadır.
Ülkemizde yüz binlerin üzerinde anonim şirket olmasına
rağmen, SPK listelerine baktığımızda yaklaşık
610 şirket yer almaktadır. Buradan da anlaşılıyor
ki, SPK, piyasalarda güven oluşturamamıştır.
Tasarruf
sahipleri, dalgalanmalardan, manipülasyonlardan zarar gördükçe
sermaye piyasasından ve borsadan uzaklaşmaktadır.
2000li yıllarda 2 milyon olan yatırımcı sayısı
2006 yılında 1 milyona inmiştir. TMSF tarafından
el konulan ve borsadan çıkarılan şirketler yüzünden
birçok tasarruf sahibinin elindeki hisse senetleri değersiz
kâğıt parçalarına dönüşmüştür.
Değerli
arkadaşlarım, Sermaye Piyasası Kurulunun sermaye
piyasasının güvenli, adil, şeffaf ve etkin işlemesini
sağlamak için, değişen piyasa ihtiyaçlarını
karşılayan düzenleme ve denetimler yapması, saygınlığını
ve güvenilirliğini artıracaktır. Aksi takdirde, hem
Kurul hem de büyük ve küçük tasarruf sahipleri zarar görecektir.
Sayın
milletvekilleri, 2002 Temmuz ayında resmen faaliyete geçen Tütün,
Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme
Kurulu, özellikle toplum sağlığı açısından
önem arz eden stratejik bir kurum olması gerekirken, ne yazık
ki, Hükûmetin birtakım anlamsız ve ısrarcı tutumundan
dolayı, Kurul, henüz örgütlenmesini ve teşkilat yönetmeliğini
düzenleyememiştir. Anayasa Mahkemesinin, teşkilat yönetmeliğini
Bakanlar Kurulunca çıkarılacak yönetmelikle düzenlemesini
öngören hükmünü iptal etmesi nedeniyle, Kurum, işlevlerini
yerine getirememektedir. Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü
İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunun yapması gereken
iç piyasa denetimlerini bütçe yetersizlikleri, teknik altyapı
eksikliği, personel açığı ve her şeyden önce
ilgili kurum ve kuruluşlarla sağlıklı bir organizasyon
yapılmaması nedeniyle gereğince yerine getirilememektedir.
Bunun doğal bir sonucu olarak da ülke çapında birçok kayıt
dışı işyeri ve işletmelerde serbestçe kaçak
üretim yapılmaktadır. Hatırlanacağı üzere,
geçtiğimiz yıllarda denetim ve kontrollerin yetersizliği
nedeniyle sahte içkilerden onlarca vatandaşımız hayatını
yitirmiş, ne yazık ki, bu da Hükûmete bir ders olmamıştır.
Yaşananlar, kuralsız piyasa koşullarının
halk sağlığı açısından ne derece vahim sonuçlar
doğurabileceğine ilişkin acı bir örnektir.
Tütün
piyasası alanında 2002 yılında 406 bin üretici 160
bin ton tütün üretirken, 2005 yılında 252 bin üretici 135 bin
ton tütün üretmiştir. Burada da görüldüğü gibi, üretici sayısında
ve üretim miktarında azalma meydana gelmiştir. 2002den bugüne
yaklaşık 200 bin tütün üreticimiz bu sektörden çekilmiş
ve tamamıyla tarım sektöründen kopartılmıştır.
Üretici sayısındaki bu azalma sosyal yönden de ciddi sonuçlar
doğurmuştur. Büyük bir üretici kitlesi ekonomik anlamda
aynı getiriyi getiren ürün üretemediği için yaşadığı
toprakları terk etmek zorunda kalmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, çıkartılan Tütün Yasasıyla
birlikte Tekelin özelleştirme kapsamına alınması,
destekleme alımlarından vazgeçilmesi ve sözleşmeli
üretim sistemine geçilmesiyle tütün üreticisi sigara şirketlerine
bağımlı hâle getirilmiştir. Sözleşmeli çiftçilik
sistemiyle tütün üreticileri karteller karşısında
savunmasız ve çaresiz bırakıldığından,
bir an önce sözleşmeli çiftçilik sistemi üzerinde küçük üreticiyi
koruyucu düzenlemelerin yapılması, Tütün, Tütün Mamulleri
ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunun bu konu
üzerinde müdahaleci olmaması gerekmektedir. Yoksa, bu gidişle,
ülkede, ne tütün üretimi ne de tütün üreticisi kalır.
Değerli
arkadaşlarım, artık ülkemizde tarım sektöründe
çok uluslu dev tarım şirketlerinin egemenlik kurmalarının
önü açılmıştır. Türk tarımı şirketleştiriliyor.
Üreticiler ve çiftçiler iflas ediyor. Tarımdaki istihdam yüzde
45lerden yüzde 29lara geriliyor. Tüm bu gelişmeler karşısında
Hükûmet seyirci kalmakla yetiniyor.
Değerli
arkadaşlarım, hatırlanacağı üzere, Tekelin
içki bölümü 292 milyon dolara satılmıştı. Sizlere
bu satış öncesi ve satış sonrası ortaya
çıkan garipliklerden kısaca bahsetmek istiyorum: İçki
satışlarındaki yıllık cirosu 470 milyon dolar
olan Tekelin içki bölümünün devir öncesi sabit duran varlıkları,
bilançosunda, 315 milyon dolar, stok mevcudu ise 130 milyon dolar olarak
tespit ediliyor. Satış sonrası özelleştirilen 13
fabrikadaki 3 bin dolayındaki işçinin 38 milyon dolar tutarındaki
kıdem tazminatları ve fabrikaların borçları devletin
sırtına yükleniyor. Ayrıca, 13 fabrikanın 11inde
son beş yılda 250 milyon dolarlık yatırım yapılıyor.
Tekelin içki bölümünü alan üçlü konsorsiyum, sonradan ortaya
çıkıyor ki, iktidarın bu kıyağına karşılık,
Başbakanın seçildiği Siirt iline bir okul yaptırıyor
ve ne gariptir ki, devirden kısa bir süre önce 100 trilyonluk hammadde
alımı gerçekleştiren Tekelin Alkollü İçecekler
Genel Müdürü, satıştan sonra emekli olup kısa bir süre
sonra da Mey İçkiye yüksek bir maaşla genel müdür oluyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tınastepe, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
EROL
TINASTEPE (Devamla) Daha sonra, Mey Grubunca bir buçuk yıl önce
haraç mezat tamamı 292 milyon dolara satın alınan Tekelin
içki bölümü, bir buçuk yıl sonra bir Amerikan şirketine yüzde
90ı 810 milyon dolara satılıyor. İşte AKPnin
tüccar zihniyetli özelleştirmesi!
Sayın
milletvekilleri, başımızda öyle bir iktidar var ki,
hakkında soruşturmalar, yolsuzluk iddiaları, Başbakanlık
Denetleme Kurulu raporları olan genel müdür ve bürokratları,
başka kurumlara genel müdür olarak atayarak ödüllendiriyor.
Özelleştirme adı altında birçok kurum çıkar çevrelerine
peşkeş çekiliyor. Bunun adına da özelleştirme yapıyoruz
deniliyor.
AHMET
YENİ (Samsun) Yok öyle bir şey.
EROL
TINASTEPE (Devamla) Takdir sizlerin. Çünkü, bu kurumlar ve heba
edilen paralar bizlerin ve bu ülkenin.
Bu
vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tınastepe.
Sayın
milletvekilleri, dördüncü turdaki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
sorulara geçiyoruz.
Yirmi
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Soru
sorma süresi on dakikadır.
Sayın
Özdoğan
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Süre geçiyor yalnız Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Özdoğan, bir saniye, açılıyor sistem, bir
saniye bekleyin.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Başkan, süreyi yeniden başlatın.
SELAMİ
YİĞİT (Kars) Süreyi baştan alırsanız
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özdoğan.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla, Sayın Bakanıma, birkaç
soru sormak istiyorum.
Sayın
Bakanım, 1 Aralık 2006da yayınlanan Resmî Gazete kararıyla,
boş bulunan Sermaye Piyasası Kurulu üyeliğine, 20 Kasım
tarihinden geçerli olmak üzere, Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın
hesap uzmanı, danışmanı Mithat Hızlı atanmıştır.
Bu durum, kanaatinizce, SPKnın bağımsız olmasının
gerekliliği dikkate alındığında uygun mudur?
İkinci
sorum: Sermaye Piyasası Kurulu üyeliğine Devlet Bakanı
Ali Babacanın danışmanı Yasin Aydının
atanmasına ilişkin kararnameye Cumhurbaşkanlığımızdan
13 Aralıkta veto gelmiştir. Yasin Aydının yirmi senedir
Sermaye Piyasası Kurulunda çalıştığı
ve sermaye piyasaları konusunda Devlet Bakanı Ali Babacana
danışmanlık yaptığı bilinmektedir. Sayın
Cumhurbaşkanımız bu atamayı uygun görmeyerek, kararnameyi
Hükûmete iade etmiştir.
AHMET
YENİ (Samsun) Soru var mı soru?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Hükûmetiniz, Ali Babacana bu kadar yakın
birinin bağımsız olması beklenen bir kuruma atanmasını
uygun bulurken, bağımsız olması gereken kurumlar
üzerinde etkinlik sağlamak hedefini mi gütmektedir?
Üçüncü
sorum: Geçen nisan ayından beri, üç Türk bankası, bazı
Yunan bankalarıyla el sıkıştı. Finansbank,
NBGye satıldı. Bu satışta onay süreci tamamlandı.
Ardından, Tekfenbank, EFG Eurobanka satıldı. Geçen günlerde
de Yunanistanın ikinci büyük bankası Alfabank, Anadolu
Grubuyla ABank için anlaştığını açıkladı.
Bu durum, banka satışlarında son onay merci olan Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumunda rahatsızlık doğurdu.
Hükûmet olarak, kamuoyunun da talebi doğrultusunda, bankacılıkta
yabancı sermayeye sınır getiren bir yasal düzenlemeye
taraftar mısınız?
AHMET
YENİ (Samsun) Sayın Başkan, beş dakika konuştu
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Son sorum: Bundan bir süre önce, İngiltere
Başbakanı Tony Blairin Başbakan Tayyip Erdoğana
yazdığı bir mektupta, alkollü, İngiliz içkilerinin
ithali konusunda Türkiyede karşılaşılan engelleri
anlatıp, bu konuya İngiltere lehine bir çözüm bulanması
talebi gündeme gelmişti. İngiliz Başbakanının
bu talebine ne yanıt verilmiştir ve İngiliz Başbakanının
ricası doğrultusunda herhangi bir adım atılmış
mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Sayın
Tüysüz, buyurun.
TURAN
TÜYSÜZ (Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Delaletinizle,
Sayın Bakanıma birkaç soru sormak istiyorum.
Sayın
Bakanım biraz önce konuşurken, gerçekten, GAPla ilgili güzel
şeyler söyledi, özellikle Mardinle ilgili yapmış olduğu
yatırımlarla ilgili veya aktarmış olduğu paralarla
ilgili çok ciddi şeyler söyledi. Gerçekten, insanın, Sayın
Bakanımızdan
Özellikle bu Bakanımızın Abdüllatif
Şener olması dolayısıyla ben kendim inanmak istiyorum.
Sayın
Bakanım, şunu söylemek istiyorum: Acaba, siz, bu parayı
Mardine aktarırken Mardinde işsizlik sorunuyla ilgili
veya işsizlik oranında bir azalma olmuş mudur; artı,
bu yatırımların, aktarılan bu paralar yatırımların
hangi kısmına gitmiştir? Bu, birinci sorum.
İkinci
sorum da, GAPta sulanabilir arazilerin yüzde 100üne yakını
Harran bölgesindedir. Harran bölgesinde de taban sularının
yükselmesi dolayısıyla, yani bilinçsiz sulama dolayısıyla
taban suları yükselmekte ve artık toplum o hâle gelmiş
ki, mezarını kazamaz hâlde. Mezarını kazdığı
zaman 1 metre sonra su çıkmakta ve bu da drenaj kanallarının
yapılmamasından kaynaklanıyor.
BAŞKAN
Sayın Tüysüz, sorunuzu sorar mısınız.
TURAN
TÜYSÜZ (Şanlıurfa) Bu drenaj kanallarıyla ilgili
bir çalışmanız var mı? Köy Hizmetleri lağvedildikten
sonra, bunu yapacak olan kurum var mıdır? Eğer varsa hangisidir?
Çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tüysüz.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakanım, off-shorezedelerle
ilgili son günlerde Maliye Bakanlığı 2000-2001yıllarına
ait bu gelirlerine vergi salmaya başladı ve bunlardan icra
yoluyla tahsil etmeye başladı. Vergi salınan bir olayda,
aslında ödenmesi lazım, hiçbir gelir elde etmediler. Bunu
ödeyecek misiniz?
İkinci
sorum: Yimpaş mağdurlarıyla ilgili bir yasal düzenleme
yapacak mısınız?
Üçüncü
sorum: Hisseleri blok satılan şirketlerin küçük ortaklarına
karşı çağrı muafiyetiyle oluşan haksız durum
için ne düşünüyorsunuz?
Malatya ve Adana sigara fabrikalarında
insanlar -demin söylediniz, benim
ona dilim varmıyor, avara kasnak benim dilim varmıyor da-
gidip geliyorlar. Bu insanlar avara kasnak olmak istemiyor, üretim
yapmak istiyor. Buna çözüm bulunacak mı?
Bankaların
acaba yüzde 100 yabancılaşmasına kadar izin verecek
misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Sayın
Kılıç
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Başkanım, Bakana iki sorum olacak.
Birincisi:
AKP iktidara geldiğinde Malatya Sigara Fabrikasında
1.100 işçi çalışmaktaydı ve Malatyanın Doğanşehir,
Battalgazi, Yeşilyurt ve Merkez ilçelerinin köylerinde de
önemli ölçüde tütün ekimi yapılmaktaydı. Ancak, sizin iktidarınızdan
sonra Malatyada tütün alım merkezleri kapatıldı,
şu anda Malatyada tütün ekilmiyor. 1.100 çalışanı
olan fabrika da şu anda atıl durumda, 200 işçisi var. Ancak,
kapatılıp kapatılmayacağı noktasında
açık bir yanıt alamadık. Acaba siz, iktidara gelirken
tütün üreticisinin ve Tekel çalışanlarının sorunlarını
çözmek için mi geldiniz, yoksa yabancı sigara sektörünün
çıkarlarına hizmet etmek için mi geldiniz? Malatya Tekel
Sigara Fabrikasını -açık ve net cevap istiyoruz- kapatacak
mısınız, kapatmayacak mısınız? Bunu
öğrenmek istiyorum; bu bir.
İkinci
sorum, Sayın Bakan: Vatandaşlar, İmar Bankasına
özellikle hazine bonosu almak için başvurduklarında, hazine
bonosunun devlet güvencesinde olduğuna inanarak hazine bonosu
almışlardı; çünkü, mevduatın sadece 50 milyarı
sigorta kapsamındaydı, hazine bonosunun tamamı sigorta
kapsamındaydı. Vatandaş bankadan hazine bonosu aldığında
kendisine makbuz verildi. Hazine bonosunun kendisi hiçbir bankada
vatandaşa teslim edilmiyor. Bunun, hazine bonosunun, yani o
makbuzun karşılığının hazine bonosu
olup olmadığını vatandaşın bilmesi mümkün
değil. Bu nedenle, İmar Bankasına el koyduktan sonra,
Sayın Bakanım, en güvenceli yatırıma para yatırmış
olan bu vatandaşların parası henüz ödenmedi. Bunlar
yaklaşık 22 bin kişi. Bunlarla ilgili Danıştay
lehe karar verdi. Bunlarla ilgili
BAŞKAN
Sayın Kılıç, lütfen sorunuzu sorunuz.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Sayın Bakanım, bu vatandaşlarımızın
parasını şu anda gelmekte olan Kurban Bayramından
önce ödemeyi düşünüyor musunuz, düşünmüyor musunuz? Bunu
açık ve net olarak öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.
Sayın
Ünlütepe
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: Son yıllarda
pek çok bankanın sermaye oranı değişmekte, bankalardaki
yabancı sermaye oranı artmaktadır. Hükûmet olarak bankacılıkta
yabancı sermaye oranının ne olması gerektiği
konusunda bir politikanız var mı? Bugün bankacılıktaki
yabancı sermaye oranı nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.
Sayın
Ekmekcioğlu
HÜSEYİN
EKMEKCİOĞLU (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
İmar
Bankası hazine bonosuna yatırım yapan tasarruf sahiplerinin
lehine Danıştay tarafından yürütmeyi durdurma kararı
verilmiştir. Bu sorunun çözümü için yeni bir yasal düzenleme
yapmayı düşünüyor musunuz?
İkinci
sorum: Bazı Avrupa ülkelerinde yabancı bankaların
şubelerinde toplanan tasarrufların ancak belirli bir bölümü
yurt dışına gönderilebilmektedir, buna örnek de Almanyadaki
Türk bankalarıdır. Acaba, bizim ülkemizde de bu yönde bir
uygulama söz konusu mudur?
Son
sorum: Halka açık bankaların denetiminde SPK ve BDDK arasında
yetki paylaşımında problemler yaşanmakta mıdır?
Son çıkan Bankacılık Kanunu, bu konuda çözüm olabilmiş
midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ekmekcioğlu.
Soru
sorma süresi tamamlanmıştır.
Sayın
Bakan, buyurun.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önce,
Sayın Özdoğanın sorularını cevaplandıracak
olursak: SPKya teklif edilen 2 üyeyle ilgili olarak, 1i, Sayın
Cumhurbaşkanınca onaylanmış ve atanmıştır,
diğeri de iade edilmiştir. Onun yerine başka bir aday
önerilmiştir.
Bu
2 atanan ve iade edilen üyelerin bakanların danışmanı
olması, bu kurulun bağımsızlığına
bir noksanlık getirir mi? Getirmez. Neden getirmez?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Zaten bağımsızlığı kalmamış
ki halel gelsin!
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Demokratik süreç içerisinde, zaten atama farklı kademelerden
geçmektedir. Şimdi, Sayın Özyürek de bilecek, ataması
yapılan Mithat Hızlı, on üç yıllık hesap uzmanıdır.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Tabii, tabii, kaliteli bir insan da
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Şimdi, bu arkadaşımızın SPK üyesi olmasının,
SPKnın bağımsızlığına bir gölge düşüreceğini
ben düşünmüyorum. Bilmiyorum, kendileri ne düşünürler.
Diğer arkadaş da yirmi yıllık SPK uzmanıdır.
Burada,
zaten, atamaları Hükûmet yapmakta veya Bakanlar Kurulu kararıyla
atamalar yapılmaktadır. Bağımsızlık
şuradan kaynaklanmaktadır: Bir kez atandığı
takdirde, yasada belirtilen süre içerisinde, artık atamayı
yapan kurul da onu görevden alamamaktadır. Atama yaptıktan
sonra, artık üzerinde etkiniz ve nüfuzunuz kalmıyor. Dolayısıyla,
dünyanın her tarafında, bağımsız kurullar, bağımsız
birimler oluşturulurken atamaları birilerinin yapmış
olduğunu biliyoruz; ama, buna rağmen, asıl güvence,
atandıktan sonraki çalışma düzeniyle bağlantılıdır.
Üç
Türk bankası yabancılara, Yunanlılara satıldı.
dediniz. Bunun dışında, bazı arkadaşlarımız
da, Mevlüt Aslanoğlu bankaların yabancılaşmasıyla
ilgili olarak yine değerlendirme yaptılar. Sayın Ünlütepe
de yine aynı şekilde benzer bir değerlendirme yaptı.
Şunu ifade edebiliriz özet itibarıyla, tüm arkadaşlarımızın
sorularını cevaplandırmak maksadıyla: Belirttiğiniz
gibi, gerçekten, Yunanlı gruplar bu üç bankaya talip olmuşlardır.
Ama, bunun dışında, son Akbank ve Denizbank dâhil olmak
üzere, Türk bankacılık sektöründeki yabancı payı
yüzde 19,5a çıkmıştır.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Hayır efendim, borsadakiler
hariç
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Borsayı da
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Borsa payı yüzde 15,8dir; bu, her gün değiştiği
için, biz, borsa payını vermiyoruz.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Şu anda yüzde 38, Sayın Bakan.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Yüzde 35, Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Şu anda, toplam, borsa payı dâhil yüzde 35,3tür.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Yüzde 30u geçmemesi demiştiniz
Sayın Bakanım.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Oranı tam vermemek
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, lütfen
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Şimdi bu konu tartışılıyor, acaba bu pay ne
kadar olmalıdır-değildir, diye. Konuyla ilgili,
Hükûmetimizin yaptığı değerlendirmede, yabancı
doğrudan yatırımların Türkiyeye değişik
sektörlere ilgisinin sürmesinde fayda görülmektedir. Özet itibarıyla
söyleyeceğim nokta budur.
SELAMİ
YİĞİT (Kars) Vermeye devam yani Sayın Bakan!
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Evet, bunun dışında, Sayın Blair ve Sayın
Başbakan arasındaki konuşmada ne cevap vermiştir?
diye sordular. Ben o toplantıda yoktum, bu bakımdan ne konuşulduğunu
da bilmiyorum doğrusu.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) Bir Hükûmet üyesi olarak yani, bir şey
çıktı mı, onu sormak
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Sayın Tüysüz, Acaba, Mardine
aktarılan paralar, yapılan yatırımlar işsizlik
oranında bir azaltma sağlamış mıdır, hangi
yatırımlara gitmiştir? diye sordular. Bu yatırımlar,
kamu yatırımları altyapıyla bağlantılıdır.
Bu altyapı yatırımlarının işsizliğe
etkisiyle bağlantılı, doğrudan etkileri olabileceği
gibi, dolaylı etkileri de var. Dolayısıyla, şu an
itibarıyla bu hesabı buradan çıkarmamız mümkün
değil; ama, 2006da hangi yatırımlar yapıldı?
diyorsanız, Ilısu Barajı için ödenek vardı. Onun
dışında, karayollarıyla ilgili olarak, Kızıltepe-Nusaybin
ayrımı, Oyalı ayrımı ve
Hepsini tek tek okuyalım
mı?
MUHARREM
KILIÇ Malatya) Sayın Bakan, onlar resmî kayıtlarda vardır.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Şehvelet, Haydunk, Kozbirin, Kocatepe, Akziyaret, İbrahimiye,
Dükük, Kemaliye, Kuyulu, Culfa, Çağçağa yolları ve Söğütlüçay
grubu köprüleri yatırım programında var. Millî Eğitimin,
önemli üç lise, pansiyon, anaokulu, ilköğretim okulu ve Yeşilalan
çok programlı liseleri var. Sağlık Bakanlığı
yatırımları var ve Mardin Kızıltepe içme suyu
projesi var. Yıllardır çözülmeyen, bir türlü çare bulunamayan
bu içme suyu projesi, bir Mardin ziyaretinde, Mardinliler tarafından
da benden istenmişti.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Daha bitmedi, yarıda kalacak
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
İçme suyu projesi bir senede, iki senede biter mi? Bu projenin
maliyeti 112 trilyon liradır.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) Şimdi tasfiye edilecek.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Devam ediyor, o da bitecek, içme suyu bitecek.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) İnşallah.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Harran Ovasındaki çoraklaşan alan 3.400 hektardır, 50
bin hektarlık alanda taban suyu seviyesi yüksektir; tedbir olarak,
7.350 hektar alanda drenaj çalışması bitirilmiştir;
36.775 hektar alanın etüdü bitmiş, 20 bin hektar alanın
ise ihalesi yapılmıştır.
Sayın
Aslanoğlunun, off-shorelarla ilgili bir sorusu vardı.
Off-shorea son bir ayda para yatıranların bu paralarını
alabilmesi maksadıyla, vergi incelemesiyle ilgili bir konumu
var. Para kazananın vergi ödemesini beklemek lazım, vergiyi
ödemesini istemek lazım.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Para yok ki!
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) Parayı tahsil etmediği hâlde
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Ama, İmar Bankasının hazine bonolarıyla
bağlantılı alacaklıları ne olacak? diyorsunuz.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Evet efendim.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Yani, bono güvenilir bir yatırımdır; yatırmış,
bono ödemesi yapılmıyor.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) En güvenilir yatırım olarak yatırdılar
Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Bildiğiniz gibi, bonolarla ilgili olarak -kürsü konuşmasında
da Sayın Milletvekilimiz ifade etti- bir Hükûmet tasarısında
bonoların da ödenmesini koymuştuk. Bu tasarı Meclise
gönderilirken, ben, yaptığım basın toplantısında,
bu ödemeler içerisinde hazine bonosuna yatırılan paraların
da olduğunu ifade etmiştim. Ama, daha sonra Genel Kurulda
-hatta, Komisyondan da öyle geçtiği hâlde- sayın milletvekillerinin
önergeleri, itirazları neticesinde bu madde yasadan çıkarılmıştır
ve bonoların şu andaki yasal çerçeve içerisinde ödenmesi
mümkün değildir.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Kanun teklifi verdik Sayın Bakan bununla ilgili.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Ancak, konu, tabii, pek çok kişi tarafından yargıya
götürülmüştür. Yargı süreçleri devam etmektedir. Bir
kısmı yargıdan olumlu kararlar çıkarmışlardır.
Nihaileşmiş bir yargı kararı henüz mevcut değildir,
yani Danıştay aşaması itibarıyla. Ama, biz süreci
takip ediyoruz. Bu konuda diğer birimlerle, diğer bakanlıklarla
da görüşme yapıyorum. Hatta, önümüzdeki çarşamba günü
diğer tüm ilgili bakanlıklarımızın müsteşarlarıyla
birlikte konuyu incelemek üzere de bir değerlendirme yapacağım.
Ama, yasama süreci ve yetkisi tamamıyla Meclise aittir. Bunun
da bilinmesini isteriz.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Malatya Sigara Fabrikasıyla ilgili
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Malatya ve Adana Sigara Fabrikasıyla ilgili, Mevlüt Aslanoğlu
ve bunun dışında Sayın Kılıç, Malatya Sigara
Fabrikasıyla ve Tekel ürünleriyle ilgili soru sormuştur.
Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçecekler Üst Kurulu benimle
ilişkili bağımsız bir kuruldur. Ama, bu sorduğunuz
sorular ilgili kurulla da ilgili değil, doğrudan doğruya
Tekel Genel Müdürlüğüyle bağlantılı sorulardır.
Tekel Genel Müdürlüğü, Özelleştirme İdaresine
bağlı olduğundan Maliye Bakanıyla ilişkilidir.
Onun için
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Yani, sizin Hükûmet olarak sorumluluğunuz yok
mu Sayın Bakan?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Hayır, ben bir şeyler söylerim ama, tam oturmaz.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) Yani, vatandaşı kendi hâline mi terk edeceksiniz?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Tam yerine oturmayacağı için, Maliye Bakanlığının
bütçesi görüşülürken bunu tekrar soracağınızı
düşündüğüm için burada geçiyorum.
Sayın
Ekmekcioğlu, SPK ve BDDK arasında yetki paylaşımında
sorun yaşanıyor mu? dediler. Hiçbir sorun yaşanmıyor.
Bildiğim kadarıyla, hiçbir sorunlarına tesadüf etmedim.
Dolayısıyla, Bir sorun yaşanıyor mu? sorusu neden
ortaya çıkıyor bilmiyorum. SPKnın yetkileri ve görevleri
bellidir, tadat edilmiştir. BDDKnın yetkileri ve görevleri
bellidir, bu da tadat edilmiştir. Bankacılık Yasası
düzenlenirken bazı noktalarda tartışmalar vardı.
O da, bir arada çalışmalar yapmak suretiyle, zaten hâlledilmişti.
BAŞKAN
Sayın Bakan, süre tamamlanmıştır.
HÜSEYİN
EKMEKCİOĞLU (Antalya) Sayın Bakan, bir sorum daha
vardı.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
İkinci sorduğunuz soruyu o kadar hızlı okudunuz
ki, ben tam onu not edemedim.
HÜSEYİN
EKMEKCİOĞLU (Antalya) Bazı Avrupa ülkelerinde yabancı
bankaların şubelerinde
toplanan paralarla ilgili.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın
Bakan, süre tamamlanmıştır.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
Buna yazılı cevap verelim isterseniz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Şimdi
sırasıyla, dördüncü turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:
Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı 2007
yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.81 DEVLET
PLANLAMA TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
1. Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A
C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 263.610.833
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 197.167
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 200.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 45.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir
09 Eğitim Hizmetleri 65.275.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 374.283.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı 2007
yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet
Planlama Teşkilatı 2005 malî yılı kesinhesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Devlet
Planlama Teşkilatı 2005 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
Devlet
Planlama Teşkilatı 2005 Mâli Yılı Kesinhesabı
A
C E T V E L İ
. (YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 114.014.329.06
- Toplam Harcama : 80.732.234.90
- Ödenek Dışı Harcama : 9.668,18
- İptal Edilen Ödenek : 33.291.762,34
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı 2005
malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sermaye
Piyasası Kurulu 2007 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
42.03 SERMAYE
PİYASASI KURULU
1. Sermaye
Piyasası Kurulu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A
C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 13.470.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 4.589.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 35.210.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir
TOPLAM 53.269.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
B
C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 47.579.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 3.690.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 51.269.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sermaye
Piyasası Kurulu 2007 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu 2007 yılı merkezi yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
42.04 BANKACILIK
DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU
1. Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
A
C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 7.682.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 85.318.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 93.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
B
C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
05 Diğer Gelirler 93.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 93.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2007 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
GAP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2007
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.34 GAP
BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1. GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
A
C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 2.391.340
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
06 İskân ve Toplum Refahı Hizmetleri 21.422.660
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 23.814.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
B
C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
04 Alınan Bağış ve
Yardımlar ile Özel Gelirler 23.814.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 23.814.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GAP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2007
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Tütün,
Tütün Mamulleri ve Alkollü İçki Piyasası Düzenleme Kurumu
2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
42.09 TÜTÜN,
TÜTÜN MAMULLERİ VE ALKOLLÜ İÇKİ PİYASASI DÜZENLEME
KURUMU
1. Tütün,
Tütün Mamulleri ve Alkollü İçki Piyasası Düzenleme Kurumu
2007 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A
C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 21.898.662
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 21.905.556
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 43.804.218
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
B
C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 41.804.218
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 2.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 43.804.218
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Tütün,
Tütün Mamulleri ve Alkollü İçki Piyasası Düzenleme Kurumu
2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece,
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı,
Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı,
Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme
Kurumunun 2007 yılı bütçeleri ile Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığının 2005 yılı kesin hesabı
kabul edilmiştir; hayırlı olmasını temenni
ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, gecenin bu saatine kadar özverili şekilde
Genel Kurul çalışmalarında görev alan sayın milletvekillerine,
stenograflara, kavaslara, polis memurlarına, basın ve televizyon
personeline, teknik personele, Kanunlar ve Kararlar yetkililerine
teşekkür ediyorum.
Programa
göre, kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarını
sırasıyla görüşmek için 18 Aralık 2006 Pazartesi
günü saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.40