DÖNEM:
22 CİLT
: 142
YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
40ıncı
Birleşim
22 Aralık
2006 Cuma
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
l.- 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeye
Dahil Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı: 1269, 1270,
1271)
A) ADALET BAKANLIĞI
1.- Adalet Bakanlığı 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Adalet Bakanlığı 2005 Mali
Yılı Kesinhesabı
B) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ
İŞ YURTLARI KURUMU
1.- Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İş Yurtları Kurumu 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
C) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI
1.- Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
D) YARGITAY BAŞKANLIĞI
1.- Yargıtay Başkanlığı
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Yargıtay Başkanlığı
2005 Mali Yılı Kesinhesabı
E) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI
1.- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
2005 Mali Yılı Kesinhesabı
F) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
G) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2005 Mali
Yılı Kesinhesabı
IV.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun,
şehit ailelerinin mali haklarına ve desteklenmesine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı
(7/18634)
2.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun,
töre cinayetlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet
ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/18635)
3.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun,
töre cinayetlerine ve kadın intiharlarına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/18636)
4.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun,
şehit ailelerinin mali haklarına ve desteklenmesine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı
(7/18637)
5.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bir bebeğe
yönelik cinsel istismara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/18867)
6.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun,
cinsel taciz mağdurlarının korunmasına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/19152)
7.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Maliye
müfettişlerinin iletişiminin izlendiği iddiasına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/19316)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 11.00'de açılarak
beş oturum yaptı.
Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili
Nevzat Pakdil, Türkmenistan Devlet Başkanı Türkmenbaşı
Saparmurat Niyazov'un vefatı nedeniyle ailesine, Türkmenistan
halkına ve Türk dünyasına başsağlığı
dileyen bir konuşma yaptı.
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeli
Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarılarının
(1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı: 1269, 1270,
1271) görüşmelerine devam olunarak;
Dışişleri Bakanlığı,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü,
Çevre ve Orman Bakanlığı,
Orman Genel Müdürlüğü,
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü,
2007 yılı bütçeleri ve 2005 mali yılı
kesinhesapları;
Rekabet Kurumu,
Millî Prodüktivite Merkezi,
Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığı,
Türk Akreditasyon Kurumu,
Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı,
Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı,
Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı,
2007 yılı bütçeleri ile;
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2005 mali
yılı kesinhesabı;
Kabul edildi.
İstanbul Milletvekili Onur Öymen, Dışişleri
Bakanlığı bütçesi üzerinde yapmış olduğu
konuşma sırasında bazı ifadelerinin yanlış
anlamalara neden olduğu iddiasıyla, bir açıklamada
bulundu.
Alınan karar gereğince, 22 Aralık
2006 Cuma günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 22.53'te
son verildi.
Nevzat PAKDİL
Başkan Vekili
Ahmet
Gökhan SARIÇAM Ahmet
KÜÇÜK
Kırklareli
Çanakkale
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 53
II. - GELEN KÂĞITLAR
22 Aralık 2006 Cuma
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan
Hükümeti Arasında Batum Uluslararası Havalimanının
Ortak Kullanılmasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1223) (S. Sayısı:
1306) (Dağıtma tarihi: 22.12.2006) (GÜNDEME)
2.- Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile İçişleri ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/1253) (S. Sayısı: 1307) (Dağıtma
tarihi: 22.12.2006) (GÜNDEME)
3.- Ekonomik İşbirliği Teşkilatı
Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1235) (S. Sayısı: 1308) (Dağıtma
tarihi: 22.12.2006) (GÜNDEME)
4.- Milletlerarası Mal Satımına
İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş
Milletler Antlaşmasına Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1238) (S. Sayısı: 1309) (Dağıtma
tarihi: 22.12.2006) (GÜNDEME)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gürcistan
Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1234) (S. Sayısı:
1310) (Dağıtma tarihi: 22.12.2006) (GÜNDEME)
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve
5 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/900) (S. Sayısı: 1311) (Dağıtma tarihi:
22.12.2006) (GÜNDEME)
22 Aralık 2006 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
40'ıncı Birleşimi'ni açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2005 Mali Yılı
Genel ve Katma Bütçe Kesinhesap Kanunu Tasarıları üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca, bugün, on üçüncü tur görüşmelerini
yapacağız. On üçüncü turda, Adalet Bakanlığı,
Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları
Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı, Yargıtay
Başkanlığı, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğü bütçeleri yer almaktadır.
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve
İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/1252;
1/1236,3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı: 1269, 1270, 1271) (x)
A) ADALET BAKANLIĞI
1.- Adalet Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.- Adalet Bakanlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
B) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ
İŞ YURTLARI KURUMU
1.- Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
C) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI
1.- Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
D) YARGITAY BAŞKANLIĞI
1.- Yargıtay Başkanlığı 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Yargıtay Başkanlığı 2005 Mali Yılı
Kesinhesabı
E) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI
1.- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
2005 Mali Yılı Kesinhesabı
F) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2005 Mali Yılı
Kesinhesabı
G) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2005 Mali Yılı
Kesinhesabı
(x) 1269, 1270,
1271 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 15/12/2007
tarihli 33'üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın milletvekilleri, turda yer alan bütçelerle
ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin, görüşmelerin
bitimine kadar sorularını sorabilmeleri için şifrelerini
yazıp parmak izlerini tanıttıktan sonra ekrandaki
söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir. Mikrofonlarındaki
kırmızı ışıkları yanıp sönmeye
başlayan milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş
olacaktır.Tur üzerindeki görüşmeler bittikten sonra soru
sahipleri ekrandaki sıraya göre sorularını yerinden
soracaklardır. Soru sorma işlemi on dakika içerisinde tamamlanacaktır.
Cevap verme işlemi için de on dakika süre verilecektir. Cevap
işlemi on dakikadan önce bitirildiği takdirde, geri kalan
süre için sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.
Bilgilerinize sunulur.
On üçüncü turda grupları ve şahısları
adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
AK Parti Grubu adına: Denizli Milletvekili
Mehmet Salih Erdoğan, Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Ali Bulut, İstanbul
Milletvekili Mehmet Beyazıt Denizolgun, Rize Milletvekili
Abdulkadir Kart, Mersin Milletvekili Mustafa Eyiceoğlu.
Anavatan Partisi Grubu adına: Malatya Milletvekili
Süleyman Sarıbaş, Mardin Milletvekili Muharrem Doğan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına: İzmir
Milletvekili Yılmaz Kaya, Malatya Milletvekili Muharrem
Kılıç, Niğde Milletvekili Orhan Eraslan, İstanbul
Milletvekili Ersin Arıoğlu, Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Parlakyiğit, İzmir Milletvekili Erdal Karademir.
Şahısları adına: Lehinde olmak
üzere, Kayseri Milletvekili Niyazi Özcan, Samsun Milletvekili
Mehmet Kurt, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan;
aleyhinde olmak üzere, Eskişehir Milletvekili Mehmet Ali
Arıkan.
Şimdi, AK Parti Grubu adına, birinci
sıradaki konuşmacı, Denizli Milletvekili Mehmet Salih
Erdoğan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Erdoğan, süreniz yedi buçuk dakikadır.
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET SALİH ERDOĞAN
(Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde, AK Parti Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, adaletin devlet,
toplum ve birey için; biraz daha açarsak, devletin varlığı
ve bekası, toplumun huzur ve barış içinde sosyal ve kültürel
gelişmesini sürdürebilmesi ve bireyin hak ve özgürlüklerinin
korunması ve geliştirilmesi bakımından vazgeçilmez
ve ihmal edilmez bir değer olduğu hususunda hiç kimsenin
şüphesi ve tereddüdü bulunmamaktadır.
Hukuk ve adaletle iç içe olmayan bir insan ve bir
organ düşünülemez. Hukuk devletinde devletin hiçbir işlemi
ve bireyin hiçbir eylemi hukuk dışında kalamaz. Her birey
ve her kurum hukuk içinde yerini almak ve hukuk içinde kalmak ve hukuka
güvenmek zorundadır.
Değerli milletvekilleri, hukuk ve adalet
dendiği zaman akla ilk, yargı, yargı bağımsızlığı
ve yargıç güvencesi gelmektedir. Hakikaten, yargı bağımsızlığı
ve yargıç güvencesi olmadan demokratik toplum hukuk devletini
hayata geçirmek, toplumda barış ve adaleti sağlamak
mümkün olmayacaktır. Yargı bağımsızlığı,
yargıç güvencesi ilkelerini, demokrasinin olmazsa olmaz
şartlarından kabul etmek zorundayız ve bu açıdan
yargıç bağımsızlığı yargıçlara
tanınan bir ayrıcalık olmaktan öte, adil ve tarafsız
yargılamanın ve adalete güven duygusunun en önemli ögesidir.
Bir ulusun uygarlık seviyesi, orada adaletin
gerçekleşme derecesine bağlıdır. Adaleti de bağımsız
yargı verdiği kararlarla ortaya koyacaktır. Ancak,
yargıç, hukuk yapan değil, hukuku uygulayandır. Kanunu
yasama organı çıkarır. Bağımsız yargı
da bu yasalara göre karar verir. Karar verirken de, hukuku uygularken
de Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine
göre kararını verir. Yargının bir sonuç oluşu
göz önüne alındığında, yargı bağımsızlığı
ve yargıç güvencesi kadar yargıcın somut olaya uygulayacağı
yasanın, yani mevzuatın, zaman içinde gelişen ve değişen
toplum anlayış ve ihtiyaçlarını karşılayacak
mükemmeliyette olması gerekir.
Sayın milletvekilleri, Adalet Bakanlığımızın
öncelikli görevleri, 2992 sayılı Adalet Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Yasa'da belirlenmiştir
ve Adalet Bakanlığımız, yetkisini Anayasa'dan almaktadır.
Bildiğiniz gibi, Adalet Bakanlığımız, Türkiye'nin
hukuk alanındaki sorunlarına reformist ve bütüncül bir bakış
açısıyla yaklaşmış; hukukun üstünlüğü ve
hukuk devleti ilkelerine bağlılığın gereği
olarak yargının daha verimli ve daha etkili çalışabilmesi,
ayrıca Avrupa Birliğine üyelik müzakeresi sürecinde
mevzuat yetersizliğini aşmak yolunda büyük adımlar
atmıştır. Bu konuda, bildiğiniz gibi, başta
Ceza Kanunu olmak üzere pek çok yasalarımız bir bir hayata
geçirilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Türkiye'de yargının
sorunları vardır. Mahkemelerin iş yükünün fazla oluşundan
tutun hâkim ve cumhuriyet savcısı ve yardımcı personel
sayısının yetersiz oluşuna, adalet ve diğer
hizmet binalarının hizmetin gereklerine ve yargının
saygınlığına uygun olmamasına kadar pek çok
sorunları bulunmaktadır. Ancak, bu sorunlar bugünün sorunları
da değildir.
Değerli milletvekilleri, yargının
itibarı, yargıya güven, üzerinde en fazla durulması
gereken konuların başında gelmektedir. Çünkü, yargı
olmadan toplumda huzuru ve barışı, hak ve özgürlükleri
teminat altına almak mümkün değil. Elbette, her kurum gibi
yargı da eleştirilebilir. Eleştiri bir haktır, ama
bu eleştirinin dozunu iyi belirlemek gerekir. Kurumların
yıpratılmış olması o ülkede çok ciddi sorunlara
sebebiyet vermektedir. Ülkemizde de zaman zaman yargının
bağımsız ve verdiği kararların isabetli olmadığı
anlamına gelebilecek her türlü beyan ileri sürülmekte ise de
bunlardan vazgeçilmesi gerektiğinin, özellikle sorumluluk
sahibi herkesin bu konuda çok hassas davranması gerektiğinin
altını çiziyorum. Çağdaş ilkelere uygun demokratik
hukuk devleti anlayışını, toplumun yargıya
güven duymasını sağlayan bir adalet ülküsünü hayata
geçirmek ve bu konuda her türlü önlemi almak devletin öncelikli hedefleri
arasındadır.
Çağdaş ülkelerde devlet gücünün simgelerinden
biri adliye binalarıdır. Çağdaş ülkelerde adalet
binaları, o şehrin en görkemli binaları olup "adalet
sarayı" olarak adlandırılmaktadır. Bu bilinçten
hareket eden Adalet Bakanlığımız, bir taraftan
çağdaş ülkelerin adalet hizmetlerinin sunumunda esas aldıkları
ilkelerden yola çıkarak çağımızın gereklerine
ve AB kriterlerine uygun şekilde, hukukun üstünlüğüne dayalı,
insan haklarına saygılı, adil yargılama hakkını
gözeten, demokratik, özgürlükçü, vatandaş odaklı, tarafsız,
etkili ve verimli çözüm yollarını bir bir hayata geçirmek
için çalışırken, öbür taraftan da yargı hizmetlerinin
sunumunda kalite ve etkinliğin artması için, eğitim
ve teknoloji başta olmak üzere adalet binalarının yapılmasına
büyük önem vermektedir.
2002 yılından önce ülkemizdeki adalet
binalarının genel durumunu "vahim" olarak nitelendirmek
abartılı olmayacaktır. Adalet hizmetleri, hükûmet konaklarının
zemin katlarında veyahut kiralık apartman daireleri ya da
iş hanlarında, mefruşat ve teknik donanım bakımından
son derece yetersiz olarak yerine getirilmektedir. Ancak, 2003
yılından itibaren kolları sıvayan Adalet Bakanlığımız,
yargının saygınlık ve ciddiyetine uygun, kaliteli
adalet hizmet binası yapımına büyük bir sürat vermiş
ve bugüne kadar 39 adalet sarayı yapılarak hizmete
açılmış; ayrıca 32 adalet hizmet binası tamamlanmış,
açılışa hazır hâle getirilmiştir ve hâlen de
840.500 metre karelik 26 adet hizmet binası inşaatı da
devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bildiğimiz
üzere, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması
anayasal bir ilkedir. Yargının hızlı, verimli ve
güvenilir şekilde çalışabilmesi için adliyelerimizde
Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) devreye sokulmuştur.
Bu sistemin devreye girmesiyle, yargıya kalite ve sürat gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, bilindiği
üzere, beş sene öncesine kadar Türkiye'de, Adalet Bakanlığı,
cezaevi isyanlarıyla kamuoyu önüne gelen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Erdoğan, lütfen toparlar
mısınız.
Buyurun.
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla) - Bugün,
geçtiğimiz dönemde meydana gelen cezaevi isyanları, kendimizi
jurnalleme gibi birtakım olaylar vuku bulmamaktadır. Bakanlığımız,
bu konuda eğitimden teknolojiye varana kadar pek çok yeniliği
hayata geçirmiştir. Bu nedenle, biz, Bakanlığımızı
tebrik ediyoruz, teşekkür ediyoruz. Bakanlığımızın
her kademesinde çalışan değerli yöneticilerimize
takdirlerimizi sunuyoruz.
Adalet Bakanlığımızın bütçesinin,
ben, hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Bu
vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğan.
AK Parti Grubu adına ikinci konuşmacı,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can.
Sayın Can, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kanun, hayatı kucaklamaya başladıktan
sonra anlam ifade eder. Hayat maddesi kanun kalıbına döküldükçe,
dökülebildikçe kanun değerlidir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hâkimin görevi, kanunda yazılı hükmü olaylara tatbik etmektir.
Bu görevini yaparken hâkimin uyacağı kaideler vardır.
Adalet ile akıl ve mantık, kanun metninin modern hayatın
gerçeklerine uydurulmasını emreder. Aksi hâlde, misal
olarak, Akay Kavşağı on yıldır fiilen trafiğe
açık olduğu hâlde, on yıl sonra Akay Kavşağı'nın
imar mevzuatına aykırılığından bahisle
Danıştayın iptal kararı vermesi gibi bir durum ortaya
çıkar ki, bu da hukuki olmaz.
Hâkim, kanun metnini hayatın gerçeklerine
uyarlarken, tam bir istidlalle, insanca duygularından ayrılmaksızın,
yaşamakta olduğu zamanın zihniyetini ve ihtiyaçlarını
yakından ele alacak, dava konusunu da ona göre tetkik edecektir.
Mahkemelerin asli vazifeleri olan hukukun toplum hayatına
tatbiki bu suretle olacaktır. Bunun için de en dikkate değer
hadise de kanun koyucunun iradesidir. Kanunu yapan, kanunu
çıkarırken ileride ihtimal dâhilinde olacak hadiseleri
görmemiş, düşünememiş olabilir. Zira, kanun koyucu,
kanunun yapıldığı zamanın ihtiyaçlarıyla
meşgul olmuştur. Bu bakımdan, kanunun anlamının
tayininde hâkimi aydınlatacak ışık, bilhassa toplum
hayatının gerçekleri ile ekonomik ve içtimai hâldir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hâkimler, yargılama yaparken, aynı zamanda yargılanandır;
her kararıyla birlikte, taraflarca, kamuoyunca ve vicdanlarınca
yargılandıkları da bir gerçektir. Hâkimler, yargılama
yaparken, ceza ve hukukun kaidelerini tarafsız olarak uygulamak,
taraflara eşit mesafede olmak durumundadır. Hâkimler, taraflardan
birine sempati veya antipati duymamalıdır. Taraflardan
birine sevgi ve düşmanlık besleyen hâkim, adalet dağıtamaz.
Hâkimler, merhametli değil, insaflı, ölçülü ve duygusallıktan
uzak olmalıdır. Adalet ile duygusallık bağdaştırılamaz.
Serasker Bedrettin'in dediği gibi "Divan
bağımsız, hüküm yasal olmalıdır." En önemlisi,
hâkimin bağımsız olmasıdır. Belki de bundan da
önemlisi, hâkimin kendine karşı bağımsız olmasıdır.
Adalet dağıtanlar, adalet dağıtırken, siyasi
düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve etnik ayırım yapmaksızın
yargılama yapmalıdır.
Hâkim de insandır ve toplum içinde yaşamaktadır.
Hâkimlerin, bu nedenle, siyasal düşünce, görüşlerinin olması
gayet doğaldır; ancak, hâkimler, siyasal düşüncelerini
ve ideolojilerini kürsüye çıkarken mahkemenin eşiğine
bırakmalıdırlar. Yargının bağımsız
olması zorunludur. Zira, kimse, kendi kendinin hâkimi olamaz,
olmamalıdır.
Adalet dağıtmak, çok zor ve fikir çilesini
gerektiren bir iştir. Soyut kuralları, değişen ve
gelişen toplumsal ve kişisel somut olaylara uygulamak, engin
hukuk bilgisini ve donanımını gerektirir. Bu nedenle,
hâkimler, sürekli olarak kendini yenilemeli, özgür düşünceye
açık olmalı, toplumla bütünleşmeli, toplumdan ve sokaktan
kendini soyutlamamalı, yaşadığı ülkenin
gerçeklerini bilmelidir. Toplumundan kendini soyutlamış
hâkimden kamu vicdanını rahatlatacak karar vermesi beklenemez.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hâkimler ve savcıların aylık ve ödeneklerinin, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı hükümlerine
göre kanunla düzenlenmesi Anayasa hükmü olmasına rağmen,
bu hüküm kırk beş yıl sonra 5536 sayılı Kanun'la
gerçekleştiren Hükûmetimize nasip olmuştur. Nitekim Yargıtayımızın
Değerli Başkanı Değerli Hukukçu Sayın Osman
Arslan Bey, 6 Eylül 2006 tarihli adli yılın açılış
töreninde Hükûmetimize ve Meclisimize teşekkür ederek bu hususa
dikkat çekmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
yargılama yapılan fiziki mekânlar da yetersizdir. Yıl
1936, İktisat Bakanı merhum Celal Bayar'ın bir raporunda
belirttiği üzere, "Hükûmet binaları perişan, bu binalarda
çalışanların enerji ve muhakeme kabiliyetleri olamaz."
demiştir. Bundan da altmış dört yıl sonra Yargıtay
başkanlarımızdan birine gelen bir hâkim, mektubunda,
aynen aktarıyorum: "Hâkim olarak 1930'lardan kalma çürük raporu
verilen odalarında duruşma yapılan, tavanından
sürekli yağmur suları damladığı için yağışlı
havalarda odaların içi kovalarla dolu olan bir adliyede görev
yapmaktayım. Buna rağmen mesleğimi çok seviyorum."
Genel olarak adalet dağıtılan binaların
yetersiz ve elverişsiz olduğu ülkemizin bir gerçeği
iken, Hükûmetimizin ve özellikle Adalet Bakanımızın
gayretiyle bu konunun üzerine gidilmiş, özgün, Türk mimarisine
uygun görkemli adalet sarayları yapılmıştır
ve yapılmaya devam ediyor. Bu konuda emeği geçen ilgili daire
başkanımıza ve Adalet Bakanımıza teşekkür
ediyorum. Yargıya önem vermek, saygı duymak lafla olmuyor,
sorunların böyle bir bir çözülmesiyle mümkün oluyor değerli
milletvekili arkadaşlarım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hukukun üstünlüğünü gerçekleştiren prensiplerden biri
de erkler ayrılığıdır. Tabii ki, yasama ve yürütme
yargıya müdahalede bulunmamalıdır. Mahkemelerin
bağımsızlığı böylece sağlanabilir,
ancak, yargı da yasamaya ve yürütmeye müdahale etmemelidir.
Bu da bir anayasal prensiptir. Anayasa Mahkemesinin yerindelik denetimi
yapması, yürütmeyi durdurma kararı vererek mahkeme kararlarının
makable şamil ana düsturunu etkisiz bırakması, Anayasa
Mahkemesinin kararında iptal veya ret kararı verebilecekken
kanun koyucu gibi davranarak hükümle kanun ittihaz etmesi, yasamaya
müdahale değil de nedir? Talep dışında hüküm ittihaz
etmesi bizleri yargıçlar ülkesine, yargıçlar hükûmetine
götürmez mi?
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hukukumuzda kimi idari kararlara karşı yargı yolu maalesef
kapatılmıştır. Bu durum hukuk devletiyle bağdaşmaz.
Kaldı ki, Anayasa'mız, idarenin bütün eylemi ve işlemleri
yargı denetimine tabi olduğunu gösterir. Eğer, hukuk
devletinden bahsediyorsak, idari kararlara karşı yargı
yolunu istisnasız uygulamalıyız. Nitekim hukuk, adalet
hiçbir biçimde hikmeti hükûmet denilen nesneye kurban edilmemelidir.
Ne zaman hikmeti hükûmetten söz edilmişse, bu, bir başka
şeyi gizlemek için bulunmuş bahanedir. Netice olarak, yasama
ve yürütme yargıya müdahale etmemeli, bir o kadar da yargı
da yasamaya, yürütmeye müdahale etmemelidir. Yargının
yürütmeye müdahalesi de, son zamanlarda valilerin tayinlerinde
açılan davaların kabul edilmesi, valilik makamının
devleti ve hükûmeti temsil noktasında siyasi bir makam olması
hasebiyle, hükûmetin siyasetini mahkemelerin bu kararıyla
yürütmeye müdahalede bulunmaktadırlar ki, bu husus da kabul
edilemez. Erkler ayrılığı ilkesine ters düşer
ki, hukuk devletiyle bağdaşmaz. Hâkimlerin yürütmeden brifing
almaları da hukuk devletiyle bağdaşmaz. Geçmişte
28 Şubat sürecinde bunun kötü örnekleri vardır. Umarım
bir daha yaşamayız. Diğer yandan, Sayın Cumhurbaşkanının
yerindelik denetimi yapması, yasaları sık sık
Parlamentoya iade etmesi yürütmenin yasamaya müdahalesidir
ki, parlamenter sistemin özüne ters düşer.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Anayasa'da var Ramazan
Bey.
RAMAZAN CAN (Devamla) - Yine, yürütmenin, idari
işlemle ceza yaptırımı tesis ederek yasama görevine
müdahale etmesi de hukuk devleti ilkesine ters düşer.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
geniş anlamda yürütme, yargıdan kaçtığı, hukuku
ayak bağı gördüğü sürece demokrasi bir düştür. Hukukun
üstünlüğü iddiasındaki bir devlette hiç kimse hukukun ne
üstündedir ne de altındadır, yalnızca içindedir. Hukuk
karşısında herkes eşittir. Her görüş ve her
inanç hukukun egemenliği ve teminatı altında yaşar.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tarihte en eski ilimlerden biri de hukuk ilmidir. Vicdani kanaat
insanda olacağı için, adaleti de her zaman, her yerde insanlar
dağıtacaktır. Bu yüzden adalet dağıtacak hukukçuların
yetiştirilmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Can, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
RAMAZAN CAN (Devamla) -
sıradan bir hukuk
öğrenimiyle mümkün olamaz. Hukukçunun malzemesi normlar, kurumlar,
kavramlar ve ilkelerdir. Malzemesine egemen olmayan hukukçu,
sağlıklı bir adalet dağıtamaz. Yargıda nitelik
eğitimle doğru orantılıdır. Öğrenciye olta
değil, balık vermeyi öneren hukuk öğrenimi çökme sürecine
girmiştir. Adalete güvenin azalmasının nedenlerinden
biri de budur. Hukuk öğrenimini derhâl düzeltmeliyiz. Bu konuda
YÖK'e de görevler düşmektedir. Hukuk adaletin matematiğidir.
Öğrenciler muhakeme yeteneği geliştirmelidir. Hukuk
fakülteleri altı yıla çıkarılmalıdır.
Son yılın tatbikat yılı olması ve tatbikat fakültelerce
test edilmelidir. Hukuk mesleğinin ne kadar önemli olduğunu
açıkladık. İşte bu nedenle, Adalet Akademisi kurulmuştur.
Hâkimlerimiz Adalet Akademisinden gerektiği gibi yararlanmaktadır.
Barolar Birliği de bu konuda avukatlar için üzerine düşeni
yapmalıdır.
Bütçemizin kurumlara hayırlı olmasını
temenni ediyor, tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Can.
AK Parti Grubu adına üçüncü konuşmacı
Mehmet Ali Bulut, Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurun Sayın Bulut. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 Yargıtay
bütçesi üzerine Grubum adına konuşmak üzere söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 1868 yılında
Divanı Adliye adıyla kurulan, sırasıyla İstanbul,
Sivas ve Eskişehir'de faaliyet gösteren Yargıtay, adalet
sistemimizin köklü bir kurumu olup, 1935 yılından günümüze
kadar da Ankara'da çalışmalarına devam etmektedir.
Anayasa'mızın 9'uncu maddesinde
"Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız
mahkemelerce kullanılır." hükmü yer almaktadır.
154'üncü maddede ise "Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen
ve kanunun başka bir adlî yargı merciine bırakmadığı
karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen
belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar."
ifadesi yer almaktadır.
Anayasa'nın yanı sıra Yargıtay
Kanunu da bu yüksek mahkemenin işlevini belirlemekte ve
işleyişini düzenlemektedir. Bu anlamda, adliye mahkemeleri
tarafından verilen kararların hukuka uygunluğunu
denetlemekle görevli yüksek mahkeme olan Yargıtay, bu denetim
işlevine bağlı olarak ülke düzeyinde hukuk uygulamasında
birliği sağlamakta ve yasa maddelerinin yorumuna
açıklık getirerek içtihat üretmektedir.
Ancak, Yargıtayın 2005 yılı verilerine
göre iş yükünü incelediğimizde: Yargıtay hukuk dairelerine
324.533, ceza dairelerine 147.771 olmak üzere, toplam 472.304 dava dosyası
gelmiş, önceki yıldan devreden davalarla birlikte yıl
içerisindeki dosya sayısı 724.477'lere ulaşmıştır.
Bu davaların yıl içinde 581.881 adedi sonuçlanmıştır.
Ayrıca, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına
da 2005 yılı içinde 224.381 dava dosyası gelmiş, önceki
yıl devirleriyle bu sayı 364.485'e ulaşmıştır.
Bunların da ancak 280.826 kadarı sonuçlanabilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Yargıtayın
asli görevi içtihat mahkemesi olmasıdır ve bütün mahkemelerde
kanunun aynı şekilde uygulanmasını sağlamaktır.
Bu kadar çok dosyayı incelemek zorunda olduğu Yargıtayın
içtihat mahkemesi olması herhâlde düşünülemez. Yükü azaltacak
ve Yargıtayı gerçek bir içtihat mahkemesi fonksiyonunu
bihakkın icra edebilecek hâle getirebilmek için bölge adliye
mahkemelerinin bir an önce faaliyete geçmesi herhâlde gerekmektedir.
Günümüzde dünya çok hızlı bir değişim
ve gelişim içindedir. Ülkemizde özellikle ekonomik, sosyal,
kültürel ve hukuk alanında önemli gelişmeler yaşanmaktadır.
İç hukukumuzda Avrupa Birliğiyle bütünleşmeyi gerçekleştirecek
doğrultuda değişiklikler ve düzenlemeler yapılmaktadır.
Birçok temel yasa hayata geçirilmiştir bu dönemde. Anayasa değişiklikleri
ve uyum yasaları kapsamında insan hakları ve özgürlükler
konusunda önemli adımlar atılmış ve diğer birçok
kanunda millî iradenin tecelli edeceği düzenlemeler yapılmıştır.
Türkiye adalet ve yargıda en ileri evrensel
düzeyi tutturmak zorundadır. Örneğin, 1999 yılı 8
Temmuzunda Türkiye, düşünce özgürlüğünü çiğnediği
gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince bir gün
içerisinde 11 kez hüküm giymiştir. Avrupa Konseyinin 46 ülkesi
vardır ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gelen bu
dönemdeki 50 davadan 39'u Türkiye'ye aittir, geriye kalan 11 dava
ise 45 ülkeye dağılmıştır. Böyle bir olumsuz durumu
Türkiye'nin mutlaka çözmesi gerekmektedir. Madem Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'ni kabul etmişiz, imza atmışız,
o hâlde, yargı, kararını verirken İnsan Hakları
Sözleşmesi'ni de dikkate almak zorundadır. Bu konuda en büyük
görev de, elbette ki Yargıtayımıza düşmektedir.
Yargının işlevi, hukuk güvenliğini
sağlayarak özgürlüğü güvenceye kavuşturmaktır.
Yargı, bu üstün ilkeleri hayata geçirmek için tarafsız ve
insani dayanışma içinde olmak zorundadır. Herkesin
her şeye hakkının olduğu yerde gücün dayatmasıyla
ve ayrımcılıkla karşılaşmak, hukuk karşısında
eşitlik, özgürlük ve güvenlik isteyen bireyi herhâlde toplum
dışına itmek durumundadır.
Diğer yandan, medyanın, medya yargıçları
yarattığı, yargının bağımsızlığı
ve hukuka güveni sarstığı da kaygıyla izlenmektedir.
Değerli milletvekilleri, siyasilerden
hoşgörü isteyen ve siyasetçilere yönelik ağır sözleri
düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendiren Yargıtayımız,
kendi üyeleri ve kararlarıyla ilgili eleştirileri ise cezalandırmaktadır.
Yakın geçmişte birçok örnekte basının kişiliğe
yönelik saldırıları abartabileceğine hükmeden
Yargıtay, kendileriyle ilgili hemen her habere dava açabilmektedir.
Yargıtay üyelerinin basın mensuplarına karşı
açtığı tazminat davaları, geçtiğimiz bu son
üç yıl içerisinde 80'den fazla olmuştur.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Sayın Başbakanı
tezyif ve tahkir edici basında çıkan yayınlara yönelik
hakaret davasıyla ilgili vermiş olduğu kararda
"siyasetçiyi eleştirici, küçük düşürücü olabilir"
deniyor, toplumun her an göz önünde olan siyasal kişileri
eleştirmenin basının görevi olduğu -doğru-
o an ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı
anlaşılan olayların yayınından da basının
sorumlu tutulmaması gerektiği kaydediliyor. Yani
"basın, sonradan yanlış çıkan, yalan çıkan
olaydan sorumlu değil" deniyor. Bunun "çamur at, izi kalsın"
mantığından farkı nedir? Böyle bir mantığın
izahı da mümkün değildir.
Mahkemeler ve yargıçlar görevlerinde bağımsızdırlar,
Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre
hüküm verirler. Elbette yargı mensupları adil olmakla mükelleftirler.
Yargıtayın özellikle kendi mensuplarıyla ilgili kararlarda
çok katı davrandığına ve eleştiri hakkını
sınırlı olarak yorumladığına şahit
oluyoruz, politikacılarla ilgili davalarda ise alabildiğine
eleştiri özgürlüğünden yana kararlar vermektedir. Yargı
söz konusu olduğunda özgürlükleri daraltma eğilimi
baş gösteriyor. Yargıtay kararları arasındaki bu
çelişkinin ortadan kalkması gerekmektedir. Eleştiri
hakkı ve düşünce özgürlüğünden politikacı, yazar,
bürokrat ya da yargı mensubu ayrımı yapmadan herkes aynı
ölçüde yararlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde
asıl sorun yargının bağımsızlığıyla
ilgili değil, tarafsızlığıyla ilgilidir.
Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı
sadece yasama ve yürütme organına karşı değildir.
Bir yargıç başka yargıca, kamuya, hatta kendi ideolojisine,
inançlarına karşı da tarafsız olmak zorundadır.
Yargının görevi, devleti ya da mevhumları korumak değil,
hakkın ve adaletin gerçekleşmesini sağlamaktır.
Aksi hâlde, yargı ile devlet ya da yargı ile vatandaş karşı
karşıya geldiğinde yargı, hukuk ve adaleti mi gerçekleştirecek,
yoksa taraflı mı davranacaktır?
Değerli milletvekilleri, AK Parti İktidarı
adalete ve adalet camiasına büyük değer vermektedir. Dönemimizde
her yıl yargıya ayrılan bütçe payı artırılmıştır.
Nitekim, enflasyonun yüzde 9'larda olduğu bu yıl, Yargıtayın
2007 bütçesinde yüzde 43 oranında artış yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bulut.
MEHMET ALİ BULUT (Devamla) - Yine bu dönemde,
hâkim ve savcılarımızın maaşları, yeterli
olmasa da çok büyük oranda artırılmıştır.
Değerli milletvekilleri, diğer adliye
çalışanlarımızın da maaş ve özlük haklarıyla
ilgili gerekli düzenlemelerin kısa sürede yapılacağı
inancıyla, 2007 yılı bütçesinin hayırlı olmasını
diler, tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.
AK Parti Grubu adına dördüncü konuşmacı,
Mehmet Beyazıt Denizolgun, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Denizolgun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET BEYAZIT DENİZOLGUN
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
2007 yılı bütçe tasarısı hakkında AK Parti Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri selamlıyorum
saygıyla.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bakanlığımızın bünyesindeki işleri
şöyle sıralayabiliriz:
Kamuya ait yapım işleri, afet işleri,
imar hizmetleri olmak üzere başlıca üç temel alanda faaliyetlerini
sürdüren Bayındırlık ve İskân Bakanlığımızın,
ülkemiz açısından ne kadar büyük bir sorumluluk taşıdığı
hepimizin malumudur ve Bakanlığımız, ayrıca,
tapu kadastro hizmetleri, belediyelerimize ait harita, imar planı,
içme suyu, kanalizasyon ve çeşitli yapı işleri, finansman
hizmetleri, ülkemizin kara yolları ağının yapım,
bakım, onarım hizmetlerini de yürütmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yol deyince hemen herkesin aklına gelen Karayolları Genel
Müdürlüğümüz, bugün itibarıyla, 2.069 kilometresi otoyol,
31.325 kilometresi devlet yolu ve 30.345 kilometresi il yolu olmak
üzere toplam 63.739 kilometrelik yol ağına hizmet vermektedir.
Bu kadar önemli hizmetleri yürüten Bakanlığımıza,
2007 yılı için bütçeden toplam 4 milyar 550 milyon 201 bin YTL
ödenek öngörülmüştür.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bir de kara yollarımızda, bazı kara noktalar da -bunlara
"kaza kara noktaları" diyoruz- gerçekten çok önemli
trafik kazaları oluyordu. Bunları, bu Bakanlığımız,
bu kara noktalardaki çalışmalarla, iyileştirme çalışmaları
devam etmektedir ve çalışmalar neticesinde, ölü sayısı,
yaralı sayısı ve kaza sayısında gözle görülür
şekilde azalma olmuştur.
Ben, 2007 yılında planlanan otoyollar hakkında
da biraz malumat vermek istiyorum. Bu kuzey Marmara otoyolu ve üçüncü
Boğaz geçişi proje ve mühendislik işleri devam etmektedir.
Bu, bildiğiniz gibi, Akyazı-Kınalı arasındaki
bir alanı kapsamaktadır. Güzergâh çalışmaları
devam etmekte olup proje mühendislik hizmetleri, etüt proje çalışmaları
devam etmektedir ve proje ihalesinin de 2007 yılında yapılması
düşünülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
otoyolu ve köprüler kapsamında, Türkiye'nin deprem ülkesi olduğu
hepimizin malumudur ve Kuzey Anadolu fayı da bizim Türkiye'mizde,
bayağı büyük bir, ciddi bir realitedir bunun olması.
Köprü ve bunun için İstanbul çevre yolları, otoyol ve
bağlantı yolları üzerindeki köprü ve bağlantı
yolları üzerinde viyadüklerin sismik takviyesidir. 144 adet
köprü ve viyadüğün sürdürülmekte olan projelendirme çalışmaları
devam etmiştir, 38 adedinin projesi tamamlanmıştır.
Kalan 186 adet yapının projeleri de 2007 yılında tamamlanacaktır.
Dış krediyle finanse edilen, İstanbul'daki
büyük köprülerin, sismik takviyesi kapsamındaki Boğaz
Köprüleri, Haliç Köprüsü'nün de içinde bulunduğu 11 adet yapının
yapım ihalesi gerçekleştirilmiş olup 2006 yılında
çalışmalara başlanmış, bu proje kapsamındaki
yapılar 2007 ve 2008 yıllarında tamamlanacaktır.
Bir de 2006 yılında, ilk defa yap-işlet-devret modeli çerçevesinde
çalışmalar başlatılmıştır. İstanbul-Bursa-İzmir
otoyolunun yapılması öngörülen birinci etabı olan
İzmit Körfezi Geçişi Projesi'nin 78 kilometrelik, Gebze-Orhangazi-Bursa
otoyolunun ikinci etabı olarak da 301 kilometrelik Bursa-İzmir
arası otoyol yapımı programlanmıştır.
İzmit Körfezi Geçişi için 3 kilometrelik asma köprünün
yer aldığı İzmit Körfezi Geçişi projesinin
2006 yılında ihale hazırlıkları yapılmış
ve 2007 yılında da ihale edilmesi hedeflenmiştir.
İstanbul Boğazı'nda yer alan kara yolu
geçişlerinin günümüzdeki günlük araç geçiş sayısının
420 bin araç civarında olduğu göz önüne alındığında
bu sayı çok üstüne çıkmıştır. Bu üstüne
çıktığı için de köprülerde birtakım beklemeler
ve vakit kayıpları olmaktadır. Bu vakit kayıpları,
hem iş gücü, akaryakıt ve işletme kayıpları,
yaklaşık, senelik 1,5 milyar dolara mal olmaktadır. Bunun
için de bu bağlamda, 2006 yılında İstanbul'da Üçüncü
Karayolu Geçişi Projeleri çalışmaları başlamış
olup, 2007 yılında bunun ihalesi gerçekleştirilecektir.
Bir de, kara yolları deyince, güneydeki Antalya-Alanya
kara yolu yıllardan beri bitmemişti. Bu, artık tamamlanmış
ve bölünmüş yol olarak hizmete açılmıştır.
Afet İşleri Genel Müdürlüğünün faaliyetlerine
değinirsek: Can ve mal kayıplarına göre deprem afeti,
diğer tüm afetlere göre, yüzde 61 oranında birinci sıradadır.
Bu da aşağı yukarı 71 bin adet konut ve iş yerinin
tespiti olmuştur ve tamamlanmıştır bu tespitten
sonra. Afetlerin hak sahiplerine yer seçimi ve konut yapımı,
ilk defa, Hükûmetimiz döneminde, geçici iskân konutuna ihtiyaç duyulmadan,
afetzedelerin daimî iskânı için 20.548 konut ile 1.319 ahır
yıl içinde inşa edilerek sahiplerine teslim edilmiştir.
Bir de, İstanbul'da -gerçekten çok önemli- eskiden
beri, Avcılar heyelan bölgesi olarak bilinir. Biz Teknik Üniversitede
okurken dahi bunu derslerimizde görürdük. Şimdi, bunun için, Bakanlığımız,
Bakanlar Kurulu ve Afet Kanunu'na göre, burası afete maruz kanun
hükmüne alınmıştır ve buradaki çalışmalar,
yer seçimleri devam etmektedir. Burada oturan mal sahibi-kiracı
farkı gözetmeden, bunların kiralarının yardımı
devam edecektir.
2004 yılında Bakanlığımızın
öncülüğünde gerçekleştirilen Deprem Şûrası Eylem
Planı çerçevesinde çalışmalara devam edilmektedir.
Bunun için Güçlendirme Yönetmeliği çıkarılarak 2007
yılında uygulamaya girmesi için gerekli düzenleme yapılmıştır.
Ayrıca, imar ve yapılaşma sistemine katkı sağlayan
Kat Mülkiyeti Kanunu aynı şekilde. Aynı şekilde,
Doğal Afetler Sigortası (DASK) ve yetkin mühendislik kanunu
gibi mevzuatlar hazırlanması için gerekli, ilgili kurumlarla
yapılmakta olan çalışmalar devam etmektedir.
Bir de, Ulusal Sismik Ağının geliştirilmesi
kapsamında, Bakanlığımızın veri kalitesi
yüksek, gerçek zamanlı 19 adet geniş bant istasyonu alımı
yapılarak Türkiye'nin ilk uydu iletişimli Türkiye Ulusal
Sismik Ağ Sisteminin Geliştirilmesi Projesi başlatılmıştır.
53 adet deprem kayıt istasyonu çalışmaktadır; 2006
yılında, 20 adet, İstanbul'da, bu ağa eklenmesi planlanmıştır.
2006'nın sonunda da 2003 yılına oranla, üç yılda yüzde
142 artmış ve bu sismik ağlar ile Türkiye'nin çevresindeki
depremlerin aktivitesi yirmi dört saat süreyle sürekli izlenmektedir.
İmar planlarına esas yer bilimleri raporları ve temel
zemin etütleri formatı hazırlanmış ve yürürlüğe
konulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Denizolgun, buyurun.
MEHMET BEYAZIT DENİZOLGUN (Devamla) -
Başbakanlık Proje Birimi ve İstanbul Valiliğinin
İstanbul'daki kamu binalarının güçlendirilmesi amacıyla
-Dünya Bankasından 400 milyon dolarlık krediyle- hastane,
yurt, okul gibi kamu binalarının güçlendirilme çalışmaları
devam etmektedir. Afet İşleri için de Bakanlığımızdan
285.120.970 YTL ödenek öngörülmüştür.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bakanlığımızın Yapı İşleri Genel
Müdürlüğü, ülkemizde bina yapımıyla ilgili faaliyetlerde
yetkili ve yol gösterici bir sorumluluk üstlenmiştir ve insan
sağlığı açısından önemli olan bir çalışması
da kanserojen madde ihtiva eden bir jeolojik yapısı olan bu
Nevşehir'deki Tuzköy Beldesinde yaşayan insanlarımızın
konutlarının yerlerinin değiştirilmesi karara
bağlanmıştır. Bunların içinde 213 konut ve 13
iş yeri, 2005 yılı sonunda bitirilen konutların
altyapısıyla ilgili çalışmalar devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Acil Eylem Planı'nda yer alan bölünmüş yol kapsamındaki
çalışmalara da hız verilmiştir. 8.359 kilometre
bölünmüş yol çalışması yapılmış,
6.592 asfalt seviyesinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Denizolgun, lütfen
Teşekkür için açıyorum.
Buyurun.
MEHMET BEYAZIT DENİZOLGUN (Devamla) - Bölünmüş
yollarla ilgili daha fazla konuşmak için vaktimiz yetmediğinden,
bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, sizleri
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Denizolgun.
AK Parti Grubu adına beşinci konuşmacı
Abdulkadir Kart, Rize Milletvekili.
Sayın Kart? Yok.
Mustafa Eyiceoğlu, Mersin Milletvekili?
Yok.
Anavatan Partisi Grubu adına birinci konuşmacı,
Süleyman Sarıbaş, Malatya Milletvekili.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - İki arkadaş
konuşacak diye Süleyman Bey dışarıda, ona göre
ayarlamıştı.
BAŞKAN - Muharrem Doğan, ikinci sıradaki
konuşmacı, Mardin Milletvekili.
Buyurun Sayın Doğan.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Bir ara verir misiniz?
BAŞKAN - Sayın Doğan, buyurun lütfen.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Geldi, Süleyman Bey
geldi efendim.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Sayın Sarıbaş, süreniz yirmi dakikadır.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Adalet Bakanlığımız
hakkında Anavatan Partisinin görüşlerini sunmak üzere
kürsüdeyim. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, Adalet Bakanlığımız
gibi önemli bir bakanlığın bütçesi üzerinde yirmi dakikada
neler söylenebilir bilemiyorum, ama elimden gelen şeyleri yapmaya
çalışacağım. Geçen sene kırk beş dakikaydı
Adalet Bakanlığımızın bütçesi üzerindeki süre,
bu sene yirmi dakikaya düştü.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Adalet
hızlanmış demek ki.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Ben, aslında,
işin özünde, Bakanlık bütçesinden ziyade, biz Anavatan Partisi
olarak nasıl bir yargı düşünüyoruz, nasıl bir adalet
sistemi düşünüyoruz, uzun uzun bunları anlatmayı düşünmüştüm,
fakat, zaman çok kısa olduğu için sadece temel başlıkları
söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, devlet denilen
şey, coğrafyasında yaşayan insanların kendi
rızai iradeleriyle meydana getirdikleri toplumsal ortak gücün
örgütlü varlığının adıdır. Yani, insanlar
kendi iradeleriyle bir otorite, güç, kurallar koyan otorite, güç husule
getirirler. Bu gücün adı toplumsal güçtür. İşte bu toplumsal
gücün örgütlü varlığına da biz "devlet" diyoruz.
En tabiidir ki, insanların, kendilerinin tabi olacakları
bir üstün otorite oluştururken umdukları gayeler, amaçlar
vardır. Ne
vardır? İnsan huzur ister. Ne vardır? Hakkın egemen
olmasını ister. Ne vardır? Adalet içerisinde sosyal
kalkınma ister. Ne vardır? Hukuka uygun işleyen kurumsal
yapılar ister. Ne vardır? Yaşanan ve inanılan saygın
bir demokrasi, korunan rekabet ve verimlilik, saydığımız
ve hepsinin ortak adı olan bir güven toplumu ister, güven ister.
Değerli
arkadaşlar, herkesin özgür bir varlık olarak doğumundan
ölümüne kadar, sırf insan olmanın onur ve haysiyetiyle, var
olan evrensel haklarının sıkı suretle korunacağına
olan inancı ve bu inancın getirdiği vicdan huzuruyla insan
yaşamak ister. Yani, devleti kurarken, devlet denilen aygıtı,
örgütlü varlığı ortaya getirirken insanın istediği
temel şey huzurdur, huzur içerisinde yaşamaktır ve bunun
karşılığında refah içerisinde yaşamaktır.
Yani, Allah'ın verdiği nimetlerden herkes kadar ve herkes
gibi faydalanmak ve Yaradan'dan dolayı yeryüzünde olduğu
için huzur içerisinde yaşamak ister. Bunu sağlayacak
şeyin adı, hakka riayet, hukuka riayet, hukukun üstünlüğüne
inanmaktır. Peki bu nasıl olacak? Herkes gibi ve herkes kadar
istediğine göre, adil bir toplum olacak, adalet dağıtan
bir mekanizma olacak.
Şimdi,
suç istatistiklerine bakıyoruz Sayın Bakanım, bu sene
Ankara Adliyesinin son hazırlık rakamını aldım:
230 bin. Yani, Ankara Adliyemize günde 50 bin kişi geliyor,
sırf cumhuriyet savcılığımızda hazırlık
esas numarası 230 binleri bulmuş. Türkiye'de, mala ve cana
karşı işlenen suçlara bakıyorum, geçen sene 540
bin civarında, bu sene 800 bin olmuş. Bir ondan önceki sene
350 bin. Yani, geometrik bir artış var. Hiç mi bir şey yapmadınız?
Hayır, yasalar değiştirdiniz, tedbirler aldınız,
Ceza Yasamızı, ceza anlayışımızı
değiştirdiniz, diğer temel yasaları değiştirdiniz,
ama çare olmadı. Demek ki işin özü, çare burada değil.
Bunlar lazım mı? Evet, lazım. Çare burada değil. Çare
neyde? Çare: Huzur toplumunu nasıl yaratırız? Yani,
adil bölüşümü, adil paylaşımı, sosyal adaleti, insanları
suç işlemekten alıkoyan insanca yaşama hakkını
nasıl sağlarız?
Şimdi, ülkenin bir tarafında 380 milyar
dolar, -400 milyar dolar gayrisafi millî hasılanız var diyorsunuz.
Bu gayrisafi millî hasılanın 50 milyar dolarını
yabancılara borç faizi olarak veriyorsunuz. 50 milyar doları,
13.600 çok uluslu şirket var, onların kârı olarak dışarı
gidiyor. Kaldı 300 milyar. 300 milyar doların yarısını
da Türkiye'deki büyük para babaları, şirketler, iç borç faizi
bilmem ne olarak götürüyorlar. Geriye kalan 150 milyar dolarla 70
milyon insanı doyurmaya çalışıyorsunuz. Doymuyor.
Mesela, 30 milyon çiftçimizin gayrisafi millî hasıladan, millî
gelirden aldığı pay yüzde 11. Şimdi, 380 milyarın
yüzde 11'i ne yapar? 37 milyar. Yani, 30 milyon insan 1.200 dolar para
alıyor. Hani o "5 bin dolar, 5 bin dolar" diye meydan meydan
söylediğiniz şeye bakarsanız, rakamlar -TÜİK'in
rakamları- 30 milyon insan 1.200 dolarla -ki, bu, ortalaması-
30 milyon çiftçinin
5 bin-10 bin tane toprak ağaları, geniş
işletme sahipleri de bunun yarısını alıyor.
15 milyar dolarlık bir parayla 29 milyon insanı doyurmaya
çalışıyorsunuz. Doymuyor. Çocuğunun geleceği
yok, sosyal güvenliği yok, karnı doymuyor. Ne yapıyor?
Suç işliyor. "Benim niye yok" iddiasıyla, başkalarına
ait olan şeye tecavüzde bulunuyor. Hukukun özü, adaletin özü,
insan onuruna, haysiyetine, insan mülkiyetine yapılan tecavüzlerin
defi değil mi? Ama, bu tecavüzü önleyemiyorsunuz. Bu adaletsiz
dağıtımla, gelir dağılımıyla tecavüzü
önleyemiyoruz.
Şimdi, önleyici hukuk dediğimiz, yani,
gelir dağılımında adalet, sosyal adalet, sosyal güvenlik
ve başka bir sürü şeyleri
Eğitim, ki, eğitim çok önemli.
Türkiye'nin bugün eğitim ortalaması ilkokul 4.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) -
Sayın Başkan, ara verin lütfen müzakerelere.
RESUL
TOSUN (Tokat) - Ben temsil ederim tek başıma.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) -
Sayın Başkan, müzakerelere ara verilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN - Lütfen Sayın Baloğlu, oturur
musunuz. Yapabileceğimiz bir şey yok Sayın Baloğlu.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Hâlâ nüfusumuzun
yüzde 12'si okuma yazma bilmiyor. Şimdi, yüzde 12'si okuma yazma
bilmeyen ve okuyanın da genel ortalamasının ilkokul
4 olduğu bir toplumda elbette aile içi şiddet, elbette töre
cinayetleri, elbette daha bilmediğimiz bir sürü suç tipi ve
türü
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Televizyonları kapatalım Başkan. Televizyonları
kapatalım, konuşmayalım Meclise ya! Ayıp oluyor
ama. Kimse yok.
BAŞKAN - Sayın Tiryaki, lütfen
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Lütfen de, ayıp oluyor. Allah Allah ya! 3 kişi ya!
BAŞKAN - Karar yeter sayısı isteyin,
toplantı yeter sayısı isteyin Sayın Tiryaki.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Bu ne ya!
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Ama, konuşmacımız
kime konuşuyor efendim?
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Tabii, kime konuşuyor?
BAŞKAN - Tüzük'te böyle bir uygulamamız
yok Sayın Tiryaki. Lütfen
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) -
Sayın Başkan, ara verme yetkiniz yok mu görüşmelere?
Bir ara verin.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Sarıbaş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Şimdi, Sayın
Bakanım, sizin vicdanınız elveriyor mu benim burada
bu konuşma yapmama, boş masalara, boş kürsülere konuşma
yapmama vicdanınız elveriyor mu? Bütçeyi tartışıyoruz.
Bakın, Adalet Bakanlığı temel erklerden biri ve hakikaten
toplumun huzuru, sosyal barışın bozulduğu bir ortamda
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar), 800 bin
mala karşı suç işlendiği bir ortamda, Türkiye Büyük
Millet Meclisi 365 kişilik iktidar grubunda 4 kişi var. Buna
mı konuşayım Sayın Bakanım? Yani, bunu mu tartışalım?
Rakamları, neyi tartışayım? Sizin vicdanınız
elveriyorsa, ben sizin vicdanınıza havale ediyorum. Vicdanınızın
elvermediğini de biliyorum. Biliyorum ki, siz Özal rahlesinden
geçtiniz, buna vicdanınız elvermez Sayın Bakanım.
Ama, bu toplumda huzur yok, bu toplumda adalet sağlanamıyor.
Yaptığınız çalışmaları takdirle karşılıyorum.
Adalet Akademisini kurdunuz, temel yasaları değiştirdiniz,
cezaevlerimize, adliyelerimizin fiziki yapılarına
hakikaten büyük katkılar sağladınız. Ama, ne oldu?
Suç oranı düştü mü? Suç oranı düştü mü arkadaşlar?
Türkiye'de her gün olaylar oluyor. Bunlar, demek ki, temel mesele, adalet
mekanizmalarından kaynaklanmıyor. Türkiye'de sosyal adalet
sağlanmadan, sosyal barış sağlanmadan, siyaset
toplumun değerleri üzerinden yapıldığı müddetçe,
toplumun gerçek ihtiyaçları, işsizliği, aşsızlığı,
eğitimsizliği, yoksulluğu, gelir dağılımındaki
adaletsizliği tartışılmadan, bunlar düzeltilmeden,
ceza yasası anlayışlarını, maddelerini, hükümlerini,
ceza miktarlarını değiştirmekle, sadece, var
olan suçluları zaptetme yöntemlerini ararsınız. Oysa,
asıl olan şey toplumda suçlunun olmaması, suçlunun ortaya
çıkmaması, toplumun suç işlememesi.
Şimdi, ilkeler koyacağız, ilkeler
koymamız lazım. Nedir? Hukukun üstünlüğü. Hukuk nasıl
üstün olacak insanlar açsa? Bir tanesi 150 bin dolarlık arabayla
gezerken bir tanesi evine ekmek götürmüyorsa, hukukun üstünlüğü
nasıl sağlanmış olacak veya yargının tarafsız
ve bağımsızlığı?.. Yargı, sayenizde
-çok sağ olun, teşekkür ediyorum- hakikaten, vicdanıyla
cüzdanı arasında sıkışmaktan bir nebze de olsa
kurtuldu, ama, hâlâ yargının bağımsızlığı
üzerindeki dedikodular devam ediyor ve bu da, yargıçlarımızı
gerçekten üzen bir durum.
Yine, yargısal kurumların birliği.
Bakın, bir adalet anlayışını, yani, hukuk anlayışını
topluma hâkim kılacaksınız, ama, insanlar
Ben suç
işleyince başka bir mahkemede, ama, bazıları suç
işleyince başka mahkemelerde yargılanıyor anlayışını
kaldırmak durumundayız. Yani, askerî şahsiyet suç
işleyince askerî mahkemede, idare personeli suç işleyince
idari yargıda, ama, vatandaş suç işleyince
Herkese göre
adalet olmaz, herkese göre yargı mekanizması da olmaz. Yargı
tekliğini ve herkesin inanç duyduğu "evet, o da benimle
aynı statüde yargılanıyor" anlayışını
hâkim kılacak bir yargı birliğini sağlayamamışız.
Neyi sağlayamamışız? Hakkın tecelli edeceği
anlayışını da verememişiz. Yani, Türkiye 72
milyon. Ben buradan soruyorum: Hak tecavüzüne uğradığında,
gerek onuru, haysiyeti olarak ve gerekse mülkiyeti olarak tecavüze
uğradığında adliyeye gidip, yani üstün otoriteye,
devlete müracaat edip bu hakkını alacağına dair
hiç kimsenin bir inancı var mı? Hayır, yok, hiç kimse buna
inanmıyor. Peki, buna inanılmayan bir toplumda huzuru
sağlamanın imkânı var mı? İşte, özel güvenlik
şirketlerini niye kurar insanlar? Çünkü, devletin kendisini
koruyacağına inancı yok, hak tecavüzüne uğradığında
hakkını alacağına inancı yok. Çek-senet mafyaları
-hepimiz söyledik, geçmişten beri söyledik- niye kurulur? Çünkü,
devlet, icra gücü olarak bir hakkı teslim etmekten mahrum olduğu
için insanlar ihkakıhak yolunu daha kolay, daha güvenilir görmüşler.
Şimdi, bütün bunlar ortadayken, yani yargının
dışındaki yapısal değişiklikleri, toplumsal
değişiklikleri, sosyal değişiklikleri başaramadan,
tek başına yargıyı düzeltmeye çalışmakla
neticeye varamayacağımızı artık sağır
sultan bile bilir oldu.
Şu sistemi değiştirelim. Bozuk düzen
dediğimiz düzen bu. Ben, hep bu kürsüden söylüyorum: Bozuk düzen
bu. Bir öteki Türkiye var, onların hakları yok, yok sayılıyorlar,
susturulmuşlar. İstenilen de bu olmuş. Hükûmetlere denmiş
ki: "Kardeşim, siz şu ekonomiye karışmayın,
paylaşıma karışmayın, IMF olarak biz bunu yaparız."
Ne yapmışlar? Millî gelirin yarıdan fazlasını
kendi ülkesindeki taşeronlarına ve kendilerine pay olarak
ayırmışlar. "Dış politikaya da karışmayın,
onu da Amerika Birleşik Devletleri olarak biz yaparız"
demişler. Toplum ondan da bihaber kalmış. Topluma denmiş
ki: "Kardeşim, sana verilenlerle idare et."
Şimdi, bu bozuk düzen değişsin diye
geldik. Yani, şurada, ben parlamenter olarak, bu ülkenin parlamenteri
olarak bu kürsüdeysem, bu bozuk düzen değiştirilsin diye
haykırıyorum. 550 arkadaşımız da, eminim, benimle
aynı duyguları paylaşıyor ve onlar da bu düzenin
değişmesini istiyor, ama, bu düzen değişmiyor. Bu düzenin sahipleri
var, kimdir bunlar bilmiyorum, ama, bu düzen değişmiyor. Niye
değişmez bu düzen? Çünkü, düzenin koruyucuları var.
Onlar kamuoyu yaratan, onlar güç dengelerini elinde bulunduran;
onlar, siyasetin organizatörlüğünü yapan siyaset kurgulayıcıları
var. Onlar diyorlar ki: "Siz, laiklik-antilaiklik, başı
örtülü-başı açık çatışmalarınıza devam
edin, bunlarla uğraşın. Ekonomiyi düzeltmeyle, milletin
yoksulluğunu ortadan kaldırmayla uğraşmayın,
onlar IMF'nin işi. Siz ne yapın, Cumhurbaşkanı kim
olacak tartışın durun. Siz ne yapın, sineyimilleti
tartışın. Yani, boş, milletin meselelerini çözmeyen,
ama temelde milleti gerginleştiren, milleti birbirine karşı
kamplaştıran işlerle uğraşın; çünkü, siz
bunlarla uğraştığınız müddetçe biz malı
götürmeye devam ediyoruz." diyor adam. "Siz bunlarla uğraştığınız
için bu düzeni değiştiremezsiniz, ancak düzenin bekçiliğini
yaparsınız." diyor. Kime söylüyorum? Boş sıralara
söylüyorum. Çok doğru söylüyorsun Mahmut Bey, kime söylüyorum?
Boş sıralara söylüyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
Ben bunları, bu halkın gerçeklerini, bu,
öteki Türkiye'nin insanlarının hak ve hukuklarını
boş sıralara söylediğim müddetçe de bu ülkede bu düzen
değiştirilmez. Şimdi, Mecliste ben bu konuşmayı
yaparken bu boş sıraları görenler, yani bu ülkeyi soyanlar
göbek atmıyorlar mı? "İşte, Meclis dediğin
böyle olur; bak, düzene dokunamıyorlar." Onlar keyiflerinde,
onların hoşuna gidiyor. Çünkü, onlar, bu düzenin tuzu kuraları,
karnı tokları!
Sayın Bakanım, sizin için söylemiyorum,
ama vallahi gerçek bu. Ülkede 70 milyonun 60 milyonu sabah çocuğuna
harçlık veremedi, okula giden çocuğuna harçlık veremedi;
akşam eve götüreceği ekmek parası yok. Bu ülkede milyonlarca
kahve var, şimdi gidin bakın -bugün mesai günü- şu saatte
ağzına kadar dolu.
Şimdi, bir insan planlaması yapamamışsınız,
insanları organize olarak çalıştırıp küresel
üretimden pay alan bir yapı kuramamışsınız, aldığınız
payı da insanlarınıza adil dağıtamamışsınız,
bazılarına kaptırmışsınız, gitmiş
IMF politikalarıyla -sizin için demiyorum, düzeni söylüyorum-
yüz yıldır bu böyle, ta Düyunu Umumiyeden beri bu böyle. Ondan
sonra gelmişiz burada milletvekilliği oynuyoruz, hükûmetçilik
oynuyoruz, ama, düzenin sahipleri, onlar iktidarlarına devam
ediyorlar, onlar yöntemlerine devam ediyorlar. Bir sol söylem gibi
oldu ama, maalesef gerçek bu. Türkiye'de sosyal demokrat bir parti,
TÜSİAD'dan gelecek talimata göre sineyimillete dönme hazırlığını
yapar da milletin yok sayılan yığınlarını
dikkate almadan, yok sayılan, hakkı yenilen yığınlarının
siyasetini yapmazsa neticede olacak bu. Ben de boş sıralara
konuşurum.
Sayın Başkan, boş sıraya daha
fazla konuşmak onuruma dokunuyor. Ben sözümü kesiyorum.
Saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, çok teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri, ses düzenindeki
arıza nedeniyle, yarım saat birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 12.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 40'ıncı Birleşimi'nin İkinci
Oturumu'nu açıyorum.
On üçüncü turdaki görüşmelere kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi söz sırası, Anavatan Partisi
Grubu adına ikinci konuşmacı Muharrem Doğan.
Buyurun Sayın Doğan.
Sayın Doğan, süreniz yirmi beş dakikadır.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Sarıbaş
erken şey yaptı, bir de oradan
BAŞKAN - Hayır, Sayın Sarıbaş
süresini tam kullandı, buyurun siz.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Zaten bir dakika
geçti efendim, sıfırdan başlatın Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Doğan, buyurun lütfen.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHARREM
DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle, yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
2007 yılı bütçesi üzerinde söz aldım. Anavatan Partisinin
görüşlerini belirteceğim.
Değerli milletvekilleri, Bayındırlık
İskân Bakanlığı üstlendiği görev dikkate
alındığında, kamuya ait yapım, afet işleri,
imar işleri, kara yolları, tapu kadastro ve bankacılık
hizmetlerini sürdürmektedir.
1848'den beri ülkenin kalkınmasında önemli
bir paya sahip iken, gittikçe vizyonunu kaybeden bir kurum hâline
gelmiştir. Yüz altmış bir yıllık tarihî bir kurum;
planlanmış, hedeflenmiş, tatbik edilmiş hizmetler
gitmiş, yerine borç batağına saplanmış yorgun
bir kurum gelmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
1882, yüz yirmi dört sene önce Sivas ve İzmir Valiliği yapan
ünlü devlet adamı Halil Rıfat Paşa Sivas Valisiyken
"Gidemediğin yer senin değildir." sözüyle, o günün
ihtiyacı olan binlerce kilometrelik yollar, imece usulüyle,
traktör, kamyon ve binek otoların çıkabileceği
şekle göre yapılmıştır. Yaşı doksanın
üzerinde olup da bu yolların yapımında kazma kürekle
çalışmayan hiç kimse yok veya babası ya da dedesi mutlaka
çalışmıştır. Benim babam da çalıştı
ama devletten bir kuruş alacağı kalmadı. Bugün ise,
AKP İktidarında ve 18 Aralık 2006 tarihli basına
yansıyan bir hususu Sayın Bakanımla paylaşmak istiyorum.
Yazılı basında kocaman bir haber: "Karayolları
Genel Müdürlüğü 2,7 milyar YTL müteahhitlere borcu var."
İşte, değerli arkadaşlar, "Karayolları
borç batağına saplandı." diyor ve burada veresiye
yol yapıldı, parası ödenmedi, eğer bu paralar
2007'nin başına kadar ödenmediği takdirde, 2007 yılında
yeni yol yapılamayacağını vurguluyorlar.
Müteahhitler kendi imkânlarını zorlayarak
önemli projeleri bitirdi ama artık makas çok açıldı. Karayolları
Genel Müdürlüğünün irili ufaklı şantiyelere, asfaltçıya
ve akaryakıt bayilerine borcu birikti, ödeme yapılamıyor.
Yıl sonuna kadar bunların mutlaka yapılması lazım.
Müteahhitlerin daha fazlasını yapacak takati kalmadı
Sayın Bakanım. Personel eksiltmeye gidilirse yazık
olur; üretim düşer, işsizlik artar ve sıkıntılar
büyür. Bu nedenle, 2006'nın alacakları 2007'ye kadar mutlaka
ödenmelidir diyorum ve bu hususu da sizlerle paylaşıyorum.
Bir başka husus
Karadeniz Sahil Yolu Projesi'ne
iş yapan müteahhitlere "Siz yolu yapın, bitirin, biz
yıl içinde ödeneğini vereceğiz." dediniz mi, böyle
bir söz verdiniz mi Sayın Bakanım? Sizin sözünüz devleti
bağlar; çünkü, siz, devlet adına söz veriyorsunuz.
Sayın Başbakan işsizlik için diyor
ki: "Her iş adamı, her işveren yeni bir iş için
bir kişiyi işe alsa bu işsizlik sorunu çözülür."
Doğru söylüyor; ama, bu şartlarda, işverenlerimiz,
iş adamlarımız nasıl üretim yapacak, nasıl personel
istihdam edecek? Yani, bir taraftan SSK primleri, bir taraftan stopaj
vergileri, diğer taraftan gelir-giderler, araç-gereç giderleri,
şantiye masrafları
Bunları karşılayamıyor.
Kaldı ki, iki üç ay, haydi
Ben müteahhitlikten gelen bir kişiyim,
bu işi biliyorum, siz de teknik bir personelsiniz, mühendissiniz,
Türkiye'nin kalkınması için önemli bir kişisiniz. Siz
de takdir edersiniz, bunlar nasıl yapacaktır?
Sayın Bakanım, Allah razı olsun sizden,
duble yollar yaptınız. Yalnız, siz daha iktidardayken
duble yollar bozulmaya başladı, yamalar açıldı ve
bu yamalar da yapılamıyor. Trafik akışı rahat
sağlanamıyor. Bir atasözü var: "Ucuz mal alacak kadar
zengin değilim." Ama, ucuzdur diye devam ediyorsunuz. Buna
rağmen müteahhitlerin çoğu kaçtı, birçoğu iflas
etti; çünkü, fiyat farkları ödenemedi. Götürü usule göre verilmiş.
Fiyat farkları, ortalama dört kalemde yüzde 60 oranında
bir fiyat artışı var; ama, TÜFE'ye göre yapılan yüzde
7,5'luk fiyat farkı kâfi gelmemektedir. Ben size üzülerek söylüyorum,
Hitler'in döneminde yapılan otoyollar hâlen çalışıyor;
ama, ne yazık ki, bizde yaptığınız yollar bir
yıl dayanamıyor. İşi ucuz yapacağız diye
devlet zarar ediyor.
Bayındırlık İskân Bakanlığına
bağlı kurumlar atıl duruma
Hemen hemen, Afet
İşlerinin faaliyeti yok gibi bir durum söz konusu olmuş.
Eğitim yapmaz, hazırda stokta konut tutmaz, mevzuat geliştirmez
Ancak, afet peşinde beyanatlarla, "Afeti abartıyorsunuz."
demekle acılar dindirilmez.
Güneydoğu'da, gittiniz, teşekkür ediyorum,
gerçekten anında gittiniz, 31 Ekim-2 Kasım tarihleri arasında
yaşanan sel felaketinde 41 vatandaşımız hayatını
kaybetti. Bebek cesetleri komşu ülkelere sürüklendi. Yüzlerce
ev ve iş yeri, binlerce hektarlık arazi ve kilometrelerce
yol su altında kaldı. Bu, hep altyapı sorunudur. Altyapı
yok maalesef. Çarpık kentleşmenin önüne geçemedik. Çarpık
kentleşme hâlen devam etmektedir.
Batman'da İluh Deresi ıslah edilmeden, Diyarbakır'da,
Mardin'de, Şanlıurfa'da, Şırnak'ta ve Hakkâri'de altyapı
sorunları çözülmeden bu iş bitti denilebilir mi Sayın
Bakanım? Evet, teşekkür ediyorum, maddi katkıda bulundunuz,
ama bunlar kâfi gelmez. Merhamet duygusuna sahip hiç kimse "abartıyorsunuz"
diyemez. Hükûmete buradan sesleniyorum: Selzede mağdurlarının
insanca yaşam koşullarını iyileştirmek zorundayız.
Burada, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği
de Batman ve o sel felaketi yaşanan illerde tespitler yapmışlar
ve bunlar kendileri de diyorlar, çarpık kentleşme olduğu
tespit edilmiş, diyorlar.
Siz de bir mühendis olarak oraya gittiniz, siz de
gözünüzle gördünüz Sayın Bakanım. Sizden sonra, Sayın
Mehdi Eker Bey de, Bakanımız da gitmiş ve kendisi basına
böyle bir beyanat vermiş: "Bu şekilde bir acıyı
ve tecrübeyi maalesef yaşadıktan sonra, çarpık kentleşmenin
olumsuz sonuçlarını burada öğrenmiş bulunuyoruz.
Bundan sonra inşallah bundan ders alınır ve gerekli tedbirler
alınır." diyor, tazyik ediyor, doğru söylüyor.
Ben buradan soruyorum: Sayın Bakanım,
bununla ilgili bir tedbiriniz var mı, bir çalışmanız
var mı? Ki, mutlaka olması lazım. Muhtemel afetlere karşı
yeni önlem projeniz olmalı, yaptınız mı diye
2007
için yeterli ödenek ayrıldı mı, özellikle İstanbul
için? Yoksa, tabiri caizse, yetkililer, bir devekuşu gibi, müstakbel
faciayı görmemek için başlarını kuma mı gömecekler?
Türkiye'nin deprem bölgesi olduğunu herkes biliyor, yaşadık.
Marmara depreminde yaşadığımız acılar
ve ödediğimiz ağır bedellerden ders almış gözükmüyoruz.
1980'de Meksika'nın başkenti Mexico
City'de bir deprem oluyor ve 10 bin kişi hayatını kaybediyor.
On yıl sonra daha şiddetli bir deprem meydana geliyor, ama,
bu arada ölü sayısı 10 kişiyi geçmiyor. Bizde ise, Marmara
ve Erzincan örnekleri ortadadır. Ciddi devlet, ciddi tedbir
alan devlettir. Devlet ne için vardır? Toplum için vardır. Çünkü,
devleti oluşturan toplumdur. Meksika'da alınan tedbirler
bizde neden alınamıyor Sayın Bakanım? Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı iskânla ilgili ne yapar? Eskiden
ne yapardı, şimdi ne yapıyor? Ben söyleyeyim: Belediyeler
başıboş, istediğini yapıyor. TOKİ'yi Sayın
Başbakan geri almış. Bu kadar yoğun işine
rağmen yapsatçılık yapıyor. Devlet yapsatçılık
yapar mı Sayın Bakanım? TOKİ, ihale dağıtan,
rant sağlayan, istediği ihaleyi tazyik edip istediği
ihaleyi iptal eden kurum hâline gelmiş. Midyat'ta 304 tane daire
yapılmış, ihale edilmiş, iptal edilmiş. Hâlen,
yeniden yapılacağına dair söz verdiniz, ama, bugüne
kadar bir şey göremiyoruz. Kamu gibi davranan kalmamış.
Gecekondular da TOKİ'ye devredilmiş ve burada da -bakın,
size gösteriyorum- "Gecekondularla ilgili yetkiler Bayındırlık
ve İskân Bakanlığından alınarak TOKİ'ye
devredilmiş." diyor. Basında da söylüyor bunu. Basın
da buna karşı, herkes buna karşı. Yüz altmış
bir yıllık bir kurum, Türkiye'nin en deneyimli, Türkiye'nin
yapısını, iskânını, imarını kuran bu
Bayındırlık Bakanlığı niye bu hâllere geliyor,
niye küçültülüyor, yetkileri niye başka kurumlara devrediliyor?
İnsanlar mantar gibi kaldırımlarda
dizilmiş araçlardan yürüyemiyor, amcalar, teyzeler ve çocuklarımız
kaldırımlarda yürüyemiyor; parklar, otoparklar, spor sahaları
vesaire kalmadı Sayın Bakanım. Ele geçen fırsatları
da kaçırıyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına
ben sesleniyorum: Saygıdeğer Başkanım, eski milletvekili
lojmanlarını, halk için, geleceğimizin teminatı
olan gençlerimiz için değerlendirin. 400 villa yerine 1.800 konutu
engelle, spor sahaları, parklar ve kültür binaları yaptır,
adınız tarihe geçsin ve yaşatılsın.
Değerli arkadaşlar, herkesin gözünden
kaçtığı için dile getirdim. 400 villa yerine, 30 bin
alışveriş merkezi, 10 bin iş merkezi, 1.800 adet konut
yapılıyor ve sosyal alan namına hiçbir şey yok. Hani
parklar, spor sahası, kültür binası hani? AK Partinin bu anlayışı
kamucu mu, yapsatçı mı, bunu anlayalım bir kere.
Aziz milletimizin ve aziz Ankaralıların
dikkatine sunuyorum: Eğer Karayolları da başka bir bakanlığa
devredilirse, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
tam bir mevta hâline gelecektir. Yazık olur, yüz altmış
bir yıllık kurum tarihe karışacaktır.
Yapı İşleri boşuna, teknik
araştırma yetkilerini Kültür ve Turizm Bakanlığına,
Çevre ve Orman Bakanlığına, Özelleştirmeye, TOKİ'ye
devrede devrede boşa çıkmış durumda. Nusaybin lisesi
binası yapılacak, Millî Eğitim Bakanlığı
yapamıyor, iki yıldır bu inşaata başlanamamış
ve vatandaşımız liseye kavuşamamış, çocuklarımız
orada okuyamıyor. Sayın Bakanım, sizde olsaydı,
bu bir aylık işti. Ben bu işten geliyorum.
Fakat, değerli arkadaşlar, yani, bugün
Bayındırlık ve İskân Bakanının yapması
gereken en önemli şey, bir reform, bir silkinme ile ismine yakışır
bir mevzuat geliştirmesi gerekiyor. Fakat, gizli bir el, üç buçuk
yıldır, tasarıları tozlu raflarda bekletiyor.
Acaba neden? Yeni orman talanları olsun mu olmasın mı?
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı artık
kükremeli ve tüm belediyelere, ormancılara, TOKİ'ye,
özelleştirmecilere "dur" demelidir. Elinizi masaya
vurun Sayın Bakanım. Biz Anavatan olarak size destek vermeye
hazırız, çünkü, bu ülkenin ve bu milletin menfaati için sizinle
birlikte tarlayı sürmeye hazırız.
Tıpkı, kara yolları levhasında
yazdıkları gibi: "Dikkat, heyelan var!" Peki, heyelan
varsa vatandaş ne yapacak, geri mi dönecek? Veyahut da başına
taş düşerse ne yapacak? İkaz etmiş olmakla sorumluluktan
kurtulamazsınız. Önemli olan, heyelanı önlemektir,
oradan taş düşürmemektir. Buna önlem alınacaktır
Sayın Bakanım.
Büyük önder Atatürk diyor ki: "Millete efendilik
yok, hizmet etme vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi
olur." Bence, kim olursa olsun, hizmet etmeye niyeti olmayanın
efendi olmaya da hakkı yoktur.
Sayın Bakanım, gecikmiş olsa da,
şiddetli bir kış var önümüzde. Yapım işlerinde
başarılı olamadınız, bari kar mücadelesi
için ciddi hizmet yapın. "Yollar kapalı" diyenlere
"abartıyorsunuz" demek yerine süratle müdahale ediniz.
Çünkü, kapanan yollar geciken tedavi demektir. Geciken tamir insan
hayatına sebep olur, üretim kaybına yol açar. Bu durum hâlden
anlamayanlar için abartı ise de, halkımız için acı
kaynağıdır.
Sayın Bakan, bölgeler arası ayrım yapılmaması
hukuk devletinin bir ilkesidir, bir gereğidir. Karadeniz sahil
yolu Anavatanın eseridir. 400 kilometresi Anavatan iktidarlarında
yapılmıştır. Bu proje devam ederken, Türkiye'nin diğer
bölgelerinde de aynı yapım projeleri, aynı hizmetler
devam etmiştir, ama, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde
yavaş gitmektedir. Örneğin, Siirt Küçüksu - Pervari il yolu,
1964 yılında programa alınmış ve 1997'de ihale
edilmiş
MEHMET KARTAL (Van) - Başbakanın ilidir.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Ve Siirt Sayın
Başbakanımızın ilidir, buna rağmen, bu proje
bitirilmemiş. Kaldı ki, bu proje, 67 kilometre boyunda, 8
metre platform genişliğinde, satıh kaplaması da 6
metre ve satıh kaplaması, beton asfalt değil ki.
Eğer bunu bitiremiyorsanız, eğer Sayın Başbakanımızın
da seçim bölgesinde bu işler gecikiyorsa, vay diğer bölgelerimizin
hâline diyelim.
ŞEMSETTİN MURAT (Elâzığ) - Ayrıcalık
yok, her taraf eşit.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
Van'ın girişinde dev gibi karşımıza çıkan,
anlam yüklü tabeladaki yazı bir haykırıştır.
"Gidemediğin yer senin değildir." "Eğitim
ve sağlık götüremediğin, elektrik, yol, su ve telefon
bağlayamadığın, iş, aş temin edemediğin
yere vatan toprağı demeye hakkın yok, gibi anladım
ben bu sözü." diyor Halil Rıfat Paşa ve ben burada Halil
Rıfat Paşa'yı rahmetle ve şükranla anıyorum.
Şu anda kemikleri sızlıyor mu acaba, onu da bilmiyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Bayındırlık ve İskân Bakanlığına
bağlı dev bir kuruluş daha var: İller Bankası.
İller Bankası, büyük Türk mucizesi idi. Önce MHP, şimdi
de AK Parti yönetiminde son nefesine yaklaşıyor Sayın
Bakanım. Hiç olmazsa İller Bankasına sahip çıkın.
Sayın Bakan, yok olup gitmesin, adil ve şeffaf değişimler
yapın.
Bir başka önemli husus AB'dir. Avrupa Birliğine
bağlı ülkelerde ikinci kadastroyu tamamlamışlar,
biz hâlen birinci kadastroyu bitirmiş değiliz. Benim seçim
bölgemde, Mardin'de, birçok yerlerde kadastro daha girmemiş,
bitmemiş.
Önemli bir husus daha: "Sismik ağlar ile
Türkiye'deki deprem aktivitesi yirmi dört saat süreyle sürekli izlenmektedir."
diyorsunuz. Ancak, deprem dâhil riskli alanların belirlenmesi
ve önlem alınması için bütünleşik afet tehlike haritaları
hazırlanmamıştır. Hızlı bir şekilde,
bir an önce bitirilmesi gerekmez mi Sayın Bakanım?
Plan ve Bütçe Komisyonunda bütçe sunuş konuşmanızda,
kıyı alanları planlarıyla ilgili çalışmaların
yapıldığını söylediniz. Teşekkür ediyorum,
çok önemli bir çalışma, destekliyorum. Ancak, Zonguldak'ta,
özellikle Zonguldak ilimizin 2 kilometrelik bir bölümü, Kozlu sahil
yolu kenar çizgileri belirlenmemiş. Burada ihtilaf var, burada
vatandaşımız mağdur olmuş. Bakın, burada
yerel basında da söylüyor, size bağlı Belediye
Başkanımız da söz vermiş: "Kıyı sınır
çizgisinde sil baştan yapacağız." diyor ve halka
söz verdi. Fakat, şimdiye kadar bunu çözemediniz. Zonguldak
halkı da bu işin bir an evvel çözülmesini bekliyor.
Bakın, ben burada, sizi vurmak için değil,
size illa muhalefet yapalım diye değil, benim amacım,
size yol göstermektir, bildiğim kadarıyla size yardımcı
olmaktır. "Kuşadası Limanı için yasa değişti."
diyor basın. Yine burada diyor ki: "Firmanın ortaklarından
Mehmet Kutman, gelişmeler üzerine 'gerekirse yasa çıkartırız,
alışveriş merkezlerini yıktırmayız'
açıklamasını yaptı. Ardından, Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan'ın girişimleriyle, Türkiye Büyük Millet
Meclisi tatile çıkmadan önce Kıyı Kenar Yasası'na
ek madde konularak Global-Ofer önü açıldı. Belediye tarafından
mühürlenen limanda alışveriş merkezlerinin mühürleri
söküldü ve yasal duruma getirildi." Doğru mu Sayın Bakanım?
Ben, bunu sizden öğrenmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bir başka husus,
çok önem verdiğiniz KÖYDES projesi. Ben de çok önem veriyorum.
Anavatan Partisi, geçmişinde büyük başarıları
olan bir partidir, yatırımlara karşı değildir.
Bu ülkenin en büyük yatırımları, en büyük yatırım
projeleri Anavatan döneminde gerçekleşmiştir. Ancak, burada
yanlış olan hususlar da var. Yapılan işler, tekniğine,
fennî şartnamesine göre yapılmamaktadır. Orada çok büyük
yolsuzluklar meydana gelmiş ve işin ehli olmayanlara
iş veriliyor, ben gözümle gördüm. Sayın İçişleri
Bakanıma, Sayın Mardin Valisine de ikazda bulundum, ihbarda
bulundum. Köy yollarında yanık yağ döküldüğünü
tespit ettim. Gidin, bütün Türkiye'nin, Doğu, Güneydoğu bölgelerinde
artık yanık yağ karaborsada.
Arkadaşlar, biliyorsunuz yanık yağın
yapıştırıcı özelliği yok, asfalt gibi kaynaşma
özelliği yok, bir yağmur yağıyor leblebi gibi dağılıyor,
ikinci bir yağmurda kaybolup gidiyor. Kim denetleyecek bunları?
Biz denetleyeceğiz, sizler denetleyeceksiniz Sayın Bakanım.
Ha, şimdi, KÖYDES, evet, güzel projedir, destekliyorum;
ama, sadece yol ve su değildir. Bunun içinde köy konaklarımız
var, yani muhtar evi, köy evi dediğimiz konaklarımızın
çoğu su basmanı seviyesinde, ama bir türlü bitirilemiyor,
verdiğiniz ödenekler yetersiz. Siyaset sizi etkiliyor.
İl başkanları, ilçe başkanları kendi hesabına
gelen köylerin isimlerini veriyor, onlara ait ödenekler gidiyor,
ama, hiçbir partiye mensup olmayan muhtarlar da böylece bakıyor
Sayın Bakanım. Ben size bu konuyu da arz etmiştim. O
hâlde, sadece
BURHAN KILIÇ (Antalya) - İş yapılıyor.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Sayın amirim,
lütfen, istirham ediyorum...
Sadece, KÖYDES, köy yollarına, su ve yol yapmasın,
bir de telefon götürsün, bir de köy konaklarını yapsın,
aynı fon içinden karşılasın. Mesela, şimdi, bakın,
size bir şey söyleyeceğim değerli arkadaşlar.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) - Telekom özelleşti.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Telekomu özelleştirdiniz.
İyi yaptınız, biz karşı değiliz; ancak, burada
eksik bir hususu unuttunuz. Çok önemli bir husus. Şimdi tabii, Telekom
özel bir sektörün elinde, artık bir köye altyapı yapar
mı? Onu sözleşmeye koymuş "Ben köylere altyapı
yapmayacağım." diyor. Haklıdır. Çünkü neden?
Bir köye altyapı götürse yapacağı masraf 2 trilyonsa
alacağı en fazla 15-20 tane abonedir. O abonelerden alacağı
ayda 15 milyon, 20 milyon, kâfi gelmeyeceğini biliyor. Ama, önemli
olan, burada devlet var. Burada devlet, millet için olduğu için,
devletin yapması gerekir. "Evrensel Proje" adı altında,
Telekomdan gelecek kârın yüzde 1'ini o fona aktarıp, onunla
yapmak yolu yanlıştır. Bitiremezsiniz bu işleri.
Ben bir teknik personel olarak, bir teknik adam olarak, ben bu işin
içinde büyümüş bir kişi olarak sizden istirham ediyorum, bu
projeyi değiştirelim, bu projenin içerisine bunları
da, altyapıyı da koyalım. Elektriği de koyalım,
telefonu da koyalım, hepsini koyalım, köy konaklarını
da koyalım, sağlık ocakları, okulları koyalım.
Yapsınlar. Niye olmasın? Sosyal Yardımlaşma Fonu
ne güne duruyor? Bu parayı orada da değerlendirelim.
Bu selzedelere verdiğiniz parayı siz
beğendiniz mi Sayın Bakanım? Az değil mi? Yani, Batman'da
meydana gelen maddi hasar ve zararlar, yani bütün o iller için, altı
il için 5 milyon YTL kâfi gelir mi?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK
(Trabzon) - 26 trilyon
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - 26 trilyon, teşekkür
ederim, ama, yine azdır. Batman'da o kadar. Evet, haklısınız
Sayın Bakanım, katılıyorum, ben şey değilim.
Ama, ben de diyorum ki, diğer fonlardan da katkı sağlayalım,
oradan da bir takviye yapılsın.
Bir başka hususa, önemli bir duruma açıklık
getirmek istiyorum: Sayın Bakanım, bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda
da konuşmuştuk. Yalova-Altınova ilçesi Kumluk mevkiinde
bir tersane yapılmaktadır. Bu tersane Kuzey Anadolu deprem
fay hattı üzerindedir. Daha yedi sene önce Gölcük'te 4 katlı
bir binanın suya gömüldüğünü hep izledik, gördük, şahit
olduk. Buna rağmen, orada ruhsat verilmiş ve orada çalışmalar
yapılıyor, tersane yapılıyor. Peki, ben soruyorum:
Bu ruhsatı kim verdi? Bu imar yetkisini kim verdi Sayın Bakanım?
Şimdi, başka bir soru sordum ben Sayın
Bakanıma, dedim ki: "Trafik kazalarında kazalara sebebiyet
veren aşırı yüklenme tespiti için ön tespit ihbar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Doğan, lütfen toparlar
mısınız.
Sayın Doğan, Sayın Sarıbaş'ın
kullanmadığı üç dakikanızı da veriyorum; buyurun.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Evet, teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Evet, Sayın Bakanıma, kazalara sebebiyet
veren aşırı yüklenme tespiti için ön ihbarlı sabit
kantar yapımı neden ağır gidiyor, dedim ve siz,
işte, şu madde gereğince, şu kanun maddesi gereğince
Ulaştırma Bakanlığına devredilmiştir,
diyorsunuz. "Devir işlemleri kısım kısım
yapılmakta olup, 2006 yılı sonuna kadar tamamlanacaktır..."
Daha bunun devir işlemleri yapılacak. Peki, hizmetler nerede,
ne zaman yapılacak?
Şimdi, başka bir husus: Değerli arkadaşlar,
teşekkür ediyoruz, 2001 yılında Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bir komisyon kurulmuş: Trafik Kazalarını
Araştırma Komisyonu. Burada emeği geçen tüm milletvekili
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum; güzel, faydalı,
önemli bir rapor hazırlamışlar ve Sayın Başbakana
sunmuşlar. Ama, bugüne kadar hiçbir çalışma yapılmamış
bununla ilgili. Mesela, o rapordan bir iki konu sizinle paylaşmak
istiyorum: Birincisi, her elli beş dakikada bir trafik kazası
meydana geldiği ve ortalama, her elli beş dakikada bir kişinin
hayatını kaybettiği tespit edilmiş ve bu meydana
gelen trafik kazalarında yol ve çevre faktörleri yüzde 28 oranında
suçlu bulunmuş. Doğru mu Sayın Bakanım?
Bir de, başka bir husus, aynı raporda: Trafik
kazalarında kaybettiğimiz, İstiklal Savaşı'nda
kaybettiğimiz dedelerimizin sayısından fazladır.
İşte bunun için bir önlem almalıyız ve trafik kazalarını
da sadece trafik polislerine yüklemeyelim. Burada yapılması
gereken şey, Hitler döneminde yapılan yollar gibi, Amerika'da
yapılan yollar gibi yapılsın, az yapılsın; ama
faydalı olsun, kaliteli olsun ve bir yılda bozulmasın.
Diğer bir husus: Tabii, bu kültür merkezi olarak
Anadolu Erenler Kültür Derneğinin, Anadolu kültürünü Türk halkına
tanıtmak ve sevdirip benimsetmek amacıyla kurulmuş,
bugüne kadar büyük hizmetlerle katkıda bulunmuş Anadolu
Erenler Kültür Derneğinin bir isteği var. İşte,
bu kültür merkezi sadece cemevi olarak değil, sosyal etkinliklerin
de olacağı (konferans salonları, düğün salonları,
kafeteryalar) bir mekân olacak. Bu cem ve kültür merkezi sadece Aleviler
için değil, bu merkez, çatısı altında bulunan hizmetlere
ihtiyacı olan herkese açık olacaktır diyor ve ben, bütçenin
hayırlı olmasını dilerken, yıllardır,
asırlardır birlikte yaşadığımız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın
Başkan.
ezan sesini ve çan sesini bir arada yaşadığımız
ve 25 Aralıkta kutlayacakları Doğuş Bayramı'nın
Süryani Kadim Cemaatine hayırlı ve uğurlu olmasını
diliyorum, kutluyorum.
Yine, tüm Türkiye'nin yeni yılını,
Kurban Bayramı'nı kutluyorum, hayırlara vesile olmasını
diliyorum. Yüce heyetinize ve aziz milletimize tekrar saygılarımı
arz ediyorum. Teşekkür ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.
Sayın milletvekilleri, birleşime bir
saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 40'ıncı Birleşimi'nin Üçüncü
Oturumu'nu açıyorum.
On üçüncü turdaki görüşmelere kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına birinci konuşmacı Yılmaz Kaya, İzmir
Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaya. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Kaya, süreniz yedi buçuk dakikadır.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA YILMAZ KAYA (İzmir) - Bir otuz
sekiz saniye bakiye vardı; onu da bu arada götürdünüz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, sekiz dakika veriyorum Sayın
Kaya.
YILMAZ KAYA (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım, Adalet Bakanlığı
bütçesi üzerinde Grubum adına görüşlerimizi açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, daha önceki yıllarda, özellikle, ben,
milletvekili değilken bütçe görüşmelerini izlerdik, daha
heyecanlı, daha canlı görüşmeler olurdu. Hükûmetin bütçesi
görüşülürken, ne yazık ki, AKP Grubundan 6 arkadaşımız
var. Bu da, bir vakıa. Bunu da kayıtlara geçsin diye söyledim.
Şimdi, bütçe görüşmelerinde görüşlerini
açıklamak üzere çıkan arkadaşlarımızın
bölgesindeki sorunlarını dile getirmelerine de bir vesile
oluyor. Biraz önce, Sayın Muharrem Doğan bölgesinin görüşlerini
çok titiz ve dikkatli bir şekilde açıkladı. O konuşmadan
sonra, bilemiyorum, görüşmelere katılan arkadaşlar
da çok az olduğu için, benim konuşmam ne kadar dikkate
alınacak.
Değerli arkadaşlarım, netice itibarıyla,
Bakanlık üzerinde, Bakanlık bütçesi üzerindeki görüşlerimi
söylemeye başlıyorum.
Sabah seansında AKP'den Adalet Bakanlığının
bütçesi konusunda görüşlerini açıklayan iki arkadaşımız
vardı. Ben televizyondan izledim. Ramazan Can ilginç görüşler
dile getirdi. Mesela, bir tanesi "sıradan bir hukuk
eğitimi istemiyoruz" diye görüşlerini, o bölümdeki
görüşlerini bu cümleyle bitirdi. Ramazan Can'ı, ben, beraber
çalıştığımız komisyonlarda dile getirdiği
görüşlerinden dolayı, sıradan bir hukuk eğitimi
almadığını çok iyi biliyorum, ama, bu bütçe üzerinde
dile getirdiği görüşlerinde, sanki sıradan bir hukuk
eğitimi almış gibi geldi. Ne dedi Ramazan Can: "Anayasa
Mahkemesi, kararlarıyla, yasa yapar duruma gelmiştir; yasa
yapması kabul edilemez." Halbuki, Sayın Can sıradan
bir hukuk eğitimi almış olsaydı bile, eski Medeni
Kanun'un 2'nci maddesi "hâkim, gerektiğinde vazııkanun
yerine geçer" hükmünü çok iyi bilmesi gerekirdi ve dedi ki:
"Cumhurbaşkanının yasaları geri göndermesi,
yürütmenin yasamaya müdahalesidir." Yani, bu ifadeyi duyduktan
sonra, ben dehşete düştüm. Cumhurbaşkanı, Anayasa'daki
yetkilerini kullanarak, bazı yasaları Meclise geri gönderiyor
ve bir AKP temsilcisi arkadaşım diyor ki: "Bu, yürütmenin
yasamaya müdahalesidir." Yani, değerli arkadaşlarım,
yürütmenin yasamaya müdahalesine örnekler istiyorsanız,
çok var. Bunu, çok sıklıkla, AKP Hükûmeti ve Başbakan çok
sıklıkla yapmıştır, hiç de yetkisi olmadığı
hâlde, ama, Cumhurbaşkanının yasaları geri göndermesi,
kesinlikle, yasamaya yürütmenin müdahalesi değildir. Bir
de, bu örnekler önümüzdeyken, bir AKP temsilcisi arkadaşımın
bunu söylemesi hiç de hoş değil diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan
da buradayken, Komisyonda da İzmir Milletvekilimiz Sayın
Baratalı tarafından dile getirilmiş o haklı talebi
ben de burada tekrarlamak istiyorum: İzmir'de bir ağır
ceza mahkemesi eksikliği, yetki yönünden, eksikliği söz
konusudur. Yarımada tarafında ve Aydın yolu üzerinde
diyeyim, oradaki ilçelerde bir ağır ceza eksikliğimiz
söz konusudur. Yarımada'dan ağır cezayla ilgili davalarda
merkeze gelinmektedir. Bu da çok büyük sıkıntılara
yol açmaktadır. Bu konuyu da Sayın Bakanımıza ben
de Komisyondaki arkadaşlarımızdan sonra iletmek istedim.
Umarım, bu konuda Sayın Bakanımızın çalışmaları
olur, biz de seviniriz.
Değerli arkadaşlarım, aslında,
yargı bağımsızlığı konusunda Sayın
Bakanın Komisyonda ve değişik vesilelerle başka
yerlerde yaptığı konuşmalar var. Yargının
bağımsız olduğunu veya bu hâliyle bağımsız
olmasa da, kendileri de bir derece kabul ediyorlar, ama, Hâkim-Savcılar
Yüksek Kurulunda Bakanın ve Müsteşarın bulunmasından
rahatsız olmadıklarını söylüyorlar. Bu konuda
diğer konuşmacı arkadaşlarımız görüşlerini
bildirecekleri için ben derinlemesine girmiyorum, ama, yargının
bağımsız olmadığını, bu anlamda, ben
tekrar söylemek istiyorum. Niye bağımsız değil?
Sayın Başbakan, işte, malumunuz "Biz, bize engel
olanlar olursa, bize engel olmayacak kişilerle yolumuza devam
ederiz." diyebilmekte. Danıştay saldırısından
sonra, Sayın Meclis Başkanı, sanki, avukatlık günlerini
hatırlar gibi, müdafi gibi sanığa yol gösterici beyanlarda
bulunmakta ve ondan sonra da hâkimlerin ve savcıların da etten
kemikten yapıldığını unutarak, bu yargının,
etkilenmeden, bu açıklamalardan etkilenmeden bağımsız
olduğundan söz edebilmekteyiz.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan
geçenlerde yapılan İnfaz Yasası nedeniyle sanıkların
içeride kalma sürelerinin uzadığını ve de bunun
kendilerinin başarısı olduğunu rahatlıkla
söyleyebilmiştir. Oysa, bakın, ben size bir istatistiki
veriden bahsedeceğim: 2002'den sonra özellikle ekonominin bozulmasından
doğan suçlarda müthiş artış olmuştur. Mesela,
otodan hırsızlık 39 binden 53 bine çıkmış,
evden hırsızlık 53 binden 67 bine çıkmış,
gasp 6 binden, yani, aynı civarda koruyor, tehdit 10 binden 21 bine,
cinayet 2 bin dolaylarında, aile içi şiddet 9 binden 12 bine,
ırza geçme 1.200, yine aynı civarda, dolandırıcılık
7.500'den 9.500'e, kalpazanlık 2.200'den 3.700'e
Değerli arkadaşlar, bu, Emniyet Müdürlüğünden
alınmış verilerdir. Yani, evet, içeride kalma süreleri
ve içeride kalan şahısların sayılarında artış
olabilir, ama, bu, İnfaz Yasası'nın güzelliğinden
veya doğruluğundan değil, ekonomiden doğan suçlardan
dolayı artıştan kaynaklanmaktadır diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, şöyle etrafınıza
baktığınızda, kapkaçın, hırsızlığın,
adam öldürmenin, ırza geçmenin zaten arttığını,
bu istatistiki verilere gerek olmadan göreceksiniz. Daha geçen
gün Ankara'da market cinayetleri işlendi. İstanbul'dan
başlayarak Ankara'ya, Mersin'e kadar bütün benzincileri, birçoğunu
silahlı gasp ve öldürmeyle tarayan sanıklar hâlâ medyanın
ve bizim gündemimizde.
Değerli arkadaşlarım, taksici cinayetleri
müthiş şekilde artmakta.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kaya.
YILMAZ KAYA (Devamla) - Bakın, bu taksici cinayetlerinin
önüne geçilmesi için kabinli taksilerin alımına kolaylık
sağlayan, bu taksilerin alımındaki ÖTV'nin kaldırılmasıyla
ilgili yasa teklifi vermiştim. Maalesef, aylardan beri hâlâ
gündeme gelmedi. Bu, çok ciddi bir sorundur. Daha iki gün önce 2 taksici
arkadaşımız hayatını kaybetti. Onlara da Allah'tan
rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum.
Biraz önce Sayın Bayındır'la konuşurken öldürülenlerden
bir tanesinin Kırşehirli olduğunu söyledi. O vesileyle
de bilgi sahibi oldum. Ama, gelin, birlikte, bütçeyle de ilgili, bu
vesileyle de, bu yasadan, teklifimden bahsetmiş olayım ve
bu teklifi, lütfen geçirelim. Bu ÖTV'yi kaldıralım ve taksici
cinayetlerine son verilmesi için biz de bir nebze katkı koymuş
olalım diyorum.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum,
bütçenin ulusumuza hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaya.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci
konuşmacı, Muharrem Kılıç, Malatya Milletvekili.
Sayın Kılıç, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Yargıtay bütçesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi adına görüşlerimi açıklayacağım.
Yüce heyeti ve ekranları başında bizleri izleyen saygıdeğer
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yüksek mahkemelerimizden
olan Yargıtay, adliye mahkemelerince hukuk ve ceza alanlarında
verilen kararların hukuka uygunluğunu denetler; yasa
maddelerini yorumlayarak oluşturduğu içtihatlarla uygulamada
birliğin sağlanmasında önemli bir katkısı vardır.
21 hukuk, 11 ceza dairesinden oluşan Yargıtay, bu işlevini
yerine getirmek için çok yoğun bir şekilde çalışır.
250 yüksek yargıç kadrosuyla, her yıl yaklaşık
400-500 bin dosyanın incelemesini yaparak sonuçlandırır.
Bu çabada, Yargıtay tetkik yargıçları ve Yargıtay
cumhuriyet savcılarının, adli personelin katkılarını
da unutmamamız gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, Yargıtayda
sonuçlanan dosyaların ne yazık ki yarıya yakını
bozmayla sonuçlanmaktadır. Bu sonucu, sadece yerel mahkeme
yargıç ve cumhuriyet savcılarımızın yetersizliğine
bağlamak ise insafsızlık olur. Zira yerel mahkemelerde
çalışan hâkim ve cumhuriyet savcılarımız da
her yıl bakmakta oldukları binlerce dosya içinde adalet dağıtmaya
çalışmaktadırlar. Yılda ortalama 1.000 dosyaya
bakmak durumunda kalmaktadırlar. Batı Avrupa ülkelerinde
bu oran yılda 200 dosya civarındadır. Bir taraftan yoğun
iş yükü, bir taraftan adaletin gecikmesinin adaletsizlik yaratacağı
düşüncesi, diğer taraftan terfi edebilmek için karara
çıkarttıkları dosya sayısının dikkate
alınması, verilen kararların isabetini düşürmektedir.
Buna, giderek hukuk eğitimindeki zafiyeti de eklediğimizde
böyle bir sonuç çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu kadar yoğun
iş yükü altında ve zor şartlarda çalışan hâkim
ve cumhuriyet savcılarımız, ne yazık ki, hak ettikleri
ücreti alamamaktadırlar. Her ne kadar, 5536 sayılı Yasa'yla
kısmen düzeltme sağlanmışsa da yeterli değildir.
Özellikle Yargıtayda ve yerel mahkemelerde çalışan,
yargının ağır yükü altında ezilen personelin
durumu içler acısıdır. Yazı işleri müdürleri,
şefler, zabıt kâtipleri, bilgisayar işletmenleri ve
hizmetlilerin ekonomik durumları çok kötüdür. Aldıkları
maaşları, konumlarına göre, 581 YTL ile 960 YTL arasında
değişmektedir. İnfaz koruma memurlarının durumu
da bunlardan farklı değildir.
Türk-İş'in yaptırdığı açlık
ve yoksulluk sınırı araştırmasına göre,
4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 605 YTL, yoksulluk
sınırı ise 1.971 YTL'dir. Bu araştırma sonuçlarını
dikkate aldığımızda, adliye personelinin aldığı
ücretler yoksulluk sınırının çok altında
olup, açlık sınırında ve açlık sınırına
çok yakın durumdadır.
Değerli arkadaşlar, yirmi yıl avukatlık
yapmış bir arkadaşınız olarak, adliye personelinin
çalışma temposunu çok iyi bilirim. Bu arkadaşlarımız,
biriken iş yükünü hafifletebilmek için, çoğu zaman, mesai
dışında da çalışırlar. Ara kararların
yerine getirilmesi, dosyaların düzenlenmesi bazen hafta sonuna
kalır. Zaten bu kadar yoğun çalışma olmasa, bir
hâkimin baktığı bine yakın dosyanın bitmesi
de mümkün değildir. Bu nedenle, adli personelin maaşlarının
bir an önce iyileştirilerek, hiç olmazsa, yoksulluk sınırının
üzerine çıkarıltılması zorunludur değerli
arkadaşlar.
Ülkemizde çalışanların genel bütçeden
aldıkları pay giderek küçülmektedir. Çalışanların
genelinde bir ücret düşüklüğü söz konusudur; ancak, hâkim
ve savcılarımızın, adli personelin ücret durumlarını
yürütmenin içinde yer alan memurlarla kıyaslamak yanlıştır.
Değerli milletvekilleri, yargı, Anayasa'mızda
belirlenen üç erkten birisidir. Bu üç güç arasında hiyerarşi
de yoktur, yani, yasama, yürütme ve yargı, birbirine denk,
eşit konumdadırlar. Bu denklik güçlerin ekonomik durumlarında
da yerini bulmalıdır. Yasama üyeleri, yürütmeyi temsil
eden hükûmet üyeleri ne ücret alıyorsa, yargının en üst
organları olan yüksek mahkemelerin değerli üyeleri de aynı
düzeyde ücret almalıdırlar. Diğer hâkim ve savcılarımız,
adliyenin diğer personeli de belli bir oran dâhilinde ücretlerini
yargının ağırlığına yaraşır
bir biçimde almalıdırlar; ancak, hâkim ve savcılarımız,
adli personel, yasama ve yürütmenin insafına terk edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, adaletten tasarruf
edemezsiniz. Tasarrufa giderseniz adalet aksar. Adalet aksayınca
da o ülkede devlete güven kalmaz. İnsanların yargıdan
umudunu kesmesi, devletin yargı sistemine güvenmemesi durumunda
şahıslar kendi adaletlerini kendileri gerçekleştirmeye
çalışırlar; hırsızlık, kapkaç, soygun ve
tüm suçlarda patlama yaşanır ve o ülkede kaos olur değerli
arkadaşlar.
2007 bütçesinde her ne kadar Adalet bütçesinde ve
Yargıtay bütçesinde kısmi bir yükselme olmuşsa da yeterli
değildir. Cumhuriyetin ilk yıllarında yokluklar içinde
kıvranan, bir taraftan da Osmanlı'nın borçlarını
ödemeye çalışan cumhuriyet hükûmetleri, adalete bütçenin
yüzde 4'ü, yüzde 5'i oranında pay ayırırken, şimdi
ayrılan pay yüzde 1 civarındadır. Bu da adalete yeterince
değer verilmediğinin açık bir göstergesidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
her ne kadar Sayın Adalet Bakanı aksi görüşte olmasına
ve yargı yılı açılışlarında Adalet Bakanının
konuşma yapamamasından yakınsa da, Türkiye'de yargı
bağımsızlığı yoktur. Sanırım, bu
gerçek, Adalet Bakanının bulunduğu noktadan farklı
görünmektedir; ancak, şuna eminim ki, Sayın Adalet Bakanı
bir yıl sonra muhalefet milletvekili olduğunda farklı
şeyler söyleyecektir. Bu gerçeği, yıllardır, Sayın
Cumhurbaşkanı, yüksek yargı organlarının değerli
başkanları, Türkiye Barolar Birliği Sayın
Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak dile getirmemize
karşın, Hükûmet bu konuda harekete geçmemektedir. Sadece bizim düşüncelerimiz
değil, Hükûmet, ne yazık ki, AB'nin görüşlerini de dikkate
almıyor. Oysa AB'nin görüşleri ve önerileri âdeta talimat
kabul edilerek yerine getirilmesi yönünde çaba gösterilirken,
AB'nin bu yöndeki düşünceleri ne yazık ki dikkate alınmamaktadır.
Değerli arkadaşlar, yargı bağımsızlığının
önündeki en büyük engeller ne yazık ki Anayasa'mızda yer
alıyor. Anayasa'mızın 138'inci ve 139'uncu maddelerinde
mahkemelerin bağımsızlığı, hâkim ve savcılık
düzenlenirken, 140'ıncı maddesinin altıncı
fıkrasında ise "Hâkimler ve savcılar idarî görevleri
yönünden Adalet Bakanlığına bağlıdırlar."
denilmektedir.
Yine, Anayasa'mızın 144'üncü maddesinde,
hâkim ve savcılarımızın denetimi Adalet Bakanlığının
emrinde çalışan Bakanlık müfettişlerine bırakılmaktadır.
Bakanlık müfettişlerinin verdiği raporlar ise, hâkimlerin
atamalarında, nakillerinde, terfilerinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç, lütfen toparlar
mısınız.
Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Teftiş ve denetleme
sistemi Adalet Bakanlığının emrinde olduğu
sürece hâkim ve savcılarımız rahat çalışamıyorlar
değerli arkadaşlar, çünkü hâkim ve savcıların birinci
sınıfa ayrılması, yükselmeleri bu teftiş raporlarına
bağlı olarak yer almaktadır.
Yine, Anayasa'mızın 159'uncu maddesindeki
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı da, yine,
bağımsızlığın önündeki en büyük engel olarak
yer almaktadır.
Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunun görevlerinden
bir tanesi de hâkim ve savcı alımı olmasına rağmen,
ne yazık ki yıllardır Adalet Bakanlığı
hâkim ve savcı alımlarını mülakatlarda kendi bürokratlarına
mülakatı yaptırarak, bir anlamda Yüksek Kurulun görevini
de Bakanlık olarak devralmış bulunmaktadır. Bu konuda
Anayasa Mahkememizin 1995 yılında vermiş olduğu
kararı, yine Danıştayın kararlarını da
görmezden gelmekte, yönetmeliği değiştirmeye yanaşmamaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede en iyi çalışan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Teşekkür ediyorum
Başkanım...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kılıç.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
zamanım kâfi gelmedi. Bu 2007 yılı bütçesinin Adalet Bakanlığımıza,
Yargıtayımıza, tüm kurumlarımıza hayırlı
olması dileğiyle saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Kılıç.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü
konuşmacı Orhan Eraslan, Niğde Milletvekili.
Buyurun Sayın Eraslan. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığı
bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Adalet Bakanlığı bütçesinin
şimdiye kadarki gayrisafi millî hasıla içinde payı,
1999 yılından 2006 yılına kadar, reel manada hiç
artmamış, hep on binde 33 civarında seyretmişti.
İlk defa Adalete ayrılan pay reel manada bu yıl artırılmıştır.
Gayrisafi millî hasılanın on binde 45'i civarındadır,
genel bütçe içindeki payı da yüzde 1,41'dir. Bu gelişmeyi
olumlu bulmakla birlikte yeterli bulmuyoruz.
Sayın milletvekilleri, bu büyüklükteki bütçeyle,
yine, adalet hizmetlerinin pek çoğunu gereği gibi yerine
getirebilme olanağı yoktur. İnfaz kurumlarında
olağanüstü gayretle çalışan infaz koruma memurları
ve cezaevi personelimizin, mutlak yoksulluk sınırı
altında maaş alan kâtip, mübaşir ve adliye çalışanlarının
durumlarının düzeltilebilme olanağı yoktur. Anlaşıldığı
kadarıyla, bu yıl da bu konularda bir düzelme olmayacaktır.
Sayın milletvekilleri, Adalet Bakanlığı
bütçesini değerlendirirken, zamanımın elverdiği
ölçüde hukuk devleti, yargı bağımsızlığı
ve yargıç güvencesiyle, suçla ve yolsuzlukla mücadele konularına
da değinmek istiyorum. Her şeyin sonunda adil bir mahkemenin
bulunabileceği ve yapanın asla yanına kalmayacağı
inancı, toplumda en büyük güven duygusunu yaratır. Adalete
güven duygusu toplumu tutan bağların başında gelir.
Adalete inancını yitiren toplumlar ayakta kalamazlar.
Değerli arkadaşlarım, Hükûmetin suçla
ve yolsuzlukla mücadelede ayak sürüdüğü, yolsuzlukla mücadele
yerine, yolsuzluk sanıklarına, başta Maliye Bakanı
Sayın Unakıtan olmak üzere, defalarca af çıkarma girişiminde
bulunduğu, suçla mücadele yerine yandaş kollamayı
ve kadrolaşmayı hedef aldığı, artık herkesin
bildiği bir gerçek hâline gelmiştir. Ne yazık ki, bu gerçeği,
Sayın Adalet Bakanı, "yolsuzluklara damardan girdik,
hortumları kesiyoruz, yolsuzluklarla kurtuluş savaşı
veriyoruz" gibi, fiyakalı, ama, inandırıcılığını
tamamen yitirmiş sözleriyle kapatmaya çalışıyor,
ama kapatamıyor. Tam tersine, bu sözler duyulduğunda,
halk, yine Hükûmet işbaşında, bir şeyleri örtme çabasında,
Adalet Bakanı, konuşmalarıyla, olayın fon müziğini
oluşturuyor denilmektedir.
Söz verdiği hâlde dokunulmazlıkları
kaldırmayan AKP'ye halkın inancı kalmamıştır.
Nasıl inancı kalsın? Umudunu ve gençliğini adayarak,
şafak uykusu görmeden, yaban ellerde yabancı, ülkesinde
Almancı olan, çok zor koşullarda kazandığı üç
beş kuruşu YİMPAŞ'a, KOMBASSAN'a, Jetpa'ya, İhlas
Finansa ve benzerlerine kaptıran yurttaşlarımız,
Başbakana yakındıklarında "bana mı sordunuz"
zılgıtıyla cevap buluyorlar. YİMPAŞ'ın da
İhlas Finansın da Jetpa'nın da Kabine içerisinde üyelerini
görmek mümkün, KOMBASSAN'ın AKP'de üyelerini görmek mümkün. AKP
Grubunda ve Hükûmet içerisinde yolsuzluk yapanların var olduğunu
hayretle görüyorlar. Bunların görülmediğini mi sanıyorsunuz?
Bu Hükûmet, nasıl yolsuzlukla mücadele edecek, nasıl suçla
mücadele edecek, nasıl dokunulmazlıkları kaldıracak?
Buna kim inanır?
Hırsızlık, kapkaç, gasp suçları,
önceki yıla göre neredeyse yarıya kadar artmış.
Bu artışta, izlediğiniz ekonomik politikanın yanında,
gösterdiğiniz ahlaki örneğin, temayülün suç artışına
neden olduğunu görmüyor musunuz?
Değerli arkadaşlarım, yapanın
yanına kâr kalması, suç artışını artırıcı
özellik taşımıyor mu?
Sayın milletvekilleri, yargı bağımsızlığı,
hukuk devletinin şartıdır. Adil yargılama ancak
bağımsız yargı ve yargıç güvencesiyle sağlanır.
Hâkim teminatı yargı bağımsızlığının,
bağımsız yargı da milletin güvencesidir.
Sayın Adalet Bakanı yargı bağımsızlığından
söz edilmesine daima refleks göstermektedir. Bu konudan söz
açıldığında, yine bir Cemil Çiçek klasiğiyle,
Avrupa'da hangi ülkelerde yargıçların nasıl atandığı
sayılarak, bizim ülkemizde yargı bağımsızlığının
nasıl daha ileride olduğu açıklanmaya çalışılır.
Bu sene, refleks takıntı noktasına gelmiş olmalı
ki, bütçeyi sunuş konuşmasına böyle bir cetvel eklenmiş.
Durum gerçekten dramatik. Oysa, Sayın Bakanın yapacağı
şey gayet basit ve hiçbir harcamayı gerektiren bir durum değildir.
Birincisi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan kendisinin
ve Sayın Müsteşarının ayrılması. Bunun
için, Anayasa'nın 159'uncu maddesinde yapılacak değişikliğe
katkı vermeye hazırız. İkincisi ise, hâkim ve savcı
adaylarının sınavlarının Yüksek Kurul tarafından
yapılmasıdır. Bu konuyu geçen yılki bütçe konuşmamda
çok ayrıntılı olarak anlatmıştım. Ne yazık
ki, Hükûmetçe bu konuda bir adım atılmadı. Bu iki nokta,
yargı bağımsızlığının ve yargıç
güvencesinin bizim ülkemiz koşulları altında olmazsa
olmaz koşullarıdır. Aksi davranışlar yargıya
müdahale ve yargıyı siyasallaştırma sonucunu
vermektedir.
Bu konuyu sadece ana muhalefet partisi olarak
biz ileriye sürmüyoruz değerli arkadaşlarım. Tüm hukuk
çevreleri, Anayasa Mahkemesinden Danıştayına kadar,
üniversitelerinden Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna kadar
bu görüşte. Yurt içinde, yurt dışında tüm hukuk çevrelerinin
belirlemelerine karşı, inatla yargıya müdahale ve
siyasallaştırma tutumu sürdürülmek istenmektedir ve sürdürülmektedir.
Çeşitli vesilelerle ileri sürdüğümüz düşünceler, ne
yazık ki, Hükûmetçe dikkate alınmamıştır. Anayasa'nın
159'uncu maddesi çerçevesinde hâkim ve savcıları mesleğe
kabul etme, atama, nakletme görevinin Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kuruluna ait olduğu gerçeği görmezden gelinmiştir.
Hâkim ve savcıları mesleğe kabul etme işleminin,
hâkim adayları sınavını kapsadığı da
görmezden gelinmiştir. Bu alan, kadrolaşılacak bir
alan gibi görülmüştür. En azından, haksızlıklara
ve şikâyetlere sebep olan mülakat uygulamasından vazgeçilmemiştir.
Nihayet (YARSAV) Yargıçlar ve Savcılar Birliğinin
başvurusu üzerine, yüksek Danıştay 12. Dairesi,
15/10/2006 tarihinde ve 25/11/2006 tarihinde yapılacak olan adli
ve idari yargı hâkim adayı sınavının yürürlüğünü
durdurmuş, adli ve idari yargıda hâkim ve savcı adaylığının
yazılı sınav ve mülakat, atama yönetmeliğinin yürürlüğünü
durdurmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Eraslan.
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
yüksek mahkeme, kararında, Anayasa hükümleri çerçevesinde,
Adalet Bakanlığının yazılı yarışma
sınavını ve mülakatı yapmaya yetkili olmadığını
ve bu konuda yönetmelik çıkarma yetkisine de sahip olmadığını
tespit etmiştir. Sayın Bakanın, bu karara uygun davranacağı
yerde, hiddete kapılarak, Yargıçlar ve Savcılar Birliğini
kapatmaya dönük bir yasa hazırlığı içerisine girdiğini
üzüntüyle, esefle karşılıyoruz. Buradan kendisine
çağrıda bulunuyoruz: Hukuku katletmeye kalkışmayın.
Yargıç güvencesine uyun, yargı bağımsızlığına
uyun. Hükûmetinizin günleri sayılıdır. Geldiğimizde
hukuk devletinin önündeki tüm engelleri kaldıracağız.
Değerli arkadaşlarım, yönetilenlerin
hukuk ve adalet içinde yaşamaları, yönetenlerin ise, hukuk
ve adaletten ayrılmamaları dileğiyle, tüm vatandaşlarımın,
yaklaşan Kurban Bayramı'nı ve yeni yılını
kutlar, sağlıklı ve mutlu günler dilerim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına dördüncü konuşmacı Ersin Arıoğlu,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Arıoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ERSİN ARIOĞLU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Yüce Meclisi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla
selamlarım.
Hükûmet programı ve bütçeleri, ülkelerin geleceğini
şekillendiren önemli siyasal belgelerdir. Çağdaş devletlerde
hükûmet program ve bütçeleri iki analiz eleğinden ve bir sentez potasından
geçirilir. Birinci analiz, dünyadaki siyasal, sosyal, ekonomik,
teknolojik ve bilimsel gelişmeleri; ikinci analiz, ülkelerin
kaynak, talep, sorun ve önceliklerini değerlendirir. Sentez
potasında ise, dünyadaki değişimler, ülkelerin talep,
kaynak ve öncelikleriyle harmanlanarak stratejik hedeflere dönüştürülür.
Hedefler net ve ölçülebilir olmalı, öncelikler ve gerçekleştirme
süreleri birbirini besler şekilde düzenlenmelidir. Böyle hazırlanan
siyasal belgeler ülkede hedef birliği sağlar, güvenli ve
istikrarlı yapılar oluşturur; en önemlisi, toplumsal
gelişmeyi yaratır.
Toplumsal gelişmenin siyasal literatürdeki
adı kalkınma, sosyolojideki adı uygarlıktır.
Uygarlık kentlerde doğar ve kentleri birbirine bağlayan
yollar üzerinden yayılır. Çağdaş anlayışa
göre, uygarlığın iki bileşeni vardır: Altyapı,
yani, binalar, limanlar, kentler yollar; üstyapı, yani, bilim,
sanat, hukuk ve erdemlerdir. Uygarlığın bu iki bileşeni
iç içedir ve birbirini sürekli besleyerek yeniden doğurur. Çağımızda
bayındırlık ve iskân bakanlıklarının görevleri,
yerleşme, kentleşme, yapılaşma ve kentleri birbirine
bağlamaktır kısaca, uygarlığın altyapısını
oluşturmaktır. Ayrıca, Türkiye'de bu altyapıları
afetlerden koruma görevi de Bakanlığımıza verilmiştir.
Özetle, bugün 2007 yılında Türkiye'de uygarlığın
gelişmesi ve mevcut uygarlık altyapılarının
afetlerden korunması için öngörülmüş bir bütçeyi tartışıyoruz.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
bütçesini rakamsal genel değerlendirmeye tabi tutarsak, bütçe,
genel bütçenin yüzde 2'sinden biraz fazladır. 2007 genel bütçesi
2006'ya göre yüzde 18 büyütülmüş olmasına rağmen, Bakanlık
bütçesi ise yüzde 11 küçültülmüştür. Bakanlık bütçesinin
sadece yüzde 46'sı yatırımlara ayrılmıştır.
Sektördeki sivil toplum kuruluşları, bu bedelin 2006'da birikmiş
müteahhit alacaklarını bile karşılayamayacağını
ifade etmektedirler. Bu kısa tespitler bile bütçenin yetersizliğini,
özellikle depreme karşı gerekli asgari çalışmaların
bile yapılamayacağını göstermektedir.
Değerli arkadaşlar, bugün Sayın Bakan
da aramızdayken, dünya çapında deprem uzmanı iki bilim
adamımız Mete Sözen ve Polat Gürkan ile birlikte kaleme aldığımız
ve Genel Başkanımız Sayın Baykal'ın bilgisi dâhilinde
Sayın Başbakana doğrudan sunduğumuz "Beklenen
İstanbul Depremi Hazırlıklarının Hızlandırılması
ve Tek Yönetimde Toplanması" başlıklı bilgi
notu hakkında artık yüce Meclisi bilgilendirmem gerektiği
kanaatine ulaştığım için Grubumdan söz hakkı
istedim.
Birçok teknik ve yönetsel detay içeren bu raporun,
bana ayrılan kısa sürede sadece ana noktalarına değinebileceğim.
Rapor, kaleme alınmadan önce yapılan toplantılarda,
İstanbul'un sismik karakteri tarihsel perspektifte incelenmiş,
önceki bütün çalışmalar gözden geçirilmiş ve bulgular
bir ön rapora bağlanmıştır. 4 Türk, 4 Amerikalı
ve 4 Japon bilim adamının imzaladığı ön raporun
bulguları şunlardır:
1) İstanbul'un tahripkâr bir deprem yaşaması
kaçınılmazdır.
2) Yapılan hazırlık çalışmaları
birbirinden kopuktur.
3) Hazırlıkları yönetecek tek sorumlu
bir kurum derhal kurulmalıdır.
Bu ön rapor, kurulacak kurumun örgütlenme biçimi,
finansman modelleri, iş, hacim ve süreleri de içerecek biçimde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda geliştirilen deprem hazırlıkları
bilgileriyle genişletilerek 22 Kasım 2005'te Sayın
Başbakana sunulmuştur. Kırk beş dakika planlanan
toplantı iki buçuk saat sürmüş, toplantıya Devlet Bakanı
Sayın Şahin, Bayındırlık ve İskân Bakanı
Sayın Özak ve ilgili birimlerin temsilcilikleriyle Başbakanlık
Müsteşarı da katılmışlardır. Toplantı
sonunda Sayın Başbakan, raporun değerlendirilip gerekenlerin
yapılması için talimat vermiştir. Aynı bilgi notu,
Başbakanlığın isteği üzerine, 9 Şubat
2006'da İstanbul Valisi ve İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanına da Kandilli Rasathanesinde sunulmuştur.
Üzülerek belirtmek isterim ki, rapor ilgiyle dinlenmesine rağmen,
bir yılı aşkın süreden beri şu konuda şunlar
yapılıyor diye hiçbir makam bizleri aramamıştır.
Meclise de hiçbir çalışma gelmemiştir.
Değerli arkadaşlar, çok ciddi bir sorundan
bahsediyoruz, depremden. Türkiye'nin güven içinde kalkınabilmesi
için mutlaka, ama, mutlaka deprem risklerinden arındırılması
lazımdır. Konuşmamı söz konusu rapordan kısa
alıntılar yaparak bitireceğim.
Türkiye, aktif bir deprem bölgesidir ve her an deprem
doğurabilecek 15 bin kilometre canlı faya sahiptir. Magnetütü
7'den büyük çok şiddetli depremler yedi ila on yılda bir tekrarlanır.
1999 Gölcük ve Düzce depremlerinde millî gelirimizin yüzde 15'ini
birkaç dakika içinde kaybettik. Son yüz yılda 110 bin yurttaşımızı
ve 2 milyon evimizi, ortalama her yıl millî gelirimizin yüzde
1'ini afetlerde kaybettik. Eğer depremlere yenilmeseydik, ülkemiz
bugünkü zenginliğinin 2 katından fazlasına sahip olabilecekti.
İstanbul, 10 milyonu aşkın nüfusuyla,
Türkiye'nin en dinamik en eğitimli en üretken insan kaynağını
barındırır. Ülke fiziksel zenginliğinin yüzde
40'ı buradadır. İthalat ve ihracatın yüzde 50'si
buradan yapılır. Toplam vergilerin yaklaşık yüzde
50'si burada ödenir. İstanbul, ekonomi, bilim, mal ve hizmet üretimlerinin
en yoğun olduğu tarih ve tabii güzellikleriyle emsalsiz,
fakat, çok hızlı göç alarak düzensiz kentleşmenin bütün
sorunlarını yaşayan olağan dışı bir
metropoldür. Türkiye'nin bu muhteşem potansiyeli şimdi
deprem tehdidi altındadır. Aslında bilim adamları
İstanbul'da taş üstünde taş bırakmayacak bir deprem
beklemiyorlar. Biliyorlar ki, deprem, yapılardaki insani hataları
hiç affetmez. Onları, depremin şiddetinden çok, İstanbul'un
düzensiz kent dokusu, yapı stokunun nitelikleri ve riski bildikleri
hâlde gündemlerinde depreme yer vermeyen İstanbulluların
ve siyasal erkin davranışı korkutuyor.
Ayrıca, bilim adamlarının rakamlara
dökebildikleri hasar ve kayıp tahminleri sadece aysbergin görünen
kısmıdır. Yaşanacak sosyal, siyasal, kültürel travmaların
otorite boşluğu, siyasal kaos
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arıoğlu, buyurun.
ERSİN ARIOĞLU (Devamla) - Teşekkür
ederim.
ve siyasal güç kaybına uzanabilecek sonuçlarını
dile getirmekten ürküyor ve bu konuları siyasal yapıya
bırakıyorlar. Hiçbir toplum, sonuçları yıkıcı
olacağı bilinen bir tehditten haberdar olduktan sonra, gerekli
önlemleri gerekli şekilde almaksızın afetini bekleyemez.
Buna ne İstanbulluların ne İstanbul'u yönetenlerin
ne de siyasal erkin hakkı vardır.
Bu kapsamda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi,
dört büyük üniversitemizle İstanbul için deprem master planını
2003'te tamamlatmıştır. Ancak, bu planın genellikle
afet sonrası ilk yardıma yönelik bölümleri sığ boyutlarda
uygulanmaktadır. Gayretler iyi niyetli ve halisane olabilir,
ama, konu, bir sistem sorunudur, rutin işler arasına sıkıştırılmış
parça parça uygulamalarla üstesinden gelinemez. Bu konuda Einstein'in
bir sözünü vurgulamak isterim: "Bir sorun, oluştuğu zamanın
düşünce yapısıyla çözülemez."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arıoğlu, lütfen
Teşekkür için açıyorum, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bir iki
dakika daha konuşsun.
HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Konu çok önemli
de onun için.
ERSİN ARIOĞLU (Devamla) - Efendim, iki dakika
müsaade ederseniz toplayacağım.
BAŞKAN - Buyurun.
ERSİN ARIOĞLU (Devamla) - Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şimdi yapılması gereken iş
şudur: İstanbul ve çevresinde bulunan yapı stokunun
deprem direncini artıracak tek yetkili ve sorumlu örgütü hemen
kurmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altındaki
siyasi iradeyi hemen harekete geçirmek. Türkiye, ulusal deprem riski
azaltma vizyonunu artık ortaya koyup, yurt çapında örgütlenmelidir.
Bölgelerin özelliklerine uygun, birbirine bağlı ve benzer
yapıda bölgesel deprem riski azaltma kurumları kurulmalıdır.
İstanbul için, özel yapıda bir İstanbul deprem riski
azaltma kurumu (kısaca İDRAK) kurulmasına öncelik verilmelidir.
Raporda, kurumun görevleri, organları, çalışma
biçimi açıkça anlatılmıştır. İstanbul
deprem riskini azaltma projesi, olağanüstü büyüklükte zor bir
projedir. Projenin net maliyetinin 30 milyar dolara ulaşabileceği,
aktivite sayısının 5 bini aşacağı hesaplanmıştır.
Projeyi zorlaştıran üç unsur daha var:
Yasal yapı, finansman ve iş planları henüz hazır değil.
Dahası, zaman çok kısıtlıdır. Gereken işlerin
yüzde 60'tan fazlası dört-beş sene içine sığdırılmalıdır.
Kamusal altyapı ve binaların dirençlerini artırma
çalışmalarına çok az da olsa kısmen başlandı.
Bu çalışmaları yürütmek zor değil. Esas zor olan,
sosyal açıdan ve siyaseten zor olan, 800 bin yapı arasına
ölümcül bombalar gibi yayılmış, çoğu ruhsatsız
yapılar arasında gizli 50 bin kadar yapıyı hızla
bulup, tesirsiz hâle getirirken, yerlerine yenilerini inşa
edebilmektir. Bu yapılabilirse, bugün 100 birim olan deprem
riski, beş yıl içinde 5-10 birime inecektir. Bunun anlamı,
40-45 bin insan hayatının kurtarılması, 70-80 milyar
dolarlık kaybın önlenmesi ve ülkenin geleceğinin kurtarılması
demektir. Projenin finansmanıysa zor değildir, raporda alternatif
birçok çözüm önerilmiştir.
Sayın Başkan, deprem konusunda siyasal,
bilimsel ve benzeri rantlar beklenemez ve sağlanamaz. Türkiye'nin
geleceğini tehdit eden bu sorunu en kısa zamanda en az toplumsal
maliyetle ve el birliğiyle çözmek zorundayız. Cumhuriyet
Halk Partisi bu konuda her türlü desteği vermeye hazırdır.
Umuyorum ki, seçim heyecanı başlamadan, bu konuda tek sorumlu
bir örgütü kuracak kararı alarak, tarihi sorumluluklarımızdan
birini çok geç de olsa yerine getirmiş oluruz ve ulusal deprem
seferberliğini gerçekten başlatabiliriz. Herhâlde, yaptığımız
çalışmayı ve raporu yakinen bilen Sayın Bakan bu
konuda bir şeyler söyleyecektir.
Son söz, Aşkale, Doğubeyazıt depremlerinde
evini kaybedenlere yaptığı hızlı inşaatlardan
dolayı Bakanlığa ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen
Sayın Arıoğlu,
lütfen teşekkür eder misiniz.
Dört dakika ek süre verdim Sayın Arıoğlu.
Lütfen
ERSİN ARIOĞLU (Devamla) -
özellikle zor
şartlarda görev yapan Bayındırlık mensuplarına
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına beşinci
konuşmacı Mehmet Parlakyiğit, Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurun Sayın Parlakyiğit. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET PARLAKYİĞİT
(Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Karayolları Genel Müdürlüğünün 2007 yılı bütçesi
hakkında görüşlerimi sunmak için Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, gerek insan gerekse
yük taşımacılığında demir yollarının
kullanılması 1950'lerden itibaren maksatlı ve çoğunlukla
da yanlış değerlendirmelerle devre dışı
bırakılınca, ülke genelindeki her türlü taşımanın
kara yoluyla yapılması tek hedef olarak belirlenmiş
ve bu nedenle de Karayolları Genel Müdürlüğünün kurulması
kaçınılmaz olmuştur.
Karayolları Genel Müdürlüğü bugün itibarıyla
2.069 kilometresi otoyol, 31.325 kilometresi devlet yolu ve 30.345
kilometresi de il yolu olmak üzere toplam 63.739 kilometrelik yol
ağında hizmet verirken, gelişmiş ülkelerde ulaşılan
standartların oldukça uzağında olduğumuzu da belirtmek
istiyorum. Kilometre kare başına kara yolu uzunluğu
Avrupa Birliği ortalamasında 500 metre iken, Türkiye'de
80 metrelerde kalmıştır. Otoyol yoğunluğu
açısından bakıldığında ise, kilometre kare
başına Avrupa Birliği ortalaması 15 metre iken,
Türkiye ortalaması 3 metre civarındadır. Türkiye'de
trafik kazalarında 100 kilometrelik yola düşen ölü sayısı,
Avrupa Birliği ortalamasının 5 katı düzeyindedir.
Yollarımızdaki kaza kara noktalarının çokluğu
ve kısa sürede düzeltilememesi sonucu, 1992-2006 yılları
arasında toplam 68 bine yakın yurttaşımız trafik
kazalarında hayatlarını kaybetmişlerdir. Bu rakam,
aynı zaman aralığında, depremler dâhil, doğal
afetlerde kaybettiğimiz yurttaşlarımızın sayısının
genelde 3 katına eşittir.
Toplam yollarımızın yüzde 14'ü
ağır taşıt trafiğine uygun bitümlü sıcak
karışımla kaplanmışken, toplam yol uzunluğunun
yüzde 79'u ise sathi kaplamadır. Özellikle yük taşımacılığının
yüzde 94'ünün kara yolları üzerinden gerçekleşiyor olması,
kara yollarımız üzerindeki ağır taşıt trafiğini
artırırken, trafik güvenliğini ciddi boyutlarda
azaltmaktadır.
Ülkemizde yılda yüzde 1,5 düzeyindeki nüfus
artışına karşılık, yüzde 10 oranında
araç artışı görülmektedir. Bu projeksiyona göre, 2015
yılında nüfusumuzun, yaklaşık 83 milyonu, taşıt
sayısının ise, 14 milyonu geçeceği tahmin edilmektedir.
Gelişmiş ülkelere bakıldığında,
genel olarak bölünmüş yolların toplam ulaşım yolları
içindeki payının yüzde 50'lerin çok üstünde olduğu görülürken,
bizde, otoyollar dâhil, bu oran, ancak yüzde 15'ler civarındadır.
Bu durum karşısında, kara yollarına yapılacak
yatırımların ve ayrılacak ödeneklerin artırılarak
devam etmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu nedenle, gelişmiş
ülkelerin kara yolu standartlarına ulaşabilmemiz için
yollarımızın kapasitelerini artırmalıyız,
üretim kalitelerini yükseltmeliyiz, köprü inşaatlarında
ön gerilme ve prefabrikasyon teknolojilerini geliştirmeli
ve yaygınlaştırmalıyız.
Bütçe değerlerine bakıldığında,
2006 Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesi 3 milyar 963 milyon
346 bin YTL'yken, 2007 yılı bütçesi 3 milyar 408 milyon 388 bin
YTL olarak belirlenmiştir. Bu duruma göre, yüzde 10 enflasyonla
birlikte, 2007 yılı bütçesi bir önceki yıl bütçesine
göre yüzde 21 küçülmüştür. Bu değerlere göre, 2007 yılında
Karayollarına ayrılan ödenekle yüzde 21 daha az yatırım,
yüzde 21 daha az yol yapılacaktır.
Sayın Başbakanımızın, 2005
yılı için, Karadeniz sahil yolunun bitirileceğini
söylediğini hatırlıyoruz. 2005'i geride bıraktık.
2006 yılı Karayolları yatırım programında
yine vardı Karadeniz sahil yolu. 2006'yı da geride bırakıyoruz,
bu yol yine bitmedi. 2007 yılı Karayolları programında,
yine, Karadeniz sahil yolunun 2007 yılı içinde tamamlanacağı
söyleniyor. Diliyoruz, bekliyoruz.
Çare olarak, uygun dış kaynaklı krediler
temin edilmelidir, Karayolları yatırım ödenekleri
artırılmalıdır, rasyonel yap-işlet-devret modelleri
geliştirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, AKP İktidarının
dört yıllık görev süresi içerisinde ülke ekonomisini yüzde
30'lar oranında büyüttüğünü iddia eden 59'uncu Hükûmetin, Karayolları
Genel Müdürlüğü bütçesini bir önceki yıla göre yüzde 21
küçültmesinin doğru bir mantığı olabilir mi?
Değerli milletvekilleri, bölünmüş yollarla
ilgili projeler genelde iyi düşünülmüş ve uygulamaya konulmuştur.
Zira, bölünmüş yol tekniğinin kazaları azalttığı,
trafik akışını kolaylaştırdığı
elbette doğrudur. Ancak, uygulamada, aceleyle trafiğe
açılan bu yolların yapımında çok ciddi hatalar yapılmıştır.
Örnekler vermek gerekirse: Bölünmüş yolun yeni platformu eski
platforma paralel olarak, çoğunlukla aynı kırmızı
kodlara bağlı olarak yapıldığından, eski
yolun hatalı tüm düşey ve yatay kurpları ve kaza kara
noktaları yeni platforma aynen taşınmıştır.
Ağır taşıt trafiğinin gereği olan BSK kaplaması
yerine çoğunlukla yollar sathi kaplama yapılmıştır.
Acelecilik ve "ucuz yapıyoruz" mantığı
yol yapımında altyapı ve kaplamada kaliteyi düşürürken,
henüz kullanıma sunulduğu ilk günlerden itibaren yer yer
tasmanlara, satıh kaplamasında yığılma ve dağılmalara,
trafik işaret ve levhalarındaki eksikliklerle birlikte
sık sık kazalar meydana gelmektedir.
Yapımı planlanan ayrılmış
yolların belirlenmesinde, önceliği gerekmediği
hâlde, ilgili teknik kadrolar tarafından da söylenen birçok
yol, siyasi tercihlerle ve trafik yüküne bağlı öncelikler
belirlenmeden, sadece yapılmış olması için, iklim
koşulları, teknik gereklilikler dikkate alınmadan inşa
edilerek trafiğe açılmıştır. En önemlisi, dört
yılın sonunda ancak 6.565 kilometre bölünmüş yol hizmete
sunulurken, 2007 yılı içinde programda öngörülen 1.500 kilometreyi
de eklersek, 2007'nin sonunda, toplam 8 bin kilometre bölünmüş
yolun, AKP İktidarının Acil Eylem Planı'ndaki 15
bin kilometre hedefinin ancak yarısına ulaştığı
görülür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Parlakyiğit, lütfen
toparlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET PARLAKYİĞİT (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bu
bölümünde Kahramanmaraş'ın, seçim bölgemin yollarından
bahsetmek istiyorum.
Yılların ihmalinden sonra, iki yıl
gecikmeli de olsa, Kahramanmaraş-Nurdağ otoyol bağlantısı
bölünmüş yol olarak hizmete açılıyor, teşekkür ediyorum.
Bunun yanında, 2001 yılında ihalesi yapılmış
bulunan, tamamı 56 kilometre olan Kahramanmaraş-Narlı-Gaziantep
Otoyolu'nun sadece 21 kilometresi on beş yılda tamamlanabilmiştir.
Dileğimiz, bu ana yolun 2007 yılı programında gerekli
ödenekle hizmete açılmasıdır. Kahramanmaraş-Göksun-Sarız-Pınarbaşı
Yolu 186 kilometredir. Devlet Planlama Teşkilatı tarafından
yatırım programına alınmıştır. Öncelikle
Güneydoğu'yu İç Anadolu'ya bağlayacak bu ana arterin
2007 yılında tamamlanması dileğimizdir.
Osmaniye-Kadirli güzergâhının devamı
60 kilometrelik Andırın-Göksun yolunun yatırım..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET PARLAKYİĞİT (Devamla) -
...programına alındığını görüyoruz.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) -
2008'de biz yaparız.
MEHMET PARLAKYİĞİT (Devamla) - Dileğimiz,
2007'de hizmete açılsın. Teşekkürümüzü peşinen yapıyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmamı, Elbistan ilçemizin özel bir isteğiyle bitiriyorum.
Sayın Hükûmetten, özellikle Sayın Başbakandan,
Kahramanmaraş-Elbistan ilçesinde dondan zarar gören ve Tarım
İl Müdürlüğünce tespiti yapılan kayısı üreticilerinin
zararlarının, benzerlerinde olduğu gibi, acilen karşılanmasını
ve 2007 yılı için kadro ihdası düşünülen geçici ve
mevsimlik işçilerin içerisine şeker fabrikalarında
çalışan mevsimlik pancar işçilerinin de alınmasını
Elbistanlı hemşehrilerim adına rica ediyorum.
2007 yılı programımızın ülkemize
hayırlı olmasını diliyorum, saygılar, sevgiler
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) -
2008'de biz yaparız Mehmet Bey, onların ömrü yetmez.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Parlakyiğit.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına altıncı
ve son konuşmacı Erdal Karademir, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Karademir. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 mali
yılı bütçe kanunu tasarısının Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, harita kadastro
hizmet ve faaliyetleri, eski çağlardan günümüze uzanan gelişme
sürecinde, değişik içerik ve düzeylerdeki beklentilere
göre, savunma, vergi, yargı, şehirleşme, imar, kamulaştırma,
arsa ve arazi kullanımının düzenlenmesi, mühendislik
projelerinin hazırlanması ve gerçekleştirilmesi,
sosyal, kültürel, turistik, teknik ve ekonomik planlama gibi toprakla
ilgili her türlü tasarım ve uygulama ile taşınmaz mülkiyetin
devlet güvencesinde korunması hizmet ve faaliyetlerine duyulan
gereksinimleri karşılamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde,
bugüne kadar, ilk tesis kadastrosu, kentsel alanlarda, mahalle bazında
yüzde 97, kırsal alanlarda, köy bazında yüzde 71 oranında
gerçekleştirilmiştir. Türkiye'de tapuda kayıtlı
55 milyon parsel mevcuttur. Bunların yüzde 23'ünün kadastrosu tamamlanmamıştır.
AKP Hükûmeti ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü üst yönetimi
"kadastroyu bitirdik" demek için bir süreç başlatmışlardır.
Bu anlayış tek başına yeterli değildir. Mevcut
kadastrosunun üçte 2'sinin günümüz teknolojilerine uygun biçimde
yenilenmesi gerekmektedir. Bu nedenle, Türkiye'nin tesis kadastrosu
bitmek üzereyken, yenileme ve çok amaçlı kadastro için hazırlıklara
başlanmalıdır.
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, son üç
yıldır, ihale yöntemiyle işlerini yaptırmaya
başlamıştır. Geçen üç yıllık süreçte ihale
edilen işlerdeki başarı ölçütü olarak yalnızca
üretilen parsel sayısı ele alınmaktadır. Bu, yanıltıcı
sonuçlar doğurmaktadır. "Üç yılda Türkiye'nin kadastrosunu
bitireceğiz" hedefi gerçeklikten çok uzak bir hedeftir ve
şu anda bu süre zaten aşılmıştır. Bunun getirdiği
teknik, hukuksal ve ekonomik sorunlar kurumun gelecekte uğraşmak
zorunda kalacağı en büyük sorunlar olarak karşımıza
çıkacaktır.
Bu sorunların bazılarını sizlerle
paylaşmak istiyorum. İhaleyle yapılan işlerin
çok büyük bir bölümü zamanında bitirilememiştir. Süresinde
tamamlanamayan işlerdeki en büyük kusur kurumundur. Zira, kadastrosu
yapılan birçok bölgeden, birçok ilden tarafımıza gelen
şikâyetler âdeta sağnak yağmuruna dönüşmüştür.
Yurttaşlarımızın birçoğu, nereye, nasıl
ve ne zaman başvuruda bulunacağını bilemediğinden
askı süresinde itirazlarını yapamamış ve
hak kayıplarına uğramışlardır.
Ne pahasına olursa olsun bitirelim mantığıyla
hareket eden Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, ne yazık ki, arkasında
mağdur edilmiş binlerce insan ve davalı durumuna
düşmüş yüzlerce köy bırakmaktadır. Örneğin,
Sivas ilimizin İmranlı ilçesine bağlı köylerden
Arık, Alacahacı, Akçakale, Cerit köyleri sadece birkaçıdır.
Yine, bu ihalelerde, işlerin bir an önce bitirilmesi
amacıyla ihale şartnamelerini belirleyen şartlara
dikkat edilmediği, dolayısıyla kontrol mekanizmasının
çalıştırılmadığı ifade edilmektedir.
Yapılan tespitlerde, tapu kayıtlarının
uygulanmadığı ve kadın mirasçılardan erkekler
lehine hak kaçırıldığının yaşandığı,
Alevi ve Bektaşi inancına sahip vatandaşlarımızın
yaşadığı köylerde yapılan çalışmalarda,
ihale şartnamesine uygun davranılmadığı, bu
köylerde, kimi çalışanlarca, bırakın, yanlış
da olsa boş verin, sorunlarını mahkemede çözsünler,
yaklaşımıyla davranıldığı gelen
şikâyetlerden anlaşılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, yine, son dönemde
yapılan kadastro çalışmalarında, sitin getirdiği
ve vatandaşlarımızın aleyhine olan birçok sorun
vardır. 2004 yılında Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Yasası'nda yapılan bir değişiklikle, bugün,
sit alanlarında zilyetlik yoluyla tapu elde edilememektedir.
Dolayısıyla, bundan dolayı, birçok insanımız
mağdur durumdadır. 2004'e kadar Türkiye kadastrosunun yüzde
80'i bitirilmiş ve bu bölgelerdeki tüm sit alanları kullanıcılarına
zilyetlik yoluyla teslim edilmiştir. Ama, 2004'ten bu yana yapılanlarda,
ne yazık ki, halkın aleyhine bir durum vardır. Bu, Anayasa'mızın
eşitlik ilkesine de aykıdır. Bundan dolayı,
başta Karadeniz olmak üzere birçok köylerimize, bugün, kadastro
çalışanları girmemektedir, girememektedir. Yine,
bu ihale yönteminde bazı personellerimiz de cezalandırılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, işlerin
daha iyi yürütülmesi mantığıyla yapılan, değişik
yerlerdeki müdürlüklerde çalışan teknik elemanlar, batıdan
doğuya, doğudan güneye görevlendirilmekte, geçici sürelerle
görevlendirilmektedir. Bu geçici süreli görevler, üç ayla
başlayıp, altı ayla, bir yıla kadar sürmektedir.
Dolayısıyla, bu insanların bulundukları yerlerdeki
aileleri, çocukları zor durumdadır.
Yine, değerli arkadaşlarım, Türkiye'mizin,
hepimizin başında ve zor olarak baktığımız,
yabancılara toprak satışı söz konusudur bildiğiniz
gibi, AKP İktidarı döneminde çıkartılmıştır.
Burada, gerçek kişilere satışlarda herhangi bir sorun
yoktur, denetlenebilmektedir. Ama, ne yazık ki, yabancı
sermayeli şirketlerin tapu ve kadastro bilgilerini bugünkü
yapıyla karşılayamamaktadır, Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğü bunları takip edememektedir. Son günlerde kamuoyunun
da endişeyle izlediği, yabancı uyruklu şirketler
tarafından satın alınan bankaların sahip olduğu
taşınmazların envanteri, Genel Müdürlüğün bilgisi
dâhilinde değildir. Örneğin, Yunanistan uyruklu şirketlerin
satın aldığı bankaların sahip olduğu taşınmaz
sayısı ve miktarı konusunda, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün
bilgisi olmadığı bir gerçektir.
Değerli arkadaşlarım, yapılan
ihalelerde usulsüzlükler de söz konusudur. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü,
Marmara deprem bölgesi tapu ve kadastro bilgilerini sayısallaştırma
işini Şubat 2005'te yapmış ve iptal etmiş; yine
aynı yıl, Eylül 2005'te yapmış, tekrar iptal etmiştir.
Sayın Bakan, söz konusu iptallerin nedenini,
açık ve yalın bir şekilde burada ifade etmelisiniz. Aksi
hâlde, iptallerin, ihale makamının kendine uygun müteahhidi
bulamamasından mı kaynaklandığına ilişkin
iddiaları kabullenmiş olursunuz.
Yine, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünce, daha
önce yüzde 80'i kurum tarafından bitirilmiş olan bir
işin "Yozgat 4. Grup" olarak ihale kapsamına
alınması ve yapılan ihalede 1'inci sırada bulunan
ve hakkında tarikat ilişkisi olduğu iddia edilen bir
firmaya verilmek üzereyken, işin, sıfırdan yaptırılmış
gibi gösterilerek haksız kazanç sağlanacağı iddiasıyla
yapılan şikâyet üzerine, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün
işi iptal etmek zorunda kaldığı ve bu idari soruşturmayı
başlattığı, Tapu Kadastro camiasında konuşulmaktadır.
Bu firmanın, Tapu Kadastro Genel Müdürüyle yakın bağlantısı
olduğu da ifade edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Karademir, lütfen toparlar
mısınız.
Buyurun.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğünün bugünkü tarihli web sayfasında ihale
edilen 254 adet iş vardır. Bu ihale adedinden 93 tanesi iptal
edilmiştir. İptal edilen işlerin oranı, tüm işlerin
üçte 1'ini aşmaktadır. Bu rakamlar, AKP İktidarının
yandaş müteahhit arayışının rakamları
olduğu anlaşılmaktadır
Değerli arkadaşlarım, yine,
16/6/2005 tarihinde kabul edilen, kadastro teknik hizmetlerinin yerine
getirilmesini sağlayacak, lisanslı harita ve kadastro
mühendislerinin, faaliyet, denetim ve sorumluluğunu düzenleyen
Lisanslı Harita Kadastro Mühendisleri ve Büroları Hakkında
Kanun Tasarısı yasalaşmıştır ve yürürlüktedir.
Ama, ne yazık ki, bu Kanun'un 11'inci maddesinde Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğünü yüklenen yönetmelik henüz çıkartılmamıştır.
Bu bir eksikliktir. Bu anlamda, Genel Müdürlük, Yasa'ya karşı,
bugün, görevini yapmadığı anlamına gelmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Başkanım,
bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen
TAKBİS, CORS-TR, Eylem 47, Eylem 36 gibi projeler mevcuttur.
TAKBİS Projesi e-devlet çalışmalarının
en önemli bölümlerinden birisi olarak nitelenmektedir; ama, bugüne
kadar, bu projenin birçok bölümü kapalı tutulmuştur ve
şu ana kadar bu proje ne aşamadadır, ne gibi çalışmalar
yapılmıştır, ne kadar para harcanmıştır
sorularına net yanıt verilememektedir.
Pilot uygulamalardan elde edilen sonuçlar kamuoyundan
saklanmaktadır. İhale sürecinde yaşanan usulsüzlükler
ve yapılan ihale sözleşmeleriyle firmaya sağlanan ek
avantaj hep kapalı kalmıştır. Şeffaflığı
söz konusu edenlerin bu konudaki kapalılığı düşündürücüdür.
CORS-TR Projesi, bilindiği üzere, amacı,
ulusal düzeyde kadastral çalışmalar için gerekli konum bilgisi
üretimi sağlamak için ülkede bir sabit CPS referans istasyon
ağı oluşturmak, kadastral amaçlı çalışmalarda
kullanılmak üzere transmasyon parametreleri üretmek olan, 4,7
trilyon bedelli CORS-TR Projesi TÜBİTAK'ın kamu ar-ge projesi
kapsamında Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ve Kültür Üniversitesinin
girişimleriyle başlatılmıştır. Projenin
tanımı incelendiğinde, oluşturulacak
ağın kadastral amaçlı sorunların çözümünde kullanılması
olası değildir. Çünkü, ağ, yeterli sıklıkta yapılmamıştır.
Proje yürütücüsünün, Tapu Kadastro Genel Müdürünün yakın arkadaşı
olduğu bilinen Kültür Üniversitesinin öğretim üyelerinden
Profesör Doktor Kamil Eren'in olması dikkat çekicidir. Yine
alınan duyumlara göre, hâlen, bu proje hakemlerinden ve kadastro
elemanlarından bazılarının Küresel AŞ üzerinden
projeden gelir sağladıkları belirtilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, son olarak Eylem
47, Eylem 36 Projesi, e-Dönüşüm Türkiye Projesi kapsamında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Bir dakikada bitiriyorum
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Karademir, lütfen, dört dakika
fazla süre kullandınız.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Teşekkür
edeyim Sayın Başkan, sesimi açarsanız.
BAŞKAN - Buyurun teşekkür edin.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Sesimizi açarsanız
Teşekkürü duyamazlar.
BAŞKAN - Teşekkür için açıyorum, yoksa,
keserim Sayın Karademir.
Buyurun.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Evet, arkadaşlar,
bu proje de -daha sonra bilgi verebilirim- bu da çok önemli bir proje.
Yasaları hazırlanmış olmasına rağmen,
ne yazık ki, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü bu yasanın
yasalaşması anlamında gerekli girişimi yapmamaktadır,
bir eksikliktir.
Ben, bu duygularla, yüce Meclisimizin ve tüm yurttaşlarımızın
yeni yılını kutluyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karademir.
Lehinde olmak üzere, şahsı adına söz
isteyen Niyazi Özcan, Kayseri Milletvekili.
Buyurun Sayın Özcan. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Özcan, süreniz on dakikadır.
NİYAZİ ÖZCAN (Kayseri) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Bayındırlık
ve İskân Bakanlığının 2007 yılı bütçesi
üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere lehte söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, AK Parti Hükûmeti iktidar
olduğu geçtiğimiz dört yıl içerisinde, seçim meydanlarında,
seçim beyannamemizde ve hükûmet programlarında olduğu gibi,
koyduğu esaslara sadık kalarak, bu necip milletimize verdiği
sözleri bir bir yerine getirmiş ve getirmeye devam etmektedir.
Hükûmetimiz, bu dört yıl içerisinde, sağlıklı
ve dengeli kalkınmayı, üretim ve ekonomide verimliliği
esas almış, halkımızın refahı ve geleceği
için gerekli tüm çalışmaları yapmış, halkımıza
mahcup olmamıştır.
Yaklaşık yüz altmış yıldan
beri faaliyetlerini aralıksız olarak sürdüren, eski
adıyla Nafia, yeni adıyla Bayındırlık ve
İskân Bakanlığının, ülkemizin kalkınmasında
çok büyük rolü vardır. Bir taraftan seksen bir ildeki teşkilatlarıyla
kamunun yapım işlerini üstlenen Yapı İşleri
Genel Müdürlüğü; imar düzenleme mevzuatına ilişkin düzenlemeleri
yapan Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü;
her türlü dar günümüzde veya kara günümüzde yanımızda
olan Afet İşleri Genel Müdürlüğü; harita, imar, içme suyu,
kanalizasyon ve her türlü altyapısında belediyelerimizin
yanında olan İller Bankası Genel Müdürlüğü; öbür
taraftan, ekonomik gelişmesinde birinci faktör olan ulaşımdaki
hizmetleri, tarihî misyonu, birikimi ve hizmet anlayışına
sahip Karayolları Genel Müdürlüğü; hiç de göz ardı edemeyeceğimiz
çok büyük arşiviyle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Bayındırlık
ve İskân Bakanlığımızın omurgasını
oluşturur.
Sayın milletvekilleri, Bayındırlık
ve İskân Bakanlığının ülke hizmetinde bir ayrıcalığı
vardır. En büyük genel müdürlüğe sahip İller Bankası,
3.225 belediye, 16 su ve kanal idaresi, 81 il ve 2 ilçe özel idaresiyle
beraber toplam 3.324 birime hizmet vermektedir.
Bizim dönemimizde, İller Bankası kâr güden
bir kurum olmaktan çıkarılıp hizmet veren bir kurum
hâline getirilmiştir. AK Parti döneminde, kredi faiz oranları
yüzde 35'lerden yüzde 10'lara indirilmiş, uzun vadeli yatırım
kredileri beş yıldan on yıla çıkarılmış,
ayrıca üç yıla kadar geri ödemesiz dönem uygulaması
başlatılmıştır.
En önemli değişimlerden birisi ise, hiçbir
parti ayrımı düşünmeyen, bu güzel milletimizin her
türlü görüşüne saygı duyan şeffaf ve adil uygulamalarıdır.
Belediyelerimiz İller Bankasıyla yeniden kucaklaşmış,
İller Bankası siyasi iktidarların bankası olmaktan
çıkmış, yeniden, belediyelerin bankası hâline
gelmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
diğer taraftan, 22 bölge müdürlüğü, 1.004 tapu sicil müdürlüğü,
325 kadastro müdürlüğüyle hizmet veren, toprağa ilişkin
akitler, tesciller, siciller ve ülke kadastrosunun tesis hizmetlerini
yürüten Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüzün, ülke kalkınmasında,
sosyal ve ekonomik planlama çalışmalarında, hızlı
kentleşmenin beraberinde getirdiği mekânsal problemlerin
çözümlerindeki hizmetleri yurt kalkınmasında büyük rol
oynamaktadır. Bizim dönemimizde çalışmalara
hız verilmiş, il ve ilçe merkezlerinde kadastronun yüzde
99'u, kırsal kesimde ise yüzde 82'si tamamlanmıştır.
Hükûmet Programı'mız çerçevesinde, 2007 yılında kadastro
girmeyen bir toprağımız kalmayacaktır.
Seçim bölgem olan Kayseri'ye baktığımızda,
toplam 790 birimden 682'si tamamlanmış, geri kalan 108 birim
ise ihale aşamasındadır. Orman kadastrosu ile tesis kadastrosu
birleştirilerek, daha önce süregelen itilaflı konulara
çözüm getirilmiştir.
Mali bakımdan baktığımızda,
2005 yılı bütçe payı 356 milyon YTL olan Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğümüz 880 milyon YTL gelir sağlamış,
2006 yılında ise 1 milyar 200 milyon YTL gelir beklenmektedir.
Bu ne demektir? Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüz, kendine
tahsis edilen bütçenin birkaç katı bütçeye gelir sağlamaktadır.
Yani, yapılan yatırımlar, hem hizmet hem de kaynak olarak
dönmektedir.
Ülkemizin bina yapımıyla ilgili faaliyetlerde
yetkili ve yol gösterici sorumluluk üstlenen Bakanlığımızın
merkez birimi olan Yapı İşleri Genel Müdürlüğü,
bilgi ve teknoloji çağıyla birlikte globalleşme ve entegrasyon
sürecinin yaşandığı 21'inci yüzyılda, yapı
sektöründe öne çıkan şehirleşme ve konut sorununun çözümünde,
çözümlerinde, uygulamaları, denetimleri ve projeleriyle
öncülük misyonunu yüklenmiştir.
Bütün insanlar kapalı yerde doğar, kapalı
yerde yaşar ve kapalı mekânlarda ölürler. Onun içindir ki, konut
ve kentleşme çok önemlidir. Ancak, kırsaldan kente göç, bölgesel
dengelerin sağlanması, bugüne kadar plansız yapılaşma
ve gecekonduların meydana getirdiği çarpık kentleşmenin
kentsel dönüşüm uygulamaları ile şehirleşmenin
önünün açılması gibi projelerin geliştirilmesi, çağımıza
uygun modern şehirlerin planlanması, denetim ve onay yetkisi;
diğer taraftan, yapı malzemeleri teknik özellikleri ve
standartların belirlenmesi, devlete ait bütün binaların
plan, proje ve denetimlerinin yapılması, bugün hayati
önem taşıyan yapı denetimleri başarıyla sürdürülmektedir.
Kıymetli arkadaşlar, ülkelerin kalkınmasında
ulaşım ve nakliye birinci derecede yer almaktadır.
Eğer, siz, ürettiğiniz ürünü zamanında yerine ulaştıramıyor
ya da ülke içinde dolaşımını sağlayamıyorsanız
veya sık sık trafik kazalarıyla karşılaşıyorsanız,
daha da önemlisi, hızla küçülen bir dünyada ulaşıma
ayak uyduramıyorsanız geri kalmaya mahkûmsunuz demektir.
İşte, bunun içindir ki, Hükûmetimiz, Acil Eylem Planı'nda,
plan doğrultusunda ulaşıma önem vermiş ve bu çerçevede
deniz, hava, kara ulaşımında ve elektronik haberleşmede
çok büyük hizmetler yaparak ulaşımda bir çağ başlatmıştır.
Bunlar arasında en önemli hizmeti de kara yollarımız
vermektedir. Hükûmetimizin Acil Eylem Planı doğrultusunda,
15 bin kilometre bölünmüş yol hedefi kapsamında, 2002
yılı sonuna kadar, cumhuriyet tarihimiz boyunca, otoyollar
dâhil 6.101 kilometre yol yapılmış iken 2003-2006 yılları
arasında tamamladığımız duble yol uzunluğu
6.603 kilometredir. Eğer, daha yakın tarihimize bakarsak,
1985-2002 arası on sekiz yılda yapılan duble yol toplamı
2.625 kilometre, yani, yıllık ortalama 145 kilometre/yıldır.
Bizim dönemimize baktığımızda, yıllık
ortalama 2.300 kilometre/yıldır. Bu ne demektir: Diğer
iktidarların on beş yılda yaptığını,
AK Parti İktidarı bir yılda yapmıştır. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Böylece, ülke genelinde
bölünmüş yol uzunluğu 12.704 kilometreye yaklaşmış;
inşallah, 2007 programıyla halkımıza vaat ettiğimiz
15 bin kilometre duble yol taahhüdümüzü de yerine getirmiş
olacağız.
Peki, bu nasıl oldu? Personel sayısı
aynı, iş makineleri aynı, maliyetler yarı yarıya,
hizmet on katı; bir taraftan uzun bir cumhuriyet tarihimiz, diğer
taraftan, AK Partinin dört yıllık ak icraatları. Peki,
fark ne? Fark, bir seferberlik ruhuyla ülkenin her köşesini
şantiyeye çeviren, ülke genelinde 981 iş yeri, 42.255 personeli
ve 16.749 iş makinesiyle ve hizmet aşkıyla, gece demeden,
gündüz demeden çalışan Bayındırlık ve
İskân Bakanlığımızın kıymetli elemanları
ve devletine güvenen, özveriyle çalışan değerli müteahhitlerimiz.
Buradan kutluyor ve tebrik ediyorum kendilerini.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - İman gücüyle oluyor
bu işler!
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Bu yollarla,
Türkiye'de çok şey değişti. Duble yollara karşı
çıkanlar olsa da, stabilize yol yapamayanlar bugün bizim yaptığımız
satıh kaplamaya karşı çıksalar da, yapılan
yolları halkımız görüyor, üzerinde her gün seyahat ediyor,
AK Partinin hizmetlerini takdir ediyor.
Bakın, duble yol yapılan yerlerde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özcan, lütfen
Buyurun.
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Biraz evvel Sayın
Muharrem Doğan bir tespitte bulundu, dedi ki: "Trafik kazalarında
ölenlerin sayısı, İstiklal Savaşı'nda ölenlerden
daha fazla." Sayın Mehmet Parlakyiğit ayrı bir tespitte
bulundu: "Trafik kazaları, deprem afetlerinin 3 katı"
diyor. Biz bunların hepsine katılıyoruz. İşte,
biz, bunun için duble yollara çok önem veriyoruz.
Bakın, yapılan tespitleri okuyorum size:
Trafik güvenliği izleme çalışmalarına göre, trafik
kazalarında yüzde 64 azalma, ölümlerde yüzde 89 azalma, yaralanmalarda
yüzde 73 azalma, maddi hasarlarda yüzde 65 azalma olmuştur.
İşte, bunun içindir ki, AK Parti İktidarı duble yollara
çok daha fazla önem vermektedir. Trafiğe kazandırdığı
hız ve konfor güvenliğinin dışında, ayrıca,
Anadolu'ya yatırım rüzgârlarını estirmiş, ekonomiye
ve istihdama katkıda bulunmuştur.
Değerli arkadaşlarım, örnek diye
söylüyorum. 1999 depreminden sonra durma noktasına gelen Bolu
Dağı geçişi İstanbul-Ankara istikameti tamamlanmış,
Ankara-İstanbul istikameti de birkaç ay içinde tamamlanacaktır.
Bu ne demektir: On üç yılda yüzde 45, son üç yılda yüzde 55'lik
bir gerçekleşme. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Karadeniz
otoyolu, Gaziantep-Şanlıurfa otoyolu, Bursa çevre yolu,
Antalya çevre yolu, İzmir çevre yolu ve birçok illerimizi birbirine
bağlayan duble yollar
Say say bitmez.
NAİL KAMACI (Antalya) - Antalya çevre yolu
yapılmadı, yok öyle bir şey!
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Yalnız, bir
şey söylemeden geçemeyeceğim. Daha önceleri daha az
iş yapılmasına rağmen, şaibesiz bir ihaleye
rastlanmazken
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Yapılacak, yapılacak!
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Daha önceleri
daha az iş yapılmışken, şaibesiz bir ihaleye
rastlanmazken, bizim dönemimizde daha çok iş, daha çok ihale
yapmamıza rağmen hiç kimse hiçbir şekilde şaibeden
bahsedemez. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Bravo!
NAİL KAMACI (Antalya) - Antalya çevre yolunda
bir kürek atılmadı daha. Nereden çıkarıyorsun bunu?
İşte, Sayın Bakan orada.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Hayalleri
yetmez onların, hayalleri.
NAİL KAMACI (Antalya) - Sizin hayalleriniz
o.
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Bu işleri
hayata geçirmedeki en büyük kaynağımız, bu necip milletimize,
bu güzel milletimize hizmet inancımızdır, çünkü
NAİL KAMACI (Antalya) - Antalya çevre yolunda
bir kürek atılmadı daha. Ayıp ya!
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Dinle, dinle.
NAİL KAMACI (Antalya) - Bu kadar olmaz ama yani!
BAŞKAN - Sayın Kamacı, lütfen
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Çünkü, biz, oy
kaygısıyla değil, ülkemizin geleceği, ülkemizin
daha aydınlık ve daha refah yarınlara kavuşması
kaygısıyla bu hizmetleri yürütüyoruz.
Evet, zaman yetersizliğinden dolayı, değerli
ve başarılı hizmetler yapan Afet İşleri Genel
Müdürlüğümüzü ve ülkenin imar uygulamalarını büyük
bir başarıyla yürüten Teknik Uygulama ve Araştırma
Genel Müdürlüğümüzü tebrik ediyor, başarılar diliyor,
bu bütçenin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını
diler, bütçeye evet oyu vereceğimi bildirir, yüce heyetinize
saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.
NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın Bakan, siz
bunları alın götürün, konuştukları yere baksınlar.
Antalya çevre yolunda daha bir kürek atılmadı.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Sayın Bakan,
Urfa çevre yolu da yapılmadı.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.23
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkan MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 40'ıncı Birleşimi'nin Dördüncü
Oturumu'nu açıyorum.
On üçüncü turdaki görüşmelere kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, söz sırası, Hükûmet adına
Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Kaç dakika kullanacaksınız Sayın
Bakan?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) -
Kırk beş dakika ise, yirmi üç dakika.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında, tüm yargı mensuplarının,
siz değerli milletvekillerimizin ve milletimizin müstakbel
bayramlarını ve yeni yıllarını buradan tebrik
ediyorum.
Bakanlığımız bütçesiyle ilgili
olarak burada görüş serdeden arkadaşlarımıza,
huzurunuzda ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Burada dile
getirilen hususların hepsi, o fikirleri paylaşsam da paylaşmasam
da, biliyorum ki, bunların hepsi, yargının önemiyle ilgilidir,
yargının daha saygın bir noktada olmasıyla ilgili
değerlendirmelerdir.
Gerçekten de bugüne kadar hep ifade edildiği
gibi, her vesileyle ifade edildiği gibi, yargı, tüm toplumlar
için, tüm devletler için vazgeçilmezdir, en önemli kurumdur. O nedenle,
bunun önemini ifade eden her türlü çaba, gayret, söz ve beyan her türlü
takdirin üzerindedir. Onun için, ben, tekrar tekrar, bilinen, daha evvel
söylenmiş ve hepimizin prensip itibarıyla kabul ettiği
beyanları burada tekrar edecek değilim. Bütün mesele, önemi
kabul edilmiş olan bu konuyla ilgili, bu kurumla ilgili, bu erkle
ilgili olumlu adımları atabilmek, bir önceki döneme nazaran
bugün yargıyı hangi noktaya getirdik, yarın hangi noktada
olması lazım, o noktada çaba sarf etmektir.
Hep ifade ettiğimiz gibi, Hükûmetin önem verdiği
en önemli dört temel konudan bir tanesi, yargı hizmetleridir,
adalettir. Gerçekten de bu süre içerisinde, bu beşinci bütçedir,
yargıyla ilgili önemli adımları attığımızı,
önemli hedefleri yakaladığımızı memnuniyetle
ifade etmek istiyorum. Şüphesiz, daha yapılacak çok
iş vardır; çünkü, yargı konusu ve yargıyla ilgili
hizmetler, mevsimlik bir hizmet değildir, konjonktürel değildir,
yani, bir dönem yapacaksınız, bir sene sonra bütün eksiklikler
giderilecek, bütün sıkıntılar ortadan kalkacak gibi
bir anlayış, zaten bu hizmeti yeteri kadar anlamamak olur.
Ama, bütün mesele, önümüzdeki dönemler içerisinde de bu çabaların,
bu gayretlerin hiç eksilmeden sürdürülmesidir, esas olan da budur
ve bu hizmetler devamlılık arz eden hizmetler olduğuna
göre, ihtiyaçların da her defasında yeni bir anlayışla
ele alınması gerekecektir.
Bugüne kadar yargıyla ilgili, gerek toplantılarda
gerek burada gerekse basında birçok değerlendirmeler çıkmaktadır.
Adli yılın açılış konuşmalarında da,
esasen bir taraftan yargının önemi vurgulanırken, öbür
taraftan yargının ihtiyaçları ve beklentiler buralarda
hep dile getirilir. Biz de bu göreve geldiğimizde, acaba
işe nereden başlamamız lazım, bununla ilgili ciddi
bir arama toplantıları yaptık hem kendi içimizde hem
kendi dışımızda. En evvel, geriye dönük bütçe müzakerelerinde,
acaba yargıyla ilgili neler söylenmiş, onları değerlendirmeye
çalıştık, adli yılın açılışındaki
sayın başkanların konuşmalarında temas ettikleri
hususlara dikkat etmeye çalıştık. Sonuçta, evvela
problemin tespiti, sonra da çözümüyle ilgili neler yapabilirizi
bir stratejik plan çerçevesinde ele almaya gayret ettik.
Şimdi, bugüne kadar bu değerlendirmelerde
vatandaş açısından da baktığımızda
bazı konular öne çıktı: Bir defa, mahkemelerin iş
yükünün aşırı derecede arttığı -bu konuşmalarda
ve değerlendirmelerde var- yargılama sürelerinin makul
süreyi aştığı ifade edilir. Vatandaşlarımızın,
kimi zaman haklarını mahkemelerde aramak yerine başka
yollara başvurduğu sıkça yazılan, konuşulan
konuların başındadır. Hâkim ve cumhuriyet savcısıyla
personelin yetersizliği hep bu konuşmalarda vurgu yapılan
hususlardır. Bu mesleği icra edenlerin mesleki ve yabancı
dil eğitim ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde
olmadığı hep bir tespit olarak vurgulanmıştır.
Hâkim ve savcıların, tabiatıyla yardımcı personelin
de -ceza tevkifevleri personelini de buna katarsak- bu teşkilatla
alakası olan kamu görevlilerinin de mali ve sosyal haklarıyla
ilgili hep şikâyetler gündeme getirilmiştir. Adli hizmetlerin
görüldüğü binaların bu hizmetin niteliklerine ve yüceliğine
uygun, saygınlığına uygun olmadığı
dile getirilmiştir; hizmetin sunumunda çağın gerektirdiği
bilgi ve haberleşmeyle diğer teknolojik imkânların yargıdan
esirgendiği ya da yargının bu imkânlardan mahrum kaldığı...
Peki, bu ve benzeri ihtiyaçlar -biraz daha artırabiliriz bunları-
neden bunlar böyle oldu denildiğinde, gördüğümüz şey
de şudur: Bir defa, vatandaşın şikâyetlerinin bir
bölümü mevzuatın çok eskimiş olmasından kaynaklanmaktadır.
Eski mevzuatla, eski hükümlerle yeni problemleri çoğu zaman
çözme imkânı yoktur. Nitekim, günümüzde teknolojideki gelişmeler
sebebiyle, bundan on sene evvel, hatta beş sene evvel, hatta üç
sene evvel ya hiç olmayan ya da bu boyutta olmayan birçok konu bugün
toplumun en önemli gündem maddeleridir. Mesela, bunların başında
bilişim suçları, çocuk pornosu vesaire. Yani, yirmi sene
evvelki hukuk metinlerine baktığınızda belki bu
konulara temas eden metinler bulamayabilirsiniz ya da düzenlemeler
bulamayabilirsiniz ya da varsa bile günün ihtiyaçlarına cevap
vermiyor; dolayısıyla bu mevzuatın güncelleştirilmesi
gerekmektedir.
İkincisi, yargının sorunlarının
çözümü için gerekli siyasi iradenin ortaya konulması gerekmektedir.
Bu siyasi irade çoğu zaman olmamıştır. Bunun sebeplerini
burada çok konuştuk, çünkü süremiz kısıtlı olacağı
için sadece başlık itibarıyla değiniyorum.
Ödeneklerin yetersizliği bir başka konudur
ve sorunları bir stratejik değerlendirme konusu yapıp,
böyle bir perspektiften yargının sorunlarına yaklaşılmamış
olması, tabiatıyla bugün karşılaştığımız
ya da şikâyet ettiğimiz bazı hususları gündeme getirmiştir.
İşte, bunları tespit ettikten sonra,
yapmak isteğimiz faaliyeti böyle bir ana eksen üzerine oturtmaya
çalıştık. Şunu artık herkesin bilmesi lazım,
çok açık söyleyebiliriz: Bu Hükûmette yargının önemiyle
ilgili, göreve geldiğimiz günden beri, siyasi kararlılık
var, siyasi irade de vardır. Hiçbir dönemde olmadığı
kadar, bu aradan geçen dört küsur sene içerisinde çok önemli kaynaklar
ayrılmıştır, en önemli imkânlar bu dönemde verilmiştir.
Bunun aksini söylemek hakşinassızlık olur. Eğer
adalet sanal bir kavram değilse, bir hakkı teslim gerekiyorsa,
bu Hükûmet bu konuda çok önemli adımlar atmıştır. Yeterli
olmadığını söyleyebiliriz, dedim ya bu işin
ucu açık.
Şimdi, bazı misalleri ve rakamları
vereceğim. Daha dün denecek kadar kısa bir zaman önce yargının
yatırım ödenekleri 50 trilyonu geçmezdi, 50 trilyonu
Bakınız,
şu ana kadar bizim yargıyla ilgili yatırım olarak
harcadığımız para 2 katrilyon 639 trilyon liradır.
Şimdi, 50 trilyon nere, 2 katrilyon 639 trilyon nere; aradaki farkı
görmek lazım.
Aradan geçen süre içerisinde, aradan geçen
şu dört sene içerisinde, şu an inşaatını bitirdiğimiz,
tamamladığımız ve yargı mensuplarımızın
bilfiil içinde yargı görevini yaptığı bina sayısı,
adalet binası sayısı tam 71'dir. Doğubeyazıt'tan
Bodrum'a, Marmaris'e, Fethiye'ye varıncaya kadar, Türkiye'nin
dört bir tarafı bu hizmetler açısından bir şantiye
hâline gelmiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
71 tanesini bitirdik. Bunlardan şu anda inşaatı devam
edenler var. Geriye dönük, yirmi yıllık iktidar döneminin
bu alandaki yatırımını toplayın, eşitleyin,
bir Kartal Adliyesi kadar yapmaz. Tam 360 bin metre kare, Avrupa'nın
en büyük adliye sarayını biz İstanbul'un Anadolu yakasına
kazandırdık. İnşallah, kısa süre içerisinde
biter. (AK Parti sıralarından alkışlar) Devamını
da Avrupa yakasında, inşallah 2007 başında ihale
etmeyi düşünüyoruz, o da 350 bin metre karedir.
Üstelik, bunu sadece büyük merkezlere de yapmadık,
arkadaşlarımız kendi seçim bölgelerinden büyük ölçüde
bileceklerdir. İşte, Türkiye turizm cennetidir, dışarıdan
şu kadar turist geliyor filan; bu turistik yörelerimize, ilçelerimize
baktığımızda, ben biliyorum ki merdiven boşluğunda
yargılama yapılan yerler vardı. Bunların başında
Kuşadası vardır; şimdi bizi dinleyenler varsa
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Bodrum, Marmaris
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) -
Evet, oraya geldi bir kısım insanlar. Muğla, bizim, turizm
açısından en önemli merkezimiz. Marmaris, Fethiye, Muğla,
Milas ve Bodrum, bunların hepsi bizim dönemimizde başladı,
yapıldı, bitti. Eksiklikleri varsa, onları da tamamlıyoruz.
Alanya'sı, Manavgat'ı, şimdi Antalya'ya devam ediyoruz,
birçok yer
Yani, bu 71 ili sayarsam sürem biter. Bunların içerisinde
il bazında olanlar da var.
Şimdi, 35 tanesinin de inşaatı devam
ediyor. 35 tanesi
MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Kaç adliye var Sayın
Bakan?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - 35
tanesi devam ediyor, 50 tane merkezde de projelendirme çalışmaları
bitenler var, ihaleye çıkıyoruz, devam edenler var. Bunlar
bittikçe de bunların hepsini ihaleye çıkarmış olacağız.
Dedim ya, bu, bir dönemde hemencecik yapılıp bitecek bir
iş değil, bunu devam ettirmemiz lazım. Ama, şunu iftiharla
söyleyebiliriz ki, bu süreç böyle devam ederse, üç dört sene sonra,
Türkiye'de bu konu yargının gündeminden büyük ölçüde düşecektir.
Cezaevleri açısından baktığımızda,
19 tane biten var, 29 tane devam eden var. Çünkü, buradaki insanlar,
her ne sebeple olursa olsun, suç işlemiş olsa dahi, netice
itibarıyla insandır. Bunların topluma kazandırılması,
eğitim programlarının uygulanması, sosyalleşmelerinin
temini açısından, hem fiziki şartlarının iyileştirilmesi
hem de rehabilitasyon çalışmalarının, eğitim
çalışmalarının devam ettirilmesi lazım. Bu
konuyla ilgili, zaman zaman, basında, bazı kişi ve
olaylardan bahisle konu gündeme geliyor. Burada, tekrar ifade ediyorum:
Bu çalışmaların hepsi ucu açıktır, hiç kimse,
bugün bu işleri yaptık bittik, bir daha elli sene bu konuya
dönmemiz gerekmez diyemez. Eğitim faaliyeti, sosyalleştirme,
rehabilitasyon faaliyetleri, devamlılık, süreklilik
arz eden faaliyetlerdir. Onun için, biz, hem cezaevi şartlarını
fiziki açıdan iyileştirmeye gayret ettik, gayret ediyoruz;
öbür taraftan da hem birlikte, beraber olma imkânlarını artırmaya,
süreleri artırmaya, programları çeşitlendirmeye
gayret ediyoruz.
Ama, şunun da bilinmesinde fayda var değerli
milletvekilleri: Bakınız, ortalama bir cezaevinin maliyeti
30 trilyon liradır, 450-500 kişinin kalabileceği bir
cezaevinin maliyeti 25 ila 30 trilyon. Ama, ben biliyorum ki, her birinizin
teker teker seçim bölgelerine 30 trilyon veriversek, KÖYDES projesi
bir sene evvel bitebilirdi. Yani, 30 trilyonlarla kaç tane köyün
çeşmesi yapılır, suyu gelir, yolu yapılır, kanalizasyonu
yapılır, köy konağı yapılır. Bununla, terazinin
bir kefesine ya bu, ya bu demek istemiyoruz. Bununla, şunu söylemek
istiyorum: Bu ülke, bu memleket, bu millet, bu devlet, ayrım yapmaksızın,
suç işlese de işlemese de kendi sorumluluğunun idraki
içerisinde, bu kadar önemli kaynağını bu hizmete
ayırmaya gayret ediyor ve bunun önemli bir rakam olduğunu
buradan ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla, aradan geçen
süre içerisinde -dört yılı aşkın süre içerisinde-
fiziki mekân konusunda çok önemli bir mesafe aldık.
İkinci söyleyeceğim husus, tespitlerimiz
arasında var; en son teknolojik imkânlar neyse, bunu yargının
emrine, hizmetine verdik. Bilgisayar dediğimiz şey, bugün,
en ücra, beşinci sınıf ilçemizde var. Bilgisayarı
olmayan hiçbir hâkim ve savcı yoktur. Dolayısıyla,
doğrudan İnternetle de alakalı olarak, bilgiye
ulaşmada, kaynağa ulaşmada, kendisini yenilemede
önemli bir teknolojik imkân yargının emrine, hizmetine verilmiştir,
verilmeye de devam ediliyor. Bunun için milyonlarca dolar kaynak,
bu Hükûmet döneminde bu alana tahsis edilmiştir. Dolayısıyla,
işin fiziki mekân, imkân boyutu açısından yaptığımız
önemli hizmetler var. Zaten, mahallinde her hâkim ve her savcı arkadaşımız
da açık yüreklilikle bunları ifade ediyor.
Üzerinde durmamız gereken ikinci konu: Bakınız,
yargı hizmetleri insan ve imkân konusudur, özü insandır.
Yargıda görev yapan insanlar toplam kalite itibarıyla ne
kadar yukarıdaysa, mesleğinin ne kadar ehliyse, kendisini
ne kadar yenileyebiliyorsa, verdiği kararlarla topluma ne
kadar güven verebiliyorsa "evet, bu karar adil, bu karar beni
tatmin etti" dedirtebiliyorsa, devlete güven de o nispette artıyor.
O nedenle, biz, hep, yargıya güveni devlete güven olarak anladık.
Yargının itibarını devletin itibarı olarak
gördüğümüz içindir ki, elimizden geldiği kadar yargıya
güveni tesis etmek ve yargının itibarının geriye
gitmemesi açısından, siyasi iktidar olarak, elimizden geleni
yaptık. Dolayısıyla, yargıya güven isteniyorsa
bu ülkede, yargının itibarı daha yukarılarda olsun
isteniyorsa, teker teker hepimize düşen görev var. Tabiatıyla,
en başta da yargı mensuplarının kendisine düşen
görevler var. Yetki varsa sorumluluk da vardır. O nedenle, belki
başka konularda, başka alanlarda anlayışla görülebilecek
"canım olmasa da olur" denilebilecek bir kısım
eksiklikler ve hatalar yargı için asla düşünülemez, kamu
vicdanı da bunları anlayışla karşılamıyor.
Nereden biliyoruz derseniz, basında zaman zaman yargıyla
ilgili bir kısım haberler çıkıyor. Bunların
bir kısmı yanlış, bir kısmı eksik, ama, maalesef,
bir kısmı da doğru. İşte, o doğru olanlar bile,
kamu vicdanını rahatsız etmeye yetiyor. Onun için, bu
kürsüden, tabiatıyla, yargının önemini vurgularken,
yargının sorumluluğunu da dile getirmenin bizim görevimiz
olduğunu düşünüyorum. Onun için, Türkiye'de adalet bilincinin
yerleşmesinde ve adaletin gerçekten her işte egemen bir kavram,
egemen bir düşünce, bir felsefe olmasında, hem yargının
içinden hem de yargının dışından ciddi bir çabanın
ve gayretin içerisinde olmamız icap ediyor.
Bu noktada eğitimin önemli olduğunu düşünüyoruz.
Hukuk fakültelerinin beş yıla çıkarılması
-burada YÖK'e teşekkür ediyorum- bizim çabalarımızla,
sizlerin tenkitleriyle, teklifleriyle geldi, hem yukarıda
Plan ve Bütçe Komisyonunda hem Adalet Komisyonunda hem burada dile
getirildi. Biz de, Bakan olarak, Sayın YÖK Başkanıyla
konuştuk, sonra hukuk fakültesi dekanlarımızla, ortak
bir çabanın ve gayretin sonucu olarak beş yıla çıkarılmıştır.
Korkarım ki, bir süre sonra bu beş yıl da yetmeyecektir.
Beş yıl önemlidir, ama, beş yılda ne okutulacağı
da o kadar önemlidir. İşin bu kısmı, bizim çabamızla,
gayretimizle halledilecek bir şey değil; ama, son ziyaretimde,
Bakanlık olarak, bu beş yıla çıkmış olan hukuk
fakültelerinin programında veya bu işin en verimli şekilde
değerlendirilmesinde bir hizmet düşüyorsa bunu yapma arzusu
içerisinde olduğumuzu da YÖK'e bildirdik.
Yurt içi ve yurt dışı eğitim faaliyetlerine
en çok önem veren bir bakanlığız. Daha dün Nevşehir'de,
Bakanlık müfettişlerinin toplantısına katıldık.
Şunu iddia ediyorum ki, devlet örgütü içerisinde en çok eğitim
yapan kurum, bizim kurumumuzdur, özellikle yabancı dil eğitimine
çok fazla önem veriyoruz.
Yine sizlerin çabalarıyla, gayretleriyle,
adalet akademisinin kurulmasının önemli bir merhale, önemli
bir kurum, önemli bir imkân olduğunu burada ifade etmek isterim.
Şimdi, değerli milletvekilleri, süremi
iyi değerlendirmek adına, arkadaşlarımızın
dile getirdiği bir iki husus var, onu da ifade etmek istiyorum.
Evvela, şu yargı bağımsızlığı konusu.
Bu hep konuşuluyor. Bağımsızlıktan ne anladığımıza
bağlı tabiatıyla. Ama, şu düşünceyi hiç kabul
etmedim, bugün de kabul etmem mümkün değildir: Yani, siyasetçilerin
içinde bulunduğu kurulların yanlış yapacağı
veya siyasetçinin karar mercilerinde bulunmuş olması
hâlinde mutlaka işi kötü yapacağı gibi bir düşünceyi,
bir anlayışı ben şahsen kabul etmem. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Çünkü, bu, kendi yaptığımız
işe saygısızlıktır. Çok net ve açık söylüyorum.
Benim de görev sürem bitmek üzeredir, dolayısıyla, bugün
burada söylediğim her sözü inanarak söylüyorum. Siyasi mülahazayla.
Değil, bu yaptığım konuşma siyasi bir konuşma
değil. Dolayısıyla, görev sürem içerisindeki son bakanlık
konuşmasıdır.
Ben bu yargının tomografisini çektim,
sorumluluğunu da taşıdım. Hayatımı ortaya
koyarcasına da bu yargı için hizmet veriyoruz; sizlerin
desteğiyle, gayretiyle. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ama, şunu net olarak söylerim: Yargının bugünkü itibarıyla,
yargı bu hâliyle ne tümüyle siyasetçiye bırakılabilir
ne tümüyle yargı kendisine bırakılabilir. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Evet, şimdi bir şeyi de siyaset yapan insanlar
olarak iyi bilmemiz lazım, o da şudur: Türkiye'de siyaseti
siz yapmıyorsunuz, başkalarından artakalan siyaseti
siz yapıyorsunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bunu anlayabildiğimiz anda siyaset yerli yerine oturacaktır.
Onun için, zannediyorsanız ki, "Siyasi kimliği olan, rozeti
olan, bir yerde bulunur, siyaseti o yapar, başkaları yapmaz."
deniliyorsa, vallahi daniskasını sizin dışınızdakiler
yapıyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Kim onlar? Sayın
Bakan, kim, açıklayın.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Bakan, kim
onlar?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Bunu
bir tespit olarak yapalım, ondan sonra, bu bir genel değerlendirmedir.
Onun içindir ki, Batı'da siyasetin devre dışı
bırakıldığı hemen hemen hiçbir sistem yoktur.
Ya bu seçimlerde karar mercilerinde parlamentonun seçtiği insanlar
vardır veya bizatihi parlamentolar seçer veya hükûmetler atamalarda
bulunur veya karma kurullarda bulunur. Dolayısıyla, Türkiye,
kendi şartları icabı, önceden yaşanan sıkıntıları
hesaba katmak suretiyle Fransız modeline benzer bir model benimsemiştir.
Biz bunu Avrupalılarla da konuşuyoruz. Yani, hiç merak etmeyin,
Avrupalıyı öyle çok da idealize etmeyin. Avrupalıyı
da biliyoruz, nerede ne yaptığını da biliyoruz,
neyi niçin yaptığını da biliyoruz. Onların
ne kadar çifte standartlı olduğunu da yeri geldiğinde
hep söyleyerek geliyoruz.
O nedenle, demek istediğim şey şudur:
Bizim şu an Türkiye'de uygulanan sistem bize mahsus, istisnai
bir durum değil, Avrupa'da örneği olan modelin uyarlamasından
ibarettir. Ama, şunu da kabul ederim: Bugün geldiğimiz nokta
itibarıyla belki Anayasa'nın yargı bölümüyle ilgili
-bunu ilk defa söylemiyorum- bazı değişikliklerin yapılması
gerekiyor. Bu, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun daha da çeşitlendirilmesi,
belki bizatihi yargının kendisine, sadece Yargıtayın,
Danıştayın değil, geriye kalan 9 binden fazla insanın
da söz hakkı, sahibi olmasına imkân verecek bazı modelleri,
karma bir ekip içerisinde, karma bir kurul içerisinde değerlendirilmesinde
fayda var. Onun için, bu noktada Adalet Bakanı Müsteşarı
Hiçbir alınganlığım yok, hiçbir kompleksim de yok,
ama şunu söyleyeyim: Geçmişte Türkiye bunu denedi 80 öncesi.
Durup dururken, 82'de, bu kurullar, bu kanaatler konulmuş değil.
Bunu her yerde tartışmaya da varım.
İkinci söyleyeceğim husus şu sınavlar
meselesidir. Bakınız, değerli arkadaşlarım,
bugün 9.440 civarında hâkim ve savcı ile Türkiye'deki yargı
hizmetlerini yapmaya çalışıyoruz. Aslında bunun
30 bin civarında olması lazım. Kadromuz 14 bin, 5 bine
yakın açıkla çalışıyoruz. Şimdi, bu 5 bine
yakın açığın doldurulması mümkün değil.
Şimdi, buna ilaveten yargının verdiği bir son kararla,
Türkiye iki sene yeni bir imkânı elde edecek durumda değildir,
onu da söyleyeyim. Şimdi, şu an
2802 sayılı Yasa
1983'te çıkmış, evveliyatı da var, ama süre elvermez.
O günden beri biz, bu Kanun'da, hâkim ve savcı adaylarının
alınışıyla ilgili konuda bir değişiklik
yapmadık. Yani, şu an yargının tepe noktasındakileri,
83'ten evvel görev alanları çıkarırsak, geri kalanların
tamamı hangi usulle alındıysa, biz de, dört senedir aynı
usulle bu mesleğe hâkim ve savcı adayları alıyoruz.
Burada ikili bir sistem var. Kadroyu biz tespit ediyoruz, mesleğe
kabulü Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu karar veriyor. Dolayısıyla,
böylesine bir denge kurulmuş. Yeni bir şey yapmadık,
ama geldiğimiz
Üstelik bunun, bu sistemin hukuka aykırılığı
noktasında da müteaddit defalar verilmiş, 91'den bu tarafa
-eğer yanlış saymadıysak- 33 tane de karar var. Bunların
önemli bir kısmı, yapılan işlemde hukuka aykırılık
görmemiş.
En son, arkadaşlarımızın bahsettiği
hususa gelince: Önce, aynı daire, 2006'nın Nisan ayında
verdiği kararda hukuka aykırılık görmemiş,
sonraki kararda, bizim bu yöndeki imtihan açma, işlemimizin
yürütmesinin durdurulmasıyla ilgili bir karar veriyor.
İdari Daireler Kurulu ise, verdiği kararla "Bakanlığın
yaptığı işlem yasaya uygundur, ama, o yasa Anayasa'ya
aykırıdır" demek suretiyle konu Anayasa Mahkemesine
geliyor. Eğer bu mantıktan gittiğimiz takdirde, 83'ten
bu tarafa yargıda görev yapanlar yasaya uygun, Anayasa'ya aykırı
olarak bu görevleri yapıyorlar demektir. Yasaya uygun, Anayasa'ya
aykırı bir usulle bu mesleğe intisap etmişler demektir.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - 95 kararı var Anayasa
Mahkemesinin.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) -
Şimdi bunu tartışacak değilim, neticede
ORHAN ERASLAN (Niğde) - 95 kararı var Anayasa
Mahkemesinin.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Bunu
tartışacak değilim, ama, bir şeyi söylüyorum:
Şimdi, biz hâkim ve savcı alamıyoruz, 5 bine yakın
açık var. Şimdi, 2007'nin bir seçim yılı olduğu,
Parlamentonun çalışma süresini dikkate aldığınızda
Çünkü bu kararda da beş aylık bir süre var
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen, tamamlar
mısınız.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Sayın
Başkan, bununla bitireceğim.
BAŞKAN - Buyurun.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) -
Beş ay içerisinde eğer bir karar verilip gereği yapılamazsa,
müspet menfi, ondan sonra tekrar bakılacak. Beş ayı hesap
ettiğinizde, neredeyse, Parlamentonun tatiline geliyor. Ondan
sonra da seçimler var, 2007 yılı gitti. 2008'de ister eski
usulle, ister iptal kararı verildi, yeni bir düzenleme gerekti,
2008'de alacağınız hâkim ve savcı adayları bir
yıl da staj yapacağına göre, 2009'un taa ortalarına,
2010'a
Dolayısıyla, 2009'un ortasına, 2010'a kadar yeni
bir hâkim, savcı alınamayacağına, bu süre içerisinde
ister yaş haddi sebebiyle, ister başka sebeplerle emekliye
ayrılanları da hesap ettiğimizde, bu 5 bin açığın
giderek daha büyük bir boyuta ulaşacağına
Şimdi, "şurada ağır ceza
açılsın, burada ağır ceza açılsın" diyen
arkadaşlarımızın talepleri var haklı olarak.
Şimdi, biz, mevcutla bu çarkı döndürmede zorluk çekerken,
korkarım, ileride daha büyük sıkıntıyla, yargı,
karşı karşıya kalacaktır.
Söyleyeceğim, tabii, başkaca hususlar
var, ama, Sayın Bakanın da kendi Bakanlığı
açısından açıklamaları olacaktır.
Ben hepinize katkılarınızdan dolayı
çok teşekkür ediyorum.
Bütçenin hayırlı ve uğurlu olması
temennisiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti ve Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Hükûmet adına ikinci konuşmacı Bayındırlık
ve İskân Bakanı Sayın Faruk Nafız Özak.
Sayın Bakan, süreniz yirmi iki dakikadır.
Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımın
2006 yılı faaliyetleri, 2007 yılı bütçe tasarısı
hakkında bilgi sunmak üzere huzurlarınızdayım.
Hepinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Az önce çok değerli milletvekillerimiz konuştu.
Kendilerine teşekkür ediyorum. Aslında, benim için talihsizlik,
konuşma ustası Sayın Cemil Çiçek'ten sonra buraya
çıkmak. O bakımdan, kusurumuz varsa affola.
Bir de, şunu söyleyeyim: Gerçekten, Adalet Bakanlığımızın
çalışmalarına çok teşekkür ediyorum. Özellikle,
yapılan işleri Sayın Bakanımız anlattı.
Adliye saraylarıyla ilgili, gerçekten
İnşallah pazar
günü, biz, kendileriyle Trabzon'a gideceğiz. Orada da bir adliye
sarayı inşası var. Huzurlarınızda kendilerine
teşekkür ediyorum.
Fazla zamanınızı almadan çok
hızla hem sorulara cevap vermek isteyeceğim hem de yapılan
icraatlarla ilgili anlatmak istiyorum.
Tabii, değerli milletvekilleri Bakanlığımızın
icraatlarıyla ilgili olumlu olumsuz görüşler belirttiler.
Türkiye ekonomisi, özellikle biz iktidara geldiğimiz dört
yıl evvelden itibaren bugüne kadar hızla gelişmekte.
Bunun içerisinde en büyük büyümeyi inşaat sektörü oluşturdu.
Bu, 2005'te yüzde 7,5 büyüyen bir Türkiye'de yüzde 21,5'luk bir inşaat
sektörü var. Bu yıl da gene aynı oranı yakalayacağız.
İstihdamıyla, inşaat sektörü, çok önemli bir sektör,
iki yüz tane değişik sektörü harekete geçirebiliyor.
Bir bakıyorsunuz, yurt dışında,
müteahhitlerimiz, altmış üç tane ülkede 75 milyar dolarlık
iş bitirmişler. Bu dönemde de yine 12 milyar dolarlık
işleri var. Gerçekten onlarla da gurur duyuyoruz.
Bakanlık olarak, afet yönetimi, yol yapımı,
yapı denetimi, tapu kadastro ve mahallî idarelerin finansmanı
hizmetlerine kadar uzanan çok geniş bir yelpazede çalışıyoruz.
Özellikle, Acil Eylem Planı kapsamında
başlattığımız ve bugüne kadar sürdürdüğümüz
bölünmüş yol çalışmalarımızda biz neyi hedeflemiştik:
Trafik güvenliğini artırmak, kazaları azaltmak, ölüm
oranlarını düşürmek, sanayi, ticaret ve turizm sektörlerini
geliştirmenin en önemli gereği olan ulaşım altyapısını
geliştirmek, bölgesel kalkınma dengesini sağlamak,
taşıt işletme giderlerinin tasarrufu, seyahat konforunu
artırmak, seyahat süresini azaltmak. Bu konuda çok önemli sonuçlara
ulaştık.
Diğer kamu kurum ve kuruluşlarının
makine ve personel desteğini de alarak sürdürülen çalışmalarla,
mevcut 6.101 kilometrelik yol bugün 12.717 kilometreye ulaştı,
bunun içinde otoyollar da var. Böylece, yol kullanıcılarının
talebi doğrultusunda, güvenli, konforlu, çağdaş ihtiyaçları
karşılayacak standarttaki yolları inşa ederek,
her türlü iklim şartlarında bakım ve işletmesini
yaparak, yolların da trafik güvenliğini sağladık.
Ülkemizin kalkınmasında bölgelerarası
dengesizlikler giderilmiş, batı bölgelerindeki turizm,
sanayi, tarım, ticaret gibi sektörlerdeki yatırıma
yönelik faaliyetlerin yurdumuzun diğer bölgelerine kaydırılması
özendirilmiştir. Uzun yıllar ülkemizin batı bölgelerinde
özel sektörün bu yörelerimizde etkinlik alanı bulması
sağlanarak, bu bölgelerimizdeki potansiyellerin ülke ekonomimize
kazandırılması sağlanmıştır.
Özellikle, biz, yalnızca trafiğe açtığımız
ve gözlem altında tuttuğumuz 1.200 kilometre bölünmüş
yolda trafik kazalarının öncesi ve sonrası mukayese
edildiği zaman, 163 olan ölümlü kaza sayısının
96'ya düştüğü gözlenmiştir. Bu da son derece önemli bir
gelişmedir.
981 tane iş yerinde toplam 42.255 personel ve
16.749 muhtelif iş makinesi çalışması sağlanarak
istihdama katkıda bulundu ve işsizlik oranı yüzde
10'ların altına düşürüldü. Bu da, hem TOKİ'yle hem
İller Bankamızın belediyelerimize vermiş olduğu
düşük faizli krediyle, altyapıya yaptığı desteklerle,
KÖYDES'le ve Karayollarımızın çalışmalarıyla
gerçekten işsizlik oranlarında önemli azalmalar oldu.
Projesiz çalışılıyordu yollarımız,
bunun, yüzde 70 oranında projesiz inşa edilen yollarımız,
dört yılda yüzde 47'si günümüz şartları ve proje standartlarına
göre uygun hâle getirildi.
Ayrıca, biz, her yıl 15.400 kilometrelik
asfalt sathi kaplama yol yaptık bu yapmış olduğumuz
1.500 kilometreden fazla yola ilaveten ve bunların bir kısmını
da BSK'lı yaptık. Tabii, esas hedefimiz bunları
BSK'lı yapabilmek. 2007-2013 vizyonumuzda, 14.500 kilometre yolu
BSK'lı yaparak, inşallah 2013'te ülkemizin hizmetine sunacağız.
Tabii ki, biraz evvel eleştirildi, BSK'lı
yollarla diğer sathi kaplamalı yolların ömürleri arasında
çok çok farklar var, ama birinin maliyeti belli, diğerinin belli.
Amacımız, hedefimiz, evvela yol güzergâhını
açıp trafik kazalarını önlemek, buradaki güveni
sağlamak, daha sonra da imkânlar ölçüsünde, bütçe dengeleri içerisinde
BSK'ya geçebilmek.
Yap-işlet-devret konuşuldu. Gerçekten
yap-işlet-devrete geçiyoruz. Göcek Tüneli'ni açtık. Oradaki
yalnızca bir yılda edilen tasarruf 5,5 milyon YTL. Yap-işlet-devretle,
inşallah, Sayın Başbakanımız da dün açıkladı,
İstanbul üçüncü köprüyü yapacağız. İnşallah
Gebze-İzmit geçişi köprüsünü, İzmir otoyolunu yapacağız.
İnşallah Ankara-İzmir otoyolunu yap-işlet-devretle
yapacağız ve bunun dışında yeni finansman modelleri
oluşturmak istiyoruz. Çünkü, biliyorsunuz Türkiye çok ucuz faizle,
çok uzun vadeyle kredi bulmasına rağmen, bütçeye sokamadığı
için birtakım sıkıntılar çekebiliyoruz.
Biraz evvel de söylendi Karayollarına verilen
bütçeyle ilgili. Karayollarına verilen bütçe, doğru, geçen
yıldan az oldu; ancak şunu yapacağız biz: Ocak
ayında yapacağımız bir değişiklikle, Sayın
Başbakanımız ve Maliye Bakanımızla konuştuk,
bize geçen yıldan daha fazla ödenek verilecek. Çünkü biz biliyoruz
ki başlayan işlerimiz var, devam eden işlerimiz var,
doğrudur, borcumuz da var.
Borcumuzla ilgili burada daha evvel arkadaşımız
çıktı... O kadar borcumuz yok. Bu ay sonuna kadar bir miktarını
kapatacağız, diğeri zaten Karadeniz sahil yolundaki
müteahhitlerimizle. Sayın Başbakanla birlikte konuştuk,
onlara olan borcumuzu da ocak, şubat, mart aylarında ödeyerek
kapatacağız. Ancak ifade edildiği gibi Karayollarının
mazotçuya, benzinciye borcu yok. Bu doğru değil. Bizim onlarla
bir işimiz yok. Bizim borcumuz müteahhitlerimize, ama onlarla
da konuştuk, onları da halledeceğiz. Kendileriyle de
konuşulmuştur bu.
Yine Karayollarıyla ilgili birtakım,
kar mücadelesiyle ilgili konuşuldu. Geçen sene yaptığımız
kar mücadelesi gerçekten takdire şayan. Geçen yılki yoğun
karı düşünelim, o karda bir tane yolumuz kapanmadı.
Gece sabahlara kadar çalışan özellikle personelimizi huzurlarınızda
tebrik ediyorum. Bu işler için yine bu yıl hazırız.
Karayolları her zaman bu konuda hazır, o bakımdan hiç
kimse merak etmesin.
Yoldaki bu ağırlık denetimiyle, ön
ihbarlı özellikle sistemli ağırlık denetim istasyonundan
arkadaşlar bahsettiler. Bu konu da doğrudur. Maalesef istiap
haddine uyulmuyor Türkiye'de. Bu konuda sıkıntılar
var. Biz Türkiye'nin her tarafında eşit zamanda ve her yerde
yapmak şartıyla bunu sağlamalıyız. Çünkü, bu,
maalesef yollarımızı bozmaktadır, bunu biliyoruz
ve bunu biz çıkarmış olduğumuz bir yasayla da
Ulaştırma Bakanlığımıza devrettik.
Ulaştırma Bakanlığımızla, bu konuda, bu
yılbaşına kadar çalışıyoruz, daha sonra,
konuyu kendilerine aktaracağız.
Biraz evvel, özellikle, Güneydoğu Anadolu'daki
bu sel olayından bahsedildi ve "Abartmayın." ifadesi
kullanıldı burada Sayın Başbakanımıza
ithafen. Şimdi, şunu söyleyeyim: Güneydoğu'daki sel
felaketinden sonra, evvela iki bakanımız oraya gitti; Mehdi
Bey, Abdülkadir Aksu Bey. Daha sonra, dört bakanımız; ben
dâhil olmak üzere, Millî Eğitim Bakanımız, Sağlık
Bakanımız, Tarım Bakanımız, Enerji Bakanımız.
Daha sonra, yine, ben gittim. Daha sonra da, Sayın Başbakanla
beraber beş tane bakanımız gitti. Helikopterle bütün
yerleri gezdik. Esnafımızla, köylümüzle konuştuk, bütün
oradaki sivil toplum örgütleriyle konuştuk. Kızılayımızla
birlikte hareket ettik ve oraya, görülmedik çabuklukta yardım
götürdük. Biraz evvel söylenen rakam değil, 26 trilyon lira para
oraya gönderilmiştir ve vatandaşımızın zararları
anında giderilmiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ayrıca, Batman'da kentsel dönüşüm yapılarak
1.202 tane konut yapacağız. Diyarbakır'da yapacağız,
o konuda TOKİ Başkanımızla konuşuldu ve yerler
ayarlandı, hepsi yapılacak. Tabii, gönül ister ki, bu çarpık
yapılaşma olmasın. Bu, hepimizin sorunu. Bu konuda
Bakanlığımızın yapmış olduğu çalışmaları
sizlerle paylaşacağım.
Biraz evvel de, yine, şu söylendi: "Karadeniz
sahil yolunda ne oluyor?" Karadeniz sahil yolu, biliyorsunuz,
1987 yılında başlamış, 1990'lı yılların
sonlarında hızlandırılmış ve bizim iktidara
geldiğimiz dönemde, daha yüzde 40'ı fiziki olarak bitirilmemiş,
parasal olarak da yüzde 40'a gelmemiş bir yoldu. Biz, ondan sonra,
sadece 2005 yılında bu işin yüzde 25'ini yaptık değerli
arkadaşlar.
Biraz evvel arkadaşımız sürçülisan
etti galiba, kendisi de her zaman böyle, eleştiriyor, burada, sonunda dinlemiyor, gidiyor.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Kim o?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK
(Devamla) - Muharrem Bey.
"400 kilometresi bizden evvel yapılmış
"
Hayır, bizden evvel fiziki olarak da, parasal olarak da bunun
yüzde 40'ı yapılmış. Biz, dört yılda bunların
yüzde 60'ını yapacağız. Şu anda geldiğimiz
noktada 500 kilometreyi geçtik, inşallah 31/12'de 538 kilometrelik
yolu açacağız. Tirebolu tünelleri, Gülburnu viyadüğü
ve Araklı tünelleri hariç, inşallah, ocak ayında, Sayın
Başbakanımızın tespit ettiği bir günde, milletvekillerimizle
ve emeği geçen herkesle, Samsun'dan hep beraber gireceğiz,
Sarp'tan çıkacağız.
Bolaman'ı da, inşallah -müjdeliyorum-
bu cuma günü vatandaşımızın hizmetine açıyoruz.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Yine, şunu söyleyeyim: Bolu Dağı
da, o da yirmi yıl süren bir serüvendi. Orada da, biz, yüzde 45 fiziki
gerçekleşmeyle almıştık, aşağı yukarı
on beş yılda. Biz, onun dört yılda yüzde 55'ini tamamladık.
İnşallah, 23 Ocakta İtalya Başbakanı gelecek,
Sayın Başbakanımızla beraber İstanbul-Ankara
tarafını açacağız.
Diğer tarafta, biliyorsunuz, hava
ısısının düşüşü nedeniyle birtakım
zorluklar var. Onu da, oradaki aşınma tabakasını
dökebileceğimiz iklim şartlarını bulduğumuz
zaman açacağız. Bunun, biliyorsunuz, sensörleri otomatik.
Burada kar mücadelesi otomatik olarak yapılacak. Onunla ilgili
çalışmalar devam ediyor. Geçen hafta oradaydık. Orayla
ilgili de tüm ödeme planları yapılmıştır.
İnşallah, onu da, hep beraber hizmete açacağız. Bu
yılan hikâyesi de, inşallah, hep beraber, bitecek.
Çok değerli arkadaşlarımızın
birtakım soruları var. Özellikle onları da huzurlarınızda
cevaplamak istiyorum:
"Yalova-Altınova Tersanesi'ne neden,
nasıl izin verildi?" Biliyorsunuz, bu tersaneye izin verilirken
en son imzayı biz atıyoruz. Ama, en az on üç tane kuruluştan
soruyoruz ve cevap alıyoruz; ondan sonra, biz, bu izni verebiliyoruz.
Tüm kamu kurum ve kuruluşlarının olumlu görüşleri
alınarak onaylandı. Ayrıca, ilgili jeolojik etüt raporu
da onaylandı. Hâlen, yargı organı tarafından, yani
Danıştay tarafından yürütmenin durdurulması kararı
verilmiş olduğundan uygulama bekletilmektedir. Bunu söyleyeyim.
Yine "Zonguldak-Kozlu kıyı kenar çizgisi
"
Bu dosya Valilikte. Düzeltmeleri ve tespitleri yapıp, Bakanlığa
göndermelerini biz bekliyoruz.
Yine "ülke ölçeğindeki bütünleşik
afet tehlike haritalarının hazırlanması gerektiği
"
Bu, Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Kastamonu ve Karabük
illeri bütünleşik afet tehlike haritalarını bitirdi.
2007, 2008 yıllarında Bartın ve Zonguldak illerini tamamlayarak,
Batı Karadeniz Bölgesi'nin bütünleşik afet tehlike haritasını
üretecektir. Bu konuda yazılı cevapları da kendilerine
vereceğim.
Özellikle afet işleri konusunda biraz bilgi
size takdim etmek istiyorum. Şimdi, ilk kez yılı içerisinde
afete müdahale ediyoruz ve vatandaşlarımızın konutlarını
teslim ediyoruz. 2003-2006 yılları arasında 26 bin tane
afet konutu, 1.400 tane de ahır binası yaptık. Özellikle
illerde bunu TOKİ'yle yapıyoruz, köylerde evini yapana
yardım metoduyla yapıyoruz. Ayrıca ilk defa tapu verildi,
bunu da söyleyeyim.
Yine, şunu söyleyeyim: 1966-2002 yılları
arasında ülkemizde meydana gelen doğal afetlerden kalan
66 Muş, Varto ve Erzurum, Hınıs depremleri ile 75 Diyarbakır,
Lice, Hani depremlerinden kalan 11.707 konutu da bizim dönemimizde
tamamladık, teslim ettik. Yani, burada da kırk yıllık
bir hasreti bitirmiş olduk, bunu da söylemek istiyorum.
Yine, tapu verilemeyen konutlara tapu verme
işlemlerini hızlandırdık. Marmara deprem konutlarından
43 bin tanesinin ve diğer bölgelerdeki bekleyen tapuları
da verilmektedir.
Yine, Marmara Bölgesi'nde bir haksızlık
vardı, bunu düzelttik: Buradaki, PUB'un ürettiği konutlarla
Bayındırlık Bakanlığının ürettiği
konutlar arasında fiyat farkı vardı, bunları vatandaşın
lehine düzelttik.
Yine, kalıcı iş yerlerinde yüzde 50
iskonto yaptık ve peşin ödeyene yüzde 20 düşürerek buradaki
vatandaşlarımıza da 86 trilyonluk bir sübvansiyon uyguladık.
Onları da onlarla paylaştık. Böylece bu haksızlığı
düzeltmiş olduk.
Orada kullanılmayan kalıcı iş
yerleriyle ilgili üniversitelerimizin, belediyelerimizin talebi
vardı, onların hizmetlerine sunuyoruz.
Erdal Bey'in, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğümüzle
ilgili özellikle sorularını cevaplamak istiyorum. Bir
kere, sit alanlarında bu zilyetlik hükümlerinin uygulanmasına
olanak sağlayan yasa tasarısı komisyondan geçti. Söylediği
doğruydu, burada bir haksızlık vardı. Bu, inşallah
Genel Kurulda görüşülecek ve iddia edilen haksızlıklar
giderilmiş olacak. Bu doğru bir tespit. Buna biz hemen müdahale
ettik.
TAKBİS Projesi şu ana kadar iki aşamalı
olarak uygulandı. Birinci aşama pilot proje olup maliyeti
10,5 trilyon liradır. İkinci aşamaysa yaygınlaştırma
ile ilgili olup, 77 trilyon TL, HAVELSAN AŞ'ye ihale edilmiştir.
Söz konusu Proje 120 birimde başarıyla yürütülmekte olup,
bir hafta önce, bu proje, TÜSİAD ve Türkiye Bilişim Vakfı
tarafından kamu alanındaki projeler arasında birincilik
ödülü kazandı.
MERNİS sayısallaştırma ihalesi,
sayısallaştırmayla ilgili yasal düzenlemenin gecikmesi
nedeniyle iptal edilmiş olup, iddia edilen hususların hiçbiri
doğru değil, bunu ifade etmek istiyorum.
Doğrudan sermayeyi teşvik amacıyla
4875 sayılı Yasa çerçevesinde edinilen gayrimenkullerin
istatistikleri yasa gereği Hazine Müsteşarlığınca
tutulmakta olup, yabancı gerçek kişilerle ilgili tüm istatistiki
bilgiler Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce sağlıklı
bir şekilde tutulmakta ve takip edilmektedir.
Özellikle kadastro çalışmalarında,
geçmişte, yılda ortalama 350 köy, mahalle yapılırken,
bu dönem, bizim iktidarımızda, 3.500 köy, mahalleye çıkarılmış
ve işin hassasiyeti de
Geçmişe göre çok daha iyi durumda.
Orman ve sitle ilgili sorunlar da asgariye indirilmiş
durumda; bunu da sizinle paylaşmak istiyorum.
Sayın Arıoğlu'na teşekkür ederim.
Gerçekten, Sayın Başbakanımızın huzurlarında
çok güzel bir sunum yaptılar; kendisinin duyarlılığına
teşekkür ederiz.
Bu hepimizin konusu, bunun siyasi bir görüşü
olmaz. Sivil toplumuyla, belediyeleriyle, kişileriyle, kurumlarıyla,
hükûmetiyle, muhalefetiyle, gerçekten bu son derece önemli bir husus.
Özellikle bu konuda çalışmalar devam ediyor.
Ayrı kurumlar... Sayın Arıoğlu
tek bir kurumda birleşmesini istiyor. Saygı duyulur, tartışılabilir.
Bakanlığımızın Müsteşarının
başkanlığında, 13 kurum müsteşarının
oluşturduğu Merkez Koordinasyon Kurulu var. Her kurum kendi
üzerine düşen sorumluluğu belirlemiş, çalışmalar
buna göre yapılıyor.
Ayrıca, İstanbul'la ilgili neler yapıyoruz,
müsaadenizle, zamanım dolmadan, çabuk olarak söyleyeceğim.
Aslında, bu konu, son derece önemli bir konu; bu konuda çok
hızlı davranmamız lazım, bunun finansmanını
oluşturmamız lazım, bununla ilgili dönüşüm yasasını
bir an evvel çıkarmamız lazım. İnşallah... Bu
yasa Bayındırlık Komisyonundan geçti. Bunu bütün
İstanbul milletvekillerimiz, özellikle Marmara Bölgesi'nde
bu sorunu yaşayan milletvekillerimiz öncelikli olmak üzere,
Ankara Belediye Başkanımız ve diğer belediye
başkanlarımız takip ediyorlar. Hukuki ve mali sorunları,
inşallah, çözüp, belediyelerimizin emrine bu yasamızı
sunacağız.
Burada, geçen, Bayındırlık Komisyonunda
tartışıldı. Yalnızca, Sayın Başbakanımızla
ve Maliye Bakanımızla konuşacağımız
bir husus kaldı: ÖTV, KDV'nin muaf edilmesi ve yine, 500 hektardan
fazla dönüşüm alanları yapılacak yerlerde, o yerlerde
toplanan verginin bu belediyelere verilecek olan oranının
tespiti. Bunu hallettiğimiz zaman, inşallah, bunu ocak
ayında çıkaracağız.
Yine, Afet İşleri Genel Müdürlüğü
tarafından, İstanbul ili Avcılar ilçesinde, hasarların
nedenini araştırmak amacıyla jeofizik etütler yapılmıştır.
İkinci olarak, Deprem Araştırma Dairesi, yani bizim
Afet İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen
ulusal sismik ağın geliştirilmesi, Türkiye kuvvetli
yer hareketi kayıt şebekesi ve ülke ölçeğinde deprem
gözlem şebekesi çalışmaları kapsamında
İstanbul ve yakın çevresinin sismik aktivitesi sürekli
izlenmektedir.
Bakanlığımız, veri kalitesi
yüksek, gerçek zamanlı 19 adet geniş bant istasyonunun
alımını yaparak Türkiye'nin ilk Uydu İletişimli
Türkiye Ulusal Sismik Ağı Sisteminin Geliştirilmesi
Projesi'ni başlatmıştır. Bu proje kapsamında
hâlen 53 adet deprem kayıt istasyonu çalışmaktadır.
Kentsel dönüşümü söyledim. Deprem Bölgelerinde
Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik 06/03/2006 tarihinde
çıkarılmıştır. Altyapılar ve Kara Yolu
Yol Boyu Mühendislik Yapıları İçin Afet Yönetmeliği
Bu yoktu maalesef, bu da çıkarılmıştır. Temel
zemin etütleri formatı hazırlanmıştır. Afet
Yönetimi Stratejik Planı hazırlanmaktadır.
TÜBİTAK Kamu Kurumları Araştırma
Projeleri altında Bakanlığımızca yürütülen
Türkiye'nin Deprem Riski Yüksek Jeostratejik Ancak Tektonik Rejimleri
Farklı Bölgelerinde Deprem Davranışının Çok
Disiplinli Yaklaşımlarla Araştırılması
Projesi'yle Marmara'da deprem araştırmaları konusunda
yapılan sürekli gözlem çalışmaları ülke genelini
kapsayacak şekilde genişletilmektedir.
Ulusal Kuvvetli Yer Hareketi Kayıt Şebekesi
Veri Tabanının Uluslararası Ölçütlere Göre Derlenmesi
Projesi TÜBİTAK'la yapılmaktadır. Yine, TÜBİTAK
Marmara Araştırma Merkezi ile yürütülen "Deprem Sonrası
Acil Gözlem Araştırmaları" diye bir başka projedir.
Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun 2005 yılı
birinci toplantısında alınan kararla, TÜBİTAK,
Kandilli ve üniversitelerle iş birliği içinde, deprem ile
ilgili kamusal araştırma çalışmalarının
koordinasyonu görevi Bayındırlık ve İskân Bakanlığımıza
verilmiştir. Bu kapsamda, Ulusal Deprem Araştırmaları
Programı, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kuruluna sunulmuş ve
kabul edilmiştir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yapmış
olduğu çalışmalar: İstanbul'un ilçeleriyle ilgili
jeolojik, jeoteknik çalışmalarda farklı olan yerleşime
uygunluk sınıflandırmaları standart hâle getirilmiştir.
Halkın bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi amacıyla,
üniversiteler, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarının
desteği de alınarak, toplumsal örgütlenme ve eğitim
programları hazırlanmaktadır.
Yapı İşleri Genel Müdürlüğümüzce,
Türkiye'de bir envanter çalışması yapıldı. 80
bin adet civarında resmî bina olduğu tespit edildi. Bu konuda
Aydın Dumanoğlu Hocamızın da katkıları
var, teşekkür ediyorum.
Ülke genelinde bugüne kadar 1.082 adet okul, hastane,
kamu binasının güçlendirme projesi hazırlanmış
olup, bunlardan 764 adedinin güçlendirilmesi tamamlandı.
İstanbul'da 291 adet okul, hastane ve diğer kamu binasının
güçlendirilmesi tamamlandı. 61 adet okul yıkılarak yeniden
yapıldı. 866 adet kamu binasının da güçlendirme
projesi hazırlandı.
Karayolları Genel Müdürlüğü olarak
İstanbul çevre yolları ile otoyollar üzerinde köprü ve viyadüklerin
sismik takviyesi kapsamında, iç kaynak ile finanse edilen projelerden
11 tane köprü ve viyadüğün sismik takviyesi 2005 yılında
tamamlandı. 157 adet köprü ve viyadükte, sismik takviye çalışmaları
devam ediyor. Bu yapıların 10 adedinde sismik takviye çalışmaları
2006 yılında tamamlandı. Kalan 147 adet yapıdaki
çalışmalar, 2007 ve 2008'de bitirilecek. Ayrıca, 144
adet köprü ve viyadüğün sismik takviye projelendirme çalışmaları
sürdürülmekte olup, 58 adedinin projesi tamamlandı. En önemli
projemiz, dış krediyle, Japon kredisiyle finanse edilen
İstanbul'daki büyük açıklıklı 2 köprü ve diğer
11 adet viyadüğün ihalesi, sismik güçlendirme ihalesi yapıldı.
Bu da, 2006'da başladı, 2007 ve 2008 yıllarında tamamlanacak.
Yine, yerel yönetimler için, afetlerle ilgili yeni
mevzuat düzenlemeleri, özel idareyle, bunlarla yapıldı.
Ayrıca, mikro bölgeleme ve risk analizleri, deprem master planı,
biraz evvel Sayın Vekilimiz bahsetti, İstanbul deprem
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen, toparlar
mısınız.
Buyurun.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK
(Devamla) - İstanbul deprem master planı üç tane temel paketi
barındırıyor:
1) Sakınım Planı,
2) Yerel Eylem Planı,
3) Araştırma ve Etkinlik Programları.
Özellikle bu konuda yapılan çalışmalar
dışında kent jeolojisi çalışmaları
Bu
konuda, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yetki alanı
içerisindeki 27 ilçenin imar planlarına esas, yerleşim uygunluk,
jeoteknik, jeolojik haritalama çalışmaları tamamlandı
ve Afet İşlerince onaylandı.
Mikrobölgeleme rapor ve haritalarının
yapılması, deprem kayıt istasyonları, zemin çekirdek
bilgi bankası, deprem kestirmeleri projesi, HAZTURK denen bir
projemiz var ve Acil Ulaşım ve Eylem Planı, Ulaştırma
Bakanlığıyla yapıldı. Aşırı Yağış
Durumunda Acil Eylem Planı, uluslararası toplantı ve
yayınlar yapıldı.
Yapı güvenliğine yönelik çalışmalar,
en önemlisi de Zeytinburnu Kentsel Dönüşüm Projesi. Burada mikrobölgeleme
çalışması yapıldı. 16 bin bina, İstanbul
Deprem Master Planının öngördüğü şekilde kademeli
taramayla incelendi. Olası bir deprem anında yıkılması
muhtemel binalar tespit edildi. Tarihî ve kültürel yapıların
mevcut durumları tespit edildi. Demografik yapı, kültürel
ve ekonomik doku ile ticari durum tespit edildi. Dünyanın önde
gelen büyük kentleri incelenerek, önce İstanbul için daha sonra
da Zeytinburnu için plan senaryoları hazırlandı, yeni
bir Zeytinburnu için plan senaryoları üretildi. Acil eylem planları
hazırlandı. Araç, gereç ve personele yönelik çalışmalar
yapıldı. İletişim ve bilgi teknolojisine yönelik
çalışmalar yapıldı. İstanbul Valiliğinin
Afet Yönetim Merkeziyle ilgili yaptığı çalışmalar
var. Mahalle Afet Gönüllüleri Destek Projesi var, MAG Projesi. Her
Mahalleye Afet İstasyonu Projesi var. Erken Uyarı
ve Acil Müdahale Amaçlı Kayıt Şebekesi Projesi var.
İstanbul Afete Hazırlık Eğitim Projesi var ve kurtarma
malzemelerinin uluslararası kuruluşlardan temini ve
eğitim çalışması, İSMEP Projesi...
Sağlık Bakanlığımızın,
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığımızın ve
üniversitelerimizin çalışmaları var.
Bu, tabii, son derece önemli konu, böyle, on dakikaya
sığacak bir konu değil. Özellikle Sayın Arıoğlu'na,
tekrar huzurlarınızda teşekkür ediyorum, gerçekten,
duyarlılığı için. Devamlı bu konuyu
Bizi gördüğü
her yerde uyarıyor. Kendisine, gerçekten, bu konuda biraz evvel
de yapmış olduğu teknik ve içerik açıdan çok dolu konuşmasından
dolayı teşekkür ediyorum.
Tekrar söylüyorum: Bizim, Bayındırlık
Bakanlığımıza ve Karayollarımıza verilen
bu ödenekler azdır. Ancak, Sayın Başbakanımızın
ve Maliye Bakanlığımızın birlikte yapmış
olduğumuz toplantıda büyük ihtimalle, bize, 2006'nın
sonunda, 2007'nin Ocak, Şubat, Mart aylarında geçen yıldan
daha fazla bir para ödenecektir. Çünkü, bu yılkî hedeflerimiz bizim, 2007'de,
son derece büyük. Bunun bilincindeyiz.
Biraz evvel arkadaşımızın bir
konuşması var. Ona ithafen şunu söyleyerek aranızdan
ayrılmak istiyorum: Ben bunu devamlı yapıyorum.
1920'lerde, cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Atatürk şöyle
bir ifade kullandı: "Nereye gittiysem benden iki şey istediler.
Bir, okul; iki, yol." Biz de diyoruz ki: Her hükûmet okul ve yol yaptı
-herkese teşekkür ediyoruz- bizden evvel, ama bakarsanız,
en fazla derslik sayısı, 100 bini aştık -bir rekor-
bizim iktidarımız döneminde, en fazla kilometre de yol yine
bizim iktidarımız döneminde. O hâlde, biz, Büyük Önder Atatürk'ün
talimatını ve vasiyetini yerine getirmekle mutluluk ve
gurur duyuyoruz.
Yine, biraz evvel arkadaşımız söyledi.
KÖYDES'le köylümüzün emrine yol, su ve diğer hizmetleri veriyoruz,
"Köylü milletin efendisidir." ifadesini gerçekleştirmeye
çalışıyoruz. Bu bakımdan huzurluyuz.
Bu duygularla bütçemiz hayırlı.
uğurlu olsun.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Aleyhinde olmak üzere, şahsı adına
söz isteyen Mehmet Ali Arıkan, Eskişehir Milletvekili.
Sayın Arıkan, buyurun.
Süreniz on dakikadır Sayın Arıkan.
MEHMET ALİ ARIKAN (Eskişehir) - Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım;
Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
2007 yılı bütçesi hakkında şahsi görüşlerimi
sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinize saygılar sunarım.
Konuşmamın özü, Eskişehir halkının
devletine yaptıkları ve Hükûmetin Eskişehirlilere
yaptıklarının özetidir. Önce, Bakanlığımızın
vizyonu nedir? Sürdürülebilir kalkınma esasları dâhilinde
sağlıklı bir çevre, planlı ve düzenli kentleşme,
güvenli yapılaşma, adil, verimli, etkili hizmet üretmektir.
Ama, ne yazık ki Eskişehir'de böyle olmamıştır.
Eskişehir'e, dört yıldır, AKP Hükûmeti hiçbir yatırım
yapmamıştır. Galiba AKP Eskişehir'i tanımamaktadır.
Eskişehir, Anadolu'da yapılan 5 cihan harbinin 3 adedinin
yaşandığı, ayrıca, Ertuğrul Gazi'nin Söğüt'e
yerleşerek Eskişehir halkının büyük desteğiyle
Osmanlı İmparatorluğu'nun temelinin atılmasına
büyük katkıda bulunan bir ilimizdir ve insanları da, demokrat,
laik, hukukun üstünlüğüne, cumhuriyet ilkelerine ve Atatürk
devrimlerine sıkı sıkıya bağlı bir toplumdur.
Ne yazık ki, böyle bir toplum devlet yatırımlarından
pay alamamaktadır. Hâlbuki, Eskişehirliler devletine
olan görevini harfiyen yerine getirmişlerdir. Şöyle ki:
2004 yılı ödediği vergi miktarı 374, 2005 yılı
ödediği vergi miktarı 594, 2006 yılı ödediği
vergi miktarı 687 milyon YTL, yani üç yılda toplam ödediği
vergi 1,654 milyar YTL'dir. Ayrıca, 2004 yılında 218 milyon,
2005 yılında 265 milyon, 2006 yılında 288 milyon dolar
ihracat yapıp, üç yılda toplam ihracatı 771 milyon dolardır.
Yani, bu ödediği vergiler ile Karayollarının bir
yıllık yatırım bütçesi kadar vergi ödemiş durumdadır,
ama, hak ettiği karayolları yatırımından payını
alamamıştır. Halbuki, Eskişehir'in karayolları
yatırımına çok acil ihtiyacı vardır. Şöyle
ki: Eskişehir'in toplam nüfusu yaklaşık 750 bin olup, bunun
100 bini kaza ve köylerinde yaşamaktadır. Tabiri caiz
ise, Eskişehir diğer şehirlerimize göre başı
büyük bir şehirdir. Sebebi ise, halkının yaklaşık
sekizde 6'sının şehir merkezinde yaşamasıdır.
Hâl böyle olunca, Eskişehir'de planlı ve düzenli kentleşme
yapılamamaktadır, Eskişehir çamur deryasından
kurtulamamaktadır. Belediyelerimiz, halkına, adil, verimli,
etkili hizmetler verememektedir. Yalnız il merkezine kayıtlı
140 bin vasıtanın olması, 1972 yılında yapılan
çevre yolunun İç Anadolu'yu İstanbul ve Marmara Bölgesi'ne
ulaşımıyla bağlaması nedeniyle trafik kazaları
çok sık olmaktadır. Günlük ortalama bu yoldan 25 civarında
vasıta geçmektedir. Bu gerçekler dikkate alınarak, 1972
yılında yapılan 2006 birim fiyatlarına göre 38
milyon YTL'ye mal olacak olan bakım dahi yapılmayan 21.750 metre
uzunluğundaki yolun, hiçbir istimlak bedeline gereksinim duyulmadan,
üç gidiş üç geliş hâline getirilmesine acilen ihtiyaç vardır.
Yine, Eskişehir'in planlı ve düzenli bir
kentleşme yapabilmesi için, hâlen Karayolları Genel Müdürlüğümüzde
bekleyen güney çevre yolu, 52 kilometre mesafeli, 2006 birim maliyetlerine
göre 110 milyon YTL'ye mal olan bu yol ve plan ve proje çalışması
yapılan kuzey çevre yolu, 53 kilometre, maliyeti 112 milyon
YTL olan yol, 2007 programına, ne yazık ki, alınmamıştır.
Eskişehirliler bu yatırımları
çoktan hak etmiştir. Yukarıda ayrıntılı olarak
söylediğim gibi, Eskişehirli esnaf, sanayici ve tüccarı
771 milyon dolar, ihracat hariç, üç yılda 1,654 milyar YTL vergi
ödemişlerdir. 1972 yılında yapılan yolun genişletilmesi
ve yapımının acil programa alınması dâhil toplam
üç yolun tutarı ise, 265 milyon YTL'dir. Yani, Eskişehirliler,
haklı olarak, otuz altı ayda ödedikleri verginin beş buçuk
ayının bedelinin bu yolların yapımına ayrılmasını
Bayındırlık ve İskân Bakanlığından talep
etmektedir. Ben de, Eskişehirliler adına, milletvekili
olarak, bu talebimin yerine getirilmesini arzuluyor ve bekliyorum.
Bu haklı taleplerimiz olmazsa, Adalet ve Kalkınma Partisinin
adaletsizce yatırım planları hazırladığını
milletimize anlatmak zorundayız.
Eskişehir'e yapılan haksızlıklar
yalnız bunlar değildir. Eskişehir'in çevresindeki iller
teşvikli il ilan edilerek, Eskişehir'e yapılacak yatırımların
önü kesilmiş ve sanayisine büyük darbe vurulmuştur.
Eskişehir'de mevcut olan ve enine 15 metre, boyuna
350 metre ilave yapılarak yurt dışı ve yurt içine çalışabilecek
durumdaki havaalanı ile hiç ilgilenilmemiş ve AKP yetkilileri,
ellerinin tersiyle bu yolu itmişlerdir. Buna karşılık,
Kütahya Altıntaş ilçesine havaalanı için 80 milyon
YTL ayrılarak, AKP'liler Eskişehir havaalanını
diskalifiye etmişlerdir.
Sivrihisar-Eskişehir arası 70 kilometrelik
yol yapımına 2003 yılında başlanılmasına
rağmen, 2005-2006 yıllarında 20 kilometrelik bölümü asfaltlanabilmiştir,
geri kalan yolun ne olacağı belli değildir. Eskişehir-Seyitgazi-Afyon
yolu 130 kilometre olup, 2004 yılında başlanılmış,
20 kilometresinin stabilizesi yapılmış, geriye kalan
110 kilometresinin akıbeti de belli değildir. Bozüyük-Mekece-Adapazarı
arasındaki yolun dış krediyle yapımına 2004
yılında başlanılmış, 2 müteahhitten 1'i
iflasını istemiş ve yol ortada kalmıştır.
Türkiye'nin ikinci tahıl ambarı olan Eskişehir'in
Toprak Mahsulleri ofisleri kapatılarak, köylülerimiz tüccarların
kucağına itilmiştir.
Yine, Türkiye'nin en fazla pancar üreticisi olan
Eskişehir, pancar yetiştiricilerine kotalar konularak,
perişan hâle getirilmiştir.
Eskişehir'deki Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğü
kapatılarak, köylerimize yol, su, gölet, köprü yapımları
hizmetleri yapılamaz hâle getirilmiştir.
Ayrıca, Türkiye'de bulunan bor rezervinin
yüzde 55 oranı Eskişehir Kırka beldemizde olmasına
rağmen, Bor Enstitüsünün Eskişehir yerine Ankara'ya kurularak,
geleceğin enerjisi olan bor madeninin laboratuvar çalışmalarının
önü kesilmiştir.
Eskişehir halkına yapılan bu haksızlıkları
Eskişehirliler hak etmemiştir. Bunların sebeplerini
biz Eskişehirliler çok iyi bilmekteyiz. İlgili bakanlarımızdan,
Eskişehir halkına yapılan haksızlıkların
sebeplerinin neler olduğunun cevabını bekliyorum.
En büyük sebeplerin başında, 2002 genel seçimlerinde ve
2004 yerel seçimlerinde AKP'nin başarısız olmasıdır.
Bunları Eskişehir halkı çok iyi bilmektedir ve AKP'yi,
yaptığı haksızlıklardan dolayı izlemektedir.
Bu taraflı davranmanızın hesabını önümüzdeki
seçimlerde, Eskişehir halkı, AKP'ye gereken cevabı verecektir.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı,
çalışanına da değer vermemektedir. Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı ve bağlı genel müdürlüklerinde
çalışan personelin mali durumları çok kötü durumdadır.
Çalışanlar arasında ücret dengesizliği içler
acısı bir hâl almıştır. Aynı odada aynı
işi yapan, aynı okul mezunu iki çalışandan biri, diğerinden
yüzde 100'e varan oranda fazla ücret almaktadır. AKP, Acil Eylem
Planı'nda, bir yıl içerisinde kamu çalışanları
arasındaki ücret dengesizliğini de çözeceğini vaat
etmiştir. Ancak, verilen tüm bu sözlere ve aradan dört yıl
geçmesine karşın, bu konuda iyileştirme sağlanamamıştır.
Birçok bakanlığa "ek tazminat" adı altında
ücret düzenlemesi yapılmasına rağmen, Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı personeline yönelik hiçbir düzenleme
yapılmamış ve diğer kurumlarla da ücret dengesizliği
ortaya çıkmıştır. Bu dengesizlik en çok tapu müdürlüklerinde
görülmektedir.
Ben, çalışanlara ve Eskişehir halkına
yapılan bu ayrımcılığı kabul etmeyerek,
sizlere Edebali'den küçük bir mısra okuyarak sözlerime son vermek
istiyorum:
"İnsanlar vardır, şafak vaktinde
doğar, akşam ezanında ölürler.
Avun oğlum avun!
Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın,
Ama, bunları nerede, nasıl kullanacağını
bilmezsen,
Sabah rüzgârında savrulur gidersin."
Diyerek, Türk halkının Kurban Bayramı'nı
ve yeni yılını kutlar, Eskişehir'e yapılan bu
haksızlıktan dolayı bütçeye ret oyu vereceğimi
bildirir, hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Arıkan.
Sayın milletvekilleri, on üçüncü turdaki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi on dakikadır, ancak soru soracak sayın
milletvekillerinin soru sorma süresi bir dakikadır, otomatik
olarak, cihaz kendiliğinden kesilecektir.
Bilgilerinize sunulur.
Sayın Kılıç, buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bayındırlık
Bakanına birkaç sorum olacak.
Sayın Bakan, Malatya'yı Adıyaman'a
bağlayan kara yolunda Yeşilyurt-Çelikhan arasında 34
kilometrelik bir yol kaldı, ancak bu yol henüz tamamlanmadı,
bu Hükûmet döneminde hiçbir kaynak ayrılmadı. Bu bir.
İkinci husus: Doğanşehir-Çelikhan
yolu çok dar ve çok virajlı, sürekli ölümlü kazalar oluyor. Hekimhan'la
Arguvan yolu arasında yarı oranında yapıldı,
yarısı yapılmadı, şu anda gidiş-geliş
mümkün değil.
Yine, Malatya-Pütürge yolu, Nemrut'a da bağlantı
yapılan bu yol son derece kötü Sayın Bakan. Bu Malatya'nın
yollarını ne zaman ıslah edeceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Kılıç.
Sayın Ekmekcioğlu.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sorum Sayın Bayındırlık Bakanınadır.
Sayın Bakan, siz Yalova-Kumluk mevkisindeki
tersane inşaatı için 18 kuruluşun olumlu görüş verdiğini
az önce belirttiniz.
Şimdi, bir belge açıklıyorum: Genelkurmay
Başkanlığının Bakanlığınıza
hitaben yazdığı 14 Ağustos 2005 tarihli yazıda
aynen şunlar söyleniyor: "Yalova ili Altınova ilçesi
Hersek köyü Kumluk mevkisinin tersane alanı olarak planlanmasının
uygun olmayacağı değerlendirilmektedir." Bu yazıdan
bilginiz var mıdır?
Antalya Elmalı'da bulunan Avlan Gölü'nü ikiye
bölen Elmalı-Finike kara yolunun Ulusal Sulak Alan Komisyonunda
kaldırılması konusunda karar olmasına rağmen,
yıllardır bu kara yolu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum.
Sayın
Torun, buyurun.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) - Sayın Başkanım, ilk sorularım
Adalet Bakanımıza.
AK
Parti İktidarındaki Bakanlığınız
sırasında Türkiye'de kaç tane yeni mahkeme kurdunuz? Bunun
kaçı seçim bölgem olan Diyarbakır'da kuruldu?
Bu
dönemde kaç yeni adliye binasının yapılması
sağlandı?
Çermik
İlçemizde yeni bir adliye binası yapmayı düşünüyor
musunuz?
Bilgisayar
sistemine geçmeyen adliyemiz kaldı mı?
Hâkim
ve savcılarımız ile adli personelin maaşlarında
bu dönemde ne kadar artış gerçekleşti? Bunu, enflasyonda
gerçekleşen dört yıllık kümülatif artışla mukayese
ettiğinizde reel anlamda sağlanan fark ne kadardır?
Döneminizde,
bu ülke hukukçularının en büyük hayallerinden birisi
olan istinaf mahkemeleri, yani, bölge adliye mahkemelerinin kuruluşu
temin edildi. Bu mahkemeler ne zaman faaliyete geçecek? Adli
camia ile insanlarımıza ne tür yenilikler sağlayacak?
Bu mahkemelerin fiziki gerçekleşmesindeki son durum nedir?
Yine, bu mahkemelerin hâkim ve savcıları
ile adli personelin atanması ne zaman yapılacak?
Anayasa Mahkemesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Torun, teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık, buyurun.
AHMET
IŞIK (
Bayındırlık
Bakanımıza:
Sayın
Bakanım, Konya-Ankara, Konya-Akşehir, Konya-Karaman, Konya-
Ereğli ve Konya-Aksaray arası bölünmüş yol yapımlarında
acilen ödeneğe ihtiyaç duyulmaktadır. Ödenek müjdesi almak
istiyorum.
İkinci
sorum: Konya-Seydişehir ve Konya-Beyşehir yolları Konya-Antalya
bağlantı yollarıdır. Bu iki yolun bölünmüş yol
programına alınma çalışmaları hangi aşamadadır?
Üçüncü
sorum:
Dördüncü
sorum:
Adalet
Bakanımıza:
Sayın
Bakanım, Karatay'da yeni adliye binası ne zaman bitecektir?
İstinaf
mahkemesi talebimiz vardır
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın
Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (
Sayın
Bayındırlık Bakanı, yaptığınızı
söylediğiniz duble yollarda inanılmaz mıcır kazaları
olmaya devam etmektedir. Hiçbir Avrupa ülkesinde rastlanmayan bu durum,
bizde çok sayıda vatandaşımızın canını
almıştır ve almaya devam etmektedir. Hükümetiniz,
mıcır kazalarından kendini mesul tutmakta mıdır?
Tutmakta değilse, bu kazaların mesuliyeti kime aittir?
Yol yapan Hükûmet, yol güvenliğini tesis etmekle de mükellef değil
midir?
İkinci soru: Hükûmetiniz 15 bin kilometre duble
yol yapacağını açıklamıştı. Bunun ne kadarını
tamamladı? Tamamlamayıp, eksikler nedeniyle yeniden yapılan
yol miktarı nedir?
Üçüncü soru: Hükûmetiniz Karadeniz sahil yolunun
bitimine dair sürekli yeni tarihler vermektedir. Son tarihiniz
hangisidir? Karadeniz sahil yolunun bitimi hangi sebeplerle bu
kadar gecikmiştir?
Sayın Adalet Bakanı, Türkiye'den
TCK'nın 301'inci maddesinin kaldırılması istenmektedir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, çok teşekkür
ediyorum.
Sayın Yergök, buyurun.
MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Sorularımı
Sayın Adalet Bakanına yöneltiyorum:
1) Mesleğim gereği yargıyı tanıyan,
sorunlarını bilen bir kişiyim. Bugün konuşan AKP
sözcüleri de yargının yasama ve yürütmeye müdahalesinden
yakındılar, ancak, tam aksine, yargı üzerindeki siyasi
baskı ve müdahaleler, AKP İktidarı döneminde doruk
noktasına ulaşmıştır. Bu müdahalelerin, yargıç
kişiliği tam oluşmamış, özgüveni olmayan ve
iktidardan beklentisi olan bazı yargı mensuplarının
kararlarına da yansıdığı görüşlerine
katılıyor musunuz?
2) 15 Aralıkta Meclis kürsüsünden konuşan
AKP Isparta Milletvekili, bazı idare mahkemelerinin verdiği
yürütmeyi durdurma kararlarından yakınarak, yeni bir anayasal
ve yasal düzenleme ihtiyacından söz etti. Söylenen düzenleme
ihtiyacına katılıyor musunuz? Katılıyorsanız,
sözü edilen bu düzenlemeyle fiilî baskılar hukukileştirilmek
mi istenmektedir?
3) Bugüne kadar Yargıtay Başkanlar Kurulu,
Danıştay Başkanlar Kurulu, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yergök, teşekkür ediyorum.
Sayın Ünlütepe, buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Sayın
Başkan, aracılığınızla Bayındırlık
Bakanımıza soru sormak istiyorum:
Tabii afet nedeniyle gelir kaybı ve altyapı
hasarına uğrayan belediyelere yapılacak yardım,
Sayın Bakanlığınızın teklifi üzerine Bakanlar
Kurulunca 17 Ekim 2005 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Afete maruz kalan ve hak sahipliği ilan edilen belediyelerden
biri de Afyonkarahisar ili Dinar ilçesi Kadılar Belediyesidir.
Afet nedeniyle ciddi sıkıntıya düşen Kadılar
Belediye Başkanlığına para ne zaman ödenecektir,
tarih verebilir misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.
Sayın Baloğlu.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) -
Sayın Adalet Bakanına sormak istiyorum:
Avukat Behiç Aşçı'nın başlattığı
ölüm orucu 262'nci günündedir. Daha önce ölüm oruçlarında 122 kişi
hayatını kaybetti. Hiçbir ideolojik yakınlığımız
olmasa da sadece insani kaygılarla öğrenmek istiyorum.
Ölüm orucunun gerekçesi olarak sunulan tüm nedenler haksız sayılabilir
mi, tartışılması gerekmez mi? Teknik düzenlemeler
yapılarak bir çözüm bulunabilme olanağı hiç mi yoktur?
Bayındırlık Bakanımıza
sormak istiyorum:
Antalya'nın batı ilçelerine gelen kara
yolunu kent içine girmeden doğrudan Kepez çıkışına
bağlayan batı çevre yolu için bu yıl ne yapılacaktır?
Dört yıldır hiçbir işlem yapılmadı. Turistik
bir kentin ortasından tankerler, ağır araçlar geçiyor.
Karayolları Genel Müdürlüğü bu kadar vahim hatayı nasıl
yapıyor?
İkincisi: Antalya adliye kavşağı
inşaatı on sekiz aydır bitirilmemektedir. Antalya
halkına acımıyorsa Karayolları, Antalya'nın
AKP'li Belediye Başkanına acısın. Çünkü, kendisi
bugün belediye meclisinde yaptığı toplantıda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Baloğlu, teşekkür
ediyorum.
Sayın Akbulut.
Sayın Bulut,
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş) - Sayın
Başkanım, sorum Bayındırlık Bakanımıza.
Kahramanmaraş'ı güneye bağlayan,
güneye ve güneydoğuya bağlayan Narlı-Kahramanmaraş
yolu ile Kahramanmaraş'ı kuzeye bağlayan Kahramanmaraş-Göksun
yolu ne zaman bitirilecek? Bunu öğrenmek istiyorum. Burada
müjde verirlerse, sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bulut.
Sayın Güven.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla Bayındırlık Bakanıma
sorularım olacak.
Sayın Bakanım, 2002 yılına kadar
yol ağından dışlanmış Kütahya, 188 kilometresi
bölünmüş yol olmak kaydıyla, 354 kilometre yol yapılmıştır.
Teşekkür ediyorum. Ancak, Balıkesir-Dursunbey-Harmancık-Tavşanlı-Kütahya
yolu iki ili bağlayan
Bağlantısı olmayan iki ildir.
Bu iki il arasındaki bağlantı ne zaman sağlanacak?
Yine, Kütahya-Çavdarhisar-Gediz-Simav-Demirci
ayrımı yol ağı yılların ihmalini üzerinden
atabilme gayreti görülmekle birlikte, özellikle Gediz-Simav arası
aciliyet arz etmektedir. Bu önemli yol ne zaman bitirilecek?
Ayrıca, Kurtuluş Savaşı'mızın
sona erdirildiği, cumhuriyetimizin temelinin atıldığı
Dumlupınar-Altıntaş arasındaki yolumuz da yine
yılların ihmalini üzerinde taşımaktadır. Bu
ihmali ne zaman atabilecektir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven.
Soru sorma süresi tamamlanmıştır.
Sayın Bakan, buyurun.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Torun'un
sorduğu 2002 yılında 3.857 mahkeme varken bugün 5.217
mahkeme faaliyettedir, 1.360 mahkeme bu geçen süre içerisinde kurulmuştur.
Ancak, biraz evvel de ifade ettim, Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun
ilke kararları dikkate alındığında 1.007 mahkeme
daha kurulması gerekmektedir. Ancak, kadro yetersizliği
ve başkaca sebepler de dikkate alındığında
hâlen önemli bir açık mevcuttur. Şu an Diyarbakır'da 33
mahkeme vardır. 23'tü, 10 tane daha kurulmasına karar verildi;
8'i faaliyete geçti, 2 tanesi henüz faaliyet hâlinde değildir.
Bunların dökümü var, arzu edilirse veririz.
Yine ifade ettim, 71 adliye binası tamamlanmıştır,
35 binanın inşaatı devam ediyor. Biraz evvel Sayın
Arıkan belki bir zühul eseri olarak söyledi "hiçbir yatırım
yapılmadı" diye. Şu an bizim yaptığımız
güzel adliye binalarından bir tanesi Eskişehir'de devam
ediyor. Kendisinin orayı ziyaret etmesini arzu ederim. Bir eksikliği
varsa onu da tamamlamaya gayret ederiz. Ayrıca, 64 tane de lojman
alıyoruz. Demek ki sadece Eskişehir'e -biz bir yatırımcı
bakanlık değiliz- bizim bütçemizden ve imkânlarımızdan
27 trilyon, mefruşat filanı da hesaba katarsak 30 trilyonluk
bir imkânı biz Eskişehir'e sağlamış oluyoruz demektir.
İnşallah -bu vesileyle de söylüyoruz- 2007 yılı sonuna
kadar Türkiye'de lojman işini büyük ölçüde çözmüş olacağız.
Bunu da dinleyen meslektaşlarımız varsa buradan ifade
etmek isteriz.
Maaş artış oranları her derece
bakımından ayrı ayrı hesap edilmesi gerekir. Ama,
son yaptığımız düzenlemeyle, aklımda kaldığı
kadarıyla yüzde 40 civarında bir artış olmuştur,
ortalama.
Bilgisayar altyapısını tamamlamak
için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz, bunu sonuna kadar sürdürmemiz
lazım.
İstinaf mahkemeleri çalışmaları
devam ediyor. 1 Haziran 2007'de kurulacak. Bununla ilgili, Bakanlık
yoğun bir çalışmayı başlattı. Bunlardan
bir tanesi Diyarbakır'da kurulacaktır. Ankara, Erzurum
ve Diyarbakır istinaf mahkemeleri, bölge adliye mahkemeleri
esas itibarıyla -ismini doğru telaffuz etmemiz ifade eder-
Avrupa Birliği fonlarından bu binaları yapılıyor.
İhaleleri tamamlanmıştır. Zannediyorum, bayram
sonrası yer teslimi de yapılmış olacak. İhaleyi
de Avrupa Birliği makamları yapıyor, Merkezî İhale
Kurumu yapılmış oluyor.
Sayın Işık, Konya'daki konu, bildiğiniz
gibi, yine değerli Konyalı hemşehrilerimiz, vatandaşlarımız
görüyor. Ereğli'de de var, bitmiş, şu günlerde içine neredeyse
çekileceğiz. Eğer Konya'daki müteahhidimiz hızlı
götürebilirse bu yıl sonunda Konya'yı da bitirip açmayı
arzu ederiz. İmkânlarımızı o yönde seferber ediyoruz.
Ayrıca, Sayın Özyürek'in bir kısım
konulara yazılı cevap vermek durumundayım, tespit
edebildiklerimi söylüyorum. Sayın Yergök'ün sorduğu konu, daha çok genel
bir değerlendirmeyi ifade ediyor. Eğer somut sorular sorsaydı
somut cevap verme imkânım vardı, ama genelde yazılı
cevap vermeyi gene bu konuda arzu ederim.
Sayın Baloğlu'nun sorduğu, daha özel
bir konuyla alakalı. Ben, dikkat ederseniz, konuşmamda esas
itibarıyla bazı şeyleri söyledim, bir defa daha ifade
ediyorum: Bu ülkede hiçbir insanın, sıfatı ister avukat
olsun ister başka bir sıfatta olsun, bu ülkenin vatandaşı
olan herhangi bir kimsenin veya bir insanın bu yolu tercih ederek
hayatını sonlandırmasından üzüntü duyarım,
çünkü biz, neticede insanız. Suç işlemiş dahi olsa, insanların
insan olduğunu kabul ederek infaz yasalarını birlikte
yaptık. Biz, ceza infaz sistemlerini yenileştirmeye,
çağdaşlaştırmaya, uluslararası normlar seviyesine
çıkarmaya gayret ettik ve bugün, önemli bir başarıyı
da yakaladık.
Biz, zaten, hükümlülerin ortak kullanım alanlarından
azami ölçüde faydalanmaları ve hiçbir ayrım yapmaksızın
tecrit anlamına gelebilecek hiçbir yolu tercih etmiyoruz, bu
türlü uygulamaları doğru bulmuyoruz, ama, (F) tipi cezaevlerindekilerin
tecrit olduğu yönündeki iddiaya da katılmıyoruz.
Ama, şunu ifade ettim ben, dedim ki: Ortak kullanım alanlarındaki
çalışmaları daha da artırmayı düşünüyoruz.
İnfaz sistemiyle ilgili kim ne söyleyecekse, dün yaptığımız
açıklamada -Sayın Genel Müdürümüz bir açıklama yaptı,
bugün bazı gazetelerde var- bu türlü tekliflere, değerlendirmelere
de açığız. Ancak, şunu da görmemiz lazım: Biz, devlet
olarak, her konuya insani açıdan yaklaşmak durumdayız;
ama, kabul etmek gerekir ki, Türkiye'nin en temel olgusu da bugün terördür.
Bazı örgütler var ki, bunların işi gücü adam öldürmektir,
başka bir işleri yok. Yani, bu örgüt ne yapar diyorsanız,
bu örgüt adam öldürür. Evet, ister cezaevlerimizdeki isterse
dışarıdaki insanlar yaşamalı, yaşatmak
için de her türlü çabayı göstermeliyiz; ama, örgütler de başkalarını
öldürmemelidir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
O nedenle, biz, konuya insancıl açıdan yaklaştığımızı
Burada bazı isimleri telaffuz etmek istemiyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, süre tamamlanmıştır.
ADALET
BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Hemen bitirdim.
Çok sayıda teşebbüs oldu, biz de onlara
gerekli bilgileri verdik.
Size de teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özak.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK
(Trabzon) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Yalova-Altınova tersane amaçlı dolgu alanıyla ilgili
Sayın Ekmekcioğlu'nun sorusu şöyle:
Bir kere, biz, 28/4/2005 tarihinde bu izni verdik,
bu onaylanarak ilgili kurumlara dağıtımı yapıldı.
Genelkurmayımızın bu Yalova'yla ilgili vermiş olduğu
olumlu görüş 17/11/2004 tarihi itibarıyladır. Diğer
görüş, ilave imar planıyla ilgilidir, ilave tadilatla ilgilidir.
Birinci olumlu görüş, 17/11/04'le ilgilidir. Biz de bu görüşe
göre bu izni verdik.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın
Bakanım, bu, 14 Ağustos 2006 tarihli belge elimde şu an.
İsterseniz verebilirim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK
(Trabzon) - İlave tadilatla ilgilidir o belge. Olumsuz görüş.
O doğrudur. O ilave imar planıyla ilgilidir.
Şimdi, Eskişehir-Kütahya'yla ilgili
şunu söyleyeyim
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Bakan, Malatya'yı
atladınız yalnız.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK
(Trabzon) - Tamam, onları veririz.
BAŞKAN - Sayın Kılıç, lütfen
Karşılıklı
konuşma usulümüz yok. Lütfen
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK
(Trabzon) - Bir kere 30 kilometrelik yolun 20 kilometresi tamamlandı,
kalan 10 kilometresi üst yapı seviyesinde, Eskişehir-Kütahya.
Ayrıca, Eskişehir ilinde 9 kilometresi
BSK'lı olmak üzere 342 kilometre asfalt kaplama yapıldı.
Eskişehir-Seyitgazi yolu 36 kilometre olup, çalışmalar
sürdürülmekte.
Eskişehir çevre yolunda proje çalışmaları
devam etmektedir. Geçen hafta arkadaşlar geldiler Vali Bey'le
beraber. Bunun proje çalışmalarına devam ediyoruz,
2007'de tamamlayıp DPT'ye program teklifi yapacaktır. Ayrıca,
Eskişehir şehir içindeki yolu, 2x2 olan yolu 2x3'e çıkarma
çalışmalarımız da devam etmektedir.
Malatya-Adıyaman yolunda Çelikhan arasında
çalışmalar devam ediyor. Çelikhan-Adıyaman arası
2007 yılında ihale edilmesini planlıyoruz. Malatya-Pötürge
yolunda 2007 yılında iyileştirme çalışmalarına
devam edeceğiz.
Geçmiş hükûmet döneminde çıkarılan
belediye kararnamesinin Danıştay 11. Dairesi tarafından
iptal edilmişti Afyon-Dinar-Kadılar'la ilgili. Biz bu
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Bakan, Çelikhan-Adıyaman
arasında bir çalışma yok şu anda. Sanırım
size orada yanlış bilgi verdiler herhâlde. Dört yıldır
çalışma yok bölgede.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK
(Trabzon) - Hayır, gerekirse yazılı da veririm, sözlü
verdim ben size.
Bu Afyon-Dinar-Kadılar'la ilgili ve diğer
alacaklı belediyelerimizle ilgili biz Maliye Bakanımızdan
para istedik. Bunu takip ediyoruz.
Balıkesir-Kütahya arasında çalışmalar
hızla devam ediyor. 2007 yılında aynı hızla devam
edecek, 2008 yılında bitirmeyi hedefliyoruz.
Gediz-Simav yolunda 2007 yılında çalışmalar
devam edecek, 2008'de tamamlamayı hedefliyoruz.
Antalya batı çevre yolu projesi hazırlandı,
2007'de ihale edilmesini hedefliyoruz.
AHMET IŞIK (Konya) - Konya var Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK
(Trabzon) - Konya'yla ilgili geçiyorum.
Konya-Karaman bölünmüş yolunda çalışmalar
devam etmekte olup, 2007 yılında bütçe imkânları dâhilinde
bitirilmesi hedeflenmiştir.
Konya-Karaman 100 kilometrelik yolun Konya
çıkışındaki 21 kilometresinin ihalesi 2006
yılında yapıldı. 2007 yılında yolun tamamının
hizmete açılması hedeflenmektedir.
Konya-Akşehir 123 kilometrelik yolun 58 kilometresi
tamamlanmış olup, kalan 65 kilometrenin 30 kilometresinde
çalışmalar devam etmektedir. 35 kilometrenin de 2007
yılında ihale edilmesi planlanmaktadır.
Konya-Ereğli 145 kilometre uzunluğundaki
yolun 70 kilometresi tamamlanmış olup, kalan 75 kilometrenin
45 kilometresinde çalışmalar devam etmektedir, 30 kilometresinin
de 2007 yılında ihale edilmesi planlanmaktadır.
Organize Sanayi köprülü kavşağı
kiriş ve tabliyeleri tamamlanmış, dolgu çalışmaları
devam etmekte olup, 2007'de bitirilmesi hedeflenmektedir.
Konya-Aksaray köprülü kavşağı, 2007
yılında kiriş ve tabliyesiyle birlikte dolgular da tamamlanarak
bitirilmesi hedeflenmiştir.
Konya-Seydişehir 100 kilometre uzunluğundaki
yolun bölünmüş yol proje çalışmaları devam etmektedir,
2007 yılında proje çalışmaları tamamlanarak
programa alınması sağlanacaktır.
Konya-Beyşehir yol proje çalışmalarına
2007 yılında başlanacak, yol, proje çalışmalarından
sonra programa alınacaktır.
BAŞKAN - Sayın Bakan, süreniz tamamlanmıştır.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK
(Trabzon) - Sayın Özdoğan'ın, duble yollarda mucur kazaları
var
Müsaade eder misiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamamlandı Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK
(Trabzon) - Öyle mi? Peki yazılı cevap verelim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Şimdi, sırasıyla, on üçüncü turda
yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini
ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım:
Adalet Bakanlığı 2007 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
08- ADALET BAKANLIĞI
1.- Adalet Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 688.389.890
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 2.010.000
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 2.133.607.110
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
TOPLAM 2.824.007.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Adalet Bakanlığı 2007 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Adalet Bakanlığı 2005 mali yılı
kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Adalet Bakanlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
Adalet Bakanlığı 2005 Mali Yılı
Kesinhesabı
A C E T V E L İ
. (YTL)
- Genel Ödenek
Toplamı : 1.617.313.022,95
- Toplam Harcama : 1.632.772.725,46
- Ödenek Dışı
Harcama : 99.832.637,75
- İptal Edilen
Ödenek : 84.372.935,24
- Ertesi Yıla
Devreden Ödenek : 11.584.061,31
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Adalet Bakanlığı 2005 mali yılı
kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İş Yurtları Kurumu 2007 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.41 - CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ
İŞ YURTLARI KURUMU
1.- Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 689.420.000
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 689.420.000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Vergi Gelirleri 38.070.000
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 217.844.000
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 338.306.000
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 71.301.000
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 24.274.000
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Alacaklardan
Tahsilat 35.000
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Ret
ve İadeler (-) -
410.000
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 689.420.000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ceza
ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları
Kurumu 2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye
Adalet Akademisi Başkanlığı 2007 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.10 - TÜRKİYE
ADALET AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI
1.- Türkiye
Adalet Akademisi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
A
C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 7.822.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir
TOPLAM 7.822.000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 390.000
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 7.267.000
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 65.000
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 7.722.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı
2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Yargıtay Başkanlığı 2007
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
04- YARGITAY BAŞKANLIĞI
1.- Yargıtay Başkanlığı 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 12.688.690
BAŞKAN - Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 34.002.310
BAŞKAN - Kabul
edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 46.691.000
BAŞKAN
- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yargıtay
Başkanlığı 2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Yargıtay
Başkanlığı 2005 mali yılı kesinhesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Yargıtay
Başkanlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN-
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
Yargıtay
Başkanlığı 2005 Mali Yılı Kesinhesabı
A
C E T V E L İ
. (YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 29.139.958,00
- Toplam Harcama : 28.871.217,51
- Ödenek Dışı Harcama : 302.647,83
- İptal Edilen Ödenek : 571.388,32
BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Yargıtay Başkanlığı 2005 mali
yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
14 - BAYINDIRLIK VE İSKAN BAKANLIĞI
1.- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 11.376.380
BAŞKAN - Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 352.960
BAŞKAN - Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 301.590.080
BAŞKAN - Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 164.080.940
BAŞKAN - Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 154.870
BAŞKAN - Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 261.435.770
BAŞKAN - Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 738.991.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
2005 mali yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
2005 Mali Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
2005 Mali Yılı Kesinhesabı
A C E T V E L İ
. (YTL)
- Genel Ödenek
Toplamı : 1.131.183.513,75
- Toplam Harcama : 949.156.922,24
- Ödenek Dışı
Harcama : 608.773,81
- İptal Edilen
Ödenek : 181.806.452,46
- Ertesi Yıla
Devreden Ödenek : 828.912,86
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
2005 mali yılı kesinhesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 mali
yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
14.91 - KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 Mali Yılı
Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 25.294.025
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 400.530
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 700.000
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 3.380.068.445
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 1.925.000
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 3.408.388.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 mali
yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü 2005 mali
yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2005 Mali Yılı
Kesin Hesabı
BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
Karayolları Genel Müdürlüğü 2005 Mali
Yılı Kesinhesabı
A C E T V E L İ
. (YTL)
- Genel Ödenek
Toplamı : 4.422.973.322,80
- Toplam Harcama : 4.359.379.595,56
- Ödenek Dışı
Harcama : 6.479.352,35
- İptal Edilen
Ödenek : 63.098.616,83
- Ertesi Yıla
Devreden Ödenek : 25.804.122,21
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B C E T V E L İ
. (YTL)
- Bütçe tahmini : 3.572.057.000,00
- Yılı
tahsilatı : 4.381.895.139,43
BAŞKAN- (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü 2005 mali
yılı kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2007 mali
yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
14.81 - TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2007 Mali Yılı
Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama
(YTL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 344.445.000
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 377.000
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 58.000.000
BAŞKAN- Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 402.822.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2007 mali
yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2005 mali
yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2005 Mali Yılı
Kesinhesabı
BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2005 Mali
Yılı Kesinhesabı
A C E T V E L İ
. (YTL)
- Genel Ödenek
Toplamı : 291.337.598,00
- Toplam Harcama : 250.685.171,40
- Ödenek Dışı
Harcama : 5.920.123,33
- İptal Edilen
Ödenek : 46.572.549,93
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 2005 mali
yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece, Adalet Bakanlığı, Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları
Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı, Yargıtay
Başkanlığı, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü ve
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün 2007 yılı bütçeleri
ile Adalet Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Karayolları
Genel Müdürlüğü ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün
2005 mali yılı kesinhesapları kabul edilmiştir.
Hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Programa göre, kuruluşların bütçe ve kesinhesaplarını
sırasıyla görüşmek için, 23 Aralık 2006 Cumartesi
günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
17.16