DÖNEM: 22 CİLT: 142 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
42nci
Birleşim
24 Aralık 2006 Pazar
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.-
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler
ve İdareler Kesinhesap Kanunu
Tasarıları (1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S.Sayısı:
1269, 1270, 1271)
A) MALİYE
BAKANLIĞI
1.-
Maliye Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.-
Maliye Bakanlığı
2005 Mali Yılı Kesinhesabı
B) KAMU
İHALE KURUMU
1.-
Kamu İhale Kurumu 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
C) GELİR
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.-
Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
D) ÖZELLEŞTİRME
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.-
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) GELİR
BÜTÇESİ
III. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Bitlis Milletvekili Vahit Kiler'in, Erzurum Milletvekili İbrahim
Özdoğan'ın, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
Bitlis Milletvekili Vahit Kiler'in, yapmış olduğu konuşmada,
bazı sözlerinin yanlış anlaşıldığı
gerekçesiyle açıklaması
3.-
Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Bitlis Milletvekili
Vahit Kiler'in, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.-
Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Ordu Milletvekili
Cemal Uysal'ın, konuşmasında, partisine sataşması
nedeniyle konuşması
IV. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, Abdullah Öcalan'ın
ziyaretçilerine ve sağlanan imkânlara ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/18559)
2.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'da İnsani Bilimler
ve Edebiyat Fakültesinin kurulması için konulacak ödeneğe
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/18808)
3.-
Ordu Milletvekili İ. Sami TANDOĞDU'nun, yeni il kurulup kurulmayacağına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun
cevabı (7/18828)
4.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Bilişim
Çıraklığı Projesine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/18893)
5.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Türk işçilerin
Kazakistan'da saldırıya uğramasıyla ilgili
açıklamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad
TÜZMEN'in cevabı (7/18895)
6.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCInın, sözleşmeli öğretmenlerin
statüsüne ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
ÇELİK'in cevabı (718981)
7.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya
Öğretmenevinin kullanımına yönelik bir iddiaya ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(718982)
8.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, görevde yükselme sınavına
yapılan başvurulara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (718984)
9.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, idari kadrolara yapılan
atamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun
cevabı (7/19249)
10.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, statülerine göre personel
sayısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun
cevabı (7/19250)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 11.00'de açılarak altı oturum yaptı.
Bir ila Üçüncü
Oturumlar
Türkmenistan
Cumhurbaşkanı Saparmurat Niyazov'un cenaze törenine katılmak
üzere, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül başkanlığında
TBMM üyelerinden oluşan heyetin Türkmenistan'a yapacakları
resmî ziyarete ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeli Daireler ve İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/1252; 1/1236,
3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı: 1269, 1270, 1271) görüşmelerine
devam olunarak;
Millî
Eğitim Bakanlığı,
Yükseköğretim
Kurulu,
Üniversiteler
(53 adet),
2007
yılı bütçeleri ve 2005 mali yılı kesinhasapları
ile;
Yükseköğrenim
Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü,
Öğrenci
Seçme ve Yerleştirme Merkezi,
Üniversiteler
(15 adet),
2007
yılı bütçeleri;
Üzerinde
bir süre görüşüldü.
Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa, Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin,
konuşmasında, Grubuna sataştığı iddiasıyla
bir açıklamada bulundu.
Saat
17.00'de toplanmak üzere, birleşime 16.46'da ara verildi.
Nevzat
Pakdil
Başkan
Vekili
Mehmet Daniş Bayram
Özçelik
Çanakkale Burdur
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Dört ila Altıncı
Oturumlar
2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeli Daireler ve İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/1252; 1/1236,
3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı: 1269, 1270, 1271) görüşmelerine
devam olunarak;
Millî
Eğitim Bakanlığı,
Yükseköğretim
Kurulu,
Üniversiteler
(53 Adet),
2007
yılı bütçeleri ve 2005 mali yılı kesinhasapları
ile;
Yükseköğrenim
Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü,
Öğrenci
Seçme ve Yerleştirme Merkezi,
Üniversiteler
(15 adet),
2007
yılı bütçeleri;
Kabul
edildi.
Alınan
karar gereğince, 24 Aralık 2006 Pazar günü saat 11.00'de toplanmak
üzere, birleşime 20.18'de son verildi.
Sadık Yakut
Başkan
Vekili
Bayram Özçelik Ahmet
Küçük
Burdur Çanakkale
Kâtip Üye Kâtip Üye
Mehmet Daniş
Çanakkale
Kâtip
Üye
24 Aralık
2006 Pazar
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 11.06
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN
- Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 42'nci Birleşimi'ni açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçe Kesinhesap
Kanunu Tasarıları üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program
uyarınca, bugün, on beşinci tur görüşmelerini yapacağız.
On beşinci turda, Maliye Bakanlığı, Kamu İhale
Kurumu, Gelir İdaresi Başkanlığı, Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı bütçeleriyle Gelir Bütçesi
yer almaktadır.
II. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.- 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S.Sayısı: 1269, 1270,
1271) (x)
A) MALİYE
BAKANLIĞI
1.- Maliye
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Maliye
Bakanlığı 2005 Mali
Yılı Kesinhesabı
B) KAMU
İHALE KURUMU
1.- Kamu
İhale Kurumu 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
C) GELİR
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Gelir
İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
D) ÖZELLEŞTİRME
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) GELİR
BÜTÇESİ
BAŞKAN
- Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Saygıdeğer
milletvekilleri, turda yer alan bütçelerle ilgili olarak soru sormak
isteyen milletvekillerinin, görüşmelerin bitimine kadar sorularını
sorabilmeleri için şifrelerini yazıp parmak izlerini tanıttıktan
sonra ekrandaki söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir.
Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları
yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri
kabul edilmiş olacaktır.
Tur
üzerinde görüşmeler bittikten sonra soru sahipleri ekrandaki
sıraya göre sorularını yerinden soracaklardır.
Soru sorma işlemi on dakika içerisinde tamamlanacaktır.
Cevap verme işlemi için de on dakika süre verilecektir. Cevap
işlemi on dakikadan önce bitirildiği takdirde, geri kalan
süre için sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.
Bilgilerinize
sunulur.
(x) 1269, 1270, 1271 S.
Sayılı Basmayazılar ve
Ödenek Cetvelleri 15/12/2006 tarihli
33'üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
Şimdi,
gelir ve finansman ile ilgili 2'nci maddeyi okutuyorum:
Gelir ve finansman
MADDE
2- (1) Gelirler:
Bu
Kanuna ekli (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere,
5018 sayılı Kanuna ekli;
a)
(I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri
184.242.515.000 Yeni Türk Lirası,
b)
(II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri
3.263.692.290 Yeni Türk Lirası öz gelir, 9.288.386.401 Yeni Türk Lirası
Hazine yardımı olmak üzere toplam 12.552.078.691 Yeni Türk Lirası,
c)
(III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların gelirleri 1.435.179.058 Yeni Türk Lirası,
olarak
tahmin edilmiştir.
(2)
Finansman:
Bu
Kanuna ekli (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere,
5018 sayılı Kanuna ekli;
a)
(II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı
222.734.309 Yeni Türk Lirası,
b)
(III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların net finansmanı 2.000.000 Yeni Türk Lirası,
olarak
tahmin edilmiştir.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, on beşinci turda, grupları
ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum:
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu: Mustafa Özyürek, Mersin Milletvekili; Algan Hacaloğlu,
İstanbul Milletvekili; Oğuz Oyan, İzmir Milletvekili;
Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Milletvekili; Ali
Kemal Deveciler, Balıkesir Milletvekili.
AK
Parti Grubu: Abdullah Erdem Cantimur, Kütahya Milletvekili; Fahrettin
Poyraz, Bilecik Milletvekili; İlhan Albayrak, İstanbul
Milletvekili; Şemsettin Murat, Elazığ Milletvekili;
Gülseren Topuz, İstanbul Milletvekili.
Anavatan
Partisi Grubu: Muhsin Koçyiğit, Diyarbakır Milletvekili;
İbrahim Özdoğan, Erzurum Milletvekili.
Şahısları
adına lehinde: Recep Garip, Adana Milletvekili; Ahmet Yeni,
Samsun Milletvekili. Tabii, burada, sadece bir kişiye söz verilecektir.
Aleyhinde:
Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, bugün çok yoğun bir çalışma
olacağı için, diğer günlerde yaptığımız
uygulamalara devam edeceğiz. Onun için, arkadaşlarımın
sürelerini zamanında bitirmelerini istirham ediyorum. Lütfen,
sadece bir dakika dışında ek süre talebinde bulunmasınlar.
İlk
konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mersin
Milletvekili Mustafa Özyürek. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Özyürek, buyurun efendim.
CHP
GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım
adına hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın
Başkanın pek fazla müsamaha etmeyeceği açıklamasını
da dikkate alarak, hızlı bir şekilde belli konulara değinmeye
çalışacağım. Tabii, Maliye Bakanlığı
bütçesi üzerinde söylenecek çok fazla söz var, ama on dakikada neler
söylenebilir diye şöyle bir baktığımızda, öncelikle
bir iki konunun altını çizmek istiyorum.
Bunlardan
birincisi: Bütçe, hepinizin bildiği gibi, bir yıllık
hesapların görüldüğü ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
vatandaşlarımız adına iktidardan hesap sorduğu
bir dokümandır. Onun için, biz de muhalefet olarak, burada, iktidardan
bir anlamda hesap soruyoruz. Yani, bizim buradaki konuşmalarımızı
vatandaş adına, milletimiz adına bir hesap sorma olarak
değerlendirmenizi rica ediyorum. Şimdi, tabii hesap sorulabilmesi
için, hesapların düzgün, tutarlı bir şekilde ortaya konulması
gerekir.
Değerli
arkadaşlarım, bütçenin yapılmasıyla ilgili ve
bütçenin diğer konularıyla ilgili 5018 sayılı
bir Kanun'u, bu dönemde, hep beraber çıkardık. Bu Kanun'a göre,
bütün harcamaların ve gelirlerin bütçe içinde gösterilmesi
gerekir; ama, ne yazık ki iktidar, önemli harcamaları bütçe
dışına çıkarmaktadır ve böylece, bütçeye baktığımız
zaman, bir yıllık dönemi, hem önümüzdeki dönem olarak hem
geçmiş dönem olarak tam olarak göremiyoruz. Örneğin,
çıkarılan bazı torba yasalarla, önemli harcamalar
bütçe dışına çıkarılmaktadır ve böylece,
mali saydamlık bir kenara itilmektedir. Örneğin mahalli
idarelere aktarılan paylar giderler içinde gösterilmemek suretiyle,
her yıl 1,3-1,5 katrilyon civarında harcama bütçe dışına
çıkarılmakta ve böylece, her ay, Sayın Maliye Bakanımız
yaptığı basın toplantılarında "gördünüz
mü, bütçemiz fazla veriyor" diyebilmektedir. Oysa, bütün harcamalar
bütçede yer almış olsaydı, bir fazladan bahsetmek mümkün
değildi. Bütçe hesaplarında gösterilmeyen harcamaların
bazıları da, eczanelere ve tedavi kurumlarına olan
borçlar ödenmeyerek, ertesi yıla aktarılmaktadır.
Bu, hem bütçe tekniği açısından önemli sorunlar yaratıyor
hem de devletten alacağı olan kuruluşların, kişilerin,
firmaların alacaklarını ertelemiş, onları
güç durumda bırakmış oluyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu anlamda müteahhitlerin büyük meblağlara
ulaşan alacakları ödenmiyor, ödenmemek suretiyle de bütçe
hesaplarına girmiyor.
Eğer, Sayın Maliye Bakanı buraya geldiğinde,
ödenmeyen ve kamu hesaplarında gösterilmeyen ne kadar hazine
borcu, devlet borcu olduğunu söyleyebilirse, memnun oluruz.
Gene bu çerçevede, emeklilere yapılan vergi iadesi 2006
yılından itibaren bütçe dışına çıkarılmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, bu ve buna benzer pek çok uygulamayla mali
saydamlık ortadan kaldırılmaktadır. Oysa 5018 sayılı
Kanun'u, biz, daha saydam, daha hesap verilebilir, bütün harcamaların
ve gelirlerin yer aldığı bir bütçe yapmak için çıkarmıştık.
Gene
Hükûmetin çok övündüğü, üç yıllık bütçe yapıyoruz
anlayışıyla gündeme getirdiği, üç yıllık
Orta Vadeli Program ve Orta Vadeli Mali Plan hazırlanmıştır.
Ama ne yazık ki, burada öngörülen, burada yer alan rakamların
2007 bütçesiyle tutarlı olmadığını görüyoruz.
2007 yılı için Orta Vadeli Mali Plan'da öngörülen bütçe
açığı 8,7 katrilyon iken, 2007 yılı bütçesinde,
görüştüğümüz bütçede 16,7 katrilyona çıkmıştır.
Yani, üç yıllık bütçe yapıyoruz, artık önümüzü görüyoruz
diye yola çıktınız, ama daha başlarken, bütçe
açığı gibi çok önemli bir kalemi yüzde 100 artırmış
oluyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, Hükûmetin, her bakanın, her bakanlığın
bütçesinde övündüğü ve Maliye Bakanının da çeşitli
konuşmalarında yer alan KÖYDES ve BELDES harcamaları
var. Elbette biz köylere hizmet götürülmesinden yanayız. O nedenle
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kaldırılmasına
hep karşı çıktık. Şimdi, köylere daha kolay harcama
yapmak suretiyle hizmet götürmeye çalışıyor Hükûmet.
Hizmet götürülmesini takdirle, teşekkürle karşılarız.
Ama, bizim burada üzerinde durduğumuz, bu harcamaların
şeffaf bir şekilde yapılmadığıdır,
KÖYDES ve BELDES ihalelerinin eşe dosta, özellikle AKP yöneticilerine
keyfî bir şekilde dağıtıldığıdır.
Bizim itirazımız harcama yönteminedir, bizim itirazımız
yolsuzluğadır, bizim itirazımız usulsüzlüğedir,
yoksa hizmet yapılmasına hiç kimse itiraz etmez, biz de itiraz
etmiyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, önemli konulardan biri de AKP'nin kadrolaşmasıdır.
Normal memurların sınavla alınması nedeniyle öyle
bir uygulama geliştirildi ki, geçici işçiler, sözleşmeli
personel alınmasına büyük bir ağırlık veriliyor
ve burada, ne yazık ki ciddi şekilde eş dost istihdamı
yoluna gidiliyor.
Bu
çerçevede, Maliye Bakanlığı gibi önemli bir bakanlığın,
vaktiyle hizmet etmekten onur duyduğum bir bakanlığın
atamalarında belli bir ciddiyetin olmasını hepimiz
bekleriz, isteriz, ama basına da yansıyan bir atama haberi,
hepimizi gerçekten üzmüştür. Dört yıllık hizmeti olan,
Bakanın bir özel danışmanı, önce Demir Çelik
İşletmeleri Genel Müdürlüğüne atanmış, daha
sonra orada yeterli hizmeti olmadığı için alınmış,
Denizcilik İşletmesine genel müdür yapılmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, dört yıllık hizmeti olan, Maliye Bakanlığında
daha önce bir hizmeti olan bir kişiyi Bakan çok sevebilir, Bakan
çok takdir edebilir, ama keyfîlik, hele Maliye Bakanlığında
keyfîlik kesinlikle olmamalıdır, çünkü Basın Müşaviri
bir açıklamasında "Bakanımızın tarzı
budur. Tanıdığı, kimyasını bildiği
adamları bir yere genel müdür yapar. Bakan Beyin tarzı, çalışma
üslubu bu." diyor. Ee, şimdi, Sayın Başbakan da vücut
dilinden anlayanlarla çalışıyor. Maliye Bakanımız
kimyasıyla uyuşandan anlıyor. Ee, peki, normal vatandaşlara
Sayın Bakanımız ve Sayın Başbakanımızla
kimyası uzlaşmayan kimselere Türkiye Cumhuriyeti'nde çalışma
olanağı tanınmayacak mıdır? Bunlar doğru
değildir.
Değerli
arkadaşlarım, bir de memurlarla ilgili bir konuya izninizle
değinmek istiyorum.
Şimdi,
memurlara çok önemli artışlar yapıldığı
hep söylenegeldi. Ama rakamlara baktığımızda, bugün
geldiğimiz noktada 1999 yılındaki düzeyi bile tutturamadığımızı
söyleyebilirim.
Değerli
arkadaşlarım, 1999 yılında net ele geçen fiyatlarla
baktığımızda, 123 puanlık bir ödeme yapılıyordu.
2005 yılında 115 puanlık ödeme yapılıyor. Yani,
reel, net ele geçen ücretlerin 1999 yılıyla 2005, 2006'yı
kıyasladığınızda ciddi şekilde düştüğünü
görürsünüz.
Şimdi,
Hükûmet, işine geldiği zaman
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Özyürek, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Hükûmet,
işine geldiği zaman 2002 yılıyla kıyaslıyor.
İşine geldiği zaman başka yıllarla kıyaslıyor.
Ama, kıyas yapılacak yıl normal dönemlerin kıyaslanmasıdır.
Çünkü, 2002 yılı 2001 yılı krizinin etkisinde olan
bir yıldır. 1999 yılını, 98 yılını
aldığınız zaman işçilerin, memurların
eline geçen ücret bugün o yılların düzeyini henüz tutmamıştır.
O nedenle, burada rakam oyunlarıyla meseleye bakmak son derece
yanlıştır.
Bir
diğer önemli noktaya da değinmek istiyorum: Kamu yatırımları
değerli arkadaşlarım, AKP İktidarında ciddi
şekilde düşmüştür. Elbette, enflasyon olan bir ülkede
mutlak rakam olarak her harcama artar, ama, bunun millî gelire oranına
baktığınız zaman, 2002'de kamu yatırımlarının
millî gelire oranı yüzde 5,8'ken, 2006'da yüzde 4,5'a, 2007'de de
4,6'ya düşmüştür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Özyürek, teşekkür cümlenizi alayım.
Buyurun.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Devamla) - Bu da gösteriyor ki, AKP İktidarı, durmadan
vergi alınan, durmadan borç yapılan, buna karşılık
yatırım yapılmayan, cari harcamalarla günlerin geçirildiği,
saydamlıktan uzak bir bütçenin görüşüldüğü bir dönem
olmuştur.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
İkinci
konuşmacı, İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu.
Sayın
Hacaloğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşımın bıraktığı yerden devam
etmek istiyorum.
Sayın
Bakan, AKP İktidarı olarak, son dört yılda, her kademede
yolsuzluklarla, çıkar ve ihale lobileriyle kuşatıldınız.
Özelleştirme vurgunlarına kucak açtınız.
İşsizliği bunalım noktalarına taşıdınız.
İşçi, memur ve emeklileri, sürünme ücretlerine mahkûm ettiniz.
Tarımı çökerttiniz, üretimi, reel sektörü, esnaf ve sanatkârları,
KOBİ'leri dışladınız. Yoksulluk ve eşitsizlikleri
derinleştirdiniz, sosyal devleti gerilettiniz. IMF'ye, kent ve
faiz rantlarından beslenenlere âdeta teslim oldunuz. Bu politikalarınızla,
yurttaşlarımızı âdeta ikiye böldünüz; bir yanda bir
avuç zengin mutlu azınlık, diğer yanda giderek sayısı
daha da kabaran bir yoksul, mutsuz çoğunluk yarattınız.
Ülkemizin ekonomisinin temel istikrar unsuru olan orta sınıfı
ise âdeta sildiniz, erittiniz, tükettiniz. Bunun sonuçları olarak
bugün 20 milyon yurttaşımız yoksulluk sınırı
altında yaşama tutunmaya çalışırken 1 milyon
yurttaşımız ise açlık sınırları altında
yok olmama savaşı vermektedir.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; Sayın Başbakan
geçenlerde "Satın alma gücünüz düştüyse partime sakın
oy vermeyin." diye âdeta siyasi bir şov yapmaya kalktı.
Değerli AKP'li milletvekili arkadaşlarım, dört
yıllık iktidarınızda, ekonomi büyürken bundan sadece
rantiyeci ve varlıklı kesimler, üretmeden paradan para kazananlar,
yüksek reel faiz ve düşük kur politikaları ile beslenenler
yararlandı. Buna karşın, işçiler, çiftçiler, memur
ve emekliler her geçen gün daha çok yoksullaştılar. Sağlanan
ekonomik büyüme istihdama ve halkın refahına yansımadı,
işsizliğe çare olmadı.
Sayın
Başbakana buradan seslenmek istiyorum, kendisine hatırlatmak
istiyorum: Dört yıllık iktidarınızda ücretlilerin
millî gelirden aldığı pay artmadı, aksine, yüzde
2,6 puan geriledi. İktidarınızdan önceki dört
yıllık dönemde ücretlilerin millî gelirden aldığı
pay yılda ortalama yüzde 28,6 iken, iktidar olduğunuz dört
yıllık dönemde yıllık ortalama yüzde 26'ya geriledi.
Diğer yandan, İstatistik Enstitüsünün, TÜİK'in resmî
rakamlarına göre imalat sanayisi işçilerinin ücreti sabit
fiyatlarla 1997 yılında 100 iken, -kamu kesiminde- 2002
yılında 123,3'e çıktı. Sizin iktidarınızda
ise artış durdu ve 2006'da 122,2'ye geriledi. Keza, özel kesimde
yoksullaşma daha da derinleşti, derin oldu. Özel sektör imalat
sanayisi işçilerinin ücreti, sabit fiyatlarla, 1997 yılında
100 iken, iktidarınız öncesi dört yıllık dönemde,
yani, 1999-2002 döneminde ortalama 95,5'a, sizin döneminizde, yani
2003-2006 döneminde ise 84,4'e büyüdü.
Değerli
arkadaşlarım, bu mudur toplumun ezilen kesimlerin, emekçilerin
refahtan pay alması? Yani, bunun tek bir yanıtı var.
IMF'nin emeği bastıran, emeğin üzerine, emek gelirlerini
kısmaya yönelik politikaları dayatan emekçiler ödedi bu
dönemde uygulanan politikaların, IMF ile imzaladığınız
niyet mektuplarının... Dört yıllık iktidar döneminde
emekçilerin yoksullaştığını, emek sömürüsünün
daha da derinleştiğini ortaya koyan bu tabloyu, bence, Sayın
Başbakan çok derinden incelemeli, ondan sonra konuşmalıdır.
Bu
tablo, esasında, büyük sermayenin neden sizin iktidarınızdan
memnun olduğunu; halkımızı inim inim inleten, ulusal
çıkarlarımıza sırtını dönen iktidarınızdan
halkımızın kurtulmasını sağlayacak, erken
seçime büyük sermayenin neden karşı çıktığını
çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır değerli arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlarım, işsizlik, bugün toplumumuzun en önemli
sorunudur. İktidarınızda işsizler ordusu
yılda ortalama 500 bin, dört yılda ise toplam 2 milyon kişi
arttı. İktidarınızın ilk gününden beri
işsizlik rakamlarını çarpıtmaktasınız.
Zamanım olmadığı için ayrıntılara inmiyorum.
Fakat, bugün, ülkemizde işbaşı yapmaya hazır olup
da iş aramayanlar da dâhil edildiği zaman, en son iki gün evvel
yayınlanan rakamlara göre ülkemizde genelde işsizlik
oranı yüzde 16,2; toplam işsiz sayısı ise 4 milyon
460 bindir. Gençler arasındaki işsizlik oranı Türkiye
genelinde bunun asgari 2 katı. Diyarbakır, Bitlis,
Muş, Bayburt, Kastamonu'daki gençler arasında işsizlik
oranı ise yüzde 50'ye yakındır. Bu işsizlik oranları,
sadece gelişmiş ülkelerin değil, tüm gelişmekte
olan ülkeler arasında da rekor rakamlardır.
İşsizliğin
bu kadar yaygın ve yüksek olduğu bir ülkede huzurdan, geleceğe
umutla bakmaktan, refahtan söz edebilmek mümkün mü? Ama, nedense, Sayın
Başbakan söz edebiliyor. Neoliberal iç ve dış destekli
tarikatlar dayanışmasıyla bugüne kadar sürdürdüğü
iktidarını, bundan sonra da boş laflarla, kandırmacayla
yürütebileceğini zannediyor.
Yağma
yok Sayın Başbakan, testiyi kırdınız, yükünüzü
aldınız, ya çekip gidiniz ya da erken seçim kararı
alınız; halkımızı ve laik, demokratik cumhuriyetimizi
rahatlatınız. Aksi hâlde, başta gençlerimiz ve emekçilerimiz
olmak üzere, ezdiğiniz, umutlarını tükettiğiniz,
üretme, iş kurma, yatırım yapma şevklerini kırdığınız
tüm insanlarımız, sizi hayretle ve ibretle izlemekte olan
cumhuriyet kadınlarımız, yani Anadolu kadınlarımız,
bunun hesabını sizden sandıkta elbet soracaktır.
İBRAHİM
KÖŞDERE (Çanakkale) - Bütçe mi konuşuyoruz
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, 2007
yılı bütçesi küçük bir bütçedir. Bu bütçe, Türkiye'nin bedenine
dar olan bir bütçedir. Bu bütçe, ülkemizin yaralarını sarmak
için, ülkemizin ekonomisini düzlüğe taşımak için, yarınların
çağdaş sosyoekonomik altyapısını kurmak
için, sosyal devlet sorumluluklarını yerine getirebilmek
için yetersiz büyüklükte olan bir bütçedir. 2007 yılı bütçesi,
halka hizmet anlayışı kısır olan, sosyal devleti
gerileten bir bütçedir. 2007 yılı bütçesi, bundan evvelki
dört bütçenizde olduğu gibi, öncelikle halkımızı
memnun etmek için değil, IMF'yi memnun etmek için düzenlenmiş,
belirli iç ve dış odakların beklentilerini yerine getirme
hedeflerine kilitlenmiş bir bütçedir.
İktidarınızda,
toplam devlet harcamaları küçülmüştür, yani, bütçe kavramı,
en geniş tanımıyla, küçülmüştür. Devlet harcamalarının
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2002 yılında,
tüm harcamalar dâhil edildiği zaman, yüzde 53,5 idi, 2007 bütçesinde
ise yüzde 46,9'dur. Oysa, bu oran, Fransa'da yüzde 52,8; İsveç'te yüzde
56,5; Danimarka'da yüzde 53'tür. Üstelik bu ülkeler Türkiye gibi
ağır faiz yükü altında değillerdir.
MUHARREM
KARSLI (İstanbul) - Oralarda enflasyonla mücadele var mı?
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım
MUHARREM
KARSLI (İstanbul) - Enflasyonla mücadele
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) - Oralarda yolsuzluk da yok.
BAŞKAN
- Sayın Karslı, lütfen
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) - Ali Dibolar da yok oralarda.
Değerli
arkadaşlarım, CHP olarak hedefimiz ve politikamız daha
çok yatırım, daha çok kamusal hizmettir. Daha çok kamu yatırımı
yapılmadan, daha çok kamu kesimi sabit sermaye yatırımları
için gerekli ekonomik koşullar yaratılmadan, bunun için gerekli
siyasi irade ortaya konulmadan, 21'inci yüzyılın ileri kilit
sektörlerinde teknolojik yapılanmada atılım sağlanamaz,
çağdaş, sosyoekonomik altyapı kurulamaz, ülkemizin
kalkınmada geri kalmış yöreleri ayağa kaldırılamaz.
Bu amaçla, bu nedenle, her yıl gayrisafi millî hasılanın
yüzde 6'sı oranında bir kaynağın, bir kamu kaynağının
ekonomik ve sosyal ve kentsel altyapı ve çevre yatırımları
ve teknolojik yapılanma amacıyla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Hacaloğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) -
yatırımlara, bu yöne tahsis
edilmesi gereklidir.
Değerli
arkadaşlarım, son dört yıldır Ali Dibolar, vurguncular,
kapkaççılar, üçkâğıtçılar, çıkar amaçlı örgütler
ve tarikatlar ülkesine dönüştük. Dört yıldır kamu ihalelerinde
bir vurgun rüzgârı esmekte. Bir bölüm AKP'liler ile müteahhitlerin
Ali Dibolar olarak tanımlanan vurgun iş birliği dalga
dalga ülkemize yayılmaktadır.
Başbakan
Tayyip Erdoğan geçen hafta bu kürsüde bir gazete gösterdi,
"İşte Ali Dibo." dedi. Ancak belli ki bu sözleriyle
Tayyip Bey, Ali Dibo yok diyemiyor, aksine, bir anlamda Ali Diboları
ikrar ediyor, kabul ediyor.
MEHMET
EMİN TUTAN (Bursa) - Evet, sizde olduğu gibi.
FAHRİ
KESKİN (Eskişehir) - Mecliste var.
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, zamanım bitti. Ancak er geç, iktidarımızda,
Kasım 2007'de dokunulmazlıkların kaldırılmasının
sözünü bir kez daha buradan ben veriyorum.
Hepinize
saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM
KÖŞDERE (Çanakkale) - Bir daha burada olmayacaksınız
ki.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı, İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan.
Buyurun
Sayın Oyan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim,
Gelir İdaresi bütçesini görüşüyoruz. Gelir İdaresi
Başkanlığımızın performansını
herhâlde önümüzdeki yıl daha iyi değerlendireceğiz,
ama bu yıldan bazı değerlendirmeler yapma imkânımız
var.
Şimdi,
ilk önce, bir kere şuna bakalım: Türkiye'de bir bütçe hazırlanıyor,
bu bütçe halkın hangi ihtiyaçlarına yanıt veriyor? Birinci
bakacağımız şey bu. Yani, biz bu bütçelerle gerçekten
toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek durumda mıyız?
Toplumun ihtiyacı ne, bütçenin sunduğu ne? Bakmamız
gereken birinci pencere budur. Buradan
baktığımız zaman görüyoruz ki, bu bütçelerin,
IMF bütçesi olmaya devam eden bu bütçelerin halkın talepleriyle
örtüşmesi mümkün değildir. Burada, beşinci yıldır,
beşinci kezdir IMF bütçeleri görüşüyoruz. Bunlar Türkiye
Cumhuriyeti'nin ihtiyaçlarına göre hazırlanmış
bütçeler değillerdir.
Türkiye,
AKP İktidarında, geçici bütçeyi de ilk sayarsak altıncı
IMF bütçesini görüşüyor, ilk üç aylık bütçeyi de sayarsak.
Peki
MUHARREM
KARSLI (İstanbul) - On beşinci
OĞUZ
OYAN (Devamla) - Efendim?
MUHARREM
KARSLI (İstanbul) - On beşinci, yirmi beşinci IMF bütçesi
oluyor, beşinci filan değil.
BAŞKAN
- Sayın Karslı, lütfen
OĞUZ
OYAN (Devamla) - Ha, tamam, biz döneminizdeki sırayı sayıyoruz.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.
MUHARREM
KARSLI (İstanbul) - En az yirmi beşinci bütçe.
BAŞKAN
- Sayın Karslı, lütfen efendim.
OĞUZ
OYAN (Devamla) - Yani, bununla iftihar ediyorsanız onu da söyleyeyim,
IMF bütçeleri sizinle başlamadı,
çok hoşunuza gidecekse onu söyleyeyim. Sizden önce başladı.
MUHARREM
KARSLI (İstanbul) - Tabii.
OĞUZ
OYAN (Devamla) - Sizden önce başladı, 98 yılında
MEHMET
EMİN TUTAN (Bursa) - Siz de vardınız.
OĞUZ
OYAN (Devamla) - Biz yoktuk tabii. Lütfen
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Sayın Kemal Derviş vardı.
OĞUZ
OYAN (Devamla) - Lütfen, siz sıranız gelince konuşun.
98
yılında yakından izleme anlaşmasıyla IMF'yle
ilişkiler başlamıştır. Siz iktidara geldiğinizde
bunlar 2004 yılında bitecek idi, bunu 2008 yılına
uzatma başarısını gösterdiniz, sizi kutluyorum.
Türkiye
2000 yılından itibaren IMF cenderesi içinde bütçeler yapmaktadır.
Bu bütçelerde kamu yatırımı yoktur, en çok kısıtlanan
kalem kamu yatırımıdır.
Bu
bütçelerde tarıma destek yoktur. Bakınız, bir yasa
çıkardınız, dediniz ki bu yasada geçen sene: "Tarıma
destek yüzde 1'in altına olmayacak." Yani, gayrisafi millî
hasıla yüzde 1'in altına bir tarımsal destek olmayacak
diye kendi kendinizi de bağlayan bir düzenleme çıkardınız.
Peki ne görüyoruz? Devri iktidarınızda tarıma olan
destekler millî gelirin ortalama binde 7,5'u, yani, yüzde 0,75'i; yani,
yüzde 1 olmamıştır. Hazırladığınız
2007 bütçesinde yüzde 1'i gene tutturamıyorsunuz kendi yasa
hükmünüze rağmen, yüzde 0,83'tesiniz. Yani, değerli arkadaşlarım,
yüzde 1'i yasa hükmü hâline getiriyorsunuz, kendi çıkardığınız
yasa size dar geliyor, giremiyorsunuz içine. Böylesine bir anlayışla
bir ülke yönetilebilir mi?
"Faizleri
azaltıyoruz" dediniz. Geçen yılın, yani bu içinde
bulunduğumuz yılın birtakım uygun koşullarıyla
belli bir noktaya gelindi, fakat, mayıs ve hazirandan sonraki
o dış dünyada olan küçük dalgalanmanın bizde tsunami
gibi bir kriz etkisi yaratmasıyla hâlâ Hazine şu an ortalama
yüzde 22-23'lerden borçlanıyor. Yani, nisan ayında biz yüzde
14 ile borçlanırken, Hazine borçlanırken, şimdi bunun
yüzde 50-55 fazlasıyla yüzde 22-23'ten borçlanıyor. Nominal
faiz bunlar. Reel faiz olarak baktığımızda çok yüksek
reel faizler var. Şu anki borçlanmaların, şu an, bu
yılın son aylarındaki borçlanmaların, önümüzdeki
yılın enflasyon beklentilerine göre baktığınızda
yüzde 17'lik reel faizlerle borçlanıyorsunuz. Yüzde 17 reel,
yani, enflasyon etkisinden arındırılmış yüzde
17'lik reel faizlerle borçlanıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye'yi yıllardır IMF bütçeleriyle
sıktınız ve dediniz ki: "Biz bununla faizleri düşüreceğiz,
enflasyonu düşüreceğiz." Peki, ne oldu? Nisan
ayında enflasyon belli bir noktadayken, yüzde 7'lerdeyken, birdenbire
bunu yüzde 10'lara getirdiniz. Nisan ayında faizler yüzde 14
iken, yüzde 22-23'lere getirdiniz. Yani, şimdi, soruyorum: Bu
bütçeyle, eğer bu bütçelerle, enflasyon, sıkı mali politika
enflasyonu düşürecekti ise niye düşmüyor? Bu bütçelerle
daha düşük faizler ve daha az faiz ödeneği bütçelere konacaksa
niye bu gerçekleşmiyor? İlk kez bu yıl, yıllardır
bu cendere içinde faizler azalmıştı bütçede ve şimdi
ilk kez, beşinci yılınızda, faizlerin tekrar arttığı
bir döneme giriyoruz, hem nominal olarak hem nispi olarak, oransal
olarak. Yani, sizin bütçenizde, 46 katrilyonluk faiz ödeneği,
bu yıl, 2006 için, 2007'de 53 katrilyon olarak açıklanıyor.
Üstelik de 2007 için yüzde 18-19 nominal faizlerle borçlanacağınız
hesabıyla. Eğer bu hesap tutmaz da şu anki trend sürer,
yani, yüzde 22-23 trendi sürerse, sizin faiz hesabınız,
2007'de 60 katrilyonu bulacaktır. Şimdi, siz, bu bütçeyle nasıl
iftihar ediyorsunuz? Nasıl böyle bir bütçeyi, çok fazla sıkıntı
duymadan, sıkılmadan diyeyim isterseniz, buraya getirip
savunabiliyorsunuz?
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, bu bütçede, yatırım
gene en az pay alan kalemlerden biri. Türkiye'nin
Bir makine nasıl
yağ olmadan çalışmaz, nasıl bisiklet pedalı
döndürmeden gitmezse, bir ülke de, bir şirket gibi, yatırım
olmadan hayat bulamaz, kendini geliştiremez. Siz, Türkiye'de,
bir otoyol, bir konut dışında sanki başka yatırım
talebi yokmuş gibi, bütün yatırımları durdurup,
görünür, halkın gözüne sokabileceğiniz bir iki şeyi
öne çıkardınız. Onun dışındaki bütün yatırımları
durduruyorsunuz. Böyle, ülke yönetilmez. Eğer IMF'ye emanet ediyorsanız
ülkeyi, bu ülkeyi IMF'nin programıyla yönetecekseniz, siz niye
seçiliyorsunuz ve iktidara talip oluyorsunuz? Bunu sormak hakkımızdır.
Eğer Türkiye IMF tarafından, Washington üzerinden yönetilecekse,
Ankara Hükûmetinin işi nedir değerli arkadaşlar,
işi nedir?
Şimdi,
dolayısıyla, burada, bir bütçenin gelir ve gider rakamlarına
baktığımız zaman, burada, bu bütçenin 2006 yılı
bütçesine kıyasla 4 kat fazla açık veren bütçe olduğunu
görüyoruz. Yani, açıkları azalttık diye sevindiğiniz
2006 yılında 4 katrilyona düşürdük diyorsunuz.
Şimdi, 16 katrilyon küsurluk açık ilan ederek bir bütçe önümüze
getiriyorsunuz. Yani, her bakımından, dört yılın,
beşinci yılında başarısızlığın
tescilini yapıyorsunuz; bu başarısızlığın,
bu politikaların yeniden çökmesinin, 2001'de çökmüştü, sizin
elinizde bir kez daha çökmesinin tescil edilmesidir.
Gelir
bütçesine baktığımız zaman, 188 katrilyonluk gelirin,
işte, 184 genel bütçe gelirleri, bunun 158 katrilyonunun da vergi
gelirleri olduğunu görüyoruz. Burada vergi gelirinde ciddi
bir artış olacağı hesabı var. Üstelik de, özellikle
gelir vergisinde yüzde 27'lik bir artış öngörüyorsunuz. Bunu
nasıl yapacaksınız, soruyoruz. Yani, bunun arkasında,
yurttaşa, vatandaşa hangi yeni vergi yükleri geliyor? Dolaylı
vergilerde hangi yükler geliyor? Bakınız, 2006 yılı
bütçesinde sizin bütçe açığınızın düşmesinde
iki önemli neden vardı: Bunlardan bir tanesi Türkiye'deki büyüme
ve ithalat temposu; ithalatın da büyümesi dolayısıyla
tahsil ettiğiniz vergiler beklediğinizin üzerinde oldu,
özellikle ithalat üzerinden. İkincisi, bütçede vergi dışı
birtakım gelirler beklentinin dışında oldu; gerek
Telekomdan nakit girişleri gerekse de GSM satışlarından,
özelleştirme girişleri nedeniyle. Bu iki nedenle 13 milyar
yeni Türk lirası civarında bir açık beklentisi 4 milyar
yeni Türk lirası dolayına düştü. Ama, şimdi, buna
sevinebilir miyiz? Bunlar bir kerelik gelir artışları.
Bundan sonra ne olacak? 2007'de vatandaşa öngördüğünüz daha
iyi bir vergi politikası değil. Yani, Türkiye'de eğer
vergiler ithalat arttığı için artıyorsa, ben soruyorum,
Gelir İdaresi Başkanının bunda başarısı
nerede? Eğer, Türkiye'de dolaylı vergiler yüzde 70'lere
ulaşmışsa, yani şirketler bir anlamda mültezim gibi
vergi toplar duruma gelmişse, diğer yüzde 30'luk doğrudan
gelirlerin de önemli bölümü zaten gene şirketler üzerinden geliyor,
yani doğrudan beyanname üzerinden elinize geçmiyorsa,
doğrudan beyannameyle tahsil ettikleriniz yüzde 5'in altına
düşmüşse, soruyorum, bu Gelir İdaresi Başkanlığının
Türkiye'de düzgün bir vergi ve gelir politikası uygulamak
açısından katkıları nerededir? Yani, eğer ülke
böyle yönetilecek ise, hani daha önce söylendiği gibi, Gelir
İdaresi Başkanlığına ne gerek vardır?
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye'de çok ciddi bir vergi adaletsizliği
vardır. Bu vergi adaletsizliğini artıran uygulamalar
yapılmaktadır; çünkü, tüketim üzerinden alınan vergiler,
evine tüp alan vatandaşı, bakkaldan ciklet alan, gofret alan
çocuğu vergilendirmektedir. Gücünüz yetiyorsa, herkesi mali
gücüne göre vergilendirin. Gücünüz yetiyorsa, ödeme gücü olanlardan,
artan oranlı gelir vergisini almaya gayret edin. Kurumlar vergisinde
yeni bir oran indirimi yaptınız; bunun matrahı genişleteceği
varsayılıyordu. Peki, geliştirdi mi? Bakıyorsunuz,
kurumlar vergisinde önemli azalışlar gündeme geliyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Oyan, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
OĞUZ
OYAN (Devamla) - Demek ki, burada da bir önemli başarısızlık
söz konusu. Yani, dolaylı dediğimiz, tüketim üzerinden
alınan ve en gayriadil vergi türü olan vergilerle, yüzde 70'lere
ulaşmış bu tür vergilerle yola devam edeceksiniz ve bir
Gelir İdaresi Başkanlığının da burada
bir bütçesinden ve başarısından söz edeceğiz. Bu,
gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti'nin, önemli maliye birikimine, ta
Osmanlı'dan devraldığımız ve cumhuriyet döneminde
getirdiğimiz önemli bütçeleme ve maliye birikimine yakışmayan
bir bütçe ve ödenek teklifidir. Dolayısıyla, buna "hayır"
oyu vereceğimizi buradan bir kez daha belirtiyorum.
Halkımızın
yararına olacak bütçeleri yapmak üzere, umarım, önümüzdeki
yıl iktidarda biz olacağız değerli arkadaşlarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Dördüncü
konuşmacı, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu.
Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Oyan Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi bütçesiyle
ilgili konuşmasını yaparken, Gelir İdaresinin
performansından söz etti. Gelir İdaresinin performansını
ölçen tek bir ölçü var değerli arkadaşlar. Zarar eden mükellefler
beyanname verdiği zaman, "Niçin zarar ediyorsun?" diye
vergi dairesine çağrılıp, "Götür bu beyannameyi
düzelt, beyanını artır, ondan sonra tekrar yeni beyannameyle
gel." diyen kişi sayısı arttıkça Gelir İdaresinin
performansı da artmış oluyor. Acaba -ben merak ediyorum-
Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine bu yönde bir
şikâyet gelmiyor mu? Eğer bu ülkede demokrasi varsa, yasalar
uygulanıyorsa -benim beyanım hazır, veriyorum zaten-
istediğiniz zaman inceleme yapabilirsiniz. Ama, niçin beni
çağırıp da, "Bu beyanı götür. Yoksa seni inceleyeceğiz.
Eğer bunu artırmazsan başına gelecekleri düşün
"
Böyle bir maliye yönetimi olabilir mi, böyle bir anlayış
olabilir mi? Ama, Türkiye'de maalesef bu yapılıyor.
İkinci
önemli nokta, sıcak paraya teslim olan bir idare ekonomi yönetiminde
başarılı olamaz. Sizler Telekomu özelleştirdiniz.
Ben merak ediyorum, acaba bir Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilimiz
Telekom özelleştirildi, belli bir para geldi, sonra bir mini
kriz çıktı, faizler yükseldi, Telekomdan gelen para misliyle
tekrar dışarı gitti. Ne yaptınız siz, ne yaptı
Maliye Bakanlığımız? Bu Parlamentoya bir kanun
getirdi, "Ben sıcak paranın aldığı faizleri
vergilemeyeceğim." diye. Bu ne demektir? Sıcak paranın
önünde diz çöken bir hükûmet demektir. Bu anlayış olduğu
sürece ekonomide başarılı olamayız. Ekonomide
ipler hep dışarının elinde olacaktır. Şimdi
bakın, hem Telekom gitti hem dünyanın parası gitti ve siz
özelleştirme yapıyorsunuz.
Şimdi,
bakın değerli arkadaşlar, İstanbul'da bir denetim
elemanı İstanbul Büyükşehir Belediyesinin -Park ve
Bahçeler- yaptığı ihalelerle ilgili bir inceleme
başlatıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesinden
bilgiler geliyor. Tam incelemeye başlayacak, kendisinin önüne
bir yazı geliyor: "Bu incelemeyi teslim et, geri ver."
Böyle bir anlayış olabilir mi? Kimi kimden koruyorsunuz?
Yani, İstanbul Belediyesinin yaptığı vergi kaçakçılığı
iddialarını niçin bir denetim elemanına inceletmiyorsunuz?
Bunu yapmaya, acaba kimin ne hakkı vardır? Bana, çıkıp
"şu yasaya dayanarak biz bunu geri istiyoruz" desinler
veya "istedik" desinler. Bir film yapımcısı,
televizyondaki dizileri reyting rekorları kıran bir dizi,
bir yapımcı, bunun hesaplarını inceliyorlar, milyarlarca
liralık naylon fatura tespit ediliyor, yine bir yazı:
"İncelemeyi şuraya teslim et." Bu arkadaşımız
yazı yazıyor: "Ben daha işin başındayım, milyarlarca
liralık naylon fatura var -2 katrilyon lira- benim bu incelemeyi
sürdürmem lazım." Yazı geliyor: "Hayır, sen bu
incelemeyi iade edeceksin."
Değerli
arkadaşlar, ben merak ediyorum: Acaba, Adalet ve Kalkınma
Partisi milletvekilleri bunları bilmiyor mu? Bunun hesabını
sormuyor musunuz? Bakın, ben, burada söylüyorum, Sayın Bakan
isterse belgeleri kendisine de verebilirim: Nasıl oluyor da
kimler, niçin, hangi gerekçeyle korunuyor? Gelir İdaresinin
başarısından söz ediyoruz, Maliye Bakanlığının
başarısından söz ediyoruz; bu olayların olduğu
bir ülkede başarıdan söz edilemez, mümkün değil. Saydamlıktan
söz ediyoruz
Bakın
değerli arkadaşlar, özelleştirmeden söz ettik. Özelleştirme
Kanunu'nda bir madde var, aynen okuyorum: "Değer tespit sonuçları
-yani, özelleştirme sonuçları- özelleştirmeden önce
yapılan değer tespit sonuçları, kuruluşun özelleştirilmesine
ilişkin ihale sonuçlarının onaylanmasını müteakip
kamuoyuna duyurulur." Özelleştirme ihalesi onaylanınca
değer tespit sonuçları kamuoyuna açıklanacak. Kanun
böyle. Ben merak ediyorum: Acaba içinizden bir kişi, özelleştirilen
bir kuruluşun değer tespit sonuçlarının ilanını
gördü mü, duydu mu? Böyle bir şey yok, böyle bir şey yapılmadı
bile. Ama, ne yaptınız biliyor musunuz? Bakanlık buraya
bir kanun getirdi, buraya getirdi ve sizlerin oylarıyla geçti.
Ne diyor orada: "Değer tespit sonuçları kuruluşun
özelleştirme işlemi tamamlanarak, devir sözleşmesinde
yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmesinden sonra kamuoyuna
açıklanır." Bu ne demektir? Ben bunu kamuoyuna hiç
açıklamayacağım. Hani, siz, şeffaflıktan söz
ediyordunuz arkadaşlar, dürüstlükten söz ediyordunuz? Bunun
neresi dürüstlük, neresi şeffaflık değerli arkadaşlar?
Siz değer tespit sonuçlarını kamuoyuna açıklamaktan
âciz bir Hükûmetle çalışıyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti
böyle bir Hükûmete muhataptır şu anda. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın,
Tekelin özelleştirilmesini yaptınız. Bir kanun var değerli
arkadaşlar, 2531 sayılı Kanun. Diyor ki: "Kamuda
görev yapan bir kişi, aynı işi yapan bir kuruluşa
üç yıl geçmedikçe geçemez." İçinizde saygıdeğer
denetim elemanları var ve bunlar bu ayrıntıyı çok
iyi bilirler. Tekelin özelleştirilmesi sırasında, Alkollü
İçkiler Genel Müdürü özelleştirmeden hemen önce özelleştirmeyi
alacak kuruma genel müdür olarak geçti. Bu ülkede savcılar var
mı? Var. Bunu soruşturan bir savcı var mı? Yok. Niçin?
Yargı bağımsız değil de onun için.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) - Ne demek ya?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Peki, bu kanun niye çıktı, niye
bu kanunu uygulamıyor kimse? Bu kanunu uygulayabilecek yüreklilikte
bir savcı yok mu bu ülkede? Yok.
HALİL
ÖZYOLCU (Ağrı) - Yargıya hakaret ediyorsun.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Geliyorum başka bir şeye. Tekelin
içki bölümünü 292 milyon dolara
Değerli
arkadaşlar, ben burada söylüyorum. Eğer bir savcı arkadaşımız
soruşturma açarsa, bir milletvekili, bir parlamenter olarak
bundan ancak şeref duyarım. Dolayısıyla, biz yargıyı
eleştireceğiz, görevini yerine getirmeyen herkesi
eleştireceğiz. Hükûmeti eleştiriyorsak, görevini yerine
getirmeyen kişiye de eleştireceğiz.
MUSTAFA
NURİ AKBULUT (Erzurum) - Eleştirmek başka, hakaret
başka şey. (CHP sıralarından "Ne hakareti?"
sesleri)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Hakaret değil arkadaşlar,
eleştiriyoruz. Hakaret ayrı
Ne benim terbiyem ona yeter
ne de benim gücüm yeter.
Bakın,
değerli arkadaşlar, Tekelin alkollü içkiler bölümünü
292 milyon dolara özelleştirdi, 292 milyon dolar. Kısa bir
süre sonra özelleştirilen bölümün yüzde 90'ı 800 milyon dolara
satıldı. 600 milyon dolar arkadaşlar, 600 milyon dolar,
ne diyebiliriz biz buna? Elimizi vicdanımıza koyup düşünmemiz
lazım, doğru mu yapıyoruz biz acaba? TÜPRAŞ
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Kılıçdaroğlu, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum, ama bu bütçede bunları söyleyemezsek nerede söyleyeceğiz.
Gemlik
Gübre Fabrikası özelleştirildi. Hiçbir şey okumuyorum,
Sayın Turhan Çömez'in açıklamasını okuyorum, sizin
milletvekiliniz: "Önce Sayın Başbakana çok kapsamlı
bir rapor hazırladım. Ne yazık ki, yaklaşık bir
yıl geçmesine rağmen hiçbir geri dönüş alamadım ne
Başbakanlık danışmanlarından ne de ilgili bakanlıktan.
Daha sonra bu dosyayı bir genel başkan yardımcımıza
takdim ettim. Aradan üç ay geçti, sonradan öğrendim ki dosya Genel
Merkezde kaybolmuş. En sonunda kafamda beliren şüpheleri
ilgili sayın bakana soru önergesi olarak sordum, ama bugüne kadar
ondan da cevap alamadım."
Yolsuzlukların
üzerine inşa edilen bir özelleştirme politikası olabilir
mi arkadaşlar? Kapalı kapılar ardında bir özelleştirme
politikası olabilir mi? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını
bu Parlamento korumayacaksa kim koruyacak arkadaşlar?
Şuraya geliyoruz, elimizde dünya kadar belge var, doküman var,
yedi buçuk dakikada anlat diyorlar. Neyi, nasıl anlatacaksınız?
Halk, nasıl, neyi bilgilenecek?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NUSRET
BAYRAKTAR (İstanbul) - Tek başınıza siz konuşun!
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Balıkesir
Milletvekili Ali Kemal Deveciler.
Sayın
Deveciler, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Artık,
bir bütçe maratonunun sonuna geldik. Bu, AKP'nin son bütçesi. İnşallah
bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti, insanlarımız, AKP'ye
bir daha iktidar nasip etmez, böyle bütçeleri de AKP'nin hazırlamasına
da zaman yetmez.
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Güldürme Allah
aşkına, güldürme!
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Plan ve Bütçe Komisyonundan bugüne
kadar aşağı yukarı iki aya yakın bir zaman geçti
ve büyük umutlarla ve yoksullaşmakta olan geniş halk kesimlerinin
derdine derman olabilir ümidiyle başladığımız
bütçe çalışmalarının bu yönde hiçbir gelişme
göstermediği bugün artık açık ve net olarak görülmektedir.
Bu
bütçede dul ve yetim yok, bu bütçede emekli yok, işçi yok, memur
yok, köylü yok, esnaf yok, çiftçi yok, bu bütçede yatırım hiç
yok. Peki ne var arkadaşlar? Bu bütçede, rantiyecinin faiz ödemelerinin
garantisi var, rantiyeye kaynak aktarımı var, gelir dağılımının
devlet eliyle biraz daha bozulması var, dar gelirlinin yerine
rantiyenin kayırılması var. Bu bütçe bu hâliyle IMF tarafından
test edilmiş, onaylanmış ve Türk halkına sunulmasına
izin verilmiş bir bütçedir. Bu bütçe, rantiyenin faiz ödemelerini
garanti altına alan, Türk halkına vergiden başka bir
şey getirmeyen bir bütçedir.
2007
yılı genel bütçe gelirleri, 184,2 milyar YTL ile merkezî yönetim
bütçe gelirlerinin yüzde 97,9'unu oluşturmaktadır. Buna göre,
26,1 milyar lira olan vergi dışı gelirler, genel bütçe
gelirlerinin yüzde 14,2'sini oluştururken, 158,2 milyar YTL olan
vergi gelirlerinin payı yüzde 85,8'dir. Gelirler içinde bu denli
önemli payı olan vergi gelirlerinin 2007 yılındaki artışı,
2006 gerçekleşme hedeflerine göre yüzde 14,9 seviyesindedir.
Bu artışın, yüzde 4 olan yıl sonu TÜFE enflasyon değeri,
yüzde 5 olan gayrisafi millî hasıla büyümesi düşünüldüğünde,
yüzde 5,2 reel bir artışa tekabül ettiği görülmektedir.
Vergi gelirlerinde hedeflenen bu reel artış oranı,
çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi tahsil edilebilme ilkesine
göre olsaydı, bu artışı hepimiz beraberce desteklerdik.
Oysa, maalesef, vergiler detaylı olarak incelendiğinde
durum böyle değildir.
Sayın
Bakan, Hükûmetiniz, 2007 yılındaki enflasyon hedefini yüzde
4 olarak tahmin ederken, bütçeye konan 2007 yılı vergilerini
neden 14,9 oranında artırdınız? Neden, hedeflenen
enflasyon oranının 4 katı oranında, bu insanlarımıza,
bu halkımızın sırtına vergi salıyorsunuz?
2007 yılı vergi gelirleri içinde yüzde 28,7 oranında
bir paya sahip olması beklenen gelir ve kazançlar üzerinden
alınan vergiler içinde, maalesef, kurumlar vergisinde bir düşüş
olacağını bize göstermektedir. Nitekim, 2006 yılı
bütçe hedefinde 12,9 milyar YTL olarak belirtilen bu miktar, 2007
yılı bütçesinde 11,9 milyar YTL olarak öngörülmektedir. Bu
durum, bize, kurumlar vergisi oranlarının yüzde 10 düşürülürken
bundan murat edilen vergi matrahının genişlemesi amacının
gerçekleşmediğini de açık ve net olarak göstermektedir.
Bu
artışın gerçekleşmemiş olmasına karşın
kurumlar vergisi oranlarının düşürülmesi nedeniyle
bankacılık gibi finans kesiminin elde ettiği net vergi
kazancı tam 2 milyar YTL'dir. Yani, kurumlar vergisinde yapılan
bu indirimden kimler faydalanmıştır, biliyor musunuz?
Hükûmetinizce yapılan özelleştirmenin neticesi yabancılara
peşkeş çekilen kurumlar, başta Telekom, Tekel, Petrol
Ofisi, finans sektörü ve bankalar faydalanmıştır. Yani,
Haririler, Oferler, yabancı finans kuruluşları, Yunan
Alfa Grubu ve Türk holdingi Doğan Holding faydalanmıştır.
O sizi sonuna kadar destekleyen var ya, medya grubu, işte o faydalanmıştır.
Öte
yandan, geçtiğimiz mayıs ve haziran aylarında yaşanan
mini krizin önüne geçilebilmesi için stopaj oranlarının
yapancılar için sıfırlanmasının ve yerliler
için de düşürülmesinin faiz kazançlarından tahsil edilecek
vergi gelirlerinde sınırlı kalınacağı
hatırlatıldığında, gelir vergisinde öngörülen
yüksek oranlı artışın, yine, orta gelirli memur,
çiftçi, köylü, dul ve yetim, esnaf ve rantiyeci olmayan kesimler tarafından
üstlenileceği burada gözükmektedir.
Yine,
gelirler ve kazançlar üzerinden alınan vergiler gayriadil biçimde
bir gelişme gösterecek şekilde ayarlanarak buradan tahsil
edilmesi öngörülen miktarlara ait hedef üst limitler tespit edilince,
gelirleri artırmanın hükûmet tarafından en iyi yollarından
bir tanesi de toplam gelirler içinde payı yüksek, 43,5 olan dâhilde
alınan mal ve hizmet vergilerini reel olarak artırmak olmuştur.
Nitekim,
2007 yılına ait artış oranı 2006 gerçekleşme
hedefine göre 12,7; 2006 bütçe hedefine göre de yüzde 15,8'dir. Bu
başlık adı altında yer alan en önemli kalemlerin katma
değer vergisi ve özel tüketim vergisi olduğu hatırlandığında,
2007 yılında da vergide adaletin çarpıtılması
anlayışlarına tarafınızdan devam edileceği
görülmektedir.
Nitekim,
bu tür anlayışla, 2002 yılında yüzde 66 olan dolaylı
vergilerin toplam vergiler içindeki oranı 2007 yılı
bütçesinde yüzde 69 seviyesine çıkmış olacaktır.
İşte, Hükûmetinizin vergideki adaleti ve kalkınma anlayışı
da budur.
En
önemli vergilerden biri de, dâhilde alınan mal ve hizmet vergisinin
kalemlerinden biri olan özel iletişim vergisidir. Söz konusu
verginin adı geçen başlık içinde 2007 yılı payının
yüzde 5,8 olması öngörülmektedir. Buna göre, bu vergideki artış
oranının, 2006 gerçekleşme tahminine göre yüzde 9,9;
2006 bütçe hedefine göre ise yüzde 10,2 artış olması hedeflenmektedir.
Şu
hâlde, bir yandan Hükûmetinizin 2007 yılı programında aynen
şöyle diyor: "Bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygınlaştırılması
ve etkin kullanımıyla bilgi toplumuna dönüşüm sürecinin
hızlandırılması ve bu yolla ülkemizin rekabet gücünün
ve refah düzeyinin artırılmasına katkı sağlanması
temel amaçtır." Özel tüketim vergileriyle ilgili. Derken,
diğer yandan da, özel iletişim vergisinde reel bir artış
yapma çelişkisini yaşayan bir AKP politikaları demetiyle
karşı karşıyayız. Ama, daha da dikkat çeken bir
husus, Plan ve Bütçe Komisyonunun Ulaştırma Bakanlığının
bütçe görüşmelerinde, Sayın Bakan, 20/11/2006 tarihinde aynen
şunu diyor: "İletişimdeki vergiler 1999 depreminden
sonra artırıldı ve o süreç devam ediyor. Geçen günlerde,
Sayın Başbakanımız, bizim yaptığımız
bir çalışmayı Bakanlar Kuruluna da takdim ettik. Önümüzdeki
2007'den itibaren iletişimdeki vergi yükünü azaltacak çalışmalara
fiilen başlayacağız." şeklinde ifadenin 2007
yılı bütçesinde, şu anda görüşmekte olduğumuz
2007 yılı bütçesindeki hedefleri yalanlamakta olduğu
açık ve net olarak gözükmektedir. Programınızda ve
Ulaştırma Bakanının konuşmalarında
"artış yok" diyorsunuz, ama 2007 yılı bütçesine
iletişim vergilerinde yüzde 10,2 civarında bir artış
olduğunu görüyoruz. Bu tezat değil midir arkadaşlar?
Programınızda başka şey, Bakanın söylediği
başka şey, ama 2007 yılı bütçesinde farklı
şeyler.
2007
yılında vergi gelirlerinin üretimi açısından dar
gelirliyi, emekliyi, ücretliyi, çiftçiyi, esnafı, yoksulu daha
da zorlayacak ve daha da yoksul kılacak biçimde hazırlanan
2007 yılı bütçesinde vergi dışı gelirlerin
2006 gerçekleşme tahminlerine göre yüzde 14,3 oranında bir
düşüşe işaret etmektedir. Bu düşüşte en önemli
neden, 2006 yılında bir defaya mahsus olmak üzere özelleştirilen
kurumlardan sağlanan gelirlerin 2007 yılı için tahsil
edilemeyecek olmasıdır, vergi dışı gelirlerin
düşüşü.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sayın Deveciler, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Çünkü, özelleştirme uygulamalarınızı
2006 yılında bitirdiniz, 2007'de tahsil edemeyeceksiniz.
Tüm
bu düşünce ve saptamaların ışığı altında,
2007 yılı bütçesi, gelirleri açısından, ya samimi
olmayan ya da geniş dar gelirli toplum kesimlerine çok ciddi
vergi yükümlülükleri getirmeye yönelik bir bütçedir.
59'uncu
AKP Hükûmetinin son bütçesi olan 2007 yılı bütçesi arkasında
ciddi bir gelir dağılımı ihtiyacı bırakacak
olan bütçeler dizisinin sonuncusu olacaktır ve olmalıdır.
Yani, bu bütçe, emeğiyle geçinen işçiye, emekliye, çiftçiye,
köylüye, esnafa, dul ve yetime, yoksula hiçbir şey vermediği
gibi, tüm bu kesimlere yük getiren, vergiyle elindekini avucundakini
emen, bu kesimleri daha da yoksullaştıran, sadece ve sadece
-bu bütçe- rantiyeciye refah getiren son bütçe olma özelliğiyle
tarihteki yerini alan bir bütçe olacaktır.
2007
yılı bütçesine oyum rettir, çünkü, bu bütçede hiçbir toplumun
katmanlarına yer verilmemiştir, aleyhine düzenlemeler
vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Sayın Başkan, hemen teşekkür
edip bitiriyorum.
BAŞKAN
- Buyurun, teşekkürünüzü alayım.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Sadece ve sadece faiz ödeme bütçesidir.
IMF'nin istediği tarzda bir bütçedir. Onun için, oyum ret olacaktır.
Hepinize
sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına konuşmalar tamamlanmıştır.
AK
Parti Grubu adına ilk konuşmacı, Kütahya Milletvekili
Abdullah Erdem Cantimur.
Sayın
Cantimur, buyurun.
AK
PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti Grubu adına
Maliye Bakanlığının 2007 yılı bütçesi
hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bütçesini görüşmekte olduğumuz Maliye
Bakanlığı, ülkemizde, maliye politikasının
hazırlanması ve uygulanmasında çok önemli bir rol oynamaktadır.
Söz konusu Bakanlığın gerek maliye politikasının
belirlenmesinde gerekse uygulamasında göstereceği performans,
sağlam bir mali yapıya sahip olabilmek açısından
hayati önem taşımaktadır.
Bu
kapsamda, Maliye Bakanlığı merkezî yönetim bütçesinin
hazırlanması ve uygulanması, harcama ve gelir politikalarının
oluşturulması, devlete ait malların yönetimi, genel
bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin muhasebe hizmetlerinin
yürütülmesi, devletin hukuk danışmanlığı ve
muhakemat hizmetlerinin yürütülmesi, kara para ve yoksullukla
mücadele, vergi incelemeleri, iç kontrol ve muhasebe standartlarının
belirlenmesi gibi kamu sektöründe çok önemli görevleri yerine getirmektedir.
Maliye
Bakanlığı, Türkiye'nin yıllardır içinde bulunduğu
yüksek enflasyon ve reel faiz oranı sorunundan kurtarılması
ve kamu borç stokunun makul düzeylere çekilmesi, makro ekonomik ve
bütçe performansının istenen yüzeye çıkarılması
amacıyla son yıllarda çok önemli çabalar göstermektedir.
Gelinen noktada, ekonomik istikrarın sağlanması ve
makro ekonomik göstergelerin iyileştirilmesinde Maliye Bakanlığının
uyguladığı politikalar önemli rol oynamıştır.
Bu çerçevede, mali disiplinin sağlanması amacıyla gereken
bütün tedbirleri almış ve kaynak harcama dengesinin kurulması
yönünde önemli ilerleme kaydetmiştir.
Nitekim,
merkezî yönetim bütçe açığının düşürülmesi
ve etkin bir borç yönetimi yürütebilmesi için, gerekli faiz dışı
fazlanın sağlanması konusunda Türkiye, tarihinin en
başarılı dönemlerinden birini geçirmiştir. 2003
yılından bu yana, faiz dışı fazla performansı
istikrarlı bir seyir izlemiş ve program hedefleriyle uyumlu
faiz dışı fazla elde edilmiştir.
Aynı
başarı, bütçe açığının azaltılmasında
da gerçekleştirilmiştir. 2003 yılında bütçe
açığı 45,2 milyar YTL olarak hedeflenmişken, gerçekleşme
40,2 milyar YTL olmuş, 2004 yılında 45,8 milyar YTL olarak
hedeflenen bütçe açığı, 30,3 milyar YTL olarak gerçekleşmiştir.
2005 yılında ise, bütçe açığı 29,1 milyar YTL olarak
hedeflenmişken, gerçekleşme 8,1 milyar YTL olmuştur.
Bütçe
açığının düşürülmesi konusunda gösterilen
olumlu performans 2006 yılında da artarak devam etmiştir.
Ocak-Kasım dönemi itibarıyla merkezî yönetim bütçesi, yirmi
üç yıl aradan sonra ilk defa fazla vermiştir. 2006 yılında
14 milyar YTL olarak hedeflenen bütçe açığının, yaklaşık
3 milyar YTL olarak gerçekleşmesi beklenmektedir.
Aynı
şekilde, 2006 yılında kamu gelirlerinin kamu harcamalarından
daha hızlı artması ve mali disiplin ilkesine sıkı
sıkıya bağlı kalınması sonucunda, faiz
dışı fazla gerçekleşmesinin hedefin oldukça üzerine
çıkarak 32,3 milyar YTL yerine, yaklaşık 43,2 milyar YTL
olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığının
2007 yılı gelir bütçesi, gider bütçesi için teklif edilen
ödenek tutarı 46 milyar YTL'dir. Bu ödeneğin yaklaşık
yüzde 2'si, söz konusu Bakanlığın kendi ihtiyaçlarını
karşılamak üzere kullanılacaktır. 2007 yılı
ödenek teklifinin yaklaşık yüzde 98'i, diğer kamu hizmetlerinin
karşılanması amacıyla konulmuştur. Bu ödeneklerin
önemli bir kısmı malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına
devlet katkısı, genel sağlık sigortasına devlet
katkısı ve faturalı ödemelerin karşılanması,
kaldırılan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü personelinden
il özel idarelerine devredilen ücret ödemeleri, köylerin içme suyu
ve yol sorununun giderilmesi amacıyla başlatılan KÖYDES
projesine, yine belediyelerin altyapısının desteklenmesi
amacıyla başlatılan BELDES projesi, mahallî idare ve
fonların, fon paylarının ödenmesi, siyasi partilere
yardım ve yıl içinde ortaya çıkacak beklenmedik ihtiyaçların
karşılanması amacıyla kullanılacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de 2007 gelir
bütçesiyle ilgili değerlendirmeler yapmak istiyorum.
Ülkelerin
sağlıklı bir kamu mali yapısına sahip olabilmeleri
için kamu harcamalarını sağlam gelir kaynaklarıyla
finanse etmeleri zorunludur. Geçmişte, kamu gelirlerinin,
kopuk bir şekilde izlenen kamu harcama politikalarının
Türkiye'yi hangi noktalara getirdiği hepimizce malumdur.
Ülkemiz,
vergileme alanında kapsamlı bir yeniden yapılanma süreci
içerisinde bulunmaktadır. Bu süreç içerisinde, Maliye Bakanlığı,
kayıt dışı ekonominin kayıt altına
alınıp vergi tabanının genişletilmesi, vergi
sisteminin basitleştirilmesi, adaletli, ekonomik ve sosyal
dengeleri gözeten, özellikle yatırımcılar için belirsizlikleri
ortadan kaldıran düşük oranlı bir vergi sistemine sahip
olunması yolunda gerekli çalışmaları büyük bir
hızla gerçekleştirmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 yılı merkezî
yönetim bütçe gelirleri, vergi iadeleri hariç, 188,2 milyar YTL olarak
tahmin edilmektedir. Bunun 158,2 milyar YTL'si vergi gelirlerinden
oluşmaktadır. Bu durumda, 2006 yılı gerçekleşme
tahminine göre, 2007 yılında merkezî yönetim bütçe gelirleri
yaklaşık yüzde 9,3; vergi gelirleri ise yaklaşık
yüzde 15 oranında artış göstermektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bu
bölümünde, AK Parti hükûmete geldikten sonra Maliye Bakanlığınca
gerçekleştirilen bazı önemli faaliyetleri sizlere sunmak
istiyorum.
2004
yılından itibaren, merkezî yönetim kapsamındaki idarelerde,
uluslararası standartlarla uyumlu analitik bütçe sınıflandırılmasına
geçildi. Yeni bütçe sınıflandırılması, devlet
faaliyetlerinin ekonomi içerisindeki etkisinin analizine ve
uluslararası verilerle karşılaştırma yapılmasına
imkân sağlamaktadır. Yeni bütçe sınıflandırması
ve tahakkuk esaslı muhasebe sistemi, 2006 yılından itibaren
mahallî idareleri de kapsayacak bir şekilde uygulamaya
başlandı.
14
Temmuz 2004 tarihli ve 5217 sayılı Kanun'la, bütçe disiplininin
ve bütçe hakkının güçlendirilmesi amacıyla özel gelir,
özel ödenek uygulamalarına son verildi. Kamu mali yönetim sistemimizi
uluslararası standartlara uygun bir şekilde yapılandıran
5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu, 2006
yılından itibaren bütün maddeleriyle yürürlüğe girdi.
Bütçe
politikasının tasarlanması ve uygulanmasında
öngörülebilirliği artıracak ve mali disiplini güçlendirecek
çok yıllı bütçe sistemi 2006 yılından itibaren uygulamaya
konuldu.
OECD
örnekleri dikkate alınarak gelir politikalarının
oluşturulması ve belirlenen politikaların uygulanması,
fonksiyonların ayrı birimler tarafından yerine getirilmesi,
uygulama fonksiyonunun yerine getirilmesinde daha fazla esneklik
sağlanması amacıyla Gelir İdaresi Başkanlığı
ve Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü kuruldu ve yapılanmaları
büyük oranda tamamlandı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Cantimur, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ABDULLAH
ERDEM CANTİMUR (Devamla) - Vergi denetiminin daha etkin bir
şekilde yürütülmesi amacıyla, vergi inceleme birimlerinin
teknolojik altyapısı güçlendirildi ve sektörel incelemelere
ağırlık verildi. Vergi mevzuatının modern bir
yapıya kavuşturulması, vergi sisteminin kalkınmayı
ve istihdamı destekleyici fonksiyonunun güçlendirilmesi
amacıyla vergi kanunlarında birçok değişiklik yapıldı.
Gerek
harcama ve gerek vergi sisteminin etkinliğinin artırılması
gerekse görev ve yetki alanına giren politikaların başarılı
bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla göstermiş oldukları
özverili çalışmalardan dolayı Maliye Bakanlığı
çalışanlarına ve onların şahsında Sayın
Maliye Bakanımıza teşekkür eder, bütçemizin hayırlara
vesile olmasını diler, hepinizi saygılarımla
selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
AK
Parti Grubu adına ikinci konuşmacı, Bilecik Milletvekili
Fahrettin Poyraz.
Sayın
Poyraz, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Saygıdeğer
Başkanım, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kurumunun
2007 yılı bütçesi hakkında AK Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi, şahsım ve Grubum
adına saygılarımla selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, kamu alımları konusunda saydamlık, verimlilik
ve rekabeti artıran, aynı zamanda hesap verilebilirliği
sağlayan yeni kamu alımları sistemi 4734 sayılı
Kamu İhale Kanunu'nda düzenlenmiş ve 2003 yılı başından
beri de uygulamaya geçilmiş, başlanmıştır.
Ben,
bu konuşmamda, Kamu İhale Kurumu'nun işleyişiyle
ilgili genel bir bilgi vermeyi düşünüyordum. Fakat, yine, beklediğimiz
gibi, yine, Kamu İhale Kurumu dendiği zaman veya burada
bir konu konuşulduğu zaman muhalefetteki arkadaşlarımız,
konuyu gene döndürüp dolaştırıp "Ali Dibo" meselesine
getirdiler. Artık, buna bir nokta koymamız gerektiği
kanaatindeyim. Bütün konuları da gerçekliğiyle tartışmak
gerektiği kanaatindeyim. Bunu niçin söylüyorum? Çünkü, hakikaten,
bu işten artık, hiçbir suçu olmadığı hâlde üzülen,
mağdur olan insanlarımız var. Bu, siyasi istismar aracı
hâline gelmiş, getirilmiştir.
Bilindiği
gibi, Kamu İhale Kanunu'nun 53'üncü maddesinde, Kamu İhale
Kurumunun nasıl işleyeceği açıkça ortaya konmuş.
Orada, Kamu İhale Kurumunun şikâyet üzere itirazen başvuruları
karara bağlayacağı, fakat, bu itirazların sözleşme
tarihinden, sözleşme imzalanmasından sonra dikkate
alınmayacağı hükmü ortaya konmuş. Her ne hikmetse,
Kamu İhale Kurumu, kendisine yapılan itirazları, süresi
geçtiği hâlde, sözleşme tarihinden sonra olduğu hâlde,
biraz genişletici bir içtihatla incelemeye almış ve
sonuçta da, kamuoyunda malum olduğu üzere, 145 konu hakkında
da, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına bildirilmek üzere
birtakım hususlar tespit etmiş. Fakat, bu 145 konu gündeme
geldiği zaman kamuoyunda öyle bir tartışma yapıldı
ki, muhalefet milletvekilleri bu kürsüye gelip, bu 145 konuyu öyle
suistimal ettiler ki, zannedersiniz ki, 145 konunun 145'inde de, hakikaten
atı alan Üsküdar'ı geçmiş, milletin, garip gurebanın
hakkı hukuku çiğnenmiş.
Ben
size birkaç tane örnek vereceğim. Bu 145 tane konu nedir, Kamu
İhale Kurumunun aldığı karar kapsamında, isterseniz,
en ilgincinden başlayayım.
Konu
şu, diyor ki: "Kamu İhale Bülteni'nde ihale tarihi
11/1/2006 iken, idari şartnamede 16/1/2006 olarak belirtilmiş.
Bu çelişki giderilmeden ihalenin sonuçlandırılması
mevzuata aykırıdır." Ne demek bu? Şu demek arkadaşlar,
kısa ve öz söylüyorum, vaktimiz az: 11/1 tarihi daha önce çalışma
günüyken, Kurban Bayramı'na denk geldiği için, resmî tatil
ilan edildiği için de takip eden ilk iş günü, ihale, mecburen,
yönetmelik maddesi gereği yapılmış. Buna demişiz
ki: Bu mevzuata aykırı. Başka? İhale Yönetmeliği'nin
6'ncı bölümünde
Veya onu geçeyim, daha enteresan bir hususu
söyleyeyim.
4734
sayılı Kanun'un 10'uncu maddesinde istenen birtakım belgeler
var. Bu belgeler nedir? Hepimiz biliyoruz. Yani, ihaleyi kazanan
firma, SSK'ya borcu olmadığını, vergi dairesine
borcu olmadığını, meslekten men edilmediğini,
meslek odalarından birtakım bilgi ve belgelerle ispat etmek
durumunda. Arkadaşlar, burada sırf tarih yanlışlığından
veya tarihin farklı yorumlanmasından dolayı, 145 konunun
101 tanesi için denmiş ki: "Bunlar, usule aykırı."
Hâlbuki
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Peki, ihaleleri kimler kazanmış?
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) - Söyleyeceğim, onu da söyleyeceğim.
Hâlbuki,
Kamu İhale Kurumu bu 145 konuyla ilgili olarak karar aldıktan
bir hafta sonra, Danıştayın bir kararı var. Kamu
İhale Kurumunun, Ankara Deniz İkmal Komutanlığında
SSK primiyle ilgili olarak borcu olmadığı belgesini
getirmediği için ihaleyi vermediği, sözleşmeyi iptal
ettiği ve bir yıl yasaklı hâle getirdiği firmayla
ilgili Danıştay "hayır, bunu bir yıl yasaklı
hâle de getiremezsin, sözleşmeyi de imzalaman gerekir" diyor.
Yani, bırakın tarihi, borcu olan firmayı
Danıştay
"hayır, bu, ihalenin asli unsuru değildir" diyor.
Bakın, 101 tane konunun neyle bağlantılı olduğunu
söylüyoruz size.
Peki,
başka? Adli sicil belgesinin sözleşme tarihinde olması
gerekiyormuş, beş gün önce hazırlanmış, yani
muhtemelen beş gün içinde bu arkadaşlarımız, ihaleyi
alanlar suç işlemiş, ceza almış olabilirler diye.
Başka?
Başka bir örnek de, o kadar küçük rakamlara girilmiş ki:
"155,25 YTL" olması gerekirken, "155,22 YTL" olarak
belirlenmiş. Son maddesini okuyorum: "Söz konusu eksikliğin
miktarı itibarıyla azlığı düzeltilmiş
hâliyle de ihalenin sonucunu etkileyen bir aykırılık
olmadığı belirlendiğinden, bu hususun bundan sonraki
uygulamalarda daha dikkatli davranılmasını teminen
bildirilmesinin uygun olacağı değerlendirilmiştir."
Yani, birkaç YTL'lik rakam için, biz, koskoca Kamu İhale Kurumu
ve kurumları çalıştırıyoruz.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Bu belge sizin elinize nereden geçti?
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) - Hangisi?
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Kamu İhale Kurumunun...
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) - Eğer, Kamu İhale Kurumunun web sayfasına
girerseniz, Kamu İhale Kurumu kararlarının hepsinin
orada, açık olduğunu görürsünüz, hepsi orada var, oradan temin
etmeniz mümkün, adres orası.
Sonuçta,
arkadaşlar, şu tablo çıktı ortaya. Kamu İhale
Kurumunu suçlamayalım burada, çünkü dışarıdan
herhangi bir etkiye, baskıya açık değil, bağımsız
bir kurum. Kamuoyunda bu kadar suistimal edilince, Kamu İhale
Kurumu bir açıklama yapmak zorunda kaldı. Dedi ki arkadaşlar,
yani
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Yönetim kuruluna rağmen mi?
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) - Efendim?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Yönetim kurulu kararıyla mı yapmış
o açıklamayı?
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) - İşte, bakın, burada. Kamu İhale
Kurumunun resmî açıklamasıdır bu.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.
Sayın
Poyraz, Genel Kurula hitap ediniz.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Yönetim kurulunun kararı yok.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) - Sonuçta, Kamu İhale Kurumu şunu diyor:
"Basın organlarında inceleme konusu yapılan bazı
hususlarda, ihalenin iptaline ve kararların veriliş
şeklinde birtakım haberler yayılmıştır
ve ayrıca, bu işlerle ilgili olarak, Kamu İhale Kurumunun,
cumhuriyet savcılıklarına bildirilmesine gerek gördüğü
herhangi bir suç tespiti olmamıştır." diyor.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Zaten o öyle olmuyor, ilgili Bakanlıklar
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) - Şimdi, sizin az önce söylediğiniz noktaya
geleceğim. "Buradaki hususlar, bu kadar mevzuata aykırı
tespit edilmeyen, belge eksikliğinden hareketle tespit edilen
bu hususlar da, yeterli ve mesnet olmaksızın belirli kişileri
zan altında bırakabilecek yanlış bir değerlendirmedir."
diyor. Şunu söylüyor: "Ne kadar, kaç kişi almıştır?"
diyor. Kamu İhale Kurumu diyor ki, rakamları da veriyor:
"1/1/2003-17/2/2006 tarihleri arasında 292 milyon 309 bin 141
YTL'lik alım yapılmış, söz konusu firmaların aldıkları
tutar 11 milyon 655 bin 855 YTL." Ki, bu rakamın da toplam
alımlar içindeki oranı sadece ve sadece yüzde 4'tür arkadaşlar
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Zaten örnekleme yapmışlar.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) -
kişi olarak baktığınız zaman.
Firma olarak baktığınız zaman ise
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Gerisini incelemedi ki zaten.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Hepsini incelemedi ki.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) - Zaten eksiklik
orada, biz de onu söylüyoruz. Eğer bu ihale komisyonları böyle
yanlışlıklar yapıyorlarsa, böyle hatalar yapıyorlarsa,
zaten geri kalan bütün işlerde de hata yapması lazım.
Nitekim, az önce bahsettiğim o SSK'yla ilgili hususlar, vergi
prim borcuyla ilgili hususlar, sadece Hatay'da değil, tüm Türkiye'deki
komisyonların yaptığı genel hatalar.
Şimdi
onu da geçtik. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Plan Bütçe
Komisyonunda, bir firma -ismini vermeyeceğim- esas alarak Sayıştay
Başkanlığına soru soruyor, diyor ki: "Bu firmayla
ilgili olarak herhangi bir yolsuzluk, usulsüzlük var mıdır?"
Sayıştay Başkanının Kemal Beye verdiği
cevap burada, teferruatı okumayacağım, son cümleyi
okuyacağım: "Bizim denetimiz alanımız olan hususlarla
ilgili olarak yapılan bu denetimler sonucunda, anılan konu
çerçevesinde değerlendirilmesinde, söz konusu bu işlerle
ilgili sorgu ve yargı raporu konusu yapılmış, tazmin
hükmedilmiş veya suç duyurusunda bulunulmuş herhangi bir
işleme rastlanılmamıştır."
Geçiyoruz.
Bu bir firmaydı. Daha sonra, Grup Başkan Vekilimiz Sadullah
Bey, söz konusu bütün firmalar ve kişilerle ilgili olarak, yirmiye
yakın ismi Sayıştay Başkanlığına soruyor,
diyor ki: "Bu konularda siz ne yaptınız, herhangi bir
suç unsuruna rastladınız mı? " Niye Sayıştaya
soruyor? Çünkü, Kamu İhale Kurumu sürecin belli kısmını
inceliyor, Sayıştay hesapların tümünü, yıl itibarıyla,
yıllar itibarıyla ve bütün şahıslar itibarıyla,
firmalar itibarıyla inceliyor. Burada "Hatay Defterdarlık
Muhasebe Müdürlüğü 2004-2005, Merkez Belediye Saymanlığı
2003-2004-2005, İl Özel İdaresi 2003-2004-2005..."
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Poyraz, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) - ...Sağlık Kurumları Saymanlığı
2004-2005, Mustafa Kemal Üniversitesi Döner Sermaye, Gümrük Saymanlığı,
İskenderun, Kırıkhan Belediye Başkanlıkları,
Kırıkhan Mal Müdürlüğü, Payas Belediye Başkanlığı
2003-2004-2005 yıllarıyla ilgili olarak herhangi bir suç unsuruna
rastlanmış mıdır? diyor, soruyor. El cevap, Genel
Sekreter: "Aşağıda isimleri ve yılları yazılı
sayman hesaplarının genel denetim programı kapsamında
denetçilerimiz tarafından yapılan denetimleri sonuçlarının
ilgi yazı ekindeki önergede sözü edilen hususlar çerçevesinde
değerlendirilmesi neticesinde, adı geçen bu kişi ve
firmalarla ilgili olarak tazmin hükmedilmemiş veya suç duyurusunda
bulunulmuş herhangi bir karara rastlanılmamıştır."
Buyurun, Sayıştayın üzerine lafınız varsa,
konuşun!
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Peki, bu ihaleleri nasıl paylaşıyorlar,
şunu bir anlatsana.
BAŞKAN
- Sayın Özyürek, lütfen...
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) - Benim oğlum bina okur, döner döner gene okur!
Siz konuşun.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Esas o...
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) - Bakın bu da mahkeme kararı. Anavatan Partisi
Grup Başkan Vekili suç duyurusunda bulunmuş
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Hataylılar kararını verdi o konuda,
halk kararını verdi.
BAŞKAN
- Sayın Özyürek, lütfen efendim...
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) - Sayın Başkanım, bu kadar sataşmaya
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Poyraz.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) - Suç duyurusunda bulunulmuş ve Süleyman Sarıbaş'ın
suç duyurusunda, cumhuriyet savcılığı kovuşturmaya
yer olmadığına dair karar vermiş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Poyraz, teşekkür cümlenizi alayım.
Buyurun.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) - Arkadaşlar, netice itibarıyla, siz gelip
burada istediğiniz kadar
ÜNAL
KACIR (İstanbul) - Sonuç ne olmuş?
FARUK
ÇELİK (Bursa) - Ne olmuş? Efendim, anlamadık Süleyman
Sarıbaş'ı.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Söyledi, söyledi.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) - Arkadaşlar, cumhuriyet savcılığı
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veriyor.
Hatta ve hatta diyor ki: "Toplanan delillerin değerlendirilmesi,
ceza hukuku anlamında fesat karıştırılmış
bir ihale bulunmaması, hiç kimse hakkında kamu adına
kovuşturma yapılmasına yer olmadığına
ve tebliğ edilecek kimse olmadığı için bunun da tebliğine
yer olmadığına."
ÜNAL
KACIR (İstanbul) - Ali Dibo ölmüş, başları sağ
olsun!
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) - Ben şunu söyleyeyim arkadaşlar: Siz,
çıkın, burada konuşun. Siz çıkın konuşun,
bazı sağduyulu basın organlarının da yazdığı
gibi, biz size bunun cevabını, burada, hukuk çerçevesinde,
kanun çerçevesinde tek tek vereceğiz ve Ali Dibo da aynen bu haberde
olduğu gibi de fos çıkmaya mahkûmdur.
Son
cümlem şudur Başkanım, müsamahanız için teşekkür
ediyorum.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Kuralsızlık burada da ortaya
çıktı!
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, bizim konuşmaları
hemen kesiyorsunuz!
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) - Hakikaten ortada yanlışlar yapan varsa,
usulsüzlük yapan varsa, hep birlikte bunun peşine düşelim
diyorum.
Teşekkür
ediyorum ve saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, çok taraflı davranıyorsunuz.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Kuralsızlık burada ortaya
çıktı, bir dakika fazla konuştu! Sayın Başkan,
ayıp ettiniz, ayıp!
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, konuşan arkadaşlarımızın
hepsi burada, Genel Kurulun içinde, öbür arkadaşlar da burada.
Lütfen arkadaşlar, kulislere çıkın veya arka tarafa
geçin, elde belgeler var, birbirinizle konuşun. Niye böyle birbirimize
laf atıyoruz ki! Buyurun, konuşun. Bizim yapacağımız
bir şey yok, herkes konuşsun.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, biz birbirimizle konuşmuyoruz
ki, herkese aynı süreyi verin diyoruz, o kadar.
BAŞKAN
- Sayın Özyürek, bakınız, ben teşekkür cümlesi
için açtım, bazı arkadaşlar teşekkür cümlesindeki
o süreyi tamamen kullandı, bazıları kullanmadı.
Adaletli davrandığıma vicdanen de müsterihim, bütün
Genel Kurul da buna şahittir. Ama, siz, sürekli olarak çıkan
arkadaşlara laf atıyorsunuz, o da sizin takdiriniz.
AK
Parti adına üçüncü konuşmacı, Sayın İlhan Albayrak.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun
efendim.
AK
PARTİ GRUBU ADINA İLHAN ALBAYRAK (İstanbul) - Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Gelir İdaresi
Başkanlığının 2007 yılı bütçesiyle
ilgili olarak Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti olarak, iktidara
gelişimizin ilk günlerinden bu yana siyasette ve özellikle
ekonomide yurt içinde ve yurt dışında sağlam bir istikrar
programı yürütme azim, irade, yetenek ve kararlılığında
olduğumuzu yaptığımız icraatlarla ortaya
koymuş bulunmaktayız.
Bizden
önce alışılmış bir durum hâline gelen belirsizlik
ortamı, bizim iktidarımız döneminde yerini güven,
istikrar ve umuda bırakmıştır. Toplumda ve piyasalarda
sağlanan güven ortamı ekonomik göstergelere de yansımıştır.
Hükûmetimizin bilinçli politika ve tercihleri, kararlı icraatları
ülkemizin genel bütçe performansını olumlu bir şekilde
etkilemiştir.
Gelir
İdaresi Başkanlığı bütçesine geçmeden önce,
2006 yılı merkezî yönetim bütçesinin ocak-ekim dönemini kapsayan
on aylık uygulama sonuçlarına kısaca değinmek
istiyorum:
2005
yılının ilk on ayı ile 2006 yılının ilk
on ayını mukayese edersek, merkezî yönetim bütçe açığı
geçen seneye göre yüzde 52,1 oranında azalarak 3,7 milyar YTL olmuştur.
Ocak-ekim dönemi itibarıyla konsolide bütçe açığının
2003'te 32,6; 2004'te 24,8; 2005'te ise 7,9 milyar YTL olduğu dikkate
alındığında, 2006 yılında gösterilen bütçe
performansındaki iyileşme çok daha net olarak görülecektir.
Ocak-ekim dönemi bütçe açığının yıl sonu gerçekleşme
oranı açısından 2006 yılı, 1984 yılından
bu yana en iyi performansın gösterildiği yıl olmuştur.
Faiz dışı fazla performansındaki iyileşme de
devam etmiştir. Ocak-ekim 2005 dönemindeki 30,8 milyar YTL olan faiz
dışı fazla tutarı bu yılın aynı döneminde
yüzde 19,9 oranında bir artışla 37,1 milyar YTL olarak
gerçekleşmiştir.
Söz
konusu dönemde merkezî yönetim bütçe giderleri geçen yılın
aynı dönemine göre yüzde 14,2, merkezî yönetim bütçe gelirleri
ise yüzde 18,7 oranında artış göstermiştir. Bu durum,
Hükûmetimizce kamu harcamalarında kalite ve mali disiplin ilkeleri
ve belirlenen bütçe hedeflerinin esas alınarak bütçe faaliyetlerinin
gerçekleştirildiğinin kanıtıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 yılının
ilk on ayına ait merkezî yönetim bütçe giderlerini de kısaca
incelersek, en yüksek üç kalemin cari transferler, faiz giderleri
ve personel giderleri olduğu görülmektedir. Yine, aynı
dönemin alt düzey harcamalarına bakarsak, iç borç faiz ödemeleri
34,7 milyar YTL, sosyal güvenlik kurumlarına yapılan transferler
20,7 milyar YTL, mahallî idareler ve fon payları 11,2 milyar YTL
olarak gerçekleşmiştir.
Merkezî
yönetim bütçe giderlerinin gerçekleşme oranında geçen
yıla göre ortaya çıkan artış, büyük oranda, yeşil
kart giderleri, SSK'ya yapılan transferler, tarımsal destekleme
ödemeleri ve sermaye transferleri ile Bütçe Kanununun 11 inci maddesi
çerçevesinde tahsil edilen kamu gelirleri karşılığında
yapılan harcamalardan kaynaklanmıştır; ancak, bu
gelişmeler ek ödenek ihtiyacı doğurmayacak ve toplam
bütçe ödenekleri içinde kalınacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; değinmek istediğim
diğer bir konu ise merkezî yönetim bütçe gelirleridir. Yine, aynı
dönemde 140,5 milyar YTL olarak gerçekleşen merkezî yönetim bütçe
gelirlerinin en yüksek üç kalemi ise, 112,5 milyar YTL'si vergi gelirlerinden,
23,1 YTL'si vergi dışı gelirlerden, 2,7 milyar YTL'si de
özel bütçe idarelerinin öz gelirlerinden oluşmaktadır.
Ekim sonu itibarıyla merkezî yönetim bütçe gelirlerine bakıldığında,
yıl sonu bütçe hedefinin yüzde 87,7'sinin bu dönemde tahsil edildiği
görülmektedir. Geçen yılın aynı döneminde söz konusu
oranın yüzde 77,6 olduğu dikkate alındığında,
gelir performansında dikkate değer bir artış kaydedildiği
ortaya çıkmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; vergi gelirlerinden bahsederken,
elli yıldır herkesçe konuşulan, fakat, yeniden yapılandırılması
hususunda kimsenin cesaretle üstüne gidemediği etkin bir
vergi idaresi hakkında da konuşmak istiyorum; çünkü, etkin
vergi toplama işi, modern, mükellefleriyle barışık,
kısacası etkin bir vergi idaresinin işidir.
Gelir
İdaresi Başkanlığı, gelir politikasını
adalet ve tarafsızlık içinde uygulamak, vergi ve diğer
gelirleri en az maliyetle toplamak, mükelleflerin vergiye gönüllü
uyumunu sağlamak, mükellef haklarının korunması
ve mükellef ile Başkanlık ilişkilerinin karşılıklı
güven esasına dayanması konusunda gerekli tedbirleri almak,
saydamlık, katılımcılık, verimlilik ve mükellef
odaklılık temel ilkelerine göre görev yapmak üzere 5345 sayılı
Kanun'la 16/5/2005 tarihinde kurulmuştur.
Vergi
gelirlerini artırmanın en önemli araçlarından birisi
de kayıt dışı ekonomiyle mücadeledir. Bununla ilgili,
sadece içinde bulunduğumuz bu dönem değil, Hükûmetimizce,
görev başına geldiğimizden bu yana önemli çalışmalar
yapılmış ve yaptırılmıştır. Biz,
vergi barışı uygulamasını getirmek, enflasyon
muhasebesini yürürlüğe koymak ve vergi oranlarındaki
önemli indirimleri yapmak suretiyle mükelleflerimize kayıt
altına girme konusunda gerekli ortamı hazırlamış
bulunmaktayız. Artık, kimsenin kayıt dışı
işlem yapmak için hiçbir mazereti kalmamıştır.
Kayıt
dışı ekonomiyle mücadelede yaptığımız
reformlardan birisi de TC kimlik numarasının aynı zamanda
vergi numarası olarak kullanılmasıdır. Bu
yıl Kasım 2006'dan itibaren, TC kimlik numarası, aynı
zamanda vergi numarası olarak da kullanılmaya başlanmıştır.
Geçtiğimiz dört yıl içerisinde, Hükûmetimiz, mükellefine
etkin ve verimli çalışabilen bir gelir idaresinin yasal
altyapısını oluşturmuştur. Gelir İdaresinin
bilgi teknolojilerinden yararlanmak, mükellefe daha iyi hizmet
edebilme ve mükellefini daha iyi takip edebilmek için, denetleyebilmesi
için her türlü imkân sağlanmaktadır. Mükelleflere elektronik
beyanname verme imkânı sağlanmıştır. Mükellefe,
vergisini, vergi dairesine gitmeden kendi bankası aracılıyla
ödeme imkânı sağlanmıştır. Şu anda beyannamelerin
yüzde 70'i elektronik olarak alınmakta. Bu durum, birçok gelişmiş
ülkelerin de ilerisindedir.
Mükellef
odaklı bir anlayışla yeniden yapılanan Gelir
İdaresi Başkanlığı "mükellef hizmetleri"
kavramını Türk vergi sistemine getirmek, bunu hayata geçirmek
suretiyle, geçtiğimiz bir yıl içerisinde önemli faaliyetlerde
bulunmuştur. Bu faaliyetlerden bazıları şunlardır:
Mükellef haklarını garanti altına almak amacıyla
Mükellef Hakları Bildirgesi yayınlanmış, mükelleflerin
bilgi ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla
İnternet sitesi mükellefe bilgi aktarım kanalı hâline
gelmiş, en çok bilgi talep edilen ya da uygulamada en çok tereddüt
edilen konularda broşürler hazırlanmış,
e-posta bilgilendirme sistemiyle vergisel değişiklikler
sisteme abone olan mükelleflerin e-posta adreslerine gönderilmeye
başlanmıştır; beyanname döneminde özürlüler ve
altmış beş yaş üstü kişilerin evlerinde beyannamelerinin
doldurulması ve alınması konusunda yardım edilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir İdaresi mükellefe
hizmet kapasitesinin artırılması yanı sıra,
mükellefini tanıma ve takip etme, denetleme kapasitesinin
de artırılması gerekmektedir. Bunun en basit örneği,
mükelleflerden kimden mal aldığı, kime mal sattığıyla
ilgili olarak alınan Ba, Bs formları sayesinde, naylon fatura
düzenleyen ve kullanan mükelleflerin tespit edilmesidir. Bu çerçevede
5.800 satıcı, 22.500 alıcı incelemeye alınmış,
1.750 inceleme sonuçlanmış, 1.300 mükellefin sahte belge
düzenlediği, 6.359 mükellefin bu belgeleri kullanarak vergi
kaçırdığı tespit edilmiştir. Bu şekilde
düzenlenip kullanılan sahte fatura toplamı 1,7 milyar YTL
civarındadır.
Özetle
şunları söyleyebilirim ki Ocak-Ekim 2006 döneminde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Albayrak, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
İLHAN
ALBAYRAK (Devamla) - Ocak-Ekim 2006 döneminde bütçe giderlerindeki
artış oranının bütçe gelirlerindeki artış
oranının altında kalması, bütçe açığındaki
düşüş eğiliminin sürmesi ve faiz dışı fazlada
önemli bir performans artışı sağlanması,
Hükûmetimizce hazırlanan bütçe yapısındaki iyileşmenin
devam ettiğini göstermektedir. Tüm bu gerçekleşmelerin
temelinde güçlü ve etkin bir Gelir İdaresi Başkanlığının
yer aldığını göz ardı etmemek gerekir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 yılı Gelir
İdaresi Başkanlığı bütçesinin ülkemize ve
milletimize hayırlı olması dileğiyle sözlerimi
burada noktalarken, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
AK
Parti Grubu adına dördüncü konuşmacı, Elâzığ
Milletvekili Şemsettin Murat.
Buyurun
Sayın Murat. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA ŞEMSETTİN MURAT (Elâzığ) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının 2007 mali yılı bütçesi
üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Özelleştirme
düşüncesi ilk gündeme geldiğinde, önemli tartışmalara
yol açmış ve bu tartışmalar, o günden beri azalarak
da olsa devam etmektedir. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında
özel teşebbüsün sermaye birikiminin oldukça yetersiz olması,
o gün için devletin sanayide aktif rol almasını mecburi
kılmaktaydı. Bundan dolayı da o yıllarda önemli sanayi
kuruluşları devlet tarafından kurulmuş ve işletilmiştir.
Ancak, ilerleyen tarihlerde, bu işletmelerin önemli bir
kısmı, gelişen teknolojiye ayak uyduramamış,
ayrıca iktidarların siyasi çıkarlarına alet
edilmiş, dolayısıyla, ekonomimiz üzerinde önemli yük
oluşturmaya başlamıştır. Gelişen dünya
şartlarında devletin ekonomik ve sınai faaliyetlerden
çekilerek, kaynaklarını asli fonksiyonu olan adalet, savunma,
sağlık ve eğitim hizmetlerine kanalize etmesi gerekmektedir.
İşte bu düşünceden hareketle oluşan özelleştirme
fikri, ülkemizde ilk defa 1983 yılından sonra gündeme gelmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özelleştirmeye
ilişkin ilk hukuki düzenleme, 29/2/1984 tarih ve 2983 sayılı
Kanun ile yapılmıştır. Bu Kanun, özelleştirme
uygulamalarına ait bir hareket alanı belirlemiş ve
özelleştirmenin kurumsal mekanizmasını oluşturmuştur.
Özelleştirmenin ana gayesini şöyle izah edebiliriz: Devletin
ekonomideki sınai ve ticari rolünün en aza indirilmesi, rekabete
dayalı piyasa ekonomisinin oluşturulması, devlet
bütçesi üzerindeki KİT finansman yükünün azaltılması,
sermaye piyasasının geliştirilmesi ve atıl tasarrufların
ekonomiye kazandırılması, dolayısıyla bu
yolla elde edilecek kaynakların altyapı yatırımlarına
kanalize edilmesi olarak belirlenmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1984 yılından bugüne
kadar özelleştirmeyle ilgili birçok kanun ve kanun hükmünde kararnameler
çıkarılmış, zaman zaman Anayasa Mahkemesinin iptal
kararlarının gerekçeleri doğrultusunda yeniden düzenlemeler
yapılmıştır. Ayrıca özelleştirme konusu
kapsamında değerlendirilebilecek 8/6/1994 tarih ve 3996
sayılı Kanun ile de yap-işlet-devret modelinin uygulanabilmesine
imkân oluşturulmuştur. 1986 yılından itibaren
hız kazanan ve tamamı kamuya ait veya kamu iştiraki
olan kuruluşlardaki kamu paylarının özelleştirme
kapsamına alınması yoluyla, idare tarafından bugüne
kadar 195 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış
işlemi yapılmış ve bu kuruluşlardan
186'sında hiç kamu payı kalmamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir hususu dikkatlerinize
sunmak istiyorum. 2002 yılı sonuna kadar yapılan özelleştirmelerden
elde edilen toplam gelir 7 milyar 996 milyon dolar olmuştur. AK
Partinin iktidara gelmesiyle özelleştirme hız kazanmış,
özellikle oluşan güven ve istikrar ortamı nedeniyle de
özelleştirilen varlıklar çok iyi fiyatlarla değerlendirilmiştir.
Son dört yılda elde edilen özelleştirme geliri 18 milyar dolar
olmuştur. Özelleştirme uygulamaları sonucunda elde
edilen gelirlerden 2005 yılında 2 milyar 660 milyon dolar,
2006 yılında ise 6 milyar 751 milyon dolar hazine hesaplarına
intikal ettirilmiştir. Özelleştirme programında
olup, ancak, uzun yıllar özelleştirilemeyen Türk Telekom,
TÜPRAŞ, Erdemir gibi önemli kuruluşların özelleştirilmesi
de 2005 yılında, yani AK Parti İktidarında gerçekleştirilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti İktidarı,
özelleştirilen kuruluşlarda çalışan personelin
ve ailelerinin mağdur edilmemesine ve özelleştirmelerin
toplumun sosyal dengesi üzerinde olumsuz etkiler oluşturmamasına
dikkat etmiştir. Bu amaçla iktidarımız döneminde Bakanlar
Kurulunca yapılan bir düzenlemeyle, 1992 yılından sonra
özelleştirme sonucu işine son verilen yaklaşık 21
bin işçi işe yerleştirilerek mağduriyetleri giderilmiştir.
Burada
şunu belirtmek isterim ki, bu
21 bin işçi, şu anda muhalefette bulunan partilerin iktidarları
döneminde özelleştirme sonucu işlerine son verilip kapıya
konulan işçilerdir. Ayrıca, özelleştirmenin istihdam
ve sosyal boyutuna ilişkin çalışmalar çerçevesinde
Özelleştirme Sosyal Destek Projesi oluşturulmuştur.
Bu kapsamda İŞKUR ile birlikte uygulanan program sayesinde
25.634 kişiye eğitim sağlanmış ve 11.710 kişi
ayrıca işe yerleştirilmiştir ve yine bu proje kapsamında
KOSGEB ile birlikte yürütülen program sayesinde İş Geliştirme
Merkezi kurulmuş, 414 işletme faaliyete geçmiş ve
1.175 kişiye istihdam imkânı sağlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada her vesileyle
özelleştirmeyle alakalı çok şeyler konuşuldu, konuşuluyor.
Hatta, özelleştirme için burada ifade etmekte zorlandığım
"peşkeş" ifadesi kullanılıyor.
Değerli
arkadaşlar, 1992-1997 yılları arasında -ki, bu dönemde
hem Cumhuriyet Halk Partisi hem de Anavatan Partisi iktidar ortağı
olmuşlardır- ÇİTOSAN'a ait sekiz çimento fabrikası
toplam 417 milyon 900 bin dolara satılmıştır. Aynı
fabrikaların Uzan grubundan TMSF'ye intikal etmesi sonucu,
TMSF tarafından 2005 yılında 862 milyon 250 bin dolara
satılmıştır. İşte, AK Parti farkı buradadır.
Bunu aziz milletimizin dikkatine sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, burada bütçe üzerinde konuşan sayın muhalefet
milletvekilleri, 2002 yılında AK Parti İktidarına
bırakmış olduklarını unutmuş gözüküyorlar.
Değerli
arkadaşlar, bakın, 50'nci Hükûmet, DYP-SHP-CHP koalisyonu ve
ülke ekonomik krizde, herkes o yıllarda ne yapacağını
şaşırmış vaziyette. 57'nci Hükûmet, DSP-MHP-ANAP
koalisyonu, yine ekonomik kriz. Bugün gelinen noktada, Allah'a çok
şükür, iftiharla her ekonomik göstergede farklı üstünlükler
sağladığımızı belirtmek istiyorum.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Refah ve Doğru Yol'dan da bahset,
madem SHP- DYP diyorsun.
ŞEMSETTİN
MURAT (Devamla) - Ondan da bahsedeceğim.
Siz
bu Hükûmette bakandınız Sayın Hacaloğlu.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Evet, ama
ŞEMSETTİN
MURAT (Devamla) - Siz bu Hükûmette bakandınız.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Siz Refah'tan bahsedin. Evet, evet
ŞEMSETTİN
MURAT (Devamla) - Evveliyatı daha kötü, onları söylemiyorum.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Söyle!
ŞEMSETTİN
MURAT (Devamla) - Ancak, 2002 yılında bütçe açığının
millî gelirin yüzde 17'sini oluşturduğunu, kamu borç stokunun
millî gelirin yüzde 100'ünü aştığını, sadece
faiz ödemelerinin millî gelirin yüzde 20'si olduğunu, enflasyonun
yüzde 70'lerde, faizlerin yüzde 100'lerde olduğunu insanımız
yaşadı. Bunlar sizlerin iktidar olduğunuz dönemlerdi
ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Murat, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ŞEMSETTİN
MURAT (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
İnsanımızın
akşam yatıp, sabah servetinin yarısını kaybettiği
dönemleri milletimiz unutmadı.
YAVUZ
ALTINORAK (Kırklareli) - 57'nci Hükûmetin bakanları,
şu anda sizin bakanlarınız.
ŞEMSETTİN
MURAT (Devamla) - Sizler unutturmaya çalışıyorsunuz,
ancak, milletimiz bunları unutmadı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; daha konuşacak çok
husus var, ama, zamanım dolduğu için fazla konuşamıyorum.
O bakımdan, bu bütçemizin hazırlanmasında emeği
geçen değerli bakanlarımız ve bürokratlar, emeği
geçen herkes, Plan Bütçe Komisyonu üyeleri, herkese teşekkür
ediyorum.
Bütçemizin
milletimize, ülkemize hayırlı olması diliyor, yüce
heyetinizi tekrar sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - 57'nci Hükûmetin bakanları
sizin bakanlarınız, birisi şimdi burada oturuyor
işte! 57'nci Hükûmetin Bakanı Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu
Onları niye söylemiyorsun?
BAŞKAN
- AK Parti Grubu adına beşinci konuşmacı, İstanbul
Milletvekili Gülseren Topuz.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Murat Başesgioğlu,
hepsi
Onları söyleyeceksin.
BAŞKAN
- Sayın Topuz, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
YAVUZ
ALTINORAK (Kırklareli) - İçişleri Bakanınız,
Adalet Bakanınız, Çalışma Bakanınız
AK
PARTİ GRUBU ADINA GÜLSEREN TOPUZ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2007
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Refahyol'u söyle! Refahyol'un
bakanları sizde yine
BAŞKAN
- Sayın Topuz, devam ediniz siz.
Sayın
Deveciler, lütfen
GÜLSEREN
TOPUZ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2007 yılı gelir bütçesine ilişkin, AK Parti Grubu
adına konuşma yapmak üzere huzurlarınızdayım.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Abdullah Gül yok muydu o zaman,
bakan değil miydi Refahyol'da? Niye söylemiyorsunuz?
GÜLSEREN
TOPUZ (Devamla) - Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, makro ekonomik
istikrar ve kamu maliyesi alanında yaşanan gelişmelere
ilişkin kısa bir değerlendirme yapıp ardından
da 2007 gelir bütçesi bağlamında vergi politikaları
ve vergi uygulamaları hakkındaki görüşlerimi sizlere
aktaracağım.
AK
Parti hükûmetlerinden önce ve özellikle de 2000 ve 2001 yıllarında,
ülkemizde siyasi istikrarın sağlanamaması, ekonomik
istikrar programlarının uygulanmasındaki aksaklıklar
ve kamu mali yapısındaki bozukluklar gibi nedenlerle, ülkemizde
makro ekonomik istikrarda belirgin bir bozulma olmuş ve bu
şekilde, bütçe açıkları, enflasyon, büyüme, tasarruf
açığı, dış ödemeler dengesi açığı
gibi ekonomik göstergelerde önemli kötüleşmeler görülmüştür.
2001 yılında, gayrisafi yurt içi hasıla yüzde 7,5 oranında
küçülmüş, enflasyon yüzde 68,5'a yükselmiş, bütçe açığı
sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır.
İşte
böyle bir ekonomi devralan AK Parti hükûmetlerinin iktidarda olduğu
son dört yıla ilişkin olarak özet bir değerlendirme yaptığımızda,
geçmiş dört yıl içerisinde uygulanmış olan ekonomik
programları sayesinde, kamu sektöründe mali disiplinin
sağlanmış, enflasyon tek haneli rakamlara indirilmiş,
sürdürülebilir bir büyüme ortamı oluşturulmuş ve diğer
ekonomik göstergelerde de belirgin bir iyileşmenin sağlanmış
olduğu görülmektedir.
Bu
bağlamda, bazı makroekonomik göstergelerdeki gelişmelere
değinecek olursak, gayrisafi millî hasıladaki büyüme
2003 yılından itibaren istikrarlı bir şekilde artarak
2005 yılında hedeflenen büyüme rakamını da
aşmış ve yüzde 7,5 düzeyine çıkmıştır.
Bunun sonucunda, gayrisafi millî hasıla 2001 yılında
176,5 milyar YTL iken, 2005 yılında 2001 yılına göre
yaklaşık 3 kat artarak 486,4 milyar YTL'ye ulaşmıştır.
Söz konusu makroekonomik istikrarın sağlanmasında
AK Parti hükûmetlerinin sağladığı siyasi istikrardan
doğru ekonomik politikaların hayata geçirilmesine kadar
çok sayıda faktör etken olmuştur. Burada, kamu maliyesi
alanında gösterilen performansın bu makroekonomik istikrarın
sağlanmasındaki rolünü özellikle vurgulamak istiyorum.
AK Parti hükûmetleri döneminde titizlikle uygulanan mali disiplin
sayesinde, 2001 yılında yüzde 16,5 olan bütçe açığının
gayrisafi millî hasılaya oranı 2005 yılında, yüzde
3 olarak belirlenen Maastricht kriterinin çok altında, yüzde
1,7 olarak gerçekleşmiştir. Kuşkusuz, bu gelişmenin
altında yatan en önemli unsurlardan birisi vergi politikalarına
ilişkin alınan kararlardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de size 2007 gelir
bütçesi kapsamında, AK Parti hükûmetleri döneminde ortaya konulan
vergi politikaları ve vergi uygulamaları hakkında
bilgi vermek istiyorum. Bildiğiniz üzere bütçeler, devletin
bir yıl içerisinde toplayacağı gelirler ve yapacağı
harcamalar aracılığıyla nasıl bir yeniden dağıtım
planlandığını ortaya koyan metinlerdir. Devletlerin
temel fonksiyonlarını yerine getirmek için gelire ihtiyaç
duymaları vergi toplama gerekliliğini doğurmuştur.
Vergileme, zaman içinde, kamu hizmetleri için gerekli kaynağı
sağlama yanında, tasarruf, ekonomik büyümeyi teşvik,
gelir dağılımını düzeltme şeklinde, fiskal
olmayan diğer sosyal ve ekonomik amaçlar için de kullanılmaya
başlanmıştır. Dolayısıyla, verginin önemi
her dönemde yerini muhafaza etmiştir. Vergilemeye ilişkin
uluslararası gelişmelere bir göz attığımızda,
çoğunlukla vergi rekabeti kaynaklı olmak üzere, vergi
oranlarında bir azalma eğilimi gözlemlenmektedir; ancak,
söz konusu azalmaya rağmen, vergi gelirlerinde bir düşme
görülmemektedir. Bu durum, vergi sisteminin basit, öngörülebilir
ve vergi tabanlarını genişletecek şekilde yapılandırılmasından
kaynaklanmaktadır.
Dünyada
yaşanan bu gelişmelere paralel olarak, AK Parti hükûmetleri
döneminde vergi sisteminin yapılandırılması çalışmaları
belirli bir strateji çerçevesinde sürdürülerek vergi mevzuatı
ile ilgili önemli politika değişikliklerinde bulunulmuştur.
Bunlardan birincisi, ekonomide güven ortamını sağlayacak
vergisel düzenlemelerin yapılmış olmasıdır.
Bu çerçevede, öncelikle, hepinizin bildiği gibi, 1998 yılında
yasalaşmasına rağmen, bugüne kadar ekonomik gerekçelerle
uygulama imkânı bulamayan ve uygulanması da uygun görülmeyen
gelirin tanımıyla ilgili düzenlemeler, ekonomiye olan
olumsuz etkileri, kamuoyunda düzenlemeye olan güvensizlik ve düzenlemeden
beklenen olumlu sonuçların sağlanamayacağı konusunda
varılan genel anlayış çerçevesinde değiştirilmiştir.
Öte
yandan, uzlaşma ortamının oluşturulması
için, mükellefler ile idare arasındaki ihtilafları çözmek
ve yıllardan beri birikmiş borç tutarını tahsil
edilebilir hâle getirmek için vergi barışı uygulaması
hayata geçirilmiştir. İşte bu yolla, güven ve istikrar
ortamının oluşması sağlanmış ve kamunun
da finansmanı açısından önemli gelir elde edilmiştir.
Ayrıca,
Kurumlar Vergisi Kanunu sadeleştirilerek yeniden yazılmış
ve kurumlar vergisi oranı yüzde 30'dan yüzde 20'ye indirilmiştir.
Böylece, tüzel kişiler üzerindeki vergi yükü, yüzde 65'ler seviyesinden,
yüzde 35'lere indirilmiş ve Kurumlar Vergisi Kanunu'na, vergi
kayıp ve kaçaklarında daha etkin mücadele için transfer fiyatlandırması,
kontrol edilen yabancı şirket, gibi hükümler eklenmiştir.
Gelir
Vergisi Kanunu'nda, gelir vergisi oranları ve tarife yapısı
yeniden düzenlenmiş; böylece, gelir vergisindeki dilim sayısı
azaltılmış ve üst dilime ilişkin oran yüzde 40'tan
yüzde 35'e indirilerek gelir vergisi mükellefleri üzerindeki vergi
yükü önemli ölçüde azaltılmıştır. Burada dikkati
çeken husus, dolaysız vergiler açısından, sistemin sadeleştirilmesi
ve basitleştirilmesi ve yatırımcılar açısından,
düşük ve katlanılabilir bir vergi yükünün sağlanmasıdır.
Enflasyon
muhasebesine geçilmesi, gelişmişlik düzeyi göreceli
olarak düşük illerimizde faaliyette bulunan mükelleflere,
gelir vergisi indirimi, sigorta primi desteği, bedelsiz yatırım
arazisi tahsisi, enerji desteği gibi teşvikler sağlanması,
katma değer vergisiyle ilgili olarak, tekstil, sağlık,
eğitim ve gıda sektörlerinde oran indirimine gidilmesi
gibi.
Sürdürülebilir
bir büyüme ve istihdam artışı için yatırım ortamının
iyileştirilmesini sağlayacak düzenlemeler de dönemimizde
hayata geçirilmiştir. Devlet gelirleri politikasının
plan, program, genel ekonomik politika ve stratejiler çerçevesinde
oluşturulmasına ilişkin çalışmalar yapmak
üzere Maliye Bakanlığı bünyesinde ana hizmet birimi
olarak Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
Böylece, devlet gelirleriyle ilgili olarak uygulama ve politika
birimleri birbirinden ayrılmak suretiyle gelir politikalarına
ilişkin kararların alınmasında uzmanlaşmış
bir yapı oluşturulmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önceki dört yılda olduğu
gibi, 2007 yılı gelir bütçesiyle ilgili vergi gelirlerinin
tahmin edilmesi sırasında bir yandan uygulanmakta olan ekonomik
program doğrultusunda ihtiyaç duyulan faiz dışı
fazla hedefinin, diğer yandan da yukarıda vurguladığım
vergi tabanlarının genişletildiği adil ve öngörülebilir
bir vergi sistemine ilişkin yaklaşımın dikkate
alındığı görülmektedir.
2007
gelir bütçesi kalemlerine detaylı olarak bakacak olursak, genel
bütçe gelirleri, iadeler dahil 200,1 milyar YTL olarak tahmin edilmiştir.
2006 yılında ise bu miktarın 182,4 milyar YTL olarak gerçekleşmesi
beklenmektedir. 2006 yılında gerçekleşmesi beklenilen
bu tutar, 149,9 milyar YTL olan 2005 yılı gerçekleşme rakamına
göre yüzde 21,72 oranında bir artışı ifade etmektedir.
2007 yılı gelir bütçesinde tahmin edilen genel bütçe gelirleri
ise, 2006 yılı gerçekleşme beklentilerine göre yüzde
9,7'lik bir artışa tekabül etmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Topuz, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
GÜLSEREN
TOPUZ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel
bütçe gelirlerinin en önemli kısmını oluşturan,
iadeler dâhil vergi gelirlerine baktığımızda,
2006 yılında 151,2 milyar YTL seviyelerinde gerçekleşeceği
beklenmekte olan bu rakam, 132 milyar YTL olan 2005 yılı gerçekleşme
rakamlarına göre yüzde 14,6 oranında bir artışa
tekabül etmektedir. Görüşmekte olduğumuz 2007 yılı
gelir bütçesi içerisinde ise, vergi gelirlerinin, iadeler dâhil
173,8 milyar YTL olarak öngörüldüğü dikkate alındığında,
vergi gelirlerinin 2006 yılına göre 2006 yılına
göre artış oranının yüzde 14,97 olduğu anlaşılmaktadır.
2006 yılında gerçekleşmesi beklenilen bazı önemli
vergi kalemlerine göz attığımızda, gelir vergisinin
31,2 milyar YTL, kurumlar vergisinin 12,6 milyar YTL, dâhilde alınan
KDV'nin 25,5 milyar YTL, ithalde alınan KDV'nin 25,3 milyar YTL ve
özel tüketim vergisinin de 37 milyar YTL olduğu; 2007 yılı
için tahmin edilen vergi gelirleri kalemleri arasında ise gelir
vergisinin 36,9 milyar YTL, kurumlar vergisinin 14,4 milyar YTL
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Topuz, Genel Kurula teşekkürle konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
GÜLSEREN
TOPUZ (Devamla) -
dâhilide alınan KDV'nin 29,6 milyar YTL, ithalde
alınan KDV'nin de 29,5 milyar YTL ve özel tüketim vergisinin 41,1
milyar YTL hesaplandığı görülmüştür.
Sonuç
olarak, kamu alanında yapılan doğru harcamaların
sağlam kaynaklarla finanse edildiğini ülkemiz AK Parti
hükûmetleri sayesinde görmüş ve alınan yapısal tedbirler
ve kamu maliyesi alanında sağlanan disiplin sayesinde
ekonomimizin kırılganlığı önemli ölçüde
azalmıştır.
Konuşmama
burada son verirken, gelir bütçesinin devletimize ve milletimize
hayırlı olmasını temenni eder, saygılarımı
sunarım.
Teşekkür
ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Topuz.
Sayın
milletvekilleri, saat 14.00'te toplanmak üzere birleşime ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
13.01
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
42'nci Birleşimi'nin İkinci Oturumu'nu açıyorum.
On
beşinci tur üzerindeki görüşmelere kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Hükûmet
yerinde.
Komisyon?
Yok.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
14.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 14.14
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
42'nci Birleşimi'nin Üçüncü Oturumu'nu açıyorum.
On
beşinci tur üzerindeki görüşmelere kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
On
beşinci tur üzerinde şimdi söz sırası, Anavatan
Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın
Muhsin Koçyiğit'e aittir.
Buyurun
Sayın Koçyiğit. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
Süreniz
yirmi iki buçuk dakika. Efendim, ben, yirmi üçe göre ayarlıyorum,
siz, lütfen konuşmanızı ona göre değerlendirin.
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlarken, bir duruma dikkati çekmek istiyorum: Bugün burada,
Maliye Bakanlığının, devletin bütçesi görüşülüyor,
maalesef, Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran AKP'nin
şu anda salonda 10 tane üyesi bulunuyor.
NİYAZİ
PAKYÜREK (Bursa) - Hepsi burada, yan tarafta.
ALAETTİN
GÜVEN (Kütahya) - Dolu, dolu
MUHSİN
KOÇYİĞİT (Devamla) - Bu da gösteriyor ki, artık milletvekilleri
ve halk da bu bütçelerden bir şey beklemiyor; gerçekten de öyle.
Ben hatırlıyorum, eskiden bütçeler görüşüldüğü
zaman kahveler tıklım tıklım dolardı. Herkes
evlerinde televizyon başında olurdu, milletvekilleri
Mecliste olurdu. Çünkü, bu bütçeler vasıtasıyla, gayrisafi
millî hasılanın en az yüzde 35'inin dağıtımı
toplumun çeşitli kesimleri arasında dağıtılırdı
ve toplumun çeşitli kesimleri de bu pastadan pay alabilmek için
mücadele içinde olurlardı. Şu anda bu mücadeleyi veren de
yok. Çünkü, bu bütçeler IMF bütçeleri, toplanan gelirlerin tümü
IMF'e gidiyor, halka dağıtılacak bir şey kalmıyor.
Bunu
belirttikten sonra, değerli arkadaşlarım, Maliye Bakanlığı
bütçesi üzerine, Gelir İdaresi Başkanlığı
bütçesi üzerine Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere sözlerime başlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, hepimizin bildiği gibi, bütçeler, parlamentolar
tarafından bakanlar kuruluna bir yıl süreyle, gelirlerin
toplanılmasına izin, giderlerin yapılmasına yetki
veren kanunlardır. Bu kanunlar bir yıllık süreli olup,
bu kanunlara göre harcamalar yapılır, giderler yapılır.
Tabii,
bütçe kanunları, ekonomik ve sosyal belge olarak, içeriğinde
birtakım temel ilkeleri de içerirler. Bunlar, öncelikle bütçelerin
doğru olması, inanılır olması, açık, saydam
ve güvenilir olması lazım, ama AKP bütçelerine baktığımız
zaman bunları söyleyemeyiz. Çünkü, AKP'nin bugün beşinci
bütçesi yapılıyor, bugüne kadarki tüm bütçelerinde,
başlangıçtaki ödenek rakamlarıyla bütçe sonundaki
gerçekleşme rakamları arasında bazen binde 3.000'leri
bulan sapmalar olmuştur. Örneğin, en fazla sapma da, son
dört yılda, cari işlemler açığında olmuştur.
Cari işlemler açığı konusunda, AKP, istikrarsızlığın
istikrarını yakalamıştır. Şöyle ki: Cari
işlemler açığında 2003 yılında yüzde 29
sapma, 2004'te yüzde 103, 2005'te yüzde 101 sapma olmuştur. 2006
yılında da 22 milyar dolar olarak öngörülen cari işlemler
açığının şu anda 33 milyar dolara çıkacağı
kesinleşmiş olup, bu sene için de yüzde 51 sapma olacağı
kesin durumdadır.
Değerli
arkadaşlarım, sapma, sadece cari işlemler açığında,
diğer kalemlerde değil. Geçen yıl, Sayın Maliye Bakanımız,
2006 yılı bütçesi görüşülürken "Bundan böyle
işverenler, kurumlar, herkes önünü görecek." dedi. Çünkü,
bundan böyle üç yıllık orta vadeli mali plana geçildiğini
açıkladı, yani 2006, 2007 ve 2008 yıllarını içeren
üç yıllık orta vadeli mali plan. Ama, ne görüyoruz? Üç
yıllık mali planın daha birinci yılı dolmadan
bu planda sapmalar oldu. Örneğin, bu planda, 2007 yılındaki
giderlerin, bütçenin gider kalemlerinin 152 milyar YTL olacağı
açıklanmıştı. Oysa, önümüze gelen bütçede yüzde
35 sapmayla, yani 42 milyar YTL artarak, gider bölümü 204,9 milyar dolar
YTL'ye çıkmıştır.
Sapma,
sadece orta vadeli mali planın gider bölümünde değil, gelir
bölümünde de olmuştur. Şöyle ki: 2007 yılı için öngörülen
giderler başlangıçta 156 milyar YTL idi, ama, 17 Ekimde bütçe
geldiği zaman Meclis gündemine, baktık ki, 17 milyar artışla,
yüzde 20 artışla, gelir bölümü 156 milyar YTL'den 173 milyar
YTL'ye çıkmış bulunmaktadır.
Demek
ki, Maliye Bakanımız, her ne kadar "bu sene vergi artışı
olmayacak" dese de, daha bütçe uygulamasına geçilmeden
17 katrilyon liralık bir artış geldi.
Bu
artış nereden olacak? Başta harçlar, damga vergisi, motorlu
taşıtlar vergisi, dolaylı vergiler
Bunların hepsinde
sırayla olacak. En başta da, AKP'nin halkı ÖTV üzerinden
sömürdüğünü söyleyelim ve ÖTV'nin hem matrahında, kapsamında
artış olacak hem de ÖTV kapsamındaki ürünlerin vergi
oranları artacaktır. Bu bakımdan, bu bütçe de vergi artışlarına
gebedir, vergi artışları olacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, sapmalar konusunda bir diğer örneği
de, 2006 ve 2007 enflasyon hedeflerinde gösterebiliriz. Hepimizin
bildiği gibi, 2006 yılında, Hükûmet, övünerek, bundan
böyle enflasyon hedeflemesine geçileceğini açıklamıştı
ve 2006 yılında enflasyon hedeflemesine geçildi ve Hükûmetin
öngördüğü enflasyon miktarı da yüzde 5'ti; ama, şu anda
gelinen nokta o ki, daha bir yıl dolmadan Hükûmetin enflasyon hedeflemesi
sapmış, şaşmış, yüzde 150, yüzde 100 artmayla,
yüzde 5 yerine yüzde 10 olarak çıkacağı kesinleşmiş
bulunmaktadır. Zaten, bunu da Hükûmet kabul ettiği için,
2006 yılında kamu çalışanlarına enflasyon
farkı olarak yüzde 2,18 oranında zam yapmayı kabul etti;
çünkü, maaşlarda erime olmuştu, memurların, kamu çalışanlarının
refah durumunda gerileme olmuştu; en azından bu erimenin
durdurulabilmesi için bunlara yüzde 2,18'lik bir zam gelmesi gündeme
geldi.
Değerli
arkadaşlarım, sapma 2007 yılında da olacak. 2007
yılında Hükûmetin bu bütçeyle önümüze getirdiği enflasyon
hedefi yüzde 4 ve iddia ediyorum ki, ilk dört ayın sonunda bu yüzde
4 enflasyon hedefi şaşacaktır ve beşinci aydan
sonra tekrar telafi edici ek zamlar gündeme gelecektir. Zaten
Hükûmet ne kadar "yüzde 4" de dese, IMF kendi hedefinde
2007'nin enflasyonunu yüzde 7,1 olarak açıklamış bulunacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; 2007 yılına
ilişkin olarak bu bütçeye baktığımız zaman,
Hükûmetin bütçe yönetebilme ve yönettiği bütçeyle ekonomiyi
etkilemesi mümkün değildir; çünkü, bu bütçe esnek bir bütçe değildir.
Şöyle ki: Bu bütçede yüzde 6,5 faiz dışı fazla var,
36 katrilyon lira. Faiz giderleri için 53 katrilyon, personel giderleri
için 43 katrilyon, sosyal güvenlik açıklarının kapatılması
için de 31 katrilyon, toplam 165 katrilyonluk bir gider yapılması
gündemde. Bunların hiçbirinde azaltma yapamazsın, aktarma
yapamazsın, bunları yapmak zorundasın. O zaman ne kalıyor?
Geriye yatırım harcamaları kalıyor. Demek ki,
Hükûmet, tasarrufu, yapsa yapsa, sadece yatırım harcamalarında
-kamu sabit sermaye yatırımlarında bir azaltma- yapacaktır.
Bunun da anlamı, ülkemizin geleceğinden fedakârlık
yapmak, yatırımların durması demek, işsizliğin
artması demektir. Bu bakımdan, bu bütçenin esnek olmaması
ekonomiyi etkileme bakımından bir zaaf olarak ortaya
çıkmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; 2007 yılı
bütçesinde personel giderlerindeki artış yüzde 26 oranındadır.
Personel giderlerinde artış olmasına rağmen personel
giderlerinin gayrisafi millî hasılaya oranı düşmektedir.
Bu ne demektir? Personel giderleri artıyor ama, kamu çalışanlarının
gelirleri azalıyor, refahlarında azalma var. O hâlde bu artış
neden kaynaklanıyor? Daha önce Bakanımızın da belirttiği
gibi, önümüzdeki günlerde 208 bin kişi -geçici kadroda çalışan,
sözleşmeli kadroda çalışanlar- asıl kadroya, devletin
temel kadrosuna geçirileceklerdir. İşte, personel giderlerindeki
artış bundan. Çünkü, personel giderlerinde artış
olmasına rağmen personel giderlerinin gayrisafi millî hasılaya
oranında düşme vardır, bu düşme de kamu çalışanlarının
refahında gerilemeye neden olacaktır.
KESK'in
yaptığı araştırmaya göre, yirmi beş Avrupa
Birliği ülkesinde kamu çalışanlarının gayrisafi
millî hasıladan aldığı pay 2005'te yüzde 10,84 iken,
bu oran Türkiye'de yüzde 6,5'tur, yani, Avrupa'dakinin yarısı
kadar.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; yatırımlarda
da azalmalar devam ediyor. 2006 yılına göre 2007 yılında
mal ve hizmet alımları yüzde 10,2'den 7,6'ya, kamu sabit sermaye
yatırımları da yüzde 7,1'den 5,9'a düşmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bundan önceki bütçeler gibi, bu bütçe de,
IMF'nin gözetim, denetim ve yönlendirmesi sonucu hazırlanarak
yüce Genel Kurulun önüne getirilmiştir. Yani, bu bütçe de
IMF'nin damgasını taşımaktadır.
IMF'nin
damgasını taşıdığı bu bütçenin temel
özellikleri: Gittikçe yoksullaşan, halka yüklenen haksız
ve adaletsiz dolaylı vergiler, sosyal güvenlik kurumlarının
açıklarının kapatılmasına ayrılan devasa
rakamlar, yüzde 6,5'luk faiz dışı fazla, rantiyeye ödenen
faiz giderleri, azalan eğitim, sağlık ve kamu sabit sermaye
yatırımları ve hepsinden de öte, IMF'nin garantörlüğünde
iç borçların çevrilebilmesi, dış borçların anapara
ve faizleriyle birlikte hızlı ve güvenilir bir şekilde
tahsiline yönelik bir bütçedir. Yani, bütçede amaç, iç ve
dış borçların en iyi şekilde ödenebilmesi, bunun
için bütçede fazlalıklar yaratılması ve bu fazlalıklarla
bu borçların gediğinin kapatılması.
Bize
diyorlar ki: 1999'dan beri IMF programları uygulanıyor. Bu
programları uygulayın, bunun sonunda borçlarımız
azalacaktır. Bakalım, gerçekten de son yedi yılda IMF
programları uygulanmasına rağmen, borçlarımız
artmış mı azalmış mı, ona bakalım. Çünkü,
bu dönemde borçların ana parasının ödenebilmesi için
bütçede bir yüzde 6,5'luk faiz dışı fazla yaratılıyor.
İkincisi,
borçların faiz giderinin ödenebilmesi için de yine bütçede
"faiz ödeneği" adı altında, örneğin bu sene
53 katrilyon lira para bırakılmıştır. Aynı
şekilde, son dört yılda, özelleştirme gelirleri 18 milyar
doları bulmuştur ki, bu geçen yirmi yıldan daha fazladır.
Geçen yirmi yılda özelleştirmeden 8 milyar gelir elde edilmesine
rağmen, dört yıllık AKP'li dönemde, 18 milyar dolarlık
bir özelleştirme geliri elde edilmiştir. Bu gelirler de
borçların geriye kapatılmasında kullanılmıştır.
Buna rağmen, bakalım, borçlar arttı mı azaldı
mı, onlara bir bakalım:
Hepimizin
bildiği gibi, 2002 yılında iç borç stoku 149 katrilyon,
dış borç stokumuz ise 130 milyar dolardır. Gelinen süreç
içerisinde, toplam borç stokunun -iç ve dış borçları birlikte
telaffuz ettiğimiz zaman- 148 milyar dolar arttığını
görüyoruz, iç borçlarla beraber. Demek ki, IMF programlarını
uygulamasına rağmen, bütçede faiz dışı fazla
yaratılmasına rağmen, faiz ödenekleri konmasına
rağmen, özelleştirme gelirlerinin tümü borçların ödenmesinde
kullanılmasına rağmen, borçlar azalmamış, aksine
artmıştır. Çünkü, bu yapıyla, bu IMF programlarıyla
borçların azalması mümkün değildir. O hâlde, artık,
IMF programlarının sorgulanmasının zamanı
gelmiş, geçiyor bile.
Değerli
arkadaşlarım, bilindiği üzere, bugün IMF, Dünya Ticaret
Örgütüyle birlikte, gelişmiş Batı ekonomilerinin
dış politikalarını uygulama aracı hâline
gelmiştir. IMF, değişik yapısal sorunları bulunan
ülkelerin aynı kuramsal programı uygulamakla, asıl
amacının sorunları çözmek olmadığını,
aksine, gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere
doğru kaynak aktarması olduğunu göstermektedir.
Değerli
arkadaşlarım, IMF politikasını uygulayan Türk
ekonomisinin başlıca ikilemi, büyümenin sürdürülebilmesi,
yurt dışından sürekli sıcak para akımlarının
gelmesine bağlı. Bu da yüksek faiz sunma gerekliliğini
doğurmaktadır. Yüksek faizler de kamunun borç yükünü
ağırlaştırmaktadır. Bu bakımdan, istediğimiz
kadar bütçenin tümünü borçların ödenmesinde kullanalım,
bu yüksek reel faizlerden dolayı devamlı borçlarımız
artmakta ve bütçe, borçlara tutsak olmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, ithalatımız artıyor, ihracatımız
artıyor, Hükûmet, devamlı, ihracattaki artışla
övünüyor. Ama, ithalattaki artış ihracattaki artıştan
daha fazla olduğundan, cari işlemler açığı da
giderek fazlalaşmakta ve kriz sinyalleri vermektedir ve son
dört yılda ekonomide büyüme olduğunu söylemesine
rağmen Hükûmet, bu büyüme, halkın yaşam gücüne yansımamıştır.
Halk, haklı olarak soruyor: "Evet, ekonomi büyüyor da ben neden
büyümüyorum, benim refah düzeyim neden gelişmiyor?" Çünkü,
Türkiye'deki büyüme fakirleştiren büyümedir; çünkü, bu büyüme
ithalata dayalı bir büyümedir, dış mallara talep yaratan büyümedir, dış
ülkelerdeki fabrikaların çalışmasını
sağlayan, dış ülkelerdeki işsizlerin iş bulmasını
sağlayan bir büyümedir, içerideki üretimi, istihdamı, yatırımı,
ihracatı artırmayan bir büyümedir, yani fakirleştiren
büyümedir. Adı üzerinde, büyüme "fakirleştirme"
olunca bundan da kimseye bir şey kalmaz, bölüşecek bir
şey olmaz. Bu bakımdan, işsizlik, her ne kadar, TÜİK
"9-10" dese de bugün gerçek işsizlik oranı genel olarak
yüzde 15 civarında. Eğitimli işsizlik yüzde 26'da, bölgesel
işsizlik de yüzde 40'lar civarında bulunmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; bugün ekonominin
yönetimi dış dinamiklere bırakılmıştır.
Çünkü, borsanın yüzde 65'i, hazine bonosu, devlet tahvillerinin
yüzde 35'i, bankacılık sektörünün yüzde 35'i dış dinamiklerin
elindedir. Yani, dış dinamikler istediği zaman Türkiye'de
yirmi dört saat içerisinde kriz çıkarabilir. Türkiye'den 10 milyar
dolar parayı çektiği zaman bu kırılgan ekonomi buna
dayanamaz her an krize girme durumuna gelir. Bu bakımdan, önemli
olan dış dinamikler değil ülkeyi iç dinamiklerin yönetmesi,
iç dinamiklerin ekonomiye fayda sağlamasıdır, ona
egemen olmasıdır.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; enflasyon farkı
memurlara henüz verilmedi, herhâlde önümüzdeki sene verilecek. Sayın
Maliye Bakanımız, 2007 yılında, memurlara yüzde
4+4 ve 3+3 oranında zam yapılacağını söyledi,
yani yüzde 7. Ama, açıklamasında, bu zam oranını
yüzde 7 değil de yüzde 13 olarak deklare etti. Matematik olarak,
ben, bir türlü, 4+4'ün nasıl 12 ettiği yahut da 3+3'ün nasıl
12 ettiğini bilemedim. Sayın Maliye Bakanımız
bunu açıklarsa sevinirim. Herhâlde, Sayın Maliye Bakanımız,
2006 yılında memurlara verilecek 2,18'lik telafi edici zammı,
yani 2006'ya ilişkin maaşlardaki, telafi etmek için, getirilecek
zammı da bir sonraki yıl, 2007 ücret artışı olarak,
maaş artışı olarak öngörüyor, bundan dolayı
böyle yüksek çıkıyor. Bunun nedenini öğrenmek istiyoruz?
Sayın
Bakanım, emeklilerin, işçi ve Emekli Sandığı
emeklilerinin 2002 yılından kalan maaş farkları
vardı. Bunlar mahkemelere gittiler, bunları kazandılar.
Bugüne kadar emekli işçilerin bu maaş farkları ödenmedi.
İnşallah, bu bütçeyle bunun ödemesini bulursunuz. Maaşlardaki
azalma 1999 yılına göre yüzde 22'yi bulmuştur. Bu sene
yüzde 7 zam yapsak bile, asgari yüzde 15 yıpranma vardır, yeniden
bir yüzde 15 zam yapmak gerekiyor.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; AKP iktidar olduktan
sonra, Sayın Başbakanımız üç yıl bir şey
beklemeyin, üç yıldan sonra durumumuz düzelecek
Ama, şu
anda dördüncü yıla geçtik. Maalesef hiçbir şey olmadı.
Sayın Başbakanın sevdiği çay ve simit hesabını
versek bile, bunun böyle olduğunu göreceğiz. Çünkü, 2002
yılından 2006 yılına göre simit fiyatları yüzde
133, çaya da yüzde 105 zam geldi. Yani, ikisi de zamlandı. Oysa,
öngörülen enflasyon, bu dört yılda, gerçekleşen 58, Hükûmetin
hedeflediği enflasyonsa yüzde 8'di. Demek ki, çay ve simide göre
de bu zam gelmiştir. Bu, refah artışı olmamıştır.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; halk, şunu söylüyor:
Hükûmet, enflasyon düştü diyor. Fakat, bu düşük enflasyondan
ben bir türlü faydalanamıyorum, benim satın alma gücüme
yansımıyor. Yani, çarşı pazara yansımıyor.
Elbette yansımaz, çünkü, enflasyon hesaplama yöntemi yanlıştır.
İlgili ilgisiz 762 tane kalem enflasyon hesaplamasında
dikkate alınıyor. Oysa, o kadar fazla kalemi bir araya getirmeye
gerek yok. Sadece akaryakıt giderleri, temel gıda, enerji
giderleri, ulaşım giderleri, giyim ve kira giderleri gibi
temel kıstasları esas alırsak, çarşı pazar enflasyonu
doğru çıkar. Ama, siz, bu enflasyon hesaplamasına halkın
hayatında bir kez dahi kullanmadığı tel örgü, at
nalı, kontak lens, keçiboynuzu, pinpon topu, sönmüş kireç
gibi unsurları eklerseniz, halkın enflasyonu ile hükûmetin
enflasyonu birbirini tutmaz. Bugün Türkiye'de iki tane enflasyon
vardır: Bir, halkın gerçek enflasyonu, ikincisi, Hükûmetin
cici enflasyonu. Hükûmetin cici enflasyonu, keçiboynuzu ve sönmüş
kireç enflasyonudur. Halkın gerçek enflasyonu ise, çarşı
pazara yansıyan, temel gıdaya yansıyan, kiralara yansıyan,
mazota, gübreye yansıyan, ekmeğe, süte yansıyan enflasyon
oranıdır. Bu bakımdan, inanıyoruz ki, bu gerçek enflasyon
hesaplamaları yapılarak, maaşlardaki, temel gıdalardaki
erimeler giderilir ve halkın yaşam gücü esaslı bir
şekilde artış yapılarak iyileştirilir.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; tabii, gelir bölümüne
fazla süre kalmadı. Sadece gelirle ilgili olarak şunu söyleyeceğim
şu aşamada: Maliye Bakanımız, geçen sene "Ben
yabancı-yerli tanımam. Bütün menkul sermaye iratlarından,
faiz gelirlerinden yüzde 15 vergi alacağım." dedi. Kendisini
kutladık, tebrik ettik, gerçekten de olması gereken buydu.
Ama, Maliye Bakanımızın erkekliği ancak altı
ay devam edebildi. Altı ay sonra, maalesef, bu sözünden vazgeçti.
Çünkü, yabancılara uygulanan faiz oranlarını sıfıra
indirdi, yerlilerden ise yüzde 10 almaya devam ediyor. Yani, altı
ay içerisinde geri dönüş olmuştur. İnanıyoruz ki,
yerli-yabancı demeden herkesten aynı oranda alınsın
yahut da hiç kimseden alınmasın.
Bugün
yıllık 4 milyar asgari ücret alan asgari ücretliden yüzde
15 oranında vergi alıyoruz, ama, 2005 yılında 304
milyar, 2006 yılında 407 milyarlık faiz gelirlerinden
vergi almıyoruz. Adalet bunun neresinde, size sormak istiyorum.
Yani, asgari ücretin yıllık 4 milyarından yüzde 15 vergi
al, ama, bir faiz geliri elde eden kişinin 407 milyar lirasını
vergi dışında tut. Bunun düzeltilmesi gerekiyor ve asgari
ücretten vergi alınmaması gerekiyor. Aslında, öyle
bir vaadiniz de vardı, maalesef, o vaadinizi yerine getiremediniz,
asgari ücretten vergi almaya devam ediyorsunuz.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; esnaflarımız
zor durumdadır. Özellikle istihdam üzerindeki yüzde 75'lere varan
aşırı yükler onları canından bezdirmiştir.
Bunları ödeyemeyen esnafın çoğu kepenklerini kapatmakta,
geçen sene 2 milyon kişi, esnafımız dükkânını
kapatarak işine son vermiştir. Devam edenler de senet protestolarıyla
uğraşmaktadır. Örnek aldığınız 2002
yılında ayda 43.500 senet protesto edilirken, bugün ayda 93
bin senet protesto edilmektedir. Yani, protesto edilen senet sayısında
yüzde 90, yüzde 100'ün üzerinde bir artış vardır.
Çiftçilerimizin
durumu da iyi değildir. "Çiftçiler vergi ödemiyor" diyenler
yalan söylüyorlar, çünkü çiftçi kullandığı mazotun
üzerinden yüzde 70, gübrenin üzerinden yüzde 70, ilacın üzerinden
yüzde 70 vergi ödüyor. Ondan sonra, çiftçilere diyoruz ki: "Sen,
gel, Avrupa Birliği çiftçisiyle rekabet et." Nasıl rekabet
edecek? Avrupa Birliği ülkeleri, kendi çiftçilerine vergisiz
temel ihtiyaç maddelerini veriyor, gübresini veriyor, ilacını
veriyor ve bir de, ona, telafi edici "garanti fiyat" adı
altında belli bir fiyat veriyor. Türkiye'de ne bir garanti edici
fiyat var
Üstüne üstlük, çiftçiden bir de yüzde 70 oranında vergi
alınıyor, bunun iadesi de yapılmıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun efendim.
MUHSİN
KOÇYİĞİT (Devamla) - Sayın Başkanım,
herhâlde sürem yetmedi. İnşallah bundan sonraki bölümlerde,
gerekirse maddeler üzerinde açıklarız.
Sözlerime
son verirken, 2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin başta
Maliye Bakanlığı, ülkemiz ve tüm ulusumuza hayırlar
getirmesini diliyor, yüce Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyoruz Sayın Koçyiğit.
Anavatan
Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı, Erzurum Milletvekili
Sayın İbrahim Özdoğan. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
Buyurun
efendim.
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
2007 yılı bütçesi Kamu İhale Kurumu ve Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı üzerinde Anavatan Partisi
Grubunun fikirlerini, görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızda
buluyorum. Hepinize en derin saygılarımı sunuyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, hükûmetler ve hükûmettikleri
dönemler, toplumlar üzerinde iz bırakırlar. Değerli
milletvekilleri, bir soru sorulsa ve denilse ki: "58'inci ve
59'uncu Cumhuriyet Hükûmetlerinin icraatlarına damgasını
vuran iz hangisi olmuştur?" Bu soruya verilecek cevaplar
içinde en vurucu olanı şu olacaktır ki, AK Parti Hükûmeti,
cumhuriyet tarihimizin en pervasız, en kontrolsüz, gözlerden
uzak ve gizli kapaklı özelleştirmelerine imza atmıştır.
Değerli
arkadaşlar, özelleştirme öylesine bir siyasi meseledir ki, bu konuda istismar
yapan ve kendini çok akıllı zannederek toplumu ve onun kurumlarını
baypas eden hiç kimse ve hiçbir parti, bunun sonuçlarından dolayı
hesap vermekten kaçamamıştır ve bundan sonra da kaçamayacaktır.
Özelleştirme, çünkü, bir ulusun ekonomik millî varlığının,
doğru, açık, hesap verebilir ve millî varlıkta stratejik
kayıplara yol açmaktan şiddetle imtina eden bir sorumluluk
duygusunu gerektirmektedir. Ülke ekonomisini yönetmek ticaret
değildir. Ülke ekonomisi, şirketlerin el değiştirmesi
değildir. Ülke ekonomisi "babalar gibi satarım"
bezirgânlığı ve devlet terbiyesi görmemişliği
de hiç değildir.
Kamuya
ait birtakım varlıklarda özelleştirme olması veya
bazı alanların yabancı sermayeye açılması,
üyesi olmaya çalıştığımız Avrupa Birliğinin
de serbest piyasa ekonomisi prensibi çerçevesinde, elbette ki,
iyi seçilmek ve anlamlı olmak kaydıyla mümkündür. Ancak, yüce
Meclisin değerli üyeleri, sizleri temin ederim ki, Avrupa Birliği
ülkelerinde, Türk Telekomun muadilleri olan ulusal telekomünikasyon
şirketlerini özelleştiren pek kimseyi bulamazsınız.
Alman devleti Alman telekomünikasyonunu asla satmaz, zarar etse
de satmaz; zarar ediyorsa ehlileştirir, reforme eder, yeni ekonomi
yöntemleriyle akılcılaştırır, yönetimi revize
eder, yeni yönetimler bulur, ama asla satmaz. Fransa, Fransa'nın
millî telekomünikasyonunu da asla satmaz. Telekomünikasyon alanında
mevcut ulusal bir sistemi elden çıkarmak ancak ve ancak bezirgân
ve devlet olmak nedir, ülke olmak nedir bilmeyenlere mahsus bir özelliktir,
bu nedenle, çağımızda.
Değerli
arkadaşlar, bezirgânlıkla devlet ve millet olmanın arasındaki
sınırı başka emsallerden izlemek isteyenlere
şimdi bir örnek vermek istiyorum: 2005 senesinde, Amerikan Pepsi
Co firması Fransız Danone şirketine talip oldu. Ermeni
Soykırım Yasası'ndan sonra çocuklarımıza veya
torunlarımıza hâlâ bir Danone pudingi alıyor muyuz bunu
bilmem ama, Danone, birçok dünya ülkelerinde tüketicinin tanıdığı
bir süt mamulleri şirketidir.
Amerikan
Pepsi Co firmasının Fransa'nın Danonesine talip olması
üzerine, Fransız Hükûmeti 2005'in Eylül ayında toplandı
ve belli stratejik Fransız markalarının korumaya
alınması yönünde siyasi bir adım atılmasına
karar verdi.
Amerikan
Pepsi Co firması Fransa'nın Danonesini alsaydı, Fransız
halkı fakirleşecek miydi? Asla. Amerikan Pepsi Co firması
Fransa'yı istila mı edecekti? Yine asla.
Ama,
yüce Türk Meclisinin üyeleri, şunu demek istiyorum: Bir ülkenin
millî ekonomik varlıklarına sadece parasal faktörlerin
gözlüğüyle bakılamaz. Milletlerin ekonomik varlıkları,
hem stratejik olarak toplumsallığın maddi temeli ama
hem de bir milletin duygu bütünlüğünün özelliğinin temelidir.
Milletinin ve devletinin adına saygı duyan siyasetçiler,
ekonomik varlıklarını her şeyden önce bu anlayışla
ele alır ve buna uygun davranırlar.
Yoksa,
her şeyi satabiliriz. İstiyorsanız İstanbul Boğazı
köprülerini de satabiliriz, alanlar da işletmeyi bilir. Devlet
Demiryollarını da satabiliriz, bunları da alanlar elbette
ki çok iyi işletir, ama, o zaman, bir Türk milleti ve devletinden
değil, başka bir şeyden bahsetmek zorunda kalırsınız
bir gün. Her hükûmet için, ekonomide özelleştirmelerde verilecek
veya verilmeyecek vizenin kıstası, yukarıda anlatmaya
çalıştığım duyguyu taşıyor olması
veya olmamasında gizlidir.
Değerli
arkadaşlar, dünyadaki bütün özelleştirmeler incelenmiştir.
Şu inkâr edilemez bir şekilde görülmektedir ki, önce serbestleşme
olmadan özelleştirme olmaz. Serbestleşme de piyasada rekabetin
olması için yeterli değildir. Piyasa düzenini koruyabilecek
güçte düzenleyici bir kuruluş gereklidir. Türkiye'de serbestleşme
henüz tamamlanmamıştır. Serbest piyasa ekonomisinin
işlerliğinin önünü açmakta beceri gösteremeyen bu
Hükûmet ise, özelleştirme adına ülkenin temel stratejik kurumlarını
elden çıkarmak yolunu seçmiştir maalesef. Yabancı sermaye
çekmekle meşgul olan Hükûmet, yabancı sermayeyi yeni yatırım
alanlarına değil, oluşmuş, birikmiş millî servet
kaynaklarına çekmeyi bir marifet saymıştır.
Bugün
Türkiye'de, Türk Telekom gibi yeni bir sistemin oluşması
için lazım olan para en azından 25 milyar dolar civarındadır
değerli arkadaşlar. Oysa, Türk Telekom, stratejik bir varlıktı
ve iletişim ağları bir ülke ekonomisinin de sinir
ağlarıdır. Bir ülkenin bilgi toplumu stratejisinin
ilk maddelerinden biri Telekom sektörü hakkında olmak zorundadır.
Bir ülke tüm yurttaşlarına, sadece büyük şehirlere değil,
ücra köylerine de kolay, ucuz iletişim imkânı sunmak zorundadır.
Telekom, doğal tekel tanımına uyan bir sektördür. Düzenleyici
yapı, doğal tekel olan kaynaklara rakiplerin kolay ve makul
ücretle erişimini sağlayarak, rekabetin yaşamasına
şans vermelidir. Telekom sektöründe yapılması gereken
bu özelleştirme değil, serbestleşmenin sağlanmasıydı
oysaki. Serbest piyasa ekonomisini kamu mallarını bezirgân
gibi satmak gibi zanneden AK Parti Hükûmetinin bu toplumda bıraktığı
sadece bu bezirgânlık politikası değildir değerli
arkadaşlarım.
Bakınız,
örnek vermek istiyorum: Balıkesir'de SEKA'dan başlayalım.
Balıkesir SEKA kâğıt fabrikasının bu Hükûmet
tarafından açılan ihalesine bir tek firma katıldı.
Bu bir tek firma neydi, kimdi değerli arkadaşlar? Sayın
Başbakanın dünürü Sadık Albayrak'ın akrabası
bir başka Albayrak.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, optiğe dikkatle bakar
mısınız lütfen. Türkiye adına istirham ediyorum,
mutlaka bunu beyninizde bir kontrol edin. Bir ülkede bir kamu malı
ihaleye açılıyor, bu ihalede bir tek talip var ve o talip, Sayın
Başbakanın, dünürü tarafından yakını.
ASIM
AYKAN (Trabzon) - Hiç ilgisi yok.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Bunda, hukuken bir suç olması mı gerekli
illa?
ASIM
AYKAN (Trabzon) - Yanlış efendim, yanlış bilgi veriyorsunuz.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Bu, her türlü kanun maddesinin ötesinde, siyasi
etik açısından yeterince berbat bir optik değil midir?
ASIM
AYKAN (Trabzon) - İbrahim Bey, yanlış bilgi veriyorsunuz.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Ve değerli arkadaşlar, bu ihale,
Danıştay tarafından iptal edilmiştir.
ASIM
AYKAN (Trabzon) - Yanlış bilgi veriyorsun İbrahim Bey,
yanlış.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Özelleştirme İdaresi Başkanı,
bu ihale nedeniyle, Hükûmetin vize vermemesine rağmen, Danıştay
Cumhuriyet Başsavcısının ısrarlı talebi
üzerine yargılanmaktadır ve başka bir pencere açıyorum,
59'uncu Cumhuriyet Hükûmetinden ve AK Parti Bitlis Milletvekili Sayın
Vahit Kiler'e ve Kiler Şirketler Grubuna geliyorum.
AK
Parti Bitlis Milletvekili Sayın Vahit Kiler'in ve kardeşlerinin
şirketi Atlas Alışveriş Hizmetler ve Gıda Sanayii
Ticaret Limitet Şirketi, özelleştirilmesinin üzerinden
sekiz gün geçtikten sonra Kütahya Şeker Fabrikasına ortak
oldu. İhaleye girerek, Kütahya Şeker Fabrikasının
yüzde 56'sını 21,4 milyon dolara satın alan Torunlar
Gıda, Özelleştirme İdaresiyle sözleşme imzalandıktan
sekiz gün sonra hisselerinin yüzde 28'ini Kiler Grubuna ait şirkete
devretti. Bu bir Ali cambaz oyunu değil midir?
ZAFER
HIDIROĞLU (Bursa) - Yok
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, AK Partili
Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ankara'da yaşayan 370 bin
aileye yardım paketleri dağıtmak için bir ihale açtı.
İhaleyi kim aldı? 28 trilyon 300 milyar liraya, AK Parti Bitlis
Milletvekili Vahit Kiler'in şirketi olan Kiler Grubu aldı.
Değerli
arkadaşlar, hâlihazırda, TCK'da kanun maddelerinin alanına
girmese de, siyaset mevkisi ve gücünün para ile bu kirli karışımına
geçit verecek bir toplum ahlakı var mıdır? Bu tablo bir
gün sorgulanmayacak mıdır? AK Parti Hükûmeti, mensuplarının
kirli optiğinin yanı sıra, Türk yargısını
çok meşgul eden hükûmet olarak da anılacaktır hep.
Bugün
24 Aralık Pazar ve bu Hükûmet son yargı kararını 22
Aralık Cuma günü aldı. Danıştay, 22 Aralık Cuma
günü TCDD'ye ait İskenderun Limanı'nın otuz altı
yıl özelleştirilmesi amacıyla ihaleye çıkarılmasına
ilişkin karar ve ihaleyi sonuçlandıran ihale komisyonu kararını
iptal etti. Bu Hükûmetin aldığı ihale kararları
yargının çeperine bu kadar sıklıkla çarpıyorsa,
o Hükûmetin siyasi kararlarının da çarpması gereken
toplumsal ve siyasi bir çeperin de olmaması asla ve katiyetle
düşünülemez, değerli arkadaşlarım.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, özelleştirmelerden ve AK
Parti Hükûmetinden söz edip de, Sayın Recep Erdoğan 3 Kasım
2002 seçimlerine katılamayınca, yerine koyduğu ve
bunun üzerine yıllardır yüzünden eksik olmayan sakalını
bir gecede kesen Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'dan bahsetmemek
asla olmaz.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Ayıp değil mi yani?
ZAFER
HIDIROĞLU (Bursa) - Nelerle uğraşıyorsun ya!
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Uğraşacak başka bir şey bulamadın,
bunlara mı taktın?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - "Babalar gibi satarım." sözünün
şerefini alnında taşımakta olan Maliye Bakanımızın
oğlu Abdullah Unakıtan adına kurduğu AB Gıda
Şirketi, babası Bakan olduktan sonra hızla para kazanmaya
başladı. Birinci hamle 2003 yılında gerçekleşti.
Oğul Unakıtan 4.400 ton mısır getirtti dışarıdan.
Bu sırada gümrük vergisi yüzde 20'ydi. Oğul Unakıtan
mısır aldıktan dört gün sonra gümrük vergisi önce yüzde
45'e, sonra yüzde 70'e yükseltildi. Böylece, gümrük vergisinde Abdullah
Unakıtan yüzde 50 dolayında bir avantaj sağlamış
oldu. Ne güzel bir tesadüf değil mi? Diyelim ki, bu iş tesadüf,
fakat, başkaları da var. Abdullah Unakıtan, sıvı
yumurta diye bir yumurta icat etti ve işe bakın ki, bu yumurtaların
reklamı televizyonlara girince, daha önce yüzde 18 olan katma
değer vergisi yüzde 8'e düşürüldü. Her şeyin sıvısı
yüzde 18'de kaldı, ama, Unakıtan'ın oğlu Abdullah
Bey'in imal ettiği sıvı yumurta yüzde 8'e indi. Toplumda
bunlardan bahsedilmeye başlanınca da Kemal Bey'in koruyucusu
Sayın Başbakan Erdoğan öfkeleniyor ve bunu ele alanlara
"edepsizler" diye konuşuyor. AK Partili milletvekillerine
de "Kemal Bey'e sahip çıkın." diye emir veriyor.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Kemal Abi, Kemal Abi'si o!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Galataport ihalesini alan ve bu Hükûmet zamanında
Türk kamuoyunun en çok tanıdığı simalar arasına
giren Sami Ofer'le olan hikâyesi ise hiç silinmeyecek izler hanesinde
bulunuyor Sayın Maliye Bakanının. Eski bir başbakanı
ihaleye katılacak kişilerle ihaleden bir gün önce görüşmesi
sebebiyle Yüce Divana yollayan AK Parti Hükûmetine mensup Sayın
Maliye Bakanı, Galataport ihalesini alan Sami Ofer'le ihaleden
altı ay önce görüşüyor. Sizce ne görüşüyorlardı
sayın milletvekili arkadaşlarım? Geyik muhabbeti mi
yapıyorlardı? Mesela, birlikte İstanbul'un mehtaplı
bir gecesinde gökyüzündeki kutup yıldızlarına bakıp
"ah azizim, şu şehrin güzelliğine bak" mı
diyorlardı birbirlerine?
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Aslan hemşehrim.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Bu mesele, derinlikli bir siyasi hesaplaşmanın
meselesi olmaya bu oturumdan sonra da elbette devam edecektir.
Bu
anlattıklarım, değerli arkadaşlarım, sadece
örnektir.
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Erzurum seninle gurur duyuyor, Erzurum.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Bu Hükûmetin icracı bakanlarının
çoğu, yakın gelecekte elbette ki millet namına Yüce
Divanda yargılanacaklardır. Hatta, bu mesele öyle bir meseledir
ki Hükûmetin neredeyse
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Biraz yüzünüz kızarsın, Allah
aşkına! Niye gülüyorsunuz!
ZAFER
HIDIROĞLU (Bursa) - Aynaya bak, sen kendine bak!
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Siz kendinize bakın!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Hatta, arkadaşlar, bu mesele öyle bir
meselesidir ki Hükûmetin neredeyse resmî yayın organı konumunda
olan bir gazetenin köşe yazarlarından Sayın Fehmi Koru,
bakın, bu Hükûmeti özelleştirmeler konusunda nasıl
uyarmıştır? Bakın, Fehmi Koru'dan alıntılar
yapıyorum. Fehmi Koru şöyle anlatıyor: "Özelleştirmeye
bütünüyle karşı, ya da satılan malla çıkar
ilişkisi bulunan kişilerin konuya olumsuz yaklaşımları
işitmezden gelinebilir. Ancak, bazı görüşleri ön yargıyla
geçersiz saymak, ya da her eleştiriye bir kulp takmak da doğru
değildir." Devam ediyor Sayın Fehmi Koru: "Galataport
ihalesine bu açıdan yaklaştığımızda, toplumu
rahatsız edecek pek çok özellikle karşılaşabiliyoruz.
Rahmi Koç'a, 'Ödeme planının bu kadar uzun vadeli olduğunu
bilseydik, grup olarak biz de katılırdık' dedirten ihale
şartlarındaki belirsizlik olağanüstü dikkat çekici."
diyor Fehmi Koru ve Fehmi Koru devam ediyor değerli arkadaşlar:
"Kamu malının üzerine titremek ve yapılan tasarrufların
'şaibesiz' olmasına titizlenmek çoktandır hasret kaldığımız
özellikler. Geçen dönemlerde yapılan ihalelere fesat karıştırdıkları
iddiasıyla şu anda Yüce Divanda bir başbakan ve birkaç
bakan yargılanmıyor mu?" diyor Sayın Fehmi Koru.
Değerli
arkadaşlar, içinden alıntılar yaptığım Sayın
Fehmi Koru'nun bu yazısı, bu Hükûmete en yakınları
eliyle yapılmış bir Yüce Divan uyarısından
başka bir şey değildir. En yakınlarından Yüce
Divan uyarısı alan bu Hükûmetin, uğraştığı
kurumlardan birisi de Kamu İhale Kurumudur. Kamu İhale Kurumunu
ihaleleri zorlaştırıcı mekanizmalar oluşturmakla
ve hakikate hiç uymayan bir şekilde, ihalelerde sadece fiyatı
dikkate almak, kaliteye önem atfetmemekle suçlayan bu Hükûmetin Hatay'daki
yolsuzlukları aklayan organlarının yüzünü kızartan
Kamu İhale Kurumu olmuştur.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Bak bak, burada yazıyor
Ezbere konuşma!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Hatay'da gerçekleşmiş ihalelerin
ağırlıklı kısmında usulsüzlük saptayan Kamu
İhale Kurumu, aynı zamanda, Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından açılan okul ihalelerindeki usulsüzlükleri
2005'in Kasım ayında belgeleyen kuruluşumuz, bir önemli
kuruluşumuz olmuştur. Kamu İhale Kurumunun bu tespiti
ve Başbakanlığa gönderdiği rapor, Hükûmet tarafından
sümen altı edilmiş ve 2005'in Kasım ayından beri bu
konuda hiçbir netice alınmamıştır.
Değerli
arkadaşlarım, sözlerimi birazdan bitireceğim. Yalnız,
şunun altını çizmek isterim ki, bir hükûmetin özelleştirmeler
konusunda doğru bir çizgiye sahip olması için, önce bir damarının
olması gerekir. Bu Hükûmette olmayan işte bu damardır.
Bu Hükûmetin ar damarı çatlamıştır. Ülke damarı,
ülke için akan damardır. Yani, buna ne denir? Millî damar denir.
MEHMET
CEYLAN (Karabük) - Yazıklar olsun!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Yazıklar olsun yetimin hakkını
yiyene! (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
Yazıklar olsun yetimin hakkını yiyerek cehennem ateşine
gidecek olanlara! Ben bunun için uğraşıyorum.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Cayır cayır yanacaklar.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Bu Hükûmet yetmiş dokuz ülkeden et ithalatı
yapan bir hükûmettir.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Hepsi cehennemde yanacak.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Avrupalı ülke halkları bırakın
yetmiş dokuz ülkeden et ithal etmeyi, komşu ülkelerden gelen
domuz etini dahi yemezler.
MEHMET
CEYLAN (Karabük) - Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - O nedenle, Almanya, Fransa gibi ülkelerdeki
marketler et satışı promosyonlarında bu Fransa'nın
domuz eti veya bu Almanya'nın domuz eti şeklinde reklam yaparlar
arkadaşlar, çünkü, et aynı zamanda ulusal bir tadın
adıdır, çünkü, yemek yemek ve et yemek de bir ülkeye ait olmanın
adı ve duygusudur aynı zamanda değerli arkadaşlar.
Allah bu duyguyu bizdeki Hükûmete de nasip etsin diyerek, sözlerimi
tamamlamadan önce birkaç hususa daha değinmek istiyorum değerli
arkadaşlarım.
Maalesef
dördüncü seneyi geçtik bu Hükûmet döneminde, hâlâ Sayın Maliye
Bakanı yerinde oturmaktadır.
MEDENİ
YILMAZ (Muş) - Nereye gidecek?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Sebebi nedir? Sebebi Sayın Başbakandır.
Çünkü, atalarımız bir şey demişlerdir: "Söyle
arkadaşını ne olduğunu söyleyeyim." değerli
arkadaşlar.
MAHMUT
GÖKSU (Adıyaman) - Niye sen AK Partiden geldin?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Ey aziz milletim, ey aziz milletimin fertleri
RECEP
GARİP (Adana) - Erzurum'a nasıl gidiyorsun, Erzurum'a?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) -
Sayın Kemal Unakıtan siyasete sakalını
keserek adım attı.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Ayıp, ayıp!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Kestiği naylon faturaların hesabı
kapanmadan Maliye Bakanı oldu. Bakanlığını
ilgilendiren her kanuna kendisi veya yakınlarıyla ilgili
bir madde sıkıştırmayla ünlendi. "Her şeyi
satarım.", "Sattıysam ben sattım. Ne var bunda?",
"Bizim çocuklar ne yesin?" gibi veciz sözleri ve özel aflarıyla
kısa zamanda AK Partinin sembolü hâline geldi.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Çocukları mısır yiyor, mısır.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Patlamış mısır
yiyor.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Ofer görüşmelerindeki hüneriyle ününe
ün kattı. Sayın Başbakanın "Kemal Abi'si"
tam da namına uygun olarak korunup kollandı.
Sayın
Kemal Unakıtan, kaçak villaları, oğluna kurdurduğu
şirketler ve bu şirketlere sağlanan özel vergi indirimleri
bu koruma ve kollamanın doğal tezahürleri sayıldı,
çok ciddi sözleri bile espri sayılıp gülüşmelere neden
oldu. Bakanlık göreviyle ilgili ülke ve millet faydasına
tek bir kelamı duyulmamış, tek bir icraatına rastlanmamıştır,
ama muhterem eşleri hanımefendiyle diyalogları, duygusal
anları ve romantik görüntüleri çok takdir topladı.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Ayıp ediyorsun ya!
MEHMET
CEYLAN (Karabük) - Karıştırma
Yakışmıyor
sana, yakışmıyor!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Ne yapalım, kabahat Sayın Başbakandadır değerli arkadaşlar.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Utan, utan! Hanımları da soktun
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Asıl sen utan ve Allah'tan kork.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Sen utan!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Asıl sen utan ve Allah'tan kork.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Sen utan!
BAŞKAN
- Sayın Özdoğan
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Çünkü, yetimin hakkının yenilmesine,
orada oturduğun için sebep oluyorsun.
BAŞKAN
- Sayın Özdoğan, siz Genel Kurula hitap edin.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Hanımlar üzerinden siyaset yapıyorsun,
ayıp sana ayıp!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Ben seni hiç kale bile almıyorum.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Ayıp, ayıp!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Ayıptır. Bir de Sayıştaydan
geliyorsun.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Ayıp! Utanmaz!
BAŞKAN
- Sayın Poyraz, lütfen müdahale etmeyin.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Bilmiyor musun, bu ülkede usulsüzlük ve yolsuzluk
olduğunu sen bilmiyor musun?
BAŞKAN
- Sayın Özdoğan
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Hayır, konuşma! Bak, bak, bak
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Sayıştaycı değil misin
sen?
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Al bak. Al, al, al!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Utan! Allah'tan kork.
BAŞKAN
- Sayın Özdoğan, Genel Kurula hitap edin.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Al, al, al, al, al.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Bir de namazını kılıyorsun.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Al, al.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Yazıklar olsun, yetimin malını
korumayan namaz kalanlara!
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Dava burada!
BAŞKAN
- Sayın Poyraz, lütfen oturun.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Yazıklar olsun!
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Burada, al, al.
BAŞKAN
- Lütfen oturun.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Utanın ve Allah'tan korkun.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Bak, Süleyman Sarıbaş
Dava açan Süleyman
Sarıbaş, bak!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Çılgın ateşe gireceksiniz yetim
hakkını yediğiniz için.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Al
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Dinle
Dinle
Cehenneme
Cehenneme
Cehennem ateşine!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar,
AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Teşekkür ederiz Sayın Özdoğan.
Gruplar
adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi,
şahıslar adına konuşma talebi var.
Lehte
olmak üzere, Adana milletvekili Sayın Recep Garip. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
RECEP
GARİP (Adana) - Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım;
Maliye Bakanlığının 2007 yılı bütçesinin
geneli üzerinde konuşma yapmak üzere söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime,
Türk dünyasının önemli isimlerinden Türkmenbaşı'nın
vefatı dolayısıyla bütün Türk dünyasına başsağlığı
dileyerek başlamak istiyorum.
Benden
önceki konuşmacının üslubunu tasvip etmediğimi,
cevap vermeye bile gerek duymadığımı belirtiyorum.
Kervan yola devam ediyor değerli arkadaşlar. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) - Yazıklar olsun sana!
RECEP
GARİP (Devamla) - Kervan yola devam ediyor. Hizmetleri, er ya da
geç öğrenecek ve göreceksiniz. Anadolu Türkiye'si yapılan
hizmetleri görüyor.
Öncelikle
belirtmek isterim ki, mali ve ekonomik politikalarda başarılı
olmak için gerekli olan en önemli unsur güven ve istikrardır. 3
Kasım 2002'den bu yana Hükûmetimiz, halkımız nezdinde bu
güven ve istikrarı sağlamış, ülkemizi bugüne taşımıştır,
aynı anlayışla aydınlık yarınlara taşımaya
da devam etmektedir. Sosyal, ekonomik ve hukuksal alanlarda gerçekleştirilen
yapısal değişiklikler de bu sürecin bir sonucudur. Yine,
bu istikrar sayesindedir ki, ülkemizin dünya üzerindeki nüfuzu
ve stratejik önemi, bir kez daha, güçlü bir şekilde ortaya konmuştur.
Bütçesini
görüşmekte olduğumuz Maliye Bakanlığı, maliye
politikasının hazırlanmasında ve uygulanmasında
çok önemli görevleri başarıyla yerine getirmektedir. Maliye
Bakanlığımızın bu alanda göstermiş olduğu
performans ve yakaladığı başarı, ekonomik verilerin
pozitif bir görüntüye kavuşmasında çok önemli roller üstlenmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarımızın
dört yıl boyunca ekonomik göstergelerinin olumluya gidişine
hepimiz şahit olduk. Enflasyondan cari açığa, büyüme
hızına, faizlerin düşmesinden iç ve dış borçlanmanın
azalmasına kadar birçok alanda pozitif gelişmeler yaşanmıştır.
Tüm bunları görmezden gelmek, siyasi bir zaaftır. Ama, halkımız,
iktidarımız döneminde yapılan çalışmaları
yakından görmekte ve takdir etmektedir. Mali disiplinin taviz
verilmeksizin uygulanması sonucunda ise, bütçe açıklarında
elde edilen başarılar ortaya konulmuştur.
Bütçe
açıkları, tüm ekonomik felaketlerin sebebi olan enflasyonun
en önemli nedenidir. Eğer, bir ülkenin bütçesi uluslararası
standartların ötesinde açık veriyorsa, bu ülkenin ekonomisinin
düzelmesi mümkün değildir. Bu bilinçle hareket eden Hükûmetimiz,
2002 yılında -gayrisafi millî hasıla- yüzde 14,6 oranlarında
aldığı bütçe açığını, 2005 yılında
yüzde 1,7'ye düşürmüştür. 2006 yılında ise, elimizdeki
son veriler olan kasım ayına, göre bütçe fazla vermiştir.
Çok
değerli arkadaşlar, 2006 yılı bütçesinde bütçe
açığının gayrisafi millî hasılaya oranı
yüzde 2,6 olarak hedeflenmişken, gerçekleşmenin, yaklaşık,
yüzde 0,5 olması beklenmektedir. Bunları görmenizde, bunları
bilmenizde yarar görmekteyim.
Biz,
bizden öncekiler gibi, milletimizin bizlere emaneti olan bütçeyi
hayalî yatırımlarda kullanmadık; emanetlere sahip
çıktık, doğru yatırımlarla verimli sonuçları
kısa sürede aldık, yatırımlarda sürekli özelleştirmeyi
özendirdik. Bakınız, bu sayede, önümüzdeki üç beş
yıl içerisinde kurulacak olan yüzlerce yeni baraj, sanayimize
ve ülke ekonomimize çok ciddi noktada güç katacaktır.
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Adana'daki Tekel ne olacak?
RECEP
GARİP (Devamla) - Bu, ülkemiz ve milletimiz adına, son derece
memnuniyet verici bir durumdur.
Değerli
arkadaşlar, bu, çok önemli ve altı çizilmesi gereken bir başarıdır.
Ekonomi çevreleri çok iyi bilirler ki, bu gelinen nokta
Dört sene
önce, belki, hayal bile edilemeyen bir noktaya Türkiye geldiği
için, şu anda, TÜSİAD gibi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
gibi önemli kuruluşlar, seçimlerin zamanında yapılması
konusunda ısrarla açıklamalar yapmaktadır. Bunun,
dikkatle kayıtlara düşülmesini arz ediyorum.
Bütçe
politikalarında başarıya ulaşılması,
makroekonomik göstergelerde dikkate değer iyileşmelerin
gerçekleşmesini de sağlamış, ekonomi, düşük
enflasyon-yüksek büyüme ortamına girmiş, kamu borç stoğunun
azaltılması ve faiz oranlarının düşürülmesi
yönünde, dört yıllık süreçte, önemli ilerlemeler kaydedilmiştir.
Bu başarının arkasında, bugün bütçesini görüştüğümüz
Maliye Bakanlığının çok önemli fonksiyonları
olduğunu, konuşmamın başında söylemiştim.
Maliye Bakanlığının bu alandaki uygulamalarına
baktığımız zaman, bir taraftan harcama disiplininin,
diğer taraftan da gelir artışının sağlandığını
rahatlıkla söyleyebiliriz. Kamu idarelerinin yaptığı
harcamaları kontrol altında tutmak için, harcama programlarından
taviz vermeksizin yaptığı etkili mücadeleyi hepimiz
biliyor ve takdir ediyoruz. Bu kapsamda, devletin istihdam edeceği,
yani açıktan atama yapacağı kadrolu personel sayısının
da bütçe kanunlarında sınırlandırılması
olumlu bir gelişmedir. Hükûmetimiz döneminde, asla, ihtiyaç
fazlası personel istihdamı yoluna gidilmemiş ve popülizm
yapılmamıştır.
Bütçe
açığını etkileyen diğer unsur, gelirlerdir.
Konsolide bütçe gelirleri 2002 yılında 70 milyar yeni Türk
lirası iken, 2007 yılı bütçesinde bu rakam 172 milyar yeni
Türk lirasıdır. Bu açıdan bakıldığı
zaman da, gelirlerin, 2002-2007 yılları arasında 2,5 kat
arttığı açıkça görülmektedir. Bu artışta,
kayıt dışı ekonomiyle yapılan mücadele, veri
ambarı uygulamasıyla yapılan çapraz kontroller ve gelir
idaresinin daha etkin bir yapıya kavuşturulmasının
da etkisi olmuştur. Aynı zamanda, vergi mevzuatında
yapılan gerek oran düzenlemeleri gerekse sadeleştirme
çalışmaları da bu başarının ardındaki
önemli sebeplerdendir. Bakınız, bu sayede, Türkiye ekonomisi,
2003-2005 döneminde, yılda, ortalama 7,8 oranında büyümüştür.
Çok
değerli arkadaşlar, kamu mali yönetiminde 2006 yılı
özel bir öneme sahiptir. Seksen yıldır uygulanmakta olan eski
mali sistem kaldırılmış, 2006 yılı başından
itibaren yeni mali sistem yürürlüğe girmiştir. Yeni mali
sistem, stratejik planlama, performans esaslı bütçeleme, çok
yıllı bütçeleme, iç kontrol ve iç denetim gibi modern mali
sistem uygulamalarını sistemimize dâhil etmiştir.
Bunun yanında, bütçenin kapsamı genişletilmiş,
harcama yetkililiği müessesesi oluşturulmuştur. Maliye
Bakanlığının diğer kamu kurumlarından
biri olan bütçe daire başkanlıkları kaldırılarak,
yerine, idarelere bağlı olarak strateji geliştirme
birimleri kurulmuştur.
Kısaca
ana hatlarını çizdiğim yeni mali sistemin tam olarak
uygulanabilmesi için, Maliye Bakanlığı, binlerce kamu
görevlisine eğitim vermiş ve bu alanda oluşabilecek
sıkıntıları derhâl çözmek üzere gerekli tedbirleri
aldığını, 2006 yılını da başarılı
bir şekilde tamamladığını görmekteyiz.
Burada,
Saygıdeğer Bakanımızın şahsında,
emeği geçen tüm Maliye personeline, katkılarından ve
başarılı çalışmalarından dolayı
kalbî teşekkürlerimi arz ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığın
bir diğer önemli çalışması da, kendi hesabını
bilen bir devlet olma yolunda yaptığı ve mahalli idareleri
de kapsayan bir veri sistemini, Say2000'i sürekli geliştirmesidir.
Bu kapsamda, önümüzdeki yıl, tüm kamuyu kapsayan raporlara
ulaşma imkânını elde etmiş olacağız. E-devlet
kapsamında Gelir İdaresi Başkanlığının
uyguladığı e-beyanname de, vatandaşımızı
fevkalade rahatlatan, vatandaş odaklı devletin en iyi uygulamalarından
birisidir. Bu sayede, vatandaş, vergi dairelerinde kuyrukta
beklemekten kurtarılmış, İnternet ortamında,
istediği yerden beyanname verme imkânına kavuşturulmuştur.
Çok
değerli arkadaşlar, bir diğer e-devlet uygulaması
olan e-bütçe sayesinde, merkezî yönetim kapsamında yer alan idareler
ile Bakanlık arasında kesintisiz iletişim sağlanarak,
birçok yazışmanın yerini elektronik haberleşme
almış ve bu sayede önemli tasarruflar sağlanmıştır.
Diğer
taraftan, Maliye Bakanlığının görevlerinden birisi
de, devlet hukuk danışmanlığı ile muhakemat
hizmetlerini yerine getirmektir. Gerçekten, bu konuda, Bakanlığın
merkez birimlerinden biri olan Baş Hukuk Müşavirliği
ve Muhakemat Genel Müdürlüğü, hukuki alanda devletimizin haklarını
muhafaza etmekte daha aktif roller üstlenmiştir, Bakanlığın
bu yöndeki çalışmalarına da rehberlik ettiğini
görmekteyiz.
Çok
değerli arkadaşlar, sözlerimi burada tamamlarken, Maliye
Bakanlığının yapmış olduğu başarılı
çalışmalara bundan sonraki yıllarda da devam etmesi
dileğiyle, Bakanlık bütçesinin lehinde oy kullanacağımı
ve bütçenin, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını
temenni ediyor, hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyoruz Sayın Garip.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmetin söz isteği var. Ancak, Sayın
Hükûmete söz vermeden önce, Bitlis Milletvekili Sayın Vahit Kiler,
Başkanlığa yazılı müracaatta bulunarak, biraz
önce Anavatan Partisi Grubu adına konuşan Erzurum Milletvekili
Sayın İbrahim Özdoğan'ın, isminden açıkça bahsetmek
suretiyle kendisine sataştığı ve doğru olmayan
beyanlarda bulunduğu, bu nedenle, 69'uncu maddeye göre
açıklama yapmak istediğini bildirmiştir. Kendisine,
69'a göre söz vereceğim, kısa ve öz bir şekilde açıklamasını
yapması için. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun
efendim.
III. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bitlis
Milletvekili Vahit Kiler'in, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'ın,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VAHİT
KİLER (Bitlis) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, öncelikle hepinizi, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Biraz
önce, dışarıda olduğum bir anda, bir milletvekilimizin,
şahsım hakkında ve aile şirketimiz hakkında,
çok çirkin, ağza alınmayacak şekilde, -hele hele, o
şahıs, milletvekiliyle ilgili baktığımız
zaman, hiçbir zaman onun konuşmaması gereken konuları
konuşan milletvekilimiz hakkında- şirketimiz hakkında
konuşmalarından dolayı söz aldım.
Şimdi,
üç sene önceki bir özelleştirmeyle ilgili, şirketimiz hakkında
konuşuyor. Evet, üç sene önce Kütahya Şeker Fabrikası
özelleşti. Kiler AŞ de -bir aile şirketimiz- en doğal
hakkı olarak bu özelleştirmeye katılan bir şirketti.
Ali Cengiz oyunuyla burası alınmadı. Bugün, Kiler
AŞ, Türkiye genelinde 130 mağazasıyla, 5 bin kişinin
üzerinde çalışanıyla, Türkiye
HALUK
KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, reklama giriyor bu, Sayın
Başkan.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Ayıp olmuyor mu!
VAHİT
KİLER (Devamla) - Hayır, Kiler AŞ'nin reklama ihtiyacı
yok. Bir saniye dinlerseniz
(CHP sıralarından gürültüler)
Daha önce de çünkü
BAŞKAN
- Siz Genel Kurula hitap edin efendim.
VAHİT
KİLER (Devamla) - Daha önce de aslı astarı olmayan konularla
ilgili bu kürsüye getirdiniz. Ben de açıklama yapacağım.
Daha önce de başkaları konuştu.
BAŞKAN
- Efendim, sürenizi kaybetmeyin siz, açıklayın.
VAHİT
KİLER (Devamla) - Ben cevap vermedim. Ama, bugün, bu cevap hakkım,
artık, şart olmuştur. Üç sene önceki bir özelleştirme
ihalesiyle ilgili Meclis kürsüsüne getiriliyor.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Milletvekili olarak senin özelleştirmeye
girmen
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Bakan cevap versin buna.
VAHİT
KİLER (Devamla) - Bu yüce Meclisin çatısı altında,
bu konuları gündeme getirmeyi çok doğru bulmuyorum, ama,
bugün, artık, hele hele dışarıda olduğum bir
saatte bunun gündeme gelmesi beni çok üzdü.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Bakan cevap verir buna.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - İçeride olman lazımdı.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - İçeride olman lazım, niye dışarıdaydın?
VAHİT
KİLER (Devamla) - Bir susarsanız
Bir dinlerseniz
BAŞKAN
- Efendim, siz Genel Kurula hitap edin.
VAHİT
KİLER (Devamla) - Kütahya Şeker Fabrikasının ihalesi,
bütün Türkiye'nin gözü önünde yapılan bir ihale. Buna Kiler
AŞ de katılmıştı, bağlı şirketiyle
katılmıştı. Bugün
(CHP sıralarından
"İhalenin şartları nasıldı?" sesleri)
Şartları
Kiler AŞ kazanamamış, Torunlar
AŞ kazanmıştır ihaleyi. Daha sonra, yirmi beş
yıllık bir tanışıklığın sonunda,
gelmiş, aynı gıda işi yapan iki firma olduğu
için, bizim şirketimize de, benim kardeşlerime teklif etmiştir
ve birliktelik sağlanmıştır.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Bu kadar parayı nereden buldunuz? Kaç yaşından
beri çalışıyorsun sen?
VAHİT
KİLER (Devamla) - Şuraya tekrar gelmek istiyorum.
Eğer, Kiler AŞ
Torunlar Gıda bu ihaleyi almasaydı,
Kütahya Şeker Fabrikası 6 milyon dolar daha ucuza satılacaktı.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Ne kadar vergi ödüyorsunuz, onu da söyle.
VAHİT
KİLER (Devamla) - Ama, sizin
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Bu şirket, ne zaman bu kadar büyüdü?
VAHİT
KİLER (Devamla) - Yahu, bir susun, dinleyin! Bir dinlemesini
öğrenin! (CHP sıralarından gürültüler)
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Hikâye anlatıyorsun, ne dinlemesi.
VAHİT
KİLER (Devamla) - Konuyu gündeme getiren, hele hele bu konuyu
gündeme getiren milletvekili dört sene içinde üç parti gezip üç partiyi
dolaşan milletvekili ise, ben bunu çok ahlaklı bulmuyorum.
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın Kiler, siz kendi konunuzu anlatın, lütfen.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Senin yüzün kızaracağına,
çıkıp reklam yapıyorsunuz.
ATİLA
EMEK (Antalya) - Milletvekili bu işlerle uğraşmaz.
VAHİT
KİLER (Devamla) - Sermaye düşmanlığını
bırakın. Bugün, yirmi beş yıllık bir şirket
ATİLA
EMEK (Antalya) - Olmaz böyle bir şey!
VAHİT
KİLER (Devamla) -
aileden birisi milletvekili oldu diye,
herhâlde, 5 bin kişiyi kapı dışarı yapıp bütün
ticaretini bitiremez. Sermaye düşmanlığına
(CHP sıralarından gürültüler)
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Milletvekili bunu yapabilir mi?
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Ayıp, ayıp, yüzün kızarmıyor!
VAHİT
KİLER (Devamla) - Ayıp size
BAŞKAN
- Sayın Eraslan, yani, sizin yaptığınız da çok
hoş bir şey değil, ayağa kalkarak
VAHİT
KİLER (Devamla) - Benim yaptığım ayıpsa, senin
yaptığın terbiyesizlik. Dinlemesini öğren önce.
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Lütfen, Sayın Kiler
Lütfen anlatın.
VAHİT
KİLER (Devamla) - Sayın Başkanım, bir müdahale
ederseniz, ben
BAŞKAN
- Efendim, siz de Genel Kurula hitap edin Sayın Kiler.
VAHİT
KİLER (Devamla) - Hayır, ama
Bugün
yirmi beş yıllık
Bakınız, yirmi beş
yıllık ticari hayatımız boyunca en ufak bir kamu
işiyle hiçbir zaman işimiz olmamıştır.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Yirmi beş yılda, ne kadar vergi ödedin?
VAHİT
KİLER (Devamla) - Hele hele dört yılda üç parti gezen bir milletvekilinin
bizim aile şirketimizi ağzına alması hiçbir zaman
mümkün değildir. Gelip laf etmesi
(CHP sıralarından
gürültüler) Laf da edemez.
RASİM
ÇAKIR (Edirne) - Sade o değil, bütün Türkiye bunu konuşuyor,
bütün Türkiye!
VAHİT
KİLER (Devamla) - Ben, 5 bin kişi çalışan bir
şirkete laf edenin de alnını karışlarım.
Bulsunlar, herhangi bir
Herhangi bir
(CHP sıralarından gürültüler)
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Hisselerinizi kayyuma devrettiniz
mi? Kayyuma devrettiniz mi hisseleri?
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Ne kadar vergi verdin sen, onu söyle.
VAHİT
KİLER (Devamla) - Bırakın şimdi. (CHP sıralarından
gürültüler)
Bakınız,
hele hele
BAŞKAN
- Sayın Kiler, siz açıklamanızı yaptınız
VAHİT
KİLER (Devamla) - Hayır, Sayın Başkanım, bakınız,
şimdi
BAŞKAN
- Süreniz doldu zaten. Bakın efendim, siz açıklamanızı
yaptınız. Anlattığının yanlış olduğunu,
şeffaf bir şekilde, yasalar içerisinde gereğinin yapıldığını
söylediniz.
Ben,
teşekkür ediyorum efendim size.
VAHİT
KİLER (Devamla) - Sayın Başkanım, müsaade ederseniz
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
VAHİT
KİLER (Devamla) - Sayın Başkanım, bir dakika müsaade
ederseniz.
BAŞKAN
- Efendim, gereği kadar süre verdim zaten.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Bakana düşer bu açıklama, milletvekiline
düşmez.
VAHİT
KİLER (Devamla) - Şimdi, burada, zamanımın yarısını
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, "terbiyesiz" diye
hakaretamiz sözler söyledi.
BAŞKAN
- Sayın Eraslan, lütfen, siz oturun.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - 69'a göre söz istiyorum.
FERİDUN
FİKRET BALOĞLU (Antalya) - "Terbiyesiz" dedi adama
ya!
BAŞKAN
- Sizi ne ilgilendiriyor efendim? (CHP sıralarından gürültüler)
Oturun
efendim lütfen yerinize.
FERİDUN
FİKRET BALOĞLU (Antalya) - "Terbiyesiz" dedi adama
yahu!
BAŞKAN
- Efendim, son teşekkür cümlenizi söyler misiniz.
VAHİT
KİLER (Devamla) - Sayın Başkanım, bakınız
BAŞKAN
- Efendim, son teşekkür cümlenizi söyler misiniz.
VAHİT
KİLER (Devamla) - Sayın Başkanım, ayrılıyorum,
son bir cümle söyleyeceğim.
Hele
hele buraya gelip konuşan zatın, Sayın Başbakanın
adını ağzına alması, şirketimizin
adını ağzına alması için, önce gidip ağzını
çok iyi çalkalayıp yıkayıp öyle gelmesi lazım.
Hepinize
teşekkür ediyorum. Sağ olun. (AK Parti sıralarından
alkışlar CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyoruz Sayın Kiler.
Sayın
milletvekilleri
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan
FERİDUN
FİKRET BALOĞLU (Antalya) - "Terbiyesiz" dedi.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, 69'a göre söz istiyorum
efendim.
BAŞKAN
- Efendim?
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Hakaretamiz söz sarf etti.
NAİL
KAMACI (Antalya) - "Ağzını çalkala" ne demek
yahu!
BAŞKAN
- Kime söz sarf etti?
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Bana efendim.
BAŞKAN
- Zabıtlar gelsin karar veririm.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Olur mu Başkan!
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Hep beraber dinledik efendim.
MUZAFFER
R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Hükûmetin söz isteği var.
FERİDUN
FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ne demek ağzını çalkala!
NAİL
KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, siz "terbiyesiz"
kelimesini duydunuz! (AK Parti ve CHP sıralarından karşılıklı
laf atmalar)
II. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S.Sayısı: 1269, 1270,
1271) (Devam)
A) MALİYE
BAKANLIĞI (Devam)
1.- Maliye
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Maliye
Bakanlığı 2005 Mali
Yılı Kesinhesabı
B) KAMU
İHALE KURUMU (Devam)
1.- Kamu
İhale Kurumu 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
C) GELİR
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Gelir
İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
D) ÖZELLEŞTİRME
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) GELİR
BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN
- Sayın Bakan, süreniz kırk beş dakika. Bu sürede konuşmanızı
tamamlamanızı rica ediyorum.
Buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - "Abi"niz geldi, "Abi"niz geldi!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Maliye Bakanlığının 2005
yılı kesin hesabı, 2007 yılı gider bütçesi, Gelir
İdaresi Başkanlığı, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı ve Kamu İhale Kurumu bütçeleriyle,
2007 yılı gelir bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce, sizleri, şahsım ve bakanlığım
adına saygıyla selamlıyorum.
2007
yılı bütçesinin görüşme süreci, yarın yapılacak
bütçenin tümü üzerindeki görüşmelerle birlikte tamamlanmış
olacaktır. Bütçe görüşmelerine yaptıkları katkılardan
dolayı, tüm milletvekili arkadaşlarıma, şahsım
ve Hükûmetim adına teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamı sizlere
bir kitapçık hâlinde dağıttığım için, zamandan
dolayı, bazılarını atlayarak sizlere sunmaya
gayret edeceğim, onun için anlayışınıza teşekkür
ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sağlam bütçeler -daha
önceki konuşmamda da bütçenin sunuş konuşmasında
da arz etmiştim- güçlü ülkelerin sahip olduğu bütçelerdir.
Bütçe, ne kadar sağlam, öngörülebilir ve güvenilir ise, ülkenin
küresel ekonomideki yeri de o derece sağlam ve güçlü olur. Bu
nedenle, bütçelerin iyi idare edilmesi zorunluluğu vardır.
İyi idare edilemezse bütçeler, o ülkelerin ekonomik durumu, o
ülkelerin geleceği maalesef parlak değildir. Bu, fevkalade
önemlidir.
Değerli
arkadaşlar, bütçe açıkları ekonominin temel hastalıklarıdır.
Eğer, bir ülkede altından kalkılamayan derecede bütçe
açıkları varsa, o ülkenin ekonomisinde büyük bir hastalık
var demektir. Bunu, ülkemiz, geçmiş dönemlerde yaşadı
ve çok büyük miktardaki bütçe açıkları, ülkenin yıllardır
çektiği enflasyonun temel nedeni oldu ve yine, bütçe açıkları,
o ülkelerde, ekonomik istikrarın, ekonomik güvenilirliliğin
olmadığını gösterdi. Ondan dolayı da ekonomimiz,
sürekli olarak, iyi bir büyüme gösterdi, arkasından hemen o büyümeler
küçüldü ve istikrarsız volatilitesi çok fazla olan bir ekonomik
seyir izlememize sebep oldu ve bundan dolayıdır, bakınız,
son yirmi yılın büyümesi yüzde 2,5'lar civarında kaldı.
Değerli
arkadaşlar, ekonomi tarihine baktığımız zaman,
şöyle otuz yıl, kırk yıl, elli yıl öncelerine
gittiğimiz zaman, eskiden, elli yıl önce, aynı durumda
olduğumuz ülkeler vardı bizim. Mesela, bunlardan Güney Kore.
Güney Kore, 60'lı yıllarda öyle bir durumda idi ki, bizim ülkemizden
daha bile kötü durumdaydı. Yıllardır Güney Kore'de bakanlık
yapmış, çeşitli bakanlıklar yapmış
Bizzat,
geçenlerde beni ziyaret etti, "Ben 1960'lı yıllarda üniversite
öğrencisiydim, o zaman, bazı günler okula aç gitmek mecburiyetinde
kalıyordum." dedi. Şimdi, bir Güney Kore'yi alın,
bir de Türkiye'yi alın. Güney Kore'nin gayrisafi millî hasılası
15 bin doların üzerine geçmiş. Bizimki, daha, hâlâ 5 bin doları
zor buldu. O da, son dört yılda yaptığımız büyük
atılımlardan. 2.500 dolardı biz geldiğimizde,
2.590 dolar. 5 bin doları, yani 2 misli katlayanı bizim
Hükûmetimiz zamanında gördü. Demek ki, Türkiye'nin ekonomi tarihinde
bu bütçe açıkları, fevkalade, Türkiye'nin geri kalmasına
yahut yeteri derecede ilerleyememesinin ana sebebidir değerli
arkadaşlar. Bunlar, o kadar önemlidir.
Şimdi,
bu bütçe açığı
"Ne olacak bütçe açığı?"
diyoruz. Bütçe açığı olduğu zaman bunlar oluyor
işte başımıza. Bütün bütçeler
Bende listesi var.
1983 yılından beri bütün bütçelerin gelirleri, giderleri,
bütçe ödenekleri ne olmuş, gerçekleşmeleri ne olmuş
elimde var. Bütün bütçeler, biz şu kadar masraf yapacağız,
demişler, onu arşınla geçmişler. Bütçe açığımız
şu kadar olacak, demişler, daha temmuz, ağustos olmadan
onu geçmişler ve ek bütçeler yapmak için de Meclise tekrar gelmişler.
Bu nedir? Bunun manası, bütçeyi iyi idare edememek demektir. Bunun
neticesi ne demektir? Bunun neticesi, Türk milletinin refah seviyesinin
düşük kalmasına sebep olmak demektir. Bu, bu kadar
açık. Yani, bütçe açığı bu.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - 2004 yılında ek bütçe getirdiniz
Sayın Bakanım.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakınız, bu Maliye Bakanlığı ve bu Hükûmet ne
yaptı? Biz geldiğimiz zaman bütçe açığı 40 katrilyon
liraydı eski parayla, yani, 40 milyar YTL'ydi. Şimdi, 2006
yılına geldiğimizde, elimizde kasım sonucu var,
kasım sonucuna göre bütçe denk. Yani, fazlası var, ama, hadi
onu söylemiyorum. Bütçe denk. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Kim yaptı bunu? Bu Hükûmet yaptı. Yani, ne yaptı bu
Hükûmet? Bu milletin iki yakasını bir araya getirdi. Yani,
ne yaptı bu Hükûmet? Bu milletin parasına sahip çıktı
arkadaş. Bu, bu kadar açık.
ATİLA
EMEK (Antalya) - Acaba öyle mi Sayın Bakan?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu milletten, bu fakir fukaradan
topladığı paralara sahip çıktı. Yani, bunu
çarçur ettirmedi.
Şimdi,
bize geliyorlar
(CHP sıralarından "Allah Allah"'
sesleri) Evet
Yani, fakirin fukaranın hakkını bu
Hükûmet korudu ilk defa. bu Hükûmet korudu.
ALİ
ARSLAN (Muğla) - Millet inliyor, parası pulu kalmadı.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Eskiden, oraya harca, buraya harca,
har vurup harman savur, çarçur et, ondan sonra çık milletin karşısına
"ey millet, ben, senin için şunu yaptım, bunu yaptım
"
Ne yaptın? Milletin parasına sahip çıkmadın. Bu,
bu. Şimdi, bu Hükûmet, bu milletin parasına sahip çıktı.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Allah Allah! İşte bu IMF bütçesi.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu mu IMF bütçesi? Ha, buna
"IMF bütçesi" diyorlar devamlı. Bu mu, milletin parasına
sahip çıkmak mı IMF bütçesi? (AK Parti sıralarından
alkışlar)
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Bu, IMF bütçesi tabii.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Milletin parasını Ofer'e vermek!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ha, gel de bakayım, verirsen
bu bütçe denk tutar mı? Öyle lafla peynir gemisi yürümüyor. Lafla,
konuş konuş konuş, bu milleti senelerdir böyle avuttular
işte. (CHP sıralarından gürültüler)
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Bu bütçe ne kadar açık veriyor Sayın Bakan?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Rakam var burada, rakam. Şimdi,
oradan laf at, buradan laf at; gel kürsüye -ilkokul çocuklarının-
yani, bayram günleri nutuk çeker gibi konuşmalar yap, bilmem neler
yap, ondan sonra bütçe açık versin. Ee, ne oldu bu iş? Yok böyle
numara! Burada rakamlara bakacaksınız. Rakamlar burada.
(CHP sıralarından gürültüler)
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Ofer'le ilişkiniz ne Sayın Bakan?
ALİ
ARSLAN (Muğla) - Hastanelerin parası ne oldu?
ATİLA
EMEK (Antalya) - Zeytinburnu kime verildi Sayın Bakan?
FİKRET
BADAZLI (Antalya) - Halep orada, arşın burada!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız,
şimdi, 2005 yılı kesin hesap kanununu görüşüyoruz
burada. Bundan önceki bütün kesin hesap kanunlarında, yani bizim
Hükûmetimizden önce, ne kadar gider denilmişse, onun çok fazlasını
yapmışlar; ne kadar açık demişlerse, onun çok fazlasını
yapmışlar. (AK Parti sıralarından "örnek
ver" sesleri) Bakın, şimdi, 1995 bütçesini söylüyorum.
Örnek
Vaktimiz kısa, onun için az vereceğim. Demiş ki:
Giderimiz 1 milyar 330 milyon TL olacak.
HASAN
FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Hangi hükûmet zamanında?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Hâlbuki, sonra, sene sonu gelmiş,
yahu, kusura bakma, 1 milyar 724 oldu gider, demişler. Nereye
bunlar? Hem böyle diyorsun, nereye harcıyorsun bu milletin parasını?
FİKRET
BADAZLI (Antalya) - Popülizm!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu milletin parasını nasıl
harcarsın arkadaş? "Kim ne verirse ben 5 kuruş fazla
veririm, 5 lira fazla veririm." Verirsin de, bu milletin parasını
verirsin.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Bu milletin malını satıyorsun, malını!
Fakir fukaranın malını satıyorsun babalar gibi!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sonra, bu milletten vergi toplayacaksın.
Vergi alma. Vergi almadığınız zaman, gidiyor,
borç alıyor, o borçların faizlerini ödüyor bu sefer bu millet.
Başkası ödemiyor, başka millet ödemiyor, Türk milleti
ödüyor bunları.
Onun
için, değerli arkadaşlar, milletin menfaati, bu bütçeye sahip
çıkmaktan geçer.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Senin menfaatin?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bakın, şimdi, bizden önce
Hani "Sizden önce başladı bu iş." diyorlar. Bizden
bir sene önce, 2002 yılında 98 milyar demişler harcayacağımız
para, sonunda bir bakmışlar, 115,5 milyar harcamışlar.
Hani sahip çıkılıyordu, bizden önce başlamıştı?
Demek ki, bizden önce de bu bozukluk devam ediyordu.
Şimdi
2003 yılına gelmişiz. 2003 yılında demişiz
ki, 145 milyar harcayacağız, 140 milyar harcamışız.
Bak, tasarruf yapmışız.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - 2007 yılında?
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Kaç paralık iş yaptınız Sayın
Bakan?
FİKRET
BADAZLI (Antalya) - Tuncay, rakamlar ortada. Tuncay rakamları
dinle.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Demişiz ki, 149 milyar harcayacağız,
141 milyar harcamışız. 155 milyar harcanacak demişiz,
146 milyar harcanacak demiş
Şimdi, bu kesin hesap kanununda,
ben size söyleyeyim, 2005 yılının kesin hesabında
29 milyar açık verecek diye hesaplamışız normalde,
biz bunu, gelirlerimizi fazlalaştırmışız,
giderlerimizi azaltmışız 8 milyar açık vermişiz.
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Sattığınız fabrikalar nereye gitti?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Kesin hesap kanununun özeti bu.
Onun için, burası Maliye Bakanlığının bütçesi
Bütçe demek rakam demek, bütçe demek rakam. Bütçe demek laf demek değil,
bütçe demek rakam demek.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Somali heyetiyle ilgili ne söyleyeceksiniz?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Gizlenen harcamalardan da bahsetsenize Sayın
Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Haa, bu böyle işte.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Rakamlar verdim gizlenen harcamalarla ilgili,
onları da söyleseniz.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar,
biz buna Hükûmet olarak ne diyoruz biliyor musunuz? Türkiye'nin normalleşmesi
diyoruz. Öyle, çok fazla, Türkiye şöyle atladı, böyle
zıpladı falan değil. Öyle atılımlar yaptık
ki, artık, Türkiye şirazesinden çıkmıştı,
Türkiye'yi normalleştirdik. Bunun adı bu.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Belli oluyor!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yani, çok fazla böbürlenmiyoruz.
Türkiye'yi normalleştiriyoruz.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Vallahi, yavuz hırsız ev sahibini
bastırırmış derler, ancak bu kadar olur ha!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, Türkiye'yi normalleştirmek
ne demek? Türkiye'nin güvenilir olması sağlandı, istikrarlı
olması sağlandı.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Somali heyeti?..
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - İstikrarlı oldu da ne oldu?
Haa...
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Nerede o istikrar Sayın Bakan, nerede? Kim güvenmeye
çalışıyor? Kim güveniyor Türkiye'ye?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, içeride ve dışarıda,
artık, Türkiye'nin prestiji arttı.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Bakanları bile kapıda bekletiyorlar. (AK
Parti sıralarından "Dinleyelim beyler, dinleyelim!"
sesleri)
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bunun rakamsal manası nedir
biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Eskiden, Türkiye'ye,
1 milyar dolar civarında yabancı sermaye gelirdi...
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Şimdi mısır gibi 15!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - ...o da doğru dürüst gelmezdi
bile.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Şimdi mısır gibi,
mısır!
ALİ
CUMHUR YAKA (Muğla) - Kaç ton mısır geldi?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Kaç ton mısır geldi?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, gazetelerin ekonomi
sayfaları değil, artık, manşetlerine kadar
çıkıyordu. Türkiye'ye neden yabancı sermaye gelmiyor?
Bütün memleketler, gelişmekte olan memleketler, kendilerine
yabancı sermaye çekebilmek için âdeta büyük bir yarış
ve rekabetin içerisine girmiş durumdalar ve herkes de çekiyor,
Türkiye bakıyordu. Neden? Türkiye'nin kendi evi düzgün değildi,
kendi evi berbat bir durumdaydı....
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Yüzde 15 reel faiz veriyorsun, ondan!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Senin evin berbat durumda olursa
kim gelir sana Allah aşkına? Kimse bakmaz bile, yüzüne bile
bakmaz. Haa, şimdi, Türkiye oradan bu duruma geldi. Şimdi
oradan bu duruma gelince ne oldu? (CHP sıralarından gürültüler)
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Kâr eden tesisleri sattınız, Tekeli sattınız!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - 1 milyardan, şimdi, bu sene,
onuncu ay itibarıyla, 15,8 milyar dolar şu anda bilfiil yabancı
sermaye geldi. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Kaç kişiyi istihdam ettiniz?
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Nereye yatırım yaptınız, nereye?
Kim yatırım yaptı?
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Parsel parsel satıyorsunuz! Nereye yatırım
yaptınız, söyler misiniz? Hangi fabrikayı kurdunuz?
Hangi fabrika?
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Hangi fabrikayı kurdunuz? Kime iş buldunuz?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu ekimden ekime, yani, bir
yıllık alırsak bu...
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim, rica ediyorum.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Hangi fabrikayı kurduklarını
söylesin!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - ...21 milyara tekabül ediyor bu.
Yani, 1 milyar nerede, 20 milyar nerede? Aradaki fark bu kadar
açık. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
MEHMET
KARTAL (Van) - Tekelin özelleşmesinden belli!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Aradaki fark bu kadar açık.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, işte, AK Parti Hükûmetinin farkı
bu. Bunu, artık, kabul edelim.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Sizin villalar ne oldu Sayın Bakan, sizin villalar?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Haa, şimdi burada diyorlar
ki: "Efendim, acaba, biz, beyazı nasıl siyah gösteririz?"
Biraz önce konuşmaları ben dinledim.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - O konuyu en iyi sen yaparsın Sayın Bakan!
En iyi sen yaparsın!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Beyazı nasıl siyah göstermenin
türlü ustalıkları burada dile getirilmeye çalışıldı,
ama millet, bunları, her şeyi biliyor, görüyor
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Yapalım bir seçim de, görüyor mu görmüyor mu
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Görüyor, hiç lüzum yok.
SALİH
GÜN (Kocaeli) - Millet işsizlikten kırılıyor.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bana laf atmaya da gerek yok değerli
arkadaşlar. Sakin olalım, yavaş yavaş bunlara bakalım.
SALİH
GÜN (Kocaeli) - Millet aç, hâlâ "millet biliyor" diyor!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - "Efendim, evet, şu arttı
bu arttı, ama, reel olarak ücretler düştü." diyor. Allah
Allah!
Şimdi,
burada anlattık. Yine de ben anlatayım. Sayın Başbakanımız
anlattı, ben anlattım.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Hikâye anlatıyorsun.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Burada, sizin 2007 programınızda yazmışsınız.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın,
dört yıllık TÜFE yüzde 53,1.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - İşçileri anlat.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bizim, şimdi, en düşük memur
maaşı 2002'de 392 liraymış, 2006 Kasım ayında
765 lira. Yahu, 392 lira mı büyük, 765 lira mı? Yani, yapmayın
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
ALİ
ARSLAN (Muğla) - Mazot ne kadar?
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Mazot ne kadar, mazot?
SALİH
GÜN (Kocaeli) - Mazot 800 binden 3 milyona çıktı.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, burada, çıkmış,
765 lira 392 liradan nasıl küçük, onu göstermeye çalışıyor.
Olmaz bu ya, olmaz!
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Senin villa ne oldu, villa?
SALİH
GÜN (Kocaeli) - Mazot 800 binden 3 milyona çıktı, 3 milyona
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bakın, şimdi, değerli
arkadaşlar, çok kıymetli muhalefet, beni dinleyin.
SALİH
GÜN (Kocaeli) - Ne dinleyeceğiz?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, 2002 Aralık
ayında asgari ücret 184 liraydı, 2006 yılında 380
lira.
ALİ
ARSLAN (Muğla) - Mazot kaç para, mazot?
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Mazot, mazot
Mazotu söyle
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla)
- 184 lira mı büyük, 380 lira mı büyük? Ya, bunu bir söyleyin
ya, hangisi büyük?
SALİH
GÜN (Kocaeli) - 800 bin mi büyük, 3 milyon mu büyük?
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Bakan, açlık sınırı
nedir?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Böyle şey numaraları olmasın,
yani, böyle, o mu büyük
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) - 200 gram ekmek kaç para Sayın Bakan?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - 380 lira 184 liradan daha küçüğü
nasıl ispat edecek, böyle gayretlere girmeyin. Olmaz bu. Millet
bunu biliyor.
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Bakan, açlık sınırı
nedir?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Millet matematik biliyor, millet
rakamları biliyor, millet geçmişi biliyor. Millet sizi de
biliyor, bizi de biliyor. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) - 200 gram ekmek kaç lira Sayın Bakan?
200 gram ekmek kaç para, onu söyleyin.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sen git fırına, oradan
bir öğreniver. Hiç fırına uğramıyorsun.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Senin haberin var mı?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Hep sosyete yerlerinde dolaşıyorsunuz,
ondan sonra, geliyorsunuz, halktan bahsediyorsunuz. Olmaz böyle
şey! Gidin
Gidin, biraz dolaşın. Pazar mazar dolaşın,
girin. Korkmayın, bir şey yapmaz millet. Seçim zamanı
zor girersiniz, ama, şimdi gidin, bir şey demezler. Bir
şey demezler.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Sen kendinden kork Sayın Bakan, bizim bir korkumuz
yok halkla!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
şimdi, bakınız, yaptığımız, tabii,
bir sürü şeyler var. Geçen sefer de Sayın Başkan beni
uyarmıştı, "Geçmiş hükümetler bir saatte anlatıyor,
siz de onun kadar anlatın." dedi. Ben de söyledim, geçmiş
hükûmetler az iş yapmışlar, çok bile onların bir saat
konuşmaları. Bizimki yap yap bitmiyor.
Şimdi,
bakın, bir KÖYDES projesinden bahsedeyim size, pek hoşlanmıyorsunuz;
ama, yine de bahsedeyim.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Tabii çünkü, bütün hortumcular orada.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, KÖYDES projesi, değerli
arkadaşlar, bizim Hükûmetimiz zamanında tatbike konmuş,
köylümüzün en önemli, rahata kavuşturan, refah seviyesini artıran,
yolunu, suyunu, artık, benim suyum yok, yolum yok dedirtmeyecek
bir proje tatbike koyduk. Öyle mi? Şimdi, köy köy dolaşın,
ilçe ilçe dolaşın, kaymakamlara sorun, valilere sorun,
bakın bakalım, cumhuriyet tarihinde nasıl bir proje
bu proje. Köylülere gidin sorun, nasıl bir proje bu proje. Bu proje
ile binlerce kilometre yol yapıldı, yüzlerce yere, binlerce
köye su getirildi, hâlâ da götürülmeye devam ediyor. Geçen sene biz
koyduk 2 milyar YTL ödenek, 2007 yılında, şimdi kabul edeceğiniz
bütçede de aynı ödeneği koyduk. Bunun üzerine bir de, 10 binin
altında kalan belediyelerimizin köy ve içme suyu ihtiyacını
görmek için BELDES projesi getirdik. 300 milyon YTL de buna koyduk.
Şimdi göreceksiniz. Milletin yüzü gülüyor yüzü...
FERİDUN
FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sana gülüyorlar sana.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sizin yüzünüz gülmüyor; ama, milletin
yüzü gülüyor. Buradaki şu Grubun da yüzü gülüyor. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Bu millete hizmet etmek güzel
bir şey değerli arkadaşlar.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Senin ve oğlunun yüzünün güldüğü kesin,
halkın yüzü gülmüyor.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, bu projelere bir kulp
takacaklar ya, bir şey diyecekler ya, efendim, bunu akrabaya
verdiniz, tanıdıklara verdiniz ihaleleri, eşe dosta
tanıdığa yoldan çağırıp çağırıp
verdiniz. Değil mi?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Ali Dibo yöntemiyle verdiniz.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar,
KÖYDES'in paralarını, ben, kaymakamlara gönderdim, ilçe
başkanlarına göndermedim. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - İhaleleri kim aldı, ihaleleri?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - O kaymakamlar paraları harcarken
de
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - İhaleleri kim aldı?
RASİM
ÇAKIR (Edirne) - Talimatları dinlemeyen kaymakamı sürgün
ettiniz ama.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
valilerin denetimi altında
yaptılar onu. Öyle mi? (CHP sıralarından gürültüler)
RASİM
ÇAKIR (Edirne) - Kaymakama gönderdiğin parayı, Keşan
Kaymakamı talimatı dinlemedi diye sürgün ettiniz. (AK
Parti sıralarından "Otur yerine!" sesleri)
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar,
bu kaymakamlar, bu valiler, hep bunlar katakulli mi yaptılar yani,
hep şey mi oldular ha? (CHP
sıralarından gürültüler)
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Sen yaptın!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bunlara laf mı ediliyor? Bunların
başkanlığında harcandı bu paralar. KÖYDES'lere
gönderdik, kaymakamların başkanlığında yapıldı
bunlar. Paraları onlara verdik ve ihaleleri de onlar yaptılar,
onların başkanlığında yaptılar.
HALİL
AKYÜZ (İstanbul) - Orada istemediğin kadar Ali Dibolar var
Sayın Bakan.
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Belediye meclis üyeleri yapıyor Sayın
Bakan, Allah'tan kork!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu ülkenin mülki amirlerine kimsenin
laf etmeye hakkı yok, kimsenin öyle laf etmeye hakkı yok.
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Eğer, varsa elinde bir belge, getirirsin, sonuna kadar takip ederiz.
Öyle laf etmenin âlemi yok. (CHP sıralarından gürültüler)
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Bir sürü belge var. Belgeleri verdik, ne yaptınız
belgeleri?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ha, şimdi, ihaleyi o da
alıyor, o da alıyor
Muğla'da bir parke ihalesini Cumhuriyet
Halk Parti Belediyesi almış, şey mi olmuş orada yani?
Ha? Orada da yolsuzluk mu var?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Kırk yılda bir denk gelmiş.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - CHP alınca yolsuzluk yok, bilmem
ne alınca yolsuzluk var
Bu zihniyeti bırakın artık,
Allah aşkına bırakın, millet bunu biliyor ya! Tamam,
bırakın! (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Aman iptal edin Sayın Bakan onu; yanlışlık
olmuş, iptal edin!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Neyi iptal edeceğiz?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - CHP'li belediye almış ya, iptal edin, yanlışlık
olmuş.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Millete hizmeti mi iptal edeceğiz?
RASİM
ÇAKIR (Edirne) - Azıcık da belediyelere gönderin.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Maliye
Bakanlığının bütçesini konuşuyor olmamız
hasebiyle, Maliye Bakanlığına bağlı olan
Millî Emlak, hazineye ait taşınmazlar da bu dönemde etkin
ve verimli olarak kullanıldı, işsizlik, konut açığı,
çarpık kentleşme, bölgeler arası ekonomik ve sosyal dengesizlik
gibi, ülkemizin kangren hâline gelmiş sorunlarının çözümünde
önemli rol oynadı.
ATİLA
EMEK (Antalya) - Unuttun, yine atladın Sayın Bakan.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Zeytinburnu Marinası
ATİLA
EMEK (Antalya) - Ne olur bir açıklayıver.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) - Biz danaburnu biliyoruz.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Evet, sorun, açıklayalım
her şeyi, sorun, açıklayalım.
ATİLA
EMEK (Antalya) - Bekliyoruz.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Hiç kimseden bizim korkumuz yok, bunu bilin.
ATİLA
EMEK (Antalya) - Ne var bu Zeytinburnu'nda?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir
de bizim MASAK Başkanlığımız var. MASAK
Başkanlığı olarak, biz, temel görevi, biliyorsunuz
kara paranın aklanmasıyla ilgili her türlü suçları
incelemektir. Bu kapsamda, bir defa, MASAK, yeni bir kanunu çıktı
sizlerin gayretleriyle ve bu manada birçok eğitim faaliyetleri
gerçekleşti. 2005, 2006 yılında ülke genelinde 22
eğitim faaliyeti gerçekleştirdi, 1.453 banka personeli
eğitildi. Ayrıca, duyarlılığın artırılması
ve yükümlü gruplarıyla iş birliğinin azami düzeyde
gerçekleştirilmesi amacıyla şüpheli işlem bildirim
rehberi hazırlandı.
Bu
faaliyetler sonucunda 2006 yılının ilk on bir ayında
şüpheli işlem bildirim sayısı 868'e ulaşırken,
aynı ayda yüzde 136'lık bir artış sağlanmış
oldu. Yine, yükümlülük denetimi faaliyetleri çerçevesinde 2005,
2006 yıllarında 30 banka, 11 sigorta şirketi, 257 yetkili
müessese, 104 aracı kurum olmak üzere, toplam 402 yükümlü denetlenmiş
oldu. Ayrıca, cumhuriyet savcılığına 26 adet
suç duyurusunda bulunuldu.
Değerli
arkadaşlar, ülkemiz, vergileme alanında kapsamlı bir
yeniden yapılanma süreci içerisinde bulunuyor. Türkiye'de,
biliyorsunuz en önemli husus -bizden önce- vergileri toplayamamaktı.
Şimdi, Gelir İdaresiyle ilgili
Gelir İdaresi Başkanlığımız
var bizim. Bu Gelir İdaresi Başkanlığı bizim
Hükûmetimiz zamanında kuruldu. Yıllardan beri söyleniyordu:
"Gelir idaresi başkanlığı ne zaman kurulacak,
ne zaman reform yapılacak?" Çünkü, vergilerin toplanması
için üç sacayağı var. Bunlardan bir tanesi mevzuattır.
İyi bir mevzuat olmadıktan sonra vergi toplayamazsınız.
İkincisi, iyi bir vergi idaresi olmadıktan sonra etkin bir
vergi denetimi, etkin bir vergi toplama işini yapamazsınız.
Üç, iyi bir vergi denetimi olmadıktan sonra, yine vergideki etkinliği
sağlayamazsınız. O bakımdan, biz bunu üç ayak hâlinde
bütün reformlarımızı yapmaya gayret ettik.
Bir
defa, geldiğimiz zaman, memleketimiz ağır bir ekonomik
krizden geçmişti. Herkesin vergi borcu vardı. Vergi idaresiyle
herkes mahkemelik duruma düşmüştü. Çünkü, ödeyecek hâlleri
kalmamıştı.
Biz
geldiğimizde, bir defa, o nereden buldun falan o kanunları
tamamen kaldırdık, vergi barışı getirdik. Vergi
barışıyla binlerle dosya, raflarda olan binlerle dosya,
bir defa, tamamen, karşılıklı olarak devletin uzattığı
ele vatandaşlarımız da el verdiler ve vergi barışı
suretiyle, hem onlar dertlerden, sıkıntılardan, mahkemelerden,
ihtilaflardan kurtuldular -binlerce vatandaşımız,
binlerce mükellefimiz- hem de devletimiz onları boşu boşuna
takip etme işleminden kurtuldu ve devletin kasasına da,
4,7 milyar YTL para girdi. Bundan dolayı, ben, bütün vatandaşlarımıza
ve mükelleflerimize, buradan bir kere daha teşekkür ediyorum.
Yani, bu millet isterse, değerli arkadaşlar, bu millet isterse,
vergisini de tam olarak öder, isterse, bu bütçesini de, bu milleti
başka yerlere muhtaç etmeyecek bir hâlde tutar. Şimdi, devletle
milletin kaynaşmasının önemli neticesi budur.
Ben,
şimdi Maliye Bakanı olarak bakıyorum, Maliye Bakanı
olarak bizim hiç kimseye ihtiyacımız yok. Bu milletin en büyük
dostu kendisi. Kendinden başka da hakiki dostu yoktur. Bunu böyle
bilmek lazım. O zaman, bu milletin kendi ayağı üstünde
durabilmesi için bu vergilerini tam olarak ödeyip, bizi, bu milleti,
bu devleti kimseye muhtaç etmemesi lazım. İşte, bu
Hükûmet bunu becerdi, bu Hükûmet, bunu sağladı.
ALİ
ARSLAN (Muğla) - Kayıt dışı ne kadar Sayın
Bakan? Kayıt dışı rekor kırdı döneminizde.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar,
biz, ayrıca bir iş daha yaptık. Bu gelirler artarken bizde,
toplam gelirler artarken, biz vergilerin nispetlerini düşürdük,
vatandaşın üzerindeki yükü düşürdük. Mesela, kurumlar
vergisi ilk geldiğimizde yüzde 33'lerdi hatırlarsınız,
yüzde 20'lere düşürdük bunu. Kurumlar vergisi ve dağıtılan
vergiler toplamı yüzde 65'ti vergiler ve OECD'nin en yüksek vergi
alan ülkeleri içindeydik biz. Şimdi, bunları biz yüzde 35'lere
düşürdük. 65 nerede, 35 nerede? Biz bunları indirdik, bizim
vergilerimiz arttı, topladığımız vergiler
arttı. "At binenin, kılıç kuşananın"
demişler, böyle
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Biz,
Hükûmet olarak vergileri düşürüyoruz, bizim vergi gelirlerimiz
artıyor. (CHP sıralarından gürültüler) Ama, ne olmuş?
Bakın, ben size söyleyeyim: OECD ülkeleri arasında en düşük
beş ülkenin arasına girdik. Yani, vergisi en düşük
beş ülkenin arasına girdik.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Rüyanı anlatmıyorsun değil mi
Sayın Bakan? Bu gördüklerin, anlattıkların rüya değil!
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Sen Türkiye'yi mi anlatıyorsun, başka yeri mi anlatıyorsun?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Tabii, siz, Türkiye'de dolaşmıyorsunuz
ki, sizin kafanız başka yerlerde, başka yerlerde sizin.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Biz buradayız da, siz burada değilsiniz.
Başbakanın da, sizin de Türkiye'ye uğradığınız
yok.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sizin şeyiniz, sizin kafanız
başka yerde, sineyimillet mi, başka yer mi, bilmiyorum ki,
anlayamadım ben yani, onu da pek kafam şey etmez. (AK Parti
sıralarından gülüşmeler)
Şimdi,
değerli arkadaşlar, ama, biz bu tarihte ne yaptık?
Şimdi, kayıt dışı, evet, kayıt dışı
fevkalade önemli. Şimdi, bizim zamanımızda, biz geldik,
o da mükellef, bu da mükellef. Bir baktık, bazıları ölmüş,
hiç alaka kalmamış, şu olmuş, bu olmuş, bir defa
onları temizledik.
Ondan
sonra, bizim zamanımızda, 330 bin kişi yeniden mükellef
oldu. Taban artıyor, vergi tabanı tabana yayılıyor.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) - 189.301 iş yeri kapatıldı!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bunların içerisinden 170 bin
tanesini, bizim elemanlarımız
Vergi dairesinin yolunu
falan bilmiyor adam, 170 bin çalışıyor ama hiç kaydı
kuydu yok. "Gel bakalım" dedik, onları bulduk tek
tek. 170 bin kişiyi, biz, tespitlerimiz ve kontrollerimiz sayesinde
yeni vergi mükellefi yaptık.
MAHFUZ
GÜLER (Bingöl) - Bravo.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yeni vergi mükellefi yaptık,
vergi tabana yayıldı ve dolayısıyla, bakınız,
şimdi, hem bunları yaptık hem mali disipline riayet ettik,
bu milletin parasına sahip çıktık hem de hizmetlerimizi
artırdık, halka olan hizmetlerimizi artırdık. Nasıl
hizmetlerimizi artırdık? Bir defa bir örnek vereceğim:
Bizden önceki 2002 yılının bütçesi 98 milyar YTL'ydi, bizim
şimdi bu 2007 bütçesi 204 milyar YTL. Yani, millete hizmetin bedeli.
Sadece sağlıkta, sadece sağlıkta, biz geldiğimizde
9,9 milyar YTL sağlık masrafı yapılıyordu,
biz, şimdi 25 milyar YTL yapıyoruz.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Eczanelerin alacağı ne kadar Sayın
Bakan?
ALİ
ARSLAN (Muğla) - Hastane paralarına el koydunuz!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Herkes şimdi eczanelerden
paşa paşa, güzel güzel, rahat rahat, gidip ilaçlarını
alıyor. Eskiden milleti sokuyordunuz kuyruklara, kuyruklarda
bekle Allah
Adam hasta ya; hasta adam, bir de kuyrukta bekle.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Şimdi, beklemiyor mu kuyrukta?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - İki gün kuyruk, sonunda da
"Yok senin ilacın."
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Hastaneleri sen görmedin galiba Sayın Bakan?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu millete böyle eziyet çektiriliyordu.
Bizim Hükûmetimiz zamanında, bu millet, artık rahat gördü,
rahat yüzü gördü, insan gibi muamele görüyor insan. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Bunu bilin, bu Hükûmetin
kıymetini bilin. Burada, çıkıp, beyazı nasıl
kara göstereceğiz, onu yapmaya gayret edeceğinize, yani
bu millet adına şu Hükûmete bir teşekkür edin ya! Ama, siz
etmeseniz de millet ediyor.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Millet başka bir şey ediyor, başka bir
şey!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Göreceğiz.
Değerli
arkadaşlar, âdet yerini bulsun diye bir de bazı rakamlar vereyim
size. Biz, 2007 bütçemizi 204 milyar olarak tahmin ettik. Buradan, gelirler
olarak da, 173,9 milyar vergi gelirleri, 26,3 milyar YTL vergi dışı
gelirler alacağız. Özel bütçeli idarelerin öz gelirleri
3,3; düzenleyici, denetleyici kurumların vergileri de 0,7
milyar YTL olacak. Toplam net genel bütçe geliri 184,3 milyar YTL.
Şimdi,
bir de değerli arkadaşlar, bu sefer pek olmadı, ama, yukarıda,
Plan ve Bütçede olmuştu, belki bundan sonraki konuşmalarda
olur; dolaylı vergiler, dolaysız vergiler, ikide bir gelirler,
derler ki: Dolaylı vergiler çok arttı, Avrupa'da şöyle,
işte, OECD'de böyle. Değerli arkadaşlar, oradaki dolaylı
vergilerin hesaplanmasıyla, dolaysız vergilerin, bizdekiler
ayrı. Onlar, sosyal sigorta primlerini de dolaysız vergilerin
içine koyuyorlar, dolayısıyla, oranlar değişik
çıkıyor. Şimdi, ben de dedim ki: Koyun onları da içine,
bakalım bizimki ne çıkıyor? Bizimki de, koyduğunuz
zaman, dolaysız vergilerin payı yüzde 49 oluyor
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Eskiden nasıl hesaplanıyorsa o yöntemle
hesaplayın Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Efendime söyleyeyim, dolaylı
vergilerin de yüzde 51 çıkıyor. Şimdi, hiç öyle değil
yani, göründüğü gibi değil. Ayrıca, yüzde 30'du
şeyde de, OECD ülkeleri içerisindeki vergiler de 31,6; onlar da
33'e doğru çıkıyor. Şimdi, dolayısıyla,
bütün maliye literatüründe veyahut da dünya maliye tarihinde,
artık, bir değişim söz konusu. Gelirler arttıkça
ve gelir dağılımı içerisindeki dağılım
daha adaletli hâle geldikçe dolaylı vergilere daha önem veriyorlar.
Bütün ülkelerde, bakınız, bütün ülkelerde kurumlar vergisini
düşürüyorlar, gelir vergisini düşürüyorlar. Neden? Yabancı
sermayeyi daha fazla çekmek için, bir de yatırım yapacak
olan müteşebbisin önündeki vergi engellerini kaldırmak
için.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Siz yatırım indirimini kaldırdınız;
kurumlar vergisini indirdiniz, yatırım indirimini kaldırdınız;
nasıl oluyor bu?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Onun için, harcamalarda mesela,
bizim şimdi indirdiğimiz bazı KDV oranları, Avrupa'da
çok daha yüksek, çok daha fazla. Şimdi Bulgaristan Maliye Bakanı
geldi, dedi ki: Biz her şeyde yüzde 15 yapıyoruz. Suda da
mı yüzde 15? Evet. Ekmekte de mi yüzde 15? Evet. İlaçta da
mı? Evet. Hepsinde yüzde 15 yapıyoruz, dedi.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Eyvah, bunu duyunca ekmeğin KDV'sini artırmayın
Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, bizde öyle değil
tabii, bizde öyle değil. Ama, bizde bir şey var, ona dikkat etmemiz
lazım.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Ekmeğin KDV'sini artırmayın da.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, bu bütçe var ya, elimizdeki
bütçe, konuştuğumuz, günlerden beri konuştuğumuz
ve yarın da inşallah son konuşmalar yapılıp da
oylayacağımız bütçe, işte o bütçenin açık vermemesine
çok dikkat etmemiz lazım. O faiz dışı fazla fevkalade
önemli. Şimdi, buna dikkat etmezsen ne oluyor? İşte son,
yüzde 10'un üzerinde bütçe açıkları çıktı Macaristan'da,
getirmedik vergi bırakmadılar; mecbur, başka çareleri
yok. Koskoca Almanya bile, bütçe açığını önleyebilmek
için, KDV oranlarını orada 3 puan daha artırdı. Biz
indiriyoruz... Bakınız şimdi, Hükûmetimizin durumunu
takdirlerinize arz ediyorum. Biz vergilerimizi indiriyoruz.
Tekstilde indirdik mi? İndirdik. Deri eşyalarında indirdik
mi? İndirdik. Sağlıkta indirdik mi? İndirdik.
İlaçta indirdik mi? İndirdik.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Niyet mektubunda ne yazıyor?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Gıdada indirdik mi? İndirdik.
Millî eğitimde indirdik mi? İndirdik. Hepsinde indirdik.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Senin adın indirene çıktı zaten!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - İndirdik mi bindirdik mi?
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Sen indirensin zaten!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - İndi mi bindi mi? O kadar. (AK
Parti sıralarından alkışlar) İndi, indi...
Uzun lafın kısası, vergi yükünü indiriyoruz.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Senin adın "indiren Kemal" olacak!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Zaten bu topladığımız
paraların da turşusunu kurmayacağız. Ne kadar
fazla kayıt dışından da gelince, indirmeye de devam
edeceğiz, bunu herkes de bilsin, vatandaşa dağıtacağız.
Biz vatandaşa hizmet için gelmişiz, niyetimiz bu, bunun
için gelmişiz.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Keseni doldurmak daha önemli gibi geliyor bana,
pastörize yumurtadan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Herkes kendini kendi gibi biliyor!
Ne yapalım? Aynaya bakın, aynaya!
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Ben hiç ticaretle uğraşmadım, yumurta
ticareti yapmadım.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Aynaya, aynaya, aynaya! Sayın
Başbakanımız öyle dedi "Aynaya bak aynaya!"
O kadar.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Aynaya bak aynaya! Neyi göreceksin? Herkes
bir baksın aynaya!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakınız, Maliye olarak yaptığımız, vatandaşımız
daha önce gidiyordu -yahu, para ödeyecek, para- diyor ki: "Ey
devlet, ben para kazandım, ondan da vergi ödeyeceğim, bu vergimi
de buyur al." Onu vermek için kuyrukta bekliyor adam ya!
MAHFUZ
GÜLER (Bingöl) - Üç gün gidip geliyor!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Üç gün gidip geliyor, doğru.
Üç gün gidip geliyor.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Ne zaman bekliyordu Sayın Bakan?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Kuyruk, kuyruk, kuyruk. Ondan sonra
ter içerisinde
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Ne zaman bu?
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Şimdi, siz ayağına kadar götürüyorsunuz!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ben o kuyrukta bayılanları
biliyorum. Vakti zamanında ben de o kuyrukta bekleyenlerdendim.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Fırsat kolluyordun sen o zaman, ne kuyruğu?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, biz, bir şey getirdik
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Naylon faturadan dolayı mı?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Bakan patron olmadan önceki dönem. Çok
eski yani!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, biz öyle bir sistem getirdik
ki
Yalnız
bir şey var, onu da söyleyeyim: Bu sistemin başlangıcı
da, VEDOP projesinin başlangıcı, VEDOP-1 bizden önce
başladı, onlara da teşekkür ediyorum ha. Neyse, hakkını
verelim. Şimdi, biz bunu geliştirdik, VEDOP-2 kurduk,
şimdi VEDOP-3 oluyor. Şimdi, vatandaşımız oturduğu
yerden düğmeye basıyor, pıt, beyanname gitti. Oturduğu
yerden
Şimdi, vergi dairesine gitmiyor, zaman harcamıyor,
para harcamıyor, efendim, trafiği sıkıştırmıyor.
AHMET
IŞIK (Konya) - Zaman ekonomisi.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Efendime söyleyeyim,
kâğıt bilmem ne harcama şeyleri yok, düğmeye bastı,
beyanname gitti. Böyle, 18 Aralık tarihi itibarıyla 44 milyon
402 bin beyanname bu yolla alınmış. Bu büyük bir şey.
Ben, doğrusu hizmeti geçen bütün arkadaşlarıma teşekkür
ediyorum. Sağ olsunlar. Bu fevkalade önemli.
Şimdi,
beyannameyi veriyor, parayı ödeyemiyordu eskiden.
İşte, parayı, yok bankada gözüküyor
Şimdi, onda
da bütün işlemler yapıldı, yine düğmeye basıyor,
para da gitti.
Şimdi,
bir şey daha getirdik "e-mükellef" diye. Mükellef gidiyor,
bazıları, tam yurt dışına çıkacak,
"senin yasağın var" diyorlar. Allah Allah, adam,
şimdi, bu kadar gittiğine mi yazık olsun, bir de yanında
arkadaşları var, onlara ayıp oluyor, dışarıdakilere
ayıp oluyor filan. Şimdi artık, herkes düğmeye basıyor,
kendi durumunu öğreniyor. Borcu mu var, alacağı
mı var, yurt dışına çıkış yasağı
mı var, başka işi mi var; şimdi, herkes tak diye hemen
bu şeyden line'a giriyor; tak diye öğreniyor. Bu derece
önemli oldu.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Ne kadar büyük bir iş, ne önemli bir iş!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, bu derece çok şeyler
getirdik mükelleflere ama, şimdi, yine, biz de düğmeye basıyoruz,
o mükellef ne yapmış ayna gibi çıkıyor karşımıza.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Basıyorsun düğmeye af geliyor.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bas düğmeye al neticeyi. Tabii,
bu kadar basit.
Bak,
öğrendiniz değil mi? Tamam, çok güzel.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Bas düğmeye af gelsin. Kaçakçılık affı
da gelsin.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, böyle düğmelerle,
o zaman da yanlış yapan binlerce de mükellef karşımıza
çıkıyor tabii. Onların da denetimi ona göre yapılıyor
artık.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Böyle düğmelerle iş gidecek!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Denetim, hani dedik ya, bir ayağı
da güçlü bir denetimden geçer. O güçlü denetim de artık kuruldu.
Şimdiye kadar bir veri tabanı yoktu. O veri tabanı buraya
gerçekleşti. Bütün artık, mükelleflerin nüfus
kâğıdı numarası, hüviyet numarası mükellef
numarası oldu. Hiç, tekrar, gidip de mükellef numarası alayım
da, uğraşayım da, üç gün bekleyeyim yok.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Mükellef mi kaldı?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bak nüfus kâğıdına,
o senin mükellef numaran kardeşim.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Kepenk kapatıyorlar.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu kadar basitleşti.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Çiftçi iflas etti. Esnaf iflas etti. Mükellef kalmış,
ne mükellefi?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, ben size yapılan
incelemelerin neticelerini fazla vaktinizi almamak için söylemiyorum.
Maliye
olarak, değerli arkadaşlar, bir emanet aldık üstümüze.
O emaneti layıkıyla yerine getirmenin gururuyla karşınızda
bulunuyorum. Alnımız ak, başımız diktir. Milletimize
hizmetimiz tamdır arkadaşlar. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Ve bu hislerle, bu duygularla 2007 yılının
bütçesini size arz ediyorum.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Şu dokunulmazlığı da bir kaldırıverin
Sayın Bakanım.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, kısaca Özelleştirme
Başkanlığının da bütçesine geleyim.
Değerli
arkadaşlar, özelleştirme, en büyük reformlardan bir tanesidir
ülkelerin ekonomik hayatında. Yapısal reformlar dediğimiz
reformlardan bir tanesidir. Ülkede birçok başarılar elde
edebilirsiniz, fakat yapısal reformlar yapmazsanız, o başarıları
kalıcı hâle getiremezsiniz. Vergi reformu yapacaksınız,
bankacılık reformu yapacaksınız, adalet reformu
yapacaksınız, özelleştirme yapacaksınız,
bunlar fevkalade önemlidir.
MAHFUZ
GÜLER (Bingöl) - Sosyal güvenlik
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sosyal güvenlik reformu yapacaksınız.
Diyorum ya, say say bitmiyor. Onun için, kusuruma bakmayın, yani,
bazılarını söyleyemiyoruz, onun için kusuruma bakmayın.
Şimdi,
bu özelleştirme, 1980 yıllarından beri Türkiye literatürüne
girdi, ekonomi literatürüne girdi. Özelleştirme yapmamız
lazım. Daha o zamandan, birçok millet başladı ve onlar
bitirdiler özelleştirmelerini ve maalesef, eskiden demirperde
gerisi ülkeler derdik, onlar bile bitirdiler.
Şimdi,
biz, söyle, konuş, konuş
Özelleştirme şöyle özelleştirme
böyle, falan, yirmi seneyi aşkın bir zaman yahut yirmi seneye
yakın bir zaman, yapıla yapıla 8 milyar özelleştirme
yapıldı. Bizim ekonomi politikalarının önemli
bir ayağı özelleştirme. Bunu, daha Parti Programı'nda
anlattık. Partiyi kurarken dedik ki, biz bunları yapacağız.
Hükûmet olduk, Hükûmet Programı'nda da söyledik ve işe başladık,
hızlı bir özelleştirme yapma mecburiyetimiz vardı.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Ofer ne demişti, Ofer?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - O azmimizi belirtebilmek için,
o kararlılığımızı belirtebilmek için,
biraz da halktan gelen tarafımız da olduğu için, babalar
gibi satarız dedik yani, kötü mü ettik ya. Yani, şimdi
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Ofer ne demişti?
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Kendi babanın malı değil ki satasın,
milletin malı.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, arkadaş, biz dört
yılda 18 milyar dolar özelleştirme yaptık; bu milletin
kasasına girdi. Bu para, bu devletin kasasına girdi.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Yani, milletin malını sattınız
Sayın Bakan.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Sayın Bakan, nerede o para?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, bir sürü, tabii, laflar
ediliyor. Ben size bir şey soracağım.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Milletin malını sattınız.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - O kadar açık ve şeffaf yaptık
ki, özelleştirme ihalelerine girip de, benim hakkım yendi
diyen bir kişi duydunuz mu arkadaşlar ya, bir kişi duydunuz
mu?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - 14,76'lar ne oldu?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu muhalefetten başka bir kişi
duydunuz mu? (AK Parti sıralarından alkışlar)
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Balıkesir SEKA'yı kime verdin, kaça
verdin?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - 14,76 ne oldu?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - İhaleye giriyor adam,
"ya, benim hakkım yendi ya, bu ihalede" desin bir kişi,
çıksın. Yok.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Anlat, anlat, TÜPRAŞ'ı da anlat.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Televizyonlarla bütün milletin
huzurunda yapıyoruz.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Yüzde 14,76 TÜPRAŞ hissesi nasıl satıldı
Sayın Bakan? Duyan yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Bakan, konuşmanızı
tamamlayın lütfen.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Tamam Sayın Başkanım.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Ofer'le, Oger'le nasıl görüştünüz? Kimin
uçağıyla gittiniz?
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Kimin uçağına bindin?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ne derler? İşte, eremediği
üzüme koruk derlermiş yani. Derler işte, diyorlar ne yapalım?
Ama, o şunu desin, bu bunu, kim ne derse desin, bizim alnımız
açık.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Biz demiyoruz, mahkeme diyor, mahkeme.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu özelleştirmeyi de hakikaten
babalar gibi yaptık. Yaptık yani, ne yapalım, yapıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bir de ilgili Bakanlık olduğumuz için Kamu
İhale Kurumu bütçesini de size kısaca anlatacağım.
Ondan sonra da huzurlarınızdan ayrılacağım.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Hatay kararından da bahsedin Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Kamu
İhale Kurumu, biliyorsunuz, idari ve mali özerkliğe sahip
kamu tüzel kişiliğini haiz olan bir kurum. Şimdi, bunun
görevleri; ihale sürecinde ilgili idarece yapılan işlemlere
ilişkin şikâyetleri inceleyerek sonuçlandırma; Kamu
ihale Kanunu ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'na
ilişkin bütün mevzuatı, standart ihale dokümanlarını,
tip sözleşmeleri hazırlamak; ihale ilanlarıyla ilgili
esas ve usulleri düzenlemek ve bunları yayımlamak ve diğer
bazı görevleri var. Şimdi, bu görevlerini şimdiye kadar
layıkıyla yapmış olan bir kurumumuz. Bu Kurum, 2006
yılının ilk on bir ayında 3.039 tane şikâyet incelemiş
ve sonuçlandırmış. 43.900 adet ihale ilanı yayımlamış.
7.677 adet elektronik, basılı ve ticari bülten abonesi de yapılmış.
Kurumun
teklif edilen ödeneği, ödenek ve aynı zamanda elde edeceği
gelir 66,3 milyon YTL olarak tahmin edilmiştir. Cari transferler
harcama kalemi içindeki 5018 sayılı Kanun'un 78'inci hükmü
gereği genel bütçeye gelir-gider farkı olarak aktarılacak
olan 8,5 milyon YTL yer almaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarımızın
dördüncü yılını bitirip beşinci yılına
girdiğimiz bu dönemde, mali disiplin ve güçlü bütçe yönetimi
konusunda elde ettiğimiz başarı açık bir şekilde
ortadadır. Bütçe açığının gayrisafi millî hasılaya
oranı dört yıl gibi kısa bir sürede hayal edilmeyecek
noktalara gelmiştir.
Geçtiğimiz
dört yıla baktığımız zaman, sadece güçlü ve güvenilir
bütçeler yapılmadı; aynı zamanda bu bütçelerin
işleyişine ve uygulamasına yönelik olarak önemli reformlar
geliştirildi. Uluslararası standartlara uygun bir kamu
mali yönetim sistemi oluşturularak tüm kamu idarelerinin,
bütçe hakkı kapsamında, Meclise hesap verme imkânı
sağlandı.
Hükûmetimiz,
tüm sorunların üzerine cesaretle giderek diğer birçok
alanda olduğu gibi bu alanda da başarıyı yakaladı.
Mali yönetim sistemimizin yapısallaşmasına ve performansına
çok büyük önem veriyoruz. Çünkü, biliyoruz ki cumhuriyetimizin kurucusu
Atatürk'ün de ifade ettiği gibi, millî egemenlik ancak mali egemenlikle
mümkün olabilecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 yılı bütçesi
ülkemiz ve milletimize hayırlı olsun. Yaptığınız
yoğun ve yorucu çalışmalar için Hükûmetim ve şahsım
adına sizlere tekrar teşekkür ediyor, hepinizi saygı
ve sevgiyle selamlıyorum. Sağ olun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Maliye
Bakanı Sayın Kemal Unakıtan, Hükûmet adına görüşlerini
açıkladı.
Şimdi,
aleyhte söz isteği var.
Denizli
Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.
Sayın
Kandoğan, süreniz on dakika.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygı ile selamlıyorum.
Farklı
bir konuşma yapmak düşüncesindeydim. Ancak, Sayın Maliye
Bakanımızı dinledikten sonra konuşmamın muhtevasını
değiştirmek ihtiyacı hissettim. Öncelikle, Sayın
Bakan "geçmiş hükûmetler ne yaptı, bu bütçedeki paraları
nerelere harcadılar" şeklinde bütün geçmiş
hükûmetleri itham altında bırakan açıklamalar yaptı.
Şimdi,
Sayın Bakan, ben, size söylemek istiyorum: Geçmiş dönemlerde,
bu fakir fukaranın parasıyla, GAP'a 16 milyar dolar para
harcandı. Türkiye'nin yedi küpeli gelinine 16 milyar dolar, bu
ülkenin insanları para harcadılar, ama, dört yıllık
AK Parti İktidarı döneminde GAP'a bir tek çivi bile çakmadınız.
Geçen
akşam, Sayın Başbakan "Teke Tek" programında
"GAP'a yetiştirecek paramız yoktur" diye, 70 milyonun
önünde bu sözleri söyledi. Hani bütçenizde çok para vardı, hani
her şey boldu, bütçeniz açık vermiyordu? GAP'a bir tek çivi çakamadınız
Sayın Bakan.
Şimdi,
geçmişte neler yapılmış? Ereğli yapılmış,
TÜPRAŞ yapılmış, Petkim yapılmış,
İskenderun Demir-Çelik yapılmış, Karabük Demir-Çelik
yapılmış, Seydişehir Alüminyum yapılmış,
SEKA'da, çalıştığınız SEKA Kâğıt
Fabrikası yapılmış, çimento fabrikaları yapılmış,
otobanlar yapılmış, limanlar, havaalanı, üniversiteler,
hastaneler ve 35 bin köye yol, su, okul, elektrik, telefon, sağlıkevi,
sağlık ocağı gibi çok büyük hizmetlere bu memleketin
evlatları imza atmış.
Gelip,
bugün, 2006 Türkiye'sinde bütün geçmiş hükûmetleri yok sayan böyle
bir anlayışı, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden
şiddetle reddediyorum Sayın Bakan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi,
Sayın Bakan KÖYDES projesinden bahsetti, sanki Türkiye'de köylere
ilk defa hizmet götürülüyor, sanki köylere geçmişte hiç hizmet
gitmemiş gibi KÖYDES projesinden bahsediyor. Şimdi, geçmişte,
bu hizmeti Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü yapıyordu, il
özel idareleri kendi bütçelerinden ayırdığı kaynaklarla
yapıyorlardı Sayın Bakan.
Bakınız,
sizlere rakamlar vereceğim: Türkiye'de 35 bin köy var
Sayın
Bakan
Sayın Bakanım, dinleyiniz lütfen. Türkiye'de 35 bin
köy var. Siz, iktidarı devraldığınız güne kadar,
Türkiye'de 31.299 köye içme suyu götürülmüş, 31.299 köye içme suyu
gitmiş ve sadece -bu rakam sizin rakamlarınızdır,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığından aldım
bu rakamları- iktidara geldiğiniz 2003 yılının
1 Ocağında Türkiye'de susuz olan köy sayısı 875 Sayın
Bakanım.
Sayın
Bakanım, dikkatinizi bu tarafa
Diğer yerlere bakmayınız.
Türkiye'de susuz köy sayısı 875 sadece, 875. Şimdi, Tarım
Bakanı buraya geldi, "On binlerce köye su götürdük."
diyor. Tarım Bakanı ya köy sayısını bilmiyor
ya götürülen hizmetlerden haberi yok değerli milletvekilleri.
Şimdi,
yollara da geliyorum. Şimdi, bakınız, Türkiye'de siz
iktidara gelinceye kadar -yine, bu rakam da Tarım ve Köyişlerinin
rakamıdır, resmî rakamdır- Türkiye'de 291 bin kilometre
yol yapılmış değerli arkadaşlar.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) - Diyarbakır'da 1.100 yerleşim yerine
su geldi.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) - 291 bin kilometre yol yapılmış.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) - Ümmet Bey
Ümmet Bey
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, bunların 90.460 kilometresi
asfalt, 1.742 kilometresi beton.
Geleceğim
Sayın Torun, geleceğim
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) - Diyarbakır'da 1.100 yerleşim yerine
su geldi.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) - Stabilize 129 bin
Bakın,
Sayın Maliye Bakanı gidiyor arkadaşlar. Bakınız,
bakınız, Sayın Maliye Bakanı gidiyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bakınız, geçen sene bu kürsüde
Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde ben konuştum.
Bakınız, orada ne demişim Maliye Bakanlığı
bütçesi üzerinde? "Ben çıkınca -yani, ben kürsüye
çıkınca- Maliye Bakanı gidiyor buradan ve ben bugün
iddiaya girdim. Bakınız, ben kürsüye çıktığımda
-onlarca milletvekiline söyledim ki- Sayın Maliye Bakanı
burayı terk edecek dedim, terk etti. Kaç kezdir aynı şey
oluyor."
FERİDUN
FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Kaçtı
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, geçen sene de kuliste
söyledim milletvekillerine, tutanaklara geçirdim. Ben konuşurken
geçen sene çıktı, şimdi de çıktı Sayın Maliye
Bakanı.
FERİDUN
FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Kaçıyor
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) - Eğer, siz bizleri dinleme zahmetine
katlanmıyorsanız, o söylediğiniz sözlerin arkasında
durmanız lazım.
Şimdi,
diyor ki: "Bütçe rakam işidir." Sayın Maliye Bakanı,
ben de rakamları çok seviyorum. Gittiniz, ama, bürokratlarınız
burada. Ben rakamları çok seviyorum. O rakamlarla ilgili sizlere
bazı rakamlar vereyim ki, Türkiye nereden nereye gelmiş.
Cari
açık, 3 kez revize ettiniz bu sene, nasıl bir maliye bakanıdır,
nasıl bir hükûmet ki, cari açık tahmininde bulunuyor, daha
yıl içerisinde 3 kez revize ediyor ve yıl sonunda o hedefe
ulaşamıyor. 22 dediniz önce, 26'ya revize ettiniz, 30'a
çıkardınız, yıl sonunda 34. Bu nasıl siyasi istikrardır?
Bu nasıl öngörülebilirliktir ki cari açıkta yüzde 50 oranında
yanılıyorsunuz? Dış ticaret açığı,
38 milyar dolar olarak ilan ettiniz, rakam 54 milyar dolar. Bu nasıl
öngörülebilirliktir ki, yüzde 50 oranında yanılıyorsunuz?
Enflasyon, dediniz ki yüzde 5, şimdi yüzde 10. Yüzde 100, enflasyon
tahmininde yanılan tüm dünyada bir başka maliye bakanı
ve hükûmet var mıdır arkadaşlar size soruyorum?
MEHMET
ÇERÇİ (Manisa) - Ayıp be, ayıp!
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) - Yüzde 100, yüzde 100 yanılıyorsunuz.
MEHMET
ÇERÇİ (Manisa) - Utanmadan konuşuyorsun!
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) - Yüzde 5 diyorsunuz, yüzde 10 çıkıyor.
Yüzde 100 yanılıyorsunuz.
Şimdi,
reel faiz
Reel faiz, dediniz ki "yüzde 8-9 reel faiz."
Şimdi 13. Yüzde 50 yanılıyorsunuz. Reel faizde yüzde
50 yanılmışsınız. Şimdi siz, siyasi ve ekonomik
istikrardan bahsediyorsunuz. Peki, sizlere bu vatandaşlar nasıl
güvenecekler? Nasıl inanacaklar? Sanayici, iş adamı
"yüzde 5 enflasyon, yüzde 8-9 reel faiz" dedikten sonra, yüzde
100 ve yüzde 50 yanılmadan sonra nasıl yatırım yapacak?
Sizlere nasıl güvenecek? Nasıl inanacak? E, siyasi ve ekonomik
istikrar, değerli arkadaşlarım, böyle olur!
Şimdi,
Maliye Bakanı dedi ki: "Biz özelleştirdik, ihalelere
giren bir tek müteahhit var mı?
Benim hakkım yendi diyen bir müteahhit var mı?" diye sordu.
Müteahhit olmayabilir, ama, 70 milyon insan diyor ki: "Bu özelleştirmelerde
benim hakkım yendi. Fakirin fukaranın, garip gurebanın
hakkı yendi." diyor 70 milyon insan. Bakınız, elimde
belgelerle geldim, belgelerle geldim. İşte belgeler.
TÜPRAŞ'ın
14,76'sını sattınız. Değerli milletvekilleri,
dikkat ediniz. Bu belgeleri isteyen varsa gelsin vereceğim.
Bunlar ibret vesikasıdır ve sizin dönemden sonra hesap sorulacak
vesikalardır bunlar, göreceksiniz. Şimdi, 28 Şubatta
bir aracı kurum, Özelleştirme İdaresi Başkanlığına
yazı yazıyor, 28 Şubat, "Biz" diyor "TÜPRAŞ'ın
14,76'sını 15,40 YTL'den almak istiyoruz." Bir aracı
kurum yazıyor Başbakanlık Özelleştirme İdaresi
Başkanlığına. Başbakanlık Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı aynı gün -arkadaşlar,
dikkatinizi çekiyorum, aynı gün- olur veriyor satılmasıyla
ilgili. İşte, burada. Olur, burada. Özelleştirme
İdaresi Başkanı aynı gün TÜPRAŞ'ın
14,76'sının satılmasıyla ilgili onay veriyor ve yine
aynı gün -bu hıza bakın arkadaşlar, Türkiye'de
işlerin nasıl hızlı gittiğinin çok açık
bir delili- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
bir başka yazı yazıyor bir aracı kuruma "bizim
adımıza bu 14,76'sını satın" diyor.
Şimdi,
bakınız, bir günde bir aracı kurum talepte bulunuyor,
bir günde onay çıkıyor, bir günde yazısı gönderiliyor,
satın
Şimdi, bu ihale mi arkadaşlar? Bu, peşkeş
çekmedir bunun adı. Niye peşkeş çekmedir? Çünkü, o gün
TÜPRAŞ'ın borsadaki hisse değeri 17 YTL, siz 15,4 YTL'ye,
yüzde 10 iskontoyla verdiniz.
Niye
verdiniz? Hangi hakla verdiniz? Niçin ihaleye çıkarmadınız?
Niçin halka arz etmediniz? Gelin, burada bunun hesabını
verin değerli milletvekilleri. AK Parti milletvekillerine
sesleniyorum: İçinize siniyorsa, içinize siniyorsa Sayın
Maliye Bakanını alkışlamaya devam edin, ama, bu
70 milyon insanın, Maliye Bakanını alkışlama
noktasında sizinle aynı kanıda olmadığını
çok yakından bilen birisi olarak diyorum ki, aklınızı
başınıza toplayın ne olur.
Ve,
yine, TÜPRAŞ'ın yüzde 65,76'sını 1 milyar 304 milyon
dolara sattınız ve ben çıktım dedim ki, ertesi gün
basın toplantısı yaptım: Bu fiyat olmaz, TÜPRAŞ'ı
yok pahasına sattınız dedim. Sayın Maliye Bakanı
açıklama yaptı, dedi ki: "TÜPRAŞ'ı çok iyi fiyata
sattık." Var evrakları, bütün basın ve televizyonda
yer aldı. "TÜPRAŞ'ı çok iyi fiyata sattık."
dedi. Sonra ne oldu? İhale iptal edildi. 3 değerli hâkim bu
noktada çok duyarlı davrandı, ihale iptal edildi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Sosyal güvenlikten de bahset.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) - Geleceğim
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Tekel, Tekel
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) - Oraya da geleceğim
Ve
ihale yenilendi. İhale yenilendi -dikkatinizi çekiyorum-
yüzde 65,76'sı değil, yüzde 51'i, on ay sonra, 3 milyar 140 milyon
dolara gitti.
BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - 4 milyar
ALİ
ARSLAN (Muğla) - 4 milyar
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) - İşte, 4 milyar 140 milyon dolara
gitti. Devletin buradan kazancı, 2 milyar 800 milyon dolar değerli
milletvekilleri. Eğer Sayın Unakıtan'ın dediği
gibi olmuş olsaydı, değerinde gitmiş olsaydı
ve o ihale iptal edilmemiş olsaydı, devletin kaybı 2
milyar 800 milyon dolardı. İşte o 2 milyar 800 milyon dolarla
Sayın Torun, sizin bahsettiğiniz, ilinizin bütün altyapı
hizmetleri bitirilmiş olurdu.
Telekom,
6,5 milyar dolara gitti. Sonra, kurumlar vergisini yüzde 30'dan
20'ye indirdiniz. Eğer ihaleden önce kurumlar vergisinin yüzde
30'dan 20'ye ineceği bilinmiş olsaydı, Telekom, 10 milyar
dolara giderdi arkadaşlar, 10 milyar dolara giderdi. Evet, devletin
milyar dolarları işte böyle uçup gitti havaya değerli
milletvekilleri.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) - Son cümlelerim
BAŞKAN
- Sayın Kandoğan, ek sürenizi verdim, sizin, selamlama
için mikrofonu açıyorum.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) - Tamam.
Sayın
Maliye Bakanı, işsizlikten bahsetti, düşmeye başladı
diye. Kendi kitabı burada, açın, sayfa 41, işsizlik
oranlarının düşmediği, kendi rakamlarıyla
ortada, sayfa 41. İhracatın ithalatı karşılama
oranı, yüzde 69,9 devraldığınızda -sayfa 133-
şimdi, istikrarlı bir şekilde yüzde 60'lara kadar düşürmüşsünüz!
İşte, istikrar, gelir dağılımında, vatandaşların
gelir dağılımının bozulmasında iyi istikrar
sağlamışsınız! İhracatın ithalatı
karşılama oranında iyi istikrar sağlamışsınız!
İşsizliğin düşmemesinde iyi istikrar sağlamışsınız
ve Türkiye'nin çok önemli meselelerinin yapılmasında, yatırımlarda
BAŞKAN
- Sayın Kandoğan, lütfen, son cümlenizi alayım.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) -
maalesef, yapılan hiçbir şeyin
olmadığını çok açık ve net bir şekilde görüyoruz.
Bu
duygu ve düşüncelerle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.
Sayın
milletvekilleri, konuşmalar tamamlanmıştır.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - 69'uncu maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN
- Biraz önce, kendisine sataşıldığından bahisle
söz alan Sayın Kiler'in konuşmasında, Sayın Orhan
Eraslan, Niğde Milletvekili, kendisine hakaret edildiğinden
bahisle, 69'a göre söz istemiştir.
Şimdi,
zabıtları getirttim. Aşağı yukarı tümüne
yakınını getirttim. İlk sataşma, daha doğrusu
ilk müdahale, sataşma demeyeyim; Sayın Eraslan "Senin
yüzün kızaracağına, çıkıp reklam yapıyorsun."
diyor. Yine, Sayın Kiler de "Aileden birisi milletvekili
oldu diye, herhâlde 5 bin kişiyi kapı dışarı atmayız,
ticaretimizi bitiremeyiz." vesaire diyor ve ilaveten, Sayın
Eraslan "Ayıp, ayıp, yüzün kızarmıyor mu?"
diyor. Ben müdahale ediyorum. Daha sonra, Sayın Kiler "Benim
yaptığım ayıpsa, senin yaptığın terbiyesizlik.
Dinlemesini öğren önce." diyor.
Şimdi,
öncelikle, değerli arkadaşlar, hiçbir zaman, Sayın
Eraslan'ın hitabı da, Sayın Kiler'in karşı hitabı
da bu Parlamentonun içerisinde konuşulması gereken
şeyler değil. Bunu bir defa hepimiz biliyoruz. Ancak, burada,
Sayın Kiler
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) - Meşru müdafaa yapıyor.
BAŞKAN
- Sayın Eraslan, bir dakika müsaade eder misiniz.
Sayın
Kiler, bu zabıtları açıkladım -size hitap ediyorum-
bu son cümle olarak, "Benim yaptığım ayıpsa, senin
yaptığın terbiyesizlik. Dinlemesini öğren..."
cümlesini -burada, birbirimiz, muhalefet oluruz, iktidar oluruz,
beraber hizmet ediyoruz- açıklamak, tavzih etmek ister misiniz?
Böyle bir hakkınız var.
VAHİT
KİLER (Bitlis) - Evet
BAŞKAN
- Yerinizden. Sadece bu cümlenizi ya tavzih eder ya da geri alırsınız,
o sizin takdiriniz.
Buyurun.
III. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Bitlis
Milletvekili Vahit Kiler'in, yapmış olduğu konuşmada,
bazı sözlerinin yanlış anlaşıldığı
gerekçesiyle açıklaması
VAHİT
KİLER (Bitlis) - Sayın Başkanım, özellikle, yapmış
olduğum açıklamada, tabii ki, bana yapılan müdahalelere
cevap vermem gerekiyordu. Ama, burada, direkt, hiç kimsenin ismini
kullanarak, ben "terbiyesiz" kelimesi kullanmadım.
FERİDUN
FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Bize mi söyledin!
VAHİT
KİLER (Bitlis) - Dolayısıyla, hele hele, bana karşıdan
"yüzün kızarmıyor mu" gibi kelimeler gelince, belki,
o anda kastımı aşmış olabilirim, dolayısıyla
düzeltiyorum.
BAŞKAN
- Düzeltiyorsunuz, geri alıyorsunuz sözünüzü.
VAHİT
KİLER (Bitlis) - Evet. Ama, ben de yapmış olduğum
açıklamayı, Meclisin doğru algılaması
açısından yapıyordum. Tabii, karşıdan gelen
müdahaleler karşısında
BAŞKAN
- Tamam, o sizin hakkınız, ama, bu sözü düzeltmiş oluyorsunuz.
VAHİT
KİLER (Bitlis) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Sayın Eraslan, arkadaşımız düzeltti. Söz istiyor
musunuz?
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - İstiyorum.
BAŞKAN
- Buyurun, ama çok kısa. Bu düzeltmeden sonraki konuşmanızın
çok kısa olmasını rica ediyorum, çünkü, sizin ifadelerinizi
de burada okudum.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) - Söz düzeldikten sonra bu söz ne oluyor Sayın
Başkan?
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Biraz eğri kaldı da, onu düzeltecek.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) - Hayret bir şey ya!
3.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Bitlis Milletvekili Vahit Kiler'in,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım;
69'uncu maddeye göre söz almış bulunuyorum. Şimdi
ÜNAL
KACIR (İstanbul) - Söz düzeltildikten sonra hükmü kalmadı
ki.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Sayın Kacır, müsaade ederseniz, neyi düzelteceğimize
de biz karar verelim.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, iktidar partisinin milletvekili,
bir tarafta gücü var, iktidar kullanma gücü var. İktidar grubundan
dürüst bir sürü arkadaşımız var, onlara hiçbir sözümüz
var mı?
NUSRET
BAYRAKTAR (İstanbul) - Hepsi dürüst.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Sizi kastetmedim.
TANER
YILDIZ (Kayseri) - Hepsi dürüst, o da dürüst.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Şimdi
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkanım "bir sürü"
diye ifade etti.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, bir ihale
oluyor, bir tarafta devlet var, devlet. Devletin yaptığı
ihaleye
BAŞKAN
- Sayın Eraslan, o konuda size söz veremem. Sadece, bu çümleyle
ilgili, sizin söyleyeceğiniz.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Efendim, müsaade edin.
BAŞKAN
- Efendim, o sizin yapacağınız iş değil. Burada,
biz Kiler'in ihalesini tartışmıyoruz.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Efendim, ben niye o açıklamayı yaptığımı
BAŞKAN
- Bakın, benim iyi niyetimi, lütfen, iyi niyetle kullanın.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Ben niye söylediğimi açıklamak durumundayım.
BAŞKAN
- Başka bir açıklamaya izin veremem.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Bir dakika efendim.
BAŞKAN
- Lütfen, 69'dan istediğiniz, bu cümleyle ilgili.
HÜSEYİN
EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Giriş yapıyor, giriş.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Lütfen, Sayın Başkan
Sayın Başkan
Burada bir sürü
BAŞKAN
- İstediğiniz, bu cümleyle ilgili
HALUK
KOÇ (Samsun) - Müsaade edin de konuşsun Sayın Başkan.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Müsaade eder misiniz
Müsaade eder misiniz
Sayın
Başkan
FERİDUN
FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Bir dakika gitti Sayın
Başkan.
BAŞKAN
- Başka konuları anlatamayız burada.
TANER
YILDIZ (Kayseri) - Var mı öyle şey ya!
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Efendim, konuşturmuyorsunuz, konuşturmuyorsunuz
BAŞKAN
- Elbette konuşturmam
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Böyle şey olabilir mi?
BAŞKAN
- Çünkü, sizin konuşmak istediğiniz, İç Tüzük'e uygun
değil.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Uygun efendim.
BAŞKAN
- Nasıl uygun?
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Dinlediniz mi? Daha açıklamadım bir
şey. Lütfen
Lütfen, efendim
Şimdi,
değerli arkadaşlar, içinizde bir sürü hekim arkadaşımız
var, bir sürü avukat arkadaşımız var. Bu arkadaşlarımız,
milletvekilliği süresi içerisinde görevlerini yapıyorlar
mı? Mesleklerini yapıyorlar mı? Yapamıyorlar.
Yapmamaları da gerekir. Doğrusu bu.
Şimdi,
ticarete biz
Elbette haktır ticaret.
TANER
YILDIZ (Kayseri) - Ya, kendisi çalışıyor mu?.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Dinler misiniz.
TANER
YILDIZ (Kayseri) - Kendisi uğraşıyor mu?
BAŞKAN
- Lütfen müdahale etmeyin efendim.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Ticaret elbette haktır, elbette ticaretini
yapacak vatandaş. Ama, iktidar milletvekili buradan, çıkıp,
"Benim aile şirketim." diye, Meclis kürsüsünü, yani,
konuşmalardan sonra reklam alınmış gibi, reklam
amaçlı kullanması ve bir tarafta devlet ihalesine kendisinin
"Aile şirketim." dediği şirketin hak olduğunu,
kendi gücünün burada yer almasının yanlış olmadığını
söylemesi fevkalade şaşırtıcı. Bu elbette
ayıptır arkadaşlar. Buna benim değil, hepinizin
karşı çıkması lazım. En önce iktidar milletvekillerinin
demesi lazım ki: "Bu doğru değildir. Bizi yük altına
koyma; şahsi kazançlarınız için, ailevi kazançlarınız
için bizi yük altına koyma." demeniz gerekir. Bunu bir muhalefet
milletvekili söyledi diye
TANER
YILDIZ (Kayseri) - Ama, itham yapmayacaksın.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Efendim, dinler misiniz.
BAŞKAN
- Sayın Yıldız, lütfen müdahale etmeyin.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Şimdi, siyasi etik diye bir şey var. Değerli
arkadaşlar, siyasi etik şudur: Yaptırım gücü olan,
kendisinin akitte etkisi olabilecek adam, akitte etkisi olabilecek
kişi, akdin diğer tarafında da olmaz. Burada devlet-burada
iktidar milletvekili; masanın hem bu başında iktidar
hem bu başında iktidar! Ne âlâ memleket! Bunu eleştirince
de, hemen "Terbiyesizlik" deniliyor.
TANER
YILDIZ (Kayseri) - Sözünü geri alman lazım.
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Arkadaşlar, asıl, milletin varlıklarını
talan etmek, soymak yanlıştır; asıl, milletin varlıkları
soyulurken ses çıkarmamak terbiyesizliktir. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın Eraslan, lütfen
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Asıl, milletin varlıkları yağmalanırken
ses çıkarmamak terbiyesizliktir. Size hatırlatıyorum.
Bakınız
ZEYİD
ASLAN (Tokat) - En büyük terbiyesiz sensin.
BAŞKAN
- Sayın Eraslan, lütfen
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Namdar Rahmi Karatay'ın bir şiiri var
MEHMET
SOYDAN (Hatay) - Sayın Başkan, on dakika konuşacak
mı burada?
ORHAN
ERASLAN (Devamla) - Namdar Rahmi Karatay'ın bir şiiri var. Diyor
ki: "Soğan bile soyulurken yaşarıyor da gözler /
Bu millet soyulurken aldırmıyor öküzler." diyor. Öküz
durumuna düşmemek için biz de ses çıkarıyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar,
AK Parti sıralarından gürültüler)
ZEYİD
ASLAN (Tokat) - Sensin en büyük saygısız, en büyük terbiyesiz
sensin.
BAŞKAN
- Sayın Eraslan
VAHİT
KİLER (Bitlis) - Sayın Başkanım
BAŞKAN
- Bir dakika efendim.
Bu,
böyle
Bakın, monolog şeklinde, diyalog şeklinde bu
iş yürümez.
Sayın
Eraslan'ın konuşmasının ne derece doğru olduğunu
tartışabiliriz. Yalnız, Eraslan, iyi bir avukat. Kendisine
şunu Meclis Başkanlığı olarak ifade ediyorum
ki, yasaların açık ve net bir şekilde yasak etmediği
bir hususu, Meclis kürsüsünden, yorumlarla, değişik
şekilde ifade etmek yanlıştır. O konuda sözlerine
kimsenin katılması mümkün değildir. Öyle, Anayasa'da,
İç Tüzük'te, yasada, milletvekillerinin neleri yapabileceği
neleri yapamayacağı açık. Bu şartlarda buradaki
ifadeleri yanlış yorumlara meydan verebilir. Ama, bakın,
ben, Parlamentoda milletvekilinin taleplerini kürsüde ifade edebilmeleri
imkânını sağladım. O beyan kendilerinindir.
VAHİT
KİLER (Bitlis) - Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sayın Kiler, bunun sonu gelmez.
MUSTAFA
ÜNALDI (Konya) - Sayın Başkan, sözünü geri alsın.
BAŞKAN
- Yanlış söyleyebilir, başka bir şartlarda siz durumunuzu
açıklarsınız, basın toplantısı yaparsınız,
başka bir şey yaparsınız. (AK Parti ve CHP sıralarından
gürültüler)
VAHİT
KİLER (Bitlis) - Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Erzurum Milletvekili Sayın
İbrahim Özdoğan, yine konuşması sırasında
Sayın Kiler'in, kendisi hakkında hakarette bulunduğundan
bahisle söz istemiştir. Ne demiş Sayın Kiler? "Tayyip
Erdoğan ve benim ismimi ağzına alırken önce
ağzını çalkala" demiş, böyle bir ifade kullanmış.
İç
Tüzük'ümüz açık
ZEYİD
ASLAN (Tokat) - Çok doğru demiş.
VAHİT
KİLER (Bitlis) - Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
- Bir dakika efendim, bana müdahale etmeyin. Oturun yerinize
Oturun
yerinize
Sayın Kiler, yerinize oturun.
Sayın
Özdoğan, İç Tüzük'ün 69'uncu maddesi ve geçmiş tatbikatlar
ve içtihatlar çerçevesinde bu cümlenin size bir hakaret mahiyetinde
olmadığını, konuşmanızın üslubu
çerçevesinde, sizin konuşmanızın üslup ve ifadeleriniz
çerçevesinde bir hakaret konusu olmadığını
Başkanlık olarak düşünüyoruz.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) - Ben kendilerine hakaret etmedim.
BAŞKAN
- Talebinizi kabul etmiyorum, 69'a göre söz hakkı vermiyorum.
Yalnız
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) - Adaletli davranın Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Ben çok adaletli olduğum kanaatindeyim.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) - Millet sizi seyrediyor, kendinize yazık
etmeyin.
BAŞKAN
- Sayın Kiler'in bana bir şifahi talebi var.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) - Yazık size!
BAŞKAN
- Diyor ki: "Sayın Eraslan benim ihaleye girdiğimi ifade
etti burada" öyle mi?
VAHİT
KİLER (Bitlis) - Evet.
BAŞKAN
- Yerinizden "ben ihaleye girmedim" diyorsunuz, onu zabıtlara
geçirin, tamam, başka söz vermem.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) - Efendim, niye yerinden?
VAHİT
KİLER (Bitlis) - Sayın Başkan, kürsüden açıklamak
istiyorum.
BAŞKAN
- Efendim, yerinizden.
VAHİT
KİLER (Bitlis) - Oradan efendim.
BAŞKAN
- Yerinizden efendim.
Efendim,
zabıtlara geçmesi bakımından size söz veriyorum. Böyle
bir usulümüz yok.
VAHİT
KİLER (Bitlis) - Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sayın Kiler, aksi takdirde o sözü de vermem. Yerinizden... Zabıtlara
geçsin. Ne dedi, ne doğru, onu açıklayın o kadar.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, aile şirketi dedim.
VAHİT
KİLER (Bitlis) - Sayın Başkanım, Sayın Eraslan
kürsüdeki konuşmasında, bizim açık açık ihaleye
girdiğimizi ve bunu savunduğumuzu söylüyor.
ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, aile şirketi dedim
Sayın Başkan.
VAHİT
KİLER (Bitlis) - Asla ve kata
Ticari kurallara, ticari etiğe,
ticari ahlaka uygun bir şekilde ticaret yapan her şirketin
hakkı olan ihale alındıktan sonra, başka bir şirket
tarafından alınan ihaleyi bir ay sonra bizim şirketimize
yapılan teklif sonrasında yapılan bir ortaklık
var, iş birliği var.
ALİ
ARSLAN (Muğla) - Paravan şirket, paravan.
VAHİT
KİLER (Bitlis) - Bu, tamamen
İhalenin yapımı
aşamasında Kiler AŞ ihaleye girmemiştir. İhale
bittikten bir ay sonra, bakınız
BAŞKAN
- Şimdi, Sayın Kiler, ihaleye girmediniz...
VAHİT
KİLER (Bitlis) - Girmedik Başkanım.
BAŞKAN
- Tamam, zabıtlara geçmiştir.
Teşekkür
ederim.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.34
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.53
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
42'nci Birleşimi'nin Dördüncü Oturumu'nu açıyorum.
On
beşinci tur üzerindeki görüşmelere kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
II. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S.Sayısı: 1269, 1270,
1271) (Devam)
A) MALİYE
BAKANLIĞI (Devam)
1.- Maliye
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Maliye
Bakanlığı 2005 Mali
Yılı Kesinhesabı
B) KAMU
İHALE KURUMU (Devam)
1.- Kamu
İhale Kurumu 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
C) GELİR
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Gelir
İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
D) ÖZELLEŞTİRME
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) GELİR
BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN
- Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi,
sorulara geçiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, 18 sayın milletvekilimiz söz istemiş durumda.
Aşağı yukarı her milletvekiline, asgari, mümkün
olduğu kadar en az 10 milletvekiline söz verme imkânını
sağlamak için, daha önceki oturumlarda da birleşimlerde
de ifade ettiğimiz gibi, her sayın milletvekilimize bir
dakika süre vereceğiz. Bu süre içerisinde sorularını
kısa ve öz bir şekilde sormalarını rica ediyorum.
Süreyi uzatmayacağız.
Sayın
Aslanoğlu, buyurun.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Bakanım, özellikle,
özel idarelere ve belediye paylarına verilen paralarda, özellikle
yerel belediyelerde, kaynağı az belediyelere büyük haksızlıklar
yapılıyor. Yani, nüfusa göre veriyorsunuz, ama bu belediyelerimizin
altyapı sorunları
Bu belediyelerimizin kışın
nüfusu 2 bin, yazın 10 bin. Onun için, bu belediyelerimizle ilgili
herhangi bir yasa değişikliği düşünüyor musunuz?
En azından bunlara bir sosyal pay vermeyi düşünüyor musunuz?
İkinci
sorum özelleştirmeyle ilgili. Malatya Sigara Fabrikasındaki
insanlarımız "biz çalışmadan para almak istemiyoruz"
diyorlar. Bu insanlar vicdanen rahatsız. Lütfen, Malatya Sigara
Fabrikasının sonunda ne olacağını bize net
bir şekilde bildirin.
Üçüncüsüyse,
Malatya'da sosyal barışı bozdunuz, en başarılı
şeker fabrikasının arazisini belediyeye vererek,
ama yasa durdurdu. Lütfen, Malatya'da sosyal barışı yeniden
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Sayın
Kılıç
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Sayın Bakan, Malatya Sümerbank Fabrikası,
sizden önce, 2002 yılında 11 milyon dolara özelleştirmede
ihale edilmişti. İhale bedeli düşük bulunduğundan
ihale iptal edilmişti. Aynı fabrika, Şubat 2004'te, üzerindeki
binaları ve makineleri, şehir merkezindeki 144 bin metre
kare arsasıyla birlikte 6,4 milyon dolara ihale edilmiştir.
Birinci
sorum Sayın Bakan: Siz hesaptan anlarsınız. 11 milyon
dolar mı büyük, 6,4 milyon dolar mı büyük? Bunu öğrenmek
istiyorum.
İkinci
sorum Sayın Bakan: Fabrika olarak çalıştıracağını
açıklayan alıcı grup, Malatya'da basın açıklaması
yaparak, bu alana lüks konut ve ticaret merkezi yapacağını
belirterek, imar planı değişikliği yapacağını
açıklamıştır. İmar değişikliği
yapılırsa, bu arsanın değeri 100 milyon doların
üzerine çıkacaktır. Halktan toplanan vergilerle yaratılan
bu ülke kaynaklarının bazı gruplara aktarılmasını
ahlaki buluyor musunuz?
Üçüncü
sorum: Sayın Bakan, şu anda da Malatya Tekel Fabrikasını
çalıştırmayarak kapatılmasının zeminini
hazırlamaya çalışmaktasınız. Niyetiniz Tekel
Fabrikasında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.
Sayın
Osman Özcan
OSMAN
ÖZCAN (Antalya) - Sayın Bakan, zarar beyan etti diye vergi dairesine
davet edilip, beyanı artır diye tehdit edilen mükellef sayısı
kaçtır?
İki:
Balıkesir SEKA işletmesinin piyasa değeri 51,2 milyon
dolar iken, bu fabrikayı 1,1 milyon dolara satarken vicdanınız
sızlamadı mı? Bu fabrikanın alıcısı,
partinizi destekleyen Albayraklar olduğu için mi satışı
yaptınız?
Üç:
Sadece esnaf ve sanatkârları kapsayan bir vergi indirimi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.
Sayın
Osman Kaptan
OSMAN
KAPTAN (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Sayın Başbakan, kasım ayının başında
cep telefonundan özel iletişim vergisinin yüzde 25'ten yüzde
20'ye indirileceğini, yani yüzde 20 indirim yapılacağını
açıklamıştı. Aynı yönde Ulaştırma Bakanı
da açıklama yapmıştı. 20 Aralık 2006 tarihli
Resmî Gazete'de yayımlanan tebliğde cep telefonunda ilk
kez abone olanlardan alınan vergiyi 2007 için yüzde 7,8 artırdınız.
Vergiyi azaltacağız diyorsunuz, vergiyi artırıyorsunuz.
Sayın
Bakan, Başbakanın ve bakanlarının dediklerinin
tersi mi doğrudur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Kaptan.
Sayın
Işık
AHMET
IŞIK (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Başbakanımızın talimatıyla kamudaki
200 bin geçici işçinin kadroya alınmasına yönelik çalışmalar
devam etmektedir. Bu çalışmalar hangi aşamadadır?
Ayrıca,
1992 yılından itibaren özelleştirme nedeniyle işsiz
kalan 13.500 insanımızı 657'ye 4/C kapsamında kamu
kuruluşlarında işe başlattınız. Bunlar
içerisinde Konya Seydişehir işçileri de mevcuttur, size
müteşekkiriz. Fakat 4/C kapsamındaki söz konusu işçilerimize
yönelik ise Başbakanımız durum tespiti yapılması
talimatı vermiştir. Bu çalışmaların da hangi
aşamada olduğunu öğrenmek istiyorum.
Diğer
sorum: Dört yıllık süreçte bütçe açıklarının
geldiği nokta nedir?
Bir
diğeri ise 2006 yılında petrol ürünleri ve doğal
gaz başta olmak üzere makine ve ara mal ithalatı ne kadar olmuştur?
Bunların cari açığa yansıması nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın
Alaettin Güven'in, biz cihazda yanlışlıkla kapatmış
olduk mikrofonunu açıyoruz.
Buyurun
Sayın Güven.
ALAETTİN
GÜVEN (Kütahya) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, Kütahya ilimizin 3 Kasım 2002'den sonra ekonomik
olarak yüzde 30 büyümesinde katkılarınız, Kütahya'mıza
ikinci organize sanayi bölgemizin kazandırılmasında
yer temini katkılarınız; Cavdarhisar Hükûmet Konağı,
Altıntaş Bölge Havaalanı, Beşkarış Barajı
ve bölünmez yollarımıza ödenek katkılarınız
ve Kütahya'mızın 2002 yatırım proje tutarının
300 milyondan 700 milyona artırılmasındaki katkınız
için teşekkür ederken iki sorum var:
Sayın
Bakanım, sizin Bakanlığınız döneminde ülkemiz
ekonomisi istikrarı yakalayarak üst üste dört yıl büyümüştür.
Gelinen bu nokta ile istihdam artışı arasında bir
ilişki kurulabilir mi?
İkincisi,
sağlanan 2 milyon istihdam artışında, ekonomik istikrar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Güven.
Sayın
Tunç, buyurun.
ALİM
TUNÇ (Uşak) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, on yıldır çözümü bekleyen ve Uşak'ta 2.500
konutu ilgilendiren kooperatifler sorununu çözdüğünüz
için, büyük oranda çözüldüğü için sizlere öncelikle teşekkür
etmek istiyorum. Yalnız, bu kooperatiflerden sadece bir tanesi,
Yunus Emre Kooperatifi şu anda yine çözüm beklemekte. Bununla
ilgili de çözümü sağlamanızı bekliyorum Sayın
Bakanım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Tunç.
Sayın
Sıvacıoğlu, buyurun.
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Sayın Başkanım, delaletinizle,
Sayın Maliye Bakanımıza birkaç tane soru sormak istiyorum.
Sayın
Bakanım "Kastamonu Şeker Fabrikası özelleştirildi."
bazen de "Özelleştirilmeden vazgeçiliyor." diye mahallî
basında sık sık haberler çıkıyor. Bu fabrikanın
durumu nedir?
İkinci
sorum: İnebolu Tersanesi için Teşvik Kanunu kapsamında
yer tahsis çalışmaları var. Hangi aşamadayız
ve ne zaman sonuçlanacak? Bunu öğrenmek istiyorum.
Bir
de, bazı köylerdeki muhtarlar hem kamu işçisi hem de köy muhtarı
olarak görevlerini devam ettiriyorlar. Kaç tane muhtara kaç lira
para ödeniyor? Bunu öğrenmek istiyorum.
Bir
de, hangi vergi çeşitlerinde, ne oranlarda vergi indirimleri
yaptık?
Ahmet
Bey'in sorduğu soruya ilaveten, kamu işçilerinin kadroya
geçmelerinin kapsamı nedir? Kimler işçi olarak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Sıvacıoğlu.
Sayın
Zülfü Demirbağ, buyurun.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Sayın Başkanım, aracılığınızla,
Sayın Bakanıma iki soru sormak istiyorum.
Birincisi:
2002 öncesi dönemde yapılan özelleştirme ile AK Parti
İktidarımız döneminde yapılan özelleştirmeyi
kıyaslar mısınız?
İkincisi:
Hep, konuşmacılar tarafından, borcumuzun arttığı
ifade ediliyor. Bunu, teknik bir şekilde ortaya koyar mısınız?
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Demirbağ.
Sayın
Cavit Torun
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım;
GAP olarak bilinen Güneydoğu Anadolu Projesi'ne bugüne kadar
toplamda ne oranda yatırım yapılmış ve karşılığında
ne kadar gelir elde edilmiştir?
Bölgem
olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi ülkemizin en büyük su havzasıdır.
Bu bölgede yer alan Keban, Karakaya, Atatürk, Dicle, Kralkızı
Barajlarından ülkemizin enerji ihtiyacının önemli
bir kısmı sağlanmaktadır. Sulama yatırımlarımızın
aynı hızla ilerlemesi için neler yapmayı düşünüyorsunuz?
2007
yılı bütçesinde sulama yatırımlarımıza
ayırdığınız kaynak ne kadardır?
Yıllardan
beri planlanan, ancak kaynak yetersizliği gerekçe gösterilerek
geriye bırakılan Çermik-Kale, Ergani ve Çüngüş-Oyuklu
Barajlarının yapımıyla ilgili finansman temini
için ne tür çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz?
Sayın
Bakanım, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin kalkınması
sulama harcamalarına ayrılan yatırım miktarlarının
yüksekliğiyle doğru orantılıdır. Silvan Projesi
büyük dış kaynak gerektiriyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Torun.
Sayın
milletvekilleri, soru sorma süremiz tamamlanmıştır.
Sayın
Bakan şimdi cevap verecekler.
Buyurun
efendim.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür
ediyorum.
Sayın
Aslanoğlu "Nüfusa göre belediyelere yardım yapıyorsunuz.
Bu, zaman zaman adaletsiz bir durum meydana getiriyor. Yeni kanun
düşünüyor musunuz?" diyor. Bununla ilgili kanun Meclise
sevk edildi, yakında da Genel Kurula gelir, öyle tahmin ediyorum.
Şimdi,
Tekel
Malatya'ya yine soruyorsunuz, Malatya Milletvekili olmanız
hasebiyle. Malatya Sigara Fabrikası üretimine devam ediyor,
ama, zaman zaman da siparişe bağlı olarak geçici duruşlar
olabiliyor.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Bakan, hiç etmiyor.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, eğer bu siparişler
devam ettiği müddetçe de biz üretime şu anda devam ediyoruz.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Sayın Bakan, sizi yanıltıyorlar. Etmiyor
şu anda, çalışmıyor.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - İşte, söylediğim
gibi, siparişe bağlı olarak zaman zaman durabilir.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - İşçileri de dağıtıyorlar
diğer fabrikalara.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Satacağız orayı, satacağız!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ve şunu da
Tekel, biliyorsunuz,
özelleştirme programında özelleştirilecek
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Yani, endişemiz, onun arsasını da birilerine
acaba devretmeyi mi düşünüyorsunuz Sayın Bakan?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ama, onu bizim hemen kapatmak
gibi bir düşüncemiz de yok, onu da açıklıkla belirtmek
istiyorum.
Yine,
Sayın Kılıç, Malatya Sümerbank Fabrikasıyla ilgili
olarak soru sordu. Orası da, işte, daha önce 11 milyon dolara
satıldı, bu iptal edildi. Tabii, bizim dönemimizden önceki
dönemde satılıp iptal edilen bir şey söz konusu. Ondan
sonra "11 milyona satılanı 6 milyon dolara sattınız."
diyor. Orası iki parçadır, bir parçası 6 milyon dolara satıldı. Onu belirteyim.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - İmar değişikliğiyle ilgili
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, "Fabrika olarak
çalıştıracak olan grup bunda imar değişikliği
yapmak istiyor." diyor. Burada, tabii, özelleştirmeyle ilgili
Kanun söz konusu ve imar değişikliğini yapacak da belediyedir.
Belediye ne yapacak, onu biz tabii bilemiyoruz, imarda ne yapar ne
yapmaz. Ama, herkesin kanunlar çerçevesine göre hareket etme mecburiyeti
vardır bildiğiniz gibi.
Yine,
Malatya Tekel Fabrikasıyla ilgili olarak sorunuza biraz önceki
cevabımı size de aynen tekrarlamak istiyorum.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Yine, Sümerbankta olduğu gibi arsası birilerine
mi devredilecek? O sorum yetişmemişti Sayın Bakan.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, izin verirseniz...
Sayın
Bakan cevaplandırsın Sayın Kılıç.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, bizim satışımız
belli, satış şartlarımız belli, Özelleştirme
Kanunu belli. Her şeyin bu şartlar ve kanunlara uygun olması
icap eder; uygun olmazsa da, kanunlar gereği neyse o yerine getirilir,
yapılır.
Yine,
Sayın Osman Özcan, "Beyanını artır dediğiniz
mükellef sayısı kaçtır?" diyor.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, kayıt dışıyla ilgili
şikâyet ederken, hepimiz şikâyetlerimizi yere göğe
sığdıramıyoruz. O kadar şikâyet... Yani, benden
fazla sizler şikâyet ediyorsunuz o konuda. Kayıt dışı
demek, sadece vergi dairesine mükellefiyetini tesis ettirmemiş
insanlar değil, kayıt dışı demek, ödemesi gereken
vergiyi daha az ödeyenler de kayıt dışı hareket
ediyor demektir. Evet, mükellefiyeti var ama, mükellefiyetinin gereği
olan, ödemesi gereken vergiden çok daha düşük vergi ödeniyor.
Bazen öyle durumlar meydana geliyor ki, beyannameye baktığınız
zaman, bir adam, bir sene zarar edebilir, iki sene zarar edebilir, ama
sürekli zarar ederse, bunda bir yanlışlık var demektir
veyahut da bir adam sürekli olarak, yanında çalıştırdığı
kadar vergi ödemiyorsa, burada bir yanlışlık var demektir
veyahut da bir insan, evi var, arabası var, yazlığı
var, efendim, çocuklarını özel okula gönderiyor, fakat beyan
ettiği vergi asgari ücretlinin vergisi kadar, bunda bir yanlışlık
var demektir. Ee, tabii, vergi dairesi, beyannameyi aldığı
zaman bir ön incelemesi de söz konusu; yani, burada bir yanlışlık
varsa, "Burada bir yanlışlık var, buradaki yanlışlığa
bir bakıyor musunuz?" demesi, vergi dairesinin en tabii
hakkı. Yani "Git vergini düzelt de gel de, şöyle yap da
gel de..." Böyle bir şey söz
konusu değil ama, bugün trafik bile radarlar koyuyor yollara,
radarlar; diyor ki: "Bu yolda radar var, dikkat edin, hızınızı
ona göre ayarlayın, yanlış işler yapmayın, trafik
kurallarına aykırı hareket etmeyin." diyorsa, o
diyor da, vergi dairesi müdürü olarak, vergi dairesi olarak biz niye
"Bazı kurallara dikkat edin arkadaş, verginizi
doğru dürüst ödeyin, mükellefiyetinizi yerine getirin."
demeyelim yani? Bunda ne bir suç var ne bir kanunsuzluk var. Böyle
şeyleri
Hem gelip, burada, bu kürsülerde çatır çatır
kayıt dışından şikâyet edeceksiniz hem de
Bir
adam, her şeyiyle, bütün, geliyor, yanındaki işçisi kadar
vergi ödemiyor veyahut da bir günlük taksisi kadar, bir günlük taksi
masrafı kadar vergi ödemiyor, biz bunu uyarmayacağız!
Böyle iş mi var yani! Elinizi vicdanınıza koyun. Bu konuda,
bırakın şikâyet etmeyi, lütfen, Maliye Bakanına
ve Maliye Bakanlığına yardımcı olun yani.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - İnceleme yapın Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - İnceleme de yapıyoruz.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Öyle korkutarak olmaz o işler. Hakkınızı
kullanın, inceleme yapın.
FERİDUN
FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Esnafla uğraşmayın,
patronlarla uğraşın da görelim gücünüzü. Emekle
uğraşıyorsunuz, sermayeyle uğraşın da
görelim.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, değerli arkadaşlar,
önemli bir konuya daha temas etmek istiyorum. Sayın Osman Kaptan
"Özel iletişim vergisi ineceği yerde bindi." dedi.
Değerli
arkadaşlar, bizden önce hazırlanmış bir kanun var.
O Kanunda da maktu vergiler -maktu, yani lira olarak belirlenmiş-
her sene belli bir değerleme ölçüsünde enflasyona adapte edilir.
Yoksa, aynı para kalır ve enflasyon karşısında
erir, erir, erir, bir zaman gelir de, hiçbir şeye benzemez.
Şimdi,
bütün vergiler, motorlu taşıt vergileri olsun, özel iletişim
vergileri olsun, maktu vergilerdir. Maktu vergiler belli bir değerlenme
ölçüsünde artırılır. Bu eskidendi. Enflasyonlar çok
yüksek olduğu için, yüksek artırılıyordu. Şimdi,
bu seneki değerleme ölçüsü yüzde 7,8'dir. Yüzde 7,8 bütün vergilere
değerleme farkı olarak
Yani, geçen seneki değerini
koruması dolayısıyla böyle bir artırım söz
konusu oluyor. Bu değerlemeden meydana gelir. Bu bir vergi artışı,
vergi nispetlerinin artışı manasında değildir.
Bu, yıllardan beri -bizden önce de- yapılagelen bir usuldür.
Bunu özellikle belirtmek istiyorum.
Sayın
Işık, kamudaki 200 bin kişinin kadroya alınmasıyla
ilgili çalışmalar Sayın Çalışma Bakanlığımızın
koordinasyonunda yürütülüyor. Bununla ilgili bir tasarı çalışmaları
var ve bununla ilgili olarak Bakanlar Kuruluna iki defa da sunum yapıldı.
Son şekli herhâlde hazırlanıp, Başbakanlığa
yakında sunulacak diye ben biliyorum; ama, daha detay noktasını
Sayın Çalışma Bakanımızdan alabilirsiniz,
bilgilerini alabilirsiniz.
Yeni,
özelleştirme ile özelleştirmeden doğan personelin 4/C
kapsamında çalıştırılması için yeni bize
müracaatlar olur, o Kanun kapsamında ise, onun da gereği
hiç şüphesiz ki, yapılacaktır.
Şimdi,
Sayın Güven, cari açıklarla ilgili bir sorunuz vardı
ama, onu tam alamadım, onu yazılı olarak bildirelim isterseniz.
Gelinen
ekonomik gelişme-istihdam artışı arasındaki
oran; bu fevkalade önemli. Şimdi, Sayın Alaettin Güven önemli
de bir soru sordu. Muhakkak surette ekonomik gelişme aynı
zamanda istihdamdaki artışı sağlar. Türkiye'mizde
yalnız kendine özgü olan bir durum var değerli arkadaşlar.
O da şu: Türkiye'de büyük bir nüfus artışı var. Nüfus
artışına bir iş, artan nüfusa iş bulacaksınız.
Ondan sonra bir de Türkiye'de tarım nüfusu, tarımda çalışan
nüfus fevkalade fazla. Şimdi, bu nüfustan da sürekli olarak tarım
dışı alanlara, sektörlere büyük bir kayış var,
bir de onlara iş bulacaksınız. Ondan sonra bir de ilaveten
iş bulacaksınız, işsizliği azaltacaksınız.
Bizim Hükûmetimiz zamanında bu üçü de olmuştur ve olmaya da
devam etmektedir. Yalnız hem tarım dışındakine
hem artan nüfusa iş bulma sağlanmıştır, 35'lerden
28,5'lara inmiştir tarım içindeki çalışma istihdamı.
Dolayısıyla, aradaki 6,5 puanlık tarımdan tarım
dışına bir kayış olmuştur, tarım
dışındaki sanayi ve hizmet sektörü bunları absorbe
etmiştir, yani bunlara iş bulmuştur. Ayrıca, yeni
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Şimdi, konuşmanızı tamamlar mısınız
Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Tamam Sayın Başkanım.
Ve
ilaveten de bu işsizlerde azalış olmuştur ve bizim
zamanımızda, 2 milyon kişiye yakın istihdam
sağlanmıştır, ilave istihdam sağlanmıştır.
Sayın
Alim Tunç'un, Yunus Emre Kooperatifinin bu probleminin çözümü için
çalışmalarımız son aşamaya gelmiştir.
Onu da memnuniyetle belirtmek istiyorum.
Musa
Sıvacıoğlu Bey'in, İnebolu Tersanesi'yle ilgili
olarak: Dosyasındaki eksiklerin giderilmesi için Kastamonu
Valiliğinden bilgi istenmiş, on beş gün içerisinde de
işlem tamamlanacaktır. İlgililer de benimle özel olarak
gelip görüştüler ve bu işlemleri de kısa zamanda tamamlanmış
olacak.
Kastamonu
Şekerde özelleştirme yapılmadı. Malatya Şeker
O ayrı
"Kastamonu Şekerde de özelleştirme yapılmadı."
diye not geldi.
Sayın
Demirbağ'ın özelleştirmeyle ilgili sorusu, bir de
"Borçlar arttı mı?" diye. Şimdi, borçlar, değerli
arkadaşlar, bir defa, gayrisafi millî hasılaya oranıyla
ölçülür borçlar. Bütün ülkelerde, dünyada böyledir. Şimdi, bizden
önce, hatta 2001 yılında -aklımda kalan şeye göre-
borçların gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde
90,5'tu. Şimdi, bu oran 2006'nın sonunda yüzde 49,6'ya geriliyor.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Yüzde 60, Sayın Bakan.
ALİ
CUMHUR YAKA (Muğla) - Arttı mı artmadı mı?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Borçlar, nominal olarak arttı
mı artmadı mı? İlk defa, 2006 yılında azalmaya
başladı. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Kamu kesimi borçlanma gereği eksiye
düştü, bu borçlar 2006 yılında azalmaya başladı.
Yani, 2006 yılında hem nominal hem de oransal olarak büyük
miktarda borçlarımız düşmeye başladı.
Bunu
da belirtmek istiyorum ve saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Gerekirse
yazılı cevap verirsiniz.
Soru-cevap
bölümü de tamamlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, şimdi sırasıyla, on beşinci turda
yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Maliye
Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
12 - MALİYE
BAKANLIĞI
1.- Maliye
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A
- C E T V E L İ
Kodu Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 26.006.211.171
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 801.220
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 59.467.960
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
06 İskan ve Toplum Refahı
Hizmetleri 3.700.000.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
09 Eğitim Hizmetleri 3.496.050
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir
10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım
Hizmetleri 16.230.700.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir
TOPLAM 46.000.676.401
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı
2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı
2005 mali yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2.-
Maliye Bakanlığı 2005 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
Maliye Bakanlığı
2005 Malî Yılı Kesinhesabı
A
- C E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 26.489.560.678,95
- Toplam Harcama : 25.490.540.130,01
- Ödenek Dışı Harcama : 170.885.030,18
- İptal Edilen Ödenek : 1.169.832.779,12
- Ertesi Yıla Devredilen Ödenek : 72.800,00
BAŞKAN - (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı
2005 mali yılı kesinhesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2007 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.06
- KAMU İHALE KURUMU
1.-
Kamu İhale Kurumu 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Kodu Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 13.814.335
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 138.100
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 52.360.565
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 66.313.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B - C E T V E L İ
Kodu Açıklama
(YTL)
03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 43.363.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 22.950.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 66.313.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2007 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı
2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
12.76
- GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.-
Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Kodu Açıklama
(YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 1.298.950.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.298.950.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı
2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.35
- ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.-
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Kodu Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 9.355.425
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 9.640.575
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 18.996.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B - C E T V E L İ
Kodu Açıklama
(YTL)
03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 276.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 18.720.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 18.996.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının 2007 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece, Maliye Bakanlığı,
Kamu İhale Kurumu, Gelir İdaresi Başkanlığı
ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığının
2007 yılı bütçeleri ile Maliye Bakanlığının
2005 yılı kesinhesabı kabul edilmiştir. Hayırlı
olmasını diliyorum.
On beşinci turdaki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Kesinhesap Kanunu Tasarılarının
1'inci maddeleri kapsamına giren bakanlık ve ilgili kuruluşların
bütçeleri ve kesinhesapları ile gelir ve finansman ile ilgili
2'nci maddelerinin görüşmeleri tamamlanmış bulunmaktadır.
Şimdi, program uyarınca
sırasıyla, 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2005 Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının
maddelerini okutup oylarınıza sunacağım.
Şimdi, 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın gider bütçesiyle
ilgili 1'inci maddesini okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım.
2007
YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Gider, Gelir, Finansman ve Denge
Gider
MADDE 1- (1) Bu Kanuna bağlı
(A) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli
ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli;
a) (I) sayılı cetvelde
yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine
200.902.066.401 Yeni Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde
yer alan özel bütçeli idarelere 12.720.119.000 Yeni Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde
yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara 1.437.179.058 Yeni
Türk Lirası,
ödenek verilmiştir.
BAŞKAN - 1'inci maddeyi daha
evvel kabul edilmiş bulunan cetvelleriyle birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Gelir bütçesine ilişkin 2'nci
maddeyi tekrar okutuyorum:
Gelir ve finansman
MADDE 2- (1) Gelirler:
Bu Kanuna ekli (B) işaretli
cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna
ekli;
a) (I) sayılı cetvelde
yer alan genel bütçenin gelirleri 184.242.515.000 Yeni Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde
yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 3.263.692.290 Yeni Türk Lirası
öz gelir, 9.288.386.401 Yeni Türk Lirası Hazine yardımı
olmak üzere toplam 12.552.078.691 Yeni Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde
yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri
1.435.179.058 Yeni Türk Lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
(2) Finansman:
Bu Kanuna ekli (F) işaretli
cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna
ekli;
a) (II) sayılı cetvelde
yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 222.734.309 Yeni
Türk Lirası,
b) (III) sayılı cetvelde
yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların net finansmanı
2.000.000 Yeni Türk Lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN - Şimdi, 2'nci maddeye
bağlı cetvelin bölümlerini okutup ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım:
GENEL
BÜTÇENİN GELİRLERİ
(2007 Yılı Genel Bütçeli
İdarelerin İlgili Mevzuata Göre Tahsiline Devam Olunacak
Gelirler)
B - C E T V E L İ
2007
YILI BÜTÇE
KODLAR AÇIKLAMA
GELİRLERİ
(YTL)
01 Vergi Gelirleri 173.861.616.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 7.826.459.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve
Yardımlar ile Özel Gelirler 480.118.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 15.394.039.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
06 Sermaye Gelirleri 2.569.283.000
BAŞKAN - Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 200.131.515.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
09 Red ve İadeler ( - ) 15.889.000.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
NET
BÜTÇE GELİRİ 184.242.515.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi, kabul edilen ekli
cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE 3- (1) Bu Kanunun 1 inci maddesinin
(a) bendinde belirtilen ödenekler toplamı ile 2 nci maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan tahmini gelirler
toplamı arasındaki fark, net borçlanma hasılatı
ile karşılanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına, Tekirdağ
Milletvekili Sayın Enis Tütüncü.
Sayın Tütüncü, sürenizi birleştiriyorum.
CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
2007 bütçe tasarısının "denge" maddesi üzerinde
söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bütçe dengesiyle ilgili ana kalemlere
şöyle kısaca bir göz attığımızda, şöyle
bir manzarayla karşılaşıyoruz: Merkezî yönetim
bütçe giderleri 2007 hedefi olarak 205 milyar YTL, merkezî yönetim
bütçe gelirleri 188 milyar YTL ve bütçe açığı da 2007
yılı olarak 16,8 milyar YTL olarak programlanmış,
yaklaşık 17 milyar YTL. Bu durumda, 2007'de bütçe açığının,
2006 yılına göre yaklaşık 5 kat daha fazla olacağı
öngörülmektedir.
Bu bütçe açığı ne anlama
geliyor? Devletin iki yakasının yine açılmaya başlayabileceği
anlamına geliyor. Devletin iki yakasının yine -yineliyorum-
açılmaya başlayabileceğini ifade ediyor. Devletin
iki yakasını bir araya getirebilmek amacıyla, bu yüce
milletten, yıllardır özveri istendi. Millet buna katlandı,
ama gerçekten çok ezildi, perişan edildi. İşte bunun sonunda,
bütçe açığı 3 milyar YTL'ye kadar geriletildi 2006
yılında -biz 2007 yılı bütçesiyle ilgili konuşuyoruz-
ve bu gelişmeyi tüm AKP'liler, koro hâlinde, Hükûmetin başarılarından
biri olarak sürekli olarak takdim ediyorlar. Ama, bir de bu gelişmenin
altında yatan gerçeğe bakmalısınız değerli
milletvekilleri. Buraya neden bakmıyorsunuz? İşinize
gelmiyor, ondan bakmıyorsunuz. Övündüğünüz bu tabloyu,
dar ve sabit gelirli halkımızın ümüğünü sıkarak
yarattınız. Bu tabloya başarı madalyası verilecekse,
bu size değil, yüce milletin sabrına, direncine ve efendiliğine
verilmelidir. Hâlâ görmüyor musunuz, milletin büyük bölümü aç, sefil,
perişan hâle geldi. Şu anda borçla ayakta kalmaya çalışıyorlar.
Örneğin, kullanılan tüketici kredisi artı banka kartı
borcu toplam olarak, 2002 yılında kişi başına
64 dolar idi, Eylül 2006'da bu 648 dolara çıktı. Buna göre 9
kat artış olmuş. Bu olumsuz tablo size hiçbir anlam ifade
etmiyor mu değerli milletvekilleri?
Bakınız, açlık sorunu
en fazla kırsal kesimi vurmaya başladı. Tarım, hayvancılık
ve ormancılık artık insanını besleyemiyor,
kentlere doğru tarım insanını sürmeye başladı.
2006 yıl sonunda 46 milyar YTL
faiz ödemesi yapmış olacaksınız. 2007'de ise faiz
ödemesi yaklaşık 53 milyar YTL'ye çıkacak. Bu faiz ödemesini
kimlere yapıyorsunuz? Yurt içi ve yurt dışı varlıklı
kesimlere yapıyorsunuz.
Şimdi, bu acı gerçekler burada
duracak, sonra, siz, kürsülere çıkıp "Efendim, tarıma
verdiğimiz desteği 2007 yılında 5,3 milyar YTL'ye
çıkardık." diye övüneceksiniz. Hem de bu miktarın,
tarımda ayakta kalma mücadelesi veren üretici çiftçimize bir
can suyu bile olmadığını bile bile övüneceksiniz.
Bir avuç insana 53 milyar YTL faiz ödemesi, ama, çiftçiye, gerçek üreticiye,
aileleriyle birlikte en az 25 milyon insana 5 milyar YTL destek. Bravo(!)
Vallahi bravo(!) Sormazlar mı insana, adaletin bu mu ey AKP? Sorarlar.
Ve nitekim soracaklar. Neden böyle oluyor sayın milletvekilleri?
İktidarınızın
ikinci yılında IMF ile yaptığınız üç
yıllık yeni stand-by anlaşması var ya, burada IMF'cileri
ikna edemediniz ve IMF'ye tam anlamıyla teslim oldunuz. Size soruyoruz:
IMF ile anlaşma yapmış hangi ülkede Türkiye'deki gibi
ağır bir ekonomik program uygulandı? Sahi, söyler misiniz,
hangi ülkenin hükûmeti halkının böylesine acımasızca
ezilmesine razı oldu? Sadece bizim halkımız, o da AKP
sayesinde ezildi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, bu bütçe dengesinde bütçe gelirleri 188
milyar YTL olarak programlanmış. Bu meblağ içinde vergi
gelirleri hedefi 158 milyar YTL. Vergi gelirlerinin ayrıntısına
bakıyoruz, aslan payının yine garibanlardan toplanacağı
açıkça görülüyor. KDV ve ÖTV, toplanan dolaylı vergilerin
oranı yüzde 69. Bu, ne anlam ifade ediyor? Vergideki sosyal adaletsizlik,
çarpıklık artarak devam ediyor AKP İktidarında.
Bakınız, 2006'nın ilk
on aylık sonuçlarına göre, toplanan gelir vergisinin yüzde
90'ı stopaj yoluyla alınmış. Burada asıl yük
hâlâ bordro mahkûmları olarak bilinen işçi ve memurun üzerinde.
İş yeri kira, serbest meslek, faiz, repo gibi ödemelerin payı
oldukça düşük. Evet, repo gibi ödemelerin stopajda oranı
oldukça düşük. Bu tablonun 2007'de de devam edeceği anlaşılmaktadır.
Şimdi size soruyoruz: Vergideki
bu çarpıklığı ve adaletsizliği dört yıldır
neden düzeltmediniz, düzeltemediniz? Herhâlde, bu tablonun, bu sorunun
ezikliği altında olsa gerek, Sayın Maliye Bakanımız
çıkıyor diyor ki: "Mevcut vergiler artmayacak." Hemen
söyleyelim; bu, tamamen gerçek dışı bir beyandır.
Size bir temel iktisat kuralını anımsatmak istiyorum:
Bakınız, belli bir millî gelir büyüklüğünde, belli bir
harcama ve belli bir tasarruf gücü vardır. 2007 yılı
millî gelir artışını yüzde 5 olarak hedeflediniz.
Buna göre, 2007 için öngördüğünüz 158 milyar YTL'lik vergi gelirini
nasıl toplayacaksınız? Şöyle toplayacaksınız:
Örneğin, sigaradan alınacak ÖTV yaklaşık yüzde 24
artacak. Alkollü içkilerde de benzer bir artış söz konusu.
Hayır efendim, ÖTV artmayacak diyorsanız, o zaman, sigara
ve içki içenlerin sayısı mı artacak veya sayısı
artmayacaksa, sigara ve içki tiryakileri kendilerini sigara ve
içkiye daha fazla mı vuracaklar? Evet, öyle anlaşılıyor,
daha fazla vuracaklar. Hatırlıyor musunuz Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir ara, çok sevilen bir
şarkı vardı: "Kimi dertten içermiş, kimi neşeden."
Öyle anlaşılıyor ki, devri iktidarınızda,
neşeden içenler neredeyse yok oldu, ama ekonomik sıkıntının
derdinden içenlerin sayısı da çığ gibi arttı.
Yine, 2007'de motorlu taşıt
vergilerinde yüzde 15'lik bir artış, buzdolabı, çamaşır
makinesi, fırın gibi mallarda yüzde 26'lık ÖTV artışları
öngörüyorsunuz. Liste uzayıp gidiyor. Örneğin, damga vergisi,
harçlar, emlak vergisi, trafik para cezaları, idare para cezaları
gibi gelir kalemlerinde kesinlikle artışlar olacak. Yani,
şu ortaya çıkıyor: AKP iktidara gelmeden önce de vergide
anlayış "vur abalıya, vur garibana" idi, otomatik,
biliyorum. Siz bunu eleştirerek iktidara geldiniz, ama bu anlayışı
daha da katı uyguluyorsunuz: Vur abalıya!..
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir atasözü var: "Bir koyundan bir post çıkar."
Siz, bir koyundan iki postu çıkardınız, üçüncüyü de
çıkarmaya çalışıyorsunuz. Ne diyelim? El insaf,
el insaf değerli AKP'liler, el insaf!
Bakınız, bu ülkede açlık
sınırı -ki, iki çocuklu dört kişilik bir ailenin zorunlu
gıda harcamalarını karşılayacak para miktarıdır-
Türk-İş'in hesaplamalarına göre 605 YTL dolayında.
Asgari net ücret ne kadar? 380 YTL. Buna göre, asgari ücretten
başka geliri olmayan ne kadar çalışan insan varsa, aile
reisi varsa, bunların aile fertleriyle birlikte tümü açlık
sınırının altında yaşam mücadelesi veriyorlar
demektir. Kaldı ki, asgari ücret, bugün Türkiye'de neredeyse
ortalama ücret düzeyine gelmiş durumda. Öyle kabul ediliyor.
Hatta, birçok yörelerde asgari ücretin altında, yani, 380
YTL'nin altında iş bulabilmek için insanlar uzun işsiz
kuyrukları oluşturuyorlar. Öte yandan, ücret ve gelirleri
380 YTL'nin üstünde, ancak 605 YTL'nin altında olan ne kadar çiftçi,
işçi, memur, küçük esnaf ve sanatkâr varsa ve ayrıca ne kadar
emekli, dul ve yetim varsa, bunların da tümü açlık sınırlarının
altında yaşamaya çalışıyorlar demektir.
Bakınız, elimde bir tablo
var: Emekli aylığı alanlar
Şimdi, buraya bakıyorum:
Temmuz 2006 itibarıyla SSK emeklilerinde en az aylık 477
YTL. SSK emeklilerinin yüzde 40'ı en az aylık kategorisinde
bulunuyor. Ortalama aylık ise 522 YTL. 605 YTL eğer açlık
sınırıysa, demek ki, SSK emeklilerinin çok önemli bir
bölümü, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, açlık
sınırının altında yaşam mücadelesi yapıyorlar
demektir. Emekli Sandığının en az aylıklarına
bakıyoruz; bunun da 606 YTL'ye Temmuz 2006 itibarıyla
ulaştığını görüyoruz, yani, Emekli Sandığında,
ki, diğer sosyal sigorta programlarına göre oldukça yüksek
maaş veren Emekli Sandığında da demek ki en az aylık
açlık sınırı düzeyine düşmüş. Bağ-Kur'a
bakıyorsunuz, Bağ-Kur'da en az aylık 349 YTL, ortalama
aylık 461 YTL. Bir de Bağ-Kur'da tarım kesiminden emekli
olanlar var. Bunların durumuna baktığımızda
yürekler acısı. 231 YTL en az aylık, Bağ-Kur'a bağlı
çiftçilerde ve ortalama aylık 313 YTL.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önceleri, biz, Türkiye'de kimsesizlerin, işsizlerin,
garibanların ya da bakıma ve korunmaya muhtaç kimselerin
açlığından, yoksulluğundan söz ediyorduk; ama, zamanınızda,
iktidarınızda, ne yazık ki üretim sürecinde olanların,
çalışanların ya da sosyal güvenlik şemsiyesi altında
olanların açlık ve yoksulluğundan söz eder duruma geldik.
Bu durum karşısında,
AKP olarak acaba biz nerede yanlış yaptık diye hâlâ düşünemiyorsunuz.
Size bir daha söyleyelim: Yanlışınızın temelinde
dışa bağımlı ve bu nedenle de bir avuç yabancıya
ve yurt dışındaki az sayıda varlıklıya çalışan,
onların değirmenine su taşıyan ekonomik büyüme
modeli yatıyor. Bunu değiştirmeliydiniz. Bu modelde
çiftçi yok. Bu modelde işçi yok. Bu modelde küçük esnaf ve sanatkâr
yok. Emekli, dul, yetim yok. İşsizlerle açlık ve yoksulluk
çekenler hiç yok. Yok, yok, yok. Halk yok bu modelde. Özellikle son iki
yıldır sürekli olarak buna işaret ediyoruz: Yok, yok,
yok! Ee, bundan sonra ne diyelim, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, herhâlde siz de sandıkta yok olacaksınız.
Bunu hep birlikte göreceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle bu
maddenin, denge maddesinin, bütçe denge maddesinin hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum, hepinizi tekrar en derin
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Tütüncü.
Şahsı adına ikinci konuşmacı,
İstanbul Milletvekili Sayın Alaattin Büyükkaya. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2007 Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 3'üncü
maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Evet, bu madde, denge maddesi,
"gelir ve gider arasındaki fark borçlanarak karşılanacak"
diyor. Ancak, şöyle bir, 2002'de neydi, bugün hangi noktadayız,
nasıl borçlanıyoruz, borçlanma ihtiyacımız ne durumda?
Türkiye'nin zaten bütün problemi de kamu kesiminin borçlanma ihtiyacından
doğmuş. 2002'lerde, yani biz iktidar olduğumuz dönemlerde,
kamu kesiminin borçlanma ihtiyacı millî gelirin yüzde
16'sı seviyesinde. Şimdi ne kadar? Artık yüzde 1'in bile
altına düşmüş, 0,5 noktasında 2006 sonu itibarıyla.
Nereden nereye gelinmiş ve Türkiye, bu sayede borç tuzağını
kırmış.
Dolayısıyla, bence, iktidarımızın
bu millete yaptığı en önemli iyiliklerden biri, mali
disiplini sağlamış ve borçlanma ihtiyacını
ortadan kaldırmış ve denk bir bütçeye gelmiş olmasıdır.
Dolayısıyla, bu noktada,
inşallah, inanıyorum ki, artık fazla veren bütçeleri
bu Meclis yapacaktır ve böylece, ülkemizin bu makûs talihini
de kıracaktır ve bunu yapmakla da bu ülkenin geleceğini
teminat altına alacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum,
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Büyükkaya.
Sayın milletvekilleri, madde
üzerinde soru-cevap işlemine başlayacağım.
Beş dakika soru, beş dakika
da cevap.
Yine, daha önceki Başkanlık
Divanı kararı gereğince, soruların bir dakika
süre içerisinde sorulmasını da rica ediyorum.
Soru sormak isteyen arkadaşları
önce okuyorum, herkes sırasını bilsin: Sayın Tütüncü,
Sayın Ekmekcioğlu, Sayın Emek, Sayın Aslanoğlu,
beşinci sırada Sayın Çetin, altıncı sırada
Sayın Kılıç, yedinci sırada Sayın Baloğlu,
sekizinci sırada Koç, dokuzuncu sırada Sayın Gazalcı,
onuncu sırada Sayın Kaptan.
Buna göre, Sayın Tütüncü, buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim, Sayın Bakanımıza
iki sorum olacak. Bir tanesi, az önce konuşmamda da belirttiğim
gibi, Türkiye'de özellikle dar ve sabit gelirli halkımız
çok ağır bir borç yükü altına girmiştir. Tüketici
kredileri ve kredi kartlarına borç düzeyi 2002 yılına
göre 2006'nın ortasında, Eylülünde daha doğrusu, yaklaşık
9 kat artmıştır.
Sayın Bakanımız, acaba
halkımızın böylesine ağır, hızlı bir
borçlanması karşısında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Süre bitti, ama cümle
bitmedi.
Sayın Tütüncü, cümlenizi tamamlamanız
için açıyorum. Daha, ikinci bir soruya imkân yok.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, arada çok zaman geçiyor.
BAŞKAN - Ben, diğer sayın
milletvekilimize
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Tamam, tamam efendim, mikrofon açıldı.
BAŞKAN - Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında bir dakika dolmamıştı,
kesildi, ama, takdirinize bırakıyorum.
BAŞKAN - Cihaz
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Tamam efendim.
Şimdi, tamam, yani bu borcun
artmasının altında yatan gerçek nedir, neden nedir? Sayın
Bakanımızdan bunun yanıtını istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Tütüncü.
Sayın Ekmekcioğlu, buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan teşekkür ediyorum. Sayın
Bakanımıza bir sorum var.
2006 Yılı Bütçe Kanunu'yla
bütçe açığı yaklaşık 13,5 milyar YTL olarak öngörülmüşken,
2007 mali yılında bu miktar yaklaşık 17 milyar YTL
olarak öngörülmüştür. 2007 yılı bütçe açığı,
bir yıl önceki bütçe açığından 3,5 milyar YTL fazlasıyla,
yaklaşık yüzde 30 daha fazladır. Bütçe açığını
kapatmak için vergi oranlarında artış olacak mıdır?
Vatandaşlarımızı yeni vergiler beklemekte midir?
Bütçe açığını kapatmak amacıyla 2007 yılında
vergi oranlarında artış olmayacağına ve yeni
vergiler getirilmeyeceğine söz verebilir misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Emek, buyurun.
ATİLA EMEK (Antalya) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu tasarının
3'üncü maddesinin 4749 sayılı Kanun'un, Kamu Finansman ve
Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 5'inci maddesine,
öngörülen bütçe dengesi tanımına uygun olduğunu düşünüyor
musunuz? Birinci sorum bu.
İkinci sorum Sayın Bakan:
Bugün genel basına yansıyan İstanbul Zeytinburnu marina
ihalesiyle ilgili çok çarpıcı ve kamuoyunu etkileyen
açıklamalar yapılmıştır. Biraz önce konuşmanızda
bu konuyu açıklayacağınızı ve konuşmanızın
sonunda bu konuda bilgi vereceğinizi söylemiştiniz. Kamuoyunu
aydınlatıcı bir bilgi verebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Emek.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım, eczanelerin alacaklarını
ödeyecek misiniz? Malatya'da 10 trilyon alacak var, eczaneler iflas
etmek üzere.
İkinci sorum: Teşvik Yasası
çıkalı yaklaşık üç yıl oldu. Üç yılda bu
Teşvik Yasası bu ülkeye ne getirdi? Acaba bu ülkeye bir katkı
sağladı mı? Özellikle ulusal sanayici açısından,
millî ekonomi açısından -yabancılar açısından
değil- ne getirdi? Kalkınma öncelikli hangi ilimize bir
tek çivi çakıldı?
Üçüncü sorum: Yatırım indirimini
kaldırdınız. Ulusal sanayici büyük zarar gördü.
Zamanım varsa, dördüncü soru:
Kurumlar vergisi indiriminden daha çok acaba yabancı şirketler
mi yoksa yerli şirketler mi, hangi oranda daha fazla yararlandı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
Sayın Çetin
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Bakan "ücretlilerin fiş ve fatura toplama zulmüne
2007 yılında son vereceğiz" demiştiniz. 20 Aralık
2006 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 259 nolu genel tebliğle,
yeni tarifeleri koymuşsunuz. Yani, 2007 yılında ücretlilerin
vergi iade fiş toplama işi devam edecek mi etmeyecek mi? Bu
bir.
İkinci sorum: Kasım
ayının ilk haftasında Başbakan özel iletişim
vergisi oranının yüzde 25'ten yüzde 20'ye düşeceğini
söylemişti. Oysa, bu cep telefonunun vergisinde indirim beklenirken,
yüzde 7,8'lik bir bindirim var. Bu indirim midir bindirim midir vergiye,
açıklamanızı rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Çetin.
Soru sorma süremiz tamamlandı.
Sayın Bakan, cevap süresini
beş dakika olarak belirledim.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Tütüncü, dar ve sabit gelirli
halkın borçlarının arttığını, tüketici
kredilerinin borçlarının 9 kat arttığını,
bu borcun nedenini sordu.
Değerli arkadaşlar, bu
tüketici kredilerindeki borçların artması, bizi çok fazla
endişeye kaptırmasın, kapılmayalım. Neden
derseniz, tüketici kredileri, Türkiye'de, yakın tarihe kadar
çok gelişmemiş kredilerdi. Sebebi de Türkiye'deki istikrar
olmadığı için, ileride ne ödeyeceği, faizlere ne
ödeyeceği belli değildi. Faizlerin gecelik yüzde 5 binlere
vardığı yerde tüketicinin kredi kullanması mümkün
değildir, hayal bile edilemez. Eğer tüketici önünü görürse
bir krediyi alabilir. Mesela, nerede kullanıyor bunu? Ev almada
kullanıyor tüketici, araba almada kullanıyor veyahut da
bazı dayanıklı tüketim maddelerini almakta kullanıyor.
Ama, bunu alırken de "kaç senede, ne ödeyeceğim" planını
yapıyor. Eğer bu "kaç senede, ne ödeyeceğim"
planını yapamazsa, yani, tüketici önünü göremezse, bu
krediyi hiçbir zaman almaz. Ayrıca, bankalar da vermez zaten bu
krediyi. Yani, ileride alamayacağı bir krediyi bankalar
kolay kolay vermezler.
Dolayısıyla, tüketici
kredilerinin artmaya başlamış olması, Türkiye'de
güven ve istikrarın geldiğinin ve tüketicinin de kredi verenin
de önünü görmeye başladığının bir işaretidir
ve bunu yabancı memleketlerle kıyasladığımız
zaman, yurt dışında, Avrupa'yla, Amerika'yla, diğer
gelişmiş ülkelerle kıyasladığımız
zaman, bu, çok daha düşük seviyelerde, bizim ülkemiz çok düşük
seviyelerde. Bu, daha da artacaktır, bundan hiç kuşkunuz
olmasın. Türkiye'deki güven ve istikrar geldiği oranda, fiyat
istikrarı yerleştiği oranda ve Türkiye ekonomisi gelişip
de halkın gelir seviyesi, geleceğe doğru gelir umutları
arttığı müddetçe bu artacaktır. Bu yabancı
memleketlerle, gelişmiş ülkelerle kıyasladığımızda,
biz çok düşük seviyelerdeyiz. Bu daha da artacaktır. Bunun
böyle bilinmesi gerekiyor.
Sayın Ekmekcioğlu, 2006
yılında 13,5 milyar hesaplanan, bütçe hazırlanırken
hesaplanan bütçe açığı 2007 yılında 17 milyar
oldu, aradaki farkı neyle, nasıl karşılayacaksınız
indirirseniz eğer, diyor. Şimdi, ben, konuşmamda da arz
ettim, bizim Hükûmetimizin diğer hükûmetlerden bir farkı
var; o nedir? Bütçe açığı ne hesaplanmışsa, biz
onun çok altında, performans sergiledik. Yani, mesela, bütçe
açığını 45 milyar dedik, 30 milyarla kapattık;
29,5 milyar dedik, 8 milyarla kapattık; 13,5 milyar diyoruz, 3 milyar veya daha altında olacak
bu seneki bütçe açığı. Yani, ilk geldiğimizde bütçe
açıklarının gayrisafi millî hasılaya oranı
yüzde 14,6'ydı, şimdi yüzde yarıma düştü bu oran, 1-2
değil. Maastricht kriteri yüzde 3'tür, dikkatinizi çekmek isterim.
3'tür Maastricht kriteri, 3'ün içerisinde olanlar "biz yerine getirdik"
diyorlar. Bizimki yüzde yarıma düştü, belki daha bile
aşağı düşecek. Şimdi, bu derece bizim performansımız
başarılı ve bunu da yaparken, dediğimiz masraflardan
daha az masraf yapıyoruz, düşündüğümüz gelirlerden
daha fazla gelir toplayabiliyoruz. 2007 yılında da 17 milyar
olarak hesapladık, bütçenin dengesi budur, fakat, geçmiş
performanslarımıza bakarak, dört yıllık performansımıza
bakarak, bunun çok daha düşük olacağını şimdiden
tahmin etmek çok güç olmasa gerek.
Bunun için yeni bir vergi geliyor
mu? Biz, yeni isimle bir vergi getirmiyoruz, getirmeyeceğiz
de. Buna da ihtiyacımız yok. Onu açıkça söyleyeyim. (AK
Parti sıralarından alkışlar) İlk geldiğimiz
günler gibi değiliz biz.
Haa, şimdi "yüzde 7,8 oranında
maktu vergilere bir yeniden değerleme geliyor..." Bu
yıllardan beri yapılıyor. Bizim işimiz değil
bu. Yıllardan beri, maktu vergilere bir değerleme yapılır.
Eskiden bunlar, 35-40'lardı, 50'lerdi; şimdi 7,8. Bu, daha önce,
bizden önce hazırlanmış bir kanunun gereğidir.
Ayrıca, Sayın Emek
"bütçe kanunu kamu finansmanına uyuyor mu?" diyor.
Evet, kamu finansmanının o ilgili maddesine aynen uyuyor,
hiç şeyimiz yok.
Şimdi, Zeytinburnu'yla ilgili
olarak bir, efendim, her yerde ilgi uyandırmış falan. Bu,
yaptığımız ihalelerden bir ihale, böyle ihale çok
yapıyoruz biz, yeni değil bunlar. Yine, Zeytinburnu'nda ihale,
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine göre yapılmış
ve çıkarılan yönetmelik ve tebliğ hükümlerine göre
yapılmıştır.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kesin gece
yapılmıştır.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Efendim?
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Gece yapılmıştır.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Gece mi? Haa
Valla, zamanı da şaşırdınız
ama, Allah hayır eylesin.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Siz
şaşırdınız.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan. Süreniz doldu.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
3'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Gelen arkadaşlar oturursa,
sayma kolaylığı olur. Arkadaşlar, ayakta sayamıyoruz,
oturun, oturalım lütfen, gelen herkes yerine otursun.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Gelenleri
niye bekliyorsunuz, burayı sayacaksınız Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Arkadaşlar oturalım.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Karar
yeter sayısında kulistekileri de mi bekliyoruz?
BAŞKAN - Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir ve karar yeter sayısı vardır.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Bütçe Düzenine İlişkin
Hükümler
Bölüm düzeni ve deyimler
MADDE 4- (1) Gider cetvelinin bölümleri,
analitik bütçe sınıflandırmasına uygun olarak
fonksiyonlar şeklinde düzenlenir. Fonksiyonlar; birinci, ikinci,
üçüncü ve dördüncü düzeyde alt fonksiyonlara ayrılır.
(2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda
giderlere ilişkin yer alan;
a) "Fasıl ve bölüm" deyimleri,
fonksiyonel sınıflandırmanın birinci düzeyini,
b) "Kesim" deyimi, fonksiyonel
sınıflandırmanın ikinci düzeyini,
c) "Madde" deyimi, fonksiyonel
sınıflandırmanın üçüncü düzeyini,
ç) "Tertip" deyimi, kurumsal,
fonksiyonel ve finansman tipi kodların bütün düzeyleri ile ekonomik
sınıflandırmanın ilk iki düzeyini,
d) Borç ödemeleri yönünden
"ilgili hizmet tertibi" deyimi, borç konusu hizmetlerin
yürütüldüğü ilgili tertipleri,
ifade eder.
(3) Tahakkuk ettirilecek giderler
Devlet muhasebesi kayıtlarında ekonomik sınıflandırmanın
dördüncü düzeyini de kapsayacak şekilde gösterilir; kesinhesap
kanunu tasarısı ise ikinci düzeyde hazırlanır.
(4) İlgili mevzuat hükümleriyle
analitik bütçe sınıflandırması arasında gerekli
uyumu sağlamaya ve ortaya çıkabilecek sorunları gidermeye
yönelik düzenlemeler yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Mersin Milletvekili
Sayın Mustafa Özyürek. (CHP sıralarından alkışlar)
Efendim, birleştirdim konuşmanızı
Sayın Özyürek.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, yüce Meclisin
saygıdeğer üyeleri; hepinizi Cumhuriyet Halk Partisi ve
şahsım adına saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Maliye Bakanı burada özellikle muhalefete cevap
verirken dedi ki: "İlkokul öğrencileri gibi konuşuyorsunuz."
Şimdi, tabii, ilkokul öğrencilerine benzemek bir nakisa
değil, bir eksiklik değil. Ancak, burada ciddiyetle bir müzakere
yürütüyoruz. Bir aya yakın bir süre Plan ve Bütçe Komisyonunda,
belli bir süre de burada ciddi bir müzakere yürütüyoruz ve biz yaptığımız
işi ciddiye alıyoruz. Yani, millet adına, önümüze gelen
bütçeyi değerlendiriyoruz, eleştirilerimizi sunuyoruz.
Tabii, kimin ne yaptığının takdiri halkımıza
aittir. Burada bizleri izleyen halkımız kimin işi ne
kadar ciddiye aldığını görüyor. Ben pek çok Maliye
Bakanını bu kürsülerde -Meclisin dışında da
olsa- izleme fırsatını buldum, ama sürekli, milletvekilleriyle
polemik yapan, sürekli, buradaki görev yapan insanları küçümseyen
tavırlar içinde bulunan bir Maliye Bakanına ilk defa tanık
oluyorum değerli arkadaşlar. Onun için, bazılarına
laf atarken önce insan kendi tavrını, kendi tutumunu ciddiyetle
değerlendirmesi gerekiyor.
Sayın Bakan burada kırk
beş dakika konuştu, her şeye değindi, özellikle
KÖYDES, BELDES konusuna çok uzun vakit ayırdı, ama benim konuşmamda
yer alan bazı harcamaların bütçe dışına
çıkarıldığına dair somut, rakama dayalı
değerlendirmelerime bir satırla da cevap vermedi. Yine
Sayın Bakan, memurlarla ilgili benim değerlendirmemi,
böyle kendine mahsus üslubuyla, hangi rakam hangi rakamdan büyük
gibi, sanki burada bir havuz hesabı yapıyoruz, sanki burada
bir aritmetik dersi çalışıyormuşuz gibi, efendim
2002'deki rakam mı büyükmüş, yoksa şimdiki rakam mı
büyükmüş. Yani, bunlar soru değil, bunlar bir Bakana yakışan
tavırlar değil. Elbette, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan
beri her bütçede verilen memur maaşı bir öncekinden büyüktür.
Bu çok doğaldır, ama bunun bir de reel tarafı var. Biz, reel
ele geçen ücret olarak baktığımızda diyoruz ki,
1999 yılı bir normal yıldır, 2001 krizinin öncesinde
olan bir yıldır. O zaman memurlara reel ele geçen olarak
146,8 ödeme yapılmıştır, ama 2005 yılında
134,5 ödeme yapılmıştır. Bunu da ben hesaplamıyorum,
sizin de imzanız olan bu 2007 yılının programının
içinde yazıyor. Böylesine bir bütçe görüşmelerinde bizim
beklentimiz, böylesine rakamları, böylesine ciddi göstergeleri
tartışmaktır. Diyebilirsiniz ki buraya çıkıp,
bu 2007 yılı programında yanlış yapmışlardır,
bu doğru değildir. Bizim serimiz budur, bizim endekslerimiz
budur. Saygıyla karşılayalım, şey edelim, ama,
bilmem "100 mü büyük 150 mi büyük?" tartışmasını
burada yaparsak millet bize gülmez mi değerli arkadaşlarım?
Ciddi bir iş yapıyoruz, ciddi müzakereler yapıyoruz.
Biz işimizi ciddiye alıyoruz. Halkımızın bize
verdiği yetkiyi, görevi, sorumluluğu ciddiye alıyoruz.
Hükûmetten de aynı ciddiyeti burada bekliyoruz.
Şimdi, Sayın Bakan, hem konuşmasında
hem burada kayıt dışılıkla ciddi mücadele ettiklerini
söyledi. Şimdi, Ali Babacan, ekonomiden sorumlu Bakan,
24/11/2006 tarihli gazeteleri açarsanız, okursunuz, dedi ki:
"Kayıt dışıyla mücadelede, maalesef, başarılı
olamadık" dedi. Peki, o da, hadi, aileden sorumlu bakan olsa
diyeceğim ki, belki bunun ayırtına varamadı, ama,
ekonomiden sorumlu, Hazineden sorumlu bir Bakan, kayıt dışılıkla
mücadelede başarılı olamadıklarını
söylüyorsa -ki, bütün göstergeler, bütün emareler bunun delilidir-
o zaman biz buna inanırız. Sayın Maliye Bakanı hangi
önlemi aldı, hangi sonuca vardı ki, kayıt dışılıkla
mücadelede sonuç aldı?
Şimdi, burada mükelleflere
İşte, bir arkadaşımızın sorusu üzerine
diyor ki Sayın Bakan "çok düşük beyanda bulunan mükellefleri,
işte, biraz beyanını artır diye zorluyoruz. Siz
bunu niye buraya getiriyorsunuz? Bu konuda ben sizden destek beklerim."
diyor.
Sayın Bakan, biz, yasaların
içindeki bütün mücadelenize kayıt dışılıkla
mücadelenize, vergi kayıp ve kaçağıyla ilgili mücadeleye
destek veririz, fakat, keyfî davranışlara, mükellefi korkutmaya
dönük, mükellefi yıldırmaya dönük ve hiçbir dayanağı
olmadan tehdide dönük tavırlara prim vermeyiz. Hukuk varsa, bu
ülke bir hukuk devletiyse böyle keyfîliklere asla ve asla yer yoktur.
Bunu vergi dairesi müdürlerinin de bilmesi lazım, sizlerin de
bilmesi lazım, çalışma arkadaşlarınızın
da bilmesi lazım.
Yalnız, değerli arkadaşlarım,
öylesine politize ettiniz ki kadroları, geçmişte ben de
içinde bulunmaktan onur duyduğum bir teşkilatta, bir milletvekiline
değerli arkadaşlarım, bir vergi dairesi müdürünün
"ya, siz iktidara geleceğinize mi inanıyorsunuz?"
diye soru sorma cesaretini ve küstahlığını gösterdiğini
biliyoruz değerli arkadaşlarım. Bir kamu görevlisi,
bir muhalefet partisi milletvekiline bu soruyu sorma hakkına,
yetkisine sahip midir?
Şimdi, bu Maliye teşkilatını
nereden nereye getirdiniz? Sayın Başbakanın üslubuyla
söylüyorum. Maliye Bakanının vergi dairesi bütün bürokratları
her zaman saygıdeğer insanlardır. Hiçbir zaman bir muhalefet
partisi milletvekiliyle böylesine küstahça bir tartışma
yapan vergi dairesi müdürleri bu teşkilatın içinde yer almamıştır
değerli arkadaşlar. Onun için, biz, burada "denetimi
siyasallaştırıyorsunuz" dediğimiz zaman,
Sayın Bakan, "siz de denetim elemanlarıydınız,
hakkını yemeyin bu insanların" diyor, ama, bizim
görev yaptığımız dönemlerde Maliyede çalışan
hiç kimse böylesine görevini politik şekilde kullanamazdı.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakan diyor ki: "Ya, bu vasıtalı, vasıtasız
vergi ayırımını AB açısından değerlendirelim."
Bizim yaptığımız
şudur değerli arkadaşlarım: 2002 yılında
vasıtalı vergilerin oranı yüzde 66 idi, bugün yüzde
70'e ulaşmıştır. Sayın Bakanın üslubuyla
sorayım: Yüzde 66 mı büyük yüzde 70 mi büyük? Siz, Acil Eylem
Planı'nda derseniz ki: "Biz, vasıtalı vergilerin
payını küçülteceğiz." Küçültünüz mü küçültmediniz
mi? Bizim istediğimiz cevap budur. Yoksa, AB'de şöyle hesaplanıyor,
ABD'de böyle hesaplanıyor diye konuyu kaydırmak hiç kimseye
yakışmıyor Sayın Bakan.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, Sosyal Güvenlik Kanunu'nu çıkardınız, büyük
emekler verdik. Gelin dedik, çalışanların hakkına
dokunmayın. 7 bin günlük prim ödeme süresini 9 bin güne çıkarmayın,
insanları emekli edemezsiniz, mezarda emekliliği tekrar
getirmeyin dedik. Bu, Sayın Cumhurbaşkanından döndü,
hiçbir şey yok gibi davrandınız. Anayasa Mahkemesinden
döndü, şimdi diyorsunuz ki, Bütçe Kanunu'na bir hüküm koyarak
altı ay erteleyeceğiz.
Değerli arkadaşlarım,
siz bilmiyor musunuz -sürekli biz Anayasa Mahkemesine gidiyoruz-
bütçe kanunuyla ilgili olmayan herhangi bir konuda bir düzenleme
yaparsanız, bu, Anayasa'ya aykırı olmaz mı? Anayasa'dan
bir tokat yemişsiniz, şimdi ertelemesini de Anayasa'ya aykırı
olarak yapıyorsunuz. Lütfedin, iki gün daha çalışın
da, ayrı bir kanun getirin, burada erteleyecekseniz erteleyin,
ama Anayasa hükümlerini böylesine yok saymak hiç kimseye yakışmıyor
değerli arkadaşlarım.
Şimdi, kurumlar vergisinin
indirilmesiyle Sayın Bakan övünüyor. Bütün vergilerin indirilmesini
biz kabul ederiz, uygun buluruz, çünkü Türkiye'de vergi oranları
çok yüksektir, astronomiktir. Özellikle özel tüketim vergisi astronomiktir,
katma değer vergisi oranları astronomiktir. Onun içindir
de, dünyanın en pahalı akaryakıtı Türkiye'de satılmaktadır.
Ne Fransa'da ne Amerika'da, dünyanın hiçbir yerinde Türkiye'deki
gibi pahalı benzin ve mazot ve tüp gaz satılmaz değerli
arkadaşlarım. Niçin yapıyorsunuz bunu? Vergi kayıp
ve kaçağını önleyemiyorsunuz, kayıt dışılıkla
mücadele edemiyorsunuz, o kesime dokunamıyorsunuz, ama kayıtlı
kesimden vergi üstüne vergi alıyorsunuz.
Peki, kurumlar vergisini indirdiniz,
belli finans kuruluşlarına, özelleştirilen kuruluşlara
büyük bir avantaj sağladınız, ama buna karşılık,
yatırım indirimini indirmek suretiyle üretici kesimi,
sanayici kesimi cezalandırdınız. Yani yatırım
indirimini kaldırmasaydınız, kurumlar vergisini düşürmenizin
bir anlamı olurdu, ama siz çok para kazanan şirketlerin vergisini
indirdiniz, yatırım yapan KOBİ'lerin vergisini artırdınız.
Yaptığınız budur.
Değerli arkadaşlarım,
ekonominin çok iyiye gittiğini, her şeyin düzeldiğini
Sayın Bakan burada anlattı. Peki, 2002 yılında cari
açık 1,5 milyar dolar idi, şimdi 35 milyar dolara çıktı.
Peki, 35 milyar mı büyük, 1,5 milyar mı büyük? Sayın Bakanın
üslubuyla ben de sorayım.
Ve bu cari açığın hiçbir
sorun yaratmadığını, ekonomiyi son derece
kırılgan bir yapıya kavuşturduğunu kabul ediyor
musunuz etmiyor musunuz? Ediyorsanız, ne gibi önlemler
alıyorsunuz?
Hani, manavlara gidersiniz, meyvelerin
iyilerini öne koyarlar, sepetin arkasında çürükleri kalır
ya, Sayın Bakan da işine gelen bazı büyüklükleri öne
çıkarıyor, ama onun dışındaki çürük meyveleri
görmezden geliyor. Çürükleri de göreceksiniz, iyi meyveleri de göreceksiniz.
Ama doğru bir
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Manavlar size oy vermeyecek.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Manavlar size oy vermeyecek.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Evet
Teşekkür ederim.
Manavlar ne demek istediğimi
çok iyi anlarlar. Onun için, onlar emeğe saygı duyarlar. Kimin
onların hakkını koruduğunu çok iyi bilirler. Çünkü,
meyve-sebze üreticisini perişan ettiğinizi hepiniz biliyor.
Ben Mersin Milletvekiliyim. Narenciye
üreticisini perişan ettiniz. Şu anda, gidiniz Mersin'e,
narenciye 2002 yılından daha ucuza satılmaktadır
değerli arkadaşlarım. 1999 yılında, 2000
yılında bir ton narenciye ihracatına tanınan
prim tonda 100 dolardı, şimdi, 70 dolara, 60 dolara düşürdünüz.
O zaman nakit olarak ödeniyordu, şimdi, mahsup yoluyla ödüyorsunuz.
Her gün ben Mersin'e gittiğimde bir dedikodu: "AKP milletvekilleri
buraya geldi, prim 100 dolara çıkıyor." Geliyoruz biz
de, hemen Hazine yetkilileriyle konuşuyoruz, nedir, var
mı bir şey? "Vallahi, geçen gün Sayın Bakan Kürşad
Tüzmen buradaydı, sorduk, üzerinde çalışıyoruz."
Bu ne bitmez çalışmadır değerli arkadaşlarım?
Üreticinin bekleye bekleye canı çıktı. Gelin, artıracaksanız
şu narenciye primlerini bir an önce artırınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
buyurun.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Manavları kaybettiniz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Evet,
üreticileri kazandık, manavları da kazandık
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim,
hoş olmuyor. Lütfen
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) -
Şimdi, gene, burada, vergide nasıl adalet sağladığını
filan Sayın Bakan anlattı. Peki, bir yabancının
elinde hazine kâğıdı varsa, bir de yerlinin elinde hazine
kâğıdı varsa, yabancıya diyorsunuz ki: "Senden
bir kuruş vergi almıyorum." Ama yerliye diyorsunuz ki:
"Senden yüzde 10 vergi alıyorum." Bu ne biçim adalet değerli
arkadaşlarım? Siz, sıcak para altında, sıcak
para etkisinde kalmış, sıcak para önünde diz çökmüş
bir iktidarsınız. Sıcak para diyor ki: Reel faizleri
yükseltin, yükseltiyorsunuz. Sıcak para sahipleri diyor ki:
Siz, dışarıdan gelen sıcak paradan vergi almayın,
vergi almıyorsunuz. Bu mu değerli arkadaşlarım
doğru vergi politikası, adil vergi politikası? Adaletli
yönetim bu mudur?
Onun için "Nereden nereye geldik?"
diye Sayın Başbakan sık sık soruyor, Sayın Bakan
da bunu taklit ediyor. Ama, Türkiye nereden nereye geldi? Türkiye,
kendi ihtiyaçlarına, kendi inandığı doğrultuda
vergi politikası izleyen, kanunlar çıkaran bir ülkeyken,
dışarıdan telkinle, dışarıdan emirle bir
gecede stopaj oranlarını sıfırlayan bir ülke hâline
gelmiştir.
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
sürenizi aştınız. Son cümlelerinizi
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Evet
Teşekkür edip, tamamlıyorum Sayın Başkan.
Onun için, değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakan burada muhalefeti suçlarken, bizleri suçlarken
gerçeklerin bir de önemli tarafını, doğru tarafını,
bizim eleştirdiğimiz tarafları dikkate alarak değerlendirmelerinizi
yapınız. Bizimle polemiğe girmek yerine doğru rakamları
burada dillendiriniz, bizim değerlendirmelerimiz de ona göre
olsun. Polemik yaparak, bizlere laf yetiştirerek hiçbir yere
gidemezsiniz.
Onun için, bu bütçede, biz, sonuna
kadar doğru bildiklerimizi söyleyeceğiz, halkımızı
doğru bilgilendireceğiz ve halkımızın verdiği
emaneti, onların adına hesap sorarak tamamlayacağız.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özyürek.
Anavatan Partisi Grubu adına,
Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan.
Buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 4'üncü madde hakkında Anavatan Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Maliye
Bakanımızı dinledik. Gerçekten, farklı bir Türkiye'de
mi yaşıyoruz diye
İnan edin üzülüyorum. Kimlere ne kadar
2002 yılını milat olarak gösterip, ondan sonra, Türkiye'yi,
neredeyse Avrupa Birliğinin üzerinde gelişmiş, gerçekten,
insanları mutluluk ve refah içerisinde yaşayan bir ülke
konumunda göstermeye çalıştı.
Değerli arkadaşlar, yaptıklarınızı
söylüyorsunuz da borçlarınızı niye söylemiyorsunuz?
Sizler, seksen yıllık cumhuriyet tarihinde borçlanan
200
milyar dolara, bugün, beş yıl içerisinde -ki, dört buçuk
yıl sayarız- ne kadar borç ilave ettiniz, onu hiç hesaplıyor
musunuz? Hani cari hesapta 1,5 milyar dolar civarında aldığınızda,
bugün 35 milyara dayandığında, acaba önünüze alıp
da bu nasıl oldu diye düşünüyor musunuz?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Cari hesap yok, cari açık var.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Cari
açık, evet, cari açık. Siz bunu anlarsınız, "Arife
tarif gerekmez." derler ama, siz, maalesef
Şunu anlıyoruz
ki, hülle şirketler kurarak ihaleler aldığınızı
iyi biliyorsunuz.
Biraz önce konuşulan konularda
çıktı arkadaşımız, bir ay sonra ortak olduk diyorlar.
Kimi kandırıyorsun? Türk halkı buna kanar mı Allah
aşkına! Bir ay sonra ihaleyi alıyorsun, bir ay sonra
çıkıyorsun, diyorsun
Alıyor, bir ay sonra, biz bu
şirkete ortak olduk deniliyor. Bu hayalî konulardan artık
vazgeçin. Hayalî faturalardan, sahte faturalardan hesap vermeden
bu halkın huzurundan kaçamayacaksınız.
Önce, bu hayalî faturalarınızın, kaçırılan
vergilerin hesabını vereceksiniz. Çünkü, halka karşı
sorumluluğunuz var. Halka karşı, yolsuzluk, yoksullukla
mücadele edeceğiz diye söz vermiştiniz.
Değerli arkadaşlar, sıcak
para deniliyor. Sıcak para nereye, hangi kazmayı çaldı
söyler misiniz? Nereye yatırım yaptı? 58 milyar dolar
civarında sıcak para var şu anda ülkemizde. Bankalardaki
bugünkü riski
Ki, o yüzde 16'yı geçmeyecek. Yabancı bankalar
bugün yüzde 24 risk sınırını geçmiş ve bugün
yüzde 25. Maalesef, yabancılara bankalarımızı,
göz göre göre, kâr eden müesseselerini verdik. Ondan sonra özelleştirme
konusunda, biz özelleştirmeyle daha iyi yatırımlar yapıyoruz
diyorsunuz. Nereye yatırım yaptınız söyler misiniz?
Nereye bir kazma çaktınız söyler misiniz? Yıllarca halkın
biriktirdiği, alın teriyle biriktirdiği varlıkları,
tutacaksınız yok pahasına satacaksınız, ondan
sonra "Biz özelleştirmeden para aldık." diyeceksiniz.
ZEYNEP KARAHAN USLU (İstanbul)
- İnsaf ya! İnsaf!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Lütfen...
Lütfen hesabınızı iyi yapın.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Devletleştirelim
Rahmetli Özal'a söyle.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, biz özelleştirmeden yanayız, ama, halkın
birikimlerini, alın terlerini birilerine eğer siz sunarsanız,
biz ona karşıyız. Bunu iyice hesaplayın, hesabınızı
önünüze alın.
Değerli milletvekilleri,
bir ithalat cenneti yaptınız. İhracat?.. İhracat
ile ithalat arasındaki farkı işte görüyorsunuz.
İthalat... Dışarıdan getirdiğiniz ithal mallarla,
buradaki KOBİ'leri küçülttünüz, ufalttınız ve yoklukla
karşı karşıya getiriyorsunuz. Eğer siz ithalata
bu kadar önem verirseniz, buradaki küçük üreticiler ne yapacaktır?
Dükkânlarını kapatmak, işyerlerini kapatmak zorunda
kalacaktır.
Sayın Bakan diyor ki: "330
bin tane esnaf katıldı." Ama, 189.301 esnafın da, maalesef,
ilişkisini kesmişsiniz, Sayın Bakan, kayıtlardan
silmişsiniz. Bu insanların durumunu, bu esnafların
durumunu biliyor musunuz? Bir esnaf olarak, yaşıyoruz ve
görüyoruz ki, bir sürü namuslu esnaf, artık, vergisini, sigortasını,
Bağ-Kur'unu ödeyemez durumda, mağduriyet içerisinde. Bunları
gördüğümüz hâlde "330 bin esnaf katıldı." diye
övünmenin bir anlamı yok. Siz eğer esnafları perişan
ederseniz, yarın bugün, neredeyse 20 milyon insan -bu esnafların
özellikle fertlerini saydığınızda- aç ve perişan
kalacak. Hatta, gördüğümüz kadarıyla, yoksulluk sınırına
20 milyon insan dayandı, açlık sınırında 1 milyonun
üzerinde insan var. Siz hâlâ "Türkiye'ye çağ atlattık."
diye, 2001 yılının, 2002 yılının başlangıcını
bir miladi yıl olarak alıyorsunuz, ama o günden bugüne kadar
reel fiyatların, reel gelirlerin düştüğünü hiç söylemiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar...
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Keşke yazılı metinden okusaydınız.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, sizler laf atmaktan başka hiçbir şey yapmıyor
Bırakın, halkın zamanını kaybetmeyin, milletvekilinin
buradaki konuşmasına müdahale etmeyin. Halk sizlerin bu
laf atışlarınızdan değil, sizlerin icraatını
görerek yaşıyor. Halkın yaşadıklarını
hâlâ göremiyorsanız, demek ki, bu halka rağmen iktidar olunmaz.
Gelecekte de bu dersi size vereceklerine inanıyoruz.
Değerli arkadaşlar, özelleştirme
furyası içerisinde, işte, şeker fabrikasının
özelleştirilmesi, Tekelle ilgili konular ve hukuka karşı
Hukuk savaşı veriliyor. Haksız
Tutuyorsunuz, özelleştirme
konusunda, hukuka rağmen, alelacele -özelleştirilecek
konular konusunda- vatandaşın birikimlerini nasıl
yandaşlarımıza veririz diye uğraşmanın
ve çabanın içerisindesiniz.
İşte, şeker fabrikaları
için, TÜRKŞEKER olarak, 7/6/2001 tarihinde IMF'ye verilen ek niyet
mektubunda belirtilen esaslar dâhilinde özelleştirme kapsamına
alınmış, Özelleştirme Yüksek Kurulunun 7 Haziran
2003 tarihinde aldığı kararla özelleştirme yol haritası
belirlenmiştir. İşte, bu özelleştirme yol haritası
içerisinde, Resmî Gazete'de yayımlanan -26015 sayılı
Resmî Gazete'de yayımlanan- Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla,
birim üretim maliyetleri düşük, kâr oranları yüksek fabrikalardan
Bor, Ereğli ve Ilgın Şeker Fabrikası özelleştirmesinin
-28/11/2006 tarihli ihaleler- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
tarafından gerekçesiz olarak iptal edildiği görülüyor.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Yanlışın var, yanlışın
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
İşte, görüyoruz ki, şeker fabrikalarımızı,
pancarda koymuş olduğunuz kota pancar üreticilerini,
kısacası, çiftçiyi perişan ettiğinizi görüyoruz.
Tekel konusunda, Tekel fabrikalarının ve tekel işçilerinin
durumu hakeza.
Sizler özelleştirme mağduru
işçileri sokakta bırakıp, bu işçilerin sıkıntılarını
görmemezlikten gelerek
Siz Tekel fabrikalarından elinizi
çekmediğiniz sürece, siz özelleştirmede böyle peşkeş
mantığı içerisinde birikimleri birilerine bıraktığınızda,
milyonlarca insanın geleceğiyle oynamış oluyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
biz, sadece, Anavatan Grubu olarak, sizin bu sorumsuzca özelleştirmedeki
tavrınızı kabul etmiyoruz ve kınıyoruz. Özelleştirme,
halkın yararına olur. Halkın lehine olan özelleştirmeler
yapılır; yoksa, birilerinin, Oferlerin, Dubai şeyhlerinin
veyahut da Haririlerin lehine olan özelleştirmeler halkımızın
zararınadır, yararına değildir. Birikimlerinin
üzerinde yapmış olduğunuz bu pazarlıklar
Yarın,
sandıkta, halkın, bu pazarlık konusunda vereceği
cevabı sizler çok iyi biliyorsunuz.
Sizler, her ne kadar, burada konuşulduğunda
gülseniz de, ağlasanız da, bu halk yaşıyor, görüyor.
Bu yaşadığını ve gördüğünü, siz, ne kadar
da Türkiye'yi toz pembe gösterseniz bile, memurun geçiminden, yaşamından,
işçinin, emeklinin yaşamından ve davranışından
görüyorsunuz.
İşte, gördüğümüz kadarıyla
insanları, kredi kartı mağduru etmeye başladınız.
Özellikle, bu mağduriyetler konusunda, insanların intihara
kadar gittiğini görüyoruz. Kredi kartları
Borçlanarak,
bir gün geliyor ki, öyle bir noktaya geliyor ki bu insanlar -birikimlerini,
yıllarca birikimlerini, faizleriyle, yüzde 117 veya yüzde 85
faiz ödeyerek- maalesef, kredi kartlarını ödeyemiyorlar,
birikimleriyle birlikte intihara kadar gidiyorlar.
Bu intiharların acısını,
bu intiharların sıkıntılarını sizler
acaba ruhunuzda duyuyor musunuz, içinizde hissediyor musunuz? Bu
insanlar niye intihar etti, neden eşleri ayrıldı? Neden
insanlar, bugün kapkaç içerisinde olduğunu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayınız.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Her
geçen gün kapkaçın çoğaldığını, hırsızlığın
çoğaldığını, boşanmanın çoğaldığını
görüyorsunuz. Buna rağmen, Türkiye'yi, tozpembe göstererek,
5.500 dolar millî gelirden pay aldıklarını söylüyorsunuz.
Soruyoruz o garibanlara -hangisinin cebinde- 5.500 değil, 100
dolar dahi yok, Doğu ve Güneydoğu'da veyahut da varoşlarda
yaşayan insanların, ailelerin cebinde 100 dolar yok. Sayın
Bakan, 5.500 doları, acaba, bu özelleştirmede sizlerin onlara
sunmuş olduğunuz o servetleri mi hesaba katarak 5.500 dolar
olarak çıktığını söylüyorsunuz?
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Kişi başına millî gelir öyle hesaplanmaz.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) -
Çok ayıp!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Ayıp olan, halkın, bugünkü Doğu ve Güneydoğu'da ve
varoşlarda yaşayan insanların sıkıntısını
görmeyenler, onları duymayanlar, onları işitmeyenler
ayıp ediyor. Biz, onların sesi ve kulağı olacağız,
onların hakkını savunmak için yemin ettik bu Mecliste,
onların hakkını savunmaya devam edeceğiz.
Ama, sizler, vicdanınızla
muhasebe içerisinde olun diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
Şahsı adına, Osmaniye
Milletvekili Sayın Mehmet Sarı.
Buyurun Sayın Sarı. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET SARI (Osmaniye) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri arkadaşlarım;
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi Kanunu'nun 4'üncü maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla,
sevgiyle, hürmetle selamlıyorum.
15 Aralıktan bugüne, bütçe
üzerinde, değerli Hükûmetin temsilcileri, parti grupları,
görüş ve düşüncelerini açıkladılar. Bu açıklamalarda
dikkatimizi çeken bir konu var. İktidar, rahatlıkla, yaptıklarını
çok güzel bir şekilde anlatırken, muhalefetteki arkadaşlarımız,
maalesef, bunları anlamamakta direniyorlar. Onlar anlar veya
anlamazlar.
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa)
- Sen çok iyi anlamışsın!
MEHMET SARI (Devamla) - Biraz önce
kürsüye gelen bir milletvekili arkadaşımız, hep yoklardan
bahsetti ve ağzını "yok, yok, yok
" demeye
alıştırmıştı. Ee, "yok, yok" dersen,
elbette yok olur.
O rakamları bir de ben okuyayım
size, aynı rakamları söyleyeceğim, ama, yok mu var
mı, hep birlikte değerlendirelim.
Millî gelir: 2002 yılında
181 milyar dolar, 2005 yılında 360 milyar dolar, 2006'da 410
milyar dolar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Kimin için? Kimin için?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Senin için.
MEHMET SARI (Devamla) - Acaba, var
mı yok mu?
Kişi başına düşen
millî gelir: 2002'de 2.638 dolar, 2005'te 5.008 dolar, 2006'da daha yüksek.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Hangisi
büyük?
MEHMET SARI (Devamla) - Büyüme:
2001'de eksi yüzde 9,5. Bunu hepiniz biliyorsunuz. Şimdi, büyüme,
yüzde 7,5.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Nereden çıkarıyorsun?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - 2002 Kaç? Yüzde 9'un üzerinde. Niye 2002'yi almıyorsun?
MEHMET SARI (Devamla) - Var mı
yok mu?
Diğerlerine gelelim
Ha "kimin için" diyorsunuz?
Bir de ona bakalım, bakalım kimin içinmiş?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Yabancılar için.
MEHMET SARI (Devamla) - Hayır,
kimin içinmiş bir de ona bakalım, bir de ona bakalım.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Bak bakalım.
MEHMET SARI (Devamla) - Hayır,
arkadaşlar, bir bakalım.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Bak bak, ne diyormuş?
MEHMET SARI (Devamla) - Net asgari
ücret, 2002 yılında 184 YTL, şu anda 380 YTL.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Simitle yap bakalım.
MEHMET SARI (Devamla) - Acaba, bu
para, asgari ücretli için var mı yok mu?
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Simitle çay hesabını yap bakalım, nasıl?
MEHMET SARI (Devamla) - En düşük
SSK maaşı: 2002'de 257 YTL, bugün için 477 YTL. Var mı yok mu?
(AK Parti sıralarından "var var" sesleri)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Hangisi o?
BAŞKAN - Efendim, müdahale etmeyelim
arkadaşlar.
MEHMET SARI (Devamla) - En düşük
tarım Bağ-Kur'lu: 2002'de sadece 69 YTL. Şimdi 232 YTL. Var
mı yok mu?
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Sayın Başkan, son söylediği hangisi?
BAŞKAN - Sayın Sarı,
siz Genel Kurula hitap edin.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Son söylediğin ne?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - 2006'da
açlık sınırı ne kadar?
MEHMET SARI (Devamla) - En düşük
esnaf Bağ-Kur'lusu: 2002 yılında 236 YTL, şimdi 349
YTL. Var mı yok mu? (AK Parti sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından "yok yok" sesleri)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Hangisi, hangisi?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Açlık
sınırı ne kadar, haberin var mı?
MEHMET SARI (Devamla) - Muhtar maaşı:
Sadece, 2002'de 98 YTL, şimdi 267 YTL. Muhtara, var mı yok mu?
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Bozdursun,
bozdursun harcasın!
MEHMET SARI (Devamla) - Özürlü aylığı:
2002'de, sadece 52 YTL, şimdi 193 YTL. Özürlüye, var mı yok mu?
(AK Parti sıralarından "var var" sesleri, alkışlar)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Ne diyorsun sen?
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - O söylediğin
rakamlar ekmek parası.
MEHMET SARI (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, görmek istemeyenlere diyeceğimiz bir
şey yok. Anlatacağım çok şey var. Ancak, biraz önce
bir arkadaşımız yine soruyor, diyor ki: "Teşvik
kapsamında bir tane çivi çaktınız mı?" Evet,
söylüyorum
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Yazıklar olsun sana yahu! Öbürlerine sor!
MEHMET SARI (Devamla) -
ben, Osmaniye
ilinde -teşvik kapsamında ilden geliyorum- 80 tane kazık
çaktım. (CHP sıralarından gülüşmeler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Öbürlerine sor, öbürlerine!
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Kaç tane çaktın?
MEHMET SARI (Devamla) - Evet, öyle
bir yere 80 tane çivi çaktık.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Sayın Başkanım, bakın "80 tane kazık çaktık"
diyor.
MEHMET SARI (Devamla) - Bu 80 tane
fabrikadan 37 tanesinin bacası bugün tütüyor. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Bizim geldiğimizde,
Osmaniye ilinde 8.500 işçi çalışıyordu, bugün
18.500 işçi çalışıyor. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Osmaniye'nin toplam nüfusu 18.500 yok, sen ne yapıyorsun?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Adana'dan geldi, Antep'ten geldi
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Osmaniye'nin toplam nüfusu 18.500 yok, sen ne yapıyorsun?
MEHMET SARI (Devamla) -
İşte, bu, teşvikin getirdiği en güzel şey değil
mi? (AK Parti sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Adana'dan geldi hepsi, Adana'dan.
MEHMET SARI (Devamla) - Muhterem
arkadaşlar, tarımda da aynı şeyler olmuştur.
Bir örnek veriyorum: 2002 yılında ihraç ettiğimiz tarım
BAŞKAN - Sayın Sarı,
süreniz bitmek üzere, siz konuşmanızı tamamlayın.
MEHMET SARI (Devamla) - 2002
yılında ihracımız 4 milyon dolarken bugün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim, sürenizi
Lütfen
tamamlayın.
MEHMET SARI (Devamla) -
8,5 milyar
dolar. Peki, bu tarımcılar kazanmadı da bunu başkaları
mı kazandı?
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Gel bir soralım Osmaniye'de. Osmaniye'de tarım yapanlara
bir soralım bakalım, gel.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Portakal
kaç lira?
MEHMET SARI (Devamla) - Biraz önce,
yine, Anavatandan gelen arkadaşımız diyor ki: "Nereye
ne yaptınız? Her şeyi siz mi yaptınız?" Ona
da bir örnek veriyorum
AHMET IŞIK (Konya) - "Ne
yapmadık ki!" diyeceksin.
MEHMET SARI (Devamla) - Ben, Düziçi
ilçesi için söylüyorum: 1992 ile 2002 arasında 2 tane okul yapılmış,
toplam 24 derslik. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Eskiden üç hükûmet yapardı.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Bu paralar
nereden? Babanızın kesesinden mi yaptınız?
MEHMET SARI (Devamla) - Dört
yılda ise 9 tane okul yapılmış, 148 derslik. Bu nedir
peki? (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlar, görüyorsunuz
ki, bugünümüz dünden çok çok iyi, yarınımız bugünden
çok daha iyi olacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, Maliye
Bakanlığımız bütçe hakkında olumlu oy vereceğimizi
belirtiyor
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
81 kazık mı çaktınız? Kazık kaç tane kazık?
81 mi oldu?
MEHMET SARI (Devamla) -
2007 bütçesinin
ülkemize, milletimize hayırlı, uğurlu olmasını
diliyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Çaktığın kazığın sayısı kaç tane?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sarı.
Sayın milletvekilleri, konuşmalar
tamamlandı.
Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Beş dakika soru.
Sayın Cavit Torun, buyurun.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Sayın Bakanım, biraz önce sorularımı sordum, cevap
alamadım, tamamlayamadım da.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi
ülkemizin en büyük su havzasıdır. Bu bölgede yer alan Keban,
Karakaya, Atatürk, Dicle, Kralkızı Barajlarından ülkemizin
enerji ihtiyacının önemli bir kısmı sağlanmaktadır.
Sulama yatırımlarımızın aynı hızla
ilerlemesi için neler yapmayı düşünüyorsunuz?
2007 yılı bütçesinde sulama
yatırımlarımıza ayırdığımız
kaynak ne kadardır?
Yıllardan beri planlanan, ancak,
kaynak yetersizliği gerekçe gösterilerek geriye bırakılan
Çermik-Kale, Ergani ve Çüngüş-Oyuklu Barajlarının yapımıyla
ilgili finansman temini için ne tür çalışmalar yapmayı
düşünüyorsunuz?
Sayın Bakanım, Güneydoğu
Anadolu Bölgesi'nin kalkınması, sulama harcamalarına
ayrılan yatırım miktarlarının yüksekliğiyle
doğru orantılıdır. Silvan Projesi büyük
dış kaynak gerektiriyor ve bu konuda çalışma yaptığınızı
biliyoruz. Ancak, yukarıdaki üç baraj, özellikle Çermik-Kale
Barajı iç kaynaklarla yapılabilecek durumdadır.
BAŞKAN - Süreniz tamamlandı
Sayın Torun.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- 120 bin dönüm arazinin büyük bölümünü cazibeyle sulayabilecek
bu barajın yapımına önümüzdeki yıl başlayabilecek
miyiz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, cümlemi bitirmeme
lütfen fırsat verin.
BAŞKAN - Efendim cihaz kapatıyor,
lütfen
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Kapanmadan bitirmemi istediniz.
BAŞKAN - Hayır.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Arkadaşlarım da duydular efendim.
BAŞKAN - Son cümlenizi söyleyin,
siz söyleyin, duyar Sayın Bakan.
Sayın Torun, süre Sayın
Aslanoğlu'nda, sizinle konuşurken
Bitirin efendim cümlenizi.
Sayın Aslanoğlu, ben sizin cihazınızı ayrı
açacağım
Buyurun.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Ancak, yukarıdaki üç baraj, özellikle Çermik-Kale Barajı
iç kaynaklarla yapılabilecek durumdadır. 120 bin dönüm
arazinin büyük bölümünü cazibeyle sulayabilecek bu barajın
yapımına önümüzdeki yıl başlayabilecek miyiz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım, yerlilere uyguladığınız
yüzde 10 stopajı, tekrar, yabancılara getirecek misiniz?
İki: Bugüne kadar, beş
yılda 63 milyar dolar yabancı sermaye geldi. Üretime gelen,
ülkeye istihdam yaratmak için gelen yabancı sermaye miktarı
ne kadardır? Borsaya, sermaye piyasasına ve özellikle hazine
bonosuna gelen yabancı sermaye ne kadardır?
Üç: İmar Bankası, off-shore'zedelere,
off-shore'dan alacaklı olanlara, paralarını almadan
vergi saldınız, hiç, bir kuruş geliri olmayan insanlara
bir de vergi saldınız. Acaba, onları ödeyecek misiniz,
yoksa vergi salmaktan vaz mı geçeceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
Sayın Kılıç, buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın
Bakan, emekliler çok mağdur durumda. Emeklilerin önemli kısmı,
2006'daki 605 YTL olan açlık sınırının çok altında
maaş almaktadır. Emeklilerin durumunu düzeltmeyle ilgili
bir çalışmanız var mı?
Bir de Sayın Bakan, Malatya'daki
baraj projeleri, ne yazık ki, sizin döneminizde çok atıl durumda
kaldı; Boztepe Barajı, Kapıkaya Barajı, Yoncalı
Barajı, ne yazık ki, pek bir faaliyete geçmedi. Bir de Çat Barajı
bittiği hâlde, Sayın Bakan, hâlâ, bu Çat Barajı'nın
suları ovaların sulanması noktasında kullanılamıyor;
çünkü, kanallar bitirilemedi. Geçen sene de sormuştuk,
"bu sene bitireceğiz" demiştiniz. Ancak, onunla
ilgili, sanırım 9 milyon YTL para ayrılmış, o
parayla bu kanalların bitmesi mümkün değil. Bununla ilgili
ne düşünüyorsunuz Sayın Bakanım?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıç.
Sayın Ramazan Özkan.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Sayın Bakan, fert başına düşen millî gelir, sizlerin
ifadesiyle, 3 bin dolar olduğu günlerde, geliri fert başına
1.500 doların altında olan illeri teşvik kapsamındaki
illere dâhil ettiniz. O süreçte, Burdur ilinin fert başına
düşen il genelindeki geliri 1.500 doların üzerinde olduğu
için teşvik kapsamına almadınız. Şu anda, hayalî
de olsa, millî gelirin fert başına 5 bin dolara çıktığını
ifade ediyorsunuz. Buna göre, fert başına düşen il bazındaki
geliri yaklaşık 1.850 dolar olan Burdur ilini, önümüzdeki
günlerde yasal bir düzenleme yaparak, teşvik kapsamındaki
iller arasına almayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum: Ayrıca,
ürün bazında teşviklerden bahsediyorsunuz. Silah sanayisinde,
mermerde, kalkerde, kadayıfta, kaparide, salepte, çorapta,
kotta, viyolonselde marka olan Burdur'u, ürün bazında teşvik
kapsamına almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Bir
yıldır anlatıyoruz, 1.950 dolar diyoruz, anlamadınız.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Soru süremiz tamamlandı.
Buyurun Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın
Cavit Torun'un, daha önceki maddede, bu maddede de sormak istediği
ve bölgesiyle ilgili çok önemli sorular. Bir defa, GAP, Keban, Karakaya,
Kralkızı Barajları için, bize, ne yapmayı düşündüğümüzü
Bazı projelerin, sulama projelerinin, tabii, Türkiye için hayati
önemi haiz projeler bunlar, önemli projeler. Silvan Projesi'ni soruyor.
Dolayısıyla, Cavit Bey'in sormuş olduğu bu sorular
detay ve benim, üzerinde çalışma yapmam gereken sorular.
Burada, hemen, sulamalarla ilgili olarak, ben, genel bütçenin sunumu
sırasında, genel mahiyette bazı bilgiler verdim, ama,
bu derece şeye inmedim, tek tek inmedim. Enerji Bakanlığımızın
projesinde de bunlar sorulabilirdi, ama, ben, şimdi, bunlarla
ilgili olarak yazılı cevap kendisine takdim edeceğim.
O bakımdan, o sorularınıza yazılı cevap vermek
istiyorum.
Sayın Aslanoğlu'nun, bu
stopajlarla ilgili olarak, yerlilere yüzde 10 stopaj var, yabancılara
stopaj kaldırıldı, yok, sıfır. Acaba, yerliden
de kaldırmayı düşünüyor musunuz, diye sorusu vardı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Hayır, öyle değil, yabancılara koymayı
düşünüyor musunuz?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Yahut da yabancılara düşünüyor musunuz?
Şimdi, biliyorsunuz, bizden
önce, Hükûmetimizden önceki vergilemede de bu, esasında, yabancılara
sıfır, yerlilere yüzde 35, yüzde 45 civarındaydı.
Çünkü, genel beyana tabiydiler, genel beyanda azami vergi oranları
yüksekti. Biz, şimdi, yüzde 35'lere indirdik, ayrı. Ama, aynısını
yapsaydık biz, bunlar yüzde 10 değil, yüzde 35 vergilenirlerdi.
Şimdi, Avrupa Birliği ülkelerinde
de bu vergilendirme, bazen bu ülkede vergilendiriliyor, bazen de
o gelen yabancı sermayenin menşei ülkelerinde vergilendiriliyor.
Biz, önceden, kendi ülkemizde vergilendirelim diye düşündük,
ama, karşılıklı vergi, çifte vergilendirmeyi önleme
anlaşmaları, pratikte, zaman
zaman büyük problemler çıkardı bize. O problemlerden
dolayı da, biz de, Avrupa Birliğinin bazı ülkelerinde
uygulandığı gibi, yabancılar vergilendirilmiyor
değil, yabancılar kendi ülkelerinde vergilendirilsin
prensibini kabul ettik. Yoksa, bizde sıfır, yerliler yüzde
10, ötekiler sıfır, değil. Ötekiler de gidiyor, kendi
memleketlerinde vergilendiriliyor. Vergilendirilmeyen bir
şey yok ortada. Ama buradaki, bir usulün tatbiki söz konusuydu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Ama benim kaynağımı alıp götürüyor Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Dolayısıyla, yerlilere de biz, o yüksek
tavanı bulan vergilendirme oranından yüzde 10'a çektik esasında.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakan, benden alıp kendi memleketine götürüyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Kendi memleketinde vergilendiriliyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Ama, parayı o hükûmet
alıyor, ben almıyorum.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Evet, bizde de
Birçok Avrupa Birliği ülkelerinde
tatbik edilen bir usuldür bu. O kadar, yani biri vergilendirdi, biri
vergilendirilmedi diye bir şey söz konusu değildir. Onu
özellikle bildirmek istiyorum.
Şimdi, İmar Bankası
off-shore'zedelere niye vergi koydunuz? Bir insan faiz geliri elde
ederse, bu, vergiye tabi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Öyle bir şey yok efendim, geliri yok.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Faiz
yok.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Şimdi, biz de, geliri olmazsa vergi almayız
zaten, gelir varsa vergi alınır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Efendim, cebine girecek ki, gelir olsun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Şimdi, biliyorsunuz, yani hukuki tasarruf
esası diye bir şey vardır. Yani, hukuki tasarruf da, vergilendirmeye
konu bir olaydır, vergiyi doğuran bir olaydır. Yani, verginin
temel prensipleri var. O prensiplere uyarsa vergi vermek zorunda,
uymazsa almayız. Bu kadar basit. Ondan niye aldın, bundan
niye değil. Bu, kanuna tabi, kanun bunu açık seçik izah etmiş;
ona uyarsa vergiye tabi, uymazsa değil. Bu kadar açık.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
ben, ücretlilerin, maaşlı olan memurların ne aldıklarını
kürsüde defalarca açıkladım, emeklilere yapmış
olduklarımızı da açıkladım. Biz, emeklimizi,
hiçbir zaman enflasyona ezdirmedik ve reel artışlar
sağladık, yüzde 100'lerin üzerinde artışlar
sağladık.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Aldıkları,
açlık sınırının altında Sayın Bakan!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Burada da madde madde açıkladık. Ama gönül
elverir ki daha fazla verelim, emeklimizi daha rahat ettirelim,
Bağ-Kur'lumuzu, SSK'lı emeklimizi daha rahat ettirelim,
biz, bunun çalışması içerisindeyiz, bunun gayreti içerisindeyiz.
Fakat, bunu da, elimizdeki imkânlara göre yapabiliriz ancak. Elimizde
imkânlar olmadığı hâlde, borç alarak, herhâlde bir şey
yapmamız söz konusu değil. Çünkü yine bunun ıstırabını
emekli çeker. Emeklinin aldığı sabit gelir, yarın
öbür gün enflasyon arttığı zaman, bunun en büyük sıkıntısını,
çilesini çekecek emekli.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Ülkeyi
sıkıntıya emekliler mi soktu Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Biz, emeklimizi hiçbir zaman sıkıntıya
düşürmek istemiyoruz, durumunu daha da iyileştirmek istiyoruz,
çalışmalarımız hep bu yöndedir. Elimizdeki
imkânlar ölçüsünde azamiyi vermek bizim Hükûmetimizin prensibidir.
BAŞKAN - Sayın Bakan, süreniz
tamamlandı. Devam edecek misiniz?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Bir de, barajla ilgili, onu yazılı olarak
vereyim, şimdi elimde onunla ilgili yeterli bilgi yok.
Teşvikle ilgili olarak da,
teşviki biz açıklıyoruz. O teşvik, kanunda; kanun
da nereleri kapsarsa, o illerimiz de istifade ediyor. Biliyorsunuz,
49 ilimiz bundan istifade ediyor ve buralara da çok büyük yatırımlar
gelmiştir, istihdam sağlanmıştır.
Burdur'la ilgili olarak, o zamanki
şartlara göre, diğer yerlerde olduğu gibi, Denizli de
girmemiştir, Burdur da girmemiştir, diğer bazı yerlerimiz
de girmemiştir. Bu, tamamen o zamanki indekslere göre verilen
bir karardır.
Dolayısıyla, şu andaki
politikalarımız bunlardır.
Hepinize teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, saat
19.50'de toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.53
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42'nci Birleşimi'nin Beşinci
Oturumu'nu açıyorum.
1269 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz, ancak, daha önce Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
IV. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki
sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 208 Tarihi:
24/12/2006
Genel Kurulun 25.12.2006 Pazartesi
günkü Birleşiminin saat: 14.00'de başlaması, Bütçe görüşmelerinin
bitiminden sonra çalışmalarını sürdürmesi, Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler Kısmına geçilmesi ve bu Kısmın 408
inci sırasında yer alan 1311 sıra sayılı Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 4 üncü sıraya alınmasının ve bu Birleşimde
5 inci sıraya kadar olan Tasarı ve Tekliflerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının
Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca
uygun görülmüştür.
İsmail
Alptekin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
V.
Faruk
Çelik Haluk
Koç Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu
AK
Parti Grubu CHP
Grubu Anavatan Partisi
Grubu
Başkanvekili
Başkanvekili
Başkanvekili
BAŞKAN - Kabul edenler
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
bununla mı ilgili talebiniz?
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Evet.
BAŞKAN - Tamam.
Danışma Kurulu önerisinin
aleyhinde söz isteği var.
Denizli Milletvekili Sayın
Ümmet Kandoğan.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Danışma Kurulu önerisi aleyhinde söz aldım.
Bütçe görüşmeleri devam ederken
bu Danışma Kurulu önerisinin hangi düşünceyle Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündemine taşındığını
bilmiyorum. Niçin yarın yapılacak olan toplantıların
saat 11.00'de değil de 14.00'te başlaması gerektiğini
doğrusu merak ediyorum. Bu konuyla ilgili olarak da Danışma
Kurulu önerisinde bir gerekçe de yer almıyor. Hangi düşüncelerle,
hangi saiklerle hareket edildiğini bilmiyorum.
Ancak, bu Danışma Kurulu
önerisi gelirken gönül isterdi ki yarınki yapılacak olan
görüşmelerde görüşme sürelerinin uzatılmasıyla
ilgili de önerinin içerisinde bir bölüm olsaydı.
Şimdi, yaklaşık on
günden beri, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütçeyi konuşuyoruz,
tartışıyoruz; ancak, kürsüye çıkan bütün arkadaşlarımız,
konuşma süreleri bitmiş olmasına rağmen, Sayın
Başkandan bir-iki dakika daha konuşmamı uzatır
mı diye âdeta merhamet dileniyor. Demek ki, milletvekillerimiz,
bütçenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde yeterince ve sağlıklı
bir şekilde tartışılabildiği inancı ve
kanaatinde değiller.
Şimdi, on beş tur yapıldı.
On beş turda AK Partiden 5'er kişiden 75 arkadaşımız
konuşma yaptı, ama, bugün bile arkadaşlarımız
konuşmalarının sonunda, Meclis Başkan Vekilimizden
sürelerinin uzatılmasını istiyorlar.
Şimdi, bütçeleri, biz, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde yılda bir kez görüşüyoruz. Gönül
isterdi ki, bu bütçelerin müzakeresinin çok daha sağlıklı,
çok daha uzun bir şekilde burada tartışılabilmesini
arzu ederdik.
Şimdi, o kadar çok konu gündeme
geldi ki, işte işsizlik meselesi. Şimdi, değerli
milletvekilleri, işsizlik meselesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
bütçe görüşülürken tam olarak ortaya konulabildi mi? Konulamadı.
Ben, Sayın Maliye Bakanımızın bütçedeki konuşma
tutanaklarını aldım. Şimdi, Sayın Maliye Bakanımız
konuşmalarında diyor ki: "2004 yılından itibaren
Türkiye'de işsizlik rakamları iyiye doğru gitmeye
başlamıştır."
Şimdi, böyle mi değil mi
bir bakalım. Tartışamadık bunları zaman yetersizliğinden.
Şimdi, Hükûmet iş başına geldiğinde, 2002
yılında Türkiye'deki işsizlik rakamı 10,3; 2000'de
6,5; 2001'de 8,5; 2002'de 10,3 Sayın Bakanım.
Şimdi, siz diyorsunuz ki:
"2004 yılından itibaren işsizlik rakamları
iyileşmeye başladı." Şimdi bakalım,
başladı mı başlamadı mı bakalım: 2003
yılında, kendi iktidarlarının ilk yılında
10,3 olan işsizlik 10,5'e çıkmış, 2004'te tekrar 10,3;
2005'te 10,3. Bunlar resmî rakamlar.
Şimdi, iktidar milletvekilleri
ve Sayın Bakan da diyor ki: "İşsizlik rakamları
Türkiye'de düşmeye başladı." Bakalım düşmeye
başladı mı başlamadı mı Sayın Bakanım.
Şimdi, Türkiye İstatistik
Kurumunun üç gün önce yayınladığı işsizlik
verileri var, üç gün önce yayımlandı işsizlik verileri.
Şimdi, burada -bu, resmî rakam Sayın Bakanım- diyor ki
Türkiye İstatistik Kurumu: "İş aramayıp, ama
çalışmaya hazır olan 1 milyon 954 bin kişi bu işsizlik
rakamlarının içerisine dâhil değil." İş
bulma ümidini kaybettiği için artık iş aramıyor.
Şimdi, öyle olunca siz ne diyorsunuz? Bu 1 milyon 954 bin kişiyi
bir kenara bırakıyorsunuz, diğer rakamları
işsizlik rakamı olarak ilan ediyorsunuz, ama, bunu da göz
önüne alacak olursanız, Türkiye'deki işsizlik rakamı
16,8.
Şimdi, ben, size bir belge daha
sunmak istiyorum. Şimdi, Sayın AK Parti milletvekillerimiz
Sayın Bakana mı çok inanıyorlar Sayın Başbakana
mı, ben size sormak istiyorum. Tayyip Bey'e mi daha çok güveniyorsunuz,
onun sözlerine itimat ediyorsunuz, yoksa, Sayın Bakanın
mı?
Şimdi, Sayın Bakan diyor
ki: "İşsizlik rakamları düşmeye başladı."
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Öyle şaka yapma.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır,
şaka değil.
Bakın, Sayın Başbakan
ne diyor; Sayın Başbakan
Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanun
Tasarısı'yla ilgili gerekçe. Altında Sayın Recep
Tayyip Erdoğan'ın imzası var. Sayın Erdoğan diyor
ki, bakın, burada okuyorum: "Türkiye İstatistik Kurumunun
2005 yılı Ocak ayı verilerine göre on beş-yirmi dört
yaş arası kurumsal olmayan sivil iş gücü 12 milyon 214
bin kişi olup, bu yaş grubundaki işsizlik oranı yüzde
21,4'tür." Bunu Sayın Başbakan imzalamış, Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunuyor. Sayın Başbakan on beş
ile yirmi dört yaş arasındaki işsizlik rakamlarını,
Sayın Bakanım, yüzde 21,4
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sen ne okuyorsun? Değişik şeyler okuyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Öyle
şey olur mu Sayın Bakanım; On beş ile yirmi dört
yaş arasındaki işsizlik rakamlarını Sayın
Başbakan "yüzde 21,4" diyor. İmzası burada Sayın
Başbakanın. Altına imza atmış bu gerekçenin.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Toplam
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu
rakam -geliyorum oraya, bakın, oraya geliyorum- yüzde 11,5 olan
genel işsizlik oranının yaklaşık 2 katıdır.
Sayın Bakanım, dinliyor
musunuz?
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sen Meclise
konuş.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu
oran, yüzde 11,5 olan genel işsizlik oranının yaklaşık
2 katıdır. Eğitimli iş gücünün işsizlik oranı
ise, genç işsizlik oranının çok üstündedir. Eğitimlilerin
işsizlik oranı neymiş? Yüzde 21'in çok üzerinde. Bunları
kim söylüyor? Bunları, Sayın Başbakan söylüyor. Ama, Sayın
Maliye Bakanı da diyor ki: "2004 yılından itibaren
işsizlik rakamları düşmeye başladı." Hanginize
inanacağız Sayın Bakanım? Hanginize inanacağız?
Sayın Başbakana mı inanacağız, yoksa, size mi
inanacağız? Ama, sorunca, milletvekillerinin büyük çoğunluğu
herhâlde biz Sayın Başbakana daha fazla inanıyoruz, itibar
ediyoruz diyeceklerdir.
Şimdi, Sayın Bakanım,
şu dolaylı vergileri de tartışamadık. Beşinci
yılda ilk defa bir hesaplama metodu getirdi Sayın Bakan.
Dört yıldan beri bunu söylemiyordu. Beşinci yılda sosyal
güvenlikle ilgili rakamları da, primleri de dâhil ederek yeni
bir dolaylı vergi hesabı ortaya çıkardı.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) -
Danışma Kuruluyla ne alakası var bunun?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, beş yıl geçmiş
Şimdi Sayın Bakanın
bir ifadesi var Bayraktar, Sayın Bayraktar
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) -
Danışma Kuruluyla ne alakası var?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Var, bak, oraya geliyorum. İşte bunları tartışamadık.
Süreyi uzatın diyorum ben, yetmedi bu süre, tartışamıyoruz.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) -
Onun için erteledik.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır,
olmadı işte.
Şimdi, Sayın Bakan diyordu
ki: "Dolaylı vergiler, bir ülkede vergilerin yüzde
70'ine yaklaştı mı, o
ülkede vergi adaletinden bahsedemeyiz." Bu Sayın Bakanın
sözü. Şimdi, yüzde 70'e yaklaşınca Sayın Bakan, yeni
bir hesaplama metoduyla beşinci yılda Meclisin huzuruna
çıktı. Siz nereden buldunuz böyle bir hesaplama rakamlarını
Sayın Bakanım?
Şimdi, kayıt dışı
Kayıt dışı ne oldu arkadaşlar? Çok iddialıydınız
kayıt dışıyla ilgili. Böyle bir istikrarlı
ekonomiden bahsediyorsunuz, istikrarlı ekonomide kayıt
dışını da istikrarlı bir şekilde sürdürmeye
devam ediyorsunuz. Sayın Ali Babacan geldi dedi ki: "Biz,
dört yıl geçti, kayıt dışıyla ilgili olarak başarılı
olamadık, mücadele edemedik, bunda bir netice alamadık."
Kayıt dışı... Türk ekonomisinin en önemli meselelerinden
birinde Maliye Bakanlığı olarak, Hükûmet olarak kayıt
dışında ciddi bir netice alamadığınızı
söylüyorsunuz.
İç borç, dış borç. Yani, kim ne derse desin, bütçenin
neresiyle ölçerseniz ölçün, iç ve dış borçların bu dönemde
ne kadar arttığını çok açık ve net bir şekilde
rakamlar gösteriyor değerli milletvekilleri.
Şimdi, Sayın Maliye Bakanımız
bir de bu büyümeyle ilgili rakamlar verdi. Yirmi yıllık büyüme
ortalaması yüzde 2,5'muş. Sayın Maliye Bakanı filin
istediği yerinden tutarak, fili tarif etmeye çalışıyor.
Şimdi, bakınız, Sayın
Bakanım, elli yıllık büyüme rakamları, Türkiye'de
ortalama yüzde 4,9 olmuştur. Elli yıllık büyüme ortalaması
1995 ile 2000 yılı arasındaki büyüme rakamları da
6,6 olmuştur. Siz iktidarı devraldığınız
2002 yılındaki büyüme rakamları yüzde 7,9. Bakınız,
siz, büyümekte olan bir ekonomiyi devralmışsınız,
yüzde 7,9 büyümüş. Hele hele, o 2002 yılının son çeyreğinin
büyüme rakamı yüzde 11,8. Yani, 2002 yılında ekonomi
öyle bir ivme kazanmış ki, son çeyreğinde 11,8 büyümüş.
Siz böyle bir ekonomiyi devraldınız.
Siz, yüzde 70 olan enflasyon oranının
bir yıl içerisinde yüzde 29,5'a düşürülmüş bir ekonomi
devraldınız. Siz ihracatın ithalatı karşılama
oranı yüzde 69,9 olan bir ekonomi devraldınız. Siz 1,5
milyar dolarlık bir cari açık devraldınız. Siz 10
milyar dolarlık bir dış ticaret açığı devraldınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın
efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Döviz rezervi?
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) - 24 milyar
dolar, şimdi 56
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, Sayın Maliye Bakanının geçen seneki tutanaklarını
getirdim, okudum, geçen sene diyor ki: "İstihdam üzerindeki
yükleri düşürüyoruz, düşüreceğiz." Geçen sene
Tutanaklarda var, yanımda. Bu seneki konuşmasını
aldım, bu sene de aynı şeyi söylüyor Maliye Bakanı:
"İstihdam üzerindeki yükleri düşüreceğiz."
Ne zaman düşüreceksiniz Sayın Bakanım? Beşinci
yılınız, işte gidiyorsunuz, bir daha da o koltuğu
göremeyeceksiniz, bir daha da Maliye Bakanı olarak bu Meclise
gelemeyeceksiniz. Yani, şimdi
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Sen
kendine bak! Sen gelebilecek misin?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geçen
sene de aynısını söyleyeceksiniz
Tutanaklar yalan
söylemiyor. Bak, tutanaklarda var. Geçen sene de demiş ki:
"İstihdam üzerindeki vergi yükünü düşürüyoruz, azaltıyoruz."
Bu sene de var. Yani, böyle bir Maliye Bakanı olabilir mi değerli
milletvekilleri? Zannediyorsunuz ki, tutanakları hiç kimse
okumuyor, Maliye Bakanı ne söylerse söylesin, bir sene sonra
gelir, aynı şeyleri bir daha tekrar eder, millet de bunlara
inanır şeklinde bir düşünce içerisindeyseniz yanılıyorsunuz.
Bakınız -son cümlelerimi
söylüyorum- ihracatın bünyesi içerisinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Son cümlelerim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
son cümleniz için açıyorum, lütfen
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, ihracat rakamları arttı diyorsunuz, rekor
kırdık. Şimdi, geçmişten günümüze, bütün yıllar,
ihracat rakamları, bir iki yıl istisna, hep artmış.
Ama, burada önemli bir şey var: İhracatın içerisindeki
ithalatın payı yüzde 36,5 olmuş Sayın Bakanım.
Yüzde 36,5; ihracat içerisinde ithal ürünlerinin payı. Bu sizi
yanıltmasın, bu sizi kandırmasın. İşte
onun için, büyüdük diyorsunuz, ihracat artışımız
şu kadar diyorsunuz. Bunların Türkiye'de işsizliğe
yansımamasının altında yatan sebepler de bunlar.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
teşekkür
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum.
Bu sebeplerle, bu düşüncelerle,
bütçenin daha rahat bir şekilde tartışılabilmesi
için, bu Danışma Kurulu önerisi içerisinde, en azından
yarınki görüşmelerle ilgili sürelerin biraz daha uzun tutulması
gerektiği düşüncesiyle, Danışma Kurulu önerisinin
aleyhinde söz aldım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
Danışma Kurulu önerisinin
lehinde, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; belki kısa bir
açıklama yapma gereği oldu. Niye yarınki görüşmelerin
saat 11.00'den 14.00'e alınması konusunda Sayın Kandoğan'ın
yönelttiği bir soru var. Şöyle açıklayabilirim: Saat
14.00'te yapılması, herhâlde, biraz, bir iki saat de olsa, bir
dinlenme fırsatı vermek için, onu öncelikle açıklayayım.
Ama, zaman konusundaki taleplerine katılmamak mümkün değil.
Değerli arkadaşlarım,
ben, iki şey söyleyeceğim bu vesileyle. Yani, niye böyle olduğunu,
lehinde olarak ifade ettim. Çünkü, oraya, Grup Başkan Vekili olarak
imza attım.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, bütçeler, parlamentolara, hele de bizim Anayasa'mızda,
Parlamentoya verilmiş en önemli görev, yetki. Fakat, Plan ve Bütçe
Komisyonundaki tartışmalardan sonra, Genel Kurul aşamasını
biz çok çabuk geçiyoruz bütçelerin. Böyle, hızlandırılmış
görüşmeler sonucunda nasıl yol kazaları yaptığı
Meclisin, Sosyal Güvenlik Yasası ve Genel Sağlık Sigortası
Yasası'nın birçok maddesinin, hükmünün iptal edilmesiyle
ve yürürlüğünün durdurulmasıyla karşımıza
çıktı. Bu, yapıcı bir örnek olduğu için söylüyorum.
Yani, burada gerekli zamanı ayırmadan, yeterli görüşmeyi
sağlamadan çıkardığımız yasalar sıkıntı
yaratıyorlar. Yani, kısa zaman dilimi içerisinde, beklediğimiz
yararından çok, toplumu ilgilendirdiği alanda kaosa sürüklemekle,
boşluğa sürüklemekle paralel bir sonuç doğuruyor.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, elinizde bu bütçe kanununun görüşülmesine ait küçük
takvim kitapçığı var. Şimdi, ben sizin takdirlerinize
sunmak istiyorum. Bu, on bir günde görüşülmesi sıkıştırılmış
bir bütçe. Şimdi, yedinci güne bir bakarsanız, Dışişleri
Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
ve bağlı olan kurumlar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,
Çevre ve Orman Bakanlığı ve son iki bakanlığa
da bağlı olan kurum ve kuruluşların hepsinin bütçesi
aynı gün içerisinde. Şimdi, o zaman, göstermelik bir görüşme
yapıyoruz burada. Gruplara kırk beşer dakika veriliyor
bir turda. Bir turda iki bakanlık ve bağlı olduğu kuruluşlar
ele alınıyor. Yani, yirmi iki buçuk dakika bir bakanlığa
düşüyor. Yirmi iki buçuk dakikada, siz, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının ya da Çevre ve Orman Bakanlığının
ya da Dışişleri Bakanlığının, ki, her
birinin kendi özel alanları var; bütün bunlara yapıcı
eleştiriler getireceksiniz, uygulamaları değerlendireceksiniz.
Beşinci yılına giren bir hükûmetin uygulamalarını
burada, bu çatı altında, demokratik, sivil, parlamenter
sistem içerisinde, yol gösterici, katkı yapıcı, gereğinde
ağır eleştirecek boyutlarla ele almayı deneyeceksiniz!
Bu mümkün değil, bu bir hatadır. Bunun hızlandırılmış
bir takvim içerisinde ele alınması -demin söylediğim-
bu Parlamentonun temel görev alanlarından bir tanesi olan bütçe
yapma yetkisine de konmuş, maalesef, bir iktidar prangasıdır.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi elinizi vicdanınıza koyun. Yani, bir bakanlığın
bir gün içerisinde konuşulması ve gruplara hiç olmazsa iki
saat düşmesi ve o bakanlığın bu bütçe görüşmelerinde
çok daha iyi bir şekilde ele alınması, yaptıklarının
değerlendirilmesi, olumlu yönler varsa onların dile getirilmesi,
eksik yönler varsa onların -eleştiri bakımından-
yol gösterici nitelikte değerlendirilmesi gerekmez mi? Dört
yıldır aynı takvimi biz burada uyguluyoruz. On bir gün
değil de, bu, on altı günde ya da on yedi günde görüşülse
ne olur? O kadar boş günler geçiriyoruz ki. O kadar ilgisiz konularda,
bu Parlamento, zaman zaman, buraya kendini bir boşluk içerisinde
mahkûm ediyor ki. Dönüp bir bakın geriye
Yani, bu bütçe konusunun
önemini vurgulamak istiyorum.
Sözlerimi bitirmeden önce, ben
sizlerden özür dileyerek bir konuya daha dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
kürsüye bütün parlamenter arkadaşlarımız çıkıyor,
muhalefetten olsun, iktidardan olsun. Zaman zaman, olayın
akışı içerisinde konuşma üslubu sertleşebiliyor,
parlamenter geleneklerde hepsi var bunların; ama, özellikle
bir konuda düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Eleştiriler
çerçevesinde ya da övgüler çerçevesinde bu kürsüde konuşan
bir sayın bakanın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir sayın
bakanı olduğunu, üslubuna -hiçbir zaman, yanlış
bir anlam çerçevesi vermek istemiyorum, ama- çok özen göstermesi gerekiyor.
Sayın Bakanın konuşmasından aldığım
üç-dört tane not var. Yani, söylediği şeyler "indi mi,
bindi mi" efendim "babalar gibi sattık." Bunu özel
sohbetlerinizde, arkadaş sohbetlerinizde kullanabilirsiniz,
ama, siz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir sayın bakanısınız;
bu kürsüde size yöneltilen ağır eleştiriler de olsa,
belli bir üslup çerçevesinde yanıt vermek zorundasınız.
Yani, daha sevimli gözüküyorum diye bir ifade ya da bir beklentiniz
varsa, bilmiyorum, bu alkışlar sizi yanıltmasın
Sayın Bakan. Yani, çok sevimli bir üslup olmuyor. Bu kürsünün,
bilhassa bakan düzeyinde kullanılmasında, belirli bir
çizgiye çok özen göstermemiz gerekiyor.
Ben, belki haddimi aşarak bu
hatırlatmada bulundum.
Danışma Kurulunun lehinde
olduğumuzu ifade ediyorum, saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Koç.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
Şimdi tasarının görüşmelerine
devam edeceğiz.
II. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S.Sayısı: 1269, 1270,
1271) (Devam)
A) MALİYE
BAKANLIĞI (Devam)
1.- Maliye
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Maliye
Bakanlığı 2005 Mali
Yılı Kesinhesabı
B) KAMU
İHALE KURUMU (Devam)
1.- Kamu
İhale Kurumu 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
C) GELİR
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Gelir
İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
D) ÖZELLEŞTİRME
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) GELİR
BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN - 5'inci maddeyi okutuyorum:
Bağlı cetveller
MADDE 5- (1) Bu Kanunun 1 inci maddesi
ile verilen ödeneklerin dağılımı (A),
(2) Merkezi yönetim kapsamındaki
kamu idareleri tarafından ilgili mevzuata göre tahsiline devam
olunacak gelirler (B),
(3) Merkezi yönetim kapsamındaki
kamu idareleri gelirlerine dayanak teşkil eden temel hükümler
(C),
(4) Bazı ödeneklerin kullanımına
ve harcamalara ilişkin esaslar (E),
(5) 5018 sayılı Kanuna ekli
(II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan idare ve kurumların
nakit imkanları ile bu imkanlardan harcanması öngörülen
tutarlar (F),
(6) 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı
Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca verilecek gündelik
ve tazminat tutarları (H),
(7) Çeşitli kanunlara göre
bütçe kanununda gösterilmesi gereken parasal sınırlar
(İ),
(8) Ek ders, konferans ve fazla çalışma
ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin tutarları (K),
(9) 11/8/1982 tarihli ve 2698 sayılı
Milli Eğitim Bakanlığı Okul Pansiyonları Kanununun
3 üncü maddesi gereğince Milli Eğitim Bakanlığı
tarafından yönetilen okul pansiyonları öğrencilerinden
alınacak pansiyon ücretleri (M),
(10) 7/6/1939 tarihli ve 3634 sayılı
Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu uyarınca milli müdafaa
mükellefiyeti yoluyla alınacak;
a) Hayvanların alım değerleri
(O),
b) Motorlu taşıtların
ortalama alım değerleri ile günlük kira bedelleri (P),
(11) 5018 sayılı Kanuna
ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin
yıl içinde edinebilecekleri taşıtların cinsi,
adedi, hangi hizmetlerde kullanılacağı ile 5/1/1961 tarihli
ve 237 sayılı Taşıt Kanununa tabi kurumların
yıl içinde satın alacakları taşıtların
azami satın alma bedelleri (T),
(12) Kanunlar ve kararnamelerle
bağlanmış vatani hizmet aylıkları (V),
işaretli cetvellerde gösterilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Trabzon Milletvekili
Sayın Akif Hamzaçebi.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın
5'inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz aldım. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının bu maddesi,
Bütçe Kanunu'na ekli cetvelleri düzenlemektedir. Örneğin Bütçe
Kanunu'na ekli (A) cetveli, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki
kurumlara verilen ödenekleri; (B) cetveli, merkezî yönetim bütçesinin
gelir tahminlerini; (C) cetveli, merkezî yönetim bütçesinde yer
alan gelirlerin dayanağı olan mevzuatın hükümlerini
düzenlemektedir. Diğer cetveller de, maddede belirtildiği
gibi, bütçeyle ilgili diğer düzenlemeleri içermektedir. Görüldüğü
gibi madde, esasen bütçenin tümüne yönelik bir madde niteliğindedir.
Bütçe Kanunu'nun ekli cetvellerinin hepsini bir araya getirip değerlendirdiğimizde,
bütçeye ilişkin bir değerlendirmeyi yapmak mümkün olur.
Ben, bu nedenle, maddeye ilişkin değerlendirmemi yaparken
merkezî yönetim bütçesinin tümüne yönelik bir değerlendirme
yapmak istiyorum.
Türkiye, IMF destekli olarak yedi
yıldır bir istikrar programı uygulamaktadır. Bu
uygulamanın üç yılı AKP öncesi dönemde, son dört
yılı da AKP hükûmetleri döneminde geçmiştir. Şimdi,
2007 yılı bütçesiyle beraber, Türkiye, IMF destekli olarak
bir sekizinci programın uygulamasına girmektedir. Doğal
olarak, burada iktidar adına konuşan arkadaşlarımız
ve yine Hükûmet adına konuşan Sayın Maliye Bakanı,
bu dört yıllık dönemin değerlendirmesini yaparken iktidarlarını,
hükûmet dönemlerini öne çıkaracak rakamları, icraatları
ortaya koyacaklar, ancak beklenen şudur: Bu rakamlar, bu icraatlar
ortaya konulurken gerçek olan rakamlar, doğru olan rakamlar ortaya
konulsun. Yoksa, sunulan rakamların, söylenen hususların
hiçbir inandırıcılığı kalmaz.
Ben burada Sayın Maliye Bakanını
dinlerken, İktidar Grubu adına konuşan bazı arkadaşlarımı
dinlerken, doğrusu, onlardan bazı rakamları duyarken
şaşırdığımı ifade etmeliyim. Sayın
Maliye Bakanı, İktidar Grubu adına konuşan bazı
arkadaşlarımız, 2002 yılı rakamları ile
-ki, AKP'nin hükûmet olmadan önceki yılıdır, önceki
Hükûmetin son yılıdır- 2006 yılı rakamları
kıyaslandı ve 2006 rakamları verilerek "Hangisi
daha büyük?" şeklinde Genel Kurula da bir soru sormak suretiyle,
bir aritmetik dersi alır gibi, Hükûmetin icraatları ortaya
konulmaya çalışıldı.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, Sayın Maliye Bakanımız diyor ki: "Biz
ek bütçe yapmadık, ek bütçe yapmak işleri kötü yönetmektir."
Değerli arkadaşlar, ben
gayet iyi hatırlıyorum, bu Hükûmet, şimdiki Sayın
Bakan buraya bir ek bütçeyle geldi ve 2004 yılında, bu
Hükûmet, bir ek bütçe çıkardı. Önceki hükûmetler çıkarmadı
mı ek bütçe? Onlar da çıkardı. Önceki Hükûmete bakarsanız,
o da 2001 yılında bir ek bütçe çıkardı. Şimdi,
eğer, ek bütçe çıkarmayı hükûmetin bir icraatı olarak,
hükûmetlerin olumsuz icraatı olarak alacaksak, olayı buradan
değerlendireceksek, iki hükûmet de birer tane ek bütçe çıkarmış,
ne farkı var? Hiçbir farkı yok.
Devam ediyorum: Sayın Maliye
Bakanı ek bütçe çıkarmayı sözünde durmamak olarak anlıyor.
Yani, daha önce Parlamentoya gelmişsiniz, bir bütçe kanun tasarısını
yasalaştırmışsınız, sonra bu bütçenin
içine sığamamışsınız, gelip Parlamentoya
bir ödenek daha istemişsiniz, ek bütçenin anlamı bu.
Şimdi, ben Sayın Maliye Bakanına sormak istiyorum:
Siz 2007 yılını da kapsayacak orta vadeli bir mali plan
ilan ettiniz. Orta vadeli mali planda 2007 yılı bütçesi
için öngördüğünüz rakam 189 milyar YTL'ydi, kamuoyuna, herkese
duyurdunuz. Resmî Gazete'de yayımladınız, 2007 bütçesinin
büyüklüğü 189 milyar YTL olacak. Bu bütçe ne kadardır? 204,9
milyar YTL, 205 milyar YTL. Nerede kaldı sözünde durmak? Durmadınız.
2007 yılı bütçesi için,
2007 yılı için hangi büyüme oranını ilan ettiniz daha
önce orta vadeli mali planda? Yüzde 7. Bu bütçe, görüştüğümüz
bütçenin büyüme hedefi nedir? Yüzde 5. Olmadı Sayın Bakan,
sözünüzde durmadınız.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür
değerli arkadaşlar. Vergi yükünden diğer rakamlara
kadar, Hükûmet, orta vadeli mali planda ilan ettiği hedeflerin
hiçbirisine uymamıştır. Konuyu buradan değerlendirmek
yanlış olur. Maliye bakanlarına düşen, daha ciddi
rakamlarla kamuoyunu, Parlamentoyu ikna ekmektir.
Konuşulması gereken konu,
bu Hükûmet ne kadar bir büyüme sağlamıştır, enflasyonda
nereye gelmiştir, bunu konuşmak gerekir değerli arkadaşlar.
Bu Hükûmet, 2002 yılında başlayan büyüme sürecini devam
ettirmiştir. Bunda bir tereddüt yok. 2001 krizinden sonraki program,
2002 yılında, yüzde 8'i aşan oranda bir büyümeyle sonuçlanmış
ve aynı büyüme eğilimi şimdi devam ediyor. Ancak, büyüme
sonucunda ulaştığımız rakamı değerlendirirken
burada gerçekçi olmayan rakamları verirsek bu da doğru olmaz.
Değerli arkadaşlar, büyümeyi
değerlendirirken, gayrisafi millî hasılada geldiğimiz
noktayı değerlendirirken daima sabit fiyatları almak
gerekir. Enflasyonu arındırmazsanız, döviz kurundaki
değişikliklerden arındırmazsanız yanlış
yerlere varırsınız. Şimdi, arkadaşlarımız
diyor ki: "183 milyar dolarlık millî geliri 390 milyar dolara
çıkardık." Bunu geçen gün de konuştuk. Evet, dolar
cinsinden baktığımızda rakam budur.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Akif Bey, şimdi keyifleri bozmayın yani!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
- Ama sabit fiyatlarla baktığımızda, bakın, o
rakamlar da yine Hükûmetin yayımlamış olduğu 2007
Yılı Programı'nda yer alıyor. Sabit fiyatlarla baktığımızda,
AKP'nin Hükûmet olduğu 2002 sonundan dört yıl daha geriye gidiyorum,
1998 ile 2006'yı kıyaslıyorum, gayrisafi millî hasıladaki
artış oranı yüzde 19,7'dir değerli arkadaşlar.
Yani, bu kadar fedakârlık, bu kadar çok vergi ödemek, bu kadar kamu
harcamalarından kısmak, işte, her sene yüzde 6,5 oranındaki
faiz dışı fazlayı tutturma çabamız, sonuçta
bizi, sekiz yılda ancak gayrisafi millî hasılayı yüzde
20 oranında büyütme noktasına getirmiştir değerli
arkadaşlar.
Şimdi, hangi rakam büyüktür,
hangi rakam küçüktür. Ben de, Sayın Bakanın yöntemini benimsemek
suretiyle sizlere birkaç rakam sormak istiyorum. Esasen Sayın
Bakana bunu tabii ki sormak istiyorum. Bakın, tarımsal destekler
konusunda Hükûmetin icraatlarını değerlendirmiştik,
şimdi biraz daha somut bir adımla başka bir şeyi söylemek
istiyorum. Şu, 2007 Yılı Programı'nın 79'uncu
sayfasında -Bakanlar Kurulunun programıdır bu- tarım
ürünlerinin fiyatları var. Burada, 26 tane tarım ürününün
2003 ila 2005 yılı fiyatları var, ortalama alım fiyatları
düzenleniyor. Bu 26 tane ürünün 15'inde fiyat düşüşü var.
2005 yılındaki fiyat 2004 yılına göre daha az. Yine,
bu 15 ürünün 5 tanesinin fiyatı 2003'ten de daha düşük. Bakın,
burada, buğdaydan pamuğa, kuru incirden kayısıya
kadar birçok ürünün fiyatındaki düşüşler yazılı.
Ben şimdi size soruyorum, 2003'ün buğday ortalama alım
fiyatı YTL/ton cinsinden 353 lira, 2005 yılında bu 332 liraya
düşmüş. Şimdi hangisi büyük acaba, 332 mi, 353 mü?
Bu örnekleri, değerli arkadaşlar,
saydığım ürünlerin hepsinde söyleyebilirim. 2006
yılı rakamları burada olmadığı için, onları
size söyleyemiyorum.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- 2005'te buğday 385 bin liraydı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
- Efendim, bakın işte, Bakanlar Kurulunun yayımladığı
programı okuyorum. Eğer, bunlar yanlışsa, Sayın
Maliye Bakanı buna yanlış diyebilir. Geçen gün, burada
yer alan, kendi imzasını taşıyan bir rakamı
yanlış olarak sundu.
Değerli arkadaşlar, bunlar
doğru değerlendirmeler değil, doğru değerlendirmeler
burada, devletin resmî rakamlarında. Ben de bu rakamları
kullanıyorum. Tam 5 ürün 2003 yılına kıyasla 2005
yılında daha düşük bir fiyatla alım bulmuş devlet
tarafından. Ortalama alım fiyatı, destekleme primleri
dâhil değil, hem 2003'te dâhil değil hem 2005'te dâhil değil.
Değerli arkadaşlar, enflasyonda
neredeyiz? Enflasyonda bu Hükûmet 2006 yılı enflasyon hedefini
yüzde 5 olarak ilan etmişti. Gerçekleşme ne olacak? Yüzde 10
düzeyinde. Yüzde 9,86; 9,90; 9,96 tahminleri yapılıyor.
Evet, 10 mu büyük 5 mi büyük?
Evet, yani enflasyonda yüzde 100'ü
aşan oranda bir sapma var. Bu Hükûmet enflasyonu nereden devraldı?
Yüzde 29,7'den. 2002 yılı yıl sonu enflasyonu yüzde 30 değil,
yüzde 29,7'dir. Geldiğimiz nokta yüzde 10. Yani dört yılda
yüzde 29,7'yi yüzde 10'a indirmişiz.
Esasen fena gitmiyordu. 2006
yılının Mayıs, Haziran ayındaki çalkantı
olmasaydı belki o hedefe ulaşacaktık. Peki, işler
yolunda giderken birden neden bozuldu değerli arkadaşlar?
Bunun üzerinde durmak gerekiyor. İşte bu noktada Hükûmetin
değerlendirme eksikliği var. Hükûmet şu an sıcak paranın
yarattığı bir rüyanın içerisinde. Bunu bozmak istemiyor.
Döviz kuru, mayıs, haziranda
1,6'ya çıktı dolar, şimdi tekrar 1,42'lere, 43'lere, o düzeylere
düştü ve hepimiz rahatladık, sanki sorun düzeldi gibi oldu.
Değerli arkadaşlar ama,
faiz o zaman 13,7'lerde idi, şimdi faiz yüzde 21'lerde. Faiz inmedi.
Döviz indi ama faiz inmedi. Risk burada. Risk burada değerli arkadaşlar,
bu risk aynen devam ediyor, Hükûmetin bu riski değerlendirme niyeti
yok.
Bakın, bu bütçe, geçen gün ifade
ettim, tekrar ifade edeceğim, faiz dışı harcamalara
baktığımızda, yüzde 17,8 oranında artış
öngörüyor. Bir yandan da, bu bütçeyi, Sayın Bakan, enflasyonla
mücadele bütçesi olarak nitelendiriyor. Gayrisafi millî hasıla
2007'de hangi oranda artacak? Yüzde 12,3. Millî geliri yüzde 12,3 oranında
artırmayı düşüneceksiniz, ama, faiz dışı
harcamaları yüzde 17,8 oranında artıracaksınız.
Bunun inandırıcılığı olmaz. Bir şartla
belki olabilirdi; bunun finansmanını eğer burada görebilseydik
olurdu. Finansmanına bakıyoruz; vergi yükünde artış
var. 2006 yılında yüzde 24,5 olan vergi yükü, 2007 yılında
yüzde 25'e geliyor. Gayrisafi millî hasılanın yüzde 0,5'i
kadar. Yani, rakamsal tutarı 3,1 milyar YTL. Eğer, bu bütçe
samimi bir bütçeyse, toplum, vatandaş 2006 yılında ödediği
vergiden, enflasyonu ve büyümeyi
O payı düşüyorum, ona
düşeni zaten ödeyecek, onun üzerine, 3,1 milyar YTL daha ilave
vergi ödeyecek.
Evet, Sayın Bakan "Yeni
vergi yok." diyor. Yeni isimle bir vergi yok. Acaba, bu, mevcut vergilerin
oranlarının artırılması anlamına
mı geliyor? Bunu da sormak istiyorum.
Gelir vergisinde yüzde 20'yi
aşan oranda hasılatı değerlendirmek gerekir. Diğer
vergi kalemlerindeki artışı değerlendirmek gerekir.
Değerli arkadaşlar, bir
riske daha değinmek istiyorum. Bakın, genellikle çok konuşulmamış
bir riskin üzerinde durmak istiyorum; KİT'ler. KİT'lerde ne
oluyor, ne bitiyor, Hükûmet, bu konuda Parlamentoyu, toplumu bilgilendirmiyor.
Ben, bu konuda, yine, Hazine Müsteşarlığının
rakamlarına dayanarak sizlere bilgi vermek istiyorum.
KİT sisteminin iki grup borcu
var: Birinci grup, vergi, SSK ve Hazineye olan diğer borçlar. Bu
borçları IMF de izliyor. O nedenle, bu borçların miktarına
baktığımızda, burada bir anlamlı artış
görmüyoruz, burada işler fena değil gibi gözüküyor. Ama,
öte taraftan, KİT'lerin ticari bankalara olan borçlarına
baktığımızda, piyasaya, şahıslara olan
borçlarına baktığımızda ve KİT'lerin birbirlerine
olan borçlarına baktığımızda, olağanüstü
artış görüyoruz. KİT'lerin toplam borç stokundaki artış,
2002 yılı sonuna kıyasla, 2005 sonu itibarıyla
-2006 rakamlarını Hazine Müsteşarlığı
sayfasına koymadığı için kullanamıyorum-
yüzde 85 oranında artmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
- Sayın Başkan, toparlıyorum.
TÜFE dört yılın kümülatifinde
yüzde 53 düzeyinde artarken KİT'lerin toplam borcu yüzde 85 oranında
artmışsa, bu, ciddi bir uyarıdır.
Bunun alt kalemine bakıyoruz:
KİT'lerin ticari bankalara olan borçları 2002'den 2005 sonuna
yüzde 1.260 oranında artmıştır değerli arkadaşlar.
KİT'lerin görev zararları, banka sisteminde, bu şekilde,
bir şekilde gizlenecektir değerli arkadaşlar. Bir dönemin
kötü alışkanlığının bu dönemde de tekrar
ettiğini bilmenizi istiyorum.
KİT'lerin özel şahıslara
borcu 2002'de 2,2 milyar YTL'den 2005 sonunda 7 milyar YTL'ye, yani 7 katrilyon
TL'ye çıkmıştır. Artış yüzde 318.
KİT'lerin birbirlerine olan
borçları 7,5 milyar YTL'den 14 milyar YTL'ye çıkmıştır.
Yüzde 87 oranında bir artış var.
Değerli arkadaşlar,
eğer, hangisi büyük hangisi küçük açısından değerlendirirsek,
KİT'lerde durum olağanüstü ölçüde ciddidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim, son
cümlelerinizi rica ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
- Son cümlelerimi söylüyorum.
Ama, maalesef, bu bütçede bu ciddiyeti
görmüyoruz.
Kamu finansmanındaki gizlenen
açıkların önemli bir bölümü buradadır. Bu, birikmiş,
ertelenmiş, bir şekilde gizlenmiş açığın
faturasını, bir gün, toplum olarak hep beraber çekeceğiz.
Bunu da dikkatinize sunmuş oldum.
Dinlediğiniz için teşekkür
ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Hamzaçebi.
Anavatan Partisi Grubu adına,
Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan.
Buyurun efendim. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım; 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı'nda, 5'inci madde üzerinde Anavatan Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 2007
yılı bütçesine baktığımız zaman, Sayın
Hükûmetin her şeyi tozpembe göstermesine rağmen, her şeyin,
maalesef, rakamlara, sokağa baktığımızda delik
deşik olduğunu, milletin cebinde para kalmadığını,
esnafın, köylünün, memurun, emeklinin perişan bir durumda olduğunu
görmekteyiz. Yani, deveye sormuşlar: "Boynun neden eğri?"
Demiş ki "Nerem doğru ki!" misalinde olduğu gibi.
Değerli arkadaşlar,
ateş düştüğü yeri yakar. Siz millete, mağdur kesimlere,
mağdur milyonlara neyi anlatırsanız anlatın, o,
acı ve ıstırap içerisinde olduğu müddetçe sizlerin
bu süslü püslü sözünüze asla ve katiyetle inanmayacaktır. Çünkü,
yanan ve acı çeken o mağdur ve mazlum kitlelerdir değerli
arkadaşlar.
Bakın, esnafla ilgili bazı
rakamlar vermek istiyorum değerli arkadaşlar. Şimdi,
piyasa stres endeksine göre, 2002 yılında ayda ortalama
41.562 senet protesto edilirken, bu yılın ağustos ve eylül
aylarında protesto edilen senet sayısı ilk defa 100 bini
aşmıştır değerli arkadaşlar. Bunun anlamı
nedir? Bunun anlamı şudur değerli arkadaşlar: Esnaf
siftah yapmadan kepenk indiriyor değerli arkadaşlarım.
Esnaf Bağ-Kur primlerini ödeyemiyor, esnaf elektrik ve su paralarını
ödeyemiyor, esnaf SSK primlerini ödeyemiyor değerli arkadaşlar.
Gerçekten, esnafımız permeperişan bir durumdadır.
Şimdi, diğer bir rakamı
vermek istiyorum. Bankaların bildirdiği karşılıksız
çek sayısı 2002 yılında ayda ortalama 61.914 düzeyinde
seyrederken, bu yıl aylık ortalama bu rakam 82.585'e çıktı.
Bu, peki, esnafın çok mağdur ve perişan bir durumda olduğunu
göstermiyor mu? Eğer her işin çözümü rakamlardaysa, işte,
rakamlar meydanda arkadaşlar.
Merkez Bankasının iktisadi
yönelim anketinde, son bir ayda alacak tahsilatında meydana
gelen gecikmenin bir önceki aya göre seviyesiyle ilgili soruya
"daha yüksek" diyenlerin oranı, 2002 yılından
bu yana "daha düşük" diyenlerin sürekli üzerinde seyretti
değerli arkadaşlar.
Bunlar ankettir, anketler hemen
hemen doğru çıkan rakamlardır değerli arkadaşlar.
Ocak 2002'deki düzeyi 100 kabul edilerek
oluşturulan endeks, bu yıl, eylül sonu itibarıyla, 156
seviyesine yükseldi. 2002 yılı Ocak ayında 100 olan
stres endeksi, 2001 krizini izleyen aylarda özellikle protestolu
senet sayısında Aralık 2002'de 97,3'e indi. 2002 yılında
özellikle enflasyonun beklenmedik şekilde düşmesiyle birlikte
piyasadaki stresin de azaldığını gösteren endeks,
2003 yılında protestolu senet ve karşılıksız
çek sayısında artışla birlikte 118,6'ya yükseldi.
2004 yılı özellikle karşılıksız çek sayısındaki
artışla birlikte ödememe eğiliminin oldukça arttığı
bir yıl olarak da kayıtlara geçmiştir, bunu herkes biliyor.
Değerli arkadaşlar, protestolu
çek ve ödenmemiş senet sayısının artması, küçük
esnafın nakit sıkışıklığına
düştüğünün en açık göstergelerinden birisidir. Bunun
nedeni de çok açıktır. Hükûmetin aksatmadan uyguladığı
ekonomi politikalarının basit bir göstergesi olarak, sektörler,
global aktörlerin eline geçti. Şimdi büyük balık küçük balığı
yutuyor ve kimsenin elinden bir şey gelmiyor arkadaşlar. Piyasadaki
durgunluk ve nakit sıkışıklığı piyasanın
huzurunu ve tüccarlar arasındaki güvensizlik ortamını
da tetikliyor. Bu çok tehlikeli bir durumdur. İşte, Hükûmetin
açıkladığı tablolarda görünmeyen gerçek budur.
Global oyuncuların yol açtığı gaz birikmesinin
"ekonomide işler iyiye gidiyor" nameleriyle boşaltılması
da mümkün değil.
Sonuçta piyasanın yaşadığı
stres de ekonomideki hastalıkların göstergesidir. Eylül
ayı stres endeksi 156'ya yükselmiş. Bu oran kriz sonrasından
bile yüksek değerli arkadaşlar, ilk defa. Ekonomiyi yönetenlerin
buna dikkat etmesi gerekmektedir. Bizim süslü püslü, esnafımızın,
köylümüzün süslü püslü laflara karnı toktur, çünkü, açlığı,
yoksulluğu, acıyı çeken kitlelerdir.
Değerli arkadaşlar, peki,
bu şartlarda ekonomiyi yönetenler ne yapıyorlar, bir de buna
bakalım. Kredi kartı borcu nedeniyle hacizli olan insan sayısı
574 bin. 2002'de vatandaş tüketici kredisi ve benzeri nedenlerle
6,6 katrilyon borçluyken, bugün bu rakam 64 katrilyon Türk lirasıdır.
10 katlık bir borçlanma artışı insanlar üretemiyor,
kazanamıyor anlamına gelmektedir.
Şimdi soruyorum: Bu iş nereye
kadar gider? 94 krizi 8,5; 2001 krizi de 9,5 milyar dolarlık cari
açık nedeniyle çıkmıştı. Oysa, şimdi bu rakam
30 milyar değerli arkadaşlar. Şimdi belki biraz daha
fazla yükselmiştir diye düşünüyorum. Ve millî gelire oranı
yüzde 8,5. Sanıyorum, uluslararası rantiyeye yüzde 1,3 civarında
bir faiz vererek oluşturduğunuz bu suni cennetin mini bir
ters rüzgârla Türkiye'yi cehenneme çevireceğini biliyorsunuz.
İşte, değerli arkadaşlar, bizim burada haykırmamızın
sebebi budur.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na göre milletvekilinin iki
görevi vardır: Birisi yasama görevi, birisi de denetleme görevidir.
Biz milletvekilleri, sade milletvekilleri, burada konuştuğumuz
zaman, bu iki görevimizi yerine getirmek için konuşuyoruz. Demokrasi
gereği konuşuyoruz. Bakınız, Avrupa parlamentolarında
çok daha sert eleştiriler vardır. Hükûmetler, Avrupa hükûmetleri
bunlara dayanırlar değerli arkadaşlar.
Benim bugünkü konuşmamda, değerli
arkadaşlar, konuşmadan sonra Bitlis Milletvekili Sayın
Vahit Kiler, burada çıkıp, bana hakaret etti, işte,
"Ağzını çalkalasın beni anmadan önce, Sayın
Başbakanı anmadan önce
" Değerli arkadaşlar,
ben ağzımı çalkalayacak ne yaptım ki, ben burada
kamu adına çıktım, yani, bu söz, ağzını çalkalama
sözü demokrasi terbiyesine yakışmıyor. Bir.
İkincisi: Milletvekilliği
sıfatına yakışmıyor değerli arkadaşlar.
Bunu sizin hakikaten vicdanınıza arz etmek istiyorum.
Ben kamu malını mı yedim ki, ağzımı çalkalayayım?
Kimler kamu malını yediyse, kimler haksız olarak ihalelere
gidip, 75 milyon insanın hakkını yediyse değerli
arkadaşlar, onlar hem ağızlarını çalkalasınlar
hem de kırk yıl çalışarak alınlarının
terleriyle o mevcut bulunan vücudundaki etleri bir değiştirsinler,
ondan sonra bana söz söylesinler değerli arkadaşlar. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar) Kim siyasi sıfatını
kullanarak kamu malını yiyorsa kınıyorum ve lanetliyorum
değerli arkadaşlar. Bunlar çok yanlıştır ve bu
sözü de kendisine iade ediyorum. Gitsin kırk yıl Puro Sabunu'yla
yıkansın ve temizlensin.
Değerli arkadaşlar, bir
de, ben konuştuktan sonra buraya Adana Milletvekili -sevdiğim
bir arkadaşımızdır- Sayın Recep Garip çıktı
ve dedi ki: "Ben onun konuşmasına aldırmıyorum,
kervan yürür
" Değerli arkadaşlar, elbette 4 Kasıma
kadar bu kervan yürüyecektir. Ama, bu kervanı korumak için, bu
kervanın etrafında muhafız değilim. Sayın Recep
Garip'in kendisi bu kervana muhafızlık yapıyor. O söz
kendisine aittir.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özdoğan.
Şahsı adına, ikinci
konuşmacı, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 5'inci maddesi üzerine söz
aldım. Aslında, bu madde teknik bir madde. Sayın Hamzaçebi
açıklarken ilk cümlesinde ifade etti. Bu, kanuna bağlı
cetvellerle ilgili bir madde. A'dan V'ye kadar toplam 14 tane cetvel
var. Bu cetvellerin nasıl işleyeceğiyle ilgili bütçe
kanunlarında her zaman konulan bir madde. Özellikle (A) cetveli,
bütçelerin nasıl harcanacağı; (B) cetveli, gelirlerin
ne şekilde toplanacağı, efendim, ücretlerin, fazla mesai
ücretlerinin nasıl olacağı, ders ücretlerinin nasıl
verileceği hakkında bilgiler veriliyor.
Değerli arkadaşlar, biraz
önce Danışma Kurulu önerisi görüşülürken, muhalefetten
bir milletvekili arkadaşımız, burada, geldi, Danışma
Kurulunun önerisinin aleyhinde söz aldı, ama, maalesef, Danışma
Kurulu aleyhinde konuşmayıp, bir iki cümleyi o şekilde
söyleyip tamamen bütçeyle ilgili ve biraz önceki yaptığı
konuşmayla da paralel bir konuşmayı, hatta, paralel
de değil, yineleyen bir konuşmayı burada tekrar etti.
Bakınız, ilk konuşmasında Maliye Bakanlığının
yayımladığı yıllık ekonomik raporun
41'inci sayfasını söyledi.
41'inci sayfayı açtığımızda burada
işsizlik oranlarıyla ilgili veriler var. Her ne hikmetse,
41'inci sayfayı açtı, bir baktı ki işsizlik oranları
kendi aklındakiyle farklı. Hemen 41'inci sayfayı okumaktan
vazgeçti, başka bir yeri okudu.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
41'i okuyalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, 41'inci sayfayı okuyorum. Evet,
Maliye Bakanlığı
Bu, herhâlde değil mi, doğru
olan, sizin okuduğunuz?
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Evet. İşsizlik rakamları var, okuyalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- "İşsizlik oranı: 2003 yılı 10,5
"
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- "2004 yılı 10,3
"
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- "2005 yılı 10,3
"
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- "2005 yılı Haziran 9,1
" Başka kitap mı o?
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Yedi
aylık o yalnız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Haziran diyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Hayır
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Bakın, haziran sonu diyorum
BAŞKAN - Efendim, karşılıklı
konuşmayalım. Siz izahatınızı yapın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- 2006 yılı Haziran sonu 8,8.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Şimdi, burada işine geldiği rakamları okuyorsun,
işine gelmeyen rakamları söylemiyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Hayır.
Ben iddia ediyorum ki yıl sonunda gene yüzde 10'un üzerinde olacak.
AHMET IŞIK (Konya) -
"Cak"la, "cık"la olmaz.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Kitap orada ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Bakın, yine yıl sonunda kasım istatistikleri yayımlandı.
Kasım istatistiklerinde on bir aylık işsizlik rakamı
9,1 olarak TÜİK açıkladı.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Hayır,
yanlış biliyorsunuz Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Kandoğan
Sayın Kandoğan
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bakın,
ağustos, eylül, ekim, üç aylık ortalamadır o.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen müdahale etmeyelim efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Kandoğan, bakınız
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Ağustos, eylül, ekimin ortalamasıdır o rakam.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Aynı şey, aynı şey.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Şimdi, zaten rakamlar belirli dönemleri
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Ağustos, eylül, ekimin ortalamasıdır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Kandoğan, rakamlar belirli dönemleri alıp o
şekilde değerlendirme yapıyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Efendim, yeni üç aylıklar başladı, siz bilmiyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Bundan önce, bakın, 2005 ve 2006 yılının rakamlarını,
Haziran rakamlarını söyledim size
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Üç
aylıklarda, ortadaki ayın rakamıdır o, eylül
ayının rakamıdır o.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
müdahale etmeyin lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Tekrar okuyorum, tekrar okuyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Okuyalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- 2005 ve 2006 yılı rakamlarını okuyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Okuyalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Haziran sonu. Söylerken de haziran
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Efendim, yıllık okuyacaksınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Yıllık yok, yıllık gelecek. Yıllık ne zaman
gelecek biliyor musun
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Ben diyorum ki 2006 yüzde 10'un üzerine çıkacak ortalama.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Haziran sonu 9,1; haziran sonu 8,8. Sayın Kandoğan, on iki
aylık rakamlar bu şekildedir.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Hayır
efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sizin biraz önceki okuduğunuz 2003, 2004, 2005 yılıyla
ilgili, geçmiş on iki aylık
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
-
aralık-aralıktır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Bu da haziran-hazirandır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Yıl sonu ne olacak, onu söyleyin.
AHMET IŞIK (Konya) - "Olacakmış!"
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Şimdi, bakın Sayın Kandoğan, istihdam, 2003
yılında 21 milyon 147 bin. 2006 yılı Haziranda 23
milyon 200 bin.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Doğru.
AHMET IŞIK (Konya) - Kardeşim,
sen müneccim misin!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Yaklaşık istihdamda 2 milyon 053 bin kişilik artış
sağlanmış.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - 1
milyon 954 bin kişi de işsiz olmasına rağmen iş
aramıyor. 1 milyon 954 bin
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Şimdi, bakın, bir de bir şey söylediniz. İstihdam
üzerindeki vergi yüklerini
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
-
istihdam üzerindeki yüklerin çok olduğundan bahsettiniz.
Haklısınız
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Bakan söyledi onu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Haklısınız. Biz de Plan Bütçe Komisyonunda hem muhalefetteki
milletvekili arkadaşlarımız hem de iktidardaki milletvekili
arkadaşlarımız, bunun fazla olduğunu ifade ediyoruz.
Siz biliyor musunuz Nisan 2003 tarihine kadar sanal asgari ücret
vardı. Bunu bilir misiniz siz?
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Onun bilmediği bir şey yok!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- İş adamları, iş âlemi sigorta primi ödeyen herkes
1 Nisan sendromunu yaşardı. O 1 Nisan sendromunda, 2003
yılı itibarıyla söylüyorum, 1 işçi üzerinden yaklaşık
75 milyon lira, işveren asgari ücret üzerinden fazlasıyla
bedel öderdi ve 1 Nisan şakası diye işverenler kendi
aralarında yaparlardı. Biz, o dönem içerisinde, eğer
yanlış hatırlamıyorsam
Arkadaşlardan rakamları
istedim, ama, henüz gelmedi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Başkan, izin verirseniz
BAŞKAN - Efendim, konuşmanızı
tamamlayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- O rakamları aldıktan sonra, o zaman 300 milyon Türk lirası
olan asgari ücretin brüt rakamı, tahmin ediyorum, 450 milyon lira
üzerinden sigorta primine esas olan taban ücretti. Bunun üzerinden
yüzde 21 işveren hissesi, yüzde 14 işçi hissesi ve diğer
iş güçlüğü, meslek riskleriyle beraber yüzde 35, yüzde
37'lere çıkardı. Bu asgari ücreti, iş âlemindeki çok
büyük sıkıntıya çıkan bu noktayı, biz, işçilerin
üzerinden ve iş âleminin üzerinden bu fazlalık yükü aldık
ve şunu araştırdım, inceledim, sordum: Bugüne kadar
asgari ücretin işveren üzerine, asgari ücret üzerindeki sigorta
ve diğer primlerin yükünü hiçbir hükûmet dile getirmemiş.
İlk defa 58'inci ve 59'uncu hükûmetler, asgari ücret üzerindeki
yüklerin çok olduğunu dile getirmiş.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ne
olmuş dile getirmiş de? Vergi yükünü de bir söyler misin?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bakın, bugüne kadar
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
İstihdam üzerindeki vergi yükünü söyler misiniz? Yüzde kaç,
bir söyler misiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- İstihdam üzerindeki vergi yüzde 49,2; toplam yük, vergi yükü
değil, toplam yük yüzde 49,2
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Netini
söyler misin bana?
FARUK ÇELİK (Bursa) - Böyle
bir usul var mı Sayın Başkan?
BAŞKAN - Sayın Elitaş
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Başkan, biz, burada münazara yapmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bana
soruyor
BAŞKAN - Size sormuyor
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Niye
size sorsun?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Ben, size söylüyorum, sormuyorum size.
BAŞKAN - Siz dinleyin
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Lüzumsuzluğun
bu kadarı fazla canım! Bu Meclis bir kişi için çalışmıyor
Adamın asabını bozmayın!
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
süreniz tamamlandı, son cümlelerinizi rica ediyorum efendim
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Başkan
BAŞKAN - Son cümlelerinizi
rica ediyorum.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Gelsin, o anlatsın
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Anlattıkları hep yanlış. İşin enteresan
tarafı, biz aynı okuldan mezun olduk.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Hepsini yanlış söylüyor
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim
Sayın Kandoğan, lütfen
Ayıp oluyor efendim, siz de konuştunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Anbarcıoğlu, biz, aynı okuldan mezun olduk,
okuldaşız. Aynı hocalardan eğitim aldık.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Nasıl kaymakamlık yapmış bu ya?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Şimdi, iki gündür Sayın Kandoğan'ı izliyorum, iktisat
bilgilerimi yenileme ihtiyacı hissedeyim mi diye düşündüm;
ama, hocalarımdan Allah razı olsun, bize iyi şeyler
öğretmişler, değerli kardeşim yanlış
şeyler öğrenmiş.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Öyle
mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Ben 50 tane rakam söyledim orada, bir tanesini yanlış söyledim
mi? 50 tane rakam söyledim ben orada
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Elitaş.
Sayın milletvekilleri, madde
üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Şimdi, sorular, yine bir dakika
içerisinde sorulacak. Baştan okuyorum: Sayın Aslanoğlu,
Sayın Ekmekcioğlu, Sayın Işık, Sayın Gazalcı,
Sayın Baloğlu ilk beş.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım, 56 milyar dolar döviz rezervinden
bahsediyoruz. Bu paranın bir maliyeti var, tabii, Türkiye'ye
bir maliyeti
Ülke ekonomisi açısından söylüyorum. Tabii,
Merkez Bankası özerk bir kurumdur, ama, bu paralar önemli bir maliyetli
olmasına rağmen, acaba nerelerde değerlendirdiğini
biliyor musunuz? Bu konuda bilginiz varsa
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Sayın Ekmekcioğlu
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana bir sorum var.
Millî Eğitim Bakanı, öğretmenlerin ek ders ücretleri
saat başına 3,5 YTL'yi 10 YTL yapmak için hazırlıklar
yapıldığını defalarca kamuoyuna duyurdu,
ama, Maliye Bakanı olarak sizin 1,5 YTL'lik bir artışa
izin verdiğinizi dünkü görüşmelerde Sayın Bakan söyledi.
Yani, öğretmenlere verilen ek ders ücretlerini sizin tutumunuz
yüzünden 10 YTL değil, 5 YTL olduğunu belirtti.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Bakan
aynen böyle söyledi.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Evet.
Öğretmenlerimiz bu kadar ekonomik
bunalım içindeyken 1,5 YTL'lik bir artışı nasıl
uygun buldunuz? Bu tasarıyla belirlenmiş ek ders ücretlerinde
2007 yılı içinde bir artış
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Bakanım, Türkiye, Dünya Bankasından kredi kullanan ülkeler
arasında 2004 yılında birinci, 2005 yılında
ise ikinci olmuştur. Bu durumu neye bağlamaktasınız?
Gelişmekte olan ülkeler açısından Türkiye'nin konumunu
tanımlar mısınız?
Diğer sorum: Önceki dönemlerde
bütçe giderleri hedeflenenin üstünde, bütçe gelirleri ise hedeflenenin
altında gerçekleşmekteydi, hatta yüzde 49'lara varan sapmalar
söz konusuydu. Bu noktada 2006 bütçe açığını yorumlar
mısınız?
Son olarak, Vodafone'un Türkiye
piyasasına girişini, Finansbankın yüzde 46 hissesini
Yunanistan'dan bir sermayenin almasını nasıl değerlendirmektesiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Gazalcı
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Benim sorum Sayın Bakana, tütün
ve Tekel üzerine. 2002'de Türkiye'de tütün üreticisi ve tütün rekoltesi
kaçtı, 2006'da bunlar ne kadardır?
Türk tütünlerinin kullanma oranına
göre yabancı sigaralardan vergi alınırken, bunu siz
kaldırdınız. Türk tütününü koruyordu bu. Niçin kaldırdınız?
Tekelin kimi şubelerini kapatıyorsunuz.
Benim bölgemde örneğin, çok tütün üretilen Eşme, nitelikli
tütün üreten Güney gibi yerleri niye kapatıyorsunuz? Buralarda
dünyanın en güzel tütünleri yapılıyor. Tekel yabancılara
satılırsa, Türk tütüncülüğünün ve Tekel üreticilerinin
durumunu daha güç günler beklemiyor mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gazalcı.
Sayın Baloğlu
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana bir sorum var: Antalya'da
her yıl turizm mevsimi sonunda turistik tesislerin bir bölümü
kapanıyordu. Bu yıl ise, geçen yıllarla kıyaslanmayacak
kadar çok sayıda tesis kapandı. Tabii, açılışlarda
tören yapılıyor, ama, kapanışlarda tören yapılmadığı
için kimsenin haberi olmuyor. Sayın Bakan da burada sektördeki
gelişmeden bahsediyor. Resmî açıklamalara göre 120 bin,
sektör örgütlerinin tespitlerine göre 150 bin kişi yalnız
Antalya'da işsiz kaldı kasım ayı sonunda.
Şimdi, Sayın Bakan, kürsüye
çıkıp işsizliği azaltmaktan bahsediyorsunuz.
İstihdam alanları açmadan işsizliğin azaltılmayacağını
herkes biliyor. Var olan tesisler de kapanıyor. Sadece Antalya'daki
bu çoğu genç 150 bin insanın çaresizliği karşısında
Hükûmet olarak bir planınız var mı? Onların çaresizliğine,
umutsuzluğuna bir umut verecek misiniz buradan? Ne yapacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Baloğlu.
Sayın Kaptan, kısa bir süremiz
var, ama buyurun.
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, TÜPRAŞ'ın
özelleştirilen yüzde 14,76'lık hissesi Danıştayca
iptal edildi. Bu konuda yargı kararı uygulanıp, özelleştirilen
hisseler geri alındı mı? Yargı kararı uygulanmadıysa,
sebebi nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaptan.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Aslanoğlu, Merkez
Bankasındaki rezervlerin 56 milyar olduğunu söyleyip, bu
rezervlerin nerelerde kullanıldığını, değerlendiğini
söylüyor. Ufak bir düzeltmeme müsaade ederse, bu, 59 milyar dolar civarında.
Bu, tabii, Merkez Bankasının rezervleri. Dolayısıyla,
bunun idaresine de, nerelerde kullanacağına da Merkez
Bankası karar veriyor ve Merkez Bankası, hepinizin bildiği
gibi bağımsız bir kuruluş ve para politikaları
Merkez Bankası tarafından yürütülüyor. Bu rezervleri de
Merkez Bankamızın en uygun yerlerde kullandığına
ben inanıyorum, ama, esas bilginin Merkez Bankasından
alınması icap ediyor.
Sayın Ekmekcioğlu, Millî
Eğitim Bakanlığının öğretmenlere ek ders
ücretinin 5 YTL verildiğini, hâlbuki bunun 10 YTL verilmesi
icap ettiğini, işte, Maliye Bakanı yüzünden de 5 YTL
verildiğini söylüyor. Bunlar, tabii
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Millî Eğitim Bakanı söyledi Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Millî Eğitim Bakanı
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Burada söyledi.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Evet, ben Millî Eğitim Bakanının ağzından
böyle bir şey duymadım. Yani, yeniden de tutanakları
alıp okumam lazım, ona da imkânım yok, ama, öğretmenlerin
ek ders ücretlerinin artırılması olsun, diğer hususlar
olsun, bunlar Hükûmetimizin politikaları, Hükûmet tarafından
karar verilir, bir.
Şimdi, 10 YTL niye 15 değil,
15 niye 20 değil
Bunun ucu açık, ama, burada Hükûmetin bir politikası
var.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakan, 1,5 YTL artış yaptınız
ama.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Eldeki imkânların azamisi hesaplanarak veriliyor
burada ve bunu da o zamanlar defalarca anlattık, hesaplarını
da anlattık. Burada, ben, ne kadar bize ek yük getirdiğini,
ilave yükler getirdiğini, hepsini anlattım.
AHMET IŞIK (Konya) - Artış
yüzde kaç?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Ama, biz, her şeye rağmen, öğretmenlerimize
daha fazla da vermek isteriz, ama, eldeki imkânlar bir de var. Ha, eskisi
gibi, eldeki imkânlar şu kadar, ver verebildiğin kadar, borç
al ver. Ama, ondan sonra, onun acısını, gene, o zam yapılan
kesimler çekiyor. Biz, bunu anlatmaya çalışıyoruz,
sürekli olarak anlattığımız bu.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Peki, niçin açıkladı 10 YTL'yi Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - O bakımdan, o zaman, oturursunuz, yani, şuna
şu kadar ne vermedin, buna bu kadar ne vermedin
Onun ucu yok tabii,
söylersiniz, ama, bunun bir hesabı var, bir de eldeki imkân meselesi
var.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakan, bunun hesabını bilmiyor mu
Millî Eğitim Bakanı?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Şimdi, değerli arkadaşlar, bakınız,
hem diyorsunuz ki, bu bakan söylerken bazı şeyler söylüyor,
ondan sonra da ona üzülüyorsunuz hem de boyuna laflar atarak beni
birtakım şeylere zorluyorsunuz. Ben, şimdi, sizin söylediğiniz
ölçüler içerisinde size cevap vermeye gayret ediyorum.
Yine, Sayın Işık, çok
özür dilerim, birinci sorunuzu tam alamadım, ama, bütçe giderleriyle
bütçe gelirleri arasındaki farkları, geçmiş yıllara,
geçmiş hükûmetlere göre bir mukayese ettiğinizde nasıl
bir neticeye varıyorsunuz, diye bir soru sordunuz.
Sayın Işık, ben, onu,
bütçe sunuş konuşmamda, Maliye Bakanlığının
sunuş konuşmasında bilhassa belirtmeye gayret ettim.
Evet, bütçe giderleriyle bütçe gelirleri arasındaki ilgi ve
rabıtayı iyi kuramazsak, yani bütçeyi iyi idare edemezsek,
iyi kurup bütçeyi iyi idare edemezsek, bu milletin yıllardır
çekmiş olduğu çileleri tekrar bu millete çektiririz. Bu
nedir? Eğer senin giderlerine yahut da gelirlerine göre giderlerini
ayarlayamazsan, o zaman işte bütçe açıklarıyla karşılaşıyorsunuz.
Bütçe açıkları neyle karşılanıyor? Bütçe
açıkları borçlarla karşılanıyor. Borçlarla
karşılandığı zaman, herkese el açmak mecburiyetinde
kalıyorsunuz bir defa. İkincisi, ülkenin riskini artırıyorsunuz,
faizler çok yükseliyor. Faizler yükseldiği zaman, bu faizler
Ödenemeyecek yüksek faizlerle ne yatırımlar yapılabiliyor
ne de borçlular o faizleri ödeyebiliyorlar ve ülkede büyük bir
kriz ortaya çıkıyor. Aynen 2000-2001 yılında çıkan
krizler gibi, aynen 1994 yılında çıkmış kriz gibi,
aynen daha önceki yıllarda çıkan krizler gibi. Türkiye
krizlerden bir türlü kurtulamıyor. Sebebi, bütçe açıklarının
önlenemez olmasındandır ve ilk defa, o bütçe açıkları
artık hükûmetlerimiz zamanında tarihe karışıp
gidiyor.
Peki, çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Bizim
sorularımız ne oldu?
BAŞKAN - Efendim, süremiz doldu, yazılı cevap
verebilirsiniz.
Şimdi, madde üzerinde iki önerge
vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına
göre işleme alacağım.
Birinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Cetvelde yer alan taşıtların,
2007 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
5. maddesine bağlı (T) işaretli Cetvelin (Özel Bütçeli
Kuruluşların 2007 Yılında Edinebilecekleri Taşıtları
Gösterir Cetvel) Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Bölümüne eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
R.
Kerim Özkan Osman
Özcan Nail Kamacı
Burdur Antalya Antalya
Osman
Kaptan Feridun Baloğlu Kemal Kılıçdaroğlu
Antalya Antalya İstanbul
Sıra Taşıtın Nerede
Kurumu No Cinsi Diferansiyel Adet Kullanılacağı
Mehmet Akif Minibüs Üniversite
Ersoy Üniversitesi T-5T-10T-2 (Sürücü
Dahil 4x2 1 hizmetlerinde
en
fazla 15 kullanılmak
üzere (Hibe)
kişilik)
Midibüs
Üniversite
(Sürücü
Dahil 4x2 hizmetlerinde
T-10 en fazla kullanılmak
üzere (Hibe)
26
kişilik)
T-2 Binek Otomobil 4x2 Üniversite
hizmetlerinde
kullanılmak
üzere (Hibe)
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 5'inci maddesine
bağlı (E ) Cetvelindeki (13) numaralı fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik Ünal
Kacır Hamit
Taşcı
Bursa İstanbul Ordu
Naci
Aslan Öner Gülyeşil İsmail Bilen
Ağrı Siirt
Manisa
"13.a) Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı bütçesinin 07.81.35.00-09.8.8.00-1-07.1
tertibinde yer alan ödeneği vakıf üniversitelerinin bilimsel
ve teknolojik araştırma projelerini desteklemek amacıyla
kullanmaya ve buna ilişkin harcama esas ve usullerini belirlemeye
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı
yetkilidir.
b) Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı bütçesinin 07.81.35.00-01.4.2.00-1-07.1
tertibinde yer alan ödeneğin kullanımı ve harcanmasına
ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı yetkilidir."
BAŞKAN - Bu ikinci önergeye katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Bakan, katılıyor
musunuz?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Anayasa'nın bütçe görüşmelerini düzenleyen 162'nci maddesinin
"
değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme
yapılmaksızın okunur ve oya konur." hükmü gereğince
önergenin gerekçesini okutacağım.
Gerekçe:
Bilim ve teknoloji alanındaki
hedeflere ulaşmak amacıyla, vakıf üniversitelerinin
Ar-Ge projelerini desteklemek için DPT Müsteşarlığı
bütçesinde yer alan ödeneğin, DPT'nin ekonomik ve sosyal politik
politika üretimi amacıyla yürüteceği ve/veya destekleyeceği
araştırma projeleri için ayrılan ödenekten farklı
amaçlara sahip olması nedeniyle, fıkranın yukarıdaki
şekilde iki ayrı bende ayrılması ve ikinci bentte
yer alan ödeneğin kullanımında karşılaşılan
zorlukların giderilmesini sağlamak üzere DPT Müsteşarlığına
yetki verilmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Cetvelde yer alan taşıtların
2007 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısının
5. maddesine bağlı (T) işaretli cetvelin (Özel Bütçeli
Kuruluşların 2007 yılında Edinebilecekleri Taşıtları
Gösterir Cetvel) Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi bölümüne eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
R.
Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları
Sıra Taşıtın Nerede
Kurumu No Cinsi Diferansiyel Adet Kullanılacağı
Mehmet Akif Minibüs Üniversite
Ersoy Üniversitesi T-5 (Sürücü
Dahil 4x2 1 hizmetlerinde
en
fazla 15 kişilik) kullanılmak
üzere (Hibe)
Midibüs
Üniversite
T-10 (Sürücü Dahil 4x2 hizmetlerinde
en
fazla kullanılmak
üzere (Hibe)
26
kişilik)
T-2 Binek Otomobil 4x2 2 Üniversite
hizmetlerinde
kullanılmak
üzere (Hibe)
BAŞKAN - Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Üniversite hizmetlerinde
kullanılmak üzere, söz konusu taşıtlara ihtiyaç duyulmaktadır.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Sayın Bakan, maliyet getirmiyor, niye katılmıyorsunuz?
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, hibe bunlar hibe.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Hibe, Sayın Bakanım. Arkadaşlar, bunlar hibe.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Hibe, arkadaşlar bunlar. Üniversiteye verilecek hibe araba
bunlar.
BAŞKAN - Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN - Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum ve karar
yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
6'ncı maddeyi okutuyorum:
Yeni tertip, gider ve gelir kalemleri
açılması
MADDE 6- (1) İlgili mevzuatına
göre, yılı içinde hizmetin gerektirdiği hallerde Maliye
Bakanlığınca belirlenecek esas ve usuller çerçevesinde
merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin ekli (A)
işaretli cetvellerinde yeni tertipler, (B) işaretli cetvellerinde
yeni gelir kodları ve (F) işaretli cetvellerinde yeni finansman
kodları açılabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın
Oğuz Oyan. (CHP sıralarından alkışlar)
Şahsınız adına
olan isteğinizi de birleştiriyorum.
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bütçe kanununun 6'ncı maddesine geldik. Öncelikle, bütçe konusunda
şu soruyu kendimize sormalıyız: Türkiye, 2000 yılından
itibaren-aslında 98, ama- stand-by anlaşmaları içinde
IMF bütçeleri yapıyor. Türkiye, sekizinci yıldır yüksek
faiz dışı fazlalar veren, yani, dolayısıyla,
toplumun gereksinimi olan sağlık, eğitim, kırsal,
tarımsal destekler gibi harcamalarda, yatırım harcamalarında
kısıntı yaparak borç ödeme programını sürdürmeye
çalışıyor. Dolayısıyla, burada sorulması
gereken soru şudur: Acaba, halkın çektiği bütün bu özveriler
amacına ulaşıyor mu? Yani, amaç nedir? Bu istikrar programının
amaçları arasında enflasyonun düşürülmesi vardı.
Bunun, tabii, esas itibarıyla kura bağlı bir hedef olarak
gerçekleştiğini bugüne kadar gördük. Kurdaki sapma enflasyonu
da saptırdı. Faizlerin düşmesi hedefi vardı. Cari
açığın, IMF'nin 2002 yılındaki programına
bakarsanız, bu yıl öngörülen cari açığın ne kadar
düşük olduğunu görürsünüz. Cari açığın düşürülmesi
vardı hedefler arasında, borçların düşürülmesi
vardı. Yani, biz, niye faiz dışı fazla veriyoruz?
Niçin, bütçenin borçlar hariç, daha doğrusu faiz harcamaları
hariç, gelir-gider dengesinin gelir fazlası vermesini istiyoruz?
Çünkü, borçları tıkır tıkır ödemek için.
Peki, Türkiye, acaba bu programı
uygularken bu hedeflere ulaştı mı ve özellikle de borçları
azaldı mı? Çok hızla baktığınızda görüyorsunuz,
-burada çok söylendi- enflasyon birdenbire hedefin 2 katına
çıktı, ama bizim ücret hedefleri, ne yazık ki, hedeflenen
yüzde 5'lik, 4'lük enflasyonlara göre ayarlanıyor. Faizler tekrar
tepetakla gitti, yüzde 22'leri aştı. Cari açık çok yüksek
bir noktaya geldi. Bakınız, burada bütçe açılış
konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
söyledi. Cari açık ile büyüme arasındaki ilişki çok kritik
bir noktada. Türkiye ilk dokuz ayda 27 milyar dolarlık bir büyüme
gerçekleştirmiş, ancak bu dokuz ayda verdiği cari
açık 25,5 milyar dolar olmuştur. Yani, aslında bir birimlik
büyüme için verilen cari açık yüzde 94 oranındadır. Siz
bu ekonomiyi devraldığınızda, yani, 2002 yılı
sonunda, 2002 yılında bir birimlik büyüme için verilen cari
açık yüzde 4,3 idi, geldiğiniz nokta yüzde 94'tür. Arada devasa
bir fark, bir uçurum var.
Evet, Sayın Bakanın da orada
olmadığı gözüküyor.
Geçen sene yüzde 37,5'a çıkmıştınız,
yani, bir birimlik büyüme için verdiğiniz cari açığa
baktığınızda yüzde 37,5 idi 2005'te, bu sene yüzde
94 oldunuz. Türkiye 2000 yılında büyük bir cari açık verip
krize sürüklendiğinde bu oran yüzde 66'ydı. Yani, bunun tam
1,5 katına ulaşmış durumdasınız. Dolayısıyla,
burada çok büyük bir başarısızlık öyküsü var.
Bir başka mesele borçlar. 2002
yılı itibarıyla dolar bazında kamunun iç ve
dış borçları toplamı ile özel sektör dış
borçlarının toplamı 200 milyar dolar idi. Şu an ulaşılan
nokta, 2006 yılında, 350 milyar dolardır. Yani, 150 milyar
dolarlık bir artış vardır ve bu artışın
kabaca yarısı özel sektör dış borçlar artışı,
diğer yarısı da kamunun iç borç artışıdır.
Ancak, bu arada, borsada
(İMKB'de) işlem gören yabancı hisselerin portföyünü de
alırsak 350 değil, 380 milyar dolar rakamını baz almak
gerekir. Yani, 2002'de 200 milyar dolardan 2006'da 380 milyar dolarlık
bir borç yükü, baskısı altına ekonomiyi sokmuş durumdasınız.
Bunun getirdiği büyümenin nasıl içeriksiz, nasıl
dışa bağımlı, nasıl her an kopabilir,
kırılabilir, kırılgan bir büyüme olduğunu
da dikkate alın. Zaten bu büyüme içeride istihdam yaratmıyor.
Bu büyüme, bizim ithalat yaptığımız -o ithalatta
büyük patlamalar yapıyoruz biliyorsunuz- ülkelerde istihdama
yol açıyor. Yani, başka ülkelerde istihdam yaratan ilginç
bir büyümeyi götürüyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, Türkiye, bugün üç açığı bir arada yaşayan
bir ekonomi. Tasarruf, yatırım açığı var bu Türkiye'de.
Kamu açıkları var, her ne kadar Bakan burada bütçe açıkları
konusunda bize birtakım hikâyeler anlatıyor olsa da.
Dış açık var. Üç tane açığı bir arada yaşıyor.
Bize benzer hiçbir dünya ekonomisinde
-benzer dediğim, işte Hindistan, Çin, Brezilya, Arjantin-
hiçbirinde, gelişmiş ülkelerin de Amerika hariç hiçbirinde
üç açığın bir arada olduğu başka bir ülke yoktur.
Türkiye'yi kırılgan yapan da zaten budur. Şimdi, Amerika'yı
tabii, karşılaştırmıyoruz, çok farklı bir
ekonomi ve kendi parasıyla borçlanan bir ekonomi. Dolayısıyla,
Türkiye'nin, bugün, öyle "dolar bazında kişi başına
2'ye katladık" falan, bu tür hikâyelerle kendini avutması
imkânı yoktur. Kişi başına hane halkında 10 kat
borçluluk artışı vardır. Siz, burada, kişi başına
2 kat bir gelir artışından bahsediyorsunuz. Bir reel
devalüasyon durumunda anında çökecek olan bir hikâyeyi burada
anlatıyorsunuz.
Bakın, ben, size başka bir
şeyden bahsedeyim bütçenin tekniğiyle ilgili. IMF'ye verdiğiniz
son niyet mektubunun on sekizinci paragrafında, IMF'ye, yeniden,
tekraren "Kamu maliyesinde şeffaflığın artırılmasına
büyük önem verilmektedir." diyorsunuz. Acaba öyle mi?
Değerli arkadaşlarım,
kamu maliyesinde saydamlık var mı yok mu, birkaç örnek vereyim.
Bu, 6'ncı maddeyi de ilgilendiriyor, 11'i, 14'ü, birçok maddeyi
ilgilendiriyor. 2007 bütçesi, ödenek aktarmaları ve yeni tertip
açma konusunda Maliye Bakanlığına yetki vermek bakımından
yeni usuller icat ediyor. Şimdi, bu tür ödenek aktarmaları,
yeni tertipler açma eskiden beri vardır, ancak burada yeni
usuller var.
Bakınız, biliyorsunuz
geçen yıl Maliye Bakanı -2005 yılı için söylüyorum-
birtakım düzenlemeler yapmıştı. Örneğin,
Sağlık Bakanlığının alacağının
-ki 3,5 katrilyondu, bunu önce 2 katrilyona indirip daha sonra- silinmesini
sağlamış ve bir bütçe gideri olarak görünmez kılmıştı.
Dolayısıyla, burada IMF'in sağlık harcamalarını
azaltın talimatına da, bir anlamda bütçe oyunuyla -bütçe
tekniği demiyorum- yanıt verilmişti. Şimdi, bu
yıl farklı bir bütçe oyunuyla karşı karşıyayız.
Buna göre, Maliye Bakanının yetkileri genişletiliyor.
Maliye Bakanının, bu, ödenek aktarma, yeni tertip açma yetkileri
bütçe maddeleriyle ilgili olsa bir şey demeyeceğim, ama
verilen yetki, bütçenin eki (E) cetvelinde sürdürülen bir yetki. Dolayısıyla,
2006 yılında bu defa yapılmış olan sağlık
giderlerine ilişkin önemli bir tutarın 2006 bütçesinde gösterilmemesine
olanak sağlanmaktadır. Bunun sonucunda da, 2006 yılı
bütçesinde bütçe açıklarının gizlenmesinin önemli
bir adımı atılmaktadır. Yani, burada övünülen o
bütçe açıklarını azalttık öyküsünün ne kadar içi
boş olduğunu gösteren bir başka unsur da bu.
Bir başka örnek: Bütçe Yasası'nın
11'inci maddesinin beşinci fıkrasıyla, 2007 yılında
hazine taşınmazlarının satışından
elde edilecek gelirlerin, Karayolları Genel Müdürlüğünün
bölünmüş yol, devlet yolu veya il yolları bakım ve onarımında
veya kamulaştırma işlerinde kullanılması
olanağının getirilmesidir.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bütçede Karayollarına 2,1 milyar yeni Türk lirası
bir ödenek ayrılıyor, ama Bayındırlık Bakanı,
müteahhit alacaklarını... Müteahhitler bölünmüş yol
alacaklarını alamıyorlar Türkiye'de. Onlara şunu
diyor: "Merak etmeyin, 2,1 ödenek var, ama, yıl sonunda bu 4,5
milyar YTL'ye çıkacak." Yani, "2 katından fazla artacak"
diyor. Bu nasıl iştir? Yani, biz burada Parlamento olarak
2,1'i onaylıyoruz, ama, Bakan, Plan ve Bütçede 4,5 milyar olacağına
dair söz veriyor. Bu nasıl saydamlık? Verdiği söz de
şöyle: Yani, biz, birtakım kamu arsalarını vesaire
satacağız ve buradan elde ettiğimiz özelleştirme
vesaire gelirlerle bunu ödeyeceğiz, diyor. Yani, birden çok
şey yıkılıyor. Bir, bütçede burada saydamlık
ortadan kalkıyor; iki, belli gelirlerin belli giderlere tahsisi
yoluyla, ademitahsis ilkesi, bütçenin, çiğnenmiş oluyor.
Kaldı ki, bu elde edilen gelirlerin acaba yıl sonu bütçesinde
gösterilip gösterilmeyeceğini de, sonradan eklenip eklenmeyeceğini
bilemiyoruz. Yani, onları da pekâlâ öbür yıla aktarma
imkânı vardır ve dolayısıyla, 2007 bütçesini de,
tekrardan, olduğundan daha küçük bir açıkla kapanıyor
göstermek mümkündür. Tabii, o arada iktidarda kalırsanız.
Başka örnekler de var kuşkusuz.
Yani, kamunun biriken çok sayıda yükümlülüğü var, bunların
gizlenmesi, benzer şekilde. Tabii, bu, idarenin mali raporlamasında
uluslararası standartlarına uymama yoluyla yapılıyor.
Gene "genellik" ilkesi çiğneniyor. Yani, örneğin,
yerel yönetim ve fonlara aktarılan paylar bir ay eksik, bir ay
geriden gösteriliyor. Böylece, yaklaşık 1,3 milyar yeni
Türk liralık, yani yaklaşık 1 milyar dolarlık bir
pay aktarımı 2006 bütçesinde gösterilmeyerek bir anlamda
2006 bütçesi de 1,3 milyar yeni Türk lirası buradan da eksik gösterime
tabi tutuluyor. Dolayısıyla açık gizleniyor.
Öte yandan, emeklilere vergi iadesi,
biliyorsunuz, 2005 yılında çıkarılan düzenlemeyle
2006'da son olarak ödendi, 2005 için 2006'da ödeme yapıldı, ama
2006 yılında da bütçe dışına çıkarılarak
gizlendi. Bunu da ekleyin, o 1,3 dediğim gizlenen miktar 2,5 milyar
yeni Türk lirasına çıkıyor. Nerede şeffaflık,
nerede saydamlık? Hani açık azalmıştı? Bütün
bunları bir üst üste koyarsanız, bütçenin gösterilen
açığının 3 katı bir açıkla aslında kapandığını
görürsünüz. Yani, bütün bunlar halının altına tozları
süpürmekten başka bir anlama gelmiyor. Yani, aslında IMF
mi kandırılıyor, Türkiye Cumhuriyeti'nin yurttaşları
mı kandırılıyor, hepsi beraber mi kandırılıyor?
Buna bir yanıt
Ama, her hâlükârda kesin olan bir şey var: Yasama
organı kandırılıyor. Buna, tabii, kayıtsız
olan iktidar partisi milletvekilleri var. Bunu üzülerek görüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bir başka konu, saydamlığın Kamu İhale Yasası'nın
delinmesi yoluyla da deliniyor olmasıdır. Kamu yatırımlarının
dağılımına baktığınızda bir
şey görüyorsunuz. 2002 yılı itibarıyla Türkiye'de
kamu yatırımlarının yüzde 50'si konsolide bütçedir,
yüzde 23'ü de yerel yönetimler yatırımıdır. 2006
sonuna geldiğimizde konsolide bütçe ya da artık merkezî
yönetim bütçesi dediğimiz şey yüzde 40,7'dir -toplam kamu
yatırımlarının- yerel yönetim yatırımıysa
yüzde 41'e çıkmıştır, yani aşmıştır.
İşte, Ali Diboları besleyen kaynaklar burada. Yani,
merkezî yönetim bütçesinden daha büyük bir kamu yatırımı
olanağı, miktarı yerel yönetimler üzerinden yapılır
duruma gelmiştir ve burada da önemli ölçüde Kamu İhale Kanunu
dışına çıkarma teşebbüsleriyle birlikte.
Tabii, bu arada KÖYDES ve BELDES'ten
de bahsetmek gerekir. 14'üncü madde kapsamında bunlar yeniden
düzenleniyor ya da tekrar yer veriliyor. Biliyorsunuz, aslında,
KÖYDES 2005'te başlatıldı, 2006 yılı bütçesinde
yer aldı, şimdi de BELDES'le karşı karşıyayız.
BELDES konusunda, yani Belediyelerin Altyapısının
Desteklenmesi Projesi dediğimiz bu BELDES'te, aslında, belediyeleri
de dışlayan bir mekanizma önerilmişti. Ödeneklerin,
belediyeler aracılığıyla değil de, il özel
idareleri ve köylere hizmet götürme birlikleri aracılığıyla
yapılması kararlaştırılmıştı.
Bereket, Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımız,
bunu, belediyeler aracılığıyla olması yönünde
düzelttiler. Ama, değerli arkadaşlarım, bakınız,
şimdi, burada önemli olan KÖYDES'tir. Yani, 2 milyar yeni Türk lirası
ödeneği var; BELDES'in sadece 300 milyon yeni Türk lirası
ödeneği var. Bu 2 milyar yeni Türk lirası ödeneği olan
KÖYDES'in, iki kanalla, yani il özel idareleri ve köylere hizmet götürme
birlikleri aracılığıyla bu ödenekleri aktarması
mümkün. Çok ilginç bir şey var, paradoks, çelişkiden bahsedeyim.
Eğer, KÖYDES'in bu ödenekleri il özel idaresi aracılığıyla
aktarılıyorsa Kamu İhale Kanunu'na tabi. Ama, yok, köylere
hizmet götürme birlikleri aracılığıyla aktarılıyorsa
Kamu İhale Kanunu'na tabi değil. Dolayısıyla tahmin
edeceğiniz gibi, daha ziyade, köylere hizmet götürme birlikleri
aracılığıyla aktarılıyor, böylece, ihale
dışında, Kamu İhale Yasası dışında
bırakılıyor ve böylece, Ali Dibolar, bol bol, her yerde
-bizim sermaye, bizim sermaye, iktidarın sermayesi- palazlandırılıyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yok öyle
bir şey.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Şimdi,
sizin nedir bu Kamu İhale Yasası'ndan istediğiniz? Bunu
şimdiye kadar 6 kez değiştirdiniz. 11 maddesini tamamen
değiştirdiniz, 36 maddesinde fıkra değiştirdiniz,
14 maddesinde bent değiştirdiniz. Daha ne istiyorsunuz?
Bu Kamu İhale Kanunu'nu, hâlâ, tamamen devre dışı
bırakmaya çalışıyorsunuz. Aslında, Karayolları
ve belediyeleri tümüyle bu Kamu İhale Yasası dışına
çıkarmak için teşebbüsünüz oldu, bereket versin, bu engellendi,
püskürtüldü. Ama, değerli arkadaşlarımız, Belediye
Kanunu'na koyduğunuz hükümle, siz, belediyelerin yatırım
projelerini beş yıla yaygın, sâri yüklenmelere girişme
imkânı vererek bunu aşındırıyorsunuz. Yıpranan
Tarihî ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek
Korunması Kanunu'nda, yine, Kamu İhale Kanunu'nun dışına
çıkarıyorsunuz.
Hâlen Bayındırlık Komisyonunda
görüşülen Dönüşüm Alanları Yasa Tasarısı'nda,
yine, Kamu İhale Kanunu'nun dışına çıkararak
aynı keyfîliği, aynı denetim dışında kalma
arzularınızı yerine getirmeye çalışıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Belki,
son yıl, biraz daha, kamu kaynakları, nasıl birtakım
rant aktarma kanallarıyla birtakım yerlere aktarılır
hesabını yapıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
bu yol, yol değil. Yani, bunu tekrar söylüyorum: Bunlar, devri sabık
yapılacak konulardır. Yani, bunlar, kesinlikle hesabının
sorulması gereken konulardır. Çünkü, bu kaynaklar, Türkiye
Cumhuriyeti'nin bütün fertlerinin katkıda bulunduğu vergi
ve benzeri gelirlerle sağlanmaktadır. Bu kaynakları
böylesine savurma hakkına, böylesine denetimsiz kullanma
hakkına sahip değilsiniz. Burada, yasama organı olarak
bizim denetim hakkımızı engelleme hakkına sahip
değilsiniz.
Bakın, 5018 sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nda yaptığınız değişikliklerle,
geçen sene, TRT'yi, TMSF'yi, TOKİ'yi merkezî yönetim bütçesi
dışında bıraktınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim, lütfen, son
cümlenizi alabilir miyim.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Dolayısıyla,
yasama organı denetimi dışına çıkardınız.
Şimdi, buna yeni yeni örnekler eklemek istiyorsunuz.
Buradan, biz, ana muhalefet olarak
uyarı görevimizi yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz.
Ama, bunların sadece tutanaklarda kalmayacağını
da burada tekrar hatırlatmak isterim.
İlginiz için çok teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Oyan.
Anavatan Partisi Grubu adına
Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan, buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi Kanun
Tasarısı'nın 6'ncı maddesinde söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri; sayın
bakanlar ve Hükûmet yetkilileri çıkıyor, diyor ki "Bütün
köylere su götürdük, yol götürdük." ve bunlarla övünüyor. Oysa,
Toroslarda Silifke'nin köylerine gidin, yazın o sıcakta
-inan edin ki- köylüler "su" diye bağırıyor. Su
yok, hem içme hem sulama suları yok. Orada yapılacak
şey, Göksu boşa akmasın, Berdan Barajı suyu boşa
akmasın, bir de Lemas çayı boşa akmasın. Eğer
orada ufak bir çalışma olduğunda, bu köylülerin hem içecekleri
su hem de kullanacakları sular için yeteri kadar su da var, yeter
ki oraya hizmet gitsin. Hep çıkıp
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Bu sene programa aldık onları Hüseyin Bey.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Programa alınsın. Siz seçim yatırımı olarak diyorsunuz
ki, programa alınacak diye ama, dört yıldan beri niye programa
alınmadı da, seçim yılı gelirken, programa aldık
diye bunların artık oylarına da ipotek koymaya
başladınız. Evet, evet.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - O oyları siz alırsınız!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Bu,
sadece Silifke'nin, Gülnar'ın, Erdemli'nin köyü değil, Toroslardaki
bir sürü köyler gerçekten hem sulama sularıyla ilgili hem de
içecek suları yok. Türkiye'nin çok yerlerinde su sıkıntısı
çekilmektedir. Hele bu sene de yağmurların yağmaması
belki bütün şehirlerimize de su sıkıntısı getirecektir.
Dileğimiz, bir an önce yağmurun ve karın yağarak
insanların sıkıntıdan kurtulmaları gerekir
diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, kara yollarında 15 bin kilometre duble yol yapıyoruz,
dendi. Oysa, maalesef, yaptığımız yolların çoğu
şimdiden artık arızalandı.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - 6.500 kilometre yapılan yol.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Müteahhitlerine
sorduğumuzda, 2,5 milyar dolar civarında devletten alacaklarını
söylüyorlar.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Alıyorlar.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Söylüyorlar.
TOKİ müteahhitlerine sorduğumuzda,
"Bizler faizle çalışıyoruz." diyorlar. Yani,
nereye ödüyorsunuz, nerenin hesabını kapattınız?
IMF mantığı içerisinde, IMF desteği içerisinde çalıştığınız
sürece, bütün kurumları borçlandıracaksınız.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sizin mensubu olduğunuz parti de IMF'yle çalıştı.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Görülen
o ki, devleti de borçlandırdınız. 100 milyar dolar civarında
da, bu dört buçuk yıl içerisinde, maalesef, ülkemizi dolandır...
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Dolandırma yok, dolandırma.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
...borca -dolandırma yok- borç batağına sürüklediniz.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Borç yiğidin kamçısı.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, "eğitim" diyoruz, millî eğitimde
200 binin üzerinde belki öğretmen ihtiyacımız var. Bir
sürü, üniversiteyi bitiren öğretmenlerimiz, maalesef,
başta beden eğitimi öğretmenleri olmak üzere, felsefe,
resim, teknik öğretmenler de, bir sürü, üniversiteyi bitiren
öğretmenlerimiz, maalesef tayin bekliyor, iş bekliyor ve
aileleri artık öyle bir noktaya gelmiş ki, aileleriyle
kavgalı duruma düşmüş bu gençlerimiz. Bir an önce millî
eğitimde atılım yapmak zorundayız. Belki, millî
eğitim bu Hükûmetin en fazla bütçesinden faydalanan gibi görünüyor
ama, maalesef, Türkiye'deki bugün eğitim sistemimizin ortalamasına
baktığımızda, hepsini hesaba kattığımızda,
ilkokul dört seviyesinde eğitim seviyemiz. Ama, bu gerçekten
21'inci yüzyılda Türkiye'mize yakışmıyor. Bunu
bir an önce oranı yükseltmenin yollarını arayıp,
bütün öğretimi, öncelikle bayanlarımızdan, genç
kızlarımızdan başlamak üzere, eğitim ve
öğretim seferberliğini başlatmak zorundayız.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Yükselteceğiz.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Bu
insanlar, eğer bugün hâlâ 7,5 milyon civarında insan, bayanlar
okuma yazma bilmiyorsa, geçmiş hükûmetlerin de, geçmişteki
millî eğitime gerçekten kulak vermeyen anlayış ve yöneticilerin
suçu da vardır. Hele bu dört buçuk yıl içerisinde ise, sizlerin
vebali daha fazla büyüktür. Niye derseniz? Mademki millî eğitimde
sıkıntı var, fiziki olarak altyapıyı çoğaltalım
ve kira yöntemiyle okul sayısını artıralım
ve zaten öğretmenlerimiz var, yeteri kadar yetişmiş
öğretmenlerimiz var, hem bunların bilgisinden, birikiminden,
çabasından faydalanalım hem de 30 kişilik, 40 kişilik,
50 kişilik sınıfları daha aşağıya çekelim.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - 26'ya çekeceğiz.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Gönlümüz
istiyor ki 20 kişi, 17 kişi olsun, ama, maalesef
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Biz 40'tan 26'ya çekeceğiz.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
26'yı dahi bugün en büyük başarı sayarız, ama, maalesef,
40 civarında.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Özel okullarda 23.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Özel olabilir. Herkesin parası yok. Eğitim eşitsizliği
zaten almış yürüyor. Bunun için, biz, eğitim seviyesini
yükseltmek
Özel okullarla mukayese ettiğinde...
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - 100 bin derslik yaptık, 100 bin
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Bugün
öyle aile var ki, Sayın Milletvekilim, inan edin, varoşlara
gittiğinizde, bir ailede 5-6 tane öğrenci var. Sabahleyin
bir çocuk aynı ayakkabıyı veyahut da aynı elbiseyi
giyiyor, öğleyin de farklı kardeşi elbiseyi giyen,
Mersin'de yaşadığım
Seçim bölgemde, gerçekten,
bunlar yaşanıyor. Bunun için, değerli arkadaşlar,
eğitime önem vermek zorundayız.
Üniversiteler konusunda sıkıntılarımızın
olduğu, üniversitelerimizin hâlâ kadrolarının noksan
olduğu, personelinin noksan olduğu, ödeneklerinin noksan
olduğu bir gerçektir. Biz eğer üniversitelerimizi yeteri
kadar öğretim görevlileriyle, öğretim üyesiyle, personeliyle,
hizmetiyle, araç ve ar-ge çalışmaları konusunda çalışmalarını
daha serbest hâle getirmek için bütçelerini artırdığımızda,
bu öğretim üyelerimizin ve diğer çalışan insanların
da yaşam seviyelerini daha fazla yükseltmiş oluruz.
Değerli milletvekilleri,
biz üniversitelerimizi gerçekten sahiplenmediğimiz sürece,
üniversitelerimizde, artık, yetişen çocuklarımızın
mağduriyetini
Ve bitiren öğrencilerimizin, yüzde 30'a
yakın öğrencimiz ise, maalesef, işsiz, perişan. Asgari
ücretle iş arayan bir sürü üniversite mezunlarımız
var.
Değerli arkadaşlar, bir
de seçim bölgemden bazı örnekler, özellikle çiftçilerin yaşamış
olduğu
Sayın Bakanımla da konuştum. Bu narenciye
geçen yıl da başımızı gerçekten -yıllardan
beri- ağrıtan bir sıkıntı içerisinde. Sayın
Bakanım, 100 dolar civarında destekleneceği söyleniliyor.
Oysa, mahsul dönemi artık yavaş yavaş bitiyor. Ekimde
ve eylülde bunun da desteği verildiğinde bu çiftçi belki
rahat borcunu öder ve sıkıntı içerisinde olmaz, bahçelerini
söker duruma gelmezdi ve faizlerini sıkıntı içerisinde,
tarlasını satarak, perişan durumda, hatta tarlasını
satmayıp, bu faizleri gönül rahatlığıyla ödeyebilirdi.
Hâlâ bugün olmuş, acaba neden açıklanmıyor, merak ediyoruz.
Bölge milletvekilleri, AKP bölge
milletvekilleri tonda 100 dolara çıkarıldığını
söylüyorlar ama, 100 dolar dahi bugün limona yetmiyor; çünkü, limon
işçiliğini bilmiyorum bilenler var mı, dikeninden dahi
insanlar limon toplamakta sıkıntı çekiyor ve karşılığını
da alamıyorlar mahsullerinden.
Değerli arkadaşlar, köylülerin
bu sıkıntısını, özellikle narenciyenin
sıkıntısını, narenciye bölgesinde yaşayan
insanlar biliyor, çiftçiler biliyor, köylüler biliyor. Ama, bu fiyatların
geç açıklanması, acaba tüccarın bu insanları
sıkboğaz elinden alacağı mahsulü, sonradan 100 dolara
çıktığında, daha farklı para kazanacağının
bir işareti mi? Yoksa, bunun için mi bekletiliyor? Köylü bunları
soruyor. Bence, zaman kaybetmeden, 100 doların dahi az olduğunu
söylüyoruz; ama, bir nebze de olsa bu çiftçilerin çığlıklarını
giderir diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, her
şeyi tozpembe gösterdik, ama Avrupa Birliğine gideceğiz
diye bir sürü, Kızılay meydanlarında miting yapar gibi
gösteriş yaptık, 17 Aralıkla ilgili. Ne oldu sonuçta?
Sonuçta Avrupa Birliği öyle dayatmalarla geldi ki, ulusal değerlerimizi
bile zedeleyecek bir anlayışta, bize dayatmalar yaratmaya
çalıştı. Hani Berlusconi vardı ya, şu meşhur
"arkadaşım" diyen, Berlusconi ne oldu, nerelerde?
Bu Berlusconi'den medet umuyorduk, hani Bush'tan medet umuyorduk, ne
oldu da, Avrupa Birliğinde bir Kıbrıs konusunda dahi
bir adım atmayan Rumlara herhangi bir ses çıkarmadılar?
Neden geri kabuğumuza çekildik? İki yıldan, üç yıldan,
hatta dört yıldan beri Avrupa Birliğine gireceğiz diye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
MURAT YILDIRIM (Çorum) - Yeter.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Evet, bitmesini -çabuk- istiyorsunuz, çünkü, biraz rahatsız oldunuz.
Köylülerin derdi olunca, üniversitenin derdi olunca, Avrupa Birliği
konusundaki Rumlarla ilgili sıkıntılarımızın
olduğunu söylediğimizde sizlere, tabii, dert yükü oluyor.
Korkmayın, dertlenmeyin. Türkiye, Avrupa Birliğine elbette
gidecek, ama, onurluca gidecek, hiç kimseye taviz vermeden gidecek,
bunu böyle bilin. Yoksa, Berlusconi'nin sırtına el atmak,
Putin'e gidip de gizli anlaşmalar yaparak insanların cebinden
10 milyar dolar civarındaki Mavi Akım'a para verip onları
zengin eden anlayışla bu işin yürümeyeceğini halk
da görüyor, bizler de görüyoruz. Benim Anavatan olarak düşüncelerimiz,
ulusal değerlerimize sahip çıkarak Avrupa Birliğine
gireceğiz, ulusal değerlerimizden ödün vermeden onurluca
oturup pazarlık yapacağız, teslimiyet politikası
içerisinde yokuz. Türkiye'de insanların mutluluğu için
elimizden gelen her çeşit çabayı göstereceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Son cümlenizi alabilir
miyim.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Bu işler
lafla olmuyor.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Bu,
içtihat olayı değil, bir anlayış olayı; onlara
inanma, millete inanç olayıdır. O millete güveniyoruz. O
millet, gelecek ki bir gün, sizin bu çok olan sandalye sayınızı
belki de geçmişteki olanların durumuna düşürecektir.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Millet bizim
yanımızda.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Bu
dileklerle bütün halkımızı ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
Şahsı adına, Balıkesir
Milletvekili Sayın Ali Osman Sali, buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir)
- Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; 2007
yılı Bütçe Tasarısı'nın 6'ncı maddesiyle
ilgili olarak huzurunuzdayım. Hepinize saygılar sunuyorum.
2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu'nun 6'ncı maddesi, ilgili mevzuatına göre,
yılı içinde hizmetin gerektirdiği hâllerde Maliye Bakanlığınca
belirlenecek esas ve usuller dâhilinde merkezî yönetim kapsamında
kamu idarelerinin ekli (A) işaretli cetvellerinde yeni tertipler, (B) işaretli cetvellerinde
yeni gelir kodları ve (F) işaretli cetvellerinde yeni finansman
kodları açılması imkânını getirerek, kamu idarelerinin
bütçe uygulamalarında esneklik sağlamaktadır.
Analitik bütçe sınıflandırmasında
bütçe, tüm sınıflandırmalarda kullanılan kodların
en detaylı düzeyinde hazırlanmaktadır. Bütçe, gerek
Plan ve Bütçe Komisyonunda gerekse Meclis Genel Kurulunda fonksiyonel
sınıflandırmanın 1'inci düzeyinde oylanmaktadır.
Bütçe, kurumsal sınıflandırmanın her 4 düzeyini,
fonksiyonel sınıflandırmanın 3 düzeyini, finansman
tipi sınıflandırmayı ve ekonomik sınıflandırmanın
ilk 2 düzeyini içerecek şekilde kanunlaşmakta ve uygulanmaktadır.
Harcamaların gider kaydı ise bütçenin hazırlanmasında
olduğu gibi ayrıntı düzeyinde izlenmektedir.
Analitik bütçe sınıflandırması,
2006 yılından itibaren merkezî yönetim kapsamı dışındaki
kamu idarelerinde de uygulanmaya konulmuştur. Böylece, genel
yönetim kapsamındaki tüm kamu idarelerinin faaliyetleriyle
ilgili mali planlarıyla raporlarının uluslararası
standartlara uygunluğu sağlanarak konsolide edilebilir
hâle getirilmesi, performans esaslı bütçelemeye temel teşkil
etmesi sağlanmıştır. Ayrıca, bu yolla kamu mali
yönetiminde saydamlık ve hesap verilebilirlik güçlendirilmiştir.
Yeni bütçe sınıflandırması,
karar vericilere kararların sağlıklı bir şekilde
verilmesi için uygun bir ortam sağlamakla birlikte, bütçe uygulamalarında
esnekliğin artırılması da gerekli görülmektedir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bütçe yönetiminde kamu idarelerinin hesap verme
sorumluluğunun güçlendirildiği, görev, yetki ve sorumluluklarının
artırıldığı, bütçe sınıflandırmasının
ayrıntılı bir şekilde uygulandığı,
bütçe işlemlerinin büyük oranda elektronik ortamda yapıldığı
yeni kamu mali yönetim sisteminde kamu idarelerine, yeni gider
tertipleri, gelir ve finansman kodları açılması konusunda
yetki verilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu yetki, kamu idarelerinin
hesap verme sorumluluğunun bir gereği olduğu gibi
söz konusu idarelere bütçe uygulamalarında önemli bir esneklik
de sağlamaktadır.
İşin özeti şudur değerli
arkadaşlar: Madde, sınırlamaları belli, ihtiyat
ve tedbir içeren bir maddedir. İhtiyaç duyulduğunda uygulanacaktır.
Örneğin, Sosyal Güvenlik Kanunu'nun uygulanma imkânının
ortadan kalkmasıyla birlikte idarelerin sağlık giderleri
bütçelerinde yeni düzenlemeler bu maddeye dayalı olarak yapılacaktır.
Bu, aynı zamanda, şeffaflığı ve hesap verilebilirliği
de sağlamaktadır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sali.
Sayın milletvekilleri, konuşmalar
tamamlanmıştır.
On dakika süreyle soru-cevap
kısmına geçiyoruz.
Herkesin bir dakika içerisinde
sorularını sormalarını rica ediyorum. Bir de madde
oylandığında, ekrandaki isimler silinecektir. Ancak
yeni maddenin okunmasıyla yeniden cihaza girilmesi gerekiyor,
hem bir haksızlığı önlemek hem de durumu iyi takip
edebilmemiz bakımından.
Değerli arkadaşlarımıza
bu hususu arz ediyorum.
Sayın Atila Emek, buyurun.
ATİLA EMEK (Antalya) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, esnafın
iş yapamadığı için işini bıraktığı,
narenciye, sebze, meyve üreticisi başta olmak üzere çiftçinin
perişan olduğu, turistik tesislerin kapandığı,
işsizliğin ülkemizin temel sorunu olmaya devam edip gençlerimizin
mutsuz ve umutsuz olduğu, ihalelerde ve özelleştirmelerde
yolsuzluğun olağan hâle geldiği Türkiye'mizde, görevini
yapmış, vicdanı rahat bir Maliye Bakanı olduğunuzu
söyleyebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Emek.
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım, önce 36 ilde, sonra 13 ilde uygulanan
Teşvik Yasası'yla, bu illerimizde kaç yatırımcıya
arazi tahsis edilmiştir? Bu illerimizde ne kadar fabrika veya
üretim tesisi yapılmıştır, kaç kişiye istihdam
sağlanmıştır? Bunu yazılı da verebilirsiniz
efendim. Özellikle Bingöl, Bitlis, Tunceli, Şırnak, Ardahan,
kalkınmada çok öncelikli yörelerimize, acaba buralara tesis
gitmiş midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
Sayın Ekmekcioğlu, buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana bir soru yöneltmek
istiyorum. Tasarının (E) cetvelinin 62'nci maddesinde yer
alan hüküm ile "Tedavi yardımlarına ilişkin faturaların
31/12/2006 tarihine kadar ödenmeyenlerin Maliye Bakanlığı
bütçesindeki ödenekten ilgili kurum bütçelerinde yeni açılacak
tertiplere ödenek aktarmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir."
denilmektedir. Bu tedavi giderlerinin harcamalarında sadece
eczacıların ilaç bedeli karşılığında
devletten alacakları 350 milyon YTL'yi bulmuştur. Bu bedelleri
ne zaman ödemeyi düşünüyorsunuz? Bütçe açığını
küçük göstermek için mi bu ödemeleri 2006 yılında yapmayıp
2007 yılına aktardınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Güyüldar
HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli) - Sayın
Başkan, Sayın Maliye Bakanıma iki sorum olacak.
Yürürlükte olan Teşvik Yasası'nın
amacı, geri kalmış illerde, bölgelerde kalkınmaya,
gelişmeye, işsizliğe çözüm için yatırımcıyı
çekip bu illerde yatırım yapmaktır.
Birinci sorum: Teşvik Yasası'ndan
dolayı Tunceli'de ne yatırım yapan var ve ne de müracaat
eden hiç kimse olmadı. Sayın Bakanım, ne düşünüyorsunuz?
İkinci sorum: Anlaşılıyor
ki çıkardığınız teşvikten Türkiye'nin en
geri kalmış ili Tunceli faydalanamıyor. O zaman bu Yasa'da
Tunceli ve benzer iller için bir iyileştirme yapmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Güyüldar.
Sayın Tüzün
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla,
Sayın Bakana iki sorum olacak.
Bildiğiniz üzere, Türkiye'de
üç binden fazla belediye var. Özellikle belediyelerden alacaklarınızı
hangi kriterlere göre yapıyorsunuz? Bu belediyelerden alacakları
özellikle iktidar partisi kanadına biraz daha müsaade ediyor
musunuz? Bu alacaklarınızın adet olarak hangi belediyenin
parasına ne kadar blok koyduğunuzu, bu iktidar partisi veya
diğer muhalefet partilerinden ne kadar olduğunu öğrenmek
istiyorum.
Diğer bir sorum, özellikle üniversitelerin,
örneğin Ankara Üniversitesinin nakitlerine Bakanlıkça
bloke konulmuştur. Neden özellikle üniversitelerin nakit ödeneklerine
bloke konulmuştur? Konulan bu blokeler ne zaman kaldırılacaktır?
Amaç burada, üniversiteleri zor durumda bırakmak mıdır,
diye söylüyorum?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tüzün.
Sayın Gazalcı
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Demin, Sayın Bakana tütün ve
Tekelle ilgili sordum, bir yanıt almadım. Sayın
Işık'ın sorularına hep yanıt verdi. Sanıyorum,
yazılı verecek.
Bu kez de okul satışlarıyla
ilgili bir soru sormak istiyorum Sayın Bakan. Bizim Millî
Eğitim Bakanı okullara sahip çıkmayarak, sizin elinizle,
sizin aracılığınızla okul satışlarını
gündeme getirdi ve ilki de, İstanbul'da Gedikpaşa İlköğretim
okulunu sattınız. Bu paranın karşılığı
şimdi
Yeni okullar satacak mısınız? Yeni cinayetler
işleyecek misiniz eğitim bakımından? Hemen, sözde,
siteler kuracaktınız. Büyük kompleksler kuracaktınız
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın
Başkan, lütfen müdahale edin, cinayetten bahsediyor. Cinayet
işleyen yok.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Yani,
okulları satarak bu okul sitelerini ne zaman kuracaksınız?
Satmaktan vazgeçecek misiniz? Bu okullar bir tarihtir, bir kimliktir,
satmayın diyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gazalcı.
Sayın Bakan, buyurun.
Beş dakika süreniz var.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Atila Emek, bir tablo çizerek,
kendi gönlüne göre, düşüncesine göre bir tablo çizerek
ATİLA EMEK (Antalya) - Ülkenin
gerçeği bu Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Ondan sonra buna, "Gönlünüz rahat mı? Gönlü
rahat bir Maliye Bakanı mısınız?" dediniz.
Sayın Emek, benim bütçe konuşmamda
Maliye olarak ve Maliye Bakanı olarak, tabii, bu Hükûmetin bir
üyesi olarak, Hükûmetin genel yaptıkları içerisinde âcizane
benim de Maliye Bakanı olarak neler yaptığımızı
ortaya koyduk. Yıllar yılı büyük açıklar veren bu
bütçelerin artık açık vermez duruma getirilmesi gönlünü
rahat ettirir mi ettirmez mi bir insanın?
ATİLA EMEK (Antalya) - O kesimlere
yansıyan bir durum olmaz o kesimler ıstırap içindeyse
Sayın Bakanım, takdir milletimizin. Siz de bir kendinizi
değerlendirin.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Bu ülkenin her sene yüzde 8'lere varan büyümesinin
sağlanması bu Maliye Bakanını sevindirir mi sevindirmez
mi?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN(Burdur) -
O büyüme dışarıya gidiyor gibi Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Bu ülkede hem bütçe mali disiplini sağlayıp
hem de vergileri indiren bir Maliye Bakanı olmak insanı
mutlu eder mi etmez mi?
ATİLA EMEK (Antalya) - Esnafın
durumu, çiftçinin durumu, ihalelerdeki yolsuzluklar ne olacak?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Çiftçilere, bütün tarımda uğraşan
çiftçilere geldiğimizde 1,8 milyar YTL yardım yapılırken,
bu yardımı 5,2 milyar YTL'ye çıkarmak Hükûmetin bütün üyeleriyle
birlikte beni de mutlu eder mi etmez mi?
ATİLA EMEK (Antalya) - Çizdiğiniz
pembe tablolar o insanları mutlu etmiyor.
BAŞKAN - Sayın Emek, karşılıklı
konuşmayalım lütfen. Sayın Emek, karşılıklı
konuşmayalım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Ben dinledim.
Asgari ücret 184 lirayken 380 liraya
çıkarmak insanı mutlu eder mi etmez mi?
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Açlık
sınırı ne kadar Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, ben
sizleri bir muhalefet partisinin mensubu olarak anlayışla
karşılıyorum, ama, siz de bizim artık yaptıklarımızı
bir görün yani.
Sayın Aslanoğlu, hazine
yerlerinin teşvik dolayısıyla verilmesinden dolayı
ne kadar yatırım yapıldı, ne kadar kişiye istihdam
sağlandı ve ekonomiye ne kadar katkıları olduğu
şeklindeki
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Bu Yasa'yla
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Benim yazılı olarak verdiğim bütçe konuşmasında
onlar detaylarıyla var, ama, daha detaylı, şehir
şehir isterseniz, onları da size yazılı olarak sunalım
Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Teşekkür ediyorum.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Ekmekcioğlu'nun, eczacıların
bu ilaç paralarıyla ilgili bir sorusu oldu.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz,
eczacıların reçeteler karşılığında
vermiş olduğu ilaçlar bir kontrole tabi tutuluyor. SSK'daki
kontrol sistemi ayrı, Emekli Sandığında ayrı,
efendim, diğer, Bağ-Kur'da ayrı şekilde bunlar tetkik
ediliyor ve bu tetkikler neticesinde de bu alacakları tahakkuka
çevriliyor.
Şimdi, bunların bütün bu
işlemleri zaman zaman da vakit alıyor tabii.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Altı ay falan sürüyor Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Bu vakit alırken de bunların alacakları
kendilerine göre birikiyor, fakat, bütçede bir alacağı
gözükmüyor. Ama, bu aradaki birikimleri, biz yıl sonuna
doğru biraz daha hızlandırıyoruz ve sonunda, aralık
sonunda veyahut ocak başında ne kadar bunlar tutmuşsa,
bunların paraları hemen ödeniyor ve öyle tahmin ediyorum
ki, ocak içerisinde, bu arkadaşlarımızın herhangi
bir alacağı da kalmayacak şekilde ödemeler de yapılacaktır
kendilerine, her sene de böyle oluyor bu.
Sayın Gürdal, Tunceli'de, Tunceli'nin
Teşvik Yasası'ndan
(CHP sıralarından "Güyüldar"
sesleri) Hepiniz ayrı söylüyorsunuz siz de yani. Bu nasıl?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Güyüldar
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Güyürdal, peki. Tekrar tekrarlıyorum, Sayın
Güyürdal, Tunceli'de
(CHP sıralarından "Güyüldar"
sesleri)
ATİLA EMEK (Antalya) - Güyüldar,
Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Evet, isterseniz konumuza gelelim. Ben, sayın
arkadaşımızın da tekrar alayım ismini de bir
daha sefere çok daha iyi telaffuz etmeye gayret edeyim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Hasan
Güyüldar.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Güyüldar, evet.
Bazen, benim de soyadım tam telaffuz
edilemiyor. Artık, kusurumuza bakmayın.
Evet, Tunceli yararlanamıyor.
Tabii, bazı yerlerimiz bu Teşvik Yasası'ndan oldukça
iyi yararlandılar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Üç yer
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Bu, rakamlarla ortada. Birinci organize sanayi
bölgesi doldu, ikinciyi açtılar, üçüncüyü açtılar; fevkalade.
Bazı bölgelerimizde de, bazı nedenlerden dolayı gelişemiyor.
Yani, eğer terör hadiseleri çok cereyan edince, yatırımcı
da biraz psikolojikman kendini geri de çekebiliyor. Yani, o da bir
neden olabiliyor. Bu tam bir neden demiyorum, ama, bu da bir neden olabiliyor.
Ama, gönlümüz, Tunceli'deki yatırımların da artırılması.
Tunceli veyahut da buna benzer diğer illerimizde yapmış
olduğumuz şu yatırım teşviklerinden bir netice,
bir bakalım, alalım. Onlarla ilgili olarak da ileride tekrar
ayrı birtakım önlemler daha düşüneceğiz Hükûmet
olarak.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Üç yıl oldu. Demek ki olmuyor artık başka
bir şey.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Yok, değil. Ümitsiz değiliz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan. Süremizi çok geçtik. Bundan sonraki sorulara yazılı
cevap verebilirsiniz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Peki, çok teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7'nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Mali Politikaya İlişkin
Hükümler
Gerektiğinde kullanılabilecek
ödenekler
MADDE 7- (1) Personel Giderlerini
Karşılama Ödeneği:
Genel bütçe kapsamındaki kamu
idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konulan ödeneklerin
yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde, ilgili
mevzuatının gerektirdiği giderler için "Personel
Giderleri" ve "Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi
Giderleri" ile ilgili mevcut veya yeniden açılacak tertiplere,
Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1
tertibinde yer alan ödenekten aktarma yapmaya,
(2) Yedek Ödenek:
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten,
genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin
bütçelerinde mevcut veya yeniden açılacak (01), (02), (03), (05)
ve (08) ekonomik sınıflandırma kodlarında yer alan
tertipler ile çok acil ve zorunlu hallerde (06) ve (07) ekonomik sınıflandırma
kodlarında yer alan tertiplere aktarma yapmaya,
(3) Yatırımları
Hızlandırma Ödeneği:
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibinde yer alan ödenekten,
2007 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu
ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine uyularak, 2007 Yılı
Yatırım Programının uygulama durumuna göre gerektiğinde
öncelikli sektörlerde yer alan yatırımların hızlandırılması
veya yılı içinde gelişen şartlara göre öncelikli
sektör ve alt sektörlerde yer alan ve programa yeni alınması
gereken projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin artırılmasında
kullanılmak üzere genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri
ile özel bütçeli idarelerin projelerine ilişkin mevcut veya yeniden
açılacak tertiplere aktarma yapmaya,
(4) Doğal Afet Giderlerini
Karşılama Ödeneği:
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5 tertibinde yer alan ödeneği,
yatırım nitelikli giderler açısından yılı
yatırım programı ile ilişkilendirilmek kaydıyla
genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin
her türlü doğal afet giderlerini karşılamak amacıyla
mevcut veya yeniden açılacak tertiplerine aktarmaya,
(5) Belediyelere Yardım Ödeneği:
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.76-1-05.2 tertibinde yer alan ödeneği,
belediyelere yardım olarak kullanmaya,
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
-bir dakika arkadaşlar, cihaza girmeyin, açıklama yapacağım-
yeni madde üzerinde arkadaşlarımızın cihaza girebilmeleri
için mikrofonların boş olması gerekiyormuş. O bakımdan,
maddeyi okuttum, şimdi cihaz boşalıyor, girebilirsiniz
bir iki saniye sonra.
Sayın milletvekilleri, birleşime
beş dakika veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.07
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 22.29
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42'nci Birleşimi'nin Altıncı
Oturumu'nu açıyorum.
1269 sıra sayılı Bütçe
Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 7'nci maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Algan
Hacaloğlu.
Sayın Hacaloğlu, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım,
2007 yılı Merkezî Bütçe Kanunu'nun 7'nci maddesi üzerine
şahsım ve Grubum adına söz almış bulunuyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada bu yüce Meclis çatısı
altında bir AKP'li milletvekili arkadaşımıza ait
aile şirketinin, özelleştirmeden tesis satın almasıyla
ilgili tartışmayı ibretle izledik. Gerek bu tür tartışmaların
gerekse son dört yılda ülkemizde ihale vurgunlarının
artışında bu Meclisin AKP kanadının, siyasi
ahlak yasasını kabul etmemiş, milletvekili dokunulmazlığının
kaldırılmasına yanaşmamış olmasının
büyük payı vardır. CHP iktidarında, bu açık, ancak,
yasal kılıf uydurulmuş vurgun düzenine kesinlikle
son vereceğiz. Başbakan Sayın Erdoğan'ın dört
elle sarıldığı milletvekilliği dokunulmazlığını
kesinlikle kaldıracağız. Tüm dosyalı milletvekillerinin
bağımsız yargı önünde aklanmalarını, tüm
dosyalı bakanların Yüce Divanda hesap sorulması yolunun
açılmasını kesinlikle sağlayacağız. Bunları
söyleyerek girmek istedim, çünkü son defa konuştuğumda
son sözlerimi söylerken yarım kalmıştı, bunun önemini
bir kez daha altını çizerek ifade ediyorum.
Tartışmakta olduğumuz
yasa maddesinde, personel, yatırımların hızlandırılması,
doğal afet giderleri ve belediyelere yardım konularında
ek ödenekler kapsanmakta. Personel giderlerinin karşılanması
için yedek ödeneğe ihtiyacınızın olacağını
hiç zannetmiyorum. Zira, memurlarımıza haklarını
vermek, refahtan pay almalarını sağlamak gibi bir kaygınızı
bugüne değin ortaya sergilemediniz. Devlet Planlama Teşkilatının
2007-2009 dönemini kapsayan katılım öncesi ekonomik programda
"ücretler ve emekli maaşları hedeflenen enflasyonla
uyumlu olacaktır" ibaresi yer almaktadır. Bildiğiniz
gibi, 2007 yılı bütçe ve programında ise enflasyon hedefini
yüzde 4 olarak belirlemiş bulunmaktasınız. Yani, gelecek
yıl da memur yine yanacak, yine refahtan payını alamayacak.
Değerli arkadaşlarım,
gene bu madde kapsamı içinde değinmek istediğim bir diğer
konu afetler. Bugüne değin uygulamalarınızdan gördüğümüz
şudur: AKP İktidarı, Hükûmet, afet olaylarına karşı
duyarsızdır. Afet mağdurlarına karşı sosyal
devletin sorumluluğunu Kızılayın çadırları,
battaniyeleri ve sıcak yemeği olarak algılamaktadır
ve bir de tabiatıyla, yandaş belediyelere kaynak aktarması
şeklinde.
Biliyorsunuz, iki ay evvel bir sel
felaketi yaşandı. Benim iki gün evvel Afet İşleri
Genel Müdürlüğünden almış olduğum bilgiye göre,
7 ile toplam 1 milyon 210 bin YTL acil kaynak aktarılmış
vaziyette. Diyarbakır'da 4 can kaybı var, 3-4 milyon YTL zarar
var, gönderilen para 200 bin YTL. Hakkâri'de 3 can kaybı var, 100 ev
tamamen çökmüş, gönderilen para 150 bin YTL. Mardin'de 14 can kaybı
var, Karabas'ın muhtarının evi 4 kamyon tohumla beraber
yok olmuş, gitmiş. Valilikte zabıt tutulmuş, tutanak
tutulmuş ve denmiş ki: "Muhtarın kaybı sadece
75 bin YTL" kendisine verilen para 75 YTL ve Mardin'e giden toplam
para da 70 bin YTL.
"Bu mu sizin sosyal devlet anlayışınız?"
diye sormak istiyorum Sayın Bakan. Bu mu sizin, devletin, sorumsuz,
kusursuz sorumluluk anlayışı? Bu mu sizin kara günde
yurttaşa sahip çıkma anlayışınız? Gerçekten
uygun kelime bulmaya çalışıyorum Sayın Bakan; bu
kadar vicdansızlık, bu kadar sorumsuzluk olamaz.
Değerli arkadaşlarım,
dört yıllık AKP İktidarında IMF talimatlarına,
AB beklentilerine uyuldu. Hükûmet, bu uygulamasıyla tarımı
köstekledi, çiftçiyi kaderine terk etti. Ülkemiz, tarım sektöründe
2002 yılında yüzde 6,9 oranında büyüdü. Oysa, AKP yönetiminde
son dört yılda ise tarımda yıllık ortalama büyüme
oranı sadece ve sadece yüzde 1,4 oldu. Doğal olarak bu genel
büyümeye göreli olarak çok düşük kalan büyüme, kırsal kesimde
yoksullaşmayı daha da derinleştirdi. Dört yıllık
iktidarınızda devletten destekten yoksun kalan, kendi kaderine
terk edilen, emeğinin karşılığını alamayan
çiftçimiz giderek daha yoksullaştı. Şimdi, ben de Sayın
Bakanımızın "bu mu büyük şu mu büyük" söylemine
bir başka katkıda bulunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
1 litre mazot satın alabilmek için, 2002 yılında, köylü,
çiftçi 4 kilogram buğday satmak zorunda kalırken, 2006
yılında 6 kilogram buğday sattı. 6 mı büyük 4
mü büyük? Keza, pamuk üreticisi, 1 adet traktör alabilmek için, 2002
yılında 23,6 ton pamuk satmak zorunda kalırken 2006
yılında 32,3 ton pamuk satmak durumunda kaldı. 32,3 mü
büyük 23,6 mı büyük? Keza, bir örnek daha vermek istiyorum. Bunlar
çok çoğaltılabilir, sizlerin önünüze altmış tane
böyle örnek getirebilirim. 12 kilogramlık tüp gaz satın
alabilmek için tütün üreticisi, 2002 yılında 4 kilogram tütün
satmak zorunda kalırken 2006 yılında 5,6 kilogram tütün
sattı. Soruyorum Sayın Bakan: 5,6 kilogram mı büyük 4
kilogram mı büyük?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Yurt dışı fiyatları nasıl?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Bu gerçeklere kulağınızı tıkayarak, vicdanınızı
körelterek ülkeyi yönetmeye çalışıyorsunuz, ancak
yolun, kandırmacanın artık sonu geldi. IMF'ye, AB'ye
şirin gözükmek için hayatını kararttığınız
çiftçimiz sandıkta sizin de siyasi hayatınızı karartacak.
Değerli arkadaşlarım,
2006 yılında tarım kesimine, çiftçimize, gayrisafi
millî hasılanın yüzde nokta 83'ü oranında bir destek vermeyi
öngörmektesiniz. Biz, CHP iktidarında, 2007 Kasımından
sonra en önemli hedef kitlemiz olarak belirlediğimiz tarım
kesiminde çiftçiye, kırsal gelişme ve tarım destekleri
için her yıl gayrisafi millî hasılanın yüzde 2'sini vermeyi
bir parti politikası olarak benimsemiş bulunmaktayız.
Bu, bizim çiftçimize taahhüdümüzdür.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - İktidar olursanız!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Olacağız,
olacağız.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan Tayyip
Erdoğan "Yabancılara banka satıyorsunuz diye
şikâyet ediyorlar; serbest piyasa ekonomisi bu, yeter ki gelsinler."
diyor. "Türkiye'yi pazarlıyorum" diyerek yedi düveli
dolaşmakta olan Sayın Başbakan, dünyada, dünya finans
piyasalarında olup bitenlerden belli ki pek haberdar değil.
Belli ki, yakın dostu Sayın Bush da kendisine bu konularda
doğru, yeterli bilgiyi aktarmıyor.
Bildiğiniz gibi, yabancıların
ulusal bankacılık sistemimiz içindeki payı giderek
artıyor ve şu günlerde Sayın Başbakan Yardımcısının
verdiği bilgiye göre, borsa dâhil yüzde 35,3'ken, önümüzdeki yakın
dönemde yüzde 50'ye tırmanacak. Oysa, bildiğiniz gibi, benden
evvel de zannediyorum bir arkadaşım da ifade etti, Avusturya
ve Fransa'da bu oran yüzde 19, Danimarka'da yüzde 17, Hollanda'da yüzde
11, İspanya'da yüzde 10, İtalya'da yüzde 8, Almanya'da yüzde
5'tir. Peki, enayi mi bu piyasa ekonomisinin çok gelişmiş
ülkelerinde, bu ülkeler, ulusal bankacılık sistemlerinin
yabancılar tarafından kontrol edilmesine razı olmamaları,
bunu kabul etmemeleri ve dahası, bu ülkeler yeni bünyelerine
aldıkları Avrupa Birliği ülkelerine, yani son onlar
ülkelerinin, on ülkenin ulusal bankalarını büyük ölçüde
ele geçirdiler, hâkimiyeti devraldılar. Bugün Çek Cumhuriyeti,
Macaristan, Slovakya, Estonya'da yabancıların kontrolü
yüzde 90, Polonya'nın ise yüzde 67. Onlar bitti, şimdi sıra
bize geldi. Eski AB ülkeleri ellerini ovuyorlar. Peki, soruyorum,
Sayın Başbakan ve Sayın Başbakan Yardımcısı
bu tabloyu hiç değerlendiremiyor mu? Bunun Türkiye ekonomisine,
insanımıza, ülkemize artısının ve eksisinin
ne olabileceğini kestiremiyor mu?
Değerli arkadaşlarım,
yüksek reel faiz dört yıldır ekonomimizde temel ekonomik
enstrüman olarak kullanılmakta ve bunun ne şekilde, hangi
amaçla bir enstrümana dönüştürüldüğünü diğer arkadaşlarım
da ifade etti. Bu, IMF'nin de temel ilkelerinden, hedeflerinden biri;
düşük kur, yüksek reel faiz ve sıcak paraya açık bir ortam
ve bu çerçeve içinde enflasyonu indirebilme çabası. Ama bunun
sosyal ve ekonomik, doğrudan ve dolaylı etkilerine karşı
aciz kalmış olan bir ekonomi! Ve gene bildiğiniz gibi,
bütün çabalara rağmen, gösterilmiş olan bütün özveriye
rağmen reel faizler bugün günümüzde yüzde 13'lerin üstünde,
13,3. Bu bir dünya rekoru reel faizler açısından. Bunu taşımak
mümkün değil. Değerli arkadaşlarım, AKP İktidarı,
dört yılda, en son rakamlara göre, rantiye kesimine -kırk
dokuz ayda yani- 131 milyar dolar, yani, 187 milyar 600 milyon YTL faiz
ödedi. Bu ne demektir? Bu, günde ortalama 90 milyon dolar.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Keyfinden
mi ödedi? Keyfinden mi ödedi? Mecburdu.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ünal
Bey, ne oldu?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Yani, iş, tabiatıyla, çok hoşnutsunuz
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Geçmişten
öyle bırakılmış, ne olacak?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
herkes memnun. Mesele, ekonomiyi bu noktadan çıkarmak. Ama bunu
bilin, her gün 90 milyon dolar faiz ödüyoruz. Tabiatıyla, kimse
keyfinden ödemiyor, ama beceriksizliğinden ödüyor
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hayır.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
ama IMF'ye teslimiyetten ödüyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hayır.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
ama ekonomiyi yönetmeyi bilemediğinden ödüyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hayır,
hayır
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Beceremeyen
gitsin.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, son dört yıldır halkımızın
ödediği vergilerin yüzde 59,3'ü faize gitti. AKP'nin faiz çarkı,
fakirden varlık sahibine, halkın sırtından sermaye
sahiplerine, yurt içinden, ulusal ekonomiden yurt dışına,
sıcak para baronlarına varlık ve kâr transferi şeklinde
dönmektedir.
AKP, dört yıldır, ulusal duyarlılıklardan
yoksun, teslimiyetçi politikalarıyla çevirmekte olduğu
bu faiz çarkı ile aslına rücu etmiştir. Tam anlamıyla
rantiye kesiminin iktidarına dönüşmüştür.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının bağımsızlığını
yürekten destekliyoruz. Ancak, sizin iktidarınızda, Merkez
Bankası kendi ülkesinde sözde bağımsız, dışarıda
ise, ne yazık ki, IMF'ye karşı boğazına kadar bağımlı
hâle geldi.
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında,
biz, IMF'yle teslimiyetçi ilişkiye, karşılıklı
uyumlu irade beyanıyla son vereceğiz.
Gelecek on yıl bütçede kamu
faiz dışı fazla oranını IMF'nin dayattığı
gibi yüzde 6,5 olarak değil, yüzde 3 olarak belirleyeceğiz.
Sosyoekonomik kalkınma için
daha çok kaynak yaratacağız.
Eğitime, sağlığa
daha çok kamu kaynağı aktaracağız.
Değerli arkadaşlarım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Bitiriyorum.
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
buyurun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Bu amaçla, tüm üretim güçleri harekete geçirilmelidir, KOBİ'ler
ve KİT'ler ayağa kaldırılmalıdır, sabit
sermaye yatırımları hızla artırılmalıdır,
ileri teknoloji ve yüksek ücret düzeyinde sanayileşme, ülkemize
özgü kilit sektörlerde dış rekabet gücü yüksek atılım
hedef alınmalıdır. Kısaca, çözüm küreselleşme
tuzağından ve IMF'ye teslimiyetten kurtulmamızdır,
çözüm ulusal üretim ekonomisinin ayağa kaldırılmasıdır,
çözüm sosyal devletin güçlendirilmesidir, çözüm, değerli arkadaşlarım,
sosyal demokrasidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Hacaloğlu.
Anavatan Partisi Grubu adına
söz isteyen Ankara Milletvekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu.
Buyurun Sayın Kurtulmuşoğlu.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Sayın Kurtulmuşoğlu,
süreniz on dakikadır.
Sayın konuşmacılara
duyurulur: Konuşma süresinin haricinde ek süre verilmeyecektir.
Teşekkürü süre içerisinde yaparsanız memnun oluruz.
Teşekkür ediyorum.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 7'nci maddesinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Son yedi yılda IMF politikalarını
uygulayan Türk ekonomisinin başlıca ikilemi ve sorunu,
büyümenin sürdürülebilmesi için yurt dışından sürekli
sıcak para gelmesi ve kur baskısının bir ön
şart olmasından kaynaklanmaktadır. Bu da, yüksek reel
faizi sunma gerekliliğini doğurmakta, ancak yüksek reel
faizler de kamunun borç yükünü iyice ağırlaştırmaktadır.
Bu bakımdan, bizdeki büyüme, yurt dışından gelen
sıcak para akımlarına bağlı, spekülatif yönlü
gerçekleşme ile düşük kur, yüksek reel faiz sonucu ithalata
bağımlı metodu içeren, istihdam yaratmayan bir büyümedir.
Bu bakımdan, büyümeye rağmen işsizlik azalmamakta, aksine
artmaktadır. Bu büyüme, işsizliğe çözüm, halka refah
getirmediğinden fakirleştiren büyümedir. Bu nedenlerle,
kurda yapılacak bir düzenlemeyle ihracatın önü açılacaktır.
Ama, asıl mesele, Türkiye'nin kendi kaynaklarına ve ara malları
üretimine dayalı teknoloji ve bilgi geliştirecek, gerçekleştirecek
bir üretim ekonomisini bir an önce yürürlüğe koymasıdır.
Konuyu biraz daha açarsak, AKP
Hükûmetinin üç buçuk yıllık, yani, dört yıllık icraatı
sonucunda geldiği nokta ve o çok söylenilen ekonomik büyümenin
de aslında iki nedenden kaynaklandığını görüyoruz:
Yüksek cari açık ve iç-dış borçlanmadaki devasa büyüme.
Gerçekten, bakıldığında, AKP'nin iktidara geldiği
dönemde cari işlemler dengesinde yıllık bazda 37 milyonluk
bir fazla vardı. Şu anda ise yıllık bazda 25,7 milyar
dolarlık bir açık söz konusudur. Cari açıktaki bu
tırmanış ise en çok ithalatın patlamasına dayalı
-ekseriyetle lüks ve ara malların ithalatına- büyümeden
kaynaklanmaktadır. İthalatımızın yüzde
70'lik bir bölümü üretimde kullanılan ham madde ve ara mallardan
oluşmaktadır. Yüzde 15-20 arasındaki bir bölümü de üretim
kapasitesinin artırılması için gerekli sermaye mallarından
meydana gelmektedir. Yani, Türkiye'nin üretimindeki ithalata
aşırı bağımlılık, ara malların ithalatına
dayalı bir ekonomimizin olması, düşen döviz kurları,
hızlı büyümeyle birlikte ithalatın da patlamasına
yol açmıştır. Bir de buna, 2001 krizi sonrası gelen
yüzde 6'lık eksi büyüme sonrası düşen kapasite kullanım
oranlarının normalleşmesi eklenince aslında bir
büyüme varmış gibi gözükmektedir. Bunu da en iyi, artan
işsizlik rakamlarında görmekteyiz. Hatta, kapasite kullanım
oranı da artık sabitleşmiş durumdadır. Bu itibarla,
ekonomisi ve işsizlik rakamlarının birlikte büyüdüğü
tek ülke konumundayız.
Daha önce de belirttiğimiz
gibi, yüksek reel faizle bastırılan düşük döviz kuru
sonucu ithalat ucuzluğundan, ithalattaki patlama önce
dış ticaret açığını sonra da cari işlemler
açığını körükleyerek artırmaktadır. Rakamlarla
ifade edersek, revizeli olmak üzere, 2003 yılında 6,8 milyar
dolar, 2004 yılında ise 15,6 milyar dolar olan cari işlemler
açığı, 2005 yılında 23 milyar dolar civarında
gerçekleşmiştir. 2006 yılında Mayıs, Haziran
ve Temmuz ayındaki kurdaki dalgalanma sonucu TL'nin reel değeri
yaklaşık yüzde 20 azalması ile bu açık 2006 yılı
sonunda 32 milyar dolar civarında gerçekleşmiştir.
Şimdi ise, 30 milyar dolarlık bir rakamdan söz edilmektedir.
Yani, toparlarsak, cari açık,
son üç yılda kümülatif olarak yüzde 44,4 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
Yani, bu miktardaki bir cari açığın sürekli finanse
edilmesi gerekmektedir. Cari açığın gayrisafi millî
hasılaya oranları 2003'te yüzde 3, 2004'te yüzde 5,1; 2005'te
5,9; 2006'da ise kurdaki düzelmeye rağmen yüzde 6 oranıyla
tehlike sinyalleri vermektedir. Bu da, Hükûmetin getirdiği bir
siyasi, ekonomik ve sosyal belge niteliğindeki bütçenin gerçek
ve samimi olmadığını, kâğıt üzerinde tahminlerden
ibaret basit bir belge olduğunu göstermektedir.
Sayın Bakan, maliyeyi çok iyi
bilen bir adam değilim, maliyeci de değilim çünkü.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın
Bakan dinlemiyor ki zaten.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ama, Sayın Bakan, bu ülkede -buraya geldiniz, günlerdir
sizi dinliyorum, iktidarı da dinliyorum- ne kadar güzel her
şey. Her şey tozpembe. Ben de böyle bir ülke istiyorum, böyle
olmasını istiyorum ülkemin. Her şeyin tozpembe değil
de, refahı güzel, geçimi rahat, çocuğunu okula gönderebilen,
okul taksidini ödeyebilen, evine ekmek götürebilen bir ülke istiyorum
ben de.
Ama, Sayın Bakan, "memura
senede yüzde 4+yüzde 4" dediniz, artırım yaptınız.
Söyler misiniz bana, 700 milyon maaş alan bir memur acaba kira
mı verecek bununla, çocuğunu mu okutacak, çocuğunun
ayağına ayakkabı mı alacak, elbise mi alacak Sayın
Bakan? Bunu söyler misiniz bana?
Türkiye'de, Sayın Bakan, sadece,
bu insanların yaşama şartını düzeltmek için
iktidarlar burada bulunur. Ama, görüyorum ki dört senedir, enflasyon
indi -hakikaten indi, doğrudur- istikrar da var da, fakat, ben
cebime bakıyorum, para yok benim cebimde Sayın Bakan.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Dolmuş
parası da yok.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bütün
harcamaları kredi kartıyla yaparsan tabii olmaz.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Bu bütçe niçin yapılır? Bütçeler, bir senelik,
73 milyon insanın refahta yaşaması, güzel yaşaması,
insanca yaşaması için yapılır.
Sayın Bakan, insanın
sağlığıyla oynadınız Sayın Bakan.
Bir senede, sağlıkta üç defa fiyat değiştirdiniz.
Sağlık Bakanına sorduğumda "Maliye Bakanı
yapıyor" diyor. "O zaman senin ne işin var orada kardeşim?"
dedim, "her şeyi Maliye Bakanına verelim." Zaten
yapıyor, babalar gibi de bu ülkeyi yönetiyor. O zaman, Sağlık
Bakanına lüzum yok.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Millî Eğitim Bakanına da gerek yok.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sayın Bakan, insanın sağlığıyla
oynanır mı Sayın Bakanım? Her şeyi anladım
da, aç durabilir ama, bu hasta insanın ilacını alamasa
Sayın Bakan
Siz diyorsunuz ki: "Sen bu ilacı alacaksın,
bundan fazlasını alamazsın, ben sana bunu vermem."
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- Daha önce hiç alamıyorlardı.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Bu nasıl tedavi usulü? Bu nasıl bir mantık?
Bunu otuz beş-otuz altı senelik doktor olarak hiç anlamış
değilim. Reçeteyi de bari siz yazın da maliye bürokratları,
onlar tedavi olur nasıl olsa hastalar.
Sayın Bakan, emekliye ne verdiniz?
Dul, yetime ne verdiniz söyler misin Sayın Bakan? Sayın Bakan,
buraya geldiğinizde, çok güzel, güler yüzünüzle ve karşınızdaki
arkadaşlarıma da bazen yarı tebessüm, yarı
ısırır gibi laflarla burada her şeyi tozpembe göstermek
güzel de, ama bir de gelin vatandaşa sorun Sayın Bakan, ne
çektiklerini, neler çektiklerini bir görseniz. Tabii ki, ben çok siyaset
yapıp da, efendim bunu size halk gösterecek, işte seçimde
Onlar benim işim değil. Benim işim halkımın mutluluğu,
benim işim halkımın sağlığı, halkımın
refahı, onları istiyorum ben sizden, iktidarda olduğunuz
için istiyorum. İktidara talip olan herkes, ben bu ülkenin insanlarını
huzur içinde, refah içinde yaşatacağım diye iktidara
talip olunur bu ülkede
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Hocam dünle bugün nasıl?
MUZAFFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ben iktidarları böyle kabul ediyorum ve böyle olmasını
da istiyorum
ZEYNEP KARAHAN USLU (İstanbul)
- Öyle zaten.
BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu,
teşekkür ediyorum.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkanım
BAŞKAN - Cihazımız
bir dakika öncesinden yanıp sönüyor biliyorsunuz, bu süre içerisinde
teşekkür edilmesi gerekir.
Peki, teşekkür ediyorum Sayın
Kurtulmuşoğlu.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Fahri Keskin, Eskişehir Milletvekili.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Keskin.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 2007 Bütçe Kanunu
Tasarısı'nın ek cetvelinin 7'nci maddesi hususunda görüş
ve düşüncelerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2007 bütçesi Hükûmetimizce hazırlanan
beşinci bütçedir. Cumhuriyet tarihinde bunun bir rekor olduğunu
göz önünde tutarsak, bu durum, ülkede sağladığımız
istikrarın bir ifadesidir. Bütçeler, hükûmetlerin bir yıl
içerisinde millete sunacağı kamusal hizmetleri, izleyeceği
ekonomik ve sosyal politikaları ortaya koyar. Türkiye'de bir
iktidar, ilk defa, seçime giderken seçim bütçesinden uzak durmaktadır,
seçime giderken halkın menfaatleri dışında hiçbir
popülizme yanaşmamaktadır. Başkasının verdiği
ne olursa olsun bizi ilgilendirmiyor. Başkasının
beş fazla vereceği dönemler bizimle kapanmıştır.
Bütçeleri ele alacak olursak, bütçeler,
genelde gelir ve gider tahminlerine dayanan cetvellerdir, ama, bundan
önceki uygulamalar o kadar farklı işlemiştir ki, bizden
önce bütçe giderleri daima hedeflerin üstünde, bütçe gelirleri
ise bu hedeflerin altında gerçekleşmişti. Ayrılan
ödenekler senenin ortasında tamamlanmakta, geriye para basmak
için banknot matbaalarına emirler yağdırılmaktaydı.
Bu ise enflasyon canavarını ülkede şahlandırmakta,
garip gurebayı perişan etmekteydi. Bu tahminlerdeki yanılgı,
öyle dönemler gelmiştir ki, yüzde 49'lara kadar uzanmıştır.
Geçmişte, iyi hazırlanmayan ve iyi idare edilemeyen bütçeler
yüzünden ülkemiz krize girdi, sosyal dengeler altüst oldu. Bedelini
yüksek faiz olarak ödedik, hâlâ ödemekteyiz.
Geçmiş hükûmetlerde toplam vergiler
faize bile yetmedi. Durum böyle olunca, diğer kamu harcamaları
yüksek faizle borç alınarak gerçekleşti. Böyle bütçeler
milletin sırtına yüktü. Biz, bu milletin sırtından
bütçeyi yük olmaktan çıkarıp milletimizin hizmetine sunduk.
Bu bütçeyle ülkemizde fakir fukaraya, engelliye, öğrenciye,
garip gurebaya, dul ve yetime sahip çıkılmaktadır.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Fakir
fukarayı unuttun yalnız.
FAHRİ KESKİN (Devamla) -
Ülkede yaşanılan bütün güzelliklerin altında ülkemizde
yaşatılan istikrar ve güven ortamı yatmaktadır.
Bundan, hepimizin mutluluk duyması gerekir. Hayalî hedeflerden
uzak, gerçekçi tespitlerin ışığında, sosyal ve
ekonomik yönü güçlü bir bütçe hazırlanmıştır. Geçmiş
dönemlerde istifçilikten, faizden, stokçuluktan büyük kazanç
sağlayanların, hiçbir yatırım yapmadan servetlerini
katlayanların, rantiyecilerin sevmediği politikaları
biz takip ediyoruz. Köşe dönme dönemine biz son verdik. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Ne zaman, ne zaman?
FAHRİ KESKİN (Devamla) -
2003'te, bizimle birlikte.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Adresler
değişti, adresler.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Ya, en çok rantiyeci sizden çıktı. Hayret bir şey ya!
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Köşelerin
adresi değişti.
FAHRİ KESKİN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, biraz önce, işçilik ve
işsizler rakamı üzerinde çeşitli konuşmalar oldu.
Eğer devraldığımız dönemdeki oranı bile
muhafaza etmiş olsak her yıl 800 bin kişiye biz iş
bulmuşuz demektir; her yıl, 800 bin kişi, bu ülkede
işsizler ordusuna katılıyor.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
İnanıyor musun, inanıyor musun? Söylediklerine inanıyor
musun?
FAHRİ KESKİN (Devamla) -
Bütçemizin sosyal yönü büyük ağırlık taşır, temelinde
insan vardır. İşte, birkaç örnek: Millî eğitime, bizim
dönemimizde, en büyük pay ayrılmıştır. Geçen
yılla bu yıl arasında da yüzde 29 artış göstermektedir.
Dağıtılan kitapların sayısını size
vereyim: Dört yılda 411 milyon. Dört yılda 100 bin derslik inşa
edildi. Dört yılda 106 bin yeni bilgisayarlı okula girdik.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Yavaş, yavaş! Hayret bir şey ya!
FAHRİ KESKİN (Devamla) -
2006-2007 öğretim yılında liselerimizde de kitap dağıtımına
başlandı. Üniversite öğrencilerine verilen kredi ve
burs miktarlarında, bizim dönemimizde, görülmedik artışlar
yaşandı.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Ne zaman?
FAHRİ KESKİN (Devamla) -
2002'de burs ve kredi alan 451 bin öğrencinin sayısı 725
bine çıkarıldı. Araştır, görürsün.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Ne zaman, ne zaman?
FAHRİ KESKİN (Devamla) -
Araştır, görürsün. Bu zaman.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Ne zaman?
FAHRİ KESKİN (Devamla) -
2002'de öğrencilere verilen 45 milyon lira 150 milyon liraya
çıkarıldı bizim dönemimizde, AK Parti döneminde. Bunlarla,
hepimiz gurur duymalıyız.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Hangi dönem?
FAHRİ KESKİN (Devamla) -
Hükûmetimizce, ihtiyacı olan vatandaşlara, sosyal yardım
niteliğinde kömür dağıtımı yapıldı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Ne zaman, ne zaman?
FAHRİ KESKİN (Devamla)-
Önceki dönemlerde kışı yorgan altında geçiren
BAŞKAN - Sayın Keskin, teşekkür
ediyorum.
FAHRİ KESKİN (Devamla) -
Sayın Başkan
BAŞKAN - Baştan ilanı
yaptım Sayın Keskin.
FAHRİ KESKİN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın
Başkan, bırakın konuşsun!
FAHRİ KESKİN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Bırak konuşsun!
FAHRİ KESKİN (Devamla) -
Gel de konuş, sen, buraya!
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın
Başkan, konuşsun lütfen
BAŞKAN - Sayın Keskin, lütfen
Teşekkür ediyorum.
FAHRİ KESKİN (Devamla) -
Yaptığımız icraatlardan bahsediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Keskin, lütfen
Teşekkür eder misin Sayın Kesin.
FAHRİ KESKİN (Devamla) -
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Madde üzerinde, on dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi beş dakikadır,
bir dakikayla da sınırlandırılmıştır.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, özel
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın
Başkan, birinci sırada ben vardım efendim, birinci
sırada ben vardım.
BAŞKAN - Hayır, Sayın
Kılıç
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Hayır
efendim, birinci sırada ben vardım orada. Listeyi aldım
ben. Ahmet Işık ikinci sıradaydı.
AHMET IŞIK (Konya) - Sıramı
verebilirim Sayın Başkanım.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Efendim,
bizim ihtiyacımız yok da... Fakat, adil davranırsanız
memnun olurum.
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
tamam, açılacak, ama, buradaki ekranda Işık birinci
sırada görünüyor.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Hayır
efendim, ben, listeyi ilk başta aldım.
BAŞKAN - Anlaşıldı
Sayın Kılıç, açılıyor, bir saniye
Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın
Bakan, muhtarlara 260 TL maaş verilmekte, bunu da ancak
Bağ-Kur primlerine yatırmaktadırlar. Hatta, çoğu,
Bağ-Kur primlerini de ödeyemediği için milyarlarca borçları
birikmiştir. Muhtarlara asgari ücret miktarında maaş
ödemeyi ve Bağ-Kur primlerini ödemeyi düşünüyor musunuz?
İkinci sorum: Korucular, terörün
önlenmesinde büyük görev yapmışlardır, ancak, bunlar,
hâlâ sosyal güvenlikten yoksundur. Devlet, yıllarca sosyal güvenliksiz
eleman çalıştırmaktadır. Bu ayıba ne zaman son
verecek, korucuları sosyal güvenceye kavuşturacaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıç.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın
Başkan, dakikalar çalışmıyor.
BAŞKAN - Sayın
Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, özel sektör
yatırım talebi ve enerji fiyatları paralelinde artan
dış ticaret açığı, cari işlemler açığının
artmasındaki temel etken olmuştur. Cari açık ocak-ekim
döneminde 28 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. Enerjinin
toplam faturası ise ocak-ekim döneminde 23,4 milyar dolar olarak
gerçekleşmiştir. 2006 yılı sonunda enerji faturasının
Türkiye'ye maliyetinin 28 milyar dolar olacağını düşünecek
olursak, enerjideki fiyat artışlarının cari
açığı büyük oranda etkilediği açıkça görülmektedir.
Burada, Sayın Bakanım, cari açığın rakamsal
büyüklüğü mü, yoksa, sürdürülebilirliği mi daha önemlidir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Sayın Bakan, Gelir İdaresi Başkanlığınca,
3 Aralıkta yapılan gelir uzmanlığı sınavında
70 ve üzeri puan alanlardan sadece 2.500 kişinin ataması yapılmıştır.
Atamalar 83 puanda bırakılmıştır. Gelir uzmanlarına
çok ihtiyacın olduğu bilinmesine ve Gelir Başkanının
açıklamalarına rağmen, diğer, 70 ve üzeri puan
alan adaylar neden atanmamıştır? Kalan bu adayların
atamaları ne zaman yapılacaktır?
Gelir İdaresi Başkanı,
22 Aralıkta, gelir uzmanı ihtiyacının çok olduğunu,
hatta birçoğunu diğer teşkilatlara kaptırdıklarını
bildirmiş olup gelir uzmanı almaya devam ettiklerini ve
devam edeceklerini, canlı yayında, televizyonda bildirmiştir.
Buna göre, sınavda başarı sağlayan 70 puan üzerindeki
gelir uzmanlarının mağduriyetlerini gidermeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Sayın Özcan
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sayın
Bakan, sorum 1: Sözleşmeli öğretmenlere kadro verileceği
bazı bakanlarınız tarafından açıklandı.
Bu öğretmenlere kadroyu ne zaman vereceksiniz?
Sorum 2: Memur emeklileri için,
ilk altı ayda 3 ve 4 zam öngörüyorsunuz. Doğal gazın
yüzde 25, kiraların yüzde 20 arttığı bir ortamda,
emekliler nasıl geçineceklerdir, açıklar mısınız?
3- Açlık ve yoksulluk sınırlarının
ekonomik rakamları nedir? Sizin rakamlarınızla
işçi sendikalarının ilan ettiği rakamlar arasında
fark var mıdır? Varsa, hangisini savunuyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özcan.
Sayın Öğüt, buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, şu anda
Ardahan'da şiddetli kar yağıyor, televizyonda da alt
yazı geçiyor. Yollar kapalı, özellikle Posof yolunda hastalarımız
yolda kalmış. Ben, demin, ilçe başkanımızla görüştüm.
Posof yolunun ve Şavşat yolunun kapalı olması ve
diğer ilçelerin de kapalı olması, Ardahan Valiliği
ve belediyelerin de araç gereç olmaması nedeniyle, hastalarımızın
yollarda ölmesi söz konusudur.
Şimdi sizden istirhamım,
yedi ay kar ve buzla mücadele veren Ardahan belediyeleri ve Valiliğine
araç gereç ve maddi yardım acilen gönderme şansınız
var mı? Hükûmet olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz, Ardahan'a
yardım edecek misiniz? Ama, soruma, lütfen, tam ve net bir cevap
verin, çünkü, şu anda can pazarı, insanlarımız yolda
kalmış.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Öğüt.
Sayın Öğüt, yalnız,
Türkiye kar yağmasını istiyor, isterseniz Ardahan'dan
bu tarafa doğru gönderin.
Teşekkür ediyorum.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Bizim
yollarımız kapalı, yollarımız açılsın.
BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu,
buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan teşekkür ediyorum. Sayın
Bakana bir sorum var.
Bakanlığınız
2006 yılı bütçesinin yedek ödenek tertibine konulan ödeneğin
miktarı ne kadardır? Bu miktarın kamu idareleri ile
özel bütçeli idareler itibarıyla dağılımı nasıl
olmuştur? 2007 yılı için, Bakanlığınız
bütçesinde öngörülen yedek ödenek miktarı ne kadardır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Tütüncü, buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim Sayın Bakana iki sorum
olacak.
Bir tanesi: Türkiye maliyesi
2007 yılında, her gün, 147 milyon YTL ya da dolar olarak 95 bin
dolar faiz ödemesi yapacak. Biz, böyle bir hesap yaptık. Bu,
doğru mudur?
İkinci sorum: Organize sanayi
bölgelerinde, bazılarında büyük eksiklikler var. Doluluk
oranı, Türkiye ortalaması yüzde 50'ler dolayında. Ancak,
bazılarında hiç yatırım yok. Örneğin, Malkara
ve Hayrabolu Organize Sanayi Bölgelerinde, bir kuruş dahi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Tütüncü.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Önce, bir hususu belirtmek istiyorum
Sayın Başkan. Şimdi, bu sorular
Bu okuduğumuz madde,
bütçedeki ödenek türleri. Sayın Ekmekcioğlu'nun sorusu
hariç, hiçbir soru bu maddeyle ilgili değil, ama, ben yine de cevap
vermeye gayret edeceğim.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Muhtarların
maaş ödemeleri yok mu Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Fakat, ben, değerli arkadaşlarımdan
bir hususu özellikle belirtmek istiyorum: İlgili maddeyle sorular
sorulursa, çok daha anlamlı olacak, bunu özellikle belirtmek
istiyorum. Şimdiye kadar, maddelerle hiç alakası olmayan
sorular soruldu, ben cevap verdim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Yine de ben cevap vermeye devam
edeyim, ama, arkadaşlarımız da buna dikkat ederlerse,
çok daha iyi olacak bu görüşmeler. Onu arz etmek istiyorum.
Şimdi, Sayın Kılıç'ın
muhtarlarla ilgili sorusuyla cevaplara başlamak istiyorum.
Sayın Kılıç diyor ki: "Muhtarlar 260 lira alıyor,
bu yetmiyor. Efendim, bunu biraz daha artırsak, muhtarlar için
iyi olur."
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Onu da
Bağ-Kur'a prim ödüyorlar Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Korucular için de, sosyal güvenliğe kavuşturulmasını
söylüyor.
Ben, şimdi, bir şeyi arz etmek
istiyorum: Değerli arkadaşlar, bu muhtarları,
şimdiye kadar, bizim Hükûmetimiz hariç, hiç kimse düşünmemiş.
Biz geldiğimizde -bakın, bir rakam vereyim- 97 lira alıyordu
muhtarlar, 97
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Bağ-Kur primi ne kadardı Sayın Bakanım?
Bağ-Kur primi de o kadardı.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Sayın Bakan, Bağ-Kur primi ne kadardı?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Bak, ben sizi dinledim, siz de beni dinleyin.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen
Lütfen
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Siz beni dinleyin. Şimdi, birbirimizi dinlersek,
daha iyi olur.
Şimdi, bu 97 lirayı biz
267 lira yapmışız. Gönül arzu eder ki, daha fazla verelim,
467 lira yapalım.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) -
Bağ-Kur primi ne kadar oldu Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Bağ-Kur primini ödeyebiliyorlar bu rakamla.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - O
zaman ödemiyorlar mıydı?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - O zaman ödeyemiyorlardı, evet, evet, ödeyemiyorlardı.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Söyleyin, o zaman ne kadar ödüyorlardı?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Onun için de bende birçok dilekçe vardı.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın
Bakan, bütün dairelerin müdürleri, amirleri, herkes, gidince köyde
muhtarın yanına gidiyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Şimdi, eldeki imkânlar ölçüsünde, biz, bütün bu
iyileşmeleri yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz;
memurumuza da işçimize de emeklimize de muhtara da korucuya
da hepsine devam edeceğiz, bunu bilin. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Aldığı
maaşı prim olarak öderse bedava mı çalışacak
Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Ama, hesaplı gitmek mecburiyetindeyiz değerli
arkadaşlar, bunu anlatmaya çalışıyorum. Yoksa,
borç alarak, onun maaşını artır, bunun maaşını
artır, git borç al, git onun kapısına el aç, git bunun kapısına
el aç
Ondan sonra, o maaşını artırdığımız
kimseler, o artan enflasyonun altında ezilerek
UFUK ÖZKAN (Manisa) - En iyi yaptığınız
şey o zaten, el açmak.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) -
en büyük çileyi çekerler. Şimdiye kadar yapılan
buydu, bunu yapmak istemiyoruz. Bizim, şimdi, yaptığımız
artışlar reel artışlar oluyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ah ona
bir akılları erse!
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
En iyi yaptığınız şey borç almak!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Şimdi, korucular için, korucular için tedavi
söz konusu değildi, sağlık hizmeti söz konusu değildi.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
En iyi yaptığınız şey borç almak!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Biz, şimdi
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sosyal
güvenliksiz eleman çalıştırmak doğru mu Sayın
Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Biz, bunları getirdik, korucuların durumunu
daha iyileştirdik.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Primlerini karşılamıyor muhtar maaşları.
BAŞKAN - Sayın Şahin,
lütfen
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Maaşlarını artırdık.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Hayır efendim, laf atıyorlar oradan!
BAŞKAN - Sayın Şahin,
lütfen
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Bir dinleyin canım
FİKRET BADAZLI (Antalya) -
Kaç paraydı, kaç para oldu?
BAŞKAN - Sayın Bakana soru
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Ama, Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Şahin
Sayın Bakan, buyurun siz, lütfen
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Şimdi, hem maaşlarını artırdık
korucuların hem onlara tedavi imkânları getirdik, ilaç
imkânları getirdik, devamlı surette iyileştiriyoruz
ve iyileştirmeye de devam edeceğiz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın
Bakan, yirmi yıldır çalışan korucu var sosyal güvenliksiz.
Bunlar, emekli olamayacaklar mı?
BAŞKAN - Sayın Kılıç
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Işık, enerji açığıyla
ilgili olarak, cari açıkla ilgili olarak, enerji faturasının
bunun üzerindeki etkilerini sordu. Çok önemli bir soru bu.
Değerli arkadaşlar, cari
açık diyoruz, her çıkan, bizi eleştirmek için, cari
açık şu kadar arttı, cari açık bu kadar arttı
Şimdi, Türkiye'nin kendine özel durumu var. Bir defa, cari
açık ne kadar olursa olsun, şu anda, şu andaki görünüm,
Türkiye için bir tehlike, bir risk değildir, bunu herkes bilsin.
Neden? Çünkü, cari açığı finanse edilebilir mekanizmalar
çok fazla harekete geçti. Bunların en başında da,
doğrudan yabancı yatırım
1 milyar civarındaydı
Türkiye'de, şimdi 20 milyarları konuşuyoruz. Ama, bir
de, dünyadaki enerji fiyatlarının artışını
iyi hesaplamamız lazım. Bütün dünyada oldu bu fiyatlar.
Çünkü, biz enerjiyi dışarıdan ithal eden bir ülkeyiz maalesef.
Bizim petrolümüz yok, -işte, az bir petrolümüz var- doğal gazımız
yok. Hatta, kömürü bile, bazı şeyler için, elektrik üretim tesisleri
için dışarıdan getiriliyor.
BAŞKAN - Sayın Bakan, süre
tamamlanmıştır.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Peki. Diğerlerine yazılı olarak cevap
vereceğim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Gelir uzmanları
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın
Başkanım, müsaade eder misiniz.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın
Başkan, insanlar yolda kalmış
Yolda kalmış hasta
var, ölüyor, ama, siz hâlâ konuşturmuyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Öğüt,
oturur musunuz lütfen.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Siz hiç
yolda kalan
BAŞKAN - Oturur musunuz Sayın
Öğüt, lütfen.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Bu Mecliste
konuşmayıp da nerede konuşacağız?
BAŞKAN - 8'inci maddeyi okutuyorum:
Özel bütçeli idarelere Hazine
yardımı
MADDE 8- (1) Özel bütçeli idarelere,
5018 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer
alan kamu idarelerinin bütçelerinin ilgili tertiplerinden bu idarelerin
nakit ihtiyaçları dikkate alınarak yapılacak Hazine
yardımı tahakkukları, Hazine yardımı ödeneğinin
bulunduğu kamu idarelerinin ödemelerini yapan merkez muhasebe
birimlerince ödenir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
soru sormak için şimdi cihazlara girebilirsiniz.
Buyurun.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Yüksel Çorbacıoğlu,
Artvin Milletvekili.
Buyurun Sayın Çorbacıoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, on
gündür devam eden bütçe görüşmelerinde herkes bir şeyler
söylemeye çalışıyor. İktidar, 2007 bütçesini ve
dört yıllık icraatlarını kendi açılarından
değerlendiriyor; bizler de, muhalefet olarak kendi açımızdan
değerlendiriyoruz.
Yalnız, Sayın Bakan, çok
maharetli bir şekilde rakamları oynatıyor, rakamlara
takla attırıyor, topluyor, çıkarıyor, bir şeyler
yapıyor, sonuçta zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkıyor.
Baktığınızda çok güzel rakamlar. Bu anlamda, AKP
doğru bir Maliye Bakanı bulmuş, yani, bunu kabul ediyoruz,
rakamları çok güzel anlatıyor. Fakat, ben sonuca gelmek istiyorum.
Şimdi, bazı rakamlar var, mesela, -Bakanın konuşmalarından
aldım, ayın 15'inde yaptığı konuşma- tarımda
istihdam, 2002 yılında yüzde 34,9; 2006'da yüzde 29,2. Düşmüş.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Hedef
bu.
YÜKSEK ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Hedef bu, güzel.
Şimdi, siz bu istihdamı
tarımda düşürürken, bunlara, hizmet sektöründe veya sanayi
sektöründe veya bilişim sektöründe, o çağdaş dediğiniz
sektörde istihdama aldınız, kabul ettiniz, orada istihdam
yaratınızda mı bunu azalttınız?
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) -
İşsizlik azalıyor.
YÜKSEK ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- "İşsizlik azalıyor." Tabii, ben bir şey
söyledim sözlerimin başında, rakamlara çok güzel takla attırıveriyorsunuz.
Efendim, mesela, iç borçlanmada
faiz oranı, iktidarı devraldığınızda
yüzde 62, şimdi yüzde 18 diyorsunuz. Fakat, enflasyon değerlerini
hiç söylemiyorsunuz. İstediğiniz zaman TL cinsinden rakamları
belirtiyorsunuz, istediğiniz zaman yüzde cinsinden veriyorsunuz,
istediğiniz zaman enflasyonu veriyorsunuz. Ben de, mesela,
esnaf ve sanatkârların hesabını size anlatayım.
İster misiniz?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Anlat,
anlat.
YÜKSEK ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Şimdi, bakın, Sayın Bakan, 15 Aralık bütçe sunuş
konuşmasında, 2002 yılında
2002 başında
enflasyonu yüzde 73,2 olarak açıkladı, bu konuşmasında
var. Bugün enflasyonu, 2006 enflasyonunu da tek rakamlı olarak
açıkladı, yüzde 10, 10'un biraz altında.
Peki, şimdi esnaf, sanatkârlar
hesabını yapalım. Sayın Bakan diyor ki: "Esnaf,
sanatkârların kredi faizleri 2002'de yüzde 47'ydi, şimdi yüzde
13. Aslında, buna, kooperatif payı, birtakım şeyler
eklendiğinde yüzde 20'ye kadar çıkıyor ama, bırakın,
bütün bunları bir tarafa bırakalım. Şimdi, burada,
iyileştirdiğiniz rakamı, Bakanın deyişine
göre, 47'den 13'e indirdiği, başarı olarak anlattığı
rakamı enflasyonla karşılaştıralım.
2002 yılında yüzde 73 enflasyon var, faiz yüzde 47, enflasyonun
altında. Şimdi enflasyon ne? Sayın Bakanın demesine
göre yüzde 9. Faiz ne? 4 puan üstünde. Şimdi, değerli arkadaşlar,
o zamanki esnaf mı mağdur, şimdiki esnaf mı mağdur?
Eğer enflasyonu yok sayarsanız, çok rahatlıkla, 47'yi
13'e indirdik, size
Gayet güzel bir hesap ortaya koyarsınız.
Peki, bir de çiftçi hesabı yapalım.
Yine, yüzde 73 enflasyonun olduğu dönemde çiftçilerin tarım
kredi faiz oranı ne kadar? Yüzde 59, yine enflasyonun altında.
Evet, peki, şimdi ne kadar? Yüzde 17,5.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Enflasyonu,
yüzde 30'la devraldık.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Ha, bir dakika. Eğer enflasyon yüzde 30 ise bunu açıklayacaksınız.
Gelip burada "devraldığımızda yüzde 30."
diyeceksiniz. Oradan demeyeceksiniz. Ben bunu söylemeye çalışıyorum.
İstediğiniz yerden cımbızla alıp rakamları
koyuyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Öyle
zaten.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Hangisi öyle?
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Yani, arkadaşlar, bizi kandıramazsınız; esnafı,
çiftçiyi, kimseyi kandıramazsınız. Ama, işin kötüsü,
kendinizi kandırmaya çalışıyorsunuz. Doğru
yapmıyorsunuz.
Şimdi bu rakamlara baktığımızda,
sanal iktidar
Pardon, sanal istikrar
Sanal iktidara geleceğim.
Sanal istikrar var. Yani, istikrardan bahsediyorsunuz.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Doğru söylüyorsun, iktidar sanal.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Bu rakamlar, istikrar değil, sanal istikrar. Tabii, sanal istikrar
nerede olur? Sanal iktidarda olur. Diyeceksiniz ki şimdi:
"Sanal iktidarın... Yani, ne demek istiyorsunuz?"
ZEYNEP KARAHAN USLU (İstanbul)
- Sanal muhalefet var, o ne yapacak?
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Sanal muhalefet!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Efendim, onu seçim zamanı göreceğiz.
ZEYNEP KARAHAN USLU (İstanbul)
- Sanal muhalefet var, sanal!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Sanal iktidar şu: Eğer, siz, bütçenizi, yedi yıldır
uygulanan IMF politikaları doğrultusunda, her yıl imzaladığınız
stand-by'lara göre düzenlerseniz, buna siz değil dışarıdan
birileri karar verir, veriyor demektir. Şimdi, dışarıdan
birisi karar veriyorsa
Kararı kim verir? İktidar. İktidar
dışarıdaysa -yani ben, tanımlama olarak söylüyorum
sanal iktidarı açıklamak için- o zaman ne demek oluyor? Siz,
sanal iktidarsınız.
Değerli arkadaşlar,
çıkardığımız birtakım kanunlar var. Bunlardan
özellikle, Malatya Milletvekilimiz Sayın Mevlüt Aslanoğlu,
Sayın Bakana "Bu 5084 sayılı Teşvik Yasası
ne durumda?" diye sordu. Biliyor musunuz, Artvin'de, 5084 sayılı,
bu, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki
ile İlgili Yasa ile ilgili bir tek başvuru var. Ne zaman?
2005'in Ekim ayında. Ben de bir milletvekili olarak uğraşıyorum,
orada istihdam olsun, yatırım olsun, üretim olsun diye. Bugüne
kadar beceremedik arkadaşlar. Yani, bir kanun çıkardınız,
on dört aydır, o kanunun, vatandaşlara, insanlara tanıdığı,
o teşvik kapsamına aldığınız Artvin ili
gibi illere tanıdığı hakları on dört aydır
kullanamıyoruz.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Biz kullanıyoruz.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Tebrik ediyorum kullanıyorsanız. Ben de bunu söylüyorum.
Niye kullanamadığımız konusunda da içime kurt düşüyor,
şimdi "Biz kullanıyoruz." diyorsunuz.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Beceri meselesi
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Beceri midir, bilemiyorum, ama, bu başvuru yapan arkadaşımızın,
2004 yılında Cumhuriyet Halk Partisi belediye başkanı
adayı olduğunu açıklayayım, buradan söyleyeyim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sanal onlar, sanal
Nakil, nakil, İzmir'den geliyor
hepsi.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, yapılan yatırımlardan
bahsettiniz, baraj yatırımlarından bahsedildi Enerji
Bakanlığı bütçesi görüşülürken. Barajlarla ilgili
önemli bir şey söylemek istiyorum yine ilimle ilgili. Artvin,
şu anda, baraj yatırımlarının, hatta Türkiye'nin
en büyük yatırımlarının yapıldığı
il. Yani, yatırımlara bakarsanız, bu dört yıllık
süre içerisinde ya ikinci oldu ya üçüncü ya dördüncü oldu yatırım
miktarları açısından. Ama, burada yapılan, mesela,
işletmeye alınamayan Borçka Barajı bir yıldır
aksadı. Bir yıllık aksamasının sebebi, yolların,
Artvin- Borçka yolunun yapılmaması. Orada çok eziyet çekiyor
vatandaş. Ayrıntıya girmiyorum, yani, altı-yedi
yıldır sıkıntı içerisindeyiz. Ama, bu bir
yıllık gecikmenin bedeli, o bir yıl geciken enerji üretiminin
faturası 60 milyon dolar.
Deriner Barajında da aynı
sorun var. Deriner Barajı, dünyada ikinci yüksek baraj. 242 metre
kotunda bir baraj, beton baraj yapılıyor. Bu barajla ilgili,
1998 yılından sonra yapılan harcamalar yaklaşık
1 milyar dolara geldi. Ne kadara gerçekleşir bilemiyorum,
ama, 1,5 milyar dolar civarında gerçekleşecek bu barajın
yapımı. Sizin Hükûmetinizin
Devlet Planlama Teşkilatı
ne yaptı biliyor musunuz 2006 yılında: "Bu baraj fizibil
değildir." diye bir rapor yazdı. Ondan sonra, onu çözmeye
çalışıyorsunuz. Şimdi, bir barajla ilgili 1 milyar
dolara yakın para harcadıktan sonra "fizibil" demek
ne kadar mantıklı? Peki, bunu yaptığınız
için, siz bu barajı bir yıl geciktirdiğinizde bunun maliyeti
ne kadar biliyor musunuz? Ürettiği enerji miktarına bakarsanız
yıllık kaybımız 200 milyon dolar. Arkadaşlar,
bunlar yönetim hataları ve bunları siz yapıyorsunuz.
Merkez Bankasıyla ilgili, yine,
Sayın Aslanoğlu bir soru sordu "58-59 milyar dolarlık
Merkez Bankası döviz rezervi var
" Bunun maliyetini sordu.
"Yüzde kaç faizle biz bu rezervi oluşturuyoruz, sonra bu parayı,
nerede, ne kadar faizle tutuyoruz?" Bunun içine girerseniz
-içeride değil- dışarıdan finans sektörünün Türkiye'yi
nasıl soyduğunu çok net görürsünüz. Şimdi, buradan nereye
geleceğim: Sizin Hükûmetiniz çıkıp diyor ki: "Efendim,
bizim, Merkez Bankası rezervimiz, işte, 58-59 milyar dolar
seviyesinde. Güçlü bir Merkez Bankamız var" diyor, sahipleniyor.
Burada soru sorduğumuzda, "Merkez Bankasının parasını
nasıl değerlendiriyorsunuz, maliyetiniz ne?" deyince
"Efendim, orası özerk, oraya karışamayız."
Hani, biliyorsunuz bu deve kuşu hikâyesini, anlatmaya gerek
yok, vaktim yok. Deve kuşu gibi davranıyorsunuz. Arkadaşlar,
ya yük taşıyın ya uçun!
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Sayın Başbakan Türkiye'nin hukuk devleti olduğundan
bahsetti
Bu arada, bir şeyi daha söyleyeceğim:
Bu rakamlara takla attırılıyor ya, bu ihracat ithalatı
anlatırken başarılı başarılı anlatıyorsunuz,
ama şunu söylemiyorsunuz: İthalatın ihracata oranı
nedir? İthalatın ne kadarını ihracat karşılıyor?
Devraldığınız dönem, 2002'de, ihracatın ithalatı
karşılama oranı yüzde 70, bugün, 2006'da yüzde 60,
düşmüş. Buraya bakacaksınız, ithalat - ihracat
dengesine bakacaksınız, oradan başarılı
olup olmadığınıza karar vereceksiniz. Yoksa
"ihracatımız 30 küsur milyon dolardan işte 84-85
milyon dolara çıktı
" Bunu, başarı olarak söylerseniz
olmaz.
MEHMET CEYLAN (Karabük) - Çok başarı,
çok.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Efendim, ithalatın karşılama oranı başarı
mı, cevap verin?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - İthalatın kalemlerini söyler misiniz?
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Şimdi, kalem defteri bırak bir tarafa. Kalem defteri
bırakın.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Sen cevap ver! Sen cevap ver!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Şimdi, değerli arkadaşlar, Başbakan ne diyor
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Biraz sonra çıkınca cevap veririm.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Verirsiniz.
BAŞKAN - Sayın Demirbağ
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Çık da göreyim o zaman!
BAŞKAN - Sayın Şahin
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Çık, orada konuş!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Gel arkaya, cevap vereyim.
BAŞKAN - Sayın Şahin,
lütfen
Sayın Demirbağ
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Çık orada konuş!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, aynen okuyorum, Başbakan diyor
ki: "Türkiye'nin tam bir hukuk devleti olabilmesi, insan hak ve
hürriyetlerinin eksiksiz uygulanabilmesi için büyük hukuk reformları
gerçekleştirdik. Özellikle ne yaptık: Ceza Yasası, Ceza
Muhakemesi Yasası, İnfaz Yasası, bunları yaptık."
Ama, şunu da söylüyorum: Yine, aynı Hükûmet, bu Mecliste yaptığı
bütün bu yasalar daha yürürlüğe girmeden geri adımları
attı. Bunları teker teker sayacak vaktim yok. Onu da siz yaptınız.
Yine, Başbakan şöyle bir
şey söylüyor: "Artık, yattığı yerden para kazananlar
dönemi bitti." Ne dönemi başladı? "Alın teriyle
çalışarak, yatırım yaparak para kazanma dönemi
başladı."
Hayır, arkadaşlar, o dönem
başlamadı, şimdi ne dönemi başladı biliyor
musunuz: Alın teriyle çalışılarak, yatırım
yapılarak üretilen malların, özelleştirme adı altında,
birilerine peşkeş çekme dönemi başladı. O dönemi
iyi niteleyin, yanlış nitelemeyin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yanlış,
yanlış!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Peki, efendim, dış politika konusunda, yani, söylenecek
çok şey var, ama bu İktidarı ben çok iyi hatırlıyorum,
bugüne kadar çözemediğiniz sorunları "biz, hemen çözeceğiz"
diye işin içine girdiniz, bir şey yok, iyi, yüzümüze gözümüze
bulaştı. Şimdi, Kıbrıs sorunuyla uğraşıyoruz.
Yani, ısrarla muhalefet size diyor ki -çok net bir şey söyleyeceğim-
Kıbrıs sorunu AB müzakerelerinin konusu olamaz, yapmayın.
Bu, BM, Birleşmiş Milletler nezdinde, o platformda çözülmesi
gereken bir sorundur, orada çözelim, ama siz ille de AB sürecine, o
17 Aralıkta attığınız imzaya bakarsanız
görürsünüz, sonra gelip burada bayram yaptık, o, işte
Kızılay'da yaptığınız bayramın sonucu
ne oldu, nereye geldik? Yani, önümüz açık mı tıkalı
mı arkadaşlar? Niye bu sıkıntıyı yaratıyorsunuz?
Şimdi, ekonomik çalışmalarımızı,
bütçemizi kısaca şöyle tanımlayabilirim, yani, sizin
bütçenizin amacı, sizin ekonomik amacınız şu: Borç
borçla ödenir; çünkü rakamlar bunu gösteriyor. Yani, rakamlara baktığınızda,
dört yılda 150 milyar dolara yakın borç yüklemişsiniz
iç-dış borç olarak.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Kaynak göster.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Dinle, dinle.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Niye? Efendim, borç borçla ödeniyor, problem burada.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Senin vazifen laf atmak mı? Dinle
Otur bakalım.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Borç, eğer üretimle ödenirse, o zaman borcunuzu azaltmaya
başlarsınız. O zaman 225 milyar dolarlardan aldığınız
iç-dış, kamu-özel sektörün tüm toplam borcunu yavaş yavaş
aşağıya doğru indirmeye başlarsınız.
Ama, dört yılda sizin yaptığınız bütçeyle, ekonomi
politikasıyla o 225 milyar doları 375 milyar dolarlar seviyesine
çıkardınız.
Değerli arkadaşlar, sürem
bitiyor. Ben, iki tane soru sormak istiyorum: Biri, Enerji Piyasası
Düzenleme Kurulunun 29/8/2006 tarihinde 30 ilde 64 noktada Maliye,
Gümrük, jandarma, emniyet, sahil güvenlik, bunlarla beraber yaptığı,
39 firmanın 1.102 akaryakıt tankında inceleme yapılmış
bu akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili. 288 numune
TÜBİTAK'a gönderilmiş ve oradan büyük kısmı standartlara
uymadığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çorbacıoğlu,
teşekkür ediyorum.
Sürenin uzatılmayacağını
söylemiştim baştan Sayın Çorbacıoğlu.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Ben burada değildim o zaman.
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ)
- Sayın Başkanım, çok yanlış bir uygulama.
BAŞKAN - O zaman teşekkür
için açıyorum, sadece teşekkür için; buyurun.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Bir, bu raporu Hükûmet takip etsin
diyorum.
Bir de, Toplu Konutun emlak pazarlama
şirketi var. Bu şirketin yüzde 51 payı Amerikalı
birinin veya bir şirketin olduğu söyleniyor. Bu doğru
mu? Bu yüzde 51 hissenin sahibini -burada söylüyorum ilgililere
ulaşması amacıyla- Sayın Başbakanımız
tanıyor mu? Tanıyor ise, nasıl tanıyor? İyi mi
bu insan, kötü mü? Varsa buna cevap verebilecek -Başbakan olur,
Sayın Bakan olur veya yetkili hükûmet mercileri olur- bu konuda
da bir cevap vermenizi diliyorum.
Aslında söylenecek çok
şey var ama, süremizi de aştım. Beni dinlediğiniz
için hepinize teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Çorbacıoğlu.
Anavatan Partisi Grubu adına
söz isteyen İbrahim Özdoğan, Erzurum Milletvekili.
Buyurun Sayın Özdoğan.
Sayın Özdoğan, süreniz
on dakikadır.
Ek süre verilmeyecektir Sayın
Özdoğan, duyurulur.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde, 8'inci
maddede, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, AK
Partinin iktidar oluşundan yaklaşık olarak dört yılı
geçkin bir zaman oluştu, bugüne kadar milletimizin yüzü bu iktidardan
maalesef gülmedi. Sayın Başbakanın seçim meydanlarında
"Üç yılın sonunda yavaş yavaş cebinize bir
şeyler girecektir." demesine rağmen, maalesef bu dört
yıllık süreç içerisinde milletimizin cebinden yavaş
yavaş bir şeylerin çıktığını gördük.
Tabii, şimdi 2007 yılı bütçesini görüşüyoruz. Bunun
nedenleri vardır, neden bu hâle geldik? Bu konudaki fikirlerimi,
görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar, birtakım
ülkelerde yoksulluk hep vardır ve giderek de bu yoksulluk artar.
Yoksulluğun artması bir tesadüf değildir. Bu mesele,
siyasi iktidarların bir tercih meselesidir veya kötü yönetim
meselesidir. Kendi tercihlerine uygun olarak uyguladıkları
politikaların ürünüdür.
İçi boşaltılan bankaların
bedelini yakın geçmiş zamanda gariban halkımız
ödemiştir, bir nedeni budur değerli arkadaşlar. Bu iktidar
sayesinde halkımızın sırtına bindirilen bu
rakam 50 milyar dolardır.
Bugünkü Hükûmet ise, yoksulluğu
önlemeyi, evlere kömür ve gıda dağıtımıyla
sınırlı olarak görmektedir. Üstelik milletin parasıyla
AK Partinin propagandasını yapmaktadır. Tabii ki, bu
da, çok çirkin bir usuldür.
Her ülkede belirli kaynaklar vardır
ve bu kaynaklar da sınırlıdır. Önemli olan bu kaynakları
iyi yönetmektir. İşte, AK Partinin beceremediği, bu
iyi yönetme meselesidir.
Değerli arkadaşlar, gaye
yoksulluğu önlemektir. AK Parti İktidarı toplumun büyük
kesimine bu kaynaklardan pay vermemektedir.
Bu iktidar döneminde çiftçiye verilen
destek gerilemiştir, taa, dörtte 1 oranında aşağı
yukarı, gerilemiştir ve çiftçi fakirleşmiştir.
İşçi ve işçi emeklisi
sefil bir hayata itilmiştir.
Memur ve devlete yıllarını
harcayan emekli, açlık ve sefalete itilmiştir. Emekli aylıkları
enflasyonun altında kalmış ve emekli yok olmuştur.
Esnaf, vergi ve harçların çokluğu
ile Bağ-Kur primlerinin yüksekliği yüzünden yok olma durumuna
gelmiştir. Aldığını satamaz durumdadır
ve sattığını yeniden yerine koyamaz duruma gelmiştir.
Ülke sathında, bu iktidar döneminde,
her yıl yüz binlerce esnaf kepenk kapatmaktadır. Tabii ki,
yüz binlercesi de kepenk açıyor; ama, kapatılan kepenk sayısı
daha fazladır değerli arkadaşlarım. Bunu, devletin
Türkiye İstatistik Kurumu bize bildirmektedir.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sizi hangi parti getirdi Meclise?
BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri.
Hatibe söz atmayalım.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Beni millet getirdi, millet. Millet getirdi.
Yazıklar olsun, sende fetişist
bir düşünce var, fetişist. (AK Parti sıralarından
gülüşmeler) Yazık yazık!.. Hiç sana yakıştıramıyorum.
Demokrasi kültürü yok sende.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
lütfen
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Beni buraya getiren millet buradan da gitmemi istedi, onun için
gittim.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Genel merkezin önünde düğmenizi ilikleyip perende
attığınız günleri unuttunuz mu?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Haşa!.. Haşa!.. Perende atanları ben iyi biliyorum.
Ben il başkanlığı yaptım, emeğimle geldim.
Değerli arkadaşlar, AK
Parti ve Sayın Başbakan ise, bu olumsuzlukları laiklik
panzeriyle nötralize etmeye ve örtmeye çalışmaktadır.
Bakın, son Millî Eğitim Bakanlığı
Şûrasına, imam-hatiplilerin haklarına meydan okuyan
TÜSİAD Başkanına Sayın Başbakan suskun kalmıştır,
hakkını arayan çiftçiye "Al ananı git." demiştir
ve yine, Erzurum'da, çiftçiye "Bu millet, yatıp kalkıp
sizin için mi çalışacak?" demiştir, bizzat kulaklarımla
duymuşumdur.
CAHİT CAN (Sinop) - Çiftçi olmadığı
anlaşıldı onun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- "Askerlik yan gelip yatma yeri değil." diye şehit
ve gazilerimizden, bütün Türk Silahlı Kuvvetlerimizden pek
çok konuda azarı eksik olmayan Sayın Başbakanımız,
TÜSİAD Başkanına neden bir laf olsun etmez? Bunu, milletimize
sormak istiyorum.
AK Parti, egemenlerin iktidarı
mıdır yoksa değerli arkadaşlar; Sayın AK Partililer
soruyorum sizlere? Yoksa, ezilen, itilen, kakılan, hakkı
yenen varoşlardaki sessiz çoğunluğun mu iktidarıdır;
size soruyorum? Varoşlardaki sessiz çoğunluğa da soruyorum,
göbeği şişkin patronlara da soruyorum.
Sayın Başbakan
Şimdi,
soruyorum tekrar: Sizi, iktidara, ülkenin kaymağını
yiyen patronlar mı getirdi, yoksa, itilip kakılan o imam-hatipliler,
o muhafazakâr, dinî değerlerine bağlı yoksul ve orta
direk mi getirdi; buradan soruyorum? Hem çoğunluğun var,
bu imam-hatipliler ve başörtü konusunu neden dört yıldır
çözemedin; bunu da sormak istiyorum? Yazık değil mi o insanlara!
CAHİT CAN (Sinop) - Siz çözdünüz
mü?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Seçim yılında hadiseyi tekrar ısıtıp gündeme
getiriyorsunuz. Artık başörtü mevsimi geldi, dindarlık
mevsimi geldi değerli arkadaşlar.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Senden
başka kürsüde konuşan yok.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Dinî değerleri siyasi emellerine alet etme. Bu asil millet bu
yalancı dolmaları asla yutmayacaktır, çünkü, çok tecrübe
sahibi olmuştur.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) -
Kendi de gülüyor. O söylediğine sen de gülüyorsun, sen de inanmıyorsun.
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- Söylediğine kendin gülüyorsun.
BAŞKAN - Sayın Kastal
Lütfen,
Sayın Kastal
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Yok
Ben verdiğim örneğe gülümsüyorum, verdiğim örneğe.
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- İnandığın gibi konuş.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Ama yapamadınız. Fatma Hanım, kardeşim, yapamadınız
Yapamadınız
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- Kendin gülüyorsun söylediğine.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Yaptınız mı yapmadınız mı? Yapamadınız.
Milletime de soruyorum buradan, yapamadınız.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
lütfen karşılıklı konuşmayalım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Niye gülüyorsun o zaman?
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Kendin inanıyor musun?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bakın, dinî değerler kullanmak değerli arkadaşlar
günahtır. Siz iktidarsınız, kullanmayın. Ya yapın
şu meseleyi, biz de sizi alkışlayalım.
CAHİT CAN (Sinop) - Ayeti hadis
okuyorsun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Yapsanız okumam. Cahitciğim, yapsanız okumam ayeti
hadisi. Yapmadığınız için okuyorum. Neden
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Bunları yapamadığın için mi ayrıldın?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Evet, bir nedeni de odur.
Bakın, bir şey söyleyeyim:
Çünkü, siz, artık bu kesimlerin hükûmeti değilsiniz. Holdinglerin
ve patronların hükûmeti oldunuz değerli arkadaşlar.
Bugün AK Parti İktidarından
en çok faydalanan değerli arkadaşlar, geçmişte Sayın
Recep Tayyip Erdoğan'a "Bu muhtar bile olamaz." ve iktidar
olmadan önce en ağır hakaretleri eden göbeği
şişkin patronlar bugün yalakalık yapıyorlar. Ben,
eminim ki bu patronlar Sayın Başbakanı yine de sevmiyorlar.
Ama, tabii ki, çoğunlukla büyük bir iktidarsınız, şimdi sizin yanınızda bulunmak
mecburiyetindedirler. Dostunuzu düşmanınızı
iyi bilin. Ben size bunu anlatmak istiyorum. Bunu elbette ki siz de
iyi biliyorsunuz.
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Dost acı söyler, doğru söyler!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Siz biraz da şu vatanın, şu Anadolu toprağının
gerçek insanlarının faydalanmasını sağlayacak
politikalar yapın arkadaşlar. Bunu istiyorum.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - İbrahim Bey, Doğru Yol'dan da mı onun için ayrıldın?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bak, bir şey söyleyeyim
BAŞKAN - Sayın Terzibaşıoğlu,
lütfen
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bak, onun cevabını vereyim, onun cevabını vermek
istiyorum: Sayın Vahit Kiler de burada söyledi, benim olmadığım
bir zamanda, bende bir kabahat, bir suç bulamadı, üç parti değiştirmişim.
Değerli arkadaşlar, ben
hiçbir partiye...
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Üç değil, iki.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- İki diyelim, iki olsun. AK Partiyi de sayıyor ya.
Ben hiçbir partiye göbeğimden,
menfaatlerimle bağlı değilim. Kim ki, milletime ihanet
ederse, ben her partiden ayrılırım. Bunu da milletim
duysun.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Doğru Yol da mı ihanet etti?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Evet, o da ihanet etti.
Eğer sizler gibi göbeğimden
partilere bağlı olsaydım, siyaseten rant yeseydim, paçamı
bu ranta kaptırsaydım, sizin gibi ben de ayrılmazdım.
Ama, alnım ak, yüzüm açık benim.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sizi Genel İdare Kuruluna almış olsalardı
kalacak mıydınız orada?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Milletime ihanet eden her partiden ayrılırım; bunu
unutmayın, bunu hiçbir zaman unutmayın.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sizi Genel İdare Kuruluna alsalardı, kalacak
mıydınız?
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Müdahale
etmesinler Hatibe Sayın Başkan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bakın, bir Erzurum türküsü vardır arkadaşlar, fakir
fukarayı öyle tekmelediniz ki
Ne diyor burada:
"Evvel yarin sevgilisi ben
idim,
Şimdi daldalardan bakan ben
oldum."
Bu, Türkiye genelinde:
"Evvel yarin sevgilisi ben
idim,
Şimdi uzaklardan bakan ben oldum."
İşte, fakir fukara, sizi
iktidara getirenler uzaklardan bakıyor. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Alaattin Büyükkaya, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Büyükkaya. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul)
- Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın
8'inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce, hepinizi saygıyla
selamlarım.
Bu madde, biliyorsunuz, özel idareli
kurumlara 5018 sayılı Kanun'a göre, hazineden karşılıksız
yardım yapmayı düzenliyor ve bunun ödeme şeklini belirleyen
bir madde. Son derece açık ve 2006 yılında, bu maddeye göre,
yaklaşık 10 milyar 842 milyon YTL'lik de ödenek ayrılmış
durumda. Bu ödeneğin önemli bir kısmı da şu ana kadar
kullandırılmıştır. Ve bu ödenekte en büyük pay
ise iki kuruma ait: Emekli Sandığı 5 milyar 487 milyon
YTL ve Yükseköğretim Kurumu da 3 milyar 684 milyon YTL.
Şimdi, ben bu maddelerle ilgili
kısaca söylemek istiyorum. Geçen gün, biliyorsunuz, Anayasa
Mahkememiz, Emekli Sandığına mensup kamu görevlilerini
dikkate alarak Sosyal Güvenlik Yasası'nı iptal etti ve -geçen
gün de bunu Mecliste ifade ettim, bu ödenekten de görüyorsunuz, en
büyük pay oraya ait- bu ülkenin vatandaşları sadece kamu
görevlileri, işçisi, memuru, esnafı, işvereni bu ülkenin
vatandaşı değil, onlar eşit hakka sahip olmak durumunda
değil. Ve Emekli Sandığı mensupları toplam sosyal
güvenlik sistemi içinde sadece yüzde 15 paya sahip, ama, açığın
yüzde 42'sini teşkil ediyor.
Bunu sürekli söylemek zorundayız,
çünkü, unutmayalım ki, bu, çoğunluğun azınlığa
para aktarması demektir. Dolayısıyla, bu noktayı
bu millete iyi anlatmalıyız. Kurumlarımıza da anlatmalıyız.
Adalet ve hak yerini bulacaksa, mutlaka bunları söylemeliyiz.
Sonra, Yükseköğretim Kurumuna
da bunu buradan seslenmeliyiz. Biz diyoruz ki: "Üniversite kurduk,
haydi aç." Sağlık Bakanımız bu kürsüden söylüyor,
diyor ki: "Doktora ihtiyacımız var, kontenjanınızı
artırın; uzman hekime ihtiyaç var, artırın."
Ama, diyorlar ki: "Efendim, ödeneğimiz yok." Ödeneği
kuruşuna kadar kullandırıyor bu Hükûmet. Dolayısıyla
Şimdi, bir muhalefetteki arkadaşımız
şunu söyledi: "Siz, evet, büyük bir iktidarsınız."
dedi. Doğru, biz büyük bir iktidarız.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Kim dedi ya?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
- Büyük bir iktidar olduğumuz için zaten, Türkiye'yi bir yerden
alıp bir yere taşıdık. Dün, gerçekten çok mutlu olduğum
bir söz söyledi Avni Doğan arkadaşım. Evet, birileri
hâlâ Onuncu Yıl Marşı'nı öğrenmeye çalışırken,
biz, yüzüncü yıl marşını besteliyoruz. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Türkiye'yi oraya taşıyoruz.
Onun için gerçekten büyük bir iktidarız.
Hepinize saygılar sunuyorum,
teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Büyükkaya.
Madde üzerinde on dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi beş dakikadır.
Sayın Kılıç, buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın
Bakan, Malatya'da Gümrük Müdürlüğü var. Havaalanımız
da yeterli, havaalanımızın pisti de yeterli. Durum
böyle olduğu hâlde Sayın Bakan, Malatya Havaalanı bir
türlü uluslararası uçuşlara açılamıyor. Bununla
ilgili olarak acaba Hükûmetiniz ve sizler Malatya Havaalanı'na
uluslararası uçuş yönünden izin verecek misiniz? Bu bir.
İkinci husus Sayın Bakan:
Malatya ili Doğanşehir ilçesinde Söğüt beldesine bir
küçük çaplı bir baraj yapma söz konusu idi. Bununla ilgili bir
gelişme var mı?
Yine, Doğanşehir ilçemizin
Gövdeli Belediyesinde lise binası yapılmış, ancak
henüz öğretime açılmamış, bina orada bomboş
duruyor, lise için de izin verilmiyor. Bununla ilgili acaba Hükûmetin
bir izni olacak mı veya bu liseyi açacaklar mı? Bina orada
çürümeden kurtulacak mı? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Bakanım.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıç.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanıma şu
iki soruyu yöneltmek istiyorum: Sayın Bakanım, Dünya Bankasından
kredi kullanan ülkeler arasında Türkiye 2004 yılında
birinci, 2005 yılında ise, ikinci olmuştur. Bu durumu
neye bağlamaktasınız?
Gelişmekte olan ülkeler
açısından Türkiye'nin konumunu tanımlar mısınız?
Son sorum: 2006 Ocak ve Ekim ayını
baz aldığımızda, bu bandı baz aldığımızda,
yurt dışından gelen toplam doğrudan sermaye ile
yurt dışına çıkan toplam sermayeyi kıyaslar
mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Ekmekcioğlu
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana iki sorum var. Birinci
sorum: Tekel ürünleri olan sigara ve içkideki ÖTV oranının
yüksek olması, sahte içki ve sigara üretimini artırmaktadır.
Halk sağlığını yakından ilgilendiren bu
sorunun giderilmesi için ÖTV oranında indirim yapmayı düşünüyor
musunuz?
İkinci sorum: Kaçak sahte akaryakıttan
milyonlarca YTL'lik vergi kaybı ortaya çıkmaktadır. Kaçak
sahte akaryakıttan kaç YTL'lik vergi kaybı vardır? Kaçak
sahte akaryakıtı önlemek için Bakanlığınızın
yaptığı bir çalışma var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Güyüldar, buyurun.
HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana iki sorum olacaktır.
Tunceli ve ilçelerini ulaşımda Elâzığ'a bağlayan
Pertek Köprüsü, Keban Barajı yapılırken sulara gömüldü.
Otuz yıldan beri ulaşım feribotla sağlanıyor.
Geceleri risk nedeniyle feribot çalıştırılmadığı
için Tunceli, Pertek ve Hozat'ta hayat duruyor.
Birinci sorum: Sayın Başbakanın
bu köprünün yapımı için sözü olmasına rağmen bir
faaliyet daha olmamıştır. Sayın Bakanım, bu
köprüye 2007 yılı içinde ödenek ayıracak mısınız?
İkinci sorum: Tunceli'de terörden
zarar gören vatandaşlarımız hak etmiş olduğu
tazminatlar zamanında ödenmediği için mağdur olmuşlardır.
İçişleri Bakanlığına intikal eden Tunceli'deki
terör mağdurlarının tazminatlarını 2006
yılı içinde ödeyecek misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Baloğlu
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana şunu sormak
istiyorum: Konuşmasında, sanki, kaymakamları, idare
amirlerini muhalefet eleştiriyormuş gibi, onları korur
bir havada birtakım şeyler söyledi. Oysaki, Antalya'da
İl Özel İdaresinin birtakım hizmetlerinde, bu hizmetleri
AKP İlçe Başkanı açıklıyor kendileri yapmış
gibi. Kaymakamlar bir figüran durumuna düşürülüyor. Örnek istiyorsa
kendisine kırk tane örnek veririm. İnek dağıtımı
yapılıyor, AKP İlçe Başkanı düzenliyor töreni.
Başka işleri de o yapıyor.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Yok
öyle bir şey.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakan, kaymakamlarınıza, valilerinize
sahip çıkacağınızı söylediniz, onları
bizim eleştirdiğimizi söylediniz. Alanya'daki uygulama
sizin bilginiz içinde mi gerçekleşiyor? Birincisi bu.
İkincisi: Onuncu Yıl Marşı'nı
söyleyemeyenler ya da söylemeyenler yüzüncü yıl marşını
nasıl söyleyecekler? Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Baloğlu.
Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gelir uzmanlarıyla ilgili
soruma cevap alamadım. Onun hakkında cevap istiyorum.
Sayın Tarım Bakanımız
da buradayken, Sayın Bakanım, veteriner hekimlerle ilgili
olarak maaşlarında yeterli artış yapamadık.
Bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın
Kılıç'ın Malatya'da havaalanı uluslararası
uçuşa açılacak mı; Malatya'da, ismini tam alamadığım
bir ilçede lise yapılmış
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Doğanşehir
ilçesi.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Doğanşehir ilçesinde lise açılacak
mı ve Malatya'yla ilgili diğer soruları var. Tabii,
ben, yine aynı şeyi söylüyorum, bunların hiçbirisi ilgili
maddeyle alakası yok Sayın Başkanım. Yani, bu konuda
da, ben, şimdi tabii ilgili bakanlardan bunların şeylerini
alayım, size bildireyim, yazılı olarak bildireyim.
Onun dışında başka bir şey
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Ben cevap veririm Sayın Bakan. Öğrenci sayısı
yeterli olduğunda açılacak.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Efendim?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Öğrenci sayısı yeterli olduğunda
lise açılacak.
BAŞKAN - Sayın Demirbağ,
lütfen
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Öğrenci
sayısı yeterli beyefendi. O çevrenin merkez bir lisesi.
Vara, yoğa konuşmayın.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Işık, Dünya Bankasındaki
kredilerde daha önce birinci olduğumuzu, bu sene de ikinci olduğumuzu
söyledi. Demek ki, bizden daha fazla kullanan bir ülke daha çıkmış,
o da birinci olmuş. Ama, şunu özellikle belirtmek istiyorum
ki, Dünya Bankasının kriterlerine uyan güven ve istikrarı
gösteren ve ekonomik şartları gösteren Türkiye'nin kredibilitesi
fevkalade yüksektir. Dolayısıyla, Dünya Bankası da
bize kredi vermek için oldukça gayret de sarf ediyor, onlar da. Ama,
Türkiye, artık, ihtiyacı kadar
Her krediye de "aman,
ihtiyacım var, alacağım" şeklinde bir yaklaşımımız
çok şükür yok. O eski günler hep geçti, geride kaldı. İnşallah,
tarihe gömülür, bir daha da onları yaşamayız. O bakımdan,
kredibilitemiz fazla olduğu müddetçe, onlar bize vermek isteyecekler;
ama, biz de uygun şartlı olanları kabul edeceğiz. Bütün
politikamız da budur.
Şimdi, Sayın Ekmekcioğlu
"Tekel ürünlerine sigarının ÖTV oranında bir indirim
yapmayı düşünüyor musunuz?" diyor. Hayır, düşünmüyoruz,
yani, kolay kolay da düşünmeyiz. "Yurt dışına
göre daha fazla" diyor. Yurt dışına göre de fazla
değil.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Zaten Tekeli yok ettiniz!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Daha gideceğimiz yol var yani orada.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Zaten Tekeli yok ettiniz!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Yurt dışındakilerle eğer kıyaslarsak,
gideceğimiz yol var.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Zaten Tekeli yok ettiniz, sayenizde Tekel olmadı Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Evet, Tekel, tarihinde ilk defa böyle kâra geçiyor
bizim zamanımızda. Onu da iyi takip edin. Tekelle ilgiliyseniz,
iyi bilirsiniz bunu.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - İlgiliyiz tabii
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Tekelin ocağını batırdınız döneminizde.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - "Kaçak akaryakıtı önlemekle ilgili
olarak ne yaptınız?" Kanun getirdik, kanun var.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Hangi kanun?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Evet, akaryakıttaki kaçaklığı önlemeyle
ilgili kanun getirdik.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Önlediniz
mi Sayın Bakanım, akaryakıttaki kaçakçılığı
önlediniz mi?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Önlemeye başladık, önlemeye başlıyoruz.
Ayrıca da enerji
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Ne zaman
başlıyorsunuz? Dört sene geçti
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Vazifeniz Tekeli yok etmekti, yok ettiniz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Kaç koldan
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen, sabredin, Sayın Bakan cevap veriyor sorularınıza.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Bak, kaç kişi konuşuyorsunuz hep bir
ağızdan.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Çok önemli
bir konu
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Kaç kişi hep bir ağızdan konuşuyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Bakan
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Bütün televizyon da görüyor yani.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Kaçak akaryakıtı
önlediniz mi önlemediniz mi?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Ya, yapmayın
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar)
- Yakalanıyorsunuz, ağzınızla yakalanıyorsunuz
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Niye yanıt vermiyorsunuz? İneklerle
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) -Tek başıma sordum, bana yanıt vermedi. Niye
yanıt vermiyorsunuz süre olduğu halde?
BAŞKAN - Sayın Çakır
Yok.
Sayın Gazalcı
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Başkan, devam edebilir miyim bir ikisine?
Bitti mi?
BAŞKAN - Devam etmiyorsunuz
diye şey yaptık Sayın Bakan.
Buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Yalnız, bu kadar, ben konuşurken Sayın
Başkan, hep bir ağızdan bana müdahale ediyorlar, söz
atıyorlar, ben ne yapayım? Bir şiir okuyayım bari
size müsaade ederseniz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Şiir dinlemeye gelmedik. Sayın Bakan, siz bana
yanıt verin.
BAŞKAN - Sayın Bakan, siz,
sayın milletvekillerinin sordukları sorulara cevap vereceksiniz,
karşılıklı konuşmayacaksınız.
Buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Şiir dinlemek istemiyoruz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Vereceğim, ama, aynı şekilde bana cevap
vermiyor
BAŞKAN - Buyurun, şiirinizi
okuyun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - O zaman, Sayın Güyüldar'ın sorusuna cevap
vereyim. Keban Barajı'ndaki o köprüyle ilgili olarak Sayın
Başbakan, ne dediğini, onu bilmiyorum, ama, yalnız
şunu biliyorum ki, Sayın Başbakanımız bugüne
kadar verdiği bütün sözleri tutmuştur.
HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Bakan,
dokunulmazlık hariç.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Bütün sözleri tutmuştur. Eğer bunun sözünü
de verdiyse, bu da bilin ki yapılacaktır.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Sayın Başkan, süre var.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Baloğlu terör mağdurları
için
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Gazalcı'ya söz verdiniz, tekrar Bakana söz verdiniz!
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Şahin
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) -
bir ödeme yapıldı mı diye sordunuz.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Ben de soru soracağım!
BAŞKAN - Sayın Şahin,
lütfen, uyarıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
olduğunuzu hatırlatıyorum Sayın Şahin.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Sayın Başkan, Gazalcı'ya söz verdiniz, dönüp Sayın
Bakana söz verdiniz.
BAŞKAN - Başkanlık Divanına
o şekilde hitap edemezsiniz, lütfen! İndirir misiniz elinizi!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Henüz Meclise intibak edememiş.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Terör mağdurları için ödeme yapılmıştır.
Daha yeni ödemeyi yaptık Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Bakan, süre
tamamlandı.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Onu da arz etmek istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
9'uncu maddeyi okutuyorum :
Yatırım harcamaları
MADDE 9- (1) 2007 Yılı Yatırım
Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler
dışında herhangi bir projeye harcama yapılamaz.
Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş
projeler kapsamındaki yıllara sari işlere (proje kredisi
ile sağlanacak olan projelerden kurulu gücü 500 MW üzerinde
olan baraj ve hidroelektrik santral projeleri ile Gebze-Haydarpaşa,
Sirkeci-Halkalı Banliyö Hattının İyileştirilmesi
ve Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi İnşaatı Projesi
kapsamındaki işler hariç) 2007 yılında başlanabilmesi
için proje veya işin 2007 yılı yatırım ödeneği,
proje maliyetinin yüzde onundan az olamaz. Bu oranın altında
kalan proje ve işler için gerektiğinde projeler 2007 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine
Dair Karar hükümlerine uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım
ödenekleri içinde kalmak suretiyle revize edilebilir.
(2) Silahlı Kuvvetler bütçesinin
programlarında (03) ekonomik sınıflandırma kodunda
yer alan savunma sektörü, altyapı, inşa, iskan ve tesisleriyle
NATO altyapı yatırımlarının gerektirdiği
inşa ve tesisler ve bunlara ilişkin kamulaştırmalar
ile stratejik hedef planı içinde yer alan alım ve hizmetler
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının
vizesine bağlı olmayıp, 2007 Yılı Yatırım
Programına ek yatırım cetvellerinde yer almaz.
(3) Merkezi yönetim kapsamındaki
kamu idarelerinin yatırım programında ödenekleri
toplu olarak verilmiş yıllık projelerinden makine-teçhizat,
büyük onarım, idame-yenileme, tamamlama ile bilgisayar yazılımı
ve donanımı projelerinin detay programları ile alt
harcama kalemleri itibarıyla tadat edilen ve edilmeyen toplulaştırılmış
projelerinin alt harcama kalemleriyle ilgili işlemlerde
2007 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu
ve İzlenmesine Dair Karar hükümleri uygulanır.
(4) 2007 Yılı Yatırım
Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projelerden
ilgili Bakanın onayı ile il özel idarelerince valinin yetki
ve sorumluluğunda gerçekleştirilmesi uygun görülenlerin
bedelleri, münhasıran proje ile ilgili harcamalarda kullanılmak
üzere hizmetin ait olduğu il özel idaresine ödenir. Mahalli hizmet
niteliği taşıyan işler, bu fıkrada belirtilen
esaslar çerçevesinde program ve proje safhasında da valilerin
yetki ve sorumluluğuna devredilebilir.
(5) Dördüncü fıkraya göre yürütülecek
projelerin etüt, keşif ve kontrollük hizmetlerinin ilgili bakanlık
ve genel müdürlüğün il teşkilatlarınca ihale edilmek
suretiyle yaptırılması ve bedellerinin ödenmesi, valinin
onayı ile il özel idarelerince gerçekleştirilir.
(6) 2007 Yılı Yatırım
Programına ek yatırım cetvellerinde yıl içinde yapılması
zorunlu değişiklikler için 2007 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Kararda
yer alan usullere uyulur.
BAŞKAN - Soru sormak isteyen
sayın milletvekilleri lütfen cihazlara girsinler.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Enis Tütüncü, Tekirdağ Milletvekili.
Sayın Tütüncü, hem Grup
adına hem de şahsınız adına söz isteğiniz
olduğu için süreniz on beş dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın
9'uncu maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
bu yeni günde -şu anda 25 Aralığa girdik- en iyi dileklerimle,
sevgi ve saygılarla selamlıyorum.
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Hayırlı
günler, hayırlı günler
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Sözlerime
başlamadan önce, 7'nci madde üzerindeki soru sorma esnasında
sehven, 95 milyon dolar diyeceğime 95 bin dolar ifadesinde bulundum.
Zabıtlarda düzeltilmesi için
FİKRET BADAZLI (Antalya) -
Biz onu yorumlamıştık zaten.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Evet.
Çünkü, 147 milyon YTL, 95 milyon dolar eder. Teşekkür ederim, sizler
de yorumladınız. Bunun zabıtlardan, tutanaklardan düzeltilmesini
rica ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 9'uncu madde, yatırımlarla ilgili bir
madde. Türkiye'de ekonomik büyüme çabalarını engelleyecek
en büyük sorunun, kanımızca, kamu sabit sermaye yatırımlarının
Türkiye'de son derece düşük olmasıdır.
Bakınız, bugün görüşmekte
olduğumuz bu tasarının, kanun tasarısının
8'inci sayfasını açınız, kitapçığın
8'inci sayfasını açınız ve burada ekonominin genel
dengesi tablosu var, bu tabloya 2002 ve 2003 sütunlarını ekleyiniz.
Şöyle bir manzarayla karşılaşacaksınız:
Kamu sabit sermaye yatırımlarının gayrisafi
millî hasılaya oranı, 2002 yılında, yüzde 6,1. Bu
oran, 2003 yılında yüzde 5,3'e düşmüş, 2004 yılında
bu oran 4,6'ya düşmüş. 2005, 2006 ve 2007 yıllarında,
sürekli olarak, kamu sabit sermaye yatırımlarının
gayrisafi millî hasıla içindeki oranı, 2002 düzeyinin sürekli
olarak altında kalmış.
Şimdi, bu tespiti yaptıktan
sonra, ikinci olarak, kamu sabit sermaye yatırımlarının
sektörel dağılımını ele alınız. 2007
yılında, tarım, eğitim ve sağlık sektörlerine
yapacağınız kamu sabit sermaye yatırım paylarının
düşük olduğunu göreceksiniz. Hem de bu düşüklük, daha
bir yıl önce yürürlüğe soktuğunuz Dokuzuncu
Plan'ın hedeflerinden de oldukça düşük.
Bakınız, kamu sabit sermaye
yatırımları içinde tarımın payı, 2007
yılı için yüzde 7 olarak programlanmış. Oysa, planın
yıllık ortalama hedefi yüzde 10,2. Yani, tarıma, toplam
kamu sabit sermaye yatırımları içinde yüzde 3,2 daha
az yatırım ayırıyorsunuz. Aynı şekilde,
eğitim, eğitim payı, yüzde 12,1 olacak bu 2007 bütçesine
göre. Oysa, plan hedefiniz sizin yüzde 19,1 ve ne yazık ki,
sağlıkta da kamu sabit sermaye yatırımlarını,
2007 yılında, plan hedefinden yaklaşık 2,5 puan daha
düşük yapıyorsunuz. Böyle bir şey kabul edilebilir mi
değerli milletvekilleri?
Tarım, eğitim ve sağlık
gibi son derece stratejik sektörlerde ve Adalet ve Kalkınma Partisinin
vizyonu açısından, iddiası açısından son derece
önemli görülen bu üç sektörde kamu sabit sermaye yatırımlarının
böylesine düşük olması kabul edilebilir mi? AKP İktidarının
ilk günlerinden itibaren kamu sabit sermaye yatırımlarının
önemini size anlatmaya çalışan milletvekili arkadaşlarınızdan
biriyim. Ecevit Hükûmeti ile Abdullah Gül Hükûmeti zamanında,
toplam tutarı 20 katrilyon lirayı aşan -2006 fiyatlarıyla
hesapladık bunu- 1.602 yatırım projesini elediniz, geri
kalan yatırım projeleri de çok yavaş yürüyor. Projelerin
tamamlanma süreleri yeteri ödenek ayrılmaması nedeniyle
uzuyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu konu şu açıdan önemli: Bakınız,
kamu sabit sermaye yatırımlarını ihmal etmek demek,
ülkeyi geleceğe dönük olarak gizli, ama çok ağır bir
borç yükünün altına sokmak demektir. Ne yazık ki, dört
yıllık iktidarınızda, farkında olmadan, Türkiye'yi
ileriye dönük, gizli, ama çok ağır bir borç yükü altına
soktunuz ve 2007 yılında da bu yanlışınızı
sürdürüyorsunuz.
Bakınız, bu nedenle enerji,
ulaştırma gibi fiziki altyapı yatırımlarında,
eğitim ve sağlık gibi sosyal altyapı yatırımında,
ar-ge (araştırma-geliştirme) faaliyetleri, teknopark
gibi teknolojik altyapı yatırımlarında ve tarımsal
altyapının rehabilite edilmesi, sulama tesislerinin,
drenaj, toprak toplulaştırma, erozyonla mücadele gibi yatırımların
mutlaka ve mutlaka geciktirilmeden yapılması gerekiyor
ve bu alanlarda kamu, kamu sabit sermaye yatırımları
çerçevesinde bir yatırım seferberliğine bir an önce
sokulmalıdır.
Bakınız, geçen yılki
bütçe görüşmesinde de bu konuya değindim, Avrupa Birliğinin
on beş ülkesi, gelişmiş on beş ülkesi, kişi başına
100 dolar kamu sabit sermaye yatırımı yapıyor ise
-ki yapıyorlar- biz ancak 19 dolar yapabiliyoruz. Böyle bir
şey olabilir mi değerli arkadaşlarım? Yine, Avrupa
Birliğinin bu gelişmiş on beş ülkesi, kilometre
kare başına eğer 100 dolar kamu sabit sermaye yatırımı
yapıyorlar ise, Türkiye ancak 15 dolarlık kamu sabit sermaye
yatırım yapabiliyor. Böyle devam ederse, değil yabancı
sermayenin gelmesi, korkarız, yerli sermayenin de yurt içinde
kalması zor olabilir. Eğer, Avrupa Birliğinin güçlü ülkeleri
100 dolarlık kamu sabit sermaye yatırımı yapıyorsa,
bizim 150 dolarlık, 200 dolarlık kamu sabit sermayesi yapmamız
gerekir ki, aradaki bu gelişmişlik farkını kapatalım.
Bilmem anlatabiliyor muyum AKP dönemindeki yanlışınızın,
Türkiye'nin geleceğini nasıl ipotek altına almakta
olduğunu, bilmem anlatabiliyor muyum sayın milletvekilleri.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bakınız, bizim hesaplamalarımıza göre,
Türkiye'nin, Avrupa Birliği standartları çerçevesinde,
yılda 1,5 milyon kişiye istihdam yaratması lazım;
yani, önümüzdeki on yıllık dönemde 15 milyon kişiye istihdam
olanağı yaratılması gerekiyor Türkiye'de. Böylesine
iddialı bir hedefi nereden çıkarıyorsunuz diye bana
sorabilirsiniz. Bakınız, 2000 yılında, Avrupa
Birliğinin on beş ülkesi toplandılar ve on yıl içinde
iş gücüne katılma oranlarının yüzde 70'e çıkarılmasını
kabul ettiler. Şu anda Avrupa Birliğindeki üyelerin
iş gücüne de katılma oranlarının önemli bölümü
yüzde 70'in altında. Şimdi, biz Türkiye'deki iş gücü katılma
oranlarına bakıyoruz, Türkiye'deki işsizlik miktarına
bakıyoruz ve önümüzdeki on yıllık dönemde her yıl
iş gücü piyasasına katılacak iş gücüne bakıyoruz
ve işte burada Türkiye'nin önümüzdeki on yıl içinde Avrupa
Birliği standartları çerçevesinde 15 milyon kişiye
iş yaratmak mecburiyetinde olduğu ortaya çıkıyor.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi bakıyoruz, bu bütçe, 2007 bütçesi, yatırımlar
düzeyiyle, ne yazık ki, bir iddiası ve vizyonu olmayan bir
bütçe konumunda. Ha, 2007 bütçesi böyle de, 2006 bütçesi farklı
mıydı, 2005 bütçesi farklı mıydı? Yani, AKP
İktidarında sürekli olarak kamu sabit sermaye yatırımlarının
hem gayrisafi millî hasıla içindeki oranı düşmüştür
hem de bütçe içinde sabit sermaye yatırımlarının
oranı düşmüştür. Bakınız, 2007'de yatırımlar
reel olarak 2006 yılına göre yüzde 7 azalacaktır. Azalma
öngörüyorsunuz, böyle bir şey olabilir mi?
Yine, merkezî yönetim bütçesine
baktığımızda, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki
sabit sermaye yatırımları, 2002 yılında yine
gayrisafi millî hasılanın, yani, millî gelirin oranı
olarak yüzde 3,31 iken, 2007'de yüzde 1,92'ye indiğini üzüntüyle
tespit ediyoruz. Böylesine büyük bir yanlışı nasıl
sürdürüyorsunuz Sayın Başkan, değerli milletvekilleri?
Böylesine büyük bir yanlışı nasıl sürdürüyorsunuz,
sürdürdünüz ve sürdürüyorsunuz? Çünkü, olan, işsizlik vurgunu
altında perişan edilen insanımıza, özellikle de
gencimize oluyor. Genç insanlardaki işsizlik oranı yüzde
33.
Bakınız, burada bir konuya
da açıklık getirmek istiyorum: Ne yazık ki Hükûmetin, burada
bizim bütün uyarılarımıza rağmen, hem işsizliğin
miktarı konusunda kafası karışık hem de açlık
ve yoksullukla mücadele eden insanımızın sayısı
konusunda kafası karışık. Yani, yüzde 9,5; yüzde
10 dolayında işsizlik oranlarından söz ediliyor.
Değerli arkadaşlarım,
bugün, Avrupa Birliğinin en güçlü ekonomilerinde, örneğin
Almanya'da işsizlik oranı yüzde 9,7'dir, bunu biliyor musunuz?
Fransa'da işsizlik oranı yüzde 9,5'tur, bunu biliyor musunuz?
Peki, o zaman yüzde 9,5; yüzde 8,1; yüzde 9,9'luk
Türkiye'de sizin iddia
ettiğiniz işsizlik oranları eğer geçerliyse, gerçek
ise, biz demek ki, işsizlik sorununu yıllardan bu yana hep
abartmışız! Yani, bizim işsizlik sorunumuz, bir
Fransa'nın, bir İtalya'nın, bir Almanya'nın işsizlik
sorunundan oransal olarak daha düşük ise, bizim hiçbir sorunumuz
yok değerli arkadaşlarım! Böyle bir şey var mı?
Yok. O zaman ne olacak? Bu işsizlikle ilgili kafamızı
netleştireceğiz. İşsizlik sorununu, biz, Avrupa
Birliği standartlarıyla, Avrupa Birliği gözlükleriyle
arıyoruz. Olmaz böyle şey. Bizim hesaplamalarımıza
göre, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işsizlik
oranı yüzde 18,5'tur en az, Ağustos 2006 rakamlarıyla -TÜİK'ten
hesap ediyoruz- yani, her 100 kişiden, sizin ifadeniz, 10 kişi
işsiz, ama, her 100 kişiden bize göre, en az 20 kişi
işsiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Tamam
efendim, teşekkür edeceğim o zaman.
BAŞKAN - Teşekkür için buyurun
Sayın Tütüncü, lütfen.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum.
Gerçekten, bu yanlışı sürdürdük, sürdürmeyelim. Yanlış
hesap Bağdat'tan döner. Öyle sanıyorum ki, dönecektir.
Bu bütçenin ve 9'uncu maddenin hayırlı
olmasını, yine de, diliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Tütüncü.
Anavatan Partisi Grubu adına
söz isteyen Muzaffer Kurtulmuşoğlu, Ankara Milletvekili.
Sayın Kurtulmuşoğlu,
buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan
evvel hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bütçeler sosyal içerikli olur, hazırlanırken.
Bütçeler yatırımcıl olur. 365 milyar borcu olan bütçenin
dış borç ödemeli olur göstergesi. Sosyal içerikli olması
için bütçenin
Sağlığa ayrılan payı geçen seneye
göre, yüzde 1 eksilmiş. Genel sağlık sigortası denildi
-tabii ki, şimdi yok- orada da bir eksilme var, altı ay uzatılacakmış.
Dış borç ödemesi, neyle
ödeyeceksiniz bu borcu? Geliriniz yok. Peki, yatırım
Yatırımsız
istihdam olur mu? Yatırım olmazsa nasıl işsizliği
önleyeceğiz? Ülkeyi inşaat sahası yaparsanız,
ülkeyi barajlarla donatırsanız, ülkeyi hidroelektrik
santralleriyle donatırsanız işsizliği önlersiniz.
Şimdi, bir bakıyorsunuz Türkiye'de yatırım yok.
Türkiye'de niye yatırım yok? Millî sermaye yurt dışına
gidiyor, Romanya'ya, Bulgaristan'a gidiyor; fabrikalar açıyor
orada, iş sahası açıyor. Bunun sebebini acaba hiç incelediniz
mi?
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa)
- Eskidendi o.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Niye oraya gidiyor da Türkiye'de fabrika kurmuyor, açmıyor,
istihdam yaratmıyor? Çünkü, orada gerekirse arsayı bedava
veriyorlar
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Burada
da veriyorlar.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) -
gerekirse SSK primlerini almıyorlar, gerekirse
elektrik ve suyu yarı alıyorlar, yeter ki sen gel benim ülkeme,
benim insanlarıma iş ver, aş ver diyor.
EYÜP FATSA (Ordu) - Burada da aynı
Muzaffer Ağabey.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hocam,
biz de veriyoruz zaten.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, tabii ki biliyorum, bu
ara tenkit etmeyeceğim, ben, bu ara kıyaslama yapacağım.
Tenkit kolay
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sen
kıyasla, ben de kıyaslayacağım.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) -
ama yol da göstermek mecburiyetindeyim.
Ben, Çalışma Bakanına,
devamlı, yan yana geldiğimizde "şu SSK primlerini
indirelim, bakınız, şu asgari ücretten vergi almayalım
Sayın Bakan
"
Maliye Bakanı da yok ya, Tarım
Bakanı herhâlde
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - O söyler
ona.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Şimdi, sevgili arkadaşlarım, dört senede
özelleştirmeden 18 milyar dolar para kazandık dediniz.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Öyle diyoruz.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Doğru, hakikaten 18 milyar. Sağ olun, neyimiz
varsa sattınız, verdiniz. Ne yaptınız bu 18 milyarı?
Söyler misiniz bana, borç mu verdiniz, yatırım mı yaptınız,
yenisini mi yaptınız, bu sattığınız malların
karşılığında yeni bir yatırım mı
yaptınız, ne yaptınız?
FİKRET BADAZLI (Antalya) -
Her taraf şantiye.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - İktidara gelirken Türkiye'nin iç ve dış borcu
200 milyar dolardı. Dört senede borç 365 milyar dolara çıktı.
Yani, dört senede 150 milyar borç daha ettiniz. Zannedersem, bu arada
da 90 milyar milyar da faiz ödediniz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Gayrisafi millî hasılayı söyle.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, bir iktidar ki, çok
ayıp, "kömür dağıttım, yiyecek dağıttım
şu kadar" demek
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - O da mı
suç?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Fakir, fukaranın hakkını yedirmeyeceğim
diye söyleyen Sayın Bakan, hakikaten kömür dağıttı,
Allah razı olsun. Bir sosyal devletin, kömür dağıtmak,
yiyecek dağıtmak görevidir, ama asıl mesele
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu)
- Yollar da yaptık Hocam.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) -
bu insanlara balık yemeyi değil, balık
tutmayı öğretmek mecburiyetindeyiz. Sevgili arkadaşlarım,
balık tutmayı öğreteceğiz ve bunu da nasıl yapacağız?
Buna iş vereceğiz, onu da söylüyorum sevgili arkadaşlarım.
Sevgili arkadaşlarım,
çok laf atarsanız, ben belki şaşırırım, yanlış
da söylerim, yapmayın.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Ben buradayım
Hocam, rahat ol.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ayıp olur sevgili arkadaşlarım.
Sevgili arkadaşlarım,
185 milyar dolar veya Türk lirası bütçe var deniyor, 204'e
bağlamak için 17 milyar lira para ekleniyor, yani açık bütçe.
Şimdi, sevgili arkadaşlarım,
sosyal içerikli, bütçenin, olması lazım dedik. Herkesin
ağzında, 7 veya 8 milyon kişi engelli var deniyor, ama
normalde bu süreğen hastalıklarla birlikte olan bir engelli
grubu, normalde 2-3 milyon engelli var. Şimdi, bu engellilere,
ayda, evinde bakılıyorsa 385 milyon lira yardım ediliyor,
eğer kurumda ise bu 2 katına çıkarılıyor. Teşekkür
ederim. Hiç yoktan iyidir. Doğruya doğru. Eskiden hiç yoktu,
şimdi var.
Peki, o evinde duran engelliyi,
385 milyon lira para veriyoruz, bu arabayla gidecek, gelecek veya
bakıma muhtaç ise, diğer, evinde iki tanesi birden ise daha
fazla, yani kurumda imiş gibi düşünebilsek daha iyi olmaz
mı?
Sayın Bakan, kaç kişi sordu
cevap verilmedi, Türkiye'nin göz bebeği ve ülkemizin kalkınması
için, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun kalkınması
için GAP'a ne yaptık?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Hah, onu söyle
işte.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sevgili arkadaşlarım ne yaptık GAP'a? Bu
GAP'ı niye bıraktık bu yarı yolda? Bunu söyleyin
sevgili arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu GAP eğer faaliyete geçerse ülkemizde zarar mı ederiz acaba?
MEHMET NEZİR NASIROĞLU
(Batman) - Urfalılar seviniyor ağabey.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Urfalılar
alkışladı.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Kim olursa olsun, benim 73 milyon insanımın hepsi
birdir; gerek Urfa'da olsun gerek Mardin'de olsun gerek Edirne'de olsun
gerek Karadeniz'de olsun, ne fark eder, hepsi insandır. Ama, mühim
olan, bu yatırımları, bugüne kadar yapılmış,
yarım kalmış tesisleri bir an evvel bitirmekte yarar
vardır diye düşünüyorum; çünkü, bizim oraya yaptığımız
yatırımlarda tüyü bitmemiş insanların hakkı
vardır. Bunu heba etme lüksümüz yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu,
teşekkür ediyorum.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Bir dakikayı vermeyecek misiniz?
BAŞKAN - Süre tamamlandı,
sadece teşekkür için açıyorum. Lütfen
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Evet, sevgili arkadaşlarım, söylenecek çok eksiğimiz
var. Elbette ki, dört senede bu iktidar hiçbir şey yapmadı
dersem, o yanlışlık olur, beni üzer.
MAHFUZ GÜLER (Batman) - Allah razı
olsun.
ZEYNEP KARAHAN USLU (İstanbul)
- Doğru söze bravo.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ama, sevgili arkadaşlarım, Avrupa Birliğine
girme aşamasında millî hasıla kişi başına
5 bin dolar düşüyor demek çok da iç açıcı değildir.
Avrupa Birliğinde, millî hasılanın en az 15, 20, 25, 30
bin dolar olduğu yerde, Türkiye'nin bununla övünmesi, bence, biraz
abes kaçıyor gibi geliyor.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Artıracağız,
artıracağız, 10 bin dolara çıkaracağız.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, bu bütçenin ülkemize,
milletimize ve hepimize hayırlı olmasını diliyorum.
Bu saatten sonra beni bu sabrınızla dinlediğiniz için
teşekkür ediyorum.
Hoşça kalın. (Anavatan
Partisi ve AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kurtulmuşoğlu.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Ünal Kacır, İstanbul Milletvekili.
Sayın Kacır, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 9'uncu maddesi üzerinde
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önce burada konuşan değerli
hemşehrim Muzaffer Kurtulmuşoğlu Ağabeyimi pek
üzmek istemem. Kendisini de çok severim, kendisi bunu bilir.
Sağ olsunlar, kendisi buradan öyle konuşuyorlar ki, sanki
mensubu bulundukları parti bu ülkede hiç iktidar olmamış.
Bize diyorlar ki: "Haydi, bu borçları nasıl ödeyeceksiniz?"
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Yeni geldi,
onun ne suçu var!
ÜNAL KACIR (Devamla) - Evet, değerli
hemşehrim, sizin mensubu bulunduğunuz parti, son on yıla,
bizden önceki son on yıla damgasını vuran bir parti en
azından. Daha fazla da, son on yılından bahsedelim ve
son on yılını bırakalım, son beş yılına
bakalım. Yani, 1999 yılında borç faizi olarak 11 katrilyon
ödüyordunuz. İktidara geldiniz, iktidar ortağısınız,
11 katrilyon faiz ödüyordunuz 1999'da, 2000'de 20 katrilyona çıkardınız,
2001'de 41 katrilyona çıkardınız, 2002'de 52 katrilyona
çıkardınız ve biz geldiğimizde, sizden kalan borçtan
dolayı 2003'te 59 katrilyon faiz ödemek zorunda kaldık.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Onu çıkaran bakanların yarısı şu anda sizde,
sizde. Sizin bakanlarınız.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Evet,
şimdi, siz bize bu borçları miras olarak bıraktınız
ve ondan sonra bize "Siz rantiyecilere bu kadar para aktarıyorsunuz
"
Bu grafik böyle 10'dan başlayıp 59'a çıktığı
gibi devam etseydi, bugün ülkenin durumu çok feci olurdu, ama, Allah'a
şükürler olsun ki AK Parti iktidara geldi ve yüzde 70'ten faizi
yüzde 20'lere çektik. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa) - Kaç para ödeyeceksiniz
2007'de? Faiz oranı ne?
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Ünal Bey, 75
katrilyon ödeyeceksiniz, 75 katrilyon.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, her 1 puan 2 katrilyona tekabül ediyor.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - 2007'de 53 milyar
dolar faiz ödeyeceksiniz, 53 milyar dolar.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Biz 50 puan
aşağı çekmişiz. Demek ki, her yıl 100 katrilyon
civarında bu ülkeye kazandırmışız. Şimdi,
bu şartları görmemezlikten gelemezsiniz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın
Kacır, borç ne kadar arttı, borç?
ÜNAL KACIR (Devamla) - Şimdi,
biz bu faizleri ödedik, ödedik ama ülkede gayrisafi millî hasılayı
o oranda artırdık ki, şimdi, 2002'de yüzde 78 olan kamu
net borcunun gayrisafi millî hasılaya oranı bizim dönemimizde
70'e, 63'e, 55'e, 50'ye indi. Ee, bunu göreceksiniz.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinden
çok değerli arkadaşlarım burada görüşlerini söylediler.
Sayın Hacaloğlu diyorlar ki: "Biz iktidara gelirsek
"
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Hangi iktidar?
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- "Gelince." "Gelirsek" değil "gelince."
ÜNAL KACIR (Devamla) - "Biz iktidara
gelirsek -ya, öyle bir şey olması pek muhtemel değil
ama- faiz dışı fazlayı..."
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Hadi oradan
Hadi oradan
ÜNAL KACIR (Devamla) - "
faiz
dışı fazlayı yüzde 3 tutacağız."
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Sen muhalefette bile olmayacaksın.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Tamam, bu
bir görüştür, ama, yine Cumhuriyet Halk Partisinden değerli
bir arkadaşım da diyor ki -Sayın Yüksel Çorbacıoğlu-
"Siz borcu borçla ödüyorsunuz."
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Yalan mı?
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Sizin her tarafınız borç.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Değerli
dostum, borcu borçla ödemek istemiyorsanız faiz dışı
fazlayı yüksek tutmanız lazım ki, borcu borçla ödememiş
olasınız. Siz faiz dışı fazlayı aşağı
çektikçe, borcu borçla ödemek zorunda kalırsınız. Bu
matematiktir, bunu bilmeniz lazım.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Kimin iktidar olduğuna bağlı o.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Onun için, değerli
arkadaşlar, yine deniliyor ki: Siz memura ne verdiniz, siz emekliye
ne verdiniz, siz muhtara ne verdiniz?
Değerli dostlar, işte, bakın...
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Muhtarlar
sizi köyden kovalayacaklar.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Muhtarlarımıza,
98 lira 2002 yıl sonu itibarıyla alırlarken, enflasyona
göre artış olsaydı, 143 lira olurdu, ama biz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Tam yerinde
kestiniz.
263 lirayı çok mu görüyorsun
Sayın Kacır?
ÜNAL KACIR (Devamla) - Benden önceki
milletvekillerine verdiğiniz bir dakikalık süreyi talep
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kacır,
hak olarak talep ediyorsanız hakkınız değil, ama teşekkür
için açıyorum sadece.
Buyurun.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Muhtarlara enflasyon oranında
verseydik 143 lira alabilirlerdi, ama biz 269 lira vermişiz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Muhtarlar
sizi bekliyorlar köylerde (!)
ÜNAL KACIR (Devamla) - Yani 126 lira
daha fazla vermişiz, yani yüzde 88 daha fazla vermişiz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Muhtarlar
sizi köyde bekliyorlar Sayın Kacır(!)
ÜNAL KACIR (Devamla) - Muhtarlar
bunu biliyor, hiç kendinizi yormayın.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Aldıkları
maaş Bağ-Kur primini karşılamıyor.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Şimdi,
muhtarlarımızın ödediği Bağ-Kur primine gelince:
Evet, biz, yeni çıkardığımız ve altı ay erteleme
zorunda kaldığımız yasa yürürlüğe girdiğinde,
250 lira falan değil, 188 lira Bağ-Kur primi ödeyecekler.
Onun için o sıkıntıları da büyük oranda giderilmiş
olacak.
Eğer bize bu borçlar kalmasaydı,
biz çok daha iyisini verebilme imkânı bulabilirdik. Ama, yavaş
yavaş bunları da hallediyoruz.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Fındıkçıları
perişan ettiniz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Zamanınız
kalmadı, zamanınız!
ÜNAL KACIR (Devamla) - Halkımız
bunu görüyor, takdir ediyor; sizler de görmelisiniz, takdir etmelisiniz
diyorum.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın
Kacır, zamanınız kalmadı, ne zaman yapacaksınız?
ÜNAL KACIR (Devamla) - Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Haydi seçime
gidelim, haydi!
BAŞKAN - Madde üzerinde on dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Soru sorma
süresi beş dakikadır.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, sağ olun.
Turizm sektörü 2006 yılında
en kötü dönemini yaşadı. 2007 yılı için de fazla
bir umut görünmüyor. Sektör temsilcileri feryat ediyorlar, sorunlarına
çare bulunmasını istiyorlar. Biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak çözümler getiriyoruz, ama, Hükûmet sadece çöküşü seyrediyor.
Sayın Bakana soruyorum: Türkiye
turizmindeki bu gerilemenin giderilmesi için çözüm önerileriniz
var mı, bir hazırlığınız var mı? Somut
olarak soruyorum: Geçici ya da sürekli vergi indirimleriyle turizm
sektörünün nefes almasını sağlamayı düşünüyor
musunuz, yoksa, bu kötü gidişe seyirci mi kalacaksınız?
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Tarım
Bakanına mı sordun sen bunu?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Maliye Bakanına soruyorum tabii, Tarım Bakanına
değil Sayın Başkan.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Bir yanlışlık
olmasın o işte.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Baloğlu.
Sayın Ekmekcioğlu
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakana bir sorum var.
Merkezî yönetim bütçesi yatırım
harcamalarının 2007 yılında gayrisafi millî hasılaya
oranı yüzde 1,87 oranında öngörülmüştür. 2006 yılında
12,5 milyar YTL düzeyinde belirlenen kamu yatırımları,
IMF'yle yürütülen program çerçevesinde sunulan bütçe tasarısıyla
10,8 milyar YTL'ye düşürülmüştür. Bu düşüş adalet,
sağlık, savunma, eğitim gibi temel kamu hizmetlerinin
sunum düzeyini ve kalitesini doğrudan olumsuz şekilde etkilemektedir.
Yatırım harcamalarındaki bu düşme veya diğer
bir ifadeyle, bazı yatırım harcamalarının ertelenmesi
ileride çok daha büyük yatırım harcamaları yapılması
sonucuna yol açmayacak mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Gerçi ilgili Bakanımız
yok, ama, Gelir İdaresiyle ilgili bir sorum olmuştu. Yazılı
bir metin varsa Sayın Bakanımızdan cevabını
isterim, çünkü, çok bekleyen var sorunun cevabını.
Ayrıca, meslektaşlarımız
veteriner hekimlerle ilgili Maliye Bakanımıza bir sorum
olmuştu. Onun da cevabını alamadım. Sayın Bakanımız
açıklarsa sevinirim.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Özkan
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum. Kısa kısa sorularım olacak.
Tarım sektörüne, çiftçiye verilen
mazotun litre fiyatı kaç para? Denizcilik sektörüne, balıkçıya
verilen mazotun litre fiyatı kaç para? Mazotun vergisiz rafineri
çıkış fiyatı kaç para? Tarım primleri ne zaman
ödenecek? Son tarihi söyler misiniz?
Akaryakıt kaçakçılığını
önlemek için Bakanlar Kurulundan oluşturulan bu üst kurulun en
son ne zaman toplandığını ve bu akaryakıt kaçakçılığını
önlemek için en son almış olduğu kararın ne olduğunu
söyleyebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, merkezî yönetim
toplam borç stokunun yapısında YTL cinsinden -oransal olarak
soruyorum- 2002 sonu itibarıyla ne kadardı, 2006 sonu itibarıyla
ne kadardır?
Yine, 2002 yılı sonunda
ülkemizde faaliyette bulunan yabancı sermayeli firma sayısı
kaçtı? 2006 itibarıyla bu rakam kaçtır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Bayındır
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Teşekkürler Sayın Başkanım.
Öncelikle, ben bu bütçenin halk
için yapılmış bir bütçe olduğuna inanmıyorum.
Bu bütçenin yatırım bütçesi olduğuna hiç inanmıyorum.
Bu bütçenin, rantçıya, rantiyeciye ve faiz için yapılmış
bir bütçe olduğunu biliyorum.
Sayın Bakan, dört yıldır
iktidarınızda yüzde 2,5'luk zamlarla memuru, memur emeklisini,
işçiyi, işçi emeklisini ve Bağ-Kur'luyu mağdur ettiniz.
Ev kirası artışlarıyla kıyasladığınızda,
verdiğiniz zamların, memurlara ve bu saydığım
kesimlere verdiğiniz zamların ne kadar komik olduğunun
farkında mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bayındır.
Sayın Bakan, buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın
Başkan, birer dakika değil miydi efendim? Beş dakikada
dört soru soruldu.
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
6 kişi soru sordu, süre tamamlandı. Neye itiraz ediyorsunuz,
anlaşılır gibi değil.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, müsaadenizle, tabii ki, Sayın Tarım Bakanı
da orada oturabilir, ama sorulara cevap verme noktasında Sayın
Maliye Bakanı esas konunun muhatabı olarak, dinlenmesi
bittiyse, buraya gelirse mutlu oluruz. Uyarmanızı rica
ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Başkan,
bu Başkanlığın sorunu değil. Sayın Bakan,
zannediyorum ihtiyacı vardı ki, gitti.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Somali
heyetiyle görüşüyor Sayın Başkan, Somali heyetiyle
görüşüyor.
BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Özkan'ın sorusuyla
başlayacağım. O, daha önce soru sorduğunu, iki soru
sorduğunu ve cevap alamadığını söylemişti.
Gelir uzmanlarıyla ilgili, gelir uzmanlığı konusunda
2.500 kişilik bir ihtiyaç daha önce söz konusu idi ve bunun için
de 2.500 tane de kadro vardı. Burada, tabii, bildiğiniz gibi,
puanlama usulüyle bu tür sınav yapılıyor ve puanlama
usulüyle bunlar atanıyor. 83 puanda kontenjan doldu. Yani, 83
puana kadar geldi, onda doldu. Eğer, kadro temini söz konusu olduğunda,
bunlar, tekrar yeni sınavla bir daha bunların gelmesi söz
konusu olacak.
Veteriner hekimlerle ilgili, onların
maaşlarının düzeltilmesiyle ilgili olarak da bir çalışma
yapılıyor şu anda. Neticesi alındığında,
o, kamuoyuna açıklanacaktır.
Ben, Sayın Başkan, diğer
soruları yazılı olarak cevaplandıracağım.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Sayın Başkan, böyle söylüyorlar, ama, yazılı da
cevap gelmiyor.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Cevap verilmiyor Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Öğüt...
Yok.
Sayın Demirbağ, soru soracak
mısınız?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kamacı
NAİL KAMACI (Antalya) - Öyle
bir şey yok.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Ünlütepe
Yok.
Sayın Özcan
Sayın Kılıç
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın
Bakanım, Malatya Şeker Fabrikası özelleştirme
kapsamındaydı. Özelleştirme İdaresi, fabrikanın
arazilerinin önemli bir kısmını Malatya Belediyesine
ve bir kısmını da Diyanet İşleri Başkanlığına
bedelsiz olarak devretti. Bu devir sırasında, fabrikanın
giriş yolu, derin su kuyuları, fabrikanın deşarj
ve kanalizasyon hatları, pancar depolama ve yıkama alanları
da devir içindeydi. Bu karar, Danıştay 13. Dairesi tarafından
yürütmenin durdurulması şeklinde bir kararla şu anda
durduruldu. Sorum şu Sayın Bakan: Fabrikanın çalışmasını
engelleyecek bu özelleştirme kararında ısrarcı
olacak mısınız? Önemli istihdam sağlayan ve pancar
üreticileri için önemli olan ve hâlâ kâr eden bu fabrikayı kapatacak
mısınız?
Bir de şu sorum var Sayın
Bakan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıç.
Sayın Sağ
KEMAL SAĞ (Adana) - Efendim,
ben, Sayın Bakana bir özel öneri getirmek istiyorum, Tarım
Bakanımıza. Hem bütçeyi ilgilendiren bir konu.
Adana'da narenciye dalında
kaldı. Gelin, bütçeye bir katkı yapalım, fakir fukara,
hani diyoruz ya, garip gureba da biraz narenciye yesin. Biz Adanalılar
olarak bu narenciyeyi ücretsiz vermeye hazırız, yeter ki
Tarım Bakanlığı ya da Hükûmet bu narenciyenin toplama
ve nakliye masrafını üstlensin. Var mısınız
buna Sayın Bakanım? Benim önerim bu.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sağ.
Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın
Sağ'ın önerisini değerlendireceğiz. Diğer soruları
yazılı cevaplandıracağım.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10'uncu maddeyi okutuyorum:
Resmi taşıtlara ilişkin
hususlar
MADDE 10- (1) Bu Kanuna ekli (T)
işaretli cetvelde yer alan taşıtlar, ancak çok acil ve zorunlu
hallere münhasır olmak kaydıyla ilgili bakanlığın
teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile edinilebilir.
(2) Vakıf, dernek, sandık,
banka, birlik, firma, şahıs ve benzeri kuruluş veya kişilere
ait olup 237 sayılı Kanun kapsamında bulunan kurumlar
ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul
ve kuruluşlarınca kullanılan taşıtların
giderleri için kurum bütçelerinden hiçbir şekilde ödeme yapılamaz.
(3) Türk Silahlı Kuvvetleri
(Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
dahil) ile Emniyet Genel Müdürlüğüne kurum, kuruluş, dernek
ve vakıflarca hibe edilecek taşıtlar, (T) işaretli
cetvelde gösterilmesine gerek bulunmaksızın Bakanlar Kurulu
kararı ile edinilebilir.
(4) Emniyet Genel Müdürlüğüne
ait taşıtlar, 12/4/2001 tarihli ve 4645 sayılı Kanun
hükümleri çerçevesinde (T) işaretli cetvelde gösterilmesine
gerek bulunmaksızın, cinsi ve adedi İçişleri Bakanının
talebi ve Maliye Bakanlığının teklifi üzerine
alınacak Bakanlar Kurulu kararında belirlenmek kaydıyla
4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi
olmaksızın mübadele yoluyla yenileri ile değiştirilebilir.
Aradaki fiyat farkı, Türk Polis Teşkilatını Güçlendirme
Vakfı gelirlerinden karşılanır.
(5) Türk Silahlı Kuvvetlerine
(Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
dahil) ait taşıtlar, 30/5/1985 tarihli ve 3212 sayılı
Kanun hükümleri çerçevesinde (T) işaretli cetvelde gösterilmesine
gerek bulunmaksızın, cinsi ve adedi Milli Savunma Bakanlığının
(Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
için ise İçişleri Bakanlığının) talebi ve
Maliye Bakanlığının teklifi üzerine alınacak
Bakanlar Kurulu kararında belirlenmek kaydıyla 4734 sayılı
Kanuna tabi olmaksızın mübadele yoluyla yenileriyle değiştirilebilir.
Aradaki fiyat farkı, kantin gelirlerinden veya bağış
yoluyla (Jandarma Genel Komutanlığı için Jandarma Asayiş
Vakfı gelirlerinden) karşılanır.
(6) Türk Silahlı Kuvvetlerine
(Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
dahil) ait taşıtlardan, trafiğe tescil tarihi itibarıyla
en az 10 yaşını doldurmuş olanlar, (T) işaretli
cetvelde gösterilmesine gerek bulunmaksızın, cinsi ve
adedi, ilgisine göre Milli Savunma Bakanlığı veya
İçişleri Bakanlığının kararıyla,
4734 sayılı Kanuna tabi olmaksızın ve satılacak
taşıt sayısı satın alınacak taşıt
sayısından az olmamak ve satın alınacak taşıt
sayısı Milli Savunma Bakanlığı için 30 adedi,
İçişleri Bakanlığı (Jandarma Genel Komutanlığı
ve Sahil Güvenlik Komutanlığı için) için ise 10 adedi
geçmemek üzere mübadele yoluyla yenileriyle değiştirilebilir
ve aradaki fiyat farkı, bütçeden karşılanabilir. Bu
fıkrada yer almayan hususlar hakkında 3212 sayılı
Kanun hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Soru sormak isteyen
sayın milletvekilleri lütfen cihaza girsinler.
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen, Yaşar Tüzün,
Bilecik Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Tüzün, süreniz on
beş dakikadır.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Yasa Tasarısı'nın
10'uncu maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bütçe
yasa tasarısının bu maddesiyle, resmî taşıt
edinilmesi ve kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar
belirlenmektedir. Yine, aynı yasayla, taşıt kullanabilecek
makamlar da belirlenmiştir. Bugün tüm kamu ve kuruluşlarına
baktığımızda, 237 sayılı Yasa âdeta yok
sayılmakta, resmî hizmette kullanılmak amacıyla tahsis
edilen araçlar sanki özel hizmete tahsis edilmiş gibi kullanılmaktadır.
Resmî taşıtların kullanım
biçimindeki bu pervasızlık, vatandaşlarımızda
büyük tepkiye yol açmaktadır. Bu durumu fark eden bazı kamu
kuruluşları, yaptıkları hatayı gizlemek ve
kamuoyu baskısından kurtulmak için resmî plakalı araç
kullanmaktan vazgeçip, vakıf, dernek, sandık ve benzeri kuruluşlar
aracılığıyla edinmiş oldukları sivil plakalı
araçları kullanmayı tercih etmişlerdir. Biz, her sene
bütçe görüşmelerinde konu ile ilgili madde ilave edip, resmî taşıt
edinilmesi ve kullanılmasına ilişkin usul ve esasları
belirliyoruz. Ancak, hiç kimse bu esaslara uymuyor. Uymak bir yana,
tam tersine hareket ediliyor.
Geçenlerde gazetelerde gördük,
bir ilin valisi üçüncü makam arabasını alıyor. İki
makam aracı bulunan vali, 335 bin YTL ile üçüncü bir makam aracı
almıştır. Söz konusu makam aracı İçişleri
Bakanlığının bilgisi dâhilinde aldığını
belirten vali, makam aracının markasını ve maalesef
modelini de bizzat belirlemiştir.
Şimdi sizlere soruyorum değerli
arkadaşlar: Nüfusunun büyük kısmı açlık sınırı
altında yaşayan, kışın köy ve ilçelerle ulaşımının
kesildiği, kışın hatta öğrencilerinin tezek
yakarak ısındığı bir ilde, hizmete ve ilgiye
muhtaç ile tahsis edilen ödeneklerle tam tamına 335 bin YTL gibi
oldukça yüksek bir fiyata lüks makam aracı alınmasını
haklı kılacak ne gibi bir gerekçesi olabilir? Makam aracının
İçişleri Bakanının bilgisi dahilinde alındığı
vali tarafından da bizzat açıklanmıştır.
İlin gelişmesi ve vatandaşlara hizmet verilmesi amacıyla
tahsis edilen ödeneklerin, keyfî ve lüks harcamalara sarf edilmesine
Bakanlık nasıl onay vermiştir?
Değerli arkadaşlarım,
AKP'nin tasarruf anlayışı bu mudur? Bakınız,
bu gazetede çıkan haberden sonra bizzat takip ettim, ilgilendim,
bunun doğruluk derecesinin ne olduğunu öğrenmek istedim.
Valiliğe ait makam aracıyla 4x4 cipi yavaş bulan ve
"misafirleri havaalanına yetiştiremiyorum" diyen
Erzurum Valisi Celalettin Güvenç yeni Mercedes aldırdı.
İçine buzdolabı ve aksesuarlar eklenen otomobilin fiyatı
355 bin YTL.
Değerli arkadaşlarım,
bu nasıl tasarruf, bu AKP'nin tasarruf anlayışı bu
mu?
Yine, bir il millî eğitim müdürümüz,
yine bir bankayla yapmış olduğu sözleşme gereği,
kendisine 100 bin YTL'lik araç aldırmış ve bankadan 340
bin YTL tutarında nakit para alarak, bunun nerede ve ne şekilde
kullanılacağını tüm kamuoyuna, basına ve
kendi bulunduğu seçim bölgesindeki insanlara hesabını
vermeden, böyle bir sözleşmeyi yapmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
bu tasarruf genelgesiyle, baktığımızda, buna benzer,
Türkiye'nin birçok ilinde, maalesef, makam araçları bu şekilde
kullanılmaktadır. Bundan şu anlaşılıyor:
O kadar zengin bir ülkeyiz ki, ekonomimiz o kadar güzel ki, şehir
içerisinde başka araç kullanacak resmî daire müdürümüz, köylere
giderken başka araç kullanacak. Dünyanın hiçbir ülkesinde
bizde olduğu kadar resmî araç yoktur. Buna, bahsettiğim olaylara,
birçok ilde de karşılaşabiliyoruz.
Sözüm ona, gelen hükûmetler -AKP
İktidarı da dâhil- tasarruf yapıyoruz adı altında,
işçi, memur, emekli, çiftçi ve esnaf ücretlerinden kesip, belirli
bir kesime maalesef saltanat sürdürüyorlar. Öyle değil mi arkadaşlar?
Bunlar birer saltanat değil midir? Bunlar sizlerin gözü önünde,
bizlerin gözü önünde olmuyor mu?
Şimdi sizlere soruyorum: Osmanlı'nın
çöküş sebeplerinden biri neydi? Aşırı savurganlık
ve aşırı saltanat düşkünlüğü değil miydi?
Şimdi de durum maalesef aynı, o günlerden pek farkı yok.
Savurganlık aynı, saltanat düşkünlüğü aynı.
Bence Osmanlı'nın son dönemi gibi, AKP İktidarı da
son dönemini yaşamaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
bir başka konu, hizmet satın almak suretiyle kiralanan binek
araçlarının kullanılmasındaki yaşanan savurganlıktır.
Bütçe olanaklarıyla kiralanan araçlar, özel işlerde kullanılarak
yasa ihlal edilmektedir. Kiralanan araçlar sivil plakalı olduğu
için, suistimal oranı daha yüksek olmaktadır. Bunlara belediyeleri
de ekleyebiliriz. Belediyelere baktığımızda,
durum daha da vahimdir.
Buradan, valilere, kaymakamlara
ve kurum amirlerine seslenmek istiyorum, ayrıca da Hükûmete
seslenmek istiyorum: 237 sayılı Yasa, yukarıda belirttiğim
gibi, birçok şekilde ihlal edilmektedir. Kurumların idarecileri,
maalesef, suç işlemektedirler. Lütfen, başta Bakanlık
ve Meclis olarak da bu konunun takipçisi olunuz. Taşıt Yasası'nın
bütün kurallarını uygulayınız. Aksi durumda,
göz önüne gelen bu sorunları görmezlikten gelmek, görevi suistimalden
başka bir şey değildir. Unutulmamalıdır ki,
harcanan bu paralarda, yapılan bu savurganlıklarda tüyü
bitmemiş yetimlerin hakkı vardır, kıt olan kaynaklar
israf edilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
gelelim diğer bir konuya. Vergiyi bile mevzuat düzenlemesi
yaparak değil, tehdit yolunu kullanarak toplamayı marifet
sayan bir iktidar oldunuz. Yaptığınız yanlış,
zorla vergi toplanmaz. Çaresiz esnafı da daha fazla üzmeyin,
mükellefi daha fazla sıkıştırmayın. Vergiyi
toplayamazsınız dedik, inat ettiniz, mükellefleri bizzat
vergi dairelerine çağırarak, sıkıştırarak,
tehdit ve şantaj yoluyla matrahlarını artırdınız.
Siz, ne yaptığınızı bildiğinizi ve maalesef,
bildiğinizi okumaya devam ediyorsunuz. Mükelleflerin işleri,
maalesef içler acısı. Ekonomik durumu da dikkate almadınız.
Telefon tehdidiyle, inceleme tehdidiyle, zorla vergi toplamaya
devam ediyorsunuz. Esnaf ve sanatkârımızın durumu gerçekten
içler acısı. Bakınız, bir örnek vereceğim: Yine,
mahallî gazetede esnaf ve sanatkârımızın temsilcisi
olan Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı basına
şöyle bir beyanat vermiş: "Çalışarak iflas
eden esnaflar." Sayın Bakanım, otuz üç senelik esnaf olduğunu,
dürüst, çalışkan nice otuz üç senelik esnafların çalışarak
iflas ettiklerini gözlemlediğini, Hükûmet yetkililerinin
pembe tablo çizerek her şeyi çok iyiymiş gibi göstermeye çalıştıklarına
anlam veremediğini, ya gerçekleri görmediklerini veya görmek
istemediklerini, diye ifade kullanıyor. "Çalışarak
nasıl iflas edildiğinin üniversitelere tez olarak konulması
gerektiğine inanıyorum." diyor. Bilecik ilinin Osmaneli
ilçesindeki Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanının
maalesef acı bir itirafı: "Osmaneli'de esnaf icralık,
çiftçi icralık, en çok iş yapan kurum icra müdürlüğü."
diyor. "En çok iş yapan un fabrikaları ve fırınlar.
Üç ekmek alan beş ekmek almaya başladı, çünkü, çocuklarımıza
katıksız ekmek yedirir olduk." diyor. "İyi ekonomi
bu ise vay hâlimize." Bunu diyen, Esnaf ve Sanatkârlar Odasının
bir Başkanı değerli arkadaşlar. Maalesef, esnafımız
bu noktada.
Gelelim diğer birkaç konuya.
Maliye Bakanlığımızın özellikle Millî Emlak
Genel Müdürlüğüne bağlı hazine arazilerinin kullanımı.
Özellikle, 22'nci Dönem Parlamentosunda ve 59'uncu Hükûmetin birçok
isteğini bu Parlamento olmasa da, AKP'nin oylarıyla buradan
birçok yasa çıkardık. Bunlardan bir tanesi de TOKİ'ye
devredilen haklar. Toplu Konut İdaresi, Millî Emlak Genel Müdürlüğüne
bağlı birçok arsayı çok ucuz fiyatlarla alıp, buralarda
inanılmaz bir şekilde kooperatifler ve süper lüks villa,
tripleks, dubleks gibi daireler yaparak, çok yüksek fiyatlara satmaktadır.
Böylece, Hazinemize bağlı, Millî Emlak Genel Müdürlüğüne
bağlı arsalar Maliye Bakanlığına çok düşük
fiyatla gelip, Toplu Konut İdaresine inanılmaz bir şekilde
rant sağlandığı gözlenmektedir. Değerli arkadaşlarım,
elbette, Toplu Konut İdaresi de bu devletin, bu ülkenin bir kurumudur.
Burada kuruluş amacı, sosyal devlet ilkesine uygun, ihtiyacı
olan dar gelirli vatandaşa konut üretmesidir. Buradan, Hazineden
aldığı çok düşük fiyatlara aldığı arsalara
çok lüks villa, dubleks, tripleks gibi evler yapıp pahalı bir
fiyata satmasını da uygun görmüyoruz, Millî Emlak Genel Müdürlüğünün
bu konudaki girişimlerinin yetersiz olduğunu görüyoruz.
Bu konuya acilen çözüm bulunmasını talep ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bir konu da, özellikle TÜSİAD'ın son günlerde yapmış
olduğu açıklamalara da değinmek istiyorum. TÜSİAD,
elbette, Türkiye'de büyük bir sivil toplum örgütünün temsil edildiği
yerdir; ancak, TÜSİAD, her zaman hükûmetlerin stepnesi olmuştur,
yani arka lastiği gibi çalışmıştır. Özellikle,
20'nci Dönem Parlamentosunda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak gündeme
getirdiğimiz "Bankaların içi boşaltılıyor.
Bankalar birilerine peşkeş çekiliyor, şu anda bankaların,
3 milyar dolardan daha fazla, içerisinin boşaltıldığını
görüyoruz, tespit ediyoruz." dediğimizde "Siz bu uyumu
bozuyorsunuz, siz erken seçim istiyorsunuz." diyerek, bu tür
açıklamalar yapmışlardı. Geldiğimiz günlerde,
yine, erken seçimin ekonomiyi bozacağını ve çeşitli
zararlar vereceğini, açıklama yaparak, Türkiye'nin gündemine
getirmişlerdir. Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet
Halk Partisinin, 20'nci Dönem Parlamentosuna yaptığı,
tespit ettiği "Bankaların içerisi boşalıyor."
dediğinde zararın 3 milyar dolar olduğunu, ancak sürenin
uzaması, seçimin kısa zamanda yapılmamasından
dolayı, bu rakam maalesef 50 milyar dolarlara çıkmıştır.
Şimdi aynı durum, aynı sıkıntı yine söz konusudur.
Dolayısıyla, Türkiye'de en kısa zamanda ve acilen bir
genel seçimin yapılması Türkiye'nin çıkarınadır.
Çünkü, hepinizin de bildiği gibi, Meclis bir anlamda tıkanmıştır,
Meclis çalışmaları yerine getirilememektedir ve
Hükûmet de bağlı bulunduğu, kendi içerisinde bulunduğu
bürokratları maalesef çalıştıramamaktadır.
Bu Parlamento bu dönemki sürecini tamamlamıştır ve
en kısa zamanda, 2007 yılının içerisinde Cumhurbaşkanlığı
seçiminden önce de Türkiye'nin seçime gitmesinde gerçekten büyük
fayda bulunmaktadır. Dolayısıyla, Hükûmetin stepnesi
durumunda bulunan bu tür sivil toplum örgütlerinin değil, Türkiye'nin
gerçeklerini, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
gerçeklerini dikkate alarak bu uygulamayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tüzün, buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Evet,
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sonuç olarak, çıkarmış
olduğumuz kanunların birçoğu gerek Cumhurbaşkanından
gerekse Anayasa Mahkemesinden geri dönüyor. Öyleyse, bu maddeye
baktığımızda, özellikle, bu bütçenin 10'uncu maddesinde
Anayasa'ya aykırılıklar gözükmektedir. Bu bütçenin
geneline baktığımızda, 2007 bütçesi, memurun,
işçinin, sanayicinin, çiftçinin, kısacası dar gelirlinin
sorununa çözüm bulamamaktadır. O nedenle, en kısa zamanda
bu ülkenin genel seçime gitmesi hepimiz için büyük fayda sağlayacaktır
diye düşünüyor ve yine de bütün
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)
- TÜSİAD'cıları kızdırıyorsun!
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - 4
Kasımda yapılacak inşallah, merak etme.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - 2007
yılı içerisinde bu Parlamentonun başta sizlerden ve
ülkenin bu sorunlarından kurtulmasını temenni ediyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Tüzün.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili.
Sayın Elitaş, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yasanın 10 uncu maddesi, biraz
önce değerli arkadaşımızın ifade ettiği
gibi, kamu kesiminde kullanılan taşıtların nasıl
alınacağı, nasıl tasarruf edileceği, nasıl
değiştirileceği hakkında bir düzenleme yapıyor.
Yasanın (T) cetvelinde ifade edilen bu düzenlemede -biraz önce
değerli arkadaşımız ifade ettiler- bazı kurum
ve kuruluşlar, vakıf ve dernekler aracılığıyla
kendilerine yapılan bağışların masraflarını,
giderlerini kendi bünyeleri içerisinden, bütçelerinden karşılayarak
daha farklı model araçları, ihtiyaçlarının
dışında olan araçları alma imkânını ortaya
çıkarıyordu. Maddenin ikinci bendinde, bu şekilde yapılan
tasarrufların, edinimlerin, araçların kullanılması
hâlinde hiçbir şekilde masraflarının, giderlerinin
bütçeden karşılanamayacağını, kurum bütçesinden
karşılanamayacağı, şeklinde bir hüküm koyarak
bunu engelleme yoluna gitmiştir.
Sayın Tüzün kardeşimiz,
meseleleri tek tek güzel ifade ettiler, ama son yedi sekiz dakikası
biraz tribünlere şeklindeydi. İlk beş dakikası da
güzel konuşmaydı, tebrik ediyorum kendisini.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sen kendi
görüşünü anlat.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Ama, gerçekten, değerli kardeşimizin, özellikle son söylediği
cümleler içerisinde çelişki de var. Diyor ki: "TOKİ, hazine
arazilerini çok ucuz fiyatla alıp villalar yapıyor, lüks
lüks evler yapıyor, çok pahalı fiyatlarla satıyor."
TOKİ'nin zaten yapması gereken, ucuz fiyata değil, aldığı
hazine arazisi üzerindeki o yapacağı gayrimenkulleri
çok yüksek fiyata satıp kaynak temin etmek.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Parayı
nereye harcayacak?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Tüzün, siz belediye başkanlığı yapmış
arkadaşımızsınız. Bu kaynakları temin
ederken dar gelirli, sabit gelirli vatandaşlarımıza
da bedavaya yakın konut teminini sağlamak. İşte
Kayseri'de ilk defa yaptırdığımız, Değerli
Meclis Başkan Vekilimizin memleketi olan Pınarbaşı'nda
192 tane toplu konut yaptırdık. Şu anda 200 tane daha
toplu konuta talep var. Pınarbaşı ilçemiz, nüfusu 12
bin olan, merkez ilçesi 12 bin olan bir ilçemiz, merkez nüfusu. Burada
bile hâlâ 200-300 konuta talep varsa TOKİ yaptığı
işi hakkıyla yerine getiriyor demektir.
Değerli arkadaşlar, biraz
önce konuşan arkadaşımız Sayın Çorbacıoğlu,
Sayın Bakanla ilgili bir konuşmayı yaparken, "15
Aralık tarihindeki bütçe sunuş konuşmanızdaki
sayfadan alıyorum." dedi. Aldığı sayfa, 12'nci
sayfanın son satırı. Orada diyor ki: "2002 yılı
başındaki enflasyon oranı yüzde 73,2."
Değerli arkadaşlar, yazılan
yazıları da, lütfen, dikkatli dinleyelim. Gecenin bu saatinde,
belki, araştırmalarımızda, incelemelerimizde,
kontrol ederken, rakamların karışması veya
yılların karışması ortaya çıkabilir,
ama, burada açık ve net ifade ediliyor: "2002 yılı başında
enflasyon oranı yüzde 73,2'dir." Bu 2002 yılı sonundaki
enflasyon oranının ne olduğu, hem Sayın Başbakan
tarafından hem Maliye Bakanımız tarafından hem
de yetkili arkadaşlarımız tarafından açık ve
net ifade ediliyor. 2002 yılı sonundaki enflasyon yüzde
29,7'dir, yüzde 30'dur. Ama, 2002 yılında Hükûmetin hedefi yüzde
22'ydi.
Şimdi, bütçeler, Sayın Bakanımızın
da ifade ettiği gibi, değerli muhalefet temsilcisi arkadaşlarımızın
da açıkça söyledikleri gibi, bütçeler, mali disiplini sağlayabildiği
sürece önemli bütçelerdir. Şimdi, sizlere, bakınız,
1983 yılından 2006 yılına kadar toplam yirmi dört
yılda yapılan bütçelere bakıyoruz. İlk defa 1986
yılında 500 bin lira açık vereceğiz, diyen bütçe,
hedefte 500 bin lira olan bütçe 513 bin lira açık vermiş. Hedefe
en yaklaşan bütçe bu, 1984. Bir de 1993 yılında bütçe 191
milyon lira açık hedefi koymuş, 150 milyon lira açık vermiş.
2003 yılından itibaren
baktığımızda, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin
bütçesi, 2003 yılından itibaren baktığımızda
45 milyar YTL açık vereceğiz, derken, 40 milyar açık vermiş.
2004 yılında yine 45 milyar açık vereceğiz, demiş,
30 milyar açık vermiş; 2005 yılında 29 milyar YTL
açık vereceğiz diye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
... bütçe hedefi yapmışız,
8 milyar YTL açık vermişiz; 2006 yılında 14 milyar
YTL açık vereceğimizi öngörmüşüz, ama, inşallah,
bu senenin sonunda, herhâlde, 3 milyar YTL'nin daha da altında olacak
diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, 2007
yılı hedefimiz
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Özelleştirmeleri koy, özelleştirmeleri, 12 katrilyon
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Deveciler, 2007 yılı hedefimiz 15 katrilyon lira
açık vereceğiz, ama bundan önceki yapılan örnekleri
değerlendirdiğimizde 2007 yılı hedefi de, ümit
ediyorum, inşallah, 10 katrilyon liradan daha aşağı
olacak diye düşünüyorum.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Satmadık kuruluş bırakmadınız!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Bakınız Sayın Deveciler, bugüne kadar gösterilen
gelenek, mali disiplin, kamu gelirlerini iyi bir şekilde toplayabilmek
ve milletin alın terini en uygun yere ve en sağlam yere gönderebilmek,
harcayabilmek bütçe disiplininin en önemli özelliğidir diye
düşünüyorum.
Bütçemizin hayırlara vesile
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Elitaş.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- 3 katrilyon da arsa satışlarından geldi, onları
söyle!
BAŞKAN - Madde üzerinde soru-cevap
işlemi yapılacaktır. Soru sorma süresi beş dakikadır.
Sayın Ekmekcioğlu, buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana bir sorum var:
Maddenin beşinci ve altıncı fıkralarında, Emniyet
Genel Müdürlüğü ile Türk Silahlı Kuvvetlerine ait taşıtların
yenileriyle değiştirilmesi hâlinde aradaki fiyat farkının
polis ya da jandarma vakıfları tarafından karşılanmasına
yönelik düzenlemeler yer almaktadır. Bütçe hizmetlerine yönelik
olarak bu tür vakıfların kaynaklarının kullanılması
normal karşılanabilir, ama, diğer taraftan yapılan
işlemlerin bütçe hesaplarına yansıtılmamasının
bütçe birliği ve genelliği ilkesi ile mali saydamlığa
aykırı özellikler taşıdığını düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Kılıç
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın
Bakan, biraz önce yerinizde Tarım Bakanı vardı, bu nedenle
Tarım Bakanına yönelik bir soru hazırlamıştım.
Malatya Doğanşehir Söğüt
köyünde 100 çiftçiye ikişer inek verilmişti Sayın Bakan.
İki inek için de köylüler 4.328 YTL borçlandırılmışlar.
Sayın Bakan, gebe olduğu belirtilerek verilen ineklerin
önemli kısmı kısır çıkmış.
Yine, cins inek olduğu belirtilerek
verilen ineklerin başka köylerden toplanarak verildiği
köylüler tarafından belirtiliyor.
Genel ve yerel seçimlerde oylarını
da sizin partinize veren bu insanlar kandırıldıklarını
söylüyorlar Sayın Bakan. Söğüt köylülerinin sorunlarının
çözümü için bir çaba gösterecek misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıç.
Sayın Işık
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanıma şu sorularımı
yöneltmek istiyorum: Sayın Bakanım, son dört yıl içerisinde
gerçekleştirilen reformlar, kamu mali yönetim ve kontrol sistemini
uluslararası standartlar noktasına taşımış
mıdır?
Diğer sorum: Kamu mali yönetiminde
kaynak kullanımında etkinliği artıracak temel
mekanizmalardan birisi olan performans esaslı bütçeleme anlayışı
ne zaman uygulamaya konacaktır?
Son sorum: Vergi politikası
ve vergi yönetimi konusunda değişiklikler yapılırken,
mali disiplin ve yapısal değişiklikler ne kadar dikkate
alınmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, paranın kaynağını,
akışını, dağılımını kontrol
eden bir bakanlığın başındasınız. Verdiğiniz
paralarla, memur maaşı anlamında yatırıldıkları
bankalardan promosyonlar sağlanmaktadır. Bu promosyonlar,
ancak hak sahibi olan memurlar lehine değil, ilgili daire müdürlüklerinin
isteğine göre kullanılmaktadır. Bu kullanımlar
bazen bilgisayar, bazen araba, bazen de para olmaktadır. Bu promosyonları
hak sahiplerine dağıtmayı bir genelge ile düzenlemeyi
düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Sayın Gazalcı
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yaklaşık 150 dönüm üzerine
altmış yıllık çam ağaçlarının bulunduğu
bir alanda kurulu Denizli Sümerbank İplik Fabrikası, on
yıl önce 7 milyon dolara özelleştirildi, satıldı
Denizliler "Denizli'ye bırakın." dediği hâlde
ve aradan geçen zamandan sonra Denizli Belediye Meclisi, muhalefet
üyelerinin karşı çıkmasına karşın imar değişikliği
yaptı ve birinci derecedeki deprem kuşağı olan Denizli'de
10 kat verildi. Oradaki Sümer İlköğretim Okulu da taşındı.
Yapılan değişikliklerle bugün orada yeni bir proje
için başvurduğu söyleniyor ve oraya otel
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
teşekkür ediyorum.
Sayın Baloğlu
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Maliye Bakanımız
kürsüde konuşurken öyle bir tablo çizdi ki, buna Türkiye'de yaşayanlar
inanmaz ama, uzaydan izleyenler varsa, bu topraklarda sizden önce
bir Maliye Bakanının yaşayıp yaşamadığını,
bir hükûmetin var olup olmadığını merak edecekler.
Her şeyi kendinizin yaptığını söylüyorsunuz.
Bu bütün bakanlara bulaşan bir siyasi tavır oldu. Sizden
önce bu ülkede hiç hükûmet gelip geçmedi mi? Hiç kimse bu ülkede bir
taş üstünde taş koymadı mı? Barajlar yapmadı
mı? Bu kadirbilmezliğin nedenini açıklar mısınız
Sayın Bakan?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Baloğlu.
Sayın Bakan, buyurun.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın
Başkan, yedi saniye vardı.
BAŞKAN - Hatırlattığınız
için teşekkür ediyorum.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Ekmekcioğlu'nun
sorduğu soruyu cevaplandırmak istiyorum. Emniyet Genel
Müdürlüğü ve Silahlı Kuvvetlere ait taşıtlardan
kullanıldıktan sonra yıprananlar mübadele yoluyla
(T) cetvelinde gösterilmeksizin değiştirilebilir. Bu suretle
ortaya çıkan fiyat farkı, Türk polis teşkilatı veya
Jandarma Asayiş Vakfından veya askerî kantin gelirlerinden
karşılanmaktadır.
Sayın Kılıç, Malatya
Doğanşehir Sögüt köylüleriyle ilgili olarak, daha ziyade
Tarım Bakanımızı ilgilendiren sorular sormuşlardır.
Konuştuğumuz maddeyle bir ilgisi olmadığından
dolayı cevaplandırmam mümkün değil.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Bakan burada diye sormuştum.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Işık, gerçek reformlar -daha
doğrusu yapısal reformları burada kastediyorsunuz-
bir ülke ekonomisi için fevkalade önemlidir. Bir ülkede ekonomik
birçok başarılar kazanabilirsiniz. Yalnız, bu başarıların
kalıcı olmasını sağlamak için muhakkak surette
bu yapısal reformları tamamlamanız lazım, yapmanız
lazım. Yapısal reformlar yapılmadan, o ülkenin görünümünün
düzelmesi ve ekonomik başarıların kalıcı olması
mümkün değildir. Türkiye, hem ekonomik başarılara imza
atmıştır hem de yapısal reformlarla bunları
kalıcı hâle getirmiştir. Dolayısıyla, dünya
üzerindeki yahut da finans dünyası üzerindeki ve ekonomiyle
ilgili dünyadaki Türkiye'yi izleyenler açısından Türkiye
fevkalade görünümünü düzeltmiştir. Görünümünü düzeltmesinin
en büyük göstergesi de ülkemize son zamanlarda gelen doğrudan
yabancı sermaye miktarının artmasıdır. Bu,
bunun en önemli göstergesidir.
Onun dışında
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Hangi
fabrikayı kurdu doğrudan yabancı sermaye? Nerede istihdam,
nerede üretim?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Değerli arkadaşlar, tabii, gelen bu yabancı
sermaye, doğrudan yabancı sermaye bu ülkeye giren paradır.
Bu ülkeye giren para, muhakkak surette yatırıma döner.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Özelleştirmeye
geliyorlar, konut almaya geliyorlar, başka bir şey yapmıyorlar.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Ama kısa vadede ama uzun vadede veya orta vadede,
muhakkak surette, bu ülkeye giren para
Zaten, bu ülkenin en önemli
sorunlarından bir tanesi sermaye birikiminin azlığıdır.
Az olan sermaye birikimini tamamlayabilmek için yabancı sermaye
şarttır. Yabancı sermayenin gelebilmesi için de o ülkenin
düzelmesi lazım, ekonomik görünümünün düzeltilmesi lazım.
Bu, fevkalade önemlidir.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Hyundai
geldi, kaçtı gitti. Niye kaçtı o?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - İkincisi, mali disiplinle ilgili olarak sorduğunuz
"Performans kriteri ne zaman başlar?" diye. Bu, biliyorsunuz,
kamu idaresindeki yaptığımız reformlara bağlıdır.
Fakat, onların bir kısmını yapamadık. Bir
kısmını yaptık, bir kısmı da yukarıdan
geri döndü. Dolayısıyla, istediğimiz hâlde bazı
reformlar, maalesef yapılamadı. Ama, yakın zamanda bizim
hedefimizdir bu, bir an önce bizde performans kriterine geçilecektir.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Lojman
nasıl, rahat mı lojman? Milletvekili lojmanlarını
çürütüyorsun, kendin lojmanda oturuyorsun ya iki lojmanda birden,
rahat mı lojman? (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın İnce,
lütfen
MUHARREM İNCE (Yalova) - Niye
canım!
BAŞKAN - Sayın İnce
Sayın İnce
MUHARREM İNCE (Yalova) - Kendisi
lojmanda oturuyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın grup başkan vekillerine ben bu durumu
arz etmek istiyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Niye
çıkmıyorsun?
BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen,
siz sorulara cevap verir misiniz.
Sayın İnce, lütfen
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Özkan'ın sorduğu memurlar lehine
promosyonlarla ilgili, bununla ilgili bir çalışma yapılıyor.
Zaten, bununla ilgili de, Sayın Başbakan Yardımcımız,
bu konulardan sorumlu Sayın Mehmet Ali Şahin Bey de bu konuda
bir çalışma yapıldığını belirtmiştir.
Sayın Gazalcı "Sümerbank
İplik Fabrikası on sene önce satıldı. Ondan sonra
da, işte, bugünlerde de belediye tarafından imar değişikliği
yapıldı. Yeni de bir proje uygulanıyor." diye söyledi.
Tabii, oradaki mahallî belediyenin yaptığı bir tasarruftur
bu. Demek ki bazı durumlar görüldü ki, bunlar da yapıldı.
Orada da bunlar yapılırken, meclis kararlarıyla
çıkıyor.
BAŞKAN - Sayın Bakan, süre
tamamlanmıştır.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Baloğlu'nun sorusuna da, maddeyle
ilgili olmadığı için
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Işık'ın sorusu maddeyle ilgili miydi Sayın Bakan?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime
yarım saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.24
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 01.56
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42'nci Birleşimi'nin Yedinci
Oturumu'nu açıyorum.
1269 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 11'inci maddesini
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Bütçe Uygulamasına
İlişkin Hükümler
Aktarma ve ekleme işlemleri
MADDE 11- (1) a) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinin "Personel
Giderleri" ile "Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet
Primi Giderleri" tertiplerinde yer alan ödenekleri, Maliye Bakanlığı
bütçesinin "Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği"
ile gerektiğinde "Yedek Ödenek" tertibine; diğer
ekonomik kodlara ilişkin tertiplerde yer alan ödenekleri ise
5018 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin üçüncü fıkrasında
yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın Maliye Bakanlığı
bütçesinin "Yedek Ödenek" tertibine aktarmaya,
b) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerinden, hizmeti yaptıracak olan kamu idaresinin
isteği üzerine bütçesinden yıl içinde hizmeti yürütecek
olan idarenin bütçesine, fonksiyonel sınıflandırma
ayrımına bakılmaksızın ödenek aktarmaya ve
bu konuda gerekli işlemleri yapmaya,
c) Milli Savunma Bakanlığı
ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
arasında cari yıl içinde yapılan hizmetlerin bedellerini
karşılamak amacıyla varılacak mutabakat üzerine,
ilgili bütçeler arasında karşılıklı aktarma
yapmaya,
ç) (c) bendinde belirtilen bütçelerde
yer alan Silahlı Kuvvetlerin tek merkezden yönetilmesi gereken
ikmal ve tedarik hizmetleri ile bir fonksiyona ait bir hizmetin diğer
bir fonksiyon tarafından yürütülmesi halinde ilgili ödeneği,
fonksiyonlar arasında karşılıklı olarak aktarmaya,
d) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri için 2007 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak
yılı yatırım programında değişiklik
yapılması halinde değişiklik konusu projelere
ait ödeneklerle ilgili kurumlararası aktarma yapmaya,
e) Kamu idarelerinin yeniden
teşkilatlanması sonucu, bütçe kanunlarının uygulanması
ve kesin hesapların hazırlanması ile ilgili olarak gerekli
görülen her türlü bütçe ve muhasebe işlemleri için gerekli düzenlemeleri
yapmaya,
Maliye Bakanı yetkilidir.
(2) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, aktarma yapılacak
tertipteki ödeneğin yüzde yirmisine kadar kendi bütçeleri
içinde ödenek aktarması yapabilirler. Bu idarelerin yüzde yirmiyi
geçen diğer her türlü kurum içi aktarmalarını yapmaya
Maliye Bakanı yetkilidir.
(3) a) Özel bütçeli idareler ile düzenleyici
ve denetleyici kurumların (B) işaretli cetvellerinde belirtilen
tahmini tutarlar üzerinde gerçekleşen gelirler ile (F) işaretli
cetvellerinde belirtilen ödenekleştirilmeyen finansman karşılıklarını
ve gerçekleşen finansman fazlalarını, idare ve kurumların
bütçelerinin mevcut veya yeniden açılacak tertiplerine ödenek
olarak eklemeye Maliye Bakanlığınca belirlenecek
esas ve usuller çerçevesinde kamu idareleri yetkilidir.
b) Sermaye ödenekleri, 2007
Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu
ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine göre yılı yatırım
programıyla ilişkilendirilir.
(4) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri arasındaki kaynak transferleri ödenek aktarma
suretiyle yapılır. Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki
idareler ve kurumlar arasındaki diğer kaynak transferleri
tahakkuk işlemleriyle gerçekleştirilir. Bu işlemler
karşılığı tahsil edilen tutarlar, bir taraftan
(B) işaretli cetvellere gelir, diğer taraftan (A) işaretli
cetvellere ödenek olarak kaydedilir.
(5) Hazine adına tescilli bulunan
ve Karayolları Genel Müdürlüğünün mülkiyetinde iken 5018
sayılı Kanunun geçici 12 nci maddesi gereğince Hazine
adına tescil edilmesi gereken taşınmazlar ile Devletin
hüküm ve tasarrufu altında bulunup da tescil edilmeye elverişli
olan taşınmazlardan Bayındırlık ve İskan
Bakanlığının talebi, Maliye Bakanının
teklifi ve Başbakanın onayı ile tespit edilenlerin satışından
elde edilecek gelirleri, genel bütçenin (B) işaretli cetveline
gelir, diğer taraftan bölünmüş yol veya Devlet ve il yolları
yapım, bakım ve kamulaştırma hizmetlerinde kullanılmak
üzere Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesine ödenek kaydetmeye
Maliye Bakanı yetkilidir. Sermaye ödenekleri, 2007 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine
Dair Karar hükümlerine göre yılı yatırım programıyla
ilişkilendirilir.
BAŞKAN - Soru sormak isteyen
sayın milletvekillerinin cihaza girmeleri duyurulur.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına ve şahsı adına söz isteyen Birgen Keleş.
Buyurun Sayın Keleş.
Süreniz on beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın
11'inci maddesi konusunda Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini
ve kendi görüşlerimi aktarmak için söz almış bulunuyorum
ve yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Bütçe tasarısının
11'inci maddesi bütçe ödenekleri arasında aktarmaları ve
bütçe ödeneklerine yapılacak eklemeleri içermektedir. Maddenin
1'inci fıkrasında "5018 sayılı Kanun'un 21'inci
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan sınırlamalara
tabi değildir" denilmektedir.
Bu sınırlamalar nedir,
diye baktığımızda şunu görüyoruz: Üçüncü
fıkra "Personel giderleri tertiplerinden, aktarma yapılmış
tertiplerden -daha önce aktarma yapılmış olan tertiplerden-
ve yedek ödenekten aktarma yapılmış tertiplerden, diğer
tertiplere aktarma yapılamaz" demektedir.
Aslına bakarsanız, bu
kısıtlamaların kaldırılması, sınırlamaların
kaldırılması çok doğru değildir. Neden? Çünkü,
personel giderlerine zaten dokunmamak gerekir, onlar hesap kitap
sonucunda oraya konduğu için ve insanların gelirleriyle
ilgili olduğu için. Kendisine aktarma yapılan ödeneklerden
-bu ister yedek ödenek olsun isterse diğer tertipler olsun- aktarma
yapılması da doğru değildir, çünkü, bu, şeffaflığı
zedeler, şeffaflık ilkesiyle bağdaşmaz ve bütçe
yapılırken ortaya konulan Türkiye Büyük Millet Meclisi
iradesine de aykırıdır.
Bu iktidar döneminde, aslında
şeffaflık büyük ölçüde zedelenmiş durumdadır. Örneğin,
2006 yılı sonuna kadar düzenlenmiş olan ve ödenmemiş
olan tedavi giderleri, 2006 yılı bütçesinde görülmemektedir,
2007'ye aktarılacaktır.
Ödenek aktarma ve eklemeleriyle
ilgili hükümler 11'inci madde kapsamında ele alınması
gerekirken, bunların bir kısmı (E) cetveline taşınmıştır.
(E) cetvelinin, örneğin, 59'uncu maddesi, Ulaştırma Bakanlığı
bütçesine, çeşitli koşullar gerçekleştiği takdirde,
ödenek eklemeye Maliye Bakanını yetkili kılmıştır.
Oysa, (E) cetveli, yetki verilen ve yetki veren bir cetvel değildir.
Orada, bazı açıklamalar yapılmaktadır ancak.
2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanun Tasarısı'nda bazı gelir ve giderlerin özel
hesaplarda ele alınması öngörülmektedir. Bu konuda, (E)
cetvelinde bir düzenleme yapılmıştır. Bunun için
de Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır.
Bu da, aslında, şeffaflık ilkesine aykırıdır.
Bazı gelir ve giderler, bütçenin
gelir ve gider kalemleriyle ilişkilendirilmeden muhasebeleştirilmektedir.
Bunların miktarı gerçi eski yıllara nazaran azalmıştır,
ama 2007 yılı bütçesinde de söz konusudur. 16, 18 ve 21'inci
maddelerde, fonlarla ilgili işlemlerde, bağış,
hibe ve yardımlara ilişkin işlemlerde ve görev zararlarıyla
ilgili hesaplarda, devlet hesaplarına veya bütçeye gelir-gider
kaydetmede gene Maliye Bakanı yetkili kılınmıştır.
Çok büyük yetkiler üstleniyor Maliye Bakanı her zaman olduğu
gibi. Bu da şeffaflık ilkesine aykırıdır.
Ama, 11'inci maddenin bir 5'inci
fıkrası vardır ki, ben bunun üzerinde durmak istiyorum
değerli arkadaşlarım. 11'inci maddenin 5'inci fıkrası,
Karayolları Genel Müdürlüğünün mülkiyetinde iken, 5018
sayılı Kanun'un geçici 12'nci maddesi gereğince, yani
Karayolları merkezî bütçenin içine alındığı
için, hazine adına tescil edilmesi gereken taşınmazların
hazine adına tescil edilmesini öngörmektedir; ama, ayrıca,
devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunup da, tescil edilmeye
uygun olan taşınmazların, Bayındırlık ve
İskân Bakanının talebi, Maliye Bakanının teklifi
ve Başbakanın onayıyla tespit edilenlerin satışından
elde edilecek gelirlerin genel bütçenin (B) işaretli cetveline
gelir, diğer taraftan da bölünmüş yol veyahut da devlet ve
il yollarının bakım, yapım ve kamulaştırma
hizmetlerinde kullanılmasını öngörmektedir. Aslında,
11'inci maddede öngörülen hazine arazilerinin satışından
elde edilen gelirlerle bunun kara yolları için kullanılması,
yapılacak olan harcamaların tam olarak görülmesine engel
olacak olan bir hükümdür. Yıl sonunda bunların gelir ve ödenek
kayıtları yapılabilir tabii ki ve yapılacaktır,
ama, ne var ki, bütçe Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılırken
ve bütçe yılı başında bunlar bütçe içinde görülmeyecektir.
Sayın Bayındırlık
Bakanı bütçe çalışmaları sırasında, Karayolları
Genel Müdürlüğüne ayrılan ödeneğin bu yıl 2,4 milyar
yeni Türk lirası kadar eksik olduğunu, arazi satışlarından
elde edilen gelirle bu miktarın telafi edileceğini söylemişti.
Yani, bir miktar ek ödenek sağlamak için ucu açık bir imkân tanınmaktadır.
Aslında, tabii, böyle bir yetkinin Meclis tarafından kullanılması
gerekir. Bunun Maliye Bakanı tarafından kullanılması
da Anayasa'ya aykırıdır.
Sayın milletvekilleri, 4046
sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkındaki
Kanun, ekonomide verimlilik artışı ve kamu giderlerinde
azalma sağlamak olarak tanımlamıştır amacı;
ama, hiçbirisi geçerli değildir, çünkü, bir defa, verimlilik
artışı mülkiyetle bağlantılı bir şey
değildir. Giderlerde azalış da arazi satarak, hazine
arazilerini elden çıkararak ve ekonomiyi ve bütçeyi bu kuruluşların
yapacakları katkıdan mahrum ederek gerçekleştirilemez.
Şimdi, öte yandan, yabancı
sermayenin eline geçen kârlı kamu kuruluşlarında girdilerin
artan oranda yurt dışından karşılanması
ve fiyatların yüksek tutulması, yurt dışına
aynı zamanda bir değer transfer edilmesini ortaya çıkarmaktadır.
Bu da, yurt içindeki katma değeri olumsuz yönde etkileyecek
olan bir durumdur. Ayrıca, yabancı sermayenin yurt dışına
yapacağı transferler vardır tabii, kâr transferleri
vardır. Bunlar çok yüksek miktarlara ulaşabilir ve o zaman
da kârların büyük bir miktarlara ulaşması ödemeler dengesinde
baskı yaratabilir. Ama, Türkiye'de biz, nedense, daha doğrusu
iktidar, bu tür etkileri hiç dikkate almadan özelleştirme kararlarını,
satış kararlarını çok rahatlıkla vermektedir.
Sayın milletvekilleri, özelleştirmede
yapılan büyük hatalardan bir tanesi, bir amaç olarak benimsenmesiydi.
Bunu daha önce de söyledik. Şimdi, özelleştirilen kuruluşlar,
özelleştirilecek kuruluşlar ve satılacak bankalar
biraz azaldığı için olsa gerek, iktidar bütün ilgisini
arazilere yöneltmiştir. Üç tane yasa çıkarmıştır,
biliyorsunuz, toprak satışını serbestleştiren.
Bunlardan biz de hepsi için Anayasa Mahkemesine başvurduk. 4875
sayılı Yasa üç buçuk yıl olduğu hâlde henüz karara
bağlanmadı. 5444 en son yasadır. Bu, on ay geçtiği
hâlde karara bağlanmadı. Bunlardan sadece 4916 karara
bağlandı, o da bir buçuk yıl sonra.
Şimdi, bunlardan başka çeşitli
adlar altında hazine arazilerinin satılmasını
öngören yasa hükümleri vardır, çeşitli yasalarda yer
alan. Ayrıca, okul binaları ve hastaneler gibi birçok kamu
taşınmazı da satmak üzere Maliye Bakanına devredilmiştir.
Biraz kara mizah gibi geliyor bu. "Baba baba her şeyi satarım."
diyen Maliye Bakanımıza bütün arazileri teslim etmiş
oluyoruz. Tabii, bu, biraz da kurda kuzu teslim etmek gibi bir
şey. Çünkü, en kısa sürede bunları elden çıkaracağından
hiç kimsenin kuşkusu yoktur.
Şimdi, yabancıya toprak
satışının bir kısmı ekonomik ve sosyal tesislerin
özelleştirilmesi kanalıyla yapılan satışlardır.
Burada, değerli arkadaşlarım, özelleştirilen kuruluşların
mülkiyetinde bulunan maden arazileri, limanlar, çok sayıda
lojman da bunlarla birlikte satılmaktadır, özelleştirme
çerçevesinde. Tabii, yerli-yabancı ayrımı yapmadığımız
için yabancıların eline de geçmektedir. Yatırım
yapacağını söyleyen girişimcilere araziler bağışlıyoruz.
Bu yatırımlar gerçekleşmediği takdirde veyahut
da gerçekleştikten sonra işletmeye son verdikleri takdirde
bunların ne olduğu belli değildir.
Endüstri bölgeleri, nitelikli
endüstri bölgeleri yoluyla çeşitli arazileri bağışlıyoruz
yerli-yabancılara. Üstelik, İmar Kanunu, Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu, Çevre Kanunu, Maden Kanunu
gibi yasaları dikkate almadan bu işi yapıyoruz, devlet
muhasebe kurallarına da uymadan yapıyoruz. Üstelik de
Cargill olayında olduğu gibi, tarım arazilerini de
pekâlâ endüstri bölgesi olarak ilan edebiliyoruz. TOKİ'ye ev yapması
için geniş araziler bağışlıyoruz. Lüks evler
yaptığı için, bu arazileri tabii lüks evleri alma kapasitesi
olan kişilere bağışlamış oluyoruz.
Önce Belediye Kanunu'nda yapılan
bir hükümle, daha sonra da yeni bir yasa çıkartarak, kamu arazilerine
ve özel arazilere el konulmasına ve bunlarda, proje yapılarak,
hem kentin bazı ihtiyaçlarının karşılanmasını,
ama hem de büyük ölçüde rantlar sağlamasına imkân tanımış
bulunuyoruz, Kentsel Dönüşüm Yasası'yla. Bu yetmiyor, dönüşüm
alanları kanunu teklifi ortaya çıkıyor. Her türlü
sınırları kaldıran bir teklif bu ve imar planı
bulunsun-bulunmasın, kentsel ve kırsal alanlarda bütün arazilere
ve taşınmazlara el konulmasına ve geliri ileriye dönük
rant dağıtımını amaçlayan birtakım değişiklikler
yapılmasını mümkün kılıyor. Henüz ortalarda
dolaşmayan, ama, gizli olarak hazırlanmakta olan bir de taslak
var. Bu, durumu daha da serbestleştiriyor, daha doğrusu,
kamu sektörünün istismarını daha da genişletiyor.
Şimdi, sayın milletvekilleri,
gerek yukarıdaki bu düzenlemeler ve gerek bu uygulamalar ve
girişimler, biraz önce değinmiş olduğum, çok sayıda
kanunda yer alan düzenlemeler, hazine arazilerinin satışını
da tıpkı özelleştirmede olduğu gibi, Hükûmetin benimsediğini
ve ne pahasına olursa olsun hazine arazilerini satma kararları
içerisinde olduğunu gösteriyor.
Şimdi, 2007 yılındaki
11'inci madde de bunun en son örneği. Yapılan ve hiçbir
şekilde savunulmaması gereken düzenlemeler, her birinde
kamuoyuna hoş göstermek için bir bahaneyle ileri sürülüyor. Bu
11'inci maddedeki bahane de kara yollarının yapımı
meselesidir. Gerçi, ödeneğin biraz düşük tutulduğu
açıktır, ama, bu ödenek karşılandıktan sonra geri
kalan satıştan elde edilen gelirlerin ne olacağı
belirsizdir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
aslında özelleştirme gelirleri ve arazi satışından
gelirler bütçe açıklarının kapatılmasında kullanılmaktadır.
Bütçe açıklarının kapatılmasında kullanılacağı
bazen -bu 11'inci maddede olduğu gibi ve Telekom olayında
olduğu gibi- açıkça itiraf edilmektedir, bazen de borçlar
ödenmektedir, ama borç ödendiği zaman neyin borcu ödeniyor? Cari
işlemler açığından kaynaklanan borç ödeniyor, bütçe
açığından kaynaklanan borç ödeniyor. Dolayısıyla,
ilk zamanlarda, Özelleştirme Yasası çıktığı
zaman şiddetle reddedilen "bütçeye ekleme yapılacaktır,
bütçe giderleri harcanmasında kullanacaktır" görüşü,
ne yazık ki, gerçeklik kazanmıştır ve bütçe açığını
kapatmak için özelleştirme gelirleri kullanılmaktadır.
Aslında başarı olarak
gördüğü, Hükûmetin, özellikle Maliye Bakanımızın
sık sık övündüğü bütçe açığının azaltılmasının
ardında, bazı yasal düzenlemelerle çok önemli harcama kalemlerinin
bütçe dışına çıkarılması vardır, bazı
harcamaların ertelenmesi, eksik gösterilmesi gibi uygulamalar
vardır, özelleştirmeden ve hazine arazilerinden satılan,
elde edilen gelirin de bütçe açıklarının kapatılmasında
kullanılması vardır.
Sayın milletvekilleri, Anayasa'ya
göre doğal kaynaklar ve servetler devletin hüküm ve tasarrufu
altındadır. Bunlar, hükûmetin tasarrufu altında olarak
görülmemelidir. Toprak, miktarı çoğaltılamayan bir
üretim aracıdır, bir doğal kaynaktır. Çoğaltılamadığı,
yeniden üretilmediği için de çok özenle kullanılmalıdır,
gelecek nesiller gözetilerek kullanılmalıdır.
Hükûmetin yaptığı, sürdürülebilirlik diye bilinen ve
dilden düşmeyen, Çevre Kanunu'na da konulmuş olan ilkeye
ters bir uygulamadır aynı zamanda; çünkü, bu satışın
bir sonu gelecektir ve bu satışlarla belli bir performansı
sürdürebilmek mümkün değildir. Tabii, eğer, "benden sonrası
tufan" diye düşünmüyorsanız. Benim kişisel kanaatim,
"benden sonrası tufan" diye düşündüğüdür
Hükûmetin.
Yabacıya toprak satışına
tepki gösterdiğimizde, bazı bakanlar "Yabancılar
toprağı alıp götürecekler mi?", "Sırtlarına
vurup götürecekler mi?" diye yanıt vermektedirler. Tabii,
ciddi olmayan bir yanıt. Kuşkusuz götürmeleri söz konusu
değildir. Ancak, vatandaşları kendi ülkelerinde istedikleri
yerlere girip çıkamaz hâle getirebilirler, kıyılardan,
en güzel yerlerden yararlanamaz hâle getirebilirler, istedikleri
yerde, arzu ettikleri ekonomik faaliyette bulunamaz hâle getirebilirler.
Eğer çok merak eden varsa, çok basit bir örnek olarak Paris Caddesi'ne
gitmenizi öneririm; Amerikan Büyükelçiliğinin Paris Caddesi'ni
ne hâle getirdiğini çok rahatlıkla görebilirsiniz.
Sayın milletvekilleri, hiçbir
ülke topraklarını satacak kadar kendisini zengin görmemektedir.
Bazı ülkeler, örneğin İngiltere, yıllardır
toprağı satmak yerine uzun vadeli olarak kiralamayı
tercih etmektedir ve bunu bir ulusal politika hâline getirmiştir.
İngiltere ve İskandinavya ülkeleri, toprakları kiralamaktadırlar.
Birçok merkezî ve yerel yönetim, birçok ülkedeki; toprakları
satarak değil, tam tersine toprakları satın alarak ve
kamulaştırarak toprak varlığını artırmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Keleş,
lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Filistinlilerden toprak satın alarak kurulan İsrailliler,
kendi özel durumları söz konusu olduğunda ayılmışlardır
ve farklı davranmaya başlamışlardır. Özel mülkiyete
konu yapmamaktadırlar kırsal alanlarını, kendi
vatandaşlarına bile.
Doğal kaynakları, gelecek
kuşaklara, teslim aldıklarından daha az olmayan bir
şekilde ve daha kötü durumda olmadan teslim etmek bence her kuşağın
en önemli sorumluluğudur, görevidir. Toprak satışını,
tıpkı özelleştirme gibi, ne pahasına olursa olsun
yerine getirilmesi gereken bir hedef olarak görmek Hükûmetin bir anlayışıdır.
Ancak, gelecek kuşakların hakkını gasbeden bir anlayıştır.
Millî Eğitim Bakanı geçen
gün bütçede konuşurken dedi ki: "Bizim yaptıklarımıza
sizin hayal gücünüz erişemez." Ben hiç bu kadar tasvip ettiğim
bir görüşünü görmedim Millî Eğitim Bakanının. Gerçekten
de sizin yaptıklarınıza bizim hayal gücümüz erişemez.
Çünkü, ne ülke topraklarını bu şekilde elden çıkarmayı
hayal edebilirdik ne kamu kuruluşlarını yabancılara
teslim etmeyi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Keleş.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
hayal edebilirdik ne de eğitim ve sağlık gibi en temel
hakları paralı hâle getirmeyi hayal edebilirdik. Bu liste
aslında çok uzayabilir, ama sürem doldu.
Ben, bu düşüncelerinizden ve
politikalarınızdan en kısa sürede caymanız dileğiyle
-her ne kadar umut etmesem de- size, yüce Meclise saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Keleş.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu,
Muğla Milletvekili.
Buyurun Sayın Terzibaşıoğlu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 11'inci maddesi
hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
önce, yaklaşmakta olan Kurban Bayramı'nızı ve yeni
yılınızı şimdiden kutluyorum, hayırlara
vesile olmasını diliyorum, sağlık, mutluluk ve
başarı diliyorum hepinize.
Ayrıca, iki gün önce çok
ağır bir karaciğer transplantasyonu ameliyatı geçiren
başkan vekillerimizden Ali Dinçer Bey'in sağlığına
bir an önce kavuşmasını diliyorum. Ailesine ve mensubu
olduğu Cumhuriyet Halk Partisine geçmiş olsun diyorum.
(Alkışlar)
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Milletvekillerine de
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Milletvekillerine de söylüyorum, arkadaşınız
olduğu için.
Değerli arkadaşlarım,
elimde iki tane tutanak var. Bunlardan biri 21/4/1925 tarihli. Bu tutanakta
Kurtuluş Savaşı'ndan sonra madalya alanların listesi
var. Altında da Büyük Atatürk'ün imzası var.
Değerli arkadaşlarım,
biliyorsunuz, cumhuriyetimiz kuruldu, Büyük Önder Atatürk çok büyük
önderlik yaptı ve birçok şehit verdik. Şehitlerimizin
gıyabında ailelerine madalyalar verildi, gazilerimize
madalyalar verildi. Bu listede, Allah'a şükürler olsun ki, benim
dedemin ismi var: Muğla'dan Karahafızzade Hakkı Efendi.
Ben, inanıyorum ki, burada
başka arkadaşlarımızın da ataları, dedeleri
ve akrabalarının içinde, aynı şekilde, madalyayla,
İstiklal Harbi Madalyasıyla taltif edilenler var.
Bu yüce Meclis, değerli arkadaşlarım,
Sevr Anlaşması'nı yırtan, parçalayan bir Meclistir,
gazi Meclistir. Ama, ne yazık ki, dün, bu Mecliste, bir arkadaşımız,
çok talihsiz bir beyanda bulunmuştur. Muharrem İnce
Bey -şu anda Meclise girdi, salona
girdi- şöyle diyor: "Evet, sizde hâlâ Sevr özentisi var da ondandır
Öner Bey." Öner Beye cevap veriyor, o laf atınca.
Değerli arkadaşlarım,
bu Mecliste, asla ve asla, Sevr özentisi olan hiçbir milletvekili
yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ben, Muharrem
Bey'in yerinde olsam, söz alırım, gelirim, buradan özür dilerim.
Maksadımı aştım, özür dilerim demelidir.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Yapacak,
yapacak onu!
MUSTAFA ÖZTÜRK (Sinop) - Muharrem
Bey, özür dile!
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Millî Eğitim Bakanına sor onu!
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Yapacak,
yapacak, özür dileyecek!
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, cumhuriyet tarihinin,
evet, en önemli gelişmelerini AK Parti yapmıştır,
seksen üç yıllık cumhuriyet tarihinin. Gene dün bir arkadaşımız,
1950'ye kadar, 1938'e kadar Büyük Atatürk, ondan sonra da, gene bizim
de takdir ettiğimiz Sayın İnönü'nün -o da millî kahramandır-
Başbakanlık yaptığını ve bu başarıların
sadece bize ait değil, o dönemlerde de başarı olduğunu
söyledi. Ben, buradan, birkaç rakam vereceğim. Bu, yıllarca,
bizim çocukluğumuzda da lafı edilen rakamlardır. Cumhuriyet
Halk Partisi, 1950'de iktidarını teslim ederken 146 ton altın
bıraktı denilir. Bakın, bugünün değerleriyle,
146 ton altın, 2,979 milyar dolar yapıyor. O günün gayrisafi
millî hasılası da 2,9 milyar dolar. O günün gayrisafi millî
hasılası da 2,9 milyar dolar. O günden bugüne Türkiye nerelere
gelmiş? Bugün, gene kasamızda
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Senin o hesaplara aklın ermez. Böyle hesap olmaz. Öyle hesap olmaz.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Bunları bilin de moraliniz düzelsin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - O
yanlış hesap. O hesabı yapamamışsın sen.
Maliye Bakanına sor, o hesap doğru mu yanlış
mı.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Bugün, kasamızda 2,242 milyar dolar değerinde
gene altın var ve 60 milyar dolar var kasamızda. Bu da 3 bin
ton altın yapıyor. (CHP sıralarından "Borç,
borç" sesleri)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Borç ne kadar? Borç ne kadar Terzioğlu? Terzibaşı
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, gayrisafi
millî hasılamız 390 milyar dolar.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Borç ne kadar?
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - 2,9
390 milyar dolar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Terzibaşıoğlu,
buyurun.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Rakamları çarpıtma, çarpıtma. Kafana taş düşer.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, KÖYDES'le ilgili çalışmalarımız
devam ediyor; milletimiz çok memnun. Bazı arkadaşlarımız
dediler ki: "Siz oradan yakınlarınıza rant sağlıyorsunuz."
Evet, Muğla'da
(CHP sıralarından "Doğru"
sesleri)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Dedenin
kemiklerini sızlatıyorsun.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Muğla'da parke ihalelerinin yüzde 90'ını
Cumhuriyet Halk Partisinin il başkanı ve
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bileğinin hakkıyla, bileğinin hakkıyla
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) -
ve Gökova Belediye Başkanı, Cumhuriyet Halk
Partisinindir ve Milas ilçesinin Cumhuriyet Halk Partili Başkanı
almaktadır. Hepinizi bilgilendiriyorum.
Saygılar sunuyorum, iyi akşamlar diliyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
İftira etme
Dedenin kemikleri sızlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde on dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Ne dedin? "Dede
" diye, ne dediniz? (AK Parti
sıralarından "Gel, boş ver" sesleri)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
"Dedenin kemikleri sızlar" dedim.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sözünü geri al.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Bir şey demedim ben sana.
BAŞKAN - Seyfi Bey, lütfen oturur
musunuz. Seyfi Bey
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sözünü geri al. Çık dışarı!
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Oradan
bağırma, buraya gel
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Demek ki yalan konuştun
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Çık dışarı!..
BAŞKAN - Seyfi Bey
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Biraz sonra savaş çıkacak! Savaş kararı alıyor
Meclis!
BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu,
buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan teşekkür ediyorum. Sayın
Bakana bir sorum var.
Maliye Bakanlığı gelir
ve gider bütçesi sunuş konuşmasında Halk Bankasının
özelleştirilecek yerler kapsamında olduğunu belirtti.
Milyonlarca esnaf ve sanatkâr ve KOBİ'lerin de rahat bir nefes
alacak bankaya ihtiyacı olduğu açıkça ortadadır.
Bu bankamızı özelleştirme kapsamından çıkarıp
esnaf bankası yapmayı düşünüyor musunuz? Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Işık
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Bugün 25 Aralık 2006, İsmet
İnönü'nün ölüm yıl dönümü nedeniyle kendisini rahmetle
anıyorum. Aynı şekilde, Mustafa Kemal Atatürk ve diğer
dava arkadaşlarını da rahmetle anıyorum.
Sorum: Sayın Bakanım, ülkelerin
ekonomi politikaları ve bu kapsamda vergileme, tüm dünyada
yaşanan rekabetten etkilenmektedir. Türkiye'ye bu durum hangi
yönde yansımaktadır?
Diğer sorum: Bütçe açıklarının
düşürülmesi ve kamu borç yükünün azaltılması politikasının
özel sektör yatırımlarına etkisi nedir?
Son sorum: Stratejik Planlama ve
performans esaslı bütçeleme çalışmaları hangi
aşamadadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Badazlı
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanıma izninizle
soruyorum:
Sayın Bakanım, dört
yılda geldiğimiz noktaya baktığımızda,
ülkemizin dünyanın en büyük on ekonomisi içine beş yıla
varmadan ulaşacağını düşünüyorum; katılıyor
musunuz?
Alanya Dim Barajı'nı ne zaman
bitiriyorsunuz?
Gazipaşa Gökçeler Barajı'na
ne zaman başlıyorsunuz?
Kalkan'da Eşen Karaçay Barajı'na
ne zaman başlayacaksınız?
Antalya'da kruvaziyer liman
işimiz ne oldu?
Burdur-Antalya treni ne zaman
başlayacak?
Antalya-Kemer duble yolundaki tünelleri
ne zaman açacaksınız?
Adliye kavşağına ek
ödenek gitti mi?
Turizmi nasıl geliştireceksiniz?
Sektörde mevsimlik çalışan ve kışın boşta
kalan personele nereden maaş ödemeyi düşünüyorsunuz?
Tütünden kotasyonu kaldırmak
için, 73 milyonun ortak kasasından destek verip artan tütünleri
yakmayı mı yoksa sigara tüketmeye insanları özendirecek
kampanya yapmayı mı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Badazlı.
Sayın Baloğlu'nun yerine
Sayın Özkan, buyurun.
UFUK ÖZKAN (Manisa)- Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tekelin tütün sigara bölümünü,
yani satamadığınız bölümünü özelleştirme
kapsamından çıkartmayı düşünüyor musunuz? Türk
tütününü desteklemeyi düşünüyor musunuz? Ülkemiz yabancı
ülkelerden tütün ithalatı yapıyor mu, yani yabancı
ülke tütüncülerinin ürettiği tütünü Türkiye'ye getiriyor
mu? Bu konularda cevabınızı bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Sayın Özcan, buyurun.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sayın
Bakan, illerdeki Tekel müdürlerinin kaçak takibi işleri, görevleri
ellerinden alındı. Bunun yerine 200 kişilik bir kurul
kuruldu. Kaçakları bunlar denetleyecek. Görünen o ki, Tekel
kaçak aramıyor, kurul da görevini yapmadığı için
Türkiye kaçak cenneti hâline geldi. Bundan rahatsızlık duyuyor
musunuz ve yeni bir düzenleme yapacak mısınız?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özcan.
Sayın Akbulut, buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Sayın Bakanım, 2007 yılı bütçesinde KÖYDES için 2
milyar YTL, BELDES için de 300 milyon YTL ödenek ayrılmış.
Geçen yıl KÖYDES için ayrılan paralarla önemli hizmetler yapıldı.
İnşallah bu yıl BELDES için ayrılan paralarla nüfusu
10 binden az olan belediyelerin su ve yol ihtiyaçları karşılanabilecek.
Ancak, sayıları fazla olan bu belediyeler için ayrılan
300 milyon YTL'nin yeterli olacağı kanaatinde değilim.
Yıl içinde ihtiyaç duyulursa ilave ödenek aktarılabilecek
mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Akbulut.
Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Ben demin sorumu yarım bırakmıştım,
onu yarım cümleyle bir bitireyim: Efendim, belediye imar değişikliklerine
"normal" diyorsunuz ama, sizin çok iyi bildiğiniz Ofer
ortaklığı orada yeni bir Sümerpark projesi kuruyor.
Şimdiki sorum Sayın
Başkan: Bu tütün yerine benim memleketimde şaraplık
üzüm yetiştirilmeye başladı. Ama, siz, şaraba bir
kerede yüzde 118 ÖTV koydunuz, bir de üstüne KDV ve bu yıl şaraplık
üzümler bağlarda kaldı ya da çok ucuz fiyata gitti. Ben size
birkaç kere soru önergesiyle, bu vergileri indirecek misiniz dedim.
Kurumlar vergisini indiriyorsunuz; ama, o, ekmeğini üzümden
çıkaran insanların ya da şarapçılıkla uğraşanların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Gazalcı.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Ekmekcioğlu,
"Halk Bankasının özelleştirme kapsamından
çıkarılıp bir esnaf bankası hâline getirilmesi
düşünülüyor mu?" diye soru sordu. Halk Bankası, zaten
şu anda verdikleri krediler dolayısıyla tamamen KOBİ'lere,
esnaflara kredi veren ve bu yönde portföyü çok geniş olan bir bankamız
ve bu portföyü dolayısıyla da ayrı bir değeri haiz
olan bir bankamız. Bu özelleştirme olsa da bu portföyünü kaybetmesi
mümkün değil ve bunun aynı fonksiyonları özelleştirilse
de devam edecek bir bankamızdır, onu belirtmek isterim.
Sayın Işık, "Bütçe
açıklarının düşürülmesi özel sektör yatırımlarına
ne gibi faydası oldu?" diye sordu. Bütçe açıklarının
fazla olması, Türkiye'de, bilhassa Türkiye'de yatırımları,
özel sektörün ihtiyacı olan kaynakları kamuya çekmek demek.
Nasıl oluyor? Bütçe açığı olduğu zaman bunu
devlet borç almak suretiyle karşılıyor ve bu borcu hem yurt
içinden alıyor hem yurt dışından alıyor. Yurt
içinden devletin borç alması demek, o kredi kaynaklarının
Türkiye'nin belli bir kredi yapısı var, belli bir imkânı
var, onu devlet alıyor. Devlet aldığı zaman özel sektöre
herhangi bir kaynak kalmıyor veyahut da çok az kalıyor. Çok
az kalınca özel sektörün yatırım kabiliyeti, yatırım
imkânı azalıyor. Yatırım imkânı azaldığı
zaman iki yönlü yatırım yapamıyor. Bir, hakikaten kaynak
yok, nereden bulacak? Az olan, kıt olan kaynakların da fiyatları
artıyor, çünkü devlet almaya başladığı zaman
borcu faizler yükseliyor. Faizlerin yükselmesi, o yüksek faizlerle
yatırım yapılamıyor, bir de kaynaklar kıtlaşınca
iyice yatırım yapılamaz hâle geliyor. Dolayısıyla,
bizim Hükûmetimiz zamanında bu, devletin iç borçlanmalarının
biraz daha az olması veyahut da yeni borçlanmalara gitmemesi,
bu arada da bankacılık reformu sayesinde devletin kaynaklarının
fazla artmasından dolayı ve faizlerin de düşmesinden
dolayı özel sektör yatırım yapar hâle geldi ve Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde en büyük yatırımlar gerçekleşti
ve bu kalkınma oldu, boşu boşuna olmadı bu kalkınma.
Bu yatırımlar gerçekleştiği için oldu ve şu anda
yapılan yatırım ki, bu sene 110 milyar YTL'nin üzerindedir
yatırım yapılan toplam yatırım. Onun yüzde
75-80'i özel sektöre aittir. Özel sektörün yapmış olduğu
yatırımlar da daha verimli ve ekonomiye daha büyük katma
değer getirdiği için, Türkiye'nin kalkınma oranı
da yüksek oluyor.
Stratejik araştırmalarla
ilgili olarak da
Biz, şimdi, bütün devlette artık, Stratejik
Araştırmalar Başkanlığını kurduk.
Her bir birim kendi bütçesiyle ilgileniyor ve o kendi bütçesiyle
ilgilendikten sonra, bir de onların koordinasyonu yapılmak
suretiyle, bütçede daha büyük bir verimlilik sağlanıyor.
5018 sayılı Kanun'la beraber bu sisteme de geçmiş bulunuyoruz.
Sayın Fikret Badazlı, Antalya'yla
ilgili birçok sorular sordu. Ben onların büyük bir kısmını
not aldım, ama, artık, kendisine yazılı olarak cevaplandıralım.
Fakat, bu arada, adliye kavşağına
ek ödenek verdik biz. Adliye kavşağıyla ilgili problemi
çözüyoruz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne kadar?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - 3 trilyon zannediyorum.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - 10 trilyon gerekiyor Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Belli bir şey içerisinde onları da ödeyeceğiz
tabii. 10 milyonu verip de hemen orasının bitecek hâli yok.
Yani, ne kadar harcanacaksa o kadar veriyoruz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - On sekiz aydır sürüncemede.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Bir de, tabii "tütünleri yakmaya devam edecek
misiniz?" Biz, çok şükür
Tütünler ihtiyaç kadar alındığı
için, yakacak bizde tütün değil, ama eski tütünleri maalesef
yakmak zorunda kalıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Bakan, süre
tamamlanmıştır.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Bu da milyonlarca YTL ve milletin parası maalesef
yanıyor eski kötü politikaların
neticesi olarak.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Pazarlamayı
beceremiyorsunuz tütünü yakıyorsunuz Sayın Bakan. Tütüncü
mü kaldı piyasada!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan "2007
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı"nın
11 inci maddesinin 1 numaralı fıkrasına aşağıdaki
(f) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik Ünal
Kacır Hamit Taşcı
Bursa İstanbul Ordu
Telat
Karapınar Fahri
Keskin
Ankara Eskişehir
"f) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinin "Sosyal
Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" tertiplerinde
yer alan ödenekleri, bu idarelerin bütçelerinde mevcut veya yeniden
açılacak "Tedavi ve Cenaze Giderleri" tertiplerine
aktarmaya; 5018 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın
"Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri"
tertiplerine aktarma yapmaya ve bu tertiplerdeki ödenekleri Maliye
Bakanlığı bütçesinin "Yedek Ödenek" tertibine
aktarmaya,"
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Anayasa'nın bütçe
görüşmelerini düzenleyen 162'nci maddesinin "değişiklik
önergeleri üzerinde ayrıca görüşme yapılmazsızın
okunur ve oya konur" hükmü gereğince önergenin gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Genel bütçe kapsamındaki kamu
idareleri ile özel bütçeli idarelerin personelinin ilaç ve tedavi
giderlerinin, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu hükümlerine göre, 01.01.2007
tarihinden itibaren genel sağlık sigortası kapsamında
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanması
öngörüldüğünden ilgili kurumların bütçelerinde
"Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri"
tertiplerine genel sağlık sigortası için ödenek tefrik
edilmiş ve "Tedavi ve Cenaze Giderleri" için ödenek öngörülmemiştir.
Ancak, Anayasa Mahkemesi 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun
bazı maddelerinin yürürlüğünün durdurulması ve bazı
maddelerinin ise iptali yönünde karar almıştır. Anayasa
Mahkemesinin bu kararı sonucunda, 2007 yılında kamu
görevlilerine ilişkin olarak idare bütçelerinde tefrik edilen
"Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri"
ödeneklerinin kullanımında ve tedavi ve cenaze giderlerinin
idarelerce ödenmesinde meydana gelebilecek ihtiyaçları karşılamak
amacıyla aktarma işlemleri yapılması gerekecektir.
Yapılan bu düzenleme ile 2007
yılında kurumlar tarafından ödenmesi gereken ilaç ve
tedavi giderlerini karşılamak amacıyla kurum bütçelerinin
"Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri"
tertiplerinde yer alan ödeneklerin, kurum içinde mevcut veya yeniden
açılacak "Tedavi ve Cenaze Giderleri" tertiplerine
aktarılmasına imkan sağlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
12'nci maddeyi okutuyorum:
Geçici hizmet karşılığı
yapılacak ödemeler
MADDE 12- (1) 5018 sayılı
Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı
cetvellerde yer alan kamu idareleri;
a) Arızi nitelikteki işleriyle
sınırlı kalmak koşuluyla yıl içinde bir
ayı aşmayan sürelerle hizmet satın alınacak veya
çalıştırılacak kişilere yapılacak ödemeleri,
b) İlgili mevzuatı uyarınca
kısmi zamanlı hizmet satın alınan kişilere yapılacak
ödemeleri,
c) 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı
Mesleki Eğitim Kanununun 25 inci maddesi gereğince aday,
çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere
yapılacak ödemeleri,
ç) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası
gereğince çalıştırılan geçici personele yapılacak
ödemeleri,
bütçelerinin (01.4) ekonomik
sınıflandırma kodunda yer alan ödenekleri aşmayacak
şekilde yaparlar. Söz konusu ekonomik koda, bütçelerin
başka tertiplerinden (bu ekonomik koda ilişkin tertiplerin
kendi arasındaki aktarmalar hariç) ödenek aktarılamaz ve
ödenek üstü harcama yapılamaz. Ancak, özelleştirme uygulamaları
nedeniyle iş akitleri feshedilenlerden 657 sayılı Kanunun
4 üncü maddesinin (C) fıkrası hükmü çerçevesinde 5018 sayılı
Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı
cetvellerde yer alan kamu idarelerinde istihdam edilecek personel
için gerekli olan tutarları ilgili tertiplere aktarmaya Maliye
Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Soru sormak isteyen
sayın milletvekillerinin sisteme girmeleri duyurulur.
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen Yavuz Altınorak,
Kırklareli Milletvekili.
Buyurun Sayın Altınorak.
Süreniz on beş dakikadır
Sayın Altınorak.
CHP GRUBU ADINA YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; Maliye Bakanlığı gelir bütçesi
12'nci madde olan "Geçici hizmet karşılığı
yapılacak ödemeler" konusu hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
12'nci madde, Kanunda belirtilen kurum ve kuruluşlarda geçici
görevle çalıştırılacak 4/C geçici görevli, sözleşmeli
personel, mevsimlik işçi, aday, çırak ve işletmelerde
meslek eğitimi gören öğrenciler personele eğitim hizmeti
karşılığı yapılacak ödemeleri kapsamaktadır.
Kamu hizmetlerimizi yürüten kadrolu
personele aynı işi, hatta iş akdi feshi korkusuyla daha
çok çalışan, sosyal haklardan yoksun düşük ücretli insanlarımız
için Hükûmetimizin kayda değer bir çalışmasını
göremiyoruz. Bu emekçilerimiz hem geçim kaygısı hem de
yılın son ayında işten çıkarılarak bir sonraki
aya tekrar işsiz kalma kaygısı içerisinde önlerini
görmeden yaşamaya çalışmaktadırlar. Bu sıkıntılarla
yaşamlarını sürdürmeye çalışırken hem
kendilerine hem de devletlerine olan güvenlerini bu şartlar
altında devam ettirmeleri imkânsız görünmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
sevgili milletvekilleri; geçici işçilerimiz, memurlarımız,
çiftçilerimiz, emeklilerimiz, dul ve yetimlerimiz, kısacası,
ülkemizde yaşayan tüm insanlarımız huzur ve refah
içinde olurlardı. Geleceklerinden endişe ve kuşku duymayan
bir toplum ve gençlik olurdu. Her yıl, üniversiteleri bitiren
yüz binlerce öğrenciye istihdam olanağını destekleyen
teşvikler gündeme getirilir ve bunlarla ilgili önlemler
alınırdı. Ama, bugün, görüyoruz ki, bunlarla ilgili
bir iyileştirme çalışmaları söz konusu değil.
Bunu görmemek de mümkün değil. Ama, şunu bilmenizi istiyorum:
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında biz bunları gerçekleştireceğiz
ve tüm yurttaşlarımızın mutluluğunu tesis
edecek projelerimizi uygulamaya koyacağız.
Değerli arkadaşlarım,
her şeyden önce, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti olarak,
yolsuzluklarla mücadele edilmiş olabilse idi, önüne geçilmiş
olabilse idi bugün bunları konuşuyor olmayacaktık.
Merak ediyorum, yolsuzluğun damarlarına girilecekti, ne
oldu? Zannediyorum, dört yıldır yolsuzluğun damarları
bulunamadı herhâlde? Bu yüzden de, bugün, Türk çiftçisi perişan
durumdadır. Avrupalı çiftçinin yaklaşık on ikide
1'i kadar tarımdan destek alabilmektedir. Buğday üreticisi
perişan. Ayçiçeği üreticisi perişan. Çeltik üreticisi
perişan. Pancar üreticisi perişan. Sahi, değerli milletvekili
arkadaşlarım, pancar fiyatları 2005 yılında
ton başına 99 YTL iken, 2006 fiyatları 89 YTL'ye düşürüldü.
Ne oldu da 89 YTL'ye düşürüldü? Bunu gerçekten merak ediyorum.
Yine, zeytinci perişan. Pamuk
üreticisi perişan. Narenciye üreticisi perişan. Et ve
süt üreticisi perişan. Fındık üreticisi perişan.
Allah aşkına, bu ülkede memnun olan bir kesim var mı?
Yine, sormak istiyorum: Bu sektörde,
yani, tarım işçisi ve tarımda geçici olan işçilerle
ilgili olarak bugüne kadar Hükûmetimizin yeterli bir çalışması
var mıdır? Bunu, gerçekten merak ediyorum ve öğrenmek
istiyorum.
Ulu Önderimiz Atatürk'ün milletimizin
efendisi olarak nitelediği köylümüzün, çiftçimizin alın
terinin, ellerinin nasırının, patlamış dudaklarının,
ayağının çamurunun hakkını nasıl ödeyeceksiniz?
Bu mudur her defasında çatısı
altına sığındığınız, sığındığımız
Müslümanlık? Hiç mi korkmuyorsunuz kul hakkından? Nasıl
vereceksiniz bunların tümünün hesabını? Hani, insanımıza,
halkımıza hizmet etmek Hakk'a hizmet etmek idi?
En azından kendi seçim bölgem
olan Kırklareli'den, ilk altı ayında, 10 bin kadar insan
icralık olmuştur. Her geçen gün bu sayı artmaktadır
ve artmaya devam etmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
bu insanlar, herhâlde, evlerine icra getirirlerken mutlu olmuyorlar,
zorunlu olmasalar, sıkıntı içerisinde olmasalar evlerine
icra getirtmezler.
Bu konuyu iki açıdan değerlendirmek
lazım:
Birinci konu, bu insanlar, bu konuma
düşmüş insanlar, gerçekten zor durumda olan insanlar.
Eğer zor durumda olmasalar, bir aile reisi, eşinin ve çocuklarının
karşısında, evinin içinde bulanan malzemelerine ipotek
getirecek, haczettirecek konuma düşer mi?
İkincisi ise, eğer gerçekten
bunlar bu anlamda bir icrai takibe girmiyorlarsa, kötü
alışkınlık olarak değerlendiriliyor ise, bu,
yine, daha da kötü. Demek ki, milletimize ve yurttaşlarımıza
Hükûmet olarak iyi hizmetler vermiyoruz, Hükûmet olarak iyi örnek olamıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
sevgili milletvekilleri, yine, ilimde yaşanan bir olayı
sizlerle paylaşmak istiyorum.
İLYAS ÇAKIR (Rize) - Bunları
yarın konuşuruz ya!
YAVUZ ALTINORAK (Devamla) - Konuşuruz
da, bunlar çok önemli.
Değerli arkadaşlarım,
7/12/2006 tarihinde, Adalet ve Kalkınma Partisi İl Binasına,
ilimizde bulunan, birleştirmeyle beraber iki tane devlet hastanesinde
çalışan 100 adet geçici işçi partiye zorla ve teklif
edilerek getirtiliyor ve burada kendilerine propaganda çalışması
yapıldıktan sonra partiye üye olmaları zorlanıyor.
Bu arkadaşlarımızın bir kısmı işlerini
kaybetmeme korkusunu yaşayarak zorla Adalet ve Kalkınma
Partisine üye yapılıyorlar, bir kısmı da korkudan
üye oluyor, bir kısmı da üye olmadan partiden çıkıp
gidiyorlar.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- İnanma, yalan!
YAVUZ ALTINORAK (Devamla) - Hayır
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Kesinlikle yalan!
YAVUZ ALTINORAK (Devamla) - Efendim,
hayır. Bunları size belgelerim.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Ya, yok
YAVUZ ALTINORAK (Devamla) - Belgelerim.
Şimdi ben sizlere soruyorum:
Sizin işçilerimize, geçici işçilerimize bakışınız
böyle mi? Bu mu Adalet ve Kalkınma Partisinin adaleti?
MURAT YILDIRIM (Çorum) - Maddeyle
ilgili mi?
YAVUZ ALTINORAK (Devamla) - Madde
efendim, madde bu. Geçici işçilerden bahsediyoruz. Geçici
işçilere nasıl iş verdiğinizi ortaya koyuyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
sayın milletvekilleri; Hükûmetiniz ülkemizde her şeyin
doğru ve düzgün gittiğini beyan ediyor, pembe tablo çizmeye
devam ediyorsunuz, böbürleniyorsunuz. Pekâlâ biliyorsunuz ki ülke
gerçekleri, hayatta yaşananlar böyle değil. Kirasını
ödeyemeyen, okula giden çocuğuna ayakkabı alamayan,
kırtasiye malzemesini alamayan, şans eseri iş bulan,
ama, sosyal haklardan mahrum, aldığı asgari ücretle ancak
peynir, ekmek alabilen, kısacası yoksulluk ve çaresizlik içerisinde
kıvranan acıklı manzara pekâlâ sadece benim bölgemde
değil, ülkemizin bütün bölgelerinde yaşanmaktadır.
İşte gerçeklerimiz: 2003
yılından bu yana tüketici kredileri yüzde 672 artmış,
konut kredileri 2.662 artmış, diğer tüketici kredileri
256 artmış, kredi kartı harcamaları yüzde 195 artmış
kredi kartı düzenlemesini getirdiğimiz hâlde, toplam bireysel
krediler yüzde 410 konumuna gelmiş. Bu kredileri kullandırmak
Hükûmetin bir lütfu olarak değerlendirmeyin lütfen.
Değerli arkadaşlarım,
faizler diğer ülkelerde yüzde 2 iken, ülkemizde yüzde 23 konumundadır.
Bankalarımızın birçoğu yabancı bankaların
eline geçmiş, bu bankalar da ticari kâr maksadıyla kredileri
kullandırmaktadır. 2003 yılından bu yana ferdî kredi
borcu ödenmemiş kişi sayısı yüzde 479 artmış.
Kredi kartını, az önce de ifade ettim, yeniden yapılandırma
yapıldığı hâlde yüzde 533 artmış. Her ikisini
oluşturan Merkez Bankasının kara listesindeki kişi
sayısı da yüzde 527 artmış.
Değerli arkadaşlarım,
2002 Ocak-Ekim döneminden, 2006 Ocak-Ekim dönemine göre, karşılıksız
çek sayısı yüzde 115, protesto edilen senet sayısı
yüzde 121, protesto edilen senet tutarı yüzde 113 artmış.
Yine sosyal güvenlik açıkları yüzde 138, benzin fiyatları
yüzde 102, mazot fiyatları yüzde 122, gübre fiyatları yüzde
130 artmıştır. Bu ne demektir? İşlerin iyi gittiğini
ifade edebilir misiniz? Bu bir göstergedir.
Değerli arkadaşlarım,
ülkede, gasp, hırsızlık, fuhuş ve buna benzer suçlar
anormal derecede artmış. Tüm bunlar memleketin hâlinin iyi
olmasından mı kaynaklanıyor? Herhâlde insanlarımız
bunu zevk için yapmıyor sanıyorum, zorunluluktan ve açlıktan
yaptığına inanıyorum. Maalesef, ülkemizi bu hâle
getirdiniz. Ülkemizde boşanma sayısı dört yıl önce
30 bin aileyken, maalesef, bugün, 2006 yılında, 90 bin aile
konumuna gelmiş. Bu insanlar ailelerini ve yuvalarını
neden yıkıyorlar?
Değerli arkadaşlarım,
zannediyorum ki, insanlarımız bunları görüyor, insanlarımız
bunları canlı olarak yaşıyor. Azarlama ve pazarlama
ile bu işlerin olmayacağı açık ve seçik ortada. Bunun
aksini hiçbiriniz iddia edemezsiniz. Erken genel seçim kararı
alırsanız, inşallah, bunu hep beraber göreceğiz.
Almazsanız da önemli değil, ilk yapılacak olan genel seçimlerde
harro merroyu göreceğiz. Bunu böyle bilmenizi istiyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Tekrar eder misin, neyi?
YAVUZ ALTINORAK (Devamla) - Özelleştirilen
kurumlara gelmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
özelleştirilen kurumlarda çalışan yaklaşık
51 bin personelden 14 bininin iş akitleri feshedilmiş özelleştirme
nedeniyle, kalan personelin bir kısmı istifa etmek, bir
kısmı da emekli olmak zorunda kalmış. "Bu mu adaletiniz"
diye sormak istiyorum. Hiç düşündünüz mü ne oldu işsiz kalan
bu insanlar, aileleri, çoluk ve çocukları? Her gün gazetelerde
birçok haber okuyoruz, okuyorsunuz: Kredi kartı borcu ödenememiş,
ödenememiş kira borçları
Kısacası, geçim sıkıntısı
nedeniyle dağılan aileler, cinnet geçiren insanlar ve kendi
ailesine bile zarar verebilen yurttaşlarımız. Özelleştirmelerin
halka arza yoluyla yapılmış olması bunları
engelleyeceğine inanıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tabii, konuşacak o kadar çok şey var ki. Ama, zamanımız
da daralıyor. Ben bir kısmını da atlamak istiyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
alım gücü sıfıra düşen vatandaşın durumu
da esnafa yansımıştır. Birçok esnaf arkadaşımız
siftah bile yapmadan kepengini indiriyor, Bağ-Kur ve sigorta
borçlarını ödeyemez duruma gelmişlerdir, Bağ-Kur
ve sigorta primleri yeniden yapılandırılmış
olduğu hâlde. Ve bu insanlarımız vergilerini nasıl
ödeyeceklerini kara kara düşünür hâle gelmişler. Bu hazin tablo sonunda da yeşil
kart sayısında patlama yaşanıyor değerli arkadaşlarım.
Kadrolu kadrosuz, asgari ücretle
sözleşmeli geçici çalışan emekçilerimizin sorunlarını
çözmek bir yana, bir yandan açtığınız Kamu Personeli
Sınavı atamalarını bile usulüyle yerine getiremediniz.
Maalesef, bu böyle, belgeleri ortaya koyarız arzu ederseniz
ve aynı konular bu Meclis çatısı altında da yaşanmaktadır.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Önerin var mı Sayın Altınorak?
YAVUZ ALTINORAK (Devamla) - Çok
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Altınorak
YAVUZ ALTINORAK (Devamla) -Toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
YAVUZ ALTINORAK (Devamla) -
Kısacası, değerli arkadaşlar, Hükûmetiniz tarafından
çözüme ulaştırılamayan birçok sorun var. Bu sorunları
sıralamaya kalksak zaman yetmeyecek. Ama, ben çok kısa ve
öz olarak şunları ifade edeyim:
Derinleşen yoksullaşma,
yaygınlaşan işsizlik, çökertilen sosyal devlet, artan
eşitsizlikler karşısında dayanma gücünü giderek
yitirmekte olan halkımız patlama noktasına gelen sosyal
ve toplumsal barışımız büyük sıkıntı
içerisindedir ve bu sebeple ve bu duygularla ben sözlerimi burada
sonlamak istiyorum.
Sizler, Adalet ve Kalkınma Partisi
olarak inanıyorum ki, bu sorunları da çözemeyeceksiniz.
Çözme fırsatını da bulamayacaksınız. Bu düşüncelerle
yaklaşan yılbaşını ve Kurban Bayramı'nızı
kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Altınorak.
Madde üzerinde şahsı adına
söz isteyen Cüneyit Karabıyık, Van Milletvekili. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Karabıyık.
CÜNEYİT KARABIYIK (Van) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünyanın önemli bir
coğrafyasında stratejik önemi haiz bulunan ülkemizin sürekli
istikrarın sağlandığı, örnek bir ülke konumuna
gelmesi, son derece elzemdir.
Ekonomiden hukuka, toplumsal hayatın
her alanında gerçekleştirdiğimiz yapısal reformlar,
istikrarın kalıcı hâle getirilmesi doğrultusunda
atılan önemli adımlardır. İstikrar, içindeyken değerinin
fazla bilinmediği, ancak kaybedildiğinde ne olduğu
anlaşılan bir değerdir.
3 Kasım 2002 seçimleriyle birlikte
temin edilen güven ortamında Türkiye ekonomisi 2005 yılında
yüzde 7,6 oranında büyürken ve öngörülen yüzde 5'lik büyüme hedefini
2003 ve 2004 yıllarında olduğu gibi aşmıştır.
Türkiye ekonomisi, 2003-2005 döneminde yılda ortalama 7,8 olarak
artmıştır. Bu büyüme performansı kişi başına düşen millî gelir rakamlarında
da kendini göstermiştir. 2002 yılında 2.598 dolar olan
kişi başına gelir, 2007 yılında 5.550 dolara
ulaşacaktır ve buna kesinlikle inanıyoruz. Satın
alma gücü durumuna göre ise kişi
başına 2007 yılında 9.662 dolar seviyesine ulaşacaktır.
İktidarımız döneminde,
çalışanlarımıza, emeklilerimize, çiftçilerimize,
esnafımıza ve yardıma muhtaç vatandaşlarımız
ile bazı önemli sektörlere yönelik icraatlarımız hakkında
da biraz sizlere bahsetmek istiyorum. Demin arkadaşımızın
söylediği gibi değil, rakamlarla size bahsetmeye çalışacağım.
Bakınız, en düşük memur maaşı 2002 Aralık
ayında 392 YTL iken 2006 Kasım ayında 765 YTL'ye çıkmış,
artış yüzde 95,2 olmuştur. Net asgari ücret 2002 Aralık
ayında 184 YTL iken 2006 Kasım ayında 380 YTL'ye çıkmış,
artış yüzde 106,5 olmuştur, arkadaşlar. En düşük
SSK emekli aylığı 2002 Aralık ayında 257 YTL iken
2006 Kasım ayında 477 YTL'ye çıkmış, artış
ise yüzde 85,6 olmuştur. En düşük Bağ-Kur esnaf emeklisi
aylığı 2002 Aralık ayında 136 YTL iken 2006 Kasım
ayında 349 YTL'ye çıkmış, artış ise yüzde
156,9 olmuştur. En düşük Bağ-Kur çiftçi emeklisi aylığı
2002 Aralık ayında 69 YTL iken 2006 Kasım ayında 232
YTL'ye çıkmış, artış ise yüzde 235,8 olmuştur.
En düşük memur emekli aylığı 2002 Aralık
ayında 357 YTL iken 2006 Kasım ayında 620 YTL'ye çıkmış,
artış ise yüzde 74 olmuştur değerli arkadaşlarım.
Altmış beş yaş aylığı 2002 Aralık
ayında 24 YTL iken 2006 Kasım ayında 69 YTL'ye çıkmış,
artış ise yüzde 183,2 olmuştur.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Seçim moduna girmişsin, rakamları ezberle, iyi ezberle.
CÜNEYİT KARABIYIK (Devamla)
- Muhtar aylığı ise 2002'nin Aralık ayında 97 YTL
iken 2006 Kasım ayında 260 YTL'ye çıkmış, artış
ise yüzde 174,1 olmuştur.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- İmam bile bordro yaktı, imam, imam!.. İmam bile bordro
yaktı sokakta.
CÜNEYİT KARABIYIK (Devamla)
- Bu oranlar ve rakamlar, çalışan emekli ve diğer dar gelirli
vatandaşlarımızın durumlarının 2002
yılına göre iyileştiğinin bir göstergesi olmuştur.
Ha, diyeceksiniz ki, yapılan
iyileştirmeleri yeterli buluyor musunuz? Elbette kâfi bulmuyoruz.
Ancak, ileriki yıllarda ülke ekonomisinin iyileşmesi oranında,
çalışan ve emekli insanlarımıza da aynı oranda
bu oran da yansıtılacaktır.
Bu arada saygıdeğer arkadaşlarım,
bütün vatandaşlarımızın yaklaşmakta olan Kurban
Bayramlarını kutluyorum. Ayrıca, 2007 yılının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
CÜNEYİT KARABIYIK (Devamla)
-
milletimize mutluluk ve saadet vesilesi olmasını dilerken,
ayrıca, şu anda hastanede yatan Sayın Başkan Vekilimiz
Ali Dinçer'e de acil şifalar diliyorum, ailesine ve partisine
de iyi dileklerimi diliyorum. (Alkışlar)
Diğer taraftan, 2007 yılı
bütçesinin, ülkemize, milletimize ve halkımıza iyilikler
getirmesini, hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize
en derin saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Karabıyık.
Madde üzerinde, on dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Baloğlu
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, size dört soru
sordum ben bugün, hiçbirine yanıt vermediniz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Bakan yok ki
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Zaten, şu anda salonda da yoksunuz, ama, zabıtları
belki okursunuz. Siz bu tavrınızı sürdürün, ben sormaya
devam edeceğim. Bu tavrınızı da bir siyasi nezaketsizlik
olarak değerlendirip bir tartışma başlatmayacağım.
Sorum şu: Sizin de aralarında
bulunduğunuz AKP'li bakanlar, övünmede sınır tanımıyorlar,
ama, muhalefetin sorularına yanıt vermeye gelince
sınırlar koyuyorlar, neden?
Bir de şunu sormak istiyorum:
Benim sorularıma burada yanıt vermeyebilirsiniz, kaçabilirsiniz,
ama, halk, sizi sokakta yakaladığı zaman, onlara da yazılı
yanıt vereceğim diye kaçacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Baloğlu.
Sayın Işık
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sorum şu: Konut açığı
ve çarpık kentleşmenin önüne geçmek ve ucuz konut üretimini
sağlamak amacıyla Toplu Konut İdaresine ne kadar arsa
devredilmişti? Devredilen arsaların toplam değeri
nedir?
Son sorum: Yine, kalkınmada
öncelikli elli dört ilde yatırımların artması ve
işsizliğin azalmasına destek vermek için, hazineye
ait arazi ve arsaların yatırımcılara bedelsiz
devrine imkân veren 5084 sayılı Kanun kapsamında, ne kadar
taşınmaz yatırımcılara bedelsiz devredilmiştir?
Bu devrin sağlayacağı istihdam sayısı ve yatırım
miktarı öngörünüz nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tabii ki, Sayın Maliye Bakanına
sormak istiyorum, ama, Sayın Çevre ve Orman Bakanımız
da yanıtlayacaktır diye düşünüyorum.
İktidara geldiğinizde,
Sayın Genel Başkanınız, milletvekillerinin lojmanda
değil de halkın içinde oturması gerektiğini
açıkladığında, biz de bunu sevinçle karşıladık
ve gereğini yerine getirdik hep birlikte. Son günlerde, Maliye
Bakanıyla ilgili bir duyum almaktayım, kendisinin Maliye
Bakanlığının iki lojmanında birden oturduğu
şeklinde. Bu doğru mudur? Bu doğruysa, uzaktan da bir hemşehrisi
olarak bundan üzüntü duymaktayım ve kendisini savunmak istiyorum,
ama, savunamıyorum. Lütfen açıklar mı bu iki lojmana
kaç para ödüyor?
Peki, milletvekilleri halkın
içinde oturması gerekiyorsa, Maliye Bakanının halkın
içinde oturmamasının nedeni nedir? Halktan korkuyor mu?
Korkuyorsa, neden korkuyor? Bunları açıklarsanız çok
sevinirim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın İnce.
Sayın Gazalcı
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sözleşmeli öğretmenleri
sormak istiyorum. Aslında, bunlar, kamuoyunda sözleşmeli
öğretmen diye biliniyor, ama, öğretmen değil, geçici
statüde memur. Başbakan, geçici işçilerin kadroya
alınacağını söyledi. Acaba memurlar, geçici memurlar
ve sözleşmeli öğretmenler de alınacak mı? Ben, bu
mesleği yaralayan sözleşmeli öğretmenlerin, gerçekten,
bir an önce kadroya alınmasını istiyorum.
Son olarak da, yükseköğretimdeki
10 YTL'lik ücret hiç artırılmadı. Acaba bu arkadaşların
ücretini artırmayı Hükûmet düşünüyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Gazalcı.
Sayın Çetin
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Ben de Sayın Maliye Bakanımıza sormak istemiştim,
ama, kendisi yok. Tabii, Çevre ve Orman Bakanımız da herhâlde
yanıtlayabilir, ama, siz de yanıtlayabilirsiniz Sayın
Başkan.
Mülga 1475 sayılı
İş Yasası'nın 37'nci maddesi olağanüstü hâllerde
çalışma şartlarını düzenliyor idi. İçtihatlara
da konu olmuş. Savaş hâlinde, ancak, Büyük Millet Meclisi,
çalışma süresini on dört saate kadar çıkarabilir idi.
Biz milletvekilleri olarak, seçilmiş insanlar olarak, burada,
fazla çalışmaya tabi tutulabiliriz, ama, buradaki personelin,
uzmanların, diğer kamu görevlilerinin fazla mesailerinin
ne kadar olduğunu hepimiz biliyoruz. Sabah saat dokuzdan,
şu saate kadar geçen süre yaklaşık on altı saat. Öyle
gözüküyor ki, bir sekiz-on saat daha burada çalışmaya devam
edeceğiz. Bu, savaş hâlinde bile, bir Meclisin ya da bir ülkenin
insanlarının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
çalışma koşullarını aşan bir süre. Kime
savaş ilan ediyoruz onu öğrenmek istiyorum?
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
Sayın Bayındır, buyurun.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Sayın Başkan, teşekkürler.
Benim sorum da Sayın Maliye
Bakanına. Birazdan gelip cevaplandıracaktır.
Sayın Bakanın kamuoyunu
aylarca meşgul eden iki tane kaçak villası vardı İstanbul'da.
Daha sonra bu villaları yıktığını söyledi
ve Koruma Kuruluyla da birlikte, oradaki belediye başkanının
da yardımıyla, kaçak villalarının yerinin kaçak
olmadığı söylendi. Kamuoyu çok merak ettiği için
soruyorum, Sayın Maliye Bakanı, kaçak villanızın
son durumu nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; milletvekili lojmanlarının
boşaltılması ve milletvekillerinin halkın arasında
oturması, elbette ki, takdir edilecek bir husustur. Çünkü, milletin
vekillerinin milletten ayrı olması, milletten farklı
yerlerde, farklı statülerde olması elbette ki şık
değildir ve boşaltılan milletvekili lojmanları Toplu Konut İdaresine devredildi.
Toplu Konut İdaresi de oldukça iyi bir rakam, benim bildiğim yüzde 58'le
-takribî olarak, herhâlde, Toplu Konut
İdaresine 400 küsur trilyon gelir getirecek şekilde- müteahhide
verildi ve orada, güzel bir site yapılacak. Tabii, Toplu Konut
İdaresi, buradan elde edecek olduğu gelirle de, maaşıyla
asgari ücretlinin bile çok rahatlıkla alabilecek olduğu
konutları yaparak, sosyal devlet olmanın gereği, alt
gelir gruplarına, buradan daire temin etmek
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Kahvehaneyi geçti arka taraf, kahvehaneyi. Bakanı bile dinlemiyorlar.
NAİL KAMACI (Antalya) - Zaten
çok çalışmanın sonucu budur.
BAŞKAN - Sayın Bakan, bir
saniye
Arka sıralardaki sayın
milletvekilleri, lütfen
NAİL KAMACI (Antalya) - Ama,
normal artık. Bu saatten sonra yüksek sesle konuşmaları
normal.
BAŞKAN - Sayın Gündüz, lütfen.
Lütfen
Sayın Bağış
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın
Bakan, Maliye Bakanının lojmanını sordum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Kocaeli) - Değerli arkadaşlar, Maliye Bakanının
lojmanına takılıp kalmak ve bunun üzerinden siyaset
yaptığını zannetmek, başlı başına,
bir milletvekili için acizliktir, onu söyleyeyim. (CHP sıralarından
gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Oturuyor mu oturmuyor mu? Milletvekilleri oturmuyor bir şey olmuyor
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen
Soru sordunuz, Sayın Bakan cevap veriyor.
NAİL KAMACI (Antalya) - Yorum
yapıyor.
BAŞKAN - Sabredin lütfen.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Böyle bir şey olamaz!
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Utanacak yerde, böyle cevap veriyor.
BAŞKAN - Sayın Bayındır,
soru sordunuz, Sayın Bakan cevap veriyor.
NAİL KAMACI (Antalya) - Yani,
yorum yapıyor Sayın Başkan.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - O
bir ahlak meselesi!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Işık'ın 5084 sayılı Teşvik Kanunu'na göre,
ne kadar, gerçek ve tüzel kişiye arsa tahsis edilmiştir diye,
bedelsiz tahsis yapılmıştır diye sorusuna: 9,5
milyon metre kare arazi verilmiş olup, 1,8 milyar YTL yatırım
ve 14.253 kişilik istihdam öngörülmüştür.
Sayın Başkan, diğer
sorulara yazılı olarak cevap vereceğiz.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Başka soru? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
13'üncü maddeyi okutuyorum:
Ödenek devir ve iptal işlemleri
MADDE 13- (1) a) Milli Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
bütçelerinin (özel ödenekler ve 03.9-Tedavi ve Cenaze Giderleri
ekonomik kodunda yer alan tertipler hariç) mal ve hizmet alım giderleri
ile ilgili tertiplerinde yer alan ödeneklerden yılı içinde
harcanmayan kısımları, hizmetin devamlılığını
sağlamak amacıyla ödeneklerinin yüzde otuzunu aşmamak
üzere ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye,
b) Kültür ve Turizm Bakanlığı
bütçesinin tanıtmaya ilişkin 21.01.36.00 ve 21.01.36.63 kurumsal
kodu altında bulunan (03) ekonomik koduna ilişkin tertiplerinde
yer alan ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı
tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,
c) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu bütçesinin 40.08.33.00-01.4.1.00-2-07.1 tertibinde
yer alan ödenekten harcanmayan kısımları ertesi
yıl bütçesinin aynı tertibine devren ödenek kaydetmeye,
ç) İlgili mevzuatı gereğince
özel gelir kaydedil mek üzere tahsil edilen tutarları, idare bütçelerinde
söz konusu mevzuatta belirtilen amaçlar için tertiplenen ödenekten
kullandırmak üzere genel
bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydetmeye ve bütçelenen
ödenekten gelir gerçekleşmesine göre ilgili tertiplere aktarma
yapmaya, yılı içinde harcanmayan ödenekleri
(2006 yılından devredenler
de dahil) ertesi yı l bütçesine
devren gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler
çerçevesinde yapılacak işlemlere ilişkin esas ve usulleri belirlemeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
(2) Sermaye ödenekleri, 2007
Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu
ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine göre yılı yatırım
programıyla ilişkilendirilir.
BAŞKAN - Soru sormak isteyen
sayın milletvekillerinin şimdi sisteme girmeleri duyurulur.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Ufuk Özkan, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Özkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Özkan, süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA UFUK ÖZKAN (Manisa)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yoğun bir bütçe maratonunun
sonuna gelmek üzereyiz. Bugün öğleden sonra, görüşmelerle
sona erecek ve önceki bütçelerden farkı olmayan beşinci
ve sonuncu AKP bütçesini oylayacak ve sizler kabul ederken, bizler
reddedeceğiz.
Maalesef, bu bütçe de bundan önceki
AKP bütçeleri gibi, toplumumuzun geniş kesimlerini, işçiyi,
köylüyü, memuru, emekliyi, gençleri, işsizleri, ezilmişleri,
yoksulları, engelli vatandaşlarımızı umutsuzluğa
sürükleyen bir AKP ve IMF bütçesi. Bu bütçe, diğerlerinde olduğu
gibi borç ve faiz bütçesi, kısır döngü bütçesi. Fakat, sizler,
bunu yine görmeyecek ve bu teslimiyetçi borç-faiz bütçesini kabul
edeceksiniz ve ülkenin geleceğini borç-faiz sarmalına
mahkûm edeceksiniz.
Halkımız, sizlere, dört
yıl önce oy verirken, gerçekten büyük bir beklentiyle oy verdi.
Toplumun geniş kesimlerine, beklentilerine cevap verecek
söylemlerinizle iktidara geldiniz. İnsanlarımız,
sizden, alın terinin karşılığını bekledi,
bunun söylemini buldu, işsizliğin azalacağını
umut etti, ucuz mazotu alabileceklerini umut etti, dokunulmazlıkların
kalkarak yolsuzlukların biteceğini umut etti, "türban
bizim namusumuzdur" diyerek türban çözümünü sizlerin çözeceğini
zannetti. Ama, iktidara geldiniz
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Siz çözün!
UFUK ÖZKAN (Devamla) - Siz çözeceksiniz.
Anayasa'yı değiştirecek çoğunlukta milletvekilisiniz,
söz verdiniz, sözünüzü yerine getiriniz.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Siz de o halkı temsil ediyorsunuz.
UFUK ÖZKAN (Devamla) - "Türban
bizim namusumuzdur." diyen sözü sizler söylediniz.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Başbakan, iktidara geldikten sonra, üç yıl müsaade
istedi vatandaşlarımızdan ve dedi ki: "Üç yıl
sonra, her şey bir öncekinden daha iyi olacak." Beşinci
yılımızı doldurduk. Tamamladığımız
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Olmadı
daha
UFUK ÖZKAN (Devamla) - Elbette, biraz
sonra anlatacağım. Tanıdığınız, bildiğiniz
bir üslupla size bahsetmek istiyorum, söylemek istiyorum.
Nereden nereye? Kapkaç, gasp
Maalesef,
gasp, küçük şehirlerimize kadar indi. Mafyalaşma okullarımıza
kadar geldi. Yolsuzluk, peşkeş çekmek, sahtecilik, kaçakçılık,
uyuşturucu, fuhuş, çocuk pornosu, terör, genel ahlaki erozyon,
Ali Dibolar, Oferler, Galatportlar, esnafımızın perişanlığı,
siftahsız kapanan dükkânlar, köylümüzün yoksulluğu, gençlerimizin
umutsuzluğu, 20 milyona yaklaşan yoksulumuz, 1 milyona
yaklaşan açlık sınırındaki vatandaşımız,
bizim insanlarımız.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş)
- Kim yazmış?
UFUK ÖZKAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bakın, bu bütçenin, geçmiş dört tane AKP bütçesinden farklı
olmadığını söylüyorum, nedenini size açıklamak
istiyorum. 28 Aralık 2004 tarihinde Sayın Başbakanın
yapmış olduğu bütçe konuşmasından bir paragrafı
size okumak istiyorum: "Ben, masa başındaki bütün rakamlardan
çok, araziye, sahaya, esnafın yüzünün gülüp gülmediğine
bakarım. Kepengi açarken ve kapatırken hangi duygular içinde
esnafımız, benim için önemli olan budur." Değerli
arkadaşlarım, esnafı ben geziyorum, Anadolu'nun çeşitli
yerlerini geziyorum. Esnafımızın, hangi duygularda
dükkânı açıp kapattığını, sizler de, en az
benim kadar iyi biliyorsunuz.
Bir alıntıyı da, yine,
Sayın Başbakanın aynı bütçe konuşmasından,
çiftçilerimizle ilgili düşündüğü desteklemeyi anlatarak
size söylemek istiyorum: "Bildiğiniz gibi, doğrudan
gelir desteği araziye verilmekteydi. 2005 yılından
itibaren, doğrudan gelir desteği, ürün ve üretim bazında
ödenecektir." Değerli arkadaşlarım, 2007 bütçesini
görüşürken, bunun gerçekleşmiş olduğunu bana söyleyebilir
misiniz? Doğrudan gelir desteği, hâlâ, dönüm başına
verilmiyor mu?
Bakın, sosyal politikalarınızdan
da size bir örnek vermek istiyorum. Yine, sosyal politikalarınızı,
sizin basınınızdan, sizin yazdığınız
bir evraktan, matbuadan söylemek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin
başkentinde, Ankara'da bastığınız bir evraktan
ve başkent halkından bahsediyorum. 300 bin aileye
50'şer kilogramlık gıda, 120 bin aileye kömür, 100 bin çocuğa
kırtasiye malzemesi, 100 bin çocuğa ayakkabı, 100 bin
çocuğa kaban dağıttığınızı, 60
bin vatandaşımıza, her gün, ücretsiz ekmek dağıttığınızı
ve sadece 2004 yılında sosyal projelerinizden ve sosyal
yardımlardan faydalanan kişi sayısının 18
milyon olduğunu söylüyorsunuz. Değerli arkadaşlarım,
2002 yılından 2004 yılına gelinceye kadar, 2002
yılından daha iyi durumdaysa vatandaşlarımız
ve bu yardımı daha az aldılar ise sosyal politikalarınız
başarılı olmuştur. Ama, gelin görün ki, o günden bugüne,
sizin yoksullaştırmış olduğunuz insanlar,
bir ekmeğe mahkûm olan insanlar oradan gidip ücretsiz ekmek alma
mecburiyetinde ve durumunda kalmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
peki, yine sizden, hep sizden gidiyorum, hep konuştuklarınızdan
gidiyorum. Sayın Maliye Bakanımız 2005 bütçesinde ne
söylemiş, bir de ona bakalım mı, 2005 yılında
işsizlik için ne konuşmuş, ne söylemiş: "Önümüzdeki
üç yıllık dönemde, 1 milyon 650 bin insanımıza
iş kapısı açılacaktır." Bu kadar kesin,
net bir cevap, cümle, "açılacaktır, 1 milyon 650 bin kişiye."
20 Aralık 2004 yılında yapmış olduğu konuşma
ve bu konuşmayla şunu ifade ediyorlar: Aslında, Türkiye'de,
her yıl yeni işe aday olan insan sayısı yaklaşık
1 milyon kişi. İşsizliği ortadan kaldırabilmek
için, senede 1,5 milyon insanımıza iş bulmak mecburiyetindeyiz
ki, işsizliği azaltılabilelim. Siz, üç yılda 1 milyon
650 bin insanımıza, vatandaşımıza iş bulacağınızı
söyleyerek, aslında, işsizliği çözemediğinizi,
burada, maalesef, itiraf ediyorsunuz.
20 Aralık 2004 tarihinde yayımlanan,
yine, sizin, Türkiye bülteninizden, tarımla ilgili bir bölümü
okumak istiyorum, işsizlikle ilgili: Tarım sektöründeki
istihdamın 3,3 puan azaldığını, buna karşılık
hizmetler sektörünün 2,5 puan arttığını söylüyorsunuz.
Peki, yüzde 0,8'lik çalışanımız ne oldu?
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Emekli oldu.
UFUK ÖZKAN (Devamla) - Bunlar, emekli
mi oldu ya da -sizin tarıma vermiş olduğunuz o müthiş
destekten- tarımdan ayrılan, tarımı bırakan
vatandaşlarımız tatile mi çıktı?
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Emekli oldu.
UFUK ÖZKAN (Devamla) - Evet, değerli
arkadaşlarım, Sayın Başbakan bu bütçe konuşmasında
da şunu ifade ediyor, diyor ki: "2002 yılında 8.100
tane traktör satılmışken, 2005 yılında satılan
traktör sayısı 39.570." Değerli arkadaşlarım,
39.570 tane satılan traktör, gerçekten ihtiyacı olan çiftçimizin
aldığı traktör değildir. Traktör alan vatandaşımız,
önce, kendi traktörünü borcunu ödeyebilmek için satmış, daha
sonra, traktörden aldığı paranın yarısını
peşinat yapmış -ama sayenizde daha uzun borçlanarak-
tekrar traktör almış.
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Kime satmış?
UFUK ÖZKAN (Devamla) - Gelin, göreceksiniz.
TEVFİK AKBAK (Çankırı)
- Kime satmış?
UFUK ÖZKAN (Devamla) - Başka
bir ihtiyaç sahibine satmış, ama, borçlandırmışsınız.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Bu tutmadı.
UFUK ÖZKAN (Devamla) - Geleceksiniz,
göstereceğim. Traktörlerin galeride olduğunu ve insanlarımızın
borcunu ödemek için traktör satıp borçlandığını
size göstereceğim.
Değerli arkadaşlarım,
2007 yılını konuşurken, sizin bütçeniz, yine vaatler
ve pembe tablolar içeriyor. Gerçek öyle mi?
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten toplumumuz ciddi bir yoksulluk sürecinde, ama, sizin çevrenizde
böyle değil. Çünkü, sizler ve yandaşlarınız zenginleşirken,
Türkiye'nin zenginleştiğini zannediyorsunuz. Yandaşlarınız
zenginleşirken vatandaşlarımız sefilleşiyor,
farkında değilsiniz. Bu bütçeyle, toplumun büyük bir kesimini
göz ardı ederken, faizciye, yan gelip yatana para kazandırmaya
devam ediyorsunuz. Kırk yedi aydır, günde 90 milyon dolar faiz
öderken, 2007 yılı için, günde 95 milyon dolar faiz ödemesini
öngörüyorsunuz. Tarımsal destekte, 2006 yılının
doğrudan gelir desteğini ödeyemediğiniz bir ortamda,
önümüzdeki yıl 58 milyar YTL faiz ödemesini, büyük bir marifetle,
burada söylüyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
dolayısıyla, bu yükü yine dolaylı vergiler ile ücretliler,
zar zor geçinenler ve tüketicilerden çıkaracaksınız
ve adaletten, kalkınmadan bahsederken, dolaylı vergileri
yüzde 69'a çıkardığınızı unutacaksınız.
Bu mu adalet, bu mu kalkınma? Maliye
Bakanı, vergiyi tabana yaymayı düşünürken kayıt
altına almayı acaba düşünüyor mu?
İşbaşına geldiğiniz
günden bugüne kadar, kayıt dışının, sahteciliğin,
kaçakçılığın en çok para kazandığı
dönemi yaşatıyorsunuz. Akaryakıtta, içkide, sigarada
sahteciliğin ve kaçakçılığın bir türlü önüne
geçemiyorsunuz. Bunun tek sebebinin yüksek ÖTV ve KDV olduğunu,
maalesef, göz ardı ediyorsunuz. Aylarca çalıştığımız
Akaryakıt Kaçakçılık Komisyonunun çalışması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özkan, lütfen
UFUK ÖZKAN (Devamla) - Tamamlıyorum
Sayın Başkanım.
Teşekkür ederim.
Maalesef, yolsuzluklar konusunda
samimi davranmadınız. Size, burada, şu anda, vakitten
dolayı gösteremedim, Acil Eylem Planı'ndaki dokunulmazlık
ve yolsuzluklarla ilgili söylemlerinizi; yine, Hükûmet Programı
içinde, Sayın Başbakanın, dokunulmazlıkların
kalkacağıyla ilgili ifadesine açıp bakacaksınız,
göreceksiniz.
Sayın milletvekilleri, dokunulmazlıkları
kaldırmadıktan sonra yolsuzluk ayağını
kıramazsınız. Yolsuzluk ayağını kıramadıktan
sonra yoksulluğun önüne geçemezsiniz ve bunları yapmadıktan
sonra samimiyetinizi bize ifade edemezsiniz. Elbette, vatandaşımız,
sandıkta, unuttuğunuz sözlerin ve unuttuğunuz vaatlerin
hesabını size soracaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu vesileyle, yaklaşan Kurban Bayramı'nızı
tebrik ediyor, yeni yılınızı tebrik ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Sedat Pekel, Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Pekel. (CHP sıralarından
alkışlar)
SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; söz aldığım
13'üncü maddeyle ilgili görüşlerime geçmeden önce hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, ödenek
ve devir iptal işlemlerini düzenleyen 13'üncü maddenin (b) bendi,
Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinde kullanılmayan
yurt dışı tanıtımıyla ilgili bir ödeneğin
devrini öngörmektedir. Turizmde, 2006 gelirlerine baktığımızda,
yaklaşık yüzde 5'lik bir düşüş yaşandığını
görmekteyiz. Türkiye'nin daha planlı ve etkin bir tanıtma
politikasına ihtiyacı net bir şekilde ortaya
çıkmış, AKP İktidarı süresince imaj kaybeden,
kuş gribi, karikatür krizi, papaz cinayeti gibi olaylar karşısında
çaresiz kalan turizmde, tanıtımın önemi daha iyi anlaşılmıştır.
Değerli milletvekilleri,
Kültür ve Turizm Bakanlığının bir kısım
ödenekleri devredilirken, bir kısım ödenekleri de, ne yazık
ki, yerlerine ulaşmamaktadır. Balıkesir ve Bandırma
Kültür Merkezi inşaatlarının ödenek yetersizliği
içinde çürümeye terk edilmiş durumları, bunun en somut örneğidir. Sayın Bakan "Göreve geldiğimde
yüz elli tane kültür merkezi inşaatı vardı. Ben, bunların
hepsini bitirmeye çalışıyorum, bazılarını
da, belediyeler alırsa, devrediyorum." diye açıklamalarda
bulunsa da her iki inşaat da çürümeye yüz tutmuştur.
Bilindiği gibi, kültür merkezleri,
yurttaşlarımızın sosyal ve kültürel iletişim
kurmasını, kültürel ve sanatsal faaliyetlerin en az birkaçının
üretilmesini ve bunların bütününde ulusal kültürün yaşatılmasını
sağlamaktır. AKP İktidarı, ödenekleri es geçilen
ve belediyelere bir türlü devredilmeyen bu iki kültür merkezini
gözden çıkarmakta, ulusal kültürümüze Balıkesirlilerin
katkısını da bir ölçüde engellemektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkeyi
iyi yönetemeyen AKP İktidarı, esasen çok sınırlı
olan yatırımları da iyi yönlendirememektedir. Yatırımların
kısıtlanması nedeniyle, ülke ekonomisi, istihdam yaratamayan
bir büyümeyle karşı karşıyadır. 2007 bütçesi
büyüklüklerine göre, yüzde 6,5'luk faiz dışı fazla hedefine
ulaşabilmesi için yatırım bütçesinde önemli kısıtlamaya
gidilmiştir. AKP Hükûmeti, yatırım yapmak yerine IMF'ye
verdiği sözleri tutmak için gayret sarf eden bir hükûmet konumundadır.
AKP İktidarı, bütün hazırladığı bütçelerde
olduğu gibi, 2007 bütçesinde de halkın ihtiyaçlarını
ve ülkenin geleceğini gözeterek gerekli düzenlemeleri yapmamış,
IMF direktifleriyle hazırlanan bu bütçede de yatırımlara
gereken payı ayırmamıştır.
Sayın milletvekilleri, AKP
Hükûmetinin, yatırım fakiri, ödenek cimrisi bir iktidar olduğu
çok açık bir şekilde ortadadır. Balıkesir ve ilçeleri
Türkiye ekonomisinde büyük ölçüde önemli bir yer edinmesine karşın,
hak ettiğini, maalesef, alamamaktadır. Balıkesir,
2004 yılı itibarıyla, iller bazında, genel bütçe
gelirlerine, yaklaşık 500 trilyon vergi ödeyerek Türkiye
17'ncisi olmuş, ama buna karşılık, 2005 yılında
yatırım programında yaklaşık 138 milyon lira
ödenek ayrılmıştır. Yani, Balıkesir'imiz, ödediği
vergilerin ancak yüzde 27'sini ödenek olarak geri alabilmiştir.
2006 yılının ilk onbir
ayına baktığımızda, tahakkuk eden vergi 1 milyar
47 milyon YTL; tahsil edilen ise, 766 milyon YTL'dir. Buna karşılık,
2006 yılı yatırım programına baktığımızda,
Balıkesir'e yatırım için ayrılan miktar 131 milyon
168 bin YTL'dir. Bu rakamlarla ortaya koyduğumuz gerçek şudur
ki, Balıkesir hak ettiğinin karşılığını
alamamakta, AKP Hükûmetince ihmal edilip, âdeta cezalandırılmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
AKP İktidarının yatırımlarla ilgili verdiği
ama tutmadığı sözlere bakacak olursak: Balıkesir
Üniversitesi Bandırma İktisadi İdari Bilimler Fakültesi
inşaatına 93'te başlanılmış, dört yıllık
AKP döneminde verilen tüm takvimli sözlere rağmen henüz bitirilememiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Pekel, lütfen
SEDAT PEKEL (Devamla) - Bitiriyorum
efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
SEDAT PEKEL (Devamla) - AKP'li bölge
milletvekili arkadaşlarım, son olarak, fakülte inşaatının
2007 yılında bitirileceği sözünü vermişlerdir.
Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener'e
sorduğumda, Sayın Bakan yazılı olarak verdiği
yanıtta, 3,5 milyon YTL'ye ihtiyacı olan projeye 2007 için 50
bin YTL ödenek tahsis edilmesinin planlandığını belirtmiş
ve projenin 2009 yılında tamamlanabileceğini tahmin
ettiklerini ifade etmiştir. Görüldüğü gibi, AKP Hükûmetinin
yatırımlar konusunda çelişkileri bulunmakta, iktidar
halka da çeşitli bilgiler vermektedir.
Sayın milletvekilleri, sözlerime
son verirken, iktidarınız döneminde, Balıkesir ve ilçeleri
başta olmak üzere, tüm ülkede bitirileceğine söz verdiğiniz
ama bitiremediğiniz birçok kamu yatırımı çürümeye
yüz tutmuştur. Bütçeye koyduğunuz kısıtlı ödeneklerle
ülkeyi bir yatırım mezarlığına dönüştürmek
üzere olduğunuza dikkat çekiyor, IMF dayanaklı yatırım
fakiri bu bütçenin de halkımız için yeni bir hayal kırıklığı
yaratacağına inanıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlarken,
yüce Türk milletinin yeni yılını ve Kurban Bayramı'nı
içtenlikle kutluyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Pekel.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Alaattin Büyükkaya, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Büyükkaya.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; merkezî yönetim
bütçesinin 13'üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum.
Bildiğiniz gibi, bu madde ödenek,
devir ve iptal işlemlerine ait hükümleri kapsamaktadır
ve nasıl devredileceği bu maddede izah edilmektedir bütçe
uygulamaları açısından.
Ben, tabii, uzun şeyler bu saatte
söylemek istemiyorum, ancak TÜBİTAK'la ilgili bir cümleyi söyleyerek
sözlerimi tamamlamak istiyorum. TÜBİTAK, kurulduğu günden
2005 yılına kadar TÜBİTAK'a aktarılan para 1 milyar
800 milyon dolar. Son iki senede bizim buraya tahsis ettiğimiz
para ise 1 milyar 165 milyon dolar.
Şimdi soruyorum: Çağdaş
olmak, medeni olmak, ilme önem vermek ne demektir? Sanıyorum ki
sadece bu rakamlar bunu izah etmeye kâfi.
Bütçemizin hayırlı olmasını
diliyorum.
Teşekkür ederim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Büyükkaya.
Madde üzerinde soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Baloğlu
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Maliye Bakanı burada
değiller ama, bütün bakanlara soruyorum: Sizden önceki hükûmetlerin
yaptığı binlerce kilometrelik yolu ortasından
ikiye bölüp yanlarını da biraz genişleterek duble yol
diye sunma kurnazlığını ya da sizden önce yüzde
86'sı tamamlanan Antalya-Alanya karayolunun sadece yüzde 7'sini
dört yılda zar zor tamamladıktan sonra, dört kez açılış
tarihi vermeyi nasıl yorumluyorsunuz?
Diğer sorum şu: Göbels'in
yaşamını ve propaganda anlayışını
anlatan kitaplardan kaçını okudunuz?
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın
Başkan, Allah aşkına, Bayındırlık bütçesi
görüşülmüyor ki.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bir daha sorayım mı efendim?
Göbels'in yaşamını
ve propaganda anlayışını anlatan kitaplardan kaçını
okudunuz?
Teşekkür ederim.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Maddeyle
alakası ne? Bu kadar istismar olur mu?
BAŞKAN -Teşekkür ediyorum
Sayın Baloğlu.
Sayın Bayındır, buyurun.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim sorum da yine Sayın Maliye
Bakanına.
Sayın Maliye Bakanıma,
ben, kamuoyunun çok duyarlı davrandığı ve cevabını
da ısrarla aradığı birkaç soruyu sormak istiyorum.
Sayın Maliye Bakanının
naylon fatura yolsuzluğuyla ilgili son durumu nedir? Bunu merak
ediyor kamuoyu, bir.
İkincisi: Yine, Maliye Bakanımızın
ve çocuklarının mısır ticareti ve pastörize yumurta
işlerindeki son gelişmeler nelerdir? Kamuoyu bunu da merak
ediyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bayındır.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Kara paranın aklanmasıyla
mücadele alanında, uygulamada karşılaşılan
sorunlar ve yasal eksiklikler dikkate alınarak hazırlanan
5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi
Hakkında Kanun 18/10/2006 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Yasa'yla aklama suçunun yanı
sıra, terörün finansmanı suçuyla ilgili şüpheli
işlem bildirimini alma, bunları değerlendirme, gerekli
araştırma ve incelemeyi yapma Maliye Bakanlığına
verilmiştir. Bu kapsamda Bakanlığın faaliyetleri
nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum. Tamamen maddeyle ilgili bir soru.
2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı'nın "
yükseköğretim
kurumları ile ilgili işlemler" başlıklı
15'inci maddesinin (2) numaralı bendiyle, "Kısmen veya
tamamen uygulanmayacak hükümler" başlıklı 30'uncu
maddesinin (a) bendindeki hükümlerle üniversitelerde özel ödenek
ve özel gelir uygulaması sona erdirildi biliyorsunuz. Bunun
yerine öz gelir kaydetme uygulaması getirildi. Bu uygulama,
2007 yılında da devam ettirilmektedir. Bütçe kanunlarıyla
getirilen öz gelir uygulaması yükseköğretim kurumlarının
yatırım ödeneklerinde ve bazı cari harcamalarında
azalmaya neden olmaktadır. 5217 ve 5234 sayılı Yasalar,
5018 sayılı Kanun'dan sonra yasalaşmıştır.
Bu yasalar, 5018 sayılı Yasa'nın nasıl bir mali sistem
öngördüğü bilinerek yapılmış yasal düzenlemelerdir.
O zaman sakıncalı olmayan şey, bugün neden sakıncalı
olmuştur? Sorum bu.
Bu uygulamanın 5018 sayılı
Kanun'un getirdiği bir uygulama olduğu mazeretine
sığınmadan, üniversitelerin özerklik ve yatırım
ödenekleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Koç.
Sayın Demirbağ.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Sayın Başkanım, aracılığınızla,
Sayın Bakanıma bir soru sormak istiyorum.
Sayın Bakanım, Millî Savunma
Bakanlığı 2006 yılı bütçesinden 2007'ye devrolan
ödenek var mıdır?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Melik
MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa)
- Sayın Bakan, hazine arazilerinin satışını
düzenleyen 4070 sayılı Yasa'nın süresi 19 Temmuzda sona
ermişti. Ancak, Şanlıurfa ilinde bu Yasa'dan çok az sayıda
kişi yararlanabildi. Birçok kişi yasal sürenin bitiminden
çok önce tasarruf ettikleri arazileri satın almak için müracaat
ettiler, ancak bugüne kadar bir cevap alamadılar.
Urfa'da, Bakanlığınızdan
verilen gizli bir emirle Şanlıurfa ilinde hazine arazilerinin
satışının durdurulduğuna dair bir söylenti
vardır. Bu iddia doğru mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Melik.
Sayın Gazalcı
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Denizli ve çevresinde küçük dokumacı
esnafı son yıllarda yok olma tehlikesiyle karşı
karşıya. Birçokları tezgâhlarını hurdacıya
verdi, işsiz kaldı. Geri kalanlar da, hurda iplik kullanıyorlar
yaşama savaşı vererek, elektrik faturalarını,
Bağ-Kur primlerini, pazar bedellerini, vergilerini ödeyemiyorlar.
Bu esnafı kurtarmak için uzun
vadeli, düşük faizli kredi vermeyi ve başka önlemler almayı
düşünüyor musunuz?
Son sorum: Yükseköğretim ödeneklerinin,
tasarruf nedeniyle, ne kadarını kestiniz ve bu kesinti
sırasında, bunlar, bunun ne kadarını kullandı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Gazalcı.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Baloğlu'nun duble yollarla alakalı sormuş olduğu
soru tabii Bayındırlık Bakanlığını
ilgilendirse de, Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde
her konuda soru sorulması normal addedildiğinden, bu soruyu
normal soru olarak kabul edip bunu cevaplamak istiyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Anormal
soru mu Sayın Bakanım? Yani, normal soru.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Anormal
sorular da var yani.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Kocaeli) - Sayın milletvekilleri, Hükûmetimizin ülkemizdeki
sosyal farklılıkların, kalkınmadaki farklılıkların
ortadan kaldırılmasına yönelik olarak bütün bölgelerde,
herhangi bir ayrım yapmadan başlatmış olduğu
duble yol çalışmaları bugün yaklaşık 7 bin kilometreyi
bulmuştur. Bu yapılan duble yol çalışmaları
uzun yıllardan bu tarafa
Halkımızın şehrine,
ilçesine rahatlıkla ulaşabileceği, sağlıklı
bir şekilde ulaşabileceği imkânlar ancak bizim Hükûmetimiz
zamanında mümkün olabilmiştir. Duble yolların yapılmasıyla,
insanlarımız daha güvenli seyahat etmekteler ve yapılan
duble yollarda trafik kazalarının azaldığını
da biliyoruz. Yapılan istatistikler bunu da ortaya koyuyor.
Duble yollarla alakalı olarak
şunu da ifade etmek istiyorum: Ülkenin doğusundan batısına,
güneyinden kuzeyine, en büyük ilinden en küçük iline kadar ve o illerin
içerisindeki ilçelerle il arasındaki yahut da ilçelerin kendi
arasındaki ulaşım ağının son derece modern
hâle geldiğini, Bitlis'ten Van'a, Batman'dan Şırnak'a, Siirt'e,
Denizli'ye, Uşak'a, İzmir'e, ne tarafa giderseniz gidin, Türkiye'nin
dört bir tarafında, yapılan duble yol çalışmalarını
görmek mümkündür.
Tabii, bu duble yol çalışmaları,
Türkiye'nin uzun yıllardır yapması gerektiği hâlde
bir türlü beceremediği en temel altyapı yatırımlarından
birisidir; çünkü, yol demek, medeniyet demektir. Yol, şehirlerin
ve bölgelerin kalkınmasında fevkalade önemli olan bir çalışmadır.
Bu fasıldan olmak üzere, uzun yıllar sürüncemede kalan Karadeniz
duble yolunun AK Parti hükûmetleri tarafından fevkalade ödeneklerle
desteklendiğini ve sadece Karadeniz'i değil, Karadeniz'i
aynı zamanda Doğu Anadolu Bölgesi'ne de bağlayan, Erzurum'a,
oradan Ağrı'ya, oradan İran'a bağlayan çok önemli bir
yol olduğunu da burada ifade etmekte fayda görüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Savunma Bakanlığı ödeneklerinden,
önceki yıllarda olduğu gibi, 2006 yılından 2007
yılına devredilecek ödenek tutarı ortaya çıkacaktır;
ancak, kesin tutarı yıl sonunda belli olacaktır.
Diğer sorulara da yazılı
olarak cevap vereceğim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakan, bu
kapsamlı cevabınızdan dolayı teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14'üncü maddeyi okutuyorum:
Mahalli idarelere yapılacak
Hazine yardımları
MADDE 14- (1) Maliye Bakanlığı
bütçesinin;
a) 12.01.31.00-06.1.0.07-1-05.2 tertibinde
yer alan ödenek, 13/1/2005 tarihli ve 5286 sayılı Kanunun geçici
7 nci maddesi çerçevesinde, il özel idareleri ve büyükşehir belediyelerinin
gelirlerine ilişkin yeni bir kanuni düzenleme yapılıncaya
kadar bu idarelere devredilen personelin aylık ve diğer
her türlü mali ve sosyal haklarına ilişkin ödemeler ile diğer
cari giderler için il özel idarelerine veya büyükşehir belediyelerine,
b) 12.01.31.00-06.1.0.08-1-07.1 tertibinde
yer alan ödenek, Köylerin Altyapısının Desteklenmesi
Projesi (KÖYDES) kapsamında köylerin altyapı ihtiyaçları
için il özel idareleri ve/veya köylere hizmet götürme birliklerine,
c) 12.01.31.00-06.1.0.09-1-07.1 tertibinde
yer alan ödenek, Belediyelerin Altyapısının Desteklenmesi
Projesi (BELDES) kapsamında nüfusu 10.000'in altında olan
belediyelerin altyapı ihtiyaçları için belediyelere,
tahakkuk ettirilmek suretiyle
kullandırılır.
(2) Birinci fıkranın (b) ve
(c) bentlerinde yer alan ödeneklerin, 2007 Yılı Yatırım
Programında belirlenmesini müteakip il ve belediye bazında
dağılımı, kullandırılması, izlenmesi
ve denetimine ilişkin esas ve usuller, Yüksek Planlama Kurulu
tarafından karara bağlanır.
BAŞKAN - Soru sormak isteyen
sayın milletvekillerinin sisteme girmeleri rica olunur.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen Algan
Hacaloğlu.
Sayın Hacaloğlu, buyurun.
Süreniz on beş dakikadır
Sayın Hacaloğlu.
CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
görüşülmekte olan yasa tasarısının 14'üncü maddesi
üzerinde şahsım ve Grubum adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, biraz evvel söz almış
olan AKP'li değerli milletvekili arkadaşımın, TÜBİTAK'a
son dönemde yapılmış olan kaynak aktarımı üzerinde
bir tespitte bulunmak istiyorum. Tabiatıyla, teknolojik yapılanma,
araştırma geliştirmeye destek, TÜBİTAK'a destek,
benzeri kuruluşlara destek; bu önemli, bunun yapılması
lazım, devlet buralara daha çok kaynak aktarması lazım.
Ancak, ondan önemli bir başka konu var: Devlet, öncelikle hukuk
devleti olmanın bilinci içinde, hukuk devleti kavramlarına
saygı içinde bu aktarmaları yapmalıdır. Aksi
hâlde, hiçbir şekilde başarıya ulaşamazsınız.
Değerli arkadaşlarım,
hepimizin bildiği gibi, bir süre önce Anayasa'ya ve üniter devlet
yapımıza aykırı olan düzenlemelerle, merkezî yönetimi
genel yetkili olmaktan çıkarıp, özel yetkili kılmak istediniz.
Şimdi, bu çabalarınızdaki asıl amacınızın,
yerel yönetimlere daha fazla kaynak aktarmak olmadığı
görülmekte. Merkezî yönetimi etkisizleştirmekteki asıl
amacınızın, ihaleler yoluyla rant kanallarını
yerel yandaşlara aktarmak olduğu görülmekte.
Hatay'da yeşerip, giderek
İstanbul, Çorum, Trabzon, Sinop, Karaman, Kırklareli, Sakarya,
Hakkâri illerini de etkinlik alanı içine alan, aldığı
ifade edilen Ali Dibo vakaları bunun en somut göstergeleridir.
Değerli AKP'li milletvekili
arkadaşlarım, herkesin bildiği gibi bir Anadolu deyimi
vardır: "Minareyi çalan kılıfını uydurur."
Öyle derler. Siz de, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nu,
son yıllarda, defaatla değiştirdiniz. Bu değişikliklerle
Kamu İhale Kurumunun sorumluluk alanını kuşa çevirdiniz.
Bu Kurumu, âdeta göstermelik bir yapıya dönüştürdünüz. Pazarlık
usulünü âdeta temel ihale yapısına dönüştürdünüz, yani,
minareye kılıfı uydurdunuz.
Değerli arkadaşlarım,
Hataylıların Ali Diboculuk olarak adlandırdığı,
ihale paylaşımındaki eş, dost, aile dayanışması
Kamu İhale Kanunu kapsamında olmayan, bu nedenle genelde
pazarlık usulüyle gerçekleştirilecek olan KÖYDES ve BELDES
projelerini de açıkça tehdit etmektedir. 2006 yılında
KÖYDES'e verilen 2 milyar YTL'nin çok büyük bir kısmı il özel
idareleri aracılığıyla değil, köylere hizmet
götürme birlikleri aracılığıyla kullandırılmıştır.
Bilindiği gibi, köylere hizmet götürme birlikleri eliyle yapılan
ihaleler İhale Kanunu'na tabi değildir. Buna ilaveten, Sayıştay,
henüz, çok sayıdaki küçük ilçe ve belde belediyelerinin ve mahalli
idare birliklerinin hesaplarını denetleyememektedir,
o kapasiteyi henüz oluşturmamıştır. Bu nedenle,
Cumhuriyet Halk Partisi örgütleri olarak KÖYDES ve BELDES projelerini
çok yakından izleyeceğiz. Bunların yeni Ali Dibolara
kaynak oluşturmaması için Hükûmeti bu kürsüden bu geç saatte
duyarlılığa davet ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
2005 yılında açılan 116 bin kamu ihalesinden, bugün benden
evvel de ifade edildiği gibi, hatta, bir AKP'li milletvekili arkadaşımın
da ifade ettiği gibi, 2.135'i hakkında Kamu İhale Kurumuna
şikâyet geldi. Şikâyetlerde bir önceki yıla oranla yüzde
47'lik bir artış kaydedildi. Bu, sadece medyada yer almadı,
sadece İnternet web sitelerinde yer almıyor; aynı zamanda,
Avrupa Birliğinin son ilerleme raporunda da ayrıntılarıyla,
Kamu İhale Kurumunun eksiklikleriyle yer almakta. Ancak,
şu tespiti herhâlde yapmak gerekiyor: Dönmekte olan çok açık
ihale bağlama ve paylaşma düzenine rağmen, müteahhitlerimiz,
genelde çok da bu süreçten şikâyetçi olmamakta. Muhtemelen, katırları
ürkütmeyeyim anlayışı içinde belki bir gün bana da nasip
çıkar diye beklemekte, konuyu Kamu İhale Kurumuna taşımamaktadır.
Kamu İhale Kurumu da kendisine doğrudan yapılmayan
şikâyetleri bir inceleme konusu hâline getirmemekte. Burada
araştırma, Meclis araştırması konusu hâline
gelen konularda dahi gerekli duyarlılığı ortaya
koymamaktadır. Bu koşullarda, Kamu İhale Kurumu, âdeta
kör ve sağır; sadece önüne gelenle ilgilenmekte. Hatay'da
başlayan ve "Ali Dibo" olarak adlandırılan ihale
ahlaksızlığı ayyuka çıkınca, sonunda Kamu
İhale Kurumu el atmak zorunda kaldı ve incelediği 186
Ali Dibo dosyasından 145'inde mevzuata aykırılık
tespit etti. Bu duyuldu.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Yuvacık
ne oldu, Yuvacık?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sonucunda
ne dedi?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
İnceleme resen başlatıldığı için sır
değil.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ne dedi
sonucunda?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Medyada yer aldı. İlgili kuruluşlara gönderdi gereğinin
yapılması için.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ne dedi,
sonuç ne? Var mıymış suçlu?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Onu göreceğiz. Eğer ilgili kamu kuruluşları da
üzerinde yatarsa hepimiz bir bardak su içeceğiz. Buradan yargıyı
da sorumluluğa davet ediyoruz tabiatıyla. Hem kamu kuruluşlarını,
ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarını
hem de yargıyı davet ediyoruz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Anlattım.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Sayıştayı sor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Raporun
sonucu ne? Ne demiş sonuçta?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Efendim, biraz evvel ifade ettim, minareyi çalan kılıfını
uydurur. Sizin de yaptığınız odur.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Allah,
Allah!
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Sayın Hacaloğlu, Sayıştay denetimini
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Sayın Başbakan, olayın üzerine gitmek yerine, bu olaya
ilk parmak basanlardan Hatay Milletvekili Fuat Geçen'i partisinden
ihraç etmekle yetindi, Ali Diboları inkâr etti.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
İftirayı kim yaparsa
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Sonuçta Kamu İhale Kurumu, Hatay Ali Dibo incelemesini yaptığına
bin pişman oldu. Geçen yıl ilköğretim okulları ihalelerinde
ihalelere fesat karıştırılmasına duyarsız
kalan, 62 ihaleye duyarsız kalan Kamu İhale Kurumu,
şimdi de bu konudaki ürkek tavrının basına yansımasından
birkaç gün sonra Hükûmete kendini affettirme arayışına
girdi. 15 Aralık 2006 tarihinde yaptığı basın
açıklamasıyla gerçekleri kamuoyuna yüksek sesle duyurmak
yerine, incelediği 187 dosyanın toplam ihalelerin ancak
yüzde 4'ünü oluşturduğunu vurgulamaya özen gösterdi.
Gerçekler ortadadır. Kamu
İhale Kurumu, tam AKP İktidarına yakışan göstermelik
bir kuruma dönüşmüştür. Kamu İhale Kurumu, pasif tutumuyla,
ihale vurgunlarına âdeta koruyucu şemsiye görevini yapmaktadır.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - O bahsettiğin ihaleler, Yuvacık'ın
zekâtı olamaz!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Kafasını kuma sokmuş, kamu ihalelerine fesat karıştırılmasına,
ihalelerin AKP yandaşı firmalar arasında kapışılmasına,
uygun fiyat kisvesi altında pahalı tekliflere göz yumulmasına,
böylece hazinenin talan edilmesine âdeta göz yummaktadır.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Sayıştay raporlarına ne diyeceksiniz? Sayıştayı
da mı hafife alıyorsunuz? Kabul etmiyor musunuz Sayıştayı?
BAŞKAN - Sayın Poyraz, lütfen
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Sayın Başbakan uyguladıkları
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Hafif oluyor ama canım.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, siz de çıkar konuşursunuz
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Yüz otuz beş yıllık Sayıştay
BAŞKAN - Sayın Poyraz, lütfen
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan uyguladıkları
teşvik sisteminin başarılı olduğunu, girişimcilerin
mevcut teşvik sisteminden çok memnun olduklarını ifade
ediyor. Uygulamada olan teşvik sisteminin etkin olmadığı,
yatırımcıyı özendirmek ve yönlendirmek için yeterli
olmadığını herkes biliyor. Sayın Başbakanın
söyledikleri gerçeği yansıtmıyor. Her şeyi her
yerde teşvik anlayışı, hiçbir şeyi hiçbir yerde
desteklememe, teşviki selektif bir anlayışla uygulamama
sonucunu yaratıyor ve bu sistemin doğal sonucu olarak,
2003-2006 döneminde teşvik alan yatırımların, projelerin
dağılımına bakıldığı zaman, Marmara
Bölgesi'nde tüm projelerin yüzde 37,4'ü yer alırken, Doğu Anadolu'da
ancak yüzde 4'ü, Güneydoğu Anadolu'da ise sadece yüzde 6,8'inin
yer aldığı görülmektedir. Yani, teşvik, yatırımcıyı,
girişimciyi, yerli olsun yabancı olsun, Doğu, Güneydoğu
Anadolu'ya, Bayburt'a, Kastamonu'ya, Ordu'ya ve diğer geri kalmış
yörelerimize götürmeye yeterli olmuyor.
Değerli arkadaşlarım,
tabiatıyla, maddenin konusunu oluşturan KÖYDES ve BELDES
gibi projelerin kaynak aktarımlarının, organizasyonların
başarıya ulaşması, nüfusu 10 binden küçük yerleşim
bölgelerinde ve köylerde ve kırsalda, en geri kalmış
yörelerde kalkınmanın sağlanması, kalkınmada
dengesizliklerin giderilmesi hâlinde başarıya ulaşma
şansı daha yüksek olacaktır. O nedenle, zamanım olmadığı
için ayrıntıya girmeyeceğim, ama, defaatle bu kürsüden
ifade ettiğimiz gibi, ülkemizin kalkınmada geri kalmış
yörelerinin, Doğu'nun, Güneydoğu'nun, Orta Karadeniz'in
ve iç Doğu Anadolu'nun özellikle, ülkemizin gelişmiş
bölgeleri düzeyine çıkarılması, taşınması
Türkiye'nin iç barışının, sosyal barışının,
dengelerinin, genel refahının geliştirilmesi ve güvence
altına alınması için önemli bir koşul olarak önümüzde
durmaktadır.
Tabii, bu arada, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu'da, burada şampiyonluğunu yaptığınız,
defaatla dile getirdiğiniz özelleştirmede ne kadar büyük
başarılar elde ettiğinizi sık sık vurguladığınız
alanda, özelleştirmelerin, geçmişte, Doğu Anadolu'da
özellikle hayvancılık konusunda, Güneydoğu Anadolu'da
ise tarım konusunda nasıl bir çöküntü yarattığını
umarım başınızı önünüze koyar düşünürsünüz.
Tabiatıyla, sizlerden buralarda yeni yatırım, devlet
kanalıyla yeni beklentiler içinde değiliz, yeni yatırımlar
beklentisi içinde değiliz. Ama, şunun altını çizmek
istiyorum: Göstermelik kaynak aktarımlarıyla özellikle
ülkemizin geri kalmış bölgelerinde bir değişimi,
bir kalkınmayı sağlamak mümkün değildir. Muhakkak
oraya kamu kaynağını götürmeniz, muhakkak orada
iş yaratacak, aş yaratacak, oranın sosyal ve ekonomik
kalkınmasına katkıda bulunacak yatırımları
geliştirmek, yaşama geçirmek zorundasınız.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakan bu bütçeden, tartışmakta olduğumuz
bütçeden, fakire fukaraya sahip çıkan bütçe olarak söz etti.
Tabii, bütçede dolaylı vergilerin toplam vergilere oranı
-arkadaşlarım ifade ettiler- yüzde 59,8'den 69,6'ya çıkmışsa,
eğer bütçede toplumumuzun ezilen kesimleri, memurlar, emekliler,
çalışanlar için, ülkemizin
geri kalmış bölgeleri için gerçek anlamda yaptırımlar,
öneriler yoksa, sosyal devleti ayağa kaldıracak düzenlemeler
yoksa, kalkıp da siz bu bütçeyi fakirin fukaranın bütçesi
olarak tanımlayabilir misiniz? Yoksa bu bütçe, günde 90 milyon
dolarlık faiz ödemelerinizle beslenen rantiye kesiminin bütçesi
midir değil midir? Yoksa, Oferlere, şeyhlere kıyak yapmak
isteyenlerin bütçesi midir değil midir? Özelleştirme ve
ihale vurgunlarından nasiplenenlerin bütçesi midir değil
midir? 2/B arazilerinden pay kapmak isteyenlerin bütçesi midir değil midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
lütfen
Buyurun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Bunun değerlendirmesini size bırakıyorum.
Hepinize en derin saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Hacaloğlu.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Fahrettin Poyraz, Bilecik Milletvekili. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bugün görüşmeler sırasında,
Kamu İhale Kurumu hakkındaki maddede, çıktık, burada
Kamu İhale Kurumunu konuşurken, yine "benim oğlum
bina okur, döner döner gene okur" anlayışı çerçevesinde,
artık hakikaten, halk tabiriyle, gına gelmiş olan bir
konu gene gündeme getirildi.
Biz de belgelerle konuştuk.
Dedik ki: Biz inanıyoruz ki, bu Mecliste görev yapan her milletvekili
hakikaten ahlaklıdır, hakikaten kanunlara, yasalara
saygılıdır, insan haklarına saygılıdır.
Değil mi? İtirazı olan var mı?
Peki, insan haklarının
en birinci ögesi nedir? Bir insan suçluluğu ispat edilene kadar
masumdur. Bir insan yargılanmadan hiç kimse onun hakkında
hüküm veremez.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yargılanmıyor
ki!
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Niye alınıyorsunuz ki?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
İzin verin
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Sizden mi bahsettim, siz niye alınıyorsunuz?
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yargılanmaktan
kaçarsa ne olacak?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Arkadaşlar
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Binayı kim okur!
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Bakın,
yargılansın, aklansın, tamam.
BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen
Sayın Ercenk
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yanlış
şey söylüyor Sayın Başkan.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Bakın, değerli arkadaşlar, ben temel haklardan bahsediyorum,
buna bile itiraz ediyorsunuz.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Tabii
itiraz ediyoruz.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Etmeye devam edin o zaman, bu millet görüyor.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Çık
mahkemenin önüne, aklan.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Arkadaşlar, mahkemenin önüne çıkılmış.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Nerede
çıkılmış?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Bakın, bugün de gösterdim. Bu önümdeki, gördüğüm şey,
gösterdiğim şey, soruşturma no: 2006/2163. Takipsizlik
no: 2006/2413. İhbar eden: Süleyman Sarıbaş, Anavatan Partisi
Grup Başkan Vekili, Malatya Milletvekili. Şikâyet olunan:
Sadullah Ergin, AK Parti Grup Başkan Vekili, Hatay Milletvekili.
Konu: Aynen, sizin, bitmeden, ısrarla söylediğiniz Ali Dibo
konusu.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sonuç ne
olmuş? Devam edin, ama, itirazı var onun.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Demek Ali Dibo diye bir konu var.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Hayır, Süleyman Sarıbaş'a göre var. Süleyman Sarıbaş'a
göre var. Sonuç, sonuç
(CHP sıralarından gürültüler) Mahkeme
kararı nedir? Sonuç
Sonucu okuyorum. Eğer yasalara saygılıysanız,
mahkeme kararına saygılıysanız, işte size
sonuç.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - İtirazı
okur musun?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Okuyorum
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - O,
birisi
145 tane daha var.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Ohoo
Arkadaşlar
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Fuat Geçen nerede?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
"Toplanan delillerin değerlendirilmesi, ceza hukuku anlamında
fesat karıştırılmış bir ihale bulunmaması
-artı- hiç kimse hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına
yer olmadığına
"
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Fuat Geçen dinliyor.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Kardeşim, o mahkeme kararı değil, savcının
dava açmaya
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Arkadaşlar, savcı, devletin savcısı, dava açmaya
yeterli bir delil bulmuş olsaydı, zaten davayı açardı.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - İtiraz
edildi ona.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Size, savcının takipsizlik kararını getiriyoruz,
kabul etmiyorsunuz. Kamu İhale Kurumunun kendi kararını
getiriyoruz, bu sefer de diyorsunuz ki, "Ya, Kamu İhale Kurumuna
baskı yaptınız." Ya, Kamu İhale Kurumunun üyeleri,
kanunda açık hüküm var, kimse talimat veremez, kimse baskı
yapamaz. Kamu İhale Kurumuna güvenmiyorsunuz, mahkemeye güvenmiyorsunuz
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
170 tane ihaleyi iptal etti Kamu İhale Kurumu.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Neye güveniyorsunuz o zaman siz, neye inanıyorsunuz siz?
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Mahkeme
değil o, savcı o, mahkeme değil, dikkat et!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Arkadaşlar, savcı, mahkemenin bir unsurudur.
BAŞKAN - Sayın Poyraz, lütfen,
Genel Kurula hitap edin.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Eğer bunu bilmiyorsanız, siz, hukuku da bilmiyorsunuz.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Mahkeme
değil o, karıştırma.
BAŞKAN - Sayın Ercenk
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Hayır, hiç boşuna konuşmayın. Eğer savcının
takipsizlik kararına itibar etmiyorsanız
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ya, itiraz
edildi ona, itiraz edildi.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
siz, mahkemeyi de bilmiyorsunuz, hukuku da bilmiyorsunuz. Kusura
bakmayın arkadaşlar, hiç kusura bakmayın.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Peki, Yuvacık Barajı ne oldu?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Bu konuyla ilgili olarak ne zaman gelirseniz o zaman konuşacağız.
(CHP sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, değerli arkadaşlar,
biz, her zaman şunu söylüyoruz: AK Parti olarak, alnımız
ak. Hakikaten, kamu kaynağının kullanıldığı
yerde her zaman için yanlışlık olabilir, suistimal olabilir.
Varsa elinizde geçerli bir belgeniz, buyurun, burada, bütün Meclis
olarak takipçisi olalım. Ama, yalancı çoban hikâyesi, hep aynı
şeyler, hep aynı şeyler
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Senin
kendi milletvekilin istifa etti, ihraç ettiniz adamı.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Artık, inanın, size bu grup inanmıyor.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Fuat
Geçen'e sorsana!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Size bu millet inanmıyor. Eminim ki, sizin kendi içinizde de
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Çok kötü başladın sen siyasete!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
size inanmayan çok arkadaşlarınız var. Ben sözü fazla
uzatmıyorum.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Niye gocunuyorsun?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Siz, gene, binaları, aynı, benim oğlum bina okur, döner
döner gene okur hesabı, okumaya devam edin. Biz de çıkacağız,
burada, her defasında doğruları söylemeye devam edeceğiz.
İşte mahkeme kararı. İşte, belgeler.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Mahkeme kararı değil o.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Doğruları
söylemiyorsunuz ama.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Belgeniz varsa, gelin konuşun. Mahkûm olmuş olan varsa, gelin
konuşun.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sen mahkeme
kararıyla savcılık kararını karıştırıyorsun.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Son cümle. Arkadaşlar, Kamu İhale Kurumuna itibar etmediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yahu, mahkeme kararı değil o. İtiraz edildi
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Sayın Başkan, arkadaşımızın niye gocunduğunu
anlayamadım. Herhâlde bir yarası var!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, yaramız filan yok. Yaramız filan
yok. Ama, size şunu söylüyoruz: Yanılgıyı düzeltiyoruz,
mahkeme kararına itibar etmiyorsunuz. Hiç olmazsa Sayıştay
kararlarına itibar edin.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Mahkeme kararı değil o, on defa söyledik.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Yüz otuz küsur yıllık bir kamu kuruluşu buradaki gerek
belediye gerek muhasebe müdürlüğünü gerek diğer kamu kurumlarını
hepsini denetlemiş ve hiçbirinde sizin iddia ettiğiniz
hususlarla ilgili olarak bir suç unsuru bulmamış, savcılıklara
suç duyurusunda bulunmamıştır. Varsa elinizde Sayıştayla
ilgili olarak bir belge, getirin onu konuşalım.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayıştaya
nasıl gitti bu acaba?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Yoksa, size kolay gelsin diyoruz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sana kolay gelsin!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Siyasetten öte bir şey yapmıyorsunuz. Bunu bu Meclis de görüyor,
halk da görüyor.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Nasıl
inanmadığın şeyi savunduğunu halk görüyor.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Poyraz.
Madde üzerinde soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Işık
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan teşekkür ediyorum. Üç kısa sorum olacak.
Bir tanesi KÖYDES projesiyle ilgili.
Sayın Bakanım, 2006'da 2 milyar YTL, 2007'de yine 2 milyar YTL
ayrılmıştır. Bu alanda kaydedilen mesafeyi yeterli
görüyor musunuz?
Diğer bir sorum: Kayıt
dışılıkta 2002 yılına nazaran 2006 yılında
hangi noktaya gelinmiştir? Gelir İdaresi Başkanlığının
kayıt dışı ekonomiyi gelişmiş ülkeler seviyesine
indirebilme öngörüsü nedir?
Son olarak: Akaryakıt satışlarında
iç akışı hızlandırmak ve doğru bilgi girişini
temin etmek amacıyla geliştirilen taşıt kimlik birimi
uygulamasına tam olarak ne zaman geçilecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Demirbağ
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Sayın Başkanım, aracılığınızla
Sayın Bakanıma bir soru sormak istiyorum.
Sayın Bakanım, demin de
arkadaşlarımız sorarken ifade ettiler bu duble yollarla
ilgili olarak. Türkiye'yi doğudan batıya, güneyden kuzeye
yol ağı olarak ören ve daha önce çift yol olarak yapılan,
yani, bir gidiş bir geliş olarak yapılan ve rampa ve virajlı
yollarda özellikle, önde bir kamyon gittiği takdirde, karşıdan
yoğun trafik olduğunda, saatlerce, kilometre 10'la, 20'yle
seyrederken trafikte
Geçen iki üç yıl içerisinde, Başbakanımızın
talimatıyla, hedef olarak 15 bin kilometre duble yol
ağının yapılmasına start verildi, başlanıldı.
Önümüzdeki yıl, 2007 yılı içerisinde duble
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) -
yollar için ayrılan ödenek ne kadar? Bu konuda
bilgi almak istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Demirbağ.
Sayın Tüzün
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Benim de, aracılığınızla,
Sayın Bakana, Hükûmete bir sorum var.
Sayın Bakana, Hükûmete
şöyle bir sorum olacak: Hazine garantisiyle yapılan ve Bozüyük-Mekece
kara yoluyla ilgili dış kredi kullanıldı, Japon
yeniyle bu yolun ihalesi yapıldı; maalesef, gerçekleşme
oranı çok zayıf, bu projenin, şu an, yüzde 10 gerçekleşme
oranı söz konusu. Bu konuda yapmış olduğumuz
araştırmalar, bu projeye ayrılan ödeneğin başka
bir ile kaydırıldığı konusunda duyumlarımız
var. Bu konu doğru mudur? Bu konuda, geçmişte, Bayındırlık
ve İskân Bakanlığına yazılı soru önergemiz
vardı, bugüne kadar cevaplandırılmadı. Eğer
Hükûmetimiz bu konuda bizi bilgilendirirse çok sevinirim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Tüzün.
Sayın Özkan
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
KÖYDES projelerinin İhale Kanunu'na
tabi olmaması yanında, bu projelerin denetiminde de zayıflıklar
söz konusudur. Sayıştayın, henüz, çok sayıdaki küçük
ilçe ve belde belediyelerinin ve mahallî idare birliklerinin hesaplarını
denetime tabi tutmadığı bilinmektedir. Tutarları
küçük sayıdaki ihale, eş dost kayırması yapılması
gerçeği karşısında, daha sık kontrol ve denetim
mekanizmalarının devreye sokulacağını,
KÖYDES ve BELDES projelerinde olduğu gibi, denetim ve kontrolün
en zayıf olduğu birimlerde İhale Yasası'na
bağlı olmadan, eş dost kayırmacılığının
yaygınlaştırmak istenmesi manidardır. 2006
yılında ihale edilen KÖYDES projesi kapsamındaki
işlerin ne kadarı il özel idareleri aracılığıyla,
ne kadarı Köylere Hizmet Götürme Birliği aracılığıyla
kullandırıldı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana sorum şu: Bu
bütçeye köylerin ve küçük belediyelerin altyapılarının
desteklenmesini amaçlayan KÖYDES ve BELDES projeleri için 2,3 milyar
YTL ödenek ayrıldı. KÖYDES projesinde kullandırılacak
ödenekler il özel idareleri veya köylere hizmet götürme birlikleri
aracılığıyla kullandırıldı geçmişte.
2006 yılında kullanılan 2 milyar YTL'nin çok büyük bir
kısmı il özel idareleri değil, köylere hizmet götürme
birlikleri aracılığıyla kullandırıldı.
Köylere hizmet götürme birliklerinin yaptığı ihaleler
İhale Kanunu'na göre değil, İçişleri Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmeliğe göre ihale edilmektedir. Bu
çerçeve içinde KÖYDES ve BELDES projelerindeki harcamaların
kontrol ve denetimindeki bu zayıflıkları nasıl
gidermeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Baloğlu.
Sayın Keskin, buyurun.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Sayın Bakanım, 1920 ile 2003 yılları arasında,
seksen üç yılda köy yollarında asfaltlanan miktar 90 bin kilometre.
Bizim bu yıl yaptığımız KÖYDES projesiyle bunun
yüzde 20'sini gerçekleştirmiş olduk. Bu işteki
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Siz kimsiniz?
Bakan mısınız siz?
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Nasıl?
Bölge müdürlüklerinin kapatılarak
KÖYDES projelerinin il özel idareleri tarafından gerçekleştirilmesindeki
yararı bütün millet hissediyor. Buna katılıyor musunuz?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Katılmıyor!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Keskin.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
KÖYDES, Hükûmetimizin 2006 yılında uygulamaya koyduğu
çok önemli bir projedir. KÖYDES'le, bugüne kadar Türkiye'de pek çok köyümüzün
sağlıklı ulaşım yolu olmadığını,
içecek suyu olmadığını tespit ettiğimizden,
en temel insani ihtiyaç olan yol ve su açısından köylerimizin,
ülkemizin yedi coğrafi bölgesinde bilaistisna bu hizmetlere
kavuşturulması için 2006 yılı içerisinde 2 katrilyon,
2007 yılı içerisinde bir o kadar daha ödenek
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Taşeronları
kim Sayın Bakanım, taşeronları? Kime verdiniz?
BAŞKAN - Sayın Meral
Sayın
Meral, lütfen
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Hayır,
hayır
Kime verdiler?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; istatistikleri
kendisi tutsun da getirsin buraya Sayın Meral, biz bakalım,
ona göre cevap veririz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Orada
çalışan işçiler benim üyemdi, onların sırtından
hangi taşeronların para kazandığını biliyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen
siz sorulara cevap veriniz.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Kocaeli) - KÖYDES kapsamında yapılan çalışmalar,
aslında Türkiye'nin bugüne kadar alması gereken, ama
başka kara deliklere giden ödenekler, paralar, buharlaştırılan
bankaların kaynakları, şimdi köylüye su olarak, yol
olarak gidiyor. Bu, çok önemli bir adımdır. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Biz, şunu hedefliyoruz: 2007 sonunda Türkiye'de
yolu ve suyu olmayan köy kalmayacak.
Su dediğimiz zaman, sadece
köyün meydanındaki çeşmeden akan suyu kastetmiyoruz elbette
ki; sağlıklı, içilebilir su, herkesin evindeki çeşmesinden
akan suyu kastediyoruz. Niçin köye hizmet götürme birlikleriyle
bu işler yapılıyor?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Çubuk'un
köylerinde su yok, Allah'tan korkun.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sorular
sulandı Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen sabredin, Sayın Bakan cevap veriyor sorularınıza.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Kocaeli) - Değerli arkadaşlar, bakın, köye hizmet götürme
birlikleri marifetiyle
(CHP sıralarından gürültüler)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) -
Reklam yapıyor Sayın Bakan, sorulara cevap vermiyor.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
İcraatın içinden
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Kocaeli) - Gerçekleri söylediğimiz zaman bazılarının
hoşuna gidecek, bazılarının hoşuna gitmeyecek.
Muhalefetin elbette ki hoşuna gitmeyecek. Niye? Bu yatırımlar,
bu hizmetler, çünkü, köylünün, milletin gönlünü kazanan hizmetlerdir.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Göreceğiz
seçimlerde onu.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Kocaeli) - Köye hizmet götürme birlikleri marifetiyle yapılan
bu çalışmaların esas hedefi şudur:
Değerli arkadaşlar, 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu'na göre bir ihalenin yapılıp,
yer tesliminin yapılması neredeyse işin süresinden
daha fazladır. Yani, kırk günde yapılacak bir yol için,
kırk gün sürecek bir ihale için, yapımı kırk gün sürecek
bir iş için ihalenin doksan gün olduğunu, Kamu İhale Kanunu'ndan
doğan sürelerin doksan gün olduğunu, itirazlar vesaire dediğiniz
zaman, bazen yılı içerisinde o ihalenin yapılamadığına
ben pek çok yapmış olduğumuz ihalede tanık oldum.
Bu fasıldan, Türkiye'nin 81 ilindeki hava kalitesinin izlenmesiyle
alakalı kurmaya çalıştığımız izleme
ağının, 2005 yılı içerisinde ihalesini tamamlayamadık.
Niye? Kamu İhale Kurumunun süreleri bize kifayet etmedi. Birisi
itiraz etti, 2006'ya kaldı.
Şimdi, Türkiye'nin zamanı
çok iyi kullanması lazım, Türkiye'nin kaynaklarını
çok iyi kullanması lazım. Bizim burada bir taraftan il özel
idareleri marifetiyle, bir taraftan da köye hizmet götürme birlikleri
marifetiyle yapmış olduğumuz iş, vatandaşımızın,
köylümüzün ayağına hizmeti en kısa zamanda, en süratli
şekilde, en verimli şekilde götürmektir.
BAŞKAN - Sayın Bakan, süre
tamamlanmıştır.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Kocaeli) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
UFUK ÖZKAN (Muğla) - Sayın
Bakan, diğer sorulara herhâlde yazılı cevap alırız
değil mi?
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
15'inci maddeyi okutuyorum:
TÜBİTAK ve yükseköğretim
kurumları ile ilgili işlemler
MADDE 15- (1) Yükseköğretim
Kurulu Başkanlığı bütçesinin
38.01.02.00-09.9.9.00-2-05.3 (Öğretim Üyesi Yetiştirme Projesi)
tertibinde yer alan ödenek, bu proje kapsamında lisansüstü
eğitim veren yükseköğretim kurumlarına, mal ve hizmet
alımlarında kullanılmak üzere, görevlendirilen
öğrencilerin sayıları ve öğrenim alanları
dikkate alınarak tahakkuk ettirilmek suretiyle ödenir. Ödenen
bu tutar karşılığını bir yandan ilgili
yükseköğretim kurumunun (B) işaretli cetveline öz gelir,
diğer yandan (A) işaretli cetveline ödenek kaydetmeye ilgili
yükseköğretim kurumu yetkilidir.
(2) 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 46, 58, ek 25, ek 26 ve ek 27 nci maddeleri
ile 19/11/1992 tarihli ve 3843 sayılı Kanunun 7 nci maddesi
uyarınca tahsil edilen tutarlar ve diğer gelirler, ilgili
yükseköğretim kurumu bütçesine öz gelir olarak kaydedilir.
Kaydedilen bu tutarlar karşılığı olarak ilgili
yükseköğretim kurumu bütçesine konulan ödenekler, gelir gerçekleşmelerine
göre kullandırılır. (B) işaretli cetvelde gelir
kodları itibarıyla tahmin edilen gelirleri aşan öz gelir
tahsilatları karşılığı kadar (A) işaretli
cetveline ödenek eklemeye Maliye Bakanlığınca belirlenecek
esas ve usuller çerçevesinde yükseköğretim kurumları yetkilidir.
(3) Yükseköğretim kurumu bütçelerinde
öz gelir karşılığı olarak ilgili yükseköğretim
kurumu bütçesinin (A) işaretli cetvelinde fonksiyonel sınıflandırmanın
dördüncü düzeyinde tertiplenen ödenekler arasında aktarma yapılamaz.
(4) Yıl içinde eklenen sermaye
ödenekleri, 2007 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine göre
yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.
(5) TÜBİTAK ve yükseköğretim
kurumlarının bütçe ödeneklerinin kullanılması,
tertipler arasında aktarma yapılması ve diğer bütçe
işlemlerinin gerçekleştirilmesi konusunda esas ve usuller
belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Soru soracak sayın
milletvekillerinin sisteme girmeleri rica olunur.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen Denizli
Milletvekili Mustafa Gazalcı.
Sayın Gazalcı buyurun.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA GAZALCI
(Denizli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
15'inci madde üzerine Grubum
adına ve kişisel söz aldım. Düşüncelerimi sabahın
bu saatinde açıklamaya çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, benim
konum, 15'inci madde, TÜBİTAK ve yükseköğretim kurumlarıyla
ilgili işlemleri ilgilendiriyor.
TÜBİTAK, bilmiyorum duymayan
kalmadı, bir hukuk skandalı, bir büyük deprem, bir AKP klasiği.
Yani, AKP'nin hukuka bakışı TÜBİTAK'ta ve yükseköğretimde
uygulamalarıyla ortaya çıkıyor.
Şimdi, burada, biraz önce AKP
sözcüsü Sayın Alaattin Büyükkaya "TÜBİTAK kurulduğundan
bu yana 1 milyar 800 milyon dolar para verildi oraya, ama biz geldik,
iki yılda 1 milyar 765 milyon oldu, fark işte bu." dedi.
Ben, tabii, rakama bir şey söylemiyorum,
ama değerli arkadaşlar, önce hukuk, önce adalet
Bir de, fazla
para verilmiş olsa bile, bu para harcanabiliyor mu? Türkiye'nin
yararına kaç proje için kullanıyor, kaç projeyi uygulayan
araştırmacıya bu para veriliyor? İçten söylüyorum,
bakın, araştırma önergesi de var. TÜBİTAK'ı bir
araştıralım. Sizin döneminizdeki projeler nelerdir,
kimlere para verildi? Ve yönetimden önce oraya para verilmezken,
siz oraya hukuk dışı atadığınız yönetimden
sonra nasıl para yağdırdınız? Kimi üniversitelere
de âdeta onlara ders vermek için "Gidin oradan para
alın." dediniz.
Yine bir arkadaşım, az önce
burada konuşan Bilecik Milletvekili Sayın Fahrettin Poyraz,
hukuk dedi, belgelerle gelin dedi. Tabii, zaman çok ilerledi, ben
çok gergin bir konuşma yapmak istemiyorum ama, TÜBİTAK'la
ilgili tam beş mahkeme kararı var elimde.
Değerli arkadaşlar, bakın,
bir dost uyarısı, Başbakanınızdan size, bu
işe bulaşan herkese; bu TÜBİTAK bir gün gelir, sizin başınızı
çok ağrıtır. Çünkü, beş mahkemede, Anayasa Mahkemesi
kararı da var içinde, idare mahkemelerinin kararları da
var, mahkeme kararlarından yürütmeyi durdurma kararları
alındı, uygulanmadığı için tazminat elde edildi,
mevcut yönetimin orada hukuki olmadığı söylendi. Değerli
arkadaşlar, başka ne olsun, ne yapılsın?
Bakın, izninizle Anayasa'nın
138'inci maddesinin bir bölümünü yavaş yavaş size okumak
istiyorum ve dinlemenizi diliyorum: "Hiçbir organ, makam, merci
veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere
ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye
ve telkinde bulunamaz.
Yasama ve yürütme organları
ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar
ve idare -yani siz, yönetim- mahkeme kararlarını hiçbir suretle
değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- 1982 yılından beri var bu.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, ben hukukçu değilim. İçinizde hukukçular
var. Ama, burada Türkçe yazılmış. "Mahkeme kararları
geciktirilemez." diyor "Uygulanmak zorunda." diyor.
Ama, elimizde tam beş tane mahkeme kararı var TÜBİTAK'la
ilgili.
Şimdi, bir gazeteci çok güzel
benzetmiş: "TÜBİT-AK" diyor. Belki siz de okudunuz.
TÜBİT-AK. TÜBİTAK'a
Yani, ben hiçbir zaman AK Parti demedim;
ama, bir kez söyleyeyim bu sabahın saatinde, TÜBİTAK'ı
AK Partiye benzettiniz demek istiyor o yazısında. Çok da
yakışmıştı, çok da benzemişti; çünkü, burada
bir ısrar var, burada, gerçekten bir hukuk skandalı var
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Siz geçmiş uygulamalarınızla karıştırıyorsunuz.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) -
Anayasa'yı
ve yasaları yerine getirmemek var.
Bak, ben bağırmıyorum,
söz atmadım, atmam, siz de beni dinleyin lütfen.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Atmıyorsun, sen?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Evet.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Acaba?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Bu konu
tez olur değerli arkadaşlar. Bakın, bu konu, TÜBİTAK
konusu ileride üniversitelerde tez olur.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
TÜBİTAK'ın öyküsünü -bizi bu saatte dinleyen var mı
yurttaşlarımızdan, bilmiyorum; ama
(AK Parti sıralarından
"Yok" sesleri)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Müsterih ol, hiç kimse izlemiyor.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) -
yoktur
mutlaka, ama- ben, size bir kere daha
anlatmak istiyorum izninizle.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Biliyoruz.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Biliyorsunuz
o zaman.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Biliyoruz,
biliyoruz.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Yani,
şunu biliyor musunuz?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Anladık
Hocam.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Yani,
orada
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Hepsini anladık
Hocam, yorma kendini.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Öyle
mi, peki.
Yani, TÜBİTAK'ın 278 sayılı
özerk bir yasası olduğunu, 1990'da kurulduğunu, Bilim
Kurulunun başkan ve 12 kişilik üyeden oluştuğunu,
bunların dört yılda bir seçildiğini ve bir kez daha seçilebileceğini
biliyorsunuz.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Biliyoruz.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Orada,
eski Başkan Profesör Doktor Namık Kemal Pak'ı, görev süresi
dolmadan, bakın, Bilim Kurulu seçerek başkan olarak sundu.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Hocam, biliyoruz dedik.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Bakın,
o zaman o kararı Cumhurbaşkanına götürmek zorundaydı
Sayın Başbakan. Bak "hukuk" diyorsunuz ya burada
az önce
Bir görev suçu işlendi arkadaşlar, sümen altı
edildi ve o seçilmiş olan kişinin kararı Cumhurbaşkanına
götürülemedi. Ne oldu biliyor musunuz? Yönetim kurulu da
FARUK ÇELİK (Bursa) - Konuyu
bilmiyorsunuz siz.
BAŞKAN - Sayın Çelik, lütfen
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Sayın
Grup Başkan Vekili, asıl siz bilmiyorsunuz ve Sayın Çelik,
lütfen, Grup Başkan Vekiline yakışır bir şekilde
dinleyin beni. Ben size anlatmaya çalışayım bakın.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - O zaman sen de milletvekiline yakışır
şekilde konuş!
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Peki
Peki
Peki
BAŞKAN - Sayın Demirbağ
Lütfen hatibi dinleyelim.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Bakın,
değerli arkadaşlar, Başkanın seçimini Cumhurbaşkanına
göndermediği için, sümen altı ettiği için adamın
süresi doldu. Bir süre sonra, orada kargaşa yaratmayayım
diye Başkan ayrıldı, ayrılmak zorunda kaldı.
Bilim Kurulu üyelerinin kimileri de aynı şekilde seçildi,
ama o da götürülmedi. Sonra, siz, 2003 yılında, buraya, bir
kez -hükûmet- yetki almak için bir yasa getirdiniz Sayın Çelik,
anımsayın onu. O yasa, buradan, sizin oylarınızla,
maalesef, geçti, biz, hayır, yapmayın, etmeyin, dediğimiz
hâlde. Önce Cumhurbaşkanı geri gönderdi. Siz, onu dinlemediniz.
Tekrar gitti. Anayasa Mahkemesine gitti konu, bakın. Anayasa
Mahkemesi sırasındayken, siz, oraya, daha önce orada görev
yapmış insanları atadınız. Nasıl olsa,
Anayasa Mahkemesi geriye doğru işlemiyor diye, Sayın
Nükhet Yetiş'i başkan olarak atadınız, Bilim Kurulu
üyelerini atadınız. Savcı da o sıra ek bir süre istedi,
yürütmeyi durdurma kararı çıktığı hâlde. Ama,
Cumhurbaşkanı onaylamadı, Anayasa Mahkemesinin sonucunu
bekledi. Anayasa Mahkemesi de iptal edince, geri gönderdi Sayın
Yetiş'in kararını.
Bakın, değerli arkadaşlar,
içinizde dinleyenler var, izleyenler var. TÜBİTAK dosyası
benim elimde, kabarık. Bakın, bu konu gerçekten çok önemli.
Mahkemeden, Sayın Pak, yürütmeyi durdurma kararı aldı,
hakkında açılan bütün dosyalardan takipsizlik kararı
aldı. Mahkeme kararı uygulanmıyor diye mahkemeye
verdi, tazminat davasını, 7 milyar lirayı kazandı.
Bakın, ayrıntıları hep biliyorum, ama, ben sizin
zamanınızı almak istemiyorum.
Peki, sonuçta ne oldu değerli
arkadaşlar?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Kaçıncı defa anlatıyorsun?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Yükseköğretim
Kurumunun tanımadığı bir TÜBİTAK yönetimi,
mahkemelerin ehliyetli bir yönetim diye kabul etmediği bir
TÜBİTAK yönetimi. Şimdi siz diyorsunuz ki: Biz oraya para
verdik, o para orada her zamankinden daha çok.
Bakın, Sayın Çelik bana
diyor ki: "Siz bu konuyu bilmiyorsunuz." Ben tam üç kez bununla
ilgili soru önergesi verdim. Bir tanesinin tarihi 2003. Mehmet Ali
Şahin yanıt verdi. Dedi ki Mehmet Ali Şahin buradaki yanıtında:
"Sayın Pak hakkında soruşturma var. O soruşturma
kalktığı zaman, eğer aklanırsa atayacağız."
Bakın, burada. Bu soru önergesini de verebilirim. Bunu 2003'te vermişim.
İkinci soru önergesi,
22/11/2004, mahkeme kararlarını niçin uygulamıyorsunuz
diye. Sayın Mehmet Ali Şahin oturup kendisi yanıt vereceğine,
Sayın TÜBİTAK Başkanına, yani, orada hukuksuz olarak
oturan yönetime götürmüş soruları. Yetkisi olmadığı
hâlde Sayın Nükhet Yetiş'in burada sorulara verdiği yanıt
var, yani, kendi kendisini aklayan. Tabii, Mehmet Ali Şahin'in
üst yazısı var, ama, bir şeylik yapılmış ve
burada geçiştirilmiş değerli arkadaşlar.
Üçüncü soru önergem 2005 yılında.
Bakın, buna yanıt yok, birçok arkadaşlarıma verildiği
gibi.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
hukuk diyorsunuz, adalet diyorsunuz, yasa diyorsunuz, mahkeme kararı
diyorsunuz. Peki, daha ne olsun, daha ne yapılsın? Anayasa
Mahkemesi karar vermiş, idari mahkemeler karar vermiş, normal hukuk mahkemeleri
karar vermiş, adam hakkında takipsizlik kararı vermiş,
siz diyorsunuz ki: Hayır, ille böyle olacak.
Değerli arkadaşlar, başımızı
kuma sokmayalım, birbirimize kızmayalım. Bakın,
göreceksiniz, ileride bu TÜBİTAK konusu sizin başınızı
ağrıtır. Hukuku çiğneyenler hukuk duvarına
çarparlar. Tarih bunu böyle gösteriyor. TÜBİTAK konusunda ayrıntılı
elimizde dosyalar var. İsterseniz, araştırma önergesi
verdik, onun üzerinde bir kere daha araştırabiliriz, ama burada
bir hukuksuzluk var, burada bir haksızlık var.
Verilen paralara gelince: Bakın,
değerli arkadaşlar, "vizyon" diyorsunuz, vizyon.
Şimdi, bilim, bilim insanlarının işidir, araştırma
da araştırmacıların işidir. İlle ben istediğim
gibi bilim yapacağım, siyasetçi olarak ben yönlendireceğim,
derseniz, bilime de ülkenize de haksızlık etmiş olursunuz.
TÜBİTAK genç bir kuruluş, bakın, ama tam büyüyeceği
bir sırada siz oraya bir müdahale ettiniz ve ille de dediniz
ki: "Ben atayacağım oraya."
Ah, burada Ertuğrul Yalçınbayır
olsaydı!
Değerli arkadaşlar, bakın,
o Başbakan Yardımcısıydı, konuyu biliyor. Sayın
Gül zamanında, "Ya, bir hükûmet değişikliği olacak,
o değişiklikten sonra yapılsın." diyor Ertuğrul
Yalçınbayır TÜBİTAK'tan gelen arkadaşlara. Değerli
arkadaşlarım, on beş yıl sonra Türkiye'nin önceliği
bilim ve araştırma konusunda neyse, onun öne çıkarılması
gerekir. Başka ülkelerde böyle oluyor. Yoksa, milyar dolarlar
boşa gitti demeyeceğim, ama yerini bulmaz. Yani, biz, hangi
konuda tasarımımız var, hangi konuya öncelik veriyoruz,
bunun ortaya çıkması gerekir.
Bakın, TÜBİTAK'ın
elinde "Vizyon 2023" diye cumhuriyetin yüzüncü yılına
ilişkin bir proje vardı. Salt yönetim, daha önceki yönetim
böyle bir proje ortaya koydu diye bu proje rafa kaldırıldı.
Değerli arkadaşlarım,
yazıktır, günahtır; bir süreklilik vardır, hele
araştırma ve bilim konusunda.
Bakın, üniversitede
Söylüyoruz,
söylüyoruz, "şu kadar verdik, bu kadar verdik..." Siz biliyor
musunuz, bunların birçokları maaşa gidiyor? Eğitim
gibi, sağlık gibi temel hizmetler, yavaş yavaş özel
kesime havale ediliyor, bir kamu hizmeti olmaktan çıkarılıyor.
Benim alanım eğitim, en azından orada biliyorum. Bütçenin
yüzde 63'ü personel maaşına gitti.
Daha dün burada Darwin'in
Bugün
kaç yere sordum, kaç uzmana sordum "Darwin'in böyle bir sözü var
mı?" diye. Varsayalım ki
Ben bulamadım ama
Burada,
kalktı, Millî Eğitim Bakanı Darwin'i kötüledi, kuramını
bilim kitaplarından çıkarmaya kalktı.
Arkadaşlar, biz eleştiriyoruz
diye kenetlenmeye kalkmayın, biz eleştiriyoruz diye her
şeyi karşı cepheden görmeyin. Eğer gerçekten hukukçu
olarak bakacaksanız, araştırmacı olarak bakacaksınız,
yahu şu üniversiteler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Gazalcı.
CAHİT CAN (Sinop) - Darwin'i mi
savunacağız?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Darwin'i mi
savunalım?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Bakın
Neyse
Bunu madem biliyorum diyorsunuz, bugün beni çok etkileyen bir
şeyden söz etmek istiyorum size. Sayın Melih
Aşık'ta okudum, usta gazeteciden. Bir zaman, 1926'da -bakın,
vizyona bakın- "Seyr-i Türkiye: Karadeniz" diye bir proje.
Gemiye bindirmişler Türkiye'nin, cumhuriyetin ürünlerini, bütün
dünyayı dolaştırmışlar, Avrupa'yı dolaştırmışlar
ve Avrupa basını gerçekten hayran kalmış bu gezici
müzeye, Türkiye'nin o zaman ilerlediği, katettiği şeylere.
Bir zaman eğitimde de böyle yapılmıştı cumhuriyet
döneminde. Yani, tabii, çok yıllar geçti, ama, değerli arkadaşlar,
işte bu. Yani, gelişeceksiniz, dünyaya açılacaksınız,
projeleriniz olacak, gerçekten vizyonunuz olacak. Ama, sizin pencerenizden
değil. Üniversiteleri üniversiteye bırakacaksınız
özerk olarak. Özerk bilim kuruluşlarına dokunmayacaksınız.
Siz siyasallaştırıyorsunuz, siz hukuku çiğniyorsunuz,
Anayasa'yı çiğniyorsunuz.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Size mi bırakacağız?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Akla
ve bilime karşısınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Ben
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Darwin ne
oldu, Darwin?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Beni
dinlediğiniz için bu saatte, hepinize teşekkür ediyorum.
Laf atan arkadaşlarıma da
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Abdurrahman Anik, Bingöl Milletvekili.
Sayın Anik, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ABDURRAHMAN ANİK (Bingöl) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; TÜBİTAK ve Yükseköğretim
Kurumuyla ilgili madde üzerinde kişisel görüşümü
açıklamak üzere huzurunuzdayız. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Eğitim, temel bir insan hakkı
olarak evrensel ölçekte kabul görmektedir. Bunun altında yatan
en önemli etken, eğitimin insan kişiliğinin tüm yönleriyle
gelişmesinde çok önemli bir faktör ve insanların kendilerini
ispatlamaları ve özgürleşmeleriyle doğrudan
ilişkili bir süreç olmasıdır.
Eğitim ve öğretim, her ülke
için en önemli ve öncelikli bir yatırım olmaktadır.
Özellikle, nüfusunun büyük bir bölümü gençlerden oluşan bir ülke
için daha hayati bir önem kazanmaktadır. Genç nüfusumuzu iyi
bir eğitim, öğretim, çağın bilgi ve teknolojisiyle
donatabilsek, bu bizler için en büyük yatırımdır ve en
büyük sermayedir.
Büyük ve güçlü devlet olmanın
yolu, eğitilmiş insan gücü, kalifiye eleman, dünyayı
bilen, dünyayı tanıyan gençlerin yetiştirilmesiyle
mümkün olmaktadır. Türkiye, yıllardır, siyaseten ve
iktisaden kapalı bir model benimsemiştir. Klasik devlet
anlayışı hâkim olmuştur. Bu anlayış, Türkiye'nin
potansiyelini, ne yazık ki, harekete geçirememiştir.
Üniversiteler sorun üreten yerler
değil, toplumun sorunlarının çözümünde yol gösteren
ve bilgi öğreten kurumlar olmalıdırlar. Bizler, üniversitelerde
ideolojinin tartışılması yerine, üniversitelerimizin
başarı durumlarını sorgulamalıyız. Bunun
tedbiri, çaresi nedir, bunu tartışmalıyız.
Değerli arkadaşlar, 2002
yılında, yükseköğretimde öğrenci başına
1.463 dolar harcama yapılırken, 2005 yılında bu
oran 3.072 dolara yükselmiştir. Şunu ifade etmeliyim ki, AK
Parti iktidara geldiği yıldan beri bu oran her yıl artmış,
artış göstermektedir.
AK Parti İktidarıyla birlikte
eğitimde seferberlik başlatıldı. Öğrenci
burs miktarları yüzde 189, 2006 yılında eğitime ayrılan
pay 16,5 milyar YTL oldu. Bilimsel araştırmalar için ilk kez
iktidarımız döneminde yüksek kaynaklar ayrıldı.
Sadece geçen yıl TÜBİTAK'a Türkiye'nin ar-ge çalışmasının
gelişimi için tam 456 milyon YTL kaynak ayrıldı. Bütün
bunlara rağmen, maalesef, YÖK ve üniversitelerimiz baskıcı
bir yönetim tarzı sergilemektedir. İnsanların tutum
ve tavırlarına göre YÖK Kurumu ve diğer yandan üniversitelerimiz
tavır değiştirmektedirler. Bu yüzden de pek çok üniversite
öğretim üyesi ve öğrencilerimiz zaman zaman dışlanmakta,
sürülmektedirler. Bu çağ dışı ve antidemokratik
tutum artık sona erdirilmelidir. Bilimsel olarak biz neredeyiz,
bunu tartışmamız ve buna çözüm getirmemiz gerekir.
Değerli arkadaşlar,
şunu unutmayalım ki, millî eğitimdeki en önemli değişim
ve gelişim 58 ve 59'uncu hükûmetler döneminde olmuştur. Artık,
günün şartlarına uygun, çağın insanını
yetiştiren, araştıran, sorgulayan, üreten, bilimsel düşünen, sosyal beceri ve çevreye
duyarlı öğrenciler ve eğiticiler yetiştirebilen
bir müfredatın uygulamasıyla gerçekleşir.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Okullarda her gün cinayet var, kavga var. Okula gidemiyor çocuklar.
ABDURRAHMAN ANİK (Devamla) -
Ülkemizde üniversitesi olmayan çok az il kalmıştır.
Bunlardan biri de Bingöl ilimizdir. Hâlen ilimizde, 1983 yılında
Elâzığ Mühendislik Fakültesi bünyesinde eğitime
başlayan, 1987 yılında zor şartlar altında Bingöl'e
taşınan meslek yüksekokulu mevcuttur. Şu an, bu okulumuz,
Sayın Bakanımızın katkılarıyla, geçici
olarak lise binasında eğitime devam etmektedir. 2006
yılı içerisinde Fırat Üniversitesi Senatosunda
alınan karar doğrultusunda Bingöl iline fen-edebiyat ve veterinerlik
fakülteleri kurulması kararlaştırılmıştır
ve bu karar YÖK'e bildirilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Anik, buyurun.
ABDURRAHMAN ANİK (Devamla) -
Bingöl'de 2 yüksekokul ve 1 ziraat fakültesi mevcuttur. Mevcut yüksekokulun
bir tanesi dört yıllık yüksekokul olup binası olmadığı
için öğrenci alımı yapılamamıştır.
Yüksekokulun diğeri ise meslek yüksekokulu olup dokuz bölümü
vardır. Ziraat fakültesinin öğrenci henüz kaydı yapılmamıştır.
Öğrenci alınması için yüzde 90'ı tamamlanmış
bulunan binanın bitirilmesi gerekmektedir. 2007 yılı
içerisinde 3 milyon YTL'ye ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle burada
Sayın Bakanımızdan bu desteği talep ediyorum.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Senin derdin bizden de çok.
ABDURRAHMAN ANİK (Devamla) -
Ziraat fakültesinin mutlaka aktif hâle getirilmesi gerekmektedir.
Bingöl'de üniversite kazanma oranı bölge şartlarına
göre yüksek olup, civar illerde okuyan birçok öğrencimiz mevcuttur.
Mali durumu zayıf olan ilimiz gençleri kendi illerinde eğitimlerine
devam etmek istemektedirler.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Dört yıl yapamadılar mı?
ABDURRAHMAN ANİK (Devamla) -
Sözlerime bir Çin atasözüyle son vermek istiyorum: "Bir yıllık
varlık istersen buğday, on yıllık
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDURRAHMAN ANİK (Devamla) -
varlık istersen ağaç, yüz yıllık varlık istersen
insan yetiştir."
Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Anik.
Madde üzerinde soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, ilk soruyu sanıyorum Sayın
Ayva soracaktı, ben ondan sonra soracaktım.
BAŞKAN - Buyurun, siz sorun Sayın
Baloğlu. Sayın Ayva'ya vereceğim.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Peki efendim, teşekkür ediyorum.
2007 bütçesinin 15'inci maddesinin
beşinci fıkrasında, TÜBİTAK ve yükseköğrenim
kurumlarının bütçe ödeneklerinin kullanılması,
tertipler arasında aktarma yapılması ve diğer bütçe
işlemlerinin gerçekleştirilmesi konusundaki esas ve
usulleri belirlemeye Maliye Bakanı yetkili kılınmıştır.
Çok önemli bir yetki veriliyor, Sayın Maliye Bakanı bu madde
görüşülürken burada yok.
Sorum şu: Diğer bütçe
işlemlerinden kastedilen nedir? Geçen yıl bütçe kanununda
böyle bir yetki verilmemişti, bu sene niye ihtiyaç duyuldu?
"Diğer bütçe işlemleri" ifadesiyle Maliye Bakanına
geniş yetkiler verilmesi, çerçevesi çizilmemiş, esasları
belirlenmemiş bir alanda, hiçbir sınırlamaya bağlı
olmaksızın, geniş yetkiler tanımak suretiyle, yasama
yetkisinin devri anlamına gelecek bir düzenleme yapılmakta
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Baloğlu.
Sayın Ayva, buyurun.
LOKMAN AYVA (İstanbul) - Sayın
Bakanım, ben, özürlü maaşlarının aylığa
dönüştürülmesi hakkında sormak istiyorum. Biliyorsunuz,
2002'nin 1 Aralığında 24 YTL aylık alan, 24 milyon lira
aylık alan özürlü vatandaşlar, şu anda, 1 Aralık itibarıyla,
yüzde 70'in altında sakat olanlar 150 milyon, üstünde sakat olanlar
da 229 milyon aylık almaktadır ve eğer her iki özürlü de
evliyse, 458 milyon ayda eve para girmektedir, eğer üçe bölünürse,
aylık şekline dönüştürülürse. Eğer anne babanın
sosyal güvencesi yok ve özürlü çocuğu varsa, bunlara da ayda
150 milyon lira verilmektedir.
Dolayısıyla, bu muhteşem
durumla ilgili olarak özürlü vatandaşların talebi
şu, diyorlar ki: "Biz, artık, bunu ayda alıp, taksitle
bilgisayar alıp, ADSL'ye abone olmak istiyoruz, efendim, cep telefonu
almak istiyoruz." vesair. Yani, Türkiye artık değişiyor.
Bunu aylığa dönüştürmeyi düşünüyor musunuz?
Bir.
İkinci soru da, süre varsa
BAŞKAN - Süre yok Sayın Ayva.
Teşekkür ediyorum.
Sayın Gülyeşil.
ÖNER GÜLYEŞİL (Siirt) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, yerel yönetimlerle
ilgili yaptığımız yasal düzenlemeler, yapısal
reformlar ve kaynak transferi, kamuoyumuzun gerçekten takdirini
kazanmıştır. Belediye Yasası, Özel İdare Yasası,
Büyükşehir Belediye Yasası, KÖYDES, bunların örnekleridir.
Sorum şu: 2002 yılında
yerel yönetimlere bütçeden ayrılan pay, gayrisafi millî hasılanın
yaklaşık yüzde 3'ü civarında iken, 2006 yılında
gerçekleşen oran kaçtır? 2007'de gayrisafi millî hasıladan
ve bütçeden ayrılacak olan pay yüzde kaçtır?
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Meral
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın
Başkanım, müsaadenle, Sayın Bakanıma iki sorum
olacak.
Karayollarının kısılan
bütçesi, kuruluşa ait arsaların satışıyla
kapatılacağı ifade edilmiştir. AKP, Ali Dibo yöntemiyle
sorunları pratik çözmektedir. Acaba bu arsaların alıcısı
ve satılan arsaların yerleri belli midir? Bir.
İkincisi: İstanbul'un en
güzel yerinde Dubai Şeyhine verilen çifte köşkün arsaları
da buna dâhil midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Meral.
Sayın Işık
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Bakanım, ülkemizdeki özelleştirme uygulamalarında
işçilerin ve ailelerin mağdur edilmemesi bağlamında,
2004/7898 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla, 1992
yılından sonra özelleştirilen kuruluşlarda çalışan
ve işini kaybedenlerin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında
geçici personel statüsüyle işe yerleştirilmesi kararı
verilmiştir. Bu karara istinaden bugüne kadar 13.500 kişi
işe yerleştirilmiştir. Bunların dışında
Devlet Personel Başkanlığına atama teklifleri yapılan
kaç personel vardır?
Diğer sorum: 2003-2006 yılları
arasındaki özelleştirmelerde ne kadar kamu hissesi, ne kadar
işletme, kaç liman, ne kadar varlık ve gayrimenkul satışı
ve işletme hakkı devri gerçekleştirilmiştir?
Hâlen özelleştirme kapsamında kaç kuruluşumuz bulunmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Altınorak
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
- Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla,
Sayın Orman ve Çevre Bakanımıza çok samimi bir soru
sormak istiyorum ve samimi bir şekilde de cevap almak istiyorum.
Sayın Bakanım, Maliye Bakanımız
Sayın Kemal Unakıtan'ın Çavuşbaşı'ndaki
kaçak villalarını yıktığını ve aynı
arazi üzerine yeni villa yaptırdığı duyumunu almış
buluyoruz. Bu arazinin 2/B kapsamındaki bir arazi olduğunu
da biliyoruz. Bu arazi üzerinde inşa edilen villalara, Acaristanbul
konusunda çok iddialı açıklamalar yapan bir Orman Bakanı
olarak, müdahale etmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Altınorak.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Maliye Bakanının söz konusu arsası 2/B arsası değildir,
tapulu arazisidir. Kaldı ki, bu 2/B arazisi olduğu zannedilen
yer, tapulu arazi olup 2/B arazisi olmamakla birlikte, gerek
Anıtlar Kurulu ve gerekse Belediye İmar Müdürlüğü tarafından
gerekli yasal prosedür doğrultusunda düzenlemeler yapılmış,
normal, yasal olarak ruhsatını almıştır.
Diğer soruları yazılı
olarak cevaplayacağım Sayın Başkan.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Keyfe keder değiştirildi yani!
BAŞKAN - Sayın Elitaş
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanıma bir soru
sormak istiyorum. Bugünlerde basınımızın da gündeminde
olan Kocaeli-Gebze bölgesinde susuzluk hâkim. Bu susuzluğun en
büyük sebeplerinden birisi de Yuvacık Barajı diye ifade
ediliyor. Yuvacık Barajı'nın yağmur sularıyla
dolan bir baraj olduğu, basından okuduğumuz kadarıyla.
Şu anda da Devlet Su İşleri bu baraja su getirmek için
büyük faaliyet gösteriyor.
Yine, basından takip ettiğimiz
çerçevede, baraja Devlet Su İşlerinin katkılarıyla
su gelse dahi, bu barajdan tüketilecek sudan İngiliz müteahhit
firmanın kaynak temin edeceği yolunda söylentiler var. Bu
konuyla ilgili eğer Sayın Bakanımız bilgi verebilirlerse
memnun olurum.
Teşekkür ediyorum.
Bir de buna paralel olarak, bu Yuvacık
Barajı'na 4 milyar, 5 milyar dolar civarında para harcandığı
söyleniliyor. Bu parayla ne kadar KÖYDES yapılabilirdi, ne kadar
köy yolu yapılabilirdi, ne kadar köye içme suyu götürülebilirdi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Elitaş.
Sayın Özkan
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Balıkesir-Dursunbey-Alaçam
köyünde ve bu orman köyleri gerçekten bir doğa harikası,
fakat Alaçam köyündeki orman işletme binaları boşaltılmış
ve tam bir perişanlık içinde. Bunları onarmayı acaba
Bakanlık düşünüyor mu? Bu köy yolları dört yıldır
hiçbir onarım yapılmamış. Yine aynı şekilde,
Manisa-Alaşehir-Karadağ köyünün yolunda traktör bile zor
gidecek durumda. Manisa-Akhisar-Kömürcü köyündeki bir mahallesinde
içme suyu yok, traktörle buralara su getiriyorlar. Iğdır'ın
Melekli beldesinde, Kastamonu'nun Abana'sında, Daday'ında,
Çanakkale'nin Küçükkuyu'sunda görüştüğümüz bütün vatandaşlarımız,
maalesef, her geçen gün bir önceki günü aradıklarını
ve ülkemizin geriye gittiğini ifade ediyor. Hatta vatandaşlarımız
bir tekerlemeyle "Bu Hükûmet dışarıda verici, içerde
gerici, yakında da gidici" diyorlar. Sizler katılıyor
musunuz? (AK Parti sıralarından "öyle bir şey
yok" sesleri)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Kim söylüyor?
Öyle bir şey yok.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Vatandaşlar
söyledi bunu.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Buyurun Sayın Bakan.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Kimse öyle
bir şey söylemedi.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Bana söylediler.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kocaeli
merkez ilçe Yuvacık sınırları içerisinde 1986
yılında Devlet Su İşleri tarafından 15 milyon
dolara ihale edilen projenin takribi olarak yüzde 60'ı tamamlanmış
idi, Yüksek Planlama Kurulu marifetiyle devredildi. Yap-işlet-devret
modeliyle, o günkü İzmit Büyükşehir Belediyesinin de ortak
olduğu, yabancı ortakların da ve Türkiye'deki büyük
firmaların da ortak olduğu bir konsorsiyumla bu proje yapıldı.
Bu proje planlanırken yanlış
planlandı ve ne Türkiye'de ne de dünyada eşi benzeri olmayacak
büyük ve fahiş rakamlara mal oldu. Bu konuyla alakalı Sayıştay
raporları, teknik üniversitelerin raporları ortaya bir
şey koymuştur: Türkiye'nin pek çok ilinde 1 liraya yapılan
iş, burada, ya 10 veyahut da 20 liraya yapılmıştı.
10-20 kat gibi rakamların söz konusu olmuş olduğu bu Yuvacık
Barajı
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Yakışıyor
mu yani? 10 kat, 20 kat
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Biraz evvel dört buçuk saat cevaplandırıldı.
BAŞKAN - Sayın Milletvekileri
Lütfen Sayın Çetin
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - 2
belediye başkanı yalanlıyor.
BAŞKAN - Sayın Çetin
Sayın Bakan, siz soruları
cevaplayın, buyurun.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Yani, biraz gerçekçi olun.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Kocaeli) - Bu Yuvacık Barajı'nın, evet, ne büyük, ne fahiş
rakamlara mal olduğunu burada zamanım elverirse size
ifade edecektim, ama zamanım elvermedi.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan "2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu"nun 15 inci maddesinin
3 numaralı fıkrasında yer alan "arasında"
ibaresinden sonra gelmek üzere "(09.6.0.05- Öğrencilerin
Sağlığına İlişkin Giderler fonksiyonuna
yapılacak olanlar hariç)" ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Faruk
Çelik Ünal Kacır Hamit Taşcı
Bursa İstanbul Ordu
İsmail
Bilen Naci
Aslan
Manisa Ağrı
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Uygun görüşle takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Anayasa'nın, bütçe
görüşmelerini düzenleyen 162'nci maddesinin "
değişiklik
önergeleri üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın
okunur ve oya konur." hükmü gereğince, önergenin gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa Mahkemesi 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun
bazı maddelerinin yürürlüğünün durdurulması ve bazı
maddelerinin ise iptali yönünde karar almıştır. Anayasa
Mahkemesinin bu kararı sonucunda, 2007 yılında üniversite
öğrencilerinin ilaç ve tedavi giderlerinin ödenmesinde meydana
gelebilecek ihtiyaçları karşılamak amacıyla bu
tertiplerden aktarma işlemleri yapılması gerekecektir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati : 05.00
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 05.09
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, hepinize hayırlı sabahlar
diliyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin
42'nci Birleşimi'nin Sekizinci Oturumu'nu açıyorum.
1269 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 16'ncı maddesini
okutuyorum:
Fonlara ilişkin işlemler
MADDE 16- (1) Türk Silahlı Kuvvetlerine
stratejik hedef planı uyarınca temini gerekli modern silah,
araç ve gereçlerle gerçekleştirilecek savunma ve NATO altyapı
yatırımları için yıl içinde yapılacak harcamalar,
7/11/1985 tarihli ve 3238 sayılı Kanunla kurulan Savunma Sanayii
Destekleme Fonunun kaynakları, bu amaçla bütçeye konulan ödenekler
ve diğer ayni ve nakdi imkanlar birlikte değerlendirilmek
suretiyle Savunma Sanayii İcra Komitesince tespit edilecek
esaslar çerçevesinde karşılanır.
(2) Milli Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığına
bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden ikinci fıkra hükümleri
gereğince tespit edilecek tutarları, Emniyet Genel Müdürlüğüne
bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden helikopter ve uçak
alımına ilişkin tutarları, Gümrük Müsteşarlığına
(Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü) bütçe ile tahsis edilen
mevcut ödeneklerden motorbot alımına yönelik tutarları,
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne bütçe ile
tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Genel Müdürlük bütçesine kaydedilen
ödeneklerden motorbot alımına yönelik tutarları Savunma
Sanayii Destekleme Fonuna ödemeye Milli Savunma, İçişleri
ve Sağlık bakanları ile Gümrük Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakan yetkilidir.
(3) Savunma Sanayii Destekleme
Fonundan Hazineye yatırılacak paraları bir yandan
genel bütçeye gelir, diğer yandan Milli Savunma Bakanlığı
bütçesinin ilgili tertiplerine ödenek kaydetmeye ve geçen
yıllar ödenek bakiyelerini devretmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Rasim Çakır.
Sayın Çakır, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RASİM ÇAKIR
(Edirne) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 16'ncı maddeyle ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi açıklamak
üzere huzurlarınızdayım. Sabahın bu saatlerinde
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Anadolu ve Trakya coğrafyasında kurulu olan Türkiye Cumhuriyeti,
tabii ki, dünyada en kritik bir coğrafyada bulunmakta. O nedenle,
gerek kendi güvenliği gerekse bölgedeki güvenliğiyle ilgili
modern bir silahlı kuvvetler beslemek, barındırmak ve
yaşatmak durumunda.
Savunma Sanayii, ülkemizin dünü,
bugünü ve yarınıyla, güvenliğimizle ilgili en önemli
kurumlarımızdan bir tanesi.
Değerli arkadaşlarım,
yalnız, silahlı kuvvetlerimize modern harp silah ve araçları
almak ne kadar önemliyse, o modern harp silah ve araçlarını
kullanacak olan personelin eğitilmesi, yaşam standartlarının
yükseltilmesi ve sosyal güvenliklerinin, sosyal refahının
artırılması da en az modern harp silah, araçları kadar
önemli. Maalesef, 2006 yılı içerisinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak vermiş olduğumuz, gerek silahlı kuvvetlerde
görev yapan astsubay ve subayların gerekse uzman çavuşların
gerekse şehit ailelerinin ve gazilerin sosyal statüleriyle
ilgili, özlük haklarıyla ilgili vermiş olduğumuz yasa
teklifleri, maalesef, değerli AKP milletvekili arkadaşlarımızın
oyuyla reddedilmiştir. Biz üç kez, bu yasaların öncelikli
olarak Genel Kurulda görüşülüp bu kesimlerin özlük haklarının
geliştirilmesine ihtiyacı bulunduğunu ifade etmiş
olmamıza rağmen, maalesef, başarılı olamadık
ve astsubay arkadaşlarımız ve emekli astsubay arkadaşlarımızın,
maalesef, umutlarının en yükseldiği bir noktada umutlarının
kırılmasına sebep olduk. Her ne kadar ciddi ve önemli
çalışmalar yaptıysak da bu bir yıllık süre içerisinde,
ama maalesef, yapmamız gereken bu türden birtakım çalışmaları
da yapamamanın ezikliği içerisindeyiz. Diliyorum, önümüzdeki
yıl biz, yine bu yasa tekliflerini öncelikli olarak görüşülmek
üzere gündeme getireceğiz. İnşallah, sizler de destek
olursunuz, bir taraftan modern bir orduya sahip olurken, diğer
taraftan o ordudaki personelin özlük haklarının daha gelişmiş,
daha mutlu bir biçime ulaşmasına hep birlikte sebep oluruz.
Değerli arkadaşlarım,
geçtiğimiz günlerde bu kürsüde Yalova Milletvekili Muharrem
İnce arkadaşımın sizlere yönelik bir eleştirisi
oldu. Bu, "Sevr özlemi" sözüyle başlayan bir eleştiriydi.
Sizler bunu hakaret olarak aldınız, tepki gösterdiniz,
ama, bu çok ciddi bir siyasi eleştiriydi. Bu eleştiri, sadece
Yalova Milletvekilinin eleştirisi değil, sokaktaki milyonlarca
insanın eleştirisiydi.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Yahu,
yapma şimdi sabah sabah!
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Ve bu
eleştirinin biz burada tercümanlığını yaptık
ve sizlere iletmiş olduk. Eğer böyle bir iddianız yok
ise
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Atma, atma
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Bu dönemde,
bu dört yıllık süre içerisinde, değerli arkadaşlarım
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
CHP'ye neler diyorlar sokakta?..
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Vakıflar
Yasası'na biz mi oy verdik?
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- Ne alakası var?
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Bu
dört yıllık süre içerisinde, Yabancıların Toprak
Edinme Kanunu'na biz mi oy verdik?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Bu maddeyle
ilgili konuşsun Sayın Başkan.
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Bu
dört yıllık süre içerisinde, değerli arkadaşlarım,
banka sisteminin önemli bir bölümünün Yunanlılara satılmasına
biz mi evet dedik?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın
Başkan, maddeyle ilgili konuşsun.
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Bu
dört yıllık süre içerisinde, bu ülkede "alt kimlik, üst
kimlik" tartışmalarını biz mi açtık?
Eğer bu verdiğiniz oyların arkasındaysanız,
Eve Dönüş Yasası'na verdiğiniz oyların arkasındaysanız...
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Arkasındayız.
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
o zaman,
bizim yapmış olduğumuz ve bu ülkenin insanlarının
yapmış olduğu eleştirilere kulak vereceksiniz
ve tepki göstermek yerine, hepiniz aynaya gidip bakıp, kendi
kılığınızı kıyafetinizi bir kez daha
gözden geçireceksiniz.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Hepsinin
arkasındayız, var mı bir diyeceğin? Hepsinin arkasındayız.
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Bunun
yanında, değerli arkadaşlarım, yine, çok değerli
bir milletvekili arkadaşım "Siz Onuncu Yıl Marşı'nı
ezberlemeye çalışırken, biz yüzüncü yıl marşını
yazmaya çalışıyoruz." diye çok gururla bir laf söyledi.
(AK Parti sıralarından "Doğru, doğru" sesleri)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Doğru,
çok doğru; doğru söyledi.
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Allah
korusun
Onuncu Yıl Marşı bir cumhuriyet marşıdır,
yüzüncü yıl marşı da bir cumhuriyet marşı olacaktır.
Eğer o Yüzüncü Yıl Marşı, sizler gibi bir anlayış
tarafından yazılırsa, Allah ülkeyi korusun
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Allah senden
korusun!
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
zannediyorum
o marş, bir cumhuriyet marşı olmaktan çıkacaktır,
zikir ayinlerindeki çıkan seslere benzer sesler hâline gelecektir.
RECEP GARİP (Adana) - Ağzından
çıkanı kulağın duysun ya!
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Saçmalama,
saçmalama!
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Bütçeyle
ilgili
Bizler siyasi görüşlerimizi söylüyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bütçeyle ilgili en önemli eleştirilerimden bir tanesi de: Yaptığımız
bütçe, biz oy versek de vermesek de Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bütçesidir.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Hangi hayırlı
işe oy verdiniz? Nereye oy verdiniz? Hangi hayırlı
işe oy verdiniz?
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Bu bütçe,
ne Maliye Bakanının bütçesidir ne AKP'nin bütçesidir; çünkü
o bütçeye, bu ülkede yaşayan, siyasi görüşü ne olursa olsun,
bütün yurttaşlar vergi vererek katkıda bulunur, katkı
sağlar. Ama maalesef sizler, yapılan bütçeyi sanki Maliye
Bakanının bütçesi, sanki AKP'nin bütçesi gibi algılayarak
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
- Sağ cepten alacaksın sol cebe koyacaksın!
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
Edirne'de
Cumhuriyet Halk Parti belediyesine haciz göndererek, Uzunköprü'de
Doğru Yol Partili belediyeye haciz göndererek
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Doğru
değil, bunların hiçbiri doğru değil.
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Sayın
Bakan cevabını verir.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Hiçbiri
doğru değil.
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
Lalapaşa
Belediyesinin kanalizasyonunun ve yolunun bizzat Maliye Bakanı
tarafından yapılıp Süloğlu ve Keşan Belediyelerinin
kanalizasyonunu İller Bankasından borçlanarak, halkın
parasıyla yaptırarak, o belediyeye analık, bu belediyeye
babalık yaparak, sizlere verilmiş olan bütçeyi, maalesef,
siyasi görüşleriniz doğrultusunda kullanmak ve Cumhuriyet
Halk Partili belediyelere hacizler göndererek, onların elini
kolunu bağlamaya gayret ederek
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Hiçbir
ayırım yok. Hiçbir ayırım yapılmadı.
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
sanki
o belediyeleri başarısız belediyelermiş gibi
göstermeye çalışarak, bu yaptıklarınızdan
da siyasi oy, siyasi hesap gayreti içerisindesiniz.
Değerli arkadaşlarım,
bu, doğru değildir. Bu, böyle davranan hiçbir siyasi partiye
böyle davranmak hayır getirmez, oy kazandırmaz. Bir taraftan
Uzunköprü'de Doğru Yol belediyesi inim inim inlerken, bir taraftan
Edirne'de Cumhuriyet Halk Partili belediye inim inim inlerken
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Kim inletiyor?
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
diğer
taraftan kendi yandaşınız olan belediyelere açıktan
paralar göndererek, her türlü katkıyı, her türlü yardımı
yapmaya gayret ediyorsunuz.
Süloğlu Belediyesi, Sayın
Maliye Bakanının kendi doğduğu ilçedir değerli
arkadaşlarım. Süloğlu Belediyesindeki bütün vatandaşlar
bu devlete vergi veriyor, askerlik yapıyor.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Ayırım
yok.
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Ama,
soruyorum ben, bugüne kadar Süloğlu Belediyesine Sayın
Bakan hangi katkıyı yapmıştır veya hangi katkıyı
yapmayı düşünüyordur? Devletin kaynaklarını, adınıza
yakışır bir şekilde, adil bir şekilde kullanmak
mecburiyetindesiniz.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Ayırım
yok, doğru değil.
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Keşan
Belediyesi, kanalizasyonunu yapıyor, İller Bankasına
borçlanıyor, Keşan halkı borçlanıyor, devletten
bir lira para yok ve o şekilde yapılıyor.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bütün
belediyeler öyle.
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Hayır,
bütün belediyeler öyle değil. Niye o zaman, Lalapaşa Belediyesinin
kanalizasyonu ve yolları tamamıyla Maliye Bakanının
desteğiyle yapılıyor? Kıskandığım
için söylemiyorum, daha iyisi yapılsın. Daha iyisi yapılsın
ama, analık babalık yapılmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hangi
partili?
BAŞKAN - Sayın Çakır,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
AKP'li.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hayır,
hayır; Süloğlu?..
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Hayır,
Lalapaşa.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Süloğlu
hangi partili?
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Süloğlu
Cumhuriyet Halk Partili, evet.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Daha
ne?..
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Bir lira
para vermiyorsunuz, İller Bankasına borçlanıyor, halkı
borçlanıyor ve o şekilde yapılıyor, parasını
da halkı ödeyecek.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Ezbere konuşuyorsun.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Hiçbir
şekilde ezbere konuşmam.
BAŞKAN - Şahsı
adına, Urfa Milletvekili Vedat Melik.
Sayın Melik, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 Yılı
Merkezî Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 16'ncı maddesi
üzerinde kişisel görüşlerimi belirtmek üzere söz almış
bulunuyorum. Öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti'nin her zaman ve hangi siyasi iktidar iş
başında olursa olsun çok güçlü bir silahlı kuvvetlere
sahip olması gerektiği tartışılmaz bir konudur.
Bu konu zaten yalnız ülkemizdeki bazı resmî kurumların
değil, hepimizin yaşamının bir bölümünde görev
aldığı Türk Silahlı Kuvvetlerinin bağrından
çıktığı, halkımızın da tartışmasız
kabul ettiği bir gerçektir. Ancak, bir silahlı kuvvetin, dolayısıyla
Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücü, yalnız onun hâlihazırdaki
vurucu gücüyle sınırlı değildir. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin gücü, Türkiye'nin ekonomik gücüyle bağlantılıdır.
Çünkü ülke ekonomisi ne kadar güçlü olursa olsun silahlı kuvvetleri
de o kadar güçlü olur. Bunun örneklerini kendi tarihimizde görebileceğimiz
gibi, İkinci Dünya Savaşı'nda da açıkça görebilmekteyiz.
Osmanlı topraklarında
yol bulunmaması, Osmanlı imalat sanayisinin ve buna
bağlı olarak savaş sanayisinin olmamasının
sonuçlarını hepimiz defalarca okuduk. Osmanlı orduları
ne Medine'yi müdafaa ederken ne Süveyş harekâtında ne Filistin'de
ne Basra cephesinde ne de Sarıkamış'ta komutanlarının
kötü yönetimi veya askerlerinin çarpışmaktan kaçınmasından
dolayı yenilmemiştir. Bu yenilgilerin tek nedeni, 90 bin
şehit verdiğimiz Sarıkamış faciasında
da olduğu gibi, devletin ilkel ekonomik yapısından
kaynaklanan lojistik desteğin sağlanamamasıdır.
İkinci Dünya Savaşı'nda da aslında yenilen Japon
ordusu değildir. Gerçekte savaşın galibi, o yıllarda
bile başta tarım ve sanayi olmak üzere Japonya'dan kat kat
güçlü olan Amerikan ekonomisidir, Amerikan teknolojisidir, iyi
eğitilmiş Amerikan insanıdır.
Değerli arkadaşlar, elinizi
vicdanınıza koyup düşündüğünüz zaman, Türkiye'de
böyle bir ekonomik yapıdan bahsetmek mümkün müdür? Ama, son bir
haftadır yapmakta olduğumuz bütçe görüşmelerinde
başta Sağlık, Millî Eğitim, Tarım ve Enerji Bakanlarının
konuşmalarına baktığımız zaman, bizim
bütün sorunlarımızın AKP İktidarıyla birlikte
çözülmeye başlanmış olduğunu, ama bizim haberimiz
olmadığını anlıyoruz.
Ama, bir de madalyonun diğer
yüzüne bakmak gerekiyor. Aslında sorun çok, yalnız, zaman
kısıtlı olduğu için ben sadece madalyonun bir bölümünden
bahsetmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
ülkede, hâlen on binlerce ilköğretim çağında çocuk okula
gidememektedir. Niye gidememektedir? Çünkü bunlar, aileleriyle
birlikte yılın yarısını ülkenin değişik
bölgelerinde geçici tarım işçisi olarak geçirmektedirler.
Dört yıldır AKP Hükûmeti bu konuda bir arpa boyu dahi yol almamıştır.
Sayın Millî Eğitim Bakanı
her konuşmasında "Haydi Kızlar Okula" kampanyasıyla
okula başlattıkları kız çocuklarının sayısını
vermektedir, ama, okula devam eden kız çocuklarının sayısını
verememektedir. Çünkü, yalnız kız çocuklarının
değil, erkek çocuklarının da okula gönderilememesini
veya gidememesini salt sosyokültürel nedenlere bağlamaktadır;
çünkü, konudan ya haberi yoktur ya da ilgilenmemektedir.
Bakın, ben size bu konuyla ilgili
bir örnek vermek istiyorum. 26 Ocak 2006 tarihinde, yani on bir ay önce
ben Sayın Millî Eğitim Bakanına bir soru yöneltmişim
ve demişim ki: Ceylanpınar Tarım İşletmesinde
yaşayan göçerlerin çocukları herhangi bir okula gidemiyorlar.
Bu soruna nasıl bir çare bulmayı düşünüyorsunuz?
Kısaca verdiği cevap şudur: "En kısa sürede
çözeceğim, o bölgeye prefabrik bir okul yaptıracağım."
Biz bu konuyu Urfa'da da takip ettik. İlgili müdürlerle her görüşmemizde
"Tamam, biz Sayın Bakanımızdan talimat aldık,
yaz aylarının sonunda ihaleyi yaparak 2006-2007 yılında
bu çocukları öğretime başlatabileceğiz."
demişlerdir. Bu çocukların geçen yılki sayıları
550'dir. Bu konuyu bize ileten göçer ailelerine de, devletin bakanı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- On gün sonra açılıyor.
BAŞKAN - Sayın Melik, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET VEDAT MELİK (Devamla)
- O seyyar okul açıyor, onu da söyleyeceğim.
söz verdi, hiç merak etmeyin, bu
yıl okulunuza kavuşacaksınız, dedik; ama, on bir
ay geçtiği hâlde Sayın Bakan bu okulu açamadı. Birinci
sömestr bitmek üzereyken, çocuklar ilk yarıyı bitirmek üzereyken
Sayın Bakan geçen gün diyor ki: "Müjdem olsun, on gün sonra onlara
seyyar okul göndereceğim."
Değerli arkadaşlar, söz
konusu çocuklar da, Türk vatandaşları gibi sırası
geldiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev alacaklardır.
Çağımızda güçlü bir ordu için başta kalkınmasını
sağlamış bir ekonomi ve bunun için de iyi eğitilmiş
fertler gerekir. Ülkemizdeki fertlerin, yarın güvenlik güçlerimizde
görev alacak fertlerin iyi eğitilip eğitilmediğinin
cevabını da sizlere bırakıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Edirne Milletvekili Necdet Budak.
Sayın Budak, buyurun. (AK Parti
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 16'ncı maddeyle ilgili
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Millî Savunma Bakanlığı
bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.
Tabii, burada, milletvekili arkadaşımız
bu maddeyle ilgili olarak konuşulması gerekenlerden çok
Edirne'yle ilgili söyledi. Ama, bu maddeyle ve Edirne'yle ilgili olan
DFİF olayı var Maliye Bakanlığımızın
ve Trakyabirlik'in 110 bin ayçiçeği üreticisi var, 180 trilyon
DFİF kredi borcunu AK Parti Hükûmeti, Sayın Maliye Bakanımız,
bu Grup sildi. Ben, Edirneli olarak, Trakyalı olarak bu Gruba teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - CHP'li
seçmene teşekkür et sen.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sana oy verenlere
teşekkür et.
NECDET BUDAK (Devamla) - Ayrıca
Ayrıca
Ayrıca, Keşan CHP Belediyesi
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - CHP'li
delegelere teşekkür edeceksin.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Seni milletvekili
yapan Edirnelilere teşekkür et.
NECDET BUDAK (Devamla) - Keşan
Belediyesi, CHP, elektrik altyapısına 6,6 trilyonu bu Grup
çıkardı ve
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Seni birinci
sıraya getirenlere teşekkür et. CHP'nin delegelerine teşekkür
et.
NECDET BUDAK (Devamla) -
Trakya'da
tek örnektir Keşan CHP Belediyesi, AK Parti Hükûmetinden 6 trilyon
alarak, tüm elektrikler yer altına alındı. (AK Parti
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Senin yüzün iki tane, iki yüzlüsün sen!
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Belediyeyle
ne alakası var?
NECDET BUDAK (Devamla) - Keşan
Belediyesi CHP belediyesi
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir)
- Sen ne anlarsın CHP'den?
NECDET BUDAK (Devamla) - 3 trilyonluk
hastane, 8 trilyonluk kültür sitesi, 6 tane köprü, Saros Körfezi turizm
merkezi ilan edildi, doğal gazı geldi. Bunlar bu Grup sayesinde
yapıldı. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Belediyeyle
ne alakası var bunların, belediyeyle?
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sana oy veren
seçmenler oylarını haram ediyor!
NECDET BUDAK (Devamla) - Bir
başka olay: Hamzadere Barajı, sekiz yıldır çivi çakılmıyordu,
yüzde 1 fiziki gerçekleşme vardı. Geçen yıl 17 trilyon
ödenek çıktı, yüzde 10 fiziki gerçekleşme oldu. Burası
CHP belediyesinin alanı. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Kaymakamlarla
gidiyorsun köylere ama, kaymakamlarla. Yalnız köylere gidemiyorsun.
NECDET BUDAK (Devamla) - Başka
olay: Uzunköprü Belediyesi DYP belediyesi. Bu Grup Millî Piyango çekilişini
DYP'li belediye için yaptı ve dünyanın en uzun tarihî taş
köprüsü 14 trilyon liraya ihalesi yapıldı; DYP'li belediye.
Bu Grup yaptı. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Belediyeyle
ne alakası var onun? Belediye başkanını hacca gönderdiniz.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sizi geçmiş,
sizi!
NECDET BUDAK (Devamla) - Kanalizasyon,
tüm ilçelerde parti farkı gözetmeksizin, Süloğlu dahil
Süloğlu Belediyesini söyledi, CHP'li belediye, doğru, Maliye
Bakanımızın ilçesi
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Sen Edirne'ye giremiyorsun bile, Edirne'ye.
NECDET BUDAK (Devamla) - Milletvekilimizin
ilçesi ve kırk yıldır tartışılan kanalizasyon
bu Grubun sayesinde başlatıldı. Onun için ben Maliye Bakanımıza
teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Ya, belediyeyle
ne alakası var? Süloğlu halkıyla
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
- Neyse, seçimlerden sonra gelirsin konuşursun bakalım
orada.
NECDET BUDAK (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, Edirne Belediyesi CHP belediyesi. Edirne'nin içme
suyu 1,3 trilyon, bu Grup yaptı. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Seni milletvekili de bu Grup yaptı. Seni dönek seni!
NECDET BUDAK (Devamla) - Edirne girişi,
3 trilyonluk Edirne girişi yolu AK Parti Hükûmeti tarafından
yapıldı, CHP belediyesine yapıldı.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Tamamlanmadı,
tamamlanmadı.
NECDET BUDAK (Devamla) - Tamamlandı.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Ödenek
yok diye tamamlanmadı. Yalan söyleme.
NECDET BUDAK (Devamla) - Ayrıca,
Edirne ilimiz Türkiye'deki en kirli illerden birisi. Maliye Bakanımız,
BOTAŞ ve Enerji Bakanlığımızın katkısıyla
2007'de doğal gaza kavuşuyor. Bu da yine bu Grup sayesinde
oldu. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Senin sayende
daha da kirlendi Edirne.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Ahlakını
kirlettin, ahlakını.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Siyasi ahlakını
kirlettin Edirne'nin.
NECDET BUDAK (Devamla) - Diğer
bir olay: Edirne Belediyesi, CHP belediyesi, yağmur sulama sistemi
bu Grup tarafından yapıldı. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bence,
burada, hizmet anlamında konuşursak, ben çok daha sıralarım.
Ama, uykunuzu da biraz açmış olduk. Şu var...
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Sende ahlak zaafı var, ahlak!
NECDET BUDAK (Devamla) - Şu
var
Değerli arkadaşlar, muhalefet
milletvekili arkadaşımız, benim milletvekili arkadaşım,
Edirne ile Ankara arasında soğukluk yaratırsanız,
bu hizmetleri daha fazla yapmada biz güçlük çekeriz.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Ne yaptın
ki? Ne yaptın?
NECDET BUDAK (Devamla) - Sizler burada
katkıda bulunursanız, biz daha çok hizmet ederiz.
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
- Senin yapacağın hizmet kalsın zaten. Senden ne hizmet
isteyeceğiz ya? Sen nesin ki, hizmet edeceksin sen?
NECDET BUDAK (Devamla) - O bakımdan,
bu hizmetler...
Bakın, ben size bir şey söyleyeyim
mi...
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
- Sen yapsan yapsan kendine yaparsın! Başkasına ne yapacaksın?
NECDET BUDAK (Devamla) - Bakın,
ben size bir şey söyleyeyim mi: Cumhuriyet değerleri üzerinden,
manevi değerler üzerinden... Cumhuriyet değerlerimiz, manevi
değerlerimiz hepimizin ortak değerleri.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Sen hariç!
NECDET BUDAK (Devamla) - Ama, bu dönemde,
öyle, Türkiye'de bir siyaset oluştu ki, bu değerler ortak değerler.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Sen seçimde
yaptığın konuşmaları aklına getir!
NECDET BUDAK (Devamla) - Bunlar
üzerinden bedava siyaset bitti. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Eğer ülkemizi seviyorsak,
bayrağımızı seviyorsak, Atatürk'ü seviyorsak,
Müslüman'sak, bu ülke için hizmet edeceğiz ve çalışacağız.
Sevgi ve saygılarımı
sunuyorum. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Bunlara
"kara parti" diyen sen değil miydin! "Kara parti"
diyen sen değil miydin, kara parti! "Kara parti" diyen
sen değil miydin Necdet? Nasıl oldu da şimdi "AK Parti"
oldu? "Kara parti" diye benimle beraber köy köy gezdin!
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
- Bizi sattı, yarın sizi de satacak!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
maddenin oylamasından önce, Komisyon Başkanlığının
bir söz talebi vardır. Komisyona söz veriyorum.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Sayın Başkanım, 16'ncı maddenin ikinci paragrafının
ikinci satırının sonundaki "ikinci" kelimesinin
"birinci" olması gerekiyor. Düzeltilmesini talep
ediyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekli not alınmıştır.
Sayın Karapaşoğlu,
teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17'nci maddeyi okutuyorum:
Yabancı ülkelere yapılacak
hizmet karşılıkları
MADDE 17- (1) Maliye Bakanı;
a) Milli Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca
yabancı ülkelere ve uluslararası kuruluşlara kiraya
verilen veya bir hizmetin yerine getirilmesinde kullanılan
kara, deniz ve hava taşıtlarından alınan kira veya
ücret tutarlarını,
b) Türk Silahlı Kuvvetlerinin
öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan ve eğitim
gören yabancı uyruklu subay, astsubay veya erlere yapılan
giderler karşılığında ilgili devletlerce
ödenen tutarları,
c) NATO makamlarınca yapılan
anlaşma gereğince yedek havaalanlarının bakım
ve onarımları için ödenecek tutarları,
aynı amaçla kullanılmak
üzere bir yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan yukarıda
yazılı kuruluş bütçelerinde açılacak özel tertiplere
ödenek kaydetmeye ve bu suretle ödenek kaydedilen tutarlardan
yılı içinde harcanmayan kısımları ertesi
yıla devretmeye yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Edirne Milletvekili
Nejat Gencan.
Sayın Gencan, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NEJAT GENCAN (Edirne)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Edirne milletvekilleri
arka arkaya konuşma şansını kullandık
herhâlde. Ben Necdet arkadaşımızın söylediklerinin
bir kısmına cevap vereceğim ama, bir eleştiri
şeklinde değil, onların yaptıklarının yanında
yapamadıklarını söyleyeceğim.
2007 yılı merkezî yönetim
bütçesinin 17'nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Şahsım ve Grubum adına yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; "Yabancı ülkelere yapılacak hizmet
karşılıkları" başlıklı 17'nci maddede,
Maliye Bakanına, ilgili kuruluş bütçelerine ödenek kaydedilen
tutarların yılı içinde harcanmayan kısımlarını
ertesi yıla devretme konusunda yetki verilmektedir. Kısacası,
ilgili kuruluşlara ödeneklerini sonuna kadar harcama konusunda
bir uyarı maddesiyle karşı karşıyayız.
Bütçenin daha verimli olması
açısından, bu şekilde özellik içeren maddeleri bütçenin
geneline yaymalıyız. Aksi hâlde, kurumların bu ödenekleri
yıl sonunda kullanma gibi bir zorunluluk içerisine girdiğini
görmekteyiz.
Hükûmetin 2007 yılı içerisinde
gerçekleştirmeyi öngördüğü harcamaları gösteren
2007 yılı bütçesinin görüşmelerini tamamlayarak bitirmek
üzereyiz.
Ne yazık ki, bu bütçenin de,
hiçbir reform içermediği, son dört yıldır yapılan
bütçelerin devamı niteliğinde olduğunu hep birlikte
görüyoruz. Bu bütçenin de neresinden tutacağımızı
bilemiyorum. İşte size kayıp bir yıl daha önümüzde.
2007 yılı bütçesi ülkemiz
için hayati önemde olan, sosyal ve ekonomik altyapının geliştirilmesi
ve yenilenmesi, öncelikli yatırımların gerçekleştirilmesi,
tarımda yeniden yapılanma, sosyal sektörlerde hızlı
gelişme, istihdamın artırılması, bölgesel
kalkınma gibi konuları dışlayan, bunların
gerçekleşmesinde oldukça yetersiz kalan bir bütçedir.
2007 yılı bütçesinde, bütçe
giderleri için 204,9 milyar YTL ödenek ayrılırken, bütçe gelirleri
188,2 milyar YTL olarak tahmin edilmektedir. En iyi ihtimalle bütçemiz
2007 yılında 16,7 milyar YTL açık verecektir. Faiz
dışı bütçe fazlası ise, 36,2 milyar YTL olarak öngörülmektedir.
İşte, size, yatırımları
kesin, bütçeyi kısın, harcamaları durdurun, önce benden
aldığınız borçları ve faizlerini ödeyin diyen
IMF etkisiyle hazırlanmış bütçe rakamları. Son
beş yıldır IMF gözetiminde ve onayı alınarak
hazırlanan bütçelerin değişmez ilkesi budur: Yüzde
6,5 faiz dışı fazla hedefi. Yeni bütçede faiz ödemelerinin
dışında kalan ödeneklerden de yüzde 6,5 oranında
bir kesintiyle para artırmak, tasarruf etmek zorundayız.
Bunu nasıl yapacaksınız?
Harcamaları kısacaksınız, yatırımları,
zaten olmayan yatırımları kısacaksınız,
hatta ve hatta emeklinin maaşını, sağlık ve
eğitim giderini, beslenmesini azaltacaksınız. Bunlar
da yeterli olmayacak, değerli arkadaşlar, yeni vergiler
ve zamları devreye sokacaksınız. Bütçenin gelir kaleminin
temelini oluşturan vergi gelirlerindeki artış hedefinin
enflasyonun 2 katı düzeyinde olması, yeni vergi artışlarının
en somut göstergesidir. Elektriğe zam, doğal gaza zam, mevcut
vergi oranlarında artış ve de yeni vergiler bizleri
beklemektedir. Şimdi bu zamlara karşı çıkacaksınız.
Sakın karşı çıkmayın.
Bu zamların dışında,
sizlere, bütçenin ilginç bir gelir kaleminden bahsetmek istiyorum:
Devlet, 2007 yılında 3,2 milyar YTL ceza kesecek, yani, gelir
kalemine konulan bir ceza kalemi. Dikkat edin, ilgili birimler,
her gün aldığı bir emirle göreve çıkacak, bugün bu
kadar ceza kesilecek diye emirler yağdırılacak.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Maliye Bakanımızın 6
Ocak 2003 tarihli Milliyet gazetesinde yayınlanan ifadeleriyle
sizlere seslenmek istiyorum: Sayın Maliye Bakanımız
şöyle diyor: "Biz, vergi adaletini sağlamak istiyoruz.
Verginin adil, oranlarının makul olmasını istiyoruz.
Ancak, dolaysız vergiler yüzde 30'lara düşmüş, buna karşılık
dolaylı vergiler yüzde 70'lere çıkmıştır. Dolaylı
vergilerin oranının yüzde 70'lere çıktığı
bir ülkede vergi adaletinden bahsedilmesi mümkün değildir. Bu
çarpık yapıyı düzeltmek mecburiyetindeyiz. Bu yapı
değişmedikçe hedeflere ulaşmak çok zor. Bu nedenle,
gerçekleştireceğimiz vergi düzenlemeleriyle öncelikle
bu yapıyı ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz."
Bu sözler Maliye Bakanımıza ait. Sayın Bakanım,
Avrupa Birliğinde dolaylı vergilerin oranı yüzde 50
civarı. 2007 yılı bütçesinin dolaylı vergileri
yüzde 72. İşte, 2003'te söylediğiniz vergi adaleti 2007
yılında bu şekilde uygulanıyor!
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son dört yıldır yapılan bütçelerde
olduğu gibi 2007 bütçesinde de yatırım kalemlerinde
azalmalar devam ediyor. İstihdamı artırmak için kamu
yatırımlarının mutlaka artırılması
gerekir. Özel sektörün yatırım yapmasını beklemek
yeterli değildir. Özel sektörün 2006 yılındaki yüzde
14'lük yatırım artışına karşın 2007
yılındaki yatırım artışı, iyimser
bir bakış açısıyla, sadece yüzde 6 olarak öngörülüyor.
2006 yılındaki kamu yatırımının yüzde
1,2'lik artışı sizce yeterli midir? Ülkemizdeki yüzde
10'ların üzerindeki işsizliği bu şekilde mi gidereceğiz?
Yatırımcı kuruluşların
bütçeleri de düşürülüyor. Faiz ödemelerinin 52,9 milyar
YTL'yi bulduğu 2007 yılı bütçesinde, 2006 bütçesinde
12,4 milyar YTL olan yatırım bütçesi 2007 yılında
12,1 milyar YTL'yle sınırlı tutulmuştur. Bayındırlık
Bakanlığı bütçesi yüzde 5,3; Ulaştırma Bakanlığı
bütçesi yüzde 19,2; Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesi
yüzde 14, Sağlık Bakanlığı bütçesi yüzde 12
oranında düşürülmüştür. Bu konuyu halkımızın
takdirine bırakıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her ne kadar Hükûmet adına konuşan bakanlar
ve milletvekilleri "seçim ekonomisi uygulanmayacak" deseler
de bu bir seçim bütçesi ve seçim sandığının ipuçlarını
bu bütçede görmekteyiz. Yeni sosyal güvenlik sisteminin finansmanı
için 31,6 milyar YTL, köylerin ve küçük belediyelerin altyapılarının
desteklenmesini amaçlayan KÖYDES ve BELDES projeleri için 2,3 milyar
YTL, ayrıca mahallî idarelere ve fonlara 17 milyar YTL ödenek ayrılmıştır.
Bunlar iyi gelişmeler. Umarız, bu kaynaklarla yapılacak
projelerin uygulanması konusunda objektif kriterler hayata
geçirilir. Seçim yatırımı harcaması ve yandaşlara
kaynak aktarımı şeklinde hayata geçirilmemesini diliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2006 bütçesinde 1 milyar YTL olan yedek ödenek tutarının
2007 bütçesinde 2,3 milyar YTL'ye çıkarılmasını
dikkatlerinize sunmak istiyorum. Artış oranı yüzde
130. Bu bütçede bundan başka bu şekilde artırılan
hiçbir kaynak yok. Bu yedek ödenek, Maliye Bakanlığına,
kime isterse, nereye isterse kullanmak üzere tahsis ediliyor. Tabii
"bunun seçimle uzaktan yakından ilgisi yok" diyeceksiniz,
ama, az önce Rasim arkadaşımın söylediği ve Maliye
Bakanımızı överek cevap veren Necdet arkadaşımın
konuşmalarını, ben, burada bir daha hatırlatmak
istiyorum. Bunun bundan farklı kullanılmayacağını,
ben de buradan bir daha söylemek istiyorum. Hep birlikte göreceğiz,
özellikle bu ödeneğin kullanılmasında vücut dilinden
anlama kriteri esas olacaktır.
2007 bütçesi de ne yazık ki, esnafımıza
umut vermiyor, hayal kırıklığı ve umutsuzluk
veriyor. İşte bu bütçeden esnafa en büyük müjde, 2007
yılının en büyük özelleştirme hedefi olan Halkbank'ın
blok satışıdır. Takdiri esnafımıza
bırakıyorum. Esnafımız, günü geldiğinde gerekli
cevabı verecektir.
Seçim bölgem Edirne'de esnaf kan
ağlıyor, çiftçi kan ağlıyor, sanayici kan ağlıyor,
işsizlik almış başını gitmiş, gençler
umutsuz, iş imkânı yok. Edirne ilimiz, sosyoekonomik gelişmişlik
sıralamasında on altıncı sırada olduğundan,
kalkınmada öncelikli iller arasında yer alamadı, alması
da mümkün değil. Yatırımlardan hak ettiğini bu yüzden
de alamıyor, fakat bazı ilçelerimizdeki gelir seviyesi
Türkiye ortalamasının çok altında, hatta bin doların
da altında. Bunu Necdet arkadaşımız bizden daha
iyi biliyor. Bu çerçevede, il bazında kalkınmada öncelikli
iller arasına giremiyorsak, o zaman sınıra yakın
il veya ilçeler bazında kalkınmada öncelikli statüde değerlendirilmek
istiyoruz Edirne olarak. Bu durumun göz ardı edilmesi yetmezmiş
gibi, ilave olarak, sınır kenti olan Edirne'de sınır
ticareti yasaklandı, yapılmıyor. Yetmezmiş gibi,
yurt dışına çıkışlarda harç uygulaması
tekrar geldi. Yetmezmiş gibi, yurt dışına çıkışlarda
haftalık ve onun benzeri sınırlamalar geldi. Edirne
halkı şaşkın. Neden cezalandırıldığını
anlamaya çalışıyor, bir türlü anlam veremiyor. Sanayicimiz,
ticaret erbabımız hareket kabiliyetini yitirmiş bulunmaktadır.
Bölgemiz, ülkemiz ekonomisini olumsuz yönde etkileyen bu etkenlerden
dolayı etkilenmektedir. Kişilerin seyahat etme özgürlükleri
ihlal edilmektedir.
2007 yılı bütçesinde tarımsal
destekleme tutarı 5,2 milyar YTL'dir. Tarımsal desteklemenin
gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 0,84'tür. Bu oran, Avrupa
Birliği ülkelerinde yüzde 2 ve 3 düzeyindedir. Çiftçimiz geçmiş
bütçelerde olduğu gibi 2007 bütçesinde de desteksiz, korumasız
bırakılmıştır. AB ülkelerinin kendi çiftçisine
vermiş olduğu destek, bizim çiftçimize verdiğimiz destekten
yaklaşık 20 kat daha fazladır.
Dünyada kendi kendine yeten ülkelerden
biri olan Türkiye'yi, artık, kendi kendine yetemez noktaya getirdiniz.
Şimdi, kendi kendini besleyemeyen bir ülke hâline gelen bir Türkiye
var. 1980 yılından günümüze tarım ürünleri ithalatı
yüzde 58 oranında artmıştır. Değerlendirme yaparken
bu hususları da göz önünde bulundurmanızı istiyorum.
Tarım sektörünün, eğitim ve savunma gibi, bir ülkenin geleceği
açısından stratejik öneme sahip olduğunu göz önünde bulundurma
zorundasınız. Tarım kesiminde çalışan nüfusumuzun
ürettiği ürünün tarlada kalmasına neden olacak fiyat politikalarını
uygulayarak tarım kesiminin bu kadar fakirleşmesine seyirci
kalmayacağız.
Evet, değerli arkadaşlar,
burada bazı kriterler var, onları burada okumayacağım,
ama ben sadece çeltik konusunda Necdet arkadaşımız
2002 yılından bu yana Edirne ilimize ödenen destekleme paylarının
çok yüksek miktarlarda olduğunu söylüyor. Yani, 50 trilyondan
100 trilyon civarına çıktığını söylüyor.
Ama ben sadece çeltikte Edirne ekonomisinin, yani Edirne ilinin
35-40 trilyon, sadece bu seneki fiyatlardan dolayı kaybettiğini
söylemek istiyorum. Yani, vermiş olduğunuz 100 trilyonun
bu çiftçinin cebinden tüccar veya satışta nasıl
alındığının hesabını sizler vereceksiniz.
NECDET BUDAK (Edirne) - Çeltik fiyatı
yükseldi, 750-800 oldu.
NEJAT GENCAN (Devamla) - Şimdi
yükseldi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hükûmet, bu yüz kızartıcı yoksullaşma
tablosu karşısında konuşmak yerine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gencan, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
NEJAT GENCAN (Devamla) - Bitiriyorum
Başkanım.
utanmalı ve siyaseten gereğini
yapmalıdır. Halkımız 3 Kasım 2002 seçimlerinde
oy verirken, gelir dağılımında adalet, siyasetin
yeniden yapılandırılması, dokunulmazlıkların
kaldırılması, yolsuzluklarla mücadele edilmesi, toplumsal
gerginliklerin ortadan kalkması gibi en temel konularda değişim
istiyordu. Fakat, 2007 yılına geldiğimizde, Hükûmet,
Avrupa Birliği dayatmaları dışında Türkiye'yi
normalleştirecek hiçbir gelişmenin altına imza koymamıştır.
Olası bir erken seçimde değişim kaçınılmazdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin bir yıllık yatırım
beklenti, gelişme, büyüme umutlarını içeren 2007 bütçe
yasa tasarısının umut vermediğini üzüntüyle ifade
ediyor, ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızın
(AK
Parti sıralarından gülüşmeler)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Kim
izler bu saatte?
NEJAT GENCAN (Devamla) - Varsa,
varsa. Biz erken saatlerde olacağı için öyle düşündük.
yaklaşmakta olan yeni
yıl ve Kurban Bayramı'nı kutluyor, sizleri de saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gencan.
Şahsı adına, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş.
Sayın Elitaş, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 17'nci maddesi üzerine söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yaklaşık,
herhâlde on saat, on beş saate yakın bir süredir
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Bir o kadar daha olacak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- On beş saate yakın bir süredir bütçe üzerinde görüşmelere
devam ediyoruz.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - On yedi saat
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Herhâlde on yedi saat olmuş, bir on saat daha bir süremiz var. Bu
sürede, değerli milletvekili arkadaşlarımız ve
bizler gerçekten konu hakkında faydalanmaya çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir
bütçenin bütçe olabilme özelliği, en temel özelliği istikrarlı,
kararlı ve rakamlarının yıl sonunda tutmasıyla
doğru orantılıdır. Daha önceki maddelerde yaptığım
konuşmada, bugüne kadar, 1983'ten 2006 yılına kadar yapılan
bütçeler içerisinde hiçbir hedefin gerçekleşmediğini veya
gerçekleşmeye yaklaşan bütçeler olmasına rağmen,
2003 yılından itibaren yapılan bütçelerin tamamen hedeflerin
altında ve kamuoyuna, piyasaya, bu bütçeyle ilgilenen bütün
kurum ve kuruluşlara güven verdiğini ifade etmiştim.
Değerli arkadaşlar, 2002
yılı sonu itibarıyla rakamlara baktığımızda,
kamu kesiminin borçlanma gereğinin 2001 ve daha önceki
yıllarda yüzde 20'lere doğru gittiğini, yanlış
hatırlamıyorsam, 2001 yılında yüzde 17, 2002
yılı rakamları burada, gayrisafi millî hasılanın
yaklaşık yüzde 13'ü
2003'ten itibaren kamu kesimi borçlanma
gereğinde bir iyileşmeyle karşı karşıya
kalıyoruz. 2002 yılında gayrisafi millî hasılanın
yüzde 4,7'si, 2003 yılında 9,4'ü, 2004 yılında yüzde
4,7'si ve 2005 yılında yüzde 0,9'u, yani, yüzde 1'den daha
aşağı bir oranda kamu kesiminin borçlanma gereği
olmuş. 2006 yılı önemli bir yıl. 2006 yılı
bütçesi, hakikaten ilk defa kamu net borç ödeyicisi hâle gelmiş.
Kamu kesimi borçlanma gereği, 2006 yılında, ilk defa
eksiden, yani, teknik deyimle baktığımızda,
şimdiye kadar saydıklarımı artı olarak varsayarsak,
ilk defa 2006 yılında kamu kesimi borçlanma gereği olmamış,
inşallah, yıl sonu rakamlarını belki bir ay sonra
alacağız, yıl sonu rakamlarının kamu kesimi
borçlanma gereğinin yüzde 3'ler civarında eksi olduğunu,
borçlanma ihtiyacının olmayacağını göreceğiz.
Değerli arkadaşlar, 31
Aralık 2006, mübarek Kurban Bayramı. Bu vesileyle, tüm Türk
milletinin, İslam âleminin mübarek Kurban Bayramlarını
tebrik ediyorum, bütçemizin hayırlara vesile olmasını
temenni ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Elitaş.
Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Çakır, buyurun.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Sayın
Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanımdan
öğrenmek istiyorum: 2007 yılı bütçesini incelediğimizde,
Edirne'nin Hamzadere Barajı'yla ilgili 4 milyon YTL'lik bir ödenek
ayrıldığı görülmektedir. Sayın Bakanın,
yıl içerisinde bu ödeneği artırmaya yönelik bir projesi,
planı var mıdır?
İki: Yine, Enerji Bakanlığının
bütçesi Plan Bütçe Komisyonunda görüşülürken sormuş olduğum
soruya verilen cevapta, Edirne'nin giriş yoluyla ilgili, ihalesi
tamamlanmış, altyapısı yapılmış, ödenek
bulunduğunda bu yolu tamamlayacağız şeklinde
bir yanıt aldım. Sayın Bakanın, bu yolun tamamlanmasına
yönelik ödeneğin bulunmasında gayretleri olacak mı?
Bir de, Sayın Bakana sormak istiyorum:
Hükûmetiniz, acaba, milletvekillerine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çakır.
Sayın Çetin
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Günaydın Sayın Bakanım. Hoş geldiniz. İlk maddede
sormuştum, yanıt alamamıştım. Geçtiğimiz
hafta, buradaki konuşmanızda "Ücretlilerin fiş
ve fatura toplama zulmüne 2007 yılında son vereceğiz."
demiştiniz, ama, 20 Aralık 2006 tarihli Resmî Gazete'deki
259 sayılı tebliğinizle fişlerin toplanmasına
ilişkin önemli ipuçlarını veriyorsunuz ve yayımladınız.
Yani, ücretliler 2007 yılı içerisinde fiş toplayacak
mı toplamayacak mı? Birinci sorum bu.
İkinci sorum da, yine, kasım
ayının ilk haftasında, Sayın Başbakan özel iletişim
vergisi oranının yüzde 25'ten yüzde 20'ye düşürüleceğini
söylemişti. Aynı konu Ulaştırma Bakanınca da
açıklanmıştı. Şimdi, bakıyoruz, abone
olanlardan alınan özel iletişim vergisinin yüzde 7,8 artırılarak,
2007 yılı için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Işık
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, Aralık
2006 tarihi itibarıyla IMF'ye olan borcumuz ne kadardır,
2002 yılı sonu itibarıyla ne kadardı?
2002 yılında kurulan
şirket sayısı ile kapatılan şirket sayısı
nedir? 2006 yılında yine kurulan şirket sayısı
ile kapatılan ne kadardır?
Araştırma projelerine
verilen destek
2002 yılı ile 2006 yılını mukayese
eder misiniz?
Son olarak, çiftçimize toplam tarımsal
destek ödemesi 2002'de ne kadardı, 2006'da ne kadar olmuştur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Sayın Koç
HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
2005 yılında bütçe gelir
ve gider rakamlarının bütçe kapsamındaki kurumların
gelir ve giderlerini yansıtmadığı bilhassa Cumhuriyet
Halk Partili sözcüler tarafından dile getirildi. Uygulanan
ekonomik programın hedeflediği faiz dışı fazlaya
ulaşmak için, başta Maliye Bakanlığı olmak üzere,
merkezî kurumlar kamu hesaplarını bilinçli bir şekilde
eksik gösteriyorlar ifadesi dile getirildi. Bu işlemler, bazı
giderlerin tahakkuk ettirilmeyip bekletilmesi ve ertesi yıllara
devredilmesi suretiyle olduğu gibi, çıkarılan çeşitli
torba yasalara konulan hükümlerle gelir ve giderlerin bütçeye
ilişkilendirilmeksizin muhasebeleştirilmesi şeklinde
de olmaktadır. Birinci duruma en iyi örnek, sağlık harcamaları,
müteahhit borçları ve KİT görev zararları olurken,
ikinci duruma örnek ise, emeklilere vergi iadesi, çeşitli
KİT'lere veya kamu kurumlarına yönelik düzenlemeler iddiası
yer aldı. Bunlara katılıyor musunuz katılmıyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Keskin, buyurun efendim.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Sayın Bakanım, serbest bölgelerin geleceği hakkında
ne düşünüyorsunuz? Bunlardan sağlanan ülkeye yıllık
katkı ne kadardır? Bunları geliştirmeyi düşünüyor
musunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Keskin.
Sayın Anbarcıoğlu,
buyurun.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, biraz önce
muhalefetten bir arkadaşımız, CHP'li belediyelere
yardım etmediğinizi, diğer partiden, bilhassa AK Partili
olan belediyelere yardım ettiğinizi söyledi. Eğer bu
doğruysa, Bursa'nın CHP'li Belediye Başkanı olan
Harmancık ilçesine yardımı kim yaptı? Aynı
şekilde, Göynükbelen beldesi, CHP'li bir belediye başkanımız
vardır, oraya da sizin para gönderdiğinizi biliyoruz.
Şu fotoğrafta da göreceksiniz, CHP'li Belediye Başkanı
bana bu sene plaket verdi. Bunları siz göndermediyseniz, kimin
tarafından gönderildiğini öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Çakır, "Edirne
Hamzadere Barajı'yla ilgili olarak ayrılan ödeneğe
ilaveten başka ödenek de verilecek mi?" diye soruyor. Hamzadere
Barajı, Trakya için fevkalade önemli bir baraj. Sayın Necdet
Budak'ın anlattığına göre, yıllardan beri de
çivi çakılmamış bir baraj; fakat, Edirne'de, Trakya'da o
baraj büyük çapta sulama olarak kullanılacak ve yüz binlerce
hektar alan sulanacak burada ve oradaki sulamalar normal, arpa
buğday gibi geleneksel mahsullerin değil, pirinç gibi sanayi
ürünü, yani, daha değerli ürünlerin yetişmesine sebep olacağı
için fevkalade de verimli bir baraj ve Hükûmetimiz de bu barajın
yapımına önem ve öncelik veriyor. Dolayısıyla,
aynen 2006 yılında olduğu gibi, Hamzadere Barajı'nın
inşaatını daha ileri safhalara getirmeleri için
Hükûmet elinden geleni yapacaktır bu konuda. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Şimdi, Edirne giriş yolunun
yapılıp yapılmaması meselesi. Karayollarına
ait olan yollar Karayolları tarafından, bir defa, yapılır.
Ama, büyükşehir ve diğer belediyelere ait yolları da
belediyeler bize yaptırmaya kalkmasınlar. Her belediye
kendi şehir içi yolunu kendisi yapar.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - O yol da
Karayollarına ait Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Eğer Karayollarına aitse o yol, hiç
şüpheniz olmasın, o yol yapılır. Ama, belediyeye
aitse, belediye kendi vazifesini iyi bilsin ve o yolunu yapsın.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Karayollarına
ait, Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Karayollarına ise, Karayolları yapar
onu, hiç merak etmeyin.
NECDET BUDAK (Edirne) - Yaptık,
bitti Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Ama, belediyeyle ilgili burada bir sürü şeyler
söylediniz Sayın Çakır. Şimdi kalkılıyor, devletin
vergisi ödenmiyor, vergiler ödenmiyor, kalkılıyor, efendime
söyleyeyim, başka işler de yapılmıyor... Devlet de
vergisini alacak, ister belediye olsun, ister başka şey olsun.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - AKP'li
belediyelerden alıyor musunuz?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Vergiler alındığı zaman, "Haciz
geldi, şu geldi bu geldi
" Devlet vergisini alır.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - AKP'li
belediyelere haciz gönderiyor musunuz Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Ödemezse, devletin alacağı yolu vardır,
ona göre uygun olarak alır. Yok, AK Parti belediyesi, yok CHP belediyesi
gibi lütfen ayrımcılık yapmayın.
O Edirne'ye içme suyunu şu AK
Parti Hükûmeti, şu grup yapıyor, Devlet Su İşleri yapıyor.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Necdet Bey
açıkladı.
NECDET BUDAK (Edirne) - Yaptık,
teslim ettik.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) - Yani, çok isterseniz bir daha gelir bir daha açıklar.
Edirne Milletvekili olduğu için o bilir.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
İyi talebe yetiştiriyorsunuz! Vallahi benziyor sana!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Evet, çok şükür size benzemiyor yani, bize benziyor.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Bize benzemediği için sizin tarafa geldi. O karakterler bize
lazım değil.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Çetin
Bir soru sordun Sayın Çetin,
bir dakika, dinle de onu cevaplandırayım.
Bakın, "Ücretliler,
2007'de fiş toplayacak mı toplamayacak mı?" 2007
yılında ücretliler, vergi iadesi için fiş toplamayacak,
bu kesin. Ama, şimdi, tebliğ, mevcut durumu açıklıyor.
Bununla ilgili olarak hazırlanan kanun tasarısı Plan
ve Bütçe Komisyonuna geldi. Yasa tasarısı kanunlaştığı
zaman, zaten otomatikman -orada da belirtiliyor- 2007'de vergi iadesi
almak için fiş toplanmayacak. 2006'da toplanılan fişlerin
vergi iadeleri 2007 yılında yapılacak, ama 2007 yılında
ayrıca onun için toplanmayacak, çünkü 2008 yılında asgari
geçim indirimi tatbik edilecek.
Sayın Işık, önce size
teşekkür ediyorum ve takdirlerimi sunuyorum, ekonomiyle ilgili
can alıcı güzel sorular soruyorsunuz. Ama, son olarak sorduğunuz
bu rakamlara dayalı soruları yazılı olarak cevaplandıracağım,
onu, müsaadenize sığınarak yazılı olarak cevaplandıracağım.
BAŞKAN - Sayın Bakanım
teşekkür ediyorum, süre tamamlandı.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
18'inci maddeyi okutuyorum:
Bağış, hibe ve yardımlara
ilişkin işlemler
MADDE 18- (1) Maliye Bakanı;
a) Yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan
hibe olarak yıl içinde elde edilecek imkanların Yeni Türk
Lirası karşılıklarını Hazine Müsteşarlığının
teklifi üzerine gereğine göre bütçeye gelir veya gelir-ödenek-gider
kaydetmeye,
b) Dış kaynaklardan veya
uluslararası antlaşmalarla bağış ve kredi yoluyla
gelecek her çeşit malzemenin navlun ve dışalımla
ilgili vergi ve resimlerinin ödenmesi amacı ile bunların
karşılığını, ilgili bütçelerinde mevcut
veya yeniden açılacak tertiplere ödenek kaydetmeye ve gereken
işlemleri yapmaya,
c) 2007 yılı içinde Milli
Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı
ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ihtiyaçları için
yabancı devletlerden askeri yardım yoluyla veya diğer
yollardan fiilen sağlanacak malzeme ve eşya bedellerini,
bağlı (B) işaretli cetvelde açılacak tertiplere
gelir ve karşılıklarını da bu bütçelerde
açılacak özel tertiplere ödenek ve gider kaydetmeye,
yetkilidir.
(2) Türkiye - Avrupa Birliği
mali işbirliği kapsamında sağlanacak mali imkanların
karşılığı olarak ilgili idare bütçelerinde
(05), (06) ve (07) ekonomik sınıflandırma kodlarında
yer alan tutarların Ulusal Fona ödenmesine ilgili bakanlar yetkilidir.
Bu ödenekler başka bir hizmet veya faaliyete tahsis edilemez.
Ancak, bu tutarlardan ödeme esnasında kur farkı nedeniyle
oluşan fazlalıklar ve ilgili projeler için harcanamayan
kısımlar, Ulusal Fon hesaplarında tutulmaya devam edilir
ve gerektiğinde bu Kanun kapsamındaki diğer idarelere
ait projelerin eş finansmanı için kullanılabilir. Ulusal
Fona ödeme işlemi Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakanın talebi üzerine ve projelerin
finansman planlamasına uygun olarak en geç otuz gün içinde gerçekleştirilir.
(3) İkinci fıkra uyarınca
Ulusal Fona ödenen bu tutarlar, 30/1/2003 tarihli ve 4802 sayılı
Kanun kapsamında onaylanan Mutabakat Zabıtlarında
yer alan hükümler çerçevesinde kullanılır.
(4) Mali işbirliği kapsamındaki
projelerin yürütülmesine ilişkin çerçeve anlaşmada öngörülen
nedenlerle Avrupa Komisyonuna iadesi gereken hibe, kur farkları
ve benzeri türden doğabilecek ilave ödenek ihtiyacı, Maliye
Bakanlığı bütçesinde yer alan 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6
tertibinden aktarma yapılmak suretiyle karşılanabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Yalova Milletvekili
Muharrem İnce.
Buyurun Sayın İnce. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM İNCE
(Yalova) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sabahın
bu saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki rakamlara bakarak farklı
şeyler söylemek mümkün. Nasıl ki "Sirkeci" diye yazıp
"Sirkeci" diye de okuyabilirsiniz, "sirkeci" diye
de okuyabilirsiniz, "Ödemiş" yazıp "Ödemiş"
diye de okuyabilirsiniz, "ödemiş" diye de okuyabilirsiniz.
Farklı şeyler anlaşılır bunlardan.
Biliyoruz tabii ki bütçeler, bilinen
yasal gelirlerden oluşur, fakat zaman zaman da bunların içinde
"hibe", "bağış" adı altındaki
yardımlar da gelir olarak kaydedilir. Bu 18'inci madde de Maliye
Bakanına bu yetkiyi veriyor. Bence belki de bu Meclisin en fazla
tartışması gereken konulardan birisi bu, çünkü uluslararası
alanda bu bağışlar, hibeler bu kadar masum olmaz. Bunları
önce borçlandırırlar, sonra borcun bir kısmı hibe
olur, bir bakarsınız ki faizi hibeyi geçmiş. Yani, avlanması
gereken kuşun önüne konulan yem gibidir bazen. Hepimiz hatırlayalım,
Osmanlı'yı Kırım Savaşı'na nasıl sürdüler?
Dediler ki: "Buyur gir savaşa." "Paramız
yok" dedi Osmanlı. "Aha sana para" dediler. Böyle
borçlandık, böyle battık biz.
Değerli arkadaşlar, bir
ülke için böyle baba ülkeler vardır, milletler için de baba bakanlar
vardır, baba baba satanlar. İşte, derler ki bir ülkeye:
"Bak, biz, baba bir ülkeyiz, size yardımda bulunuyoruz, bağışta
bulunuyoruz." Ülkelerin içinde de yoksullara yardım eden
babalar vardır tıpkı bu yoksul ülkelere, gelişmemiş
ülkelere yardım eden baba ülkeler gibi.
Değerli arkadaşlar, burada
dikkatli olmalıyız. Hepimiz biliyoruz ki kimse kimseye
bedava para vermiyor. Bu noktadan sonra, mademki sabahın bu
saatinde bir bütçeyi tartışıyoruz, bu rakamları
bir de biz okuyalım. "Sirkeci" mi diyeceğiz,
"sirkeci" mi diyeceğiz, buna bir bakalım.
Sayın Bakan, siz, dört yıllık
iktidarınızda kamu borç stokunu yüzde 102,2 artırdınız
ve 180,2 milyar dolara çıkardınız. Bu ülkenin toplam
borç stokunu yüzde 70,5 artırdınız ve 373,9 milyar dolara
çıkardınız.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Hocam uzmanlık alanında konuş.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Toplam
dış borcumuz yüzde 48,7 arttı.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu)
- Şiir oku, şiir.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Cari
açığımız 1,5 milyar dolardan 34 milyar dolara
çıktı. Bu ülkedeki yabancıların bankacılık
sistemindeki payı yüzde 31, sigorta sistemindeki payı
yüzde 44'e çıktı. 25 milyar dolarlık özelleştirme
yaptınız, bunun içindeki yabancıların payı
10 milyar dolar.
TMSF'nin 6 milyar dolarlık satışındaki
yabancıların payı 4,3 milyar dolar. Kırk sekiz ay
boyunca rantiyeci kesime 129,1 milyar doları aktardınız.
Yani, faize aktardığınız buradaki para günlük 90
milyon dolar. Gerçek işsizlik oranı yüzde 16. İşte,
böyle bir noktada bir bütçeyi tartışıyoruz. Bu bütçenin
içinde işçi yok, çiftçi yok, köylü yok, esnaf yok.
Peki, değerli arkadaşlar,
bu Parlamentonun sürekli olarak çok çalıştığını
söylüyorsunuz, bence de çok çalışıyor, ama biraz
boş çalışıyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Uyuyanlar var, baksana uyuyorlar.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
İşte size bir örnek vermek istiyorum.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Uyuyorlar
arka tarafta.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Kimseyi
ilgilendirmiyor o.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, biz, bu dönemde Cumhuriyet Halk Partisi olarak
Anayasa Mahkemesine 88 dava açtık.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Niye ilgilendirmiyor, Meclisin itibarı söz konusu.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sana
ne?
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Ben milletvekiliyim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sen
milletvekiliysen, burayı idare etme yetkisi sana ait değil.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen
Sayın İnce, Genel Kurula
hitap ediniz. Buyurun.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, neden boş çalışıyoruz dedim?
Bakınız, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Anayasa Mahkemesine
88 dava açtık. Anayasa Mahkemesi bunların 37'sini görüştü.
Görüştüğü 37 dava içerisinden 30 tanesini kısmen ya
da tamamen iptal etti. Yani bizim açtığımız davaların
içinde Anayasa Mahkemesinin görüşüp karara bağladıklarında
yüzde 82'sinde, yüzde 83'üne yakın Cumhuriyet Halk Partisi haklı
bulundu. Yani, bu 88 tane açtığımız davanın
görüşülen 37 tanesinin yüzde 82 oranında Cumhuriyet Halk
Partisi haklı bulunmuşsa, bu Parlamento tarihinde bunun
bir başka örneği yok. Demek ki siz Cumhuriyet Halk Partisinin
sözcülerinin bu yasalar burada görüşülürken eleştirilerini
dikkate almış olsaydınız, bu 30 tane iptal gerçekleşmemiş
olacaktı, bunları burada tekrar tekrar tartışmamış
olacaktık, belki de bugün bu bütçeyi görüşürken çoktan evimize
gitmiş olacaktık. Boş çalışıyoruz dememizin
nedeni bu.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Boş çalıştırıyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Anayasa
Mahkemesini biz mi çalıştırıyoruz? Sayılardan
bahsediyorum, hâlâ diyorsunuz
Değerli arkadaşlar, bakınız,
bir de şuradan bakalım: Bütün iktidarlar iyi niyetle gelirler,
bütün iktidarlar gelirken bu ülkenin sorunlarını çözmek
isterler. Tabii ki siz de böyle geldiniz. Tabii ki siz de ülkenin sorunlarını
çözmek için geldiniz. Halkı siz inandırdınız, halk
sizi iktidar yaptı. Ama kendi arkadaşlarınız size
ne diyor şimdi? Kendi arkadaşlarınız, sizinle aynı
dünya görüşünü paylaşan köşe yazarları diyor ki,
arkadaşlar diyor, siz halkın içinden çıkma insanlardınız,
ama diyor, artık ciplere biniyorsunuz, sakallarınızı
kestiniz, orman içindeki kaçak villalarda oturuyorsunuz diye kendi
arkadaşlarınızdan eleştiri alıyorsunuz.
CAHİT CAN (Sinop) - Cipe binmek
günah mı?
MUHARREM İNCE (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, ben size şunu söylemek istiyorum
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kim oturuyor
orman içinde kaçak villalarda?
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bir
kısmınız, hepiniz değil tabii.
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum)
- İsmini söyle.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Şiir oku dedin de Halil Bey, sana bir şiir okuyayım, bak.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Ben demedim şiir oku diye.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Sen
dedin.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Hayır, ben demedim.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Hasan
Dağı arpalıktır, eğer saban yürürse/Her derede
bir değirmen, eğer suyu gelirse/Her köylüden birer tavuk,
eğer köylü verirse/Güzel gidiş bu gidiş, eğer sonu
gelirse. (CHP sıralarından alkışlar)
Beğendin mi?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Ben demedim.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Yine
şunu söyleyeyim: 70'li yıllarda moda bir şarkı vardı:
"Ezilen Türk halkı/Ezen siz/Konu/Bal gibi bilirsiniz." diyordu.
Siz de benim ne demek istediğimi bal gibi bilirsiniz.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Sayın Hocam, şiirden siz, ekonomiden ben anlarım.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, yine bu noktada, Sayın Bakana da bir konuyu
hatırlatmak istiyorum: Yıl 2004 10 Mart. Sayın Bakan, Sayın
Unakıtan, siz, İzmir Ekonomi Üniversitesinde düzenlenen
"Enflasyon Muhasebesi Paneli"ne katılıyorsunuz
ve orada şu sözleri ediyorsunuz: "Efendim, seçimden önce
zam yapılmazmış. Yahu milleti kandırmaya çıkmadık
ki. Göreceksiniz, seçimlerden sonra da zam falan olmaz. Artık
Türkiye değişti, şeffaflaştı."
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Doğru.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu)
- Doğru.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
"Bizde ne varsa öylece hepsini söyleyeceğiz. Milletimiz
bilsin, ona göre de önlemini alsın. Biz, ne aldanan, ne aldatan
olacağız."
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu)
- Doğru.
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)
- Doğru. Yanlış neresinde bunun?
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bunu
dediniz mi?
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)
- Yanlış neresinde bu cümlenin?
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Bak, tekrar edeyim Sayın Bakan. "Göreceksiniz, seçimlerden
sonra da zam falan olmaz."
CAHİT CAN (Sinop) - Oldu mu?
MUHARREM İNCE (Devamla) - Oldu
mu olmadı mı?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Olmadı.
CAHİT CAN (Sinop) - Olmadı.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
İki senedir hiç zam yapmadınız?
CAHİT CAN (Sinop) - Yapmadık.
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)
- Memur maaşlarına yaptık.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Kim
aldanan, kim aldatan, ben size bunu buradan aktarmış olayım.
Yine, arkadaşlar, bakınız,
bir başka konu: Hepimiz bunda sorumluyuz, siz daha fazla sorumlusunuz.
Şimdi, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı
Teşvik Fonu'na 369 trilyon lirayı ne yaptık?
SELAMİ UZUN (Sivas) - Sen uyuyup
da mı geldin?
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bir
kısmını, 160 trilyonunu taşımalı eğitime
FARUK ÇELİK (Bursa) - Bak, Muharrem,
yanlış kâğıt okuyorsun, kâğıtları karıştırdın.
MUHARREM İNCE (Devamla) - 209
trilyonunu da ilköğretim
FARUK ÇELİK (Bursa) - Gerçekten
karıştırdın.
BAŞKAN - Lütfen Sayın Çelik,
lütfen
FARUK ÇELİK (Bursa) - Karıştırdın,
söylediklerin birbiriyle tamamlanmadı.
BAŞKAN - Sayın Çelik, lütfen
Hatibe müdahale etmeyin.
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Sayın
Çelik, ben ne konuştuğumu biliyorum.
369 trilyonu vereceğiz. 209
trilyonu nereye? İlköğretimin kitaplarına. Bakın,
arkadaşlar, sadece şunu söylüyorum size: Ben ısrar ettim
bu kürsüden, biliyorsunuz, Sayın Başbakandan da randevu
istedim. Hâlâ bekliyorum, vermedi, vereceğini de tahmin etmiyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Her isteyene randevu mu verecek Başbakan yani!
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Ben, her isteyen birisi değilim. Ben, 550 tane milletvekilinden
birisiyim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Sen her isteyensin. Nesin?..
BAŞKAN - Sayın Demirbağ,
lütfen
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Ama, sana bu aralar randevu vermeyeceğini söyleyebilirim.
(Gülüşmeler) Ondan çok eminim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Sen kimin adına konuşuyorsun ya? Kimsin
sen?
MUHARREM İNCE (Devamla) - Sen
benim adıma konuşuyorsan, ben de senin adına konuşurum.
BAŞKAN - Sayın Demirbağ,
lütfen karşılıklı konuşmayalım.
Arkadaşlar, lütfen
MUHARREM İNCE (Devamla) - Sen
bu aralar kapının önünde fazla gez bak, seçim yaklaştı.
Ben sana onu söyleyeyim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Ben gezmem, âdetim değil. Hepsi bilir.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bakın,
ben size
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - O sana mahsus.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ben
size sadece şunu söyleyeyim: Bu bedava dağıtılan
kitaplarla ilgili bu kürsüye her çıktığımda, konuyla
ilgili bunu söylemeye devam edeceğim. Ben diyorum ki: Bu kitaplarla
ilgili ihaleye çıkılırken bir teknik şartname
var. Teknik şartnamede diyor ki: Amerikan Bristol karton olacak,
sıcak tutkal olacak, şöyle cilt olacak
Şöyle şöyle
diyor, sayıyor.
Bakın, ben
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)
- Ne kadar güzel?
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Evet, çok güzel.
Ben iddia ediyorum -bakın, iftira
atıyorsam beni mahkemeye versin Sayın Bakan- teknik
şartnameye uygun değildir bu kitaplar. Fakir fukaranın
parasından
Fakir fukaraya kitap alalım. Hep birlikte alalım.
Önceden de, zaten, yoksul aile çocukları için millî eğitim
müdürlerinin yüzde 5, yüzde 10 bir kontenjanı vardı. Gelin,
bunu yüzde 30 yapalım, 40 yapalım, 50 yapalım. Ama, ayda
100 milyar lira geliri olan insana bedava vermeyelim bu kitapları,
parasıyla alsın.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Siz gelince
öyle yaparsınız.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ama,
diyorum ki: Daha da önemlisi, bu kitaplar
SELAMİ UZUN (Sivas) - Bunu daha
önce konuştun sen!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bu
madde burada da var da onun için.
Bu kitaplar teknik şartnameye
uygun değildir.
Ben, size, bunları, ısrarla
burada söylemeye devam edeceğim. Siz de, tabii ki, burada, bu
kürsüye çıkıp, bu ülkedeki işsizlerin, yoksulların,
köylülerin, emeklilerin, küçük esnafın gözünün içine baka baka
hormon yedirilmiş rakamları anlatacaksınız. Rakamları
doğru konuşalım. Rakamlar yalan söylemez, ama, rakamlara
yalan söyletilebilir. Bunu hepimiz biliyoruz. Hormonsuz rakamları
burada konuşalım. Bu halk, belki de sabahın köründe
Tabii ki bizi burada izlemiyor olabilir büyük bir çoğunlu.
Ama, bu ülkenin tutanaklarına geçsin, bu Meclisin tutanaklarına
geçsin diye bunları söylüyorum.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Yalova
yola çıktı, geliyor.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Faruk
Bey, bak, sen Bursa'nın Milletvekilisin Sayın Grup Başkan
Vekili. Israrla "Yalova" diyorsun, ama, istersen, Yalova'ya
bir gel, bakalım Cumhuriyet Halk Partisi mi daha saygın orada,
yoksa, senin partin mi daha saygın, şöyle sokakta bir gezelim.
Gelebilir misin? Polis falan olmasın ama yanında. Şöyle
bir gezelim, şöyle bir gezelim. Ben varım.
CAHİT CAN (Sinop) - Sen de Bursa'ya
git.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bak,
istersen şöyle yapalım
BAŞKAN - Sayın İnce,
lütfen Genel Kurula hitap edelim.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Sayın
Başkan, laf atınca cevap veriyorum.
İstersen tarafsız kişilerce
yaptıralım bunu. Sokaklarda gezelim. Var mısınız?
Buna var mısınız?
FARUK ÇELİK (Bursa) - Kısa
süre önce yapmıştık.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Kaç? Barajı geçiyor muydunuz?
FARUK ÇELİK (Bursa) - 28 Martta
gelmiştik Yalova'ya.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Evet,
geleceksiniz tekrar.
Peki, ben çok teşekkür ediyorum.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Ağrı
Milletvekili Naci Aslan.
Sayın Aslan, buyurun efendim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
NACİ ASLAN (Ağrı) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Tasarısı'nın 18'inci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiği
günden beri ekonomide bugüne kadar hiçbir hükûmet döneminde görülmemiş
başarı elde edilmiştir. Her ne kadar birileri sadece
muhalefet etmek için bazı gerçekleri görmezden gelmekte ise
de, bu başarılar ekonomi ve siyasette yakalanan istikrar
ortamı sayesinde gerçekleşmiştir.
İktidarımızdan önceki
dönemlerde uygulanan savurgan, tutarsız ve yanlış politikalarla,
maalesef, ağır vergiler, yüksek enflasyon, yatırım
yapmayan, üretmeyen ve de borçlanarak başkasının
sırtından gününü gün etmeye çalışan bir sistemin
yükü, ekonomik krizlerle birlikte, hep millete negatif bir şekilde
yüklenmiştir.
Değerli milletvekilleri,
ben bütçenin matematiksel rakamlarından bahsetmek istemiyorum.
Zaten bütçenin teknik yönüyle ilgilenen arkadaşlarımız
bunları güzelce ifade ettiler.
Bizim Hükûmetimizin, eğitimde,
ulaşımda, bütün dallarda başarı sağladığı
Türkiye kamuoyunca bilinmektedir. Burada bazılarının
çıkıp, matematik rakamları gerçekten alabora ederek,
halkımızı kandırmaya yönelmeleri pek de iç
açıcı değildir. Çünkü, halkımız, bir yerde, bu
gibi muhalefetlerin... Ki, bizim iktidar partisi olarak da çok sevinmemiz
gerekiyor; çünkü, gittikçe halkın nefretini kazanan ve halkla
uzaklaşan ve iktidara da halkıyla bütünleşen bir ortam
yarattığı için bizim aslında teşekkür etmemiz
gerekiyor. Yani, bu arkadaşlarımıza kızacağımıza,
onlara çok çok teşekkür etmemiz gerekiyor. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarımız,
mesela, Millî Eğitimde 21 milyar yeni Türk lirası olarak bütçe
ayrılmıştır. Bu, cumhuriyet tarihinde ilk defa
bir Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi birinci sıraya
yükselmiştir.
Şimdi ben bu arkadaşlarıma
soruyorum: Acaba, cumhuriyet tarihinde hiç görüldü mü üç sene zarfında
100.272 derslik yapılsın?
Ve dolayısıyla, bizim
çiftçimiz de, gerek hububat gerekse doğrudan gelir desteği
prim desteklemesi 2002 yılında 1,868 milyar yeni Türk lirasıyken,
bu Hükûmet 2007 yılında biliyor musunuz nereye çıkartmıştır?
5,250 milyar yeni Türk lirasına.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Zeytinyağı
primi 11 kuruş! 11 kuruş zeytinyağı primi!
NACİ ASLAN (Devamla) - Yani,
çiftçimize her konuda destekleme vermiş ve çiftçi borç faizlerini
59'dan 17,5'e çekmiştir ve çiftçimizin borçlarını yeniden
yapılandırmıştır.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - 2006'da
doğrudan gelir destekleri ödendi mi?
NACİ ASLAN (Devamla) - Aynı
şekilde, esnafımıza destek vermiştir. Esnafımızın
kredi limitini yükselterek, bugün 2,5 milyar yeni Türk lirasına
çıkarmıştır. Yine, esnafımızın kredi
faiz borcunu 49'dan 13 rakamlarına çekmiştir.
Değerli arkadaşlar, siz
çıkıyorsunuz, burada rakamları altüst ediyorsunuz.
Birbirimize çok saygılı, gerçekten, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin saygınlığına yakışır
şekilde bu kürsüden hitap etmemiz gerekiyor. Yani, niçin demiyorsunuz
75'lerdeki enflasyon bugün tek rakama inmiştir? Niçin demiyorsunuz
50'ler üstü seyreden bir faiz bugün 17'ler seviyesindedir? Bugün niçin
demiyorsunuz ki tarımın istihdamdaki payı 34,9'dan
29,2'ye inmiştir ve bu sayede 441 bin kişiye istihdam
sağlanmıştır? Niçin demiyorsunuz ki cumhuriyet
tarihi boyunca 6.101 kilometre duble yol yapılmışken
2003 ve 2006 yılları arasında 12.660 kilometre duble yapılmıştır?
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) -
6.500, 6.500
12 bin nerede?
NACİ ASLAN (Devamla) - Niçin
demiyorsunuz ki, arkadaşlar, aynı zamanda 54.754 kilometre
de asfalt kaplaması yeniden yapılmıştır? Yani,
biz gerçekleri halkımıza anlatmak zorundayız. Eskisi
gibi değil.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Meydanlarda
anlatacaksınız, meydanlarda
NACİ ASLAN (Devamla) - Bakın,
ben size bir şey söyleyeyim. Ben köylü çocuğuyum.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Enflasyon
tek haneliyse faiz niye yüzde 21?
NACİ ASLAN (Devamla) - Müsaade
et bağıran
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Faiz niye
yüzde 21?
NACİ ASLAN (Devamla) - Saygı
duyarım, bağırırsın da
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Hâlâ faizcilere
para kazandırıyorsunuz.
NACİ ASLAN (Devamla) - Müsaade
edin, bir şey söyleyeyim.
BAŞKAN - Sayın Özkan
Sayın Aslan, konuşmanızı
tamamlayınız efendim lütfen.
Buyurun.
NACİ ASLAN (Devamla) - Hemen,
hemen
Eskiden, biliyorsunuz, köy
ağası şehirden köye gelirdi. Sorarlardı: "Ne
var ne yok ağam?" İşte, o onun Allah'ına, ne atarsa
tutardı. Ama, şimdi öyle değil arkadaşlar. Dağ
başındaki en ücra noktadaki vatandaşım televizyonun
düğmesine basıyor, dünya gerçeklerini, dünya sorunlarını,
hakikatleri gözüyle, kulağıyla görüyor ve işitiyor.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Ama, çay içecek
parası yok.
NACİ ASLAN (Devamla) - Onun
için, lütfen, uykuda olmayın, bunlardan vazgeçin. Gerçekten,
eğer siz Türkiye Cumhuriyeti'nin bu mutlu gününü bizimle paylaşmıyorsanız
ben gerçekten çok üzülürüm. Bir yurttaş olarak üzülüyorum.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Keşke
mutlu olsalardı!
NACİ ASLAN (Devamla) - Dolayısıyla,
ben AK Parti Hükûmetinin, gerek KÖYDES'i ile gerek BELDES projeleriyle
halkımızın yanında yer almasından ötürü çok
mutluyum. Halkım adına, bu Hükûmete ve bu Gruba teşekkür
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Çetin, buyurun.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Bakanım, deminden yarım kaldı, o soruma devam
edeceğim. Yani, bu, ilk kez abone olanlardan alınan özel
işlem vergisinin yüzde 7,8 artırılarak 2007 yılı
için 26 YTL'ye yükseldiğini açıkladınız. Bu, 20 Aralık
tarihli Resmî Gazete'de var. Ama, bu konuda, hem Sayın Başbakan
hem de Sayın Ulaştırma Bakanı oranın yüzde
25'ten yüzde 20'ye düşürüleceğini söylemişti. Siz, biraz
evvel -yani, dün diyeyim, daha doğru olacak- "Bu indirme mi
bindirme mi?" demiştiniz. Ben de sizin o üslubunuza uygun
cevap istiyorum. Bu, vergiyi indirme mi yoksa bindirme mi? Bir.
İkincisi de: Ücretlilerin,
fiş toplama, vergi iadesi uygulaması kaldırılacağına
göre ve 2008'de özel asgari geçim indirimi uygulaması başlayacağına
göre, 2007 yılındaki kayıpları ne olacak? Nasıl
telafi edeceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Özkan, buyurun.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Az önce, arkadaşlarımız,
tarıma verilen desteklerden bahsettiler. Ben, sayın Bakandan,
zeytinyağına verilen 11 kuruş primin zeytinyağcıları
mutlu edebileceğini düşünüyor mu? Bu 11 kuruş primle
zeytinyağcıların dertlerine, problemlerine çözüm bulabilirler
mi? Merak ediyorum, bunu soruyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Ercenk
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tedbirli ve uyanık yöneticilerin
görev yaptığı, aracı ihracatçı firmaların,
tedarikçi ihracatçı firmaların düzenlediği belge
ve faturaları gerçeğe aykırı olduklarını
bilmeden kullanmaları, ticaretin katı kuralları
içinde mümkün olabilir mi?
Mevcut düzenlemede, bu tür belge
ve faturaların, bilerek veya bilmeyerek kullanılması
ayrımı yapılmadan, aracı ihracatçı firmalar
bakımından suç oluşturacağı kabul edilmişken,
Kaçakçılık Yasa Tasarısı'nda "bilerek kullanma"
ibaresinin korunmak istenmesinin gerekçeleri nelerdir?
Sayın Bakan, siz, milletvekili
seçilmeden önce, herhangi bir aracı ihracatçı firmanın
yönetiminde görev yaptığınızı hatırlıyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi, daha önce de burada,
çeşitli defalar anlatmaya gayret ettim. Vergiler, bir nispi
vergilerdir, bir maktu vergiler vardır. Maktu vergiler para olarak
konulur ve bu maktu vergiler, gerek enflasyon karşısında
erimesin diye gerekse aynı değerlerini korusunlar diye,
burada -bizim Hükûmetimizden önce hazırlanmış kanun
vardır. O kanun gereğince- her sene -enflasyon nispetine
yakın bir nispet, onun bir formülü var, ona göre- yeniden değerleme
yapılır; bu yeniden değerlemelere göre, maktu vergiler
yeniden ayarlanır. Her sene bu yapılır, bizden önce de
yapılıyordu, bizim zamanımızda da yapılıyor.
Bunlar eskiden çok yüksekti. Neden? Enflasyon oranı çok yüksekti;
35'ler, 40'lar, 45'ler, bu derecede, tekrar bir ayarlama yapılıyordu.
Ama, bizim zamanımızda, enflasyon giderek düştüğü
için
Enflasyon, bu sene tahmin edilen çıkacak, 9 küsur civarında
bir enflasyon çıkması bekleniyor, 10'a yakın. Fakat,
maktu vergilerin o formüle göre hesaplanması neticesinde,
yüzde 7,8 yeniden değerlenmeye tabi tutulur. Bu, enflasyon nispeti
nazarı itibara alındığında, ondan bile düşük
bir ayarlama yapılıyor burada. Şimdi, bu, artmış
mı azalmış mı, indirme mi bindirme mi denildiğinde,
bunun hesabı gayet kolay: Enflasyona göre çok yüksek yapılıyorsa
burada bindirme vardır, enflasyon derecesinde yapılıyorsa
indirme-bindirme yok, altında yapılıyorsa indirmedir.
Bunun hesabı gayet kolay. Şimdi, bunu, tekrar bana sormanın
gereği yok. Bir hesap yaparsınız, indirme mi bindirme
mi bir bakın.
İkincisi, yine "2007
yılında fiş kaybı ne olacak?" Sayın Çetin,
biz, şimdi, 2006 yılında toplanan fişlerin vergi iadesini
2007 yılında vereceğiz. 2006 yılında vermişiz,
2007 yılında veriyoruz; 2008 yılına gelince,
2007'de herhangi bir fiş toplanmadığı için, o da, asgari
geçim indirimi dolayısıyla ücretliye daha iyi bir iyileştirme
sağlıyoruz. Dolayısıyla, ne 2006'da ne 2007'de ne
2008'de ücretlinin bir kaybı ve mağduriyeti yoktur. Hesabı
buna göre yaptığınız zaman doğru ortaya
çıkıyor.
Sayın Özkan, zeytinyağındaki
primi
Değerli arkadaşlar, prim ödemelerinde, biz, biliyorsunuz
-hiç şimdiye kadar olmamış- diğer, buğday gibi,
mısır gibi ürünlerde de prim ödemeye başladık ve
bundan dolayı da bu prim ödemeleri, eskiyle yeniyi kıyasladığınız
zaman, ülkemizde, önemli miktarda, prim ödemelerinde artma sağladık
ve bunu da yaparken, her zaman söylediğimiz gibi, eldeki
imkânların azamisini vermek suretiyle yapıyoruz. Gönül ister
ki daha fazla verelim. Daha fazla vermenin de gayreti içerisindeyiz
her zaman ve çiftçimizin yanında, şimdi, biz miydik bizden
öncekiler mi?
Burada Naci Bey de anlattı.
2002 yılında çiftçilere ödenen bütün yardımlar 1,8.
Şimdi, 2006 yılında ödediğimiz 5 milyar, 2007
yılında 5,250 milyar para ödüyoruz. Şimdi, ben hani, büyük
mü küçük mü derken bunları kastediyorum. Bunu çiftçimiz biliyor.
Ama, siz, verileni yeterli görmeyip çok şeyler isteyebilirsiniz.
Muhalefet olarak o
Dilin kemiği de yok, yani, istemekte bir
şey yok.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Çiftçi istiyor
Sayın Bakan. 11 kuruş yeterli mi değil mi?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Onu, siz de bir hesaplayın bakalım; daha önce
ne veriliyordu, sonra ne verilmiş, bir hesaplayın.
Şimdi, Sayın Ercenk, herhangi
bir suç işlendiğinde, değerli arkadaşlar, bütün
ceza kanunlarında suç, bilerek, kasten işlenen fiillere
ceza verilir; bilerek, kasten işlenmeyen filler, ceza kapsamında
değildir.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Vergi kanunu
hariç ama
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Bu, Türkiye'de de böyle, başka yerlerde de böyle
olması lazım. Ama, bizde öyle
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın
Bakan, vergi kanunu hariç.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Bakın, şimdi, öyle kanunlar çıkarılmış
ki, bilse de bilmese de suçlu, kasıt olsa da olmasa da suçlu. Hangi
demokratik anlayışa sığıyor bu?
TUNCAY ERCENK (Antalya) - İyi
yöneticinin olduğu yerde olmaz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Hangi demokratik anlayışa sığıyor?
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Hele sizin
gibi bu işi çok iyi bilen yönetimde hiç olmaz.
BAŞKAN - Sayın Ercenk, soruyu
sordunuz, lütfen cevabını dinleyiniz efendim.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Gerçeğe
aykırı beyanlarda bulunuyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Ben, size şimdi misal vereceğim. Bir
işletme, bir fabrika düşünün. Fabrikaya, ham madde veyahut
da mamul madde girişleri, çıkışları, yarı
mamulü, zamanında binlerle kamyon mal bırakıyor, binlerle
kamyon mal taşıyor. Onun içerisinde bir tane kamyoncu, yanlış,
sahte fatura kesse, iş sahibinin bundan haberi olur mu olmaz
mı ve bu kamyoncunun sahte faturası da üç sene, dört sene
sonra tespit edilse, bir kamyoncunun nakliye faturası veyahut
da bir benzin faturası
Ondan sonra, bu kanuna göre, geliyor, o
iş sahibinin, milyonlarla, milyarlarla ciro yapan iş sahibi
ve milyon dolarlarla ihracat yapan o iş sahibini yakalıyorlar,
doğru içeri. Neden? Sen, bu faturayı kullandın.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ne ilgisi
var Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Bundan haberi olur mu olmaz mı? Bunlar düşünülmüyor.
Şimdi, bu kanun kalsın da kalsın
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Faturayı
kamyoncu kesmiyor ki!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Şimdi, değerli arkadaşlar, buna hiç
kimsenin göz yummaması lazım. O kanunlar, bugün şuna
olur, yarın buna olur. Ama, burada, bütün vatandaşlara
eşit muamele yapmak lazım, kasten, bilerek yapanların
Biz, şimdi, incelemeler yapıyoruz, kasten, bilerek yapanları
da yakalıyoruz. Ama, git, sen, kasten, bilerek, hiç alakası
olmayan adamları yakala ve onların kapısına kilit
vurdur. Yazık, günah bu! Ne hukuka sığar ne vicdana
sığar ne insanlığa sığar. Söylemek istenilen
bu.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - 150 milyon
dolarlık mesele bu.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
teşekkür ederim.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Evet, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 06.40
DOKUZUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 06.54
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42'nci Birleşimi'nin Dokuzuncu
Oturumu'nu açıyorum.
1269 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 19'uncu maddesini
okutuyorum:
Muhtelif gelirlere ilişkin
hususlar
MADDE 19- (1) Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğünün yabancı ülkelere verdiği
meteorolojik ürünlerin bedeli ve yabancı ülkelerden aldığı
meteorolojik ürünlerinin diğer yabancı ülkelere veya
yurt içindeki kişi ve kurumlara, yabancı ülkelerin de
anılan Genel Müdürlüğün meteorolojik ürünlerinin diğer
ülke ve kişilere satışından yıl içinde elde
edilecek döviz cinsinden tutarlar, T.C. Merkez Bankası nezdinde
açılacak özel hesaba yatırılır. Bu tutarlardan ilgili
anlaşmalar gereğince yurt dışı kuruluşlara
ödenmesi gereken tutarlar, bu özel hesaptan Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğünün talimatıyla T.C. Merkez
Bankasınca transfer edilir. Geri kalan tutarlar, ilgili Genel
Müdürlüğün talimatıyla T.C. Merkez Bankasınca döviz
alış kuru üzerinden Yeni Türk Lirasına çevrilerek Genel
Müdürlüğün ödemelerini yapan muhasebe birimi hesabına
aktarılır. Muhasebe birimi hesabına aktarılan
bu tutarlar, genel bütçeye gelir kaydedilir.
(2) 2006 yılından önce katma
bütçeli olan idarelerden 5018 sayılı Kanunla genel bütçe
kapsamına alınanların ilgili mevzuatında belirtilen
kurum gelirleri, genel bütçe geliri olarak tahsil edilir.
(3) 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı
Kanun kapsamındaki tabii kaynakların ve tesislerin
işletme haklarının devrinden elde edilen gelirlerin
tamamı genel bütçeye gelir kaydedilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Tunceli Milletvekili
Hasan Güyüldar.
Sayın Güyüldar, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HASAN GÜYÜLDAR
(Tunceli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2007
Mali Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu'nun 19'uncu maddesi
hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Konuşmama başlarken, yüce Parlamentoyu
saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle, üç temel düzenleme
yapılmaktadır:
Birinci fıkrada, bütçenin genellik
ilkesine aykırı olmakla birlikte, kurumlarla yapılan
işlemlerin, Merkez Bankası nezdinde özel hesaplarda tutulması.
İkinci fıkrada ise, kurumların
gelirlerinin genel bütçe olarak tahsil edilmesini düzenlemektedir.
Burada önem arz eden, üçüncü
fıkrayla, 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu dışındaki
kuruluşların elektrik üretimi, iletimi, dağıtımı
ve elde edilen gelirlerin tamamının, geçmişten farklı
olarak, fon hesabı yerine genel bütçeye gelir kaydedilmesi öngörülmektedir.
Halbuki, ekonominin, değişen
koşullarına ve ülkenin ihtiyaç duyduğu istihdam yaratan
yatırımlara yönelik politikaların ve bunlara yönelik
düzenlemelerin yapılması gerektiğini düşünmekteyiz.
Örneğin, ilim Tunceli'de, sosyal hayata ve insan yaşamına
yönelik önem arz eden bazı önemli hizmetlerin, kaynak yetersizliği,
ödenek yoktur bahanesiyle yapılmadığını görüyoruz.
Ödenek yetersizliğinden dolayı hiçbir yatırımın
yapılmadığı Tunceli'de, ben, sadece, Sayın Orman
Bakanının Maliye Bakanı adına bir soruya verdiği
yanıtta "yol demek medeniyet demektir" sözü üzerine,
Tunceli'deki ulaşımdan dolayı örnekler vermek istiyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Sayın Maliye Bakanı, bütçe açılış
konuşmasında, 12 bin kilometre yol yapıldığını
beyan etti. Sevinç duyuyoruz. Ancak, ilim Tunceli'de, 1 kilometre
yol yapılmadı. Tunceli ile Elâzığ arasındaki
devlet yolunun duble yol olarak yapılması düşünülüyordu.
Sonuçta, 26 kilometreye düşürüldü. Bu 26 kilometrelik bölüm,
düz, engelsiz ve bir buçuk-iki ayda bitirilecek bir yol olmasına
rağmen, üç yıldan beri bu yol hâlâ tamamlanmadı. Sebebi:
Ödenek yoktur. Nedeni ise: Çünkü, adı Tunceli olunca ödenek tükeniyor.
Bir ülkede, çağdaş yaşamın,
medeniyetin ve hayatın her alanını kolaylaştıran
hizmetlerin başında ulaşım gelir. Memleketin her
noktasında, bu hizmetlerin yansız yapılması gerekirken,
maalesef, Tunceli ilinde yapıldığını söyleyemeyiz.
Ülkemizin güneyini, Kuzey Anadolu'ya, Trabzon'a bağlayan, doğuya,
Erzurum'a bağlayan devlet yolu Tunceli'den geçmektedir. Tunceli-Erzincan
arasındaki yol, gerçekten bir kâbustur. Biz, bu yolun yapımından
vazgeçtik, ama, Pülümür ile Erzincan arasındaki 20 kilometrelik
Mutu-Pülümür bölümü apayrı bir sıkıntı, stres yaratmaktadır.
Ağır yük kamyonlarının geçtiği, otobüs işletmecilerinin
ecel teri döktüğü bu yolda, Pülümür halkı, kışın
özellikle, çok büyük sıkıntılar yaşamaktadır.
Örneğin, kışın, soğukta, hasta olan bir vatandaşımızın
tedavi yeri olan Erzincan'a gidebilmesi, riskli olması nedeniyle,
kışın mümkün değildir. Neden yapılmıyor
bu yol? Sebebi: Ödenek yoktur. Nedeni ise: Çünkü Tunceli olunca ödenekler
tükeniyor.
Bir diğer ilçemiz ise, Fırat
üzerinde yapılan barajları besleyen Munzur suyunun
doğduğu Ovacık ilçemizdir. Türkiye'nin en büyük millî
parkı bu ilçemizdedir ve bu millî park, eşi benzeri olmayan
bir doğal zenginliğe sahiptir. Turizm hazinesi olabilecek
bu ilçemizin yaşadığı en büyük sorunlardan biri
de yine maalesef ulaşımdır. Ovacık ile Hozat arasında
40 kilometrelik bir yol maalesef kapalıdır. Ovacık ile
Hozat arasındaki vatandaşların ulaşım yolu
Tunceli merkezinden sağlanmaktadır. Demek istediğim,
yarım saatlik bir yol maalesef üç saatte alınmaktadır.
Geçen ay ülkemizde meydana gelen
sel felaketinden dolayı Ovacık yolu kapandı ve Ovacık'la
bağlantı kesildi değerli arkadaşlarım. Sebebi:
Ödenek yoktur. Nedeni ise: Çünkü, söz konusu Tunceli olunca ödenekler
tükenmiştir.
Tunceli'yle Elâzığ arasında
bağlantıyı kuran en büyük sorunlardan biri de bütçe yetersizliği
bahanesiyle yapılamayan Pertek Köprüsü'dür. Keban Barajı'nın
yapıldığı yıllarda, Tunceli ile
Elâzığ arasında birbiriyle bağlantıyı kurduran
Pertek Köprüsü sulara gömüldü.
ABDULBAKİ TÜRKOĞLU
(Elâzığ) - İhaleyi yapıyoruz, ihaleyi
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) - Otuz
yıldan beri, Elâzığ ve Tunceli halkı bu köprünün yapılmasını
bekliyor.
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)
- Az kaldı, yapılacak.
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) - Tunceli,
Hozat, Pertek sosyal hayatıyla, ticari hayatıyla
Elâzığ'a bağlıdır ve bu ulaşım feribotla
sağlanmaktadır. Fakat, geceleri riskli olması nedeniyle
feribot çalışmamaktadır. Hasta olan bir vatandaşımız,
biraz önce belirttiği gibi, kaderiyle baş başa kalacaktır.
Sayın Başbakanımızın özellikle sözünü verdiği
Pertek Köprüsü'nün maalesef şu saate kadar bir faaliyeti olmaması
beni üzmektedir.
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)
- Projesi yapılmış
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) - Ama,
Elâzığ milletvekili arkadaşlarıma sonsuz güvenim
var. İnanıyorum ki bu köprünün hayata geçmesiyle bu bölgemiz
rahata kavuşacaktır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; şimdi, gelelim şu meşhur teşvik
hikâyesine. Bir sene arayla iki teşvik yasası bu Meclisten
geçti. Bu Yasa'nın, ülkeye ne verdiğini, ne aldığını
Sayın Maliye Bakanından öğrenmek istiyoruz. Ben, kendi
ilim Tunceli'den bilgi vermek istiyorum: Bugün itibarıyla,
Teşvik Yasası Tunceli'yi daha da geriye götürmüştür.
Teşvik Yasası çıktığından bugüne kadar,
yatırım yapmak için müracaat eden ne bir yatırımcı
duyduk ne de bir müracaat eden vardır. Biz bu kürsüde, bunun böyle
sonuçlar vereceğini, ilimizde değişen bir şeyin
olamayacağını, Sayın Bakan yine o koltukta otururken
kendilerine ilettik "30 işçi çalıştırmayı
şart koşan bu Yasa'dan sonuç alamazsınız." dedik.
Her yönüyle içeriği hatalı ve adaletsiz olan bu Yasa, illeri
tüm yönleriyle aynı kapsama almıştır, illeri birbirine
denk tutmuştur. Örneğin, Tunceli'yi, komşu il
Elâzığ ve Malatya'yla bir tutmuş. Elâzığ'ın
da, Malatya'nın da, hava yollarıyla, demir yollarıyla,
üniversitesiyle, altyapısıyla, insan kaynaklarıyla
hiçbir ihtiyacı olmamasına rağmen, Tunceli'nin hiçbir
şeyi yoktur; ama, Tunceli'nin, bugün, Elâzığ'la aynı,
eşit tutulmasından dolayı, maalesef, Tunceli'deki ticaret,
hareket tamamıyla çökmüştür. Bu adaletsizliğin, bu
haksızlığın mutlaka giderilmesine çok büyük ihtiyaç
vardır.
Tunceli, Türkiye'deki, sanayide,
ticarette iller sıralamasında sondan dördüncü, beşinci
durumdaydı; ama, maalesef, bu Teşvik Yasası çıktıktan
sonra, şu anda, sonuncu olmuştur. Tunceli'de bu Yasa'ya
"teşvike engel yasası" diyorlar; oysa, bunun nedeni
sorulmalıdır. Sayın Bakanın gelip bu kürsüde,
Teşvik Yasası'nın bir muhasebesini yüce Meclise sunmasında
yarar vardır. Tunceli ve aynı kaderi paylaşan diğer
iller için Sayın Bakanın açıklamalarını bekliyoruz.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu koltuklarda oturan gelmiş geçmiş siyasi
partiler "Doğu ve Güneydoğu'nun makûs talihini kıracağız."
diyorlardı. İktidara geldiler. Halka vermiş oldukları
sözlerin hiçbirisi yerine gelmedi ve ilk seçimde halktan öyle bir
darbe aldılar ki, bir daha geri gelmemek üzere yıkılıp
gittiler. Bu ülkeye verdikleri kin, düşmanlık, kan, gözyaşı
ve sönen ocaklar. 3 Kasım 2002'de yeni bir iktidar görüyoruz bu
koltuklarda.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) - 4 Kasımda
bir daha göreceksiniz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) -
Sırayla, acele etme!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım.
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) - Acil Eylem
Planı'yla yeni iddialar, yeni hedefler. İşin adı
acil eylem planı olunca, kalıcı bir toplumsal barış
ve bir huzura ihtiyaç vardır. Çünkü, hasta kan kaybediyor, ölecek.
Doğu ve Güneydoğu'ya bir istihdam ve yatırım projeleriyle,
işinde gücünde olduğu bir ortamın sağlanmasına
acil ihtiyaç vardır.
Evet, şimdi iktidarın beşinci
yılındayız. Ne yapıldı değerli arkadaşlarım,
ne oldu? Hasta daha da kan kaybediyor, ölmek üzeredir ve bir önceki
dönemin yıkımından, feryadından daha da
ağır bir tablo. Garp cephesinde değişen hiçbir
şey yok; yine kan, gözyaşı ve sönen ocaklar.
Ülkemizde feryatlar, gözyaşı
varsa, ölen gencecik gençlerimizden ocakları sönüyorsa, bu bütçeden
bu facianın durdurulması için eğer bir kaynak aktarılmıyorsa
ve bütçe katrilyon dolar seviyesinde de olsa, bir anlam ifade ettiğini
ben sanmıyorum.
Bütçenin açılış konuşmasında
Sayın Başbakan, Sayın Maliye Bakanımız, sanki
ortalık güllük gülistanlıkmış gibi Doğu ve Güneydoğu'dan
hiç bahsetmediler. O faciadan bir kelime konuşulmadı. Değerli
arkadaşlar, demek ki, feryatlar, yıkımlar devam edecek.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Avrupa Birliği uyum yasalarından dolayı
bu Meclisten kanunlar geçti, ama uygulamada ne bölge halkı bundan
bir şey anladı ne de Avrupa bizi içine sindirdi. Anlaşılıyor
ki, hepsi kâğıt üzerinde kalmış.
Bu sorunun çözümü koordinatör,
yani memur tayin etmekle olmaz, artık bir şeyin farkına
varmalısınız. Tehlikenin farkında olursanız
ve vicdanınızı da bulunduğunuz makamla buluşturursanız
bu yıkımı, bu acıyı durdurmak zorundayız.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu kürsüde, terörden dolayı, zarar ziyan gören
vatandaşlarımızdan dolayı yapmış olduğum
konuşmada bazı gerçekleri dile getirmiştim. Acil
olan, bölgenin sosyoekonomik yapısını gerçek bir
araştırmayla masaya yatırıp hastayı ayağa
kaldırmaktır. Bilinmelidir ki, halkın güvenini, desteğini
kazanmadan hiçbir şey yapamazsınız. Yapılacak
iş, vatan, millet, Sakarya edebiyatıyla değil, ayrım
yapmadan gönülden halkı sevmek ve kucaklamak.
İki: şu anda yürürlükte
olan bu aldatmaca Teşvik Yasası ile değil, arsa ve enerji
avantajıyla, işçi sayısı aranmadan vergiden, sigorta
priminden muaf kalmak kaydıyla, yeni krediler sağlamak kaydıyla
ve bu kredilere muafiyetler tanımak kaydıyla, bölgede sektörel
anlamda yöresel bir kalkınmayla işsizliği önlemektir
birinci çözüm.
OSMAN ASLAN (Diyarbakır) -
Bölgeye her şey yaparlar.
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) - Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bölge halkının gönlünü alan ve güven
başlatan bir manevi sahiplenme başta iktidara düşer.
Bölge halkının sevgisini, güvenini kazanırsak, emperyalist
güçlerin gizli hesaplarla hazırladıkları böl-yönet-yut
senaryoları boşa çıkacak ve ortalıkta dolaştırılan
bu haritaları da halk yırtıp çöp sepetine atacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güyüldar,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) - Ülkenin
beklentilerini karşılamayan bu bütçeye olumsuz oy kullanacağımı
belirtir, yüce Parlamentoyu saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Balıkesir
Milletvekili Ali Osman Sali.
Sayın Sali, buyurun efendim.
ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir)
- Sayın Başkanım, sayın arkadaşlar; tasarının
19'uncu maddesiyle ilgili olarak huzurunuzdayım. Hepinize
saygı sunuyorum.
Madde üç hususu düzenliyor. Birisi:
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün ürettiği
meteorolojik ürünlerin yabancı ülkelere satılması
karşılığında elde edilen gelirler ve yabancı
meteoroloji teşkilatlarının ürettiği meteorolojik
ürünlerin satın alınması için yapılan harcamaların
muhasebeleştirilmesiyle alakalı. Bunlar, metinde gördüğünüz
üzere, Merkez Bankasında özel bir hesapta tutulacak ve buradan
ödemeler yapılacak. Gelir fazlası da genel bütçe gelirleri
içine aktarılacak.
Diğer husus: 5018 sayılı
Kanun'la katma bütçe statüsünden çıkartılıp genel bütçe
kapsamına alınan idarelerin yasalarda yer alan gelirlerinin
tahsiliyle alakalı. Bunlar da genel bütçe gelirleriyle irtibatlandırılıyor.
Üçüncü husus ise: 3096 sayılı
Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların
Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticaretiyle
Görevlendirilmesi Hakkında Kanun kapsamındaki tabii kaynakların
ve tesislerin işletme haklarının devirlerinden elde
edilen gelirlerin, devreden kuruluşa değil, mevzuatında,
işletme hakkı devirlerinden elde edilen gelirlerin ilgili
devreden kuruluş hesaplarına aktarılacağı
öngörülüyor. Bu şekilde değil, bunun tamamının
genel bütçeye gelir kaydedileceğine ilişkin hüküm yer almaktadır.
Maddenin hayırlı olması
temennisiyle saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sali.
Sayın Yücesan, soru mu soracaksınız
efendim?
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir)
- Evet efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Yücesan.
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir)
- Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın
Bakana soru sormak istiyorum.
Tasarının bu maddesinde
yer alan üçüncü fıkrayla, 3096 sayılı Türkiye Elektrik
Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi,
İletimi, Dağıtımı ve Ticaretiyle Görevlendirilmesi
Hakkında Kanun çerçevesinde, tabii kaynakların ve tesislerin
işletme haklarının devirlerinden elde edilen gelirlerin
tamamının, geçmişten farklı olarak, fon hesabı
yerine genel bütçeye gelir kaydedilmesi düzenlenmektedir. Kamu
yatırımları içinde enerji sektörü, AKP dönemi politikalarından
en olumsuz etkilenen sektörlerin başında gelmektedir. Bu
dönemde enerji sektörüne yönelik yatırımlar sürekli
düşmüş, neredeyse yarı yarıya reel olarak azalmıştır.
Bu gelişme ve ülkenin gelecek dönemi enerji ihtiyacı dikkate
alındığında, bu şekilde elde edilecek kaynağın
enerji sektörü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yücesan.
Buyurun Sayın Bayındır.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Maliye Bakanı
çıkmadan keşke şu soruyu dinleseydi.
Türkiye'de, ilk defa ya da 2002
yılında iktidara gelen AKP İktidarı, ilk defa, geçen
ay Kültür Bakanlığında çalışan 3.500 geçici
işçiye maaş ödeyemedi. Yani bakanlık çöktü mü? Bundan
sonra bir başka bakanlıkların da maaşı mı
ödenemeyecek?
Sabahtan beri AKP milletvekillerinin
övmeye çalıştığı bütçe, işçinin dahi maaşını
ödeyemeyen bütçe mi diye soruyorum?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Meral, buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanımız gitti
ya
Ben, bir konuyu özellikle ifade etmek istiyorum: Genelde Hükûmetimiz
2 bin geçici işçinin kadroya alınacağını ifade
etmektedir. Bunun doğruluk derecesini öğrenmek istiyorum,
bir.
İkincisi, ormanda, tarımda,
şeker fabrikalarında, Tekelde, üniversitelerde birçok
bölümde geçici işçi çalışmaktadır. Acaba, bu
işçiler de daimî kadroya geçirilecek işçilerin arasında
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Meral.
Sayın Kandoğan
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım günaydın.
İhraç ürünlerinin, ihraç rakamlarının
içerisinde ithal ürünlerinin payı ne kadardır? On dokuz
çeyrektir Türkiye'nin büyüdüğü söyleniyor; bu büyümenin istihdama
olumlu bir şekilde yansımamasının altında yatan
sebepler nelerdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
Sayın Bakanım, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
burada, özellikle enerji yatırımlarıyla ilgili soru
soran Değerli Milletvekilimizin sorusunu tam olarak alamadım,
arkadaşlar bunu alıp gerekli cevabı verecekler.
Bildiğiniz gibi, Kültür Bakanlığına
bağlı olarak çalışan, daha doğrusu Kültür Bakanlığı
DÖSİM'de, Döner Sermaye İşletmesinde çalışan
işçiler var. Bugüne kadar bu işçilerin maaşları
harfiyen ödenmiştir, ancak nakit akışından dolayı
belki sene sonu olması hasebiyle bir gecikme olabilir.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- 15 Kasım
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Geçici işçilerle ilgili olarak,
bu, Bakanlığın çöktüğü anlamına gelmez.
Şimdi, bu tip şeyleri söylediğimiz zaman, buna dikkat
etmemiz lazım. Bakanlığın çöküşü, bakanlıkların
çöküşü, Türkiye'nin maliyesinin çöküşü, Türkiye'nin çöküşü
anlamına gelir. Böyle bir şey söz konusu değil, herkes
müsterih olsun. Türkiye dimdik ayaktadır ve yoluna devam ediyor
emin adımlarla.
Sayın Meral'in sorduğu,
özellikle kadroya alınacak işçilerle ilgili olarak soruya
da şunu söylerim: Bu konuyla ilgili olarak Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığımız ilgili kuruluşlarla
koordinasyon hâlinde bir çalışma yapmaktadır. Yıllardan
beri, bildiğiniz gibi, kadrolu işçi, geçici işçi, çeşitli
statülerde kamu çalışanı var. Özellikle on-on bir ay çalışanlar
var. Değişik statülerde çalışanlar var. Kampanya
işçisi olarak çalışanlar var. Burada kampanya işçisi
olan mevsimlik işçi dediğimiz işçiler belki ayrı
tutulabilir. Netice itibarıyla bu henüz Bakanlar Kurulunda
son şeklini de almış değil. Bu konuyla ilgili çalışma
devam ediyor. Ama büyük çapta kamuda çalışan, geçici
işçi statüsünde çalışan insanlar kadroya geçirilecek.
Üniversitelerimizde çalışan,
özellikle temizlik işçisi adı altında alındığı
hâlde hemşire olarak çalışan, başka statülerde çalışan
insanlar var, kamu çalışanları var. Bunlarla ilgili
olarak yapılan çalışmada da daha çok 4/B statüsüne girmeleri
söz konusudur. Böyle bir çalışma var. Üniversitelerin aslında
talebi de budur. Çünkü döner sermayelerinden onlara ücretler ödemektedirler.
Son şekli alındıktan sonra ormanda, şekerde ve diğer
kurumlarda çalışan kamu işçilerinin durumuyla ilgili
olarak Bakanlar Kurulunda son sözü söylemeden bu konuda söylenecek
her şey aslında gerçeği tam olarak yansıtmış
olmaz. Ama bu konuda Hükûmetimiz inisiyatif almıştır.
Özellikle yıllardan beri ve büyük bir endişeyle geçici
işçi statüsünde çalışan işçi kardeşlerimizin
çok önemli bir kısmı kadroya geçirilecektir. Ama "son
söz şu kadar rakamdır" bunu söyleyebilmem için bunun
son şeklini alması gerekiyor.
Sayın Kandoğan'ın,
özellikle "İhracat içindeki ithalat ürünlerinin payı
nedir?" şeklindeki sorusu teknik bir çalışma gerektiriyor.
Kendisine yazılı olarak bu cevap verilecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Karar
yeter sayısı istiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sundum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Hayır,
olmaz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sunmadınız.
BAŞKAN - Kabul edenler
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Böyle bir şey olur mu?
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Böyle yasa olur mu Sayın Başkan, sunmadınız.
BAŞKAN - Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Yasa yapıyoruz
BAŞKAN - 20'nci maddeyi okutuyorum
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Böyle yasa olur mu Sayın Başkan? Sunmadınız Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Tartışmayınız.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sunmadınız Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Çetin, oturumu
ben yönetiyorum, lütfen oturunuz!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - 5
tane adamla yasa yapıyorsunuz. Ayıp!
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Herkes burada.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Bütçe bu.
BAŞKAN - O dediğinizi yapan
birileri var; ama, ben değilim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bu
kadar taraflı Başkanlık olmaz! Ayıp!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Ayıptır ya! Karar yeter sayısı varmış, insan
utanır!
BAŞKAN - 20'nci maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Devlet Borçları ve Kamu
İktisadi Teşebbüslerine
İlişkin Hükümler
Hazine garanti limiti ve borçlanmaya
ilişkin işlemler
MADDE 20- (1) 2007 yılında,
28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre sağlanacak;
a) Garantili imkan limiti 3 milyar
ABD Dolarını,
b) Hazine Müsteşarlığınca
belirlenecek koşullar çerçevesinde ve elde edilecek kaynaklar
Hazineye aktarılacak şekilde kamu kurum ve kuruluşlarınca
ihraç edilecek sertifika, senet ve benzeri finansman enstrümanlarına
sağlanacak garanti tutarı 2 milyar ABD Dolarını,
aşamaz.
(2) Birinci fıkranın (b)
bendinde yer alan tutarı bir katına kadar artırmaya Bakanlar
Kurulu yetkilidir.
(3) Bu Kanunun 1 inci maddesi ile
belirlenen başlangıç ödeneklerinin yüzde birine kadar ikrazen
Özel Tertip Devlet İç Borçlanma Senedi ihraç edilebilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İstanbul Milletvekili
Algan Hacaloğlu.
Sayın Hacaloğlu, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
2007 yılı bütçe kanun tasarısının 20'nci maddesi
üzerinde şahsım ve Grubum adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu, bugün benim dördüncü konuşmam. Beni bir daha bu kürsüde göremeyeceksiniz.
Bu yıl bir daha göremeyeceksiniz.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- İnşallah!
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Hacca
mı gidiyorsun?
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- O nedenle, ben, sonda değil, başta hepinizin yeni yılınızı
ve Kurban Bayramı'nızı kutluyorum. Ülkemize yeni
yılda barış ve huzur diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
dört yılı sizin iktidarınızda olmak üzere, yedi
yıldır uygulamada olan IMF politikaları, bugün, defaatla
farklı boyutlarıyla ele alındığı şekilde,
ülkemizin sorunlarını çözmekte yetersiz kalmıştır.
Sosyal ayaktan yoksun olan bu politikalar, ne yazık ki, birçok soruna
çare olamamış, aksine, sorunların önemli bölümünü
bir nevi çözümsüzlük sürecine taşımış, sürüncemede
bırakmıştır.
Bu politikalar sonucu, ülkemizde
son dört yılda önemli ölçüde bir büyüme sağlanmış
olmasına rağmen, iktisadın âdeta genel kurallarına
ters düşerek belirli olumsuzlukları beraberinde taşımıştır.
Nedir bunlar? Yine bunlar ifade edildi, ama, ben de, tekrar, birkaç cümleyle
altını çizmek istiyorum: İş ve istihdama çare olunamamıştır,
sosyal adalete katkı sağlamamıştır, sürdürülebilir,
rekabet gücü yüksek bir yapılanmaya zemin oluşturamamıştır,
sadece daha çok borç ve daha büyük işsizler ordusu yaratmıştır
ve ülkemize ve halkımıza daha çok refah ve huzur değil,
sadece daha derin yoksullaşma ve daha derin yaygın umutsuzluk
kaynağı olmuştur.
Şimdi, sadece bunlarla da
sınırlı değil, keşke böyle olsa. Bunların
dışında, ekonomimizde kriz riski yaratan, dışsal
kriz riski yaratan, ekonomimizin yumuşak karnını
oluşturan, acil çözüm bekleyen çok önemli belirli sorunlar,
dışsal sorunlar oluşmuştur. Ekonomimizde kriz riskini
artıran bu dışsal sorunlar arasında -yine burada
belirtildi, ilk defa değil- her geçen gün yeni rekor düzeylere
tırmanan, hâlen gayrisafi millî hasılanın yüzde 13,7'sine
ulaşmış olan ve 2002 yılından günümüze 23 kat artan
cari işlemler açığı yer almaktadır. Keza, dört
yılda yüzde 170 artarak âdeta patlayan tüketim malları ithalatı
yer almaktadır. Keza, 2002 yılındaki yüzde 69,9'dan yüzde
60'a doğru gerileyen ihracatın ithalatı karşılama
oranı yer almaktadır. Yine, dördüncü kalem olarak, son dört
yılda 3 kata yakın artan ve günümüzde 111 milyar dolara
tırmanan özel sektör dış borçları yer almaktadır
ve nihayet, Kasım 2006, yani, son verilere göre 60,8 milyar dolara,
tüm zamanların en üst düzeyine tırmanmış olan
sıcak para yer almaktadır. Özetle, cari işlemler
açığı, tüketim malları ithalatı, ihracatın
ithalatı karşılama oranı, özel sektör dış
borcu ve sıcak para. Bunların tümü bir arada, eş zamanlı
olarak ekonomimizde çok ciddi bir dış risk oluşumuna neden
olmaktadır. Bunlara yönelik politikaların her birini kucaklayacak,
her birini dikkate alacak parametreler ve enstrümanlarla geliştirilmesi,
uygulamaya konulması gerekir.
Değerli arkadaşlarım,
AKP İktidarının reel ekonomiyi dışlayan, yüzde
6,5 oranında faiz dışı fazla sağlama, yetmediği
takdirde borcu borçla çevirme anlayışıyla, IMF desteğinde
yürütülen ekonomi politikaları sonucu dış borçlar
giderek tırmanmış -bu yeni bir hikâye değil, bugün
çok dinlediniz- ekonomimizin sırtında kambura dönmüştür.
Tarih düşmem gerekiyor, biraz
evvel bir arkadaşım tadat etti, açıkladı, ben de
iki tanesini belirtmek istiyorum. Ama, buna girmeden, Sayın
Başbakanımız, geçen, en son bütçe üzerinde yaptığı
konuşmada "'Türkiye'nin borcu çok.' diyorlar. Aldatmayın
kimseyi. Unutmayın, borç yiğidin kamçısıdır."
dedi.
Değerli arkadaşlar, Türk
insanı doğuştan yiğittir. Ayrıca, kamçıya
da ihtiyacı yoktur. Zaten, sizin yüksek zam, yüksek faiz, düşük
ücret kamçınızdan insanlarımız yeterince nasibini
alıyor. Bunun ötesi boş laftır. Boş lafa da işsizlik
ve yoksullukla boğuşan halkımızın karnı
toktur.
Evet, şimdi rakamlara girmek
istiyorum. Hepsini değil, sadece iki zeminde vereceğim.
2002 yılından, 2006 yılı Kasım ayı sonuna
kadar geçen dönemde kamunun toplam -iç artı dış, tüm kamunun,
sadece merkezî yönetimin değil, tüm kamunun- borç stoku 2002
yılı sonuna göre, 88,3 milyar dolar artarak, yani, yüzde
50,5 oranında artarak dört yılda, 263 milyar dolara tırmanmıştır.
263 milyar dolar kamunun toplam borcu.
Diğer yandan, özel sektörde
-bunun içine Merkez Bankası borçları dâhildir. Bizim rakamlar
doğrudur; iki haftada bir de bunu bültenle yayınlamaktayız;
kaynak da devlet resmî kaynaklarıdır- Türkiye'nin toplam
borç stoku ise, 2002 yılı sonuna göre 154,7 milyar dolar, dört
yılda yaklaşık her yıl ortalama 40 milyar dolar artarak,
yani, yüzde 70,5 oranında artarak, günümüzde, 374 milyar dolara
tırmanmıştır. Ülkenin, bugün, kamu-özel toplam
iç-dış borcu toplamı 374 milyar dolardır. Bunun
193,6 milyar doları dış borçlardan, 180,3 milyar doları
ise iç borçlardan oluşmaktadır. Hemen hemen eşit boyutlarda.
Ama, kamunun dış borçları geriledi, özel sektörün
dış borçları yükseldi.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Özel
sektörün borcu niye bizim oluyor?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Bu
tablo, doğal olarak, halkımızın sırtındaki
borç yükünü artırmaktadır. Hep biz... Burada her arkadaşımız
çıktığında, AKP'li değerli milletvekili arkadaşlarımız
çıktığında, "Kişi başına gayrisafi
millî hasıla 2.500'den 5.500'e, 2.600'den 5.500'e çıktı."
dediler, son tahmini belirttiler cari fiyatlarla. Hiç kimse sabit
fiyatlarla rakam vermedi, cari fiyat
Şimdi ben de size bunun
cari fiyatlarla borç tarafını veriyorum. Türkiye'nin toplam
borç yükünden kişi başına düşen miktar 2002 yılında
3.164 dolardı, günümüzde ise 5.124 dolar. Gelir arttı, borç
da arttı. Eş düzeyde arttı.
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- Son dört yıl içinde mi bu?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Bir omzunda gelir, bir omzunda borç. Hangisi -neyse, yorum yapmayayım-
iyilik perisi, hangisi kötülük perisi, onu siz yorumlayın.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Espritüel bir biçimde anlatmaya çalışıyor.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bugün son gün olduğu için espri
de yapma çabası içindeyim.
Değerli arkadaşlarım,
son dört yılda dış ticaret açığı 4 kat arttı.
2002 yılında 15,5 milyar dolar olan dış ticaret
açığı günümüzde 53 milyar dolar. Yani, gayrisafi millî
hasılanın yüzde 13,7'sine tırmandı. Yüksek bir rakam.
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- Yeni bir şey söyleyin.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Tabii, burada bir rakamın altını çizmek istiyorum. Bugün
gazetelerde vardı. Porsche satışları, lüks araç satışları
çok patladı. Porsche için rakam veriyordu. Binek otomobillerin
ithalatı yüzde 324 arttı. Buna dayanamaz Türkiye. Buna kesinlikle
dayanamaz. Kesinlikle, tüketim malları, yarı dayanıklı
veya dayanıklı tüketim malları ithalatına -kesinlikle-
bir düzenleme getirmek lazım.
Burada bir de Sayın Tüzmen'e
bir atıfta bulunmak istiyorum. Kendisi burada değil. Geçenlerde
Dış Ticaret Bakanlığını anlatırken
"yurt dışı müteahhitlik ve müşavirlik hizmetlerinden
ülkemize 12 milyar dolar para girdi
" "Sayın Bakan, olamaz.
Yani, bu rakamları, büyüklüklerini biliyoruz." "Hayır,
öyle" filan
"Efendim, bu 1 milyar dolardan kesinlikle fazla
değil." dedik. Hatta, talimat verdi yandaki değerli bürokratına,
bana bilgi verecekti. Ses yok. Evet, yanıt kimden geldi? Hemen ertesi
gün -bizden bir kopya, bir tüyo gitmedi- Bakana yanıt Müteahhitler
Birliği Başkanından geldi. "Yurt dışı
müteahhitlik ve danışmanlık hizmetlerinden ülkeye
giren para yılda 700 - 800 milyon dolarda çakıldı kaldı.
Kimse nedenini sormuyor." Böyle bir şey olamaz. Bu kadar havalı
bir bakan, bence Kabinenin en havalı Bakanı. Ben, Sayın
Unakıtan orada oturuyor diye döndüm. Unakıtan'dan daha havalı
Bakanı, bu kadar gerçeklerden kopamaz.
Değerli arkadaşlarım,
cari işlemler açığını herkes konuştu
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Hangisi havalı?
Karıştı, bilelim.
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- Hangisi havalı, bilelim yani
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Kürşad Bey.
Hükûmet "Cari açık hızla
büyümenin bedelidir." diyor. Bu doğru değildir değerli
arkadaşlarım. Bu, gerçeği çarpıtmaktır. Cari
açık ihracata dayalı büyümeden değil, Hükûmetin düşük
kur, aşırı değerli YTL, yüksek reel faiz politikası
sonucu patlayan ithalattan ve dış fon girişlerinden
kaynaklanıyor. Zira, ülkemizdeki son yılların büyümesi
dış harcama kaynaklı büyümedir. Kesinlikle cari
işlemler açığına yönelik bir politikanın geliştirilmesi
lazım. Son günlerde basına yansıyan bir örnek olduğu
için ifade etmiyorum. Bu kürsüden defaatla ifade ettik. Cari
işlemler açığını sürdürülebilir düzeye çekmek,
yabancı spekülatif paraya teslimiyete son vermek, yüksek reel
faiz, düşük kur, döviz kuru ile sürdürülen saadet zincirini
kırmak Cumhuriyet Halk Partisinin ekonomide en öncelikli hedeflerinden
biridir.
Bu çerçevede, kısa vadeli
spekülatif sermaye girişleri doğal olarak yasaklanamaz.
Ancak, spekülatif amaçlı yabancı sermayenin ülkemizde kalış
süresinin daha uzun bir vadeye yayılmasını özendirecek
şeffaf ortam ve öngörülebilir koşullar yaratılmalıdır.
Bu amaçla, ilk aşamada, eş zamanlı olarak çıkışların
yavaş yavaş olmasını sağlayacak basamaklı,
düşük düzeyli bir vergi ve süreli ve sürdürülebilir boyutlu
bir mevduat koşulu getirilmelidir. Hemen akabinde girişlerin
de vadenin uzamasını özendirecek düşük düzeyli bir
vergi uygulamasına geçilmelidir. Bakınız, biz bu politikayı
-açıp bakın Partimizin ekonomi bültenlerine- bir yıl
evvel söyledik, bu boyutunu. Bunun uygulaması vardır, yeni
yapılan da bunun çok benzeridir. Bazı sıkıntılar
başlangıçta olsa bile kesinlikle aşılır.
Değerli arkadaşlarım,
en son söyleyeceğim şey yabancı sermayeye ilişkin.
Sayın Başbakan "On yıllar boyunca uluslararası
yatırımı çekemeyen Türkiye sadece bu yılın
ilk dokuz ayında 12,8 milyar dolar yatırım çekmeyi başarmıştır."
dedi. Bunu da değerli arkadaşlarım ele almışlardı,
bu konuyu da. Ülkeye giren para, yabancılara satılan ulusal
bankaların, vatan topraklarının özelleştirilerek,
yabancılaştırılan stratejik kamu tesis işletmelerinin
parasıdır. Doğrudan sabit sermaye yatırımı
olarak giren ise 2005 yılında sadece ve sadece 714 milyon dolardır,
sanayiye girense 1 milyar 270 milyon dolardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
konuşmanızı tamamlayınız, buyurun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, sorunlar geniş
ve büyük ve bunu hafife alma eğilimini ben Hükûmette görmekteyim,
ama, şunu belirtmek istiyorum: Eğer, erken seçimden kaçabileceğinizi
düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. İstediğiniz
kadar kaçın, halkımız ulusal çıkarlarımızı
ayaklar altına alan hiçbir uygulamaya izin vermeyecektir. Bunun
hesabını sizden soracaktır. Önümüzdeki aylarda, en
geç kasımda yapılacak olan seçimde, üzülerek ifade ediyorum,
sizi halkımız sandığa gömecektir.
Hepinize en içten sevgi, saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Üzülmene
gerek yok. Hiç üzülmeyin!
BAŞKAN - Şahsı
adına, Mardin Milletvekili Beşir Hamidi.
Sayın Hamidi, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET BEŞİR HAMİDİ
(Mardin) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın
20'nci maddesi olan Hazine garanti limiti ve borçlanmaya ilişkin
işlemler ile ilgili şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu madde, özü itibarıyla, devlet
kurum ve kuruluşlarının gerçekleştireceği
yatırımların finansmanında kullanılmak üzere
ihtiyaç duyduğu dış kredileri daha uygun koşullarda
alabilmesi için Hazine garantisi verilmesinin üst limitini belirlemektedir.
1961 yılından itibaren Hazine
garantisi uygulanmaktadır. 1992'den itibaren de bu borçların
Hazine tarafından ödenmesi durumu ortaya çıkınca Hazinenin
üstlendiği yük giderek ağırlaşması üzerine,
bir üst limit getirilmiştir. Kamu Malî Yönetimi kapsamında
disiplinin sağlanması amacıyla uygulanmaya konan garanti
limiti, ilk olarak 1998 Yılı Bütçe Kanunu'nda yer almış
ve böylece, garantiler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisiyle
çizdiği sınırlar çerçevesinde sağlanmaya
başlamıştır.
2003 yılında 750 milyar dolar
olan bu limit, yeni yatırımlar dolayısıyla geçen
yıl 3 milyar Amerikan dolarına çıkarılmış,
bunun 2 milyar doları kullanılmıştır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; geçmiş uygulamalara baktığımızda
Hazine garantisiyle iyi yapılmış işler olduğu
gibi kötü örnekler de mevcuttur. "Nasıl olsa Hazine ödeyecektir"
rahatlığı içerisinde rasyonel olmayan yatırımlar
gerçekleşmiştir ve Hazinemiz üzerinde ciddi yükler
oluşturmuştur. Esas olan, kurumlarımızın kendi
saygınlıkları ve sağlam projelerle, Hazine garantisi
olmaksızın krediyi bulabilmeleridir. Devlet, geçmişte
hesabını kitabını biraz da böyle kaybetti.
AK Parti İktidarı, bu
borçları da ödeyerek Türkiye'yi bugünkü başarılı
ekonomik tablosuna kavuşturmuştur. Dolayısıyla
yüksek oranda ülke büyüyor, enflasyon düşüyor, verim artıyor,
millî gelir katlanıyor, ihracat patlıyor, devletin borçlanma
gereği azalıyor, faizler düşüyor, fert başına
millî gelir iki katına çıkıyor. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından
alkışlar[!])
Bakın, 2002 yılında
iktidara geldiğimizde, kamu net borç stokunun gayrisafi hasıla
içindeki payı yüzde 90'lardaydı, bugün bu oran yüzde 49'dur.
Ayrıca, borç stokunun çoğunluğu da TL cinsindendir,
yüzde 62 gibi bir oran. Artık, TL, güçlü ve sağlam bir yatırım
aracıdır. Ülke, değerini koruyan bir para birimine
kavuşmuştur.
İktidara geldiğimiz zaman,
bütçenin yüzde 60'ı faize gidiyordu. Türkiye, yeniden üretmeye
ve hem de dünyaya üretmeye, üretene de destek olmaya başlamıştır.
Türkiye'nin toplam dış ticaret hacminin 244,7 dolar olarak
hedeflenmesini, üretimden gelen bir insan olarak, gerçekçi buluyorum.
2007'de, inşallah, ihracatımız 100 milyar dolar sınırını
zorlayacaktır. Enflasyonun bu yılın sonunda tek haneli
rakama inmesi sürpriz olmamıştır. Eğer becerikli
ve akıllı bir yönetim anlayışımız olmasaydı,
ne Türkiye bu noktaya gelirdi ne de örneğin, benim kentim, bölgem
Mardin'de olumlu gelişmeler olurdu. Eğer AK Parti İktidarı
olmasaydı, elli yıldır adı telaffuz edilen Ilısu
Barajı'nın temeli atılmazdı, Mardin'de iki fakülte
kurulmazdı
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hasankeyf
MEHMET BEŞİR HAMİDİ
(Devamla) - Bakanlar Kurulunda bu dönemde iki tane fakülte kararı
çıktı ve iki tane fakültemiz kuruldu, Mardin Mimarlık
Mühendislik Fakültesi ile Güzel Sanatlar Fakültesi. Hiç bölünmüş
yolumuz olmayacaktı AK Parti İktidarı olmasaydı.
Beyaz sularımız, bizim, boşa akardı, biz de susuzluktan
kırılır kalırdık.
Evet, toplu konutu sadece hayal
ederdik, ama, şimdi toplu konutlarımız bitti, 1.750 tane
konutumuz Mardin'i süsledi, çağdaş bir kent görünümü verdi
gerçekten, altyapısıyla, sosyal donanımıyla, peyzajıyla,
yeşilliğiyle. Mardin'de kiralık ev bulamıyorduk.
İstediğiniz kirayı verin, ev bulamazsınız,
yok, yoktu çünkü.
Evet, Mardin merkezde yeni hastanemizi
hizmete soktuk AK Parti İktidarı sayesinde. Ömerli ilçemizin,
Derik ilçemizin, Dargeçit ilçemiz, Savur ilçemizin ve Mazıdağı
ilçemizin hastanelerini hizmete soktuk. Vatandaşımız
bundan çok mutlu, vatandaşımız bize duacıdır.
Evet, eğer biz bunları yapmasaydık,
kaderine terk etmiş olacaktık o hastalarımızı.
Okullarımız harabe, köylerimiz virane olurdu AK Parti
İktidarı olmasaydı; ama, şimdi güzel okullar yaptık,
okullarımızın hepsini, mevcutları da elden geçirdik.
Köylerimize, KÖYDES sayesinde, yalnız bu sene, elli yıllık
yapılan köy ve içme suyu kadar iş yaptık. Bütün elli
yıl, cumhuriyet tarihi boyunca 500 kilometrelik yol yapılmış
Mardin'e. Bu dönem, yalnız bu dönem, yalnız bu yıl 500 kilometre
yol yaptık, bir o kadar da içme suyu yaptık.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Demek hepsi Mardin'e gitmiş!
MEHMET BEŞİR HAMİDİ
(Devamla) - Bilgisayarların adını bile bilmiyordu bizim
çocuklarımız, AK Parti sayesinde bildi. Mardin, yine, eskisi
gibi yılda 3-4 bin kişinin geldiği saklı bir medeniyet
bahçesi olarak kalacaktı eğer AK Parti İktidarı
olmasaydı. Oysa, şimdi, Mardin, bir turizm markası,
yılda 400 bine yakın insan ziyaret ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, teşekkür
edin.
MEHMET BEŞİR HAMİDİ
(Devamla) - Ne Türkiye ne Mardin geriye bakmayacaktır.
2007 yılı bütçesinin ülkemize,
milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Aziz milletimizin yaklaşan
Kurban Bayramı'nı tebrik ediyorum, yeni yılını
kutluyorum, şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Hamidi.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, günaydın diyorum arkadaşlarıma.
Mardin'le ilgili bu müthiş gelişme
karşısında gözlerim yaşardı. Ben bu duygularla,
Bingöl'ün Yedisu ilçesine de yolun ne zaman yapılacağını
soruyorum. Yedisulular her gün arıyorlar, "Yolumuz ne oldu?"
diyorlar. Mardinlilere gösterilen bu büyük ilgi karşısında
Yedisulular, Kiğılılar yollarının daha güzel
olmasını istemek hakkına sahip değiller mi?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Yol yapıldı,
haberiniz yok.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakan
O yoldan bahsetmiyorum.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Yol yapıldı.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Daha dün sabah aradılar. Gider birlikte bakarız,
yapılmadı.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - İhalesi yapıldı.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Yol mu yapıldı, ihalesi mi yapıldı?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Benim bahsettiğim yolun yapılmadığını
siz de biliyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
soru anlaşılmıyor. Lütfen, arkadaşlar
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Efendim, benim dakikam gidiyor bu arada.
NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Kamacı,
lütfen
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, dolaylı vergilerin toplam
vergi tahsilatı içindeki oranının bu dönemde yüzde
60'lardan yüzde 70'e çıktığı, hatta 2000'lerin başına
göre yüzde 55'lerden yüzde 70'lere çıktığı dikkate
alındığında, ücret geliri elde edenlerin kazançları
bu anlamda da bir aşınmaya uğramaktadır. Bu nedenle,
kat sayı artışlarının çalışanların
artan vergi yüklerindeki kayıpları giderecek şekilde
ayarlanması gerekmektedir. Kat sayı artışının
sadece
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Baloğlu.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, ama itiraz ediyorlar.
BAŞKAN - Benim yapacağım
bir şey yok ki, otomatik kesiyor.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanıma şu soruyu
yöneltmek istiyorum: Sayın Bakanım, sizin yokluğunuzda,
burada, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından bastırılıp
okullara ücretsiz olarak dağıtılan kitapların
teknik şartnameye uygun olmadığı şeklinde iddialar
oldu. Bu konuyla ilgili sizin düşüncenizi almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
Sayın Keskin
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Sayın Bakanım, vergi kayıp ve kaçakları yönünden
hangi bölgeler ve hangi illerimiz en ön plandadır? Bunlara hangi
tedbirler düşünülmektedir?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kamacı, buyurun.
NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın
Başkanım, şimdi, özel sektörün 111 milyar dolar borcu olduğu
söyleniyor. Özel sektör borçlarına Hazine garantisi var
mıdır? Eğer ileride oluşacak olan bir kriz olursa, Hazine
garantisi de var ise, bu özel sektör borçlarını kim ödeyecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
Bingöl yollarıyla ilgili Sayın Baloğlu'nun sorusuna
şöyle söyleyeyim: Bingöl, AK Parti İktidarı döneminde
belki tarihinin en mutlu yıllarını yaşamaktadır.
Bingöllülere sorarsanız bunu söylerler. Her alanda hizmetler
maksimum düzeydedir ve bütün seçim sonuçları da bunu gösteriyor.
Öte taraftan, Sayın Kandoğan'ın
sorusuna çok teşekkür ediyorum. Benim yokluğumda burada
bir
Teknik şartnameye uygun olmadığı, ücretsiz
ders kitaplarının teknik şartnameye uygun olmadığı
ifade edilmiş.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Seçim sonuçlarıyla nasıl bağ kurdunuz Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Arkadaşlar, ücretsiz ders kitaplarının
ihalesi bütün basının huzurunda, kameraların huzurunda
çok şeffaf bir şekilde yapılmıştır, en ufak
bir itiraz olmamıştır. Bununla ilgili olarak bütün dokümanlar
herkese açıktır. Zerre kadar aykırılık olsa,
biz bunun hesabını millet huzurunda, Meclis huzurunda vermeye
hazırız. Bunu kim söylüyorsa
MUHARREM İNCE (Yalova) - Ben
söylüyorum.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
kesinlikle gerçeğe aykırı
bir ifadede bulunuyor. Eğer böyle bir şey varsa, siz Kamu
İhalesine müracaat edin, savcılıklara suç duyurusunda
bulunun. Bu her zaman duyduğumuz klasik laflardan birisidir.
Bunun hiçbir zemini yok.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Kitapları
sakladım, kenarda tutuyorum. CHP iktidar olduğunda vereceğim
savcılığa. Şimdi niye vereyim?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Keskin'in sorusuna
"Hangi bölgelerde kayıp kaçak fazladır?" Şimdi,
şu ilimizde daha fazladır deyip, bu ili teşhir etmenin
doğru olmadığını düşünüyorum, ama, vergi
kayıp kaçaklarının önlenmesi için otomasyon başta
olmak üzere, Maliye Bakanlığımız gerekli tedbirleri
almaktadır.
Borçla, özellikle, özel sektör
Sayın
Kamacı "özel sektörün borçlarını kim ödeyecek"
dedi. Daha önce de konuşma yapan bir değerli arkadaşımızın
söylediği şu var: Türkiye'nin borç stoku artıyor
şeklinde bir ifade, malumu ilam etmektir. Borç stokunun arttığını
biz biliyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
ben bunu herkesin, sokaktaki vatandaşın evinde, şu anda
belki bizi dinlemekte olan vatandaşımızın anlayabileceği
bir örnekle açıklamak istiyorum ve şöyle bir örnek vermek
istiyorum: Sayın Egemen Bağış bir devlet memuru, 1
milyar, ayda geliri var, 5 milyar borcu var. Sayın Eyüp Fatsa
Bey'in bir tüccar olduğunu düşünün, 20 milyar, ayda geliri
var, 50 milyar borcu var. Hangisinin borcu daha fazla?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Belli
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Fatsa'nın borcu, Sayın
Egemen'in borcundan yarı yarıya daha fazla. Sayın Egemen
1 milyar gelirine karşılık, aylık 1 milyar gelirinin
5 katı borçlanmış. Sayın Fatsa aylık gelirinin
2,5 katı borçlanmış demektir.
Biz de Hükûmeti devraldığımız
zaman, Türkiye'de borçların gayrisafi millî hasılaya oranı
yüzde 90'larla ifade ediliyordu, şu anda yüzde 49,6'dır arkadaşlar.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Evet, borçlarımız
yüzde 49,6 artmıştır, ama, Türkiye'nin gayrisafi millî
hasılası yüzde 100 artmıştır, 180 milyar dolardan
390 milyar dolara çıkmış. Bunu bildiğimiz hâlde, sürekli
olarak tekrar ediyoruz ve bunun çok anlamı yok.
Saygılar sunuyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın
Bakanım, asgari ücret ne kadar?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 07.50
ONUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 08.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER:Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42'nci Birleşimi'nin Onuncu Oturumu'nu
açıyorum.
1269 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 21'inci maddesini
okutuyorum:
Görev zararları
MADDE 21- (1) Kamu iktisadi teşebbüslerinin
8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesi uyarınca
doğmuş ve doğacak görev zararı alacakları ile
12/12/2001 tarihli ve 2001/3372 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
ile önceki yıllar kararları kapsamında üretilen
şekerin, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.'nin özelleştirme
programına alındığı tarih itibarıyla sözleşmesi
ve bağlantısı yapılmış olan dahilde
işleme rejimi kapsamındaki satışlarıyla ihracatından
doğan ve/veya doğacak görev zararları ile Toprak Mahsulleri
Ofisi Genel Müdürlüğünün (TMO) ilgili mevzuatında belirtilen
esas ve usullere göre doğmuş ve doğacak görev zararı
alacakları, avans olarak (TMO'nun 2004-2005 kampanya döneminde dahilde
işleme rejimi kapsamında doğan ve/veya doğacak
görev zararları hariç) Hazine Müsteşarlığı
bütçesinde bu amaçla öngörülen ödeneklerden karşılanır.
(2) Türkiye İhracat Kredi Bankası
Anonim Şirketinin politik risk kapsamında yapacağı
tahsilatın ve Bankanın faaliyet kârlarından Hazineye
tekabül eden temettü tutarlarının tamamı veya bir
kısmı, Bankanın politik risk alacağına ve/veya
ödenmemiş sermayesine mahsup edilebilir. Söz konusu mahsup
işlemlerine Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakan; mahsup işlemlerini Hazine
Müsteşarlığının teklifi üzerine, bütçenin
gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin mahiyetlerine
göre ilgili Devlet hesaplarına kaydettirmeye Maliye Bakanı
yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük.
Buyurun Sayın Küçük. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)
- Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
öncelikle, bütçenin 21'inci maddesi olan görev zararlarını
içeren maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Grubum adına yüce
Meclisi ve sabahın bu saatinde bizi izleme durumunda olan hemşehrilerimi
ve tüm izleyicileri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
öncelikle, ben, Cumhuriyet Halk Partisine iyi sabahlar, AKP'li arkadaşlarıma
da, İdare Amiri Sayın Burhan Kılıç'ın deyimiyle,
hayırlı günaydınlar diliyorum.
BURHAN KILIÇ (Antalya) - Çok teşekkür
ediyorum, sağ ol.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, görev zararları, daha çok, tarımsal
desteklemelerde yapılan plansız, popülist desteklemelerden
kaynaklanan birtakım sonuçların, kamu bankaları aracılığıyla
yapılan birtakım desteklemelerin çok pahalı bir
şekilde Hazinece ödenmesi sonucunda ortaya çıkan zararlardır.
Dolayısıyla, tarım ve tarım desteklemesi ve tarım
desteklemesinde alınan tavır ve davranışlar görev
zararlarını çok yakından ilgilendirmektedir.
Bugün, tarım, hâlâ, ülkemizde
20 milyonu aşkın insanı üretimin içinde olmakla ilgilendiren
ve tarımın yaptığı üretim ve üretimi tüketen
insanları göze aldığımızda Türkiye'nin tamamını
ilgilendiren bir konu. Dolayısıyla, tarımının
sorunlarını halletmeyen hiçbir ülkenin kendi ülkesinin
sorunlarını da halletmesi mümkün değil. Dolayısıyla,
biz de Türkiye'nin sorunlarını, tarımın sorunlarını
çözmeden hiçbir şekilde halledemeyiz. Dolayısıyla,
tarımı doğru desteklemek, sürdürülebilir bir tarımı
ve hayvancılığı ülkemizde devam ettirmemiz ve tarımımızı
mutlaka globalleşen dünyada rekabet edebilir bir hâle getirmemiz
gerekmektedir. Hâlbuki, geçtiğimiz yıllarda ve bugün de devam
eden anlayışlar, tarımı, genellikle günübirlik,
halkın geçim sorunlarını halletmesi çerçevesinde
görmeleri nedeniyle, tarım bir sektör olarak pek görülmemiş
ve bugüne kadar rekabet edebilir bir yapıya kavuşturulamamıştır.
Önemli sorunları var tarımın. İşletme yapılarımız
çok küçük ve işletme sayımız çok fazla, tarımda nüfusumuz
fazla. Dolayısıyla, yaptığımız desteklerin
tarımda yönlendirici ve mutlaka yapıyı rekabet edebilir
bir hâle getirici nitelikte olması lazımdır. Hâlbuki,
bugüne kadar, 5 lira benden, 5 lira benden daha fazla anlayışıyla
tarım desteklenmiş veyahut da tarımda yaşayan insanların
sadece karınlarını doyurma problemini halletmeleri
açısından meseleye yaklaşıldığı için,
bugüne kadar tarım modern bir anlayışta hiçbir zaman
desteklenmemiştir. Bugün, tarım, her şeye rağmen,
gayrisafi millî hasılaya yaptığı katkı ve
esas olarak işlenen tarım ürünleriyle, sanayiye sağladığı
hammaddeler nedeniyle ciddi bir sektör olmaya devam etmekte ve mutlaka
çok ciddi bir şekilde ele alınması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
Avrupa Birliği görüşmelerinde de hâlâ tarımın en
kapsamlı kalem olması da buradan kaynaklanmaktadır.
Avrupa Birliği ülkelerinde tarımla uğraşan nüfusun
yüzde 2,5-3'ler düzeyine inmesine rağmen, hâlâ kapsamlı bir
şekilde ele alınması da tarımın ne kadar stratejik
bir öneme sahip olduğunu ortaya koymaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
geçmişte, dediğim gibi, kamu bankaları aracılığıyla
yapılan destekler, maalesef, ülkede tarım sayımlarının
doğru yapılmaması ve nerede, neyi, ne kadar ürettiğimizin
bilinmemesi ve bu nedenle üretiminde yapılan destekler de çok
yanlış sonuçlar vermiş ve karşımıza çok büyük,
ödenemeyen ve Hazineyi büyük yük altına sokan ve tarımın
çok desteklendiği kanaatini uyandıran sonuçlar ortaya
çıkmıştır. Örneğin, pamuğa bir ilimizde
yapılan destekleme, bu rakamların doğru ele alınmamasından
dolayı, bir de bakılmış ki, Türkiye'de üretilen bir
pamuk kadar bir ile destek verilmiş ve bu doğru kaynaklardan
temin edilmediği için de, 4,6 trilyon yapılan destek, bir bakmışız
beş yıl sonra katrilyonlarla ifade eden düzeyde görev zararı
olarak karşımıza çıkmıştır. Dolayısıyla,
mutlaka görev zararlarının önceden bütçede tarif edilmesi
ve bütçeye konulması ve avans olarak üreticiye ödenmesi gerekmektedir.
Bunu yapamazsak, bunu doğru gerçekleştiremezsek kesinlikle
-dediğim gibi- doğru sonuçlara ulaşamayız.
Bugün tarım hâlâ, gerek işletme
başına yapılan desteklemelerde gerek hektar başına
yapılan desteklemelerde, Avrupa'nın onda 1'i ölçülerinde
desteklenmektedir ve bugün Türkiye eğer gayrisafi millî hasılasının
en az yüzde 3'ü kadar bir destek ayıramazsa tarımına ve
bunu on yıl art arda sürdüremezse, inanın, Türkiye'nin Avrupa
Birliği sürecinde tarım sektörünün çok büyük kalemlerinde
tasfiye olması kaçınılmaz bir sonuç olacaktır. Bugün
gayrisafi millî hasılanın yüzde 1'inin altında, yüzde
0,80'ler düzeyinde tarımda bir destekleme yapılmaktadır
ve bu şekilde sonuç alınması, doğru sonuç alınması
da kesinlikle mümkün değildir. Ve biz şunu söylüyoruz: Cumhuriyet
Halk Partisi iktidarında kesinlikle ilk yıl gayrisafi
millî hasılanın en az yüzde 2'si kadar bir oranda tarım
desteklenmeye başlayacak ve bu, yıldan yıla artarak
tarım sektörü kesinlikle rekabet edebilir bir işletme yapısına
ve rekabetçi bir yapıya kavuşturulacak ve kesinlikle desteklemelerde
selektif bir yöntem izlenecek. Yani, her ürün her yerde desteklenmeyecek.
Bölgesel anlamda konular ele alınacak ve rekabet edebilir ürünlerimiz
seçici bir şekilde desteklenecektir.
Değerli arkadaşlarım,
görev zararlarını ele aldığımızda, bir
de, tabii, ben şu İmar Bankasından bahsetmek istiyorum.
Hepimizin bildiği gibi, AKP İktidarı döneminde el konulan
İmar Bankası, Türkiye'deki sonuçları itibarıyla
en kötü sonuçlar veren bir operasyondur. İmar Bankasında
Türkiye'nin bankacılık tarihinde eşi görülmemiş
sahtecilik olayları yaşandığı bir gerçektir
değerli arkadaşlarım. Burada, hepimizin bildiği
gibi, çifte kayıt yapılarak hesaplar gerçekleri yansıtmayacak
biçimde sunulmuş, ilgili devlet kurumları yanıltılmış
ve tabii, Hükûmet de zamanında el koymayarak bazı tedbirleri
almakta geciktiğinden ve gereksiz de bazı kararlar aldığından,
sonucunda Türkiye çok büyük bedelleri ödemek zorunda kalmış
veya bedelleri ödemesi gerekenler ödememiş, tam aksine, ödememesi
gereken halkımız ve Hazinemiz ödemiştir.
Değerli arkadaşlarım,
örneğin, Halk Bankasına en büyük hesap hareketlerinin olduğu
dönemde, hepimizin bildiği gibi, PETKİM özelleştirmesi
yapılmış ve bu PETKİM özelleştirmesi, sadece
yüksek fiyat verdi diye bu gruba verilmiş ve dolayısıyla,
halkın İmar Bankasındaki mevduatlarını tutması
önündeki tedirginlik ortadan kaldırılmıştır.
Yine, BDDK'nın görevi dolan
iki üyesinden sonra bir üyesi de, hepimizin bildiği gibi, bir
başka kuruma atanmış ve yerine adam atanmadığı
için BDDK çalışamaz hâle gelmiş ve en büyük hesap hareketlerinin
olduğu dönemde, yani hepimizin bildiği gibi off-shore hesaplardan
normal hesaplara dönüldüğünün tahmin edildiği veya sahte,
hayalî hesapların açıldığı dönemde İmar
Bankasına el konulması gerekirken, bu dönemde Türkiye büyük
zarara uğratılmış. Ama, en önemlisi ne olmuştur
değerli arkadaşlarım, biliyor musunuz: Biz, İmar
Bankasına el konulmadan bir gün önce burada bir kanun çıkararak
mevduat sınırlamasını sınırsız hâle
getirdik. Ne lüzum vardı? Diğer bankalarda bunu yapmazken,
ticari mevduatı kapsam içine almazken, İmar Bankasında
hiç gereksiz bir şekilde, anlamsız bir şekilde, tüyü
bitmedik yetimin hakkını zamanı geldiğinde ararken,
on kuruşun hesabını sorarken, İmar Bankasında,
lüzumsuz yere, durup dururken sınırsız mevduat güvencesi
getirilmiş ve -hesapları tam bilmiyorum, ama bildiğim
kadarıyla- 3,5 katrilyon civarında Hazine zarara uğratılmıştır.
Bunun hesabını kim verecektir? Bunun siyasi sorumluluğunun
altından AKP İktidarı nasıl kalkacaktır değerli
arkadaşlarım? Bu sınırsız mevduat güvencesi
getirmenin gerekliliğinin nereden ortaya çıktığını,
hangi grupların, hangi baskıları yaparak ticari mevduatları
ve sınırlı mevduat güvencesini AKP Grubuna aldırdığının
hesabını kim verecek? Bunun hesabını soracağız
ve inanın bunu yapanların burnundan bunu fitil fitil getireceğiz.
Bunu unutmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) - Ne zaman?
MEHMET NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Ne zaman getireceksiniz?
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
- Göreceksiniz ne zaman olduğunu.
BAŞKAN - Sayın Küçük, konuşmanızı
tamamlayınız, buyurun.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bu bütçe, -arkadaşlarım tekrar tekrar
ifade etti, bu bütçe- kötü bir bütçe, en azından geniş toplum
kesimlerini, üretim yaparak büyümek isteyenleri tatmin etmeyen,
çiftçiyi, işçiyi, köylüyü, memuru, emekliyi ezen bir bütçe ve
bu bütçeleri biz daha önceden tanıyoruz. Beşincisini yapıyoruz
bu bütçenin ve inanıyorum sonuncusunu yapıyoruz. Bizim
bir tek üzüntümüz var. Bu bütçenin iki ay Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında
yaşanacak olması bizim en büyük üzüntümüzdür. En büyük
üzüntümüzdür değerli arkadaşlar.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Hayal, hayal.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Daha
ne o zaman, niye yoruyorsunuz bizi?
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Halkımıza
şunu ifade ediyoruz
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Hayal, hayal.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Telafi
edeceğiz. Emekçilerin, işçilerin, köylülerin haklarını
ilk bütçeden başlamak üzere telafi edeceğiz ve mutlaka geçmişte
tüyü bitmedik yetimin hakkını yiyenlerden de hesap soracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Küçük,
teşekkür ediniz.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Bu vesileyle,
ben, buradan tüm izleyicilerin ve milletvekili arkadaşlarımın
yaklaşan Kurban Bayramı'nı ve yeni yılını
kutluyorum ve bu bütçenin son olmasını diliyorum, AKP Grubunun
yaptığı son bütçe olmasını diliyorum ve...
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Hayal, hayal.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - ...hayırlı
günaydınlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) -
Hiç kuşkun olmasın, hiç kuşkun olmasın.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Seçimden önceki son bütçe, doğru.
BAŞKAN - Şahsı
adına, Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım.
Sayın Yıldırım,
buyurun.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) -
Mehmet Ağabey, sarımsak fiyatları iyi, canını
sıkma, gerisini boşver! (Gülüşmeler)
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayenizde.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizi izleyen bütün vatandaşlarıma iyi
günler diliyorum, Meclise de "günaydın" diyorum.
Çok yoğun bir programla 2007
bütçesini tartışıyoruz, burada çok yoğun bir çalışma
yapıyoruz. Şahsım adına da 21'inci maddede söz aldım.
Bu madde de görev zararlarını kapsıyor. Şeker fabrikalarının,
Ofisin ve İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin görev
zararlarını, yetkisini Maliye Bakanlığına
veriyor.
Değerli arkadaşlar, bu
maddeye diyeceğimiz bir şey yok. Ancak, bütün milletvekili
arkadaşlarımın, Cumhuriyet Halk Parti milletvekili
arkadaşlarımın, diğer muhalefet parti milletvekili
arkadaşlarımın ve onlara beş dakikalık süreyle
yanıt veren iktidar parti milletvekillerinin bu Mecliste sunduğu
konuşmalarla ikili bir yapı oluşmuştur. Size göre,
Türkiye aydınlık, Türkiye yolunda devam ediyor; işçi
emeğinin karşılığını alıyor,
çiftçi ürettiğinin karşılığını
alıyor ve duble yollar yapılmış, 15 bin kilometre
hedef seçilmiş, ancak 6.500 kilometresini yaptığınızın
bile farkında değilsiniz, 12 bin kilometre olduğunu
ifade ediyorsunuz. Karayolları bütçesine geçen yıla göre
yüzde 14'e yakın bir payın daha az verildiğinin farkında
değilsiniz. Geçen seneye göre KÖYDES projelerine 2 milyar lira
ödenek ayırdığınızı, 2 katrilyon lira verdiğinizi,
aynı değerde yine devam ettiğini söylüyorsunuz, ama,
enflasyonla yüzde 10'unun uçup gittiğinin farkında değilsiniz.
Ama, öyle görülüyor ki, sandıkta da AKP'nin sonunun geldiğinin
farkında olmayacaksınız.
Değerli arkadaşlar, gerçekten
Türkiye'nin sorunu çok büyük. Bakın, bugün Sayın Maliye Bakanı
burada yok. Kastamonu'da hiçbir şey yapmadınız. Üç tane
cumhuriyet hükûmetleri ne yaptı diyorsunuz; yollar yaptı,
okullar yaptı, tarıma dayalı sanayi tesisleri kurdu,
şeker fabrikaları yaptı. Bu raporda, Maliye Bakanlığı,
özelleştirmenin kapsamında olduğunu ifade ediyor.
Kastamonu'da da şeker fabrikası var, 315 bin ton şeker
pancarı üretiyor. Geçen sene vatandaş 99 bin liradan sattı,
bu sene 89 bin liradan parasını veriyorsunuz. El insaf! 89
mu büyük 99 mu büyük? Enflasyon da üzerine ekle, yüzde 20 gerilemiş
durumda çiftçi. "Çare yok, kapatacağız, bu fabrikaları
yok edeceğiz." diye baskı altında tutuyorsunuz.
Özelleştirme dediniz,
Taşköprü Sigara Kâğıdı Fabrikası şu anda
kapandı, üretim yapmıyor. Bununla ilgili soru önergeleri
verdim, bakanın verdiği cevap çok açık. Diyordu ki: Üç
yıl üretimde 30 milyon dolar üretim şartı vardı, bunu
gerçekleştirmediğini ifade ettim ve bununla ilgili
araştırma yapmasını, Maliye Bakanlığının
denetmenlerinin görevlendirilmesini istedim. Sayın Bakanın
burada verdiği cevaplara eş değer bir cevabı
"Özelleştirme İdaresinde kayıtlara rastlanmamış"
diye cevap verdi. Çok yazık, çok ayıp!
Ben Maliye Bakanlığına
soru önergesi veriyorum, defterleri incele, ne kadar üretim yapmıştır,
ne kadar kendir almıştır ve bölgede ne kadar üretim yapmıştır,
ne kadar stopaj vergisi ödemiştir, diye soruyorum ve "kayda
rastlanmadı" diyor. Sakın ha yanlış anlamayın,
ama o kayıtlara biz rastlayacağız, bunun hesabını
da soracağız ve ilk özelleştireceğimiz, özelleştirilen
fabrikanın, ilk devletleştirilen fabrika da Kastamonu
Taşköprü Sigara Kâğıdı Fabrikası olacaktır.
Bunu açıkça taahhüt ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, çünkü,
özelleştirme...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Olmadı, CHP'nin programına uymadı.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
konuşmanızı tamamlayınız, buyurun.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Tamamlıyorum.
Özelleştirmeye karşı
değiliz. Ama, üretimden alıkonmuştur. Üretimden
alıkonulan
62 milyon dolar Türkiye'nin kaynakları harcanan
bir fabrikanın üretimden alıkonmasına vicdan müsaade
etmez. Bunun vicdanı yoktur.
Sayın Bakan, Maliye Bakanı
soru önergelerime kaçamak cevaplar vererek işi aldattı.
Kastamonu'nun vekili olarak Taşköprülülerin, kendir üreticilerinin
vekili olarak bu dünyada da, ahirette de Bakanın yakasını
asla bırakmayacağım, hesabını soracağım.
Ahirete inandığını düşünüyorum, ahirette de
bunun hesabını ondan soracağım. Bundan hiç
şüphesi olmasın.
Bakın, Tosya'nın çeltik
üreticileri az önce beni arıyor. Geçen sene 1.500 lira - 1.600
lira olan, pirinç üreticileri, bugün 900 liraya - 1.000 liraya pirinçlerini
zor satıyor. İthal ettirdiniz, 52 bin ton Mersin Limanı'nda
kıyak yaptınız. Kime? Kime yaptınız, kime?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
teşekkür ederim.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Bitiriyorum
efendim, son.
BAŞKAN - Lütfen, teşekkür
cümlenizi alayım.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Bitiriyorum
efendim.
Kime yaptırdığınız
açık, kime yaptırdığınız açık.
Bakın, duble yollarda Hükûmet
sınıfta kalmıştır, gerçekleşme yüzde
50'dir.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
lütfen teşekkür ediniz.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Karayolları
bunun sorunu değildir.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Bayramınız kutlu olsun, yeni yılınız kutlu olsun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, İstanbul
Milletvekili Ünal Kacır.
Sayın Kacır, buyurun efendim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 21'inci maddesi üzerinde
şahsım adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Az önce buradan konuşan arkadaşımız,
Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşımız
özelleştirme konusuna değindi ve devletleştirileceğini
söyledi bizim özelleştirdiğimiz kurumların.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Ve Taşköprü'ye
mesaj verdi, seçmene.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bizim dönemimizde belki ilk defa televizyondan
canlı yayınla özelleştirmeler yapılmıştır.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Nasıl yapıldığını anlatırız biraz
sonra.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Şeffaf,
açık özelleştirmeler.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
TÜPRAŞ'ta nasıl yapıldığını
ÜNAL KACIR (Devamla) - Dolayısıyla,
bizim dönemimizde yapılan özelleştirmeler
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Kuşadası nasıl gitti?
ÜNAL KACIR (Devamla) -
CHP tarafından
devletleştirilebilir. Zaten, açıkça özelleştirmeye
karşı olduklarını söyleyemiyorlar, devletleştirmeden
yana olduklarını görüyoruz. O, onların görüşüdür.
Halkımız da durumu görüyor.
Değerli arkadaşlar, AK
Parti hükûmetleri olarak yaptığımız icraatların
en iyileri bile burada gelinip tenkit ediliyor. Bunlardan bir tanesi
de, biraz önce, bu kürsüden tenkit edildi: TOKİ. TOKİ'ye rant
aktarıldığını, TOKİ'ye rant sağlandığını
söyledi arkadaşlarımız, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız.
TOKİ de bir devlet kuruluşu. TOKİ'ye rant aktarma diye
bir şey düşünülebilir mi? TOKİ "lüks villalar yapıp,
pahalıya satıyor" diye tenkit ediliyor. Ucuza mı
satsaydık? Elbette ki lüks villaları değerinde satacaktık,
çünkü, 220 bin konutu, biz, buralardan elde ettiğimiz gelirlerle
yaptık. Fakire, fukaraya vereceğimiz, dar gelirliye, orta
gelirliye vereceğimiz konutları da buradan yaptık.
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli)
- Eskişehir yolundaki konutları milletvekillerine veriyor
ya.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bakın
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Hazineden bir kuruş alınmadı.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Hazineden,
evet, bir kuruş alınmadı.
Şimdi, bakın, TOKİ ne
yaptı? Ordu vilayetini düşünün, Giresun vilayetini düşünün.
Bu vilayetler gibi on tane vilayet sayın ve bu vilayetler sanki
yokmuş gibi kabul edin. İşte, bu vilayetler şimdi
yeniden inşa edildi. İşte, bu kadar büyük iş yapmıştır
TOKİ ve başarılı çalışmalardır bunlar.
Sözleri çok uzatmayacağım.
Arkadaşlarımız diyorlar ki "bu dönem son bütçe."
Evet, AK Partinin, belki Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk beşinci
yıl bütçesi bu bütçe ve AK Partinin birinci döneminin son bütçesi.
Ama, AK Partinin bu bütçeleri ikinci döneme referans olacak bütçelerdir.
Şimdiden ikinci dönemimiz hayırlı olsun diyorum.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Soru işlemi.
Sayın Baloğlu
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Maddenin ikinci fıkrasıyla
"Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin
politik risk kapsamında yapacağı tahsilatın ve
Bankanın faaliyet kârlarından Hazineye tekabül eden temettü
tutarlarının tamamı veya bir kısmı, Bankanın
politik risk alacağına ve/veya ödenmemiş sermayesine
mahsup edilebilir." hükmü yer alıyor. Söz konusu mahsup
işlemlerinin, bütçenin gelir ve giderleriyle ilişkilendirmeksizin,
mahiyetlerine göre ilgili devlet hesaplarına kaydettirmeye
de Maliye Bakanı yetkili kılınıyor.
Tasarının bu hükmünün,
bütçenin gelir ve gider hesaplarıyla ilgi kurulmadan, mahiyetlerine
göre ilgili devlet hesaplarına kaydettirme düzenlemesinin
bütçenin şeffaflığı ilkesine aykırı olduğu
düşüncelerine katılıyor musunuz?
Eğer bu kabul ediliyorsa, düzenlemeden
"mahsup işlemlerinin, bütçenin gelir ve gider hesaplarıyla
ilgilendirilmeden, mahiyetlerine göre ilgili devlet hesaplarına
kaydetme" ibaresinin çıkarılması gerektiği
biçimindeki eleştirilere katılıyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Baloğlu.
Sayın Yücesan. Yok.
Sayın Bakanım, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, sorulara yazılı
cevap verilecektir.
Arz ederim.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
22'nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ KISIM
Kamu Personeline İlişkin
Hükümler
Katsayılar, yurt dışı
aylıkları, ücret ve sözleşme ücreti
MADDE 22- (1) 657 sayılı
Kanunun 154 üncü maddesi uyarınca, 1/1/2007-30/6/2007 döneminde aylık
gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge rakamlarının
aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayısı
(0,04605), memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak
taban aylığı katsayısı (0,5864), yan ödeme katsayısı
(0,01461) olarak; 1/7/2007-31/12/2007 döneminde ise aylık katsayısı
(0,04739), taban aylığı katsayısı (0,61417), yan
ödeme katsayısı (0,01503) olarak uygulanır.
(2) 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin (c) bendi uyarınca
çalıştırılan sözleşmeli personelin ücret tavanı;
1/1/2007-30/6/2007 döneminde 2.403 Yeni Türk Lirası,
1/7/2007-31/12/2007 döneminde ise 2.480 Yeni Türk Lirası olarak uygulanır.
(3) Türkiye İstatistik Kurumu
tarafından 2006 yılı Aralık ayına ilişkin
olarak açıklanan 2003=100 Temel Yıllı Tüketici Fiyatları
Endeksinin 2006 yılı Haziran ayı endeksine göre değişim
oranının yüzde 2.5'i aşması halinde, aşan
kısmı telafi edecek şekilde birinci ve ikinci fıkralarda
yer alan ve 2007 yılının birinci altı aylık dönemine
ait katsayılar ile ücret tavanını yeniden belirlemeye
Bakanlar Kurulu yetkilidir.
(4) İdarelerin yurt dışı
kuruluşlarına dahil kadrolarında görev yapan Devlet
memurlarının yurt dışı aylıkları, yeni
kurlar ve yeni emsaller tespit edilinceye kadar, 2/4/2004 tarihli ve
2004/7356 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ek ve değişikliklerinde
yer alan hükümlere göre ödenir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu ve şahsı adına İstanbul Milletvekili Ali Kemal
Kumkumoğlu.
Sayın Kumkumoğlu, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
ben de önce hepinize günaydın diyerek sözlerime başlamak
istiyorum.
Ancak, gerçekten anlamakta zorluk
çektiğim bir şey var. Şu görüşeceğimiz madde,
değerli arkadaşlarım, memur maaşlarının
ve kat sayılarının belirlenmesiyle ilgili düzenleme.
Dün sabah başlayan çalışma bu sabah devam ediyor. Herkes,
sadece bir mecburiyet olduğu için, yani şurada ne konuşuldu,
ne söylendi, kim ne söyleyecek, bunun şu anda bu salonda bulunan
arkadaşlarımız için hiçbir anlamı yok. Hiçbir
şekilde insani olmayan bir çalışma düzenini, hangi
sebeple olduğunu bilemediğim nedenlerle
Bir yasal zorunluluk
yok, yarın, bugün bitmek diye bir mecburiyeti yok. "Ya maddeler
üzerinde konuşmayın ya da maddeler üzerinde konuşacaksanız,
işte böyle, işinize gelirse." Bakan burada yok, memur
maaşlarını konuşacağız, Bakan burada
yok. Sorular soruluyor, ilgili bakan burada yok; sorular soruluyor,
Sayın Bakan doğal olarak diyor ki: "Bu sorulara yazılı
olarak cevap vereceğiz."
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Kumkumoğlu,
sen yeni geldin, Bakan buradaydı, yeni gitti.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Efendim, biliyorum ben Sayın Bakanın burada olduğunu.
Ben yeni gelmedim, ben akşamdan beri buradayım, dünden beri
buradayım ben.
Şimdi, değerli arkadaşlarım...
O zaman, çıkın, Sayın
Başkan, lütfen bunu grubunuza bir sataşma diye alın;
ben bunu, milletvekillerine yapılmış bir haksızlık,
bütçe görüşmeleri üzerine düşürülmüş bir leke olarak
görüyorum bütçe görüşmelerinin vatandaşın gözünden
kaçırılabilmesi için. (CHP sıralarından alkışlar)
"Ya konuşmayacaksınız
maddeler üzerinde ya da konuşacaksanız, yirmi dört saat boyunca
hangi saate denk gelirse o saatte konuşacaksınız"
yaklaşımı, kamuoyuna açık, vatandaşın
bilgilendiği, bilgilenme hakkına saygı gösterilen
bir bütçe görüşmesi olarak kabul edilemez. Çıkın o zaman
gerekçesini buradan söyleyin. Niye bu bütçeyi bugün biz çıkarmak
zorundayız? Bunu, lütfen... Bir milletvekili olarak ben de anlayabilmiş
değilim.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Danışma
Kurulu kararı.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Allah'ın emri mi?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Çıkar, onu burada açıklarsınız, Danışma
Kurulu kararını.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, memur maaşlarını konuşacağız,
memur maaşlarıyla ilgili artışları konuşacağız.
Yüzde 2,5 artışı konuşalım mı? Yani...
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Değmez!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Evet, değmez değil mi değerli arkadaşlar? Yüzde
2,5 artışı konuşalım mı?
Şimdi, dünden bu yana burada
bir sürü rakamlar uçuştu; Türkiye şöyle büyüdü, şöyle
gelişti, gayrisafi millî hasıla şöyle arttı,
şöyle milyarlar dolarlar, şöyle katrilyonlar, bilmem ne falan.
Peki kardeşim, memura ne veriyorsun? Yüzde 2,5. Hani büyüyorduk
biz; hani o milyar dolarlar, hani o katrilyonlar? O milyar dolarlardan,
o katrilyonlardan, o yüzde 100 büyümelerden, o 180 milyar dolardan
388 milyar dolara çıkan gayrisafi millî hasıladan memura
düşe düşe yüzde 2,5 mu düşüyor değerli arkadaşlarım?
Neye tekabül ediyor yüzde 2,5 hesap ettiniz mi hiç? Yani, bir öğretmen
maaşında, Sayın Bakan, yüzde 2,5 neye tekabül eder bir
söyleyebilir misiniz şimdi bulunduğunuz yerden, benim konuşmam
bittikten sonra? Ve bu yüzde 2,5'un, yani bir öğretmen maaşına
tekabül eden yüzde 2,5'un günlük yaşamımızda, mesela,
sadece bir öğrencinin servis ücretine yapılan bu dönem başındaki
zammı karşılayıp karşılamadığını
bir Millî Eğitim Bakanı olarak söyleyebilir misiniz?
Değerli arkadaşlarım,
bu sizi rahatsız etmiyor mu? Yani, bu rakamlara siz nasıl
kendinizi inandırıyorsunuz. Eğer bu rakamlar doğruysa,
bu haksızlığı nasıl kabul ediyorsunuz?
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Son dört
yılda yapılan değil bu.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Evet, şimdi arkadaşlarımız diyor ki, boş
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Tümden batırmışlar,
biz bu kadar iyileştirebildik.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bakın, TRT 3, akşam
bütçe görüşmeleriyle ilgili rakamları spota getiren görüntüler
veriyor. TRT bile yüzde 2,5+2,5'u herhâlde yani çok az görmüş ki,
Hükûmete katkı olsun diye, en düşük maaş alan memurlar
için bu yıl yüzde 4+4, diğer memurlar için 3+3 zam yapılacağına
dair spottan rakamlar verdiler.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Enflasyon farkını niye söylemiyorsun?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Allah Allah! Ben Plan Bütçe Komisyonu üyesiyim. Yani, acaba ben mi
yanılıyorum, bu 2,5+2,5 değildi de 3+3 veya 3+3 değildi
de 4+4 müydü diye, ben mi yanılıyorum diye düşündüm ve
tekrar kendi bilgilerimi birkaç arkadaşımdan test etme gereği
duydum. Öyle ya, koca TRT, yani, bu ekranlarda yanlış bilgiyi
kolay kolay aktarabilir mi? Üstelik de, rakamsal bir bilgiyi kolay
kolay aktarabilir mi?
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Ama, ilk defa memurlar enflasyonun üzerinde artış alıyorlar
Kemal Bey, bunu niye söylemiyorsun?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, bir defa
şunu kabul edin: En çok eleştirdiğiniz gün hangi gündür?
Kendinizi hep mukayese ettiğiniz gün hangi gündür? 2002'nin sonu,
değil mi? Peki, siz 2002'nin sonunda uygulanan politikada neyi
değiştirdiniz? 2002'de neyin uygulanacağına kim
karar veriyordu, 2002'den bu yana neyin uygulanacağına
kim karar veriyor?
Değerli arkadaşlarım,
memura yüzde 2,5 zam verilmesini, AKP İktidarı mı belirledi?
Kim bu politikaları şekillendiriyor?
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Eskimolar mı belirliyor?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- IMF belirliyor efendim. Peki, 2002'deki politikaları kim belirliyordu?
Yine IMF belirliyordu. Bana buradan Sayın Bakan, 2002'de iktidarı
devraldıkları günden bu yana, IMF politikalarına karşı,
"IMF önerdi ama, biz 'hayır bunu kabul edemeyiz' dedik ve onun
karşısında kendi iddialarımızın gereği
olanı yaptık." diyebileceği bir tek mali politika
söyleyebilir mi? Herhangi bir bütçe döneminde bir tek
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Söyler
tabii.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Evet, çıkar söyler.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Vergi
barışı.
HASAN ÖREN (Manisa) - Onun dışındakilerin
hepsini IMF mi yaptı?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Bir tek mali politika çıkıp şuradan söyleyebilir
mi, Hükûmetin en önemli iddiası ve en çok övündüğü konuların
başında, IMF'nin Türkiye için söylediklerini yaşama
geçirmesi noktasındaki kararlı ve ısrarlı tavrıdır?
"Biz, söylenen politikalardan,
istenen politikalardan hiçbir şart altında, toplum hangi
zorlukları, hangi sıkıntıları çekiyor olursa
olsun, hiçbir şart altında vazgeçmedik." iddiası,
Hükûmetin başarısının, kendisini başarılı
gösterebilmesinin en önemli argümanlarından birisidir. Nedir
bu mesela: Yüzde 6,5 faiz dışı fazlayı, hatta yüzde
6,5'u da aşarak veriyor olmak, Hükûmet için en temel başarı
noktalarından, referans noktalarından birisidir.
Değerli arkadaşlarım,
daha çok faize para ödeyebilmek, bir iktidar için en önemli referans
noktalarından birisi olabilir mi? Daha çok faiz öderken, memura
daha az ücret vermek, bir iktidarın en önemli referans noktalarından
birisi olur mu?
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Enflasyon
Enflasyon
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Bakın, tekrar bu yıla dönüyorum; tekrar, bu yıla dönüyorum
değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bu yıl, Hükûmetin
önerdiği enflasyon nedir?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Yüzde 5.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Evet.
Peki, memura ne veriyoruz?
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Yüzde 10.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Peki, Türkiye
Yüzde toplam 5, Beyefendi. Önce
ne verdiğini öğren. Önce ne verdiğini öğren.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Enflasyon farkıyla
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Peki, bu yıl Türkiye ne kadar büyüyecek? Enflasyona rağmen
ayrıca ne kadar büyüyecek? Yani, hani gayrisafi millî hasılamız
var ya, hani kişi başına düşen millî gelirimiz var
ya, bu ne kadar artacak? Yüzde 5.
Peki, bu refah artışından,
bu Türkiye'nin büyümesinden memura ne veriyorsunuz? Hiçbir
şey. Niye? Sayın Bakan, niye? Niye, öğretmeninize, Türkiye'nin
bu doğal büyümesinden, yani hepimizin birlikte yarattığı
bu değer artışından öğretmene hiçbir şey
vermeyi düşünmüyorsunuz? Bunun gerekçesi nedir değerli
arkadaşlarım, kime anlatacak bunu?
Peki, hiçbirinizin aklına,
iktidarınıza, Hükûmetinize, Hükûmetinizi oluşturan
bakanlarınıza böyle bir soru sormayı
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Onu düzeltiyoruz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Hani, çok bilen arkadaşlar var ya: Mesela Mustafa, sen bunu sorabilirsin.
Çok bilen arkadaşlarınız var ya, bunun gerekçesini
hiç olmazsa
Yahu arkadaş, biz bunu öğretmene nasıl
açıklayacağız? Hiç mi içinizde ailesinde, anneniz,
kardeşiniz, yakın komşunuz, arkadaşınız,
memur olan kimse yok mu?
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Millet farkında.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Gelip size, "Yahu arkadaş, bak milletvekilisiniz, Türkiye'nin
zorlukları olduğunu da anlıyorum. Ama, bu Türkiye bu
yıl yüzde 5 büyüyecek. Buradan niye bize '0' veriyorsunuz?"
dediği zaman, bu sorunun cevabını nasıl vermeyi
düşünüyorsunuz? Yoksa, size göre böyle bir soru yok mudur?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Yanlış şeyler söylemişler.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, şimdi bakın, bir
öğretmenin şimdi geldiğimiz gündeki maaşı,
TÜİK rakamlarına göre 9'un 1'indeki bir öğretmenin maaşı
804 milyon lira, yirmi yıllık bir öğretmenin maaşı
900 milyon lira civarındadır. TÜİK'in rakamlarına
göre, sadece mesela İstanbul'da yirmi yıllık bir
öğretmenseniz şayet, İstanbul'da kira ortalaması
TÜİK'in rakamlarına göre 451 milyon
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Yirmi yıllık öğretmenin maaşı nasıl 900
milyon oluyormuş?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Onu çıkar söylersin
Çıkar söylersin
Çıkar söylersin.
Yani ne kadar beceriklisin! Nereden bileceksin?
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Nereden, nereden biliyorsun yirmi yıllık öğretmenin
maaşının 900 milyon olduğunu? Hayret bir şey!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Şimdi, bu laf atmalarla bu gerçekleri kamuoyunun gözünden kaçırmak
mümkün değildir. Yani, doğru bir şey yapmayı öğrenememişsiniz
ama, vallahi, maşallah, şu konuşmacının insicamını
bozma noktasında ve o konuşmanın etkisini kırma
noktasında ne zaman bu kadar işi öğrendiniz
Bak hiç laf
atmıyor. Çünkü, konudan uzaklaştım ya, işine gelmiyor.
Hiç laf atmıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- O sana mahsus! O sana mahsus!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, TÜİK'in rakamlarına
göre, İstanbul'da kira bedeli 451 milyon TL'dir, TÜİK'in rakamlarına
göre ortalama. Şu sizin iktidarınız döneminde
Yani
ortalaması bu. Sizin iktidarınızda, en acil şeyleri
söylüyorum: Zeytinin fiyatı yüzde 74,5; çayın fiyatı
yüzde 94,5; patatesin fiyatı yüzde 88,8; kuru soğanın
fiyatı yüzde 74,7; kira ücretlerinin artış oranı
yüzde 90,9; 12 kilogramlık tüpün artışı yüzde 70,
kömürde artış yüzde 109, ulaşımda artış
yüzde 84.
Şimdi sizin
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Enflasyonu
söylesene, enflasyonu. Niye onu söylemiyorsun?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Ha, enflasyon. Değerli arkadaşlarım, enflasyonun o
sizin söylediğiniz rakamlarına daha sıra gelmeden,
yani, bir öğretmenin maaşı, kira, ulaşım, yakıt,
elektrik, su, eğer iki öğrenci varsa o ailede, iki öğrencinin
servis parasında zaten para bitiyor. Ondan sonra enflasyon ne
olur, nasıl harcarsın, artık, var sen onu düşün.
Şimdi, bunlarla bu rakam bittiğine göre, bir öğretmenin,
yani yirmi yıl boyunca bu ülkeye hizmet etmiş, yirmi
yıl boyunca bu ülkeye yararlı gençler, yararlı bir nesil
yetiştirebilmek için dişini tırnağına katıp
mücadele etmiş, Anadolu'nun en ücra köşelerinden başladığı
öğretmenlik mesleğine yirmi yıl sonra İstanbul'da
devam etmeye çalışan bir öğretmenin kira, ulaşım,
yakıt, elektrik, su, iki öğrencinin servis ücretinin ötesindeki
harcamalarını neyle, nasıl yapacağının
cevabını vermesi gereken, muhalefet partisinin milletvekili,
muhalefet partisinin bu kürsüdeki sözcüsü değildir, şurada
oturan Sayın Bakandır. Eğer bir arkadaşım bana
doğru bir soru soruyorsa, onu bana değil, lütfen, oraya diyecek
ki: "Sayın Bakanım, bak arkadaş böyle bir şey
söyledi. Burada yemeğe içmeye hiçbir şey kalmamış.
Bunlar nur mu yiyecekler?" Hani bizde "nur yemek" diye
bir ifade vardır. Bu insanlar nur mu yiyecekler?
Ha, şimdi mesele nedir biliyor
musunuz değerli arkadaşlarım, hani bir zamanlar
"Benim memurum işini bilir." diye bir anlayış
vardı. Sizin anlayışınız aslında bundan
farklı değil. Yani, şu ücreti verdiğin bir memurdan
nasıl yaşamasını bekliyorsun? Ne yapacak bu memur
kardeşim, söyler misiniz, bunun cevabını kim verecek?
Bu memur ne yapacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
konuşmanızı tamamlayınız, buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Maaşı içerisinden mutfağına
bir tek kuruş ayıramadan, maaşı zorunlu harcamaları
nedeniyle biten bir öğretmene, iktidar partisi milletvekilleri,
Sayın Bakan, sayın bakanlar ne önerirler, ne öneriyorsunuz?
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Ev alsınlar, araba alsınlar.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Yani, insanda biraz sıkılma olur tabii; eğer, bu
şartlarda
Dalga geçiyor arkadaşımız "Ev alsınlar,
araba alsınlar." artanıyla.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Alıyorlar.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Yani, evet, alıyorlardır herhâlde. Bilemiyorum, size yakın
olan memurlar herhâlde işini bilen memurlardan, onlar alıyor
olabilir de, buna bir itirazım yok. Size yakındırlar,
işlerini de biliyorlardır. O bilinen, bildik, sizin
aşina olduğunuz yöntemlerle, işte şu maaşla
ev de alabiliyorlardır kendilerine göre. Neyle aldın?
İşte bu maaşla aldım. Ama, benim bildiğim, namuslu,
dürüst bir memurun, yaşamı boyunca harama el uzatmamış
bir memurun bu maaşla değil ev almak, çoluğunun çocuğunun
günlük nafakasını, günlük mutfak ihtiyacını bile
karşılayabilme imkânı yoktur. Hiç olmazsa, bu acı
gerçeği kabul edin. Evet, memura veremedik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Birazdan cevabı gelecek, gelecek!
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
on altı dakika oldu bakınız, konuşuyorsunuz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Toparlama diye bir
şey yok, teşekkür için mikrofonunuzu açacağım, teşekkür
ederseniz tamam, yoksa kapatacağım.
Buyurun, teşekkür ediniz efendim.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Bana değil Genel
Kurula teşekkür edeceksiniz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Evet, teşekkür ederim. Bir cümle söylüyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım,
aslında sorun şudur: Hani sizin o "İki koyun güdemez."
filan dedikleriniz var ya, bunları diyerek aslında kastettiğiniz
asıl kesim memurlardır. Dolayısıyla, size göre memurlar,
zaten olmaması gereken, memurlar, zaten hiçbir iş yapmayan
çevrelerdir
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
lütfen Genel Kurula teşekkür eder misiniz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
-
dolayısıyla, bunlara bu bütçelerden herhangi bir artı
vermenin bir anlamı yoktur. Ben, memurlarımızın
hak ettiği, insanca yaşayabilecekleri bir ücreti alabilecekleri
günlerin uzak olmadığına inanıyorum ve bu inançla,
memurlarımıza en azından şu aşamada sabır
dilemekten başka bir fırsatımız, imkânımız
maalesef yoktur.
Sizin ve tüm yurttaşlarımızın
gelecek Kurban Bayramı'nı ve yeni yılını kutluyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Amin. Yoklukları
olmasın yeter.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükûmet adına, Millî Eğitim
Bakanı Sayın Hüseyin Çelik.
Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben de yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, bütün arkadaşlarımıza
günaydın demek istiyorum.
Biraz önce burada Cumhuriyet
Halk Partisi adına konuşan değerli milletvekilimiz
"Türkiye'nin gayrisafi millî hasılası yüzde 100 arttıysa
bu niye memura yansımıyor, öğretmene niye yansımıyor?"
şeklinde beyanlarda bulundu.
Değerli arkadaşlarım,
öncelikle bir şeyin altını çizmek istiyorum. Özellikle
öğretmenleri de örnek verdiği için, Millî Eğitim Bakanı
olarak benim için bir vicdan borcudur bunu açıklamak. Bakın,
bir hesap yapalım. Bir sefer, Sayın Kumkumoğlu'nun burada
verdiği rakamlar, özellikle en düşük düzeyde ve en yüksek
düzeyde maaş alan öğretmenlerle ilgili rakamlar doğru
değil. Bakın, bizim dönemimizde, 1998 yılından beri
hiç zam yapılmayan, ücret artışı almayan öğretmenlere
yüzde 43 oranında ek ders ücreti zammı yapıldı. Bu,
aşağı yukarı, öğretmen başına
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Maaşını söyler misiniz?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Müsaade edin efendim
Öğretmen
başına 100 milyon Türk lirası ediyor, 100 YTL ediyor.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Herkes
alıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bu, bir öğretmenin maaşında
yüzde 10'luk artış demektir. 2002 yılında bütün devlet
memurlarına ödenen 2,5+2,5 öğretmenlerimize ödenmiştir.
Bu, aşağı yukarı şeyle birlikte, 40+40'la birlikte,
biliyorsunuz bütün öğretmenlerimize, düşük gelirli devlet
memurlarına 40+40 ödenmiştir, öğretmenlerimiz buna
dâhildir. Yani, 2006 yılında öğretmenlerimize yapılan
toplam ücret artışı yüzde 20'yi bulmaktadır. Peki,
bu yeter mi? Bana sorarsanız, keşke Türkiye'nin imkânları
çok çok daha iyi olabilseydi de biz öğretmenlerimize 1.000 YTL
değil, 2.000, 3.000 YTL maaş ödeyebilseydik. Bakın, değerli
arkadaşlarım, bu ucuz politikaları
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Bakan, 804 milyon
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Memleket, çok, ucuz politikaları,
bu popülizmi, memleket çok ağır ödemiştir, çok pahalı
ödemiştir.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Yokluklar
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bir başka söyleyeyim. Bakın,
100 bin öğretmenimiz, 2006 yılında, 100 bin öğretmenimiz,
bizim getirdiğimiz kariyer basamakları sistemiyle, uzman
öğretmense ekstra 80 milyon para almıştır, başöğretmense
maaşına 160 YTL, 160 milyon Türk lirası zam gelmiştir.
Bu durumdaki öğretmenlerimizin 2006 yılında almış
oldukları zam yüzde 30, başöğretmen yüzde 40 zam almış
demektir; bir yılda aldıkları. Eğer, değerli
arkadaşlarım şunu söylüyorlarsa: "Efendim, biz para
basalım verelim memura, para basalım verelim işçimize,
para basalım 'İşte kim ne verdiyse ben beş fazlasını
veririm.' diyen zihniyet gibi
" Biz bunu yapabiliriz. Banknot
Matbaasına emir vermek, belki en kolay şeydir.
İki: 2006 yılında, bildiğiniz
gibi, ilk dilimde, temmuza kadar olan dilimde, bütün memurlarımıza
yüzde 2,32 enflasyon farkı ödenmiştir. İkinci dilimde
enflasyon hesabı, aralık sonu itibarıyla, ocak başı
itibarıyla ortaya çıktığı zaman, yine bu fark
da memurlarımıza ödenecektir. 2007'yle ilgili -biz 2007
yılı bütçesini konuşuyoruz- Değerli Milletvekilimiz,
ısrarla, yüzde 5 zam yapıldığını söylüyor.
Bu da doğru değil.
Şimdi, bir gün okulda öğrenci
demiş ki: "Ben tarih hocasına öyle bir soru soracağım
ki, kesinlikle bana cevap veremesin." Demiş ki: "Hocam,
hangi padişahın kızının Kerbela'da köpekler
tarafından yendiği iddia edildi?" Hoca demiş ki:
"Evladım, padişah değil peygamberdi, Kerbela değil
Kenan'dı..."
FİKRET BADAZLI (Antalya) -
Hepsi yanlış...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - "...kızı değil
oğluydu, köpek değil kurt idi; ben bunun neresini düzelteyim?"
demiş bu sefer.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Biz sizin nerenizi düzeltelim!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Şimdi bakın, 2007 yılında,
değerli arkadaşlar, düşük gelirli memurlara 4+4 zam
veriliyor, daha üst gelir grubuna sahip olan devlet memurlarına
3+3 zam veriliyor; artı, enflasyon farkı veriliyor.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Nerede yazıyor bu Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Şimdi, ısrarla "Hiçbir
şey vermediniz..."
Bir başka şey söyleyeyim:
Memurun aldığı buzdolabı yarı fiyatına
inmiş, aldığı elektronik malzeme yarı fiyatına
inmiş, birçok kalemde yarı fiyatına inmiş. Bunu
niye söylemiyorsunuz?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Memurlar buzdolabı mı yiyorlar!
MUSTAFA ELİTAŞ ( Kayseri)
- Laf atma önce, öyle diyordun, "Laf atma." diye...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Şimdi, bakın değerli
arkadaşlar, dört yılda enflasyonun toplam artış
oranı yüzde 53,1'di, bir önceki yıla göre söylüyorum. Peki,
bu yüzde 53'lük enflasyon artışına rağmen, en düşük
memurun maaşı ne olmuş?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Ortalamasını söyler misiniz Sayın
Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Müsaade edin efendim, ben size rakamları
veriyorum Sayın Kumkumoğlu, yerinizde oturun lütfen.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sen öğretmene ne veriyorsun, onu söyle!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
2002 yılında en düşük memur maaşı 392 YTL'dir.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - En iyi bildiğin yeri söyle, öğretmeni söyle!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - 2006 yılında en düşük
memur maaşı 765 YTL'dir; artış yüzde 95,2. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Ortalamayı söylesene!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, ortalama memur maaşı:
2002 yılında 578 YTL'dir, 2006 yılında 995 YTL'dir; artış
yüzde 72,1.
Bakın, net asgari ücret, 2002
yılında 184 YTL'dir, 2006 yılında 380 YTL'dir; artış
yüzde 6,5. En düşük SSK emekli aylığı, 2002 yılında
257 YTL'dir, 2006 yılında 477 YTL'dir; artış yüzde
85,6. En düşük Bağ-Kur esnaf emekli aylığı, bakın,
2002 yılında 136 YTL, 2006 yılında 349 YTL'dir; artış
yüzde 156,9.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Zengin olmuş!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Hani "Efendim, bizim gelirimiz
yüzde 100 artarken memura yansıtılmadı." deniliyor
ya, yansıtılmış mı? Bir de, bu artan gelirimizden
ne oldu biliyor musunuz? 2002 yılında kim karar veriyordu?
57'nci Hükûmet karar veriyordu. 2003, 2004, 2005, 2006 yılının
farkı şudur: AK Parti karar veriyor beyler, unutmayın!
AK Parti karar veriyor! (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - IMF karar veriyor!
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Milletin
gözünün içine baka baka
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ve bakın, yüzde 156,9
En düşük
Bağ-Kur çiftçi emekli aylığındaki artış ne
kadar? (CHP sıralarından gürültüler) En düşük
Bağ-Kur çiftçi emekli aylığındaki artış ne
kadar arkadaşlar, biliyor musunuz? Yüzde 235,8. Yüzde 235,8!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Açlık
sınırı ne kadar Sayın Bakan, açlık sınırı?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - En düşük memur emekli aylığında
artış yüzde 74. Altmış beş yaş aylığında
artış 183,2. Bakın, şeref aylığı dediğimiz
aylıkta artan, malumunuz bu gazilerimize, yüzde 85
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Açlık sınırı nedir Sayın Bakan, 4 kişilik
bir aile için?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Muhtar aylığında artış
yüzde 174,1.
Şimdi, Millî Eğitim Bakanlığının
bütçesi görüşülürken, değerli arkadaşlar, ben bir
şey söyledim. Dediler ki
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Darwin'le ilgili bir şey söylemiştin, anlamadık, nerede,
ne zaman demiş Türklere ilişkin bir şey? Hiçbir yerde bulamadık!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Darwin'le ilgili size ben bir konferans
vereyim.
Değerli arkadaşlar, bakın,
Millî Eğitim bütçesinde şunu söyledim
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Darwin'i bir anlat!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Dedim ki, Hollanda'nın
eğitime ayırdığı bütçe 20 milyar avrodur. 20
milyar avro, 3,5 milyon insan içindir, 3,5 milyon öğrenci içindir.
Eğer Türkiye'deki öğrenciye göre oransal olarak bir hesap
yaparsanız, 204 katrilyon eğitime para ayırmanız
lazım.
Şimdi, Türkiye, Hollanda kadar
zengin değilse, Türkiye'nin gayrisafi millî hasılası
oransal olarak eğer Hollanda gibi değilse, Belçika gibi değilse,
bunun sorumlusu AK Parti midir? Biz, memleketi sefaletten varlığa
çıkarıyoruz. Biz, vatandaşı yokluklardan varlığa
çıkarıyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Bırakın bu lafları. Boş laflara milletin karnı
tok.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Eğer, Cumhuriyet Halk Partili
arkadaşlar şunu söylüyorsa: "Duble yol yapmayın.
KÖYDES'e para ayırmayın, köy yollarına para ayırmayın
"
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Öğretmenlerin maaşını anlatsana
sen.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - "
Vatandaşımız
bataklıktan su içmeye devam etsin. TOKİ kesinlikle konut
yapmasın
"
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Bütün bakanlar aynı rakamları, aynı söylemleri ezberlemiş.
Bütün konuşmalar aynı. Aynı şeyleri söylüyorsunuz.
Ezberiniz bozulacak Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - "
Türkiye tezekle
ısınmaya devam etsin. Doğal gaz gelmesin." eğer
diyorsanız, bu popülizmi yapmaya devam edin.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Osmaniye
Milletvekili Sayın Mehmet Sarı.
Sayın Sarı, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET SARI (Osmaniye) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar; 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi Kanunu'nun 22'nci maddesi üzerine
şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla, sevgiyle,
hürmetle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yirmi iki saattir buradayız. Sayın Bakanımız gerekli
açıklamaları yapmıştır.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Hep yanlış
söyledi.
MEHMET SARI (Devamla) - 2007
yılı bütçesi, 2006 yılı bütçesi gibi yine yatırımlarla
doludur.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Nereye bir yatırım, nereye bir fabrika yapıldı
dört yılda?
MEHMET SARI (Devamla) - Yine kaymakamlarımıza,
muhtarlarımıza, valilerimize çok iş düşecektir.
Yatırımlar artacak, çalışmalar artacak ve Türkiye
kalkınacak, Türkiye büyüyecek.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
alkışlar[!])
BAŞKAN - Soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Baloğlu, buyurun
efendim.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan teşekkür ediyorum, Sayın
Bakana da içtenlikle teşekkür ediyorum; çünkü, Sayın Bakan
bizi ve bütün ülkeyi aydınlattı. Benim aklımda hep bir
soru vardı. Bu kadar az maaş artışına rağmen
memurlar, işçiler niye bu kadar seviniyorlar? Öyle sanıyorum
ki, böyle bir bakanları olduğu için seviniyorlar.
Akla ikinci bir soru geliyor, o da
şu: Bu hâlde bu insanlar gülüyorsa, bunlar mazoşist falan
mı? Acı çekmekten zevk mi alıyorlar? Sayın Bakan içine
sindiriyor mu bu memur artışlarını? Hakikaten,
gerçekten sindiriyor mu?
Bir de bir soru sormak istiyorum:
Bütçe görüşülüyor. Sayın Maliye Bakanını ortalıkta
görmüyoruz. Sayın Millî Eğitim Bakanı da duble yolları
anlatıyor. Sayın Maliye Bakanının sağlık
durumu hakkında bir açıklama yapacaklar mı?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Baloğlu.
Sayın Özcan, buyurun.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Evet, maddenin
üçüncü fıkrasında "Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
2006 yılı Aralık ayına ilişkin olarak açıklanan
2003=100 Temel Yıllı Tüketici Fiyatları Endeksinin
2006 yılı Haziran ayı endeksine göre değişim
oranının yüzde 2,5'i aşması hâlinde
" ifadesi
yer almaktadır. Bu ifadeye bağlı olarak kat sayılar
ile ücret tavanını yeniden belirlemeye Bakanlar Kurulunun
yetkili olduğu belirtilmiştir.
Soru: Endekslerin bu biçimde hesaplanması,
sosyal sonuçları olan fiyat artışlarını, yani
satın alma gücündeki kayıplarını istatistik disiplinine
göre ölçmeye uygun değildir. Endeksin hesaplama biçimi fiyat
artışlarını gerçekten daha küçük olarak göstermek
amacını taşımakta mıdır?
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
Sayın Meral, buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Teşekkür
Sayın Başkanım.
Kamuda çalışıp özelleştirme
sonrası birçok teşkilata dağıtım yapılan
işçilerin 4/C maddeye göre müktesebatları elinden alınmıştır.
Acaba, bu hakları geri iade edilmek isteniyor mi? Bir.
İki: Mecliste çalışan
arkadaşlarımız, yine 4/C maddesine göre görev yapmaktadırlar.
Bu arkadaşlarımız farklı farklı ücretler almaktadırlar.
Arkadaşlar, eşit işe eşit ücret ilkesine, yapılan
işlem aykırıdır. Acaba, burada çalışan
arkadaşlarımız aynı ücret seviyesine getirilecek
midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Meral.
Sayın Bakanım, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; öncelikle şunu söyleyeyim: Sayın Bakanın
burada olmadığı söyleniyor. Öğretmenlerle ilgili
yapılan maaş artışıyla ilgili bir arkadaşımız
bir konuşma yaptı, devlet memurlarına yapılan artışların
düşük olduğunu söyledi. Hükûmet bir bütündür, bütün bu kararların
altında Hükûmetin bir üyesi olarak benim de imzam vardır. Burada
sayın bakanlar Hükûmeti temsilen oturuyorlar. Ben de Hükûmeti
temsilen burada oturuyorum ve bütün sorularınız
Sayın
Bakan da burada olsa bazı sorularınıza yazılı
cevaplar verilir, bazı sorularınıza sözlü cevaplar
veriliyor. Burada aslında yadırganacak bir şey yok.
İlk defa icat edilmiş bir yöntem de değil. Dolayısıyla,
bu şekilde yaklaşmanızı doğru bulmuyorum.
Bir başka şey: Biraz önce
yine arkadaşımız söyledi. Evet, bakın, 2002'nin sonunda
IMF'nin Türkiye'den olan alacağı 22 milyar dolar düzeyindeydi.
Bu 9 küsur milyara düşürülmüştür Hükûmetimiz döneminde.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) -
Ama, dünya kadar malı sattınız, ödediniz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Devlette devamlılık esastır.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Nereden
aldın o zaman bu parayı Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Daha önceki hükûmetler bir anlaşma
yaptıysa ben bunu tanımam diyemezsiniz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Fakir
fukarayı kapının dışına koydunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Hayır, biz fakir fukarayı kapının
dışına
Ve 4/C
Sizin sorunuza geliyorum
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Parayı
nereden aldın?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Meral, müsaade edin, sorunuza
cevap vereyim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Nereden
buldun o parayı? Nereden buldun o parayı?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Gelirlerimizden ödedik.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Borç aldı, fabrikaları sattı.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Değerli arkadaşlar, özelleştirmeyle
tazminatları ödenen, özelleştirmeden dolayı açığa
çıkan işçilerle ilgili olarak, böyle bir taahhüt olmamasına
rağmen, böyle bir mecburiyet olmamasına rağmen, Hükûmetimiz
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Onlar vatandaş değil mi? Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı
değil mi onlar?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - İşsiz insanlar da yurttaş.
İşsiz vatandaşımız da yurttaş. Şimdi,
biz
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Onları niye görmezlikten geliyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Meral, Sayın
Çetin, lütfen efendim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Bakın, bunların yüzde
90'ı da Millî Eğitim Bakanlığında çalışıyor.
4/C'yle onların statülerinin elinden alındığını
söylemek doğru bir iddia değil; çünkü, onlar zaten tazminatlarını
alarak işten çıkmış olan insanlardı. Biz, onlara,
kamuda, özellikle ihtiyaç hissettiğimiz alanlarda yeniden çalışma
imkânı getirdik.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın
Bakan, yanlış ifade ediyorsun. Hayır, öyle değil Sayın
Bakan.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Bilmiyorsunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - 4/C ile Millî Eğitim Bakanlığında
çoğunluğu çalışıyor.
Saygılar sunuyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Daha önerge okutacağım
Sayın Çetin, lütfen.
Sayın milletvekilleri, madde
üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1269 sıra
sayılı 2007 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
22. Maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Haluk
Koç Mustafa Özyürek
M. Akif Hamzaçebi
Samsun
Mersin Trabzon
Birgen
Keleş R. Kerim
Özkan Mehmet Kartal
İstanbul
Burdur Van
(5) Merkezi Yönetim Bütçesi kapsamındaki
kamu idarelerinde memur, işçi, geçici personel, sözleşmeli
personel veya diğer kamu personeli adı altında istihdam
edilen personele 2007 bütçe yılında her ay aylıkla beraber
peşin ödenmek ve damga vergisi hariç hiçbir kesintiye tabi tutulmaksızın
200 YTL tutarında ek ödeme yapılır. Bu amaçla tertipleri
ve tutarları aşağıda gösterilen ödenekleri, kamu
idareleri bütçelerine aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
Tertibi Tutarı
12.01.31.00-01.1 .2.00- 1 -09.1 552.119.000
YTL
12.01.31 .00-01.1.2.00- 1 -09.3 222.500.000
YTL
12.01.31.00-01.1.2.00- 1 -09.5 65.000.000 YTL
12.01.31.00-01.1.2.00- 1 -09.6 458.000.000
YTL
12.01.31.00-01.1.2.00- 1 -09.7 30.000.000 YTL
12.01.31.00-01.1.2.65- 1 -09.9 300.000.000
YTL
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Önergenin gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
2007 yılı MYBK Tasarısı
ile memurların aylıklarına uygulanacak katsayının
yılın ilk yarısında 0.04605, yılın ikinci
yarısında 0.04739 olması öngörülmektedir. Buna göre,
memur aylıklarının yılın ilk yarısında
% 3, yılın ikinci yarısında da % 3 oranında artırılacaktır.
2006 yılının ikinci
yarısının ilk üç ayında enflasyondaki artış
oranı %1.8 olarak gerçekleşmiştir. Bakanlar Kurulu Kararı
ile gerçekleştirilen katsayı artışı, memurların
yılın ilk yarısındaki kayıplarını
ancak karşılamaktadır. Dolayısıyla memur aylıkları
2006 yılının Temmuz ayından itibaren erimeye
başlamış ve bu erime resmi rakamlara göre eylül
ayının başında yaklaşık % 2 oranına
erişmiştir. Enflasyon artışındaki trend, bu
erimenin, yıl sonunda en az % 4 oranına ulaşacağını
göstermektedir.
2007 yılının ilk yarısında
memurların aylıklarına uygulanan katsayının
% 3 oranında artırılması Ocak 2007'ye kadar olan %
4'lük kaybı bile karşılamayacaktır. Bu kayıp,
2007 yılının ilerleyen aylarında artarak büyüyecektir.
Ortaya çıkacak olan kayıp
o kadar açık ki, bu yüzden Hükûmet, bu kaybın telafi edileceğini
açıklamak zorunda kalmıştır. Bu nedenle 2007 MYBK
Tasarısına bir hüküm koyarak, 2006 Aralık ayı ile
2006 haziran ayı arasındaki enflasyon artış oranı
%2.5'i aşarsa, aşan kısmın telafi edilmesi için birinci
altı aylık döneme ait katsayının Bakanlar Kurulunca
belirlenmesi ilkesi benimsenmiştir.
Ancak belirtmek gerekir ki, enflasyon
artışlarının katsayı artışlarından
daha yüksek oranlarda gerçekleşmesi nedeniyle ortaya çıkacak
olan kayıpları telafi etmek gerekçesiyle öngörülen bu uygulamalar,
zaten zor koşullar altında geçimlerini sürdüren memurları
koruyan, kollayan uygulamalar değildir. Çünkü, önce memurlar
kayba uğramakta, sonra bu kayıp telafi edilmektedir. Ancak,
telafi edilen noktada enflasyon nedeniyle yeni kayıplar
oluşmaya başlamaktadır.
Bu nedenle zaten düşük ücretle
çalıştırılan insanların önce enflasyona karşı
kayba uğramalarını beklemeden ve geçmiş yıllardaki
kayıplarını da telafi etmek için değişiklik
önergesi hazırlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
23'üncü maddeyi okutuyorum:
Kadroların kullanımına
ilişkin hususlar
MADDE 23- (1) 13/12/1983 tarihli ve
190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen kamu idare, kurum ve kuruluşları;
serbest memur kadrolarına 2006 yılında emeklilik,
ölüm, istifa veya nakil sonucu ayrılan memur sayısının
yüzde ellisini geçmeyecek şekilde açıktan veya diğer
kamu idare, kurum ve kuruluşlarından nakil suretiyle atama
yapabilir. Bu sınırlar içinde memur ihtiyacını
karşılayamayacak söz konusu idare, kurum ve kuruluşlar
için ilave 23.000 adet atama izni verilebilir.
(2) Hâkimlik ve savcılık
meslekleri ile bu meslekten sayılan görevlere ve Tıpta Uzmanlık
Tüzüğü uyarınca asistan kadrolarına yapılacak
atamalar, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanununun ek 1 inci maddesi ve 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun ek 1 inci maddesi
uyarınca yapılacak atamalar, 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu kapsamında veya
diğer ilgili mevzuata göre yapılacak askeri personel atamaları,
emniyet hizmetleri sınıfında bulunan kadrolara yapılacak
atamalar ile 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme
Uygulamaları Hakkında Kanunun 22 nci maddesi ve 4/2/1924
tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun ek 29 uncu
maddesi uyarınca yapılacak personel nakilleri birinci
fıkrada yer alan sınırlamalara tabi değildir.
(3) İkinci fıkrada sınırlamalara
tabi olmaksızın atama yapılabileceği belirtilen
kadrolardan ayrılanlar ile 1/3/2006 tarihli ve 5467 sayılı
Kanunla yeni kurulan üniversitelere devredilen memur sayıları
birinci fıkrada öngörülen yüzde elli sınırının
hesabında dikkate alınmaz.
(4) Birinci fıkra kapsamında
657 sayılı Kanunun 59 ve 92 nci maddeleri uyarınca yapılacak
açıktan atamalar için Devlet Personel Başkanlığından
izin alınması zorunludur.
(5) 2/9/1983 tarihli ve 78 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname eki cetvelde kadroları yer alan yükseköğretim
kurumları; öğretim üyesi dışındaki boş
öğretim elemanı kadrolarına, 2006 yılında
emeklilik, ölüm, istifa, nakil, eğitimin tamamlanması veya
başarısızlık sonucu kurumlarından ayrılan
öğretim elemanı sayısının yüzde ellisini
(araştırma görevlisi kadroları için yüzde yüzünü) geçmeyecek
şekilde açıktan veya yükseköğretim kurumları ile
diğer kamu idare, kurum ve kuruluşlarından naklen atama
yapabilir. Bu sınırlar içinde öğretim elemanı ihtiyacını
karşılayamayacak söz konusu yükseköğretim kurumları
için ilave 2.000 adet atama izni verilebilir.
(6) Tıpta Uzmanlık Tüzüğü
uyarınca araştırma görevlisi kadrolarına yapılacak
atamalar ile 8/4/1929 tarihli ve 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere
Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun uyarınca yurt dışına
eğitim amacıyla gönderilenlerden öğretim elemanı
kadrolarına yapılacak atamalar, beşinci fıkrada
öngörülen sınırlamalara tabi değildir.
(7) Öğretim üyesi kadrolarından
ayrılan personel sayısı, Tıpta Uzmanlık Tüzüğü
uyarınca atanmış oldukları araştırma görevlisi
kadrolarından ayrılan personel sayısı ile 5467 sayılı
Kanunla yeni kurulan üniversitelere devredilen öğretim elemanı
sayısı beşinci fıkrada öngörülen yüzde elli veya
yüzde yüz sınırının hesabında dikkate
alınmaz.
(8) 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen kamu idare, kurum ve kuruluşları
ile 5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı cetvelde
yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlar, kadroları ile
pozisyonlarının dolu ve boş durumu ile bunlarda meydana
gelen değişiklikleri gösterir cetvelleri Mart, Haziran,
Eylül ve Aralık aylarının son günü itibarıyla düzenleyerek
ilgili ayları izleyen ayın yirmisine kadar Maliye Bakanlığı
ile Devlet Personel Başkanlığına gönderirler. Söz
konusu bilgiler, ayrıca e-bütçe sisteminde Maliye Bakanlığına
bildirilir.
(9) 1/1/2007 tarihi itibarıyla,
3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 49 uncu
maddesinde belirtilen oranları aşmış olan belediyeler
ve mahalli idare birlikleri ile bunların kurdukları müessese
ve işletmelerin boş memur ve sürekli işçi kadrolarına
yapılacak atamalar hakkında anılan Kanunun geçici 1
inci maddesi hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Birgen Keleş.
Sayın Keleş, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Avrupa
Birliğinin isteklerini "reform" adı altında
gündeme getiren ve reform yapmakla övünen iktidarın gündeme
getirmediği en önemli reformlardan bir tanesi personel reformudur.
Nedense, dört yıldır personel reformuna iktidar yanaşmamıştır.
Tabii, yanaşmaması ve buna
karşılık perakende bazı artışlar yapması
-çok baskı unsuru oluşturan gruplara veyahut da kendi istediği
gruplara- esasen bozuk olan personel düzenini daha da çarpık
bir hâle getirmiştir. Aynı eğitimi görmüş insanlar,
farklı dairelerde farklı maaş almakta, insanlar çalışırken
aldıkları maaşla, hemen emekli oldukları zaman
aldıkları maaş arasında büyük uçurumlar oluşmakta
ve alt kademeyle üst kademe arasına büyük farklar girmektedir
ve çok büyük haksızlıklara neden olmaktadır.
Diliyorum ki, bundan sonra iktidara
geldiğimizde bu reformu gerçekleştirmek bize düşsün
ve ciddi bir personel reformuyla, çalışan kesimleri bu adaletsizlikten
kurtaralım, çünkü, dört yıldır yanaşmayan iktidarın
bu bir sene içerisinde de yanaşmayacağını düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, bu görüştüğümüz
23'üncü madde, kadroların kullanımına ilişkin bir
maddedir. Kadroların ne kadar artacağını belirtmekte
ve söz konusu artış dikkate alınmadan getirilen ek olanakları
da vermektedir. Bir diğer deyişle de, artan kadrolarla
sınırlanmayan ek atamaları belirtmektedir. 23'üncü
maddenin 5'inci fıkrasına göre, kadrolar 83 tarih ve 78 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname'nin ekli cetvelinde bulunan yükseköğretim
kurumlarında öğretim üyesi dışındaki,
boş öğretim elemanı kadrolarına, 2006 yılında
ayrılan öğretim elemanları sayısının
yüzde 50'sini geçmemek koşuluyla, ayrılan araştırma
görevlisi sayısının da yüzde 100'ünü aşmayacak
şekilde açıktan, yükseköğretim kurullarından veya
diğer kamu daire ve kurumlarından naklen atama yapılabilir,
bu atamalar eğer yetmezse de 2 bin ek atamaya daha izin verilecektir,
denilmektedir. 6'ncı fıkrada ise, "Tıpta Uzmanlık
Tüzüğü'ne göre araştırma görevlisi kadrolarına
yapılacak olan atamalarla, 1929 tarihli ve 1416 sayılı
Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun uyarınca
yurt dışına eğitim amacıyla gönderilenlerden
öğretim elemanı kadrolarına yapılacak atamalar,
beşinci fıkrada öngörülen sınırlamalara tabi
değildir." denilmektedir. Nedense, iktidar, bu yurt dışına
gönderilen talebelerle fevkalade yakından ilgilenmekte, onlar
uğruna yasa üstüne yasa çıkartmakta ve şimdi de bütçede,
bundan sonra gidecek olanlarla ilgili -belki eskiye de teşmil
edilir, bilemiyorum- yeni bir hüküm getirmektedir.
Şimdi, burada da, değerli
arkadaşlarım, bu bütçedeki bu maddede de tıpkı
5535 sayılı Yasa'da olduğu gibi, yurt dışına
eğitim amacıyla gönderilenlerin atanmasında eşitlik
ilkesinden uzaklaşılmaktadır ve onların kadro artışındaki
sınırlamalardan etkilenmemesi sağlanmaktadır.
Sayın milletvekilleri, aslında,
Hükûmet, yükseköğretim kurullarıyla da çok yakından ilgilidir.
İktidara geldiği tarihten itibaren, yükseköğretim
kurumlarının idari, mali, bilimsel özelliklerini zedelemek
için, onlara müdahale etmek için elinden gelen hiçbir fırsatı
kaçırmamıştır. Bunun tipik bir örneği, 5467 sayılı
torba kanundur. Sayın Cumhurbaşkanı tarafından
veto edilen 5447 sayılı Kanun'dan sonra çıkartılan
bu Kanun'da, biliyorsunuz, on beş tane yeni üniversitenin kurulması
düzenlenmektedir. Geçici 1'inci maddesinde de rektörlerinin iki
yıl için Millî Eğitim Bakanı ve Başbakanın önereceği
üç isim arasından Cumhurbaşkanı tarafından seçileceği
öngörülmektedir. Bunun üzerine, Sayın Cumhurbaşkanı,
hemen, geçici 1'inci maddenin, Anayasa'nın 2'nci, 11'inci, 123'üncü,
130 ve 131'inci maddelerine aykırı olduğu savıyla,
iptali ve yürürlüğünün durdurulması için Anayasa Mahkemesine
başvurmuştur. Anayasa Mahkemesi de bu başvuruyu kabul
etmiş ve maddeyi iptal etmiş, yürürlüğü de durdurmuştur.
Şimdi, Anayasa'nın 130'uncu
maddesi, kamu tüzel kişiliğine ve bilimsel özerkliğe
sahip üniversitelerin devlet tarafından yasayla kurulmasını
öngörmektedir. 130'uncu maddenin gerekçesi de, düzenlemesi yasaya
bırakılan konuların bilimsel özerklikle birlikte düşünülmesini
ve böyle değerlendirilmesini öngörmektedir. İptal edilen
düzenlemeyse, rektörlerin belirlenmesinde üniversiteyi
dışlayarak siyasi iktidarın yönetimi şekillendirmesine
imkân verecek bir olanak getirmiştir. Dolayısıyla da,
bilimsel özerkliğe aykırıdır. Ayrıca, kamu
tüzel kişiliğinin ancak kanunla ve kanunun açıkça verdiği
yetkiye dayanılarak kurulabileceğini öngören 123'üncü
maddeye de aykırıdır. Bunun dışında
2'nci, 11'inci ve 131'inci maddelere de aykırıdır. Bu nedenle
de zaten iptal edilmiştir.
Şimdi, iktidar, TÜBİTAK
kanalıyla bilimsel özerkliğe gölge düşürdüğü gibi,
değerli arkadaşlarım, üniversitelere istedikleri
kadroları yıllarca vermeyerek, ödenekleri gereksiz yere
keserek üniversitelerin idari ve mali özerkliklerini de olumsuz
yönde etkilemiştir, hâlâ daha etkilemektedir. İktidarın
üniversitelerin bilimsel özerkliğini ve idari özerkliğini
zedeleme girişimlerinin bir tanesi de 5535 sayılı Kanun'dur.
İncelemekte olduğumuz 23'üncü maddenin 6'ncı fıkrasındaki
hüküm, tıpkı veto edilen 5518 sayılı Kanun ve ardından
da kabul edilen 5535 sayılı Kanun gibi yurt dışında
eğitim görenlere yönelik olarak ayrıcalıklar getiren
ve eşitlik ilkesiyle bağdaşmayan bir düzenlemedir.
Sayın milletvekilleri,
bağlantı olduğu için bu eski Kanun'a biraz değinmek
durumundayım. Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ilk defa 5518 olarak
çıkmış, fakat, sonra, 5535 sayıyı almıştır,
vetodan sonra tekrar ele alınmasında. Lisans üstü eğitim
amacıyla yurt dışında kalmaları gereken süre
içinde öğrenimlerini tamamlayamamış olan, onun için
de kadrolarıyla ilişkisi kesilenlere veyahut da kamu kurumuyla
bir başka kuruma nakledilenlere, eğitiminin herhangi bir
aşamasında her ne sebeple olursa olsun Türkiye'ye çağrılanlara
(Türkiye aleyhine faaliyet göstermek veyahut da irticai faaliyet
göstermek buna dâhildir.) lisans üstü eğitim ve öğretim amacıyla
yurt içindeki bir üniversitede eğitimine başlamış,
ama bunu tamamlayamamış ve bu nedenle de bağlantısı,
kadrosuyla ilişkisi kesilmiş olanlara, eğitimlerinin
herhangi bir aşamasında istifa etmiş olmaları nedeniyle
kadrolarıyla ilişkisi kesilenlere, mecburi hizmete
başlamayıp veyahut da başlayıp bırakanlara,
yani sorumsuzca davrananlara, herhangi bir üniversitede görev yaparken
yeniden atanmayarak üniversiteyle ilişkisi kesilenlere -dikkatinizi
çekerim, bu çok kolay olacak olan bir şey değildir- doktora
yapmayıp sadece master yapmışlarsa eğer, üniversite
kapılarını açmaktadır; master bile yapmayanları
da devlet memurluğuna atamaktadır, hem de özel koşullarda
ve sınavsız olarak.
Hâlbuki, bakın, sayın milletvekilleri,
yasalar ne diyor: 657 sayılı Yasa'nın 50'nci maddesinde
"devletin kamu hizmet ve görevlerine devlet memuru olarak atanacakların
açılacak devlet memurluğu sınavına girmeleri ve
sınavı kazanmaları şarttır" diyor. 97'nci
maddesi de, eğer görevlerinden ayrılmışsa insanlar
"neden görevlerinden ayrıldığına bağlı
olarak devlet memurluğuna ancak belirli süreler sonra tekrar
atanabilirler" diyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yasa
O da yasa.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Yasa, yasa bunu diyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Anayasa
değil ki, o da yasa.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Evet, o da yasa; ben de onu söylüyorum. Ben, bunlara keşke uyulsa
diyorum. Müdahale etmeyin lütfen, ben bunlara uyulsa diyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - O da yasa,
öbürü de yasa.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Lütfen müdahale etmeyin efendim.
BAŞKAN - Sayın Kacır,
lütfen.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Hayret bir şey ya! 657 sayılı Yasa dedim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yasa
yasaya aykırı olmuş.
BAŞKAN - Sayın Kacır,
lütfen.
Buyurun Sayın Keleş.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Anayasa'nın 2'nci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk
devleti olduğu; 10'uncu maddesinde ise, herkesin din, ırk,
cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri
nedenlerle ayrım gözetilmeksizin yasa önünde eşit olduğu,
hiçbir kişiye, aileye, zümreye ya da sınıfa ayrıcalık
tanınmayacağı belirtilmiştir. Burada yapılan
şey, ayrıcalık tanımaktır.
Anayasa'nın 70'inci maddesinde
de diyor ki: Her Türk'ün kamu hizmetine girme hakkı vardır.
Hizmete alınmada görevin gerektirdiği nitelikler dışında
başka bir ayrım gözetilmeyecektir. Yani, şurada
eğitim yapmış, burada eğitim yapmış gibi.
Anayasa'nın hukuk devleti ve
eşitlik ilkeleri de, devlet memurluğuna girişte adaylara
farklı muamele yapılmamasını öngörmektedir.
Sayın milletvekilleri, 5535
sayılı Yasa'da, yüksek lisans eğitimlerini sadece master
düzeyinde yapmış olanlar herhangi bir nedenle Türkiye'ye
çağrılanlar, mecburi hizmet yapmayanlar, yarım bırakanlar,
kadrolarıyla ilişkisi kesilenler, görev yaparken yeniden
atanmayanlar, üniversiteye dönme, olmadığı takdirde
devlet memurluğuna dönme hakkına sahip kılınmışlardır
5535'le. Bu yapılırken de, söz konusu görevler için aranan nitelikler
ve uygulanan atama yöntemlerinin uygulanmaması da öngörülmektedir
ve unvan ve derece değişiklikleri yılda bir kez yapılması
öngörüldüğü hâlde, bu sınırlama da dikkate alınmamaktadır
ve "gerektiği kadar unvan ve derece değişikliği
yapılacaktır" denilmektedir.
Şimdi, 5535 sayılı Yasa'da,
yükseköğretim kurumlarına, tek tek müracaatlarla,
başvurularla ilgilenme görevi verilmektedir. Hâlbuki, Yükseköğretim
Kurulu genelde kural olarak birtakım kriterler koyar; buna karşılık,
bölüm başkanı, ana bilim dalı başkanı, fakülte
yönetim kurulu, dekan, rektör devre dışıdır. Hâlbuki,
üniversitede çalışacak insanlar için bu kademelerde
bağlantılı olmak fevkalade önemlidir.
Gerek üniversitede gerek devlet
memurluğuna yapılacak olan atamalarda, 657 sayılı
Yasa'nın 48'inci maddesinde belirtilen genel şartlar
dışında, gerekli niteliklerin ayrılmayacağı
ve mevcut yöntemlere uyulmayacağı açıkça belirtilmiştir.
Şimdi, 5535'in 2'nci maddesi 53'üncü madde getirmektedir. Bu da
yasa önünde eşitlikle çelişkilidir, adil değildir ve
söz konusu niteliklere sahip olmayanların öngörülen kurallara
da uymadan belirli yerlere ve nitelik isteyen yerlere atanmasını
mümkün hâle getirmektedir. Hukuk devleti olmanın gerekleriyle
de bağdaşmayacağı açıktır bu maddenin. Bu
geçici bir maddedir diyerek işin içinden sıyrılmak mümkün
değildir. Çünkü, bu anlayış 2007 yılı bütçe kanununda
da vardır ve incelemekte olduğumuz maddede yerini almıştır.
2547 sayılı Kanun'un 33'üncü
maddesi ve 1416 sayılı Kanun, yetişmiş öğretim
elemanı ihtiyacını karşılamayı amaçlamaktadır
değerli arkadaşlarım. Öğretim elemanlarının
niteliğini yükseltmek yükseköğretim sisteminin en önemli
sorunlarındandır, en önemli konularındandır. 87
yılından beri uygulanan yöntem, yurt dışına
gönderilip de binlerce doları bulan harcamaları devlet
tarafından karşılanan kişiler eğer başarılıysa
bunları üniversiteye almaktır, başarısızsa
da üniversiteyle olan bağlantılarının kesilmesidir.
5535 sayılı Kanun'da, Cumhuriyet
Halk Partisinin de katkısıyla, başarısız olanlara
yapılan harcamaların geri ödenmesinde büyük kolaylıklar
sağlanmıştır, hem miktar olarak azaltılmış
hem de yapılanması kolaylık sağlayacak şekilde
olmuştur. Ancak, Hükûmet bununla yetinmemiş ve Anayasa'nın
eşitlik ilkesini bozan 2547 sayılı Kanun ile 1416 sayılı
Kanun'un "nitelikli öğretim elemanı yetiştirme"
amacıyla da bağdaşmayan düzenlemelere yer vermiştir.
Şimdi, sonuç olarak, bu durumda,
Hükûmet, kaliteyi değil kalitesizliği; sorumluluğu
değil, sorumsuzluğu; kurallara uymayı değil, kuralları
hiçe saymayı ödüllendirmektedir.
Kaliteye önem vermemek ve
eşitlik ilkesini dikkate almamak, 23'üncü maddede karşımızdadır
ve bunun 5'inci fıkrasında diyor ki: "
yükseköğretim
kurumları boş öğretim elemanı kadrolarına,
boşalan kadroların belli oranını geçmeyecek
şekilde açıktan veya yükseköğretim kurumları ve
diğer kamu idare kurum ve kurumlarından naklen atama yapabilir."
diyor.
Değerli arkadaşlarım,
üniversitede öğretim elemanı olmak, herhangi bir kurumda
çalışan insanların yapabileceği bir iş değildir,
daha farklı nitelikler isteyen bir iştir. 23'üncü maddenin
6'ncı fıkrasında diyor ki: "
1416 sayılı Yasa'yla
yurt dışına eğitim amacıyla gönderilenlerden
öğretim elemanı kadrolarına yapılacak olan atamalar,
beşinci fıkrada öngörülen sınırlamalara tabi
değildir." demektedir.
Bir defa, sayısal sınırlamanın
dışına çıkartıyorsunuz. Sayısal sınırlamanın
dışına çıkartılarak, aynı zamanda da tayinlerini
garanti altına almış oluyorsunuz. Çünkü, sınırlamaya
tabi olmadan, kaç kişi gelirse gelsin, onu alacaksınız
demektir.
Ayrıca da "yurt dışına
eğitim amacıyla gönderilenler" diyor. "Herhangi
bir şekilde öğretimini tamamlayanlar" demiyor.
Öğretimini tamamlayıp tamamlamadığı, hangi
ölçüde tamamladığı veyahut da hiç tamamlamadığı
belli değildir. Bu durumda, öngörülen kadro artış sayısıyla
sınırlı olmayan söz konusu atamalar vardır. Ama,
bunların hangi nitelikte olduğu da belli değildir. Yani,
nitelik açısından da herhangi bir sınırlamaya tabi
değildir; kadro bakımından olmadığı gibi
nitelik açısından da herhangi bir sınırlamaya tabi
değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, üniversitelerimizde, iyi yetişmiş,
nitelikli ve başarılı öğretim elemanlarına
ihtiyaç vardır. Avrupa Birliği ile olan ilişkiler bu ihtiyacı
daha da önemli hâle getirmektedir. Aslında bugüne kadar bizim
üniversitelerimiz çok iyi bir sınav vermiştir. Çünkü, dikkat
ederseniz, hangi fakülteden mezun olursa olsun, öğrencilerimiz
yurt dışında, -burada sayılanlar hariç tabii- genelde
çok başarılı olmaktadırlar tıpta, mühendislik
alanlarında; ama, şimdi belirli koşullar aranmadan, kalite
gözetmeden, açıktan, şu veyahut da bu kurumdan yapılacak
atamalarla gelişmiş ülkelerdeki bilim adamlarıyla
yarışan bir bilim adamı kadrosu veyahut da bilim kadını
kadrosu yaratmak, ne yazık ki mümkün değildir. Hükûmet bence
üniversiteleri artık rahat bırakmalıdır, onların
idari, mali ve bilimsel özerkliğine saygı göstermelidir.
Çünkü, üniversiteyi üniversite yapan bu özelliklerdir ve özerk oluşudur.
Üniversiteler ülkenin geleceğidir ve onları belirli bir
dünya görüşüyle şekillendirmek için cumhuriyet dönemi boyunca
özenle yetiştirilen kadrolar ziyan edilmemelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Bir cümle kaldı
BAŞKAN - Buyurun Sayın Keleş.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Hükûmetin yaptığı ise ne yazık ki, kalitesizliği,
kuralsızlığı teşvik etmek ve Anayasa ile yasaları
her zamanki gibi çiğnemektir.
Ben, hepinize teşekkür ediyorum
ve hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Keleş.
Anavatan Partisi Grubu adına
Malatya Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Süleyman
Sarıbaş.
Sayın Sarıbaş, buyurun
efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Çok değerli Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan bütçe kanununun 23'üncü maddesi hakkında Anavatan Partisi
Grubu adına söz aldım. Yüksek heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, senelerdir
Türkiye'de Kamu Personel Rejimi Kanunu'nun yeniden düzenleneceğini
ve artık kamu kurumlarımızda kamu görevi yapan insanlarımızın,
memurlarımızın yeni bir statüyle bir çalışma
anlayışına doğru gidileceğini, bundan önceki
hükûmetler de -ben 91'den beri takip ederim- sürekli dile getirirler.
Ama, nedense, o günden beri hep çalışmalar devam eder. Bu iktidarda
da, dört yıldır, kamu personel rejimi çalışmasının
devam ettiği söylenir. Fakat, bir türlü sağlam bir kamu reformu,
kamu çalışanları reformu tasarısı bu Meclisin
önüne gelmemiştir.
Türkiye'de kamu adına çalışanlar,
kamu adına ücret alanlar, kamu adına yetki kullananlar, 657
sayılı Yasa kapsamında çalışırlar, 399
sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında çalışırlar.
Başka kanun hükmünde kararnameyle çalışanlar var.
Türk Silahlı Kuvvetleri Kanunu'na göre çalışanlar ayrı,
silahlı kuvvetlerimizin kanunları ayrı, personel çalıştırma
kanunları. Hâkimler ve Savcılar Kanunu'muz, onlar ayrı
bir kanunla çalışır. Kapsam içi sözleşmeliler vardır,
kapsam dışı sözleşmeliler vardır. Bunların
nasıl ücret aldıklarını, hangi anlamda çalıştıklarını
4/B vardır, 4/C vardır, devam eder gider. Ne iş yaparsın?
Devlet memuruyum. Neye göre çalışıyorsun? 4/C'ye göre
çalışıyorum. Kimse 4/C'nin ne olduğunu bilmez veya
4/B'ye göre çalışıyorum, işte, 399 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname'ye göre çalışıyorum. Herkesin
çalıştığı kanuna göre veya kanun hükmünde kararnameye
göre bir statüsü vardır. Dolayısıyla, herkesin kullandığı
yetkiler farklıdır. Ama, kimse bunlardan hiçbir şey anlamaz.
Şimdi, neden acaba devlet tek
tip bir kanunla, yani, bir kamu personel rejimi kanunuyla bütün çalışanlarını
aynı çatı altında, aynı kanunun çatısı
altında tek bir yatay ve dikey skalayla çalıştırmak
istemez? Bunu bir türlü anlamış değilim. Ben, fazla personel
kanunlarını bilmem ama, ben inanıyorum ki, eğer 15
tane uzmanla 20 tane uzmanla oturup, on gün, on beş gün, bir ay çalıştığınız
zaman, çok sağlıklı bir kamu personel rejimi yasasının
hazırlanabileceği kanaatindeyim. Ama, bir türlü hazırlanmaz.
Niye hazırlanmaz? Çünkü, bürokratlar bunun hazırlanmasını
istemezler. Çünkü, bürokratlar, hele hele bunu hazırlamakla
görevli olan Başbakanlık bürokratları veyahut da Maliye
Bakanlığı bürokratları, hangi kanuna göre nereden
ücret aldıklarını kimse bilsin istemezler. Onlar o kadar
değişik kanallardan değişik kanunlarla ücret
alırlar ki, kimse onların ne ücret bordrolarını ne
başka bir şeylerini hesaplayamaz.
Bakın, çok değil, bundan
daha beş altı ay evvel burada bir kanun geçirdik, Hâkimler
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu, arkasından vali yardımcılarımızı,
kaymakamlarımızı ilgilendiren, mülkiyelileri ilgilendiren,
mülki birimleri ilgilendiren bir kanun geçirdik. O kanunların
içinden bile -sonra gazetelerden öğrendim, ne kadar doğru
bilemem- Maliye bürokratlarımız 700 milyon lira bir ek zam
almışlar. Yani, hangi bakanlığın, hangi alanın
personel rejimlerine bir düzeltmeyle ilgili bir şey gelse, tasarı
gelse, mutlaka bir yerlerine bir şeyler ilave etmek suretiyle
-ki biz anlayamayız, teknik bir konudur- kendilerine de bir
şeyler ayırırlar. Dolayısıyla, bu derece bürokrasiye
boğulmuş, bürokrasiye esir olmuş siyasi iktidarlar
da, maalesef, bir personel rejimi yasası çıkartamazlar.
Değerli arkadaşlar, dünyanın
her tarafında bir hayat standardı vardır, bir geçim standardı
vardır. Bizde de Türk-İş zaman zaman bunları yapıyor,
başka kurumlarımız yapıyor, TÜİK yapıyor.
Bir kişi, dört çocuğuyla beraber kaç lirayla, karnını,
aylık, doğurabilir, bir sınır vardır. Bu
sınırı verirsiniz en alt memurunuza. Nedir en alt memurunuz?
Devlet personel kanunlarına göre müstahdemdir, yani, Anadolu
tabiriyle odacıdır. Bunun en üstü kimdir? Başbakanlık
Müsteşarı. Bütün dünyada, bütün gelişmiş ülkelerde,
en alt sınır ile en üst sınır arası 6-7 kattır.
Verirsiniz hayat standardını müstahdeminize, odacınıza
-hizmetliye diyelim- hizmetlinize. 6-7 katını -6 kat veya
7 kat, siyasi iktidar olarak onu tayin edersiniz- en üst devlet memurunuza,
Başbakanlık Müsteşarına verirsiniz. Ara kadroları
dikey bir çizelge yaparsınız. Kendi içinde temininde güçlük
çekilen veya özel yetenek şey yapanları da yatay skalayla
ayarlarsınız, 1 metre karelik bir cetvel içerisinde bunun
tamamını çözersiniz. Herkes, ne zaman ne alacağının,
kimin nerede kaç liraya çalıştığının da
gayet rahat hesabını yapar. Türkiye'de 3 milyona yakın
kamu görevlisi var, ben, inanıyorum ki, bunlardan 2 milyon 900
bini ücretini hesaplayacak, bordrosunu yapacak durumda değil.
Belki 100 bin tanesi, özel ilgi alanıdır, özel bilgi alanıdır,
onlar hesaplarlar. Hangi kesintilerin olduğunu da bilmezler.
Bir bakarsınız şu kadar kesilmiş, şu kadar bilmem
ne olmuş. Şu kanundan şu kadar, şu yönetmelikten
şu kadar, şu Bakanlar Kurulu kararından şu kadarla
böyle bir arapsaçına dönen, çarşafa dönen ve çalışanı
tatmin etmeyen, çalışanın güvenmediği, çalışanın
ne aldığını bilmediği ve tatmin olmadığı
bir kamu personel rejimi tasarımız var, kanunlarımız
var.
Şimdi, 23'üncü maddede ne getiriyoruz?
23'üncü maddede emekli olan veya istifa eden veya boşalan kamu
memurları kadrolarının yüzde 50'si kadar alıyoruz.
Bunlara bazı kurumlarımıza özel istisna koymuşuz;
silahlı kuvvetlerimizi, emniyet güçlerimizi, sağlık
personelimizi, doktorlarımızı ve üniversitelerimizi
bundan istisna tutmuşuz; bunun dışında da 23 bin
adet yeni ek kadro.
Değerli arkadaşlarım,
bir sistemi daha eleştireceğim, ama önümüzdeki maddede
eleştireyim bu KPS denilen şeyi. Ben, karşı olduğum
için söylüyorum, karşı olduğumu 24'üncü maddede anlatacağım.
Fakat, bu yüzde 50 kamu personelini
azaltma politikası, bildiğiniz gibi, sizin politikanız
değil, IMF'nın bu ülkeye dayattığı bir politika.
Çünkü, daha az personelle, daha az bütçeden giderleri olursa, bütçe
faiz dışı fazlalar artacak, kendilerine veyahut da
çok uluslu şirketlerin bu ülkeden aldıkları faizlere
para bulunacak, kendileri de rahat rahat, bu ülkeye daha rahat
borç verebilecekler, bütçede bunun karşılığını
gördükleri zaman. Onun için, diyorlar ki: "Siz, insanlarınıza
iş, aş vermeyin, daha az çalıştırın."
Çünkü, 2 milyon küsur bin kamu görevlimiz var, tahmin ediyorum genel
çalışan ortalaması içerisinde yüzde 6,4. Avrupa Birliği
ortalamasına bakıyoruz. Almanya'da 16, yani, çalışan
nüfusun yüzde 16'sı kamu görevlisi olarak çalışıyor.
Bizde kamu görevlisi olarak çalışanların sayısı
6,4; ama, daha hâlâ bize diyorlar ki: "Azaltın, personeliniz
çok, azaltın, daha da azaltın." İşte, bu maddede
"Emekli olanların yüzde 50'si kadarını tekrar istihdam
edebilirsin veya başka kamu kurumlarından nakledebilirsin."
diyor.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
6,4 değil, 4,6.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
4,6; ben 6,4 biliyorum, ters söylemişim, 4,6. Avrupa Birliği
ortalaması 14, Almanya 16; 19 olan ülkeler var, Fransa 19.
Şimdi, gelişmiş ülkeler, kamu personelini bu kadar
yüksek oranda, çalışan nüfus içerisinde yüksek oranda istihdam
ederken, bizim ülkemizde, IMF politikalarıyla, daha da azaltın.
Yani, daha az öğretmen alın, 40 kişilik sınıflarda
1 öğretmen olsun -5 sınıf bir arada okuyan yerlerimiz
var- daha az doktorunuz olsun, daha az, işte askeriniz olsun,
daha az güvenlik görevliniz, polisiniz olsun, sizde kaos devam etsin...
Niye, bizim öğretmen sayımız 2 katı olsa, 16-17 çocuğa,
20 çocuğa 1 öğretmen düşse; niye, bizim 700 kişiye
1 doktor düşeceğine 100 kişiye 1 doktor düşecek
duruma gelsek; niye, biz de Avrupa ülkelerinin standartları
kadar, ortalamaları kadar, hadi yüzde 16, hadi yüzde 14 değil
ama, en az yüzde 10 civarında, çalışan nüfusumuzu, kamuda,
hiç değilse bir güvenceyle istihdam etsek... Ha, bu, hükûmetlerin
işine de gelir aslında. Ama, nedense IMF politikalarını
aşamama, IMF politikalarına teslim olma, bu neticeyi doğurdu.
Bir kamu bankasının genel
müdürü bana söylemişti. Dedim ki, niye yani, personel yok? Benim
seçim bölgemde, bankada -Ziraat Bankası söyleyeyim adını-
vatandaş kredi alacak -kredi günleri var onların- veyahut
da tarımdan destek payı alacak, 4 tane memuru var, 4 tane.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Sarıbaş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Niye almıyorsun kardeşim, niye yani, 10 tane memur niye almıyorsun
dediğim zaman, bana, aynen şunu söyledi, dedi ki: IMF heyeti
Türkiye'ye gelip, bankamıza geldiğinde ilk yaptığı
iş, bilgisayara girip personel sayıma bakıyor. Bana
kota koymuş: 20 bin. 20.001 olmuşsa, bu 1'i neden aldın diye
bana soruyor -ki, o ya mahkeme kararıyla gelmiştir- ya
başka bir sebeple gelmiştir- izah etmek zorunda kalıyorum.
Şimdi, benim millî bir bankamın
personel sayısını, gelip bilgisayarında kontrol
eden IMF var iken, bu kadar saça bu kadar tarak olur!
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Trabzon
Milletvekili Asım Aykan.
Sayın Aykan, buyurun efendim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ASIM AYKAN (Trabzon) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün burada konuşan Erzurum
Milletvekili arkadaşımız "Albayraklar" ismini
zikretmek suretiyle, Sayın Başbakanımızın
kız çocuğunun, Yeni Şafak gazetesinin sahibi ve Trabzon
Limanı'nı işleten Albayraklarla irtibatlı olduğunu
zikrettiler. Kayıtlara geçtiği için, onu düzeltmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
iki arkadaşımız da Trabzonludur, yakından tanıyorum.
Bu bahsetmiş olduğu Albayraklarla, Sayın Başbakanımızın
kız çocuğunun evlendirildiği Albayraklar arasında
uzaktan yakından bir ilgi yok. Bunu her zaman söylüyorlar.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Bunu bir
türlü öğrenemediler!
ASIM AYKAN (Devamla) - Ayrıca
bunun, bu kürsüye bu şekilde...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - O
zaman niye üzerine gidemiyorsunuz kardeşim?
ASIM AYKAN (Devamla) - Gidiyoruz,
herkesin üzerine gidiyoruz biz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) -
Mahkeme kararını uygulayın, laf ortadan kalksın.
ASIM AYKAN (Devamla) - Biz herkesin
üzerine gideriz, problem yok.
BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen...
ASIM AYKAN (Devamla) - Bunun bu
şekilde, aslı astarı olmayan bir şekilde kürsüye
taşınmasının da etik olmadığını
burada özellikle ifade etmek istiyorum ve bu arkadaşımızı
kınıyorum, bu tavrından dolayı.
Arkadaşlar, Hükûmetimizin
kadro kullanımıyla ilgili yıllar içerisindeki seyrini
hep beraber izliyoruz. Tabii biz de daha fazla kadro kullanımını
isteriz. Değerli arkadaşımız IMF'den bunun kaynaklandığını
ifade ettiler. Olabilir, ancak, Türkiye'yi IMF politikalarına
biz mahkûm etmedik.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Siz
mahkûm ettiniz.
ASIM AYKAN (Devamla) - Biz oradan
çıkarmaya çalışıyoruz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Siz devraldınız
ama, iyice mahkûm ettiniz!
ASIM AYKAN (Devamla) - Biz geldiğimiz
zaman 24 milyar dolar IMF'ye borç vardı, şu an 9 milyar dolara
indi. Biz oradan kurtarmaya çalışıyoruz. Sizlerin politikasıyla
Türkiye IMF'ye mahkûm oldu maalesef.
Bütçe imkânları içerisinde değerli
arkadaşlar, sözleşmeli eleman alma imkânı varsa, bakanlıkların
bunu kullanmasında fayda olduğunu ifade ediyorum, çünkü
yüksek tahsilli epeyce insanımız şu anda iş bekliyorlar,
bilincindeyiz. Bu anlamda polis teşkilatımıza eleman
alınmasının da doğru olduğu kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlar, bu
vesileyle bir tespit ve bir temennimi ifade etmek istiyorum. Tespitim
şu: Büyük bir krizden sonra biz hükûmeti devraldık ve hem enflasyonu
bir noktaya getirdik hem büyümeyi sağladık hem denge yakın
bir bütçe oluşturduk hem de piyasanın çok aşırı
derecede durgunluğa düşmesine meydan vermedik.
Değerli arkadaşlar, geçmiş
bütün hükûmetler, hükûmet programlarını yaparken, enflasyonla
mücadele edeceklerini söylemişlerdir. Peki, niye başaramamışlar?
Çünkü, enflasyonla mücadele etmek bir siyasi bedel gerektirir,
sandığa yansır, sokakta sizi yürütmez.
2000'li yıllarda, Trabzon'da Belediye
Başkanıyken, Hükûmetin mensubu bir bakanımıza televizyonda
soruluyor: "Şu enflasyon belasından bizi ne zaman kurtaracaksınız?"
Verdiği cevap aynen şöyle: "Evet, biz bunu düşürürüz
ama, Kunduracılar Caddesi'nden bizi yürütmezsiniz. Öyle bir
durgunluk piyasada olur ki, biz, bunun sandıkta bedelini öderiz,
ancak bu sebepten dolayı bunu bir anda düşürmek istemiyoruz."
Yani, böylesine ağır bir krizden sonra bu ifade etmiş olduğum
dört parametreyi, yani enflasyonu düşür, büyümeyi sağla,
denge yakın bütçe oluştur, piyasayı da idare et meselesini,
ancak güçlü bir hükûmet ve güçlü bir başbakan yapabilirdi, AK Partiye
nasip oldu. Biz, bununla beraber bütün ekonomik dengelerin yerine
geldiğini ifade etmek istemiyoruz, ama tarihimizde önemli
bir olaydı, bu önemli olayda ciddi bir mesafe aldığımızı,
özellikle burada vurgulamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, temennim
de şudur: Tabii, kayıt dışıyla mücadele, her
hükûmetin yine hükûmet programlarında zikretmiş oldukları
husustur. Biz, 1854 yılında, Abdülmecit zamanında, Sadrazam
Ali Paşa zamanında borçlanmışız. 1879'da, malumunuz,
işin sonu kötüye gitti ve Düyunu Umumiye geldi. Cumhuriyetin
ilk yıllarında bu mevzu epeyce bizi meşgul etti. Daha
sonra, geçen hükûmetler döneminde iç ve dış borçlarımızda
ciddi artışlar oldu. İlk olarak AK Parti Hükûmeti döneminde
bu mevzuda bütçeyi, yani iki yakasını bir araya getirmek
için ciddi adımlar atıldı. O adımları küçümsememek
gerekir. Daha da ileri atılması gereken adımlardır,
buna katılıyorum.
Buradan, Hükûmetimize özellikle
bir temennimi biraz önce ifade etmiştim, arz etmek istiyorum:
Kayıt dışıyla mücadele bizim için hayati bir meseledir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün "Cephede kazandıktan sonra bunu
iktisadi başarılarla taçlandırmadıktan sonra
bağımsızlığımızı tam anlamıyla
sağlayamayız." cümlesi çok önemlidir. Bunun bilincindeyiz.
Dolayısıyla, kaydın içerisinde olan, vergisini veren,
her türlü belgesini tanzim eden insana haksızlıktır kayıt
dışıyla mücadele etmemek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aykan, konuşmanızı
tamamlayınız, buyurun.
ASIM AYKAN (Devamla) - Hükûmetimiz
bu konuda ciddi bir mesafe katetmiştir. Maliye Bakanımız
burada, kaç tane mükellefin bu dönemde kayıt altına
alındığını ifade ettiler. Ciddi mesafe de
alınmıştır. Ancak, istediğimiz noktada olduğumuzu
biz de görmüyoruz. Daha da ileri noktada olmamız gerekiyor. Buna
göre donanımımızı geliştirip, bir seferberlik
hâline dönüştürüp
Türkiye'nin millî geliri yaklaşık
400 milyar dolar civarında, yüzde 25 civarında da kayıt
dışı bir gelir olduğu söyleniyor. Bu vergilendirildiği
zaman, Türkiye'nin daha çok sağlığa, daha çok altyapıya,
daha çok eğitime, daha çok emeklisine maaş artışı
sağlayacağını, imkân sağlayacağını
özellikle vurgulamak istiyorum. Bu konuda Hükûmetimizin attığı
adımları tebrik ediyorum, kendilerini kutluyorum.
Daha ciddi adımların
atılması için yeni donanımlar geliştirilmesi gerektiğini
ifade eder, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın Baloğlu
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Üniversitelerde açıktan atamalarla
ilgili düzenleme 2003'ten beri tartışılıyor, her
bütçe kanununda tartışılıyor. 2003 bütçesinde,
bu konuda Maliye Bakanının iznine tabi tutulmuştu.
2004 ve 2005'te -öyle hatırlıyorum- bu atamalarda Başbakanlığın
iznine tabi tutuldu. YÖK dava açtı, Danıştay 8. Dairesi
iki kez karar verdi. Bunlardan birisi 5/7/2005'te, diğeri
24/8/2005'te. Başbakanlık işlemini durdurdu ve yürütmenin
de durdurulmasına karar verdi ikinci bir kararla. 2006'da da bu
tartışma sürdü. Şimdi, 2007 bütçesine şöyle bir hüküm
kondu: "Öğretim elemanı ihtiyacını karşılayamayacak
yükseköğrenim kurumları için 2 bin adet atama izni verilir."
denildi.
Sorum şu: Atama izni YÖK tarafından
mı verilecektir? Yoksa, geçmişte süregelen Anayasaya aykırı
tavır sürerek, bu belirsizlik yüzünden, genelgeler yoluyla,
Başbakanlıktan izin alma zorunluluğu sürdürülecek
midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu...
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana iki sorum var:
Maddede "2006 yılında emeklilik, ölüm, istifa veya nakil
sonucu ayrılan memur sayısının yüzde 50'sini geçmeyecek
şekilde, açıktan veya diğer kamu idare kurum ve kuruluşlarından
nakil suretiyle atama yapılabilir. Bu sınırlar içerisinde
memur ihtiyacını karşılamayacak söz konusu idare
kurum ve kuruluşlar için ilave 23 bin adet atama izni verilir."
ifadesi vardır.
Soru 1: Ayrılan memurların
yarısı kadar nakil veya açıktan atama ile memur istihdamı
kısıtlı koymak, mevcut memur kadrosunun fazla olduğu
anlamına mı gelmektedir?
Soru 2: Nakiller için neden objektif
kriterler getirilmemiştir? Kadrolaşmayı hızlandırmak
için mi böyle bir yola başvurulmuştur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Özcan, buyurun
efendim.
OSMAN ÖZCAN (Antalya)- Soru 1:
2006 yılında emeklilik, ölüm, istifa veya nakil sonucu ayrılan
memur sayısı ne kadardır? Maddeyle kurumlara bu sayının
yüzde 50'sine kadar atama izni vermekle birlikte, ilave olarak 23
bin adet daha atama yapma imkânı vermektesiniz. Bu durum, "Kamuda
istihdam edilen memur sayısı fazla, memur alınmak suretiyle
kamunun yükü artırılmamalıdır." sözlerinizle
çelişmiyor mu? Seçim yaklaşırken, bu kadar fazla kamuya
personel almak, seçim politikası değil midir? Bu sizin çelişkiniz
de değil midir?
Soru 2: Beş yıldır kamu
personel kanununu çıkaracağız diye söz veriyorsunuz.
Yapamayacağınız bir sözü niçin veriyorsunuz? Bunu
nasıl izah edeceksiniz?
BAŞKAN - Sayın Meral, buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Müsaade ederseniz, Sayın Bakanıma
bir sorum olacaktır. Öğretmen unvanına sahip bazı
genç arkadaşlar bize gelerek, Türkiye'nin neresi olursa olsun
çalışacaklarını, atama beklediklerini söylüyorlar.
Acaba, bu arkadaşlarımıza atama yapıldı
mı? Yapılmamışsa Sayın Bakanımız bunları
ne zaman değerlendirecek?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Meral.
Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sağlık
Bakanlığında 4/B sözleşmeli hemşirelerle ilgili
maaş, izin, eş durumu tayin hakkı ve kadro çalışmaları
ne zaman düzenlenecek? Diğer bakanlıklarda da eşlerinden,
çocuklarından ayrı kalan 10 binlerce aile 4/B'de yapacağınız
düzenlemeyi bekliyorlar. Aksi hâlde, aileler dağılacak,
çocuklar öksüz kalacak. Bu soruna ne zaman çözüm getirmeyi düşünüyorsunuz?
Ayrıca, sömestir döneminde
Millî Eğitim Bakanlığına kadrolu, kadrosuz veya
sözleşmeli kaç öğretmen almayı düşünüyorsunuz?
4/C kapsamındaki memurlar da
şunu söylüyorlar: "C4 olmadan bizim sorunumuz çözülsün."
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Sayın Tekelioğlu, buyurun
efendim.
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(İzmir) - Sayın Başkanım, benim sorularım
şöyle: Üniversitelere kadro verilmemesi gibi bir durum söz konusu
mudur? Şimdiye kadar üniversitelere tahsis edilen akademik ve
idari kadro sayıları nedir? Devletteki çeşitli kurumların
kadro taleplerinin yerine getirilme oranı nedir? Kadrolara
atamalarda bizim bildiklerimizin dışında bazı
kriterler uygulanmakta mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tekelioğlu.
Sayın Bakanım, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; değerli milletvekillerimizin hepsinin
hemen hemen sorduğu soru, biraz önce Sayın Cumhuriyet Halk
Partisi Milletvekili Birgen Keleş Hanımefendi'nin sorduğu,
daha doğrusu ileri sürdüğü iddiaları da içeriyor.
Doğrusunu isterseniz, ben Sayın Keleş'i dinlerken bir
değerli milletvekilimizin bu kadar nasıl yanlış
bilgilere sahip olduğuna ve bu yanlış bilgiler üzerine
nasıl bu kadar yorum yapabildiğine de hayret ettim.
Şimdi, müsaade ederseniz,
ben, bütün arkadaşlarımın sorularına teker teker
cevap vereceğim. Bakın, şu düzenlemeyle, yani 23'üncü
maddeyle getirilen düzenleme şunu içeriyor değerli arkadaşlar:
Üniversitelerde öğretim üyesi kadrolarında herhangi bir
kısıtlama yok. Profesör, doçent, yardımcı doçentler
aynen atanıyor, burada bir kısıtlama yok.
İki: Bir üniversitede öğretim
görevlisi, okutman, çevirici, uzman ve eğitim öğretim planlamacısı
kadrolarına, yani bu akademik kadrolarına yapılacak
olan atamada boşalan kadar, emekli olan kadar, ayrılan kadar
yüzde 100 -diğer kamuda çalışanlara yüzde 50 iken üniversitelere
bir âdeta ayrıcalık verilmiştir- atama yapabilirler.
Bu da yetmezse, üniversitelerimize 2 bin ekstra kadro tahsis edilmiştir.
Bunun kullanımı için de, üniversitelerin başvurusu
üzerine, Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığının
görüşü alınarak YÖK tarafından bu atamalar yapılacaktır.
Şimdi, Sayın Keleş dedi
ki, diğer arkadaşlarımızın sorularını
da içeriyor: "Efendim, 1416 sayılı Yasa'yla yurt dışına
gidenlere bir ayrıcalık tanınmış ve bu da, Anayasa'nın
eşitlik ilkesine aykırıdır. TUS sınavlarına
gireceklere ayrıcalık tanınmış, DUS sınavlarına
gireceklere, yani tıpta uzmanlık ve diş hekimliğinde
uzmanlık yapan insanlara bu ayrıcalık getirilmiş."
dedi.
Değerli arkadaşlarım,
1416 sayılı Kanun'la veya 2547 sayılı Yüksek Öğretim
Kanunu'nun 33'üncü maddesiyle yurt dışında doktora ve
master yapmak üzere gönderilen insanlar devlete mecburi hizmetle
mükellef olan insanlardır. Yani, siz, milyon dolarlarca para
harcıyorsunuz onların yetişmesi için. Yasal süresi
içerisinde eğer siz bunları kadrolara tayin etmezseniz, o
mecburi hizmetleri ortadan kalkmış oluyor. Dolayısıyla,
peki hangi kritere göre atanır deniyor? Yurt dışında
doktora payesi almış, uluslararası üniversitelerde
master payesi almış ve Yükseköğretim Kurulunun da kabul
edeceği diplomaları taşıması hâlinde
Yani,
bunu bilmeyecek ne var? Bunu, herkes bilir. Herhangi bir devlet memuru,
herhangi bir vatandaş bunun böyle olduğunu bilir. Bunlara
bir ayrıcalık getirmek veya Anayasa'nın eşitlik ilkesi
söz konusu değil.
İki: Bir başka şey söyleyeyim:
Bu ne demektir biliyor musunuz, burada sınır tanımamak:
Üniversitelere ekstra personel atanması demektir. Hani üniversitelere
personel verilmiyordu, diye şikâyet ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bir başka şey: Şimdi, bu naklen atamalarda
"Efendim, naklen atama olur mu, herhangi bir devlet memuru gidip
yükseköğretim kurumlarında nasıl çalışabilir?"
deniyor. Bu kim için geçerli? Öğretim görevlisi, okutman, çevirici,
uzman ve eğitim-öğretim planlamacısı. Öğretim
görevlilerinin yüzde 80'i, 90'ı Millî Eğitim Bakanlığından
geçer. Okutmanlar hakeza. Bana, haftada onlarca bu tür muvafakat
isteme talepleri gelir. Neticede, İngilizce öğretecek
olan bir kişi eğer okutmanlığa müracaat etmişse
onun naklen oraya geçmesine de üniversiteler karar veriyor. Üstelik
üniversitesi onun niteliklerini kabul ederse geçebilir. Başka
türlü geçme şansı yok ki. Şimdi, nitelik açısından,
efendim, biz kaliteye önem vermiyormuşuz, sorumluluğa değil,
sorumsuzluğa önem veriyormuşuz, naklen öğretim elemanı
alınabilir miymiş, şeklinde yapılan yorumlar, kesinlikle
doğru yorumlar değil.
Bakın, diğer Cumhuriyet
Halk Partili arkadaşlarım Sayın Baloğlu, Sayın
Ekmekcioğlu'nun sorduğu soruyla Sayın Özcan'ın
sorduğu soru biri biriyle çelişiyor. Şimdi, Sayın
Özcan diyor ki: "Siz, bu kadar fazla kamu personeli alıyorsunuz,
bu seçim yatırımı değil mi?" diyor.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sizin sözünüze
göre diyoruz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Diğer arkadaşlarımız
da diyor ki: "Az alıyorsunuz."
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sizinki
çelişki.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Peki, ben şunu söyleyeyim: Kamuda
niye yüzde 50'sini
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sorum ondan değil Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Bir dakika
Niye emekli olanların yüzde
50'si? Çünkü, değerli arkadaşlarım, bakın, kamuda
özellikle elemanın niteliğini artırmak zorundayız.
Vasıfsız insanlardan ziyade, artık, gelen modern teknolojiyle
birlikte daha çok yeni teknolojilere uyum sağlayabilen personel
atanıyor. Sonra, hizmet satın alınıyor. 4/B kapsamında,
4/C kapsamında insanların atanması söz konusudur.
Sayın Meral, öğretmen atamalarını
sordu. Bakın, bu 23 bin ekstra tahsis edilen kadroda, her sene olduğu
gibi aşağı yukarı yüzde 50'si Millî Eğitim Bakanlığına
verilecek. Ayrıca, Millî Eğitim Bakanlığından
emeklilik yoluyla, naklen geçiş yoluyla ayrılanların
yerine de yüzde 50 alınacak. Aşağı yukarı bu
yüzde, emeklilik dolayısıyla kamuda boşalacak ve yerine
alınacak eleman sayısı yaklaşık 25 bindir. 23
bin burada var, 2 bin yükseköğretim kurumlarına ekstra tahsis
yapılıyor. Sayın Devlet Bakanımız Başbakan
Yardımcımız Mehmet Ali Şahin, bunun yaklaşık
60 bin olacağını söyledi.
Şimdi "Kamuda eleman fazlası
mı var?" diye soruluyor. Arkadaşlar, çok eleman demek,
verimli bir iş ortamı demek değildir. Verimlilik ile
çok insan istihdam etmek farklı bir şeydir. Altını
çiziyorum "sözleşmelilik" diye bir statü var,
"parttime" diye bir statü var, hizmet satın alma
imkânı var, 4/B var, 4/C var. Bütün bu kapsamlarda da ayrıca
alınıyor.
Dolayısıyla, Sayın
Tekelioğlu'nun sorusuna da şunu cevap vereyim
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
süre tamamlandı efendim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Bitiriyorum efendim, bir dakika istirham
ediyorum.
Bugüne kadar Hükûmetimiz döneminde
üniversitelere 16.100 kadro tahsis edilmiştir, Millî Eğitim
Bakanlığı dâhil olmak üzere, ki, en fazla Millî Eğitime
tahsis ediliyor. Diğer kamu kurumlarıyla mukayese ettiğiniz
zaman, üniversitelere tahsis edilen bu kadro, oransal olarak, diğer
kurumların hepsinden daha fazladır.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - 2000
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - 2000'den söz etmiyorum. 16.100
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın
Başkan, karar yeter sayısı
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunacağım
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Yalnız,
uyuyanları saymayın.
BAŞKAN - Bir dakika efendim
Sayın Kılıç, lütfen
Arkadaşlarım, bakınız,
burada bir siyaset kurumunun hep beraber temsilcileriyiz; konuşmalarımıza,
üslubumuzu lütfen dikkat edelim. Yani, bu, her insanın beşerî
olarak içinde bulunduğu bir şey.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Onlar
Genel Kurul çalışmalarına dâhil olmuyorlar Sayın
Başkan
BAŞKAN - Lütfen
Lütfen
Yakışık
almıyor bu tip şeyler, istirham ederim yani.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Efendim,
burası otel değil ki
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
lütfen
Bakınız, lütfen
İstirham ederim
Maddeyi oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Birleşime on beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 10.00
ON
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 10.15
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
42'nci Birleşimi'nin On Birinci Oturumu'nu açıyorum.
1269 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Saygıdeğer milletvekilleri,
yaklaşık olarak bir kırk beş dakika sonra, yirmi
dört saattir çalışma takvimimiz devam etmektedir. Bu süre
içerisinde, arkadaşlarımız, gerektiği şekilde
yorulmuştur. Hepimiz açısından geçerli. Konuşmalarımız
sırasında üsluplarımıza daha bir itinalı
olursak, hepimiz açısından uygun olur kanaatindeyim.
İnşallah, hayırlısıyla,
bugün bütçemizi tamama erdireceğiz, tamamlayacağız.
Bugüne kadar katkısı olan bütün arkadaşlarıma ve
bu saatten sonra da katkıda bulunacak bütün milletvekili arkadaşlarıma
saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum.
24'üncü maddeyi okutuyorum:
Sözleşmeli personele
ilişkin esaslar
MADDE 24- (1) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile 5018 sayılı Kanuna ekli (II) ve (IV) sayılı
cetvellerde yer alan kamu idareleri, döner sermayeler, belediyeler,
il özel idareleri ve mahalli idare birlikleri ile bunların müessese
ve işletmelerinde (Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş
olanlar hariç) ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamı
dışında kalan kuruluşlarda, sözleşmeyle çalıştırılacak
personel hakkında 6/6/1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı ile ek ve değişikliklerinin uygulanmasına
devam olunur.
(2) 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen kamu idare, kurum ve kuruluşlarında,
ilgili mevzuatı uyarınca kadro karşılıksız,
657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası
ve ek geçici 16 ncı maddesi ile yükseköğretim mevzuatı
uyarınca kullanılacak sözleşmeli personel pozisyonlarına
ilişkin, unvan, sayı ve ücretler ile tip sözleşme örneği
Maliye Bakanlığının vizesine tabidir. Kadro karşılığı
çalıştırılan sözleşmeli personel için sadece
tip sözleşme örneği vizesi yapılır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen
idare, kurum ve kuruluşların 2005 yılında vize
işlemi yapılmış olup, 2006 yılında kullanılmaya
devam olunan pozisyon ve tip sözleşme örnekleri ile 2006 yılında
ilk defa vize edilmiş pozisyon ve tip sözleşme örnekleri,
yeni bir vize yapılmasına gerek kalmaksızın 2007
yılında kullanılmaya devam olunur. Bu pozisyonlarda
2006 yılında istihdam edilen personelden, ilgili idare, kurum
ve kuruluş tarafından 2007 yılında görevlerine
devam etmeleri uygun görülenlerle, 2006 yılına ilişkin
sözleşme ücretlerine 2007 yılı için yapılacak artışlar
ilave edilmek suretiyle yeni sözleşme yapılır. Söz konusu
pozisyonlarda birim, nitelik, unvan ve mevzuat uyarınca yapılması
gerekenler dışındaki ücret değişiklikleri
ve tip sözleşme değişiklikleri de Maliye Bakanlığına
vize ettirilir. İsim bazında vizesi yapılan pozisyonlarda
meydana gelecek değişiklikler de Maliye Bakanlığının
vizesine tabidir. İlgili mevzuat hükümlerine dayanılarak
istihdam edilecek yeni sözleşmeli personelin belirlenmesine
yönelik herhangi bir işlem yapılmadan önce Maliye Bakanlığından
izin alınması şarttır.
(4) Kanun, uluslararası anlaşma,
Bakanlar Kurulu kararı veya yılı programıyla kurulması
veya genişletilmesi öngörülen birimler ile hizmetin gerektirdiği
zorunlu haller için ve yılı ödeneğini aşmamak kaydıyla
yapılacak yeni vizeler dışında, 2006 yılı
sözleşmeli personel pozisyon sayıları hiçbir şekilde
aşılamaz. Yeni izin ve vize talepleri, Maliye Bakanlığınca
Şubat, Mayıs, Ağustos ve Kasım aylarında değerlendirilir.
(5) 5393 sayılı Kanunun
49 uncu maddesi çerçevesinde sözleşmeli personel çalıştırılması
konusunda ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkra hükümleri uygulanmaz.
Belediyeler, il özel idareleri ve mahalli idare birlikleri ile bunların
müessese ve işletmelerinde, anılan Kanunun 49 uncu maddesi
çerçevesinde sözleşmeli personel istihdamı mümkün olan
hizmetlerde (anılan maddenin dördüncü fıkrasında sayılan
unvanların dışında olmak ve o hizmet için ihdas
edilmiş kadro bulunmamak kaydıyla kısmi süreli olarak
çalıştırılacak sözleşmeli personel hariç)
657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrasına
göre ayrıca sözleşmeli personel istihdam edilemez. 5393
sayılı Kanunun 49 uncu maddesi çerçevesinde sözleşmeli
personel çalıştıran belediyeler, il özel idareleri
ve mahalli idare birlikleri ile bunların müessese ve işletmeleri,
sözleşme yeniledikleri veya ilk defa istihdam etmeye başladıkları
sözleşmeli personel ile imzaladıkları hizmet sözleşmelerinin
birer örneğini ve kadrolarının sözleşmenin yapıldığı
tarihteki dolu-boş durumunu gösteren cetveller ile hizmet sözleşmesinde
belirtilen ücretin tespitine ilişkin yetkili organ kararının
birer örneğini 30 gün içinde Maliye Bakanlığı ile
İçişleri Bakanlığına göndermek zorundadırlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Kocaeli Milletvekili
İzzet Çetin.
Sayın Çetin, buyurun.
CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN
(Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın
24'üncü maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve
şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
24'üncü madde, sözleşmeli personele ilişkin esasları
düzenleyen bir madde. Ancak, ben, maddeye girmeden evvel, Sayın
Meclis Başkan Vekilimizin de az evvel yaptığı uyarıyı
da dikkate alarak, demokrasi ve Meclisin işleyişi konusunda
birkaç cümle söylemek istiyorum.
Gerçekten, Mecliste, bu Büyük Millet
Meclisinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçeleri, geçtiğimiz
yıllarda, otuz gün, daha sonra yirmi gün, sonra on beş gün aralıksız
görüşmeler sürer ve o görüşmeler tamamlandıktan sonra,
yılbaşında, o yılın bütçesi yürürlüğe girer
idi. Bu yıl, bütçe, on güne indirildi ve bugün, özellikle dünden
bugüne kadar geçen süre içerisinde
Dün saat 11.00'de başladık,
şimdi de saat 10.00'u geçti, yirmi dört saate az bir zaman kaldı,
ama, sabahın erken saatlerinde de Meclise geldiğimizi düşünür
isek, böyle bir çalışma düzeninin, çalışma biçiminin,
ne mülga 1475 sayılı İş Yasası'nda ne yeni yasada
ne de herhangi bir yerde rastlanabilir bir çalışma düzeni
olmadığını açıkça vurgulamak istiyorum Meclisin
tutanaklarına da girmesi açısından.
Biz, seçimle gelen milletvekilleri
olarak bu görevi yerine getireceğiz, bu Meclisten, bu bütçeyi,
2007 yılı bütçesini çıkaracağız, ancak, mülga
1475 sayılı İş Yasası'nın 37'nci maddesi,
olağanüstü hâllerde, en fazla çalışma süresini Bakanlar
Kurulunun saptayabileceğini, onun da insanın dayanma gücünün
üzerine çıkamayacağını, içtihatlarda vücut bulmuş
şekliyle de bunun, hiçbir surette on dört saati aşamayacağını,
savaş hâlinde bile, belirlemiş idi.
Şimdi, ben, milletvekili arkadaşları
bir kenara bırakıyorum. Bir yanda bürokratlar, diğer
yanda kamu görevlisi arkadaşlar, 460 liraya, 500 liraya konunun
da içinde, 657-4/C'ye göre çalıştırdığınız,
Mecliste, personel de hiçbir ücrete tabi olmaksızın, onların
fazla çalışma ücret hakları da yok
Yani, insan haklarına
aykırı, demokrasiye aykırı, hukuka aykırı
bu çalışma biçimini Meclise reva gören AKP Grup Başkan
Vekillerini ve bu konuda katkısı olanları kınıyorum,
böyle bir çalışma düzeni olmaz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Haluk
Hoca'yı da kına!
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bunun adına, çoğunluk
diktası denir. Dikta kelimesi kullanılıyorsa, içinde
faşizan baskı var demektir. Yirmi dört saatten bu yana Mecliste
yaşanan tablo, Meclisi de küçük düşürmeye yönelik bir girişimdir.
Arkalarda uyuklayan, oralarda, zor koşullarda, burada kendini
tutmak zorunda hisseden milletvekili arkadaşlarımı
ben anlıyorum, ama, onları anlamayan grup başkan vekillerine,
o arkadaşlarımın, daha, yılbaşına bir
haftanın var olduğunu hatırlatmaları gerektiğini
de belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, çok kötü koşullarda çalışıyoruz, bugün
özellikle.
Yani, bugün pazartesi, gelecek
hafta bugün -Mecliste yürürlüğe girecek- Türkiye'de, yeni Bütçe
Kanunu Tasarımız yürürlüğe girecek. Bugünü var, yarını
var, yarından sonrası var, yani, evecek hiçbir şey yok.
Sadece bir inat uğruna, bu çalışma biçimi bu Meclise
reva görüldü. Bir daha olmamasını diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
üzerinde konuştuğumuz madde, sözleşmeli personele
ilişkin. Tabii, bizim çalışma ilişkilerimizde, kamu
hizmetlerinin, 657 sayılı Yasa'ya tabi devlet memurları
eliyle, sözleşmeli personel eliyle, geçici personel ve işçiler
eliyle yürütüleceği öngörülmüş. Bu istihdam şekilleri
dışında, zaman zaman, hizmet alımı yoluyla doktor,
avukat gibi belli ihtisas alanlarında -ki, sözleşmeliliğin
esası odur- eleman çalıştırıldığı
gibi, son yıllarda neoliberal politikaların dayatılması
sonucunda artık hizmet alımı yoluna da gidilmiş;
yani, bir kısım işler artık piyasadan da alınmaya
başlamış.
Bunların dışında,
KİT'lerde ise 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle,
657 sayılı Kanun'da belirtilen sözleşmeli personelden
farklı bir sözleşmeli personel istihdamı daha geliştirilmiş.
Sözleşmelilikte istisna, değerli
arkadaşlarım, özel meslek bilgisi ve uzmanlığa ihtiyaç
duyulması, ikincisi de ihtiyacın memur tipi istihdamla
karşılanamayacak olması durumunda, sözleşmelilik,
istisnai olarak uygulanan bir durum idi. Özellikle son yıllarda
ve özellikle de AKP'nin dört yıllık iktidarı döneminde,
devlet memurluğu istisna, sözleşmelilik esas olan bir uygulama
konumuna geldi.
Bu söylediğimi dört yıldan
bu yana gündeme getiremediğiniz, ama, Kamu Yönetimi Temel Kanunu,
yerel yönetimler kanunları, belediyeler, büyükşehir belediye
ve il özel idareleri kanunlarıyla birlikte ele aldığımızda,
kamu personel rejimi de eğer yürürlüğe girecek olur ise,
gerçekten, kamu hizmetlerinin tamamının sözleşmeli
personel eliyle -Anayasa'mıza aykırı olmasına
rağmen- gördürülmesi fikri, AKP'nin ya da Hükûmetin fikri değildir.
Bu fikrin temelinde, o 23 Eylül 2003 tarihli Dubai Anlaşması
vardır. Dubai Anlaşması hayata geçirilememiş olmakla
birlikte, Sayın Başbakanla, Devlet Bakanı Babacan tarafından
kabul edilen 8,5 milyar dolar kredi karşılığı
çıkarılması taahhüt edilen yasalardır. 10'u temel
yasa olmak üzere, bunların tamamı 34 yasadır. Bu yasaları
bakanlarımızın, milletvekillerimizin biz hazırladık
diye kürsüye çıkıp övünmelerinin hiçbir mantığı,
geçerliliği yoktur. Bunun içinde Sosyal Güvenlik Reformu da
vardır, bunun içinde Dünya Bankasıyla imzaladığınız
ikinci faz kredi anlaşmasında, Çalışma Bakanının
karşı çıktığı, devlet hastanelerinin
Sağlık Bakanlığına devredilmesi anlaşmaları
da vardır.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, biraz evvel söyledim, bu sözleşmeliliğin
dışında, bir de, 2003 yılında, döneminizde bir
yasa çıkarttınız, eleman temininde güçlük çekilen yerlerde
ve hizmet kollarında hizmet akdiyle sözleşmeli istihdam
edilecek ve işçi sayılmayan personelin hizmet koşullarını
düzenleyen bir yasa çıkarttınız. Bununla, sağlık
personelinin, sözleşmeli olarak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
başta olmak üzere, ihtiyaç olan yerlerde istihdamını
öngördünüz. Bununla birlikte, Millî Eğitim Bakanlığı
da bilindiği gibi, öğretmen ihtiyacını, yine istisnai
durumlar için öngörülmüş bir yasa maddesinden yararlanarak,
biraz sonra değineceğim, pek çok sorunları yaşayan
sözleşmeli öğretmenlerle karşılama yoluna gitmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, sözleşmeli öğretmen deyince, bir mesaj
-sizlere de onlarcası, yüzlercesi gelmiştir- mesaj Gümüşhane'den
geliyor, diyor ki: "4/B'ye tabi bir sınıf öğretmeniyim,
sözleşmeliyim. Öğretmenlik mesleğini isteyerek seçtim.
Benim gibi binlerce arkadaşım, sözleşmeli öğretmen
olarak görev yapıyor. Yaklaşık bir buçuk senedir sözleşmeli
öğretmen olarak çalışıyorum. Yaşadıklarım
bazen benim canımı sıkıyor. Karşılaştığımız
sorunlar yüzünden, bazen, derslere dahi tam olarak kendimizi veremiyoruz.
Sözleşmeli öğretmenler hakkında yapılan iyileştirmeler
sözden öte gitmeyince, doğal olarak, geleceğimizden endişe
ediyoruz, ilk başta, geleceğimize güvenemiyoruz. Norm
kadro açığı olan okullarda görev yapmaktayız ve sözleşme
metninde 'yerlerine kadrolu personel atandığında sözleşme
feshedilir' diye bir madde bulunmakta, bu yüzden, hepimiz diken üstündeyiz.
Yine sözleşme metninde, yetersiz görüldüğümüzde sözleşmemizin
feshedileceği yazılmakta; böylece, inisiyatif okul müdürlerine
bırakılmaktadır. Bizler de, bu psikolojiyle, boynu bükük,
kendine güveni olmayan öğretmenler olmaya itilmekteyiz. Yine,
aynı kurumda görev yapmakta olduğumuz kadrolu çalışan
öğretmen arkadaşlarımız arasında ezilmekte,
o camia içerisine kabul edilmemekteyiz. Bağlı olduğumuz
il veya ilçe millî eğitimlerde, sürekli, sorunlarla karşılaşıyoruz.
Resmî Gazete'de yayımlanmış olan haklarımızı
bile almakta zorluk yaşıyoruz ve alamıyoruz. Her il,
hatta aynı ilin ilçeleri bile farklı uygulamalar yapmakta.
Kimi arkadaşlarımızın maaşları farklı,
kimilerinin ise, verilen hakları hizmet puanı alamamakta,
eş durumu tayini haricinde hiçbir yere kıpırdayamamaktayız,
çakılı personel olarak çalışmaktayız.
"Öğretmenim" dediğimizde, ispatlayacağımız
bir kimliğimiz bile yok. Bizlere hasta olmak da yasak. Ancak,
doksan iş gününü doldurduğumuzda hasta olup doktora
çıkabiliyoruz." Bu, 657 sayılı 4/B çalışan
sözleşmeliler.
Bir de, yine sizin devri iktidarınızda
övündüğünüz bir çalışma biçimini Türk Telekom'a,
Oger'e teslim ettiniz. Değerli arkadaşlarım, ilk defa
Türkiye'de yeni bir istihdam biçimi sizin döneminizde gerçekleşti.
Telekom'da çalışan memurları kiralık memur olarak
Oger'e verdiniz. Devlet memurları Oger'in hizmetinde, sanki kamu
hizmeti görüyorlar. Böyle bir uygulama ilk defa görülüyor ve Telekom'un
çalışanları, ülkemizin iletişim alanında büyük
emek vermiş teknisyenleri, teknik elemanları bugün Oger'in
yanında kamu görevlisi olarak çalışmaya devam ediyor
sizin döneminizde.
Yine bir başka çalışma
biçimi... Sayın Maliye Bakanımız yok, Millî Eğitim
Bakanımız da -biraz evvel de söyledim- eksik bilgileri nedeniyle
657 4/C çalışanlarının durumlarını tam
olarak kavrayabilmiş değil. Biraz evvel söylemiştim,
bunların maaşları, tahsil durumlarına göre, ilköğretim
463, lise mezunu 525, üniversite mezunu 586 lira alıyor. Çalıştıkları
her dört ay için iki günü geçmemek üzere hastalık izni
Yani, bunların
da -biraz evvel söylediğim gibi- hastalanma hakları bile
yok. Maaşları da
Dün işletmelerde, kamu kuruluşlarında
kimi teknik eleman, kimi formen, kimi ustabaşı olarak çalışırken,
bugün verildikleri Adalet Bakanlığı, Millî Eğitim
Bakanlığı ya da diğer kamu kuruluşlarında
kendi mesleğiyle hiç ilgisi olmayan işlerde, üstelik de
1,5-2 milyar maaş alırken, yirmi yıl, yirmi dört yıl,
yirmi beş yıl kıdemi olanlar bugün ya evrak getir-götür
ya çay taşı veyahut da yerleri paspas yap gibi, kendi meslekleriyle
ve onurlarıyla bağdaşmayacak işlerde çalıştırılıyor.
Sayın milletvekili arkadaşlarım da, sayın bakanlar
da "Onlar tazminatını aldı, onlara bir şey yapmayabilirdik."
diyorlar, diyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
geçmişte bunun güzel örnekleri var 57'nci Hükûmet döneminde. Bunlar
da Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı, 657 4/C'ye göre çalışanlar.
Bakınız, Mecliste 1.004 kişi, 657 4/C'ye göre çalışıyor.
Dışarıdaki 13 bin kişi -657 4/C'likler- Meclisteki
4/C'likleri bile kıskanıyor. Burada çalışanlar
da yanında çalışan emsal arkadaşlarıyla farklı
ücret altında ezilerek çalışıyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi çıkıyorsunuz, bir haftadan bu yana, bakanlar,
Başbakan, milletvekili arkadaşlar, ellerinizde rakamlar,
"Oh, memurun maaşını şuraya getirdik, emekliyi
buraya getirdik, enflasyon bu
" Bunları veriyorsunuz, bunlar
sanal rakamlar, sizin rakamlarınız.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Siz ne yapıyorsunuz?
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Mutfak öyle değil, yaşam öyle değil.
Öyle anlaşılıyor ki
seçim yaklaşmış, öyle anlaşılıyor ki yapmış
olduğunuz toplantıda, papağan gibi herkes aynı
şeyleri tekrar etsin, tekrarda yarar vardır, halkı biz
böyle ikna edebiliriz.
Değerli arkadaşlarım,
Karadeniz'de fındık üreticisi, Akdeniz'de narenciye üreticisi,
batıda zeytin üreticisi, Orta Anadolu'da tahıl üreticisi
perişan.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Pancar
Pancar
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Dört yıl önceki buğday fiyatının altında
buğday aldınız bu yıl. Ama, girdi fiyatları,
geçtiğimiz 2002 yılında, iktidar olduğunuz dönem
mazot 1.200 lira dolayındayken, bugün 2.250 liraya çıktı.
Onu, hiçbir bakan burada gündeme getirmiyor veya borçları
"Efendim, şey bu kadar büyüdü,
pasta bu kadar büyüdü." Ya, millet kan ağlıyor, işçisi
ağlıyor, esnafı ağlıyor, köylüsü ağlıyor,
çiftçisi ağlıyor, dulu, yetimi ağlıyor, muhtarları
bağırıyor.
Değerli arkadaşlarım,
grup başkan vekilleriniz ne kadar zor günler geçirdi. Bunları
ne kadar kısa süre içerisinde unutabiliyorsunuz?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Hesap kitap
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Ne kadar kolay, halkı kandırabileceğinizi zannediyorsunuz?
Sadece Millî Eğitim Bakanı, elinde belgelerle çıkıp,
burada 4 kez rakamları papağan gibi okudu.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Mazot farkı ödendi.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Buna gerek yok. Yaşıyor insanlarımız; sizin döneminizi
de yaşıyor, dünü de yaşadı, geleceği de yaşayacak.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- "Papağan gibi okudu." lafı olmadı.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Güzel ifade değil, hoş olmuyor.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Özür dilerim, benim ne demek istediğimi anladınız
siz.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Güzel konuşma değil.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Yani, aynı şeyleri tekrar etti anlamında söyledim, düzeltiyorum.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Sağolun, teşekkür ederim.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Ben teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım,
bu ülke bizim. Ülkemiz için yapılan her olumlu girişimden,
yapılan her yatırımdan, çakılan her çividen Cumhuriyet
Halk Partisi olarak biz mutluluk duyarız; bir işsizin
iş bulmasından mutluluk duyarız; bir yoksulun yüzünün
gülmesinden mutluluk duyarız; ama, bu, lafla olmuyor, bu lafla
olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Teşekkür ediyorum.
Bunun gerçek manada hayat bulabilmesi
için, demokrasi içerisinde, incitici olmadan, insanların onurunu,
yardım, file file yardım yaparak ya da -kış geldi-
kömür dağıtarak değil.
Bakın, bizim Kocaeli Büyükşehir
Ramazan ayı öncesinde, Bizim Kocaeli gazetesi "30 bin paket
hazırlandı, yoksullara dağılacak" dedi. On
beş gün evvel aynı Kocaeli gazetesinde sürmanşet haber
diye: "10 bin koli yiyecek yoksullara ulaştırılamadı,
çöpe atılıyor." Eğer, sosyal devlet yurttaşının
onurunu düşünüyorsa o neye ihtiyaç duyarsa kendi ihtiyacını
giderir. Açarsınız o yoksulun adına bir banka hesabı,
yatırırsınız payına düşen parayı,
gider, kendisi onurlu bir yurttaş olarak onu alır. Değilse,
ben, devletin vergilerinden oluşmuş, Sosyal Yardımlaşma
Dayanışmayı Teşvik Fonu'nun, yani Fak-Fuk-Fon'un ya
da diğer ilgili kurumların bütçelerinden, devlet bütçesinden
ayrılan parayı AKP'nin ya da Hükûmetin şahsi yardımıymış
gibi algılanacak bir biçimde sunmayı sosyal devlet uygulamasıyla
örtüştürmüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin, Genel
Kurula teşekkür eder misiniz.
Buyurun efendim.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Son cümlem Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, 657 4/C'lik ve 4/B'likler konusunda Başbakanın talimat
verdiğini duyduk. Sayın Maliye Bakanımız da aynen
şunu söyledi: "200 bin işçiyle ilgili Bakanlar Kurulumuza
iki sunum yapıldı, çalışmalar devam ediyor, çözeceğiz."
Soru üzerine: "4/C, gereği hiç şüphesiz yapılacaktır."
Bunları taahhüt kabul ediyoruz.
Arkadaşlarımıza,
4/C'lik ve 4/B'lik arkadaşlarımıza geleceklerinin aydın
olmasını diliyorum. Tüm yurttaşlarımızın
ve sizin yaklaşan Kurban Bayramı'nızı ve yeni
yılınızı kutluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Anavatan Partisi
Grubu adına Malatya Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın
Süleyman Sarıbaş; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Bütçe Kanunu'muzun 24'üncü
maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz aldım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
24'üncü madde sözleşmeli personeli, yani, 657 sayılı
Kanun kapsamında 4/B ve 4/C diye adlandırdığımız
sözleşmeli personelin bu yıl da geçen seneki kararlar gereği
devamını düzenleyen bir madde.
Değerli arkadaşlar,
4/C'de çalışan arkadaşlarımıza, tahmin ediyorum,
450 milyon-500 milyon arası bir maaş veriliyor. Yaklaşık
sayıları da 14 bin kişi. Daha evvel devletin özelleştirilen
kurumlarında çalışan, orada işçi statüsüyle hakikaten
önemli görevler yapan o kurumlar özelleştikten sonra hiç değilse
emekliliğe kadar bir kamu kurumuyla ilişki kurmasını
sağlayan bir madde idi, sözleşmeler idi. Ancak, bu arkadaşlarımızın
çoğu nitelikli personel. Yani, daha önce çalıştıkları
kurumda hakikaten önemli görevler görmüş, teknikerlik yapmış,
mühendislik yapmış, ustabaşılık yapmış
arkadaşlarımız. Şimdi, ne yaptık biz bunları:
4/C'yle kamu kurumlarına dağıttık, 4/C maddesiyle
ilişkilendirerek. Çoğu Millî Eğitim Bakanlığında,
Maliye Bakanlığında, odacı statüsünde, hizmetli
statüsünde, müstahdem statüsünde çok ağır işlerde, çok
cüzi maaşlarla çalışıyorlar. Bunların izin
hakları yok, bunların yıllık izin hakları yok
bunlar senede iki ay boşta kalıyorlar, bunların söz söyleme
hakkı yok. Yani, angarya işlerde çalıştırıyoruz.
ILO sözleşmeleri, biliyorsunuz, Anayasa'mızda angaryayı
yasaklamış bir durumda. Ama, bu arkadaşların çalışma
şartları, inanın angarya. Daha evvel bir kanun teklifi
verdik, dedik ki: Bu arkadaşlarımızı mademki devlette
istihdam ediyoruz, mevcut özelleştirilen kurumlarındaki
statüleri neyse, adam teknikerse devlet memurluğu kadrosunda
tekniker kadrosuna atayalım, adam mühendisse, elektrik mühendisiyse
elektrik mühendisi kadrosuna atayalım. Bu konuda bir kanun teklifi
verdik, bu Genel Kurula da getirdik 37'ye göre, maalesef reddedildi.
Değerli arkadaşlar,
stand-by anlaşmasında önümüzde özelleştirilecek çok
önemli kurumlar var. Yani, bizce, hakikaten özelleştirilmesi
doğru olmayan, stratejik değeri olan, ama, maalesef,
stand-by sözleşmeleriyle IMF'ye söz verilmiş Halk Bankamız
gibi, PETKİM gibi, elektrifikasyon, yani, TEDAŞ kurumumuzun
dağıtımı gibi, Tekel gibi kurumlarımızı
özelleştirdiğimiz zaman, buralardan da en az 20-30 bin vatandaşımızı
ister istemez 4/C'ye aktarmış olacağız. Dolayısıyla,
4/C'deki mağdurların sayısı bu yıl, 2007 yılında
olağanüstü artacak. Ben, buradan, bu özelleştirilecek kurumlardaki
çalışanlarımızın bu mağduriyeti yaşamamaları
için, şimdiden ciddi bir direnç göstermeleri gerektiğine
gönülden inanıyorum.
Değerli arkadaşlar, bakınız,
eğer, bir devlet, kendi çalışanına, karın tokluğuna
çalıştırma anlayışıyla "Canım
mecbursunuz. İşte kurumunuz özelleştirildi. Haydi
siz de emekli olana kadar sana burada bir sosyal güvenlik veriyorum,
daha ne istiyorsun." deme hakkına sahip değil. Bunların
on-on beş yıl, daha önce çalıştıkları kurumda
bir aile düzenleri var, bir gelir-gider hesapları var, bir sosyal
hayatları var. Şimdi, bu insanların bu sosyal hayatlarının
gerisinde "karın tokluğuna yeniden çalıştırıyorum"
şeklinde bir anlayış bunların psikolojilerini
bozdu, bunların yaşantılarını bozdu, bunların
aile düzenlerini bozdu. Her gün bize binlerce bu arkadaşlarımızdan
telefon geliyor. Yani, 4/C'ye göre çalışanlar hakikaten
mağdurlar. Bir siyasi iktidarın yapması gereken
şey, bu ülkenin mağdur insanlarının mağduriyetini
anlamak olmalı. Artık anlamanız lazım, bu 4/C'lileri
artık anlamanız lazım.
Değerli arkadaşlar, bir
diğeri, kamu kurumlarında çalışan geçici işçilere
kadro verileceği söylendi. Şimdi, anlıyorum ki, burada
da altı aydan fazla çalışanlara kadro verilecek, altı
aydan daha düşük süre çalışanlar bu kapsamın
dışında bırakıldı.
Şimdi, benim bölgemde, seçim
bölgemde, ormanda çalışanlar üç ay çalışıyor,
şeker fabrikalarında çalışanlar iki ay çalışıyor,
değişik kurumlarda
Yani altı ayı geçen yok. Belediyelerde
çalışanlar da yazın işte üç ay, dört ay alıyorlar,
geçici çalıştırıyorlar. Şimdi, altı
ayın altındakine kadro vermezseniz, yeni Sosyal Güvenlik
Yasası'na göre de, yani adama çalışma imkânı vermezseniz,
eğer dokuz bin iş günü tamamlatmaya çalışırsanız,
bu insanların emekli olması falan söz konusu olamaz. Yani,
senede iki ay çalışacak adam, altmış günden dokuz
bin günü tamamlayacak, emekli olacak. Adama diyorsunuz ki: Senede
iki ay çalış, iki ay sonra ne yaparsan yap! Türkiye'de 10 milyona
yakın işsiz insan var. Diyebilirsiniz ki: Canım ne yapalım
imkânlar bu. İktidar olmanın özü de budur zaten. Bu sorunları
bilerek geldiniz, bu sorunları çözeceğinize söz vererek
geldiniz; ee, çözün
İşsizlik sayısı düşmemiş;
geçici işçilere, iki aydan, üç aydan aşağı çalışan
işçilere bir çözüm bulamamışsınız ve birçoğu
da, hakikaten bunların birçoğu da yıl içinde iş alamıyorlar.
Ben, ormandan biliyorum, adam beş sene, altı sene ikişer,
üçer ay çalışmış, bir iki senedir de hiç iş gelmemiş,
sıra gelmemiş. Ee, şimdi, böyle bir durumda, bu insanların,
ülke insanlarının, çalışan insanların mutlu
olduğunu söylemek mümkün mü?
Değerli arkadaşlar, sözleşmeli
personelin, daha doğrusu 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle
KİT'lerde sözleşmeli çalışanların da durumları
iyi değil. Bakın, onlar da orada mühendis olarak, kamu kurumu
avukatı olarak veya "(II) sayılı cetvel" dediğimiz
cetvelde çalışan insanların da bir güvenceleri yok.
Dolayısıyla, bu insanların, bugün, bu hayat standartlarında
kendi hayatlarını devam ettirme imkânları yok.
Şimdi, bütçe, bütçe, bütçe
Nereden
nereye geldik diyorsunuz. Ben, şunu söylüyorum: "Millî gelir
kişi başına 5 bin dolar" diyorsunuz. Bırakın
5 bin doları, gelin şu 4/C'yle çalışanlara, 2 çocuk,
1 hanımı, 4 kişilik bir örnek ailede 2.500 dolar verelim.
Ne yapar? 4 kişi, 2.500 dolardan 10 bin dolar, yıllık 10
bin dolar. Aylığı ne yapar? 800-900 milyon liraya gelir;
bunu verelim. Siz 5 bin diyorsunuz ya, 5 binden vazgeçtik, bunun yarısını
verelim. 2.500 dolar üzerinden 4 kişilik bir aileye, ücreti böyle
hesaplayın veya Türk-İş'in veya başka kurumlarımızın
hayat standartları var, yani, 4 kişilik bir ailenin normal
insan gibi yaşama standardı neyse, asgarisini, onu belirleyelim.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Nasıl
hesaplanacak?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bakın, kurumlar vergisini yüzde
33 düşürdük. Yani, 3 milyar dolar, 4 milyar dolar gelir sağlayan
bir Telekom'u alanların 1,5 milyar dolar vergi vereceği bir
ülkede, 500 milyon dolar, kurumlar vergisinde indirim yaptık.
Ha, vergilerden indirim yapmak doğru mudur? Doğrudur, destekliyorum;
ama, şu asgari ücretten çalışanlardan da vergi almayı
artık kaldıralım. Yani, 380 milyon liranın içinden
veya 450 milyon liranın içinden vergi almaya kalkarsanız,
ondan sonra da sosyal devlet derseniz, bu ayıp olur. Yani, Harrari'den,
500 milyon dolar Harrari'ye vergi muafiyeti getirirken
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Harrari değil
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
480 milyon lira brüt ücretliden, asgari ücretten vergi alırsanız
-5 milyon asgari ücretle çalışan insan var- bunlardan vergi
almaya kalkarsanız, bunun adı, fakir fukarayla yolda yürümek
falan olmaz; bunun adı, Ofer'le yürümek, Harrari'yle yürümek, bir
başkasıyla yürümek olur. Gelin
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Hariri
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Gelin
Hariri mi, siz daha iyi biliyorsunuz, ben çok muhatap olmadım,
görüşmedim.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Biz de muhatap olmadık
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Siz daha iyi bilirsiniz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Siz, her gün beraber olduğunuz için ismini, soy ismini, aile soy
kütüğünü falan çok iyi biliyorsunuz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Doğrusunu öğrenin yani
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Ben o kadar bilmiyorum.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Çok ayıp yani, yanlış yazılmasın diye söylüyoruz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Ben o kadar bilmiyorum. Teşekkür ediyorum yine de hatırlattığınız
için; ama, gelin, onlarla yürümekten vazgeçin
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Evini de bilirler!
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Samimi
arkadaşlar!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Onlarla yürümekten vazgeçin. 3 Kasımda kimlerle yürüdünüzse
onlarla yürümeye devam edin, yoksullarla yürümeye devam, fakir fukarayla
yürümeye devam edin.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Süleyman
Bey, bunları bırak, bu edebiyatı bırak.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Onlarla yürüye yürüye siz yolları eskittiniz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Bırakın, onlarla yürümek sizi bir yere götürmez. Sizden öncekiler
onlarla yürüdüler, onlar yolunu şaşırdılar, siz
de makas değiştirdiniz, onlarla yürümeye devam ediyorsunuz.
Benim temennim, siz yolunuzu şaşırmayın. Siz yolunuzu
şaşırmayın. Bu ülke hepimizin. Siz de şaşırırsanız,
bu ülkenin gideceği yer uçurumun başı olur, buraya götürmeyin.
Fakir fukaranın hakkını verin. Bir şey mi diyorum?
4/C'nin hakkını hayat standardında verin, 5 bin doların
yarısını 2.500 doları verin, çok mu şey istiyorum?
Saygılar sunuyorum. (Anavatan
Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş.
Sayın Elitaş, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yasanın 24'üncü maddesi, kamuda
çalışan, belediyelerde, özel idarelerde çalışan
657 sayılı Kanun'un 4/B ve 4/C maddesiyle ilgili düzenlemeleri
kapsıyor.
Değerli arkadaşlar, biraz
önce gelip burada konuşup, konuştuktan sonra giden değerli
komisyon arkadaşımız Sayın Kumkumoğlu -gelirken
televizyonda gördüm- TBMM TV'yi, TRT 3'ü dahi yanıltmışlar.
Bakıyorum, bütçeyle ilgili rakamları söylerken:
Flaş
Flaş
Flaş: Yüzde 3, yüzde 4... Yüzde 3 ne? En yüksek
maaş alan devlet memuruna birinci altı ayda yapılan
yüzde 3, ikinci altı ayda yapılan yüzde 3. En düşük memur
maaşına da yüzde 4 + yüzde 4.
Sayın Kumkumoğlu 22'nci
madde üzerinde konuşurken, maddenin 3'üncü fıkrasında
geçen 2,5'u aşmamasıyla ilgili bir oran görmüş, o oran
üzerinde bütün konuşmalarını yapıyor ve Plan Bütçe
Komisyonu üyesi değerli arkadaşımız, ama, maddenin
içeriğindeki özünü tam olarak kavrayamadığından
dolayı, 2006 yılıyla ilgili rakamları, sanki 2007
gibi değerlendirmeye çalışıyor.
Değerli arkadaşlar, 2006
yılında 2,5 + 2,5 verilmiş, ama enflasyon farkı da
ilave edilmek üzere. Birinci altı ayda yaklaşık 2,30 civarında
enflasyon farkı verilmiş. İnşallah, 2007 yılının
4 Ocak tarihinde TÜİK 2006 yılının ikinci yarısının
enflasyon rakamlarını açıkladığında,
aradaki fark neyse, iyileştirmeyle ilgili fark da bu şekilde
verilecek. Yani, Sayın Kumkumoğlu'nun söylediği gibi,
3+3, 4+4 şeklindeki ifadenin, tamamen kendi yanlış anlaması
ve algılamasından kaynaklandığını burada
ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bakınız,
biraz önce konuşan ve Sayın Bakana soru yönelten, soru yöneltirken
de Sayın Bakanın verdiği cevaplar çerçevesinde itirazlarını
dile getiren değerli arkadaşlarımız, açlık
sınırıyla ilgili, yoksulluk sınırıyla
ilgili bir ifade kullandılar. O ifadede, şunu, 9 Ekim 2006
tarihli, Türkiye Kamu-Sen'in yaptığı araştırmanın
son paragrafını okuyorum size: "Kasım 2002 100 olarak
kabul edildiğinde, Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezi tarafından
hazırlanan açlık sınırı endeksi 156,9 olurken,
Kasım 2002 100 olarak hesaplanan TÜFE endeksi 151,06 olmuştur."
Yani, devletin hesapladığı TÜFE'den Kamu-Sen'in hesapladığı
yoksulluk sınırı endeksi yüzde 5,84 civarında
fark vermiş. Devletin hesapladığı TÜFE miktarına
baktığımızda, dört yıllık süre içerisinde,
Kasım 2002 sonundan 2006 yılına kadar yüzde 52, Kamu-Sen'in
hesapladığını değerlendirdiğimiz zaman,
yaklaşık yüzde 57.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
biraz önce Sayın Bakan bir açıklamada bulundu. Bu açıklamada
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Gelir de 2.500'den 5 bine çıktı, onu da söyleyin! Oranı da
söyle!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Onu da isterseniz izah edeyim.
Bu açıklamada, en düşük
memur maaşı 2002 Aralıkta 392 YTL iken, 2006 Aralığında
765 YTL olmuş, yani, yüzde 95'lik bir artış. Ortalama memur
maaşı 578 YTL'den, 2006 yılında 995 YTL'ye çıkmış,
yani yüzde 72'lik artış. Asgari ücret hemen hemen yüzde 106
civarında net artış, en düşük Bağ-Kur çiftçi
emekli aylığı yüzde 235 civarında artış
sağlamış. Şimdi, Kamu-Sen'in yaptığı
hesaba göre, yüzde 57'lik bir artış, TÜFE'de, tüketici fiyatlarındaki
artış ve bizim kamuda çalışan emeklisine, memuruna
verdiğimiz artışın en düşük oranı yüzde
72.
Değerli arkadaşlar, bakınız,
2002 yılı sonu itibarıyla gayrisafi millî hasılamız
180 milyar dolar. 2006 yılı sonu itibarıyla olacak gayrisafi
millî hasılamız 390 milyar dolar. Bu rakamı 73 milyon insana
böldüğümüz zaman yaklaşık 5.400 dolar civarında
kişi başına bir gelir hesabı mümkün.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Tamam 2 kat artmış yani.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Şimdi, neyin olduğunu, bakın, 2002 yılı sonunda
biraz önce
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
konuşmanızı tamamlar mısınız, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
2002 yılı sonundaki memur
maaşını, o dönemdeki Aralık 2002 tarihi itibarıyla
Merkez Bankası kuru 1 milyon 647 bin Türk Lirası. Düz hesap
olarak 1 milyon 650 bin olarak aldığımızda, memur
maaşı 238 dolar imiş. Şu anda ortalama memur maaşı,
bugünkü, Sayın Hamzaçebi biraz önceki -iki üç saat önce, biraz
önce diyoruz, dört beş saat önceki- konuşmasında 1,42
YTL olduğunu ifade etti doların; yani, 539 USD, dolar.
Bu çerçevede, ortalama memur maaşının
döviz cinsinden 2002 yılı itibarıyla ve 2006 arasındaki
farkı yüzde 106 olmuş. Asgari ücretin döviz cinsinden artışı,
bakınız, asgari ücret 2002 yılı sonunda 112 dolar
iken, 2006 yılı sonunda 268 dolara çıkmış. Aradaki
fark yüzde 139 artış olmuş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Demek ki, kur düştükçe gelir artmış. Bizim de dediğimiz
bu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Hayır, bir dakika. Asgari ücret
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
teşekkür eder misiniz Genel Kurula efendim.
Buyurun Sayın Elitaş, Genel
Kurula teşekkür cümlenizi alayım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Asgari ücret 112 dolardan, Sayın Sarıbaş, asgari ücret
112 dolardan 268 dolara çıkmış.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Kurun düşmesinden, bu gelir artışı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Sarıbaş, siz hesap bilen birisiniz.
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
lütfen, Genel Kurula teşekkür edip, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Bugün asgari ücretli bir vatandaş çıktığı
zaman asgari ücretiyle 268 dolar alabilir mi? Bu 268 dolar ile dünyanın
her yerinde, 268 dolarlık mal ve hizmet satın alma imkânına
sahiptir.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Yabancıların malını alabiliyor, yerli malını
alamıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Türk parasıyla olanı Türk parasıyla alır, dövizle
olanı dövizle alır.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) -
Mustafa Bey, sen çoktan Kayseri'ye gitmemişsin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bütçemizin hayırlı
uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Her hafta Kayseri'deyim değerli
Başkanım.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) -
Vallahi çoktan Kayseri'ye gitmemişsin sen, Kayseri'yi unutmuşsun.
Mahvettin beni.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın Aslanoğlu, buyurun
efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Efendim, biraz önce Sayın Millî Eğitim Bakanım
buradaydı, keşke burada olsaydı. Çok üzüldüm; kendisi,
tüm üniversitelere kadro verdiklerini ve hiçbir sorun olmadığını
söyledi.
Sadece şunu
Teessüf ediyorum.
Maliye Bakanlığının dört sene önce "burada
yangın vardır, bu üniversitede", Millî Eğitim Bakanlığı
"burada yangın vardır" demesine rağmen, Malatya
İnönü Üniversitesine tek kişilik kadro vermemesinden dolayı,
burada gelip bu şekilde konuşmasını eleştiriyorum.
Bunun cevabını burada olsa
Sayın Bakanımdan soramam.
Kendisine, erdemlilik açısından, dürüstlük açısından,
acaba, Malatya İnönü Üniversitesine bir tek kişilik kadro
verdi mi? Bunun nedenini soruyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Keleş, buyurun efendim.
BİRGEN KELEŞ (İstanbul)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, ben soru sormak
için değil, 23'üncü madde sonunda Millî Eğitim Bakanının
adımı da vererek yaptığı suçlamayı yanıtlamak
için söz aldım. Bakan maddeyi anlamadığımı ve
yanlış yorum yaptığımı söyledi.
Sayın Başkan, gerek Plan
Bütçede benimle beraber çalışanlar gerek Genel Kurulda
beni izleyenler, bilmediğim konularda konuşmadığımı
ve bildiğim konuları da iyi bildiğimi bilirler.
Şimdi, ben de, 2547 sayılı
Yasa'ya 5535 sayılı Yasa'nın 2'nci maddesiyle eklenen
53'üncü maddeyi ve de onun bir uzantısı olan, bugün incelediğimiz
23'üncü maddeyi iyi biliyorum.
Kaliteye önem verdiğini söyledi
Sayın Bakan. Hâlbuki, 53'üncü maddede, daha önce okuduğum
gibi, doktorayı tamamlayamayanlar, geri çağrılanlar,
görevden atılanlar
Bunların kaliteyi temsil ettiği
herhâlde söylenemez. Vaktinizi almamak için hepsini okuyamıyorum.
İsteyen 53'üncü maddeye bakabilir.
Ayrıca, 23'üncü madde, sadece
yurt
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Keleş,
belki sizi ikaz etmem gerekirdi, ama, bu otomatik, şu anda sistem
çalışıyor, mikrofonunuzu kapattı. Açıklamanız
yeterli oldu mu bilmiyorum
BİRGEN KELEŞ (İstanbul)
- Olmadı, biraz daha fırsat verirseniz
BAŞKAN - Ama, şu anda size
tekrar açma imkânım yok. Kalan süre olursa tekrar sizin mikrofonunuzu
açayım.
Buyurun Sayın Özcan.
BİRGEN KELEŞ (İstanbul)
- Ne yapmam gerekiyor?
BAŞKAN - Kalan süre olursa tekrar
sizin mikrofonunuzu açarım.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sorum bir:
İl özel idarelerinde çalıştırılan geçici
işçilere kadroya alacağız diye devamlı vaat verilmektedir.
Ne zaman kadroya alacaksınız?
Sorum iki: Kanunun beşinci
fıkrasında "sözleşmeli personele, TÜBİTAK
hariç, fazla çalışma ücreti ödenmez." denilmektedir.
Bu, insan haklarına aykırı değil midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
Sayın Kılıç, buyurun
efendim.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın
Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana
bir iki sorum olacak.
Sayın Bakan, kamu kurumlarında
çalışan personelin statüleri çok farklı: Sözleşmeli
personel, geçici personel, işçidir, devlet memurudur, hizmet
alımı yoluyla çalışan personel. Bunlarla ilgili,
personel düzeniyle ilgili yeni bir düzenleme yapmayı düşünüyor
musunuz? Yani, bu personel, aynı iş yerinde çalışan,
aynı statüde çalışan, ancak, farklı ücret alan,
farklı çalışma tarzına uğrayan bu kişilerle
ilgili bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Yine, geçici işçilerin kadroya
alınması noktasında daha esnek davranmayı, tüm geçici
işçilerin kadroya alınması için bir çalışmanız
var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Özbek, herhâlde -sizin yerinize
Sayın Keleş- soru hakkınızı devrettiniz.
Buyurun.
BİRGEN KELEŞ (İstanbul)
- Teşekkür ederim efendim.
Şimdi, diyor ki efendim, YÖK'ün
nitelik kontrolü yapacağını söylüyor. "Olur"
dediği takdirde atanacağını söylüyor. Bakın,
hâlbuki diyor ki, 53'üncü madde: "Yükseköğretim Kurulunca
ataması uygun görülmeyenlerden yargı yoluna müracaat etmeyenler
ve yargı yolunda ve öğretim elemanı olarak atanmaları
uygun görülmeyen, yargı yolunda da öğretim elemanı
olarak atanması uygun görülmeyenler şu tarihte başvurdukları
takdirde boş memur kadrolarına sınav şartı
aranmaksızın ve açıktan atamaya ilişkin sınırlamalara
tabi tutulmaksızın atanırlar." diyor. Yani, layık
görmediği kişiler de bir şekilde devlet memuru oluyor.
Sayın Başkan, takdir edersiniz
ki, memuriyet sınavına tekrar tekrar girip memur olma
şansını elde edemeyen milyonlarca insan bulunurken,
bir zümreye, hem de Anayasa'daki hükümlere rağmen böyle bir ayrıcalık
tanımak, çok doğru bir yaklaşım değil.
"Eşitsizlik yok." diyor. Kamu kurum ve kuruluşları
kadrolarına sınav şartı aranmaksızın ve
açıktan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Yine mikrofon kesildi.
Evet, teşekkür ederim sizlere.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de 657'ye 4/B ve 4/C'yle ilgili
şu soruyu yöneltmek istiyorum Sayın Bakanıma:
Sayın Bakanım, malumunuz,
kamuda çalışan 200 bin geçici işçi, kadroya alınması
noktasında Başbakanın talimatıyla yoğun bir
çalışma içerisinde komisyon kuruldu. Tabii, bu arada,
1992'den bugüne kadar 13.500 insanımız, özelleşme sonrası
işsiz kalan insanımız kamu kuruluşlarında
veya kurumlarında istihdam ediliyor. Bunların da kadroya
alınması noktasında olan taleplerini, Sayın
Başbakanın durum tespiti noktasında bir çalışma
yapılmasını tensip etti. Bu noktada her iki çalışma
da hangi aşamadadır? Bununla ilgili bilgi almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Evet, son bir soru kaldı. Süremiz
doldu, ama, ben o takdir hakkımı kullanayım.
Sayın Koçyiğit, buyurun
efendim.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben de Sayın Bakanıma bir
soru soracağım: Sayın Bakanım, bilindiği üzere,
teşvikli il sayısı önce 11'di, daha sonra bu 22'ye, 36 ve
49'a çıkarıldı. Şu anda kaç, unuttum, ben de bilemiyorum.
Böylece, il sayısı genele yayılarak bir yerde çeşidin
özüne ve amacına aykırı bir şekilde hareket edilmiştir.
Bunun sonucunda bölgeler arası gelir farkı, gelir makası
iyice açılmaya başlamıştır. Bölgeler arası
gelir dağılımının dengelenebilmesi için,
gerçek anlamda teşvikin özüne, ruhuna uygun bir şekilde
bölgesel ve sektörel bazda yeni bir teşvik kanunu hazırlamayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koçyiğit.
Sayın Bakanım, buyurun
efendim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET
VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkanım, soruların
çoğu teknik ve Maliye Bakanlığınca cevaplandırılması
daha sıhhatli ve tatmin edici olur düşüncesiyle yazılı
cevap verilmesini takdirlerinize sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
25'inci maddeyi okutuyorum:
İşçilik ödenekleri ve geçici
iş pozisyonlarına ilişkin esaslar
MADDE 25- (1) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı
cetvelde yer alan kamu idareleri, sürekli işçileri ile otuz
iş gününden fazla süreyle çalıştıracakları
geçici işçileri, bütçelerinin (01.3) ile (02.3) ekonomik kodlarında
yer alan ödenekleri aşmayacak sayı ve/veya süreyle istihdam
edebilirler.
(2) Toplu iş sözleşmelerinden
doğacak yükümlülükler, ihbar ve kıdem tazminatı ödemeleri,
asgari ücret ve sigorta prim artışı nedeniyle meydana
gelecek ödenek noksanlıkları Maliye Bakanlığı
bütçesinin "Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği"
ile "Yedek Ödenek" tertiplerinde yer alan ödeneklerden aktarma
yapılmak suretiyle karşılanabilir. Birinci fıkrada
belirtilen ekonomik kodlara bu durumlar dışında (söz
konusu ekonomik kodlar arasındaki aktarmalar ile bu kodlar
için birimler arası aktarmalar hariç) hiçbir şekilde ödenek
aktarması yapılamayacağı gibi bütçenin başka
tertiplerinden işçi ücreti ve fazla süreli çalışma
ve/veya fazla çalışma ücreti de ödenemez. Bu fıkradaki
kısıtlamalar, kendi bütçe tertiplerinden aktarma yapılması
koşuluyla TÜBİTAK için uygulanmaz.
(3) Birinci fıkrada belirtilen
kamu idarelerinin harcama yetkilileri, fazla çalışma
için öngörülen ödeneğe göre iş programlarını yapmak,
bu ödeneği aşacak şekilde fazla süreli çalışma
ve/veya fazla çalışma yaptırmamak ve ertesi yıla
fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışmadan dolayı
borç bıraktırmamakla yükümlüdürler. Deprem, yangın,
su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ
ve benzeri afetler nedeniyle yürürlüğe konulacak Bakanlar Kurulu
kararları uyarınca yaptırılacak fazla çalışmalar
ile fazla çalışma ücret ödemelerine ilişkin ilama
bağlı borçlar için yapılacak aktarmalar hariç fazla süreli
çalışma ve/veya fazla çalışma ücret ödemeleri
için hiçbir şekilde ödenek aktarması yapılamaz.
(4) Birinci fıkrada belirtilen
kamu idareleri, bütçelerinin geçici işçiler için öngörülen
ödenekleri ile sınırlı olmak üzere yıl içinde aylar
itibarıyla çalıştıracakları geçici işçilere
ilişkin geçici iş pozisyon sayıları ile bunların
çalıştırılacakları birimlere göre dağılımını
(merkez teşkilatında birimler, taşra teşkilatında
ise bölge ve il müdürlüğü olarak) gösteren cetvelleri, yapılan
hesaplamalarla birlikte, vize edilmek üzere Ocak ayı sonuna kadar
Maliye Bakanlığına göndermek zorundadırlar.
(5) Yukarıda yer alan fıkraların
hükümlerine aykırı uygulamalardan ve ödenek üstü harcamadan
gerçekleştirme görevlileri ile harcama yetkilileri sorumludur.
(6) 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen kamu idare, kurum ve kuruluşlarından
birinci fıkrada belirtilen kamu idare, kurum ve kuruluşlarının
dışında kalanlar, 1/1/2007 tarihinden itibaren otuz
iş gününden fazla süre ile çalıştıracakları
geçici işçilere ilişkin geçici iş pozisyon sayıları
ile aylar ve birimler itibarıyla dağılımını,
ilgili bakanlığın onayı alınmak suretiyle,
vize edilmek üzere Ocak ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına
göndermek zorundadırlar.
(7) 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen kamu idare, kurum ve kuruluşlarının,
uluslararası anlaşmalar, Bakanlar Kurulu kararları
veya yılı programı ile kurulması veya genişletilmesi
öngörülen birimleri ile hizmetin gerektirdiği zorunlu haller
için Maliye Bakanlığınca ilave geçici iş pozisyonu
vizesi yapılabilir. Yeni vize talepleri, Maliye Bakanlığınca
Şubat, Mayıs, Ağustos ve Kasım aylarında değerlendirilir.
Bu fıkrada sayılan haller dışında, 2006 yılında
vize edilmiş toplam adam/ay sayılarını aşacak
şekilde yeni vize yapılamaz. Vize edilmiş bulunan geçici
iş pozisyonlarında, yıl içinde kurumların ihtiyaç
duyduğu pozisyon, yer, birim ve aylık dağılım
değişiklikleri ile pozisyon iptalleri Maliye Bakanlığının
uygun görüşü üzerine yapılabilir.
(8) Kamu iktisadi teşebbüsleri
ve bağlı ortaklıklarının 1/1/2007 tarihinden
itibaren otuz iş gününden fazla süre ile çalıştıracakları
geçici işçilere ait geçici iş pozisyonları, ilgili
bakanlığın ve Hazine Müsteşarlığının
(özelleştirme programına alınanlar için Özelleştirme
İdaresi Başkanlığının) onayı
alınmak suretiyle 31/1/2007 tarihine kadar Devlet Personel
Başkanlığına vize ettirilir. Vize edilen geçici
iş pozisyonları Devlet Personel Başkanlığınca
başka unvanlı geçici iş pozisyonları ile değiştirilebilir
veya iptal edilebilir. Vize ettirilen cetvellerin bir örneği
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna gönderilir.
(9) Yukarıda yer alan fıkralara
göre vize işlemleri yapılmaksızın geçici işçi
çalıştırılamaz ve herhangi bir ödeme yapılamaz.
(10) İl özel idareleri tarafından
çalıştırılacak geçici işçilere ait geçici
iş pozisyonları İçişleri Bakanlığının
vizesine tabidir. Vize edilmiş bulunan geçici iş pozisyonlarında;
pozisyon, yer, birim ve aylık dağılım değişikliği
ile pozisyon iptali İçişleri Bakanlığının
uygun görüşü alınmak suretiyle yapılabilir.
İçişleri Bakanlığına vize yaptırılmaksızın
geçici işçi çalıştırılamaz ve bunlara herhangi
bir ödeme yapılamaz. Norm kadro çalışmaları sonuçlandırılmamış
il özel idareleri adına İçişleri Bakanlığı
tarafından vize edilen geçici iş pozisyonlarına ait
vize cetvellerinin ve bu cetvellerde yapılacak değişikliklerin
bir örneği Devlet Personel Başkanlığına gönderilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Ankara Milletvekili
Bayram Meral.
Sayın Meral, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL
(Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım;
bütçenin 25'inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca, yine, sözlerime
başlarken, yakında kutlayacağımız Kurban Bayramı'nı
ve bütün halkımın yeni yılını kutluyorum, hayırlı
gelecekler diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
birçok arkadaşım gibi yirmi dört saat gözünü yummadan burada
bekleyen arkadaşlarınızdan birisi de benim. Gerek
siz gerekse izleyen arkadaşlarım, bazen beşinci vitese
takarsam kusura bakmasınlar.
Değerli arkadaşlarım,
25'inci maddeyi okudu. Bunun özü şu: Bizim o tarafta bir zurnacı
vardı, "Dur yerinde, dur yerinde, kaldır ayaklarını
vur yerinde." Yani, demek istiyor ki, mevsimlik, muvakkat
işçi, 2006 yılında ne ise o aynısı devam edecek,
adam/ay sayılarına uyacaksın, vizeye uyacaksın,
şayet daimî işçilerden emekli olan varsa, kıdem tazminatı
ihbar öneline yetmiyorsa buradan para aktaracağız, onun
dışında kuş uçmayacak, oradaki programa uyacaksınız.
Fazla mesai yaptıramayacaksınız Afet İşlerinin
dışında. Böyle bir kurala bağlanmış. Yalnız
orada bir şey dikkatimi çekiyor. Özel idarelerdeki vizeyi Maliye
Bakanlığının, diğer bürokratların
dışında bırakmışlar ve bizzat
İçişleri Bakanının imzasına sunmuşlar.
Acaba
Oradaki konunun detayına biraz sonra gireceğim.
Değerli arkadaşlarım,
bütçe görüşmelerini adım adım izliyorum. Sizleri de
dinliyorum, sayın bakanlarımızı da dinliyorum.
Burada bir yanlışlık var. Biz de bu Türkiye'yi geziyoruz.
Ve söylüyorsunuz "Türkiye güllük gülistanlık. Fert başına
düşen millî gelir yok 5 bin dolar oldu, yok efendim 5.500 oldu."
Değerli arkadaşlarım,
şimdi bakınız, 5 bin dolar olsa dahi, 1 milyon 430'la çarparsan
-ki, bugünkü durumda- 7 milyon 150 bin lira yapar.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Yedi bin...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Ele geçmesi gereken para bu. Soruyorum burada çalışan arkadaşlarıma,
soruyorum buradaki değerli memur arkadaşlarıma, 7
küsur milyon lira para alan, cebine koyan var mı? Ben cebime gireni
bilirim. Bunu konuşuyorsunuz değerli arkadaşlarım,
bunu söylüyorsunuz. Asgari ücret 380 lira, bunu bile bulamayanlar
var. Sizden gelip bu ölçülerde iş isteyen yok mu? Var, evet, evet.
Açlık sınırı ne? Açlık sınırı 605
yeni Türk lirası. Değerli arkadaşlarım, nerede
yaşıyorsunuz!
Bir şey daha var, bakınız,
muhterem arkadaşlarım, bir şey daha var. Muvakkatla
uğraşıyorsunuz, emekliyle uğraşıyorsunuz;
bir şey daha var. Bunu birkaç defa gösterdim. Sizin Başbakan
Yardımcınız açıklama yapmış: -ben söylemiyorum-
"18 milyon vatandaşımız aç geziyor." Siz nasıl,
fert başına düşen millî gelirin 5.500, 5 bin dolara
çıktığından bahsediyorsunuz? Bu ne? 18 milyon vatandaş
aç gezecek, bunu sizin Başbakan Yardımcınız söyleyecek,
siz mutluluktan, güzellikten bahsedeceksiniz. Yalnız, yalnız
orayı tahrip etmediniz
FİKRET BADAZLI (Antalya) -
Kim söylemiş?
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) -
Hangi Başbakan Yardımcısı?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Efendim, herhâlde tanırsınız, bilemiyorum. Sayın
Başbakan Yardımcınız Abdüllatif Şener söylüyor,
ben söylemiyorum. Ekonomiden bir zamanlar sorumlu Bakan.
Yalnız, yalnız, değerli
arkadaşlarım, buraları tahrip etmediniz. Bakınız,
Sayın Başbakanım ne dedi: "Üç yıl hiçbir
şey beklemeyin vatandaşım. Üç sene sonra cepleriniz
dolacak." Hani nerede kaldı?
ASIM AYKAN (Trabzon) - Bir şeylerin
değiştiğini görmüyor musunuz?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Nerede kaldı? 5.500 dolara çıktık
ASIM AYKAN (Trabzon) - Cebiniz dolacak
diye bir şey söylemedi.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Buradaki arkadaşlarımız 7 milyon lira almaya
başladı, cepleri doldu öyle mi?
ASIM AYKAN (Trabzon) - Göreceksiniz!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Öyle mi? Bekle
Ölme eşeğim ölme, yaz gelsin yonca biçeyim.
Nereye kadar bekleyecek? Üç sene dediniz, üç
Bekle, bekle
Nereye
bekliyor? Vatandaşın
ASIM AYKAN (Trabzon) - Çarpıtıyorsun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Yalnız onları yok etmediniz, bakınız: Çiftçiyi ektiğine,
biçtiğine pişman ettiniz. Çiftçi yok oldu bugün. Köylüyü
süte, yumurtaya hasret ettiniz. Halkı ektiğine biçtiğine,
tarıma düşman ettiniz, ama, orada başarılı
bir şey yaptınız değerli arkadaşlarım, sizi
kutluyorum. Tarımı, hayvancılığı öldürdünüz
ama, domuzu, ayıyı koruma altına aldınız.
Resmî Gazete'de fiilen domuz etinin Türkiye'de yeneceğini serbest
ettiniz. Kimse domuza dokunamıyor. Şimdi, Kızılcahamam'da,
Nallıhan'da köyleri domuzlar istila etti, vatandaş da
dışarıya çıkamıyor.
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- Bu domuz bütçesi mi, ben anlamıyorum ki!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Mevsimlik işçiler
İşte, biraz önce Sayın Divan
okudu. Bir zamanlar siz, Saadet Partisi döneminde prim gün sayısı
5 binden 7 bine çıkarken, bizimle birlikte "Mezarda emekliliğe
hayır!" deyip, burada şu kürsüyü kükreten sizler değil
miydiniz? Prim gün sayısı 5 binden 7 bine çıktığı
zaman bunun adı mezarda emeklilik, 7 binden 9 bine çıkarken
bunun adı ne değerli arkadaşlarım?
Üç ay çalışan bir işçi
emekli olabilir mi? Dört ay çalışan bir işçi emekli olabilir
mi? Bunlar milyonlar üzerinde kitle
Efendim, şimdi geldik, ne oldu?
"2 bin kişiyi kadroya geçireceğiz." "Yok, altı
ayını dolduranlar geçer, altı ayını dolduramayanlar
kalır." Peki, beş ay yirmi dokuz gün olan ne olacak? Bunun
ölçüsü olmaz değerli arkadaşlarım? Tarımda, Ormanda,
şeker fabrikalarında, Tekelde, üniversitede, Millî
Eğitim Bakanlığında çalışan ne kadar mevsimlik,
muvakkat işçi varsa, burası kamudur, devlettir, devletin
işi süreklidir, bunların kadroya mutlaka geçmesi gerekir
hiçbir ayırım yapılmadan. Burada, yine bir işlem
yapılması gerekir değerli arkadaşlarım.
Mağdur ettiğiniz, elinden hakkını aldığınız,
4/C'leri de bunlarla birlikte değerlendirip bunlar da kadroya
geçip sendikal haklarının ve diğer haklarının
verilmesi gerekir.
Değerli arkadaşlarım,
esnafı ne yaptınız, esnafı? Esnafı, hipermarketlere,
süpermarketlere yem ettirdiniz. Esnaf, emekli olmuş, ne olmuş?
Ufak bir işyeri kurmuş. Yani, kahvede sigara kokusundan akşamlara
kadar oturması mı gerekirdi. Aldığı üç kuruşa
göz diktiniz, yüzde 33-yüzde 39 arasında sizden destek primi keseriz
diye yasa çıkardınız, Cumhurbaşkanı geri çevirdi.
İnat ettiniz, ondan sonra, Anayasa Mahkemesi geri çevirdi,
oturdunuz. Gerek var mı buna değerli arkadaşlarım?
Oturdunuz şimdi, elinizi kulağınızın dibine
koyup düşünüyorsunuz, altı ay mı uzatacağız,
yedi ay mı uzatacağız değerli arkadaşlarım.
ASIM AYKAN (Trabzon) - İmtiyaz
yok Türkiye'de, imtiyaz istemiyoruz.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Bakınız değerli arkadaşlarım, memurları
konuşuyordunuz biraz önce burada, memurları.
Şimdi, muhterem arkadaşlarım,
yazık, günah ve ayıp. Ben, 600 bin, 700 bin alıyor demiyorum,
memurun 1 milyon aldığını söylüyorum size, ortalaması,
öyle söylüyorum. Yüzde 2,5 verirseniz ne olur biliyor musun: 25 lira.
Bunun 10 lirası kesintilere gider, 15 lira. Şurada, bunu
mu tartışıyorsunuz? Ya, sizin, özelleştirmeden birilerine
kaptırdığınız, talan ettirdiğiniz trilyonları
geçti. Ona biriniz ses çıkarmıyorsunuz, onu çalanları,
çaldıranları alkışlıyorsunuz; memura,
işçiye, emekliye geldiği zaman kıyameti koparıyorsunuz.
Ne yaptınız emekliye? Emekliye ne yaptınız? Elli
defa, Çalışma Bakanı, TÜFE'den alacaklarınız
var, ödeyeceğim dedi, ondan sonra ipe un sermeye başladı.
Ne yaptınız emekliye? Emekliye, Bağ-Kurluya verdiğiniz
10 lira, SSK emeklisine verdiğiniz 13 lira, Emekli Sandığının
mensuplarına verdiğiniz 16 lira zam. Budur değerli arkadaşlarım,
bunun tersini söyleyen var mı? Yok. Ne oldu? Zengin ettiniz bunları!
Şimdi, her şeyi bıraktık, dış kaynak gelecek,
yatırım yapacak!
FİKRET BADAZLI (Antalya) -
Keşke imkânımız olsa da daha fazla versek.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Ofer'e kaptırırken imkânın var ama! 2 milyar bilmem kaç yüz
bin doları kaptırdın. Oraya imkânınız var! Niye
göz yumuyorsunuz ona? Oraya var değil mi? Ne oluyor efendim?
Dış kaynak geliyor. Ne yapıyor dış kaynak geliyor?
Yatırım yapıyor. Hanginizin ilinde dış kaynaktan
yapılan bir fabrika var, bana söyleyebilir misiniz?
Dış kaynak ne yapmış biliyor musunuz? Gelmiş,
sefa geldin, hoş geldin.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Bilecik'te var Sayın Meral. Buyurun gelin.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Efendim, o eş değer, ortaklarıyla var. Bölüşenlerle
var, var. Ben biliyorum.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Hayır, doğrudan fabrika yatırımı var.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Ben biliyorum. Biraz önce bir milletvekili çıktı, şeker
fabrikasını anlattı. Birisi almış, o kadar
kısmetli ki, oradan kaymış, onların şirketlerine
girmiş! Var böyle, var. Ben
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Buyurun gelin birlikte ziyaret edelim.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Bakınız.. Bana öğretme. Ben adamın ciğerini
bilirim. Benim ömrüm o işlerde geçti. Sen bana anlatma bunu.
Ne olmuş? Bakınız, Telekom'u
almış, Telsim'i almış, TÜPRAŞ'ı almış,
Şeker Fabrikalarının bir bölümünü almış, Tekeli
almış, Erdemir, Petrol Ofisi, SEKA, Seydişehir
Bunlar
satılmış. Ne olmuş buradan değerli arkadaşlarım?
Yetmemiş. Arkasından IMF'ye yeni bir mektup verilmiş.
Hani IMF'den kurtuluyordunuz ya! Yeni bir niyet mektubu verilmiş,
"şunları da özelleştireceğiz." Kimi? Türkiye
Şeker Fabrikalarını, TEDAŞ'ın bütün dağıtım
bölgelerini, Sümer Holdingi, Türkiye Denizcilik İşletmelerini,
Tekeli, PETKİM'i, Mardin Mazıdağı Fosfat Fabrikasını,
Türkiye Halk Bankasını ve Karayollarının Zincirlikuyu'daki
o denize nazır arsasını. Burada, Bakana soruyorlar.
Kime verdiniz onu, biliyor musunuz? Onu kime verdiniz? Dubai
şeyhlerine verdiniz. Günah, günah! Orada, gelecek, Karayollarının
güzel tesislerini yıkacak, kuleler yapacak, kuleler! Ne yapacak?
Sekiz yıldızlı otel! Kim gelecek oraya? Şeyhler gelecek.
Senin o güzelim otellerin ne olacak peki? Dünyanın parasını
veriyorsunuz, o insanlar beş yıldızlı otel yaptırıyor.
Onlar ne olacak? Ne olursa olsun, iyi
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, "Efendim, IMF'nin borcunu ödedik." Döneminizde,
değerli arkadaşlarım, 17,8 milyar dolar özelleştirmeden
gelir sağlanmış. Nereye gitti bu para? Yatırım
mı yaptınız, herhangi bir yerde fabrika mı diktiniz?
Nereye gitti bu para? "IMF'nin borcunu ödedik." Değerli
arkadaşlarım, öyle bir noktaya getirdiniz ki, bakınız
ne oldu -özelleştiriyorsunuz, güllük gülistanlık- 28.894
kişi işten atılmış; bunların bir bölümü
gitmiş, işe dönmüş değerli arkadaşlarım,
4/C madde; 14.777 işçi kapının dışında kalmış.
O kapınızı çalanlar var ya, bağıranlar var ya,
bazen televizyona çıktığım zaman bana da isyan
edenler var ya, işte o insanlar, 14.777 kişi dışarıda.
Değerli arkadaşlarım
-biraz önce onu söylüyordum- ne yapıyor şimdi dış
kaynak? 15 milyara yakın bir kaynak gelmiş. Türkiye'nin neresinde
güzel binalar varsa, araziler varsa, 2 milyar doların üzerinde
buralara yatırmış; onun arkasında, Garanti Bankası
-dış kaynağın yattığı paraları söylüyorum-
Finansbank, Dışbank, Turkcell, Telekom, Başak Sigorta,
Tekel, Petrol Ofisi ve bunlar değerli arkadaşlarım,
dış kaynağın aldığı, üzerine oturduğu
konular. Şimdi, arkasından, Halk Bankasından sonra Ziraat
Bankası da geliyor. Değerli arkadaşlarım, işte
sizin ülkeye getirdiğiniz konular, sıkıntılar
başlıca bunlar. Değerli arkadaşlarım, kusura
bakmayın, sizin Türkiye'ye verdiğiniz zararı, ben bazen
Marmara depremine benzetiyorum.
Şimdi, bakınız, birkaç
da soru sormak istiyorum özellikle. Tekelin içki bölümünü, değerli
arkadaşlarım, yakın bir tarihte, tuttunuz 292 milyon
dolara sattınız. Aradan bir müddet geçti, yine aynı, hani
o şeker fabrikasının işi gibi, yüzde
90'ını 800 milyon dolara birine sattınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral, konuşmanızı
tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Tam girmiştik işe.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Borsadaki şirketin payları kaç kat arttı Meral Bey?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, özellikle bir konu
kafama hep takılır, bunu söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
çok şeffaf, çok dürüst özelleştirme yaptığınızı
söylüyorsunuz. Keşke öyle yapsanız da gözünüzden öpsem.
Şu TÜPRAŞ için ne diyorsunuz, TÜPRAŞ için? Şu
Ofer'den, Hariri'den filan bahsediyorsunuz da, bunları siz iyi
tanıyorsunuz.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Hayır, o bahsetti.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Dostluğunuza bir şey demiyorum ama, bunlar malı götürüyor.
Yüzde 65,74'ünü bu Ofer'e, dostlarına 1 milyar 400 milyon dolara
sattınız mı satmadınız mı? Sattınız.
Sendika itiraz etti, yargı sahip çıktı. Teşekkür
ederim hâkimlere. Yüzde 14,65'ini kaşla göz arasında, kapılar
arkasında İsrail'e tekrar sattınız. Gören yok, bilen
yok, baba baba sattı! Geri kaldı mı yüzde 51'i değerli
arkadaşlarım? Yüzde 51'ini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral, ek
süreniz de doldu. Lütfen teşekkür cümlenizi alayım.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Yüzde 51'i dedik, bitiriyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Yüzde 51'i 4 milyar 140 milyon dolara satıldı. Aradan altı
ay geçmedi, aradaki fark 2 milyar 700 küsur milyon dolar. Ofer'e satılan
hariç değerli arkadaşlarım. Bu mu dürüst özelleştirme
yapmak? Kim verecek bunun hesabını? Dolu burası,
sıra gelmedi, dolu, dolu şurası. Şurada dünya kadar
kaptıkaçtılar var. Kaptıkaçtıyı bilirsiniz;
kapan kaçıp götürüyor. Bu mu sizin şimdi dürüst özelleştirmeniz?
Hangi birisini anlatacağım size?
Değerli arkadaşlarım
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Siz girip alsaydınız.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Bakınız, gözünü sevdiğim
Şimdi Sayın Başkan
"Birbirimizi bu saatte üzmeyelim." dedi. Ben sabaha kadar
gözümü yummamışım, senin gibi yatıp yatıp gelmedim.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Hayır, ben de buradaydım.
BAŞKAN - Sayın Poyraz, lütfen
Sayın Meral, teşekkür ediniz
Genel Kurula; buyurunuz.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Ediyorum efendim.
Burada oturuyorum, sırf, buradaki
olup bitenleri size anlatmak, halkıma anlatmak
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
- Herkes biliyor bunları.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
AK Parti, eğer, maazallah, bu tempoya devam ederse, bu saydığım
geri kalan müesseseleri de birilerine kaptıracak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Malınıza sahip çıkın, bunu anlatmaya çalışıyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Meral, teşekkür
ediyorum.
Anavatan Partisi Grubu adına
Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan.
Sayın Özcan, buyurun efendim.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2007 yılı bütçesi yönetiminin tasarısının
25'inci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün,
Lozan'ın kahramanı, İkinci Cumhurbaşkanı Saygıdeğer
İnönü'nün ölüm yıl dönümü, 33'üncü yıl dönümü. Biraz önce
Anıtkabir'de, hem Atatürk'ümüzün hem de İnönü'müze rahmetler
ve saygılar sunmaya gitmiştim. Ruhu şad olsun, toprağı
bol olsun ve şunu söyledim: "Sayın kahramanlarımız,
büyüklerimiz, kurtarıcılarımız, bu ülke, gerçekten,
sizin bıraktığınız bir duruma getirmek için
çabalıyoruz, Mecliste de çabalıyoruz, halkın içerisinde
de." diye, tekrar içimizden ant içtik. Bunun için, sizler Oferlere
de satsanız, Dubai şeyhlerine de satsanız, bu ülke, nasıl
Kurtuluş Savaşı'ndaki insanların bu ülkeye sahip
çıktığı gibi, bugün de bu ülkeyi seven insanların,
inanıyoruz ki, sahip çıkacaklardır.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
"Toprağı bol olsun." yalnız, gayrimüslimler
için söylenir, onu düzeltin.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Ruhu
şad olsun. Herkes için söylenir, ölen insanlar için, "Herkesin
toprağı bol olsun." denilir. Sizin kafanıza göre
değil, benim anlayışıma göre.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Öyle diyorsun, ayıp ediyorsun bak, o laf
(CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Poyraz, lütfen
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, işçilerin sorunları dendi.
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Ne kadar heyecanlısın.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Gerçekten,
işçiler sıkıntı içerisinde. Meclisteki, başta
HALİL TİRYAKİ
(Kırıkkale) - Sayın Başkan, onların başka
vazifesi yok mu?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen
Sayın Tiryaki, lütfen
Sayın Özcan'ı dinleyelim.
Buyurun Sayın Özcan.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Sayın
Başkan, arkadaşlarımız artık meslek hâline getirmiş,
söz atmazlarsa canları sıkılıyor. Onun için, gelecekte,
galiba, Sayın Genel Başkanlarına yaranmak için mi bu
kadar söz atıyorlar anlayamıyorum. Korkmayın, hiçbiriniz
yarın o sıralarda olmayacaksınız ne kadar söz
atarsanız.
Bugün işçilerin sorununu görüşüyoruz,
bugün 2007 bütçesini konuşuyoruz. Siz işçilere ne verdiniz,
ne ile övünüyorsunuz? Bir işçi, bugün, Kurban Bayramı geliyor,
önümüzde, bir kurban alıp kesebilecek imkânı var mı? Siz
Meclisten başlayın. 4/C'ye göre çalışan insanlara,
bu yılbaşında, bu Bayramda izin verdiniz, gönderdiniz.
Bu insanlar nasıl tatil yapacak, nasıl bayramlaşacak,
nasıl gidip de -dolmuş parası veyahut da otobüs parası
bulup da- ailesinin ve büyüklerinin ellerini öpecekler?
ASIM AYKAN (Trabzon) - Sizin yüzünüzden.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Bizlerin
değil.
Bugün, eğer, bu insanların,
Meclisten başlamak üzere, 4/C ile çalışan, gerçekten üç
ay çalışan geçici işçilerin sorunlarına
eğer kulak vermiyorsanız bu bizim değil, bu, AKP Hükûmetinin
yüzündendir, bizlerin değil.
Değerli arkadaşlar,
işçilerin "şu kadar emekli maaşı alıyor,
şu kadar bilmem çalışma ücreti alıyor" diye
yüzde 3'le, 4'le veyahut da artı 3 ve 4'le neler değiştireceksiniz?
Bir dolmuş parası farkı var mı?
Doğal gaza kaç zam yaptınız?
Yiyeceklerden, ne kadar zamlı olduğunu, yüzde 18'in altında,
yiyeceklerin, daha fazla altında fiyat farkı olmadığını
görmediniz mi? Hiç çarşıya pazara çıktınız
mı? Çıkmadığınız için elbette ki işçilerin
perişanlık içerisinde olduğunu görmüyorsunuz.
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Pahalı
mı sebze, meyve?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Sebze,
meyveyi, Sayın Antalya'dakiler, yetiştiriyorsunuz, ama
oradaki garibanlar o sebzeyi yiyemiyor. Çünkü, o çiftçiyi de perişan
ettiniz. Çiftçiyi de perişan ettiniz, köylüyü de perişan
ettiniz, muhtarları da perişan ettiniz.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Muhtarları perişan mı ettik?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Evet, muhtarları da perişan ettiniz, memuru da perişan
ettiniz. Etmediğiniz ne var? Ancak, sizin, sadece pişman
etmediğiniz, Ofer, Dubai şeyhi, Berlusconi gibi dostlarınızın
dışında başka kimseleri gözünüz görmez.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Yapma Allah aşkına!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Çünkü,
işçiyi görmezsiniz, memuru göremezsiniz. Bugün, soruyorum
Sayın Bakan
Keşke Millî Eğitim Bakanı burada olsaydı.
Maliye Bakanı diyor ki: "Öğretmenlerin ek ders ücreti
konusunda herhangi bir, saatini 10 YTL'ye çıkaracağız
diye bir söz vermedim" deniliyor. Millî Eğitim Bakanı
da diyor ki: "Maliye Bakanı
" Hanginiz doğru söylüyorsunuz,
halka hanginiz doğru söylüyorsunuz? Halkı da böyle kontrpiyede
bırakmayın. O memurları, o öğretmenleri sıkıntı
içerisinde bırakarak birbirinize topu atarsanız, demek
ki, hükûmet içerisinde de bir uyumsuzluk olduğunu görüyoruz. Değerli
arkadaşlar
REMZİYE ÖZTOPRAK (Ankara) -
Hiçbir uyumsuzluk yok.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, işçilerimizin, geçici olarak çalışan
işçilerin
Üç ay çalışıyor, ondan sonra dokuz ay
yiyor. Bunlar nasıl geçiniyor hiç, hiç duydunuz mu? Altı ay
çalışıyor, altı ay boş geziyor. Bu ailelerinin
sıkıntı içerisinde olduğunu görmüyor musunuz?
Şimdi, çıktınız "200 bin kişi işe alacağız,
personel olarak kadro vereceğiz" deniliyor. Bu, seçim yatırımı
mı, gerçekten ciddi olarak yapacak mısınız?
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Onlar sizin
döneminizde. ANAP
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Niye
yapmadınız da seçim yılına ertelediniz? Dört buçuk
yıldan beri iktidarda biz değil, sizlerdiniz. İnşallah,
Anavatan Partisi iktidara geldiğinde o işçilere vermiş
olduğu sözü yerine getirecek. Elinizi de sallasanız, kolunuzu
da sallasanız gideceksiniz. Hiçbir şansınız yok.
Çünkü, hiçbir yerde yoksunuz. Halkın içinde yoksunuz.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Hayal görüyorsun, hayal! Öyle bir şey yok!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Hayali
kim göreceğini göreceğiz. O sandıkta halk öyle duyarlı
olacak ki
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sandık açılsın göreceksin!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Sen, esnafı perişan eden, dükkânlarını kapatan esnafı,
kurban parası bulamayan memurun, işçinin, emeklinin
Parasına
göz diktiğin o emekliler size öyle ders verecek ki, sizler de belki
o sandığın içerisinde gömüleceksiniz, daha da
çıkmayacaksınız.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Siz ders aldığınız
için biliyorsunuz bunları!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, kim yanlış yapıyorsa, elbette dersini
alır. Dersini almak zorunda. Halka yanlış yapılmaz.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Siz biliyorsunuz
bunları!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Halk geleceğimiz ve en büyük güvencemiz o halktır. O halktan
kaçarak bir yere varamazsınız. Bugün iktidarı kullanırsınız,
belediyeleri kullanırsınız, baskı yaparsınız.
Aman çocuğum işte diye sesini çıkarmaz, memur diye sesini
çıkarmaz ama, sandıkta öyle bir ses çıkaracaklar ki,
belki bir atom bombasından daha fazla ses çıkaracaklardır,
inanıyoruz.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Hangi partiden Meclise girmiştin, onu söyler misin!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Ben, hukuk savaşı, hukukun olduğu yerde varım.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Onu söyleyin, söyleyin onu!
BAŞKAN - Sayın Terzibaşıoğlu,
lütfen
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Önce,
şu, hukuk denildiğinde aklınıza şu, özellikle
bu kadrolaşma geliyor.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Onu söyleyin!
BAŞKAN - Sayın Terzibaşıoğlu,
lütfen!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - O
kadrolaşma konusunda, kendi adamlarınızı getirmek
için hukuku hiçe saydınız. Hani genel müdürlükler atayacaktınız,
bilmem ne
Hepsi vekâleten bakıyor. Asaleten niye bakılmıyor,
atanmıyor?
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Esaleten değil, asaleten
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Demek
ki, kafanıza göre, yerine uygun, liyakatten uzak
Gerçekten
sıkıntılı olduğunuzu görüyorsunuz. Onun
için laf atmayın, lafın altında kalırsınız.
Çünkü, laf atanlar, hiçbir zaman için başarılı olmadı,
onlar bugün Meclisin dışındadır, yarın sizler
de dışında olacaksınız. Lafla peynir gemisi
yürümüyor, icraata bakıyoruz. Siz işçiye ne verdiniz, memura
ne verdiniz, köylüye ne verdiniz de bugün övünüyorsunuz, laf atarak
kendi kendinizi avutmaya çalışıyorsunuz!
Önce işçilerin emekliliklerine
bakın. Bir emekli, maaşıyla nereye gidebilir, hangi tatili
yapabilir, hangi çocuğuna yeni bir bayramlık elbise alabilir?
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Gece uyumayıp
dinleseydiniz, sabaha kadar anlattık.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Bir
memur, bir emekliye gidin, gidin de bir sorun. Bir esnafa gidin, kepenkleri
kapattırdınız. 200 binin üzerinde esnafın neredeyse
kepengi
189.301'i, Sayın Maliye Bakanı söyledi, "kayıtları
silindi" diye. Niçin silindi bunların kayıtları?
Elbette, vergisini, sigortasını, muhtasarını,
stopajını ödeyemediği için kapatmak zorunda kaldı.
Siz, eğer, esnafın durumunu
bilseydiniz, esnafın bu sıkıntılarını
görseydiniz, o büyük mağazaların, o büyük şaşalı
mağazaların açılışlarına giderek küçük
esnafı rekabete boğup ve öldürmelerine, mahvolmalarına
sebep olmazdınız.
İşte bakıyoruz icraatlarınıza,
kredi kartlarıyla ilgili bütün memurlar, işçiler borçlandı.
Çoğu neredeyse eşinden, yuvasından ayrıldı,
intihara kadar gitti. "Biz faizleri düşürdük" diyorsunuz.
Maalesef, bu konuda da sıfır not aldınız iktidar
olarak.
MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) -
Nerede yaşıyorsunuz siz?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, biz Türkiye'de yaşıyoruz da, fezada yaşayanlar,
millî gelirin 5.500 dolar olduğundan avunanlara sormak lazım.
Bizlerin ceplerinde yok, galiba sizlerin ceplerinde vardır,
çünkü sizlerin ceplerine, birileri, bu dostlarınız getirdi,
Dubai şeyhleri getirdi, Berlusconi'ler, Putin'ler mi getirdi
ceplerinize? (AK Parti sıralarından gürültüler)
MUZAFFER KÜLCÜ (Çorum) - Ayıp
oluyor, ayıp oluyor!
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Doğruları
söyle!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- İftira ediyorsun!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Bizim
cebimizde o para yok, o 5.500 dolar yok.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Ne dediğini
bilmiyorsun, ağzından çıkanı kulağın duysun!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Onun için rahatsızlanmayın, rahatsızlanmayın, bayrama
gidiyoruz. Bayrama gidiyoruz, biraz daha sabırlı olun. O
insanların çığlıklarını göreceksiniz,
bayram
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Ne dediğini
bilmiyorsun be!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Önce,
konuşmayı, gelir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özcan
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Özcan, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Sayın
Başkan, kimseyi tahrik etmiyoruz, biz bayrama gidiyoruz, barış
istiyoruz, sizlerin tutup da ulu orta laf atmasıyla bizi susturamazsınız.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sarhoş
musun?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Biz, muhalefetiz, demokrasinin ve hukukun gereği neyse onu yapıyoruz.
Orada laf atarak bir yere varamazsınız. Siz halka laf
atıyorsunuz, siz halka laf atıyorsunuz!
HASAN BİLİR (Karabük) -
Halk sen misin?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Halktan kaçıyorsunuz. Onun için, bağırarak bir şeyi
çözemezsiniz!
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Halkın
seni seçtiği yerde dur!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, önümüzdeki yılbaşını ve Kurban
Bayramı'nın bütün halkımıza esenlikler getirmesi,
sağlıklar getirmesi ve iyi günlerde, tatlı günlerde,
herkesin mutlu olması dileğiyle, bütün Meclise ve halkımıza
saygılar sunuyorum.
Onun için, rahatsız olmayın,
elinizi çarpmayın, halk size öyle bir şamar vuracak ki, altından
da kalkamayacaksınız. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Ne dediğini
bilmiyorsun be! Ağzından çıkanı kulağın
duysun!
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sakin
olalım.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Poyraz, buyurun.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bütçe kanununun 25'inci maddesi hakkında
şahsım olarak söz aldım. Öncelikle, hepinizi saygılarımla,
sevgilerimle selamlıyorum.
İş artık bütçe kanunu
olunca, konular da artık daldan dala, her konuya geçiyor. Yani,
ben, burada, bazen laf atmayayım diye kendimi zor tutuyorum,
ama bazen öyle bir noktaya geliyor ki, arkadaşlarımız
ne konuştuğunun bile farkında değiller. Yani,
Millî Mücadele'mizi veren, Kurtuluş Savaşı'mızın
önderlerini burada anarken bile "toprağı bol olsun"
ifadesini kullanıyorlar. Arkadaşlar, yani, hangi kültürde
yaşıyoruz? "Toprağı bol olsun" ifadesi,
bizde Osmanlı'dan gelen bir deyimdir ve gayrimüslimler için kullanılan
bir tabirdir. Yani, bunu tutanaklara geçmek için, özellikle söylüyorum.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - O sana
göre, o senin kafana göre
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Yani, lütfen
Bana göresi yok. Yani, Türk kültüründe bu böyledir.
Lütfen
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Gayrimüslim
de bu ülkenin vatandaşı, Türk vatandaşı, herkes bu
ülkenin vatandaşı.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Hayır, ben bir şey demiyorum.
BAŞKAN - Sayın Poyraz
Sayın
Poyraz, Genel Kurula hitap ediniz.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Ama, konuştuğunuz kişi İsmet İnönü
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Atatürk
gayrimüslim mi? İnönü gayrimüslim mi?
BAŞKAN - Sayın Poyraz, o
konu anlaşıldı, Genel Kurula hitap ediniz.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Neyse, değerli arkadaşlar, muhalefet sözcülerini dinlediğimiz
zaman, zannedersiniz ki, tamamen kapkaranlık, her şey bitmiş,
sıfırı tüketmiş bir ülkede yaşıyorsunuz.
Halbuki, ben, arkadaşlarımıza şunu hatırlatmak
istiyorum: 3 Kasım öncesi Türkiye'nin hâli neydi, şimdi neredeyiz?
Bize, ısrarla, Kayseri Milletvekili arkadaşımız
Mustafa Bey, rakamları, Türk lirası cinsinden anlattı,
kümülatif enflasyonla memura ne verdik, asgari ücretliye ne verdik,
Bağ-Kur emeklisine ne verdik, muhtara ne verdik, tek tek söyledi.
Baktı ki anlaşılmıyor, bir de dolara çevirdi, dolar
bazında anlattı; gene derdimizi, gene meramımızı
anlatamadık. Yani, Türkiye'de, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
eğer Türkçe konuşarak anlaşamayacaksak, isterseniz
bundan sonra İngilizce konuşmaya başlayalım veya
bir başka dille konuşmaya başlayalım. Maalesef,
rakamları konuşturuyoruz, gene anlaşamıyoruz.
Ya, bu ülkede, 3 Kasım öncesinde
Şöyle bir hafızanızı
yoklayın. Siz, şimdi, emekli maaşlarını
şu kadar mı artırdınız, bu kadar mı artırdınız
O tarihte, emekli maaşları üç ay sonra ödenecek mi, ödenmeyecek
mi tartışılıyordu arkadaşlar. Yani "yiğidi
öldür, hakkını yeme" demişler.
Sayın Bayram Meral çıktı,
özelleştirmeyi bir peşkeşmiş gibi ortaya koydu.
HASAN ÖREN (Manisa) - Aynen öyle.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bütün özelleştirme ihaleleri,
medyanın önünde, herkesin katılımına açık bir
şekilde yapıldı, açık bir şekilde gerçekleştirildi.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Sen öyle zannediyorsun, sen öyle zannediyorsun.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Hayır, öyle zannetmiyoruz.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Zaten öyle zannettiğiniz için bu işler böyle oldu.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Eğer, varsa, şu anda "ben giremedim" diyen bir firma
varsa, onun da yolu açık, yargı yolu açık.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Şartlarını ayarlıyorsunuz, şartlarını
Baştan, şartları, girecek insanlara göre ayarlıyorsunuz.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Yargı yolu açık. Çıkar der ki: Ben şu ihaleye giremedim.
Gider itirazını yapar. Deniyor ki: İşte, 200 milyon
dolara alındı, bilmem 600 milyon dolara satıldı.
Ya arkadaşlar, 3 Kasım tarihinde borsa 10 binli rakamlardaydı,
9 binlere düştü. Borsa bu ülkede 42 binleri gördü. Bu ne anlama
gelir?
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Sen herhâlde akşamdan uyumadın, uyuyorsun hâlâ!
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
lütfen...
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Hesap kitap bilen arkadaşlar...
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Uyuyorsun sen hâlâ!
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
sakin olunuz.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Hesap kitap bilen arkadaşlar bilir ki, borsadaki hisse değerleri,
şirket değerleri en az 4 kat arttı anlamına gelir.
Şimdi, hesap kitap ortada. Yani,
öyle söylüyoruz olmuyor, böyle söylüyoruz olmuyor.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Yalnız, bunlar iki farklı dönemde olmadı, çok kısa
bir sürede oldu.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Efendim Hariri ismini bile burada polemik konusu yaptınız.
Ya, Hariri kimdir?
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Dostunuz
(!)
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Hariri Orta Doğu'da -hatırlayınız, hafızanızı
yoklayınız- Lübnan Başbakanıydı ve şu andaki
Lübnan'daki kritik durumda, Hariri suikastı, bütün dünyada siyaset
yapan herkesin bildiği bir isim hâline geldi. Yani, bu ismi bilmiyorsanız,
siz kendinizden utanın, lütfen bizi ayıplamayın.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Ne alakası var?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, ben sözümü fazla uzatmayacağım.
Ben bütçemizin, AK Parti İktidarı
birinci döneminin son bütçesinin -inşallah ikinci ve üçüncü dönemler
gelecektir- ülkemize, milletimize hayırlı olmasını
temenni ediyorum.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Rüya görüyorsun, rüya! Hayal görüyorsun, hayal! Akşam uyumadığın
belli oluyor!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) -
Gelecek olan Kurban Bayramı'mızın milletimize ve
İslam âlemine hayırlar getirmesini, yeni yılımızın
da milletimize ve tüm insanlığa mutluluklar, güzellikler
getirmesini temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Gel sen o özelleştirmeyi Balıkesir SEKA'da gör. 1,5 trilyona
aldılar 2 bin dönüm araziyi.
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
lütfen
Niye yüksek sesle bağırıp duruyorsunuz?
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Konuşma! 1,5 trilyona aldılar 2 bin dönüm araziyi.
BAŞKAN - Lütfen... Lütfen...
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Bilmiyorsan öğretiriz sana. Fahrettin, sen Sayıştaycısın,
ama biz de mali müşaviriz, çekirdekten geldik. Bu işi öğretiriz.
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
milletvekili arkadaşımıza, lütfen daha saygılı
olunuz, ifadelerinizi güzel kullanınız.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Yani, o, senin kendi tercihin, istediğin gibi hakaret edebilirsin.
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Balıkesir SEKA 1,5 trilyon liraya gitti.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sen alaydın!
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Konuşma! Albayraklara verildi!
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit,
buyurun efendim.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sen alaydın!
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Konuşma! İkide bir de laf atıyorsun oradan.
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
fırsat verirseniz, arkadaşlarımız sorularını
sorsunlar. Lütfen...
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sen alaydın!
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Hadi be konuşma! Bir şey bilmiyorsun, konuşma!
BAŞKAN - Sayın Deveciler...
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sen alaydın!
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Yalan mı söylüyoruz?
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koçyiğit.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Yalan mı söylüyoruz? 1,5 trilyona satılmadı mı?
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sen alaydın!
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Satılmadı mı?
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sen alaydın!
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Biz AK Partili değiliz, sizin yandaşınız değiliz
biz!
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sen alaydın
sen!
BAŞKAN - Sayın grup
başkanvekilleri
Sayın Topuz
Lütfen
Lütfen Sayın Deveciler.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sorumu soruyorum.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Kemal haklı! Halkın yüreği yanıyor!
NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep)
- Çık dışarı!
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Hareket yapma!
NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep)
- Dingonun ahırı mı burası!
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Gecekondu fiyatına verdiniz! Yazık be!
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koçyiğit.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Sayın Başkanım, sorumu hemen soruyorum.
Geçici köy korucuları çok
zor koşullar altında görev yapmaktadırlar. Bunların
tedavi ve sağlık giderleriyle, özlük ve emekliliklerini
düzenleyen bir yasal çalışma var mıdır, açıklar
mısınız?
Son sorum: Ülkemiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, bunlar, bir kısım milletvekili arkadaşlarımızın
sizlere maalesef azizliğidir. Sayın Koçyiğit, mikrofon
otomatik olarak kapandı, ama Genel Kurulda böyle bir üslup yok,
bağırarak çağırarak da kimse kimseyi susturamaz.
Sayın Deveciler, dikkatinize sunarım.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Yalan söylemesinler o zaman! Yanıltmasınlar vatandaşı!
BAŞKAN - Kimseyi "yalan
söyledi" diye itham etme! Gidersin konuşursun!
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Bir daire fiyatına gitti Balıkesir! 2 bin dönüm arazisi
var.
BAŞKAN - Burada, bakın,
grubunuz adına soru hakkınız var, şahsınız
adına soru hakkı var, çıkarsınız konuşursunuz.
Kimsenin sizden de öğretmenlik dersi almaya hakkı da yoktur,
bunu da öğrenin! (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkanım, tutanaklara geçmesi
açısından söylüyorum. Sayın Başkanım, devam
edeyim mi etmeyeyim mi?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Tutanaklara, bir kere, Anavatan Mersin Milletvekili
Sayın Özcan, rahmetli İnönü'yü -bir Malatya milletvekili
olarak bunu dile getirmek istedim, ama- bir şekilde toprağı
bol olsun, rahmet eylesin tartışmasının yapılmasına
çok üzüldüm. İkinci Cumhurbaşkanımız rahmetli
İnönü'yü saygıyla anıyor, bir Malatya milletvekili olarak,
ama bu şekilde bir tartışmaya, Sayın Özcan'ın
dürüstçe söylediği bir şeye Sayın Fahrettin Üstün'ün o
şekilde cevap vermesine son derece üzüldüm. (CHP sıralarından
"Üstün değil, Fahrettin Poyraz" sesleri) İkinci Cumhurbaşkanımızı
rahmetle anıyor ve Meclis tutanaklarına geçmesi için bir
Malatya milletvekili olarak kendisiyle gurur duyuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Sayın Kepenek, buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanımızdan
iki sorum var.
Hükûmet, Mecliste bütçe görüşmelerinin
başladığı 27 Kasım günü
BAŞKAN - Arkadaşlar, sayın
milletvekilini dinleyelim.
Sayın Kepenek, buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür
ederim.
...IMF'ye verdiği niyet mektubunda,
ayrılan kamu personelinin yerine yalnız yarısı
kadar, yüzde 50'si kadar yeni personel alacağı yönünde bir
taahhütte bulundu mu? Geçmiş yıllarda bu yüzde 80 idi.
Şimdi neden, yalnızca yüzde 50 yeni personel alınabilecek
kamu kesimine?
İkinci sorum da şu: Yine,
aynı mektupla IMF'ye KDV değişikliği yapılmayacağı
yönünde bir taahhüt verildi mi?
Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Koçyiğit, soru sorma
fırsatınız olmamıştı. Buyurun, mikrofonunuzu
açtım. Lütfen, sorunuzu sorunuz.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım,
sorumu tekrarlıyorum.
Sayın Bakanım, geçici
köy korucuları çok zor koşullar altında görev yapmaktadırlar.
Bunların tedavi ve sağlık giderleriyle, özlük haklarını
ve emekliliklerini yasal bir güvenceye kavuşturmayı düşünüyor
musunuz?
İkinci sorum: Ülkemizde
dış borçlanma geleneksel olarak kamu ağırlıklı
olduğu hâlde, son yıllarda özellikle, özel sektör
ağırlıklı bir dış borçlanma olduğunu
görüyoruz. Bu özel sektör ağırlıklı dış
borçlanmayı bir risk unsuru olarak algılıyor musunuz?
Ayrıca, bu özel sektör ağırlıklı dış
borçlanmayı Hazine garantisi altına almayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koçyiğit.
Sayın Bakanım, buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET
VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkanım, sorular
önemli. Daha sağlıklı bilgi alabilmeleri için sayın
milletvekillerimizin yazılı olarak cevap verilmesini
takdirlerinize arz ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakanım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
26'ncı maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ KISIM
Çeşitli Hükümler
Uluslararası kuruluşlara
üyelik
MADDE 26- (1) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile özel bütçeli idareler tarafından, kanun, kararname
ve uluslararası anlaşmalar gereği üye olunan uluslararası
kuruluşlar dışındaki uluslararası kuruluşlara,
gerekli ödeneğin temini hususunda Maliye Bakanlığının
uygun görüşü alınmadan üye olunamaz ve katılma payı
ile üyelik aidatı adı altında herhangi bir ödeme yapılamaz.
(2) Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlıklarının uluslararası anlaşmalar,
kanun ve kararnamelerle Türkiye Cumhuriyeti adına üye olduğu
uluslararası kuruluşlara ilişkin işlemlerine
(katılma payı ödemeleri dahil) bu madde hükmü uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Hatay Milletvekili
Gökhan Durgun.
Sayın Durgun, buyurun.
CHP GRUBU ADINA GÖKHAN DURGUN (Hatay)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
sözlerime başlamadan, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Türkiye'de, şu anda, bu
Mecliste demokratik bir çerçevede siyaset yapabiliyorsak, Türkiye
demokratik ve laik bir hukuk ülkesiyse, bunun yaratılmasında
Atatürk'ten sonra en büyük emeği ve katkısı olan, büyük
asker, büyük siyaset adamı, İkinci Cumhurbaşkanımız
Sayın İsmet İnönü'yü saygıyla anıyorum, önünde
şükranla eğiliyorum. Bugün sabahleyin de, Grup Başkan
Vekilimiz Sayın Ali Topuz'un başkanlığında,
bir milletvekili heyeti arkadaşlarımızla, Anıtkabir'deki
törenlerde bu görevimizi parti olarak, milletvekili arkadaşlarımızı
temsilen yerine getirmişlerdir.
FİKRET BADAZLI (Antalya) -
Biz de vardık.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Tekrar,
İsmet İnönü'yü saygı, şükran ve sevgiyle anıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Başkana bir önerim var: Lütfen, haddimi aştığımı
düşünmesin, ama, bütçeyi görüşüyoruz, Mecliste çoğunluk
yok. Sayın Maliye Bakanı burada değil. Bürokrat arkadaşlarımız,
bizler, emeği geçen tüm insanlar yirmi dört saatten fazladır
çalışıyorlar. Bir fabrikada dahi, üretim yaparken iki
vardiya olur, üç vardiya olur, bir miktar dinlenme arası bırakılır.
Arkadaşlarımız, dışarıda milletvekillerimiz
uyuyorlar. Çağrı üzerine gelip, sanki rüyadaymış
gibi, bir oy kullanıp tekrar geri uykuya geçiyorlar. Böyle bir
manzara. Hiç hoş olmayan, hiç uygun olmayan, Türkiye gibi, ekonomisinin,
tarımının, işsizliğin, istihdamın, istikrarın
çok büyük sıkıntı yaşadığı bir ortamda
önümüzdeki dönemin bütçesini hazırlıyoruz ve böyle bir
ortamda hazırlıyoruz. Ben, bundan, büyük üzüntü duyuyorum.
Eğer Sayın Başkan uygun görürse, bir miktar ara verirse,
Sayın Bakan da buraya gelirse, hem bizi de aydınlatmış
olur hem biz de eleştirilerimizi Sayın Bakana anlatmak durumunda
kalabiliriz.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin ortak olduğu, üye olduğu birtakım uluslararası
kuruluşlar var. Bunların içerisinde bir kısmını
sayarak özelliklerini anlatmaya çalışacağım.
Akdeniz Ticaret ve Sanayi Odaları
Birliği var, genellikle ekonomik ve sosyal iş birliğini
geliştirmek üzere kurulmuştur. Asya Kalkınma Bankası
var, yine, ekonomik, sosyal gelişmeleri sağlamak için kurulmuştur.
Avrupa Kalkınma Fonu var, yine, aynı amaçla kurulmuştur.
Avrupa Konseyi var, yine, ekonomik ve sosyal gelişmeleri ve
üyelerin iş birliğini sağlamak amacıyla kurulmuştur.
Dünyada barış ve güvenliği korumak üzere Birleşmiş
Milletler vardır. Bunların, tabii, üye sayıları
farklı. Dünya Sağlık Örgütü vardır, dünyadaki
sağlık sorunlarını incelemek ve bu konuda gerekli
çalışmaları yapmak ve önerilerde bulunmak üzere. Dünya
Ticaret Örgütü var, yine, ticaretin ve mevzuatın geliştirilmesi
konusunda destek vermek üzere. Ekonomik İşbirliği Örgütü
var. OECD var, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma
Teşkilatı var. Uluslararası Çalışma Örgütü
var, ILO. Uluslararası Para Fonu var, IMF, ki, çok üzerinde konuşulan
bir örgüt. Avrupa Uluslararası Sivil Havacılık Kuruluşu
var, Eurocontrol. Bunların hemen hemen hepsine Türkiye üye.
Ancak, Eurocontrol kuruluşu
konusunda çok ilginç bir gelişme var, bunu sizlerle paylaşmak
istiyorum. Sanki, Türkiye bu kuruluşa, bu önemli kuruluşa
hiç üye değilmiş gibi ya da üye olduğunun bilincinde olmadan
belli tavırlar sergilemekte. Nedir bu kuruluş? Merkezi
Brüksel'de olan bir kuruluş. Maastricht Avrupa sahasını
kontrol eden bir merkezi var. Lüksemburg'da hava trafik elemanı
yetiştiren bir koleji var. Almanya'da bilgisayar üniteleri
var. Fransa, Çek Cumhuriyeti, Macaristan'da genel merkeze bağlı
birimleri var. Böyle bir kuruluş, havadaki uçuş kontrollerini
organize eden bir kuruluş. Türkiye 1989 yılında üye olmuş
bu kuruluşa. Bizden sonra birçok ülke üye olmuş ve bizden
sonra üye olan ülkeler, ne yazık ki, bizden çok daha fazla katkı
sunmuş ve bu kuruluşun ortaya koyduğu hizmetlerden de
çok daha fazla miktarda faydalanmış. Bunu da bizim
dış işleri konusundaki zaaflarımızın
bir örneği olarak söylemek istiyorum.
Türkiye bu teşkilata tam üyeliğinden
sonra İspanya ve İtalya üye olmasına rağmen, Türkiye'den
daha çok fazla temsil hakkı elde etmiş. Bir askerî ataşemizin
olmadığını da söylemek istiyorum. Birçok ülkenin
burada askerî ataşesi varken şu anda Türkiye'nin askerî bir
ataşesi bile yok. En acısı da, bundan çok kısa bir süre
önce, Ermenistan'ın buraya üye olmasıyla ilgili Türkiye
kabul ettiğini beyan etmiştir. Oysa, Ermenistan, Azerbaycan'ın
yüzde 20'sini işgal etmiş, 1 milyondan fazla Azeri'yi sürgüne
göndermiş ve Türkiye toprakları üzerinde iddiası
olan, birçok vatandaşımızın ölümünden sorumlu
olan bir yapı olmasına rağmen, Türkiye, bunlardan haberdar
değilmiş gibi imzayı atmış ve Ermenistan'ı
da bu kontrol sisteminin içerisine kabul etme noktasına gelmiş.
Değerli arkadaşlarım,
bütçeyi görüşüyoruz. Bu bütçe, borç ve faiz bütçesidir. Sayın
Bakan dün burada konuştu: "İndirdik, bindirdik, hangisi
yüksek, hangisi küçük, hangisi büyük, eşittir, eşit büyüktür
"
Matematiksel kavramların içinde kendini ifade etmeye çalıştı.
Ama, üzülerek gördüm ki, Sayın Bakan Türkiye Cumhuriyeti'nde
bütçe yapan maliye bakanları içerisinde en pişkin, olayları
çok çarpıtan, hakkında İnternet sitesinde birtakım
bilgiler bulunan, hakkında naylon fatura düzenlemekten iddialar
olan bir maliye bakanı ve dağıttığı kitapçığın
23'üncü sayfasında da diyor ki: "Naylon fatura iddiaları
artık ortadan kalkacaktır, bunları bilgisayar ortamında
takip ediyoruz." diyor. Ne kadar güzel. Keşke, siz de bu iddialar
konusunda
O dönemlerde bu sistem gelmiş olsaydı, belki bugün
hakkınızda bu iddialar, bu dosyalar bulunmazdı.
Değerli arkadaşlarım,
bu bütçenin arkasında Türkiye'nin sekiz yıllık bir geçmişi
var. Yani, enflasyon düştü, istikrar geldi, dıştan
dış kaynak geldi derken sadece şu dört yıllık döneme
mal etmeyin lütfen. Bu, yanlış oluyor, ayıp oluyor. Sekiz
yıldır bu çileyi Türkiye Cumhuriyeti çekmiş, sekiz
yıldır. 2 milyon insan işini kaybetmiş enflasyon
düşsün diye. Büyük, ağır yükler yaşanmış,
fedakârlıklar yapılmış. Peki, sonuçta ne olmuş?
Bu bütçede çiftçiye bir şey var mı, halka bir şey var
mı, köylüye bir şey var mı, esnafa bir şey var mı,
işsiz için bir umut var mı? Yani
Ama, bunun yanında bu bütçeden
kazananlar da var. Kim bunlar? Çok önemli bir kısmı dışarıdan
Türkiye ekonomisini kullanan insanlar, dışarıdan gelenler,
yabancılar ya da ekonomik çıkarlarını o yabancılarla
uyumlu hâle getirmeyi başarmış içerideki birtakım
vatandaşlarımız. Ama, milyonlar, halk, millet, çiftçi,
pamuk üreticisi, mısır üreticisi, buğday üreticisi,
narenciye üreticisi, zeytin üreticisi bu politikanın sadece
yükünü çekmektedir, işsizliğini çekmektedir, vergisini
ödemektedir, zammını ödemektedir, yoksulluğunu yaşamaktadır.
Bakın, enflasyonun büyük küçük
olayını bir görüşmekte yarar var. Enflasyon, 2002
yılı sonunda yüzde 70'ten yüzde 30'a inmişti. Hiç, öyle
"Biz, yüzde 70'ten yüzde 10'lara indirdik." demeyin. Siz bu
Meclise gelmeden önce bu enflasyon yüzde 30'du. Dört yıllık
süre içerisinde bu enflasyonu yüzde 30'dan yüzde 10'a indirdiniz,
yüzde 30'dan yüzde 10'a indirdiniz
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- 2002
GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Bir dinle,
dinle bakalım, anlatıyoruz sana işte.
Yüzde 70'ten yüzde 30'a sizden önce
inmişti, öbür hükûmet indirmişti. Şimdi, siz de bunu yüzde
10'a indirdiniz. Büyük bir başarı olarak, hangisi büyük,
hangisi küçük diye sunduğunuz rakamlar bunlar. Tüketici fiyatlarıyla
enflasyon bu yıl 9,86. Geçen yıl ne kadardı? 7,61. Ne indi
ne bindi? Hangisi büyük hangisi küçük? İşte, rakamlar ortada.
Şimdi, çiftçinin durumuna gelelim.
Çiftçi çok kötü bir durumda arkadaşlar. Bu bütçede yine çiftçiye
bir şey olmadığını görüyoruz. Çiftçi için yapılması
gerekenler derhâl yapılmalıdır. Narenciye dalında
kaldı. Ben narenciye komisyonuyla ilgili grubumuzun kurduğu
çalışmaların içine katıldım. Orada narenciye
üreticilerinin size bir mesajı var. Keşke Sayın Bakan
burada olsa. Ama, vekâlet eden Bakanımız inşallah ona iletir,
üzerinde kalmasın. "Abdullah Unakıtan, lütfen, meyve
suyu fabrikası açsın da KDV düşer, biz de yumurtada olduğu
gibi ürünümüzü değerlendiririz" diyorlar. Sayın Abdullah
Unakıtan'a duyurulur, Sayın Maliye Bakanımıza
duyurulur. Bir meyve suyu işine girseniz de bu portakal, limon,
mandalina belki para yapar, üreticilerimiz de bu konuda büyük
sıkıntı çekmekten kurtulur.
Pamuk, geçen sene 700 bin liraydı,
bu sene 450 bin lira. Toplamadılar, toplamadılar pamuğu.
250 bin lira toplama parası istiyor işçi. Sürdüler pamuğu,
tarlada kaldı. Hangisi büyük hangisi küçük Sayın Bakan;
750 mi büyük, 450 mi büyük? Sürülen toprak mı daha değerli,
daha verimli, toplanan toprak mı daha değerli, daha verimli?
Yani, anlamak mümkün değil.
Zeytine gelelim. Yine aynı.
Büyüklük küçüklük diyoruz ya. Zeytin 6 milyon liraydı geçen sene,
250 bin de desteği vardı. Bu sene ne kadar? Bu sene 3 milyon
lira, destek de 110 bin lira. Hangisi büyük hangisi küçük Sayın
Bakan, hangisi büyük hangisi küçük? Matematiği siz mi biliyorsunuz,
rakamları siz mi biliyorsunuz, yoksa bilmek mi istemiyorsunuz?
Bakın, Dörtyol'da 30 dönüm bir
bahçe var. Biraz önce sahibiyle görüştüm. 30 dönüm bahçeyi birkaç
gün önce 8,5 milyara verdi. Yani, kilosu 100 bin lirayı bulmuyor,
mandalina. Aynı bahçe sahibi, 15 dönüm bahçeyle, siz iktidar
olmadan önce, 20-25 milyara satıyordu. Şimdi, hangisi büyük
Sayın Bakan, 15 dönümde 20-25 milyar kazanmak mı büyük, 30 dönümde
8,5 milyar kazanmak mı büyük? Hangisi büyük Sayın Bakan, bir
söyleyin de biz de anlayalım bu büyüklük küçüklük kavramının
ne olduğunu, nereye gittiğini.
Değerli arkadaşlarım,
buğdayda aynı şey var. Buğday geçen sene 250-300 arası
satıldı, tohumluk bugün 600 bin lira, tohumluk buğday.
Gübre fiyatları arttı, mazot arttı. Yani, sizin göstergelerinize
göre her şey yükseliyor, ama, bu çiftçinin, bu esnafın eline
geçen para, geçim sıkıntısı oldukça da düşüyor.
Şimdi, büyüklük küçüklük konularını
burada, gülümser bir vaziyette, pişkince, hoşgörü içerisinde
anlatan Sayın Bakana, ben, bunları bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
rakamlar artıyor, sıcak para fink atıyor. Ülkemizde
bol miktarda yabancı para var, ama, bu yabancı para Türkiye'ye
yönelik yatırım peşinde değil, Türkiye'den faiz
alma peşinde. Bu sıcak para, kapıp kaçma parası.
Geliyor, faizini alıyor ve gidiyor. Vatandaşlarımız,
çiftçilerimiz, esnafımız, memurumuz, emeklimiz de bu paranın
kaçırdığı miktarı ödemekle meşgul, ödemenin
sıkıntısı içerisinde. 2007'de on iki ay, günde 95
milyon dolar faiz ödemesi yapılacak, günde 95 milyon dolar. Ne
istikrarı! Türkiye'nin neresi iyiye gitmiş? Yani, her ay 3
milyar dolar faiz ödemesi yapacağız, ana para değil faiz
ödemesi. Bu bütçe bunu getiriyor. Neresinde yatırım var
bu bütçenin? Neresinde destek var bu bütçenin?
2007 yılında faiz için öngörülmesi
gereken kaynak, toplam kamu yatırımlarının 4,4 katı.
Yatırım yok. Yatırım için ayrılan paranın
4,4 katı faize gidiyor. Bir rakam daha vermek istiyorum: Toplam
tarımsal desteğe ödenecek kaynağın da 10 katı.
Zavallı çiftçim, zavallı narenciye üreticisi, zavallı
pamuk üreticisi, sana ödenecek desteğin 10 katı bu faize
gidecek.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Rantiyeciye.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Rantiyeciye.
Tabii, kapıp kaçacak, götürecek.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Sayenizde.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Bizim değil,
sizin sayenizde.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Sayenizde.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Toplam
kamu personelinin, ona ayrılan kaynağın da 1,2 katı.
Memurumuza, işçimize ayrılan paranın da 1,2 katı.
Bu mu istikrar? Bunun sorumlusu biz miyiz? Bunun sorumlusu siz değil
misiniz? Kim getirdi Türkiye'yi bu hâle? Dört yıldır kim iktidar?
ASIM AYKAN (Trabzon) - DSP
GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Siz iktidarsınız.
DSP
Ne DSP'si? DSP dediğiniz parti
ASIM AYKAN (Trabzon) - Ecevit'i ret
mi ediyorsun?
GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Bakın,
o dönemlerde, söyledim, 70'ten 30'a indi.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Ecevit'i ret
mi ediyorsun?
GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Bırak
canım, bilmediğin şeylerde konuşma. Bilmediğin
konularda konuşma ya da gel burada konuş.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Ecevit'i ret
mi ediyorsun?
GÖKHAN DURGUN (Devamla) - 2006
yılı bütçesinde tarımsal desteğe toplam 3,5 milyar
dolar ödendi. Zaten o son derece yetersiz bir rakamdı. 2007
yılı bütçesinde tarımsal desteğe ödenecek miktar
3,2 milyar dolar, yani geçen senedekinden daha az destek var değerli
arkadaşlarım. Yani, bu kadar artarken fiyatlar, bu kadar
girdiler yüksek bir noktadayken tarıma ayırdığınız
desteğin düştüğünü görüyoruz.
Yine, bu bütçede büyük dengesizlikler
var. Diyanetin bütçesinde eskiye göre yüzde 25 artış var.
Sağlık bütçesinde, sağlığa ayrılan payda
ise sadece yüzde 12 artış var. Hani bu yeşil kartlardan
bahsediyordunuz, hastane kapılarında insanların ölmediğinden
bahsediyorsunuz. Şu anda İbni Sina Hastanesinde kan kanseri
bir çocuk 20 milyar borçlu, devlet memuru babası ve şimdi
yardım toplayarak o çocuk ilaçlarını almaya çalışıyor.
Nerede sağlık sorununu çözmüşsünüz? Hangi reformu
yapmışsınız? Gidin şu hastanelerin kapısına
bir bakın bakalım.
Değerli arkadaşlarım,
IMF emrediyor siz yerine getiriyorsunuz. IMF "Asgari ücreti
düşürün." diyor, düşürüyorsunuz. "Emekli aylıklarına
vergi koyun." diyor, koyuyorsunuz. "Vergi iadesini kaldırın."
diyor, kaldırıyorsunuz. "Desteklemeyi almayın."
diyorlar, almıyorsunuz.
Bir olay daha var. Şimdi yine
bir çiftçi kardeşim aradı beni. Doğrudan destek parasını
almak için bankaya gidiyor, bloke edilmiş. Niye? Bir tefeciye
borcu var diye. Doğrudan destek parasını alamıyor,
bankaya gidiyor kredi çekecek, kredi alamıyor, oraya da haciz koymuşlar.
Şimdi, bu çiftçi perişan. Buğdayını ekecek -bu
mevsim buğday ekme mevsimidir Hatay'da- ne kredi alabiliyor ne
doğrudan desteğini alabiliyor ne de borcunu ödeyebiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Durgun, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkan.
Böyle bir ortamda çiftçilerimiz
hâlâ o toprağı ekerek, içinden ne geçim kaynağı
sağlayabilirim diye bir sıkıntı içerisinde, bir
feryat içerisinde, bir açmaz içerisinde çözüm arıyor.
En düşük memur maaşı
brüt 748 YTL. 2007 başında brüt 814 YTL, temmuzda 847 YTL. Asgari
ücret 395 YTL olacak, öneriyor. Hükûmet diyor ki: "395." Peki,
Türk-İş'in verilerine göre eylül ayı itibarıyla 4
kişilik bir ailenin asgari gıda harcaması 586 YTL. Hangisi
büyük Sayın Bakan? 586 mı büyük, yoksa verdiğiniz 395 mi
büyük?
Yine verilere göre yaşamını
sürdürebilmek için 4 kişilik bir ailenin aylık harcaması
1.902 YTL. Hangisi büyük Sayın Bakan? O mu büyük bu mu büyük? Buraya
gelip, bu işi, böyle biraz da espriye dökerek çözmeye çalışıyor
Sayın Bakan. Belki biraz acıları hafifletiyor ama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Ama yaşam,
insanlarımız da bunu çok rahat görüyor.
Bu duygularla -ben çok fazla hayırlı
olacağına inanmadığım için, o cümleyi söyleyerek
huzurlarınızdan ayrılmıyorum- hepinize sevgi
ve saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu adına,
Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit.
Sayın Koçyiğit, buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
2007 yılı merkezî yönetim bütçesinin 26'ncı maddesi üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepimizin bildiği gibi, bütçe gelir ve giderlerden
oluşur. Eğer aradaki denge sağlanamazsa, fark da borçlanmayla
giderilir. Bugün bütçemizin ana unsurlarından birisi borçlar
olmuştur. Borçlar giderek artmaktadır. Buna ilişkin gider
bütçesi, borçlara ilişkin görüşlerimi dün bütçenin tümü
üzerindeki görüşmelerde belirttim, bugün daha ziyade, vergilere
ilişkin olarak görüşlerimi açıklayacağım.
Tabii, bütçelerin dengeli olması
iyidir, açık vermemesi iyidir. Dün Sayın Maliye Bakanımız,
bu seneki bütçe, 2006 bütçesinin 3 milyar yeni Türk lirası, 2007
bütçesinin ise 16-17 milyar YTL açık vereceğini söyledi. Yani,
2006'dan 2007'ye bütçe açığı 5 kat artıyor. Bu azalması
elbette iyi, ama, önemli olan, bütçe açıklarının azaltılması
değil, bu azaltılmasının bir de sürdürülebilmesidir.
Tabii, bugüne kadar mali milat
olarak kabul ettiğiniz ve 2002'den öncesini yok saydığınız
bir dönemde, 2002'den önceki bütün cumhuriyet hükûmetlerinin yaptığı
büyük tesisleri satarak elde ettiğiniz özelleştirme gelirleriyle
bütçedeki açıkları kapatırsanız, elbette bütçe
açığı açılır. Şöyle ki: Sizden önceki yirmi
yılda özelleştirme gelirlerinden elde edilen para 8 milyar
dolar, sadece AKP'nin kendisinin dört yılda elde ettiği
özelleştirme geliri 18 milyar dolar. Demek ki, bu 18 milyar doların
bir kısmını borç ödemesinde, bir kısmını
da bütçe açıklarının kapatılmasında kullandınız,
bundan dolayı bütçe açığı azaldı. Tekrar bahsediyorum:
Önemli olan, açığın azalması değil, bu azalmanın
sürdürülebilmesi ve giderek denk bütçenin yapılabilmesidir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bir de Sayın Başbakanımız
olsun, Sayın Maliye Bakanımız olsun, buradan, paradan
sıfır atılması olayını sık sık gündeme
getirdiler. Elbette iyidir, fakat, paradan sıfır atılması
olayı gökten zembille inmedi, bunun bir altyapısı vardı.
Bundan önceki hükûmetler, özellikle 57'nci Hükûmet, 2000 ve 2002 yılları
arasındaki ekonomik programının ana unsurlarından
birisi paradan sıfır atılması olayıydı.
Nitekim, 2000 yılında Merkez Bankası Başkanı
Gazi Erçel yaptığı bir açıklamada, artık paradan
sıfırın atılacağını, altyapı çalışmalarının
tamamlandığını açıklamıştı ve
siz de geldiniz, hemen bir yıl sonra, gökten zembille iner gibi,
31/1/2004 tarihinde yanlış hatırlamıyorsam, yani
on dört ay sonra paradan sıfır atılmasını yaptınız.
Demek ki, bu paradan sıfır atılması olayı, sizden
önce başlatılan ekonomik sürecin, ekonomik programın
bir uzantısıdır, ama size kısmet oldu ve bunu da
olumlu karşılıyoruz, gerçekten de iyi oldu.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; AKP iktidara geldiği zaman, vergi sistemini
düzelteceğini, dolaylı vergilerin çok ağırlıkta
olduğunu açıklamıştı. Gerçekten de o günlerde,
tüm vergi sisteminin yüzde 66'sı dolaylı vergilerden oluşuyordu.
Ama, AKP iktidara geldikten sonra, bu dört yıl içerisinde bunu
daha da artırarak, daha da adaletsiz duruma getirerek oranı
yüzde 66'dan yüzde 73'lere çıkarttı, yani dolaylı vergileri
7 puan daha artırdı. Bu ne demektir? Her 1 puanlık bir
artış, tam 1 katrilyon liralık vergi alınması
demektir. Demek ki, sabit gelirlilerden, dar gelirlilerden, ÖTV,
KDV adı altında aldığınız 7 katrilyon lirayı
varlıklı kesimlere aktardınız. Bir vergi sisteminin
adil olabilmesi için, dolaylı vergilerle dolaysız vergiler
arasındaki mesafenin çok az değil, dolaysız aleyhine
olması lazım. Çünkü, bu, Avrupa Birliğinde, dolaysız
vergiler ve dolaylı vergiler oranı yüzde 35'e yüzde 65'tir.
Ama, Türkiye'de, yüzde 27 dolaysız, yüzde 73 dolaylı vergilerdir,
yani vergi sistemi tamamen çökmüştür.
AKP iktidara geldiği zaman,
vergilerde indirime gideceğini, geçici vergilerin kaldırılacağını
söylemişti, maalesef kaldırmadı. Geçici vergilerin
bir kısmını devamlı duruma getirdi, bir kısmını
harç durumuna getirerek yapısını değiştirdi,
bir kısmının süresini uzattı, bir kısmının
da özel iletişim, özel işlem vergisinde olduğu gibi,
oranını yüzde 56'lara kadar uzatarak, dünyada vergi yükü
en ağır olan telefon vergilerini Türkiye'ye getirdiler. Bu
da yetmiyormuş gibi, bir de, sabit telefonları da kapsama
alarak özel iletişim vergisinin kapsamını daha da genişlettiler.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; AKP iktidarda bulunduğu süre içerisinde
kayıt dışı ekonomide hiçbir şey yapmadı.
Kayıt dışı ekonomi, bildiğimiz gibi, makro
dengeleri bozarak ve krizler yaratarak üretimi, istihdamı ve
ihracatı olumsuz yönde etkilemektedir. Her şeyden önce
de, yurt içinde alamadığımız vergilerden dolayı
Hazinenin başına bir borç yükü olarak gelmektedir. Çünkü,
bu, bir yerde adaletsiz yapıyı daha da derinleştirerek,
haksız rekabeti daha da artırarak kayıtlı mükelleflerden
daha fazla vergi alınmasını ve kayıt içinde çalışan
mükelleflerin de bir yerde kayıt dışına çıkması
sonucunu doğuruyor. Bunun sonucunda, dünyadaki gelişmelere
paralel olarak, her ne kadar küresel gelişmeler sonucunda vergi
adaleti vergi rekabetinin arkasında kalmasına rağmen
vergi indirimleri yapılması iyidir, ama, daha iyi olanı,
yapılan vergi indirimlerinin tüm toplum kesimlerine, tüm vergi
tarifelerinde ve tüm vergi dilimlerinde yapılmasıdır.
Siz, 2005 yılında en üst dilimden yüzde 5'lik bir gelir vergisi
indirimi de yaptınız, bundan ancak geliri 155 milyarın
üzerinde olan ücretli ve diğer gelir unsuru sahipleri faydalanabildiler.
Yani, asgari ücretliye bir faydası olmadı. Asgari ücretli
yılda 4 milyar para alıyor, bundan yüzde 15 vergi alıyorsunuz.
Ama, 155 milyarın üstündeki gelirlere yüzde 5 bir indirim yaptınız.
Bu da yetmiyormuş gibi, kurumlar vergisinde bir indirime gittiniz,
yüzde 30'u oranında, yani 30'dan 10 puan indirerek 20'ye getirdiniz
ve bununla tam 4 katrilyon olarak bir vergi kaybı oldu. Aslında,
2006 yılı Bütçe Kanunu görüşülürken, Sayın Maliye
Bakanımız kurumlar vergisinde yüzde 12,9 oranında bir
artış olacağını öngörmüştü. Ama, bir de
baktık ki, bu artış olmadı, üstüne üstelik bir de
kurumlar vergisinde indirim oldu. Elbette, indirim iyidir, indirimi
alkışlıyoruz, ama, demek ki, Maliye Bakanı ile
Başbakan arasında bir kopukluk var. Bir yerlerden bir emir geldi,
bu emir üzerine vergi oranları 10 puan indirildi. Ama, bütçe ona
göre bağlanmıştı. Bu 4 katrilyon olarak gelirin
alınması lazım. Bu 4 katrilyon olarak kurum vergisinden
alınmayan, ilgili firmadan alınmayan vergi, bir şekilde,
ÖTV, KDV olarak sabit ve dar gelirliler üzerine yüklendi; bu da büyük
bir haksızlıktır, bunu da buradan belirtmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; özellikle AKP, vergilerde ithalde alınan
katma değer vergisi, akaryakıt üzerinden alınan ÖTV,
KDV, motorlu taşıtlar vergisi; bu üç vergiyi bir tarafa
çıkarttığımız zaman geriye bir şey kalmıyor;
yani, verginin yüzde 60'ı, 70'i bunlardan geliyor. Demek ki, Gelir
İdaresi Başkanlığının iyi bir performans
gösterebilmesi için, sadece, elini kıpırdatmadan aldığı
bu KDV, ÖTV, ithalat vergileri dışında kendilerinin
de bir şey yapmaları lazım; özellikle kayıt dışı
ekonomiyi kayıt altına almaları lazım. Hepimizin
bildiği gibi, 2004 yılında her 100 liraya karşılık
84 lira kaçırılmış, 2005 yılında beyan edilen
her 100 liraya karşılık da 119 liranın vergisi ödenmemiştir
ve bunlar, bir yerde, kayıt dışılığı
daha da körüklemektedir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bir de, zaman zaman, Maliye Bakanımızca
ve Gelir İdaresi Başkanlığınca, bundan sonra
hayat standardı esasına geçileceğini, o da yetmiyormuş
gibi, ön incelemeli beyanların getirileceğinden bahsedilmektedir.
Bunlar son derece sakıncalıdır, çünkü, bu, verginin siyasallaşması
sonucunu doğurur ve akabinde de vergide "senin adam, benim
adam" lafını getirir "seninkiler incelenmez, benimkiler
incelenir" bu, vergide kaosu getirir; vergide kaos ise, vergi
dışına çıkmayı, kayıt dışılığı
iyice artırır. Bu bakımdan, burada, vergi tabirlerinin,
vergiye ilişkin açıklamaların çok dikkatli yapılması
lazım, düşünülmeden konuşulmaması gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; özellikle burada konuştuğumuz vergiler
bütçeyle ilgili. Bir de bütçeyle ilgili olmayan, ama iş çevrelerini,
kurumları, şirketleri ilgilendiren diğer vergiler
de var. Özellikle, Meclis gündeminde olan, İl Özel İdareleri
ve Belediye Gelirleri Kanunu yasalaşırsa, bununla ilgili
olarak, konaklama vergisi, eğlence vergisi, otopark vergisi,
emlak vergisinde artış; özürlü ve emeklilerden, sıfır
olan emlak vergisinin alınması ve doğal gaza vergiler
gündemdedir. Bunlar da bütçe kanunu dışında, insanların
yaşamını, halkımızın yaşamını
zora sokacak ilave maliyetlerdir. Bu bakımdan, bunu da burada
belirtmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen, buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Devamla) - Bitiriyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; artık konuşmamı burada sonlandırıyorum.
Sonlandırırken de, başta milletvekili arkadaşlarımın
ve tüm ulusumuzun yaklaşmakta olan yeni yılını ve
Kurban Bayramı'nı kutluyor, yüce Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koçyiğit.
Madde üzerinde şahsı
adına, Rize Milletvekili Abdulkadir Kart.
Sayın Kart, buyurun efendim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ABDULKADİR KART (Rize) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın
26'ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, on
gündür 2007 yılı bütçemizi bu Mecliste görüşüyoruz.
Hele hele bu son gün -dün saat 11'de başladık, şu anda yirmi
beş saati geçti- aralıksız, kesintisiz Bütçe Kanunu
üzerinde konuşuyoruz. Tabii, çok kıymetli milletvekili
arkadaşlarım çıkıyorlar burada çok güzel şeyler
söylüyorlar. Özellikle muhalefet partisine mensup arkadaşlarımız
hep, tabii, şundan bahsediyorlar: Biraz da seçmene selam verme
anlamında, işte "Memura daha fazla bir şey verseydiniz,
tarım çiftçisine daha fazla bir şeyler verseydiniz."
gibi taleplerde bulunuyorlar. Doğru söylüyorlar. Aslında
bu taleplere şu anda bu Mecliste karşı çıkabilecek
hiçbir milletvekili arkadaşımı ben düşünemiyorum.
Ancak, bunu söylerken, şu andaki ülkemizin mevcut bütçe imkânları
nedir, bu söylediğiniz popülist talepleri yerine getirebilecek
durumda mı acaba, bunu hiç düşünüyor muyuz?
Mesela, bakın, benden önce konuşan
bir milletvekili arkadaşım çıkıp "Bu bütçede
yatırımlara ayrılan payın 4,2 katı faiz giderlerine
ayrıldı." dedi, doğru söyledi. Ama, o arkadaşıma
ben diyorum ki: Acaba AK Parti Hükûmeti iktidara geldiği zaman
2003 yılı bütçesinde yatırımlara ayrılan payın
kaç katı faizlere ayrılmıştı, buna hiç baktı
mı? Ben söyleyeyim: 8,2 katı, arkadaşlar.
Bakın, şu anda, AK Parti
Hükûmeti beşinci bütçesini yapıyor. Bundan önce tam dört tane
bütçe yaptık, burada sizlerle görüştük. İsterseniz,
bu rakamlardan biraz bahsedeyim.
Bakın, 2003 yılı bütçesi
-o günün birimleriyle söylüyorum- yaklaşık 145 katrilyon
civarındaydı ve bu 145 katrilyonluk bütçe içerisinde faiz
giderleri yaklaşık 66 katrilyon gibi tasarlanıyordu,
yatırım da 8 katrilyon olarak. Oranladığınız
zaman arkadaşlar, o günkü bütçenin yüzde 45'i borç faizlerine
gidiyordu, bu ülkenin borç faizlerine gidiyordu.
Bu borcu AK Parti Hükûmeti yapmamıştı,
bizden öncekiler yapmıştı ve biz "devlette süreklilik
esastır" prensibiyle, bu faizleri ödemek durumundaydık
ve böyle bir para ayırmıştık.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Anapara da duruyor daha.
ABDULKADİR KART (Devamla) -
Hesapladım, bakın hesapladım: Haftada 1 katrilyon 270
trilyon lira, bu ülke borç faizi ödüyordu o gün. Bunu günlüğe çevirirseniz,
181 trilyon lira, günde borç faizi ödüyorduk.
Bugün hamdolsun, dört yıl sonra
öyle bir noktaya geldik ki, şu anda 2007 yılı bütçemiz
205 katrilyon civarında, faizlere harcanması için tasarlanan
rakam, para, 52 katrilyon lira ve yatırıma ayrılan para
14,6 katrilyon gibi, 2003 yılı bütçesine göre yine yüzde 2
oranında yatırım bütçesine de artış olmuştur.
Değerli kardeşlerim, aslında
şunu da söylemek istiyorum: Yatırımlara ayrılan
para biraz az gibi görünüyor. Doğru; gönül ister ki, daha fazla
kaynak olsun daha fazla yapalım. Ama, bir şeyi de gözden kaçırıyoruz,
onu da size hatırlatmak istiyorum. Biz, AK Parti Hükûmeti, 14,6
katrilyonluk yatırım bütçesiyle, bizden öncekilerin en
az 30 katrilyonluk iş yaptığı kadar iş yapar diye
düşünüyorum. Bunu ezbere konuşmuyorum, somut örnek vereyim:
Bakın, bu ülkede cumhuriyet tarihi boyunca ülkemizde yapılan
toplam bölünmüş yol miktarı 6.100 kilometredir. Şurada
dört yıl içerisinde yapmış olduğumuz yol miktarı,
başlamış olduğumuz rakam 8.400 kilometre civarındadır;
ama, realize olan, gerçekleşen, şu anda hizmete açılan
yol miktarı 6.600 kilometre civarındadır. Ben, bunu,
bizden öncekileri tenkit etmek için söylemiyorum, onlara teşekkür
ediyorum, şükranlarımı sunuyorum, o kadar becerebildiler,
o kadar yapabildiler; ama, bu milletin bir gerçeği görmesi lazım.
İşte bu AK Parti Hükûmeti, bu mütevazı yatırım
bütçeleriyle böylesine büyük yatırımları gerçekleştiriyor.
Açın Karayolları Genel Müdürlüğünün rakamlarına
bakın, İnternet sitesine girin. 1960'lı yıllarda,
1970'li yıllarda Karayolları Genel Müdürlüğü toplam
bütçeden yaklaşık yüzde 10 civarında pay alırdı;
ama, dönemimizde almış olduğu paya baktığınız
zaman yüzde 2'lere tekabül ediyor. Yani, bütçeden yüzde -ortalama-
10 pay aldığı dönemlerde 6.100 kilometre yol yapabilmiş;
ama, bütçeden yüzde 2 pay alabildiği
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Şu anda o duble yolların hâli nasıl? Perişan.
BAŞKAN - Sayın Kart, bütün
yapılanları anlatmayacağınıza göre konuşmanızı
tamamlayabilirsiniz.
Buyurun.
ABDULKADİR KART (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Şu anda bizim o bahsettiğim
yüzde 2'lik mütevazı pay aldığı dönemlere baktığınız
zaman, 6.600 kilometre gibi çok ciddi bir rakamı hep birlikte görüyoruz.
Değerli kardeşlerim, bu
rakamları artırabiliriz, aslında çok şeyler söyleyebiliriz;
ama, tabii, süremiz çok kısıtlı, arkadaşlar da yorgun,
biz dün gece sabaha kadar hiç uyumadan çalıştık.
Arkadaşlar, şunu söylemek
istiyorum: Tabii, muhalefet partileri de çıkıp bir
şeyler söyleyecek, seçim yaklaşıyor, seçmene selam verilecek,
mesaj verilecek, saygıyla karşılıyorum; ama, arkadaşlar,
gerçekleri konuşalım.
Bakın, böyle hayalî rakamlar
prim yapmıyor. Seçim bölgelerimize gidiyoruz, seçmenlerle konuşuyoruz.
Eğer böyle hayalî konuşmalar, böyle vatandaşın hayaline
göre konuşmalar prim yapsaydı, bizden önce bu Mecliste olan
partiler tasfiye olmazdı, şu anda burada olurdu onlar. (AK
Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Onun için, ülke bizim arkadaşlar,
bunlar ülkenin gerçekleri.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Sizinki de hayalî gibi geldi bana.
ABDULKADİR KART (Devamla) -
Müsaade ederseniz
Ben inanıyorum ki, bugün şu sıralarda
siz olsaydınız, biz orada olsaydık, siz bizim konuştuklarımızı
konuşacaktınız, ben sizinkini konuşacaktım.
(CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen,
Genel Kurula teşekkür ediniz.
ABDULKADİR KART (Devamla) -
Bu duygularla, çok teşekkür ediyorum -sürem çok kısıtlı-
bu bütçemizin ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kepenek, buyurun, sorunuzu
sorunuz.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla,
Sayın Bakanımıza üç soru yönelteceğim.
Biraz önce konuşan Rize Milletvekili
arkadaşımız Sayın Kart, AKP İktidarı döneminde
devletin hemen hemen hiç borçlanmadığı gibisinden bir
söz söyledi.
HASAN ANĞI (Konya) - Geçmişin
borçları olduğunu söyledi.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Ben
şimdi Sayın Bakandan, iktidar döneminde, bu iktidar döneminde,
devlet borçlarının, iç ve dış borçlarının
ne kadar arttığını, bunların yıllara göre
dağılımını öğrenmek istiyorum.
İkinci sorum şudur: Geçen
mayıs ayında yaşanan parasal dalgalanma, bize, Türkiye'ye
yüzde 8 dolayında faiz artışına neden oldu, faizler
yüzde 13'ten yüzde 21'e yükseldi. Bu dalgalanmanın borç yükü üzerindeki
maliyeti, bu artışın borç yükü üzerindeki faiz artışı,
maliyeti daha doğrusu, ne kadardır?
Üçüncü sorum da şu: Merkez
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kepenek. Elektronik cihazların böyle azizlikleri
oluyor.
Sayın Bakanım, buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET
VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Başka soru yok mu efendim?
BAŞKAN - Yok efendim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET
VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Yazılı olarak arz edeyim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanlara teşekkür
ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:12.24
ON
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 12.34
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42'nci Birleşimi'nin On
İkinci Oturumu'nu açıyorum.
1269 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 27'nci maddesini
okutuyorum:
Kamu idarelerince işletilen
sosyal tesisler
MADDE 27- (1) Merkezi yönetim kapsamındaki
kamu idarelerince işletilen eğitim ve dinlenme tesisi,
misafirhane, çocuk bakımevi, kreş, spor tesisi ve benzeri
sosyal tesislerin giderleri, münhasıran bu tesislerin işletilmesinden
elde edilen gelirlerden karşılanır. Bu yerlerde, merkezi
yönetim bütçesi ile döner sermaye ve fonlardan ücret ödenmek üzere
2007 yılında ilk defa istihdam edilecek yeni personel görevlendirilmez.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen
Salih Gün, Kocaeli Milletvekili.
Sayın Gün, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA SALİH GÜN (Kocaeli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce, İkinci Cumhurbaşkanımız
İsmet İnönü'yü rahmetle anıyor, Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekillerimizden Sayın Ali Dinçer'e -büyük bir ameliyat
geçirmiştir- acil şifalar diliyorum.
Kamu idarelerince işletilen
sosyal tesisler hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 4
bin, 5 bin nüfuslu belediyelerde bile bir bütçe görüşmesi en
az yirmi gün sürer. 75 milyon nüfusu içeride, dışarıda
yönlendirecek bir bütçenin on güne sığdırılması
Ve son aşamada yirmi altı saattir bu çatı altında
görev yapmaya çalışan arkadaşları da, burada bulundukları
için kendilerini tebrik ediyorum.
Sayın milletvekilleri, siz
AK Parti milletvekilleri olarak ve iktidar olarak Hükûmetsiniz, yaptıklarınızı
anlatacaksınız; bizim de Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
ana muhalefet partisinin görevi de, sizin yapmadıklarınızı,
yapamadıklarınızı anlatmak. Bunu da, karşılıklı
saygıyla karşılamak zorundayız. Ama, sanki, cumhuriyet
kurulduğundan beri hiçbir şey yapılmamış gibi
"yol yaptık, yol yaptık, yol yaptık
" Üç senedir
"yol yaptık
" Ee, bundan öncekiler? Hem fabrika yaptılar,
o sizin sattığınız fabrikaları yaptılar,
köprüleri yaptılar, yol yaptılar, borç ödediler. Yani, çok
fazla bir meziyet değil yol yapmak. Onu yaptıysanız da,
biz bunu teşekkürle de, size karşı minnetlerimizi sunarız.
Burada, ilk evvela, konu sosyal
tesisler olduğu için, oradan başlamak istiyorum. 2002 seçimlerinden
sonra ilk icraatınız, milletvekili lojmanlarını
milletvekillerine vermeyerek, bu çatı altında, iktidarıyla
muhalefetiyle komşuluk ilişkileri kuracak, çocuklarıyla
tanışacak ve buradaki arkadaşlığı pekiştirip
Mecliste kararların daha sağlıklı bir şekilde
tartışılacağı bir duruma gelmesini engellediniz.
Dört yıldır bu lojmanların durumu içler açısı,
boş duruyor. Dört yıldır, bakımsızlıktan
dolayı, sahip de çıkan olmadı, talip de çıkan olmadı.
Şimdi, çok katlıları sattınız. Yalnız, dubleks
olarak bilinen lojmanlara alıcı çıkmadığı
için, buradaki imar durumunu 0,50'den 1,5 oranına çıkararak,
müteahhitlerin alacağı, cazip duruma getirdiniz. Evet,
dört yıldır sanki burada milletvekilleri bedava oturacaktı.
Oysa, buranın kirasını, suyunu, elektriğini, doğal
gazı, çevre bakımını orada oturanlar ödüyorlardı.
Dört yıldır bu ülkenin maliyesini, -tahmini olarak söylüyorum,
600 milyon liradan kira verilseydi- 16 trilyon lira hazineyi zarara
soktunuz. Bir başbakanın "Arkadaşlar, burada oturmuyoruz."
ifadesi üzerine, 16 trilyon kira zararına soktunuz hazineyi.
Burası, öğretmenlere verilebilirdi, lojman bulamayan
memurlara verilebilirdi ve birçok tesis içerisindeki yapılan
faaliyetler burada da yapılabilirdi.
Tesisleri, devleti temsil eden memurlar
kullanır. Barınabileceği, tatil yapabileceği
bir yeri bulamadığında, ekonomik olarak, devletin kâr
gütmediği, amacının kâr olmadığı yerlere
sığınırlar. Ama, siz, yüzlerce tesisleri, değerinin
altında kapattınız veya sattınız. Mesela,
Samsun'un Ondokuzmayıs ilçesinin, 14.916 metre karelik, Maliye
hazinesine ait Sağlık Bakanlığının tesisleri
şu anda boş. Hatay'ın İskenderun ilçesinin 59.732
metre karelik, yüz iki odalı sosyal tesisleri içinde yirmi sekiz
tane daire boş, harabe hâlinde. Hâlbuki, burayı Sosyal Hizmetler
Genel Müdürlüğü -bildiğim kadarıyla- talep etmiştir.
Neden vermiyorsunuz? Burayı da müteahhitlere, yandaşlarınıza,
çok ucuz fiyatla, diğer yerlerde verdiğiniz gibi, Çukurambar'da
verdiğiniz arsa gibi mi vereceksiniz? Bunlar bitmedi, devam
ediyor: Balıkesir'in Akçay Orman Kampı özelleştirildi.
Saros Körfezi'nde, Vakıflar bölgesindeki Köy Hizmetlerine ait
dinlenme tesisleri, DSİ'ye ait dinlenme tesisleri şu anda
çürümeye terk edildi. Bunlar, bu işçinin, bu memurun, bu esnafın
vergileriyle yapıldı. Bunlar çok iyi değerlendirilip
hazineye gerisin geriye kazandırılabilir veya hizmete
sokulup başka bir kuruluşun hizmetinde olmaya devam eder.
Bu ve bunlara benzer kuruluşlarınız
çalışanlarına -birçok arkadaş bahsetti- yüzde 3,
yüzde 4 zamlarla, hangi zamla gidip de sosyal tesislerde kamp yapacaklar?
Hangi tesislerde dinlenecekler, bir çay içecekler? Siz, buraları,
acaba içki içiliyor, deniz kenarında mayoyla denize giriliyor,
havuzda mayoyla denize giriliyor diye mi kapatıyorsunuz? Çürüyor,
boşta duruyor. Yazık! Millî servet bunlar!
Bir de, içim acıyarak söylüyorum,
Büyük Atatürk'le özdeşleşmiş Florya Atatürk Deniz
Köşkü içler acısı; bakımsız, kasıtlı
bir uzaklaştırma yapılıyor. Zannetmeyin ki, orayı,
bu millet, ne Çankaya'yı ne Anıtkabir'i ne de Atatürk'ün yaptıklarını
asla unutmayacaktır.
Değerli Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; vatandaşın tatil yaptığı,
denize girdiği bir beldedeki, şu anda -belki birçoğunuzun
haberi olmadı- iki bakanlığın çabasıyla halledilmeye
çalışılan bir olaydan bahsedeceğim. Yalova ilinin
Subaşı ile Altınova aralarında 4,5 kilometre sahil
dolduruluyor. 40 tane iş adamının tersane yapması
için, ÇED raporu alınmadan ve bir sürü kuruluşun karşı
gelmesine rağmen burası doldurulmaya devam ediyor.
Şimdi, size bunu ezbere söylemediğimi
ispatlamak zorundayım: Evet, burası üç yıldır, Çevre
ve Orman Bakanlığı ve Bayındırlık Bakanlığının
itirazlarına rağmen
Genelkurmay Başkanlığı
Harekât Daire Başkanlığı buranın stratejik
olarak doğru olmadığını dile getiriyor, ama
dolgu devam ediyor. Ziraat odaları buranın doğru bir
dolgu alanı olmadığını söylüyor, yine devam
ediliyor. Gemi Mühendisleri Odası, yine buranın uygun olmadığını
söylüyor, yine devam ediyor.
Tabii, bunlar bir görüş. Yargı,
evet, şu anda Yalova'da Subaşı Belediyesi, 2.500 nüfuslu,
demokrasiye inanmış, kimsenin hakkını kimseye yedirmemek
için uğraşan yumruk kadar belediye dokuz sefer mahkemeyle
uğraşmış. Dokuz sefer! Buna itiraz eden Türkiye Cumhuriyeti'nin
Orman Bakanı ve Bayındırlık Bakanı. Evet, ilk
gittiği mahkeme Bursa'nın 3. İdare Mahkemesi; yürütmeyi
durdurma kararı vermiş. İtiraz etmişler bir üst mahkemeye,
Danıştay 6. Daireye. Danıştay 6. Daire onaylamış.
Bir yargı skandalı bu, yine itiraz etmişler bir üst mahkemeye.
Şu anda, Dava Daireleri Genel Kurulunun kararıyla yine
durdurulmuş. Evet, Dava Daireleri Genel Kurulunun! Hukukçu arkadaşlar
bilir, ben hukukçu değilim; herhâlde bu bir içtihat kararı
olacak. Ama şimdi, burada dolaylı yoldan, Subaşı
Belediyesinin meclis üyelerini ikna edip -nasıl ikna ettiklerini,
hangi yöntemle ikna ettiklerini bilmiyorum- buranın gemi tersanesi
olmasının kararını aldırmışlar. Yargı
kararı varken belediye meclis kararı geçerli değildir.
O zaman bir oyun düşünülüyor tekrar. İki bakanlık da bunun
içerisinde, iddia ediyorum. Subaşı Belediyesinin sahilde
yetkili olduğu alanda plebisite gidip, halka diyorlar ki:
"Sizin ovanızı yoksa alırız. Burayı Altınova
Belediyesine terk edin." Altınova Belediyesine terk edilirse,
Subaşı'nın karar alma yetkisi kalkacak, engel kalkıp,
3 milyon metre kare yerin dolgusu sağlanmış olacak. Bu
dolgunun içerisinden fay hattı geçiyor. Hiçbir akıl ve mantığa
sığmayacak bir dolgu. 3 milyon metre kare olarak çıkmadılar
yola. İyi etüt yapmadıkları için, ilk talep, 50 metre denizi
dolduracaklardı. 200'e çıktılar, 200'den şu anda
600'e çıktılar; eğer utanmasalar Gebze'ye kadar dolduracaklar.
Böyle bir rezaleti soru önergesi vererek sordum, ne cevap alacağımı
merakla bekliyorum.
Burada, işte, şunu yaptık,
bunu yaptık
Bunları niçin söylüyorum? Burada rant var. Deniz
kenarında bir metre kare arsanın kaç lira olduğunu
-hepiniz iş adamısınız, hepiniz çok değerli
makamlardan geldiniz- gayet iyi bilirsiniz. Evet, bunun üzerine gidiyor,
Sayın Bakan deniz dolgusunu geziyor. Yargı kararındayken
burayı gezmesi etik olarak doğru değildir ve diyor ki:
"Her ne olursa olsun burası dolacak, 40 tane sanayici buraya
tersane yapacak."
Ben isterdim ki, burada
Çevre Bakanım
yarım saat bütçe görüşmelerinde görüştü -tabii ki,
Türkiye'nin bakanıdır- Dilovası'ndan bir kelime etti
mi? Gündemde Dilovası, çevre kirliliği her gün gündemde basında,
bir kelime etti mi? Kocaeli'nin, Körfez'in kirliliğinden bir kelime
etti mi? Eğer Acarkent'te "yıkacağım" diyen
Bakanın, eğer yargı kararını uyguluyorsa elini
öpeceğim, ama, eli öpülecek Bakanın, burada, Acarkent'i kendisinin
yarattığını da buradan ilan ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bunlar,
zaaftır. Daha sonra, üstü kapalı yolsuzluk olarak çıkıyor
bunlar. Orada 40 kişiye peşkeş çekiliyor. Bunlar, yapılmaması
gereken olaylar.
Değerli arkadaşlar, buna
benzer, Kuşadası'nda 325 dönüm arazi 35 milyon dolara satıldı.
Yeni, pek haberiniz olmayan
Biraz önce AKP sözcüsü arkadaşım
dedi ki: "Arkadaş, bunları siz gelin alın; bedava
mı satıldı?" Sayın arkadaşım, ihaleye
giremezsin. Pendik'te, İstanbul'da, Gebze'de ihale için bacaklarından
kurşunlananların ben size sıralamasını getireyim.
Bacaklarından kurşunlananların içinde AKP'nin ilçe
başkanı da var, AKP yöneticileri de var.
Size bir tane daha anlatacağım:
Kocaeli'nin Körfez ilçesi var, gayet iyi biliyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gün, teşekkür
için açıyorum.
SALİH GÜN (Devamla) - Sayın
Başkanım, şunu izah edeyim: Ülkenin menfaati bu. Ben,
şov yapıp da seçmene konuşmuyorum.
Kocaeli ilçesindeki Yarımca
Seramik Fabrikası 28 milyon dolara satıldı. EVYAP Sabun
Fabrikası aldı. 28 milyon dolara satılan devletin fabrikasını
Erdemir Çelik 85 milyon dolara aldı bir yıl içerisinde.
Şimdi, Erdemir Çelik, bunun yarısını Dubaili
iş adamına sattı, 75 milyon dolara. Demek, buranın
değeri 150 milyon dolarmış. Bir yıl içerisinde 28
milyon dolara satılan bir araziden geriye kalan 122 milyon dolar
nereye gitti? Bu, kime peşkeş çekildi? Bu, hepinizin vergisiyle
oluyor, çoluk çocuğunuzun rızkından kesip bu vergileri
veren insanların alın teriyle oluyor. Bunları göz ardı
edemezsiniz.
Şimdi, orada, aynı
şirket, valilik bir ÇED raporu alır gibi, Petkim'in ve TÜPRAŞ'ın
sosyal tesislerine göz dikti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gün, teşekkür
ediyorum.
SALİH GÜN (Devamla) - Mikrofonu
açarsanız ben de bir teşekkür edeyim.
BAŞKAN - Ek süreyi de verdim
Sayın Gün
Teşekkür için sadece, lütfen
SALİH GÜN (Devamla) - Tabii,
konuşacağımız çok şey var. Ben, Türkiye'nin üretim
kotasını AP'nin belirlemediği, bütçesini IMF'nin yapmadığı,
dış politikasını Amerika Birleşik Devletleri'nin
belirlemediği bir Türkiye özlemiyle hepinizin önümüzdeki
Kurban Bayramı'nı kutluyor, yeni yılınızı
kutluyor, saygılar sunuyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen Mersin Milletvekili Hüseyin
Güler.
Buyurun Sayın Güler. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlar; bütçe görüşmesi üzerine Anavatan
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında, burada temel bir gösterge
var: AK Partinin ampulü patladı. Bunca bakan, ekonomiden sorumlu
ve Maliye Bakanlığı, bakanlık, görüşmeler esnasında
sayın bakanlar yokken, Sayın Millî Savunma Bakanı var.
Milletvekillerinden sorulması gereken sorulara yanıt
vermesi gerekirken, en güzel kaçamak: "Yazılı cevap
vereceğiz." Şu ana kadar birçok defa sorduk, yazılı
cevabı hâlâ bekliyoruz. Herhâlde iktidarınıza yetmeyecek
bu ömrü.
Şimdi sormak istiyorum: Tabii
ki, Sayın Millî Savunma Bakanı varken burada kendi konusuyla
ilgili bir konuyu açıklamak istiyorum ve orada da bizi ve kamuoyunu
aydınlatırsa, bizler de bundan mutluluk duyacağız.
Kara Harp Okulu Komutanı Tümgeneral
Reha Taşkesen'in istifasıyla gündeme gelen telefon dinleme
olayıyla ilgili olarak, Sayın Bakan, gündeme gelen telefon
dinleme olayında güvenlik açısından stratejik öneme
sahip iletişim sektörünün özelleştirilmesi olmasının
bir etkisi var mıdır? Ortaya çıkan bu olay, iddia edildiği
üzere Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmak amacıyla
mı gündeme getirilmiş olaydır? Ortaya çıkan bu
olay, kurumlar arası kavgaya bir araç olarak mı kullanılmak
istenmektedir?
Uluslararası insan haklarının,
bir davranış olan telefon dinleme olayını
Aynı
zamanda bir kişilik hakkı ihlalidir telefon dinleme olayı;
Türk Silahlı Kuvvetleri içine alan bir boyutta karşımıza
çıktığına göre. Bunun dışında, daha
kimlerin ve hangi üst düzeyde insanların, yani Sayın
Başbakanın, bakanların ve biz milletvekillerinin veya
askerî kanadın, kimlerin dinlenip dinlenmediği lütfen kamuoyuyla
paylaşılsın. Sayın Başbakanı ve Bakanlığı
bu konuda hassasiyetle göreve davet ediyoruz.
Aslında, sizin dosyanızla
ilgili, karnenizle ilgili o kadar dosyalar çok ki, maşallah,
hangi birisine sıkıştıralım olumsuzluklarını.
Tabii ki, halk karnenizin puanını verecek ve bu konuda da
ciddi anlamda toplumsal barışı dahi sıkıntıya
sokarken, böyle bir süreç içerisinde defalarca gündeme getirdiğimiz
konular karşısında hassasiyetle hiç yaklaşmadınız.
En önemli noktalardan biri, bugün 259 adet milletvekili danışmanının,
çalışanların kadroya alınması konusu. Zaman
zaman kamuoyunun en hassas konusu işsizlik ve bu konuda öyle
bir umut tacirliği yapıyorsunuz ki, 60 bin, 120 bin
Rakamlar
öyle bir boşaltılıyor ve hep sadece ayakları yere
basmayan, kamuoyunun umut tacirliği düzeyinden öteye gitmeyen
bir anlayışla bu toplumun değerleriyle oynuyorsunuz.
Ve KPSS sınavları
Hepimiz
çok iyi biliyoruz, nasıl personelin yerleştirilip yerleştirilmediğini
ve hâlâ kaçıncı defadır sınavlara girdiği
hâlde bir kamu görevine yerleştirilmemenin vermiş olduğu
sıkıntı.
İkincisi, en önemlilerden biri
-aslında Türkiye'de yarattığınız bir usul vardı-
toprak üstlerini sattınız; Türk Hava Yollarını,
TÜPRAŞ'ı. Yılların bunlar birikimi. Arkasından,
hatırlayacağımız, Galataport ve birçok unsurlarıyla
beraber baktığımızda, toprak üstündeki artı
değerleri, toplumun tüm değerlerini sattınız.
Sıra geldi toprağa herhâlde.
Bakın, elimizde, Avrupa Birliği
süreciyle ilgili bir dayatma mı, artık süreç mi, kendiniz
değerlendirin ve yabancılara toprak satışıyla
ilgili Avrupa Birliği dayatması olduğunu inceleyen
ve 8 Kasım 2006 tarihli Türkiye İlerleme Raporu'nda "yabancı
sermaye" başlığı altındaki bölümde, yabancıların
gayri mülk edinmeleri gibi alanlarda Türkiye'de önemli kısıtlamalar
olduğu söyleniyor ve bu konuda da AKP Hükûmetinin satışla
ilgili yoğun projeleri var. Bunlardan birini daha sizlerle
paylaşmak istiyorum. 17 Eylül 2006 tarihinde Anadolu Ajansı
bir haber geçmişti ve Türkan Al imzalı haberin başlığı:
"Yabancılara özel kent." Ve bu konuda yeteri kadar Türk
kamuoyu tartışmadı; yabancılara özel kent
Ve bu
konuda en önemlisi İspanya modeli. Ciddi anlamda, Sayın
Maliye Bakanı "baba gibi satarım" diyor ya her
alanda, buna da hemen ciddi anlamda herhâlde değer verecek ki, hemen
bu konudaki projeleri ve Turizm Bakanıyla beraber, birlikte
bir an önce hızlandırılması konusunda talimatlar
ve kanun teklifleri hazırlandı ve bunun için de ciddi anlamda
Türkiye'nin 4706 sayılı Hazine Mallarının Satışına
İlişkin Kanun ile Devlet İhale Kanunu'na İlişkin
Yönetmelik ve uygulama tebliğleri İspanya modeline göre
değiştiriliyor. Gelin, aydınlatın bakayım
bu toplumu. Topraklarımızın nasıl satışın
eşiğine geldiğini... Tarihten, herhâlde Filistin'den
ders almamız gerekir diye düşünüyoruz, yaşanılan
bunca sıkıntıyı göz önünde bulundurduğumuzda.
Bugün, en önemlilerden bir tanesi,
yine, kent projeleri yöntemiyle satışa çıkarılan
İzmir'deki rezidans, maliye tarafından tahsis edilen hazine
arazisi üzerinde inşa edilecek ve Norveç kent projesine de uygun,
sosyal, kültür, sağlık, her türlü altyapının yapıldığı
proje ve projelerin de karşılığında ise mülk
satışı. Yani, kısaca satışınız,
herhâlde toprak düzeyine indi. Bu konuda İspanya modeline ve
kent projelerine İstanbul'un yönetim merkezi olması düşünülüyor.
Türkiye'de birçok il bunlar arasında; İzmir, Antalya, Aydın,
Muğla, Mersin, Denizli, Afyon gibi, Çanakkale, Bursa, sayacağımız
birçok il.
Kendinize gelin arkadaşlar!
Türkiye'de yabancı mülk satışının sıkıntılarının
hangi safhada olduğunu çok iyi biliyoruz. Özellikle özelleştirme
konusunda sadece mülkiyetle birlikte imtiyaz satışında
bulundunuz. Bu anlamda çıkan sıkıntılar, kanunlar
birer birer iptal ediliyor. İşte en son İskenderun'daki
limanın iptali. Bu kadar kanunla oynanırsa, yargının
ve hukukun üstünlüğüne inanmazsanız, hep karşıda,
yargının karşısına bir derecede toslarsınız.
Biz de diyoruz ki, ülkenin, ne zamana
ne yıllara, o kadar ciddi anlamda maddi ve manevi bir boyutla
sıkıntıları varken, bu ülkeyi germenizin bir mantığı
da yok.
Şimdi, bir boyutla daha inceleyelim.
Tabii, birçok uluslararası firmalar olduğu zaman, ciddi
anlamda, sıkıntıları çözmek için bire bir adım
attınız. Bunlardan bir tanesi, Cargill yasası. Sayın
Bush'un Sayın Başbakana ilettiği noktada, sorunu bizzat
çözmesi için Sayın Ali Coşkun'u bakan olarak görevlendirip,
bu konuyu çözmesi için de burada kanun teklifi çıkarttınız.
İkincisi, hatırlarsanız,
Motorolanın alacağına
Türk Telekom'un özelleştirilmesi
konusunda, Telsim'i de satışın içerisine koydunuz ve
Motorolanın alacağını çözdünüz.
Peki, ben, size sormak istiyorum:
Bonozedeler, Çukurova Elektrik ve Kepez hisse senedini elinde bulunduran
Türk vatandaşları, bu ülkede sermaye piyasası kanunlarına
güvenerek, yani kısaca devlete güvenerek İMKB'den aldıkları
hisse senedi karşılığında, önce Bush'a mı
gitmesi lazım, söyler misiniz! Bu ülkenin sorunlarının
çözümü IMF'ten değil, Bush'tan değil, Avrupa Birliğinden
değil, Türkiye'nin kendi değerlerinden çıkması gerekir.
Ama, sizlere talimat verilmedikten sonra hiçbir somut adım atmıyorsunuz
ve Çukurova, Kepez hissesini elinden bulunduran vatandaşların
mağduriyetleri hâlâ devam ediyor. Dört yıl boyunca bir
adım atmadınız, atmaya da niyetiniz yok.
İkincisi, yine, aynı
şekilde reform diye Türkiye'ye dayattığınız
bir süreç, sosyal güvenlik reformu. Size sormam lazım. Şurada
bir hafta kalmadı, Kanun'un, yürürlüğün iptali, ertelenmesi
konusunda kanun teklifi getireceksiniz. Peki, nerdeydiniz arkadaşlar?
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)
- Bakanlar Kurulunda
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Bu
Kanun'un nasıl işleyeceğini, yargının ve hukukun
üstünlüğüne niye bu kadar direttiniz, niye dayatma içerisine
girdiniz, niye bu inadınız, niye, söyler misiniz?
Diyorsunuz ki, "Sosyal güvenlik
SOS verdi." Dört yıl boyunca demek ki bir şey yapmadınız,
tam tersine bu yara kangrenleşmeye doğru gitti ve sosyal güvenlik
reformuyla beraber Türkiye'de, tabii ki, ne olacak? Yedi ay daha ertelenecek.
Ne olacak? Herhâlde size ikinci uygulaması nasip olmayacak, öyle
görünüyor.
Biz de diyoruz ki, Sosyal Güvenlik
Kanunu bu ülke için ciddi anlamda reform niyetiyle başta yargının
ve hukukun üstünlüğüne inanmış olsaydınız,
sadece sizin çoğunluğunuza değil, aslında sizin
imdadınıza Anayasa Mahkemesi yetişti. Pratikte bu
Yasa yürürlüğe girmiş olsaydı ne sıkıntılar,
ne acılar yaşanacaktı, görecektik.
CEMAL UYSAL (Ordu) - Yine gelecek
merak etmeyin.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Evet, ama, o pratiğini bu halkım görecekti. Sosyal güvenlik
adı altında nasıl sıkıntılarını
olduğunu, bu şemsiyenin altına giremeyecek milyonlarca
insanın olduğunu hep beraber görecektik, ama, imdadınıza
Anayasa Mahkemesi yetişti, dua edin. Yargıya güvenin, dua
edin.
CAHİT CAN (Sinop) - Her şey
güzel olacak.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Her
şey dediğiniz gibi güllük gülistanlık ve sizin gözlüğünüzle
görünen tozpembe hayallerle değil. Bu toplumun yaşadığı
sıkıntılar ve açlık ve sefalete doğru
Bazen
Sayın Başbakan der ya: "Nerden nereye." Hep aşağı,
hiç yukarı yok. Gerek uluslararası platformda, dış
politikanızdaki başarısızlığınız
ve basiretsizliğiniz ve gerekse iç politikada yarattığınız
bunca tahribat, söyler misiniz lütfen.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sen bu söylediklerine
inanıyor musun?
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Bütçe
gibi hassas bir noktada on gün içerisinde Türkiye'de tartışılmadan
geçmesini sağlıyorsunuz. Söyler misin bana, bir bütçe
ALİM TUNÇ (Uşak) - Nereden
nereye? CHP'deydin, ANAP'a geçtin!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Biz
beynimize prangalar vurmadık. Bu ülkenin milletvekiliyiz ve
bu konuda da üzerimize düşen sorumluluk içerisinde Türkiye'nin
sorunlarını taşımak bizim görevimiz. Sizin gibi,
tartışılmadan, sadece verilen görevi kabul edip, kabul
edenler ve etmeyenler konumunda değiliz. Sorguluyoruz. Bu ülkenin
menfaatleri daha iyi nasıl olur diye ona bakıyoruz. Ama önümüzdeki
bir süreç var, biz de diyoruz ki, sosyal güvenlik gibi bir hassas kanunda
dahi, reform olarak nitelediğiniz daha bunun gibi birçok kanunu
sayacağım. Tek başına Meclisin iradesi elinizde,
yani Meclisin tüm çalışmalarını sizinle beraber
yönlendirirken, bunca kanunlar karşısında işte
on beş tane üniversitenin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Güler.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, on beş tane üniversitenin
rektörlerinin atanması. Bütçede de bunlar geçecek, kim uygulayacak,
kim uygulamayacak? Haklısınız sizler
CAHİT CAN (Sinop) - Sen Cumhurbaşkanıyla
ortak mı çalışıyorsun?
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Bu
ülkede sorunları çözmek yerine, kangrenleştirmek; onun yerine
biz bildiğimizi iddia ederiz, bildiğimizi okuruz. Hoca misali,
var gücünüzle çabanın içerisindesiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Başkanım yabancı değil, on dakika daha verir. Daha
konuşacağımız o kadar çok şey var. Birazdan,
biliyorum
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Aklına
ne geliyorsa onu konuşuyorsun!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Biz
aklımıza geleni değil, varacağınız bir
şey varsa gelirsiniz -Meclis kürsüsü burası, buyurun- bu
toplumu aydınlatırsınız. Biz de yanlış
yaptığımızda toplumdan ve sizden özür dileriz.
Ama, biz ve toplumumuz, vicdanen bu ülkede bir şeyler yapabilmenin
huzuru içerisindeyiz.
CAHİT CAN (Sinop) - Yaptığınız
ne var ya! Bir çivi çakın
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Diyoruz
ki, hepimiz
Söylediklerimiz sizin kulağınızdan bir
taraftan giriyor, bir taraftan çıkıyor, çünkü, bu sorunlar
sizin sorununuz değil.
Bakın, dış politikayı
daha çok Avrupa Birliğine, terörü ABD'ye, ekonomiyi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güler, lütfen
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Tamamlayayım
o zaman Sayın Başkanım.
Ben teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. Bir sonraki madde üzerinde gene konuşmalarıma
devam edeceğim, çünkü dosyalarınız o kadar kabarık
ki, paylaşılacak ve kamuoyunun aydınlatılması
için biz milletvekili olarak üzerimize düşeni yapacağız.
Hepinize saygılar sunarım.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Güler.
Sayın milletvekilleri, dün
saat 11.00' de açılan 42'nci Birleşim ve on beşinci tur görüşmeler
devam etmektedir. İç Tüzük'ün 1'inci maddesinde, "Birleşim,
Genel Kurulun belli bir gününde açılan toplantısıdır."
hükmü yer almaktadır. Dün bu birleşimin Beşinci Oturumu'nda
Danışma Kurulu önerisi üzerine Genel Kurulca alınan
kararda 43'üncü Birleşim'in, 25/12/2006 Pazartesi günü -yani bugün-
saat 14.00'te başlaması öngörülmüştü. Ancak, 42'nci Birleşim
hâlen devam ettiğinden, başka birleşime geçme
imkânımız yoktur.
Sayın milletvekilleri, bugünkü
programın tamamlanabilmesi için, saat 13.00'te birleşime
ara vermeden çalışmalarımıza devam edilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Agâh Kafkas, Çorum Milletvekili.
Buyurun Sayın Kafkas. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 27'nci maddesi üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum ve bu bütçeyi görüşürken bir
onuru da birlikte paylaşıyoruz: Türkiye Büyük Millet Meclisinde
çok uzun yıllar aradan sonra beşinci bütçemizi görüşüyoruz.
Beşinci Yasama Yılında faaliyetlerimizi sürdürüyoruz
ve son bütçemizi görüşüyoruz seçimden önceki ve beşinci
yıl bütçemizi görüşüyoruz.
Bence bu, son yıllarda ilk defa
Türkiye'nin normalleşmesi, Türkiye'de hukukun üstünlüğünün
sağlanması, Türkiye'de kuralların yerine oturması
ve istikrarın yakalanması anlamında çok önemli bir
şeyi 23'üncü Dönem Parlamentosu gerçekleştirmiştir.
Bunu gerçekleştiren, başta Hükûmetimiz olmak üzere, bütün
gruplara şükranlarımı sunuyorum.
Bu noktadan olayları değerlendirmenin
faydalı olduğu kanaatindeyim ve bu ülke bizim ve her birimiz
bu ülkede taş üstüne taş koyma konusunda bir duyarlılık
sergilemek mecburiyetindeyiz diye düşünüyorum.
Şimdi, baktım, biraz önce
iki değerli arkadaşımız, iki değerli grubumuzdan,
ana muhalefetimizden ve ANAP Grubundan iki değerli arkadaşımız
konuştular ve şöyle bir garip fotoğraf gördüm, her ikisi
de konuşmalarını bitirirken, şu sloganla bitirdiler:
"İşte, üretimi AB'ye, dış politikayı Amerika
Birleşik Devletleri'ne, ekonomiyi de IMF'e teslim etmeyelim."
Şimdi, ben biraz merak ettim,
burada bir siyasal duruş ve siyasal beklentiyi, acaba, hangi
arkadaşımız, hangi parti adına konuştuğunu
çok anlamakta güçlük çektim. Hele, son konuşmacı, değerli
dostum, arkadaşımın konuşmasını dinleyince,
Anavatan Partisi adına, bizim yıllarca tanıdığımız,
Türkiye'de liberalizmin ve Türkiye'nin değişiminin dinamiklerini
ortaya koymuş Özal, acaba, rahmetli, bu konuşmayı dinlese
ne yapardı diye düşündüm. Çünkü, son komünist
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- IMF'ye teslim olmakla bir değil ki liberalizm.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Cevabını
alacaksın!
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
son komünist
Çin'de bile bundan daha liberal
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Siz, liberalizm deyince IMF'ye teslim olmayı sayıyorsanız,
orayı bilemeyeceğim.
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
bundan daha
liberal ekonomik şeylerin savunulduğuna hep beraber tanık
oluyoruz. Yani, özelleştirmeye karşı, yabancılara
mülk satışına karşı, her şeye toptan karşı,
altını sattınız, üstünü sattınız
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Kafkas, tam teslimiyet tam, hiç eksiğiniz kalmadı.
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Türkiye'yi
uluslararası arenada, dış politikada
Yani, buraya
çıkıp her birimiz, aklına geleni, geldiği gibi konuşmak
yerine, sevgili dostum, değerli kardeşim, Anavatan Grubu
adına konuştuğumuz zaman, Anavatanı, bugüne kadar
Türkiye'nin bildiği bir Anavatan Partisi var, bunun belli kodları
var, belli bir duruşu var
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Takdir ediyorsunuz, görüyoruz.
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Bu duruş
çerçevesinde bir ortaya koyuyor olsak, bence katkı sağlamış
olabiliriz. Dün, başka yerlerde siyaset yapmış olabiliriz,
aynı anlayışı devam edeceksek niye geçtiniz
ANAP'a, orada dursaydınız ya?
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Biz,
her türlü cevabı vereceğiz birazdan.
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Daha
sağlıklı olurdu diye düşünüyorum. Ben, bunun, sadece,
dostça bir uyarı anlamında altını çizmek istedim.
Şimdi, sosyal güvenlik reformunu
hep beraber burada gerçekleştirdik ve diyorsunuz ki, bugün bir
köşe yazarının söylediği gibi, Anayasa Mahkemesinin,
bu fazla eşitlikçi ve hukuku hiçe sayan ya da eşitlik ilkelerini,
bugüne kadar Anayasa'nın bize öğretileriyle ters düşen
bu kararını, yargıçlar hükûmeti bunu durdurdu diye yorumladığı
bir yerde, yani bizim ne günahımız olabilirdi, ne suçumuz
olabilirdi? Biz, bu ülkede bir reformu gerçekleştirme sevdasındayız
ve bunu da gerçekleştireceğiz. Anayasa Mahkemesi gerekçeli
kararlarını ortaya koyduktan sonra
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Altı
ay sonrayı görebilseydik Sayın Agâh Kafkas.
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
bunu hep
beraber değerlendireceğiz, bakacağız.
Şimdi, burada çıktığımız
zaman, her birimizin bu ülkeye borcumuz var. 70 milyon insan bizi
dinliyor. Her birimiz, bu 70 milyon insana
Her birimiz, milletin
iradesiyle seçilip gelmiş insanlarız burada. Birbirimize
hakaret etmeden, kırmadan, dökmeden ve bu "taş üstüne
taş konulmadı
" Dört sene önceki veriler burada. Rakam
söylüyoruz burada. Rakamlar sanal diyorsunuz. Neyi anlatacağız?
Dört sene önceki Türkiye'deki rakamlar ortada, Türkiye'nin büyüme
hızı ortada.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın
Başbakan "seksen senedir çivi çakılmadı" diyor!
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Türkiye,
umutları tükenmiş bir ülkeden
Ve dış politikada
teslimiyetçi diyorsunuz. Yani, dış politikada, Türkiye,
demokrasi konusunda bugüne kadar hiçbir dönemde yapılmadığı
kadar yatırımını yapmış, Avrupa Birliği
sürecinde artık biz Avrupa'yla müzakere eder hâle gelmişiz.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Tam o dediğin gibi Sayın Kafkas!
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Medeniyetler
Buluşması İttifakını bizim Başbakanımız
İspanya Başbakanıyla eş başkanlık yapıp
Birleşmiş Milletlerde özel toplantılar yapılarak,
Türkiye, dünya barışına nasıl katkı sağlarız
konusunda çevremizdeki herkesle dostluk içerisinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kafkas, lütfen
Buyurun.
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
bölgesel
kalkınmaya katkı verecek şekilde cumhuriyet tarihinin
en başarılı dış politikasını görmezlikten
geliyor olmak, sadece kendimize ve bu ülkeye yaptığımız
bir haksızlık olur diye düşünüyorum ve ben, Beşinci
Yasama Yılında beşinci bütçemizin ki, ilk defa rakamlar
açığı, bütçe açıklarının toparlandığını,
reel bütçelerin yapılmaya başlandığı ve bunun
daha da bir altyapısının oluşturulduğu bu bütçenin
ülkemize hayırlar getirmesini diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kafkas.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
28'inci maddeyi okutuyorum:
Muhasebe kayıtlarından
çıkarılacak tutarlar
MADDE 28- (1) 21/7/1953 tarihli ve
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun kapsamında izlenen alacakların dışında
kalan ve muhasebe kayıtlarında bulunan Devlet alacaklarından
tutarı 15 Yeni Türk Lirasına kadar olanların tahsili
için yapılacak takibat giderlerinin asıl alacak tutarından
fazla olacağının anlaşılması halinde,
bu tutarların muhasebe kayıtlarından çıkarılmasına
genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde Maliye Bakanı,
diğer kamu idarelerinde üst yöneticiler yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen
Hasan Ören, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Ören.
Sayın Ören, süreniz on beş
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HASAN ÖREN (Manisa)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 28'inci
madde üzerinde Grubum ve şahsım adına söz almış
bulunuyorum.
Türkiye'nin İkinci Cumhurbaşkanı,
Lozan'da gösterdiği başarı, cumhuriyetin temel
taşlarına attığı harçla hepimizin yakından
tanıdığı devlet adamı Sayın İsmet
İnönü'nün ölüm yıl dönümü olmasından dolayı kendisini
rahmetle anıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin Bursa
Milletvekili, Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Ali Dinçer'e
acil şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bütçe üzerinde yirmi beş-yirmi altı saattir görüşlerimizi
aktarıyoruz. Bu bütçenin, gerçekten, toplumda emeğiyle geçinen,
alın teriyle geçinen insanlara, sosyal yaşamlarına
zenginlik katmasını, daha iyi rahat yaşayabilmelerini
sağlamak için el birliğiyle çalışıyoruz; ama,
ne yazık ki, hazırlanan bütçelere bakıldığında,
hazırlanan bütçeler, toplumda 70 milyonun en az 65 milyonunu
mağdur edecek şekilde hazırlanıyor.
Şimdi, çıkan arkadaşlarımızın
hiçbirisi, hangi dönemde, 2001 ve 2002 yılları içerisinde
ne aldıklarıyla ilgili açıklama yapmadılar. Yani,
devletin iç ve dış borçları, 2002, seçime giderken ne almışsınız,
aldığınız borç miktarı nedir, bugünkü mevcut
borç miktarı nedir? Eğer bunlara bakmazsak doğru bilgi
veremeyiz. Örneğin, 2001 yılında, yani Türkiye'de hasta
komadayken, cumhuriyet tarihinin en ağır bunalımlı
krizinin yaşandığı 2001 yılında -ki, hep
örnek olarak 2001'i alırsınız- dış borç stokumuz
115,2 milyar dolar; 2002 Eylül ayı, yani seçime giderken -bir ay
önce- 127,5 milyar dolar dış borcumuz var.
Şimdi, Acil Eylem Planı'yla,
bu ülkenin sorunlarının en az üç yıl içerisinde çözülmesi
gerektiğini, üç yıllık bir zaman diliminin ihtiyaç olduğunu
Sayın Başbakanımız söylemişti. Dördüncü
yılı bitirdik, beşinci yıla girdik.
2006 yılı temmuz rakamını
veriyorum: 194 milyar dolar dış borç. Yani, dört yıl içerisinde,
127,5 milyarda aldığınız borcu 194 milyara getirmişsiniz.
Peki, iç borç ne olmuş? Çünkü, en önemlilerinden birisi de Türkiye'nin
iç borcu. İç borcu nerede almışsınız? O krizli
an, hani devamlı yüzde 500-yüzde 1.000 gecelik faizlerin olduğu,
gecelik faizlerle iç borçlanmanın finanse edildiğini söylediğiniz
dönemde 2001 yılında 122 katrilyon iç borcumuz varmış.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Ne alakası var?
HASAN ÖREN (Devamla) - 2002 Ekim sonu
itibarıyla 145,3 katrilyon borcumuz varmış. Ne olması
gerekli, başarılı bir iktidar ne yapmalı? Ya bu
borcu yerinde tutmalı ya bu borcu aşağıya doğru
indirmeli. O zaman diyelim ki: Tabii ki başarılısınız.
Ama, şu da söylenebilir: Bunlar geçmiş dönemde yapılan
borçlanmalar. Bu borçlanmalardan dolayı bize zaman gerekliydi.
Şimdi 2006 Ekim ayına bakalım.
2006 Ekim ayında iç borç stoku 251 milyar YTL. Yani, sizin aldığınız
145 katrilyondan, üzerine 105 katrilyon daha ekleyerek bugüne geliyoruz.
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) - Hasan
Bey, yanlış hesap yapıyorsunuz.
HASAN ÖREN (Devamla) - Şimdi
bununla ilgili ödediğimiz faiz giderlerine bakalım. Yani,
biz 2002'deki 145 katrilyona ne faiz ödüyormuşuz? Bakınız
arkadaşlar, kaynak da Maliye Bakanlığı Yıllık
Ekonomi Raporu'ndan, bütün rakamların hepsi buradan. 2002
yılında 41 katrilyon para ödüyormuşuz. Neye? 145 katrilyonluk
iç borca ödediğimiz faiz. Şimdi 251 milyara gelmişiz.
Aslında, o iç borca ödediğimiz faizin eksilmesi lazım;
eksilmesi lazım. Niye? O günün koşullarında enflasyon
yüksekti. O günün koşullarında, 2001'de yüzde 88 olan faiz
oranı, 2002'de yüzde 29 olan faiz oranlarından biz iç borçlanmaya
ödüyorduk. Şimdi 13,5'lara düşmüş. Ne olması gerekli?
Düşmesi gerekli.
2006 yılında faiz giderleri
46 katrilyonmuş. Yani, 46 milyar YTL. 2007 bütçesinde ise, 53 milyar
YTL'ye çıkmış. Yani, daha fazla borçlanıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
aldığınız noktadan getirdiğiniz noktaya, 1
misli fazlasıyla Türkiye'yi borçlandırmışsınız.
Yani bunu, Sayın Maliye Bakanı, bütçe konuşmasının
hiçbir yerinde bahsetmiyor, iç borçla ilgili. Bunu araştırın,
okuyun, içeride, nerede aldığıyla, nerede bıraktığının
arasında bir kelimeye rastlayamazsınız. Neye rastlarsınız?
İhracat rakamına rastlarsınız, ithalata rastlarsınız,
ama, borçla ilgili hiçbir kaleme rastlamazsınız.
Şimdi, Sevgili Arkadaşım
Fahrettin Poyraz, özelleştirmelerle ilgili bir şeyler söylemişti,
dedi ki: "Efendim, siz niye girmiyorsunuz, size de açıktır,
siz de girin." Türkiye'de ekonominin sıkıntısı,
yaptığınız özelleştirmeler. Aslında,
2005 ve 2006 yıllarında yapılan, bir 8,2 milyar 2005
yılı özelleştirmesi, 8 milyar 2006 yılı özelleştirmesi.
Aslında, Türkiye'de herkes
özelleştirmeye sıcak bakardı. Cumhuriyet Halk Partisinin
programında da "stratejik yerlerin dışındakilerin
özelleştirilmesi" vardır, ama, özelleştirmesi vardır.
Siz bunu yağmalamaya çevirdiniz. Yani, şimdi topluma sorduğunuzda,
özelleştirmeyle ilgili bir anket düzenlendiğinde ve düzenlenen
anketlerde, toplumun, özellikle "özelleştirme" kelimesine,
artık, soğuk baktığı apaçık ortada. Bunu
da başardınız.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin)
- Manisa Mensucat
HASAN ÖREN (Devamla) - Gelişmiş
ülkelerde özelleştirmeyle, yapılan özelleştirmeyle,
bütçeye katkı sağlanırdı. Ama, ne yazık ki, Türkiye'de
yapılan özelleştirmeler bir yağmalamaya dönüşmüştür.
Değerli arkadaşlarım,
2005 yılı özelleştirmesi: Türk Telekom 6,5 milyar dolara
özelleştirildi. Ama, 2005'te toplam özelleştirilen yerin sayısı
90. Satılan işletme sayısı 9, gemi sayısı
4, tesis ve taşınmaz sayısı 78, toplamından elde
edilen gelir 8,2 milyar dolar.
2006 satış toplamı 8
milyar dolar. TÜPRAŞ 4 milyar, Erdemir 2,7 milyar dolar, toplam
6,7 milyar dolar. Toplam satış: 71 adet yer satılmış.
Satılan işletme sayısı 4, gemi sayısı 2,
tesis ve taşınmaz sayısı 65.
Şimdi, buralarda, o kadar
usulsüz, o kadar, halkın tasvip etmediği özelleştirmeler
gerçekleşti ki, bu özelleştirmelerden dolayı da insanlar
bunun bir yağmalama olduğunu, bunun bir, yandaşlarını
koruma olduğunu anladılar.
Bakınız, burada, hemen
somut olarak söyleyeyim: Denizli Sümerbank 7 milyon dolara özelleştirildi,
ekspertiz değeri 50 milyon dolar. Arazi, sonradan, Sami Ofer ve
Mehmet Kutman'ın ortak olduğu Global Yatırım Holding
ve Pera Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına satıldı.
Ankara ikiz kuleler ortada. Maliyeti belli, satış fiyatı
belli.
Et Balık Kurumu Ankamall'un
olduğu yer bedavaya gönderildi. Et Balık Kurumu Manisa.
Özelleştirme nereden direktif alıyor bilmiyorum, ama, aldığına
kesinlikle inanıyorum. Öyle bir özelleştirme şartnamesi,
öyle bir sözleşmeyle ihaleye çıkıyor ki bu ihaleye
başka birilerinin girmesi kesinlikle engelleniyor. İlk
önce bu yapılıyor.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sipariş
gibi.
HASAN ÖREN (Devamla) - Şimdi,
Et Balık Kurumuyla ilgili dosyalar hazır, bütün ilgili makamlara
da verilmiş durumda. Et Balık Kurumu organize sanayinin
içerisinde bir yer, 89 dönüm. Organize sanayi Özelleştirmeye
diyor ki: "Ben, dördüncü kısımdaki yerin metre karesini
25 dolara satıyorum. Bu birinci kısımda. Sen üzerindeki
milyonluk tesisleri al götür. Onları güneydoğuya taşı,
istediğin kimseye sat. Sadece bana arsasını 25 dolardan
ver, ben alayım" diyor. Özelleştirme birilerine
peşkeş çekecek ya, Özelleştirme diyor ki: "Olmaz,
ihaleye çıkacağım." Tamam, ihaleye çıkılıyor.
2,2 milyon dolar yapılacak yer, yani, verilmiş olan fiyatın
yarı fiyatına 1,2 milyon dolara, ismini de söylemeyeyim
bakanımızın da
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Söyle
söyle.
MEHMET KARTAL (Van) - Adres belli!
HASAN ÖREN (Devamla) - İsmini
de söylemeyelim, adres gerçekten belli.
arkadaşı Özelleştirme
İdaresinden bu yeri alıyor. Alıyor da, Özelleştirme
İdaresi, özeleştirme dosyasını hazırlarken,
ihale şartnamesini hazırlarken, burada Et Balık Kurumunun
devamıyla ilgili şart koşuyor. Ama, Sanayi Bakanlığı
da diyor ki: "Burada, kesinlikle Et Balık Kurumuyla ilgili
organize sanayilerde işletmenin olması mümkün değildir."
Çünkü, sonradan değiştireceğiz ya sözleşmeyi.
Sözleşmede diyor ki: "Üç yıl kimseye satamazsın,
devredemezsin. Üç yıl içerisinde 2 milyon dolarlık yatırım
yapmak zorundasın." Üç yıl içerisinde tapuya şerh
konuyor hiç kimseye devredilmemesi için. Ama, Özelleştirme Yüksek
Kurulu, hani Sayın Başbakanımızdan, becerikli
ve maharetli Unakıtan'dan oluşan 5 kişilik Özelleştirme
Yüksek Kurulu, bir anda, bu arkadaşımızın buradaki
arsasını başka bir firmaya satmasıyla ilgili
izin veriyor.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, özelleştirme yapılsa idi, Anavatan Partisi,
özelleştirmeyi
MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) -
AKP
HASAN ÖREN (Devamla) -
bir yağmalama,
bir soyguna dönüştürmese idi 16 milyar dolarlık özelleştirme,
inanın, en az 30 milyar dolara çıkacaktı. Hani, o 1 Mart
tezkeresini geçirmek için 1 milyar dolar peşin 8 milyar dolar
taksitli paraya ne kadar ihtiyaç olduğundan dolayı burada
bir üstün gayret sarf eden AKP'liler aradaki uçurumu görsünler. Yani,
özelleştirme doğru olsaydı, özelleştirme sadece
AKP yandaşlarını koruma olmasaydı, özelleştirmenin
geliri en az elde edilen gelirin 2 katı olacaktı. Peki, bu
elde edilen gelir kime yarayacaktı? Elde edilen gelir bu topluma
yarayacaktı. Şimdi, o, inim inim inleyen, üzümünü satamayan,
hatta, üzümünü eylül ayında kesip ekimde, kasımda satması
gerekli olan Sarıgöl'deki, Alaşehir'deki, Kula'daki, Manisa'daki,
Turgutlu'daki, Salihli'deki arkadaşlarımız şimdi
banka borçlarını ödeyemiyor. Ama, toplumun içinde olmayan
siyasetçi ve iktidar da şunu söylüyor: Üzümünüzü şubata
kadar saklayın, şubatta üzüm para edecek. Peki, tarım
kredi kooperatifleri şubata kadar bekleyecek mi? Ziraat Bankasına
olan borçları şubata kadar bekletebilecek miyiz? Hayır,
icrai işlemler devam ediyor.
Şimdi, geçen hafta Manisa'da
bir uygulama başlatıldı, bütçeye para gerekli. Bütçeye
para gerekliyse kimin sırtına binmek gerekli? Vatandaşın
ya esnaf sanatkârın ya işçinin ya emeklinin veya tarım
alanında üreten insanın. Ne yaptılar? Tarımsal sulamada
borcu olanların ev elektriklerini kestiler. Bakınız,
arkadaşlar, bir şey söylüyorum, cumhuriyet tarihinde olmamış
bir şey: Tarımsal sulamada borcu olan, abonesi ayrı
olan, abone numarası ayrı olan, arazisindeki artezyenin
başındaki saate borcu olan insanların, geldiler, bu
kış günü evindeki elektriği kestiler. Genel Müdüre burada
sorduğumda "Olmaz öyle şey." dedi. Manisa bölge
arandığında "Evet efendim, uygulama devam ediyor."
dendi. Değerli arkadaşlarım, esnaf ve sanatkâr zor durumda,
içinden çıkılmaz bir hâl almış.
Şimdi, bir şey daha yapılıyor.
Maliye Bakanlığı, tahmin ediyorum, yukarıdan gizli
emirler gönderiyor. Esnaf ve sanatkâr beyanlarını verdiğinde,
bütün vergi dairelerinde şununla karşılaşıyor:
"Bu beyan doğru değildir, bu beyanı 2 katına
çıkaracaksın, çıkarmazsan biz biliriz ne yapacağımızı."
İkincisi, 80 YTL ile 5 bin YTL
arasında veya üstü olan bütün borçluların listesi çıkarılıyor,
bütün bankalara şu an dağıtılıyor. Değerli
arkadaşlarım, keşke Maliye Bakanım burada olsa
da bir açıklama getirse. Bakınız, 80 YTL vergi borcundan
dolayı -insanlar- Türkiye'deki bütün bankalara, binlerce, on
binlerce isim ve soyisimle bankalara gönderiliyor. Eğer, bu Hasan
Ören'in hesabına para düştüğünde hemen bunu bloke edin
deniyor.
Değerli arkadaşlarım,
cumhuriyet tarihinde insanlara bu kadar zulüm yapılmadı,
cumhuriyet tarihinde bu kadar eziyet edilmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ören, teşekkür
için buyurun.
HASAN ÖREN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, kamuoyu yoklamaları ne söylerse söylesin,
1999'da iktidara gelenleri 2002 yılında kamuoyu yoklamaları
onları da biraz yukarıda gösteriyordu, ne yazık ki, o
günkü siyasi partiler yüzde 1'lere indi. Bu uygulamalarınız
devam ettiği süre içerisinde
Kesinlikle bu vatandaşın
sessiz olduğuna bakmayın, bu vatandaş sandığa
geldiğinde sesini çıkarıyor. Ben inanıyorum ki,
köylüsüyle, esnafıyla, işçisiyle bütün Türkiye'de yaşayan
70 milyonun en az 67 milyonu, şu an, uygulamalarınızdan
rahatsız ve inanıyorum ki, gerekli olan cevap 2007 4 Kasımında
veya ondan önce yapılması daha uygun olacak bir erken seçimde,
Adalet ve Kalkınma Partisine sandıklarda gereken cevap verilecektir.
Önümüzdeki Kurban Bayramı'nızı
ve yılbaşını kutluyorum, hepinize saygı ve
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ören.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Abuşoğlu.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Ören, konuşmasında özelleştirmenin
yağmalamaya dönüştüğü ve bunun Anavatan Partisi tarafından
yapıldığı anlamında bir ifade kullandı.
Partimize sataşmadan dolayı söz istiyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın
Başkan, düzeltmeme müsaade eder misiniz?
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu,
Sayın Ören'i ben dinledim, anladığım kadarıyla
iktidarı eleştirdi, AK Partinin özelleştirme uygulamasını
eleştirdi diye düşünüyorum.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Konuşma sırasında herhangi bir düzeltme yapılmadığı
için, dolayısıyla bir sataşma var.
HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın
Başkanım, arkadaşlarım da ikaz ettiler, hemen bir
düzeltme yapmama müsaade eder misiniz?
BAŞKAN - Ben, iktidarın
özelleştirme uygulamasını eleştirdiğini düşünüyorum.
Buyurun Sayın Ören.
HASAN ÖREN (Manisa) - Değerli
arkadaşlarım, özelleştirmeyle ilgili özelleştirme
değil, bir yağmalama olduğunu söylediğimde
"Adalet ve Kalkınma Partisi" diyeceğime "Anavatan
Partisi" demişim, düzeltiyorum, Adalet ve Kalkınma
Partisi
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ören.
Madde üzerinde, Anavatan Partisi
Grubu adına söz isteyen Hüseyin Güler, Mersin Milletvekili.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Güler.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlar; bütçe görüşmeleri üzerinde Anavatan
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında, gözlerim Sayın
Agâh Kafkas'ı arıyor, ama bulamıyor, inşallah bizi
dinleme şansı yakalar.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Cevaba tahammülü yoktur onların.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Ve
bir özelleştirme mantığının, dış politikanın
burada nasıl olduğunu, ben buradan açıklamaya çalışacağım.
Sizinle nasıl farklı düşündüğümüzü, nasıl
oluştuğunu, bir, lütfen, -teker teker, biraz fikir jimnastiği,
biraz hafızalarımızı- şöyle bir hatırlayalım.
1 Mart tezkeresiyle dış politikada neler yaşandığını,
80 milyar dolarla başlayan bir pazarlığın 1 milyar
dolara kadar indiğini ve bu 1 milyar doların da 8,5 milyar
dolara çıktığında, kredi olarak
Sayın Ali Babacan'ın
altında imzası var. Ne oldu? O 1 milyar doları da almayı
beceremediniz. Ha, yaptığımız hamallık kâr
kaldı, yani, dış politika
Peki, Avrupa politikası, Avrupa
Birliği süreci
Ne oldu? Donduruldu. 8 tane başlığın
tekrar açılması konusunda, 1'e indirgendi. Ne oldu, bu mu
başarı, bununla mı övüneceksiniz? Siz, herhâlde, teslimiyeti
mutluluk kabul ediyorsunuz. Doğru, o da bir mantık. Teslim
olursanız, her şeye "evet" derseniz, bir günü kotarır
ve mutluluğu yakalarsınız. Geriye?.. Tarih ne yazacak?
AK Partili yılları nasıl anacak bu toplum? Şurada,
çok az kaldı. Hepsinin bilincindeyiz. Gerek dış politikada
-ekonomik kurallar dahi, kanunlar dahi- Avrupa, daha doğrusu,
bugün, IMF'in dayattığı şekilde kanunlar çıkarmıyor
musunuz burada? Gelin, açıklayın "hayır" deyin
bakayım. Sayın Kemal Derviş döneminden kalma ekonomik
politikalar, aynen, harfi harfine uygulanıyor. Hadi, bir sapmanız
olduğunu söyleyin. Seçim dönemine giriyoruz. 2007 yılında,
kısmen, toplumun bir derece rahatlaması gereken dönem de
dâhil olmak üzere, IMF'e verdiğiniz tek bir talimat var: "Asla
seçim yılı olmayacaktır." Diğer türlü yapanları
ise popülist düşünce olarak algılıyorsunuz. Türkiye'nin
sorunlarını dile getirmek ne zaman popülizm oldu? Ne zamandan
beri, Türkiye'nin sorunlarını çözmek popülizm politikasıyla
eş değer anlaşıldı? Bu, sadece, AK Partinin günah
çıkarması, başka bir şey değil. Türkiye'nin bunca
sorunları varken, işçisinin, köylüsünün, memurunun -diğer
konuşmacılar altını çizdi- sizin kulaklarınız
tıkalı, gözleriniz de kapalı. Yani, halk tabiriyle
"gören kör" dediğimiz bir tablo var.
NURİ ÇİLİNGİR
(Manisa) - Bakar kör
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Görüp
de algılamıyorsunuz bu sorunları. Çünkü, sizin, öyle,
ne bir derdiniz var, ne kaygınız. Kanunlar burada tartışılmadan
geçilsin. Niye on güne sıkıştırıyorsunuz dediğimizde,
ee, ne yapalım?.. Kamuoyu, bu hassasiyet içerisinde, vereceğimiz
rakamlarla, içeri boş, altı boş olan rakamlarla kamuoyu
aldanır diye düşünüyorsunuz. En büyük yanılgı burada
başlar.
Bu toplumun dış politikasında,
yıllardır, cumhuriyet hükûmetleri, onurlu duruşuyla,
ülkenin çıkarları konusunda... Biraz önce arkadaşlarımız,
yine, Sayın İsmet İnönü'nün vefatı dolayısıyla
rahmetle andılar, gerçekten rahmetle anıyoruz. O yılların
koşullarında dahi ülkenin menfaatleri korunurken, bugün,
teslimiyeti memnuniyet olarak algılayan bir AKP iradesi...
Tartışmadan, bilmeden,
sığındınız tek nokta var: "Bilmiyoruz, bu
yüzden vicdanımız rahat" diyorsunuz. Ama, ülkenin menfaatlerine
geldiğimiz zaman, birer birer, hep kaybolup yok olmaya gidiyor.
Dış politikada, Avrupa
Birliği konusunda, geçen yılı bayram ilan ederken, ama
bu yılı... Biraz da milliyetçilik duygularıyla, böbürlene
böbürlene, Sayın Başbakanın çizdiği bir nokta
var: Kaybedeceğimiz bir şey yok. Kimler kaybetmez? Ben tekrar
soru soruyorum. Almamış insanlar, bu birliktelikten asla,
en ufak bir menfaati ve çıkarı olmayan düşüncenin karşılığında
kaybedeceği bir şey yoktur, almamış ki kaybetsin.
Tek taraflı, yıllardır Avrupa Birliği süreciyle
ilgili tek taraflı bir verme mantığıyla, memnun
olacağınızı zannediyorsunuz. Efendim ne olur? Yeri
gelir rest çekeriz, Avrupa Birliğine de, hayır, biz, bundan
sonra verecek bir kuruş, ne bir tavizimiz var deyip kamuoyuna,
biraz tafra, biraz da iç politikaya dönük malzeme anlayışıyla,
asıl şovu sizler yaparsınız. Ama, kamuoyu bunları
yemiyor. Avrupa Birliği süreci, zaten, kendi başına,
kendi iç sorunlarıyla boğuşup kalmakta ve Avrupa Birliğine
karşı verdiğiniz bunca tavizin karşılığında
elde ettiğiniz, maalesef -Sayın Başbakanın da biraz
itirafı- maalesef...
Dış politika diyorsunuz.
Ben buradan yine Agâh Kafkas'a sormak istiyorum: Sayın Ali Babacan'ın
Danimarka'da karşılaştığı muameleyi hatırlar
mısınız, saatlerce gümrük kapılarında beklerken...
Bize, dışarıdan gelen bir bürokrat veya bir devlet adamı
geldiğinde tüm trafik altüst olurken, VIP salonunda
ağırlarken, Sayın Ali Babacan'ın uyguladığı
muameleyi bir hatırlayın şöyle. Ne oldu? Bu mu
dış politikada övüneceğiniz noktalar? Aslında,
sizin de içiniz kanıyor, içiniz sızlıyor, ama, kamuoyuyla
paylaşmaktan çok, bire bir özel sohbetlerde paylaşıyorsunuz,
bir derece, öyle, günah çıkartıyorsunuz.
Kısaca, dış politika
deyince, Avrupa ve IMF de dâhil olmak üzere, tamamıyla
Yine, Sayın
Cüneyt Zapsu'nun söylemlerini hatırlayalım biraz. Sayın
Başbakanı, Amerika Birleşik Devletleri'ne, özellikle
"kullanın kullanabildiğiniz" kavramı
Ben,
bir vatandaş olarak "kullanın" kelimesini içime
sindiremem, hiç kimsenin de beni kullanmasına izin vermem. Yüreğim
yettiği müddetçe, varlığım yettiği müddetçe
direnişimi gösteririm. Siz ne yaptınız dış politikada,
söyler misiniz? Cüneyt Zapsu'yla ilgili ne tasarrufta bulundunuz?
O sıradan bir şahıs mı? MYK yöneticiniz. Söyler misiniz?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Güçleri yetmez, yapamazlar! Ona dokunamazlar!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Güçleriniz
yetmez tabii ki. Çünkü, siz, meşruiyeti, maalesef ülkemde değil,
dışarıdan arıyorsunuz ve bu doğrultuda, gerek
IMF'in gerekse Amerika'nın ve gerekse Avrupa Birliği süreciyle
ilgili, bölgesel güç olması gereken bir Türkiye
Ama, sadece,
yaptığınız tek şey var, burada altını
tekrar tekrar çiziyorum, sadece bir görev eri olarak, emir eri olarak,
verilen her talimata "emredersiniz" demekten başka
yaptığınız bir şey yok. Ha, bunu yargılamak,
sorgulamak sizin sorununuz değil, ama, ben, ülkem adına,
bir milletvekili olarak bunu sorgulamak benim temel görevim. Kamuoyuyla
paylaşıyorum, sizlerle değil.
Zaten, bütçe görüşmesi, bir
ülkenin temel, en önemli görevi olması gerekirken, tartışmaya
ihtiyaç dahi... Şuradan, 20 kişi parmakla saysan bulamazsınız.
Sayın bakanın bir tanesi, sadece iç prosedür uysun, sadece
prosedür uysun, komisyon yerinde mi, bakan yerinde mi, o kadar. Onun
dışında, hiçbir şey tartışılmıyor
bu ülkede. Tartışmamakta ısrar ediyorsunuz, ama, bu ülkeyi
saf zannediyorsunuz. Bu ülkenin sağduyusu, bu milletin
sağduyusu, her alanda tepkisini gösterecektir. En önemlisi de
seçimdir. Geçmişin iktidarlarından ders aldığınızı
zannediyorduk, ama, görüyoruz ki, sizin ayaklarınız da yere
basmıyor.
Kamuoyunda tartışılan
bir şey vardır, kimlik ve kişilik açısından, biraz
da toplumun "ne oldum delisi" der gibi, tek başınıza
iktidarınıza güveniyorsunuz ve bu kamuoyu, yaşanılan
bunca acıyı ve sıkıntıyı gördüğünde
unutmayacaktır, yani, AK Partili kayıp yıllarını
asla unutmayacak ve kamuoyuna, zaten, çıktığınızda
söyleyecek çok, dört tane rakamdan öteye gitmeyen, işte gayri
millî hasılayı 5 bin dolara çıkardık. Burada, milletvekili
arkadaşlar arasında yüzde 30'u kredi kartzede, yüzde 30'u!
Düşünün, diğer kamuoyunun durumunu.
Yaklaşık 12 milyona yakın
yeşil kart bağımlısı. Yeşil kart nedir arkadaşlar
söyler misiniz? Yeşil kart kimlere verilir? Bu toplumda sefaletin
resmî belgesi. Başka var mı? Bu ülkede, mağduriyete, hepimiz
saygı duyarız, ama, bu sürekli yeşil kartın artan
sayısını göz önünde bulundurduğumuzda, ülkenin
yaşadığı sıkıntılar apaçık ortada.
Ne verebildik yeşil kartlılara söyler misiniz? Ne verdiğinizi
zannediyorsunuz? Sosyal devlet gereği, bu topluma, sosyal güvenlik
de dâhil olmak üzere, vermeniz gereken, insanca yaşaması
gereken bir unsuru, olguyu sürdürebilir hâle getirdiniz. Sürekli,
bu toplumu, iaşeye bağımlı kitleler hâline getirdiniz
ve sürekli de artan bir sayıyla.
Önümüzdeki süreç bir Kurban Bayramı
ve yeni yıl. Ama Kurban Bayramı dahi bayram tadında geçmiyor.
Toplumun kendisi kurban olmuş, değil ki, toplumun kurban kesecek
takati kalmadı. Ha, buna rağmen, yine de, inancı gereği,
borç edecek, harç edecek yine kurbanını kesecek, el âleme,
namerde muhtaç görünmemek için, çünkü, benim toplumum onurlu. Ama,
buna karşın, temel göstergeler, sizin rakamlarınız.
Bu rakamlar ifade edilirken de, bunlara dahi kulağınızı
tıkıyorsunuz. Yaşanan bunca sıkıntıyı
görmezlikten gelip, ama, biraz önce de söyledim
Çok uluslu bir firmanın
sorunu olsa "hayhay hemen çözeriz; Cargill mi, emredersiniz;
Motorola mı, emredersiniz." IMF ne istiyorsa, "emredersiniz."
Başka
O zaman, biz de diyoruz ki, bu ülkenin sorunlarıyla,
size verilen bunca yetkiyi ve size verilen bunca sorumluluğu
yerine getiremediniz. Yani, kısaca, beceremediniz. Ama, bunu,
zaman zaman sayın bakanlar itiraf ediyor. Mazeret üretmek gerekirse
her vesileyle "ya ne yapalım, bunca yılın, ülkenin
sorunlarını biz mi çözeceğiz?"
Arkadaşlar, beş yıl
geçti. Beş yıl boyunca iktidar olduğunuzu unuttunuz.
Halkın önüne sadece
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güler, lütfen,
toparlar mısınız, buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Halkın önünde, sadece mazeretlerinizi
paylaşacaksınız.
Bir sonraki konuşmamda bir konuya
daha değineceğim: Çiftçi sorunları ve narenciye ürünlerinin
sorunları ve bu ülkenin, o kitlelerinin ıstıraplarını
sizlerle paylaşacağım. Aslında, benim burada vereceğim
tek mesajım vardır, halkıma, halkımın sağduyusuna,
yüreğine, vicdanına, beynine. Çünkü, sizin, en ufak, bu konuda,
dinlemeye ve çözme gibi bir sorumluluk hissetmediğinizden dolayı,
çözme gibi bir şansınız olmadığından. Artık,
kalmadı da, süreniz de kalmadı.
Bir sonraki konuşmamda tekrar
buluşmak dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Güler.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Zülfü Demirbağ, Elâzığ Milletvekili.
Buyurun Sayın Demirbağ.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın
28'inci maddesi üzerine şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Konuşmamın başında, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Halkın
dört gözle dinliyor Sayın Demirbağ.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
- Sen sekiz göz, iki kulakla dinle o zaman.
Değerli milletvekilleri,
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın
28'inci maddesi, muhasebe kayıtlarından çıkarılacak
tutarlarla ilgili olup 21/7/1953 tarih, 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsili Usulü Hakkında Kanun kapsamında izlenen alacakların
dışında kalan ve muhasebe kayıtlarında bulunan
devlet alacaklarından, tutarı 15 yeni Türk lirasına
kadar olanların tahsili için yapılacak takibat masraflarının
asıl alacak tutarından fazla olacağının anlaşılması
hâlinde, bu tutarların muhasebe kayıtlarından çıkarılmasına,
genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde Maliye Bakanı,
diğer kamu idarelerinde üst yöneticiler yetkili kılınmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yirmi yedi saat süren bütçe maratonunun sonu
yaklaşırken, bir iki noktayı vurguladıktan sonra
konuşmamı noktalamak istiyorum.
Önceki dönemlere, yapılan
bütçelere bakılacak olunursa, özellikle seçim öncesi hazırlanan
bütçeler, tamamen popülist politikalara dayalı seçim bütçeleri
olma özelliği taşırken, AK Parti Hükûmetleri döneminde
ise 2007 yılı sonunda genel seçimler yapılacak olmasına
rağmen, bütçe disiplininden uzaklaşılmadan ve taviz
verilmeden, ekonomik gerçekler göz önünde bulundurularak, 2007
yılı bütçesi hazırlanmıştır.
Kayda değer gördüğüm bir
diğer husus da bugüne kadar hep siyasi bir malzeme olarak kullanılan
ve istismar edilen, cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün
"Köylü, milletin efendisidir." sözü ilk kez manasına
uygun bir şekilde, Sayın Başbakanımızın
talimatlarıyla uygulamaya konulan KÖYDES projesiyle hayata
geçirilmek suretiyle milletin efendisi olan köylü layık olduğu
yere taşınmıştır. Zira, efendiliğin ölçüsü
eğitimi, yolu, suyu, elektriği, telefonu, kanalizasyonu
ile yaşam altyapısının hazırlanmış
olmasıdır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Kaç köye elektrik götürdünüz?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
- Ben sana buradan, köyleri tek tek sayacak hâlim yok. Sadece Elâzığ'da
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Kaç köye elektrik götürdünüz?
CANAN ARITMAN (İzmir) - Oraya
çıkanın bilmesi lazım, afaki konuşamazsınız.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen
Sayın Arıtman
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Medeniyetse
kaç köye elektrik gitti?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
- Ben, bu kürsüden, sizinle muhatap olmak istemiyorum.
BAŞKAN - Sayın Demirbağ
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Kaç köye elektrik gitti? Kaç köye telefon götürdünüz?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
- Sizi muhatap almak istemiyorum.
BAŞKAN - Sayın Demirbağ
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Medeniyetse
kaç köye elektrik gitti?
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
böyle bir soru sorma hakkınız var mı? Lütfen
Sayın Demirbağ, lütfen Genel
Kurula hitap edin.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
- Sözlerime son verirken, milletimizin yaklaşmakta olan Kurban
Bayramı'nı ve yeni yılını en içten dileklerimle
kutlar, 2007 yılı bütçesinin, ülkemize ve milletimize hayırlı
olması dileğimle milletimizin şahsında yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Demirbağ.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
29'uncu maddeyi okutuyorum:
Tahsil edilmeyecek alacaklar
MADDE 29- (1) 23/5/2000 tarihli ve
4568 sayılı Bazı Fonların Tasfiyesine
İlişkin Kanun ile 1/1/2001 tarihinde tasfiye edilen Kamu Ortaklığı
Fonunun tasfiye tarihinden önce, Fon adına sağlanmış
devirli dış proje kredileri ve Hazinece üstlenilen Hazine
garantili dış krediler ile yurt içi borçlarından doğan
vadesi geçmiş anapara, faiz, masraf ve gecikme zammından
oluşan 4749 sayılı Kanun kapsamındaki Hazine alacakları
bu Kanunun yürürlük tarihi itibarıyla terkin edilmiştir.
Bu konuya ilişkin işlemleri, ilgili Devlet hesaplarına
kaydettirmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
(2) Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Genel Müdürlüğü tarafından 8/6/1949
tarihli ve 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre vazife malulü
kabul edilip 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Kanun veya
12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Kanun hükümleri uyarınca
vazife malullüğü aylığı bağlananlardan; Sandık
Sağlık Kurulu tarafından daha sonra malul olmadıklarına
dair karar alınması nedeniyle vazife malullüğü ve
emekliye sevk onayı iptal edilerek 1/9/2006 ila 31/12/2006 tarihleri
arasında göreve başlatılanlara veya aynı kapsamda
ve tarihler arasında vazife malullüğü aylıkları
iptal edilerek bu aylıkları emekli veya adi malullük aylığına
dönüştürülenlere;
a) 5434 sayılı Kanun ve
3713 sayılı Kanun hükümlerine göre ödenmiş olan emeklilik
ikramiyesi tutarları,
b) 5434 sayılı Kanunun ek
79 uncu maddesine göre yapılan ödemeler ile aynı Kanunun
geçici 139 uncu maddesine göre ödenen muayene ve tedavi giderleri,
c) 2330 sayılı Kanun hükümlerine
göre ödenen nakdi tazminat tutarları,
için borç çıkarılmaz, çıkarılmış
borçlar terkin edilir. Ancak, (a) bendi kapsamında ödenen emeklilik
ikramiyesi tutarları, 5434 sayılı Kanunun 89 uncu
maddesi hükümlerine göre sonradan ödenecek emeklilik ikramiyesi
tutarlarından mahsup edilir. Sonradan ödenecek emeklilik ikramiyesi
tutarlarının önceden ödenen emeklilik ikramiyesi tutarlarından
az olması halinde ise fazla tutar geri alınmaz. Bu fıkra
kapsamına girenlerden, 2985 sayılı Toplu Konut Kanununun
ek 2 nci maddesine göre faizsiz konut kredisi verilenler, faizsiz
konut kredisi hakkından aynı esas ve usullerle yararlandırılmaya
devam ettirilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ali Kemal Deveciler, Balıkesir
Milletvekili.
Buyurun Sayın Deveciler.
Sayın Deveciler, süreniz on
dakikadır, buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Şahsım adına da vardı Sayın Başkan.
BAŞKAN - Biliyorum Sayın
Deveciler. Anavatan Partisi Grubunun da söz talebi var. Daha sonra
vereceğim.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
"Tahsil edilemeyecek alacaklar" başlıklı
29'uncu madde hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan evvel,
bir saat evvel, AKP Milletvekili Fahrettin Poyraz'ın sözlerine
değinmeden geçemiyorum. Çünkü, Balıkesirliler olarak
içimiz yanıyor, yüreğimiz yanıyor, çok dertliyiz. Çünkü,
Fahrettin Poyraz dedi ki: "Özelleştirmelerde usulsüzlükler
yok. Biz, her şeyi açık ve şeffaf olarak yaptık, hiçbir
itiraz yok." Ben, Türkiye'deki tüm özelleştirmelere girmek
istemiyorum, usulsüzlükler diz boyu. Onları, vatandaşlarıma
havale ediyorum, ama, kendi ilimde yapılan özelleştirmeye
de girmeden geçmek istemiyorum.
Şimdi, bakınız, her
şey açık ve şeffaf olabilir, ama, siz, bir ihaleyi, önceden,
girecek olan şahıslara, firmalara göre şartnameyi
ayarlarsanız, tabii ki başkaları giremez ve bir tane
firma girer ve o firma da o ihaleyi alır. Şimdi, adaletli mi
sayın arkadaşlarım? AKP'lilere de, CHP'lilere de, Anavatan
Partili milletvekillerine de soruyorum: Balıkesir'in dev kuruluşu,
750 kişinin çalıştığı bir kuruluş, SEKA
Kâğıt Fabrikası, can damarı. Bu fabrika 2 bin dönüm
araziye kurulmuş bir fabrika, çalışır vaziyette.
Türkiye'nin, tek gazete kâğıdı imal eden fabrikası.
750 kişi çalışıyor, 42 tane iş makinesi var,
190 tane sosyal konut var içerisinde, lojman olarak kullanılan.
Çalışır fabrika. Depoları, ful olarak fuel-oil dolu
ve ihalesi yapılıyor ve açık ve net olarak yapılıyor
ihalesi Fahrettin Poyraz'ın dediği gibi ve kimse girmiyor
-Türkiye'de başka kimse yok- Albayraklar şirketi giriyor,
bu ihaleyi kaç paraya alıyor biliyor musunuz: 1,1 milyon dolar,
1,5 trilyon liraya. Çukurambar'da -Sayın Orman Bakanımızın
da orada yaptığı inşaatlar, artık, bilemiyorum
veyahut girmiş olduğu şeyler var, AK Parti milletvekillerinin,
belki bizim arkadaşlarımız da vardır- oradaki gecekonducudan
alınan araziler 1,5 trilyon liraya alınmış. Gecekonducu
1,5 trilyon liraya araziyi satıyor, biz, 2 bin dönüm arazinin
üzerinde bulunan, 190 tane konutu olan, 42 tane iş makinesi
olan, çalışır durumdaki fabrikayı 1,5 trilyon liraya
satıyoruz ve alan firma, üç ay sonra, bunun içindeki hurdalarını
1,3 milyon dolara satıyor, 1 trilyon 750 milyar liraya. Yani,
işe başlamadan 250 milyar lirayı cebine koyuyor ve tüm
fabrika bedavaya geliyor, 190 tane konut var. 2 bin dönüm araziyi,
1 milyon liradan metresini satsanız -ki, 1 milyon liradan
dağ başındaki tarlayı alamazsınız- 2 trilyon
yapar arkadaşlar. Yapmayın, gözünüzü seveyim!
Nerede bu adaletli bir özelleştirme?
Soruyorum sizlere, doğru bir özelleştirme mi? Tabii ki, Balıkesirliler
olarak yüreğimiz yanıyor, yanacak da.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Niye girmediniz?
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)
- Arkadaşım, ne demek niye girmediniz? Siz, firmaya göre
hazırlarsanız sözleşmeyi, kim girer ya?
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Nedir, özelliği neymiş?
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)
- Firmanın şartnamesi, ihale şartnamesini Albayraklara
göre hazırlarsanız, bir ev fiyatına verirsiniz. Hâlâ
savunuyorsunuz, ayıp ya!
ASIM AYKAN (Trabzon) - Yargı
bozdu
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)
- Yargı bozdu, evet, yargı bozdu, ama, geri iade etmiyor
Hükûmetiniz, yargı kararını uygulamıyor.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Öyle şey olur mu?
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)
- O zaman, Maliye Bakanına sorarsınız, öyle şey
oluyor mu olmuyor mu diye? Zaten yargı kararını uygulasan,
trilyonlarca lira tazminat isteyecek. İçindekileri sattığı
bir kenara, trilyonlarca lira tazminat isteyecek arkadaşlar.
Önce, Maliye Bakanı, özelleştirmeden sorumlu Maliye Bakanı
-Sayın Bakan burada yok- lütfen yargı kararını uygulasın,
Balıkesir'in malını Balıkesirlilere teslim etsin.
Bunu bilmenizi istiyorum.
Konuya geçiyorum. "Tahsil
edilemeyecek alacaklar" başlıklı 29'uncu madde
hakkında
Maddeye, Plan ve Bütçe Komisyonunda eklenen ikinci
bent ilke olarak doğru iken, bu bendin, sadece, 5434 sayılı
Kanun kapsamında değerlendirilmesinin yetersiz olacağını
söylemiştik. Nitekim, diğer sosyal güvenlik kuruluşlarında
benzer durumların olabileceği ve SSK'lılarla
Bağ-Kur'luların da bu kapsama dâhil edilmesi gerektiği,
tarafımızdan Plan Bütçe Komisyonunda dile getirilmişti.
Buna mukabil, önümüze gelen metinde, bu çelişkinin giderilmediği
görülmektedir. Mamafih, bu şekilde, Hükûmet, arkası olmayan
toplum kesimlerine farklı davranışlar göstermekte mahir
olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.
Bir yandan IMF'nin sözünden çıkmayacaksınız
ve sosyal güvenlikle ilgili yasayı öyle bir yazacaksınız
ki, içindeki eşitsizlikler ve hukuka aykırılıklar
nedeniyle, Anayasa Mahkemesine iptallerden başka yol bırakmayacaksınız.
Diğer yandan, diyeceksiniz ki: "Bazıları oturdukları
fil dişi kulelerden durumu doğru göremiyor." Sonra
da, ikaz edilmenize rağmen, sosyal güvenlik kurumlarına tabi
olanlar arasında ayrıma neden olduğu izlenimini veren
metinler getireceksiniz önümüze.
Maddenin birinci bendiyse, artık,
var olmayan bir fon olan Kamu Ortaklığı Fonu'nun Hazine
Müsteşarlığına olan 1,7 milyar YTL borcunun terkinini
içermektedir. Tabii ki, var olmayan bir tüzel kişilikten artık
bu borcun tahsili mümkün olmadığı için, Hazine tarafından,
söz konusu miktarın terkini gerekmektedir. Bununla birlikte,
bu ve benzeri yaklaşımlar, AKP İktidarına çok uygundur,
çünkü, gelir toplamak için, alın teriyle çalışanların
canını çıkartırken ve cumhuriyet döneminde yapılmış
yatırımları bir bir elden çıkartırken, mayıs
ve haziran aylarında yaşanan mini kriz sonucunda milyarlarca
doların kaybedilmesine ve artan faizler yoluyla, zorla elde edilen
bu gelirlerin zaman içinde kaybedilmesine imkân sağlamak her
iktidara nasip olmayacak bir uygulamadır.
Sayın milletvekilleri, olayları
doğru algılayamamak herkesi yanlışlıklara
sürükler. Uluslararası konjonktür nedeniyle ülkemize gelen
likidite fazlasını kendi politikalarına bağlamanın
rehavetini yaşarken Hükûmet, bu yılın mayıs ve haziran
aylarında bir uyarı aldı. Neydi bu uyarı? Bu uyarı,
aslında, Hükûmetin uyguladığı politikalar nedeniyle
değil, dış şartların olumlu olması nedeniyle
yüksek cari işlemler açıklarının finanse edilmekte
olduğu uyarısıydı. Bu uyarı, dikkat edilmezse
bir anda Türk ekonomisinin ayağının kayacağı
uyarısıydı. Bu uyarıya kulak asıldı
mı? Cari işlemler açığının kırdığı
rekor dikkate alındığında, kulak asılmadığı
görülmektedir.
Merkez Bankası, yatırım
pozisyonuna, sadece, yabancı yatırımcılar elindeki
hisse senetlerinin stokları açısından bakıldığında,
2006 yılının ilk çeyreğinde 37,2 milyar dolar olan
bu stok rakamın, yaşanan dalgalanma sonrasında, 2006
yılının ikinci çeyreğinde 26,3 milyar dolara gerilediği
görülmektedir. Bakın, bir yandan açıkları kapatmak
için varlıklarımızın tamamını satarak
iktidarınız sonlanana kadar 16,4 milyar dolarlık özelleştirme
yapmayı amaçlıyorsunuz, yabancılara sattığınız
gayrimenkul satışlarıyla brüt 3 milyar dolar tahsil
ediyorsunuz, bankacılık kesimini yabancı şirketlere
peşkeş çekiyorsunuz, diğer yandan ülkeye yatırım
yapan yatırımcının uluslararası yatırım
pozisyonunda -verdiğim rakamlardan da görüldüğü gibi-
bir çırpıda 10,9 milyar doların ülkeden çıkartılmasına
neden oluyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, AKP
İktidarı, bir yandan varlıklarımızı satarken,
aynı anda, gelen yatırımcının bir çırpıda
çıkmasına neden olurken faizler bakın ne hâle geldi: O
dalgalanmaya kadar düşme eğiliminde olan Merkez Bankası
gecelik borç alma faiz oranları, yaşanan dalgalanma sonucu
13,25'ten, önce yüzde 15'e, sonra da yüzde 17,5'e çıkarılmıştır.
Peki, ikinci el piyasa faiz oranları
nedir? Bu faiz oranları da, yüzde 21 -hazine bonosu faizleri
gibi- düzeyinde, inmemektedir daha aşağıya. Bu nominal
oran, yüzde 4 düzeyindeki 2007 enflasyon hedefi göz önüne alındığında,
yüzde 16,3 gibi yüksek bir reel faiz oranına tekabül etmektedir.
Peki, bunun sonucu ne olmaktadır? Bunun sonucu, 204,9 milyar
YTL'lik 2007 yılı bütçe harcamalarındaki faiz harcamasının
52,9 milyar YTL olmasıdır. Nedir bu artış? Yapacağınız
faiz ödemesindeki öngördüğümüz artış, 2006 faiz ödeme
tahmin rakamlarına göre yüzde 14,5'tur. Nedir enflasyon hedefiniz?
Yüzde 4. Şimdi, bu, faiz harcamalarında reel bir artış
mıdır değil midir? Aslında, bu, bir artış
değil, bu bir büyük sıçramadır.
Faiz ödemelerinde görülen bu reel
artış kime yaramaktadır? Esnafa mı, emekliye mi,
memura mı, çiftçiye mi, kime yarıyor? Tabii ki, elinde parası
olana ve yabancı yatırımcıya yarıyor. Peki,
dar gelirliye ne düşüyor? Dar gelirliye de tabii ki, bu faizi
ödeyecek olan gelirleri yaratmak, bu yaratılan gelirlere yardımcı
olmak, yani, bütçeye konulan vergiyi ödemek kalıyor. Nasıl
mı? Dünkü oturumda da, Maliye Bakanlığı bütçesinde
de söyledim. Gelirlere ilişkin söylediğim gibi, gelirler
vergisini, dolaylı vergileri ödeyecek olan yoksul halk kesimlerinin
vergi yükünü artırarak -hem de bu artış öyle küçümsenmeyecek
bir yük de yüklememektedir bu kesimler üzerine- vergi gelirindeki
artış oranı yüzde 14,9'dur.
Sayın Maliye Bakanı, konuşmalarında,
vergi yükünü artırmadıklarını, aksine azalttıklarını
ifade etmektedir. Şöyle bakalım: Gayrisafi millî hasılaya
oran yüzde 24,5'tan yüzde 25 düzeyine çıkmaktadır. 2007
yılı bütçesinde, dolaylı vergilerde, Sayın Bakan
ne kadar itiraz ederse etsin, kendi deyimiyle "babalar gibi"
dolaylı vergiler artmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
lütfen toplarlar mısınız, buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)
- Sayın Başbakan kendi iktidarları döneminde ücretlerde
artışlar yaşandığını sık sık
ifade etmektedir. Oysa, gerçek oldukça farklıdır. Net ele
geçen ücretlerdeki gelişmeler baktığımızda,
kamu işçisinin reel ücret endeksinin, 2002 yılında
89,2 iken, 2005 yılında yüzde 95'e, özel sektör işçi ücretlerinin,
aynı dönemde 94,3'ten 97,7'ye ve memur maaşlarının
da 110,8'den 115,7 düzeyine çıktığı görülmektedir.
Bu, reel, net ele geçen endeks değerlerindeki artışlar
3,4 puanla 5,8 puan arasındadır. Her ne kadar, bir artış
varmış gibi görünse de, durum pek öyle değildir. 1998
yılı sonundan 1999 yılının sonuna kadar, yani
bir yılda, kamu işçisinin reel kazanç endeks değeri
30,7; özel kesim işçisininki 12,3 ve memur maaşındaki
ise 5,3 puan artış göstermişti.
Yani, AKP Hükûmeti, sadece, bütçede
dar gelirliyi ve ücretliyi sindirmiyor, sadece, bütçede onların
sırtından kaynak sağlamıyor, aynı zamanda ücretlinin
gelirini de tehdit etmektedir. Ama, tabii, buna şaşmamak
lazım, çünkü, hızlı bir globalleşmeci olan AKP
Hükûmeti, Türkiye'de teknoloji üreterek rekabet yaratamayınca,
1980'lerde olduğu gibi, ücretlerde de bunu yapmaya çalışmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Şahsı adına konuşması vardı Sayın
Başkan.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)
- Devam edecek miyiz şahısları adına?
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
şahsınız adına sonra vereceğim. Anavatan Partisi
Grubunun söz talebi var.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)
- Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Deveciler.
Anavatan Partisi Grubu adına,
Hüseyin Güler, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Güler.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlar; bütçe görüşmelerinde, Anavatan
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi, saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, biraz önce, tabii, Sayın
Agâh Kafkas gene yok, bir laf attı, çekti gitti. Anavatanın
özelleştirme politikasıyla, vizyonuyla, iddiasıyla,
AKP'nin iddiasının bir olmadığını herkes
bilmeli. Rahmetli Özal döneminde yapılan özelleştirme süreci
içerisindeki yaratılan istihdam, yaratılan katma değer
ve yaratılan bunca hizmetler varken, icraatlar varken, kendinizi
kıyaslamanız, bilemiyorum, pes doğrusu!
Sizler, sadece, özelleştirme
mantığı içerisinde, siparişlere yanıt vermek,
yani, siparişlere uygun bir şekilde, özelleştirme
adı altında da mülkiyet ve imtiyaz sattınız, mülkiyet
ve imtiyaz.
Özelleştirmenin temel mantığı,
tekrar hatırlatmak lazım, bu ülkede katma değer üretmek,
istihdam yaratmak, yatırım yaratmak ve icraat yapmak. Ama,
AKP İktidarında, altını çizelim, yaklaşık,
özelleştirme mağduru kaç bin insanın işten çıkartıldığını
Sayın Çalışma Bakanımız burada paylaşırsa
sevinirim. 4/C kapsamı içerisine giren ve sadece maaş
alan kaç bin tane özelleştirme mağduru var, gelin paylaşın.
Peki, ben, size bir örnek daha vereceğim:
Adana Tekel Sigara Fabrikası ve Malatya Tekel Sigara Fabrikalarının
konumu. Bugün, "biz üretmek istiyoruz" diyor, siz ne yapıyorsunuz?
Hayır, üretmeyin, biz, sizi, sadece telematik kart abonesi yapar,
size aylık maaşınızı veririz diyorlar.
İşçiyse diyor ki: "Ben, alın terimi istiyorum, bu
ülke adına katma değer üretmek istiyorum." Ama, sizin
yaptığınız tek şey, hayır arkadaş, orası
özelleşmeyecek, orası kapatılacak ve gerektiğinde
ise biz gereğini yaparız.
Peki, sormak istiyorum size: Bu
konuda, Adana Tekel işçilerinin yaklaşık bir yıl
boyunca verdiği mücadeleyi hatırlayın, Sayın
Başbakan da söz verdi, "sizi çalıştıracağız"
dedi. İki ay çalıştırdınız, iki ay sonra
tekrar kaderiyle baş başa bıraktınız.
Peki, üretim, üretim
Herhâlde, kulağınıza
pek hoş gelmiyor. Tüketim daha kolay. Çünkü, nedir tüketimin
karşılığı? Her şeyin bir bedeli var, bir faturası
var. Karşılığı belli; bu kadar özelleştirme
adı altında sattığınız mülkiyetin karşılığı
yaklaşık 30 milyar dolar. Peki, 200 milyar dolar olan iç ve
dış borcun totalini ne yaptınız? 370, yani 400 milyar
dolara çıkardınız. İşte, beceriniz bu! Anavatanla
aradaki farkınız o. Bu yüzden, özelleştirmeyi ağzınıza
alırken sözün nereye gideceğini iyi düşünmenizi tavsiye
ederim.
İkincisi, bu ülkede, IMF'le ve
gerekse dış politika konusundaki süreci belirledik. Peki,
ben size bir örnek daha vereceğim. Türkiye'de binlerce mağdur
olduğundan, hangi birisinden bahsetmenin kavgasını
veriyorum.
Narenciye üreticilerinin sorunları:
Üç yıl boyunca ne yaptınız? Sürekli mağdur, sürekli
açlık ve sefalete doğru giden kaderiyle baş başa
bıraktınız. Sayın Tarım Bakanı buradan
açıklıyor, diyor ki: "Efendim, ne yapalım, kaliteli
mal üretmiyorlar." Peki, Sayın Bakana sormak lazım: Sizin
göreviniz ne? Bir Alata Çiftliğimiz var Mersin'de; narenciye
üreticileri dâhil olmak üzere, araştırma-geliştirme
enstitüsü, onu da turizm adı altında birilerine yine
peşkeş çekeceksiniz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!
Bu yüzden, Alata Çiftliği konusundaki
VAHİT KİRİŞCİ
(Adana) - Kapatılmayacak
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Sayın
Vekilim, buraya gelir de, Komisyon Başkanı olarak aydınlatırsanız,
kapatılmayacak
VAHİT KİRİŞCİ
(Adana) - Sordunuz, size kapatılmayacağını söyledim.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
işlev ve fonksiyonel anlamda daha iyi hizmet edecek, kurumsal
hizmetini yapacak, seviniriz, ama, niyetiniz o. Adına da belli
kılıflar: Turizm! Bugün, yeşil alanın ve verimli tarım
topraklarının nasıl rant uğruna peşkeş çekildiğini
maalesef yaşıyoruz. Biz de diyoruz ki, Adana Tekel
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Kayısı
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Evet, kayısı
Kayısıda dün söz vermişti değil
mi Sayın Malatya Milletvekilim? Sayın Başbakan söz verdi
arkadaşlar, ben vermedim. Söz ağızdan çıkar. Bu kadar
net olarak bir şey söylüyorum. Bu topluma sahip çıkın,
verdiğiniz sözü de tutun. Ama, tutma gibi de bir derdiniz yok.
İkincisi, bugün, narenciye
üreticilerinin sorunları
Evet, Sayın Vekilim, narenciyeler
dallarında kaldı, toplayamıyorlar. Ne gibi çözüm önerileriniz
var, söyler misiniz? Tarımda katma değer üretecek endüstriyel
alanlarda bir tane yatırımınız yok. Konuştuğunuz
duble yollar, övündüğünüz noktalar. Duble yolların nasıl
köstebek yuvası gibi, bu ülkede nasıl her geçen gün trafik
kazalarının arttığını hep beraber görüyoruz.
Yani, pes doğrusu hakikaten! Yaptığınız yatırımın
astarının yüzünden nasıl pahalıya çıktığını
görüyoruz. Yaptığınız o duble yollar, otoban maliyetini
geçti, otoban maliyetini; keşke otoban yapabilseydiniz ve
hâlâ yollar köstebek
Geçiyorsanız üzerinden, havadan geçmiyorsanız
şayet, gördüğünüz şey ortada. Bu yüzden, dört buçuk
yıl boyunca yaptığınız hizmetin adı
Maalesef,
karneniz zayıf. Bunu halkın sağduyusu çok iyi algılıyor.
Halkım, bu konuda rahmetli Özal'lı yılların özlemi
içerisinde, farkındayız. Biz, mirasyedi davranmayacağız.
Bugünkü Anavatan yapısıyla, küresel dünyayla ve bölgemizle
beraber, iddiası ve vizyonu olan, başta Sayın Genel
Başkan Erkan Mumcu'yla birlikte kurduğumuz yeniden bir Anavatanla
birlikte, bu ülkenin sorunlarını çözmek için varız ve
halkım da bugün Anavatanın farkında, gerek özelleştirme
ve gerekse dış politika da dâhil olmak üzere.
Bugün liderler tartıya
çıkacak. Ben buradan kamuoyuna sesleniyorum: Lütfen, tüm liderleri
dinlesin, lütfen; beyniyle, yüreğiyle ve vicdanıyla karar
versin. Ama, burada, Sayın Başbakana da bir
Burada, ben,
hep yıllardır, Meclis kürsülerinde, bütçe görüşmelerinde
tüm liderler nezaket kuralları içerisinde dinlenir; ama, Sayın
Başbakan, Erkan Mumcu'yu dinleme nezaketini maalesef gösteremiyor.
Herhâlde yüreği yetmiyor. Biz de diyoruz ki
ASIM AYKAN (Trabzon) - Sandıktan
çıkmadığı için.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Bugün,
o sandıktan çıkmadı dediğiniz, bu süreçte sizin
davanıza katkıda bulunan Sayın Genel Başkanım,
bu halka bir öz eleştirisini de yapmıştır. Ama, sizlerden
farkı vardı ki, sizlerle uyum sorunu içerisinde, sıkıntılı
hisseti, kendi tavrını aldı.
Biz de diyoruz ki, bugün, evet, ben
halkıma sesleniyorum: Bugün tüm liderler, bu bütçe görüşmeleri
maratonundan sonra liderleri tartıya çıkaracak ve hepsine
puan verecek, vermesini de istiyorum. Hepsini kıyaslasın,
tartsın; ama, aynı birimle tartsın, sadece duygularıyla
değil. İnanın, halkım tartacak, sağduyu tartacak,
vicdanlar tartacak.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Sizin lideri hiç çekmez be.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Vallahi
bilemiyorum, o zaman bu halkın takdiri, tercihi ve bu süreçte
nasıl tavır alacağını çok net olarak göreceğiz.
Son yıl bütçesi... Tabii ki, bu
ülkenin AKP'den kurtuluşu için geriye sayım başladı.
Cumhurbaşkanından sonra, tabii ki, Cumhurbaşkanlığı
konusundaki yaratılan sıkıntı ne olur bilemem
ama, temennim, bu ülke kaostan değil, hoşgörüden, sevgiden,
kardeşlikten, barıştan yana tavır alır.
Tek başınıza iktidar
olmanıza rağmen, bakın, Cumhurbaşkanlığı
konusunda dahi bu ülkenin vicdanları, beyinleri rahat değil.
Gelin, yüreklice karar alın. Varın "Biz cumhurbaşkanı
adayıyız." deyin.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Biz çok rahatız.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Ama, aslında biz Anavatan olarak ne dedik: Halka güvenin, halkın
sağduyusuna güvenin. Gelin, Cumhurbaşkanını
halk seçsin. Kimden kaçıyorsunuz? Altı ay sonra gene gideceksiniz
bu halkın iradesine. Halk sizi barajın dibine koyarsa ne
diyeceksiniz?
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Halk seçsini daha önce niye yapmadınız?
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
İşte mesele orada. Geçmişin olumsuzluğunu siz kendinize
referans mı alırsınız? Biz öz eleştirimizi her
alanda yapıyoruz.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- İçinizde Anavatanlı yok ki.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Gelin,
bu halkın arasında özür dilemesini de bilin, halkın da
sağduyusuna güvenin. Ama, ifade ettiğimiz gibi, böyle bir
kaygı ve niyet olmadığına göre, halkın
Tabii,
zaten cumhurbaşkanlığı kavramı halkın
kavgası değil ki. Halkım sadece cebini, halkım evdeki
mutfağı, halkım evinin huzurunu, halkım canını
düşünüyor.
Can ve mal güvenliği. Her geçen
artan bir suç oranı var. Sayın Nimet Çubukçu buradayken sevindim.
Sokakta yaşayan çocukların sorunlarını onunla
paylaşacaktım; ama, gitti maalesef. Her geçen gün sokakta
artan çocuk sayısı. O çocuklar bizim, onlar kanayan yaramız.
Ve her geçen gün cinsel istismar da dâhil olmak üzere, sokakta yaşamak
ve çalışmak zorunda bırakılan, sömürülen o çocuklarımız.
Ne yaptınız ha, söyler misiniz? O dağılan ailelerimiz,
dağılan umutlarımız ne oldu? Sadece, karneniz,
ifade ettiğim gibi, bu kısır döngü hâline dönüşüp
sürekli olumsuzluk her geçen gün arttı. Yani, nereden nereye,
sizin ifadenizle!
Bu ülke, inanıyorum ki, geçmişinde
halktan kopuk yaşayıp, hep kamuoyu yoklamalarıyla
farklı platformda, zeminlerde algılanan siyasi partilere
verdiği dersi size de verecektir. Bunun farkına varın.
Şurada ülkem adına olumlu atacağınız adımlarda
yanınızdayız ve size minnettarlık duyacağız.
Ama, öyle bir niyetinizin olmadığını çok iyi biliyoruz.
Bu doğrultuda, yakın bir
tarihimizdeki, gerek önümüzdeki hafta içerisinde Kurban Bayramı
ve gerekse yeni yılın bu ülke için bir umut yılı, ülkemin
yılı olmasını diliyorum ve inanıyorum ki, bu
hayaller Anavatanla daha güzel olacaktır. Ama, AKP'li kayıp
yılları, bu ülkemizde unutulmayacak, tarihe bir kara delik
olarak, ki, bir bir not edilecek ve o sokağın içerisine sizler
gittiğinizde, inanıyorum ki, yaşadığınız
-yüreğinizle baş başa, vicdanınızla baş
başa kaldığınızda, inanıyorum, evde de
geceleri rahat uyuyamıyorsunuz- yaşanan sıkıntıları
sizler de algılıyorsunuz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Veciz bir konuşmaydı(!)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Güler.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
ve halkımın umutları
ve yarınları için atacağınız her adımı
minnettarla, şükranla anacağız. Ama, şu ana kadar
-koskoca dört buçuk yılı- maalesef, bu konuda, bu somut bir
adım konusunda atamadınız.
Yine Sayın Bakanım, burada,
bu sosyal güvenlik ve genel sağlık sigortasıyla ilgili,
kamuoyunu ve vicdanını rahatlatırsa
Çünkü, ciddi anlamda,
reform dediniz, reform, ben, demedim. Biz size, buradaki aksayan
yönleri teker teker, gerek Meclis kürsüsünde kanunlar üzerinde konuşurken
ve gerekse kamuoyuna açıkladığımız basın
açıklamasıyla hepsini paylaştık. Maalesef, haklı
çıktık. Çünkü, görünen köy kılavuz istemiyordu. Yargının,
Anayasa'nın bu ülkede var olduğunu göz ardı ettiniz.
İnatla, "biz yaparız" dediniz. Ama, bu ülkede kurumlar
var, bu ülkede Anayasa var ve bunun doğrultusunda
Üstelik de tek başınıza
Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğa istinaden,
bunu başaramadınız ve sözlerim bitiyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Güler.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Ali Kemal Deveciler, Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Deveciler.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Sayın Başkan, az önce yapmış olduğum konuşmamda,
emeğiyle geçinenlerle ilgili durumlarını izah etmiştim.
Ama, Sayın Başbakan, her platformda söylemiş olduğu
sözleriyle, durumlarında düzelme olduğunu açık ve
net olarak söylemektedir. Ben de bunların durumlarını
ifade ettim.
Peki, durum, ücretle, maaşla
çalışanda böyle de çiftçi yönünden farklı mı? Olaya,
tarıma ve çiftçiye aktarılan kaynaklar açısından
baktığımızda, bu durumun pek farklı olmadığı,
hatta, daha da kötü olduğu görülmektedir. Tarımın gayrisafi
yurt içi hasıla içindeki payı büyük bir hızla gerilemektedir.
2003 yılında yüzde 12,4 olan bu oran 2005 yılında yüzde
11,4 seviyesine gerilemiş ve 2007 yılı sonunda da yüzde
10,6 seviyesine düşmüş olacaktır.
Tarımdaki destekleme ödemelerinde
durum nedir diye bakarsak, 2007 bütçesiyle ilgili, şunları
görmekteyiz: 2006 gerçekleşme tahminlerinde tarımsal destekleme
ödemeleri 5 milyar YTL iken, 2007 yılı için bütçeye konan tarımsal
destekleme miktarı 5,250 milyon YTL'dir. Halkın vergilerini
artırmada şahin olan iktidar tarımsal destekleme ödemelerini,
sadece, geçen yıla göre yüzde 5 artırmıştır.
Burada, doğrudan gelir desteğindeki 2,8 milyar YTL'den 1,9
milyar YTL'ye düşüş dikkat çekicidir. Daha da dikkat edilmesi
gereken bir husus, 2007 bütçesinde tarımsal destekleme ödemeleri
için ayrılan toplam kaynak 5,250 milyon YTL iken faiz harcamaları
için öngörülen rakam ise 52,900 milyon YTL'dir. Yani, rantiyeye verdiğiniz
paranın ancak onda 1'ini çiftçiye veriyorsunuz, bir de ondan
sonra, üreticiye destek olmakla övünüyorsunuz. Gerçek bu iken hâlen
"üretime öncelik veriyoruz, rantiyeyi bitiriyoruz" demek
tek kelimeyle kötü bir şaka olması gerekir.
Şimdi bakınız, 2007
yılı bütçesinde faiz ödemenin, rantiye ödemelerinin bütçe
içerisindeki payı yüzde 26 ile en büyük rakam. Yine, bu da yüzde
26'ya tekabül ediyor, 5 trilyon 250 milyar lira. Yani, Sayın
Başbakanın ve Tarım Bakanının övündüğü
"cumhuriyet tarihinde en fazla tarımsal desteklemeleri
bu bütçede ayırıyoruz" dediği bütçede 5,250 trilyon
lira bütçe rakamlarının sadece yüzde 2,5'una tekabül etmektedir.
Yani rantiyeye ayırdığınız payın tamamen
ve tamamen yüzde 10'unu ancak Türk çiftçisine ayırıyorsunuz.
Bu da hayırlı olsun. Çiftçi, gerekeni ilk seçimlerinde sandıkta
size gösterecektir.
Gücü dar gelirliye yeten ve geliri
onlardan toplarken bu kesimlere pek de bir kaynak aktarmayı düşünmeyen
AKP İktidarı, yabancılar ve rantla geçinen kesimler
karşısında el pençe divan durmaktadır.
Mayıs, haziran aylarında
bir mini kriz yaşandı ve stopajlar yabancılar için
sıfırlandı, Türk vatandaşları için indirildi.
Topraklarımız, limanlarımız ve şehirlerimiz,
hukuki prosedürler göz ardı edilerek yangından mal kaçırılıyormuş
gibi yabancılara verilmeye çalışılıyor.
Sağlık sisteminin sorunlarını
çözmek yerine, gerekirse yabancı doktor getirilme projeleri
konuşulmakta.
Teknolojik açıdan rekabet gücü
sağlanmadığı için, zaten ücretlerin düşük tutulması
yoluyla rekabet edilmeye çalışılırken, bir yandan
da kaçak işçilerin, Türk emekçisinin ekmeğinin elinden
alınmasına da AKP İktidarı tarafından göz yumulmaktadır.
Türk finans sistemi yabancılaştırılmaktadır.
Sayın Milletvekilleri, AKP
Hükûmetinin, bu denli kendi insanına ve kendi değerlerine
yabancılaşma isteğini neyle izah etmek mümkündür acaba?
Tüm bu yabancılaşma esnasında Türk insanının
işsizliği azalmazken, 2002-2005 yılları arasında
ortalama yüzde 7,5 civarında büyüyen ekonomiye karşı
her 4 kişiden 1'i yoksulluk tanımı içine girmektedir.
Tüm bunlara rağmen, 2002 yılında 2.662 dolar olan, dolar
cinsinden kişi başına gayrisafi yurt içi hasıla
2006 yılı sonunda 5.349 dolara çıkması ve bizim de
buna inanmamız bekleniyor. Yani, bize deniyor ki: Hiçbir
şey bu denli iyiye gitmezken, kişi başına gelir yüzde
100,9 oranında bir artış göstermektedir söz konusu dönemde,
ama olaya 1998 yılı fiyatlarıyla YTL cinsinden baktığımızda,
2002-2006 dönemi için gördüğümüz artışın yüzde 24,5
ile sınırlı olduğunu pekâlâ görmekteyiz. Yazık
ki, başarı olarak kamuoyuyla paylaşılan pek çok
şey, aynen dolar cinsinden kişi başına düşen
gelir örneğinde olduğu gibi, hesap oyunlarından ibaret
olduğu açık ve net olarak görülmektedir.
AKP İktidarı, Türkiye'nin
yükümlülüklerini artırmaktadır. 2006 yılı Eylül
ayı sonu itibarıyla ülkenin kamu ve özel sektör iç ve
dış borçları toplamı 360 milyar doları aşmıştır.
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'ndaki yabancı
portföy yatırımları da eklendiğinde bu tutar 390
milyar dolara ulaşmaktadır. Bu şartlar altında, iktidar
tarafından söylenilenlerin aksine, ülkemizin ciddi bir borç
yükümlülüğü altına sokulduğu ve bu kapsamdaki yükümlülüklerin
dört seneden az bir zamanda toplam
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)
- Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Deveciler.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)
- AKP İktidarı döneminde iç ve dış borçlar toplamı
dört seneden az bir zamanda 165 milyar dolar arttığı daha
iyi görülmektedir. Bazı arkadaşlar, çıkıyor: Borcumuz
yok, işte, yok efendim, bilmem kaç ton altın varmış
Bu gerçekleri görün arkadaşlar. İnsanların gözlerinin
içine baka baka burada insanları yanıltmayınız.
Tam tamına 165 milyar dolar AKP Hükûmeti döneminde iç ve
dış borçları, Türkiye'nin artmıştır. Siz,
bugüne kadar, dört yıldan beri bu ülkeyi borcu borç alarak, faizleri
borç alarak ödemeye çalıştınız. 165 milyar dolar,
Türkiye Cumhuriyeti'ne borç yaptınız.
Sayın milletvekilleri, ekonomi
politikalarında IMF onaylı ve icazetli çözümlerin neden
olmaya başladığı sorunları aşacak refleks
ve beceriyi geliştiremeyen AKP İktidarı, artık,
iktidardaki son bütçesini bugün, artık son nihayetiyle yapmış
bulunmaktasınız. Artık bundan sonra bütçe mütçe yok.
Bu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, bu ülkenin bütçesini
artık sizlere bir daha teslim etmeyecektir. Bu da ilk yapılan
ara seçimlerde görülecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Deveciler.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)
- Bundan evvelki dönemdeki partiler gibi siz de tarihî mevta olacaksınız.
AKP artık son bütçesini yapıyor.
Mızrak o kadar büyüdü ki, artık çuvala girmemektedir. Zaten,
yakında, çuval da yama tutmaz bir hâle gelecektir. İşte,
o zaman, hem IMF hem de AKP İktidarını yolcu etmek,
başta Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına
Ve bu görevi
de Cumhuriyet Halk Partisi yapacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Deveciler.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Cemal Uysal, Ordu Milletvekili. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; 2007 yılı bütçesinin
29'uncu maddesi üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Siyasi ve ekonomik bakımdan
istikrarın sağlanmadığı hiçbir ortamda, bunu
sağlamayan hiçbir hükûmetin başarılı olması
mümkün değildir. AK Parti Hükûmetlerinden önce kurulan üçlü koalisyon
Hükûmeti döneminde, maalesef, Türkiye'nin bütün kaynakları tüketildiği,
ekonomi büyük bir istikrarsızlığa götürüldüğü,
siyasi istikrar sağlanamadığı için halkımız
üçlü koalisyonu, MHP'yi, DSP'yi ve Anavatan Partisini Meclisten sildi.
Sadece onu değil, Doğru Yol Partisini de Meclisten sildi.
Fakat, ne hayrettir ki, bugün, bakıyorum, bu Meclis kürsüsünde,
bu Mecliste Doğru Yol Partisi ve ANAP'ın temsilcileri var.
Ya nasıl oluyor? Bilemiyorum. ANAP mıdır? O da belli değil.
Anavatan Partisinin üzerinde Anavatan vardı, siz Anavatan'ı
sildiniz, şimdi sinek uçuruyorsunuz üzerinde.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Şimdi açıklayacağız, paylaşacağız.
CEMAL UYSAL (Devamla) - Sinek uçuruyorsunuz.
Anavatan Partisi bir grup kurmamış, yalan üretim merkezi
kurmuş, tam bir yalan üretim merkezisiniz.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın
Başkan, müdahale eder misiniz, yalancılıkla itham ediyor.
CEMAL UYSAL (Devamla) - Gerçekten
de çok değerli milletvekilleri, siyasi istikrarı, halkımız,
2 Kasım 2002 seçimlerinde sandıkta sağladı; Türkiye'yi
batıran bu partileri, maalesef, bir daha gelmeyecek şekilde
Meclisten sildi; şimdi kayıt dışı kaldılar
ve şimdi kayıt dışı muhalefet yapıyorlar.
Çok değerli milletvekilleri,
halkımızın sandıkta sağladığı
siyasi istikrarı, AK Parti, ekonomik istikrarı sağlamak
suretiyle pekiştirdi ve Türkiye'yi ayağa kaldırdı.
Koalisyon hükûmetleri döneminde
enflasyon yükseldi, faizler yükseldi, döviz fiyatı yükseldi,
ekonomi istikrarsızlığa girdi, büyüme düştü, ülke
riski arttı. AK Partinin iktidara gelmiş olduğu
şu dördüncü yılda, büyüme şahlandı, enflasyon
düştü, faizler düştü, Türkiye'nin bütün kaynakları çok
rasyonel bir şekilde kullanıldı ve koalisyon hükûmetleri
döneminde Türkiye'nin yerli şirketleri, yabancılara kelepir
fiyatına satıldı değerli arkadaşlarım,
kelepir fiyatına satıldı.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - TÜPRAŞ'ın
Ofer'e satıldığı gibi!
CEMAL UYSAL (Devamla) - Ama, bugün,
dördüncü yılda, Türkiye'nin taşı toprağı âdeta
altın oldu. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük merkezlerinde
bulunan büyük iş merkezlerinin önünde, arsaların önünde,
bankaların önünde yabancılar kuyruk oluşturdular, 100
milyon dolar maliyeti olan iş hanlarını 300 milyon dolara,
üçlü koalisyon Hükûmeti zamanında 1 milyar dolar bile değer
biçilmeyen bankalar 15 milyar dolar değere yükseldi ve tabii,
Türkiye ekonomisi ayaklarının üzerinde durdu ve düşük
enflasyon ve yüksek büyümeyle, Türkiye, gerçekten de çok büyük bir
ivme kazandı, dünyada itibar sahibi oldu, Türkiye'ye akın
akın yabancı sermaye geliyor. En ufak bir risk görülse, en
ufak bir tehlike görülse yabancı sermaye bu ülkeye gelmez.
Çok değerli arkadaşlarım,
burada, tabii, zamanım çok dar olduğu için bahsedemeyeceğim,
ama reel faizden bahsediliyor. 2002'de yüzde 13,7'ydi reel faiz, giren
sermaye 8 milyar dolardı. Bugün reel faiz onun yarısı
kadar düşmüş olmasına rağmen, 58 milyar dolar Türkiye'ye
sermaye girdi. Demek ki, reel faizle ilgili değil bu. Bu, güven
ve istikrarla ilgili.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Daha
zamanınız vardı
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Sayın Başkan
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Uysal.
Buyurun Sayın Sarıbaş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Partimizin kurumsal
BAŞKAN - Heyecanlanmayın
Sayın Sarıbaş, buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Hayır, göresiniz diye söylüyorum.
BAŞKAN - Biliyorum Sayın
Sarıbaş, buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Partimizin kurumsal kimliğini, yalan üretim merkezi olarak
ifade etti. Sataşma vardır, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
yeni bir sataşmaya mahal vermeden, buyurun.
Üç dakikalık süre veriyorum.
III. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Malatya
Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Ordu Milletvekili
Cemal Uysal'ın, konuşmasında, partisine sataşması
nedeniyle konuşması
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar;
biraz önce kürsüde konuşan Hatip, Anavatan Partisinin kurumsal
kimliğine iftira atarak bir söylemde bulundu.
Ben, şunu söylemek istiyorum:
Anavatan Partisinde yalancılığı öğrenenler,
Anavatan Partisinde yalancılığı öğrenip genel
müdürlük yapanlar, bürokrat olanlar, şimdi, AK Partide milletvekili.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Anavatan
Partisinde, eğer yalancı ürettiyse, eğer yalancı
üretiyorsa Anavatan Partisi, biraz önce konuşan arkadaş
Anavatan Partisinin bürokrat yaptığı arkadaştır,
yalanı ürettiği için oraya gitti.
CEMAL UYSAL (Ordu) - O zaman Özal
vardı, sen yoktun, Özal vardı.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Dokundu
mu?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Anavatan Partisinden bahsediyorum.
BAŞKAN - Sayın Uysal, lütfen
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisinin içerisinde,
Anavatan Partisinin bürokrat yaptığı, genel müdür yaptığı,
müsteşar yaptığı, bakan yaptığı, milletvekili
yaptığı ve bugün bakanlık yapanlar dışarı
bir çıksınlar bakalım, AK Parti diye bir parti kalıyor
mu?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Bu
iş böyle
Besle kargayı oysun gözünü!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Bakın, söylediğiniz sözü bileceksiniz. Söylediğiniz
sözü bileceksiniz. Anavatan Partisi olmasaydı, sizi kimse
Türkiye'de bürokrat yapamazdı. Anavatan Partisi...
CEMAL UYSAL (Ordu) - Senin çuval
mı geçirdiler başına da ayrıldın?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Oturarak konuş bak, oturarak konuş.
BAŞKAN - Sayın Uysal, lütfen.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Anavatan Partisine bu garezi yapmaya hiç hakkın yok, sana yakıştıramadım!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Besle
kargayı oysun gözünü!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Bir başka millî görüşçü arkadaş söyleseydi saygı
duyardım ama, Cemal Bey size yakıştıramadım!
Saygılar sunuyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ama, o
da millî görüşçü olmuş artık.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sarıbaş.
II. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeye Dahil Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1252; 1/1236,3/1139; 1/1237, 3/1140) (S.Sayısı: 1269, 1270,
1271) (Devam)
A) MALİYE
BAKANLIĞI (Devam)
1.- Maliye
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Maliye
Bakanlığı 2005 Mali
Yılı Kesinhesabı
B) KAMU
İHALE KURUMU (Devam)
1.- Kamu
İhale Kurumu 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
C) GELİR
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Gelir
İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
D) ÖZELLEŞTİRME
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) GELİR
BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN - Madde üzerinde soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi beş dakikadır.
Sayın Sağ, buyurun.
KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın
Başkanım, aracılığınızla Sayın
Bakana soru yöneltmek istiyorum.
Şimdi, biz her sene, Diyanet
İşlerine, bütçelerle önemli sayıda kadro veriyoruz.
Benim merak ettiğim şey şudur: Diyanet İşleri,
örneğin 2006 yılında aldığı kadronun ne
kadarını kullanmıştır? Ayrıca, Diyanetten
diğer kurum ve kuruluşlara ne kadarlık bir naklen atama
olmuştur? Sorumun birinci bölümü budur.
İkinci bölüm millî eğitimle
ilgili olarak, ülkenin birçok yerinde olduğunu zannettiğim
ve Adana'da bilhassa bildiğim bir konu var. İlköğretim
okullarına millî eğitim müdürlüklerince, bir nevi: Kardeşim,
başınızın çaresine bakın. Veliden mi
alırsınız, başkasından mı alırsınız,
ama bir şekilde bu yakacak ve diğer sıkıntılarınızı
gideriniz deniyor. Mesela, benim ilgilendiğim bir okul -gerekirse
Sayın Bakana adını da vereceğim- Adana'nın merkezinde,
çok önemli bir okul olduğu hâlde, hiçbir ödenek yok, bahçesi rezalet,
içerisi rezalet. İnanır mısınız, bu binanın
ikinci katının tuvaleti...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sağ, teşekkür
ediyorum.
Sayın Türkmen, buyurun.
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) - Sayın
Başkan, biraz önce AKP Grubu adına konuşan Cemal Uysal
Bey Ordu Milletvekilidir. Fındık bölgesindeki felaketi
yaşayan, görmesi gereken birisidir. Sayın Cemal Uysal burada
konuşurken, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir milletvekili midir,
yoksa başka bir...
BAŞKAN - Sayın Türkmen...
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) - Sorumu soruyorum.
BAŞKAN - Sayın Türkmen,
bir sayın milletvekilinin konuşmasına cevap vermeyeceksiniz,
soru soracaksınız, lütfen, buyurun.
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) - Ben sorumu
soruyorum.
Karadeniz Bölgesi'nde böyle bir
felaket yaşarken, kendisi herhâlde hiç Ordu'ya gitmemiştir.
Ben, şimdi Sayın Bakana
soruyorum: Böylesine felaket içinden gelen bir bölgede, esnafın
yüzünün gülmesi, insanların geleceğe bakmış olması
ne derece doğrudur? Ordu'daki, Karadeniz'deki tüm fındık
üreticisi olan esnafımız -ki, Sayın Bakanı yakından
ilgilendiriyor- şu anda tüm kepenkleri kapatmış durumdadır.
TMO'nun almış olduğu fındıktan dolayı herhangi
bir artış olduğu takdirde, bu fakir fukaranın parasını
vermek için Hükûmet herhangi bir gayret sarf edecek midir?
BAŞKAN - Sayın Türkmen, teşekkür
ediyorum.
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Benim soru talebim yok Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Dün, Sayın Maliye Bakanı,
Türkiye'deki dolaylı vergilerin oranını söylerken,
ilk defa yeni bir hesaplama yoluyla dolaylı vergilerin oranını
söyledi. Bu yeni hesaplama metodunda da, sosyal güvenlik primlerinin
düşülerek dolaylı vergilerin yüzde 50'ler seviyesinde olduğunu
ifade ettiler. Sayın Bakanım, siz de bu görüşe katılıyor
musunuz? Türkiye'deki dolaylı vergilerin oranı söylendiği
gibi yüzde 70 midir yoksa yüzde 51 midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; soru soran arkadaşlarımıza
çok teşekkür ediyorum.
Tabii, bunlar genel mahiyette,
pek maddeyle de irtibatını kuramadım açıkçası.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Yazılı
cevap verin Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Yazılı
cevap verelim, evet.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Ben, bir sonraki madde için...
BAŞKAN - Lütfen Sayın Aslanoğlu.
Biliyorsunuz ki madde okunduktan sonra girmeniz gerekir.
Sayın Akdemir
VEZİR AKDEMİR (İzmir)
- Aracılığınızla Sayın Bakana bir soru
sormak istiyorum.
Sayın Bakanım, şu anda
mevcut olduğu gibi, önümüzdeki sene daha da zorlaşacağına
inanıyoruz. İlaçların bir kısmı verilmiyor
şu anda hastalarımıza, mesela kalp hastalarına,
şeker hastalarına, kolesterol hastalarına, kanser
hastalarına birçok ilaçların verilmediğini görüyoruz.
Önümüzdeki dönem devam edecek mi
etmeyecek mi? O nedenle öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Akdemir.
Sayın Bakanım, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, raporlu veyahut da kronik
hastalığı olan vatandaşlarımızın
ilaçlarının temininde büyük bir titizlik gösteriyoruz,
özellikle şeker, kanser hastalıkları, kalp hastalıkları
konusunda. Belki çok cüzi olarak sıkıntılar yaşansa
bile, şu anda ilgili kurumlarımız bu konuda elden gelen
gayreti gösteriyorlar.
Bildiğiniz gibi, Hükûmet olarak
ilaç konusunda çok büyük açılım yaptık. Vatandaşlarımızın
hepsine eşit bir şekilde serbest eczanelerden ilaç almaları
yolu açılmıştır. Bu konudaki politikamız önümüzdeki
dönemde de devam edecek.
Ancak, izninizle, değerli Genel
Kurulla şunu paylaşmak istiyorum: Toplam sağlık
harcamalarımız içerisinde ilaç harcamalarımızın
payı gün geçtikçe artmaktadır. Aslında, bu, sağlıklı
bir yapı değil. Yüzde 40, yüzde 45'lere varmaktadır ilaç
harcamaları toplam sağlık harcamalarında. Burada
tıp dünyasından değerli arkadaşlarım var. Bu
oranın yüzde 20-25 olduğunu onlar benden daha iyi biliyorlar.
Dolayısıyla, bu konuda daha bilinçli bir tüketim metodunu
toplumumuzla paylaşmaya ihtiyacımız var. Netice itibarıyla,
bunların çoğu yurt dışından gelen ilaçlar.
Bir de, ilaç tüketim profili de maalesef
Türkiye'de çok çarpık. Yani, birinci sırada büyük ağrı
kesiciler, antibiyotikler ilk sırada geliyor bizim ilaç tüketimimizde.
Bu profilin de değişmesi lazım. Yani, bu tür ilaçların
belki, namludaki son kurşun gibi, en son verilecek olması
lazım. Onun için, önümüzdeki günlerde bu yanlış, çarpık
tüketim profilinin de değişmesi için kurumlar olarak bir
çalışma içerisinde olacağız. Zaten bu çalışmayı
yapıyoruz ve daha da yoğunlaştıracağız.
Teşekkür ederim.
VEZİR AKDEMİR (İzmir)
- Sayın Bakan, ben alamıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Sayın Özyurt
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Sayın
Başkanım, aracılığınızla Sayın
Bakana bir soru sormak istiyorum.
Üniversite hastanelerinin alacakları
verilmediği hâlde, üniversiteden alacak olan şeylerde çok
şahin gibi davranılıyor. Acaba, bu konuda bir bilgileri
var mı? Bir açıklama yaparlarsa sevineceğim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özyurt.
Sayın Gülçiçek
ALİ RIZA GÜLÇİÇEK (İstanbul)
- Teşekkürler Sayın Başkanım. Ben de Sayın Bakana
bir soru sormak istiyorum.
Yurt dışında yaşayan
yurttaşlarımız borçlanarak emekli olmaları durumunda,
özellikle Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığı arasında
farklı uygulamalar vardır. Bu son dönemlerde, özellikle
Bağ-Kur'un emeklileri, ev kadınları, aslında çok büyük
sıkıntılar yaşıyor. Bu yeni uygulamayla SSK,
Bağ-Kur ve Emekli Sandığının birleşmesi durumunda
bu soruna bir çözüm getirecek misiniz?
Teşekkürler Sayın Bakanım.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Gülçiçek.
Sayın Değerli
İSMAİL DEĞERLİ
(Ankara) - Teşekkürler Sayın Başkan. Vasıtanızla,
Sayın Bakana benim de bir sorum olacak.
Malulen rapor alıp emekli olan
vatandaşlar, biliyorsunuz, Bakanlığınız tarafından
kurulan heyette ayrıca heyet raporları inceleniyor. Bu
heyet raporları yıllar süren hastalar var. Bunu bir an önce,
acaba, buna bir çözüm bulup, tek bir komisyon değil de, bu komisyonu
çoğaltıp, bunu hızlandırma imkânı var mıdır?
Gerçekten, bu konuyla ilgili olarak, vatandaş çok mağdur ve
sık şikâyetler oluşmaktadır. Bu konuyla ilgili bir
çalışmanız var mı yok mu, onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Değerli.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
En son sorudan başlayayım.
Yeni yasamızda, 1 Ocakta yürürlüğe
girmesini öngördüğümüz, ama, ertelemek zorunda kaldığımız
yeni Sosyal Güvenlik Yasamızda, bu konudaki çalışan
komisyonların sayısını arttırdık, yani,
yeni, birden fazla, incelemeye yetkili komisyon kurulması öngörüldü.
Şu anda da, pratikte takviye etmek suretiyle, buradaki yığılmayı
bir an önce giderip, vatandaşlarımızın mağduriyetini
önlemek için çalışıyoruz.
Diğer bir konu, yurt dışındaki
vatandaşlarımızın borçlanmasına ilişkin,
özellikle yurt dışındaki ev hanımlarının
borçlanmasına ilişkin konudur. Doğrudur, bu konuda
Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur farklı standartlarda
Türkiye'ye kesin dönüş şartını aramaktadır.
Yeni yasamızda, orada ona da bir standart getirmiştik, ama,
1 Temmuza kadar yine kurumlarımızın bu farklı
standardı devam edecek. Gerçi, arkadaşlarımız ortak
bir genelge için çalışıyorlar. Şu anda onların
durumu ne oldu? Şu anda yine eski hâle avdet etti durum, yani,
eski mevzuatlarında borçlanma statüleri neyse, aynı
şekilde, en azından yeni yasanın yürürlüğüne kadar
o standartları ve uygulamayı devam ettireceğiz.
BAŞKAN - Sayın Bakan, süre
tamamlanmıştır.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Evet, bir de
üniversitelerle ilgili bir soru vardı. Cuma günü itibarıyla
üniversitelerimize toplam 87 trilyon liralık bir ödeme yaptık.
Üniversitelerimizin alacaklarının ödenmesi konusunda
da büyük bir titizlik içerisinde olduğumuzu ifade edebilirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2007 yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesine
(2) numaralı fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik Hamit Taşcı İsmail Bilen
Bursa Ordu Manisa
Nusret
Bayraktar Rıtvan
Köybaşı
İstanbul Nevşehir
"(3) Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü tarafından
8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunun ek 77 nci ve 12/4/1991
tarihli ve 3713 sayılı Kanunun 21 inci maddesi hükümleri
uyarınca vazife malullüğü aylığı ödenenlerden,
kurumlarınca görevde olan emsallerinin almakta olduğu
aylık tutarlarının hatalı bildirilmesi nedeniyle
kendilerine veya dul ve yetimlerine istihkaklarından fazla
ödeme yapılanlara; bu fazla ödeme nedeniyle 1/1/2007 tarihinden
önceki dönem için borç çıkarılmaz, aynı dönem için
çıkarılmış borçlar tahsil edilmez ve 1/1/2006 tarihinden
sonra tahsil edilmiş tutarlar, bir yıl içinde talepleri halinde
ilgililere faizsiz olarak iade edilir."
"4) 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı,
17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı,
2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı
sosyal güvenlik kanunlarından herhangi biri kapsamında
sağlık yardımı alması gerekirken, aynı
dönemde diğer bir sosyal güvenlik kanunu kapsamında hak etmediği
hâlde sağlık yardımı almış kişilerden,
yersiz olarak sağlık ödemeleri yapan sosyal güvenlik kurumu
tarafından tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek borçlar,
varsa bu nedenle ilgililerin açtıkları davadan vazgeçmeleri
halinde, tahsil edilmez. Bu borçlara ilişkin açılmış
olan dava ve icra takiplerinden sosyal güvenlik kurumlarınca
da vazgeçilir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Uygun görüşle takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergenin gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Genel Müdürlüğünce, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu
kapsamında sakatlanan veya yaralananların kendilerine,
vefat edenlerin dul-yetimlerine, ilgililerin görevde olan emsallerinin
almakta oldukları görev aylıkları, vazife malullüğü
aylığı olarak ödenmektedir.
Ancak, ilgililerin görevde olan
emsallerine ait görev aylıklarının Kurumlarınca
hatalı bildirilmesi nedeniyle bazı kişilere hatalı
ödeme yapıldığı tespit edilmiş ve hatalı
ödenen tutarların tahsili gerekmiştir.
Eklenmesi öngörülen (3) numaralı
fıkrayla; ilgililerin kusuru olmaksızın yapılan
hatalı ödemelerin tahsilinden vazgeçilmektedir.
Eklenmesi öngörülen (4) numaralı
fıkrada ise; aslen sağlık yardımı alması
gereken sosyal güvenlik kurumu veya kanunu yerine, diğer bir
sosyal güvenlik kurumu veya kanunu kapsamında sağlık
yardımı alanlar için çıkarılan borçların; ilgililerin
sebepsiz zenginleşmesine veya ayrıca kamu zararına
yol açılmadığı, daha çok yetersiz bilgilenmeye dayandığı
dikkate alınarak tahsilinden vazgeçilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.40
ON
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 14.56
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekili,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42'nci Birleşimi'nin On Üçüncü
Oturumu'nu açıyorum.
1269 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 30'uncu maddesini
okutuyorum:
Kısmen veya tamamen uygulanmayacak
hükümler
MADDE 30- (1) a) 2547 sayılı
Kanunun 46, 58, ek 25, ek 26, ek 27 ve 3843 sayılı Kanunun 7
nci maddelerinin özel gelir ve özel ödenek uygulaması ile devrine
ilişkin hükümleri ve 2547 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinin
yedinci fıkrası,
b) 12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı
Turizmi Teşvik Kanununun 21 inci maddesinin ikinci fıkrası,
c) 2828 sayılı Kanunun 31
inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi,
ç) 5018 sayılı Kanunun 42
nci maddesinin üçüncü fıkrasının (g) bendi,
d) 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun geçici 2 nci maddesi,
2007 yılında uygulanmaz.
(2) 22/12/2005 tarihli ve 5436 sayılı
Kanunun geçici 1 inci maddesinin dördüncü fıkrasındaki
"31/12/2006 tarihine" ibaresi "ilgili idarelerin talebi
ve Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine
31/12/2007 tarihine" şeklinde uygulanır.
(3) 5/4/1983 tarihli ve 2813 sayılı
Telsiz Kanununa göre cep telefonu faturalı abonelerinin (ön
ödemeli cep telefonu aboneleri hariç olmak üzere) ödemek zorunda
oldukları ruhsatname ve yıllık kullanım ücretleri,
2007 yılında işletmecinin sistemine abone olunan ay
itibarıyla geriye kalan aylar için yıl sonuna kadar
eşit taksitlere bölünerek alınır.
(4) 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı
Kanunun 56 ncı maddesinin birinci fıkrasında belirtilenlerden
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan
maddeleri dahil 5434 sayılı Kanuna göre vazife veya harp
malulü sayılması gerekenlerin ve Türk Silahlı Kuvvetleri
tarafından görevlendirilen ve görevlendirildiği tarihte
sigortalı olmayan kişilerden 5510 sayılı Kanunla
yürürlükten kaldırılan maddeleri dahil 5434 sayılı
Kanuna göre harp malulü sayılması gerekenlerin; kendileri
ile bunların dul ve yetimlerine bağlanacak aylıklar
hakkında 2007 yılından önceki hükümlerin uygulanmasına
devam olunur.
(5) 5434 sayılı Kanunun
ek 77 nci maddesinin birinci fıkrası ile 5510 sayılı
Kanunun 47 nci maddesinin ikinci fıkrasında sayılanlara
ve bunların dul ve yetimlerine, 2007 yılında, ilgili
kanunları ve 5510 sayılı Kanun çerçevesinde bağlanacak
gelir ve/veya aylıkları toplamının, emsallerinin
5434 sayılı Kanunun ek 77 nci maddesine göre yükseltilerek
hak kazandıkları aylıklardan düşük olması halinde,
aradaki fark ayrıca ödenir.
(6) 5434 sayılı Kanunun
ek 79 uncu maddesinin altıncı fıkrasının son
cümlesi; "Bu yardımlar yılda bir kez olmak üzere Eylül
ayında toptan ödenir, okullarına ilk defa kayıt yaptırma
veya kayıt uzatma işlemleri ilgili mevzuatı gereğince
zorunlu olarak Eylül ayından sonra tamamlananların
eğitim ve öğretim yardımları da aynı eğitim
ve öğretim yılı içinde başvurmaları kaydıyla
ve ilgili eğitim öğretim yılının Eylül
ayında geçerli olan memur aylık katsayısı dikkate
alınarak başvurularını izleyen ay içinde ödenir."
şeklinde uygulanır.
(7) 24/2/1968 tarihli ve 1005 sayılı
Kanun, 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Kanun, 28/2/1982 tarihli
ve 2629 sayılı Kanun, 11/10/1983 tarihli ve 2913 sayılı
Kanun, 28/2/1985 tarihli ve 3160 sayılı Kanun, 28/5/1986 tarihli
ve 3292 sayılı Kanun, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı
Kanun ile yılı bütçe kanunlarına ekli cetveller kapsamına
giren kişilere ve diğer kanunlarda yapılan atıflar
sebebiyle 2330 sayılı Kanun esas alınarak ilgililerine
ödenmesi gereken aylık, tazminat ve yardım işlemleri
hakkında, 5510 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan
maddeleri dahil 5434 sayılı Kanunun ilgili hükümlerinin
uygulanmasına 2007 yılında da devam edilir. Ancak,
5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesinde sayılanların
aylık ve/veya gelir işlemleriyle ilgili olarak bu fıkra
hükmü uygulanmaz.
(8) 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı
Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"bir sağlık kurulunca" ibaresi "sağlık
kurullarınca" şeklinde uygulanır.
(9) 16/5/2006 tarihli ve 5502 sayılı
Kanunun 28 inci maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci
cümlesi, "Bu şekilde çalıştırılacak olanlardan
Kurumca belirlenecek en fazla beş kişiye ödenecek ücret,
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin
(B) bendine göre istihdam edilenlerin sözleşme ücreti tavanının
beş katını, diğer beş kişiye dört katını,
geri kalanlara ise iki buçuk katını geçemez ve bunlara bu
fıkrada belirtilen ücret dışında herhangi bir ödeme
yapılamaz." şeklinde uygulanır.
(10) 5510 sayılı Kanunun;
a) 16 ncı maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan "üçte biri" ibaresi "onda
biri" olarak,
b) 68 inci maddesinin ikinci
fıkrasının son cümlesi "Birinci fıkranın
(a) bendi gereği belirlenen katılım payını;
birinci basamak sağlık hizmet sunucularında yapılan
muayenelerde almamaya ya da daha düşük tutarlarda belirlemeye
veya tekrar birinci fıkranın (a) bendi için belirlenen tutara
getirmeye, ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmet sunucularında
yapılan muayenelerde ise önceki basamaklardan sevkli olarak
başvurulup başvurulmadığı dikkate alınmak
suretiyle yarısına kadar indirmeye veya beş katına
kadar artırmaya, gerektiğinde bu tutarları kanuni
tutarlarına getirmeye veya indirmeye Kurum yetkilidir."
şeklinde,
c) 80 inci maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi ile aynı maddenin ikinci
fıkrası;
"c) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendine tâbi sigortalılara;
bulunulan kadro veya pozisyon itibarıyla ilgili mevzuatına
göre kamu idarelerince döner sermaye katkı payı, ek ders
ücreti, fazla çalışma veya mesai ücreti, teşvik primi,
prim, her türlü ikramiye, ek tazminat, avukatlık vekalet ücreti,
ek ödeme gibi değişik adlar altında yapılan her
türlü ödemeler toplamının en yüksek Devlet memuru aylığının
(ek gösterge dahil) %200'ünü aşan kısmı prime esas kazanca
tâbi tutulmaz. Bu bent gereğince prime esas kazanç dışında
kalan tutarlar, ödemenin yapıldığı ayın
dışındaki ayların prime esas kazancına ilave
edilmez. Bir başka kadro ya da görevin ödeme unsurları esas
alınmak suretiyle aylık veya ücret ödenenlerin sigorta
primine esas kazançlarının tespitinde, esas alınan kadro
veya görev açısından kısmen veya tamamen prime esas kazanca
dahil edilmeyen tutarlar, bunlar açısından da prime esas kazanca
dahil edilmez."
"4 üncü maddenin birinci
fıkrasının (c) bendi kapsamındaki sigortalıların,
yönetim, denetim, tasfiye kurulu ile diğer kurul veya komite
üyeliği ücretleri, her türlü kaçakçılıkla mücadele
kapsamında yapılmakta olan çeşitli ödemeler, huzur ücreti,
huzur hakkı, bilirkişi ücreti ve benzeri kazançlar gibi 4
üncü madde kapsamında münhasıran sigortalı olunmasını
gerektirmeyen görev veya çalışmalar karşılığında
kendilerine yapılan ödemeler ile bu kapsama dahil sigortalılara
ödenen fark tazminatlarının yanı sıra 4 üncü maddenin
birinci fıkrasının (a) ve (c) bendi kapsamındaki
sigortalılara yukarıdaki fıkranın (b) ve (c)
bentlerinde ödeme türü veya tutar olarak belirtilen istisnalar
dışında her ne adla yapılırsa yapılsın
tüm ödemeler prime esas kazancın hesabında dikkate alınır.
Diğer kanunlardaki prime tâbi tutulmaması gerektiğine
dair muafiyet ve istisnalar bu Kanunun uygulanmasında dikkate
alınmaz."
şeklinde,
d) 88 inci maddesinin üçüncü
fıkrası " 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının
(b), (c), (d) ve (g) bentleri gereği genel sağlık sigortalısı
sayılanlar için her ay otuz tam gün genel sağlık sigortası
primi ödenmesi zorunludur. Ancak, anılan maddenin birinci
fıkrasının (c) bendi kapsamına girenler için prim
ödeme yükümlülerinin ödeyecekleri genel sağlık sigortası
primi, primin tahakkuk ettirileceği ay itibarıyla bu kapsamda
genel sağlık sigortalısı sayılan toplam kişi
sayısının dörde bölünmesi suretiyle bulunacak kişi
sayısı esas alınmak suretiyle hesaplanır."
şeklinde,
e) Geçici 4 üncü maddesinin dokuzuncu
fıkrası "Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(c) bendi kapsamına giren sigortalıların, bu Kanuna
göre hesaplanacak sigortalıya ait sigorta prim tutarının,
bu Kanunla mülga edilen hükümleri dahil 5434 sayılı Kanuna
göre aynı kadro, görev veya pozisyon esas alınarak hesaplanan
kesenek tutarından fazla olması halinde, aradaki fark,
ödemelerin yapıldığı bütçeden karşılanır.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ihdas edilen
ödeme unsurları sigorta prim farkı hesabında dikkate
alınmaz. 31/12/2006 tarihi itibarıyla 5434 sayılı
Kanun kapsamına giren kamu görevlilerinin (1/1/2007 tarihinden
sonra göreve başlayanlar ile sürekli görevle yurtdışında
bulunanların emsal katsayı uygulanmak suretiyle hesaplanan
yurt dışı aylıklarına esas aylıkları
hariç) aylık ve ücretlerine ilişkin olarak bu Kanunun primle
ilgili hükümlerinin uygulanmasına 15/1/2007 tarihinden itibaren
başlanır." şeklinde,
uygulanır.
(11) 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı
Kanunun geçici 4 üncü maddesindeki, "rayiç değerleri"
ibaresi, "492 sayılı Harçlar Kanununun 63 üncü maddesinin
birinci fıkrasına göre hesaplanacak değerlerinin
yüzde yirmi fazlası " şeklinde uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Orhan Sür, Balıkesir
Milletvekili.
Sayın Sür, süreniz on dakikadır,
buyurun.
CHP GRUBU ADINA ORHAN SÜR (Balıkesir)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın
30'uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli arkadaşlarım,
günlerdir burada bütçeyi görüşüyoruz ve burada öyle sözcükler
söyleniyor ki, inanın, bırakın bir milletvekili, bir
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak üzülüyorum. Yani,
Türkiye Cumhuriyeti'nin bir milletvekilinin "Türkiye'nin taşı
toprağı altın oldu, yabancılar almak için banka
önünde kuyruklarda bekliyorlar" demesini, inanın kendime
yediremiyorum. Bu ülkenin geçmişte verdiği millî mücadeleyi,
bu vatanı, bu toprakları vatan yapabilmek için dökülen kanları
düşündükçe, dolar gelecek, euro gelecek diye memleketin malının,
mülkünün, taşının, toprağının yabancılara
satılmasını ben içime sindiremiyorum, birilerinin
de nasıl içine sindirdiğini de hâlâ anlayamıyorum ve
üzülerek onları izlemek zorunda kalıyorum; ama, herhâlde
tarih ve gelecek kuşaklar bunların hesabını birilerinden
soracaklar.
Değerli arkadaşlarım,
2007 bütçe tasarısının 30'uncu maddesinde, uygulanmayacak,
kısmen veya tamamen uygulanmayacak bazı hükümlere yer verilmekte.
Nelere değiniyor bu madde? Turizm Teşvik Kanunu'ndan Telsiz
Kanunu'na, sosyal sigorta ve genel sağlık sigortasına
kadar çeşitli kanunlarda değişikler yapılıyor
ve bu kanunlar bundan etkilenmekte.
Aslında, AKP Hükûmetinin, IMF
baskısıyla, Dünya Bankası baskısıyla yaptığı
birçok reform bu maddeyle de etkileniyor. Yine, 2007 bütçesi, AKP
Hükûmetinin IMF ve Dünya Bankası denetiminde yaptığı
bir bütçe ve bu bütçenin daha önceki yaptırımları bu
şekilde etkilemesi oldukça ilginç.
İstiklal Savaşı'nın
sonunda, İstiklal Marşı'mızı besteleyen Mehmet
Âkif'e sorduklarında şunu söylemiş, demiş ki:
"Bir daha Allah bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın."
Ben de burada, konuşmanın ta başında şunu söylüyorum:
2007 bütçesi, diliyorum, AKP ve AKP zihniyetlerinin bu ülke için yapacağı
son bütçe olur. Allah bir daha bunu Türkiye'ye, Türk halkına göstermesin.
Değerli arkadaşlarım,
aslında, bütçeyi görüşüyorsak ve bu bütçe üzerinde sokaktaki
insanımızın kafasında oluşan bazı soruları
da sormak bizim görevimiz. Ben, keşke burada Maliye Bakanımız
olsaydı, keşke Maliye Bakanımıza sorsaydım,
ama, Sayın Bakanımız da belki yanıtlayabilir.
2002 seçimlerine giderken sokaklarda, caddelerde, mitinglerde
AKP bangır bangır bağırdı: "IMF'ye karşıyız
IMF'ye karşıyız
IMF'ye karşıyız
IMF'ye karşıyız
"
Şimdi soruyorum, sokaktaki bir sade Türk vatandaşı
olarak soruyorum size: Eğer çeşitli ortamlarda açıkladığınız
gibi, Türkiye Cumhuriyeti'nin IMF'ye olan borcu 13-15 milyar dolar civarındaysa
ve yine çeşitli sözcülerinizin açıkladığı
gibi, Merkez Bankasında da bunun 4 katına yakın bir rezerv
varsa, niye bu borcu ödeyip de IMF'yi Türkiye'nin başından defetmiyorsunuz?
Ondan sonra sizden toplumun çeşitli kesimleri bir şeyler
istediğinde niye hep IMF belasını öne sürerek bu olayın
içinden kurtulma çarelerini arıyorsunuz? IMF'yle olan anlaşmalar
bitmesine rağmen, IMF'ye karşı bir hükûmet görüntüsü verip,
IMF'yle gidip niye yeni sözleşmeler, yeni anlaşmalar yapıyorsunuz?
Bunu oy aldığınız insanlara, binlerce, milyonlarca
oy aldığınız insanlara, yarın seçim sandığına
gittiğinizde nasıl anlatacaksınız? Şurada
şunu bir anlatıverin. Eğer 60 milyar dolar Merkez Bankasında
paramız varsa, 13 milyar doları ödeyip de şu IMF'yi Türkiye'den
neden kovmuyorsunuz, şunu bir anlatıverin. İşte
bence önemli olan bu. Şimdi, tabii, bunu nasıl anlatacaksınız
bilmiyorum. Bir şeyler söyleyeceksiniz. Burada günlerdir çok
şey konuşuluyor: Hayalî bütçeler, işte sanal bütçeler,
sanal projeler
Çok sanal proje var bu memlekette, çok sanal söylenen
sözcükler var; ama, önce bir gerçeklere değinelim, ondan sonra,
burada yapılan konuşmalarda o sanal iddialara da birkaç
tane örnekle biz de yanıt vermeye çalışalım.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Maliye
Bakanı geldi.
ORHAN SÜR (Devamla) - Şimdi değerli
arkadaşlarım, öncelikle, bu bütçenin ve bu maddenin, bütçe
kanun tasarısının 30'uncu maddesinin Anayasa'mıza
göre konumu nedir?
Şimdi, Anayasa'mız diyor
ki değerli arkadaşlarım, 161'inci maddede: "Bütçe
kanununda bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm
konulamaz." Bu, açıkça belirtilmiş. Şimdi siz, bütçe
kanununa birçok madde getiriyorsunuz, sokuyorsunuz bütçe kanununun
içine ve birçok kanunu, bütçe kanununa getirdiğiniz bu maddeyle,
çalışamaz hâle veya değişikliğe uğratıyorsunuz.
Şimdi, bu, Anayasa'ya aykırı. Bu konuda, geçmişte,
Anayasa Mahkemesinin verdiği çok sayıda karar var. Ama,
ısrarla, Anayasa'ya aykırı işlem yapmaya devam
ediyorsunuz.
Sadece 161'inci maddede değil,
yine Anayasa'mızın 87'nci maddesinde de Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görevleri sayılırken, "bütçe yasa tasarısını
görüşmek ve kabul etmek dışında diğer yasaları
koymak ve değiştirmek ve kaldırmak" biçiminde, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin görevleri sayılmış. Yani, bütçe
tasarısı çok farklı bir tasarı.
Şimdi, bu, çok açık bir
şekilde getirilen bu madde, Anayasa'mıza aykırı
ve Anayasa'mıza aykırı bir maddeyi buradaki oy çoğunluğunuza
dayanarak, AKP Grubunun oy çoğunluğuna dayanarak buradan
geçireceksiniz ve "biz yaptık oldu" diyeceksiniz,
"biz yaptık oldu, bundan sonra da biz yapacağız, olacak"
şeklinde bir tavrın içinde olacaksınız.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce ifade ettiğim gibi, geçtiğimiz günlerde burada
bütçe üzerinde görüşülürken ulaştırmayla ilgili bir
konuya değinmiştim. Ben konuşma yaparken AKP sıralarındaki
birçok arkadaşım da bana müdahale etti. Hızlı
trenden bahsetmiştim. Çünkü, AKP bakanları kürsüye çıktığında,
AKP sözcüleri hâlâ kürsüye çıktığında, sanki
2002'den önce Türkiye yoktu, sanki 2002'den önce bu ülkeye gelen iktidarlar,
bu ülkede görev yapan milletvekilleri, bürokratlar hiçbir şey
üretmemişlerdi, sadece, onlar birdenbire geldiler ve Türkiye'yi
bir yokun içinden çıkarıp bugünlere taşıdılar.
Öyle konuşuyorlar, hep böyle konuşuyorlar.
Bakın, geçen sene yine bu kürsüde
Sayın Maliye Bakanı kendisini 1920'lerdeki, 1930'lardaki
Mustafa Kemal'in maliye bakanlarıyla karşılaştırmış
ve kendisini onlarla özdeşleştirmişti ve ben o zaman
onun yanıtını vermiştim.
Şimdi, geçtiğimiz günlerde
burada sevgili Ulaştırma Bakanımız konuşma
yaparken şöyle bir karşılaştırma yaptı,
dedi ki: "Biz, tek partili dönemde, Mustafa Kemal dönemindeki,
senede ortalama 200 kilometre demir yolu yapma noktasına
ulaştık." Yani, kendisini oradaki bakanlarla, oradaki
görev yapan insanlarla eş değer görüyor, ama bir şeyi
unutuyor. O dönemde, o günkü koşullarda, o günkü teknolojiyle
yılda 200 kilometre demir yolu yapanlar dışarıdan
bir kuruş borç para almıyorlardı. Sizin gibi, yaptığınız
her metre demir yolunun parasını dışarıdan
kredi olarak alıp, milyarlarca dolar borçlanarak demir yolu yapmıyorlardı
ki. Siz şimdi milyarlarca dolar borçlanıyorsunuz,
dış krediler kullanıyorsunuz, bir şeyler yapıyorsunuz
-yaptıklarınızın da ne olduğu belli değil,
biraz sonra size anlatacağım- ondan sonra da kalkıyorsunuz,
biz, cumhuriyetin ilk dönemindeki o hıza eriştik, şunu
yapıyoruz, bunu yapıyoruz, diye iddialarda bulunuyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
lütfen, gerçekleri görün artık.
Bakın, AKP sözcüleri rakamlarla
oynamayı çok seviyorlar ve kendilerine göre rakamları
çok güzel de yorumluyorlar, ben size çok açık ve net söyleyeyim.
Son beş yılda, Devlet Demiryollarının ulaştırmadaki
payı, yolcu taşımadaki payı yüzde 3,1'den 2,6'ya
düşmüş. Hani, nerede, çok başarılıydınız?
Hani, Devlet Demiryollarına çağ atlatmıştınız?
Hani, insanlarımız size güveniyordu? Bunun göstergesi
şu: Artık, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Devlet
Demiryollarına güvenmiyor, trene binmiyor. Aslında bunun
tam tersi olması gerekirken, bu kadar büyük yatırımlar
yapıyorsanız, bu kadar çağ atlatıyorsanız bu
ülkeye bunun tersi gerçekleşmeli.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) -
Başta...
ORHAN SÜR (Devamla) - Başta
da, bunun tersi gerçekleşmeli.
Şimdi bakın değerli
arkadaşlarım, elbette -sürem bitmiş olabilir, ama, bir
beş dakika sürem de biraz sonra olacak, orada da gireceğim-
elbette, hızlı tren projeleri var. Hızlandırılmış
tren projeleri vardı, kazayla bitti. Şimdi hızlı
tren projeleri var. O da herhâlde, bu ülkenin başına örecekleri
çoraplarla sonuçlanacak. "1 milyar dolar-1,5 milyar dolara bitireceğiz."
diye başladığınız projeler 3 milyar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sür, lütfen
ORHAN SÜR (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
ORHAN SÜR (Devamla) - "1-1,5
milyar dolara bitireceğiz." diye başladığınız
projelerin 3 milyar dolar, 4 milyar dolara sonuçlandığında,
Türkiye'ye neleri kazandırdığını, herhâlde bu
ülkede yaşayan insanlar, ciddi boyutta, ciddi boyutta tartışacaklar
ve Türkiye'yi hangi batağın içine soktuğunuzu da, o zaman
çok daha halkımız anlayacak, çok daha iyi anlayacak. Ama,
bizim görevimiz, muhalefet olarak bizim görevimiz, burada gerçekleri
dile getirmek, burada yapılanlardaki yanlışların
düzeltilmesi talebinde bulunmak.
Ta 2003 yılında, KİT
Komisyonunda, Devlet Demiryollarının hesapları incelenirken
yaptığım konuşmalardaki her şey bugün nokta
nokta gerçekleşmeye başladı. O gün demiştim ki
-KİT Komisyonunda olan arkadaşlarım hatırlarlar-
bu proje rehabilitasyon projesi değil, bu yeni bir hat projesidir,
demiştim. Sayın Devlet Demiryolları Genel Müdürümüz
"hayır efendim" demişti, "bu rehabilitasyon"
demişti. Hayır, bu yeni bir hattı ve şimdi adı
bile değişti artık. "Rehabilitasyon"dan
çıkardınız "Hızlı Tren Projesi" koydunuz
adını. 2003 yılında bunları söylediğimde,
esas 1970'lerden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN SÜR (Devamla) - Sayın
Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN - Lütfen Sayın Sür,
teşekkür ediyorum. Zaten adınıza da söz talebiniz var.
ORHAN SÜR (Devamla) - Peki, teşekkür
ediyorum, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Devam
edeceğim biraz sonra.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen Hüseyin Güler, Mersin Milletvekili.
Süreniz on dakika Sayın Güler.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlar,
madde üzerinde Anavatan Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, nereden başlasak diye
düşünüp tartışırken, söylenecek tek bir şey
var. Mecliste çoğunluğunuz tek başına Anayasa'yı
değiştirecek bir çoğunlukta olmasına rağmen,
hükûmet olmanıza rağmen ve yanınızda da bürokrasi
olmasına rağmen, bugünkü bütçe üzerindeki önerge değişikliğiniz
sekiz tane. Sizi kutlamak lazım. Sekiz tane, daha yolun başındaki
hatanız ve bugünkü süreci sorgulayıp ve altını
çizmemiz gerekiyor.
İkincisi ise
Evet, burada konuşup
gidenler bizler değiliz. Biz burada sadece eleştiri yapıyoruz,
asla hakaret değil. Ama, biraz önce Ordu Milletvekilimiz Sayın
Cemal Uysal
Buradaki konuşmasında, benim kendisine bir
davetim var: Ordu'ya beraber gidelim, Ünye'ye. Oradaki fındık
üreticilerinin sorunlarını hep beraber görelim. Yüzünüz
varsa beraber gidelim. Ama, biliyoruz ki, gidemeyeceksiniz, gidemeyeceksiniz.
Fındık üreticisini perişan ettiniz, narenciye üreticisini
perişan ettiniz
İstikrar, istikrar
Neyin istikrarı?
Onun altını bir çizelim hele şöyle. Sayın Maliye
Bakanı da yeni geldi, enerjisini de depolamıştır,
bizi aydınlatır inşallah, istikrarın ne olduğunu.
Bugün Merkez Bankasındaki döviz
rezervine bakıyoruz, 60 milyar dolar civarında. Türkiye'nin
IMF'e borcu var, ödenmez. Peki, Sayın Bakanım, Merkez Bankasının
döviz rezervi hangi Avrupa bankalarında, şu anda, yüzde
kaç faizle oralarda stoklanıyor? Bizi aydınlatır
mısınız?
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Fransa'da
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Fransız bankalarında ne kadar paranız var, söyler misiniz
Merkez Bankasının? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!
Fransızlara karşı tavır alacaktık ha! O tavır
herhâlde sadece çiftçiye, "al ananı al götür" der gibi.
Fransızlara gelince Fransız kalıyorsunuz. Mesele bu.
İkincisi, bugünkü IMF ile çizdiğiniz
program dâhilinde istikrar diye sunduğunuz
Sadece Sayın
Bakanıma da soru sormak istiyorum burada, aydınlatırsa
sevinirim. Eskiden, yüzde 100 enflasyon olduğu dönemlerde
-yüzde 100, altını net çiziyorum- devlet ne kadar faizle
borçlanıyordu, söyler misiniz? Yüzde 130, yüzde 140'larla, yani
1,3 katı. Şimdi, çok övündüğünüz enflasyon bugün kaç? Hepiniz
iyi biliyorsunuz, kaç?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Sen söyle
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Yüzde
10.
Peki, dövizin artış oranı
kaç? Sayın Bakanım, buyurun, siz söyleyin. Dövizin artış
oranını, buyurun
Yüzde sıfırın altında.
Peki, devlet kaçla borçlanıyor, söyler misiniz? Onu söyleyin.
Yüzde 22'ye yakın, yüzde 21,5. Kaç katı arkadaşlar, enflasyonun
kaç katı, dövize göre kaç katı, söyler misiniz? Vallahi,
böyle ballı börek dünyanın hiçbir yerinde kazanılmaz,
Türkiye'de olduğu gibi. Yani, ortalama enflasyonun 2,5 katına
yakın.
Burada da diyorsunuz ki: "Biz
tefecilere bu ülkeyi kaptırmıyoruz." Sadece yaptığınız
görev, tefecilere rant biçmek, tefecilere hizmet etmek ve yaptığınızla
övünüyorsunuz. Peki, o zaman sormak lazım: Geçtiğimiz dönemlerdeki
unsurda yaklaşık 1,5 katıyla 2,2 katı arasında,
bugün dünyanın en büyük reel faizini Türkiye ödüyor. Yani, olumsuzluklarda
şampiyonsunuz, sizleri kutluyorum.
Trafik kazalarında, her geçen
gün olumsuzluklarda bir numarasınız. Arkasından, sosyal
güvenlik ve sıkıntıda yaşanılan
Sayın Bakana bir soru daha
sormak istiyorum: Kayıt dışı ekonomi şu anda
ne kadar biliyor musunuz? Yüzde 52 küsur kayıt dışı
ekonomi.
Peki, vergiyi kimden alıyorsunuz,
söyler misiniz? Vatandaşın cebinden. Dolaylı vergiler
ne kadar söyler misiniz burada? Yüzde 70 küsur.
Peki, gelirler vergisini, kurumlar
vergisini kimden alıyorsunuz? Özelleştirmeden önce yüzde
30'du bu ülkede. Şimdi kaç oranı? Sormak istiyorum. Yüzde
20.
İşte, sizin adaletiniz
bu, sizin vicdanınız bu ve bu ülkede, sürekli, elleriniz
vatandaşın cebinde, hiç çıkmadı, çıkmayacak.
Ama, buna karşın, hâlâ, dolaylı vergileri vatandaşın
cebinden almaya devam ediyorsunuz ve üstelik de, rekabette haksız
bir koşul yaratıyor diye de emeklinin cebine elinizi tekrar
koydunuz, yüzde 10'dan vergiyi yüzde 33'e çıkardınız.
Vallahi sizleri kutluyorum, yürekten kutluyorum, vatandaşın
cebinden eliniz hiçbir zaman çıkmadı, çıkmayacak da.
Bu önerge değişikliklerinden
IMF'in haberi var mı? Sayın Bakana sormam lazım. Var
mı yok mu bilemiyorum. Her şeyi IMF'e danışarak
alıyorsunuz. Bu ülkenin kaderi birilerinin elinde değil,
olmamalı da, ama yaptığınız unsurda
Sayın Bakanıma tekrar
bir soru sormak istiyorum: Türkiye, neden ihtiyacından fazla
borçlanıyor bu ülkede? Gelip aydınlatsın burada. 80
milyon YTL borçlanması gerekirken, 100 küsur milyon YTL borçlanıyor.
Bu fark niçin yaratılıyor, kimler besleniyor?
Peki, ben, sayın vekillerime
sormak istiyorum: Mevduatta paranız var mı alacağınız?
Yoksa, sadece rantiyecilerin burada mücadelesi yapılıyor.
Hepimiz biliyoruz ki, bu ülkede,
"Türk'üm, doğruyum, borçluyum." Yüzde 5'lik bir azınlık
var. Bu azınlık gayrimüslim değil. Burada vatandaşlarımı
Azınlık, tefesiyle, rantiyesiyle geçimini sağlayan,
ülkenin tüm değerlerini hortumlayan bir yapı. Bir de
"hortumları kestik" diye düşünüyorsunuz. Hâlâ hortumculara
hizmet ediyorsunuz, adına da, gizem koydunuz, kılıf buldunuz,
istikrar
Neyin istikrarı? Bu toplumun açlığı, bu
toplumun sefaleti. Neyin istikrarı söyler misiniz? Bu ülkenin
karnı tok artık.
Yine, biraz önce, kurbanlıklardan
bahsettim. Bugün, kurbanlık satışını, Sayın
Bakanım, gelip, burada açıklar mı lütfen? Ne kadarı
satılmıyor şu anda? Üretici perişan, vatandaş
alamıyor, en, kendisi için kutsal ibadet ettiği kurbanını
dahi kesemiyor. Peki Sayın Bakanım, aydınlatır
mısınız burada: Kurbanlıklar ne âlemde, hayvancılık
ne âlemde? Hepsi perişan
Ama, buna karşın, tabii ki bu
değer yargıları da sizin için önemli değil. Bu toplumun
en hassas noktası, yarınlarını dahi düşünemez
hâle geldi. Bu toplumu germek, bu toplumda gerginlikten medet beslemek
Biraz da, herhâlde, alışkanlık edinmişsiniz.
Beş yıl geçti arkadaşlar,
koskoca beş yılınız, bir iktidar dönemi. Bir insana
beş yılda eskiden ilkokul diploması verirlerdi, ya ilkokul
diploması verirlerdi ya da ihraç ederlerdi. Bu halkım da,
inanıyorum ki, size gereken dersi verecek, çünkü, dört gözle,
merak içerisinde bekliyor. AK Partiden bu ülke bir medet umdu, yenilikçi
diye, ama gördük ki, kendilerinin yaptığı, rantiyenin,
rantiyeye hizmet etmekten, küresel sermayeye boyun eğmekten
öte başka bir şey yapmadı. Bu yüzden, AK Parti Grubunun
Aslında "ak" güzel bir kavram, ama, akı da hak etmediniz
"AKP" diyelim. Bu toplum, sizin bu ülkedeki tercih koşullarınızı,
kime nasıl hizmet ettiğinizi çok iyi biliyor.
Bugün çiftçi -biraz önce de söyledik-
narenciyeci, Mersin'im kan ağlıyor, telefonlar cayır
cayır yanıyor. Bir de kamuoyunu yanıltıcı bir
bilgi: Ton başına 100 dolar verecekmişiz. Sayın Bakanım,
gelin, buyurun açıklayın veriyorsanız. Bu halkımız,
Kurban Bayramı öncesi, bir müjde olarak algılasın,
ama, doğru olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz.
El altından
Sayın Ali Er buralardaysa -o da beş dönemdir
iktidar milletvekilimiz- sıkıntıların ne olduğunu
iyi bilir. 100 doları paylaşsın bakayım, kamuoyuna
gelip. 100 dolardan bahsediyorsunuz. Bu toplumun değerleriyle,
bu ülkenin duygularıyla oynamayın, yürekli olun. 100 dolar
vermeyeceksiniz. Şimdi, IMF size bu 100 doların karşılığını
vermiş olsa, verirdiniz. IMF'ten de bu yetkiyi almadığınıza
göre...
Fındık üreticilerinin
zaten hâli perişan, pamuk üreticilerinin, tütün üreticilerinin
hepsinin hâli perişan. Ama, kim kimin umurunda, böyle hâlâ tozpembe
hayaller, dünyayı pembe gözlüklerle görmeye devam ediyorsunuz!
Eskiden Brezilya dizileri vardı. Herhâlde onlara çok kaptırmışsınız
kendinizi. Uyanın arkadaşlar! Bu ülkenin tüm değerleri
her geçen gün yıpranıyor ve ülkedeki yoksulluk, sefalet
çığ gibi büyüyor. Bununla gurur duyulmaz. Ülkem adına,
yapılması gereken bir süreç... Ülkeme hizmet edecek her bireyin,
her kurumun ve her siyasi iradenin, özellikle de Meclisin tüm
ağırlığının hissedilmesinden tarafız.
Ama, bu bütçe görüşülürken... Birazdan herhâlde Sayın
Başbakan konuşur -temennimiz konuşur, öyle duyduk- burada
dolduracaksınız, ama yetmiyor. Bütçeye duyarlı olun.
Bütçe, bir toplumun bir değeridir. Bütçe bir toplum için namustur.
Bütçe bir toplumun yarınlarının hayalini kurmaktır.
Ama, çok duyarsız kaldınız. Sadece yaptığınız
şey alkışlamak ve bununla da kendinizi tatmin ettiğinizi
zannediyorsunuz. Ülkenin yaşadığı sıkıntılara
karşı duyarsızlığınızı her alanda
gördük, ama, son bütçe olacağını düşünüyoruz. Halkımızın
sağduyusuna güveniyoruz her alanda. Size bir daha bu bütçe
fırsatını yaratma şansını vermeyecek,
çünkü kullanamadınız. Halkım da, yanındaki değerlerine
saygı duyacak siyasi iradeye, nasıl, gereken cevabı
sandıkta verecek. Ama, o sandığı dört gözle bekleyen
değerli yurttaşlarımız...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güler, buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Kısaca, bu toplum... Beş
yıl da, AKP'li kayıp yılları olarak tarihe not edilecektir
ve toplumu yoksulluğa, sefalete, açlığa mahkûm ederken,
belediyeler aracılığınızla seçim hazırlığı
yaptığınız söyleniyor, erzaklarla stokladıklarınız
söyleniyor. O erzaklar bile sizi kurtarmayacak bir daha getirmeye
ve göreceğiz, o halkımın, mağdur, değerlerle
oynamasına asla halkım izin vermeyecek. Bu toplumu aç
bıraktınız, şimdi de susuz bıraktınız.
Ve beş yılda yaşanılan bu ıstırabı,
sıkıntıyı çözecek bir Anavatan hayalleriyle bu
ülkemin yarınlarının süsleneceğini bekliyoruz
ve ülkenin tek çözüm yolunun siyasal iradenin halka başvurmak
olduğunu, halkın tüm değerlerine, sağduyusuna
sahip çıkıp ve bu bayramı bayram tadında geçirmesini
diliyoruz. Ne yapalım, kader demeyeceğiz, bu ülke sadece
kaosla, gerginlikle yarınlarını kurmayacak, tam tersine
hayaller ve umutlarıyla yaşayacak. Yeniden ülkemin bayram
tadında ve yeni yılını kutluyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Güler.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Orhan Sür, Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Sür.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Çok değerli arkadaşlarım,
"ben yaptım oldu" mantığının maalesef
hep geçerli olduğunu söylüyorum. Bakın, size bir örnek vermek
istiyorum. Türkiye'de her kuruluşun görevi belli, neyi yapacağı
neyi yapmayacağı belli. Örneğin, Türkiye'de DLH diye
bir kuruluş var, demir yolları, limanlar, hava meydanları
bunlar tarafından projelendiriliyor ve bunlar tarafından
yapılıyor. Devlet Demir -yollarının görevi ise,
DLH tarafından yapılan bu yolları, demir yollarını
çalıştırmak, işletmek. Ama, bakın,
"Hızlı Tren Projesi" diye övündüğünüz hızlı
tren projesinin yapımcısı DLH değil, Devlet Demiryolları.
Konya Hızlı Tren Projesi'ni de Devlet Demiryollarına
ihale ettirdiniz, DLH'yı devre dışı bıraktınız.
Buna neden gerek duyuyorsunuz? Bunu anlamak mümkün değil.
Peki, görevi olmayan bir işi
o kuruluşa nasıl yaptırıyorsunuz? Talimat veriyorsunuz,
bunu yapacaksınız diyorsunuz, buraya ödenek ayırabilmek
için de YPK'dan, DPT'den çeşitli kararlar çıkarıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
bunlar yanlış. Bunlar yanlış. DLH varken, bu işin
sorumlusu varken, bu işi esas yapacak olan kuruluş varken,
niye ısrarla Devlet Demiryollarına demir yolu yaptırmaya
uğraşıyorsunuz. Tarihinde Devlet Demiryolları
demir yolu yapmamış ki bu şekilde. DLH yapıyor bu
işi. Ama siz, baştan, DLH olmadan önce
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Hayır,
Ulaştırma Bakanlığı
ORHAN SÜR (Devamla) - İkisi de
Ulaştırma Bakanlığının kuruluşu,
ama, bu işle görevlendirilmiş, yasal olarak görevlendirilmiş
kuruluş varken niye o devre dışı bırakılıyor?
Bunu anlamak mümkün değil.
Geçen gün burada konuşurken
işte "Hep siz yaptınız, her şeyi siz yaptınız."
derken ve Devlet Demiryollarının yaptığı bu
hızlı tren projesinin aslında bu Hükûmetin bile projesi
olmadığını söylediğimde, bir Diyarbakır
milletvekili arkadaşım "Hayır, bizim projemiz."
dedi "Biz başlattık bunu." dedi. Tabii, bilmiyorsanız,
önce öğreneceksiniz, önce öğreneceksiniz.
Bakın değerli arkadaşlarım,
iş 28 Nisan 2004 tarihinde ihale edilmiş. Evet, AKP Hükûmeti
zamanında işe başlanıldı, ama orada da bir acayiplik
var. Bakın, Ankara-İstanbul hızlı treninin temel
atma merasimi Sayın Başbakanımız tarafından
8 Haziran 2003 tarihinde yapıldı. 8 Haziran 2003 ve otuz
dört ayda bitecekti. Başbakanın o gün yaptığı
konuşmada söylediği söz şudur: "1 Aralık 2005
tarihinde Ankara-İstanbul üç saat on dakika." 2006'yı
bitiriyoruz, daha birinci etaba başlayamadınız, bitiremediniz.
O gün iddia edilen şuydu: İkinci etap da eş zamanlı
olarak aynı zamanda bitirilecekti, eş zamanlı olarak.
Ama size daha ilginç bir şey söyleyeyim değerli arkadaşlarım:
8 Haziranda temel attınız, ama aralık ayında yer
teslimi yaptınız. Yani, Sayın Başbakana hayalî temel
attırarak ne kazandığınızı zannediyorsunuz?
Yani bu toplumu kandırarak, bu topluma yanlış bilgiler
vererek ne kazandığınızı zannediyorsunuz?
İşte Halep oradaysa arşın burada. Bitecekti, bitmedi.
En son, Devlet Demiryolları Genel Müdürünün açıklaması,
Aralık 2006'da Eskişehir'e kadar olan bölgenin devreye gireceğiydi.
Şimdi "Ancak yüzde 80'ini yaptık." deniliyor. "
Bahar aylarında devreye girebilir Eskişehir'e kadar olan
bölge." deniliyor. İkinci etabın ne olacağı
meçhul. İkinci etabın nasıl olacağı meçhul. Rakam
da komik. Önce 437 milyon euroya ihale edildi, arkasından proje
değişiklikleri yaptınız, 660-670 milyon euroya
çıktı rakam, birinci etabın bölgelerinde. İkinci
etabı, 2003'te, KİT Komisyonunda ısrarla, 700 milyon dolara
tamamlayacağınızı iddia ediyordunuz, 1 milyar
300 milyon dolar civarında bir ihalesi var, ama, geçtiğimiz
hafta Sabah gazetesinde bir haber vardı; ikinci etap projesi
için hızlı trenin, Avrupa Yatırım Bankasından
850 milyon euro kredi temin edildiği söyleniyordu ve anlaşmaya
göre, bu, bu projenin yüzde 50 bedeli, çünkü, yüzde 50'sini Çinliler
getiriyor. Şimdi, 850 milyon euro yüzde 50'siyse, bunun tamamı
1 milyar 700 milyon euro yapar, sadece ikinci etabın. Birinci
etabı da buna ekleyin, kâğıt üzerindeki rakamı bile
3,5 milyar dolar. Yani, 4 milyar doları aşacaksınız,
ama, bunu yaparken neyin pahasına yaptınız, biliyor
musunuz? Bu ülkenin, kıt kaynaklarıyla 500 milyon dolar harcadığı
esas hızlı tren projesini "fizibl değil" diyerek,
uydurma bir gerekçeyle kenara attınız ve 500 milyon doları
toprağa gömdünüz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sür, lütfen
teşekkür eder misiniz.
Buyurun.
ORHAN SÜR (Devamla) - 570 kilometre
olan yolu 540 kilometrelere indiriyorsunuz, esas hızlı
tren projesi 415 kilometreye indiriyordu. Çalıştıracağınız
her tren 120 kilometre fazla yol gidecek ve 120 kilometre fazla maliyeti
olacak ve 500 milyon doları çöpe attınız, 4 milyar dolara
yeni bir hat yapıyorsunuz. Bunun hesabını, elbette,
bu ülkenin insanları sizlerden soracak.
Ben, 2007 bütçemizin ulusumuza hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum ve yineliyorum: Allah bir
daha bu zihniyete bütçe yaptırmasın.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sür.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Alaettin Güven, Kütahya Milletvekili.
Buyurun Sayın Güven. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın
30'uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bütçenin hayırlara vesile olması dilek ve
temennilerimle sizleri saygılarımla selamlarken, yaklaşan
Kurban Bayramı'nızı, millet olarak, sizin ve millet olarak
milletimizin Kurban Bayramı'nı, yeni yılımızı
kutlarken, bir de İstiklal Marşı'mızın şairi
27 Aralık 1936 yılında vefat etmiş, 70'inci yılını
kutluyoruz, aralık ayı, 27 Aralık ve onun da her zaman bizim
başucu edebileceğimiz Safahat'ından da oğlu Nevruz'a
"Oğlum Nevruz" diye hitap ettiği bir nasihatini
de hatırlatarak gençlerimize, bizlere, ihtiyarımıza,
hepimize başucu nasihati olabilecek o dizelerini de aktararak
kendisine rahmetler dileme fırsatını bulduğum
için hepinize teşekkür ediyorum.
"Oğlum Nevruz" diyor,
"Ne büyük söyle ne çok söyle,
Yiğit işte gerek,
Lafı bol, karnı geniş
soyları taklit etme,
Sözü sağlam, özü sağlam
adam ol,
Irkına çek" derken, burada,
bize gerçekten hayatımızda, herkesin hayatında, her
Türk gencinin, her Türk insanının hayatında yol haritası
olabilecek bir nasihati de hatırlama fırsatını
bulduğum için bu vesileyle hepinize tekrar saygılar sunuyorum.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım; 2007 yılı merkezî yönetim bütçemiz,
gelişen Türkiye'mizin, değişen Türkiye'mizin, ekonomisi
tarihinde ilk defa on dokuz çeyrek aralıksız büyüyen Türkiye'mizin
enflasyonun tek haneli rakamlara düştüğü ve ihracatı
84 milyar dolara ulaşıp rekor kıran Türkiye'mizin, bütçeden
dört yıldır en büyük payın eğitime ayrıldığı
Türkiye'mizin, sağlığın sağlığa kavuştuğu,
millî gelirin kişi başına 5.300 dolara ulaştığı,
yakın hedefin 10 bin dolar olduğu Türkiye'mizin, düşmanlıkların
yok edildiği, dostlukların üretildiği Türkiye'mizin,
sosyal devlet olma özelliğinin ön plana çıkarıldığı
Türkiye'mizin, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşılma
ve aşılma yolunda yarınlara doğru gidişin ayak
sesleri olan bu bütçemizin tekrar hayırlara vesile olmasını
diliyorum.
Değerli dostlar, biraz önce
ifade ettiğim, çoğunu da sayamadığım, burada,
gerek iktidarı, Grubumuzu temsil eden arkadaşlarımızın
gerekse muhalefeti temsil eden arkadaşlarımızın
sözde -özellikle muhalefetteki arkadaşlarımızın-
bir şeyler yapılmadığını iddia ederken,
söylerken, hâl diliyle çok şeyler yapıldığını
ben hiç buradan ayrılmadan dinledim ve gördüm. Şu elimde on
beş sayfalık bir tutanak bir arkadaşımızın
konuşmasına ait. Son cümlesinde şöyle diyor: "Ben
memurlarımızın hak ettiği insanca yaşayabilecekleri
bir ücreti alabilecekleri günlerin uzak olmadığına
inanıyorum." Burada belki bir tenkit gibi var, ama zımnen
de kabul edilmişliğin, kelimelerin cümle olarak ifade edilişi
olarak düşünüyorum ben. Çünkü, burada, inanmak, umut, canlılığın,
verimliliğin ve de devamlılığın bir işareti,
aynı zamanda bir tasdiğin ifadesinden başka bir
şey değil diye düşünüyorum.
Aynı zamanda, memurların
hak ettikleri ücretleri alabilecekleri günlerin uzak olmadığına
işaret eden bir örnek de vererek sözlerime son vermek istiyorum.
Şimdi, AK Parti İktidarı,
eğitimi her şeyin dibacesi, başı, baş tacı
etmiş ve biraz önce ifade ettiğim gibi de dört yıldır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güven, lütfen
ALAETTİN GÜVEN (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
bütçesinde en büyük payı
eğitime ayırmış. Memurlar, 1 milyon öğretmen
üç türlü ücret alır; ders ücreti, maaş ücreti ve aynı zamanda
eğitim ödeneği alır. Benim elimde dokümanlar var. Millî
Eğitim Bakanımızın bize dağıttığı
o kitabında da bunlar var. 2003 yılına kadar öğretmenlere
ek ders, maaş, eğitim ödeneği artışı enflasyonun
altında olmuş. Ondan sonra da hep enflasyonun üzerinde olmuştur.
Bu da memurların bir kısmını temsil eden öğretmenlerimize
ve diğer memurlarımıza yapılan zammın, onlara
verilen değerin ifadesi olma bakımından bu örneği
sizlere takdim ettim. Detayına giremiyorum.
Ben, tekrar, bütçemizin hayırlara
vesile olması için temennilerimle sizleri saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Güven.
Soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Yücesan, buyurun.
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir)
- Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın
Bakana sormak istiyorum. Enerji, sanayicilerimizin rekabet gücünü
belirleyen en önemli maliyet kalemlerinden bir tanesidir. Ülkemiz
sanayicisi, enerjiyi, rekabet hâlinde olduğu ülke işletmelerine
göre en pahalı kullanmaktadır. Bunun düzeltilmesi gerekirken
kullanılan elektrik tutarının yüzde 2'si, yaklaşık
300 milyon YTL'yi bulan bir tutar, 4628 sayılı Kanun'a aykırı
olarak TRT'ye aktarılmaktadır. 4628 sayılı Kanun
"Elektrik fiyatları içinde piyasa dışında bir
etken olamaz." diyor. Bu bağlamda, elektrik fiyatlarını
artıran ve işletmelerimizin rekabet gücünü azaltan TRT
payının kaldırılması düşünülmekte midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Yücesan.
Sayın Sağ
KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın
Başkanım, üç sorum var.
Birinci sorum: Yatırım
ödenekleri bu bütçenin yaklaşık yüzde 4'ünü oluşturuyor.
Bu ülkede nüfus artışı yüzde 1,5 civarında.
Hükûmet, bu bütçeyle, işsizliği nasıl önlemeyi düşünüyor?
İkinci sorum: Özelleştirme
İdaresinden 18,7 milyar dolar gelir sağladığını
Sayın Maliye Bakanı dün söylemişti. Ben de şimdi
bu satış gelirlerinin nerelere harcandığını
öğrenmek istiyorum.
Üçüncü sorumuz da: Bilindiği
gibi, geçen yıl içerisinde Sayıştay Yasası geri
çekildi. Tabii, oradaki bazı hükümler de 5018'e paralel idi.
Şimdi, bu durumda, Sayıştay Yasası'nın geri çekilmesi,
bu bütçenin uygulamasında sakınca yaratacak mı, onu
da öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sağ.
Sayın Akdemir
VEZİR AKDEMİR (İzmir)
- Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Aracılığınızla,
Sayın Bakana soru sormak istiyorum.
Sayın Bakanım, 2005
yılı içerisinde Tekel özelleştirilirken, bildiğim
kadarıyla, 290 milyon dolara satışı yapıldı.
Kısa bir süre içerisinde, bir yıl içerisinde el değiştirince
de -990 milyon civarında- el değiştirdi içki bölümü.
Çok kârlı bir satış olmuş. Sizce, bu kârlı Tekeli
devrederken, yani, bir sorumlu Bakan olarak, üzüldünüz mü üzülmediniz
mi? Çok büyük bir rakam kazanmıştır el değiştiren
aracı kişi.
İkinci bir sorum: Bu kadar
kârlı olan bir ticarette, acaba, memurlarımıza, işçilerimize
hiçbir şey düşmüyor mu? Memurlarımıza, yüzde 5 enflasyon
üzeri, diyorsunuz, artış vereceksiniz. Sizce, bu kadar
kârlı ticaretin karşısında memurlarımıza
verilen bu zam yeterli midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Akdemir.
Sayın Değerli
İSMAİL DEĞERLİ
(Ankara) - Sayın Başkan, vasıtanızla, Sayın
Bakana üç tane sorum olacak.
Biliyorsunuz, üniversitelerin
döner sermayelerinde trilyonlarca lira para kesilmiştir. Bu
paralar bloke edilmiştir ve üniversitelere verilememektedir.
Üniversiteler büyük sıkıntı çekmektedir. Bu parayı
serbest bırakmayı düşünüyor musunuz?
İki: Biliyorsunuz, Türkiye'de
şu an 2006 yılı bütçesi 33 milyar dolar açık veriyor.
Siz, vergi veren vatandaşlara ikinci bir vergi tahakkuk ettirip
zorla vergi almak istiyorsunuz, ama, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
3 milyar dolara yakın borcu var. Acaba bu borcu da tahsil etmeyi
düşünüyor musunuz?
Bir diğer konu, devlet hastanelerinde
döner sermaye uygulanmaktadır. Bu döner sermayeden, doktorlar,
sade klinik şefleri büyük bir maaş almakta, diğer doktorlara
doğru dürüst para verilememektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri
hastanelerinde çalışan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Değerli.
Sayın Özyurt
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Sayın
Başkanım, aracılığınızla, Sayın
Bakana bir soru yöneltmek istiyorum.
Üniversite öğretim elemanlarının
yaklaşık olarak yüzde 46'sı hiç yurt dışına
çıkmamıştır. Anketlerde kendilerine neden yurt
dışına çıkmadıkları sorulduğunda,
ödeneklerin ve maaşların yetersiz olduğunu söylemektedirler.
Öğretim üyelerine verilen maaş bazı Afrika ülkelerinden
bile geridir. Acaba Sayın Bakanın bu konuda bir hazırlıkları
var mı veya herhangi bir iyileştirme düşünüyorlar
mı?
Belki çok iyi duyamadınız
Sayın Bakanım. Üniversite öğretim üyelerinin maaşları
için bir iyileştirme düşünüyor musunuz, diye sordum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özyurt.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Enerjide bir TRT payı var. Sayın
Yücesan'ın sorusunu cevaplandırmak üzere konuşuyorum.
Biz geldiğimizde Hükûmet olarak, bu TRT payının belli
bir kısmını kaldırdık. Geri kalan kısmı
da, tabii, TRT'nin de giderleri ve bütçesinin dengesi söz konusu. Bu
bakımdan, bununla ilgili bir çalışma var, ama, bu dengeleri
de düşünmek mecburiyetindeyiz. Ona göre, herhâlde Hükûmetimiz
bir karar verecektir. Bir çalışmamız var bu TRT payıyla
ilgili, fakat, dediğim gibi, bir taraftan enerji kullanıcıları,
diğer taraftan da TRT'nin kendi dengeleri söz konusu. Bunları
da nazarıitibara alıyoruz, ama, bir çalışmamız
da var.
Sayın Sağ "İşsizliği
nasıl önleyeceksiniz?" diyor, birinci soru. Sayın
Sağ, Maliye kökenli, kıymetli bir arkadaşımız.
İşsizliğin nasıl önleneceğini çok iyi bilir.
İşsizliğin tek önleme çaresi yatırımdır.
Yatırımları eğer artırırsanız,
işsizliğe çare bulursunuz. Tabii, bu yatırımların
da nitelikli yatırımlar olması lazım, yani istihdamı
artıran bir yatırım olması lazım.
Şimdi, Türkiye'de yatırımın
yapılabilmesi için her şeyden önce yatırım ikliminin
sağlanması lazım. Yatırım ikliminin olmadığı,
piyasaların kendilerini güvende hissetmediği, ekonominin
istikrarda olmadığı bir yerde ve maliyetlerin ve bilhassa
sermaye gideri olan faizlerin çok yüksek olduğu bir yerde yatırım
olması imkânı yoktu, bizim Hükûmetlerimizden önceki dönemdeki
gibi.
Şimdiye kadar yaptığımız
bizim, bir taraftan ekonomiye bir istikrar ve güven unsuru geldi,
faizler düştü, yatırımcılar önünü görmeye
başladı ve Türkiye'de de yatırım hızlı bir
şekilde arttı. Bu yatırımların da güzel tarafı
özel sektörde yatırımlar arttı ve bu yatırımların
neticesinde de tarım dışındaki hizmet ve sanayi
alanlarında büyük miktarda istihdam meydana geldi, istihdam
artışı sağlandı. Fakat, bu istihdam artışı
işsizliğe çare bizim istediğimizden biraz daha az oldu
ama, işsizlik de azalmaya başladı. Yani, işsiz insanların
sayısı da azalmaya başladı.
Bu yapılan yatırımlar,
şimdiye kadar, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en yüksek yatırımlardı,
100 milyar YTL'yi geçti. 2006 yılındaki yatırımlar
110 milyar YTL'yi geçti. Bunlar fevkalade önemli şeyler ve Türkiye'de,
tabii, hızlı bir nüfus artışı oluyor, hem bu
hızlı nüfus artışını tamamen eriteceksiniz
hem de tarımdan diğer sektörlere kayan nüfusu absorbe edeceksiniz,
onlara iş bulacaksınız. Onun dışında da
işsiz bekleyen kütleyi de yavaş yavaş azaltacaksınız.
Yani, istihdamla ilgili olarak Türkiye'nin önemli problemleri var,
ama, çok şükür 2004'ten itibaren işsizlik azalmaya başlamıştır,
ama, bizim arzumuz daha hızlı bir şekilde olsun. Onu da,
önümüzdeki yıllarda onu da göreceğiz.
MEHMET ALİ ARIKAN (Eskişehir)
- Kredi faizleri yüzde 22,5'ta, yatırım yapamıyoruz
Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Düşer, onlar da düşer. Biliyorsunuz, buraya
70'lerden geldik. Biz hükûmet olduğumuz zaman 70'ler civarındaydı,
yani faizler öyleydi. Oradan buralara geldiğimizi -hepimiz-
biliyorsunuz. Şu anda Türkiye'de yatırım yapılıyor.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Sizin düşer demenizle düşecek olsa sorun yok.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Neyle düşüyor?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
İstikrarla düşüyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Evet, bak, ekonomik istikrarı sağlarsanız
düşer. Enflasyonu düşürürseniz düşer. Bunlar ekonomik
kaidelere sıkı sıkıya bağlı, ama, siz de
öğrenmeye başlamışsınız, çok memnuniyet
verici bir husus.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Beş yıldır aynı masalı dinleyince insan bir
şeyler öğreniyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Şimdi, özelleştirme gelirleri nerelere
harcandı, diye Kemal Bey'in bir ikinci sorusu. Özelleştirme
gelirleri bizim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan, süre
tamamlanmıştır.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Peki, yazılı olarak cevap vereyim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Madde üzerinde üç adet önerge vardır.
Önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım,
sonra aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2007 yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesine,
(7) numaraları fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkraların eklenmesini ve takip eden fıkraların
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Zekai Özcan Ünal Kacır Halil Aydoğan
Ankara İstanbul Afyonkarahisar
Alaettin
Güven Mehmet Soydan Recep Garip
Kütahya Hatay Adana
Sabri
Varan Murat Yıldırım Faruk Çelik
Gümüşhane Çorum Bursa
Ahmet
Işık Erdem
Cantimur
Konya Kütahya
"(8) 1479 sayılı Esnaf
ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 2926 sayılı Tarımda
Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanununa göre;
a) Malûllük, yaşlılık
ve ölüm aylığı alanların, 2006 yılı Aralık
ayı ödeme döneminde aldıkları aylıkları 2007
yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren % 5 oranında,
2007 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden geçerli olmak üzere
de 2007 yılının birinci altı aylık dönemi için
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en
son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki
değişim oranı kadar artırılarak ödenir.
b) 2007 yılında bağlanacak
aylıklar, 2003 yılı Aralık ayında yürürlükte
bulunan gelir tablosu ve gösterge tutarları esas alınarak
hesaplanır. Bu şekilde hesaplanan aylık, sırasıyla
8/1/2003 tarihli ve 4784 sayılı Kanunun 1 inci maddesine,
22/1/2004 tarihli ve 5073 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin
(a) bendine, 30/12/2004 tarihli ve 5282 sayılı Kanunun 2 nci
maddesinin birinci fıkrasına ve 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı
Kanunun 3 üncü maddesinin (a) bendine göre artırılır
ve bulunan tutar, ayrıca bu fıkranın (a) bendi ile bu
maddenin altıncı fıkrasına göre artırılarak
ödenir.
2007 yılında, 1479 ve 2926
sayılı Kanunlar kapsamındaki sigortalılardan
alınacak primlere esas olan ve 2006 yılı Aralık
ayında yürürlükte bulunan gelir tablosu ile katsayı sabit
kalmak kaydıyla gösterge tablosu, 506 sayılı Kanuna
göre prime esas günlük kazanç alt sınırında 2006 yılına
göre 2007 yılında meydana gelen artış oranı kadar
artırılarak uygulanır.
1479 sayılı Kanunun 36
ncı maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları ile 50 nci
maddesinin ikinci cümlesi hükmü ve 2926 sayılı Kanunun 33
üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü 2007 yılı
için uygulanmaz ve bu fıkra kapsamında sayılanların
aylıklarında 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanun
hükümlerine göre ayrıca artış yapılmaz."
"(9) 24/7/2003 tarihli ve 4956
sayılı Kanunun 56 ncı maddesinin (d) bendi ile aynı
Kanunun geçici 3 üncü maddesinde geçen "1/1/2005" ibareleri
ve 22/1/2004 tarihli ve 5073 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde
geçen "1/1/2005" ibaresi "30/6/2007" şeklinde uygulanır.
17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı
Kanuna tâbi sigortalılardan; 2007 yılının birinci
altı aylık dönemi için, aynı Kanunun 33 üncü maddesine
göre belirlenen gelir basamaklarından ilk altı basamakta
bulunanlardan altıncı basamak gösterge tutarının,
yedi ve daha yukarı basamaklarda bulunanlardan ise bulundukları
basamak gösterge tutarının % 20'si oranında sağlık
sigortası primi tahsil edilir."
"(10) 16/5/2006 tarihli ve 5502
sayılı Kanunun geçici ikinci maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan "yetkileri Kurum Yönetim Kurulu tarafından mülga
kanun hükümlerine göre kullanılır." ibareleri,
"yetkileri Kurum Yönetim Kurulu tarafından ilgili kanunların
mülga hükümlerine göre kullanılır ve bu yetkilerden uygun
gördüklerini Başkana veya ilgili birimlere devredebilir."
"(11) 8/6/1949 tarihli ve 5434
sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin (f) bendinde geçen
"% 4'ü" ibaresi, "% 5'i" şeklinde uygulanır.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2007 yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 30uncu maddesinin
(4), (5) ve (7) numaralı fıkraları ile (10) numaralı
fıkrasının (c) ve (e) bentlerinin tasarıdan
çıkarılmasını; aynı maddeye (3) numaralı
fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkraların
eklenmesini ve takip eden fıkralar ile bentlerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik Mehmet Zekai Özcan Ünal Kacır
Bursa Ankara İstanbul
Nusret
Bayraktar Recep Garip Sabri Varan
İstanbul Adana Gümüşhane
Abdullah
Erdem Cantimur Tevfik Akbak Alaettin Güven
Kütahya Çankırı Kütahya
Murat
Yıldırım Ahmet
Işık
Çorum Konya
"(4) 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 108 inci
maddesindeki "1/1/2007" ibaresi "1/7/2007" olarak uygulanır."
"(5) 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı
Kanunun geçici 91 inci maddesinin yedinci fıkrasında geçen
"31/12/2005" ibaresi "30/06/2007" olarak uygulanır."
"(6) 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanunu, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu, 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar
Kanunu ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanuna göre gelir ve/veya aylık
ödenenlere, bu Kanunlar gereğince ödenmekte olan gelir ve/veya
aylık tutarlarında (506 sayılı Kanuna göre gelir
ve/veya aylık ödenenlerin bu Kanunun geçici 76 ncı maddesine
göre yapılan telafi edici ödemeler dahil), 2006 yılı
için 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanuna göre yapılan
yıllık kümülatif artış oranı ile aynı dönemde
memur aylıklarında katsayıların yükseltilmesi
suretiyle yapılan kümülatif artış oranı arasındaki
farkı telafi edecek şekilde hesaplanacak fark tutarları
2006 yılı Temmuz-Aralık ayları ödeme dönemleriyle
sınırlı olmak üzere bir defada ayrıca ödenir. 2006
yılı ikinci altı aylık döneminde altı aydan
daha az süreyle gelir ve/veya aylık almış olanlara yapılacak
ödemelerde fiilen yararlanılan gelir ve/veya aylık ödeme
dönemi sayısı dikkate alınır. Bu şekilde yapılacak
ödemenin bir aylık tutarının 2006 yılı Aralık
ayı ödeme dönemi gelir ve/veya aylık tutarına ilave
edilmesi sonucunda bulunacak tutar, 2007 yılı Ocak ayı
ödeme döneminde yapılacak artışlara esas alınır."
"(7) 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanunu ve 2925 sayılı Tarım İşçileri
Sosyal Sigortalar Kanununa göre;
a) 1/1/2007 tarihinden önce
bağlanmış gelir ve/veya aylıklar ile 506 sayılı
Kanunun geçici 76 ncı maddesine göre yapılan telafi edici
ödemeler, 2007 yılının Ocak ayı ödeme döneminden
itibaren % 5 oranında, 2007 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden
geçerli olmak üzere de 2007 yılının birinci altı
aylık dönemi için Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları
genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak
ödenir.
b) 2007 yılında bağlanacak
malûllük, yaşlılık veya ölüm aylıklarının,
506 sayılı Kanunun 55, 61, 67 ve geçici 82 nci maddelerine
göre 2007 yılı Ocak ayı itibarıyla hesaplanan aylık
tutarları; 2007 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren
% 5 oranında, 2007 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden
geçerli olmak üzere de 2007 yılının birinci altı
aylık dönemi için Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları
genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak
ödenir.
c) İş kazaları ile
meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan
gelirlere esas günlük kazanç hesabına giren son takvim ayı
2007 yılının birinci yarısına ait olanlara
bağlanacak gelirler, son takvim ayı itibarıyla hesaplanan
gelir tutarı % 5 oranında, 2007 yılı Temmuz ayı
ödeme döneminden geçerli olmak üzere de 2007 yılının
birinci altı aylık dönemi için Türkiye İstatistik Kurumu
tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici
fiyatları genel indeksindeki değişim oranı kadar
artırılarak ödenir. Son takvim ayı 2007 yılının
ikinci yarısına ait olanlara bağlanacak gelirler, son
takvim ayı itibarıyla hesaplanan gelir tutarı 2007
yılının ilk altı aylık döneme göre Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel
yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim
oranında artırılarak belirlenir. Ancak bunlara 2007
yılı Ocak ayı ödeme dönemine ait artış uygulanmaz.
d) Bağlanan gelir ve/veya aylıklar
ile telafi edici ödemelerin artırılmasında ve yukarıdaki
(b) ve (c) bentleri uygulanmak suretiyle bağlanacak gelir
ve/veya aylıkların artırılmasında 506 sayılı
Kanunun ek 38 inci maddesi hükümleri; 2007 yılında malûllük
veya yaşlılık aylığı bağlanması
talebinde bulunan sigortalılar ile ölen sigortalıların
hak sahiplerinin 506 sayılı Kanunun geçici 82 nci maddesine
göre 2007 yılı Ocak ayı itibarıyla hesaplanan aylıkları
için Ocak 2007 ile aylık başlangıç tarihi arasında
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan tüketici
fiyatları indeksi artış oranları ile iş kazaları
ve meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan
gelirlere esas günlük kazanç hesabına giren son takvim ayı
2007 yılına ait olanların gelirlerinin artırılmasında
506 sayılı Kanunun ek 44 üncü maddesi hükümleri uygulanmaz
ve bu fıkra kapsamına girenlerin gelir ve/veya aylıklarında
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanun hükümlerine göre ayrıca
artış yapılmaz."
BAŞKAN - En aykırı
önergeyi okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1252 Esas sayılı 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın
"Kısmen veya tamamen uygulanmayacak hükümler"
başlıklı 30 uncu maddesinin; (1) numaralı fıkrasının
(ç) bendi ile (2) ve (8) numaralı fıkralarının bu
madde metninden çıkarılmasını ve maddenin buna
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Topuz Mustafa Özyürek Osman Kaptan
İstanbul Mersin Antalya
Osman
Özcan Atila Emek Orhan Sür
Antalya Antalya Balıkesir
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
2007 yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 30 uncu maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (ç) bendinde "5018 sayılı Kanunun
42 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (g) bendi"nin
2007 yılında uygulanmayacağı öngörülmekte; (2)
numaralı ve 8 numaralı fıkralarında da 5436 ve
2022 sayılı kanunlarda değişiklik yapılmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin müteaddit
kararlarında, örneğin 27.12.2005 günlü, 5437 sayılı
2006 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nun bir kısım
hükümlerinin iptaline ilişkin 22.3.2006 tarih ve E.2006/22,
K.2006/40 sayılı kararında bir kere daha vurgulandığı
üzere;
"Bir yasa kuralının
bütçeden gider yapmayı ya da bütçeye gelir sağlamayı
gerektirir nitelikte bulunması, mutlak biçimde "bütçe
ile ilgili hükümlerden" sayılmasına yetmez. Her yasada
gidere neden olabilecek değişik türde kurallar bulunabilir.
Böyle kuralların bulunmasıyla örneğin, yargı, savunma,
eğitim, sağlık, tarım, ulaşım ve benzeri kamu
hizmeti alanlarına ilişkin yasaların bütçeyle ilgili
hükümler içerdiği kabul edilirse, bu konulardaki yasaların
değiştirilip kaldırılması için de bütçe yasalarına
hükümler koymak yoluna gidilebilir. Oysa, bu tür yasa düzenlemeleri,
bütçenin yapılması ve uygulanması yöntemiyle
ilişkisi bulunmayan, yasa koyucunun başka amaçla ve bütçe
yasalarından tümüyle değişik yöntemlerle gerçekleştirilmesi
gereken yasama işlemleridir. 161 inci maddedeki "bütçe
ile ilgili hüküm" ibaresine dayanılarak, gider ya da gelirle
ilgili bir konuyu olağan bir yasa yerine bütçe yasası ile
düzenlemek, Anayasanın 88 inci ve 89 uncu maddelerini bu tür
yasalar bakımından uygulanamaz duruma düşürür.
Anayasanın 161 inci ve 162 nci
maddelerinin getiriliş amacı, bütçe yasalarında
yıllık bütçe kavramı dışındaki konulara
yer vermemek, böylece bütçe yasalarını ilgisiz kurallardan
uzak tutarak kendi yapısı içinde bütünleştirmektedir.
Anayasanın açık hükümleri
ve Anayasa Mahkemesinin yukarıda açıklanan yerleşmiş
ve istikrar kazanmış kararları dikkate alınarak
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu'nun 30 uncu maddesinde
yer verilen bütçede düzenlenmemesi gereken konuların Tasarı'dan
çıkarılması amacıyla işbu değişiklik
önergesi verilmiştir.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 30'uncu maddesinin
(4), (5) ve (7) numaralı fıkraları ile (10) numaralı
fıkrasının (c) ve (e) bentlerinin tasarıdan
çıkarılmasını; aynı maddeye (3) numaralı
fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkraların
eklenmesini ve takip eden fıkralar ile bentlerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik (Bursa) ve arkadaşları
"(4) 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 108 inci
maddesindeki "1/1/2007" ibaresi "1/7/2007" olarak uygulanır."
"(5) 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı
Kanunun geçici 91 inci maddesinin yedinci fıkrasında geçen
"31/12/2005" ibaresi "30/06/2007" olarak uygulanır."
"(6) 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanunu, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu, 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar
Kanunu ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanuna göre gelir ve/veya aylık
ödenenlere, bu Kanunlar gereğince ödenmekte olan gelir ve/veya
aylık tutarlarında (506 sayılı Kanuna göre gelir
ve/veya aylık ödenenlerin bu Kanunun geçici 76 ncı maddesine
göre yapılan telafi edici ödemeler dahil), 2006 yılı
için 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanuna göre yapılan
yıllık kümülatif artış oranı ile aynı dönemde
memur aylıklarında katsayıların yükseltilmesi
suretiyle yapılan kümülatif artış oranı arasındaki
farkı telafi edecek şekilde hesaplanacak fark tutarları
2006 yılı Temmuz-Aralık ayları ödeme dönemleriyle
sınırlı olmak üzere bir defada ayrıca ödenir. 2006
yılı ikinci altı aylık döneminde altı aydan
daha az süreyle gelir ve/veya aylık almış olanlara yapılacak
ödemelerde fiilen yararlanılan gelir ve/veya aylık ödeme
dönemi sayısı dikkate alınır. Bu şekilde yapılacak
ödemenin bir aylık tutarının 2006 yılı Aralık
ayı ödeme dönemi gelir ve/veya aylık tutarına ilave
edilmesi sonucunda bulunacak tutar, 2007 yılı Ocak ayı
ödeme döneminde yapılacak artışlara esas alınır."
"(7) 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanunu ve 2925 sayılı Tarım İşçileri
Sosyal Sigortalar Kanununa göre;
a) 1/1/2007 tarihinden önce
bağlanmış gelir ve/veya aylıklar ile 506 sayılı
Kanunun geçici 76 ncı maddesine göre yapılan telafi edici
ödemeler, 2007 yılının Ocak ayı ödeme döneminden
itibaren % 5 oranında, 2007 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden
geçerli olmak üzere de 2007 yılının birinci altı
aylık dönemi için Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları
genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak
ödenir.
b) 2007 yılında bağlanacak
malûllük, yaşlılık veya ölüm aylıklarının,
506 sayılı Kanunun 55, 61, 67 ve geçici 82 nci maddelerine
göre 2007 yılı Ocak ayı itibarıyla hesaplanan aylık
tutarları; 2007 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren
% 5 oranında, 2007 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden
geçerli olmak üzere de 2007 yılının birinci altı
aylık dönemi için Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları
genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak
ödenir.
c) İş kazaları ile
meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan
gelirlere esas günlük kazanç hesabına giren son takvim ayı
2007 yılının birinci yarısına ait olanlara
bağlanacak gelirler, son takvim ayı itibarıyla hesaplanan
gelir tutarı % 5 oranında, 2007 yılı Temmuz ayı
ödeme döneminden geçerli olmak üzere de 2007 yılının
birinci altı aylık dönemi için Türkiye İstatistik Kurumu
tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici
fiyatları genel indeksindeki değişim oranı kadar
artırılarak ödenir. Son takvim ayı 2007 yılının
ikinci yarısına ait olanlara bağlanacak gelirler, son
takvim ayı itibarıyla hesaplanan gelir tutarı 2007
yılının ilk altı aylık döneme göre Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel
yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim
oranında artırılarak belirlenir. Ancak bunlara 2007
yılı Ocak ayı ödeme dönemine ait artış uygulanmaz.
d) Bağlanan gelir ve/veya aylıklar
ile telafi edici ödemelerin artırılmasında ve yukarıdaki
(b) ve (c) bentleri uygulanmak suretiyle bağlanacak gelir
ve/veya aylıkların artırılmasında 506 sayılı
Kanunun ek 38 inci maddesi hükümleri; 2007 yılında malûllük
veya yaşlılık aylığı bağlanması
talebinde bulunan sigortalılar ile ölen sigortalıların
hak sahiplerinin 506 sayılı Kanunun geçici 82 nci maddesine
göre 2007 yılı Ocak ayı itibarıyla hesaplanan aylıkları
için Ocak 2007 ile aylık başlangıç tarihi arasında
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan tüketici
fiyatları indeksi artış oranları ile iş kazaları
ve meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan
gelirlere esas günlük kazanç hesabına giren son takvim ayı
2007 yılına ait olanların gelirlerinin artırılmasında
506 sayılı Kanunun ek 44 üncü maddesi hükümleri uygulanmaz
ve bu fıkra kapsamına girenlerin gelir ve/veya aylıklarında
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanun hükümlerine göre ayrıca
artış yapılmaz."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Açılan iptal davaları sonucunda
Anayasa Mahkemesinin kararıyla, 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun bazı
maddelerinin yürürlüğünün durdurulmasına, bazı maddelerin
ise iptaline karar verilmiştir. Yürürlüğün durdurulması
ve iptal kararının Resmi Gazetede yayımlanmasından
sonra, kanuni boşlukların ve kişilerin hak kayıplarının
meydana geleceği dikkate alınarak, Kanunun yürürlüğünün
1/7/2007 tarihine ertelenmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu çerçevede;
Daha önceden sosyal sigortalar
kurumundan yetim aylığı bağlanmış
kız çocuklarının yetim aylığına hak kazanma
açısından sonradan yapılan değişikliklerden
muaf tutularak aylıklarının kesilmemesi yönündeki
uygulamaya 2007 yılında da devam olunması,
2006 yılında SSK ve
Bağ-Kur emekli aylıklarına yapılan artışın
aynı yılda Devlet memuru aylıklarına yapılan
artışlara eşitlenerek, ilgililere 2006 yılının
ikinci altı ayı için fark ödenmesi,
Sosyal Sigortalar Kurumundan
emekli aylığı alanlara enflasyon oranı yerine
2007 yılının ilk altı ayı için % 5 oranında,
ikinci altı ayı için ise 2007 yılının birinci altı
aylık döneminde gerçekleşen enflasyon oranı kadar artış
yapılması,
amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2007 yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesine,
(7) numaraları fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkraların eklenmesini ve takip eden fıkraların
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik (Bursa) ve arkadaşları
"(8) 1479 sayılı Esnaf
ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 2926 sayılı Tarımda
Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanununa göre;
a) Malûllük, yaşlılık
ve ölüm aylığı alanların, 2006 yılı Aralık
ayı ödeme döneminde aldıkları aylıkları 2007
yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren % 5 oranında,
2007 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden geçerli olmak üzere
de 2007 yılının birinci altı aylık dönemi için
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en
son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki
değişim oranı kadar artırılarak ödenir.
b) 2007 yılında bağlanacak
aylıklar, 2003 yılı Aralık ayında yürürlükte
bulunan gelir tablosu ve gösterge tutarları esas alınarak
hesaplanır. Bu şekilde hesaplanan aylık, sırasıyla
8/1/2003 tarihli ve 4784 sayılı Kanunun 1 inci maddesine,
22/1/2004 tarihli ve 5073 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin
(a) bendine, 30/12/2004 tarihli ve 5282 sayılı Kanunun 2 nci
maddesinin birinci fıkrasına ve 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı
Kanunun 3 üncü maddesinin (a) bendine göre artırılır
ve bulunan tutar, ayrıca bu fıkranın (a) bendi ile bu
maddenin altıncı fıkrasına göre artırılarak
ödenir.
2007 yılında, 1479 ve 2926
sayılı Kanunlar kapsamındaki sigortalılardan
alınacak primlere esas olan ve 2006 yılı Aralık
ayında yürürlükte bulunan gelir tablosu ile katsayı sabit
kalmak kaydıyla gösterge tablosu, 506 sayılı Kanuna
göre prime esas günlük kazanç alt sınırında 2006 yılına
göre 2007 yılında meydana gelen artış oranı kadar
artırılarak uygulanır.
1479 sayılı Kanunun 36
ncı maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları ile 50 nci
maddesinin ikinci cümlesi hükmü ve 2926 sayılı Kanunun 33
üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü 2007 yılı
için uygulanmaz ve bu fıkra kapsamında sayılanların
aylıklarında 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanun
hükümlerine göre ayrıca artış yapılmaz."
"(9) 24/7/2003 tarihli ve 4956
sayılı Kanunun 56 ncı maddesinin (d) bendi ile aynı
Kanunun geçici 3 üncü maddesinde geçen "1/1/2005" ibareleri
ve 22/1/2004 tarihli ve 5073 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde
geçen "1/1/2005" ibaresi "30/6/2007" şeklinde uygulanır.
17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı
Kanuna tâbi sigortalılardan; 2007 yılının birinci
altı aylık dönemi için, aynı Kanunun 33 üncü maddesine
göre belirlenen gelir basamaklarından ilk altı basamakta
bulunanlardan altıncı basamak gösterge tutarının,
yedi ve daha yukarı basamaklarda bulunanlardan ise bulundukları
basamak gösterge tutarının % 20'si oranında sağlık
sigortası primi tahsil edilir."
"(10) 16/5/2006 tarihli ve 5502
sayılı Kanunun geçici ikinci maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan "yetkileri Kurum Yönetim Kurulu tarafından mülga
kanun hükümlerine göre kullanılır." ibareleri,
"yetkileri Kurum Yönetim Kurulu tarafından ilgili kanunların
mülga hükümlerine göre kullanılır ve bu yetkilerden uygun
gördüklerini Başkana veya ilgili birimlere devredebilir."
"(11) 8/6/1949 tarihli ve 5434
sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin (f) bendinde geçen
"% 4'ü" ibaresi, "% 5'i" şeklinde uygulanır.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul)- Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
5510 sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun yürürlüğü ertelenmiş
olduğundan;
Bağ-Kur'dan emekli aylığı
alanlara enflasyon oranı yerine 2007 yılının ilk
altı ayı için % 5 oranında, ikinci altı ay için ise
2007 yılının birinci altı aylık döneminde gerçekleşen
enflasyon oranı kadar artış yapılması,
5510 sayılı Kanun yürürlüğe
girinceye kadar tarım sigortalılarından alınacak
prim ve bağlanacak aylıkların hesabında mevcut uygulamaya
devam olunması,
Daha önce SSK, Bağ-Kur ve Emekli
Sandığı yönetim kurullarının yetkileri kapsamına
giren bütün işlerin yeni yönetim kuruluna gelmesi, işlerin
gereğinden uzun sürede sonuçlanmasına neden olduğundan,
yönetim kurulunun görev ve yetkilerinden uygun gördüklerini Kurum
başkanına veya ilgili birime devretmesine imkân sağlanması,
Emekli Sandığı Kanunu'nda
vazife malullüğü aylıklarının finansmanı
amacıyla düzenlenmiş olan oranın yetersiz kaldığı
dikkate alınarak, bu oranın % 4'ten % 5'e yükseltilmesi,
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın Başkan, bir söz talebiniz
var; buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Sayın Başkanım, görüştüğümüz maddenin
6'ncı bendinin başındaki "5434 sayılı Kanun"un
başına "8/6/1949 tarihli ve" ibaresinin gelmesi gerekiyor.
Arz ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Not alınmıştır Sayın Başkan.
Kabul edilen önergeler ve düzeltme
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
31'inci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 31- (1) Bu Kanun 1/1/2007 tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen Kemal
Sağ, Adana Milletvekili.
Buyurun Sayın Sağ. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Sağ, Anavatan Partisi
Grubu da söz istediği için, sadece Grubunuz adına söz veriyorum.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ (Adana)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Yasa Tasarısı üzerine, Cumhuriyet
Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlarken, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada otuz üç yıl önce rahmetli
olan İkinci Cumhurbaşkanımız ve Cumhuriyet Halk
Partisinin İkinci Genel Başkanını da rahmetle
anıyor, aynı zamanda Meclis Başkan Vekili Sayın
Ali Dinçer'e de buradan acil şifalar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir bütçe maratonunun daha sonuna geldik. Yoğun
bir program çerçevesinde görüştüğümüz 2007 yılı
bütçesi, bu Parlamentonun yaptığı son bütçe ve sanırım
ki AKP'nin yaptığı son bütçe olmaktadır.
Değerli arkadaşlar, AKP
İktidarı döneminde yapılan bütçeler, toplumun sorunlarına
gereken çözümü üretememiştir. Yapılan bütçeler AB ve IMF
gölgeleri altında yapılmış, toplumu memnun etmekten
ziyade AB ve IMF'yi memnun etmeye yönelik olmuştur. Açıkçası,
AKP İktidarı, AB ve IMF güdümünden kurtulamamıştır.
"IMF'yi bu ülkeden kovacağız.", "AB kaderimiz
olamaz." diyen AKP bu şekilde vatandaştan oy almış,
iktidar olmuş, ama ne yazık ki AB ve IMF'nin boyunduruğu
altına girmiştir. Sadece bütçe yasası mı değerli
arkadaşlar, bu Parlamento döneminde çıkarılan yasalar,
neredeyse tamamen AB'nin ve IMF'nin isteği doğrultusunda
çıkmıştır. Çıkarılan yasalar toplumda
kan uyuşmazlığı yaratmıştır. Anayasa'mıza
aykırı olarak çıkarılan yasaların büyük bir
bölümü, ya Sayın Cumhurbaşkanınca veto edilmiş ya
da Anayasa'ya aykırı olduğu için Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından Anayasa Mahkemesinde iptal davası açılarak
iptal ettirilmiştir.
Bu şekilde geçen bir Parlamento
döneminde, AKP İktidarının başarılı olduğunu
söyleyemeyiz. Neden? Bakın, sizlere birkaç örnek vermek istiyorum.
Kararı siz verin. Mesela, ekonomide önemli bir gösterge olan kapanan
şirketlerin açılan şirketlere oranına bakıldığında,
2002 yılında yüzde 12 olan bu oran, 2005 yılında yüzde
19'a ulaşmıştır, 2006'da yine aynı düzeyde gerçekleşmiştir.
Bu durum bile, ekonomide başarılı olduğu savunulan
bir iktidar döneminin söylemleriyle piyasadaki gerçeklerin çakışmadığını
göstermektedir.
Bir başka örnek, değerli
arkadaşlar, tüketici kredisi ve kredi kartı kullanımındaki
göstergelerdir. 2002 yılı sonunda kişi başı
64 dolar olan tüketici kredisi ve kredi kartı borcu, 2006
yıl sonunda yüzde 846 artarak 603 dolara çıkmıştır.
Kredi kartlarında yüzde 377 oranında artış varken,
tüketici kredilerinde bu artış oranı 1.697 olmuştur.
Yani dört yılda tüketici kredileri 17 kat artmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP İktidarının başarısızlığını
gösteren çok önemli bir başka gösterge de ticari kredilerin durumudur.
Ticari kredi kullanımlarında da yaşanan gelişmelere
paralel olarak protesto edilen senetlerin miktarında AKP döneminde
tam bir sıçrama yaşanmıştır. Özellikle, son iki
yıllık dönemdeki artışlar dikkat çekicidir.
2002'de 793 milyon YTL olan protestolu senetlerin tutarı, 2006 sonunda
4 katı artarak, 2 milyar 794 milyon YTL olmuştur.
Sadece bu resim bile bize, ekonomide
inandırılmaya çalışan ekonomik yapının
dışında bir farklı resmin olduğunu göstermektedir.
Vatandaşlar ve şirketlerin bir kısmı, ekonominin
günlük işleyişi içinde birbirlerine ve bankalara karşı
olan yükümlülüklerini yerine getiremez hâle gelmişlerdir.
Ekonomi bu anlamda hızla bıçak sırtı bir dengeye
doğru gitmektedir. Ekonomi, yapılacak hataların tüm
sistemi etkileyen sonuçlar doğurabileceği bir noktaya
çekilmiştir. Protesto edilen senetler, aylık bazda 2002
yılında 67 milyon YTL iken, 2006 yılında, yani dört
yılda 5 katı artarak 310 milyon YTL'ye çıkmıştır.
Değerli arkadaşlar, saymakla
bitmez AKP'nin başarısızlıkları. İsterseniz,
şimdi bir de ülkenin borç stokuna bakalım, durum nasıl
diye. AKP döneminde iç borçtaki net değişme toplamı,
son 1970 ve 2002 yılları arasındaki otuz iki yıllık
dönemdeki artış düzeyinin çok üzerinde gerçekleşmiştir.
Otuz iki yılda kamu iç borç stoku toplamı 90,1 milyar dolar artarken,
2003-2005 döneminde, yani üç yıllık AKP İktidarında
90,7 milyar dolar artmıştır. Bu mu başarı değerli
arkadaşlar?
Haa, AKP olarak diğer hükûmetlerin
otuz iki yılda yaptığı borçlanmayı biz üç
yılda yapıyoruz diyorsanız, size söyleyecek bir sözümüz
olamaz.
AKP'nin dört yıllık iktidarında
toplam borçlar 200 milyar dolardan 400 milyar dolara tırmanmış.
Yani, elli yıllık cumhuriyet döneminde yapılan borç
kadar AKP devleti dört yılda borçlandırmış, toplam
kamu borcu ikiye katlanmıştır. Bu mu başarı?
Sayın Maliye Bakanımız dünkü konuşmasında
15 milyar dolar yabancı sermaye girişinden söz etti, ama,
ülkeyi her an bir krize sokacak olan 65 milyar dolarlık sıcak
para girişinden hiç bahsetmedi ve ne gariptir ki, Türklerden
yüzde 10 oranında stopaj kesilirken, yabancıların stopaj
oranı sıfırlandı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP hükûmetlerinin açıklamış olduğu
ekonomik programlarda, en fazla revizyon yaptığı veya
yapmak zorunda kaldığı konuların başında
cari işlemler hedefi gelmektedir. 2003-2005 döneminde bu hedef,
toplam yüzde 117 oranında sapmıştır. Bu rakamlar,
AKP İktidarının dört yıllık Hükûmet döneminde
gerek dış ticaret açığı gerekse cari işlemler
açığına yönelik olarak somut politika geliştirme
ve uygulama başarısını gösteremediğini
ifade etmektedir. 2002 yılı sonunda 1,5 milyar dolar olan cari
açık, 2006 yılı sonunda tam 22 kat artarak 34 milyar dolar
olacaktır, yani birkaç gün sonra. Bu düzeydeki bir artış
ve dışa bağımlılık, cumhuriyetin ilanından
bugüne kadar hiçbir iktidar döneminde yaşanmamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP İktidarının söz verdiği
hâlde önleyemediği bir başka husus, konut kiralarındaki
artıştır. Konut kiralarındaki artış, bir
yandan fiyatlar genel seviyesindeki artışların önemli
bir nedeniyken, diğer yandan, ücretlilerin satın alma gücünü
azaltan bir etkin olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gerçekleri yansıttığı şüpheli olan resmî TÜİK
verilerine göre, konut kiraları 2002 yılına göre,
2005 yılında yüzde 76, 2006 sonunda yüzde 108 oranında
artış göstermiştir. Bu bütçeyle, memur maaşları
artış oranı yüzde 5 olacak, kira artış oranı
ise yüzde 110! Sonra dönüp diyeceksiniz ki: "Biz, memuru enflasyona
ezdirmedik."
Hiç oturup, kamu çalışanlarıyla
sohbet ettiniz mi değerli arkadaşlar? Ay sonunu nasıl
getirebildiklerini sordunuz mu onlara? Tabii ki cesaret edip soramazsınız.
Keşke sorsanız da, bir cevabını alsanız;
keşke sorsanız da, Pandora'nın kutusu bir açılsa.
Siz cesaret edip soramıyorsunuz, ama, onlar bunun cevabını
size vermek için sabırsızlanıyorlar. Memurun cevabını
öğrenmeniz için, şunun şurasında en fazla on ay kaldı
değerli arkadaşlar. AKP İktidarının başarısız
olduğu bir başka konu ise maliye politikalarındaki
uygulamalar olmuştur. Maliye teşkilatı, gelir ve diğerleri
olmak üzere önce ikiye bölünmüştür. Gelir İdaresi Başkanlığı
uygulamasıyla taşra teşkilatında bugüne kadar
yaşanan uyum ve ahenk bozulmuştur. Özellikle taşra
teşkilatında yaratılan çift başlılık hem
maliye çalışanları hem de vatandaşlar arasında
huzursuzluk yaratmış ve yönetimde istikrar bozulmuştur.
Değerli arkadaşlar, maliye
teşkilatının yeniden yapılandırılmasının
kayıt dışında bulunan ekonomiyi kayıt altına
alınmasına da bir katkısı maalesef olmamıştır.
Vergi gelirlerinde bir artış olmamış, tahsilat
oranı önceki yıllar seviyesinde kalmıştır.
Dolaylı vergilerin vergi gelirleri içerisindeki oranı
artmış, dolaysız vergilerin oranı azalmıştır.
Çeşitli nedenlerle getirilen geçici vergiler, maalesef, amacı
dışına çıkılarak daimi vergi hâline getirilmiştir.
Bu arada, beyan yoluyla tahsil edilen vergilerde yeni bir usul getirilmiş,
çeşitli yollardan mükelleflerden beyanlarını artırmaları
istenmiş, bir nevi tehditle beyanları artırılmıştır.
Bu durum, ilk kez AKP döneminde uygulanmış olup, herhâlde, maliye
literatüründe zorla beyan usulü diye geçecektir.
Değerli arkadaşlar, AKP
döneminde, amiyane tabirle, kümesteki kazlar her zamankinden daha
fazla yolunurken, dışarıdaki kazlar bu duruma
kıs kıs gülmeye devam etmişlerdir. Bu Hükûmet bir taraftan
kurumlar vergisi oranını yüzde 20'ye düşürdüm diye övünürken,
öte yandan selektif bir teşvik modeli olan yatırım indirimini
kaldırarak yatırımcıya ağır bir darbe indirmiştir.
Kendisi yatırım yapmayan Hükûmet özel sektör yatırımlarının
da önünü kesmiştir.
Sayın Bakan VEDOK Projesi'nden
bahsediyor, vergi dairelerindeki kuyrukların kaldırılmasından
bahsediyor. Hatırlatmak isterim ki, VEDOK Projesi AKP öncesi
bir projedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Sağ.
KEMAL SAĞ (Devamla) - VEDOK
Projesi AKP öncesi bir projedir ve kuyruklar da AKP öncesinde kalkmıştır.
Değerli arkadaşlar, söz
paradan açılmışken, isterseniz, gelin, bir de şu TL
ve YTL meselesine bakalım. Paradan altı sıfır
atılırken bir yıl sonra tekrar TL'ye dönüleceğini
söylemiştiniz, ama, aradan üç yıl geçti, hâlâ TL'den bile bahsetmiyorsunuz.
Yoksa, Türk lirasından vaz mı geçtiniz?
Değerli arkadaşlar, bir
başka konu da, ücretlerdeki dengesizlik ve bunun yarattığı
adaletsizliktir. AKP döneminde kamu çalışanları arasındaki
ücret dengesizliği giderilememiş, aksine artmıştır.
Aynı unvana sahip kamu görevlisine kurumdan kuruma farklı
ücret ödenmektedir. Bu, ciddi bir sorundur ve mutlaka giderilmelidir.
Ama, bugüne kadar düzeltmek şöyle dursun her geçen gün denge ve
adalet daha da bozulmaktadır.
Bu Hükûmetin bir başka özelliği
de, emekli maaşlarından kesinti yapan ilk Hükûmet olmasıdır.
AKP yönetiminin personel politikasına ilişkin bir saptamayı
belirterek sözlerimi tamamlıyorum.
Bu Hükûmet, kamu personel alımında
sözleşmeli ve geçici personel alımını tercih etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
KEMAL SAĞ (Devamla) - Bağlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Şahsınız
adına da sözünüz var zaten.
KEMAL SAĞ (Devamla) - Onu
bırakıyorum.
BAŞKAN - Kullanmayacak
mısınız?
KEMAL SAĞ (Devamla) - Sayın
Başkanım, bir cümle söyleyeyim.
BAŞKAN - Sayın Sağ, ek
sürenizi de verdim.
Teşekkür ediyorum.
KEMAL SAĞ (Devamla) - Teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.33
ON
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 16.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42'nci Birleşimi'nin On Dördüncü
Oturumu'nu açıyorum.
1269 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 31'inci maddesi
üzerinde söz alan Anavatan Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili
İbrahim Özdoğan'a aittir.
Buyurun Sayın Özdoğan.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 31'inci maddesi
üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yaklaşık
otuz saattir, yüce Meclis, burada, 2007 yılının bütçesini
son olarak görüşmektedir. Maalesef, şu ana kadar bir neticeye
ulaşamadık. Tabii ki, bunun nedenleri vardır.
Değerli arkadaşlar, öncelikle
bir anekdotu sizlerle paylaşmak istiyorum: Bakınız, 1
Kasım gecesi, Abbas Güçlü'nün Genç Bakış Programı'nda,
Sayın Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif Şener programa katılıyor. Programdan önce
vatandaşlarla yapılan röportaj gösteriliyor, "Ekonominin
durumu nasıldır?" diye soruluyor. Cevap veren vatandaşların
yüzde 90'ı "ekonomi kötüye gidiyor" diyor.
Sayın Abdüllatif Şener
diyor ki: "Bu işte bir tarafgirlik var. Bu röportajlar seçilmiştir."
Bunun üzerine, Abbas Güçlü -İzzet Baysal Üniversitesinde bu
program yapılıyor. 1 Kasım gecesi- öğrencilere
soruyor ve öğrencilerin kahir ekseriyeti "ekonomi kötüye
gidiyor" diyor değerli arkadaşlar.
Bunlar, bizim gençlerimizin, ihtiyarlarımızın,
orta yaşlılarımızın görüşleri.
Bir anekdot da ben kendi ilimden anlatmak
istiyorum. Geçende bir hemşehrim beni aradı ve "Sayın
Vekilim, kahvede oturuyorduk. 33 kişiydik. Ben saydım. Anketörler
içeri girdi. Bu anketörler 'kimlere oy verirsiniz' ve birtakım
teferruatlı sorular
Sadece hangi partiye oy çıkarla ilgilendim."
33 kişiden 3 kişinin AK Partiye oy verdiğini, 10 kişinin
tarafsız olduğunu, yani henüz oyunun rengini belirlemediğini,
diğer kalanların da partiler arasında bölüştürüldüğünü,
söyledi.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
isterseniz biraz da bütçeyle ilgili konuşursanız.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Hemen bütçeye geçiyorum. Bütçeyi anlatmak için bunları örnek
veriyorum.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Bütçeyle
bağlantılı
Halkın duyguları
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, değerli arkadaşlar, bunlar, öyle hayalî birtakım
anketlerle, AK Partinin oy oranı şudur budur
Millet buna
inanmıyor. Milletin aldırdığı da yok.
Bakın, bugün gazeteleri okuduğumuz
zaman, gazeteler de çok bir acı haber önümüze sermiş durumdadır.
Kredi kartı mağdurlarının yeni bir cenderenin pençesine
tutuştuklarını görüyoruz. Nedir bunlar? Parasız
kalıyorlar ve bir kısım alışveriş merkezlerine
giderek, mesela, 1.000 YTL'lik bir ödeme yapıyorlar ve bunun karşılığında
700 YTL, 600 YTL alıyorlar, 800 YTL alıyorlar. Bu çok vahim bir
durumdur. Bunun elbette ki sebepleri var değerli arkadaşlar.
Yaklaşık bir ay önce yapılan incelemede açlık
sınırı 605 YTL olarak belirlenmiştir, açlık
sınırı; yoksulluk sınırı da 1.971 YTL olarak
belirlenmiştir. Şimdi, memurlarımızın kahir
ekseriyeti ne kadar alıyor? 700-800. Demek ki, yoksulluk sınırının
altında yaşıyorlar. Tabii ki, gidip bir kısım
alışveriş merkezlerindeki zalim insanlara yem olacaklardır.
Yani, bir atasözümüz vardır: Denize düşen yılana sarılır
değerli arkadaşlarım. Bu çok vahim bir durumdur. Dün de
söyledik, her zaman da söylüyoruz. AK Parti...
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Cebinde
ne var, cebinde?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Sen zengin adamsın, senin karnın şiş, yoksulların
derdinden anlamazsın Aydın Milletvekili, sen ne anlarsın?
Aç olman lazım ki, anlayasın. Aç olman lazım, aç, aç olman
lazım. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Yoksulların, açların derdinden
anlamayanlar zalimlerdir. Bunu böylece söylemek istiyorum değerli
arkadaşlar.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Onlar
düzü bulamıyorlar, düzü!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, yoksulların, varoşlardaki insanların oylarını,
mazlumların, mağdurların oylarını alarak iktidar
oldu AK Parti; fakat, geldiği nokta itibarıyla, AK Parti,
maalesef, zenginlerin, patronların tuzağına düşmüş
durumdadır. Bugün AK Parti Hükûmetinden kimler yararlanıyor
değerli arkadaşlar? Bakın, ben size söyleyeyim -bunlarla
mücadele edeceğini söyleyerek geldi- bakın, bugün iş
alanlar, değerli arkadaşlar, hovarda iş adamları,
alkolik iş adamları, millî ve manevi değerlere düşman
iş adamları, bugün AK Partinin etrafında ve malı
bunlar götürmektedirler. Mazlum ve mağdurlar, tamamen, iyice
perişan olmuş durumdadırlar. Herkes, bütün kesimler
perişan. Şimdi, köylülerimiz, çiftçilerimiz perişan
değil mi arkadaşlar? Yani, girdi fiyatları AK Parti
Hükûmeti zamanında iyice yükseldi, fakat, ürünleri iyice
düşmüş durumdadır ve dolayısıyla, şehirlere
göç etmektedirler çiftçilerimiz, köylülerimiz ve şehirlerde
bunların çocukları çetelerin tuzağına düşerek
mahvu perişan olmaktadırlar. Esnafımızın durumu
iyi midir? Çeklerini, senetleri ödeyemiyorlar. AK Parti Hükûmeti
zamanında ödenmeyen çek, senet sayısı iyice yükselmiştir.
Memurlarımızın durumu iyi mi değerli arkadaşlar?
Elbette ki iyi değil. İyi olsaydı, bir kısım zalim
iş merkezi sahiplerinin tuzağına düşüp, götürüp
1.000 YTL'lik kredi kartını kullanıp, karşılığında
700, 600, 800 YTL alabilirler miydi? İşte, bütün bu tablolar
AK Partinin yönettiği durumu göstermektedirler.
Yani, bir hastanın başında,
hasta ölecek neredeyse, şimdi, geliyor birisi, diyor ki:
"Durumunuz iyidir maşallah. İnşallah, iyisin, çok
yakında iyileşeceksin." İşte, AK Parti Hükûmeti
de, Sayın Başbakan da, sürekli, millete "çok yakında
durumunuz iyi olacaktır
" Yahu, bu acıyı, ıstırabı
çeken bu millettir. Hasta nasıl ki ıstırabını
çekiyorsa, millet de, yoksullar da açlığın, perişanlığın
pençesinde bu ıstırabı çekmektedirler. Öyle, masal
anlatmakla ekonomi iyileşmez değerli arkadaşlar.
Eğer masal anlatmakla insanların karnı doysaydı,
hükûmetlerin de, herkesin de işi kolaylaşmış olurdu.
Değerli arkadaşlar, bizim
insanımız millî ve manevi değerlerine düşkündür.
Hakikaten, bu düşünceleri sebebiyle AK Partiyi hükûmet yaptı.
Fakat, geldiği nokta itibarıyla, AK Partinin, az önce dediğim
gibi, hovarda iş adamları, alkolik iş adamları ve
millî değer düşmanı iş adamları etrafını
sardı ve dolayısıyla, AK Partiyi yönetenler de dünyevileşti
değerli arkadaşlarım. Bu bizim milletimizin gözünden
kaçmıyor.
Dün burada Sayın Maliye Bakanı
konuşuyor. Ben televizyondan izledim o konuşmasını,
bir kısım vergilerin düşürülmesiyle alakalı olarak
diyor ki: "İndirdik mi bindirdik mi?" Bunu birkaç defa
da söyledi. Bilmiyorum, millet de bilmiyor, indirdiniz mi bindirdiniz
mi? Ama, milletin bildiği, benim de bildiğim bir şey var
arkadaşlar: Millet 4 Kasım 2007'de mührü, o seçim mührünü
eline alacak, sabahtan akşama kadar perdenin arkasına geçecek,
size bindirdikçe bindirecek. Bunu biliyoruz değerli arkadaşlar.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
SONER AKSOY (Kütahya) - Mührü nereye
vuracak?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bundan hiç endişeniz olmasın. Milletimiz bindirecektir.
Değerli arkadaşlar, milletimiz
bunu yapmasını bilir. Bakın, geçmiş iktidarlardan
örnek alın. Hayallerle bir daha iktidar olamayacağınızı
bilin. Tatlı hayaller sonunda sizi hasta eder. 4 Kasımdan
sonra hasta olabilirsiniz. Sağlığınıza dikkat
edin diyorum değerli arkadaşlarım.Yani, nedir? Gerçekten,
Türkçemizde çok güzel atasözleri vardır. "Aç tavuk rüyasında
darı görür." Üzülmeyin
Üzülmeyin
Hocam siz üzülmeyin.
Arkadaşlar, Anavatan Partisi
iktidar olduktan sonra tabii ki, milletimiz, pardon, Anavatan Partisi
Grubunu kurduktan sonra, sizi milletimize iyi tanıttı. Sizi
milletimize iyi tanıttı. İnşallah çok ümit ediyoruz,
4 Kasımda iktidardan ineceksiniz.
Anavatan Partisi ne yapmıştır:
Üstat Necip Fazıl'ın bir beytini okumak istiyorum, sizi millete
tanıtmak açısından. Ne diyor? Şunu söylüyor:
"Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes/ey kahpe rüzgâr
ne yönden esersen es." Millet sizi tanıdı artık, inşallah
gelecek iktidar milletimizin yüzünü güldürecektir. Hepinize
saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özdoğan.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Kemal Sağ, Adana Milletvekili.
KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; konuşmama, kaldığım
yerden devam etmek istiyorum izninizle. 31'inci maddede, şahsım
adına konuşmama devam ediyorum.
"Bu Hükûmetin bir başka
özelliği de emekli maaşından kesinti yapan ilk Hükûmet
olma özelliği var." demiştim. AKP yönetiminin personel
politikasına ilişkin bir saptamasını da belirterek
sözlerimi devam ettireceğim.
Bu Hükûmet, kamu personeli alımında,
sözleşmeli ve geçici personel alımını tercih etmektedir.
Yine, bu Hükûmet döneminde, hizmet alım ihaleleri doruğa
çıkmıştır. Bunların anlamı, devlet memurluğu
güvencesini yok etmek, memurları, iktidarın iki dudağı
arasına hapsetmek ve devleti de şirketler eliyle yönetmeye
çalışmaktır değerli arkadaşlar.
Sadece maliye ve ekonomi politikalarında
değil, dış politikada, sağlık ve millî eğitim
politikalarında AKP İktidarı başarısızdır.
AB ilişkilerinde gelinen nokta, verilen tavizler, Kıbrıs
konusunda gelinen son durum, AKP İktidarının
dış politikadaki başarısızlığını
anlatmak için yeterlidir.
Siz, Türk askerinin başına
çuval geçirildiğinde sesi çıkmayan Hükûmeti mi
dış politikada başarılı sayıyorsunuz?
Siz, Türkiye'nin Başbakanı
için "Deliğe süpürmeyin, onu kullanın." diyen danışmanların
oluşturduğu dış politikayı mı başarılı
buluyorsunuz?
Siz, önce Hamas liderini çağırıp,
ABD tepki gösterince, görüşmemek için havaalanı yolunda
özel fabrika ziyaretine giden Başbakanın dış politikasını
mı başarılı buluyorsunuz?
Yoksa, siz, Papa geldiğinde
görüşmemek için türlü bahaneler arayan, ama, hatasını
anlayınca Papa'yı uçağın merdivenlerinde karşılayan
Başbakanın izlediği dış politikayı
mı başarılı buluyorsunuz değerli arkadaşlar?
2005 yılında, AB bayraklarıyla
süslenen sokaklarda, gündüz vakti havai fişeklerle caka satan
AKP İktidarı, bugün ne oldu da AB'nin kafasının karışık
olduğunu söylemektedir.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
burada, Mecliste, işin doğrusunu söyleyince "Tercüme
yanlışı var" diyenler, ne oldu da iki gün sonra nota
vermek zorunda kaldınız? Hani sizin dış politika
sloganınız "win win" yani, Türkçesi "kazan kazan"dı?
Görünen o ki, sizin dış politika sloganınız
"give give" yani Türkçesi, "ver ver" olmuştur.
Beğenmediyseniz, bunu "give give more" ya da "give
give again" diye değiştirebiliriz. Yani, Türkçesi
"ver, daha ver, ver."
BAŞKAN - Sayın Sağ,
lütfen, bütçeyle ilgili konuşur musunuz Sayın Sağ.
KEMAL SAĞ (Devamla) - Efendim,
AB de bütçeyi ilgilendiren bir konu olduğu için bunu söylemek
zorunda kaldım, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Yani, maddeyle ilgili,
Sayın Sağ. Maddeyle ilgili, Sayın Sağ, lütfen!
Buyurun.
KEMAL SAĞ (Devamla) - Seçimi
size bırakıyorum değerli arkadaşlar.
AKP'nin sağlık politikası
da yazboz tahtasına dönmüştür. Sigorta hastanelerini devlet
hastanesine dönüştüren, özel hastanelerin açılışına
izin veren iktidar, bugün, bundan pişman olduğunun sinyallerini
vermektedir.
Yapılan düzenlemelerle, kamu
çalışanlarının özel sağlık kuruluşlarından
istifade etmeleri engellenmektedir. Ancak, ne hikmetse, bir grubun
özel hastanelerine ise ayrıcalık tanınarak engel
çıkartılmamaktadır. Hayati önem taşıyan ilaçlar,
bütçe uygulama talimatlarıyla, bir ödenir bir ödenmez duruma
sokulmaktadır. Hesapsız davranan Hükûmetin sağlık
politikası resmen tıkanmıştır.
Değerli arkadaşlar, sözlerimi
tamamlarken, bu Hükûmetin sağlık politikasını anlatan
bir ihaleyi size anlatmak istiyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Süren
bitti yalnız, Kemal Bey.
KEMAL SAĞ (Devamla) - Adana'da,
sağlık müdürlüğü, tabii, dolayısıyla Sağlık
Bakanlığı bir ihale açıyor. Bu ihalenin adı
"Görüntüleme Hizmeti Alım İhalesi."
Değerli arkadaşlar, Çukurova'da,
şu anda, yirmi tane firma, sadece Adana'nın değil tüm
bölgenin ihtiyacını karşılayacak kadar görüntüleme
cihazına sahip ve fiyatları da Sağlık Bakanlığının
koyduğu fiyatlardır. Ama, buna rağmen, sağlık
müdürlüğü ihale açarak 50 trilyon civarında görüntüleme
cihazı alınmasına sebep olmaktadır, olacaktır.
Bu mu sizin tasarruf anlayışınız? Lütfen, Sağlık
Bakanından rica ediyorum, Maliye Bakanından rica ediyorum,
bu ihaleyi önlesinler, bu kadar cihaz için döviz harcamasına
izin vermesinler.
Evet değerli arkadaşlar,
bunu da söyleyerek şimdilik sözlerimi tamamlıyorum, hepinizi,
tekrar görüşmek üzere saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sağ.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
32'nci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 32- (1) Bu Kanunun;
a) Türkiye Büyük Millet Meclisi
ile ilgili hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı,
b) Cumhurbaşkanlığı
ile ilgili hükümlerini Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreteri,
c) Sayıştay Başkanlığı
ile ilgili hükümlerini Sayıştay Birinci Başkanı,
ç) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile ilgili hükümlerini ilgili bakanlar ve Maliye
Bakanı,
d) Özel bütçeli idarelere
ilişkin hükümlerini idarelerin bağlı veya ilgili olduğu
bakanlar ve Maliye Bakanı,
e) Düzenleyici ve denetleyici
kurumlara ilişkin hükümlerini kendi kurulları ve/veya kurum
başkanları,
f) Diğer hükümlerini Maliye
Bakanı,
yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Haluk Koç, Samsun Milletvekili.
Buyurun Sayın Koç. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir demokrasi
maratonunun sonuna yaklaşmış bulunuyoruz. Hepinizi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
geçen seneki bütçe görüşmelerinde de olduğu gibi, dar bir
takvime sıkıştırılmış bütçe görüşmelerinin
sıkıntısını, belki, biraz fiziki yorgunlukla
karşılamaya çalıştık. Ama, burası Parlamento.
Burada, muhalefet ve iktidar görevlerini yapacaklar. Bu görev
kapsamı içerisinde, bize ayrılan sürelerde, bütçeyle ilgili
teknik tespitlerimizi, zaman zaman genel siyasetle ilgili tespitlerimizi
dile getirdik, katkı vermeye çalıştık, yardımcı
olmaya çalıştık.
Değerli arkadaşlarım,
geçen sene de aynı cümleyi söylemiştim, tutanağı
aldım, onu tekrar edeceğim: Tabii ki, bu uzun maraton sırasında,
kırıcı bazı durumlar, ortamlar da olmuştur.
Doğaldır, Parlamento gelenekleri içerisindedir. Ben, bir
kere daha, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili olarak,
bize dönük bir özür yerine getirme kısmı varsa, bunu, memnuniyetle
yerine getiriyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
ikincisi, yine bir dileğimi içtenlikle sizlerle paylaşmak
istiyorum -geçen sene de bunu ifade etmiştim- o da şu: Zor
bir dönemden geçiyoruz. Biliyoruz, tarih okunurken, değerlendirilirken
ya da içinde bulunduğumuz o süreç içerisinde, hep, bu zor dönem
olarak adlandırılan süreçler yaşar ülke. Bizler
eleştiriyoruz, tespitlerimiz var, değerlendirmelerimiz
var, sizler yaptıklarınızı savunuyorsunuz. Siyasetin
içinde bulunduğumuz doğal tavrı bu, demokrasinin de
gereği bu.
Şimdi, içimden geçen şu,
onu özellikle söyleyeceğim: Değerli arkadaşlarım,
ben, artık, Türkiye'de -birçok kişiye de tercüman olarak bunu
söylediğime inanıyorum- IMF'ye verilen niyet mektuplarının,
artık, bizim mevzuat hiyerarşimizden toptan çıktığı
bir dönemi ve bu dönemin sonunda oluşturulan ulusal bütçelerimizi
tartışmayı hayal ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Bir beklenti bu, ama, bunun için arkasına bir
siyasi irade koymak gerekiyor. Umarım, bunu da yakalayacak
bir noktaya gelir Türkiye.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, yasama organındayız, Türkiye Cumhuriyeti'nin
en kutsal çatısı altındayız. Burada, bu Parlamentonun
yetkilerinin uluslararası birtakım kuruluşlar tarafından
paylaşılmadığı dönemleri yaşamak istiyoruz
biz ve böylece, Anayasa'nın Parlamentomuza verdiği, yasama
organına verdiği yetkilerin dışarıdan
aşındırılmayacağı, taciz edilmeyeceği,
beklentilerinin kaba üsluplarla Türkiye'den talep edilmediği
bütçe görüşme dönemlerini hep beraber yaşarız diye
umut etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bunun arkasında şu var: Sizin savunduğunuz dünya görüşü
ve siyaset gerçeği olarak, şu anda izlediğiniz ekonomik
politikalar var. Yani, yüzde 6,5 faiz dışı fazlaya kilitlenmiş
bir bütçe temel yapısı ve buradan kaynaklanan Türkiye'nin
-Türkiye coğrafyasının bütününü düşündüğünüzde-
Türkiye'nin doğusu ile batısı, kuzeyi ile güneyi arasındaki
yatırım dengesizliklerinin, Türkiye'nin sosyal dokusundaki
sosyal adaletsizliklerin, gelir dağılım çarpıklıklarının
yüzde 6,5 faiz dışı fazlaya kilitlenmiş bir bütçeyle
aşılamayacağını bilmemiz gerekiyor. Dünyada,
hiçbir ülke yoktur ki, Türkiye konumunda olan bir ülkede, hani ekonomistlerin
gelişmekte olan ülkeler kategorisinde değerlendirdiği
bir ülkede, yüzde 6,5 faiz dışı fazlaya prangalanmış,
çıpalanmış, yapıştırılmış
bir ülke bütçesi, demin söylediğim sosyal dengesizlikleri de,
yatırım dengesizliklerini de hiçbir zaman gideremez. Değerli
arkadaşlarım, siyaseten böyle bir çizgi içindesiniz. Bunu,
umarım, önümüzdeki dönemlerde aşacak bir siyasi irade Türkiye'de
ortaya konur.
Özetle, bağımsız bir
Türkiye: Bağımsız bir Türkiye, yani, kendi kararlarını,
tarihin kavşak noktalarında, hiçbir dış baskıya
maruz kalmadan, kendi çıkarları doğrultusunda, kendisi
alabilen bir Türkiye. Bunun temeli, bunun kökü, ekonomik bağımsızlıktan
geçer ve dolaylı olarak da siyasi bağımsızlıktan
geçer. Onun için, "bağımsız Türkiye" tanımlaması,
1968'lerde, o gençlerin yola çıktıklarında, o gençlerin
sloganlaştırdıkları "Yaşasın bağımsız
Türkiye" sloganı belki yetersiz kalıyor bugün, siyasi
ve ekonomik boyutlarını da söyleyebilmek için "Yaşasın
tam bağımsız Türkiye" demek gerekiyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
tabii, bu bütçe, bizim eleştirdiğimiz, temelinde Türk halkının,
Türk milletinin beklentilerini karşılamayan bir bütçe.
Bunlar, bakanlıklarla ilgili, bağlı kuruluşlarla
ilgili ve geneliyle ilgili maddelerde sözcülerimiz tarafından
dile getirildi.
Değerli arkadaşlarım,
demin söylediğim o tanımlamayı dolduracak siyasi
irade bakımından da, mutlaka, hukuk devletinin kurallarının
işlediği bir Türkiye yaratmak zorundayız ve Cumhuriyet
Halk Partisi olarak biz, hani "alternatif" deniyor ya -kalan
iki-üç dakikada o boyutunu söyleyeceğim- onun içini dolduracak
siyasi iradenin hangi temelde, hangi alt başlıklarda, nasıl
şekillenmesi gerektiğini de ifade etmeye çalışacağım:
Yargı bağımsızlığı
ve yargıç güvencesinin eksiksiz sağlandığı
bir Türkiye; hukuk devleti, tüm kurum ve kurallarıyla.
İkincisi, hak ve özgürlüklerin,
bireysel temelde hak ve özgürlüklerin korunduğu, geliştirildiği,
uygulamalarının yapıldığı bir Türkiye.
Bakın, bireysel temelde diyorum. Birtakım uluslararası
kuruluşların, bunları, yapay, suni azınlıklar
oluşturarak Türkiye'de, yüz elli yıllık rüyalarını,
kolektif birtakım temel hak ve hürriyet arayışına
yönelten isteklerine karşı koyan, ama, bireysel temelde
kişiyi kişi yapan ve toplumda yer almasını
sağlayan, bir yurttaş olarak, bütün kişisel temel hak ve
özgürlüklerini sağlayan bir hukuk devleti.
Kentte, kırda, huzurun ve can
güvenliğinin sağlandığı bir Türkiye. Terörle,
her alanda, terörün arkasındaki siyasi hesabı, emperyalist
projeyi gören ve ona karşı bilinçli mücadele eden bir siyasi
iradenin şekillendiği bir Türkiye. Dış dayatmalara,
bu konuda, kesinlikle karşı koyan, dış dayatmalarla,
dış yardımlarla bu sorunun çözüleceğine inanmayan
bir Türkiye ortaya koymak zorundayız.
Siyaset ve yönetimde, mutlaka,
siyasi erdemin ve ahlakın yer aldığı bir Türkiye.
"Nasıl?" diyeceksiniz. Yani, her zamanki konumuz, milletvekilliği
dokunulmazlığının adi suçlara kalkan olmasına
son veren bir siyasi iradeyi ortaya koymak zorundayız, değerli
arkadaşlarım.
Ve üretim ekonomisi. IMF'yle olan
teslimiyetçi ilişkiye ve rant ekonomisine son veren bir ulusal
ekonomi programının devreye sokulması ve bunun bütçeye
yansıması.
Değerli arkadaşlarım,
ülkenin tüm üretim güçlerinin harekete geçtiği bir ekonomi ve
bunun sonunda, KOBİ'lerin ayağa kalktığı, sabit
sermaye yatırımlarının katlandığı
bir Türkiye ve sektör bazında etkin teşvikin uygulandığı
bir Türkiye, hızlı ve dengeli büyüyen, istikrarlı büyüyen
bir Türkiye arzusu. Tabii, bunun, sonunda istihdama yansımasıyla,
Türkiye'yi kemiren, sosyal sorunlarımızın artmasına
yol açan, mutlaka, istihdamın, hızlı ve süratli olarak
arttığı ve bu şekilde, emeklilerimizle ve memurlarımızla,
onların onurlu yaşam hakkının ve ortamının
kesinlikle sağlandığı bir Türkiye manzarası.
Adil vergi ve kredi düzeni, esnaf
ve KOBİ'lerin ekonominin itici gücü olacağı bir Türkiye.
Ve tarım ve hayvancılıkta
mutlaka ulusal bir atılımın gerçekleştirildiği,
çiftçimizin, demin söylediğim uluslararası kuruluşlara
ve Avrupa Birliğinin birtakım yaptırımlarına
-müktesebat hariç- mutlaka, ezdirilmediği ve kırsal yoksullaşmanın
önüne geçen bir ekonomi programının tarımda uygulanmasıyla
yol alacak bir siyasi irade.
Değerli arkadaşlarım,
turizm: Turizm, yeni bir turizm master planıyla turizmde yeni
bir hamle gerçekleştiren Türkiye. Burada altyapının
güçlendirildiği ve çeşitlendirildiği bir turizm alanı
ve sosyal devletin ayağa kaldırılması.
Özellikle söyleyeceğim, sizi
üzebilirim, özür dilerim, ama, insan onuruna saygılı, insanların
yoksulluğu üzerinden bir arayış içinde bulunmayan, insan
onuruna saygılı yeni bir sosyal dayanışma modelinin
uygulandığı bir ekonomik program ve onun siyasi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen
Teşekkür için, buyurun.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Bizi mi anlatıyorsun?
HALUK KOÇ (Devamla) - İnsan
onuruna saygılı, dedim Sayın Vekilim; insan yoksulluğunu
kullanan değil, dedim. Siz, bu şekilde davranıyorsanız,
saygı duyarım.
Ve kadını erkeğe
eşit olan bir Türkiye. Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti
olarak Anayasa'da tanımını bulan cumhuriyete tüm kurumlarıyla
sahip çıkan, kadınlarımıza her alanda fırsat
eşitliği sağlayan, pozitif ayrımcılık ilkesini
hayata geçiren, kadının haklarının ve emeğinin
özenle korunduğu bir Türkiye.
Kaliteli bir eğitim hakkı,
hurafelere dayalı bir eğitim programı değil.
Ve Avrupa Birliğiyle olan
ilişkilerde, ulusal çıkarlara dayalı, onurlu ve kişilikli
bir dış politika -özür diliyorum bu kelime için de- teslimiyetçiliğe
son veren bir dış politika ve şimdiye kadar, Avrupa Birliği
kurumlarıyla ilgili, Türkiye'yle ilgili, giren tüm olumsuz yazışmaların,
maddelerin bir ulusal dik duruşla ayıklanabileceği
bir süreç ve sonunda tam üyelik hedefiyle bağdaşan bir Avrupa
Birliği projesi.
Bunun bütçesinin siyasi iradeyle
şekilleneceği günleri umutla bekliyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, yaklaşan Kurban Bayramı'nızı ve yeni yılınızı
kutluyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Koç.
Madde üzerinde, Anavatan Partisi
Grubu adına söz isteyen Ömer Abuşoğlu, Gaziantep Milletvekili.
Buyurun Sayın Abuşoğlu.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uzun bir maraton sonunda, bütçe görüşmelerinin
sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bu görüşmeler, iktidar ve muhalefet
çekişmesinin bir arenası olduğu kadar, muhalefetin
iktidara, ülke adına, toplum adına, millet adına verebileceği
birtakım ipuçları, ülkenin ve geleceğinin daha iyilere
götürülmesi noktasında kullanabileceği birtakım
ipuçlarını vermek çabası içerisinde olduğu bir
çerçevede geçti.
Zaman zaman muhalefetin yapmış
olduğu tenkitler, muhalefetin ortaya koymuş olduğu
yol göstermeler, muhalefetin ortaya koymuş olduğu iktidarın
yanlışları ve eksiklikleri, zaman zaman iktidar grubunca
olgunlukla karşılandı, zaman zaman da oldukça tepkiyle
karşılandı. Bazı iktidar sözcüleri, bu işi,
bir polemik çerçevesi içerisine getirip kürsüde muhalefetin söylediklerine
polemikle cevap verme yolunu seçtiler, hatta, bir kısmı
-söz meclisten dışarı- polemiğin de ötesinde,
işi, densizliğe kadar vardırma yolunu da seçtiler.
Biz, bunların hepsini hoş görüyoruz.
Muhalefet olarak görevimizi yaparken
bizim hareket noktamız şu: Türkiye'nin daha yaşanılır
bir ülke olması. Bunu gerçekleştirmek üzere de, iktidara,
ilave olarak yapması gereken birtakım hususlar, neler var,
ne gibi katkılarımız olur Türkiye'nin geleceğinin
iyileştirilmesi yolunda, bunları belirtmeye çalıştık.
Zaman zaman, sırf tenkit etmek noktasında hareket ettiğimiz
zamanlar da olmuştur. Ama, daha ziyade, amacımız, ülkeyi
daha yaşanılır bir ülke hâline getirmek, toplumumuzu
yarınından daha emin bir toplum hâline getirmek ve insanlarımızın
karnı tok, sırtı pek hâle gelmesini bir an önce gerçekleştirmek
ve insanlarımızın, daima yüzünün güldüğü bir toplum
oluşturmak noktasındaydı. Bütün çabamız, bütün
tenkidimiz, bütün yol göstermemiz, bütün eksiklikler ve yanlışlıklar
diye ifade etmek istediğimiz hususların gerisinde tamamen
bu vardı. Bunu, açık yüreklilikle, toplumumuza da bir kere
daha söylemek istiyorum, ifade etmek istiyorum.
Ama, ne yazık ki, iktidardan
biz şunu beklerdik: Bir bakan, kendisine karşı yöneltilen
tenkitleri dinledikten sonra "evet, muhalefet partilerinden
falanca sözcü şu hususta doğru söylüyor. Bu eksikliğimizi
gidermek için, canla başla çalışacağız. Teşekkür
ederiz bu hususu bize hatırlattığınız
için" demelerini beklerdik. Ama, hiçbir bakandan bu lafı
duymak mümkün olmadı.
O kadar çok iyi yönetiliyor da Türkiye
-daha dün tartışması yapıldı burada- Ankara
Belediyesi, erzak dağıtımına niçin ihtiyaç hissediyor?
Demek ki, iktidar olarak eksikleriniz var. Muhalefet olarak da bizim,
hatırlatmamız gereken hususlar var. Hatırlatmak bizden,
ama, buna, bu hatırlatma karşısında teşekkür
etmek de sizden. Bizim hatırlatmamız size -bazı eksiklikleri
ve bazı noksanlıkları- bize bir şey kazandırmaz,
bundan istifade edecek olan iktidardır ve milletimizdir, ülkemizdir.
O bakımdan, iktidarın,
bu son bütçesi olacak. Bundan sonraki bütçesi artık diyemeyeceğiz.
Keşke diyebilseydik de bundan sonraki bütçesinde, böyle bir iktidar
vasfı, böyle bir iktidar özelliği bekliyoruz, göstereceğinizi
umuyoruz diyebilseydik. Ama, bu son bütçeniz. Bütün maharetinizi,
bu bütçede, seçim dönemine kadar göstermek zorundasınız
ki, sandık 4 Kasımda bu milletin önüne geldiğinde, yani,
hesap günü geldiğinde, hesabınızı sağ tarafınızdan
alabilesiniz. Önünüzde bir yıllık süre kaldı. Bütün maharetinizi,
bütün çabanızı gösterin ki, hesap günü geldiğinde hesabınız
şaşmış olmasın. Ha, bundan biz mutluluk duyarız.
Ülke adına bir şeyler yapabildiyseniz ve bunu hak ederek, 4
Kasım seçimlerinde hak ederek bir seçimi kazandıysanız,
bundan da mutluluk duyarız, çünkü, neticede, AK Parti kazanmamıştır,
ülkemiz kazanmıştır, toplumumuz kazanmıştır.
Ama, ne yazık ki, bugüne kadar gösterilen performans, dört
yıllık süre içerisinde gösterilen performans, son bir
yılın da beyhude geçirileceğini gösteriyor bize.
O bakımdan, toplumumuz
adına fazla ümitli olmadığımızı açık
yüreklilikle ifade etmek istiyorum. Toplumumuz, bugün içerisinde
bulunduğu sıkıntıları, çektiği, katlandığı
sıkıntıları, bir yıl daha, aynısıyla
çekecek, katlanacak. Niye? "İşsizlik rakamları
düşüyor." Ne kadar düşüyor? Ne kadar düşüyor? Yüzde
9,9'dan, yüzde 9,8'e düşmüş. Aman ne büyük marifet, ne büyük
bir düşüş!
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Hocam, yüreğin biraz daralmış.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
O bakımdan, Türk milletinin, şöyle, bir otuz kırk yıllık
öncesine, geçmişine bir bakıyorum, kendi çocukluğuma,
kendi hayatıma bakıyorum, çevremdeki insanlara bakıyorum.
Türkiye'de bugün insanlar o dönemdekinden daha mı umutlu? Fakirimiz
o dönemdekinden daha mı az? Buna cevap aradığım zaman,
kendi çevremden, kendi şehrimden, kendi vilayetimden, bu soruya
olumlu cevap veremiyorum. Fakirimiz o günkünden daha fazla, fakirliğimiz
daha derin. Bundan siyasetçiler olarak bizim alacağımız
çok ders olmalı. Çünkü, bir iktidar partisinin yanlışı,
bir iktidar partisinin kötü yönetimi, aynısıyla muhalefete
de mal oluyor, tüm siyasetçilere de mal oluyor. Muhalefet olarak sizin
yanlışınızdan biz kendimizi kurtaramıyoruz,
arındıramıyoruz. Ülkemizin daha iyi yönetimi, bir
gün öncesiyle mukayese ettiğimiz zaman, bir adım daha ileriye
gitmiş olması, ister muhalefet ister iktidar, tüm siyasetçileri,
tüm siyasileri vatandaş nezdinde biraz daha itibar sahibi yapar.
Eğer, vatandaşın, toplumun, siyasetçiye de, siyasiye
de güveni ve itimadı kalmamışsa, geriye güvenilecek,
itimat edebileceği, ülkeyi selamete çıkarma noktasında
başka hiçbir kesim kalmamış demektir demokratik rejim
içerisinde. Ne olursunuz, toplumumuzun bu ümidini kırmayalım
biz siyasetçiler olarak. Muhalefetin tenkitlerini, muhalefetin
yol göstermelerini iktidar bir fırsat olarak değerlendirsin,
bu eksiklerini gidersin, gidermeye çalışsın, varsa
politikalardaki yanlışını düzeltsin. Neticede,
ülkemiz kazanacaktır, insanımız kazanacaktır.
Ben, sözlerimi daha fazla uzatmak
istemiyorum. Bu bütçenin, ülkemize ve milletimize, beklediği
refahı ve mutluluğu getirmesi noktasında gerekli
katkıyı sağlamasını diliyor ve yaklaşan
Kurban Bayramı'nı, hem sizin şahsınızda hem de
tüm milletimizin şahsında kutluyor, hayırlara vesile
olmasını diliyorum. Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Abuşoğlu.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Kütahya Milletvekili Sayın Hüsnü Ordu.
Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 merkezî bütçesinin
son maddesinde, şahsım üzerine söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, değerli
arkadaşlar; bu değerlendirmeyi şahsım olarak yaptığımız
zaman, 1971 yılından beri bütçelerin temeline baktığımızda,
bütün mali sıkıntıların, ana, temel unsurunu incelediğimizde,
bütçe açıklarından kaynaklandığını görüyoruz.
Bütçe açıklarını incelediğimiz zaman, ne zaman
Türkiye'nin bütçesi bozulmuş, hangi nedenlerle bozulmuş
diye baktığımızda, irdelediğimizde ise, bugüne
kadar bütçeyle ilgili konuşan, buradaki çok değerli muhalefet
sözcülerinin, bence, hepimizin hatırlaması gereken birtakım
hususlar ortaya çıkıyor. Bunlar nelerdir? Kısaca üç
ana başlıkta toplayabiliriz:
Bütçe açıklarına neden
olan, bugün, en önemli nedenlerden bir tanesi, hiç şüphesiz, sosyal
güvenlik açıklarımız.
İkincisi: "Görev zararları"
diye tanımladığımız unsur. Dolayısıyla,
beraberinde, bugüne kadar, en son kriz döneminden evvel, bankalardan,
usulüne uygun olmayan yöntemlerle kullanılan büyük miktarlardaki
krediler ve görev zararları ve yine, geçmiş dönemlerden bugüne
kadar uygulanan, -karşılığı olmayan bütçelerde-
popülistçe uygulanan politikalar ve yine karşılığı
olmayan, ama Merkez Bankasının bastığı paralarla
ödenen bütçelerden sonra ortaya çıkan bütçe açıklarımız.
Bu üç unsuru ifade ettikten sonra,
şöyle bir irdelediğimizde, acaba bu sosyal güvenlik
açıkları nasıl meydana geldi Türkiye'de diye baktığımız
zaman, bunun içine girdiğimizde, dönemsel olarak Türkiye'yi yöneten
hükûmetlere baktığımızda
Çok değerli partilerimizin
sözcüleri, buradan, Hükûmetimiz aleyhinde bir sürü konuşmalar
yaptılar. Ben, örneğin, bir vatandaş olarak, bir milletvekili
olarak şunu hatırlıyorum: Sosyal güvenlik açığı
dediğimiz zaman, önce, aklıma gelen erken emeklilik sistemi
oluyor. Geldiği sonuçta, bu Türkiye'ye, bunun -kimi aştığını-
hangi dönemde olduğunu hepimiz gayet iyi biliyoruz. Bugüne
kadar, hiçbir eleştirilecek noktası olmasa -şahsım
adına çok samimi söylüyorum- Doğru Yol Partisinin, sadece
sosyal güvenlik açığında izlediği bu erken emeklilik
sistemiyle ilgili bu ülkeye getirdiği külfet tek başına
yeter. Bugün geldiği noktada 25 katrilyondan bahsediyoruz. Ne
olmuş erken emekliliğe geldiğimiz noktada? 7 milyon
800 bin emekliye karşılık 14 milyon aktif sigortalı.
Standardı: 4 kişinin 1 emekliyi finans etmesi gerekirken,
geldiğimiz noktada 1,8 kişi bir emekliyi finansman etmek
zorunda kalıyor ve bunu realize edemiyoruz. 2010 yılına
doğru gittiğimizde bu emeklilerimizin 9,5 milyon civarında
bir emekliye ulaşacağını görüyoruz.
İkinci önemli husus görev zararları;
bankalarda usulüne uygun olmadan kullandırılan krediler.
Koalisyon hükûmetleri aklıma geliyor, yine, Doğru Yol politikaları
aklıma geliyor. Karşılığı olmayan verilen
paralar bütçelerden
Tarıma, değişik sektörlere
Yine,
bizim incelediğimiz dönemlerde de, kamu bankalarından
bile usulüne uygun olmayan şekilde, özellikle en son koalisyon
dönemlerinde -MHP, Anavatan, DYP- kullandırılan krediler
ve teminatları yeterli olmadığı için dönmeyen
krediler.
Zaman zaman IMF'den de bahsediliyor
burada. Ben, şunu da unutmuyorum: Son krizden sonra, eleştirel
anlamda söylemiyorum, ama, Türkiye o duruma düştüğü için,
o günün ekonomiden sorumlu Bakanı Sayın Kemal Derviş,
eğer bizi o pozisyondan kurtaracak IMF'den o paraları bulmamış
olsaydı, bugün Türkiye'nin durumu çok daha farklı bir pozisyonda
olabilirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ordu, lütfen
Buyurun.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Kısacası,
biz, her konuyu altını çizip eleştirirken, buna bu gözle
bakmak durumundayız. Bütçe açığı diye başladım
sözüme, 2002'de bütçe açığı 40 katrilyon civarında;
nispi oranı yüzde 14,6. Bugün geldiğimiz noktada 2006 bütçesini
3 katrilyonla kapatıyoruz; yüzdelik limiti 0,5'tir.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle,
bu bütçenin hayırlı olmasını diliyorum. Hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ordu.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Kemal Sağ, Adana Milletvekili.
Buyurun Sayın Sağ.
KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın
Başkanım, demin de bir dakika hakkım vardı kullanmadım,
toplar mısınız hepsini lütfen.
BAŞKAN - Böyle bir hak yok Sayın
Sağ.
KEMAL SAĞ (Devamla) - Teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Bu madde üzerinde
beş dakikalık bir konuşma hakkınız var.
Buyurun.
KEMAL SAĞ (Devamla) - Sayın
Başkanım, o zaman, izin verirseniz, bari süreyi sıfırlayalım
ondan sonra konuşmama başlayayım.
BAŞKAN - Sayın Sağ,
lütfen konuşur musunuz. Beş dakikalık süreniz var, bunun
yarım dakikası gitti, uzatma da olmayacak, hatırlatırım.
Buyurun.
KEMAL SAĞ (Devamla) - Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Ama deminki konuşmacı
fazla fazla konuştu, ben de izninizle konuşmak istiyorum.
32'nci madde üzerinde şahsım
adına söz aldım. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün saat on birden beri, otuz buçuk
saatten beri burada bir on beşinci tur müzakeresi devam ediyor
ve ben burada son konuşmacıyım ve Sayın Başkan
da bana izin vermeyecek, ben teşekkür edeceğim kendilerine(!)
Millî eğitim politikası
da diğer politikalardan farksız, değerli arkadaşlar.
Son ortaöğretim giriş sınavındaki olay tam bir rezalet.
Öğrenci, kendi seçtiği yere yerleştirilmiyor, Sayın
Bakanın tercihine göre yerleştiriliyor. Lütfen, hatırlayınız.
Mesleki ve teknik eğitim, sanayicilerin
"ara eleman" diye feryatlarına rağmen, maalesef,
imam-hatip liselerine mahkûm ediliyor. Biz de en az sizin kadar dinî
eğitim ve öğretimin gerekli olduğunu biliyoruz bu ülkede,
ama bildiğimiz bir şey daha var, o da şudur: Bu ülkenin
din eğitimi kadar mesleki eğitime de ihtiyacı var değerli
arkadaşlar, lütfen bunu unutmayınız.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Doğru.
KEMAL SAĞ (Devamla) - Bir de,
kısaca işsizliğe bakayım. Sayın Bakan dedi
ki: "İşsizlik azalıyor." Arkadaşlar, 2001
yılında yüzde 6 işsizlik oranı, 2006 yılında
yüzde 10'a çıkıyor. Sayın Bakan "düştü" diyor.
Ben iddia ediyorum, en az 2 katı.
Bakın, size bir olay anlatacağım.
Çukurova'da bazı işsizler sigortalı çalışmak
istemiyorlar. Neden? Araştırdım, çünkü AKP'li belediyeler
yakıt yardımı yapıyor, gıda yardımı
yapıyor. Kaymakamlarımız da yeşil kart dağıtıyor.
Bu insanlar sigortalı olunca bu haktan vazgeçmek zorunda kalacaklar.
İşte, size işsizliğin azalma nedeni. Olur mu böyle
şey? Bu insanları lütfen asalaklığa alıştırmayın,
tembelliğe alıştırmayın. Balık tutmayı
öğretin bunlara, balık dağıtmayın ve paket dağıtmak
yerine lütfen fabrika kurmayı düşünün, lütfen, değerli
arkadaşlarım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eğer diyorsanız ki, AKP İktidarı
başarılı olmuştur, o zaman neden seçime gitmiyorsunuz?
ASIM AYKAN (Trabzon) - Gideceğiz,
gideceğiz.
KEMAL SAĞ (Devamla) - Seçimden
neden kaçıyorsunuz? Neden halktan aldığı yetkiyi
erozyona uğramış bir Meclis çoğunluğuyla Cumhurbaşkanı
seçmeye çalışıyorsunuz? Kendinize güveniyorsanız
hodri meydan!
Evet değerli arkadaşlar,
isteseniz de istemeseniz de bir genel seçim geliyor. İşte,
o zaman herkes AKP'nin ne olduğunu görecek. Halkımız
AKP İktidarına artık güvenmediğini bu seçimde
gösterecek. Zaten, siz bunu bildiğiniz için erken seçim lafından
bile ürküyorsunuz, telaffuz etmekten bile kaçınıyorsunuz.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
- Size göre öyle.
KEMAL SAĞ (Devamla) - Erken seçimi
duyunca, evet, kimyanız da bozuluyor değerli arkadaşlar.
Sayın Başbakan, geçen, AB
dönüşü diyor ki uçakta gazetecilere: "AKP'nin, kararsızlar
hariç, oy oranı yüzde 30'dur." Ne demektir bu?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Yüzde
40.
AYHAN ZEYNEP TEKİN BÖRÜ (Adana)
- Başbakan "AKP" demez.
KEMAL SAĞ (Devamla) - Gazeteleri
okuyun Hanımefendi, gazeteleri okuyun lütfen.
Bu ne demektir?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Yüzde
40.
KEMAL SAĞ (Devamla) - Bu, yine,
yüzde 35 oranında tek başına iktidar demektir. Peki niye
kaçıyorsunuz?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Kaçmıyoruz,
sözümüzde duruyoruz.
KEMAL SAĞ (Devamla) - Peki,
hâl böyleyse, buyurun seçime. Daha neyi bekliyorsunuz? Hem toplumun
gerilmesini önleyin hem Cumhurbaşkanını dilediğiniz
gibi seçin. Yok, eğer gerçek böyle değilse de, ortaya çıkıp,
oyumuz şu kadar diye caka satmayın. Ancak, ne yaparsanız
yapın, zaman su gibi akıp gidiyor değerli arkadaşlar.
Er ya da geç sandıktan, seçimden, halkın iradesinden kaçılmayacağını
anlayacaksınız. Halkımız sabırlıdır.
Bekler ve sırası geldiğinde de gereğini yapar. Hatalarınızı,
yanlışlarınızı söylemekten dilimizde tüy bitse
de, biz de halkımızın kararını bekleyeceğiz.
Biz, aziz Türk milletine güveniyoruz değerli arkadaşlar.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Zaman
su gibi geçti.
KEMAL SAĞ (Devamla) - Evet, aynen.
Ölüm de böyle bir gün geliverecek Sayın Kapusuz.
Bu arada, Cumhuriyet Halk Partisinin
oyunun rengini açıklıyorum: Bu bütçeye oyumuzun rengi
kırmızıdır.
Sözlerimi tamamlarken, 2007 bütçesinin
tekrar hayırlı olmasını diliyorum. Tüm vatandaşlarımızın
Kurban Bayramı'nı ve yeni yılını kutluyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu vakti de Sayın Başkana
hibe ediyorum! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sağ.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kanun
tasarısının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylaması, bugün yapılacak
son konuşmalardan sonra olacaktır.
Şimdi, 2005 Mali Yılı
Kesinhesap Kanunu Tasarısı'nın 1'inci maddesini tekrar
okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım.
1'inci maddeyi, daha evvel kabul
edilen cetvelleriyle birlikte okutuyorum:
2005
MALÎ YILI KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Gider bütçesi
MADDE 1 - (1) Genel bütçeli dairelerin
2005 Malî Yılı giderleri, bağlı (A) işaretli
cetvelde gösterildiği üzere, 143.685.760.918,84 Yeni Türk Lirası
olarak gerçekleşmiştir.
BAŞKAN - 1'inci maddeyi daha
evvel kabul edilen cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2- (1) Genel bütçenin gelirleri,
bağlı (B) işaretli cetvelde gösterildiği üzere,
135.756.182.408,81 Yeni Türk Lirası olarak gerçekleşmiştir.
BAŞKAN- B Cetvelinin genel
toplamını okutup, oylarınıza sunacağım:
B - CETVELİ
Bütçe
Tahmini 2004
Yılı Tahsilatı
Lira Lira
GENEL TOPLAM: 136.845.000.000,00 148.237.974.523,59
RED VE İADELER ( - ): 12.515.000.000,00 12.481.792.114,78
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi ekli cetvelleriyle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
Nazım gelir ve gider
MADDE 3- (1) 13.198.137.460,60 Yeni
Türk Lirası nazım gelir tahsil edilmiş ve aynı miktar
gider yapılmıştır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE 4- (1) 1 inci maddede yazılı
giderler ile 2 nci maddede yazılı gelirler arasında
7.929.578.510,03 Yeni Türk Lirası gider fazlası meydana gelmiştir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5'inci maddeyi okutuyorum:
Tamamlayıcı ödenek
MADDE 5- (1) Bağlı (A) işaretli cetvelin
ilgili sütununda kayıtlı 4.033.399.666,58 Yeni Türk Lirası
ödenek üstü gideri karşılamak üzere, aynı tutarda tamamlayıcı
ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6'ncı maddeyi okutuyorum:
Devredilen ödenek
MADDE 6- (1) 2005 Malî Yılı
içinde harcanmayan ve özel kanunlarla devrine izin verilen
50.409.476,13 Yeni Türk Lirası özel ödenek, ertesi yıla ödenek
kaydedilmek üzere devredilmiştir.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7'nci maddeyi okutuyorum:
İptal edilen ödenek
MADDE 7- (1) Bağlı (A)
işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı bulunan
ve yılı içinde kullanılanlar ile devredilenler dışında
kalan 19.847.283.916,54 Yeni Türk Lirası ödenek iptal edilmiştir.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8'inci maddeyi okutuyorum:
Devlet borçları
MADDE 8- (1) 2005 yılında
Devlet iç ve dış borçları ile Hazine garantilerinin uygulama
sonuçları aşağıda gösterilmiştir:
a) Kısa vadeli Devlet iç borcu
17.817.596.024,00 Yeni Türk Lirası, orta ve uzun vadeli Devlet
İç borcu 226.964.261.125,81 Yeni Türk Lirası olmak üzere, toplam
244.781.857.149,81 Yeni Türk Lirası Devlet iç borcu,
b) 87.206.799.881,08 Yeni Türk Lirası
Devlet dış borcu,
c) 8.190.364.733,19 Yeni Türk Lirası
Hazine garantili borç,
mevcuttur.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
9'uncu maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 9- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10'uncu maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 10- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir. Açık oylaması bugün yapılacak son
konuşmalardan sonra yapılacaktır.
Şimdi, 2005 Mali Yılı
Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı'nın
1'inci maddesini tekrar okuttuktan sonra, oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2005
MALÎ YILI KATMA BÜTÇELİ İDARELER
KESİN
HESAP KANUNU TASARISI
Gider bütçesi
MADDE 1- (1) Katma bütçeli idarelerin
2005 Malî Yılı giderleri, bağlı (A) işaretli
cetvelde gösterildiği üzere, 14.581.457.259,81 Yeni Türk Lirası
olarak gerçekleşmiştir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi, daha evvel kabul
edilen cetvellerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2- (1) Katma bütçeli idarelerin
2005 Malî Yılı gelirleri, bağlı (B) işaretli
cetvelde gösterildiği üzere, 14.651.595.019,31 Yeni Türk Lirası
olarak gerçekleşmiştir.
BAŞKAN - Bağlı (B)
işaretli cetveli okutuyorum :
B - CETVELİ
Bütçe
Tahmini 2002 Yılı
Tahsilatı
Lira Lira
GENEL TOPLAM: 15. 846.891.460,00 14.651.595.019,31
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi (B) işaretli cetvelle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
2'nci madde, (B) işaretli cetvelle birlikte kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE 3- (1) inci maddede yazılı
giderler ile 2 nci maddede yazlı gelirler arasında
70.137.759,50 Yeni Türk Lirası gelir fazlası meydana gelmiştir.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
Tamamlayıcı ödenek
MADDE 4- (1) Bağlı (A)
işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı
35.527.363,33 Yeni Türk Lirası ödenek üstü gideri karşılamak
üzere, aynı tutarda tamamlayıcı ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5'inci maddeyi okutuyorum:
Devredilen ödenek
MADDE 5- (1) 2005 Malî Yılı
içinde harcanmayan ve özel kanunlarla devrine izin verilen
18.611.160,47 Yeni Türk Liralık şartlı bağış
ve özel gelirlere ait ödenek ertesi yıla ödenek kaydedilmek üzere
devredilmiştir.
BAŞKAN - 5'inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6'ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum:
İptal edilen ödenek
MADDE 6- (1) Bağlı (A)
işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı bulunan
ve yılı içinde kullanılanlar ile devredilenler dışında
kalan 1.077.157.141,11 Yeni Türk liralık ödenek iptal edilmiştir.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7'nci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 7- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8'inci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 8- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir. Açık oylaması, bugün yapılacak son
konuşmalardan sonra olacaktır.
Böylece, 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın maddeleri ile 2005
Mali Yılı Kesiphesap Kanunu Tasarısı'nın maddeleri
kabul edilmiştir. Hayırlı olmasını temenni
ederim.
Sayın milletvekilleri, on beşinci
tur görüşmeleri tamamlanmıştır.
Böylece, 42'nci Birleşim'in sonuna
gelmiş bulunuyoruz. Otuz bir saattir devam eden bu birleşimde
yoğun ve fedakâr mesai sarf eden tüm milletvekillerine ve tüm Meclis
personeline teşekkür ediyorum.
Programa göre, bütçenin tümü üzerindeki
son konuşmaları ve 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2005 Mali Yılı Kesiphesap Kanunu
Tasarısı'nın açık oylamalarını yapmak,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için, 25 Aralık 2006 Pazartesi günü, bugün, saat 19.00'da toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 17.49