DÖNEM: 22 CİLT: 142 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
43üncü
Birleşim
25 Aralık 2006 Pazartesi
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1252) (S.Sayısı:1269)
2.-
2005 Mali Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına
Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2005 Mali
Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (
1/1236, 3/1139) (S.Sayısı:
1270)
3.- 2005 Mali Yılı Katma Bütçeye
Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile 2005 Mali Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1237,
3/1140) (S.Sayısı: 1271)
4.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
5.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
6.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147)
7.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/900) (S. Sayısı:
1311)
IV. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli'nin, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu
görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle
konuşması
2.-
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in, Antalya Milletvekili Deniz
Baykal'ın, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Sivas Milletvekili Nurettin Sözen'in, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.-
Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun, Tokat
Milletvekili Zeyid Aslan'ın, konuşmasında, Genel
Başkanlarına sataşması nedeniyle konuşması
V. - OYLAMALAR
1.-
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısına
verilen oyların sonucu
2.-
2005 Mali Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına
Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2005 Mali
Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısına verilen oyların sonucu
3.-
2005 Mali Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına
Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2005 Mali
Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu
Tasarısına verilen oyların sonucu
4.-
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi'nin 4 üncü maddesine verilen oyların sonucu
5.-
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi'nin tümüne verilen oyların sonucu
VI. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, vergi iadesi uygulamasının
kaldırılmasının sonuçlarına,
Asgari
geçim indirimi uygulamasının nüfus artışına
yol açacağı iddiasına,
İlişkin
soruları ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/16926,16927)
2.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Abdullah Öcalan'ın
yargılandığı suçlara ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/18561)
3.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, zaman aşımına
uğrayan bir davaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK'in cevabı (7/18620)
4.-
Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, Futbol Federasyonu yönetimine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/18822)
5.-
Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, bir tekne belgesine,
yat yapımına ve marinalara ilişkin sorusu ve Sanayi
ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/18825)
6.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Ankara Büyükşehir Belediyesi
hakkındaki suç duyurularına ve açılan davalara
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı
(7/18870)
7.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Kazakistan'daki
Tengiz Petrol sahasında meydana gelen olaylara ilişkin sorusu
ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah GÜL'ün cevabı (7/18880)
8.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, kurum ve kuruluşların
TEDAŞ'a olan borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/18947)
9.-
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ'in, özelleştirme
kapsamındaki şirketlerin yönetim ve denetim kurulları
üyelerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın
cevabı (7/18974)
10.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Tüketici Mahkemesinde
görülen davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in
cevabı (7/19038)
11.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Büyük Ortadoğu
Projesine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı
(7/19047)
12.-
Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, Sümerbank Manisa Pamuklu Mensucat
AŞ'nin özelleştirilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/19091)
13.-
Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, özelleştirme
gelirlerine ve harcama alanlarına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/19092)
14.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Finansbank
hisselerinin satışında mütekabiliyet şartına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/19108)
15.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, yurt
dışında çalışan vatandaşlarımızdan
çıkış harcı alınacağı iddiasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın
cevabı (7/19122)
16.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF Başkanının
bir açıklamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı
(7/19153)
17.-
Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU'nun, vergi
politikasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/19314)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 11.00'de açılarak on dört oturum yaptı.
Birinci Oturum
2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeli Daireler ve İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/1252; 1/1236,
3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı: 1269, 1270, 1271) görüşmelerine
devam olunarak;
Maliye
Bakanlığı 2007 yılı bütçesi ve 2005 mali
yılı kesinhesabı ve,
Kamu
İhale Kurumu,
Gelir
İdaresi Başkanlığı,
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı,
2007
yılı bütçeleri ile;
Gelir
Bütçesi,
Üzerinde
görüşmelere devam edildi.
Saat
14.00'te toplanmak üzere, birleşime 13.01'de ara verildi.
Nevzat
Pakdil
Başkan
Vekili
Yaşar Tüzün Ahmet Gökhan
Sarıçam
Bilecik
Kırklareli
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
İki ila
Beşinci Oturumlar
2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeli Daireler ve İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/1252; 1/1236,
3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı: 1269, 1270, 1271) görüşmelerine
devam olunarak;
Maliye
Bakanlığı 2007 yılı bütçesi ve 2005 mali
yılı kesinhesabı ve,
Kamu
İhale Kurumu,
Gelir
İdaresi Başkanlığı,
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı,
2007
yılı bütçeleri ile;
Gelir
Bütçesi,
Üzerinde
görüşmelere devam edildi.
Bitlis
Milletvekili Vahit Kiler, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'ın,
Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan, Bitlis Milletvekili Vahit Kiler'in,
Konuşmasında,
şahsına sataştığı iddiasıyla;
Bitlis
Milletvekili Vahit Kiler, yapmış olduğu konuşmada,
bazı sözlerinin yanlış anlaşıldığı
gerekçesiyle;
Birer
açıklamada bulundular.
Genel
Kurulun 25/12/2006 Pazartesi günkü birleşiminin saat 14.00'te
başlamasına, bütçe görüşmelerinin bitiminden sonra
çalışmalarını sürdürerek gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçilmesine ve bu kısmın 408'inci sırasında
yer alan 1311 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 4'üncü sıraya
alınmasına ve bu birleşimde 5'inci sıraya kadar
olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin
Danışma Kurulu önerisinin, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edildiği açıklandı.
Saat
22.30'da toplanmak üzere, birleşime 22.07'de ara verildi.
İsmail
Alptekin
Başkan
Vekili
Ahmet Gökhan Sarıçam
Yaşar
Tüzün
Kırklareli Bilecik
Kâtip Üye Kâtip Üye
Altı ve
Yedinci Oturumlar
2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeli Daireler ve İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/1252; 1/1236,
3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı: 1269, 1270, 1271) görüşmelerine
devam olunarak;
Maliye
Bakanlığı 2007 yılı bütçesi ve 2005 mali
yılı kesinhesabı ve,
Kamu
İhale Kurumu,
Gelir
İdaresi Başkanlığı,
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı,
2007
yılı bütçeleri ile;
Gelir
Bütçesi,
Üzerinde
görüşmelere devam edildi.
Saat
05.05'te toplanmak üzere, birleşime 05.00'te ara verildi.
Sadık
Yakut
Başkan
Vekili
Harun Tüfekci Yaşar
Tüzün
Konya Bilecik
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ahmet Gökhan
Sarıçam
Kırklareli
Kâtip
Üye
Sekiz ila On
Birinci Oturumlar
2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeli Daireler ve İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/1252; 1/1236,
3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı: 1269, 1270, 1271) görüşmelerine
devam olunarak;
Maliye
Bakanlığı 2007 yılı bütçesi ve 2005 mali
yılı kesinhesabı ve,
Kamu
İhale Kurumu,
Gelir
İdaresi Başkanlığı,
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı,
2007
yılı bütçeleri ile;
Gelir
Bütçesi,
Üzerinde
görüşmelere devam edildi.
Saat
12.30'da toplanmak üzere, birleşime 12.24'te ara verildi.
Nevzat
Pakdil
Başkan
Vekili
Bayram Özçelik Yaşar
Tüzün
Burdur Bilecik
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ahmet Gökhan Sarıçam Türkân
Miçooğulları
Kırklareli İzmir
Kâtip Üye Kâtip Üye
On İki
ila On Dördüncü Oturumlar
2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2005 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeli Daireler ve İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/1252; 1/1236,
3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı: 1269, 1270, 1271) görüşmelerine
devam olunarak;
Maliye
Bakanlığı 2007 yılı bütçesi ve 2005 mali
yılı kesinhesabı ile,
Kamu
İhale Kurumu,
Gelir
İdaresi Başkanlığı,
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı,
2007
yılı bütçeleri;
Kabul
edildi.
Gelir
Bütçesi üzerindeki görüşmeler tamamlandı.
Manisa
Milletvekili Hasan Ören, yapmış olduğu konuşmada,
bazı sözlerinin yanlış anlaşıldığı
gerekçesiyle,
Malatya
Milletvekili Süleyman Sarıbaş, Ordu Milletvekili Cemal
Uysal'ın, konuşmasında, Partisine sataştığı
iddiasıyla,
Birer
açıklamada bulundular.
Alınan
karar gereğince, 25 Aralık 2006 Pazartesi günü (bugün) saat
19.00'da toplanmak üzere, birleşime 17.49'da son verildi.
Sadık
Yakut
Başkan
Vekili
Ahmet Gökhan Sarıçam Türkân
Miçooğulları
Kırklareli İzmir
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun
Tüfekci
Konya
Kâtip
Üye
No.:
55
II. - GELEN
KÂĞITLAR
25 Aralık
2006 Pazartesi
Sözlü Soru
Önergeleri
1.-
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU'nun, yabancı
sermayeye ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) sözlü soru
önergesi (6/2504) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/12/2006)
2.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, turizm rehberlerinin
mesleki örgütlenmesine ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2505) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/12/2006)
3.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'daki
bir sokakta uygulanan trafik düzenine ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2506) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/12/2006)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa'daki tarihi çeşmelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19649)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/12/2006)
2.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Kıbrıs konusunda
bir danışmanının görüşmelerde bulunduğu
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19650) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/12/2006)
3.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, çeltik ve pirinç ithalatına
ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı
soru önergesi (7/19651) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/12/2006)
4.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, çeltik ve pirinç ithalatına
ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı
soru önergesi (7/19652) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/12/2006)
5.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, pratisyen hekimlerin
başhekim ve başhekim yardımcısı olarak atanmalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19653)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/12/2006)
6.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Atatürk Hava Limanında
deve kesilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19654) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/12/2006)
7.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı ÖZBEK'in, vatandaşlara
yapılan nakdi ve ayni yardımlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19655) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/12/2006)
8.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, TOKİ'nin, Antalya'da
yaptığı inşaatın ruhsatına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19656) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/12/2006)
9.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, ayakkabı ithalatına
ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı
soru önergesi (7/19657) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/12/2006)
10.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Kazakistan
sınır kapısında bekletildiği iddia edilen
Türk tırlarına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad
TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/19658) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/12/2006)
11.-
İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Ağrı'ya doğalgaz
verilmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19659) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/12/2006)
12.-
Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKÇİOĞLU'nun, Antalya-Elmalı'daki
Avlan ve Baranda göllerindeki su kaçaklarına ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19660) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2006)
13.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'ın bir köyünün
sulama kanalı ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19661) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/12/2006)
14.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'ın bir köyündeki
yol ve su çalışmalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19662) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/12/2006)
15.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir kargo firmasının
dolandırıldığı iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19663)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/12/2006)
16.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, İstanbul'daki
bir ilköğretim okulunda gerçekleştirilen yıkıma
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19664) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/12/2006)
17.-
Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin verdiği bir inşaat iznine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19665) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/12/2006)
18.-
Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, İskenderun'da meydana gelen
saldırılara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19666) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/12/2006)
19.-
İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, kaçak yabancı işçilere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19667) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/12/2006)
20.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Doyran Belediye
Başkanının kullandığı makam aracına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19668) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/12/2006)
21.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'nın çeşitli
turistik yerlerindeki büfe işletmeciliği ihalelerine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19669) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/12/2006)
22.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Devlet Tiyatroları
çalışma yönergesi ve personel alımına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19670) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2006)
23.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, okulların bazı sorunlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19671) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/12/2006)
24.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, görme engellilere
eğitim veren okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19672) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/12/2006)
25.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, İstanbul'daki
bir okulun bitişiğindeki baz istasyonuna ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/19673)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/12/2006)
26.-
İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, bir endüstri meslek
lisesinin atölye binasının kiraya verildiği iddiasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19674) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/12/2006)
27.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, hastanelerdeki
otomasyon sistemlerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19675) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/12/2006)
28.-
Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, Borçka Devlet Hastanesi
yönetimiyle ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19676) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/12/2006)
29.-
Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, Bilecik İlindeki
sağlık personeli açığına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19677) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/12/2006)
30.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın, İstanbul'daki
bir dispanserin kapatılacağı iddiasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19678) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/12/2006)
31.-
Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, ilaç kaplı
stenlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19679) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/12/2006)
32.-
Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, Denizli'de
aile hekimliği pilot uygulamasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19680) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/12/2006)
33.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, SSK'nın Akdeniz Üniversitesi
Hastanesine olan borcuna ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19681) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/12/2006)
34.-
Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, TMO'nun Artvin'deki
fındık alımlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19682) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/12/2006)
35.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa SİRMEN'in, Kocaeli-Kandıra'daki
çiftçilerin tarım ve kredi kooperatifi borçlarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19683) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/12/2006)
36.-
Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Çanakkale'de bazı tarım
alanlarında görülen bir hastalığa ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19684)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2006)
37.-
İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, AB sürecinde Kıbrıs
konusundaki gelişmelere ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı
soru önergesi (7/19685) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/12/2006)
38.-
Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKÇİOĞLU'nun, yapı
denetim sistemine ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19686) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/12/2006)
39.-
Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, Borçka'daki
fındık üreticisinin ürün bedelini İlçedeki bankalardan
almasının sağlanmasına ilişkin Devlet Bakanından
(Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/19687) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/12/2006)
40.-
Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, Bilecik'teki kamu personeli
atama ve yer değiştirmelerine ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/19688) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/12/2006)
41.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, bilişim suçlarına
yönelik düzenleme çalışmalarına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19689) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/12/2006)
42.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, emeklilerin maaşlarından
yapılacak kesintiye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19690) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/12/2006)
43.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'da
kalitesiz kömür dağıtıldığı iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19691)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2006)
44.-
Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, özürlü istihdamına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19692)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2006)
45.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
Kırklareli'deki Devlet hastanelerinin sözleşmeli çalışanlarının
bir siyasi partiye üye olmaya zorlandıkları iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19693)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2006)
46.-
Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, TÜBİTAK'la
ilgili yargı kararlarının uygulanmadığı
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19694) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/12/2006)
47.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, bir Danışmanın
masraflarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19695) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/12/2006)
48.-
Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, TBMM Gündemindeki
bir uluslararası anlaşmaya ve bir konferansa ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19696) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/12/2006)
49.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, TÜBİTAK'a ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19697) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19/12/2006)
50.-
Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, özürlü istihdamına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19698)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2006)
51.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin iletişim
danışmanlığını yürüten firmaya yapılan
ödemelere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/19699)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2006)
52.-
İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, bir holdingin
özel bir TV kanalına para aktardığı iddiasına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/19700)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2006)
53.-
Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Özürlüler Yüksek Kurulu
toplantılarına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/19701) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/12/2006)
54.-
Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, özürlülerin bakım
yardımından yararlanmasına ilişkin Devlet Bakanından
(Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/19702) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19/12/2006)
55.- Ardahan Milletvekili Ensar
ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19703) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2006)
56.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün altyapı
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19704) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/12/2006)
57.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bazı köylerin
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19705) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/12/2006)
58.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köprünün
bakım ve onarımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19706) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/12/2006)
59.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köprünün
bakım ve onarımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19707) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/12/2006)
60.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Kent Konseyi
Yönetmeliğine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19708) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/12/2006)
61.-
Tekirdağ Milletvekili Erdoğan KAPLAN'ın, Tekirdağ'da
kapatılan bir taş ocağının faaliyetlerini
sürdürmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19709) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/12/2006)
62.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya İl Özel
İdaresi Müdür Yardımcısının başka bir göreve
atanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19710) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/12/2006)
63.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, arazi toplulaştırması
çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19711) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/12/2006)
64.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, taksi şoförlerinin
can ve mal güvenliğine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19712) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/12/2006)
65.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'da
kış sezonunda kapanan işletmelere ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/19713)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2006)
66.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, turizm rehberlerinin
mesleki örgütlenmesine ve sorunlarına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/19714)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2006)
67.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Ankara Vergi Dairesi
Başkanlığının taksicilere yönelik uygulamalarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19715) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2006)
68.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Defterdarının
görevden alınmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19716) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/12/2006)
69.-
Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, özürlü aylıklarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19717) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2006)
70.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, KPSS'ye katılan görme engellilere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19718) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/12/2006)
71.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy ilköğretim
okulunun bazı ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19719) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/12/2006)
72.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, taşımalı
eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19720) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/12/2006)
73.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, bazı il milli eğitim
müdürlerinin aldığı makam araçlarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19721) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2006)
74.-
Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, özürlülerin
eğitimlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19722) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/12/2006)
75.-
Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU'nun, Konya
Numune Hastanesinde yaşandığı iddia edilen bir
olaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19723) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/12/2006)
76.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, bir ilacın
temininde yaşanan sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19724) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/12/2006)
77.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy
sağlık ocağının ihtiyaçlarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19725)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2006)
78.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy
sağlık ocağının ihtiyaçlarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19726) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2006)
79.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy
sağlık ocağının personel ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19727) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/12/2006)
80.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Şırnak
İlindeki Devlet hastanelerinde göz doktoru bulunup bulunmadığına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19728) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/12/2006)
81.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, hastanelerdeki
oda sistemine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19729) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/12/2006)
82.-
Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Rekabet Kurumu personelinin
görevde yükselmesinin düzenlenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19730) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/12/2006)
83.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, organize sanayi
bölgelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19731) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/12/2006)
84.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'de kurulacak
bir kırma-eleme tesisine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19732) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/12/2006)
85.-
Tekirdağ Milletvekili Erdoğan KAPLAN'ın, Tekirdağ'da
kapatılan bir taş ocağının faaliyetlerini
sürdürmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19733) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/12/2006)
86.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, yabancı sermaye
hareketlerine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN)
yazılı soru önergesi (7/19734) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/12/2006)
87.-
Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, İŞKUR
bünyesindeki özürlülerle ilgili bir fona ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19735) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2006)
88.-
Giresun Milletvekili Mehmet IŞIK'ın, Giresun Fındık
Araştırma Enstitüsünün Ordu İline taşınacağı
iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19736) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/12/2006)
89.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın, Atatürk Havalimanındaki
bir pistin uzatılması projesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19737) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19/12/2006)
Süresi
İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, THY'nın
Bilgi Edinme Kanunu kapsamından çıkarıldığı
iddiasına ve bir sponsorluk sözleşmesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16776)
2.-
İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Bakanlar
Kurulu Kararıyla malvarlığı dondurulan bir
şirketin taşınmazının satılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17921)
25 Aralık
2006 Pazartesi
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43'üncü Birleşimi'ni açıyorum.
Toplantı
yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, programa göre, 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2005 Mali Yılı Genel ve
Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
üzerindeki son görüşmelere başlıyoruz.
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.- 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1252) (S.Sayısı:1269) (x)
2.- 2005 Mali
Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına
Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2005 Mali
Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1236, 3/1139) (S.Sayısı:
1270) (x)
3.- 2005 Mali Yılı Katma Bütçeye
Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile 2005 Mali Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1237,
3/1140) (S.Sayısı: 1271) (x)
BAŞKAN
- Hükûmet ve Komisyon?.. Yerinde.
Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulun 5.12.2006 tarihli 27'nci Birleşimi'nde
alınan karar gereğince, bütçe görüşmelerinin sonunda
gruplara ve Hükûmete birer saat süreyle söz verilmesi -bu süre birden
fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir-
İç Tüzük'ün 86'ncı maddesine göre yapılacak, kişisel
konuşmaların ise, onar dakika olması kararlaştırılmıştır.
Şimdi,
grupları ve şahısları adına söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum:
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Giresun Milletvekili Sayın
Nurettin Canikli; Anavatan Partisi Grubu adına, Genel Başkan
ve Isparta Milletvekili Sayın Erkan Mumcu; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Genel Başkan ve Antalya Milletvekili Sayın
Deniz Baykal.
Şahısları
adına: Lehte olmak üzere Kars Milletvekili Sayın Yusuf Selahattin
Beyribey, Ağrı Milletvekili Sayın Halil Özyolcu, Isparta
Milletvekili Sayın Mehmet Emin Murat Bilgiç, Kayseri Milletvekili
Sayın Mustafa Elitaş, Sakarya Milletvekili Sayın Ayhan
Sefer Üstün; aleyhte olmak üzere İstanbul Milletvekili Sayın
Berhan Şimşek söz talebinde bulunmuşlardır.
Şimdi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Giresun Milletvekili
Sayın Nurettin Canikli'ye söz veriyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz
bir saat Sayın Canikli.
Buyurun.
AK
PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
(x) 1269, 1270, 1271 S.Sayılı
Basmayazılar ve Ödenek
Cetvelleri 15.12.2007 tarihli 33'üncü
Birleşim Tutanağına eklidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 yılı merkezî
yönetim bütçesi hakkında AK Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık
on günden beri bütçe üzerinde -2007
yılı merkezî yönetim bütçesi üzerinde- muhalefete ve iktidara
mensup arkadaşlarımız konuştular, eleştirdiler,
görüşlerini ortaya koydular ve burada tartışılan
konular, gündeme getirilen konular, ifade edilen görüşlerin
hepsinin katkı sağlayıcı olduğuna ben inanıyorum.
Hükûmetimiz, bakanlarımız, bu yapılan konuşmalardan,
doğal olarak, uygun gördüklerini, katkı sağlayıcı
olduğunu düşündüklerini dikkate alacaklar ve bu konuda
gerekeni yapacaklar.
Değerli
arkadaşlar, ben, konuşmamı, AK Parti bütçelerinin
özellikleri üzerine inşa etmeye çalışacağım.
Bugüne kadar dört bütçe uygulandı ve sonuncusu da bitmek üzere.
Dört yıllık bir süre, uygulama süresi bu bütçelerin genel
özellikleri hakkında bir kanaat ortaya koyabilir diye düşünüyorum.
Temel özelliklerinin bu uygulama sonuçlarından çıkarılmasının
mümkün olduğunu düşünüyorum. Dört yıllık bir süre;
belki, bir yıllık bir uygulama bütçesiyle böyle bir genel
değerlendirme, tahlil yapma imkânı ortaya çıkmayabilir.
Ancak, dört yıllık sürenin, bu anlamda, bu amaç için yeterli
olduğunu düşünüyorum ve sadece rakamları kullanarak
ve bu rakamlardan yola çıkarak konuşmamı sunmaya çalışacağım;
bu rakamları yorumlayarak, ne anlama geldiğini ve bu konudaki
düşüncelerimi sizlerle paylaşarak ortaya koymaya çalışacağım.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bana göre, AK Parti bütçelerinin en
önemli özelliklerinden bir tanesi, gayrisafi millî hasıla içindeki
payı azalan bir bütçe olması. Bir başka ifadeyle, bu bütçelerle,
kamunun, devletin, ekonomideki ağırlığı azalmaya
başlamıştır, ekonomiye müdahalesi azalmaya
başlamıştır.
Bunu
neye dayanarak söylüyoruz? Eğer, bütçenin, bütçe büyüklüklerinin
-dört yıllık bütçeler için söylüyorum- gayrisafi millî hasılaya,
oranındaki değişime baktığımız zaman
bunu görmemiz mümkün ve bu şekildeki bir değerlendirmeyi
yapmamız mümkün.
2002
yılına kadar hemen hemen -belki bazı yıllar istisna-
bütçe büyüklüklerinin, yani devletin yaptığı harcamaların
gayrisafi millî hasıla içindeki payı büyümeye devam ediyor.
Bir başka anlatımla, ekonomide devletin ağırlığı
artmaya devam ediyor. Hemen rakamlarla bunu ortaya koyalım:
1990 yılı bütçesinin gayrisafi millî hasıla içindeki
payı yüzde 17,21, 1993'te yüzde 24,55, 2000 yılında yüzde
37,19 ve AK Parti bütçelerinden önceki son bütçe olan 2002 yılı
bütçesinde bu oranın 42,06 olduğunu görüyoruz. Bu trend istikrarlı
bir şekilde 2003 yılına kadar devam etmiş. Yani,
devlet, kamu, bu yolla, bütçe yoluyla ekonomiden daha fazla kaynak
çekmiş, kaynakları daha fazla kullanmaya başlamış
ve özel sektöre daha az yatırım imkânı sağlayacak
tasarruf ve kaynak bırakmaya devam etmiş. Bunun anlamı
budur. 2003 yılından itibaren bu tablo, bu görüntü değişmeye
başlıyor. 2003 yılında bu oran, yani bütçe büyüklüğünün,
bütçe harcamalarının gayrisafi millî hasıla içindeki
payı olan bu oran, 2002'de yüzde 42 olan bu oran 2003 yılında
yüzde 39,38'e, 2004 yılında yüzde 35,48'e, 2005 yılında
yüzde 32,60'a ve 2006 sonunda yüzde 31,20'ye, 2002 ve 2006, daha anlamlı
olması için 2002 ve 2006 karşılaştırmasını
yaptığımızda yüzde 42'den yüzde 31,2'ye düşmüştür.
Bu kesin rakamlardır, herkesin bildiği, takip ettiği
kesin rakamlardır.
Aslında,
bu hususu birçok hükûmet, programına koymuş, yani devletin
ekonomideki ağırlığının azaltılması
şeklinde ortaya koymuş, ama bir türlü realize edememiş,
gerçekleştirememiş. İlk defa, bu anlamda, istikrarlı
bir şekilde ve dört yıllık bütçenin tamamında kesintisiz
olarak bunu gerçekleştirme başarısını AK Parti
hükûmetleri göstermiştir.
Aslında,
bakın, 1923 yılında yapılan Birinci İzmir
İktisat Kongresinde ekonomik kalkınmanın özel sektör
eliyle yapılması konusunda karar alındı. Hepimiz
biliyoruz veya ilgilenenler bilir ve bunun için, yani yatırımların
ve kalkınmanın özel sektör eliyle yürütülmesi için, gerçekten
çok büyük teşvik imkânları sağlandı 1923 Birinci
İzmir İktisat Kongresinde alınan kararlar çerçevesinde.
Fakat, bunu hayata geçirmek mümkün olmadı. Çünkü, Birinci Dünya
Savaşı, arkasından Kurtuluş Savaşı sonrasında,
bu yatırımları realize edecek, hayata geçirecek Türk
özel teşebbüsü yoktu, hemen hemen yok denecek kadar azdı ve
1929 buhranının da etkisiyle, yani dünyada içe kapanmaların
ve ithal ikameci politikaların ve söylemlerin literatürde
öne çıkmasıyla birlikte, Türkiye de bu yola girdi. Fakat,
bu yöntem aslında geçici olarak planlanmıştı. Sümerbankın
fabrikalarından bir tanesinin açılışında dönemin
İktisat Vekili Mahmut Esat Bozkurt şöyle diyor, anlatıyor
bu süreci: "Yani, bizim esas amacımız, kalkınmanın,
Türk özel müteşebbisi eliyle yürütmektir, yürütülmesidir. Ancak,
işte, biraz önce anlattığım gerekçelerle bunu yapamadık.
Dolayısıyla, bunun devlet eliyle yürütülmesi, en azından
başlangıç olarak, kaçınılmaz bir zaruret olarak ortaya
çıkmıştır. Bu nedenle biz bu fabrikaları kuruyoruz.
Ama, en kısa zamanda, en kısa zamanda, bunların özel teşebbüse
devredilmesi gerekir." diyor dönemin İktisat Vekili Mahmut
Esat Bozkurt. Ama, daha sonraları bu devirler gerçekleşmiyor
şu veya bu nedenle. Belki genel kabul gören anlayış, siyasilerin
kamu kuruluşlarının, kamu iktisadi kuruluşlarının
muhafazası, siyasetçilerin ya da bazı kişi ve kuruluşların,
her neyse, daha çok işine geliyor ve onlar açısından bir
kolaylık sağlıyor, öyle düşünüyorlar. Dolayısıyla,
bırakın devretmeyi, gittikçe, ekonomide, devletin, kamunun
ağırlığı artmaya devam ediyor 1923 Birinci
İzmir İktisat Kongresinde ortaya çıkan bu kanaate
rağmen. İşte, onun için önemli. İlk defa sürekli artan
bu ağırlık, ilk defa AK Parti hükûmetleri döneminde bu
noktaya gelmiştir. Bunun bir başarı olarak kabul edilmesi
gerekiyor değerli arkadaşlar ve ortaya konulması gerekiyor.
Şimdi,
bakın, tabii, bu tartışmalar belki soğuk savaş
döneminde, 1980 öncesinde çok daha yapıldı, ama, bu tarihten
sonra bütün dünyada ve Türkiye'de doğal olarak, hatta, sosyalist
ülkeler de dâhil olmak üzere, yani, merkeziyetçi modeli savunan ülkeler
de dâhil olmak üzere -hatta literatürde- ülkeler dâhil, artık
kalkınmanın o dönemden sonra özel sektör, ağırlıklı
olarak özel sektör eliyle yapılması gerektiği konusunda
genel bir kanaat, genel bir konsensüs olduğu tartışmasızdır.
Şimdi, bunların tabii, teknik ya da bilimsel, ekonomik anlamdaki
detaylarına girmeye gerek yok. Yani, neden özel teşebbüs
ya da nereye kadar özel teşebbüs, nereye kadar devlet, bu böyle
bir öğretide tartışılması gereken
Bu tartışmaya
gerek yok, ama, olay budur ve bütçenin ağırlığı,
bütçelerin ağırlığı azalmaya başlamıştır.
Tabii,
bu şunu sağlıyor: Şimdi, devlet şu veya bu
şekilde ekonomiden çok kaynak çektiği takdirde, esas itibarıyla,
yatırımlara gitmesi gereken bu paralar devlet tarafından,
çoğunlukla da etkin olmayan, verimli olmayan alanlarda kullanılıyor.
Bu da aşağı yukarı herkesin kabul ettiği bir
gerçek.
Şimdi,
biz, AK Parti hükûmetleri olarak ya da bu dönemde, daha çok kaynak, daha
çok etkin kullanılacağına inandığımız
ellere bırakılıyor, yani özel teşebbüse bırakılıyor.
Zaten, son dört yılda özel teşebbüsün kalkınmada ve büyümede
çok önemli rol oynadığını da biliyoruz ve bunun temel
nedeni de budur.
Değerli
arkadaşlar, AK Parti bütçelerinin ikinci önemli özelliklerinden
bir tanesi de ana kalemleri değiştirmesi, yani, bütçenin
ana harcama kalemlerinin payını değiştirmesi.
Bunların en önemlisi faiz. Faiz konusu, 2002 yılından
önce özellikle çok tartışılan konulardan bir tanesiydi
ve bu tartışmayı hak ediyordu. Çünkü, 2002 yılına
kadar, özellikle 2002 yılında faizin, faiz harcamalarının
bütçe üzerindeki ağırlığına, büyüklüğüne
baktığınız zaman bu tartışmanın yapılması
kaçınılmaz oluyor idi. Bu tartışma, aynı zamanda,
şunun için de yapılıyor idi: Hemen hemen tüm hükûmetler,
bu kürsüde, hükûmetlerin temsilcileri, temel hedeflerinin, esas
amaçlarının bütçe üzerinde bir boyunduruk gibi duran faiz
ödemelerinin yükünü azaltmak olduğunu defaatle söylediler.
Hemen hemen her bütçede bu konuşuldu, temel temenni olarak, hatta
söz olarak ortaya konuldu; ama, maalesef, belki bir iki yıl hariç,
bu yine gerçekleştirilemedi.
Şimdi,
bakın, tabii bunu anlayabilmek için, rakamları ortaya koymak
gerekiyor, tam olarak canlandırabilmek için. Tabii, faiz, sadece
hükûmete kaynak bırakma anlamında değil, aynı zamanda
sosyal politikaları bozması açısından, gelir dağılımını
bozması açısından da son derece önemli. Neden? Çünkü,
faiz ödemelerinin rakamı arttıkça, toplumun en üst gelir
grubunda bulunan insanların bütçeden ve dolayısıyla
millî gelirden aldığı pay artıyor, çünkü faiz ödemelerinden
kim gelir elde eder ya da devlet faiz ödemelerini ağırlıklı
olarak kime yapar? Zengin kesime yapar, sermaye sahiplerine yapar,
toplumun üst gelir grubunda bulunan insanlara yapar. Bu oran artıyorsa,
toplumun alt gelir grubunda bulunan insanlara ayrılan kaynak
azalıyor demektir. Gerçekten sosyal amaçlı politikalar
üretmek isteyen her hükûmet, bu dönüşümü gerçekleştirmek zorundadır,
çünkü başka kaynak yok, kaynak bütçe. Ee, bütçenin de çok önemli
bir bölümünü, siz, dokunamadan faiz giderlerine ayırmak zorunda
kalıyor iseniz, o zaman, sosyal politika üretme, toplumun alt
gelir grubunda bulunan vatandaşlarımıza, insanlarımıza
kaynak aktarma imkânınız ortaya çıkmaz, ortadan kalkar
ve nitekim, 2002 yılına kadar da durum böyleydi.
1980
yılından önce, faiz ödemelerinin bütçe içindeki payı
son derece düşük, yüzde 5'in altında, yani toplam bütçe harcamalarının
yüzde 5'inden daha düşük bir rakam sadece, faiz giderlerine aktarılıyor,
bütçenin diğer kalemleri, yani kalan yüzde 95'i de diğer
harcamalar için aktarılıyor idi. Bu oran, özellikle 1980'den
sonra hızla yükselmeye başladı. 1995'te toplam bütçe
harcamalarının, bütçe büyüklüğünün yüzde 34,41'i faize
ayrılmaya başladı, yani toplumun en üst kesiminde bulunan,
gelir olarak en üst kesiminde bulunan zengin kesime aktarılmaya
başlandı. Bütçenin, 1980'den önce yüzde 5 olan bu oran, 1995'te
yüzde 34,41'e çıktı; 1996'da yüzde 38,62; 1997'de bir düşüş,
28,99'a düştü; 1998'de 40,69; 2000'de 45,09 ve 2002'de yüzde 46,78 değerli
arkadaşlar. Bir bütçeniz var, bu bütçenin yüzde 46,78'ini, hiç elinize
dokunmadan, tasarruf etme imkânı olmadan, faiz olarak aktarmak
zorundasınız, faiz geliri olarak aktarmak zorundasınız.
Böyle bir bütçe, böyle bir tablo. Kime? Sermaye sahiplerine, toplumun
en üst gelir grubunda bulunan insanlara aktarmak zorundasınız.
2002 yılı sonuna gelindiğinde tablo bu.
Şimdi,
2003 yılı başından itibaren de bu oran hızla
azalmaya başlıyor. 2003 yılında yüzde 44,06'ya düşüyor,
2004 yılında yüzde 40,06; 2006 yılında yüzde 29,41 ve
projeksiyon olarak da 2007 yılında 25,82. Yüzde 46 olarak devralınan
bu rakam, 2006 sonu itibarıyla, bugün itibarıyla, 2007'yi
bir tarafa bırakalım, 2007 projeksiyondur, bugün itibarıyla
bakıldığında yüzde 29,41'e düşüyor. Yani, üçte
1 oranında azalıyor, yani, mutlak rakam olarak faize ödenen
rakamın üçte 1'ini başka alanlara aktarma imkânı ortaya
çıkıyor, başka politikalar için kullanma imkânı ortaya
çıkıyor. Bu kadar rakamı, devlet, AK Parti hükûmetleri,
sermaye sahibinden alıyor, başka alanlara kaydırıyor.
Şimdi,
bu tezin doğru olabilmesi için diğer datalarla da desteklenmesi
gerekir. Yani, tamam, faiz harcamalarının bütçe içerisindeki
payı yüzde 46'dan yüzde 30'un altına, 29'a düşmüş,
çok ciddi bir düşüş ve buradan bir tasarruf elde ediliyor,
bir imkân sağlanıyor, bir kaynak ortaya çıkıyor. Bu
da, bütçenin diğer harcama kalemlerine aktarılması
gerekir veya onlarla doğrulanması gerekir. Şimdi bunlara
bakalım, nereye aktarılmış bu para:
Bir:
Faizin payı azalırken, personel harcamalarının
payı artıyor. Bu rakamlarımın tamamı, analitik
bütçe sınıflandırmasına göre düzeltilmiş eski
rakamlar da, o rakamlardır. Bunu burada hatırlatmak istiyorum
öncelikle.
2002
yılında personel harcamalarının bütçe içerisindeki
payı yüzde 19,43 -AK Parti hükûmetlerinin devraldığı
rakam- 2006 yılında yüzde 24,4. 2007 yılında da yüzde
26,2 olması hedefleniyor. Personel harcamaları kime ödenir?
Ücretliye ödenir, memura ödenir, yani toplumun alt ve orta gelir
grubunda bulunan kesimi anlamına gelir bu. Demek ki, o zenginden
kesilen, azaltılan, toplumun en üst gelir grubuna aktarılan
faiz ödemelerinden tasarruf edilen çok ciddi rakamın bir
kısmı personele aktarılmış, memura aktarılmış
ve kamudaki işçiye aktarılmış; kesin rakamlar,
bu bir.
İkincisi:
Tarıma aktarılmış. Neden? Aynı şekilde
tarımsal desteklemenin payı artmış, bütçe içerisindeki
payı. Şimdi, gayrisafi millî hasıla rakamlarını
mı kullanalım, yoksa bütçe içerisindeki payı, rakamlarını
mı kullanalım; biraz sonra bu konuya değineceğim.
Ama şu anda tüm kullandığım rakamlar bütçe içerisindeki
payı. Elmanın elmayla karşılaştırılabilmesi
için bunu yapmamız gerekiyor. Eğer gayrisafi millî hasılasıyla
karşılaştırırsak elmayla armudun karşılaştırılması
olur, onu biraz sonra anlatacağım.
2002
yılında bütçeden tarım kesimine ayrılan pay yüzde
1,69. Bu oran 2006 sonunda yüzde 2,54'e çıkıyor değerli
arkadaşlar. Bu, çok net bir kaynak aktarımıdır. Tarım
kesimine, faizden artakalan o paranın bir kısmının
bu kesime aktarıldığının çok net ifadesidir.
2007 yılında da bu oranın yüzde 2,6 olması hedeflenmektedir.
Değerli
arkadaşlar, keza, tarım kesiminden bu payı alan kişilerin
de, vatandaşlarımızın da, toplumun alt ve orta gelir
grubundaki kişiler olduğunu hatırlatmaya gerek yok.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Hepsi memnun çiftçilerin!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Aynı şekilde, sağlık
ödemelerinin bütçeden aldığı pay artıyor değerli
arkadaşlar.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Fındıkçılar dua ediyor Giresun'da!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Hepsine geleceğiz, sabrederseniz.
Sağlık
ödemelerinin bütçeden aldığı pay artıyor. 2002
yılında yüzde 1,99; 2006 yılında yüzde 2,52'ye
çıkıyor sağlık ödemelerinin bütçeden aldığı
pay. Yine, bu kesim de, toplumun alt ve orta gelir grubunda bulunan
kesim.
Yine,
değerli arkadaşlar, toplumun en alt gelir grubunda bulunan
ve sosyal güvenlik harcamalarından pay alan kesim. Kimdir bunlar?
Ağırlıklı olarak emeklilerimizdir. İşçi
emeklileri, Bağ-Kur emeklileri, tarım emeklileri, memur
emeklileri. Bunların bütçeden aldığı pay da neredeyse
yüzde 20 oranında artmış. 2002 yılında bu oran,
yani bütçeden aldıkları pay yüzde 10,13 iken, 2006 yılında
yüzde 12,04'e çıkmış.
Ve
şimdi geliyoruz yatırım harcamalarına. Bu konu
çok konuşuldu. AK Parti hükûmetlerine, bana göre, haksız
eleştiriler yapıldı. Rakama dayanmayan, gerçek donelere
dayanmayan, başka kriterler kullanılarak haksız
eleştiriler yapıldı, özellikle yatırım konusunda.
Bakın,
arkadaşlar, ister sermaye transferleri ve sermaye giderlerini
birlikte, ister ayrı ayrı alın, her hâl ve kârda, bakın,
sermaye giderlerinin -yine
analitik bütçe tasnifine göre eski rakamlar, düzeltilmiş rakamları
kullanıyorum- 2002 yılında yüzde 6,51 iken bu pay, bütçeden
aldığı pay yatırım harcamalarının,
2006 yılında yüzde 6,83'e çıkmıştır. Hiç tartışmasız,
kesin rakamlardır değerli arkadaşlar. Ve bakın arkadaşlar,
bu rakama kamudan bir kaynak ayırmadan gerçekleştirilen
projeler ve yatırımlar dâhil değil. Nedir bunlar?
Yap-işlet-devret harcamaları ve yatırımları.
Burada da, AK Parti hükûmetleri döneminde yüz milyonlarca dolarlık
yatırım yapıldı. Havaalanları, bazı deniz
tesisleri, bunlar bu rakamlara dâhil değil, bunlar dışında.
Sadece kamunun yaptığı yatırımlar. Özel sektörün,
onlar zaten devre dışında, ama özellikle, yine kamu tarafından
yapılan, ama herhangi bir harcama yapılmadan gerçekleştirilen
yatırımlardan bahsediyorum. Yap-işlet-devret. Onlar
bu rakama dâhil değil ve bu rakama AK Parti hükûmetleri döneminde
artan verimlilik, yani harcamalardaki artan verimlilik de dâhil
değil değerli arkadaşlar.
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Hayal, hayal
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Somut örnek verelim. Bakın, somut
örnek verelim: Aydın'daki Çine Barajı. Aydın'daki Çine
Barajı, tam 150 milyon dolar tasarruf sağlanmıştır.
150 milyon dolar, başlangıçta düşünülen rakamdan 150
milyon dolar daha aşağıdaki bir rakama yapılacaktır.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Çine Barajı'nın kapasitesini
düşürdünüz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bu hesaba dâhil değil. Hiçbir
şey değişmemek şartıyla.
Artvin'deki
Deriner Barajı değerli arkadaşlar. Tabii, bunlar uzmanlık
ister, bunlar mücadele ister, bunlar beceri ister ve bu beceri AK
Parti hükûmetleri döneminde gerçekleştirilmiştir. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Bakın
arkadaşlar, tekrar söylüyorum: Sadece rakamları kullanıyorum
ve sadece somut olaylar kullanıyorum.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Gerçek değil, gerçek değil.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Genel değerlendirme yapmıyorum.
Rakamsız yargı ortaya koymuyorum.
Artvin'deki
Deriner Barajı tam 350 milyon dolar daha ucuza mal ediliyor değerli
arkadaşlar. Tam 350 milyon dolar. Bayburt'taki Demirözü Barajı,
yapılan tasarruf, başlangıçta öngörülen, düşünülen
rakamdan 35 milyon dolar daha düşük bir rakama yapıyoruz.
Bunlar, artan yatırım rakamlarına dâhil değil.
Konu
gelmişken, değerli arkadaşlar, bu konuyla bağlantılı
olduğu için söylüyorum, 49 ilde uygulanan teşvik konusuna
da girmemiz gerekiyor.
Şimdi,
bakın, gerçekten, zaman zaman iş adamlarımızdan,
sanayicilerimizden haklı olarak eleştiriler alırız.
Deriz ki, işte, girdi maliyetleri
yüksektir, dünyayla rekabet, özellikle bazı ülkelerle rekabet
etmekte zorlanıyoruz. Tabii, bu, bugünün problemi değil,
geçmişten gelen çok ciddi bir problem.
Şimdi,
AK Parti hükûmetleri olarak yatırımın ve büyümenin sürdürülmesi,
artan oranda sürdürülmesini hedef olarak ortaya koyan AK Parti
hükûmetleri için bu konuda duyarsız kalmak söz konusu olamazdı
ve Hükûmetimiz, hepinizin bildiği gibi, 49 ilde teşvik uygulaması
başlattı. Nakde bağlı değil, yani suistimale
kapalı, sadece yatırımları esas alan ve yatırım
gerçekleştiğinde uygulamaya giren bir teşvik uygulaması
başlattık 49 ilde.
Şimdi,
bakın, bugüne kadar
Çünkü, bu görüşmelerde bu da gündeme
geldi ve teşvik kapsamındaki illerde ciddi herhangi bir hareket
olmadığı şeklinde ifadeler ortaya konuldu. O nedenle
bunları söylüyorum değerli arkadaşlar. 54 ilde -49
il, 5 il de sadece prim desteği aldığı için 54 il toplam
olarak- bugüne kadar 1.369 adet sanayiciye arsa tahsisi yapıldı.
Bunların 532 tanesi inşaata başladı, 388 tanesi
üretime geçti, 476 tanesi de proje aşamasında. Bugüne kadar
üretime geçen tesislerde toplam olarak 16.851 kişiye istihdam
sağlandı.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Bölgesel dağılımını
verir misiniz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Hepsi var.
16.851
kişiye istihdam sağlandı. Tümü üretime geçtiğinde
ise 60 bin civarında yeni istihdam imkânı ortaya çıkacaktır.
Bunların çalışmaları da hâlen devam etmektedir.
Şimdi,
bir örnek vereceğim.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Hakkâri'de, Bingöl'de
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Sayın Aslanoğlu, Malatya'dan
bir örnek vermek istiyorum, Malatya'dan. Hepsi var burada, ama, neden
Malatya örneğini vermek istiyorum? Çünkü, dün, Sayın Aslanoğlu'nun
konuşmasında dinledim, "bir çivi çakılmadı"
şeklinde bir ifadede bulundu. O zaman, lütfen, herkes dikkatle
dinlesin, istirham ediyorum, ama, Sayın Aslanoğlu, özellikle
dikkatle dinlerseniz çok memnun olurum.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Bir tane baca göster, bir tane baca
var mı?
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Giresun'da var mı?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Malatya'da, biliyorsunuz, üç tane organize
sanayi bölgesi var. Bir tanesi eskiden, şimdi iki tane daha inşa
ediliyor. İkisi de, bizim, AK Parti hükûmetleri döneminde planlandı.
Bir tanesi, yani, ikinci organize sanayi bölgesi bitmek üzere,
üçüncüsünün de yer bulma çalışmaları devam ediyor.
Şimdi,
bakın, Malatya'daki ikinci organize sanayi bölgesinde -rakamlar
arkadaşlar- 41 tane proje aşamasında yatırım
var, 48 tane inşaatı devam ediyor, 49 tanesi üretime geçti.
Diğerleriyle beraber üretime geçenlerin sayısı Malatya'da,
yani, ikinci organize sanayi bölgesi dışında, diğer
yerlerdekiyle birlikte üretime geçenlerin toplamı 56;56 fabrika.
Sadece teşvik çerçevesinde arsa tahsis edilmiş ve bu çerçevede
teşvik Kanunu'ndan faydalanılarak yatırımını
yapan firma sayısı Malatya'da 56. İstihdam ne kadar?
İstihdam 2.928, yani faaliyete geçen yerlerdeki istihdam sayısı
2.928. Tamamı üretime geçtiğinde Malatya'da istihdam kapasitesi
12 bini bulacak değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından
gürültüler)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - İlgisi yok.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Sayın Aslanoğlu, isterseniz
size, faaliyete geçen firmaların isimlerini buradan tek tek
okuyayım. Lütfen bu arkadaşlarımızı bir ziyaret
edin, bir çaylarını için, bir teşekkür edin, bir de Hükûmetimize
teşekkür edin. (AK Parti sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
İspir
Gıda İnşaat, örnek olarak söylüyorum, Malatya'da, Mert
İplik, Etik Sağlık, Net Mermer Madencilik, Özel Gözde Sistem
Böyle devam ediyor, hepsi var.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Onların hepsi eskiden olanlar.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) - Onlar zaten var, onlar zaten çalışıyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Daha dün, bu sabah Malatya Valiliğinden
aldığımız rakamlar, hem Bakanlıktan teyit ettik
hem de Malatya Valiliğinden aldığımız rakamlar.
Değerli
arkadaşlar, bu rakamlar ortadayken "Malatya'ya bir çivi çakılmadı"
demek çok büyük haksızlık ve Malatya'ya hakaret. Sizi Malatyalılara
şikâyet ediyorum değerli arkadaşlar. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Giresun'dan oku, Giresundan.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) - Malatyalılar gereğini yapacak,
kafanı yorma.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bütçe içerisindeki
payı artan diğer bir harcama kalemi de eğitim harcamaları.
Eğitim harcamalarının da bütçe içerisindeki payı
artıyor. Hani, faizden elde ettiğimiz o ciddi tasarruf
var ya, onu nerelerde kullanıyoruz, o sorunun cevabını
arıyor idik. Eğitim harcamalarının da payı artıyor
değerli arkadaşlar. 2002 yılında eğitim harcamalarının
bütçeden aldığı pay yüzde 6,7; 2006 yılında bu
oran yüzde 9,45'e çıkıyor. Şimdi, bakın, burada üniversiteleri
ister dâhil edin ister dâhil etmeyin aynı sonuç ortaya çıkıyor,
hatta gayrisafi millî hasıla açısından da bakarsanız
yine bu rakam ortada. 2002 yılında yüzde 2,9, yani eğitimin,
eğitim harcamalarının gayrisafi millî hasıla içindeki
pay 2002 yılında yüzde 2,9; 2006 yılında yüzde 2,95
ve 2007'de de bu oran yüzde 3,4 olacak. Üniversiteleri dâhil ederseniz
de, yüzde 9,3'ten 12,8'e çıkmış.
Şimdi,
burada bir rakamın düzeltilmesi gerekiyor. Sayın Baykal,
Cuma günkü yaptığı konuşmada -aynen tutanaktan
ifade ediyorum- "Millî eğitim harcamalarının gayrisafi
millî hasıla içinde 2001 yılına göre 2006 yılında
azalmıştır. 2001 yılında gayrisafi millî hasılanın
yüzde 2,9'u düzeyinde bir tahsis yapılırken, şimdi, yüzde
2,66'ya inmiştir." Aynen ifadesi bu Sayın Baykal'ın.
Sanıyorum bu rakamda bir yanlışlık var, yani, bizim
rakamlara göre. Devletin rakamları aldığımız
rakamlar.
Sayın
Baykal, tabii, gayrisafi millî hasılayı kullanıyor,
ama, gayrisafi millî hasılayı da kullansanız sonuç değişmiyor,
2,9'dan 2,95'e çıkıyor. Fakat, bütçe harcamaları içerisinde
aldığı payı kullanmak lazım değerli arkadaşlar.
Neden? Çünkü, gayrisafi millî hasılanın artış
hızıyla bütçe harcamalarının artış
hızı aynı değil. Konuşmamın başında
belirttim. Biz, devletin ekonomideki ağırlığını
azaltmaya çalışıyoruz. Bunu programımızda
da söyledik, her zaman ifade ettik, şimdi de realize ediyoruz.
Dolayısıyla, gayrisafi millî hasılanın artış
hızı bütçe harcamalarının, bütçe büyüklüklerinin
artış hızından fazla olunca, karşılaştırmayı
neyle yapmak lazım? Bütçeyle yapmak lazım. Aksi hâlde, elmayla
armudun karşılaştırması olur.
Şimdi,
bakın, yine, buradaki rakamları ortaya koymaya çalışayım.
Bütçe harcamalarının artış oranları var. Bir
önceki yıla göre 2003'te yüzde 21 artmış, aynı
yıl gayrisafi millî hasıla -cari rakamlarla- yüzde 29,7 artmış.
Bütçe büyüklüğü, bütçe harcama toplamı yüzde 21, gayrisafi
millî hasıla yüzde 29,7. 2004 yılında yüzde 8,3 artmış
bütçe büyüklüğü, gayrisafi millî hasıla yüzde 20,3 artmış.
2005 yılında yüzde 4 bütçe, yüzde 13,4 gayrisafi millî hasıla.
2006 yılında 10,5 ve gayrisafi millî hasılanın artış
oranı da yüzde 15. Dolayısıyla, bu rakamları gayrisafi
millî hasılayla karşılaştırmak kesinlikle
doğru değil değerli arkadaşlar.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Bu mantık yanlış.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bütçe içerisindeki payına bakmak
lazım. Yani, bütçeden ne kadar pay alıyor idi eskiden,
şimdi ne kadar pay alıyor. Çünkü, arkadaşlar, gayrisafi
millî hasılanın artış hızı -tekrar söylüyorum-
bütçenin artış hızından daha fazla. Biz zaten öyle
olmasını istiyoruz. Çünkü, özel müteşebbise daha fazla
yatırım yapabileceği kaynağı bırakmak
istiyoruz.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Bütçeyi küçült, sonra da
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Onun için, Sayın Baykal'ın, bu rakamlarını
gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, faizde çok ciddi tasarruf yapmışız,
zenginden almışız
Bütün bu harcama kalemleri de, yani
oranı artan, payı artan, harcama içerisindeki payı artan
tüm harcama kalemlerinde pay alan kesimler kimler? Toplumun alt gelir
grubunda bulunan vatandaşlarımız, yani fakirler arkadaşlar.
Bunu bütün iktisatçılar bilir, hatta iktisatçı olmayanlar
da bilir. Hiç bunu tartışmaya gerek yok. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın Canikli, bir dakikanızı rica ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, şu ana kadar Sayın Hatip'in konuşmasına
devamlı söz attınız. Bu söz atmanın bir noktada duracağını
düşünüyordum, ama arkadaşlar, biraz sonra muhalefet parti
liderleri, sayın genel başkan konuşacak, onu da sükûnetle
dinleyelim, Sayın Hatip'i de sükûnetle dinleyelim. Laf atarak
bir yere varmak mümkün değil. Bu, doğru da değil. Lütfen,
rica ediyorum dinleyelim, Sayın Hatip konuşmasını
bitirsin, ondan sonra sıra diğer hatiplere gelecek.
VEZİR
AKDEMİR (İzmir) - Gerçek rakamları söylemiyor!
BAŞKAN
- Efendim, beğenmeyebilirsiniz. Biraz sonra zaten sıra gelecek,
cevap vereceksiniz.
Buyurun
efendim.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, özetle, zengine giden faiz ödemelerini azalttık,
oradan tasarruf ettiğimiz paraları da personele aktardık,
memurlara aktardık, tarıma aktardık, köylüye aktardık,
sağlığa aktardık, eğitime aktardık, yatırıma
aktardık.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Fındıkçılar size teşekkür
ediyor!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bunun özeti ve anlamı budur ve 2007
yılı bütçesiyle de bu konuda, yani sosyal harcamaların
rakamları, miktarları ve oranları itibarıyla bakıldığında
da AK Parti Hükûmeti, bu anlamda, sosyal politika üretme anlamında
da tavan yapacaktır.
Değerli
arkadaşlar, bakın, hep rakamlarla konuşuyorum, bu çizgide
kalmaya devam edeceğim. Şimdi, diyorsunuz ki ya da diyoruz
ki, diyoruz ki: "Fakirden aldık, faiz yoluyla, diğer kalemlere
aktardık." Peki, gelir dağılımı rakamlarına
bu yansıyor mu? Yansıması gerekir. Yani, bu kadar rakamlar
içerisinde bu sonucun, aktarılan kaynağın, zenginden
alınan bu kaynağın fakirlere aktarılmasının
da gelir dağılımı rakamlarına yansıması
gerekir. Eğer bu, rakamlara yansımıyor ise söylediklerimizin
hiçbir anlamı kalmaz. Bakalım yansıyor mu.
Bugüne
kadar elimizde, biliyorsunuz arkadaşlar, 2003 ve 2004 yılı
gelir dağılımı rakamları vardı. Bugün TÜİK,
2005 yılı rakamlarını da yayımladı. Önce
2002 yılına bakalım: Türkiye'de en zengin, toplumun en
zengin yüzde 20'sinin millî gelirden aldığı pay 2002
yılında yüzde 50,91; 2003 yılında bu rakam yüzde
48,3'e düşüyor. Yüzde 50,1'den, en zengin yüzde 20'nin millî gelirden
aldığı pay -TÜİK'in resmî rakamları- yüzde
50,1'den yüzde 48,3'e düşüyor, düşüş devam ediyor, 2004
yılında da yüzde 46,2'ye düşüyor. Bugün yayımlanan
2005 yılı rakamlarına göre de yüzde 43,5'e düşüyor
değerli arkadaşlarım. Yüzde 50'den
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - İstihdam rakamları benzemiyor
değil mi?
CANAN
ARITMAN (İzmir) - En alttaki yüzde 20'nin rakamlarını
da ver.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Yani, zenginlerin, en zenginlerin
millî gelir pastasından aldığı pay yüzde 50'den yüzde
43,5'e düşüyor. Gerçekten inanılmaz rakamlardır değerli
arkadaşlar ve hiçbir hükûmet bunu başarma becerisini elde
edememiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Yapılması gereken nedir arkadaşlar? Sadece AK Parti
hükûmetlerine teşekkür etmektir, başka bir şey değil.
Bu rakamlar ortadayken başka hiç kimsenin hiçbir şey söyleme
imkânı yok.
Devam
edelim, fakirlere bakalım. Fakirlere bakalım değerli
arkadaşlar, zenginin payı azalmış, fakirlere bakalım
bir de.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - O rakamları bir de biz görelim.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - 2002 yılında toplumun en alt gelir
grubundaki yüzde 20'sinin millî gelirden aldığı pay yüzde
5,3, en fakir yüzde 20'nin millî gelirden aldığı pay yüzde
5,3; 2003'te yüzde 6'ya çıkıyor. 2004'te yüzde 6 aynen kalıyor
ve bugün yayımlanan son rakama göre de 2005'te yüzde 6,1'e yükseliyor.
İSMET
ATALAY (İstanbul) - Bravo, kutlamak lazım!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Yani, en üst
Bakın, devam edelim rakamlara,
devam edelim. (CHP sıralarından alkışlar [!])
Teşekkür
ediyorum, gerçekten yapılması gereken bu. Çünkü, AK Parti
hükûmetleri bu rakamlarla bu alkışları hak ediyor, samimiyetle
hak ediyor değerli arkadaşlar.
Şimdi
gelelim, ikinci en fakir yüzde 20'nin aldığı paya bakalım.
Bu, biraz önce söylediğim en fakir yüzde 20'ydi, şimdi ikinci
en fakir yüzde 20'nin aldığı pay.
2002
yılında yüzde 9,8; 2003'te yüzde 10,3; 2004'te yüzde 10,7 ve bugün
yayımlanan 2005 yılı rakamlarında yüzde 11,1. Yüzde
9,8'den yüzde 11,1'e yükseliyor toplumun en fakir ikinci diliminin
millî gelirden aldığı pay değerli arkadaşlar.
Bakın, diğer rakamlarla da bunu teyit ediyoruz. Bakalım:
Açlık oranı, gıda yoksulluk oranı, 2002 yılında
yüzde 1,35; 2003 yılında yüzde 1,29'a düşüyor. Bütün rakamlar
biraz önce rakamlarla ortaya koymaya çalıştığım
gerçeği teyit ediyor arkadaşlar. Güneşi balçıkla
sıvayamazsınız.
Aynı
şekilde yoksulluk oranı, yüzde 26,96'dan 2002 yılında,
2004 yılında yüzde 25,60'a düşüyor.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Yani 800 bin kişi açlık sınırında.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Gerçekten, arkadaşlar, bu tablo sadece
alkışlanır, sadece takdir edilir. (AK Parti sıralarından
alkışlar) İsterseniz uzman arkadaşlarınıza
sorsun, yani bu işten anlayan iktisatçı arkadaşlara
sorabilirsiniz, bu rakamları size de aynen ifade edeceklerdir,
hiç ondan kuşku duymuyoruz.
Şimdi,
arkadaşlar, problem bunlar değil. Problem ne biliyor musunuz?
Problem şu
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Pazar yerine git, sokağa çık, sokağa.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Şimdi istikrar programı uyguluyor
Türkiye. Hatta, Sayın Baykal'ın dediği gibi, çok katı
bir istikrar programı uyguluyor. Yani gayrisafi millî hasılanın
yüzde 6,5 oranında faiz dışı fazlayı hedefleyen
bir istikrar programı gerçekten katıdır. Sayın Baykal'a
katılıyorum. Katı bir istikrar programıdır.
Dünyada da çok azdır bu şekilde. Daha yumuşak, daha hafif
istikrar programı uygulayan birçok ülkede çok ciddi sosyal patlamalar
meydana geldi arkadaşlar. Manzarayı hatırlayın.
İkinci yılında, birinci yılında hatta, bu tür
programların uygulanmasının birinci, ikinci yıllarında
çok ciddi, dramatik sahneler meydana geldi. Brezilya'da, Arjantin'de,
sokaktaki -affedersiniz- manzarayı hatırlarsanız,
hayvanların katledilip, oradan parçalanıp etlerinin eve
götürülmesi manzaralarını hiç unutmadık.
Şimdi,
muhalefet muhtemelen şöyle düşündü: Nasıl olsa bunlar
bir iki yıl sonra bu programın altında ezilirler, başarmaları
mümkün değil. Diğer dünya ülkelerinde olduğu gibi bunlar
da bu ağır yükün altından kalkamazlar, altında kalırlar
ve biz de
Bunlarla uğraşmaya gerek yok. Geldik beşinci
yıla değerli arkadaşlar, tabii böyle bir şey olmadı,
tam aksine
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Onun en büyük sıkıntısını daha
önceki iktidar yaşadı.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
biraz önce söylediğim şekilde,
rakamlarla ortaya koyduğum şekilde, ne oldu, toplumun alt
ve orta gelir grubunda bulunan insanların millî gelirden aldığı
pay artırıldı.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Onun cezasını önceki iktidar çekti.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Hem böyle bir istikrar programı uygulayacaksınız
hem de gerçekten tarihe geçecek sosyal politikalar üreteceksiniz
ve bunları hayata geçireceksiniz ve sonuç alacaksınız
ve bir yıl değil, iki yıl değil, üç yıl değil,
dört yıl ve peş peşe, kesintisiz.
HÜSEYİN
BAYINDIR (Kırşehir) - Hiçbiri doğru değil.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tabii, sanıyorum,
esas gürültünün kaynağı bu. Bu beklenti boşa çıktı.
AK Parti son derece başarılı. Dünyada hiç örneği
görülmedik şekilde bu istikrar programına sosyal boyut
kattı, kendine özgü bir şekilde eksik olan o ayağını
tamamladı. Toplumun bütün kesimlerine faizden elde ettiği
bu tasarrufu, bu kaynağı aktardı ve beklenen olmadı.
Dolayısıyla, sanıyorum, esas gürültünün kaynağı
o.
Yani,
hem enflasyonu düşüreceksiniz hem faizi düşüreceksiniz,
hem yüzde 6,5 faiz dışı fazlayı yakalayacaksınız
hem de ekonomi 17 çeyrek kesintisiz büyüyecek, işsizlik azalacak.
Biraz sonra geleceğiz, bu oranların hepsini konuşacağız.
Gelir dağılımını iyileştireceksiniz,
fakirliği azaltacaksınız, açlık sınırını
küçülteceksiniz, azaltacaksınız. Dünyanın hiçbir yerinde
bu ikisi bir araya gelmemiş. Hem istikrar programı hem bu
şekilde başarılı ağırlıklı bir
sosyal politika. Bu, dünyada ilktir. Onun için, bir çok ülke, bu modeli,
şimdi, örnek almaya çalışıyorlar, Türkiye mucizesi
olarak ortaya koymaya çalışıyorlar. Bunu yapan da AK
Parti hükûmetleridir değerli arkadaşlar. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ATİLA
EMEK (Antalya) - Kendin inanıyor musun bu söylediklerine?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - AK Parti bütçelerinin bir başka
özelliği de samimi bütçeler olması arkadaşlar, samimi,
istikrarlı. Ne demek samimi?
ATİLA
EMEK (Antalya) - Kendin inanmıyorsun, inanmadıklarını
söylüyorsun.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Samimi nedir, samimiyet? Verdiğiniz
sözü yerine getirirsiniz, verdiğiniz sözde durursunuz. Bu,
hem istikrarın unsurudur hem de samimiyetin bir sonucudur, gereğidir.
Eğer, bir kişi, kuruluş, hükûmet, siyaset, kim olursa olsun
verdiği sözü yerine getirmiyorsa, orada samimiyetten bahsetmek
mümkün değil.
KÂZIM
TÜRKMEN (Ordu) - Aynen sizin gibi.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Katılıyorsunuz.
Şimdi,
bakalım, bir hükûmet düşünün ya da hükûmetler düşünün, buraya
geliyor, diyor ki
Ben, örnek olarak, atıyorum.
ATİLA
EMEK (Antalya) - Hep atıyorsun.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Başından beri atıyorsun.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - "1995 yılında toplumdan
şu kadar vergi olarak para toplayacağım ve bütçe harcaması
olarak şu kadar para harcayacağım" diyor. Burada
bu sözü veriyor. Bütün konuşmalar onun üzerine yapılıyor,
her şey, bütün dengeler onun üzerine kuruluyor, piyasa ona bakıyor,
yatırımcılar ona bakıyor, yurt dışındakiler
ona bakıyor, içerdekiler, herkes ona bakıyor, o rakamları
esas alarak hesabını, kitabını yapıyor; ama,
bir yıl sonra bakıyorsunuz ki, yılbaşında burada
konuşulan rakamlardan hiç alakası olmayan rakamlarla karşılaşmışız.
1 toplayacağım demiş -örnek- 1,2 toplamış, 10
toplayacağım demiş 15 toplamış; 5 harcayacağım
demiş, 6 harcayacağım demiş
Samimiyet var
mı, güven olur mu, istikrar var mı? Olmaz.
Örneklendirelim
arkadaşlar, hiç şeye gerek yok, rakamlarla konuşuyoruz.
MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) - Cari açığa gel.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Geleceğim, hepsine geleceğim.
2003
yılına kadar, bu tablo, aynen söylediğim gibi devam
ediyor arkadaşlar, kesintisiz bir şekilde devam ediyor. Yani,
samimi olmayan bütçelerle karşı karşıyayız.
O
dönemlerde, biz, Maliye Bakanlığında görev yaptık
ve bize de yansıyordu. "Nasıl olsa, bunlar şimdi konuluyor,
ama hiçbirisinin tutma imkânı yok. Bunlar, şu anda sadece
bir formalitenin yerine getirilmesidir" gibi, bütün bürokratlarda
bu kanaat oluşuyordu. Neden, nasıl oluşmasın? Bir
yıl değil, iki yıl değil, beş yıl, on yıl,
yirmi yıl hep böyle. Hep 5 demişler 10 çıkmış, 20
demişler 30 çıkmış, hiçbiri tutmamış.
Bakın,
örnekler verelim değerli arkadaşlar, çok geriye gitmeye
gerek yok, 1990 yılı bütçesi.
KÂZIM
TÜRKMEN (Ordu) - Demek sen de görevi kötüye kullandın!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Hedef yüzde 64,4. Yani, burada konuşulurken,
hükûmet bütçesini getirirken 64,4 trilyon lira o günkü rakamlarla,
milyon YTL olarak öngörmüş, bu sözü vermiş, bu yükün altına
girmiş. Gerçekleşme ne kadar? 68,4 trilyon lira. Sapma yüzde
6.
1991'e
geliyoruz: Dönemin hükûmeti 101 trilyon 265 milyon lira olarak hedeflemiş,
yani bu kadar parayı harcamayı taahhüt etmiş, benim
sözümdür demiş. Gerçekleşen 132 trilyon lira değerli
arkadaşlar, sapma yüzde 30,7.
1994:
Aralarda aynı rakamlar var. Ben, çok fazla bu konuda zamanınızı
işgal etmemek için, kısaltarak gidiyorum. Hedef 818, gerçekleşme
902 -1994- sapma yüzde 10,2.
1995:
1 katrilyon 330, gerçekleşme 1 katrilyon 724, sapma yüzde 29,5.
2002:
Hedef 98 katrilyon, gerçekleşme 115 katrilyon, sapma yüzde 17,8.
Bu
ülke bunları yaşadı değerli arkadaşlar. Bütçenin
ciddiyeti kalmamıştı. Hiç kimse, bütçeleri, burada
getirilen rakamları, buradaki yapılan konuşmaları
ciddiye almıyordu, ama şimdi öyle değil. 2003'e kadar
öyle, 2003'ten sonra öyle değil. Tabii, bu isabetsizlik, bu tutarsızlık
sadece bütçe büyüklükleri için geçerli değil, ona bağlı
bütün rakamlar için geçerli; faiz için geçerli, harcama kalemleri
için geçerli, vergi gelirleri için geçerli, bütün hepsi için geçerli.
Şimdi
geliyoruz AK Parti bütçelerine. 2003 yılında Hükûmetimiz
gelmiş, ben 145 katrilyon lira harcayacağım, demiş.
Evet, burada da bir isabetsizlik var. 140 katrilyon harcamış!
(AK Parti sıralarından alkışlar) 145 katrilyon harcayacağım
demiş, 140 katrilyon harcamış. Bu 5 katrilyonu da yatırım
için, tüketim için vatandaşlarına bırakmış.
2004:
160 katrilyon hedeflenmiş, 152 katrilyon gerçekleşmiş
değerli arkadaşlar.
2005:
168 katrilyon, gerçekleşme 158 katrilyon. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Bu kadar iyisiniz de, niye seçimlerden kaçıyorsunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - 2006: 170 katrilyon, gerçekleşme
175, sapma binde 5.
Değerli
arkadaşlar, şimdi nasıl değerlendirirsiniz?
2002'ye kadar tablo bu. Bir yıl değil, iki yıl değil,
üç yıl değil, dört yıl, tamamı, AK Parti bütçelerinin
tamamı. Tesadüf diyemezsiniz, rastlantı diyemezsiniz,
hiçbir şey söyleyemezsiniz.
NECATİ
UZDİL (Osmaniye) - Yine deriz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Söylenecek tek şey var: Tebrik ediyoruz
AK Parti, AK Parti Hükûmetleri, sizi tebrik ediyoruz değerli arkadaşlar.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK
Parti bütçelerinin bir başka özelliği: Kaliteli bütçe,
bütçelerde kalite. Nedir kalite? Kalite, bütçe harcamalarının
sağlam kaynaklara dayandırılması değerli arkadaşlar,
sağlam kaynaklara dayandırılması. Yani, harcıyorsunuz
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - ISO 9001 belgesini aldınız
mı?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
ama, parayı basıyorsanız,
Merkez Bankası kaynaklarını kullanıyorsanız,
sonuçta, ikiye katlanarak vatandaşın cebine enflasyon
olarak geriye dönüyor.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Canikli, 9001 belgesi aldınız
mı?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Kaliteli bütçe yapıyor AK Parti
hükûmetleri.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Belgesini aldınız
mı, belgesini?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Samimi bütçe yaptığı gibi,
adaletli bütçe yaptığı gibi kaliteli bütçe de yapmış,
dört yılda da yapmış bunu.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Belgesini aldınız
mı, belgesini?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Arkadaşlar, bakalım, yine rakamlara
bakalım, boş lafa gerek yok, rakamlara bakalım.
Şimdi,
bakın...
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Bu konuşmanızda ne
kalite var ne samimiyet var! Biraz samimi davranın, samimi!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, 1990
yılında toplam gelirlerin bütçe giderlerini karşılama
oranı yüzde 82,7. Yani, 100 harcanmış, 82,7 gelir elde
edilmiş, toplanmış vergi geliri ve diğer gelirler.
Geriye kalan?.. Ya borçlanacaksınız ya da para basacaksınız.
Onlar da öyle yapmış zaten. 1991 yılında yüzde
74,8'e düşmüş, 1994'te 83,1-83,2. Bakın, devam ediyor
düşme, hızlanıyor bu tarihten sonra. 1995'te 81,7;
1998'de 75,6; 1999'da 67; 2001'de 63,9; 2002'de 65. Yani, 100 harcıyorsunuz,
65 geliriniz var değerli arkadaşlar.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Vergiyi bindirdiniz vatandaşa,
ne olacak?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - 100 harcıyorsunuz, 65 geliriniz
var. 35'i nereden karşılıyorsunuz? Para basıyorsunuz,
borç alıyorsunuz.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Vergi haricinde ne gelirin
var senin, vergi haricinde?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Böyle bir yönetim olmaz değerli arkadaşlar,
böyle bir yönetim olmaz.
BAŞKAN
- Sayın Deveciler, lütfen müdahale etmeyin.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Vergi haricindeki kaynağı
söyle!
BAŞKAN
- Efendim, müdahale etmeyin, biraz sonra konuşacaksınız.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bu yönetimle, sonuçta, ülkeyi, ekonomiyi
getirir, duvara toslarsınız. Bunlar da böyle yaptılar
zaten.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Burada hangi kaynağı
yarattın vergi haricinde? Kaynağı söyle! (AK Parti
sıralarından "Başkanım, at bunu dışarıya!"
sesleri)
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Gelelim, gelelim AK Partiye, gelelim
AK Partiye değerli arkadaşlar. Bakın, 2002'de 65 olarak
devraldığımız bu oran, yani gelirlerin giderleri
karşılama oranı, 2003'te yüzde 71,3'e çıkıyor,
hemen, anında, hiç gecikmeksizin: 2004'te yüzde 80; 2005'te yüzde
94,88; 2006'da yüzde 93,6 değerli arkadaşlar. 2009'da da
eşit hâle gelecek, denk olacak.
ERDAL
KARADEMİR (İzmir) - Hepsi vergi, hepsi vergi!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz
bu tabloyu gördükten sonra. Yüzde 65 olarak devraldığımız
bu iflas tablosu bugün yüzde 93,6'ya ulaşmıştır. Kaliteli
bütçe budur değerli arkadaşlar, kaliteli bütçe budur. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Vergiyi herkes sağlar
vergiyi! Vergi haricinde kaynak bul.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Ve bütçe açıkları da doğal
olarak, bütçe açıkları da, bu paralelde, aynı oranda
azalmıştır.
HÜSEYİN
BAYINDIR (Kırşehir) - Kültür Bakanlığı iki aydır
geçici işçilerin maaşlarını ödeyemiyor!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar...
BAŞKAN
- Sayın Bayındır...
HÜSEYİN
BAYINDIR (Kırşehir) - Maaş ödeyemiyor! Maaş, maaş!
BAŞKAN
- Sayın Bayındır, lütfen yerinize oturun.
HÜSEYİN
BAYINDIR (Kırşehir) - Kültür Bakanlığı maaş
ödeyemiyor!
BAŞKAN
- Sayın Bayındır...
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bütçe
açıklarıyla da, kısaca bir oran vererek... AK Parti döneminde
bütçeler kaliteli hâle gelince açıkların da ortadan kalkması
onun doğal bir sonucudur. 2003 yılında yüzde 28; 2004'te
yüzde 24; 2005'te yüzde 5; 2006'da yüzde 1,7 bütçe açıkları.
Bakın,
değerli arkadaşlar, böyle bir tabloyu, dünyada hiçbir ülkede
böyle bir başarı tablosunu görmeniz mümkün değil.
İktisat tarihi böyle bir başarıyı, bütün samimiyetimle
söylüyorum, yazmadı. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Yine,
bugüne kadar birçok hükûmetin ifade ettiği, söylediği, ama
bir türlü gerçekleştiremediği hususlardan bir tanesi de
vergi indirimleri. Gerçekten, Türkiye'de vergi kayıp ve kaçağının
yüksek olduğunu hepimiz biliyoruz ve birçok hükûmet de, samimi
olarak, belki bunu azaltmak için çabalar sarf etti, ama hiçbiri başaramadı.
Hatta, tam tersine, artırma yoluna gittiler. İlk defa AK
Parti hükûmetleri döneminde
Ve vergi kayıp ve kaçağının
da yüksek olmasının -birçok nedeni var tabii- temel nedenlerinden
bir tanesi de budur. Yani, mükellefte vergi kaçırma saikini tetikleyen,
artıran en önemli faktörlerden bir tanesi vergi oranlarının
yüksekliğidir. Biz bunu biliyoruz, biz bunu kabul ediyoruz.
Tabii,
şu da bir gerçek: Bir anda çok yüksek oranlı dramatik indirimlerin
de bütçeyi altüst edeceğini hepimizi kabul etmemiz gerekiyor.
Fakat, söylenip de yerine getirilemeyen diğer hususlarda olduğu
gibi, yerine getirilen konulardan bir tanesi de budur AK Parti tarafından.
Daha önceki dönemlerde de hep hedeflenen, ama bir türlü önceki
hükûmetlerin gerçekleştiremediği hususlardan bir tanesi
de budur: Vergi indirimi, vergi indirimleri.
Gelir
vergisinde indirim yaptık, kurumlar vergisi oranında indirim
yaptık, KDV oranlarında indirim yaptık; sağlıkta,
eğitim harcamalarında, gıda, tekstil, hepsinde indirimler
yaptık; gelir vergisinde yaptık, kurumlarda yaptık,
KDV'de yaptık. Ve Sayın Maliye Bakanımız tarafından
açıklandı. Yine, bu da uzun yıllardan beri bütün hükûmetlerin
hedefi olan vergi indirimlerinden bir tanesi: Asgari ücretin vergi
dışı bırakılması. Hep konuşulur, temenni
edilir, sözler verilir, ama bir türlü yerine getirilmez. İnşallah,
önümüzdeki yıl, en az asgari ücretin yarısı vergi
dışı bırakılacaktır.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Dört sene geçti ya, dört sene geçti!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Ve en önemlisi, hayat standardı esasının
kaldırılması. 2003 yılında
Değerli arkadaşlar,
2003 yılı öncesini hatırlayın. Birçok insanın
"kelle vergisi", "Deli Dumrul vergisi" diye tanımladığı,
kazanandan da kazanmayandan da alınan -onun için "Deli Dumrul"
diye tanımlanıyor idi- bir kelle vergisi, hayat standardı
esası vardı ve 1976 yılından beri de -bir yıl hariç-
uygulandı, 1976 yılından 2003 yılına kadar
-bir yıl hariç- kesintisiz uygulandı.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Bakan katılıyor
mu görüşünüze?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Biz kaldırdık. Herkes söz verdi,
kimse yerine getiremedi; herkes istedi, kimse yerine getiremedi.
Bu şeref de AK Parti hükûmetlerine nasip oldu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Şimdi,
vergi oranlarını düşürüyoruz, vergi gelirlerimizi
de artırıyoruz. Bunun anlamı nedir? Vergi kayıp
ve kaçağının düşürülmesidir arkadaşlar.
ALİ
TOPUZ (İstanbul) - Dolaylı vergiden bahset.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Vergi oranları düşerken, düşürülürken,
toplanan vergi ya da verginin gayrisafi millî hasıla içindeki
payını artırıyorsanız, bugüne kadar hiç kimsenin
ciddi olarak başaramadığı bu sonucu elde ediyorsunuz.
Yani, kayıt dışı ekonomiyi daraltıyorsunuz,
kayda geçiriyorsunuz ve vergi kayıp ve kaçağını
azaltıyorsunuz.
K.KEMAL
ANADOL (İzmir) - Dolaylı vergileri azalttın mı?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bu da, AK Parti hükûmetlerinin çok büyük
başarılarından bir tanesidir.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Dolaylı vergiler ne olacak?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar,şimdi,
bakın, bir anlayış farkını ortaya koymak
açısından, bu bütçe konuşmalarında güzel bir imkân
ortaya çıktı.
Sayın
Baykal, konuşmasında "tütünde kotalar kaldırılmadı"
gibi bir ifade kullandı. Bütün hepsini taradım ben. CHP'li
arkadaşlarımızdan birisi ya da birkaç tanesi de,
"tütün ve pancarda kotalar kaldırılmadı" diye
serzenişte bulundu, eleştiride bulundu. Yani, bir başka
ifadeyle, mefhumu muhaliften gidersek, tütünde kotalar kaldırılsın,
pancarda kotalar kaldırılsın, denildi.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Demediniz mi bunu üç sene önce?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Şimdi, bakın, arkadaşlar,
önce isterseniz neden kaldırılmadı ya da istenildiği
şekilde neden tamamen kaldırılmadı, o soruya cevap
vermeye çalışalım.
Önce,
bu soruya tam cevap vermeden önce, Türkiye'deki şeker üretimine,
şeker tüketimine, onlara bir bakmamız lazım. Yani,
iki anlayış arasındaki farkı ortaya koymamız
için bunları detaylı irdelememiz gerekiyor değerli
arkadaşlar.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Neden daha önce söylemediniz? İktidara
gelmeden önce neden söylemediniz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bakın, 2001 yılında şeker
üretimi 1 milyon 266 bin ton, tüketim 1 milyon 205 bin ton. Şeker
stoku -eskiden devralınan var- 1 milyon 227 bin ton. 2006 itibarıyla,
bugün itibarıyla, şeker stokları Türkiye'de 1 milyon
13 tondur, 1 milyon 13 ton şeker stokumuz var. Bunu ihraç edemiyoruz.
Neden? Çünkü, Türkiye'de şekerin
tonu 1.100 dolar, uluslararası piyasalarda 290 dolar.
Şimdi,
kotanın kaldırılması ne demek? Daha çok şeker
üretimi, daha çok stok demek. Stok ne demek?
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Neden seçimlerde söylediniz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Parasını aldınız, parasını
ödediniz. Nereden ödediniz? Bütçeden ödediniz. Bütçenin kaynağı
ne? Vergi. Vatandaştan aldığınız parayla ne
yaptınız? Kotayı kaldırdınız, aldınız,
ürettiniz, stokladınız, gömdünüz, ortadan kaldırdınız.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Seçimden önce niye söylediniz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Rakamlar ortada değerli arkadaşlarım.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Seçimden önce niye söylediniz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Şimdi, devam edelim, devam edelim
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - İşine gelmiyor.
BAŞKAN
- Sayın Anadol
Sayın Anadol, Grup Başkan Vekili olarak
sükûnete siz yardımcı olacaksınız, lütfen.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Tütüne bakalım değerli arkadaşlar,
tütüne bakalım. Tütünde de inanılmaz stoklar var, bunu hepimiz
biliyoruz.
NURİ
ÇİLİNGİR (Manisa) - Nerede stok? Tütünü öldürdünüz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - 2000'de 489 bin ton, 2004 yılında
391 bin ton ve her yıl, Türkiye, tükettiğinden veya ihraç ettiğinden
fazla tütün üretmiş, stoklar devam ediyor ve yakılmış
bazı yıllar.
YILMAZ
KAYA (İzmir) - İthalat ne kadar? İthalattan bahset.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - 1994 yılında, arkadaşlar,
70 bin ton tütün yakılmış bu ülkede, 95 yılında
17 bin ton tütün yakılmış.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Niye vaatte bulundunuz, onu soruyorum
ya!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Şimdi bakın -bu bir anlayış-
deniliyor ki, tütünde kota kalksın, şeker pancarında
kalksın, alınsın, üretim fazlalaşsın, stoklayalım,
yakalım
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Seçimden evvel söz vermediniz
mi?
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Niye önce söylediniz?
BAŞKAN
- Sayın Anadol, lütfen
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
alalım, yakalım; parasını
ödeyelim milyarlarca doları, yakalım veya gömelim. Bir anlayış
bu, bu bir anlayış. Bunu bir tarafa tutalım.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Dün dündür, bugün bugündür!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Biz ne yaptık? Bakın arkadaşlar,
biz şunu yaptık.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Demirel gibi, dün dündür, bugün
bugündür!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bazı ürünlerde de açığımız
var. İthalat yapıyoruz, ithal ediyoruz. Bir tarafta fazlamız
var, satamıyoruz, alıyoruz, yakıyoruz. Bir tarafta da
açığımız var, tüketimimiz fazla, üretim yetmiyor.
M.
CEVDET SELVİ (Eskişehir) - O sizin beceriksizliğiniz!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Ne yapıyoruz? İthal ediyoruz,
döviz ödüyoruz. İşte biz, bu noktada AK Parti hükûmetleri
devreye giriyor. Bu çiftçilerimizi, açığımız
olan bu ürünlere kanalize ediyor. Kime kanalize ediyor, nereye? Mesela,
mısır -en ilginç örnek olduğu için söylüyorum- mısır
üretimine kanalize ediyor.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Ne yapacak ki tütüncü, pamuk mu üretecek?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Diyoruz ki çiftçimize
Mağdur etmek
yok kesinlikle. Üreticinin, çiftçinin mağdur edilmesi diye bir
şey söz konusu olamaz, rakamları söyledim biraz önce, tarıma
aktarılan rakamları söyledim, bunlar da detayları.
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Lütfen müdahale etmeyelim arkadaşlar, hatip konuşamıyor.
Sakin olun...
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Diyoruz ki, ey vatandaşım, sen
tütün ekme, sen pancar ekme. Çünkü, burada satamıyoruz, üretimimizin
çok üzerinde, yazık bu paralara. Tütünü alıp yakacağız,
şekeri alıp stoklayacağız.
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Fındığı ne yapacağız?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Onun yerine ne yapalım? Onun yerine,
gelin, ithal ettiğimiz ürünlere sizi yönlendirelim, teşvik
edelim, ilave paralar verelim ve alım garantisi de var. Çünkü,
biz, onu zaten, ihtiyacımız var, Türkiye'nin ihtiyacı
var. Nedir? Mesela, mısır.
Bakın
arkadaşlar, mısır üretimi rakamlarına baktığınız
zaman görürsünüz. 2002 yılında üretilen mısırın
tonu 2 milyon 100 bin ton. 2003 yılında 2 milyon 800 bin tona
çıkmış. 2004 yılında 3 milyon ton. 2005 yılında
4 milyon 200 bin ton ve buna rağmen hâlen de az da olsa, azalarak da
olsa ithalat devam ediyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar,
bu bir anlayış işte, anlayış farkı.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Yahu, seçimden evvel kimlere ne vaatler verdiniz, kimlere
verdiniz, onu söylesene? Baştan bilmiyor muydunuz? Milleti niye
kandırdınız? (AK Parti ve CHP milletvekilleri arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bir yerde o var, hep bu yapılmış,
bir yerde de bu var. Yine üretici mağdur edilmiyor. Akıllı
bir politika var. Milleti ciddiye alan, kaynaklarına sahip
çıkan, o ülkeyi ve geleceğini düşünen bir anlayış
var. Diğer taraftan da işte, yüzde 65'ini sağladığı,
yüzde 35'ini borçlandığı bütçeye getiren bir anlayış
var. İşte, iki anlayış arasındaki fark bu. (CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Dışarı kaçıyorsun,
niye dışarı kaçıyorsunuz; kaçmasana, kaçıyorsun.
(AK Parti sıralarından "Kaçan sizsiniz" sesleri,
gürültüler)
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Kaçan falan yok.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Kaçtın gittin.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Kaçan falan yok.
Birazdan
Baykal konuşacak, görürsünüz.
BAŞKAN
- Sayın Poyraz, müdahale etmeyin lütfen!
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Yalan mı söylüyoruz? Seçimden
evvel "Kotayı kaldıracağız" demediniz
mi?
BAŞKAN
- Sayın Deveciler, karşılıklı konuşmayalım.
Sayın
Poyraz, lütfen!
Buyurun.
Sayın
Canikli, süreniz bitmek üzere.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu iki
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Fındığa gelsene,
fındığa.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Geleceğim, hepsine geleceğim.
Bu
iki anlayış arasındaki farkı ortaya koyduktan sonra
geçelim borç meselesine.
Diyorlar
ki arkadaşlarımız: "Efendim, borcu şu kadar
yükselttiniz, borcu şu kadar yükselttiniz, artırdınız,
öldürdünüz, batırdınız." Konuşalım, her
şeyi rakamlarla konuşuyoruz değerli arkadaşlar,
boş laf yok bizde.
Şimdi
bakın, önce kamu net borç stok oranının düştüğünü
hepimiz biliyoruz, ben de tekrarlıyorum: Devraldığımızda
yüzde 78,4'tü, bugün yüzde 50'ye inmiştir. Aynı doğrultuda,
kamu kesimi borçlanma gereğinin gayrisafi millî hasılaya
-yani borç yükünün azaldığını görmenin kriterlerinden
bir tanesi de bu- kamu kesimi borçlanma gereğinin gayrisafi
millî hasılaya oranı, devraldığımızda
yüzde 12,7 idi, 2006'da eksi 0,7'ye düşmüş. Yani, artık kamunun
ilave borçlanma gereği ortadan kalkmış değerli arkadaşlar.
Bakın, bu da önemli değil. Bunlar kesin rakamlar ama, esas ben
başka boyutuyla değerlendirmek istiyorum.
Şimdi,
dış borcumuz var, iç borcumuz var. Dış borçta kamunun
borcu var, özel sektörün borcu var. Biz kamunun borcuyla ilgileniyoruz.
Kamunun borcu, 2002 yılında dış borcu 63,6 milyar dolardan
66,9 milyar dolara çıkmış. Bunların tamamı da
orta ve uzun vadeli. Artış oranı son derece düşük
dört yılda. Hiç tartışma konusu yok, problem de yok. Tabii
esas tartışılan iç borç, arkadaşlarımızın
sürekli söylediği ya da eleştirdiği iç borç. Şimdi
gelelim iç borca. 2002 yılında devraldığımızda
iç borç stoku 149,9 katrilyon; 2003 yılında 194,4 katrilyona
çıkıyor, artış oranı yüzde 29,68, gerçekten yüksek
bir oran; 2004 yılında 224,5 katrilyona çıkıyor, artış
oranı yüzde 15,5; 2005'te 244,8 katrilyona çıkıyor, artış
oranı yüzde 9; 2006'da yüzde 2,5 oranında artıyor, rakam
da kasım sonu itibarıyla 250,9 katrilyon. Önce bu oranlara
dikkatinizi çekmek istiyorum, artış oranlarına.
2003'te yüzde 29,68; 2004'te yüzde 15,5; 2005'te yüzde 5; 2006'da yüzde
2,5.
Peki,
neden 2003 ve 2004'te iç borç stok oranları bu kadar yüksek arttı?
Bunun nedeni ne biliyor musunuz değerli arkadaşlarım?
ALİ
CUMHUR YAKA (Muğla) - Savun, savun borçları!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - 2002 yılında ve 2001 yılında
yapılan yüksek faiz oranlı borçlanmalar. 2002 yılında,
dönemin hükûmeti borçlanmış. Vade bir yıl ya da iki
yıl. Ödeme zamanı ne zaman? Ödeme zamanı 2003. O borçlanmış,
ödemesini biz yapacağız. Borç stoku rakamlarına, basit
örnek olsun diye -biraz sonra gerçek rakamları da vereceğim-
örnek olsun diye söylüyorum: 2002 yılının herhangi bir
ayında, diyelim ki 10 katrilyon borçlandı. Faiz oranı
nedir? Bileşik yüzde 60. Borç stoku rakamı ne gözüküyor? 10
katrilyon gözüküyor. Hâlbuki, biz devraldığımızda
ödeme zamanı gelmiş ve faiz de üzerine binmiş.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Bugün reel faiz nedir?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Gerçek rakam kaç? 16 katrilyon.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Bugün reel faiz nedir?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Ama kayıtlarda ne gözüküyor? Teknik
olarak öyle hesaplanıyor, öyle takip ediliyor. 16 katrilyon.
Nedeni de budur değerli arkadaşlar.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Reel faizler nedir?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - 2003'te, yani 2002 yılında yapılan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Canikli, beş dakika ek süre verdim.
Buyurun.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - 2002 yılında yapılan bu
borçlanma bizim dönemde ödendiği için, itfası bizim dönemde
yapıldığı için faizini biz ödüyoruz, ama, üzerine
faizi binmiş aslında. Borç 10 katrilyon değil, borç aslında
16 katrilyon, ama kayıtlarda 10 katrilyon gözüküyor, ödediğiniz
zaman rakam ortaya çıkıyor, 16 katrilyon. İşte, bu
nedenle 2003'te bu rakam yüksek çıkıyor.
Değerli
arkadaşlar, ekonomide alınan bazı karar ve uygulamaların
sonuçları birden fazla yıllara sirayet edebilir. Yani, bizim
şimdi ikinci AK Parti Hükûmetinin bu tablosu, üçüncü AK Parti
hükûmeti için çok güzel bir tablo olarak devam edecek değerli arkadaşlar,
aynı bunun gibi.
Şimdi
bakın, gerçek rakamlara geçiyorum.
ATİLA
EMEK (Antalya) - Şimdiye kadarkiler sahte miydi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Gerçek rakamlar: İhale tarihi
5/2/2002.
ATİLA
EMEK (Antalya) - Şimdiye kadarkiler gerçek değil miydi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Hazinenin yaptığı borçlanma
ihalesi, 5/2/2002, satış tarihi 6/2/2002, dikkat edin, itfa tarihi,
borcun ödenme tarihi 5/2/2003, birleşik faiz yüzde 69,54; tarih
6/3/2002, itfa tarihi, ödeme tarihi 5/2/2003, birleşik faiz yüzde
68.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Reel faizlerden bahset.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Yani, 1 katrilyon aldığınız
borç, aslında, 1 katrilyon 690 trilyon olmuş ama, gerçekleşmiş,
yani henüz daha hesaplara intikal etmemiş ama, borç aslında
1 katrilyon 690 trilyon, ama, hâlen hesaplarda 1 katrilyon gözüküyor
değerli arkadaşlar. Biz, onların borçlandığı
parayı ödedik. Devlette devamlılık esas, borca karşı
çıkma imkânımız yok, mecbur ödedik, ödeyeceksiniz, devlet
olmanın gereği bu, hükûmet olmanın gereği bu ve biz
de ödedik.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Biz de sizin borçlarınızı ödeyeceğiz
ne yazık ki!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Ama, sorumlusu kesinlikle biz değiliz.
Bizim sorumluluğumuz 2005 ve 2006'dır, oradaki oranları
da gördük.
Devam
edelim: 17/12/2002'de borçlanmış Hükûmet, itfa tarihi 3/12/2003
-yani, biz iktidara geldikten neredeyse bir yıl sonra ödemişiz-
birleşik faiz oranı yüzde 51.
Borcu
alan başkası, kullanan başkası, faizi bu noktaya
getiren önceki hükûmet, ama, yükü biz çekmişiz. Bu millet için seve
seve bu yükü çekeriz, bizim için şereftir, ancak, bunun da bilinmesi
gerekiyor değerli arkadaşlar.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Biz de sizin yükünüzü çekeriz
herhâlde. Öyle gözüküyor, öyle!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bu borçların hiçbirisinin sorumlusu
biz değiliz. Hepsi, işte biraz önce söylediğim, o tütün
ve pancar olayında örneğini verdiğim anlayışta
bu milleti, bu devleti yönetenlerdir, öncekilerdir.
ALİ
CUMHUR YAKA (Muğla) - Neticeye bak, neticeye!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bakın, daha devamı da var.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Reel faizleri söylesene,
reel faizleri!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - 2004'e sarkanlar
Bu 2003 içindi örnek,
şimdi 2004 yılı örneğini veriyorum, bakın arkadaşlar:
İhale tarihi, hazinenin borçlandığı ihale tarihi
22 Ocak 2002, itfa tarihi 21 Ocak 2004. Yani, AK Parti dönemi, AK Partinin
ikinci yılı. Onlar borçlanmış. Faiz yüzde 66,24 değerli
arkadaşlar, bileşik yüzde 84, bakın -dönem faizi bu,
pardon- bileşik yüzde 84. 17/12/2002 borçlanma tarihi, itfa tarihi
11/8/2004. Allah'tan 2005 ve 2006'ya uzanamadılar, o kadar uzun vadeli
borçlanamıyordu. 2003 ve 2004 yıllarındaki yüksek borç
stoku ve artış oranının nedeni tamamen bunlardır.
Bizden önceki hükûmetlerin yanlış bütçe, maliye ve para politikalarıdır
ve bu politikalardır. Biz onları düzelttik, biz onların
verdiği sözleri yerine getirmek zorunda kaldık, olay budur.
Onun
için değerli arkadaşlar, istirhamım şu: Bu rakamlardan
sonra, bu gerçekten sonra, artık, hiç kimsenin, borç konusunda
AK Parti Hükûmetlerine bir söz söyleme hakkı olmadığını
düşünüyorum, bunun haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Rakamınız varsa
(AK Parti sıralarından alkışlar,
CHP ve Anavatan Partisi sıralarından gürültüler) Arkadaşlar,
rakamınız varsa, gelin koyun ortaya.
KÂZIM
TÜRKMEN (Ordu) - Albayraklara ne kadar para aktarıldı, onu
söyle!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bakın, bunlara, biz, bu arada 13,3
katrilyon lira Tasarruf Teşvik Fonu'nda biriken paraları
ödedik. 13,3 katrilyon değerli arkadaşlar, bu hesaba dâhil
değil. Nereden geldi bu paralar? Bu paralar işçiden, memurdan
kesildi, hesaplarda var, ama önceki hükûmetler parayı yedi, harcadı.
Hesaplarda var, para yok! Tam 13,3 katrilyon lira ödedik, aksini iddia
eden bir kişi var mı? Yok.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - İşsizlik Sigortası Fonu
nerede?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Kim ödedi? Biz ödedik arkadaşlar ve
bu rakamlara dâhil değil, bu borç rakamlarına dâhil değil
bunlar.
İmar
Bankası battı, ondan dolayı 8 milyar YTL ödemek zorunda
kaldık, onlar da bu rakamlara dâhil değil. Bunları hesap
ettiğiniz zaman, bunları bu rakamlardan çıkardığınız
zaman
Çünkü, bunların hiçbirisinin sorumlusu AK Parti Hükûmeti
değil, önceki hükûmetlerin hataları ve yanlış politikaları.
Bedelini biz ödedik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Canikli, bir ek süre vereceğim, ne kadar sürede tamamlayabilirsiniz?
(CHP sıralarından gürültüler)
M.
CEVDET SELVİ (Eskişehir) - Yarım saat (!)
BAŞKAN
- Değerli arkadaşlar, her parti grubuna bu anlayışı
gösteriyorum. Niye böyle davranıyorsunuz arkadaşlar ya?
Biraz sonra, Sayın Genel Başkan konuşacak.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Beş dakika
BAŞKAN
- Beş dakika mı?
Buyurun.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Giresunluların selamı var.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - 13,3 katrilyon lira ve 8 katrilyon lirayı
bu hesaptan düştüğünüz zaman, aslında AK Parti hükûmetleri
döneminde borçların azalması söz konusudur, kesinlikle
iç borç stokunun azalması söz konusudur. Biraz önce rakamları
da verdim, son yılda özellikle enflasyonun çok altında bir
artış söz konusudur. Bir başka ifadeyle, ciddi anlamda
bir reel artış söz konusudur.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Sihirbaz Mandrake'yi geride bıraktın göz
boyamada.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Arkadaşlar, son olarak, aslında,
cari açık, fındık, hepsi var ama, tabii işsizlik konusuna,
istihdam konusuna değinerek tamamlayacağım. Önce,
şunu kabul ediyoruz: Türkiye'de, uzun süreden beri, çok
ağır bir işsizlik problemi var; bunu hepimiz kabul ediyoruz
ve biliyoruz ve bu sorun hâlen de devam ediyor, bunu da kabul ediyoruz.
M.
CEVDET SELVİ (Eskişehir) - İşsizlik diye bir
şey yok (!)
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Sen şimdi bunu da düzeltirsin, hiç kuşkumuz
yok (!)
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Ama, şimdi söyleyeceklerimin de
kabul edilmesi gerekiyor değerli arkadaşlar. Şimdi
bakın, bir defa, AK Parti hükûmetleri döneminde 1 milyon 900 bin
küsur, 2 milyona yakın bir istihdam sağlanmıştır.
Yani, 2 milyon vatandaşımıza istihdam imkânı
sağlayacak şekilde bir alan yaratılmıştır.
Bu kesin, kesin rakamlar. Bunu bir defa ortaya koyalım. Çünkü,
bir 400 bin rakamlarından bahsediliyor, 600 bin rakamlarından
bahsediliyor, 500 bin rakamlarından bahsediliyor; rakam 2 milyondur.
Dört yılda ortaya konulan istihdam kapasitesi, iş gücü
imkânı 2 milyondur; bu bir.
YILMAZ
KAYA (İzmir) - Hangi ülkede? Hangi ülkede?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bunun dökümlerini de vereyim: Sanayide,
2002 yılında 3,9 milyonmuş istihdam imkânı, kapasitesi,
4,5 milyona çıkarmışız, yani sanayide ilave 600
bin adet istihdam imkânı ortaya çıkmış, 600 bin vatandaşımız
burada çalışır hâle gelmiş. İnşaat,
2002'de 900 bin adet imiş, 2006 yılında 1 milyon 300 bin adede
çıkmış, yani 400 bin adet istihdam imkânı sağlanmış.
Hizmetler sektöründe, 900 bin adetten 1 milyon 900 bin adete çıkmış;
fark 1 milyon. Topladığınız zaman, hepsi 2 milyon
eder.
Şimdi
değerli arkadaşlar, tarımda da, tarımın istihdam
imkânları daralıyor. Bunun böyle olması son derece doğal.
Batı, gelişmiş ülkeler bu dönüşümü iki yüz yıl
önce gerçekleştirdi. Yani, tarım nüfusunun ve tarımda
istihdam edilenlerin sayısının belli bir orana düşürülmesi
projesi Batı'da uzun yıllar önce gerçekleşti, ama bizde,
maalesef, hâlen yüzde 30-35'ler civarında bir kesim, nüfusun yüzde
35'i, 30'u tarım kesiminde yaşıyor.
Şimdi
AK Parti İktidarıyla birlikte bu dönüşüm de başladı.
Aslında gizli işsiz olan -biz bunu iktisatta "gizli
işsiz" olarak tanımlıyoruz- bu kesim, bu tarımdaki
nüfus, açık işsiz hâline gelmeye başladı ve bu nedenle...
Yani, gizli işsiz de şu: O kişileri üretimden çektiğinizde,
üretim sürecinden çektiğinizde üretimde bir azalma meydana
gelmiyorsa, orada bir gizli işsizlik söz konusudur. Bakın
tarımda, bu dönemde 600 bin işsiz ortaya çıkmış,
600 bin azalmış istihdam kapasitesi, ama üretim artmış,
tarımın üretimi artmış. Demek ki...
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Kapkaçılar da artmış, kapkaççılar!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bakın, bu dönüşümün çok önce
yapılması gerekirdi arkadaşlar. Modern bir görünüm
değil, çağdaş bir görünüm değil, çağdaş bir
rakam değil. Hâlen bu çağda, bu dönemde, 21'inci yüzyılda
nüfusun yüzde 35'inin tarım kesiminde veya kırsal kesimde
yaşaması, çağdaş bir rakam değil. O çağdaş
bir görüntüye yansımıyor. Bunun sorumlusu biz değiliz,
ama biz ortadan kaldırıyoruz değerli arkadaşlar.
Bu şekilde ortadan kalkıyor.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Kapkaççı yaptınız hepsini,
oradan aldınız...
BAŞKAN
- Sayın Canikli, süreniz bitmek üzere. Lütfen tamamlar mısınız
konuşmanızı.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Onlar gelip gecekonduya yerleşti,
çağdaş mı?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, aslında,
bu bölümde ikinci en çok tartışılan konu cari açıktı.
Cari açığı tartışmamız gerekir, ancak buna,
tabii zamanımızın elvermeyeceğini düşünüyorum.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Sayın Başkan, anlatsın, anlatsın;
süre verin.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Son olarak, fındık konusuna
kısaca değinerek... Aslında çok ayrıntılı...
Aynen biraz önce borç konusunda olduğu gibi, aynen biraz önce
tütün kotaları ve pancar kotalarında olduğu gibi, aynı
mantık burada da geçerli.
Bakın,
fındık konusuna gelelim değerli arkadaşlar.
Şuradan başlayalım: AK Parti, TMO vasıtasıyla...
Bir defa şunu ortaya koyalım: TMO vasıtasıyla, bugüne
kadar hiçbir hükûmetin vermediği fiyatı vermiştir: 4
milyon lira brüt, 2,75 dolar. Bugüne kadar hiçbir hükûmet bunu vermedi.
Bir
başka gerçek de şu: Bugüne kadar hiçbir hükûmet, iki buçuk aylık
süre içerisinde, 160 bin ton fındığı yaklaşık
600 trilyon lira ödeyerek satın almadı değerli arkadaşlar.
Bunu biz yaptık. Ve sadece siyaset yapıldı, sadece bugüne
kadar fındık üzerinde birileri demagoji yaptı, ama rakamların
hiçbirisi bunların söylediklerini doğrulamıyor,
yansıtmıyor.
NECATİ
UZDİL (Osmaniye) - Helal olsun sana!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bakın, nitekim, bunun sonucu olarak
da şu anda piyasalarda fiyat kıpırdanmaya başladı
ve yılbaşından sonra, biz, bu fiyatın daha da yüksek
noktalara gideceğini biliyoruz.
Arkadaşlar,
AK Parti, tarımın, üreticinin yanındadır. Bunu,
sözle değil, rakamlarla aktarıyor, rakamlarla ifade ediyor,
ama birileri sadece suistimal ediyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Canikli, selamlamak için mikrofonu açtım.
Buyurun.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Süre verin Başkan, devam etsin! Heyecanlı
oluyor!
ERDAL
KARADEMİR (İzmir) - Cari açığı da anlat, süre
var!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, bütçemizin, ben, ülkemize, milletimize hayırlı
ve uğurlu olmasını diliyorum. Kurban Bayramı'nızı,
yeni yılınızı da şimdiden tebrik ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.
Sayın
milletvekilleri, Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Başkanlığımıza yazılı müracaatta
bulunarak, biraz önce AK Parti Grubu adına konuşan Sayın
Nurettin Canikli'nin, kendisinin bütçe sebebiyle yaptığı
konuşmalar sırasında Malatya'ya yatırım yapılmadığını
ifade ettiğinden bahsederek, kendisinin, böyle bir, hiçbir surette
Malatya'yla ilgili yatırım noktasında bu şekilde
bir ifadesinin olmadığını, dolayısıyla
bu yanlış beyanın düzeltilmesi gerektiğini ifade
etmiştir.
Sayın
Aslanoğlu, sizin buradaki yazınızda, bu yazı bunun
tavzihi. Yalnız, bunun dışında söyleyeceğiniz
bir şey var mı? Çünkü bunun dışında bir açıklamaya
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Var efendim.
BAŞKAN
- Efendim, işte 69'uncu madde müsait değil, onun dışında
bir şey söylemediğini ifade ediyorsunuz.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Neyi söylediğimi söyleyeyim.
BAŞKAN
- Bu zaten açıklanmış durumda.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Hayır efendim. Neyi söylediğimi
söyleyeyim.
BAŞKAN
- Efendim?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Neyi söylediğimi söyleyeceğim.
BAŞKAN
- Neyi "söylediğinizi" söyleyeceksiniz.
Efendim,
söylemedim diyorsunuz zaten şimdi, siz başka bir açıklama
yapmak istiyorsunuz.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Hayır efendim.
BAŞKAN
- Efendim, sadece bu noktada söz veririm. Onun dışındaki
kısma izin veremem. İç Tüzük açık, sadece bu noktada.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Evet, tamam efendim.
BAŞKAN
- Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
IV. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli'nin, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu
görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle
konuşması
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Sayın
Başkanım, Hazine bütçesi üzerindeki konuşmamda aynen
söylüyorum: Çıkarılan Teşvik Yasası bu ülkenin,
ulusal sanayicinin böğrüne hançer vurmuştur.
Yine
yineliyorum; bu yatırımlar, 46 ilimizden, 49 ilimizden sadece
5-6 ilimizde olmuştur. Aynen ifade ediyorum: Hakkâri'de,
Şırnak'ta, Van'da, Kars'ta, Ardahan'da, Bingöl'de, Bitlis'te hep
beraber gidip, bu fabrikaları beraber açalım mı beyler
eğer bir tek çivi çakıldıysa; ben bunu söylüyorum.
Gelin,
bu ülkede kim bir çivi çakıyorsa ayağının türabı
olayım. Bu ülkenin sanayisine, bu ülkede sosyal kalkınmaya
Gelin
bu Yasa'yı değiştirelim dedim. Aynen ifade ediyorum:
Bu Yasa'yı değiştirelim. Bu Yasayı bu ülkedeki
ulusal sanayicinin, bu Yasa'yı bu bölgelerdeki insanlarımız
için, gelin, bu Yasa işlemiyor, bu Yasa'yı değiştirelim.
Sonra bir bakalım, Osmaniye'ye, Düzce'ye bu yatırımlar
nereden gelmiştir? Acaba bunlar yeni yatırım mı?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) - Yeni yatırım.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Birbirimizi kandırmayalım.
Gelin, bu Yasa'yı değiştirelim. Bu Yasa Iğdır'da,
Kars'ta, Van'da ulusal sanayici ve oradaki insanlarımız
için bu Allah yazgısı değil, bu Yasa işlemiyor, bu
46 ilden 5 ilde işliyor.
BAŞKAN
- Sayın Aslanoğlu, teşekkür ediyorum.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Gelin, bu Yasa'yı değiştirelim;
ben bunu ifade ettim. Malatya'ya yapılan yatırımı
beraber gidelim görelim orada.
Teşekkür
ediyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1252) (S.Sayısı:1269)
(Devam)
2.- 2005 Mali
Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına
Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2005 Mali
Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1236, 3/1139) (S.Sayısı:
1270) (Devam)
3.- 2005 Mali Yılı Katma Bütçeye
Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile 2005 Mali Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1237,
3/1140) (S.Sayısı: 1271) (Devam)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, özellikle yüce Meclise bir defa daha
istirhamda bulunuyorum Meclis Başkanlığı olarak.
Bütçe
görüşmeleri uzun bir maraton, yorucu bir çalışmanın
son görüşmelerini yapıyoruz ve bu görüşmelerde, parti
adına ya parti liderleri ya temsilcileri konuşuyor,
Hükûmet konuşacak. Bize uygun bir şekilde
Şu anda, bu
görüşmelerimizi canlı yayında bütün milletimiz seyrediyor.
Arkadaşlarıma rica ediyorum, hatibe laf atmak suretiyle,
Genel Kurulun mehabetine uymayan bir hava getirmeyelim. Rica ediyorum,
bundan sonraki hatiplere de konuşmalarını sükûnetle
yapmaları
Herkes fikrini elbette ki bu kürsüde beyan edeceklerdir.
Ben
bunu sizden bekliyorum ve ikinci konuşma sırası, Anavatan
Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Erkan Mumcu'ya
ait. (Anavatan Partisi sıralarından ayakta alkışlar)
Buyurun
efendim.
Süreniz
bir saat.
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yorucu
bir bütçe maratonunun sonunda, bütçe müzakerelerini tamamlamak
üzere olduğumuz şu saatlerde, müzakerelerin başlangıcından
bugüne gösterdiğiniz performans dolayısıyla sizleri
kutluyor, bu vesileyle yüce heyeti bir kez daha şahsım ve
Anavatan Partisi adına saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bütçe müzakerelerinin alışılmış,
bildik, hatta biraz da merakla beklenen havasıdır kürsü ve
salon arasında polemikler. Kürsüye gelip giden konuşmacılarla
konuşmacıların aktardıkları rakamlar arasında
oluşan polemik iklimi, bu kürsünün geleneğinde vardır;
fakat, görebildiğim kadarıyla, son iki yıl zarfında,
bütçe müzakereleri bu kadar da heyecanlı geçmiyor. Aslında,
siyah ve beyaz kadar net bir ayrışma var. Biraz önce iktidar
grubu adına konuşan arkadaşımı yerimden dinliyordum,
çok güzel haberler veriyordu. O çok güzel haberler verdikçe, muhalefet
grubundan, özellikle ana muhalefet grubundan itiraz sesleri yükseliyordu.
Şimdi kendinizi, televizyondan bu müzakereleri izleyen bir
vatandaşın yerine koyun, vatandaş bir şeye anlam
veremeyecektir: İşler bu kadar iyiyse, niye bu kadar itiraz
geliyor? İşler bu kadar iyiyse, ben bunu kendi hayatımda
niye hissetmiyorum, niye görmüyorum?
SONER
AKSOY (Kütahya) - Görüyor, görüyor.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Evet. "Görüyor" diyen arkadaşlarımın
fikrine tabii ki saygı duyuyorum ve doğrusunu isterseniz,
evet, görenler de var. Biraz önce burada TÜİK'in, yani devletin
resmî istatistik kurumunun verileri, -iktidar grubu sözcüsü tarafından
da ifade edildi, ben de aynı rakamları teyit edebilirim-
doğrudur. Burada ifade edildiği gibi, bu Hükûmetin mürüvvetini
görenler var. Ama, bu Hükûmetin mürüvvetini görenler, bu Hükûmetin
hükûmet olmak için oy talep ederken mürüvvet vaat ettikleri değil;
bu Hükûmetin mürüvvetini bu milletin kahir ekseriyeti görüyor olsa
idi, -bu partinin, iktidar partisinin seçmeni olsun ya da olmasın-
milletin orta direk diyeceğimiz omurgası Hükûmetin ve onun
politikalarının mürüvvetini görüyor olsa idi, hakikaten
alkışlamak boynumuzun borcu olurdu. Ama, biraz önce iktidar
grubu adına konuşan arkadaşım dahi, kendi verdiği
istatistikle Türkiye'nin manzarasını ortaya koydu. Dedi
ki: "En üst gelir grubunun toplam gelirden aldığı
pay yüzde 46'dan yüzde 44,5'a düştü."
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Yüzde 50'den yüzde 44,5
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Dedi ki: "En alt gelir grubunun, en alt yüzde
20
" Yani, bu yüzde 20'ler nüfusun yüzde 20'si, bu yüzde 20'lerin
içinde insanlar var, bu yüzde 20'lerin içinde hayatlar var. "
yüzde
6'dan 6,1'e çıktı."
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - 5,3'ten yüzde 6,1'e çıkmış.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Müjdeler olsun! Bir yıllık başarı
hikâyesinin, geçtiğimiz yıldan bu yıla Hükûmetin anlata
anlata bitiremediği ve hakikaten bütün dünyadan da övgüler
alan başarı hikâyelerinin Türk insanına yansıması
bir yılda, tam olarak millî gelirin binde 1'i; millî gelirin binde
1'i en üst gelir grubundan eksilip en alt gelir grubuna, yani, nüfusun
en yoksul kesimine aktarılmış ve burada Anayasa değiştirme
çoğunluğuna sahip, Türk demokrasi tarihinde hiçbir siyasi
partiye nasip olmayan bir çoğunluk kudretine ve toplum hoşgörüsüne,
hatta, kim ne derse desin, muhalefet hoşgörüsüne sahip, kendisine
verilmiş avansı iyi kullanamayan bu Hükûmet, gelip bu binde
1'in övgüsünü anlatıyor.
Bizim
milletin hâl hatır sorarken kullandığı standart
cümleler vardır, kalıplar vardır: "Nassın?"
der "Ne var ne yok?" böyle başlar. "Nassın? Eyimin?
Ne var ne yok?" Şimdi, "Nassın, iyi misin?" diyene,
bizim millet "İyiyim Allah'a şükür." der. Allah'a
şükretmek lazımdır. Onun imanının, onun irfanının
bir parçasıdır. Kendinden daha kötü olan, durumu kendinden
daha kötü olanı düşünüp hâline şükreder. Ama, biraz ileri
gidip "Ne var ne yok?" diye sorarsan, der ki: "Olanda var,
olmayanda yok!"
Şimdi
arkadaşlar, milletin hâlinde hiçbir şey değişmedi.
Olanda var, olmayanda yok! Ben size çok üzücü bir tablo söyleyeceğim:
Şimdi bakın, millî gelirin yüzde 46'sı, beyan edilen
millî gelirin yüzde 46'sı, nüfusun yüzde 20'si tarafından
paylaşılıyor. "Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara
şah olsa." diye bir söz var. Ki, bu beyan edilen
Bu ülkede
millî gelirin önemli bir kısmının beyan edilmiyor olduğunu
bir tarafta bırakırsak, sadece resmî kayıtlara giren
rakam 405 milyar YTL. Paylaşılan gelirler cinsinden Türkiye'deki
millî gelir, paylaşılan gelirler cinsinden 405 milyar YTL
iken, bunun, bu araştırmaların kapsamına giren 254
milyar YTL'si beyan edilmiştir. Yani, 254 milyar YTL'lik kısmın
dağılımına işaret eder TÜİK'in bu verileri.
Bu hâlde dahi, yani ücretlilerin, sabit gelirlilerin, dar gelirlilerin
ya beyan edecek bir geliri olmadığı için beyan edemeyen
ya da kaçırmak için hiçbir imkân ve sebebi bulunmadığı
için tamamını beyan eden insanların eksiksiz yer aldığı
bu istatistiklerde, beyan edilmiş gelirler içinde dahi, toplam
gelirin neredeyse yarısı nüfusun beşte 1'ine gitmektedir.
Eğer, adalet ve yoksullukla mücadele, adalet ve kalkınma vaat
eden bir siyasi programın beş yılda Türkiye'ye vaat ettiği
bu ise ve bundan dolayı kendisini alkışlamamızı
bekliyorsa, ele geçirdiği siyasi kudreti kullanma biçimi
eninde sonunda bu kadar ise, benim burada "pes" demekten öteye
söyleyecek sözüm yok.
Bugün
gazetelerde bir haber vardı. Aslında, istatistiklerle
yormak istemiyorum sizi. Yani vergi yükü yüzde 29'dan 34,5'a gelmiş.
Vergi yükünün yüzde 29'dan 34,5'a geldiği bir ekonomide dolaylı
vergiler eğer 63'ten 74'e geliyorsa, bu ülkede bahsettiğiniz
bütün ilerlemenin, ilerleme dediğiniz her şeyin bedelini
en yoksullar en fazla ödüyor demektir. Kimi kandırıyorsunuz?
Bence kendinizi bile kandıramıyorsunuz, bence kendinizi
bile inandıramıyorsunuz; çünkü, hakikaten yürekten söylenen
söz dinleyenin de yüreğine ulaşır. Ben dinliyorum
"benim kalbime geliyor mu" diye, gelmiyor. Sokaktaki insana
soruyorum, bizi şu anda izleyen insanlara sormak istiyorum:
Hakikaten, burada söylenen sözler sizin yüreğinize ulaşıyor
mu, sizin kalbinize ulaşıyor mu?
SONER
AKSOY (Kütahya) - Söyledikleriniz de bize gelmiyor.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Şimdi, doğrudur, eğer vicdanınızı
açarsanız -benim söylediklerimin ulaşmadığını
söyleyen arkadaşlara söylüyorum- eğer vicdanınızın
sesini açarsanız beni duymanıza gerek yok, hakikatin sesi
gelir, size hakikatin ne olduğunu gösterir.
Arkadaşlarım
not göndermişler -bakın, zaten sesimin duyulması da
çok istenmiyor- Meclis Televizyonu, ben konuşurken reklama
girmiş. Hayırlı işler!.. Hayırlı işler!..
Yani, bu işler
Hayırlı işler!.. Söylenecek bir
şey yok.
REYHAN
BALANDI (Afyonkarahisar) - Ara verin.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Ara verin.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Efendim, ara filan vermeyin, ara filan vermeyin, gerek
yok, gerek yok.
Şimdi,
bugün gazetelerde bir haber vardı. Haber
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, ikaz eder misiniz.
BAŞKAN
- Gereği yapılacak Sayın Milletvekilim.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) - Yayın kesilmiştir efendim, yayın
kesilmiştir! Sayın Başkan, müdahale edin!
BAŞKAN
- Efendim, kesilebilir, daha önce de kesildi.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) - Nasıl kesilebilir?
BAŞKAN
- Siz, bir defa yerinize oturun. Oturur musunuz yerinize. İç Tüzük'e
göre hiçbir milletvekili kürsüye gelemez. Buyurun, yerinizden talebinizi
yapın. Ben, Sayın Genel Başkana kürsüyü tevdi ettim, konuşuyor.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) - Neyi konuşuyor Sayın Başkan!
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) - Yayın kesilmiştir.
MUSTAFA
ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Yayın devam ediyor.
BAŞKAN
- "Yayın devam ediyor" diyor bir milletvekili arkadaşımız.
Lütfen, yapmayın bunu.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Bu, olağan bir şey; biz buna grup toplantılarımız
dolayısıyla da çok alışığız. Bazen ülke
genelinde, bazen çeşitli bölgelerde, bazen Telekom'un imkânları
bazen belediyenin imkânlarını kullanarak sesimizi
kısmak yönlü girişimlere yüzlerce kez tanık olduk. Yasaklara
karşı mücadele vereceğini söyleyerek gelen bir iktidarın
adalet anlayışının, demokrasi anlayışının
niteliğini, kalitesini, "adaletin ne için"liğini
göstermesi bakımından bence iyi bir örnek. Hiç önemli değil,
sitem edecek dahi değiliz. Burada milletin derdini söyleyelim,
burada milletin sesini seslendirelim.
Bugün
gazetelerde bir haber vardı, her gün böyle haberler var. Gazetelerin
üçüncü sayfalarından bazen birinci sayfalara gelen haberler.
Bir genç avukat hanımefendi, bir genç kız, dün, ne yazık
ve ne acıdır ki, Boğaz Köprüsü'nden kendisini atarak intihar
etmiş ve geriye bir intihar mektubu bırakmış. Burada
bir intihar olayıyla kimseyi üzmek değil derdim. Ama intihar
mektubundaki cümle gerçekten çok çarpıcı bir cümle. Demiş
ki: "Yavaş yavaş delirdim, ama hiç kimse fark etmedi."
Benim,
bütün bu bütçe müzakerelerinden sonra, bu kürsüde söylenen her
şeyden sonra ve elimdeki şu mektuptan sonra söyleyecek bir
tek cümlem var: Aynen intihara sürüklenen o genç kız gibi Türkiye
de yavaş yavaş, yavaş yavaş kendi acı sonuna
doğru sürükleniyor, yavaş yavaş deliriyor, yavaş
yavaş cinnete sürükleniyor. Ama burada biz buna sadece seyirci
kalıyoruz. Türkiye'nin bir yere gittiğini söyleyebilmek
neredeyse imkânsız.
Ben
bir soru soracağım, bu sorunun cevabını bana vermeyin,
ama kendi vicdanınızda kendi kendinize verin.
Değerli
arkadaşlar, siz bu mektuptan haberdar mısınız? Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanlığının IMF Başkanlığına
"Sayın Rodrigo de Rato" diye kişiselleşmiş,
şahsileşmiş bir hitapla verdiği bu IMF niyet mektubundan
haberdar mısınız? Siz bu ülkenin yasama organını
oluşturuyorsunuz, siz bu milletin kör kuruşunun hesabını
soracak insanlarsınız, siz bu ülkenin istikametinden mesul
insanlarsınız, siz milletin emanetini boynunda taşıyan
insanlarsınız; ben size soruyorum, bana cevap vermeyin,
kendi vicdanınızda cevap verin, siz bu mektubu okudunuz
mu? Sizin bu mektuptan haberiniz var mı? İktidar Grubu milletvekillerine
soruyorum, çoğunluk sizde, siz isterseniz yasa çıkıyor,
istemezseniz çıkmıyor, siz ne derseniz o oluyor, çünkü bu
millet, size, her ne kadar seçim sisteminin sunduğu bir imkân olsa
da, büyük bir imkân verdi ve arkanızdan da hayır dualarla gönderdi,
siz bunu okudunuz mu arkadaşlar?
HALİL
ÖZYOLCU (Ağrı) - Bugün 19.00 haberlerinde vardı.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Bence okuyan pek az arkadaşımız var.
Ama, bu, bugün burada müzakere ettiğimiz bütçeden çok daha
önemli bir belge. Bu belge, bugün burada müzakere ettiğimiz
Türkiye Cumhuriyeti devleti bütçesinden çok daha etkili, çok daha
güçlü bir belge; çünkü, bu belgede, çok daha açık yürekli, çok daha
aleni beyanlar, taahhütler var. Bize söylenen yalanların gerçekleri
bu belgede var. Çok açık söylüyorum: Bu Hükûmet bize yalan söylüyor.
Bu Hükûmet, altını çizerek tırnak içinde söylüyorum, bu
Hükûmet bize yalan söylüyor. Bu Hükûmet bize diyor ki: "Biz bu ülkede
bir dalgalı kur rejimi uyguluyoruz." Değil mi? Hükûmet
bunu söylüyor. Ama, IMF'ye verdiği niyet mektubunda diyor ki:
"Ayrıca aşırı döviz kuru oynaklığını
engellemek için ihtiyari müdahale seçeneğinin bulundurulmasına
da devam edilecektir."
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (İstanbul) - Bunda bir şey yok ki.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Türkiye Cumhuriyeti devletinin Başbakanı,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin ekonomiden sorumlu Bakanı,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin değerli Hükûmeti, bakanları,
ekonomiye dair konuştukları her yerde diyorlar ki:
"Burada dalgalı kur rejimi uyguluyoruz." Bizimle dalga
mı geçiyorsunuz? Bizimle dalga mı geçiyorsunuz? İhtiyari
müdahale seçeneğini elinde bulundurmanız ne anlama geliyor?
Ne anlama geldiğini aslında uygulamanızdan biliyoruz.
Ne anlama geliyor? Size müdahale etmeniz söylendiğinde müdahale
edebileceğiniz anlamına geliyor, tıpkı nisan,
mayıs, haziran türbülansında olduğu gibi. Hangi dalgalı
kur rejiminde, Merkez Bankası, elinde bedelini çok
ağır biçimde ödeyerek bulundurduğu rezervleri böylece
piyasaya boca eder? Üstelik Para Kredi Kurulunun kararlarıyla
faizleri yüzde 23-24'ler düzeyine kadar taşımışken,
gecelik faizleri yüzde 20'ler düzeyine taşımışken.
Hangi bağımsız ülkenin bağımsız ekonomi
politikası, gidip Amerika'dan, New York'tan piyasaya döviz talep
ettiği durumlarda müdahâlenin yapılacağını,
döviz arzının sağlanacağını beyan eder?
Hani siz dalgalı kur rejimi uyguluyordunuz?
AHMET
RIZA ACAR (Aydın) - Dersine iyi çalışmamış!
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, bu ne, biliyor
musunuz, bu mektup? Bu mektup, çok açık bir kölelik beyanıdır.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Bu ülkenin,
ne yazık ki, köleleştirilme sürecinde bu Hükûmetin en ileri
adımları atma taahhüt beyanıdır.
Sadece
bu Hükûmet değil, bundan önceki hükûmetler de, 1998'den bu yana gelen
hükûmetlerin tamamı, özellikle Yakın İzleme Anlaşması'na
attıkları imzadan bugüne kadar Türkiye'nin içine girdiği,
içine sürüklendiği bir köleleştirme sürecine, ne yazık
ki, sadece taşeronluk görevi yapmışlardır.
Belgelere
geçecek bir şekilde, tarihin kayıtlarına da geçecek
bir şekilde söylüyorum ki: Bu Hükûmetin bir numaralı misyonu,
işte, Türkiye'nin kendisine biçilen bu köleleştirilmiş
ulus rolüne razı edilmesinden başka hiçbir şey değil.
MUHARREM
KARSLI (İstanbul) - Edebiyat yapıyorsun, edebiyat!
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Edebiyat yaptığımı söyleyen arkadaşlarımı,
inşallah, tutanaktan sorumlu arkadaşlar kaydediyorlardır.
Bütün bunlar, istemem ama, ülkenin hakikati hâline geldiğinde
tarih sizi çok güzel anacaktır Sayın Milletvekili. Bunu, hakikaten
anacaktır.
Şu
mektup, bir utanç mektubudur. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar) Bu mektup, bir utanç mektubudur ve bu mektup, mesela,
Halk Bankasının yıl sonuna kadar özelleştirilmesini
taahhüt etmektedir.
Geçen
hafta, burada, Sayın Başbakan konuştu, "Bizim zamanımızda
banka battı mı?" dedi.
Sizin
zamanınızda bankacılık battı Sayın
Başbakan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Sizin zamanınızda bankacılık battı. Sizin zamanınızda
ulusal bankacılık alanı diye bir alan kalmadı.
Burada
21 milyar dolar
Geçen defa sordum,
cevabı verilmedi. Tekrar soruyorum ve tekrar ilan ediyorum:
Dört yılda 21 milyar dolarlık yabancı sermaye girişinden
övgüyle söz ediyorsunuz. Türkiye'nin rutin yabancı sermaye girişi
yılda 1 milyar dolar düzeyindedir, doğrudur. Bu 1 milyar dolar
düzeyinde olan yabancı sermaye girişini bile hesaptan
düşmeyelim. Sadece 19,6 milyar doları hizmetler sektörüne,
yani, bankacılık, sigortacılık vesair gibi imtiyaz
alanlarına giren bir yabancı sermayeden övgüyle söz ediyorsunuz.
Ben
size bir soru sormak istiyorum: Emperyalizm savaşları niye
yaşandı arkadaşlar? Emperyalist ülkeler savaşarak
girdikleri ülkede ne yapmak istiyorlardı? Ne yapmak istiyorlardı?
O ülkenin bankacılık sistemini ele geçirmek istiyorlardı.
Ne yapmak istiyorlardı? O ülkenin elektrik dağıtım,
gaz dağıtım şebekelerini ele geçirmek istiyorlardı;
demir yollarını, ulaştırma yollarını, limanlarını
ele geçirmek istiyorlardı. Başka? İmtiyaz konusu ne
varsa, ekonomide imtiyaza konu olan ne varsa, o alanda faaliyet imtiyazlarını
ele geçirmek istiyorlardı. Savaşlar bunun için veriliyordu.
Şimdi,
elimdeki bu mektup diyor ki: "Bir sene içinde, TEDAŞ Elektrik
Dağıtımının özelleştirilmesi başta
olmak üzere, diğer bütün şebeke yatırımlarının
özelleştirilmesine hız verilecektir." Bu, razı
olunmuş bir kölelik durumu değilse nedir?
Şimdi
diyeceksiniz ki, Anavatan Partisi piyasa ekonomisinden yana olan
Parti, ne oldu Anavatan Partisine? Hiçbir şey olmadı. Anavatan
Partisi, bir türlü anlayamadığınız piyasa ekonomisinin
bir rekabet ekonomisi olduğunu biliyor. İçini bilmediğiniz
için, anlamını bilmediğiniz için tabulaştırdığınız,
kölesi olduğunuz kavramların gerçek değerini, gerçek
içeriklerini biliyor.
Özelleştirme
diyorsunuz. Özelleştirme diye yaptığınız
şey, ülkenin, bankacılık başta olmak üzere bütün
imtiyaz, lisans gerektiren alanlarında, rekabete açmak da olmaksızın,
varlığın el değiştirmesi. Telekomünikasyon
sektörünüz tamamen yabancı sermayenin elinde, bankacılık
sektörünüz dünyada bir örneğine rastlanmayacak kadar süratli
bir biçimde... Hele Halk Bankası ve Ziraat Bankası... Özür
dilerim, unuttum, Ziraat Bankasının özelleştirilmesi
konusunda da taahhüdünü yeniliyor bu Hükûmet.
Bütün
bunlar niye yapılıyor arkadaşlar? Niye yapıyor
Türkiye bu özelleştirmelerini? Bunlardan ne geçiyor elimize,
istifademiz ne oluyor? Mesela, borç mu ödüyoruz, borcumuz eksiliyor
mu? Türkiye'nin borcu eksiliyor mu arkadaşlar? Yani, benden sonra
konuşacak değerli Hükûmet sözcülerinden de rica ediyorum:
Türkiye'nin borcu eksiliyor mu? Diyeceksiniz ki, gayrisafi millî
hasılaya oranı bakımından eksiliyor. O gayrisafi
millî hasılayı, bir de, Merkez Bankasının gösterdiği
o reel efektif döviz kuru hesabı, yani, dövizin gerçek değeri
üzerinden yapın. Bakın bakalım o zaman karşınıza
hangi rakamlar çıkıyor. Kimsenin kimseyi kandırması,
kimsenin kimseyi inandırması mümkün değil; çünkü, yoksulluğu
milletin kendisi yaşıyor.
Şimdi,
baktığınız zaman övgüyle söz edilen tablolar var;
bizden de alkışlamamamız bekleniyor. Deniliyor ki:
"Faizler düşüyor." Evet, faizler düşüyor, ama hâlâ
bu ülke dünyanın en yüksek reel faizini ödeyen ülkesi; dünyada
finansal likiditenin en yüksek düzeye çıktığı dönemde
bu ülke dünyanın en yüksek reel faizini ödeyen ülkesi.
Deniliyor
ki: "Enflasyon düşüyor." Niye düşüyor enflasyon?
Enflasyon vatandaş için mi düşüyor? Kimin için düşüyor
enflasyon? Enflasyonu nasıl düşürüyorsunuz? Bu bir oyun,
bu bir köleleştirme, bu bir tutsaklaştırma oyunu. Enflasyonun
ipi sizin elinizde değil. Kimse kimseyi kandırmasın.
Bakın, iki aylık dönemde, iki aylık dönemde, Türkiye,
sadece 10 milyar doların pozisyon değiştirmesiyle,
YTL'den dövize pozisyon değiştirmesiyle -yurt dışına
gitmesiyle demiyorum- bütün enflasyon öngörülerinin dışında
bir şok yaşadı, bir dalga yaşadı. Niye? Hani
enflasyonu siz düşürüyordunuz? Niye birdenbire faizleri yüzde
100'den daha yüksek bir oranda artırmak zorunda kaldınız?
Nasıl
düşürüyorsunuz enflasyonu? Şöyle düşürüyorsunuz
Enflasyonu, bir kere, şunun için düşürüyorsunuz: Türkiye'de
yerli para üzerinden yatırım yapan sıcak paranın
faiz getirisini güvence altına almak için düşürüyorsunuz.
Bu sizin iradeniz değil. Sizden önceki hükûmetlere de dayatılan
buydu, siz de ona boyun eğdiniz. Sizin yaptığınız
şey, esas itibarıyla bir tek başarınız var, o da
boyun eğmek. Bu Hükûmetin bir tek başarısı var, boyun
eğmek. Küresel sistemin ya da küresel sistemin efendilerinin
Türkiye'ye biçtiği çevre ülke rolüne, yani, sanayisi taşeronlaştırılmış,
iş gücü ucuz emek şekline dönüştürülerek köleleştirilmiş,
piyasası pazarlaştırılmış, ekonomisi
tamamen kırılgan hâle getirilmiş, bağımlı,
aslında tam bağımsız, egemen bir devlet olma iddiasında
iken, ancak yarı bağımsız, özerk bir devlet olmasına
karar verilmiş bir ülke rolüne razı olmak ve bunun için gönüllü
olmaktan başka yaptığınız hiçbir şey yok.
Onun için, tarih karşısında sorumlusunuz.
Türkiye'nin
bir numaralı önceliği, Türkiye'nin en acil önceliği
bu Hükûmetten kurtulmaktır. Çünkü, bu Hükûmet, Türkiye'nin sürüklendiği
çevre ülkesi rolüne gönüllü olarak rıza göstermiştir. Uyguladığı
ekonomi politikası, uyguladığı siyasi politika,
dış politikanın tamamı buna dairdir.
Dış
gezilerle iftihar eden bir Başbakan, dış gezilerle iftihar
eden bir Hükûmet. O kadar gezdiniz, ne oldu, itibarımız
mı arttı? Dışişleri Bakanımız burada.
İnşallah, lütfedip cevap verirler. Sayın Başkan da
sataşma telakki ederse memnun olurum.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Dışişleri Bakanı yok yalnız.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Öyle mi? Peki, sağlık olsun. Nasıl olsa
kendisine haber gidecektir.
Soruyorum:
Ne oldu, Türkiye'nin dış politikasında, nerede, hangi
meselesinde bir ilerleme sağlandı? Türkiye, Ermeni meselesinde,
Ermeni soykırım iddialarına ilişkin olarak bir
adım ileri gidebildi mi? Hükûmetiniz döneminde, dünyanın
her yerinde parlamentolardan soykırım yasaları geçti.
Üstelik en fazla itibar gördüğünüzü söylediğiniz yerlerde.
Hükûmetiniz döneminde Kıbrıs meselesinde bir adım ileri
gidebildik mi? Annan Planı'nı müzakere etmek Türkiye'nin
bir imtiyaz alanı idi. Türkiye'nin kendisine bir koz, bir kart olarak
sakladığı bir şeydi. Müzakere etmediğiniz
Annan Planı'nı, oturdunuz, oyladınız, orada razı
olduğunuz durum dahi size verilmedi. Ne oldu, on iki adalar meselesinde
ileri mi gittik? Ne oldu, Avrupa Birliği meselesinde bir
adım ileri mi gittik? Söyleyin.
Türkiye'nin
İslam ülkelerinde itibarı yükseldi mi gerçekten? Arap
şeyhlerinin, kendi halkının parasını çalarak,
kendisine dünyada kaçacak delik arayan Arap şeyhlerinin nezdinde
itibarınızın artmış olması, İslam
toplumları, İslam ülkeleri nezdinde itibarınızın
arttığı anlamına gelmez. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar) Gerçekten İslam toplumları
sizi alkışlıyorlar mı?
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) - Bu beyan yanlış beyan.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Bu beyanın nesini beğenmediğinizi
söyleyin, ben size cevap vereyim.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) - Bir de onlara sorun bakalım.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim.
Sayın
Genel Başkan, siz Genel Kurula hitap edin efendim.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Halkının parasını çalanlara,
halkının emeğini çalanlara, halkının onurunu
çalanlara dair söylediğim söz, anladığım kadarıyla
arkadaşımızı rahatsız etti. Hiç rahatsız
etmesin. Hiç rahatsız etmesin. Onlar insanlığın
her devrinde ve her yerde onursuzlukla mahkûm edilmişlerdir. Halkının emeğini çalanlar, halkının
umudunu çalanlar, halkının ekmeğini çalanlar, ezelî
ve ebedî olarak onursuzlukla mahkûm edileceklerdir.
Halkına
yalan söyleyenler, halkından gerçeği kaçıranlar, halkının
acısına seyirci kalanlar, her nasıl gelmiş olursa
olsunlar, mutlaka, onursuzluk damgasını yemiş olarak,
haysiyetsizlik damgasını, şerefsizlik damgasını
yemiş olarak gidecekler. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
Bundan
gocunması gerekenler sadece, halkının emeğini,
halkının ekmeğini, halkının itibarını
çalanlardır.
Şimdi,
burada, enflasyon övgüsünden sonra gelelim özelleştirmelere.
Şimdi, bu özelleştirmelerin hangisi bu ülkede rekabet yarattı?
Söyleyin bana, hangi alanda yaptığınız özelleştirme
rekabet yarattı? Ve övüne övüne anlattığınız
yabancı sermaye girişlerinden, gelin burada deyin ki:
"Şu kadarlık kısmı yeni yatırım, istihdam
ve bu ülke için üretim kapasitesi, rekabet kapasitesi yarattı."
Var mı böyle bir şey? Yok. Öyleyse, niçin sizi övmemiz gereksin,
bunu bana söyler misiniz?
Ben
size, sizin dört yılınızın özetini söyleyeyim. Bu
Hükûmetin dört yılının özeti şudur: 3 (Y)'yi 5 (Y) yapmak.
3 (Y) ile mücadele edeceğiz diye geldiniz, 5 (Y)'ye çıkardınız.
(Y)'lerden bir tanesi yoksulluktu. Biraz önce referans verdiğiniz
TÜİK rakamları, Türkiye'de yoksulların sayısının
devri iktidarınızda arttığını söylüyor, 21 milyonun üstüne çıktığını
söylüyor; ben söylemiyorum, TÜİK rakamları söylüyor.
Yolsuzlukla
mücadele edecektiniz, yolsuzlukla mücadele adına gele gele
geldiğiniz nokta, yolsuzlukla mücadele konusunda mücadele
eden insanları partinizden ihraç etmek oldu. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar) Burada Genel Kurulda göremiyoruz,
inşallah buradadır, Fuat Geçen, Hatay Milletvekili. Kendisini
bu kürsüden saygıyla selamlıyorum.
HALİL
ÖZYOLCU (Ağrı) - Transfer yapın.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - "Belgelerini getirin dediniz" adam belgelerini
getirdi.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Getiremedi!.. Sayıştayın kararını
biliyor musunuz, son kararını?
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Sonuçta ne oldu? Devletin resmî kurumu, arkadaşlar,
devletin resmî kurumu, Kamu İhale Kurumu, sizin "yok"
dediğinizin belgelerini önünüze koydu.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Yok öyle bir şey! Sayıştay kararlarını
biliyor musun Genel Başkan, Sayıştayın kararını
biliyor musun?
BAŞKAN
- Sayın Poyraz, lütfen!
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Hayret bir şey yahu.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Peki, peki.
Şimdi,
dönün Fuat Geçen'den özür dileyin; ama, milletten özür dilemedikçe
ve milletten aldığınızı millete geri vermedikçe,
milletin emanetini edeplice millete geri vermedikçe milletle helalleşmeniz
mümkün değil.
Yasaklarla
mücadele edecektiniz. Herhâlde yasaklardan anladığınız
şey, sadece ve sadece Recep Tayyip Erdoğan'ın yasakları.
Bu ülke on yıldır bir kişinin yasağıyla uğraşıyor.
Tabii, bu yasağa katkıda bulunan, bu tartışmaya,
bu makam savaşlarına katkıda bulunan değerli muhalefeti
de burada anmadan geçemeyeceğim. Türkiye'nin başka meselesi
yok, 1994 yılından beri, Tayyip Erdoğan aday olacak
mı, yasaklanacak mı, müftü mü olmalı, başkan
mı olmalı, seçilmeli mi, şiir mi okudu, alalım, görevden
mi alalım, milletvekili olabilir mi, yasaklayalım mı,
yasaklamayalım mı, başbakan olabilir mi, olamaz
mı, cumhurbaşkanı olabilir mi, olamaz mı?
RECEP
GARİP (Adana) - Sen de konuşuyorsun.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - On yılda, Ayşegül'ün maceraları gibi,
yaşamadığı hiçbir şey kalmadı. O her
şey olsun; ama, Türkiye ne oldu, Türkiye'ye ne oldu?
Buradan
muhalefete, daha doğrusu ana muhalefete sesleneceğim.
Başbakan olan niye cumhurbaşkanı olamasın?
Başbakan olurken itiraz etmediniz de cumhurbaşkanı
olurken niye itiraz ediyorsunuz?
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Onaylıyorsunuz yani?
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Hayır, ben onaylamıyorum, ben sadece gerekçenize
katılmıyorum. Ben oy kullanacak olsaydım oy vermezdim.
Çünkü, hak etmiyor, çünkü hak etmiyor. Liyakatiyle hak etmiyor, birikimiyle
hak etmiyor, ülkeye, millete sadakatiyle hak etmiyor. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
gürültüler)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) - Hadi oradan!
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) - Sen hak ederek mi geldin be!
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Ben kanaatimi böyle söylüyorum.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, lütfen
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Ben halkına yalan söyleyen birinin cumhurbaşkanı
olmak cesaretini taşıyamayacağını söylüyorum.
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) - Kim yalan söylüyor? Olur mu öyle şey?
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Ağzımdan çıkanı bir kez daha tekrar
ediyorum.
FATMA
ŞAHİN (Gaziantep) - Ağzınla kulağın arasındaki
mesafe çok fazla.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan
EYÜP
FATSA (Ordu) - AK Partiye katıldığın gün yaptığın
konuşmayı unutma Sayın Mumcu.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Ağzımdan çıkanı bir kez daha tekrar
ediyorum arkadaşlar.
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) - Senin gibi bir adamı bakan
yaptı!
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Sabahleyin söylediği yalanı akşam
itiraf etmek zorunda olan birisinin, bu kadar onurlu makamlara talip
olma hakkı yoktur. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Ben böyle düşünüyorum.
EYÜP
FATSA (Ordu) - Sayın Mumcu, AK Partiye katıldığın
gün yaptığın konuşmayı unutma. İki sefer
bakan yaptı. (AK Parti sıralarından "o da yalandı,
o da yalandı" sesi)
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Peki
Evet
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, lütfen
Grup Başkan
Vekiliniz laf atıyor.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Orada
Orada
EYÜP
FATSA (Ordu) - Lütfen, ağzından çıkanı kulağın
duysun!
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, kaç defa uyardım
sizi, lütfen!
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Aynen onu söylüyorum ben de. Ben de bunu söylüyorum.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim lütfen.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Bu ülkenin, bu ülkenin, hangi yasağıyla
mücadele ettiğinizi bir söyleyin.
EYÜP
FATSA (Ordu) - Seni hangi millî irade getirdi AK Partiye bakan yaptı?
Hangi millî irade?
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, dilin mi tutuldu!
BAŞKAN
- Sayın Fatsa, lütfen.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Yasaklarla mücadele edecektiniz. Ne oldu?
EYÜP
FATSA (Ordu) - Lütfen!.. Lütfen ağzından çıkanı kulağın
duysun!
ERKAN
MUMCU (Devamla) -Yolsuzlukla
Kalmadı değil mi, yasak kalmadı
bu ülkede değil mi?
EYÜP
FATSA (Ordu) - Hangi millî iradeyi temsil ediyorsunuz?
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Bu ülkede yasak kalmadı değil mi? Yasak
kalmadı değil mi bu ülkede? Bu ülkede yasak kalmadı değil
mi?
EYÜP
FATSA (Ordu) - Hangi halkı temsil ediyorsunuz?
BAŞKAN
- Sayın Fatsa
Sayın Fatsa, lütfen.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Tebrik ediyorum.
Şimdi,
bu millet size demokrasi tarihinde hiç kimseye vermediği emaneti
verdi. Bu verdiği emanetin kıymetini bilmeden, bu verdiği
emanetin ecrini ona ödemeden, sizin hiçbir şey söyleyecek yüzünüz
yok.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) - Bazıları emanete ihanet etti.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Şimdi, siz
Benim söyleyeceğim şey
şu
ÜNAL
KACIR (İstanbul) - İhanet edenlere yazıklar olsun!
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Evet, ihanet edenlere yazıklar olsun! Bin kere
yazıklar olsun! (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) - Halkın iradesine ihanet edenlere...
ERKAN
MUMCU (Devamla) - İhanet edenlere ve zulmün görünür görünmez ordularıyla
işbirliği yapanlara yazıklar olsun! Milletinin emanetini
milletinin düşmanlarına satanlara yazıklar olsun!
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
MAHMUT
GÖKSU (Adıyaman) - Nankörlere de yazıklar olsun!
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Allah için kurban kesip, küp için kavurma yapanlara
yazıklar olsun! (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Yoksulların emeğini çalanlara yazıklar olsun. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar) "Allah, Kitap" denilerek toplanan
itimadı eşe dosta, yandaşa servete çevirenlere yazıklar
olsun! (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Hırsızlara yazıklar olsun! Sahtekârlara yazıklar
olsun! Yazıklar olsun! Yalancılara yazıklar olsun! Babalar
gibi satanlara yazıklar olsun! (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar) Sadece kendi çocuklarının babası
olanlara yazıklar olsun! Babalar gibi satmanın hesabını
sormayanlara da yazıklar olsun! (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
Bugünden
itibaren, haftada bir, yolsuzluğu, bu kürsüye getirmeyen Erkan
Mumcu'ya da yazıklar olsun! (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar) Tütün yolsuzluğunun hesabını sormayan
Erkan Mumcu'ya da yazıklar olsun!
Demiryolu
yolsuzluğunun hesabını sormayan Erkan Mumcu'ya da yazıklar
olsun! Devam edeyim mi, ister misiniz daha? (AK Parti sıralarından
gürültüler) Tekel yolsuzluğunun hesabını sormayan
Erkan Mumcu'ya da yazıklar olsun! Belediyelerde görevlendirdiğiniz
adamlarla belediye ihalelerini parti genel merkezinden düzenleyip,
İstanbul Belediyesinden gönderdiğiniz adamlar ve parti
genel merkezinde adamlar, gözümün içine bakan adamlarla ihale
işlerini düzenleyen adamlara da yazıklar olsun! Çaldığınız
milletin emeğidir. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Ne diyorsunuz? Ne diyorsunuz?
ALİ
YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Hadi oradan! Kendine gel!
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Ne diyorsunuz? Ne diyorsunuz? Sizin, gözümün içine
bakacak cesaretiniz yok! Sizin benimle yüzleşecek cesaretiniz
yok! Sizin benimle yüzleşecek cesaretiniz yok!
ALİ
YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Bomba gibi var!
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Bu kürsüde diyorsunuz ki, "dokunulmazlıkları
kaldıracağız." Sizde nerede o cesaret?
ALİ
YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Var
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Nerede o cesaret?
AHMET
IŞIK (Konya) - Hadi oradan!
ALİ
YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Var
Cesaretimiz var!
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Sayın Başbakan burada diyor ki: "Ben,
dokunulmazlıkları kaldırmaya söz verdim ama, neye söz
verdim? Bütün dokunulmazlıkları kaldırmaya söz verdim."
Elinden tutan mı var? Elinden tutan mı var? Elinizden tutan
mı var? Niye kaldırmıyorsunuz?
HALİL
ÖZYOLCU (Ağrı) - Önce milletten özür dile, ondan sonra konuş!
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Neden korkuyorsunuz? Veremeyecek hesabınız
yoksa neden korkuyorsunuz? Hadi, bütün dokunulmazlıkları
kaldıralım. Memurun da, amirin de, paşanın da, bakanın
da, başbakanın da, hadi kaldıralım, hadi hukuk karşısında
hepimiz eşit olalım, hadi!.. Hadi gösterin cesaretinizi!
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Hadi dürüstlüğünüze
olan inancınızı ifade edin, hadi!.. Hadi!..
MUSTAFA
ÜNALDI (Konya) - Ne dürüstlüğü be!
ALİ
YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Senden mi öğreneceğiz dürüstlüğü?
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Benden öğrenmeyin. Millete gösterin, hadi,
hadi gösterin!
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) - Edepsiz!
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Hani bu ülkede demokrasiyi getirecektiniz? Nerede
Siyasi Partiler Kanunu? Geldiğiniz gün parti tüzük'ünde yaptığınız
değişikliğe bir bakın. (AK Parti sıralarından
"Sana ne?" sesi)
Nasıl
bana ne, nasıl bana ne? Demokrasi babanızın malı
mı? Siyasi partiler babanızın malı mı? Milletin
verdiği oylar babanızın malı mı? Çiftlik mi burası?
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Onun için mi terk edip gittin?
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Çiftlik mi burası?
ENVER
YILMAZ (Ordu) - Genel Başkan gibi konuş, ucuz siyaset yapma!
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Benim gönlüm, benim yerim her zaman milletimin yanı.
İkbal ve iktidarı seçenler
(AK Parti sıralarından
gürültüler)
Devam
et, devam
Devam et, seninle konuşacağız!
BAŞKAN
- Sayın Mumcu, bir dakikanızı rica edebilir miyim.
Bakın,
o kürsüde, istediğiniz süre içerisinde fikirlerinizi serbestçe
ifade ediyorsunuz. Ancak, karşılıklı konuşma
tipi, bir gruba hitap etmek suretiyle konuşma usulümüzde yok.
Siz, Genel Kurula hitap edin. Bir Genel Başkan olarak da nasıl
konuşacağınızı siz biliyorsunuz. Lütfen, Genel
Kurulu germeden konuşmanızı tamamlayın. (Anavatan
Partisi sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, oradan laf atıyorlar!
REYHAN
BALANDI (Afyonkarahisar) - Rahatsız mı oldunuz?
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan,
ben biliyorsam sizin hatırlatmanıza da ihtiyaç duymayacağım
anlamına gelir.
BAŞKAN
- Değerli milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri,
bizi izleyen sevgili vatandaşlarımız; Türkiye'nin
çıkış yolu var. Kölelik, Türkiye için bir kader değil.
Taşeronlaşmış bir sanayi, yatırım ortamını
iyileştirme adı altında, Teşvik Kanunu adı altında
köleleştirilmiş iş gücü, tahrip edilmiş tabiat,
hiçbir şeyin hesabının sorulmadığı, denetlenmediği,
sadece ve sadece Çukurova'nın toprağını, güneydoğu
insanının alın terini ve Berden çayının mavisini
sömüren bir üretimin, 1 dolara gömlek olarak Batı'nın refahına
hizmet etmesi, bizim kaderimiz değil. Toprağı sömürmek
bizim kaderimiz değil. İnsanımızın emeğini
sömürmek bizim kaderimiz değil. Fukaralık bizim kaderimiz
değil. Bize biçilen bu role, bize biçilen bu fukaralık, bize
biçilen bu önüne konulana razı olma ve itaat etme bizim kaderimiz
değil. Biz buna razı değiliz, millet buna razı değil.
Millet kendi hayatından memnun değil, millet ülkenin istikametinden
memnun değil; bu ülkenin çıkış yolunu göstermenizi
bekliyor ve bu mümkün. Bu ülke, kendi gücüyle bunu başarabilir.
Bu ülke, kendi imkânlarıyla bunu başarabilir. Bu ülke, kendi
politikalarıyla bunu başarabilir. Bu ülke, kölelik mektuplarına
imza atmaktan vazgeçtiği gün, kendi insanının emeğine,
kendi insanının alın terine, kendi toprağının
bereketine ve kendi ülkesinin rekabet gücüne inandığı
gün bunu başarmıştır. Yeter ki kendinize güvenin.
Yeter ki milletinize güvenin. Yeter ki yurdunuza güvenin. Öyleyse,
yırtın, atın bu kölelik mektuplarını, yırtın,
atın bu kölelik düzenini! (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Yırtabiliyorsan, yırt!..
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Bu siyaset, övüne övüne anlattığınız
bu siyaset, faiz, döviz, enflasyon eksenine sıkıştırdığınız
bir ekonomi, insansızlaştırdığınız
ekonomi, çıkış yolu değil. Bu siyaset de, bu ekonomi
de, bu milletin ayaklarının altındadır. Çünkü, bu
milletin umutlarını çalmaktadır. Çünkü, bu milletin
geleceğini karartmaktadır. Milletin istediği
şey, adaletten başka bir şey değildir. Milletin istediği
şey, fırsat adaletinden başka hiçbir şey değildir.
Fırsat adaletini millete çok görerek varabileceğimiz
hiçbir yer yok. Bu ülkenin borcu büyüyor. Bu ülke, kur riski üzerinde
olağanüstü riskler biriktiriyor ve bu ülke, döngüsel biçimde
yaşadığı krizlerini bir kez daha yaşamak istemiyor.
Bu ülke, kendi kaderine kendisi sahip çıkmak istiyor ve bu ülke,
vekillerinden, bu ülke, Meclisinden, bu dirayeti göstermesini
bekliyor. Bu mümkün, bu ülkenin ihtiyaç duyduğu reformları
süratle çıkarmak mümkün. Bu Parlamentoda, on günde on reform
mümkün. Bu ülkeyi on yılda ilk ona taşımak mümkün. Türkiye
bunu yapabilir. On günde on tane reform yapabiliriz. On günde on reformla,
bu ülkenin on yılını açabiliriz. O on yıl, bu ülkeye
rekabet gücü kazandıracak, dış politikada itibar kazandıracak
on tane reform olabilir.
Hiç
sormuyor musunuz kendinize, bu Avrupa Birliği, bu IMF, size niye
bir eğitim reformu telkin etmiyor? Hiç sormuyor musunuz kendinize,
niye bu Avrupa Birliği, size kendi demokrasisini şart
koşmuyor? Niye kendi siyasi partiler kanununu size teklif etmiyor?
Niye kendi demokrasisini size teklif etmiyor? Hiç sormuyor musunuz
niye kendi eğitim reformunu size teklif etmiyor, size dayatmıyor?
Yani, işçi ücretlerinden pamuğa verilecek prime kadar
her şeyle ilgilenenler, kaç kişiyi memur alıp almayacağınıza
kadar her şeyle ilgilenenler, hangi vakfın malının
verilip verilmeyeceğiyle ilgilenenler, bu ülkenin demokratik
düzeniyle ilgili olarak niye tek satır, tek cümle söylemiyorlar?
Niye bu ülkede siyasi partiler düzeninin bir liderler sultasına
dönüşmüş olmasının, bu ülke için nasıl bir talihsizlik
olduğunu, nasıl bir bahtsızlık olduğunu söylemiyorlar?
(Anavatan Partisi sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Niye bu ülkenin parlamentoları, bu ülkeye,
kendi insanının onuruna yakışır bir siyaset
düzeni kuramıyor? Milletin şerefli vekilleri, genel
başkanların, parti yönetimlerinin üzerinizde kurduğu
bu tasalluttan hoşnut musunuz? (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar) Milletin bu tasalluttan hoşnut olduğunu
mu düşünüyorsunuz? Nerede bu süreçte adalet? Nerede bu süreçte
milletin katılması? Nerede bu süreçte milletin iradesi?
Listelerde nerede, katılmada nerede?
Yıllarca,
barajın adaletsizlik olduğunu söylediniz. Her gelen barajı
savundu. Bugüne kadar barajı savunan herkes gibi, siz de bu
utanca neden ortak oluyorsunuz?
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Siz farklı mısınız?
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Türkiye'de vatandaşların yüzde 50'sinin
şu sıralarda temsil edilemiyor olması adalet midir?
Bu, Türkiye'nin hak ettiği şey midir?
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Baraj sıkıntınız
mı var?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) - ANAP zamanında çıkarıldı...
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Doğrudur, doğrudur...
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) - Niye düzeltmediniz?
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Anavatan Partisi zamanında çıkarılmadı,
daha önce çıkarıldı ama, doğrudur, Anavatan Partisi
de, işte bu yüzden, işte bu yüzden millet tarafından cezalandırılmıştır
ve alması gereken dersi de almıştır, alması
gereken ibreti de almıştır. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
Ama,
siz, başkasının yaptığı kötülüğü,
başkasının yaptığı yanlışı -eğer yanlışsa- kendinize
hak mı görüyorsunuz? (AK Parti sıralarından "Demagoji
yapma!" sesi)
Ve
soruyorum: Hani sizin eğitim reformunuz? Burada gelip anlatıyorsunuz:
"Köylere kadar ADSL götürdük." Yalanın da kuyruklusu!
ADSL'in ne olduğunun dahi bilinmediği ne kadar belli! Yani
önüne bir metin koyuyorsunuz, bari ADSL'in ne olduğunu söyleyin.
Telefon kablosunun olduğu her yerde potansiyel olarak ADSL
var. Onu, Özal, yıllar önce götürmüştü Türkiye'nin en ücra köşesine
kadar. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Gelip, burada, kasıla kasıla ne anlatıyorsunuz?
Sizin
bir tek marifetiniz var, babalar gibi satmak! Ve kendi çocuklarınızı
düşünerek satmak! Kendi yandaşlarınızı düşünerek
satmak!
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) - Başka cümleler bul!
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Bunların belgesi var. Belgesini istiyordunuz.
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin şerefli vekilleri, gerçekten bu belgelerle
yüzleşmek istiyor musunuz? Gerçekten bu belgelerle yüzleşmek
istiyor musunuz? YİMPAŞ mağdurlarına "sahtekâr"
diyen bir Başbakana "sensin" dediğim için ceza almışım,
tazminat cezası.
Şimdi,
ben soruyorum buradan Sayın Başbakana. "Benimle ne
alakası var?" dediği için soruyorum: 94 kampanyanızı
kim yaptı? 94 kampanyanızı yapan şirkete belediyeden
ne verdiniz? 94 kampanyasını yapan şirketten belediyeden
verdiğiniz billboard ihalesi, ihalesiz billboard işi, sonra
sahte evrakla başka bir şirketin üstüne geçti mi, geçmedi
mi? Daha sonra, 2002 kampanyasında seçiminizi yapan
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) - Mahkemede beyan edersiniz mahkemede!
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Tabii tabii. Mahkemeye değil mi? Mahkemeye
götüreyim değil mi? Dokunulmazlığınızı
kaldırın, bakın bakalım mahkemeye gidiyor muyuz,
gitmiyor muyuz?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) - Bu partiye niye geldin o zaman?
AHMET
IŞIK (Konya) - AK Partiye niye girdin o zaman?
BAŞKAN
- Arkadaşlar, müdahale etmeyelim lütfen.
AHMET
IŞIK (Konya) - Niye sorgulamadın o zaman?
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Millete sadakat yemini edenlerin, millete sadakat
sözünde durmalarını beklemek benim hakkım.
BAŞKAN
- Sayın Genel Başkan, siz Genel Kurula hitap edin lütfen!
ÜNAL
KACIR (İstanbul) - Cevap ver, cevap ver. Dediklerimizi kulağın
duymuyor galiba.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
şerefli vekilleri, size söyleyeceğim önemli şeyler
var. Bu IMF'ye niyet mektubunda diyorsunuz ki, ilaç işinde kısıtlamaya
gideceğiz.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) - Kulağın duymuyor mu?.. Kulağın
duymuyor mu?
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Sayın Başkan, size sesleniyor galiba arkadaş.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) - Sayın Mumcu, size sesleniyorum.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, bakın, şikâyet ettiğimiz
ÜNAL
KACIR (İstanbul) - Bunları biliyordun da niye geldin bu partiye?
BAŞKAN
- Sayın Kacır, lütfen oturur musunuz yerinize.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) - 94'ten bahsediyorsun. Bu partiye niye geldin,
Tayip Erdoğan'ın yanına niye geldin öyleyse? Cevap
ver! Niye bakan oldun?
BAŞKAN
- Lütfen, yerinize oturun.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - İnsanlar iki yüzlülüklerini ilk görüşte
göstermiyorlar. Ben de, millet kadar saf, millet kadar iyi niyetli
olarak inandım. (ANAP sıralarından alkışlar,
AK Parti sıralarından gürültüler)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) - Hadi be!.. Hadi oradan!..
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Evet, evet
Arkadaşlar, benimle değil, vicdanınızla
konuşun. Benimle değil, vicdanınızla konuşun.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) - O zaman sen de git vicdanınla konuş.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Benimle değil, vicdanınızla konuşun.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Benimle değil, vicdanınızla konuşun.
BAŞKAN
- Sayın Mumcu, siz lütfen, Genel Kurula hitap edin.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - İki yıl içinde bu ülkenin ilaç harcamaları,
sosyal güvenlik sisteminin ilaç harcamaları 3 kat artmış.
SSK'nın ilaç harcamaları 3 kat artmış. Aşağı
yukarı 2,8 milyar dolar yıllık ilave maliyet. Ne oldu,
bu ülkeye sağlık mı geldi? Yoksa birden bire sağlık
mı fışkırıyor her yerde? Yoksa acaba, bizim bilmediğimiz
başka ilişkiler dolayısıyla mı bu iş oldu?
NİHAT
ERİ (Mardin) - Yeşil kartlılar ilaç alamıyordu,
şimdi alıyor.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Şimdi, söylenecek çok söz var da dinleyecek
vicdan lazım. Dinleyecek vicdan lazım
(AK Parti sıralarından
"Onu da kendinize söyleyin." sesi) Onun için, ben, millete,
bu ülkenin içine düştüğü karamsarlıktan çıkaracak
yolu söylemek istiyorum. Bu Hükûmetten kurtulmak.
HALİL
AYDOĞAN (Afyon) - İnandırıcılığınızı
kaybettiniz.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Bu ülkenin bir numaralı önceliği, köleliğe
razı olmuş, çevre ülke rolüne razı olmuş ve kendi
meşruiyetini milletinin rızasında değil, Türkiye'ye
bu kefeni biçenlerin onayında arayan bu Hükûmetten kurtulmaktır.
RECEP
ÖZEL (Isparta) - Aynı Perinçek gibi konuştun.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Evet. Hak söz kimin ağzında olursa olsun,
ona yakışır.
Tekrar
tekrar söylüyorum: Bu ülkeye biçilen çevre ülke rolüne rıza
göstermek ve onun taşeronu olmaktan başka hiçbir önemi olmayan
bu Hükûmetten kurtulmak, tam bağımsız bir Türkiye için önceliğimizdir.
Bunu yüreğinde hissedenler olur, hissetmeyenler olur. Ben, bunu
ciğerlerime kadar hissediyorum.
Cumhuriyeti
bir laiklik sorunu olarak görmezden önce, elbette, cumhuriyetin
vazgeçilmez niteliklerinden birisi laikliktir, ama, Türkiye'yi
bir laiklik-dindarlık kamplaşmasının içine sürüklemenin
dışında, Türkiye'yi bir bütün, Türkiye'yi savunulması
gereken bir bütün olarak gören anlayışın cumhuriyete
dair keşfetmesi gereken ilk şey, cumhuriyetin iki temel hedefidir:
Bunlardan bir tanesi tam bağımsızlık, bir diğeri
millî egemenlik. Cumhuriyetin seksen küsur yılını geride
bıraktıktan sonra, cumhuriyetin bu ideallerini gerçekleştirmek
noktasında, bugün geldiğimiz durumun bir zaaf durumu olduğunu,
ne yazık ki, itiraf etmek durumundayız. Ne yazık ki, bu
ülke, tam bağımsız bir devlet, tam bağımsız
bir ülke olma imkânını günden güne kaybetmekte, gerek ekonomisi
üzerinden gerek meşruiyetini, siyasi meşruiyetini
dışarıda arayan iktidarlar yüzünden, millette değil,
dışarıda arayan iktidarlar yüzünden, bir yarı bağımsız
özerk devlet statüsüne sürüklenme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Diğer yandan bu ülke, yozlaştırılmış bir
siyaset düzeni içerisinde, ne yazık ki, millî egemenlikten tamamen
uzaklaşmış, sadece ve sadece yönetici mekanizmaları
üzerinde baskı kurabilen güçlerin egemenliğinde bir ülke
olmaya doğru sürüklenmiştir.
Bu
ülkeyi buradan çıkaracak irade milletin elinde vardır. Bugün,
"Alternatif yok" diyenler, millete çaresizlik telkin etmektedirler.
Demokrasinin kendisi çaredir. Milletin iradesinin kendisi çaredir.
Milletin iradesinin kendisinin çare olduğunu bilmek için tarihimize
bakmak yeterlidir. İstiklal Harbi, milletin iradesinin kendisinin
bir çare ve çıkış yolu olduğunun dersleriyle doludur.
Bu cumhuriyeti savaşarak kuran, bu ülkeye bağımsızlığını
kan vererek kazanan bu ulusun, bugün, meşruiyetini dışarıda
arayanlar karşısında hiçbir şekilde bir alternatifsizlik,
çaresizlik, kimsesizlik duygusuna kapılmadan, kendisini iradenin
merkezi, gücün merkezi, meşruiyetin merkezi olarak görerek ve
demokrasiye inanarak bir karar vermesi gerekiyor. O karar, bu
Hükûmetten kurtulma iradesinde birleşme kararıdır. Bunun
için milletimiz adına yapmamız gereken her şeyi yapmaya
biz hazırız. Milletin tarihsel olarak hak ettiği tam bağımsızlık
ve millî egemenlik ülküsüne sahip çıkabilmesi için yapılması
gereken her türlü fedakârlığın yapılmasında
biz ve bizim gibi pek çok memleket evladı, bir saniye bile tereddüt
göstermeyecektir. Ama, bir zümre, bir güruh vardır ki, onlar daima
ikbalin, onlar daima kendilerini sürekli şüphe duydukları
meşruiyet problemleri yüzünden tamamlayanların yanında
yer alacaklardır.
Bir
arkadaşım, bana, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, Türkiye'nin
şehirlerinden birinden geçerken, treni oradan geçerken, vagonunun
perdelerini kapattığını anlatmıştı.
Doğru mudur değil midir bilmiyorum. Ben de neden diye
O
şehri görmemek için vagonun perdelerini kapatırmış
Atatürk. Bunu kendim okumadım, ama, beni çok etkileyen bir hikâyedir.
Nedeni şuymuş: Kuvayımilliye'nin örgütlenmeye
başladığı yıllarda Gazi Mustafa Kemal -o zamanki
adıyla Mustafa Kemal Paşa- haber göndermiş o kentin
eşrafına, esnafına, millî mücadeleye destek vermeleri,
asker sağlamaları, silah temin etmeleri konusunda. Aldığı
cevap şu: "Biz burada işgal kuvvetleriyle ilişkileri
yeni yeni düzelttik. Şimdi, ticaretimize filan müsaade ediyorlar,
eskisi kadar bize zulmetmiyorlar
"
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) - Türkiye'de böyle bir şehir yok. Türkiye'de
böyle bir şehir yok.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - İnşallah yoktur, inşallah.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) - Hayır yok.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - İnşallah, inşallah.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) - Türkiye'de böyle bir şehir yoktur.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - İnşallah, inşallah.
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) - Uyduruyorsun.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - İnşallah.
Ben,
ama, müsaade edin sözlerimi tamamlayayım.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) - Açıkla, o vilayeti açıkla.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Ben bilmiyorum.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) - Niye konuşuyorsun o zaman?
BAŞKAN
- Arkadaşlar, müdahale etmeyelim.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Sözlerimin sonuna geleyim.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Mustafa Kemal'i bari alet etme ya!
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Mustafa Kemal'in ne hissettiğini bugün hissedebilir
miyiz bilmiyorum, ama, Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'nde de söylediği
gibi, kendi emellerini müstevlilerin emelleriyle tevhid edecek,
birleştirecek, bir güruh ve zümre her zaman olacaktır. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar) Ne yazık ki,
olacaktır ve maalesef, vardır ve maalesef, vardır.
Şimdi,
burada bir Meclisin, bir Genel Kurulun sıralarında oturmuş
Türkiye'nin geleceğine ilişkin kaygılardan ya da umutlardan
söz ederken Meclisi Mebusan tecrübesini bir kez daha hatırlamak
lazımdır arkadaşlar. Meclisi Mebusanın sıralarında
oturan insanlar için Atatürk ve arkadaşları birer asiydiler.
Meclisi Mebusanın sıralarında oturan vekiller için,
Meclisi Mebusanın ve payitahtın imzaladığı
anlaşmalar Türkiye'ye istikrar getiriyordu. Nasıl olsa
şöyle veya böyle bir mütareke sağlanmıştı, ortalık
durulmaktaydı, iş karıştırmanın âlemi
yoktu; isyan çıkarmanın, huzursuzluk yapmanın, ortalığı
bozguna vermenin âlemi yoktu, ama birileri öyle düşünmediler
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Konuşmanızı toparlar mısınız efendim.
Buyurun.
ERKAN
MUMCU (Devamla) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
birileri,
Türkiye'ye biçilen rolün Türkiye'nin kaderi olmadığını,
Türkiye'nin kendi geleceğini kendi iradesiyle biçimlendirebilecek
kadar güçlü bir ülke olduğunu, bunu yapabilecek kadar, bunu
yapmaya yetecek kadar soylu ve köklü bir kültüre, bir bağımsızlık
idealine sahip olduğunu; kendi emeğiyle, kendi kaynaklarıyla,
kendi insanıyla, kendi insanca medeniyetini kurabilecek
bir ülke olduğunu düşündüler ve bir millî mücadele verdiler.
Bu millî mücadele, bugün Türkiye'nin sürüklendiği yerde, Türkiye'nin
sürüklenmekte olduğu istikamette bize pek çok ibretlerle doludur.
Ben, bu ibretlerin bugün bizim için rehber değeri taşıdığına
inanıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Gelin, bunları bir kez daha şöyle iliklerimize kadar hissedecek
şekilde düşünelim, idrak edelim. Bu ülkenin sürüklendiği
yer, bu milletin selametine bir yer olarak gözükmüyor. Bu ülkenin
sürüklendiği yer bir borç bataklığıdır. Bu ülkenin
sürüklendiği yer, ekonomisinin taşeronlaştırılması,
pazarlaştırılması, insanının ucuz iş
gücü rekabetine mahkûm edilmiş bir biçimde köleleştirilmesidir,
toprağının sömürülmesidir, tabiatının kirletilmesidir,
çevresinin tahrip edilmesidir. Bu rol, Türkiye'nin razı olabileceği
bir rol değildir. Gelin buna itiraz edelim. Gelin, bu itirazı,
kendi aklımız, kendi imanımız, kendi ufkumuz, kendi
ideallerimiz, kendi gök kubbemiz altında kendi bağımsız
ideallerimizle kendi insanımız için yepyeni bir hayat kurma
ideali, yepyeni hayatlar kazandırma ideali olarak ortaya koyalım,
çalışalım.
Gelin,
kendimiz için istediğimizi herkes için isteyelim. Gelin, kendi
çocuklarımızın sahip olduklarından daha fazlasını
bu milletin çocuklarına vermek için bir mücadele verelim. Gelin,
faiz yoluyla, gelin, özelleştirme yoluyla, gelin, kâr transferleri
yoluyla, gelin, yolsuzluk yoluyla, kaçak yoluyla bu milletin lokmasından,
bu milletin kursağından çalınanları bu milletin
çocuklarına geri verelim. Gelin, millete hak ettiği sadakati,
gelin, millete hak ettiği liyakati gösterelim. Gelin, milletin
Meclisi, gelin, milletin vekilleri olalım.
Ben,
Hükûmetin ortaya koyduğu tavırla, özellikle, ortaya koyduğu
bu mektubun içeriğiyle, razı olduğu rolle, milletin
ideallerine uygun bir yolculuğa bizi götürdüğü kanısında
değilim. Onun için, milletimle beraber, sürüklendiğimiz
yere gitmeme, milletin kendi istikameti doğrultusunda ilerleme
adına mücadelemi arkadaşlarımla beraber ve milletimle
beraber sürdüreceğim. Korkarım, ülkenin tarihinde iktidarınızın
dönemi ne yazık ki karanlık ve saygıyla anılmayan
bir dönem olarak kalacaktır. İnşallah kalan bir yılı
bir telafi yılı olur, inşallah bu ülkeyi milletin arzusu
istikametinde yönetecek bir iradeyi gösterecek bir dirayeti bu
Hükûmet gösterir.
Sözlerimin
sonunda, her ne kadar kifayetsiz de olsa, 2007 bütçesinin hayırlı,
uğurlu olmasını diliyorum.
Bu
bütçenin bir seçim bütçesi olduğu, alanın razı, verenin
razı olduğu bellidir. 2005 yılında 3 milyar
açıkla kapatılan bir bütçenin, 2006 yılında 3 milyar
civarında açıkla kapatılan bir bütçenin 2007 yılında
17 milyar civarında -16,7 milyar- bir açıkla kapatılmasının
şimdiden hedeflenmesi ve buna IMF'nin ses çıkarmaması,
tıpkı Avrupa Birliğiyle müzakerelerde alınan seçim
molası gibi, Türkiye'nin bir komployla karşı karşıya
olduğunun en açık delilleridir. Türkiye bir komployla karşı
karşıyadır ama, Hükûmetin, Türkiye'nin sürüklendiği
yeri görecek dirayeti ve cesareti ne yazık ki yoktur.
Ama
ben yine de milletin iradesinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yansımasını diliyorum, yine de milletin istikametinin
gerçekleşmesini diliyorum, yine de bu bütçenin hayırlara
vesile olmasını diliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
ayakta alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Mumcu.
ALİ
YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Sayın Başkan, talebimiz yerine
geliyor mu?
BAŞKAN
- Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Genel Başkan
Antalya Milletvekili Sayın Deniz Baykal. (CHP sıralarından
ayakta alkışlar)
Buyurun
efendim.
Sayın
Baykal, süreniz bir saat.
CHP
GRUBU ADINA DENİZ BAYKAL (Antalya) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 2006 yılı bütçe tasarısıyla ilgili
görüşmelerin sonuna gelmiş bulunuyoruz.
Bütçe,
Genel Kurulumuzda, kısa bir süre içinde de olsa, milletvekillerimiz
tarafından ele alınıp tartışılmıştır.
Bu tartışmaların, artık, standart bir nitelik kazanmaya
başladığını görüyorum. Hâlbuki, ekonomimizin
içinde bulunduğu durum, Türkiye'nin çok ciddi bir ekonomi politikası
tartışmasına ihtiyaç gösteriyor. Bütçe görüşmelerimizin,
bu açıdan bir fırsat olarak değerlendirilmesini çok isterdim.
Maalesef, Hükûmet ve iktidar sözcüleri, olayı, daha çok siyasal
amaçlı, propagandaya yönelik günlük söylemle geçiştirme
anlayışı içinde bir müzakereyi tercih etmişlerdir
ve maalesef, çok ciddi bir ekonomi politikası irdelemesi yapılamamıştır.
Hâlbuki, Türkiye'nin, böyle bir politika tartışmasına,
Parlamento düzeyinde ciddi ihtiyacı var. Çünkü, çok ciddi, kaygı
verici işaretler, gelişmeler ortaya çıkmaya başlamıştır.
Bunları, kamuoyumuzun dikkatine, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
biz sunmaya çalıştık. Bütçe görüşmelerini, arkadaşlarımız,
ben, hem Komisyonda hem Genel Kurulda bu çerçeve içinde değerlendirdik.
Ama, bunun, iktidar tarafından geçiştirilmek istendiğini
üzüntüyle görüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, o nedenle, işin temelini, bir kez daha,
kamuoyumuzun, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin dikkatine sunmayı
görev biliyorum. Bir süre sonra, bu konuları, geriye yönelik
olarak, geriye dönük olarak konuşma durumunda olacağız.
Önce,
nerede durduğumuzu bir anlayalım. Değerli arkadaşlarım,
Türkiye, 2001 krizi sonrasında bir program uygulamaya yönelmiştir
ve bu programın uygulanmasının, şimdi, altıncı
yılını tamamlamış bulunuyoruz, bu bütçeyle
yedinci yıla gireceğiz.
Bu
dönemin bir bölümü, bundan önceki iktidar döneminde geçmiştir;
yedi yıllık dönemin üç yılı AKP öncesi dönemde geçmiştir,
dört yılı AKP döneminde geçmiştir. Şimdi, AKP'nin beşinci
yılına girmiş bulunuyoruz.
Bu
dönemde izlenen program, AKP'nin yaptığı program değildir.
AKP, devraldığı programı uygulamaktadır. IMF
bir program yapmıştır, bu programın ilk üç yılı,
bundan önceki parlamento ve bundan önceki hükûmet döneminde uygulanmıştır,
son dört yılı da AKP tarafından uygulanmaktadır.
Program aynıdır, çerçeve aynıdır, o program işlemektedir;
hatasıyla sevabıyla, yürürlükte olan program o programdır.
Bu
program, bundan önceki iktidar döneminde, 2001 krizinden sonra,
2002 yılında önemli sonuçlar vermeye başlamıştır.
2002 yılında yüzde 68,5 olan tüketici fiyatları, 2001
yılı sonunda 68,5 iken 2002 yılı sonunda yüzde 30'un
altına, yüzde 29,7'ye inmiştir. Yani, program, bir yıl
içinde, 2001-2002 yılları arasında 68,5'den enflasyonu,
29,7'ye indirmiştir. Kim indirmiştir? Bundan önceki parlamento.
Hangi hükûmet indirmiştir? Bu Hükûmet değil, bundan önceki
hükûmet.
Yani,
o programın özünde, enflasyonu indirmeye yönelik mekanizmalar
vardır, o mekanizmalar işletilmiştir. O programın,
şimdi, AKP İktidarı dönemindeki dördüncü uygulama
yılının sonundayız. Yüzde 29,7'yle devralınan
enflasyon, dördüncü yılın sonunda, şimdi, yüzde 10'a
gelmiştir. Bir yılda, 68,5'ten 29,7'ye inmiştir; dört
yılda, 29,7'den yüzde 10'a inmiştir ve ilk kez, değerli arkadaşlarım,
ilk kez, bu yıl, enflasyon yeniden yükselmeye başlamıştır.
Enflasyon, ilk kez, bu yıl, yeniden, bir önceki yılın üzerine
çıkmaya başlamıştır. Bu, görmezlikten gelinecek
bir olay değildir, bir konjonktürel olay diye geçiştirilecek
bir durumu da yoktur. Mayıs ayında yaşanan olay da Türkiye
ekonomisinin yapısıyla doğrudan ilgili bir olaydır
ve öyle anlaşılıyor ki, Türkiye ekonomisinde, artık,
yeni bir aşamaya gelinmiştir. Eski programla gidilebilecek
yere gelinmiştir. Şimdi, yeni bir programa ihtiyaç var, yeni
bir anlayışa ihtiyaç var, yeni bir yaklaşıma ihtiyaç
var. İzlenmekte olan program, birtakım sinyaller vermeye
başlamıştır, uyarı sinyalleri vermeye
başlamıştır, gidişat iyi değil demeye
başlamıştır. Enflasyonun düşmekten yükselmeye
yönelmesi, bu sinyallerden sadece bir tanesidir.
Yani,
enflasyondaki bu değişime, tekrar, bir dikkatinizi çekmek
isterim. 2005 yılında üretici fiyatları enflasyonu
2,66 idi; şimdi, bu yıl 11,67 olmuştur. 9 puan, üretici fiyatları
enflasyonu, 2006'da, 2005'e göre artmıştır. Tüketici fiyatlarıyla
enflasyon, bu yıl 9,86 olmuştur, geçen yıl 7,61'di. 2 puan
da tüketici fiyatları enflasyonu bu yıl artmıştır.
Neye rağmen artmıştır? Türkiye, enflasyonu indirmek
için bütün imkânlarını seferber ettiği hâlde, yüzde 6,5
faiz dışı fazla verme politikasını bu
yıl da sürdürdüğü hâlde, üretici fiyatlarını baskı
altına aldığı hâlde, işçi ücretlerini düşürdüğü
hâlde, memur maaşlarını düşürdüğü hâlde, emekli
maaşlarını düşürdüğü hâlde, yatırımları
kıstığı hâlde, sadece enflasyona endeksli bir politikayı,
Türkiye, kararlılıkla ve fedakârlıkla uyguladığı
hâlde, bu defa, ilk kez, son altı yıldan beri ilk kez, bu
yıl, enflasyon düşmemiştir, yükselmeye başlamıştır.
Bu, üzerinde durulması gereken çok temel bir noktadır ve
tek sinyal de bu değildir.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye'de ekonomi, bir istikrar programı
uygulamış olmasına rağmen, çok ciddi ölçüde
açık veren bir ekonomidir. Yani, bütçe, açık verilmemesi
için her türlü tedbir alınarak ve bütün harcamalar baskı altında
tutularak yönetildiği hâlde, Türkiye ekonomisi, çok ciddi
açık veren bir ekonomi olmuştur; dış dünyayla
ilişkilerimiz, bu açığı, çarpıcı bir biçimde
ortaya koymuştur. Türkiye'de, dış ticaret açığı
kaygı verici bir düzeye çıkmıştır ve büyümedeki
değişime rağmen dış ticaret açığı
azalmamakta, artışını sürdürmektedir. AKP İktidarı
iş başına geldiği zaman Türkiye'deki dış
ticaret açığı 14,5 milyar dolardı, 2002 yılında,
şimdi 52,5 milyar dolar olmuştur dış ticaret
açığı ve buna bağlı olarak da Türkiye'de, cari açık,
2002 yılında, iktidar iş başına geldiği
zaman 1,5 milyar dolardı, bugün 34 milyar dolar düzeyine cari
açık gelmiş bulunmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, bu, Türkiye'de, hepimizi düşündürmesi
gereken kaygı verici bir sürecin işlemeye başladığını,
bize, çok açık bir biçimde göstermektedir.
Türkiye'de,
geride bıraktığımız dönemde ekonomiye baktığımız
zaman, sadece enflasyon oranında değil, ama, dış ticaret
açığında, cari açıkta ve büyümede kaygı verici
bir gelişmeyi görüyoruz. Artık, büyümenin de, on dokuzuncu
çeyrek dönemde devam eden büyümenin de, artık, umutsuz sinyaller
vermeye başladığını ve 2006 yılının
üçüncü çeyreğinde, büyümenin, yüzde 3 düzeyine düşmüş
olduğunu görüyoruz. Bu, Türkiye'de, kaygı verici bir sürecin
işlemeye başladığını gösteriyor; bu,
Türkiye'de, ekonominin, açık veren ve borçlanan bir ekonomi hâline
dönüştüğünü bize gösteriyor.
Sayın
Başbakan ve Maliye Bakanı, bu borçlanma konusunda, zihinleri
karıştırma çabasını kararlı bir şekilde
sürdürüyorlar, ama, gerçekler çok açıktır. Türkiye ekonomisinin,
özel sektörün dış borçları, kamu sektörünün iç ve
dış borçları birlikte düşünüldüğü zaman, bugün
geldiğimiz noktadaki toplam yükümlülüğü 370 milyar dolardır.
Türkiye'nin gayrisafi millî hasılası, en son rakamlara göre
390 milyar dolardır, ama, ekonominin iç ve dış yükümlülüğü
370 milyar dolardır.
Bir
kriz döneminden altı yıl sonra, ekonominin neredeyse yüzde
90'ına, gayrisafi millî hasılanın yüzde 90'ına yönelik
bir borç tablosu, hiçbir şekilde, kabul edilebilir, tahammül
edilebilir sayılamaz. Bu gayrisafi millî hasıla içinde
borç oranı hesaplanırken, sadece kamunun, sadece net iç
borçlarıyla yapılacak bir hesaplamanın gerçeği
bize göstermediğini dikkatinize sunmak istiyorum.
Bu
tablo neye yol açmıştır? Bu tablo, ekonomide, faizlerin
yüksek bir düzeyde devam etmesine yol açmıştır. Faizler,
yüzde 22,5 düzeyindedir. Türkiye'de reel faizler, yüzde 13,5 düzeyindedir.
2007 yılında enflasyonu yüzde 4'e indirmeyi amaçlıyoruz,
yüzde 4 enflasyonu öngören bir programın uygulanması
sırasında, reel faizler, yüzde 13-13,5 olarak ortaya
çıkıyor. Bu, bir şeyin işaretidir: Güvensizliğin
işaretidir, güvensizliğin
Bakınız,
Merkez Bankası, son günlerde, birbiri üstüne alarmlar çekiyor,
uyarılar yapıyor. Bu uyarılar, iki noktada ortaya
çıkıyor: Bir, ekonominin giderek daha fazla dış
borca dayanıyor olmasından Merkez Bankası telaşlıdır
ve ilgilileri uyarma ihtiyacını hissetmiştir.
"Eğer, döviz kazancınız yoksa, dövizle borçlanmayın."
diyor. Bu demektir ki, Türkiye'de, bugünkü kur düzeyi gelecek
açısından güvenilir değildir. Bu kur düzeyinin devam
edeceğini kabul ederek ekonomiyi işletmeye yönelmek, büyük
riskleri göze almak demektir. Bu, ciddi bir uyarı olarak ortaya
konmuştur. Bu uyarı, özel sektöre de yapılmıştır,
kişilere de yapılmıştır, devlete de yapılmıştır.
Gerçekten de, Türkiye'de, çok ciddi bir kur riski tablosu ortaya
çıkmaya başlamıştır.
Yine,
Merkez Barkası, son zamanlarda, ekonominin, dolarizasyon denilen,
giderek dolara dayalı bir hâle dönüşüyor olmasından
ciddi bir kaygı içine girmiştir ve bu konuda da uyarılarını
gündeme getirmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, ekonominin ciddi kriterlerine
bakıyorsanız, o kriterleri size söylüyorum: Dış
ticaret açığı, cari açık, ihracatın ithalatı
karşılama oranı, yüzde 6,5 faiz dışı fazla
uygulanmasına rağmen -ki, dünyada, Türkiye gibi altı
yıl üst üste yüzde 6,5 faiz dışı fazla uygulamasını
gerçekleştirmiş bir başka ülke yoktur- dış borçların,
iç borçların toplamının azalmaması, borçların
artmaya devam etmesi ve Türkiye'de, ihracatın ithalatı
karşılama oranının giderek düşmeye başlaması.
Yüzde 69,9'du 2002 yılında, şimdi, geldiğimiz noktada,
ihracatımız, ancak yüzde 60,4'ünü ithalatın karşılıyor.
Bu da, haziran ayı itibarıyla ortaya çıkan tablodur.
Yıl sonunda ne olacağını, hep birlikte göreceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, bu, kabul edilebilir, sürdürülebilir bir
tablo değildir. Türkiye böyle kurtulamaz, ekonomimiz böyle
kurtulamaz; Türkiye, böyle, sürdürülebilir bir kalkınmayı
gerçekleştiremez, böyle, istihdam sorununu, işsizlik sorununu
çözemez, böyle, refah sorununu çözemez.
Bu,
Türk ekonomisinin, giderek daha dışa bağımlı,
dışarıdan yönlendiren, dışarıdaki dalgalanmalardan
etkilenen, kaynaklarını kendi kalkınması, büyümesi
için değil, dış ülkelerin, dış ekonomilerin
çıkarları doğrultusunda kullandırmaya mecbur kalan
bir ilişkiler düzeni içine Türkiye'nin girmesi demektir ve böyle
bir ilişkiler düzeni içine, maalesef, girilmiştir.
Bugün,
Türkiye'nin borçları artmıştır. Türkiye'de sıcak
para olağan üstü yükselmiştir, 55 milyar dolara yükselmiş
bir sıcak para tablosu vardır. Türkiye'nin elindeki varlıklar
satılmıştır, el değiştirmiştir, mülkiyet
değiştirmiştir. "Türkiye'ye yabancı sermaye
giriyor." diye, Sayın Maliye Bakanı, Başbakan,
bundan övünç payı çıkarmaktadır. Ama, bu, kaygı verici
olması gereken, düşündürücü olması gereken bir durumu
ortaya koyuyor. Türkiye'nin varlıkları, büyük ekonomik kuruluşları,
satılıyor, devrediliyor, el değiştiriliyor, Türkiye'nin
pazarı paylaşılıyor. Bu, Türkiye halkının,
Türkiye ekonomisinin güçlenmesine, üretimini arttırmasına,
yatırımının gelişmesine, istihdamının
çoğalmasına yardımcı olmuyor. Var olan kuruluşlar
el değiştiriyor, bankalar el değiştiriyor, sanayi
kuruluşları el değiştiriyor, Türkiye'de, marketler,
yabancı yatırım alanında hızlı bir gelişme
sergiliyor; ekonomi, sanayi, tarım, üretim, işsizlik ve ithalatı
karşılamaya yönelik gerçek ihracat, ne yazık ki, gereken,
özlediğimiz şekilde bir ilerleme göstermiyor.
Türkiye
ekonomisi, daha teslim olmuş bir ekonomi hâline geliyor. Kendi
ayakları üzerinde duramayan bir ekonomi hâline, her geçen gün,
daha büyük ölçüde, evet, dönüşüyor. Bunun sonucu, tabii, Türkiye'de
sosyal sorunların çok daha yüksek düzeye çıkmasıdır.
Bu
çerçevede, hemen, şu şeye de dikkatinizi çekeyim: Başbakan,
"180 milyar dolar aldığımız millî gelirin, üzerine,
dört yılda 210 milyar dolar koyduk." diyor. Bu hesaplama, sanal
bir hesaplamadır, gerçekçi bir hesaplama değildir. Türkiye'nin
millî gelirinin zaman içindeki değişmesini, birbiriyle,
yıllar itibarıyla birbiriyle mukayese edebilmek istiyorsak,
yapmamız gereken şey, hesaplamayı, döviz kurundaki
değişikliklerden yararlanarak yapmak değil, sabit fiyatlar
üzerinden bunu yapmaktır. Bunu yaptığımız zaman
-ki, bu yapılmıştır- Resmî Gazete'de yayınlanan
Dokuzuncu Kalkınma Planı'nın 2007 programına göre
sabit fiyatlarla, yani 1998 yılı fiyatlarıyla, Türkiye'deki
gayrisafi yurt içi hasıla artışları, 2006'da,
1998'e göre, sekiz yılda, sadece yüzde 19,7 artmıştır.
Öyle "Yüzde 100" falan "seksen yıllık cumhuriyet
tarihinde olmayanı gerçekleştirdik
" Bunlar ciddi
işlerdir. Sabit fiyatlarla bu mukayeseyi yapmak mecburiyeti
vardır. "Cumhuriyet döneminin tümünden daha fazla kalkınmayı
dört yılda gerçekleştirdik" deme arzusunu saygıyla
karşılıyorum; ama, bunu söyleme imkânı yoktur. Çünkü,
sabit fiyatlarla bu hesabı yapmak zorunluluğu vardır.
Bunu yaptığımız zaman da dört yıl öncesindeki
gelirin, sadece yüzde 20'sinin arttığı görülmektedir.
Bu artış, yeterli ve tatmin edici bir artış sayılabilir
de ama, bilmeliyiz ki, yükselen piyasalar diye bilinen o 27 tane ülke
-içlerinde Hindistan'ı, Çin'i de var- arasında, bu hız,
bizi, ilk beşin içine de sokmamıştır. Yani, Çin yüzde
10'la, Hindistan yüzde 8'le, diğer ülkeler bundan daha yüksek rakamlarla
kalkınmalarını gerçekleştirmektedirler.
Eğer, cumhuriyet tarihiyle bir mukayese yapmak istiyorsa Sayın
Başbakan, ona ben yardımcı olayım. Bütün cumhuriyet
tarihinde, Türkiye'nin, 2002 yılında, AKP iş başına
geldiği zaman, kendisine teslim edilen toplam, kamunun iç,
dış ve özel sektörün dış borç miktarı 220 milyar
dolardı, Sayın Başbakan, dört yılda, buna 150 milyar
dolar eklemiştir. Yani, üçte 2'si kadar, seksen yılın
üçte 2'si kadar borcu, yükümlülüğü dört yılda Sayın
Başbakan yapmıştır. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye'de, bu izlenen politikanın yol
açtığı sonuçlara bir kez daha dikkatinizi çekmek isterim.
Bu, tabii, Türkiye'de, bir defa, gelir dağılımını
daha da çarpık hâle getiriyor. Bakınız, bu çerçevede,
dikkati çeken bir noktayı ifade etmek istiyorum, Türkiye'de,
yurt içinde yerleşik insanların toplam mevduatı, zaman
içinde nasıl bir değişme gösterdi: 10 milyara kadar
olan mevduat miktarı, Aralık 2004'te 26 katrilyondu, Eylül
2006'da 22 katrilyona düştü. Yani, 10 milyar ve altındaki,
Türkiye'deki, yerleşiklerin toplam mevduatı, iki yılda,
AKP İktidarının işbaşında bulunduğu
iki yılda, 26 katrilyondan 22 katrilyona düşmüştür. Buna
karşılık, 1 trilyonun üzerindeki mevduatta, Türkiye'de,
27 katrilyondan 57 katrilyona bir sıçrama olmuştur. Olağanüstü,
1 trilyonun üzerinde mevduat hesaplarının toplamında,
27'den 57'ye, yüzde 112'lik bir artış bu dönemde gerçekleşmiştir.
Bu, izlenen politikanın neye yol açtığını,
bize, çok açık bir biçimde göstermektedir.
Bu
tablo fevkalade önemlidir. Gerçekten, bu politikanın bir sonucu
olarak, ülkemizde, yoksulluk ve açlık rakamları kaygı
verici bir noktaya gelmiştir. Bugün, 1 milyona yakın açlık
sınırında insan ve 20 milyona yakın yoksulluk
sınırında insan bulunmaktadır. İşçi ve
memurların çoğunluğu yoksulluk sınırının
altından maaş almaktadırlar, 1 milyar 900 milyonluk
yoksulluk sınırının altında ve 2007 programı,
bize, şu resmî verileri vermektedir: 1994 yılında, kamu
işçilerinin reel ücretleri 100 ise 2000'de 111, 2005'te 95 olmuştur.
Yani, 2000'e göre 2005 yılında, bu iktidar döneminde, kamu
işçilerinin reel ücretlerinin endeksi 111'den 95'e düşmüştür.
Özel sektör işçilerinin endeksi, 2000'de 119,4 iken, 2005'te
97,7'ye düşmüştür. Memurların 1999'da ücret endeksi
123,1 iken 2005 yılında 115 olmuştur. Yani, işçi ve
memurların, bu dönemde, çok ciddi bir gelir kaybına maruz
kaldığı, bizim, 2007 yılıyla ilgili programın
resmî rakamları içinde zaten yerini almıştır. O nedenle,
kimse kimseyi aldatmasın. İşçilerin, memurların,
emeklilerin gelirinin, aslında, ciddi bir erozyona tabi tutulduğu
resmî verilerle ortadadır.
Kaldı
ki, gerçek geçim gücünü öğrenmek, ölçmek istiyorsak, işçi
ve memurların, emeklilerin, harcamaları içinde çok önemli
yer tutan kira harcamasının, bu dönem içinde, yüzde 100'lük
bir artış gösterdiği de, gene, resmî bilgilerle ortadadır.
Bu kira artışı karşısında, işçi ve memurların
durumu, çok daha sıkıntılı bir noktaya gelmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bu tablo, Türkiye'de izlenen ekonomi politikasının,
halk ve vatandaşlar açısından nasıl büyük bir tahribata
yol açtığını, çok net bir şekilde bize göstermektedir;
toplumun değişik kesimlerine baktığımız
zaman bunu açıkça görüyoruz, fiyatlarda, bu, kendisini
açıkça göstermektedir.
İktidar
iş başına geldiği zaman, benzin 1 milyon 696 bin liraydı,
bugün 3 milyondur; tüp gaz, 19 milyondu, bugün 35 milyondur; ekmek,
150 bindi, bugün 300 bindir; işsiz sayısı, 2 milyon 487
bindir bugün, 2 milyon 412 bindi. Bu arada da, Türkiye'de, 3,6 milyon
insanın iş gücü kesimi içine girdiği de dikkate
alınmalıdır.
Bugün,
Türkiye'de, protesto edilen, karşılıksız çıkan
çeklerin sayısı 2 katına çıkmıştır.
İşbaşına geldiğinizde 748 bin adet çek karşılıksız
çıkardı, şimdi 1 milyon 535 bin adet. 2002'de 498 bin adet
protestolu senet vardı, bugün 2 milyon 803 bin adet.
Değerli
arkadaşlarım, bu tablo, iktidarın, vatandaşın
gelir düzeyini, geçim düzeyini etkileyen gerçek resmi olarak önümüzde
durmaktadır.
Tarımdaki
sorunları, zaten, her vesileyle söylüyoruz, ama, bir kez daha
işaret etmek istiyorum. Gerçekten, Türkiye'de, iktidar, kotaları
kaldıracağını iddia ettiği, tarımdan
alınan vergiyi, mazot ve akaryakıtın tarıma yönelik
olarak alınan vergisini kaldıracağını taahhüt
ettiği hâlde, bunların hiçbirisi gerçekleşmemiştir.
Buna karşılık, tarım ürünlerinin fiyatları
çok ciddi bir şekilde düşmüştür ve 1 litre mazotu 4 kilogram
buğdayla alan köylü, bugün, 7 kilogram buğdayla ancak alabilir
hâle gelmiştir. Bu, çeltikte de böyledir. Edirne'de, daha bu
yıl, 4 tane çeltik üreticisi çiftçi intihar etti. İlk kez,
cumhuriyet tarihinde ilk kez, bir çiftçi, ekonomik borç nedeniyle,
ekonomik yük nedeniyle intihar etmek zorunda kalmaya başlamıştır.
Çok acı bir tablodur, bunu, herkesin değerlendirmesi gerekir
diye düşünüyorum.
Narenciye
batırılmıştır, zeytin batırılmıştır,
pamuk batırılmıştır. Türkiye'de, zeytinyağı
primi, bir önceki yıl 250 bin liraydı, 100 bin liraya indirdiniz.
Bugün, 110 bin lira olarak ilan edildi, 6 milyon lira olan zeytinyağı
3 milyon liraya düştü. Narenciyede ihracat primi, 100 dolardan
50 dolara, 60 dolara indirildi. Derhâl 100 dolara çıkarılması
lazım, 100 dolar civarına, ama, bir türlü harekete geçilmedi.
Esnaf, büyük sorunlar ve şikâyetler içinde. Bu manzara, iktidarın
izlediği ekonomi politikasının, sosyal sorunlarını
Türkiye'nin, çözmediğini, bize net bir şekilde göstermektedir.
Türkiye'de,
-geçen, açış konuşmasında da işaret etmiştim,
hiçbir iktidar yetkilisi, ağzını açıp bir şey
söylemedi- Türkiye'de, kaçak sektör gelişiyor. İktidarı
ilgilendiren bundan daha önemli bir konu olabilir mi? Sadece akaryakıtta
8,5 milyar dolarlık bir kaçak sektörünün bulunduğu resmî verilerle
ortada, Meclisin komisyonunun yaptığı verilerle ortada;
2,5 milyar dolarlık bir vergi kaybı var, kimsenin kılını
kıpırdattığı yok. Göz göre göre, Türkiye'de
gümrük diye bir olay kalmamış, Türkiye'de ekonominin kontrolü
diye bir olay kalmamış, yol geçen hanı hâline Türkiye
ekonomisi dönüşmüş. Türkiye'de işsizlik var, Türkiye'de
yatırımsızlık var, Türkiye, bir kaçak cenneti hâline
gelmiş; Türkiye'de akaryakıt kaçak, sigara kaçak, içki kaçak,
Türkiye'de şeker kaçak, Türkiye'de telefon kaçak. Değerli
arkadaşlarım, Türkiye sahipsiz, Türkiye sahipsiz... Bu
manzara
Bir yandan kayıt dışı ekonomi almış
başını gidiyor. Geride bıraktığımız
dört yıllık dönemde, Türkiye'nin temel sorunları olarak
ortada duran bir vergi reformu vardı, kayıt dışı
ekonominin kayıtlı ekonomi hâline dönüştürülmesi
olayı vardı ve gene, bu dönemde, Türkiye'de, sosyal güvenlik
reformunun tamamlanması ihtiyacı vardı. Bunların
hiçbirisine el atılmamıştır. Sosyal güvenlik reformu
konusunda yapılan çalışmalar da, tam bir fiyaskoyla
sonuçlanmıştır, tam bir perişanlık ortaya
çıkmıştır.
Burada,
Sosyal Güvenlik Yasası konuşulurken, arkadaşlarımız,
hepimiz uyardık. Bunun Anayasaya aykırı olduğunu
görmek için, anayasa profesörü olmaya, hukukçu, hâkim olmaya ihtiyaç
yok, hukuk fakültesinin birinci sınıf öğrencisi bile,
o getirilen Yasa'nın Anayasa aykırı olduğunu görecek
durumdaydı. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu,
bir türlü anlatamadık. Göstermelik, dostlar alışverişte
görsün anlayışı içinde bir Sosyal Güvenlik Yasası
çıkardınız. Yasa, Anayasa Mahkemesinden döndü, tek çatı
çöktü, sistem karmakarışık bir manzara içine girdi. Burada
anlattık. "Hayır, bunları konuşmayacağız,
bu temel yasadır, kırk maddeyi bir arada konuşacağız"
dediniz. Kırkar kırkar konuştunuz, geldiğiniz sonuç
ortada. Nihayet, Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımız
"sizi kaderinizle baş başa bırakacağız"
dedi "bunun müzakeresi içinde sorumluluk almayacağız"
dedi ve arkadaşlarınız terk ettiler. AKP Grubu gibi
çıkardınız o kanunu. Çıkardınız ne oldu?
Anayasa Mahkemesinde çöktü. Yazık değil mi Türkiye'ye, yazık
değil mi Türkiye'nin zamanına? Dört yılınız
geldi geçiyor, iktidarınız geldi geçiyor, ortaya bir ciddi
eser bırakmak lazımdı. Bir sosyal güvenlik reformu, bir
sosyal güvenlik düzenlemesi...
Kayıt
dışı ekonomi tamamen sahipsiz bırakılmış,
artmış.
Değerli
arkadaşlarım, bunlar, ülkenin kalıcı sorunları.
Bir tek parti iktidarının böyle sorunlara sırt dönmüş
olması çok büyük bir sorumsuzluk olmuştur ve Türkiye bu konularda
da allak bullak bırakılmıştır.
Türkiye'de
ne artmıştır, ne canlanmıştır? Yolsuzluk
artmıştır, yolsuzluk canlanmıştır, her türüyle
yolsuzluk canlanmıştır. Değerli arkadaşlarım,
geçen defa da söyledik, Türkiye'de Ak Enerji operasyonu yapıldı.
Ne oldu Ak Enerji? Ne çıktı? Kim var mahkemede? Telefonlar
dinlendi, olaylar ortada, milletvekilleri işin içinde, yazıhanelerde
kimler var biliyoruz, müteahhitler işin içinde, yüksek bürokratlar
işin içinde, hepsi ortalıkta; ne oldu? 2,5 milyar dolarlık
iş, kapandı gitti!
Gümrüklerde
bunca yolsuzluk ne oldu? Kapıkule'de 20 euro bahşiş almış
olan gümrükçüleri tutukladınız, Türkiye'deki yolsuzluk
işi bitti(!) Olur mu öyle şey? Kim var onların arkasında?
(CHP sıralarından alkışlar)
Gebze'de
gerçekleştirilen o büyük gümrük yolsuzlukları, müsteşarların,
genel müdürlerin işin içinde olduğu, AKP'li siyasetçilerin
işin içinde olduğu o büyük gümrük yolsuzluğu ne hâlde?
Bu Mecliste, bir önceki bütçede konuşmaları okudum:
"Bir araba gönder" diyor "hatchback olsun" diyor; hatırlıyorsunuz.
Ne oldu, onlardan ne çıktı?
Gümrük
yolsuzlukları yok, enerji yolsuzlukları yok...
Ali
Dibolardan ne çıktı, Ali Dibolardan ne çıktı? Değerli
arkadaşlarım, kaçamazsınız bu Ali Dibo işinden,
kaçamazsınız! (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, bu Ali Dibo işi öyle
görmezlikten gelinecek iş değil. Çok açık.
Bir
milletvekili, bir şerefli milletvekili -kendisini yürekten
kutluyorum- (CHP sıralarından alkışlar) Fuat Geçen,
çıktı, sorumlu bir partili gibi, önce partisinin platformunda
"Burada yanlış bir iş oluyor." dedi. "Rahatsızım,
buna el koyun." dedi. "Nereden çıkarıyorsun? Ortalığı
karıştırıyorsun." dediler, baskı altına
aldılar. Israr etti. Belge topladı. "Belge yok." dediler,
belge koydu. "Ortada senin dışında bir tespit var
mı?" dediler, göstermelik, birkaç milletvekili gönderildi
"bir şey yok" diye kapatılmak istendi. Döndü, geldi,
İhale Kurumu, onların 145 tanesinin, 186 ihâlenin 145 tanesinin
mevzuata aykırı olduğunu tespit etti. Bu İhale Kurumu
AKP İktidarının oluşturduğu Kurum'dur.
Değerli
arkadaşlarım, birbirimizi aldatmayalım. Böyle kararlar
kolay çıkar mı? Yani böyle bir karar alıyorsa böyle bir
Kurul, mutlaka onun alınmasını gerektiren durumların
olduğu açık değil midir? Yani, böyle bir tablo karşısında
harekete geçmek gerekmez mi? Bu arkadaşımızı çağırıp
dinlemek gerekmez mi? En ağır suçlamalarla partiden attınız,
ortada, durumun ciddiyeti görüldü. Elde yığınla bilgi,
belge:
AKP
Merkez İlçe Yönetim Kurulu üyesi: Hatay Vakıflar Bölge Müdürlüğü
hizmet binası dış cephe yapım işi. İskenderun
Cezaevi onarımı. İskenderun MİT hizmet binası
ve lojman onarımı verilmiş.
AKP
İl Disiplin Kurulu üyesi: 5 okulun onarım işi.
AKP
İl Yönetim Kurulu eski üyesi: Pilot öğretim okullarının
alımı. Antakya Belediyesi hizmet araçlarının zorunlu
trafik sigortası yaptırılması. Antakya Belediyesi
105 aracın sigorta işi.
Gençlik
Kolları İl Başkanı: İskenderun Devlet Hastanesi,
143 kalem sarf malzemesi alımı. İskenderun Körfez Devlet
Hastanesi, 28 kalem ilaç alımı. İskenderun Körfez Devlet
Hastanesi, 54 kalem ilaç, tıbbi sarf malzemesi alımı.
AKP
Merkez İlçe Yönetim Kurulu üyesi, İl Genel Meclisi Başkanı.
Bunların hepsi milletvekilinin yazdığı listeye
göre dağıtılıyor. Olur mu değerli arkadaşlarım
böyle bir şey? Olur mu böyle bir şey? Başbakan diyor ki:
"Canım, miktarları önemli değil." Yani, ne demek
miktarları önemli değil, ne demek miktarları önemli değil?
Yani, Başbakanın ilgisini çekmek için, ancak Oferlerin ilgi
göstereceği düzeyde mi yolsuzluk olması lazım? (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Ne
oldu Ofer işinden? Ne oldu Ofer işinden? O 14.70'lik TÜPRAŞ hissesinin satımı mahkemede
hukuksuz bir satış olarak tescil edildi. 700 milyon dolar hazine
kaybı var bu işten, 700 milyon dolar. Kim ödeyecek bunu? Kim
ödeyecek bunu? Üstüne yatın, iktidarın terminolojisiyle,
Maliye Bakanının terminolojisiyle "soğuk su
için" Böyle laflarla mı geçiştireceğiz bunu? Yazık
değil mi? Anadolu'da insanlar namusunu koruyabilmek için,
şerefini koruyabilmek için, çoluğunun çocuğunun
rızkını karşılayabilmek için büyük mücadeleler
veriyorlar. Namuslu yaşamak için mücadele veriyorlar. Bir yere
gelip tıkanınca intihar ediyorlar. 700 milyon doların
hesabını soramıyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) Böyle Meclis olur mu? Böyle iktidar olur mu? Millet
sizi buraya bunun için mi gönderdi? Bu soyguna göz yumun diye mi gönderdi?
AKP parti üst yöneticileriyle, örgütüyle yolsuzluğun içindeyse
görmemezlikten geliverin diye mi gönderdi? Yazıklar olsun!..
Yazıklar olsun!. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, bunları söylediğim zaman Başbakan
çıkıyor diyor ki: "En büyük Ali Dibo Yuvacık Barajı."
MAHFUZ
GÜLER (Bingöl) - Doğru.
DENİZ
BAYKAL (Devamla) - Eğer öyleyse değerli arkadaşlarım,
bir an bile tereddüt etmeyin. Bir an bile tereddüt etmeyin. Bu konunun
aydınlığa kavuşturulması için ne gerekiyorsa
yapın. Her türlü destek bizden. O gün söyledim, bir kez daha söylüyorum
Sayın Başbakana: Eğer, bu Yuvacık Barajı'yla
ilgili olarak milletvekili dokunulmazlığını
kaldırmazsanız namertsiniz, namert. (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, ayakta alkışlar) Eğer kendinize
güveniyorsanız derhâl kaldırın, derhâl kaldırın.
Biz güveniyoruz kendimize. Güveniyoruz, çünkü, bizim anlayışımızda,
yolsuzluk yapan bizim adamımızsa yolsuzluğu örtbas
edelim diye bir şey yoktur, hiçbir zaman da olmayacaktır.
Yolsuzluk yapan hesabını verecektir. Yolsuzluk yapan o
partiden olabilir, bu partiden olabilir, bizim partiden de olabilir.
Eğer bir kuruş milletin hakkını yemişse, hesap
sormayan namerttir. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, ne oldu, hani, millete, hep beraber çıkmıştık
seçim öncesinde, dokunulmazlığı kaldıracağız
diyorduk? Ne oldu? Ne oldu? Sizin yiğitliğiniz o kadar
mıydı? (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, bu acı bir tablodur. Bakın, Türkiye'nin
meseleleri çözülür, Türkiye'nin meseleleri sahipsiz değildir.
Türkiye bu meselelerin altında da ezilmez, ama, Türkiye'nin meselelerini
çözmek için, önce, samimi, dürüst, sözüne güvenilir, kendine güvenen,
kendine güvenilir, ahlaklı yöneticilere ihtiyaç vardır,
önce buna ihtiyaç vardır. (CHP sıralarından alkışlar)
Eğer bu yoksa, bu konuların çözümü mümkün değildir.
Bakınız,
bu dokunulmazlık meselesi işin özü. Geçen defa söyledim,
gene ifade etmek istiyorum: Evet, dokunulmazlığın mutlaka
çözülmesi lazım. Niçin? Çünkü, yolsuzlukların içinde bir
sacayağı vardır, bir üçlü ortaklık vardır. Bu
ortaklığın bir ayağında haramzade işadamı
vardır; AK Enerjide de vardı, gümrük yolsuzluğunda da
vardı, Ofer'de de vardı, her yerde vardır haramzade
iş adamı. Öbüründe, aç gözlü bürokrat, aç gözlü bürokrat, o
da vardır ve bütün bunların ötesinde, bir de, namussuz siyasetçi
vardır, namussuz siyasetçi! (CHP sıralarından alkışlar)
Bunu
kırmak lazım. Neyle kıracaksınız? O namussuz
siyasetçi orada var olduğu sürece bu üçlüyü çözemezsiniz.
Kaldırın dokunulmazlığı
Kaldırın
dokunulmazlığı, çözelim. Türkiye için bu bir mecburiyet.
Değerli arkadaşlarım, dünyanın hiçbir yerinde,
ne Avrupa'da ne Amerika'da bu ölçüde bir dokunulmazlık hiçbir
milletvekilinde yoktur, sadece Türkiye'de var. Bununla bir yere
gitmek mümkün değil, bunu mutlaka düzeltmemiz lazım.
Değerli
arkadaşlarım, yolsuzluk, temel bir konumuz. Türkiye,
dış politika bakımından bu dönemde çok ciddi yanlışlıkların
içinden geçti, çok büyük yanlışlıkların içinden geçti.
Neyse ki, çok vahim olabilecek bir yanlışlığı
Türkiye Büyük Millet Meclisi tuttu. Bu dönemde, 1 Mart 2003'te Türkiye
Büyük Millet Meclisine bu Hükûmetin getirdiği tezkere, 1 Mart
tezkeresi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararıyla, Cumhuriyet
Halk Partisinin öncülüğünde reddedildi. Bu ret kararına
katkı veren 100 kadar AKP'li milletvekili arkadaşlarımı
yürekten kutluyorum, hepinize yürekten teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) Hükûmete rağmen
alınmış bir karardır, AKP üst yönetimine rağmen
alınmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışan
şanlı, tarihî, vatanseverce bir karar olmuştur. Bu kararla
iftihar ediyoruz. Bir an için düşünün, eğer, AKP Hükûmetinin
ve yönetiminin talimatı doğrultusunda o 1 Mart tezkeresi
geçmiş olsaydı, bugün Türkiye ne noktada olurdu? Orta Doğu
ne noktada olurdu? Güneydoğu Anadolu ne noktada olurdu? Toprak
bütünlüğümüz ne olurdu? Ulusal bütünlüğümüz ne olurdu? Ne
kadar büyük bir tehlikenin içine sürüklenmekten, Hükûmete rağmen
kurtulduk. O sayede bugün, Orta Doğu'da, her toplum Türkiye'ye
saygıyla bakıyor. "Helal olsun, siz orada, size yöneltilen
baskılara direndiniz. Doğru bildiğiniz yolda kararlı
davrandınız ve burada bu yangının içine, bu terör
bataklığının içine başkalarının hesabına
sürüklenmediniz" diyorlar ve o sayede Türkiye bugün, Orta Doğu'da
her platformda saygıyla karşılanıyor. O sayede
İslam Konferansı'nda bir vatandaşımız genel
sekreter olarak seçimle işbaşına geliyor. Bütün bunların
altında bu olay, bu 1 Mart tezkeresi yatıyor. Amerika üzüldü
biz o kararı aldığımız zaman, ama, şimdi
geldiğimiz noktada Amerikan halkı da Türkiye Büyük Millet
Meclisinin aldığı kararın önemini, değerini
kavrıyor, onlar da aynı noktaya gelmiş bulunuyor. Siyaset
böyle, günübirlik baskılara boyun eğerek bir yere gidilmez.
Bölgeyi bilmek lazım, ülkenin şartlarını bilmek
lazım ve dünyayla ilişkiyi dürüstçe, ona göre kurmak lazım.
Ama, siz, eğer, dünyayla ilişkiyi ahbap çavuş anlayışıyla
kurarsanız, her istenilene "evet" derseniz, size yönelik
her baskıyı kabul ederseniz "şu kadar para ver, bu
kadar para ver" diye gidip, temsilcilerinizi oraya gönderip
pazarlık ederseniz, o politikayla bir yere varamazsınız.
Maalesef, ta, o günden başlayarak bugünkü İktidar, devletin
dış politika götürme kurumlarını bir yana bırakmış
ve özel yandaşlarıyla, ahbap çavuş ilişkileriyle,
kısa devre temaslarla "al gülüm ver gülüm" hesaplarıyla
Türkiye'nin dış politikasını götürmeye yönelmiştir
ve bunun sonucunda da Türkiye'yi çok ciddi sorunlarla, sıkıntılarla
karşı karşıya bırakmıştır. Devlet
sorumluluğu taşımayan danışmanlar ön plana
geçmiştir. Büyükelçiler, Başbakanın yaptığı
konuşmalara alınmamış, özel kişilerle, kapalı
devre temaslarla, Türkiye, kim bilir hangi hesaplara angaje edilmiştir.
Bu danışmanlardan birisi, Amerika'da gazetecilerin önünde
"Bu Başbakanı kullanın, delikten aşağıya
süpürmeyin, onu kullanın" diye sözleriyle Türkiye'deki siyaset
anlayışını dünyaya teşhir etmiştir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, bu yanlışlar o noktalardan başladı,
ne yazık ki, orada kalmadı, AB'yle ilişkilerimizde de
çok vahim bir hata yapılmıştır. Bu hatayı önlemeye
çalıştık Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, ana muhalefet
olarak elimizden gelen her gayreti gösterdik. Bu hata, maalesef, 17
Aralık 2004 tarihinde gerçekleştirilen zirvede yapılmıştır.
Türkiye'nin, maalesef, bu süreçte Avrupa Birliği üyeliği
Güney Kıbrıs Rum yönetimi tarafından rehin alınmıştır.
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğini Kıbrıs'a
bağlayan bir belge 2004 yılına kadar oluşturulmuş
değil idi, 2004 yılına kadar. Ne yazık, 2004 yılında,
1999 Zirvesi'nde bu doğrultuda bir gelişme ortaya çıkınca
Türkiye'de Hükûmet tepki göstermiştir ve o zamanki Finlandiya
Başbakanı Lipponen Ankara'ya gelmiş ve Avrupa Birliğinin,
Kıbrıs'ı Türkiye'nin AB'yle müzakeresinde ön şart
olarak görmediğini ifade eden bir mektubu Türkiye'ye vermiştir.
Yani, 99'da tescil edilmiştir ki, Kıbrıs ön şart olmayacak.
Ama, maalesef, 17 Aralık 2004 Zirvesi'nde bunun tam tersi ortaya
çıkmıştır. Ankara Anlaşması'nın uygulanması
için ek protokol imzalanması istenmiştir ve Kıbrıs
Rum yönetimi, bu protokol aracılığıyla Türkiye
tarafından resmen tanınacağı bir ilişki düzeni
içine Türkiye'yle sokulmak istenmiştir. Bu, hâlbuki, Türkiye'nin
üyelik müzakeresi yapması için Karma Protokol'ü o üyelerle imzalamasına
yönelik bir zorunluluk yoktur. Nitekim, o tarihe kadar Türkiye,
Finlandiya, Avusturya ve İsveç'le ek protokol imzalamadığı
hâlde ve onlar Avrupa Birliği üyesi bulundukları hâlde üyelik
müzakeresini götürmüştür. Ama, sadece Kıbrıs Rum yönetimini
Türkiye'ye tanıtmak için, sanki Türkiye'nin müzakeresinin bir
ön şartı imiş gibi o anda bunu Türkiye'ye dayatmışlardır
ve böyle bir protokolü imzalamamız istenmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bu, yıllardır Türkiye'den istenip
de alınmayan tavizlerin elde edilmesi için bir fırsat
oluşturmuştur. Biz, bunu gördük ve 17 Aralık günü, ben,
yaptığım bir basın toplantısıyla, Brüksel'deki
Sayın Başbakana "Sakın onu imzalamayın, atlayın
uçağınıza Türkiye'ye gelin. Bunu imzalamamanın
sorumluluğunu sizinle Türk halkı karşısında
paylaşmaya hazırım" diye açıklama yaptım.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Başbakan kısa bir tereddüt geçirdi, ondan sonra ikna edildi
ve imzalar atıldı. Sayın Beşir Atalay imzasını
attı ve "biz, evet bunu kabul edeceğiz" dediler. Hata
orada yapılmıştır değerli arkadaşlarım.
Bakın,
şimdi, 2006 yılında bu son zirvede bir kriz çıktı
Türkiye-AB ilişkilerinde. Bu kriz şimdi çıkacağına
o noktada çıkmalıydı. Eğer o noktada çıkmış
olsaydı, biz imza atmamış olacaktık. Şimdi imzayı
attık, Sayın Beşir Atalay imzaladı, daha sonra 29
Temmuz 2005'te Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah
Gül, ek protokolü kabul edeceğimizi imzasıyla ifade etti,
Türkiye angaje oldu. Şimdi, onun gereğini yapma noktasına
gelince, yapamıyoruz diye çırpınıyoruz ve kriz
oradan çıkıyor. Temelinden çıkacak değerli arkadaşlarım,
yapamayacağımızı o an söyleyeceğiz.
Eğer, onu o zaman söylemiş olsaydık, Avrupa anlayacaktı
ki, Türkiye, Kıbrıs'ın ön şart yapılmasını
kabul etmeyecektir. Oturup yeniden düşünecekti, bizimle bu
gerçeği içine sindirerek ilişki kurmayı eğer göze
alıyorsa ilişki kuracaktı. Hayır, bunu istemiyorsa,
Türkiye'nin tavize müsait olmadığını görecekti.
Şimdi, "tavize açığız" sinyalini verdik,
o sinyal alındı. Şimdi Kıbrıs isteniyor, o
Kıbrıs'ı verirsek arkadan başkaları gelecek.
M.
CEVDET SELVİ (Eskişehir) - Adalar var, adalar.
DENİZ
BAYKAL (Devamla) - Hepsi gelecek, hepsi sırada. Bir kere taviz
verdiniz mi sonu gelmez.
Biz,
Bulgaristan nasıl girdiyse biz de öyle Avrupa Birliğine
gireceğiz demeliydik. Bize ön şart koşulmasını
reddetmeliydik. Vahim bir hatadır. Şimdi bu hatayı, bu
son toplantıda nasıl düzeltiriz diye Hükûmet bir arayışa
girdi ve bizi bambaşka noktaya getirdi.
Bir
öneri geliştirmişiz, öneri yazılı değil. Yabancılardan
öğreniyoruz, öneri tek taraflı bir taahhüt Türkiye tarafından.
Diyoruz ki: "Bir tek limanımızı karşılıksız
açarız; sizin de, bir yıl içinde, bir yılın sonuna kadar
geçecek süre içinde benzer şekilde bir liman açmanızı
bekleriz bir iyi niyet jesti olarak, ama biz açacağız."
Bunu, "Güzel, taviz vermeye başladığınız
anlaşılıyor, meseleyi kabul ettiniz, adım atmanın
zorunluluğunu görüyorsunuz, memnun olduk, ama yetmez. Sizin
taahhüdünüz sadece bir limanı değil, tümünü açmaktır.
Açınız ve üstelik de böyle bir bekleyişi siz şart
olarak koşmuyorsunuz, bunu da anlıyoruz ama, biz tümünün
açılmasını bekliyoruz" dediler. Bizim Hükûmet bu
öneriyi
Bu, dış politikamızın büyük bir zaaf
anıdır. İlk kez, Türkiye, ciddi mi değil mi, var
mı yok mu, söyleyemediği bir önerinin yaratacağı
bulanıklık içinde politika götürmeye teşebbüs etmiştir.
Sayın
Başbakan grup toplantısında diyor ki: "Karşılıksız
değildir bu öneri, biz karşılıklı söyledik."
Yani, onlar bir liman açacak, biz bir liman açacağız.
Değerli
arkadaşlarım, karşılıklı söylediyseniz,
bunun yeni öneri tarafı nerede? Türkiye daha önce yaptığı
açıklamada zaten -Acil Eylem Planında- bütün limanlarını
karşılıklı olarak açmaya hazır olduğunu
söylemişti. Şimdi karşılıklı olmayışı
bunun yeni unsuruydu. Herkes öyle anladı. Ama bunu açıkça
söyleyemiyoruz, kendi vatandaşımıza söyleyemiyoruz.
Cumhurbaşkanına bilgi verildi, verilmedi, o tartışmalar
Değerli
arkadaşlarım, çok büyük bir yanlış olmuştur.
Türkiye kendi kazdığı kuyuya kendisi düşmüştür.
Bu girişimle bizim taviz vermeye hazır olduğumuz bir
kez daha resmen ortaya çıkmıştır, ama bu kabul görmemiştir
ve Türkiye sıkıntılı bir noktanın içine maalesef
sürüklenmiştir. Bundan büyük üzüntü duyuyorum. Bu dış
politika anlayışı, temel konularda bizi çok tehlikeli
bir sürecin içine çekebilir. Buna herkesin dikkatini bir kez daha
çekmek istiyorum.
Altın
gol, altın gol diyorlardı, işte altın gol, Kıbrıs
golü, bizim kendi kalemize atmamız beklenen goldü, onu atmaya
da ne yazık ki teşebbüs ettik.
Değerli
arkadaşlarım, vaktimin kısıtlı olduğunu
görüyorum. Değinmem gereken bir önemli konu bu cumhurbaşkanlığı
konusudur. Bu konudaki anlayışımı da bir kez daha
milletimizin ve Meclisimizin önüne koymak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bizim Anayasa'mızda cumhurbaşkanlığının
çok özel bir yeri vardır, çok saygın bir yeri vardır. Anayasal
sistemimizin, kurumların uyum ve iş birliği içinde
işletilmesinin, Türkiye'nin en saygın biçimde temsil edilmesinin
ve Anayasa'mızın sahiplenilmesinin gerçekleştirileceği
en önemli sorumluluk noktasıdır. Bu sorumluluk noktasına
gelecek olan insan, çok doğal olarak, bütün Türkiye'nin yakın
ilgisi içinde olacaktır ve toplumun her kesimi, bu seçimle, haklı
olarak yakından ilgilenecektir. Biz de, bu konunun Türkiye
için en uygun, en doğru şekilde çözülmesini arzu ediyoruz
ve buna katkı yapabilmek istiyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bizim, cumhurbaşkanlığı
konusunda Anayasa'nın koyduğu çerçevenin temel alınması
gerektiğiyle ilgili hiçbir tereddüdümüz yoktur. Elbette, Anayasa'mızın
104'üncü maddesinin öngördüğü şekilde bir cumhurbaşkanlığı
seçimi gerçekleştirilecektir. Seçim, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde gerçekleşecektir. Anayasa'mızın koyduğu
şartları karşılayan bir kişi cumhurbaşkanı
seçilecektir ve bu, Meclisin sorumluluk duygusuyla yapacağı
değerlendirme sonucunda ortaya çıkacak bir karar olacaktır.
Bütün bunları hepimiz çok iyi takdir ediyoruz, çok iyi görüyoruz.
Bu
tablo, tabii, bizi, cumhurbaşkanı seçiminin nasıl olması
gerektiğiyle ilgili anlayışımızı ifade
etmekten uzak tutmamalıdır. Bu konuda da hepimizin çok ciddi
görevi olduğunu düşünüyorum ve bu görevi yerine getirmeye
çalışıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, elbette, cumhurbaşkanı, Anayasa'nın
öngördüğü şartları karşılayan birisi olacaktır.
Ama, Anayasa'nın öngördüğü şartları karşılayanların
arasında olmaması gereken insanlar da vardır. Yani,
Anayasa'nın şartlarının karşılanması
"en uygun cumhurbaşkanının ne olması" sorusuna
en iyi cevabı vermemize yetmez. Yani, Anayasa'nın şartları
yerine getirilmelidir, ama, mesela, bence, benim anlayışıma
göre, halkıyla ilişkisini, ordusuyla, askeriyle ilişkisini,
yargısıyla ilişkisini olması gereken zemine
oturtmamış bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır.
(CHP sıralarından alkışlar)
Yani,
mesela, kendi askerine "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir."
diyen bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır. (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Mesela,
kendi vatandaşına, bir talep önüne koyduğu zaman
"Ananı da al git." diyen bir insan cumhurbaşkanı
olmamalıdır. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
Mesela,
Türkiye'ye eyaletler sistemi öneren bir insan cumhurbaşkanı
olmamalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Mesela
"Türklük bir alt kimliktir." diyen bir insan cumhurbaşkanı
olmamalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Mesela,
Atatürk'ü anlayamamış, Atatürk'ü sevememiş bir insan
cumhurbaşkanı olmamalıdır. (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Mesela
"Anıtkabir'de sap gibi duruyorlar." diyen bir insan cumhurbaşkanı
olmamalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Mesela,
Hikmetyar'ın önünde diz çöküp, fotoğraf çektirmiş bir insan
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olmamalıdır.
(CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Mesela
"El Kaide'ye kefilim." diyen bir insan cumhurbaşkanı
olmamalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
AYHAN
ZEYNEP TEKİN BÖRÜ (Adana) - İnadına olacak!..
DENİZ
BAYKAL (Devamla) - Kıbrıs konusunda, Cumhurbaşkanına
"sana mı soracağız" diyen bir insan cumhurbaşkanı
olmamalıdır.
Cumhurbaşkanına
ve muhalefete "Aç tavuk kendisini buğday ambarında
görür. Üç koyunu güdemeyenler
" diyen bir insan cumhurbaşkanı
olmamalıdır. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar; AK Parti sıralarından
"İki, iki" sesleri)
Danışmanı,
kendisi hakkında eğer "Onu kullanın, lavabodan
aşağıya süpürmeyin." demişse, o insan cumhurbaşkanı
olmamalıdır. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
"Dokunulmazlığı
kaldıracağız." diye söz verip kaldırmamışsa,
o insan cumhurbaşkanı olmamalıdır. (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
"Harem"
ile "harim"in farkını bilmiyorsa, o insan cumhurbaşkanı
olmamalıdır. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
Hakkında
bunca itiraz varken "Bana, cumhurbaşkanlığıma
karşı çıkanlar harimime giriyorlar." diyor ise
bir insan, cumhurbaşkanı olmamalıdır. (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
"Türbanı
kaldırmak için Parlamentoda mutabakat lazım, mutabakat
yok." deyip de, "Cumhurbaşkanını biz bildiğimiz
gibi seçeriz." diyen insan cumhurbaşkanı olmamalıdır.
(CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Villa
yapmak için orman arazisini işgal edip, tahrip ettiği için
on bir ay hapis cezasına mahkûm olmuş bir insan cumhurbaşkanı
olmamalıdır. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
Hakkındaki
yolsuzluk dosyaları Türkiye Büyük Millet Meclisinin raflarında
bekletilirken, hesabını verememiş bir insan cumhurbaşkanı
olmamalıdır. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
"Aklan
da gel." denilebilecek bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır.
(CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Bir
önceki Meclis Başkanına "Onun gelişi aslında
hilafetin gelişidir." dedirtecek bir insan cumhurbaşkanı
olmamalıdır. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
Danıştaya,
Yargıtaya "Diyanete sor." diyen bir insan cumhurbaşkanı
olmamalıdır. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine "Ulemaya sor." diyen
bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır. (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Oferlerin
talimatıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinden kanun çıkartılmasına
destek veren bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır.
(CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Doğru
dürüst bir mal beyanı yapamayan bir insan cumhurbaşkanı
olmamalıdır. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
Çocuklarına
iş adamı arkadaşlarının parasıyla Avrupa'da
okuma imkânı veren bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır.
(CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUZAFFER
KÜLCÜ (Çorum) - Anayasa ne olacak Sayın Baykal?
BAŞKAN
- Sayın Baykal, ek sürenizi veriyorum, lütfen konuşmanızı
tamamlar mısınız.
DENİZ
BAYKAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakınız...
AHMET
RIZA ACAR (Aydın) - Aday ol, aday!
DENİZ
BAYKAL (Devamla) - Bakınız, eskiden "İş adamları
devlet adamlarının eşlerine hediye veriyor." diye
şikâyet edilirdi, şimdi iş adamları siyaset adamlarına
haraç veriyor, haraç.
Bu
Oferler hakkında, İsrail'deki gazete "Gittikleri ülkede
hükûmetleri maymuna çevirir." diyordu, İsrail gazetesi
bunu diyordu. Şimdi Türkiye'de İstanbul'un imar düzenine,
Türkiye'nin belediyecileri, mimarları değil, Oferler,
Arap şeyhleri karar veriyor.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, baş örtüsü, sadece
saçları örten bir örtüdür; baş örtüsü, eşlerin
ayıplarını örtmeye yetmez. (CHP sıralarından
alkışlar, AKP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, şiddetli gürültüler)
Değerli
arkadaşlarım, değerli arkadaşlarım... (AKP
sıralarından gürültüler, "Yuh" sesleri, sıra
kapaklarına vurmalar; CHP sıralarından "Ne oldu?"
sesleri)
BAŞKAN
- Müdahale etmeyelim sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri,
müdahale etmeyelim
(AK Parti sıralarından "sözünü
geri alsın" sesleri, sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Ne oldu?
GÜLSEREN
TOPUZ (İstanbul) - Bu ne demek? Yakışıyor mu sana?
AHMET
IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, sözünü geri alsın.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) - Hiç yakışmadı!
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın
Baykal
(AK Parti sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
AHMET
IŞIK (Konya) - Yakışmıyor bu üslup, yakışmıyor!
BAŞKAN
- Arkadaşlar, bir dakikanızı rica edeyim
Lütfen
Lütfen
arkadaşlar
AHMET
IŞIK (Konya) - Bir saattir hakaret ediyor Sayın Başkan,
sözünü geri alsın.
BAŞKAN
- Bir dakika
SEDAT
KIZILCIKLI (Bursa) - Sözünü geri alsın!
BAŞKAN
- Efendim, izin verin
Konuşmamı dinlemiyorsunuz. Arkadaşlar,
izin verin lütfen
Lütfen izin verin
Lütfen izin verin
Lütfen izin verin
arkadaşlar
AHMET
IŞIK (Konya) - Ortamı geriyor Sayın Başkan, buna
hakkı yok. Sözünü geri alsın.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Lan, sen kimsin Ahmet Işık, sözünü geri alsın
diyorsun? Kimsin sen lan?
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Sen kimsin, sözü geri aldırıyorsun?
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) - Çok ayıp! Çok ayıp!
FATMA
ŞAHİN (Gaziantep) - Böyle ayrımcılık olur mu?
BAŞKAN
- Sayın Baykal, siz çok tecrübeli bir siyasetçi ve Genel Başkansınız.
Son cümlenizi lütfen tavzih edin ya da geri alın. Lütfen
DENİZ
BAYKAL (Devamla) - Niye son cümlem Sayın Başkan? Altı buçuk
dakikam var, niye son cümlem? Bunca kesintiye rağmen, niye son
cümlem?
BAŞKAN
- Efendim?
DENİZ
BAYKAL (Devamla) - Niye son cümlem? Niye son cümlem diyorum.
BAŞKAN
- O sözünüzün açıklanması lazım.
DENİZ
BAYKAL (Devamla) - Çok açık
Çok açık
Çok açık
Çok
açık
(AK Parti sıralarından ayağa kalkmalar, gürültüler)
BAŞKAN
- Lütfen oturun yerinize
Lütfen yerinize oturun arkadaşlar
Lütfen yerinize oturun
Lütfen yerinize oturun arkadaşlar
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Ne biçim Meclis burası? Nasıl Meclis burası?
BAŞKAN
- Arkadaşlar, oturun yerinize. Başkanlık olarak biz gereğini
yaptık.
Sayın
Baykal, buyurun.
DENİZ
BAYKAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Sayın
Başkan; sözlerim gerçekleri ve inancımı açıkça ortaya
koymaktadır. Yani
(AK Parti sıralarından
"yuh" sesleri, sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler;
CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
22.35
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 22.50
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
43'üncü Birleşimi'nin İkinci Oturumu'nu açıyorum.
Sayın
Baykal, kalan sürede konuşmasına devam edecekler. Ancak,
biraz önce, hepimizin arzu etmediği bir durumla karşı
karşıya kaldık. Sayın Baykal'ın son cümlesi olarak,
"Değerli arkadaşlarım, bakınız, baş
örtüsü sadece saçları örten bir örtüdür; baş örtüsü,
eşlerin ayıplarını örtmeye yetmez." sözü, burada
elbette ki sıkıntılara sebep olmuştur.
CHP
GRUBU ADINA DENİZ BAYKAL (Antalya) - Ben anlatacağım.
BAŞKAN
- Sayın Genel Başkan bunu açıklayacak
DENİZ
BAYKAL (Devamla) - Teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN
-
ve tavzih edeceklerdir.
Altı
dakika süreniz var.
Buyurun
efendim.
DENİZ
BAYKAL (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Herhâlde,
Parlamentodaki görüşmenin duygusal gerilim ortamı içinde
benim söylediğim sözü bazı arkadaşlarımız,
ya yanlış anladılar ya çarpıttılar ve bir duygusal
(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Değerli arkadaşlar, dinleyelim lütfen.
DENİZ
BAYKAL (Devamla) -
bir duygusal tepki ve birikim içinde Parlamento
görüşmeleri tıkanmak durumunda kaldı.
Sayın
Başkan zabıtları incelemiştir. Şimdi, burada
da ifade etti.
Değerli
arkadaşlarım, bir defa, şunu herkesin çok iyi bilmesini
istiyorum: Ben, siyasi tartışmalara eşlerin herhangi
bir biçimde karıştırılmasını kesinlikle
reddetme anlayışı içinde olan birisiyim ve ailenin
(AK Parti sıralarından gürültüler)
Dinleyin
Dinleyin
ailenin,
eşlerin, herhangi bir şekilde siyasi tartışmanın
bir unsuru hâline getirilmesinden, şahsen, rencide olurum, bunu
çok yakışıksız sayarım, çok ayıp sayarım
ve bütün siyasi yaşamım boyunca, insanların ailelerine,
eşlerine en yüksek düzeyde saygı göstermeye gayret etmişimdir
ve bu anlayışımı da şu anda da bozmam söz konusu
değildir, bundan sonra da bozmam söz konusu değildir.
Bu
tartışma nereden çıktı? Bu tartışma, maalesef,
cumhurbaşkanlığı tartışmasının
ki, gerekçelerimi demin söyledim. Bu gerekçelerin tümü, benim, Sayın
Başbakanın anlayışı, zihniyeti ve onun kişisel
siyaset uygulamalarıyla ilgilidir.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) - Hangi anayasada yazıyor?
DENİZ
BAYKAL (Devamla) - Ne demek "Anayasa"? Ben kendi anlayışımı
söylüyorum kardeşim. Anayasanın koyduğu çerçeveyi
herkes bu ölçülerle değerlendirir ya da değerlendirmez.
Siz bunu paylaşmayabilirsiniz, ben kendi anlayışımı
söylüyorum. Bunu ifade ettim. Bunun ötesinde ailevi, kişisel
bir tartışmaya yönelmek benim kesinlikle kabul edeceğim
bir şey değildir.
Maalesef,
Sayın Başbakan, tartışmayı bir "harim"
tartışmasına çekmiştir, bundan büyük üzüntü duydum
ve "Baş örtüsüyle uğraşıyorlar" demiştir.
Tekrar ifade ediyorum, ben kimsenin eşinin baş örtüsüyle
meşgul değilim. Ben, cumhurbaşkanı olmak isteyen
insanın zihninin içiyle meşgulüm. Ben bunu anlatmaya çalışıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) Ve durduk yerde
eşin baş örtüsünün gündeme getirilmesi karşısında
"Eşlerin baş örtüsü ayrı bir iştir, o siyasetçinin
ayıbını örtmez, eşlerin başını örter"
dedim. Bunun, kimsenin eşine, hiçbir sayın hanımefendiye
yönelik saygısızlık içeren bir tarafı yoktur. Bunu
net bir şekilde bir kez daha burada ifade ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, izin verirseniz, ben niçin cumhurbaşkanı
olunmaması gerektiğiyle ilgili anlayışımı,
son hükümlerini de sizinle paylaşayım.
"Bence
demokrasi bir amaç değil bir araçtır" diyen insan cumhurbaşkanı
olmamalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Çünkü, bizim Anayasamızın değiştirilemez maddeleri
içinde cumhuriyetin nitelikleri sayılırken, laiklik gibi,
demokrasi de bir temel amaç olarak ortaya konmuştur, bir araç olarak
görülmemiştir. Eğer böyle bir durum varsa bu yanlış
bir anlayıştır.
Değerli
arkadaşlarım, yine aynı şekilde "Hukuk, halka
sorulmadan, Türkiye'deki hukuk, yani medeni hukuk, ceza hukuku,
ticaret hukuku, halka sorulmadan bir yerlerden aktarılmış
ve zorla halka dikte edilmiştir" diyen bir insan varsa, o insan cumhurbaşkanı
olmamalıdır. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
"Türkiye,
kendisine din olarak Kemalizmi almış ve başka hiçbir
dine hayat hakkı tanımayarak, kitlelere zorla dikte edilmiştir"
diyecek kadar insafsızsa bu cumhuriyet hakkında, o insan
cumhurbaşkanı olmamalıdır. (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
"Şu
anda Türkiye Cumhuriyeti'nde 27 etnik grup yaşamakta. Bu 27 etnik
grubun da varlıklarının tanınması gerekmektedir.
'Türkiye Türklerindir' gibi tezler yanlıştır" diyorsa
bir insan, cumhurbaşkanı olmamalıdır. (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
"Ancak
bir inanç birlikteliği bu insanların bütünlüğünü
sağlayabilir, aksi takdirde millî bütünlüğümüzü sağlamak
mümkün değildir" diyorsa bir insan, cumhurbaşkanı
olmamalıdır. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
Eğer
"Osmanlı eyaletler sistemi gibi bir sistem Türkiye'de uygulanabilir"
diyorsa, o insan cumhurbaşkanı olmamalıdır.
Eğer,
bir insan
(AK Parti sıralarından "Sizi yapalım o
zaman!" sesi) Siz yapmak istediğinizi yapın, ama beni
de dinleyin. Dinleyin ve anlamaya çalışın. Gene, kimi
istiyorsanız yapın, karar Meclisindir.
BAŞKAN
- Müdahale etmeyelim.
DENİZ
BAYKAL (Devamla) - Ama, alınan kararın niteliğini de
görün.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim.
Buyurun
efendim.
DENİZ
BAYKAL (Devamla) - Eğer, eğer "bugünün Türkiye'sinde yaşayan,
sözüm ona laikliği benimsemiş insanların bu anlayışını
terk edip, dinî bir anlayışa ve hukuka geçmeleri mümkündür
diye sormak istiyorsanız, öncelikle şunu hatırlatmak
isterim: Bu insanların atalarının, yüz yıl önce iki
yüz yıl önce hangi hukuk sisteminde yaşıyorlardı
"
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Genel Başkan, açıyorum mikrofonu, lütfen konuşmanızı
tamamlar mısınız.
DENİZ
BAYKAL (Devamla) - "Bugünkü hukuk sistemini kabullenmeleri
ve adapte olmaları nelerin pahasına, hangi yöntemlerle
gerçekleştirildi? Bundan otuz sene önce halkın dine ilgisi
ne kadardı, bugün hangi seviyede? Biz, inanıyoruz ki, Türkiye'de
insanların tamamı dinî inançlarına, yaşadıkları
coğrafya ve tarihî misyon gereği sahiptirler. Bu özelliklerini
ortaya koymaları engellenmiştir, cebrî yollarla bastırılmıştır.
Eğer, insanların beyinlerindeki ipotekler kaldırılırsa,
onlar kendiliğinden dini seçecektir, çünkü özlerinde inanç
vardır" diyorsa, o insan cumhurbaşkanı olmamalıdır.(CHP
sıralarından alkışlar)
Eğer
"İstiklal mahkemeleri vasıtası ile kurulan darağaçlarında,
kimlerin ve hangi suçlamayla idam edildiğini nasıl izah edecekler?
Tevhidi Tedrisat Kanunu nelerin önünü tıkamak, nelerin önünü
açmak içindi? Harf inkılabı vasıtasıyla bir ülkenin
tamamının bir anda sıfır okuryazar seviyesine indirgenmesi
kimlere yaramıştır?" diyorsa bir insan, o insan
cumhurbaşkanı olmamalıdır. (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, bir insanın
(AK Parti sıralarından
gürültüler)
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) - Kim yazdı onu? Kimden aldın onu?
BAŞKAN
- Lütfen müdahale etmeyelim arkadaşlar.
DENİZ
BAYKAL (Devamla) - Eğer, bu düşünceler benimsenmiyorsa -birazdan
buraya Genel Başkan çıkacak, Başbakan çıkacak- bu
düşüncelerin kendi düşünceleri olmadığını
burada söylerse, ben bundan mutluluk duyarım, kıvanç duyarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, kısaca şunu söyleyeyim: Bir insanın,
başbakan olması, cumhurbaşkanı olması için
şart değildir; ama, Anayasa'ya inanması, halkına,
vatandaşlarına, anayasal kurumlarına karşı
nazik, terbiyeli ve sevecen bir anlayış içinde olması
şarttır.
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) - Senin gibi mi?
DENİZ
BAYKAL (Devamla) - Eğer, bu şart yerine gelmeden, biz, partizanca
duygularla, düşüncelerle, kişisel baskılar ve talepler
doğrultusunda, eğer, Cumhurbaşkanı seçimi gibi
çok önemli bir seçimi, önünü, sonunu, ardını düşünmeden
sonuçlandırırsak, kendi görevimize, Anayasa'daki yeminimize
ihanet etmiş oluruz. "Bunu kimse söylememişti" demeyin,
ben şimdi söylüyorum, takdir sizindir.
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Bu Meclis takdir eder!
DENİZ
BAYKAL (Devamla) - Meclisi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından "Bravo" sesleri, ayakta alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Baykal.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Meclis
Başkanlığına yazılı olarak müracaat
eden Hatay Milletvekili Sayın Sadullah Ergin "Bütçe görüşmeleri
sırasında, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
Sayın Deniz Baykal'ın, konuşması sırasında,
seçim bölgem Hatay'ın ve Kamu İhale Kurulu hakkındaki
bahsedip 'milletvekilinin yaptığı listedekilere
ihale dağıtılmıştır' demek suretiyle,
şahsımı kast etmiş ve itham etmiştir. İç Tüzük'ün
69'uncu maddesine göre söz istiyorum." diyor. (CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ
TOPUZ (İstanbul) - İsimden bahsedilmiyor orada.
BAŞKAN
- İzin verin Sayın Başkan, izin verir misiniz.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Üzerine alınmaya o kadar alıştın
ki! İsim misim yoktu Sadullah Bey!
BAŞKAN
- Ben, bu talep üzerine, zabıtları getirttim, inceledim.
ALİ
TOPUZ (İstanbul) - İsim var mı efendim?
BAŞKAN
- Siz de bakabilirsiniz. Şimdi, 69'a göre, oturum içerisinde sözün
verilmesi gerektiğini söyleyeceksiniz, biliyorum, ancak,
bu oturuma gayriiradi ara vermek zorunda kalınmıştır.
Bir milletvekili olarak bu ithama karşı bir açıklama
hakkı vardır. (CHP sıralarından gürültüler)
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - İsim yok, isim yok!
ATİLA
EMEK (Antalya) - Sayın Başkan, isim yok!
BAŞKAN
- Bunu değerlendireceğim, bunu bilmenizi rica ediyorum.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Hatay'da Sadullah Bey'den başka milletvekili
yok mu?
ALİ
TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, Sadullah Bey'in ismi, o
konuşmanın hiçbir yerinde geçmemiştir.
BAŞKAN
- Şimdi bir başka hususu ifade edeyim. Sayın Mumcu yok
ama, Sayın Mumcu ayrıldı ama, konuşması sırasında,
değerli arkadaşlarımız büyük bir telaşla, Sayın
Mumcu'nun konuşmasının kasten kesildiği imajını
verecek bir talepte bulundular.
MEHMET
ERDEMİR (Yozgat) - Doğrudur efendim, doğrudur.
BAŞKAN
- Konuyu Meclis Televizyon Müdürlüğüne intikal ettirdim, yazılı
olarak açıklamayı da aldım.
Değerli
arkadaşlar, Meclis Televizyonu, TRT3 bağlantılı
olarak çalışmaktadır. Biz, buradan yayını kendilerine
bağlıyoruz, yayın oradan veriliyor. Bu bakımdan,
bizim televizyonumuzda herhangi teknik hiçbir eksiklik yoktur. Ancak,
TRT 3, yayını sırasında, Digiturk'ün de bağlı
olduğu bu kanalda, çok kısa, birkaç saniyelik bir sarsıntı
olmuştur ve görüntü devam etmiştir.
MEHMET
ERDEMİR (Yozgat) - Birkaç saniye değil efendim.
BAŞKAN
- Meclis Televizyonunun bu konuda herhangi bir dahli ve kastı
da yoktur. Bu hususu da açıklamış oluyorum.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, lehte olmak üzere, şahsı
adına, Kars Milletvekili Sayın Yusuf Selahattin Beyribey.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
Buyurun.
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; 2007 yılı mali bütçesinin
tümü üzerinde, şahsım adına, lehte söz almış bulunuyorum.
Konuşmama başlamadan önce, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 bütçe konumuzla ilgili
sözlerime başlamadan önce, 23 Aralık Cumartesi günü, Sarıkamış'ta,
Meclis Başkanımız Sayın Bülent Arınç, Kültür ve
Turizm Bakanımız Sayın Atilla Koç ve Sarıkamış
Tugay Komutanlığımızın da katılımıyla
gerçekleşen yürüyüşten bahsetmek istiyorum.
23
Aralık 1914'te Doğu Anadolu'muzu Rus işgalinden kurtarmak
maksadıyla girişilen Sarıkamış Harekâtıyla,
düşmanlarla savaşarak ve soğuktan donarak şehit
olan 90 bin Mehmetçiğin anısına, geçtiğimiz cumartesi
günü "Türkiye Şehitlerine Yürüyor" programı gerçekleştirildi.
Bu yürüyüş sırasında, 1914 Aralık ayının,
eksi 40, eksi 50 derecede ve 60-70 santimetre kalınlığındaki
kâr üzerinde, giysiden ve elbiselerden yoksun askerlerimizin o kötü
yaşantılarını, o yürüyüş sırasında
ben de içimde yaşadım.
Değerli
arkadaşlar, Sarıkamış Harekâtı, 90 bin cana
mal olmuş, bu hareket nedeniyle, bölgede otuz altı yıldır
süren Rus işgaliyle, dört yıl daha devam etmiş ve bölgede
yaşayan insanlarımız, kahraman Türk ordusu tarafından
kurtarılmaları dört yıl gecikmiştir. Sarıkamış
Şehitliği ülkemiz için çok, son derece önemlidir. Sayın
Meclis Başkanımız ve Sayın Bakanımız da
katılımlarıyla, bu tarihî olayın önemine işaret
etmişler. Kendilerine, bir bölge milletvekili olarak, serhat
Karslı bir vatandaş olarak teşekkür ediyorum, ibret abidesine
ve bu kahramanlık destanına sahip çıktıkları
için huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Sayın
Başbakanımızın talimatlarıyla, bu bölgenin
millî park ilan edilmiş olması, Hükûmetimizin bu Şehitliğe
vermiş olduğu önemi göstermekte. Bu ülke için feda edilen
canlar, bize bu vatanı bırakan şehitlerimizi rahmetle
anıyor, onların hatırası önünde minnet ve şükranla
eğiliyorum. Ruhları şad olsun.
"Bayrakları
bayrak yapan üstündeki kandır/Toprak, uğrunda ölen varsa vatandır."
şiirinde de ifade edildiği gibi, Türk ordusunun şanlı
neferleri, canlarını vererek bu ülkeyi bize vatan yapmışlardır.
Sayın
milletvekilleri, bize şehitlerimizce emanet edilen Türkiye'nin
kalkınması ve gelişmesi için, AK Parti Hükûmetimiz,
dört yıldır sürdürdüğü mali politikalarını
bu yıl da sürdürdüğünü görüyoruz. 2007 bütçesi de, ekonomik
ve siyasi istikrarın sürdürülmesi ve ülkemizin kalkınması
için hazırlanmıştır.
2007
bütçesi, ülkemizde ilk defa hazırlanan
beşinci yıl bütçesidir. Bu, seçim bütçesi değildir, istikrar,
büyüme ve refahın artırılmasını dikkate
alan, mali disiplin anlayışından vazgeçmeyen bir bütçedir.
Yani, beş yıllık bir istikrar söz konusudur. Bu, ülkemiz
için son derece önemlidir. Zira, geçmiş yıllarda sürekli yaşamak
zorunda kaldığımız istikrarsızlık yüzünden
birçok önemli fırsatlar kaçmış, gelişme ve kalkınma
için harcanacak beşerî ve doğal kaynaklar israf edilmiştir.
Değerli
vatandaşlarımız, son günlerde özellikle ülkemizi karıştırmak
isteyen, istikrardan çıkmasını sağlamak isteyen,
seçimleri öne getirerek birçok laflarla ülkeyi karıştırmak
isteyenler olacaktır. Dört yılda ülkemize yapılan hizmetleri
görüyorsunuz. Bu provokatörlerin söylemlerine asla ve asla inanmayınız,
çünkü bunların yaptıklarıyla ülkenin ne hallere geçmişte
geldiğini gördük. Bütün bu kötü günlerin sebebi istikrarsızlık
olduğu için iyi bilmemiz gerekir diye düşünüyorum. Onun
için, istikrarı bozma anlamına gelen her türlü gelişimin
ülkemize zarar vereceğini düşündüğümü belirtmek istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz son dört yılda
çok önemli dönüşümler yapmıştır. Ekonominin bozulan
tüm dengeleri yeniden kurulmuş, son derece isabetli gider ve
gelir tahminleri yapılmış ve bizden önceki tüm hükûmetlerin
hayali olan denk bütçe hedefine ulaşılmış, mali disiplin
içerisinde ülkemizin her alanda yükselmesine çalışılmıştır.
Bir
ekonomide denk bütçe hedefine ulaşılması fevkalade
önemlidir. Bu, kamu kaynaklarının özenle kullanılması
demektir. Bu, milletin malının, yetimin, fakirin ve gurebanın
hakkının çarçur edilmemesi demektir. Zira biliyoruz ki,
açık veren bütçeler israf anlamına gelmektedir, popülist
yaklaşımlarla yapılan yatırım anlamına
gelmektedir, devlet organlarının denetim yapmaması
anlamına gelmektedir, iki yakası bir araya gelmeyen bütçe
anlamına gelmektedir.
Geçmişte
gerekli ve acil olmadığı hâlde yapılan birçok kamu
yatırımları, ülkemizin her yanında âdeta yerden
fışkırmaktadır. Bundan dolayı bütçeler
açık vermiş, kamu yatırımları israf edilmiştir.
Bu yüzden ben denk bütçeyi son derece önemsiyorum, 2003 yılından
beri bu konuyla ilgilendiğim için, ülkemizde atıl yatırımların
bir envanterinin çıkarılmasına ve israf olan kamu yatırımlarının
tespit edilmesine uğraştığım için, son derece
önemsiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti İktidarı,
Hükûmetimiz, eğitimde, sağlıkta, bayındırlıkta,
tarımda, ulaşımda, üretim ve istihdamda âdeta şaha
kalkmıştır. Enflasyon tek haneli rakamlara indirilmiş,
Türkiye ekonomisi 2003 ve 2005 yılları arasında yüzde
7,8 oranında büyümüştür. Dünya ekonomisindeki olumsuzluklara
rağmen bu çok önemli bir değerdir.
2007
yılı bütçesinde sağlığa ayrılan para
25,2 milyar yeni Türk lirasıdır. Ödenek ayrılmasının
ülkemizin gücünü, AK Parti İktidarının insana verdiği
değerin bir ölçütü olduğunu dikkatlerinize çekmek istiyorum.
Çünkü, biz diyoruz ki: İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın.
Hastanelerimiz
tek çatı altında toplanmış ve sağlıkta çok
başlılık ve bunun yarattığı birçok sorun
ortadan kalkmıştır. Artık, insanımıza daha
kolay, daha hızlı, daha kaliteli bir sağlık hizmeti
sunma imkânı ortaya çıkmıştır. Aşı harcamaları
2006 yılında 100 milyon YTL'ye çıkmış. Böylece,
koruyucu hekimliğe verilen önem ortadadır. Özellikle,
6.343 sağlık ocağı ve 7.032 sağlık evi
sağlık hizmeti vermekte ve ilk sağlık hizmetinde
115 milyon insanımıza sağlık ocaklarında hizmet
verilmiştir. Atıl olan birçok sağlık ocağı
ve sağlık evleri hizmete alınmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bütçede en büyük payı eğitime ayırmak
AK Parti İktidarına nasip olmuştur. 100 bin derslik inşa
edilmiş, 406 bin yeni bilgisayar okullarımıza gönderilmiş,
toplam 411 milyon kitap ücretsiz dağıtılmıştır.
Yaz
döneminde kendi ilimde yaptığım köy ziyaretlerinde,
köy okullarının yakıt ihtiyacı için bütçede ödenek
olmadığını, köylünün kendi imkânlarıyla bu ihtiyacı
karşıladıklarını tespit etmiştim.
Kırk sene önce ben de köyde okula giderken aynı yöntemle
ısınıyorduk. Millî Eğitim Bakanlığımızın
2007 bütçesine, beşinci sınıfa kadar eğitim veren
yaklaşık 11.770 köy okuluna yakıt ihtiyacı için 15
milyon YTL konulmuştur. Bütçe bu sorunu çözüme kavuşturmuştur.
AK Parti İktidarı, çözüm iktidarı olduğunu bir
kez daha göstermiştir. Eminim ki
Benim için bu çabayı veren
Sayın Başbakanıma, Sayın Bakanlarıma ve bu
sorunu çözdükleri için, öğrencileri ellerinde tezeklerle
okula gitmekten kurtardıkları için kendilerine şükranlarımı
ve teşekkürlerimi borç biliyorum.
Sayın
milletvekilleri, çiftçilerimize doğrudan gelir desteği,
mazot desteği, gübre desteği, hububat, prim desteği,
kaba yem desteği, kültür hayvanı yetiştirme desteği
gibi önemli destekler sağlanmış, 2002 yılında
yapılan tarımsal desteklemeler de toplam 1,8 milyar YTL
iken, 2006 yılında bu rakam 5 milyar 250 milyon YTL'ye çıkmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun efendim.
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
2003 yılı başından itibaren 8 bin kilometre yol güzergâhında
çalışma yapılmış, 2006 Ekim ayı itibarıyla,
otoyollar dâhil olmak üzere, 12.666 kilometre bölünmüş yol yapılmıştır.
Bölünmüş yollar da karayolları ulaşımında büyük
rahatlık anlamına gelmektedir. Büyük can ve mal kayıplarına
yol açan trafik kazalarını en aza indirecek olan bir projedir
ve Hükûmetimiz bu projeyi hayata geçirerek büyük bir hizmet yapmıştır
diye düşünüyorum.
Bununla
birlikte, hava ulaşımında büyük gelişmeler yaşanmış,
sivil havacılık sektörü dünyada ortalama yüzde 5 büyürken,
ülkemizde bu oran yüzde 30 olmuştur. Şu an, 38 havaalanında
261 hava aracı vatandaşlarımıza hizmet vermektedir.
Tokat, Uşak, Adıyaman, Siirt, Kahramanmaraş gibi birçok
havaalanı sivil hava trafiğine açılarak ülke ekonomisine
kazandırılmış, atıl olmaktan kurtarılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, 2004 yılı itibarıyla Türkiye genelinde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Beyribey, selamlama için açıyorum efendim.
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla) - Efendim, ben, özellikle
Kars-Tiflis demiryolunun Türkiye ve Kars için çok önemli olduğunu
ve Türkiye'nin, Türk cumhuriyetleriyle ve Asya'yla ilişkilerini
güçlendireceğini, ülkemize katkılarda bulunacağını,
projeye alınmasının ülkem için çok hayırlı olduğunu
düşünüyorum. Köylerdeki KÖYDES'ten, BELDES'ten gurur duyuyorum.
Hükûmetime, çalışanlara, emeği geçen herkese teşekkürlerimi,
saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederiz Sayın Beyribey.
Aleyhte
olmak üzere, şahsı adına İstanbul Milletvekili Sayın
Berhan Şimşek. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
BERHAN
ŞİMŞEK (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 2007 merkezi Hükûmet bütçesinin
aleyhinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
İkinci
Cumhurbaşkanımız, İkinci Genel Başkanım,
devlet ve siyaset adamı, Lozan mimarı İsmet İnönü'nün
bugün ölümünün 33'üncü yıl dönümü. Anısı önünde saygıyla
eğiliyorum, rahmet ve şükran duygularımı iletiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu bütçe, Sayın Başbakanın ifade ettiği
gibi ne sosyal istikrar ne de sosyal koruma bütçesidir. Öncekiler
gibi IMF bütçesidir, IMF'nin dayattığı vergi bütçesidir,
faiz dışı 6,5 bütçesidir. İstihdamın, üretimin,
kalkınma, gelir dağılımı adaletsizliğini
ve yoksulluğu ortadan kaldırma hedefi olmayan bir bütçedir.
Sanayici, esnaf zor durumda, turizm sıkıntıda, tarım
bitik; narenciye, fındık, hayvancılık; emekli, memur,
işçi geçinemiyor; sağlık, eğitim çökmüş bir vaziyette.
Siz, hiç büyüyen bir ekonomide, değerli arkadaşlarım,
insanların borcundan dolayı intihar ettiğini,
işverenlerin ağladığını, hırsızlığın,
işsizliğin arttığını, kapkaçın
şehirleri esir aldığını, rekabet edemeyen
üreticinin aynı malın ithalatçısı olduğunu
gördünüz mü? Türkiye'de kişi başına düşen gelir
5.300 dolara çıkmış güya! 12 milyon yeşil kartlının
yıllık geliri 5.300 dolar değil. 5 milyon asgari ücretlinin
geliri de 5.300 dolar değil, 7 milyon emeklimizin geliri de
5.300 dolar değil. 2 milyon memurun 1,5 milyonu yoksulluk sınırının
altında yaşıyor. Esnafın, çiftçinin geliri de
5.300 dolar değil. Bakın, size çarpıcı bir örnek vereyim:
Türkiye'de bankalardaki toplam mevduatın yüzde 85'i, Türkiye
nüfusunun yüzde 5'ine ait. Geri kalan yüzde 15'lik mevduat, yurttaşlarımızın
yüzde 95'ine ait. Bu iktidar döneminde daha derinleşen gelir dağılımı
adaletsizliğinin en çarpıcı örneğidir. İktidara
geldiğinizde kişi başına borç 3.160 dolardı,
şimdi 5.224 dolar. Bu, bir rekordur. Gelirde Türkiye'nin yüzde
5'ine kazandırıyorsunuz, ama, borçta 73 milyonu borçlandırıyorsunuz.
Siz oyunu aldığınız fakir fukaranın, garip gurebanın
hükûmeti değil, yan gelip yatanların, paradan para kazananların
hükûmetisiniz.
Sayın
Başbakan, bu arada şunu da söyleyeyim: Mehmetçik yan gelip
yatmıyor, sizin, paradan para kazandırdığınız
efendiler yan gelip yatıyor. Türkiye, cari açıkta,
dış ticaret açığında dünya rekorlarına
imza atıyor. Ekonomi, şeytan üçgeninde, yani, faiz-döviz-borsa
üçgenine teslim ediliyor. Türkiye, üretimin olmadığı,
istihdamın olmadığı, sıcak paranın cirit
attığı Bahama Adaları, Cayman Adaları gibi
oldu.
Bu
arada, Sayın Başbakan, yeri gelmişken "Türkiye kabuğunu
kırdı, küresel aktör oldu" diyorsunuz, ama, Türkiye'nin
kırmızı çizgilerini kırdınız, onurlu
dış politikasını kırdınız. Kıbrıs'ı
vatan toprağı olarak değil de taşlı topraklı
bir arazi parçası gibi gördünüz. "Kazan kazan" diye diye
"ver ver"e başladınız. Hükûmetiniz döneminde
Türkiye, küresel bir aktör değil, İngiliz The Guardian gazetesinin
yazdığı gibi, bir metres, figüran hâline geldi.
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) - Sayın Başkan, geri alsın
sözlerini.
BERHAN
ŞİMŞEK (Devamla) - Küresel aktör olmanın, halı
saha maçlarıyla, sağdıçlıkla, Bush'un yanında
ayak ayak üstüne atmakla, Merkel'le samimi pozlar vermekle ilgisi
olmadığını da bu arada öğrenmiş oldunuz.
"Türkiye'yi
tanıttık" diyorsunuz, ama, herhâlde kötü tanıttınız.
Sizin döneminizde on iki ülke meclisinde sözde Ermeni soykırımı
iddialarına ilişkin karar alındı Sayın
Başbakan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Başbakan
"rant bitti" diyor, "paradan para kazanma devri bitti"
diyor.
Değerli
arkadaşlarım, yüzde 22'yle tahvil alan bir yatırımcı
enflasyondan arındığında yüzde 14-15 yüksek reel
faiz kazanmasa, bu ülkede sizin güzelliğinize mi gelir 60 milyar
dolar? IMF'ye olan borcu azalttığınızı söylüyorsunuz.
Pekâlâ. Sayın Genel Başkanım da ifade etti, 220 milyar dolardan,
borcu, 370 milyar dolarlara çıkardınız. Üstelik Türkiye'nin
kaynaklarını, cumhuriyetin değerlerini, TÜPRAŞ'ı,
Telekom'u, Seydişehir'i, Tekel'i, Erdemir'i, SEKA'yı da sattınız,
yani mirasyedi hükûmet oldunuz. Cumhuriyetin mirasını yiyorsunuz.
Çifte vergilendirmeyle, evi, arabası olanları cezalandırdınız.
Mali terör yarattınız. Geçici vergileri kalıcı
hâle getirdiniz.
Değerli
arkadaşlarım, bundan iki bütçe önce Sayın Başbakan
burada dedi ki: "Kaptan fırtınalı havalarda belli
olur. Efendim, enflasyon düştü, döviz düştü
" Aradan zaman geçti, iki yıl ve mayıs,
haziran ayında fırtınalı havalarda kaptan olanı
aradım, ortada yok, denizaltı kaptanı olmuş. Sanıyor
ki, dövizi, enflasyonu o düşürdü. Likidite bolluğu, dünyada
gelişmekte olan ülkelere, faize, dövize geliyor değerli
arkadaşlarım.
Sayın
Başbakan diyor ki: "Ne yazık ki sermaye düşmanısınız."
Biz, ne sermaye ırkçısıyız ne sermaye düşmanıyız.
Biz, sizin, gece yarılarında pazarlık yaptığınız
sermayenin bu ülkenin kaynaklarını haraç mezat almasına
karşıyız. Biz, sizin, "o sermayenin" diye nitelendirdiğiniz
kişi ve kurumlara, bu ülkenin fakir fukarasının, tüyü
bitmemiş yetimin, vatanı için şehit düşen Mehmetlerin
hakkının peşkeş çekilmesine karşıyız.
Oferlerle dost olup, sizi iktidar yapan halkı yok saymanıza
karşıyız.
Değerli
arkadaşlarım, Oferlerle sabah görüşüp "sabah görüşmedim,
akşam görüştüm" demenize karşıyız. Sayın
Başbakan, sizin "dinozor" dedikleriniz var hatırlarsanız
TÜPRAŞ'la ilgili. 1 milyar 200 milyon dolara sattınız,
aradan on bir ay geçti 4 milyar 200 milyon dolara satıldı. O
dinozor dedikleriniz, 3 milyar dolar bu ülkenin hazinesine, fakirine
fukarasına para kazandırmıştır. Tüccar olduğunu
söylüyor. Kasımpaşa'da o simit satmış, ben de Fatih
Çarşamba Pazarı'nda çay sattım. Babasının, kendinin
mal varlığı olsa böyle baba baba satar mıydı?
Vatandaş bunu soruyor, vatandaş bunu soruyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Tüccar
olmakla övünüyorsunuz değerli arkadaşlar. Sizin yerli
sermaye düşmanlığı yaptığınız
ortada. Tekstilcilerin isteklerine kulak çevirmediniz, baş
çevirmediniz. Yüze yakın büyük tekstil firması yurt dışına
çıktı, 220 bin insanımız işsiz, aşsız
kaldı.
"Hortumları
kestik" diyorsunuz, doğru, ama, hortumları nasıl
kestiniz? Bir taraftan kesip, diğer tarafa yönünü değiştirdiniz.
Yani, eşe dosta, akrabayı taallukata, cemaatlere, tarikatlara
-Sayın Genel Başkanım- Ali Dibolara bağladınız,
halka gitmedi hortumlar. Halka gitmedi hortumlar değerli arkadaşlar
ve bu döneminizde yalnız önemli bir şey var, bunu başardınız.
Bugüne kadar Türkiye'de hortumlardan bahsedilirdi, ama, adını
değiştirdiniz, 58 ve 59'uncu hükûmet, Ali Dibo hükûmetleri
olarak anılacak.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Başbakan, eskiden
"millet isterse laiklik tabii elden gidecek" diyordu. Sayın
Genel Başkanım hepsini sıraladı, yüzleştirdi.
Şimdi, Avrupa İnsan Hakları
İHM'ya sorun diyorsunuz.
Ben bunları geçiyorum.
Sayın
Başbakan, size şunu soruyorum: Kendi müsteşarınız
"cumhuriyet, laiklik ve millî devlet kabul edilmez" diyor.
Meclis Başkanının iletişim danışmanı,
Mir Mahmut Rıza mahlasıyla yazdığı bir kitapta
"bütün laikleri bir bir şişe geçireceğim, ondan
sonra anlayacaklar laikliğin faziletlerini" diyor ve devam
ediyor. "Devlet kimdir? Devlet, helvadan yapılmış
puttur." Hem bu devletin parasını yiyor hem cumhuriyetin
parasını yiyor hem de bu devleti saygısızca helvaya
benzetiyor!
Ama,
başka bir şey daha var: "Papa puttur" diyen müsteşarı,
Sayın Pepe, Papa Türkiye'ye ayağını atmadan görevinden
alıyor. Tabii ki Papa bizim için önemli, semavi dinlerin ruhani
lideri, Vatikan'ın devlet başkanı, fakat "Papa puttur"
diyen işinden oluyor, "devlet puttur" diyen, laikliğe,
cumhuriyete, bu ülkenin fakirine fukarasına laf edenleri de
baş köşede oturtuyorsunuz. Acı olan budur değerli
arkadaşlarım.
ASIM
AYKAN (Trabzon) - Bizim işimize karışma.
BERHAN
ŞİMŞEK (Devamla) - Ayinesi iştir kişinin lafa
bakılmaz. Siz, bunlarla çalışarak, laik, demokratik
cumhuriyeti ve devrimlerini savunduğunuzu iddia ederseniz,
Sayın Başbakan, buna kargalar güler, kargalar. Sayın
Başbakan, bunları görmüyor, duymuyorsunuz. Siz, Başbakan
olarak çabuk kızıyorsunuz, çabuk bozuluyorsunuz. Siz
başbakansanız, karnınız geniş olacak, sabrınız
geniş olacak. Eh, bir de keşke bilginiz geniş olsa!
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bütçenin ilk günü Sayın
Başbakan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için Anayasa'yla
karşımıza çıktı, 101 ve 102'nci maddeyi okudu.
Doğru. Anayasa koyucu, Anayasa'yı yaparken, hakkında
görevi ihmal, zimmet, evrakta sahtecilik, bilet kalpazanlığı,
cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak gibi suç isnatlarıyla
fezleke bulunan birisinin, günün birinde cumhurbaşkanlığına
aday olabileceğini öngörmediği için, hakkında dokunulmazlık
fezlekesi bulunan birinin aday olmayacağını düzenlememiştir.
Anayasa koyucu böyle etik dışı bir davranışı
kimsenin sergileyeceğine ihtimal vermemiş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Şimşek, bir dakika süre veriyorum.
Buyurun,
konuşmanızı tamamlayın.
BERHAN
ŞİMŞEK (Devamla) - Hakkında dokunulmazlık dosyası
bulunan birinin aklanmadan Cumhurbaşkanlığı gibi
bir yüce divana çıkmak istemesi etik değildir.
Bakın,
Akbilden aklanması gerekiyor, Sayın Başbakanın
Akbilden, bu davadan aklanması gerekiyor. Yani Akbilin
"ak"ı, AK Partinin "AK"ıyla karışırsa,
sizlere yazık olur arkadaşlar. O gün 2,5 trilyon, bugün 14
trilyon. Bu fezleke Meclis Başkanlığında duruyor.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, Sayın Başbakan, hatipliği
aynada öğrendiğini söylüyor. Doğrudur, bir yöntemdir.
Fakat, Mersin'de, çiftçimize, vatandaşıma, benim bu kürsüden
ifade etmeye dilimin varmadığı sözleri söylerken,
acaba, aynaya mı bakıyordu? İki koyun güdemezsiniz
derken Sayın Başbakan aynaya mı bakıyordu? Sayın
Başbakan, adap konusunda aynaya ve kendi çalışma arkadaşlarına
bakmalı. "Şeyini şey ettiğimin şeyi"
diyen, "film adamı" diyen, "kutuya koymak" diyen
kendi bakanları ve çalışma arkadaşlarıdır,
CHP'liler değildir. Başbakan yakın çalışma arkadaşlarına
önce baksın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Şimşek, teşekkür için açıyorum.
BERHAN
ŞİMŞEK (Devamla) - Toparlıyorum, toparlıyorum
BAŞKAN
- Teşekkür için
BERHAN
ŞİMŞEK (Devamla) - Efendim, toparlıyorum.
BAŞKAN
- Neyi toparlayacaksınız efendim! (AK Parti sıralarından
"açma" sesleri, gürültüler)
BERHAN
ŞİMŞEK (Devamla) - İşinize mi gelmiyor,
işinize mi gelmiyor? Milletin kürsüsünde konuşuyorum.
BAŞKAN
- Sayın Şimşek, son cümlenizi rica ediyorum.
BERHAN
ŞİMŞEK (Devamla) - Toparlıyorum efendim.
BAŞKAN
- Buyurun, son cümlenizi söyleyin.
BERHAN
ŞİMŞEK (Devamla) - Teşekkür ederim.
Evet,
değerli arkadaşlarım, bu sözler, Sayın Başbakanın
ve arkadaşlarının adabına uygun olabilir, ama, bu
sözleri söyleyenlerin, adap konusunda Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanına ve milletvekillerine söz söylemeye hakkı
yoktur.
Değerli
arkadaşlarım, devri iktidarınızda, AB, ekonomi,
sosyal güvenlik, dokunulmazlık, terör askıda
(AK Parti
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Daha önemlisi adap askıda, vatandaş çarmıhta, yoksullukta,
işsizlikte, umutsuzlukta...(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın Şimşek, son cümlenizi rica ediyorum.
BERHAN
ŞİMŞEK (Devamla) - Bitiriyorum.
İktidarınız
döneminde Başbakanlık Washington'a, Dışişleri
Bakanlığı Brüksel'e, Millî Eğitim Bakanlığı
Nur cemaatine
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Şimşek.
BERHAN
ŞİMŞEK (Devamla) -
Talim Terbiye tarikatlara
bağlanmıştır ve nihayetinde Diyanet İşleri
de İsmail Ağa cemaatine bağlanmıştır.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, şahısları adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
BERHAN
ŞİMŞEK (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlarım
"Beraber yürüdük biz bu yollarda" şarkısıyla
geldiniz. Şimdi size ve Sayın Başbakana önerim: Aynanın
karşısında "Yolun sonu görünüyor" türküsünü
ezberlemeniz. Şarkıyla geldiniz, türküyle gideceksiniz.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın Şimşek, lütfen yerinize oturun.
BERHAN
ŞİMŞEK (Devamla) - Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti Grubu sıralarından "Tam artistsin" sesleri,
gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri
BERHAN
ŞİMŞEK (Devamla) - Ben artistim, ama oryantal değilim.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Arkadaşlar, lütfen müdahale etmeyelim.
Sayın
milletvekilleri, Hatay Milletvekili Sayın Sadullah Ergin,
69'a göre, bir konuya açıklık getirmek üzere kısa bir
söz istemiştir. Herhangi bir sataşmaya meydan vermeyecek.
ALİ
TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan
BAŞKAN
- Söylenen sözün doğruluğu ve yanlışlığı
noktasında bir konuya açıklık getirecek.
Çok
kısa, Sayın Ergin, buyurun. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Ali Dibo bir dünya markası olmuştur
Sayın Başkan.
FARUK
ÇELİK (Bursa) - Ya, arkadaşlar, açıklamadan niye korkuyorsunuz?
İtham ediyorsunuz
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Hatibi dinleyelim efendim.
ALİ
TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, 63'üncü maddeye göre
tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN
- Efendim, oturur musunuz yerinize.
ALİ
TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, 63'üncü maddeye göre
tutumunuz hakkında söz istiyorum. Böyle bir söz veremezsiniz.
Bunun maddi unsurları yoktur. Tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN
- Efendim, izin verirseniz bu takdir Başkanlığın olsun.
ALİ
TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, yanlış yapıyorsunuz.
Burada 63'üncü madde açık, takdir hakkı yok. 63'üncü maddeye
göre tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN
- Onu da görüşürüz, hayhay, tabii
Ben burada sözü verdim.
ALİ
TOPUZ (İstanbul) - Efendim, öyle bir şey yapamazsınız.
Böyle bir yetkiniz yok. Ben size yetkinizi hatırlatıyorum.
BAŞKAN
- Sayın Ergin, buyurun efendim.
IV. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Hatay
Milletvekili Sadullah Ergin'in, Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
SADULLAH
ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu
kürsüden biraz önce konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Sayın
Genel Başkanı, Hatay'daki iddialarla ilgili olarak Kamu
İhale Kurulunun vermiş olduğu karara atıfta bulunup,
arkasından da "O ilin milletvekilinin verdiği listeler
üzerine ihaleler bu kişilere dağıtılmıştır."
diye bir laf kullandı, bir söz, bir ithamda bulundu.
Daha
önceki beyanlarıyla da karşılaştırıldığında
bu ithamın adresi belli olduğu için, Başkanlık Divanından
69'a göre söz talep ettim.
Şimdi,
ben, bu konuyla ilgili açıklamayı yapıp huzurlarınızdan
ayrılacağım.
Değerli
arkadaşlar, bu itham tam on bir ay önce yapıldı. On bir
aydan beri bu konuyla ilgili olarak hem cumhuriyet başsavcılıklarına
suç duyurusunda bulunuldu hem Kamu İhale Kurumu araştırma
yaptı hem de Sayıştay Başkanlığının
yapmış olduğu denetim raporlarını istedik.
Bu
raporlar, aslında, Cumhuriyet Halk Partisinden Sayın
Kılıçdaroğlu da, bir soruyla, Plan Bütçe Komisyonunda
Sayıştay Başkanlığından sordu. Sayın
Kemal Kılıçdaroğlu'na verilen cevapta da, sorduğu
şahıs ve firmayla ilgili olarak herhangi bir zimmet, usulsüzlük
tespiti yapılamadığına dair Sayıştay
Başkanlığının raporu burada, cevabi yazısı
burada.
AHMET
SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Sayıştay onu incelemez.
SADULLAH
ERGİN (Devamla) - Bu Sayın Kılıçdaroğlu'nun
yazdığı yazıdan ilham alarak, ben de, Hatay'da kovuşturulan,
itham edilen isim ve firmaları listeleyerek, Sayıştay
Başkanlığına bir soru önergesi verdim Meclis
Başkanlığı aracılığıyla
5/12/2006 tarihli. Bu adı geçen kişiler ve firmalar hakkında
Sayıştayımızın 2003, 2004, 2005 hesap denetim
rapor sonuçlarına göre herhangi bir usulsüzlük, yolsuzluk, ihaleye
fesat karıştırma fiili olup olmadığını
sordum.
Sayıştay
Başkanlığımızın 11 Aralık 2006 tarihli
cevabi yazısı. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Sayıştayla ne ilgisi var onun ya?
SADULLAH
ERGİN (Devamla) - Bu yazı, 2003, 2004, 2005 yıllarına
dair hesap incelemelerinde herhangi bir usulsüzlük, yolsuzluğa
rastlanmadığına dair Sayıştay Başkanlığının
yazısıdır
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Kamu İhale Kurumunun raporu var.
SADULLAH
ERGİN (Devamla) -
ve Sayıştay, yüz elli yıldır,
bu ülkede bu konularda karar veren, inceleme yapan en yetkin anayasal
kuruluştur.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Sayıştay seni aklamaz!
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Aklamaz!
ALİ
KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Ya, sen niye yazdın bu yazıyı,
onu bir söylesene?
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Yorma kendini, yorma!
SADULLAH
ERGİN (Devamla) - Bunun dışında, şahsımla
ilgili tam da Sayın Baykal'ın bahsettiği konuya yönelik
olarak, Anavatan Partisi Sayın Grup Başkan Vekili Süleyman
Sarıbaş, Hatay Cumhuriyet Başsavcılığına
bir ihbarda bulundu.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Ali Dibo musun sen?
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Dinle be, dinle!
SADULLAH
ERGİN (Devamla) - Başsavcılık tam altı ay inceleme
yaptı. Tam bu altı aylık inceleme neticesinde Hatay
Cumhuriyet Başsavcılığı şunları söylüyor
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Bu iş Sayıştayın işi değil.
SADULLAH
ERGİN (Devamla) - Bahse konu iddialar mesnetsiz olup hiçbir hukuki
dayanağı olmadığından, hiç kimse hakkında
kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına dair
karar vermiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Kamu İhale Kurumunun raporunu söyle.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Ali Dibo musun sen, Ali Dibo
mu?
SADULLAH
ERGİN (Devamla) - Şimdi, bağımsız yargı kararını
vermiş
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Fahrettin, Sayıştay'ı sen ayarladın.
Sen ayarladın, sen.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Sen ayarladın ne demek? Kalk açıkla... Kalk
açıkla
Ayıp oluyor!
SADULLAH
ERGİN (Devamla) - Bu konuda denetleme yetkisi olan Sayıştay,
herhangi bir usulsüzlük yoktur, diye kararını vermiş.
Dayandıkları Kamu İhale Kurulu, yapmış olduğu
açıklamada
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Milletin kürsüsünden milleti kandırıyorsun.
SADULLAH
ERGİN (Devamla) - "
KİK olarak tespit etmiş olduğumuz
bir suç yoktur, bir suç tespitimiz yoktur, bir suç duyurumuz yoktur
"
ALİ
KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Niye yazdın?
SADULLAH
ERGİN (Devamla) - "... bir ihale iptalimiz yoktur, bu tespitlere
dayalı olarak herhangi bir müdahale, yönlendirme ve yolsuzluk
olduğu ithamı yapılamaz
"
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Niye yazdın onları,
niye?
SADULLAH
ERGİN (Devamla) - "
bu haberler doğru değildir diye."
KİK de açıklama yapmıştır.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, son cümle olarak ben bir şey daha
söyleyip müsaade isteyeceğim.
BAŞKAN
- Sayın Ergin, konuşmanızı toparlayın lütfen.
SADULLAH
ERGİN (Devamla) - Hemen toparlıyorum Başkanım.
BAŞKAN
- Lütfen
Açıklamanızı yaptınız.
SADULLAH
ERGİN (Devamla) - On bir aydır bu kürsüden, milletvekili
olarak, genel başkanlar olarak bir unvan kullanılıyor:
Ali Dibo. Bu Ali Dibo mekân adı mıdır, sıfat mıdır,
şahıs adı mıdır?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Hataylılar biliyor "Ali Dibo"nun
ne demek olduğunu.
SADULLAH
ERGİN (Devamla) - Hemen, Başkanım, bitiriyorum.
FARUK
ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, son cümle
SADULLAH
ERGİN (Devamla) - Sayın Başkanım, teşekkür
edip bitiriyorum.
BAŞKAN
- Son cümlenizi rica ediyorum. Son cümlenizi rica ediyorum.
SADULLAH
ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu haberleri
gündeme getiren gazetenin 6 Haziran 2006 günkü nüshası:
"Ali Dibo, aslında, Hatay'da herkesin saygı gösterdiği,
cömert ve dürüst bir tüccar."
NECATİ
UZDİL (Osmaniye) - Allah be! Ooo! Sevsinler seni!
SADULLAH
ERGİN (Devamla) - "Atatürk'ün mebusluk önerdiği Ali Dibo'nun
hayırseverliği dillerde. Ancak, gelinen nokta kızı
ve torununu çok üzüyor. Cumhuriyet Halk Partisinin ve Mustafa Kemal
Atatürk'ün milletvekilliği önerdiği bir şahsın..."
(CHP sıralarından "Aha!" sesleri) "...ölümünden
altmış yıl sonra bu tür konulara unvan olarak alet edilmesi,
onun şahsına, çocuklarına, ailesine, onların hukukuna
da bir müdahaledir."
Ben,
tekrar, yargı kararları karşısında şunu
söylüyorum son söz olarak.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - O zaman "Ali Dibo" deyince mutlu olmalısın,
niye karşı çıkıyorsun?
SADULLAH
ERGİN (Devamla) - İddiasını ispat etmeyen -Sayın
Genel Başkanın ifadesiyle- namerttir.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - O zaman, "Ali Dibo" deyince niye kızıyorsun?
SADULLAH
ERGİN (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.
ALİ
TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN
- Sayın Topuz, bir talebiniz mi var efendim?
ALİ
TOPUZ (İstanbul) - Efendim, bu sözü yanlış verdiniz.
69'uncu maddeye uymayan bir konuda söz verdiniz. Bu nedenle, tutumunuz
hakkında...
BAŞKAN
- Efendim, "Belgeleri ibraz edeceğim." dedi, ibraz etti.
Başka ne yapsın?
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Ne ibrazı ya? Hangi belge?
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Hangi belge?
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Sayıştayla ne ilgisi var bunun?
BAŞKAN
- Sayın Topuz, usulde ve İç Tüzük'te verilen imkânları ve
talepleri yerine getiriyorum. Benim tutumumla ilgili de herhangi
bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bakın, belirli bir
noktaya geldik, rica ediyorum.
ALİ
TOPUZ (İstanbul) - O zaman, Sayın Başbakanın konuştuğu
sırada dikkatli konuşmasını temenni ediyorum;
çünkü, buna benzer sataşmalar olursa, Grubumuzun bütün üyeleri,
sırayla söz isteyeceklerdir.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
23.37
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 23.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN-
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43'üncü
Birleşimi'nin Üçüncü Oturumu'nu açıyorum.
Bütçe
üzerindeki son konuşmalara devam edeceğiz.
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1252) (S.Sayısı:1269)
(Devam)
2.- 2005 Mali
Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına
Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2005 Mali
Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (
1/1236, 3/1139) (S.Sayısı:
1270) (Devam)
3.- 2005 Mali Yılı Katma Bütçeye
Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile 2005 Mali Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1237,
3/1140) (S.Sayısı: 1271) (Devam)
BAŞKAN
- Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Şimdi
söz sırası Hükûmete ait.
Hükûmet
adına Sayın Başbakan konuşacak.
Buyurun
Sayın Başbakan. (AK Parti sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Siirt) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerini
en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Konuşmamın
başında, Başkan Vekilimiz Sayın Ali Dinçer'e, geçirdiği
kritik ameliyat dolayısıyla Allah'tan acil şifalar diliyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
2007
bütçesi milletimize, ülkemize hayırlı olsun.
Bütçe
üzerinde yapılan tartışmalarda, eleştirileriyle,
uyarılarıyla katkıda bulunan herkese Hükûmetim
adına teşekkür ediyorum.
Öncelikle,
bütçenin tamamı üzerindeki görüşmelerde üzerinde yeterince
durulmayan bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum: 2006 bütçemiz
gibi 2007 bütçemizi de üç yıllık bir gelecek perspektifiyle
hazırladık. Bu bütçe, Türkiye'de ekonomik ve siyasi istikrarın
tescilidir.
Bütçemizin
bir temel özelliği de tarihimizde ilk kez beşinci yıl
için hazırlanmış bir bütçe olmasıdır. Cumhuriyet
tarihimizde, Hükûmetimiz, ilk kez beşinci yıl için bütçe sunma
başarısını gösterdi. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Bu vesileyle, konuşmamın ağırlık
noktasını, dört yıllık icraatlarımızı
değerlendirmenin yanında, Türkiye'nin gelecek hedeflerine,
Türkiye'nin gelecek vizyonuna ayırmak istiyorum. Zira, geleceğe
doğru bakmak, geleceği doğru planlamak, insan hayatında
olduğu gibi, toplum hayatında da büyük önem taşıyor.
Eğer siyasetimiz gelecek için yol göstermiyorsa, bugün yaptıklarımız
yarınki nesillerin güven duygularını beslemiyorsa,
biz görevimizi hakkıyla yapmış olmayız.
Hükûmetlerin
esas görevi günü kurtarmak değil, geleceği planlamaktır.
Biz, AK Parti İktidarı olarak, üç aylık, beş aylık
hedeflerle değil, üç yıllık bir bütçeyle, yedi yıllık
bir kalkınma planıyla, cumhuriyetimizin 100'üncü yıl
dönümü olan 2023 yılı hedeflerimizi hesaba katarak Türkiye'yi
yönetiyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Siyasetin
kör noktalarına saplanıp kalmadan, kısa vadeli kazanımlar
için ülkemizin gelecek hedeflerinden asla vazgeçmeyeceğiz.
Cumhuriyetimizin 100'üncü yılını bugünden düşünebilen,
planlayabilen bu kadro, popülizmin tuzaklarına düşmeyecek,
ülkemizin gelecek hedeflerinden şaşmayacaktır.
Türkiye,
istikrarsızlıktan yeterince çekti. Bu ülkenin, bu milletin,
bırakın yeniden yıllarını, aylarını,
tek bir gününü bile kaybetmeye, artık, tahammülü yoktur. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Bakınız,
eğer -şöyle bir hesap yapalım- tek parti dönemini bir yana
bırakırsak, son altmış yılda, değerli arkadaşlarım,
tam kırk beş hükûmet kurmuşuz. Türkiye'nin normal bir demokratik
istikrar çizgisi olsaydı, altmış yılda kırk
beş değil on beş hükûmetimizin olması gerekirdi.
Ekranları başında şu anda bizi izleyen milletimiz
bunun muhasebesini, inanıyorum ki, gayet iyi yapıyor.
Dikkat
ediniz, altmış yılda kırk beş hükûmet. Hükûmet başına
düşen süre ne? On altı ay, on altı ay. Bunun maliyetini,
Türkiye, Türk milleti, ne yazık ki ağır bedellerle ödemiştir.
Ne yatırımcı ne üretici ne çiftçi ne memur ne işçi
ne esnaf, hiç kimse yıllarca önünü görememiştir. Bu tabloyla
Türkiye'ye dışarıdan bakan hiç kimse istikrarla güven
arasında bir ilişki asla kuramamıştır. Oysa,
dünyanın güçlü ülkelerinin en önemli özelliği, ekonomik
ve siyasi istikrardır.
İlk
kez bir beşinci yıl bütçesi görüşmelerini bu yüce Meclisin
çatısı altında yapıyoruz. Acı reçeteler uygulamadan
ülkemizi bugünlere getirmek bizim için büyük bir bahtiyarlıktır.
Bu bahtiyarlığı milletimizle paylaşmaktan büyük
bir mutluluk duyuyorum. Bu başarı, hiç kuşkusuz aziz
milletimizin başarısıdır. Halkımızla
birlikte Türkiye'yi karanlık bir tünelden çıkarıp, hamdolsun,
bugünlere getirdik. Dört yılda, ekmeğimiz, aşımız
büyüdü, güven ve itibarımız arttı.
Türkiye'nin
geldiği bu noktada sormak gerekir: Şimdi hangi yapay tartışma
bu başarıyı gölgeleyebilir? Türkiye'nin normalleşmesinden,
demokratik süreçlerin normal işleyişinden, Anayasal takvimlere
bağlı kalınmasından kim, niçin rahatsız oluyor?
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Cumhuriyetimizin
karakteristik dört asli özelliğini tanımlayan, demokrasinin,
laikliğin, sosyal devlet olma anlayışının,
hukuk devleti olma anlayışı, bu özelliklerle güçlenmiş
olmasından kim rahatsız olabilir?
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Siz.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Toplumun demokratik hukuk
devletiyle birlikte güçlenmesinden kim rahatsız olabilir?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, AK Parti İktidarıyla
güçlü ve itibarlı bir yönetimin semeresini her alanda almıştır.
Dış politikadan ekonomiye, sosyal politikalardan çalışma
barışına, kentleşmeden ulaşıma, enerjiden
eğitime, sağlıktan güvenliğe kadar bütün alanlarda,
Türkiye, artık o eski Türkiye değildir. "Hiçbir
şey eskisi gibi olmayacak." dedik. Evet, bugün, hiçbir
şey eskisi gibi değil. (AK Parti sıralarından alkışlar)
"Başarı, başımızı döndürmeyecek."
dedik. Allah'a şükürler olsun ki, başardık, ama başımız
dönmedi. "Türkiye'nin imkân ve kaynaklarını Türkiye'ye
kazandıracağız." dedik ve sözümüzün gereğini
yaptık. Allah'a hamdolsun ki, aldanan olmadık, aldatan da
olmadık. (AK Parti sıralarından alkışlar) Geçmişte
siyasetçileri en çok yaralayan şey, kendilerini bağlayan
sözleri oldu. Nice siyasetçi kendi sözlerinin esiri oldu. Şimdi,
kendi sözlerimizi, kendi vaatlerimizi başkası bize hatırlatmadan,
biz eserlerimizle konuşuyoruz. Zira biliyoruz ki, sözünün takipçisi
olamayan, sözünün esiri olur.
Bakınız,
büyümede Türkiye'nin yüzde 9 küçüldüğü yılları söylemiyorum,
son on yılın ortalamasını söylüyorum: Bizden önceki
on yılda büyüme ortalaması yüzde 2,6 oldu. Göreve geldiğimiz
ilk üç yılda ortalama yüzde 7,8 büyüyen, bugün de büyümesini
sürdüren bir Türkiye var. Millî gelirimiz yetmiş dokuz yılda
-burada tabii anlaşamıyoruz, o ayrı mesele ama, ben
de inandığımı söylüyorum- millî gelirimiz yetmiş
dokuz yılda ancak 81 milyar dolara ulaştı. Fakat
EYÜP
FATSA (Ordu) - 181
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - 181 milyar dolara çıkmıştı.
Biz ise dört yılda 209 milyar dolar artırarak 390 milyar dolara
yükselttik. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi de, gelecek hedeflerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.
2013'te
millî gelirimizi 800 milyar dolara çıkarmayı planlıyoruz,
hedefimiz bu. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yeni
Türk lirası cinsinden söylersek, 2013'te millî gelirimiz 1 trilyon
hedefini aşacaktır. Kişi başına düşen
millî gelirimiz bizden önce 2.598 dolardı, dört yılda 2 misline
çıkarttık. Şimdi kişi başına düşen
millî gelir, sayın milletvekilleri, 5.318 dolar. Yeni hedefimiz,
2013'te 10 bin dolara ulaşmaktır. Bu güven ve istikrar ortamı
sürdürüldükçe, Türkiye'nin borç sorununu 2011 yılında çözmüş
olacağız. Yaptığımız rasyonel projeksiyonlar
ortaya koymuştur ki, kamu net borç stokunun gayrisafi millî hasılaya
oranı 2011'de yüzde 30 seviyesine kadar gerileyecektir.
Tabii,
burada, bir gerçeği özellikle vurgulamak istiyorum, o da
şudur: Bizler vatanseverliğin bu olduğuna inanıyoruz.
Milletini sevmek, milletini ve milliyetini yüceltmek budur, buna
inanıyoruz.
Ve
burada kamu net borç stokuyla brüt stoku karıştıranlar
var. Bunu özellikle vurgulamam lazım; o da şu: Kamu net borç
stokunda nakit değerler düşülerek açılan, söylenen rakamlar
var, bir de hep birlikte söylenen rakamlar var. Bakınız,
şu anda, nakit değerleri düştükten sonra iç borç 160 milyar
dolar, dış borç 31 milyar dolar, toplam 191 milyar dolar. Bu,
nakit değerler düştükten sonra ortaya çıkan tablodur.
Ama, bunu brüt borç stoku olarak değerlendirdiğimiz zaman
-ki, söylenen budur- iç borç 183 milyar dolar, dış borç 69 milyar
dolar, 252 milyar dolar. Tabii, buna özel sektörün borcu da ilave edildiği
zaman, rakam o malum yere doğru tırmanır. Nedir özel sektörün
dış borcu? O da, 111 milyar dolar.
Küçük
hedeflere kilitlenenlerin, özellikle toplumu kamplara bölerek
siyaset yapanların başaracağı bir iş değildir
bu aslında. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Ancak, Türkiye fotoğrafının tamamına,
biz, bir bütün olarak bakan siyasi kadroyuz. İşte, o kadro,
bu kadrodur. (AK Parti sıralarından alkışlar) Hep
söyledim, yine söyleyeceğim: Bu siyasi kadro milletimize hizmet
için yola çıkmıştır, sonuna kadar da bu yolda ilk
günkü anlayışımızda yürümekte kararlıyız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yola çıkarken, milletimizi
özlemlerine, taleplerine kavuşturma anlayışıyla
yola çıktık. Sadece nereden nereye geldiğimize bakanlar,
nereden nereye varacağımızı da aslında samimi
olsalar kolaylıkla görebilirler. Zira, biz, sadece geçmişin
fotoğrafı üzerinden siyaset yapmıyoruz; biz, başkaları
gibi ürettiğimiz lafları değil, yaptığımız
işleri milletimize referans olarak gösteriyoruz. İhracatımızı
dört yılda 36 milyar dolardan 85 milyar dolara çıkarıyoruz,
önümüze devamlı getirilen ithalat!.. Peki
Enerjide yaptığımız
ödeme 29 milyar dolar; makine teçhizat, yaptığımız
ödeme 23 milyar dolar; toplam 22 milyar dolar. Buyurun size
dış ticaret açığının bedeli. (AK Parti
sıralarından "52 milyar dolar" sesleri)
23,
toplam 52 milyar dolar; geldiği bu.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Toplama-çıkarma özürlü!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Şimdi, bu gerçekleri
görmemezlikten gelmek suretiyle ekran başında bizi izleyenleri
aldatmanın anlamı yok; bu gerçeği göreceksiniz. Enerjiye
29 milyar dolar ödeyen Türkiye, bunu hangi kalemden ödüyor aslında;
bunu göreceksiniz? 23 milyar dolar eğer makine-teçhizata ödenmişse,
bunlar, bu ülkede ne işe yarıyor? Bunlar lüks tüketim malzemesi
midir? Yoksa, istihdam alanı doğurmak için yatırımlar
sebebiyle gelen araç-gereçler midir? Bunu, lütfen görelim. Bunların
ithâline karşı çıkmak anlayışını ben
tanımlayamıyorum, ama, halkım tanımlıyor ve
tanımlayacak. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ve
tabii burada da yine, şunu, çok açık, net ortaya koymak zorundayım:
OECD ülkeleri arasında, Türkiye ihracat şampiyonudur. Bunu
biz değil, Dünya Bankası, OECD gibi, bütün kuruluşlar
söylüyor. Ayrıca, dünyada dış ticaret hacmi en hızlı
gelişen ülkeler arasında da Türkiye dünya dördüncüsüdür.
Birinci sırada Çin vardır, ikinci sırada Filipinler
vardır, üçüncü sırada Polonya vardır, dördüncü sırada
da Türkiye vardır.
Değerli
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tabii
hedefimiz, 2023 yılında, inşallah 1 trilyon dolarlık
dış ticaret hacmine ulaşmaktır. Nasıl mı
yapacağız? Hangi imkânlarla, hangi kaynaklarla mı yapacağız?
Dört yılda nasıl yaptıysak, öyle yapacağız.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Önce, millet siyasetiyle
yapacağız.
HÜSEYİN
BAYINDIR (Kırşehir) - Hangi millet?..
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Yatırımla, istihdamla,
üretimle, ihracatla yapacağız. Türkiye'yi dünyaya açarak,
dünyayı da Türkiye'ye nasıl getiriyorsak, getirmek suretiyle
yapacağız. Yoğun bakımdan devraldığımız
Türkiye'yi nasıl ayağa kaldırdıysak, dört yılda
1 milyon 925 bin kişiye nasıl istihdam kapısı açtıysak,
öyle yapacağız.
HÜSEYİN
BAYINDIR (Kırşehir) - Kesinlikle doğru değil
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Türk parasından altı
sıfırı bir kalemde nasıl sildiysek, öyle yapacağız.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Enflasyon ve faizi
nasıl indirdiysek, öyle yapacağız. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Bizim iktidarımıza kadar dokuz şehirde
doğal gaz varken, şimdi ise kırk üç vilayette doğal
gaz var. Bunu nasıl başardıysak, öyle başaracağız.
(AK Parti sıralarından alkışlar) İnşallah,
gelecek beş yılda da, seksen bir ilimizin tamamına doğal
gazı taşımayı hedefliyoruz.
Tam
otuz beş yıl boyunca, emeği, üretimi, yatırımı
eriten enflasyonu nasıl tek haneli rakamlara indirdiysek, tekrar
ediyorum, evet, öyle yapacağız.
Başbakanlık
Toplu Konut İdaresiyle bugüne kadar, dört yılda 218 bin konutu
nasıl inşa ettiysek, Türkiye'yi de yeniden öyle inşa
edeceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Herhâlde, bu iller dolaşılırken, Toplu Konut İdaresinin
yaptığı bu konutları görme fırsatı oluyordur,
öyle zannediyorum. Yani, bunlar kuyu değil ki görmeyesiniz,
bunlar görünüyor yani, eser. Milletimiz bunu çok iyi görüyor ve yeri
geldiği zaman da değerlendirmesini çok iyi yapacaktır.
O dar gelirli insanlar, orta gelir grupları bu konutlara nasıl
yerleşiyor, onu ben yaşıyorum ve bundan haz duyuyorum
milletim adına, haz duyuyorum
(AK Parti sıralarından alkışlar) ve gelecek
beş yılda da, inşallah bu rakam 500 bin konuta ulaşacaktır;
hedefimiz bu. Öyle zannediyorum ki, içinizden de oralarda oturanlar
vardır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Vardır,
vardır...
Belediyelerimizle
birlikte başlattığımız kentsel dönüşüm
projeleriyle, vatandaşlarımızın gönüllü katılımını
temin ederek, şehirlerimizin çehresini değiştiriyoruz,
değiştireceğiz. Bunda CHP'li belediyeler de var, onlarla
da bunu birlikte yapıyoruz, ayrım yok, böyle sürdürüyoruz.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Biz, ülkemize neler
kazandırdığımızı, yaşayarak çok iyi
biliyoruz. Cumhuriyetimize, demokrasimize ne kadar güç verdiğimizi
gayet iyi biliyoruz. Hiçbir karartma çabası, bu başarıyı
gölgelemeye yetmez.
Bakınız,
Türkiye, bizden önce tam yirmi iki yıl özelleştirmeyi konuştu.
İş dünyası, bilim adamları, siyasetçiler gece gündüz
özelleştirmeyi konuştu. Muhalefet de konuştu. Bizden
önceki tam on üç hükûmetin değişmez gündem maddesi oldu. Sonuç
neydi? Sadece 8 milyar dolarlık özelleştirme yapılabildi
ve bu, Özelleştirme İdaresinin harcamalarına bile
yetmiyordu. Biz, dört yılda 18 milyar dolarlık özelleştirme
gerçekleştirdik.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Maşallah(!)
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Evet, biz, öncelikle adaleti
ve kalkınmayı hedef aldık. Hangi alana bakarsanız,
orada toplumcu bir siyaset görürsünüz. Biz bunu ortaya koyduk. Çalışma
hayatının taraflarını dinledik. Kararlarımızda
görüşlerini hep dikkate aldık. Sivil toplum örgütlerimizle
birlikte olmaya, onların seslerine kulak vermeye özen gösterdik.
Bakınız,
zorunlu tasarruf meselesini bu ülke yıllarca konuştu,
tartıştı. Cumhuriyet Halk Partisi de konuştu, tartıştı.
Sendikalarımız, işçilerimiz, memurlarımız
konuştu, tartıştı. Acaba, bugüne kadar gelen iktidarlar,
benim işçimin, benim memurumun, bu zorunlu tasarruf adı altında
âdeta üzerine yatılan bu parasını niye ödemedi? Neden?
Bunu biz ödedik. 13,3 katrilyon Türk lirasını biz ödedik. Bu
bize nasip oldu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Aynı
şekilde, sadece İmar Bankasından dolayı 8 milyar
YTL, eski rakamla 8 katrilyon; bunu da biz ödedik. Bir de bu borçları
ödemek zorunda kalmasaydık, artık siz düşünün. 21 katrilyon
elimizde olacaktı ve bu 21 katrilyonu da biz yatırımda
kullanma fırsatını bulacaktık. Nasıl bir Türkiye'yi
devraldığımızı ifade etme bakımından
bunu söylüyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu arada, çok konuşulan
IMF meselesine açıklık getireyim: Ben şaşıyorum,
yani, Türkiye, IMF'e AK Parti İktidarıyla mı girdi?
IMF'in tarihçesi, acaba, Türkiye'de 2002 sonunda mı başladı?
2002'de mi başladı?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - 2008'e kadar siz uzattınız Sayın
Başbakan.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bak, ben sakin dinledim.
Siz de sakin dinleyin de bunları anlatayım.
IMF'in
tarihçesine baktığımız zaman sene 1945. Girişimize
baktığımız zaman 47. Taa oralardan geliyor ve oradan
bugüne sürekli bu ülkede iktidarlar stand-by anlaşmaları
yaptılar. 18 stand-by anlaşması yapıldı, 19'uncusunu
da biz yaptık. Belki, bu 18'in içerisinde sizin iktidar dönemleriniz
de var.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Hayır, yok.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ben söylüyorum, ortak olduğunuz
dönemler olabilir, Parlamentoda olduğunuz dönemler olabilir.
DENİZ
BAYKAL (Antalya) - Yok, yok!.. İncele de söyle!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Veyahut da iktidarında
olup imzalamamışsınızdır, ama şakır
şakır borçlanmaya devam etmişsinizdir; bunlar olmuştur.
DENİZ
BAYKAL (Antalya) - Hayır
İncele de söyle!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - İnceledim, inceledim.
Bütün iktidarların, hepsinin bunda payı var ve 23,5 milyar
dolar, bize kadar, IMF'e borçlanıldı. Hayır diyebilir
misiniz?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Biz borçlanmadık.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Siz de borçlandınız,
diğerleri de borçlandı, hepiniz borçlandınız.
23,5 milyar dolar! (AK Parti sıralarından alkışlar)
DENİZ
BAYKAL (Antalya) - Bilmeden konuşuyorsun!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Anavatanı da borçlandı,
Doğru Yolu da borçlandı, MHP'si de borçlandı, CHP'si de
borçlandı, DSP'si de borçlandı, hepiniz borçlandınız,
hepiniz! (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - CHP yok, CHP yok.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Hepiniz! Hepsi var, hepsi
var.
DENİZ
BAYKAL (Antalya) - Bilmeden konuşuyorsun.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Hepsi var
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Saadet de borçlandı.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Fazilet yok mu Fazilet?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ve 23,5 milyar dolar
şimdi nerede biliyor musunuz? Şimdi, dönemimizde geldiği
nokta ortada. Değerli arkadaşlarım, 10,9 milyar dolar.
23,5 milyar dolardan devraldık, şu anda yaklaşık 11
milyar dolara düşürdük; farkımız bu, farkımız
bu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ve
bunun yanında, Merkez Bankası
Göreve geldik, devraldığımız
Merkez Bankasının döviz rezervi 26,8 milyar dolardı.
Şimdi nerede rakam biliyor musunuz? 62 milyar dolarda. Bakınız,
27 milyar dolarla Merkez Bankası devralındı, şimdi
ise 62 milyar dolar. Nereden nereye
(AK Parti sıralarından
alkışlar)
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Faiz oranlarını da söyleyin.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ama, bazılarının
gözü vardır göremez, kulağı vardır duyamaz, dili
vardır gerçeği, hakkı konuşamaz; siz, onlardansınız!
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Ve
gelecekte, bu gelişmelerle birlikte, bu gelecek hedeflerini
bu şekilde planlamaya devam ediyoruz, edeceğiz ve altyapı
sorunları tamamen çözülmüş, modern şehirlere kavuşmuş
bir Türkiye'ye doğru gidiyoruz. Vatandaş ile devlet
ilişkilerini daha ileri, daha katılımcı, demokratik
bir zemine oturtmuş olacağız. Türkiye bu yolda ilerlemektedir.
Ana muhalefet partisi CHP sözcüleri, 2007 bütçesinde, yerel yönetimlerden,
yatırımlardan en fazla payı almasından rahatsız
olduklarını dile getirseler de, biz bu yolumuzdan vazgeçmeyeceğiz.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Biz öyle bir rahatsızlık dile getirmedik.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Biz bu yoldan aynen devam
edeceğiz.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Biz, Ali Dibolardan şikâyet ediyoruz.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Kuşların yanlış bilgi vermiş.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; biz, ülkemizi bir bütün olarak göz
önünde tutuyoruz. Bu bakış açısı, siyasetimizin,
yönetim anlayışımızın temel eksenini
oluşturuyor. Bunun sonucudur ki, seksen bir vilayetimizin geleceğini
planlıyoruz. İstanbul'un trafik sorunundan Antalya'nın
ulaşım master planına kadar, Diyarbakır'ın yol
ve su sorunlarından Karadeniz Sahil Yolu'na, Bolu Tüneli'nden
Konya'daki Tuz Gölü'nun kurtarılmasına kadar bütün sorun
alanlarını bir bütünlük içerisinde ele alıyor, çözüyoruz.
Türkiye'nin
özeti dediğimiz İstanbul'un su meselesi 2040 yılına
kadar, evet, master planıyla halledilmiştir. İSKİ
yatırımları için 2 milyar yeni Türk lirası harcama
yaptık. Önümüzdeki dönemde 3 milyar yeni Türk lirası daha
yatırım planlıyoruz. Fakat, bugün bir gazetede -arkadaşlar
bana haberini ulaştırdılar -Sayın Sözen "Istıranca
Dağları'ndaki barajları ben yaptım" diyor.
(CHP sıralarından gürültüler)
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Baraj değil bir kere, regülatör
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bak, Sayın Sözen
Sayın
Sözen
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Gölet, gölet!
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Temelini de, ihalesini de ben yaptım, ben attım,
sen sahip çıktın! Her şeye sahip çıktığın
gibi!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Sayın Sözen
Sözen Sözen
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Temelini ben attım.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Sayın Sözen
Sayın
Sözen
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Ben yaptım, sen sahip çıktın.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Sayın Sözen
Sayın
Sözen, bak
(CHP sıralarından gürültüler)
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Temelini de ben attım, ihalesini de ben yaptım.
BAŞKAN
- Sayın Sözen, lütfen müdahale etmeyelim efendim.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Sayın Sözen, dürüst hareket
et, doğru konuş!
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Sen dürüst ol!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Hangi barajın temelini
attın, nasıl bıraktın? (CHP sıralarından
gürültüler)
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Baraj değil, regülatör.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bir dakika ya
Bir dakika
(CHP sıralarından gürültüler)
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Erdal İnönü ile birlikte temelini ben attım!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Erdal İnönü ile attın
Beton mu kaldı orada sadece?
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Yüzde 40'nı da tamamlamıştık.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Yalan söyleme! Yok öyle
bir şey! (CHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - İhalesini ben yaptım, sen yalan söylüyorsun!
Tarihi değiştiriyorsun, tarihi!
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Bu üslup Başbakana yakışmıyor
Sayın Başbakan!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Yok öyle bir şey
Yok
(AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Yalan söylüyorsun!
BAŞKAN
- Sayın Sözen, lütfen oturun yerinize.
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - İstanbul'da bir tek projeniz yok.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bakınız, burada
her türlü vesaikle konuşmaya hazırım. Aynı
şeyi metroda da yaptın.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Sen mi yaptın metroyu?
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Onu da ben yaptım!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Metroda
(CHP sıralarından
gürültüler)
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Onu da ben yaptım. İstanbul'da bir tek projen
yok! Temelini kim attı?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bildiğini konuş,
bilmediğini konuşma ya! (CHP sıralarından gürültüler)
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - İstanbul'da bir tek projen yok. Bir tek proje söyle!
BAŞKAN
- Sayın Sözen, lütfen oturur musunuz.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Metroda
CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın Başbakan, siz Genel Kurula hitap edin efendim
Siz Genel
Kurula hitap edin.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ya, metronun neyini yaptın?
(AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
Döneminde
Döneminde
(CHP sıralarından gürültüler)
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Temelini kim attı?
BAŞKAN
- Sayın Sözen, lütfen.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Döneminde hak ediş olarak
ödediğin para 50 milyon dolar. 80 milyon dolarlık hak
ediş vardı, 30 milyon doları ödemediğin için müteahhitler
işi bıraktı. Biz geldik, 600 milyon dolara mal olan bu metroyu
biz tamamladık, biz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ayıptır ya! Ayıptır!
Ve
bakın, uluslararası baraj tanımını veriyorum;
öğren!
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Kim ihalesini yaptı? Bir proje söyle, bir proje!
İstanbul'da sana ait bir proje söyle! Her projelere sahip
çık!..
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bütün Istranca halkı
senin orada ne yaptığını çok iyi biliyor.
Bakın,
uluslararası tanımı veriyorum. Tanım nedir?..
MUHARREM
İNCE (Yalova) - Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi!.. Belediye
başkanı mısın Başbakan mı?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Temelden yüksekliği
15 metre veya su depolama hacmi 3 milyon metre küpü bulan su depolama
tesisleri baraj olarak kabul edilir. Baraj bu.
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Regülatör
Baraj değil.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Belediye başkanı mısınız
Başbakan mı?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Biz ülkenin meselelerini
konuşuyoruz, hepsini burada konuşacağız.
Bakınız,
Düzdere Barajı, Kuzuludere Barajı, Büyükdere Barajı,
Sultanbahçedere Barajı, Kazandere Barajı, Papuçdere Barajı;
bunların tamamı, temeli de tarafımdan atılmıştır,
açılışı da tarafımdan yapılmıştır.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Yalan
söyleme!
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Yalan söylüyor!.
BAŞKAN
- Sayın Sözen, lütfen oturun yerinize. (CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Burası belediye mi?
BAŞKAN
- Sayın Başbakan, siz Genel Kurula hitap edin efendim.
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, büyükşehir
belediyesinin bütçesini görüşmüyoruz burada. 2007 yılı
bütçesini görüşüyoruz! (AK Parti sıralarından
"Otur yerine, otur" sesleri)
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Hazmedeceksiniz, hazmedeceksiniz;
hazmetmeden olmaz. (CHP sıralarından gürültüler)
Siz
yerelle genel yönetimi birbirinden ayrı düşünemezsiniz;
hepsi bunların iç içedir, el eledir.
Eğer böyle düşünürseniz, yanılgıya düşersiniz.
Bu, bir ayrımcılıktır. O zaman, kusura bakmayın,
yerel yönetimlerle genel yönetimin tamamen bağlarını
koparalım, öyle mi? Mantığınız bu mu?
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Burası belediye meclisi değil,
Millet Meclisi, Millet Meclisi!
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Burası belediye meclisi değil!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Sabırlı ol! Bu Meclisin
içerisinde eğer bu konulara giriliyorsa bu söylenir ve geliyorum
bir başka konuya
(CHP sıralarından gürültüler)
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Sen hâlâ orada kalmışsın Sayın
Başbakan!
MUHARREM
İNCE (Yalova) - Cezan var mı, yok mu?
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Hapis cezası aldınız mı, almadınız
mı?
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Sözen'in yaptıklarını hazmedin Sayın
Başbakan. Güzel şeyler yaptı Sözen.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - İstanbul bir kongre
merkezi hâline gelmiştir.
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Kim yaptı kongre salonunu?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bu kongre merkezi hâline
gelişte de, evet, atılan adımlar, yapılanlar, bunların
hepsi bellidir.
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Kim yaptı kongre salonunu?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Hepsi bellidir.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Lütfi Kırdar'ı kim yaptı?
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Lütfi Kırdar'ı kim yaptı?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bakın, Lütfi Kırdar,
benim dönemimde Kültür Bakanlığına devredilmek suretiyle
Kültür Bakanlığı tarafından yaptırılmıştır.
Dürüst ol, doğru konuş! Dürüst ol!
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Sen açmadın, ben açtım!
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Kim yaptı? Kim yaptı?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ben açtım, ben! Benim
döneminde
HABİTAT II toplantısıyla açtım
HABİTAT
II toplantısıyla açtım. (CHP sıralarından gürültüler)
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Yalan söylüyorsun, yalan!
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Atıyorsunuz Sayın Başbakan, atıyorsunuz!
BAŞKAN
- Sayın Başbakan, siz Genel Kurula hitap edin.
Değerli
arkadaşlar, lütfen, müdahale etmeyelim, dinleyelim.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
Lütfi Kırdar Kongre Sarayı, HABİTAT II toplantısıyla
bizim tarafımızdan ve Sayın Demirel'in Cumhurbaşkanı
olduğu dönemde birlikte açmışızdır. Beyefendi'nin
bununla ilgisi, alakası yoktur. (AK Parti sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Yalan söylüyorsun, yalan! İstanbullular izliyor!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bazı şeyleri
öğreneceksin. Zaten, Genel Başkanını da ve heyeti
de öyle aldattın galiba. Niye o zaman Sivas'a kaçtın da
İstanbul'da kalmadın! Kalsaydın İstanbul'da! (AK
Parti sıralarından alkışlar)
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Kaçmadım! Kaçmadım!
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Sivas'a kaçmadı, Sivas'ta görev yapıyor.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ve 67 tanesi şu anda
kültür noktasında, İstanbul'daki bütün gelenlerin geldikleri
zaman İstanbul'u farklı bir şehir olarak görmesi noktasında
103 yol, katlı-köprülü kavşak düzenlemesi yapılmış
ve hizmete sunulmuştur.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Sizin belediyenizden kaçıp Parlamentoya gelen
30 kişi var!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - İstanbul'da şu anda
raylı sistem 53 kilometredir ve bu raylı sistem yapımı
da yine aynen devam etmektedir. Hedef 2012 yılında 300 kilometreye
raylı sistemi ulaştırmaktır.
Bunun
yanında, yüzde 3 olan deniz ulaşımının payı
2012'de inşallah 10'a çıkacaktır.
Cumhuriyetimizin
başkenti Ankara'daki gelişmeleri herkes biliyor. Buyurun,
şu anda yapılmış olan havaalanı, havaalanından
şehre girerken Turgut Özal Bulvarı, işte bu dönemde yapıldı.
Herhâlde bunu da birileri sahiplenmez ve bunun yanında, yine,
Türk turizminin âdeta başkenti olan Antalya. Antalya'da, biz göreve
geldiğimizde, bir tane köprülü kavşak yoktu. Antalya, Antalya'yı
anlatıyoruz. Ama, şu anda on tane katlı-köprülü kavşak
var Antalya'da. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Sen gelmeden önce Türkiye Cumhuriyeti de yoktu!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Antalya'yı doğal
gaz ve raylı sistemle tanıştırıyoruz, şu
anda onun adımları atıldı. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
HARUN
AKIN (Zonguldak) - Gözünüz hâlâ İstanbul Belediye Başkanlığında
mı?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - On dokuz yıldır bitirilemeyen
Antalya-Alanya yolunu biz bitirdik. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Yıllardır
bitirilemeyen Kundu yolunu biz bitirdik. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Dört yıldır İzmir'in çevre yolu yapılmadı.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - 200 kilometrelik kanalizasyonu
iki yılda 400 kilometreye biz çıkardık. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Şu
anda 30 bin kişilik bir stadyum, 10 bin kişilik bir kongre merkezi
Antalya'ya yapılıyor.
Bu
hizmetleri görebilmek için Antalya'lı vatandaşlarımız
bizi beklediler ve şu anda vuslat gerçekleşti, daha da artarak
devam edecek; ben buna inanıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Karadeniz
Bölgemizde, yine dev projeleri uygulamaya koyduk. Karadeniz sahil
yolunda, şu anda 8 kilometre dışında, 31 Aralık
2006 itibarıyla Karadeniz sahil yolunun tamamı hizmete
açılmış olacak. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) - Fındık, fındık, Sayın Başbakan
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Finduğa kaç para verdin?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ordu ili, meşhur Perşembe-Bolaman
bölgesindeki tüneller tamamıyla bitirildi ve şimdi gayriresmî
açılışı yapılacak, kısa bir süre sonra da
biz gideceğiz ve resmî açılışını yapacağız.
(AK Parti sıralarından alkışlar) İnşallah,
Cuma günü Perşembe-Bolaman tünelleri hizmete açılıyor;
iftiharla geçebilirsiniz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Trabzon
sahil geçişini tamamladık. Tanjant yolunu daha önce zaten
bitirmiştik. Trabzon'un elli yıllık rüyası olan
Zağnos Kentsel Dönüşüm Projesi hızla devam ediyor. TOKİ
tarafından 2.284 konut ve 400 yataklı bir eğitim hastanesini
Trabzon'a kazandırıyoruz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Samsun'da
TOKİ'nin yaptığı 2.158 konutun inşaatı devam
ediyor. Bunlardan 900'ü tamamlanarak sahiplerine teslim edildi.
Şehir içi doğal gaz dağıtım şebekesi tamamlanarak
hizmete girdi. Çarşamba-Terme arası 30 kilometrelik duble
yol bitirildi. 57 kilometrelik Samsun-Bafra duble yolunun da 40 kilometresi
tamamlandı. Samsun'un toplu taşıma sorununu çözecek
raylı sistemi de ihale aşamasına getirdik. İl çevresinde
11 kilometrelik çevre yolunu bitirdik.
Erzurum'da
katı atık projesini bitirmek üzereyiz. Sivil havaalanını
tamamlayarak hizmete açtık. Bizden önce sadece iki tane köprülü
kavşak vardı, bizim dönemimizde dört tane daha buna ilave
edildi, şimdi beşincisi de bitiyor. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Bugüne kadar suyunu kuyulardan sağlayan Erzurum'a
Çat Barajı'ndan içme suyu getirmek için başlatılan projenin
yarısı tamamlandı, içme suyu projesi inşallah
2007 sonunda bitirilmiş olacak. TOKİ, Erzurum genelinde,
deprem mağdurlarını da kapsayan toplam 2.814 konut inşaatını
sürdürüyor. Bunlardan 1.860'ı tamamlanmış durumda.
Konya'ya
bakıyoruz. Konya büyük bir dinamizm içinde. Bakınız,
1992 yılında başlanan Mevlânâ Kültür Merkezi, biz devraldığımızda
hâlâ temel aşamasındaydı. Hükûmet-Belediye işbirliğiyle
kısa sürede tamamlayarak hizmete açtık. Tuz Gölü'nün kurtarılması
kapsamında atık su arıtma tesisi projesini başlattık.
Göksu Nehri'ni 17 kilometrelik tünelle Konya Ovası'na akıtacak
olan Mavi Tünel Projesi'nin de ihalesini yapmış bulunuyoruz.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Konya
Belediyesi şehir içi raylı sistemini uzatmak için uzatma
çalışmaları sürüyor.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Ahmet, bir pasta da Sayın Başbakana kesersin
artık.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Tabii, hepsinden önemlisi,
Ankara-Konya hızlı tren çalışması başlamış
durumda. (AK Parti sıralarından alkışlar) Şu
anda birinci etabın inşaat çalışmaları devam
ediyor. İkinci etapla ilgili ihale hazırlıkları
da devam ediyor
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Yarın biter!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - İnşallah, kısa
sürede, Ankara-Konya hızlı tren bittiği anda, Konya'dan
İstanbul'a ulaşım yaklaşık üç buçuk saate inecek
raylı sistemle. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Üç buçuk saate inecek. Çünkü, bir saat on beş dakika Ankara-Konya
ve iki saat, iki buçuk saat arası da İstanbul-Ankara.
Hızlı tren olarak bu şekilde bu yapılıyor.
Şu
anda Ankara-Eskişehir açılma aşamasına gelmiş
vaziyette. İnşallah, nisanda açılışını
yapacağız ve Eskişehir-İstanbul arasının
da ihalesi yapıldı, şu anda hazırlıklar devam
ediyor.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Atma Recep, din kardeşiyiz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) - Sayın Başbakan, o hızlı trene
siz de AKP milletvekilleriyle birlikte biner misiniz?
GÜLSEREN
TOPUZ (İstanbul) - Bineriz, ne olmuş?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - İzmir'e bakıyoruz,
orada da, çok büyük projeler gerçekleşti.
ERDAL
KARADEMİR (İzmir) - Çevre yolu duruyor.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Birçok projemiz de devam
ediyor. Büyükşehir Belediyesi-TOKİ işbirliğiyle
-bakın, ayırım yok- yürütülen Kentsel Dönüşüm Programı
çerçevesinde 10 bin konut inşa ediyoruz İzmir'de. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Nerede o konutlar Sayın Başbakan?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Yol yapım çalışmalarıyla
birlikte, şu anda, Beydağ Projesi devam ediyor, Beydağ
Projesi de devam ediyor. Tamamıyla ihmal edilmiş, ama,
şimdi devam ediyor hızla.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - İl özel idaresinin bütçesinden.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bunu, Ödemiş halkı,
bölge halkı çok iyi biliyor. Sizin derdiniz başka, oraları
falan dolaştığınız yok.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Biz de takip ediyoruz. Kaç tane önerge verdik.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Biz de takip ediyoruz, lütfen
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Adnan Menderes Havaalanı'nı
gördünüz mü?
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Görmez miyiz?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Nasıl girip çıkıyorsun
oradan?
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Körüz, körüz çünkü!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - İzmir'in trafik sorununu
kökten çözecek olan raylı sistem projesi, Belediye ile Ulaştırma
Bakanlığı tarafından müşterek olarak devam
ediyor. Aliağa'dan Cumaovası'na 80 kilometrelik çift hatlı
bir banliyö sistemi, yine, aynı şekilde yapılıyor.
Ayırım yok.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Piriştina başlattı, Piriştina.
(AK Parti sıralarından gülüşmeler)
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Dünya
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Piriştina başlattı. Ona da
sahip çıkma ya!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Başlatmak güzel bir
şeydir
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Evet.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) -
rahmetle anarız da, ortada
bırakmak da var.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Ortada niye bıraktı? Yapmayın!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ama, biz tamamlıyoruz.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Yok canım!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Tamamlıyoruz.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Sayın Başbakan, okul yolu yapar mısınız?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bak, Dünya Üniversitelerarası
Spor Oyunlarının İzmir'de başarıyla gerçekleştirilmesi
için altyapı çalışmalarını biz tamamladık.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Bizzat merkezî
bütçeden bunun paralarını biz ödedik.
TÜRKÂN
MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Göreviniz! Göreviniz!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Türkiye'nin yerel yönetimleri
arasında hiçbir ayırım yapmıyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimizin KÖYDES projesiyle
ne yaptığını anlatmak için bir örnek veriyorum,
lütfen dikkat buyurun.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Okul yolu, Başbakan
Derede boğulacak
çocuklar. Bak, Ceylanpınar'da
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Burası Türkiye!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Özellikle dinlemenizde
fayda var. Fayda var özellikle dinlemenizde, istifade edersiniz.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Okul yolu ne oldu?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Diyarbakır'da 2003 öncesi
sadece 65 köy, 90 mezrada şebekeli içme suyu vardı. Toplamı
155 eder. Hükûmetimizin ilk dört yılında bu sayıyı
155'ten tam 1.070'e çıkardık. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Şimdi,
Diyarbakır'da 480 köyün, 590 mezranın şebekeli içme suyu
var. 2007 ilkbaharında da, inşallah, Diyarbakır'ımızda
susuz köy kalmayacak. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Diyarbakır'da 3.500 kilometrelik yolun stabilizesi tamamlandı.
Bugün Diyarbakır'da yolu olmayan köy kalmamıştır.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Şu gazeteye bir bakar mısınız!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - 57 sağlık ocağı,
6 hastane, 13 acil servis yaptık. Dikkat ediniz. 4.700 derslik vardı,
buna 1.500 daha ilave ettik Diyarbakır'da, 2007 sonuna kadar bin
derslik daha ilave edeceğiz.
Kralkızı
Sulama Projesi'nin yapımına hızla devam ediyoruz. Bu
projenin Diyarbakır için önemini çok iyi biliyoruz.
Evet,
gönlüm bütün şehirlerimizi tabii saymak istiyor. Zira, biz bütün
şehirlerimize aynı mesafedeyiz. Malatya'yı, Giresun'u,
Bursa'yı, Tokat'ı, Siirt'i, Hakkâri'yi, Tunceli'yi, Elâzığ'ı,
Şanlıurfa'yı, Van'ı, Edirne'yi, Muğla'yı, Çorum'u,
Denizli'yi, Manisa'yı, Rize'yi, hepsini saymak istiyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Abartmanıza gerek yok Sayın
Başbakan.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bu yükseliş, bu kalkınma
seferberliği sizin de göğsünüzü kabartmıyor mu?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Mersin'den bahsetmiyorsunuz hiç, Mersin'i saymadınız.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - O meydanlarda konuşurken,
o bulvarlarda yürürken siz de eminim bu mutluluğa ortak oluyorsunuz.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Mersin'den de bahsedin.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) - Yolsuzluklardan bahsedin, yolsuzluklardan.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Türkiye'nin fotoğrafına
bir bütün olarak bakıyoruz derken bunu kastediyoruz.
Sayın
Başbakan, değerli milletvekilleri, hiçbir zaman halkımıza
fil dişi kulelerden bakmadık. Halkımızla iç içeyiz,
beraberiz.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) - GAP ne olacak Sayın Başbakan?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Merkez-taşra ayırımı
yapan, vatandaşları arasında parti ayırımı
yapan bir hükûmet olmadık, olmayacağız. Halkımız
ne hissettiyse aynı şeyleri hissediyoruz.
Eğitim
alanındaki yeniliklerimiz Türkiye'nin geleceğine yaptığımız
en önemli yatırımlardır.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Gazeteye bakın, okula tezekle gidiyor çocuklar.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Hep söyledim, yine söylüyorum,
100.280 derslik, dile kolay, bunlar şu anda Türkiye'mizde yapıldı,
dile kolay. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ve
son dört yıl içerisinde 537.451 bilgisayarı öğretmen ve
öğrencilerimizin hizmetine sunduk. 3 bin kapalı köy okulunu
yeniden hizmete soktuk. "Haydi kızlar okula" kampanyasıyla
200 bini aşkın yavrumuzu yeniden eğitim sistemine kazandırdık.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Boğulacaklar çocuklar yolda.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ve üniversitelerin
araştırma fonları 2002'de 70 milyon yeni Türk lirası
iken, biz bu fonları 2007'de 300 milyon yeni Türk lirasına
çıkardık. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ve üniversite önündeki yığılmaları önlemek için
on beş yeni üniversiteyi işte bu Parlamentodan biz çıkardık.
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Üniversite
öğrencilerinin kredi ve bursları biz geldiğimizde 45
milyondu, şimdi 130 milyon ve yıl başından sonra 150
milyon, üniversite öğrencilerimize, burs ve kredi vereceğiz.
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Hükûmet
olarak üzerinde hassasiyetle durduğumuz konulardan biri de,
korumaya muhtaç çocuklarımıza devletin hakkıyla sahip
çıkmasıdır.
M.
CEVDET SELVİ (Eskişehir) - Ya, mahvoldu çocuklar, mahvoldu!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bunu, çocuklarımızı
devlet kurumlarına alarak değil, onları imkânlarımız
elverdiğince, ailelerinden ayırmadan başarmayı
hedefliyoruz. Çünkü, bize göre, bir çocuğun ait olduğu kurum,
devlet kurumu değil, ailedir. Bakın, ne yapıyoruz? Bakıma
muhtaç kimsesiz çocuklarımızı ya kendi ailelerine
ya da koruyucu ailelere teslim ediyoruz. Bu evlatlarımızın
bakımı karşılığı ailelere 700 yeni
Türk lirası destek sağlıyoruz. Bu sorunu Türkiye'nin
gündeminden, inşallah, çıkarmakta kararlıyız.
Devlet-toplum işbirliğiyle gerçekleştirmeye başladığımız
"Sevgi Evleri" bütün yurdumuzu saracaktır.
K.KEMAL
ANADOL (İzmir) - Işık evleri var ya!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Özürlülerimizin durumlarını
dikkate alarak yeni okullar inşa ettik.
SHÇEK
bünyesinde 184 yeni kuruluş, 24 ek bina hizmete açtık. Yine
özürlü insanlarımızın devlet imkânlarıyla okullarına
taşınmasını temin ettik. Taşınamayanlara
evlerinde eğitim imkânı sağladık ve ailelerine de
ayda 388 yeni Türk lirası yardım yapmaya başladık.
Yine,
sağlık alanında, radikal reformlar gerçekleştirdik.
Hastaneleri gerek personel gerekse araç gereç bakımından
iyileştirdik. Sağlıkta tek taban, tek çatı dönemini
başlattık. Dört yılda 160'ı hastane ve ek binası
olmak üzere, 416 sağlık yatırımını hizmete
açtık. Sosyal güvenlik sistemi kapsamında genel sağlık
sistemini kuruyoruz. Aile hekimliğini tüm Türkiye'ye yaygınlaştıracağız.
İ.SAMİ
TANDOĞDU (Ordu) - İflas etti aile hekimliği, iflas!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ankara, İzmir, Antalya,
İstanbul gibi şehirlerde büyük sağlık kampüsleri
oluşturmayı planladık.
Bu
başarılara sevinmemek mümkün mü? Bakın, aynı zamanda
geleceği sizlerle paylaşıyorum. Bunun için, dört
yılda -özellikle- attığımız adımlar atacağımız
adımların ispatıdır diyoruz. İşte,
eğitimde 100 bini aşkın derslik, sağlık tesislerinde
bu attığımız adımlar
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Milletin sağlığını bozdunuz.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) -
adalette, emniyette,
ulaştırmada, toplu konutta attığımız
adımlar, hepsi bunun birer referansıdır.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - AKP sağlığa zararlı.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ve 6 bin kilometreyi
aşan duble yollar yaptık.
Hava
taşımacılığında yolcu sayısını
32 milyondan 60 milyona çıkarmışız. Düşünebiliyor
musunuz, Uluslararası Hava Yolu Taşımacılar Birliğinin
2015 yılı için Türkiye'ye öngördüğü yolcu sayısı
55 milyonken, biz, bu hedefi, 2005 yılında 10 bin aşarak
gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Olay bu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Ve
şimdi, Ankara-İstanbul, Ankara-Konya, İstanbul-Ankara-Sivas
ve Ankara-Afyon-İzmir illerini, yeni demir yolu hatlarıyla,
inşallah, birbirine bağlayacağız. 2013 yılına
kadar hedef, 1.500 kilometre demir yolu inşa etmeyi hedefliyoruz.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
"Bizim
fiillerimizin ulaştığı yere sizin hayalleriniz
bile ulaşamaz" dedi atalarımız. Biz onu gerçekleştiriyoruz.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Ve
bakınız, 2009'da Marmaray'ı hizmete açacağız.
Hızla, şu anda yatırım devam ediyor.
Yılların
meselesi Bolu Tüneli'nin İstanbul-Ankara istikametini, bir
ay sonra, 23 Ocak 2007 tarihinde İtalya Başbakanı Sayın
Romano Prodi'yle birlikte açacağız. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Lütfederseniz, memnun oluruz. Bu tünelin yüzde
45'i on yılda yapılabilmişti, biz dört yılda üzerine
yüzde 55'i tamamlıyoruz ve bitiriyoruz. Tıpkı, Samsun'da
Mavi Akım'ı Sayın Berlusconi, Sayın Putin'le açtığımız
gibi.
Evet,
Türkiye, 21'inci yüzyıla yaraşır bir büyüme gösteriyor.
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) - GAP ne oldu?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
- Bakınız, sadece altyapı sorunlarını ele almıyoruz.
Bilim ve teknolojide büyük atılımlar içindeyiz. Uydu ve
iletişim sistemlerinde çağı yakalayan, dünya ile rekabet
edebilen bir Türkiye için çabalıyoruz. Türksat 5/A uydusunu
2014'te uzaya gönderiyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu uyduyu tamamen Türk mühendisleri ve kendi kaynaklarımızla
yapacak ve uzaya fırlatacağız.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Mars'a uzay aracı ne zaman gönderiyoruz?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz, 73 milyon insanımızın huzur ve
refahını düşünürken, bütün ilim adamlarımızı
ve onlarla yaptığımız istişareler neticesinde
adımlarımızı da milletimiz için atarken, bu kararlılığımızdan
asla taviz vermiyoruz ve vermeyeceğiz.
Hiçbir
zaman sosyal hukuk devleti olma niteliğini Türkiye Cumhuriyeti
devleti kaybetmeyecektir. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Çöktü sosyal devlet, çöktü.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Evet, şu anda, bazı
adaletsizliklerin olduğu dönemlere dönmek isteyenler olabilir,
imtiyaz aramak isteyenler olabilir. Bunlar bizim dönemimizde yok.
Türkiye
Cumhuriyeti'ni sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlayan Anayasa'nın
bu temel ilkesi, sadece kâğıt üzerinde mi kalmalıydı.
Eşitlik adı altında imtiyaz isteyenlerden başka,
kim bizim uygulamalarımızdan rahatsız olmuştur?
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Kim imtiyaz istiyor Sayın Başbakan?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Yeşil kartlıya ayrı
bir vatandaşlık hukuku, SSK'lıya ayrı bir vatandaşlık
hukuku, Bağ-Kur'luya ayrı bir vatandaşlık hukuku,
memura ayrı bir vatandaşlık hukuku uygulamak bu millete
reva mıdır, soruyorum sizlere? (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Hukuka sadık olmak lazım.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Biz ne yaptık? Köklü
bir reformla SSK ve devlet hastanelerini birleştirdik, ayrımcılığa,
imtiyaza son verdik. Şimdi, 30 milyonu aşkın
SSK'lı, yeşil kartlı vatandaşlarımız devlet
hastanelerinden hizmet alabiliyor, serbest eczanelerden gidip
ilacını alabiliyor. Biz bunu başlattık.
Sorarım,
bütün vatandaşlarımızı sosyal güvenlik şemsiyesi
altına almaktan kim rahatsız olabilir?
2002'de
1 milyar YTL olan sosyal yardımları 6 milyar yeni Türk lirasına
çıkarmış, sosyal riski azaltmışız.
Altmış
beş yaşını dolduran vatandaşlarımızın,
malul ve özürlülerimizin aylıklarını 3 katına
çıkartmışız.
Dört
yılda 6 milyon 311 aileye, 4 milyon 326 bin ton ücretsiz kömür dağıtmışız
bu dönemde. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İlk
ve ortaöğretim çağındaki yavrularımızın
kitaplarını bedelsiz olarak vermişiz ve yine şimdi
merak ediyorum ve soruyorum: Dört yılda elektriğe zam yapmamış
olmamız mı yanlış? Şehirlerimizin doğal
gaza kavuşması mı yanlış? Hastanelerin birleşmesi
mi yanlış? Bütün vatandaşlarımızın, ilaçlarını,
serbest eczanelerden alabilmiş olması mı yanlış?
İlaçların ucuzlaması mı yanlış? Kitapların,
yakacak kömürün, fakir fukaraya, garip gurebaya ücretsiz dağıtılması
mı yanlış? Ne diyorsunuz? (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Tabii,
söyleyecek sözü olmayanlar, ister istemez kriz pazarlamaya
başlayacaklardır, çünkü, onlar kriz tüccarıdır.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Evet,
Türkiye olarak, Medeniyetler İttifakı Sonuç Bildirgesi'ni,
gerek İstanbul'umuzda gerekse son olarak Birleşmiş Milletler
çatısı altında dünyaya deklare ettik.
Avrupa
Birliğine tam üyelik hedefiyle, evet, yürümeye devam ediyoruz.
Kıbrıs
sorununa Birleşmiş Milletler platformunda çözüm arayışımızı
kararlılıkla sürdüreceğiz ve bunlardan asla taviz
vermemiz mümkün değil.
Tabii
ki, burada bir gerçeği yine vurgulamam gerekiyor. O da şudur:
Özellikle, Kıbrıs konusunda hedef saptırma gayreti
içerisine girmek!.. Maalesef, bir de doğru konuşulmuyor,
dürüst konuşulmuyor. Ben merak ediyorum, Sayın Baykal, bu
görüşmeleri yaparken sen benim yanımda mıydın ya?
(CHP sıralarından gürültüler) Benim onlarla ne konuştuğumu,
benim onlarla ne konuştuğumu nereden biliyorsun, nereden
biliyorsun?
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - "Ya"ne demek?
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - "Ya" demek ne demek? Ayıp,
ayıp! Başbakana yakışmıyor.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bizim orada yaptığımız
görüşmeler esnasında, hele hele 17 Aralık gecesi sabaha
kadar devam eden görüşmelerimizin nasıl neticelendiğinin
istihbaratı size çok yanlış gelmiş galiba, çok yanlış
gelmiş galiba.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Netice ortada.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Neyin altına imza attığını
biliyor musun?
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Hangi belgeye imza attın?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Eğer doğru gelmiş
olsaydı bu ifadeleri kullanmazdınız.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - İmza attığınız belgeyi
açıklayın.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ben sadece şunu söylüyorum:
Kıbrıs'ta şu ana kadar ne verilmiştir bunu söyleyin?
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Hangi belgeye imza attınız?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ne verilmiştir bunu
söyleyin. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Papadopulos almıyor, sen veriyorsun.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Kıbrıs'ta şu
ana kadar verdiğimiz herhangi bir şey yoktur. Size gelen bilgiler,
haberler ve iletişim kaynaklarınız sakat, sakat. Buradan
geliyor iş. İletişim kaynaklarınız sakat.
DENİZ
BAYKAL (Antalya) - Ek Protokol'ü imzalama taahhüdünde bulundunuz.
Ek protokol'ü imzalama taahhüdünü yaptınız. Ek Protokol'ü
imzalama taahhüdünü imzaladınız. Onun için, bakın,
Avrupa Birliği sizi askıya alıyor.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bakın, ben size buna
yönelik olarak da okuyayım, okuyayım da dinleyin.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - "İmzanın gereğini yerine
getir" diyorlar.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bakınız:
"İşbu protokolde atıfta bulunulan Kıbrıs
cumhuriyeti 1960'da kurulan asıl ortaklık devleti değildir.
Türkiye bu nedenle Kıbrıs Rum makamlarının hâlihazırda
olduğu gibi Kıbrıs'ta sadece ara bölgenin güneyinde
otorite, denetim ve yetki icra ettiği ve Kıbrıs Türk
halkını temsil etmediği şeklindeki tutumunu sürdürecek
ve anılan makamların tasarruflarını buna göre muameleye
tabi tutacaktır. Türkiye, bu protokolün imzalanması,
onaylanması ve uygulanmasının protokolde atıfta
bulunulan Kıbrıs cumhuriyetinin herhangi bir biçimde tanınması
anlamına gelmediğini ve Türkiye'nin, 1960 garanti, ittifak
ve kuruluş anlaşmalarından kaynaklanan hak ve mükellefiyetlerini
haleldar etmediğini beyan eder. Türkiye, işte, bu protokole
taraf olmasının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'yle
mevcut ilişkilerini değiştirmeyeceğini teyit
eder." Olay bu. Geç onları. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
DENİZ
BAYKAL (Antalya) - Tek taraflı deklarasyon. Rezerve koyacaktın,
rezerve
Rezerv koyamadın. Kendin konuştun kendin dinledin
ve kimse ciddiye almadı.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ve şu ana kadar soruyorum,
ne kaybetmiştir, diyorum
DENİZ
BAYKAL (Antalya) - İmza attın, imza.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - "Ne kaybetmiştir?"
diyorum; bana, çıkartıp bir şey söyleyemiyorsunuz.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Ek Protokol nerede?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - "Ne kaybetmiştir?"
diyorum. Ek Protokol, şu Parlamento çatısı altından
geçmedikçe bizi bağlamaz.
DENİZ
BAYKAL (Antalya) - İmzaladınız.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Olay bitmiştir. (AK Parti
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Hayır, Hayır
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - İmzaladın, imzaladın.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - İmzaladın ve kıvranıyorsun.
BAŞKAN
- Sayın Başbakan, bir dakika efendim, bir dakika.
Buyurun
efendim.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ve şu anda Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanının, altında imzası olan bir tane
belge yoktur.
DENİZ
BAYKAL (Antalya) - Beşir Atalay'ın var.
ALİ
TOPUZ (İstanbul) - Beşir Atalay'ın var.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Orada da takiyecisiniz!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Türkiye Cumhuriyeti
Dışişleri Bakanının altında imzası
olan bir tane belge yoktur.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Bakanlarınız imzaladı.
MUHARREM
İNCE (Yalova) - Yardımcınız mı imzaladı?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bakınız, bakınız
Bilerek konuşun, iletişim kanallarınızı
doğrultun, yanlış konuşuyorsunuz.
ERDOĞAN
KAPLAN (Tekirdağ) - Sayın Başbakan çiftçiyi konuş!
Çiftçiyi konuş! (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın milletvekili oturur musunuz yerinize lütfen.
ERDOĞAN
KAPLAN (Tekirdağ) - Çiftçiyi konuş!
BAŞKAN
- Sayın Kaplan, oturun lütfen yerinize.
ERDOĞAN
KAPLAN (Tekirdağ) - Öldürdünüz çiftçiyi!
BAŞKAN
- Buyurun efendim.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ve dış politikayla
ilgili olarak, özellikle Orta Doğu'da şu anda devam eden süreç
içerisinde, Türkiye'nin Orta Doğu'daki konumu her zamankinden
daha farklı bir şekilde hassasiyetini korumaktadır.
Gerek İran, gerek Suriye, gerek Ürdün, gerek telefon diplomasisiyle
sürdürdüğümüz süreç içerisinde attığımız
adımlar bellidir. Tabii, ben, şunu merak ediyorum: Sayın
Baykal, bu ara Sosyalist Enternasyonelin Lübnan'daki toplantısına
gitti.
HARUN
AKIN (Zonguldak) - Egemen Bağış mı söyledi size?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ve kendisine çok teşekkür
ediyorum, o seyahatte "UNIFIL" görevini sürdüren askerlerimizi
de ziyaret etmiş, kendisini alkışlıyorum, tebrik
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Güzel
bir yaklaşımdı, bundan dolayı kendilerini tebrik
ediyorum.
Bir
diğer adım, şu anda, özellikle Orta Doğu süreciyle
ilgili olarak, Türkiye, üstlendiği misyonu aynı hassasiyetle
devam ettirmektedir, devam ettirecektir. Çünkü, biz, 780 bin kilometre
kare içerisine sıkıştırılmış bir Türkiye
değiliz, biz bir dünya ülkesi Türkiye'yiz, farkımız bu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Ve
şu anda, Türk cumhuriyetlerinden tutunuz, Kafkaslar'daki tüm
cumhuriyetlere kadar hepsiyle diyaloğumuz aynı hassasiyetle
devam ediyor. Rusya'yla öyle, Gürcistan'la öyle
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Kazakistan'da Türk işçileri dayak yiyor
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Nasıl?
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Kazakistan'da Türk işçileri dayak yiyor,
darp ediliyorlar
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Yazılı olarak ver
de cevaplayalım onu da.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Soru önergem var.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bakü-Tiflis- Ceyhan Projesi
ortada, Şahdeniz Projesi ortada. Doğudan batıya, Yunanistan,
İtalya ortada. Nabuko Projesi ortada. Bunlar aynı hassasiyetle
devam ediyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk ordusu, bugün dünyanın
en büyük, en güçlü, en caydırıcı orduları arasında
yer alıyor ve her yıl millî kaynaklarımızdan 3-4 milyar
dolar ordumuzun modernizasyonu için bugüne kadar hep yurt dışına
akmıştır. Şimdi, şuraya dikkatlerinizi çekiyorum:
2003 yılına kadar ordumuzun ihtiyaçlarının yalnızca
yüzde 25'i kendi imkânlarımızla karşılanmaktaydı.
Bugün ordumuz ihtiyaçlarının -altını çizerek
söylüyorum- yüzde 40'ı yerli kaynaklarımızdan karşılanıyor.
Bu oranı en kısa zamanda yüzde 50'ye çıkarmakta kararlıyız
ve inşallah, Türkiye, tamamen millî tasarım ve üretimle,
ilk savaş gemisini de 2007 yılında kızağa koyuyor
ve 2010 yılında da inşallah denize indiriyor. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Tabii,
burada, birçok bahsedeceğim konular var, fakat vaktimin darlığı
sebebiyle onlara giremiyorum.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Tezkereden de bahset Sayın Başbakan,
tezkereden de bahset!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - 2007 yılında GENESİS
Projemizin denemelerine başlıyoruz. Roketsan, orta ve
uzun menzil modern tanksavar füzelerinin imalatına 2011 yılında
başlıyor. ASELSAN, TAI ve TÜBİTAK ortak çalışarak,
tamamen kendi ürünümüz olan savunma araçlarımızın bilgisayar
yazılımını 2007 yılından itibaren denemeye
alıyorlar.
Ve
enerji kaynaklarına gelince, enerji kaynaklarında da attığımız
adımlar ortada. Şu ana kadar, ciddi manada yaptığımız
barajlar ve göletler 100'ü bulmuş durumda. Şu anda temelini
atmaya hazırlandığımız dev projeler var. Bir
tanesi Yusufeli'dir, bir tanesi açılışını yapacağımız
Borçka Barajı'dır. Şu anda bunların takvimini hazırlıyoruz,
inşallah, bunları da gerçekleştireceğiz.
Değerli
milletvekillerim, biz, çiftçimizin, köylümüzün gelişmesi
için bütün imkânlarımızı seferber ettik. 2002 yılında
yalnız 8.100 traktör satılırken, hamdolsun, 2006 yılında
traktör satışları 40 bine dayanmış vaziyette;
buradayız. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ERDOĞAN
KAPLAN (Tekirdağ) - Öldürdün, öldürdün!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ve çiftçilerimize kesilmiş
olan mazot desteğini yeniden biz vermeye başladık ve
veriyoruz.
ERDOĞAN
KAPLAN (Tekirdağ) - Hepsi boş vaat, hepsi boş!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Şimdi, mazot, gübre ve
prim hepsi beraber çiftçimize ödeniyor, ödenecek.
ERDOĞAN
KAPLAN (Tekirdağ) - Öldürdün çiftçiyi, öldürdün!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ve inşallah 2007'nin de
Nisan başında ödemeyi yapacağız, diğerinin
de Haziran başında ödemesini yapacağız; duy! (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ERDOĞAN
KAPLAN (Tekirdağ) - Hepsi borçlu, borçlu!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Tarımda 4 milyar dolar
olan ihracatı 10 milyar dolara çıkardık; hedefimiz,
2013 yılında bu rakamı 20 milyar dolara çıkarmaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın sonuna
gelirken, cumhuriyetimizin yüzüncü yılına nasıl bir
Türkiye'yle gireceğiz? Demokratik reformlarını, ekonomik
kalkınmasıyla birlikte başarmış bir Türkiye
mi, yoksa geçmişini tartışmaktan geleceğini planlamaya
zaman ayıramamış, yıllarını boş çekişmelerle
heba etmiş bir Türkiye mi? Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla
mücadelesini başarmış bir Türkiye mi? Yoksa, kronik
meselelerini halledememiş, yerinde sayan bir Türkiye mi? Bütün
mesele, bu sorulara doğru cevaplar üretmektedir. Siyasetin
bütün meselesi budur, bana göre bu olmalıdır.
Biz
Hükûmet olarak, temel tercihimizi, en başından itibaren yapmış
bulunuyoruz. Bu, aynı zamanda, bizi iktidara taşıyan
Türkiye'nin de tercihidir. Onun için, kendimize şu soruyu sorarak
yola çıktık: Bizim dönemimizde, toplumsal huzur ve refahımız
ne kadar arttı, artacak? İnsanımızın hayat
standartları, her alanda ne kadar yükselecek? Türkiye'nin medeni
milletler arasındaki konumu ne kadar güçlenecek? Yüzüncü
yılında, cumhuriyetimizin gelecek ideallerini, Gazi
Mustafa Kemal Atatürk'ün işaret ettiği çağdaşlaşma
hedeflerini ne kadar yakalamış olacağız? Türkiye'yi,
Türk siyasetini bugünkü düzeye getiren Hükûmetimizin yegâne hedefi,
toplumsal mutluluğu, toplumsal huzuru artırmaktır.
Artık, biz, kendi rekorlarımızla yarışıyoruz,
yarışmaya da devam edeceğiz.
Değerli
milletvekillerimiz, burada, bir gerçeğin altını özellikle
çizmek istiyorum: 2002 yılında kişi başına
toplam borç, kişi başına düşen gelirin yüzde 130'u
iken, 2006'da bu oran yüzde 95'e gerilemiştir. Yine, kişi başına
toplam kamu borcunda bu oran yüzde 94'ten yüzde 65'e gerilemiştir.
Nihayet, kamu ve özel yatırımların kişi başına
düşen gelire oranı yüzde 17,3 iken, bu oran şimdi yüzde
21,5'a yükselmiştir. Yani, kişi başına düşen
gelir artarken borç oranı düşmüş, aynı dönemde yatırım
miktarı da yükselmiştir. Bu rakamlar, ne kadar sağlıklı
bir yapıya kavuştuğumuzu açıkça ortaya koymaktadır.
Ben,
TÜİK'in açıkladığı rakamlar üzerinde fazla
durmayacağım; zira, bunlarla ilgili olarak, Canikli arkadaşım
gerekli açıklamaları yaptı. Ancak, bir sosyal restorasyon
sürecinden geçmek suretiyle halkımızın huzurunu,
mutluluğunu artırmaya devam ediyoruz, devam edeceğiz.
Biz, ülkemizi güçsüz bırakan tartışmaların tarafı
değiliz. Özgür ve müreffeh Türkiye'den yanayız.
Özellikle,
ben, burada, tabii muhalefet temsilcilerinin, liderlerinin konuşma
diliyle konuşmayacağım. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Bu dili asla kabul etmiyorum;
çünkü, o dili, asla, yakışır bulmuyorum...
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - "Ya" diyorsun, ondan sonra bu dili
yakışıksız buluyorsun!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - ... ve biraz önce, bu kutlu
çatının altında, bu şerefli çatının altında,
cumhuriyet tarihinin en seviyesiz provokatif olayına şahit
olduk... (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Sizin dilinizin endazesi yok Sayın
Başbakan!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - ... ve âdeta, bir hayal dünyasında
dolaşmak suretiyle, bir cumhurbaşkanı profili...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILMAZ
KAYA (İzmir) - Sizin tarzınız bu, sizin tarzınız...
BAŞKAN
- Sayın Başbakan, mikrofonu açıyorum, konuşmanızı
tamamlayın lütfen.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - ... kendilerine göre bir
cumhurbaşkanı profili çizmek suretiyle bir şeyler konuşuyorlar.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - O sözler sizin mi değil mi?
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - O sözleri sen söylemedin mi?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Şimdi...
BAŞKAN
- Lütfen müdahale etmeyelim değerli arkadaşlar, lütfen
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - O sözleri kim söylemiş?
BERHAN
ŞİMŞEK (İstanbul) - O sözleri, siz, söylediniz mi,
söylemediniz mi? (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Müdahale etmeyelim. Sayın Şimşek, lütfen...
Buyurun
Sayın Başbakan.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
bakınız, ben böyle bir sözlerin söylendiğini filan kabul
etmiyorum, o ayrı mesele. (CHP sıralarından
"Aaa" sesleri) Kaldı ki...
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Yazık! Adam sözünün arkasında durur!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Müsaade edin
Kaldı
ki, ben o zaman dokunulmaz değildim.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Sen söyledin mi, söylemedin mi?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Dokunulmaz değildim.
Dokunulmaz değildim. Bu dedikleriniz, bu ülkenin bağımsız
yargısı tarafından değerlendirilebilirdi.
DENİZ
BAYKAL (Antalya) - Suç olmayabilir...
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Belediye Başkanlığım
döneminde, ben, dokunulmaz değildim.
DENİZ
BAYKAL (Antalya) - Suç değil onlar...
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ama, partimizi kurduğum
andan itibaren, hakkımda elli tane dava açıldı.
DENİZ
BAYKAL (Antalya) - Suç değil onlar, onlar suç değil.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - ... ve bunların da, kahir
ekseriyeti itibarıyla, bunlar beraatla sonuçlandı. (Gürültüler)
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Suç değil, anlayış o!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Beraatla sonuçlandı.
Lütfen... Lütfen...
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Suç değil o...
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Anayasayı değiştirdiğinizi
ne çabuk unuttunuz.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ve bakınız...
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Mahkûm olmuştunuz!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bakınız...
Şimdi, burada...
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Anayasayı değiştirip yolunuzu açtık
mı, açmadık mı?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bakın, öyle yaklaşımlar yapıyorsunuz ki, kendinizde
değilsiniz siz!
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Yo, biz kendimizdeyiz!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bu ülkeye Hikmetyar geldiği
zaman, buraya bir Başbakan olarak geldi ve devlet davetiyle geldi.
(CHP sıralarından gürültüler)
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Değildi! Özel davetle geldi!
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Başbakan değildi!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bilerek konuş bilerek!
Bilmeden konuşma! Bilmeden konuşma! Başbakan olarak
geldi. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen
Lütfen müdahale etmeyelim.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ve o zaman ve o zaman, bildiğiniz
gibi, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ne karşı
verilen o mücadele için takdir ediliyordu. Sürekli olarak kutlamalar,
davetler buna göre yapılmıştı.
Geliyorum
bir başka şeye. Ben Kaide'ye destek vermişim.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Önünde diz çökmek şart mıydı?
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Niye diz çöktün niye? (AK Parti sıralarından
"otur yerine" sesleri) Sen otur yerine! Sen otur!
BAŞKAN
- Lütfen sayın milletvekili
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ben, Sayın Baykal
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - El Kadı'ya kefil oldunuz!
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - El Kadı, Kaide değil!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - O zaman "El Kadı"
deseydi ya, niye "El Kaide" diyor?
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Yasin El Kadı!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Evet, Yasin El Kadı'yı
tanıyorum, kendisine inanıyorum, güveniyorum, param kadar
da kefilim, kefil olurum! [CHP sıralarından alkışlar
(!)] Bak, param kadar kefilim, kefil olurum! Tamam mı? Bu kadar!
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Teröriste kefil oluyorsunuz, teröriste kefil
olunmaz! Birleşmiş Milletler kararına göre teröristtir
o!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bakın, terbiye dâhilinde
konuşun! Tanımadığınız, bilmediğiniz
bir insan için "terörist" ifadesini kullanamazsın! Kullanamazsın,
o kadar! CHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Birleşmiş Milletlerin kararı var!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Kullanamazsın, o kadar!
BAŞKAN
- Sayın Özyürek, lütfen
Lütfen müdahale etmeyin.
Buyurun
efendim siz.
ERDAL
KARADEMİR (İzmir) - Birleşmiş Milletler karar vermedi
mi buna?
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Sayın Başkan, süre
BAŞKAN
- Sayın Arıtman
Baştan beri çok müdahale ediyorsunuz.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ben, tanıdığım,
bildiğim, Türkiye ve Türk sevdalısı olan bir insan için
bunu söylerim, çünkü, tanıyorum, biliyorum, kendisine inanıyorum.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - İyi tanımamışsın!
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Birleşmiş Milletler kararına ne diyorsunuz?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Peki, Birleşmiş
Milletlerin her gönderdiği o tür listede olan isimler terörist
mi? Çok ayıp ya! Çok ayıp!
DENİZ
BAYKAL (Antalya) - Sizin Bakanlar Kurulu kararınız var!
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - İmzanız var, imzanız!
FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) - Kitaba bak Sayın Başbakan! Terörist mi,
değil mi?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bir diğer konu: Sayın
Baykal, Sayın Baykal, az önce burada kullandığınız
ifade, Türkiye'de, İstanbul'un imar düzenine, Türkiye'nin belediyeleri,
mimarları değil, Oferler, Arap şeyhleri karar veriyor"
diyorsunuz. (CHP sıralarından "Doğru, doğru"
sesleri) Siz, bir imar planı nasıl hazırlanır bunu
bilmeyecek kadar da cahilsiniz! (AK Parti sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler) Cahilsiniz!
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Salıpazarı Planını kim yaptı?
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Sen cahilsin.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Plan başka bir şeydir,
plan başka bir şeydir, proje başka bir şeydir. (AK Parti
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Sözünü geri alsın.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın
Başbakan, konuşmanızı tamamlar mısınız.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ve bir ikinci ifade
(CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Başbakan gibi konuşsun. Ayıp,
ayıp!
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Ayıp ya!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bir ikinci ifade: "Başörtüsü,
sadece saçları örten bir örtüdür. Başörtüsü eşlerin
ayıplarını örtmeye yetmez" ifadesini kullandınız.
(CHP sıralarından"Doğru" sesleri, gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen, müdahale etmeyin.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ben merak ediyorum, acaba,
şu son zamanlarda Grubunuza davet ettiğiniz başörtülü
benim sevgili vatandaşlarımı, x-ray cihazından geçirmek
suretiyle mi içeriye alıyorsunuz? (AK Parti sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler )
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Çarpıtma! Ne alakası var!
ATİLLA
EMEK (Antalya) - Saptırma
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Hangisinin ayıbı
var, hangisinin ayıbı yok? Bunları bu şekilde mi
içeri alıyorsunuz? (AK Parti sıralarından alkışlar)
DENİZ
BAYKAL (Antalya) - Ne alakası var!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Teessüf ederim size, teessüf
ederim! (CHP sıralarından gürültüler )
Bakın,
bu ülkede, başı açığıyla, başı örtülüsüyle bütün halkım benim vatandaşımdır,
hepsine saygım var, ama, sizde bu yok. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, ayakta alkışlar) Sizde bu yok. Sizde bu yok.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, süreye bakın,
on dakika geçti.
BAŞKAN
- Sayın Başbakan, konuşmanızı lütfen tamamlayın
efendim.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bir diğer konu: Bakın,
ben size, daha önce, daha önce
(AK Parti ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
daha önce,
ben, bir şey söyledim.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Ayıp, ayıp! Bu mu demokrasi?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Sene 1920, 1 Mayıs.
"Efendiler, meselenin bir daha tekerrür etmemesi ricasıyla
bir iki noktayı arz etmek isterim
"
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Şimdi de Mustafa Kemal zannetti kendini.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - "
Burada maksut olan
ve Meclisi âlinizi teşkil eden zevat, yalnız Türk değildir,
yalnız Çerkez değildir, yalnız Kürt değildir, yalnız
Laz değildir, fakat, hepsinden mürekkep anasırı İslamiye'dir,
samimi bir mecmuadır
" (CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar)
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Başkan, süreye bak! Ayıp ya!
Ayıp ya!
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, ona ben karar veririm. Milletin masası
onlar, vuramazsınız. Oturun yerinize! Oturun! (CHP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - "
Binaenaleyh bu heyeti
âliyenin temsil ettiği hukukunu, hayatını, şeref
ve şanını kurtarmak için azmettiğimiz emeller
"
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Başkan, saate bak! Ayıp ya!
BAŞKAN
- Sayın Başkan, oturun yerinize lütfen.
Sayın
Başbakan, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - "
yalnız bir unsuru
İslam'a münhasır değildir. Anasırı İslamiye'den
mürekkep bir kütleye aittir." (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) "Bunun böyle olduğunu
hepimiz biliriz. Muhafaza ve müdafaasıyla iştigal ettiğiniz
millet, bittabi bu unsurdan ibaret değildir. Muhtelif anasırı
İslamiye'den mürekkeptir. Bu mecmuayı teşkil eden her
bir unsuru İslam, bizim kardeşimiz ve menafii tamamıyla
müşterek olan vatandaşımızdır. Tahlisine azmettiğimiz
vahdet, yalnız Türk, yalnız Çerkez değil, hepsinden memzuç
bir unsuru İslamdır."
ALİ
TOPUZ (İstanbul) - Ne güzel, ne güzel!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - "Bunun böyle telakkisini
ve sui tefehhümata meydan verilmemesini rica ediyorum." diyor
Gazi Mustafa Kemal Atatürk. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Hadi,
sen de alkışla! Niye alkışlayamıyorsun? Alkışla!
Neden? (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın Başbakan
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Evet
Ben, şu anda, 2007
bütçesinin, ülkemize, milletimize hayırlı olmasını
Allah'tan temenni ederken
(CHP sıralarından gürültüler)
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan! Sayın Başkan!
Sayın Başkan!
BAŞKAN
- Son cümlelerini söylüyor.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Yazıklar olsun sana!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) -
emeği geçen tüm arkadaşlarımı,
huzurlarınızda kutluyorum, tebrik ediyorum; Kurban Bayramı'nız
mübarek olsun, 2007 yılı hayırlı olsun diyorum.
(AK Parti sıralarından ayakta alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyoruz Sayın Başbakan.
Sayın
milletvekilleri, Sivas Milletvekili Sayın Nurettin Sözen,
Başkanlığımıza müracaat ederek, Sayın
Başbakanın konuşması sırasında kendisine
sataştığından bahisle 69'a göre söz istemiştir.
Zabıtları
getirttim. Sayın Sözen, bir sataşmaya meydan vermemek kaydıyla,
ne noktada açıklama yapacaksanız onu açıklamanızı
rica ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
IV. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Sivas
Milletvekili Nurettin Sözen'in, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
talihsiz ve düzeysiz bir müzakerede benim de adım geçtiği
için, sataşma ve hakaret olduğu için, İç Tüzük'ün 69'uncu
maddesine göre söz almış bulunuyorum. Burada değinilen
konulara kısa açıklamalar getireceğim.
Öncelikle,
Sivas milletvekilliğim konusunda bir açıklama yapayım.
Sivas, bildiğiniz gibi cumhuriyetin temelleri atıldığı
bir kent ve ben de Sivaslı olmaktan büyük bir onur duymaktayım.
(CHP sıralarından alkışlar) Sivas örgütümün talebi
üzerine Genel Başkanım orada görevlendirdi. Bu parti görevini
de şerefle ve onurla yerine getiriyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Başbakan, bana "Dürüst ol Sözen."
dedi. Bu Parlamentoda, bana dürüstlük öğüdü verebilecek son
insan Sayın Başbakandır. (CHP sıralarından alkışlar,
AK Parti sıralarından gürültüler)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) - Hadi be!
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Dahası var, acele etmeyin. Çok soğukkanlı
konuşalım, bu İstanbul konusu
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) - Konuşmana dikkat et, böyle konuşamazsın.
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Çok soğukkanlı konuşalım.
Daha
başka bir şey söylüyorum.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) - Ama konuşmanızda da dikkatli olacaksınız.
Sayın
Başkan
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Otur yerine be! Otur yerine! (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın Sözen, bakın, bir dakikanızı rica edebilir
miyim.
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım
BAŞKAN
- Sayın Sözen, bana bakar mısınız.
Siz,
kendi açıklamalarınızı yapmak için huzura geldiniz.
Yeni bir hakarete hakkınız yok. (CHP sıralarından
gürültüler) Lütfen, açıklamanızı yapın. (AK Parti
sıralarından "İSKİ'yi anlat" sesleri)
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Acele etmeyin.
BAŞKAN
- Konuşmanızı üç dakikalık bir süre içerisinde
bitirmenizi rica ederim. (CHP sıralarından gürültüler)
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Sayın Başkan, böyle bir şey yapamazsınız.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Öyle şey yok, on dakika
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Bana ne söylediyse cevabını vereceğim.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
Ne
dediysen cevabını alacaksın.
BAŞKAN
- Efendim, 69'a göre verilen söz beş dakikadır.
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, niye heyecanlanıyorsunuz?
Niye heyecanlanıyorsunuz? (AK Parti sıralarından gürültüler)
MEHMET
SOYDAN (Hatay) - İSKİ'yi anlat
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Otur yerine be!
BAŞKAN
- Buyurun.
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, biz, yargıdan
alnımız açık olarak, yargıdan geçerek geldik. Siz
de şu yargıya bir hesap verin. Yargıçtan, savcıdan
kaçmayın.
Bizim
dosyalarımız yok. Komisyonda tezkerelerimiz yok. Başbakanın
tezkereleri var, onları açıklasın. (CHP sıralarından
alkışlar, AK Parti sıralarından "İSKİ'yi
anlat" sesleri)
BAŞKAN
- Arkadaşlar, müdahale etmeyin.
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Şimdi, Istıranca Derelerine gelelim.
Istıranca Derelerinin mühendislik adı, hukuki adı ve
teknik adı Istıranca Dereleri Regülatörüdür. Benim dönemimde
düşünüldü, benim dönemimde projelendirildi, benim dönemimde
ihale edildi STFA firmasına. Benim dönemimde, o zamanın Genel
Başkanı Erdal Bey'le beraber temeli atıldı ve
bıraktığım zaman -istimlakler, borular dâhil- yüzde
40'ı tamamlanmıştı. Ortada baraj yok. Bir baraj,
Sazlıdere Barajı, ben yaptım ve DSİ'ye teslim ettim.
Kongre
Sarayı
Çok açıktır, çok ayıptır, böyle yalan
söylemek, hele bir Başbakana yakışır mı? Yakışır
mı? Kongre Sarayı'nın benim zamanımda yapıldığının
taze bir kanıtını söyleyeyim. On gün önce, Kongre Sarayı'nda
bir tören yapıldı. Bu tören, orayı işleten şirketin
kuruluşunun onuncu yılıydı. O töreni izleyenler
bilirler ki, ilk teşekkür bana yapıldı onun temelini
attığım için, oraya adım attığım için.
Kuşkusuz,
hükûmetlerin, yönetimlerin devamı söz konusudur. Ben, şimdi
size sayacağım. Metro meselesi: 14 kilometrelik metronun
(AK
Parti sıralarından gürültüler)
MEHMET
SOYDAN (Hatay) - İSKİ, İSKİ
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) - İSKİ ne oldu?
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Dinle, dinle, öğren, kültürün yetmez senin,
öğren.
14
kilometrenin, bıraktığım zaman, 10 kilometresi
bitmişti. Ben, metroyu başlatan insanım, temelini
atan insanım, 14 kilometrenin 10 kilometresini yapan insanım;
siz, tamamlayansınız. (CHP sıralarından alkışlar,
AK Parti sıralarından gürültüler)
Başka
bir şey daha: Geçenlerde, bir İslam aile toplantısı
oldu, hasbelkader
.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) - İSKİ'yi anlat.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Konuşma, otur yerine!
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Hesabı verildi, siz hesabınızı
verin. Ben, hepsinin hesabını verdim, Sayın Tayyip Bey
hesabını versin. Tayyip
Bey hesabını versin. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
MEHMET
SOYDAN (Hatay) - Çöpler, dağ olmuştu!
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen
müdahale etmeyelim.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) - Çöp dağları ne oldu İstanbul'da?
BAŞKAN
- Sayın Can, lütfen müdahale etmeyelim.
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, geçenlerde
bir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
SOYDAN (Hatay) - Süre bitti.
BAŞKAN
- Efendim, lütfen, Sayın Sözen, konuşmanızı bitirir
misiniz.
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Efendim, hangi konulara değinildiyse onlara
değiniyorum.
BAŞKAN
- Efendim, benim böyle bir yetkim yok. 69'a göre verilen söz beş dakikadır
efendim, beş dakika.
ALİ
TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, müsaade edin konuşsun.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Sayın Başkan, on dakika süresi var.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Hadi canım sende! Ayıp, ayıp!
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Başbakan,
bir ay kadar önce, bir İslam aile kongresinde diyor ki: "Dünyanın
en büyük sosyal güvenlik tesisini attım." Kayışdağ'daki
Darülaceze Binasının projelendirilmesi, arsası,
betonarmesi benim dönemimde bitti, sadece, açılışını
Tayyip Bey yaptı, ona da sahip çıkıyor. İddiayla
söylüyorum
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) - Çöp dağları ne oldu?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) - Çöp dağları vardı, çöp dağları!
MUSTAFA
ÜNALDI (Konya) - İSKİ, İSKİ
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Bu Genel Kurulda iki kez söyledim, bu üçüncü kez söylüyorum.
10 tane uluslararası projenin sahibiyim: Tramvay, metro, çöp
projesi, Istıranca Dereleri
Saymaya gerek yok. (AK Parti
sıralarından gürültüler) Rica ediyorum, burada İstanbul
Belediyesinden görevli 10-15 milletvekili arkadaşım
var, kalksınlar, Tayyip Bey dönemine ait bir tek proje söylesinler.
Ona ait bir tek proje söylesinler, kalksınlar söylesinler. Söyleyemezsiniz...
BAŞKAN
- Sayın Sözen, teşekkür ediyorum efendim.
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Şimdi, böylesine
BAŞKAN
- Sayın Sözen, teşekkür ediyorum.
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Müsaade edin.
BAŞKAN
- Sayın Sözen, teşekkür ederim.
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - İç Tüzük'ü çiğniyorsunuz.
BAŞKAN
- Sayın Sözen, ben İç Tüzük'ü uyguluyorum, fazlasıyla
süre verdim. Ben, İç Tüzük'ü uyguluyorum. (CHP sıralarından
gürültüler)
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Sen Tayyip tüzük'ünü uyguluyorsun, İç Tüzük'ü uygulamıyorsun!
BAŞKAN
- Efendim, altı-yedi dakika konuştu.
Efendim,
lütfen yerinize oturur musunuz.
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Bunları anlatmaya devam edeceğim. Siz,
gerçekleri değiştiremezsiniz, tarih yazıyor
(CHP
sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
- Efendim, teşekkür ederim. Siz açıklamalarınızı
yaptınız.
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) -
tarih yazıyor.
BAŞKAN
- Efendim, böyle bir iş yok.
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Tarih de yazıyor
(AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
- Efendim, ben İç Tüzük'e göre hareket ediyorum.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Başbakandan talimat aldın, ne
İç Tüzük'ü?
BAŞKAN
- Rica ediyorum Sayın Sözen.
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1252) (S.Sayısı:1269)
(Devam)
2.- 2005 Mali
Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına
Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2005 Mali
Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (
1/1236, 3/1139) (S.Sayısı:
1270) (Devam)
3.- 2005 Mali Yılı Katma Bütçeye
Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile 2005 Mali Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1237,
3/1140) (S.Sayısı: 1271) (Devam)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, İç Tüzük'ün 61'inci maddesine göre
son söz milletvekilinin.
Tokat
Milletvekili Sayın Zeyid Aslan. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ZEYİD
ASLAN (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2007 mali yılı bütçesi hakkında, İç Tüzük gereği,
son söz milletindir sözünü kullanmak üzere şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yaklaşık onbir günden beridir bütçe üzerinde
detaylı olarak burada görüşlerimizi bildirdik. Gerek muhalefet
gerek iktidar kanadı gerekse Hükûmet, bakanlıklarla ilgili
detaylı açıklamalarını yaptığından
dolayı, ben, bu konuda detaylara girmeyeceğim. Fakat, bugün
yapılan görüşmelerde bazı hususlarda serdedilen görüşlerle
ilgili kişisel düşüncelerimi ve kanaatlerimi sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bugün, burada,
özellikle derme çatma diyebileceğim bir siyaset çatısı
altında kurulmuş bir siyasi partinin Genel Başkanı
buraya geldi, gerçekten
ÖZLEM
ÇERÇİOĞLU (Aydın) - Doğru konuş!
ZEYİD
ASLAN (Devamla) -
siyaset üslubuyla, siyaset ahlakıyla
bağdaşmayacak bir seviyede burada üslup kullandı ve
konuştu.
YÜKSEL
ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Sen kime derme çatma diyorsun? (CHP ve
Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Lütfen sayın milletvekilleri, hatibi dinleyelim.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, hayatının
her aşamasında fikir kargaşası yaşamış,
düşünce kargaşası yaşamış bir Genel
Başkan, burada, siyaset dersi vermeye çalıştı.
(Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, nasıl konuşturuyorsun?
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Özellikle, şu anda da yer aldığı Anavatan
Partisinin
ZÜHEYİR
AMBER (Hatay) - Ayıp yapıyorsun, sataşma!
MUZAFFER
R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan
ZEYİD
ASLAN (Devamla) -
ilk, 83 yılında Özal'la birlikte kuruluşu
ve Özal'ın Türkiye'yi dünyaya taşıyan
BAŞKAN
- Sayın Aslan, bir dakikanızı rica edebilir miyim.
Sayın
Aslan, biraz önce, konuşmanızda, muhalefet partilerinden
birisine "derme çatma" ifadesini kullandınız.
Bu, bu Genel Kurula yakışmaz. Bu sözünüzü lütfen geri
alınız. Herhangi bir sataşmaya da meydan vermemiş
olalım.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar
(Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)
MEHMET
ERDEMİR (Yozgat) - Sen bizim muhatabımız değilsin.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar
MEHMET
ERDEMİR (Yozgat) - Dürüst ol dürüst! Bizim muhatabımız
Başbakan.
BAŞKAN
- Efendim, oturmaz mısınız, lütfen oturun yerinize.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Özellikle burada
MEHMET
ERDEMİR (Yozgat) - Bizim muhatabımız Başbakan.
BAŞKAN
- Oturun yerinize lütfen.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Sayın Başbakanın, sizin muhatabınız
olması için, gidin, önce milletten yetkiyi alın gelin. (Anavatan
Partisi sıralarından gürültüler)
MEHMET
ERDEMİR (Yozgat) - Biz millet adına konuşuruz orada. Yalakalık
yapma.
ZÜHEYİR
AMBER (Hatay) - Konuşma!
BAŞKAN
- Lütfen yerinize oturun.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Önce milletten yetkiyi al gel.
MEHMET
ERDEMİR (Yozgat) - Oradan yalakalık yapamazsın.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Milletten yetkiyi almadan burada konuşma.
BAŞKAN
- Sayın idare amirlerimiz nerede? Nerede bizim idare amirlerimiz?
MEHMET
ERDEMİR (Yozgat) - Terbiyesizlik yapma, bizim muhatabımız
Başbakan.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Aynaya bakarak mı konuşuyorsun?
MEHMET
ERDEMİR (Yozgat) - Yalakalık yapma!
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Aynaya bakarak mı konuşuyorsun?
MEHMET
ERDEMİR (Yozgat) - Yalakalık yapma!
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Aynaya bakarak mı konuşuyorsun?
BAŞKAN
- Sayın Erdemir, burası Parlamento, öyle, o tavırlarla
hareket edemezsin.
Oturun
yerinize.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar
(Anavatan Partisi
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Oturun yerinize.
MEHMET
ERDEMİR (Yozgat) - Sen bütün Parlamentonun Başkanısın.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) -
özellikle burada
BAŞKAN
- Oturun yerinize!
ZÜHEYİR
AMBER (Hatay) - Sayın Başkan, ona söyleyin.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Serbest piyasa ekonomisiyle ilgili, özelleştirmeyle
ilgili
(Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)
MEHMET
ERDEMİR (Yozgat) - Sayın Başkan, sen milletin Başkanısın
BAŞKAN
- Sizin meselenizi sonra hallederim. Ben gereğini yaptım.
Oturun yerinize.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - IMF'yle ilgili birtakım düşünce ve kanaatlerini
söyledi.
Bugün,
özellikle
BAŞKAN
- Sayın Aslan, ben duyamadım, ne dediniz siz?
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Neyle ilgili Başkanım?
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - "Ben yalakayım." dedi!
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Neyle ilgili?
BAŞKAN
- Yani, o cümleyi lütfen düzeltiniz.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Başkanım, zabıtları getirir bakarsınız,
varsa bir sataşma arkadaşlar cevap haklarını kullanırlar.
(Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Efendim
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Yani, zabıtlara bakarsınız, varsa
bir sataşma, arkadaşlar cevap haklarını kullanırlar.
İç Tüzük bu konuda açık. (Anavatan Partisi sıralarından
gürültüler)
ZÜHEYİR
AMBER (Hatay) - Konuşma! Konuşma!
BAŞKAN
- Efendim, o benim takdirim. Benim sizi ikaz hakkım var.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Şüphesiz.
BAŞKAN
- Bu cümleyi kullanmayın lütfen, buraya uymuyor.
MEHMET
ERDEMİR (Yozgat) - Adam gibi konuşacak! Sen milletin
Başkanısın.
BAŞKAN
- Buyurun efendim, oturun siz yerinize.
Buyurun.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Siz de toplamasınız ya, derme çatma
değil misiniz; Doğru Yoldan, Refahtan, ANAP'tan
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, özellikle serbest piyasa
ekonomisiyle ilgili olarak, özelleştirmeyle ilgili olarak,
IMF'yle ilgili olarak burada Hükûmete birtakım ithamlarda bulundu.
MEHMET
ERDEMİR (Yozgat) - Niye cevaplamadın? Niye cevaplamadın?
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Ben buradan şunu sormak istiyorum: Değerli,
konuşan, Sayın Genel Başkan, 1994 yılından beridir
siyasetin içerisinde, uzun dönemler milletvekilliği ve her dönemde
de bakanlıklar yaptı. Acaba, kendi bakanlık yaptığı
dönemlerde, Hükûmetin IMF'yle ilgili yapmış olduğu
stand-by anlaşmalarında imzası var mıdır, yok
mudur? Eğer, vardı ise, neden o günlerde çıkıp da bununla
ilgili eleştirilerde bulunmadı? İnşallah, bir
gün kürsüye çıktığında bunun mutlaka cevabını
verecektir.
Sonra,
özellikle, Türkiye'de özel sektör anlayışını Türkiye'ye
taşıyan, o Özal'ın 1983 yılında başlatmış
olduğu bu anlayışı devam ettirdiği inancıyla
burada konuşanlara, Özal'ın, o günlerde Türkiye'yi taşıdığı
dünya vizyonunu iyi okumalarını salık veriyorum. Lütfen,
geriye doğru bakın, Özal'lı ANAP'lı yılları
bir inceleyin; bugün sizin yaptıklarınızla, bugün sizin
konuştuklarınızla o günün Özal'ı, o günün
ANAP'ıyla arada bir bağ var mı, lütfen bir bakın.
Değerli
arkadaşlar, yine burada seçim
barajından bahsetti arkadaşımız. Biraz önce
söyledim, 94'ten beridir burada milletvekilliği yapmış,
hükûmetlerin içerisinde, iktidarların içerisinde bakanlık
yapmış bu arkadaşımız, neden, acaba, on iki
yılı aşkın bir zamandan beridir, bir gün olsun, bununla
ilgili bir teklifi, öneriyi buraya taşımadı? Şimdi
mi aklına geldi?
MUHARREM
DOĞAN (Mardin) - Genel başkan değildi o zaman.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Ha, şimdi aklına geldi. Çünkü, milletin
önüne gittiğinde milletten ne cevap alacağını biliyor
"ya, tek başıma da gelsem, acaba kendimi kurtarabilir
miyim" in hesabını yapıyor.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) - Sen kendine bak!
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, söylenecek çok
şey var.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) - Söyleyecek hiçbir şeyin yok, hepsi boş.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Ben, aslında, tabii, Meclisi germek istemiyorum.
Özellikle iki günden beridir çok yoğun bir ortam yaşadık.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Kendini fasulyeden sayma! Sen kimsin ki gereceksin
Meclisi?
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Uykusuz, yorgun anlar yaşadık. Söylenebilecek
çok şey var, ama, biz, AK Parti olarak, Türk siyasetinde yola
çıkarken, halkımıza bir söz verdik. Biz dedik ki: Milletimiz
için ödenmesi gereken bir bedel varsa, bunu, biz öderiz. Ama, asla
MEHMET
ERDEMİR (Yozgat) - Yürek ister, yürek! Yürek ister, yürek!
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Ama, asla, milletimize, halkımıza bu bedeli
ödetmeyiz dedik. Yoksa, söylenen her seviyesiz sözün, söylenen her
çirkin sözün
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Sen dememiş miydin aynısını?
ZEYİD
ASLAN (Devamla) -
Türkçe lügatinde çok daha ağır karşılıkları
vardır. Bizim bunları söyleyebilecek cesaretimiz de vardır,
sihirli sözcükleri kullanabilecek yeteneğimiz de vardır.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Yapma ya!..
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Maşallah!..
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Ben, sadece, burada oluşabilecek bir gerginlik
ortamının, milletimizin, geleceğin Türkiye'sini kurma
yolunda bir adım, bir an, bir dakika kaybetmemesi için, bir kriz,
bir gerginlik ortamı yaratmaması için, kendi içimize
atıyoruz, kendi içimizde saklıyoruz.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) - Geç onu, geç, geç!
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Bunu da kendi içimizde saklayacağız.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - On dakika geçti.
HÜSEYİN
GÜLER (Mersin) - Kim inanır
Samimi olun
HARUN
AKIN (Zonguldak) - Haydi, milletin uykusu geldi...
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Ama, unutmayın ki, kimse de unutmasın ki,
zamanı gelir, yeri gelir, söylenecek söz varsa o söz söylenir,
yapılacak eylem varsa o eylem yapılır. Bundan, hiç kimsenin,
hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Ne eylemi yapacaksın?
HARUN
AKINCI (Zonguldak) - Ne eylemi yapacaksın?
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, ben, 2007
(CHP
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Hayır, ne eylemi yapacaksın?
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Kılıçdaroğlu...
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Hayır, dövecek misin?
ZEYİD
ASLAN (Devamla) -
ağzından çıkanı kulağın
duysun.
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Sen sus. Otur yerine.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) - Eylemi söyle, eylemi.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Sana bir söz ederim, oturduğun yerden kalkamazsın
bak. Sana bir söz ederim, oturduğun yerden kalkamazsın. (AK
Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler) Ağzından çıkanı kulağın duysun.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Söyle, söyle, içinde kalmasın.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen oturalım yerimize. Lütfen
oturalım.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Edepli ol
Edepli ol
Edepli ol
Sadece bu kadar söylüyorum
sana. Edepli ol diyorum.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Ne atıp tutuyorsun? Söyle, içinde kalmasın
söyle.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Ben onu söylenmesi gereken yerde kendisine birebir
söylerim, merak etmeyin.(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın Aslan, siz Genel Kurula hitap edin. Süreniz dolmak üzere.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, 2007 mali yılı
bütçesinin ülkemiz için, milletimiz için hayırlı olmasını
diliyorum. Önümüzdeki Kurban Bayramı'nın tüm halkımız
için, İslam âlemi için hayırlar getirmesini diliyor, vatandaşlarımızın
yeni yılını kutluyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Aslan.
Sayın
milletvekilleri
MUZAFFER
R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan
BAŞKAN
- Efendim, yanlış söyledi herhâlde. Siz arkada oturuyorsunuz
Sayın Kılıçdaroğlu. Yani, tutanağa geçebiliriz.
Bir zühul, yanlış tanımadan kaynaklanıyor. Kılıçdaroğlu'yla
ilgili bir şey yok, tutanağa geçtik. (CHP sıralarından
gürültüler)
GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Ne tutanağı Sayın Başkan? İsimle
hitap ediyor Başkan, hangi tutanak?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan
BAŞKAN
- Geçtik tutanağa. Sayın Kılıçdaroğlu, tamam.
MUZAFFER
R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan
BAŞKAN
- Şimdi, Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu, Anavatan
Partisine Sayın Aslan'ın sataştığından
bahisle 69'a göre söz istemiştir. Kısa bir söz veriyorum.
Sayın
Kurtulmuşoğlu, buyurun efendim; kısa, bir tartışmaya
meydan vermeyelim. Ben gereğini yaptım zaten.
IV. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Ankara
Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun, Tokat Milletvekili
Zeyid Aslan'ın, konuşmasında, Genel Başkanlarına
sataşması nedeniyle konuşması
MUZAFFER
R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye, bu saatte Türkiye
Büyük Millet Meclisini izliyor, ne kadar güzel.
Buraya
çıktı bir arkadaşımız, sağ olsun, Zeyid
Bey, Erkan Mumcu'dan bahsetti. Ne yaptı, ne söyledi? Ne eksiği
vardı söylerken de, burada bütçenin lehinde konuşacak arkadaş
geldi, o dedi, bu dedi
MAHFUZ
GÜLER (Bingöl) - Boş ver, boş ver!
MUZAFFER
R.KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım,
bu, Meclise yakışmıyor; bu, Meclise yakışmıyor.
Kim olursa olsun, ne olursa olsun, kürsüye geldiğinde, burada
her şeyi konuşacağım diye bir başkasını
itham etme lüksü yok hiç kimsenin. Böyle bir kural da yok. Burada Türkiye
bütçesi konuşuluyor, 2007'nin bütçesi konuşuluyor.
Ama,
Sayın Başkan, zatıalinize de bir şey söylemeden geçemeyeceğim.
Bu konuşmalara siz de meydan veriyorsunuz Sevgili Başkan,
yanlış yapıyorsunuz, yanlıştır. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Hatip'i dinleyelim.
MUZAFFER
R.KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Efendim, gülebilirsiniz, gülmek
hakkınız, laf atmak da hakkınız. Ne kadar güzel bir
şey. Ama, bunları, bu Meclis kürsüsünden değil, bence,
eskiden ilkokulda yapıyordu çocuklar birbirlerine, sizde de
bu alışkanlık hâlen devam ediyor demektir. Yazıklar
olsun demeyeceğim, o bana yakışmaz. Ama, ben, sizi size
bırakıyorum, size bırakıyorum. (AK Parti sıralarından
"Bravo Hocam, bravo!" sesleri, alkışlar)
AHMET
IŞIK (Konya) - Bravo Hocam! Sen büyüksün Hocam! Büyüklük sende
kalsın!
MUZAFFER
R.KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Kendinizi herhâlde maçta zannettiniz,
"Bravo" da diyorsunuz, ne kadar güzel.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen, Hatip'i dinleyelim.
MUZAFFER
R.KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Maçlara benzettiniz burayı;
ama, burası, Türkiye Cumhuriyeti'nin Büyük Millet Meclisi sevgili
arkadaşlarım. Buraya çıkan her adam, buraya oturan her
beyefendi, hanımefendi, buranın Türkiye Cumhuriyeti'nin
Büyük Millet Meclisi olduğunu bilmek mecburiyetinde arkadaşlarım.
MEHMET
SOYDAN (Hatay) - Erkan Mumcu da dâhil mi?
MUZAFFER
R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Şimdi, Sayın Erkan
Mumcu, doğrudur, Anavatandan AKP'ye geçmiştir. (AK Parti
sıralarından "Ters oldu" sesleri)
BAŞKAN
- Arkadaşlar, müdahale etmeyelim, Hatip konuşmasını
bitirsin.
MUZAFFER
R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - AKP'den Anavatana geçmiş
oldu. Anavatandan AKP'ye geçti.
Peki,
niye geçti? Neden geri döndü? Demek ki, size uyamadı, uyamadığı
için gitti. Uyumadığı için gitti.
ZAFER
HIDIROĞLU (Bursa) - Misafirdi, misafir
MUZAFFER
R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım,
bakınız, ağzınızı açmayınız,
ayıp oluyor! Yazık oluyor! Çünkü, sizi ben hep beyefendi olarak
tanıdım, ama, beyefendiliğinize halel getirmeyiniz!
Getirmeyiniz de, efendice dinleyiniz! (AKP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim lütfen.
MUZAFFER
R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Burada, biz hepinizi
Bir gün
oradan hiç laf attığımı gördünüz mü? Hiç mi utanmıyorsunuz,
hiç mi vicdanınız sızlamıyor sizin? Oradan kaç defa,
hanginize laf attım ben? Hanginizi böyle küçümser vaziyette,
gülerce durdunuz? Neye gülersiniz, söyler misiniz bana?
Yazıklar
olsun! Bu Meclisi bu şekle getirmek hiç kimsenin hakkı değil,
hiç kimsenin de böyle bir yetkisi yok. Ama, alışagelmiş
şeyi bırakamıyorsunuz.
Ben
yine söylüyorum. Bu Meclisin adabına uyacak şekilde herkesin
konuşması lazımdır diye düşünüyorum. Bundan
böyle, bir daha böyle bir olaylar olmasın diye temenni ediyorum.
Hepinize
sevgi ve saygılar sunuyorum.
Hoşça
kalın. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederiz Sayın Kurtulmuşoğlu.
Sayın
milletvekilleri
Sayın Berhan Şimşek Genel Kurulda
mı?
Efendim,
yaptığınız konuşma sırasında
Sayın
Şimşek, zabıtları getirttim, konuşmanızın
bir bölümünde "Hükûmetiniz döneminde Türkiye, küresel bir aktör
değil, İngiliz The Guardian gazetesinin yazdığı
gibi, bir metres, figüran hâline geldi" cümlesini kullanmışsınız.
MEHMET
SOYDAN (Hatay) - Yazıklar olsun!
BAŞKAN
- Ne sizin şahsınıza ne de bu yüce Parlamentoya ne Türk
Milletine böyle bir ifade uygun değil. Bu sözünüzü tavzih etmenizi
sizden rica ediyorum.
BERHAN
ŞİMŞEK (İstanbul) - Hayır Sayın Başkan,
biraz önce bir dakika verseydiniz toparlardık. Söyleyecek bir
şey yok.
BAŞKAN
- Bu cümleyi zabıtlardan çıkaralım.
BERHAN
ŞİMŞEK (İstanbul) - Hayır, bu şekilde gazeteler
yazdı.
MUSA
UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, aynen kalsın efendim,
ona yakışan sözler.
BAŞKAN
- Zabıtlardan çıkarıyoruz, teşekkür ederim.
BERHAN
ŞİMŞEK (İstanbul) - Hayır, aynen öyle kalacak,
gerek yok, gazetenin yazdığını söylüyorum.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2005 Mali Yılı Genel ve
Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanun Tasarıları
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 2005 Mali Kesinhesap Kanun Tasarısı ve 2005 Mali Yılı
Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanun Tasarısının
oylamalarını yapacağız.
Tasarıların
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım. Her üç kanun tasarısının açık oylamasının
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
III.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1252) (S.Sayısı:1269)
(Devam)
BAŞKAN
- 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın
açık oylamasına başlıyoruz.
Oylama
için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını
oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunu rengini ve kendisinin
ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, bütçenin oylamasından sonra çalışmamıza
devam edeceğimizden, arkadaşlarımızın Genel
Kuruldan ayrılmamalarını da rica ediyorum.
Efendim,
bütçe 330 oyu gerektiriyor, bu hususa arkadaşlarımızın
hassasiyetini rica ediyorum.
Efendim,
zühulen bir açıklama oldu. Bütçe, böyle bir çoğunluk aramıyor.
Bu, yasaların bazılarında aranıyor, malumunuz.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) - Af gerektiren yasalarda aranıyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN
- Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, 2007 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın
yapılan açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 454
Kabul : 306
Ret :
148 (x)
Böylece
2007 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
kabul edilmiştir.
2.- 2005 Mali
Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına
Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2005 Mali
Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (
1/1236, 3/1139) (S.Sayısı:
1270) (Devam)
BAŞKAN
- 2005 Mali Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısının
açık oylamasına başlıyoruz.
Oylama
için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin
adı ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını,
yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, 2005 Mali Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısı'nın yapılan açık oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 454
Kabul : 310
Ret: :
144 (x)
Böylece,
2005 Malî Yılı Kesinhesap Kanun Tasarısı kabul
edilmiştir.
3.- 2005 Mali Yılı Katma Bütçeye
Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile 2005 Mali Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1237,
3/1140) (S.Sayısı: 1271) (Devam)
BAŞKAN
- Şimdi, 2005 Mali Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı'nın açık oylamasına başlıyoruz.
Açık
oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlanıldı)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, bütçe yasasından sonra, siyasi
parti gruplarının ortaklaşa, mutabakatla getirdikleri
kısa bir yasa var, onu görüşeceğiz. Ancak, burada, belirli
bir oran ihtiyacı var, 330 üye, milletvekilinin oyu. Onun için, arkadaşlarımızın
ayrılmamasını rica ediyorum. Hemen arkasından,
kısa bir süre sonra bu yasayı görüşmeye başlayacağız.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, 2005 Mali Yılı Katma Bütçeli
İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı'nın yapılan
açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 443
Kabul : 306
Ret: :
137 (x)
Böylece,
2005 Mali Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesin hesap Kanunu
Tasarısı kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, bütçe ve kesin hesap kanunu tasarıları
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Milletimize
ve memleketimize hayırlı olmasını diliyorum.
Şimdi,
Sayın Başbakan kısa bir teşekkür konuşması
yapacaklardır.
Buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Siirt) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2007 bütçesiyle ilgili yapılan oylamalar
da sona erdi. Öncelikle, bütçenin hazırlanmasında
eleştirileriyle bütçemize katkı verenlere, huzurlarınızda
Grubum adına, şahsım adına en kalbî duygularla teşekkürlerimi
sunuyorum.
Kurban
Bayramı'nın tüm İslam dünyası için, milletimiz
için, 2007 yılının, yine milletimiz için, insanlık
için hayırlara vesile olmasını Allah'tan temenni ediyor,
sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederiz Sayın Başbakan.
Sayın
milletvekilleri "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"in
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Alınan
karar gereğince, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
4.- Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN
- 1'inci sırada yer alan, Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihi
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Rapor'u gelmediğinden teklifin
görüşmeleri ertelenmiştir.
2'nci
sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı İle Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
5.- Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı:
904)
BAŞKAN
- Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
3'üncü
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Amerika Birleşik
Devletleri Hükûmeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi
Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik
Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147)
BAŞKAN
- Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü
sırada yer alan, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine başlıyoruz.
7.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/900) (S. Sayısı:
1311) (x)
BAŞKAN
- Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
raporu, 1311 sıra sayısıyla bastırılıp,
dağıtılmıştır.
Teklifin
tümü üzerinde AK Parti Grubu adına, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş.
Buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yaklaşık,
yaklaşık değil, tam otuz dokuz saattir görüştüğümüz
bütçenin milletimize hayırlı, uğurlu olmasını
temenni ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun,
Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabının
Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanun, Yatırımların
ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun, Büyükşehir Belediyesi
Kanunu ile Belediye Kanunu'nda değişikliği amaçlamaktadır.
Kanun
teklifinin ilk maddesiyle, yılı yatırım programında
yer alan projelere dış finansman temini sürecinde, ilgili
kuruluşların yetki ve sorumluluklarına açıklık
getirmekte ve teknik ve ekonomik açıdan yapılabilirliği
ve ihale mevzuatına uyum da dâhil olmak üzere, ilgili uygulayıcı
kuruluşun proje çerçevesindeki sorumlulukları hüküm altına
alınmaktadır. Böylece, proje finansmanı kapsamında
gerçekleştirilen işlemlerin daha etkin ve hızlı
bir şekilde yürütülerek tamamlanması hedeflenmektedir.
Kanun
teklifimizin 2'nci maddesiyle, Hazine Müsteşarlığı
bünyesinde görev yapan ve diğer muhasebe birimlerinden farklı
olarak sürdürmekte oldukları nakit ve borç yönetimi işlemlerinin
muhasebeleştirilmesi faaliyetleri sebebiyle, ihtisas saymanlıkları
olan muhasebe birimlerinde muhasebe yetkilisi veya muhasebe
yetkilisi yardımcısı olarak, Hazinenin diğer birimlerinde
olduğu gibi, kariyer memurları olan Hazine uzmanlarının
görevlendirilmesi amaçlanmaktadır.
Kanun
teklifinin 3'üncü maddesiyle, 4749 sayılı Kanun'a üç adet
geçici madde eklenmesi öngörülmektedir. Geçici maddelerin ilkiyle,
4749 sayılı Kanun'a eklenmesi teklif olunan 11'inci geçici
madde, büyük çoğunluğu, anılan Kanun'un yürürlüğe
girdiği 2003 yılından önce geçerli mevzuat kapsamında
temin edilen ve depremler sonrası yeniden yapılandırma,
sosyal yardım ve teknoloji geliştirme amacını taşıyan
projelerin finansmanı için sağlanmış kredilerden
yapılan kullanımların
(x) 1311 sıra sayılı
basmayazı Tutanağın sonuna eklidir.
4749
sayılı Kanun ile birlikte gündeme gelen ilkeler çerçevesinde
bütçeleştirilmesi ve muhasebeleştirilmesinde karşılaşılan
sorunların çözülmesine yöneliktir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 5018 sayılı Kanun
ile devlet üniversiteleri "özel bütçeli idare" olarak tanımlanmış
ve 4749 sayılı Kanun uyarınca üniversitelere temin
edilen dış finansmanın karşılıksız
olarak kullandırılması imkânı kalmamıştır.
4749 sayılı Kanun'a eklenen geçici 12'nci maddeyle, hâlihazırda
dış kredilerle finanse edilen üniversite projelerinin yarım
kalmaması için, söz konusu kredilerin anılan üniversitelere
karşılıksız tahsisi yönünde düzenleme yapılmaktadır.
Kanun
teklifimizin 3'üncü maddesiyle, 4749 sayılı Kanun'a eklenen
geçici 13'üncü madde ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Genel Müdürlüğü tarafından, Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışmayı Teşvik Fonu aracılığıyla
yürütülen şartlı nakit transferleri ve yerel girişimler
gibi sosyal yardım programlarının yeni dış finansman
imkânlarıyla gerçekleştirilmesinin önündeki hukuki sorunların
çözülmesi engellenmektedir. Uygulanan şartlı nakit transferi
programıyla, kız çocuklarımız başta olmak üzere,
tüm evlatlarımızın ilk ve ortaöğretime devam
oranlarında büyük ilerlemeler sağlanmış, uygulanan
sağlık yardımlarıyla ana ve çocuk sağlığı
göstergelerinde çok olumlu gelişmeler temin edilmiştir.
Teklifin
4'üncü maddesinde, kamu çalışanlarının tasarruflarını
teşvik hesabında biriken paralarının tasfiyesi
amacını taşıyan 4853 sayılı Çalışanların
Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi
ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanun kapsamında
kendi istekleriyle tasarrufu teşvik sisteminden çıkan
hak sahiplerine ödemeler kapsamında, hak sahiplerine yapılmış
olabilecek fazla ödemelerin ne şekilde tahsil edileceği
hususunda düzenleme yapılmaktadır. Buna göre, maddeyle
konusu suç teşkil etmeyen fiillerden kaynaklanan fazla ödemelerin
tahsilinden vazgeçilerek terkin edilmesi düzenlenmektedir.
Teklifin
5'inci maddesiyle, 5084 sayılı Kanun'un 7'nci maddesinin
(h) bendinde değişiklik yapılması öngörülmektedir.
Bu değişiklikle birlikte, kırk dokuz vilayetimizde
2007, 2008 ve 2009 yılından itibaren yapılacak yeni yatırımlara
Teşvik Kanunu kapsamından faydalanma imkânını vermektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Elitaş, son cümlelerinizi rica ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bir de, kanun teklifimizin son maddesi,
büyükşehir belediyeleri ile diğer belediyelerin kamu
kurum ve kuruluşlarıyla yaptıkları, kamu kurum
ve kuruluşları arasındaki alacak ve borçlarının
mahsup ilişkisinin düzenlenmesini ortaya çıkarıyor.
Büyükşehir belediyelerinin, daha önceki bu kanunun süresi
geçtiğinden dolayı ve büyükşehir belediyeleriyle
yapılan anlaşmalarda yüzde 40 gibi kesin bir oranın
ifade edilmesi. Son düzenlememizle birlikte bu,sıfır ile
kırk arasında mahsuplaşma konusunda Bakanlar Kuruluna
verilen bir yetki var. Bu yetkiyle tamamlanmak isteniyor. Bir de,
30/6/2006 tarihine kadar kırk dört adet belediyemizin uzlaşma
talebiyle ilgili başvurularının yapılıp Bakanlar
Kuruluna intikal etmeyen, Bakanlar Kurulu tarafından onaylanmamış
mahsuplaşma işlemlerinin bu süre içerisinde, 28 Şubat
2007 tarihine kadar mahsuplaşma süresi verilmesi şeklindedir.
Teklifimizin
hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Yaklaşan Kurban Bayramı'nızın Türk ve İslam âlemine
hayırlar getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Mustafa
Özyürek.
Buyurun
efendim.
CHP
GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Sayın Elitaş'ın ve arkadaşlarının
vermiş olduğu teklif, Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından
incelendi. Bu teklifi şimdi görüşüyoruz. Sayın Elitaş'ın
da ifade ettiği gibi, bu, bir anlamda, torba niteliğinde,
bazı kanunlardaki uygulamaları düzenleyen bir kanun teklifi.
Şimdi,
burada özellikle çalışanların tasarruflarını
teşvik hesabı hak sahiplerine fazla ödeme yapılmış.
Tabii, ciddi bir devlet yönetiminde bu kadar büyük bir yanlış
yapılmaması lazım. 237.946 kişiye 26 trilyon liralık
bir fazla ödeme yapılmış. Bunu şahıs başına
böldüğünüzde eski parayla 111 milyon lira tutuyor. Şimdi,
bu kanunla bunlardan geri alınmasını ortadan kaldırıyoruz.
Bir anlamda bağışlıyoruz, affediyoruz. Çünkü, bu
paraları tahsil etmeye kalksanız, bu paranın toplamından
daha fazla mahkeme masrafı verirsiniz. Kaldı ki, Yargıtayın
çeşitli içtihatları var: Hak sahibinin herhangi bir kusuru
olmadan yapılan ödemeler geri alınamaz.
Bir
başka düzenleme, burada: Biliyorsunuz belediyelerimizin
çok büyük borçları var. Bu borçların Belediye Kanunu'nda
belli ölçüde yeniden yapılandırılması öngörülmüştü,
ama bazı belediyeler -Ankara Belediyesi gibi- protokolü imzalamadığı
için süresinde o Kanun'dan yararlanamadılar. Şimdi, bir süre
uzatması gündeme geliyor. Burada, biz, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak
Plan ve Bütçe Komisyonunda deniliyor ki: "Yeniden yapılandırılan,
yani mahsuplar sonucu ortaya çıkan belediye borçları belediyelerin
genel bütçeden vergi payı olarak aldıklarından yüzde
40'a kadar kesilmek suretiyle tahsil edilir." Bunun yüzde 20 olması
gerektiğini ifade ettik, ama Sayın Babacan, mevcut kararnamenin
yüzde 20 olarak çıktığını ve bu kararnameyi
artırmamayı düşündüklerini söylediler. Sayın
Başbakanın da burada bulunduğu bu görüşmede, bu
yüzde 20'nin üstüne çıkmayacağı konusunu bir taahhüt
olarak kabul ettiğimiz için yasanın bu şekline biz de
olumlu oy verdik.
Yalnız,
değerli arkadaşlarım, bunlar, tabii, belediyelerin
borçlarının ödenmesiyle ilgili mesele. Oysa, belediyelerin
sıcak paraya, yeni paraya, yeni kaynağa ihtiyacı
var. Sayın Başbakan, buradaki konuşmasında belediyelere
yaptıkları hizmetleri ayrıntılı bir şekilde
anlattılar, dikkatimden kaçmadıysa, Mersin'le ilgili hiçbir
şey söylemediler, çünkü, ne yazık ki, Mersin'e dönük, bu iktidarın
hiçbir hizmeti olmadı. Bilemiyorum, vakitleri mi olmadı,
Cumhuriyet Halk Partili bir belediye olduğu için mi olmadı?
İnşallah, belediyeleri sayarken, bir gün, Sayın
Başbakan, Mersin Belediyesine yapacakları, yaptıkları
hizmetleri de sayar; biz de bunları görürüz.
Şimdi,
bu çerçevede yapılan düzenlemeleri biz de diğer gruplarla
birlikte olumlu karşıladığımızı ifade
ediyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, dün saat 11.00'den beri devam eden bir müzakere
maratonunun sonuna geldik. Ben, bu vesileyle, burada büyük bir özveriyle
gece yarılarına kadar çalışan değerli milletvekillerine,
emeği geçen herkese teşekkür ediyorum ve bu vesileyle,
İkinci Cumhurbaşkanımız, cumhuriyetimizin kurucusu
İsmet İnönü'nün ölüm yıldönümü nedeniyle kendisini
rahmetle anıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Devamla) - Hemen toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Buyurun.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (Devamla) - Yarın, yarın değil, bugün oldu, bugün
15.00'de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinde kendisi için bir
anma töreni de düzenlediğimizi ifade ediyorum.
Yeni
yılın ve Kurban Bayramı'nın bütün milletvekillerimize
ve bizleri izleyen Türk milletine hayırlı, uğurlu olmasını
diliyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyoruz Sayın Özyürek.
Anavatan
Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu;
buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yaklaşık kırk
sekiz saati doldurabilecek bir süre çerçevesinde bütçe görüşmelerini
yapıyoruz. Bu görüşmeler esnasında kürsüye birçok hatipler
çıktı. Herkesin ne ölçüde meramını, derdini anlatma
kapasite ve kabiliyetinde olduğunu herkes takdir etti, ama,
hiç kimse buradan kendisini büyük söz üstadı falan olarak takdim
etmedi, etmeye de çalışmadı. Çünkü, böyle bir haddini
bilmezlik, böyle bir densizlik bu yüce çatının altında
hiç kimse kendi kendine yakıştıramadı. Ama zaman
zaman böyle bir seviyesizliği kendi kendine yedirebilenler,
kendi kendilerine benzetebilenler zaman zaman çıkabiliyor.
Bu bakımdan, bu tür bir eğilim içerisinde, bu tür bir, kendi
kendini beğenmişlik yapısı içerisinde bulunanları
buradan kınamak geliyor içimden. Bu kürsü yüce millet adına
kullanılan bir kürsüdür. Türk milleti adına gelip burada
bazıları ilmini sergiler, bazıları irfanını
sergiler, bazısı da seviyesizliğini sergiler. Bizim
gönlümüz arzu ediyor ki, buradan hep ilim, irfan sergilensin, milletvekillerinin
millet adına gösterebilecekleri erdemlilikleri sergilensin.
Ama ne yazık ki, biraz önce söylediğim gibi, zaman zaman bunlardan
uzaklaşanlar çıkıyor içimizden.
Densizlik
desem az olur, buna bir de seviyesizlik ekleyenler çıkabilir.
Bunları durdurmak, bunlara haddini bildirmek bizim görevimiz.
O bakımdan, gecenin ilerleyen bu saatinde her milletvekilinin
ne demek istediğimi gayet iyi anladığını ve
anlayabileceğini ümit ediyor ve görüşmekte olduğumuz
tasarı üzerinde de birkaç söz söyleme gereğini hissediyorum.
Yaklaşık
12 maddeden oluşan bir tasarıyı görüşüyoruz. Daha
önceden bir mutabakat çerçevesinde maddeler üzerinde de konuşma
yapmayacağımızı ifade etmiştik. Burada en
önemli husus, en önemli gördüğümüz maddelerden birisi Tasarruf
Teşvik Fonu kapsamında hak edenlere nema ödemelerinde yapılan
fazla ödemelerin geri alınmasında ortaya çıkan problemlerin
giderilmesi. Bir bu husus, oldukça yerinde bir düzenleme.
Ayrıca,
belirtmek istediğim bir husus da, büyükşehir belediyelerinin
borçlarıyla ilgili. Yapılan kesintilerin yüzde 40, hatta
yüzde sıfıra kadar indirilmesi konusunda Bakanlar Kuruluna
yetki veriliyor. Bu konuda insanın kafasına biraz
şüphe geliyor. Seçim ortamına girdiğimiz ve seçim yapacağımız
bir yılda büyükşehir belediyeleri için ilave bir kaynak yaratmak,
acaba, merkezî idarenin seçim aşamasında, seçim yatırımı
olarak kullanabileceği kaynakları oluşturma yönünde
bir çabası ve gayreti mi diye de içimizde bir şüphe yok değil.
Ama, böyle dahi olsa, büyükşehir belediyelerinin o şehirlerde
yaşayan insanlara hizmet götürebilmesi açısından,
borçlarına yönelik olarak yapılan kesintilerin, bu hizmetleri
aksatması noktasında da ciddi şikâyetler, özellikle belediye
başkanlarından ciddi şikâyetler söz konusu olmakta.
Bu
bakımdan, her ne kadar şüpheyle karşıladığımız
yönleri, hususları da olsa, yine de destek verdiğimizi,
desteklediğimizi belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.
Teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci
maddeyi okutuyorum:
KAMU FİNANSMANI VE BORÇ YÖNETİMİNİN
DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN, ÇALIŞANLARIN TASARRUFLARINI
TEŞVİK HESABININ TASFİYESİ VE BU HESAPTAN YAPILACAK
ÖDEMELERE DAİR KANUN, YATIRIMLARIN VE İSTİHDAMIN
TEŞVİKİ İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI HAKKINDA KANUN, BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ
KANUNU, BELEDİYE KANUNU İLE SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL
SAĞLIK SİGORTASI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI
HAKKINDA KANUN
TEKLİFİ
MADDE
1- 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve
Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin
beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar buna göre teselsül
ettirilmiştir.
"Yıllık
yatırım programında yer alan projelere dış finansman
temini izni verilmesi için Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının
uygun görüşü aranır. Kuruluş, ihale mevzuatı dâhil
olmak üzere projelerle ilgili olarak tabi olduğu mevzuata uymakla
yükümlü olup, dış finansman temini izni verilmiş olması
kuruluşun bu husustaki sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
Teknik ve ekonomik açıdan yapılabilirliği de dâhil olmak
üzere proje ile ilgili her türlü sorumluluk tamamen ilgili Kuruluşa
aittir. Müsteşarlığın yetki ve sorumluluğu,
talep edilen dış finansmanın sağlanması ve sonuçlandırılması
ile sınırlıdır."
BAŞKAN
- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2'nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- 4749 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin sonuna aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"Hazine
Müsteşarlığı kadrolarında Hazine Uzmanı
olarak görev yapanlar, Hazine Müsteşarlığı muhasebe
birimlerinde Muhasebe Yetkilisi veya Muhasebe Yetkilisi Yardımcısı
olarak görevlendirilebilirler ve bu kapsamdaki görevlendirmelerde
5018 sayılı Kanunun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının
(b) ve (c) bendi hükümleri uygulanmaz."
BAŞKAN
- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- 4749 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler
eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 11- Sel ve Deprem Felaketi Acil Yardım Projesi, Marmara
Depremi Acil Yeniden Yapılandırma Projesi, Türkiye Altyapı
ve Kentsel Yeniden Yapılandırma Projesi, Kalıcı
Konutların Karayolu Bağlantıları Projesi,
Çınarcık-Teşvikiye-Kocadere-Esenköy-Armutlu Kanalizasyon
Projesi, Kaynarca-Gölkent-Ferizli-Sinanoğlu-Söğütlü
İçmesuyu Projeleri ve Akyazı-Hendek Kanalizasyon Projesi,
Sosyal Riskin Azaltılması Projesi ve Özelleştirme Sosyal
Destek Projesi, Endüstriyel Teknoloji Projesi ve TÜBİTAK-Bilten
Araştırma Uydusu Projesinin finansmanı için Dünya Bankası,
Avrupa Yatırım Bankası, Körfez İşbirliği
Konseyi ülkelerinin ilgili finans kuruluşları ve National
Westminster Banktan sağlanmış olan kredilerden bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihe kadar yapılan kullanımlar
sonucunda doğan ve ikraz anlaşmasına bağlanmamış,
ilgili kuruluşlardan olan alacakların, Bakanın teklifi
üzerine bütçenin gelir ve gider hesapları ile ilişkilendirilmeksizin
terkinine Maliye Bakanı yetkilidir. Söz konusu krediler ile
bu Kanunun geçici 4 üncü ve geçici 8 inci maddeleri kapsamında
sağlanmış ve sağlanacak kredilerden bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak ikraz anlaşmasına
bağlanmamış kullanım tutarları, bütçenin gelir
ve gider hesapları ile ilişkilendirilmeksizin ilgili kuruluşlara
karşılıksız tahsis edilmiş sayılır.
Bu şekilde tahsis edilmiş kredi tutarları ile ilgili
olarak krediyi tahsis eden kuruluş hakkında 14 üncü maddenin
beşinci ve altıncı fıkralarının 5018 sayılı
Kanunun eki (I) sayılı cetvelde yer alan kuruluşlara
ilişkin hükümleri uygulanmaz.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, 3'üncü madde, geçici madde 11 üzerinde
söz isteği yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici
madde 12'yi okutuyorum:
GEÇİCİ
MADDE 12- 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun
eki (II) sayılı Cetvelin (A) bölümünde bulunan kuruluşların
yılı yatırım programında yer alan projelerinin
finansmanı için 1/1/2006 tarihinden önce imzalanan dış
kredi anlaşmaları çerçevesinde sağlanan krediler,
anılan kuruluşlara tahsisli olarak kullandırılmaya
devam edilir. Bu maddeye istinaden kullandırılacak krediler
ile ilgili olarak krediyi tahsis eden kuruluş hakkında, 14 üncü maddenin beşinci ve altıncı
fıkralarının 5018 sayılı Kanunun eki (I) sayılı
cetvelde yer alan kuruluşlara ilişkin hükümleri uygulanmaz.
BAŞKAN
- Geçici 12'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici
madde 13...
GEÇİCİ
MADDE 13- Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı
Teşvik Fonu kapsamında oluşturulacak program ve/veya
projelerin finansmanı için herhangi bir dış finansman
kaynağından Türkiye Cumhuriyetinin borçlu sıfatıyla
sağlayacağı kredileri, anılan Fona bütçenin gelir
ve gider kalemleri ile ilişkilendirilmeksizin tahsis etmeye
Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bu maddeye
istinaden sağlanacak krediler ile ilgili olarak krediyi tahsis
eden kuruluş hakkında, 14 üncü maddenin beşinci ve altıncı
fıkralarının 5018 sayılı Kanunun eki (I) sayılı
cetvelde yer alan kuruluşlara ilişkin hükümleri uygulanmaz."
BAŞKAN
- Geçici 13'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, çerçeve 3'üncü maddeyi geçici madde 11, 12 ve
13'le birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Çerçeve 3'üncü madde kabul edilmiştir.
4'üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
4- 24/4/2003 tarihli ve 4853 sayılı Çalışanların
Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi
ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanuna aşağıdaki
ek madde eklenmiştir.
"EK
MADDE 1- Mülga 9/3/1988 tarihli ve 3417 sayılı Kanunla kurulan
ve bu kapsamda hak sahiplerine yapılacak ödemelere ilişkin
usul ve esasları belirlemek üzere 24/4/2003 tarihli ve 4853 sayılı
Kanunla tasfiye edilen Çalışanların Tasarruflarını
Teşvik Hesabına ait tüm varlık ve yükümlülükler,
31/12/2007 tarihine kadar Hazineye devrolunur. Devre ilişkin
hususları belirlemeye Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu bakan yetkilidir. Devir tarihinden sonra
hak sahiplerine yapılacak her türlü ödeme, Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası Anonim Şirketi kayıtları esas
alınarak Banka tarafından gerçekleştirilir. Bu ödemelere
ilişkin bilgi ve belgelerin Hazine Müsteşarlığına
iletilmesini takiben söz konusu ödeme karşılığı
tutarlar Müsteşarlık bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten
karşılanmak suretiyle, hak sahibine ödenmek üzere Bankaya
aktarılır. Konusu suç teşkil eden fiillerden kaynaklanan
ödemeler hariç hak sahiplerine fazla ödeme yapıldığının
tespiti hâlinde, bu tutarların tahsilinden vazgeçilerek terkin
edilir ve Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi
yönünden gerçekleşmiş ödemelere ilişkin tüm hak ve yükümlülükler
kendiliğinden sona erer.
Mülga
9/3/1988 tarihli ve 3417 sayılı Çalışanların
Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine
Dair Kanunun ödemeleri düzenleyen 6 ncı maddesinin ikinci ve
üçüncü fıkrası uyarınca sistemden çıkan tasarruf
sahiplerinin sistemden çıktıkları tarihte tasarruf
teşvik hesaplarında kalan Devlet veya işveren katkısı
tutarları, ödenen nema tutarları mahsup edilmek kaydıyla
ilk kesinti tarihinden; şahıs kesintisine tekabül eden
ödenmeyen nema tutarları ise sistemden çıkış tarihinden
30 Nisan 2003 tarihine kadar olan dönem için 3417 sayılı Kanunun
nemalandırmaya ilişkin 5 inci maddesinde yer alan düzenlemeye
göre ve bu tarihten sonraki dönem için ise, 4853 sayılı Çalışanların
Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi
ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanunun 5 inci maddesinde
belirlenen esaslar çerçevesinde Şubat 2007 sonu itibarıyla
değerlemeye tabi tutularak tasarruf sahiplerine başvuru hâlinde defaten
ödenir. Söz konusu ödemelerin hak sahibi bazında belirlenmesinde
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi kayıtları
esas alınır.
3417
sayılı Kanunun ödemeleri düzenleyen 6 ncı maddesinin
ikinci ve üçüncü fıkrası uyarınca sistemden çıkarak
her ne suretle olursa olsun, işbu düzenleme tarihinden önce
mülkiyet hakkı kapsamında talebi karşılanmış
hak sahipleri lehine bir fark oluşması hâlinde, söz konusu
tutar 2007 yılı Aralık ayı sonuna kadar defaten ödenir.
İkinci
ve üçüncü fıkra düzenlemesi ile konuları kalmayacağından
kapsama giren tasarruf sahipleri tarafından yargı mercilerine
açılmış davalar ile icra takipleri hakkında bu madde
hükümleri uygulanmak suretiyle dava ve takipler sonuçlandırılır.
Bu kapsamda, yargı organlarınca İdare aleyhine hüküm
altına alınabilecek yargılama giderleri de ilgililerinin
talep etmesi hâlinde haklılık oranında nisbi şekilde
ödenerek davaların ve ihtilafların sonuçlandırılması
sağlanır."
(AK
Parti sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, açık oylama istiyoruz.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, maddenin oylamasından önce,
açık oylama talebi vardır.
Açık
oylama isteyen sayın milletvekillerinin tespitini yapıyorum:
Sayın Kılıç, Sayın Fatsa, Sayın Pakdil, Sayın
Kapusuz, Sayın Yazıcı, Sayın Kacır, Sayın
Şahin, Sayın Uslu, Sayın Garip, Sayın Ergin, Sayın
Doğan, Sayın Kafkas, Sayın Beyribey, Sayın Yıldız,
Sayın Sıvacıoğlu, Sayın Biner, Sayın Poyraz,
Sayın Çiçek, Sayın Çelik, Sayın Yakut.
Bu
isimlerini okuduğumuz sayın milletvekilleri oylamaya
katılacak.
Elektronik
cihazla oylamanın yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylamayı elektronik cihazla yapacağım.
Oylama
için 3 dakika süre vereceğim.
Verilen
bu süre içerisinde cihaza giremeyen sayın milletvekillerinin
Genel Kuruldaki görevlilerden yardım istemelerini ve oy pusulalarını
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum
ve oylamayı başlatıyorum.
Vekâleten
oy kullanacak sayın bakan varsa, vekâleten oylarını
göndermelerini rica ediyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, 1311 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin 4'üncü maddesinin açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 342
Kabul : 341
Ret: :
1 (x)
Böylece,
madde kabul edilmiştir.
5'inci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
5- 29/1/2004 tarihli ve 5084 sayılı Yatırımların
ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun 7 nci maddesinin (h) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"h)
Bu Kanunun 3, 4 ve 6 ncı maddelerinde yer alan destek ve teşvikler,
bu maddelerde belirtilen sürelere bakılmaksızın Kanun
kapsamına giren illerdeki yeni yatırımlardan;
31/12/2007 tarihine kadar tamamlananlar için 5 yıl, 31/12/2008 tarihine kadar
tamamlananlar için 4 yıl, 31/12/2009 tarihine kadar tamamlananlar
için 3 yıl süreyle uygulanır."
BAŞKAN
- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6'ncı
maddeyi okutuyorum:
MADDE
6- 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Kanununun Geçici 3 üncü maddesinin
birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş
ve maddeye üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"Büyükşehir
Belediyeleri ve bunlara bağlı kuruluşlar ile sermayesinin
% 50'sinden fazlası Büyükşehir belediyelerine ait
şirketlerin; 31/12/2004 tarihi itibarıyla kamu kurum ve kuruluşlarından
olan kamu ve özel hukuka tabi alacakları, bunların diğer
kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçlarına karşılık
olmak üzere, 28/2/2007 tarihine kadar takas ve mahsup edilir. Bu süreyi
31/3/2007 tarihine kadar uzatmaya, Hazine Müsteşarlığının
bağlı bulunduğu Bakan yetkilidir. Bu madde kapsamındaki
alacak ve borç ifadesi bu alacak ve borçlara ilişkin fer'ileri ve
cezaları da kapsar."
"Bu
madde uyarınca takas, mahsup ve kesinti işlemine tabi tutulan
borç ve alacaklar için ilgili kanunlarda öngörülen zamanaşımı
süreleri işlemez."
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
BAŞKAN
- 6'ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7'nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
7- 5216 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 5- Büyükşehir belediyeleri ve bunlara bağlı kuruluşların,
31/12/2006 tarihi itibarıyla tahakkuk etmiş olan 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine
göre takip edilen Devlete olan borçları, 28/3/2002 tarihli ve
4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun kapsamında tanımlanan Hazine alacağı
niteliğindeki borçları ve sosyal güvenlik kuruluşlarına
olan borçları ile 5216 sayılı
Kanunun Geçici 3 üncü maddesi kapsamında taksitlendirilmiş
bulunan veya taksitlendirilecek borçlarına karşılık,
bu idareler adına her ay genel bütçe vergi gelirleri tahsilat
toplamı üzerinden ayrılacak payların yüzde
40'ını geçmemek üzere, alacaklı idarelerin talebi üzerine,
ilgisine göre Maliye Bakanlığı veya İller Bankası
tarafından kesinti yapılarak alacaklı idarelere ödenir.
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakan ile Maliye Bakanının müşterek önerisi üzerine
bu maddede geçen yüzde 40 oranını sıfıra kadar indirmeye
veya kanuni orana yükseltmeye ve kesintilerin alacaklı kuruluşlara
dağılımına ilişkin usul ve esasları belirlemeye
Bakanlar Kurulu yetkilidir."
BAŞKAN
- 7'nci maddeyi ollarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8'inci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
8- (I) 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun
Geçici 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci
cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ibare eklenmiş
ve maddeye üçüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"30/6/2006
tarihi itibarı ile Uzlaşma Komisyonu ile takas, mahsup ve
kesinti yapılmasına ilişkin kararları imzalayan
ancak Bakanlar Kurulu tarafından söz konusu kararları henüz
onaylanmayan ilgili kuruluşların işlemleri 28 Şubat 2007 tarihine kadar
karara bağlanır."
"Bu
madde uyarınca takas, mahsup ve kesinti işlemine tabi tutulan
borç ve alacaklar için ilgili kanunlarda öngörülen zamanaşımı
süreleri işlemez."
BAŞKAN
- 8'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
9'uncu
maddeyi okutuyorum:
MADDE
9- 5393 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 6- Belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşların,
31/12/2006 tarihi itibarıyla tahakkuk etmiş olan 21/7/1953 tarihli
ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun hükümlerine göre takip edilen Devlete olan borçları,
28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamında tanımlanan
Hazine alacağı niteliğindeki borçları ve sosyal
güvenlik kuruluşlarına olan borçları ile 5393 sayılı
Kanunun Geçici 5 inci maddesi kapsamında taksitlendirilmiş
bulunan veya taksitlendirilecek borçlarına karşılık,
bu idareler adına her ay genel bütçe vergi gelirleri tahsilat
toplamı üzerinden ayrılacak payların yüzde
40'ını geçmemek üzere, alacaklı idarelerin talebi üzerine,
ilgisine göre Maliye Bakanlığı veya İller Bankası
tarafından kesinti yapılarak alacaklı idarelere ödenir.
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakan ile Maliye Bakanının müşterek önerisi üzerine
bu maddede geçen yüzde 40 oranını sıfıra kadar indirmeye
veya kanuni orana yükseltmeye ve kesintilerin alacaklı kuruluşlara
dağılımına ilişkin usul ve esasları belirlemeye
Bakanlar Kurulu yetkilidir"
BAŞKAN
- 9'uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10'uncu
maddeyi okutuyorum:
MADDE
10- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununa aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 14- (1) Bu Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında
sigortalı sayılanlara veya bunların hak sahiplerine
bağlanacak gelir ve/veya aylıkların bu Kanunun Geçici
2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen
kısmının hesabında, 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı
Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası hükümleri dikkate
alınır."
BAŞKAN
- Madde üzerinde bir önerge var. Önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1311 sıra sayılı Kanun Teklifinin 10 uncu maddesinin
metinden çıkarılmasını, madde numaralarının
buna göre teselsül ettirilmesini ve teklifin başlığındaki
"BELEDİYE KANUNU İLE SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL
SAĞLIK SİGORTASI" ibaresinin "İLE BELEDİYE"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih
Kapusuz İrfan
Gündüz Eyüp Fatsa
Ankara İstanbul Ordu
Hayati
Yazıcı Zeynep
Karahan Uslu Fehmi Öztunç
İstanbul İstanbul Hakkâri
BAŞKAN
- Sayın Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) -
Sayın Başkan, takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
- Sayın Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet, katılıyoruz.
BAŞKAN
- Katılıyorsunuz.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bağ-Kur sigortalısı olanların 5510 sayılı
kanunun uygulamaya başlaması ile birlikte 1/01/2007 tarihinden
önceki hizmet sürelerine ilişkin olarak bağlanacak aylıkların
hesabında karşılaşılacak tereddütlerin giderilmesi
amacıyla öngörülen hükmün Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununun yürürlüğünün 1/07/2007 tarihine ertelenmesi
nedeniyle madde metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Önerge
kabul edildiğine göre 10'uncu madde çıkarılmıştır
metinden.
11'inci
maddeyi 10'uncu madde olarak okutuyorum:
MADDE
10- Bu Kanunun;
a)
2 nci ve 3 üncü maddeleri 1/1/2006 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı
tarihinde,
b)
10 uncu maddesi 1/1/2007 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı
tarihinde,
c)
Diğer maddeleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe
girer.
BAŞKAN
- Bu madde üzerinde bir önerge var, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1311 sıra sayılı Kanun Teklifinin 10 uncu maddesinin
(b) bendinin metinden çıkarılmasını (c) bendinin
(b) bendi olarak teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih
Kapusuz Fehmi Öztunç Eyüp Fatsa
Ankara Hakkari Ordu
İrfan
Gündüz Zeynep Karahan
Uslu Hayati Yazıcı
İstanbul İstanbul İstanbul
BAŞKAN
- Sayın Komisyon?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) -
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Sayın Hükûmet?
DEVLET
BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılıyoruz.
BAŞKAN
- Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifin 10 uncu maddesinin metinden çıkarılması nedeniyle
10 uncu maddenin yürürlük tarihini belirleyen (b) bendinin metinden
çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
10'u, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
11'inci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
11- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
(AK
Parti sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, açık oylama istiyoruz
efendim.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün oylamasını
yapacağım, açık oylama talebi var.
Sayın
Kapusuz, Sayın Fatsa, Sayın Yazıcı, Sayın Çiçek,
Sayın Şahin, Sayın Uslu, Sayın Öztunç, Sayın
Özegen, Sayın Kafkas, Sayın Aksoy, Sayın Doğan, Sayın
Aslan, Sayın Acar
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, ben de varım.
BAŞKAN
- Sayın Aslanoğlu, Sayın Bilen, Sayın Beyribey, Sayın
Garip, Sayın Özyılmaz, Sayın Yıldız, Sayın
Poyraz.
Sayın
milletvekilleri, açık oylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Açık
oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyenlerin Genel Kuruldaki personelden yardım istemelerini
rica ediyorum.
Vekâleten
oy kullanacak sayın bakanlar var ise, oylarını kullansınlar.
Açık
oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla açık oylama yapıldı)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, 1311 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin tümünün açık oylaması sonuçlarını
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 387
Kabul : 387
(x)
Böylece
teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı
olmasını diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını
sırasıyla görüşmek için, 26 Aralık 2006 Salı günü
saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 02.46