DÖNEM:
22 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT: 143
44üncü Birleşim
26
Aralık 2006 Salı
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Uşak Milletvekili Ahmet
Çağlayan'ın, İstiklal Marşı şairi Mehmet
Âkif Ersoy'un, ölümünün 70'inci yıl dönümünde, edebiyatçı
kişiliğine ve eserlerine ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Kars Milletvekili Zeki Karabayır'ın,
Sarıkamış Harekâtı'nın 92'nci yıldönümü münasebetiyle
gündem dışı konuşması
3.- Konya Milletvekili Mustafa
Ünaldı'nın, Konya Numune Hastanesinde meydana geldiği
iddia edilen ve bazı gazete ve televizyonlarda yayımlanan
habere ilişkin gündem dışı konuşması
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı ve 40 milletvekilinin, Necip Hablemitoğlu cinayetinin
araştırılması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/407)
2.- Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı ve 42 milletvekilinin, küçük dokumacı esnafının
sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/408)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Malatya Milletvekili Miraç
Akdoğan'ın, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/427)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Bülent Arınç'ın, Sudan Millî Meclisi Başkanı
Ahmet İbrahim Al Taher'in resmî davetine beraberinde Parlamento
heyetiyle icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1168)
3.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın,
Ürdün'e yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1169)
4.- Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif Şener'in Suriye'ye yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1170)
5.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
İran'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1171)
6.- Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali Coşkun'un Pakistan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/1172)
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ve Genel Kurulun
4/1/2007 Perşembe günü çalışmamasına ilişkin
AK Parti Grubu önerisi
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri
Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası
Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı:
305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı: 1147)
4. Küçük ve Orta Büyüklükteki
İşletmelerin Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1267) (S.Sayısı: 1312)
VI. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tekirdağ Milletvekili
Mehmet Nuri SAYGUN'un, ders kitabı dağıtımındaki
aksaklıklara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/18809)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar
ÖĞÜT'ün, Ardahan'da yapımına başlanan yurt binası
inşaatına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/18811)
3.- İzmir Milletvekili Hakkı
ÜLKÜ'nün, İzmir-Aliağa'da okul alanı olmaktan çıkarılan
taşınmaza ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/18812)
4.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın,
hakkında soruşturma açılan personele ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/18813)
5.- Muğla Milletvekili Fahrettin
ÜSTÜN'ün, kuş gribine karşı alınan önlemlere
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/18824)
6.- Antalya Milletvekili Atila
EMEK'in, Antalya'daki taşımalı eğitime ve bir köyün
okul ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/18831)
7.- Mersin Milletvekili Hüseyin
GÜLER'in, TRT Genel Müdür Vekili ile ilgili bir iddiaya ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın
cevabı (7/18832)
8.- İzmir Milletvekili Hakkı
ÜLKÜ'nün, belediyelerin verdiği ihalelere ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/18936)
9.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Gümüşhane, Kars, Kilis, Kütahya, Nevşehir, Rize, Siirt,
Şırnak, İstanbul Büyükşehir, Ankara Büyükşehir,
Ağrı, Bursa Büyükşehir, Eskişehir Büyükşehir,
Kocaeli Büyükşehir, Konya Büyükşehir, Sakarya Büyükşehir,
Kayseri Büyükşehir, Erzurum Büyükşehir, Antalya Büyükşehir,
Diyarbakır Büyükşehir, Adana Büyükşehir, Samsun Büyükşehir,
Gaziantep Büyükşehir, Mersin Büyükşehir, Aksaray, Amasya,
İzmir Büyükşehir, Bingöl, Bitlis, Bolu, Çankırı,
Elazığ, Düzce ve Adıyaman Belediyelerinin elektrik
borcuna ilişkin soruları ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın
cevabı (7/18939, 7/18940, 7/18941, 7/18942, 7/18943, 7/18944, 7/18945,
7/18946, 7/18948, 7/18949, 7/18950, 7/18951, 7/18952, 7/18953, 7/18954,
7/18955, 7/18956, 7/18957, 7/18958, 7/18959, 7/18960, 7/18961, 7/18962,
7/18963, 7/18964, 7/18965, 7/18966, 7/18967, 7/18968, 7/18969, 7/18970,
7/18971, 7/18972, 7/18973)
10.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, üniversite hastanelerinin alacaklarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/18976)
11.- Denizli Milletvekili Mustafa
GAZALCI'nın, bir ders kitabının onay süresinin içindeki
bir resmin çıkarılması şartına bağlandığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
ÇELİK'in cevabı (7/18978)
12.- Denizli Milletvekili Mustafa
GAZALCI'nın, kaynak ve ders kitapları ile yabancı dil öğretmenlerine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in
cevabı (7/18980)
13.- İzmir Milletvekili Canan
ARITMAN'ın, sera gazları salımına ve sel felaketlerine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/19018)
14.- İzmir Milletvekili Canan
ARITMAN'ın, Bülent Ecevit'in cenaze töreninde TRT'nin sansür uyguladığı
iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Beşir ATALAY'ın cevabı (7/19024)
15.- Mersin Milletvekili Şefik
ZENGİN'in, TRT Çukurova Bölge Müdürlüğüyle ilgili bir soruşturma
raporuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Beşir ATALAY'ın cevabı (7/19030)
16.- Balıkesir Milletvekili
Turhan ÇÖMEZ'in, sera etkisi yaratan gaz salımındaki artışa
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/19042)
17.- İzmir Milletvekili Ahmet
ERSİN'in, tehlikeli atıkların bertarafına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/19044)
18.- Yozgat Milletvekili Emin
KOÇ'un, Bülent Ecevit'in cenaze töreninde TRT'nin sansür uyguladığı
iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir
ATALAY'ın cevabı (7/19053)
19.- Karaman Milletvekili Mevlüt
AKGÜN'ün, Fransızca dersine ve Fransızca eğitim veren
okullara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
ÇELİK'in cevabı (7/19094)
20.- Antalya Milletvekili Feridun
Fikret BALOĞLU'nun, Elazığ'ın Alacakaya ilçesinin
yeni bir lise binası ihtiyacına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/19095)
21.- Denizli Milletvekili Mustafa
GAZALCI'nın, kent merkezlerindeki okulların satışına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in
cevabı (7/19097)
22.- İzmir Milletvekili Ahmet
ERSİN'in, İZAYDAŞ'ın atık kabulüyle ilgili bazı
iddialara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin
cevabı (7/19128)
23.- Ordu Milletvekili Kâzım
TÜRKMEN'in, bir çevre düzenleme planına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19129)
24.- Kırşehir Milletvekili
Hüseyin BAYINDIR'ın, Kırşehir Lisesinde Cumhuriyet
Bayramında bir öğrencinin okuduğu şiire ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/19150)
25.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİN'in, bir katılım bankasının
bazı ortaklarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
ŞENER'in cevabı (7/19171)
26.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in
idari kadrolara yapılan atamalara,
Statülerine göre personel sayısına,
-Tekirdağ Milletvekili Mehmet
Nuri SAYGUN'un, bir imamın görev yerinin değiştirilmesine,
İlişkin soruları ve
Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/19251, 7/19252,
7/19253)
27.- Ardahan Milletvekili Ensar
ÖĞÜT'ün, benzin ve mazota yapılan zamlar ile ÖTV artış
oranına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın
cevabı (7/19310)
28.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİN'in, TBMM kararlarına uyulmasının
yaptırımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN'in cevabı
(7/19585)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 19.00'da
açılarak üç oturum yaptı
2007 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2005 Mali Yılı Genel ve
Katma Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarılarının
(1/1252; 1/1236, 3/1139; 1/1237, 3/1140) (S. Sayısı: 1269, 1270,
1271) görüşmeleri tamamlandı; elektronik cihazla ayrı
ayrı yapılan açık oylamaları sonucunda, kabul
edilip kanunlaştıkları açıklandı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
bütçenin kabulü nedeniyle Genel Kurula hitaben teşekkür konuşması
yaptı.
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli'nin, konuşmasında,
ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri
kendisine atfetmesi nedeniyle;
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin,
Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın,
Sivas Milletvekili Nurettin Sözen,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın,
Konuşmalarında, şahıslarına;
Ankara Milletvekili Muzaffer R.
Kurtulmuşoğlu, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın, konuşmasında,
Genel Başkanlarına;
Sataştıkları iddiasıyla,
Birer açıklamada bulundular.
Gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının:
1'inci sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin
(2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri
alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2'nci sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3'üncü sırasında bulunan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/1115) (S. Sayısı:
1147),
Kanun Tasarılarının
görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından;
Ertelendi.
4'üncü sırasında bulunan,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin, Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi'nin (2/900) (S. Sayısı: 1311), görüşmelerini müteakiben,
istem üzerine elektronik cihazla yapılan açık oylama sonucunda,
kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
26 Aralık 2006 Salı günü
saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 02.46'da son verildi.
İsmail Alptekin
Başkan Vekili
Ahmet
Küçük Bayram
Özçelik
Çanakkale Burdur
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci
Konya
Kâtip Üye
No.: 56
II. - GELEN KÂĞITLAR
26 Aralık 2006 Salı
Raporlar
1.- Küçük ve Orta Büyüklükteki
İşletmelerin Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1267) (S. Sayısı: 1312)
(Dağıtma tarihi: 26.12.2006) (GÜNDEME)
2.- İstanbul Milletvekili
Nusret Bayraktar'ın; Devlet İhale Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (2/902)
(S. Sayısı: 1314) (Dağıtma tarihi: 26.12.2006) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Denizli Milletvekili Mustafa
GAZALCI ve 40 Milletvekilinin, Necip Hablemitoğlu cinayetinin
araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/407) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2006)
2.- Denizli Milletvekili Mustafa
GAZALCI ve 42 Milletvekilinin, küçük dokumacı esnafının
sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/408) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/12/2006)
26 Aralık 2006 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.05
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet
DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 44'üncü Birleşimi'ni açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
İSMET ATALAY (İstanbul) -
Başkan, 40 kişi var içeride!
BAŞKAN - Gündeme geçmeden önce
üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Millî Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'un ölümünün 70'inci yıl dönümü
münasebetiyle Uşak Milletvekili Sayın Ahmet Çağlayan'a
aittir.
Buyurun Sayın Çağlayan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Uşak Milletvekili Ahmet Çağlayan'ın,
İstiklal Marşı şairi Mehmet Âkif Ersoy'un, ölümünün
70'inci yıl dönümünde, edebiyatçı kişiliğine ve
eserlerine ilişkin gündem dışı konuşması
AHMET ÇAĞLAYAN (Uşak) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Mehmet Âkif Ersoy'un ölümünün
70'inci yılında görüşlerimi bildirmek üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce heyeti ve ekranları başında bizleri
izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Mehmet Âkif 1873 yılında
İstanbul'da doğdu, 27 Aralık 1936'da yine İstanbul'da
vefat etti. Sözü ile özü birbirine uyan, gençliğimize örnek olabilecek
abide şahsiyetlerimizden birisi de Mehmet Âkif'tir. Altmış
üç yıllık ömrünü bir destan gibi yaşadı. En insafsız
muhaliflerince bile alkışlandı. Şair, edebiyatçı,
devlet memuru, politikacı, fen adamı, gazeteci ve eğitimci
olarak millete unutulmaz hizmetler verdi. Bağımsızlık,
istiklal, hürriyet tartışılmazlarındandır.
Milletine borçlu ve hayrandır. Millî birlik ve beraberlik en çok
arzuladığı idealidir. Gelecekten ümit kesmek onun için
kabul edilmezdir, ona göre alçakça bir ölümdür ve bunu veciz bir
şekilde.
"Atiyi karanlık görerek
azmi bırakmak,
Alçak bir ölüm varsa, eminim budur
ancak." diye ifade edecektir.
Kurtuluş Savaşı'nın
en ümitsiz günlerinde Mustafa Kemal'in önderliğindeki mücadele
için Anadolu'ya geçmiş, sadece milletle birlikte savaşa katılmakla
kalmamış, köy köy, kent kent dolaşarak halkı savaşa
teşvik etmiş, isyanların bastırılmasına
katılmış, esaretin korkunç akıbetini anlatmış,
bağımsızlık için verilen savaşa herkesin katılmasını
sağlamaya çalışmıştır.
O "Sahipsiz bir memleketin
batması haktır./Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır."
diye düşüncelerini dile getirmiştir. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Birinci Büyük Millet Meclisinde
Burdur Milletvekili olarak görev yaptı. İstiklal Marşı
için yarışma açıldı. 724 şiir katıldı,
hiçbiri istenilen nitelikte bulunmadı. Âkif, ödül var diye yarışmaya
katılmamıştı. Kendisine Millî Eğitim Bakanı
Hamdullah Suphi Tanrıöver rica etti. Ancak, bu işi milletine
parayla yapamayacağını söyleyip, teklifi geri çevirdi.
Ödül meselesine bir şekilde çare bulunacağı teminatı
üzerine yazdığı şiir Mecliste dört defa okunup,
ayakta alkışlandı. Alkışlarla Meclis inlerken,
Mehmet Âkif mahcup olmuştu. O, milleti için yaptığı
bir işte alkışlarla gurur duyma cüretini bile kendisine
çok gören birisiydi.
Şiiri 12 Mart 1921'de Meclis tarafından
Millî Marş olarak kabul edildi. Ödülü kabul etmemesi bazılarınca
tuhaf karşılanmışsa da, giyecek paltosu dahi yokken
İstiklal Marşını milletimize, ödülünü de kahraman
ordumuza hediye etti. Onun sorumluluk duygusu şöyleydi:
"Kanayan bir yara gördüm mü yanar
ta ciğerim,
Onu dindirmek için çifte yerim, kamçı
yerim!
Adam aldırma da geç git, diyemem
aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim,
hakkı tutar kaldırırım! "diye
(AK Parti
sıralarından alkışlar)
sorumluluk duygusunun
büyüklüğünü ifade eder.
"Kocakarı ile Ömer"
isimli manzum hikâyesinde anne rolünde kadının çocukları
aç, kendisi çaresizdir. "Ömer'e söyleseydin." denildiğinde,
çaresiz de olsa halkın onurunu Kocakarının ağzından
öyle güzel ifade eder ki:
"Gidip de söyleyeyim ha! Dilencilik
yapamam.
Ömer de kim? Benim ondan kerîm adamdı
babam." diyecektir.
İdarecilerin sorumluluğunu
da, yine, en güzel şekliyle ifade eder:
"Kenarı Dicle'de bir kurt
aşırsa bir koyunu,
Gelir de adli ilahî sorar Ömer'den
onu."
Ümidimizin, imanımızın,
çilemizin, vatanseverliğimizin, hürriyet aşkımızın
şairidir Âkif. Hürriyete ve istiklale vurgundur. Bunu, İstiklal
Marşı'nda şu dörtlüklerle dile getirir:
"Ben, ezelden beridir hür yaşadım,
hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir
vuracakmış? Şaşarım;
Kükremiş sel gibiyim, bendimi
çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları,
enginlere sığmam, taşarım."
Ayrıca, vatanı, onun en
büyük fedakârlık yapılacak, yine, değerlerindendir:
"Kim bu cennet vatanın
uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak,
toprağı sıksan şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı
alsın da Hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni
dünyada cüda." diye bu duygusunu dile getirir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayın efendim.
AHMET ÇAĞLAYAN (Devamla) -
Cumhuriyet tarihimizde taassuba, cehalete, köksüzlüğe
baş kaldırmıştır. Ona göre, eski, eski olduğu
için atılmaz, zararlı ve faydasız olduğu için
atılır; yeni de, yeni olduğu için alınmaz, doğru
ve güzel ise alınır.
Değerli milletvekilleri, o,
milletin bütünlüğüne, bunu bozan atalete, tembelliğe, iç
çekişme, sen-ben kavgalarına da karşıdır:
"Girmeden tefrika bir millete,
düşman giremez.
Toplu vurdukça yürekler, onu top
sindiremez." diye duygusunu ifade eder.
Kişinin tüketici değil,
üretici olması gerektiğini söyler:
"Kim kazanmazsa bu dünyada
bir ekmek parası,
Dostunun yüz karası, düşmanının
maskarası." der.
Âkif hasta yatağındadır.
Ziyaretçilerin konuşmaları esnasında söz İstiklal
Marşı'na gelir. "Yeniden yazılsa." denilir. O,
bitkin yatağında doğrulur: "Allah bir daha bu millete
istiklal marşı yazdırmasın." der; çünkü, istiklalin
ve bağımsızlığın ne bedeller, ne sıkıntılar
çekilerek kazanıldığını yaşamıştır.
Şehitleri, gazileri, yetimleri, öksüzleri, dulları, evladını
kaybetmiş dedelerin, ninelerin, ana ve bacıların onlarla
birlikte acılarını yaşamıştır. Onun
için, Allah böyle acı günleri bir daha göstermesin demek istemektedir.
Hayatı vatan ve millet sevgisinin, bağımsızlık
ve hürriyet aşkının, milleti için fedakârlığın
örneği olan İstiklal Marşı şairimizi ölümünün
70'inci yılında rahmet ve minnetle anıyorum, Allah gani
gani rahmet eylesin.
Onun gibi nice millet, memleket
sevdalılarını, şehitleri ve gazileri de rahmetle
ve minnetle anıyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Çağlayan.
Gündemdışı ikinci
söz, Sarıkamış Harekâtı'yla ilgili olmak üzere,
Kars Milletvekili Sayın Zeki Karabayır'a aittir.
Buyurun Sayın Karabayır.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
2.- Kars Milletvekili Zeki Karabayır'ın,
Sarıkamış Harekâtı'nın 92'nci yıldönümü münasebetiyle
gündem dışı konuşması
ZEKİ KARABAYIR (Kars) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün beş dakikalık
kısa bir zaman dilimi içerisinde, tarihimizde çok önemli bir
yere sahip olan, vuku bulduğu dönemlerin şartları altında
gizlenmeye çalışılan, daha sonra yaşanan olağanüstü
şartlarda gereği kadar kavranamayan ve halkımızın
büyük bir çoğunluğu tarafından yeterince bilinmeyen
Sarıkamış Harekâtı'nın 92'nci yıl dönümü münasebetiyle
gündem dışı söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hepimizin
bildiği gibi, 1877-78 tarihlerinde cereyan eden ve 93 Harbi olarak
da bilinen Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Kars, Ardahan ve
Batum, Ayastafanos Antlaşması'yla ve Sarıkamış
da Berlin Antlaşması'yla Ruslara verildi. Bu bölgeler
kırk yıl boyunca Rusların hâkimiyeti altında kaldı.
Yine, bilindiği gibi, Türkiye, Yavuz ve Midilli olayı neticesinde
1914 yılında bir anda kendisini Birinci Dünya Harbi içerisinde
buldu. Bu safhadan sonra olaylar hızla gelişmeye başladı.
Savaşın hemen başında, yani 1 Kasım 1914 tarihinden
itibaren Rus Kafkas ordusunun Türk hududuna taarruza başlamasıyla
22 Kasıma kadar süren Köprüköy ve Azap Muharebeleri başladı.
Artık, fiilen Birinci Dünya Harbi'ne girmiş olan Osmanlı
İmparatorluğu kırk yıllık Rus esaretine son
vermek, Türk topraklarından söküp atmak, Sarıkamış
ve çevresini ana vatan topraklarına katmak üzere, 22 Aralık
1914 tarihinde Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili
Enver Paşa komutasında Üçüncü Orduyla Sarıkamış
Harekâtı'na başladı. On yedi gün boyunca devam eden bu harekât,
5 Ocak 1915'te Sarıkamış önlerinde son buldu. 2.500-3.000
metre yüksekliğinde, her yer 1 metreyi aşan karla kaplı,
engebeli, geçit vermeyen dağlık bir arazi; eksi 35-40 derecede
soğuk ve dondurucu bir hava; sırtında yazlık elbise
ve ayağında çarık; ulaşım, beslenme ve barınma
imkânlarından mahrumiyet; buna, bir de yetersiz sağlık
personeli ve hastane eklenince, harekâtın Türk ordusu açısından
ne kadar zor şartlarda cereyan ettiği görülmektedir.
Değerli arkadaşlar, tüm
bu olumsuz şartlara rağmen Köprüköy ve Azap Muharebeleriyle
birlikte otuz beş gün boyunca Erzurum'dan Sarıkamış
önlerine kadar devam eden bu harekâtta, Türk askeri, tarihinin her
döneminde olduğu gibi, çok olumsuz şartlarda bile vatanı
uğrunda canını feda etmekten bir saniye bile geri durmamıştır.
Bir kısmı düşman kurşunuyla şehit olurken, bir
kısmı da dondurucu soğuk ve salgın hastalıklar
nedeniyle hayatlarını kaybettiler. Bu harekâtta -çeşitli
kaynaklarda- Türk ordusunun 60 ila 90 bin vatan evladını
kaybettiği belirtilmektedir.
İzninizle, yeri gelmişken,
burada, bu konuda bazı çevrelerde yerleşik olan yanlış
bir bilgiyi de düzeltmek istiyorum. O da şudur: Bu harekâtta, sanki,
Türk ordusuna mensup askerlerimizin hepsi düşmana bir kurşun
dahi sıkmadan donarak şehit olmuşlardır. Bu,
doğru bir bilgi değildir.
Sözlerimin başında da
ifade ettiğim gibi, Sarıkamış önlerindeki harekât
22 Aralıkta başlayıp 5 Ocakta sona ermiştir. Yani,
çatışmalar tam on yedi gün sürmüştür. Nitekim, Rus Ordular
Başkomutan Vekili General Nikoloski "Türk askeri, dondurucu
soğuğun şiddetinden telefonların bile işlemediği
zamanlarda, iki üç hafta süreyle, devamlı olarak, bir barınaktan
yoksun kaldıkları anlarda bile hiç durmadan muharebe etmişlerdir."
demektedir.
Değerli arkadaşlar, Sarıkamış,
Mehmetçiğin, her şart altında irade, cesaret ve disiplinden
oluşan karakterini nasıl muhafaza ettiğini tarihe
altın harflerle yazdığı bir semboldür. Bu sembolü
önceki Genelkurmay Başkanımız Orgeneral Sayın
Hilmi Özkök şöyle ifade ediyor: "Sarıkamış, askerî
açıdan var olma azminin, direncin, mücadelenin, inancın,
fedakârlığın ve her şeyden önemlisi de Türk halkı
ve askerinin en zor şartlarda vatanı için neleri göze alabileceğinin
abideleşmiş bir misalidir."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim, konuşmanızı
tamamlayın.
ZEKİ KARABAYIR (Devamla) -
Yine, Genelkurmay Başkanımız Orgeneral Sayın Yaşar
Büyükanıt da mesajında, Türk ulusunun fedakâr evlatlarının,
düşmana karşı parlak bir zafer kazanamadıklarını,
ama onların gösterdiği olağanüstü tahammül ve kararlılıkla
"vatan" fikrinin belleklere yerleşmesini sağladıklarını
vurgulamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; bizim tarihimizde zaferler kadar acılar da oldukça
büyük yer tutar. Yemen, kızgın çöllerde; Çanakkale, derin
sularda; Sarıkamış da dondurucu soğukta yitip giden
Anadolu çocuklarının hikâyesini barındırır.
Türk milleti, son harpte bilhassa iki yerde tabiat ve imkânsızlıkla
mücadele etmiştir: Çöl ve Sarıkamış. Sarıkamış
şehitleri bir güneş aksinin hasretiyle, Sina şehitleri
ise bir su damlasının hasretiyle öldüler. Birinin güneşi
Türk askerlerini bir akar gibi eritti, öbürünün karı da bir madde
gibi dondurdu.
Değerli arkadaşlar, Osmanlı
İmparatorluğu'nun son çocukları hayatta kalarak değil,
ölerek zafer kazanmayı tercih etmişlerdir. Biz o büyük
çınarın acımasızca kesilen kökünden çıkan
cumhuriyet dalının nesliyiz. O destanların, dirilişlerin,
acıların sahibiyiz. Hatasıyla, günahıyla sevabıyla
biz Osmanlı mirasının sahibiyiz. Ne yenilgimizi reddederiz
ne de zaferlerimizi gölgeleriz.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; her yıl aralık ayının son haftasında
şehitlerimiz için anma törenleri düzenlenmiştir. Bu
yıl 23-24 Aralıkta düzenlenen törenlere başta Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanımız Sayın Bülent
Arınç, Turizm ve Kültür Bakanımız Sayın Atilla Koç,
milletvekillerimiz ve Türkiye'nin her yerinden şehit yakınları
iştirak ettiler. Başta Başkanımız ve Bakanımız
olmak üzere katılan herkese huzurlarınızda teşekkür
ediyorum. Tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum, hepsinin
önünde saygıyla eğiliyorum, onların yaşayan yakınlarına
da saygılarımı sunuyorum ve yüce heyetinizi de saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Karabayır.
Üçüncü gündem dışı konuşma,
Konya'daki doktor haberleriyle ilgili olmak üzere, Konya Milletvekili
Sayın Mustafa Ünaldı'ya ait.
Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
3.- Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı'nın,
Konya Numune Hastanesinde meydana geldiği iddia edilen ve bazı
gazete ve televizyonlarda yayımlanan habere ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Konya'yla ilgili bir yalan
haber üzerine gündem dışı söz aldım, önce herkesi
saygıyla selamlıyorum. Söz verdiği için Sayın
Başkana teşekkür ediyorum.
Konyalı hemşehrilerimizde
fevkalade üzüntü oluşturan, yalan olduğu anlaşılınca
üzüntüleri daha da çok artıran ve öfkelenmelere sebep olan haber,
Konya Numune Hastanesi doktorlarıyla ilgili. Konuyu değerlendirmek,
bu konudaki bilgilerimi, duygularımı, düşüncelerimi
sizlerle paylaşmak, olayların gerçeği ile yalanının
tutanaklara geçmesini istedim.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; 17 Aralık Konya için önemli bir gün: Şebiarus.
Başbakanımız da 16-17 Aralık günlerinde Konya'da,
Karaman'da idi. Açılıştan açılışa koşuştururken,
elimize bir Hürriyet gazetesi tutuşturuldu; sebebi, çirkin,
kasıtlı bir haber, hem de manşetten, iri harflerle veriliyor:
"Testis Diye Çekmediler" Devam sayfasında da aynı
şekilde iri harflerle "Tesettür Faciası" diye verilmiş.
Facia olmaya facia da, yalan haber faciası, gazeteci etiği
faciası, basın yoluyla linç girişimi faciasıdır.
Sabah'tan Ergun Babahan'ın tabiriyle "Hastane üzerinden rejim
krizi yaratma çabası gibi bir hava var."
Haberin veriliş şeklini
ve gerçek olayları incelerseniz görürsünüz ki, kadın doktorların
kişiliğinde, inançlı insanlar, Konya'nın temiz,
dindar kimliği, ülkenin istikrarı hedef seçilmiştir.
Haberin iddiasına göre, testislerinden rahatsız olan hasta,
ultrason çekilmek üzere laboratuvara gidiyor, orada bulunan tesettürlü
bayanlar, obje testis olduğu için çekim yapmıyorlar. Sonuçta,
gecikmeden dolayı, hastanın testislerinden birisi
alınıyor. Burada, doğru olan, hasta, testislerinden rahatsız,
ultrason çekimi yapılmıyor ve hasta, testisinin birini
kaybediyor. Kadın doktorlar ve tesettür, hedeflenen amaçlara
uygun olarak eklemelerdir. Bir kere, olay, bir iki gün öncesine ait
bir olay değil.
Sayın Bakan da burada
açıklamalarda bulundular. Ben, kendi yönümden, Konyalı yönünden
dillendirmek istiyorum. Hekim arkadaşlardan, başhekimlikten
tabip odasından aldığım bilgiler, hep birbirini
teyit ediyor. Diğer medya organları da haberin yalan olduğunu,
belli bir hedefe göre verildiğini teyit ettiler. Bir kere,
olay, mesai saatleri dışında gelişiyor. Radyologlar,
radyasyon izni kullanır, kısa mesai yaparlar. Acil vakalarda,
icaplı olarak, yani davetle çağırılarak nöbetçi
görev yaparlar, nöbetçi olarak bakarlar. O gün, nöbetçi olan bir erkek
doktordur. Acil işareti konulmadığı için, icapçı
da çağrılmamıştır. İnceleme yapan uzman
hekimlerin düzenlediği hem Sağlık Müdürlüğüne
hem de Başhekimliğe verilmiş raporlar daha çok patolojik
tabloyu ve ameliyat gerekliliğini değerlendirmektedir.
Raporlar elimde, ama, burada zaman müsait olmadığı
için onlardan fazla bahsedemeyeceğim.
Burada yanıltıcı
bir olay da, laboratuvarda doktorlar var, teknisyenler var; hepsi beyaz
gömlekli. On altı yaşında bir hasta akciğer filmi
çektiriyor. Akciğer filmini çeken bir kadın teknisyen -doktor
değil- ultrasonu doktor çeker deyip bırakıyor. Acil
işareti olmadığı için de çağrı yapılmıyor.
Çekilmeyen yalnız ultrason da değil, aynı zamanda sintigrafi
talebi var; acil olmadığı için hiçbirisi işleme
girmiyor. Sintigrafiyi zaten hastane içerisinde çekme imkânı
yok. Herhâlde tedavi hekimi bu konularda hastaya ve hasta sahiplerine
yeterince bilgi vermemiş, işte bunlardan dolayı
şimdi soruşturma geçiriyor. Durumu araştırması
gereken, gazeteci araştırmadan, muhtemelen de kötü niyetle
yalan haber yapıyor. Yalnız haberle kalınmıyor,
bu habere istinaden, aynı gazetenin ileri gelen bir yazarı
alıp sazı eline, döktürüyor ne gelirse diline. Neler döktürüyor
neler, âdeta kin kusuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayın Sayın Ünaldı.
MUSTAFA ÜNALDI (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu durumu Taha Kıvanç şöyle
değerlendiriyor (20 Aralıktaki köşesinde) hepsini
okumak mümkün değil, sadece katkısı dolayısıyla
bir paragraf alacağım: "Eskiden, basından birileri
bir yalan haberle ülkeyi ayağa kaldırır, kimse itiraz
edemediği için de olay doğruymuş gibi milletin belleğinde
yer ederdi. Yalan haberlerle hükûmetler düşürüldü, darbeler yapıldı.
Bu ülkede, artık öyle olmuyor. Haber iki günde paçavraya döndü." Devamı bu
mahiyetteki yorumdur.
En çarpıcı durum, hastanın
babası şair, bu konuyu da şiirle dile getiriyor.
Acıyı çeken, kaybı olan aslında hasta ve hasta sahibi.
Ama, bu yalan haber karşısındaki tutumu bunu şiire
dökecek şekilde:
"Bizden selam olsun Uğur
Dündar'a,
Olayları abartmadan yazmalı.
Kâğıda binip de atmasın
nara,
Dalgaları kabartmadan yazmalı.
Röportaj yapıp da açık sözlüce,
Yazısını yayınlayıp
hızlıca,
Saman altı su salıp da gizlice,
Niyetini debertmeden yazmalı.
Hipokrat yemini vardır doktorun,
Hakikate tabi olmalı yorum,
Kılıflı-kılıfsız
olmaz mı sorun,
Yalanını zıbartmadan
yazmalı.
Hakikati kabul olsa da acı,
Sinemi delse de en keskin ucu,
Birileri giyerken şöhretle
tacı,
Onurlara dert etmeden yazmalı."
Osman Gündoğdu, hastanın
babası.
Bundan sonra söyleyecek söz yok.
Şunu belirtmek istiyorum: "Çamur at izi kalsın" diyenlere
karşı, izi kalmasın diye tutanaklara geçsin istedim
bu konuyu.
Selamlar, saygılar sunarken,
Kurban Bayramı'nızı tebrik eder, 2007'nin sizlere, milletimize
ve insanlığa hayır getirmesini dilerim.
Hekim hasta ayrımı yapar
mı yapmaz mı konusunu inşallah başka bir konuşmamda
arz ederim.
Tekrar saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ünaldı.
Sayın milletvekilleri, gündem
dışı konuşmalar tamamlanmıştır.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin iki önerge vardır; okutup oylarınıza
sunacağım.
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve
40 milletvekilinin, Necip Hablemitoğlu cinayetinin araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/407)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
18 Aralık 2002'de, Ankara Portakal
Çiçeği Sokağı'ndaki evinin önünde silahlı saldırı
sonucu öldürülen Dr. Necip Hablemitoğlu'nun katil ya da katilleri
bugüne kadar ortaya çıkarılamamış ve bu acı
olay "Faili Meçhul Cinayet" sayılmıştır.
Dr. Necip Hablemitoğlu, yazdığı
kitaplar ve değişik yerlerde yaptığı konuşmalarda
ulusal çıkarları savunduğu için kimi çevreleri rahatsız
etmiştir.
Cinayetin işlenişinden
bugüne değin değişik basın ve yayın organlarında
Dr. Necip Hablemitoğlu'nun yazdıkları ve söylediklerinden
dolayı dış güçler tarafından öldürüldüğü konusunda
çeşitli yayınlar yapılmıştır.
Tüm yurttaşlarımızın
vicdanını rahatsız eden bu cinayet, eski ve yeni iddialar
doğrultusunda incelenmeli, kapsamlı çalışmalar
yapılarak bu konudaki kuşkular giderilmelidir. Cinayetin
üstünü örten giz perdesi aralanmalıdır. Olaya karışanlardan
hukuk yoluyla hesap sorulmalı, yetkililer hiç olmazsa bundan
sonrası için gerekli önlemleri almalıdır.
Dr. Necip Hablemitoğlu cinayetinin
araştırılması, irdelenmesi ve yeni siyasi cinayetlerin
önünün alınabilmesi için Anayasanın 98. maddesine, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün 104. ve 105. maddesine
göre Meclis araştırılmasını dileriz.
Saygılarımızla.
1)
Mustafa Gazalcı (Denizli)
2)
Mehmet Ziya Yergök (Adana)
3)
Feridun Fikret Baloğlu (Antalya)
4)
Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
5)
İdris Sami Tandoğdu (Ordu)
6)
Erdal Karademir (İzmir)
7)
Birgen Keleş (İstanbul)
8)
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
9)
Uğur Aksöz (Adana)
10)
Harun Akın (Zonguldak)
11)
Mehmet Sefa Sirmen (Kocaeli)
12)
Rasim Çakır (Edirne)
13)
Nadir Saraç (Zonguldak
14)
Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
15)
Osman Özcan (Antalya)
16)
Ali Cumhur Yaka (Muğla)
17)
Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
18)
Gürol Ergin (Muğla)
19)
Necati Uzdil (Osmaniye)
20)
Atila Emek (Antalya)
21)
Yakup Kepenek (Ankara)
22)
Muharrem Kılıç (Malatya)
23)
Nail Kamacı (Antalya)
24)
Osman Kaptan (Antalya)
25)
Zeynep Damla Gürel (İstanbul)
26)
Mehmet Işık (Giresun)
27)
Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
28)
Abdurrezzak Erten (İzmir)
29)
Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
30)
Nurettin Sözen (Sivas)
31)
Sıdıka Sarıbekir (İstanbul)
32)
Yılmaz Kaya (İzmir)
33)
Ali Arslan (Muğla)
34)
Mehmet Küçükaşık (Bursa)
35)
Orhan Eraslan (Niğde)
36)
Mehmet Semerci (Aydın)
37)
Abdulaziz Yazar (Hatay)
38)
Nezir Büyükcengiz (Konya)
39)
Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
40)
Özlem Çerçioğlu (Aydın)
41)
Tuncay Ercenk (Antalya)
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve
Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:
2.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve
42 milletvekilinin, küçük dokumacı esnafının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/408)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Denizli başta olmak üzere ülkemizin
başka yerlerinde yaşamını küçük dokumacılıkla
kazanan esnaf büyük sıkıntılar içerisindedir.
Yüzlerce yıldır yapılan,
ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayan, küçük dokumacı
esnafının kullandığı iplik, boya gibi girdilerin
maliyet fiyatları sürekli yükselirken ürettikleri ürünlerin
fiyatları aynı oranda artmamıştır.
Birçok küçük dokumacı son
yıllarda maliyeti düşürmek için atık (hurda) iplik kullanmaktadır.
Bu da ürünlerin kalitesini düşürmektedir. Zaten haksız
bir dış rekabet, yanlış bir teşvik uygulamasıyla
karşı karşıya kalan esnaf fiyatlarını
yıllardır artırmadığı hâlde ürünlerini
yeterince satamamaktadır. Dokuma pazarlarına çıkardıkları
ürünlerini satamadan geri götüren, pazar yerinin ücretini bile
ödemede sıkıntı çeken birçok esnaf vardır. Fason
dokuma yapan küçük dokumacının da ücretleri yaklaşık
dört yıldır artmamıştır. Borç alarak aldığı
tezgâhlar yeterince iş verilmediği için boş kalmaktadır.
Yaşadıkları bu ve
benzeri sorunları yüzünden binlerce dokumacı işini
bırakmış, tezgâhını hurdacıya satmak zorunda
kalmıştır. İşini bin bir güçlükle sürdürenler
de acilen önlem alınmazsa yok olma tehlikesiyle karşı
karşıyadır.
Küçük dokumacı esnafının
emekli primlerinden kesintinin geçimi için çalışmak zorunda
kalan başka emekliler gibi üç kattan fazla artması bu esnafı
daha büyük sıkıntıya sokmuştur.
Ülke ekonomisine büyük katkı
getiren, döviz sağlayan dokuma ve hazır giyim sektörünün
dayanağı, kaynağı küçük dokumacılıktır.
Küçük dokuma esnafının karşılaştıkları
sorunlar acil olarak çözülmezse bundan dokuma ve hazır giyim
sektörünün bütünü, dolayısıyla ülkemiz ekonomisi olumsuz
etkilenecektir.
Anayasamızın 2. maddesine
göre Türkiye Cumhuriyeti "sosyal bir hukuk devletidir",
49. maddesine göre devlet, "çalışma hayatını"
geliştirmekle yükümlüdür, ayrıca 173. maddesinde de esnaf
ve sanatkârların korunmasını ve desteklenmesini öngörmektedir.
Anayasanın bu açık hükümlerine
karşın ne yazık ki devlet bugüne kadar dokumacıyı
özellikle küçük dokumacı esnafının sorunlarını
çözecek yeterli adım atmamıştır. Çalışma
koşullarını iyileştirmediği için varolan sorunları
daha da ağırlaşmıştır.
Yüzlerce yıldır sürüp gelen,
ülkemiz ekonomisine katkı sağlayan, on binlerce kişinin
geçimini sağladığı küçük dokumacı esnafının
sorunlarını saptamak, bu sorunların çözüm önerilerini
ortaya koymak için Anayasanın 98. maddesine Türkiye Büyük Millet
Meclisi İç Tüzüğü'nün 104. ve 105. maddesine göre Meclis
araştırmasını dileriz.
1)
Mustafa Gazalcı (Denizli
2)
Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
3)
Harun Akın (Zonguldak)
4)
V. Haşim Oral (Denizli)
5)
Özlem Çerçioğlu (Aydın)
6)
Abdulaziz Yazar (Hatay)
7)
Feridun Fikret Baloğlu (Antalya)
8)
Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
9)
İdris Sami Tandoğdu (Ordu)
10)
Nezir Büyükcengiz (Konya)
11)
Uğur Aksöz (Adana)
12)
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
13)
Nadir Saraç (Zonguldak)
14)
Tuncay Ercenk (Antalya)
15)
Osman Özcan (Antalya)
16)
Ali Cumhur Yaka (Muğla)
17)
Rasim Çakır (Edirne)
18)
Birgen Keleş (İstanbul)
19)
Gürol Ergin (Muğla)
20)
Necati Uzdil (Osmaniye)
21)
Atila Emek (Antalya)
22)
Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
23)
Mehmet Ziya Yergök (Adana)
24)
Yakup Kepenek (Ankara)
25)
Muharrem Kılıç (Malatya)
26)
Erdal Karademir (İzmir)
27)
Nail Kamacı (Antalya)
28)
Osman Kaptan (Antalya)
29)
Zeynep Damla Gürel (İstanbul)
30)
Mehmet Işık (Giresun)
31)
Mehmet Sefa Sirmen (Kocaeli)
32)
Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
33)
Abdurrezzak Erten (İzmir)
34)
Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
35)
Nurettin Sözen (Sivas)
36)
Sıdıka Sarıbekir (İstanbul)
37)
Hasan Ören (Manisa)
38)
Yılmaz Kaya (İzmir)
39)
Ali Arslan (Muğla)
40)
Mehmet Küçükaşık (Bursa)
41)
Orhan Eraslan (Niğde)
42)
Mehmet Semerci (Aydın)
43)
Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve
Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Komisyondan istifa önergesi vardır,
okutuyorum:
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan'ın,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/427)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonundan istifa ediyorum.
Gereğini saygılarımla
arz ederim. 26.12.2006
Miraç
Akdoğan
Malatya
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent Arınç'ın, Sudan Millî Meclisi Başkanı Ahmet
İbrahim Al Taher'in resmî davetine beraberinde Parlamento heyetiyle
icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1168)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Bülent Arınç'ın, Sudan Milli Meclisi
Başkanı Ahmed İbrahim Al Taher'in davetine icap etmek
üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Sudan'a resmi ziyarette
bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanun'un 6. maddesi uyarınca Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Başbakanlığın
Anayasa'nın 82'nci maddesine göre verilmiş dört tezkeresi
vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
3.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın,
Ürdün'e yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1169)
22/12/2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
24-26 Kasım 2006 tarihleri arasında
görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte Ürdün'e yaptığım
resmi ziyarete ekli listede adları yazılı milletvekillerinin
de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu Karanının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Zafer
Hıdıroğlu Bursa
Milletvekili
Nurettin
Aktaş Gaziantep
Milletvekili
Fehmi
Öztunç Hakkari
Milletvekili
Ali
Kemal Kumkumoğlu İstanbul
Milletvekili
Şefik
Zengin Mersin
Milletvekili
Cüneyit
Karabıyık Van
Milletvekili
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İkinci tezkereyi okutuyorum:
4.- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif Şener'in Suriye'ye yaptığı resmî ziyarete
katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1170)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif Şener'in, görüşmelerde
bulunmak üzere bir heyetle birlikte 28 Kasım-1 Aralık 2006
tarihlerinde Suriye'ye yaptığı resmi ziyarete, ekli
listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak
etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının
sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Mehmet
Güner Bolu Milletvekili
Hasan
Kara Kilis
Milletvekili
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Üçüncü tezkereyi okutuyorum:
5.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
İran'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1171)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere,
bir heyetle birlikte 2-3 Aralık 2006 tarihlerinde İran'a yaptığım
resmi ziyarete ekli listedeki adları yazılı milletvekillerinin
de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Mehmet
Zekai Özcan Ankara Milletvekili
Ahmet
İnal Batman
Milletvekili
Recep
Özel Isparta
Milletvekili
İdris
Naim Şahin İstanbul
Milletvekili
Muharrem
Eskiyapan Kayseri Milletvekili
Yavuz
Altınorak Kırklareli
Milletvekili
İdris
Sami Tandoğdu Ordu Milletvekili
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Dördüncü tezkereyi okutuyorum:
6.- Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un
Pakistan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1172)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
Coşkun'un, Lahor'da yapılan Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı Sanayi Bakanları Üçüncü Toplantısı'na
katılmak üzere, bir heyetle birlikte 28-30 Kasım 2006 tarihlerinde
Pakistan'a yaptığı resmi ziyarete, ekli listede adları
yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
İrfan
Gündüz İstanbul
Milletvekili
Sadık
Yakut Kayseri
Milletvekili
Nuri
Çilingir Manisa
Milletvekili
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun, İçtüzük'ün 19'uncu maddesine
göre verilmiş bir önergesi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım:
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesi ve Genel Kurulun 4/1/2007 Perşembe
günü çalışmamasına ilişkin AK Parti Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
26/12/2006 Salı günü (bugün) Danışma
Kurulu toplanamadığından, İçtüzüğün 19'uncu
maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin
Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Eyüp
Fatsa
Ordu
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının
399'uncu sırasında yer alan 1276 sıra sayılı Geri
Gönderme Tezkeresinin bu kısmın 5'inci sırasına,
389'uncu sırasında yer alan 1254 sıra sayılı Kanun
Teklifinin bu kısmın 6'ncı sırasına, 401'inci
sırasında yer alan 1278 sıra sayılı Kanun Teklifinin
bu kısmın 7'nci sırasına, 402'nci sırasında
yer alan 1305 sıra sayılı Kanun Tasarısının
bu kısmın 8'inci sırasına, Gelen Kâğıtlarda
yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan
1312 ve 1314 sıra sayılı Tasarı ve Teklifin ise 48
saat geçmeden, bu kısmın 4 ve 12'nci sıralarına
alınmasının ve diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesinin;
Genel Kurulun; 26/12/2006 Salı
ve 27/12/2006 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular
ile diğer denetim konularının görüşülmemesinin,
26/12/2006 Salı günkü birleşiminde kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesinin, 28/12/2006 Perşembe günkü birleşiminde
ise sadece sözlü soruların görüşülmesinin;
Genel Kurulun; 26/12/2006 Salı
ve 27/12/2006 Çarşamba günleri 15.00-20.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesinin;
Genel Kurulun, 4/1/2007 Perşembe
günü çalışmamasının Genel Kurulun onayına
sunulması;
Önerilmiştir.
BAŞKAN - Öneri lehine, Ordu
Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Grup önerimizin lehinde söz aldım.
Biraz önce Başkanlık Divanından
da duyurulduğu gibi, Grup önerimiz, bu hafta, yani, 26-27-28 Aralık
2006 tarihlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun çalışma
saatleri ile gündeminin yeniden düzenlenmesini, 4 Ocak 2007 Perşembe
günü de Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmamasını,
ihtiva etmektedir.
Bu çerçeveden olmak üzere de, gündemin
4'üncü sırasına, 1312 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın,
yani, Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Borçlarının
Yeniden Yapılanmasıyla Alakalı Tasarı'nın
kırk sekiz saat geçmeden gündemin 4'üncü sırasına
alınmasını; 5'inci sıraya, gündemin 399'uncu
sırasında yer alan Yüksek Öğretim Kanunu'nda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın alınmasını;
6'ncı sıraya, Samsun Milletvekilimiz Ahmet Yeni'nin Kamu
Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi
Kullandırılmasına Dair Kanun Teklifi'nin; 7'nci
sıraya, yine, Samsun Milletvekili Sayın Ahmet Yeni'nin gündemin
401'inci sırasındaki Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası,
Türkiye Cumhuriyeti Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye
Emlak Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin alınmasını;
8'inci sıraya, 402'nci sıradaki Fikir ve Sanat Eserleri Kanun
Tasarısı'nın alınmasını; gündemin 12'nci
sırasına da, İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar'ın
Devlet İhale Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi'nin alınmasını, salı ve çarşamba
günü, yani bugün ve yarın Meclisin saat 20.00'ye kadar çalışmasını,
sözlü soru ve denetimin yapılmamasını, perşembe
günü saat 19.00'a kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmasını,
ayrıca, sözlü soru ve denetim yapılması tam gün; bir
de, önümüzdeki hafta perşembe günü, yani 4 Ocak 2007 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmamasını
ihtiva etmektedir Grup önerimiz.
Ben, bu bilgileri ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çalışma saat ve gündemini bir kere daha
sizlerle paylaşmak istedim. Bu konuda destek vereceğinize
olan inancımla, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Fatsa.
Aleyhte olmak üzere, Sayın Mehmet
Eraslan, Hatay Milletvekili.
Buyurun efendim.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Mehmet Âkif Ersoy'un ölümünün 70'inci
yılında kendisini rahmetle anıyoruz, minnetle
anıyoruz.
Kurtuluş mücadelemizin en
önemli tarihlerinden biri olan Sarıkamış Harekâtı,
gerçekten, Türk tarihinde ve dünya tarihinde eşi bulunmayan,
ender tarihî olaylardan biridir. Türk milletinin istiklali, Türkiye'nin
ikbali için canlarını hiç çekinmeden feda eden ve Sarıkamış'ta,
dağlarda, soğuğa, düşmana değil ama, iklime
ve soğuğa karşı yenik düşen 90 bin şehidimizi
rahmetle anıyorum, minnetle anıyorum ve onları
şükranla yâd ediyorum.
Çok değerli milletvekilleri,
tabii ki, Danışma Kuruluyla ilgili ilk önce bir metin geldi
ve o metinden hemen sonra, yaklaşık bir on-on beş dakika
sonra ikinci bir Danışma Kurulu metni geldi. Birinci Danışma
Birinci -Grup önerisi daha doğrusu- Grup önerisi ile ikinci Grup
önerisi arasındaki fark ne diye sorarsanız, birinci Grup
önerisinde olmayan bir kanun tasarısı gündemin 6'ncı
sırasına alınmak suretiyle, 389'uncu sırada yer
alan 1254 sıra sayılı Kanun Teklifi bu kısmın
6'ncı sırasında yer buldu.
Değerli arkadaşlar, yasama
faaliyeti önemli bir faaliyettir. Yasamayı yapar iken milletvekillerinin
katkıları gerçekten çok önemlidir. Ben aslında bugün
Meclis TV'nin yayın yapmasının etik olmadığı
kanaatindeyim. Çünkü, vatandaşımız, milletimiz buradaki
parlamenter sayısını görünce hayal kırıklığına
uğrayacaklardır diye düşünüyorum ve bugün, yasamayı,
yasama faaliyetini 20, 30 veya en fazla 40 milletvekiliyle yapacağız
gibi görünüyor. Kürsüler, sandalyeler milletvekillerimizin burada
olmadığının en büyük kanıtı olarak karşımızda
durmaktadır.
Yasama faaliyetini yaparken,
milletvekillerine hangi gün, hangi kanun tasarısının
görüşüleceği bildirilir ise ve milletvekilleri daha önceden,
bir hafta önceden veya iki hafta önceden hangi kanun teklifinin,
hangi kanun tasarısının hangi gün ve saatte görüşüleceğini
bilirlerse, o zaman, milletvekilleri, ilgili kanun teklifi ve tasarısıyla
ilgili hazırlığını yapar, görüşlerini
burada serdetmek üzere daha önceden gelir ve bu yasama faaliyetine
katkı yapma gayreti içerisinde olur. Ama şimdi son on dakikada
1254 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin alelacele altıncı
sıraya alınması neyi getiriyor? Bu kanunu okuyamamayı
getiriyor, bu kanun tasarısını irdeleyememeyi getiriyor
ve sağlıklı bir yasama faaliyetinin oluşmamasını
getiriyor. Bu konuda gruplar, bu konuda grup başkan vekilleri
gündemi belirlerken, çok daha önceden belirlemek suretiyle, milletvekillerinin
görüşlerine bunu arz ederlerse, daha uygun olur kanaatindeyim.
Değerli milletvekilleri,
dördüncü yasama yılı bitti, beşinci yasama yılına
girdik ve 2007 bütçesini yaptık. Bütçe görüşmelerinde çok
yoğun tartışmalar oldu, çok yoğun kutuplaşmalar
ve zıtlaşmalar oldu. Ama, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemiyle, halkın ve milletimizin, Türkiye'nin, 73 milyon ülke
insanının gündemine baktığımız zaman,
gündemlerin örtüşmediğini, Meclisin gündeminin, iktidarın
gündeminin, gerçekten, halkın gündeminden uzak olduğunu
görüyoruz ve buna müşahede ediyoruz.
Bakın, toplumumuzun millî gelir
dağılımındaki adaletsizliği Sayın Bakanımız
yazılı soru önergemize vermiş olduğu cevapta söylüyor:
"Türkiye'de toplam gelirden en yoksul kesim binde 8 pay alıyor."
Bakın, bu rakam, Sayın Bakanımızın yazılı
soru önergemize verdiği resmî rakamdır. Türkiye'de toplam
gelirden en yoksul kesim binde 8 pay alıyor, en yüksek kesim ise
20,9 pay alıyor. Gelirde en fazla pay alan dilimde ortalama kişi
başı gelir 550 YTL düzeyindeyken, en üst dilimde yer alan ortalama
gelir ise 13.447 YTL'dir. 13 milyar 447 milyon nere, 556 milyon nere?
Değerli arkadaşlar, dört
yıllık dönemde Türkiye'nin iç ve dış borç stoku, gerçekten,
ekonomimizin ve milletimizin yakinen takip ettiği bir konudur
ve yüzde 55 artarak, 544 milyar YTL'ye ulaşmıştır. Kişi
başına ise, bu oran, bu artış oranı yüzde 46 dolaylarındadır.
2002 yılında kişi başına borç 5 milyar 280 milyon
lirayken, 2006 yılı itibarıyla kişi başına
borç stoku 7 milyar 360 milyon dolaylarına gelmiştir. Bu,
ekonomimizin, gerçekten, en önemli, temel sorunlarından biridir
ve bu borç yükü her geçen gün milletimizin sırtında var olmaya
devam etmektedir.
Bakın, yine resmî bir rakam veriyorum.
Bu da Sayın Bakanımızın yazılı soru önergemize
vermiş olduğu bir resmî rakamdır. İhracatın ithalatı
karşılama oranı, 2002 yılında yüzde 69,9; 2003
yılında 68,1; 2004 yılında 64,8; 2005 yılında
62,9 ve 2006 yılı sonu itibarıyla yüzde 60 olacağı
öngörülmektedir. Yüzde 70'lerden yüzde 60'lara bir düşüş
söz konusudur.
Değerli arkadaşlar, akaryakıt
fiyatları hem KOBİ'lerimizin hem esnafımızın
hem diğer kesimimizin çok önemli girdi maliyetidir. Evet, Türkiye'de
petrol çıkmıyor, ama, Avrupa Birliği ülkelerinde de
petrol yok; orada da doğal gaz yok, orada da petrol yok. Yazılı
soru önergemize Sayın Bakanımızın vermiş olduğu
cevaba bakıyoruz, Avrupa Birliği ülkelerinde kurşunsuz
benzinin fiyatı yüzde 13,6 artış göstermiştir,
ama, Türkiye'de ise
Onlar da ithal ediyor enerjiyi, biz de ithal ediyoruz;
petrolü biz de ithal ediyoruz, onlar da ithal ediyor. Ama, onlarda
yüzde 13,6 artış gösterirken, Türkiye'de, maalesef, yüzde
18,2 artış göstermiştir ve girdi maliyetlerini artıran
en önemli unsurun birisi de, enerji fiyatları ve petroldür.
Değerli arkadaşlar, 2002
yılında 1 milyar 524
1,5 milyar dolar olan cari işlemler
açığı, 2005 yılında 23 milyar doları
aşmıştır. 2006 Ocak-Eylül arası 25 milyar dolar
olan cari açığımız, 2005 yılında, Ocak-Eylül
arasında 15 milyar dolar idi. 15 milyar dolardan 2006 Ocak - Eylül
arası 25 milyar dolara yükseldiğini görmekteyiz. Yani,
yaklaşık cari açıkta artış oranı yüzde 60
oranındadır. 2006 yılı sonu itibarıyla cari
açığın 35 milyar dolar düzeyinde olacağı tahmin
edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ERASLAN (Devamla) - 2002
yılında, dış ticaret açığı 15,5 milyar
dolar iken, 2005 yılı sonu itibarıyla 33 milyar dolar düzeyine
gelmiştir. 2006 ile 2005 yılını kıyaslıyoruz:
2006 yılının Ocak-Eylülü 32 milyar dolar. 2005 yılı
Ocak-Eylül arası 24,5 milyar dolar idi. Yaklaşık, yine,
dış ticaret açığımızda yüzde 32 oranında
artış görülmektedir. 2006 yılı sonu itibarıyla
cari açığın 50 milyar doları aşacağı
tahmin edilmektedir.
İç ve dış borç toplamı
230 milyar dolardan 360 milyar dolar düzeyine gelmiştir. Son üç
yılda toplam borçta, toplam iç ve dış borç stokunda 130 milyar
dolar artış kendini göstermiştir. Bu rakamlar, makro
ekonomik dengelerin, gerçekten kırılgan, ekonominin
kırılgan olduğunu ve bunların mercek altına
alınması gerektiğini, önlemlerin ve tedbirlerin
alınması gerektiğini gösteren en önemli rakamlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eraslan.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Teşekkür
edeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Ancak, öneriye gelemediniz
daha. Teşekkür ederim.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Teşekkür
edeyim.
BAŞKAN - Ettiniz teşekkür.
Denizli Milletvekili Sayın
Ümmet Kandoğan.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Sayın
Başkan, ben teşekkür edeceğim. Bayram kutlaması yapabilir
miyim?
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Danışma Kurulu içerisine
konmak suretiyle, gerçekten, bu sorunların Türkiye Büyük Millet
Meclisi kürsüsünde bir an önce çözüme kavuşturulması temennisiyle
hepinizi saygıyla selamlar iken, yüce milletimizin Kurban Bayramı'nı
ve yılbaşını tebrik ediyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eraslan.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
2007 bütçemizin, milletimize ve memleketimize hayırlara vesile
olmasını da temenni ediyorum.
Yalnız, Sayın Başkanım,
şu tablodan dolayı konuşmakta zorluk çekiyorum. Lütfen,
sayın milletvekillerimizin yerlerine oturmalarını
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Hatibi dinleyelim lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, on günden beri Parlamentoda 2007 bütçesini görüştük
ve yaklaşık 48 saatlik bir süre sonunda normal gündemimize
dönüyoruz. Ama, görünen o ki, normal gündemimize döndüğümüz
bugünde, artık, milletvekillerinin gücünün ve takatinin kalmadığı
bu Meclis sıralarının boş olmasından dolayı
çok rahat bir şekilde anlaşılıyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Arkadaşlarımız
dışarıda.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
milletvekilim, yani, şimdi "arkadaşlar dışarıda"
diyorsunuz. Arkadaşlarımızın burada olması
lazım. Milletvekillerinin çalışmaları Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurul
salonunda olur. Dışarıda milletvekillerinin olması
bizleri bağlamaz. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sana
ne ya?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Onun için, bakınız, milletvekillerim
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Benim odamda 20 tane ziyaretçi vardı.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
siz, Genel Kurula hitap ediniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, bakınız, ben, geçen gün yirmi bir saat, bakınız,
yirmi bir saat Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundan
dışarı çıkmamak şartıyla Meclis çalışmalarında
bulundum, yirmi bir saat buradan ayrılmadım tek başıma
(AK Parti sıralarından "Hepimiz oturduk") sesleri)
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Herkes senin gibi boş değil.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Ama, Meclis başkan vekillerimiz bile kaç kez münavebeyle görev
yaptılar, ama, ben yirmi bir saat bu koltukta oturdum, kalkmadan
oturdum ve üç saat aradan sonra tekrar geldim, on dört saat daha, gene,
burada oturdum değerli milletvekilleri. Niçin yapıyorum
bunu? Milletvekillerinin çalışmalarının Meclis
Genel Kurulunda olmasını çok iyi bilmiş olmamdan yapıyorum
bunu. Milletvekili burada olacak. Şimdi, biraz sonra karar yeter
sayısı istesek ne yapacaksınız?
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Herkes senin gibi boş milletvekili değil, odamda 20 tane ziyaretçi
vardı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yani,
değerli milletvekilleri, şimdi, bu mazeret değil. Mazeretse
benim de mazeretim var, ama, ben, bugün buradayım bakın sayın
milletvekilleri.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülen bütçeyle
ilgili olarak, toplumun çok büyük bir beklentisi vardı.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Hani, Doğru Yol Partisi milletvekilleri nerede?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakın,
burada. Doğru Yol Partisi Milletvekili Sayın Eraslan burada.
Sayın Genel Başkanımızın, Meclis çalışmalarına
katılma mecburiyeti yok.
Bakınız, dört milletvekiliyiz,
biri Genel Başkanımız, iki milletvekili Doğru Yol
Partisinin, şu anda, Meclis çalışmalarında burada.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, toplumun bütçe üzerinde çok büyük bir beklentisi vardı.
Toplumun bütün kesimleri, bütçeden kendilerine sağlanabilecek
imkânların olup olmadığını bekliyordu. Ama,
toplumumuzun büyük kesimleri, dün, bu bütçe görüşmelerini izledikten
sonra, son derece büyük bir hayal kırıklığına
uğradı. Niye hayal kırıklığına
uğradı? Toplumun o kadar çok meseleleri var ki
Biraz sonra,
niçin bu meselelerin gündeme alınmadığını,
niçin aleyhte olduğumu ifade edeceğim.
Şimdi, bakınız, dün,
burada, tam on beş dakika "on beş yıl önce, İstanbul'da,
Istıranca göletini, Lütfi Kırdar Spor Salonunu kim yaptı?
Kim temelini attı" kavgası oldu. Ama, 70 milyon insan,
dün, bekliyordu ki, tarım kesimi
Tarım kesimi bekliyordu
ki, 2006 yılı içerisinde çok ciddi manada sıkıntılar
içerisinde olan tarım kesimi, Sayın Başbakanın konuşmalarından
bir müjde bekliyordu. Ama, bakın, tutanaklar yanımda, üç
cümle var tarımla ilgili değerli milletvekilleri. Bir buçuk
saat Sayın Başbakan konuşuyor, sadece üç cümle tarım
kesimiyle ilgili. Tarım kesiminde 15 milyon nüfus var değerli
milletvekilleri. Tarım kesimi, 2006 yılında yüzde 1,2
küçülmüş. Onların dertlerinin, problemlerinin çözümünü
bekliyorlardı.
Sayın Başbakan, geçen, konuşmada
da söyledi, ezberlemiş, 2002 yılında 6 bin traktör satılmış,
2006 yılında 38 bin traktör satılmış. Geçen sefer
de söyledi.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Kötü
mü?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Kötü
değil, keşke 108 bin satılsa.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Güzel
bir şey ya
Yapma Allah'ını seversen!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Ama, ama, bakın, 2006 yılında, Sayın Başbakan,
hem birinci konuşmada hem ikinci konuşmada traktör örneğini
veriyor. Şöyle, bir sayfa da geri çevirip, 1998 yılında,
Türkiye'de satılan traktör sayısını da bir görseydi,
o zaman, o zaman hak verecektim. 1998 yılında, Türkiye'de 48
bin traktör satılmış. Sizin, daha o rakama ulaşabilmeniz
için, 10 bin daha traktör satılması lazım ki, 1998 yılı
rakamlarına ulaşabileceksiniz. Bu da gösteriyor ki, siz,
tarımda, 1998 yılının çok gerisindesiniz. Hem ürün
fiyatlarında gerisiniz hem de tarıma ayrılan kaynak
bakımından gerisiniz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Aday olun!
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Alınıp satılıyor Ümmet Bey.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, şimdi, bütün millet dün bekledi. Narenciyeyle ilgili,
Sayın Başbakan, ihracatla ilgili bir fon getirir mi getirmez
mi, söyler mi söylemez mi diye bekledi; çeltikçi bekledi, zeytinyağcı
bekledi, fındıkçı bekledi; buğday, pamuk, ayçiçeği,
hepsi beklediler dün. Hiçbir şey yok. Sayın Başbakandan
"Istıranca göletini sen mi yaptın, ben mi yaptım?
"
Ya, böyle bir, Mecliste, bütçe görüşmesi olur mu değerli milletvekilleri?
Sayın Başbakan, hâlâ, kendisini, İstanbul Belediye
Başkanı gibi görüyor. Hayır, İstanbul'a hizmetler
yapılsın, çoğalsın, artsın. Ama, siz, bütçede,
sadece on altı yıl önceki hizmetlere on beş dakika
ayırır, çiftçi için sadece üç cümle söylerseniz, bu çiftçi,
bunun hesabını sizden sorar.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Bütçe geçti
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, esnaf kan ağlıyor.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Ümmet Bey, gündemle ilgili konuş.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Neyle ilgili konuşuyorsun? Öneriyle ilgili konuş.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Evet, geliyorum.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) -
Sen Başbakan olduğunda ne konuşacaksın?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
İşte, bunlar, bugünün gündeminde, Meclisin gündeminde bunlar
olmalı, Meclisin gündeminde tarım olmalı, tarımla
ilgili Meclisin gündeminde bunlar olmalı.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Anadolu yaklaşımı geliyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Meclisin gündeminde esnafın problemleri olmalı. Meclisin
gündeminde sıkıntı
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
KOBİ'ler
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Evet, KOBİ'ler, teşekkür ediyorum. Onun lehinde söz aldım,
onu destekliyorum. KOBİ'leri, o gündemdeki KOBİ'leri destekliyorum,
lehinde söz aldım, söz talebim var. Keşke, onu, dördüncü
yılın sonunda, beşinci yılın içerisinde değil
de daha önce getirseydiniz. Benim KOBİ'lerle ilgili en az yirmi
tane konuşmam var burada. KOBİ'lerin içerisinde bulunduğu
durumu anlatan yirmi konuşma yapmışım. Bunlarla
ilgili bir çözüm yolunun bulunmasını istemişim.
Keşke, üç yıl önce getirseydiniz, keşke iki yıl önce
getirseydiniz de KOBİ'lerin meselesini bir an önce çözseydik.
Ama, gene teşekkür ediyoruz. Dört buçuk yılın sonunda,
nihayet, KOBİ'ler aklınıza geldi.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Aklımızdan hiç çıkmadı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Ama, KOBİ'ler, çok ciddi manada sıkıntı içerisindeler
değerli milletvekilleri.
Şimdi, keşke, Sayın
Başbakan, dün, buradaki konuşmasında, çiftçiye, köylüye
kefil olurum deseydi, esnafa kefil olurum deseydi, keşke bunu
söyleseydi. İşçiye, memura kefilim deseydi. Ben, bunların,
hayat pahalılığı karşısında ezilmemesinin
kefili benim deseydi. Ama, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, ilk defa,
bir Sayın Başbakan, Türk vatandaşı olmayan birisinin
kefili olduğunu söylüyor ve kefil olduğu insan, Birleşmiş
Milletler kararlarında hakkında son derece olumsuz söylemler
bulunan birisi. Sayın Başbakan onun kefili. Keşke çiftçi
Sabahtan beri arıyor beni çiftçiler, "keşke bizim kefilimiz
olduğunu söylese Sayın Başbakan" diyorlar.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Grup önerisi üzerine gel.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, şimdi, bu bütçeden insanların beklentisi
çok fazlaydı.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Bütçe bitti
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Başbakan
İlk defa oluyor. Biz, eskiden, yatırımlar
konuşulurdu burada, barajlar konuşulurdu, fabrikalar
konuşulurdu. Ama, dün, Sayın Başbakan, belediyelerin
yaptığı kavşaklardan bahsediyor. Yani, artık,
bir Başbakan, dört buçuk yılın sonunda, mahallî idarelerin,
belediyelerin yapmış olduğu kavşakları bütçe
konuşması içerisine yerleştiriyorsa
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Ne alakası var, konuyla ne alakası var?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
ve anlatacak başka bir şeyi yoksa, bu bütçenin nasıl
bir bütçe olduğunu, sizlerin ve milletin takdirine sunuyorum.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Sayın Başbakanın konuşmasını anlamamışsın
bile!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, bakınız, biraz önce sizlere de geldiler,
özelleştirme mağdurları var, size de geldiler. Bakınız,
13 bin kişi bunlar. Bayram geliyor, bayram
Bunlar feryat ediyorlar,
çocuklarına bir elbise alamamaktan şikâyetçi bunlar. Bu 13
bin kişinin derdini, bu özelleştirme mağdurlarının
derdini ne zaman çözeceksiniz?
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Onu da çözeceğiz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Getirin,
gündemin içerisine bunu da yerleştirin, bu gündemi ben destekleyeyim,
destekleyeyim.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Lütfedersin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Niye
gelmiyor? Niye gelmiyor?
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Lütfedersin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Niye
gelmiyor bunlar? Bunları bekliyor vatandaş.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sağlığın önemli!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - On
beş yeni üniversiteyle ilgili bir yılı geçmiş bir
kanun hâlâ şu Mecliste, halledemedik bunu değerli milletvekilleri,
hâlâ halledemedik! Ne zaman hallolacak? Yaptığınız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
bir dakika içerisinde konuşmanızı tamamlayın
efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - On
beş yeni üniversiteyle ilgili çıkan Kanun Sayın Cumhurbaşkanından
geri geldi, aynen geri gönderdiniz; oradan Anayasa Mahkemesine
gitti, iptal edildi, Meclise yine geldi. Kanunu, öyle bir hâle getirdiniz
ki, buradan ikaz ettik sizleri "bakınız, bu on beş
üniversite hayata geçemedi, yapmayın, bu Sayın Cumhurbaşkanından
geri gelir" dedik, geldi yine, yine geldi. Biz, kaçıncı
kez bu Kanun'u görüşüyoruz değerli milletvekilleri? Yani,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin saatlerinin, dakikalarının
son derece önemli olduğunu söyleyeceğiz, ama, buna
rağmen, kaçıncı kez aynı Kanun'u burada görüşeceğiz.
O bakımdan, değerli milletvekilleri,
geliniz, toplumun büyük kesimlerinin meselelerini burada görüşelim,
konuşalım, tartışalım, onların meselelerini
çözmek için gayret sarf edelim.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle,
bütün vatandaşlarımızın Kurban Bayramı'nı
ve yeni yıllarını gönülden kutluyor ve sizleri saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun önerisi üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Karar
yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Şimdi, öneriyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.10
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.20
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale),
Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44'üncü Birleşimi'nin İkinci
Oturumu'nu açıyorum.
AK Parti Grup önerisinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Efendim, kâtip üyeler arasında
mutabakat sağlanamamıştır.
Oylamayı elektronik cihazla
yapacağım ve dört dakika süre vereceğim.
Oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı vardır ve öneri kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince,
sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konuları görüşülmüyor
ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı:
305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik
Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik
Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi
Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer alan, Küçük
ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Mali Sektöre Olan Borçlarının
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin
Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1267) (S.sayısı: 1312) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 1312 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz isteği var.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küçük
ve orta büyüklükteki işletmelerin mali sektöre olan borçlarının
yeniden yapılandırılmasına ilişkin kanun tasarısının
tümü hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarı birkaç gün önce Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşüldü ve bugün de, şu andan itibaren, Genel Kuruldaki
görüşmesine başlamış bulunuyoruz. Kapsam itibarıyla
küçük ve orta boy işletmelerin, yani KOBİ'lerin, mali sisteme,
yani bankalara ve benzeri kredi kurumlarına olan borçlarının
yeni bir yapıya kavuşturulmasını amaçlıyor.
KOBİ'ler, gerek 2001 krizinin sonrasında çıkan
"İstanbul Yaklaşımı"nın kapsamına
girmemiş olmaları nedeniyle gerek hâlen yaşamakta olduğumuz
ekonomideki bazı problemler, finansman sıkıntıları
nedeniyle finansman güçlüğü içine girmişler ve bunların
mali sisteme olan ödemelerinde, kredi borçlarının geri
ödemesinde zaman zaman sorunlar meydana gelmiştir. Tasarı,
bu geri ödeme güçlüğü, kredileri zamanında geri ödeyemeyen
KOBİ'lerin bu kredilerine yeni bir vade sağlanmasını
amaçlıyor.
Sayın Bakanın tasarıya
ilişkin olarak vermiş olduğu bilgilere göre, tasarının
kapsamına potansiyel olarak 40 bin civarında KOBİ girebilecektir
ve bu 40 bin civarında KOBİ'nin mali sisteme yaklaşık
1 milyar YTL tutarında, eski para birimiyle ifade edecek olursak
1 katrilyon Türk lirası tutarında borcu bulunmaktadır.
Tabii ki, tasarı eğer yasalaşırsa,
bu borcun otomatik olarak yeni bir vadeye kavuşturulmasını
sağlamıyor, sadece alacaklı olan bankaların aralarında
anlaşmak suretiyle bu KOBİ'lere ödeme konusunda biraz kolaylık
göstermelerine imkân sağlıyor. Yani, bir gönüllülük söz konusu
burada. Bankalar isterlerse o KOBİ için anlaşabilecekler
ve o KOBİ'nin banka sistemine olan borcuna yeni bir vade tanıyabileceklerdir.
Tabii ki, bu vade tanınırken faizde indirim söz konusu olabilir,
yeni kredilendirme söz konusu olabilir, belki anaparanın bir
kısmından bankanın vazgeçmesi söz konusu olabilir. Bütün
bunlar, tasarının düzenlediği konular.
Ancak, tekrar ifade edeyim ki, tasarı,
gönüllülük esasına dayalıdır. Yani, bankalar KOBİ'lerin
borçlarını yeni bir vadeye bağlama konusunda, KOBİ'lere
kolaylık sağlama konusunda hiçbir zaman bir zorunluluk altında
değillerdir. Bunu, özellikle belirteyim. Dolayısıyla,
tasarının kapsamına potansiyel olarak girmesi mümkün
olan 40 bin civarındaki KOBİ, uygulamada fiilen çok az bir
sayıya ulaşabilir, çok az bir sayı bu tasarının
kapsamından yararlanabilir.
Değerli arkadaşlar, banka
sistemine olan borçların yeniden yapılandırılması
genellikle krize giren ekonomilerde kriz sonrası alınan
önlemler çerçevesinde uygulamaya konulmaktadır.
Bunun uygulamasına baktığımızda,
Türkiye'deki ilk uygulamasının 2001 krizinden sonra, 2001
Şubat ayında yaşadığımız krizden sonra
2002 Ocağında yürürlüğe giren ve "Finansal Yeniden
Yapılandırma Programı" olarak isimlendirilen
4743 sayılı Yasa ile olmuştur.
(x)
1312 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
Dünyadaki uygulamalarına
baktığımızda, bunun dünyadaki bilinen ilk uygulamasının,
ciddi uygulamasının İngiltere'de olduğunu görüyoruz.
İngiltere'de 70'li yıllardan sonra yükselen enflasyon ve
onunla birlikte ekonomide meydana gelen durgunluk reel sektörün
banka sistemine olan borçlarının ödenmesinde sorunlar yaratmış
ve çıkarılan bir yasayla, İngiltere Merkez Bankasının
öncülüğünde, İngiltere'deki reel sektöre bir kolaylık
sağlanmıştır. Buna terminolojide "Londra Yaklaşımı"
denmektedir. Bizim "İstanbul Yaklaşımı"
olarak isimlendirdiğimiz yaklaşımın, uygulamanın
bir benzeri İngiltere'de 70'li yıllarda olmuştur ve
"Londra Yaklaşımı" ismini almıştır.
Esasen bizdeki uygulamaların da "yaklaşım"
adıyla isimlendirilmesi buradan kaynaklanmaktadır.
Londra Yaklaşımı'nın
sonrasında, hatırlayacaksınız, 1997 yılında
Güneydoğu Asya ülkelerinde bir kriz meydana geldi ve Güneydoğu
Asya ülkelerinde meydana gelen kriz sonrasında o ülkelerin
reel sektörü, İngiltere'deki gibi, bizdeki gibi zora düştü;
kredilerini ödemekte zorlandı ve o ülkeler de kendilerine
mahsus uygulamalar geliştirdiler. Tayland, Endonezya, Malezya,
Kore bu ülkelerin başlıcalarıdır. Başka ülkelerde
de olmuştur bu. Meksika'da olmuştur, Japonya'da olmuştur.
Her ülke kendi şartlarına göre bir finansal yeniden yapılandırma
programını, bankacılık sisteminde yaşadıkları
kriz sonrasında uygulamaya koymuştur ve her ülkede bu
başka bir isimle anılmıştır.
Dünyadaki bu uygulamalar 2001
kriziyle birlikte bizde de gündeme gelmiştir. 2001 krizini hatırlayacaksınız,
döviz kuru, bir anda yapılan devalüasyon sonrasında olağanüstü
ölçüde değişikliğe uğradı. Türk lirası,
büyük ölçüde değer kaybetti ve bunun sonrasında da bankacılık
sisteminde, mali sistemde başlayan kriz, orayla sınırlı
kalmadı, doğal olarak, bütün ekonomiye şamil oldu, bütün
ekonomiyi etkiledi ve mali sistem krizi, daha sonra bir reel sektör
krizine dönüşmeye başladı. Esasen, bankacılık
sisteminde yaşanan krizlerin, reel sektörü, ekonomiyi, ekonomide
yer alan işletmeleri etkilememesi düşünülemez.
Değerli arkadaşlar, o
günlerin belirsizlik ortamında, bir yandan bankacılık
sistemi o günkü hükûmet tarafından düzeltilmeye çalışırken,
bir yandan da reel sektörün banka sistemine olan borçlarının
yeni bir vadeye, yeni bir yapıya kavuşturulması tartışılmaya
başlandı. O günlerde, bankacılık sistemi güçlendirilmeye
çalışılırken, gerçekte reel ekonominin ihtiyaçları
bir kenara atıldı maalesef ve bankacılık sistemi,
kendi durumunu kurtarmak, kendi durumunu düzeltebilmek için, açmış
olduğu kredileri geri çağırdı. Bunu hepimiz hatırlayacağız.
Açılan kredilerin sadece bankacılık sistemini düzeltme
uğruna geri çağrılıyor olması, doğal olarak,
reel kesimi, kredi açılmış olan işletmeleri olağanüstü
zorda bıraktı. Zaten, faizlerin olağanüstü yükseldiğini
hatırlayalım. Yükselen faizlerle reel ekonominin zora
girdiğini düşünelim o günlerde ve böyle bir ortamda, aynı
çerçevede kredilerin de geri çağrıldığını
düşünürsek, reel sektörün ne kadar zorda kaldığını
bilebiliriz ve bu çerçevede, 2002 Ocak ayında, reel sektörün
banka sistemine olan borçlarının yeni bir yapıya kavuşturulması
amacıyla, gerektiğinde faizlerinin silinmesi gerektiğinde
anaparadan indirime gidilmesi suretiyle, yeni bir vadeye
bağlanması amacıyla çıkarılan bu yasaya baktığımızda,
yasanın kapsamının aslında geniş tutulduğunu
görürüz. Yani, yasa, kredi açılmış olan ve kredileri,
borcunu vadesinde ödeyemeyen, ödeme güçlüğü çeken bütün
işletmeleri kapsamına alıyordu, ama uygulama öyle
olmadı. Uygulamaya baktığımızda,
"İstanbul Yaklaşımı" olarak isimlendirdiğimiz
Ocak 2002'deki yasanın kapsamına toplam 318 firmanın
girdiğini görüyoruz. Haziran 2002-Haziran 2005 tarihleri arasındaki
uygulamada toplam 318 firmanın bankacılık sistemine
olan yaklaşık 6 milyar dolarlık borcu vadelendirilmiştir.
Alacaklı bankalarla bu firmalar bir araya gelmiş, anlaşmışlar
ve bu borç, 6 milyar dolarlık borç -tam rakamıyla 5 milyar 960
milyon dolar- yeni bir vadeye bağlanmıştır.
Değerli arkadaşlar, 318
firma bu uygulamadan yararlanmıştır. 318 firma ve o
kredi borcunu dikkate alırsak, ekonominin gerçekte çok küçük
bir kesimini teşkil eden, oluşturan şirketlerin kapsamdan
yararlandığını görüyoruz. 5,9 milyar dolarlık
kredi borcunun 5,3 milyar doları büyük ölçekli firmalar tarafından
ödenmek üzere yeni bir yapıya kavuşturulmuştur. 600
milyon doları da küçük ölçekli firmalar tarafından ödenmek
üzere yeni bir yapıya kavuşturulmuştur.
Değerli arkadaşlar, buradaki,
"İstanbul Yaklaşımı"ndaki küçük ölçekli
firmaların bugün görüşmekte olduğumuz tasarının
kapsamak istediği KOBİ'lerden bile büyük olduğunu
unutmayalım.
Değerli arkadaşlar, bu
çerçevede önümüzdeki bu tasarıyı değerlendirirsek,
şunları görüyoruz: Birincisi, kriz 2001 Şubat ayında
meydana geldi, 318 firmayı kapsamına alan "İstanbul
Yaklaşımı" 2002 Ocak ayında yürürlüğe girdi.
2005 Haziranına kadar o yasa kapsamında bir uygulama yapıldı.
Yıl 2006, 2006 yılı bitiyor, 2007 yılına giriyoruz
ve "Anadolu Yaklaşımı Tasarısı" olarak
isimlendireceğimiz bu tasarı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine geldi. Her şeyden önce ifade edeyim ki, bu, oldukça gecikmiş
bir tasarıdır. Neden gecikmiştir? Ekonomimizin rakamlarına
baktığımızda, ekonomideki işletmelerin yüzde
99,5'unun KOBİ tanımına giren işletmeler olduğunu
görüyoruz. Esasen, bütün dünya ülkelerinde KOBİ'ler sayısal
olarak o ülke ekonomisindeki işletmelerin yüzde 95'inin üzerindeki
bir sayıyı oluştururlar. Türkiye'de de bu rakam farklı
değil. Türkiye ekonomisinin ölçek olarak gelişmiş ekonomilerden
tabii ki daha küçük olması nedeniyle, KOBİ tanımı
kapsamına giren işletme sayısı çok daha fazla olmaktadır.
Bizdeki KOBİ tanımını
Avrupa Birliğindeki KOBİ tanımıyla kıyasladığımızda,
bizdeki KOBİ tanımının, Avrupa Birliğindeki
KOBİ tanımından daha mütevazı olduğunu görürüz.
Avrupa Birliğindeki KOBİ tanımında, cirosu 50
milyon euro ve altında olan işletmelerin KOBİ tanımında
olduğunu görüyoruz. Bizdeki KOBİ tanımına bakarsak,
yıllık çalışan sayısı 250'den az olan ve aynı
zamanda bilanço aktif toplamı veya yıllık cirosu 25
milyon YTL'den az olan işletmelerin KOBİ tanımına
girdiğini görüyoruz.
Tasarı, bu KOBİ tanımına
giren işletmeleri kapsamına alacak şekilde Hükûmet tarafından
hazırlanmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmişti.
Ancak, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bizim de Cumhuriyet Halk Partisi
olarak önerimizle kapsamın biraz daha genişletilmesi yönündeki
önerimiz iktidar partisi grubunca da benimsendi, Hükûmet tarafından
da benimsendi ve sonuçta KOBİ tanımı, bu yasa uygulamasına
mahsus olmak üzere değiştirildi.
Şimdi, bu yasa uygulamasındaki
tanıma bakarsak, yıllık cirosu 25 milyon YTL'den az olan
işletmeler, istihdam ettiği kişi sayısı ne
olursa olsun, bu yasa uygulamasında KOBİ sayılacak
veya aktif toplamı yine 25 milyon YTL'den az olan işletmeler
KOBİ sayılacak. Yine ayrıca, istihdam ettiği kişi
sayısı 250'den az olan işletmeler, cirosu ne olursa olsun
-25 milyon YTL'nin üzerinde olabilir, onun altında olabilir- yine
bu tasarı, bu yasa uygulamasında KOBİ sayılacak,
bu KOBİ'lerin banka sistemine olan borçları yeniden yapılandırılabilecek.
Ancak, tekrar ifade edeyim ki, İstanbul Yaklaşımı"nda
olduğu gibi, Anadolu Yaklaşımı"nda, yani, bu
tasarı uygulamasında da yine sistem gönüllülük esası
üzerine kuruludur. Bankaların, bu borçları yeniden yapılandırması,
yeni bir vadeye bağlaması konusunda herhangi bir zorunluluk
bulunmamaktadır.
Tasarı, yine Plan ve Bütçe Komisyonuna
KOBİ'lerin 31/12/2005 tarihine kadar ödeyemedikleri borçları
kapsamına almışken, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Cumhuriyet
Halk Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisinin birlikte önerileriyle,
31/10/2006 tarihine kadar olan ve ödenmemiş olan borçların yeniden
yapılandırılması şeklinde düzeltilmiş
ve kapsam, KOBİ tanımına paralel olarak, KOBİ tanımında
yapılan değişikliğe paralel olarak ikinci bir
şekilde genişletilmiştir. Bunlar, tasarıda, Plan
ve Bütçe Komisyonunda yapılan önemli değişikliklerdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarıdaki bu önemli değişiklikler
yanında, bazı sorunları da sizlerin dikkatine sunmak
istiyorum. KOBİ'lerin, banka sistemine olan borçları yanında,
vergi dairesine, Sosyal Sigortalar Kurumuna da borçları olabilir.
Tasarı, bu konuda genel sistemden ayrılmamıştır.
Yani, 6183 sayılı Yasa'ya göre, vergi ve sigorta prim borçları
yirmi dört aya kadar taksitlendirilebilmektedir. Burada da bu borçların
yirmi dört aya kadar taksitlendirilebileceği hükme bağlanmıştır.
Buradaki sorun şudur: Tasarı, bu borçların taksitlendirilmesinde
kanuni faiz oranını almıştır. Kanuni faiz
oranı, yıllık yüzde 9'dur. Vergi borcunun taksitlendirilmesinde
veya sigorta prim borcunun taksitlendirilmesinde uygulanan faiz
oranı ise, yıllık yüzde 24'tür. İlk bakışta,
yüzde 9'luk oran yüzde 24'ten düşük olduğu için, tasarının
daha avantajlı olduğu gözükmektedir. Şüphesiz, avantajlıdır
faiz konusunda, ancak, vadenin uzamasına paralel olarak, yüzde
9'luk kanuni faiz oranı yükselebilmektedir. Çünkü, 3095 sayılı
Yasa'nın düzenlediği kanuni faiz uygulamasında bileşik
faiz uygulaması söz konusu olabildiği için, yüzde 9'luk faiz
oranı yirmi dördüncü aya doğru oldukça yükselebilecektir;
bunu önlemek gerekir. Mademki yüzde 9'luk bir faiz oranı benimsenmiştir,
uygulamada bu karışıklığa gitmeye gerek
yok; 6183 sayılı Yasa uygulamasında basit faiz uygulaması
vardır, aynı uygulamayı bu tasarıya koymak gerekir.
Bu, bizim, Plan ve Bütçe Komisyonunda önergeyle önerdiğimiz bir
husustu, ancak, orada maalesef kabul görmedi.
Bu noktada ikinci sorun şudur:
İkinci sorun, KOBİ'lerin vergi borcunun taksitlendirilebilmesi
için vergi dairesine teminat gösterme zorunluluğu vardır,
teminat göstermezse taksitlendirme yapılamaz. Ee, KOBİ'ler
zaten borç içerisinde, borcunu ödeyememiş, mevcut varlıkları
bankalar tarafından ipotek altına alınmış; onların
vergi dairesine teminat olarak gösterilmesi hâlinde vergi dairesinin
bunu kabul etme olanağı da yok. O hâlde, bu yasa uygulamasına
mahsus olarak, vergi ve sigorta prim borçlarının taksitlendirilmesinde
teminat aramayalım diye öneriyorum değerli milletvekilleri.
Bu önerimizi Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptık, ancak, orada kabul
görmedi. Bu iki konuya yönelik önergemizi yine Genel Kurulun takdirine
sunacağız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu vesileyle şu konuya da değinmek istiyorum:
Dün, burada, bütçenin tümü üzerindeki görüşmeler yapılırken,
iktidar partisi grubu adına söz alan bir arkadaşımız,
kendi Hükûmetleri döneminde hayat standardı esasının
kaldırıldığını ifade ettiler. Bu, esnafımızı
da ilgilendirdiği için bu tasarı vesilesiyle burada bunu
açıklama ihtiyacı duyuyorum. Çünkü, hayat standardı
esası -eğer uygulamada olsaydı- esnafımızı,
KOBİ olarak isimlendirdiğimiz işletmelerin sahiplerini
de, eğer ferdî işletmeyse, onları da çok yakından ilgilendiren
bir uygulamadır. Hatta o kadar iddialı bir cümle kullandı
ki konuşmacı arkadaşımız, "Hayat standardı
esasını kaldırma şerefi Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmetine aittir." dedi. Ben bunu duyunca, doğrusu
çok üzüldüm. O arkadaşımızın başka açıklamalarını
da değerlendirmek isterdim ama, bu platform buna şu an müsait
değil, onlara girmiyorum. Bütçe konusunda vermiş olduğu
rakamların gerçekçi bir değerlendirmeyle hiçbir ilgisi
olmadığını belirtmeliyim. Yani, hem "Bütçeleri
küçülttük Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde." diyeceksiniz
hem küçülen bütçelerden tarıma, personele daha fazla pay verdiğinizi
söyleyeceksiniz. Bu mümkün değil.
Söyleyeceğim konu şudur:
Hayat standardı esası, önceki hükûmet döneminde, yani, AKP
öncesindeki hükûmet döneminde çıkarılan bir yasayla iki
yıl için getirilmiştir; 2000 ve 2001 yılları için getirilmiştir
değerli arkadaşlar. Yani, herhangi bir düzenleme yapılmamış
olması hâlinde hayat standardı esası 2001 yılı
sonunda kendiliğinden yürürlükten kalkıyordu; zaten de
yürürlükten kalktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Daha önce kim uzattı, hangi hükûmetler uzattı?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
- Sayın Başkan
Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisinin yaptığı şudur -burada soruyu soran arkadaşımıza
da cevap olsun diye söylüyorum- ilk iktidar olur olmaz Türkiye Büyük
Millet Meclisine getirmiş olduğunuz bir tasarı Plan
ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken vermiş olduğunuz
bir önergeyle, yürürlükten kalkmış, süresi bitmiş olan
hayat standardı esasını, yeniden 2002 yılı
için ihdas etmek istediniz. Önerge burada, 2002 yıl sonunda iktidar
partisi grubundan iki arkadaşımızın imzalarını
taşıyor. Bir arkadaşımız da burada şu anda.
Bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul ettiniz, bizim eleştirimize,
ısrarımıza rağmen kabul ettiniz. O kadar şiddetli
gündeme getirdik ki, burada Plan ve Bütçe Komisyonu o maddeyi geri
çekti ve o, bu şekilde, sizin talebinize, isteminize rağmen
yürürlüğe girmemiş oldu. Evet, şimdi
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Daha önceki yıllarda hangi hükûmetler uzattı?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
- Onu söylüyorum işte. Yani, siz, bitmiş olan bir uygulamayı
yeniden getirmek istediniz, bunda başarılı olamadınız.
Bunun bir şerefi varsa, bu bize aittir. Siz, eğer
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi,
son cümlenizi rica ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
- Son cümlem Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bu kalkmış olan bir uygulamayı,
esnafa vergi getirecek şekilde yeniden gündeme getirip de
bundan vazgeçmek hangi kelimeyle, hangi sıfatla isimlendirilir,
doğrusu bilemiyorum. Polemik uzmanı da değilim, ama
bunu isimlendirmeyi ben sizlere bırakıyorum.
Sözlerimi burada bitirirken, tasarının
belirttiğim iki eksiğine rağmen -ki, bu eksiklikleri
önergeyle Genel Kurulun takdirine sunacağız- tasarının
lehinde olduğumuzu ve kabulü yönünde oy kullanacağımızı
ifade etmek istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Hamzaçebi.
Tasarının tümü üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın
Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; sözlerime
başlamadan evvel hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, hep KOBİ'lerden bahsediyoruz.
Buraya çıktığımızda kalkınmadan bahsederken,
her arkadaşım, KOBİ'ler ne olacak, ne oldu KOBİ'lerin
durumu, diye söyleriz. 2001 krizinden bugüne kadar aşağı
yukarı -2001'de olduğuna göre- beş yıl geçti. Bu yasa
doğrudur, ama gecikmiş bir yasadır. Hani, "Gecikmiş
adalet, adalet değildir" denildiği gibi
İktidara soruyorum: Bu ülkede
bu kadar işsiz var iken, bu ülkede bu kadar ekonomik sorun var
iken, neden KOBİ'lerin elinden tutulmadı bugüne kadar? Belli,
ortada... Haa, şimdi, elbette ki Hükûmetin de burada söyleyeceği
sözleri olacaktır, ama, ben şunu söylüyorum: "Bu borçları
da iki seneye yayalım" deniliyor. Doğru, yayalım,
ama, yayabilmek için de vergi dairesine teminat vermemiz lazım.
Ee, teminatım olsaydı, zaten bende bir şeyler olsaydı
ben borcumu öderdim. Tabii, bugün, burada, bu bütçeden sonra, kimsenin
de bu yorgunlukta beni dinleyecek veya bizi dinleyecek hâli de yok,
ama, ne yapalım.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) -
Dinliyoruz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Hocam dinliyoruz.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Birlikte, öyle de olsa
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Kulağımız
sende, dinliyoruz.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) -
böyle de olsa bu kanun KOBİ'ler için, esnafımız
için, küçük esnafımız için güzel bir yasa, ama, keşke daha
evvelden yapılsaydı çok daha güzel olurdu. Onun için hep söylüyoruz,
diyoruz ki: Türkiye'de işsizlik oranımız yüzde 9'larda,
9,5'larda. İş sahası
açmamız lazım. İktidarların görevi de iş sahası
açmaktır, aş vermektir, iş vermektir vatandaşa.
Dün de söyledim; dün gürültüye geldi. Şöyle bir düşünsek:
Türkiye'de bizim sanayicilerimiz, işverenlerimiz neden bu
ülkeden kaçıyorlar da yurt dışında iş yapmaya
kalkıyorlar? Yani, bunu bilmeyecek, bunu düşünemeyecek
bir iktidar var mıdır? Niye düşünmez anlamam. Niye gönderir
Polonya'ya, Romanya'ya, Bulgaristan'a? Bizim işverenlerimizi,
iş adamlarımızı, sanayicilerimizi niye ülkemizde
tutamayız? Evet, niye tutamayız?
Ben, iş sahiplerine, işverenlere
"Kardeşim, niye Türkiye'de durmuyorsunuz da, ülkenizde
iş yapmıyorsunuz da yurt dışına kaçıyorsunuz"
diye sorduğumda, aldığım cevap çok basit, diyor ki
orada bana: Buyur sana yer, suyunu, elektriğini de bedava vereyim,
vergiyi de az alayım senden, işçi primlerini de az alayım,
yeter ki sen gel benim memleketime yatırım yap ve bu yatırımın
sonunda da, yatırım yaptığında da benim
işsizlerime burada iş bulunsun, istihdam yaratılsın,
benim işsizlerim iş bulsun. Burada biz ne yapıyoruz?
Esnafa elimizden gelen zorluğu gösteriyoruz. Bir işyeri
açtığınızda, ayın 1'inden aşağı
yukarı ay sonuna kadar devlete vergi veriyor esnaf. Tabii ki
verecek, kazansın ki verecek, ama kazanması için de esnafa
imkân hazırlayacaksınız.
Ben, şuna inanıyorum: Ülkemizin
hem iş sahasını
İş yapacak insanlarımız
çok, hem işsizimiz çok. Bu ülkeye yatırım yapmak için
iş sahiplerine kucak açmak lazım. Onlar, bizim can damarlarımız,
onlar
Bizim vergiyi toplayabilmemiz için adamın kazanması
lazım, o kazandığı anda da beri tarafta da işçim
çalışacak, o da aş yiyecek, o da iş bulmuş olacak.
Hükûmete tavsiyem: SSK primlerini
yeniden gözden geçiriniz, vergiyi tekrar gözden geçiriniz, vergi
adaletini getiriniz. Hani, hep söylüyoruz ya, ne diyoruz? Efendim
diyoruz, kayıt dışı, vergi
Tabii ki, kayıt
dışı olur. Bir insanın vergiyi vermesi için mutlu
olması lazım. "Ben, bu ülkemde para kazanıyorum,
para kazandığıma göre de vergimi vereceğim"
demesi lazım. Bakınız, biz, daha bunu ülkemize, insanlarımıza
bu düşünceyi yerleştiremedik.
Bundan beş altı ay evvel
Finlandiya'ya gittiğimde
Bir arkadaşımın,
iş sahibinin hanımı Finlandiyalı, arkadaşım
da orada iş yapıyor. Diyor ki: "Hocam, bir gün eve gittim,
şahane bir masa hazırlanmış. Bugün doğum günüm
Allah, Allah, doğum günüm değil, çocuğun da doğum
günü değil, evlenme yıldönümüm de değil. Hanıma
sordum: -Hanımı Finlandiyalı- Hayrola, nedir bu izzeti
ikram? Ay, sen bilmiyor musun? Nokia bugün ülkemizde 5 milyar dolar
kâr etti, diyor. Onun için ben bu hazırlığı yaptım."
Bizim niye ülkemizde yok böyle şeyler? Neden yok? Adamın kafasına
biniyoruz. Hani, var ya, yetimi büyütmeyeceksin derler. Sanki bizde
de böyle. Esnafı, küçük esnafı bitirelim, her şeyi büyük
üç-dört tane iş sahibi holdinglere bırakalım. Ondan
sonra, diyelim ki bizde işsiz var, bizde niye vergi kaçağı
var, bizde niye bunlar olmuyor diye tabii ki düşüneceğiz.
Bugün şunu söylemekte yarar
görüyorum: Sayın Bakanlar Kurulunda ekonomiyle ilgilenen bakanlar
her ne kadar bu işi çok biliyorsa da -ki saygı duyuyorum, çok
biliyorlar- biraz Türkiye'de oturarak bu ekonomiye biraz yardım
etsinler. Avrupa Birliğini hâllettiler, ama benim ülkemde 73
milyon insanın aşa, işe ihtiyacı var; o büyük bilgilerini,
o âlâ bilgilerini Türkiye'ye getirsinler, Türkiye'ye yatırım
yapsınlar, Türk insanının elinden tutsunlar diyorum,
hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.
Hoşça kalınız. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kurtulmuşoğlu.
Şahsı adına, Kocaeli
Milletvekili Sayın Muzaffer Baştopçu
Sayın Baştopçu buradaydı
Peki, ikinci konuşmacı,
şahsı adına, Ordu Milletvekili
ERDOĞAN ÖZEGEN (Niğde) -
Grup adına Sayın Başkan.
BAŞKAN - Grup adına söz isteği
yok.
TANER YILDIZ (Kayseri) - Erdoğan
Bey Grup adına konuşacak efendim.
BAŞKAN - AK Parti Grubu
adına, Erdoğan Özegen, Niğde Milletvekili. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ERDOĞAN
ÖZEGEN (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1312 sıra sayılı Küçük ve Orta Büyüklükteki
İşletmelerin Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 3 Kasım 2002 seçimlerinde büyük Türk milletinin
teveccühüne mazhar olan AK Partimiz, iktidar olur olmaz, Türkiye'nin
önünde problem olarak duran ve yıllardır ihmale uğramış
sorunların çözümü için hemen her konuyu ele almış ve geliştirdiği
yeni projelerle tıkanıklıkları birer birer
aşmaya başlamıştır.
Sırası gelmişken, konuyla
ilgili atılan bazı adımları yeniden hatırlatmak
istiyorum.
Seçim sonrasında oluşan
güçlü siyasi irade ve disiplin içinde sürdürülen istikrar programının
etkisiyle, belirsizlik, yerini güven ortamına bırakmış,
genel ekonomik göstergeler de iyileşme yoluna girmiştir.
Enflasyon ve faizler düşmüş,
büyüme ve ihracat artmıştır.
Toplumun her kesimiyle barış
projeleri, Hükûmetimiz tarafından uygulamaya konulmuştur.
Vergi barışı projesi
hayata geçirilerek, böylece, hem önemli miktarda gelir elde edilmiş
hem de mükellef ile vergi idaresi arasındaki ihtilaflar giderilmiş,
yargı rahatlatılmış, bu projeyle, 8 katrilyon liralık
hazine alacağı yeniden yapılandırılmıştır.
SSK ve Bağ-Kur'a olan prim borçları
yeniden yapılandırılmış, yaklaşık
800 bin sigortalımızın 3,7 katrilyon liralık prim
borcu, bu kapsamda, yeniden yapılandırılarak, çözüme
kavuşturulmaya çalışılmıştır.
Yine, toplumumuzun büyük bir kesimini
ilgilendiren çiftçi barışı projesiyle, Ziraat Bankası
ve tarım kredi kooperatiflerince kullandırılan tarımsal
kredi borçları, yine, Hükûmetimiz tarafından yeniden yapılandırılarak,
yaklaşık 700 bin çiftçimizi ilgilendiren 1,5 katrilyon civarındaki
borç yapılandırılarak üç yıl ödeme planına
bağlanmış ve ciddi anlamda çiftçilerimiz rahatlatılmıştır.
Yine, çiftçimizin, 95 yılından
beri ödenemez hâle gelen, yüksek faizler sebebiyle, yaklaşık
440 bin tarımsal sulama abonemizi ilgilendiren 1 katrilyonun
üzerindeki enerji borçları da, yine, yapılandırılarak
otuz altı ay süreyle ödenecek şekle getirilmiş. Ek bir
faiz yükü yüklenmeden, anaparasını ödeyen çiftçilerimiz
de, yüzde 15 indirimden faydalanacak şekilde bir düzenleme olmuştur.
Yine, esnaf ve sanatkârımızın
içinde bulunduğu esnaf kredi kooperatiflerimizin takip oranları
yüzde 60'lardan yüzde 200'lere çıkarılmak suretiyle küçük
esnafımız kredi kullanabilir hâle gelmiş ve faizleri
düşürülerek, özellikle Halk Bankasının kullandırdığı
kredi miktarları da ciddi oranda artırılmıştır.
Ayrıca, yıllardır memur
ve işçilerimizin alın terinden kesilen, nereye harcandığı
ve ne zaman ödendiği belli olmayan nema ödemeleri, hiçbir taahhüdümüz
olmamasına rağmen, Hükûmetimiz tarafından yaklaşık
13,5 katrilyon liralık bir ödeme yapılmıştır.
Yine, toplumumuzun büyük bir kesimini
ilgilendiren, küçük esnaf ve sanatkârımızı, tüccarımızı
ilgilendiren protestolu çek ve senetlerle ilgili düzenleme de,
yine, Hükûmetimiz tarafından gerçekleştirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Küçük ve Orta Büyüklükteki
İşletmelerin Malî Sektöre Olan Borçlarının Yeniden
Yapılandırılması Tasarısı ile, yine, sorunlu
başka bir alan için çözüm ortaya konulmaktadır.
Hatırlanacağı üzere,
2000-2001 krizinden etkilenen şirketlerin mali sisteme olan
borçlarının yeniden yapılandırılmasını
amaçlayan 4743 sayılı Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden
Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun, kamuoyunda bilindiği
şekliyle "İstanbul Yaklaşımı" olarak
Türkiye Bankalar Birliği inisiyatifiyle yürütülmüştür.
Söz konusu Kanun ile, Türkiye'de faaliyette bulunan bankalar, özel
finans kurumları ve diğer mali kurumlar ile kredi ilişkisi
içinde bulunup finansal darboğaz yaşayan borçluların
vadelerinin uzatılması, kredilerin yenilenmesi, ilave
yeni kredi verilmesi, anapara ve faizlerde indirim yapılması,
faizlerden vazgeçilmesi gibi alınacak tedbirlerle, mali kesime
olan geri ödeme kabiliyetlerini yeniden kazandırmalarına
ve katma değer yaratmaya devam etmelerine fırsat verilmesi
amaçlanmıştır.
Söz konusu Kanun Haziran 2002-2005
tarihleri arasında uygulandığı dönemde, 217 büyük, 101 adet küçük ölçekli, toplam 318 firmaya
ait 5 milyar 960 milyon dolar, yaklaşık 9,5 katrilyon TL tutarındaki
kredi yeniden yapılandırılmıştır. Bu tutarın
yüzde 92'sine ilişkin anlaşmalar 2002 ve 2003 yıllarında
yapılmış, yeniden yapılandırılan borçların
yaklaşık yüzde 62'si özel bankalara, yüzde 21'i kamu bankalarına,
yüzde 13'ü TMSF ve TMSF bankalarına borçlardan oluşmaktadır.
Yeniden yapılandırılan
kredi tutarı 2002 yılı sonu itibarıyla bankacılık
sistemindeki toplam brüt kredi hacminin yaklaşık yüzde
16'sı gibi bir seviyededir. Borcu yapılandırılan
grupların ortalama alacaklı sayısı, 7'si banka,
1'i banka dışı kuruluş olmak üzere 8'dir. En çok kullanılan
yeniden yapılandırma yöntemleri ise, geri ödeme takviminin
yeniden belirlenmesi ve hisse-borç takası şeklinde olmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İstanbul Yaklaşımı'nda küçük ölçekli
firmalara ait yeniden yapılandırılan borçların
geri ödeme vadesi ise, 1,5 yıl ilâ 11,6 yıl arasında değişmektedir.
Ağırlıklı ortalama vade beş yıl ve
ağırlıklı geri ödemesiz dönem ortalaması ise
üç aydır. Bu uygulama ile borçları yeniden yapılandırılan
firmaların piyasalardan yeniden kredi kullanabildikleri,
kredi borçlarının yanı sıra vergi ve sosyal güvenlik
yükümlülüklerini ifa edebildiklerini, istihdam kapasitelerini,
ihracatlarını ve bilançolarını büyüttüklerini
görmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2000-2001 yıllarında kendini gösteren
ekonomik krizlerden en çok etkilenen diğer bir kesimimiz ise,
küçük ve orta büyüklükteki işletmelerimizdir. Ancak, yukarıda
bahsettiğimiz kanun çerçevesi nedeniyle, KOBİ'ler, mali
sektöre olan borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla
ilgili getirilen kolaylıktan yararlanamamıştır.
Muhalefet sözcüsü arkadaşlarımız
bunun gecikmiş bir yasa olduğunu ifade ettiler, doğrudur.
Konuşmamın başlangıcında, bizim iktidarımızdan
önce toplumun geniş bir kesiminin, içinde, hangi sorunlarla boğuştuğunu
kısa başlıklarla özetlemeye çalıştık.
Evet, biz iktidara geldiğimizde toplumumuzun her kesiminde
sıkıntılar ve aşılamayan sorunlarla karşı
karşıya kalındığı bir tabloda iktidar olduğumuzu
hatırlatmaya çalıştık. İşte, sırasıyla,
bu istikrar ve güven ortamının getirdiği ekonomideki
iyileşmeler, bankaları direkt ilgilendiren bir yönü olması
sebebiyle bu yapılandırmaların, o dönemde bundan bankaların
da etkilendiğini düşündüğümüzde, on altı tanenin
üzerinde bankanın Fon'a devredildiği, birçok bankanın
mali bünyesinin zayıf olduğu bu dönemde, elbette, bütün
bu yapılandırmaları aynı anda yapmanın, gerçekleştirmenin
mümkün olmayacağını takdir edersiniz. Gelen istikrar
ortamının ve ekonomideki gelişmelerin, geldiğimiz
noktada bankaların da mali sektörlerini geliştirmesine
sebep olduğu bu dönemde, sırasıyla toplumun bütün bu
sorunlarını yapılandırmaya devam eden Hükûmetimiz,
bugün de küçük ve orta ölçekli KOBİ'lerimizin sorunlarını
bu düzenlemeyle ortadan kaldırmayı hedeflemiştir.
Bu amaçla, söz konusu firmaları
ekonomiye kazandırmak için, İstanbul Yaklaşımı'ndan
yola çıkarak, işte, Anadolu Yaklaşımı uygulamasını,
bu Kanunu yüce Meclisin huzuruna Hükûmetimiz getirmiştir. Ben
Hükûmetimize ve bu Kanunun hazırlanmasında emeği geçenlere
tüm küçük işletmeciler ve KOBİ'ler adına teşekkür
ediyor, şükranlarımızı sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarıyla,
küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin mali sektöre olan
borçlarını yeniden yapılandırarak, ülkemizde
faaliyette bulunan bankalar ve diğer mali kurumlardan almış
oldukları, 31.10.2006 tarihi itibarıyla bu kuruluşlar
nezdinde donuk ya da şüpheli alacaklar hesabına intikal
etmiş kredilerin, finansal yeniden yapılandırma çerçeve
anlaşmaları ve sözleşmeleri ile belirlenecek süre
ve koşullarla kredilerin vadelerini uzatmak, yenilemek, ilave
yeni kredi vermek, anapara veya asli faiz ve temerrüt faizi veya
kâr paylarını indirmek veya bunlardan vazgeçmek gibi
alınacak tedbirlerle mali kesime olan geri ödeme yükümlülüklerini
yerine getirebilmesi ve istihdama katkıda bulunmaya devam
etmelerine imkân verilmesini sağlamayı amaçlamaktadır
Hükûmetimiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarıda, küçük
ve orta büyüklükteki işletmeler, KOBİ, 250 kişiden az
yıllık çalışan istihdam eden veya yıllık
net satış hasılatı ya da bilanço aktif toplamı
25 trilyon TL'yi aşmayan işletmeyi tanımlamaktadır.
BDDK tarafından tasarının
yasalaşmasını müteakip bir ay içerisinde çıkartılacak
olan yönetmelik ile belirlenecek usul ve esaslar dâhilinde yeniden
yapılandırılacak olan alacakların kapsamını
belirleyen çerçeve anlaşmaları ve söz konusu anlaşmaları
takiben, iki yıl içerisinde her bir firmayla ayrı ayrı
imzalanacak olan sözleşmelerin önü açılacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anadolu Yaklaşımı, işletme sermayesi
sıkıntısı olan küçük, orta ölçekli firmaların
ekonomiye kazandırılması için düşündüğümüz
bir girişimdir. 31 Mart 2006 tarihi itibarıyla nakdî kredileri
takipteki alacaklar içerisinde bulunan KOBİ sayısı
yaklaşık 39.362 olup, toplam borç tutarı 1 katrilyon 25
trilyon civarındadır. Tahsilinde kısmi sorunlar yaşanan
ya da yaşanması muhtemel KOBİ'ler de dâhil edildiğinde
sayı 70 bini, tutar ise 1.7 katrilyon TL'yi aşmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; yapacağımız düzenleme ile, çerçeve
anlaşmaları kapsamında, sözleşmelerin imzalanması
hâlinde, bu sözleşmeleri imzalayan KOBİ'lerden olan alacaklara
ilişkin zaman aşımının sözleşme tarihi
itibarıyla kesilmiş sayılacağı hüküm altına
alınmaktadır.
Yine, bu sözleşmeleri imzalamış
olan KOBİ'lerin, 31/10/2006 tarihine kadar, vadesi geldiği
hâlde ödenmemiş bulunan elektrik, doğal gaz, telefon veya su
kullanımından kaynaklanan borçları ile vergi daireleri
ve Sosyal Güvenlik Kurumuna olan 21/7/1953 tarihli 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun veya
tabi oldukları mevzuat hükümlerine göre takip edilen borçları
ile ilgililerin sözleşme tarihinden itibaren iki ay içerisinde
başvurmaları hâlinde, kanuni faiz oranı uygulanmak
suretiyle yirmi dört aya kadar tecil edilmesi düzenlenmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada özellikle, vergi borçlarıyla ilgili
bu kanunun öngördüğü düzenlemede, bu yapılandırmadan,
vergi borçlarından, bu yirmi dört aylık tecilden faydalanmada
istenilen teminat, özellikle bu konumda olan küçük ve orta ölçekli
esnaflarımızın mevcut, içinde bulunduğu durumu
göz önüne aldığımız zaman, bu teminatın verilmesi
ciddi anlamda sıkıntı oluşturacaktır. Onun
için, ben, özellikle bu konuyu dikkate alarak, yeniden burada, vergi
dairelerindeki yapılandırmalarda, vergi borçlarının
yapılandırılmasında teminat almaksızın
bu yapılandırılmanın hayata geçirilmesinin, bu
anlamda, bu durumda olan esnaf ve sanatkârımızı, küçük
ve orta ölçekli KOBİ işletme sahiplerimizi ciddi anlamda
istifade ettireceği, yararlandıracağı kanaatini
taşımaktayım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özellikle bu tasarı hangi kesimleri, kimleri
ilgilendirmektedir? İstanbul Yaklaşımı'ndan ve
bu tasarıda kapsama giren KOBİ ve küçük işletme ölçekli
işletmelerden, baktığımız zaman, çok ciddi anlamda,
gerek bölgeler olarak gerek sektörel olarak çok önemli sektörleri içermektedir.
Kimler faydalanabiliyor: Gıda
ve hayvan ürünleriyle iştigal edenler, inşaat, dış
ticaret sermaye şirketleri, turizm ve eğlence, finansal
kiralama aracılık ve diğer finansal hizmetler, metal
ürünleri ve işlenmiş metal, ambalaj kağıt, mukavva
ürünleri, toptan ticaret, perakende ticaret, tekstil ve tekstil
ürünleri, gemi ve tekne yapımı, çimento hazır beton
üretimi, motorlu araç parça ve aksamı, taşımacılık,
depolama ve haberleşme, plastik ürünleri üretimi, seramik, fayans,
karo üretimi, elektronik ve elektrikli ev aletleri, kara yolu yük taşımacılığı,
cam ve cam ürünleri, diğer imalata yönelik faaliyetler olarak
baktığımızda gerçekten reel sektörün büyük bir kesimini,
-bu tür duruma düşen, sıkıntısı olan küçük ve
orta işletmelerdeki- KOBİ'lerimizin tamamını
aşağı yukarı kapsamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmamın başında ifade ettiğim
gibi, gerçekten, AK Parti İktidarı, toplumun sorunlu hâle
gelen bütün meselelerini bir öncelik sırasına göre belirlemiş
ve dört yıllık iktidarı süresi içerisinde de toplumdaki
bu yaraları birer birer ortadan kaldıracak adımları
atmıştır ve beşinci yılında da bu anlamda
yeni adımları da atmaya devam edecektir.
Ben, bu tasarının tüm küçük
ve orta ölçekli işletmelerimize ve KOBİ'lerimize ve reel
sektörümüze hayırlı olmasını temenni ederken,
yaklaşmakta olan, tüm halkımızın, mübarek Kurban
Bayramı'nı ve yeni yılını tebrik ediyor, hepinizi
bu duygularla saygıyla selamlıyor, bu yasanın hayırlı
olmasını temenni ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Özegen.
Hükûmetin söz isteği var; ancak,
Sayın Bakanım, Muzaffer Baştopçu'dan sonra size söz vereceğim.
Şahsı adına Kocaeli
Milletvekili Sayın Muzaffer Baştopçu söz istemiştir.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1312 sıra
sayılı Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin
Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması
Hakkında Kanun Tasarısı için şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi en içten
sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Hepimizin bildiği gibi,
2000-2001 krizlerinden etkilenen şirketlerle ilgili olarak -mali
sisteme olan borçlarının yeniden yapılandırılması-
kısa adıyla "İstanbul Yaklaşımı"
olan bir yasa çıkarılmış, 4743 sayılı Mali
Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki
Kanun, bu şekilde dizayn edilmişti ve bu Kanun da, hepimizin
bildiği gibi gene, Türkiye Bankalar Birliği inisiyatifinde
yürütülmüştü.
Aylardır bütçemizi görüşüyoruz.
Hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem Genel Kurulumuzda ayrıntılı
görüşmeler yaptık. Özellikle mali durumumuzda, Türkiye'deki
ekonomik koşulların ne duruma geldiği konusunda, tüm
ilgili arkadaşlarımız ayrıntılı bilgiler
verdi. Gördüğümüz odur ki, hem içeride hem dışarıdaki
değerlendirmelerle Türkiye'de her şey iyiye gidiyor. Gayet
tabii ki, eleştiriler olacaktır. Gayet tabii ki, yaptıklarımızın
tümünü beğenmeyip, eleştirenler de olacaktır. Ama,
şurası bir gerçektir ki, halkımız bizi çok dikkatli
izliyor, vatandaşlarımız bütün yaptıklarımızı
biliyor ve işte, bugün, burada, KOBİ'lere bu yasanın
kanunlaşmasıyla çok önemli bir armağan da vermiş
olacağız.
Biz, İstanbul Yaklaşımı'yla
sağladığımız kanunda, Türkiye'de faaliyette
bulunan bankalar, o dönemdeki özel finans kurumları ve diğer
mali kurumlar ile ilgili kredi ilişkisi içerisinde bulunup finansal
darboğaz yaşayan borçluların borçlarının vadelerinin
uzatılması, kredilerinin yenilenmesi, ilave ve yeni kredi
verilmesi, ana para ve faiz indirilmesi gibi çok önemli hususları
değerlendirmeye tutmuş ve bu kapsamda, 318 firmamız
6,2 milyar dolarlık borçlarını yeniden yapılandırmışlardı.
Bu Yaklaşım'dan yararlanan
firmaların piyasalardan yeniden kredi bulduklarını,
kredi borçlarının yanı sıra, vergi ve sosyal güvenlik
yükümlülüklerini yerine getirdiklerini, istihdam kapasitelerini,
ihracatlarını ve bilançolarını da büyüttüklerini
biliyoruz.
Ancak, 2000 yılı sonlarında
başlayan ve 2001 yılı genelinde kendini gösteren ekonomik
krizin yarattığı, maalesef, tahribat, küçük ve orta büyüklükteki
işletmeler (KOBİ)'in de hâlen zor durumda olduklarına
dair bilgileri derleyip toplamamızdan sonra, bu çerçevede,
şimdi de -"Anadolu Yaklaşımı" kısa
adıyla- bu yasa tasarısını burada görüşmekteyiz.
Bu yasa tasarısı kanunlaştığı
andan itibaren yaklaşık, ki, bu KOBİ sayısını
şu anda biz 39 bin civarında, toplam borcu da 1 milyon YTL olarak
biliyoruz, ama, tahsilinde kısmi sorunlar yaşanan ya da bu
şekilde olanlar dâhil edildiğinde, bu sayının 70
bin ve toplam tutarın da 1,7 milyar YTL'yi aşacağını
tahmin etmekteyiz.
Bu kanunun amacı nedir? Amacı
tekrar kısaca söyleyecek olursak, bu kanunun amacı küçük
ve orta büyüklükteki işletmelerin, Türkiye'de faaliyette bulunan
bankalar ve diğer mali kurumlardan almış oldukları
ve 31/10/2006 tarihi itibarıyla, bu kuruluşlar nezdindeki
donuk veya şüpheli alacaklar hesabına intikal etmiş
bulunan kredi borçlarına ilişkin olarak çerçeve anlaşma
ve sözleşmelerinin hazırlanmasıdır.
Gayet tabii ki, Bankalar Birliğinin,
aynı şekilde BDDK'nın, bu kanun kapsamında yapacağı,
ki, biz burada birincil düzenlemeyi yapıyoruz, ikincil düzenlemeyi
BDDK yapacaktır ve inşallah, sıkıntısı
olan bütün KOBİ'lerimiz bundan yararlanarak, önlerinin
açılması sağlanmış olacaktır.
Gayet tabii ki, AK Parti Hükûmetimiz,
sorunları genel çerçeve içerisinde hep değerlendirmekte
ve özellikle esnafımızın, bu KOBİ dediğimiz
küçük ve orta ölçekli işletmelerimizin sorunlarının
da çözülmesiyle ilgili, İstanbul Yaklaşımı'nda
kapsama girmeyen sorunların çözülmesiyle ilgili, bu çok önemli
çalışmayı yapmış... Bizler, Plan Bütçe Komisyonunda,
hem alt komisyonda bunun ayrıntılı çalışmasını
yaptık hem üst komisyonda ve şu anda da, Genel Kurulda görüşmekteyiz.
Tabii bu arada, bu konuya katkıda
bulunan, değerli, muhalefetteki, arkadaşlarımızın
da çalışmalarının, ben, bizlere çok önemli
ışıklar tuttuğunu belirtmek isterim. Gerçekten
çok ayrıntılı bir çalışma yapıldı ve
sizin huzurunuza getirildi.
Şimdi, bu tanımlar
kısmında KOBİ tanımını da bir miktar genişletmiş
olduk ve KOBİ'yi şöyle belirledik: Küçük ve orta büyüklükteki
işletme (KOBİ) 250 kişiden az yıllık çalışan
istihdam eden veya yıllık net satış hasılatı
ya da bilanço aktif toplamı 25 milyon yeni Türk lirasını
aşmayan işletmeleri buraya aldık.
Finansal yeniden yapılandırma
ve çerçeve anlaşmaları, biraz önce belirttiğim gibi,
BDDK tarafından hazırlanacak ve bu kapsamda, finansal yeniden
yapılandırma çerçeve anlaşmaları hükümlerinde,
KOBİ'lerin, 31/10/2006 tarihine, yani 31 Ekim 2006 tarihine kadar
vadesi geldiği hâlde ödenmemiş bulunan -bu ilave tabii-
elektrik, doğal gaz, telefon veya su kullanımından kaynaklanan
borçları da bu kapsamın içerisine alınacaktır.
Yine aynı şekilde, Türkiye
Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi, Türkiye Halk
Bankası Anonim Şirketi, finansal yeniden yapılandırma
çerçeve anlaşmalarına ve bu anlaşmalar kapsamında
borçları gerektiğinde ilave finansman da sağlanmak suretiyle
yeniden yapılandırılan veya yeni bir itfa planına
bağlanan borçlularla yapılacak finansal yeniden yapılandırma
sözleşmelerine taraf olmaya yetkili kılınmışlardır.
Burada, gene benim önemli bulduğum
bir iki noktayı söylemek istiyorum. Vergi istisnaları ve
teşvik belgelerinde damga vergisi, harçlar bu kapsamdan çıkarılmıştır.
Gider Vergileri Kanunu gereği, 6802, bu Kanun gereği, banka
ve sigorta muamelelerinden muaf tutulmuşlardır. Çerçeve
anlaşması ve düzenlenen sözleşmeler kapsamında
kullandırılan krediler ve Kaynak Kullanımı Destekleme
Fonu'ndan ve diğer fonlar ile mali yükümlülüklerden de istisna
edilmişlerdir.
Evet, burada, gerçekten çok önemli
bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Bu yasa tasarısının,
ben, eğer şöyle bir ana çerçeve üzerinde özetini yapacak
olursam, kapsam, dediğim gibi, genişlemiştir. Evet, sistem
gönüllülük esasına dayanmaktadır. Alacaklı ve borçlu
taraflar arasında yapılacak sözleşmelerde, banka ve
diğer mali kurumlar dışında kalanların da katılmışları
bu şekilde sağlanmıştır. Ayrıca, Komisyon
çalışmaları sırasında, tasarının
ilk hâlinde olan ve KOBİ'lerin yeniden yapılandırılmasından
yararlanan açısından daraltılan KOBİ tanımı
da, yeni düzenleme ve yeni tanımıyla genişletilmiştir.
Burada, sivil toplum örgütlerimizden ilgili olanlarının
hepsinin katılımı sağlanmıştır, hepsinin
bu konuda görüşleri alınmıştır ve ortaya gerçekten
çok iyi düzenlenmiş bir tasarı çıkmıştır.
Ben, bu tasarının, ülkemize,
tüm KOBİ'lerimize ve hepimize hayırlı olmasını
diliyorum.
Bu arada, yaklaşan mübarek
Kurban Bayramı'nızı kutluyor, yeni yılın da hayırlar
getirmesini niyaz ediyorum.
Sağ olun, var olun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Baştopçu.
Hükûmet adına, Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcımız Sayın Abdüllatif
Şener.
Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 1312 sıra sayılı
Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Malî Sektöre Olan
Borçlarının Yeniden Yapılandırılması
Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Hükûmetimizin görüşlerini
sunmak üzere huzurlarınızdayım. Hepinize saygılarımı
sunuyorum.
Bildiğiniz gibi, bu tasarı,
önce değişik düzeylerde yoğun bir şekilde tartışılmış,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu ilgili tüm taraflarla
görüşmek suretiyle taslak bir metin oluşturmuş ve bu
taslak metne istinaden Bakanlar Kurulunda ayrıntılı
bir şekilde gözden geçirilmiş ve bir Hükûmet tasarısı
olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiştir.
Böyle bir tasarının Türkiye
Büyük Millet Meclisine gönderilmesinin temel nedenlerinden birinin
bu konuda yoğun bir toplumsal talebin bulunmakta oluşudur. KOBİ'ler
ve KOBİ'lerin temsilcisi olan kuruluşlar, ilgili odalar,
oda temsilcileri değişik vesilelerle daha önce İstanbul
Yaklaşımı olarak adlandırılan düzenlemeye
paralel bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç olduğunu
ifade etmişlerdir.
Elbette, demokratik süreçte, toplumsal
talepler, siyasal karar organları açısından önemlidir,
dikkate alınması gereken bir husustur ve biz de, Hükûmet olarak,
toplumun değişik kesimlerinden gelen talepleri ve ortaya
çıkan beklentileri her zaman önemsediğimiz için, bu taleplerin
karşılanmasına yönelik olarak mevcut tasarı hazırlanmıştır.
Benden önce söz alan değerli
iktidar ve muhalefet kanadına mensup milletvekillerimiz, konunun
ayrıntıları hakkında yeterli derecede bilgi vermişlerdir.
Bu tasarının hangi ihtiyaçtan doğduğunu, bu tasarıyla
hangi düzenlemelerin ortaya çıkacağını ve KOBİ'lerimizin
böyle bir düzenlemeden nasıl yararlanacağını ayrıntılı
bir şekilde anlatmışlardır ve sunmuşlardır.
İşin özeti şudur:
İşletme faaliyetlerini artık sürdüremez hâle gelen KOBİ'lerimiz
var, küçük ve orta boy işletmelerimiz var. Bu duruma gelmelerinin,
bu durumu yaşamalarının en önemli nedeni, 2000-2001
yıllarında yaşanmış olan ekonomik krizdir.
2000-2001 yıllarında ekonomide yaşanan olumsuzluk, yaşanan
kriz nedeniyle, Türkiye'de millî gelir bir anda aşağıya
inmiş, pek çok kişi işini kaybetmiş, pek çok tezgâh kapanmış,
bunun da ötesinde, işleyen firmalar, işletmeler, küçük ve
orta boy işletmeler faaliyetlerini sürdüremez hâle gelmişlerdir.
Reel sektör de bu finansal krizden büyük darbe ve yara almıştır.
Buna bağlı olarak da, bu dönemde ortaya çıkan sorunlar,
büyük bir oranda, günümüze kadar donuk ve şüpheli alacaklar hesabına
intikal etmiş kredi borçlarını ortaya çıkarmıştır
ve bu donuk ve şüpheli hâle gelen alacaklar hesabına intikal
eden krediler, kredi borçları nedeniyle bu borçların sahibi
olan küçük ve orta boy işletmeler, yani, KOBİ'ler zor durumda
kalmışlardır. Hâlen faaliyetlerinde önemli zorluklar
gündeme gelmektedir ve istihdam kapasiteleri düşmüştür,
üretim kapasiteleri düşmüştür. Bunlara bir çözüm bulunması
gerekir.
Aynı düşünceler ve yaklaşımlar
içerisinde 2001, 2000 krizlerinin etkisini ortadan kaldırmak
maksadıyla daha önce 4743 sayılı bir yasa çıkarılmıştır.
Bu yasa kamuoyunda İstanbul Yaklaşımı olarak bilinmektedir.
Bu yasa çerçevesinde daha sonra bir yönetmelik hazırlanmıştır.
Yasa ve yönetmelik çerçevesinde, büyük firmaların borçları,
kredi borçları bankalara ve diğer finans kuruluşlarına,
mali sisteme olan borçları yeniden yapılandırılmıştır.
318 adet firmaya ait aşağı yukarı 6 milyar dolar tutarında
bir kredi İstanbul Yaklaşımı çerçevesinde yeniden
yapılandırılmıştır. Bu tutarın yüzde
92'sine ilişkin anlaşmalar 2002 ve 2003 yıllarında
bağıtlanmıştır. Yeniden yapılandırılan
borçların yaklaşık yüzde 62'si özel bankalara, yüzde
21'i kamu bankalarına ve yüzde 13'ü de TMSF ve TMSF bankalarına
olan borçlardan oluşmuştur ve netice itibarıyla, bu
İstanbul Yaklaşımı çerçevesinde yapılan yeniden
yapılandırmalarla, büyük ölçekli firmalara ait yeniden
yapılandırılan borçların ödeme vadesi 3 yıl
ile 12,3 yıl arasında değişmiştir. Küçük ölçekli
firmalara ait yeniden yapılandırılan borçların
geri ödeme vadesi ise 1,5 ile 11,6 yıl arasında değişmiştir.
Bu yapılandırmayla birlikte
şu görülmüştür, İstanbul Yaklaşımı çerçevesinde
meydana gelen, yapılan yeniden yapılandırmayla birlikte
şu görülmüştür ki, yeniden borcu yapılandırılan
firmalar yeni kredi imkânlarına kavuşmuşlardır.
Bu, fiilen gözlemlenmiş bir durumdur. Ayrıca, vergi ve sosyal
güvenlik yükümlülüklerini yerine getirebilecek bir performansa
ulaşmışlardır. İstihdam kapasitelerini, ihracatlarını
ve bilançolarını büyüttükleri gözlemlenmiştir.
İstanbul Yaklaşımı
dediğimiz bu yeniden yapılandırma programı ise Haziran
2005 tarihi itibarıyla sona ermiştir. İstanbul Yaklaşımı'yla
ilgili yasada fiilen, hukuken bir sınır bulunmamakla birlikte,
bunun bir iradi sözleşmeye dayanması nedeniyle fiilen
sınır oluşmuştur. Büyük firmalar bu yaklaşımdan
yararlanırken fiilen KOBİ niteliğindeki firmaların
bu yaklaşımdan yararlanmadığı görülmüştür.
İşte, Haziran 2005 tarihinde İstanbul Yaklaşımıyla
ilgili uygulamalar tamamlandıktan sonra fiilen de "KOBİ"
dediğimiz işletmelerin bu yaklaşımdan yararlandırılmaması
üzerine bir Anadolu Yaklaşımına ihtiyaç olduğu
şeklindeki talepler gündeme gelmeye, Hükûmete ve ilgililere
iletilmeye başlanmıştır.
Bu bakımdan, "Bu, gerekli
bir düzenlemeydi Anadolu Yaklaşımı; ama, geç kalınmıştır,
bugünlere kadar beklenmemeliydi." gibi bir değerlendirmenin
çok anlamlı olduğu kanaatinde değilim. Yani, bir önemli
gecikme olduğu görüşünde değiliz, çünkü, İstanbul
Yaklaşımı uygulamalarına bağlı olarak
bunun sonuçlanmasının arkasından ortaya çıkan
taleplere istinaden bu düzenleme yapılmıştır
ki, aslında, büyük bir gecikmenin olduğunu söyleyemeyiz.
Ama, burada özellikle şunu belirtmek
istiyorum: Bir ülkede sermaye piyasalarındaki, finans sektöründeki
hacim ve işleyiş son derecede önemlidir. Sermayeyi büyüten
bir ekonomi, sağlıklı işleyen bir finans sektörünün
bulunduğu ekonomi, büyük bir performansa sahiptir demektir ve
bu ekonominin daha büyük atılımları gerçekleştirme
özelliğine sahip olduğunu düşünebiliriz. 2000-2001
krizleri sonrasında ve en son çıkardığımız
Bankacılık Yasası, buna bağlı olarak Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulunun yürürlüğe soktuğu ikincil
mevzuat çerçevesinde Türk bankacılık sektörünün sağlıklı
bir yapıya kavuştuğunu kesinlikle söyleyebiliriz.
Belki de tarihinde Türk bankacılık sektörü bugünkü kadar
güçlü, bugünkü kadar risklere karşı dayanıklı bir
konuma hiç gelmemiştir. Bankacılıkla ilgili büyüklüklere
baktığımızda bunu görmekteyiz. Türk bankacılık
sisteminin toplam büyüklükleri, aktifleri 474 milyar yeni Türk lirası
düzeyine çıkmış bulunmaktadır. Halbuki dört
yıl önce bu 217 milyar yeni Türk lirasıdır. Aktifler içinde
menkul kıymetlerin payı azalmaktadır, yüzde 41'den 34'e
düşmüştür. Aktifler içinde kredilerin payı yükselmektedir.
Aktiflerin yüzde 23'ü kredi olarak görünürken şimdi yüzde 44 düzeyine
çıkmış bulunmaktadır. Buna karşılık
sorunlu kredilerin aktifler içerisindeki payı sürekli azalmaktadır
ki bu da bir sağlıklı yapı göstergesidir. Yüzde 4,9
olan sorunlu kredilerin aktifler içerisindeki payı yüzde
1,7'ye düşmüştür.
Mevduatın krediye dönüşüm
oranı son derecede önemlidir. Türk bankacılık sektörü,
daha önce, mevduatı toplayan, hazineye bunu borç para olarak
devreden, ama özel sektöre fon yapmayan, özel sektöre yönelik fonlamalarda
bulunmayan bir fotoğraf sergilemekte iken artık bu fotoğraf
tersine dönmüştür, mevduatı toplayan ve topladığı
mevduatı da özel sektöre kredi olarak aktaran bir bankacılık
sektörü vardır. Nitekim, mevduatın krediye dönüşüm
oranı daha önce yüzde 35 civarında iken yüzde 71 düzeyine
çıkmıştır ki, bunların tamamı olumlu görüntülerdir.
İşte, bu olumlu yapıya
rağmen, krizlerin etkisi ve sonrasındaki dalgaların
etkisi altında ve İstanbul Yaklaşımından yararlanmaması
nedeniyle de kendisini toparlama imkânı ve fırsatı tanınmayan
KOBİ'lerin, bu yasayla birlikte ekonomiye kazandırılması
amaçlanmaktadır. Yani, borçlarını ödeyecekler, yeni
kredi imkânları bulacaklar, böylece aksayan mekanizmalar ortadan
kalkmış olacak, bu işletmeler faaliyetlerine başlayacaklar,
istihdama devam edecekler, belki istihdam kapasitelerini artıracaklar.
Böylece, ülkemizdeki hem istihdam düzeyi artmış olacak
hem de üretim düzeyi, millî gelir artmış olacaktır.
Neler getiriliyor tasarıyla?
Pek çok açıdan, değişik boyutlardan bunu tahlil etmek,
incelemek mümkün olabilir, ama, özet itibarıyla söyleyecek
olursak, borçları, yani kredi borçları, bankalara ve diğer
mali kurumlara olan kredi borçları yeniden yapılandırılmak
suretiyle ekonomiye kazandırılmaları mümkün hâle getirilmektedir.
Bu tasarıda, bu kanun tasarısında,
aynı zamanda KOBİ tanımında da 250 kişiden az
istihdamı veya yıllık net satış hasılatı
veya bilanço aktif toplamı 25 milyon yeni Türk lirasını
aşmayan işletmeler baz alınmak suretiyle, genel KOBİ
tanımındaki iki unsurdan birini taşıyan firmaların
yararlanacağı bir yapı oluşturulmuştur.
Bir ay içerisinde yasadan sonra
yönetmelik çıkarılacaktır, çerçeve anlaşmalar
oluşturulacaktır ve netice itibarıyla, kredi veren
bankalar ve mali kurumlarla borçlu olan KOBİ'ler bir araya gelecekler,
sözleşme imzalayacaklar ve iradi olarak imzalamış oldukları
bu sözleşme çerçevesinde kredi borcu yeniden yapılandırılmış
olacaktır ve bu borca bileşik faiz yürütülmeyecektir.
Borçlar hangi borçlar derseniz,
31/10/2006 tarihine kadar vadesi geldiği hâlde ödenmemiş
borçları kapsamaktadır. Diğer taraftan, kredi borcunu
eğer ilgili KOBİ yeniden yapılandırmışsa,
iki ay içerisinde başvurmak koşuluyla bir taraftan vergi,
diğer taraftan SSK'yla ilgili borçları, ayrıca elektrik,
doğal gaz, telefon veya su kullanımından kaynaklanan
borçlarının da, aynı şekilde, yirmi dört aya kadar
tecil ettirilmesini sağlayabilecektir.
Böylece, üzerindeki tüm yükleri
belli vadelere yaymak suretiyle ilgili işletme faaliyetlerini
sürdürebilir hâle gelmektedir ve tüm bunlar yapılırken ilave
yeni yüklerin ortaya çıkmaması için de, tüm bu yeniden yapılandırma
işlemleri sırasında yapılacak işlemler ve
düzenlenecek kâğıtlara bağlı olarak alınması
gereken damga vergisi, ödenmesi gereken harçlar, 6802 sayılı
Gider Kanunu gereği ödenecek olan banka ve sigorta muameleleri
vergileri veya Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu'ndan ve
diğer fonlar ile mali yükümlülüklerden bu işlemler istisna
tutulmaktadır. Çünkü, bir yükten kurtulup bunun zamana yayılması
öngörülürken, bu işlemlere bağlı olarak damga vergisi,
harçlar ve banka ve sigorta muameleleri vergisi, Kaynak Kullanımı
Destekleme Fonu gibi yükümlülüklerin ilave olarak istenmesi, yeni
bazı ilave yükleri gündeme getireceğinden sistemi zora
sokacaktır düşüncesi içerisinde bunların alınmaması
öngörülmüştür. Aynı şekilde, söz konusu istisnalar,
yani, damga vergisinde ve harçlara bağlı Gider Vergisi Kanunu'ndan
kaynaklanan bu istisnalar, yeniden yapılandırma sözleşmelerinin
uygulanması sırasında eğer işletmeler yükümlülüklerini
yerine getiremezlerse, tahsili aşamasında bazı aksamalar
olursa, buna bağlı yeni işlemler yapılırsa,
bu işlemleri de kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
Ana çerçevesi itibarıyla belirttiğim
noktalardan da anlaşılmaktadır ki, bu düzenleme, bazı
zor durumda bulunan küçük ve orta boy işletmelerimizi ekonomiye
kazandırma amacı taşımaktadır. Bu konuda yoğun
talepler vardır ve buna bağlı olarak yapılan değerlendirmelerde
de gerçekten kırk bin civarında olduğu hesaplanan donuk
ve şüpheli alacaklar hesabına intikal etmiş borcu bulunan
KOBİ bulunduğuna göre, önemli bir potansiyeli ayağa
kaldırabilecek niteliktedir. Bu kırk bin KOBİ'nin borçlarının
toplam tutarı, yeniden yapılandırılacak olan kredi
borçları miktarı fazla değildir, 1 milyar yeni Türk lirası
civarındadır, ama, ilgili KOBİ sayısının
gerçekten önemli bir miktarda olması nedeniyle ekonomik boyutu
yanında aynı zamanda sosyal boyutunun ve etkilerinin de
olduğu düşünülmelidir diyoruz ve yasalaşmasında
büyük fayda görüyoruz.
Meclis, bayram ve yılbaşı
nedeniyle tatile girmeden önce böyle bir düzenlemeyi yapmış
olmakla ilgili KOBİ'lerimize bir bayram hediyesi de sunmuş
olmaktadır. Kendileri için, Meclisimiz adına hayırlı
olsun diyorum ve hepinize saygılarımı sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Şahsı adına son konuşmacı,
Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal.
Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 1312 sıra sayılı Kanun üzerinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Benden önce konuşan, geneli
üzerinde konuşan çok değerli milletvekili arkadaşlarımız,
gerek muhalefetten gerekse iktidardan, tasarının detayı
üzerinde bilgi verdiler, en son konuşmayı yapan Sayın
Bakanımız da hem genel manada hem de kanunun teknik detayları
itibarıyla oldukça güzel bilgiler verdiler ve böylece bu kanunun
ne olduğu anlaşıldı.
Ben de şahsım adına
söz almıştım, ama, bu genel konuşmalardan sonra konuşma
formatımı biraz değiştirmek zorunda kaldım.
Ben şuraya değinmek istiyorum: Türkiye'de özellikle bizim
uygulanan ekonomi politikası, Hükûmetimiz tarafından,
AK Parti tarafından uygulanmakta olan ekonomi politikasının
temel verilerini ve daha sonra da bu makro-mikro ekonomi, yani, devlet
ekonomisi ile özel sektör ekonomisi arasındaki bazı irtibatlara
değinmek istiyorum.
Şimdi, Hükûmetimizin önceliği,
kalkınmayı, ekonomik büyümeyi özel sektör eliyle yürütmektir.
Bunun için de tabii gerek programlarımızda gerekse bütçelerimizde
devletimizin ekonomi içerisindeki ağırlığının
düşürülmesi esas alınmaktadır. Hacettepe Üniversitesinden
Profesör Güneri Akalın bir araştırma yapmış:
Türkiye'de devlet bütçesi, KİT bütçesi, mahallî idareler bütçesi,
fonlar ve vakıflar olarak devletin ekonomideki harcadığı
para, gayrisafi millî hasılanın yüzde 73'ü. Yani, Türkiye,
hâlen, bütün özelleştirmelere rağmen, bütün gayretlere
rağmen, yıllardan beri, devlet ağırlığının
çok fazla olduğu bir ekonomi. Tabii, bunu gidermek için, özel sektörü
öne geçirmek için, mademki ana politika rasyonel bir ekonomi ve özel
sektör, tabii, devletin gayrisafi millî hasıla içerisindeki
payı gerek bütçe olarak gerek diğer kalemler olarak düşecek,
efendim, özelleştirme yapılacak, teşvikler verilecek
ve bürokrasi azaltılacak. Bu, gerçekten de Hükûmetimizin temel
politikasıdır.
Şimdi, bir tarihî gelişime
de bu vesileyle değinmek istiyorum. Şimdiye kadar arkadaşlarımız
çok güzel şeyler söylediler. Şimdi, makro ekonomi ve mikro
ekonomi diye ekonomiyi ikiye ayırıyoruz. Burada, makro
ekonomi dediğimiz ekonomi, esasında, Maliye, Merkez Bankası
ve hazine etrafında dönen bir devlet ekonomisi. Bunun karşısında
da bir mikro ekonomi var. Tarih boyunca, özellikle neoklasik iktisatçılardan
beri, yani yüz, yüz küsur seneden beri bu iki ekonomi arasında
bir çekişme var. Neoklasikler "önemli olan mikro ekonomidir.
Bu, makro ekonomiye hükmeder, makro ekonomiyi yönlendirir"
derlerdi, gerçekten de öyleydi. 1914'lere, 1915'lere kadar, yani Birinci
Dünya Harbi'ne kadar devletin ekonomiden aldığı pay
yüzde 5 bile değildi, bu savaş zamanları da dâhil buna,
yüzde 5 bile değildi. Ama, daha sonra, 1929 ekonomik buhranı
ortaya çıktı. İşte, o zaman, Keynes ekonomileriyle
birlikte devletin ekonomideki ağırlığı arttı
ve devlet, vatandaşların cebindeki ve işletmelerin
kasalarındaki parayı keşfetti ve bugün, bütün dünyada,
Avrupa'da -Amerika biraz daha az- millî gelirin yüzde 40'ına devlet
sahip oldu ve bunu harcıyor.
Şimdi, böyle bir yapıyla,
böyle bir mali devletle, biz küreselleşmeye geldik. Şimdi,
bu defa, makro ekonomi öne çıktı, yani, devlet bürokrasisi
öne çıktı. Derken, bir küreselleşme ortamına geldik.
Küreselleşme ortamında da artık özel sektör daha öne
doğru çıkmaya başladı, makro ekonomi geriye
doğru gitmeye başladı. Buna, tabii ki bürokratların
ve devlet görevlilerinin de büyük tepkisi oldu, bütün dünyada, sadece
Türkiye'de değil.
Şimdi, tabii, bunun esasen sinyalleri
vardı, küresel ekonominin. Neden? Vasıtalı vergiler,
vasıtasız vergiler konusu burada çok tartışılıyordu.
Eskiden, biz talebeyken, 1960'larda, önemli olan veya adil olan devletin
doğrudan doğruya vergi alması, gelir vergisini alması,
kurumlar vergisini alması, yani vasıtasız vergileri
alması. Vasıtalı vergileri aldığı zaman
devlet, daha fazla aldığı zaman, sosyal politika
açısından da bu büyük bir problem teşkil eder, gayriadildir,
o bakımdan da gelir vergisini çok almalı denirdi. Ama,
şimdi bakıyorum, bana göre küreselleşmenin en enteresan
yönü, şimdi vasıtalı vergiler çok yükseldi, yüzde
65'lere geldi, vasıtasız vergiler daha
Buradaki maksat
şuydu: Yani, özel sektöre çok daha büyük kaynak bırakma politikasıydı
bu. Bizim Türkiye'de de böyle oldu, bugün değil, yani, aşağı
yukarı yirmi-yirmi beş seneden beri bu böyle ve şimdi,
bu defa, tabii küreselleşme tam oturmamakla birlikte, böyle
bir ekonomi gelişmiş oldu.
Özel sektörle kamunun farkı
ne, ona baktığımız zaman, özel sektör tabii kaynakları
daha rasyonel kullanıyor, çünkü, onda kâr-zarar, iflas müeyyidesi
var. Yani, kâr edecek, ya zarar edecek veya iflas edecek. Bu, ekonomide,
özellikle işletmecilikte çok önemli. Yani, bu müeyyide olmadan
özel sektörün ayakta kalması mümkün değil, rasyonel çalışma
da buradan ileri geliyor. Devlette ne var? Devlette maliyet minimizasyonu
var, kâr esasına göre çalışamaz. O zaman da devletin küçülmesi
lazım, kaynakları etkin kullanması lazım ki devlette
de maliyet minimizasyonu sağlanmış olsun. Tabii,
1930'lu yıllarda, vergiler çok artınca, sadece klasik devlet
hizmetlerini artırmadı ülkeler Avrupa'da, bu defa, kalkınmayı
sağlamak için ekonomik işletmeler de kurdular, KİT'ler
de kurdular, derken devlet büyüdü. Ben biliyorum, 1960'lı
yıllarda Renault Fransa'da devletleştirildi. O zaman öyle
bir moda vardı, devletleştirme modası vardı.
Şimdi, o geçti. İşte, küreselleşmeyle birlikte
özelleştirme modası gündeme geldi, buna da bütün ülkeler
uydular. Bu böyle devam ediyor. Bunun için önemli olan nedir, özel sektör
için veya işte, görüştüğümüz bugün KOBİ'ler,
KİT'ler için önemli olan nedir? Bunlar için önemli olan, makroekonomik
istikrardır. Çok değerli milletvekilleri, buna "makro
ekoloji" de diyebilirsiniz. Yani, nasıl canlılar tabiatta
iyi bir ekolojik ortamda daha güzel hayat yaşarlarsa, özel
işletmeler de, makroekonomik istikrar sağlandığı
zaman makroekonomik ekolojide daha rasyonel, daha kolay çalışırlar,
daha rahat çalışırlar. Bunun sağlanması lazım.
Tabii, 2002'den önceki üçlü koalisyon
hükûmetleri zamanında, maalesef, mali disiplin olmadığı
için, devlet bütçeleri çok açık verdiği için ekonomi büyük
bir çıkmaza girdi ve istikrar bozuldu. İstikrar bozulduğu
zaman tabii ki işletmeler de çok zor durumda kaldılar. Biliyorsunuz,
yüz binlerce işyeri kapandı, yüz binlerce insan işsiz
kaldı. Bunun bir kötü tarafı da şuydu: O dönemde, o üçlü
koalisyon döneminde banka sistemi çöktü. Neden çöktü? Çünkü, mali
disiplin kalmayınca, devlet, harcamalarını karşılayacak
para bulamayınca bu defa kamu bankalarına yöneldi. Kamu
bankalarını âdeta bir bütçe gibi kullandı ve böylece
-bu bir yılda iki yılda olmadı, uzun bir süreçte oldu,
son zamanlarda, 2000-2001'lerde hızlandı- bir baktık ki,
bu bankaların bütün kaynakları devlet tarafından kullanılmış;
bütün teşvikler, bütün her şey buradan verilmiş. En sonunda,
alınan tedbir sonunda kamu bankalarının 22 milyar dolar
borcu konsolide edildi; bir yerde devlet tahvili verildi ve faizleri
vatandaşın üzerine kaldı. Tabii, özel sektör de sıkıntıda
olduğu için o yıllarda, özel sektör de, özellikle bankası
olan holdingler de kendi bankalarının içine yöneldiler ve
böylece, Türkiye'de banka sistemi tam 42 milyar dolarla battı.
Tabii, bu 42 milyar dolar battı. Bir gecede, devlet, bunlara hazine
bonosu verdi, 36 katrilyon olan devletin borcu bir gecede 122 katrilyona
çıktı. İşte bugün bizim bütçeden ödemiş olduğumuz
40 küsur milyar YTL'lik faizler de buradan geliyor. Ama, tabii, AK Parti
iktidara geldikten sonra gerçekten de ekonomi düzlüğe çıktı,
mali istikrar sağlandı ve bu mali istikrarın sağlanması
sonunda -Sayın Bakanımız da ifade etti, ona da değineceğim-
özellikle mevduatın krediye dönüşme oranı yüzde
30-35'lere düştüğü için, özel piyasaya kaynak arz edilemediği
için, kredi arzı olmadığı için, kredi talebi karşılanamadığı
için faizler yükseldi, devlet bütün kredileri ve fonları bloke
etmiş oldu. AK Parti iktidara geldikten sonra çok disiplinli
bir mali yönetim, bütçe açıklarının giderilmesi ve
gerçekten de alınan tedbirlerle ekonomi düzlüğe çıktı,
yani mikro - ekonomi için gerekli olan ekonomik ekoloji, uygun ortam
sağlanmış oldu ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
CEMAL UYSAL (Devamla) -
böylece,
gerçekten de firmalar ayağa kalktı, ekonomi gerçekten de
çok iyi bir duruma geldi.
Şimdi, tabii, onu bütün hatları
itibarıyla anlatmam mümkün değil, şu anda inkıtaları
yaşıyoruz. Sayın Başkan, tahmin ediyorum, bir dakika
verdi bana. Yani, bugün alınan tedbirler, bugün Anadolu Yaklaşımı
çerçevesinde alınan tedbirler de, özel sektördeki darboğazın
giderilmesi için yapılmış olan bir uygulamadır.
Ama, gerçekten de özel sektörün teşvik edilmesi ve bu gibi darboğazlardan
kurtarılması çok önemlidir.
Ben, bu vesileyle -daha söyleyeceğim
çok şey var, ama zaman da daraldı- hepinizi saygıyla selamlarken,
yaklaşmakta olan, birkaç gün sonra idrak edeceğimiz yeni
yılınızı, tüm milletimizin yeni yılını
ve Kurban Bayramı'nı kutluyor, hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Uysal.
Sayın milletvekilleri, tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelerine geçilmesi
kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.23
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),
Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44'üncü Birleşimi'nin Üçüncü
Oturumu'nu açıyorum.
1312 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 1'inci maddesini
okutuyorum:
KÜÇÜK VE ORTA BÜYÜKLÜKTEKİ İŞLETMELERİN
MALÎ SEKTÖRE OLAN
BORÇLARININ YENİDEN YAPILANDIRILMASI HAKKINDA
KANUN TASARISI
Amaç
MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı;
küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin, Türkiye'de faaliyette
bulunan bankalar ve diğer malî kurumlardan almış oldukları
ve 31/10/2006 tarihi itibarıyla bu kuruluşlar nezdinde donuk
veya şüpheli alacaklar hesabına intikal etmiş bulunan
kredi borçlarına ilişkin olarak, çerçeve anlaşma ve
sözleşmeleri kapsamında;
a) Söz konusu kredi borçlarının
vadelerini uzatmak,
b) Bu işletmelerin kredilerini
yenilemek,
c) İşletmelere ilave yeni
kredi vermek,
ç) Anapara ve/veya asli faiz ve/veya
temerrüt faizi veya kâr paylarını indirmek veya bunlardan
vazgeçmek,
d) Anapara, faiz veya kâr payı
alacaklarını; kısmen veya tamamen iştirake çevirmek,
aynî, nakdi ya da tahsil şartına
bağlı bir bedel karşılığı devir veya
temlik etmek, borçlu ya da üçüncü kişilere ait aynî değerler
karşılığında kısmen veya tamamen tasfiye
etmek,
e) Diğer bankalarla birlikte
hareket ederek protokoller yapmak,
şeklinde alınacak tedbirlerle,
malî kesime olan geri ödeme yükümlülüklerini yerine getirebilmelerine
ve istihdama katkıda bulunmaya devam etmelerine imkân verilmesini
sağlamaktır.
(2) Birinci fıkrada belirtilen,
kredileri kısmen veya tamamen iştirake çevirme işlemi,
4603 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye
Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası
Anonim Şirketi Hakkında Kanuna tâbi bankalar ile yönetimi
ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalar
tarafından yapılamaz.
(3) 30/1/2002 tarihli ve 4743 sayılı
Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun uygulamasından yararlanmış
olanlar bu Kanun kapsamına girmez.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın
Ali Kemal Deveciler.
Süreniz on dakika Sayın Deveciler.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin (KOBİ'lerin)
Malî Sektöre Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması
Hakkında Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşma yapmak üzere
buradayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, KOBİ'ler,
Türk ekonomisi içinde önemli bir yere sahip, önemli bir işleve
sahiptirler. Nitekim, KOBİ Stratejisi Eylem Planı'ndaki
veriler ışığında biliyoruz ki KOBİ'ler,
hizmet sektörü de dâhil olmak üzere tüm işletme sayısının
yüzde 99,8'ini, toplam istihdamın yüzde 76,7'sini ve toplam katma
değerin de yüzde 26,5'ini oluşturmaktadır. Bu kapsamda
bakıldığında KOBİ'lerin istihdam ve üretim
açısından taşımakta oldukları önem daha da
iyi anlaşılmaktadır.
Ekonomik ve sosyal açıdan bu
denli önemli olan KOBİ'ler, gerçekte günümüzde birçok sorunla
boğuşmaktadırlar. Bu firmalar geleneksel üretim metotlarıyla
üretim yapmakta, fakat birçok alanda yabancı firmalarla rekabet
etmek durumunda bırakılmaktadırlar.
Nitekim, AKP Hükûmetinin uyguladığı
YTL'nin aşırı değerlenmesine yönelik politikalar
sonucunda ve gerekli yapısal önlemlerin alınmaması
sonucu rekorlar kıran ithalat karşısında, bu rekabet
Türk KOBİ'leri açısından daha da yoğun, hatta aksak
bir hâle gelmiştir.
Her ülke kendi KOBİ'lerini korur
ama, AKP İktidarı, maalesef, buna yönelik iş ortamını
ülkemizde sağlamaktan çok uzak kalmıştır. Bu yapı
içinde Türkiye'de KOBİ'ler, genelde verimsiz üretim metotları
ve eski makine, ekipman kullanarak katma değeri düşük olan
alt kalitede ürünlerin üretimiyle meşgul olmaktadırlar.
Bu işletmelerin teknolojik seviyelerinin yükseltilmesinde
yeterince başarılı olunamamıştır. Yeterli
kamu mali imkânlarından yararlanamayan KOBİ'ler, aynı
zamanda AB tüketicisine yeterince hitap edecek biçimde üretim
içinde olamamaktadırlar. Bu şartlar altında Şubat
2001 krizinin getirdiği kur avantajı KOBİ'ler tarafından
yeterince kullanılmadığı gibi, kriz koşullarına
dayanamadığı için çok sayıda işletme, söz konusu
krizle birlikte, 2001 yılında kapanmak durumunda kalmıştır.
AKP İktidarında reel faizler
hâlâ yüksek düzeylerdedir. KOBİ'lere hizmet verecek sermaye piyasası
imkânları da yeterince geliştirilememiştir. Her ne kadar
KOBİ'lere yönelik kredi garantisi, risk sermayesi, yatırım
ortaklığı, gayrimenkul yatırım ortaklığı,
KOBİ finans şirketleri, KOBİ'lere yönelik factoring,
leasing şirketleri var olsa da, bunlar sembolik düzeylerde kalmıştır
maalesef. Tabii ki, 2007 bütçesinin hâlen yüksek oranda açık vermesinin
beklendiği bir ortamda, zaten özel işletmelerin piyasadan
fon bulma imkânı yetersiz kalacaktır. Buna bir de, bu konuda
gereken uzun vadeli perspektiften yoksun günlük politikalar eklenince,
durum, baskılar ve aksak rekabet ortamı altında yaşamını
sürdürmeye çalışan koskocaman bir KOBİ sektörü olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye'deki KOBİ'lerin durumu
ve finansman olanaksızlıkları yoğunken, bugün üzerinde
çalıştığımız kanun tasarısı da,
finansal yapıları bozulmuş olan KOBİ'lerin mali
yapılarını güçlendirebilmek amacıyla bugün getirilmektedir.
Bununla birlikte, anlaşılamayan
diğer bir husus da, ekonominin çok iyi durumda olmasıyla
övünen AKP İktidarında bu tür bir yeniden yapılanmaya
gereksinim duyulunmasıdır. Bilindiği gibi, İstanbul
Yaklaşımı gibi finansal yeniden yapılanma girişimleri
ağır krizler sonrasında gerek duyulan finansal yeniden
yapılanma yöntemleridir ve Türkiye'de de bu amaca yönelik olarak
uygulanmıştır daha evvel. Buna mukabil, önümüzdeki
kanun tasarısı KOBİ'lerin borçlarının yeniden
yapılanmasını konu almaktadır. Bu şartlar altında,
AKP Hükûmetinin, ekonominin herkes için iyi olduğu övünmelerine
en iyi cevap yine AKP Hükûmetinizce bugün önümüze getirilen bu kanun
tasarısıdır.
Şartlar bu iktidarın söylediği
gibi iyi olsaydı bu tür bir yeniden yapılandırmaya ihtiyaç
da olmazdı. Zaten AKP sözcüleri ne derlerse desinler, rakamlar,
bize, ekonominin gerçek durumunu vermektedir. Bütçede AKP sözcüleri
çok iyimser rakamlar verdiler.
Kriz nedeniyle 2001 ve 2002 yıllarında
protesto edilen senet miktarı 12,1 milyon adet ve 38 milyar YTL
iken, AKP İktidarının tamamında bu miktarlar
sırasıyla 10,3 milyon adet ve 33,6 milyar YTL'dir. Bu son rakamlar,
daha henüz 2006 yılının ekim ayına kadar olan rakamlardır
ve AKP İktidarının tamamının bu çerçevede
Türkiye'nin yaşadığı en derin kriz döneminde yaşanan
protestolu senet seviyesine hem miktar hem de tutar olarak ulaşmasına
çok az bir zaman kalmıştır.
Piyasada küçük ölçekli işletmelerin
yaşayabilmesi için durum bu denli zorken, kanun tasarısının
genel gerekçe kısmında, tasarının amacının
artık çok gerilerde kalmış olan "2000 Kasım ve
2001 Şubat aylarında yaşanan krizler sonrasında
işletme sermayesi yetersizliği çeken KOBİ'lerin ekonomiye
kazandırılması" olarak ifade edilmesi oldukça
dikkat çekici bir gerekçedir.
Sayın milletvekilleri, iki
ay sonra krizin altıncı senesini bitireceğiz. Bu krizden
etkilenen KOBİ'leri düşünmek AKP İktidarının
yeni mi aklına geldi? Altı yıldan beri aklınız
neredeydi arkadaşlar? Altı yıl evvel çekilen bir kriz,
dört buçuk yıldır iktidardasınız, hadi ilk bir buçuk
yıl olmadı, siz geldiniz iktidara, neden dört buçuk yıldan
beri aklınıza gelmedi? Altı yıl oldu bu krizi yaşayalı.
Bu kriz nedeniyle batan KOBİ'lerin
derdine derman oluyor mu bu tasarı? Zaten çoğu tasfiye oldu,
kapattılar. Peki, şimdi ne olacak? Zaten finansman açısından
göreli olarak güçsüz olan KOBİ'lerin, söz konusu kriz ardından
AKP İktidarının son yılına girilirken hatırlanması
manidardır. Halk Bankasını satacak olmanın mahcubiyetiyle
mi bu girişimde bulunuyorsunuz? Peki, ya krizde batmış
olan KOBİ'lere ne yapacaksınız? Onların, batan KOBİ'lerin
durumu ne olacak, onlara ne yapacağız? Giden gitti diyemezsiniz.
AKP İktidarı döneminde kriz benzeri koşulların
yaşandığının bir ikrarı olsa da, bu tasarıyla
KOBİ'lere sağlanacak finansal nefes almaya destek olunmalıdır.
Biz de, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu yasayı destekliyoruz.
Bununla beraber asıl yapılması gereken, borçların
yeniden yapılandırılması yoluyla değil, yatırım
ortamının KOBİ'lerin yararına olabilecek biçimde
düzenlenerek güçlü bir girişimcilik altyapısının
yaratılması olmalıdır. Fakat, bu durum, Türkiye'yi
pazarlayarak avantajın yabancı girişim ve şirketlere
geçtiği bir noktada oldukça zor görülmektedir. Tabii durum böyle
olunca da, Hükûmetin biriken tansiyonun boşaltılması
için başvuracağı en iyi yol, periyodik olarak finansal
yeniden yapılanma hamleleridir. Yalnız, Hükûmet şunu
iyi bilmelidir ki: Bu tür hamlelere bir süre sonra büyük bir bölümü
yabancılaştırılacak olan bankacılık sisteminden
de karşı sesler gelmeye başlayacaktır. Türkiye
ekonomisinde bu tür riskler birikirken önümüzdeki kanun tasarısı
genel hatları itibarıyla, 4743 sayılı Mali Sektöre
Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması Hakkındaki
Kanun'un bir benzeridir. Bu kapsamda, İstanbul Yaklaşımı'nın
uygulamalarından edinilen tecrübeleri içermektedir. Bu kapsamda
KOBİ'lerin borçlarının yeniden yapılandırılması
günümüz şartlarında önem arz etmektedir. Bununla birlikte,
Hükûmetin dikkat etmesi gereken husus, bu tür yeniden yapılandırmaların
bir kez daha gerekmemesi için yeterli önlemlerin alınması,
yatırım ortamının iyileştirilmesi yönünde
adımlar atmasıdır. Nitekim, daha önce de söylemiş
olduğum gibi önemli olan, KOBİ'lerin rekabet güçlerinin geliştirilebilmesi
amacıyla kapsamlı ve stratejik bir yaklaşıma sahip
olmasıdır.
Şimdi, bu yasa neler getiriyor,
bir de ona bakalım, hangileri giriyor, neler girmiyor. Bu yasadan,
küçük ve orta boy büyüklükteki işletmeler, KOBİ'lerin tanımını
bu yasa maddesiyle de değiştirdik. 250 kişiden az
-yıllık- istihdam eden ve yıllık net satış
hasılatı 25 trilyon lirayı aşmayan işletmeleri
kapsamaktadır. Yani, yaklaşık 33 bin firmayı kapsamaktadır.
2002 Ocak ayında çıkarılan
İstanbul Yaklaşımı'na girmeyen, yeniden yapılandırılan
318 firma burada girmemektedir. Peki, 250 kişiden az olan istihdamı
bu KOBİ'lere sokuyoruz, bu yeniden yapılandırmaya sokuyoruz,
25 trilyon lirayı aşmayan işletmeleri sokuyoruz. Peki,
size soruyorum: 250 işçinin üstünde olan veya cirosu 25 trilyonun
üzerinde olan ve 2001 yılında bu krizi yaşamış
olan diğer KOBİ'ler, diğer işletmeler ne olacak arkadaşlar?
Yani, bunları da bir şekilde buna dâhil etmemiz lazım.
Yine, bu yasayla, bu 250 kişinin
üzerindeki işletmeler, vergi dairelerine ödenmeyen,
31/10/2006 tarihine kadar -vadesi geldiği hâlde- ödenmemiş
bulunan elektrik borçlarına, doğal gaz, telefon, su kullanımından
kaynaklanan borçları ile Maliye Bakanlığına ait
vergi daireleri ile sosyal güvenlik kurumlarına olan borçlarına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)
-
6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulüne tabi
olan mevzuat hükümlerine göre yüzde 9 faiz uygulaması yapılacak
ve yirmi dört ay taksitlendirme yapılacaktır.
Olumlu bir düzenlemedir, ama, burada,
bankalara bir keyfiyet getirilmektedir. Yaklaşık bu 33
bin firmayı ilgilendiren KOBİ'lerle, banka yönetimleri,
istediğiyle, istediği şekilde faizle anlaşarak,
indirim yaparak anlaşma cihetine gidecektir, istedikleriyle
de anlaşmayacaktır. Bankalara keyfiyet getirmektedir.
Bu düşünceler
ışığı altında, bu kanunun KOBİ'lerimiz
için hayırlı olmasını diliyorum. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, her ne kadar eksikleri de olsa, bu yasaya KOBİ'ler
açısından destek vereceğimizi söylüyorum.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Deveciler.
Şahsı adına, Kayseri
Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün üzerinde görüşmekte olduğumuz,
küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin mali sektöre olan
borçlarının yeniden yapılandırılması.
Gerçekten, hem geneli üzerinde grup adına hem de şahsı
adına konuşan değerli arkadaşlarımız bu
yasanın ehemmiyeti ve içeriği hakkında çok güzel bilgiler
verdiler. Bu yasa komisyonumuza geldiğinde, biraz önce değerli
arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, 39
ila 42 bin arasında sorunlu KOBİ olduğu tespit edildi.
Ama, komisyona geldiğinde yasanın şekli, Sanayi Bakanlığının
2005 yılı sonundaki yaptığı tanımlama
çerçevesindeki KOBİ tanımına uygun olarak değerlendirmenin
sonucuydu. Oradaki KOBİ tanımında "250 işçi
ve 25 milyon YTL'den daha az miktarda ciro yapan müesseseler KOBİ
tanımına girer." şeklinde katı bir ifade vardı.
Plan ve Bütçe Komisyonunda değerli milletvekili arkadaşlarımızla
birlikte bu yasayı esnek hâle getirdik. Aslında, işin
doğrusu da buydu, KOBİ tanımını esnek hâle getirebilmek.
Ben buradan Sanayi ve Ticaret Bakanlığımıza teşekkür
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, KOBİ,
uzun yıllardır Türkiye'nin gündeminde olan ve
Her konuşmamızda
Türkiye'deki işletmelerin yüzde 98'i KOBİ'dir diye ifade
ediyoruz. Ama, 2005 yılı sonuna kadar yasa
Sanayi Bakanlığının
tanımı yürürlüğe girene kadar on iki, on üç tane KOBİ
tanımı vardı. KOSGEB'in farklı bir KOBİ tanımı,
Türkiye Halk Bankasının farklı bir KOBİ tanımı,
İGEME'nin farklı bir KOBİ tanımı, Eximbankın
farklı bir KOBİ tanımı, ilanihaye diğer kurum
ve kuruluşların farklı farklı KOBİ tanımları
vardı. Yine, 2005 yılında Sanayi Bakanlığı
bütçesi görüşülürken, komisyon üyesi değerli arkadaşlarımızın
KOSGEB'le ilgili verdiği bilgiler çerçevesinde KOBİ tanımının
netleştirilmesi istendi ve KOBİ tanımı tek hâle
getirildi. Eskiden KOBİ tanımı 150 işçiden az çalıştıran
müesseseler şeklindeydi. Biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Sanayi
Bakanlığının yaptığı KOBİ tanımını,
katı olan KOBİ tanımını "veya"
şeklinde, "250 veya 25 milyon YTL'den az ciro yapanlar"
şeklinde, "250 işçiden az, 25 milyon YTL'den az ciro yapan
müesseseler, işletmeler" hâline getirdiğimizde, bu
kapsam biraz daha genişlemiş oldu. Öyle tahmin ediyorum
ki, 40 veya 70 bin civarındaki küçük ve orta boy işletme bu
imkândan faydalanacak.
Değerli arkadaşlar, 4743
sayılı Yasa, Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girmiş.
Türkiye, 2000 Eylülünden itibaren başlayıp, 2000 Kasımında
sinyallerini veren ve 19 Şubat tarihinde başlayıp, 21
Şubat tarihinde, tarihe hakikaten kötü bir şekilde çizilmiş
"21 Şubat krizi" diye söylediğimiz krizi yaşadı.
O günden sonra, bankalar ve işletmeler arasında büyük problemler
çıktı. Çünkü, sistem, banka sisteminin çöküşüyle beraber
büyük bir boyuta ulaştı. Banka sisteminin çöküşü, 4743
sayılı Yasa'nın ortaya çıkmasına sebebiyet
verdi. Fakat, o dönem içerisindeki banka sisteminin mali yapısı
çok güçsüz olduğundan dolayı, bankalar, en kolayını,
en uygununu kendilerine tercih ettiler.
Sayın Bakanım biraz önce
ifade ettiler, 318 firma bundan faydalandı. 318 firmanın yapılandırmasına
baktığımız zaman, yüzde 62'si kamu bankası,
yüzde 21'i özel banka, yüzde 13'ü TMSF'ye devredilmiş bankalardan,
yani, yüzde 75'i devlet ve devletle ilişkili olan bankalardan olmuş.
318'in yüzde 75'i... 318'inin yüzde 75'ine baktığımız
zaman, hemen hemen 225 civarında, 230 civarında müessese
kamu bankalarıyla barış ilan etmiş, yeniden yapılandırmayı
yapmış.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Elitaş, yüzde 62'si özel banka, onu düzeltin,
kamu değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Yüzde 62'si...
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) -
Özel banka, yüzde 21'i kamu bankası.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Hamzaçebi'nin bilgilerine inanıyorum, düzeltiyorum.
Değerli arkadaşlar, yüzde
62 olsa, yine, buradaki rakam, yaklaşık 180-280 tane firmanın
bu yaklaşıma girmesi.
Şimdi, 4743 sayılı Yasa'nın
eksiği vardı. Eksiği ne?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Hamzaçebi ve diğer arkadaşlarımızın
söylediği gibi, bu, ihtiyari, isteğe bağlı, gönüllülük
esas. Kim gönüllü olacak? Önce zor durumdaki şirket gönüllü olacak,
arkasından banka gönüllü olacak veya tersi. Banka gönüllü olacak,
diyecek ki: "Gel ben senin bu borçlarını yeniden yapılandırayım."
Şirkette de, bu şartlar altında olursa gidecek.
Siz bu gönüllülük esasında
eğer devlet olarak elinizi taşın altına koymazsanız,
bankalar bu işe cazip olarak bakmazlar, gönüllü olmazlar. Bizim
bu yasada, bu tasarıda ortaya koyduğumuz şey, devletin
gönüllülüğü, bankaların gönüllü olmasını cazip
hâle getirmek şeklindeki düzenleme.
Değerli arkadaşlar, 2000
yılındaki, 2001, 2002 kriziyle ortaya çıkan bankaların
mali yapılarındaki rahatsızlık, maalesef, onların
gönüllü olmalarını da zora sokmuş.
Şimdi, bakınız,
şarta bağlı olarak eğer bankalar gönüllü şekilde
bu işletmelerle olan borç yapılandırmasını
yaparlarsa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Sayın Başkanım, bir iki dakika müsaade ederseniz
BAŞKAN - Son cümlenizi rica
ediyorum, ek süre verdim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Son cümlelerim.
bankalar bu gönüllülük esasına
dayanan işlemlerini yapabilirlerse, arkasından kamu da
bu işin içine giriyor. Vergi, resim ve harçlarını istisna
yapıyor. Bankalar anlaşırken, gayrimenkuller veya
iştiraklerle ilgili yaptığı muamelelerle ilgili
hiçbir masraf ödemiyorlar. Bunları elden çıkardıkları
zaman, yine masrafsız şekilde elden çıkarmalarına
imkân veriyor.
Yine, burada, değerli arkadaşlarım,
enerji ve doğal gaz dağıtımlarıyla ilgili de
yasaya bir madde koyduk. Daha önce -yine Sayın Hamzaçebi onu
ifade etmişti- tasarı geldiğinde yüzde 24'tü. Biz, bunu,
Plan Bütçe Komisyonunda, değerli arkadaşlarımızla
beraber, yüzde 9 ve basit faiz olarak söyledik. Sayın Hamzaçebi
ona itiraz etti. Dedi ki: "Bu yüzde 9'u kaldıralım,
6183'te takip esaslarına baktığımız zaman, bu
yüzde 9 ile bileşik faiz uygulanır."
Bileşik faiz uygulanmaması
amacıyla ve kanun koyucu olarak, bu kanunu yorumlayanlara biraz
daha yol açmak açısından, tutanaklara geçmesi babında
"6183 sayılı Yasa'daki basit faiz, bileşik faiz uygulanmayacak
şekilde anlaşılır" diye ifade koyduk.
Yine, her şeye rağmen bir
hesaplattık. BDDK'daki, Kurumdaki arkadaşlarımıza
hesaplattık. Dedik ki, yirmi dört aylık bileşik faizin
yıl sonundaki hesabı nedir? 9+9'un yıl sonundaki hesabı
nedir diye hesapladıklarında, 18,81 bileşik faiz oluyor.
Eğer, basit faiz olursa, 9+9, 18 ödeyecek, bileşik faiz olursa,
18,81 şeklinde bir faizle ödeme karşısında kalacak.
Pek de önemli bir şey değil, ihmal edilebilir. Basit faiz,
teknik olarak 3095 sayılı Yasa'ya uygun hâle getirilebilir
ya da 6183'te olduğu gibi devam ettirilebilir. Çünkü, oran çok
düşük.
Değerli arkadaşlar, bu
yasanın en büyük, önemli özelliklerinden birisi: Sivil toplum
örgütleriyle uzlaşmak, anlaşmak.
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
çok geçtiniz
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Bitiriyorum efendim, son cümlem efendim.
Sivil toplum örgütleriyle ilgili.
Aslında, bu yasayı, KOBİ'ler, 40 bin, 70 bin KOBİ dinliyor,
ne anlama geliyor, onu ifade etmeye çalışıyorum. Sivil toplum örgütleri de buna katkıda
bulundular. TOBB temsilcisi Ankara
Sanayi Odası Başkanımız katkıda bulundu. Kayseri'den
Sanayi Odasını temsil eden arkadaşımız katkıda
bulundu. Ticaret Odası, Kayseri Sanayi Odası, borsalardaki
arkadaşlarımız katkıda bulundu, tüm Türkiye'deki
sanayi ve ticaret odaları, borsalar, esnaf odaları bu yasaya
katkıda bulundular. Katkıda bulunan tüm milletvekili arkadaşlarımızın,
bu tasarıyı düşünüp, zor durumda olan KOBİ'lerimize
bir bayram hediyesi vermeyi düşünen Hükûmetimize ve gerçekten,
çok olumlu katkılarından, alt komisyon çalışmalarında
da katkıda bulunan hem ana muhalefet hem diğer muhalefet
partisindeki arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
İnşallah, bir bayram hediyesi olarak çıkacak.
Mübarek Kurban Bayramı'nızı
tebrik ediyorum, yeni yılımızın hayırlara vesile
olmasını Cenabıhak'tan niyaz ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Elitaş.
Şahsı adına ikinci konuşmacı,
Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.
Buyurun efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun tasarısının
KOBİ'lerimize ve ülke ekonomimize hayırlar getirmesini
temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
2000 ve 2001 yılları Türk ekonomisi için son derece sıkıntılı
yıllar olmuştur. Bu dönemde KOBİ'lerimiz, sanayicilerimiz,
toplumun bütün kesimleri ciddi manada sıkıntı içerisine
girmişlerdir.
Tabii, AK Parti Hükûmeti de doğal
olarak böyle bir sıkıntılı dönemin arkasından
iktidara gelince, öncelikli hedefi, enflasyonla mücadeleye vermiştir.
Tabii, enflasyonla mücadele ederken, fiyatların düşmesi
gerektiğinden hareketle döviz fiyatlarının ucuzlaması,
Türk parasının aşırı değerlenmesi ve bunun
doğal neticesinde de ithalatın artması ortaya
çıkmıştır ve bunun bir başka yönü, artan ithalatın
finansmanını karşılayabilmek için de dışarıdan
sıcak paranın, yabancı paranın gelmesi gerektiği
için, faizler de buna uygun olarak belirli bir seviyeye yükselmiştir.
Şimdi, böyle bir ortamda Türkiye'de
KOBİ'ler ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıya
kaldılar. Nedir bu sıkıntı? Türk parasının
aşırı değerli olmasından dolayı, ithal
ürünler son derece ucuz hâle geldi. Öyle olunca, Türkiye'deki KOBİ'lerimiz
ve sanayicilerimiz Türkiye'de ürettikleri ara mallarını,
döviz fiyatının ucuzlamış olmasından dolayı
yurt dışından ithal eder hâle geldiler ve bunun neticesinde
de Türkiye'de 2005 yılında 81 milyar dolarlık ara malı
ithalatı yapıldı.
Şimdi getirilen bu düzenlemeyi,
ben, son derece, gönülden, hazırlayanları kutluyorum. Bir
ihtiyaçtan doğmuştur, geçmişten bugüne kadar sıkıntı
içerisinde olanların dertlerine bir derman olmak için getirilmiştir.
Şimdi benim bu noktada, Sayın Bakanımdan da özellikle
bir istirhamım var. Sayın Bakanım 81 milyar dolar,
herhâlde ona bakacaksınız galiba. Ben rakamlarda yanılmam,
lütfen, rahatsız olmayın. Şimdi, ben, Sayın Bakanımdan
da özellikle istirham ediyorum. Şimdi, bu 81 milyar dolarlık
ara malı, ben Denizliliyim, şimdi bunun Denizli'ye yansıması
şöyle olmuştur arkadaşlar: Denizli bir tekstil şehri
ve Denizli, yıllardan beri tekstildeki güçlü atılımıyla
Şu anda 1,5 milyar dolar civarında Denizli'de tekstil ihracatı
var. Şimdi döviz ucuzlayınca, ithalat ucuz hâle gelince benim
Denizlili sanayicim ara malını Çin'den, Hindistan'dan, Pakistan'dan
getirmeye başladı. Öyle olunca ne oldu bunun neticesinde?
Türkiye'deki ara malı üreten KOBİ'lerde sıkıntılar
başladı.
Şimdi, Sayın Bakanım
-bu güzel kanun- bundan sonra da KOBİ'lerin sıkıntıya
girmemesi için bazı tedbirlerin alınmasında fayda
var. Şimdi, bu tedbirlerden bir tanesi Teşvik Kanunu.
Şimdi yine ben Denizli'den örnek vereceğim. Teşvik, sektörel
veya bölgesel olmalı. Getirdiğiniz Teşvik Kanunu'nu
ben iyi niyetli kabul ediyorum, ama, bu iyi niyetinize rağmen
Teşvik Kanunu'ndan istenilen amaca Türkiye'de ulaşılmadı.
Geliniz, Sayın Başbakanın da bu konuda açıklamaları
var, Sayın Maliye Bakanının da var, Sayın Ali
Coşkun'un da var, bu Teşvik Kanunu'nu, şöyle, bölgeleri
ve sektörleri de içine alacak şekilde yeniden bir gözden geçirelim.
Bakın, ben bir Denizli milletvekili
olarak sizin huzurlarınızda sanayicilerimiz adına
bir söz veriyorum. Bu Teşvik Kanunu'nu sektörel yaparsanız,
biz, Denizli'yi, Denizlili sanayicilerle beraber bir Denizli daha
yaparız Sayın Bakanım. Denizli'nin ihracatını
ikiye katlarız. Bakın, Türkiye'de, şu anda, işsizlikle
ilgili bir sıkıntı var. Bu işsizlikle ilgili
sıkıntının giderilmesinde, teşvikten dolayı,
biz Denizli olarak, istihdama da çok büyük katkı yapma sözünü
bir milletvekili olarak veriyorum. Yani, bunları, bu Teşvik
Kanunu.
İki: Yatırım ortamının
iyileştirilmesi, istihdam üzerindeki vergi yükleri, enerji
fiyatları, bunları, geliniz bakınız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
İktidarınızın son dönemi, son on ayı. Sayın
Bakanım, geliniz
Ben, bunları hiçbir siyasi mülahazayla
söylemiyorum. Tebrik edeceğim, kutlayacağım. Bunlar,
Türk sanayisinin ihtiyacı olan hususlardır.
Bir diğer konu daha var: Biliyorsunuz,
49 işçinin üzerinde işçi çalıştırmaya
başladığınız an sanayicimiz için ekstradan
külfetler geliyor. Ben sanayinin içerisinden gelen birisiyim,
yıllarca dokuma tezgâhlarında çalıştım, evimde
dokuma tezgâhı vardı. Şimdi, bu 49 meselesinden dolayı,
bakınız, Türkiye'deki işletmelerin yaklaşık
yüzde 97'si 50 işçinin altında çalıştırıyor.
Şuna da bir el atın Sayın Bakanım, şunu da bir
gözden geçirin. Yapılabilecek bir şey varsa, bunu da yapın.
Ben inanıyorum ki, eğer, bunda da bir iyileştirme
sağlanırsa, istihdam noktasında, Türkiye'de, çok ciddi
mesafeler alabiliriz. Ve yine, ucuz dövizden dolayı, ithalatın
artmasından dolayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Başkanım
BAŞKAN - Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz, tamamen teknik konuşuyorum.
Şimdi, 688 kalem malda, ithalatında
daha önceden TSE belgesi ve CE belgesi istenirken, son dönemde bu
uygulamadan vazgeçildi. Şimdi, bakın, bugün ulusal basına
da yansımış. Ucuz Çin malları Türkiye'yi işgal
etti Sayın Bakanım. En azından bir TSE belgesi garantisi
standartlarında bu malların ithal edilmesiyle ilgili, ne
olur, bir çalışma da orada yapın. Bu konuyla ilgili,
şöyle, gümrüklerimizi biraz daha sıkı tutalım.
Niye bunu söylüyorum? Şundan söylüyorum: Denizli'de Yatağan
beldemiz var, bunlar bıçakçıdır, yüz yıllardan beri
bıçakçıdır ve çok kaliteli bıçak üretirler, ama,
bu ucuz Çin malları Türk piyasasına girdikten sonra, Yatağan'daki
benim bıçakçım can çekişiyor. Acıpayam Yeşilyuva,
ayakkabı sektöründe çok ileridir; yüzlerce istihdam sağlayan,
binlerce istihdam sağlayan işyerleri vardır. Bu ucuz
Çin mallarından dolayı, bunlarda da bir sıkıntı
var.
Şimdi, bugün, ulusal basında
yer almış. Bursa'dan söylüyorlar. Şimdi, rot başı,
rot ve rotil
Şimdi, rot başında standart aranıyor,
ama rot ve rotilde aranmıyormuş. Şimdi, bunlar da, rot başını,
rot ve rotil diye Türkiye'ye getirmeye çalışıyorlarmış
ve gümrüklerden de bu şekilde geçiyor. Öyle olunca ne oluyor?
İşte, ucuz diye kalitesiz Çin malları ülkeye girince,
işte Bursa'daki oto yan sanayisinde çalışan o KOBİ'lerimiz,
maalesef, bundan dolayı sıkıntı içerisine girmeye
başlıyor. Onun için, değerli milletvekilleri
Sayın Bakanım, ben, size
güveniyorum, inanıyorum, bu konuların üzerinde ciddi bir
şekilde duracağınızdan da en küçük bir şüphem
yok. Bakınız, ihracatımız arttı diyoruz, artıyor;
ama, ihracatın içerisinde ithal ürünlerin payı yüzde 36,5
olmuş Sayın Bakanım, yüzde 36,5. Ne yapıyoruz?
İşte Denizli örneğinden ben yine hareket edeyim. Ham
bez getiriyoruz yurt dışından. Daha önce, onların
boyamasını ve baskısını Denizli'de yapıyorlardı,
şimdi bir adım daha ileri gittiler, baskılı ve boyalı
ham bez getirmeye başladılar. Şimdi ne oluyor? Benim sanayicim
onu alıyor, üzerinde basit bir iki işlem yapıyor, o bir
iki işlemden sonra bunu ihraç ediyor, ihracatımız 85
milyar dolara geliyor, ama ihracatın içerisindeki ithalatın
payı artıyor. İşte, Türkiye'de ihracat artarken,
büyüme artarken işsizlikle mücadele edilememesinin altında
yatan sebeplerden birisi de bu. O bakımdan, bu kanun bir derde
derman olacaktır. Geçmişten günümüze, 2000-2001 yılının
sıkıntılarından dolayı ciddi problemlerle
karşı karşıya olanların dertlerine derman olacaktır.
Ama, günümüzde de, KOBİ'lerde, hakikaten ciddi manada sıkıntılar
var.
Biz bu pazarları kolay elde
etmedik Sayın Bakanım. Şimdi, yine, Denizli'den söyleyeceğim.
Çantalarını aldılar bu arkadaşlarımız
-hepsi de benim yakınlarımdır, Denizli'de tekstili Babadağlılar
yapar, ben Babadağlıyım, yüzde 85'ini Babadağlılar
yapar- yıllarca, Amerika'sına, Japonya'sına, Avustralya'sına,
Avrupa'nın bütün ülkelerine, ellerine çantalarını,
aldılar gittiler. Bu pazarları kolay kazanmadılar bunlar,
ama, şimdi, bu pazarlar, acımasız Çin, Hindistan, Pakistan
rekabetinden dolayı kaybedilmek üzere. Niye? Çin'de işçilik
ucuz, enerji ucuz, vergiler düşük ve daha başka imkânlar sunuyorlar
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
toparlar mısınız konuşmanızı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Son cümlelerimi
Onun için, bizler de, gelin, gelin
bu meseleleri masanın üzerine yatıralım değerli
milletvekilleri. Bu ülke hepimizin, bu memleket hepimizin,
işsizlik hepimizin problemi, ihracat hepimizin problemi, Türkiye'nin
bir Türkiye daha olması hepimizin arzusu, isteği. Onun
için, 355 kişilik de bir büyük grubunuz, çoğunluğunuz
var, istediğiniz kanunları buradan geçirecek güç ve kudrettesiniz,
bizler de sizlere destek olalım. Memleketin, milletimizin gelişmesi,
kalkınması noktasında, önünü açacak, ufkunu açacak,
dünya ülkeleriyle rekabet edecek ortama getirecek olan bu düzenlemeleri
yapmaya çalışırsanız, bizler de, elimizden geldiğince
sizlerin destekçisi olacağımızı ifade ediyor; bu
kanun tasarısının, ülkemize hayırlara vesile
olmasını diliyorum, emeğe geçen herkese teşekkür
ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
Sayın milletvekilleri, 1'inci
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 2- (1) Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Banka: 19/10/2005 tarihli ve 5411
sayılı Bankacılık Kanununun 3 üncü maddesinde
geçen banka tanımını,
b) Birlik: Türkiye Bankalar Birliği
ve/veya Türkiye Katılım Bankaları Birliğini,
c) Çerçeve Anlaşmaları:
Bu Kanunun 3 üncü maddesi uyarınca
imzalanacak Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmalarını,
ç) Diğer malî kurumlar: Ana faaliyet
konuları para ve sermaye piyasaları olan ve bu konularda
kendi özel mevzuatı uyarınca alınan izin ve ruhsat ile faaliyet
gösteren kurumlardan, finansal kiralama şirketleri, faktoring
şirketleri, tüketici finansman şirketleri ve varlık
yönetim şirketleri ile Kredi Garanti Fonu İşletme ve
Araştırma A.Ş.'yi,
d) Kurul: Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurulunu,
e) Küçük ve orta büyüklükteki
işletme (KOBİ): İki yüz elli kişiden az yıllık
çalışan istihdam eden veya yıllık net satış
hasılatı ya da bilanço aktif toplamı yirmibeş milyon
Yeni Türk Lirasını aşmayan işletmeleri,
f) Sözleşme: Finansal Yeniden
Yapılandırma Çerçeve Anlaşmaları kapsamında
yapılan finansal yeniden yapılandırma sözleşmelerini,
ifade eder.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın
Vedat Yücesan.
Buyurun Sayın Yücesan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Eskişehir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Küçük ve Orta Büyüklükteki
İşletmelerin Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini
belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Maddeyle ilgili konuşmama
başlamadan önce, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
finansal darboğaz içindeki KOBİ'lerin nefes almasını
sağlamak üzere getirilen bu kanun tasarısını görüşmekteyiz.
Kanun tasarısıyla, KOBİ'lerin, alacaklı kuruluşlarca
uygun görülecek makul bir süreç içerisinde ve koşullarda, kredilerinin
vadelerini uzatmak, almış oldukları kredileri yenilemek,
ilave yeni kredi vermek gibi tedbirlerle, mali kesime olan geri ödeme
yükümlülüklerini yerine getirebilmeleri sağlanmaya çalışılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
bu kanun tasarısını olumlu bulduğumu belirtmek
isterim. Dünyada rekabet şartları, küreselleşmenin
de etkisiyle hızla değişmektedir. Değişime
ayak uyduramayan ülkeler ve ülke işletmeleri etkinliklerini
kaybetmekte ve giderek dışa bağımlı bir görünüm
sergilemektedirler. Bunun önüne geçebilmek için, ülkeler, sanayi
ve ekonomi politikalarını, sanayilerinin ve işletmelerinin
rekabet gücünü, verimliliğini artıracak yönde belirlemektedirler.
Değerli arkadaşlarım,
amaç istikrarlı bir biçimde büyümeyi gerçekleştirmektir.
Bu çerçevede, gerek yerli ve yabancı yatırımcılar
ve işletmeler gerekse yabancı firmalara yönelik olan yatırım
ve iş yapmanın önündeki engellerin kaldırılması
öncelikli hedefleridir.
Değerli arkadaşlarım,
küreselleşen dünyayla bütünleşmede ve dış pazarlara
açılmada, KOBİ'ler, esnek yapılarıyla ön plana
çıkmakta ve önemlerini daha da artırmaktadır.
KOBİ'ler, tüm dünyada olduğu
gibi Türkiye ekonomisinin de dinamik ve sürükleyici unsurlarından
biri olup ülkemizin sosyoekonomik gelişmesi açısından
çok büyük bir öneme sahiptirler, fakat, ülkemizdeki gidişata
baktığımız zaman, ekonomik büyümenin ana unsuru
olan KOBİ'ler, kendi kaderleriyle baş başa bırakılmışlardır,
ihmal edilmişlerdir. Bugüne kadar harikalar yaratmakta olan,
"Anadolu kaplanları" olarak isimlendirilen KOBİ'lerimiz,
giderek, rekabet güçlerini kaybetmektedirler.
Ülkemizde işletmelerin yüzde
98'i KOBİ'lerden meydana gelmektedir. Türkiye ekonomisinde yaratılan
katma değerin yüzde 30'unu, toplam istihdamın yüzde
60'ını KOBİ'ler omuzlamaktadırlar.
Sadece ekonomik yaşamda değil,
sosyal yaşamda da önemli işlevler üstlenmektedirler. Bölgeler
arası kalkınmada dengelerin bozulmasını önleyici
bir role sahiptirler. Gelir dağılımına olumlu etkileri
olup, ferdî tasarrufları teşvik eder, yönlendirir ve hareketlendirir.
Büyük sanayi işletmelerinin vazgeçilmez destekleyicisi ve
tamamlayıcısıdırlar.
KOBİ'ler, ülkemiz için önemli
sorunlardan biri olan işsizliği azaltma özelliğine de
sahiptirler. Bu nedenle gerçekten desteklenmesi gereken kurumlardır.
İstikrarlı büyümenin geliştirilmesine ve değişen
dünya koşullarına olumlu katkılar sağlayacak
olan işletmelerimiz KOBİ'lerdir. Bu işletmelerimize
çok daha fazla kaynak ayırmamız gerekmektedir.
KOBİ'lerimizin, ülkemizin
ekonomik ve sosyal yapısında çok önemli yerleri olmasına
rağmen, birçok da sorunları bulunmaktadır. KOBİ'lerimiz,
büyük rakamlara ulaşmış ithalatın baskısı
altındadırlar. Her ne kadar, Hükûmet "ihracatımız
arttı" dese de, ne yazık ki, bizim ihracatımızın
önemli bir kısmı ithalatla karşılanmaktadır.
Yani, ihraç ettiğimiz malların içinde ithal girdileri büyük
bir paya ulaşmıştır. Türk lirasındaki
aşırı değerlendirme, ihracatçımızın
ve KOBİ'lerimizin nispi fiyat avantajını erozyona
uğratmaktadır. Bu durum, özellikle ara malı ithalat talebini
kamçılamaktadır. Üretim, istihdam ve büyük ölçüde cari
işlemler açığı da bu politikadan olumsuz etkilenmektedir.
Düşük kur, hammadde ithalatını artırırken,
içeride ise, kendi üreticimiz için, iş yapamaz durumuna getirmiş
bulunmaktadır. İhracatın içindeki ara malların
ve tüketim mallarının payı artarken, sermaye ve yatırım
malları ithalatının payını düşürmüştür.
İthalatın yüzde 83,7'si ara malları ve tüketim mallarından
oluşmaktadır.
Ekonomimizin büyümesine
rağmen işsizliğin neden azalmadığı da bu
verilerle açık ve net olarak ortaya çıkmaktadır. Ülkemiz,
önemli miktarda ara malı ithal etmeden ihracat yapmayan bir ekonomik
yapı içerisine girmiş durumdadır. Türkiye, daha çok
ithalatı özendirmektedir. Düşük kur politikası ve
alınmayan idari önlemler, KOBİ'lerin, yatırım yapmasını,
üretim yapmasını engellemekte, ayrıca, ihracatın
caydırılmasına yol açmaktadır. İthalatın
patlamasıyla KOBİ'lerin zayıflamasına, fabrikaların
kapasitelerini azaltmalarına veya kapanmalarına yol
açmaktadır. Ekonomimiz, giderek daha kırılgan bir yapıya
bürünmektedir.
KOBİ'leri etkileyen bir diğer
önemli husus, değerli arkadaşlarım, enerji fiyatlarıdır.
Enerjiyi, rekabet ettiğimiz ülkelerdeki işletmelere göre,
en pahalı kullanan biziz değerli arkadaşlarım.
Sanayicilerimiz, işletmelerimizin üzerindeki durdukları
ve her platformda dile getirdikleri enerji fiyatlarının
düşürülmesine yönelik herhangi bir girişim, bugüne kadar,
olmamıştır değerli arkadaşlarım.
Dikkatinizi çekmek istiyorum:
Elektrik üzerinden, 4628 sayılı Yasa'ya aykırı olarak,
yüzde 2'lik bir TRT payı alınmaktadır. Üstelik, TRT payı
üzerinden yüzde 18 tutarında KDV alınmaktadır. Bir kere,
bu alınan pay 4628 sayılı Yasa'ya aykırıdır.
TRT'nin gelir-giderlerini düzenleyeceğiz diye, işletmelerimiz,
rekabet gücünü azaltmaktadır. KOBİ'lere destek vermemiz,
onları avantajlı duruma getirmemiz gerekirken, elektrik
maliyetlerinin piyasa dışında bir etkenle artırılması
kabul edilemez değerli arkadaşlarım. En kısa zamanda,
elektrik fiyatlarına eklenen TRT payı, belediye vergisi
başta olmak üzere, fiyatları artıran maliyet unsurlarının
ayıklanması, enerji maliyetlerinin rekabet edilen ülke
fiyatlarına çekilmesi gerekmektedir.
Burada, KOBİ'ler, ekonomimiz,
kalkınmamızın gözbebeği diyoruz, ama, onlara gereken
desteği vermiyoruz. İşte, borçlarını yapılandırıyoruz
denilecek. Değerli milletvekilleri, KOBİ'lerin borçlarının
yapılandırılması olumludur, ancak, bu yapılandırma
neticesinde, KOBİ'lerin yapılandırma taksitlerini
ödeyebilmeleri önemlidir, bir daha borç içerisine düşmemeleri
önemlidir. Bunu sağlayacak önlemleri alabiliyor muyuz değerli
arkadaşlarım? Her şey eskisi gibi, şartlar onların
aleyhine. "Zamanı gelince bir tane daha yapılandırma
kanunu çıkarırız" mı diyorsunuz veya bu, son
derece yanlış bir yaklaşım tarzıdır.
Değerli arkadaşlarım,
21'inci yüzyıl bilgi çağıdır. Sanayileşme devrimini
kaçırmış olan ülkemizin, bilgi çağını yakalaması
gerekmektedir. Bilgi toplumu sürecinde, işletmelerimizi,
KOBİ'lerimizi ar-ge çalışmalarıyla hızlandırmaya
teşvik ederek onları teknolojik ürünler üretmeye yönlendirmeliyiz.
Türkiye'nin sanayileşmesi ve kalkınması açısından,
ulusal sanayimizin önünü açmalıyız. Bir plan ve program çerçevesinde,
hammadde ve ara malı üreten sanayilerin gelişmesini desteklemeliyiz.
Burada tekrar yinelemek istiyorum:
Sanayicimiz, dünyanın en pahalı ikinci enerjisini kullanmaktadır.
İstihdamdan en yüksek vergi alınan ve prim kesintisi yapılan
ülkelerin başında Türkiye gelmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Devamla) -
Ülkemizde, kayıt dışılığı arttırıyor,
bu, haksız rekabete neden oluyor. Bunlarla ilgili önlemlerin
acilen alınması gerekmektedir. KOBİ'lere hak ettikleri
değer verilmeli, zorluklar yaratan etmenler iyileştirilmelidir.
KOBİ'ler, özellikle finansal açıdan desteklenip onlara çeşitli
vergiler, çeşitli vergi kolaylıkları sağlanmalıdır.
KOBİ'lere yönelik, bugüne kadar gösterilen üvey evlat muamelesine
son verilmelidir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yücesan.
Şahsı adına, Nevşehir
Milletvekili Sayın Osman Seyfi. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
OSMAN SEYFİ (Nevşehir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Mali Sektöre
Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması
Hakkında Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
hepinizin bildiği gibi, Türkiye, 2000 Kasım ve 2001 Şubat
aylarında büyük bir kriz yaşamıştır. Şüphesiz,
bundan etkilenmeyen hemen hemen kimse kalmadığı gibi,
en fazla ekonomimiz etkilenmiş ve ekonominin içerisindeki
işletmeler etkilenmiştir. Bunların, tekrar, ekonomiye
kazandırılmasında
çok büyük faydalar olduğu hepimizin malumudur. Sadece
bu tasarı, her ne kadar "KOBİ'lerin ekonomiye kazandırılması"
şeklinde ifade edilmişse de, başta burada çalışanlar olmak üzere, vergi
alacağını tahsil edemeyen devlet, primlerini tahsil
edemeyen çeşitli sosyal güvenlik kurumları, buralarda çalışan
işçiler ve buralara, elektrik, su, doğalgaz -vesaire gibi-
temin eden kurumlar da, bu işletmeler tekrar ekonomiye kazandırıldıklarında,
alacaklarını tahsil etme imkânına kavuşacaklardır.
Değerli arkadaşlarım,
ben, burada, benden önceki konuşan arkadaşlarım, bu
kanunun amacı, gayeleri vesaire üzerinde fazla durmayacağım.
2'nci madde üzerinde biraz durmak istiyorum, zaten, sözü de bunun
için aldım. 2'nci maddenin başlığı "Tanımlar"dır.
Burada, çeşitli tanımlar yapılmaktadır: Banka,
birlik, çerçeve anlaşmaları, mali kurumlar, kurul, vesaire
gibi. Burada üzerinde duracağımız (e) fıkrasındaki
"küçük ve orta büyüklükteki işletme." Her ne kadar, burada,
tanım olarak ifade edilmişse de aslında, tanımdan
da öteye, bu kanundan yararlanma şartları bir noktada düzenlenmiştir.
Nedir bu şartlar? 250 kişiden az çalışma, istihdam
edeni olacak. Yani, burada, azami şartlar tespit edilmiş, asgari
şartlar tespit edilmemiştir, asgari bir sınır yoktur.
Bunlardan ayrı olarak veya faydalanmak için, birincisi 250 kişiden
az çalışanı olacak veyahut yıllık net satış
hasılatı 25 milyon yeni Türk liradan az olacak veyahut aktif
bilançosu, yine, 25 milyon YTL'den az olacak. Yani, burada, üç
şartın bir arada bulunmasına gerek yok. Bu şartlardan
herhangi birisini haiz olan bir işletme, bu kanunun getirdiği
imkânlardan faydalanabilecektir.
Gerçekten -biraz önce, benden önce
konuşan arkadaşlarca ifade edildi- faydalı bir kanundur.
Hatta, biraz gecikerek yapıldığı söyleniliyor.
Gerçekten bir gecikme vardır, ama, bu da devletin imkânlarıyla
kısıtlı bir durumdur.
Gerek mali sektörümüz gerekse
devletimiz, yeni yeni imkânlara kavuşup yeni sermaye birikimleri
ancak temin ettiğinde, bu faydalı işleri de ve KOBİ'lere
yardımı düzenleyen bu kanunu da gündeme getirmiş bulunmaktadır.
Memleketimize, milletimize ve
KOBİ'ler için hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
Yakalaşan gerek Kurban Bayramı'nın gerekse yeni
yılın bütün milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını
temenni ederek hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Seyfi.
İkinci konuşmacı,
İstanbul Milletvekili Sayın Ünal Kacır.
Buyurun efendim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Küçük ve Orta Büyüklükteki
İşletmelerin Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı'nın
2'nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sanayisi gelişmiş ülkelerde, imalat
sektöründe faaliyet gösteren büyük işletmeler, uzmanlık
isteyen her alanda üretim yapmamakta, uzmanlık gerektiren parçaları
yan sanayiden sağlayarak üretim maliyetlerini düşürmekte
ve dolayısıyla, rekabet güçlerini artırmaktadırlar.
Bu oluşumda küçük ve orta büyüklükteki
işletmelerin konumu önem kazanmakta olup bu anlamda, KOBİ'ler,
büyük sanayi işletmelerinin vazgeçilmez destekleyicisi ve
tamamlayıcısı olarak ön plana çıkmaktadırlar.
Aslında, uluslararası rekabet gücü de büyük işletmeler
ile küçük işletmeler arası sağlanacak entegrasyona
bağlıdır. Bunların yapısı, ülke ekonomisi
ve sanayinin geleceği açısından da önem arz etmektedir.
KOBİ'ler, çok yönlü olmaları,
değişen ekonomik şartlara ve teknolojik gelişmelere
kolayca uyum sağlamaları ve atıl kapasite oranını
en aza indirmeleri nedeniyle, serbest piyasa ekonomisi içinde
avantajlı durumda olmaktadırlar. Bundan dolayı, KOBİ'lere
önem veren yönetimimiz, Hükûmetimiz, Meclisimiz, KOBİ'lere desteğini
sürdürmektedir.
Değerli arkadaşlar, 2002
genel sanayi ve iş yeri sayımı birinci aşama geçici
sonuçlarına göre, ülkemizde 1 milyon 720 bin 598 işletme
vardır, bunlardan yüzde 99'u, yani 1 milyon 717 bin 401'i KOBİ'dir.
Bu sayının içerisinde 246.899 imalat sanayisinde faaliyet
gösteren KOBİ'miz vardır. Toplam istihdamın yüzde 32'sini
teşkil ettiği -2002 rakamlarıyla söylüyorum- ortadadır.
Tabii, daha sonra yapılan ve bu yasayla yapılan tanımdaki
değişlikle, bu sayının daha da fazla olduğu
ortadadır.
İşte bu yasayla, görüşmekte
olduğumuz tasarısıyla, küçük ve orta büyüklükteki
işletmelerin mali sektöre olan borçları yeniden yapılandırılarak,
ülkemizde faaliyette bulunan bankalar ve diğer mali kurumlardan
almış oldukları ve 31/10/2006 tarihi itibarıyla bu
kuruluşlar nezdinde donuk ya da şüpheli alacaklar hesabına
intikal etmiş kredilerin finansal yeniden yapılandırma
çerçeve anlaşmaları ve bu sözleşmeyle belirlenecek
süre ve koşullarla kredilerinin vadelerini uzatmak, yenilemek,
ilave yeni kredi vermek, ana para ve/veya asli faiz ve/veya temerrüt
faizi veya kâr paylarını indirmek veya bunlardan vazgeçmek
gibi alınacak tedbirlerle mali kesime olan geri ödeme yükümlülüklerini
yerine getirebilmelerine ve istihdama katkıya devam etmelerine
imkân vermesi amaçlanmaktadır. Bu şekilde, en azından,
40 bin civarında KOBİ'nin 1 katrilyonun üzerindeki borçları
yeniden yapılandırılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, KOBİ'lere
verilen desteklerle ilgili olarak da rakamlar vermek istiyorum:
2002 yılında, KOBİ'lere 7 trilyon destek verilmiş,
2003 yılında, biz gelmişiz, 123 trilyon 678 milyara
çıkarmışız ve 2004 yılında 144 trilyona
çıkarmışız. Bütün bu desteklerin, yaklaşık
yüzde 40'ı hibe desteklerdir, yüzde 60'ı da geri ödemeli desteklerdir.
Şimdi, son günlerde, Halk Bankasının
özelleştirilmesi gündemde olduğundan, artık, esnaflar
bu kredileri nereden alacaklar, esnaflara kredi veren bankayı
da özelleştiriyorsunuz diye tenkitler yapılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
ÜNAL KACIR (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, ilk bakışta, hakikaten, esnafa kim kredi
verecek diye düşünüldüğünde, Halk Bankası neden kredi
vermeye devam etmesin ki özelleştiği takdirde veya görev
farklı bir bankaya verildiğinde, o bankalar niçin esnafa
kredi vermesinler ki? Çünkü, piyasa faizleri ile esnafa verilen
kredi arasındaki farkı -biz, dünkü belirlediğimiz bütçe
yasasında belirtmişiz, oraya koymuşuz- aradaki farkı
hazine karşıladıktan sonra, her banka bu kredileri verecektir.
Dolayısıyla, esnafa kredi verilmesinin azalacağı
şeklindeki görüşler, bu açıdan yanlıştır.
Evet, vaktim sınırlı
olduğu için sözlerimi burada kesiyorum.
Hepinizin ve aziz milletimizin
Kurban Bayramı'nı tebrik ediyorum ve yeni yılda sağlık,
sıhhat ve mutluluklar diliyorum.
Tekrar, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kacır.
2'nci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
Finansal yeniden yapılandırma
çerçeve anlaşmaları
MADDE 3- (1) Bankalar ile diğer
malî kurumların ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ile Tasfiye
Hâlinde Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketinin alacakları;
Birlik tarafından hazırlanacak, alacaklı kurumların
yetkili temsilcilerince imzalanacak ve onaylama ve kabule
ilişkin genel şartları Kurul tarafından bu Kanunun
yürürlüğe girmesinden itibaren bir ay içerisinde çıkarılacak
yönetmelikte gösterilecek olan Finansal Yeniden Yapılandırma
Çerçeve Anlaşmaları kapsamında ve bu Anlaşmaların
Kurul tarafından onaylandığı tarihten itibaren
iki yıllık bir süre içinde finansal yeniden yapılandırma
sözleşmelerine bağlanmak şartıyla gerektiğinde,
ihtiyaç duyacakları makina-ekipmanın teminine yönelik
bunların rehni karşılığı kredi kullandırımı
da dahil olmak üzere, ilave finansman sağlanmak suretiyle yeniden yapılandırılabilir
veya yeni itfa planlarına bağlanabilir.
(2) Gerektiğinde ilave finansman
da sağlanmak suretiyle yeniden yapılandırılacak
veya yeni bir itfa planına bağlanacak alacakların kapsamı;
borçluların nitelikleri, asgari tutar ve şartları ve
alacaklılar ile borçlular arasında ayrı ayrı imzalanacak
finansal yeniden yapılandırma sözleşmelerinin asgari
unsurları birinci fıkradaki usulle saptanan Finansal Yeniden
Yapılandırma Çerçeve Anlaşmalarıyla belirlenir.
Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmalarını
imzalamayanlar tarafından yapılacak sözleşme ve
işlemler için bu Kanun hükümleri uygulanmaz.
(3) Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve
Anlaşmaları hükümleri kapsamında düzenlenecek finansal yeniden yapılandırma sözleşmelerini
imzalamış KOBİ'lerin, 31/10/2006 tarihine kadar vadesi
geldiği hâlde ödenmemiş bulunan; elektrik, doğalgaz, telefon
veya su kullanımından kaynaklanan
borçları ile Maliye Bakanlığına bağlı
vergi daireleri ile sosyal güvenlik kurumlarına olan ve
21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun veya tâbi oldukları mevzuat
hükümlerine göre takip edilen
borçları, ilgililerin
sözleşme tarihinden itibaren iki ay içinde başvurmaları
hâlinde, kanuni faiz oranı uygulanmak suretiyle yirmidört aya kadar tecil edilebilir.
(4) Alacaklı ve borçlu taraflar
arasında imzalanacak finansal yeniden yapılandırma
sözleşmelerine bankalar ve diğer malî kurumlar dışında
kalan alacaklılar da taraf sıfatıyla katılabilir.
(5) Türkiye Cumhuriyeti Ziraat
Bankası Anonim Şirketi, Türkiye Halk Bankası Anonim
Şirketi, Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmalarına ve bu
Anlaşmalar kapsamında borçları gerektiğinde ilave
finansman da sağlanmak suretiyle yeniden yapılandırılan
veya yeni bir itfa planına bağlanan borçlularla yapılacak
finansal yeniden yapılandırma sözleşmelerine taraf
olmaya yetkilidir.
(6) Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu ve Tasfiye Hâlinde Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi,
Finansal Yeniden Yapılandırma
Çerçeve Anlaşmalarına ve bu Anlaşmalar kapsamında
borçlu KOBİ'lerle yapılacak finansal yeniden yapılandırma
sözleşmelerine ilave finansman
sağlamamak kaydıyla taraf olabilirler.
(7) Finansal Yeniden Yapılandırma
Çerçeve Anlaşmaları kapsamında finansal yeniden yapılandırma
sözleşmesi imzalandığı takdirde, bu sözleşmeleri
imzalayan KOBİ'lerden olan alacaklara ilişkin zamanaşımı,
sözleşme tarihi itibarıyla kesilmiş sayılır.
(8) Alacaklı banka ya da diğer
malî kurumlar tarafından bu Kanun kapsamındaki kredilere, 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı
Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanuna dayanılarak
bileşik faiz yürütülemez.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Tokat
Milletvekili Sayın Ziya Diren, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ORHAN ZİYA
DİREN (Tokat) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Mali Sektöre
Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Planı ve Bütçe Komisyonu
Raporu'nun 3'üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Gerçekten, 18 Kasım 2005'te
Resmî Gazete'de yayımlanan yönetmeliğe göre, KOBİ'lerin
tanımı, nitelikleri ve sınıflandırılması
sarahate kavuşturulmuştur. Bunu, memnuniyetle karşılıyoruz.
Bu arada, İstanbul Yaklaşımı'yla birtakım KOBİ'lerimizin
sorunları çözülmüş olmasına karşın, sivil
toplum örgütlerinden gelen talepler karşısında
"Anadolu Yaklaşımı" adı altında yeni
bir yaklaşımla, bu sorunları çözmek üzere bir karar vermiş
bulunuyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin bu konudaki görüşleri
de, baştan söyleyeyim, olumludur. Bu konuya sonuna kadar destek
veriyoruz.
Avrupa Birliğinde KOBİ
tanımı biraz daha değişik. Orada, işçi sayılarını
biraz sınıflamışlar bizdeki global tarife karşı.
Ancak, tabii, bu sarahate kavuşmanın, ülkemizde var olan
beş altı farklı tanımı tek deyim altında
toplamasını da memnuniyetle karşılıyoruz.
Yine, Türkiye'mizdeki işletme
sayıları yaklaşık 1 milyon 720 bin. Bunların
içerisinde, işte 10 personelden 250'ye kadar personel çalıştıran,
sayımızda, büyük çoğunluğu oluşturuyor. Ancak,
150 ila 250 kişi arasında istihdam yaratan işletmelerimizin
sayısının binde 2 olduğunu da bu arada, üzülerek
ifade etmek istiyorum.
Yine, imalat sanayisindeki
işletme sayıları açısından bakacak olursak
da, KOSGEB kapsamındaki KOBİ sayımızın yaklaşık
245 bin civarında olduğunu, bunlarınsa, yine, 100 personelden
250'ye kadar kişi çalıştıran KOBİ sayısının
da 3.600 civarında olduğunu, ama 245 binin içerisinde çok
büyük bir oran teşkil etmediğini de yine üzülerek görebiliyoruz.
Bu, KOBİ'lerimizin yeteri kadar güçlü olmadığını
da ifade eden rakamlar olarak karşımıza çıkıyor.
Yine, işletmelerin hukuki
yapısına göre dağılımlarına da bir bakacak
olursak, bunların kurumsallaşmış, limitet ve anonim
şirket tüzel kişiliği altında kurumsallaşmış
miktarı yüzde 15-yüzde 16 civarında ki, bunu olumlu bir rakam
olarak söyleyebiliriz.
Sektörler bazında bakacak
olursak, ticaret, imalat sanayisi, inşaat, otel, lokanta,
ulaştırma, sosyal hizmetler olarak yaklaşık 1 milyon
720 bin girişim var. Bunlar arasında
özellikle 2000-2001 krizinde perişan olmuş ciddi bir taahhüt
sektörü de var ki, inşallah, bunlar da, bu çıkaracağımız
yasadan faydalanmak suretiyle, ülkemize katkılarına devam
ederler.
KOBİ'lerimizin ülke ekonomisindeki
yerini de karşılaştırmalı olarak inceleyecek
olursak, yaklaşık, Türkiye'mizde, tüm işletmeler içerisindeki
KOBİ'lerimizin toplam işletme sayısındaki rakamının
yüzde 98, yani dünya ortalamasına neredeyse eşit düzeyde
olduğunu da yine memnuniyetle görüyoruz. Çünkü, KOBİ'ler
gerçekten ekonominin motorları, lokomotifleri; ancak, istihdam
içerisindeki paylarının yaklaşık yüzde 76,7 olması
Avrupa ortalamasının çok daha üzerinde olduğunu gösteriyor.
Hem KOBİ sayımız fazla hem istihdam sayımız,
oranımız daha yüksek. Dolayısıyla, KOBİ'lerimizdeki
birim/kişi başına düşen üretim maliyetlerindeki
artış, burada aşağı yukarı ortaya çıkıyor
ki, bu da KOBİ'lerimizin rekabet kabiliyetini büyük ölçüde
azaltıyor.
Yine, yatırımlar içindeki
payları, katma değer içerisindeki payları da değerlendirilebilir;
ama, bunların içerisinde en dikkat çekenlerden bir tanesi, Amerika
Birleşik Devletleri'nde KOBİ'lerin kredilerden aldığı
pay yüzde 42,7, Japonya'da yüzde 50, Fransa'da yüzde 29, Güney Kore'de
yüzde 47. Ancak, Türkiye'mizde KOBİ'lerin bu kredilerden aldığı
payın yüzde 5 gibi çok küçük bir rakam olduğunu da görüyoruz.
Bilindiği gibi, 1974 yılında
Basel-1 kriterleri tespit edilmiş ve ülke merkez bankalarının
oluşturduğu uluslararası bir kuruluş 1988 yılında
Basel-1 kararlarıyla bankaların uyması gereken standartları
ortaya koymuştur. Mali piyasaların gelişmesiyle ve
karmaşıklaşmasıyla Basel-1 yetersiz kalmış
ve 2007 yılından itibaren uygulanmak üzere yeni standartlar
içeren Basel-2 kararları devreye sokulmuştur. Bu kararlara
göre, bundan sonra bankalarla KOBİ'ler arasındaki ilişkiler
farklı bir şekilde düzenlenecektir.
Basel-2 düzenlemesi KOBİ'leri
çok yakından ilgilendirmekte ve bu düzenlemeyle tüm firmalar
bankalardan aynı maliyetle kredi kullanamamakta, burada kredilendirme
notu devreye girmektedir. Örneğin, dokuz gruplama yapılacak
olursa -a, b, c ve her harfte üç grup- yaklaşık 9 puan gibi,
azalan veya artan bir faizle bunlar da değerlendirilmiş
olabilir.
KOBİ'lerimizin derecelendirme
notunu yükselttirebilmek için de KOBİ'lerde kurumsallaşmanın
sağlanması, ana faaliyet konusuna yoğunlaştırılması,
uluslararası kabul görmüş standartlarda mali tabloların
hazırlanması, finansal enstrümanlar kullanılarak faaliyet
risklerinin yok edilmesi, risk yönetimiyle ilgili nitelikli eleman
istihdamına önem verilmesi ve KOBİ'lerin sermayelerinin
güçlendirilmesi böylece sağlanmış olabilir diye düşünüyorum.
Ancak, KOBİ'lerimizin bu küreselleşen
dünyadaki diğer ülkelerin KOBİ'leriyle rekabet ortamında
eşit şartlarda mutlaka güreşmesi lazım; ancak, Türkiye'mizde,
maalesef, faizlerin çok yüksek oluşu burada en büyük engel olarak
karşımıza çıkıyor. Yine, faiz yüksekliği
ve düşük kur uygulamasıyla kıskaç arasına girmiş
bu finansal destekteki zorunluluklar, KOBİ'lerimizin, maliyetlerini
düşürmekteki en büyük engel olarak karşımıza
çıkıyor.
Bankalarımızın da
bu noktada, biraz daha faizler konusunda ülkenin çıkarlarını
gözetici oranları tespit etmesinde büyük yararlar var, olacaktır
diye düşünüyorum.
Yine, KOBİ'lerin bu finansal
sorunlarını çözme anlamında İstanbul Menkul
Kıymetler Borsasında birkaç KOBİ'miz işlem görmekle
beraber, bunların, mutlaka, ihtisaslaşmış bir borsaya
da ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. Bir KOBİ
borsaları kuruluşu anlamında bir çalışma yaparsak,
bunun da onların kendilerine güvenlerinin artması, kendilerini
ikinci sınıf görmemeleri anlamında çok katkısı
ve yararı olacağını düşünüyorum.
Yine, bu KOBİ borsasına
katılacak firmaların vergi avantajlarıyla desteklenmesi
ve kayıt dışı çalışma eğilimlerinin
önüne geçilmesi de çok yararlı olacaktır diye düşünüyorum.
Yine, Türkiye'mizde ihracat yapan
işletmelerin illere göre dağılımına baktığımızda,
İstanbul'da yüzde 55,4'le en büyük oranla yerleşmiş olduğunu,
maalesef, görüyoruz.
Bu tablodan hareketle, bugün nüfus
ve sanayi tesislerinin yoğunlaşmasından dolayı
İstanbul'un düştüğü durumun daha da kötü hâle gelmemesi
için Orta Anadolu ve doğuya kaydırılması için özendirici
ve yönlendirici teşvik desteklemelerinin de mutlaka planlanması
gereklidir diye düşünüyorum.
Yine, rekabet gücü bakımından,
küresel rekabet sıralaması yapılmış Dünya
Ekonomik Forumu'nda. Burada da Türkiye'miz, maalesef, 80 küsur ülke
arasında 52'nci sırada, KOBİ'lerimiz, geliyor.
Yine, KOBİ'lerimiz, Avrupa
Birliği ülkelerinde ar-ge çalışmalarına ve teknolojik
gelişmelerine verilen destekle geri dönüşsüz olarak
işletme desteklerinin gayrisafi millî hasılaya oranı
Avrupa'da binde 2,5 Türkiye'mizde ise, maalesef, bu oran, hâlen 6 rakamlarındadır
ki, bu manada da KOBİ'lerimizin mutlaka desteklenmesi gerekir
diye düşünüyorum.
Hazır, BDDK Başkanımız
da buradayken bankalarla ilgili bir konuyu da dile getirmeden geçemeyeceğim.
Bakınız, bugün,
alışveriş yapmaya gittiğimizde hepimizin cebinde,
en az kazanandan en çok kazanana kadar birkaç tane kredi kartı
var. Bu kredi kartları, maalesef, insanlarımızı
şuursuzca bir tüketim ortamına sürüklemekte ve borç içerisine
sokmaktadır.
Yine, ülkemizde, özellikle toplu
konut yapımının hızlandırılması ve
bireysel kredilerin, özellikle otomobil alımıyla ilgili
kredilerin çok kolayca verilmesi suretiyle halkımız bu
manada da ciddi bir borçlanma içerisine sokulmuş ve insanlarımız
sadece bu borçlarını öderken temel ihtiyaç maddelerini
dahi temin edemez noktaya gelmişlerdir. Bu noktada da bu kredi
kartlarındaki, nasıl söyleyeyim, kolay harcamanın
bir şekilde önüne geçilmek suretiyle insanlarımızın
da daha huzur içerisinde, kazandıklarını daha planlı
olarak harcamalarının sağlanmasına özen gösterilmesi
gerekir diye düşünüyorum.
Yine, bu ticarethanelerde, gittiğimizde
hepimiz görüyoruz, her kasada mutlaka on-on beş tane post makinesi
var ki, bu makinelerin her birisi 300 dolara Türkiyemize geliyor.
Bunlar yurt dışından ithal edildiğine ve 1 milyon 750
bin, yaklaşık, işletme olduğuna göre, her birinde
beşer tane cihaz olduğunu düşünecek olursak, burada
çok büyük bir paranın yurt dışına sadece bu makinelerin
temini için gönderildiğini görüyoruz. Bu noktada da mutlaka
bankalar arası bir ortak yönetimle bu makinelerin mutlaka daha
az sayıya indirilmesi memleketimize büyük tasarruflar
sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Çok yakında, birkaç gün içerisinde
idrak edeceğimiz mübarek Kurban Bayramı'nızın kutlu
ve mutlu olmasını diliyorum, yeni yılın başarılarla
ve sevgilerle dolu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Diren.
Şahsı adına, Muğla
Milletvekili Sayın Seyfi Terzibaşıoğlu
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce,
bütçe kanununun çıkmasında, son iki gün, muhalefetiyle iktidarıyla,
fasılasız kırk saat çalışan arkadaşlarımı,
buradan, şahsım adına yürekten kutluyorum.
Değerli arkadaşlarım,
gene, yaklaşmakta olan Kurban Bayramı'nızı tebrik
ediyorum. Yeni yılın hepinize, başarılar, hayırlar
ve sağlıklı bir yıl getirmesini temenni ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu kanunun hazırlanıp, bu kanun metninin, tasarının
hazırlanıp buraya getirilmesinin ana sebebi nedir? Bunun
ana sebebi değerli arkadaşlarım, hepinizin bildiği
gibi, 2000 Kasım ve 2001 Şubat krizleridir şüphesiz.
Eğer o krizler olmasaydı, bu kanunların, bu tasarıların
hiçbirine ihtiyacımız olmayacaktı.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Olacak, olacak, bundan sonra da olacak.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, hatırladığınız
gibi, o günlerde, esnafa, KOBİ yöneticilerine, şirket yöneticilerine,
bankalardan birer tebligat geldi. En geç on beş gün içinde bankaya
olan kredi borçlarını sıfırlamaları yazıyordu
gelen bu tebliğlerde ve Türkiye, ne yazık ki, o günlerde,
bir gecede yüzde 8.500 gibi afaki bir faiz uygulamasına tabi
tutuldu. Bankalar, vatandaşların kendi hesaplarındaki
paraları veremez duruma düştüler ve insanlar, döviz bürolarının
önünde kuyruğa girdiler, oradaki elektronik fiyat levhalarının
önünden ayrılmaz oldular.
Değerli arkadaşlarım,
konuşmalarını yapan birkaç arkadaşımız
dedi ki: "Bu kanun, bu tasarı, bugüne kadar gecikmiştir."
Evet, hakikaten gecikmiştir; ama, takdir edersiniz ki, AK Parti
iktidara geldiğinde, Türkiye'de -biz bu kelimeleri kullanmak
istemiyoruz, ama- ne yazık ki, çok kötü bir ekonomik tablo vardı.
İşte, biz, Ziraat Bankasındaki vatandaşın
borçlarını, Tarım Kredi borçlarını, elektrik
borçlarını ve vergi barışını, SSK,
Bağ-Kur borçlarını yeniden yapılandırdık.
KOBİ borçları, ne yazık ki, bugüne kadar sarkmıştı.
İşte, şimdi, bunun için de, yeni getirdiğimiz tasarıyla,
neredeyse Türkiye'deki bütün işletmelerin takibe alınmış
borçlarını yeniden yapılandırıyoruz.
Bu madde neyi kapsıyor değerli
arkadaşlarım? Eğer, takibe alınmış borcu
varsa bir işletmenin, bir KOBİ'nin, o, bu borçlardan dolayı
temerrüde düşmüşse, ki düşmüş oluyor, bu temerrüt
faizleri kaldırılıyor, yüzde 9 resmî faiz uygulanmaya
başlıyor, bankayla aralarında bir anlaşma yapılıyor
ve borçlar, anapara, artı o güne kadar olan kanuni faiz, yirmi
dört aya yayılıyor. Ayrıca, elektrik, su, doğal gaz
borcu var ise, talep ettiği takdirde, bu da yirmi dört aya yayılıyor.
Yani, bununla birlikte şunu temin etmiş oluyoruz: Tarımıyla,
esnafıyla, Bağ-Kur'lusuyla, işletmecisiyle herkese
dört yıl içinde elimizi uzatıp, bu yaşadığımız,
cumhuriyet tarihinin en acı ekonomik krizinin yaralarını
bu şekilde sarmış olacağız değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce konuşmasını yapan değerli milletvekili
arkadaşım da, kredi kartlarıyla ilgili konuya temas
ettiler. Değerli arkadaşlarım, kredi kartı, asla
ve asla para demek değildir. Kredi kartı, cebimizde taşıdığımız,
bankada
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkanım, bitiriyorum.
Kredi kartı, bankada olan hesabımızdaki
parayı yahut da alacağımız maaşı bir ay önceden
harcamamızı temin eden bir karttır. Ama, hesabını
insanlar bilemezse, tabii ki ipin ucu kaçar ve ondan sonra, devletin
kapısına gelirler, yalvarırlar. Biz bunu da, biliyorsunuz,
bir ölçüde çözdük. Kredi kartlarıyla ilgili kanunu da çıkardık.
Zannederim, özellikle, dün fikirlerini belirten bir arkadaşım,
bu konuda, herhâlde hatırlayamadı, -evvelsi gün- defalarca
söyledi bunu; buradan da, hatırlatmakta yarar görüyorum diyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Başkan; kanunun ülkemize, KOBİ'lere hayırlı
olmasını diliyorum. Hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Terzibaşıoğlu.
İkinci konuşmacı,
Kars Milletvekili Sayın Selahattin Beyribey.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY
(Kars) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
1312 sıra sayılı KOBİ'lerin Mali Sektöre Olan Borçlarının
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı'nın
3'üncü maddesi üzerine şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği
gibi, 2000-2001 yılındaki krizden etkilenen KOBİ'lerle
ilgili "İstanbul Yaklaşımı" adı altında
çıkarılan, tamamen gönüllülük esasına dayalı
olarak, Türkiye Bankalar Birliği inisiyatifiyle, borçların
yeniden yapılandırılmasına gidilmiş,
İstanbul'daki birçok KOBİ'nin ayakta kalmaları ve devamlılığı
sağlanmıştır.
Anadolu'da bulunan KOBİ'lerin
çoğu ise, 2000 ve 2001 yılları krizinden çıkamamışlar,
bugün, birçoğu kapanmış, birçoğu ise kapanma noktasına
gelmiştir. Anadolu'daki bu KOBİ'lerin tekrar ayakta durmaları,
ekonomik varlıklarının devam ettirilmesi gerekmektedir.
Bunun için Hükûmetimiz, KOBİ'lerin mevcut borçlarının
yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç duymuştur
ve özellikle makine-ekipman teminine yönelik kredi kullanım
kolaylığı ve ilave işletme için finansman sağlanması
suretiyle bu KOBİ'lerin faal hâle gelmelerini sağlamak ve
ekonomiye kazandırmak için, alacaklılarla borçlular arasında,
yeniden bir yapısal ekonomik düzenlemeye gidilmiştir.
Bu kanunun 3'üncü maddesiyle, bankalar
ve Tasarruf Mevduatı Fonu kanalıyla, borçların iki
yıl içerisinde yeniden yapılanması sağlanmaktadır.
Ayrıca, Maliye Bakanlığımıza olan vergi borçları,
kanunun çıkış tarihinden itibaren iki yıl süreyle
taksitlendirilmekte ve bunun için de iki aylık bir müracaat zamanı
verilmektedir.
Özellikle, yine, KOBİ'lerin
elektrik, doğal gaz, telefon ve su borçları, sözleşme tarihinden
itibaren üç ay içerisinde başvurmaları hâlinde yeniden yapılandırılmaktadır.
Bankaların dışında
diğer kamu kuruluşlarından kredi kullanan ve kredilerin
geri ödenmesinde finansal güçlük taşıyan borçluların
borçları yeniden yapılandırılacaktır. Borçların
vadelerinin uzatılması, faiz oranlarında değişiklik
yapılması, kredi yenilenmesi, ilave kredi verilmesi,
borçlara ait bileşik faiz uygulanmasına son verilmesi
sağlanacaktır.
Bu düzenlemeyle, darboğazda
olan KOBİ'lerin rahat bir nefes alacağına olan inancımı
ifade etmek istiyorum.
Bu vesileyle, tüm vatandaşlarımın
ve sizlerin yeni yılını ve mübarek Kurban Bayramı'nı
kutluyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Beyribey.
Madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Küçük
ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Mali Sektöre Olan Borçlarının
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun"
Tasarısının 3'üncü maddesinin (3) numaralı
fıkrasına "
başvurmaları hâlinde," ifadesinden
sonra gelmek üzere "teminat aranmaksızın" ibaresinin
eklenmesini ve fıkranın sonuna "Bu kapsamdaki borçlar
nedeniyle daha önce uygulanmış hacizler, yapılan ödemelere
paralel olarak kaldırılır." hükmünün eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Erdoğan Özegen A. Kemal Deveciler
Trabzon Niğde Balıkesir
Ünal Kacır Yaşar Tüzün Mehmet Soydan
İstanbul Bilecik Hatay
M. Vedat Yücesan A. Gökhan Sarıçam Sadullah Ergin
Eskişehir Kırklareli Hatay
Mustafa Elitaş Mehmet Daniş Taner Yıldız
Kayseri Çanakkale Kayseri
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Uygun görüşle takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teminat şartı aranması
hâlinde söz konusu tecil müessesesinin kanundan beklendiği
şekliyle uygulanmasının mümkün bulunmadığı,
gerekli faydanın elde edilebilmesini teminen teminat
şartının aranmamasının gerektiği düşünülmektedir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
Vergi istisnaları ve teşvik
belgeleri
MADDE 4- (1) Finansal Yeniden Yapılandırma
Çerçeve Anlaşmaları hükümleri kapsamında düzenlenecek
finansal yeniden yapılandırma sözleşmeleri ve bu sözleşmeler
kapsamında yapılacak işlemlerle ilgili olarak
aşağıdaki hükümler uygulanır.
a) Çerçeve anlaşmalar ile sözleşmeler
ve bunların belirlediği esaslar uyarınca yapılacak
işlemler ve düzenlenecek kâğıtlar 1/7/1964 tarihli ve
488 sayılı Damga Vergisi Kanununa göre ödenecek damga vergisi
ve 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa göre ödenecek
harçlardan,
b) Çerçeve anlaşmalar ve sözleşmeler
uyarınca alacaklı bankalar tarafından her ne nam altında
olursa olsun tahsil edilecek tutarlar 13/7/1956 tarihli ve 6802 sayılı
Gider Vergileri Kanunu gereği ödenecek banka ve sigorta muameleleri
vergisinden,
c) Çerçeve anlaşması ve
düzenlenen sözleşmeler kapsamında kullandırılan
krediler kaynak kullanımı destekleme fonundan,
ve diğer fonlar ile malî yükümlülüklerden
istisna edilir.
(2) İstisna, alacaklı kuruluşların
çerçeve anlaşması ve düzenlenen sözleşmeler uyarınca
edindikleri varlıkları elden çıkardıkları
hallerde de uygulanır.
(3) İstisna uygulaması,
sözleşme hükümlerinin borçlu KOBİ'ler tarafından yerine
getirilememesi veya getirilmemesi hallerinde alacağın
hukuki yollardan tahsili aşamalarında ödenmesi gereken
vergi, resim ve harçlar açısından da geçerlidir.
(4) 5411 sayılı Bankacılık
Kanununun 53 üncü maddesinin ikinci
fıkrası uyarınca karşılık ayrılmış
olan kısımlar hariç olmak üzere, sözleşme hükümleri
uyarınca tahsilinden vazgeçilen alacak tutarları Vergi
Usul Kanunu hükümlerine göre alacaklı için değersiz alacak,
borçlu için ise vazgeçilen alacak olarak dikkate alınır.
(5) Sözleşme ile uygulamaya
konulan işlemlerin gerçekleşmemesi hâlinde dahi, uygulanmış
olan vergi, resim ve harç istisnaları geri alınmaz.
(6) Finansal yeniden yapılandırma
sözleşmelerine göre borçları yeniden yapılandırılan
ve yeni bir itfa planına bağlanan borçlu KOBİ'ler tarafından
alınmış olan teşvik belgelerinin süreleri ile ihracat
taahhüt süreleri, sözleşmeler ile belirlenen süreler kadar
uzatılmış sayılır.
(7) Bu madde kapsamındaki istisnalara
ilişkin olarak KOBİ'lere uygulanacak müeyyidelerden bankalara
rücu edilecekler için, yeniden yapılandırmaya konu borç
tutarının yüzde beşinin ödenmemiş olması
şartı aranır.
(8) Kredilerin teminatlarının
ya da alacaklı malî kurum tarafından iştirak olarak edinilecek
KOBİ'nin varlık ve yükümlülüklerinin gerçeğe uygun değerine
ilişkin değerleme, borçlu tarafından talep edilmesi
durumunda, Kurulca ya da Sermaye Piyasası Kurulunca değerleme
yapmaya yetkilendirilmiş kişi veya kuruluşlar tarafından
yapılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın
Ali Kemal Deveciler...
Sayın milletvekilleri, çalışma
süremiz bitmek üzere olduğundan, Sayın Deveciler'in konuşması
bitinceye kadar çalışma süresinin uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teşekkür ederim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Sayın Başkan, tasarının
görüşülmesi bitinceye kadar uzatamaz mıyız?
BAŞKAN - Uzatamayız, konuşmalar
var efendim.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Malî Sektöre Olan
Borçlarının Yeniden Yapılandırılması
Hakkında Kanun Tasarısı olumlu bir girişim olmakla
beraber, daha önceki konuşmamda da belirttiğim gibi -yine
de aynen söylüyorum- çok geç kalmış bir tasarıdır.
Maalesef, geçtiğimiz krizlerde ölen ölmüş, batan batmış,
giden gitmiş, biz, şimdi ise, AKP İktidarının
uygulamaları sonucunda zor duruma düşen, ortada olmayan
KOBİ'lerin borçlarını yeniden yapılandırmak
üzere toplanmış bulunmaktayız. Bir kısmı kayıpta.
Tasarının bu maddesiyle
ilgili almış olduğum söz vesilesiyle, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sahip oldukları öneme ve dinamik
yapıya karşın KOBİ'ler, AKP İktidarı döneminde
uygulanan politikalar sonucu, çarpık rekabete uyum sağlamakta
güçlük çekmekte ve üretimde hak ettikleri noktadan, oldukça,
şu anda uzakta bulunmaktadırlar. Bu kapsamda KOBİ'lerin
piyasa ekonomisi içinde kalınarak ciddi biçimde desteklenmeleri
zorunluluğu belirmektedir.
Ölçek itibarıyla gelişme
ihtiyacı içinde bulunan KOBİ'lerin, her şeyden önce
teknik bilgi ve beceri seviyeleri, bilgi ve iletişim teknolojilerine
erişim imkânları ve bu teknolojilerin sağladığı
avantajlardan faydalanma kabiliyetleri sınırlıdır.
Bu durum ise, yaratılan katma değerin düşük olmasına
neden olmaktadır. Nitekim, son dönemde yapılan bazı
çalışmalar, Türk ekonomisinde bir birim üretim artışına
karşı sağlanan katma değer artışının
düşme eğiliminde olduğunu göstermektedir. Bakınız,
nasıl, iş bulmaktan ümidini kesen insanlarımızın,
bu umutsuzlukları nedeniyle iş gücüne katılım
oranı Türkiye'de düşmekteyse, KOBİ'lerimiz de benzer
bir sürece sokulmamalıdır. Yani, yaptıkları üretim
karşısında kazandıkları değer yeterince
yüksek olmazsa, insanların iş yapmaları için hiçbir neden
kalmayacaktır. Diğer bir deyişle, iş gücüne katılımdaki
gerileme gibi teşebbüs isteğinde bir gerileme yaratılmamalıdır.
Oysa, bugünkü ekonomik şartlar ve izlenen ekonomi politikaları
altında böyle bir risk yoktur
denemez ve bu riskin üstesinden gelinebilmesi, kapsamlı politikalar
geliştirilmesi yoluyla mümkündür ancak. Sözünü ettiğim
teşebbüs gücünden çekilme riski ise, piyasadaki büyük ölçekli
şirketlerin konsantrasyonunun artmasına, sektörlerin daha
büyük ve yabancı şirketlerin hâkimiyetine girmesine ve
Türk ekonomisinin önemli bir avantajı olan KOBİ'lerin kapanmasına
neden olabilecektir.
Değerli milletvekilleri,
AKP Hükûmeti tarafından izlenen politikalar, ölçek ekonomileri
açısından rekabet etmekte güçlük çeken küçük ölçekli
işletmeleri daha da zor durumda bırakmaktadır. Nitekim,
gerekli yapısal önlemlerin alınmaması sonucu, ithalatın
bu denli yüksek olup rekorlar kırması ve katma değer yaratılması
hususunda çalan alarm zilleri, az önce de değinmeye çalıştığım
gibi, Türk ekonomisinde en çok KOBİ'leri ilgilendirmektedir.
KOBİ'leri etkisi altına almış olan bu ağır
baskıların aşılabilmesi için uygun iş ortamının
oluşturulması ve finansman imkânlarının çeşitlendirilerek
artırılması da özel önem arz etmektedir.
Bu bağlamda, KOBİ'lere yönelik
kredi programları, başta Halk Bankası olmak üzere, kamu
ve meslek kuruluşlarının katkılarıyla devam
ederken, dış kaynaklı fon kullanımıyla da piyasadaki
fon hacminin genişletilmesine çalışılmaktadır.
Bu kapsamda, KOBİ'ler için kredi garanti mekanizmasının
geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması
ihtiyacı devam etmektedir. Nitekim, Eylül 2006 dönemi için bakıldığında,
10,1 milyar YTL olan Halk Bankası kredi toplamı içinde KOBİ'lere
açılan kredi miktarı 2,3 milyar YTL'dir. KOBİ'ler açısından
finansman imkânlarının geliştirilmesi ihtiyacı
hâlen bu denli yoğunken, Türk bankacılık sisteminde Basel-2
prensiplerinin uygulanmaya başlayacağı 2008 yılı
başından itibaren, KOBİ'lerin kredi kullanmaları
hususunda daha farklı ve onları daha da zorlayıcı
yeni bir dönem başlayacaktır, ne yazık ki.
Türk ekonomisi için bu denli önemli
olan KOBİ'lerin finansman olanaklarının ve rekabet güçlerinin
geliştirilmesi açısından önemli bir araç olan Türkiye
Halk Bankası, maalesef, tüm kesimlerin muhalefetlerine
rağmen AKP İktidarı tarafından satılmaya çalışılmaktadır.
Bakınız değerli milletvekilleri,
aynen, sizlere 27 Kasım 2006 tarihli Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinde
Sayın Ali Babacan'ın sözlerini aktarmak istiyorum. Aynen,
Ali Babacan şöyle diyor: "Halk Bankası tarafından
2003 yılından beri sürdürülmekte olan esnaf ve sanatkârlara
düşük faizli kredi verilmesi uygulamasına 2006 yılında
da devam edilmiştir. 20 Kasım 2006 tarihi itibarıyla esnaf
kredilerinin bakiyesi 2,3 milyar YTL'dir. Söz konusu dönem itibarıyla
düşük faizli kredi desteğinden 251.421 esnaf faydalanmıştır."
Yine devam ediyor Ali Babacan: "Kamu bankaları hazineye
yük olmaktan çıkarılmış, başarılı
performansları sayesinde kâr elde eden ve kamu maliyesine pozitif
katkı sağlayan bir yapıya kavuşturulmuştur.
2003-2005 döneminde, Ziraat ve Halk Bankası 6,2 milyar YTL'si temettü,
3,9 milyar YTL'si ise kurumlar vergisi olmak üzere, kamu maliyesine
tam -iki bankanın getirdiği rakam, bütçeye katkısı-
10,1 milyar YTL tutarında katkı sağlamıştır.
Düşünün ki bu bankalarımız daha üç dört yıl öncesine
kadar zarar eden, sürekli likidite darlığı çeken ve hazineden,
ancak, verilen desteklerle ayakta kalabilen bankalar iken, bugün
tam tersine, sadece üç yıl içerisinde hazineye toplam 10 milyar
YTL, yani, 10 katrilyon geri kaynak aktarma gücüne ulaşmıştır."
Sayın milletvekilleri, bunu,
ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Babacan söylüyor. Her iki bankanın
üç yıllık katkısı 10 katrilyon lira bütçeye. Ama,
şimdi, biz, Halk Bankasını, esnaflara, KOBİ'lere
destek veren, yıllardan beri esnaf bankası olarak adı
geçen bu Halk Bankasını özelleştirmeye çalışıyoruz
ve de kâr eden bir kuruluş olmasına rağmen ve göreceğiz,
banka satımında, bu üç yılda Türkiye ekonomisine getirmiş
olduğu payın da, katkının da altında bu banka
satılacaktır. Bunu burada söylüyorum. İnşallah,
özelleştirmeden sonra ben yanılmam.
Sayın milletvekilleri, bizzat
Sayın Bakan bu sözleri
Halk Bankasının artık hazineye
yük olmaktan çıkartıldığını, bu bankanın
sağladığı finansman desteğinin küçük ölçekli
işletmeler açısından ne denli yaygın ve önemli olduğunu
bu sözleriyle açıkça ifade etmektedir.
Nitekim, toplam mevduat bankalarının
-6.611 adet- yurt içi şube sayısının 586 adedi, yani
yüzde 10'a yakını Türkiye Halk Bankası şubeleri
tarafından oluşturulmaktadır. Özel mevduat bankalarının
şube sayılarıyla karşılaştırıldığında,
Türkiye Halk Bankasının şube sayısı, dördüncü
yaygın ağı temsil etmektedir.
Az önce de söylediğim gibi,
Türkiye'de finansman imkânları açısından da, diğer
konularda olduğu biçimde sıkışmış olan
KOBİ'ler için önemli bir kaynak kullanım imkânı olan ve erişim
açısından yaygın bir ağa sahip olan Türkiye Halk Bankasının
özelleştirilmesi, KOBİ'lerin önemli bir dayanağını
ortadan kaldırma sonucunu verecektir. Bu noktada hiçbir uyarıya
kulak asmayan AKP İktidarının, KOBİ'lere daha fazla
zarar vermemek için, hiç değilse Türkiye Halk Bankasının
esnafın kendisine satılması hususunda özen göstermesini
buradan temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, burada
çalışma yapıyoruz, ama ekonomide riskler de diğer
yandan birikmeye devam ediyor. Bakınız, Türk özel sektörünün
yabancı para cinsinden borçları artmaktadır, hem de
ciddi bir biçimde artmaktadır. 2002 yılında 44,5 milyar
dolar olan özel sektörün dış borç stoku, 2006 yılının
ikinci çeyreği itibarıyla 111 milyar dolar seviyesindedir.
Yani, 66,5 milyar dolarlık bir borç artışı söz konusudur
özel sektör açısından. Detayı hakkında kesin bir rakam
söyleyemesek de, biliyoruz ki, özel sektörün açık pozisyon seviyesi
de artmaktadır.
Öte yandan, her ne kadar iktidar
sözcüleri bunun hilafına savlar ileri sürseler de dolarizasyon
2006 yılında artışa geçmiştir. Sadece YTL ve
döviz cinsinden mevduatları kapsayan M2 (Y) para arzı, yer
alan döviz tevdiat hesapları göz önüne alındığında,
son, 2005 yılı sonundan 2006 yılı Kasım ayına
dek geçen sürede bu kapsamdaki DTH'lar 10,7 milyar dolar artmış.
Bu kapsamdaki döviz tevdiat mevduat hesaplarının M2 para
arzı tanıtım, YTL mevduatlarını kapsayan para
arzı tanıtımı içindeki payı ise yüzde 49,9'dan
yüzde 55 seviyelerine ulaşmıştır.
Yani, sözün özü şudur: Sayın
milletvekilleri, özel sektör dolarize olmakta ve bir yandan da yabancı
para pozisyonlarını açmaktadır. Bunlardan ilki, 2005
yılı sonuna kadar tesis edilmeye başlayan YTL'ye güvenin
azalmakta olduğunu, diğeri
ise, 2006 yılı Mayıs, Haziran aylarında yaşanan
dalgalanmaya benzer bir durum olması hâlinde, öncelikle özel
kesimin, sonra da bankacılık kesimiyle birlikte tüm Türkiye
ekonomisinin maruz kalabileceği risklerde artış olduğunu
göstermektedir. Nitekim, gelişen bu sürece ilişkin gereken
uyarılar, Merkez Bankası Başkanı tarafından
da yapılmıştır.
Ekonomiyi ve KOBİ'leri tehdit
edebilecek riskler bu denli ciddiyet kazanma eğiliminde iken,
görüşmekte olduğumuz Anadolu Yaklaşımı uygulamasının
tekrar önümüze gelmemesi için, Hükûmetten beklenen ciddi bir politika
değişikliğidir.
Bugün, reel kurun değerli olması,
Çin'den gelen ucuz ithal malları, Avrupa KOBİ'leriyle rekabet,
yetersiz finansman olanakları, yüksek reel faizler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)
- Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)
-
makroekonomik riskler, Türk ekonomisi için vazgeçilmez önemde
olan KOBİ'lerin güçlendirilebilmesi için yeni politikalara
ihtiyaç duyulmaktadır. Üzerinde çalıştığımız,
bugün görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısı, artık
son aşamada uygulanan bir araçtır. Önemli olan, KOBİ'leri
topyekûn güçlendirecek politikalarla, bu aşamaya gelmelerini
önlemektir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; kanunun KOBİ'lerimize hayırlı olmasını
diler, tüm vatandaşlarımızın Kurban Bayramı'nı
kutlar, yeni yılda mutluluklar, esenlikler dilerken, inşallah,
halkımız için 2007 yılının AKP İktidarından
kurtuluş yılı olmasını temenni ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Deveciler.
Sayın milletvekilleri, gruplar
adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Çalışma süremiz de dolmuş
olduğundan, alınan karar gereğince, kanun tasarı
ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 27 Aralık
2006 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
İyi akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 20.07