DÖ­NEM: 22                          CİLT: 143        YA­SA­MA YI­LI: 5

 

 

 

TÜR­Kİ­YE BÜ­YÜK MİL­LET MEC­Lİ­Sİ

TU­TA­NAK DER­Gİ­Sİ

 

 

45’in­ci Bir­le­şim

27 Ara­lık 2006 Çar­şam­ba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

  I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

 II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

III. - BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) GÜN­DEM DI­ŞI KO­NUŞ­MA­LAR

1.- Tun­ce­li Mil­let­ve­ki­li Vah­det Si­nan Yer­li­ka­ya'nın, Elâzığ-Tun­ce­li ka­ra yo­lun­da 7 va­tan­da­şı­mı­zın ha­ya­tı­nı kay­bet­me­si­ne ne­den olan tra­fik ka­za­sı­na ve Maz­girt il­çe­si Ak­pa­zar bel­de­si ya­tı­lı böl­ge oku­lun­da mey­da­na ge­len cin­sel is­tis­mar ola­yı­na ve bu tür olay­la­rın tek­ra­rı­nın ön­len­me­si için alın­ma­sı ge­re­ken ted­bir­le­re iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

2.- Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Mu­sa Uzun­ka­ya'nın, yak­la­şan Kur­ban Bay­ra­mı ve ye­ni yıl mü­na­se­be­tiy­le 2006 yı­lı­nın ge­nel bir de­ğer­len­dir­me­si­ne iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

3.- An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Ey­yüp Sa­nay'ın, Ga­zi Mus­ta­fa Ke­mal ve Si­vas Kon­gre­si üye­le­rin­den olu­şan he­ye­tin 27 Ara­lık 1919'da An­ka­ra'ya ge­li­şi­nin 87'nci yıl dö­nü­mü­ne iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

B) GEN­SO­RU, GE­NEL GÖ­RÜŞ­ME, MEC­LİS SO­RUŞ­TUR­MA­SI VE MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI ÖNER­GE­LE­Rİ

1.- Ço­rum Mil­let­ve­ki­li Fe­ri­dun Ay­va­zoğ­lu ve 41 mil­let­ve­ki­li­nin, su kay­nak­la­rı­nın ko­run­ma­sı için alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/409)

2.- Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu ve 47 mil­let­ve­ki­li­nin, ka­yı­sı üre­ti­min­de­ki eko­no­mik de­ğer kay­bı­nın ve ka­yı­sı üre­ti­ci­le­ri­nin so­run­la­rı­nın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/410)

IV. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­rihî Millî Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305)

2.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

3.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ya­yıl­ma­nın Ön­len­me­si Amaç­la­rı­na Yö­ne­lik Yar­dım Sağ­lan­ma­sı­nın Ko­lay­laş­tı­rıl­ma­sı İçin İş­bir­li­ği­ne İliş­kin An­laş­ma­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1115) (S. Sa­yı­sı: 1147)

4.- Kü­çük ve Or­ta Bü­yük­lük­te­ki İş­let­me­le­rin Ma­li Sek­tö­re Olan Borç­la­rı­nın Ye­ni­den Ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1267) (S. Sa­yı­sı: 1312)

5.- 15/11/2006 Ta­rih­li ve 5556 Sa­yı­lı Yük­se­köğ­re­tim Ku­rum­la­rı Teş­ki­la­tı Ka­nu­nu, Yük­se­köğ­re­tim Ka­nu­nu, Ka­mu Ma­li Yö­ne­ti­mi ve Kon­trol Ka­nu­nu, Tel­siz Ka­nu­nu ile 78 ve 190 Sa­yı­lı Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun ve Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Millî Eği­tim, Kül­tür, Genç­lik ve Spor Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1268) (S. Sa­yı­sı: 1276)

6.- Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ye­ni'nin; Ka­mu Ser­ma­ye­li Ban­ka­lar Ta­ra­fın­dan Yü­rü­tü­len Fa­iz Des­tek­li Kre­di Kul­lan­dı­rıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/875) (S. Sa­yı­sı: 1254)

7.- Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ye­ni'nin; 15/11/2000 Ta­rih­li ve 4603 Sa­yı­lı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı, Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti ve Tür­ki­ye Em­lak Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/901) (S. Sa­yı­sı: 1278)

V. - ÖNE­Rİ­LER

A) DA­NIŞ­MA KU­RU­LU ÖNE­Rİ­LE­Rİ

1.- Ça­lış­ma sa­at­le­ri­nin ye­ni­den dü­zen­len­me­si­ne iliş­kin Da­nış­ma Ku­ru­lu öne­ri­si

VI. - OY­LA­MA­LAR

1.- Kü­çük ve Or­ta Bü­yük­lük­te­ki İş­let­me­le­rin Ma­li Sek­tö­re Olan Borç­la­rı­nın Ye­ni­den Ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı­na ve­ri­len oy­la­rın so­nu­cu

VII. - SO­RU­LAR VE CE­VAP­LAR

A) YA­ZI­LI SO­RU­LAR VE CE­VAP­LA­RI

1.- Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Atil­la KART'ın, Güm­rük Müs­te­şar­lı­ğın­da­ki yol­suz­luk id­di­ala­rı­nın so­ruş­tu­rul­ma­sı­na iliş­kin Baş­ba­kan­dan so­ru­su ve Dev­let Ba­ka­nı Kür­şad TÜZ­MEN'in ce­va­bı (7/18769)

2.- Ar­da­han Mil­let­ve­ki­li En­sar ÖĞÜT'ün, Ar­da­han'da­ki ka­mu bi­na­la­rı­nın dep­re­me da­ya­nık­lı­lık­la­rı­na iliş­kin so­ru­su ve Ba­yın­dır­lık ve İskân Ba­ka­nı Fa­ruk Na­fız ÖZAK'ın ce­va­bı (7/18872)

3.- Yoz­gat Mil­let­ve­ki­li Meh­met ER­DE­MİR'in, Yoz­gat il mer­ke­zin­de Ka­ra­yol­la­rı Ge­nel Mü­dür­lü­ğün­ce ya­pı­lan alt ge­çi­te iliş­kin so­ru­su ve Ba­yın­dır­lık ve İskân Ba­ka­nı Fa­ruk Na­fız ÖZAK'ın ce­va­bı (7/18874)

4.- Es­ki­şe­hir Mil­let­ve­ki­li Cev­det SEL­Vİ'nin, Es­ki­şe­hir çev­re yo­lu pro­je­si­ne iliş­kin so­ru­su ve Ba­yın­dır­lık ve İskân Ba­ka­nı Fa­ruk Na­fız ÖZAK'ın ce­va­bı (7/18876)

5.- Te­kir­dağ Mil­let­ve­ki­li Er­do­ğan KAP­LAN'ın, Ci­ne 5'in TMSF'ye dev­rin­den son­ra­ki yö­ne­ti­mi­ne iliş­kin so­ru­su ve Dev­let Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı Ab­dül­la­tif ŞE­NER'in ce­va­bı (7/19021)

6.- Ba­lı­ke­sir Mil­let­ve­ki­li Tur­han ÇÖ­MEZ'in, Lüb­nan'da Türk as­ker­le­ri­nin ko­nuş­lan­dı­ğı böl­ge­de rad­yo­ak­ti­vi­te sap­tan­dı­ğı id­di­ası­na iliş­kin so­ru­su ve Millî Sa­vun­ma Ba­ka­nı M. Vec­di GÖ­NÜL'ün ce­va­bı (7/19106)

 

 

I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

TBMM Ge­nel Ku­ru­lu sa­at 15.00'te açı­la­rak üç otu­rum yap­tı.

Uşak Mil­let­ve­ki­li Ah­met Çağ­la­yan, İs­tik­lal Mar­şı şa­iri Meh­met Âkif Er­soy'un, ölü­mü­nün 70'in­ci yıl dö­nü­mün­de, ede­bi­yat­çı ki­şi­li­ği­ne ve eser­le­ri­ne,

Kars Mil­let­ve­ki­li Ze­ki Ka­ra­ba­yır, Sa­rı­ka­mış Ha­rekâtı'nın 92'nci yıl­dö­nü­mü mü­na­se­be­tiy­le,

Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Ünal­dı, Kon­ya Nu­mu­ne Has­ta­ne­sin­de mey­da­na gel­di­ği id­dia edi­len ve ba­zı ga­ze­te ve te­le­viz­yon­lar­da ya­yım­la­nan ha­be­re iliş­kin,

Gün­dem dı­şı bi­rer ko­nuş­ma yap­tı­lar.

De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Musta­fa Ga­zal­cı ve 40 mil­let­ve­ki­li­nin, Ne­cip Hab­le­mi­toğ­lu ci­na­ye­ti­nin araş­tı­rıl­ma­sı (10/407),

De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Musta­fa Ga­zal­cı ve 42 mil­let­ve­ki­li­nin, kü­çük do­ku­ma­cı es­na­fı­nın so­run­la­rı­nın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si (10/408),

Ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­le­ri Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­si­ne su­nul­du; öner­ge­le­rin gün­dem­de­ki yer­le­ri­ni ala­cak­la­rı ve ön gö­rüş­me­le­ri­nin, sı­ra­sı gel­di­ğin­de ya­pı­la­ca­ğı açık­lan­dı.

Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Mi­raç Ak­do­ğan'ın, Ba­yın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Tu­rizm Ko­mis­yo­nu üye­li­ğin­den çe­kil­di­ği­ne iliş­kin öner­ge­si Ge­nel Ku­ru­lun bil­gi­si­ne su­nul­du.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­ka­nı Bü­lent Arınç'ın, Su­dan Millî Mec­li­si Baş­ka­nı Ah­met İb­ra­him Al Ta­her'in resmî da­ve­ti­ne be­ra­be­rin­de Par­la­men­to he­ye­tiy­le ica­be­ti­ne iliş­kin Baş­kan­lık,

Baş­ba­kan Re­cep Tay­yip Er­do­ğan'ın:

Ür­dün'e,

İran'a,

Dev­let Ba­ka­nı ve Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı Ab­dül­la­tif Şe­ner'in Su­ri­ye'ye,

Sa­na­yi ve Ti­ca­ret Ba­ka­nı Ali Coş­kun'un Pa­kis­tan'a,

Yap­tık­la­rı resmî zi­ya­ret­le­re ka­tı­la­cak mil­let­ve­kil­le­ri­ne iliş­kin Baş­ba­kan­lık,

Tez­ke­re­le­ri,

Gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­nın 399'un­cu sı­ra­sın­da yer alan 1276 sı­ra sa­yı­lı ge­ri gön­der­me tez­ke­re­si­nin bu kıs­mın 5'in­ci sı­ra­sı­na, 389'un­cu sı­ra­sın­da yer alan 1254 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi'nin bu kıs­mın 6'ncı sı­ra­sı­na, 401'in­ci sı­ra­sın­da yer alan 1278 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi'nin bu kıs­mın 7'nci sı­ra­sı­na, 402'nci sı­ra­sın­da yer alan 1305 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın bu kıs­mın 8'in­ci sı­ra­sı­na, ge­len kâğıt­lar lis­te­sin­de ya­yım­la­nan ve bas­tı­rı­la­rak da­ğı­tı­lan 1312 ve 1314 sı­ra sa­yı­lı ta­sa­rı ve tek­li­fin ise 48 sa­at geç­me­den bu kıs­mın 4 ve 12'nci sı­ra­la­rı­na alın­ma­sı­na ve di­ğer iş­le­rin sı­ra­sı­nın bu­na gö­re te­sel­sül et­ti­ril­me­si­ne; Ge­nel Ku­ru­lun 26/12/2006 Sa­lı ve 27/12/2006 Çar­şam­ba gün­kü bir­le­şim­le­rin­de söz­lü so­ru­lar ile di­ğer de­ne­tim ko­nu­la­rı­nın gö­rü­şül­me­me­si­ne, 26/12/2006 Sa­lı gün­kü bir­le­şi­min­de ka­nun ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri­nin gö­rü­şül­me­si­ne, 28/12/2006 Per­şem­be gün­kü bir­le­şi­min­de ise sa­de­ce söz­lü so­ru­la­rın gö­rü­şül­me­si­ne; Ge­nel Ku­ru­lun; 26/12/2006 Sa­lı ve 27/12/2006 Çar­şam­ba gün­le­ri 15.00-20.00 sa­at­le­ri ara­sın­da ça­lış­ma­la­rı­nı sür­dür­me­si­ne; Ge­nel Ku­ru­lun 4/1/2007 Per­şem­be gü­nü ça­lış­ma­ma­sı­na iliş­kin AK Par­ti Gu­ru­bu öne­ri­si, ya­pı­lan gö­rüş­me­ler­den son­ra,

Ka­bul edil­di.

Gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­nın:

1'in­ci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi'nin (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305) gö­rüş­me­le­ri, da­ha ön­ce ge­ri alı­nan mad­de­le­re iliş­kin ko­mis­yon ra­po­ru he­nüz gel­me­di­ğin­den;

2'nci sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904),

3'ün­cü sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ya­yıl­ma­nın Ön­len­me­si Amaç­la­rı­na Yö­ne­lik Yar­dım Sağ­lan­ma­sı­nın Ko­lay­laş­tı­rıl­ma­sı İçin İş­bir­li­ği­ne İliş­kin An­laş­ma­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir (1/1115) (S. Sa­yı­sı: 1147),

Ka­nun Ta­sa­rı­la­rı­nın gö­rüş­me­le­ri, il­gi­li ko­mis­yon yet­ki­li­le­ri Ge­nel Ku­rul­da ha­zır bu­lun­ma­dı­ğın­dan;

Er­te­len­di.

4'ün­cü sı­ra­sın­da bu­lu­nan, Kü­çük ve Or­ta Bü­yük­lük­te­ki İş­let­me­le­rin Ma­li Sek­tö­re Olan Borç­la­rı­nın Ye­ni­den Ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın (1/1267) (S.Sa­yı­sı: 1312) tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­la­na­rak 4'ün­cü mad­de­si­ne ka­dar ka­bul edil­di; 4'ün­cü mad­de üze­rin­de bir sü­re gö­rü­şül­dü.

27 Ara­lık 2006 Çar­şam­ba gü­nü sa­at 15.00'te top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­me 20.07'de son ve­ril­di.

İs­ma­il Alptekin

Baş­kan Ve­ki­li

                                Ya­şar Tüzün                               Meh­met Daniş

                                    Bi­le­cik                                       Ça­nak­ka­le

                                  Kâtip Üye                                     Kâtip Üye

                         Türkân Miçooğulları                 Ah­met Gök­han Sarıçam

                                      İz­mir                                         Kırk­la­re­li

                                  Kâtip Üye                                     Kâtip Üye

 

 

 

 

No.: 57

II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

27 Ara­lık 2006 Çar­şam­ba

Tek­lif­ler

1.- Kon­ya Mil­let­ve­ki­li Ah­met Işık'ın; Türk Bay­ra­ğı Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (2/919) (İçiş­le­ri Ko­mis­yo­nu­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 20.12.2006)

2.- Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Mus­ta­fa Ça­kır'ın; Sos­yal Hiz­met­ler ve Ço­cuk Esir­ge­me Ku­ru­mu Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (2/920) (Plan ve Büt­çe ile Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler  Ko­mis­yon­la­rı­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 22.12.2006)

Ra­por

1.- Gi­re­sun Mil­let­ve­ki­li Nu­ret­tin Ca­nik­li ve 14 Mil­let­ve­ki­li ile Şan­lı­ur­fa Mil­let­ve­ki­li Meh­met Ve­dat Me­lik ve 21 Mil­let­ve­ki­li­nin; 2510 Sa­yı­lı İs­kan Ka­nu­nu­na Bir Ek Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­lif­le­ri ile Ba­yın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Tu­rizm Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/824, 2/859) (S. Sa­yı­sı: 1315) (Da­ğıt­ma ta­ri­hi: 27.12.2006) (GÜN­DE­ME)

Mec­lis Araş­tır­ma­sı  Öner­ge­le­ri

1.- Ço­rum Mil­let­ve­ki­li Fe­ri­dun AY­VA­ZOĞ­LU ve 41 Mil­let­ve­ki­li­nin, su kay­nak­la­rı­nın ko­run­ma­sı için alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Ana­ya­sa­nın 98 in­ci, İç­tü­zü­ğün 104 ve 105 in­ci mad­de­le­ri uya­rın­ca bir Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/409) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 15/12/2006)

2.- Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Fe­rit Mev­lüt AS­LA­NOĞ­LU ve 48 Mil­let­ve­ki­li­nin, ka­yı­sı üre­ti­min­de­ki eko­no­mik de­ğer kay­bı­nın ve ka­yı­sı üre­ti­ci­le­ri­nin so­run­la­rı­nın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Ana­ya­sa­nın 98 in­ci, İç­tü­zü­ğün 104 ve 105 in­ci mad­de­le­ri uya­rın­ca bir Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/410) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 15/12/2006)

 

 

27 Ara­lık 2006 Çar­şam­ba

Bİ­RİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 15.05

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li İs­ma­il ALP­TE­KİN

KÂTİP ÜYE­LER: Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le), Ya­şar TÜ­ZÜN (Bi­le­cik)

BAŞ­KAN - Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 45'in­ci Bir­le­şi­mi'ni açı­yo­rum.

Top­lan­tı ye­ter sa­yı­sı var­dır, gö­rüş­me­le­re baş­lı­yo­ruz.

Gün­de­me geç­me­den ön­ce üç sa­yın mil­let­ve­ki­li­ne gün­dem dı­şı söz ve­re­ce­ğim.

Bi­rin­ci söz, gün­dem dı­şı, Maz­girt il­çe­sin­de mey­da­na ge­len olay­la il­gi­li ol­mak üze­re, Tun­ce­li Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Si­nan Yer­li­ka­ya'ya ait­tir.

Bu­yu­run Sa­yın Yer­li­ka­ya. (Al­kış­lar)

Sü­re­niz beş da­ki­ka.

III. - BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) GÜN­DEM DI­ŞI KO­NUŞ­MA­LAR

1.- Tun­ce­li Mil­let­ve­ki­li Vah­det Si­nan Yer­li­ka­ya'nın, Elâzığ-Tun­ce­li ka­ra yo­lun­da 7 va­tan­da­şı­mı­zın ha­ya­tı­nı kay­bet­me­si­ne ne­den olan tra­fik ka­za­sı­na ve Maz­girt il­çe­si Ak­pa­zar bel­de­si ya­tı­lı böl­ge oku­lun­da mey­da­na ge­len cin­sel is­tis­mar ola­yı­na ve bu tür olay­la­rın tek­ra­rı­nın ön­len­me­si için alın­ma­sı ge­re­ken ted­bir­le­re iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

VAH­DET Sİ­NAN YER­Lİ­KA­YA (Tun­ce­li) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ön­ce­lik­le, dün, Elâzığ'dan Tun­ce­li'ye gi­den bir mi­ni­bü­sü­mü­zün Ko­van­cı­lar Ni­şan­ka­ya sem­tin­de uçu­ru­ma yu­var­lan­ma­sı so­nu­cu 7 va­tan­da­şı­mız ha­ya­tı­nı kay­bet­miş­tir, 7 va­tan­da­şı­mız ya­ra­lan­mış­tır. Ha­ya­tı­nı kay­be­den va­tan­daş­la­rı­mı­za Al­lah'tan rah­met di­li­yo­rum, ya­kın­la­rı­na baş­sağ­lı­ğı di­lek­le­ri­mi su­nu­yo­rum; ya­ra­lı hem­şeh­ri­le­ri­me de Al­lah'tan şi­fa­lar di­li­yo­rum, geç­miş ol­sun di­lek­le­ri­mi ken­di­le­ri­ne tak­dim edi­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu yo­lu­muz, ma­ale­sef, Elâzığ-Tun­ce­li yo­lu Ko­van­cı­lar il­çe­si­ne ka­dar dub­le yol ola­rak ya­pıl­dı, ama, Ko­van­cı­lar'dan son­ra bir el­li-el­li beş ki­lo­met­re­lik yo­lu­muz kal­dı; dub­le yol ol­muş ol­say­dı, bu acı­lar ya­şan­ma­ya­cak­tı. Ge­rek Sa­yın Va­li­miz ge­rek biz ili­mi­zin mil­let­ve­kil­le­ri ola­rak, sa­yın ba­kan­la­ra, Ba­yın­dır­lık Ba­ka­nı­mı­za bu du­ru­mu söy­le­dik, ilet­tik. 10 tril­yon­luk bir öde­nek­le bu yol pekâlâ ya­pı­la­cak­tı, an­cak, kal­dı git­ti. Bu­gün bu acı­yı hep be­ra­ber, ye­ni yıl ön­ce­si, Kur­ban Bay­ra­mı ön­ce­si ya­şı­yo­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ili­miz­de yi­ne çok üzü­cü, he­pi­mi­zi üzen, yi­ne de­rin­den de dü­şün­dü­ren bir olay ol­du ge­çen gün. Maz­girt il­çe­mi­zin Ak­pa­zar bel­de­si­nin ya­tı­lı böl­ge oku­lun­da bir cin­sel is­tis­mar ola­yı vu­ku bul­du. Bu olay­dan ötü­rü üç öğ­ren­ci tu­tuk­lan­dı, dört öğ­ren­ci ko­ru­ma al­tı­na alın­dı. Sa­yın Va­li­mi­zin ta­le­bi üze­ri­ne, böl­ge­ye, Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğın­ca iki mü­fet­tiş gön­de­ril­di. Mü­fet­tiş ar­ka­daş­lar şu an­da böl­ge­de in­ce­le­me ya­pı­yor­lar. İda­ri ve ad­li bir bi­çim­de so­ruş­tur­ma­lar yü­rü­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu olay Tun­ce­li'de ilk de­fa olu­yor, Tun­ce­li ta­ri­hin­de bu tür olay­la­ra hiç rast­la­mak müm­kün de­ğil­dir. Ya­ni, öy­le ki, bi­zim bü­tün ka­za­la­rı­mız­da ce­za­ev­le­ri ka­pa­tıl­dı, bir tek ili­miz­de bir ce­za­evi kal­dı. Tun­ce­li, suç ora­nı iti­ba­rıy­la, ül­ke­mi­zin ge­ne­li dü­şü­nül­dü­ğün­de çok, çok alt sı­ra­lar­da yer al­mak­ta­dır, bu tür olay­lar he­men he­men hiç yok­tur. Öy­le tö­re ci­na­yet­le­ri, efen­dim kan da­va­la­rı, bu tür şey­ler pek yok­tur, ama ne ya­zık ki Yİ­BO'da­ki bu olay ga­yet ta­bii bü­tün va­tan­daş­la­rı­mı­zı, bü­tün Tun­ce­li­li hem­şeh­ri­le­ri­mi çok de­rin­den üz­dü.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu olay, bi­ze, ya­tı­lı böl­ge okul­la­rı­nı, ya­ni Yİ­BO'la­rı bir da­ha göz­den ge­çir­me, bir da­ha el­den ge­çir­me gi­bi bir gö­rev yük­lü­yor. Bi­li­yor­su­nuz, ya­tı­lı böl­ge okul­la­rı kır­sal ke­si­min en te­mel eği­tim yu­va­la­rı­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu eği­tim yu­va­la­rın­da, ge­nel­de Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu'da bo­şal­tıl­mış, ka­pa­tıl­mış okul­la­rın ta­le­be­le­riy­le, par­ça­lan­mış ai­le­le­rin ço­cuk­la­rı, ye­tim ve ök­süz ai­le­le­rin ço­cuk­la­rı, bu­na ben­zer eği­tim imkânı  bu­la­ma­yan va­tan­daş­la­rı­mı­zın ço­cuk­la­rı ge­nel­de eği­tim gö­rür, se­kiz yıl­lık eği­ti­mi­ni bu­ra­da ta­mam­lar.

Şim­di, böy­le olun­ca da bu okul­la­rın ne ka­dar önem­li bir yer tut­tu­ğu­nu hep be­ra­ber gö­rü­yo­ruz. An­cak, bu okul­la­rı­mız­da yıl­lar­dan be­ri söy­le­di­ği­miz sı­kın­tı­lar hâlâ de­vam edi­yor de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım. Ne ya­zık ki, bu okul­la­rı­mız­da, hâlâ mü­dür gö­re­vi­ni asa­le­ten yü­rü­ten mü­dür­ler de­ğil, ve­ka­le­ten yü­rü­ten mü­dür­ler var­dır, bun­lar da ye­ni ge­len öğ­ret­men ar­ka­daş­lar­dır, de­ne­yim­siz­dir­ler. Do­la­yı­sıy­la, okul­da öy­le bir di­sip­li­ni, ora­da­ki dü­ze­ni sağ­la­mak pek müm­kün gö­rün­mü­yor. O ne­den­le, sı­kın­tı­nın ba­şı bu­ra­da ar­ka­daş­lar.

Ta­bii, ay­rı­ca bu okul­la­rı­mız­da, özel­lik­le Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu'da­ki bu Yİ­BO'lar­da, ne ya­zık ki, öğ­ren­ci­ler, eği­tim tek­no­lo­ji­sin­den de ya­rar­lan­ma­mak­ta­dır­lar.

Reh­ber­lik ve da­nış­man­lık gö­re­vi­ni yü­rü­ten öğ­ret­men­ler alan­la­rın­da ye­ter­siz bu­lun­mak­ta, de­ne­yim­siz bu­lun­mak­ta, za­ten bir­çok oku­lu­muz­da da asil, ya­ni asa­le­ten reh­ber ve da­nış­man öğ­ret­men­lik gö­re­vi ya­pan ar­ka­daş­lar bu­lun­ma­mak­ta­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ya­tak­ha­ne­ler yaş gru­bu­na gö­re de­ğil, ka­rı­şık bir şe­kil­de yü­rü­tül­mek­te­dir, yer­leş­ti­ril­mek­te­dir. Oda sis­te­min­den çok ko­ğuş sis­te­miy­le bu ya­tak­ha­ne­ler gö­re­vi­ni gör­mek­te­dir. Ay­rı­ca da is­ter ko­ğuş ol­sun is­ter oda ol­sun, bu­ra­da­ki öğ­ren­ci­ler had­din­den faz­la sı­kış­tı­rı­la­rak, ya­tak­lar faz­la sı­kış­tı­rı­la­rak öğ­ren­ci alın­mak­ta­dır ki, bu da çok teh­li­ke­li, iş­te bu tür so­nuç­lar or­ta­ya çık­mak­ta­dır.

Za­ten, sos­yal fa­ali­yet­le­ri ora­da bul­mak müm­kün de­ğil­dir. Ya­ni, ko­ğuş­lar­da, oda­lar­da ka­lan öğ­ren­ci sa­yı­la­rı­nın faz­la­lı­ğı bir ya­na, bu spor te­sis­le­ri, sa­nat kol­la­rı, bu­na ben­zer sos­yal alan ola­nak­la­rı çok az­dır. Ço­cuk­lar, âde­ta ora­da üvey ev­lat mu­ame­le­si gör­mek­te­dir­ler.

Yi­ne, ban­yo­lar ye­ter­siz, ye­mek­ha­ne şart­la­rı çok ye­ter­siz­dir. Ye­mek­ler al­tı-on dört yaş gru­bu­na gö­re tan­zim edil­miş ve­ya ya­pıl­mış ye­mek­ler de­ğil­dir.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

VAH­DET Sİ­NAN YER­Lİ­KA­YA (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, önem­li bir ko­nu, siz­den bir­kaç da­ki­ka ri­ca edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

VAH­DET Sİ­NAN YER­Lİ­KA­YA (De­vam­la) - Çok te­şek­kür edi­yo­rum, ha­ki­ka­ten önem­li bir ko­nu. Bü­tün ar­ka­daş­la­rın bu ko­nu­yu çok önem­se­dik­le­ri­ni de bi­li­yo­rum.

Za­ten, bit­len­me ve uyuz has­ta­lık­la­rı da sık sık bu­ra­lar­da ken­di­ni gös­ter­mek­te­dir.

Öğ­ren­ci­ler, ve­li­le­riy­le is­te­dik­le­ri za­man ile­ti­şim ku­ra­ma­mak­ta­dır­lar, do­la­yı­sıy­la, psi­ko­lo­jik ola­rak sı­kın­tı ya­şa­mak­ta­dır­lar. Dü­şü­nün, ye­di ya­şın­da, al­tı ya­şın­da, se­kiz ya­şın­da bir ço­cu­ğun, ve­li­siy­le, öğ­ren­ci­siy­le haf­ta­lar­ca, ay­lar­ca ile­ti­şim ku­ra­ma­ma­sı­nın ne ka­dar zor bir olay ol­du­ğu­nu hep be­ra­ber bi­li­yo­ruz, gö­rü­yo­ruz ar­ka­daş­lar.

Kır­ta­si­ye mal­ze­me­le­ri ye­ter­siz­dir. Ço­ğu okul­la­rı­mız­da bil­gi­sa­yar ve faks­lar hâlâ bu­lun­ma­mak­ta­dır de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım.

Okul­la­rı­mı­zın ba­kım ve ona­rı­mı da ye­ter­siz­dir. Bu­ra­ya ait öde­nek­ler de za­ma­nın­da git­me­di­ği için, za­man za­man ya­ka­cak sı­kın­tı­sı da­hi ken­di­ni gös­ter­mek­te­dir. Kış gün­le­ri özel­lik­le ço­cuk­la­rın bun­dan şikâyet­çi ol­duk­la­rı, bi­ze ge­len şikâyet­ler ara­sın­da­dır.

Gı­da ve gi­ye­cek iha­le­le­rin­de yol­suz­luk­lar za­ten her za­man var. Okul­la­rın ba­kım ve ona­rı­mı çok ye­ter­siz bir dü­zey­de. Yi­ne, ta­şı­ma araç sa­yı­sı çok ye­ter­siz­dir, ba­zı okul­la­rı­mız­da hiç ta­şıt yok­tur. Etüt ders­le­ri, hem az hem ye­ter­siz bir se­vi­ye­de­dir. Öde­nek­ler, hem ye­ter­li de­ğil hem za­ma­nın­da bu il­le­ri­mi­ze gön­de­ril­me­mek­te­dir.

Öğ­ret­men­le­rin ça­lış­ma ko­şul­la­rı çok ağır­dır. Gün­düz der­se gi­ren öğ­ret­men, ge­ce nö­bet al­mak­ta­dır. Dü­şü­nün, yir­mi dört sa­at sü­rek­li gö­rev ya­pan öğ­ret­men ar­ka­daş­lar var­dır. Bu gö­rev­le­ri­ne kar­şı, bu öğ­ret­men­le­ri­miz, sa­de­ce, haf­ta­da al­tı sa­at bir ders üc­re­ti al­mak­ta­dır­lar.

Ta­bii, yi­ne öğ­ret­men­ler bir gö­rev da­ha ya­pı­yor ora­da. Ora­da, ka­lo­ri­fer­ci, dok­tor, hem­şi­re, şo­för gi­bi hiz­met­li şey­le­ri çok az­dır ve­ya ba­zı­la­rın­da hiç yok­tur. Öy­le okul­la­rı­mız var­dır ki de­ğer­li ar­ka­daş­la­rı­mız, öğ­ret­men, ay­nı za­man­da şo­för­lük yap­mak­ta­dır, ay­nı za­man­da o öğ­ren­ci­si ra­hat­sız­lan­dı­ğı za­man dok­tor­luk yap­mak­ta­dır. Eğer acil bir du­rum var­sa, eğer var­sa ora­da ken­di özel ara­ba­sıy­la öğ­ret­men, bun­la­rı, en kı­sa, sağ­lık ku­ru­mu­na gö­tür­mek­te­dir. Bu­nun gi­bi pek çok sı­kın­tı­lar var­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu sı­kın­tı­la­rı göz­den ge­çi­re­rek ye­ni baş­tan ele ala­lım. Dün, Sa­yın Ba­ka­nı­mı­zın, ba­na gö­re, ya­ni be­ni se­vin­di­ren bir cüm­le­si ol­du: "Ye­ni­den bir se­fer­ber­lik ilan et­me" de­di. Çok doğ­ru, ha­ki­ka­ten, bu işin si­ya­se­ti yok­tur, bu işin par­ti­si yok­tur. Bu il­ko­kul­la­rı­mız­da, özel­lik­le bu se­kiz yıl­lık Yİ­BO'lar­da bir se­fer­ber­lik ilan et­me­nin za­ma­nı­dır. Bun­la­rı te­pe­den tır­na­ğa ka­dar el­den ala­rak bu sı­kın­tı­la­rı çöz­me­miz ge­re­ki­yor. Bu­na ait öde­nek­ler­miş, büt­çey­miş, bun­la­rı bir ya­na bı­ra­ka­rak, ne ge­re­ki­yor­sa yap­ma­mız ge­re­ki­yor. Bu öğ­ren­ci­le­ri­mi­zin gün­lük bes­len­me­le­ri­ni ye­ter­li hâle ge­tir­mek la­zım, ye­mek­le­ri­ni çe­şit­len­dir­mek la­zım. Öğ­ren­ci­le­rin, okul­da, ve­li­le­riy­le, ai­le­le­riy­le ile­ti­şim sağ­la­ma­sı, ha­ber­leş­me sağ­la­ma­sı için üc­ret­siz te­le­fon ve bu­na ben­zer ile­ti­şim imkânla­rı sağ­la­ma­mız ge­rek­mek­te­dir. Yi­ne, öğ­ren­ci­le­rin sos­yal fa­ali­yet yap­ma imkânla­rı­nı ar­tır­ma­mız la­zım. Ti­yat­ro, si­ne­ma gi­bi sa­nat­sal eser­ler, oyun­lar ora­da gös­ter­mek ge­re­ki­yor, spor fa­ali­yet­le­ri­ni önem­se­mek la­zım, bu imkânla­ra öğ­ren­ci­le­ri­mi­zi ka­vuş­tur­ma­mız la­zım.

Ya­ni, kı­sa­ca­sı, Yİ­BO'la­rın fi­zik­sel ko­şul­la­rı­nı iyi­leş­ti­re­lim, ders ve araç ge­reç­le­ri­ni ço­ğal­ta­lım. Bu yer­le­re, de­ne­yim­li, asa­le­ten mü­dür ola­rak, ger­çek­ten de­ne­yi­mi olan mü­dür ar­ka­daş­la­rı, on yıl­lık, on beş yıl­lık öğ­ret­men­le­ri­mi­zi bu­ra­ya sevk ede­lim ki, bu­ra­lar ger­çek bir ra­hat­la­ma­ya ka­vuş­muş ol­sun.

Bir de, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım va­li ve kay­ma­kam­la­rı­mı­za çok bü­yük, önem­li gö­rev dü­şü­yor. De­ğer­li ar­ka­daş­lar, va­li­ler ve kay­ma­kam­lar bu­ra­la­rı sü­rek­li göz önün­de tut­ma­lı­dır­lar, sık sık zi­ya­ret et­me­li­dir­ler, ge­ce gün­düz, he­le ge­ce bas­kın yap­ma­lı­dır­lar, ora­ya gi­dip bir in­ce­le­me­li­dir­ler: Ger­çek­ten nö­bet­çi var mı, ço­cuk­lar ra­hat ya­ta­bi­li­yor mu, ya­tak­ha­ne­ler na­sıl? Bun­la­ra çok bü­yük gö­rev dü­şü­yor. Bu ya­pı­lır­sa, en azın­dan ora­da­ki ida­re­ci­ler ol­sun, ora­da­ki yö­ne­ti­ci­ler ol­sun, kor­ku­sun­dan da ol­sa, çe­kin­ce­le­rin­den de ol­sa, de­vam­lı, sü­rek­li bu öğ­ren­ci­le­ri göz önü­ne al­mak du­ru­mun­da ka­lır­lar. Bun­la­rı hep be­ra­ber çö­ze­ce­ğiz in­şal­lah. Bu, he­pi­mi­zin so­ru­nu­dur.

Bu ko­nuş­mam­dan do­la­yı Sa­yın Baş­ka­na te­şek­kür edi­yo­rum, ver­di­ği sü­re­den do­la­yı. Ay­rı­ca, bü­tün ulu­su­mu­zun, va­tan­daş­la­rı­mı­zın ye­ni yı­lı­nı kut­lu­yo­rum, id­rak et­ti­ği­miz Kur­ban Bay­ram­la­rı­nı da kut­lu­yo­rum. He­pi­ni­ze esen­lik­ler ve iyi ta­til­ler di­li­yo­rum.

Te­şek­kür edi­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Yer­li­ka­ya.

Gün­dem dı­şı ikin­ci ko­nuş­ma is­te­ği, ye­ni yıl ve Kur­ban Bay­ra­mı mü­na­se­be­tiy­le Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mu­sa Uzun­ka­ya'ya ait­tir.

Bu­yu­run Sa­yın Uzun­ka­ya. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

2.- Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Mu­sa Uzun­ka­ya'nın, yak­la­şan Kur­ban Bay­ra­mı ve ye­ni yıl mü­na­se­be­tiy­le 2006 yı­lı­nın ge­nel bir de­ğer­len­dir­me­si­ne iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

MU­SA UZUN­KA­YA (Sam­sun) - Sa­yın Baş­kan ve de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; id­rak et­mek­te ol­du­ğu­muz Kur­ban Bay­ra­mı ve ye­ni yı­lın de­ğer­len­di­ril­me­si üze­ri­ne gün­dem dı­şı söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le, müm­taz he­ye­ti­ni­zi ve şah­sı­nız­da aziz mil­le­ti­mi­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ay­nı za­man­da, bu­gün 27 Ara­lık 2006 Çar­şam­ba, bun­dan tam yet­miş yıl ev­vel, 27 Ara­lık 1936 ta­ri­hin­de, da­rı be­ka­ya üful eden, Sa­fa­hat müb­di­si, İs­tak­lal Mar­şı­mı­zın mün­şi­si, millî mü­ca­de­le­mi­zin eş­siz kah­ra­man­la­rın­dan, ölüm­süz şa­ir, şi­ir ve ne­şi­de­le­riy­le um­man­la­rı gö­nül­le­re ta­şı­yan, Kur'an bül­bü­lü, va­tan, bay­rak ve in­san sev­gi­si­nin şah­sın­da ölüm­süz­leş­ti­ği mer­hum Meh­met Âkif'in ölüm yıl­dö­nü­mü­dür.

Şai­rin "Ağ­la­rım, ağ­la­ta­mam; his­se­de­rim söy­le­ye­mem/ Di­li yok kal­bi­min, on­dan ne ka­dar bi­za­rım." de­di­ği gi­bi, kalp­ten ge­çen duy­gu, ona du­yu­lan sev­gi ve onu ifa­de et­me­de­ki ac­zi­yet, zan­ne­di­yo­rum ki, en iyi yu­ka­rı­da­ki mıs­ra­lar­la or­ta­ya ko­nu­yor.

Bi­rin­ci Mec­li­se Bur­dur Me­bu­su ola­rak in­tihâb edi­len millî şa­iri­miz Meh­met Âkif Er­soy'a kar­şı, 22'nci Dö­nem Mec­li­si mil­let­ve­kil­le­ri ve 59'un­cu Cum­hu­ri­yet Hükûme­ti ola­rak, onun adı­nı ver­di­ği­miz Bur­dur Meh­met Âkif Üni­ver­si­te­si­ni kur­mak­la mü­te­va­zı bir ka­dir­şi­nas­lık bor­cu­nu öde­me­nin mut­lu­lu­ğu içe­ri­sin­de­yiz. Bu ve­fa ör­ne­ği­ni ser­gi­le­yen baş­ta Hükûme­ti­mi­ze, Mec­lis Baş­ka­nı­mı­za, ik­ti­dar ve mu­ha­le­fe­tiy­le yü­ce Mec­li­si­mi­ze şah­sım ve mil­le­ti­miz adı­na te­şek­kür et­me­yi bir borç bi­li­yor, mer­hum şa­iri­mi­zi bir ke­re da­ha rah­met­le, mağ­fi­ret di­lek­le­ri­miz­le yâd edi­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; esa­sen bu­gün­kü gün­dem dı­şı söz ta­le­bi­min ko­nu­su, 31 Ara­lık 2006 Pa­zar gü­nü id­rak ede­ce­ği­miz Kur­ban Bay­ra­mı ve ay­nı ge­ce gi­re­ce­ği­miz ye­ni bir yı­lın de­ğer­len­di­ril­me­si­ne esas teş­kil ede­cek ge­ri­de bı­rak­mak­ta ol­du­ğu­muz 2006 yı­lı­nın bir mu­ha­se­be­si­dir.

Sa­yın Baş­kan ve aziz mil­le­ti­min müm­taz tem­sil­ci­le­ri; sek­sen al­tı yıl­lık öm­rüy­le, or­du ku­ran, kah­ra­man­lık des­tan­la­rı, İs­tik­lal Sa­va­şı'yla İs­tik­lal Mar­şı ya­zan, cum­hu­ri­yet re­ji­mi­ni de­mok­ra­si ve öz­gür­lük­ler­le taç­lan­dı­ran yü­ce bir Mec­li­sin de­ğer­li üye­le­ri ola­rak, her bi­ri­miz, üze­ri­mi­ze tev­di edi­len mil­let ema­ne­ti­ni aziz mil­le­ti­mi­zin dün­ya mil­let­ler ca­mi­asın­da­ki onu­ru­na ya­ra­şır bir şe­kil­de tem­sil et­mek du­ru­mun­da ve hat­ta mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz. Tem­sil et­ti­ği­miz 73 mil­yon­luk aziz mil­le­ti­mi­zin en akıl­lı, en ze­ki ve bu işe en la­yık in­san­la­rı ol­du­ğu­muz için de­ğil, ka­de­rin bir cil­ve­si ve bel­ki fıt­ra­tın ik­ti­za­sı ilahî bir im­ti­ha­nın ge­re­ği ola­rak bu yü­ce ça­tı al­tın­da­yız. İs­tik­lal Mar­şı­mız­da­ki "Bas­tı­ğın yer­le­ri top­rak di­ye­rek geç­me, ta­nı/Dü­şün al­tın­da bin­ler­ce ke­fen­siz ya­ta­nı." mıs­ra­la­rın­da ifa­de edi­len bu top­rak­la­rın al­tın­da­ki bin­ler­ce de­ğil, mil­yon­lar­ca ke­fen­siz ya­tan şe­hit­le­ri­miz­le ebe­di­ye­te gö­çen bin­ler­ce mil­let­ve­ki­li­ni,  ilk Mec­lis­ten bu­gü­ne ka­dar hiz­met ve­rip sa­de­ce za­bıt­lar­da isim, hiz­met ve ko­nuş­ma­la­rı­na şa­hit ol­du­ğu­muz ve bu­gün ken­di­le­ri­ni min­net, rah­met ve şük­ran­la yâd et­ti­ği­miz şah­si­yet­le­rin ebe­di­yet yol­cu­luk ker­va­nı­na el­bet­te bir gün biz de ka­tı­la­ca­ğız. Öy­ley­se, ye­ni bir yı­la, hat­ta 23'ün­cü Dö­nem mil­let­ve­kil­li­ği se­çim­le­ri­nin ya­pı­la­ca­ğı önem­li bir he­sap­laş­ma ve he­sap ver­me se­ne­si­ne gi­rer­ken, her bi­ri­miz ve hat­ta aziz mil­le­ti­mi­zin tüm fert­le­ri, ge­çen bir yı­lın ve bir öm­rün cid­di bir mu­ha­se­be­si­ni yap­mak, ye­ni bir yı­la mü­ba­rek Kur­ban Bay­ram'ın­da gir­me­nin şu­ur uya­nık­lı­ğı içe­ri­sin­de ol­ma­mız ge­re­kir.

Bu ça­tı ve esa­sen gök kub­be al­tın­da ya­pı­lan hiç­bir iş ve sarf edi­len hiç­bir söz yok­tur ki, on­lar zap­tu­rapt al­tı­na alın­ma­sın, sa­hi­bi­ne cid­di bir so­rum­lu­luk ge­tir­me­sin. Öy­ley­se Bâki'nin de­di­ği gi­bi;

"Ava­zei bu âle­me Da­vut gi­bi sal,

Bâki ka­lan bu kub­be­de bir hoş sa­da imiş" de­dir­te­cek…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run efen­dim, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın.

MU­SA UZUN­KA­YA (De­vam­la) - ...gü­zel bir ses, gü­zel bir so­luk, gü­zel bir ne­fes ve gü­zel bir iz bı­rak­ma­dan da­ha gü­zel ne ola­bi­lir?

Sev­gi­li kar­deş­le­rim, öy­ley­se, ön­ce­lik­le biz ve sa­ni­yen in­san ol­ma er­dem ve şu­uru­nu ta­şı­yan tüm fert­le­riy­le aziz mil­le­ti­miz, bu çok, ama çok cid­di ne­fis mu­ha­se­be­si­ni ya­pa­rak, hem mü­ba­rek Kur­ban Bay­ra­mı­mı­zı hem de ye­ni bir yı­lı­mı­zı id­rak et­me­li­yiz.

Hz. Ömer'in yö­ne­tim an­la­yı­şı­nın, mer­hum Âkif'in Sa­fa­hat'ın­da mıs­ra­la­şan, "Ke­nar-ı Dic­le'de bir kurt kap­sa ko­yu­nu/ Ge­lir de ad­li ilahî Ömer'den so­rar onu" şu­uru içe­ri­sin­de ol­mak, bü­tü­nüy­le bu Par­la­men­to­nun ve için­den çı­kan Hükûme­ti­mi­zin ka­çı­nıl­maz so­rum­lu­lu­ğu­dur.

Üs­tat Ne­cip Fa­zıl'ın, "Ağ­la­yın aşi­na­sız, ses­siz can ve­ren­le­re/ Otel oda­la­rın­da, otel oda­la­rın­da…" mıs­ra­la­rın­da te­ren­nüm et­ti­ği otel oda­la­rın­dan vaz­geç­tik, "kim­se­siz, ses­siz se­da­sız, so­kak or­ta­la­rın­da, so­kak or­ta­la­rın­da" di­ye­bi­le­ce­ği­miz sa­yı­sız gen­ci­mi­zi, kap­kaç, ci­na­yet, iç­ki, uyuş­tu­ru­cu ve ak­la ha­ya­le gel­me­dik tarz­da kay­bet­tik­le­ri­miz ve hâlâ kay­bet­mek­te ol­duk­la­rı­mı­zı dü­şün­mek, on­lar için ağ­la­mak de­ğil, on­la­rı, bu te­rü­ta­ze yav­ru­la­rı­mı­zı düş­tük­le­ri her tür­lü olum­suz gir­dap­tan kur­tar­mak bi­zim as­li va­zi­fe­miz­dir, as­la ka­çı­na­ma­ya­ca­ğı­mız ve mut­la­ka he­sa­bı­nı ve­re­ce­ği­miz me­su­li­ye­ti­miz­dir.

Sev­gi­li kar­deş­le­rim, 2005 yı­lı resmî ka­yıt­la­rı­na gö­re -ki, resmî ol­ma­yan ve­ri­ler çok da­ha faz­la­sı­nı ifa­de edi­yor- 903,9 mil­yon lit­re al­kol­lü iç­ki tü­ket­ti­ği­mi­zi or­ta­ya ko­yu­yor. Bu­nun an­la­mı ne­dir? Her bir tan­ke­rin 25 bin lit­re iç­ki yük­len­di­ği­ni dü­şü­nür­se­niz, tam 36.156 tır do­lu­su al­kol… Her bir tır'ın 18 met­re uzun­lu­ğu göz önün­de bu­lun­du­ru­lur­sa, top­lam 650 bin met­re, bir di­ğer ifa­de ile 650 ki­lo­met­re peş pe­şe di­zil­miş bir al­kol kon­vo­yu ve tü­ke­ti­mi… Ya­ni, An­ka­ra'dan Edir­ne'ye ve­ya Sam­sun'dan İs­tan­bul'a ka­dar ke­sin­ti­siz bir tır fi­lo­su yük­lü al­ko­lü ül­ke ola­rak tü­ket­mi­şiz.

Ge­çen yıl fert ba­şı­na 12,5 lit­re, bu yı­lın 7'nci ayı­nın so­nu iti­ba­rıy­la da 8 lit­re al­kol tü­ke­ten ül­ke­miz, baş­ta TV ka­nal­la­rı ol­mak üze­re çö­kü­şü hız­lan­dı­ran her tür­lü olum­suz­lu­ğa ar­tık, "dur!" de­me­nin za­ma­nı­nın gel­di­ği­ni id­rak et­mek zo­run­da­yız.

Sağ­lı­ğı­mı­zı ve mil­let ola­rak ge­le­ce­ği­mi­zi teh­dit eden si­ga­ra, al­kol ve uyuş­tu­ru­cu kul­la­nı­mı­nın git­tik­çe yay­gın­laş­tı­rıl­ma­sı, resmî bir­çok prog­ra­mın, hat­ta bir­kı­sım re­sep­si­yon ve an­ma prog­ram­la­rı­nın al­kol­lü iç­ki­ler­le ter­tip edil­me­si­nin çağ­daş­lık gös­ter­ge­si, ile­ri­ci­lik sim­ge­si ola­rak ta­nım­lan­ma­sı, hat­ta or­ta­öğ­re­nim ku­rum­la­rı­na va­rın­ca­ya ka­dar me­zu­ni­yet ba­lo­la­rı ve ba­zı prog­ram­la­rı­nın al­kol­lü iç­ki­ler­le kut­la­nı­yor ol­ma­sı, ye­ni bir yı­lın ilk sa­at­le­ri­ne akıl tu­tul­ma­sı­nın ana amil­le­rin­den olan al­kol­lü içe­cek­ler­le gi­ril­me­si­nin bir za­ru­ret­miş gi­bi sa­yıl­ma­sı, bi­zi içe­ri­sin­de bu­lun­du­ğu­muz top­lum­sal buh­ra­na sü­rük­le­yen ana amil­dir.

BAŞ­KAN - Sa­yın Uzun­ka­ya, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­lar mı­sı­nız.

MU­SA UZUN­KA­YA (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

Mil­le­ti­mi­zi fe­la­ket­le­re sü­rük­le­yen "ni­çin"le­ri baş­ka yer­ler­de de­ğil, ken­di yap­tık­la­rı­mız, ha­ya­tı­mı­zın için­de­ki yan­lış­lar­da ara­ma­lı­yız.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Mec­lis­te­ki üs­lu­bu­muz, ko­nuş­ma ada­bı­mız, bir­bi­ri­mi­ze kar­şı olan sev­gi, say­gı, hoş­gö­rü ve ta­ham­mül­süz­lü­ğü­müz, iyi ve­ya kö­tü alış­kan­lık­la­rı­mız ay­nen top­lu­mu­mu­za da si­ra­yet et­mek­te­dir. Fil­ha­ki­ka, biz, o top­lu­mun için­den çık­tık, bir an­lam­da mil­le­tin ay­na­sı­yız. Tıp­kı ilk Mec­li­sin me­bus­la­rın­dan Ta­hir Efen­di'nin ken­di­si­ni in­tihâb eden seç­men­le­ri­ne söy­le­di­ği gi­bi. Ta­hir Efen­di, se­çim böl­ge­si­ne gi­di­yor ve tıp­kı bu­gün ol­du­ğu gi­bi, seç­men­le­ri ta­ra­fın­dan za­man za­man eleş­ti­ri­li­yor. Şikâyet­le­re ce­vap ver­mek üze­re di­yor ki Ta­hir Efen­di: "Bey­ler, siz­ler bi­zi seç­ti­niz, ya­ni mün­te­hip­si­niz, se­çi­ci­ler­si­niz. Biz de se­çil­dik, bi­ze de mün­te­hap der­ler. Se­çi­lip gön­de­ril­di­ği­miz ye­re Mec­lis, ya­ni mün­te­he­bu­ni­leyh de­nir. Si­zin yap­tı­ğı­nız bu işe de in­ti­hap de­nir. İn­ti­hap ise Arap­ça'da "nuh­be," ke­li­me­sin­den ge­lir. Nuh­be kay­mak de­mek­tir. Sü­tün üs­tün­de süt kay­ma­ğı, şa­pın üs­tün­de de şap kay­ma­ğı var­dır. Siz ne ise­niz mec­li­si­niz odur. Bey­ler, be­ni böy­le an­la­yın."

Evet, biz­ler top­lu­mun kay­mak ta­ba­ka­sı de­ği­liz, an­cak özü­nün sü­zü­lüp Par­la­men­to­ya yan­sı­yan ay­na­sı­yız. 2007 yı­lı, da­ha se­vi­ye­li…

HA­LİL TİR­YA­Kİ (Kı­rık­ka­le) - Baş­kan, ca­mi­de va­az ve­rir gi­bi, ne bu ya? Baş­kan, bu­ra­sı ca­mi de­ğil ya!

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ne­dir bu ya!

MU­SA UZUN­KA­YA (De­vam­la) - …ol­gun ve mil­le­ti­mi­zin özü­ne ya­ra­şır bir tem­sil an­la­yı­şıy­la ge­çi­ril­me­li­dir. Ne cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­mi­ni ne de 4 Ka­sım 2007'de­ki ge­nel se­çim­le­ri ge­ri­lim hat­tı­na çek­mek…

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Bu, her­ke­si al­ko­lik yap­tı ya!

HA­LİL TİR­YA­Kİ (Kı­rık­ka­le) - San­ki ak­lı ba­şın­da in­san yok bu­ra­da!

BAŞ­KAN - Sa­yın Uzun­ka­ya, lüt­fen ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ye­ter Baş­kan ya!

BAŞ­KAN - Çok, sü­re­ni­zi, aş­tı­nız, son cüm­le­le­ri­ni­zi söy­ler mi­si­niz.

MU­SA UZUN­KA­YA (De­vam­la) - Sa­yın Baş­ka­nım, bi­ti­ri­yo­rum, za­ten son cüm­le­le­rim.

HA­LİL TİR­YA­Kİ (Kı­rık­ka­le) - Git ca­mi­de ver!

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ne­dir bu ya se­nin yap­tı­ğın!

MU­SA UZUN­KA­YA (De­vam­la) - Ar­ka­daş­lar, ben, si­zi ra­hat­sız ede­cek hiç­bir şey söy­le­me­di­ği­mi zan­ne­di­yo­rum.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ne de­mek ca­nım! Her­ke­si al­ko­lik yap­tın!

MU­SA UZUN­KA­YA (De­vam­la) - Ama ra­hat­sız edi­ci bir şey var­sa Sa­yın Grup Baş­kan Ve­ki­li Ana­dol bu­ra­da.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Si­zin ik­ti­da­rı­nız­da art­tı. Ayıp ya!

BAŞ­KAN - Efen­dim, siz ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın lüt­fen.

MU­SA UZUN­KA­YA (De­vam­la) - Ne cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­mi­ni…

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ca­mi av­lu­su mu bu­ra­sı ya?

MU­SA UZUN­KA­YA (De­vam­la) - …ne de 4 Ka­sım 2007'de­ki ge­nel se­çim­le­ri ge­ri­lim hat­tı­na çek­mek, top­lum içe­ri­sin­de ku­tup­laş­ma­la­ra mey­dan ver­mek, hu­ku­kun ve Ana­ya­sa'mı­zın ta­nım­la­dı­ğı yet­ki ve so­rum­lu­luk­lar dı­şın­da so­kak ve taş­kın­lık­lar­da çö­züm ara­mak hiç kim­se­ye ya­rar sağ­la­maz.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Bi­zi ni­ye bir da­ki­ka faz­la ko­nuş­tur­mu­yor­sun Baş­kan? Ona o ka­dar faz­la mü­sa­ma­ha gös­te­ri­yor­su­nuz. Bu ola­cak şey de­ğil, ye­ter ya!

MU­SA UZUN­KA­YA (De­vam­la) - Sa­mi Bey, ne­za­ket­li ol­ma­nı­zı bir ta­bip ola­rak si­ze tav­si­ye ede­rim. Herhâlde be­nim söy­le­dik­le­rim en çok si­zi il­gi­len­di­rir.

BAŞ­KAN - Sa­yın Uzun­ka­ya, lüt­fen, son cüm­le­ni­zi ala­ca­ğım.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ne­re­de gö­rül­müş bu ka­dar ya, hay­ret ya!

BAŞ­KAN - Ge­rek­li mü­sa­ma­ha­yı gös­ter­dim, son cüm­le­ni­zi ri­ca ede­yim.

İ. SA­Mİ TAN­DOĞ­DU (Or­du) - Ayıp ya!

MU­SA UZUN­KA­YA (De­vam­la) - Si­ya­set ya­pan­la­rın em­pa­ti­ye, ken­di­le­ri­ni kar­şı­da­ki­le­rin ye­ri­ne koy­ma­ya ih­ti­ya­cı var. Bu­nu yap­tı­ğı­mız ve hu­ku­ka say­gı­lı ol­du­ğu­muz an­da bir­bi­ri­ni in­ci­te­cek, gö­nül kı­ra­cak, kar­şı­lık­lı sev­gi ve say­gı­yı ze­de­le­ye­cek en kü­çük bir olum­suz­lu­ğa mey­den ver­me­den ar­zu edi­len so­nuç­lar is­tih­sal edi­le­bi­lir.

YIL­MAZ KA­YA (İz­mir) - Sa­yın Baş­kan, ne ala­ka­sı var Kur­ban Bay­ra­mı'yla? Hay­ret bir şey ya!

MU­SA UZUN­KA­YA (De­vam­la) - Ken­di­mi­ze ait hi­po­tez­ler­le bey­ni­miz­de kur­gu­la­dı­ğı­mız hü­küm­le­ri hu­ku­kun…

GÖK­HAN DUR­GUN (Ha­tay) - Ne il­gi­si var Sa­yın Uzun­ka­ya?

BAŞ­KAN - Sa­yın Uzun­ka­ya, ba­kın, ko­nuş­ma­nı­zı ke­se­ce­ğim ar­tık, son cüm­le­le­ri­ni­zi ri­ca edi­yo­rum.

MU­SA UZUN­KA­YA (De­vam­la) - …ve ya­sa­ma­nın önü­ne ko­yar­sak, dev­let ve re­ji­mi­mi­zi o za­man teh­li­ke­ye at­mış olu­ruz.

Bu duy­gu ve te­men­ni­ler­le, id­rak et­mek­te ol­du­ğu­muz Kur­ban Bay­ra­mı'mız­la ye­ni yı­lı­mı­zın ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yor, siz­le­ri ve yü­ce mil­le­ti­mi­zi say­gıy­la, mu­hab­bet­le se­lam­lı­yo­rum.

Oy­sa­ki, ben, si­ze ve he­pi­miz için söy­len­me­si ge­re­ken bir kı­sım şey­le­ri söy­le­di­ği­mi dü­şü­nü­yo­rum, ama ne ya­zık ki, CHP ay­nı CHP, CHP'li­ler ay­nı CHP'li­ler.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Sa­yın Uzun­ka­ya, te­şek­kür ede­rim.

MEV­LÜT COŞ­KU­NER (Is­par­ta) - Ne il­gi­si var?

NU­Rİ Çİ­LİN­GİR (Ma­ni­sa) - CHP'nin adı­nı ağ­zı­na bi­le al­ma!

BAŞ­KAN - Gün­dem dı­şı üçün­cü ko­nuş­ma, Ata­türk'ün An­ka­ra'ya ge­li­şiy­le il­gi­li ol­mak üze­re, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ey­yüp Sa­nay'a ait­tir.

Bu­yu­run Sa­yın Sa­nay.

MU­HAR­REM İN­CE (Ya­lo­va) - Mu­sa Bey, keş­ke siz de es­ki­si gi­bi ol­say­dı­nız, ik­ti­da­ra gel­me­den ön­ce­ki gi­bi ol­say­dı­nız.

3.- An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Ey­yüp Sa­nay'ın, Ga­zi Mus­ta­fa Ke­mal ve Si­vas Kon­gre­si üye­le­rin­den olu­şan he­ye­tin 27 Ara­lık 1919'da An­ka­ra'ya ge­li­şi­nin 87'nci yıl dö­nü­mü­ne iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

EY­YÜP SA­NAY (An­ka­ra) - Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri…

MU­SA UZUN­KA­YA (Sam­sun) - CHP ay­nı CHP ama, keş­ke siz de es­ki­si gi­bi ol­say­dı­nız.

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, din­le­ye­lim ha­ti­bi.

EY­YÜP SA­NAY (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; 27 Ara­lık 1919'da Ga­zi Mus­ta­fa Ke­mal ve Si­vas Kon­gre­si üye­le­rin­den olu­şan He­ye­ti Tem­si­li­ye'nin An­ka­ra'ya ge­li­şi­nin se­ne­idev­ri­ye­si mü­na­se­be­tiy­le söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

19'un­cu yüz­yıl­da fikrî, si­ya­si, eko­no­mik ve as­kerî açı­lar­dan bü­yük sar­sın­tı­lar ya­şa­yan Os­man­lı Dev­le­ti, 20'nci yüz­yı­lın ilk çey­re­ğin­de ise ön­ce Trab­lus­garp Sa­va­şı, ar­ka­sın­dan Bal­kan boz­gu­nuy­la ge­niş ül­ke top­rak­la­rı­nı kay­bet­miş­tir. Son­ra­sın­da ise âde­ta bir ol­du­bit­tiy­le ken­di­si­ni Ci­han Sa­va­şı'nın için­de bul­muş­tur. Aman­sız, zor sa­vaş yıl­la­rı­nın ar­dın­dan müt­te­fik­le­riy­le bir­lik­te mağ­lup­lar ara­sın­da an­laş­ma ma­sa­sı­na çağ­rıl­mış­tı. As­lın­da bu bir an­laş­ma de­ğil, âde­ta pay­laş­ma he­sa­bıy­dı. An­cak iş­gal­ci­ler, Ça­nak­ka­le'yi ge­çil­mez eden, Kaf­kas­lar'dan Ye­men'e ka­dar kah­ra­man­lık des­tan­la­rı yaz­dı­ran bu mil­le­tin esa­re­te bo­yun eğ­me­ye­ce­ği­ni he­sa­ba kat­ma­mış­lar­dı. Oy­sa bu mil­le­tin esir edi­le­me­ye­ce­ği ta­ri­hin her dö­ne­mi­ne ait bel­ge­ler­le sa­bit­ti. Bu de­fa da fark­lı ol­ma­ya­cak­tı. Çün­kü iş­gal­ci­ler kar­şı­sın­da mil­let sus­kun kal­ma­mış, yur­dun dört bir ya­nın­da mü­da­faa-i hu­kuk ce­mi­yet­le­ri ku­rul­muş­tu. İs­tan­bul'dan ha­re­ket­le Sam­sun'a çı­kan Mus­ta­fa Ke­mal Ata­türk, Ana­do­lu'da kur­tu­luş mü­ca­de­le­si­nin fi­ti­li­ni ateş­le­miş­ti. Amas­ya Ge­nel­ge­si, Er­zu­rum Kon­gre­si, millî mü­ca­de­le ör­güt­len­me­si­nin önem­li bi­rer aşa­ma­sı­nı oluş­tur­muş­tu. Si­vas Kon­gre­si'nde aman­sız man­da ve hi­ma­ye tar­tış­ma­la­rın­dan son­ra Ana­do­lu ve Ru­me­li Mü­da­faa-i Hu­kuk Ce­mi­yet­le­ri bir­leş­ti­ril­miş, kur­tu­luş mü­ca­de­le­si­nin ay­nı mer­kez­den sevk ve ida­re edil­me­si ka­rar­laş­tı­rıl­mış­tı.

Ay­rı­ca, kur­tu­luş mü­ca­de­le­si­ni yü­rüt­mek üze­re bir tem­sil he­ye­ti oluş­tu­rul­muş­tu. Uzun bir de­ğer­len­dir­me ya­pan he­yet üye­le­ri, stra­te­jik ko­nu­mu ne­de­niy­le An­ka­ra'yı mer­kez ola­rak be­lir­le­miş­ler­di. Si­vas'tan yo­la çı­kan he­yet-i tem­si­le üye­le­ri ve Mus­ta­fa Ke­mal Ata­türk, 27 Ara­lık 1919 Cu­mar­te­si gü­nü An­ka­ra'ya ula­şa­cak­tı. An­cak, Mus­ta­fa Ke­mal Pa­şa ve tem­sil he­ye­ti­nin Si­vas'tan An­ka­ra'ya gel­mek üze­re yo­la çık­tı­ğı ha­be­ri du­yu­lun­ca, coş­ku­lu bir kar­şı­la­ma prog­ra­mı ha­zır­lan­mış, 3 bin at­lı ve 40 bi­ni aş­kın ya­yay­la Dik­men sırt­la­rın­da top­la­nan An­ka­ra­lı seğ­men­ler ve An­ka­ra­lı­lar, bu önem­li mi­sa­fir­le­ri­ni bay­ram coş­ku­su ile kar­şı­la­mış­lar­dı.

Va­li Ve­ki­li Yah­ya Ga­lip Bey ile Ko­lor­du Ko­mu­ta­nı Ali Fu­at Pa­şa, Göl­ba­şı'na ka­dar gi­de­rek he­ye­ti ilk kar­şı­la­yan­lar ol­muş­tu.

Dik­men sırt­la­rın­da top­la­nan her yaş­tan An­ka­ra hal­kı­nın bay­ram se­vin­ci içe­ri­sin­de­ki sı­cak il­gi­si, tem­sil he­ye­ti­ni faz­la­sıy­la mem­nun et­miş­ti.

Ay­rı­ca, An­ka­ra hal­kı­nın kur­tu­luş mü­ca­de­le­si­ne olan inan­cı, öz­ve­ri­li fe­dakâr des­te­ği tak­di­re şa­yan­dı.

27 Ara­lık 1919, An­ka­ra hal­kı se­vinç, he­ye­can ve coş­ku içe­ri­sin­de, Kur­tu­luş Sa­va­şı'nın ön­cü­le­ri he­yet-i tem­si­le üye­le­ri An­ka­ra'day­dı ar­tık ve kur­tu­luş mü­ca­de­le­si An­ka­ra'dan sevk ve ida­re edi­le­cek­tir.

29 Ara­lık 1919'da tem­sil he­ye­tin­ce ya­yın­la­nan bir teb­liğ­le, bü­tün me­bus­la­rın An­ka­ra'da top­lan­ma­sı du­yu­rul­du. Yur­dun dört bir ya­nın­dan ge­lip An­ka­ra'da top­la­nan tem­sil­ci­ler­den olu­şan Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Hükûme­ti­nin ida­re mer­ke­zi de An­ka­ra ola­rak ilan edil­di.

An­ka­ra hal­kı, es­na­fı, tüc­ca­rı, za­na­atkârı, iş­çi­si, köy­lü­sü ve her de­re­ce­den me­mu­ruy­la…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

EY­YÜP SA­NAY (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, bit­mek üze­re.

BAŞ­KAN - Efen­dim, ko­nuş­ma­nı­zı lüt­fen ta­mam­la­yın.

EY­YÜP SA­NAY (De­vam­la) - … kur­tu­luş he­ye­ti ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Hükûme­ti­ne, mad­di ve ma­ne­vi des­te­ği­ni en üst se­vi­ye­de fe­dakârca de­vam et­tir­miş­tir.

27 Ara­lık 1919'da he­yet-i tem­si­le­nin An­ka­ra'ya ge­li­şi­nin yıl dö­nü­mü mü­na­se­be­tiy­le, Kur­tu­luş Sa­va­şı'mı­zın mi­mar­la­rı­nı, aziz şe­hit­le­ri­mi­zi, kah­ra­man ga­zi­le­ri­mi­zi ve her aşa­ma­da eme­ği ge­çen ata­la­rı­mı­zı hür­met­le, say­gıy­la, rah­met­le yâd eder­ken, yor­gun, yo­ru­cu ve bi­raz da kı­rı­cı ge­çen büt­çe gö­rüş­me­le­ri­nin ar­dın­dan, dün­den ya­rı­na her za­man ül­ke ve mil­let ola­rak bir­lik ve be­ra­ber­lik ih­ti­ya­cı için­de ol­du­ğu­mu­zu unut­ma­ma­lı­yız.

"Gir­me­den tef­ri­ka bir mil­le­te, düş­man gi­re­mez;/Top­lu vur­duk­ça yü­rek­ler, onu top sin­di­re­mez." di­yen millî şa­iri­miz Meh­met Âkif Er­soy'u da, ölü­mü­nün se­ne­idev­ri­ye­si mü­na­se­be­tiy­le rah­met­le anar­ken, he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lar, bu ve­si­ley­le, Kur­ban Bay­ra­mı'nı­zı ve ye­ni yı­lı­nı­zı teb­rik ede­rim. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Sa­nay.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­lar ta­mam­lan­mış­tır, gün­de­me ge­çi­yo­ruz.

Baş­kan­lı­ğın Ge­nel Ku­ru­la su­nuş­la­rı var­dır.

Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin iki öner­ge var­dır, oku­tup bil­gi­le­ri­ni­ze su­na­ca­ğım.

B) GEN­SO­RU, GE­NEL GÖ­RÜŞ­ME, MEC­LİS SO­RUŞ­TUR­MA­SI VE MEC­LİS ARAŞ­TIR­MA­SI ÖNER­GE­LE­Rİ

1.- Ço­rum Mil­let­ve­ki­li Fe­ri­dun Ay­va­zoğ­lu ve 41 mil­let­ve­ki­li­nin, su kay­nak­la­rı­nın ko­run­ma­sı için alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/409)

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler kal­kın­ma ça­ba­sı için­de ge­nel­lik­le çev­re ko­ru­ma­cı­lı­ğı­nı göz ar­dı et­mek­te, do­ğal kay­nak­la­rı­nı dik­kat­siz­ce kul­la­na­rak, ge­rek dün­ya­da ge­rek­se ül­ke­miz­de su ih­ti­ya­cı git­tik­çe ar­tar­ken, su kay­nak­la­rı kir­len­mek­te ve tü­ken­mek­te­dir. Ma­ale­sef Tür­ki­ye'miz­de de de­niz­le­ri­miz, göl­le­ri­miz, çay, de­re, ne­hir­le­ri­miz­den olu­şan akar­su­la­rı­mız ile yer al­tı su­la­rı­mız, ev­sel, ta­rım­sal ve en­düs­tri­yel atık­lar ile sü­rük­le ola­rak kir­le­til­mek­te­dir.

Çev­re­nin ko­run­ma­sı ve çev­re kir­li­li­ği prob­le­mi, kir­li­li­ğin kay­na­ğı olan ül­ke ile sı­nır­lı kal­ma­mak­ta dün­ya üze­rin­de va­ro­lan di­ğer dev­let­le­ri ve in­san­la­rı da et­ki­le­mek­te ve il­gi­len­dir­mek­te­dir.

Bu­nun için çev­re ile il­gi­li bir ta­kım dev­let­ler ara­sı dü­zen­le­me­le­rin ya­pıl­ma­sı da zo­run­lu­luk ol­du­ğun­dan do­la­yı, çev­re­nin ko­run­ma­sı ve çev­re kir­li­li­ği­nin ön­len­me­si için bir­ta­kım dev­let­le­ra­ra­sı ça­lış­ma­lar da ya­pıl­ma­lı­dır.

Ül­ke­miz, üç ta­ra­fı­nın de­niz­ler­le kap­lı ol­ma­sı, ne­hir, göl, ır­mak ve jeo­ter­mal do­ğal su kay­nak­la­rı­mı­zın bu­lun­ma­sı ile de şans­lı­dır. Bu kay­nak­la­rın doğ­ru kul­la­nıl­ma­sı için de dev­let acil çö­züm­ler al­ma­lı­dır. Va­tan­daş­la­rı­mı­zı bu ko­nu­da bi­linç­len­dir­mek ve ge­le­ce­ğe ya­tı­rım için il­köğ­re­tim okul­la­rın­da baş­la­yan eği­tim­le de bu­na kak­tı sağ­la­ma­lı­yız.

Eko­lo­jik den­ge­nin sağ­lık­lı ol­ma­sı ve­ya ol­ma­ma­sı tüm can­lı­la­rı olum­lu ve­ya olum­suz şe­kil­de et­ki­le­mek­te­dir. 21'in­ci yüz­yıl­da ge­li­şen ve mo­dern­le­şen dün­ya­mız­da, ül­ke­miz de pa­yı­na dü­şe­ni al­mak­ta­dır. Dört mev­si­mi ya­şa­yan, bun­dan do­la­yı bir­çok bit­ki ör­tü­sü­ne sa­hip olan ül­ke­miz bu­nu su kay­nak­la­rın­dan sağ­lı­yor­sa bu­nun da can­lı ya­şa­mı­nı baş­tan so­na ka­dar il­gi­len­dir­me­si ne­de­niy­le, top­lu­mu­mu­za ve dev­le­ti­mi­ze bü­yük so­rum­lu­luk­lar yük­le­di­ği açık­tır.

Bu ko­nuy­la il­gi­li dev­le­tin tüm bi­rim­le­ri­nin bir an ön­ce ha­re­ke­te ge­çi­ril­me­si ve araş­tı­rıl­ma­sı ile yok ol­ma­ya yüz tu­tan su kay­nak­la­rı­mı­zın, çev­re­nin ve eko­lo­jik den­ge­nin tüm olum­suz­luk­la­rın­dan et­ki­len­me­si­nin ön­len­me­si için, bi­lim­sel ve top­lum­sal ted­bir­le­rin alın­ma­sı ama­cıy­la, Ana­ya­sa­nın 98. mad­de­si, TBMM İç­tü­zü­ğü­nün 104. ve 105. mad­de­le­ri ge­re­ğin­ce Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­nı arz ve tek­lif ede­riz.

1- Fe­ri­dun Ay­va­zoğ­lu               (Ço­rum)

2- Uğur Ak­söz                            (Ada­na)

3- Ab­du­la­ziz Ya­zar                    (Ha­tay)

4- İd­ris Sa­mi Tan­doğ­du            (Or­du)

5- Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu         (Ma­lat­ya)

6- Na­dir Sa­raç                            (Zon­gul­dak)

7- Ha­run Akın                            (Zon­gul­dak)

8- M. Akif Ham­za­çe­bi                (Trab­zon)  

9- Ra­sim Ça­kır                           (Edir­ne)

10- Os­man Öz­can                      (An­tal­ya)

11- Ali Cum­hur Ya­ka                (Muğ­la)

12- Gü­rol Er­gin                          (Muğ­la)

13- Ne­ca­ti Uz­dil                         (Os­ma­ni­ye)

14- Ati­la Emek                           (An­tal­ya)

15- Ah­met Yıl­maz­ka­ya              (Ga­zi­an­tep)

16- Meh­met Zi­ya Yer­gök          (Ada­na)

17- Ya­kup Ke­pe­nek                  (An­ka­ra)

18- Mu­har­rem Kı­lıç                   (Ma­lat­ya)

19- Mus­ta­fa Ga­zal­cı                   (De­niz­li)

20- Er­dal Ka­ra­de­mir                 (İz­mir)

21- Na­il Ka­ma­cı                         (An­tal­ya)

22- Fe­ri­dun Fik­ret Ba­loğ­lu       (An­tal­ya)

23- Os­man Kap­tan                    (An­tal­ya)

24- Zey­nep Dam­la Gü­rel           (İs­tan­bul)

25- Meh­met Işık                        (Gi­re­sun)

26- Meh­met Se­fa Sir­men          (Ko­ca­eli)

27- Yük­sel Çor­ba­cı­oğ­lu             (Art­vin)

28- Ab­dur­rez­zak Er­ten             (İz­mir)

29- Meh­met Ve­dat Me­lik          (Şan­lı­ur­fa)

30- Nu­ret­tin Sö­zen                    (Si­vas)

31- Sı­dı­ka Sa­rı­be­kir                  (İs­tan­bul)

32- Ha­san Ören                         (Ma­ni­sa)

33- Yıl­maz Ka­ya                        (İz­mir)

34- Ali Ars­lan                            (Muğ­la)

35- Meh­met Kü­çü­ka­şık             (Bur­sa)

36- Or­han Eras­lan                     (Niğ­de)

37- Meh­met Se­mer­ci                 (Ay­dın)

38- Meh­met Par­lak­yi­ğit            (Kah­ra­man­ma­raş)

39- Ne­zir Bü­yük­cen­giz              (Kon­ya)

40- Hü­se­yin Ek­mek­ci­oğ­lu         (An­tal­ya)

41- Öz­lem Çer­çi­oğ­lu                  (Ay­dın)

42- Tun­cay Er­cenk                    (An­tal­ya)

Ge­rek­çe:

Do­ğal su kay­nak­la­rı­mı­zın ko­run­ma­sın­da önem­li bir fak­tör olan arıt­ma te­sis­le­ri­nin ku­rul­ma­ma­sı ya da ku­rul­duk­tan son­ra ça­lış­tı­rıl­ma­ma­sı so­nu­cun­da de­niz­le­ri­miz ve iç su­la­rı­mız olum­suz yön­de et­ki­len­mek­te ve gi­de­rek bu kay­nak­la­rı­mı­zın yok ol­ma­sı­na se­be­bi­yet ve­ril­mek­te­dir.

Bu du­rum Ana­ya­sa­nın 56. mad­de­sin­de Çev­re Hak­kı adı al­tın­da dü­zen­len­miş­tir. Her­kes, sağ­lık­lı ve den­ge­li bir çev­re­de ya­şa­ma hak­kı­na sa­hip­tir. Çev­re­yi ge­liş­tir­mek, çev­re sağ­lı­ğı­nı ko­ru­mak ve çev­re kir­len­me­si­ni ön­le­mek dev­le­tin ve va­tan­daş­la­rın öde­vi­dir. Ana­ya­sa­mız çev­re hak­kı­nı; dev­le­tin öde­vi, va­tan­da­şın öde­vi ve her­ke­sin hak­kı ola­rak üç açı­dan dü­zen­le­miş­tir.

Top­lu­mu­muz için, de­niz­le­ri­miz ve iç su­la­rı­mı­zın du­ru­mu çev­re sağ­lı­ğı­nın önem­li bir gös­ter­ge­si­dir. Ne­hir ve de­re­ler de kır­sal alan çev­re­si ni­te­li­ği­nin ge­liş­me­si­ne yar­dım­cı olan ve eko­lo­jik den­ge­yi sağ­la­yan do­ğa­nın can­lı­la­ra bah­şet­ti­ği en be­del­siz, kar­şı­lık­sız he­di­ye­si­dir. Kı­sa­ca­sı su ha­yat­tır.

Ör­ne­ğin, özel­lik­le atık su­lar­da bu­lu­nan or­ga­nik mad­de­le­rin, su­la­ma kay­nak­la­rı­na ka­rış­ma­sı ile özel­lik­le ye­şil tü­ke­ti­len seb­ze­le­rin bes­le­me­si ve bu­nun sof­ra­la­ra gel­me­si­nin, ne bü­yük so­run­la­ra yol aç­mak­ta ol­du­ğu inkâr edi­le­mez. Sa­de­ce tek bir ör­nek­le açık­la­nan so­ru­nun bü­yük­lü­ğü bi­le ür­kü­tü­cü bo­yut­ta­dır. Bu­nun için en kı­sa za­man­da acil, or­ta ve uzun va­de­li ke­sin so­nuç­la­ra ula­şa­cak çö­züm­ler alın­ma­sı, ül­ke ve top­lum sağ­lı­ğı­nı ra­hat­la­ta­cak po­li­ti­ka­lar ge­liş­ti­ril­me­si ge­rek­mek­te­dir.

BAŞ­KAN - Bil­gi­le­ri­ni­ze su­nul­muş­tur.

Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

2.- Ma­lat­ya Mil­let­ve­ki­li Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu ve 47 mil­let­ve­ki­li­nin, ka­yı­sı üre­ti­min­de­ki eko­no­mik de­ğer kay­bı­nın ve ka­yı­sı üre­ti­ci­le­ri­nin so­run­la­rı­nın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/410)

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Dün­ya ku­ru ka­yı­sı pa­za­rı­nın %90'lık kıs­mı­na ül­ke­mi­zin ha­kim ol­ma­sı­na kar­şın ül­ke ola­rak, ak­tif pa­zar­la­ma ve fi­nan­sal des­tek po­li­ti­ka­la­rı­nın uy­gu­lan­ma­ma­sı ne­de­niy­le ya­ban­cı alı­cı­la­rın oyun­ca­ğı hâli­ne ge­le­rek ül­ke­mi­zin önem­li öl­çü­de ge­lir kay­bı­na uğ­ra­tıl­dı­ğı açık ve net bir şe­kil­de or­ta­ya çık­mış­tır.

Yıl­lar­dır 2500-3000 $/ton olan ka­yı­sı fi­yat­la­rı özel­lik­le son 4 yıl­da gi­de­rek aşa­ğı­ya doğ­ru gel­miş ve ton ba­şı­na 1200-1500 $'a alı­cı bu­la­bil­mek­te­dir.

Ka­yı­sı üre­ti­ci­le­ri­nin, güb­re, ma­zot ve iş­çi­lik gi­bi gi­der­le­ri her yıl art­ma­sı­na kar­şın, sa­tış fi­yat­la­rın­da­ki ge­ri­le­me Türk eko­no­mi­si ve üre­ti­ci­ler açı­sın­dan önem­li ka­yıp­la­ra ne­den ol­mak­ta­dır.

Özel­lik­le son 4 yıl­dır hü­kü­met ta­ra­fın­dan bir­lik­ler ve özel­lik­le ka­yı­sı bir­lik ken­di ka­der­le­ri­ne terk edil­miş, her tür­lü fi­nan­sal des­tek­ten yok­sun bı­ra­kıl­mış­tır. Tür­ki­ye ola­rak, yıl­lar­dır 250-300 mil­yon do­lar ara­sın­da olan ka­yı­sı ih­ra­ca­tı 100 - 120 mil­yon do­lar se­vi­ye­le­ri­ne ge­ri­le­miş­tir.

Ka­yı­sı fi­yat­la­rın­da ül­ke­mi­zin uğ­ra­dı­ğı 150 mil­yon do­lar­lık ge­lir kay­bı, hü­kü­me­tin ta­rım­sal ürün­le­re ve ka­yı­sı bir­li­ğin ken­di ka­der­le­ri­ne terk et­me­sin­den do­la­yı oluş­mak­ta­dır.

Özel­lik­le ya­ban­cı ka­yı­sı it­ha­lat­çı­la­rı­nın Tür­ki­ye'de ka­yı­sı ürü­nü­ne hiç­bir des­te­ğin ol­ma­dı­ğı­nı ve özel­lik­le ka­yı­sı se­zo­nun­da hiç­bir fi­nan­sal des­te­ğin ol­ma­dı­ğı­nı çok iyi bil­mek­te­dir. Ma­zot, güb­re ve iş­çi­lik gi­der­le­ri ne­de­niy­le üre­ti­ci­le­rin ürün­le­ri­ni el­den çı­kar­mak zo­run­da ol­duk­la­rı­nı da ya­ban­cı alı­cı­lar çok iyi bil­mek­te­dir. So­nuç­ta yok pa­ha­sı­na üre­ti­ci ta­ra­fın­dan sa­tı­lan ürün­le­ri 1200-1500 $ ara­sın­da sa­tın alan ya­ban­cı alı­cı­lar bu ürü­nü tüm dün­ya­ya 6-8 bin Eu­ro ola­rak sat­mak­ta­dır­lar. Ül­ke­miz in­sa­nı­nın çok bü­yük güç­lük­le üret­ti­ği ürü­nü­müz­den do­la­yı ya­ban­cı alı­cı ve di­ğer ül­ke­ler 300-400 mil­yon Eu­ro ka­zan­mak­ta­dır.

Dün­ya ku­ru ka­yı­sı üre­ti­mi­nin % 90'lık kıs­mı­na sa­hip olan ül­ke­miz­de Ma­lat­ya ise bu üre­ti­min % 80-85'lik kıs­mı­nı üret­mek­te­dir. Yak­la­şık 60 bin ai­le, 250 bin ki­şi­nin en önem­li ge­çim kay­na­ğı­dır. Ay­rı­ca, Ma­lat­ya eko­no­mi­si­nin en te­mel di­na­mo­su­dur. Bu ne­den­le; sa­de­ce üre­ti­ci­nin de­ğil, tüm Ma­lat­ya'nın ge­çim kay­na­ğı­dır.           .

Ka­yı­sı fi­yat­la­rın­da­ki aşı­rı dü­şüş ne­de­niy­le Ma­lat­ya eko­no­mi­si ve üre­ti­ci­ler çok önem­li so­run­lar ya­şa­mak­ta­dır.

Ay­rı­ca, 2004 ve 2006 yıl­la­rın­da mey­da­na ge­len ta­bii afet­ler ne­de­niy­le 2004 yı­lın­da % 60'lık, 2006 yı­lın­da ise % 40'lık re­kol­te yok ol­ma­sı­na kar­şın üre­ti­ci­le­rin içe­ri­sin­de bu­lun­du­ğu zor ko­şul­lar ne­de­niy­le fi­yat­lar hız­la düş­mek­te­dir. 2004 yı­lın­da ya­şa­nan ta­bii afet ne­de­niy­le hü­kü­met ta­ra­fın­dan hiç­bir des­tek ve­ril­me­miş, 2006 yı­lın­da ise olu­şan 60 mil­yar YTL kay­ba kar­şın 13 mil­yar YTL'lik bir des­tek sağ­lan­mış­tır. 2 yıl­da olu­şan ta­bii afet ne­de­niy­le üre­ti­ci önem­li öl­çü­de borç­lan­mış, sa­tın al­dı­ğı ma­zot, güb­re, ilaç be­del­le­ri­ni öde­ye­me­miş­tir.

Ay­rı­ca, ken­di­le­ri­nin ve ai­le bi­rey­le­ri­nin ih­ti­yaç­la­rı­nı kar­şı­la­ya­maz ve her gün ic­ra da­ire­le­rin­den çı­ka­maz du­ru­ma gel­miş­ler­dir.

Üre­ti­ci bir­lik­le­ri, ül­ke­miz­de üre­ti­ci­le­rin da­ya­nış­ma­sı ve pa­zar­la­ma stra­te­ji­le­ri­nin ge­liş­ti­ril­me­si, üre­ti­ci­nin ko­run­ma­sı, üre­ti­ci­ye ih­ti­ya­cı olan fi­nans­ma­nın sağ­lan­ma­sı ve ül­ke kay­nak­la­rı­nın en iyi şe­kil­de de­ğer­len­di­ril­me­si ama­cıy­la ku­rul­muş­tur. An­cak· bu bir­lik­le­re yıl­lar­dır uy­gu­la­nan po­li­ti­ka­lar ne­de­niy­le si­ya­set­çi­le­rin ar­ka bah­çe­si gi­bi gö­rül­müş, üre­ti­ci ve ül­ke men­fa­at­le­ri­nin ko­run­ma­sı ye­ri­ne si­ya­set­çi­le­rin gün­lük po­li­ti­ka­la­rı­nın bir ara­cı hâli­ne ge­ti­ril­me­ye ça­lı­şıl­mış ve ha­len de hü­kü­met ta­ra­fın­dan ay­nı po­li­ti­ka­ya yö­ne­lik uy­gu­la­ma­lar de­vam et­ti­ril­mek­te­dir. Ay­rı­ca hü­kü­met ta­ra­fın­dan ken­di kon­tro­lün­de ol­ma­yan bir yö­ne­ti­me sa­hip bir­lik­le­re ise yok et­me po­li­ti­ka­sı uy­gu­lan­mak­ta­dır.

Son 4 yıl­dır ise bu bir­lik­ler ta­ma­men ka­der­le­ri­ne terk edil­miş­tir.

Hü­kü­met ol­mak, ül­ke kay­nak­la­rı­nın en ran­tabl de­ğer­len­di­ril­me­si­ni sağ­la­mak­tır. Üre­ti­ci bir­lik­le­rin­de ya­şa­nan so­run­la­ra ta­ma­men se­yir­ci ka­lın­mış ve üre­ti­ci ka­de­ri­ne terk edil­miş­tir. 

Ka­yı­sı­bir­lik ta­rım­sal sa­tış ko­ope­ra­ti­fi ise hü­kü­me­tin uy­gu­la­dı­ğı yok et­me po­li­ti­ka­la­rın­dan na­si­bi­ni al­mış­tır. Son 4 yıl­dır so­run­la­rı­nın çö­zü­mü için hiç­bir des­tek ve­ril­me­miş ve ka­pa­tıl­mak için her tür­lü ça­ba ser­gi­len­miş­tir.

Ka­yı­sı üre­ti­ci­si ar­tık ken­di ka­de­ri ile baş­ba­şa bı­ra­kıl­mış­tır. Ay­rı­ca, Zi­ra­at Ban­ka­sı ta­ra­fın­dan hiç­bir fi­nan­sal des­tek ve­ril­me­mek­te­dir. Bu­gün 1200-1500 $/ton olan ka­yı­sı fi­yat­la­rı­nın ne­re­le­re gi­de­ce­ği­ni bi­le­rek yok et­me po­li­ti­ka­la­rı uy­gu­lan­mak­ta­dır.

Ka­yı­sı üre­ti­ci­si, Ma­lat­ya eko­no­mi­si ve Türk eko­no­mi­si­nin uğ­ra­dı­ğı bü­yük ka­yıp, hü­kü­me­tin uy­gu­la­dı­ğı yok et­me po­li­ti­ka­la­rın­dan kay­nak­lan­mak­ta­dır.

Bu ne­den­le Ana­ya­sa­mı­zın 98. Mad­de­si ve İç Tü­zü­ğü­mü­zün 104 ve 105. mad­de­le­ri uya­rın­ca Mec­lis Araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­nı say­gı­la­rı­mız­la arz ve tek­lif ede­riz.

1- Fe­rit Mev­lüt As­la­noğ­lu         (Ma­lat­ya)

2- Mu­har­rem Kı­lıç                     (Ma­lat­ya)

3- Şev­ket Arz                             (Trab­zon)

4- Ha­run Akın                            (Zon­gul­dak)

5- İs­met Ata­lay                          (İs­tan­bul)

6- Ha­lil Ak­yüz                            (İs­tan­bul)

7- Meh­met Du­yan                     (İs­tan­bul)

8- Ati­la Emek                             (An­tal­ya)

9- Ne­zir Bü­yük­cen­giz                (Kon­ya)

10- İz­zet Çe­tin                           (Ko­ca­eli)

11- Hü­se­yin Ek­mek­ci­oğ­lu         (An­tal­ya)

12- Uğur Ak­yüz                         (Ada­na)

13- Meh­met Işık                        (Gi­re­sun)

14- Öz­lem Çer­çi­oğ­lu                  (Ay­dın)

15- Os­man Öz­can                      (An­tal­ya)

16- Na­dir Sa­raç                         (Zon­gul­dak)

17- Or­han Zi­ya Di­ren                (To­kat)

18- Na­il Ka­ma­cı                         (An­tal­ya)

19- Bir­gen Ke­leş                        (İs­tan­bul)

20- Tun­cay Er­cenk                    (An­tal­ya)

21- Si­nan Yer­li­ka­ya                   (Tun­ce­li)

22- Fe­ri­dun Fik­ret Ba­loğ­lu       (An­tal­ya)

23- Oya Aras­lı                            (An­ka­ra)

24- Meh­met Uğur Neş­şar         (De­niz­li)

25- Ha­san Gü­yül­dar                  (Tun­ce­li)

26- Ali Ke­mal Kum­ku­moğ­lu     (İs­tan­bul)

27- Ya­kup Ke­pe­nek                  (An­ka­ra)

28- Meh­met Zi­ya Yer­gök          (Ada­na)

29- Ne­ca­ti Uz­dil                         (Os­ma­ni­ye)

30- Mus­ta­fa Ga­zal­cı                   (De­niz­li)

31- Er­dal Ka­ra­de­mir                 (İz­mir)

32- Os­man Kap­tan                    (An­tal­ya)

33- Yıl­maz Ka­ya                        (İz­mir)

34- Zey­nep Dam­la Gü­rel           (İs­tan­bul)

35- Meh­met Se­fa Sir­men          (Ko­ca­eli)

36- Yük­sel Çor­ba­coğ­lu              (Art­vin)

37- Meh­met Ve­dat Me­lik          (Şan­lı­ur­fa)

38- Ab­dur­rez­zak Er­ten             (İz­mir)

39- Nu­ret­tin Sö­zen                    (Si­vas)

40- Sı­dı­ka Ka­ra­be­kir                 (İs­tan­bul)

41- Ha­san Ören                         (Ma­ni­sa)

42- Ali Ars­lan                            (Muğ­la)

43- Meh­met Kü­çü­ka­şık             (Bur­sa)

44- Or­han Eras­lan                     (Niğ­de)

45- Meh­met Se­mer­ci                 (Ay­dın)

46- Meh­met Par­lak­yi­ğit            (Kah­ra­man­ma­raş)

47- Ah­met Yıl­maz Ka­ya            (Ga­zi­an­tep)

48- Ab­du­la­ziz Ya­zar                  (Ha­tay)

BAŞ­KAN - Bil­gi­le­ri­ni­ze su­nul­muş­tur.

Her iki öner­ge de gün­dem­de ye­ri­ni ala­cak ve Mec­lis araş­tır­ma­sı açı­lıp açıl­ma­ma­sı ko­nu­sun­da­ki ön­gö­rüş­me­ler sı­ra­sı gel­di­ğin­de ya­pı­la­cak­tır.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce söz­lü so­ru öner­ge­le­ri­ni gö­rüş­mü­yor ve gün­de­min "Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­dan Ge­len Di­ğer İş­ler" kıs­mı­na ge­çi­yo­ruz.

IV. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

1.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­kil­le­ri Meh­met Da­niş ve İb­ra­him Köş­de­re'nin, Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı Ta­rihî Millî Par­kı Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Bir Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi (Ka­mu İha­le Ka­nu­nu­na Ge­çi­ci Mad­de Ek­len­me­si­ne Da­ir Ka­nun Tek­li­fi) ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/212) (S. Sa­yı­sı: 305)

BAŞ­KAN - 1'in­ci sı­ra­da yer alan ka­nun tek­li­fi­nin ge­ri alı­nan mad­de­le­ri ile il­gi­li ko­mis­yon ra­po­ru gel­me­di­ğin­den tek­li­fin gö­rüş­me­le­ri­ni er­te­li­yo­ruz.

2'nci sı­ra­da yer alan, Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

2.- Ba­zı Ka­mu Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil ve Ter­ki­ni­ne İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1030) (S. Sa­yı­sı: 904)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

3'ün­cü sı­ra­da yer alan, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ya­yıl­ma­nın Ön­len­me­si Amaç­la­rı­na Yö­ne­lik Yar­dım Sağ­lan­ma­sı­nın Ko­lay­laş­tı­rıl­ma­sı İçin İş­bir­li­ği­ne İliş­kin An­laş­ma­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı  ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

3.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ya­yıl­ma­nın Ön­len­me­si Amaç­la­rı­na Yö­ne­lik Yar­dım Sağ­lan­ma­sı­nın Ko­lay­laş­tı­rıl­ma­sı İçin İş­bir­li­ği­ne İliş­kin An­laş­ma­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1115) (S. Sa­yı­sı: 1147)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

4'ün­cü sı­ra­da yer alan, Kü­çük ve Or­ta Bü­yük­lük­te­ki İş­let­me­le­rin Ma­li Sek­tö­re Olan Borç­la­rı­nın Ye­ni­den Ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

4.- Kü­çük ve Or­ta Bü­yük­lük­te­ki İş­let­me­le­rin Ma­li Sek­tö­re Olan Borç­la­rı­nın Ye­ni­den Ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1267) (S.Sa­yı­sı: 1312) (x)

BAŞ­KAN - Hükûmet ve Ko­mis­yon ye­rin­de.

                          

(x) 1312 S. Sayılı Basmayazı, 26/12/2006 tarihli 44’üncü Birleşim Tutanağına eklidir.

Ge­çen bir­le­şim­de, 4'ün­cü mad­de üze­rin­de grup­lar adı­na ya­pı­lan ko­nuş­ma­lar ta­mam­lan­mış­tı.

Şim­di söz sı­ra­sı, şah­sı adı­na Kü­tah­ya Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ha­san Feh­mi Ki­nay'a ait­tir.

Bu­yu­run Sa­yın Ki­nay. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz beş da­ki­ka.

HA­SAN FEH­Mİ Kİ­NAY (Kü­tah­ya) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; KO­Bİ'le­rin Ma­li Sek­tö­re Olan Borç­la­rı­nın Ye­ni­den Ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı­na İliş­kin Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 4'ün­cü mad­de­si üze­rin­de şah­sım adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Ge­nel Ku­ru­lu bu ve­si­ley­le say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Mec­lis Ge­nel Ku­ru­lu­muz, yo­ğun bir büt­çe ma­ra­to­nu ar­dın­dan ül­ke­mi­zin ih­ti­yaç duy­du­ğu ka­nun­la­rı gö­rüş­me­ye de­vam et­mek­te­dir. Söz al­mış ol­du­ğum ta­sa­rı­nın 4'ün­cü mad­de­si, KO­Bİ'ler­le ban­ka­lar ara­sın­da ya­pı­la­cak çer­çe­ve an­laş­ma­la­rı­nı dam­ga ver­gi­si ve harç­tan mu­af tut­mak­ta­dır, ban­ka ve si­gor­ta mu­ame­le­le­ri ver­gi­sin­den mu­af tut­mak­ta­dır, ha­ke­za, Kay­nak Kul­la­nı­mı Des­tek­le­me Pri­mi'nden mu­af tut­mak­ta­dır.

Teş­vik ve ih­ra­cat­la il­gi­li ta­ah­hüt sü­re­le­ri de ka­nun­la bir­lik­te uza­tıl­mak­ta­dır.

Kre­di­ler için te­mi­nat ve iş­ti­ra­ke dö­nüş­me­si gi­bi, fir­ma­nın ak­tif­le­ri­ni ye­ni­den de­ğer­len­dir­me­si hu­su­sun­da SPK ta­ra­fın­dan yet­ki­len­di­ril­miş ki­şi ve ku­ru­luş­la­ra de­ğer­len­dir­me yet­ki­si de ta­nın­mak­ta­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ya­sa, yak­la­şık 40 bin ci­va­rın­da KO­Bİ'ye çif­te bay­ram ya­şa­ta­cak ni­te­lik­te­dir. Esa­sen, ya­sa­nın ge­tir­di­ği ik­ti­sa­di et­ki­ler 40 bin KO­Bİ'den öte­ye ge­çe­cek­tir. Zi­ra, her bir KO­Bİ baş­lı ba­şı­na bir dün­ya ola­rak gö­rül­me­li­dir. Özel­lik­le, 300 bin ci­va­rın­da is­tih­dam sağ­la­ya­cak­tır. Tür­ki­ye'de si­gor­ta­lı iş yer­le­ri­nin or­ta­la­ma ça­lış­tır­dık­la­rı is­tih­da­ma bak­tı­ğı­mız­da yak­la­şık 7 iş­çi is­tih­dam et­tik­le­ri gö­rül­mek­te­dir. Yak­la­şık 40 bin ci­va­rın­da iş ye­ri­nin ça­lış­tı­ra­ca­ğı, is­tih­dam ede­ce­ği iş­çi sa­yı­sı­nın 300 bin ci­va­rın­da ola­ca­ğı bek­len­mek­te­dir.

İkin­ci ola­rak, her bir iş­let­me ay­nı za­man­da bir te­da­rik yap­ma zo­run­lu­lu­ğu ya­şa­ya­cak­tır. Do­la­yı­sıy­la bu, mev­cut iş­let­me­le­ri­mi­ze ye­ni bir pa­zar imkânı, pa­zar ola­na­ğı, pi­ya­sa ola­na­ğı aça­cak­tır. Bu da ulaş­tır­ma sek­tö­rün­den ara mal üre­ti­mi­ne ka­dar, ti­ca­ret dün­ya­sı­na ka­dar bir­çok sek­tö­rü ha­re­ket­len­di­re­cek­tir.

Üçün­cü ola­rak, ban­ka­lar, iliş­ki­le­ri bo­zu­lan fir­ma­lar­la ye­ni­den bir kre­di iliş­ki­si­ne gi­re­bi­le­cek­tir. Bun­lar dı­şın­da, ban­ka­lar dı­şın­da, TE­DAŞ, OSB'ler, be­le­di­ye­ler, do­ğal gaz da­ğı­tı­mı­nı yü­rü­ten fir­ma­lar, tah­si­li müm­kün ol­ma­yan ala­cak­la­rı­nı ye­ni­den tah­sil imkânı bu­la­cak­tır.

Bir baş­ka açı­dan bak­tı­ğı­mız­da, Ma­li­ye ve SSK ku­rum­la­rı da yi­ne tah­sil et­mek­te zor­lan­dık­la­rı ala­cak­la­rı ye­ni­den yir­mi dört ay va­dey­le tah­sil et­me imkânı bu­la­cak­tır.

Ka­nu­nun adı bu an­lam­da her ne ka­dar "ma­li sek­tö­re olan borç­la­rın ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı"nı ta­şı­yor ise de bu doğ­rul­tu­da İs­tan­bul Yak­la­şı­mı'ndan ay­rıl­mak­ta­dır. Bil­di­ği­niz gi­bi, İs­tan­bul Yak­la­şı­mı'nda, TE­DAŞ gi­bi, be­le­di­ye­ler gi­bi, OSB yö­ne­tim­le­ri gi­bi, su borç­la­rı gi­bi, elek­trik borç­la­rı gi­bi un­sur­lar yer al­ma­mak­tay­dı ka­nun kap­sa­mı içe­ri­sin­de, oy­sa bu Ana­do­lu Yak­la­şı­mı içe­ri­sin­de yer al­mak­ta­dır.

Tür­ki­ye ger­çek­le­ri­ne ve fir­ma ger­çek­le­ri­ne son de­re­ce uy­gun bir şe­kil­de ta­sar­lan­mış­tır ka­nun ve AK Par­ti İk­ti­da­rı­nın da bu an­lam­da fir­ma­la­ra, re­el sek­tö­re ti­tiz­lik­le yak­laş­tı­ğı­nın bir işa­re­ti ola­rak da bu ka­nun çer­çe­ve­si içe­ri­sin­de ya­pı­lan dü­zen­le­me­le­ri gös­te­re­bi­li­riz.

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da, ik­ti­da­rıy­la mu­ha­le­fe­tiy­le, son de­re­ce önem­li kat­kı­lar sağ­lan­mış­tır ka­nun içe­ri­si­ne. Tür­ki­ye Oda­lar ve Bor­sa­lar Bir­li­ği -Sa­yın Za­fer Çağ­la­yan- Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da da bir ko­nuş­ma ya­pa­rak yü­rüt­müş ol­du­ğu­muz ça­lış­ma­lar­la il­gi­li kat­kı­la­rı­nı or­ta­ya koy­muş­tur. Bu doğ­rul­tu­da da iş dün­ya­sı adı­na ken­di­le­ri­ne te­şek­kür­le­ri­mi­zi arz edi­yo­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, İs­tan­bul Yak­la­şı­mı son de­re­ce sı­nır­lı kal­mış­tır. Bu­nun muh­te­lif se­bep­le­ri var­dır. Ama, iki se­be­bi bu­ra­da ifa­de et­mek­te ya­rar var. Her şey­den ön­ce, ban­ka­lar, bu ko­nu­da ye­te­ri ka­dar ha­zır­lık­lı de­ğil­di. Di­ğer açı­dan ve da­ha önem­li­si, Tür­ki­ye eko­no­mi­si­nin mev­cut ko­şul­la­rı, o dö­nem­de, kri­zin ya­şan­dı­ğı dö­nem­de ko­şul­la­rı, İs­tan­bul Yak­la­şı­mı'yla sağ­la­nan ma­li sek­tör­de­ki ye­ni­den ya­pı­lan­dır­ma imkânı­na ye­te­ri ka­dar fir­ma­nın il­gi gös­ter­me­yi­şi­ne, bun­dan da­ha önem­li­si ban­ka­la­rın il­gi gös­ter­me­yi­şi­ne ne­den ol­muş­tur. 2001 yı­lı kri­ziy­le, ma­lum­la­rı­nız ol­du­ğu üze­re, peş pe­şe 22 ban­ka­ya el kon­muş­tur. Do­la­yı­sıy­la, böy­le bi­lan­ço­la­rı bo­zul­muş bir sek­tö­rün, ye­ni­den ya­pı­lan­dır­ma imkânı ve­re­cek ge­niş bir KO­Bİ sı­nı­fı­na, ye­ni­den ya­pı­lan­dır­ma imkânı ve­re­cek fi­nan­sal des­te­ği bul­ma­sı el­bet­te bek­le­ne­mez­di.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri...

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

HA­SAN FEH­Mİ Kİ­NAY (De­vam­la) - Sa­yın Baş­ka­nım, kı­sa bir sü­re da­ha ri­ca edi­yo­rum.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run efen­dim.

HA­SAN FEH­Mİ Kİ­NAY (De­vam­la) - Şu an­da gö­rüş­tü­ğü­müz ka­nun­dan ya­rar­la­na­cak KO­Bİ'le­ri­miz ger­çek­ten şans­lı­dır. Ba­kı­nız, İs­tan­bul Yak­la­şı­mı'nın uy­gu­lan­dı­ğı gün­ler­de fa­iz oran­la­rı yüz­de 60-70 se­vi­ye­sin­dey­ken, şim­di yüz­de 20'ler se­vi­ye­si­ne düş­müş­tür. Ana­do­lu'da yak­la­şık 49 il­de Ya­tı­rım­la­rın ve İs­tih­da­mın Teş­vi­ki Ka­nu­nu yü­rü­tül­mek­te­dir ve bu Ka­nun'la bir­lik­te is­tih­dam üze­rin­de­ki yük­ler ha­fif­le­til­mek­te­dir, elek­trik ener­ji­si­ne in­di­rim des­te­ği sağ­lan­mak­ta­dır. Enf­las­yon ora­nı yüz­de 30'lar­dan tek ha­ne­li ra­kam­la­ra düş­müş­tür. Dö­viz kur­la­rı is­tik­rar içe­ri­sin­de düş­müş­tür. Ban­ka­lar kre­di ver­me­ye da­ha is­tek­li­dir. Zi­ra, dev­let bu pi­ya­sa­dan çe­kil­miş­tir, da­ha az borç­lan­mak­ta­dır. Tür­ki­ye'nin ih­ra­cat imkânı yüz­de 100'ün üze­rin­de art­mış­tır. Tür­ki­ye eko­no­mi­si is­tik­rar­lı bir şe­kil­de bü­yü­me sü­re­ci­ne gir­miş­tir. Elek­trik fi­yat­la­rı­na zam ya­pıl­ma­mış­tır. Ku­rum­lar ve ge­lir ver­gi­si oran­la­rı, KDV oran­la­rı önem­li öl­çü­de in­di­ril­miş­tir. Tür­ki­ye'nin dört bir ya­nı­na, çok önem­li bir gir­di olan do­ğal gaz ulaş­tı­rıl­mış­tır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Efen­dim, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­lar mı­sı­nız.

HA­SAN FEH­Mİ Kİ­NAY (De­vam­la) - Özel­lik­le KO­Bİ'le­rin re­ka­bet gü­cü bü­yük öl­çü­de ar­tı­rıl­mış­tır. Geç­miş­le mu­ka­ye­se edil­me­ye­cek öl­çü­de, bu­gün KO­Bİ'le­ri­miz re­ka­bet gü­cü­nü ar­tır­mış­tır.

İş­te, gö­rüş­müş ol­du­ğu­muz ya­sa­nın bu­gün or­ta­da olan kon­jonk­tür ne­de­niy­le iş­ler­li­ği, İs­tan­bul Yak­la­şı­mı'yla mu­ka­ye­se edi­le­me­ye­cek öl­çü­de et­kin ola­cak­tır.

Bu­ra­dan, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin, ik­ti­da­rıy­la, mu­ha­le­fe­tiy­le gö­re­vi­ni ifa et­ti­ği­ni tek­rar vur­gu­la­mak is­ti­yo­rum. AK Par­ti, Acil Ey­lem Pla­nı'nda ver­miş ol­du­ğu ta­ah­hüt­ler­den bi­ri­ni da­ha ye­ri­ne ge­tir­miş­tir. AK Par­ti, Tür­ki­ye fo­toğ­ra­fı­na bir bü­tün ola­rak bak­mak­ta­dır. İle­ri­ye ko­şar­ken aya­ğı tö­kez­le­yen­le­ri unut­ma­mış­tır, unut­ma­ya­cak­tır. AK Par­ti, en­kaz ede­bi­ya­tı yap­ma­dan en­kaz­la­rı bir bir te­miz­le­mek­te­dir. Unut­ma­yı­nız ki de­ğer­li ar­ka­daş­lar, AK Par­ti dö­ne­min­de bir kriz ya­şan­ma­mış­tır, sa­de­ce kriz­le­rin so­nuç­la­rı­nı te­miz­le­mek mec­bu­ri­ye­tin­de kal­mış­tır.

Bu doğ­rul­tu­da, Ge­nel Ku­ru­lun sağ­la­dı­ğı des­tek­le, KO­Bİ'le­ri­mi­ze, ya­say­la bir­lik­te tek­rar Tür­ki­ye eko­no­mi­sin­de ye­ni­den iş­lev sağ­la­ma­la­rı­nı te­men­ni edi­yo­rum.

Kur­ban Bay­ra­mı'nı­zı ve yak­laş­mak­ta olan ye­ni yı­lı­nı­zı bu ve­si­ley­le teb­rik edi­yor, say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ki­nay.

Şah­sı adı­na ikin­ci ko­nuş­ma, Kay­se­ri Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ta­ner Yıl­dız.

TA­NER YIL­DIZ (Kay­se­ri) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; tek­nik bir mad­de olan 4'ün­cü mad­de üze­rin­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Çer­çe­ve an­laş­ma­la­rı­nı Ban­ka­lar Bir­li­ği­nin, yö­net­me­lik­le­ri BDDK'nın ve iki­li an­laş­ma­la­rı da iş­let­me­ler­le be­ra­ber ban­ka ve fi­nans ku­rum­la­rı­nın oluş­tur­du­ğu ve bu­nu dü­zen­le­di­ği bir ka­nun ta­sa­rı­sı üze­rin­de ko­nu­şu­yo­ruz.

Plan ve Büt­çe­de, alt ko­mis­yon­da sa­na­yi oda­la­rı, ti­ca­ret oda­sı, bü­tün si­vil top­lum ör­güt­le­ri, ti­ca­ret bor­sa­la­rıy­la be­ra­ber ha­zır­la­dı­ğı­mız bir ka­nun ta­sa­rı­sı üze­rin­de gö­rüş­le­ri­mi­zi de­ğer­len­di­ri­yo­ruz.

İş­let­me­ler ni­çin böy­le bir ya­pı­lan­dır­ma­ya ih­ti­yaç his­set­ti­ler? İş­let­me­le­rin, iş­let­me içi ve iş­let­me dı­şı se­bep­le­ri ve ge­rek­çe­le­ri ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­ruz. İş­let­me içi se­bep­ler ma­lum; kö­tü iş­let­me­ci­lik, açık po­zis­yo­na düş­mek, pro­fes­yo­nel­lik­ten uzak ol­mak gi­bi de­ğer­ler var. İş­let­me dı­şı se­bep­ler ise; dö­viz, fa­iz, enf­las­yon gi­bi.

Enf­las­yon de­yin­ce, büt­çe gö­rüş­me­le­ri sı­ra­sın­da bir ar­ka­da­şı­mız şu­nu söy­le­di: "Enf­las­yon dü­şü­yor, ni­ye dü­şü­yor enf­las­yon? Enf­las­yon va­tan­daş için mi dü­şü­yor?"

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, enf­las­yon yük­se­lir­ken va­tan­daş sı­kın­tı çe­ki­yor mu? Çe­ki­yor. İn­li­yor mu? İn­li­yor. Pe­ki, na­sıl olu­yor da dü­şer­ken va­tan­daş ra­hat­la­mı­yor, va­tan­daş için ol­mu­yor? Var mı böy­le bir şey, var mı böy­le bir çif­te stan­dart? Yi­ği­din hak­kı­nı yi­ği­de ver­mek la­zım. Yük­se­lir­ken sı­kın­tı do­ğu­ran enf­las­yon dü­şer­ken de ra­hat­lık sağ­lar, va­tan­da­şı­mız da bu­nu his­se­der ve bi­lir. En son yap­tı­ğı­mız araş­tır­ma­lar­da, as­ga­ri üc­ret açı­sın­dan bak­tı­ğı­mız­da, bir mar­ket­te bu­lu­nan 20 bin ka­lem üze­rin­den yüz­de 1'lik bi­rim olan 200 ka­lem üze­rin­de ya­pı­lan araş­tır­ma­da, bir as­ga­ri üc­ret­li­nin alım gü­cü ola­rak en faz­la iş­gal et­ti­ği ve kul­la­nı­la­bi­lir­li­ği yüz­de 20 olan bir ka­lem üze­rin­de ya­pı­lan araş­tır­ma­da, dört yıl ön­ce­si­ne gö­re, as­ga­ri üc­ret ta­ba­nın­da 100 li­ra­lık mal­ze­me alan bir as­ga­ri üc­ret­li, bu­gün 149 li­ra­lık mal­ze­me ala­bi­li­yor, dört yıl içe­ri­sin­de­ki yüz­de 58'lik enf­las­yo­na rağ­men.

Ney­se, ko­nu­mu­za dö­ne­lim.

4'ün­cü mad­de, bu ka­nun ile iş­let­me­le­rin han­gi ma­li yü­küm­lü­lük­ler­den is­tis­na edi­le­ce­ği­ni dü­zen­le­mek­te­dir. Ay­nı za­man­da ya­pı­lan­dır­ma söz­leş­me­le­ri ile teş­vik bel­ge­le­ri sü­re­le­ri­nin uza­tıl­ma­sı­nı da met­ne al­mış­tır. İl­gi­li ka­nun­la­ra is­ti­na­den, iş­let­me­ler, dam­ga ver­gi­si ve harç­lar­dan is­tis­na edi­le­cek, çer­çe­ve an­laş­ma­la­rı ve söz­leş­me­ler­de­ki ala­cak­lı ban­ka­la­rın ya­pa­cak­la­rı tah­si­lat­tan ban­ka ve si­gor­ta mu­ame­le­le­ri ver­gi­le­rin­den is­tis­na edi­le­cek, iş­let­me­le­ri­mi­zin kul­lan­dık­la­rı kre­di­ler Kay­nak Kul­la­nı­mı Des­tek­le­me Fo­nu'ndan is­tis­na edi­le­cek ve ay­rı­ca, di­ğer fon ve ma­li yü­küm­lü­lük­ler­den is­tis­na edi­le­cek­tir. Ban­ka­la­rı özen­di­ri­ci bir hü­küm ola­rak da, edi­ni­len var­lık­la­rın el­den çı­ka­rıl­ma­sı hâlin­de de is­tis­na uy­gu­la­na­cak­tır. Önem­li bir dü­zen­le­me ise, iş­let­me­ler, söz­leş­me hü­küm­le­ri­nin ye­ri­ne bu şe­kil­de ge­ti­ril­me­me­si hâlin­de da­hi, öden­me­si ge­re­ken ver­gi, re­sim ve harç­lar­dan is­tis­na edi­le­cek­tir. Ay­nı şart­lar, ala­ca­ğın hu­ku­ki yol­lar­dan tah­si­lin­de de öde­ne­cek ver­gi, re­sim ve harç­lar için de ge­çer­li ola­cak­tır, ya­ni, is­tis­na edi­le­cek­tir. Tah­si­lin­den vaz­ge­çi­len tu­tar­lar, ban­ka ve fi­nans ku­rum­la­rı için de­ğer­siz ala­cak, borç­lu için ise vaz­ge­çi­len ala­cak ola­rak ka­yıt al­tı­na alı­na­cak­tır. Ta­bii, kar­şı­lık ay­rı­lan kı­sım ha­riç tu­tul­mak kay­dıy­la, ya­ni, 100 li­ra­lık bir borç var, do­nuk kre­di ve­ya şüp­he­li ala­cak hâli­ne gel­miş, di­ye­lim ki, yüz­de 20'si özel kar­şı­lık ola­rak ay­rı­lan kıs­mı ol­sun, yüz­de 80'lik kıs­mı­na bu de­di­ği­miz ko­nu uy­gu­la­na­cak. Bu fık­ra da, özel­lik­le ban­ka­lar için, özen­di­ri­ci bir mad­de ola­rak ko­nul­du.

Bü­tün bu an­lat­tı­ğı­mız iş­lem­ler ger­çek­leş­me­se da­hi, is­tis­na edi­len, say­dı­ğı­mız ver­gi, re­sim ve harç­lar ge­ri alın­ma­ya­cak­tır. Söz ko­nu­su söz­leş­me­le­re gö­re borç­la­rı ya­pı­lan­dı­rı­lan KO­Bİ'le­rin teş­vik bel­ge ve ih­ra­cat ta­ah­hüt sü­re­le­ri, söz­leş­me sü­re­si ka­dar uza­tıl­mış sa­yı­la­cak­tır. Ör­ne­ğin, ih­ra­cat ta­ah­hü­dü­nü za­ma­nın­da ka­pa­ta­ma­mış olan iş­let­me­le­rin yü­küm­lü­lük­le­ri, ban­ka­la­ra rü­cu eder­di, İs­tan­bul Yak­la­şı­mı'nda böy­ley­di, şim­di ise fir­ma, bor­cun yüz­de 5'ini aşan bir öde­me yap­mış­sa ban­ka­ya rü­cu et­me­ye­cek; bu da ay­nı şe­kil­de, ban­ka­lar için özen­di­ri­ci bir mad­de ola­rak kon­du.

Son fık­ra­da ise, borç­lu le­hi­ne bir dü­zen­le­me ya­pıl­dı. Ya­pı­lan­dır­ma­ya gi­ren borç­lu iş­let­me­le­rin var­lık ve yü­küm­lü­lük­le­ri­nin de­ğe­rin­de ol­ma­dı­ğı ka­na­ati olu­şur­sa borç­lu ta­ra­fın­dan ve ye­ni­den de­ğer­len­dir­me is­te­ye­bi­le­cek, bu de­ğer­len­dir­me, ku­rul ve­ya SPK ta­ra­fın­dan ya­pı­la­cak.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Lüt­fen, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın efen­dim.

TA­NER YIL­DIZ (De­vam­la) - Bu­ra­da, alt ko­mis­yon­da ça­lış­ma ya­par­ken, TOBB'un, özel­lik­le de sa­na­yi oda­sı ve ti­ca­ret oda­sı yet­ki­li­si ar­ka­daş­la­rı­mı­zın, borç­lu­la­rın il­gi­li bu­lun­du­ğu şe­hir­ler­de­ki ti­ca­ret oda­sı ve­ya sa­na­yi oda­sı de­ğer­len­dir­me gru­bu ta­ra­fın­dan de­ğer­len­dir­me ya­pıl­ma­sı­nı ta­lep et­ti­ler. An­cak, bu şek­liy­le ka­nun ta­sa­rı­sı­na der­ce­dil­di, böy­le­si­nin da­ha uy­gun ol­du­ğu ka­na­ati­ne va­rıl­dı.

Bu ka­nu­nun, sı­kın­tı­da olan bü­tün iş­let­me­le­re, il­gi­li iş­let­me­le­re ra­hat­lık ge­tir­me­si­ni di­li­yo­rum. Va­tan­daş­la­rı­mı­zın da Kur­ban Bay­ra­mı'nı kut­lu­yor ve ha­yır­lı yıl­lar te­men­ni edi­yo­rum.

Say­gı­la­rım­la. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Yıl­dız.

4'ün­cü mad­de üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

MEH­MET ERAS­LAN (Ha­tay) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum ve ka­rar ye­ter sa­yı­sı ara­ya­ca­ğım: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Ka­rar ye­ter sa­yı­sı bu­lu­na­ma­mış­tır.

Bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 16.03

 

 

 

İKİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 16.15

BAŞ­KAN : Baş­kan Ve­ki­li İs­ma­il ALP­TE­KİN

KÂTİP ÜYE­LER: Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le), Türkân Mİ­ÇO­OĞUL­LA­RI (İz­mir)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 45'in­ci Bir­le­şi­mi'nin İkin­ci Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

1312 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

4'ün­cü mad­de­nin oy­la­ma­sın­da ka­rar ye­ter sa­yı­sı bu­lu­na­ma­mış­tı. Şim­di, mad­de­yi tek­rar oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım ve ka­rar ye­ter sa­yı­sı ara­ya­ca­ğım.

Mad­de­yi ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Mad­de ka­bul edil­miş­tir, ka­rar ye­ter sa­yı­sı var­dır.

5'in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

Yü­rür­lük

MAD­DE 5- (1) Bu Ka­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer.

BAŞ­KAN - Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Bi­le­cik Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ya­şar Tü­zün. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA YA­ŞAR TÜ­ZÜN (Bi­le­cik) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz Kü­çük ve Or­ta Bü­yük­lük­te­ki İş­let­me­le­rin Ma­li Sek­tö­re Olan Borç­la­rı­nın Ye­ni­den Ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 5'in­ci mad­de­sin­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye'de KO­Bİ'ler ül­ke eko­no­mi­si­nin te­me­li­ni oluş­tur­mak­ta­dır. An­cak, ül­ke­miz­de KO­Bİ'le­re ge­re­ken öne­min ve­ril­me­me­si, art ar­da ya­şa­nan eko­no­mik kriz­ler, cid­di bir KO­Bİ stra­te­ji­si­nin bu­lun­ma­ma­sı gi­bi et­ken­ler so­nu­cun­da, bu­gün ge­li­nen nok­ta­da, Tür­ki­ye'de KO­Bİ'le­rin çok cid­di so­run­lar­la kar­şı kar­şı­ya ol­du­ğu bir ger­çek­tir. Özel­lik­le AKP İk­ti­da­rın­da ve ik­ti­dar dö­ne­min­de KO­Bİ so­run­la­rı ma­ale­sef had saf­ha­ya gel­miş­tir. Ka­pa­tı­lan ke­penk sa­yı­sı ve pro­tes­to­lu se­net­ler, ma­ale­sef re­kor se­vi­ye­ye çık­mış­tır. Ar­dı ar­dı­na yük­se­len ver­gi­ler, za­ten ka­za­na­ma­yan es­na­fı­mı­zı ve KO­Bİ'mi­zi ma­ale­sef ca­nın­dan bez­dir­miş­tir. Kü­çük es­na­fı­mız yok sa­yıl­mış­tır. Ya­şa­ma şan­sı ta­nın­ma­mış­tır. Da­ha ön­ce iz­le­nen ve KO­Bİ'ler­ce üre­ti­le­bi­le­cek ya da üre­ti­len ürün­le­rin ka­mu ik­ti­sa­di te­şek­kül­le­rin­ce üre­til­me­si so­nu­cu, yıl­lar bo­yu KO­Bİ'ler ül­ke­miz­de ge­re­ken il­gi­yi gö­re­me­di ve pa­ra­le­lin­de ge­liş­me sağ­la­ya­ma­dı, an­cak 1980'li yıl­lar­da, özel­lik­le Av­ru­pa'da KO­Bİ'le­re ve­ri­len öne­min art­ma­sı ve yi­ne, özel­lik­le 1983 yı­lın­da AB ta­ra­fın­dan KO­Bİ yı­lı ilan edi­li­şi, ül­ke­miz­de de et­ki­si­ni gös­ter­di. Bu­nun ya­nı sı­ra ge­liş­ti­ri­len ih­ra­ca­ta da­ya­lı kal­kın­ma mo­de­lin­de ya­şa­nan ba­zı tı­ka­nık­lık­la­rı aş­mak için, KO­Bİ'le­re ve­ri­len önem ar­tı­rıl­dı.

Ön­ce­lik­le KO­Bİ'le­rin en bü­yük so­ru­nu, bil­di­ği­niz gi­bi fi­nans­man so­run­la­rı­dır ve bu­nun mut­la­ka çö­zül­me­si la­zım. Son­ra­sın­da ise tek­no­lo­jik do­na­nım ko­nu­sun­da mo­der­ni­zas­yo­na ge­çil­me­si ge­re­kir. Ka­li­fi­ye ele­man ih­ti­ya­cı­nın gi­de­ril­me­si ge­re­kir. KO­Bİ'le­rin ku­rum­sal bir kim­lik ka­zan­ma­sı ge­re­kir. Ve­rim­li­li­ğin mak­si­mi­ze edil­me­si­ni sağ­la­yı­cı me­tot­la­rın uy­gu­lan­ma­sı ve pro­fes­yo­nel yö­ne­tim gi­bi bir di­zi ön­lem­ler alın­ma­sı ge­re­kir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu­gün gel­di­ği­miz nok­ta­da, he­pi­miz KO­Bİ'le­rin na­sıl bü­yük zor­luk­lar­la kar­şı kar­şı­ya ol­du­ğu­nu bi­li­yo­ruz. Bu­nun, iz­le­nen ge­nel eko­no­mi po­li­ti­ka­sı­nın bir uzan­tı­sı ol­du­ğu­nun far­kın­da­yız. Tür­ki­ye, ma­ale­sef, bu­gün bor­ca ça­lı­şan, fa­ize ça­lı­şan bir eko­no­mi an­la­yı­şı­nın yö­ne­ti­mi içe­ri­sin­de­dir ve bu du­rum, Tür­ki­ye'de­ki so­run­la­rın, sı­kın­tı­la­rın kay­na­ğı­nı oluş­tur­mak­ta­dır. Bu­na kar­şı ge­rek­li plat­form­lar­da et­ki­li mü­ca­de­le­yi hep be­ra­ber yap­ma­lı­yız. Tür­ki­ye'de in­san­la­rın fa­iz al­tın­da ezil­di­ği, dev­let eko­no­mi­si­nin borç al­tın­da bu­nal­tıl­dı­ğı, ça­lı­şa­nın, üre­te­nin, ver­gi yo­luy­la, harç yo­luy­la, ÖTV yo­luy­la ve hat­ta KDV yo­luy­la bi­ri­ki­mi­ni fa­ize öde­di­ği, sı­cak pa­ra­nın sal­ta­nat kur­du­ğu, eme­ğin, ça­lış­ma­nın ve gi­ri­şim­ci­nin göz­den dü­şü­rül­dü­ğü bir tab­lo­nun için­de­yiz. Sı­cak pa­ra­nın ege­men­li­ğin­de­ki eko­no­mi­nin ye­ri­ne alın te­ri­nin, eme­ğin, ça­lış­ma­nın ge­lip ha­kim ol­du­ğu bir eko­no­mi­yi hep be­ra­ber sağ­la­mak zo­run­da­yız ve bu­nu mut­la­ka ger­çek­leş­tir­me­li­yiz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ka­nun ta­sa­rı­sı, keş­ke 5084 sa­yı­lı teş­vik kap­sa­mı­na alı­nan il­ler­den ön­ce çık­say­dı. Bil­di­ği­niz gi­bi, bu ka­nun­da 1.500 do­la­rın al­tın­da olan il­le­ri, 36 ili ilk ön­ce çı­kar­mış­tık, bu­na Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak biz de des­tek ver­dik. An­cak, da­ha ön­ce, bi­lin­me­yen se­bep­ler­den do­la­yı 13 ilin da­ha bu­na ila­ve ol­ma­sı, teş­vik kap­sa­mın­da uy­gu­la­na­cak il­le­rin bu nok­ta­da ge­rek­li kat­kı­yı ve des­te­ği gör­me­me­si en bü­yük kay­bı­mız­dır. Keş­ke, biz­ler, bu Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ola­rak 5084 sa­yı­lı Teş­vik Ka­nu­nu'ndan ön­ce bu ka­nu­nu çı­kar­say­dık di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, KO­Bİ'le­rin ül­ke­de­ki var­lı­ğı, gü­cü çok da­ha faz­la­dır. Ama ma­ale­sef, gel­di­ği­miz nok­ta­da hep­si bi­rer has­ta ol­muş­tur. Hep­si bu has­ta­lık­tan ger­çek­ten rah­met­li ol­muş­tur, öl­müş­tür.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, dün­ya­da tıb­bın, bi­li­min, tek­ni­ğin ve ta­bi­atın her tür­lü so­ru­na, sı­kın­tı­ya ve sağ­lık so­ru­nu­na çö­zü­mü var­dır, ama ölü­me böy­le bir çö­zü­mü söz ko­nu­su de­ğil­dir. O ne­den­le, KO­Bİ'ler ger­çek­ten bat­mış­tır, if­las et­miş­ler­dir, öl­müş­ler­dir.

Şim­di, bi­zim bu­ra­dan çı­ka­ra­ca­ğı­mız bu ka­nun bir re­çe­te ye­ri­ne geç­me­ye­cek­tir ve KO­Bİ'ler es­ki­si gi­bi ol­du­ğu sağ­lık gü­ven­ce­si­ne ka­vuş­ma­ya­cak­tır. Ya­ni, bu ka­nun bel­ki de bir neb­ze ol­sa iyi­leş­tir­me­ye se­be­bi­yet ve­re­cek, ama, ger­çek an­lam­da sı­kın­tı­ya dü­şen KO­Bİ'le­rin, iş ye­ri­ni ka­pa­tan bu es­na­fı­mı­zın der­di­ne çö­züm bul­ma­ya­cak­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, yi­ne, KO­Bİ'ler üze­rin­de, AB stan­dart­la­rı bel­ge­le­ri al­ma­la­rı ko­nu­sun­da, özel­lik­le TSE, ISO 9000, ISO 9002 gi­bi, HACCP gi­bi bel­ge­ler ma­ale­sef kon­trol ya­pıl­ma­mak­ta­dır. Bu bel­ge­ler çok cid­di ve tu­tar­sız bir şe­kil­de, ge­rek bü­yük es­na­fa ge­rek­se KO­Bİ'le­re ve­ril­mek­te­dir. Bu ve­ril­dik­ten son­ra, de­ne­tim me­ka­niz­ma­sı ye­ri­ne ge­ti­ril­me­mek­te­dir. Ya­ni, bu bel­ge­le­ri ve­ren baş­ta Türk Stan­dart­la­rı Ens­ti­tü­sü, yi­ne, ISO 9000 gi­bi, ISO 9002 gi­bi bel­ge alan fir­ma­la­rın, al­dık­tan son­ra da de­net­len­me­si ve kon­trol edil­me­si ge­re­ki­yor. Do­la­yı­sıy­la, di­ğer AB ül­ke­le­rin­de bu bel­ge­le­ri alan fir­ma­la­rın Tür­ki­ye'ye ge­lip na­sıl di­ğer fab­ri­ka­la­rı, KO­Bİ'le­ri de­ne­tim ya­pı­yor ise, bi­zim de, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nde bu bel­ge­le­ri ve­ren fir­ma­la­rın ay­nı de­ne­ti­mi yap­ma­sı mut­lak ge­rek­li­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; yi­ne, önem­li bir ko­nu­ya de­ğin­mek is­ti­yo­rum: Bu ko­nu­da, KOS­GEB ve KO­Bİ'yle il­gi­li, Sa­na­yi ve Ti­ca­ret Ba­kan­lı­ğı­na bağ­lı KOS­GEB'den bir bü­rok­ra­tın bu­ra­da bu­lun­ma­ma­sı, bu ka­nu­na ve­ri­len önem­siz­li­ğin en bü­yük gös­ter­ge­si­dir. Do­la­yı­sıy­la, KOS­GEB'in, bu­ra­da bu­lu­nan bir ge­nel mü­dür­lü­ğün, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ba­kan­lı­ğı­na bağ­lı bir ge­nel mü­dür­lü­ğün bir bü­rok­ra­tı­nın böy­le bir önem­li ka­nun­da Mec­lis­te bu­lun­ma­yı­şı da bü­yük bir ek­sik­lik­tir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, yi­ne, KO­Bİ'le­rin, ger­çek­ten, en bü­yük düş­ma­nı, he­pi­ni­zin bil­di­ği gi­bi Çin ma­lı­dır. Çin ma­lı­nın dün­ya pa­za­rı­na hâkim ol­ma­sı ve el­bet­te, Tür­ki­ye üze­rin­de Çin ma­lı­nın çok dü­şük fi­yat­lar­da sa­tıl­ma­sı, tü­ke­ti­ci­yi ma­ale­sef Çin ma­lı­na doğ­ru sevk et­mek­te­dir. Bu ko­nu­da, Hükûme­te ve özel­lik­le Ba­kan­lı­ğa bü­yük gö­rev düş­mek­te­dir, ya­ni, Çin ma­lı­nın Tür­ki­ye'ye ge­li­şiy­le ge­rek­li kri­ter­le­rin ye­ni­den be­lir­len­me­si ge­rek­mek­te­dir. En önem­li­si, Çin ma­lı­nın böy­le­si­ne dün­ya pa­za­rı­na hâkim ol­du­ğu bir dö­nem­de, ik­ti­da­rın, mut­la­ka ama mut­la­ka, lo­bi­le­rin de­ğil, KO­Bİ'le­rin ik­ti­da­rı ol­ma­sı ge­re­kir. Eğer, is­tih­da­mı, üre­ti­mi, ih­ra­ca­tı, Tür­ki­ye'nin en bü­yük eko­no­mi den­ge­si­ni bu­gün ül­ke­miz­de KO­Bİ'ler ye­ri­ne ge­ti­ri­yor­sa bun­la­rın mut­la­ka ko­run­ma­sı ve kol­lan­ma­sı da ik­ti­dar ta­ra­fın­dan ge­rek­li ön­lem­le­rin alın­ma­sı ge­re­ki­yor.

Evet, bi­zim, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak da ilk ya­pa­ca­ğı­mız, ik­ti­da­ra gel­dik­ten son­ra ilk ya­pa­ca­ğı­mız iş­ler­den bir ta­ne­si de es­naf ve KO­Bİ ba­kan­lı­ğı ola­cak­tır. Es­na­fı­mı­zın ve KO­Bİ'le­rin ge­rek­ti­ği, hak et­ti­ği ye­re ge­le­bil­me­si için böy­le bir ba­kan­lı­ğı ku­ra­ca­ğız ve bu so­run­la­rın çö­zü­mü­ne ça­re ara­ya­ca­ğız.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, yi­ne, bu dö­nem, 22'nci Par­la­men­to Dö­ne­min­de uy­gu­la­nan yan­lış­lar­dan bir ta­ne­si de nak­li­ye­ci ve kam­yon­cu es­na­fı­mı­za ya­pı­lan hak­sız­lık­lar­dır. Özel­lik­le Ulaş­tır­ma Ba­kan­lı­ğı Ka­ra­yol­la­rı Ge­nel Mü­dür­lü­ğü ta­ra­fın­dan, Ka­ra Ta­şıt­la­rı Ge­nel Mü­dür­lü­ğü ta­ra­fın­dan K1, R1 bel­ge­le­ri­nin kam­yon­cu­lar ko­ope­ra­tif­le­ri­ne ve nak­li­ye­ci es­na­fı­na uy­gu­la­nan bel­ge­le­rin bü­yük tu­tar­lar kar­şı­sın­da alın­ma­sı­na rağ­men, bu­gün yü­rür­lü­ğe gir­me­me­si ve bun­la­rın kon­trol edil­me­me­si, es­naf ve KO­Bİ'ler açı­sın­dan da bü­yük bir ek­sik­lik ola­rak gö­rü­lür.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run efen­dim.

YA­ŞAR TÜ­ZÜN (De­vam­la) - Yi­ne, 59'un­cu Hükûme­tin yap­mış ol­du­ğu en bü­yük yan­lış­lık­lar­dan bir ta­ne­si de KO­Bİ ve es­naf ön­der­le­ri­ne âde­ta "Siz biz­den de­ğil­si­niz." de­ni­le­rek seç­me ve se­çil­me ya­sa­ğı ge­tir­me­si­dir.

Yi­ne, önem­li ko­nu­lar­dan bi­ri, Tür­ki­ye'nin gün­de­min­de olan, Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı­nın özel­leş­ti­ril­me­si ko­nu­su. Bu­gün İk­ti­da­rın prog­ra­mı­na bak­tı­ğı­mız­da, 2007 yı­lı büt­çe­si­ne bak­tı­ğı­mız­da bu kap­sam için­de ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı, es­na­fa ve es­naf ve sa­natkâra ve en önem­li­si KO­Bİ'le­re des­tek ve­ren, kat­kı ve­ren ve bu amaç­la Ata­türk ta­ra­fın­dan ku­ru­lan bir ban­ka­dır. Böy­le bir ban­ka­nın ya­şa­mı­na de­vam ede­bil­me­si için, bu kay­nak­la­rı des­tek­le­ye­bil­me­si için, bu ban­ka­nın ay­nı şart­lar dâhi­lin­de mut­la­ka özel­leş­ti­ril­me­si ge­re­kir ve özel­leş­ti­ril­me mad­de­le­rin­den bir ta­ne­si geç­miş­te­ki iş­le­vi­ni ye­ri­ne ge­ti­re­cek şe­kil­de…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın efen­dim.

YA­ŞAR TÜ­ZÜN (De­vam­la) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

… ve Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı bu kap­sam doğ­rul­tu­sun­da eğer -hiç özel­leş­ti­ril­me­si­ni el­bet­te is­te­mi­yo­ruz ama- özel­leş­ti­ri­le­cek­se bi­le bu mad­de­le­rin özel­leş­tir­me şart­la­rın­dan bir ta­ne­si­nin mut­la­ka ol­ma­sı ge­re­kir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Evet, as­lın­da, Tür­ki­ye'de­ki es­naf ve sa­natkârın ve KO­Bİ'ler hak­kın­da söy­le­ne­cek çok şey var, ama, en önem­li­si, KO­Bİ'le­rin en bü­yük sı­kın­tı duy­du­ğu ko­nu­lar­dan bir ta­ne­si, bil­di­ği­niz gi­bi ener­ji fi­yat­la­rı­dır, ko­ta­la­rın kalk­ma­sı­dır, pi­ya­sa­lar­da­ki na­kit sı­kın­tı­sı ve ar­tan it­ha­lat âde­ta KO­Bİ'le­ri if­las nok­ta­sı­na ge­tir­miş­tir. Bu ko­nu­da da Hükûme­tin ge­rek­li ön­lem­le­ri al­ma­sı­nı öne­ri­yo­rum.

KO­Bİ Ça­lış­ma Gru­bu ta­ra­fın­dan KO­Bİ Stra­te­ji ve Ey­lem Pla­nı adı al­tın­da bir stra­te­ji ge­liş­tir­me ça­lış­ma­sı ya­pıl­mış­tır. Ya­ni, si­zin ik­ti­da­rı­nız dö­ne­min­den, 2002 yı­lın­dan ön­ce böy­le bir ça­lış­ma ko­mis­yo­nu ku­rul­du, an­cak, bu ko­mis­yon cid­di an­lam­da gö­re­vi­ni ye­ri­ne ge­tir­me­mek­te­dir.

Son ola­rak şu­nu söy­lü­yo­rum: Önü­müz­de­ki yıl­lar­da ban­ka­cı­lık ke­si­min­de Ba­sel-2 kri­ter­le­ri­nin tam ola­rak uy­gu­lan­ma­ya baş­la­na­ca­ğı, bu du­rum­da kre­di için baş­vu­ran KO­Bİ'le­rin he­sap ve ka­yıt sis­te­min­de­ki kay­nak­la­nan ne­den­ler­le bü­yük sı­kın­tı ya­şa­ya­cak­tır. O ne­den­le, Ba­sel-2 kri­ter­le­ri bu uy­gu­la­ma­ya geç­me­den ön­ce de bu ön­lem­le­rin alın­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

Bü­tün bu olum­suz­luk­la­ra rağ­men, bü­tün, ölen bir in­sa­nın ve­ya ölen bir ku­ru­mun ye­ni­den di­ri­le­me­ye­ce­ği­ne gö­re, ye­ni­den can­lan­dı­rı­la­ma­ya­ca­ğı­na gö­re, en azın­dan şu an­da has­ta olan KO­Bİ'le­rin sağ­lık­la­rı­na ka­vu­şa­bil­me­si için uy­gu­la­na­bi­le­cek bir re­çe­te olum­lu­dur.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak biz de bu ka­nu­na des­tek ve­ri­yo­ruz, kat­kı ve­ri­yo­ruz ve bu ka­nu­nun, ül­ke­mi­ze ve KO­Bİ'le­re, es­na­fı­mı­za ha­yır­lı ol­ma­sı­nı te­men­ni edi­yo­rum ve yak­laş­mak­ta olan, ön­ce­lik­le Kur­ban Bay­ra­mı­mı­zı ve ye­ni yı­lı­nı­zı kut­lu­yor, yü­ce Mec­li­se say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Tü­zün.

Şah­sı adı­na, Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Meh­met Eras­lan.

Bu­yu­run.

MEH­MET ERAS­LAN (Ha­tay) - Sa­yın Baş­kan, çok de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Ge­nel Ku­ru­lu say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

KO­Bİ'le­ri­miz­le il­gi­li bi­zim de çok önem­se­di­ği­miz ka­nun ta­sa­rı­sı­nın le­hin­de ola­ca­ğı­mı­zı, olum­lu oy kul­la­na­ca­ğı­mı­zı baş­ta ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

Ta­bii ki, KO­Bİ'le­ri­mi­zin, Av­ru­pa Bir­li­ği ile Tür­ki­ye ko­num­la­rı­nı de­ğer­len­dir­di­ği­miz za­man, iş­let­me sa­yı­sı açı­sın­dan Av­ru­pa Bir­li­ğin­den da­ha faz­la, is­tih­dam pa­yı açı­sın­dan yüz­de 63,5 -Av­ru­pa'da yüz­de 62- üre­tim pa­yı açı­sın­dan Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­rin­de yüz­de 40 üre­tim pa­yı­na sa­hip iken KO­Bİ'le­ri­mi­zin Tür­ki­ye'de yüz­de 38 üre­tim pa­yı­na sa­hip ol­duk­la­rı­nı gö­rü­yo­ruz. Ama, Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­rin­de top­lam kre­di­ler­den al­dık­la­rı pay yüz­de 45 do­lay­la­rın­day­ken, biz­de, yüz­de 4, yüz­de 5 ara­lı­ğın­da dü­şük se­vi­ye­de kal­dı­ğı­nı mü­şa­he­de edi­yo­ruz. Bu ko­nu­nun, tek­rar, ye­ni­den ir­de­len­me­si ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­ruz.

Top­lam 1 mil­yon 800 bi­nin üze­rin­de KO­Bİ fa­ali­ye­ti ola­rak, iş­let­me fa­ali­ye­ti ola­rak, ger­çek­ten, ül­ke sat­hı­na ya­yıl­mış olan KO­Bİ'le­ri­mi­zin 1 ila 9 ki­şi ça­lış­tır­dı­ğı­nı ve kü­çük öl­çek­li KO­Bİ'ler ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz. Bu kü­çük öl­çek­li KO­Bİ'le­ri­mi­zin, kre­di ba­zın­da, Halk Ban­ka­sın­dan al­mış ol­du­ğu kre­di­le­re bak­tı­ğı­mız­da, 1996'da yüz­de 41, 1997'de yüz­de 34 Halk Ban­ka­sın­dan kre­di kul­la­nır iken 2002 yı­lın­da; 2003 yı­lın­da, 2004, 2005 ve 2006 yı­lı­nın ilk ya­rı­sın­da Halk Ban­ka­sın­dan al­dık­la­rı kre­di­le­rin ora­nı­nın düş­tü­ğü­nü, Sa­yın Ba­ka­nı­mız, ya­zı­lı so­ru öner­ge­si­ne ver­miş ol­du­ğu ce­vap­ta biz­le­re söy­le­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, önem­li olan… Evet, doğ­ru­dur, ya­ni, 2000, 2001 kriz­le­ri ve se­çim son­ra­sı sı­kın­tı­ya dü­şen, eko­no­mik sı­kın­tı­ya dü­şen KO­Bİ'le­ri­mi­zin borç­la­rı­nın ma­li güç­lük­ler se­be­biy­le ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı önem­li. Bu­na ka­tı­lı­yo­ruz, olum­lu oy kul­la­na­ca­ğız. Ama, önem­li olan, as­lo­lan, KO­Bİ'le­ri­mi­zin re­ka­bet gü­cü­nün ar­tı­rıl­ma­sı ve sür­dü­rü­le­bi­lir bir iyi­leş­mey­le on­la­rı bu­luş­tur­mak­tır.

Borç­la­rı­nı er­te­li­yo­ruz, ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rı­yo­ruz. Pe­ki, bu, her şey mi de­mek? KO­Bİ'le­ri­mi­zin bü­tün so­run­la­rı­nın es­naf ve­ya sa­natkârla­rı­mı­zın bü­tün so­run­la­rı­nın, ta­ma­men çö­zül­me­si an­la­mı­na mı ge­li­yor? Ha­yır. Var olan has­ta­lı­ğın, var olan eko­no­mik sı­kın­tı­nın, var olan öde­ye­me­mez­li­ğin bir sü­re er­te­len­me­si ve borç­la­rın ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı­dır. Oy­sa­ki, ver­gi oran­la­rı­nın ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı ve Tür­ki­ye'nin ye­ni ver­gi re­for­mu­nu çı­kar­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Mev­cut ver­gi oran­la­rıy­la, glo­bal pi­ya­sa­da KO­Bİ'le­ri­mi­zin mü­ca­de­le et­me ve re­ka­bet gü­cü­nü el­de et­me imkânı yok­tur.

Ener­ji fi­yat­la­rı hâlâ yük­sek­tir. Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­rin­de, 3-4 sent ener­ji fi­ya­tıy­ken, Tür­ki­ye'de, KO­Bİ'le­ri­mi­zin, es­na­fı­mı­zın, sa­na­yi­ci­mi­zin, teks­til­ci­mi­zin, ya­tı­rım­cı­mı­zın kul­lan­dı­ğı ener­ji be­de­li 10-11 sent do­lay­la­rın­da­dır. SSK prim­le­ri hâlâ çok yük­sek.

Ba­kın, bun­la­rın, iş­te, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ge­nel Ku­ru­lu­na ge­ti­ril­mek su­re­tiy­le, çö­zü­me ka­vuş­tu­rul­ma­sı ge­re­ki­yor. Bir iş­ve­re­nin iş­çi için öde­miş ol­du­ğu ver­gi ve sto­paj, as­ga­ri üc­ret tu­ta­rı­na ya­kın bir tu­tar­dır ve önem­li bir gir­di ma­li­ye­ti­dir SSK prim­le­ri, ver­gi­ler ve sto­pa­jı. Ener­ji fi­yat­la­rı dü­şü­rül­me­li­dir, Av­ru­pa Bir­li­ği stan­dar­dı­na ge­ti­ril­me­li­dir, SSK prim­le­ri dü­şü­rül­me­li­dir. Akar­ya­kıt fi­yat­la­rı, Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­rin­de 55 sent iken, biz­de akar­ya­kıt fi­yat­la­rı 1,5 do­la­rın üze­rin­de­dir ve ge­rek ener­ji ge­rek akar­ya­kıt çok önem­li gir­di ma­li­yet­le­ri­dir. 5084 sa­yı­lı Teş­vik Ka­nu­nu, ye­ni­den, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­ne ge­ti­ril­me­li­dir ve ye­ni­den ir­de­len­me­li­dir. Sek­tö­rel ve böl­ge­sel teş­vik uy­gu­la­ma­sı­na, Tür­ki­ye'nin, bir an ön­ce geç­me­si ge­rek­mek­te­dir, ak­si tak­dir­de, hak­sız re­ka­bet, ola­bil­di­ğin­ce art­ma­ya de­vam ede­cek­tir.

KO­Bİ'le­ri­mi­zin ara ele­ma­nı sı­kın­tı­sı var­dır. Ara ele­ma­nı sı­kın­tı­sı nok­ta­sın­da, özel­lik­le Millî Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­nın, mes­le­ki ve tek­nik eği­ti­me geç­me­si ge­rek­mek­te­dir. Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­rin­de mes­le­ki ve tek­nik eği­tim yüz­de 70 do­lay­la­rın­da iken, Tür­ki­ye'de yüz­de 20, yüz­de 25 do­lay­la­rın­da­dır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - Mes­le­ki ve tek­nik eği­ti­me, Tür­ki­ye'nin, ye­ni­den önem ver­me­si ge­rek­mek­te­dir ve ara ele­ma­nı sı­kın­tı­sı, sa­na­yi­ci­mi­zin ve KO­Bİ'le­ri­mi­zin ger­çek­ten ya­pı­sal so­ru­nu hâli­ne gel­miş­tir.

Çin mal­la­rı, ül­ke pa­za­rı­nı, iç pa­za­rı, es­naf ve sa­natkârı­mı­zı ve KO­Bİ'le­ri­mi­zi ka­sıp ka­vur­muş­tur. Çin mal­la­rı it­ha­la­tı­na, ka­ti su­ret­te, aci­len ko­ta uy­gu­lan­ma­lı­dır, bir an ön­ce ko­ta uy­gu­lan­mak du­ru­mun­da­dır; ak­si tak­dir­de, iç pa­za­rı­mı­zın, Çin mal­la­rı kar­şı­sın­da, her ge­çen gün mağ­dur ol­ma­la­rı­nın önü­ne ge­çi­le­me­ye­cek­tir.

Uzun va­de­li ve dü­şük fa­iz­li kre­di­ler kul­lan­dı­rıl­ma­lı­dır. Kul­lan­dı­rı­lan kre­di­nin fa­iz­le­ri ise -eğer des­tek ve­ri­yor isek KO­Bİ'le­ri­mi­ze, eğer fi­nan­sal des­tek, fi­nan­sal ön­cü­lük ya­pı­yor isek- enf­las­yon ora­nı­nın üze­rin­de ol­ma­ma­lı­dır. Eğer, enf­las­yon, ül­ke­de, yüz­de 8 ise, yüz­de 6 ise, yüz­de 9 ise ve bu­nun böy­le ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yor isek, kul­lan­dı­rı­lan kre­di fa­iz­le­ri­nin enf­las­yon ora­nıy­la eş de­ğer ol­ma­sı ge­re­kir.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Eras­lan, se­lam­la­ma cüm­le­ni­zi ri­ca edi­yo­rum.

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - To­par­lı­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, KO­Bİ'le­ri­miz, is­tih­da­ma, üre­ti­me çok cid­di kat­kı sağ­la­mak­ta­dır ve Tür­ki­ye eko­no­mi­si­nin bel ke­mi­ği­dir, te­mel ta­şı­dır. Ba­kın, İs­ta­tis­tik Ku­ru­mu dün açık­la­dı, 623 bin ki­şi aç­lık sı­nı­rı­nın al­tın­da ve aç; di­ğer ta­raf­tan, 14 mil­yon 700 bin in­sa­nı­mız yok­sul­luk sı­nı­rı­nın al­tın­da ya­şı­yor. As­ga­ri üc­ret 403 bin ola­rak be­lir­len­di, ar­tış ora­nı sa­de­ce yüz­de 5,5. 22,5 mil­yon li­ra bir ar­tış ön­gö­rül­dü. Bu as­ga­ri üc­ret­le in­san­la­rı­mı­zın ya­şa­ma şan­sı bu­lun­ma­mak­ta­dır. Emek­li­le­re, 2007 için ön­gö­rü­len zam yüz­de 5 ora­nın­da­dır ve 20-25 mil­yon gi­bi çok cü­zi bir ar­tış­la on­la­rı mut­lu et­mek çok zor bir ko­şul­dur, du­rum­dur.

Ne yap­mak la­zım? KO­Bİ'le­ri­miz, eğer, is­tih­dam alan­la­rı ise, eğer kat­ma de­ğer sağ­la­yan, ama, ül­ke eko­no­mi­si­ne de cid­di ma­na­da, özel­lik­le is­tih­dam ma­na­sın­da önem­li kat­kı­lar sağ­la­yan, es­naf ve sa­natkârı­mız ve KO­Bİ'le­ri­miz ise, re­ka­bet gü­cü­nün ar­tı­rıl­ma­sı ve glo­bal pi­ya­sa­da on­la­rın var ol­ma­sı için bu ön­gör­dü­ğü­müz ted­bir­le­rin aci­len alın­ma­sı ge­rek­mek­te­dir ve özel­lik­le es­naf ve sa­natkârla­rı­mı­zı, cid­di ma­na­da sı­kın­tı­ya so­kan ve on­la­rı et­ki­le­yen gross­mar­ket ve sü­per­mar­ket­le­rin, bü­yük ma­ğa­za­la­rın şe­hir dı­şı­na çı­ka­rıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

BAŞ­KAN - Sa­yın Eras­lan, lüt­fen, ko­nuş­ma­yı ta­mam­la­ya­lım.

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - Bu öne­ri­le­ri­mi­zi ya­par iken, bu ka­nu­na olum­lu oy kul­la­na­ca­ğı­mı­zı, fa­kat ye­ter­li ol­ma­dı­ğı­nı vur­gu­lu­yo­ruz ve Ge­nel Ku­ru­lu da say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Eras­lan.

Mad­de üze­rin­de­ki ko­nuş­ma­lar ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler…  Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

6'ncı mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

Yü­rüt­me

MAD­DE 6- (1) Bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, Ma­ni­sa Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ufuk Öz­kan. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA UFUK ÖZ­KAN (Ma­ni­sa) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, 1312 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın 6'ncı mad­de­si üze­rin­de Gru­bum adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Şah­sım ve Gru­bum adı­na he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, dün öğ­le­den son­ra baş­la­yan bu gö­rüş­me­ler, KO­Bİ'le­rin ta­nı­mı­nı, öne­mi­ni ve ül­ke­miz için ger­çe­ği­ni göz­ler önü­ne ser­di ve he­pi­niz­le pay­laş­tık.

Ger­çek­ten, sa­hip çı­kıl­ma­sı ge­re­ken ger­çek üre­ti­ci­le­ri­mi­zin için­de ba­rın­dır­dı­ğı KO­Bİ'ler, 1980'li yıl­lar­dan bu ya­na, böl­ge­miz­de ya­şa­nan sa­vaş­lar, kü­re­sel eko­no­mik kriz­ler ve dal­ga­lan­ma­lar ya­nın­da ba­si­ret­siz yö­ne­ti­ci­le­rin, hükûmet­le­rin kriz­le­ri­nin eko­no­mi­mi­zi kı­rıl­gan hâle ge­tir­di­ği­ni, kı­rıl­gan bir ya­pı­ya ta­şı­dı­ğı­nı, ma­ale­sef, gö­rü­yo­ruz.

Kı­rıl­gan bu ya­pı­nın için­de, kü­çük ve or­ta boy iş­let­me­le­ri­mi­zin, KO­Bİ'le­ri­mi­zin, ger­çek­ten çok zor du­ru­ma gel­di­ği­ni de he­pi­miz bi­li­yo­ruz. Dün­den be­ri bun­la­rı pay­laş­tık. Fai­zin anor­mal dal­ga­lan­ma­sı, dö­vi­zin anor­mal dal­ga­lan­ma­la­rı, eko­no­mik dal­ga­lan­ma­lar­la bir­lik­te bun­la­rın alev­len­me­si, is­tih­dam üze­rin­de­ki ağır ver­gi yü­kü, mer­di­ven al­tı üre­ti­min ve ka­yıt dı­şı­nın ina­nıl­maz bir bo­yut­la­ra ulaş­ma­sı ve bun­dan do­ğan hak­sız re­ka­bet, ma­ale­sef, KO­Bİ'le­ri­mi­zi, ger­çek­ten, son de­re­ce güç ve zor şart­lar al­tın­da ça­lış­ma­ya mahkûm et­miş ve bu­gün bat­ma nok­ta­sı­na ge­tir­miş­tir. Glo­bal kriz­le­rin, ulu­sal kriz­le­rin, böl­ge­sel kriz­le­rin ağır­lık­la ya­şan­dı­ğı ve 2000-2001 yıl­la­rın­da, 2000 Ka­sım, 2001 Şu­bat ayın­da ya­şa­nan kriz­ler­le, ger­çek­ten, KO­Bİ'le­ri­miz, bu­gün için­de bu­lun­du­ğu du­ru­mu, hak et­me­di­ği du­ru­mu ya­şar du­ru­ma gel­di.

Bu yıl, Hükûme­ti­niz za­ma­nın­da, ma­yıs ayın­da ya­şa­nan an­lam­sız bir kriz, an­lam­sız bir ger­gin­lik or­ta­mı, yi­ne, fa­iz­de bir dal­ga­lan­ma­ya se­bep ol­du, fa­iz­le­ri yüz­de 13'ler­den yüz­de 22'le­re ta­şı­dı ve bu­gün, hâlâ bu se­vi­ye­ler­de de­vam et­mek­te ve yi­ne ma­yıs ayın­da­ki dö­viz­de­ki dal­ga­lan­ma, yi­ne, kü­çük ve or­ta boy iş­let­me­le­ri­mi­zi, ger­çek­ten, son de­re­ce güç du­rum­la­rın içi­ne sok­tu.

Mer­kez Ban­ka­sı Baş­ka­nı "dö­viz­le ka­zan­ma­yan, dö­viz­le borç­lan­ma­sın" der­ken, as­lın­da son de­re­ce doğ­ru bir sö­zü söy­le­di, fa­kat, dö­viz­le borç­lan­ma­mak müm­kün de­ğil. Ma­ki­ne ala­cak­sı­nız, ham­mad­de ala­cak­sı­nız, ima­lat ya­pa­cak­sı­nız, stok ya­pa­cak­sı­nız, ih­ra­cat ya­pa­cak­sı­nız ve­ya iç pi­ya­sa­ya ma­lı­nı­zı sa­ta­cak­sı­nız tah­si­la­tı bek­le­ye­cek­si­niz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu aşa­ma­nın ne­re­sin­de olur­sa ol­sun, bir kriz or­ta­mı mey­da­na gel­se ya da ma­yıs­ta­ki gi­bi bir su­ni kriz or­ta­mı­nı ya­rat­sa­nız, KO­Bİ'le­ri­miz, ger­çek­ten, son de­re­ce güç şart­lar al­tı­na ay­nı an­da gi­re­bi­li­yor­lar. Kre­di kul­la­nan KO­Bİ'le­ri­miz, va­de­li mal alan ve­ya sa­tan KO­Bİ'le­ri­miz kri­zi he­men bek­li­yor ve ka­pı­sın­da gö­rü­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ka­nun­la sağ­la­na­cak imkânlar, ger­çek­ten, fa­iz­de in­di­ri­min, ana­pa­ra­da in­di­ri­min, va­de­de uzat­ma­nın, ya­ni, bor­cun ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı­nın öne­mi­ni gö­rü­yo­ruz. As­lın­da, bu­na, da­ha çok des­tek ve­ril­me­si­ni de he­pi­miz bu­ra­dan tav­si­ye edi­yo­ruz. KO­Bİ'le­ri­mi­zin tek­rar üre­ti­me baş­la­ma­sı, tek­rar ça­lı­şa­bil­me­si ger­çek­ten çok önem­li. Ye­ni kre­di ve­ri­le­bil­me­si ve KO­Bİ'le­ri­mi­zin tek­rar ma­ki­ne­le­ri­ni ça­lış­tı­ra­bil­me­le­ri, ye­ni is­tih­dam alan­la­rı ya­ra­ta­bil­me­le­ri, ye­ni kat­ma de­ğer ver­gi­si ya­ra­ta­bil­me­le­ri, ih­ra­ca­ta ve­re­ce­ği des­tek ve ül­ke­mi­ze ve­re­ce­ği des­tek, hiç kim­se ta­ra­fın­dan kü­çüm­se­ne­mez. Ama, bu ko­nu­lar­da, da­ha sa­mi­mi ve da­ha ya­pı­cı ön­lem­le­ri al­mak mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, İs­tan­bul Yak­la­şı­mı adı al­tın­da, 322 şir­ke­ti­mi­ze, bu yak­la­şı­mı öne ko­ya­rak eko­no­mi­mi­ze bir kat­kı sağ­lar­ken ve hız ka­zan­dı­rır­ken, keş­ke, 70 bin KO­Bİ'yi il­gi­len­di­ren bu ka­nun ta­sa­rı­sı­nı da­ha ön­ce gün­de­me ge­ti­re­bil­sey­dik. Fa­kat, se­çim yı­lı­nın yak­laş­ma­sı, KO­Bİ'le­rin de ne ka­dar öne çık­tı­ğı­nı si­zin gö­zü­nüz­de can­lan­dı­rı­yor. Bu­nu, bir se­çim ya­tı­rı­mı ola­rak da al­gı­la­mak­ta bir mah­zur gör­mü­yo­rum.

Ge­çen yıl, kuş gri­bin­de, bir sı­kın­tı, bir prob­lem ya­şan­dı. Bu prob­lem­den do­la­yı, bu sek­tör­de uğ­ra­şan sa­na­yi­ci­le­ri­miz, iş­ve­ren­le­ri­miz, bü­yük fir­ma­lar, Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı­nın da bu sek­tö­rün için­de bu­lun­ma­sın­dan do­la­yı, kriz­le­ri­ni, sı­kın­tı­la­rı­nı kı­sa sü­re­de at­la­ta­bil­di­ler. De­mek ki, kri­zin he­men at­la­tı­la­bil­me­si için, Ma­li­ye Ba­ka­nı­nın uğ­raş­tı­ğı sek­tör­ler­de uğ­raş­mak doğ­ru bir ya­tı­rım gi­bi ge­li­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, eko­no­mik kriz­le­rin, hiç su­çu ol­ma­yan, sa­de­ce üre­ti­me des­tek ver­me­ye ça­lı­şan, is­tih­da­ma des­tek ver­me­ye ça­lı­şan, ül­ke­si­ne kat­ma de­ğer ver­gi­si ka­zan­dı­ran, ver­gi ka­zan­dı­ran bu iş­let­me­le­ri­mi­zin, sa­de­ce ba­si­ret­siz hükûmet­le­rin yan­lış ka­rar­la­rın­dan do­la­yı sı­kın­tı­ya gir­di­ği­ni ve son de­re­ce cid­di bir yıp­ran­ma içi­ne gir­di­ği­ni bi­li­yo­ruz. Bun­lar yet­mez­miş gi­bi, fa­iz­de­ki, dö­viz­de­ki dal­ga­lan­ma­lar, bir de bü­rok­ra­tik en­gel­le­rin ve bü­rok­ra­si­nin, KO­Bİ'le­ri­mi­zi, hem ku­ru­luş aşa­ma­sın­da hem ça­lış­ma aşa­ma­sın­da son de­re­ce cid­di bir şe­kil­de sı­kın­tı­ya ve zor­la­ma­ya sok­tuk­la­rı­nı bi­li­yo­ruz. Av­ru­pa Bir­li­ği fon­la­rı­nın ve­ya Dün­ya Ban­ka­sı fon­la­rı­nın KO­Bİ'le­ri­mi­ze du­yu­rul­ma­sı aşa­ma­sın­da Hükûme­ti­mi­zin ya da ge­rek­li or­gan­la­rı­mı­zın ye­te­rin­ce ça­lış­ma­dı­ğı­nı tes­pit et­me­mi­zin doğ­ru ola­ca­ğı­na ina­nı­yo­rum. Bu tür fon­la­rın, ba­sın yo­luy­la top­lu­mu­mu­za, KO­Bİ'le­ri­mi­ze du­yu­rul­ma­sı­nın doğ­ru ola­ca­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ül­ke­miz­de, KO­Bİ'le­rin ta­ri­hi, 13'ün­cü yüz­yıl­da ku­ru­lan ahi­lik sis­te­mi­ne ka­dar uzan­mak­ta­dır. 1933 yı­lın­da, es­naf ve kü­çük sa­na­yi­ci­nin kre­di ge­rek­si­ni­mi­ni gi­der­mek için Halk Ban­ka­sı ku­rul­muş­tur. Fa­kat, ge­lin gö­rün ki, şim­di, siz, özel­leş­tir­me­ye, Halk Ban­ka­sı­nı sat­ma­ya ça­lı­şı­yor­su­nuz. Oy­sa, Halk Ban­ka­sı, ku­ru­luş il­ke­le­ri­ne bağ­lı ola­rak ça­lış­ma­lı ve­ya es­naf ve KO­Bİ ban­ka­sı ola­rak fa­ali­yet­le­ri­ni sür­dür­me­li. Borç­la­rı ya­pı­la­na­cak KO­Bİ'le­rin 26 bin ta­ne­si­nin Halk Ban­ka­sı­na bor­cu­nun ol­du­ğu­nu dü­şü­nür­sek, Halk Ban­ka­sı­nın es­naf ban­ka­sı ol­ma­sı­nın ya da ka­mu ban­ka­sı ol­ma­sı­nın öne­mi­ni de bu­ra­da vur­gu­la­mış olu­ruz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ka­nun ya­sa­la­şa­cak ve des­tek ve­ri­yo­ruz. Bu ka­nun­la, borç­lu KO­Bİ'le­ri­miz borç­la­rı­nı ya­pı­lan­dı­ra­cak. Had­di­za­tın­da, şu an­da, KO­Bİ'le­ri­mi­zin borç­la­rı­nı ye­ni­den ya­pı­lan­dı­ra­bil­me­si için bu ka­nu­na ih­ti­ya­cı yok, ban­ka­lar­la kar­şı kar­şı­ya ge­lip bu borç­la­rı­nı ye­ni­den ya­pı­lan­dı­ra­bi­lir­ler. Ama, bu ka­nun­la, tek­rar bir yap­tı­rım ola­rak, ban­ka­la­ra "bu­nu yap­mak mec­bu­ri­ye­tin­de­si­niz" ya da "bor­cu ya­pı­lan­dır­mak mec­bu­ri­ye­tin­de­si­niz" gi­bi bir mec­bu­ri­ye­ti­miz de söz ko­nu­su de­ğil.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; KO­Bİ'le­rin re­ka­bet gü­cü­nü ge­liş­tir­me­miz ge­rek­ti­ği­ni bü­tün ar­ka­daş­la­rı­mız söy­le­di­ler. Uzak Do­ğu ül­ke­le­ri, Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­ri ya da Çin'e kar­şı, bil­has­sa ener­ji ko­nu­sun­da, ya­tı­rım in­di­rim­le­ri ko­nu­sun­da ve is­tih­dam­da­ki ver­gi yü­kü­nün azal­tıl­ma­sın­da KO­Bİ'le­ri­mi­zin des­tek­len­me­si ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­rum. Bu des­tek­le,  -Ana­do­lu'da atıl kal­mış po­tan­si­ye­li­miz var; bu po­tan­si­ye­li­miz, ya­rım kal­mış ya­tı­rım­lar, açıl­mış ama ça­lış­tı­rı­la­ma­mış KO­Bİ'le­ri­miz, fab­ri­ka­la­rı­mız- eko­no­mik kriz­den bat­mış, te­rör ve­ya bu­na ben­zer un­sur­lar­dan do­la­yı şu an­da iş­le­ti­le­me­yen KO­Bİ'le­ri­mi­zin, tek­rar ça­lış­ma­ya baş­la­ma­sı söz ko­nu­su ola­cak. Da­ha çok des­tek ver­me­miz ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­rum.

Bu­nun dı­şın­da, doğ­ru ya­tı­rı­mın, doğ­ru yer­de ve doğ­ru sek­tör­le ya­pıl­ma­sı­nın, bu ko­nu­da da Hükûme­ti­mi­zin, dev­le­ti­mi­zin ça­lış­ma­lar yap­ma­sı ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­rum. Böl­ge­le­rin ve sek­tör­le­rin iyi ana­liz edil­me­si ge­rek­ti­ği­ne, araş­tır­ma ya­pıl­ma­dan, hiç­bir şe­kil­de, bun­lar için bir ön­gö­rü sa­hi­bi ol­ma­ma­mız ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­rum. Ar-ge ya­tı­rım­la­rı için, KO­Bİ'le­ri­mi­ze, mak­si­mum des­te­ğin ve­ril­me­si ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, KO­Bİ'le­rin ulu­sal sı­nır­lar öte­sin­de­ki pa­zar­la­ra eri­şe­bil­me­le­ri için, mut­la­ka, hükûmet­ler ta­ra­fın­dan ge­rek­li araş­tır­ma­la­rın ya­pıl­ma­sı ge­re­kir. Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı­nın ya da dış ti­ca­ret müs­te­şar­la­rı­mı­zın, bu ko­nu­yu, önem­li bir iş­ten say­ma­sı­nı ve bil­has­sa dış ti­ca­ret tem­sil­ci­le­ri­mi­zin, bu ko­nu­da ge­rek­li ça­lış­ma­la­rı yap­ma­la­rı­nı tav­si­ye edi­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, dün, Sa­yın Mil­let­ve­ki­li­miz Er­do­ğan Öze­gen ar­ka­da­şı­mız, al­tı da­ki­ka, AKP Hükûme­ti dö­ne­min­de ne­ler ya­pıl­dı­ğı­nı an­lat­tı; çift­çi borç­la­rı­nın ye­ni­den ya­pı­lan­dı­ğı­nı, es­naf borç­la­rı­nı, SSK, Bağ-Kur borç­la­rı­nı, Ver­gi Ba­rı­şı Ka­nu­nu'nu ve çift­çi­le­rin elek­trik borç­la­rı­nın tak­sit­len­di­ril­di­ğin­den bah­set­ti. De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu tak­sit­len­dir­me­ye rağ­men, es­na­fı­mız hâlâ sı­kın­tı için­dey­se, Baş­ba­kan, büt­çe açı­lış ko­nuş­ma­sın­da 40 bin es­na­fın şu an­da zor du­rum­da ol­du­ğu­nu ve borç­la­rı­nın ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni ifa­de edi­yor ise, böl­ge­miz­de, Ma­ni­sa'da, su­la­ma elek­trik bor­cun­dan do­la­yı ev­le­ri­nin elek­tri­ği ke­si­len köy­le­ri­miz var ise, biz, ma­ale­sef, bu ver­miş ol­du­ğu­muz des­tek­le­ri doğ­ru ve­re­me­di­ği­mi­zi, bu ül­ke­de sı­kın­tı çe­ken in­san­la­rın sı­kın­tı çek­me­ye de­vam et­ti­ği­ni gös­ter­miş olu­yo­ruz.

Her şe­ye rağ­men, bu ka­nun­la, 70 bin KO­Bİ'miz 1,7 kat­ril­yon­luk bir bor­cu ye­ni baş­tan de­ğer­len­di­re­cek­ler, ya­pı­lan­dı­ra­cak­lar ve öde­me­ye ça­lı­şa­cak­lar. Bu öde­me­ye ça­lı­şan KO­Bİ'le­ri­mi­ze ve borç­lu olan­la­rı­mı­za, bun­dan ön­ce yap­tı­ğı­nız gi­bi­le­ri­ni yap­ma­ya­lım; da­ha çok des­tek ola­bil­me­nin ve bun­la­rı üre­ti­me ka­ta­bil­me­nin ge­re­ği­ni ya­pa­lım.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu, önem­li bir ka­nun ta­sa­rı­sı. Bu önem­li ka­nun ta­sa­rı­sı­na, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak biz­ler de des­tek ve­ri­yo­ruz. Ça­lı­şan ar­ka­daş­la­rı­mı­za, bu ka­nu­na des­tek ve­ren oda­la­rı­mı­za, bor­sa­la­rı­mı­za, mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mı­za te­şek­kür edi­yo­rum. Fa­kat, önem­li olan, bu­nun ama­cı­na ula­şa­bil­me­si, üre­ten, üret­mek is­te­yen KO­Bİ'le­ri­mi­ze ge­rek­li des­te­ğin ve­ri­le­bil­me­si.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ka­nun ta­sa­rı­sı­nı ko­nu­şa­rak, mu­ta­bık ka­lı­na­rak ve bu­gün fay­da­la­rı­nı an­la­ta­rak ge­çi­re­bi­li­yor­sak, bu­ra­da top­lum­sal ve…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

UFUK ÖZ­KAN (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Bu ka­nun ta­sa­rı­sı böy­le ge­çi­yor ise, bu­ra­da, or­tak bir ak­lın or­ta­ya kon­du­ğu söy­le­nir. Ya­ni, ger­çek ih­ti­yaç sa­hip­le­ri din­len­miş, ih­ti­yaç tes­pit edil­miş, ya­pıl­ma­sı ge­re­ken­ler tes­pit edil­miş, oda­la­rı­mız din­len­miş, bü­rok­rat­la­rı­mız din­len­miş, mu­ha­le­fet ola­rak Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si din­len­miş, kat­kı­la­rı ka­bul edil­miş ve bu ka­nun ta­sa­rı­sı kar­şı­mı­za gel­miş.

Ufak te­fek ek­sik­le­ri­ne rağ­men, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak bu ka­nun ta­sa­rı­sı­na "evet" di­ye­ce­ği­mi­zi ifa­de edi­yo­rum; Kur­ban Bay­ra­mı'nın ül­ke­mi­ze hu­zur, ye­ni yı­lın da mut­lu­luk­lar ge­tir­me­si­ni te­men­ni edi­yor, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Öz­kan.

Şah­sı adı­na, Çan­kı­rı Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Tev­fik Ak­bak.

Bu­yu­run efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

TEV­FİK AK­BAK (Çan­kı­rı) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; dün­den bu ta­ra­fa gö­rüş­müş ol­du­ğu­muz 1312 sı­ra sa­yı­lı Kü­çük ve Or­ta Bü­yük­lük­te­ki -kı­sa adıy­la KO­Bİ'ler­le il­gi­li- İş­let­me­le­rin Malî Sek­tö­re Olan Borç­la­rı­nın Ye­ni­den Ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın, bu­gün, ar­tık, son nok­ta­sı­na gel­dik. Ben, bu ve­si­ley­le siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu ta­sa­rı, 2000 Ka­sım ve 2001 Şu­bat kriz­le­rin­de, ka­pan­mış, sı­kın­tı­ya gir­miş, öde­me zor­lu­ğu içe­ri­si­ne gir­miş KO­Bİ'le­rin, ye­ni­den eko­no­mi­mi­ze ka­zan­dı­rıl­ma­sı mak­sa­dıy­la, ik­ti­dar par­ti­miz­ce ve bu­na des­tek olan mu­ha­le­fet par­ti­miz­le be­ra­ber ha­zır­lan­mış bir ta­sa­rı­dır.

Bu­ra­da­ki ama­cı­mız, hem öde­me sı­kın­tı­sı içe­ri­sin­de olan KO­Bİ'le­rin bu sı­kın­tı­sı­nı gi­der­mek, ama, bu­nun ya­nı sı­ra, ala­ca­ğı­nı ala­ma­ya­nın ala­ca­ğı­nın tah­si­lin­de, ora­da ça­lı­şan, evi­ne iş, aş gö­tü­ren in­san­la­rı­mı­zın ye­ni­den işi­ni ka­zan­ma­sı adı­na ger­çek­ten çok önem­si­yo­ruz.

Evet, bel­ki, ge­cik­miş gi­bi dü­şü­ne­bi­li­riz, ama imkânlar bu­na el­ver­di­ği için bu­gün za­ma­nı­dır di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Bu­nun ben­ze­ri, 2002 yı­lın­da İs­tan­bul Yak­la­şı­mı ola­rak geç­miş­te ya­pıl­mış­tır. Mut­la­ka onun da fay­da­sı ol­muş­tur. Ama, in­şal­lah, bu çı­kar­mış ol­du­ğu­muz ya­sa, KO­Bİ'ler­le il­gi­li da­ha ön­ce­ki "İs­tan­bul yak­la­şı­mın­dan" da­ha faz­la, da­ha kat­kı sağ­la­ya­ca­ğı­na ina­nı­yo­rum.

Bu­ra­da, ar­ka­daş­la­rı­mız, ya­sa­nın yü­rür­lü­ğe gir­dik­ten son­ra ge­ti­re­ce­ği ko­lay­lık­la­rı, -borç öde­mey­le ala­ka­lı ve on­la­rın 492 sa­yı­lı Ka­nun'a gö­re öde­ye­ce­ği harç­lar­la ala­ka­lı- ban­ka ve si­gor­ta mu­ame­le­le­ri ver­gi­le­rin­den mu­af ol­du­ğu­nu ve Kay­nak Kul­la­nım Des­tek­le­me Fo­nu'ndan da mu­af ol­du­ğu­nu izah et­ti­ler. Ben, bu de­ta­ya, çok faz­la gir­mek is­te­mi­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu ya­sa, 31/10/2006 ta­ri­hi­ne ka­dar gü­nü gel­miş, öde­ne­me­yen borç­la­rı kap­sı­yor ve bu ta­sa­rıy­la il­gi­li KO­Bİ'le­rin, tek­rar, ta­nı­mın­da bir de­ği­şik­lik ya­pıl­mış­tır. Ki, Hükûme­ti­miz… Özel­lik­le, re­el sek­tö­rün bir can da­ma­rı gi­bi olan, ger­çek­ten, ti­ca­ret ve sa­na­yi­miz içe­ri­sin­de­ki pa­yı yüz­de 95'e ka­dar yük­se­len, top­lu­mu­mu­zun her ke­si­mi­ni ya­kın­dan il­gi­len­di­ren çok önem­li bir sek­tö­rün sı­kın­tı­sı­nı, in­şal­lah, özel­lik­le bu bay­ram ari­fe­sin­de gi­der­miş ol­mak bu yü­ce Mec­li­se na­sip ola­cak. 40 bi­ne ya­kın KO­Bİ'nin bu ya­sa­dan is­ti­fa­de ede­ce­ği­ni umu­yo­ruz. Ta­bii, gö­nül is­ter­di ki, bu ve­ri­len imkânla­rın, bu sağ­la­nan imkânla­rın da­ha faz­la­sı­nı ve­re­bil­sey­dik.

İk­ti­da­rı­mız dö­ne­min­de, KO­Bİ'le­re, ger­çek­ten, geç­miş ik­ti­dar­lar­da ya­pı­la­ma­yan­la­rın çok öte­sin­de des­tek ve­ril­miş­tir. Ev­ve­la, 2003 Ka­sım son­ra­sı ül­ke­miz­de olu­şan gü­ven ve is­tik­ra­rın, tüm KO­Bİ sek­tö­rü­ne, kü­çük ve or­ta öl­çek­li iş­let­me­le­re çok ya­ra­rı ol­muş­tur. Biz, bu bağ­lam­da -geç­miş­te, KO­Bİ'le­rin si­gor­ta borç­la­rı­nın öden­me­siy­le ala­ka­lı, ver­gi borç­la­rı­nın öden­me­siy­le ala­ka­lı des­tek­ler, bu Mec­lis­te, ge­ne sağ­lan­dı; an­cak, ta­bii, bu ge­li­nen son nok­ta, bi­zim dö­ne­mi­mi­zin bir gü­na­hı, bir ayı­bı de­ğil, ama- bu­nu dü­zelt­mek el­bet­te bu Mec­li­sin va­zi­fe­si­dir di­ye dü­şü­nü­yo­ruz. Ta­bii, bu­ra­da mu­ha­le­fet par­ti­si de­ğer­li söz­cü­le­ri, âde­ta, KO­Bİ'le­re ye­ter­li des­te­ğin ve­ri­le­me­di­ği ya da ve­ril­me­di­ği gi­bi bir id­di­ada bu­lu­nu­yor­lar.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ül­ke­miz, bir de­ği­şim ve ge­li­şi­mi ya­şı­yor. Biz, bu­nu, her ve­si­ley­le ifa­de edi­yo­ruz. Türk Ha­va Yol­la­rın­da­ki bir ge­li­şim, Türk de­mir­yol­la­rın­da­ki bir ge­li­şim, tak­dir eder­si­niz ki, onun kar­şı­tı olan bir sek­tör­de de bir sı­kın­tı­ya se­bep ola­cak­tır. Bu­gün, uçak fi­yat­la­rı­nın 150 mil­yon­lar­dan 60 mil­yon­la­ra düş­tü­ğü bir yer­de, el­bet­te, oto­büs sek­tö­rü ya da tre­nin da­ha faz­la yük ta­şı­dı­ğı bir dö­nem­de kam­yon­cu sek­tö­rü za­rar gö­re­cek­tir. Bu de­ği­şim ka­çı­nıl­maz­dır. Bu­nu, kam­yon­cu sek­tö­rü za­rar gö­re­cek ya da oto­büs­çü sek­tö­rü za­rar gö­re­cek di­ye ha­va yol­la­rı­nın ge­li­şi­mi­ni ih­mal et­mek, de­mir yol­la­rı­nın ge­li­şi­mi­ni ih­mal et­mek müm­kün de­ğil­dir, doğ­ru da de­ğil­dir.

Bi­zim, ta­bii, gün­lü­müz, bü­tün es­na­fı­mı­zın en iyi du­rum­da ol­ma­sın­dan ya­na. Yal­nız, imkânlar ne ka­dar el­ve­rir­se biz bun­la­rı kul­la­nı­yo­ruz. Ha­ni, ta­bi­ri ca­iz­se "az ve­ren can­dan, çok ve­ren mal­dan" der­ler.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

TEV­FİK AK­BAK (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim Baş­ka­nım.

Dev­ral­dı­ğı­mız dö­nem­de ül­ke­nin ne hâlde ol­du­ğu­nu, he­pi­miz, ya­ki­nen bi­li­yo­ruz. Sa­de­ce, ben, KO­Bİ'le­re yap­mış ol­du­ğu­muz net bir des­te­ği siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum. KOS­GEB'in ku­rul­du­ğu 1990 yı­lın­dan 2002 yı­lı­na ka­dar, KO­Bİ'le­re, top­lam 20 mil­yon do­lar des­tek sağ­lan­mış­ken, dö­ne­mi­miz­de -ki üç yıl­lık dö­nem­de- yak­la­şık, bu oran, bu mik­tar 233 mil­yon do­la­ra çık­mış­tır.

Yi­ne, KOS­GEB, İh­ra­cat Des­tek Kre­di­si Pro­to­ko­lü kap­sa­mın­da, üç ka­mu ban­ka­sın­dan, yak­la­şık 6.639 KO­Bİ'ye 602 mil­yon kre­di kul­lan­dır­mış­tır. Yi­ne, ih­ra­ca­tı ge­liş­tir­me nok­ta­sın­da, KO­Bİ'le­re fa­iz­siz kre­di te­min edil­miş­tir. Bu­nu, kü­çük ve or­ta öl­çek­li iş­let­me­le­ri­miz ya­ki­nen bil­mek­te­dir. Biz, imkânla­rı­mı­zı, bu mil­le­ti­mi­zin ti­ca­ret er­ba­bı­na, sa­na­yi­ci­si­ne, es­na­fı­na kul­lan­dır­mak is­ti­yo­ruz ve…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run efen­dim, ko­nuş­ma­nı­zı ta­mam­la­yın.

TEV­FİK AK­BAK (De­vam­la) - …bu­nu da, aziz mil­le­ti­miz ya­kın­dan ta­kip et­mek­te­dir.

Böy­le­si ha­yır­lı bir ya­sa­nın, mu­ha­le­fe­tin ve ik­ti­da­rın it­ti­fak et­ti­ği bu gü­zel ya­sa­nın, in­şal­lah, KO­Bİ'le­re bir bay­ram he­di­ye­si ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum. Umu­du­muz o ki, KO­Bİ'ler de bun­dan is­ti­fa­de et­mek için, kar­şı­lık­lı rı­za içe­ri­sin­de bu an­laş­ma­ya il­gi gös­te­rir­ler.

Ben, bu ve­si­ley­le, yak­la­şan Kur­ban Bay­ra­mı'nı ve id­rak ede­ce­ği­miz ye­ni yı­lın, mil­le­ti­mi­ze, es­na­fı­mı­za ve tüm in­san­lı­ğa ha­yır­lar ge­tir­me­si­ni te­men­ni edi­yo­rum ve siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ak­bak.

Şah­sı adı­na ikin­ci ko­nuş­ma­cı, Kay­se­ri Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mus­ta­fa Eli­taş. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (Kay­se­ri) - Sa­yın Baş­ka­nım, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

İki gün­dür, bu ya­sa üze­rin­de, ger­çek­ten, çok gü­zel tar­tış­ma­lar ve or­ta­ya ko­nu­lan gü­zel­lik­le­ri ar­ka­daş­la­rı­mız ifa­de et­ti­ler.

Ümit edi­yo­rum, bu, 40 bin ci­va­rın­da­ki KO­Bİ, Tür­ki­ye eko­no­mi­si­ne çok bü­yük kat­kı sağ­la­ya­cak­tır, bun­la­ra ve­ri­len can su­yuy­la bir­lik­te. 40 bin KO­Bİ'de, 1 ki­şi is­tih­dam edil­se 40 bin ki­şi eder, 10 ki­şi is­tih­dam edil­me­si­ne imkân sağ­la­sak 400 bin ki­şi is­tih­dam eder.

Bu ya­sa­ya kat­kı ve­ren tüm de­ğer­li ar­ka­daş­la­rı­ma te­şek­kür edi­yor, ya­sa­nın, ha­yır­lı, uğur­lu ol­ma­sı­nı te­men­ni edi­yor, bay­ra­mı­nı­zı teb­rik edi­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Eli­taş.

Mad­de üze­rin­de­ki ko­nuş­ma­lar ta­mam­lan­mış­tır.

6'ncı mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

Ge­ne­li­ni oy­la­ma­dan ön­ce, İç Tü­zük'ün 86'ncı mad­de­si­ne gö­re, leh­te ol­mak üze­re, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Üm­met Kan­do­ğan.

Bu­yu­run.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Bu ka­nun ta­sa­rı­sı, bi­raz son­ra, he­pi­mi­zin ka­bul oy­la­rıy­la ka­nun­la­şa­cak­tır; mem­le­ke­ti­mi­ze, mil­le­ti­mi­ze ve KO­Bİ'le­ri­mi­ze ha­yır­lar ge­tir­me­si­ni te­men­ni edi­yo­rum.

Yal­nız, bu ka­nun ta­sa­rı­sı üze­rin­de ko­nu­şan mil­let­ve­kil­le­ri­mi­zi din­le­yin­ce, özel­lik­le ik­ti­dar par­ti­si mil­let­ve­kil­le­ri­ni, bu ka­nun ta­sa­rı­sı ile sa­de­ce 2000 ve 2001 yıl­la­rın­da çok zor du­ru­ma düş­müş KO­Bİ'ler­le il­gi­li bir dü­zen­le­me şek­lin­de or­ta­ya ko­nul­du. An­cak ge­çen bu sü­re içe­ri­sin­de KO­Bİ'le­ri­miz Tür­ki­ye'de da­ha iyi du­ru­ma ge­li­yor mu? Mev­cut KO­Bİ'le­ri­mi­zin 2002 yı­lın­dan son­ra du­rum­la­rın­da iyi­leş­me mi var, yok­sa bu KO­Bİ'le­ri­miz­de cid­di ma­na­da bir ge­ri­ye gi­diş mi var? Bir ke­re bu­nu da ma­sa­ya koy­mak la­zım. Ben id­dia edi­yo­rum ki, eğer uy­gu­la­nan eko­no­mik po­li­ti­ka­lar bu şe­kil­de de­vam ede­cek olur ise, önü­müz­de­ki yıl­lar­da ben­ze­ri bir ka­nu­nu da­ha Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin gün­de­mi­ne ge­tir­me ih­ti­ya­cı ola­bi­lir.

Şim­di, bir mil­let­ve­ki­li­miz ıs­rar­la şu­nu söy­lü­yor: Dö­viz kur­la­rı dü­şü­yor, Türk pa­ra­sı de­ğer­le­ni­yor. Bu­nu if­ti­har­la söy­lü­yor.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri­miz, şim­di, bir ül­ke­nin pa­ra­sı­nın de­ğer­len­me­si ve­ya de­ğer kay­bet­me­si eko­no­mik şart­la­rın or­ta­ya çı­kar­dı­ğı bir du­rum­dur. Ya­ni öy­le şart­lar ola­bi­lir ki, siz dö­viz ku­ru­nu­zun yük­sel­me­sin­den mem­nun ol­ma­ya­bi­lir­si­niz, şart­lar onu ge­rek­ti­re­bi­lir.

Şim­di, Çin pa­ra­sı yu­an Ame­ri­ka do­la­rı­na kar­şı yüz­de 40 da­ha de­ğer­li. Şim­di bü­tün Çin­li­le­rin otu­rup ağ­la­ma­sı la­zım. Ya­ni de­ğer­li ol­ma­sın­dan do­la­yı otu­rup ağ­la­ma­sı la­zım ve­ya Ame­ri­ka­lı­la­rın son de­re­ce üzül­me­si la­zım. Ni­ye? Ame­ri­kan do­la­rı Çin pa­ra­sı kar­şı­sın­da de­ğer ka­za­nı­yor ama bu­nun kar­şı­lı­ğın­da öy­le bir tab­lo or­ta­ya çı­kı­yor ki, Çin­li­ler yua­nın do­lar kar­şı­sın­da de­ğer kay­bet­me­sin­den mut­lu­lar. Ni­ye? İh­ra­cat­la­rı ar­tı­yor. Çin'in müt­hiş bir ih­ra­cat po­tan­si­ye­li or­ta­ya çı­kı­yor. Tam ter­si­ne, Ame­ri­ka da do­la­rın yu­an kar­şı­sın­da de­ğer ka­zan­mış ol­ma­sın­dan do­la­yı, ucuz Çin mal­la­rın­dan do­la­yı da Ame­ri­kan eko­no­mi­sin­de cid­di ma­na­da bir tı­ka­nık­lık var.

Şim­di Tür­ki­ye'de do­lar de­ğer kay­be­di­yor di­ye KO­Bİ'ler­le il­gi­li bir ka­nun gö­rü­şü­lür­ken bu­nu söy­ler­se­niz, yan­lış ya­par­sı­nız. Ni­ye? KO­Bİ'le­re so­run, şu an­ki sı­kın­tı­la­rı­nın en bü­yük se­bep­le­rin­den bi­ri­si, Türk pa­ra­sı­nın aşı­rı de­ğer­li ol­ma­sı­dır. Aşı­rı de­ğer­li ol­ma­sın­dan do­la­yı, KO­Bİ'le­ri­miz, ih­ra­cat­çı­la­rı­mız, ih­ra­cat yap­ma nok­ta­sın­da cid­di sı­kın­tı­lar­la kar­şı kar­şı­ya, tam ter­si­ne de, Tür­ki­ye bir it­ha­lat cen­ne­ti ol­ma yo­lun­da hız­la iler­le­mek­te­dir. Onun için, önem­li olan, dö­vi­zi­ni­zin, pa­ra­nı­zın ol­ma­sı ge­rek­ti­ği yer­de ol­ma­sı­dır.

Şim­di, elim­de, ba­kı­nız, De­niz­li Sa­na­yi Oda­sı Baş­ka­nı­nın bir açık­la­ma­sı var. De­niz­li'de bir an­ket yap­mış­lar ve De­niz­li sa­na­yi­ci­si­nin, bü­tün olum­suz­luk­la­ra rağ­men di­ren­me­ye de­vam et­ti­ği­ni söy­lü­yor­lar. Sa­na­yi Oda­sı Baş­ka­nı şu­nu söy­lü­yor: "Mev­cut De­niz­li sa­na­yi­si­nin di­ren­me­ye ça­lış­ma­sı­nın, ayak­ta kal­ma­ya ça­lış­ma­sı­nın ar­ka­sın­da Hükûme­tin en ufak bir kat­kı­sı yok­tur. Bu sö­zü­mün al­tı­na yüz ke­re im­za ata­rım. Ne gir­di ma­li­yet­le­rin­de ne is­tih­dam üze­rin­de­ki yük­te ne de dün­yay­la re­ka­bet et­me nok­ta­sın­da bu Hükûme­tin, sa­na­yi­ci­ye, KO­Bİ'le­re bir tek olum­lu kat­kı­sı ol­ma­mış­tır." De­niz­li Sa­na­yi Oda­sı Baş­ka­nı bu­nu söy­lü­yor. Ge­çen, De­niz­li'de, De­niz­li Ti­ca­ret Oda­sı­nın 80'in­ci ku­ru­luş yıl dö­nü­mü­nü yap­tık ve Oda­lar ve Bor­sa­lar Bir­li­ği Baş­ka­nı gel­di, ora­da de­di ki: "Biz da­yak yi­yo­ruz. Bi­zi dö­vü­yor­lar." Tür­ki­ye Oda­lar ve Bor­sa­lar Bir­li­ği Baş­ka­nı, bu­nu, De­niz­li'de, sa­na­yi­ci­nin önün­de, ba­sın ve te­le­viz­yo­nun hu­zu­run­da söy­le­di. Oda­lar ve Bor­sa­lar Bir­li­ği Baş­ka­nı da­yak ye­di­ği­ni söy­ler­se, siz de bu­ra­ya ge­lip KO­Bİ'le­rin iyi­ye git­ti­ği şek­lin­de açık­la­ma­lar­da bu­lu­nur­sa­nız, ara­da­ki bu çe­liş­ki­yi ge­lip bu­ra­lar­da açık­la­mak la­zım.

Tür­ki­ye'de­ki ilk 1.000 bü­yük şir­ket­le il­gi­li açık­la­ma­lar ya­yın­lan­dı 2005 yı­lı­nın. İlk 250'si kârla­rı­nı ar­tır­mış, 250'si ba­şa baş nok­ta­da, üçün­cü 250'si ve son 250'si geç­miş yıl­la­rın­da­ki kârla­rı­nın al­tın­da, za­rar edi­yor­lar, ilk 1.000 bü­yük şir­ket.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Tür­ki­ye'de kârla­rı­nı en faz­la ar­tı­ran bir ke­sim var, ban­ka­cı­lık sek­tö­rü. Ba­kı­nız, ra­kam­lar mey­dan­da.

Onun için, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, şim­di, za­ma­nın­da ya­pı­lır­sa, se­çim dö­ne­mi­nin gel­me­si­ne on ay­lık bir sü­re var. Ne olur, dün de söy­le­dim, sa­na­yi­ci­nin, KO­Bİ'le­rin önü­nü aça­cak, on­la­ra dün­yay­la re­ka­bet yap­ma imkânı­nı sağ­la­ya­cak ted­bir­le­rin bu­ra­da mut­la­ka alın­ma­sı la­zım.

İş­te, Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı dün açık­la­ma­da bu­lun­du, elek­trik ener­ji­sin­den TRT pa­yı­nın mut­la­ka kal­dı­rıl­ma­sı la­zım. Ka­yıt dı­şıy­la il­gi­li cid­di ma­na­da mü­ca­de­le ya­pıl­ma­sı la­zım. Ener­ji fi­yat­la­rıy­la il­gi­li ted­bir alın­ma­sı la­zım. Teş­vik Ka­nu­nu'yla il­gi­li ola­rak, bu Ka­nun'un ak­sa­yan ve ek­sik yön­le­ri­nin ye­ni­den göz­den ge­çi­ril­me­si la­zım.

Ben, bu duy­gu­lar­la, bu ka­nu­nun KO­Bİ'le­ri­mi­ze, Türk eko­no­mi­si­ne ha­yır­la­ra ve­si­le ol­ma­sı­nı di­li­yor, KO­Bİ'le­ri­mi­zin için­de bu­lun­du­ğu şu an­ki sı­kın­tı­la­rın da bir an ön­ce çö­zül­me­si için ge­re­ken ted­bir­le­rin alın­ma­sı­nı is­tir­ham edi­yo­rum.

Oyu­mun ren­gi­nin de olum­lu ol­du­ğu­nu be­lir­ti­yor, siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Kan­do­ğan.

Aleyh­te ol­mak üze­re, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mus­ta­fa Ga­zal­cı.

MUS­TA­FA GA­ZAL­CI (De­niz­li) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 1312 sı­ra sa­yı­lı Ya­sa Ta­sa­rı­sı üze­ri­ne ki­şi­sel söz al­dım. Tü­mü­nü­zü say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

ÜNAL KA­CIR (İs­tan­bul) - Aleyh­te mi söz al­dın?!

MUS­TA­FA GA­ZAL­CI  (De­vam­la) - Be­nim aleyh­te olu­şum, var olan du­ru­ma bu ya­sa­dan da­ha öte bir des­tek ge­ti­ril­me­si­ne iliş­kin­dir. Bu, iyi­dir, ye­ter­li de­ğil­dir. Ya­ni, kü­çük ve or­ta iş­let­me­le­rin borç­la­rı­nın ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı bir ge­çi­ci mer­hem­dir, bir ge­çi­ci ko­lay­lık­tır. Ama, asıl, KO­Bİ'le­rin için­de bu­lun­duk­la­rı so­ru­na ger­çek bir ta­nı koy­mak için ve­ril­miş araş­tır­ma öner­ge­le­ri­nin gün­de­me alı­nıp, KO­Bİ'le­rin so­run­la­rı­nın ger­çek ola­rak or­ta­ya ko­nul­ma­sı ge­re­kir. Ak­si hâlde, ko­lay­cı ve ucuz bir tu­tum­la, so­nu­ca, fo­toğ­ra­fa ba­kıp, eh biz bun­la­rın borç­la­rı­nı bir ye­ni­den ya­pı­lan­dı­ra­lım, bir­kaç yıl son­ra ay­nı ça­re­ye ye­ni­den baş­vu­ru­ruz…

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu ke­sim, üre­ten ke­sim; bu ke­sim, Tür­ki­ye'de bir te­mel ke­sim, ya­nın­da in­san ça­lış­tı­ran bir ke­sim.

Ba­kın, büt­çe do­la­yı­sıy­la bu­ra­da ar­ka­daş­lar di­le ge­tir­di. Tür­ki­ye'de çok çar­pık bir ge­lir da­ğı­lı­mı var. Nü­fu­sun yüz­de 20'si yüz­de 44 bir ge­li­re sa­hip. En alt­ta­ki yüz­de 20'lik nü­fus ise ge­li­rin yüz­de 6'sı­na sa­hip.

Şim­di, KO­Bİ'ler, az çok ayak­ta kal­ma­ya ça­lı­şan, bir iki ki­şi­yi de ya­nın­da ça­lış­tı­ran üre­ti­ci­ler ve ke­sim­dir. Onun için, bu ke­si­min so­run­la­rı böy­le pan­su­man te­da­vi­siy­le ge­çiş­ti­ri­le­mez. Ger­çek ola­rak so­run­lar or­ta­ya kon­ma­lı ve ka­lı­cı çö­züm­ler ge­ti­ril­me­li­dir. Ak­si hâlde, biz, Hükûme­tin ba­şın­dan be­ri iz­le­di­ği bu po­li­ti­ka­yı yi­ne bir­kaç yıl son­ra yi­ne­le­mek zo­run­da ka­lı­rız. Ma­dem bu işe baş­lan­dı, ya­ni, top­lum ke­sim­le­ri­nin bir­çok­la­rı­nın borç­la­rı ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rı­lı­yor… Ör­ne­ğin, da­ha öğ­ren­ciy­ken kre­di al­mış ço­cuk­lar var, bu­gün bir­çok fa­iz­ler omuz­la­rı­na bin­miş, iş de bu­la­ma­mış ve he­nüz on­lar­la il­gi­li bir ya­pı­lan­dır­ma ol­ma­dı.

Ama, be­nim asıl bu­ra­da söz alı­şım: De­ğer­li ar­ka­daş­lar, De­niz­li bir do­ku­ma ken­ti­dir. Ba­kın, öy­le yer­le­ri­miz var ki bi­zim De­niz­li mer­kez dı­şın­da, ör­ne­ğin, bir Bul­dan, Ba­ba­dağ, Kı­zıl­ca­bö­lük, yüz­de 100'ü do­ku­ma­cı­lık­la uğ­ra­şır, her evin al­tın­da bir tezgâh var­dır.  Bu tezgâh, yal­nız, ka­ra tezgâh, ağaç tezgâhı de­ğil, ma­ki­ne tezgâhı de­ğil, en mo­dern tezgâhla­rı evi­nin al­tı­na kur­muş­tur borç­la­na­rak ve fa­son do­kur­lar bu tezgâh sa­hip­le­ri. Ge­ce sa­bah­la­ra ka­dar ça­lı­şır­dı be­nim öğ­ret­men­lik yap­tı­ğım yıl­lar­da, ora­lar­da; her evin al­tın­da bir tezgâh  se­siy­le bü­yür­dü ço­cuk­lar; ama, son yıl­lar­da bu tezgâhlar sus­tu. Ba­kın, yal­nız Bul­dan'da 4 bin tezgâh var­dı, 200 tezgâh kal­dı ar­ka­daş­lar.

Pa­zar­te­si gün­le­ri De­niz­li'de do­ku­ma pa­za­rı ku­ru­lur. Bu do­ku­ma pa­za­rın­da bir haf­ta­lık üre­tim­ler ora­ya ge­lir. Dı­şa­rı­dan es­naf ge­lir, dü­ğün ya­pa­cak in­san­lar ge­lir, ora­da­ki ürün­le­ri gö­tü­rür; hav­lu­su­nu, çar­şa­fı­nı, ma­sa ör­tü­sü­nü… Ama, son za­man­lar­da, bu­ra­da­ki pa­zar ye­ri­nin be­de­li­ni öde­ye­mez du­ru­ma gel­di ora­da­ki do­ku­ma­cı es­na­fı ve tezgâhlar hur­da­cı­ya git­ti.

Söy­le­di­ler ki, de­ğer­li ar­ka­daş­lar: "Biz, hur­da ip­lik kul­la­nı­yo­ruz ar­tık, du­yun bi­zim se­si­mi­zi." Sa­yın Ali Coş­kun gel­di -Sa­na­yi Ba­ka­nı- do­ku­ma­cı­lar­la bir top­lan­tı yap­tı. Ta­bii, o, es­pri­li bir şe­kil­de, "Ben siz­de­nim, za­ten sa­na­yi­ci­yim, bu Ba­kan­lık ge­lip ge­çer." fa­lan de­yip, fık­ra an­la­ta­rak, şa­ka­ya vu­ra­rak so­run­la­rı ge­çir­di.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kın, bü­yük ku­ru­luş­lar kü­çük ku­ru­luş­lar­la ya­şar. Eğer siz dal­la­rı bu­dak­la­rı ke­ser­se­niz, 100 ki­şi ça­lış­tı­ran, 500 ki­şi ça­lış­tı­ran, 1.000 ki­şi ça­lış­tı­ran yer­ler de su­sar. O tezgâhlar sus­tu­ğu za­man Tür­ki­ye su­sar. Ba­kın, Çin'den ge­len mal­lar­la uğ­ra­şır­ken, bir de yan­lış teş­vik­le mü­ca­de­le et­mek­te­dir­ler. Biz gel­dik ge­le­li bu­ra­da di­yo­ruz ki: "Yap­ma­yın ar­ka­daş­lar, bu böl­ge­ler ara­sı bir teş­vik de­ğil; bu, ba­zı ge­li­şen sek­tör­le­ri ve KO­Bİ'le­ri öl­dür­me teş­vi­ki."

Şim­di Af­yon'a, Uşak'a teş­vik var, gü­zel; ama, De­niz­li'de yok. Ara­da bi­zim öy­le yer­le­ri­miz var ki...

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

MUS­TA­FA GA­ZAL­CI (De­vam­la) - Ör­ne­ğin, Çar­dak'ta bir teks­til ye­ri var, bir or­ga­ni­ze sa­na­yi var, he­men 10 ki­lo­met­re öte­sin­de teş­vik var, bu­ra­da yok. Teks­ti­li ora­da yap­tı­ğı­nız za­man ya­rar­la­nı­yor­su­nuz, bu­ra­da yap­tı­ğı­nız za­man kös­tek­le­ni­yor­su­nuz.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ge­lin, bu­nu sek­tö­re ya­pa­lım, ürü­ne ya­pa­lım di­ye bir­çok kez söy­le­dik.

Bir de, mes­lek edin­di­re­cek, eği­ti­mi, üre­tim ya­pa­cak, bu KO­Bİ'ler­le öz­deş­leş­ti­re­cek bir bi­çi­me ge­ti­re­lim. Ba­kın, Yİ­BO'lar­da, ya­tı­lı böl­ge okul­la­rın­da bu tür uy­gu­la­ma­la­ra gi­di­le­bi­lir de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Hem ora­da­ki so­run­la­rı ön­le­riz hem de o ço­cuk­la­rı mes­lek edi­ne­cek bir bi­çim­de ye­tiş­ti­re­bi­li­riz.

Böy­le ge­çi­ci ön­lem­ler­le de­ğil, ger­çek­ten ka­lı­cı ön­lem­ler­le, araş­tır­ma bi­çi­min­de bun­la­rı ele ala­lım ve bir da­ha on­lar bu­ra­dan borç­la­rı­mız tak­si­te bağ­lan­sın, fa­iz­le­ri si­lin­sin di­ye de­ğil, al­nı­nın te­riy­le üret­ti­ği­nin kar­şı­lı­ğı­nı al­sın, in­san gi­bi ya­şa­sın ve ya­nın­da­ki­ne de…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MUS­TA­FA GA­ZAL­CI (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum Baş­ka­nım, bir cüm­ley­le te­şek­kür ede­ce­ğim.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bu ya­sa ta­sa­rı­sıy­la kıs­mi bir iyi­lik gel­mek­te­dir; ye­ter­siz­dir, kök­lü çö­züm­ler alın­ma­lı­dır di­yo­rum.

Ben de, yak­la­şan bay­ra­mı ve ye­ni yı­lı­nı­zı kut­lu­yo­rum.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. 

Te­şek­kür edi­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­riz Sa­yın Ga­zal­cı.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ta­sa­rı­nın tü­mü açık oy­la­ma­ya ta­bi­dir.

Açık oy­la­ma­nın elek­tro­nik ci­haz­la ya­pıl­ma­sı­nı oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Ka­bul edil­miş­tir.

Oy­la­ma için dört da­ki­ka sü­re ve­re­ce­ğim. Bu sü­re içe­ri­sin­de sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin tek­nik per­so­nel­den yar­dım is­te­me­le­ri­ni, bu yar­dı­ma  rağ­men de sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin, oy pu­su­la­la­rı­nı, oy­la­ma için ön­gö­rü­len dört da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Ay­rı­ca, vekâle­ten oy kul­la­na­cak sa­yın ba­kan­lar var ise, han­gi ba­ka­na vekâle­ten oy kul­lan­dı­ğı­nı, oyu­nun ren­gi­ni ve ken­di­si­nin ad ve so­ya­dı ile im­za­sı­nı da ta­şı­yan oy pu­su­la­sı­nı, yi­ne, oy­la­ma için ön­gö­rü­len dört da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum ve oy­la­ma­yı baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Kü­çük ve Or­ta Bü­yük­lük­te­ki  İş­let­me­le­rin Ma­li Sek­tö­re Olan Borç­la­rı­nın Ye­ni­den Ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Ta­sa­rı­sı'nın ya­pı­lan açık oy­la­ma so­nu­cu­nu açık­lı­yo­rum:

Kul­la­nı­lan oy sa­yı­sı   :         270

Ka­bul                          :          270 (x)

Böy­le­ce, ta­sa­rı ka­bul edil­miş ve ka­nun­laş­mış­tır; ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum.

5'in­ci sı­ra­da yer alan, 15/11/2006 Ta­rih­li ve 5556 Sa­yı­lı Yük­se­köğ­re­tim Ku­rum­la­rı Teş­ki­la­tı Ka­nu­nu, Yük­se­köğ­re­tim Ka­nu­nu, Ka­mu Ma­li Yö­ne­ti­mi ve Kon­trol Ka­nu­nu, Tel­siz Ka­nu­nu ile 78 ve 190 Sa­yı­lı Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun ve Ana­ya­sa­nın 89'un­cu ve 104'ün­cü Mad­de­le­ri Ge­re­ğin­ce Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Millî Eği­tim, Kül­tür, Genç­lik ve Spor Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

5.- 15/11/2006 Ta­rih­li ve 5556 Sa­yı­lı Yük­se­köğ­re­tim Ku­rum­la­rı Teş­ki­la­tı Ka­nu­nu, Yük­se­köğ­re­tim Ka­nu­nu, Ka­mu Ma­li Yö­ne­ti­mi ve Kon­trol Ka­nu­nu, Tel­siz Ka­nu­nu ile 78 ve 190 Sa­yı­lı Ka­nun Hük­mün­de Ka­rar­na­me­ler­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun ve Cum­hur­baş­ka­nın­ca Bir Da­ha Gö­rü­şül­mek Üze­re Ge­ri Gön­der­me Tez­ke­re­si ile Millî Eği­tim, Kül­tür, Genç­lik ve Spor Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/1268) (S. Sa­yı­sı: 1276)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon? Yok.

Er­te­len­miş­tir.

Bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri.

Ka­pan­ma Sa­ati: 17.21

 

 

 

 

 

 

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo Tutanağın sonuna eklidir.

ÜÇÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 17.38

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li İs­ma­il ALP­TE­KİN

KÂTİP ÜYE­LER: Meh­met DA­NİŞ (Ça­nak­ka­le), Ya­şar TÜ­ZÜN (Bi­le­cik)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 45'in­ci Bir­le­şi­mi'nin Üçün­cü Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

6'n­cı sı­ra­da yer alan, Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ye­ni'nin, Ka­mu Ser­ma­ye­li Ban­ka­lar Ta­ra­fın­dan Yü­rü­tü­len Fa­iz Des­tek­li Kre­di Kul­lan­dı­rıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru'nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

6.- Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ye­ni'nin; Ka­mu Ser­ma­ye­li Ban­ka­lar Ta­ra­fın­dan Yü­rü­tü­len Fa­iz Des­tek­li Kre­di Kul­lan­dı­rıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/875) (S. Sa­yı­sı: 1254) (x)

BAŞ­KAN - Hükûmet ve Ko­mis­yon ye­rin­de.

Ko­mis­yon Ra­po­ru 1254 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Tek­li­fin tü­mü üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Trab­zon Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Akif Ham­za­çe­bi. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Bu­yu­run.

CHP GRU­BU ADI­NA MEH­MET AKİF HAM­ZA­ÇE­Bİ (Trab­zon) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ka­mu ser­ma­ye­li ban­ka­lar ta­ra­fın­dan yü­rü­tü­len fa­iz des­tek­li kre­di uy­gu­la­ma­la­rı­na iliş­kin ka­nun tek­li­fi­nin tü­mü üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu­nun gö­rüş­le­ri­ni açık­la­mak üze­re söz al­dım. Söz­le­ri­me baş­lar­ken he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Tür­ki­ye'de çift­çi­nin kre­di ih­ti­ya­cı­nın kar­şı­lan­ma­sı ama­cıy­la Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı ve es­na­fın ve­ya da­ha ge­niş bir ifa­dey­le, kü­çük ve or­ta boy iş­let­me­le­rin kre­di ih­ti­ya­cı­nın kar­şı­lan­ma­sı ama­cıy­la da Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı ku­rul­muş­tur. Her iki ban­ka da, bil­di­ği­niz gi­bi, ka­mu ser­ma­ye­li ban­ka­lar­dır. Bu iki ban­ka, 2002 yı­lın­da çı­ka­rı­lan bir ya­sa uya­rın­ca özel­leş­tir­me kap­sa­mı­na alın­mış­tır. AKP Hükûme­ti ön­ce­sin­de­ki hükûme­tin gün­de­min­de olan iki ban­ka­nın özel­leş­ti­ril­me­si şim­di­ki hükûme­tin de gün­de­min­de­dir.

2002 yı­lın­da çık­mış olan ya­sa, bu ban­ka­la­rın sta­tü­le­ri­ni, mün­ha­sı­ran es­na­fın ve­ya çift­çi­nin kre­di ih­ti­ya­cı­nın kar­şı­lan­ma­sı ol­mak­tan çı­kar­mış ve­ya ağır­lık­lı ola­rak ama­cın bu ol­ma­sın­dan çı­kar­mış, eko­no­mi­nin di­ğer ban­ka­la­rıy­la ay­nı sta­tü­de, ay­nı şe­kil­de fa­ali­yet gös­ter­me­si he­def­len­miş­tir.

Bu iki ban­ka da özel­leş­tir­me kap­sa­mın­da olun­ca, ile­ri­de, çift­çi­ye ve es­na­fa bu ban­ka­lar ka­na­lıy­la açı­lan kre­di­le­rin ak­sa­ma­ma­sı için, Ba­kan­lar Ku­ru­lu­nun gö­rev­len­di­re­ce­ği ban­ka­lar ka­na­lıy­la da -ka­mu ve­ya özel ban­ka ola­bi­lir bun­lar- bu kre­di­le­rin ve­ri­le­bil­me­si için bu tek­lif dü­zen­len­miş­tir, tek­li­fin dü­zen­le­di­ği ko­nu bu­dur.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ge­rek çift­çi­nin, üre­ti­ci­nin des­tek­len­me­si ge­rek­se es­na­fın, KO­Bİ'le­rin des­tek­len­me­si de­yin­ce, bu des­tek­le­ri çok kı­sa­ca de­ğer­len­dir­mek is­ti­yo­rum. Bu grup­la­ra, ya­ni çift­çi­ye, üre­ti­ci­ye ve KO­Bİ'le­re ve­ri­len des­tek­le­ri iki gru­ba ayı­ra­bi­li­riz:

Bi­rin­ci­si, bi­rin­ci grup: Büt­çe­den ve­ri­len des­tek­ler.

İkin­ci grup: Say­dı­ğım ban­ka­lar eliy­le, pi­ya­sa fa­izi­nin al­tın­da bir fa­iz­le kre­di ve­ril­me­si su­re­siy­le ya­pı­lan des­tek­ler.

(x) 1254 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Büt­çe­den ve­ri­len des­tek­le­re bak­tı­ğı­mız­da, ge­rek ta­rım ke­si­min­de üre­ti­ci­le­re ve­ri­len des­te­ğin ge­rek­se KO­Bİ'le­re ve es­na­fı­mı­za ve­ri­len des­te­ğin, bu Hükûmet dö­ne­min­de bir ar­tı­şa ko­nu ol­ma­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Bu ko­nu­da, ben, siz­le­rin dik­ka­ti­ne bir iki ra­kam sun­mak is­ti­yo­rum. Ta­rım­sal des­tek­le­re büt­çe­den ay­rı­lan pay­la­rın bü­yük­lü­ğü­ne bak­tı­ğı­mız­da, bu pa­yın ra­kam­sal tu­ta­rı­nın 2002 yı­lın­da 2,2 mil­yar YTL ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz. 2006 yı­lın­da 4,8 mil­yar YTL'ye ula­şan bu ra­ka­mın, 2007 yı­lın­da da 5,2 mil­yar YTL'ye ulaş­ma­sı­nın he­def­len­di­ği­ni gö­rü­yo­ruz.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ver­miş ol­du­ğum bu ra­kam­lar, özel­lik­le 2002 yı­lı ra­kam­la­rı, Ba­kan­lar Ku­ru­lu­nun 1 Ka­sım 2006 ta­rih­li Resmî Ga­ze­te­de ya­yım­la­mış ol­du­ğu 2007 yı­lı prog­ra­mın­da yer alan ra­kam­lar­dır. Bu­nu, özel­lik­le söy­lü­yo­rum, çün­kü Ba­kan­lar Ku­ru­lu­nun 2002 yı­lı ta­rım­sal des­te­ği­ne iliş­kin ola­rak ka­ra­ra bağ­la­mış ol­du­ğu bu ra­kam, Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı ta­ra­fın­dan da­ha dü­şük ola­rak açık­lan­mak­ta­dır. 2002 yı­lın­da­ki ra­kam ne ka­dar dü­şük olur­sa, AKP Hükûme­ti dö­ne­min­de ve­ri­len des­tek o ka­dar art­mış gö­zü­ke­cek çün­kü, Sa­yın Ba­ka­nın esas iti­ba­rıy­la yak­la­şı­mı bu­dur. 2002 yı­lı ta­rım­sal des­tek tu­ta­rı, büt­çe­den, 2,2 mil­yar YTL'dir; bu, 2007 yı­lı prog­ra­mın­da yer alan ra­kam­dır. Ay­nı ra­kam, yi­ne, bu Par­la­men­to ta­ra­fın­dan, bu Mec­lis ta­ra­fın­dan 2003 yı­lı so­nun­da ka­bul edil­miş olan ke­sin­he­sap ka­nu­nun­da da yer al­mak­ta­dır. Bu­ra­dan şu­ra­ya gel­mek is­ti­yo­rum: 2002 yı­lı ra­ka­mıy­la 2007 yı­lı ta­rım­sal des­tek ra­ka­mı­nı kı­yas­la­dı­ğı­mız­da, her iki­si­nin de gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­nın yüz­de 0,8'i dü­ze­yin­de ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz, ya­ni, üre­ti­ci­ye büt­çe­den ve­ri­len des­tek­te bir ar­tış yok­tur; esas olan kı­yas­la­ma gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­ya oran ola­rak ya­pı­lan kı­yas­la­ma­dır, o da, bu­nu gös­ter­mek­te­dir. Ha­tır­la­ya­cak­sı­nız, ta­rım­sal üre­tim ko­nu­sun­da, Hükûme­tin ka­bul edip, Resmî Ga­ze­te­de ya­yım­la­dı­ğı stra­te­ji, ta­rım­sal des­te­ğe ay­rı­la­cak olan kay­nak­lar gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­nın yüz­de 1'in­den az ola­maz hük­mü ge­ti­ril­miş­tir. Bu hü­küm, esa­sen, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne uyu­mun şart­la­rın­dan da bi­ri­dir. Ya­ni, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne uyum bağ­la­mın­da, Hükûme­tin Resmî Ga­ze­te­de ya­yım­la­ya­rak ver­miş ol­du­ğu sö­ze, biz­zat Hükûme­tin ken­di­si uy­ma­mak­ta­dır.

Ta­rım­sal des­tek bağ­la­mın­da, Ka­ra­de­niz Böl­ge­si'ne yö­ne­lik ola­rak da bir ko­nu­yu siz­le­rin dik­ka­ti­ne sun­mak is­ti­yo­rum: 2004 yı­lın­da mey­da­na ge­len don fe­la­ke­ti ne­de­niy­le, fın­dık üre­ti­ci­si­nin, hâlen 252 mil­yon YTL, ya­ni, 250 tril­yon Türk li­ra­sı tu­ta­rın­da bir ala­ca­ğı bu­lun­mak­ta­dır. Bu ala­ca­ğın 2005, 2006 ve 2007 büt­çe­le­ri­ne ko­nul­ma­sı için Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak çok uğ­raş­tık, Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı­na, bu ko­nu­da, muh­te­lif öner­ge­ler ver­dik, so­ru­lar yö­nelt­tik; an­cak, 252 tril­yon li­ra­lık bu öde­ne­ği büt­çe­ye koy­ma imkânı­nı, ma­ale­sef bu­la­ma­dık. Bu­ra­da, büt­çe­nin tü­mü üze­rin­de, ik­ti­dar gru­bu adı­na pa­zar­te­si gü­nü söz alan Ka­ra­de­niz Böl­ge­si'nden bir mil­let­ve­ki­li ar­ka­da­şı­mız, Hükûme­tin ta­rım po­li­ti­ka­sı­nı ve fın­dık po­li­ti­ka­sı­nı över­ken, o po­li­ti­ka­yı sa­hip­le­nir­ken, fın­dık üre­ti­ci­si­nin 252 tril­yon li­ra­lık üç yıl­dır öden­me­yen ala­ca­ğı ko­nu­sun­da ses çı­kar­ma­ma­sı­nı çok il­ginç bu­lu­yo­rum. Bu­nu, fın­dık üre­ti­ci­le­ri­nin tak­di­ri­ne bı­ra­kı­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; KO­Bİ'le­re büt­çe­den ve­ri­len des­tek­le­re bak­tı­ğı­mız­da du­rum şu­dur: KOS­GEB di­ye bir ku­ru­lu­şu­muz var bi­li­yor­su­nuz. KOS­GEB, kü­çük ve or­ta boy iş­let­me­le­rin tek­no­lo­jik ye­ni­lik­le­re uyu­mu­nu sağ­la­mak, re­ka­bet güç­le­ri­ni ar­tır­mak ve eko­no­mi­ye olan kat­kı­la­rı­nı yük­selt­mek ama­cıy­la ku­rul­muş olan bir ku­ru­lu­şu­muz. Do­la­yı­sıy­la, KOS­GEB'e, es­na­fı des­tek­le­mek üze­re büt­çe­den ak­ta­rı­lan kay­nak­la­rın bü­yük­lü­ğü önem ta­şı­mak­ta­dır.

2006 yı­lı büt­çe­si­ne bak­tı­ğı­mız­da, 2006 yı­lı büt­çe­sin­de, KOS­GEB büt­çe­sin­de yer alan ra­ka­mı söy­lü­yo­rum: KOS­GEB büt­çe­sin­de 209,9 mil­yar YTL'lik bir büt­çe ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz. Bu büt­çe­nin, Ekim 2006 so­nu iti­ba­rıy­la an­cak yüz­de 22'si­nin kul­la­nıl­dı­ğı­nı, yüz­de 78'inin kul­la­nıl­ma­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. KOS­GEB'e ve­ri­len öde­nek­ler, KOS­GEB'e ve­ri­len büt­çe, KO­Bİ'le­rin des­tek­len­me­si için­dir. KO­Bİ'le­rin des­tek­len­me­si için ve­ri­len büt­çe­nin önem­li öl­çü­de, Ekim 2006 ta­ri­hi iti­ba­rıy­la kul­la­nıl­ma­mış ol­ma­sı dik­kat çe­ki­ci­dir. Sa­nı­yo­rum fa­iz dı­şı faz­la uy­gu­la­ma­sı ne­de­niy­le Hükûme­tin 2006 yı­lın­da har­ca­ma­la­rı kıs­ma yö­nün­de­ki fa­ali­ye­ti, ka­ra­rı, so­nuç­ta KOS­GEB eliy­le es­na­fa, KO­Bİ'le­re kul­lan­dı­rı­la­cak, ak­ta­rı­la­cak kay­nak­la­rı da olum­suz et­ki­le­miş­tir.

2007 büt­çe­si­ne bak­tı­ğı­mız­da, KOS­GEB büt­çe­si­nin 2006 yı­lı büt­çe­si­ne gö­re ar­tış ora­nı­nın da an­cak yüz­de 5'ler dü­ze­yin­de ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz, 5 kü­sur, yüz­de 6'nın al­tın­da.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, büt­çe üze­rin­de, yi­ne, pa­zar­te­si gü­nü ik­ti­dar gru­bu adı­na ko­nu­şan ar­ka­da­şı­mız, AKP hükûmet­le­ri­nin en önem­li ic­ra­atı­nın büt­çe­le­ri kü­çült­mek ol­du­ğu­nu ifa­de et­ti. Büt­çe bü­yük­lü­ğü, bu Hükûmet dö­ne­min­de azal­mış­tır. Bu­nu şöy­le açık­lı­yor ar­ka­da­şı­mız: Büt­çe­ler eko­no­mi­den kay­nak­la­rı çe­ker­ler, ye­ni­den eko­no­mi­ye ak­ta­rır­lar; büt­çe­nin gö­re­vi bu­dur. Do­la­yı­sıy­la, eko­no­mi­den çe­ki­len kay­na­ğın bü­yük­lü­ğü ne ka­dar az olur­sa, büt­çe o ka­dar et­kin olur ve­ya ka­mu, eko­no­mi üze­rin­de o ka­dar yük oluş­tur­maz şek­lin­de bir an­la­yı­şa da­ya­nı­yor. Ta­bii "büt­çe­nin eko­no­mi­de­ki pa­yı­nı, bü­yük­lü­ğü­nü kü­çült­tük" cüm­le­si, dev­le­tin kü­çül­tül­me­si, da­ha doğ­ru­su dev­le­tin eko­no­mik fa­ali­yet­ler­den eli­ni çek­me­si bağ­la­mın­da su­nu­lu­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ger­çek du­rum, ya­ni, ol­ma­sı ge­re­ken du­ru­ma kı­yas­la Tür­ki­ye'de­ki du­ru­mu kı­yas­la­dı­ğı­mız­da su­nu­lan tab­lo­nun doğ­ru ol­ma­dı­ğı, ger­çek­çi ol­ma­dı­ğı, Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­ri ile kı­yas­la­dı­ğı­mız­da, üye­si ol­ma­ya ça­lış­tı­ğı­mız Av­ru­pa Bir­li­ğin­de bi­le böy­le bir uy­gu­la­ma­nın ol­ma­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Bu­nu da si­ze ra­kam­lar­la sun­mak is­ti­yo­rum.

İk­ti­dar gru­bu adı­na ko­nu­şan ar­ka­da­şı­mız 2002 yı­lın­da yüz­de 42 ora­nın­da olan büt­çe­nin gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­ya olan ora­nı­nın 2006 yı­lı so­nu iti­ba­rıy­la yüz­de 31,2'ye in­di­ği­ni söy­le­di. Av­ru­pa Bir­li­ğin­de­ki du­rum ne­dir di­ye bak­tı­ğı­mız­da, eu­ro böl­ge­si­ne, eu­ro­yu kul­la­nan ül­ke­le­re bak­tı­ğı­mız­da du­ru­mun şu ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz: Ge­nel yö­ne­tim büt­çe har­ca­ma­la­rı­nın gay­ri­sa­fi yurt içi ha­sı­la­ya ora­nı 2000 yı­lın­da yüz­de 47,9'dur. Bu oran 2004 yı­lın­da yüz­de 47,7'ye gel­miş­tir. Ya­ni, bin­de­ler dü­ze­yin­de ifa­de edi­le­cek bir azal­ma ve bu azal­ma da esas iti­ba­rıy­la fa­iz gi­der­le­rin­de­ki dü­şüş­ten kay­nak­lan­mak­ta­dır. Ya­ni, kü­çül­tü­len büt­çe, ger­çek­te, bi­raz ön­ce ör­ne­ği­ni ver­di­ğim gi­bi, KO­Bİ'le­re olan des­te­ğin azal­ma­sı ve­ya ta­rım­sal üre­ti­ci­le­re, ta­rım sek­tö­rü­ne ve­ri­len des­te­ğin azal­ma­sı, büt­çe­den pay alan ke­sim­le­re ve­ri­len des­te­ğin, ak­ta­rı­lan kay­nak­la­rın azal­ma­sı an­la­mı­na gel­mek­te­dir. Hem büt­çe­yi kü­çül­te­cek­si­niz hem de büt­çe­den pay alan ke­sim­le­rin des­te­ği­ni ar­tır­dık di­ye­cek­si­niz; bu, müm­kün de­ğil.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; KO­Bİ'ler bü­tün eko­no­mi­ler için çok önem­li ku­rum­lar­dır, sa­de­ce Türk eko­no­mi­si için de­ğil, ül­ke­miz için de­ğil, ge­liş­miş ül­ke eko­no­mi­le­ri­ne, ge­liş­mek­te olan ül­ke eko­no­mi­le­ri­ne bak­tı­ğı­mız­da, KO­Bİ'le­rin bü­tün eko­no­mi­ler­de önem­li bir ağır­lı­ğı­nın ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz. Bu ül­ke­ler­de ge­nel ola­rak is­tih­da­mın üç­te 2'si­ni KO­Bİ'ler sağ­la­mak­ta­dır.

Yi­ne, KO­Bİ'ler, bu ül­ke­ler­de ge­nel ola­rak iş­let­me­le­rin, sa­yı­sal ola­rak iş­let­me­le­rin yüz­de 95'in­den faz­la­sı­nı sağ­la­mak­ta­dır. Top­lam kat­ma de­ğer­de­ki pay­la­rı­nın yi­ne üç­te 1'ler ve­ya dört­te 1'ler dü­ze­yin­de ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz, dün­ya or­ta­la­ma­sı ve­ya ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler or­ta­la­ma­sı­nı söy­lü­yo­rum. İs­tih­dam­da­ki pa­yı­nın, yi­ne, bi­raz ön­ce söy­le­di­ğim gi­bi üç­te 2'ler dü­ze­yin­de ol­du­ğu­nu dik­ka­te alır­sak, ya­rat­tı­ğı kat­ma de­ğer, eko­no­mi­nin top­la­mı içe­ri­sin­de da­ha az ol­mak­la bir­lik­te, dört­te 1'ler dü­ze­yin­de ol­mak­la bir­lik­te, is­tih­da­mın üç­te 2'si­ni sağ­la­dı­ğı için, bü­tün dün­ya eko­no­mi­le­ri­nin vaz­ge­çil­mez bir ku­ru­mu­dur KO­Bİ'ler.

Bi­zim eko­no­mi­mi­ze bak­tı­ğı­mız­da, iş­let­me­le­rin yüz­de 99,5'unun KO­Bİ ta­nı­mın­da ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz. Bi­li­yor­su­nuz, ça­lış­tır­dı­ğı iş­çi sa­yı­sı yıl­lık ola­rak 250'den az olan, bi­lan­ço top­la­mı ya da yıl­lık ci­ro­su­nun top­la­mı 25 mil­yon YTL'den az olan iş­let­me­ler, bi­zim hu­ku­ku­muz­da, bi­zim uy­gu­la­ma­mız­da KO­Bİ sa­yıl­mak­ta­dır. Bu çer­çe­ve­de, iş­let­me sa­yı­sı­nın yüz­de 99,5'unu KO­Bİ'ler oluş­tu­ru­yor.

İs­tih­da­ma bak­tı­ğı­mız­da, Tür­ki­ye'de­ki is­tih­da­mın yak­la­şık dört­te 3'ünü KO­Bİ'le­rin sağ­la­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Yi­ne, Tür­ki­ye'de­ki  kat­ma de­ğe­rin yak­la­şık dört­te 1'ini -dört­te 1'in­den bi­raz da­ha faz­la bel­ki- KO­Bİ'le­rin sağ­la­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. İs­tih­dam­da­ki ağır­lı­ğı­nın, pa­yı­nın son de­re­ce önem­li ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz.

KO­Bİ'ler, kü­çük iş­let­me­ler, kü­çük ve­ya or­ta boy iş­let­me­ler, bu özel­li­ği bel­ki ba­zı açı­lar­dan ken­di­le­ri için de­za­van­taj oluş­tur­sa da, bu özel­lik, ay­nı za­man­da on­la­rın bir­çok alan­da avan­ta­jı ko­nu­mu­na gel­mek­te­dir. Ta­lep­te­ki de­ği­şi­me, si­pa­riş­ler­de­ki de­ği­şi­me he­men ayak uy­du­ra­bi­lir­ler, çün­kü es­nek bir üre­tim ya­pı­sı var­dır. Gi­ri­şim­ci­li­ği teş­vik eden, gi­ri­şim­ci ol­mak is­te­yen ki­şi­le­ri teş­vik eden bir ya­pı­ya sa­hip­tir. Bü­yük iş­let­me­le­re ara ma­lı te­min eder­ler. KO­Bİ'siz bir eko­no­mi­yi ger­çek­ten dü­şün­mek müm­kün de­ğil­dir. KO­Bİ'le­rin en bü­yük güç­lü­ğü ne­dir di­ye bak­tı­ğı­mız­da, KO­Bİ'le­rin en bü­yük güç­lü­ğü kü­re­sel­leş­me kar­şı­sın­da kar­şı kar­şı­ya kal­dık­la­rı on­la­rın önü­ne ge­len re­ka­bet eşit­siz­li­ği. Ge­liş­mek­te olan ül­ke eko­no­mi­le­ri, özel­lik­le Çin ve Hin­dis­tan'ın çok ucuz ma­li­yet­ler­le üre­tim yap­ma­la­rı, bi­zim KO­Bİ'le­rin en bü­yük de­za­van­ta­jı­dır. Esa­sen, bi­zim eko­no­mi­mi­zin ge­nel ola­rak de­za­van­ta­jı­dır. Ama yi­ne, özel­de de KO­Bİ'le­rin bir de­za­van­ta­jı­dır.

Yi­ne, bak­tı­ğı­mız­da, Türk li­ra­sı­nın bu­gün­kü ko­nu­mu­nun bü­tün iş­let­me­ler için ol­du­ğu gi­bi KO­Bİ'ler için de önem­li bir de­za­van­taj teş­kil et­ti­ği­ni gö­rü­yo­ruz. Ye­ni Türk li­ra­sı, KO­Bİ'le­rin bı­ra­kın dün­ya pa­zar­la­rı­na açıl­ma­yı, dün­ya pa­zar­la­rı­na açıl­mış olan KO­Bİ'le­ri­mi­zi za­ten ola­ğa­nüs­tü zor­la­mak­ta­dır. Yi­ne, dün­ya pa­zar­la­rı­na açıl­ma­yıp, Tür­ki­ye'de­ki kü­re­sel­leş­me­nin et­ki­siy­le, dün­ya ti­ca­re­ti­nin önün­de­ki en­gel­le­rin kalk­ma­sıy­la, Tür­ki­ye'de sa­de­ce iç pi­ya­sa­ya üre­tim ya­pan KO­Bİ'le­ri de zor du­ru­ma dü­şür­mek­te­dir.

De­ğer­li Türk li­ra­sı, de­ğer­li ye­ni Türk li­ra­sı­nın ko­nu­mu­nu iyi de­ğer­len­dir­mek ge­re­kir de­ğer­li ar­ka­daş­lar. Yak­la­şık üç haf­ta ka­dar ön­ce Ame­ri­kan Ha­zi­ne Ba­ka­nı Çin'e git­ti. Çün­kü, Çin-Ame­ri­ka dış ti­ca­re­tin­de Çin'in pa­ra­sı­nın de­ğer kay­bet­me­si, do­la­rın Çin pa­ra­sı kar­şı­sın­da de­ğer­len­me­si Çin-Ame­ri­ka dış ti­ca­re­tin­de Ame­ri­ka'yı zor­la­mak­ta­dır. Çin'in önü­nü açan Çin pa­ra­sı­nın de­ğer kay­bı, Ame­ri­ka'nın önü­nü ka­pa­mak­ta­dır. Ya­ni, za­man za­man, ba­zı sa­yın ba­kan­la­rı­mız, de­ğer­li ye­ni Türk li­ra­sı­nı "güç­lü Türk li­ra­sı" ola­rak isim­len­di­ri­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; bu­nun, ce­bi­miz­de­ki pa­ra­nın da­ha çok şe­yi sa­tın al­dı­ğı an­la­mı­na ge­len bir ya­nı yok­tur. Bu, tam ter­si­ne bi­zim eko­no­mi­mi­zi son de­re­ce zor du­ru­ma sok­mak­ta­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, KO­Bİ'le­rin önün­de­ki bir me­se­le de şu­dur: KO­Bİ'ler… Bi­raz ön­ce bir ya­sa ka­bul et­tik, KO­Bİ'le­rin ban­ka sis­te­mi­ne olan borç­la­rı­nın ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı­na iliş­kin bir ya­sa.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, dün­ya­da ban­ka­cı­lık ku­ral­la­rı de­ği­şi­yor. Bü­tün ül­ke­le­rin mer­kez ban­ka­la­rı­nın bir ara­ya ge­le­rek oluş­tur­duk­la­rı bir ku­rum var, kı­sa adı BIS (Bank for In­ter­na­ti­onal Sett­le­ments). Ya­ni, bu ör­gü­tün al­dı­ğı ka­rar­lar, bu ku­ru­mun al­dı­ğı ka­rar­lar, bü­tün  dün­ya­da tek bir ban­ka­cı­lık ku­ra­lı ol­ma­sı­nı sağ­la­ma yö­nün­de. Ban­ka­cı­lı­ğın ku­ral­la­rı her ül­ke­de ay­nı ol­sun, kre­di aç­ma­nın ku­ral­la­rı her ül­ke­de ay­nı ol­sun yak­la­şı­mı­nı ge­ti­ri­yor. Bu ku­ral­lar, Av­ru­pa Bir­li­ğin­de 2007 yı­lın­da uy­gu­la­na­cak, biz­de de 2008 yı­lın­da uy­gu­la­na­cak. Bu­nun KO­Bİ'ler açı­sın­dan öne­mi şu­dur: Bu ku­ru­mun ge­tir­miş ol­du­ğu bir­ta­kım kri­ter­ler var, öl­çü­ler var, ku­ral­lar var. Bun­lar­dan bi­rin­ci­si, Ba­sel I Kri­ter­le­riy­di. Ban­ka­la­rın ser­ma­ye ye­ter­li­ği­ni dü­zen­li­yor­du, ban­ka­la­rın sa­hip ola­ca­ğı ser­ma­ye şu oran­lar­da ol­ma­lı­dır şek­lin­de. Bu­nu ge­çi­yo­rum, ko­nu­muz­la il­gi­si yok. An­cak, Ba­sel II Kri­ter­le­ri de­di­ği­miz kri­ter­ler, 2008'de uy­gu­la­na­cak olan kri­ter­ler, kre­di ris­ki­nin öl­çül­me­sin­de da­ha fark­lı ku­ral­lar ge­ti­ri­yor. Kre­di ris­ki­nin şu an­da­ki öl­çü­mün­de ban­ka­lar fark­lı ku­ral­lar uy­gu­la­ya­bi­li­yor­lar. Bir ban­ka­nın risk­li gör­dü­ğü bir müş­te­ri­yi, bir KO­Bİ'yi, bir baş­ka ban­ka risk­li gör­me­ye­bi­lir. Bir baş­ka­sı­nın kre­di fa­izi, bir baş­ka ban­ka­da fark­lı ola­bi­lir. Bi­rin­de da­ha yük­sek ola­bi­lir, bi­rin­de da­ha dü­şük ola­bi­lir; an­cak, bu kri­ter­ler, sö­zü­nü et­ti­ğim Ba­sel II Kri­ter­le­ri uy­gu­lan­ma­ya baş­la­dı­ğı an­da, bu kre­di ris­ki bü­tün ban­ka­lar ta­ra­fın­dan ay­nı ola­cak­tır. Bu­nun KO­Bİ'ler açı­sın­dan öne­mi, kre­di ma­li­ye­ti ar­ta­cak­tır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bu çok önem­li­dir. KO­Bİ'le­rin ka­yıt sis­te­mi­nin ye­ter­li ol­ma­yı­şı, KO­Bİ'le­ri ger­çek­ten, bu ye­ni ku­ral­lar kar­şı­sın­da ol­duk­ça zor du­ru­ma dü­şü­re­cek, za­ten iş­let­me ser­ma­ye­si ye­ter­siz olan KO­Bİ'ler, bu ku­ral­lar kar­şı­sın­da da­ha pa­ha­lı kre­di kul­lan­may­la kar­şı kar­şı­ya ka­la­cak­lar­dır. Ya­ni, bi­raz ön­ce ka­bul et­ti­ği­miz ya­say­la, KO­Bİ'le­rin, eğer ban­ka­lar is­ter­ler­se tak­sit­len­di­ri­le­cek olan don­muş ve­ya şüp­he­li hâle gel­miş kre­di borç­la­rı 2008'den iti­ba­ren tek­rar kar­şı­mı­za ge­le­bi­lir. Bu­nu ön­le­mek için, KO­Bİ'le­re, bu sü­reç­te, Hükûmet ta­ra­fın­dan on­la­rı des­tek­le­ye­cek bir prog­ra­mın, pro­je­nin uy­gu­la­ma­ya ko­nul­ma­sı ge­re­kir.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MEH­MET AKİF HAM­ZA­ÇE­Bİ (De­vam­la) - Ak­si tak­dir­de, KO­Bİ'ler son de­re­ce zor du­rum­da ka­la­cak­lar, kre­di kul­lan­mak­ta ol­duk­ça zor­la­na­cak­lar­dır. KO­Bİ'le­ri bu yön­den 2008'e ka­dar ha­zır­la­mak, des­tek­le­mek ge­re­kir di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Tek­lif, baş­lan­gıç­ta da be­lirt­ti­ğim gi­bi, es­na­fa ve çift­çi­ye ve­ri­le­cek kre­di­yi, bu ban­ka­lar­da­ki ka­mu pa­yı yüz­de 50'nin al­tı­na düş­se bi­le, bir baş­ka ban­ka va­sı­ta­sıy­la ve­ya yi­ne el­de kal­mış olan ka­mu ban­ka­la­rı va­sı­ta­sıy­la des­tek­le­me­yi he­def­li­yor, büt­çe kay­nak­la­rıy­la des­tek­le­me­yi he­def­li­yor, ya­ni, var olan uy­gu­la­ma de­vam et­sin di­yor da­ha doğ­ru­su. Yok­sa, ve­ri­len des­tek­ler­de her­han­gi bir ar­tış yok, var olan uy­gu­la­ma­nın de­va­mı­nı ön­gö­rü­yor. Bu çer­çe­ve­de bak­tı­ğı­mız­da tek­li­fin adı­nın kap­sam­la çe­liş­ti­ği­ni gö­rü­yo­rum.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

MEH­MET AKİF HAM­ZA­ÇE­Bİ (De­vam­la) - Ka­nun adın­da bir de­ği­şik­lik ge­re­ki­yor, çün­kü, özel­leş­tir­me son­ra­sın­da özel ban­ka­lar eliy­le de büt­çe kay­nak­la­rı kul­la­nıl­mak su­re­tiy­le ya­pı­la­cak olan uy­gu­la­ma var­sa, ar­tık, ka­nu­nun adı­nın ka­mu ser­ma­ye­li ban­ka­lar eliy­le kre­di kul­lan­dı­rıl­ma­sı, dü­şük fa­iz­li kre­di kul­lan­dı­rıl­ma­sı ola­rak isim­len­dir­mek çok doğ­ru de­ğil di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Söz­le­ri­mi bu­ra­da bi­ti­ri­yo­rum, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Ham­za­çe­bi.

Tek­li­fin tü­mü üze­rin­de, AK Par­ti Gru­bu adı­na, Af­yon­ka­ra­hi­sar Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ha­lil Ay­do­ğan. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA HA­LİL AY­DO­ĞAN (Af­yon­ka­ra­hi­sar) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ta­rım­sal üre­ti­min, es­naf ve sa­natkârla­rın des­tek­len­me­si ama­cıy­la ka­mu ser­ma­ye­li ban­ka­lar ta­ra­fın­dan yü­rü­tül­mek­te olan dü­şük fa­iz­li kre­di kul­lan­dır­ma uy­gu­la­ma­la­rı­nın özel­leş­ti­ril­me son­ra­sın­da da de­vam et­ti­ril­me­si­ne yö­ne­lik 1254 sı­ra sa­yı­lı Ka­mu Ser­ma­ye­li Ban­ka­lar Ta­ra­fın­dan Yü­rü­tü­len Fa­iz Des­tek­li Kre­di Kul­lan­dı­rıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi'yle il­gi­li ola­rak, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu adı­na  söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le, yü­ce Mec­li­si­mi­zi ve siz de­ğer­li üye­le­ri­ni say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

15/11/2001 ta­rih­li ve 4603 sa­yı­lı Ka­nun'un 3'ün­cü mad­de­si ge­re­ğin­ce ya­yın­la­nan Ba­kan­lar Ku­ru­lu­nun 2/5/2001 ta­rih ve 2001/2380 sa­yı­lı ka­rar­na­me­si­nin eki ka­ra­rın 1'in­ci mad­de­si ile Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­tin­ce es­naf ve sa­natkârla­ra, genç ve ka­dın gi­ri­şim­ci­le­re kul­lan­dı­rıl­mış olan kre­di­le­re 1/3/2001-31/12/2001 ta­rih­le­ri ara­sın­da ge­çer­li ol­mak ko­şu­luy­la yüz­de 55 ora­nın­da fa­iz uy­gu­la­na­ca­ğı hü­küm al­tı­na alın­mış olup Ba­kan­lar Ku­ru­lu­nun 27/12/2005 ta­rih­li ve 2005/9841 sa­yı­lı Ka­rar­na­me'si­nin eki ka­ra­rın 1'in­ci mad­de­siy­le de Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­tin­ce es­naf ve sa­natkârlar kre­di ve ke­fa­let ko­ope­ra­tif­le­ri ke­fa­le­tiy­le es­naf ve sa­natkârla­ra kul­lan­dı­rıl­mış olup ba­ki­ye­si 2006 yı­lı­na dev­re­den kre­di­le­re 1/1/2006-31/12/2006 ta­rih­le­ri ara­sın­da -bu ta­rih­ler dâhil- ge­çer­li ol­mak üze­re bu ka­ra­rın 3'ün­cü mad­de­si uya­rın­ca be­lir­le­nen gös­ter­ge fa­iz ora­nı­nın uy­gu­la­na­ca­ğı, ban­ka­ca es­naf ve sa­natkârlar kre­di ve ke­fa­let ko­ope­ra­tif­le­ri ke­fa­le­tiy­le es­naf ve sa­natkârla­ra bir yı­la ka­dar -bir yıl dâhil- va­de­li ola­rak 1/1/2006-31/12/2006 ta­rih­le­ri ara­sın­da -bu ta­rih­ler dâhil- ban­ka­cı­lık usul ve esas­la­rı çer­çe­ve­sin­de kul­lan­dı­rı­la­cak kre­di­le­re de bu ka­ra­rın 3'ün­cü mad­de­si uya­rın­ca be­lir­le­nen gös­ter­ge fa­iz ora­nı­nın uy­gu­la­na­ca­ğı, ka­ra­rın 3'ün­cü mad­de­sin­de ise gös­ter­ge fa­iz ora­nı­nın, ban­ka­nın ko­ope­ra­tif kre­di­le­ri­ne öz­gü kay­nak ma­li­ye­ti dik­ka­te alı­na­rak be­lir­le­di­ği ca­ri fa­iz ora­nı­nın 2005 yı­lı ba­ki­ye­si 2006 yı­lı­na dev­re­den kre­di­ler için yüz­de 75'i, 2006 yı­lın­da açı­la­cak kre­di­ler için yüz­de 65'i ka­dar ola­ca­ğı hü­küm al­tı­na alın­mış­tır. Bu kap­sam­da es­naf ve sa­natkârla­rın des­tek­len­me­si ama­cıy­la dü­şük fa­iz­li kre­di kul­lan­dı­rıl­ma­sı 4603 sa­yı­lı Ka­nun'a, Büt­çe Ka­nu­nu'na ve Ba­kan­lar Ku­ru­lu ka­ra­rı­na gö­re yü­rü­tül­mek­te­dir.

4603 sa­yı­lı Ya­sa'nın 4'ün­cü mad­de­sin­de yer alan, bu Ka­nun'un ban­ka­lar hak­kın­da ser­ma­ye­le­rin­de­ki ka­mu pa­yı yüz­de 50'nin al­tı­na dü­şün­ce­ye ka­dar uy­gu­la­na­ca­ğı­na da­ir hü­küm ne­de­niy­le ka­mu ser­ma­ye­li ban­ka­la­rın özel­leş­ti­ril­me­le­ri so­nu­cun­da dü­şük fa­iz­li kre­di kul­lan­dı­rıl­ma­sı­na iliş­kin hük­mün da­ya­na­ğı or­ta­dan kalk­mak­ta­dır.

Yu­ka­rı­da be­lir­ti­len ge­rek­çe­ler­le, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­dan Ge­nel Ku­ru­la sevk edi­len Ka­mu Ser­ma­ye­li Ban­ka­lar Ta­ra­fın­dan Yü­rü­tü­len Fa­iz Des­tek­li Kre­di Kul­lan­dı­rıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile ka­mu ser­ma­ye­li ban­ka­lar ta­ra­fın­dan yü­rü­tü­len fa­iz des­tek­li kre­di kul­lan­dı­rıl­ma­sı uy­gu­la­ma­la­rı­na, ban­ka­la­rın ser­ma­ye­le­rin­de­ki ka­mu pa­yı­nın yüz­de 50'nin al­tı­na düş­me­si hâlin­de de de­vam ede­ce­ği, bu­na yö­ne­lik usul ve esas­la­rın Ba­kan­lar Ku­ru­lu ta­ra­fın­dan be­lir­le­ne­ce­ği, ban­ka­la­rın fa­iz des­tek­li kre­di uy­gu­la­ma­la­rın­dan do­la­yı do­ğa­cak ge­lir ka­yıp­la­rı­nın il­gi­li yıl mer­kezî yö­ne­tim büt­çe­si­ne tah­sis edi­le­cek öde­nek­le sı­nır­lı ol­mak üze­re ha­zi­ne­ce avans ola­rak öde­ne­ce­ği hü­küm al­tı­na alın­mak­ta­dır. Söz ko­nu­su ka­nun tek­li­fi­nin ya­sa­laş­ma­sı hâlin­de, ka­mu ban­ka­la­rı­mız­da­ki ka­mu pa­yı­nın yüz­de 50'nin al­tı­na düş­me­si hâlin­de de fa­iz des­tek­li kre­di kul­lan­dı­rıl­ma­sı uy­gu­la­ma­sı­na de­vam edi­le­cek­tir.

AK Par­ti İk­ti­da­rı dö­ne­min­de, es­naf ve sa­natkârla­ra TES­KOMB ara­cı­lı­ğıy­la Halk Ban­ka­sı kay­nak­la­rın­dan kul­lan­dı­rı­lan kre­di­le­rin fa­iz oran­la­rı yüz­de 59'dan yüz­de 13'e in­di­ri­lir­ken kre­di li­mit­le­ri de 5 mil­yar TL'den 25 mil­yar TL'ye çı­ka­rıl­mış­tır. Kre­di ve­ril­me­sin­de ara­nan şart­lar­dan bi­ri olan Bağ-Kur'un prim bor­cu bu­lun­ma­ma­sı şar­tı da es­naf ve sa­natkârla­rı­mı­zın is­te­ği doğ­rul­tu­sun­da kal­dı­rıl­mış­tır. Ko­ope­ra­tif­le­rin ta­kip ora­nı yüz­de 60'dan yüz­de 100'e çı­ka­rı­lır­ken, blo­ke ora­nı da yüz­de 10'dan yüz­de 1'e dü­şü­rü­le­rek, es­naf ve sa­natkârla­rı­mı­zın al­mış ol­duk­la­rı kre­di­den da­ha faz­la ya­rar­lan­ma imkânı ge­ti­ril­miş­tir.

Es­naf ve sa­natkârla­rı­mı­za kul­lan­dı­rı­lan kre­di mik­ta­rı sü­rek­li art­mak­ta olup, es­naf ve sa­natkârla­rı­mı­za 2002 yı­lın­da kul­lan­dı­rı­lan kre­di mik­ta­rı 153 mil­yon YTL iken, bu mik­tar 2003 yı­lın­da 684 mil­yon YTL'ye, 2004 yı­lın­da 1 mil­yar 213 mil­yon YTL'ye, 2005 yı­lın­da 1 mil­yar 495 mil­yon YTL'ye ve 17 Ka­sım 2006 iti­ba­rıy­la da 1 mil­yar 900 mil­yon YTL'ye yük­sel­miş­tir. Do­la­yı­sıy­la, 2003-2006 Ka­sım ara­sın­da top­lam 5 mil­yar 292 mil­yon YTL kre­di kul­lan­dı­rıl­mış­tır.

Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı da ku­ru­luş ga­ye­si­ne uy­gun ola­rak, ku­rul­du­ğu gün­den bu­gü­ne ka­dar top­la­dı­ğı kay­nak­la­rı uy­gun ko­şul­lar­la ül­ke­miz çift­çi­si­nin hiz­me­ti­ne su­nan, ye­tiş­miş per­so­ne­li ve ta­rım­sal ban­ka­cı­lık ko­nu­sun­da­ki de­ne­yi­miy­le her za­man çift­çi­mi­zin ya­nın­da yer al­mış ül­ke­mi­zin tek ban­ka­sı­dır. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı, uzun yıl­lar­dan bu ya­na sa­de­ce ken­di kay­nak­la­rın­dan kre­di kul­lan­dır­mak­la ye­tin­me­yip, hükûmet­ler ta­ra­fın­dan büt­çe kay­nak­la­rın­dan çift­çi­le­re sağ­la­nan fon kay­nak­lı kre­di­le­re de ara­cı­lık et­mek­te­dir. Zi­ra­at Ban­ka­sı, üst­len­di­ği bu mis­yo­nu­nun ge­re­ği ola­rak, ül­ke eko­no­mi­si­nin ge­nel ya­pı­sı­na pa­ra­lel ola­rak, yıl­lar iti­ba­rıy­la, ül­ke­miz çift­çi­si­ne kul­lan­dır­dı­ğı kre­di mik­ta­rı­nı özel­lik­le 2003 yı­lın­dan son­ra­ki dö­nem­de ge­rek mik­tar ge­rek­se oran­sal ola­rak sü­rek­li ar­tır­mış­tır.

2002 yıl so­nu iti­ba­rıy­la Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı­nın ken­di kay­nak­la­rın­dan kul­lan­dır­dı­ğı kre­di mik­ta­rı 227 mil­yon YTL se­vi­ye­sin­de iken, bu tu­tar 22/12/2006 ta­ri­hi iti­ba­rıy­la yak­la­şık 14 kat ar­ta­rak 3 mil­yar 467 mil­yon YTL se­vi­ye­si­ne ulaş­mış bu­lun­mak­ta­dır. Bu­nun ya­nın­da Zi­ra­at Ban­ka­sı­nın ta­rım­sal kre­di­le­re uy­gu­la­dı­ğı ca­ri fa­iz ora­nı 2002 yıl so­nu iti­ba­rıy­la yüz­de 59 iken, bu­gün üre­ti­ci­le­re yıl­lık yüz­de 7 ile yüz­de 13,3 ara­sın­da fa­iz ora­nı uy­gu­lan­mak­ta­dır.

Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı dü­şük fa­iz­li kre­di kul­lan­dır­ma uy­gu­la­ma­la­rı kap­sa­mın­da hâlen or­ga­nik ta­rım­sal üre­ti­me yıl­lık yüz­de 7, iyi ta­rım uy­gu­la­ma­la­rı­na yö­ne­lik üre­ti­me yi­ne yüz­de 7, ser­ti­fi­ka­lı to­hum, ar­pa, buğ­day üre­ti­mi­ne yüz­de 7, da­mız­lık süt sı­ğır­cı­lı­ğı­na yüz­de 7, ka­nat­lı sek­tö­rü­ne yö­ne­lik bi­yo­gü­ven­lik ya­tı­rım­la­rı­na yüz­de 7, ta­rım­sal su­la­ma ya­tı­rım­la­rı­na yüz­de 7, ta­rım­sal ar-ge'ye yüz­de 10,5, kon­trol­lü ör­tü al­tı ye­tiş­ti­ri­ci­li­ği­ne yüz­de 10,5, tıb­bi aro­ma­tik bit­ki ye­tiş­ti­ri­li­ci­li­ği­ne yüz­de 10,5, ta­rım­sal me­ka­ni­zas­yo­na yüz­de 12,25, su ürün­le­ri ye­tiş­ti­ri­ci­li­ği­ne yüz­de 12,25, di­ğer iş­let­me ve ya­tı­rım kre­di­le­ri­ne yüz­de 13,13 fa­iz oran­la­rıy­la kre­di kul­lan­dır­mak­ta­dır. Bu kap­sam­da, Zi­ra­at Ban­ka­sın­ca, 2004 yı­lın­da 48.413 üre­ti­ci­ye 413 mil­yon YTL, 2005 yı­lın­da 174.634 üre­ti­ci­ye 1,9 mil­yar YTL, 22/12/2006 ta­ri­hi iti­ba­rıy­la ise 236.257 üre­ti­ci­ye 2,7 mil­yar YTL ol­mak üze­re top­lam 459.304 üre­ti­ci­ye 5,01 mil­yar YTL süb­van­si­yon­lu kre­di kul­lan­dı­rıl­mak­ta­dır.

Söz­le­ri­me son ve­rir­ken, bu ka­nu­nun, Mec­li­si­miz­ce de uy­gun gö­rül­dü­ğü tak­dir­de ül­ke­mi­ze, mil­le­ti­mi­ze ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yor, yü­ce Mec­li­sin Say­gı­de­ğer Baş­kan ve üye­le­ri­ni, tek­rar, say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­riz Sa­yın Ay­do­ğan.

Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na, Ga­zi­an­tep Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ömer Abu­şoğ­lu.

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (Ga­zi­an­tep) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ta­sa­rı­nın adı­nı, şöy­le, baş­lı­ğı­nı bir kı­sa­ca oku­mak is­ti­yo­rum: "Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ye­ni'nin Ka­mu Ser­ma­ye­li Ban­ka­lar Ta­ra­fın­dan…" di­ye de­vam edi­yor.

Ka­nu­nu tek­lif eden ki­şi­nin, bu ka­nu­nu han­gi ge­rek­çe­ler­le tek­lif et­ti­ği­ni ge­lip bu­ra­da açık­la­ma­sı bek­le­nir­di, ama tek­lif et­ti­ği ka­nu­na da­hi bu­ra­da sa­hip çı­ka­mı­yor.

ÖNER ER­GENÇ (Si­irt) - Yurt dı­şın­da, bu­ra­da yok.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - O ba­kım­dan, bu ek­sik­li­ği di­le ge­tir­me za­ru­re­ti­ni his­se­di­yo­rum.

Her ne ka­dar ik­ti­dar par­ti­si söz­cü­sü ka­nu­nun ge­rek­çe­le­ri­ni ve ge­rek­li­li­ği­ni bu­ra­da ifa­de et­ti, ama, Sa­yın Ye­ni'nin tek­li­fi­ne sa­hip çı­ka­rak, ni­çin bir ta­sa­rı şek­lin­de de­ğil de bir tek­lif şek­lin­de bu­nun gün­de­me ge­ti­ril­di­ği­ni mut­lak su­ret­te açık­la­ma­sı ge­re­kir­di. O ba­kım­dan, bu­nun ar­ka­sın­dan da gö­rü­şü­le­cek ay­nı şe­kil­de yi­ne Sa­yın Ye­ni'nin bir tek­li­fi var. O ka­nu­na da, o tek­li­fi­ne de, du­rum öy­le gös­te­ri­yor ki, sa­hip çı­ka­ma­ya­cak, bu­nun ge­rek­çe­le­ri­ni açık­la­ya­ma­ya­cak.

Bu­ra­da cid­di bir iş ya­pı­yo­ruz. Do­la­yı­sıy­la, bu cid­di­yet doğ­rul­tu­sun­da mil­let­ve­kil­le­ri­nin ken­di­le­ri ta­ra­fın­dan tek­lif edil­miş tek­lif­le­ri­ne sa­hip çık­ma­la­rı ge­re­kir. Ak­si tak­dir­de, mil­let­ve­ki­li­nin ken­di tek­li­fi de­ğil de, ik­ti­dar ta­ra­fın­dan eli­ne tu­tuş­tu­rul­muş, sa­de­ce im­za­la­yıp ver­di­ği bir tek­lif ola­rak de­ğer­len­dir­me za­ru­re­ti, ge­re­ği or­ta­ya çık­mak­ta­dır.

ÖNER ER­GENÇ (Si­irt) - Sa­yın Baş­kan, Sa­yın Ye­ni zo­run­lu ola­rak yurt dı­şın­da bu­lu­nu­yor bu­gün, o ve­si­ley­le bu­ra­da de­ğil.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim.

Şim­di, bu ta­sa­rı, ka­mu ban­ka­la­rı ta­ra­fın­dan dü­şük fa­iz­li kre­di­len­dir­me yo­luy­la des­tek­len­di­ri­len bel­li ke­sim­le­rin bu des­tek­len­me­ye de­va­mı­nı sağ­la­mak ama­cıy­la dü­zen­len­miş bir tek­lif. Bu tek­li­fe ni­çin ge­rek du­yu­lu­yor? Ka­mu ban­ka­la­rı za­man içe­ri­sin­de özel­leş­ti­ri­le­cek -bi­raz son­ra gö­rü­şe­ce­ğiz, Halk Ban­ka­sı­nın, Zi­ra­at Ban­ka­sı­nın özel­leş­ti­ril­me­siy­le il­gi­li sü­re uza­tıl­ma­sı­na yö­ne­lik bir ka­nun tek­li­fi da­ha gö­rü­şü­le­cek- böy­le­lik­le, ile­ri­de ka­mu ban­ka­la­rı özel­leş­ti­ril­di­ği za­man bu ban­ka­la­ra Hükûmet ta­ra­fın­dan gö­rev ola­rak ve­ri­len bel­li sek­tör­le­re, bel­li ke­sim­le­re des­tek­li, dü­şük fa­iz­li kre­di ver­me gö­re­vi boş­ta kal­mış olu­yor ve bu gö­rev, bir şek­liy­le, mut­lak su­ret­te bi­ri­le­ri ta­ra­fın­dan -bu özel ke­sim ban­ka­la­rı ola­bi­lir, ka­mu ban­ka­la­rı ola­bi­lir- ye­ri­ne ge­ti­ril­me­si ge­re­ki­yor. Ak­si tak­dir­de, çift­çi gi­bi, kü­çük es­naf, sa­natkâr gi­bi, KO­Bİ'ler gi­bi -kü­çük, or­ta iş­let­me­ler gi­bi- ke­sim­le­rin des­tek­len­me imkânı or­ta­dan kal­kı­yor. Böy­le­lik­le, ka­mu ban­ka­la­rı özel­leş­ti­ril­miş ol­sa da­hi, bu ka­nu­nun ge­tir­di­ği imkânlar çer­çe­ve­sin­de bu des­tek, özel ban­ka­lar ara­cı­lı­ğıy­la da ya­pı­la­bil­me imkânı or­ta­ya çı­kı­yor. Ga­yet gü­zel. Man­tık ola­rak, fel­se­fe ola­rak ge­ti­ri­liş iti­ba­rıy­la ol­duk­ça tu­tar­lı bir man­tı­ğa sa­hip.

An­cak, özel sek­tör ban­ka­cı­lı­ğıy­la ka­mu ke­si­mi ban­ka­cı­lı­ğı­nı bir­bi­rin­den ayır­mak la­zım. Özel ke­sim ban­ka­cı­lı­ğı, ban­ka­cı­lık ku­ral­la­rı­nı ka­tı ku­ral­la­rı ve çer­çe­ve­si içe­ri­sin­de uy­gu­la­ma­ya mec­bur­dur. Ak­si tak­dir­de, or­ta­ya çı­ka­cak za­rar ve ka­yıp­la­rın ge­ti­re­ce­ği za­rar­la­rı ser­ma­ye sa­hi­bi­nin ve­ya ser­ma­ye­dar­la­rın üst­len­me­si za­ru­re­ti, üst­len­me­si mec­bu­ri­ye­ti çı­kar, ama, ka­mu ban­ka­cı­lı­ğın­da her­han­gi bir za­rar söz ko­nu­su ola­cak olur­sa, özel­lik­le ka­mu ban­ka­la­rı­na ve­ri­len, hükûmet­ler ta­ra­fın­dan ve­ri­len gö­rev­le­rin ic­ra­sı so­nu­cun­da bir za­rar or­ta­ya çı­ka­cak olur­sa, bu za­ra­rın te­la­fi­si büt­çe­den bir şe­kil­de kar­şı­la­na­bi­lir ve bu ba­kım­dan ka­mu ban­ka­cı­lı­ğı ile özel sek­tör ban­ka­cı­lı­ğı bir­bi­rin­den ay­rı özel­lik­le­re, ay­rı ça­lış­ma şart­la­rı­na sa­hip­tir.

Şim­di, biz di­yo­ruz ki: Bu ka­nun yü­rür­lü­ğe gir­di­ği za­man, özel ke­sim ban­ka­cı­la­rı da ta­rım ke­si­mi­ne, çift­çi­le­re yö­ne­lik kre­di­le­ri ver­sin, ara­da­ki or­ta­ya çı­ka­cak fa­iz far­kı­nı da dev­let avans ola­rak bun­la­ra öde­sin. Çün­kü, mad­de­ler­de bu da var "avans ola­rak bun­la­ra öde­nir" di­yor. An­cak, me­se­le bu­ra­da de­ğil, me­se­le, bir özel ban­ka­ya ve­ya bu gö­re­vi üst­len­miş olan bir özel ban­ka­ya çift­çi git­ti­ği za­man Zi­ra­at Ban­ka­sın­da kar­şı­laş­tı­ğı mu­ame­ley­le kar­şı­la­şa­cak mı? Prob­lem bu­ra­da ya­tı­yor. El­bet­te, özel ban­ka­nın müş­te­ri­si­ne ver­di­ği de­ğer, müş­te­ri­si­ne ver­di­ği önem bir ka­mu ban­ka­sı­na gö­re fark ede­bi­lir. Me­se­le bu­ra­da de­ğil, me­se­le, kre­di­len­di­ri­le­bi­lir ola­rak gö­rü­lüp gö­rül­me­me­sin­den, kre­di ve­ril­me­sin­de uy­gu­la­nan stan­dart­la­rın ne öl­çü­de kar­şı­la­nıp kar­şı­lan­ma­ya­ca­ğı nok­ta­sın­dan kay­nak­la­nı­yor. Böy­le­lik­le, özel ban­ka­lar kre­di­len­dir­me iş­le­mi­ni da­ha ka­tı ku­ral­lar içe­ri­sin­de ger­çek­leş­ti­rir­ken, kar­şı­lı­ğın­da is­te­ye­cek­le­ri ipo­tek­le­ri, is­te­ye­cek­le­ri kar­şı­lık­la­rı ken­di stan­dart­la­rı­na gö­re is­ter­ken, bel­ki de çift­çi­miz bü­yük öl­çü­de özel ban­ka­la­rın sağ­la­dı­ğı -kre­di des­tek­li de ol­sa, fa­iz des­tek­li de ol­sa- kre­di­ler­den is­ti­fa­de et­me imkânı­nı el­de ede­me­ye­cek­ler­dir. Böy­le­lik­le, Zi­ra­at Ban­ka­sı­nın çift­çi­le­ri des­tek­le­me­de gös­ter­di­ği ba­şa­rı ve kap­sam, bu gö­re­vin bir özel ban­ka­ya ve­ril­me­si hâlin­de or­ta­ya çık­ma­ya­bi­le­cek­tir. Ra­hat­lık­la Zi­ra­at Ban­ka­sı stan­dart­la­rın­da gi­dip kre­di ala­bi­len bir çift­çi, bir baş­ka özel ban­ka­dan ay­nı stan­dart­lar­da, ay­nı mal var­lı­ğıy­la, ay­nı ipo­tek­ler­le bu kre­di­yi el­de ede­me­me ris­kiy­le, teh­li­ke­siy­le kar­şı kar­şı­ya ka­la­cak­tır. Do­la­yı­sıy­la, ka­mu ban­ka­la­rı­nın özel­leş­ti­ril­me­siy­le or­ta­ya çı­ka­cak bu açık, bu ka­nu­nun ge­tir­di­ği özel ban­ka­la­ra gö­re­vin tev­di edil­me­si su­re­tiy­le kar­şı­la­na­ma­ya­cak­tır. Öy­ley­se, bu­ra­dan ne çı­kı­yor? Bi­raz son­ra­ki ta­sa­rı­da bel­ki üze­rin­de du­ra­ca­ğız, mut­lak su­ret­te, ka­mu ke­si­mi­nin elin­de bu gö­rev­le­ri yü­rüt­mek üze­re kal­ma­sı ge­re­ken bel­li bir ban­ka­cı­lık sis­te­mi­nin söz ko­nu­su ol­ma­sı ge­re­kir. Bu tür gö­rev­le­ri ka­mu adı­na yü­rü­te­cek, ka­mu­nun ver­di­ği gö­rev şek­lin­de bu gö­re­vi üst­le­ne­cek ka­mu ban­ka­la­rı­nın mut­lak su­ret­te var­lı­ğı­na ih­ti­yaç du­yu­la­bi­le­cek­tir. Bun­dan do­la­yı, özel sek­tör ban­ka­cı­lı­ğı­nın, hiç­bir za­man, ka­mu ke­si­mi ban­ka­cı­lı­ğı­nın yü­rüt­tü­ğü gö­re­vi ay­nı çer­çe­ve­de ve ay­nı kap­sam­da yü­rüt­me­si bek­le­ne­mez ve or­ta­ya çı­ka­cak mağ­du­ri­yet­ler de çift­çi ke­si­mi açı­sın­dan ola­bi­lir, kü­çük es­naf ve sa­natkâr açı­sın­dan ola­bi­lir, Halk Ban­ka­sı­nın yü­rüt­tü­ğü çer­çe­ve­de kre­di­ler ve­ya KO­Bİ'le­rin des­tek­len­me­si nok­ta­sın­da or­ta­ya çı­kan kre­di­ler ola­bi­lir. Bu kap­sam­da, dev­let, is­te­di­ği sek­tö­rü is­te­di­ği şe­kil­de des­tek­le­me imkânı­nı bu ka­nun­la el­de et­me imkânı­na sa­hip ol­ma­ya­cak­tır. Ama, gü­nü­müz şart­la­rı bu ke­sim­le­rin mut­lak su­ret­te des­tek­len­me­si ih­ti­ya­cı­nı or­ta­ya çı­kar­mak­ta­dır. Bir ke­re, me­se­la, Halk Ban­ka­sı­nın kre­di ver­di­ği ke­sim­le­re bak­tı­ğı­mız za­man, es­naf ve sa­natkârlar, kü­çük ve or­ta bü­yük­lük­te­ki iş­let­me­ler bü­yük öl­çü­de. Şim­di bun­la­rı biz özel ke­sim ban­ka­cı­lı­ğı­nın ka­tı ku­ral­la­rı içe­ri­si­ne at­tı­ğı­mız za­man, bir ke­re, bu ke­sim­le­rin yo­ğun dün­ya re­ka­be­ti çer­çe­ve­sin­de ge­rek iç pi­ya­sa­da ve ge­rek­se de dış pi­ya­sa­da re­ka­bet imkânla­rı­nın ge­liş­ti­ril­me­si­ni amaç­la­ma­mız la­zım ki, bu he­def, ge­li­şen dün­ya ti­ca­re­ti şart­la­rın­da ol­duk­ça önem­li bir he­def­tir. Mut­lak su­ret­te bu ke­sim­le­rin des­tek­len­me­si ge­re­kir. Çün­kü, bu sek­tör, ürün­le­ri­ni hem iç pi­ya­sa­ya yö­ne­lik hem de dış pi­ya­sa­ya yö­ne­lik üret­mek­te­dir, ih­ra­ca­ta yö­ne­lik üre­tim yap­mak­ta­dır bun­la­rın ço­ğu. İç pi­ya­sa­ya yö­ne­lik de­di­ği­miz za­man, ser­best ti­ca­ret şart­la­rı­nın ge­çer­li ol­du­ğu, gi­de­rek ser­best ti­ca­re­tin da­ha yay­gın hâle gel­di­ği dün­ya şart­la­rın­da, iç pi­ya­sa­ya üre­tim ya­pan bu sek­tör­le­rin, kü­çük es­naf ve sa­natkârın, kü­çük iş­let­me­le­rin, or­ta boy iş­let­me­le­rin mut­lak su­ret­te iç pi­ya­sa­mız­da ya­ban­cı mal­la­rın re­ka­be­ti­ne kar­şı ko­run­ma­sı ge­re­kir. Ser­best ti­ca­ret şart­la­rı­nı ka­bul et­mi­şiz, kar­şı­lık­lı an­laş­ma­lar im­za­la­mı­şız. Öy­ley­se, güm­rük ver­gi­le­ri yo­luy­la bun­la­rı ko­ru­ya­bil­me imkânı­mız yok, ti­ca­ret kı­sıt­la­ma­la­rı ge­ti­re­rek bun­la­rı ko­ru­ya­bil­me imkânı­mız yok. Öy­ley­se, eli­miz­de ko­ru­ya­bi­le­cek çok az sa­yı­da araç ka­lı­yor ki, bun­lar­dan bi­ri­si de bu sek­tör­le­rin üre­tim aşa­ma­sın­da dü­şük fa­iz­li kre­di­ler­le des­tek­len­me­si­dir. Biz bu­nu özel sek­tör ban­ka­cı­lı­ğı­na tev­di et­ti­ği­miz za­man, bir ke­re, bu des­tek­le­me ame­li­ye­si, des­tek­le­me iş­le­mi, bi­hak­kın, is­te­nil­di­ği öl­çü­de ve çer­çe­ve­de ye­ri­ne ge­ti­ri­le­me­ye­cek de­mek­tir.

Bu sek­tör­le­rin, ile­ri­ye yö­ne­lik ola­rak da­ha bü­yük iş­let­me­le­ri, bü­yük ku­ru­luş­la­rı oluş­tur­ma­sı açı­sın­dan bel­li bir sü­re mut­lak su­ret­te des­tek­len­me­si ge­re­kir ki dü­nün -şöy­le bir ül­ke­miz sa­na­yi ge­li­şim ta­ri­hi­ne bak­tı­ğı­mız­da- kü­çük es­naf ve sa­natkâr çer­çe­ve­si içe­ri­sin­de eko­no­mik fa­ali­ye­ti­ni sür­dü­ren, bel­li bir aşa­ma, bel­li bir des­tek­le­me­den son­ra kü­çük ve or­ta bü­yük­lük­te iş­let­me­ye, bir son­ra­ki aşa­ma­da da bü­yük iş­let­me­ler şek­li­ne dö­nü­şe­rek Türk sa­na­yi ya­pı­sı­nın oluş­tu­ğu­nu gö­rü­yo­ruz. Öy­ley­se, bu­gün, es­naf ve sa­natkâr, ken­di atöl­ye­sin­de es­naf ve sa­natkâr ti­pi üre­tim­le üre­tim ger­çek­leş­ti­ren bu ke­si­min, da­ha bü­yük ser­ma­ye­ye ge­çiş, da­ha bü­yük iş­let­me­ye ge­çiş aşa­ma­sın­da mut­lak su­ret­te des­tek­len­me­si ih­ti­ya­cı var­dır. Dü­şük fa­iz­li kre­di­le­rin de bun­da öne­mi yad­sı­na­maz, öne­mi göz ar­dı edi­le­mez. Öy­ley­se, bu aşa­ma­da­ki des­te­ğe ih­ti­yaç gös­te­ren tür­den des­tek­ler de, böy­le­lik­le bu sis­te­min, ka­mu ban­ka­cı­lı­ğı­nın ve­ya ka­mu ban­ka­la­rı ta­ra­fın­dan üst­le­ni­len gö­rev­le­rin özel sek­tör ban­ka­cı­lı­ğı­na dev­re­dil­me­siy­le bu­ra­da da cid­di bir ak­sa­ma mey­da­na ge­le­cek­tir. Bu ba­kım­dan, tüm bu olum­suz­luk­la­rı dik­ka­te al­dı­ğı­mız­da, özel ke­sim ban­ka­cı­lı­ğı­na ve­ri­len des­tek­le­me em­ri ve­ya des­tek­le­me gö­re­vi, bu­gün­kü ka­mu ban­ka­cı­lı­ğı ta­ra­fın­dan ger­çek­leş­ti­ri­len şart­lar çer­çe­ve­sin­de yü­rü­tü­le­me­ye­ce­ği açık­tır ve iyi ni­yet­li ger­çek­leş­ti­ri­len bu dü­zen­le­me bi­le, ama­ca ye­te­ri ka­dar hiz­met et­me­ye­cek­tir.

Ta­bii, ulus­la­ra­ra­sı re­ka­bet içe­ri­sin­de ko­run­ma­sı ge­re­ken bu ke­sim­le­rin sa­de­ce dü­şük fa­iz­li kre­di­ler­le des­tek­len­me­si yo­luy­la bu gü­cü sağ­la­ya­bil­me­le­ri müm­kün de­ğil, bu­na ben­zer şe­kil­de ta­kip edi­len ge­nel ik­ti­sat po­li­ti­ka­la­rı­nın da mut­lak su­ret­te bu­na des­tek ver­me­si ge­re­kir. Siz, bir ta­raf­tan dü­şük fa­iz­li kre­di­ler­le, dev­let des­te­ğiy­le bu ke­sim­le­ri ayak­ta tut­ma­ya ça­lı­şa­cak­sı­nız, üre­tim ma­li­yet­le­ri­ni dü­şük tut­ma­ya ça­lı­şa­cak­sı­nız, ama bir ta­raf­tan da aşı­rı de­ğer­len­miş kur­la, aşı­rı de­ğer­len­miş ku­run de­va­mı­na izin ve­re­rek bu ke­sim­le­rin ih­ra­ca­tı­na ve ay­nı za­man­da bu ke­sim­le­rin iç pi­ya­sa­da re­ka­bet et­me­si ge­re­ken ya­ban­cı ürün­le­re bir avan­taj sağ­la­mış ola­cak­sı­nız. İki bo­yut­ta or­ta­ya çı­kan ve bir­bi­riy­le çe­li­şen bu hu­sus, iş­te gü­nü­müz­de kü­çük ve or­ta boy iş­let­me­ler, es­naf ve sa­natkâr ti­pi üre­tim ya­pan iş­let­me­le­rin kar­şı­sın­da en bü­yük han­di­kap­lar­dan bi­ri­ni oluş­tur­mak­ta­dır. Bu­gün her ke­sim­de, sa­de­ce bel­li sek­tör­ler­de de­ğil, bir­çok sek­tör­de, özel­lik­le teks­til­de ol­mak üze­re bir­çok sek­tör­de, bu dü­şük ku­run or­ta­ya koy­du­ğu re­ka­bet de­za­van­ta­jı bü­yük öl­çü­de şikâyet­le­re se­bep ol­mak­ta­dır ve Hükûme­tin bu­na ge­tir­di­ği hiç­bir ça­re, hiç­bir çö­züm söz ko­nu­su de­ğil­dir.

Bu­gün Çin mal­la­rı iç pi­ya­sa­mı­zı is­ti­la edi­yor ve yer­li üre­ti­ci­ler bu mal­lar­la re­ka­bet ede­mi­yor­sa, Ame­ri­ka na­sıl şikâyet edi­yor­sa, Çin'in pa­ra­sı­nın mut­lak su­ret­te re­va­lüe edil­me­si ge­re­ğin­den bah­se­di­yor­sa, Tür­ki­ye­de ay­nı şe­kil­de, Türk sa­na­yi­ci­si de, Türk üre­ti­ci­si de iç pi­ya­sa­da Çin'in pa­ra­sı­nın ol­du­ğun­dan da­ha dü­şük de­ğer­len­me­si­nin, ya­ni Çin'in bi­le bi­le ken­di pa­ra­sı­nın de­ğe­ri­ni dü­şük tut­ma­sı­nın so­nuç­la­rın­dan mus­ta­rip­tir, bun­dan olum­suz şe­kil­de et­ki­len­mek­te­dir.

Bir ta­raf­tan Çin, bi­le bi­le pa­ra­sı­nın dü­şük de­ğer­li ol­ma­sı­na göz yu­mu­yor, bi­zim si­ya­set­çi­le­ri­miz ise, bi­zim eko­no­mi yö­ne­ti­min­den so­rum­lu ki­şi­le­ri­miz ise, bu­nu, san­ki bir övün­me ve­si­le­si ola­rak, bu du­ru­mun zıd­dı­nı övün­me ve­si­le­si ola­rak ge­lip bu­ra­da, kür­sü­ler­de ifa­de edi­yor­lar. Övü­nü­len ko­nu, bu­gün Türk sa­na­yi­ci­si­nin, Türk üre­ti­ci­si­nin be­li­ni bü­ken ra­kip­le­ri kar­şı­sın­da, ge­rek iç pi­ya­sa­da ve ge­rek­se dış pi­ya­sa­lar­da re­ka­bet gü­cü­nü or­ta­dan kal­dı­ran, âde­ta, bun­la­rı re­ka­bet­siz­li­ğe mahkûm eden bir un­sur, bir fak­tör ola­rak ça­lış­mak­ta­dır. Dü­şük fa­iz­li kre­di­ler­le, des­tek­li fa­iz­li kre­di­ler­le ver­di­ği­niz ve or­ta­ya çı­kan avan­taj, ku­run bu şe­kil­de aşı­rı de­ğer­len­miş ol­ma­sın­dan tü­müy­le or­ta­dan kal­dı­rıl­mak­ta ve böy­le­lik­le, san­ki hiç des­tek ve­ril­me­miş gi­bi bir pi­ya­sa şar­tı, pi­ya­sa or­ta­mı mey­da­na gel­mek­te­dir. Öy­ley­se, es­naf ve sa­natkârı, kü­çük iş­let­me­yi -bü­yük iş­let­me de dâhil ol­mak üze­re- dü­şük fa­iz­li kre­di­ler­le des­tek­le­mek ne ka­dar önem­liy­se, bun­la­rın, ge­rek ih­ra­ca­tın­da ve ge­rek­se iç pi­ya­sa­da it­hal mal­la­ra kar­şı ko­run­ma­sın­da ku­run ol­ma­sı ge­re­ken ger­çek­çi se­vi­ye­de ol­ma­sı o öl­çü­de önem­li­dir. Eğer siz bu­nu gör­mez­lik­ten ge­lir, dö­viz ku­ru­nun ol­ma­sı ge­re­ken ger­çek­çi den­ge ku­ru­na gel­me­si­ne yö­ne­lik ted­bir­le­ri al­maz­sa­nız, bu­gün ge­çer­li pi­ya­sa fa­iz had­di­nin yüz­de 50'siy­le des­tek­le­me ih­ti­ya­cı or­ta­ya çı­kar­sa, ya­rın bu yüz­de 50'lik avan­taj da­hi yet­me­ye­cek, ara­da­ki bu far­kı, fa­iz des­te­ği­ni, fa­iz avan­ta­jı­nı da­ha da ar­tır­ma za­ru­re­ti or­ta­ya çı­ka­cak­tır.

Bir ta­raf­tan oto­ma­tik bir şe­kil­de eko­no­mi­yi, iç pi­ya­sa­yı dı­şa­rı­ya kar­şı ve yer­li üre­ti­ci­yi de ya­ban­cı pi­ya­sa­lar­da­ki ra­kip­le­ri­ne kar­şı ko­ru­ya­bi­le­cek bir me­ka­niz­ma­yı oto­ma­tik ça­lış­tı­ra­bi­len dö­viz ku­ru­nu ger­çek­çi se­vi­ye­ye çı­kart­maz­ken, bir ta­raf­tan da de­vam­lı ola­rak büt­çe­den süb­van­si­yon­lar­la, üre­ti­ci­le­ri dü­şük fa­iz­ler­le des­tek­le­me­ye de­vam eder­si­niz ve gi­de­rek de des­tek­le­me za­ru­re­ti her ge­çen gün da­ha da ar­tar. Öy­ley­se, bu des­tek­le­me­ler ne ka­dar önem­liy­se, ay­nı şe­kil­de dö­viz ku­ru­nun or­ta­ya çı­kar­dı­ğı bu mah­zu­ru or­ta­dan kal­dır­mak üze­re alın­ma­sı ge­re­ken ted­bir­le­ri al­mak da Hükûme­tin boy­nu­nun bor­cu­dur.

Ha, Hükûmet şu­nu di­ye­bi­lir: Ben, dö­viz ku­ru­nun aşı­rı de­ğer­len­me­siy­le borç­la­rı­mı ra­hat ödü­yo­rum. Bir tek bu avan­ta­jı var. Hükûmet, bu avan­ta­jı­nı dik­ka­te ala­rak, sa­na­yi­ci­nin, es­na­fın, ih­ra­cat­çı­nın zor şart­lar al­tın­da dün­ya pi­ya­sa­la­rın­da re­ka­bet et­me­si­ne göz yu­mu­yor, bi­le bi­le bu­nu ka­bul edi­yor de­mek­tir. Eğer bu­gün sa­na­yi­ci­miz ge­rek iç pi­ya­sa­da ve ge­rek­se dış pi­ya­sa­lar­da ra­kip­le­riy­le re­ka­bet ede­mez, re­ka­bet avan­ta­jı­nı her ge­çen gün bi­raz da­ha kay­be­der du­ru­ma ge­li­yor­sa, ya­rın Hükûme­tin kur­la­rın aşı­rı de­ğer­len­me­sin­den sağ­la­dı­ğı avan­ta­jı sağ­la­ya­ma­ma teh­li­ke­siy­le kar­şı kar­şı­ya ka­la­cak, çün­kü ver­gi ve­re­bi­le­cek ke­sim or­ta­dan kal­ka­cak­tır. Bu ba­kım­dan, bir ta­raf­tan des­tek­le­me­le­ri sür­dü­rür­ken bir ta­raf­tan da eko­no­mi­nin ku­ral­la­rı­nı ken­di içe­ri­sin­de, ken­di ku­ral­la­rı çer­çe­ve­sin­de oy­na­ya­cak ze­mi­ni de oluş­tur­mak bu Hükûme­tin  boy­nu­nun bor­cu­dur. Bu kur me­se­le­si­ni gör­mez­lik­ten ge­le­mez­si­niz, bu kur me­se­le­si­ni ha­fi­fe ala­maz­sı­nız. Ay­nı za­man­da, bu kur me­se­le­si, eko­no­mi­nin kriz­ler­le kar­şı kar­şı­ya kal­ma ris­ki­ni de de­vam­lı ola­rak ar­tır­mak­ta­dır. Onun için, Hükûmet ola­rak eko­no­mi­yi bir bü­tün ola­rak al­gı­la­mak ve eko­no­mi içe­ri­sin­de­ki oto­ma­tik me­ka­niz­ma­nın iş­le­yi­şi­ne ne ka­dar çok imkân ve­re­cek olur­sak, o öl­çü­de eko­no­mi ken­di ku­ral­la­rı içe­ri­sin­de da­ha ra­hat oy­na­ya­bi­le­cek­tir.

De­ni­le­bi­lir: "Biz dö­viz pi­ya­sa­la­rı­na mü­da­ha­le et­mi­yo­ruz." Dö­viz pi­ya­sa­la­rı­na mü­da­ha­le edil­mi­yor; ama, dış kay­nak­la­rın, çok ser­best ve aşı­rı bir şe­kil­de Tür­ki­ye'ye gi­ri­şi­ne mü­sa­ade edi­le­rek -ki, dün­ya­nın hiç­bir ül­ke­sin­de dış kay­nak­lar bu ser­bes­ti­yet­te bir ül­ke­ye gi­riş çı­kış ya­pa­maz- bu­na göz yu­mu­la­rak dö­viz ku­ru­nun aşı­rı de­ğer­len­me şart­la­rı oluş­tu­ru­lu­yor ve bu da, hükûme­tin üze­ri­ne bir yan­lış­lık ola­rak, hükûme­tin po­li­ti­ka­la­rın­da­ki yan­lış­lık ola­rak, so­rum­lu­lu­ğu­nu üze­ri­ne bin­dir­di­ği bir hu­sus ola­rak kar­şı­mı­za çı­kı­yor.

Öy­ley­se, dö­viz ku­ru­nun aşı­rı de­ğer­len­me­si­ne yol açan ted­bir­le­ri al­mak­la, oto­ma­tik sis­tem içe­ri­sin­de bi­le, ser­best kur sis­te­min­de bi­le dö­viz ku­ru ken­di­li­ğin­den yu­ka­rı­ya doğ­ru çı­ka­cak­tır, yu­ka­rı­ya doğ­ru fır­la­ya­cak­tır. Bun­dan hiç go­cun­ma­mak la­zım. Bir ül­ke­nin ken­di pa­ra­sı­nın de­ğer kay­bet­me­sin­den hiç go­cun­ma­mak la­zım. He­le ül­ke­nin şart­la­rı, üre­tim şart­la­rı, dış ve iç pi­ya­sa şart­la­rı bu­nu ge­rek­ti­ri­yor­sa, ül­ke pa­ra­sı­nın de­ğer kay­bet­me­si ge­rek­ti­ği hâlde bu­nun ger­çek­leş­me­si­ne mâni olu­nu­yor­sa, ül­ke adı­na za­rar ve­ren bir sis­tem ça­lış­tı­rı­lı­yor, böy­le bir me­ka­niz­ma­ya göz yu­mu­lu­yor de­mek­tir; ik­ti­sa­dın bu­nu af­fet­me­si, böy­le bir iş­le­yi­şi af­fet­me­si müm­kün de­ğil­dir. Gü­nü ge­lir, bi­ri­ken­le­rin ta­ma­mı­nı top­tan çı­ka­rır. Bun­lar da eko­no­mik kriz ola­rak ad­lan­dı­rı­lır. Öy­ley­se, bu tür kriz­le­re mey­dan ver­me­mek ve ha­zır­lık­lı ol­mak nok­ta­sın­da, eko­no­mi­nin ge­ne­lin­de alın­ma­sı ge­re­ken her tür­lü ted­bi­ri -ki, bun­lar mu­ha­le­fet söz­cü­le­ri ta­ra­fın­dan her fır­sat­ta di­le ge­ti­ril­mek­te­dir- al­ma, Hükûme­tin bu ko­nu­da üze­ri­ne dü­şen gö­re­vi da­ha has­sa­si­yet­le ye­ri­ne ge­tir­me za­ru­re­ti bu­lun­mak­ta­dır.

Za­ma­nı­mın da dol­ma­sı iti­ba­rıy­la bun­dan son­ra­ki ka­nu­nun da kıs­men ko­nu­muz­la ala­ka­lı ol­ma­sı do­la­yı­sıy­la ben söz­le­ri­mi bu­ra­da bi­ti­ri­yor, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Abu­şoğ­lu.

Tek­li­fin tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır. Mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Ka­bul edil­miş­tir.

1'in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

KA­MU SER­MA­YE­Lİ BAN­KA­LAR TA­RA­FIN­DAN YÜ­RÜ­TÜ­LEN FA­İZ DES­TEK­Lİ

KRE­Dİ KUL­LAN­DI­RIL­MA­SI­NA DA­İR KA­NUN TEK­Lİ­Fİ

MAD­DE 1- (1) Ta­rım­sal üre­ti­min, es­naf ve sa­nat­kar­la­rın des­tek­len­me­si ama­cıy­la, ka­mu ser­ma­ye­li ban­ka­lar ta­ra­fın­dan yü­rü­tü­len fa­iz des­tek­li kre­di kul­lan­dı­rıl­ma­sı uy­gu­la­ma­la­rı­na, ban­ka­la­rın ser­ma­ye­le­rin­de­ki ka­mu pa­yı­nın % 50'nin al­tı­na düş­me­si hâlin­de de de­vam edi­le­bi­lir. Bu du­rum­da uy­gu­la­ma­nın sü­re­si­ni, usul ve esas­la­rı­nı, de­ne­ti­mi­ni ve uy­gu­la­ma­yı yö­ne­te­cek olan ban­ka­yı ve/ve­ya ban­ka­la­rı be­lir­le­me­ye Ba­kan­lar Ku­ru­lu yet­ki­li­dir.

(2) Ba­kan­lar Ku­ru­lun­ca be­lir­le­ne­cek özel ve/ve­ya ka­mu ser­ma­ye­li ban­ka ve­ya ban­ka­la­rın fa­iz des­tek­li kre­di uy­gu­la­ma­la­rın­dan do­la­yı do­ğa­cak ge­lir ka­yıp­la­rı; bu amaç­la il­gi­li yıl Mer­ke­zi Yö­ne­tim Büt­çe­sin­de ön­gö­rü­le­cek öde­nek­le sı­nır­lı ol­mak üze­re, Ha­zi­ne­ce avans ola­rak öde­nir.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de söz is­te­ği yok.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Ka­bul edil­miş­tir.

2'nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 2- (1) Bu Ka­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Ka­bul edil­miş­tir.

3'ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 3- (1) Bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Ka­bul edil­miş­tir.

Tek­li­fin tü­mü­nü oy­la­rı­nı­za sun­ma­dan ön­ce, İç Tü­zük'ün 86'ncı mad­de­si­ne gö­re, De­niz­li Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Üm­met Kan­do­ğan…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Ko­nuş­mu­yo­rum efen­dim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Tek­li­fin tü­mü­nü oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Tek­lif ka­bul edil­miş ve ka­nun­laş­mış­tır. Ha­yır­lı ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum.

NEV­ZAT YAL­ÇIN­TAŞ (İs­tan­bul) - Ha­yır­lı ol­sun da, ben söz is­te­miş­tim Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Sa­yın Ho­cam, şu an­da gö­rü­şe­ce­ği­miz tek­lif üze­rin­de si­zin söz ta­le­bi­niz; de­ğer­len­di­re­ce­ğiz.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ye­din­ci sı­ra­da yer alan, Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ye­ni'nin 15/11/2000 ta­rih­li ve 4603 sa­yı­lı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı, Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti ve Tür­ki­ye Em­lak Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru­nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­lı­yo­ruz.

7.- Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ye­ni'nin; 15/11/2000 Ta­rih­li ve 4603 Sa­yı­lı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı, Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti ve Tür­ki­ye Em­lak Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/901) (S. Sa­yı­sı: 1278) (x)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

1278 sı­ra sa­yısıy­la ko­mis­yon ra­po­ru bas­tı­rı­lıp, da­ğı­tıl­mış­tır.

Şim­di, tek­li­fin tü­mü üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Trab­zon Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Akif Ham­za­çe­bi.

Bu­yu­run Sa­yın Ham­za­çe­bi. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA MEH­MET AKİF HAM­ZA­ÇE­Bİ (Trab­zon) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 1278 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi'ne iliş­kin ola­rak Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu­nun gö­rüş­le­ri­ni ifa­de et­mek üze­re söz al­dım. Söz­le­ri­me baş­lar­ken he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ay­rı­ca, yak­la­şan Kur­ban Bay­ra­mı ve ye­ni yıl ne­de­niy­le siz sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri­nin ve tüm va­tan­daş­la­rı­mı­zın bay­ra­mı­nı ve ye­ni yı­lı­nı kut­lu­yo­rum, her­ke­sin sağ­lık ve hu­zur do­lu bir bay­ram ve ye­ni yıl ge­çir­me­si­ni di­li­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rüş­tü­ğü­müz ka­nun tek­li­fi 2002 yı­lın­da çı­ka­rıl­mış olan 4603 sa­yı­lı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı, Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı ve Tür­ki­ye Em­lak Ban­ka­sı­nın özel­leş­ti­ril­me­si­ni amaç­la­yan bir ka­nun­da de­ği­şik­lik ya­pıl­ma­sı­nı dü­zen­li­yor.

 

(x) 1278 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.

2002 yı­lın­da çık­mış olan ve ka­mu ban­ka­la­rı­nın ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rı­la­rak özel­leş­ti­ril­me­si­ni amaç­la­yan bu ka­nun, bu ko­nu­da Hükûme­te iki yıl­lık bir sü­re ver­miş­ti. Sü­re 25 Ocak 2000 ta­ri­hin­de baş­la­dı. İki yıl­lık sü­re so­na er­dik­ten son­ra, şim­di­ki Hükûme­ti­miz dö­ne­min­de bu sü­re beş yı­la çı­ka­rıl­dı ve beş yıl­lık sü­re de 25/11/2005 ta­ri­hin­de so­na er­di.

Ba­kan­lar Ku­ru­lu­nun bu sü­re­yi ya­rı­sı­na ka­dar uzat­ma yet­ki­si bu­lun­mak­ta­dır. An­cak, Ba­kan­lar Ku­ru­lu da bu ko­nu­da bir uzat­ma ka­ra­rı al­mış de­ğil. Ya­ni, ka­mu ban­ka­la­rı­nın özel­leş­ti­ril­me­sin­de ka­nu­nun hükûme­te ver­miş ol­du­ğu sü­re 25 Ka­sım 2005 ta­ri­hin­de so­na er­miş­tir. Bu sü­re uza­tı­mı­nı da, mev­cut AKP Hükûme­ti ya­say­la yap­mış­tır. Ama, ya­sa­nın ver­miş ol­du­ğu sü­re bit­miş ol­ma­sı­na rağ­men, Ba­kan­lar Ku­ru­lu da sü­re uza­tı­mı yö­nün­de her­han­gi bir ka­rar al­ma­mış ol­ma­ma­sı­na rağ­men, san­ki sü­re bit­me­miş gi­bi, Hükûmet, ka­mu ban­ka­la­rı­nın, özel­lik­le de Halk­ban­kın özel­leş­ti­ril­me­si iş­lem­le­ri­ne de­vam et­miş­tir. İş­te, bu iş­lem­le­rin, Da­nış­tay ta­ra­fın­dan, "ka­nun­da ön­gö­rü­len sü­re­nin bit­miş ol­ma­sı" ge­rek­çe­si­ne da­ya­nı­la­rak ip­tal edil­me­si üze­ri­ne, bu tek­lif il­gi­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­da­şı­mız ta­ra­fın­dan ha­zır­lan­mış, ya­sa­ma or­ga­nı­na gel­miş ve bu­gün de Ge­nel Ku­rul­da gö­rüş­me­si­ne geç­miş bu­lu­nu­yo­ruz.

As­lın­da, doğ­ru olan, bu tek­li­fi, tek­lif ola­rak de­ğil, Hükûme­tin bir ta­sa­rı ola­rak bu­ra­ya ge­tir­me­siy­di. An­cak, il­ginç olan nok­ta, ka­nu­nun ver­miş ol­du­ğu sü­re bit­miş ol­ma­sı­na rağ­men, san­ki sü­re bit­me­miş gi­bi, Hükûme­tin, ka­nu­nu bir ke­na­ra bı­ra­ka­rak özel­leş­tir­me iş­le­mi­ne de­vam et­me­si­dir. Bu­nu, hu­kuk dev­le­ti açı­sın­dan çok il­ginç bir ör­nek ola­rak siz­le­rin ve va­tan­daş­la­rı­mı­zın tak­di­ri­ne su­nu­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bu tek­lif­le de­ğer­len­di­ril­me­si ge­re­ken ana ko­nu, ger­çek­te, Hükûme­tin özel­leş­tir­me po­li­ti­ka­sı ve özel­de de ban­ka sis­te­min­de­ki po­li­ti­ka­sı ve ban­ka­cı­lık sis­te­mi­nin bu­gün­kü du­ru­mu­dur.

Ban­ka­cı­lık sis­te­mi­ne yo­ğun bir ya­ban­cı il­gi­si­nin ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz. 2001 kri­zin­den son­ra, ya­ban­cı­lar Tür­ki­ye'de­ki ban­ka­la­ra ola­ğa­nüs­tü il­gi gös­ter­miş ve Tür­ki­ye'de, ya­ban­cı ban­ka­la­rın, ya­ban­cı ser­ma­ye­li, da­ha doğ­ru­su ser­ma­ye­sin­de ya­ban­cı pa­yı olan ban­ka sa­yı­sı art­mış, top­lam ban­ka­cı­lık sis­te­min­de de ya­ban­cı­la­rın ser­ma­ye­de­ki pa­yı ola­ğa­nüs­tü öl­çü­de yük­sel­miş­tir. Ola­ğa­nüs­tü öl­çü­de di­yo­rum, iki yıl ön­ce­sin­de yüz­de 10'la­rın al­tın­da olan bu pay, şim­di, İs­tan­bul Men­kul Kıy­met­ler Bor­sa­sın­da ya­ban­cı­la­rın sa­hip ol­du­ğu ban­ka his­se se­net­le­riy­le bir­lik­te yüz­de 36'ya gel­miş­tir.

Tür­ki­ye'nin ta­sar­ruf açı­ğı var. Ta­sar­ruf­la­rı­mız kal­kın­mak için ge­rek­li kay­na­ğı bi­ze sağ­la­ya­mı­yor. Bu ne­den­le, Tür­ki­ye'nin doğ­ru­dan ya­ban­cı ya­tı­rım­la­ra ih­ti­ya­cı var, Tür­ki­ye'nin kay­nak ih­ti­ya­cı var. Ta­bii ki, bu kay­na­ğın, yet­me­di­ği tak­dir­de yurt dı­şın­dan gel­me­si de son de­re­ce do­ğal­dır de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri. Bu ko­nu­da ya­dır­ga­na­cak her­han­gi bir şey yok. Tam ter­si­ne, Tür­ki­ye, Tür­ki­ye'de is­tih­dam ya­ra­ta­cak ya­ban­cı ser­ma­ye­yi, doğ­ru­dan ya­ban­cı ya­tı­rı­mı özen­di­re­cek, teş­vik ede­cek iyi bir, uy­gun bir ya­tı­rım or­ta­mı­nı da ya­rat­mak zo­run­da­dır. Bun­da hiç te­red­düt yok. An­cak, ban­ka­cı­lık sis­te­min­de­ki ya­ban­cı ya­tı­rı­mı­nı, ya­ban­cı pa­yı­nı bi­raz ön­ce sö­zü­nü et­ti­ğim çer­çe­ve­de­ki yak­la­şım­dan, doğ­ru­dan ya­ban­cı ya­tı­rım yak­la­şı­mın­dan ay­rı ola­rak de­ğer­len­dir­me­nin da­ha uy­gun ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum. Ya­ni, ya­ban­cı ser­ma­ye gel­sin, doğ­ru­dan ya­ban­cı ya­tı­rım gel­sin de han­gi ala­na ge­lir­se gel­sin, yak­la­şı­mı­nı doğ­ru bul­mu­yo­rum. Bu­nu sa­kın­ca­lı bu­lu­yo­rum, Tür­ki­ye'nin kal­kın­ma­sı açı­sın­dan sa­kın­ca­lı bu­lu­yo­rum.

Ne­de­ni şu­dur de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri: Tür­ki­ye'de­ki pay yüz­de 35'e gel­di de­dim, 35-36'lar­da. Bu pay gi­de­rek yük­se­li­yor, da­ha da ar­ta­cak. Ya­rın Halk­ban­kın özel­leş­ti­ril­me­siy­le -muh­te­me­len ya­ban­cı­la­rın ala­ca­ğı var­sa­yı­mıy­la ko­nu­şu­yo­rum ta­bii ki- bu pay bi­raz da­ha yük­se­le­cek, baş­ka özel ban­ka­la­rın sa­tıl­ma­sıy­la da­ha da yük­se­le­cek. Bu­na se­vin­me­mek ge­re­kir. Bu­nun üze­rin­de bi­raz cid­di şe­kil­de dur­mak ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum.

Ya­ban­cı­lar ne­den il­gi gös­te­ri­yor? Bi­rin­ci­si şu: Tür­ki­ye'de kriz son­ra­sın­da ban­ka fi­yat­la­rı düş­tü. Ne ka­dar to­par­lan­mış ol­sa da, Türk eko­no­mi­si, ne ka­dar fi­yat­lar yük­sel­miş ol­sa da, hâlâ, ulus­la­ra­ra­sı öl­çü­le­re vur­du­ğu­muz­da, Tür­ki­ye'de­ki ban­ka­lar, di­ğer ül­ke­ler­de­ki, ge­liş­miş ül­ke­ler­de­ki ve­ya ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler­de­ki ban­ka­lar­la kı­yas­la­dı­ğı­mız­da ol­duk­ça ucuz. Tür­ki­ye'nin pa­za­rı, pa­zar ge­niş­li­ği, di­ğer ül­ke­ler­le olan iliş­ki­si dik­ka­te alın­dı­ğın­da, bu­nun çok da­ha önem­li ol­du­ğu, bu ucuz­luk key­fi­ye­ti­nin çok da­ha önem­li ol­du­ğu or­ta­ya çı­ka­cak­tır. Ya­ban­cı­lar ne­den ge­li­yor ve­ya bi­zim ban­ka­la­rı­mız -ka­mu ban­ka­la­rı­nı bir ke­na­ra bı­ra­kı­yo­rum- bi­zim mü­te­şeb­bi­si­mi­zin sa­hip ol­du­ğu ban­ka­lar­dan bi­zim mü­te­şeb­bi­si­miz ni­ye çe­ki­li­yor? Bu­nun da üze­rin­de dur­mak ge­re­kir. En son çı­kan Ban­ka­lar Ya­sa­sı'nın bu ko­nu­da ri­jit ba­zı hü­küm­ler ta­şı­dı­ğı­nı unut­ma­ya­lım; ban­ka­cı­lık yap­ma­nın, ar­tık, o ka­dar ko­lay bir iş ol­ma­dı­ğı­nı unut­ma­ya­lım; ör­ne­ğin, ge­ri dön­me­yen kre­di­ler­de ban­ka yet­ki­li­le­ri­nin zim­met su­çu­na ka­dar va­ra­bi­le­cek bir suç­la­may­la kar­şı kar­şı­ya kal­dı­ğı­nı unut­ma­ya­lım. Bi­zim mü­te­şeb­bi­si­mi­zin Tür­ki­ye'de­ki ban­ka­lar­dan çe­kil­me­si­nin, sa­hip ol­du­ğu ban­ka­la­rı ya­ban­cı­la­ra sat­ma­sı­nın ge­rek­çe­le­rin­den bi­ri de bu­dur.

Biz­de şu an ya­ban­cı pa­yı­nın yüz­de 35-36 dü­ze­yin­de ol­du­ğu­nu ifa­de et­tim. Av­ru­pa Bir­li­ğin­de, eu­ro böl­ge­sin­de bu oran yüz­de 16'dır, da­ha dü­şük­tür. Ge­liş­mek­te olan ül­ke eko­no­mi­le­ri­ne bak­tı­ğı­mız­da, özel­lik­le Av­ru­pa'nın do­ğu ve gü­ney­do­ğu­sun­da olan Av­ru­pa ül­ke­le­ri­ne bak­tı­ğı­mız­da, on­lar­da biz­den da­ha yük­sek oran­lar ol­du­ğu­nu gö­re­ce­ğiz de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri. An­cak, ge­nel­lik­le ya­pı­lan, bu ül­ke­ler ile Tür­ki­ye'nin ora­nı­nı kı­yas­la­mak su­re­tiy­le so­nu­ca var­mak­tır; bu­nu doğ­ru bul­mu­yo­rum. Bu bi­zi mut­la­ka doğ­ru­ya gö­tü­re­cek­tir şek­lin­de­ki bir yak­la­şım de­ğil­dir. Biz ül­ke­nin ken­di şart­la­rı­nı dik­ka­te al­mak zo­run­da­yız. Kü­re­sel­leş­me, ser­ma­ye­nin önün­de­ki en­gel­le­rin kalk­ma­sı, ar­tık, ser­ma­ye­nin coğ­ra­fi sı­nır­la­rı ta­nı­ma­ma­sı, çok ra­hat ül­ke­den ül­ke­ye gi­de­bil­me­si, bu ser­ma­ye­ye ye­ni pa­zar­lar ya­ra­tı­yor, ye­ni pa­zar­lar ser­ma­ye bu­lu­yor ve uy­gun bul­du­ğu yer­de, uy­gun bul­du­ğu şir­ket­le­ri, ban­ka­la­rı sa­tın alı­yor. Tür­ki­ye'ye ge­len ya­ban­cı ser­ma­ye de, ban­ka­lar­da bu şe­kil­de, bu ne­den­le yo­ğun­la­şı­yor.

Pe­ki, ban­ka­cı­lık sek­tö­rün­de ya­ban­cı pa­yı­nın bu ka­dar art­ma­sı­nın ne gi­bi de­za­van­taj­la­rı var? Ya­ni, "ya­ban­cı gel­me­sin" der­ken, sa­de­ce, ulu­sal duy­gu­la­rı­mı­zı ok­şa­ya­lım, ulu­sal gu­ru­ru­muz ne­de­niy­le "gel­me­sin" şek­lin­de­ki bir yak­la­şı­mı or­ta­ya koy­ma­yı doğ­ru bul­mu­yo­rum, böy­le yak­laş­ma­mak ge­re­kir. Ko­nu­ya yi­ne eko­no­mi açı­sın­dan yak­laş­mak is­ti­yo­rum. Şu ne­den­le sa­kın­ca­lı ola­bi­lir: Ba­kın, KO­Bİ'le­rin ban­ka sis­te­mi­ne olan borç­la­rı­nın ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı­na iliş­kin bir ka­nun ta­sa­rı­sı­nı ka­bul et­tik. 2001 kri­zi son­ra­sın­da da, "İs­tan­bul Yak­la­şı­mı" ola­rak isim­len­di­ri­len, yi­ne Tür­ki­ye'de­ki bü­yük şir­ket­le­rin ban­ka sis­te­mi­ne olan borç­la­rı­nı ye­ni bir ya­pı­ya, ye­ni bir va­de­ye ka­vuş­tu­ran bir ka­nu­nu ka­bul et­miş­tik. Top­lam 6 mil­yar do­lar­lık bir so­run­lu kre­di, 2002 yı­lın­da çı­kan İs­tan­bul Yak­la­şı­mı Ka­nu­nu ile ye­ni­den tak­sit­len­di­ril­di, ye­ni­den va­de­len­di­ril­di, ye­ni bir ya­pıy­la, o kre­di borç­la­rı ban­ka sis­te­mi­ne öde­ne­bi­lir hâle ge­ti­ril­di.

An­cak, o yak­la­şım içe­ri­sin­de yer alan ban­ka­la­ra bak­tı­ğı­mız­da, bir ta­ne ya­ban­cı ban­ka ol­du­ğu­nu gö­re­me­yiz de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri. Ya­ni, ül­ke­nin so­run­la­rı, ül­ke eko­no­mi­si­nin so­run­la­rı, re­el sek­tö­rün so­run­la­rı, ya­ban­cı ban­ka­lar için, Tür­ki­ye'de­ki yer­le­şik­le­rin ve­ya ka­mu­nun sa­hip ol­du­ğu ban­ka­lar ka­dar önem­li de­ğil­dir, on­la­rın ön­ce­li­ğin­de ol­ma­ya­bi­lir. İs­tan­bul Yak­la­şı­mı uy­gu­la­ma­sı bi­ze bu­nu gös­ter­miş­tir.

Yi­ne, KO­Bİ'le­rin kre­di­len­di­ril­me­si ya­ban­cı ban­ka­la­rın ön­ce­li­ği ol­ma­ya­bi­lir. İş­te, Halk­bank, bu ko­nu­da, bir ka­mu ban­ka­sı ola­rak bu gö­re­vi yü­rüt­müş­tür. Halk­bank el­den çık­tık­tan son­ra, bu­nu, Hükûmet di­yor ki: "Ben büt­çe­ye öde­nek ko­ya­ca­ğım, o şe­kil­de es­na­fı des­tek­le­ye­ce­ğim." Di­ye­bi­lir­si­niz. Şüp­he­siz, bu­nun­la da so­nu­ca ulaş­mak müm­kün ta­bii ki, an­cak, he­men eli­niz­de, büt­çe­de öde­nek ola­cak, he­men ban­ka­ya ak­ta­ra­cak­sı­nız, ban­ka bu­nu he­men kul­la­na­cak, aça­cak. Bun­la­rın o ka­dar ça­buk, pra­tik so­nuç­lar ve­re­ce­ği­ni dü­şün­me­ye­lim. Ama, onun öte­sin­de, KO­Bİ'nin kre­di­len­dir­me­si ya­ban­cı ban­ka­la­rın ön­ce­li­ği ol­ma­ya­bi­le­cek­tir.

Bi­zim mü­te­ah­hit­lik sek­tö­rü­müz son de­re­ce güç­lü­dür, bü­yük­tür. Mü­te­ah­hit­lik sek­tö­rü­mü­zün yurt dı­şın­da al­mış ol­du­ğu iha­le­ler ne­de­niy­le bir te­mi­nat mek­tu­bu so­ru­nu var­dır. Yi­ne, bu bi­zim ban­ka­la­rı­mı­zın, bel­ki de ha­zi­ne­nin ön­cü­lü­ğüy­le, ka­mu ban­ka­la­rı­nın ön­cü­lü­ğüy­le çö­zü­le­bi­le­cek, çö­zü­le­bi­len bir so­run­dur.

Ban­ka­cı­lık sis­te­min­de­ki ya­ban­cı pa­yı­nın yük­sel­me­si kar­şı­sın­da bu so­ru­nun na­sıl çö­zü­le­ce­ği­ni ben siz­le­rin tak­di­ri­ne su­nu­yo­rum. Bu ka­dar ko­lay çö­zül­me­ye­bi­lir. Biz, ne olur­sa ol­sun sa­ta­lım, ya­ban­cı­lar da gel­sin al­sın yak­la­şı­mı ye­ri­ne, bi­zim mü­te­şeb­bi­si­mi­zin bu sek­tör­den çık­ma­sı­nı ön­le­ye­cek, bu sek­tör­de kal­ma­sı­nı özen­di­re­cek ted­bir­le­ri uy­gu­la­ma­ya koy­sak da­ha iyi olur di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, şim­di, ta­sa­rı, Halk­ban­kın özel­leş­ti­ril­me­si­nin önün­de­ki en­ge­li aşı­yor, sü­re­yi uza­tı­yor, Hükûmet ve­ri­len sü­rey­le, ka­nu­nun ta­nı­mış ol­du­ğu, so­na eren beş yıl­lık sü­re­yi, bu tek­lif on yı­la çı­ka­rı­yor. Hükûmet ra­hat ne­fes ala­cak. Hükûme­tin 2007 yı­lı prog­ra­mı­na gö­re de, 2007 yı­lın­da Halk­ban­kın sa­tıl­ma­sı plan­la­nı­yor. 2007 yı­lın­da Halk­ban­kın ya­nın­da şe­ker fab­ri­ka­la­rı, elek­trik da­ğı­tım şir­ket­le­ri, Mil­li Pi­yan­go gi­bi ku­ru­luş­lar özel­leş­ti­ri­le­cek. Bu özel­leş­tir­me­ler­den Hükûmet tam 11 mil­yar do­lar­lık bir ge­lir bek­li­yor. Halk­bank da bu­nun içe­ri­sin­de -ya­nıl­mı­yor­sam- 4 ve­ya 5 mil­yar do­lar bir bü­yük­lü­ğe sa­hip; tah­min ta­bii ki, özel­leş­tir­me son­ra­sın­da ra­ka­mın ne ola­ca­ğı­nı bi­le­mi­yo­ruz.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ben bu nok­ta­da Hükûme­tin özel­leş­tir­me uy­gu­la­ma­sı­nı çok kı­sa­ca de­ğer­len­dir­mek is­ti­yo­rum. Özel­leş­tir­me, fel­se­fe ola­rak yan­lış bir fel­se­fe de­ğil­dir. Özel­leş­tir­me­den amaç, eko­no­mi­de kay­nak­la­rı da­ha ve­rim­li kul­lan­mak­tır ve va­tan­da­şın re­fa­hı­nı ar­tır­mak­tır. Ka­mu eko­no­mi­de üre­tim fa­ali­ye­tin­de bu­lun­maz­sa, eko­no­mi­de­ki bü­tün ku­rum­lar ser­best re­ka­bet or­ta­mı içe­ri­sin­de fa­ali­yet gös­te­rir­se, so­nuç­ta ürün­le­rin, hiz­met­le­rin fi­yat­la­rı dü­şer, dü­şen fi­yat­lar va­tan­da­şın ge­li­ri­ni ar­tı­rır, va­tan­daş da­ha ucu­za alır her şe­yi. An­la­mı bu­dur. An­cak, Hükûme­tin özel­leş­tir­me­sin­de bu fel­se­fe­nin ikin­ci pla­na atıl­dı­ğı­nı gö­rü­yo­rum. Amaç, sa­de­ce ve sa­de­ce, ka­mu açık­la­rı­nı ve ca­ri açı­ğı ka­pa­mak ol­muş­tur. Ya­ni, "Sa­ta­lım, sat­tık­tan son­ra o pi­ya­sa­da re­ka­bet ol­muş mu, fi­yat­lar düş­müş mü?" bu, Hükûme­tin il­gi ala­nın­da de­ğil. Bu ne­den­le doğ­ru bul­mu­yo­rum ve ba­kın, özel­leş­tir­me son­ra­sın­da bi­zim sat­tı­ğı­mız şir­ket­ler ge­nel­lik­le ya­ban­cı­la­ra git­mek­te­dir. Ya­ni, ya­ban­cı­lar gel­sin ta­bii, ya­ban­cı­lar özel­leş­tir­me­den şir­ket de ala­bi­lir. Ama, biz, doğ­ru­dan ya­ban­cı ya­tı­rı­mın Tür­ki­ye'ye ge­lip ye­ni ya­tı­rım yap­ma­sı­nı is­ti­yo­ruz, is­tih­dam ya­rat­ma­sı­nı is­ti­yo­ruz.

Ba­kın, 2005 yı­lın­da Ekim ayı so­nu iti­ba­rıy­la Tür­ki­ye'ye ge­len doğ­ru­dan ya­ban­cı ya­tı­rı­mın tu­ta­rı, top­lam 15,3 mil­yar do­lar. Bu­nun 2,5 mil­yar do­la­rı sa­de­ce gay­ri­men­kul alı­mı için gel­miş­tir. Di­ğer­le­ri, bü­yük­lük sı­ra­sıy­la şöy­le: Vo­dafon 4,5 mil­yar do­lar, Pet­rol Ofi­si 1 mil­yar do­lar, Fi­nans­bank 2,7 mil­yar do­lar, De­niz­bank 2,4 mil­yar do­lar, Mey İç­ki 810 mil­yon do­lar, La­la­pa­şa Çi­men­to 167 mil­yon do­lar, Ce­va­hir Alış­ve­riş Mer­ke­zi 422 mil­yon do­lar, Şe­ker­bank 265 mil­yon do­lar, Tek­fen­bank 182 mil­yon do­lar, Ada­bank 29 mil­yon do­lar. Da­ha ço­ğal­tı­yo­rum. Ya­ni, doğ­ru­dan ya­ban­cı ya­tı­rım Tür­ki­ye'ye ge­li­yor, ama, sa­de­ce, şir­ket­le­ri sa­tın al­ma­ya ve­ya şir­ket­le­rin his­se­le­ri­ni sa­tın al­ma­ya ge­li­yor; is­tih­dam ya­ra­tan, ye­ni ser­ma­ye, ye­ni ya­tı­rım ya­pan bir ser­ma­ye gö­re­mi­yo­ruz.

2005 ra­ka­mı da öy­le. 2005 ra­ka­mı 9,7 mil­yar do­lar. Bu­nun 1,8 mil­yar do­la­rı gay­ri­men­kul, di­ğer­le­ri de yi­ne be­lirt­ti­ğim şe­kil­de -sa­ya­bi­li­rim, ama, say­ma­ya ge­rek yok- bel­li şir­ket­le­rin ya­ban­cı­lar ta­ra­fın­dan sa­tın alın­ma­sı şek­lin­de ol­muş.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Tür­ki­ye'ye, Göl­cük'te ya­tı­rım ya­pan Ford­dan son­ra is­tih­dam ya­ra­tan ya­ban­cı ya­tı­rım gel­me­miş­tir. Bak, Hyun­dai ge­le­cek­ti, gel­me­di, ala­ma­dık, git­ti.

Şim­di amaç, Hükûme­tin po­li­ti­ka­sı "Özel sek­tör ol­sun, ka­mu sek­tö­rü ol­sun, elin­de­ki var­lık­la­rı çı­kar­sın, biz ca­ri açı­ğı­mı­zı ka­pa­ta­lım, ka­mu açı­ğı­nı ka­pa­ta­lım." Bu doğ­ru de­ğil. Pi­ya­sa­ya ba­ka­lım. Pi­ya­sa ne olu­yor, pi­ya­sa­da re­ka­bet var mı, pi­ya­sa­da is­tih­dam ar­tı­yor mu, iş­siz­lik aza­lı­yor mu? Bun­la­rın hiç­bi­rin­de olum­lu ge­liş­me gör­mü­yo­ruz.

Ban­ka­cı­lık sek­tö­rü­nün du­ru­mu­na gel­di­ği­miz­de du­rum şu: Ban­ka­cı­lık sek­tö­rü, 2001 kri­zi son­ra­sı olum­lu dü­zen­le­me­ler ya­pıl­dı ta­bii ki, me­sa­fe­ler alın­dı, 2001 kri­zi son­ra­sın­da­ki du­rum­dan şim­di çok da­ha iyi bir nok­ta­ya gel­di. Ama, gel­miş ol­du­ğu­muz nok­ta bi­le, ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler­le -ge­liş­miş ül­ke­ler­le kı­yas­la­mı­yo­rum- ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler­le kı­yas­la­dı­ğı­mız­da bi­le çok dü­şük. Av­ru­pa Bir­li­ği­ne ye­ni üye olan on ül­key­le kı­yas­lı­yo­rum ban­ka­cı­lık sek­tö­rü­nün gös­ter­ge­le­ri­ni. Top­lam ak­tif­ler, top­lam mev­du­at, top­lam kre­di­ler, ko­nut kre­di­le­ri, hep­sin­de, hep­si­nin bü­yük­lü­ğü, gay­ri­sa­fi yurt içi ha­sı­la­ya ora­nı bun­la­rın, AB'ye ye­ni üye olan on ül­ke­nin al­tın­da. Bu, çok üze­rin­de dü­şü­nül­me­si ge­re­ken bir du­rum­dur.

Yi­ne, Tür­ki­ye'de­ki re­el sek­tö­rün yurt dı­şın­dan kul­lan­dı­ğı kre­di­ye gel­mek is­ti­yo­rum. Bu, yi­ne bi­zim ban­ka­cı­lık sek­tö­rü­nün bir so­ru­nu­dur. Tür­ki­ye'de­ki özel sek­tö­rün Ekim 2006 so­nu iti­ba­rıy­la yurt dı­şın­dan kul­lan­dı­ğı dö­viz­li borç tu­ta­rı 111 mil­yar do­lar­dır de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri. 2002 yı­lı Ara­lık ayı­na kı­yas­la tam yüz­de 149 ora­nın­da bir ar­tış de­mek­tir bu. Bu­nun alt ka­lem­le­ri­ne bak­tı­ğı­mız­da, 111 mil­yar do­la­rın yak­la­şık 41,1 mil­yar do­la­rı fi­nans ke­si­mi ta­ra­fın­dan kul­la­nıl­mış. Fi­nans dı­şı, ya­ni özel sek­tör, re­el sek­tör ta­ra­fın­dan kul­la­nı­lan kre­di ise 69,8 mil­yar do­lar. Bu 69,8 mil­yar do­lar­lık kre­di kul­la­nı­mı üze­rin­de dur­mak is­ti­yo­rum. Ne­den bi­zim özel sek­tö­rü­müz yurt dı­şın­dan kre­di kul­la­nı­yor?

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, bir­çok ne­den sa­ya­bi­li­riz bu­ra­da, an­cak önem­li bir ne­den, Tür­ki­ye'de kre­di ma­li­yet­le­ri yük­sek­tir. Ya­ni, sa­de­ce fa­iz de­ğil, fa­izi bir ke­na­ra ko­yu­yo­rum, fai­zin üze­ri­ne "ara­cı­lık ma­li­yet­le­ri" de­di­ği­miz, dev­le­tin kre­di­ler­den al­mış ol­du­ğu ve­ya dö­viz iş­lem­le­rin­den al­mış ol­du­ğu ver­gi­le­rin top­la­mı yük­sek­tir. Bu yük­sek­lik ne­de­niy­le bi­zim özel sek­tö­rü­müz yurt dı­şın­dan kre­di kul­lan­mak­ta­dır. Kul­la­nı­lan kre­di­nin top­la­mı 2006 Ekim so­nu iti­ba­rıy­la 69,8 mil­yar do­lar­dır. Pe­ki, bi­zim özel sek­tö­rü­müz Tür­ki­ye'de­ki ban­ka­lar­dan ne ka­dar kre­di kul­lan­mış­tır bu­na ba­ka­lım: 64,3 mil­yar do­lar. Ya­ni, yurt dı­şın­dan kul­lan­dı­ğı kre­di­den da­ha azı­nı Tür­ki­ye'de­ki ban­ka­lar­dan kul­la­nı­yor bi­zim özel sek­tö­rü­müz. Bu, çok önem­li, ban­ka­cı­lık sek­tö­rü­nün çok önem­li bir so­ru­nu­dur.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MEH­MET AKİF HAM­ZA­ÇE­Bİ (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, mü­sa­ma­ha­nız­la to­par­lı­yo­rum.

Bu­nun mut­la­ka ön­len­me­si, ya­ni ara­cı­lık ma­li­yet­le­ri­nin dü­şü­rül­me­si, bi­zim özel sek­tö­rü­mü­zün Tür­ki­ye'de­ki ban­ka­lar­dan kre­di kul­lan­ma­sı­nın özen­di­ril­me­si ge­re­kir, ara­cı­lık ma­li­yet­le­ri­nin dü­şü­rül­me­si ge­re­kir.

Yi­ne, ban­ka­cı­lı­ğı­mı­zın önem­li bir so­ru­nu, re­el sek­tör fir­ma­la­rı­nın, özel­lik­le KO­Bİ'le­rin ka­yıt dı­şı, ya­pı­la­rı ge­re­ği ka­yıt­lı iş­lem­le­ri az­dır. Bu da kre­di ma­li­yet­le­ri­ni ve kre­di iş­lem­le­ri­ni ol­duk­ça güç­leş­tir­mek­te­dir. Va­de uyum­suz­lu­ğu var­dır. Ya­ni, top­la­nan kay­nak­la­rın, mev­du­atın va­de­si üç ay do­la­yın­da­dır. Top­la­nan üç ay­lık kay­nak­lar­la uzun va­de­li kre­di­ler ve­ril­me­si ol­duk­ça güç, kre­di­yi pa­ha­lı hâle ge­ti­ren bir iş­lem­dir. Bu, yi­ne eko­no­mi­de sağ­la­na­cak is­tik­rar­la, fa­iz­le­rin dü­şü­rül­me­siy­le sağ­la­na­cak olan bir hu­sus­tur.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bir di­ğer so­run da…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Ko­nuş­ma­nı­zı to­par­lar mı­sı­nız.

MEH­MET AKİF HAM­ZA­ÇE­Bİ (De­vam­la) - To­par­lı­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

…ban­ka­cı­lık ke­si­mi­nin ser­best ser­ma­ye mik­ta­rı faz­la yük­sek de­ğil­dir. De­mir­baş ve gay­ri­men­kul gi­bi var­lık­la­ra ban­ka­lar önem­li bir var­lık bağ­la­mış­tır. Esa­sen, ser­ma­ye ye­ter­siz­li­ği, ser­ma­ye ye­ter­siz­li­ği ne­de­niy­le de doğ­ru­dan ya­ban­cı ya­tı­rım­lar, ya­ban­cı­lar Tür­ki­ye'ye gel­mek­te­dir. Bu da, yi­ne, ban­ka­cı­lık sek­tö­rü­mü­zün son de­re­ce önem­li bir so­ru­nu­dur.

Ben, söz­le­ri­mi bu­ra­da to­par­lı­yo­rum, söz­le­ri­mi bi­ti­ri­yo­rum.

Tek­lif, bu sö­zü­nü et­ti­ğim so­run­la­rın üze­rin­de dur­mu­yor. Esa­sen, kap­sa­mı iti­ba­rıy­la da üze­rin­de dur­ma şan­sı yok. An­cak, Hükûme­tin bu so­run­lar üze­rin­de dur­ma­yı bir ke­na­ra bı­ra­ka­rak, mut­la­ka ve mut­la­ka ka­mu ban­ka­la­rı­nın özel­leş­ti­ril­me­si, ön­ce­lik­le de Halk­ban­kın özel­leş­ti­ril­me­si ko­nu­su­na böy­le yak­laş­ma­sı­nı ve bu­nu bir ön­ce­lik ko­nu­su yap­ma­sı­nı ke­sin­lik­le doğ­ru bul­ma­dı­ğı­mı ifa­de edi­yo­rum ve ta­sa­rı­ya Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak olum­suz oy ve­re­ce­ği­mi­zi söy­le­ye­rek söz­le­ri­mi bi­ti­ri­yo­rum.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Ham­za­çe­bi.

AK Par­ti Gru­bu adı­na Kay­se­ri Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Mus­ta­fa Eli­taş. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (Kay­se­ri) - Sa­yın Baş­ka­nım, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

1278 sı­ra sa­yı­lı, 15/11/2000 Ta­rih­li ve 4603 Sa­yı­lı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı, Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti ve Tür­ki­ye Em­lak Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi üze­ri­ne gö­rüş­le­ri­mi bil­dir­mek üze­re söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le, yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, 25/11/2000 ta­ri­hin­de­ki Resmî Ga­ze­te’­de ya­yım­la­na­rak yü­rür­lü­ğe gi­ren 4603 sa­yı­lı bi­raz ön­ce­ki bah­set­ti­ğim Ka­nun, da­ha ön­ce iki yıl­lık sü­rey­le çı­ka­rıl­mış, ar­dın­dan Hükûme­ti­miz za­ma­nın­da bu­nun sü­re­si uza­tıl­mış, en son 25/11/2005 ta­ri­hi iti­ba­rıy­la yü­rür­lük­te kal­ma­sı ifa­de edil­miş.

27 Ara­lık 2005 ta­ri­hin­de, Özel­leş­tir­me Yük­sek Ku­ru­lu­nun, bu ban­ka­la­rın ar­tık özel­leş­ti­ri­le­bi­le­cek hâle gel­me­siy­le il­gi­li gö­rüş be­yan et­me­si ve bu gö­rü­şe is­ti­na­den ya­pı­lan Da­nış­ta­ya baş­vu­ruy­la bir­lik­te sü­re ge­çi­mi dik­ka­te alı­na­rak bu özel­leş­tir­me sü­re­ci­nin ka­nu­ni dü­zen­le­me­si­nin alt­ya­pı­sı ek­sik ol­du­ğun­dan do­la­yı özel­leş­ti­ril­me­si­ne mü­sa­ade et­me­me­si­ni kap­sa­mak­ta. Şu an­da ka­bul ede­ce­ği­miz, oy­la­rı­nız­la des­tek­le­yip ka­bul ede­ce­ği­miz bu ya­sa ta­sa­rı­sıy­la bir­lik­te, ka­nun mad­de­sin­de­ki ge­çen beş yıl­lık sü­re on yı­la çı­ka­rı­lı­yor. De­mek ki, Ka­sım 2000 ta­ri­hin­de or­ta­ya çı­kan ya­sa­nın uy­gu­lan­ma sü­re­si 2010 yı­lı­na ka­dar sü­re alın­mış olu­nu­yor. Bu sü­re içe­ri­sin­de, za­ten, Özel­leş­tir­me Yük­sek Ku­ru­lu­nun da Ağus­tos 2008 ta­ri­hi­ne ka­dar bu ban­ka­la­rın özel­leş­ti­ril­me­siy­le il­gi­li, Ma­yıs 2008 ta­ri­hi­ne ka­dar özel­leş­ti­ril­me­si­nin ta­mam­lan­ma­sıy­la il­gi­li ka­rar ve­ril­miş.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Halk Ban­ka­sı­nın özel­leş­ti­ril­me­si, Köy Hiz­met­le­ri­nin ka­pa­tı­lıp da­ha de­ği­şik fonk­si­yon­lar­la özel ida­re­le­ri­nin et­kin hâle ge­ti­ril­me­si, ba­na, 1999 yı­lı­nın 18 Mart se­çim­le­ri­ni ha­tır­lat­tı. Bi­li­yor­su­nuz, 1999 yı­lı 18 Mart se­çim­le­rin­de üç­lü bir koa­lis­yon ol­ma şar­tı­nı yü­ce Mil­le­ti­miz san­dık­ta işa­ret et­ti ve Ana­va­tan Par­ti­si, Mil­li­yet­çi Ha­re­ket Par­ti­si, Doğ­ru Yol Par­ti­si koa­lis­yon için bir ara­ya gel­di­ler. He­men he­men, yan­lış ha­tır­la­mı­yor­sam, ma­yıs ayı­nın so­nun­da bu koa­lis­yon nok­ta­sın­da ka­rar­laş­tır­dı­lar. Ka­mu­oyun­da bir ay sü­ren bu koa­lis­yon pa­zar­lık­la­rı içe­ri­sin­de esas öne çı­kan iki un­sur var­dı. Bun­lar­dan bir ta­ne­si, bir par­ti­nin ge­nel baş­kan yar­dım­cı­sı­nın koa­lis­yon or­ta­ğı ol­mak is­te­di­ği di­ğer par­tiy­le il­gi­li "12 Ey­lül ön­ce­sin­de­ki yap­tı­ğı ha­re­ket­ler­le içi­me sin­di­re­mi­yo­rum." di­ye or­ta­ya çık­ma­sı ve o ca­mi­ayı ger­çek­ten aya­ğa kal­dır­ma­sı, san­ki, koa­lis­yon or­tak­lı­ğı bir­den­bi­re bi­ti­yor şek­lin­de al­gı­lan­dı, ama, bu­nun al­tın­da ya­tan esas te­mel ka­mu ban­ka­la­rı­nın han­gi par­ti ta­ra­fın­dan ida­re edi­le­ce­ği nok­ta­sın­day­dı.

Ba­kı­nız de­ğer­li ar­ka­daş­lar, Em­lak Ban­ka­sı bir par­ti­nin ida­re­sin­dey­di, Halk Ban­ka­sı yi­ne ay­nı par­ti­nin ida­re­sin­de, Va­kıf­lar Ban­ka­sı di­ğer par­ti­de, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı baş­ka bir par­ti­dey­di. Koa­lis­yo­nun asıl te­me­li, ol­ma­sı ge­re­ken te­me­li bu ban­ka­la­rın kim­ler ta­ra­fın­dan ida­re edi­le­ce­ğiy­le il­gi­liy­di ve yi­ne, bu­nun dı­şın­da ba­kan­lık­lar var­dı, önem­li ba­kan­lık­lar var­dı. Za­ma­nın­da Tür­ki­ye'de çok önem­li nok­ta­da si­ya­set yap­mış bir si­ya­si par­ti­nin ge­nel baş­ka­nı­nın asıl he­de­fi "Eğer Hükûmet olu­yor­sa­nız Köy Hiz­met­le­ri­ni al­mak zo­run­da­sı­nız." di­ye şar­tı buy­du. Koa­lis­yon­sa­nız, Köy Hiz­met­le­ri siz­de ol­ma­lıy­dı. Ni­ye? Köy­lüy­le, on­lar­la ya­pı­la­cak hiz­met­le­ri en gü­zel şe­kil­de ya­pıp, bir ma­na­da göz bo­ya­yı­cı şe­kil­de ya­pıp, on­la­rın oyu­na ta­lip ola­bi­lir­din ve ni­te­kim, yi­ne, 18 Ni­san 1999 se­çim­le­rin­de­ki pa­zar­lı­ğın te­mel­le­rin­den bi­ri de buy­du. Ba­yın­dır­lık Ba­kan­lı­ğı bir par­ti­ye, Ta­rım Ba­kan­lı­ğı yi­ne ay­nı par­ti­ye… Ener­ji Ba­kan­lı­ğı da çok önem­li bir ba­kan­lık­tı. "Ener­ji Ba­kan­lı­ğı ben­de ol­maz­sa ol­maz." di­ye ifa­de edi­lip koa­lis­yon pa­zar­lık­la­rı­nın esas un­su­ruy­du. Ener­ji Ba­kan­lı­ğı­nın ba­şı­na bir avu­kat ge­ti­ril­di. 1999 se­çim­le­rin­den ön­ce­ki Ener­ji Ba­ka­nı olan ba­kan, koa­lis­yon pa­zar­lı­ğı içe­ri­sin­de yi­ne ay­nı şe­kil­de Ener­ji Ba­kan­lı­ğı­na ge­ti­ril­di.

Şim­di de­ğer­li ar­ka­daş­lar, gel­di­ği­miz nok­ta­ya ba­kın: 58'in­ci ve 59'un­cu Hükûmet ne yap­tı?

Bir: Mil­le­te de­di ki: "Ben po­pü­lizm yap­ma­ya­ca­ğım. Halk için hal­ka uy­gun ney­se onu ya­pa­ca­ğım." de­di ve bü­tün si­ya­si imkânla­rı kul­lan­ma, si­ya­si rant sağ­la­ma imkânla­rı­nı ol­du­ğu gi­bi dev­ret­ti. Köy  Hiz­met­le­ri­ni ka­pat­tı. KÖY­DES pro­je­siyle… Köy Hiz­met­le­ri­nin yak­la­şık 2 kat­ril­yon li­ra, 1,5 kat­ril­yon li­ra gi­bi ci­va­rın­da büt­çe­si var­dı, an­cak bu­nun yüz­de 10'luk kıs­mı ya­tı­rım büt­çe­siy­di. 150-200 tril­yon li­ra­lık kıs­mı köy­lü­ye, mil­le­ti­mi­ze hiz­met ola­rak trans­fer edi­le­bi­lir­di. Ama, 2005 yı­lı, 2006 yı­lın­da, 2 kat­ril­yon li­ra­lık, va­tan­da­şa hiz­met gö­tü­rül­dü. Mu­ha­le­fet söz­cü­le­ri de bu hiz­me­tin za­ten ya­pıl­dı­ğı ko­nu­sun­da her­han­gi bir şe­kil­de olum­suz gö­rüş­le­ri yok. Bu hiz­met ya­pıl­dı.

MEH­MET AKİF HAM­ZA­ÇE­Bİ (Trab­zon) - Han­gi hiz­met?

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (De­vam­la) - Ama, hiz­me­tin ka­li­te­sin­de ve­ya da­ğı­tıl­ma­sı nok­ta­sın­da şikâyet­le­ri var.

MEH­MET AKİF HAM­ZA­ÇE­Bİ (Trab­zon) - Hiz­me­tin ya­pıl­dı­ğı­nı kim söy­le­di?

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (De­vam­la) - Bun­la­rın de­ne­tim nok­ta­sın­da -Sa­yış­tay de­ne­ti­min­de mi­dir, de­ğil mi­dir şek­lin­de de­ne­tim­le­ri var- 2 kat­ril­yon li­ra­lık hiz­me­tin git­ti­ği­ni, bu Par­la­men­to­da bu­lu­nan, hat­ta 73 mil­yon Türk mil­le­ti bu­nun hiz­met ola­rak dön­dü­ğü­nü al­gı­la­dı ve de­ğer­li ar­ka­daş­lar, şu an­da­ki, üze­rin­de gö­rüş­tü­ğü­müz ya­sa, AK Par­ti İk­ti­da­rın­dan ön­ce­ki hükûmet­le­rin koa­lis­yon pa­zar­lık­la­rı­nı el­le­rin­den bı­rak­ma­ya­cak­la­rı en önem­li si­ya­si rant mal­ze­me­le­ri­ni hal­ka dev­ret­me­yi ön­gö­rü­yor, özel­leş­tir­me­yi ön­gö­rü­yor.

Ba­kın, Halk Ban­ka­sı­nın yap­tı­ğı, 2002'den bu­gü­ne ka­dar­ki yap­tı­ğı ger­çek­leş­me­ler hak­kın­da bir­kaç ra­kam ver­mek is­ti­yo­rum. Halk Ban­ka­sı­nın 2002 yı­lın­dan bu se­ne 2006 Ara­lık so­nu iti­ba­rıy­la nakdî kre­di­le­rin­de yüz­de 800'lük ar­tış or­ta­ya çık­mış. Bu kre­di­le­rin ta­kip ora­nı bin­de 6'ya düş­müş. Sek­tör or­ta­la­ma­sı yüz­de­lik­ler­le ifa­de edi­len bir or­ta­la­ma.

Dü­şü­ne­bi­li­yor mu­su­nuz bun­dan ön­ce­ki dö­nem­de, sü­reç­te ban­ka­lar -hükûmet­ler, Mer­kez Ban­ka­sı­na pa­ra bas­tır­mak­tan çe­ki­nip… Çün­kü, çok eleş­ti­ri­li­yor­du- ka­mu ban­ka­la­rı, bi­raz ön­ce­ki say­dı­ğım ka­mu ban­ka­la­rı va­sı­ta­sıy­la kay­nak trans­fer edi­li­yor­du ve bun­lar gö­rev za­ra­rı ola­rak ya­zı­lı­yor­du. Ni­te­kim, 2000 yı­lı­nın so­nun­da 22 mil­yar do­lar­lık gö­rev za­ra­rı ya­zıl­dı. 1995-2000 yı­lı, beş yıl­lık sü­re içe­ri­sin­de, beş al­tı yıl­lık sü­re içe­ri­sin­de yak­la­şık 22 mil­yar do­lar­lık gö­rev za­ra­rı ya­zıl­dı. Ni­ye? Rant te­min ede­bil­mek için. Ama, bu kay­nak­lar, çift­çi­ye, köy­lü­ye, üre­ti­mi ar­tır­mak için, on­la­rın re­fah se­vi­ye­le­ri­ni uy­gun bir nok­ta­ya ge­ti­re­bil­mek için har­can­say­dı amen­na, fa­kat, bun­la­rın hiç­bi­ri ol­ma­dı; çün­kü, ta­rım sek­tö­rü­nün, hay­van­cı­lık sek­tö­rü­nün 1990 yı­lın­dan bu­gü­ne ka­dar, 2000 yı­lı­na ka­dar gel­di­ği du­rum or­ta­da.

MEH­MET AKİF HAM­ZA­ÇE­Bİ (Trab­zon) - Bu­gün­kün­den da­ha iyiy­di Sa­yın Eli­taş.

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (De­vam­la) - De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Halk Ban­ka­sı­nın 2002 yı­lın­dan bu­gü­ne ka­dar­ki ak­tif bü­yük­lü­ğün­de yüz­de 100'lük ar­tış or­ta­ya çık­mış. 2002 yı­lın­da­ki öden­miş ser­ma­ye­si yak­la­şık 100 tril­yon li­ra ar­tı­rıl­mış. Kre­di­le­ri­nin, kul­lan­dır­dı­ğı kre­di­le­ri­nin yüz­de 55'i KO­Bİ'le­re ol­muş. Yüz­de 55 KO­Bİ'le­re kre­di ve­rir­ken, bu kre­di­le­rin bin­de 6'lık kıs­mı ta­ki­be düş­müş. Ya­ni, Halk Ban­ka­sı, ar­tık olum­lu bir ban­ka­cı­lık ya­pı­yor ve kay­nak­la­rı­nı çok gü­zel bir şe­kil­de de­ğer­len­dir­di­ğin­den do­la­yı, alı­cı­la­ra, en azın­dan, yük­sek bir fi­yat­la al­ma nok­ta­sın­da zi­hin­le­rin­de bir dü­şün­ce oluş­ma­sı­na imkân ver­miş olu­yor.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (Ga­zi­an­tep) - Böy­le de­ğer­li bir ban­ka­yı ni­ye sa­tı­yor­su­nuz o za­man? 

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (De­vam­la) - De­ğer­siz bir ban­ka­yı de­ğer­li hâle ge­tir­dik.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (Ga­zi­an­tep) - Ma­dem bu hâle gel­miş, güç­lü bir hâle gel­miş, ni­ye sa­tı­yor­su­nuz? Ça­lış­tır­sa­nı­za…

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (De­vam­la) - De­ğer­siz bir ban­ka­yı de­ğer­li hâle ge­tir­dik.

Ba­kın, Sa­yın Abu­şoğ­lu, 2002 yı­lın­da Halk Ban­ka­sı­nın if­la­sı­nı ön­le­mek için, Halk Ban­ka­sı ak­tif­le­ri­ni bü­yüt­mek ama­cıy­la ka­mu­dan kâğıt ver­di­ler.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (Ga­zi­an­tep) - Bun­la­rın hep­si­ni bi­li­yo­ruz.

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (De­vam­la) - Ak­tif­le­ri­ni, ban­ka­nın ras­yo­la­rı­nın…

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (Ga­zi­an­tep) - Şu an­da güç­len­miş, ça­lış­sın bı­ra­kın.

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (De­vam­la) - Ban­ka­nın ras­yo­la­rı­nın çok alt se­vi­ye­ye düş­me­si­ni en­gel­le­mek için, Ban­ka­lar Ka­nu­nu'na uy­gun hâle ge­ti­re­bil­mek için, ha­zi­ne kâğıt­la­rı ve­ri­lir.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (Ga­zi­an­tep) - Sa­de­ce ona de­ğil, baş­ka­la­rı­na da ve­ril­di, özel ban­ka­la­ra da ve­ril­di…

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (De­vam­la) - Bu­gün Halk Ban­ka­sı kârlı bir ban­ka hâli­ne gel­miş­tir.

2006 yı­lı so­nu iti­ba­rıy­la, Halk Ban­ka­sı, 850 tril­yon li­ra, 850 mil­yon YTL kâr ede­cek. Ak­tif bü­yük­lü­ğü­ne öz ser­ma­ye kârlı­lı­ğı yüz­de 23,6, sek­tör or­ta­la­ma­sı yüz­de 20. Bü­tün ban­ka­lar, pi­ya­sa sis­te­min­de­ki, ban­ka sis­te­min­de­ki olum­suz ban­ka­la­rın çık­tı­ğı­nı, 2002 yı­lın­da el ko­nu­lan ban­ka­la­rın çık­tı­ğı­nı ve ras­yo­la­rı tu­tan, öz ser­ma­ye ras­yo­la­rı tu­tan ban­ka­la­rın pi­ya­sa­da kal­dı­ğı­nı dü­şü­nür­sek, Halk Ban­ka­sı­nın şu an­da­ki per­for­man­sı öz ser­ma­ye kârlı­lı­ğı nok­ta­sın­da bak­tı­ğı­mız­da, sek­tör or­ta­la­ma­sı yüz­de 20 ci­va­rın­day­ken Halk Ban­ka­sı­nın­ki yüz­de 23,6'ya çık­mış, ak­tif kârlı­lı­ğı da yüz­de 2,5, sek­tör or­ta­la­ma­sı yüz­de 2.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu şu­nu gös­te­ri­yor ki, Halk Ban­ka­sı­nın ar­tık ak­ti­fi süs­len­miş ha­zi­ne kâğıt­la­rıy­la olum­lu gös­te­ri­len ak­tif ol­mak­tan çık­mış, ka­li­te­li bir ak­tif hâli­ne gel­miş. Ka­li­te­li ak­ti­fi olan ban­ka­la­rın da alı­cı­la­rı­nın herhâlde o ban­ka hak­kın­da he­sap­la­rı­nı ya­par­ken, en iyi fi­ya­tı na­sıl ve­ri­rim di­ye dü­şün­me­le­ri mec­bu­ri­ye­ti or­ta­ya çı­ka­cak­tır di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Bi­raz ön­ce ka­bul edip gö­rüş­tü­ğü­müz ya­sa, Halk Ban­ka­sı gi­bi ban­ka­la­rın özel­leş­ti­ril­me­sin­den son­ra bun­la­rın des­tek­le­ye­ce­ği ku­rum­la­rın, sis­te­min, sek­tö­rün des­tek­len­me­sin­de dev­let des­te­ği­nin ya­sal te­mi­na­tı, ya­sal da­ya­na­ğı ol­sun di­ye, bi­raz ön­ce de­ğer­li ar­ka­daş­la­rı­mı­zın ifa­de et­tik­le­ri gi­bi, ka­mu­dan bu sek­tör­le­re, ta­rım, KO­Bİ gi­bi sek­tör­le­re des­tek imkânı sağ­lan­ma­sıy­la il­gi­li bir ya­sa­yı ka­bul et­tik. Bu da bir ön­ce­ki ya­sa­nın de­va­mı ni­te­li­ğin­de. Ümit edi­yo­rum, bu­ra­da de­ğer­li ar­ka­daş­la­rı­mı­zın olum­lu des­tek­le­ri, oy­la­rıy­la ka­bul edi­le­cek ve ya­sa, in­şal­lah, bu yıl ha­ya­ta ge­çe­cek, yü­rür­lü­ğe gi­re­cek di­ye ümit edi­yo­rum.

Tek­rar, mü­ba­rek Kur­ban Bay­ra­mı'nı­zı teb­rik edi­yo­rum, ye­ni yı­lı­nı­zın ha­yır­la­ra ve­si­le ol­ma­sı­nı di­li­yor, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Eli­taş.

Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na, Ga­zi­an­tep Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ömer Abu­şoğ­lu.

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (Ga­zi­an­tep) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; şu an­da gö­rüş­tü­ğü­müz ta­sa­rı, ka­mu ban­ka­la­rı de­di­ği­miz Halk Ban­ka­sı, Zi­ra­at Ban­ka­sı gi­bi ban­ka­la­rın özel­leş­ti­ril­me­sin­de bel­li bir tı­ka­nık­lı­ğın gi­de­ril­me­si­ne yö­ne­lik bir ka­nun tek­li­fi. Ay­nı şe­kil­de, bi­raz ön­ce ol­du­ğu gi­bi, Sa­yın Ah­met Ye­ni'nin tek­li­fi ve tek­li­fin sa­hi­bi bu­ra­da yok, ge­rek­çe­le­ri­ni bi­zim ye­te­ri ka­dar ken­di­sin­den din­le­me imkânı­mız yok.

Bu­ra­da bir­kaç hu­sus var ön pla­na çı­kan, üze­rin­de dik­kat çe­kil­me­si ge­re­ken. Bun­lar­dan bi­rin­ci­si, şu an­da­ki mev­cut du­rum­la, Halk Ban­ka­sı­nın özel­leş­ti­ril­me ça­lış­ma­la­rıy­la, bu­na imkân ve­ren ka­nu­nun sü­re­si­nin bit­miş ol­ma­sı. Çı­ka­rı­lan ka­nun 2000 yı­lın­da beş yıl­lık bir sü­re ön­gör­müş fa­kat, sü­re dol­du­ğu hâlde san­ki or­ta­da özel­leş­tir­mey­le il­gi­li bir ta­sa­rı var­mış gi­bi, bir ka­nun, bir mev­zu­at var­mış gi­bi bu ça­lış­ma­lar de­vam edi­yor, ama bu ka­nun çı­ka­rı­lır­sa Hükûme­tin önün­de­ki bu en­gel or­ta­dan kal­dı­rıl­mış ola­cak.

İkin­ci­si, bu ban­ka­nın blok ola­rak sa­tı­la­ca­ğı­nın ve böy­le bir sa­tı­şın, böy­le bir özel­leş­tir­me­nin ter­cih edil­di­ği yo­lun­da çe­şit­li açık­la­ma­lar var. Bu bir ter­cih­tir, ama bu­ra­da­ki esas he­def ya­ban­cı­ya sa­tış­tır. Siz her ne ka­dar "Biz ya­ban­cı­ya sat­mak is­te­mi­yo­ruz. Türk özel sek­tö­rü de bu iha­le­ye gir­mek­te ser­best­tir, di­le­di­ği fi­ya­tı ve­rir, iha­le­yi al­mak is­te­ye­bi­lir." de­se­niz bi­le, bu, fii­len imkânsız hâle gel­miş du­rum­da. Çün­kü, özel sek­tör ken­di sa­hip ol­du­ğu ban­ka­la­rı bi­le sa­tı­yor ve ya­ban­cı­lar Türk ban­ka­cı­lık sis­te­mi içe­ri­sin­de­ki pay­la­rı­nı gi­de­rek ar­tı­rı­yor­lar. Bu sa­tı­şın se­be­bi ne­dir? Özel ke­sim ban­ka­cı­lı­ğı ni­çin ya­vaş ya­vaş ban­ka­cı­lık yap­mak­tan im­ti­na edi­yor, ka­çı­nı­yor? Ni­çin, Türk özel sek­tö­rü­nün im­ti­na et­ti­ği, ka­çın­dı­ğı bir sek­tö­re ya­ban­cı­lar ko­şa­rak ge­li­yor? Bu hu­su­sun üze­rin­de dik­kat­le dur­mak la­zım.

Siz ban­ka­cı­lık mev­zu­atı­nı de­ğiş­tir­miş­si­niz, ban­ka­cı­lık sis­te­mi­ni çok sağ­lam te­mel­ler üze­ri­ne otur­ta­lım ve ban­ka­cı­lık üze­rin­den ya­pı­lan her tür­lü gay­ri­meş­ru­lu­ğu ve yol­suz­lu­ğu en­gel­le­ye­lim ama­cıy­la bir mev­zu­at ça­lış­ma­sı yap­mış­sı­nız ve or­ta­ya çı­kan mev­zu­at Türk özel sek­tö­rü­nü  ban­ka­cı­lık yap­mak­tan âde­ta kor­kar hâle ge­tir­miş. Se­be­bi: İş­te, ban­ka yö­ne­ti­ci­le­ri­nin, ban­ka ku­ru­cu­la­rı­nın her­han­gi bir kö­tü­ye gi­diş son­ra­sın­da, her­han­gi bir eko­no­mik kriz son­ra­sın­da ban­ka­nın ta­ah­hüt­le­ri­ni ye­ri­ne ge­ti­re­mez hâle gel­me­si ve­ya kre­di­le­rin öde­ne­me­me­sin­den do­la­yı or­ta­ya çı­kan bir zor­luk ve sı­kın­tı dö­ne­min­de yö­ne­ti­ci­le­rin mal var­lık­la­rı­na ka­dar va­rıp, bu ka­mu ala­cak­la­rı şek­li­ne dö­nü­şe­cek olan ar­tık, sis­te­mi ça­lı­şır hal­de tut­mak. Bun­dan do­la­yı Türk özel sek­tö­rü ban­ka­cı­lık yap­mak­tan ya­vaş ya­vaş ka­çı­nı­yor, çün­kü, Türk eko­no­mi­si kriz­le­re bi­raz da ge­be eko­no­mi, her za­man için kriz ih­ti­ma­li olan bir eko­no­mi.

Hükûmet her ne ka­dar di­yor­sa ki: "Biz al­dı­ğı­mız ted­bir­ler­le kriz ih­ti­ma­li­ni or­ta­dan kal­dır­dık." Ha­yır, kal­dır­ma­dı­nız. Kriz ih­ti­ma­li Türk eko­no­mi­si­nin her an ya­ka­sı­na ya­pı­şa­bi­le­cek bir ih­ti­mal, çün­kü, eko­no­mi­miz ken­di­si kriz üre­ten bir me­ka­niz­ma­ya, bir ya­pı­ya sa­hip. An­cak, alı­nan ted­bir­ler kriz­le­rin ha­fif ge­çiş­ti­ril­me­si­ne yol açı­yor. Kriz ih­ti­ma­li­ni or­ta­dan kal­dır­mı­yor, ama, kriz­le­rin çe­şit­li ke­sim­le­ri et­ki­le­me de­re­ce­si­ni, şid­de­ti­ni azal­tı­yor. O ba­kım­dan, bu kriz ih­ti­ma­li ol­du­ğu sü­re­ce Türk özel sek­tö­rü ban­ka­cı­lık yap­mak­tan ka­çı­nı­yor ve elin­de­ki ban­ka­la­rı ya­ban­cı­la­ra sa­tı­yor.

Ha, ya­ban­cı­la­ra sa­tar­ken de Türk özel ke­si­mi çok mu ma­sum? On­lar da ma­sum de­ğil. On­la­rın da bu işe hi­le ka­rış­tır­dık­la­rı, sü­te su ka­rış­tır­dık­la­rı hu­sus­lar var, ama, biz işin o yö­nüy­le faz­la il­gi­len­mi­yo­ruz. Bir yan­da alı­cı, bir yan­da sa­tı­cı. Alı­cı­nın da sa­tı­cı ka­dar, hi­le­yi ya­pan ka­dar gö­zü­nü aç­ma­sı la­zım, iki­si ara­sın­da ger­çek­le­şen bir olay. Biz işin o hu­su­su­na de­ğin­mi­yo­ruz. Ama, kri­zi unut­ma­yın. Da­ha üze­rin­den al­tı ay geç­me­di. Ma­yı­sı, ha­zi­ra­nı ye­ni ya­şa­dık. Aman ha "kri­zi unut­tuk" de­me­yin! Kriz her an için ak­lı­nız­da bu­lun­sun ve al­ma­nız ge­re­ken ted­bir­le­ri de o ih­ti­ma­li dik­ka­te ala­rak alın. Unu­tur­sa­nız, en bü­yük za­rar, bu ül­ke­ye ve­ri­le­cek en bü­yük za­rar kri­zi unut­mak­tır, kriz dö­nem­le­ri­ni unut­mak­tır. Ya­vuz Sul­tan Se­lim'in re­sim­le­ri­ni bi­lir­si­niz, ku­la­ğın­da kü­pe var­dır. Bir si­ya­set­çi­nin kriz ih­ti­ma­li­ni ku­la­ğı­na kü­pe yap­ma­sı la­zım, öy­le gez­me­si la­zım ki, ül­ke­yi öy­le bir dert­le baş ba­şa bı­rak­ma­sın. Aman haa, çok teh­li­ke­li kri­zi unut­mak.

Ge­le­lim ban­ka­cı­lık ke­si­mi­ne: Halk Ban­ka­sı­nı da muh­te­me­len ya­ban­cı­lar sa­tın ala­cak, çün­kü, yer­li­ler ken­di ban­ka­la­rı­nı bi­le el­den çı­ka­rı­yor­lar. Ne ola­cak bu du­rum­da? Türk ban­ka­cı­lık sis­te­mi üze­rin­de ya­ban­cı­la­rın pa­yı, hâki­mi­ye­ti gi­de­rek ar­ta­cak.

Pa­ra ne­dir bi­lir mi­si­niz, fi­nans­man? Bir eko­no­mi­nin ge­ne­li­ni ör­ten bir ör­tü­dür, tek ba­şı­na bir an­lam ifa­de et­mez, ama, bir eko­no­miy­le bü­tün­leş­ti­ği za­man eko­no­mi­nin bir ör­tü­sü­dür, kla­sik ik­ti­sat­çı­lar öy­le der. Pa­ra bir tül gi­bi­dir, tüm eko­no­mi­yi ör­ter. Bu ör­tü­nün bir kıs­mı­nı ya­ban­cı­ya dev­ret­ti­ği­niz za­man, o öl­çü­de de eko­no­mi­nin risk­le­re kar­şı, teh­li­ke­le­re kar­şı ko­run­ma­sı­nı ya­ban­cı­nın ini­si­ya­ti­fi­ne ver­miş olur­su­nuz. Bu­na be­nim gön­lüm ra­zı de­ğil. Ya­ban­cı­la­rın Türk eko­no­mi­si üze­rin­de­ki kon­trol ve yön­len­dir­me imkânı­nı gi­de­rek bü­yüt­me­le­ri­ne be­nim gön­lüm ra­zı ol­mu­yor, si­zin­ki olu­yor­sa onu bi­le­mem, o si­zin so­rum­lu­lu­ğu­nuz.

Ay­rı­ca, bir baş­ka ifa­dey­le an­la­ta­yım si­ze pa­ra­nın eko­no­mi için ne ol­du­ğu­nu. Pa­ra, eko­no­mi­nin da­mar­la­rın­da do­la­şan kan gi­bi­dir. Kan ol­ma­yın­ca, kan akı­mı ye­ter­li ol­ma­yın­ca, or­gan­la­rın ça­lış­ma­sı müm­kün ol­maz, hat­ta ha­ya­ti­ye­tin de­va­mı imkânı or­ta­dan kal­kar. Siz, ban­ka­cı­lık sis­te­min­de ya­ban­cı pa­yı­nı ar­tır­dı­ğı­nız za­man ne yap­mış olu­yor­su­nuz? Vü­cu­da kan akı­şı­nı sağ­la­yan çe­şit­li da­mar­lar­da­ki bir­ta­kım va­na­la­rı ya­ban­cı­la­rın eli­ne tes­lim edi­yor­su­nuz. Di­ye­bi­lir­si­niz, ya­ban­cı­lar da Tür­ki­ye'de­ki ban­ka­cı­lık mev­zu­atı çer­çe­ve­sin­de gö­rev yap­mak, ban­ka­cı­lık yap­mak zo­run­da­lar, ak­si tak­dir­de, ka­nun, yar­gı ya­ka­la­rı­na ya­pı­şır. 2001 kri­zi­ni ya­şa­dık. 2001 kri­zin­de ger­çek­le­şen olay şuy­du: Bir­ta­kım ya­ban­cı­lar, kay­da kuy­da gir­me­den Tür­ki­ye'nin ön­gör­dü­ğü­nün, mev­zu­atın ön­gör­dü­ğü­nün dı­şın­da bir­ta­kım ban­ka­cı­lık iş­lem­le­riy­le Tür­ki­ye'den çok kı­sa sü­re­de bü­yük ser­ma­ye ka­çış­la­rı imkânı­nı sağ­la­dı­lar. Bu­yu­run, var­dı eli­niz­de ban­ka­cı­lık imkânı, ban­ka­cı­lık mev­zu­atı, ni­çin en­gel ola­ma­dı­nız? En­gel olu­na­mı­yor de­mek ki. Ulus­la­ra­ra­sı ser­ma­yey­le bel­li öl­çü­ler­de ken­di iç mev­zu­atı­nız­la ba­şa çı­ka­mı­yor­su­nuz de­mek ki za­man gel­di­ğin­de. O gün han­gi çer­çe­ve­de ol­duy­sa, ge­le­cek­te de ay­nı çer­çe­ve­de bu ban­ka­la­rın kon­tro­lü ve­ya kon­trol dı­şın­da­ki iş­lem­le­ri mut­lak su­ret­te ger­çek­le­şe­bi­lir, böy­le bir imkân her za­man için var­dır.

Bu ba­kım­dan, ban­ka­cı­lık sis­te­mi içe­ri­sin­de­ki ya­ban­cı pa­yı­nın ar­tı­rıl­ma­sı­na yö­ne­lik her adı­mın dik­kat­le iz­len­me­si ge­re­kir. Ben ül­ke­mi se­vi­yo­rum, ben mil­le­ti­mi se­vi­yo­rum.

İB­RA­HİM KÖŞ­DE­RE (Ça­nak­ka­le) - He­pi­miz se­vi­yo­ruz, biz de se­vi­yo­ruz.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ön­ce­lik­li ola­rak ül­ke­min ve mil­le­ti­min çı­kar­la­rı­nı bu kür­sü­den di­le ge­tir­mek du­ru­mun­da­yım. Sırf mu­ha­le­fet yap­mış ol­mak için bu kür­sü­den ko­nu­şul­maz. Gö­zet­ti­ği­miz ilk he­de­fi­miz, ül­ke­mi­zin çı­kar­la­rı­dır ve bun­la­rın ko­run­ma­sı­na yö­ne­lik ne tür ted­bir­le­rin alın­ma­sı ge­rek­ti­ği­dir. Hükûme­tin bu ko­nu­da ge­tir­di­ği ted­bir­ler­de var­sa ek­sik­lik, onu di­le ge­tir­mek de bi­zim gö­re­vi­miz­dir.

Bi­raz ön­ce Sa­yın Eli­taş, koa­lis­yon dö­nem­le­ri ve or­ta­ya çı­kan kriz yıl­la­rın­da bir­ta­kım eko­no­mi­nin özel­lik­le­rin­den bah­set­ti ve "Halk Ban­ka­sı şu an­da çok güç­lü bir ban­ka hâli­ne gel­di." de­di. Bu du­rum­da ya­pı­la­cak bir tek iş­lem ka­lı­yor Halk Ban­ka­sı için. Çün­kü, şu an­da önü­müz­de Halk Ban­ka­sı­nın özel­leş­ti­ril­me­si var. Zi­ra­at Ban­ka­sı he­nüz Hükûme­tin gün­de­min­de yok, ama, 2007 yı­lı içe­ri­sin­de o da gün­de­me ge­le­cek, onu da sat­mak zo­run­da ka­la­cak­lar. Ni­çin? Tür­ki­ye'ye öy­le bir ser­ma­ye akı­şı ol­du ki üç dört yıl­dan be­ri, bu ser­ma­ye akı­şı­nı, bu borç ar­tı­şı­nı, sa­de­ce ka­mu­nun de­ğil, ay­nı za­man­da özel sek­tö­rün bor­cu şek­lin­de or­ta­ya çı­kan bu borç bi­ri­ki­mi­ni kon­ver­tibl pa­ra sis­te­min­de, kon­ver­tibl bir dü­zen­de ken­di millî var­lık­la­rı­nı­zı an­cak sa­ta­rak kar­şı­la­ya­bi­lir­si­niz. O gü­ne ka­dar bi­rik­miş ser­ve­ti­ni­zi, o gü­ne ka­dar bi­rik­miş tüm var­lık­la­rı­nı­zı re­hin ola­rak bir ta­ra­fa ayır­mak zo­run­da ka­lır­sı­nız kon­ver­tibl pa­ra sis­te­min­de. Bu­nun hiç­bir en­ge­li yok­tur, bu­na hiç­bir ma­nia yok­tur. Si­ze borç ve­ren ke­sim­ler, gü­nü gel­di­ğin­de eli­niz­de avu­cu­nuz­da ne var­sa si­ze ait olan her şe­yi alıp gö­tü­re­bil­me hak­kı­na sa­hip­tir, bu­na dur de­me imkânı­nız kal­ma­mış­tır. Ge­çer­li olan eko­no­mik sis­te­min, ge­çer­li olan, yü­rür­lük­te olan eko­no­mik dü­ze­nin bi­ze ne gi­bi so­rum­lu­luk­lar yük­le­di­ği­ni, bu me­ka­niz­ma­nın han­gi çer­çe­ve­de iş­le­di­ği­ni bil­me­miz la­zım. Kon­ver­tibl pa­ra sis­te­min­de de­di­ği­niz za­man borç­luy­sa­nız mü­ze­le­ri­niz­de­ki sa­nat eser­le­ri­nin bi­le siz­de ka­la­ca­ğı hak­kın­da bir ga­ran­ti­niz yok­tur; var­sa, bi­ri­si çık­sın "böy­le bir ga­ran­ti­miz var­dır" de­sin. Ha­yır. Borç­la­rı­nız kar­şı­lı­ğın­da gü­nü gel­di­ğin­de eli­niz­de millî ser­vet ola­rak, millî de­ğer ola­rak ne var­sa sat­mak zo­run­da ka­lır­sı­nız, ne var­sa ver­mek zo­run­da ka­lır­sı­nız. İş­te 2001 yı­lın­da kar­şı­nı­za çı­kan kriz. İn­san­lar bun­dan ders al­ma­dıy­sa, bun­dan da­ha bü­yü­ğü bun­la­rın kar­şı­sı­na çı­ka­bi­le­cek­tir, çı­ka­bil­me ih­ti­ma­li­ni unut­ma­ma­la­rı ge­re­kir.

Halk Ban­ka­sı­nın bu­gün ulaş­tı­ğı se­vi­ye iti­ba­rıy­la özel­leş­tir­me­nin dı­şın­da baş­ka bir al­ter­na­ti­fi da­ha var­dır, onu da söy­le­me­den ge­çe­me­ye­ce­ğim. Ka­mu te­şeb­büs­le­ri -Tür­ki­ye'nin sa­na­yi­leş­me­sin­de ge­rek ik­ti­sa­di te­şeb­büs­ler ve ge­rek­se ban­ka­cı­lık sis­te­mi, fi­nans sis­te­mi içe­ri­sin­de­ki ka­mu te­şeb­büs­le­ri- bu ül­ke­nin sa­na­yi­leş­me­sin­de ve kal­kın­ma­sın­da çok bü­yük fonk­si­yon­lar gös­ter­miş­tir. Ama, ne ya­zık ki, bu gü­zi­de ku­ru­luş­lar za­man içe­ri­sin­de bi­raz­cık si­ya­set­çi­nin, bi­raz­cık da bü­rok­ra­tın elin­de çar­çur edil­miş­tir. Bun­dan geç­miş her tür­lü si­ya­si ik­ti­dar ve bu ik­ti­dar­lar dö­ne­min­de gö­rev yap­mış her tür­lü bü­rok­rat şu ve­ya bu şe­kil­de kat­kı­da bu­lun­muş­tur. Bu­ra­dan de­mek is­te­di­ğim, ya­ma­lı pan­to­lon­lar­la do­la­şıp da bu ku­ru­luş­la­rı te­sis et­ti­ği dö­nem­ler­de Tür­ki­ye, bun­dan çok da­ha ba­ğım­sız bir eko­no­mik sis­te­me sa­hip­ti. Bu­gün o şart­lar­da ya­pı­lan ku­ru­luş­la­ra, te­sis­le­re biz bu­gü­nün şart­la­rın­da sa­hip çı­ka­mı­yo­ruz. Ni­çin? Bir ta­raf­tan mu­sal­lat ol­muş, bir ta­raf­tan bü­rok­rat mu­sal­lat ol­muş. Ol­ma­mış di­yen var­sa çık­sın. Ka­mu te­şeb­büs­le­ri de­vam­lı za­rar eder hal­dey­se bu­nun iki se­be­bi var­dır bi­ri si­ya­set­çi­dir, bi­ri bü­rok­rat­tır. Bir de sis­te­min ken­di içe­ri­sin­de üret­ti­ği za­rar­lar var­dır, ona di­ye­cek bir şe­yi­miz yok, ama, si­ya­set­çi ve bü­rok­ra­tın su­çu­nu ve kat­kı­sı­nı ih­mal et­me­mek la­zım. Öy­ley­se, mev­cut te­sis­ler üze­rin­den, eli­miz­de ka­lan­lar üze­rin­den si­ya­set­çi ve bü­rok­ra­tın ta­sal­lu­tu­nu or­ta­dan kal­dır­dık mı bu te­şeb­büs­le­ri ka­mu te­şeb­bü­sü ola­rak eli­miz­de tu­ta­bil­me imkânı­mız var.

Halk Ban­ka­sı­nı ma­dem 2002 yı­lın­dan bu ya­na çok güç­lü ha­le ge­tir­di­niz, öy­ley­se, özel­leş­ti­re­ce­ği­niz yer­de özerk ha­le ge­ti­ri­niz, bu ya­pı­sıy­la de­va­mı­nın imkânı­nı sağ­la­yı­nız, alt­ya­pı­sı­nı sağ­la­yı­nız bir ya­ban­cı­ya sa­tıl­ma­sın. Çün­kü, özel­leş­ti­ril­di­ği za­man di­yor­su­nuz ki: "Ya­ban­cı sa­tın al­sın." Çün­kü, ya­ban­cı kay­na­ğa ih­ti­ya­cı­nız var. İk­ti­da­ra gel­di­ği­niz­den bu ya­na yüz­de 70 ora­nın­da, ge­rek ka­mu­nun ve özel ke­si­min, ya­ni, eko­no­mi­nin bir bü­tün ola­rak bor­cu bü­yü­müş. Bu borç­la­rı öde­mek için ne yap­mak la­zım? El­de­ki avuç­ta­ki­ni sa­tıp sav­mak la­zım. Siz sat­maz­sa­nız ya­rın ge­lir bi­ri­si alır, gırt­la­ğı­nı­za ba­sar alır bun­la­rı. Öy­ley­se, ya­ban­cı­ya sa­tıp bi­raz­cık ya­ban­cı kay­nak bul­mak la­zım. Ter­ci­hi­niz o yön­de, eko­no­mi­nin zo­run­lu­lu­ğu da o yön­de. Ya­ban­cı­ya sa­ta­ca­ğı­mız yer­de…

HA­LİL AY­DO­ĞAN (Af­yon­ka­ra­hi­sar) - Si­zin dü­şün­ce­niz ne?

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Si­zin dü­şün­ce­niz de ay­nı, fark­lı bir şey de­ğil.

Özerk­leş­ti­rin di­yo­rum, özerk­leş­ti­rin, mev­cut güç­lü ya­pı­sı­nı ko­ru­ya­bi­le­cek bir sis­te­mi, bir me­ka­niz­ma­yı ge­ti­rin bu­ra­ya hep be­ra­ber el­bir­li­ğiy­le çı­ka­ra­lım.

Sİ­NAN ÖZ­KAN (Kas­ta­mo­nu) - Özel­leş­tir­me­yi baş­la­tan ANAP de­ğil miy­di?

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Efen­dim, bu, özel­leş­tir­me. Fark­lı bir şey­den bah­se­di­yo­rum ben. Ban­ka­cı­lık sis­te­mi­nin bü­yük ço­ğun­luk­la ya­ban­cı­la­rın eli­ne geç­ti­ği bir sis­tem­den, bir özel­leş­tir­me­den bah­se­di­yo­rum. Ya­rın çift­çi­ni­ze, ya­rın es­naf ve sa­natkârı­nı­za… Bu­nu Jhon sa­tın al­dı­ğı za­man bu ban­ka­dan içe­ri gi­re­bi­le­cek mi es­na­fı­nız? Bu ban­ka­dan içe­ri gi­re­bi­le­cek mi çift­çi­niz?

ZEY­NEP KA­RA­HAN US­LU (İs­tan­bul) - Ni­ye gi­re­me­sin? Gi­re­me­me­si için ne se­bep var?

Sİ­NAN ÖZ­KAN (Kas­ta­mo­nu) - Ya­sal dü­zen­le­me ya­pıl­mış.

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Ban­ka­lar ha­pis­ha­ne mi Al­lah aş­kı­na?

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Stan­dart­la­rı fark­lı, stan­dart­la­rı fark­lı, evet.

ZEY­NEP KA­RA­HAN US­LU (İs­tan­bul) - İn­saf edin ya!

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (Kay­se­ri) - Ho­cam, özel­leş­tir­me­yi sa­vu­nan bir par­ti­den­sin.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Efen­dim, özel­leş­tir­me­ye kar­şıt­lık de­ğil bu. Ben, baş­ka şey­ler­den bah­se­di­yo­rum.

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (Kay­se­ri) - CHP'ye çok ya­kın kom­şu­sun, on­lar­la ay­nı şe­yi söy­lü­yor­su­nuz.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Lüt­fen, be­nim söy­le­di­ği­mi an­la­yıp da an­la­ma­maz­lık­tan gel­me­yin, söz­le­ri­mi çarp­tır­mak yo­lu­na git­me­yin.

HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Söz­le­ri­niz duy­gu­sal.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Duy­gu­sal de­ğil efen­dim, çok man­tık­lı, çok ger­çek­çi bir gö­rüş bu­ra­da­ki.

HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Bi­lim ada­mı­sı­nız, bi­lim­sel re­ali­te­den bah­se­din.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Bi­raz ön­ce ka­nun çı­kar­dık, ne de­dik: "Fa­iz des­tek­li kre­di­le­ri özel ban­ka­cı­lık da ve­re­bil­sin, özel ban­ka­cı­lı­ğı da dev­let bu nok­ta­da gö­rev­len­dir­sin." Hans'ın ve­ya John'un sa­hip ol­du­ğu her­han­gi bir ban­ka­ya, Hükûmet, git­ti "çift­çi­ye yö­ne­lik böy­le bir kre­di uy­gu­la­ma­sı ya­pa­ca­ğım, bun­da gö­rev üst­le­nir mi­sin?" de­di. O da "şu şu stan­dart­lar­da ben gö­rev üst­le­ni­rim" di­ye­bi­lir ve­ya "ben, bu ko­nu­ya, ne­ta­me­li bir ko­nu, ben bu ko­nu­ya gir­mem" di­ye­bi­lir. Onun or­ta­ya koy­du­ğu stan­dart­lar­la çift­çi­ni­ze kre­di ver­di­ği­niz za­man çift­çi­niz aca­ba ala­bi­le­cek mi? Bu­gün bir­çok ban­ka, çift­çi­ye "git, me­mur ke­fil ge­tir, öy­le kre­di­yi ve­re­yim" di­yor. Ol­mu­yor mu bun­lar? Olu­yor. Ya­rın da­ha ağır şart­la­rı is­ter­se çift­çi­den, çift­çi na­sıl kre­di ala­cak? Es­naf ve sa­natkâr özel­leş­ti­ri­len Halk Ban­ka­sı­nın ka­pı­sın­dan na­sıl içe­ri­ye gir­me ce­sa­re­ti­ni gös­te­re­cek?

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (Kay­se­ri) - Bu gö­rev za­rar­la­rı çift­çi­ye, es­na­fa…

ZEY­NEP KA­RA­HAN US­LU (İs­tan­bul) - Ni­ye bu ka­dar olum­suz ön­gö­rü­ler­de bu­lu­nu­yor­su­nuz?

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Efen­dim, ba­kın, o gö­rev za­rar­la­rı çok da­ha ge­niş bir pers­pek­tif­te, bir çer­çe­ve­de de­ğer­len­di­ril­mek ge­re­kir. O, ay­rı ko­nu, o ko­nu­ya hiç gir­me­ye­lim.

ZEY­NEP KA­RA­HAN US­LU (İs­tan­bul) - Bü­tün ön­gö­rü­le­ri­niz olum­suz­luk içe­ri­yor.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Efen­dim, bir ön­gö­rü­de bu­lun­mu­yo­rum ben.

ZEY­NEP KA­RA­HAN US­LU (İs­tan­bul) - Ön­gö­rü bun­lar, spe­kü­la­tif ve olum­suz.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ben, ön­gö­rü­de bu­lun­mu­yo­rum. Ben, si­ze, bir sis­tem­den bah­se­di­yo­rum.

BAŞ­KAN - Sa­yın Abu­şoğ­lu, siz Ge­nel Ku­ru­la hi­tap edin; de­ğer­li ar­ka­daş­lar, siz de mü­da­ha­le et­me­yin.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Türk ban­ka­cı­lık sis­te­mi­nin, gi­de­rek ya­ban­cı­la­rın hâkim ol­du­ğu bir sis­tem hâli­ne gel­me­sin­den bah­se­di­yo­rum.

AFİF DE­MİR­KI­RAN (Bat­man) - Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gir­di­ği­miz za­man ser­ma­ye za­ten sis­tem­de ça­lı­şa­cak.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Efen­dim, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne fa­lan gir­di­ği­miz yok za­ten, bı­ra­kın…

AFİF DE­MİR­KI­RAN (Bat­man) - Ne de­mek gir­me­ye­ce­ğiz?

HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Gir­mek is­te­mi­yor mu­su­nuz?

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (Kay­se­ri) - Özal, bo­şa mı mü­ra­ca­at et­ti o za­man?

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Gir­di­ği­miz yok di­yo­rum, al­mı­yor­lar za­ten. Al­mı­yor­lar za­ten…

ZEY­NEP KA­RA­HAN US­LU (İs­tan­bul) - Alı­yor­lar, alı­yor­lar, siz yan­lış bi­li­yor­su­nuz.

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (Kay­se­ri) - Ya­ni, rah­met­li yan­lış mı yap­tı?

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Alı­yor­lar, alı­yor­lar di­ye­rek…

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, mü­da­ha­le et­me­ye­lim.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (De­vam­la) - Ba­kın, biz­le­ri Av­ru­pa Bir­li­ği­ne alı­yor­lar di­ye­rek avun­mak ay­rı, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­re­ce­ğiz di­ye­rek ta­viz ver­mek ay­rı. Avu­na­bi­lir­si­niz, bu­na her­han­gi bir en­ge­li­niz yok, ama, Av­ru­pa Bir­li­ği­ne gi­ri­yo­ruz di­ye­rek ke­sin­lik­le ta­viz ver­me­yin, o yo­la gir­me­yin.

O ba­kım­dan, ko­nu­mu­zu faz­la da sap­tır­ma­dan, Halk Ban­ka­sı­nın özel­leş­ti­ril­me­si me­se­le­si, bu­gü­ne ka­dar­ki olan di­ğer ku­ru­luş­la­rın, ka­mu ik­ti­sa­di te­şeb­büs­le­ri gi­bi ku­ru­luş­la­rın özel­leş­ti­ril­me­si­ne ben­ze­mez; fark­lı özel­lik­le­ri, fark­lı hu­su­si­yet­le­ri olan bir ko­nu­dur, fark­lı bir or­tam­da de­ğer­len­di­ril­me­si ge­re­kir. Be­nim ifa­de et­me­ye ça­lış­tı­ğım bu.

Ne­ti­ce­de, oy ve­rip ka­rar ve­rip bu­nu ger­çek­leş­ti­re­cek­si­niz, ama, be­nim söy­le­di­ğim bu hu­sus­la­rı ke­sin­lik­le göz­den uzak tut­ma­yın.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Abu­şoğ­lu.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 19.31

 

 

 

DÖR­DÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 19.40

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li İs­ma­il ALP­TE­KİN

KÂTİP ÜYE­LER: Ya­şar TÜ­ZÜN (Bi­le­cik), Gök­han SA­RI­ÇAM (Kırk­la­re­li)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 45'in­ci Bir­le­şi­mi'nin Dör­dün­cü Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

Da­nış­ma Ku­ru­lu­nun bir öne­ri­si var­dır, oku­tu­yo­rum:

V. - ÖNE­Rİ­LER

A) DA­NIŞ­MA KU­RU­LU ÖNE­Rİ­LE­Rİ

1.- Ça­lış­ma sa­at­le­ri­nin ye­ni­den dü­zen­len­me­si­ne iliş­kin Da­nış­ma Ku­ru­lu öne­ri­si

Da­nış­ma Ku­ru­lu Öne­ri­si

                                  No: 28                                                         27/12/2006

Ge­nel Ku­ru­lun; 27/12/2006 ta­rih­li 45'in­ci Bir­le­şi­min­de ça­lış­ma sü­re­si­nin Gün­de­min Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler kıs­mı­nın 9'un­cu sı­ra­sı­na ka­dar olan iş­le­rin ta­mam­lan­ma­sı­na ka­dar ol­ma­sı­nın Ge­nel Ku­ru­lun ona­yı­na su­nul­ma­sı Da­nış­ma Ku­ru­lun­ca uy­gun gö­rül­müş­tür.

                                                                                                                  Bü­lent Arınç

                                                                                                     Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si

                                                                                                                      Baş­ka­nı

                  Eyüp Fat­sa                                Ke­mal Ana­dol           Mu­zaf­fer Kur­tul­mu­şoğ­lu

   AK Par­ti Gru­bu Baş­kan Ve­ki­li       CHP Gru­bu Baş­kan Ve­ki­li         Ana­va­tan Par­ti­si

                                                                                                            Gru­bu Baş­kan Ve­ki­li

BAŞ­KAN - Da­nış­ma Ku­ru­lu öne­ri­si üze­rin­de söz is­te­ği yok.

Öne­ri­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler... Ka­bul et­me­yen­ler... Öne­ri ka­bul edil­miş­tir.

Şim­di 1278 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi'nin gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

IV. - KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER (Devam)

7.- Sam­sun Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ye­ni'nin; 15/11/2000 Ta­rih­li ve 4603 Sa­yı­lı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı, Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti ve Tür­ki­ye Em­lak Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti Hak­kın­da Ka­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Tek­li­fi ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (2/901) (S. Sa­yı­sı: 1278) (Devam)

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Sa­yın Kan­do­ğan, siz, Meh­met Bey'e mi dev­re­di­yor­su­nuz?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Evet efen­dim.

BAŞ­KAN - Ta­mam.

Şim­di, tek­li­fin tü­mü üze­rin­de, şah­sı adı­na, Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Meh­met Eras­lan.

Bu­yu­run Sa­yın Eras­lan.

MEH­MET ERAS­LAN (Ha­tay) - Sa­yın Baş­kan, çok de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Bu tek­lif, 4603 sa­yı­lı ka­nun­la ya­pı­lan dü­zen­le­me uya­rın­ca, ye­ni­den ya­pı­lan­dır­ma ve his­se sa­tış iş­lem­le­ri için ta­nı­nan sü­re, ge­rek­çe­de, 25/11/2005 ta­ri­hin­de so­na er­miş­tir di­yor ve bu sü­re içe­ri­sin­de, 4603 sa­yı­lı Ka­nun'un amaç­la­rın­dan bi­ri­ni oluş­tu­ran ye­ni­den ya­pı­lan­dır­ma sü­re­ci ta­mam­lan­mış olup özel­leş­tir­me sü­re­ci ise hâlen de­vam et­mek­te ol­du­ğun­dan -Halk Ban­ka­sı­nın özel­leş­ti­ril­me­siy­le il­gi­li, ona atıf­ta bu­lu­nu­lu­yor- anı­lan ka­nu­nun sü­re­si­nin uza­tıl­ma­sıy­la il­gi­li bir ka­nun tek­li­fi.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, özel­leş­tir­me­ler mut­la­ka ola­cak­tır, sa­tış­lar mut­la­ka ola­cak­tır; fa­kat, bu sa­tış­lar­da, ön­ce­li­ğin yer­li ser­ma­ye­ye ta­nın­ma­sı önem­li bir ko­nu­dur di­ye dü­şü­nü­yo­ruz. Özel­leş­tir­me ya­pı­lır iken, cum­hu­ri­ye­tin ka­za­nım­la­rı, mil­le­ti­mi­zin ka­za­nım­la­rı, 73 mil­yon ül­ke in­sa­nı­nın on yıl­lar bo­yun­ca oluş­tur­muş ol­duk­la­rı bu ka­za­nım­la­rın özel­leş­ti­ril­me­si doğ­ru ya­pıl­ma­lı­dır, kârlı ya­pıl­ma­lı­dır.

Bir de­fa, Halk Ban­ka­sı­nın özel­leş­ti­ril­me­si­ne ka­ti su­ret­le kar­şı ol­du­ğu­mu ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. En azın­dan, Halk Ban­ka­sı­nın özel­leş­ti­ril­me­si­nin ve sa­tı­şı­nın, ya­ban­cı ser­ma­ye­ye de­ğil, yer­li ser­ma­ye­ye yö­ne­lik ya­pıl­ma­sı­nın, ulu­sal çı­kar­la­rı­mız ve men­fa­at­le­ri­miz açı­sın­dan da da­ha doğ­ru ola­ca­ğı ka­na­atin­de­yim.

Özel­leş­tir­me­ler ya­pı­lır­ken, sa­tış­lar ya­pı­lır­ken, ger­çek­ten, kârlı ma­hi­yet­te ve doğ­ru ma­hi­yet­te sa­tış­lar ola­rak Türk ta­ri­hi­ne geç­me­li­dir dü­şün­ce­sin­de­yiz.

Ba­kın, TÜP­RAŞ sa­tı­lır­ken, 28 Şu­bat 2005 ta­ri­hin­de, Ofer-Kut­man iki­li­si, Glo­bal Men­kul De­ğer­ler ad­lı şir­ket, Özel­leş­tir­me İda­re­si Baş­kan­lı­ğı­na mü­ra­ca­at edi­yor, TÜP­RAŞ'a ait his­se­le­rin bir kıs­mı­nı bel­li bir fi­yat­tan ala­ca­ğı­nı söy­lü­yor.

Ba­kın, bu, çok önem­li bir mev­zu. Özel­leş­tir­me­nin na­sıl ya­pıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni, biz, bu­ra­da ifa­de eder­ken, na­sıl ya­pıl­ma­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni de, yi­ne, TÜP­RAŞ'ın sa­tı­şın­da, ger­çek­ten, önem­li bir ör­nek ola­rak, bu­ra­da te­yit edi­yo­ruz. Ay­nı gün tüm iş­lem­ler ta­mam­la­nı­yor, fir­ma mü­ra­ca­at edi­yor; TÜP­RAŞ'ın his­se­le­ri­nin alın­ma­sı­na iliş­kin mü­ra­ca­at­lar, iş­lem­ler bir gün içe­ri­sin­de ta­mam­la­nı­yor.

Aca­ba, va­tan­da­şı­mız, dev­le­tin ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı­nın han­gi­sin­de, bir gün­de, iş ve iş­lem­le­ri­ni bi­ti­ri­yor? Ben, onu, si­zin tak­di­ri­ni­ze su­nu­yo­rum.

Ku­ru­mun özel­leş­ti­ril­me­si gün­de­me gel­di­ğin­de, TÜP­RAŞ'ın, İMKB'de­ki TÜP­RAŞ his­se­le­ri­nin de­ğe­ri anor­mal bir yük­se­liş gös­te­ri­yor. Bu­nun so­nu­cun­da, al­tı ay­lık bir sü­re­den son­ra, fir­ma, 752 mil­yon do­lar kâr el­de edi­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, TÜP­RAŞ'ın 14,76'sı­nı yüz­de 10 is­kon­toy­la. -his­se­ler, ta­bii, o za­man 17 mil­yon li­ray­dı- 15 mil­yon 400 bin li­ra­ya sa­tı­lı­yor TÜP­RAŞ'ın her bir his­se­si. Bir haf­ta son­ra her bir his­se­nin fi­ya­tı 22 mil­yon li­ra olu­yor. Bir haf­ta içe­ri­sin­de, 150 mil­yon do­lar kâr el­de edi­li­yor fir­ma ta­ra­fın­dan.

Şim­di, bu­nun ir­de­len­me­si ge­re­ki­yor. Bun­lar cum­hu­ri­ye­tin ka­za­nım­la­rı, bun­lar mil­le­tin ka­za­nım­la­rı. Özel­leş­tir­me kap­sa­mın­da olan ka­mu ik­ti­sa­di te­şeb­büs­le­ri ve ban­ka­lar özel­leş­ti­ri­lir­ken, de­ğer­le­ri nis­pe­tin­de sa­tıl­mı­yor, de­ğer­le­ri nis­pe­tin­de özel­leş­ti­ril­mi­yor. Bi­zim iti­ra­zı­mız bu­ra­ya. Bir sa­tış ya­pı­lı­yor, bir haf­ta­da 150 mil­yon do­lar kâr el­de edi­li­yor, al­tı ay­da 752 mil­yon do­lar kâr el­de edi­li­yor.

Ba­kın, da­ha son­ra, TÜP­RAŞ'ın yüz­de 65,76'lık bö­lü­mü -ba­kın bu­ra­sı çok önem­li, TÜP­RAŞ'ın yüz­de 65,76'lık bö­lü­mü- 1 mil­yar 300 mil­yon do­la­ra sa­tı­lı­yor. Sa­yın Ba­ka­nı­mız da o za­man çık­tı, de­di ki: "Çok gü­zel bir sa­tış ol­du, kârlı bir sa­tış ol­du. Bu sa­tış­ta hiç­bir şey yok." Pet­rol İş Sen­di­ka­sı, bu sa­tı­şı yar­gı­ya gö­tü­rü­yor ve yar­gı bu sa­tı­şı ip­tal edi­yor, yü­rüt­me­yi dur­dur­ma ka­ra­rı ve­ri­yor. Da­ha son­ra, tek­rar, TÜP­RAŞ'ın sa­tı­şı söz ko­nu­su olu­yor ve yüz­de 51'lik bö­lü­mü 4 mil­yar 140 mil­yon do­la­ra sa­tı­lı­yor.

Ar­ka­daş­lar, bir Sa­yın Ba­ka­nı­mız "Kârlı bir sa­tış­tır." di­yor ise ve yüz­de 65,76'lık bö­lü­mü, TÜP­RAŞ'ın, sa­de­ce 1 mil­yar 300 mil­yon do­la­ra sa­tı­lı­yor ise ve yar­gı bu­nu ip­tal edi­yor ise, ara­dan kı­sa bir sü­re son­ra, sa­de­ce yüz­de 51'lik bö­lü­mü -yüz­de 65,76 de­ğil, sa­de­ce yüz­de 51'lik bö­lü­mü- 4 mil­yar 140 mil­yon do­la­ra sa­tı­lı­yor ise, ben, bu­nu, ya­ni, ne­re­ye, ne­ye sığ­dı­ra­ca­ğı­mı bi­le­mi­yo­rum.

Az ön­ce Sa­yın Eli­taş de­di ki: "Halk için, hal­ka uy­gun ne ise onu ya­pa­ca­ğız." Pe­ki, halk için, hal­ka uy­gun olan sa­tış bu mu? Ben, Pet­rol İş Sen­di­ka­sı­na te­şek­kür edi­yo­rum yar­gı­ya gö­tür­dü­ğü için. Yar­gı­nın has­sa­si­ye­ti de çok önem­li ve bu­ra­da, en az, Türk eko­no­mi­si­ne, bu sa­tı­şın ip­ta­liy­le 4 mil­yar do­lar kârın el­de edil­di­ği apa­çık or­ta­da­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, ba­kın, Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu il­le­rin­de ka­mu ik­ti­sa­di te­şeb­büs­le­ri ka­ti su­ret­te sa­tıl­ma­ma­lı­dır. Özel­leş­tir­me, her şe­yi sat­mak de­ğil­dir; cum­hu­ri­ye­tin ka­za­nım­la­rı­nı, mil­le­ti­mi­zin ka­za­nım­la­rı­nı, ka­mu ik­ti­sa­di te­şeb­büs­le­ri­ni, dev­le­tin ban­ka­la­rı­nı, her şe­yi sat­mak de­ğil­dir özel­leş­tir­me. Özel­leş­tir­me ya­pı­lır iken, Tür­ki­ye'de, özel­lik­le Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu il­le­rin­de, sos­yo­eko­no­mik açı­dan de­ğer­len­dir­me­le­rin ya­pıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Ba­kın, böl­ge­sel ge­liş­miş­lik fark­la­rı var­dır, bun­lar, göz önün­de bu­lun­du­rul­ma­lı­dır, böl­ge­de te­rör me­se­le­si var­dır. Sek­sen yıl­dan be­ri, dok­san yıl­dan be­ri, yüz yıl­dan be­ri oluş­tur­du­ğu­muz bir­ta­kım ku­rum­sal ya­pı­la­rı­mız hep sa­tı­lı­yor ve o sa­tış­tan son­ra, ora­da ça­lı­şan­lar çı­ka­rı­lı­yor ve za­ten iş­siz­lik ora­nı her ge­çen gün ar­tar iken, Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu il­le­ri­miz­de, ma­ale­sef, in­san­la­rı­mız, bu özel­leş­tir­me­ler ve bu sa­tış­lar aka­bin­de bü­yük bir mağ­du­ri­ye­te uğ­ru­yor. Bu ge­liş­miş­lik fark­la­rı göz önün­de bu­lun­du­rul­ma­lı­dır, böl­ge­nin sos­yo­eko­no­mik so­run­la­rı göz önün­de bu­lun­du­rul­ma­lı­dır. Özel­lik­le, her ge­çen gün, bi­ze bü­yük so­run olan te­rör olay­la­rı ar­tış gös­te­rir iken, o böl­ge­de­ki KİT'le­rin, Ka­mu İk­ti­sa­di Te­şeb­büs­le­ri­nin özel­leş­ti­ril­me­si ko­nu­su­na çok da­ha du­yar­lı ba­kıl­ma­lı­dır dü­şün­ce­sin­de­yim.

Di­ğer ta­raf­tan, Ga­la­ta­port'a bak­tı­ğı­mız za­man yi­ne ay­nı. Kırk do­kuz yıl­lı­ğı­na yap-iş­let-dev­ret mo­de­li uy­gu­la­nı­yor ve ba­kı­nız, ilk üç yı­lı hiç öde­me­siz, ilk beş yı­lın­da 7 mil­yon 418 bin eu­ro öde­ne­cek, ilk on yıl­da öde­ne­cek pa­ra 34 mil­yon eu­ro, yir­mi yıl­da öde­ne­cek pa­ra ise -yap-iş­let mo­de­liy­le kırk do­kuz yıl­lı­ğı­na- 152 mil­yon eu­ro. Ba­kın, 100 bin met­re ka­re­lik ar­sa­ya 151.652 met­re ka­re­lik in­şa­at ya­pı­la­cak, ama, yir­mi yıl­da öde­ne­cek pa­ra, sa­de­ce 152 mil­yon eu­ro. Bu 152 mil­yon eu­ro, 151 bin met­re ka­re­nin de­ğil, 50 bin met­re ka­re­nin, İs­tan­bul gi­bi bir yer­de 50 bin met­re ka­re­nin pa­ra­sı de­ğil­dir. Böy­le bir özel­leş­tir­me, böy­le bir sa­tış, böy­le bir an­laş­ma uy­gun de­ğil­dir.

Ku­şa­da­sı'na ba­kı­yo­ruz, yi­ne, ora­da da ay­nı so­run var. Ku­şa­da­sı'nda, yö­net­me­lik­ler çı­ka­rı­lı­yor, özel ka­nun­lar çı­ka­rı­lı­yor ve çok il­ginç­tir, çok il­ginç­tir, ba­kın, 7 bin met­re ka­re­lik dol­gu ala­nı oluş­tu­ru­lu­yor Ku­şa­da­sı'nda, in­şa­ata mü­sa­it hâle ge­ti­ri­li­yor.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - 7 bin met­re ka­re­lik dol­gu ala­nı oluş­tu­rul­duk­tan son­ra in­şa­ata mü­sa­it hâle ge­ti­ri­li­yor. Yar­gı ka­rar­la­rı bu de­ği­şik­li­ği en­gel­li­yor. Bu­nun üze­ri­ne, iha­le­ye hu­ku­ki bo­yut ka­zan­dır­mak için, Ba­kan­lık, Kı­yı Ka­nu­nu Yö­net­me­li­ği'nde de­ği­şik­lik ya­pı­yor. Bu ara­da, iha­le­yi ka­za­nan grup, 90 mil­yon eu­ro­ya kar­şı­lık, Ege De­ni­zi'ni ki­ra­la­ma an­laş­ma­sı ya­pı­yor ve de­ni­zi dol­dur­ma­ya baş­lı­yor. Ba­kan­lı­ğın bu ko­nuy­la il­gi­li yap­mış ol­du­ğu plan de­ği­şik­li­ği Da­nış­tay ta­ra­fın­dan ip­tal edi­li­yor. Da­nış­tay ip­tal ka­ra­rı­nı or­ta­dan kal­dır­mak için Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si özel ka­nun çı­ka­rı­yor ve bu ka­nun Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne gö­tü­rü­lü­yor.

Te­le­kom 6,5 mil­yar do­la­ra özel­leş­ti­ril­di. 1994 yı­lın­da, Te­le­ko­mun yüz­de 51'lik bö­lü­mü 19,5 mil­yar do­la­ra özel­leş­ti­ril­di, sa­tıl­dı. Ama, o za­man, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne gö­tü­rül­dü ve o za­man, Tür­ki­ye'nin iç bor­cu 19,5 mil­yar do­lar­dı.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - Bi­ti­ri­yo­rum, bi­ti­ri­yo­rum…

BAŞ­KAN - Efen­dim, son cüm­le­ni­zi ri­ca edi­yo­rum.

MEH­MET ERAS­LAN (De­vam­la) - 1994 yı­lın­da 19,5 mil­yar do­lar Türk eko­no­mi­si­nin bor­cu var iken, o za­man­ki ra­kam­la, Te­le­kom 19,5 mil­yar do­la­ra sa­tı­lı­yor­du, sa­tı­lan pa­ray­la bi­zim iç bor­cu­muz öde­ni­yor­du. Ama, ma­ale­sef, 6,5 mil­yar do­la­ra sa­tı­lan Te­le­kom, 175 mil­yar do­lar olan Türk eko­no­mi­si­nin yüz­de 5'ini da­hi kar­şı­la­ya­ma­ya­cak du­rum­da­dır.

İş­te, sa­tış­lar ya­pı­lır­ken, özel­leş­tir­me­ler ya­pı­lır­ken, mil­le­ti­mi­zin ka­za­nım­la­rı, cum­hu­ri­ye­ti­mi­zin ka­za­nım­la­rı ve 73 mil­yon ül­ke in­sa­nı­nın hak­kı olan bu ku­rum­sal kim­lik­le­rin sa­tı­şın­da, çok da­ha du­yar­lı ha­re­ket edil­me­si ge­rek­mek­te­dir, he­sap­lı ha­re­ket edil­me­si ge­rek­mek­te­dir; her şe­yi sa­ta­lım, her şey sa­tıl­sın man­tı­ğıy­la ha­re­ket edil­me­me­si ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum. Ye­ni­den, Halk Ban­ka­sı­nın, Zi­ra­at Ban­ka­sı­nın sa­tı­mı, özel­leş­ti­ril­me­si ve­sa­ire gi­bi ko­nu­la­rın ele alın­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni il­gi­li Ba­ka­nı­mız­dan is­tir­ham edi­yo­rum ve Ge­nel Ku­ru­lu say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Eras­lan.

Şah­sı adı­na, İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Nev­zat Yal­çın­taş. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Bu­yu­run efen­dim.

NEV­ZAT YAL­ÇIN­TAŞ (İs­tan­bul) - Çok te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Si­zin, ada­let ve hu­kuk an­la­yı­şı­nız sa­ye­sin­de söz ala­bil­dim; çün­kü, İç Tü­zük'ün mad­de­le­ri, yö­ne­tim­le­ri­mi­zin iş­le­yi­şi ve­sa­ire so­nun­da, ger­çek­ten, söz al­mak bir ma­ha­ret hâli­ne gel­miş­tir. Si­ze te­şek­kür edi­yo­rum.

Efen­dim, ba­zen, bu­ra­da, be­nim şah­sen şa­şır­dı­ğım du­rum­lar or­ta­ya çı­kı­yor. Şim­di, şu ka­nun, eko­no­mi­nin te­mel ka­nu­nu sa­yı­la­bi­le­cek bir ko­nuy­la doğ­ru­dan doğ­ru­ya iliş­ki­li; bü­tün bir eko­no­mi­yi il­gi­len­di­ri­yor, eko­no­mi ida­re­si­ni il­gi­len­di­ri­yor. Fa­kat, sa­de­ce, bir ar­ka­da­şı­mı­zın, çok de­ğer­li bir ar­ka­da­şı­mı­zın ka­nun tek­li­fi ola­rak ge­li­yor. Ya­ni, bek­le­nir ki, te­ori­de, Hükûmet böy­le bir şey ge­tir­sin, Hükûme­ti­miz, bu­nu, ne­den… Pe­ki, ka­nun tek­li­fi yap­ma hak­kı he­pi­mi­zin yok mu? Var. Fa­kat, bu ka­dar te­mel bir me­se­le­de, herhâlde, Hükûmet­le iş­ti­ra edil­miş ol­mak ge­re­kir; çün­kü, ida­re on­la­rın om­zun­da ve el­de­ki bü­tün do­ne­le­re, -dev­le­tin, Hükûme­tin, ba­kan­lık­la­rın sa­hip ol­du­ğu, o ka­dar çok do­ne var­dır ki, böy­le bir ka­nu­na evet di­ye­bil­mek için -ona da sa­hip ol­ma­sı la­zım ge­lir. Ben, bu on yıl­lık sü­re­ye ay­kı­rı ko­nu­şu­yor de­ği­lim; ama, me­se­le­nin baş­ka bir özü var, o da, doğ­ru­dan doğ­ru­ya özel­leş­tir­me po­li­ti­ka­sıy­la il­gi­li. Keş­ke özel­leş­tir­me­den so­rum­lu aziz kar­de­şi­miz, Ba­ka­nı­mız da bu­ra­da ol­say­dı.

Özel­leş­tir­me, ne­den 1970'ler­den son­ra bü­tün dün­ya­nın gün­de­mi­ne gir­di? Se­bep ba­sit: Eko­no­mi ida­re­si­nin, özel­lik­le iş­let­me­le­rin ras­yo­nel ça­lış­tı­rı­la­bil­me­si, her alan­da ve­rim­li­li­ğin re­ali­ze edi­le­bil­me­si, ya­ni, emek ve­rim­li­li­ği, ham mad­de ve­rim­li­li­ği, ser­ma­ye ve­rim­li­li­ği, say git­sin ve so­nun­da da böy­le bir şart­la­rı ta­hak­kuk eden iş­let­me­le­rin kay­nak mey­da­na ge­tir­me­si. Ona "ya­rat­ma" di­yor­lar, ama, biz, o ke­li­me­yi kul­lan­mak ye­ri­ne, kay­nak mey­da­na ge­ti­rip eko­no­mi­ye ye­ni hız­lar, ye­ni ya­tı­rım­lar sağ­lan­ma­sı... Şim­di, bu da ser­best pi­ya­sa eko­no­mi­si­nin ge­re­ği, çün­kü, re­ka­be­ti de bu ras­yo­na­li­te ve ve­rim­li­lik dı­şın­da, tam re­ka­bet şart­la­rı­nı da do­ğu­rur. Biz de, el­bet­te, böy­le bir şey­den ka­çı­na­maz­dık.

Bu­nun, ba­şa­rı­lı ör­nek­le­ri var. Ba­şa­rı­lı ör­nek­le­rin ba­şın­da, hiç şüp­he­siz, İn­gil­te­re ge­li­yor, ama, Thatc­her İn­gil­te­re'si; ya­ni, eko­no­mi­de mu­ha­fa­zakâr, li­be­ral olan bir yer­de özel­leş­tir­me ya­pı­lı­yor.

Ben -za­ma­nı­mız herhâlde dar olu­yor, he­men Tür­ki­ye'ye ge­li­yo­rum- Tur­gut Bey za­ma­nın­da, Thatc­her'dan da ör­nek ala­rak, bu­na gi­ril­di ve biz­ler de bu işin içe­ri­sin­de ol­duk. Ne ba­kım­dan? Oda­lar Bir­li­ği Yük­sek İs­ti­şa­re Ku­ru­lu Baş­ka­nıy­dım. Aziz kar­de­şi­miz de ora­da, çok kıy­met­li bir araş­tır­ma­cı ola­rak, Ömer Abu­şoğ­lu, se­ne­ler­ce ça­lış­tı. Bi­zim, bu işin içi­ne gir­me­mi­zin se­be­bi, bir ta­raf­tan ül­ke­yi ida­re eden Baş­ba­kan, ya­ni, rah­met­li Tur­gut Bey'in ar­zu­su, is­te­ği, be­ra­ber ça­lış­mış se­ne­ler­ce; öbür ta­raf­tan da Yük­sek İs­ti­şa­re Ku­ru­lu -ve ya­rı resmî bir ku­ru­luş­tu Oda­lar Bir­li­ği, ba­kan­lar, il­gi­li ge­nel mü­dür­ler, bu is­ti­şa­re top­lan­tı­la­rı­nın ilk sı­ra­la­rın­da otu­ran ar­ka­daş­la­rı­mız­dı- Ma­li­ye Ba­ka­nı, eko­no­mi­den so­rum­lu di­ğer ba­kan­lar, umum­la­rı ge­lir, is­ti­şa­re ora­da ya­pı­lır­dı. Özel­leş­tir­me o za­man çık­tı ve o za­man, bu­nu ge­liş­tir­mek imkânla­rı ele alın­dı. Kav­ram­sal ve uy­gu­la­ma­da­ki ak­sak­lık­lar var­dı. Bu ak­sak­lık­la­rın gi­de­ri­le­bil­me­si için, me­se­le­le­ri dü­şü­ne­rek, adı­mı­nı at­tı­ğı ye­rin sağ­lam ol­du­ğu­nu bi­le­rek gö­tü­rül­me­ye ça­lı­şıl­dı. Cer­ra­hi bir mü­da­ha­le ya­pı­lır­ken, bu… Özel­leş­tir­me cer­ra­hi mü­da­ha­le­dir. Çün­kü, Ah­met'in, Meh­met'in hı­zar fab­ri­ka­sı özel­leş­ti­ril­mi­yor, dev­le­tin bin­ler­ce ki­şi ça­lış­tı­ran ana sek­tör­le­rin­den, de­mir çe­li­ğin­den tu­tun, iş­te pet­ro­lün­den ve­sa­ire­si­ne ka­dar, on­lar özel­leş­ti­ri­li­yor. O za­man, cer­ra­hın elin­de­ki bis­tu­ri o da­mar­lar­da bir şey ya­par­ken ana atar­da­mar­la­rı kes­me­me­si la­zım. O yüz­den, ya­ban­cı şir­ket­ler fi­lan fi­zi­bi­li­te etüt saf­ha­sın­da ça­lış­tı­rı­lır. Ya­ban­cı şir­ke­te ver­mek di­ye bir ön yar­gı yok­tur. Onun için, ya­vaş git­ti, şim­di hız­lı gi­di­yor. Se­vi­ne­bi­li­riz, fa­kat, ta­mi­ri zor ha­ta­lar yap­ma­mak, ri­zi­ko­yu ar­tır­ma­mak şar­tıy­la. Kı­lı kırk ya­ra­rak git­mek du­ru­mun­da­yız. Top­tan­cı bir gö­rüş… Bu­na top­tan­cı gö­rüş… Uzun dü­şün­düm, et­tim, ne de­sem?.. "Fa­na­tik" de­sem, çok ağır bir ke­li­me. "Gö­zü ka­pa­lı" de­sem, o da bi­raz in­saf­sız ola­bi­lir -eh, bir or­ta yol bu­la­lım- Top­tan­cı bir gö­rüş­le bu­na git­mek bi­zi ağır ve­bal al­tı­na so­kar. Bu, içi­miz­den bir ar­ka­da­şın gö­rü­şü ola­rak gel­di, Hükûmet gö­rü­şü de­ğil. O za­man şu­ra­da­ki ar­ka­daş, he­pi­mi­zin tek tek so­rum­lu­lu­ğu al­tın­da.

Bu­ra­da kaç ki­şi var? Kaç ki­şi­yiz? Ben bi­raz ev­vel say­dım; biz, ik­ti­dar par­ti­si, bü­yük par­ti 34-35 ki­şi. Bel­ki şim­di ko­ri­dor­dan ar­ka­daş­lar gir­miş­tir…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Tek­lif sa­hi­bi de bu­ra­da yok Ho­cam.

NEV­ZAT YAL­ÇIN­TAŞ (De­vam­la) - Se­ya­hat­tey­miş, sor­dum. Do­la­yı­sıy­la, biz o ka­da­rız, 40 ki­şi ol­mu­yo­ruz. İş­te, ana mu­ha­le­fet par­ti­miz de 5 ki­şi gö­zü­kü­yor. 6… Par­don, af­fe­der­si­niz. Tun­ce­li bu­ra­da da, siz ora­da… Ni­ha­yet, di­ğer ar­ka­daş­la­rı­mız da bel­li. Ya­ni, he­pi­mi­zi top­la­sa­nız şu­ra­da 50 ki­şi­yi bul­mu­yo­ruz.

KE­MA­LET­TİN GÖK­TAŞ (Trab­zon) - Dı­şa­rı­da ar­ka­daş­lar çok.

NEV­ZAT YAL­ÇIN­TAŞ (De­vam­la) - Evet, dı­şa­rı­da­ki­ler bu­ra­da sa­yıl­maz ki. Siz biz­zat söy­lü­yor­su­nuz: "Dı­şa­rı­da­ki­ler…" Ben de za­man za­man dı­şa­rı­da olu­yo­rum.

KE­MA­LET­TİN GÖK­TAŞ (Trab­zon) - İh­ti­yaç için dı­şa­rı­ya gi­rip çı­kı­lı­yor Ho­cam.

NEV­ZAT YAL­ÇIN­TAŞ (De­vam­la) - İs­te­di­ği ka­dar gel­sin­ler sa­yı 70'i bul­maz aziz kar­de­şim. Ya­ni, bu­nu da zap­ta ge­çi­ri­yo­rum. Bu ka­rar alı­na­cak. "Ek­se­ri­yet var mı?" Var. "Ka­bul eden­ler… Et­me­yen­ler…" Ama, böy­le bir sa­yı­sal için­de alı­na­cak­tır. Mu­ha­le­fet de bir za­af gös­te­ri­yor. Mu­ha­le­fet de, hay­di 20 ki­şi la­zım, aya­ğa kalk... Yok. 5 ki­şi de ora­da. Şim­di, bu ka­dar ha­ya­ti, önem­li bir şey­de biz bu­ra­da şim­di bü­tün bir ge­le­ce­ği bağ­la­yan bir şey… Pe­ki, bi­zim bu­ra­da­ki has­sa­si­ye­ti­miz ne­den­dir? Ben, çok sık söz alan bir ar­ka­da­şı­nız de­ği­lim, o yüz­den Sa­yın Baş­ka­nı­ma ri­ca et­tim, lüt­fet­ti, ve­ri­yor. Çün­kü, ban­ka­cı­lık sek­tö­rü özel­leş­mi­yor Tür­ki­ye'de, ban­ka­cı­lık sek­tö­rü ya­ban­cı­la­şı­yor. Şu an­da­ki nis­pet yüz­de 40'ı bul­du. Mü­za­ke­re­le­ri ya­pı­lan­lar­la bun­lar çok ya­kın­da... Ya­ni, biz bel­ki se­çim me­çim ay­ra­bı­na var­dı­ğı­mız za­man yüz­de 50'ye yak­la­şa­cak. Bu, fi­nans sek­tö­rü­nün, dış eko­no­mik odak­la­rı­nın eli­ne geç­me­si­dir, mer­kez­le­rin eli­ne geç­me­si­dir. Çün­kü, ay­nı şe­kil­de bi­li­yor­su­nuz bor­sa­da var­lar.

Şim­di, ben böy­le de­yin­ce, ha­ya­tı­nı ge­liş­me­ye, Plan­la­ma yıl­la­rın­da, üni­ver­si­te­de ders ver­miş bir in­sa­na, bir ar­ka­daş çı­kı­yor "Ho­cam, siz ya­ban­cı ser­ma­ye kar­şı mı­sı­nız?" Bu­nu söy­le­ye­cek, zih­nin­den ge­çen ar­ka­daş­la­ra bir ger­çe­ği ha­tır­la­ta­yım: Ana­ya­sa Mah­ke­me­si 6224, bu­nu ip­tal ve­sa­iri­ne gi­din­ce, o za­man ya­ban­cı ser­ma­ye, rah­met­li Tur­gut Bey "Ho­cam, bir sen an­cak ik­na ede­bi­lir­sin. Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne git, özel bir top­lan­tı yap." Bir çok ya­kın ak­ra­bam üyey­di, ona ri­ca et­tim, de­dim: Ge­le­yim an­la­ta­yım, baş­ka ül­ke­ler ne ya­pı­yor, İs­pan­ya ne ya­pı­yor, İr­lan­da ne ya­pı­yor ya­ban­cı ser­ma­ye­yi çek­mek için, baş­ka­la­rı ne ya­pı­yor; be­da­va ar­sa, be­da­va ener­ji de­ne­cek ka­dar ucuz, ve­sa­ire; an­la­ta­yım, bu­nun ip­ta­li­ne git­me­yin, bi­zim ya­ban­cı ser­ma­ye­ye ih­ti­ya­cı­mız var. Git­tik, an­lat­tık. Tur­gut Bey bel­ki -rah­met­li- aler­ji çe­ker di­ye ken­di­si git­me­di. En az be­nim ka­dar bi­li­yor­du. Ve de­ğiş­ti on­la­rın da gö­rü­şü ve Ya­ban­cı Ser­ma­ye Ka­nu­nu'nun en önem­li mad­de­le­ri­ni ip­tal et­mek­ten te­vak­ki et­ti­ler, çe­kil­di­ler. Bu­nu, he­men­ce ba­na, ge­çen se­fer de bu­ra­da bir ar­ka­daş kalk­tı, "Ar­ka­daş, siz ya­ban­cı ser­ma­ye­ye kar­şı mı­sı­nız?" Bu­na faz­la gir­mi­yo­rum, şah­si­le­şe­bi­lir iş.

Şim­di, özel­leş­tir­me­de ya­ban­cı­laş­tır­ma olun­ca ne olur? Ya­ban­cı, sa­de­ce iç ser­ma­ye­de­ki lük­ra­tif, sa­de­ce ve sa­de­ce kâra dö­nük zih­ni­yet­le ça­lış­maz. On­lar ay­nı za­man­da ken­di ül­ke­le­ri… On­lar bü­yük ku­ru­luş­lar­dır. Say­ma­ya­yım bu ku­ru­luş­la­rı, ço­ğu­nuz bi­li­yor­su­nuz. Ken­di ül­ke­le­ri­nin eko­no­mik po­li­ti­ka­la­rı­nın da, ken­di pi­ya­sa­la­rı­nın, ken­di tüc­car­la­rı­nın, ken­di sa­na­yi­le­ri­nin, ken­di dış po­li­ti­ka sis­tem­le­ri­nin yü­rü­tü­cü­le­ri­dir. Zan­ne­di­yor mu­yuz ki, fa­lan­ca fi­lan­ca ban­ka­yı, biz, Yu­nan ser­ma­ye­si­ne ver­dik. Oh, ne âlâ, on­lar ça­lı­şa­cak, biz ça­lı­şa­ca­ğız, el ele ve­re­ce­ğiz. Ha­yır, kri­tik nok­ta­da, o, Yu­na­nis­tan'ın ve bi­zi çev­re­le­yen di­ğer prob­lem­le­rin hâllin­de ken­di leh­le­ri­ne bir un­sur ola­rak or­ta­ya çı­ka­cak­tır. Ay­rı­ca, şim­di söz ko­nu­su olan iki ban­ka, ya­ni, bi­ri­si Halk Ban­ka­sı, bi­ri­si Zi­ra­at. Efen­dim, Zi­ra­ata şim­di­lik el sür­me­dik.

Ar­ka­daş­lar, he­pi­mi­zin tec­rü­be­si var, el sü­rü­le­cek­tir ve bu gi­ri­şim­ler, Ana­ya­sa'nın sos­yal ni­te­li­ği­ne de ay­kı­rı­dır, çün­kü, bu ban­ka­lar, he­pi­mi­zin bil­di­ği gi­bi, bi­ri­si es­naf, hal­kı­mı­zın şu ka­da­rı­nı tem­sil edi­yor, öbü­rü çift­çi. Ne di­yor Ana­ya­sa: Sos­yal grup­lar, alt ge­lir grup­la­rı­nın…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

NEV­ZAT YAL­ÇIN­TAŞ (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, bi­li­yo­rum, bel­ki su­is­ti­mal edi­yo­rum, ama, ben, ha­ya­ti bir nok­ta üze­rin­de dur­du­ğu­mu zan­ne­di­yo­rum. Lüt­fen, ba­na bi­raz mü­sa­ade edin.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run efen­dim.

NEV­ZAT YAL­ÇIN­TAŞ (De­vam­la) - Bu iki sos­yal gru­ba kar­şı dev­le­tin ko­ru­yu­cu ka­nat­la­rı­dır, Halk Ban­ka­sı öy­le­dir, Zi­ra­at da öy­le­dir. El­den çık­tı ve ya­ban­cı­la­rın eli­ne geç­ti. Eh, dev­le­ti­miz, bi­raz ev­vel ka­bul et­ti, biz de pa­ra ve­re­ce­ğiz ora­ya büt­çe­den, ne ka­dar pa­ra bu­la­bi­lir­sek. Ucuz kre­di ver­sin ve­sa­ire… Bu, fev­ka­la­de inan­dı­rı­cı­lı­ğı zor bir me­ka­niz­ma­dır.

Pe­ki, bu özel­leş­tir­me­de gö­zü­mü­zü ka­pa­ya­rak -yi­ne "fa­na­tik" ke­li­me­si­ni kul­lan­mak is­te­me­di­ğim­den- böy­le şey­le­re gi­der­sek, ne­ler ola­bi­li­yor? Olan­la­rı gö­rün. İş­te, bi­rin­ci­si, biz, al­kol­lü iç­ki­yi üre­ten iş­let­me­le­ri özel­leş­tir­dik. Sa­bah­ki cel­se­de -hah, Ho­ca­mız bu­ra­da­dır- ra­kam­la­rı ver­di al­kol tü­ke­ti­min­de. Siz zan­ne­di­yor mu­su­nuz ki, bu al­kol tü­ke­ti­mi­nin bu ka­dar art­ma­sı, sa­de­ce tu­rizm sek­tö­rün­de­ki pat­la­ma­dan? Ha­yır, iç tü­ke­tim ar­tı­yor. Sa­de­ce bi­zim üni­ver­si­te­le­ri­mi­ze ge­lin ve al­ko­lizm­le mü­ca­de­le eden kli­nik­ler var biz­de, ora­da­ki in­san­la­rı gö­rün, hem de en­te­lek­tü­el in­san­lar bir kıs­mı, ne hâlle­re düş­müş­ler? Sos­yal dev­let böy­le şe­yi ka­bul ede­mez. He­le, bi­zim, mu­ha­fa­zakâr de­mok­rat di­yo­ruz ken­di­mi­ze ve böy­le­yiz, bu­na da ina­nı­yo­ruz. On­dan son­ra, biz, al­ko­lü ser­best bı­ra­kı­yo­ruz. Özel sek­tö­re ver­mek, ser­best bı­rak­mak… Ora­da re­ka­bet, ora­da ilan, rek­lam ve ora­da teş­vik var­dır. Bu­gün hâlâ ik­ti­sa­di dev­let te­şek­kül­le­ri, KİT, ve­sa­ire, çı­kar­dık­la­rı neş­ri­yat­lar­la on­lar teş­vik edi­yor­lar. Ben kür­sü­ye ge­ti­rip, bun­la­rı, si­ze, ilan­la­rı gös­ter­mek is­te­mi­yo­rum ve­ya­hut da iş­te uğ­raş­tık, di­diş­tik, bu­ra­da he­pi­ni­zin de has­sa­si­ye­tiy­le te­le­viz­yon­la­rı­mı­zın ve ar­ka­sın­dan rad­yo­la­rı­mı­zın, ga­ze­te­le­ri­mi­zin yüz­de 100 ya­ban­cı ser­ma­ye­ye esir ol­ma­ma­sı için ka­nu­nun 2'nci mad­de­sin­de de­ği­şik­lik ya­pıl­dı ve ben de ga­ze­te­de te­şek­kür et­tim Hükûme­te, sevk et­me­di.

Pe­ki ne ol­du? Bir Türk ta­bi­iye­ti­ne gir­me me­ka­niz­ma­sı­nı kul­la­nan Ame­ri­ka men­şe­li bir fir­ma, tek­rar, de­ğiş­ti­re­rek al­dı ve on­dan son­ra da dün­ya ça­pın­da, ço­ğu­nu­zun çok ya­ki­nen bil­di­ği bir tröst alan Mur­doch ve onun fir­ma­sı­na kay­dır­ma. Ecel ol­du -Ce­na­bı­hakk'ın yaz­dı­ğı bir şey- dev­re­de­me­den fi­lan -Al­lah rah­met ey­le­sin, he­pi­mi­zin, onun gü­nah­la­rı­nı af­fet­sin- ve­fat et­ti. Şim­di öğ­re­ni­yo­ruz ki, bu his­se­nin de, yi­ne, ya­ban­cı­la­ra kul­lan­dı­rıl­ma­sı için bir baş­ka me­ka­niz­may­la, yi­ne, oray­la iliş­ki­li bir ha­nı­me­fen­di­ye bu his­se­ler ge­çi­yor. Ya­ni, ka­pı­dan gi­re­me­yen ar­ka­yı do­la­şı­yor, ar­ka ka­pı­lar­da, mut­fak ka­pı­la­rın­dan fa­lan gir­me­ye ça­lı­şı­yor.

Bu­nu aç­tım RTÜK'te­ki muh­te­rem ar­ka­da­şı­mı­za, Baş­kan­la ko­nuş­tum, "Baş­kan ne olu­yor? Mec­lis za­bıt­la­rı­nı oku­mu­yor mu­su­nuz? Gön­de­ri­len ka­nun­da­ki, Hükûme­tin bü­yük bir an­la­yış­la ve isa­bet­le, bu 2'nci mad­de­yi çı­kar­dı­ğı­nı gör­mü­yor mu­su­nuz? Na­sıl hâkim his­se ve­ri­le­bi­lir ya­ban­cı­la­ra?" Bu­nu bu kür­sü­ler­de izah et­mi­şiz. Be­nim iza­hım şart de­ğil. Cum­hur­baş­kan­lı­ğın­dan dön­müş. Cum­hur­baş­ka­nın­dan her dö­nen şey doğ­ru­dur de­mi­yo­rum, be­ni öy­le bir şey­de dü­şün­me­yin, ama, ba­zı doğ­ru­la­rı da var­dır.

Pe­ki, bu ka­nun hâlen böy­le du­rur­ken, yüz­de 25'ten faz­la ve­re­mez­ken, Ame­ri­ka men­şe­li ve ora­nın ser­ma­ye­si olan bi­ri­si, son­ra bir baş­ka­sı­na al­dırt­ma, ya­ni, es­ki ta­bir­le hi­le­işe­ri­ye, ka­nu­nun et­ra­fın­dan do­laş­ma… Ba­na ver­di­ği ce­vap bir ba­kı­ma tu­tar­lı, bir ba­kı­ma çok dü­şün­dü­rü­cü: "Ho­cam, ben de bi­li­yo­rum, ama, bi­ze ve­ri­len ev­rak­lar üze­ri­ne mu­ame­le yap­ma, ba­na ge­len do­kü­man­lar üze­ri­ne ben RTÜK Baş­ka­nı ola­rak ya­pa­bi­li­rim."

Bu ör­nek­le­ri ni­çin ver­dim? Bu­ra­da da bu işin özü yan­lış­tır. On se­ne­ye ben de el kal­dı­rı­rım, on se­ne­de… Hiç ol­maz­sa son­ra­dan ge­len­ler, ge­le­cek dö­nem ge­len­ler, ge­le­cek dö­nem ba­kan olan­lar, bu ko­mis­yon­lar­da yer alan­lar… Bi­zim önü­müz­de hiç ol­maz­sa dö­nem var, beş se­ne­ye ila­ve­ten, bir beş se­ne, iki se­ne ol­du, beş se­ne ol­du, bir beş se­ne da­ha  ek­le­nir de, bir ref­lek­si­yon, bir dü­şün­me pa­yı olur. Bel­ki bu bü­yük ri­zi­ko­la­rı gö­rür­ler. Na­sıl tes­lim edi­yo­ruz bir ül­ke­nin fi­nans sis­te­mi­ni ya­ban­cı­la­rın eli­ne? Bu, bu de­mek­tir. Pa­ra, pa­ra gel­sin. Pa­ra her yer­de…

BAŞ­KAN - Efen­dim, ko­nuş­ma­nı­zı to­par­lar mı­sı­nız.

NEV­ZAT YAL­ÇIN­TAŞ (De­vam­la) - Efen­dim, son cüm­lem­le Sa­yın Baş­ka­nım to­par­la­dı­ğı­mı zan­ne­di­yo­rum, her şey pa­ra de­ğil. Her şey, bir­ta­kım in­san­la­rı­mı­zın ce­bi­ne gi­re­cek mik­tar­la­rın art­ma­sı de­ğil. Bu mem­le­ket­te ne aç var, ne su­suz var. Ce­na­bı­hak he­pi­mi­zin rız­kı­nı ve­ri­yor, ve­re­cek­tir, kal­bi­miz o ta­ra­fa doğ­ru yö­ne­lik ol­sun.  Böy­le sat­mak­la de­ğil, yap­mak­la övü­ne­lim. Sa­ta­ca­ğı­mız şey­ler var, sa­tı­yo­ruz, onun mü­da­fa­ası­nı ya­pan bir ar­ka­da­şı­nı­zım. Ha­yır, yap­mak­la… Ne yap­mı­şız, ne dev­re­di­yo­ruz?

Te­şek­kür edi­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­riz Sa­yın Yal­çın­taş.

Tek­li­fin tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­bul edil­miş­tir.

1'in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

TÜR­Kİ­YE CUM­HU­Rİ­YE­Tİ Zİ­RA­AT BAN­KA­SI, TÜR­Kİ­YE HALK BAN­KA­SI ANO­NİM

ŞİR­KE­Tİ VE TÜR­Kİ­YE EM­LAK BAN­KA­SI ANO­NİM ŞİR­KE­Tİ HAK­KIN­DA

KA­NUN­DA DE­Ğİ­ŞİK­LİK YA­PIL­MA­SI­NA DA­İR KA­NUN TEK­Lİ­Fİ

MAD­DE 1- 15/11/2000 ta­rih­li ve 4603 sa­yı­lı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı, Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti ve Tür­ki­ye Em­lak Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti Hak­kın­da Ka­nu­nun 2'nci mad­de­si­nin (2) nu­ma­ra­lı fık­ra­sın­da yer alan "beş yıl" iba­re­si "on yıl" ola­rak     de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Ga­zi­an­tep Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ab­dul­ka­dir Ateş. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA AB­DUL­KA­DİR ATEŞ (Ga­zi­an­tep) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; ge­ce­nin bu saa­tin­de he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum.

As­lın­da bu mad­de­de gö­rüş bil­dir­mek is­te­mi­yor­dum, ama, ANAP Gru­bu adı­na ko­nuş­ma ya­pan de­ğer­li ar­ka­da­şı­mı­zın ko­nuş­ma­sın­dan son­ra ba­zı ko­nu­la­rın net­li­ğe ka­vuş­ma­sı­nı is­te­di­ğim için bu ko­nuş­ma­ya ge­rek duy­dum. Ama, yi­ne ko­nuş­ma­ma baş­la­ma­dan ön­ce, bir ko­nu­da di­ğer mu­ha­le­fet par­ti­si mil­let­ve­kil­le­ri­mi­ze ve mu­ha­le­fet par­ti­le­ri­ne te­şek­kür et­mek is­ti­yo­rum. Yi­ne, bi­raz ön­ce Ho­ca­mı­zın yap­mış ol­du­ğu ko­nuş­ma­dan son­ra da ken­di­si­ne te­şek­kür et­mek is­ti­yo­rum.

De­mek ki bir doğ­ru olu­yor. Bu doğ­ru­la­rı, ge­rek iki mu­ha­le­fet par­ti­si­nin be­lirt­miş ol­du­ğu doğ­ru­la­rı, ge­rek Sa­yın Ho­ca­mı­zın be­lirt­miş ol­du­ğu doğ­ru­la­rı, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak biz yıl­lar­dan be­ri söy­lü­yo­ruz. Ni­ha­yet za­man gel­di, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­nin bu doğ­ru­la­rı, di­ğer ar­ka­daş­la­rı­mız, di­ğer si­ya­si par­ti­ler ta­ra­fın­dan da hat­ta, AKP'nin, ik­ti­dar par­ti­si­nin herhâlde bir bö­lü­mü ta­ra­fın­dan da des­tek gör­me­ye baş­la­dı. Bu­nun için ben te­şek­kür edi­yo­rum ar­ka­daş­la­rı­mı­za.

KE­MA­LET­TİN GÖK­TAŞ (Trab­zon) - Ara­da bir doğ­ru söy­lü­yor­su­nuz.

AB­DUL­KA­DİR ATEŞ (De­vam­la) - Şim­di, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ko­nu, as­lın­da iş­te kü­çük bir tek­lif şek­lin­de bir ar­ka­da­şı­mı­zın ge­tir­me­siy­le hal­le­dil­me­ye­cek ka­dar çok cid­di bir ko­nu. Bu ko­nu, özel­leş­tir­mey­le il­gi­li ol­du­ğu gi­bi, Tür­ki­ye fi­nans sis­te­mi­nin ge­le­ce­ği­ne de iliş­kin bir ko­nu.

Şim­di, biz, hep Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak özel­leş­tir­me­ye ide­olo­jik ola­rak bak­ma­dı­ğı­mı­zı söy­le­dik. Özel­leş­tir­me­nin, Tür­ki­ye ve­ya ül­ke ger­çek­le­riy­le uyum içe­ri­sin­de ya­pıl­ma­sı la­zım gel­di­ği, ya­ni, bir yer­de pra­tik ol­ma­sı gel­di­ği, Tür­ki­ye ih­ti­yaç­la­rı­nı göz önü­ne al­ma­mız la­zım gel­di­ği­ni dü­şü­ne­rek bu­nu hep biz sa­vun­duk ve ona gö­re tav­rı­mız da özel­leş­tir­mey­le il­gi­li hep böy­le ol­muş­tur.

Şim­di, bu­ra­ya gel­di­ği­miz­de, bu ko­nu­ya gel­di­ği­miz­de, ya­ni, sı­ra sa­yı­sı 1278 sa­yı­lı Tek­lif'e gel­di­ği­miz­de du­rum de­ği­şi­yor. Bu, sa­de­ce Zi­ra­at Ban­ka­sı­nın özel­leş­ti­ril­me­si ve­ya­hut da Halk Ban­ka­sı­nın özel­leş­ti­ril­me­si ola­yı de­ğil. Zi­ra­at Ban­ka­sı­nı özel­leş­ti­rir­se­niz so­run­la­rın ne ola­ca­ğı­nı he­pi­miz bi­li­yo­ruz. Ge­rek ta­rım ke­si­min­de ça­lı­şan in­san­la­rı­mız ge­rek­se hay­van­cı­lık ala­nın­da ça­lı­şan va­tan­daş­la­rı­mı­zın bir des­tek­ten yok­sun ka­la­ca­ğı­nı bi­li­yo­ruz. Ay­nı şe­kil­de, Halk Ban­ka­sıy­la il­gi­li de es­na­fı­mı­zın, KO­Bİ'le­rin ne du­ru­ma dü­şe­ce­ği­ni de ay­rı­ca bi­li­yo­ruz. Şim­di, bu­nun öte­sin­de bir ge­liş­me var Tür­ki­ye'de, ben özel­lik­le onu vur­gu­la­mak is­ti­yo­rum.

Son iki yıl için­de, ban­ka­cı­lık sek­tö­rün­de bir özel­leş­tir­me de­ğil, bir ya­ban­cı­laş­ma ha­re­ke­ti var, önem­li olan nok­ta bu. Şim­di, bak­tı­ğı­nız za­man, son iki yıl içe­ri­sin­de, bi­zim, top­lam on beş yer­li ser­ma­ye­li ban­ka­mız ya­ban­cı­laş­tı­rıl­mış, sa­yı­sı on beş! Bu­nun ba­zı­la­rın­da his­se se­net­le­ri oran­la­rı ve­sa­ire­le­ri fark­lı, ama, ya­ban­cı­laş­tı­rıl­ma­ya açı­lan ve ya­ban­cı­laş­tı­rı­lan, ya­ban­cı­nın eli­ni sok­tu­ğu ban­ka sa­yı­mız on be­şi bul­muş. Şim­di, eğer bu ya­sa geç­ti­ği tak­dir­de, Halk Ban­ka­sı­nın da he­men ya­ban­cı­laş­tı­rı­la­ca­ğı -ki, el al­tın­dan bun­lar söy­le­ni­yor, du­yu­yo­ruz, o da ol­du­ğu tak­dir­de- bu­nun da­ha bü­yük bo­yut­la­ra ula­şa­ca­ğı­nı gör­mek­te­yiz.

Şim­di, bu du­rum­da ne olu­yor Tür­ki­ye'de di­ye, bi­raz da ben aç­mak is­ti­yo­rum. Bi­li­yor­su­nuz, Tür­ki­ye'de ne var? Pi­ya­sa ya­pı­cı­sı di­ye ye­ni bir sis­tem oluş­tur­ma­ya ça­lı­şı­yo­ruz. Bu pi­ya­sa ya­pı­cı­la­rı­nın içe­ri­sin­de Tür­ki­ye'de on iki adet ban­ka var, on iki adet. Bun­la­rın bir ta­ne­si İş Ban­ka­sı, bir ta­ne­si Zi­ra­at Ban­ka­sı, Va­kıf­bank ve Halk Ban­ka­sı ol­mak üze­re, dört yer­li ban­ka­mız şu an­da kal­mış du­rum­da. Ya­ni, pi­ya­sa ya­pı­cı­sı de­di­ği­miz on iki ban­ka­nın sa­de­ce dört ta­ne­si­ne biz hük­me­de­bi­li­yo­ruz. Özel-ka­mu ayır­mı­yo­rum bu­ra­da. Şim­di, siz, Halk Ban­ka­sı­nı da özel­leş­tir­di­ği­niz tak­dir­de, özel­lik­le de ya­ban­cı­laş­tır­dı­ğı­nız tak­dir­de, pi­ya­sa ya­pı­cı­sı sis­te­mi­nin içe­ri­sin­de eli­miz­de ka­la ka­la kaç ban­ka ka­la­cak? Üç adet ban­ka ka­la­cak. Bu­na gön­lü­nüz ra­zı olu­yor mu? Pi­ya­sa ya­pı­cı­lı­ğı­nın ne ol­du­ğu­nu ben bu­ra­da an­lat­ma­ya ça­lış­ma­ya­ca­ğım siz­le­re, za­ma­nı­mız da yok o ko­nu­da, ama, bu­nun çok teh­li­ke­li ol­du­ğu­nu ben­den ön­ce­ki ko­nuş­ma­cı, De­ğer­li Ho­ca­mız da söy­le­di, bir ke­re de ben tek­rar et­mek is­ti­yo­rum.

Bu­nun ya­nın­da, bi­zim bir de Ban­ka­cı­lık Dü­zen­le­me ve De­net­le­me Ku­ru­lu Baş­kan­lı­ğı­mız var. Bu Baş­kan bir ifa­de­de bu­lun­du. Ne za­man bu­lun­du? Da­ha ye­ni, 7 Ka­sım 2006 ta­ri­hin­de. Ne di­yor ba­kın: "Tür­ki­ye Ban­ka­lar Bir­li­ği­nin ba­şın­da mis­tır bil­mem ki­min bu­lun­ma­sı­nı is­te­mi­yo­rum." Şim­di biz bu ya­sa­yı ka­bul et­mek­le onun yo­lu­nu bel­li öl­çü­de açı­yo­ruz de­mek­tir.

İkin­ci bir olay, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Tür­ki­ye bu de­ne­yi­mi da­ha ön­ce de ya­şa­dı. Da­ha ön­ce "Ya­ban­cı ban­ka" de­mi­yor­duk, da­ha ön­ce "Ga­la­ta ban­ker­le­ri" di­yor­duk bu­nun adı­na. Ga­la­ta ban­ker­le­rin­den bu ül­ke­nin, Tür­ki­ye eko­no­mi­si­nin ne­ler çek­ti­ği­ni sa­nı­yo­rum ben­den da­ha iyi bi­lir­si­niz.

Bu­nu da ge­çi­yo­ruz, ba­kı­yo­ruz dün­ya­da­ki uy­gu­la­ma­la­ra. Bi­zim de­ğer­li grup tem­sil­ci­miz, söz­cü­müz bu­ra­ya çık­tı­ğın­da da be­lirt­ti: Do­ğu blo­ku ül­ke­le­rin­de ve Gü­ney Ame­ri­ka ül­ke­le­rin­de bu iş had saf­ha­da is­tis­mar edil­miş bü­yük ül­ke­ler ta­ra­fın­dan. Oran­la­rı­nı ver­mek is­te­mi­yo­rum. Ki­mi­sin­de yüz­de 90, ki­mi­sin­de yüz­de 95 ora­nın­da fi­nans sis­te­mi ya­ban­cı­la­rın eli­ne geç­miş bu ül­ke­ler­de. Ama, ba­kı­yo­ruz, ge­liş­miş AB ül­ke­le­rin­de ise du­rum çok fark­lı. Me­se­la, Fran­sa'da ve Avus­tur­ya'da bu yüz­de 19, Da­ni­mar­ka'da yüz­de 17, Hol­lan­da'da yüz­de 11, İs­pan­ya'da yüz­de 10, İtal­ya'da yüz­de 8, Al­man­ya'da yüz­de 5. Üs­te­lik, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ha­ni Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­ri ser­ma­ye­nin ser­best do­laş­ma­sın­dan ya­na­dır, ama, ne ya­pı­yor­lar bu ko­nu­da? Av­ru­pa Bir­li­ği­nin tüm uya­rı­la­rı­na rağ­men, İtal­ya, Fran­sa, Al­man­ya, ban­ka­cı­lık sek­tö­rü­ne ya­ban­cı­la­rın gi­ri­şi­ni resmî ol­ma­sa da, gay­ri­resmî ola­rak kı­sıt­la­mak­ta­dır. Di­ğer bir de­yiş­le, ör­ne­ğin İtal­ya, tezgâh al­tın­dan, ya­ban­cı­la­rın ban­ka al­ma­sı­nı en­gel­le­di­ği ge­rek­çe­siy­le Av­ru­pa Bir­li­ği ta­ra­fın­dan uya­rıl­mış­tır. Şim­di ay­nı şey Fran­sa'da söz ko­nu­su­dur, Al­man­ya'da söz ko­nu­su­dur. Al­man­ya'da pi­ya­sa sis­te­min­de ban­ka sa­hip­li­ğin­de bin­de 1 ora­nın­da ser­ma­ye­de bir de­ği­şik­lik ol­du­ğun­da, Al­man­ya Hükûme­ti bu ko­nu­ya cid­di ola­rak bak­mak­ta­dır. Ama, biz­de öy­le mi? Bi­raz ön­ce söy­le­di­ğim gi­bi, on beş yer­li ser­ma­ye­li ban­ka iki se­ne içe­ri­sin­de ya­ban­cı­laş­tı­rıl­mış.

Yi­ne ba­kı­yo­ruz, bu ko­nu­da, özel­lik­le işi if­ra­ta ka­çı­ran ku­rum­lar­dan bir ta­ne­si TMSF, TMSF'nin kat­kı­sı. TMSF, Si­te­bank, Ada­bank, Ya­pı Kre­di Ban­ka­sı gi­bi ban­ka­la­rı ol­du­ğu gi­bi ya­ban­cı ser­ma­ye­ye aç­mış ve on­la­rın eli­ne tes­lim et­miş­tir, on­la­ra ko­lay­lık­lar sağ­la­mış­tır bu­nun öte­sin­de.

Ta­bi­atıy­la, ko­nu­lar­dan önem­li nok­ta­la­rın­dan bir ta­ne­si de, şim­di ba­kı­yo­ruz, ne­den ya­ban­cı ban­ka­la­rı çek­me­ye ça­lı­şır ül­ke­ler di­ye bak­tı­ğı­mız­da da, bir ta­ne­si, kriz dö­nem­le­rin­de, gü­ya, bu ya­ban­cı ban­ka­lar, kriz olan ül­ke­ye, bu­lun­duk­la­rı ül­ke­ye dı­şa­rı­dan kay­nak trans­fer ede­rek kri­zi da­ha kat­la­nı­la­bi­lir hâle ge­tir­me­ye ve­ya kri­zi ön­le­me­ye ça­lış­tık­la­rı id­dia edi­lir; ama, biz Ar­jan­tin'e bak­tı­ğı­mız­da, Ar­jan­tin'de kriz pat­lak ver­di­ğin­de bu­nun tam ter­si­nin ol­du­ğu­nu, ya­ban­cı ban­ka­la­rın ora­da ko­ku ala­rak, bir­kaç haf­ta içe­ri­sin­de mil­yar­lar­ca pe­so­yu dö­vi­ze çe­vi­re­rek yurt dı­şı­na ka­çır­dı­ğı­nı ve Ar­jan­tin'de­ki kri­zin da­ha da de­rin­leş­me­si­ne ne­den ol­duk­la­rı­nı bi­li­yo­ruz. Bu, ka­nıt­lan­mış; bu, he­sap­lar­da or­ta­ya çık­mış. Şim­di, de­mek ki bu doğ­ru de­ğil.

Ya­ban­cı kö­ken­li ban­ka­la­rın bir kö­tü ta­ra­fı da­ha var; kre­di kul­lan­dır­ma uy­gu­la­ma­la­rı ve alış­kan­lık­la­rı yer­li ban­ka­lar­dan çok fark­lı. Ya­ban­cı ban­ka­lar, da­ha çok o ül­ke­de­ki çok bü­yük ser­ma­yey­le, ya­ni ris­ki az ku­ru­luş­lar­la te­ma­sa ge­çi­yor, kre­di iliş­ki­si­ne gi­re­bi­li­yor. Bir de, eğer o ül­ke­de, bu­lun­du­ğu ül­ke­de ya­ban­cı ya­tı­rım­lar, ya­ban­cı şir­ket­ler var­sa iş­le­ri­ni on­lar­la gö­rü­yor. Ge­ri­ye ne ka­lı­yor? KO­Bİ'ler ka­lı­yor, kü­çük iş­let­me­ler ka­lı­yor. Bun­la­ra bak­tı­ğı fa­lan yok; çün­kü, bun­lar risk­li alan­lar, ya­ni ver­di­ği kre­di­nin dö­nü­şüm­de zor­luk çı­ka­ra­bi­le­cek alan­lar, bun­lar unu­tu­lu­yor. Şim­di, ta­bi­atıy­la da, bu bir ül­ke eko­no­mi­si­nin ge­liş­me­sin­de, bü­yü­me­sin­de ve ül­ke­de­ki ge­lir da­ğı­lı­mı­nın da­ha adil hâle gel­me­sin­de önem­li bir ek­sik­lik ola­rak kar­şı­mı­za çı­kı­yor.

Yi­ne, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ko­nu­ya bak­tı­ğı­mız­da, bir­çok ül­ke­de millî ser­ma­ye­nin yer­li ser­ma­ye elin­de ka­la­bil­me­si için özel gay­ret gös­te­ri­li­yor ve bu­nu bi­zim de gös­ter­me­miz la­zım.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

AB­DUL­KA­DİR ATEŞ (De­vam­la) - Biz, ya­ban­cı­ya hiç­bir şey ve­ril­me­sin de­mi­yo­ruz. Ne öne­ri­yo­ruz biz? Ba­ka­lım -Al­man­ya'da­ki gi­bi bir oran tes­pit edil­sin- aca­ba Tür­ki­ye'de­ki pi­ya­sa sis­te­mi­nin, pi­ya­sa­nın yüz­de ka­çı­nı be­nim eko­no­mim, bi­zim eko­no­mi­miz to­le­re ede­bi­lir, ya­ban­cı ser­ma­ye­yi to­le­re ede­bi­lir. Bu­nun mut­la­ka bir ça­lış­ma­sı­nın ya­pıl­ma­sı la­zım ve o ora­nın tut­tu­ru­la­bil­me­si, mu­ha­fa­za edi­le­bil­me­si için de cid­di bir gay­ret gös­te­ril­me­si la­zım ge­lir di­ye dü­şü­nü­yo­ruz.

Bu ko­nu­da biz Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak bir araş­tır­ma öner­ge­si ver­dik. Ban­ka­cı­lık sis­te­mi­miz­de­ki bu ya­ban­cı­laş­ma ola­yı­nın Tür­ki­ye eko­no­mi­si­ni ze­de­let­me­den, han­gi oran­lar­da ve­ya han­gi oran­la­ra ka­dar ya­pı­la­bil­me­siy­le il­gi­li Mec­li­sin bu ko­nu­ya el at­ma­sı­nı is­ti­yo­ruz. Bu ko­nu­da ver­miş ol­du­ğu­muz araş­tır­ma öner­ge­si­nin he­pi­mi­ze ya­rar­lı ola­ca­ğı­nı ben dü­şü­nü­yo­rum.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

AB­DUL­KA­DİR ATEŞ (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, mü­sa­ade eder­se­niz he­men bi­ti­ri­yo­rum.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

AB­DUL­KA­DİR ATEŞ (De­vam­la) - Hükûme­ti­mi­ze de yol gös­te­re­cek­tir. Bi­zim fi­nans ku­rum­la­rın­da­ki yer­li ser­ma­ye­miz için de bir kat­kı­sı ola­ca­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum.

Sa­yın Baş­ka­nım, bu ça­lış­ma­yı hep bir­lik­te yap­ma­yı di­li­yo­rum ve AKP Gru­bun­dan ve di­ğer mu­ha­le­fet par­ti­si grup­la­rın­dan da bu araş­tır­ma­ya des­tek ver­me­le­ri­ni, bu araş­tır­ma­nın ön pla­na çe­kil­me­si­ni is­ti­yo­rum. Za­man çok geç­me­den "ey­vah ne yap­tık" de­me du­ru­mu­na düş­me­den, bu araş­tır­ma­nın ya­pı­lıp Tür­ki­ye ger­çek­le­ri­ne uy­gun, ser­ma­ye pi­ya­sa­sın­da ki­min, ne­ye sa­hip ol­ma­sı la­zım gel­di­ği­nin ka­ra­rı­nın ve­ril­me­si la­zım gel­di­ği­ne ina­nı­yo­ruz.

Şu­nu da be­lirt­mek is­ti­yo­rum:

Hiç me­rak et­me­yin ar­ka­daş­lar, 2010 yı­lı­na ka­dar -bu ya­sa tek­li­fi ya­sa­la­şır­sa- bu ya­sa­nın öm­rü ol­ma­ya­cak. Bu ya­sa­nın öm­rü, sa­de­ce 2007 yı­lı­nın so­nu­na ka­dar ola­cak; çün­kü, in­şal­lah 2007 yı­lı­nın so­nun­da ya­pı­la­cak se­çim­ler­le Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ba­şa ge­le­cek ve bu mad­de­yi biz ip­tal ede­ce­ğiz.

Te­şek­kür edi­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­ruz Sa­yın Ateş.

Ana­va­tan Par­ti­si Gru­bu adı­na Mer­sin Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Hü­se­yin Gü­ler. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ANA­VA­TAN PAR­Tİ­Sİ GRU­BU ADI­NA HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Sa­yın Ba­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­lar; bu ka­nun tek­li­fi üze­rin­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

As­lın­da, bu ka­nun tek­li­fi o ka­dar has­sas ki, as­lın­da, bi­raz sor­gu­lan­dı­ğın­da he­pi­mi­zin vic­da­nı­nın sız­la­dı­ğı bir dö­nem, ge­rek ka­nun tek­li­fi­ni su­nan ar­ka­da­şın ol­ma­yı­şı ge­rek­se özel­leş­tir­me­den so­rum­lu Sa­yın Ba­ka­nın ol­ma­yı­şı; ne en­te­re­san! Ya­ni, ne Hükûmet sa­hip çı­kı­yor ne ik­ti­dar. Bu ka­nun tek­li­fi ni­ye ge­çi­yor? Sa­yın Ba­kan bu­ra­day­dı, kaç­ma ih­ti­ya­cı duy­du. Herhâlde, gü­nah ke­çi­si ola­rak da Sa­yın Tu­rizm Ba­ka­nı­nı bı­rak­tı­lar. Çün­kü sor­gu­la­mak­tan çok, sar­gı­la­mak­tan çok işin has­sa­si­ye­ti­ni, va­ha­me­ti­ni, Sa­yın Nev­zat Ho­cam'ı da din­le­dik­ten son­ra, bir he­kim ola­rak bu ül­ke­nin ge­le­ce­ği kor­ku­su içe­ri­si­ne gir­dim.

Biz, Ana­va­tan ola­rak özel­leş­tir­me­den ya­na­yız; ama, işin sa­de­ce mül­ki­yet sa­tı­şın­dan ya­na de­ğil. Tür­ki­ye'de ban­ka­cı­lık sek­tö­rü­nün na­sıl ba­tı­rıl­dı­ğı­nı Sa­yın Ge­nel Baş­ka­nım Er­kan Mum­cu, büt­çe gö­rüş­me­sin­de ve ba­sın açık­la­ma­sın­da sun­du­ğu gi­bi, ay­nı şe­yin al­tı­nı biz de çi­ze­ce­ğiz. Ban­ka­cı­lık sis­te­mi­nin ya­ban­cı­laş­tı­rıl­ma­sı­nı, dün­ya­da olu­şan ör­nek­le­ri­ni eğer bu top­lum gö­re­mi­yor­sa tec­rü­be­nin ta­ri­fi­ni bir de­re­ce ha­tır­lat­mam la­zım. Tec­rü­be, ha­yat­ta ye­ni­len olum­suz­luk­la­rın top­la­mı. Pe­ki, ni­ye baş­ka­la­rı­nın tec­rü­be­le­rin­den fay­da­lan­mı­yo­ruz? Bu ka­dar ge­liş­miş ül­ke­ler, Ame­ri­ka da da­hil ol­mak üze­re, özel, da­ha doğ­ru­su ban­ka­cı­lık sek­tö­rün­de­ki ya­ban­cı­laş­ma ora­nı yüz­de 10'la­rı bul­du­ğu za­man SOS işa­re­ti ve­rir­ken, biz­de­ki bu ka­dar per­va­sız­lık, bu ka­dar boş ver­mez­lik ne­den?

Ya­ban­cı sek­tö­rün ya­rat­tı­ğı iki bo­yut var: Kat­ma de­ğer ve is­tih­dam ya­rat­ma­sı­na evet, mü­te­şeb­bis ru­huy­la gel­me­si­ne evet.

Tür­ki­ye'de iki bo­yut da iş­le­mek­te: Bi­ri, kre­di kart­la­rı ve ikin­ci­si de kre­di kart­la­rın­da­ki fai­zin yük­sek­li­ği, ikin­ci­si ise dev­let tah­vi­li­ne ya­tır­dı­ğı ya­tı­rım­la be­ra­ber, asıl en önem­li­si, Tür­ki­ye'de­ki sı­kın­tı­sı sis­te­min tı­ka­nık­lı­ğı­na yol aça­bi­le­cek stra­te­jik öne­mi, un­sur­la­rı­nı içer­me­si. Halk Ban­ka­sı ve Zi­ra­at Ban­ka­sı ola­rak al­gı­la­ma­mak la­zım. Çift­çi­nin sı­kın­tı­la­rı­nı bu­ra­da si­zin­le pay­laş­mak is­te­mi­yo­rum, es­na­fın so­run­la­rı­nı si­zin­le pay­laş­mak is­te­mi­yo­rum; çün­kü, sa­at­ler yet­mez. Ama, bir sis­tem için en önem­li olan stra­te­jik un­sur­lar­dan bi­ri ban­ka­cı­lık sek­tö­rü­nün bu ka­dar ya­ban­cı­laş­ma­sı­na göz yu­mul­ma­sı­nı ya da du­yar­sız­laş­ma­sı­nı an­la­mak­ta zor­luk çe­ki­yo­rum.

Ge­lin, sağ­du­yu­nun hâkim ol­ma­sı­nı is­ti­yor­sa­nız bir an ön­ce bu ka­nun tek­li­fi­ni ge­ri çe­ke­lim. 70 ki­şi­lik de­ğil… 70 de yok Sa­yın Ho­ca­mın de­di­ği gi­bi, 30-40 ki­şi­nin ve­re­ce­ği evet oy­la­rıy­la bu tek­lif ka­nun­laş­ma­sın. Eğer, sağ­du­yu ve bi­li­min, ak­lın, man­tı­ğın ku­ral­la­rı ağır ba­sa­cak­sa, Ge­nel Ku­ru­lun bir da­ha bu sü­re­ci iyi sor­gu­la­ma­sı­na fır­sat ve­rin.

AKP'li­le­re ses­le­ni­yo­ruz: Ada­le­ti­niz ve vic­da­nı­nız var­sa bu tek­li­fi ge­ri çe­kin, bir an ön­ce. Si­zin içi­niz­den bir Ho­ca­mız, Sa­yın Nev­zat Yal­çın­taş al­tı­nı çiz­di, di­ğer ko­nuş­ma­cı ar­ka­daş­la­rım da çiz­di, hep­si­nin al­tı­na im­za ata­rız.

Bu yüz­den, sis­te­min tı­ka­nıp ve ya­rın­la­rın­da sı­kın­tı gör­me­me­si için… Bi­raz ağır ko­nu­şa­ca­ğım; ama, re­jim… Re­jim kay­gı­sı de­di­ği­niz ne­dir ar­ka­daş­lar? Sa­de­ce işin sos­yal yö­nü de­ğil, ay­nı za­man­da sis­te­min tı­ka­nık­lı­ğı­dır. Eğer, ka­mu ken­di an­la­mın­da üre­te­mi­yor­sa, sağ­lık­lı kit­le­ler ve top­lum de­ğer­le­ri­ni ve sis­te­min kıy­me­ti­ni bi­le­cek un­sur­lar­dan yok­sun­sa, ya­pa­ca­ğı en bü­yük bo­yut­lar­dan bir ta­ne­si de… İş­te, Irak, bur­nu­mu­zun di­bin­de; kom­şu­muz, ya­şa­nı­lan bun­ca acı ve sı­kın­tı­lar. Üret­me­yen top­lu­mun ge­le­ce­ği ka­ran­lık. Hep al­tı­nı da çiz­di­ği­miz nok­ta bu. Bu yüz­den, ban­ka­cı­lık sek­tö­rü, Tür­ki­ye'de, eğer, sis­te­min önem­li bir ana mo­to­ru ola­rak al­gı­lan­mı­yor­sa üzü­lü­rüz bun­dan.

Biz, Ana­va­tan ola­rak her za­man özel­leş­tir­me­den… Ama, özel­leş­tir­me­nin ru­hu­na uy­gun bir şe­kil­de… Mü­te­şeb­bis ve re­ka­be­ti ar­tı­ra­cak, kat­ma de­ğer üre­te­cek, is­tih­da­mı ya­ra­ta­cak, çok bo­yut­lu ola­rak al­gı­la­mak… Yok­sa, sa­de­ce mül­ki­yet sa­tı­şı ola­rak al­gı­la­ma­yın. Bu yüz­den, Tür­ki­ye'de­ki sis­tem içe­ri­sin­de kü­re­sel ser­ma­ye­nin, ulu­sal ser­ma­ye­nin da­hi di­re­ne­me­di­ği bir or­tam­da, bun­la­ra ze­min ha­zır­la­mak…Ba­na gö­re, bu sis­te­min ya­rın­la­rı için kor­ku ve kay­gıy­la ba­kıl­ma­sı ge­re­kir di­ye dü­şü­nü­yo­ruz.

He­pi­mi­zin or­tak der­di millî men­fa­at­le­ri­miz. Geç­mi­şi­miz­de, da­ha doğ­ru­su, si­zin ik­ti­dar dö­ne­mi­niz­de özel­leş­tir­mey­le övün­dü­ğü­nüz en önem­li par­ça­lar­dan bi­ri ban­ka­cı­lık sek­tö­rü­ne ak­ta­rı­lan pay ve ya­ra­tı­lan sı­kın­tı­nın da SOS ver­di­ği bu işa­ret­le­ri da­hi al­ma­mak­tan yok­sun­su­nuz. Ama bu­nun, içi­niz­de sağ­du­yu­nun hâkim ge­le­ce­ği­ni dü­şü­nü­yo­ruz.

Sek­tör ba­zın­da­ki sı­kın­tı­lar ta­bii ki bir­çok bo­yu­tuy­la yan­sı­ya­cak ener­ji ve­ya di­ğer sek­tör­de­ki alan­la­ra da. Bu­gün çift­çi­mi­zin, köy­lü­mü­zün iş­ti­rak­le­rin­de ve­ya mü­te­şeb­bis ola­rak ya­tı­rım yap­mak is­te­yen -Tür­ki­ye'de­ki genç mü­te­şeb­bis­ler de da­hil ol­mak üze­re- bu sü­reç içe­ri­sin­de fi­nans bo­yu­tun­da­ki sek­tör sa­de­ce ya­pa­ca­ğı tek şey var bu­ra­da, pa­zar pa­yı ya­rat­mak. Si­zin üre­ti­mi­niz­den çok, tü­ket­me­ni­zi sağ­la­ya­cak. Ya­ni kü­re­sel ser­ma­ye­nin top­yekûn Tür­ki­ye üze­rin­de­ki ya­ra­ta­ca­ğı pa­zar pa­yı ola­rak üze­ri­niz­de­ki hâki­mi­ye­ti da­ha da kur­mak. Biz de di­yo­ruz ki… Bu­gün sağ­du­yu­nun, ak­lın ve man­tı­ğın ağır bas­ma­sı ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­ruz.

Bu ka­nun ni­ye yıl­ba­şı ön­ce­si çı­kar­tıl­ma ih­ti­ya­cı du­yul­du? Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin ip­tal ge­rek­çe­si var. Ya­ni ka­nun ta­nı­maz ve ya­sa ta­nı­maz bir an­la­yı­şı­nız ola­rak de­ğil de, da­ha çok id­dia, biz bil­dik, biz ya­pa­rız man­tı­ğın­dan uzak du­run. Bi­raz vic­da­nı­nız, bi­raz yü­re­ği­niz, bi­raz da bey­ni­niz, lüt­fen, bu işe ne ka­dar evet di­yor? Ya­ni grup baş­kan ve­kil­le­ri­nin sa­de­ce eve­ti mi? Hükûme­tin ar­ka­sın­da ol­ma­dı­ğı bir ka­nun tek­li­fi ve ka­mu­oyu­nun da ay­dın­la­tıl­ma­dı­ğı bir dö­nem­de önem­siz­miş gi­bi gö­rü­nen bir sü­reç.

As­lın­da, ta­bii ki sa­nat­çı­la­rı­mız­la il­gi­li de ka­nun tek­li­fi­nin çık­ma­sı ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­ruz Ana­va­tan ola­rak. Eli­miz­den gel­di­ği ka­dar sa­de­ce ka­mu­oyu­nu ay­dın­lat­ma­yı gö­re­vi­miz ola­rak al­gı­lı­yo­ruz ama, o ka­nun tek­li­fi­nin çık­ma­sı için bu ka­nun tek­li­fi ge­ri çe­ki­lir ve o da öy­le çık­mış olur.

Sağ­du­yu­nun hâkim ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­rum. Bu ses­le­re lüt­fen ku­lak ve­rin. İçi­ni­zin el­ver­me­di­ği­ni, vic­da­nı­nı­zın ra­hat ol­ma­dı­ğı­nı çok iyi bi­li­yo­ruz. Yi­ne de, bu­ra­da ken­di içi­niz­de hem­fi­kir bi­le ol­ma­dı­ğı­nız ve sağ­du­yu­nun hâkim ola­ca­ğı­na inan­cım tam.

Bi­raz çift­çi­mi­zin, bi­raz köy­lü­mü­zün ban­ka sek­tör­le­rin­de­ki fa­iz oran­la­rı­na de­ğin­me­ye­ce­ğim. Geç­mi­şin­de enf­las­yo­nun al­tın­da, da­ha çok re­el fai­zin yüz­de 50'si… Her za­man mü­te­şeb­bis teş­vik edi­lir­ken -es­na­fıy­la, çift­çi­siy­le- bu ül­ke­de dün­ya sek­tö­rün­de re­ka­bet ko­şul­la­rı ya­ra­tır­ken, böy­le bir or­tam­da, bı­ra­kın, bi­rey­sel an­lam­da mağ­du­ri­yet­le­ri içi­mi­ze bir de­re­ce sin­di­re­ce­ğiz; ama, ge­lin gö­rün ki, fi­nans sek­tö­rü ta­ma­mıy­la tes­li­mi­ye­tin en önem­li par­ça­la­rın­dan bi­ri.

Hep söy­le­dik, IMF'ye söz ver­di­niz ve ye­ri­ne ge­tir­mek için ge­re­ği­ni ya­pı­yor­su­nuz. Bu ka­dar… IMF'den za­man za­man ge­lip bu­ra­da taf­ra atar­ken… Biz an­ti IMF'ci ola­rak sor­gu­lar­ken… Ge­lin, du­ruş gös­te­rin, biz de si­zin sa­mi­mi olup ol­ma­dı­ğı­nı­za ina­na­lım. IMF'nin her da­yat­tı­ğı sü­re­ce, lüt­fen, evet de­me­yin. Ka­mu vic­da­nı­nın… 2006 yı­lı so­nun­da  ül­ke­nin te­me­li­ne di­na­mit koy­ma­yın. Bu ül­ke­de, ku­rum­sal an­lam­da sağ­lık­lı ve millî men­fa­at­le­ri de göz önün­de bu­lun­dur­du­ğu­muz­da, bu ka­nun tek­li­fi­ni… Siz­den tek ri­ca­mız var; çün­kü, Mec­li­sin ira­de­si­ni, ta­ma­mıy­la, siz, ipo­tek al­tı­na alır ka­dar be­lir­le­yi­ci­si­niz. Gru­bu­nu­zun is­te­me­di­ği en ufak bir ka­nun tek­li­fi gö­rü­şül­mü­yor. Bu­nun da gü­na­hı si­zin ola­cak­tır AK Par­ti­li­ler. Bu­nun he­sa­bı­nı, ta­bii ki, biz Ana­va­tan ola­rak so­ra­ca­ğız.

Ye­ri, za­ma­nı, ko­şul­la­rı gel­di­ğin­de özel­leş­tir­me­nin önü açıl­sın, hem­fi­ki­riz. Ama, mül­ki­yet sa­tı­şı… Sa­de­ce müf­lis bir es­naf gi­bi va­rı­nı yo­ğu­nu sat­mak an­la­mı çık­maz. Bir­çok ku­ru­mu sat­tı­nız ne ol­du? Borç ala­bil­di­ği­ne yi­ne yük­sel­di. Bi­raz. mi­ras­ye­di gi­bi dav­ra­nı­yor­su­nuz. Bu ül­ke­nin sü­reç içe­ri­sin­de­ki bi­ri­kim­le­ri­ni bir an­da sat­ma­yın.

ZÜL­FÜ DE­MİR­BAĞ (Elâzığ) - 2000 yı­lın­da bun­la­rı Ana­va­tan al­dı.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Ana­va­tan her za­man özel­leş­tir­me­nin ya­nın­da. Özal dö­ne­min­de­ki ya­ra­tı­lan kat­ma de­ğe­ri unut­ma­yın. He­pi­niz bi­raz ha­fı­za­la­rı­nı­zı, bi­raz…

MU­SA UZUN­KA­YA (Sam­sun) - Bu da 2000 yı­lın­da­ki ka­rar­lar.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - … sü­reç­le il­gi­li ola­rak söy­lü­yo­ruz. Di­yo­ruz ki: Bu ül­ke­de millî men­fa­at­le­ri ko­ru­ya­cak, ulu­sal du­ru­şu­mu­zu gös­te­re­cek güç­ler­den yok­sun kal­ma­ya­lım.

Bu doğ­rul­tu­da kav­ga­lar güç­ler­le olur. Ulus­la­ra­ra­sı alan­da onur­lu du­ru­şun için, se­nin ge­rek fi­nans sek­tö­rün ge­rek eko­no­mi­nin di­ğer alan­la­rı ve özel­lik­le de, ta­bii ki, sos­yal bir dev­le­tin an­la­yı­şı ge­re­ği, bir­çok bo­yu­tuy­la dik dur­ma­yı ge­rek­ti­rir. Ama, gö­rü­yo­rum ki, bu ko­nu­da­ki ıs­ra­rı­nız hâlâ de­vam edi­yor.

Ken­di­ni­zi ney­le avu­tu­yor­su­nuz, an­la­mı­yo­rum. Herhâlde sı­ğın­dı­ğı­nız tek bir şey var; sa­de­ce bil­gi­siz­li­ğe sı­ğı­nı­yor­su­nuz ve ve­ri­len her şe­yin doğ­ru ol­du­ğu­na ina­nı­yor­su­nuz. Gru­bum böy­le yap­tıy­sa, bu­na evet de­mek ba­na dü­şer gi­bi bir man­tık var.

Her şe­ye düz man­tık­la ba­kıl­maz, kon­jonk­tü­rel dü­şün­mek zo­run­da­sı­nız. Tür­ki­ye'de­ki eko­no­mik sü­re­cin ve sis­te­min iler­le­ye­bil­me­si için fi­nans bo­yu­tu­nu göz ar­dı et­me­yin. Bu­ra­da sa­at­ler­ce sa­ya­bi­le­ce­ği­miz, sis­te­min bir sü­rü tı­ka­nık­lı­ğı­na rağ­men, ana mo­tor sa­ya­bi­le­ce­ği­miz bir fi­nans sek­tö­rü­nü göz ar­dı et­me­yin. Ya­ban­cı­laş­tır­ma­yın…

ZÜL­FÜ DE­MİR­BAĞ (Elâzığ) - Beş yıl­dan on yı­la çı­ka­rı­yo­ruz.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - "Beş yıl­dan on yı­la çı­kı­yor…" Çok ma­sum bir şey de­ğil ar­ka­daş­lar, çok ma­sum de­ğil.

ZÜL­FÜ DE­MİR­BAĞ (Elâzığ) - Ka­rar al­mış­sı­nız.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Şa­hıs­lar adı­na ge­lin söz alın, bu­ra­da, beş yıl­la on yıl ara­sın­da­ki far­kın ne ol­du­ğu­na…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Ta­mam­lı­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

…biz de ina­na­lım.

Beş yıl­la on yıl… Si­zin için bu ra­kam­lar çok mu an­lam ifa­de et­mi­yor?

ZÜL­FÜ DE­MİR­BAĞ (Elâzığ) - Beş yı­lı siz al­mış­sı­nız, on yı­la biz çı­ka­rı­yo­ruz.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Ya­ni, ar­ka­daş­lar, ba­kın, kon­jonk­tü­rel, kon­jonk­tü­rel… Bu­gün­kü ko­şul­lar­da yüz­de 10'un üze­rin­de, bü­yük ban­ka­la­rın bi­le… İsim ver­mem ne ka­dar bi­le­mi­yo­rum, İş Ban­ka­sı, Ak­bank… Ak­bank da­hi da­ya­na­maz­ken ban­ka sek­tö­rün­de, yüz­de 20'si­ni, bi­li­yor­su­nuz, Ci­ti­ban­ka ver­di. Bu ka­dar di­re­niş gü­cü gös­te­ren bü­yük ban­ka­lar da­hi di­re­ne­mez­ken, biz, alıp "bu­yu­run, ha­vu­duy­la yi­yin" de­mek... Ya­ni, beş yıl­la, on yıl­la mı avu­ta­cak­sı­nız ken­di­ni­zi? O za­man Nev­zat Ho­cam'dan ders alın lüt­fen ve si­zi ay­dın­lat­sın. Biz ik­na ede­mi­yor­sak, içi­niz­de­ki bir ar­ka­da­şı­nız ik­na et­sin. Ama, an­la­ma gi­bi der­di­niz yok.

Tek­rar al­tı­nı çi­zi­yo­ruz: Özel­leş­tir­me­ye Ana­va­tan ola­rak her za­man "evet" de­dik. Ama, bu­gün­kü ko­şul­lar­da, da­ha ön­ce­ki ka­mu ban­ka­la­rı­nın… Kim ala­cak bu ban­ka­yı, hay­di söy­ler mi­si­niz lüt­fen? Ge­lin… Kim ala­cak? Han­gi, Tür­ki­ye'de­ki, özel sek­tör ve­ya millî bur­ju­va de­di­ği­miz han­gi sek­tör ge­lip ala­cak bu ban­ka­la­rı?

ZÜL­FÜ DE­MİR­BAĞ (Elâzığ) - Al­ma­ya­cak­sa me­se­le yok.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Al­ma­ya­cak iş­te, ya­ban­cı­lar ala­cak. Se­nin için dert de­ğil, se­nin için kay­gı de­ğil. Ya­ni, ül­ke­nin tüm de­ğer­le­ri­ni…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Ta­mam­lı­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım.

BAŞ­KAN - Efen­dim, son cüm­le­le­ri­ni­zi ri­ca ede­yim. Ek sü­re­ni­zi ver­dim.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (De­vam­la) - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­ka­nım.

As­lın­da, ta­bii, bu ka­nu­nun çok önem­li ol­du­ğu­nun tek­rar tek­rar çiz­mek is­ti­yo­ruz al­tı­nı. Bu sü­re­ce kay­gı duy­ma­yan AK Par­ti­li­le­ri ka­mu­oyu­na şikâyet edi­yo­rum ve için­de­ki sağ­du­yu­yu da göz ar­dı ede­rek. İçi­miz­de­ki sağ­du­yu­nun se­si­ne ku­lak ver­dik ve bu ko­nu­da da ge­ri çe­kin de­dik. Beş yıl, on yıl me­se­le­si de­ğil; ye­ri ge­lir, Tür­ki­ye'de­ki ko­şul­lar mü­sa­it ol­du­ğun­da, Zi­ra­at Ban­ka­sı da, Halk Ban­ka­sı da -bu ko­nu­da ge­re­ken alt­ya­pı­sı ha­zır­lan­dık­tan son­ra- özel­leş­ti­ri­lir. Ama, bun­dan ön­ce­ki, özel sek­tö­rün ya­ban­cı­laş­ma­sı so­nu­cun­da­ki teh­li­ke­yi siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­ruz, ama, ku­lak tı­ka­ma­ya ni­ye­ti­niz de­vam edi­yor, an­la­şıl­dı. Ta­bii ki bu­nu ka­mu­oyu unut­ma­ya­cak. Tür­ki­ye'nin eğer… Bu­nun sı­kın­tı­la­rı son­ra yan­sı­ya­cak­tır, is­tih­dam­da­ki, iş­siz­lik­te­ki… İş­te, dün­kü, TÜ­İK'te­ki açık­la­ma­la­rı gör­dük. Tür­ki­ye'de­ki aç­lık sı­nı­rı­nın ney­le öl­çül­dü­ğü­nü, as­ga­ri üc­re­tin ne ol­du­ğu­nu, ya­ni, na­sıl, ne­re­ye git­ti­ği­mi­zi lüt­fen iyi ha­tır­la­yın, bey­ni­ni­ze ka­zı­yın di­yo­ruz.

Bu ka­nu­nun şu bo­yut­la­rı içe­ri­sin­de ha­yır­lı ol­ma­dı­ğı­nı dü­şü­nü­yo­ruz. Bir an ön­ce, bi­zim tek ri­ca­mız AK Par­ti Gru­bun­dan, ak ol­ma­nız için, al­tı­nı da çi­zi­yo­rum, bu ka­nun tek­li­fi­ni ge­ri çe­ker­si­niz ve biz­ler de siz­le­re min­net­tar­lık du­ya­rız.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (Ana­va­tan Par­ti­si sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Gü­ler.

Sa­yın Kan­do­ğan, söz is­te­ği­niz var mı?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Evet efen­dim.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­niz­li) - Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; siz­le­ri say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. Sa­yın Ho­cam Nev­zat Yal­çın­taş'a da şük­ran­la­rı­mı su­nu­yo­rum, çok gü­zel, an­lam­lı bir ko­nuş­ma yap­tı­lar. Hem Mec­li­sin na­sıl ça­lış­ma­sı ge­rek­ti­ği şek­lin­de hem de bu ka­nun­la il­gi­li çok ve­ciz ko­nuş­ma­la­rın­dan do­la­yı ken­di­le­ri­ne te­şek­kür edi­yo­rum. Ben­ze­ri bir ko­nuş­ma­yı… Bu, te­le­viz­yon­la­rın sa­tı­şıy­la il­gi­li ola­rak, yi­ne bu Mec­lis­te, bil­ge ki­şi­li­ğiy­le çok gü­zel bir ko­nuş­ma­sı ol­muş­tu. O ba­kım­dan, o ko­nuş­ma­sın­dan do­la­yı da ken­di­le­ri­ni teb­rik et­mek is­ti­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, dün­ya­nın ya­şa­dı­ğı bir ger­çek bu özel­leş­tir­me. Dün­ya­nın bü­tün ül­ke­le­rin­de uy­gu­la­nan ve özel­lik­le, yıl­lar­ca Do­ğu blo­ku ül­ke­le­rin­de şid­det­le kar­şı çı­kı­lan; an­cak, on­la­rın da de­mok­ra­tik­leş­me­sin­den son­ra, on­la­rın da ilk baş­vur­duk­la­rı, mü­ra­ca­at et­tik­le­ri bir uy­gu­la­ma.

Biz, Doğ­ru Yol Par­ti­si ola­rak özel­leş­tir­me­nin ya­nın­da­yız, kar­şı­sın­da de­ği­liz. Bu­nu çok açık ve net bir şe­kil­de ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. An­cak, özel­leş­tir­me­ler­le il­gi­li ola­rak bu­gün ik­ti­dar sı­ra­la­rın­da otu­rup, ba­kan­lık kol­tuk­la­rın­da otu­ran­lar, Türk Te­le­kom'un özel­leş­ti­ril­me­sin­de Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne ya­pı­lan mü­ra­ca­at­ta -Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­nin ka­ra­rı­na her­han­gi bir söz söy­le­mi­yo­rum, o gün­kü Ana­ya­sa­ya uy­gun ol­ma­ya­bi­lir ama- iti­raz ge­rek­çe­sin­de, Tür­ki­ye'nin ba­ğım­sız­lı­ğı­nın teh­li­ke­ye dü­şü­rül­dü­ğü­nü söy­le­yen, bu­gün­kü ik­ti­dar men­su­bu ba­kan­lar ve grup baş­kan ve­kil­le­ri var. Siz özel­leş­tir­me­ye o gün o şe­kil­de kar­şı çı­ka­cak­sı­nız bu­gün... Özel­leş­tir­me­le­re bi­zim iti­ra­zı­mız yok; an­cak, ya­pı­lan özel­leş­tir­me­le­rin şa­ibe­li ol­ma­sı­na iti­ra­zı­mız var ve en­di­şe edi­yo­ruz ya­pı­lan özel­leş­tir­me­ler­den.

Ben, ge­çen gün, Sa­yın Ba­ka­nı­ma, Sa­yın Ma­li­ye Ba­ka­nı­ma bu­ra­dan sor­dum. TÜP­RAŞ'ın yüz­de 14,76'sı­nın sa­tı­şı­nı mah­ke­me ip­tal et­ti, ip­tal et­ti bu sa­tı­şı, ama şim­di o ka­ra­rı uy­gu­la­ya­mı­yo­ruz de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, o ka­ra­rı uy­gu­la­ya­mı­yo­ruz.

HÜ­SE­YİN TAN­RI­VER­Dİ (Ma­ni­sa) - Ni­ye uy­gu­la­mı­yo­ruz?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ni­ye uy­gu­la­mı­yo­ruz Sa­yın Mil­let­ve­ki­lim, söy­le­ye­yim sa­na.

HÜ­SE­YİN TAN­RI­VER­Dİ (Ma­ni­sa) - Ne­yi söy­le­ye­cek­si­niz?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ama sor­dun.

HÜ­SE­YİN TAN­RI­VER­Dİ (Ma­ni­sa) - Hay­ret bir şey ya!

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Sor­dun, "Ni­ye uy­gu­la­mı­yo­ruz?" di­ye sor­dun, ben de sa­na söy­le­ye­yim.

HÜ­SE­YİN TAN­RI­VER­Dİ (Ma­ni­sa) - Uy­gu­la­na­cak.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Çün­kü, bu 14,76'sı­nı, siz, bir gün­de, ba­kı­nız, bir gün­de, mü­ra­ca­at, onay, sa­tış ka­ra­rı­nı ver­di­niz. İha­le yap­ma­dı­nız, iha­le­ye çı­kar­ma­dı­nız, sat­tı­nız, Ofer'e sat­tı­nız.

HÜ­SE­YİN TAN­RI­VER­Dİ (Ma­ni­sa) - Ne­re­den bi­li­yor­su­nuz?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ben bi­li­yo­rum, iş­te, bü­tün mil­let bi­li­yor. Se­nin bil­me­men... Çok ga­rip­se­dim Sa­yın Mil­let­ve­ki­li, ya­ni, siz bu­nu na­sıl bil­mez­si­niz, me­rak edi­yo­rum. Şim­di is­mi­ni­zi de ver­me­ye­yim de mil­let duy­ma­sın Sa­yın Mil­let­ve­ki­lim. Ya­ni, en­te­re­san.

ŞEV­KET ARZ (Trab­zon) - Bir de eme­ği tem­sil edi­yor; bir de eme­ği tem­sil edi­yor!

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Şim­di, 14,76'sı­nı 15,4 YTL'den sat­tı­nız, 15,4 YTL'den sat­tı­nız. Şim­di ne ka­dar? 25 YTL.

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - On­dan ön­ce ne ka­dar­dı?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ge­li­yo­rum.

25 YTL. 2 YTL de kâr pa­yı da­ğıt­tı bu şir­ket, TÜP­RAŞ, 27 YTL. Ka­ça sat­tı­nız? 15;27'ye ka­dar ne var? 12; yüz­de 80. Yüz­de 80, bu­nu alan­lar, şim­di kâr et­ti bir yıl­da, ama mah­ke­me de bu sa­tı­şı ip­tal et­ti.

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - On­dan ön­ce TÜP­RAŞ ne ka­dar­dı?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Şim­di ge­ri­ye ala­mı­yor­su­nuz.

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - Üm­met Bey, on­dan ön­ce ne ka­dar­dı TÜP­RAŞ?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - On­dan ön­ce de, söy­le­ye­yim.

Şim­di, ba­kı­nız, TÜP­RAŞ'ın yüz­de 65,76'sı­nı siz sat­tı­nız, 1 mil­yar 300 mil­yon do­la­ra sat­tı­nız. Siz... Er­te­si gün ben iti­raz et­tim, "ol­maz" de­dim, ba­sın top­lan­tı­sı yap­tım. Ma­li­ye Ba­ka­nı ba­na ce­vap ver­di, de­di ki: "TÜP­RAŞ'ı bu sat­tı­ğı­mız fi­yat, 1 mil­yar 304 mil­yon do­lar çok iyi fi­yat."

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - Pi­ya­sa böy­le kar­de­şim.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Pi­ya­sa­sı olur mu? Re­ka­bet or­ta­mı sağ­lan­ma­dı ora­da. Bi­zim iti­ra­zı­mız bu­na.

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - Olur mu öy­le şey?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - İki fir­ma gir­di, bi­rin­de kal­dı. Re­ka­bet or­ta­mı sağ­lan­ma­dı.

Ne ol­du? İp­tal edil­dik­ten son­ra ye­ni­den iha­le ya­pıl­dı, 4 mil­yar 140 mil­yon do­lar… 2 mil­yar 800 mil­yon do­lar faz­la­ya git­ti, hem de yüz­de 14,76 ek­si­ğiy­le. O za­man yüz­de 65,76'sıy­dı, da­ha son­ra­ki sa­tış yüz­de 51. Bi­zim iti­ra­zı­mız bu­na, bi­zim en­di­şe­miz bu. Ya­pı­lan sa­tış­lar…

Te­le­kom… Ge­çen gün de söy­le­dim. Ku­rum­lar ver­gi­si­ni yüz­de 30'dan yüz­de 20'ye ön­ce in­dir­sey­di­niz…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - O he­sa­bı iyi ya­pa­cak­sı­nız.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - İş­por­ta­cı gi­bi sat­tı­lar.

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - Yüz­de 15, onu gö­rün­ce 4 mil­ya­ra git­ti ama. Onu iyi he­sap edin.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Onun­la bir il­gi­si yok.

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - Ona iyi dik­kat edin ar­ka­daş­lar, yan­lış ya­pı­yor­su­nuz.

BAŞ­KAN - Bu­yu­run.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri…

Şim­di, ba­kı­nız Asım Ay­kan Bey, ne ka­dar bu ko­nu­la­ra il­gi­siz ol­du­ğu­nuz o ko­nuş­may­la an­la­şı­lı­yor. Bir ke­re, 14,76'sı da­ha son­ra sa­tıl­dı. Onu da­hi bil­mi­yor­su­nuz.

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - İkin­ci iha­le­den son­ra sa­tıl­dı.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ha­yır efen­dim… İş­te, onu…

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - Ta­bii…

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Efen­dim, 4 mil­yar 140 mil­yon do­lar, da­ha ön­ce sa­tıl­dı.

HA­SAN ÖREN (Ma­ni­sa) - Üm­met, öğ­ret­men mi­sin sen?

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ya­ni, efen­dim, bil­mi­yor­sun, ko­nu­şu­yor­sun Sa­yın Ay­kan.  Evet…

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - Bu Par­la­men­to­da sa­de­ce sen bi­li­yor­sun, baş­ka kim­se bil­mi­yor!

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Söy­lü­yo­rum iş­te, yan­lış bi­li­yor­sun. Yan­lış bi­li­yor­sun, ora­dan da iti­raz edi­yor­sun.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri… De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri…

HÜ­SE­YİN TAN­RI­VER­Dİ (Ma­ni­sa) - Sen bi­le­rek ko­nuş.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Ben bi­le­rek ko­nu­şu­yo­rum. Ba­kı­nız, ben bu­ra­da han­gi ra­ka­mı söy­le­miş­sem al­tı­na im­za­mı atı­yo­rum.

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - Der­si­ne iyi ça­lış.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - 400 ta­ne ko­nuş­ma ora­da Sa­yın Ay­kan, gi­rer­sin, in­ce­ler­sin. Var­sa bir iti­ra­zın, be­nim söy­le­di­ğim ko­nuş­ma­la­ra, yap­tı­ğım ko­nuş­ma­la­ra, ra­kam­la­ra iti­ra­zın var­sa ge­lir­sin.

ASIM AY­KAN (Trab­zon) - Der­si­ne iyi ça­lış.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Şim­di, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ba­kı­nız, ni­ye ban­ka­la­rı­mız ya­ban­cı­la­rın il­gi­si­ni çe­ki­yor? Bu­ra­da kre­di kart­la­rı­nı da ko­nuş­tuk. O za­man çık­tım ben, de­dim ki… Kre­di kart­la­rıy­la il­gi­li fa­iz oran­la­rı­nı be­lir­le­me yet­ki­si­ni Mer­kez Ban­ka­sı­na ver­dik. Ben iti­raz et­tim.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın Kan­do­ğan, ri­ca edi­yo­rum son cüm­le­le­ri­niz için.

ÜM­MET KAN­DO­ĞAN (De­vam­la) - Son cüm­le­le­rim, ta­mam.

Kre­di kar­tı fa­iz­le­riy­le il­gi­li fa­iz­le­ri be­lir­le­me yet­ki­si­ni Mer­kez Ban­ka­sı­na ver­dik. 545 mil­let­ve­ki­lin­den bir tek ben iti­raz et­tim. Bu yan­lış­tır, Mer­kez Ban­ka­sı, ban­ka­la­rın bas­kı­sı al­tın­da ka­lır, fa­iz oran­la­rı­nı yük­sek be­lir­ler de­dim. İti­raz et­ti­niz. Şim­di, Mer­kez Ban­ka­sı, bi­li­yor­su­nuz, be­lir­li arak­lık­lar­la bu yet­ki­yi kul­la­nı­yor, ye­ni kul­lan­dı­ğı 5,63. Şim­di, 5,63. Siz, "Tür­ki­ye'de enf­las­yon yüz­de 10" di­yor­su­nuz. Kre­di kar­tı fa­iz­le­ri­nin ak­di fa­iz oran­la­rı 5,73, ay­lık fa­iz, ge­cik­me fa­izi 6,15. Tat­lı kârlar var. Bu pa­ra­lar, çok ca­zip ge­li­yor ya­ban­cı ban­ka­lar için.

O ne­den­le, ge­li­niz, özel­leş­tir­me­ye evet; an­cak 70 mil­yon in­sa­nın ih­ti­ya­cı olan ve mem­le­ke­ti­miz için çok ha­ya­ti öne­mi ha­iz olan özel­leş­tir­me­ler­de, hep be­ra­ber, da­ha dik­kat­li ola­lım di­yor, yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Kan­do­ğan

Ko­nuş­ma­lar ta­mam­lan­mış­tır.

So­ru-ce­vap fas­lı­na ge­çi­yo­rum.

Sa­yın İn­ce­ka­ra, bu­yu­run efen­dim.

HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Çok te­şek­kür edi­yo­rum.

Efen­dim, ben hem ko­nuş­ma­cı­la­rın bü­tün gö­rüş­le­ri­ne, ta­bii ki, say­gı du­ya­rak ka­tıl­mak is­ti­yo­rum. La­kin, Sa­yın Ba­ka­nım­dan ce­vap is­ti­yo­rum ki, ka­nun gö­rüş­me­si, san­ki AK Par­ti­nin bir tek­li­fi var ve AK Par­ti, özel­leş­tir­mek­le il­gi­li, bu iki ban­ka­nın özel­leş­tir­me­siy­le il­gi­li bir ref­leks gös­ter­miş ve bu­nun kar­şı­sın­da sos­yal de­mok­rat ta­ba­nın tem­sil­ci­le­riy­le, ANAP Gru­bu­nun tem­sil­ci­le­ri bir ref­leks gös­ter­mek­te­dir. Bu ka­nun tek­li­fi­nin al­tın­da, beş yıl ön­ce han­gi par­ti­le­rin im­za­sı var­dır?

Ben, bil­di­ğim ka­da­rıy­la bu im­za sa­hip­le­rin­den bi­ri­si ANAP'tır, bi­ri­si sos­yal de­mok­rat ta­ba­nın tem­sil­ci­si DSP'dir. Di­ğe­ri de…

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Kim? CHP var mı?

HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Efen­dim, CHP ol­ma­ya­bi­lir, ama he­pi­miz bi­li­yo­ruz ki, za­ten DSP'nin ta­ba­nı da, bu­gün­kü CHP'nin ta­ba­nı idi.

K. KE­MAL ANA­DOL (İz­mir) - Yok… Yok…

HA­SAN ÖREN (Ma­ni­sa) - Saa­det Par­ti­si­nin ta­ba­nı gi­bi, de­ğil mi?

BER­HAN ŞİM­ŞEK (İs­tan­bul) - Millî Ni­zam Par­ti­si­nin ta­ba­nı gi­bi.

BAŞ­KAN - Efen­dim, siz so­ru­nu­zu so­run efen­dim.

HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Evet, ben de­vam ede­yim.

…ve he­pi­mi­zin bil­di­ği gi­bi, millî söy­lem­le­ri­ni her yer­de duy­du­ğu­muz MHP'nin im­za­sı var­dır. Ben, ka­yıt­la­ra geç­me­si ve tek­rar du­yul­ma­sı açı­sın­dan, bu, as­lın­da bi­zim sa­de­ce de­va­mı için bir ka­rar ve­re­ce­ği­miz ka­nu­nun al­tın­da han­gi par­ti­le­rin im­za­sı ol­du­ğu­nu Sa­yın Ba­ka­nım­dan is­ti­yo­rum.

Bu ara­da, ANAP Gru­bun­dan Hü­se­yin Bey "AK Par­ti­nin du­ru­şu­na ve ak söy­le­me ya­kı­şır bir ta­vır ser­gi­le­yin." de­di.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (Ga­zi­an­tep) - Sa­yın Baş­kan, böy­le bir usul var mı, so­ru so­rar­ken mu­ha­le­fet par­ti­si­nin ko­nuş­ma­sı­na ce­vap ver­mek?

HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Bu, bir ka­ra le­ke mi­dir ve Ana­va­tan Par­ti­si, mi­ras al­dık­la­rı­nı ken­di­ne bir ka­ra kam­bur ola­rak mı gör­mek­te­dir?

Te­şek­kür edi­yo­rum.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (Ga­zi­an­tep) - Çı­kıp kür­sü­de ko­nuş­sun.

HA­SAN ÖREN (Ma­ni­sa) - Sa­yın Baş­kan, bu ko­nuş­ma­yı kür­sü­de yap­sa ol­maz mı?

BAŞ­KAN - Ben an­la­ya­mı­yo­rum si­zin, ta­bii, mü­da­ha­le­niz­den. Ben bir de­fa so­ru­yu an­la­ya­yım da si­zin iti­ra­zı­nız doğ­ru mu yan­lış mı bir gö­re­yim. Doğ­ru­su ben an­la­ya­mı­yo­rum.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Sor­mu­yor ki, ne­re­den an­la­ya­cak­sı­nız?

HA­SAN ÖREN (Ma­ni­sa) - So­ru sor­mu­yor ki, na­sıl an­la­ya­cak­sın?

BAŞ­KAN - Sa­yın İn­ce­ka­ra, açık ve net ri­ca edi­yo­rum so­ru­nu­zu. Bit­ti mi?

HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - Efen­dim sor­dum.

Bi­rin­ci­si, bu ka­nun tek­li­fi­nin al­tın­da han­gi par­ti grup­la­rı­nın im­za­sı var­dır?

BAŞ­KAN - Han­gi ba­kan­la­rın im­za­sı var?

İkin­ci­si?

HA­Lİ­DE İN­CE­KA­RA (İs­tan­bul) - İkin­ci­si, tek­rar so­ru­mu Sa­yın Ba­ka­nı­ma so­ru­yo­rum, çün­kü, ko­nuş­ma­lar­da "AK Par­ti­nin akı­na ya­kış­maz, bu ka­ra le­ke­ye bu­laş­ma­yın." gi­bi bir ifa­de kul­lan­dı. Bu le­ke bi­zim­le baş­la­mış mı­dır, yok­sa, biz­den ön­ce o grup­la­rın im­za­sı mı var­dır bu ka­ra­nın al­tın­da?

Te­şek­kür edi­yo­rum.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (Ga­zi­an­tep) - Şim­di ce­vap ve­re­ce­ğiz.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Şim­di ce­va­bı­nı ala­cak­sın.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim, sağ olun.

Sa­yın To­run…

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Sa­yın Baş­kan, Sa­yın Ba­ka­nım; 4603 sa­yı­lı Ka­nun'u ge­tir­dim, önüm­de. Bu Ka­nu­nun ya­yım ta­ri­hi 15/11/2000. Ka­nu­nun 1'in­ci mad­de­si ay­nen şöy­le: "Bu ka­nu­nun ama­cı Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Zi­ra­at Ban­ka­sı, Tür­ki­ye Halk Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti ve Tür­ki­ye Em­lak Ban­ka­sı Ano­nim Şir­ke­ti­nin (ban­ka­lar) çağ­daş ban­ka­cı­lı­ğın ve ulus­la­ra­ra­sı re­ka­be­tin ge­rek­le­ri­ne gö­re ça­lış­ma­la­rı­nı ve özel­leş­tir­me­ye ha­zır­lan­ma­la­rı­nı sağ­la­ya­cak şe­kil­de ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­ma­la­rı ile his­se sa­tış­la­rı­na iliş­kin dü­zen­le­me­le­rin ve his­se­le­rin ta­ma­mı­na ka­da­rı­nın özel hu­kuk hü­küm­le­ri­ne tabî ger­çek ve tü­zel ki­şi­le­re sa­tı­şı­nın ger­çek­leş­ti­ril­me­si­dir." di­yor. Ka­nu­nun 2'nci mad­de­si­nin son cüm­le­si de şöy­le:

BAŞ­KAN - Efen­dim, siz so­ru­nu­zu so­run, ya­ni, ka­nu­nu oku­ma­yın bi­ze.

CA­VİT TO­RUN (Di­yar­ba­kır) - Son cüm­le­si şöy­le: "Bu sü­re beş yıl için­de ta­mam­la­nır." di­yor. "Ba­kan­lar Ku­ru­lu bu sü­re­yi bir de­fa­ya mah­sus ol­mak üze­re ya­rı­sı ka­dar uza­ta­bi­lir" di­yor.

O dö­nem­de bu ka­nu­nun çı­ka­rıl­ma­sı­na ve­si­le olan hükûme­tin içe­ri­sin­de kim­ler var­dı? Bu so­ru­nun ce­va­bı­nı arz edi­yo­rum, is­ti­yo­rum efen­dim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (Ga­zi­an­tep) - Biz ce­vap ve­re­lim si­ze. Si­zin Hükûme­te sor­ma­nı­za ge­rek yok. Kür­sü­dey­ken sor­say­dı­nız ce­vap ve­rir­dik.

BAŞ­KAN - Sa­yın Gü­ler, bu­yu­run.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Sa­yın Baş­kan, si­zin ara­cı­lı­ğı­nız­la…

Ön­ce Sa­yın Ba­kan hoş gel­di di­ye­lim. Ön­ce, in­şal­lah bi­zi ay­dın­la­tır bu ka­nun tek­li­fi...

Bi­rin­ci so­rum: Dün­ya­da­ki ge­liş­miş ül­ke­ler di­ye­bi­le­ce­ği­miz, Ame­ri­ka, Fran­sa, Al­man­ya gi­bi ül­ke­ler­de ban­ka sek­tö­rün­de­ki yüz­de ora­nı­nı bi­zim­le pay­la­şır mı?

İkin­ci­si: Fran­sa'da bir ban­ka­nın ya­ban­cı­la­rın eli­ne geç­me­sin­de­ki gös­ter­di­ği re­ak­si­yo­nu na­sıl de­ğer­len­di­ri­yor?

Üçün­cü­sü: Bu ka­nun içi­ni­ze si­ni­yor mu, sin­mi­yor mu? Ay­dın­la­tır­sa­nız se­vi­ni­rim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın Ba­kan, bu­yu­run.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Sa­yın Baş­kan, çok te­şek­kür edi­yo­rum.

Sa­yın İn­ce­ka­ra "Bu ka­nu­nun çı­ka­rıl­ma­sı sı­ra­sın­da han­gi par­ti­ler bu ka­nu­nun al­tı­na im­za at­tı?" di­ye sor­du. Ka­nun 2000 yı­lın­da çı­ka­rıl­dı, ama, han­gi par­ti­ler var­dı, onu, mü­sa­ade eder­se, Sa­yın İn­ce­ka­ra'ya ya­zı­lı ola­rak bil­dir­mek is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Sa­yın To­run'a da ya­zı­lı ola­rak bil­di­re­yim.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­rim.

Sa­yın Gü­ler'e?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Son so­ru ola­rak…

ŞEV­KET ARZ (Trab­zon) - Ona da ya­zı­lı…

HA­SAN ÖREN (Ma­ni­sa) - Ayıp ol­ma­sın.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Di­ğer­le­ri­ni ya­zı­lı ola­rak bil­di­re­ce­ğim, ama "İçi­ne si­ni­yor mu, sin­mi­yor mu?" di­ye bir so­ru sor­du.

Şim­di, ta­bii, ANAP Gru­bun­dan bi­ri­si­nin bu­nu bi­ze sor­ma­ma­sı la­zım. Ya­ni, bu, bü­yük bir ta­lih­siz­lik. Sa­yın rah­met­li Tur­gut Özal za­ma­nın­da baş­la­dı bu özel­leş­tir­me ve özel­leş­tir­me­nin ru­hu o za­man ko­nul­du. Ya­ni, bu "İçi­ne si­ni­yor mu sin­mi­yor mu?" la­fı doğ­ru­su çok yan­lış bir so­ru. İçi­mi­ze çok iyi si­ni­yor ve Tür­ki­ye'nin ge­le­ce­ği için, Tür­ki­ye'nin gü­ve­ni için, Tür­ki­ye'nin is­tik­ra­rı için iş­te bu ka­nun­la­rın bir an ön­ce çı­ka­rıl­ma­sı la­zım. "De­mir­per­de ge­ri­si" de­di­ği­miz o es­ki ül­ke­ler­de bi­le bu özel­leş­tir­me­ler ya­pıl­dı, bi­ti­ril­di.

HÜ­SE­YİN GÜ­LER (Mer­sin) - Beş yıl­dır ne­re­dey­di­niz Sa­yın Ba­kan, zih­ni­yet buy­sa ma­dem?

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - De­vam edi­yo­ruz. O za­man­ki ya­pı­lan­la­rı bir gö­rün, bir de son za­man­da­ki ya­pı­lan… Yir­mi se­ne­ye ya­kın za­man­da 8 mil­yar do­lar özel­leş­tir­me ya­pıl­mış, dört se­ne­de 18 mil­yar do­lar özel­leş­tir­me ya­pıl­mış.

HA­SAN ÖREN (Ma­ni­sa) - Ba­ba­lar gi­bi sa­tar­sa­nız 16 mil­yar do­lar da ya­par!

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Evet, evet.

HA­SAN ÖREN (Ma­ni­sa) - Ama, de­ğe­rin­de sat­mı­yor­sun hiç­bir şe­yi. De­ğe­rin­de sat­mı­yor­sun…

BAŞ­KAN - Sa­yın Ören…

Te­şek­kür ede­riz Sa­yın Ba­kan. Mak­sat ha­sıl ol­muş­tur.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Her­ke­sin gö­zü önün­de sa­tış ya­pı­yo­ruz biz. Bir ke­re, bir ta­ne Al­lah'ın ku­lu da çı­kıp, ben bu iha­le­ye gir­dim, hak­kım yen­di di­yen bir ki­şi yok­tur. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

HA­SAN ÖREN (Ma­ni­sa) - İha­le­ye sok­mu­yor­su­nuz in­san­la­rı.

MA­Lİ­YE BA­KA­NI KE­MAL UNA­KI­TAN (İs­tan­bul) - Bir ki­şi yok­tur.

BAŞ­KAN - Te­şek­kür ede­riz Sa­yın Ba­kan.

HA­SAN ÖREN (Ma­ni­sa) - Pa­muk­lu Men­su­ca­ta git, Ma­ni­sa'ya; mah­ke­me ka­ra­rı ne? 48 tril­yon. 3 tril­yo­na sat­tı­nız. Han­gi iha­le… Si­ze ya­zık…

ÖMER ABU­ŞOĞ­LU (Ga­zi­an­tep) - Ka­rar ye­ter sa­yı­sı is­ti­yo­ruz Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN - 1’in­ci mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum ve ka­rar ye­ter sa­yı­sı ara­ya­ca­ğım: Mad­de­yi ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­rar ye­ter sa­yı­sı bu­lu­na­ma­mış­tır.

Bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 20.53

 

 

BE­ŞİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 21.02

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li İs­ma­il ALP­TE­KİN

KÂTİP ÜYE­LER: Ha­run TÜ­FEK­Cİ (Kon­ya), Ya­şar TÜ­ZÜN (Bi­le­cik)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 45'in­ci Bir­le­şi­mi'nin Be­şin­ci Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

1278 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi'nin gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Tek­li­fin 1'in­ci mad­de­si­nin oy­la­ma­sın­da ka­rar ye­ter sa­yı­sı bu­lu­na­ma­mış­tı.

Şim­di, 1'in­ci mad­de­yi tek­rar oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım ve ka­rar ye­ter sa­yı­sı ara­ya­ca­ğım.

1'in­ci mad­de­yi ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler… Ka­rar ye­ter sa­yı­sı bu­lu­na­ma­mış­tır.

Bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 21.03

 

 

 

AL­TIN­CI OTU­RUM

Açıl­ma Sa­ati: 21.11

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li İs­ma­il ALP­TE­KİN

KÂTİP ÜYE­LER: Ha­run TÜ­FEK­Cİ (Kon­ya), Ya­şar TÜ­ZÜN (Bi­le­cik)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 45'in­ci Bir­le­şi­mi'nin Al­tın­cı Otu­ru­mu'nu açı­yo­rum.

1278 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Tek­li­fi'nin gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Tek­li­fin 1'in­ci mad­de­si­nin oy­la­ma­sın­da ka­rar ye­ter sa­yı­sı bu­lu­na­ma­mış­tı.

Şim­di, 1'in­ci mad­de­yi tek­rar oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım ve ka­rar ye­ter sa­yı­sı ara­ya­ca­ğım.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­ler…

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, kâtip üye­ler ara­sın­da ih­ti­laf ol­du­ğun­dan elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pa­ca­ğım.

Oy­la­ma için üç da­ki­ka­lık sü­re ve­re­ce­ğim. Bu sü­re içe­ri­sin­de sis­te­me gi­re­me­yen ar­ka­daş­la­rı­mı­zın per­so­nel­den yar­dım is­te­me­le­ri­ni ri­ca edi­yo­rum ve oy­la­ma­yı baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la oy­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN - Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bu oy­la­ma­da da ka­rar ye­ter sa­yı­sı bu­lu­na­ma­dı­ğın­dan, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce söz­lü so­ru öner­ge­le­ri­ni sı­ra­sıy­la gö­rüş­mek için, 28 Ara­lık 2006 Per­şem­be gü­nü sa­at 15.00'te top­lan­mak üze­re, bir­le­şi­mi ka­pa­tı­yo­rum, si­ze iyi ge­ce­ler di­li­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­ati: 21.16