DÖNEM: 22 CİLT: 143 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
47nci
Birleşim
9 Ocak 2007 Salı
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) ÇEŞİTLİ
İŞLER
1.-
Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in vefatı nedeniyle saygı
duruşu
B) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil'in, Konya Milletvekili Nezir
Büyükcengiz ve eski bakanlardan Mustafa Rüştü Taşar'ın
vefatları nedeniyle merhumlara Allah'tan rahmet ve yakınlarına
da başsağlığı dileyen konuşması
C) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.-
Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın, özellikle
bayram tatillerinde meydana gelen trafik kazalarının önlenmesi
ve uygulanan yanlış ulaşım politikalarının
düzeltilmesi için alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündem dışı konuşması ve Bayındırlık
ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı
2.-
Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in,
trafik kazası sonucu vefatı nedeniyle, trafik güvenliğinin
önemine ilişkin gündem dışı konuşması ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız
Özak'ın cevabı ve Konya Milletvekili Ahmet
Işık'ın aynı konuda açıklaması
3.-
Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu'nun, Enerji Haftası
münasebetiyle enerjiyi, israf etmeden, verimli ve akıllıca
kullanmanın önemine ve bu konuda yapılması gerekenlere
ilişkin gündem dışı konuşması
D) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.-
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı
Fatma Ekenoğlu ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaretinin
TBMM Başkanlık Divanınca uygun bulunduğuna
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1178)
2.-
Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın Bahreyn'e yaptığı
resmî ziyarete Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak'ın da
iştirak etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1179)
3.-
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Hollanda ve İsveç'e yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1180)
E) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 32 milletvekilinin,
yatılı ilköğretim okullarındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/412)
IV. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR
VE CEVAPLARI
1.-
Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, Türkiye'ye girişlerinde
ABD vatandaşlarının parmak izi ve fotoğraf kaydının
alınıp alınmayacağına ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/920) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin'in cevabı
2.-
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara-Şabanözü kara
yolundaki çalışmalara ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/938)
3.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur ilindeki
bir kara yolu güzergâhının değiştirilmesi projesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/949)
4.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur ilindeki
bir kara yolu güzergâhının değiştirilmesi projesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/950)
5.-
Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, Çin'den yapılan ithalatın
etkilerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/959)
6.-
Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, Bursa Büyükşehir
Belediyesi mücavir alanından bazı köylerin çıkarılmasına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/971)
7.-
Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Çin mallarına karşı
alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/973)
8.-
Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/993)
9.-
Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/997)
10.-
Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1009) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
11.-
Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Muğla iline
bağlı köylerdeki inşaat yasağına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1073) ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
12.-
Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar'ın, İskenderun Körfezi'nde
demirli bulunan tehlikeli madde yüklü bir gemiye ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1171) ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
13.-
Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Muğla-Fethiye'de
çevre kirliliğine neden olan batık bir gemiye ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1183) ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
14.-
Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, orman mühendisleri oda
seçimlerine ve Bakanlıkta çalışan işçilere
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1261) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
15.-
Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Türk Ceza Kanunu'nun
181 ve 182'nci maddelerinin yürürlüğüne ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1299) ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman Pepe'nin cevabı
16.-
İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir Çimento Fabrikasının
çevreye verdiği zarara ve alınacak önlemlere ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1544) ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
17.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Eber Gölü'ndeki çevre
sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1602) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
18.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, orman yangınlarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1632) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
19.-
İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, Gediz Nehri'ndeki kirliliğe
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2487) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
20.-
İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir'in Foça-Yenifoça
kıyı bölgesinin koruma altına alınmasına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2490) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
21.-
İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, Nif Çayı'ndaki kirliliğin
önlenmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2494) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
B) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, F tipi yüksek güvenlikli kapalı
cezaevlerindeki şartlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/18562)
2.-
Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Antalya-Akseki-Çınardibi
köyünün imam ihtiyacına,
-Bursa
Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa-Mudanya'da bayram namazında
okunan hutbeye,
-Afyonkarahisar
Milletvekili Ahmet KOCA'nın, Afyonkarahisar'a yapılan yatırımlara,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı
(7/18721, 18722, 18723)
3.-
Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Mut Kaymakamı hakkındaki
iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/18764)
4.-
Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, nihai tüketiciye satılan
enerjiden alınan TRT payına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı
(7/18768)
5.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, iç ve dış borçlanma
ile ödemelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Ali BABACAN 'ın cevabı
(7/18772)
6.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Kızılayın
hazırlattığı üstün insani hizmet nişanı
ve madalyalara ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/18778)
7.-
Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, D 400 kara yolundaki köprülerin
onarımına ilişkin sorusu ve Bayındırlık
ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı
(7/18779)
8.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'nın Orhangazi
ilçesi ve Yeniköy beldesi arasındaki yola ilişkin sorusu
ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız
ÖZAK'ın cevabı (7/18780)
9.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Posof-Türkgözü sınır
kapısından mazot ithalatına ve yurt dışına
çıkış harcına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/18784)
10.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, BOTAŞ'ın
kamu alacaklarına ve doğal gaz zammına ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı
(7/18786)
11.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, BOTAŞ'ın
alacaklarına ve mali durumuna ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı
(7/18787)
12.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, BOTAŞ'ın alacaklarına
ve bazı iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/18789)
13.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, doğal gaz zammına
ve BOTAŞ'ın alacaklarına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı
(7/18790)
14.-
Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, Söğüt Şenliklerinde
yaşanan olaylara yönelik soruşturmaya ilişkin sorusu
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/18794)
15.-
Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, milletvekili lojmanlarının
satışına ve kamu konutlarına ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/18803)
16.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan-Ardanuç yoluna ayrılacak
ödeneğe,
Ardahan'daki
iki baraj projesine ayrılacak ödeneğe,
İlişkin
Maliye Bakanından soruları ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
ŞENER'in cevabı (7/18806, 18807)
17.-
Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Bolu İzzet Baysal
ve Köroğlu Devlet Hastanelerindeki bir uygulamaya ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı
(7/18815)
18.-
Malatya Milletvekili Miraç AKDOĞAN'ın, AB'nin genişlemeden
sorumlu komiserinin ve Ankara'daki bir Irak'lı temsilcinin
açıklamalarına ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün
cevabı (7/18826)
19.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Çavdır-Bölmepınar
köyündeki madencilik faaliyetlerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in
cevabı (7/18834)
20.-
Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Bursa-Mustafakemalpaşa-Ormankadı
Köyündeki hazine arazisinin amaç dışı kullanımına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın
cevabı (7/18835)
21.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, belediye şirketlerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/18837)
22.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, sel felaketlerinin
sebep olduğu zarara ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık
ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı
(7/18840)
23.-
İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, bazı bakanların
YİMPAŞ'ın mağaza açılışına katıldıkları
iddiasına ve SPK'nın hazırladığı yasa tasarısı
taslağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı
(7/18842)
24.-
Malatya Milletvekili Muharrem KILIÇ'ın, don afeti mağduru
Malatyalı çiftçilerin zararının tazminine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/18845)
25.-
Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Antalya'da don ve sel felaketinden
zarar gören çiftçilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı
(7/18846)
26.-
Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in,
YİMPAŞ Holdinge ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
ŞENER'in cevabı (7/18851)
27.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, SPK'nın
açıkladığı bazı şirket ve holdinglerle ilgisi
olan AK Partililere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
ŞENER'in cevabı (7/18852)
28.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, yerli üretimin desteklenmesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad
TÜZMEN'in cevabı (7/18868)
29.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, bir bölünmüş
yol projesine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı
(7/18875)
30.-
Kars Milletvekili Selami YİĞİT'in, Türkiye'nin Avrupa
Parlamentosundaki lobi faaliyetlerine ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah GÜL'ün cevabı (7/18878)
31.-
Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Türk Barış Gücünün Lübnan'da
konuşlandığı bölgede radyoaktif kalıntı
olduğu iddiasına ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün
cevabı (7/18881)
32.-
Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, amatör
spor kulüplerine ve aldıkları yardımlara ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/18882)
33.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, doğal gaz zammına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi GÜLER'in cevabı (7/18897)
34.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, BOTAŞ'a borcu bulunan
kurum ve kuruluşlara, Kütahya, Erzurum Büyükşehir, Ankara
Büyükşehir, İstanbul Büyükşehir, Kayseri Büyükşehir,
Konya Büyükşehir, Sakarya Büyükşehir, Eskişehir Büyükşehir,
Kocaeli Büyükşehir, Bursa Büyükşehir Belediyelerinin
doğal gaz borcuna ilişkin soruları ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/18898,
18899, 18900, 18901, 18902, 18903, 18904, 18905, 18906, 18907, 18908)
35.-
Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, doğal gaz zammına
ve kamu kurumlarının BOTAŞ'a olan borçlarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi GÜLER'in cevabı (7/18910)
36.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Adıyaman ilindeki
petrol üretimine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/18911)
37.-
Tekirdağ Milletvekili Erdoğan KAPLAN'ın, Tekirdağ-Çerkezköy'deki
TOKİ konutlarının doğal gaz bağlantısına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi GÜLER'in cevabı (7/18913)
38.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Özel Kalem Müdürlüğü
telefonlarından kandil kutlama mesajları gönderildiği
iddiasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla KOÇ'un cevabı (7/18935)
39.-
Osmaniye Milletvekili Necati UZDİL'in, üniversite eğitimini
tamamlayan astsubayların derece ilerlemesine ilişkin sorusu
ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/18985)
40.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa'da özelleştirilen
112 acil sağlık hizmeti ihalelerine ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı
(7/18987)
41.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün
şebeke suyuna ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/18990)
42.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün
şebeke suyuna ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/18991)
43.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün
şebeke suyuna ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/18992)
44.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün
şebeke suyuna ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/18993)
45.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün
şebeke suyuna ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/18994)
46.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün
şebeke suyuna ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/18995)
47.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün
şebeke suyuna ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/18996)
48.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, bir kanser ilacının
temininde yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/18998)
49.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, organ ve doku nakline
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/19000)
50.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Bilişim
Çıraklığı Projesi'ne ilişkin sorusu ve Sanayi
ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/19001)
51.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, yurt
dışında yaşayan vatandaşların ortak olduğu
şirketlere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali COŞKUN'un cevabı (7/19002)
52.-
Kocaeli Milletvekili Salih GÜN'ün, Kocaeli'de KOSGEB'e tahsisli bir
arazinin devredilmesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/19004)
53.-
İzmir Milletvekili Abdürrezzak ERTEN'in, İzmir'in Güzelbahçe
ilçesinden geçen otoyoldaki ücretlendirmeye ilişkin sorusu
ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız
ÖZAK'ın cevabı (7/19016)
54.-
Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Ankara'da şehit
edilen bir başkomiserin cenaze törenine ilişkin Başbakandan
sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/19032)
55.-
Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Mersin'in Evrenli Köyünde
mermer ocağı işletilmesine izin verilmesine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi GÜLER'in cevabı (7/19033)
56.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Bandırma-Susurluk
bölünmüş yol çalışmalarına,
-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Elâzığ-Alacakaya kara yolundaki çalışmalara,
İlişkin
soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/19039,19040)
57.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, sağlıklı
içme suyu imkânı ile çevre bilinci ve duyarlılığına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19041)
58.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Manisa'da yetiştirilen
üzümlerdeki bozulmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin
cevabı (7/19043)
59.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa SİRMEN'in, Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürü hakkındaki bazı iddialara
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/19045)
60.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, bölücü terör örgütünün
bir yöneticisinin Irak'taki bir televizyon kanalında röportajının
yayınlanmasına ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün
cevabı (7/19046)
61.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Jimnastik Federasyonu
genel kurulunun ertelenmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in
cevabı (7/19049)
62.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, enerji tasarrufuna
yönelik bilinçlendirmeye ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/19057)
63.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, doğal gaz ithalatına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi GÜLER'in cevabı (7/19058)
64.-
Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Türkiye-Yunanistan doğal gaz
boru hattı projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/19059)
65.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Babasultan Barajına,
Bursa-Nilüfer
Barajına,
Bursa-Çınarcık
Barajına,
Bursa-Yenişehir-Boğazköy
Barajına,
Bursa-İznik
Mahmudiye Köyü Göletine,
Bursa-Büyükorhan
Gedikler Köyü Göletine,
Bursa-Büyükorhan-Kınık
Beldesi Göletine,
Bursa-Orhaneli-Karıncalı
Beldesi Göletine,
Bursa-Gemlik-Büyükkumla
Köyü Barajına,
Bursa-Karacabey-Gölecik
Köyü Barajına,
Bursa-Büyükorhan-Durhasan
Köyü Göletine,
Bursa-Orhaneli-Göynükbelen
Beldesi Göletine,
Bursa-Nilüfer-Güngören
Köyü Göletine,
Bursa-Yenişehir-Çiçeközü
Köyü Göletine,
Bursa-Keles-Dağdibi
Köyü Göletine,
İlişkin
soruları ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi
GÜLER'in cevabı (7/19063, 19064, 19065, 19066, 19067, 19068, 19069,
19070, 19071, 19072, 19073, 19074, 19075, 19076, 19077)
66.-
Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, bir ilacın temininde
yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/19101)
67.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bir ilacın temininde yaşanan
sorunlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
AKDAĞ'ın cevabı (7/19102)
68.-
Osmaniye Milletvekili Necati UZDİL'in, Bağ-Kur emeklileri
arasındaki maaş farkına ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/19110)
69.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Kızılayın
yönetimine ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/19113)
70.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, kapanan ve yeni açılan
iş yerlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/19117)
71.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, zeytin üreticilerinin
desteklenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı
(7/19123)
72.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, DSİ'nin özel bir
şirkete patlayıcı madde hibe etmesine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi GÜLER'in cevabı (7/19125)
73.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, SSK ve Bağ-Kur prim ödemelerine
ve sağlık harcamalarına ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/19126)
74.-
Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, yurt dışında
bakan ve milletvekillerinin üstünün ve eşyasının
aranmasına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı
(7/19131)
75.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul'da
amatör spor faaliyetlerinin mali nedenlerle askıya alındığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/19132)
76.-
Erzincan Milletvekili Erol TINASTEPE'nin, Vakıflar Bankasının
emekli maaşı ödemelerinde komisyon kesmesi ve işletim
ücreti almasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/19133)
77.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Mersin-Anamur Devlet Hastanesinin
tam teşekküllü hastane statüsüne getirilmesine ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı
(7/19146)
78.-
Ordu Milletvekili İ. Sami TANDOĞDU'nun, Ordu-Fatsa-Bolaman'da
fındık depolarında çıkan yangına,
-
Ordu Milletvekili Kâzım TÜRKMEN'in, Ordu-Fatsa-Bolaman'da
fındık depolarında çıkan yangına,
-
Ordu Milletvekili İ. Sami TANDOĞDU'nun, TMO fındık
alım merkezi personeline,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
EKER'in cevabı (7/19147, 19148, 19149)
79.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Elâzığ-Alacakaya
yolunun asfaltlanmasına ilişkin sorusu ve Bayındırlık
ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı
(7/19151)
80.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, sözleşmeli öğretmenlerin
özlük haklarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/19176)
81.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, asgari geçim indiriminin
kapsamına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/19177)
82.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, KPSS'ye katılan
görme özürlülere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in
cevabı (7/19179)
83.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa SİRMEN'in, Kızılayın
hazırlattığı madalya ve nişan tasarımıyla
ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/19208)
84.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gaziantep'te kirliliğe
maruz kalan su kaynakları ile katı ve sıvı atıkların
işlenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/19209)
85.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Eskişehir'de kirliliğe
maruz kalan su kaynakları ile katı ve sıvı atıkların
işlenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/19210)
86.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Antalya'da kirliliğe
maruz kalan su kaynakları ile katı ve sıvı atıkların
işlenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/19211)
87.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Samsun'da kirliliğe
maruz kalan su kaynakları ile sıvı atıkların
işlenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/19212)
88.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, İzmir'de kirliliğe
maruz kalan su kaynakları ile katı ve sıvı atıkların
işlenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/19213)
89.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Mersin'de kirliliğe
maruz kalan su kaynakları ile katı ve sıvı atıkların
işlenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/19214)
90.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kocaeli'de kirliliğe
maruz kalan su kaynakları ile katı sıvı atıkların
işlenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/19215)
91.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Konya'da kirliliğe
maruz kalan su kaynakları ile katı ve sıvı atıkların
işlenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/19216)
92.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Diyarbakır'da kirliliğe
maruz kalan su kaynakları ile katı sıvı atıkların
işlenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/19217)
93.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adana'da kirliliğe
maruz kalan su kaynakları ile katı ve sıvı atıkların
işlenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/19218)
94.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, İstanbul'da kirliliğe
maruz kalan su kaynakları ile katı ve sıvı atıkların
işlenmesine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı.(7/19219)
95.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ankara'da kirliliğe
maruz kalan su kaynakları ile katı ve sıvı atıkların
işlenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/19220)
96.-Tekirdağ
Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, Fırat Nehri ve Keban Baraj
Gölündeki kirlenmeye ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/19221)
97.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Düzce İlinde kiralanan orman arazilerine ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19222)
98.-
Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU'nun,
İstanbul-Beykoz'da ormanlık alandaki yapılaşmaya
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19223)
99.-
İzmir Milletvekili Sedat UZUNBAY'ın, İzmir'de tehlikeli
atıkların bertarafına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19224)
100.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir ve Ege Bölgesi'ndeki
tehlikeli atık sorununa ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19226)
101.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, kimyasal atıkların
bertarafına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/19227)
102.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir-Urla'da verilen
bir taş ocağı ruhsatıyla ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19228)
103.-
Konya Milletvekili Nezir BÜYÜKCENGİZ'in, Suudi Arabistan'da tutuklu
Türk vatandaşlarına ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün
cevabı (7/19233)
104.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Papanın ziyaretine ve
dış ziyaretlerde yöneticilerin karşılaştıkları
davranışlara ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün
cevabı (7/19235)
105.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, kamu bankalarının
Yunanistan'da şube açıp açmayacağına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif ŞENER'in cevabı. (7/19239)
106.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, idari kadrolara yapılan
atamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/19244)
107.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, statülerine göre personel
sayısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/19245)
108.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, 2006 Kamu Personeli Seçme
Sınavına ve atamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in
cevabı (7/19248)
109.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, idari kadrolara yapılan
atamalara,
Statülerine
göre personel sayısına,
-
Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, Gümrük Müsteşar
Vekili hakkında soruşturma izni istendiği iddiasına,
-
Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, teknik cihaz, donanım ve
yazılım alımlarına,
Dahilde
işleme rejimi kapsamındaki işlemlerin incelenmesine,
El
konulan kaçak eşyalara,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı
Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/19259, 19260, 19261, 19262, 19263,
19264)
110.-
Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Isparta'da yapılan
tarımsal sulamaya ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/19274)
111.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Garp Linyitleri
İşletmesinin kömür satışıyla ilgili bir iddiaya
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi GÜLER'in cevabı (7/19283)
112.-
Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, Devlet Opera ve Balesi
sanatçılarına yönelik bir yasaklama iddiasına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı
(7/19306)
113.-
Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, Antalya'nın turistik tanıtımına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/19307)
114.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, idari kadrolara yapılan
atamalara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın
cevabı (7/19311)
115.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, statülerine göre personel
sayısına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/19312)
116.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, öğretmen ihtiyacı
ile okulların yapım ve onarımına ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/19323)
117.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, sözleşmeli öğretmenlerin
özlük haklarına ve öğretmen açığına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/19326)
118.-
Ordu Milletvekili İ. Sami TANDOĞDU'nun, asker kaçaklarına
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı
(7/19330)
119.-
Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, Fransa'dan
aşı ithal edileceği iddiasına ilişkin sorusu
ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı
(7/19335)
120.-
Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, diyabet hastalarının
yaşadıkları bazı sorunlara ilişkin sorusu
ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı
(7/19336)
121.-
İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Van Gölü'nün kanalizasyon
atıklarıyla kirlenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19596)
122.-
Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in, Samsun'da gemi içi asbest
temizleme tesisi kurulacağı iddiasına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/19599)
123.-
Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, Muğla Milli
Eğitim Müdürünün yurt dışı gezilerine ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/19634)
124.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Defterdarının
görevden alınmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/19716)
VI. - GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1.-
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili
Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Batı Trakya Türk
azınlığının içinde bulunduğu durum konusunda
genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/28)
2.-
İstanbul Milletvekili İnci Özdemir ve 32 milletvekilinin,
Batı Trakya'daki Türk azınlığın sorunları
ile AB Uyum Komisyonu Heyetinin bölgedeki temas ve incelemeleri
konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi
(8/33)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dört oturum yaptı.
Kütahya
Milletvekili Alaettin Güven, bayramlarımızın, birlik, beraberlik
ve sosyal dayanışmayı pekiştirmesinde
sağladığı katkıya,
Bolu
Milletvekili Mehmet Güner, KÖYDES projesi çerçevesinde yürütülen hizmetler ile
bu proje uygulamalarının genel bir değerlendirilmesine,
Antalya
Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu, kültür mantarı
yetiştiricilerinin sorunlarına, ucuz konserve mantar ithaline
karşı üreticilerin korunması için alınması gereken
tedbirlere,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Tekirdağ
Milletvekili Mehmet Nuri Saygun ve 40 milletvekilinin, İstanbul
Boğazı'nın doğal ve tarihî değerlerinin sürdürülebilir
korunmasını sağlamak için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/411), Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 6'ncı sırasında
yer alan 1305 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın bu
kısmın 5'inci sırasına alınmasına; 28/12/2006
tarihli birleşimde sözlü soruların görüşülmeyerek kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine, bu birleşimde
çalışma süresinin 1305 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerinin bitimine kadar
uzatılmasına ve bu kanun tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasından sonra başka kanun tasarı
veya teklifinin görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi kabul edildi.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1'inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri,
daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz
gelmediğinden;
2'nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3'üncü
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi
Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair (1/1115) (S. Sayısı: 1147),
4'üncü
sırasında bulunan, Samsun Milletvekili Ahmet Yeni'nin, 15/11/2000
Tarihli ve 4603 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası,
Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası
Anonim Şirketi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair (2/901) (S. Sayısı: 1278)
Kanun
Tasarı ve Teklifinin görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
5'inci
sırasına alınan, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, Seyahat
Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu ile Turizmi
Teşvik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın (1/1257) (S.
Sayısı: 1305), görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla
yapılan açık oylama sonucunda, kabul edilip
kanunlaştığı açıklandı.
9
Ocak 2007 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.07'de
son verildi.
Nevzat Pakdil
Başkan
Vekili
Yaşar Tüzün
Mehmet
Daniş
Bilecik
Çanakkale
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Bayram
Özçelik
Burdur
Kâtip Üye
No.: 59
II. - GELEN
KÂĞITLAR
8 Ocak 2007
Pazartesi
Süresi
İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.-
Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, BOTAŞ'ın kamu kurum ve
kuruluşlarından alacaklarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18765)
2.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, yurt
dışı gezilerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18766)
3.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, ABD'den ithal edilen pirincin genetik
denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18771)
4.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, getirilmek istenen konaklama vergisine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18774)
5.-
Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, Artvin Valisinin bir
beyanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18775)
6.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, YİMPAŞ'ın para
hareketleri ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18776)
7.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, doğal afet ve imar
sorunlarındaki yasal düzenleme ihtiyacına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18777)
8.-
Malatya Milletvekili Miraç AKDOĞAN'ın, iç ve dış borçlara
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru
önergesi (7/18781)
9.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Hazinenin verdiği teşvik
kredilerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı
soru önergesi (7/18782)
10.-
İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, doğalgaz ve akaryakıt
zamlarına ve BOTAŞ'ın belediyelerden alacaklarına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18785)
11.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, belediyelerin BOTAŞ'a
olan borçlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18788)
12.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'nın katı atık
bertarafı sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18791)
13.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Haşim İşcan Kültür
Merkezine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18792)
14.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, seri cinayetlerden sonra
alınan güvenlik önlemlerine ve ihmal iddialarının
soruşturulmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18793)
15.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan-Taşlıdere Köyü
karayoluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18795)
16.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, uçak kaçırma
eylemlerine yönelik tedbirlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18796)
17.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, yabancılarla evlenen
Emniyet Teşkilatı personeline ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18797)
18.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Aydın-Kuşadası
pis su toplama ve arıtma şebekesi projesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18798)
19.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Güzel Sanatlar Genel Müdürünün
aldığı disiplin cezasına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18799)
20.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğünün yürürlüğe koyduğu bir yönergeye ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18800)
21.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Devlet Tiyatrolarında
yapılan bazı idareci atamaları ile ilgili iddialara ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18801)
22.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Devlet Tiyatrolarının
yönetimine ve oyun programlarına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18802)
23.-
Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, kuş gribine karşı
alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18814)
24.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, sağlık harcamalarına ve
SSK'lı hastaların ilaç harcamalarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18816)
25.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bir projenin saha koordinatörlüğü
kadrolarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18817)
26.-
Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, Denizli-Servergazi
Devlet Hastanesi Baş-hekiminin bir uygulamasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18818)
27.-
Tunceli Milletvekili Hasan GÜYÜLDAR'ın, Artvin Valisinin bir beyanına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18827)
28.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, havalimanlarındaki
güvenlik önlemlerinin denetimine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18829)
29.-
Kastamonu Milletvekili Mehmet YILDIRIM'ın, Tosya'daki bir gölete, bir
baraj projesine ve Devrez Çayının ıslahına ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18830)
30.-
Kars Milletvekili Selami YİĞİT'in, ANAR ve YİMPAŞ'la
ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18833)
31.-
Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, Hatay İlindeki çeşitli projelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18836)
32.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, kamu ihalelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18838)
33.-
Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Samsun-Vezirköprü-Kıranalan Köyündeki su
sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18839)
34.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, sel felaketleriyle ilgili
açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18841)
35.-
İzmir Milletvekili Sedat UZUNBAY'ın, sel felaketleriyle ilgili
açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18843)
36.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, sel felaketleriyle
ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18844)
37.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, arandığı iddia edilen
YİMPAŞ Yönetim Kurulu Başkanına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18847)
38.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, AB ile 29/7/2005 tarihinde
imzalanan Ek Protokole ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18848)
39.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, eczanelerin
alacaklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18849)
40.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, sel felaketlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18850)
41.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, bir toplantıdaki bazı
ifadelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18853)
42.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Atatürk ve Cumhuriyet aleyhine
yayınlar yaptığı iddia edilen bir internet sitesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18854)
43.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Şanlıurfa'da yaşanan sel
felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18856)
44.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Diyarbakır'da yaşanan sel
felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18857)
45.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Batman'da yaşanan sel felaketine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18858)
46.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Şırnak'ta yaşanan sel
felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18859)
47.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İstanbul'da yaşanan sel
felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18860)
48.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Hakkâri'de yaşanan sel felaketine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18861)
49.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Mersin'de yaşanan sel felaketine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18862)
50.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir'de yaşanan sel
felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18863)
51.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Adıyaman'da yaşanan sel
felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18864)
52.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Bitlis'te yaşanan sel felaketine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18865)
53.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Tunceli'de yaşanan sel felaketine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18866)
54.-
Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, Kızkalesi Beldesinde meydana
gelen sel felaketine ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18873)
55.-
Kars Milletvekili Selami YİĞİT'in, Türkiye'nin uygun görülecek
AB program ve kurumlarında yer alıp almayacağına
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/18877)
56.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB ile 29/7/2005
tarihinde imzalanan Ek Protokole ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı
soru önergesi (7/18879)
57.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Telsim'in Hazineye
olan borçlarına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/18884)
58.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ülker Grubuyla ilgili bazı
iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı
soru önergesi (7/18885)
59.-
Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, Merkez Bankası
yönetici ve çalışanlarının özlük haklarına
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru
önergesi (7/18886)
60.-
Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Eti Maden İşletmelerine
bağlı iki şirkete yapılan atamalara ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18909)
61.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, EGO'nun BOTAŞ'tan
doğalgaz alımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18914)
62.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Ankara-Atatürk
Bulvarındaki yol ve köprülü kavşak ihalesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18915)
63.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki köylerin isimlerini
belirten tabelalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18916)
64.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam KESİMOĞLU'nun, köye
dönüştürülmesi söz konusu olan belediyelere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18917)
65.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa'nın Nilüfer İlçesinde bazı
caddelerin isimlerinin değiştirilmesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18918)
66.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, basında
yer alan Güneydoğu Anadolu Bölgesiyle ilgili bazı
değerlendirmelere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18919)
67.-
Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ'nin, bir inşaat
şirketinin İstanbul'da yürüttüğü projelere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18920)
68.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Manavgat-Gaziler
Köyünün su şebekesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18921)
69.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Necip Hablemitoğlu
cinayeti ile ilgili bir iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18922)
70.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Emniyet Genel
Müdürlüğünün hizmet satışlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18923)
71.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, istihbarat
branşından çıkarılan personele ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18924)
72.-
Ankara Milletvekili Bayram Ali MERAL'in, Ankara-Sincan Belediyesi yönetimiyle
ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18925)
73.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Siirt'te KÖYDES
kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18926)
74.-
Yozgat Milletvekili Mehmet ERDEMİR'in, araştırma ve ön inceleme
yapılan belediyelere ve soruşturma izinlerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18927)
75.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, bayan polis
memurlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18928)
76.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, yurt dışına
çıkış ve Türkiye'ye giriş yasağı konulan
kişilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18929)
77.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, üniversite mezunu polis
memuru alımlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18930)
78.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, intihar eden polis
memurlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18931)
79.-
Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, Kızkalesi Beldesinde sel
felaketinden etkilenen otel ve motellerin zararının telafisine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18932)
80.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa Bölge Devlet Senfoni
Orkestrası Prova Salonunun yıkılmasına ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18933)
81.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Alanya Kalesi Saray
Odasının restorasyonuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18934)
82.-
Çorum Milletvekili Feridun AYVAZOĞLU'nun, vergi denetmen
yardımcısı sözlü sınavına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18977)
83.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, imam hatip ve
anadolu imam hatip liselerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18979)
84.-
Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Şişli Etfal Hastanesi
Başhekimi ile ilgili bir iddiaya ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18988)
85.-
Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Erzurum'da tahliyesi
planlandığı iddia edilen bir hastaneye ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18989)
86.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Özürlüler Kanunu çerçevesinde
çıkarılması gereken yönetmeliklere ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18999)
87.-
Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, ABD Merkezi Haberalma Örgütüne ait
uçakların Türk hava sahasını kullanmasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/19013)
88.-
Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, THY'deki personel alımına ve
bir uygulamaya ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19014)
89.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, THY'deki bazı yer hosteslerinin
yerlerinin değiştirilmesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19015)
90.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Bilişim
Çıraklığı Projesine ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/19017)
91.-
Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, boşanmak suretiyle
babası üzerinden emekli maaşı alanların sayısına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19022)
92.-
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Deriner
Barajı projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19023)
93.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, ilaç ödemelerinin
eczanelere gecikmeli yapılmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19025)
94.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, eski olağanüstü hal
bölgesindeki güvenlik görevlilerinin korumalı lojman ihtiyacına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19026)
95.-
Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Mersin'in Gülnar İlçesinde
bir vatandaşın işkence gördüğü iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19028)
96.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, ithal filmlere
ve film gösterimlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19029)
97.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, cenazelerin yurda getirilmesindeki prosedüre
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19031)
98.-
Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, borç stokuna ilişkin Devlet
Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/19050)
99.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, doğrudan yabancı
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/19051)
100.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Başbakanlık
Teftiş Kurulunun TUİK'le ilgili bir inceleme raporuna ilişkin
Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/19054)
101.-
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, tarımsal
sulamada özelleştirme çalışmalarına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/19060)
102.-
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, DSİ
yatırımlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19061)
103.-
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, GAP
sulamalarına ayrılan kaynağa ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/19062)
104.-
Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Antalya'nın ilçelerine
doğalgaz verilmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19078)
105.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, çocuk pornografisi konusunda
alınan önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19079)
106.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, bireysel silahlanmaya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19080)
107.-
Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, ABD'de kurulu bir
organizasyonun Türkiye'de izinsiz faaliyette bulunduğu iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19081)
108.-
Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Antalya'daki bazı köylerin yol
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19082)
109.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa SİRMEN'in, Kocaeli Büyükşehir
Belediyesi Genel Sekreterinin resmi görevlerinden aldığı toplam
ücrete ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19083)
110.-
Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Kocaeli Büyükşehir
Belediyesinin ihale verdiği bir şirketle ilgili iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19084)
111.-
Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Mamak Belediyesi Kültür
Merkezinin kiralama ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19085)
112.-
Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Ankara İl Özel İdaresi mesaj
hattının şahsi
işlerde kullanıldığı iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19086)
113.-
Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, İskenderun'da meydana gelen sel felaketinde
alınan önlemlere ve zararların telafisine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19087)
114.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Türkiye'deki Dünya kültür
mirası listesine girmesi beklenen eserlere ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19088)
115.-
Edirne Milletvekili Nejat GENCAN'ın, KPSS kapsamında ve
dışında yapılan personel alımına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/19089)
116.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, özel dersanelere ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/19093)
117.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın,
Nevşehir-Kozaklı-Çayiçi Köyü İlköğretim öğrencileriyle
ilgili bir iddiaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19096)
118.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Orhangazi Devlet Hastanesinin
uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19098)
119.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, hastanelerdeki enfeksiyon
vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19099)
120.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir'deki bazı devlet
hastanelerinin bakım ve onarım ihalelerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19100)
121.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, yapılan atamalara ve
personel ücretlerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/19111)
122.-
Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Pursaklar Belediyesince bir
mağazanın kültür merkezi olarak kiralanmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19112)
123.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Çin'den otobüs ithaline ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19114)
124.-
Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, ilaç ücretlerinin eczanelere
ödenmesindeki gecikmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19115)
125.-
Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, asayiş sorununa ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19116)
126.-
Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, su ve enerji politikalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19118)
127.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Cevahir
Alışveriş Merkezinin İstanbul Büyükşehir Belediyesine
ait hissesinin satışına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19119)
128.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, bazı yurt dışı
ziyaretlerde diplomatik nezaketle bağdaşmayan uygulamalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19120)
129.-
Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın, bir televizyon
kuruluşu ile ilgili basında yer alan iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19121)
130.-
İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, AK Parti İzmir İl
Gençlik Kollarının düzenlediği konferansta bir akademisyenin
yaptığı konuşmaya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19124)
131.-
Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in, tarımda kendi adına ve
hesabına çalışanların sigorta prim keseneklerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19127)
132.-
Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, bölücü terör örgütünün
çıkardığı gazeteye ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı
soru önergesi (7/19130)
133.-
Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, EGO'nun BOTAŞ'a olan doğalgaz
borcuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19134)
134.-
Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, DSİ'deki personel
hareketlerine ve hidroelektrik santrallere ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/19135)
135.-
Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, DSİ'nin özel bir
şirkete patlayıcı madde hibe etmesine ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/19136)
136.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Elazığ'ın Alacakaya
İlçesinin emniyet binası ihtiyacına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19137)
137.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Belediye
Meclisi toplantı salonlarının kamusal alan olup
olmadığına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19138)
138.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, İl Genel
Meclisi toplantı salonlarının kamusal alan olup
olmadığına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19139)
139.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, bir okulda
Atatürk büstüne yapılan saldırıya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19140)
140.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa'da sebze hali konusunda belediyeler
arasındaki anlaşmazlığa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19141)
141.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Osmangazi Belediyesinin
kamulaştırılan bir binaya yapı kullanım izni
verdiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19142)
142.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya İl Emniyet Müdürü
hakkındaki bir iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19143)
143.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Elazığ'ın Alacakaya
İlçesinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19144)
144.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, kuş gribi koordinatörlüğüne
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19145)
145.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türk Telekomu devralan
firmanın taahhütlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19154)
No.: 60
9 Ocak 2007
Salı
Tasarılar
1.-
Tanık Koruma Kanunu Tasarısı (1/1290) (İçişleri, Plan
ve Bütçe ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4.1.2007)
2.-
Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının
Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı (1/1291) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4.1.2007)
Teklifler
1.-
İstanbul Milletvekilleri Gülseren Topuz ve Ünal Kacır'ın; Uçucu,
Çözücü ve Yapıştırıcı Maddelerin Zararlarından
Çocukların Korunması Hakkında Kanun Teklifi (2/921) (Adalet;
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile İçişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.1.2007)
2.-
Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın Uçucu Maddelerin
Kullanılmasının Denetlenmesine Dair Kanun Teklifi (2/922)
(Adalet; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler;
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8.1.2007)
3.-
Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 37 Milletvekilinin; 3303
Sayılı Taşkömürü Havzasındaki Taşınmaz
Malların İktisabına Dair Kanuna İlave Yapılmak Üzere
Çıkan 4479 Sayılı Kanunun Ek ve Geçici Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına ve 3303 Sayılı Kanuna Yeni
Ek Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/923) (Sanayi, Ticaret, Enerji
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.12.2006)
4.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 7 Milletvekilinin; 3065
Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu ile 4760 Sayılı Özel
Tüketim Vergisi Kanununa Birer Geçici Madde Eklenmesi ile İlgili Kanun
Teklifi (2/924) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27.12.2006)
Tezkereler
1.-
Denizli Milletvekili V. Haşim Oral'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1176) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.12.2006)
2.-
Çanakkale Milletvekili İbrahim Köştere'nin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1177) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.12.2006)
Meclis
Araştırması Önergesi
1.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI ve 32 Milletvekilinin, yatılı
ilköğretim okullarındaki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/412) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/12/2006)
9 Ocak 2007
Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
47'nci Birleşimi'ni açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) ÇEŞİTLİ
İŞLER
1.- Konya
Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in vefatı nedeniyle saygı
duruşu
BAŞKAN
- Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Kurban
Bayramı süresinde bir trafik kazası neticesi vefat eden
Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in aziz hatırası
önünde Genel Kurulu bir dakikalık saygı duruşuna davet
ediyorum.
(Saygı
duruşunda bulunuldu)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
B) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM
Başkan Vekili Nevzat Pakdil'in, Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz
ve eski bakanlardan Mustafa Rüştü Taşar'ın vefatları
nedeniyle merhumlara Allah'tan rahmet ve yakınlarına da
başsağlığı dileyen konuşması
BAŞKAN
- Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, geçmiş
Kurban Bayramı'nızı ve idrak etmiş olduğumuz
yeni yılınızı tebrik ediyor, hayırlara vesile
olmasını diliyorum. Biraz önce saygı duruşuyla
yad ettiğimiz Konya Milletvekilimiz Nezir Büyükcengiz ve eski
Bakanlarımızdan Mustafa Taşar Bey'e ve bu süre içerisinde
vefat eden bütün vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Allah
rahmet eylesin, ruhları şad olsun.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma
süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap
verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.
Gündem
dışı ilk söz, uzun bayram tatillerinde trafikte yaşananlarla
ilgili söz isteyen Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'ya
aittir.
Sayın
Ilıcalı, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın
Ilıcalı, süreniz beş dakika.
C) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.- Erzurum
Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın, özellikle bayram tatillerinde
meydana gelen trafik kazalarının önlenmesi ve uygulanan
yanlış ulaşım politikalarının düzeltilmesi
için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı
konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Faruk Nafız Özak'ın cevabı
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
uzun bayram tatillerinde trafikte yaşananlar konusunda konuşmak
üzere gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Bu konuşmamı yapmamı sağlayan Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına teşekkür ediyor; geçmiş
Kurban Bayramı'nızı tebrik ediyor; yeni yılda,
sağlık dolu, başarılı, kazasız günler diliyor
ve hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu
konuşmayı yapmamın amacı, Kurban Bayramı tatiline
kadar bu yüce Mecliste 22'nci Dönem milletvekili olarak birlikte görev
yaptığımız Cumhuriyet Halk Partisi Konya Milletvekili
Sayın Nezir Büyükcengiz ve eski bakanlarımızdan Sayın
Mustafa Taşar'ın da aralarında bulunduğu 61 vatandaşımızın
hayatlarını kaybettiği, 266 vatandaşımızın
da yaralandığı, vatandaşlarımıza
başsağlığı dilemek. Camialarına, özellikle
burada Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tüm milletvekillerimizin
tekrar başı sağ olsun diyorum, yaralılara acil
şifalar diliyorum. Ulaşım ve trafik konularında
da daha önce uzun yıllar çalışmış bir kişi
olarak bazı hususları bu vesileyle sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Bizden
önceki dönemlerde de, yine üzülerek söyleyecek olursak, binlerce
vatandaşımız ve bu yüce Mecliste görev yapan milletvekillerimizi
trafik kazalarında kaybettik. Gaziantep Milletvekilimiz Mehmet
Bedri İncetahtacı, Aydın Milletvekili Mutlu Menderes,
İstanbul Milletvekili Adnan Kahveci, Kütahya Milletvekili
Kadir Görmez, Aydın Milletvekili Mehmet Özalp, Yılmaz Hocaoğlu,
Mümin Gençoğlu, Kadir Bozkurt, bunun haricinde, bürokrasiden,
spordan, Sayın Recep Yazıcıoğlu, Metin Oktay, Renç
Koçibey, Hande Mumcu, daha
Yani, son on beş yıl içerisinde
30 bin yurttaşımızı bölücü terör olaylarında,
son elli yıl içerisinde yaşadığımız deprem
felaketinde 50 bin yurttaşımızı kaybettik, ama
trafik kazalarında, üzülerek, son on yılda kaybedilen yüz
binlere ulaşmaktadır.
Dünyadaki
trafik kazasının üzerinden yaklaşık yüz yıl
geçti. İlk kazadan bu yana dünyada tahminen 27 milyon insan trafik
kazalarında hayatını kaybetmiştir. Dünya savaşları
hariç hiçbir savaşta bu kadar insan ölmemiştir. Ülkemizde,
her elli beş dakikada bir vatandaşımızı trafik
terörüne kurban etmekteyiz.
Trafik
kazalarındaki duruma bir baktığımız zaman,
2005 yılında yaklaşık 570 bin kazada 3.215 vatandaşımız
hayatını kaybetmiş, 123.985 kişi yaralanmış
ve neredeyse 1 katrilyona yaklaşan bir maddi hasar meydana gelmiştir.
Bu yılın on bir ayı sonucunda da hemen hemen durum bu
2005 rakamlarından çok farklı değildir.
Şimdi,
Türkiye'deki trafik kazalarına bakıp gelişmiş
olan Avrupa ülkeleriyle mukayese ettiğimiz zaman, elimde
alınmış değişik gelişmiş ülkelere
ait kaza sayıları var, ölü sayıları var, 100 milyon
taşıta, yani hem taşıt hem de insanı ifade eden
100 milyon taşıta göre değerler var. Bir karşılaştırma
yaptığımız zaman, işte bir tane örnek vereyim:
100 milyon taşıt/kilometreye düşen Almanya'daki ölü sayısı
12 iken, Türkiye'de 43. Yani hangi kriterlere bakarsak bakalım
trafik kazaları yönünden olumsuz bir durumda olduğumuzu
görmekteyiz.
Peki,
bu trafik kazalarına baktığımız zaman, en büyük
faktör nedir, neden bu kazalar meydana gelmektedir? Bunları da
yine, zamanım çok kısa olduğu için, çok kısa, sadece
size şunu söyleyeyim: Toplam, yani yerleşim yeri, yerleşim
dışı ayrımı yapmadan toplam kazalarda sürücünün
payı yüzde 98,14; yayanın payı 1,59. Yani büyük bir yüzde
insan faktörü.
Peki,
durum böyle olunca, insan faktörü işin içerisine girince, bir
de konu başlığımız bayram trafiği olduğuna
göre, Karayolları Genel Müdürlüğünden temin ettiğim
beş günlük bayram tatilindeki bazı kesimlere ait trafik değerlerine
baktığımız zaman, yine zaman almamak için, yüzde
300'e artan, yıllık ortalama günlük trafiğe göre 3'e,
4'e katlanan kesimler var. Yani uzun bayram tatilinde trafik artıyor,
kazalarda da sürücü payı fazla olduğu için ne yapıyoruz;
çok sayıda kazaya karışma riski meydana geliyor ve
üzücü olaylar meydana geliyor.
Tabii,
bu kazalar içerisinde sürücünün en fazla hata yaptığı
nedir, en büyük kusur oranları nedir diye baktığımız
zaman, yüzdelerine de baktığımız zaman, kafa kafaya
çarpışmalar -şehirler arası yollarda- arkadan
çarpma, yoldan çıkma.
Tabii,
durum böyle olunca
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Ilıcalı, bu konular sadece hatırlatma babındaki
mesajlardır. Dolayısıyla, trafik sorunlarını
burada çözmemiz tabii ki mümkün değil. İnşallah Meclisimiz
gerekli tedbirleri alır.
Ben
size bir dakika ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA
ILICALI (Devamla) - Bir dakikada tamamlayamam Başkanım.
Bu çok önemli bir durum.
BAŞKAN
- Efendim, onu komisyonlarda tartışırsınız,
anlatırsınız.
Buyurun.
MUSTAFA
ILICALI (Devamla) - Burada en fazla karşılaştığımız
şey kafa kafaya çarpışmalarda hız. Şu diyagramı
burada gördüğümüz zaman; yani, 40 kilometrenin üzerine
çıktığınız zaman kaza riskiniz artıyor.
100 kilometrenin üzerinde kaza riskimiz yüzde 100. Hâlbuki, 40 kilometrenin
altında, ister yayaya çarpma olsun, ister yandan çarpma olsun,
ister kafa kafaya çarpışma olsun, kaza riski sıfıra
kadar düşüyor. O zaman, demek ki, en önemli şey insan faktörü,
hız. Bunu ne yapmamız lazım? Çözüm önerisi oluşturmamız
lazım. Bir milletvekili olarak, bu üzücü günde bu konuşmayı
yaparken, bize düşecek görev nedir? Tedbir almamız lazımdır.
Ne tedbirler alacağız? Niye bu kazalar bizde oluyor? Niye
gelişmiş ülkelerde bu kadar değil? Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bunların en önemli nedeni, uygulanan
yanlış ulaşım politikalarıdır. Yani, kara
yolculukları, yük, kara yoluyla taşınıyor, yüzde
90'dan fazlası kara yolunda. Diğer ulaşım sistemlerine
ayrılan pay az ve bugün yapılması gereken, Hükûmetimizin
ve Meclisimizin
BAŞKAN
- Sayın Ilıcalı, teşekkür cümlenizi alayım.
Buyurun.
MUSTAFA
ILICALI (Devamla) - Konuşmamı tamamlayamadım. Hiç değilse,
Başkanımız müsaade ederse şunu söyleyeyim: Bize
şu anda düşen en önemli görev
Burada biz yasa çıkarıyoruz,
bazı eksiklerini tamamlamak için 2918 sayılı Karayolu
Trafik Kanunu değişikliklere uğramış.
Şu anda da Meclisimizin gündeminde bekleyen bu yasa oldukça
önemli değişiklikler içeriyor. Meclis olarak bu yasanın
çıkmasına katkıda bulunalım. Yollarımızın
fiziki standartlarının artması yönünde katkıda
bulunalım. Bölünmüş yollar kafa kafaya çarpmada önemli mesafedir,
sivil havacılık önemli mesafedir, demir yolu önemli mesafedir.
Bunu biz siyaset dışı düşünerek, yani, siyasi iradenin
sorumluluğuna katkıda bulunarak, iktidarıyla muhalefetiyle
bu tip uygulamalara katkıda bulunalım. Bu yasaların
bir an önce çıkmasını sağlayalım bundan önce
yaptığımız gibi ve inşallah, bu üzücü olaylarla
karşılaşmayalım diyorum.
Sabrınızdan
dolayı teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, tekrar herkesi saygılarımla selamlıyorum.
Kazasız, güvenli yollarda yolculuk yapmayı diliyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Gündem
dışı ikinci söz, Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in
vefatı sebebiyle anısına ve trafik güvenliğiyle
ilgili söz isteyen Konya Milletvekili Atilla Kart'a aittir.
Sayın
Kart, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Konya
Milletvekili Atilla Kart'ın, Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in,
trafik kazası sonucu vefatı nedeniyle, trafik güvenliğinin
önemine ilişkin gündem dışı konuşması ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız
Özak'ın cevabı ve Konya Milletvekili Ahmet
Işık'ın aynı konuda açıklaması
ATİLLA
KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bayramın
son günü elim bir trafik kazasında kaybettiğimiz milletvekili
arkadaşımız Nezir Büyükcengiz'in anısına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Kurban Bayramı'nın son günü Güneysınır
ilçemizde meydana gelen trafik kazasında değerli milletvekili
arkadaşım Nezir Büyükcengiz ile il sekreteri Ali Alp'i kaybettik.
Kaza sonucunda il yönetiminden İmdat Şen ve İbrahim
Çınar isimli arkadaşlarımız da yaralandılar.
Değerli arkadaşlarıma bir kez daha Tanrı'dan rahmet
diliyor, kederli aileleri ve yakınlarına başsağlığı
diliyorum. Yaralı arkadaşlarıma da acil şifalar
diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, merhum Büyükcengiz, Cumhuriyet Halk Partisi
ilçe başkanlığı, Sarayönü Belediye Başkanlığı,
Konya il başkanlığı dâhil olmak üzere siyasetin
her kademesinde görev üstlenmiş, görevinin gereklerini başarıyla
yerine getirmiş değerli ve çalışkan bir arkadaşımızdı.
Konya ve ülkemiz için ciddi hizmetlerde bulunmuştur. En verimli
ve üretken olacağı bir dönemde ve ani bir şekilde kaybetmiş
olmanın üzüntüsünü yaşıyoruz.
Merhum
Ali Alp ise bir siyaset emekçisiydi. Sendikacılığı
ve siyaseti yaşam tarzı olarak benimseyen ve uygulayan bu
arkadaşımızın hizmetleri de unutulmayacaktır.
Siyasette yol ve kader arkadaşlığı yapan her iki
arkadaşımı da saygıyla anıyor ve rahmet diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ülkemizde, milletvekillerinin çalışmalarına
yönelik olarak, zaman zaman ve maalesef, haksız ve ön yargılı
değerlendirmeler yapıldığını biliyoruz.
Milletvekilinin bütün çalışmasının haftada üç
gün yapılan Genel Kurul çalışmalarından ibaret olduğu,
basın tarafından, kamuoyu tarafından zaman zaman ifade
edilir. Oysa -hepimiz çok iyi biliyoruz ve yaşıyoruz- milletvekilliği
mesai tanımayan bir görev alanıdır. Genel Kurul ve komisyon
çalışmalarının dışında, seçmen ve seçim
bölgesi çalışmaları ve ziyaretleriyle birlikte, mesai
tanımayan bir süreç söz konusudur; yirmi dört saat boyunca âdeta
teyakkuz gerektiren bir yapı söz konusudur.
Nitekim,
değerli arkadaşlarım, her iki arkadaşımız
da bu anlayış çerçevesinde, bayram gününde, vatandaşlar
ve örgütle bir araya gelerek bayramlaşmak ve bölge sorunlarını
bir kez daha yerinde görmek amacıyla bölgeye giderken, bir anlamda
görev başındayken ve görev dolayısıyla bu kazaya
maruz kalmışlar ve maalesef, hayatlarını kaybetmişlerdir.
Bu sebeple, yeri gelmişken, kamuoyunu, milletvekillerinin mesailerine
yönelik değerlendirme ve eleştiri yaparken daha insaflı
ve adaletli olmaya davet etme gereğini duyuyorum. Kaza sonrasında,
iktidar grubu dâhil olmak üzere, tüm siyasi parti gruplarının
gösterdiği yakın ilgiye de huzurlarınızda teşekkür
etmeyi bir görev kabul ediyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bu acı olay sebebiyle,
ülkemizde çoktan toplumsal bir sorun hâline gelen trafik sorunu ve
güvenliğiyle ilgili gözlemlerimi ve tespitlerimi, izninizle,
Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, trafik kazalarını tartışırken,
hâlen neden "ölüm yolu", "kör nokta", "kara nokta",
"trafik canavarı" gibi soyut ve farazi kavramları
kullanıyoruz? Neden hedef saptırıyor ve devleti yönetenler
olarak, bürokratlar olarak, siyasetçiler olarak, sorumluluğumuzu
bertaraf etmeye çalışıyoruz? Modern, çağdaş
ve teknik devlet anlayışında bu tür kavramların
söz konusu olamayacağını neden görmüyoruz? Vatandaşların
can ve mal güvenliğini sağlamanın devletin öncelikli
ve vazgeçilmez görevi olduğunu neden unutuyoruz? Bu konuda
maliyet hesaplarının yapılamayacağını,
böyle bir yaklaşımın insan hakları ihlali olduğunu
neden göz önüne almıyoruz? Kara yollarımızın gerek
fizik ve gerek teknik olarak can ve mal güvenliğini tehdit ettiğini,
seyahat özgürlüğünün güven içinde yapılamadığını,
bu konunun toplumsal bir travma hâline geldiğini neden görmezden
geliyoruz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Kart, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
ATİLLA
KART (Devamla) - Ortada bir serbest agrega, yani mıcır felaketinin
bulunduğu sabit olmasına rağmen, neden hemen bürokratik
koruma ve refleks geliştirerek "yüzde yüz sürücü kusurludur"
diyebiliyoruz? Sıcak kaplama yerine neden sathi kaplamayla
yetiniyoruz? "Hizmet kusurunun varlığı" diye
bir kavramın varlığını neden görmezden geliyoruz?
Hizmet yetersizliğimizi kamufle etmek amacıyla neden sorumluluğumuzu
gizlemeye kalkıyoruz? Bu kaçış aynı zamanda bir
duyarsızlık anlamına gelmez mi değerli arkadaşlarım?
Bakın,
kaza anı ve sonrasındaki otuz gün içinde meydana gelen
bağlı ölümlerin sayısı -Türkiye için söylüyorum-
yıl itibarıyla 8-9 bin seviyesinde olduğu hâlde, neden
ölü sayısını 3 bin ile sınırlama gayreti içine
giriyoruz? Kamuoyuna neden yanlış ve eksik bilgi veriyoruz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun.
ATİLLA
KART (Devamla) - Bu tempoyla gidildiği takdirde ve önlem
alınmadığı takdirde 2015-2017 yıllarında
her aileden bir kişinin ölümlü trafik kazasıyla hayatını
kaybedeceğini neden öngörmüyoruz? Akaryakıt ve oto satışlarından
katbekat fazlasıyla aldığımız vergilerden
yol ve trafik güvenliği için neden pay ayırmıyoruz?
Çok
isabetli bir tercih olan bölünmüş yolları -tekrar ifade ediyorum-
son derece isabetli bir tercih olan bölünmüş yolları neden
güvenli ve standart ölçülerde yapmıyor ve denetimini sağlamıyoruz?
Yol
güvenliği, eğitim, denetim ve trafik yönetimi süreçlerinde
sürekliliği olan bir devlet politikasını neden geliştirmiyoruz,
neden ihmal gösteriyoruz?
Altı
ayda bir toplanması, koordine sağlaması ve önlem alması
gereken Karayolu Trafik Güvenliği Kurulu ve Karayolu Güvenliği
Yüksek Kurulu, aradan geçen dört yıla rağmen, neden toplanmıyor
değerli arkadaşlarım?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Kart, buyurun.
ATİLLA
KART (Devamla) - Sayın Başkan, hemen bağlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, sistem ve anlayışımızı
sorguluyorum. Polemik yapma amacı ve arayışı içinde
değilim. Böyle bir süreçte buna tenezzül de etmem. Trafik güvenliğinin
vahametini ve ciddiyetini anlatmaya çalışıyorum.
Gelin,
değerli arkadaşlarım, yeni bir şey yapmamıza
gerek yok, 21'inci Dönem Meclisinin en verimli çalışmalarından
birisi olan Trafik Güvenliği Raporu'nda sözü edilen önerileri,
devletin sürekliliği adına, hayata geçirelim ve bunun takipçisi
olalım. Bu noktada, toplumu hayata geçirelim, Hükûmeti uyaralım
değerli arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlarım, bu değerlendirme ve düşüncelerle
öncelikle Sayın Başkana bu konuşma imkânını
tanıdığı için ve gösterdiği hoşgörü için
ayrıca teşekkür ediyorum. Yine, merhum arkadaşlarımla
birlikte bayramda benzer bir kazada hayatını kaybeden eski
bakanlardan Mustafa Taşar'a da Tanrı'dan rahmet ve ailesine
başsağlığı diliyor, tüm vatandaşlarımın
geçmiş Kurban Bayramlarını ve yeni yıllarını
kutluyor, yeni yılın Türkiye'yi esenliğe çıkarmasını
diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Kart.
Sayın
Işık, Nezir Büyükcengiz'in vefatıyla ilgili olarak hissiyatını
belirtmek istemiştir. Kendisine, yerinden kısa bir söz vereceğim.
Buyurun
Sayın Işık.
AHMET
IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Kurban
Bayramı'nın ilk gününde, elim bir trafik kazası sonucunda
Cumhuriyet Halk Partisi Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'i ve
il sekreteri Ali Alp'i kaybetmiş bulunuyoruz. Her ikisine de Allah'tan
rahmet diliyorum.
Merhum
Büyükcengiz'in siyaset anlayışı, insana olan saygısını
çok yakından bilen bir hemşehrisi olarak ifade etmek istiyorum;
zaman zaman bir araya geldiğimizdeki sohbetlerimizde, siyasete
bakış açısı ve hemşehrilerine olan siyaset üstü
özel ilgisi beni hep etkilemiştir. Hatta, Kurban Bayramı
tebrik kartına dahi, matbu yazıyla değil de el yazısıyla
duygularını ifade etmesi ve o tebrik kartını hâlâ
saklıyor olmam, gerçekten, hayatımdaki iz düşümlerinden
bir tanesi olacaktır.
Ben,
merhuma, il sekreteri Ali Alp'e ve eski bakanlarımızdan
merhum Taşar'a Allah'tan rahmet diliyorum, tekrar Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Gündem
dışı konuşmalara, Bayındırlık ve
İskân Bakanımız Sayın Nafız Özak cevap vereceklerdir.
Buyurun
Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAYINDIRLIK
VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; evvela, hepinizin geçmiş bayramını
kutluyorum. 2007 yılının sizlere, ülkemize, tüm dünyaya
hayırlar getirmesini Cenabıhak'tan diliyorum.
Gerçekten,
iki tane değerli arkadaşımız konuştu, çok seviyeli
konuşmalar oldu. Özellikle Atilla Bey'e teşekkür ediyorum
bu üslubundan dolayı. Mustafa Bey'e de katkılarından
dolayı teşekkür ediyorum.
Hepimiz
son derece üzüntü yaşadık. Yalnızca bu iki değerli
insanı kaybettiğimiz için değil, vatandaşlarımızı
da kaybettiğimiz için tabii. Bir tanesi bile, ismini bilmediğimiz
bir vatandaşımız bile, bizim için son derece kutsaldır,
son derece değerlidir. Özellikle Nezir Büyükcengiz Bey'e ve Ali
Alp Bey'e Cenabıhak'tan rahmet diliyorum. Bugün, zaten, CHP
İl Başkanımızı da aradım, başsağlığı
diledim.
Gerçekten,
üzüntümüz sonsuz. Bayramlaşmadan dönüyor; çok kutsal bir görevi
yerine getirirken dönüşte, maalesef, kaybediyoruz.
Yine,
çok değerli Bakanımız, evladını askerde ziyaret
etmiş, mutlulukla dönerken hayatını kaybetmiş,
hanımı yaralanmış, kızı yaralanmış,
yeğeni yaralanmış ve o da çok üzücü bir tablo. Hayatta
kalanlara da, inşallah, acil şifalar diliyorum.
Şöyle
bir, ulaştırma konumuzu bir incelersek, sosyal ve ekonomik
yaşantısında en önemli konulardan biri ulaştırma.
Ülkelerimizin bulunduğu konuma, topoğrafik yapıya,
enerji kaynaklarına, ekonomik yapısına bağlı
olarak kara yolu, deniz yolu, demir yolu, hava yolu ve boru hatları
gibi ulaşım modları arasında bir denge kurulması
gerekiyor. Ülkemizde, maalesef, bu denge kara yolu ulaşımı
lehine değişmiş ve yolcu taşımalarında
yüzde 95, yük taşımalarında yüzde 92 oranında kara
yoluna yüklenmiştir. Bu durumun doğal bir sonucu olarak
trafik kazaları ülkemiz için çok önemli bir sorun olarak karşımıza
çıkmakta.
Biraz
evvel Atilla Bey de söyledi, bu sayı 3.500, 4 bin, 7 bin, 8 bin,
işte, otuz gün içerisinde ölenleri katarsanız 7-8 bine
çıkabiliyor, bu doğru. Biz bunları Emniyet Genel Müdürlüğü
kayıtlarından alıyoruz.
Ülkemizde
meydana gelen kazaların sonucu ortaya çıkan ölü sayıları
gelişmiş ülkelerle mukayese edildiğinde 4-5 kat daha
fazla. 2005 yılında ülkemizde 100 bin araca düşen ölü sayısı
-ki, bu böyle hesaplanıyor- 41; ama, Norveç'te bu 10. Bu gerçekten
hareketle, ortaya çıkan olumsuzlukları ortadan kaldırabilmek
gayesiyle hep beraber önemli çalışmalar yapıyoruz,
yapacağız. Nasıl, geçen, Sayın Arıoğlu burada
depremle ilgili bize çok güzel bilgiler, tavsiyelerde bulundu; bu
da aynı, bunu da beraber yapmamız lazım, bu hepimizin
sorunu. Bu, bir tek siyasi iktidarın değil gelmiş geçmiş
tüm siyasi iktidarların, sivil toplum örgütlerinin ve medyanın
sorunu. Bunu hep beraber ortadan kaldırmamız lazım.
Şimdi,
kara yolu ulaşımının yükünü azaltmak amacıyla
diğer ulaşım sistemlerinde de önemli kararlar alınmış
olup yatırımların hayata geçirilmesine başlanmış.
Ulaşım taleplerinin yoğun olduğu bölgeler arasında
da hızlı tren hatları dâhil demir yolu inşaatları
başlatıldı. Deniz ve hava yolu ulaşımında
sağlanan teşviklerle özellikle yolcu taşıma payları
yükseltildi.
Burada,
müsaadenizle demir yollarından da bahsetmek istiyorum, konumuzu
biraz ilgilendiriyor. Çünkü, hep şunu söylüyoruz: "1950'lere
kadar şu yapıldı, ondan sonra hiçbir şey yapılmadı."
Özellikle Osmanlı döneminde, 1856-1922 yılları arasında,
Osmanlı İmparatorluğu toprakları içerisinde
8.619 kilometre yol yapmış Osmanlı, ta Hicaz'a kadar gitmiş.
Bunun 4.130 kilometrelik kısmı bizim ülkemiz sınırları
içerisinde. Büyük Önder Atatürk döneminde kurtuluş mücadelesi
yapıldığı, o yoksulluğun, teknolojinin yetersiz
olduğu dönemlerde "Demir ağlarla ördük ana yurdu dört
baştan" ifadesinden hatırlanacağı gibi,
1940'a kadar 3.500 kilometre yeni demir yolu yapımı gerçekleşti.
Bu, büyük bir rakam. 50'den sonraki dönemde ise ulaşım politikalarında
bir kırılma olmuş, demir yolu yerine kara yolu yatırımlarına
ağırlık verilmiş. 2003 yılına kadarki süreçte
demir yoluna verilen yatırım ödeneği yüzde 10'un altında
kalmış, altmış yılda toplam 1.700 kilometre yeni
demir yolu hattı yapılmıştır. Bu, son derece
düşük bir rakam. Atatürk dönemini düşünürsek, gerçekten
son derece düşük bir rakam. Bu defa kara yolu tek sistem hâline
geliyor. Bu 2003 yılından sonra, özellikle Ulaştırma
Bakanımızın gayretleriyle -ben, buna, Bütçe Planda da
şahidim, sizinle paylaşmak istiyorum- 2002 yılında
demir yolu altyapı işleri için 230 trilyon harcanmış,
2003-2006 yılları arasında bu rakam 3 katrilyona çıkarılmış.
Gerçekten, Ulaştırma Bakanımızı huzurlarınızda
kutluyorum. Bu bir hükûmet politikası. Ama, gerçekten son derece
önemli işler yapıldı. İstanbul kara yolu tüp geçişi
bunlardan bir tanesi.
Demir
yollarıyla ilgili ayrıca sizinle paylaşmak istediğim
bir başka konu daha var, hızlı tren yaygınlaştırılıyor.
Ankara-Konya Hızlı Tren Projesi başlatıldı.
İstanbul Marmaray başlatıldı. Yine, Ankara-İstanbul,
Ankara-Konya, İstanbul-Ankara-Sivas, Afyonkarahisar-İzmir
İnşallah bu böyle devam ederse, bu yüzde 95'lik oran, yük ve
yolcu taşımada, daha aşağılara inecek.
Yine
denizde ne yapıldı? Denizde ÖTV'siz yakıtla deniz ticareti
desteklendi.
Yine,
sivil havacılıkta ne yapıldı? Son üç yılda 5
milyon vatandaş ilk defa uçağa bindi. Bu da son derece önemli.
2002 yılında iç hat yolcu trafiği 8 milyon 500 bin iken
2005'te 20 milyon civarına ulaştı. Velhasıl, bu konu,
yalnızca tek taraflı ulaşımdan dört taraflı
ulaşıma doğru işi hep beraber getirmemiz gerekir.
Bu bizim Meclisimizin görevi. Burada, güveni, emniyeti, konforu,
hızı, ekonomiyi düşünerek ve insan hayatını
düşünerek bunu yapmak durumundayız.
Ayrıca,
KÖYDES'le ilgili yapmakta olduğumuz bir şey var. Şimdi,
gerçekten, bunu, ben, her yerde söylüyorum: Köylüyü milletin gerçek
efendisi yapabilmek için, onun altyapısını hazırlamamız
lazım, yolu getirmemiz lazım, suyu getirmemiz lazım.
2006'da 2 katrilyonluk bir yatırım yapıldı. Batıya
gittiğimiz zaman batıdaki valilerimizle, kaymakamlarımızla,
çok şükür şunu görüyoruz: Yol sorunu çözülmüş, su sorunu
çözülmüş, şimdi kanalizasyon sorununa geçilmiş. Bu
bizi mutlu ediyor, ama Karadeniz'de veya doğuda problemlerimiz
devam ediyor. İnşallah, bu 2007'deki 2 katrilyon lirayla da,
önemli bir sorunu, eksiği çözmeye çalışacağız.
2003
yılı öncesi toplam 1.775 kilometre olan otoyolu bugün itibarıyla
2.179'a çıkarabildik, yani 400 kilometre daha ilave edildi.
4.326 kilometre olan bölünmüş yol 10.538'e çıktı, yani
dört yılda 6.600 kilometre arttı. Tabii, bu tartışılabilir,
neden sathi kaplama, neden BSK değil? Bunu da söyleyeyim: 2003
yılına kadar, bizim sathi kaplama 50 bin kilometre yolumuz
var, yine BSK'lı 8.652 kilometre yolumuz var. Yani, 2003 yılına
kadarki hükûmetlerimiz, ülkeye hizmet eden hükûmetler -hepsinden Allah
razı olsun, aralarında sizler de varsınız- sathi
kaplamayı bu kadar yapabilmişler. Bu, bir imkân meselesi.
300 bin kilometre köy yolumuz var, 64 bin kilometre devlet ve il yolumuz
var; yapılan bu. Yani, bir yılda bunun hepsini BSK yapmak mümkün
değil; yapabildiğimiz ortada. Hedefimiz şu: Bir kere,
kafa kafaya çarpışmayı önleyelim, duble yol yapalım;
ondan sonra, Allah nasip eder para bulursak, bütçeyi zenginleştirirsek
bunların hepsini BSK yapmamız lazım. Yani, bizim 2012
hedefimiz, 15 bin kilometre yolu BSK yapabilmek. Doğrudur, sathi
kaplamada her yıl yeniden yeniliyorsunuz, yapıyorsunuz,
birtakım sorunlar olabiliyor. İstiap haddini iyileştireceğiz.
20 tonluk araçlar yerine 40 tonluk araçlar üzerinde giderse, buna
hiçbir yol dayanmaz. Burada sorunlarımız var, bu konuda sizi
bilgilendirmek istiyorum.
Şimdi,
KÖYDES'i geçtikten sonra, özellikle bu kaza kara noktalarına
gelmek istiyorum.
Kaza
kara noktaları: Yol güzergâhlarında belli bir nedenden dolayı,
belli bir kaza türünün yoğunlaştığı ve belirli
bir kritik değeri aştığı kesim veya noktalardaki
kaza kara noktalarını iyileştirme çalışmalarına
Hükûmetimiz döneminde hız verildi. Yine, 2000 yılında
bizim 608 tane kaza kara noktası var. 608'ini de bitirseniz,
başkaları çıkabiliyor; yani, bu, değişken
bir rakamdır. 608, 2001 yılında 555'e düşmüş,
2002'de 415'e düşmüş, 2006'da bu rakam 41'e düşebilmiş;
yani, üç yılda 370 tane kaza kara noktasını iyileştirmişiz.
Bunların da ihaleleri yapıldı, bunlar da inşallah
iyileşecek. Şimdi, gözlenen bir grup
Üç yıl gözleniyor
bu kaza kara noktaları, inceleme sonrasında, kazalarda
yüzde 75 azalma oluyor, ölümlerde yüzde 90 azalma oluyor, yaralılarda
yüzde 84 azalma oluyor, maddi hasarlarda ise yüzde 75.
Yine,
trafik altındaki yollarımızda, hani, yatay ve düşey
işaretleme nedeniyle, genellikle, bana bağlı olan Karayolları,
yani, bizim Bakanlığımıza bağlı olan Karayolları
çok eleştiriliyor; ama burada bir haksızlık yapılıyor.
Bakın, 2000'li yıllarda 7 milyon metre kare yatay işaretleme
yapıyormuşuz, 2006 yılında 14 milyon metre kare
yapmışız. Her yıl ortalama 75 bin metre kare de düşey
işaretleme yapılırken, 2006 yılında bu rakam
108 bin metre kareye çıkmış. Yani, Karayolları bu
konuda, elli altı yıllık deneyimiyle, gerçekten, elinden
gelen gayreti sarf etmekte. Bunların bir kısmı eskiyor,
bir kısmı çalınıyor, bir kısmı kurşunlanıyor.
Her yıl yüzde 25'ini de değiştiriyoruz bunların; bunu
da ifade etmek istiyorum.
Yine,
yollarımızın demir yollarıyla hemzemin kesiştiği
ve çok sayıda ölümlü kazaların meydana geldiği yerlerde,
2003-2006 yılları arasında 58 tane otomatik bariyer sistemi
kurmuşuz. 2003 yılı öncesi yılda 7 bin kilometre
üstyapı onarımı yapıyormuşuz, 2003-2006
yılları arasında, her yıl 15 bin kilometre, toplam
45 bin kilometre BSK ve sathi kaplama çalışması yaptık.
Ülkemizin
kara ulaştırma sistemine yüksek standartlı yol kazandırmak
amacıyla çalışmaları uzun yıllar devam eden
otoyollarımızdan, Bursa Çevre Yolu, Birecik-Şanlıurfa
arası, Gaziantep Çevre Yolu tamamlanarak trafiğe
açılmış, Gaziantep-Nizip arası, İzmir Çevre Yolu
Girne Kavşağı bağlantısı ve Bolu Dağı
geçişi bu ay içinde hizmete açılacak. Bolu Dağı'nı,
inşallah, ayın 23'ünde, İtalyan Başbakanıyla
Sayın Başbakanın huzurlarında açacağız.
Bu arada, bayramdan önce, Bolaman yolunu açtık -orası, biliyorsunuz,
büyük sorundu- ve vatandaşımız oradan rahatlıkla
geçebiliyor. Özellikle trafik kazalarında önemli ölçüde azalmalar
oldu. Nizip-Birecik arası, Kemerhisar-Pozantı arasını
da 2007 yılı sonunda hizmete açacağız.
Şimdi,
zaman zaman, televizyonlarda -özellikle bu hafta- çok konuşma
oldu: Sen yaptın, ben yaptım... Bunlara girmek istemiyoruz.
Çünkü ben, şuna son derece dikkat ediyorum: Terör şehitleri
üzerinden katiyen siyaset yapmamamız lazım, trafik kazaları
üzerinden de yapmamamız lazım. Senin döneminde bu kadar oldu,
benim dönemimde bu kadar oldu... Gazeteciler bizim aleyhimize yazdılar,
bilgili-bilgisiz, doğru-yanlış. Saygı Öztürk Bey beni
aradı, dedi ki: "Karayollarıyla ilgili yazı yazacağım,
bana bilgi verir misin?" Dedim: Size teşekkür ediyorum, ilk
defa bize sorup yazan bir gazeteci gördüm. Bilgiyi verdim ve üzülerek
söylüyorum ki ve çok -maalesef- üzülerek söylüyorum ki -birkaç defa
söyledim- çünkü, Sayın Taşar'ın ve Sayın Nezir Büyükcengiz'in
ailesi üzülürken, kan ağlarken, biz burada, onlar hatalıydı
dememiz son derece yanlış, ama maalesef "sekizde 8 hatalı"
dedim ben. Bunu gazeteler "Faruk Özak 'yüzde 100 hatalı' dedi"...
Ben böyle bir ifade kullanmam. Çünkü, o vatandaşımızı
kaybetmişsek, ailesi üzülürken, ben bu ifadeyi katiyen kullanmam.
Bunu söyledim ve gazetelerde bunlar yanlış yazıldı,
çoğunda.
AHMET
ERSİN (İzmir) - Sekizde 8 ile yüzde 100 aynı şey değil
mi zaten Sayın Bakan?
BAYINDIRLIK
VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Aynı, aynı,
ama soruya cevap verdim. Ben böyle...
AHMET
ERSİN (İzmir) - "Sekizde 8" demişsiniz,
"yüzde 100 demedim" diyorsunuz.
BAYINDIRLIK
VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Ama, Sayın Vekilim,
bana sorulan... Gazeteciye söyledim. Yüzde 100 doğru. Ama, ben
çıkıp da "o hatalıydı yüzde 100" demem, bu
benim terbiyeme yakışmaz. Çünkü, o değerli insanımızı
kaybetmişken, benim, onun hatasını burada kullanmam
doğru değil. Ben onu söylemek istedim. Doğru, sekizde 8
ile yüzde 100, doğru...
Şimdi,
özellikle bu Bolu Dağı geçişi inşaatı tamamlanmış.
Burada da -önemli- 2003 yılına kadar yüzde 45 olan fiziki
gerçekleşme, on yılda; yüzde 55'le, biz bunu dört yılda
bitiriyoruz Allah nasip ederse. Bu kesimde yıllarca, birçok insanımız
trafik kazalarında hayatını kaybetmiş, ayrıca
ulaşımda meydana gelen gecikmeler yüzünden büyük ekonomik
kayıplar olmuş iken, Ankara-İstanbul yönünün ocak
ayı içerisinde trafiğe açılmasıyla, yıllarca
süren yol beklentisi karşılanacağı gibi, can ve
mal kayıpları da azaltılacak. Aşınma tabakası
kaldı, onu da havanın müsait olduğu bir zamanda yapıp,
inşallah, nisanda-mayısta vatandaşımızın
hizmetine açacağız.
Yapılan
tüm çalışmalar sonucunda, trafik güvenliğiyle ilgili
önemli sonuçlar elde edilmektedir. 2005 yılında, 2002
yılına göre araç sayılarında yüzde 29 artış
var. Ulaşım miktarlarında yüzde 23 artış var.
Yani, kullanılan yol (kilometre) artıyor. Refah arttıkça
vatandaşın aracı da artıyor, kullanılan yol
(kilometre) da artıyor. Bütün bunlara rağmen ölümlerde yüzde
9 azalma var. Gönül ister ki hiç olmasın, ama maalesef oluyor, bunu
hep beraber yaşıyoruz.
100
bin araca düşen ölü sayısıyla mukayese edildiği
zaman, 1993 yılında -buraya dikkat etmenizi istiyorum-
100 bin araçta 123 olan ölü sayısı 2001 yılında 51'e
düşmüş, 2005'te 41'e düşmüş, 2006 yılında
35'e düşmüş, inşallah 2007 yılında bu rakam
10'lara, 15'lere düşer, hep beraber mutlu oluruz. Bu sayede, gelişmiş
ülkelerle mukayese edildiğinde 4-5 kat olan ölü sayısı
2-2,5 kata indirilmiş, bu yapılan çalışmaların
sonucu. Yani duble yol yapıldı, trafik kazaları azalmadı
Değil, azaldı. Tabii ki daha da azalması hepimizin görevi,
ama şu var: Mutlaka eğitime önem vermemiz lazım. Yüzde
99 çıkıyor Türkiye'de sürücü hatasının oranı.
Yüzde 99! Bu son derece büyük rakam, bunu azaltmamız gerekiyor.
Trafik
kazalarında başlıca etken olan insan, araç ve yol unsurları
göz önüne alındığında, yollardaki iyileştirmenin
yanında insan ve araç faktörlerine yönelik olumlu gelişmelerin
de ortaya konulması durumunda, kazaların azaltılmasına
yönelik önemli faydalar elde edilecektir.
Sürücülerin
standart işaretlemeler yanında, yol yapım, bakım,
onarım çalışmalarının olduğu kesimlerde
işaret ve işaretçilere uymaları trafik güvenliği
açısından da büyük önem arz etmektedir. Bu konuda kamu kurumları
kendi görevlerini yerine getirirken, yol kullanıcılarının
sorumluluklarını yerine getirmeleri konusunda bilinçlendirmeleri
de önem arz etmektedir.
Hükûmetimizce
ülkenin ulaşım altyapısında gerekli iyileştirmeler
yapılırken, yol kullanıcılarının da ulaşım
hizmetlerinden faydalanırken, trafik kuralları başta
olmak üzere toplumsal sorumluluklarını yerine getirirken
daha duyarlı hareket etmeleri sonucu, el birliğiyle bunu
en aza indireceğimize ben inanıyorum.
Sayın
Atilla Kart Bey'in de söylediklerini, ben, işte sorumluluklarımız...
Tabii ki, burada, can ve mal güvenliğini vatandaşımızın,
korumak, sağlamak bizim görevimizdir; işte, sathi kaplamadan
BSK'ya gitmek görevimizdir; ama, bu, imkân meselesidir. Bunu, bugüne
kadarki hükûmetlerimiz bu kadar başarabilmiş, biz bunu biraz
daha artırabilmişizdir, ama inşallah, faiz yükünden
kurtulduğumuz zaman daha fazla kara yollarına önem vereceğiz.
Hatta, şu anda bir finansman modeli üzerinde çalışıyoruz,
"shadow pay" denen bir şey. Bunu, Maliye Bakanlığıyla
biz çalışıyoruz. Başka modeller, yani, bütçeye para
girmeden, yap-işlet-devret gibi bir formül bulup, bu yolların
tümünü, bulduğumuz kaynaklarla, BSK yapıp veya daha çabuk
duble yollar yapıp, nasıl vatandaşımızın
hizmetine verebiliriz
Türkiye
para bulabiliyor, düşük faizli, uzun vadeli para bulabiliyor,
ama, ödenek bulmada zorluk çekiyoruz, bütçeye koymada. Bu teknikleri
siz daha iyi biliyorsunuz.
Özellikle
bu, akaryakıttan aldıklarımızı yol ve trafik
güvenliği için ayırmamız doğru. Onlarla, biraz evvel
anlatmıştım, neler yapabiliyoruz. Tabii ki, sistem ve
anlayışımızı daha iyileştirmemiz gerekiyor.
Özellikle,
bu vesileyle, tekrar, kaybettiğimiz tüm vatandaşlarımıza,
Değerli Bakanımıza, değerli milletvekillerimize,
Değerli İl Sekreterimize Cenabıhak'tan rahmet diliyorum
ve giderek kazalarımızın azalmasını, inşallah,
çok çok asgariye inmesini diliyorum. Bu vesileyle, hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum, sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Biz
de Sayın Nezir Büyükcengiz'e ve vefat eden diğer vatandaşlarımıza
Allah'tan rahmet diliyoruz.
Gündem
dışı üçüncü söz, Enerji Tasarrufu Haftası nedeniyle
söz isteyen, Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu'na aittir.
Sayın
Anbarcıoğlu, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Bursa
Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu'nun, Enerji Haftası
münasebetiyle enerjiyi, israf etmeden, verimli ve akıllıca
kullanmanın önemine ve bu konuda yapılması gerekenlere
ilişkin gündem dışı konuşması
FARUK
ANBARCIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
enerjinin gereği kadar bilinçli olarak kullanılmasını
sağlamak için her yıl 11 ile 18 Ocak tarihleri arasında
kutlanan Enerji Tasarrufu Haftası dolayısıyla söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Parlamentomuzu, yüce milletimizi
saygıyla selamlıyorum, geçmiş Kurban Bayramı'nızın
ve yeni yılın gerek ülkemiz için gerek insanlık için hayırlı
olmasını diliyorum. Ayrıca, Bayram'da kaybetmiş
olduğumuz eski Bakanımız Sayın Taşar'a ve CHP
milletvekilimiz Sayın Nezir Büyükcengiz'e de Allah'tan rahmet
diliyor, yakınlarına da başsağlığı
diliyorum.
Enerji
tasarrufu, üretimde, konforumuzda ve iş gücümüzde herhangi
bir azalma olmadan enerjiyi verimli kullanmak, akıllı kullanmak
ve israf etmemektir.
Sayın
milletvekilleri, enerji, ülkelerin sosyal ve ekonomik yönden kalkınabilmesi
için oldukça önemlidir. Artan nüfusu ve teknolojik gelişmeler
ile yeni tüketim alışkanlıkları kazanan ülkemizin
enerji talebi de hızla artmaktadır. 2006 yılında
tüketime sunulan 160 milyar kilovat saat olan elektrik tüketimimiz,
yıllık artış oranımızın yüzde 8, yüzde
9 olması durumunda 2007 yılında yetmeyeceği gibi
bir durumla karşı karşıya kalabiliriz. Aynı
hızla devam edersek, 2010 yılında bu açığın
yaklaşık 53 milyar kilovat saat olacağı önümüzde
duran bir tablodur.
Bilindiği
gibi, Türkiye, enerjide yüzde 70 oranında dışa bağımlıdır.
Dolayısıyla, bu şekilde devam edersek 2020 yılında
bu oranın yüzde 80'lere varması düşünülmektedir. Bu nedenle,
yerli kaynaklara dönmek zorundayız. Bu açığı kapatabilmek
için yerli kaynaklarımız olan termik santrallere, hidrolik
santrallere dönmek zorundayız. Hidrolik santrallerde 2003
yılında 30 milyar kilovat saat olan yıllık üretim
2006'da 38,5 milyar kilovat saate yükselmiştir. Önümüzdeki
yıllardan itibaren bir enerji açığı oluşacağını
ve bu açığın doğal gaz ve petrol gibi dışa
bağımlı enerji kaynaklarıyla kapatılamayacağı
aşikârdır.
Enerji
tasarrufu, enerji arzının azaltılması veya
kısıtlanması şeklinde düşünülmemelidir.
Enerjiyi kontrolsüz ve bilinçsiz şekilde kullanacak olursak doğal
kaynaklarımız hızla tükenebilir, çevremiz hızla
kirlenebilir, enerji için yüksek miktarlarda lüzumsuz ücret ödemek
zorunda kalabiliriz.
1970'li
yıllarda yaşanan petrol krizi sonrasında enerji konusuna
ilgi artmış ve enerji tasarrufu konusu gündeme gelmiştir.
Dünyada enerji tüketiminin bu şekilde devam etmesi durumunda,
2020 yılında fosil yakıt kaynaklarının yarısının
tüketilmiş olacağı tahmin edilmektedir. Bu kaynaklar
ise ilaç yapımında da hızla önem kazanan bir durumdur.
Türkiye, dünya bor madeni üretiminde de yüzde 64'lerle dünyada birinci
sırada bulunmaktadır. Bunu en iyi şekilde kullanmak
zorundayız.
Türkiye,
henüz, kişi başına düşen enerji tüketiminde dünya
standartlarına ulaşmış değildir. Enerji tasarrufu
yapmak -daha az ücret ödemek için faturalarımızda- aile ve
ülke bütçeleri için çok çok önemlidir. Kullandığımız
enerjinin yaklaşık yüzde 70'ini başka ülkelerden
alıyoruz ve maalesef, ödemeyi döviz ile yapıyoruz. Enerjinin
doğru kullanımıyla çok ciddi miktarlarda enerji tasarrufu
yapılabilir. Örneğin, bu konuda okullarımızda,
fabrikalarda, iş yerlerinde ve toplu yaşamın olduğu
yerlere yönelik afişlerle, broşürlerle, paneller ve konferanslarla
halkımız bilinçlendirilmeli, üzerimize düşen vatandaşlık
görevimizi hepimiz en iyi şekilde yapmalıyız.
Küresel
ısınmanın ve kuraklığın baş gösterdiği
bu dönemlerde artık suyun kıymetini daha iyi kavramaktayız.
Dolayısıyla, enerjide de ve suda da tasarruf için gereken
tedbirleri almak zorundayız.
Bir
de işin bir başka üzücü boyutu var: Ülkemizde elektrik kayıp-kaçak
oranı bazı illerimizde maalesef yüzde 60, yüzde 70 dolayındadır.
Bazı illerimizde de bu oran tek haneli rakamlara, yani yüzde
5'lere kadar düşmüştür. Kayıp-kaçağın yüksek
olduğu illerdeki açığı kapatmak için kaçağın
az olduğu bölgelerdeki EDAŞ'lar, maalesef bu haksız gideri
karşılamak zorunda bırakılmıştır.
Basından üzülerek öğrendiğimize göre, bazı yerlerde
kuyuların suları ve ahırdaki hayvanlar kaçak elektriklerle
ısıtılmaktadır. Bu tavrı insani olarak bulmadığımızı
burada belirtmek isterim. Örnek olarak kendi ilim Bursa'da Uludağ
EDAŞ yaklaşık dört yıl içerisinde 210 milyon YTL'yi,
yani eski rakamla 210 trilyonu bu kaçakların ödenmesinde harcayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Anbarcıoğlu, konuşmanızı
tamamlayınız.
FARUK
ANBARCIOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.
Hâlbuki,
bu 210 milyon YTL'lik bu miktar kendi ilimizde kalmış olsa, ihracatta
İstanbul'dan sonra ikinci sırayı alan Bursa'mızın,
gerek sanayi sektörüne gerekse ülke ekonomisine daha fazla katkıda
bulunacağı açıktır.
Sonuç
olarak, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığımızın
yanı sıra, halkımızın da enerji tasarrufu konusunda
hassas ve teşvik edici davranması gerekmektedir. Ekonomik
üretimin ana unsuru olan ve hayat kalitemizi iyileştiren enerjinin
kullanımından vazgeçemeyeceğimize göre, enerjiyi
verimli kullanmak zorundayız.
Enerji
Tasarrufu Haftası dolayısıyla, bütün vatandaşlarımızı
sevgiyle, saygıyla selamlarken, en az enerjiyle en çok, en üstün
iş yapmayı öneriyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır; okutup bilgilerinize sunacağım.
D) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.- Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı
Fatma Ekenoğlu ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaretinin
TBMM Başkanlık Divanınca uygun bulunduğuna
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1178)
28 Aralık 2006
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 18 Aralık
2006 tarih ve 123 sayılı Kararı ile, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Sayın
Dr. Fatma Ekenoğlu ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret
etmesi uygun bulunmuştur.
Söz
konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış ilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanun'un 7'nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN
- Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin bir önerge
vardır; okutuyorum:
E) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Denizli
Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 32 milletvekilinin, yatılı
ilköğretim okullarındaki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/412)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1739
sayılı "Millî Eğitim Temel Yasası"nın
25. maddesi ve 222 sayılı "İlköğretim ve
Eğitim Yasası"nın 9. maddesi hükümleri gereğince;
nüfusu az ve dağınık olan yerleşim birimlerinde
bulunan ilköğretim çağındaki çocuklar ile maddi olanaklardan
yoksun ailelerin çocuklarına çağdaş ortamlarda
eğitim öğretim vermek amacıyla Yatılı İlköğretim
Bölge Okulu (YİBO) ve Pansiyonlu İlköğretim Okulu
(PİO) adı altında okullar açılmıştır.
2006 yılında İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde
bir değişiklik yapılarak bu okullar Yatılı
İlköğretim Bölge Okulları (YİBO) olarak birleştirilmiştir.
2006-2007
öğretim yılında 600 üzerinde YİBO'da 165 bin yatılı,
115 bin gündüzlü olmak üzere 280 binin üzerinde öğrenci öğrenim
görmektedir. Bu okullarda bugün için 112 bin 267 öğretmen, 313
asıl, 274 vekil müdür görev yapmaktadır.
Dağınık
yerleşim birimlerinde yaşayan yoksul halk çocuklarına
eğitimde fırsat ve olanak eşitliğini sağlamak
amacıyla düşünülen YİBO'lar ne yazık ki fiziki alt
yapı, öğretmen, ehliyetli yönetici eksiklikleri nedeniyle
birçok olumsuz sorunlar yaşamaktadır.
YİBO'lara
atanan öğretmenlerin rehberlik ve danışmanlık
alanlarındaki eksikliklerinin giderilemediği, öğrencilerin
eğitim teknolojilerinden yeterince yararlanamadıkları
anlaşılmaktadır.
Ailesinden
ayrı yaşayan öğrencilerin derslerinden arta kalan
boş zamanlarında, özellikle kış şartlarının
ağır geçtiği Doğu bölgelerinde Cumartesi ve Pazar
günleri okulda kalmaları, birçok okulda yeterli sosyal etkinlikleri
yapacak bir ortamın bulunmaması kimi sorunlar yaşanmasına
yol açmaktadır.
600'ün
üzerindeki YİBO'nun yalnızca 166'sında Spor Salonu vardır.
Birçok
YİBO'da revir ve sağlık personeli bulunmamaktadır.
Beslenme yetersizdir. Bu yüzden bu okullarda kimi sağlık sorunları
yaşanmaktadır.
Çoğu
zaman YİBO'larda zaten kısa olan 180 eğitim iş günü
bile tamamlanamamaktadır.
Bu
ve benzeri sorunlar giderilemediği için YİBO'lardan umulan
başarı elde edilememiştir. Yaşanan kimi disiplin
olayları bu okullara duyulan halk üzerindeki olumlu izlenimleri,
güveni sarsmıştır.
Özellikle
Aralık 2006'da Tunceli Mazgirt ilçesi Akpazar Beldesi'ndeki Hasan
Ali Yücel YİBO'da olan olaylar kamuoyunun büyük tepkisine yol açmıştır.
YİBO'lar
ülkemiz koşullarının dayattığı okullardır.
Fiziki altyapı, yönetici eksiklikleri giderilerek, ders
programları değiştirilerek çok daha olumlu sonuçlar
alınabilir.
Bu
okullarda klasik okulların dışında iş ve sanat
eğitimi ağırlıklı üretici bir eğitim, denetim
kadar rehberlik hizmetlerine ağırlık verilebilir.
Eğitim süresi uzatılabilir.
YİBO'ların
sorunlarının araştırılması, irdelenmesi
ve yeni üzücü olayların yaşanmaması, çocuklarımızın
daha sağlıklı koşullarda öğrenim görebilmeleri
için Anayasanın 98. Maddesine TBMM İç Tüzüğü'nün 104. ve
105. maddesine göre Meclis Araştırılmasını
dileriz.
1- Mustafa Gazalcı (Denizli)
2- Vahdet Sinan Yerlikaya (Tunceli)
3- Hasan Güyüldar (Tunceli)
4- Şevket Arz (Trabzon)
5- Gökhan Durgun (Hatay)
6- Türkân Miçooğulları (İzmir)
7- Abdulkadir Ateş (Gaziantep)
8- Orhan Eraslan (Niğde)
9- Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
10- Mevlüt Coşkuner (Isparta)
11- Yılmaz Kaya (İzmir)
12- Ufuk Özkan (Manisa)
13- Erdal Karademir (İzmir)
14- Halil Akyüz (İstanbul)
15- Halil Tiryaki (Kırıkkale)
16- Mehmet Işık (Giresun)
17- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
18- Ali Rıza Gülçiçek (İstanbul)
19- Bülent Baratalı (İzmir)
20- Hasan Ören (Manisa)
21- Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
22- Muharrem İnce (Yalova)
23- Mehmet Kartal (Van)
24- İdris Sami Tandoğdu (Ordu)
25- Berhan Şimşek (İstanbul)
26- Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir)
27- Şefik Zengin (Mersin)
28- Ahmet Küçük (Çanakkale)
29- Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
30- Ali Arslan (Muğla)
31- İzzet Çetin (Kocaeli)
32- Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
33- Kemal Demirel (Bursa)
BAŞKAN
- Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge
gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Başbakanlığın
Anayasa'nın 82'nci maddesine göre verilmiş tezkereleri
vardır, iki adet. Ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
D) TEZKERELER
VE ÖNERGELER (Devam)
2.- Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın Bahreyn'e yaptığı
resmî ziyarete Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak'ın da
iştirak etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1179)
27.12.2006
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sağlık
Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'ın, görüşmelerde bulunmak
üzere bir heyetle birlikte 25-28 Aralık 2006 tarihlerinde Bahreyn'e
yaptığı resmi ziyarete, Ankara Milletvekili Remziye
Öztoprak'ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki
Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın
82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN
- Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer
tezkereyi okutuyorum:
3.- Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Hollanda ve İsveç'e yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1180)
29.12.2006
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kültür
ye Turizm Bakanı Atilla Koç'un, "İstanbul: Şehir ve
Sultan" Sergisinin açılışını yapmak ve görüşmelerde
bulunmak üzere 13-15 Aralık 2006 tarihleri arasında Hollanda'ya
ve "Kültürlerin Beşiği Türkiye" adlı etkinliğe
katılmak üzere 15-16 Aralık 2006 tarihlerinde İsveç'e
yaptığı resmi ziyaretlere, ekli listede adları
yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın
82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
LİSTE
Mermet
Çerçi Manisa Milletvekili
Ali
Cumhur Yaka Muğla Milletvekili
Hacı
Biner Van Milletvekili
BAŞKAN
- Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
IV. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki
sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No:
211 Tarihi:
9.1.2007
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler Kısmının 22 nci sırasında yer
alan 1041 sıra sayılı Kanun Tasarısının
bu kısmın 6 ncı sırasına alınmasının
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesinin;
Genel
Kurulun, 10.1.2007 tarihli Birleşiminde sözlü soruların
görüşülmemesinin;
Genel
Kurulun 9.1.2007 Salı günkü (bugün) Birleşiminde çalışma
süresinin Gündemin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer
alan (8/28) ve (8/33) Esas Numaralı Genel Görüşme Önergelerinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar uzatılmasının;
Genel
Kurulun; 10.1.2007 Çarşamba ve 11.1.2007 Perşembe günleri
14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını
sürdürmesinin;
Genel
Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun
görülmüştür.
Nevzat
Pakdil
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
V.
Salih
Kapusuz K. Kemal
Anadol Muzaffer R.Kurtulmuşoğlu
AK
Parti Grubu CHP
Grubu Anavatan Partisi
Grubu
Başkan
Vekili Başkan
Vekili Başkan
Vekili
BAŞKAN
- Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde, Mehmet Eraslan, Hatay
Milletvekili; Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Eraslan.
Süreniz
on dakika.
MEHMET
ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bayram
tatilinde trafik kazaları sonucu vefat eden eski Bakanımız
Mustafa Taşar'ı, Konya Milletvekilimiz Nezir Büyükcengiz'i
ve 100'ün üzerinde vatandaşımızı rahmetle anıyorum,
ailelerine, yakınlarına ve milletimize başsağlığı
diliyorum. Bu vefatlar, bu ölümler, aslında Türkiye'deki kara
yollarımızın ne kadar büyük bir önem içerdiğini,
ne kadar büyük önemi haiz olduğunu ve bu konunun masaya yatırılması
gereken en önemli konulardan biri olduğunu bizlere göstermektedir.
Danışma
Kurulunda yine çok önemli bir konu var. O da, Batı Trakya Türk
azınlığının içinde bulunduğu sorunlar,
durum, koşul ve bunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi.
Evet, Türkiye Cumhuriyeti devleti hukukun üstün olduğu bir
devlettir, demokratik bir devlettir, güçlü, büyük bir devlettir ve
güçlü olan, büyük olan devletler hem yurt içinde yaşayan vatandaşlarını
hem yurt dışında yaşayan vatandaşlarını
korumak, kollamak ve onların haklarını, demokratik
temayüller çerçevesinde, hukuk çerçevesinde muhafaza etmek durumundadır.
Mesela,
Avrupa Birliği ülkelerinde 5 milyon Türk vatandaşımız
yaşamaktadır, diğer taraftan, sadece Almanya'da 3,5
milyon Türk vatandaşımız yaşamaktadır, ama,
yurt dışında yaşayan bu vatandaşlarımızın
hem çifte vatandaşlık sorunları var, seçme ve seçilme
konularında büyük sorunları var, eğitim sorunları
var, Türkiye'ye geliş gidişlerde sorunları var ve sosyal
hayatta, kültürel hayatta karşılaştıkları
büyük sorunlar var. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuları
irdelemesi, görüşmesi ve gerekli olan önlemlerin en kısa
zamanda alınması suretiyle Meclis görevini yerine getirecektir,
buna inanıyoruz. Fakat, Avrupa Birliğinde ve Almanya'da
yaşayan Türk vatandaşlarımızın sorunları,
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından daha önce bir komisyon
kurulmuş, gönderilmiş, çalışılmış ve
sorunlar irdelenmiş, tetkik edilmiştir, tespit edilmiştir,
ama, bugüne kadar, en ufak bir somut adım atılmamıştır.
Batı Trakya'da yaşayan vatandaşlarımızın,
Türk vatandaşlarımızın sorunları görüşülsün,
komisyonlar oluşturulsun, sorunlar tespit edilsin, ama, komisyon
raporları yazıldıktan sonra rafa konulmasın, mutlak
surette, acilen, tedbirler, somut adımlar atılmak suretiyle
alınsın talebimizi yeniden yeniliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu yılın, 2007 yılının ilk
Meclis çalışmasını icra ediyoruz ve bu Meclis çalışmasını
icra ederken, 2007 yılının ilk gününde, yine kırk elli
milletvekiliyle Parlamento çalışmalarımıza devam
ediyoruz. Ben, partilerin ve grupların bu noktadaki hassasiyetlerini,
milletvekillerinin Parlamento çalışmalarına katılmaları
noktasındaki hassasiyetlerini yüce milletimiz adına
kendilerinden istirham ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Çok Değerli Başkan; milletimizin sorunları,
hiç olmazsa
Evet, bakın, Türkiye'de bir şey olmamış
değildir, Türkiye'de bir şey yapılmamış değildir,
ama, bardağın dibindeki suya bakarak bardağı tamamen
dolu farz edemeyiz. Mutlaka yapılması gereken, Türkiye'nin
temel sorunları, toplumsal sorunları, bütün haşmetiyle,
varlığıyla karşımızda durur iken her
şey güllük gülistanlık, her şey mükemmel diyemeyiz. Bir
Danışma Kurulu var, bu haftaki gündemi belirliyor. Ama,
bir milletvekili olarak şunu talep ediyorum: Artık, Danışma
Kurulu yapılırken, milletin temel sorunlarının
Meclisin temel sorunu olarak algılanması ve buraya getirilmesi
gerekmektedir diyorum.
Bakın,
eğer, ülkede yaşayan insanımız fakru zaruret içerisinde
yaşıyor ise, gelirsizlik, parasızlık, açlık,
sefalet, işsizlik içerisinde yaşıyor ise, biz, güçlü
bir toplum, güçlü bir millet ve güçlü bir ülke idealini nasıl gerçekleştireceğiz?
Ben, bunu sizin takdirinize sunuyorum.
Belirlenen
asgari ücret enflasyon oranında bile değil ve belirlenen
asgari ücret, her geçen yıl, enflasyon karşısında
kaybını, maalesef, her geçen gün yitirmektedir.
2005
Aralıkta belirlenen 380 milyon liralık asgari ücret bakın
312 kilogram ekmek alırken, 403 milyon lira 2007 yılının
ilk altı ayı için belirlenen asgari ücret 278 kilogram ekmek
alabilmektedir. Daha önce 135 kilogram kuru fasulye alabilen asgari
ücret şu anda 128 kilogram kuru fasulye ancak alabilmektedir.
Geçen yıl 333 kilogram makarna alabilen asgari ücret şu an
sadece 308 kilogram makarna alabilmektedir. Geçen yıl 31 kilogram
dana eti alabilen asgari ücret, şu an 403 milyon lira olan asgari
ücret sadece 29 kilogram -maalesef- et alabilmektedir. Bu örnekleri
çoğaltmak mümkün. Bu asgari ücretle ve memura yapılan bu
zamla hem asgari ücretlinin hem de memurun -yüzde 5'lik zam öngörülmüş
idi memura- bu fiyatla, bu ücretle geçimlerini temin edebilmeleri,
kredi kartlarını ve kredi kartları borçlarını
ödeyebilmeleri, onurlarına, kendi haysiyetlerine yaraşır
ve yakışır bir hayat standardı yaşayabilmeleri
mümkün değildir. Bunların iyileştirilmesi de Türkiye
Büyük Millet Meclisinin görevidir, siyasi iktidarın en
başta gelen görevlerinden biridir.
Değerli
arkadaşlar, bakın, yeni bir yazılı soru önergesi
cevabı geldi Tarım Bakanlığımızdan, onu
sizlere iletmek istiyorum. Bu, büyük bir sorun. Tarım sektörü,
Türkiye'de çok önemli, ekonominin bel kemiği niteliğinde
olan bir sektördür, Türkiye'yi besleyen yediren, içiren ve tarımsal
ihtiyaçları karşılayan, ekonomiye ciddi manada katkı
sağlayan çok önemli bir sektördür tarım sektörü. Sanayi de
öyle, tekstilci de öyle, KOBİ'ler de öyle, esnaf ve sanatkârlar da
öyle. Üreten bu kesimlerin daha çok sübvanse edilmesi, desteklenmesi
ve global piyasalarda mücadele edebilecek konuma getirilmesi
gerekmektedir. Aksi takdirde, güçlü bir ekonomiden bahsetmek
Bakın,
cari açığımız niye artıyor? 1,5 milyar dolardan
35 milyar dolara; dış ticaret açığı 15,5 milyar
dolardan -2002 ile 2006 yıllarını kıyaslıyorum-
45 milyar dolar düzeyine çıkmıştır. Ekonomi
2002
yılında iç ve dış borç toplamı niteliğinde
230 milyar dolar borcu var iken, geldiğimiz 2006 yılı sonu
itibarıyla iç ve dış borç toplamı 360 milyar dolar
düzeyine gelmiştir. Neden? Yatırım, üretim ve ihracat
ekonomisi oluşturulamadığı için, hâlâ borsa-faiz-döviz
üçgeninde bir para sirkülasyonu olduğu için, maalesef, üreten
bir Türkiye değiliz. Üretmediğimiz için de, maalesef,
işsizliği ve istihdamı çözemiyoruz. Bu sorunlar bütün
haşmetiyle karşımızda durmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, Avrupa Birliği ülkelerinde tarımsal üretime
ürün bazında yüzde 32 devlet desteği verilir iken
Bunu Sayın
Tarım Bakanımız Mehdi Bey, yazılı soru önergemize
vermiş olduğu cevapta söylüyor. Yazılı soru önergesinin
cevabı da yanımda. Yüzde 32 devlet desteği var Avrupa
Birliği ülkelerinde. Türkiye'de ise bu destek sadece yüzde 25
dolaylarındadır. "OECD tarafından yapılan
son değerlendirmeye göre" diyor Sayın Bakanımız,
AB ülkelerinde çiftçi başına yapılan destekleme miktarı
304 dolar iken, Türkiye'de sadece bunun yüzde 37'si oranında bir
destek söz konusudur.
Diğer
taraftan, OECD ülkelerine göre, Avrupa Birliği ülkelerinde
2004 itibarıyla işletme başına 15.480 dolar
teşvik verilir iken, Türkiye'de bu rakam 2004 yılında
3.872 dolar, 2005 yılında ise 4.526 dolar. Avrupa Birliğinin
kendi tarımcısına, kendi çiftçisine vermiş olduğu
desteğin dörtte 1'i niteliğindedir verilen destekler.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri de, siyasetin
demokratikleşmesidir. Siyaset mutlak surette demokratikleşmelidir.
Bu çok önemlidir.
Bakın,
2002 seçimlerinde, AK Parti, Cumhuriyet Halk Partisi de, yani bu Seçim
Kanunu'nun, bu Siyasî Partiler Kanunu'nun çok demokratik olmadığını
ve bunun revize edilmesi gerektiğini ve değişikliğe
maruz kalması gerektiğini ifade ettiler. Şimdi, 355
milletvekiliyle iktidar olan AK Parti Grubunun Seçim Kanunu'yla ilgili
hazırlıkları yapması gerekmektedir. Ama, bu saatten
sonra "Seçim Kanunu'yla ilgili
"
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Bir dakika süre veriyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET
ERASLAN (Devamla) - "
düzenlemeler yapılır
mı?" derseniz, evet, yapılır. Anayasa'nın 67'nci
maddesinin "seçim yasalarında yapılan değişiklikler
yürürlük tarihinden bir yıl sonra uygulanır" hükmü değiştirilerek,
Seçim Kanunu'nda değişiklikler yapılabilir.
Ne
yapılmalıdır? Mutlaka tercih sistemi gelmelidir.
AHMET
YENİ (Samsun) - Baraj yüzde 5'e mi düşsün?
MEHMET
ERASLAN (Devamla) - Milletimiz sandığa gittiği zaman
"bu milletvekilini ben seçtim, bu benim milletvekilimdir"
demelidir ve demokrasinin gereği budur, toplumsal talep de budur.
Diğer
taraftan, her fikrin, her düşüncenin ve her siyasal akımın
Parlamentoda temsil bulması açısından çok önemlidir:
Türkiye milletvekilliği sisteminin getirilmesi gerekmektedir.
Mevcut
seçim kanunlarıyla, mevcut Siyasî Partiler Kanunu'yla, hele hele
özellikle mevcut 82 Anayasası'yla Türkiye'nin bir yere varması
mümkün değildir. Millet iradesi eksik kalacaktır ve bu Türkiye
milletvekilliği sisteminin ve özellikle tercih sisteminin
mutlak surette en kısa zamanda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.
MEHMET
ERASLAN (Devamla) - Teşekkür edeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Teşekkür cümlenizi alayım.
Buyurun.
MEHMET
ERASLAN (Devamla) -
Anayasa'nın 67'nci maddesinin de değiştirilmesiyle
hem tercih sisteminin hem de Türkiye milletvekilliği sisteminin
getirilmesi mümkündür. Türkiye'nin büyük sorunları bunlardır.
BAŞKAN
- Sayın Eraslan, lütfen, teşekkür ediniz.
MEHMET
ERASLAN (Devamla) - Ve bunların 2007 yılında irdeleneceği
ve Meclis Genel Kurulunda tekrar ele alınacağı kanaatiyle
hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Ümmet
Kandoğan, Denizli Milletvekili, buyurun.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Kısa
süre önce kaybettiğimiz çok değerli Bakanımız Sayın
Mustafa Taşar'a ve Konya Milletvekilimiz Sayın Nezir Büyükcengiz'e
Allah'tan rahmet diliyor, ailelerine de başsağlığı
diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugünden itibaren Meclisin seçimlere kadar yaklaşık
altmış günlük bir çalışma süresi kaldı.
Eğer seçimler normal tarihinde yapılacak olursa, Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak sadece altmış gün daha çalışabileceğiz.
Onun için, son derece sınırlı bir süremiz var. Bu altmış
günlük süreyi, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak çok iyi değerlendirmek
mecburiyetindeyiz. Ben, özellikle İktidar Partisi Grubundan
ve Grup Başkan Vekillerinden istirham ediyorum: Bu Meclisin altmış
günlük çalışma süresi içerisinde Türkiye'miz için, milletimiz
için son derece önemli olan kanun tasarı ve tekliflerinin mutlaka
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşınması
gerekiyor. Vatandaşlarımızın öncelikle beklediği
çok önemli konuların Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanunlaştırılması
gerekiyor. Onun için, bu altmış günlük süreyi, Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak çok iyi değerlendirmemiz lazım.
Bu
bayram süresince Türkiye'de çok değişik meseleler tartışıldı,
ama, maalesef bu tartışmaların seviyesi ve boyutları
hiç de tasvip etmeyeceğimiz noktalara taşınmaya
başlandı. Ben, özellikle, bir milletvekili olarak, geri kalan
bu çalışma süresi içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yeni gerginliklerin ve tartışma ortamının olmaması
ve bu süreyi karşılıklı anlayış ve uzlaşma
içerisinde bitirmemiz gerektiği inancındayım. Bu uzlaşmanın
yozlaşmadan bir uzlaşma olması gerektiği inancındayım.
Değerli
milletvekilleri, özellikle, Cumhurbaşkanlığı seçiminin
Türkiye için bir tartışma ortamından mutlaka çıkarılması
lazım ve özellikle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Cumhurbaşkanlığı
seçiminde toplantı yeter sayısıyla ilgili meselede
ortaya konulan tartışmanın mutlaka bir an önce bitirilmesi
lazım. Artık, milletimiz, toplumumuz yeni gerginlikler,
yeni tartışma konuları istemiyor, hem Cumhurbaşkanlığı
meselesinin hem de genel seçimlerin Türkiye'ye de bir gerginliğe
yol açmadan neticelenmesini istiyor ve Türkiye'deki seçimlere
kadar, maalesef bugünlerde ortaya konulmaya çalışıldığı
gibi, din ve laiklik ekseni üzerinde bir gerginlik ve kutuplaşmayı
da milletimiz tasvip etmiyor. O nedenle, özellikle iktidar partisi
ve ana muhalefet partisini buradan uyarmak istiyorum. Bu dönemi
hepimiz çok iyi değerlendirmemiz lazım. Bu milletin ne cumhuriyetin
değerleriyle ne de laiklikle ne de dinle bir derdi yoktur, bir
sıkıntısı, bir problemi yoktur. Toplumu din ve laiklik
ekseni üzerinde gererek, seçimlere kadar bir kamplaşma ve kutuplaşma
içerisine Türkiye'yi sokmanın Türkiye'ye çok büyük zararları
olacağı inancındayım. Türk ekonomisi çok hassas
dengeler üzerine oturmuştur. 2007 yılında yapılacak
hem Cumhurbaşkanlığı seçimi hem de genel seçimin
bu hassas ve kırılgan bir denge üzerine oturan ekonomide
ciddi sıkıntılara sebebiyet verebileceğini düşünüyorum.
O nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan bütün partiler
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi dışında olan bütün partilerin
bir konsensüs içerisinde hareket etmelerini tavsiye ediyorum.
Özellikle son günlerde toplumumuzda, maalesef, büyük bir gerginliğe
sebebiyet veren, eşler üzerinden bir tartışma ortamının
yaratılmasının da Türkiye için çok zararlı olduğunu
düşünüyor ve bu noktada da, bütün siyasi partileri, özellikle
eşler üzerinden siyaset yapmama noktasında uyarmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, demin de söyledim, altmış günlük bir süremiz
var, bu altmış günlük süreyi çok iyi değerlendirmemiz
lazım geldiğini bir kez daha ifade ediyorum. Terör meselesini,
bu altmış günlük süre içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde
mutlaka ciddi bir şekilde ele almamız gerektiği inancındayım.
Bu koordinatörlük meselesinin ciddi bir şekilde masaya yatırılması
gerektiği düşüncesindeyim. Biz, Doğru Yol Partisi olarak,
koordinatör meselesinin gündeme geldiği gün, bu meselenin
sağlıklı olmadığını, bu meselenin
terör meselesinde çözüme hiçbir katkı sağlayamayacağını,
bir başka ülkenin, bir başka ülkenin teröristleriyle
uğraşamayacağını, koordinatör atayan ülkelerin,
özellikle Irak'ın, kendi iç meselelerini çözmekten uzak olduğunu,
terörü önleme noktasında gayret sarf edecek olan Irak'ta her gün
en az 50-60 kişinin asayişsizlikten dolayı hayatını
kaybettiğini ve bu nedenle, koordinatörlük meselesinin, bu
meseleyi geriye doğru atma, bu meseleyi sürüncemede bırakma
noktasında bir etkisi olacağını ifade ettik ve
Doğru Yol Partisi olarak, iktidara geldiğimiz ilk gün bu meseleyi
yırtıp atacağımızı söyledik. Onun için, geliniz,
ne olur, terörle ilgili olarak, bu Meclis kapanmadan, görev süresini
tamamlamadan, terörle ilgili olarak ne yapılması gerekiyorsa,
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu noktada üzerimize düşeni
mutlaka yapmamız lazım.
Trafik
kazalarıyla ilgili demin değişik konuşmalar yapıldı,
geliniz, bu süre içerisinde bu meseleyle de ilgili olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisi üzerine düşen görevi yerine getirsin ve
70 milyon insanı derinden üzen bu kazaların sona ermesiyle
ilgili hangi tedbirler alınacaksa, bu Meclis görev süresi dolmadan
bu tedbirleri alsın.
Büyük
şehirlerde hırsızlık, gasp, kapkaç gibi, uyuşturucu
ve fuhuş bataklığı gibi meselelerle ilgili olarak
da geliniz hep beraber bu süreyi yine iyi bir şekilde değerlendirelim,
bu meselelerin çözülmesiyle ilgili olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yapması gereken görevler varsa onları da hep
beraber yerine getirelim.
Tarımda
ciddi sıkıntılar hâlâ devam ediyor. Kırsal kesimdeki
ekonomik durum her geçen gün ciddi manada bozulmaya devam ediyor.
Geliniz, tarımla ilgili meselelerin çözümünde neler yapılması
gerekiyorsa, kalan bu kısa sürede tarım meselesini halledelim.
Geliniz
Esnaf kan ağlıyor. Protesto edilen senetler, ödenmeyen çeklerden
dolayı esnafımız çok ciddi manada sıkıntılar
içerisinde. Geliniz, esnafların meselesini çözecek tedbirleri
alalım. Süpermarketler yasası gündemde bekliyor. Geliniz,
süpermarketler yasasıyla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisi de bu görevi yerine getirsin, milyonlarca esnafın beklediği
bu kanunu bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirelim.
Ve
yine işçiler, memurlar, emekliler, Parlamentoya gözlerini dikmişler,
görev süresi dolmadan kendi meseleleriyle ilgili biraz daha olumlu
adımların atılması noktasında ciddi manada
bir beklenti içerisine girmişler.
Gelir
dağılımı adaletsizliği hâlâ korkunç bir
şekilde devam ediyor. Geçen seneye göre en alt yüzde 20'lik gelir
grubunda sadece binde 1 oranında bir iyileşme olması
ne o insanları tatmin eder ne de milletvekilleri olarak bizleri
tatmin eder.
Geliniz
İşsizlik meselesi çığ gibi büyümeye devam ediyor.
Bununla ilgili neler yapılması lazım geliyorsa, geliniz
bu meseleleri burada çözelim.
Dolaylı
vergiler dünyanın hiçbir ülkesinde görülmemiş ölçüde yüzde
70'ler seviyesinde. İthalat büyük bir patlama içerisinde. Ara
malı ithalatından dolayı Türkiye'deki KOBİ'ler
ve ara malı üreten firmalar son derece ciddi sıkıntılar
içerisinde. Onlar da gözlerini dikmişler bu Parlamentodan bir
çözüm bekliyorlar.
Teşvik
Yasası
Buradan geçen Teşvik Yasası'nın dertlere
derman olmadığı ve ne işsizliğe ne de bundan
faydalananlara ciddi manada bir katkı sağlamadığı
için, geliniz, bu Teşvik Yasası'ndaki eksiklikleri gözden
geçirelim ve bunu düzeltelim.
Konut
edindirme yardımı
Vatandaşlarımız büyük bir
sabırsızlıkla konut edindirme yardımıyla ilgili
Meclis gündeminde olan kanun tasarısının bir an önce
kanunlaşmasını bekliyor.
Korucular,
durumlarının düzeltilmesiyle ilgili, sosyal güvenlikle
ilgili
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Kandoğan.
Buyurun.
ÜMMET
KANDOĞAN (Devamla) - Korucular, uzun bir zamandan beri, sosyal
güvenlik şemsiyesi altına girebilmeyle ilgili olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak çalışmaları
dört gözle bekliyorlar.
Özelleştirme
mağdurları, her hafta Parlamentoya gelip, sizlere, bizlere
durumlarının ne kadar vahim olduğunu ortaya koyuyorlar.
Geliniz, özelleştirme mağdurlarının durumlarını
gündeme getirelim.
Yolsuzluklarla,
yasaklarla, dokunulmazlıklarla ilgili kamuya vermiş olduğumuz
sözlerin gereğini, yine bu Meclis olarak hep beraber yerine getirelim.
Mecliste
sırada bekleyen çok önemli araştırma önergeleri var.
Geliniz, şu altmış günlük süre içerisinde, o araştırma
önergelerini, önem sırasına göre, öncelik sırasına
göre gündemimize alalım ve onları görüşelim.
Şunu
söylemek istiyorum değerli milletvekilleri: Temmuz başına
kadar sadece altmış günlük süremiz kaldı. Bu altmış
günü, bütün siyasi partiler olarak, bütün milletvekilleri olarak
çok iyi değerlendirelim ve vatandaşlarımızın
beklemiş olduğu tedbirleri bir an önce alacak çalışmalar
içerisinde olalım.
Bu
duygu ve düşüncelerle sizleri saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe,
gündemin sözlü sorular kısmının 10, 14, 39, 43, 69, 80,
179, 218, 239, 1088, 1091 ve 1095'inci sıralarındaki soruları
birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın
bu talebini sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Gündemin
"Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
V. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR
VE CEVAPLARI
1.- Malatya
Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, Türkiye'ye girişlerinde
ABD vatandaşlarının parmak izi ve fotoğraf kaydının
alınıp alınmayacağına ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/920) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin'in cevabı
BAŞKAN
- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Ben cevaplandırayım efendim izin verirseniz.
BAŞKAN
- Soruyu okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın, Başbakan Yardımcısı ve
Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül tarafından
Anayasanın 98. ve İç Tüzüğün 96. maddeleri gereğince
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
07.01.2004
Muharrem
Kılıç
Malatya
Amerika
Birleşik Devletleri Yurtiçi Güvenlik Bakanlığı'nın
yaptığı açıklamaya göre, vize uygulanan ülkelerden
ABD topraklarına giriş yapacak herkesten parmak izi ve fotoğraf
alınarak, bu insanlar âdeta fişlenmektedirler. Türk vatandaşları
da bu gruba dahil edilmektedir. Daha şimdiden Brezilya, ABD'nin
kendi vatandaşlarına yapacağı bu uygulamanın
aynısını kendi ülkelerini ziyaret edecek olan ABD vatandaşlarına
uygulayacaklarını açıklamıştır.
Bu
bağlamda;
1.
Vatandaşlarımıza karşı yapılan bu uygulamalarla
ilgili olarak Amerika Birleşik Devletleri nezdinde gerekli
girişimler yapılmış mıdır?
2.
Yapılacak girişimlere rağmen ABD'nin, ülke sınırlarına
girişte vatandaşlarımıza uygulayacağı
parmak izi alma ve fotoğraf çekme uygulamalarında ısrarcı
olması durumunda bizim ülke sınırlarımıza
giriş yapmak isteyen ABD vatandaşlarına da "karşılıklılık
ilkesi" gereğince aynı muamele yapılacak mıdır?
BAŞKAN
- Soruyu cevaplandırmak üzere Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin.
Sayın
Bakanım, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Malatya
Milletvekili arkadaşımız Sayın Muharrem Kılıç'ın,
Türkiye'ye girişlerinde Amerika Birleşik Devletleri vatandaşlarının
parmak izi ve fotoğraf kaydının alınıp alınmayacağına
ilişkin Dışişleri Bakanlığından sormuş
olduğu bir soruya cevap vermek için huzurunuzdayım.
Değerli
arkadaşlarım, 11 Eylül terör olayları sonrasında
Amerika Birleşik Devletleri vize rejimini eskisine oranla
çok daha katı bir hâle getirmiştir. Bu uygulamanın, zaman
zaman, vatandaşlarımızın, resmî pasaport hamilleri
de dâhil olmak üzere, geç almalarına, hatta, zaman zaman, isim
benzerliği gibi nedenlerle hiç alamamalarına yol açabildiği
gözlenmektedir. Dışişleri Bakanlığımızın,
bu konuda, Amerika Birleşik Devletleri makamları nezdindeki
temasları sürmektedir. Ayrıca, vatandaşlarımızdan
alınan şikâyetler Dışişleri Bakanlığınca
incelenmekte ve gerektiğinde yazılı, sözlü girişim
konusu yapılmaktadır.
Öte
yandan, Amerika Birleşik Devletleri, 2004 tarihinde, resmî görevle
bu ülkeye giden vatandaşlarımız ile 14 yaşından
küçük çocuklar ve 79 yaşından büyük kişiler haricinde,
tüm vize müracaatlarından parmak izi alma uygulamasını
başlatmıştır. Söz konusu uygulama sadece vatandaşlarımıza
değil, Amerika Birleşik Devletleri'ne giriş için vizeye
tabi tüm ülkelerin vatandaşlarına uygulanmaktadır.
Resmî pasaport hamillerinin özel ziyaretlerinde de parmak izi uygulamasından
muaf tutulması yönünde yaptığımız girişimlere
cevaben, Amerika Birleşik Devletleri yetkilileri, yasal zorunluluk
sebebiyle böyle bir muafiyet sağlanmasının mümkün olmadığını
bildirmişlerdir.
Değerli
arkadaşlarım, vize mevzuatımızda -yani Türkiye'yi
kastediyorum- ülkemizin vize mevzuatımızda, yabancı
ülkelere yönelik vize uygulamalarının mütekabiliyet,
yani, karşılıklılık esasına göre düzenlenmesi
genel bir ilkedir. Bununla beraber, vize rejimi belirlenirken, ülkemizin
ticari ve ekonomik çıkarları, tarihî ve sosyal ilişkileri
esas alınmakta ve kapsamlı değerlendirmeler doğrultusunda,
Türk vatandaşlarına vize uygulayan bazı ülkeler vizeden
muaf tutulurken, Türk vatandaşlarından vize istemeyen
birtakım ülke vatandaşlarına vize uygulanmaktadır.
Esasen, ülkemiz, Amerika Birleşik Devletleri vatandaşlarına
da vize uygulamaktadır. Amerika Birleşik Devletleri vatandaşlarına,
vizeleri, yurt dışındaki temsilciliklerimizin yanı
sıra, sınırda bandrol tatbiki suretiyle de verilmektedir.
Bununla beraber, ülkemizin vize itası sisteminde, bu aşamada,
parmak izi uygulaması bulunmamaktadır.
Vize
müracaatları sırasında fotoğraf istenmesi, ülkemiz
de dâhil, hemen her ülkenin başvurduğu bir uygulamadır.
Keza, uluslararası uygulama çerçevesinde, sadece Amerika
Birleşik Devletleri sınır makamları değil,
tüm ülkelerin -ki, Türkiye de dâhil- sınır makamları,
geçerli vizeleri olsa dahi, ülkeye gelen yabancıları
birtakım işlemlere tabi tutabilmektedir. Örneğin,
parmak izi, fotoğraf, beraberindeki nakit para, davetiye, dönüş
bileti veya kalınacak yere ilişkin belge ibrazı gibi.
Bu
konuda, değerli arkadaşlarım, tüm ülkelerin sınır
makamlarının geniş takdir yetkisi bulunmaktadır.
Ülkemiz de, bu takdir yetkisi bağlamında, vize uygulamalarını,
şu andaki mevcut mevzuat çerçevesi içerisinde uygulamaya devam
etmektedir.
Malatya
Milletvekili arkadaşımız Sayın Muharrem Kılıç'ın
sözlü soru önergesine, bu şekilde, kısaca cevap verme
imkânı buldum.
Hepinize
saygılar sunuyorum efendim.
Teşekkür
ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Sayın Bakanım, karşılıklılık
ne durumda? Aynı karşılığı biz uygulamayacak
mıyız?
2.- Ankara
Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara-Şabanözü kara yolundaki
çalışmalara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/938)
BAŞKAN
- Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
3.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur ilindeki bir kara
yolu güzergâhının değiştirilmesi projesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/949)
BAŞKAN
- Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
4.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur ilindeki bir kara
yolu güzergâhının değiştirilmesi projesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/950)
BAŞKAN
- Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
5.- Kars Milletvekili
Selami Yiğit'in, Çin'den yapılan ithalatın etkilerine
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/959)
BAŞKAN
- Sayın Bakan? Yok
Ertelenmiştir.
6.- Bursa
Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, Bursa Büyükşehir
Belediyesi mücavir alanından bazı köylerin çıkarılmasına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/971)
BAŞKAN
- Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
7.- Balıkesir
Milletvekili Sedat Pekel'in, Çin mallarına karşı
alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/973)
BAŞKAN
- Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
8.- Muğla
Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin
Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/993)
BAŞKAN
- Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
9.- Muğla
Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru
önergesi (6/997)
BAŞKAN
- Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
10.- Muğla
Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1009) ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
11.- Muğla
Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Muğla iline bağlı
köylerdeki inşaat yasağına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1073) ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman Pepe'nin cevabı
12.- Hatay
Milletvekili Abdulaziz Yazar'ın, İskenderun Körfezi'nde
demirli bulunan tehlikeli madde yüklü bir gemiye ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1171) ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
13.- Muğla
Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Muğla-Fethiye'de çevre kirliliğine
neden olan batık bir gemiye ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1183) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin
cevabı
14.- Muğla
Milletvekili Fahrettin Üstünün, orman mühendisleri oda seçimlerine
ve Bakanlıkta çalışan işçilere ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1261) ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
15.- Muğla
Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Türk Ceza Kanunu'nun 181 ve
182'nci maddelerinin yürürlüğüne ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1299) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin
cevabı
16.- İzmir
Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir Çimento Fabrikasının
çevreye verdiği zarara ve alınacak önlemlere ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1544) ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
17.- Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Eber Gölü'ndeki çevre sorunlarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1602) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
18.- Antalya
Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, orman yangınlarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1632) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
19.- İzmir
Milletvekili Vezir Akdemir'in, Gediz Nehri'ndeki kirliliğe
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2487) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
20.- İzmir
Milletvekili Vezir Akdemirin, İzmir'in Foça-Yenifoça kıyı
bölgesinin koruma altına alınmasına ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/2490) ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
21.- İzmir
Milletvekili Vezir Akdemir'in, Nif Çayı'ndaki kirliliğin önlenmesine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2494) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, biraz önce okumuş olduğum
Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe'nin birlikte cevaplandıracağı
10, 14, 39, 43, 69, 80, 179, 218, 239, 1088, 1091 ve 1095'inci sıradaki
soruları okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Fahrettin
Üstün
Muğla
1-
58. - 59'uncu hükûmetler döneminde size bağlı kuruluşlarda
kaç atama yapılmıştır?
2-
Bakanlığınıza bağlı kuruluşlarda
idari görevlere her iki hükûmet döneminde vekaleten, tedviren ve görevlendirme
ile kaç atama yapılmıştır?
3-
İdari görevlerde bulunan idarecilerden kaçı başka
yerlere görevlendirilmiştir?
Görevlendirilenlerin
aldıkları harcırah miktarı ne kadardır?
4-
58. ve 59. hükûmetler döneminde asil veya vekil kaç idareci görevden
alınmıştır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Ali
Cumhur Yaka
Muğla
Muğla
ilinde Özel Çevre Koruma Kurumu sınırları içinde 40
Köy Yerleşim alanı vardır. Bu yerleşim alanlarında
15 yıldan beri inşaat yasağı vardır. İmar
planı yapılıp tasdik edilen yerlerde de yasak devam etmekte
olup; halkın yüzde 50'si kendi tapulu köy arazilerine inşaat
yapmaktan cezalandırılmıştır.
Buna
göre,
1.
Onaylı imar planı olan Köy Yerleşim Birimlerinde imar uygulaması
(18. Madde) mümkün müdür? Mümkünse ne zaman yapılacaktır?
Yeterli ödenek ayrılmış mıdır?
2.
İmar planı yapılmayan Köy Yerleşim Birimlerinde
planlar ne zaman yapılacaktır?
3.
Fethiye-Kaya Köyü uluslararası barış köyü olmasına
karşın, iki kurum arasındaki anlaşmazlıktan
dolayı imar planı yapılamamıştır. Bu konunun
çözümü mümkün müdür?
4.
15 yıldan bu yana inşaat yapma konusunda eziyet çeken halkımız
bu eziyetten kurtulacak mıdır?
5.
2004 Haziran ayında süresi bitecek olan, Jandarma Genel Komutanlığı
ile yapılan sözleşmenin süresini uzatmayı düşünüyor
musunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla
arz ederim. 28 Mayıs 2004
Abdulaziz
Yazar
Hatay
1.
İskenderun Körfezinde 4 yıldır demirli bulunan, tehlikeli
madde yüklü İspanya Bayraklı ULLA adlı gemi Körfez'de
kirliliğe yol açmış mıdır?
2.
50 yaşındaki geminin çürüme sonucu, tehlikeli maddenin
denize karışmasını engelleyecek tedbirler
alınmış mıdır?
3.
Geminin Türk karasularından çıkarılması için girişimde
bulunulmuş mudur?
4.
Geminin zehirli ve çevre kirliliğine yol açacak yükünün boşaltılıp
imha edilmesi mümkün müdür?
5.
Yükün gerçek sahibi ülkeye iadesi neden yapılamamaktadır?
6.
Yukarıdaki soruları kapsayan 19.02.2003 tarihinde Çevre
Bakanı İmdat Sütlüoğlu'na tevcih ettiğim sözlü soru
önergemden sonra sorunun çözümüyle ilgili ne tür gelişmeler
olmuştur?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Ali
Cumhur Yaka
Muğla
18
yıl önce içindeki yakıt ile Muğla'nın Fethiye körfezinde
batan Fiorita adlı geminin, içindeki yakıt ve depolarının
çürümesi yüzünden ilçemiz körfezinde bir çevre faciası yaratma
ihtimali her geçen gün artmaktadır.
Buna
göre;
1.
Bu geminin kaldırılması için bu güne kadar bakanlığınızın
ya da ilgili diğer bakanlıkların ortak veya ayrı
bir çalışması olmuş mudur?
2.
Geminin kaldırılması için açıldığı
söylenen ihalenin sonucu ne olmuştur ve böyle bir ihale varsa
ihaleyi alan firma bu güne kadar neden bir girişimde bulunmamıştır?
3.
Gemideki çürümenin ve içindeki yakıtın Fethiye körfezine
verdiği zararla ilgili bir bilimsel araştırmanız
var mıdır? Varsa sonuçları nelerdir?
4.
Sözü edilen geminin kaldırılmasının maliyeti
ile herhangi bir çevre faciasında Fethiye körfezinin temizlenmesi
maliyetinin birbirine oranı nedir?
5.
Akdeniz'in incisi ve tertemiz denizleriyle gelecekte çok büyük
bir turizm potansiyeline sahip olan Fethiyemizdeki bu sorunla ilgili
bakanlığınızın şu anda bir çalışması
ve ileriye dönük girişimleri var mıdır? Bu çalışmalarınız
ve projeleriniz nelerdir?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Fahrettin
Üstün
Muğla
Sorular:
1-
Orman mühendisleri oda seçimlerinde bizzat taraf olup Orman Mühendisleri
Oda Başkanı ve Yönetim Kurulunu baskı ve dayatmalarla
size yakın insanlardan oluşturdunuz mu?
2-
Çevre ve Orman Bakanlığında çalışan sendikalı
işçilerin, baskı ve dayatmalarla sendika değiştirmelerine
neden olan idareciler hakkında soruşturma açtınız
mı?
3-
Geçmiş dönemde 2-B uygulamasına karşı çıkan
bu iki sivil toplum örgütünün yönetici ve üyelerini değiştirmekle
2-B uygulamasını yeniden gündeme taşımak mı
istiyorsunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Ali
Cumhur Yaka
Muğla
TCK
görüşmeleri sırasında mecliste yapılan tartışmalar
esnasında yasanın 181 ve 182. maddelerinin I. fıkralarının
iki yıl sonra yürürlüğü girmesinin zararları anlatılmaya
çalışıldı. Yasanın çıkmasından hemen
sonra basına da yansıyan sahillerimizde çok vahim olaylar
meydana gelmeye başladığı malumunuzdur.
Buna
göre;
1.
Büyük uğraşlarla ve mücadelelerle mavi bayrak sahibi
olan plajlarımızı nasıl korumayı düşünüyorsunuz?
2.
Bodrum-Torba Koyu'nda turistik tesislerin basına yansıyan
"Fosseptik ve atık suları denize verme" olayından
sonra burada ne gibi işlem yapılmıştır?
3.
Bu olayda bugüne kadar çevreyi kirletenlere ve katledenlere yapıldığı
gibi, geçiştirilecek midir?
4.
Çevre ve Orman Bakanı olarak hapis cezalarının iki
yıl ertelenmesinden sonra istifa etmeyi düşünüyor musunuz?
5.
Bu ertelemenin AB sürecinde görüşmelere olumsuz yansıyacağı
hususunda görüşünüz nedir?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Vezir
Akdemir
İzmir
İzmir
ili gerek turizm alanında ve gerekse kültürel anlamda önemli
şehirlerimizden biridir. Şehrin ortasında bulunan
çimento fabrikasının çevreye saçtığı kimyasal
atıkların insan sağlığını temelden
etkilemektedir. AB çevre mevzuatında açıkça belirtildiği
gibi, su ve hava kalitesinin temel insan hakkı olduğu gibi
atık yönetiminin etkinleştirilmesi, endüstriyel kirlilik,
stratejik çevresel değerlendirme, kimyasal atıklar çevreyi
ve insan sağlığını temelden etkilemektedir.
1-
Şehrin ortasında kalmış çimento fabrikasının
baca sisteminin günün koşullarına göre filtre sistemi yapılsa
dahi bacadan çıkan kimyasal maddelerin çevre ve insan sağlığına
büyük zararlar verdiği gibi, o bölgede su ve havayı olumsuz
bir şekilde etkilemektedir. Fabrikanın şehir dışına
çıkarılması daha gerçekçi olacağı. Bakanlığınızca,
endüstriyel kirliliğe yol açan bu fabrikanın ıslahı
için bir çalışmanız var mıdır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Osman Pepe tarafından sözlü olarak yanıtlanması hususunda,
gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Halil
Ünlütepe
Afyonkarahisar
1:
Afyonkarahisar'ın Bolvadin ilçesinde bulunan Eber Gölünde
son zamanlarda yoğunlaşan balık, kuş ve ördek ölümlerinin
sebebi nedir? Bu konuda bakanlığınızca araştırma
yapılmış mıdır?
2:
Yakın zamana kadar sazlığı, yüzen adacıkları,
balık avcılığı ve çeşitli kuş türleriyle
ünlü olan bu gölün kendi kaderine bırakılarak bölgedeki
ekolojik yaşamı bitirecek kadar kirletilmesine neden müsaade
edilmiştir?
3:
Eber Gölü çevresinde yaşayan insanlarımızın
sağlığını ve doğal hayatın korunması
konusunda bir çalışma yapılacak mıdır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanlığına
Aşağıdaki
sunulan sorularımın, Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün
96. vd. maddelerine göre Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman
Pepe tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
08.12.2005
Feridun
F. Baloğlu
Antalya
1-
Antalya İlimizde 2003, 2004 ve 2005 yıllarında kaç orman
yangını meydana gelmiştir?
2-
Antalya İlimizdeki orman yangınlarındaki kaybımızın;
a)
İlçelere,
b)Yangın
alanlarına,
göre
dökümü nedir?
3-
Yangın nedeniyle kaybedilen orman alanlarında, Bakanlığınızın
bir ağaçlandırma çalışması başlatılmış
mıdır?
Bu
çalışmaların ilçelere göre kapsam ve uygulama oranı
nedir?
4-
Orman yangınları açısından önem taşıyan
Akdeniz Bölgesi'nde ek önleyici önlemler alınması için bir
hazırlığınız var mıdır?
5-
Türkiye genelinde toplam orman alanı ne kadardır? Son 5
yılda yaşan yangınlardan kaybedilen orman alanının
miktarı ne kadardır? Orman yangınlarının
çıkış nedenleri nelerdir? Son üç yılda hangi bölgelerde,
ne kadar ağaçlandırma çalışması yapılmıştır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. 16.10.2006
Vezir
Akdemir
İzmir
Gediz
Nehri, Gediz Havzası için çok önemli bir ögedir. Ama, gün geçtikçe
Gediz Nehrinin kirliliği artmaktadır. Artık tarım
sektöründe kullanılmayacak duruma gelmiştir. Çevreye zehir
saçmaktadır.
1.
Gediz Nehrini kirleten Organize Sanayi Bölgeleri arıtma tesisleri
çalıştırılmamaktadır. Arıtma tesislerinin
tam teşekküllü çalıştırılmaları için ne
tür önlemler almayı düşünüyorsunuz?
2.
Gediz Nehri birkaç ilimizin sınırlarını geçerek
İzmir'de denize dökülüyor. Gediz Nehri en fazla hangi ilimizi
kirletiyor? Tespitleriniz var mı? Varsa önlem almayı düşündünüz
mü?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. 16.10.2006
Vezir
Akdemir
İzmir
İzmir
ili Foça ilçesinin bölgede özel bir doğa zenginliği vardır.
Deniziyle, doğanın zenginliğiyle şirin bir ilçe
konumundadır. Doğa harikası korunması içinde bazı
bölgeler koruma altına alınmaktadır.
1.
Foça-Yeni Foça arasıdaki kıyı kesiminde Akdeniz foku
doğal yaşam ortamının mutlak koruma altında
tutulması için özel bir çalışmanız var mıdır?
2.
Bu bölgenin koruma altına alınması için nasıl bir
kaynak oluşturmayı düşünüyorsunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
16.10.2006
Vezir
Akdemir
İzmir
Organize
Sanayi Bölgelerindeki arıtma tesislerinin sağlıklı
çalıştırılmamasından Nif Çayının
kirlenmesi çevre sağlığını etkilemektir.
1.
Nif Çayının temizliğinde süreklilik sağlanması
için Organize Sanayi Bölgesi arıtma tesisinin ve ön arıtma
tesislerinin işletilmesine özen gösterilmesi için ne tür önlem
almayı düşünüyorsunuz?
2.
Arıtma tesisini çalıştırmayan fabrika sahiplerinden
parasal cezalar alındı mı? Alındıysa miktarı
ne kadardır?
BAŞKAN
- Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Sayın
Bakan on iki tane soruyu cevaplandıracaktır. Sayın Bakanın,
her soruya beş dakika ayrıldığını düşünürsek,
bir saat süre hakkı vardır. Ama, Sayın Bakanım, sözlü
sorular için ayırdığımız süre de bir saattir.
Bunu, takdirlerinize, bilgilerinize arz ediyorum. Size, şimdi
elli dakikalık süre veriyorum.
Soruları
cevaplandırmak üzere, Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman
Pepe. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın
Bakanım buyurun.
ÇEVRE
VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün'ün
Bakanlığımda yapılan atamalarla alakalı sorusunu
cevaplandırıyorum: Bakanlığımda yapılan
toplam personel ataması 9.449 adettir, 38 kişi vekâleten görevlendirilmiştir.
İdari görevlerde, idarecilerden başka yerlerde görevlendirilen
7 kişi vardır. Zorunlu nedenlerle 113 personel görevinden
alınmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla Milletvekili
Sayın Ali Cumhur Yaka'nın, Muğla'nın köylerindeki
inşaat yasağıyla alakalı sorusunu cevaplıyorum:
Özel çevre koruma bölgelerinde kaçak yapılaşmanın önlenmesi
ve vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesiyle
alakalı olarak planlama çalışmaları yapılmaktadır.
Bakanlığımın bağlı kuruluşu olan
Özel Çevre Koruma Kurulu marifetiyle, bölgede, vatandaşlarla
karşılıklı olarak toplantılar yapılıp
meseleye ortak aklın eşiğinde, ışığında
çözüm üretilmektedir.
Yine,
Jandarma Genel Komutanlığıyla alakalı yapılmış
bir protokolün ne zaman bittiği, uzatılıp uzatılmayacağı
soruluyor. Söz konusu protokol, 09/04/2004 tarihinde yürürlükten
kaldırılmıştır.
Hatay
Milletvekili Sayın Abdulaziz Yazar'ın, İskenderun
Körfezi'nde demirli bulunan tehlikeli madde yüklü bir gemiyle alakalı
sormuş oldukları soruyu cevaplıyorum: Geminin mevcut
fiziki durumunun, bazı teknik aksaklıklara karşın,
normal olduğu belirtilmiştir. "Geminin Türk kara sularından
çıkarılmasıyla alakalı herhangi bir işlem yapılmış
mıdır?" diye bir soru var. Atık yükün İspanya'ya
iadesiyle ilgili olarak Lafarge Şirketinden 1,5 milyon dolar
tahsil edilmiş, bugüne kadar gemide bulunan 2.200 ton atıktan
yüzde 35'i çıkarılmıştır. Bunun içinde krom 6
dediğimiz 3,1 kilogram -total olarak- tehlikeli atık vardı.
Sadece, geminin cidarlarında taşlaşmış vaziyette
olan kısmı kalmıştır, diğerleri çıkartılmıştır.
İçindeki atıklar boşaltıldıktan sonra bertaraf
edilmesi mümkündür. Bu konuyla alakalı, Orta Doğu Teknik
Üniversitesi, TÜBİTAK ve bu konuda uzman olan üniversitelerin
gerekli birimlerinden ve hocalardan, uzmanlardan kurulu heyetin
yapmış olduğu tespitler doğrultusunda, Bakanlığımız
konuyu hem uluslararası boyutuyla hem de kendi millî mevzuatımız
açısından takip etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla Milletvekili
Sayın Ali Cumhur Yaka'nın, Muğla Fethiye'de çevre kirliliğine
neden olan batık bir gemiye ilişkin sorusunu cevaplıyorum:
1987 yılında batan TSS Fiorita isimli Bahama bandıralı
yolcu gemisi, çıkarılma işlemleri için Hazineye devredilmiştir.
Diğer
soruların cevabı:
Kirliliği
önleyici tedbirler alınmıştır. Söz konusu geminin
çevreye zarar vermeden denizden çıkarma işlemleri yapılabilecektir.
Bu konuyla ilgili olarak yönetmelik çıkarılmış
ve Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla Milletvekili
Sayın Fahrettin Üstün'ün, orman mühendisleri oda seçimlerini
ve Bakanlıkta çalışan işçilerin sendikalarıyla
alakalı sormuş olduğu soruyu cevaplıyorum: Orman
Mühendisleri Odası ve işçi sendikaları seçimlerine,
Bakan olarak, Bakanlık olarak taraf olmamız söz konusu değildir.
Çünkü, bu işçilerin, mühendislerin, kendi meslek örgütleri ve
sendikalarını seçme, en demokratik haklarıdır.
Bu konuda, kendilerine -arkadaşlarımızın- herhangi
bir baskı yapmamız söz konusu değildir.
FERAMUS
ŞAHİN (Tokat) - İşçiler Hak-İş'e kendiliğinden
mi geçti?
ÇEVRE
VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Bakanlığımız
müfettişlerince...
HÜSEYİN
EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Bakan, sendikalardan
istifa ettirdiler o insanları.
ÇEVRE
VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) -
arkadaşlarımızın
endişelerini, kaygılarını yerinde tetkik etmek
için yapılan incelemeler sonucunda, sendika üyelerine baskı
veya dayatma yapıldığına dair iddiaların
asılsız olduğu sonucuna varılmıştır.
HÜSEYİN
EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Asılsız değildir Sayın
Bakan, bizzat istifa ettirdiler.
ÇEVRE
VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - 2/B uygulamasıyla ilgili
çalışmalarımızın, Orman Mühendisleri Odası
veyahut da sendika seçimleriyle alakalı herhangi bir ilgi ve
alakası mevcut değildir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla Milletvekili
Sayın Ali Cumhur Yaka'nın, Türk Ceza Kanunu'nun 181 ve 182'nci
maddelerinin yürürlüğe girmesiyle alakalı sormuş oldukları
soruyu cevaplıyorum: Bakanlığımız birimlerince
sürekli olarak denetlenmekte ve taahhütlerini yerine getirmeyenler
hakkında gerekli yasal işlemler yapılmaktadır.
Fartur Yatırım Limitet Şirketine ait otel inşaatının
bodrum katında, yer altından döşenen plastik boru sökülerek
deniz bağlantısı iptal edilmiştir, şirkete ve
Bodrum Belediye Başkanlığına idari para cezası
uygulanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ceza Kanunu'ndaki
çevreyle alakalı yapılan düzenlemeler, ilk olarak bizim
Hükûmetimiz zamanında yapılmıştır. 181 ve
182'nci maddelerin tamamının ertelenmesi söz konusu değildi,
bu kamuoyunda yanlış anlaşılan bir husustu. Yani,
181 ve 182'nci maddelerin birden çok fıkrası var, fıkraların
bir kısmı ertelenmişti, bir kısmı ertelenmemişti,
bunun altının çizilmesinde fayda görüyorum.
Bir
başka husus da şudur: Ülkemizde 3.225 belediyenin ancak
310'unda standartlara uygun kanalizasyon şebekesi, 127 adedinde
de atık su arıtma tesisi mevcuttur. Yasanın ertelenmesinin
AB süreciyle herhangi bir ilgisi ve alakası söz konusu değildir,
olumsuz etkisi de söz konusu değildir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir Milletvekili
Sayın Vezir Akdemir'in İzmir çimento fabrikasının
çevreye verdiği zarara ve alınacak önlemlere ilişkin
olarak sormuş olduğu soruyu cevaplıyorum: Her iki
işletmenin de (A) grubu emisyon izni bulunmaktadır. Çevreye
verdiği zararlar tespit edildiğinde gerekli yasal işlemler
yapılacaktır. Ancak, bu fasıldan şunu ifade etmek
istiyorum: Türkiye, çimento, demir-çelik, kimya gibi sektörlerde,
ki, bu sektörler yoğun çevre kirliliği riski taşıyan
sektörlerdir
Bu sektörlerle alakalı olarak Bakanlığımızın
çıkartmış olduğu Çevre Kanunu, yine, çıkartmış
olduğumuz yönetmeliklerle konuyu yakından takip ediyoruz.
Maalesef, geçmişte şehirlerimiz küçükken, şehirlerin
yakın mesafede kurulmuş olan çimento fabrikaları, bizim
iktidarımız sürecinde bize ilave kapasite artırımı
için geldiklerinde -ÇED süreciyle alakalı söylüyorum- şehir
içerisinde veyahut da şehir civarında hava kirliliği
riski oluşturması söz konusu olabilecek olan tesislere
ruhsat verilmemekte, ÇED verilmemekte, yenilerin kurulmasına
da müsaade edilmemektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Afyonkarahisar Milletvekili
Sayın Halil Ünlütepe'nin, Eber Gölü'nde çevre sorunlarıyla
alakalı sorusunu cevaplıyorum: Bölgede, kuş ya da diğer
hayvan türleriyle ilgili hiçbir ölüm vakasına ve anormal bir duruma
rastlanılmamıştır. Çevre Kanunu ve Su Kirliliği
Kontrolü Yönetmeliği çerçevesinde, gerekli önlemler
alınmaktadır. Bölgede yapılacak havza koruma planıyla,
çevresel değerler açısından daha verimli sonuçların
alınması sağlanacaktır. Şu anda bu planın
çalışması bitme aşamasına gelmiştir. Bunun
altını da, burada çizmiş oluyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya Milletvekili
Sayın Feridun Baloğlu'nun, orman yangınlarıyla
alakalı sorduğu soruları cevaplıyorum: Antalya
ilimizde, 2003, 2004, 2005 yıllarında 715 adet orman yangını
meydana gelmiştir.
Sayın
milletvekilleri, AK Parti Hükûmetinin kurulması, bildiğiniz
gibi, 18 Kasım 2002 tarihidir. Bizim güvenoyu aldığımız
tarih, 28 Kasım 2002'dir. 2003, 2004, 2005 ve 2006 yıllarında,
toplam olarak, orman yangınlarında, Türkiye'nin tamamında
kaybetmiş olduğumuz miktar, değerli arkadaşlar,
dört yılın ortalaması 5.200 hektardır. Bizden önceki
on yılın ortalaması 14.200 hektardır. Yani, burada,
Bakanlığımızın çalışanlarının
ve sivil toplumun da bu konudaki vermiş olduğu destek, moral,
motivasyon açısından, arkadaşlarımız, böyle
güzel bir başarıya imza atmışlardır.
Sayın
milletvekilleri, herkesin şunu çok iyi bilmesini arzu ediyorum,
bu vesileyle, kamuoyunu da bu hususta aydınlatmak istiyorum:
Türkiye'de, yanan orman alanları hiçbir surette yapılaşmaya,
site yapılmasına, özel mülkiyete, tarla yapılmasına,
bağ yapılmasına, herhangi bir şekilde Anayasa'mız
ve yasalarımız müsaade etmemektedir. Anayasa'nın ve
yasaların bize vermiş olduğu bu görevi de, benden önceki
bakan arkadaşlarım yerine getirdiği gibi, biz de noksansız
olarak yerine getiriyoruz. 2003, 2004, 2005, 2006 yılları
içerisinde yanan orman alanlarının tamamı ağaçlandırılmıştır.
2006 yılı içerisinde yanan orman alanlarının tamamının
-aynı gün, Balıkesir Ayvalık ilçesinde başlatmış
olduğumuz toplu ağaçlandırma kampanyasıyla tamamının-
ağaçlandırılması söz konusu olmuştur.
Şunu
çok rahatlıkla ifade etmek istiyorum ki, biz, 2006 yılı
içerisinde, 365 bin hektar ağaçlandırma ve erozyonla mücadele
çalışmasını yaptık. Kaybetmiş olduğumuz
orman alanı, orman yangınlarında kaybetmiş olduğumuz
miktar -2006 yılından bahsediyorum- bu sene, yaz aylarının
fevkalade olumsuz hava koşullarına rağmen 7 bin hektar
civarında kalmıştır. Hem 7 bin hektar ağaçlandırdık
hem de 365 bin hektar ağaçlandırma ve erozyon mücadelesi yaptık.
7 bin-360 bin
50 katından daha fazlasını da ekstra olarak
yaptık. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Orman
yangınlarıyla alakalı olarak, Akdeniz ve Ege Bölgesi'ndeki
ormanlarımızın çok önemli bir kısmının orman
yangın riskine açık olduğunu biliyoruz. Bu konuyla
alakalı helikopter, uçak, arazöz, iş makinesi takviyelerini
yaparak 2007 yazında daha başarılı bir kampanya
yürüteceğimizi, burada, siz değerli milletvekili arkadaşlarımla
paylaşmak istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir Milletvekili
Sayın Vezir Akdemir'in Gediz Nehri'ndeki kirlilikle alakalı
soru önergesini cevaplıyorum. Gediz'i etkileyen üç ilimizde
arıtma tesisleri için gerekli adımlar atılmıştır.
Uşak'ta 1 tanesi evsel, 2 tanesi organize sanayi bölgesinde
olmak üzere 3 adet arıtma tesisi tamamlanmıştır.
Bunların 3'ü de son üç yıl içerisinde başlamış
ve tamamlanmış olan arıtma tesisleridir. Manisa'da 2
adet arıtma tesisi de çalışmaktadır.
Ege
Bölgesi'yle alakalı olarak şunu söylemek istiyorum ki, öncelikli
olarak Akdeniz, Ege ve Karadeniz Bölgesi'ndeki illerin atık su
arıtma tesislerinin yapılmasıyla alakalı olarak,
Bakanlığımız, kendi sınırlı imkânlarıyla
ve diğer bakanlıkların imkânlarını da seferber
ederek bu konuda bir eylem planı yürürlüğe koyduk. Takdir
edersiniz ki, Türkiye'deki bütün illerin, bütün belediyelerin,
bir yıl içerisinde veyahut da birkaç yıl içerisinde bütün
atık su arıtma tesislerinin yapılması söz konusu
değildir. Çünkü, bunlar, ciddi maliyetler isteyen projelerdir.
Organize sanayi bölgeleriyle alakalı çok rahatlıkla
şunu söyleyeyim: Çevre Kanunu'ndan doğan yetkimizi kullanıyoruz
ve organize sanayi bölgelerine tanımış olduğumuz
süre içerisinde, bütün organize sanayi bölgeleri, Türkiye'nin tamamında
atık su arıtma tesislerini tamamlayacaktır. Organize
sanayi bölgelerinde, atık su arıtma tesisi yapılmamış
olanlara, yapmış olduğumuz yazılı uyarılarımız
var. Ayrıca, atık su arıtma tesisi var, ama, organize sanayi
bölgesi kapasitesi, kuruluş kapasitesi daha önceki öngörülenin
birkaç katına çıktığı için, kurulmuş olan
atık su arıtma tesisi, fonksiyonel olma özelliğini kaybediyor.
Sadece teftişte "bizim, işte, bir arıtma tesisimiz
var" demek durumunda oldukları için, oralarda da gerekli
ölçümleri yapıyoruz; hem cezai uygulama yapıyoruz
Elbette
ki, bizim, işimiz gücümüz organize sanayi bölgelerine, sanayicilere
ve hatta belediyelere ceza kesmek değildir. Biz, meselenin çözümünün
nasıl olacağını, organize sanayi bölgesindeki
veyahut da anorganize bölgelerdeki sanayicilerle birlikte Türkiye'nin
dört bir tarafında meslek örgütleriyle veyahut da kurumun temsilcileriyle
Ankara'da veyahut da bölgesel olarak yapmış olduğumuz
toplantılarda, bu meselenin Türkiye'nin çevre sağlığı,
insan sağlığı açısından son derece önemli
olduğunu, sürdürülebilir çevre kalitesi açısından
bu işin fevkalade elzem olduğunu ve bununla alakalı
Avrupa Birliği imkânlarının kullanılması,
Türkiye'deki bizim Bakanlığımızın imkânlarının
kullanılması, İller Bankasının kredi imkânlarının
kullanılması dâhil, bu konuyla alakalı Hazine, bu konuyla
alakalı Devlet Planlama Teşkilatı, tam bir uyum ve koordinasyon
içerisinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Çünkü, bizim hedefimiz şudur: 2014-2015 yıllarına geldiğimiz
zaman, Türkiye, Avrupa Birliğinin giriş standartlarına
erişebilecek adımlarımızı atıyoruz. Avrupa
Birliğiyle alakalı olarak, biz, kendi hedeflerimizi tayin
ettik. Bu konuyla alakalı, yıllık, takribi ne kadar yatırımı
Bakanlık olarak ve bütün bakanlıklar olarak yapabileceğimizi
ne kadarını yerel yönetimlerin ne kadarını da sanayinin
yapabileceğini, biz, tarafların, yani, aktörlerle, bu
işin sorumlularıyla tam bir uyum içerisinde, anlayış
içerisinde götürüyoruz. Bunun için, takribi olarak, Türkiye'nin
harcaması gereken rakam -bütün çevre problemlerini AB'nin giriş
standartlarına getirebilmesi için- 30 milyar euroluk bir rakam
söz konusudur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir Milletvekili
Sayın Vezir Akdemir'in, İzmir'in Yenifoça kıyı bölgesinde
koruma altına alınmasıyla alakalı sorusunu cevaplıyorum:
Değerli milletvekilleri, Akdeniz foklarının Akdeniz'de
yaşam alanlarından birisi de bizim Akdeniz ve Ege Bölgesi'dir.
Nesli tükenme durumuyla karşı karşıya kalmış
olan fokların, bizim sahillerimizdeki üreme alanları, yaşama
alanları, Özel Çevre Koruma Kurumu marifetiyle, bizim Bakanlığımızın
bu konuda ortaya koymuş olduğu kararlılık
doğrultusunda, buralar "özel korunan alanlar" statüsüne
kavuşturulmuştur. Ülke genelinde beş alan, öncelikli
fok koruma alanı olarak belirlenmiş, bölgenin korunması
için tahsis edilen ödenekler de kullanılmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir Milletvekili
Sayın Vezir Akdemir'in Nif Çayı'ndaki kirliliğin önlenmesiyle
alakalı sorusunu cevaplıyorum.
Değerli
milletvekilleri, en mükemmel kanunu da çıkarsak, en mükemmel
denetleme mekanizmalarını da getirseniz, bireylerin
çevreyle alakalı hassasiyetlerini geliştirmedikçe, bunu,
her bireyin kendi meselesi hâline, kendi derdi hâline getirmedikçe,
"ne yapalım, bunu bakanlık yapsın, ne yapalım,
bunu belediye yapsın, ne yapalım, ödenek gönderilsin"
anlayışı sürdüğü müddetçe, çevreyle alakalı
hassasiyetlerimiz, kolektif bilincimiz çağdaş düzeye
erişmedikten sonra Türkiye'nin ne Nif Çayı'nda ne de bir
başka yörede, beldedeki, bölgedeki çevre sorunları elbette
ki çözülemez. Ama burada, bizim işimiz, çıkardığımız
kanunları ve yönetmelikleri kimsenin gözünün yaşına
bakmadan uygulamaktır.
İşte,
bu fasıldan olmak üzere, Nif Çayı'ndaki durumla alakalı
mahallî çevre kurulu kararları doğrultusunda gerekli önlemler
alınmaktadır. Doğru, bazı sanayi tesislerinin
Nif Çayı'na atıklarını bıraktığını
tespit ettik. Onlara da -ki, bu firma sayısı ondur- bir seferde
307 milyar ceza tatbik ettik.
Şimdi,
yeni Çevre Kanunu'nun para cezalarıyla alakalı sanayicinin
pek çok yerde bizim karşımıza çıkarmış olduğu
husus, bu para cezaları son derece ağırdır. Bu para
cezaları yetersizdi, yeni kanunla bunları gerçekten caydırıcı
hâle getirdik. Yani, şimdi Nif Çayı'na, aynı şekilde,
atık bırakmak isteyen fabrikaya, bir ceza tatbik ediyoruz,
iki ceza tatbik ediyoruz, devam ederse, ondan sonra da kapatmaya kadar
gidiyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sabrınızdan, ilgi
ve alakanızdan dolayı teşekkür ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, şu anda soruları cevaplandırılmış
olan arkadaşlarımızdan sisteme girmiş olanların
ekranda isimleri görünen arkadaşlara kısa bir açıklama
için söz vereceğim. Her arkadaşıma vermiş olacağım
süre sadece iki dakikadır. Bunu eşit olarak kullanacağım.
Sürenin tamamlanmasına az bir vakit kaldı. Arkadaşlarımızın
mikrofonu otomatik olarak kesileceği için, konuşmalarını
iki dakikaya göre ayarlamalarını istirham ediyorum.
Buyurun
Sayın Ünlütepe.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın
Bakana da, açıklamaları için teşekkür ediyorum. Bu bölgeyle
ilgili Akşehir Eber Gölleri Sulak Alan Yönetimi Projesi'ne de
gösterdiği ilgiden dolayı teşekkür ediyorum. Yalnız
bu bölgede, sormuş olduğum sorularda belirttiğim gibi,
balık, kuş ve ördek ölümleri olmaktadır. Bunun kaynağı
ise, gün geçtikçe suları çekilen bir göl, çevredeki sanayi kuruluşlarının
atıkları göle gitmektedir, bunlar ise ölüme sebep olmaktadır.
Hâlbuki, burası, RAMSAR Sözleşmesi'ne göre 33 nolu önemli kuş
alanlarından birisidir. Buraya ilgi gösterildiği anda,
bu bölge hem kazanılmış olacak hem civar köylerdeki balıkçılıkla
ve kamışla ilgilenen çiftçilerin bir kazanç kapısı
kapatılmamış olacaktır.
Gösterdiğiniz
ilgiye tekrar teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.
Sayın
Akdemir
VEZİR
AKDEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, çok teşekkür
ediyorum.
Sayın
Bakanıma, öncelikle sorularımıza cevap verdiği
için çok teşekkür ediyorum, ama, cevapları yeterli bulamadık.
Sayın
Bakanım, özellikle, yani, sanki "bizim dönemimizde yapılmamış
da, biz ne yapalım" düşüncesi bence uygun değildir.
Özellikle İzmir'deki çimento fabrikaları çevresine büyük
zarar vermektedir. Yani, kanımca sadece Bakanlığınızın
görevi, yeni açılacak olan tesislere ruhsat vermek değildir.
Gerçekten o çevreye büyük zararlar veren bu tesisin çözümü ne olabilir?
Bununla ilgili çözüm bulmanız gerektiğini düşünüyorum.
Diğer
bir sorum ise, Nif Çayı'nın, mesela, kirliliğiyle ilgili.
Özellikle Nif Çayı'nın
BAŞKAN
- Sayın Akdemir, ya mikrofona çok yakın duruyorsunuz veya
uzak duruyorsunuz, çünkü, sesiniz tam anlaşılmıyor buradan.
VEZİR
AKDEMİR (İzmir) - Teşekkür ederim.
BAŞKAN
- Evet, buyurun.
VEZİR
AKDEMİR (İzmir) - Diğer bir sorunun cevabı ise Nif
Çayı'yla ilgili. Nif Çayı, şu anda, gerçekten, yani, söylemekle
değildir, orada yağ mı akıyor, katran mı akıyor,
ne olduğu belirsiz sular akmaktadır. O nedenle, büyük zarar
vermektedir çevreye, özellikle canlılara. Sadece orada ceza
kesmeyle çözüm olamayacağına inanıyorum.
Diğer,
Gediz Nehri de aynı şekildedir. Yani, siz o kadar basit anlattınız
ki Sayın Bakanım, işte, dört tane tesis yapılıyor,
arıtma tesisleri yapılıyor. Dört tane arıtma tesisinin
yapılmasıyla Gediz Nehri kurtulmuyor. Özellikle Menemen
Ovası'nın orada, bırak artık yani canlının,
bitkinin dahi hiçbir şekilde yaşamadığını
görüyoruz. Buna da köklü bir çözüm üretilmesi lazım diye düşünüyorum.
Yine,
Foça'daki Akdeniz fokuyla ilgili görüşlerinize yine katılmıyorum.
O Akdeniz foku
Oradaki çevre özel koruma belgesi, sizin döneminizde
değil sizden önceki dönemlerde yapılmıştı.
Ama, oradaki bakımla ilgili yeterli bulamıyoruz. Oraya
daha fazla bakımla ilgili ödenek aktarılmasını
düşünüyor musunuz diye sormuştum, bu konuda gerekenin yapılması
için.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Akdemir.
Sayın
Yaka
ALİ
CUMHUR YAKA (Muğla) - Sayın Bakanım, verdiğiniz
bilgiler için teşekkür ederim. Ancak, Özel Çevre Koruma Kurulunun
kontrol ettiği bölgelerdeki köylerde imar durumu, imar planları
hâlâ sıkıntı yaratmaktadır. Bugüne kadar hiçbir
köyde imar planı uygulanamamıştır. 2006 yılının
temmuz ayında yapılaşma konusu ikinci defa ele
alındığında yeni bir yönetmelikle, biraz rahatlama
getirilmesine rağmen, daha sonra Marmaris'te yapılan
"Kırsal Alanda Planlama" adlı toplantıya ben
de katıldım, fakat, bugüne kadar ondan da bir netice
alınmadı.
Bir
de, Özel Çevre Koruma Kurulu bu konuda çok bölge kontrol etmesine
rağmen, çok yakından ilgilendiğim için biliyorum, personelde
yetersizlik vardır. Gelen konular, bütün imar planları, belediyelerden,
köylerden gelen tüm konular bu Kurul tarafından cevaplandırıldığı
için bazı gecikmeler olmaktadır. Ancak, Kuruldaki arkadaşların
iyi niyetine inanıyorum. Bu planlama konusu
Hâlâ, Muğla
bölgesinde, sadece Özel Çevre Koruma Kurulu içerisindeki 3.500 vatandaşımız
şu anda yapılaşmadan cezalıdır. Bunların
yüzde 95'i de köylerde yaşayan, bu bölgede yaşayan insanlardır.
Bu bölgeyi korurken vatandaşlarımızı mağdur
etmememiz gerekiyor. Buna bir an önce çözüm bulunması herhâlde
sizin de isteğiniz diye düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Yaka.
Sayın
Baloğlu
FERİDUN
FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan teşekkür
ediyorum.
Ben,
bu soruyu sorarken şunu beklemiştim Sayın Bakan: Antalya,
orman yangınları açısından çok hassas bir bölge.
İki nedenle hassas: Birincisi, arazinin yüksek değeri nedeniyle
önem taşıyor. İkincisi, bir turizm bölgesi. Bu nedenle,
orman yangınlarının getireceği turizm açısından
da olumsuzluklar var. Ama, verdiğiniz yanıtlar bu çerçeveyi
tam olarak sunmadı.
Şimdi,
Antalya'da -soruyu sorarken üzerinde durduğum en önemli husus,
bu nedenlerin dışında- araç yetersizliği ve personel
yetersizliğiydi. Bu, genel bir yetersizlik olabilir, ama, Antalya'nın
özel şartları daha hassas davranılması gerektiğini
düşündürüyor bana. Bu konuda ek bir önlem alıp almayacağınızı
öğrenmek istemiştim. Çünkü, ben, iki orman yangınına
da diğer milletvekili arkadaşlarımla birlikte gittim,
birine Sayın Genel Başkanım Deniz Baykal da katıldı.
Ormandaki yangının sürdüğü anda gözlemlerimiz oldu.
Oradaki personelin gösterdiği olağanüstü çabayı, özveriyi,
yurtseverliği hepimiz tabii takdir ediyoruz, ama, nihayet insanın
gücü sınırlı. Bunu teknik imkânlarla desteklemek gerektiğini
düşünüyorum. Oysaki, havadan müdahalede yeterli olunmadığını
gördüm. Bu konuda ek bir önlem alınıp alınmayacağını
öğrenmek istemiştim.
İkincisi,
2006'da tüm Türkiye'de yanan ormanlar 7 bin hektarsa, tabii çoktur,
üzücüdür, ama, gittikçe azalmakta oluşu da -sizin ifadenizden
anlıyorum- sevindirici bir gelişmedir. Ama, Antalya bölgesindeki
asıl felaketin, yangından daha büyük felaketin 1.500'ü
aşan noktadaki taş ocakları olduğunu düşünüyorum.
Sizin bu konuda da duyarlılık göstermenizi bekliyorum,
göstereceğinizi umuyorum. Çünkü, Antalya'nın 1.500 noktasında
-hatta 1.500'ü çok aştığı söyleniyor şu anda-
ormanlara yönelik bir taş ocağı tahribatı var. Bunu
da bir arada düşünürsek, Antalya'ya biraz daha özenli yaklaşılması
gerektiğini söylemek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Baloğlu.
Sayın
Üstün, buyurun.
FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanımın verdiği bilgilerden şunu da sormak istiyorum:
Müsteşar yardımcısı, genel müdür, genel müdür yardımcısının
kaçı çevre ve orman konusunda branş sahibidir?
İşçilerin
sendika değiştirmeleri sizin zamanınızda olmamış
mıdır?
Ayrıca,
Orman Mühendisleri Odası Başkanı -müdahale edilmediğini
söylüyorsunuz- sizin milletvekilinizin bir akrabası değil
midir?
Şu
an Muğla'da, özellikle taş ve maden ocaklarında kesilen
çamlardan ve sayısından haberiniz var mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Üstün.
Sayın
Kılıç, buyurun.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle
Sayın Bakana cevabı için teşekkür ediyorum; ancak, Sayın
Bakanın vermiş olduğu cevapları, şahsen, benim
sorumun cevabı olarak ben algılamadım. Ben şöyle
sormuştum: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
ABD'ye giderken parmak izleri ve fotoğraf kayıtlarının
alınması durumunda, Türkiye Cumhuriyeti de aynı uygulamayı
Amerika'ya yapacak mı diye sormuştum. Çünkü, maalesef, özellikle
AKP döneminde uluslararası ilişkilerde gerek ABD'den gerekse
Avrupa Birliğinden gelen bizim vatandaşlarımıza
karşı uygulanan yanlış uygulamalar bir cevap bulamıyor.
En basitinden gümrük birliği konusunda da. Gümrük birliği
uygulaması AB'yle sürüyor. Ancak, mallar serbestçe dolaşıyor,
AB ülkelerinin vatandaşları rahatlıkla geliyorlar
bizim ülkemizde ticaret yapıyorlar, mallarını satıyorlar,
pazarlıyorlar; ancak, bizim tüccarlarımız, bizim, mallarını
pazarlayacak esnafımız AB'ye gidebilmek için vize almak
zorunda kalıyor. Yani, benim bildiğim, uluslararası
ilişkilerde karşılıklılık esası uygulanması
gerekir. Yani, her şeyi onlar talep edecekler, onlar yapacaklar;
ancak, biz onların yaptıklarına karşı bir cevap
veremeyeceğiz! Yani, Türkiye Cumhuriyeti bu durumda olmamalı,
daha onurlu, daha dik bir dış politika izlememiz gerektiğini
düşünüyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, ek bir açıklama yapacak mısınız?
ÇEVRE
VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Buyurun.
ÇEVRE
VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarımızın sorularını
ben cevaplamaya çalıştım; fakat, kendilerine, sorularının
cevaplarını daha tafsilatlı bir şekilde yazılı
olarak göndereceğim.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Buyurun
efendim.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Aslında, vermiş olduğum cevapta Sayın
Milletvekili Arkadaşımın sorduğu sorunun cevabı
vardı. "Biz de Amerikan vatandaşlarına vize uyguluyoruz."
demiştim. Ancak, onların, kendi ülkelerine gelen diğer
ülke vatandaşlarına uygulamış olduğu ve bizce
kabul edilemez bazı uygulamaları, Türkiye olarak biz, ne
Amerikan vatandaşlarına ne başka insanlara uygulamıyoruz.
Onlar bir yanlışlık yaparsa, biz de aynı yanlışlığı
yapmanın doğru olmadığı kanaatindeyiz.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, sözlü soruların cevaplandırılması
işlemi tamamlanmıştır.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.14
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.30
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN
- Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 47'nci Birleşimi'nin İkinci Oturumu'nu
açıyorum.
Gündemin
"Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.
Alınan
karar gereğince, bu kısmın 298'inci sırasında
yer alan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri
İzmir Milletvekili Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili
Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Batı Trakya Türk
azınlığının içinde bulunduğu durum konusunda;
313'üncü sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili
İnci Özdemir ve 32 milletvekilinin, Batı Trakya'daki Türk
azınlığın sorunları ile Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu Heyetinin bölgedeki temas ve incelemeleri konusunda
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük'ün 102 ve 103'üncü maddeleri
uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin
önergelerinin birlikte yapılacak ön görüşmesine başlıyoruz.
VI. - GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS
ARAŞTIRMASI
A) ÖN GÖRÜŞMELER
1.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali Topuz
ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Batı Trakya Türk azınlığının
içinde bulunduğu durum konusunda genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/28)
2.- İstanbul
Milletvekili İnci Özdemir ve 32 milletvekilinin, Batı
Trakya'daki Türk azınlığın sorunları ile AB
Uyum Komisyonu Heyetinin bölgedeki temas ve incelemeleri konusunda
genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/33)
BAŞKAN
- Hükûmet? Burada.
Genel
görüşme önergeleri, sırasıyla, Genel Kurulun 9/5/2006
tarihli 99'uncu, 30/6/2006 tarihli 123'üncü birleşimlerinde
okunduklarından tekrar okutmuyorum.
İç
Tüzük'ümüze göre genel görüşme açılıp açılmaması
hususunda sırasıyla Hükûmete, siyasi parti gruplarına
ve önergelerdeki birinci imza sahibine veya onların göstereceği
bir diğer imza sahibine söz verilecektir.
Konuşma
süreleri, Hükûmet ve gruplar için yirmişer dakika, önerge sahipleri
için onar dakikadır.
Hatiplerin
konuşma sürelerine itina göstermelerini istirham ediyorum.
Şimdi,
söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
İlk
söz, Hükûmet adına, Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Abdullah Gül; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Samsun Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın
Haluk Koç; Anavatan Partisi Grubu adına, Bitlis Milletvekili
Edip Safder Gaydalı; önerge sahipleri adına, Onur Öymen,
İstanbul Milletvekili.
Şu
anda Başkanlığımıza intikal edilen konuşma
talepleri bunlardır.
İlk
söz, Hükûmet adına, Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Abdullah Gül
Sayın
Bakanım, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın
Bakanım, süreniz yirmi dakika.
DIŞİŞLERİ
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDULLAH GÜL (Kayseri) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Batı
Trakya Türkleriyle ilgili genel görüşme için söz almış
bulunuyorum. Hükûmetimizin görüşlerini burada ifade edeceğim.
Her şeyden önce böyle bir görüşmeyi talep eden arkadaşlarıma
teşekkür ediyorum, böyle önemli bir konunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinde tartışılmasına fırsat vermiş
oldular ve ayrıca, özellikle Cumhuriyet Halk Partisine teşekkür
ediyorum; çünkü, daha önce bu konunun Meclise getirilmesini arzu
etmişlerdi, ricamız üzerine bugüne kalmasını onlar
da kabul ettiler.
Yine,
sözlerime başlamadan önce bir üzüntümüzü de sizlerle paylaşmak
istiyorum. Bugünkü uçak kazasında hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, bütün
ailelerine de başsağlığı diliyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Yunanistan'la 1999 yılında
başlatılan diyalog ve iş birliği süreci çerçevesinde
iki ülke arasında çok yönlü ilişkilerin gerçekleştirilmesini
amaçlamıştık. Bu anlayışla, Türkiye ile Yunanistan
arasında stratejik ortaklık ilişkisi geliştirmeyi
hedefliyoruz. Nitekim, bu yönde önemli adımlar da atılmıştır.
Enerji, ticaret, bankacılık, turizm, ulaştırma gibi
çok çeşitli sektörlerde bölge barışına ve refahına
katkıda bulunacak iş birliği projelerine imza attık.
Bu çabalarımızı sürdürmeye ve sorunlarımıza
diyalog ve iş birliğiyle çözümler üretmeye kararlıyız.
Bugünkü
toplantımızı, Batı Trakya Türk azınlığının
haklarının ileri götürülmesi ve hayatlarının
iyileştirilmesi yolunda bir fırsat olarak değerlendirmek
gerekir. Bu sebeple, toplantımızda bu amacın göz önünde
tutulması gerektiğini düşünüyorum ve inanıyorum
ki, böyle bir toplantının neticesinde, Batı Trakya'daki
Türklerin çektikleri sıkıntılar daha çok dikkate gelecektir
ve onların giderilmesi yönünde de Yunanistan Hükûmeti üstüne
düşenleri daha çok yapacaktır.
Değerli
arkadaşlar, burada bir şeyi de ifade etmek istiyorum: Artık,
bugünkü dünyada, ülkeler, sadece benim sorunumla ben ilgilenirim,
başka ülke ilgilenmez diyemez, hele Avrupa Birliği gibi
bir topluluğa üye olmuş olan bir ülkenin sorunları herkes
tarafından yakından ilgilendirilir. Önemli olan, bunların
yapıcı bir üslup içerisinde ele alınması ve bunların
yapıcı bir üslup içerisinde dillendirilmesidir, bugün
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapmak istediğimiz de aslında
budur.
Batı
Trakya Müslüman Türk azınlığının karşı
karşıya oldukları sorunların çözüme kavuşturulması,
Türk-Yunan ilişkileri gündeminin önemli bir maddesidir. Türk-Yunan
diyaloğu, soydaşlarımızın kişi haklarını
ilgilendiren alanlarda yaşadığı bazı sorunların
aşılmasına da yardımcı olmuştur. Ancak,
Yunanistan'ın, özellikle azınlık hakları olarak nitelendirilebilecek
alanlarda herhangi bir açılım yapmaktan kaçındığı
bilinmektedir. Yunanistan bazı adımlar atmışsa
da, azınlığımıza eşit eğitim imkânları
sağlanması, seçilmiş müftülerin tanınması,
Batı Trakya vakıflarına yönelik ayrımcı uygulamalara
son verilerek, vakıfların yönetimlerinin azınlığa
devredilmesi, azınlığımızın Türk kimliğinin
tanınması ve 19'uncu madde mağduru soydaşlarımızın
haklarının iadesi gibi temel sorunlar hâlen çözüm beklemektedir.
Bir
başka deyişle Yunanistan tarafından ilerleme olarak
nitelendirilen unsurlar, özellikle İskeçe, dağlık
bölgeyi kapsayan gezi rejiminin uygulamada ortadan kaldırılması
ile Türk azınlığına yönelik ayrımcı uygulamalardan
bazılarına son verilmesinden ibarettir. 21'inci yüzyılda
ve üstelik yirmi beş yıldır Avrupa Birliği üyesi
olan bir ülkede bu uygulamaların, kısıtlamaların
mevcudiyetinin izahı da zordur.
Batı
Trakya Türk azınlığı ile ülkemizdeki Rum Ortodoks
azınlığı iki ülke dostluğunun pekiştirilmesinde
köprü rolü oynamalıdır. Azınlığımızı
Türkiye ile Yunanistan'ı ayıran değil, birleştiren
bir unsur olarak görüyoruz. Bu nedenle, Yunanistan'dan, soydaşlarımıza
1913 Atina Anlaşması ve 1923 Lozan Anlaşması gibi
ikili ve çok taraflı uluslararası anlaşmalar ile ilgili
Avrupa Konseyi sözleşmelerinden kaynaklanan haklarını
tanımasını ve azınlığımıza Avrupa
Birliği normlarına uygun ve Avrupa Birliği standartlarında
yaşama koşulları sağlamasını bekliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Yunan hükûmetleri Lozan Anlaşması'nda
kullanılan terminolojiye sığınarak Türk
azınlığı "Müslüman azınlık" olarak
nitelendirmekte, kendilerini "Türk" olarak tanımlamalarına
izin vermemekte, bu konuda yasal engeller çıkarmaktadırlar.
1927 yılında kurulmuş olan ve azınlığın
en eski sivil toplum kuruluşu olan İskeçe Türk Birliği
1984 yılında başlatılan hukuki süreç neticesinde
1995 yılında Yunan Yargıtayınca kapatılmıştır.
Aynı noktadan hareketle, Rodop Türk Kadınları Kültür
Derneğinin kurulması 2005 yılı içinde, Evros
Azınlık Gençleri Derneğinin kurulması ise 2006
yılında Yunan Yargıtayınca yasaklanmıştır.
Ancak, her üç karar da azınlık tarafından Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine taşınmıştır.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Batı Trakya'daki soydaşlarımız,
bildiğiniz üzere, kendi dinî liderleri olan müftülerini kendileri
seçmektedirler. 1913 Atina ve 1923 Lozan Anlaşması'ndan kaynaklanan
bu hakkı kullanan soydaşlarımızın, müftülerini
seçimle belirleme hakkı, 1990'lı yılların başından
itibaren kendilerinden alınmıştır. Buna rağmen,
İskeçe'de ve Gümülcine'de Batı Trakya Türk azınlığı
tarafından seçilmiş müftüler görev yapmaktadır.
Yunan
yönetimlerinin, geçtiğimiz yıllarda seçilmiş müftüler
aleyhinde açmış olduğu ve mahkûmiyetle sonuçlanan davalar
için de, iç hukuk yolları tüketildikten sonra, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine taşınmış
BAŞKAN
- Sayın Bakanım, birkaç saniyenizi rica edebilir miyim.
Arkadaşlar,
lütfen
Sayın Bakanımızı dikkatle dinleyelim sayın
milletvekilleri.
Buyurun
Sayın Bakan.
DIŞİŞLERİ
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDULLAH GÜL (Devamla) -
ve Yunanistan
beş kez bu davadan mahkûm olmuştur. Söz konusu davalar,
İskeçe ve Gümülcine Müftülerinin dinî bayramlar ile kutsal günler
vesilesiyle yayınladıkları mesajlardan yola çıkarak,
seçilmiş müftülerin, atanmış resmî müftülere rağmen
görevi gasbettikleri gerekçesiyle açılmıştır.
Bildiğiniz gibi, Yunanistan tarafından defalarca hapis
cezasına çarptırılan İskeçe Müftüsü Merhum Mehmet
Emin Aga altı ay cezaevinde yatmıştır. Bu vesileyle,
Batı Trakya Türk azınlığının haklı davası
için yıllarca yılmadan, korkusuzca savaşan merhum Müftü
Mehmet Emin Aga'yı bir kez daha rahmetle anmak istiyorum. Yine,
bu vesileyle, Batı Trakya davasının büyük kahramanlarından
Sadık Ahmet'i de rahmetle anıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Avrupa Konseyi Delegeler Komitesi, geçtiğimiz
haftalarda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin seçilmiş
müftüler lehinde verdiği kararı Yunanistan'ın uygulamasını
talep etmiş ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarına
uygun biçimde hareket etmelerini sağlayacak önlemleri ivedilikle
almalarını talep etmiştir. Bildiğiniz gibi, Yunanistan
da Avrupa Konseyinin bir üyesidir. Dolayısıyla, oradaki
Delegeler Komitesinin bu çağrısına, ümit ediyoruz
ki, kısa süre içerisinde uyacaklardır.
9
Eylül 2006 tarihinde vefat eden İskeçe Müftüsü Mehmet Emin
Aga'nın yerine, Batı Trakya Türk Azınlığı
Danışma Kurulu tarafından alınan karar uyarınca
31 Aralık 2006 günü bayram namazı öncesinde camilerde yapılan
seçimler neticesinde Ahmet Mete seçilmiştir. Yunanistan'ı,
diğer alanlarda olduğu gibi dinî özgürlükler alanında
da yürürlükteki anlaşmalar ile Avrupa Birliği ve Avrupa
Konseyi standartlarına uymaya ve bu meyanda Batı Trakya
Türk cemaatinin seçilmiş müftüsünü tanıyarak, Türk
azınlığın arzusu hilafına sürdürdüğü
atanmış müftü uygulamasına son vermeye davet ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, Batı Trakya Türk azınlığı
mensubu olup, Yunan Vatandaşlık Yasası'nın ırkçılık
esasına dayalı 19'uncu maddesinin yürürlükte kaldığı
1955-1998 yılları arasında çoğu soydaşımız
olmak üzere on binlerce kişi Yunan vatandaşlığından
çıkartılmışlardır. Bizzat resmî yetkililerin
geçmişte yaptıkları açıklamalara göre bu rakam
50 bin civarındadır, bizim tahminimize göre de 60 bin civarındadır.
Bu soydaşlarımızın bir kısmı Türk vatandaşlığına,
bazıları ise yaşamakta oldukları Batı Avrupa
ülkeleri vatandaşlığına geçmişlerdir. Ancak,
vatansız statüsünde çok sayıda soydaşımız bulunmaktadır.
Hatta, bazı soydaşlarımızın Avrupa Birliği
müktesebatı hilafına başka bir Avrupa Birliği
ülkesinde çalışırken Yunan vatandaşlığını
kaybettikleri de tespit edilmiştir.
Vatansız
durumdaki soydaşlarımızdan başlamak üzere, söz
konusu maddenin uygulanmasıyla, vatandaşlıktan
çıkartılan ve bu nedenle Avrupa Birliği üyesi ülke vatandaşı
olmaktan kaynaklanan haklarından da yoksun bırakılan
soydaşlarımızın Yunan vatandaşlığına
geri alınmaları Yunanistan'ın yükümlülüğüdür.
Yunanistan'ın bu konuda atacağı adımlarla, Avrupa
Birliği üyesi bir ülkede hukukun üstünlüğü ilkesinin geçerli
olup olmadığı da sınanmış olacaktır.
Bu itibarla, Yunanistan'ın, son dönemde, hâlen ülkede vatansız
statüsünde yaşamakta olan 41 soydaşımızın vatandaşlığının
iade edileceği, 18 başvurunun ise en kısa sürede olumlu
biçimde sonuçlandırılacağı yönündeki açıklamalarını
yeterli görmemekteyiz.
Değerli
arkadaşlarım, azınlığın çözüm bekleyen
en önemli sorunlarından biri de eğitim sorunudur. Yunan yönetimleri,
uzun yıllar boyunca göç ettirmeye, göç etmeyenleri ise asimile
etmeye çalıştığı Batı Trakya Türk
azınlığını eğitim bakımından da
geri bıraktırmaya çalışmaktadır. Bugün, Batı
Trakya azınlık okullarında, mecburi temel eğitim,
Yunanistan'daki dokuz yılın aksine, altı yıldır.
Hâlihazırda nüfusunun yarısı soydaşlardan oluşan
Gümülcine'de 1 azınlık ortaokul ve lise karşılığı
25 Yunan devlet ortaokul ve lisesi, soydaşların nüfusun
yüzde 45'ini oluşturduğu İskeçe'de ise 1 azınlık
lisesine karşın 37 Yunan devlet lisesi bulunmaktadır.
Batı Trakya Türk azınlığı temsilcilerinin söz
konusu azınlık okullarının kapasitelerinin genişletilmesi
talebine dahi olumlu yanıt vermedikleri bilinmektedir. Buna
karşılık, Yunan yönetiminin, bu eğitim yılında
pilot bölge olarak Batı Trakya'daki bazı Yunan liselerinde
başlatılan seçmeli Türkçe dersi uygulamasını
azınlık eğitiminde bir hamle olarak göstermek eğilimi
içinde olduğu da gözlenmektedir. Ancak, azınlığımızın
Yunanistan Hükûmetinden temel beklentisi, mevcut 2 lisenin imkânlarının
geliştirilmesine ve yeni azınlık okullarının
kurulmasına izin vermesidir.
Batı
Trakya'daki azınlık okullarında, Yunanistan tarafından,
pedagojik açıdan düzeyi yeterli olmayan, iki yıllık
Selanik Pedagoji Akademisi mezunu, ne Türkçeye ne de Yunancaya
yeterli derecede hâkim olmayan öğretmenlerin görevlendiriliyor
olmaları eğitim düzeyinin düşük olmasının
bir başka nedenidir ve buradaki asıl sebep de, direkt veya
dolaylı yoldan oradaki Türk soydaşlarımızın
eğitimlerinin düşük tutulması ve bu şekilde asimile
edilmeleridir.
1951
tarihli Türk-Yunan Kültür Anlaşması çerçevesinde ve mütekabiliyet
uyarınca kontenjan öğretmenleri gönderilmekte ise de, bunların
sayısı, İstanbul'da Rum azınlığın sayısının
azaldığı bahanesiyle Yunanistan tarafından on
altı olarak sınırlandırılmışlardır.
Yunanistan'ı,
hâlihazırda sayıları on binden fazla olan soydaş
öğrenciye, Yunanistan ortalamasıyla eşdeğer düzeyde
azınlık eğitimi sağlamaya davet ediyoruz. Bunun,
Lozan Anlaşması'na ilaveten eğitimde eşit imkân
sağlanması prensibinin de bir gereği olduğunu düşünüyoruz
ve ayrıca Avrupa Birliği üyesi bir ülkeye de yakıştırmıyoruz.
Esasen,
bölgedeki azınlık eğitiminin düzeyinin düşüklüğü,
soydaş öğrencilere, Yunan üniversitelerinde sağlanan
yüzde 5'lik kontenjanın etkin kullanımını engellemekte
ve üniversitelere kaydolan öğrencilerin önemli bir kısmı
yükseköğrenimlerini tamamlayamamaktadırlar.
MUHARREM
İNCE (Yalova) - Yüzde 0,5 Sayın Bakan,
DIŞİŞLERİ
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDULLAH GÜL (Devamla) - Hükûmetimiz
döneminde, Batı Trakyalı soydaşlarımıza, ülkemizdeki
yükseköğretim kurumlarında sağlanan eğitim
imkânlarının genişletilmesine yönelik önlemler alınmıştır.
Bu alandaki çabalarımız devam etmektedir. Bu alanda karşılaşılan
önemli bir sorun, ülkemiz üniversitelerinden mezun olan soydaşlarımızın
diplomalarının denkliğinin tanınması konusunda
Yunanistan'ın çıkardığı sorunlardır. Bu
nedenle, birçok soydaşımız, meslekleri haricindeki
dallarda çalışmak zorunda bırakılmaktadırlar
ve bu konuda da Yunanistan ile yoğun bir temas hâlindeyiz.
Değerli
arkadaşlar, 1967'de Yunanistan'da askerî cuntanın iş başına
gelmesiyle birlikte, Batı Trakya'daki Osmanlı döneminden
kalma Türk vakıf idarelerinin yönetimi azınlığın
elinden alınmıştır. Aradan geçen kırk yıl
içinde, maalesef, bu durum değişmeden, bugüne kadar devam
etmiştir. Batı Trakya'daki Müslüman azınlığa
ait vakıfların ve bunların servetlerinin idaresi ve
kullanılmasına ilişkin 1091 ve 1980 tarihli Vakıflar
Yasası, ayrımcı niteliğiyle, hem Lozan'a hem de
uluslararası düzeyde kabul görmüş olan azınlık haklarına
aykırıdır. Yunanistan, Batı Trakya'daki soydaşlarımıza,
anlaşmalardan kaynaklanan azınlık haklarını
vermek yükümlülüğü altındadır ve bu yükümlülüğü
gerçekleştirmelerini bekliyoruz.
Ata
yadigârı Osmanlı-Türk vakıflarına ait malların,
Yunan yönetimlerince atanmış idareler tarafından kamulaştırma,
vergi borçları gibi bahanelerle daha fazla yağmalanmasının
önlenebilmesini teminen gerekli çalışmalar yapılmaktadır.
Bu konuda sivil toplum örgütlerimiz tarafından yürütülen faaliyetler
de memnuniyetle izlenmektedir.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Hükûmetimiz, tüm bu sorunların
aşılması yönünde Yunanistan makamları nezdinde
en üst düzeyde girişimlerde bulunmaya devam edecektir. Gerek
benim ziyaretlerim gerek Sayın Başbakanımızın
ziyaretleri gerekse diğer bakan arkadaşlarımızın
ziyaretlerindeki önemli konulardan birisi daima bu olmuştur.
Azınlık
sorunlarını Yunanistan'la görüşmeye hazırız.
Bunu, kendilerine daima söylemişizdir. Aynı zamanda, Avrupa
Birliği vatandaşı olan Batı Trakyalı soydaşlarımıza
hâlihazırda sağlanmakta olan azınlık haklarının,
Avrupa Birliği standartlarının çok gerisinde olduğunu
bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Yunanistan'da,
Türkiye'de veya üçüncü ülkelerde yaşamakta olan Batı Trakyalı
soydaşlarımızın haklı davalarını
ve taleplerini Batı kamuoyuna duyurabilmeleri için, sivil
toplum örgütlenmelerini etkin biçimde kullanmaları gerektiğini
de gözlemliyoruz.
Bu
bağlamda, Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği
tarafından 16-17 Eylül 2006 tarihinde İstanbul'da düzenlenen
V. Batı Trakya Türkleri Kurultayı, tüm bu sorunların,
akademisyenler, soydaş temsilcileri ve sivil toplum örgütleri
tarafından etraflıca ele alınmasına ve çözüm önerileri
üretmesine katkıda bulunmuştur. Bu Kurultayın ilk defa
geniş bir katılımla düzenlenmesinden büyük bir memnuniyet
duyduk. Bildiğiniz gibi Sayın Başbakanımız
da ilk defa bu Kurultayın açılışına katıldılar,
Kurultay delegelerine, Hükûmetimizin, azınlığımıza
yönelik güçlü desteğini orada vurguladılar.
Hükûmetimiz
döneminde Batı Trakya'ya yönelik üst düzey ziyaretlerde
sağlanan artış, bizlere, soydaşlarımızın
sorunlarını daha iyi anlama imkânı sağlamıştır.
Sayın Başbakanımızın Mayıs 2004'te Batı
Trakya'ya yaptığı ziyaret elli iki yıl aradan sonra
yapılan ilk üst düzey ziyaret olmuştur.
Sayın
Başbakanımız, bölgeye yaptığı bu ziyaret
sayesinde soydaşlarımızı dinlemek ve sorunlarını
yerinde gözlemek imkânını bulmuş ve bunu Yunan makamlarıyla
da paylaşmıştır. Bu meyanda, ayrıca, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun 2006 yazında,
Adalet Bakanı Sayın Çiçek'in Ocak 2006'da yapmış olduğu
ziyaretleri özellikle vurgulamak isterim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Bakanım.
DIŞİŞLERİ
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDULLAH GÜL (Devamla) - Devlet
Bakanımız Sayın Mehmet Aydın, merhum Aga'nın cenaze
töreni vesilesiyle geçtiğimiz eylül ayında bölgeyi ziyaret
etmiştir. Diyanet İşleri Başkanımız Sayın
Ali Bardakoğlu ise yirmi üç yıl aradan sonra 2005'te bölgeyi
ziyaret ederek ramazan ayında soydaşlarımızla kucaklaşmıştır.
Ben de son olarak 2006 Mayıs ayında, Bursa'da, tüm Balkanlar'daki
soydaş ve göçmen derneklerimizin yönetim kurullarıyla
bir toplantı yaparak bütün bu sorunları ve çözüm yollarını
ele almışımdır.
Bunların
dışında, Hükûmetimiz döneminde, çeşitli kurum ve
kuruluşlarımız tarafından, Batı Trakya Türk
azınlığından gelen talepler doğrultusunda
oluşturulan heyetler aracılığıyla düzenlenen
kültürel faaliyetler ile eğitim amaçlı etkinlikler nitelik
ve nicelik olarak genişletilmiştir. Bölgeye, ayrıca,
sorunların yerinde tespitine yönelik uzman ziyaretleri de
gerçekleştirilmektedir.
Türk-Yunan
yakınlaşması çerçevesinde, özellikle, İskeçe
Dağlık Bölgesi'ndeki gezi rejiminin kaldırılmış
olması Gümülcine Başkonsolosluğumuzun tüm soydaşlarımıza
ulaşmasına ve sorunlarını daha yakından gözlemleyebilmelerine
de imkân sağlamıştır. Batı Trakyalı soydaşlarımızın
maruz kaldıkları insan ve azınlık hakları ihlalleri,
Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, AGİT, Avrupa Birliği
ve İslam Konferansı Örgütü gibi uluslararası örgütlerin
gündemine taşıyarak bir Avrupa Birliği ülkesinde AB
müktesebatıyla korunduğu varsayılan azınlığımızın
yaşadığı sıkıntıların dünya kamuoyuna
anlatılmasına ihtiyaç vardır. Bu yöndeki çabaları
destekliyoruz. Ayrıca, soydaşlarımızın, ikili
ve çok taraflı uluslararası anlaşmalardan doğan
insan ve azınlık haklarını kullanabilmeleri
için, uluslararası yargı mekanizmalarına giderek,
daha fazla kullanmak eğiliminde olduklarını da memnuniyetle
görüyoruz.
Sayın
milletvekilleri, Batı Trakya'nın neden Avrupa Birliğinin
en geri kalmış bölgesi olduğu, buna rağmen Yunanistan
genelinde Avrupa Birliği fonlarından yararlanma bakımından
neden en son sırada yer aldığı ve neden hâlâ soydaşlarımızın
temel geçim kaynağının Avrupa Birliği tarafından
sübvansiyonuna önümüzdeki yıllarda tedricen son verilecek
olan tütün tarımı olduğu, Yunanistan makamlarına
yönelttiğimiz sorular arasında yer almaktadır.
Bütün
bunlar dikkate alındığında, Batı Trakya'daki
soydaşlarımızın bulunduğu bölgelere çok daha
fazla maddi yardımların yapılması, oradaki altyapının
geliştirilmesi, Avrupa Birliği fonlarından, oradaki,
Yunanistan vatandaşı olan soydaşlarımızın
çok daha faydalandırılmaları gerekmektedir. Bunun,
sadece Yunanistan tarafından değil, Avrupa Birliği
tarafından da gözetilmesi ve gözlemlenmesi gerekmektedir.
Ümit ediyoruz ki, buradaki bu toplantılar ve bu tartışmalar
herkesin gözünü çok daha fazla açacaktır. Bizim buradaki niyetimiz
veya bu tartışmayı buraya taşıyan değerli
milletvekili arkadaşlarımın asıl niyeti de budur.
Avrupa Birliğinin bir bölgesi vardır. Orada yaşayan
belli bir soydan gelen insanlar vardır. Bunlar, sanki Avrupa Birliğinde
değilmiş gibi, sanki Avrupa Birliğine üye olan bir ülkede
değilmiş gibi muameleye tabi tutulmaktadırlar. Dolayısıyla,
dikkatlerin buraya çekilmesi ve bu şekilde buradaki haksızlıkların
sona erdirilmesini tabii ki arzu etmekteyiz. Bu, aynı zamanda
Yunanistan'ın da bir şerefidir, çünkü orada yaşayan bizim
soydaşlarımız onların vatandaşıdır,
kendi vatandaşlarına da bir ayrımcılık içerisinde
olmamaları gerekir.
Azınlığımızın
bölgede müreffeh biçimde varlığına devam edebilmesi
için, eğitim ve ekonomik sorunların ivedilikle çözülmesi
gerektiğinin bilincindeyiz. Bu yöndeki çabalarımıza
önümüzdeki dönemde daha da hız vermeye kararlıyız.
Şüphesiz ki, tüm bu sorunların çözümü yönünde, Batı
Trakya Türklerinin seslerini duyurabilmeleri için, siyasi hayata
katılımda karşılaşılan eşitsizliklerin
aşılması da önem arz etmektedir. Bu, aynı zamanda,
azınlığın kültürel ve etnik kimliğinin korunmasının
da garantisi olacaktır. Yunanistan'ı, henüz onaylamamış
olmakla beraber, 1997'de imzaladığı Avrupa Konseyi
Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve Sözleşmesi'ne
aykırı uygulamalara son vererek, her zaman ülkelerinin
refahı için çalışan ve sadık birer Yunan vatandaşı
olan soydaşlarımızın refah ve mutluluğu için
gereken önlemleri gecikmeksizin almaya davet ediyoruz. Batı
Trakyalı soydaşlarımız, Yunanistan vatandaşı
olmanın sorumlulukları içinde hareket etmektedirler. Ancak,
bu, soydaşlarımızın haklarına sahip çıkmayacakları
anlamına da gelmemelidir, haklarını tabii ki sonuna
kadar arayacaklardır ve kendilerine karşı yapılan
haksızlıkların giderilmesi için tabii ki sonuna kadar
mücadele edeceklerdir. Her şeyden önce, Lozan Barış Anlaşması'yla
güvence altına alınan kimliklerini ve azınlık haklarını,
meşru zeminde korumak durumundadırlar.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye, Batı Trakya Türk azınlığına
bu anlayışla bakmakta ve meselelerine bu anlayışla
sahip çıkmaktadır. Konuşmamın başında da
söylediğim gibi, bu azınlıkları, yani gerek Yunanistan'daki
soydaşlarımızı gerekse Türkiye'deki Rumları
-ki, onlar bizim vatandaşlarımızdır- aslında,
her iki ülke arasındaki diyaloğun gelişmesi, iş
birliğinin gelişmesi ve karşılıklı
çıkarın gelişmesi için köprü olarak görüyoruz. Yunanistan'ın
da bunu böyle görmesini temenni ediyoruz ve bu haksızlıkların
bir an önce giderilmesi için gerekli adımları atmalarını
kendilerinden bekliyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili ve Grup Başkan
Vekili Sayın Haluk Koç.
Sayın
Koç, buyurun. (Alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Bakanın, genel görüşme önergesinin
verilmesi noktasında öncülük yaptığı için, Cumhuriyet
Halk Partisine dönük iyi niyet ifade eden sözleri için kendisine teşekkür
ediyorum. Ulusal bir konudur. Bu konuda tüm Meclisin, tüm siyasi partilerin
kendi üzerlerine düşen duyarlılık içerisinde konuyu
gündeme taşıyacaklarına inancımı, konuşmama
başlamadan önce, belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ben mahcup vurgularla konuşmayacağım.
Diplomat değilim. Halkın seçtiği bir milletvekiliyim.
Diplomasi alanında ve Dışişleri Bakanlığında
da bir görevim yok. Türkiye'de bir seçim bölgesinden, halkın oylarıyla
seçilen bir milletvekiliyim ve o seçim bölgesinde, yaklaşık
100 bine yakın, Batı Trakya'dan mübadele sonunda yerleşen
insanların yaşadığı Samsun'dan milletvekiliyim.
Halk gibi konuşacağım. Bazı
Ki, bu kürsüyü çok kullandım,
üniversiteden de alışkınım, heyecanlanma gibi
bir duygum yok, ama, bugün heyecanlıyım, duygularım da
biraz daha farklı. Bazı konuların burada gerektiği
şekilde ifade edilmesi şansını iyi kullanmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, hemen başlangıçta, Türk-Yunan dostluğuna
inanan bir insan olduğumu da söyleyerek başlamak istiyorum.
Türk-Yunan dostluğuna inanıyorum. Yapay, ilkel korku politikalarının
esiri olmayan insanların her iki ülkede de çok sayıda bulunduğuna
inanıyorum. Her iki ülke de faşist baskı dönemleri geçirdi.
Her iki ülkede de demokrasinin askıya alındığı,
kişisel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı
karanlık dönemler yaşandı. Bunlar, tarihin sayfalarında,
bir gerçek. Ama, bugün gelinen noktada, evet, Türk-Yunan dostluğu
vardır -ki, bu sözlerim, Batı Trakya'daki bir basın toplantısından
sonra yerel Batı Trakya medyasında da yer almıştı-
ama sorunlar da vardır. Yani, klişeleşmiş dostluk
laflarının önünde durup arkasındaki sorunları
görmeden, bu sorunların nedenleri üzerinde durmadan dostluğun
kalıcı ve uzun vadeli olacağına inanmıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Ege çok farklı bir bölge, Ege gerçekten
çok farklı bir bölge. Tabii, Türk ve Yunan ulusları, ulus olmadan
önce çok önemli bir tarihî geçmişi ortak paylaştılar,
zaman zaman kültür zenginliğini birlikte paylaştılar
ve bu işin miladı Balkan savaşlarıdır. Balkan
savaşları, Rumeli'deki -sadece Batı Trakya değil,
Rumeli'deki- Osmanlı döneminde yerleşik olan birçok insanı
-sayısı kesin belli değil, yüz binlerin çok üzerinde,
milyonu bulabilir- yaşadığı topraklardan söküp
Anadolu'ya savurdu, attı. Orada her şeylerini bıraktılar,
kültürlerini bıraktılar, topraklarını bıraktılar,
mallarını bıraktılar, yaşamlarını
bıraktılar, geçmişlerini bıraktılar, yeni
bir hayat için ana vatana geldiler ve biz Türk toplumu olarak, Anadolu'da
yaşayanlar olarak, Türkiye'de yaşayanlar olarak, göç ne demek,
çok iyi bilen bir toplumuz, muhacirlik ne demek, çok iyi bilen bir toplumuz,
mübadele kavramı ne demek, çok iyi bilen bir toplumuz. Bunun
acılarını yaşadık, Anadolu'da sardık. Bizim
gönderdiklerimiz de oldu, onlar da acılar çekti, onlar da
sıkıntılar çekti, onlar da doğdukları yerlerden
gittiler ve farklı topraklarda yaşam savaşı verdiler.
Bunlar, tarihin bu iki topluma getirdiği yazgılar.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, tabii, iki toplumun mübadelesinde
farklı noktalar var, öncelikle onu söyleyeyim: Genellikle, Anadolu'dan
mübadele sonucunda Yunanistan'a gidenler ticaretle uğraşan,
daha çok kent ve kasaba orijinli, oralarda yerleşik olan insanlardı.
Dolayısıyla, yaşama tutunmaları gittikleri yerlerde
de çok daha kolay oldu. Ama, mübadele sonunda Rumeli'den, Batı
Trakya'dan kopup Anadolu'ya gelen insanlar, tipik bir tarım toplumu
insanıydı. Onun için, yeni geldikleri ana vatanlarında
yaşama tutunmaları çok daha zor oldu. Bu ayırımı
yapmak zorundayız. Bunlar için türküler yazıldı, bunlar
için destansı hikâyeler anlatıldı. Bunlar, hâlâ, birçok
yerde, değişik öyküler hâlinde, kuşaktan kuşağa
anlatılır durur.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, Türkiye ile Yunanistan arasında
tek sorun Batı Trakya sorunu değil, birçok sorun var. Sorun
olması da doğaldır. Bu sorunlarla beraber, bu sorunları
bilerek, gerçeklerini bilerek yaşamanın, bu coğrafyada,
bu zor coğrafyada yaşamanın da yollarını bulmak
zorundayız. Onun için "dostluk var, ama sorunlar da var"
tezini bir kere daha ifade ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, Ege'deki sorunları hangi merkeze
koyarsanız o pencereden bakarsınız. Yunanistan için
Ege, kendi kültürünün beşiği, kendi kültürünün merkezi.
Öyle ki, neredeyse Avrupa Birliği Anayasası'nın girişine
ilham olabilecek bir kültür olarak kendi kültürünü tanımlıyor:
Medeniyetin kurucusu, demokrasinin çıkış yeri. Böyle
tanımlıyorlar Helen uygarlığını ve bizimle
ilgili çok değişik -bu coğrafyanın hiçbir coğrafyaya
benzemediğini söylemiştim- çok farklı sorunlar olduğunu
bir kere daha ifade ediyorum.
Şimdi,
bakacak olursak, Batı Trakya'da mübadeleyi geçen sefer çok uzun
anlatmıştım, Karasu, İskeçe, Gümülcine, Dedeağaç,
Karasu'nun öteki tarafında kalan Sarışaban, Kavala,
Drama, Selanik bölgelerini çok iyi anlatmıştım, mübadelenin
ne ile ne arasında olduğunu çok iyi anlatmıştım;
ama, orada kendi fikirleri sorulmadan, İskeçe, Gümülcine ve
Dedeağaç'ta yaklaşık 170 bin -150 ile 180 bin arasında
ifade ediliyor- Türk ve Müslüman soydaşımız, kendi
rızaları olmadan o topraklarda, mübadele dışında
bırakılarak orada kaldılar, ama, onlara resmî azınlık
statüsü tanıyan uluslararası antlaşmaların güvencesi
altında, ana vatanları Türkiye, devletleri, vatanları
Yunanistan olarak orada yaşamaya devam ettiler. Uzun süre problem
olmadı değerli arkadaşlarım. Zaman zaman arada
gerginlikler oldu. Ne zaman ki Türk-Yunan ilişkileri başka
bir siyaset cephesinde sertleşti, başka bir boyut kazandı,
bunun ilk sıkıntısını çeken insanlar Batı
Trakya'daki soydaşlarımız oldu. İstanbul'daki Rum
kökenli, Helen kökenli Türk vatandaşlarına bizim haksızlıklarımız
oldu. Bunu itiraf etmek zorundayız. 6-7 Eylül olaylarını
aklıselim içerisinde değerlendiren hiç kimsenin, böyle
bir olayı, böyle bir garabeti onaylaması beklenemez. Biz,
kendi zenginliğimizi kendimiz kaçırdık. O insanlar
da belirli bir şekilde kaçarak göçtüler. Bunlar geride kaldı.
Şimdi geldiğimiz noktada Batı Trakya'da ne oluyor, ona
çok iyi bakmak zorundayız.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, bunları değerlendirirken,
ben, Doçent Doktor Murat Hatipoğlu'nun bir değerlendirmesini
de birlikte paylaşmak istiyorum, ben de katılıyorum.
2000'li yıllarda -bugün, Sayın Deniz Baykal da grup konuşmasında
bir bölümüne değindi başka bir açıdan- Avrupa Birliği
üyesi Yunanistan'ın bünyesinde yaşayan çeşitli etnik
toplulukların ve azınlıkların hakları bir yana,
varlıklarını dahi inkâr etme yönünde sistematik bir
devlet politikası uygulanıyor. Evet, dostluk var, ama sorunlar
da var. Sorunların en önemlisi bu. Bir sistematik, devletin yönettiği
inkâr politikası, kimlik inkârı politikası.
Sayın
milletvekilleri, Batı Trakya'daki Türk ve Müslüman azınlık,
bir resmî statüde azınlıktır, yani ulus devletler
oluştuktan sonra başka bir ulus devletin sınırları
içerisinde yaşamak zorunda kalan, başka bir etnik kökene
bağlı olan bir topluluktur -öyle tarif edeyim- yani, bugün
yaratılmaya çalışılan suni azınlıklar
gibi değil, statüsü olmayan azınlıklar gibi değil
ya da bir ülkenin asli kurucu unsurlarının azınlık
statüsünde maskelenip bir politika çerçevesinde dayatıldığı
azınlıklar değil, resmî bir azınlıktır.
Şimdi,
aynı Yunanistan, başka ülkelerdeki insan hakları konularına
ve etnik sorunlara nasıl yaklaşıyor? Avrupa Birliği
normlarını kendisine şemsiye edinerek yaklaşıyor
ve zaman zaman da kışkırtıcı bir hassasiyet,
duyarlılık göstererek konuyu siyasete taşımaya
çalışıyor ve ikili ilişkilerle değil -Sayın
Dışişleri Bakanı burada- bunu Brüksel'e havale
ederek, uluslararasılaştırarak bu sorunları o
ülkenin gündemine taşıyor. Yunanistan'ın yaptığı
en büyük hatalardan bir tanesi budur değerli arkadaşlarım.
Bu sorun ikimizin arasındadır ve uluslararası bir temel
anlaşmayla da haklar belirlenmiştir.
Şimdi,
yaptıklarını söylüyorum ve Türkiye'nin önüne bunlar,
Avrupa Birliği üyelik sürecinde yapması gereken ev ödevleri
olarak, ek siyasi koşullar olarak çıkarılıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bir defa, samimi olmak lazım. Bunu
sık sık tekrar ettim, yine tekrar edeceğim: Dostluk var,
ama siyasi gerçekler de var. Bu siyasi gerçekleri söylediğimizde
Yunanlı dostlarımızın hiç kızmamaları
lazım, zaman zaman öz eleştiri yapmanın da erdemine
ulaşmaları gerekir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünya nasıl bir konjonktürde?
Dünya çok farklı. Tabii, tek kutuplu dünyada şimdi, biliyorsunuz,
etnik kimlik, etnik milliyetçilik, yerellik, yerelcilik, yöresellik,
yöreselcilik kavramları oluşturuluyor ve bunların
içerisi siyaset olarak, sosyolojik olarak doldurulmaya çalışılıyor.
Hani, bir önemli devlet kurumumuzun son raporunda değindiği
gibi, artık ulus devletlerin çağının bittiği
noktasında birtakım tehdit boyutlarını vurguladığı
gibi. Kavram bu, dikkat edin. Bunu biz de yaşadık, yaşıyoruz,
bütün ağırlığıyla yaşıyoruz. Bunların
amansız savunucuları var medyada, televizyon bülbülleri
var, sabah akşam açtığınız her kanalda bunun
erdemlerini anlatanlar var. Bunu insan hakları, demokrasi,
özgürlükler maskesiyle, makyajıyla süsleyerek topluma yansıtanlar
var.
Şimdi,
baktığımız zaman, çok ilginç bir şey var dünyada.
Dünyada, bizim yaşadığımız coğrafyada
bunlar öne çıkıyor. Orta Doğu'da çıkıyor, Türkiye
coğrafyasında çıkıyor, Balkanlar'da çıkıyor.
Orta Doğu'da, özellikle Irak özelinde çıkıyor. Türkiye
de değişik projelerin yürüdüğü bir ülke olarak gözüküyor.
Peki, İngiltere'de, Fransa'da? Orada yok. Orada bu yerelcilik,
içi siyaseten doldurularak bir ulus devlet aşındırması
henüz yapılmıyor. Dünyanın bu bölgesine reva görülüyor.
Değerli
arkadaşlarım, işte "küreselleşme" dediğimiz
gerçeğin bizi bir arada tutması gereken savunma mekanizmaları,
millî refleksimizi güçlü tutmamız gereken en önemli noktalarından
bir tanesi bu. Bunun içini siyaseten doldurmak zorundayız, bunun
içini güçlü bir şekilde doldurmak zorundayız.
Ben
inanmıyorum o televizyon bülbüllerine. Ben inanmıyorum
özel vakıf üniversitelerinin yüksek maaşlı öğretim
üyelerinin sabah akşam Türkiye için biçilen elbisenin terziliğine
soyunmalarına. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben inanmıyorum, ben inanmıyorum değerli arkadaşlarım.
Ben inanmıyorum, medyalarında değişik fonların,
küresel nimetlerin sofrasından beslenerek eline kalem
kâğıt alıp Türkiye'ye bu rolü biçmeye yola çıkanlara
ben inanmıyorum değerli arkadaşlar.
Bu
bir süreçtir. Bunu yaşayacağız, göreceğiz, ama
bir tehlikesi var. O tehlike de şu: Bu çok önemli. Şimdi, bunlara
karşı direnenler yerine, daha uyumcu siyasal aktörler bulunup
sahneye sürülüyor. Direnen aktörler geri planda. Onlar, dinozor,
statükocu, değişime karşı. Ama, daha uyumcu olanlar,
daha reformcu olanlar siyasi aktör olarak el üstünde tutuluyor.
Ben inanıyorum ki, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun çoğunluğu
da böylesi bir siyasi aktörlük rolünde hiçbir zaman gözü olmayan
duyarlı arkadaşlarımızdan oluşuyor.
Değerli
arkadaşlarım, Batı Trakya'da Türk olmak çok önemli bir
zanaat, çok önemli, zor bir görev, zor bir durum. Etnik kimliğin
inkârı konusunda bir tek örnek anlatayım, etnik kimliğin
inkârı: Beş kere gittim Batı Trakya'ya. Birçok köyü dolaştım,
soydaşlarımızla birlikte oldum. Ağzımı
açtığım andan itibaren, yirmi beş yıldır
Avrupa Birliği üyesi olan bir ülkenin polis kameraları
eşliğinde
Adı da Kostas. Kostas yoruldun mu, diye ben
soruyordum artık. Kostas, İpsala'dan çıkana kadar kamerasıyla
eşlik ediyor.
Değerli
arkadaşlarım, 2004, 2005, 2006 yılında bir Avrupa
Birliği üyesi ülke! Avrupa Birliği hukuku ve -hani demokrasinin
beşiği olan- kendi iç hukuku onu kavrıyor, koruyor. Bir
Türk milletvekilinin kendi soydaşlarının yanında
bulunmasından bu kadar tedirgin olan
Acaba ne söyleyecek, ne
söyleyecekler, kimlerle konuşacaklar
Böyle bir polis devleti
manzarası çizmesi ne kadar çağla uyumlu? Bunu takdirlerinize
sunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, etnik kimliğin inkârına arkadaşlarımız
değindiler. Şimdi, Yunanistan'a göre Lozan Anlaşması
"Müslüman", "gayri Müslüman", "gayrimüslim"
olarak ifadelerinde bulunuyor. Fakat, daha sonraki Yunan mevzuatında
-ki, 1950'lere kadar, 1950'lerde de net bir şekilde- Türk kimliği
her yerde kabul gören bir kimlik. Şimdi, Türk kimliği içerisinde
Çingene, Pomak, Türk ayrımı, ayrı lügatlar hazırlanması,
ayrı alfabeler hazırlanması, ayrı etimolojik
araştırmalar, çeşitli farklı bilimsel çalışma
gayretleri. Neden? O kimliği bölmek, o kimliği sulandırmak,
o kimliği sayısal olarak seyreltmek. Amaç bu. Bu, sistemli
bir devlet politikasıyla oluyor. Hiç darılmasın dostlarımız.
Bir kere daha tekrar ediyorum: Dostluk var, ama sorunlar da var. Ama,
bu sorunların Yunanistan'daki aktörleri çok acemi. Toplumun
bu çağda, bu çağda dünyanın gözünden de bunu kaçıramazlar,
Türkiye'nin gözünden de bunu kaçıramazlar.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bu etnik yapay tanımlamalar
soydaşlar tarafından reddedilmekte. Bunu çok açık bir
şekilde söyleyeyim. Şimdi, baktığınız zaman
-geçen sefer bir söz söylemiştim, ah bu çifte standartlar demiştim-
ah bu çifte standartlar! İnsan hakları, özgürlükler, demokrasi
savunucuları, işte size 160 bin, 160 bin kimliğini arayan,
kimliğine sahip çıkmak isteyen, çocuklarının
bağlı bulundukları devletin kurullarına göre
çağdaş, eşit eğitim almasını isteyen, orada
yaşamak isteyen, vergisini veren, dinî ve vicdani özgürlüklerini
yerine getirmek isteyen, vakıflarına sahip çıkmak isteyen,
vatandaşlık haklarını kullanmak isteyen, insan
hakları peşinde koşan 160 bin tane insan.
Hani,
nerede insan hakları savunucuları Türkiye'de, demokrasi
savunucuları nerede? Niye bu çifte standart? Niye bu çifte
standart? Neredeyse Türkiye'deki kelaynak kuşlarının
göç yolları için yazı kaleme alanlar, yazı kaleme alanlar
(CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar) 160 bin insanın
ıstırabını dile getirmek için bir gün olsun kendi
sosyal bilimciliğinizi, kendi toplum önderliğinizi, kendi
akademik sıfatınızı niye öne koyarak bir kelime
yazmıyorsunuz, bir televizyon programına çıkıp
konuşmuyor musunuz? Yakışıyor mu bu? Ve ondan sonra,
Cumhuriyet Halk Partisi, burada, Vakıflar Kanunu görüşülürken
burada mütekabiliyet dediğimizde "Sen, kendi vatandaşını
rehin mi alıyorsun?" diye köşelerinde yazı yazanlar,
özel eğitim kurumları görüşülürken -1940'larda ruhban
okulunun kapanması sürecinde- yabancı uyruklu olup aynı
dinî ve etnik kökene bağlı olanların da bu okullarda
eğitim görmesini sağlayacak önergenin yanlış olduğunu
bir fırsat bulup sizlere açıklamak için bu kürsüye geldiğimizde,
ertesi gün bizim için köşelerinde hakaret dolusu yazı yazanlar,
bu 160 bin insanın hakkı hukuku konusunda niye bir kalem
yazmıyorsunuz, niye bir satır yazmıyorsunuz?
Değerli
arkadaşlarım, o kadar ucuz değil, saldırabilirler,
kendilerine verilen küresel nimetlerin paylaşılması
noktasında her türlü ifadeyi kullanabilirler, ama, gerçekleri
hiçbir zaman gözlerden uzak tutamazlar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, eğitim konusuna,
ben, geçen konuşmamda değinmiştim. Kısaca, burada
Sayın Başkan kısa bir süre bana da tanıyacak
herhâlde Sayın Bakandan sonra. Eğitimle ilgili çok ciddi sorunlar
var. Bunları, daha sonra konuşacak arkadaşlarımız
da dile getirecek. Ben daha önceki konuşmalarımda bunların
hepsini buradan ifade ettim. Yani, gerek öğretmenler bakımından
gerek eğitim alan Türk çocukları bakımından çok ciddi
sorunlar var. İki yüz on beş tane Batı Trakya sathına
dağılmış toplam ilkokul mevcut. Azınlık ilkokullarının
sayısı her yıl azalma eğilimi gösteriyorlar. Bunun
en önemli nedeni, öğrencisizlik nedeniyle okulların kapanması
veya az öğrencili okulların birleştirilmesi uygulaması.
Azınlığa ait teknik okul veya meslek lisesi yoktur. Devlet
teknik okullarına azınlık öğrencileri kabul edilmemektedir.
Devlet tarafından açılan anaokullarında görevli soydaş
öğretmenlerin sayısı yok denecek kadar azdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Koç, Sayın Bakana vermiş olduğum
ek süreyi size de veriyorum.
HALUK
KOÇ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu
alanda azınlığın kendine özgü eğitim kurum ve
düzenlemelerinin bulunmaması nedeniyle, istihdam garantisi
arayan azınlık gençleri çok büyük sıkıntı çekmekteler.
İskeçe'de
-giden milletvekili arkadaşlarımız da var, geçen sefer
de söyledim, bir kere daha söyleyeceğim- Muzaffer Salihoğlu
Azınlık Lisesi var. Eski tütün deposundan bozma, yerin altında,
bodrum katında, kot seviyesinin altında eğitim yapan,
iki katı da ahşap direkler üzerine tutturulmuş bir yapı.
Koskoca Yunanistan! Koskoca Yunanistan değerli arkadaşlarım!
Ve yeni bir alanı var okulun ve o alanda yeni bir okul inşa izni
verilmiyor. Evet, evet, Brüksel penceresindekiler, evet, insan hakları
özlemcileri, savunucuları, hadi savunun, gelin oradaki gençlerin
eğitim hakkını savunun, gelin Yunanistan'ın yanlış
yaptığını söyleyin, tashih etmesi için girişimde
bulunun. Çıt yok!
Değerli
arkadaşlarım, eğitim, biliyorsunuz, ülkede, Yunanistan'da
zorunlu olarak dokuz yılken, azınlık eğitim rejiminin
ihtiyacı karşılayacak düzeyde yeni ortaokul ve liselerle
tahkim edilmesine olanak verilmemektedir. Öğrenci sayısı
ilkokulların, azınlık ilkokullarının öğrenci
sayısı süratle azalmaktadır.
Şimdi,
yine aynı şekilde, Türkiye formasyonlu soydaş öğretmen
-emekli olanları da katarsanız- süratle azalmaktadır
ve Selanik'teki özel pedagoji akademisinden mezun olan, Türkçeyi
doğru dürüst konuşamayan, yeterli eğitim formasyonu
olmayan öğretmenlerin elinde azınlık gençleri, Türk ve
Müslüman gençler, ne doğru dürüst Türkçe konuşarak ne
doğru dürüst Yunanca konuşabilerek mezun edilmekte ve tütün
tarlalarına -o da bitiyor ya- mahkûm edilmek istenmektedir. Hiçbir
yerde sözü yok.
Yüksek
eğitim kısmında Sayın Bakan "yüzde 5" dedi,
o "yüzde 0,5" olacak. Bu şekilde süremi kullanarak geçmek
istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, müftülük konusunda çok kısa söyleyeceklerim
var. Şimdi, ben şöyle bir eş değer bir projeksiyon yapacağım,
yansıtma yapacağım.
Şimdi,
Yunanistan'daki uygulama
Hiç kanun, tarih, süre belirtmiyorum,
sadece, Türkiye'de biz benzer bir duruma sebep olsak. Eş değer
konumdaki Fener Rum Patriğini Türkiye'nin tayin ettiğini
düşünün. Kendi görev ve yetkilerini aşarak kendini
"evrensel", "ekümenik" ilan etmesini ve bu noktada
Türkiye'de siyaset dâhil bu sürece tepkisiz kalmayıp, gereğinin
yapıldığını bir düşünün bu iddialar karşısında.
Batı Trakya'daki soydaşlarımızın hakları
çiğnenirken, patriğin İstanbul'daki Rum azınlık
için ve diğer yaratılmaya çalışılan suni
azınlıklar için Avrupa'ya açık bir şekilde jurnal mekanizmasını
çalıştırması noktasında gereken tepkinin verildiğini
bir düşünün. Türkiye'ye vakıflar konusunda AB etiketli
-yanlış yaptınız demiştik o zaman size, gelen
iade gerekçesini de biliyorsunuz- bir yasanın dayatılma
aşamasına gelindiğinde, siz kardeşim, Batı
Trakya'daki vakıfların yönetim ve haklarından karşılıklılık
ilkesi içinde hak talebinde bir bulunun bakalım. Demin söylediğim
o televizyon konuşmacıları ve gazete yazarları
hemen görevlerini yapmaya başlayacaklar size karşı.
Bu, geriden gelerek, tersten gelerek müftülük sorununu anlatıyor.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi bakın, bir önemli nokta: Sene
1948. Patrik Athenegoras. Athenegoras, görev yaptığı
sürede lise seviyesinde olan Heybeliada Ruhban Okulunu, Ortodoks
inancına sahip ülkelerden yabancı uyruklu öğrenciler
de getirerek bu okulu uluslararası bir teoloji fakültesi hâline
dönüştürmek için yoğun çaba sarf etmiş. Sene 1948. 2005
yılının sonunda, özel eğitim kurumlarına bir
önerge ekleyerek aynı din ve etnik kökene bağlı yabancı
uyruklu öğrencilerin Türkiye'deki azınlık okullarında
öğrenmesine, eğitim görmesine olanak sağlayacak bir
önergeyi buraya getirdiniz, uyarılarımızla çektiniz.
1948'deki projelerini 2005 yılında gerçekleştirmiş
olacaklardı. Temel yasa olduğu için bunları değerlendirme
fırsatı olmadı.
Değerli
arkadaşlarım, 19'uncu madde, 19'uncu madde çok acıdır.
19'uncu madde çok acıdır. 19'uncu madde konusunda söyleyeceklerim
çok net, ama, bazı isimler söyleyeceğim: Erol Kaşifoğlu
-şu anda dernek başkanı- Selahattin Yıldız
-tam otuz yedi yıldır Batı Trakya'da atalarının
mezarını göremiyor, Yunanistan'a giremiyor- Burhanettin
Hakgüder, Taner Mustafaoğlu -eski başkan- Halit Eren.
Değerli
arkadaşlarım, bunlar Avrupa Birliğine de müracaat
ettiler. Evet, evet, çifte standartlar. Bunlar haymatlos, vatansız.
Değerli arkadaşlarım, böyle bir şey olabilir mi?
Böyle bir şey olabilir mi? Bunu nasıl kabul edebiliriz!
Sayın
Bakan, ilişkilerimizi tabii ki sürdüreceğiz, dostluk
ilişkilerimizi sürdüreceğiz, ama, Türkiye'nin diplomatik
masada "biz azınlık sorunlarını görüşmeye
hazırız" sözü yeterli değil. Yunanistan nasıl
ki "casus belli"yi gerekçe göstererek Ankara'ya başbakanını,
meclis başkanını göndermiyor, Türkiye diplomatik
açıdan çok daha kararlı bir şekilde, Yunanistan'ı
azınlık haklarının geri sağlanması, geri
verilmesi konusunda, uluslararası anlaşmalar çerçevesinden
doğan hakların geri verilmesi konusunda, diplomatik
açıdan dik durarak masaya davet edebilir. "Biz uluslararası
konularda masaya davet etmek istiyoruz." Bu çok diplomatik
bir söz kalıyor. Türkiye büyük bir ülkeyse, güçlü bir ülkeyse
mutlaka burada ağırlığını göstermek zorunda.
Değerli
arkadaşlarım, daha çok söyleyeceklerim var, ama, Sayın
Başkanın müsamahasını aşmak istemiyorum.
Ben şöyle bitirmek istiyorum: Burada, bu konuda mücadele eden
çok soydaşımız var. Bunlardan bir tanesini özellikle
söylemek istiyorum ve bir sözünü, mahkemedeki bir sözünü sizlerle
paylaşmak istiyorum: Rahmetli Doktor Sadık Ahmet. Bakın,
1990 Ocak ayında duruşmadan çıkınca söylediği
şu sözler tarihî önemdedir: "Evet -basına söylüyor- ben
bir Türk olduğum için hapse götürülüyorum. Eğer Türk olmak
bir suç ise, burada tekrar ediyorum, ben bir Türk'üm ve öyle kalacağım.
Bu mesajımla, Batı Trakya azınlığına sesleniyorum
ve Türk olduklarını unutmamalarını söylüyorum."
(Alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALUK
KOÇ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Sayın Koç, teşekkür cümlenizi alayım lütfen.
Buyurun.
HALUK
KOÇ (Devamla) - Sadık Ahmet'i, 24 Temmuz 1995'te, soru işaretli
bir trafik kazasında kaybettik.
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) - Allah rahmet eylesin.
HALUK
KOÇ (Devamla) - Allah nur içinde yatırsın.
Mehmet
Emin Aga'yı, bir başka mücadele insanını, bu eylül,
geçtiğimiz eylül ayı başında kaybettik. Altı
ay hapiste yattı, şişlendi, dövüldü. Sadece hak aradı,
sadece hak aradı. Bir Yunan vatandaşı olarak, Yunan iç
hukukundan ve Avrupa Birliği hukukundan gelen haklarını
aradı.
Daha,
çok mücadele insanımız var. Aga'nın yerine seçilen Ahmet
Mete'nin, bir an önce
İşte, Sayın Bakan, lütfen, güçlü
bir ülkenin Dışişleri Bakanı olduğunuzu kanıtlayın,
güçlü bir ülkenin Dışişleri Bakanı olduğunuzu
kanıtlayın, Ahmet Mete'nin, yeni seçilen İskeçe Müftüsü'nün,
Yunan makamları tarafından resmen müftü tanınması
için Türkiye'nin gerekli girişimleri yapmasına, lütfen, önayak
olun. Yoksa, Yunanistan'la masaya oturalım, biz hazırız
bu konuları görüşmeye
BAŞKAN
- Sayın Koç, lütfen
HALUK
KOÇ (Devamla) -
tarzındaki bir ifadeyi, ne olur, daha güçlü bir
ülkenin, tutarlı, inatçı, hakkını arayan bir bakanı
olarak, lütfen, bu konuların tashihi noktasında
BAŞKAN
- Sayın Koç, teşekkürünüzü alabilir miyim efendim.
HALUK
KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum, bir, cümlemi
bağlayayım.
BAŞKAN
- Lütfen
Sayın Bakana verdiğim süreyi de bakınız
bir buçuk dakika aştınız. İstirham ediyorum
HALUK
KOÇ (Devamla) - Merak etmeyin, ben, Sayın Bakanı da sizleri
de rahatsız edecek bir şeyler söylemiyorum.
BAŞKAN
- Hayır
HALUK
KOÇ (Devamla) - Söylemiyorum
Söylemiyorum
BAŞKAN
- Sayın Koç, biz Türklüğümüzden rahatsız olmayız.
Lütfen
İstirham ederim.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, bu ulusal
bir mesele ya!
HALUK
KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan, bu ulusal bir konu, burada bir
şey söylemiyorum.
BAŞKAN
- Ama, sınırsız konuşma yoktur. Şimdi, Sayın
Bakana yedi dakika verdim, siz şu anda dokuz dakikayı buldunuz.
HALUK
KOÇ (Devamla) - Sözlerimi topluyorum zaten Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Lütfen, istirham ediyorum.
HALUK
KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan
BAŞKAN
- Buyurun.
HALUK
KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan, bu
Evet,
değerli arkadaşlarım, ben, bir kere daha, hep beraber
seslenmek istiyorum soydaşlarımıza. Gelin, bu sorunu
ilkel bir etnik arayış, bir ilkel milliyetçilik kabında
değerlendirmeyelim. Resmî bir azınlık statüsü olan Türk
ve Müslüman kökenli kardeşlerimize, gönüllerine gönüllerimizi
katalım, yüreklerine yüreklerimizi sokalım, onları
hiçbir zaman unutmayalım ve hep birlikte tüm zeminlerde haykıralım:
Batı Trakya'da hak arayan soydaşlarımız, hiçbir zaman
yalnız değilsiniz, Türkiye bütün unsurlarıyla sizin
arkanızda.
Saygılarımı
sunuyorum Cumhuriyet Halk Partisi adına ve şahsım
adına. (Alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Anavatan
Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı.
Sayın
Gaydalı, buyurun efendim. (Anavatan Partisi ve AK Parti sıralarından
alkışlar)
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan
önce, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Bugün,
Bağdat'ta düşen, Türk işçilerimizin şehit olmasına
vesile olan elim uçak kazasını öğrendik. Burada, hayatlarını
kaybeden Türk işçilerine Allah'tan rahmet diliyoruz. Ayrıca,
geçtiğimiz Kurban Bayramı'nda trafik kazasında yitirdiğimiz
tüm vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyoruz. Kabine
arkadaşım Sayın Taşar'a ve Sayın Nezir Büyükcengiz'e
de Allah'tan rahmet dileyerek sözlerime başlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devleti, döneminin en büyük
emperyal devletlerine karşı verdiği bir bağımsızlık
savaşı neticesinde kurulmuştur, bölgemizde bulunan
bazı devletler gibi, dönemin emperyal devletlerinin çıkar
hesapları ve lütuflarıyla kurulan devletlerden değildir.
Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin büyük Osmanlı İmparatorluğu'nun
vârisi olarak tarihsel sorumluluk alanı Misakımillî
sınırlarına hapsedilemez.
Bugünkü
genel görüşme konumuz itibarıyla konuşmamı, Batı
Trakya Türklerinin yaşamakta olduğu sorunlar ve bu sorunlar
karşısında Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak bizlerin
yapması gerekenler çerçevesinde sınırlandıracağım.
Bugün
Yunanistan sınırları içinde büyük bir çoğunluğu
Batı Trakya'da bulunan yaklaşık 150 bin Müslüman Türk
azınlığı yaşamaktadır. Oysa, Müslüman
Türk azınlığının nüfusu, Lozan belgelerine
göre, 1923 yılında 129.120 idi. 1923 yılından sonra
geçen seksen üç yılda artan nüfus sadece 20 bin civarındadır.
Eğer dışarıdan müdahale olmasaydı bugün Batı
Trakya Türkleri nüfusunun 500 bin dolayında olması beklenirdi.
1923
yılında Batı Trakya Türk nüfusu bölge nüfusunun yüzde
68'ini teşkil ederken, bugün bölge nüfusunun ancak yüzde 35'ini
teşkil etmektedir. Paralel bir durum Türklerin sahip olduğu
arazilerin oranı bakımından da mevcuttur. 1923'te bölge
toprak mülkiyetinin yüzde 84'üne sahip olan Türk azınlık, bugün
bölge toprağının sadece ve sadece yüzde 20 gibi bir
oranına sahiptir.
Yunan
idaresi Lozan Anlaşması'nın 45'inci maddesine dayanarak
sadece "Müslüman azınlık" kavramını kullanmakta,
bölgede yaşayan Türklerin etnik kimliğini reddetmektedir.
İçinde "Türk" kelimesi geçen dernekler kapatılmaktadır.
Millî kimliğin inkârı ve millî kimliğin dinî kimlik içinde
etkisizleştirilme çabalarına karşı dikkatli olmak
zorundayız. Çünkü, millî devletler millî kimliklerini yaşattığı
sürece var olabilirler. Bu dikkati ülkemiz içinde göstermemizin
yanı sıra, ülkemiz sınırları dışında
da yaşamakta olan Türklerin kimliklerini kaybetmemeleri konusunda
da gayret ve çalışma içinde olmalıyız.
Bugün
Yunanistan'da okuryazarlık oranının en düşük olduğu
bölge Batı Trakya bölgesidir. Bu bölgenin cahil bırakılması
bilinçli bir tercih olarak karşımıza çıkmaktadır.
Lozan
Anlaşması'na göre kendi eğitim kurumlarını
kurma ve öğretmenini tayin etme hakkı bulunan Batı
Trakya Türk toplumu, bugün bu hakkını kullanamamaktadır.
Yunanistan,
azınlıkların eğitim kurumlarını Din
İşleri ve Eğitim Bakanlığına bağlayarak
Türk azınlığın kendi eğitim kurumlarındaki
kontrolünü hükûmetin yetkisine almıştır. Türk toplumunun
çağdaş eğitimden yararlanmasını sağlamak
amacıyla imzalanan 1953 ve 1968 Türk-Yunan Eğitim Anlaşmaları
da uygulanmamaktadır.
İskeçe'de
Gümülcine'de ve daha birçok Türk azınlığın yaşadığı
bölgede belki de en büyük sorun eğitimdir. Yunanistan'la Türkiye
arasında 1953 yılında varılan bir mutabakat çerçevesinde
her yıl karşılıklı olarak Batı Trakya ve
İstanbul'a 25 öğretmen gönderilmesi öngörülmüş, daha
sonra 1955 yılında öğretmen sayısı 35'e çıkartılmıştır.
Ancak,
aradan geçen süre zarfında Yunanistan, Batı Trakya
azınlık okullarına Türkiye'den gönderilecek öğretmen
sayısını resen giderek azaltmış ve sadece 16
öğretmen için vize vermeye başlamıştır.
Batı
Trakya Türk azınlığın din, vicdan özgürlükleri ve
hakları Lozan Anlaşması'yla genel olarak düzenlenmiştir.
Fakat, Yunan idaresi, bu hakların kullanımı hususunda
devamlı engelleyici tavırlar içinde olmuştur. Yunan
idaresiyle Türk azınlık arasındaki en belirgin ve somut
çalışma konusu, müftülerin seçimidir.
Türk
azınlığa, Lozan Anlaşması'yla Yunan idaresinden
bağımsız olarak kendi din işlerini organize etme
ve yönetme hakkı açıkça tanınmıştır; fakat,
1985 yılından bu yana Yunan Hükûmeti Lozan Anlaşması'nı
göz ardı ederek müftüleri doğrudan kendisi atamaya
başlamıştır. 1913 tarihli Atina Anlaşması'yla,
Yunanistan'daki azınlıkların hakları garanti altına
alınmıştı ve bu haklar, 1920 tarih ve 2345 sayılı
Yasa'yla Yunan hukuk sisteminin bir parçası hâline getirilmişti.
Yasa'ya göre, Batı Trakya Türk azınlığı dinsel
kurumlarını kendi özgür iradesiyle oluşturmakta ve
müftüleri seçim yoluyla görevlendirmekteydi. 1984 yılından
itibaren Yunan Hükûmeti, Türk azınlığa danışma
gereği duymadan tek taraflı olarak müftü ataması yapmaya
başlamış ve Türk azınlığa kendi müftülerini
seçme hakkı veren 2345 sayılı Yasa'yı yürürlükten
kaldırarak müftülerin atama yoluyla iş başına getirilmesini
öngören 1920 sayılı Yasa'yı yürürlüğe koymuştur.
Bu şekilde Atina Anlaşması'nı da ihlal eden Yunanistan,
590/1977 sayılı Yasa'yla, Yunan kilisesine tanıdığı
metropolitleri, 2456/1920 sayılı Yasa'yla Yahudi cemaatlerine
tanıdığı yöneticilerini ve hahamlarını
seçme hakkını Türk azınlığından esirgeyerek,
azınlıklara diğer vatandaşlara tanınan hakların
tamamının tanınacağına dair Lozan Anlaşması'nın
amir 40'ıncı maddesini de ihlal etmektedir. Yunan Hükûmetinin
Müslüman topluluğun müftülerinin atanması konusundaki
tutumu, Türk azınlığın insan haklarının
ihlalini gösteren en utanç verici örneklerden birisidir.
Hâlihazırda
İskeçe ve Gümülcine'de ikişer müftü bulunmaktadır.
Bunlardan biri, Yunan Hükûmetince, tüm anlaşmalar hilafına
yasa dışı olarak atanmış, diğeri de Türk
azınlık mensuplarınca anlaşmalara uygun olarak,
yasal olarak seçilmiş müftüdür. Seçilmiş müftüler, müteaddit
defalar müftü unvanını yazılı olarak kullandıklarından
dolayı "makam sahtekârlığıyla" itham edilmişler
ve mahkeme önüne çıkarılarak hüküm giydirilmişlerdir.
Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif'e karşı yapılan
idari işlemlerin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin
düşünce, din ve kanaat özgürlüğüne dair 9'uncu maddesinin
ihlali olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından
tespit edilmiş ve Yunan Hükûmeti mahkûm ettirilmiştir.
Türk
azınlığın yaşadığı önemli bir
sıkıntı kaynağı da, kendi vakıflarının
yönetiminde Lozan Anlaşması'na aykırı olarak etkin
olamamalarıdır. Lozan Anlaşması'nın
40'ıncı maddesi uyarınca, Batı Trakya Türk azınlığın,
giderlerini kendileri karşılamak üzere, her türlü hayır
kurumları, dinsel ve sosyal kurumları ve her türlü okullar
ve buna benzer öğretim ve eğitim kurumları kurmak, yönetmek
ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak ve
dinsel ayinlerini serbestçe yapmak konularında eşit hakka
sahip olmaları öngörülmüştür. Türk azınlığın
bu hakları, uluslararası anlaşmalara aykırı
olarak yapılan çeşitli kanun değişiklikleriyle
ve uygulamada çıkarılan zorluklarla Türk azınlık
tarafından kullanılamaz hâle getirilmiş ve Türk
azınlıkların vakıflardaki kontrolü Yunan idaresinin
tasarrufuna bırakılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1955 tarihinde çıkarılan
ve 1998 yılına kadar yürürlükte kalan Yunan Vatandaşlık
Kanunu'nun 19'uncu maddesi, Yunan hükûmetlerinin bölgenin etnik kompozisyonunu
değiştirmek hususunda kullandıkları en önemli
araç olmuştur. Bahse konu bu maddeye göre "Yunan olmayan kökenden
bir kişi, geri dönme niyeti olmaksızın Yunanistan'dan
ayrılırsa bu kişinin Yunan vatandaşlığını
yitirdiğine hükmedilebilinir. Bu hüküm, yurt dışında
doğmuş ve oturmakta olan Yunan olmayan etnik kökenli kişilere
de uygulanır. Ana babasından ikisi birden veya hayatta olanı
vatandaşlığını yitirmiş olan reşit
olmayan çocuklardan yurt dışında yaşayanlar da vatandaşlığını
yitirmiş olarak ilan edilebilir. Vatandaşlık Konseyinin
aynı yönde alacağı karara dayanarak, bu konuda,
İçişleri Bakanı hüküm verir." denilmektedir.
Batı
Trakya Türk azınlığın mensuplarını vatandaşlıktan
çıkarmak için kullanılan bu madde, Yunan vatandaşları
arasında etnik kökenlerini kıstas alarak "Yunan
asıllı olanlar ve olmayanlar" şeklinde ayırım
yapmaktaydı. Bu maddeyle vatandaşlıktan ıskat edilenler,
kendilerine bir tebligat dahi yapılmadan, keyfî biçimde vatandaşlıktan
çıkarılmışlardır. Soydaşlarımız,
vatandaşlıktan çıkarıldıklarını
sınır kapılarında öğrenmiş, haklarında
alınan karara itiraz edebilmeleri için Yunanistan'a giriş
yapmalarına dahi izin verilmemiştir.
Bu
şekilde Yunan vatandaşlığı kaybettirilen
soydaşlarımızın sayısının 60 bin civarında
bulunduğu tahmin edilmektedir. 11 Haziran 1998 tarihinde, Yunanistan
Parlamentosu, Vatandaşlık Yasası'nın 19'uncu maddesini
iptal etmiştir. Bununla birlikte, Yunan Hükûmeti, binlerce vatansız
soydaşımızın beklentilerinin aksine, yasa iptalinin
geriye dönük etkisi olmadığını, yani, vatansız
soydaşlarımızın gasbedilen vatandaşlıklarının
iade edilmeyeceğini açıklamıştır. Irkçı
bir zihniyetin ürünü olan böyle bir yasa maddesi, Avrupa'nın göbeğinde
elli üç yıl yürürlükte kalmıştır. Bu kanun yüzünden,
bugün, yaklaşık 6 bin Batı Trakyalı Türk vatansız
duruma düşmüştür.
Lozan
Anlaşması'nın resmî verilerine göre, Batı Trakya
Türk azınlığı, 1920'lerde toprağın yüzde
84'üne sahipti; ancak, bu oran, günümüzde yüzde 20'li oranlara
düşmüştür. Bunun nedeni, Yunan Hükûmetinin, Yunan vatandaşlarının
bölgeden toprak alması için gösterdiği kolaylıklar ve
ayrılan kotalar, Türk topraklarının kamulaştırılması,
arazilerinin birleştirilmesi uygulaması, Osmanlı
toprak dağılımının ve mülkiyetlerinin tanınmaması
ve Sovyetler Birliği'nden getirilen Yunan göçmenlerin yöreye
yerleştirilmesidir. Kamulaştırılmanın nasıl
adil olmayan bir şekilde yapıldığı oranlara
bakılarak anlaşılabilir. Kamulaştırılan
arazilerin yüzde 80-90'ı Türklere, sadece yüzde 10 ila 20'si Yunanlılara
aittir.
Osmanlı'dan
gelen topraklar meselesinde de Yunan otoritelerinin ayrımcı
politikaları göze çarpmaktadır. Devlet Osmanlı tapusunu
eğer söz konusu arazi bir Yunanlı çiftçiye aitse tanımakta
iken, aynı haktan Türk çiftçileri yararlandırılmamaktadır.
Bu şekilde 1974 yılında İskeçe'nin İnhanlı
nahiyesindeki 1.800 hektar arazi Yunan Devlet Malları Konseyi
tarafından kamulaştırılmıştır. Gerekçe
ise, üzerindeki sahipliğin 1872 tarihli Osmanlı tapusu
dışında başka bir belgeye dayanmamış olmasıdır.
1990
yılına kadar Türklerin bölgedeki toprakları üzerindeki
hakları önemli ölçüde kısıtlanmıştır.
1938 yılına ait 1366 sayılı Kanun, Batı Trakya'yı
sınır bölgesi olarak nitelendirmiş ve bu bölgedeki
toprakların Yunan asıllı olmayanlara satılmasını
yasaklamıştır. Bu konudaki haksız uygulamalar
Avrupa Konseyinin ilgisi buraya çekilene kadar sürmüştür.
Konsey, bu uygulamaların Avrupa Birliğinin insanlarının,
hizmetlerin ve sermayenin hareket özgürlüğü ve aynı zamanda
mülkiyet hakkıyla ilgili normlarına aykırı olduğu
yönünde karar almış ve Lüksemburg mahkemesinde dava açmıştır.
Mahkeme de bu uygulamayı Roma Anlaşması'nın
52'nci maddesine aykırı bulmuştur. Bunun üzerine, Yunanistan,
31 Ağustos 1990'da 1892 sayılı yeni bir kanunu yürürlüğe
koymuştur. Ancak hâlâ eski kanunda olduğu gibi bölgede toprak
alımı için devlet izni gerekmektedir.
Batı
Trakya Türklerinin siyasete katılımı ve siyasi örgütlenmesi
hususunda da büyük kısıtlamalar mevcuttur. Batı Trakya
bölgesinde nüfus olarak büyük öneme sahip olan Türk azınlık,
siyasi alanda çok aktif bir çizgi izleyememektedir. Azınlığın
yönetime katılmasını engellemek isteyen Yunanistan,
bağımsız azınlık adayların seçimini çeşitli
düzenlemelerle engellemektedir. Bu kapsamda, 1993 yılında
getirilen düzenlemeyle, milletvekili seçilebilmek için, bağımsız
adaylar dâhil olmak üzere, tüm adayların ülke genelinde geçerli
oyların yüzde 3'ünü alması öngörülmüştür. Yaklaşık
200 bin rakamına tekabül eden bu yüzde 3'lük baraj uygulaması,
nüfusu 120 bin civarında ve oy kullanacak kişi sayısı
50 bin civarında olan Türk azınlığın siyasi iradesini
engellemeye yönelik bir uygulamadır.
1993'teki
genel seçimlerde ilk kez uygulanan baraj sistemi, beklendiği
gibi, bağımsız azınlık adaylarının
milletvekili seçilmelerini engellemiştir. Bu gelişme,
azınlık mensuplarının parlamentoya ancak bir siyasi
partinin adayı olarak girmelerini zorunlu kılmıştır.
Diğer
taraftan, Batı Trakya Türk azınlığının siyasi
hayata katılımı yolunda önemli bir adım olan Dostluk
Eşitlik ve Barış Partisi girişimi, parti önderi
Doktor Sadık Ahmet kişiliğinde kısa dönemde ses
getirmiş idi. Sadık Ahmet, bağımsız listeden
milletvekili seçildiği 18 Haziran 1989 seçimleri ardından
azınlık içindeki etkinliğini artırmıştır.
13 Eylül 1991 tarihinde kurmuş olduğu Dostluk Eşitlik
ve Barış Partisi aracılığıyla azınlık
sorunlarını gündeme getiren Sadık Ahmet, 24 Temmuz
1995 tarihinde, geçirdiği şüpheli bir trafik kazası
sonucu, maalesef, hayatını kaybetmiştir.
Azınlığın
siyasi etkinliğinin azaltılması amacıyla uygulamaya
konulan bir diğer yöntem ise, il, belediye ve nahiyelerin birleştirilmesi
uygulamalarıdır. Mart 1997'de Belediye ve Nahiyelerin
Birleştirilmesi Yasa Tasarısı'yla köy ve nahiyeler
birleştirilerek yeni nahiyeler oluşturulmuş, özellikle
azınlığın yaşadığı bazı köy
ve nahiyelerin idari açıdan Yunan nüfusunun ağırlıklı
olduğu köy ve nahiyelerle birleştirilmesi sağlanarak,
azınlığın seçilme şansı bir kez daha
kısıtlanmıştır.
Batı
Trakya Türklerinin yaşamakta olduğu sıkıntıların
sadece bu kadarla sınırlı olmadığı herkesin
malumlarıdır. Batı Trakya
Daha
sınırlı zamanımız içinde bu kadarlık bir
kısmı ifade etme imkânı bulabildim. Yunanistan'ın
uyguladığı politikaları ve amaçlarını
özet olarak bir kez daha belirtmek isterim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Gaydalı.
EDİP
SAFDER GAYDALI (Devamla) - Yunanistan, Türk azınlığını
farklı etnik kökenlere bölerek "homojen olmayan bir topluluk"
olarak tanımlayarak azınlık mensupları arasındaki
birliği parçalamaya çabalamaktadır. Dinî kimliği tanıyıp
Türklük kimliğini tanımayarak soydaşlarımızın
Türkiye'yle bağlarının zayıflatılması
hedeflenmektedir. Batı Trakya Türklerinin ekonomik gelişmesini
engelleyerek, sosyal güvenlik ve dayanışmalarını
sarsarak, göçü özendirerek bölgenin tamamen Yunanlaştırılmasına
gayret edilmektedir.
Yine,
Batı Trakya'da taşınmaz mal edinimlerini denetleyerek
ve kamulaştırmalar yoluyla Türklerin toprak sahibi olmalarını
engelleyerek esas uğraş alanları çiftçilik olan Türkleri
göçe zorlamaktadırlar.
Yunanistan'ın
Avrupa Birliğine girmesinden sonra Batı Trakya Türkleri
bazı haklarını geri kazanarak belli bir rahatlama sürecine
girmiştir. Avrupa Birliği kendi standartlarını
Batı Trakya'ya yerleştirmek için Yunanistan'a baskı yapmaktadır.
Fakat, görülen o ki, Yunanistan, bazı hukuki düzenlemelerini
Avrupa Birliği baskısıyla değiştirmek zorunda
kalsa da, uygulamalarıyla, Türk azınlığı asimile
faaliyetlerinden vazgeçmediğini göstermektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Batı Trakya meselesi
aynı zamanda Türkiye'nin ve Türk milletinin bir davasıdır.
Tarihsel misyonumuz ve soydaşlık bağımız, bizlere,
Türkiye Cumhuriyeti'ne, Batı Trakya Türklerinin yaşadıkları
sorunların çözümü ve varlıklarının devam ettirilebilmesi
için ağır sorumluluklar yüklemektedir.
Batı
Trakya, bölgenin istikrarı ve Türkiye'nin güvenliği
açısından, Kıbrıs gibi önemli bir konumdadır.
Bu bakımdan, Türkiye, bu davayı her zaman gündemde tutmalı,
gerçekleri dünya kamuoyu önünde sık sık getirmelidir.
Şurası hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, Türkiye'nin
bu ve benzeri konularda tavizler vererek sonuç alması mümkün
değildir. Zaten, bu sorunların verilen tavizlerin sonucunda
ortaya çıktığı da bir gerçektir.
Batı
Trakyalı soydaşlarımızın yaşadıkları
ekonomik sıkıntıların azaltılabilmesi için,
Türkiye, Batı Trakya'da mutlaka bir banka şubesi açmalıdır.
Batı Trakya'da üretilen tütün ve pamuğun alımı yapılmalı,
seracılık teşvik edilmelidir. Bölgenin ekonomik olarak
güçlenmesi ve bu sayede ekonomik yetersizlik sebebiyle oluşan
göçlerin önüne geçilebilmesi için, Türkiye'nin, bölgenin üretim ve
ticaretinin canlanması için mümkün olduğunca doğrudan
veya şartlara göre, Türk firmaları aracılığıyla,
dolaylı olarak bölge ekonomisini desteklemesi gerekmektedir.
Batı
Trakya'da azınlığın şirketleşmesi teşvik
edilmeli, iş adamlarımızın Yunanistan'la yapacakları
ithalat ve ihracat öncelikle bu şirketler vasıtasıyla
yapılmalı ve böylece, azınlığın ekonomik
hayat standartları mutlaka yükseltilmelidir.
Batı
Trakyalı soydaşlarımızın eğitimi, hiç
şüphesiz, yaşanan sıkıntıların
aşılmasında, uzun vadede belirleyici bir çözüm olacaktır.
Eğitimin iki noktada önemli sonuçları olacaktır: Birincisi
Türk kimliğinin yaşatılması şuurunun gelecek
nesillere aktarılabilmesi, ikincisi de Türk kimliğini
kaybetmeden Batı Trakyalı Türklerin etkili makamlara gelebilmelerinin
sağlanmasıdır. Ayrıca, Batı Trakya Türklerinin
davası ancak bu toplum içinden çıkan aydınlarca en iyi
şekilde savunulabilir. Bu bağlamda, Batı Trakyalı
Türk gençlere sağlanan çeşitli burslarla, bu gençlerin Avrupa
üniversitelerinde lisans sonrası eğitim alabilmelerinin
imkânlarının sağlanması son derece faydalı
olacaktır. Türk üniversitelerinin ve Batı Trakya Türklerinin
kültürel varlıklarının geleceğe iletilmesi
için, Batı Trakya tarihi, coğrafyası ve kültürel hayatıyla
ilgili akademik çalışmalar mutlaka yapılmalıdır.
Batı
Trakya Türkleri davasının bilimsel bir zeminde de savunulabilmesi,
gerekli lobi çalışmalarına bilimsel desteğin
sağlanabilmesi için Türk üniversitelerinde Yunanca diline,
tarihine vâkıf uzmanlar yetiştirilmesi de son derece faydalı
olacaktır.
Türkiye
Cumhuriyeti'nin dış Türkler politikasının kapsamlı
ve koordineli olması kaçınılmaz bir gerekliliktir.
Bu koordinasyonun bugünkü devlet kurumlarıyla sağlanması
imkânsızdır. Dış Türkler bakanlığının
kurulması, Türkiye Cumhuriyeti'nin büyük hedeflerini takip
edebilmesi için de elzemdir. Elçiliklerimizdeki müşavirliklerimiz
birbirleriyle kopuk ve ortak hedef için kendi alanlarında hazırlanmış
bir programdan yoksundur. Dış Türklerle ilgili yapılması
gerekenler, sadece diplomasi ve iktisadi faaliyetler, sadece
kültürel faaliyetler, sadece eğitim faaliyetleri de değildir.
Lazım olan, bütün bunların genel bir politika çerçevesinde
koordine edilmesi ve yönetilmesidir. Umarım dış Türkler
bakanlığının kurulduğunu görme bahtiyarlığını
hep birlikte yaşarız.
Bu
duygu ve düşüncelerle yüce heyetinize en derin saygılarımı
arz ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Gaydalı.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdullah Gül, bir
hususun tutanaklarda düzeltilmesi için yazılı bir talepte
bulunmuştur. Okuyup, arkadaşlarımın not almasını
istirham ediyorum.
"Sayın
Başkan, konuşmamda, soydaş öğrencilere Yunan üniversitelerinde
sağlanan yüzde 5'lik kontenjan, dil sürçmesi olarak yanlış
söylenmiştir. Doğrusu binde 5'tir. Tutanaklarda düzeltilmesini
arz ederim." diyor. Arkadaşlarımın bu hususu dikkate
almalarını ben de istirham ediyorum, Sayın Bakanıma
da teşekkür ediyorum.
Gruplar
adına son konuşmacı, AK Parti Grubu adına Bursa Milletvekili
Mustafa Dündar.
Sayın
Dündar, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA DÜNDAR (Bursa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinde Batı
Trakya Türk azınlığı hakkında iktidar ve ana muhalefet
partilerinin ortaklaşa vermiş oldukları genel görüşme
önergesi üzerine AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Konuşmama
başlamadan önce, Kurban Bayramı'nda trafik kazasında
hayatlarını kaybeden Cumhuriyet Halk Partisi Konya Milletvekili
Nezir Büyükcengiz'e, eski bakanlarımızdan Mustafa Taşar'a,
bu sırada, bugünkü uçak kazasında hayatlarını
kaybeden ve gerek trafik kazası ve gerekse başka nedenlerle
ölen vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, geride kalanlarına
başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Yine,
bugün Batı Trakya hakkında genel görüşme yapıyoruz.
Bu vesileyle, Batı Trakya'ya hizmeti geçen ve ebediyete irtihâl
edenlere, Sadık Ahmet'e, Mehmet Emin Aga'ya Allah'tan rahmet diliyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisinde Batı Trakya Türkleri hakkında genel
görüşme yapılacağını duyan Batı Trakya
Türkleri ve Batı Trakya dışına göç edenlerin kurmuş
oldukları derneklerin temsilcileri beni arayarak, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bu girişiminden dolayı duydukları
memnuniyeti ifade etmişlerdir. Ben de onların bu duygularını
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bugünkü Batı Trakya hakkındaki genel
görüşme oturumu tarihî bir olaydır. Şu anda Türkiye Büyük
Millet Meclisini sadece Türkiye değil, Batı Trakya izlemektedir,
Yunanistan'dan dünyanın dört bir yanına göç edenler izlemektedir.
Ben de onlar adına, iki partinin vermiş oldukları önergelerin
sahiplerini ve bu önergenin gündeme alınmasına vesile
olan AK Parti ve CHP Gruplarına teşekkürlerimi sunuyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Batı Trakya Türk azınlığı gündemli genel görüşme
önergesiyle ilgili yapacağım konuşmama
"azınlık" kavramı üzerinde durarak başlamak
istiyorum.
Türkiye'nin
Avrupa ile müzakerelerinin en sıkıntılı konularından
biri, hatta başında gelen azınlıklar konusu, ilginçtir
ki, Avrupa Birliğinin kendisi de bu soruna bir çözüm bulabilmiş
değildir. Buna rağmen, yine de Avrupa Birliğinden gelen
bazı yetkililerin, Türkiye'deki azınlıkların statüsünün
uluslararası anlaşmalarla belirlenmiş olmasına
rağmen kendi kafalarına göre azınlık üretmek istemeleri
de Türk insanının haklı tepkisine neden olmaktadır.
Azınlık
haklarıyla ilgili birçok uluslararası belge olmasına
rağmen azınlık tanımı yapılmamış
ve yapılmamış olmasından dolayı da anlaşmazlığın
asıl nedeni de burada oluşmaktadır. Bu konuyla ilgili
olarak Avrupa Birliği kendine, Avrupa Konseyinin oluşturduğu
ilkeleri, Birleşmiş Milletler, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı belgelerini referans
almaktadır. Avrupa Birliğinin, azınlık konusunda,
gerek yazılı metinler ve gerekse uygulamalar ile net bir
azınlık politikasının olmadığını
görmekteyiz. Fakat, buna rağmen Avrupa'dan gelen parlamenterlerin,
azınlık konusunda, hiçbir yasal ve haklı dayanağı
olmayan talepleri karşısında bizler hep savunma pozisyonunda
kalmaktayız. Bizler, bu konuda, Avrupa Birliği içerisindeki
azınlıklar ile ilgili olumsuzlukları gündeme getirerek
azınlıklar konusunda Türkiye'ye karşı ön yargılı
davranılmasının önüne geçmeliyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler
İnsan Hakları Komitesine göre, o devlette farklı gruplar
varsa ve bunlara azınlık statüsü tanıyıp tanımamak
tamamen ulus devletin yetki alanındadır. Türkiye, Lozan Anlaşması'na
göre, gayrimüslim vatandaşlarının azınlık olduğunu
kabul etmiş, bunun dışında Türkiye'de başka
bir azınlık kabul etmemiştir.
Azınlıkların
haklarını düzenleyen çeşitli uluslararası belgeler
olmasına rağmen, üzerinde anlaşma sağlanmış
bir azınlık tanımı olmadığını yukarıda
belirttim. Herhâlde devletler, egemenlik haklarının tehlikeye
gireceği endişesi içinde kendilerini yükümlülük altına
sokacak evrensel tanımlardan kaçınmışlardır.
Bunun sonucu, bazı devletler, azınlık haklarıyla
ilgili uluslararası sözleşme imzalarken "azınlık"
kavramını nasıl tanımladıklarını
ve hangi grupları azınlık olarak kabul ettiklerini belirten
beyanlarda bulunmaktadırlar.
Avrupa
Birliği, Avrupa Birliğine katılım için 1993 Kopenhag
kriterlerinde azınlık haklarıyla ilgili olarak çerçeve
sözleşmesinin nasıl uygulandığının önemli
bir etken olacağını açıklamıştır. Fakat,
Belçika, Fransa, Yunanistan, Lüksemburg ve Hollanda gibi üye ülkeler
sözleşmeyi onaylamamış, Danimarka ve daha düşük
bir düzeyde Almanya, çerçeve sözleşmesini bazı sınırlamalar
içeren bildirgeler eklemek koşuluyla onaylamayı kabul etmişlerdir.
Bu durum, eski Avrupa Birliği üyeleri için böyleyken, yeni aday
ülkelerden çerçeve sözleşmesinin imzalanmasının istenmesi,
Avrupa Birliği içerisinde eski ve yeni üyeler arasında
çifte standart uygulandığının açık bir göstergesidir.
Bütün aday ülkelerin imzalaması şart koşulan çerçeve
sözleşmesine, Belçika, Fransa, Yunanistan ve Hollanda'nın
dâhil olmaması kabul edilebilir bir durum değildir. Nitekim,
Yunanistan'da Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının
yaşamış olduğu sorunların temelinde bu çifte
uygulamanın olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Dünya
çapında insan hakları ve özgürlükler konusunda gösterilen
hassasiyet ve önemin arttığı günümüzde, Avrupa Güvenlik
ve İşbirliği Teşkilatı üyesi olan Yunanistan'ın,
Avrupa Konseyi sözleşmelerine taraf olan Yunanistan'ın,
1981 yılından beri Avrupa Birliği üyesi sıfatını
taşıyan Yunanistan'ın, demokrasinin beşiği
olduğu söylenen Yunanistan'ın, bu değerlere, özellikle
Batı Trakya Türk azınlığına karşı gösterdiği
tavır düşündürücüdür.
Yunanistan'ın
devlet politikası hâline gelen azınlıklara yönelik
etnik arındırma uygulamaları, Yunanistan'ın
azınlığa bakış açısının bir göstergesidir.
Bunun en açık örneği "Türk" kelimesinin kullanılmasında
kendini göstermektedir. "Türk" ibaresi olan "Batı
Trakya Türk Öğretmenler Birliği, Gümülcine Türk Gençler Birliği,
İskeçe Türk Birliği" gibi birlikler, dernekler, isminde
"Türk" kelimesi olduğu gerekçesiyle kapatılmıştır.
Yine, adında "Türk" ibaresi yer aldığı için
Rodop İli Türk Kadınlar Kültür Derneğinin kuruluşuna
da izin verilmemiştir. Yine, Evros Azınlık Gençleri Derneğinin
de, isminde "azınlık" kelimesi geçtiği gerekçesiyle
tescil edilmediği son gelen haberler arasındadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Batı Trakya Türklerinin,
azınlık oldukları için vatandaşlıktan çıkarıldıklarını
görüyoruz. 1998 yılında yürürlükten kaldırılmış
olan Yunan Vatandaşlık Yasası'nın 19'uncu maddesine
ilişkin Avrupa Konseyi Irkçılığı ve Ayrımcılığı
Önleme Komitesinin 27/6/2000 tarihli raporu vardır. Bu rapor,
Yunanistan'a, bu maddeden dolayı mağdur olanlara vatandaşlık
haklarını geri almada kolaylık sağlamasını
önermektedir. Yine aynı komisyonun 8 Haziran 2004 tarihli raporunda
ise, söz konusu maddeye dayanarak, Yunan vatandaşlığından
çıkarılanların 60.004 kişi olduğu tespit edilmiştir.
Bunlarla ilgili olarak da geriye dönük mağduriyetleri giderecek
Yunanistan, bugüne kadar herhangi bir düzenleme yapmamıştır.
Bununla birlikte, Yunanistan'da yaşayan az sayıda vatansız
kişilerin vatandaşlığa tekrar kabul edilmeleriyle
ilgili yeni gelişme olarak 59 kişinin vatandaşlıklarının
iade edileceği haberlerini almaktayız, fakat, bunun, sorunun
çözümü için yeterli bir gelişme olmadığı da ortadadır.
Vatandaşlıktan
ıskat edilenlerin sorunları, sadece bir ülke vatandaşlığını
kaybetmekle sınırlı kalmamaktadır. Iskat neticesi,
bu kişilerin sosyal ve ekonomik çıkarları da ortadan
kaldırılmıştır. Vatandaşlıktan silinmeyle
ilgili olarak, Yunanistan'da yaşamasına veya başka
ülke vatandaşlığının alınmasına bakılmaksızın
bu kişilerin vatandaşlık haklarının verilmesi
konusu, üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir konudur.
Bu kişilerin vatandaşlıkları iade edilmelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; anlaşmalarda, kanunlarda
çerçevesi belirlenmiş olan Batı Trakya'daki "müftülük"
makamı, kuralların uygulanmamasından dolayı
Müslüman Türk toplumunun kanayan yarasıdır. Batı Trakya'da,
müftülük, temel bir müessesedir. Müftülerin dinî görevleri yanında
yargısal görevleri de vardır, verilen kararlar Yunan makamları
tarafından da tanınmaktadır. Lozan Anlaşması'na
göre, Batı Trakya Türklerine, müftülerini özgür iradeleriyle
seçme hakkı tanınmıştır. 1990 yılı sonuna
kadar, müftüler, cemaat tarafından seçilmiştir. Ancak, bu
uygulama keyfî bir kararla iptal edilmiş, Gümülcine ve İskeçe
Müftülüklerinin başına Yunanlı yöneticilerin tayin
ettiği ve azınlık tarafından onaylanmayan müftüler
getirilmiştir. Yunan Hükûmeti tarafından haklarında
davalar açılan seçilmiş Gümülcine ve İskeçe Müftülerimiz
İbrahim Şerif ve rahmetli Mehmet Emin Aga, vermiş oldukları
hukuk mücadelesini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşımışlar
ve görülmekte olan dört dava da seçilmiş müftülerimizin lehlerine
sonuçlanmıştır. Verilen bu kararlar da göstermektedir
ki, Avrupa Birliği vatandaşı olan Batı Trakya Türk
azınlığının, başka alanlarda olduğu
gibi, dinî özgürlükler alanında da, temel insan ve azınlık
haklarından mahrum bırakıldıklarını
açıkça ortaya koymaktadır.
Güncel
bir konu olarak, Hakk'ın rahmetine kavuşan İskeçe Müftüsü
Mehmet Emin Aga'nın yerine Kurban Bayramı'nın birinci günü
seçim yapılmıştır ve bu seçim ile yeni müftü Ahmet
Mete olmuştur. Ahmet Mete'yi yeni görevinde tebrik ediyorum ve
kendisine, faziletli görevinde üstün başarılar diliyorum.
Müftülük sorununun çözümünde de bu yeni seçimin bir fırsat olduğunu
düşünüyorum. Batı Trakya'daki müftülük konusundaki çift
başlılığa son vermek için, Batı Trakya Müslüman
Türk Cemaati tarafından seçilen müftünün tanınmasının,
sorunların çözümü için bir başlangıç olacağını
ümit etmekteyim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yeni Vakıflar Kanunu Tasarısı görüşülürken, Avrupa
Birliğinin, tüm dikkatlerini Türkiye'deki cemaat vakıflarıyla
ilgili yapılacak düzenlemelere çevirdiği o günün basınındaki
haberlerde yer almıştı. Resmî kayıtlara göre, Lozan
Anlaşması imzalandığında, 1920 yılında,
Batı Trakya'daki Türk nüfusunun oranı yüzde 65 iken, bu oran,
bugün, yüzde 35'e düşmüştür; toprakların da yüzde 84'ü
Türklere ait iken, şimdi, bu oran, yüzde 25'e gerilemiştir.
Lozan Anlaşması'na göre, Batı Trakya'daki Müslüman
Türk Cemaati kendi vakıflarını idare etme ve yöneticilerini
seçme hakkına sahiptir. Buna rağmen, bugün, vakıflar
kendi yönetimini seçememekte ve ehliyetsiz atamalarla idare
edilmektedir. Geçmişte, çeşitli bahanelerle ve satın
almalar yoluyla pek çok vakıf emlaki azınlığın
elinden çıkarılmıştır. Bugün, vergi borcu, faiz
ve gecikme tazminatı gibi çeşitli nedenlerle vakıf
mallarına ipotek konulmaktadır. Buna mukabil İstanbul'daki
Rum azınlık ise vakıf yöneticilerini kendileri seçebilmektedir,
azınlık vakıfları taşınmaz mal edinebilmektedirler
ve taşınmaz malları üzerinde tasarrufta bulunabilmektedirler.
Bugün,
Batı Trakya'yı konuşuyoruz. "Vakıf mülkleri"
derken, sadece Batı Trakya'daki vakıf mülklerini anlıyoruz;
fakat, tüm Balkanlar'da, azımsanamayacak oranda Türk vakıfları
vardır. Batı Trakya dışında, Yunanistan genelinde
Türk vakıfları bulunmaktadır, fakat, bu vakıflar
emlakinin bugünkü durumu meçhuldür.
Batı
Trakya'da müftülük ve vakıflar birbiriyle yakın ilgisi
olan kurumlardır. Müftülük ile vakıfları birbirinden
bağımsız değerlendirmek mümkün değildir, iki
kurum birbirinin tamamlayıcısıdır. Yönetim, bu
iki kurum için, anlaşmalara aykırı yasalar çıkarmış,
kararlar almıştır. 1980 yılında vakıflar
ile ilgili olarak çıkarılan 1091 sayılı Yasa, yine
1990 yılında müftülükler ile ilgili olarak alınan kararlar
hem Lozan Anlaşması'na hem de Atina Anlaşması'na aykırıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Batı Trakya'da tarihî
eserlerle ilgili olarak da sıkıntılar vardır, birçok
tarihî eser harap vaziyettedir, bakımları yapılmamaktadır.
Camilerin onarılmasına izin verilmemektedir. Türklere
ait mezarlıklara da saygısızca davranılmakta, mezar
taşları faili meçhul kişilerce kırılmaktadır.
Şu son iki-üç yıl içerisinde, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve Karma Parlamento Komisyonları da, Batı Trakya'ya yapmış
oldukları gezilerde bu durumları tespit etmişlerdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Batı Trakya Türklerinin
en önemli sorunlarının bir diğeri de eğitim konusudur.
Lozan Anlaşması'nın 40'ıncı maddesi, Müslüman
Türk azınlığa, masrafları kendilerine ait olmak
üzere, ana dilinde eğitim yapacak öğretim kurumları
kurmak hakkını tanımaktadır. 41'inci maddesi ise,
Yunan Hükûmetine, Müslümanların çoğunlukta bulundukları
bölgelerde ilkokul eğitimi yapacak Türk çocukları için
okullar açılmasını öngörmektedir. Oysa Yunanistan,
1976 ve 1977'de çıkardığı iki kanunla Türk okullarını
kendi gözetimine almış, okullara kendi politikası
doğrultusunda yetiştirdiği Selanik Pedagoji Akademisi
mezunu öğretmenleri atamış, azınlık mensubu
formasyonlu öğretmenlere görev vermemiştir. Eğitim
gibi önemli bir konuda çözüm olarak bugün Türkçe dersinin seçmeli
ders olarak okutulması kararı, Batı Trakya'daki
eğitim yarasının kapanmasına merhem olamaz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Batı Trakya Türklerinin
bu sorunlarının Avrupa Birliği gündemine getirilmesi
gerekmektedir, bu sorunların uluslararası komisyonlarda
gündeme getirilmesi gerekmektedir. Türkiye'ye dışarıdan
birçok yabancı parlamenter gelmektedir. Aynı şekilde,
bu yabancı parlamenterlerin Batı Trakya'ya gitmeleri de
sağlanmalıdır. En son, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
Türk Grubu Başkanı Eskişehir Milletvekilimiz Sayın
Murat Mercan'ın misafiri olarak Avrupalı bir parlamenter
Türkiye'ye gelmiş, buradaki azınlıkları incelemiş,
fakat, buna mukabil, Batı Trakya'ya diğer ziyaret gerçekleşmemiştir.
Bunu da Batı Trakya insanı, bir an önce karşılık
olarak beklemektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iki ülke arasında
var olan bu sorunlara rağmen, son dört yılda, ikili ve Avrupa
Birliği çatısı altında ilişkilerde çok olumlu
gelişmeler gözlemlenmektedir. Başbakanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan'ın Yunanistan ziyaretleri, Dışişleri
Bakanımızın yaptığı ziyaretler, hükûmetler
arası iyi ilişkiler, iki ülke başbakanlarının
diyaloğu, bölgeye Türkiye'den sık sık yapılan ziyaretler,
ekonomik göstergelerin her yıl iyiye gitmesi ve ticaret hacminin
artması olumlu gelişmelerin göstergesidir.
Değerli
milletvekilleri, Batı Trakyalı kardeşlerimiz öncelikle,
ilk defa Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının Batı
Trakya'yı ziyaretlerinden ziyadesiyle memnun kalmışlardır.
Yine, ilk defa resmî bir Türk heyeti, 22'nci Dönem Türkiye Büyük Millet
Meclisi heyeti olarak Karma Parlamento Komisyonunun ziyareti,
daha sonra Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun ziyareti onları
memnun etmiş ve onlara heyecan katarak, moral ve destek vermiştir.
Hiçbir dönemde Batı Trakya'ya bu kadar yoğun ziyaret gerçekleşmemiş
ve hiçbir dönemde Batı Trakya konusu bu kadar gündeme gelmemiştir.
İkili
ilişkilerin gelişmesi nasıl ki birçok yöne yansıyorsa,
pek tabii ki, Batı Trakya Türklerinin sorunlarının çözümüne
de gelişen ikili ilişkiler katkı sağlayacaktır.
Nitekim, dün Yunanistan basınında yer alan haberlere göre,
Yeni Demokrasi Hükûmetinin Batı Trakya azınlığı
hakkında yeni adımlar, yeni açılımlar yapmayı
amaçladığını yazmaktadır. Bu açılımları,
iyi ilişkilerin azınlık sorunlarının çözümüne
de yansıyacağı şeklinde yorumlamaktayız ve
bu açılımları olumlu gelişmeler olarak görmekteyiz.
Aynı zamanda, bu gelişmeleri son dört yılda sürdürülen
iyi ilişkilerin bir yansıması olarak görmekteyiz.
Bu
süreçle, gelinen bu noktayla, soydaşlarımızın sorunlarının
Avrupa Birliği normlarına uygun bir şekilde çözüme
kavuşturulacağı kanaatini taşıyoruz.
Ben,
bu duygu ve düşüncelerle genel görüşmenin ülkemize, Batı
Trakya Türklerine hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
- Sayın Dündar, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, gruplar adına görüşmeler
tamamlanmıştır. Şimdi, önerge sahipleri adına,
birinci imza sahipleri olarak veya yetkili olarak konuşacak
iki konuşmacı vardır.
Önerge
sahipleri adına konuşacak arkadaşlara da, konuşma
süreleriyle ilgili olarak üç dakika ek süre vereceğimi
şimdiden ilan ediyorum kendilerine.
İlk
konuşmacı, İstanbul Milletvekili Onur Öymen.
Sayın
Öymen, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ONUR
ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Batı Trakya Türklerinin durumu konusunda bir genel görüşme
yapma önerisini biz defalarca gündeme getirmiştik. Bugün, nihayet
bu önerimizin Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından da benimsenmiş
olmasını memnuniyetle karşılıyoruz, çünkü,
biz, Batı Trakya Türklerinin sorununu bir millî dava olarak görüyoruz,
iktidarla muhalefetin bu konuda görüş birliği içinde, dayanışma
içinde olmasının ülkemizin çıkarları açısından
özel bir önem taşıdığına inanıyoruz.
Bu
vesileyle, Batı Trakya Türklerinin haklarının
yılmaz savunucusu, rahmetli Gümülcine Milletvekili Sadık
Ahmet'in değerli eşi Işık Ahmet'in de bu toplantıyı
izlediğini biliyoruz, kendisine saygılar sunuyoruz; aynı
zamanda Batı Trakya derneklerinin yöneticilerini de selamlıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, benden önceki çok değerli konuşmacılar
ve Sayın Dışişleri Bakanımız, Batı
Trakya sorunlarının pek çok yönünü anlattılar, onları
tekrarlamak istemiyorum, onların anlattığını
tekrarlamak istemiyorum; yalnız bir hususa dikkat çekmek istiyorum:
Batı Trakya meselesi Yunanistan'ın sadece Batı Trakya'ya
özgü bir yaklaşımından kaynaklanmıyor. Batı
Trakya meselesi, Yunanistan'ın genel olarak azınlıklar
konusundaki olumsuz politikasının bir ürünüdür.
Bizim
sorunumuz, yalnız Batı Trakya'da değil -başka vesilelerle
de söyledik- On İki Adalar'da yaşayan soydaşlarımız
da aynı sıkıntıyı çekiyor. Rodos'ta 3 bin soydaşımız
var, bunların yedi tane Türk okulu vardı, bugün bir tane yok.
Acaba, niçin yok? Acaba, niçin yok? Çünkü, bunların varlığını,
bir azınlığın varlığını Yunanistan
içine sindiremiyor.
Değerli
arkadaşlar, acaba, sadece Türk azınlığıyla
mı ilgilidir bu sorunlar? Hayır, değildir. Bu sorunlar,
aynı zamanda, başka kökenden gelen Yunan vatandaşları
için de vardır. Mesela, Makedon kökenli vatandaşlarına
da Yunanistan aynı kısıtlayıcı politikaları
uygulamaktadır.
Makedonlar,
Florina kentinde 8 Ekim 1995 yılında bir siyasi parti kurdular,
"Gökkuşağı Partisi" diye. Sonra ne oldu? Sonra
şu oldu: Size Helsinki Federasyonu raporundan bir cümle okuyayım:
"14 Eylül 1995 tarihinde Gökkuşağı Partisinin Florina'daki
merkezi tamamen yakılmıştır." Ondan bir gün önce,
belediye başkanlığının öncülüğünde polis
ve bir grup Yunanlı partinin tabelasını sökmüşlerdir.
Bu şiddet eylemine başvuranlar hakkında hiçbir soruşturma
açılmamış, parti kuranlar hakkında Yunanistan'da
bölücülük yaptıkları için soruşturma açılmıştır.
Bunlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmişlerdir,
Yunanistan'ı mahkûm ettirmişlerdir, ama Yunanistan, politikasını
değiştirmemiştir.
İşte,
bizim Batı Trakya'daki sıkıntılarımız sadece
oradaki Türklere yönelik davranışlardan kaynaklanmıyor.
Yunanistan'ın genel olarak azınlıklara tahammül etmeyen
politikasından kaynaklanıyor. Çünkü, Yunanistan'da bir Mevlânâ
yetişmemiştir, bir Yunus Emre yoktur, Yunanistan'da
hoşgörü kültürü yoktur; bundan kaynaklanıyor. Düşünebiliyor
musunuz, oradaki bir din adamını, bir müftüyü sırf halkın
seçtiği müftü olarak görevini yapmaya çalıştığı
için yargılıyorsunuz, hapse atıyorsunuz! Bu müftü gidiyor
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, dört kere Yunanistan'ı
mahkûm ettiriyor, politikanızı değiştirmiyorsunuz.
Biz
gittik Batı Trakya'ya değerli arkadaşlarım, AKP'li
milletvekilleriyle birlikte. Gittik, baktık, bazı köylerde
Osmanlılardan kalma camiler yıkılmış ve tamirine
izin verilmiyor. Belediye Başkanına gittik, sosyal demokrat
belediye başkanı. Dedik ki "Niye izin vermiyorsunuz?"
"Bizim yetkimiz yok, Atina'ya gidin" dediler. Atina'ya gittik,
bizzat Yunan Dışişleri Bakanıyla konuştuk
AKP'li milletvekilleriyle birlikte. Anlattık, camilerin durumu
böyle dedik, vakıfların durumu şöyle, bunların
iyileştirilmesini istiyoruz
Bize, resmen "yapamayız"
dedi, "yapamayız" dedi. Sayın Dışişleri
Bakanımıza, Sayın Başbakanımıza bakarsanız,
onlar oldukça iyimser ifadelerde bulunuyorlar: "Türk-Yunan
dostluğu gelişiyor, bundan yararlanarak Batı Trakya
Türklerinin durumunu iyileştireceğiz." Sizin gözünüzün
içine baka baka, Yunanistan Dışişleri Bakanı bunu
yapmayacaklarını söylüyor, daha ne cevap istiyorsunuz?
Müftünüzü
çalıştırmazlar, caminizi tamir ettirmezler, çocuklarınızın
eğitimine izin vermezler. 15 tane Türk öğretmen, Türkiye'de
eğitilmiş 15 öğretmen 220 okulda eğitim verecek; bu
mümkün müdür? Lozan'daki kontenjanın bile ancak yarısını
veriyor size. Siz ne yapıyorsunuz? Hiçbir şey yapamıyorsunuz,
hiçbir şey yapamıyorsunuz. Peki, orada öğretmen mi
yok? Var. Türkiye'de eğitilmiş 75 tane öğretmen, bugün,
Batı Trakya'da işsiz olarak oturuyor; çalıştırmıyorlar,
izin vermiyorlar. Değerli arkadaşlarım anlattı,
daha ne söyleyeyim! Yani, o kadar çok örnek var ki, değerli arkadaşlarım,
bunları size anlatmak bu süreye sığmayacak, ama,
şunu size söyleyeyim: Biz hep Lozan'dan bahsediyoruz. Lozan'ın
bir 16 sayılı Eki var. Lozan'ın 16 sayılı
Eki'nde, 10 Ağustos 1920 yılında Yunanistan'la yapılan
bir anlaşmadan bahsediyor. O anlaşma, İngiltere, Fransa,
İtalya ve Japonya'yla Yunanistan tarafından imzalanmıştır
ve bu anlaşma, oradaki Müslümanlardan sadece Müslüman olarak
değil, Türk ve Bulgarlar olarak bahsediyor. Yunanistan diyor
ki: "Uluslararası anlaşmalarda Türk'ten bahis yok, ben
onları Müslüman olarak
" Hayır arkadaş! O anlaşmada
"Türk" olarak bahsediyor bunlardan, biliyor musunuz? Bunu
da uygulamıyor, bunu da uygulamıyor. Sayın Bakana rica
ediyorum, bu konuyla yakından ilgilenirse, mutlaka bu anlaşmanın
izini de bulacaktır ve o anlaşmayla Yunanistan'ın neleri
üstlendiğini de görecektir.
Şimdi,
uluslararası anlaşmaları dinlemiyor, hiçbir
eleştiriye de olumlu cevap vermiyor ve biz, hâlâ, iyimser bir
şekilde diyoruz ki: "Biz bu işleri, işte, Yunanistan'la
ilişkileri geliştirerek hallederiz." Edemeyiz. Ne yapacağız?
O zaman hakkınızı arayacaksınız. Türkiye'den
en küçük bir şikâyeti olsa Yunanistan, ne yapıyor? Dünyayı
ayağa kaldırıyor, ne Avrupa Konseyini bırakıyor
ne Avrupa Birliğini bırakıyor ne Birleşmiş
Milletleri ne Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatını,
her yerde Türkiye'yi en ağır şekilde suçluyor. Siz ne yapıyorsunuz?
Bir toplantıda gidip de şunları açıkça eleştirdiğinizi
duymadık. Bir kere söyleyin şunu. Gidin, Sayın Dışişleri
Bakanı, sizden rica ediyoruz, bir kere gidin, burada söylediklerinizi
-fazlasını istemiyoruz- şurada söylediklerinizi
gidin Avrupa Konseyinin kürsüsünden söyleyin bakalım, bir kere
gidin söyleyin. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın
Başbakan gitti Avrupa Konseyine, büyük bir fırsattı.
Bunların konuşulacağı yer Avrupa Konseyi. Biz de
oradaydık; merakla bekledik, bakalım, Batı Trakya Türkleri
için ne diyecek, bir kelime söylemedi.
Medeniyetleri
buluşturacakmışız! İnşallah buluştururuz,
ama daha acil sorunumuz var. Orada 150 bin insan sizden medet umuyor,
sizden destek bekliyor; bunu yapamıyoruz, maalesef. Yani, dinî
konularda, insani konularda hiç kimseye söz bırakmıyoruz,
camimiz yıkılmış, camimizi tamir ettiremiyoruz.
Dört buçuk senedir iktidardasınız, niçin İskeçe'nin
Yenice bucağındaki camiyi tamir ettiremediniz? Niçin
yaptıramadınız? Niçin bunu bir mesele hâline getiremediniz?
Niçin yabancı basını çağırıp bir basın
toplantısı yapamadınız? Niçin gidip Türk gazetecilerini
o caminin yanında oturtup gösteremediniz oradaki gerçekleri,
niçin?
Bütün
politikamız, hep yumuşak davranmak, hep alttan almak, hep
uzlaşır görünmek. Bu yolla, değerli arkadaşlarım,
dünyada başarı kazanmış tek bir ülke yoktur. Siz,
İstanbul'daki Rumlara her türlü imkânı tanıyacaksınız,
yetinmeyecekler, her gün başınıza kakacaklar: Onu da
istiyoruz, bunu da istiyoruz. Sonunda ne olacak? Sayın Bakan
söyledi: "Biz, onların kendi patriklerini seçmesine izin
veriyoruz." Buna karşılık patrik ne yapıyor?
Size söyleyeyim, ne yapıyor: 22 Ocak tarihinde davet edilmiştir
Avrupa Konseyine, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde ekümenik
patrik sıfatıyla konuşacak, haberiniz var mı bundan?
Bunu duydunuz mu hiç? Peki, bizim Hükûmetimiz ne yaptı bunu engellemek
için? Bunu Hükûmet duymamış olabilir mi? Ne yaptınız?
Lozan'dan beri izlediğimiz bütün politikaları yerle bir
edecek bir yaklaşımla, ekümenik sıfatıyla çıkacak
Avrupa Konseyinin kürsüsünde konuşacak ve biz de bunu içimize
sindireceğiz, öyle mi? Niçin tepki gösteremiyorsunuz? Nedir?
Sizi tepki göstermekten alıkoyan nedir? Nedir?
Kıbrıs'taki
duruma bakın, aynı şey. Efendim, Sayın Başbakan,
Grup toplantısında söylüyor, biz de çok memnun olduk,
"Hiçbir şekilde karşılıksız adım atmayacağız."
diyor. Çok güzel. Ne oldu şimdi? Lokmacı barikatında,
ne aldık karşılığında da yıkıyoruz
köprüyü? Hiçbir şey alamadık. Karşı taraf barikatını
yıktı mı? Yıkmadı. Siz niye yapıyorsunuz
bunu? Efendim, dünya bize sempatik dermiş, dünya bizi çok beğenirmiş,
çok severmiş
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ONUR
ÖYMEN (Devamla) - Bitireceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Sayın Öymen, üç dakikalık ek süre veriyorum, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
ONUR
ÖYMEN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Yani,
sadece dünyadan beğeni kazanmak için tek taraflı taviz veriyorsunuz,
sonra da çıkıyorsunuz diyorsunuz ki: "Biz karşılıksız
hiçbir şey yapmıyoruz." Hangisi doğru?
Daha
vahimi var, daha vahimi var: Kıbrıs'taki Başpiskopos
Hıristomos'u oradaki din işleri başkanı Türk kesimine
davet ediyor. Kimdir bu davet ettiği adam? Davet ettiği
adam, basına, resmen "Biz, Kıbrıslı Türklerle
birlikte ortak düşmanımıza karşı savaşacağız."
diyor. Ortak düşman Türkiye. Düşünebiliyor musunuz,
"Türkiye düşman" diyen, açıkça "düşman"
diyen bir adamı siz davet ediyorsunuz Kıbrıs Türk kesimine!
Türkiye'nin tepkisi ne oldu buna, duydunuz mu? Hükûmetin tepkisi ne
oldu buna, duyanınız var mı? Yok. Bereket, adam dedi ki:
"Ben sınırı geçerken pasaport göstermem, yok, kuzeydeki
bütün kiliseleri kendi denetimimiz altına alacağız"
filan da, son dakikada iptal edildi. Yoksa, bizimki gidecek karşıya,
karşıdaki de Türk kesimine gelecek. Şu işe bakın!
Lokmacı barikatı işinde Hükûmetin tutumu nedir?
"Kıbrıslı Türklerin bileceği iştir..."
Böyle şey olur mu? Böyle bir şey olabilir mi? "Kıbrıslı
Türklerin bileceği iştir." diyebilir misiniz? Yani, böyle
bir şeyi nasıl diyebilirsiniz? Sizin hiç mi politikanız
yok? Askerle görüştüreceğiz KKTC Cumhurbaşkanını,
anlaşsınlar, uzlaşsınlar... Peki, siyaseten siz
ne diyeceksiniz? Niçin Meclise getirmiyorsunuz? Niçin bunun siyasi
boyutunu görüşmüyoruz?
Değerli
arkadaşlarım, daha bir ay geçmedi, Kıbrıslı
Rumların baskıları ve entrikalarıyla, Avrupa
Birliği, Türkiye'ye, tarihte hiçbir ülkeye yapmadığı
kadar ağır bir muamele yaptı, ağır bir ceza verdi.
Biz de bekliyoruz, bakalım, şimdi Türk Hükûmetinin buna tepkisi
ne olacak diye. Bir de baktık ki, meğerse, tepkimiz, Rumlara
daha yakınlaşmak olacakmış! Rumları içimize
nasıl sokarız, bir sokak daha açsak, efendim, işte, bizim
çarşımızdan alışveriş yapsalar, acaba,
dünya bize daha sıcak bakar mı, bizi daha sempatik görür
mü
Değerli
arkadaşlar, gerçekten, bunu çok büyük bir acıyla söylüyorum,
çok büyük bir ıstırap çekerek söylüyorum: Bunun bir tek izahı
vardır, bir tek kelimesi vardır, o da, aşağılık
kompleksidir. Size kötülük yapan, baskı yapan, eziyet yapan, bütün
dünyayı aleyhinize ayaklandıran bir ülkeye karşı
yakınlaşacaksınız! Türkiye'ye mesafe koyacaksınız,
Türkiye'yle ihtilaflarınızı basına da anlatacaksınız,
açıklayacaksınız; ama, Rumlara yakınlaşmak
isteyeceksiniz! Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir politika
olabilir mi? Gerekçesi nedir?
CAVİT
TORUN (Diyarbakır) - Böyle bir kelime de olmaz ama
ONUR
ÖYMEN (Devamla) - Ben bunu yapanlara söylüyorum, size söylemiyorum;
sizin bu konudaki duyarlılığınızı biliyorum
değerli arkadaşlarım. Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun Kıbrıs konusunda ne kadar duyarlı olduğunu
biliyorum; ama, eğer, siz, böyle bir ortamda, Kıbrıslı
Rumlar bu kadar kötülük yapmışken Türkiye'ye, siz onlara yakınlaşmak
için politika üretirseniz, bunun kelimesini siz bana söyleyebilir
misiniz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Öymen, son cümlelerinizi alayım. Son defa açıyorum
mikrofonu.
Buyurun.
ONUR
ÖYMEN (Devamla) - Dünyada pozisyonumuz iyi olacakmış, herkes
bizi beğenecekmiş
Böyle dış politika olur mu?
Sayın
Başbakan ne diyor: "Karşılıksız adım
atmayız." Nedir karşılığı Lokmacı
barikatında attığınız adımın? Ne aldınız
karşılığında? Adam size diyor ki: "Bayrağınızı
da indireceksiniz, askerinizi de çekeceksiniz." Siz verdikçe
daha fazlasını istiyor.
Değerli
arkadaşlarım, şunun için bütün bunları söylüyorum:
Batı Trakya millî davadır, Kıbrıs da millî davadır.
Biz, bu konuda, Hükûmetin, Türkiye'nin çıkarlarını, haysiyetini,
soydaşlarımızın haklarını savunmak için
atacağı her kararlı adımın arkasında olacağız.
Bu millî davadır, sizinle beraber olacağız; yeter ki bu
adımı atın, yeter ki "aşağıdan alarak,
uzlaşıcı tavır izleyerek bu işleri çözeriz"
anlayışından kurtulun.
Sayın
Başbakan ne diyor? Basında çıktı: "Batı
Trakya Türklerine tavsiye ediyorum, Yunan vatandaşı olduğunuzu
söylemekten çekinmeyin."
Değerli
arkadaşlarım, bu mudur bizim mesajımız? Bunu mu
söyleyeceğiz biz? Bir Yunan Başbakanı söylüyor mu
İstanbul'daki Rumlara Türk vatandaşı olduğunuzu
söylemekten çekinmeyin diye.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Öymen, teşekkür ederim.
ONUR
ÖYMEN (Devamla) - Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
- Önerge sahipleri adına son konuşmacı İstanbul
Milletvekili İnci Özdemir.
Sayın
Özdemir, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın
Özdemir, sürenizi peşin ilave edeyim, konuşmanızı
ortasında kesmeyeyim.
Buyurun
efendim.
İNCİ
ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Batı Trakya'daki Müslüman Türk azınlığın sorunlarını
içeren görüşmelere başladık. Önerge sahibi olarak söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, Konya Milletvekilimiz Sayın Nezir Büyükcengiz'e
ve eski bakanımız Sayın Mustafa Taşar'a Allah'tan
rahmet, geride kalanlarına başsağlığı
ve sabır diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, konuşmalarıma, sözlerime sizlerle Yunanistan
ziyaretimiz sırasında yaşadığımız
trajikomik bir olayı paylaşarak başlamak istiyorum.
Atina'da
Sayın Bakoyanni'yle başlayan ziyaretlerimizin ardından
heyet olarak Atina'dan ayrıldık. Uçağımız havalandı.
Kısa bir süre sonra uçakta bir anons duyduk: "Havadan fotoğraf
çekilmesi yasaktır." diyordu. Bizler, Sayın Yakış
yanımda oturuyordu, şaşırdık ne demek istiyorlar.
Fakat uçakta bir gülüşme oldu. Bir süre sonra olay unutuldu. Dedeağaç
üzerine geldik. Uçağımız inişte. Bir anons daha:
"Havadan havaalanının fotoğrafının çekilmesi
yasaktır."
Şimdi,
bunu anlamak gerçekten benim açımdan çok zor, sanıyorum arkadaşlarımız
açısından da çok zor oldu. İletişim çağı diye
bir çağ yaşıyoruz. Google'dan girdiğiniz zaman, havaalanında
yürüyen yolcunun ayakkabısının rengini kahverengi
mi siyah mı diye görürsünüz. Şimdi, bunun bize yapıldığı
çok açık ve netti, çünkü, uçağa bizim bindiğimiz biliniyordu.
VIP olarak uçağa alınmıştık. Uçakta kimler olduğunu,
bir önceki dönemin Dışişleri Bakanının ve
iki komisyon başkanı ile heyetin bulunduğunu biliyorlardı.
Yolcuların da bize söylediği şu oldu: "Bunlar size
bir baskı unsuru oluşturmak istiyor, değilse, yıllardan
beri bu anons uçaklarda yapılmıyor."
Şimdi,
ben buradan hareketle önce bunu anlattım ki
Benim orada soydaşlarım
Türkiye Cumhuriyeti'nin bir milletvekili olarak söylüyorum, bana
bu baskı uçakta yapılmaya başlanıyorsa, yıllardan
beri, benim soydaşlarım, acaba, Batı Trakya'da ne yaşıyordu,
bunun anlaşılması açısından bunu öncelikle
ifade etmek istedim.
Batı
Trakya'da Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan 30 Ocak
1923 tarihli Mübadele Anlaşması uyarınca, İstanbul'daki
Rumlar ile birlikte mübadele dışı bırakılan
ve bugün sayıları 150 bin civarında olan bir Türk
azınlık bulunmaktadır. Bu Türk azınlığın
sorunlarının geniş bir şekilde ele alınması
ve değerlendirilmesi amacıyla bugün burada gerçekleştirmekte
olduğumuz görüşmeyi, her yönüyle tarihî bir oturum ve Batı
Trakyalı soydaşlarımıza her zaman verdiğimiz
büyük önemin bir başka göstergesi olarak gördüğümü belirtmek
istiyorum.
Batı
Trakya'nın Lozan Antlaşması'yla resmen Yunanistan'a
bırakıldığı günden beri, Batı Trakya Türk
azınlığını Türkiye'nin Yunan topraklarındaki
uzantısı olarak gören Yunan yönetimleri, azınlığı,
potansiyel bir tehdit olarak değerlendirmişler, bu çerçevede
şekillendirdikleri azınlık politikalarıyla da,
Batı Trakya'daki Türk nüfusu göçe zorlamak, bu mümkün olmadığı
takdirde de Türk toplumunu asimile etmek hedeflerini gütmüşlerdir.
Batı
Trakya Türk azınlığı 1920'li yıllarda Batı
Trakya nüfusunun yüzde 65'ini oluştururken, azınlığın,
anlaşmalardan kaynaklanan azınlık haklarını,
Yunanistan Anayasası ve Yunan iç mevzuatından doğan
vatandaşlık haklarını ve taraf olduğu uluslararası
antlaşmaları ihlal ederek uygulayageldiği, göçe zorlama,
baskı, sindirme ve eritme politikaları sonucunda, günümüzde
bu oran yüzde 30-35'lere gerilemiştir. Durum başlangıçtaki
gibi olsaydı, bugün, Batı Trakya'da nüfus 700-800 bin civarında
olacaktı.
Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu olarak 2006 yılı 13-17 Haziran
tarihleri arasında Atina ve Batı Trakya'ya beş günlük
bir ziyaret gerçekleştirdik. Atina'da Dışişleri
Bakanı Sayın Bakoyanni dahil Yunan makamlarıyla
başlayan görüşmelerimiz, Batı Trakya'da yine Yunan makamları
ile öğretmeni, din adamı, kadını, erkeği, köylüsü,
kentlisi her kesimden çok sayıda soydaşımızla devam
etti. En ücra dağ köylerine kadar çıktık, soydaşlarımızla
görüştük. Gösterdikleri misafirperverlik için tüm soydaşlarımıza
buradan teşekkür ediyorum.
Azınlığın
bugünkü en temel mücadele alanlarının başında
kimlik sorununun geldiği malumdur. Komşumuz Yunanistan
bölgedeki azınlığın Türk kimliğini inkârı
temel bir politika olarak benimsemiştir. Batı Trakya'da bütün
sorunların temelinde esasen bu inkârcı politikalar bulunmaktadır.
Azınlığın kendi kendini tanımlama hakkından
mahrum bırakılma olgusu, önemli bir azınlık sorunu
olarak varlığını korumaktadır.
Batı
Trakya'da hâlen isminde "Türk" kelimesi bulunan derneklerin
resmî faaliyetlerine izin verilmemekte ve azınlığın
Türk azınlığı olduğu ısrarla reddedilmektedir.
Ayrıca, azınlığın etnik kimliğini inkâr
politikasının uzun vadede uygulanamayacağının
anlaşılması üzerine başlatılan ve Batı
Trakya'daki çoğunluk mensupları tarafından da destek
gören Türk azınlığı Türk, Pomak ve Çingene olarak
üçe bölme eğilimini destekleyici faaliyetler de hâlen devam etmektedir.
Bunların
ne denli boş gayretler olduğunu, bizzat bölgede görmekten
duyduğum memnuniyetimi burada ifade etmek istiyorum. Kendileriyle
gurur duyduğum soydaşlarım Türk olmanın ne anlama
geldiğini sadece Yunanistan'a değil tüm dünyaya da anlatıyor
ve esasen de bir efsane yazıyorlar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yunan yönetimi Lozan
Antlaşması'nda "Türk azınlık" ifadesinin bulunmadığını
ileri sürerek Batı Trakya Türk azınlığını
Müslüman azınlık olarak tanımlamaktadır. Antlaşma'nın
doğrudan ilgili maddelerinde "Müslüman" tabiri kullanılmışsa
da, yine Antlaşma'da yer alan diğer hükümlerde geçen
"Türk" sıfatından ve ayrıca Konferans tutanaklarında
yer alan beyanlardan, mübadele dışı bırakılan
Batı Trakya azınlığı mensuplarının
Türk oldukları açıkça anlaşılmaktadır. Kaldı
ki, Türklük tanımlaması etnik, Müslümanlık tanımlaması
ise dinî bir gruplandırmadır ve birbirlerine aykırı
olmaları da mümkün değildir. Bir başka ifadeyle,
azınlık kendisini hem Müslüman hem de Türk olarak, pek tabii
ki, tanımlayabilir.
1960'lı
yıllara kadar azınlığı Türk kabul eden,
azınlık okullarına "Türk okulları" diyen
Mareşal Papagos kanunları Yunanistan'a değil başka
bir ülkeye mi aittir? Savaşı müteakiben nüfus değişimi
için Türk-Yunan karma komisyonlarınca verilen ve "etabli"
olarak adlandırılan belgelerde azınlık fertleri
"Türk" olarak nitelendirilmişken, bugünkü tablo ve mevcut
uygulamalar nasıl açıklanabilecektir?
Değerli
milletvekilleri, 1974 sonrasında Türk dernek ve birliklerinin
tabelalarının sökülmeleriyle yoğunluk kazanan Türk
kimliğini inkâr bugün hâlâ sürmektedir. Okulların tabelalarından
Türk kelimesinin nasıl kazandığını yerinde
gördük, geldik. Azınlığın en güçlü ve şanlı
örgütlenmelerinden biri olan ve isimlerindeki Türk sözcüğünden
dolayı kapatılmış olan İskeçe Türk Birliği
ile Rodop İli Türk Kadınları Kültür Derneği dosyaları,
bugün iç hukuk yolları tamamlandığından dolayı,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşınmıştır.
Bununla
birlikte, söz konusu davaların sonucu ne olursa olsun, Batı
Trakya'nın dışında, dağında, ovasında,
köyünde, kentinde, tabelaları Yunan yetkililerce indirilmiş
olsa da, İskeçe Türk Birliği, Batı Trakya Türk Öğretmenler
Birliği, Gümülcine Türk Gençler Birliği gibi, canlı,
dinamik ve şerefli derneklerinde Türk kimliğine sahip
çıkan ve bunun mücadelesini bütün imkânlarıyla yapan
azınlığın Türklüğünü hiçbir kararın değiştiremeyeceği
ve kimliğini elinden alamayacağı da şüphesizdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dinî yaşam, azınlığımızın
maruz kaldığı baskıların içinde en dikkat çekicilerinden
birisidir. Yunan yönetimleri azınlığın arzusu
hilafına müftüler atamaktadır. Azınlığımız
ise, seçtiği müftülerin bu makama gelmesini istemekte, devletin
atadığı kukla müftüleri tanımamaktadır. Yunan
yönetimi seçilmiş müftülere her türlü baskıyı uygulamakta
zerrece sakınca görmemektedir. Yunan devleti bir kiliseye papaz
atayamadığı hâlde, azınlığa müftü atama
hakkını kendinde görebilmektedir. Hristiyan bir valinin
Müslüman bir azınlığa müftü ataması, soruyorum,
dünyanın hangi ülkesinde mevcuttur? Geçtiğimiz yıllarda
inşasına izin verilmediği için Koyunköylü soydaşlarımızın
uzun müddet bir depoda ibadetlerini yapmak zorunda kaldıklarını
unutmuş değiliz. Türk çocuklara temel dinî bilgiler öğreten
kurslar ise, ne yazık ki, ticari merkezlermiş gibi,
ağır vergi cezalarına çarptırılmaktadır.
Ziyaret
programımız sırasında, vefatından kısa
süre önce görme imkânı bulmaktan mutlu olduğum ve rahmetle
andığım İskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga'nın yüz
ayı aşkın hapse mahkûm edildiğini, bunun önemli bir
bölümünü, insanlık dışı baskılar altında,
bizzat hapiste geçirdiğini biliyoruz. Aynı şekilde,
Gümülcine Müftüsü Sayın İbrahim Şerif ve diğer
din adamlarımız da ağır baskılara maruz kalmışlardır.
Hepsine buradan saygılarımı iletiyor, yeni seçilen
İskeçe Müftüsü Sayın Ahmet Mete'yi gönülden kutluyor, hayırlı
hizmetler vermesini diliyorum.
Aynı
şekilde, ata yadigârı Türk vakıflarının yönetiminin,
bizzat azınlık mensuplarının deyimiyle, kukla yöneticilerin
elinde ve işgal altında tutulduğunu görmekteyiz. Bu
vakıfların ne durumda oldukları, hangilerinin ne
şekilde dağıtıldığı, israf edildiği
ise bilinmemektedir.
1913
Atina Antlaşması'yla ilgili bölüm ve protokolleriyle
başlayan süreç içinde, 1920 tarih 2345 sayılı Kanunname
ile azınlığın dinî ve vakıflar alanındaki
temel haklarının Yunan iç hukukuna yansıtıldığını
biliyoruz. Ancak, 1980 tarih 1091 sayılı Kanun, özetle,
azınlık vakıflarını yok etmeyi hedeflemektedir.
1990 tarih 1920 sayılı Yasa ise azınlığın
dinî özerkliğine indirilen büyük bir darbedir.
Azınlık
bütün bu düzenlemelere kesin tepki vermiş, karşı
çıkmıştır. Türk azınlığın bu konudaki
isteği açıktır. Müftülükler, vakıflar gibi
azınlık için büyük önem arz eden alanlarda taleplerinin dikkate
alınmasını, gerekli hukuki düzenlemelerin, çağın
gerektirdiği ihtiyaçlar da dikkate alınarak yapılmasını
istemektedir. Ne yazık ki, bu taleplere yapıcı bir cevap
gelmemiştir. Bu nedenle, sorunlar, gerginlikler ve azınlığın
hak ihlalleri bütün ciddiyetiyle hâlâ sürmektedir.
Bir
başka büyük sorun kültür ve tarih mirasımız alanındadır.
Osmanlı-Türk eserleri, yangınlar, kundaklamalar, yıkılmalar
veya restorasyon yapılmaması gibi nedenlerle tarihten silinmek
istenmektedir. Yangınların, kundaklamaların sorumluları,
nedense, hiç yakalanamamaktadır. Yolu İskeçe ve Yenice'ye
düşenlere bölgedeki camilerin içler acısı durumlarını
görmelerini tavsiye ediyorum.
Çok
önemli sorunlardan birisi de eğitim alanında yaşanmaktadır.
Son yıllarda sağlanan birtakım iyileşmelere karşın,
Batı Trakya Türk azınlığı mensubu öğrencilerinin
Türkçe'yi ve Yunanca'yı iyi bilmediklerini ve eğitimlerinin
yetersiz olması nedeniyle, Avrupa Birliği ve Yunanistan'ın
ikinci sınıf vatandaşları olarak yetişmeye
devam ettikleri yadsınamaz bir gerçektir.
Yunanistan'da
mecburi temel eğitim süresinin dokuz yıl olmasına karşın,
her yıl altı yıllık azınlık ilkokullarından
mezun olan yaklaşık bin azınlık çocuğunun
eğitimini sürdürebileceği sadece iki azınlık ortaokulunun
bulunması -ki, bunlar Gümülcine ve İskeçe'dedir- ve bu okulların
dershane ve öğretmen kapasitesinin yetersizliği nedeniyle,
bu okullara kayıtlarını yaptıramayan öğrenciler
Yunan devlet ortaokullarında okumaya veya tahsil için Türkiye'ye
gitmeye zorlanmaktadırlar. Ayrıca, okulların durumunu
görmenizi isterim, içler acısı.
Azınlık
liselerinden mezun olan soydaş öğrenciler için üniversiteye
girişte tanınan binde 5 özel kontenjan ise, gerek azınlık
ilkokullarında gerek azınlık ortaokul ve liselerinde
son derece düşük nitelikli Yunanlı öğretmenlerin görev
yapmaya devam etmeleri nedeniyle Türk azınlık mensuplarının
Yunanistan'da yükseköğrenim yapabilme konusunda karşılaştıkları
sorunları çözememiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Özdemir, ek bir dakika süre daha veriyorum size, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
İNCİ
ÖZDEMİR (Devamla) - Diğer konulara giremeyeceğim,
vaktimin olmamasından, ama, Sayın Bakanım yeterince
anlattı diye düşünüyorum, onun için, o kısımları
geçeceğim.
Yalnız
19'uncu madde mağdurlarını konuşmak istiyorum.
Yunan Vatandaşlık Yasası'nın ırkçı 19'uncu
maddesi yürürlükten kaldırılmadan önce, söz konusu madde
uyarınca, Yunan vatandaşlığından ıskat
edilen, yani çıkarılan vatandaşlar, soydaşlar
mağduriyetlerini hâlâ yaşamaya devam ediyorlar. 1998
yılında geriye yürümeksizin yasa iptal oluyor, ancak, tabii
bu yasada garip olan bir şey var. "Yurt dışında"
diyorlar, ancak bizim gittiğimizde öğrendiğimiz
şey şu: Yunanistan'da Yunan vatandaşı olarak askerliğini
yapan bir Türk genci vatandaşlıktan çıkarılıyor
ve soruyor, diyor ki: Eğer ben vatandaş değil idiysem nasıl
askerlik yaptım? Eğer askerlik yapıyorduysam nasıl
vatandaşlıktan
.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İNCİ
ÖZDEMİR (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum, son cümlem.
BAŞKAN
- Sayın Özdemir, son cümleniz, teşekkür cümlenizi alayım
lütfen efendim.
Son
sayfayı buldunuz mu efendim? Buyurun. Lütfen, son cümlenizi, teşekkür
cümlenizi alıyorum.
İNCİ
ÖZDEMİR (Devamla) - Tamam.
Sayın
Başkanım, ben aslında çok daha
BAŞKAN
- Efendim, herkese aynı muameleyi yapıyorum. Bakınız,
bana daha önce on beş dakika demiştiniz, şu anda on beşinci
dakikayı kullanıyorsunuz, lütfen.
Buyurun.
İNCİ
ÖZDEMİR (Devamla) - Artık, bundan sonrasında söyleyeceğim
fazla bir şey kalmadı zannediyorum ama, şunun bilinmesini
istiyorum: Batı Trakya'daki soydaşlarımız sahipsiz
değildir, onların Türkiye gibi bir sahibi vardır. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Gümülcine'de,
İskeçe'de parmağı kanayan bir soydaşımın
acısını ben buradan hissederim, biz buradan hissederiz
diyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) - İnci Hanım, sizin hissedeceğinizden
hiç kuşkumuz yok, Hükûmet hissetsin.
İNCİ
ÖZDEMİR (İstanbul) - Hepimiz hissederiz.
BAŞKAN
- Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, genel
görüşme önergeleri üzerindeki ön görüşme tamamlanmıştır.
Şimdi,
genel görüşme açılıp açılmaması hususunu oylarınıza
sunacağım: Genel görüşme açılmasını kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Teşekkür ederim.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Ne oldu ya?
BAŞKAN
- Saygıdeğer milletvekilleri, Genel Kurulca görüşmeleri
yeterli görülmüş ve genel görüşme açılması kabul
edilmemiştir.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Ne oldu arkadaşlar?
ÖMER
ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Ne oldu?
BAŞKAN
- Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Ne oldu arkadaşlar?
BAŞKAN
-
10 Ocak 2007 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum. Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum,
teşekkür ediyorum.
Kapanma Saati:
19.47