DÖNEM: 22 CİLT: 145 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
54üncü
Birleşim
24 Ocak 2007 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMALAR
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
TBMM Başkan Vekili İsmail Alptekin'in, eski Dışişleri
Bakanlarından İsmail Cem'in vefatı dolayısıyla
ailesine, siyaset camiasına ve Genel Kurula başsağlığı
dileyen konuşması
B) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.-
Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu'nun, Üniversiteler Arası
Kış Oyunlarının 2011 yılında Erzurum'da yapılacak
olmasının önemine ve olimpiyatların, bölgenin gelişmesine
yapacağı katkılara ilişkin gündem dışı
konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin'in cevabı
2.-
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, hâlen kapalı
olan Akçakale Sınır Kapısı'nın yeniden hizmete
açılmasının, yüksek ihracat ve ithalat potansiyeli
olan bölgeye sağlayacağı yararlara ilişkin gündem
dışı konuşması
3.-
Sivas Milletvekili Osman Kılıç'ın, Osmanlı İmparatorluğu'nun
kuruluş yıldönümü münasebetiyle, üç kıtada en uzun
süre hâkimiyet kurmuş olan Türk devleti olarak siyaset ve medeniyet
açısından dünya tarihine doğrudan etkilerine
ilişkin gündem dışı konuşması
C) ÇEŞİTLİ
İŞLER
1.-
Genel Kurulu ziyaret eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Meclis Başkanı Fatma Ekenoğlu'na Başkanlıkça
"Hoş geldiniz" denilmesi
V. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Eski Dışişleri Bakanlarından İsmail Cem'in
vefatı dolayısıyla İzmir Milletvekili K. Kemal
Anadol, Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve Gaziantep Milletvekili
Ömer Abuşoğlu'nun grupları adına açıklamaları
2.-
İstanbul Milletvekili Onur Öymen'in, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, konuşmasında,
ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri
kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147)
4.-
Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları
(1/1215) (S. Sayısı: 1230)
VII. - OYLAMALAR
1.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına
Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısına
verilen oyların sonucu
VIII. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, hayvancılık
sektöründe enerji fiyatlarındaki farklı uygulamalara
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/18549)
2.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, kamu personelinin
maaş ödemelerini yapan bankaların promosyonlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın
cevabı (7/19181)
3.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, idari kadrolara yapılan
atamalara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi
GÖNÜL'ün cevabı (7/19328)
4.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, statülerine göre personel
sayısına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı
M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/19329)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dokuz oturum yaptı.
Birinci,
İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Oturumlar
Malatya
Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın,
İstanbul
Milletvekili Ahmet Sırrı Özbek'in,
İstanbul
Milletvekili Mustafa Baş'ın,
Gazeteci-yazar
Hrant Dink'in öldürülmesi nedeniyle gündem dışı konuşmalarına
Devlet Bakanı Beşir Atalay cevap verdi.
Çorum
Milletvekili Feridun Ayvazoğlu ve 39 milletvekilinin, orman
varlığımıza yönelik sorunların araştırılarak,
orman alanlarının korunması ve geliştirilmesi
için (10/415),
Bursa
Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu ve 27 milletvekilinin,
Uluabat Gölü'ndeki çevre sorunlarının araştırılarak
(10/416),
Gaziantep
Milletvekili Fatma Şahin ve 19 milletvekilinin, küresel
ısınmanın neden olduğu sorunların ve oluşturduğu
riskin araştırılarak (10/417),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacakları ve ön
görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Genel
Kurulu ziyaret eden Polonya Cumhurbaşkanı Leh Kaczynski'ye
Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denildi.
Eskişehir
Milletvekili Mehmet Ali Arıkan'ın (3/1003) (S.Sayısı:
1283),
Kırıkkale
Milletvekili Halil Tiryaki'nin (3/1016) (S. Sayısı: 1284),
Samsun
Milletvekili Haluk Koç'un (3/1023) (S.Sayısı: 1285),
Tokat
Milletvekili Feramus Şahin'in (3/1024) (S.Sayısı:
1286),
Samsun
Milletvekili Mustafa Çakır'ın (3/1025) (S. Sayısı:
1287),
İzmir
Milletvekili Enver Öktem'in (3/1026, 3/1097, 3/1131) (S.Sayısı:
1288, 1294,1303,)
Mersin
Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat'ın (3/1027) (S.Sayısı:
1289),
Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa'nın (3/1055) (S. Sayısı: 1290),
Şırnak
Milletvekili Mehmet Tatar'ın (3/1056) (S.Sayısı: 1291),
Hatay
Milletvekili İsmail Soylu'nun (3/1057) (S.Sayısı:1292),
Mersin
Milletvekili Ali Oksal'ın (3/1061) (S.Sayısı: 1293),
Konya
Milletvekili Halil Ürün'ün (3/1098) (S.Sayısı: 1295),
İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen'in (3/1099) (S.Sayısı: 1296),
İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in (3/1100) (S.Sayısı: 1297),
Sinop
Milletvekili Cahit Can'ın (3/1101) (S.Sayısı: 1298),
Şanlıurfa
Milletvekili Mahmut Yıldız'ın (3/1102) (S.Sayısı:
1299),
Afyonkarahisar
Milletvekili Reyhan Balandı'nın (3/1103) (S.Sayısı:
1300),
Kırklareli
Milletvekili Yavuz Altınorak'ın (3/1106) (S.Sayısı:
1301),
Şanlıurfa
Milletvekili Mahmut Yıldız'ın (3/1113) (S.Sayısı:
1302),
Kastamonu
Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın (3/1110) (S.Sayısı:
1304),
Yasama
dokunulmazlıklarının kaldırılmasına
gerek bulunmadığı hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye'ye,
Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Ürdün'e,
Yaptıkları
resmî ziyaretlere katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkerelerinin;
18/1/2007
tarihli 52'nci Birleşimde açılması kabul edilen Irak'taki
gelişmeler konusundaki genel görüşmenin, gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında
yer almasına; genel görüşmenin 23/1/2007 Salı günkü birleşimde
yapılmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma
Kurulu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra;
Kabul
edildikleri açıklandı.
Saat
19.15'te toplanmak üzere, dördüncü oturuma 18.04'te son verildi.
İsmail
Alptekin
Başkan
Vekili
Bayram Özçelik Yaşar
Tüzün
Burdur
Bilecik
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Beşinci
Oturum
Ankara
Milletvekili Faruk Koca ve 29 milletvekilinin, Irak'taki gelişmeler
ile ülkemizin ve uluslararası toplumun bu ülkenin sorunlarının
çözümüne yapabileceği katkılar (8/36),
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanı Antalya Milletvekili
Deniz Baykal ile Grup Başkan Vekilleri, İstanbul Milletvekili
Ali Topuz, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol ve Samsun Milletvekili
Haluk Koç'un, bölücü terör örgütünün Kuzey Irak'taki faaliyetleri
ve Kerkük'ün durumu başta olmak üzere, Irak'taki son gelişmeler
(8/37),
Konularında
genel görüşme açılmasına ilişkin önergelerinin
birleştirilerek görüşmelerine başlandı.
Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül tarafından
verilen, Irak'la ilgili gelişmeleri ve içinde bulunduğu
durumu ele almak üzere verilen genel görüşme önergelerinin
İç Tüzük'ün 70'inci maddesine göre, kapalı oturumda görüşülmesine
dair önergesi okundu.
Kapalı
oturumda:
Yeminli
stenograflar ile yeminli görevlilerin salonda kalmaları hususu
ile,
Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah
Gül'ün, Dışişleri Bakanlığını temsilen
listede adları bildirilen görevlilerin de oturuma katılmasına
ilişkin önerge,
Kabul
edildi.
Saat
19.26'da açık oturuma son verildi.
Altıncı,
Yedinci ve Sekizinci Oturumlar
(Kapalıdır)
Dokuzuncu
Oturum
Kapalı
oturum konusu görüşmeler tamamlanmış olduğundan,
24 Ocak 2007 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat
14.00'te toplanmak üzere, birleşime saat 00.15'te son verildi.
Bülent
Arınç
TBMM
Başkanı
Bayram Özçelik Yaşar
Tüzün
Burdur
Bilecik
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.: 70
II. - GELEN
KÂĞITLAR
24 Ocak 2007
Çarşamba
Raporlar
1.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarıları ve
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/1269, 1/1248) (S. Sayısı: 1322) (Dağıtma
tarihi: 24.1.2007) (GÜNDEME)
2.-
Türk Silahlı Kuvvetleri Besleme Kanunu Tasarısı ile
Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/1285) (S. Sayısı: 1323)
(Dağıtma tarihi: 24.1.2007) (GÜNDEME)
24 Ocak 2007
Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54'üncü Birleşimi'ni açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce, 23 Ocak
2007 tarihli 53'üncü Birleşim'de yapılan kapalı oturuma
ait tutanak özetinin İç Tüzük'ün 71'inci maddesine göre okutulabilmesi
için kapalı oturuma geçmemiz gerekmektedir. Bu nedenle, sayın
milletvekilleri ile Genel Kurul salonunda bulunabilecek yeminli
stenograflar ve yeminli görevliler dışındakilerin
salonu boşaltmalarını rica ediyorum.
Tutanak
özeti okunduktan sonra açık oturuma geçilecek ve görüşmelere
devam edilecektir.
Sayın
idare amirlerinin bu konuda yardımcı olmalarını
ve salonu boşalttıktan sonra Başkanlığa haber
vermelerini rica ediyorum.
Kapalı
oturuma geçmek üzere Birinci Oturum'u kapatıyorum.
Kapanma Saati:
14.06
İKİNCİ
OTURUM
(Kapalıdır)
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 14.22
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54'üncü Birleşimi'nin kapalı oturumundan sonraki Üçüncü
Oturumu'nu açıyorum.
IV. - BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM
Başkan Vekili İsmail Alptekin'in, eski Dışişleri
Bakanlarından İsmail Cem'in vefatı dolayısıyla
ailesine, siyaset camiasına ve Genel Kurula başsağlığı
dileyen konuşması
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türk siyasi hayatımızın
önemli simalarından, eski Dışişleri Bakanlarından
İsmail Cem, merhum, vefat etmiştir, Allah'ın rahmetine
kavuşmuştur. Kendinin, ülkemizde önemli hizmetleri vardır.
Ailesine başsağlığı diliyorum, siyaset camiasına
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna başsağlığı
diliyorum ve bu konuda, zannediyorum ki, gruplarımız hissiyatlarını
kısa bir şekilde açıklayacaklardır.
Önce,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Anadol'a,
yerinden, kısa bir söz vereceğim.
Buyurun.
V. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Eski
Dışişleri Bakanlarından İsmail Cem'in vefatı
dolayısıyla İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, Bursa
Milletvekili Faruk Çelik ve Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun
grupları adına açıklamaları
CHP
GRUBU ADINA K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, yüce
Meclisin saygıdeğer üyeleri, bugün gerçekten, şahsım
ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına çok büyük üzüntü içinde
olduğumuzu yüce Meclise arz etmek istiyorum. Sayın
Başkana da, bu hissiyatımızı dile getirmek için
bize olanak tanıdığı için teşekkür ediyorum.
Yüce
Meclisin değerli üyeleri, bildiğiniz gibi, merhum İsmail
Cem, Parlamentoda uzun yıllar hizmet eden, çoğumuzla aynı
sıraları paylaştığımız bir arkadaşımızdı.
Kültür eski Bakanı ve Dışişleri eski Bakanı
olarak da, devletimize, halkımıza büyük hizmetlerde bulunan
çok değerli bir devlet adamıydı. Bu kimliğinden önce,
Türk basın camiasına da başsağlığı dilemek
durumundayım; Türk basın yaşamının çok seçkin
bir simasıydı. Değerli bir hukukçu, özellikle kamu hukuku
dalında Türkiye dışında eğitim yapan, değerli
eserleri bulunan bir kişi olmasına karşın, genç
yaşlarda âşık olduğu gazetecilik mesleğini
hiç bırakmadan sürdürdü. Hatta, bakanlık sıfatını
taşıdığı, milletvekili kimliğini taşıdığı
dönemlerde bile basından kopamadı, sürekli yazarlığını
sürdürdü. Dolayısıyla, basın yaşamı da gerçekten
çok önemli bir değerini kaybetti.
Cumhuriyet
Halk Partisine gelince: Bizim, Yeni Türkiye Partisinin Cumhuriyet
Halk Partisine katılma aşamasından sonra Bilim Platformumuzun
başındaydı, Cumhuriyet Halk Partisinin önümüzdeki seçim
için önemli hazırlıklarından sorumluydu. kendisi gibi
çok değerli bilim adamlarıyla, Platformun değerli üyeleriyle
çalışmalarını sürdürüyordu ve Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, ayrıca, çok önemli bir devlet adamını,
parti üyemizi kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Kendisine Allah'tan
rahmet diliyorum, kederli ailesine, tüm Cumhuriyet Halk Partililere,
tüm milletvekili arkadaşlarıma -parti farkı gözetmeksizin-
ve halkımıza başsağlığı diliyorum,
tekrar Allah rahmet eylesin diyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Anadol.
Sayın
Çelik, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, buyurun efendim.
AK
PARTİ GRUBU ADINA FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan,
çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türk
siyasetinin renkli siması, diyalog adamı, beyefendi, düşünen,
yazan, topluma faydalı olmayı esas alan bir siyasetçiyi,
Sayın İsmail Cem'i, eski Dışişleri Bakanımızı
kaybettik. AK Parti Grubu olarak, basın camiasına ve özellikle
ailesine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna başsağlığı
dileklerimizi iletiyoruz ve kendisine Allah'tan rahmet dileklerimizi
gönderiyoruz.
Gençlik
yıllarımızda "İsmail Cem" dediğimiz
zaman "Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi"
eseri hep elimizdeydi, ondan çok şey istifade ettik. O kitap, o
eser, Türk gençliğine, gelecek açısından, ufuk açısından,
Türkiye'nin geri kalmışlık tarihini ortaya koyarak,
Türkiye'nin müreffeh ve kalkınmış Türkiye hedefi
doğrultusunda Türk gençliğine çok şeyler kattığına
ben inanıyorum.
Bu
duygular çerçevesinde, merhuma tekrar Allah'tan rahmet diliyorum,
tüm sevenlerine ve Cumhuriyet Halk Partisi camiasına tekrar
başsağlığı dileklerimizi ifade ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.
Anavatan
Partisi Grubu adına Sayın Abuşoğlu.
Buyurun
Sayın Abuşoğlu.
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Türk
siyaseti son aylarda önemli simalarını kaybetti. Birer
siyasetçi olarak bundan derin bir üzüntü duyuyoruz. Elbette, insanlar
baki kalmak üzere bu dünyaya gelmiyorlar. Gelişlerinin gayesiyle
birlikte içinde yaşadıkları topluma da bir nebzecik
olsun hizmet etme imkânı bulabilerek gidiyorlarsa, bundan hem
toplum hem kendileri kârlı çıkıyordur.
Sayın
İsmail Cem de bu tür insanlardan birisi. İçinde yaşadığı
topluma en üst düzeyde birtakım hizmetleri yapabilmiş ve
topluma hizmet etmek noktasında değil sadece, aynı zamanda
toplumu yönlendirecek, fikir hayatında birtakım üretkenlikler
ve birtakım katkılarda bulunarak da bu görevini fazlasıyla
yerine getirebilmiştir.
"Sayın
İsmail Cem" deyince, benim gözümdeki siyasetçi profili,
sakin, dingin bir insan, bir profil; sadece, meseleleri kendi çerçevesinde
değerlendiren, fakat, bunun ötesinde polemiğe kaçmadan
bir siyaset tarzı izleyen bir siyasetçi canlanır. Bu çerçevede,
Sayın İsmail Cem'in bu özelliğinin tüm siyasetçilerimize
de örnek teşkil etmesi, benim bir dileğimdir, bir arzumdur.
Sayın
Cem, sadece bir siyasetçi olarak anılmayacak bundan sonra. Aynı
zamanda, bir yazar, bir düşünce adamı, bir fikir adamı
olarak da hatırlanacaktır. Bu özelliği dolayısıyla,
verdiği eserler, bu topluma yaptığı katkılar,
bundan sonra da devamlı olarak hatırlanacak, bundan sonraki
nesillere de bazı ışıklar tutabilecektir. Bu yönüyle
dikkate alındığında, kaybımızın önemi,
büyüklüğü daha da ortaya çıkmaktadır.
Sayın
Cem'in kederli ailesine başsağlığı diliyorum.
Ölüm elbette acı bir olaydır, kolay kabullenilecek bir olay
değildir. Kalanlara sabır, bu meyanda, ait olduğu,
uzun yıllar siyaset yaptığı Sayın Cumhuriyet
Halk Partisi çevresine de başsağlığı diliyorum.
Mekânı cennet olsun diyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
İlk
söz, 2011 yılında Dünya Üniversiteler Arası
Kış Olimpiyatlarının Erzurum'da yapılması
ile ilgili olmak üzere, Erzurum Milletvekili Sayın Mücahit Daloğlu'na
aittir.
Buyurun
Sayın Daloğlu.(AK Parti sıralarından alkışlar)
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.- Erzurum
Milletvekili Mücahit Daloğlu'nun, Üniversiteler Arası
Kış Oyunlarının 2011 yılında Erzurum'da yapılacak
olmasının önemine ve olimpiyatların, bölgenin gelişmesine
yapacağı katkılara ilişkin gündem dışı
konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin'in cevabı
MÜCAHİT
DALOĞLU (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 2011 yılında yapılması kararlaştırılan
Üniversiteler Arası Kış Oyunlarının Erzurum'un
ev sahipliğinde gerçekleştirilecek olması üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
tekrar saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'de önümüzdeki yıllarda, uluslararası
olimpiyat ve Avrupa şampiyonası çerçevesinde birçok oyun
yapılacaktır. Bunlardan bazılarını sizlerle
paylaşmak istiyorum.
2007
Karadeniz Spor Oyunları, 2008 ve 2009 UEFA Kupası finali
Türkiye'de yapılacaktır. 2008 yılında On Yedi
Yaş Altı Avrupa Futbol Şampiyonası, 2009 Dünya Liseler
Arası Futbol Şampiyonası, 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası
ve 2011 Universiade Kış Oyunları Erzurum'da yapılacaktır.
Kısa
adı "FISU" olan Uluslararası Üniversite Sporları
Federasyonu, dünya çapında çeşitli spor dallarını
bünyesinde barındıran, olimpiyatlardan sonra dünyanın
en büyük, en prestijli uluslararası spor organizasyonunu yapan
bir kuruldur.
Değerli
arkadaşlar, bu Kurul, 1949 yılında kurulmuş ve 1959
yılından beri Üniversite Spor Oyunları olarak adlandırılan
spor olimpiyatlarını düzenlemektedir. Hatırlarsınız,
2005 yılında da Yaz Oyunları İzmir'de yapıldı.
Şimdi, Erzurum'da yapılacak olan bu oyunların önemi, Erzurum
şehri için ve Türkiye için gerçekten çok büyük önem arz etmektedir.
Şöyle şu fotoğrafta da gördüğünüz gibi, üç mevsim
beyaz Palandöken, gerçekten, bugün dünya standartlarında pistlere
sahip, mekanik tesisleri büyük ölçüde tamamlanmış -bilgilerini
biraz sonra arz edeceğim- ve Türkiye'nin göz bebeği,
kış sporlarına hazır, eksiklerini de önümüzdeki
dört yılda fevkalade bir duruma getireceğimiz bir spor merkezi
olacaktır.
Değerli
arkadaşlar, bölgedeki, yani Palandöken Dağı'ndaki 20
piste bu yıl 2 tane daha eklenerek, 22 tane pist oluşturulmuştur.
Pistlerin 7'si kolay -kayak sporunu
bilen arkadaşlarımız bunu bilirler- 8'i orta düzeyde,
2'si zor, ancak profesyonellerin kayabildiği ve 6'sı ise doğal
pisttir. Bölgenin 2.500 metrelik Ejder Tepesi ve Kapıkaya Tepesi'nden
değişik altı bölgeden kayılarak, zor, kolay, orta
ve profesyonellerin kaydığı değişik pistlerden
kayıp aşağıda aynı noktada birleşme ve buluşma
gibi bir doğal güzelliğe ve avantaja da sahip bir pisttir.
Bu pistlerin toplam uzunluğu, ara pistler, ana pistler, 40 kilometredir.
Başlı başına tek bir pistin uzunluğu 13 kilometredir.
Her biri uluslararası standartlarda 8 telesiyej, 1 teleski, 1
gondol ve 2 baby lift'ten oluşan mekanik tesisleri vardır ve
saatte 9.500 kişi taşınabilmektedir ve bu sene de Palandöken
Dağı'nda bir doğal göl yapılmıştır.
Değerli
arkadaşlar, bu kış oyunlarının Erzurum'a
alınmasının da gerçekten uzun bir tarihçesi var. 2005
yılında Avusturya'da yapılan FISU'nun seçiminde Çin'in
Harbin şehri kazanmış ve Erzurum kaybetmişti. Biz,
o günlerde çok üzülmekle beraber, Erzurum sivil toplumu ve Erzurum
yerel yöneticileriyle beraber, bu işin burada bitmeyeceğini,
azimle, kararlılıkla çalışmamız gerektiğine
inanmıştık, ama, her şeyin üstünde -bunu sizlerle
paylaşmak istiyorum- bir minnet ve şükran borcumuz vardır.
Erzurum'u bu konuda motive eden Erzurum Valiliğini, Atatürk
Üniversitesi Rektörlüğünü, Erzurum Büyükşehir Belediyesini
motive eden, başta Başbakanımıza, şehrim
adına, şahsım adına, ülkem adına teşekkür
ediyoruz. Gerçekten geri kalmışlık kaderini, inşallah,
bu oyunlar ve bu ivmeyle aşacağımıza inanıyoruz.
Çok büyük destek verdi ve "Gidin, çalışın, Hükûmet
olarak her türlü yatırımı yapmaya, kaç lira olursa olsun,
hazırız
" Ve nasip olursa inşallah, 300 milyon euroluk
bir yatırımla, Hükûmetimiz, bu işe soyunmuştur.
Yine,
bu konuda, hem 2005 yılında hem 2007 yılında, bizi
yalnız bırakmamak bir tarafa , maddi manevi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun.
MÜCAHİT
DALOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.
her
konuda bizleri destekleyen ve bu olimpiyatların, o
kış oyunlarının yapılacağı yere kadar
teşrif eden Devlet Bakanımız ve Başbakan Yardımcımız
Sayın Mehmet Ali Şahin Bey'e de teşekkür ediyorum.
İzninizle,
burada, bu konuda bize destek veren kurum ve kuruluşlara bir
teşekkürü borç bildiğimden dolayı
Başbakanlık
Tanıtma Fonu, bu oyunların tanıtımında bizlere
büyük destek, maddi destek verdiler, manevi destek verdiler ve biz
bunları tanıtma fırsatı bulduk ki, bu sonucu yakalamış
olduk. Bu konuda, Devlet Bakanımız Sayın Beşir Atalay'a
ve özel danışmanı Neşat Kırcalı'ya ve bu konuda,
Sağlık Bakanımıza, Erzurum milletvekili arkadaşlarıma,
İstanbul Ticaret Odası Başkanına, Murat Yalçıntaş
Beyefendi'ye ve ekibine, Erzurum Valiliğine, Erzurum Büyükşehir
Belediye Başkanlığına, Atatürk Üniversitesi Rektörlüğüne,
Palandöken Belediye Başkanımıza, İstanbul'daki
Erzurumlular Vakfı ve onun başkanlarına, hassaten teşekkür
etmek istiyorum, bu konuda bizleri yalnız bırakmadıkları
için.
Zamanınızı
fazla almayayım, zamanımız da bitti. İnşallah
bu dört yıl içerisinde, 2011 yılına kadar... Tabii Erzurum
kış olduğu için -ben dün de Erzurum'daydım, eksi
20'leri yaşıyoruz orada- altı ay inşaat yapılmıyor.
Bu dört yılı biz -Sayın Başbakan Yardımcım
da burada- iki yıl olarak değerlendiriyoruz, yani iki
yıllık bir çalışma zamanı vardır. İnşallah,
Hükûmetimizin manevi ve maddi destekleriyle, bizlerin de gayretli
çalışmalarıyla, iki yıldan daha erken bir zamanda
veya dört yıldan daha erken bir zamanda bu tesislerimizi
kış oyunları standartlarına uygun hâle getirip,
2011 yılında, inşallah hayattaysak hepimiz -burada
oluruz veya olmayız- Erzurum'a da davet ediyorum.
Hepinizi
saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Daloğlu.
Hükûmetin
söz isteği var.
Başbakan
Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Daloğlu'na teşekkür ediyorum, Türkiye'nin ve Bakanlığımın,
özellikle son yıllarda uluslararası organizasyonlarla
ilgili hangi adımları attığını ve bundan
sonra da hangi adımları atacağını kısaca
sizlere izah imkânı sağlamış oldular.
Ancak,
konuşmamın başında, bu sabaha karşı kaybettiğimiz
değerli devlet adamı, bu Parlamentoda birlikte de çalıştığımız
Sayın İsmail Cem'in vefatı nedeniyle duyduğum
üzüntüyü huzurunuzda ifade etmek istiyorum. Kendisine Cenabıhak'tan
rahmetler diliyorum, ailesine, yakınlarına ve mensubu
bulunduğu Cumhuriyet Halk Partisi camiasına ve aziz milletimize
de başsağlığı diliyorum. Biraz önce hissiyatlarını
bizimle paylaşan grup başkan vekili arkadaşlarımızın
da hissiyatlarına, değerlendirmelerine Hükûmetin bir üyesi
olarak aynen katıldığımı ifade etmek istiyorum.
Genç sayılabilecek bir yaşta kaybettiğimizi düşünüyorum
Sayın Cem'i. Tabii ki takdiriilahi. Birçok yönüyle gerçekten ülkemize,
insanımıza hizmet etmeye gayret etmiş, çalışmış
bir arkadaşımızdı. Mekânı cennet olsun.
Değerli
arkadaşlarım, dört yılı aşkın bir süredir
spordan sorumlu bir bakan arkadaşınız olarak -birçok
organizasyona talip olduk, bazılarını gerçekleştirdik-
bir tespitimi sizlerle paylaşmak isterim. Bir spor organizasyonunun
kendilerine verilmesi dolayısıyla bir kentin, bir kent
halkının bu kadar bu organizasyonu benimsediğine
ilk defa tanık oluyorum. Erzurumlular ve Erzurum halkı,
gerçekten 2011 yılında Erzurum'da yapılacak olan Universiade
Kış Oyunları dolayısıyla öylesine destek verdiler
ve bu oyunların Erzurum'a verilmesi dolayısıyla öylesine
bir heyecan duydular ki, doğrusu bu heyecanı ben de sanki
bir Erzurumluymuş gibi yürekten hissetim. Hâlâ bu heyecan büyük
sıcaklığıyla, bütün sıcaklığıyla
devam ediyor.
Peki,
nedir bunun sebebi?
Değerli
arkadaşlarım, birçok ülke uluslararası bu tür organizasyonlara
talip oluyor. Bunun nedenlerinin başında, artık çağımızda
görülmüştür ki, spor yoluyla tanıtım en etkili tanıtım
yoludur. Ülkeler bütçelerinden tanıtma için paralar ayırırlar.
Hatta, tanıtma fonlarına çok yüksek meblağlı paralar
koyarlar. Ama, bunların bir bölümü dış ülkelerde gazete
ve dergilerde o ülkeyi tanıtmak için ilanlar için kullanılır.
Ama, bunun çok azı bir parayla sporda göstermiş olduğunuz
bir başarı, bir sporcunuzun uluslararası bir yarışta,
olimpiyatlarda, dünya şampiyonasında gösterdiği bir
başarı, buraya koyduğunuz paraların fevkinde o
ülkeye tanıtım açısından faydalar sağlar. O
nedenle, artık çağımızda ülkeler spor yoluyla tanıtıma
büyük önem veriyorlar. Biz de doğrusu, Hükûmet olarak spor yoluyla
tanıtımı ve uluslararası organizasyonlara talip
olmayı ülkemizin tanıtımı için yararlı gördük
ve bu konuda çok ciddi adımlar attık. Biraz önce Sayın
Daloğlu bunların bir kısmını saydılar.
Ayrıca,
spor yoluyla tanıtım sadece o ülkenin tanıtımını
sağlamıyor, o organizasyonu üstlenen kent veya bölge ciddi
bir tesis kazanma imkânı elde ediyor, birçok tesisi kazanıyor.
Mesela en canlı örneği İzmir'dir. 2005 yılında
İzmir'de yapılan Universiade Yaz Oyunları vesilesiyle,
altmış civarında yeni tesise kavuşmuştur,
spor tesisine kavuşmuştur İzmir.
Peki,
sonra ne olmuştur? Bakın, sadece bu yıl, sadece bu
yıl, yani 2007 yılında yapılacak dünya çapında
birçok organizasyon -birçok organizasyon dersem abartmış
olabilirim- dört tane organizasyon, İzmir'deki bu potansiyel
nedeniyle İzmir'e verilmiş, uluslararası federasyonlar
tarafından.
Mesela
nedir bunlar? İşte, bu yılın şubat ayında
Avrupa Ümitler ve Gençler Karate Şampiyonası İzmir'e
verilmiş. Yine, bu yılın mart ayında Dünya Büyükler
ve Gençler Okçuluk Şampiyonası İzmir'e verilmiş.
Nisan ayında Avrupa Gençler ve Yıldızlar Eskrim Şampiyonası
İzmir'e verilmiş. Avrupa Genç Bayanlar Hentbol Şampiyonası
ağustos ayında İzmir'e verilmiş.
Peki,
başka kentlerimizde yok mu? Tabii ki oralarda da var. İşte
İstanbul'da var. Biliyorsunuz, Formula 1 ve Moto GP yarışmaları
hâlâ İstanbul'da devam ediyor ve ekim ayında da, İstanbul'da,
Dünya Ümitler ve Gençler Karate Şampiyonası.
Ayrıca,
şimdi, çok yakın bir zamanda, tıpkı Erzurum gibi başarılı
bir organizasyonu aldığımızı ifade etmek istiyorum.
O nedir? Avrupa Gençlik Olimpiyatlarını Trabzon'da yapmayı
başardık, yani yapacak olmayı, bu organizasyonu almayı
başardık. Bu da çok ciddi bir organizasyondur, bu da 2011'de
yapılacaktır. Kırk sekiz ülke katılacaktır.
5 bin civarında sporcu ve işte, teknik kadro Trabzon'da olacaktır.
Tabii ki, Trabzon da, tesis açısından, sanıyorum,
İzmir gibi birçok, yeni tesise de bu organizasyon sebebiyle
sahip olacaktır. Hatta bu yıl, yine Trabzon 1'inci Karadeniz
Oyunlarına ev sahipliği yapacaktır.
MAHFUZ
GÜLER (Bingöl) - Daha ne olsun.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
- On bir tane Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü üyesi
ülkenin sporcuları
MUSTAFA
BAŞ (İstanbul) - On iki
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
- Şu anda katılacağını bildiren on bir de,
onun için diyorum. İnşallah, on ikincisi de olur. On bir ülke
katılacağını söylediği için söylüyorum. 3
bin civarında da sporcu, idareci ve teknik kadro katılacak.
Ne
zaman olacak bu? İşte, bu yılın ağustos ayında
gerçekleşecek. Demek ki, bu tür organizasyonlar, artık Türkiye'ye
verilmeye başlandı. Bunun nedeni nedir? Çünkü, Türkiye'nin
dış dünyada itibarı gittikçe artıyor. Bakın,
bunları almak öyle kolay bir şey değil, çünkü, birçok ülke
talip oluyor.
2010
Dünya Basketbol Şampiyonası finalleri Türkiye'de yapılacak.
İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de ve Antalya'da. Tabii, finaller
İstanbul'da olacak. En son finalde 1 oy farkla Fransa'yı geçerek
aldık. Çok ciddi bir yarıştı. Basketbol deyince dünyada
ilk sıralarda yer alan Sırbistan'ı dahi -onlar da talipti-
eledik, finalde Fransa ile yarıştık ve 1 oy farkla aldık.
Ancak, bunu almak öyle kolay olmuyor. Hemen ifade edeyim: Bunun
alınmasında, demin saydığım organizasyonun
alınmasında diplomatik temasların ne kadar önemli olduğunu
yakinen biliyorum. Sayın Başbakanımız devreye
girmiştir, Dışişleri Bakanımız devreye
girmiştir. Erzurum'la ilgili de böyle olmuştur. Dışişleri
Bakanımıza da ben ayrıca teşekkür ediyorum. Çünkü,
bunun alınmasında -ben yakinen biliyorum, herkes bilmeyebilir-
Sayın Abdullah Gül'ün de büyük katkıları vardır.
Şimdi,
tabii, bu organizasyonları almakla iş bitmiyor, bana göre
başlıyor. Çünkü, şimdi Erzurum'dan bahsediyoruz. Biz,
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü olarak, işte, buz pateni salonunu
programımıza aldık, ihalesi yapıldı, ihale
süreci bitti, temel atacağız ama, tabii mevsim müsait değil.
Belki, hemen kar kalktığında Erzurum'da ilk tesisimizin
temelini atacağız.
Atlama
kulesini programımıza aldık. Sanıyorum bu yılın
ortalarına doğru -atlama kulesi, bu kış olimpiyatlarının
ve kış oyunlarının en önemli tesislerinden bir tanesidir-
onun da temelini atacağız. Dört tane daha salona ihtiyacımız
var, başka tesislere ihtiyacımız var; tabii, bir de
oyunlar köyüne ihtiyacımız var. Erzurum Atatürk Üniversitesinin
kampüsü içerisinde, ayrıca bir de, ileride öğrencilerimizin
de yararlanabilecekleri bir oyunlar köyünü yapacağız.
Orası da tabii, ileride yurt olarak kullanılacak. Aşağı
yukarı biz FISU'ya 128 milyon dolar olarak bir bütçe sunmuştuk,
ama, 150 milyon doları geçeceğini tahmin ediyorum. Tabii
ki bunu devlet olarak, Hükûmet olarak bizler üstleniyoruz.
Bu
organizasyonun alınmasında, biraz önce Sayın Daloğlu
da, Mücahit Bey de ifade etti, tabii, yerel yöneticilerimizin önemli
payı oldu. Sayın Valimizin, Belediye Başkanımızın,
Rektörümüzün, oda başkanlarımızın, İlçe Belediye
Başkanının ve üstelik, İstanbul'da faaliyette bulunan
Erzurumlular Vakfının Başkanının ve yöneticilerinin,
federasyon başkanlarımızın çok önemli rolleri oldular.
Gerçekten,
bir ekip çalışması sonucunda bu başarıyı
yakaladığımızı ifade etmek istiyorum. Yapacağımız
tesisleri bir plan dahilinde ne zaman yapacağız, hangi ödenekle
yapacağız, bunun bir çalışması gerekiyor. Bu
çalışmayı yapacak da bir ekibe ihtiyaç var. Biz, buna
"Hazırlık ve Düzenleme Kurulu" diyoruz. Hazırlık
ve Düzenleme Kurulunda, inşallah, önümüzdeki hafta, yani, 2
Şubat Cuma günü, Sayın Daloğlu, inşallah Erzurum'da
olacağım. Bunun ilk çalışmasını Erzurum
Valiliğinde yapacağız, Hazırlık ve Düzenleme
Kurulunu da kuracağız, herkes ne yapacağını
bilecek. 2011 yılına kadar neyi, nasıl, ne zaman yapacağımızı
orada belirleyeceğiz ve takvimi ortaya koymuş olacağız.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Sözlerimi,
izin verirseniz şöyle tamamlamak istiyorum: Birkaç gündür, gazetelerde
tam sayfa, Erzurum'daki sanayi ve ticaret odaları başkanları
olmak üzere, diğer sivil toplum örgütlerinin teşekkür ilanlarını
görüyorum. Daha bir şey yapmadık, yani, bu teşekkürü
hak edecek bir şey yaptığımız kanaatinde değilim.
Biraz da, tabii, gazeteler de bu ilanlardan dolayı para kazanacaklar,
onların rızkına da mâni olmak istemem, ama, bu konuyu
biraz abartıyoruz gibi geliyor bana, bir tek ilan yeterdi.
Şimdi, bakın, üç dört gündür sürekli, bugün gazetelere baktım,
yine bu ilanlar var. Eğer bu kadar paraları varsa, bu paralar
bize lazım, orada tesislerin yapımında da kullanabiliriz,
yani, henüz daha teşekkürü hak etmedik. Ne zaman ki bu tesisler
biter, ne zaman ki İzmir'de olduğu gibi başarıyla
bu organizasyonun üstesinden geliriz, ilgili Uluslararası
Federasyon FISU bize teşekkür eder, gerçekten İzmir'de büyük
başarı sağladık. İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanı Aziz Bey ve arkadaşları hep birlikte bir
ekip çalışmasını ortaya koyduk.
Şimdi,
FISU Başkanı Sayın Killian en son Torino'daki toplantıda
da dedi ki: "İzmir'deki başarınız bunun
alınmasında en etken rolü oynamıştır, çünkü,
Türkler bir söz verdiğinde yerine getiriyorlar, bunu gördük."
(AK Parti sıralarından alkışlar) İki yüz on günde
Halkapınar Spor Salonu bitti, yedi ayda. 10 bin kişilik,
şu anda Türkiye'nin en büyük spor salonudur. İki yüz on günde
bitti. Bana geldiklerinde bunun biteceğini asla düşünmüyorlardı.
Ben dedim ki, biz geceli gündüzlü çalışırız, belediyeyle
iktidar hepimiz el ele veririz, bunları başarırız,
dedim. Nitekim, başardık. Hâlâ örnek olarak gösteriyorlar.
İnşallah diğer organizasyonlarda da aynı başarıyı
gösteririz.
Sözlerimi
şöyle tamamlamak istiyorum. Sayın Killian'a şunu söylemiştim:
İzmir bizim çıraklık organizasyonumuzdu, Erzurum inşallah
ustalık organizasyonumuz olacak demiştim. İnşallah
bunu başarırız. Hayırlı, uğurlu olmasını
diliyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyoruz Sayın Bakana.
Gündem
dışı ikinci söz, Şanlıurfa Akçakale Sınır
Kapısındaki sorunlarla ilgili olmak üzere, Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Mehmet Vedat Melik, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, hâlen kapalı olan Akçakale
Sınır Kapısı'nın yeniden hizmete açılmasının,
yüksek ihracat ve ithalat potansiyeli olan bölgeye sağlayacağı
yararlara ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET
VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesinde
üç yıldır açılamayan sınır kapısıyla
ilgili olarak görüşlerimi belirtmek üzere gündem dışı
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarken,
bu sabah kaybettiğimiz değerli siyasetçi-gazeteci Sayın
İsmail Cem'e Allah'tan rahmet, hepimize başsağlığı
diliyorum. Bu arada, on dört yıl önce hain bir saldırı
sonucu katledilen çok değerli gazeteci Uğur Mumcu'yla, önümüzdeki
günlerde birinci ölüm yıl dönümünde anacağımız eski
genel başkanlarımızdan Sayın Aydın Güven Gürkan'ı
da rahmetle anıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Şanlıurfa ili, Suriye ile en uzun sınırı
olan ilimizdir. GAP Projesi kapsamındaki sulamaların 188
bin hektarlık bölümü, yani yüzde 85'i de yine bu ilimizdedir.
Şanlıurfa'nın Türkiye-Suriye sınırını
teşkil eden Bağdat demir yolu üzerindeki ilçesi Akçakale'dir.
Akçakale, Şanlıurfa il merkezine 52 kilometre uzaklıkta
ve aslında GAP Projesi kapsamındaki Harran Ovası sulamalarının
da idari merkezidir. AK Parti Hükûmeti kabul etse de etmese de cumhuriyet
tarihinin en önemli ve en faydalı projesi GAP Projesidir. Bu
projeden de elde edilen değerler bugüne kadar hiçbir projeden
elde edilememiştir. GAP Projesi çok kapsamlı bir projedir,
ama, en önemli ayağı sulamadır. Çünkü, sulamadan amaçlanan,
kısaca, kaliteli, yüksek ürünler elde ederek, hem Türk sanayisinin
ham madde ihtiyacını karşılamak hem de bu ürünleri
bölgede, yerinde işleyerek yanı başındaki Orta
Doğu pazarına bu malları satmaktır. Bunun için de,
öncelikle, cumhuriyetin kuruluş yıllarından beri
var olan, ancak daha çok pasavan geçişlerin veya son yıllarda
sınır ticaretinin yapıldığı Akçakale
Gümrük Kapısının (A) grubu gümrük idaresine dönüştürülmesi
gerekmekte, dolayısıyla da, öncelikli olarak bu hizmetleri
verebilecek bir idari binanın yapılması gerektiği
ortaya çıkmaktadır. Bu amaçla, 600 milyar Türk lirasına
gümrük binası ve bu faaliyetlerin yürütülebilmesi için gerekli
saha düzenlemesi yapılarak 31 Aralık 2003 tarihinde binanın
geçici kabulü yapılmış ve Gümrük Müsteşarlığına
devredilmiştir. Ancak, aradan üç koca yıl geçmesine
rağmen çeşitli bahaneler ileri sürülerek bu kapı, bu
gümrük binası hizmete hazır olmasına rağmen bir
türlü açılamamıştır.
Değerli
arkadaşlar, gümrük binalarını kimler yapar? Elbette
ki, devlet ve ilgili bakanlık yapar, ama, Akçakale Sınır
Kapısı bu şekilde yaptırılmamıştır.
600 milyarlık yatırım bedelinin yarısı Gümrük
Müsteşarlığınca ödenirken diğer yarısı
Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odasıyla birlikte
Şanlıurfa Ticaret Borsası tarafından karşılanmıştır.
Yani, 660 milyarın 360 milyar lirası Urfa tüccarının,
esnafının ve çiftçisinin katkılarıyla gerçekleşmiştir.
Ülkemizde böyle bir örnek daha yoktur. Resmî olmayan kurumlar tarafından
yaptırılan gümrük binaları vardır şu anda ülkemizde,
ama bunların hepsi yap-işlet-devret modeliyle yaptırılmaktadır,
yani amaç hizmetle birlikte kâr etmektir. Ancak, Akçakale Sınır
Kapısı'nın tamamen hizmet amacıyla yaptırılarak
Bakanlığın emrine verilmiş olmasına rağmen
bir türlü açılamamasının gerçek nedenlerini bütün Urfalılar
gibi ben de anlayabilmiş değilim.
Değerli
arkadaşlar, yeni yapılan gümrük binası ile Suriye tarafı
arasında yeni bir yol yapılması gerekmektedir. Birinci
sorun budur. Bu yolun uzunluğu sadece 250 metredir, eni de 40 metreden
fazla değildir. Ancak, bu yol iki ülke arasındaki mayınlı
alandan geçmektedir. Yani, bu yolun yapılabilmesi için öncelikle
250 metrelik mesafe içindeki mayınların temizlenmesi gerekmektedir.
Peki, mayınlı alanı kim temizleyecektir? Onu da elbette
ki devlet temizleyecektir. Ama, niçin bugüne kadar temizletilmemiştir?
Son bir ayda, Şanlıurfa Valiliğinin, Genelkurmay
Başkanlığıyla bir protokol imzalayarak bu konuda
bir aşama kaydettiğini hepimiz biliyoruz, ama ilgili bakanlık,
yani gümrüklerden sorumlu Bakanlık bu konuyu takip ederek ortaya
çıkacak sorunları çözmeli ve bu kapıyı hiç olmazsa
2007 yılı içinde hizmete açmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakan bütçe görüşmeleri sırasında
kendisine bu konuyla ilgili
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
VEDAT MELİK (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN
- Lütfen tamamlayın efendim.
MEHMET
VEDAT MELİK (Devamla) - Tamam.
Sayın
Bakan, bütçe görüşmeleri sırasında bu konuyla ilgili
olarak yönelttiğim soruya cevap verirken Akçakale'de gümrük
kapısı olduğunu ve çimento ihracatı yapıldığını
söyleyerek sanki önemli bir sorun yokmuş imajını verdi
gibi.
Değerli
milletvekilleri, Akçakale'de şu anda bir sınır kapısı
vardır, ezelden beri vardır, ama nasıl bir kapıdır?
Merak eden milletvekili arkadaşlar, yetkilileri arayarak durumu
öğrenebilirler. Yaklaşık bir yıldır özel izinle
çimento ihracatı yapılmaktadır bu kapıda, ama,
bu kapıdan tırlar geçiş yapamaz, çünkü, geçemez, kapıya
sığmaz. Çimento kamyonları ise, ancak manevra yaparak
veya çoğu kez kapıya sürtünerek geçmektedirler. Kapı,
ayrıca, akşam saat 17.00'de kapanmaktadır. Personel sayısı
da günde 40 aracın muamelesini dahi yapmaya yeterli değildir.
GAP
bölgesinin ve Şanlıurfa'nın ithalat ve ihracat potansiyeli
göz önünde bulundurulduğunda, Akçakale Gümrük Kapısı'nın,
bir an önce, her türlü ithalat, ihracat ve transit işlemlerini
görmeye yetkili gümrük idarelerinin kapsamına alınarak
hizmet vermeye başlaması sağlanmalıdır.
Sayın
Bakandan, konuyu ivedilikle ele alarak, en azından 2007 yılı
ortalarında bu sorunu neticelendirmesini bekliyoruz.
BAŞKAN
- Efendim, konuşmanızı tamamlar mısınız,
süreniz geçti.
MEHMET
VEDAT MELİK (Devamla) - Bitiriyorum
İki cümle
Sayın
Bakan, Şanlıurfa'ya pastane açılışı yapmak
için değil, Bakanlığına bağlı bir hizmet
birimini açmak için gelirse, hem Şanlıurfalı hemşehrilerimizi
mutlu etmiş olur hem de işini yapmış olmanın huzurunu
yaşar diye düşünüyorum.
Bu
duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyoruz Sayın Melik.
Gündem
dışı üçüncü söz isteği, Osmanlı Devleti'nin kuruluş
yıl dönümü münasebetiyle, Sivas Milletvekili Sayın Osman
Kılıç.
Buyurun
Sayın Kılıç.
Süreniz
beş dakika.
3.- Sivas
Milletvekili Osman Kılıç'ın, Osmanlı İmparatorluğu'nun
kuruluş yıldönümü münasebetiyle, üç kıtada en uzun
süre hâkimiyet kurmuş olan Türk devleti olarak siyaset ve medeniyet
açısından dünya tarihine doğrudan etkilerine
ilişkin gündem dışı konuşması
OSMAN
KILIÇ (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
27 Ocak 1299, Türk tarihinin altın sayfalarını teşkil
eden Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş yıl dönümü
dolayısıyla söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlamadan önce, dün vefat eden eski Dışişleri Bakanımız
ve TRT Genel Müdürlüğü yapmış, gazeteci-yazar İsmail
Cem'e Cenabıhak'tan rahmet, kederli ailelerine, dost ve yakınlarına
başsağlığı diliyorum ve bu vesileyle hepinize
saygılar sunuyorum.
Dünya
tarihine yön veren milletlerin biri hiç şüphesiz Türk milletidir.
Milletimiz, tarihin her devrinde, Asya'dan Avrupa içlerine, Karadeniz'in
kuzeyinden Yemen'e, Afrika'ya kadar geniş bir coğrafyada
varlık göstermiş, devletler kurmuş ve dünya siyasetini
yönlendirmişlerdir. Bağımsızlık ruhu, kültürüne,
örfüne bağlılık hissi, tarihten gelen bir ülke ile Türk
milleti, her devirde, bulundukları yerlerde siyasetin içinde
olmuş ve siyaseti yönlendirerek devlet olma becerisini göstermiştir.
1071
Malazgirt zaferinden sonra, Bizans harabeleri üzerinde Anadolu
Selçuklu Devleti ve uygarlığı doğmuştur. Selçuklular
zamanında refah ve istikrarlı bir hayat süren Anadolu'nun
huzur dönemi Moğol istilasına kadar sürmüştür. Moğol
istilasıyla birlikte siyasi istikrar ortadan kalkmış,
halk, ağır vergiler ve zulümler altında ezilmeye
başlamıştır.
Batı
Anadolu sınırlarında teşekkül eden beylikler Moğol
hâkimiyetine karşı durmuşlardır. Bu beyliklerin
başında Osmanlı Beyliği gelmektedir. Başta
Ertuğrul Gazi, ardından oğlu Osman Gazi ile beylikler
genişlemeye başlamıştır. 1302 yılında
Osman Bey, Bizans kuvvetlerini Koyunhisar'da mağlup ederek
adını duyurdu. Bundan sonra Türkmen beylikleri Osman Gazi'nin
etrafında toplandılar. Sorumluluğu üstlenen Osman
Gazi istiklalini ilan etti. Böylece devletleşme gerçekleşti.
Artık, aşiretten beyliğe geçen Osmanlı Devleti imparatorluğa
hazırlanıyordu.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; devletler faziletlerle
kurulur. Osmanlı Devleti'nin kurulduğu bu dönem, gerek toplumu
idare edenlerin gerekse toplumu meydana getiren fertlerin kahramanlık,
yiğitlik, dürüstlük, ilim, kültür, din ve fazilet sahasında
birbirleriyle yarış ettikleri devirdir.
Daha
devletin kuruluş aşamasında Büyük Âlim Şeyh Edebali,
damadı Osman Gazi'ye vasiyetinde, "Bizim davamız, kuru
cihangirlik davası değildir." diyerek hepinizin bildiği
gibi:
"Ey
Oğul, beysin
Bundan sonra, öfke bize, uysallık sana; güceniklik
bize, gönül almak sana; suçlamak bize, katlanmak sana; âcizlik bize,
yanılgı bize, hoş görmek sana; geçimsizlikler, çatışmalar,
anlaşmazlıklar bize, adalet sana; kötü göz, şom
ağız, haksız yorum bize, bağışlama sana.
Ey
Oğul! Bundan sonra bölmek bize, bütünlemek sana; üşengeçlik
bize, uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.
Ey
Oğul! Sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da
unutma: İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın.
Ey
Oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı.
Allah celle celâluhu yardımcın olsun."
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üç kıtada en uzun
hâkimiyet süren bir Türk devleti
olarak Osmanlılar, siyaset ve medeniyet açısından dünya
tarihini doğrudan etkileyen bir devlettir. Din, dil, ırk
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Kılıç, bir dakikanızı rica ediyorum.
C) ÇEŞİTLİ
İŞLER
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclis Başkanı
Fatma Ekenoğlu'na Başkanlıkça "Hoş geldiniz"
denilmesi
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Sayın Bülent Arınç'ın konuğu olarak ülkemizde bulanan
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclis Başkanı Sayın
Fatma Ekenoğlu Genel Kurulumuzu teşrif etmişlerdir.
Kendilerine,
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
- Sayın Kılıç, bir dakika içerisinde konuşmanızı
tamamlamanızı rica ediyorum.
Buyurun.
B) GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
3.- Sivas
Milletvekili Osman Kılıç'ın, Osmanlı İmparatorluğu'nun
kuruluş yıldönümü münasebetiyle, üç kıtada en uzun
süre hâkimiyet kurmuş olan Türk devleti olarak siyaset ve medeniyet
açısından dünya tarihine doğrudan etkilerine
ilişkin gündem dışı konuşması (Devam)
OSMAN
KILIÇ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üç kıtada en uzun
hâkimiyet sürdüren bir Türk devleti olarak Osmanlılar, siyaset
ve medeniyet açısından dünya tarihini doğrudan etkileyen
bir devlettir. Din, dil, ırk, mezhep ayrımı gözetmeden
bütün insanları kabule hazır bir devlet, doğal olarak
idare biçimini, ayrım gözetmeksizin, insanının mutluluğu
ve refahı üzerine kurmuştur. "İnsanı yaşat
ki, devlet yaşasın" düsturuyla hareket eden Osmanlı
sultanları, insan onuruna yakışmayan her türlü uygulamaya
son vererek, gayrimüslim insanların desteğini kazanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir zamanlar Osmanlı'nın
hâkimiyeti altındaki birçok coğrafyada, bugün, kan var,
gözyaşı var. Hâlbuki, asırlarca bu coğrafyanın
insanı, Osmanlı şemsiyesinin altında, farklı
din ve mezhep inancına sahip olarak huzur içerisinde yaşamışlardır.
Osmanlı kültür ve medeniyetini eleştiren zihniyetler, bugünün
insanına, sadece gözyaşı ve zulüm getirmiştir.
Kuruluş
yıl dönümü münasebetiyle Osmanlı'yı yeniden düşünmeliyiz.
Türk devleti, Türkiye Cumhuriyeti, bayrağıyla ilanihaye
devam edecektir. Bugün yapmamız gereken, Osmanlı'nın
kazanımlarına, başarılarına bakarak ders
çıkarmalı ve bu birikimi tekrar yorumlayarak ona sahip
çıkmalıyız.
Bu
vesileyle, bugün, gurur duyduğumuz bir medeniyet bırakan
ecdadımızı rahmetle anarken, onların bıraktığı
mirasla yarınlara daha emin ulaşmayı diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyoruz Sayın Kılıç.
Sayın
Bakan, söz istiyor musunuz?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Hayır efendim.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.07
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.32
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54'üncü Birleşimi'nin Dördüncü Oturumu'nu açıyorum.
Şimdi,
gündeme geçiyoruz.
Alınan
karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN
- 1'inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle
ilgili komisyon raporu gelmediğinden teklifin görüşmelerini
erteliyoruz.
2'nci
sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı:
904)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Amerika Birleşik
Devletleri Hükûmeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi
Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik
Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147) (x)
BAŞKAN
- Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar yeter sayısı efendim
BAŞKAN
- Karar yeter sayısı arayacağım ve maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar
yeter sayısı bulunamamıştır, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 15.35
(x) 1147 S. Sayılı
Basmayazı 25/5/2006 tarihli 107'nci Birleşim Tutanağına
eklidir.
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.46
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54'üncü
Birleşimi'nin Beşinci Oturumu'nu açıyorum.
1147
sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Tasarının
maddelerine geçilmesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, maddelere geçilmesini
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Efendim,
kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğundan, oylamayı
elektronik cihazla yapacağım ve beş dakika süre vereceğim.
Vekâleten
oy kullanacak sayın bakan varsa, kimin adına kullanacağını
da açıkça belirterek, imzasıyla Başkanlığa
göndermesini rica ediyorum.
Oylamayı
başlatıyorum
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır
ve maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.
1'inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AMERİKA BİRLEŞİK
DEVLETLERİ
HÜKÜMETİ
ARASINDA KİTLE İMHA SİLAHLARININ YAYILMASININ ÖNLENMESİ
AMAÇLARINA
YÖNELİK YARDIM SAĞLANMASININ KOLAYLAŞTIRILMASI
İÇİN
İŞBİRLİĞİNE
İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN
TASARISI
MADDE
1- 14 Haziran 2005 tarihinde Ankara'da imzalanan ''Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında
Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Önlenmesi
Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşma"nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, cihazda bir problem olduğundan
cihazı açamıyoruz, kürsüyü.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.55
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 16.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54'üncü Birleşimi'nin Altıncı Oturumu'nu açıyorum.
1147
sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
1'inci
madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Manisa
Milletvekili Sayın Hasan Ören.
Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, şahsım
adına da konuşacağım, ikisini birleştirir misiniz
Değerli
milletvekilleri, Dışişleri eski Bakanımız
ve Cumhuriyet Halk Partisinin parti meclisi üyesi değerli siyaset
adamı, devlet adamı İsmail Cem'i kaybetmenin üzüntüsü
içerisindeyiz. Türkiye'nin barışçı dış politikasına
ve sol siyasetine yaptığı katkılarla sosyal demokratların
ve halkımızın gönlünde taht kuran İsmail Cem'i her
zaman saygıyla anacağız, ruhu şad olsun.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu
anlaşmanın amacı, tasarı gerekçesinde, iş
birliğinin güçlenmesi, kitle imha silahlarının ve
sistemlerinin yasa dışı ticaretinin engellenmesi,
caydırılması, güvenliğin desteklenmesi olarak
belirtilmiştir.
İkili
anlaşmalar, ülkeler arasında ekonomik, sosyal, ticari ve
siyasi iş birliğini geliştiren önemli araçlardır.
Bu dönemde yapılan anlaşmalarda, Türkiye'nin, politikadaki,
özellikle müzakerelerdeki başarısına gölge düşmüştür.
Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde dış politikadaki
çizgimiz sapmış ve dış politikamız zaafa
uğramıştır. Türkiye, ikili anlaşmalarda hep
kaybeden taraf olmaya başlamıştır.
Amerika
Birleşik Devletleri, 11 Eylülden sonra terörizmle mücadeleye
girişmiş, 11 Eylül saldırılarından sonra da,
ABD, birçok ülkeyle bu ikili anlaşmaları yapmaya başlamıştır.
Amerika Birleşik Devletleri, anlaşmalarda kendi çıkarlarını
korurken, bizim ve diğer ülkelerin terörden gördüğü zararı
yok saymıştır.
ABD,
terör örgütü olan PKK konusunda hiçbir zaman elini taşın altına
koymamıştır. PKK, hâlâ, Kuzey Irak'ta, Kandil Dağı'nda,
Türkiye'ye karşı terör eylemlerini sürdürmektedir ve Irak
ve ABD, bu konuda hâlâ daha gözlerini yumup, bu teröre seyirci kalmaktadır.
Dikkat
ederseniz, geçenlerde, Amerika Birleşik Devletleri yetkilisi
"Irak'tan çıkarsak Türkiye girer." diyordu. Aslında
bu sözü söylerken, Türkiye'nin, Irak topraklarının bütünlüğüyle
ilgili, Musul'da, Kerkük'te bir yer kapma, bir yer edinmeyle ilgili düşüncesinin
olmadığını Amerika Birleşik Devletleri çok
iyi biliyordu, çünkü bizim, müttefiki olduğumuz ABD'yle ilgili,
en önemlisi Irak'la ilgili, Irak topraklarıyla ilgili hiçbir zaman
oraya gidip, orada, komşu ülkemizin toprakları üzerinde
söz sahibi olmayı istememişizdir. Nedir istediğimiz?
İstediğimiz en önemli iki konu vardır: Birincisi,
yıllardan bu yana Türkiye'de terör eylemlerine devam eden
PKK'nın Irak topraklarında barındırılmasının
son bulması; ikincisi ise, Kerkük'teki bugün işlenen yanlış
asimile etme politikasının bir an önce durdurulması.
Ama ne yazık ki bu her iki konuda da bize vad edilen, bize söylenen
bütün sözlerin hepsinin de yerine getirilmeyişi ve getirilmemesine
rağmen Adalet ve Kalkınma Partisinin dik duruş sergileyemeyerek
bizi bu konuda mağdur etmesi.
Değerli
arkadaşlarım, biliyorsunuz ki, Irak'a müdahaleyle ilgili
ABD'nin söylediği ve oraya müdahale etmeyle ilgili kendisini
haklı gördüğü konu, Saddam Hüseyin'in başında olduğu
Irak'ta dünyayı ve çevresindeki ülkeleri rahatsız edecek
boyutta kitle imha silahlarının olduğu söylenmişti.
Yani oraya müdahaleyi meşru kılmak için, kitle imha silahlarının
olduğu ve kitle imha silahlarından dolayı da Amerikan
askerinin Irak'a girip demokrasi getirmesiyle ilgili bir söylemle
Irak'a girilmişti. Ama ne yazık ki gördüğümüz kadarıyla
Irak'ta kitle imha silahlarıyla ilgili hiçbir şeye rastlanmadı.
Amaç neydi? Amaç, Irak'taki geleceğe dönük ABD'nin çıkarlarıydı,
petroldü. Bu petrolle ilgili gerekli olan çıkarma yapılmış
ve Irak'ta şu an iç savaş devam etmektedir. Tabii, bunun dibinde
olan Türkiye buna seyirci mi kalacaktı? Bakınız, 2003
Marttaki, 1 Mart tezkeresine döndüğümüzde, işte orada çok
önemli bir şey vardı. Onun içerisine Türkiye'nin çekilmesi,
Türkiye topraklarının Amerikan üssü olarak kullanılması,
62 bin Amerikan askerinin Şırnak'a, Cizre'ye, Silopi'ye, Mardin'e
yerleştirilmesi, helikopterlerin buraya gelmesi
O günün
Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri ve içinizdeki değerli
arkadaşlarımızla 1 Mart tezkeresini reddettik. Ne oldu?
Değerli
arkadaşlarım, iki yıl ben Dışişleri Komisyonu
üyeliği yaptım. 2003 yılının Temmuz ayında
Meclis tatile girerken 58'inci Hükûmetin Başbakanı Sayın
Abdullah Gül, daha sonra da Dışişleri Bakanımız
Sayın Abdullah Gül bize bir yemek vermişti. Mart 2003, Haziran
sonu 2003. Ben, orada, o samimi toplantı içerisinde kendisine
bir şey sormuştum. "Sayın Dışişleri Bakanım,
sizi, 1 Mart tezkeresi geçmediğinde çok üzüntülü görmüştüm.
Gerçekten, 1 Mart tezkeresini olmazsa olmaz, söz verilmiş gibi
düşündünüz ve suratınız anlam yükleyemeyeceğim
kadar kötüydü. Aynı düşüncelerinizi devam ettiriyor musunuz?
1 Martla ilgili düşünceleriniz Meclisten geçmesi gerekli miydi,
bu düşüncenizi devam ettiriyor musunuz?" dediğimde,
aşağı yukarı 20-25 kişi varız, bize söylediği
şuydu: "Hayır, mutlu oldum." Gerekçesi
Gerekçesi
"Ben yurt dışına gittiğimde benimle devlet
başkanları konuşmazdı veya konuşmak için ben
onların yanına giderdim; ama, 1 Mart tezkeresinden sonra
Avrupa'ya gittiğimde bütün liderlerin hepsi birbirlerinin
omuzlarına vurarak benimle konuşmaya başladılar
'Türkiye bunu nasıl başardı? Nasıl yaptı? Bu
kadar, dışarıdan Amerika'ya bağımlı olan
Türkiye bunu nasıl gerçekleştirdi' diye." Türkiye'nin
itibarının ve değerinin arttığını
söyledi. Hatta, bir şey daha ilave etti: Avrupa Birliğiyle
ilgili, Avrupa ülkelerinde Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmesiyle
ilgili yapılan kamuoyu araştırmalarında yüzde
15 olduğunu; ama, 1 Mart tezkeresinden sonra bu oranın yüzde
39'a çıktığını, bu iki olayın da Türkiye'nin
dik duruşundan, Türkiye Cumhuriyeti'nin Parlamentosunun dik
duruşundan kaynaklandığını ve Türkiye'nin
bir onuru olarak Avrupa ülkeleri arasında saygınlık
kazandığını söylemişti.
Ne
yazık ki, o saygınlığı, istenilen düzeyde, istenilen
zaman dilimi içerisinde, Adalet ve Kalkınma Partisi devam ettiremedi.
Şu an geldiğimiz noktada, üzülerek söylüyorum, Amerika'daki
yapılan toplantıda, Adalet ve Kalkınma Partisinin siyasetine
danışmanlık yaparak yön veren bir zatın, o toplantıdaki,
AKP'den vazgeçme noktasında olan Amerika Birleşik Devletleri'nin
yetkililerine "Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı süpürüp
delikten atmayın, yarın ihtiyacınız olur, kullanırsınız."
kelimesinin tekzip edilmemesi
Bunun söylenmediğini basında
okumadım. Bu kadar, 1 Martla ilgili saygınlık konumuna,
Türkiye'yi saygın noktaya getiren bu Meclis. Ama, o saygınlık
noktasından, delikten süpürülmesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin
Başbakanının kullanılmasıyla ilgili söylenenleri
hazmetmeyi ise bu Mecliste oturan milletvekillerinin hiçbirinin
hazmedeceğine inanmıyorum. Ama, ne yazık ki, bununla
ilgili de bir açıklama yapılmamıştır.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye, dış politikada, gerçekten,
Adalet ve Kalkınma Partisinin dört buçuk yıllık iktidarı
döneminde zafiyet içerisindedir. Her zaman, Avrupa Birliğiyle
ilgili, Kıbrıs'la ilgili, Irak'la ilgili yapılanların
Türkiye'nin itibarını ve Türkiye'nin onurunu zedelediğini
ise hepimiz izlemekteyiz ve görmekteyiz.
Dibimizde
olan, Irak'ta olan bu olaylara müdahil olamama, ne söylenirse onu yapma
alışkanlığından Adalet ve Kalkınma Partisi
vazgeçmiş değildir. Geçmiş hükûmetlerin dış politikayla
ilgili izledikleri o düz çizgi, o doğru çizgi, Türkiye Cumhuriyeti'nin
onuruna, saygınlığına yakışan çizgi terk
edilmiştir arkadaşlar. Önemli olan, şimdi sadece müttefik
olduğumuz güçler ile bu konu üzerinde birlikteliği devam
ettirmek ve bu güçler ne söyler ise Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
AKP'nin aynen bunları yerine getirdiğini görüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu koltuklar hiç kimseye mülk değil. Bu
koltuklarda kimler geldi kimler geçti. Ama, bilin ki, bu koltuklardan
düşüldükten sonra, bu koltuklar terk edildikten sonra gerçekleri
insanlar sizlere söylüyorlar. Şu anki dış politikadaki
kırgınlık, dış politikadaki bu vurdumduymazlık
Türkiye'ye bir bedel ödetiyor. Türkiye bu bedeli ödemeyi hak etmiyor.
Türkiye'nin bu bedeli sizin sayenizde ödememesi gerekli. Kıbrıs
konusunda da aynı, Avrupa Birliğinde de aynı. Ne zaman
Türkiye'nin dış politikasıyla ilgili bir görüş,
bir tartışma ortaya çıkmış olsa, hemen, Adalet
ve Kalkınma Partisinin ılımlı, biat eden ve ne söylenirse
yapmaya çalışan düşüncesiyle karşı karşıya
kalıyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisinin Irak'taki olayı
belli, Avrupa Birliği konusu belli ve en son Kıbrıs olayı
belli. Yani, Kıbrıs'ta da aynı yanılgı içerisinde
devam etmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, tahmin ediyorum bu yasa iki üç oldu, geriye
çekildi. Bu yasayla ilgili düzenleme yapılacaktı. Ama,
bu yasayla ilgili düzenleme nedense, Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika
Birleşik Devletleri arasındaki bu ikili anlaşmayla
ilgili düzenleme nedense yapılmadı, yine aynı
şekliyle geriye geldi. Peki, aynı şekliyle geriye gelecekti,
bir aya yakın zaman içerisinde neden bu yasa devamlı ertelendi?
Niye -bu yasayı aynı şekliyle getirecektiniz de- bir
ay önce çıkarılmadı?
Bu
yasa konusunda muhalefetle iş birliğine gidip yasayı
düzelterek yasayı daha doğru bir şekliyle çıkarmak,
bence ve Cumhuriyet Halk Partililer olarak uygun görülmüştür.
Dış politikadaki itibarımızı ve onurumuzu,
Adalet ve Kalkınma Partisinin dört yıllık icraatı
içerisinde, istenilen düzeyde, Türkiye'nin dik duruşunu sergileyememiştir.
Tahmin ediyorum, yapılacak erken seçim veya 2007'nin Kasım
ayındaki seçimde, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan yurttaşlarımızın
sandıkta gerekli hesabı soracaklarına inanıyorum.
Hepinize
saygı ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Ören.
Şahsı
adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Aydın
Yok.
İstanbul
Milletvekili Sayın Ünal Kacır
ÜNAL
KACIR (İstanbul) - Efendim, ben feragat ettim.
BAŞKAN
- Şırnak Milletvekili Sayın Hakkı Birlik
Yok.
Madde
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
III. - YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN
- Yoklama istiyorsunuz.
20
milletvekilini belirleyeceğiz: Sayın Anadol, Sayın
Atalay, Sayın Yıldırım, Sayın Deveciler, Sayın
Ören, Sayın Diren, Sayın Arslan, Sayın Karademir, Sayın
Özcan, Sayın Çilingir, Sayın Kesimoğlu, Sayın Kaptan,
Sayın Ercenk, Sayın Işık, Sayın Boztaş, Sayın
Ayvazoğlu, Sayın Kamacı, Sayın Arz, Sayın Tiryaki,
Sayın Yergök.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - 20 olmadı mı? Fazla yazmayın.
BAŞKAN
- Sayın Özkan.
Evet,
bu değerli milletvekillerimiz katılmayacaklar.
Yoklama
işlemini başlatacağım ve dört dakika süre vereceğim.
Yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
vardır.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik
Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147) (Devam)
BAŞKAN
- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2'nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
- Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kırklareli
Milletvekili Sayın Mehmet Kesimoğlu.
Şahsı
adına olan süreyi de ekliyorum.
Buyurun
Sayın Kesimoğlu.
CHP
GRUBU ADINA MEHMET S. KESİMOĞLU (Kırklareli) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 1147
sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, dün toprağa verdiğimiz gazeteci
Hrant'ı hunharca bir cinayete kurban verdik. Ayrıca, Türkiye'nin
demokratikleşme sürecinde bir kilometre taşı olan Sayın
İsmail Cem'i bugün kaybettik ve bugün 24 Ocak. Türkiye'nin cesur
kalemi, demokrat kalemi Uğur Mumcu'nun ölüm yıl dönümü. Bu
nedenle, her üçüne ve Türkiye'nin demokratikleşmesi için canını
kaybetmiş tüm demokrasi şehitlerine rahmet diliyorum.
Umuyorum ve diliyorum, bu cinayet son olacaktır.
Sayın
milletvekilleri, bugün, 11 Eylülden sonra terörizm ve terörizmle
mücadele tüm dünya siyasetinin ortak noktasıdır ve dünyanın
en önemli gündem maddelerinden biri hâline gelmiştir. Ülkemiz,
terör belasını en iyi bilen ülkelerden biridir. Ama, hepimiz
biliyoruz ki, her ülkenin teröre bakışı, onu kavrayışı
farklı farklıdır. Terör anlayışı ve dolayısıyla,
terörle mücadele de o ülkenin çıkarlarına göre şekillenmektedir.
Bakın,
11 Eylülden sonra dünyanın çeşitli yerlerinde bombalar
patlıyor: Madrid'de, Londra'da ve İstanbul'da. Bu saldırılar
Avrupa gazetelerinde yayımlanıyor, terör saldırılarının
listeleri yayınlanıyor, ancak, o listelerde, İstanbul'da
gerçekleştirilen bombalamalar yok. Sanki, ülkemizde böyle
bir saldırı olayı yaşanmamış. Çeşitli
ülkelerin güvenlik raporlarında terör örgütleri yayımlanıyor,
PKK, düne kadar o listelerde bile yer almıyordu. Sanki, PKK terör
örgütü değil, sanki, yaptığı eylemler terör eylemi
değil.
Sayın
milletvekilleri, biliyorsunuz, Amerika Birleşik Devletleri
sonunda PKK'yı terör örgütleri listesine aldı. Aldı;
ama, almak yetmiyor, bunun gereklerini de yerine getirmek lazım.
Amerika bunu yaptı mı, yapıyor mu? Hayır. Yapmadığı
gibi, aksine, terörist eylemlerde de pay sahibi. Kuzey Irak'taki tutumuyla
PKK'nın ülkemizdeki faaliyetlerini artırmasında pay
sahibi.
Sayın
milletvekilleri, eğer bu doğru değilse, Amerika'nın,
Irak'ı işgalinden sonra Kuzey Irak'taki PKK varlığına
ilişkin hiçbir şey yapmamasını nasıl açıklayabiliriz?
Evet, Amerika, bizim NATO'da müttefikimiz, yani dost bir ülke. Buna
bir sözümüz elbetteki yok, olamaz da, ama, Irak'ta PKK bürosuyla ABD
Temsilciliği yan yana, her iki bayrak yan yana dalgalanıyor.
Bu nasıl müttefiklik, nasıl bir dostluk bu?
Ayrıca,
Amerika'nın, ordumuzun bölgeye müdahalesine sıcak bakmadığını
sık sık duyuyoruz, biliyoruz. Ama, otoritenin bulunmadığı
bir bölgenin oluşmasına ve orada ülkemizin bütünlüğüne
yönelik bir tehdidin ortaya çıkmasına da sessiz ve seyirci
kaldığını, hatta pay sahibi olduğunu biliyoruz.
Sayın
milletvekilleri, Amerika Birleşik Devletleri'yle ortaklığımızın
terör konusundaki tek somut adımı koordinatörlük kurumunun
oluşturulması olmuştur. Onun da nasıl sonuç verdiği
ortadadır. Ağustos ayında "özel koordinatörlük"
diye bir şey oluşturuldu, ardından, bütün dünyada, terörle
mücadelede büyük bir adım atılmış gibi sunuldu;
ama, kamuoyu yanlış yönlendirilmiş oldu, üzerinden
dört ay geçmeden de bunun işe yaramaz bir kurum olduğu
açıklaması yapıldı.
İşte,
terör konusunda, ABD ile ülkemiz arasındaki tek somut atılan
adım olan kurumun geldiği nokta budur. İyi ki bu noktada
kaldı. Böyle olmamış olsaydı, bir devlet olarak, terör
örgütüyle masaya oturmaya ve terör örgütünü taraf olarak kabul etmeye
götürecek bir kurum da olabilirdi. ABD'nin terörle mücadeleye bakış
açısı bu ve bu bakış açısı çelişkili
ve çifte standartçıdır sayın milletvekilleri.
Müttefikimiz
Amerika, bizim ve orada yaşayan Türkmenler için vahim sonuçlar
doğurabilecek 2007 Kerkük referandumunun ertelenmesi isteğimizi
desteklemiyor. Bu nasıl müttefikliktir sayın milletvekilleri?
Amerikalı yetkililer, sık sık, Türkiye'nin Kuzey Irak'a
müdahale olasılığından ve bunun ne kadar zararlı
olabileceğinden dem vuruyorlar. Ülkemiz, kendisine ve ulusal
bütünlüğüne yönelmiş büyük bir tehditle karşı karşıyadır
sayın milletvekilleri. Kendi ulusal çıkarları
doğrultusunda terörün acı deneyimlerini en acı
şekilde yaşamış bir ülke olarak, bu konuda irademizi
göstermek ve gereken adımları atmak durumundayız.
Ama, terörizme, daha doğrusu başka ülkelerin terörist
ilan ettiklerine karşı mücadele için, Hükûmet, görüştüğümüz
anlaşmaya onay veriyor. Peki, bizim terörizme, halkımızın,
ülkemizin canını yakan, acıtan PKK terörüne karşı
mücadelemiz ne olacak? O zaman, müttefik kabul ettiklerimiz bize
"dur" diyecekler. Bu nasıl müttefikliktir? Şimdi,
bu noktada, teröre karşı Amerika ile ortak bir mücadeleye
girişilebilir mi? Girişilirse, bunun ne kadarı bizim
yararımıza bir ortaklıktır? Bunun iyi bir ortaklık
olacağı söylenebilir mi? Bence hayır.
Sayın milletvekilleri, terörün her ülkenin
kendi çıkarlarına göre algılanacağını
ifade etmiştim. Bu konuda, yine, Amerika'nın Irak'ı
işgalini örnek verebiliriz. Amerika ne demişti?
"Irak'ta nükleer silahlar var, kitle imha silahları var. Bu,
tüm dünya barışı için tehlike getirir. Bu tehdit, öncelikle
Batı uygarlığı için söz konusudur. Bu silahlar terör
eylemlerinde kullanılacaktır." dedi. Dedi mi? Dedi.
Ardından ne yaptı? Irak'ı vurdu ve işgal etti, uluslararası
kamuoyunu ikna etmeden ve Birleşmiş Milletler kararlarına
aykırı olarak. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, o zaman
bunları sık sık söyledik. Amerika'nın Irak'ı
işgal etmesinin ahlaki, hukuki ve siyasi bir temeli yoktur,
dedik. Ama, sonuçta, komşumuz olan Irak kan gölüne döndü. Sonradan
da anlaşıldı ki, Irak'ta bir tek dahi nükleer silah ya da
kitle imha silahı yok. Amerika açısından bunun bir önemi
yok sayın milletvekilleri. Bunu nereden anlıyoruz? Amerikan
Başkanının açıklamasından. Peki ne diyor Amerikan
Başkanı? "Kitlesel imha silahı bulunmasa da,
Irak'a müdahale etmiş olmaktan dolayı pişman değilim."
O hâlde, ortaya bir başka gerçek çıkıyor: Amerika
Irak'ı işgalindeki iddiasında samimi değil, bölgedeki
çıkarları için terörizmi bahane etmiştir.
Bunun
bir başka kanıtı daha var sayın milletvekilleri:
Irak'ta var olduğu iddia edilen ve asla bulunamayan silahlar
başka bir ülkede var, İsrail'de var. Sayın milletvekilleri,
siz, Amerika'nın, İsrail'in elinde bulunan bu silahlara
ilişkin bir tepkisini duydunuz mu? Hayır. O hâlde, ortada büyük
bir çifte standart uygulaması söz konusudur. Irak'ta olmayan
kitle imha silahları tehlike oluşturuyor da İsrail'de
var olanlar tehlike oluşturmuyor mu? Irak'ta olmayanı gören
Amerika, İsrail'e gelince: Görmedim, duymadım, söylemedim.
Klasik olarak bilinen üç maymun hikâyesi.
Şimdi,
sayın milletvekilleri, ne yapılıyor? İran'da nükleer
silah var iddiaları güçlendiriliyor. Dolayısıyla,
kamuoyu ısındırılmaya çalışılıyor.
Ne için? Amerika'nın İran'a müdahalesi için, bu müdahalenin
meşru görülmesi için.
İran,
Irak, Suriye bizim komşularımız. Onlara yapılacak
olan müdahaleler doğrudan bizleri de etkileyecektir. Bizim o
ülkelerle ilişkilerimizi sağlıklı bir biçimde
korumamız ve geliştirmemiz gerekir. Ama, biz bugün ne yapıyoruz?
Bölge çıkarları için birilerini terörist ilan edip saldıran
Amerika ile çok ciddi sonuçlar doğuracak iş birliği anlaşmasını
tartışıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, bu, doğru olmayan bir anlaşmadır.
Amerika, nezaketli bir biçimde, çelişkili diyebileceğim
çifte standartçı politikasını bu anlayışla
ve bu anlaşmayla bize kabul ettirmeye çalışıyor.
Bakın,
tasarının gerekçesinde ne diyor: Kitle imha silahları
ile kastedilen nükleer silahlar, kimyasal silahlar, biyolojik ve
radyolojik silahlar ve füze fırlatma sistemleriyle bağlantılı
çift kullanımlı malzeme ve teknolojinin endişe verici
ve kötü niyetli son kullanıcıların eline geçmesi ve
dolayısıyla yaygınlaşmasına karşı
iş birliğinin ülkemizin yararına olduğu düşünülmektedir.
Peki, bu durumda İsrail ne oluyor, endişe verici ve kötü
niyetli değil mi? O hâlde, İsrail, endişe vermiyor, huzur
veriyor ve iyi niyetli(!)
Sayın
milletvekilleri, tasarıda sakıncalı olan ve rahatsızlık
yaratan noktalar var. Mesela, denetim konusu. Tasarıya göre
denetim, Türkiye'ye malzeme ve teçhizat sağlayan Amerika'ya
bırakılıyor. Ne diyor Anlaşma'nın 1'inci maddesinin
(d) bendi: ABD tarafından sağlanacak yardımın miktarı
ve türü, Türkiye'nin ihtiyaç ve gereksinimleri göz önünde bulundurularak
Birleşmiş Milletler tarafından belirlenir. Ayrıca
3'üncü maddede, Birleşik Devletler temsilcilerine, yardımın
sağlandığı ve kullanıldığı yerde
izleme olanağı veriliyor. Bu yönetim mekanizması,
Amerikan birliklerine, bulundukları yerlerde denetleme yetkisi
veriyor.
Sayın
milletvekilleri, sorarım sizlere: Bunun kabul edilebilir bir
tarafı var mı? Hayır, hayır, hayır. Kendi topraklarımız
üzerindeki egemenlik haklarımızı paylaşmayı
bırakın, başka bir ülkeye terk etmek kabul edilebilir
mi? Asla ve asla kabul edilemez. Bence Anlaşma'nın bu Mecliste
kabul edilmemesi için dahi, bu konu tek başına yeterlidir.
Bu Anlaşma, Amerikan makamlarına, Türkiye'nin devlet anlayışıyla
bağdaşmayacak ölçüde yetki vermektedir. Bizi kaygılandıran
en önemli noktalardan biri de budur.
Sayın
milletvekilleri, biz, şüphesiz, tüm dünyadaki nükleer silahlanmaya,
kitle imha silahlarının yaygınlaşmasına karşıyız;
İran için de, İsrail için de, bir başka ülke için de. Buna
karşı bir tavır alırız. Ama, bu, bölgemizde Amerika'nın
çıkarlarını gerçekleştirmesine, Amerikan idaresini
oluşturmasına yol açacaksa, bu noktada çok dikkatli davranmak
zorundayız. Bu, ulusal bir konudur sayın milletvekilleri.
Bunun iktidarı muhalefeti olmaz ve bu konu iç politikaya malzeme
olmayacak kadar önemli ve derin bir konudur. Gelin, hep birlikte,
tek taraflı iradeyi ortaya koyan bu anlaşmayı bugün
reddedelim. Bir anlaşma, tarafların haklarını
eşit olarak garanti altına alan bir anlaşma olmalıdır,
ama burada böyle bir şey yok. Buna fırsat vermeyelim. Bu Meclis,
1 Mart tezkeresine karşı çıkmış bir Meclistir.
Son
bir noktayı da dikkatlerinize sunarak sözlerimi tamamlamak
istiyorum değerli milletvekilleri.
İran'la
ilgili gelişmeler ve bütün Orta Doğu'da, Irak, İran, Lübnan,
çok tehlikeli bir noktaya doğru gidiyor. Türkiye olarak, bu konuda
çok dikkatli ve dengeli bir politika izlememiz gerektiğini
düşünüyorum.
Yüce
Meclisin güçlü iradesini ortaya koyarak bu kanun tasarısını
reddedeceğine olan inancımla yüce heyetinizi bir kez daha
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyoruz Sayın Kesimoğlu.
İstanbul
Milletvekili Sayın Aydın
Yok.
Şırnak
Milletvekili Sayın Birlik
Yok.
Madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III. - YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Yoklama yapılmasını istiyoruz
efendim.
BAŞKAN
- Yoklama
Şimdi,
yoklama talep eden 20 üyeyi tespit edeceğiz:
Sayın
Anadol, Sayın Atalay, Sayın Yıldırım, Sayın
Tiryaki, Sayın Özcan, Sayın Kamacı, Sayın Çakır,
Sayın Oksal, Sayın Çilingir, Sayın Yazar, Sayın Gazalcı,
Sayın Karademir, Sayın Erbatur, Sayın Ercenk, Sayın
Kesimoğlu, Sayın Yergök, Sayın Uzunbay, Sayın
Işık, Sayın Sözen, Sayın Ekmekcioğlu, Sayın
Araslı, Sayın Ayvazoğlu.
Sayın
milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
vardır.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik
Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147) (Devam)
BAŞKAN
- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, ayakta olan sayın milletvekilleri, Sayın
Kültür Bakanım, oturur musunuz. Sizin çok ilgi alanınız
var milletvekillerinden, ama oturduğunuz anda sizinle görüşsünler.
Sayın
milletvekilleri
Sayın idare amiri, arkadaşlarımız
otursunlar, sizin göreviniz, arkadaşlarımız otursunlar.
3'üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
- Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Onur Öymen.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Amerika Birleşik
Devletleri arasında nükleer silahların yayılmasının
önlenmesiyle ilgili anlaşma hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu konuda size bazı bilgiler vermek istiyorum
önce. Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi
konusunda Cumhuriyet Halk Partisinin ne kadar kararlı ve istikrarlı
bir tutum izlediğini biliyorsunuz. Ama, bu anlaşmada bizim
dikkatimizi çeken bazı noktalar oldu. Bunu bilginize getirmek
istiyorum.
Şimdi,
önce, anlaşmanın gerekçesine bakıyoruz. Anlaşmanın
gerekçesinde, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında,
günümüzün koşullarının doğurduğu çıkar
ve amaç birliğinden bahsediliyor. Gayet tabii ki, Amerika Türkiye'nin
müttefikidir, gayet tabii ki, çıkar ve amaç birliği olması
doğaldır, ama, son günlerde Sayın Başbakanımızın
demeçlerini okuyoruz, televizyonlarda dinliyoruz ve çok ciddi
eleştirilerine tanık oluyoruz. "Güya stratejik ortak
olacaktık" diyor, "Amerika'yı eleştiriyorum"
diyor. Bütün bunların ayrıntısına girmeye gerek
yok, ama, belli ki, orada ciddi bazı sorunlarımız var
Amerika'yla. Böyle metinleri yazarken, arkadaşlarımızdan
rica ediyoruz, biraz daha dikkatli ve günün koşullarına
uygun bir üslup kullansınlar.
Şimdi,
daha önemli bir nokta var, o da şudur: Bu gibi metinler önümüze
geldiği zaman biz isteriz ki, bu metinlerdeki bilgiler doğru
olsun. Eğer bir metinde yanlış bir bilgi varsa, o zaman
bunun mutlaka düzeltilmesi lazım, düzeltilmesi için de komisyona
çekilmesi lazım.
Şimdi,
Meclise sunulan metne bakıyoruz -Dışişleri Komisyonu
raporunda da var, bize, Dışişleri Komisyonunda yetkililerin
verdikleri bilgi de bu doğrultudadır- aynen şöyle diyor:
"Amerika Birleşik Devletleri ile NATO üyesi diğer ülkeler
arasında yapılmış bu tip bir anlaşmanın bulunmadığı
"
Yani, sadece Türkiye'yle böyle bir anlaşma yapılıyor
NATO ülkeleri arasında, başka NATO ülkeleriyle yapılmıyor.
Şimdi, Amerikan Büyükelçiliği yetkilileri bizi ziyaret
ettiler. Biz bunu çünkü muhalefet şerhimize de koyduk, buna
işaret ettik, bu nasıl iş dedik. Yani, niçin bir tek Türkiye'yle
yapılıyor da, başkasıyla yapılmıyor? Buna
işaret ettik. Amerika Birleşik Devletleri yetkilileri bizi
ziyaret ettiler ve biz bunu söylediğimiz zaman hayretler içinde
kaldılar. "Kim söyledi size bunu?" dediler. Biz dedik:
"Devletimizin yetkilileri söyledi." "Hayır"
dediler, "Alakası yok, biz başka NATO ülkeleriyle de
yaptık." Yani, eğer öyleyse, o zaman bu metinde yer alan
ifadeler gerçeği yansıtmıyor, bizim muhalefet
şerhimizde de bu bilgilere dayanarak ifade ettiğimiz bazı
görüşlerin de gözden geçirilmesi gerekiyor, ama, bu şunu
gösteriyor: Eğer Amerikalıların dediği gibi gerçekten
başka ülkelerle imzalanmışsa, Dışişleri
Komisyonuna yanlış bilgi verilmiştir ve Meclise sunulan
metnin mutlaka düzeltilmesi lazımdır, çünkü, biz, Meclis
arşivlerine, tarihe yanlış bilgilere dayalı bir
metin koyduramayız. O bakımdan, bu gerekçeyle bu metnin geri
çekilmesini rica ediyoruz komisyon tarafından ve bu yanlışlığın
düzeltilmesini rica ediyoruz.
Bir
başka nokta daha var, o da son derece önemlidir. Şimdi, biz
bu gibi metinlerin görüşülmesi sırasında Dışişleri
Komisyonunda bir şeye çok dikkat ediyoruz. Türkiye ile anlaşma
imzaladığımız ülkeler arasında tam bir
eşitlik olmalıdır. Başka bir ülkenin Türk makamlarını
ikinci planda bırakarak karar vereceği, onların tercihlerine
Türkiye'nin riayet edeceği, son kararın hep yabancılara
ait olacağı gibi ifadeler bizim devlet anlayışımıza
uygun değildir, anlaşma tekniğine de uygun değildir.
Gayet tabii ki, uluslararası ilişkilerde bir ülke yardım
veriyorsa onun da bir söz hakkı olacaktır, onun da görüşü
olacaktır, bunu makul karşılarız; ama, hep onlar karar
verecek, hep biz kabul edeceğiz anlamını verirsek Türkiye'yi
ikinci sınıf bir devlet durumuna düşürürüz.
Baktık,
bu metinde, özellikle metnin 1/d maddesinde ve 3'üncü maddesinde buna
benzer ifadeler var. Bunu Dışişleri Komisyonunda dile
getirdik ve Adalet ve Kalkınma Partisine mensup değerli arkadaşlarımız,
Komisyon Başkanımız da bunu makul karşıladılar
ve bunun iyileştirilmesi için birlikte gayret sarf ettik,
Dışişleri Bakanlığına, hatta bizzat
Dışişleri Bakanına bu konudaki görüşlerimizi
anlattık. Bizi ziyaret eden Amerikalı yetkililere de bunu
bahsettik, bunu söyledik. Dedik ki, bu nükleer silahlara karşı,
bu silahların yayılmasına karşı iş birliğine
biz ilke olarak karşı değiliz. Gayet tabii ki, bizim öze
ilişkin bazı görüşlerimiz var. Demin arkadaşlarımız
da anlattı. Mevcut Nükleer Silahların Yayılmasının
Önlenmesi Anlaşmasına göre, aslında Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin daimi üyeleri hariç, başka ülkelerin
bu silahlara sahip olmaması lazım, ama görüyoruz ki, Amerika,
maalesef, bazı ülkelerin bu silahlara sahip olmasına göz
yumuyor. Buna itiraz ettik. Mesela, Pakistan ile Hindistan'ın
bu silahları üretmesine karşıydı Amerika, fakat,
sonra baktık, her iki ülke de nükleer denemeler yapınca Amerikalılar
gittiler, bunlarla anlaşma imzaladılar. Hindistan'la anlaşma
imzaladılar. Pakistan'ın bu silahları üretmesini içine
sindirdi Amerika. Kuzey Kore bu silahlarla ilgili deneme yaptı.
Amerika "Bir daha yaparsanız çok kötü olur." filan diyerek
birinci denemeyi içine sindirdi. Dedik: Bunlar yanlış
şeyler. Bu silahlara sahip başka ülkeler var Orta Doğu'da
-arkadaşlarım söyledi- onu da içinize sindiriyorsunuz.
Yani, bu konuda biz Amerika'dan ilkeli bir tutum bekliyoruz ve Nükleer
Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşmasına
uygun bir tutum bekliyoruz, dedik ve demin söylediğimizi söyledik.
Bu anlaşmanın metninde Türkiye'yi böyle dengesiz, ikinci
sınıf, hep Amerika karar verecek, Türkiye kabul edecek tarzında
bir duruma düşürmeyin, dedik. Amerikalılar bunu makul karşıladılar.
"Eğer" dediler, "Mesele buysa bunu düzeltebiliriz."
ve bize, yazılı olarak, bizim istediğimiz doğrultuda,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dışişleri Komisyonunda
ifade ettiğimiz doğrultuda nasıl düzeltmeler yapılabileceğini
bildirdiler. Metni elimizde. Amerikalılar tarafından bu
metne nazaran yapılabilecek iyileştirme önerileri elimizde.
Şimdi, bunu Dışişleri Bakanlığına
söyledik, dedik: Amerika hazır, bizim istediğimiz doğrultuda
bu metni iyileştirmeye hazır. Ve iki toplantı üst üste,
burada, Sayın Dışişleri Komisyonumuzun Başkanının
da gayretleriyle Mecliste bunu görüşmedik, sırf bu iyileştirmeye
imkân vermek için. Şimdi, bakıyoruz, eski metin, yani düzeltilmemiş
metnin burada kabulü için Dışişleri Bakanlığı
ısrar ediyor. İnanılır gibi bir şey değil.
Yani, akla aykırı. Hiç bunun örneğini görmedik. Biz buna
taraftarız. Mecliste Adalet ve Kalkınma Partisine mensup
arkadaşlarımız da bizimle aynı görüşte olduklarını
ifade ettiler, Amerikalılar da aynı görüşte, iyileştirme
yapacağız, iyileştirmeye izin vermiyor Dışişleri
Bakanı, "Hayır" diyor, "Biz eski ve sizin sakıncalı
bulduğunuz metni geçireceğiz." Şu anda huzurunuza
gelen metin iyileştirilmemiş eski metindir.
Değerli
arkadaşlar, bu sözlerimi zabıtlara geçiriyorum. Bunun
başka bir örneğini Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihinde
bulamazsınız. Böyle bir durum hiç yaşanmadı. Benzeri
bir durum oldu, Japonya'yla bir anlaşmada aynı örnek yaşandı,
rica ettik düzeltilmesi için, Dışişleri de kabul etti,
Japonya da kabul etti, metnin düzeltilmiş şekli geldi, öyle
geçirdik Meclisten. Şimdi, metnin düzeltilmesine izin vermiyor
Dışişleri Bakanı. Böyle bir şey olur mu? Ve biz,
belki de olumlu oy vereceğimiz bir anlaşmaya, şimdi
sırf bu inat yüzünden olumsuz oy vermek zorunda kalıyoruz.
Böyle şey olur mu? Lütfen
Rica ediyorum Hükûmet yetkilisine, Komisyon
yetkilisine: Lütfen bu anlaşmayı geri çekiniz, bu Meclisin
tarihine böyle kötü bir örnek yapmayalım, geçirmeyelim, lütfen
geri çekiniz. Yani, "bizim çoğunluğumuz var, akla aykırı
da olsa, Türkiye'nin çıkarlarını yeterince göz önüne
almasa bile, biz ne istersek Meclis grubumuzda geçiririz onu."
Değerli
arkadaşlar, siz bir oy makinesi misiniz? Yani, siz mantığınızla
hareket eden insanlar değil misiniz? Biz sizi öyle görüyoruz.
Böyle bir şeye, lütfen, oy vermeyiniz bu metne. Hükûmete de bu
ders olsun. Sizi de böyle bir oy makinesi gibi görmesinler.
İşte metin ortada. Merak eden arkadaşlarımıza
teker teker okutabilirim. Metin burada, Amerikalıların
verdiği metin burada, bizim Mecliste yaptığımız
görüşmeler burada. Sırf bir inat uğruna, "Biz
Hükûmet olarak her istediğimizi geçiririz, en makul talebi bile
olsa muhalefetin, reddederiz
" İşte arkadaşlar,
hodri meydan! Hodri meydan! Buyurun, oy verin. Bunları bile bile
-Meclis zabıtlarında yarın okuyacak insanlar bunu- bunu
bile bile buyurun, oy verin. Eğer Hükûmet de bu kadar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ONUR
ÖYMEN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Sayın Öymen, bir dakikanızı rica edebilir miyim.
Şimdi,
şahsı adına, sizden önce, İstanbul Milletvekili
Sayın Hasan Aydın var. Genel Kurulda göremiyorum, yok. Sizin
şahsınız adına söz hakkınız var. Onun için,
ben
Buyurun.
ONUR
ÖYMEN (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Bir dakika da fazla vermiş oldum, lütfen toparlayın efendim.
ONUR
ÖYMEN (Devamla) - Lütfettiniz, çok teşekkür ediyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, iktidar ve muhalefet partilerinin
farklı görüşlerde olması doğaldır, ama, size
şunu ifade ediyorum ki, Dışişleri Komisyonunda
biz tam bir uyum içinde çalışıyoruz. Başka konularda
ihtilafımız olabilir, ama, Türkiye'nin temel çıkarlarının
söz konusu olduğu dış politika alanlarında, yurt
içinde olsun yurt dışında olsun, çok yakın bir dayanışma
içinde çalışıyoruz, aynı şekilde Avrupa Uyum
Komisyonunda da öyle çalışıyoruz, Karma Parlamento
Komisyonunda da o şekilde çalışıyoruz.
Şimdi,
iş birliği yapma imkânımız olan alanlarda, hele komisyonla
birlikte çalışmışsak, görüş birliğine
varmışsak, illa Hükûmetin aksi yönde bir tercihi vardır
diye, lütfen, bu uyumu bozmayalım, bu uyum havasını bozmayalım,
iç politikayı dış politika meselelerine taşımayalım.
Yani, bu kadar akla aykırı bir durum olamaz. Size açıkça
ifade ediyorum. Yani, nükleer silahların yayılmasının
ne kadar büyük bir felaket olduğunu biliyoruz, içinde yaşadığımız
bölgede bunun ne kadar büyük sıkıntılar yaratacağını
biz de biliyoruz, bunun önlenmesini, ihtiyacını biz de kabul
ediyoruz, bunun için Türkiye'nin sınır bölgelerine, sınırlarına,
sınır kapılarına hassas bazı aletler konularak
geçecek maddelerin denetlenmesi gereğini biz de kabul ediyoruz.
Yani, bu kadar çok konuda mutabakata varmışken ve oy birliğiyle
bir anlaşmayı geçirme imkânı varken ve muhatabımız
olan Amerika'yı da ikna etmişken, şimdi ısrarla,
inatla buna karşı vaziyet almak doğru bir iş midir,
akıllı bir iş midir? Sizin insafınıza ve
sağduyunuza hitap ediyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu konuda gerçekten çok sıkıntılı
bir durumdayız bölge olarak ve Türkiye olarak. Bazı ülkelerin
bölgede, yeni bazı ülkelerin, bugüne kadar bu silahlara sahip
olmayan ülkelerin bu silahlara sahip olmaları ve kendi nüfuz
bölgelerine de bu silahları taşımaları, sirayet
ettirmeleri, belki de bazı terör örgütlerinin bu silahların
sahibi olmalarına yol açacak gelişmelerin olması,
hepimiz için çok ciddi bir kaygı konusudur ve bu konuda iş
birliği yapmak zorundayız Mecliste, en azından Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak tam bir birlik, dayanışma ve görüş
birliği içinde olduğumuzu dünyaya kanıtlamalıyız.
Yani, bu kadar hassas bir konuda iktidarla muhalefetin farklı
çizgilerde olduğunu kolay kolay dünyaya anlatamayız,
ama, bize verilen mesaj, ya bizim verdiğimiz metni kelime kelime
kabul edersiniz veya biz sizin en makul önerilerinizi bile reddederiz.
Bu doğru bir mesaj değildir. Meclisteki çoğunluğunu,
rica ediyoruz Hükûmetten, lütfen, istismar etmesin, akla aykırı
biçimde kullanmasın, ülke gerçeklerine, ülke çıkarlarına
aykırı biçimde kullanmasın. Biz bu kadar basit bir konuda
anlaşamazsak, ülkemizin çıkarlarını ilgilendiren
daha önemli konulurda nasıl anlaşacağız?
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başkan, lütfetti, birkaç dakika
bana müsaade etti, ben de sözlerimi, bu konuyla ilgili sözlerimi
burada noktaladıktan sonra, müsaade buyurursanız, çok değerli
devlet adamımız Sayın İsmail Cem'in kaybından
duyduğumuz derin üzüntüyü de dile getirmek istiyorum.
Sayın
Cem, gerçekten, Türkiye'nin övünç duyduğu, Türk devletine Dışişleri
Bakanı olarak, parti lideri olarak, gazeteci olarak, TRT Genel
Müdürü olarak çok büyük hizmetler yapmış, araştırıcı
olarak, sanatçı olarak büyük katkılarda bulunmuş çok
mümtaz bir şahsiyetti. Onun eksikliğini her zaman hissedeceğiz.
Bu vesileyle, yüce Meclisin huzurunda ailesine, yakınlarına,
çalışma arkadaşlarına, partili arkadaşlarımıza
ve bütün milletimize başsağlığı dileklerimizi
sunmak istiyorum ve şunu da ifade etmek istiyorum ki, bazı
ölümler çok düşündürücüdür. Dün cenazesi kaldırılan
Hrant Dink'in ölümü de çok düşündürücüdür. Çok büyük bir tepki gösterdik
o cinayete, fakat aynı şekilde başka siyasi cinayetlere
de aynı kararlılıkla tepki gösterdik.
Değerli
arkadaşlarım, bu vesileyle size hatırlatayım,
biz Dışişleri camiası olarak 40 diplomatımızı
Ermeni teröristlerin kurbanı olarak verdik ve o arkadaşlarımızın
bazılarının katilleri hâlâ bulunamamıştır.
Rahmetli arkadaşımız Galip Balkar'ın, bir Ermeni
cinayetine uğrayan Galip Balkar'ın cenazesi Türkiye'ye
getirildiğinde on binlerce kişi yoktu sokaklarda, sadece
ailesi ve Dışişleri mensupları vardı. Diğerlerine
her türlü saygıyı gösterelim, her türlü tepkiyi de gösterelim
cinayeti işleyenlere, ama başka insanlara, gene cinayetin
kurbanı olan başka insanlara da saygı göstermekte kusur
etmeyelim ve yüksek sesle hep birlikte hepimiz Galip Balkar'ız,
hepimiz İsmail Erez'iz diye bağırmasını da
bilelim.
O
bakımdan bu konular tek taraflı hareket etmeyeceğimiz
konulardır. Bu konuda basında bazı emekli büyükelçileri
hedef alan, onları
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ONUR
ÖYMEN (Devamla) - Bitiriyorum, son cümlemi söylüyorum.
BAŞKAN
- Efendim, son cümlenizi rica edeyim.
ONUR
ÖYMEN (Devamla) -
bu cinayetin manevi
mesulleri gibi gösteren yazıları yüce Meclisin huzurunda
şiddetle kınıyoruz ve sizin huzurunuzda bir kere daha
ifade ediyoruz ki, bunun hesabını soracağız.
Türkiye'nin
canını tehlikeye atarak görev yapmış büyükelçilerini
terör suçlularıyla aynı kefeye koyan zihniyet yargı
önünde hesap verecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
Basın hürriyeti bu kadar sorumsuzlukla kullanılamaz değerli
arkadaşlar. Bu kadar sorumsuzca kullanamazsınız. Buna
karşı çok ciddi tepki gösteriyoruz ve nefretle reddediyoruz
bu iddiaları.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyoruz Sayın Öymen.
3'üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) - Oylamaya geçildi.
BAŞKAN
- Evet, Hükûmetin açıklama yapma talebi var.
Buyurun
efendim.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
biraz önce kendilerini dinlediğimiz Sayın Öymen, Hükûmetimize
çağrıda bulunarak, bu uluslararası anlaşmayla
ilgili kanun tasarısını geri çekmemizi istediler.
Gerekçe olarak da bu anlaşmanın Türkiye'nin çıkarlarıyla
bağdaşmadığını ve Türkiye'nin çıkarlarını
göz ardı ettiğini ifade ettiler. Niçin? Bunu da birkaç cümleyle,
bu cümleyi söylerken gerekçelerini de birkaç cümleyle ortaya koydular.
Dediler ki: "Bu anlaşma, yani Amerika'yla imzalanan sözleşmede
Türkiye'nin bu konudaki temel yaklaşımı açıkça
ifade edilmemektedir. Bunu bir eksiklik olarak görüyoruz." Sonra
ne dediler? Dediler ki: "Amerika Birleşik Devletleri NATO
üyesi ülkelerden sadece Türkiye'yle böyle bir anlaşma yapmıştır."
Bunu söylediler. Bir başka şey daha söylediler.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Maddedeki ifadeyi tekrarladılar.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
- Bu sözleşme çerçevesinde Amerika Birleşik Devletleri'nin
vereceği malzeme ve teçhizatın denetiminde Amerikan makamlarına
Türkiye'nin genel devlet anlayışıyla bağdaşmayacak
ölçüde yetki verildiği ileri sürülmektedir.
Şimdi,
saygıdeğer arkadaşlarım, önce, bu anlaşma nedir,
neyi düzenlemektedir, izin verirseniz kısaca özetlemek istiyorum.
Bu anlaşma, nükleer silahlar konusunda ülkelerin tutumlarını
belirleyen genel bir anlaşma değildir. Bu anlaşma, ülkemizin,
nükleer silahların yanı sıra diğer nükleer patlayıcı
aygıtlar, kimyasal silahlar, biyolojik silahlar ve radyolojik
silahların, füze fırlatma sistemlerinin ve bağlantılı
çift kullanımlı malzeme ve teknolojinin yasa dışı
ticaretinin engellenmesini amaçlamaktadır. Caydırılmasını,
tespit edilmesi ve önlenmesine yönelik olarak ulusal ihracat kontrol
sistemini, kolluk uygulamalarını ve sınır güvenliğini
takviyeye yönelik çabalarının desteklenmesini amaçlamaktadır.
Bu özelliğiyle teknik bir anlaşmadır.
Türkiye,
nükleer silahsızlanma konusundaki tüm uluslararası düzenlemelere
taraftır. Bu silahların, bahis konusu düzenlemelerde tanınan
ülkelerin dışında hiçbir ülke tarafından edinilmesini
Türkiye arzu etmemektedir. Diğer yandan, ülkemiz, dünyanın
çeşitli bölgelerinde, bölge ülkelerinin nükleer silahlarından
arındırılmış bölge oluşturma yolundaki
girişimlerini desteklemektedir.
En
son olarak, değerli arkadaşlarım, Orta Doğu bölgesinde
nükleer silahlardan arındırılmış bölge
oluşturulması, yani, bölgedeki hiçbir ülkenin nükleer silah
sahibi olmaması yolundaki bir karar tasarısı, bizim
de desteğimizle, Birleşmiş Milletler Birinci Komitesince
kabul edilmiştir. Türkiye'nin bu konudaki politikası ilkelidir
ve beyan edilmesi gerekli olan her yerde bu açıkça beyan edilmektedir.
Bu anlaşma, demin de ifade ettiğim gibi, teknik bir yardımlaşma
anlaşmasıdır. Deniyor ki, "Sadece, Amerika Birleşik
Devletleri, NATO üyesi olarak bunu sizinle imzalamıştır."
Nereye dayanarak söylüyor Sayın Öymen bunu? Şu elimizdeki
rapora dayandı biraz önce. Ben Komisyonda yoktum, siz Komisyon
üyesisiniz. Şimdi, ben de okudum bunu biraz önce. Bunu kim söylemiş?
Bunu kim söylemiş?
ONUR
ÖYMEN (İstanbul) - Dışişleri
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
- Hayır, bakın okuyorum
ONUR
ÖYMEN (İstanbul) - Evet efendim...
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
- "Komisyon üyeleri tarafından, şu şu şu hususlar
yerine getirilmiştir. Ayrıca, komisyon üyeleri tarafından,
Amerika Birleşik Devletleri ile NATO üyesi diğer ülkeler
arasında yapılmış bu tip bir anlaşma da bulunmadığı
"
ONUR
ÖYMEN (İstanbul) - Evet
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
- Bunu, orada Hükûmeti temsil eden bir bakan söylememiş, Dışişlerinden
gelen arkadaşlar da söylememiş.
ONUR
ÖYMEN (İstanbul) - Onlar söyledi
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
- Komisyon üyesi arkadaşlarımdan kim söyledi, bilemiyorum.
Onu Komisyon Başkanına, Komisyon tutanaklarına bakmak
lazım.
Peki,
gerçek nedir? Gerçek şudur arkadaşlar: Sayın Öymen, maalesef,
Parlamentoyu ve halkımızı yanıltmaktadır.
Gerçek şudur: Amerika Birleşik Devletleri, NATO üyesi ülkelerden
Bulgaristan, Romanya, Slovenya, Slovakya, Estonya, Litvanya ve Letonya'yla
da bu anlaşmayı yapmıştır. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Sayın Öymen'in eski bir Dışişleri
Bakanlığı mensubu olarak bunları biliyor olması
lazım. Ben, bildiği kanaatindeyim. Bile bile, buraya gelip
sırf Hükûmeti eleştirebilmek için bunları söylemektedir.
Son derece üzgünüm bu ifadeleri kullandığım için.
Ayrıca,
deniyor ki, "Amerika Birleşik Devletleri bu anlaşmayı
tek taraflı uygulayacak, hiç Türkiye'ye sormayacak." Değerli
arkadaşlar, lütfen, siz de tetkik edin. Lütfen, siz de tetkik edin,
inceleyin.
Bakın,
"Taraflar ne tür bir yardıma ihtiyaç duyulduğunu
iş birliği hâlinde tespit edecek ve bu yardımın uygulanmasını
kolaylaştıracaklardır."
AHMET
IŞIK (Konya) - "Taraflar
" diyor.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)
- "Taraflar
" Lütfen
Niye kamuoyunu yanlış yönlendirmeye
çalışıyorsunuz Sayın Öymen? Elinize ne geçiyor?
Türkiye
Cumhuriyeti'nin menfaatlerini, bu ülkenin menfaatlerini, bu halkın
menfaatlerini korumada siz ne kadar titizseniz, biz sizden 1 misli
daha fazla titiziz. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) O nedenle, bu anlaşmanın ülkemizin
menfaatlerine aykırı hiçbir yönü bulunmamaktadır.
Demin yapılan konuşma sadece politik amaçlarla yapılmış
bir konuşmadır.
Saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Ayıp!
NURİ
ÇİLİNGİR (Manisa) - Yazıklar olsun Sayın Bakan!
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkanım, İç Tüzük'ün
69'uncu maddesine göre Sayın Onur Öymen'e söz hakkı doğmuştur,
çünkü, ileri sürmüş olduğu görüşten başka bir görüş
kendisine izafe edilmiştir; açıklama hakkı vardır,
sataşma değil, açıklama.
Çok
teşekkür ederim.
SONER
AKSOY (Kütahya) - Böyle bir hakkı yok Sayın Başkan.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Olmaz olur mu! Açın 69'u okuyun.
ONUR
ÖYMEN (İstanbul) - Benim söylediğimin tam tersini söylüyor.
Ben ne dediysem tam tersini söylüyor. Bu kadar olmaz ki!
BAŞKAN
- İç Tüzük'ün 69'uncu maddesine göre, Sayın Öymen'e, kürsüden
kısa bir açıklama için söz hakkı veriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
V. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul
Milletvekili Onur Öymen'in, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin'in, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu
görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle
konuşması
ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Gerçekten
çok derin bir üzüntü içindeyim. Sayın Bakanın benim söylediklerimi
ya hiç dinlemediği ya anlamadığı veya bile bile
çarpıttığını görüyorum. Dehşete kapıldım.
Ben, onun bana atfettiğinin tam tersini söyledim bu kürsüde.
Biz, Dışişleri Komisyonunda, devleti temsilen oraya
gelen görevlilere şunu sorduk, dedik ki: "Bu anlaşmayı,
bizden başka, Amerika hangi NATO ülkesiyle imzaladı?"
Bize verdikleri cevap: "Hiçbir NATO ülkesiyle imzalamamıştır."
Arkadaşlar bize bunu söylediler. Ve biz onun üzerine
Dışişleri
Komisyonunun Adalet ve Kalkınma Partisine mensup üyelerinin
Meclise gönderdikleri raporda -işte şurada, 4'üncü sayfayı
okuyun- onların imzasıyla giden raporda, Amerika Birleşik
Devletleri ile NATO üyesi diğer ülkeler arasında yapılmış
bu tip bir anlaşma bulunmadığını yazıyor.
Kim diyor? AKP'liler.
ERDAL
KARADEMİR (İzmir) - Sayın Bakan okumamış orayı.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
bunu biz mi icat ettik, biz mi söyledik size? Biz, Amerikalılara
sorduk, dedik ki: "Böyle diyorlar bize, devletin yetkilileri
bize bu bilgiyi veriyor. Bu bilgi doğru mu?" Demin onu anlattım.
Sayın Bakan belki başka bir işle meşguldü. Amerikalılar,
"Hayır, doğru değildir, başka NATO ülkeleriyle
imzaladık." dediler. Ben demin size bunu anlattım. Sayın
Bakan şimdi geliyor, "Hiçbir devlet yetkilisi bunu söylememiş
"
Biz mi uydurduk bunu, biz mi çıkarttık bunu? Bize verilen
resmî bilgi buydu. Amerikalılar "Hayır, doğru değil,
başka NATO ülkeleriyle imzalandı." dediler. Biz de bu
kürsüden dedik ki: Devletin arşivine yanlış bilgiyi
sokmayalım, doğrusunu yazalım. Onun için, geri çekin.
Ne
diyor? Vay efendim, iç politika yapıyormuş da, bilmem ne yapıyormuş
da, yanıltıyormuş da!.. Bu kadar olamaz! Yani, istediğiniz
gibi polemik yapabilirsiniz ama, gerçekleri bu kadar saptıramazsınız.
Beş dakika önce söylediğim sözlerin tam tersini söylemişim
gibi yapamazsınız. Sayın Bakan, hükûmet olmak sorumluluk
gerektirir. Bu kadarını yapamazsınız. Bu kadar
insanı, şu yüce Mecliste bulunan bu kadar insanı
akılsız yerine koyamazsınız. Herkes benim beş
dakika önce ne dediğimi duydu; sizin söylediğinizin tam
tersini söylediğimi duydu. Nasıl gelip de bana, söylemediğim
lafları atfedebilirsiniz? Herhâlde dinlemiyordunuz. Yanınızdaki
Dışişleri Komisyonunun Başkan Yardımcısına
sorunuz bakalım, NATO'nun başka ülkesiyle Amerika'nın
bunu imzalamadığını biz mi söylemişiz orada,
devlet yetkilileri mi söylemiş? Belgede yazıyor.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Komisyon Başkanı söylesin.
ONUR
ÖYMEN (Devamla) - Komisyon Başkanı çıksın, söylesin.
Değerli arkadaşımızdır, çok dürüst bir arkadaşımızdır.
Söylesin bakalım, biz mi bunu orada icat etmişiz, yoksa devlet
yetkilileri mi bize söylemiş? Sizin gönlünüz elveriyor mu devletin
arşivinde yanlış bilginin yer almasını?
FİKRET
BADAZLI (Antalya) - Sayın Bakan işaret etti.
ONUR
ÖYMEN (Devamla) - İşte, Komisyonun Başkan Yardımcısı
burada, çok değerli arkadaşımdır. O eğer derse
ki: "Bunu devlet yetkilileri söylemedi, muhalefet icat etti."
Ben gerçekten derin bir hayal kırıklığına
uğrarım. Senelerdir beraber çalışıyoruz.
Birbirimizi hiç aldatmadık, birbirimize atfen hiç yalan laf
söylemedik. Ben kendisine itimat ederim. Çok dürüst bir arkadaşımızdır,
devlet tecrübesi vardır. Ondan rica ediyorum, lütfen, çıkın,
Bakanın burada gerçekleri söylemediğini açıklayın.
Burası ciddi bir yer, burası yüce Meclisin kürsüsü. Burada
kimse kimseye yanlış bilgi atfedemez.
BAŞKAN
- Tamam Sayın Öymen, anlaşılmıştır.
ONUR
ÖYMEN (Devamla) - Ve hele hele, böyle bizim iç politika
Yani, muhalefet
ağzını açsa, "Devlet lehine hiçbir şey söyleyemez,
ne derse iç politikaya yönelik
" Bu kadar olmaz! Bu kadar olmaz!
Lütfen, hizaya gelin! Lütfen, hizaya gelin ve muhalefete saygı
göstermesini öğrenin!
Yüce
Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Öymen.
Sayın
Bakan, Komisyon Başkanı söz istedi, gerekirse açıklarsınız.
Komisyon Başkanına şimdi söz vereyim, onun açıklamaları
yeterli olmazsa, elbette ki açıklarsınız Hükûmet olarak.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik
Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147) (Devam)
BAŞKAN
- Buyurun, Komisyon adına Sayın Eyyüp Sanay, Ankara Milletvekili.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY (Ankara) - Değerli
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Aslında
epeyden beri gündemde olan, ama en son mayıs ayı sonlarında
Meclisteki yeter sayı sebebiyle oylanamayıp bugüne kalan
bir tasarı üzerinde görüşüyoruz. Ancak, burada öncelikli
olarak ifade etmek istediğim hususlar var idi, bu hususlardan
ikisini Sayın Bakanımız açıkladı. Özellikle
Türkiye'nin, bu malzemenin girişinde veya tespitinde müdahil
olmayacağı yolundaki düşünce yanlış, çünkü
tarafların ne tür bir yardım ihtiyacı duyacağını
birlikte karara bağlayacakları, sözleşmenin 1'inci
maddesinin (c) bendinde ifade edilmektedir.
İtiraz
edilen hususlardan bir diğeri de, Amerika Birleşik Devletleri'nin
veya uzmanlarının, yardım olarak verilen bu malzemeleri
denetlemesi hususudur. Metinlerde, "denetleme veya teftiş"
kavramı geçmiyor "izleme" kavramı geçmektedir.
Bu da şu amaçla konulan bir husustur: Ben bu malzemeleri verdim,
acaba, siz, bu malzemelerle gerçekten kitle imha silahlarının
yapımında kullanılacak malzemelerin geçişini
mi denetliyorsunuz ya da bu malzemeler başka amaçla mı kullanılıyor
veya tadîd ediliyor mu? Bu manada bir izlemedir, doğrudan
doğruya gelip bizim orada çalışan Türk memurlarına
bir müdahale değildir. Ancak, eğitimleri, oradaki memurlarımızın
eğitimleri, bu aletlerin kullanımıyla ilgili eğitimleri
ABD uzmanları tarafından yapılacaktır.
Diğer
hususa gelince, Sayın Öymen'in ve bizim metinde geçen hususa
gelince: Biz, genellikle, bu görüşmeler sırasında hep
merak ederiz, deriz ki: Bu tür, biraz kritik olursa, hangi ülkeler bunun
altına imza koymuş veya başka ülkelerle bu yapılmış
mı, diye sorarız. Arkadaşlarımız, ilgili,
yetkili arkadaşlarımız, o konuda bizi bilgilendirirler.
Buradaki bilgilendirme de bu yönde bir bilgilendirmedir. Ama, biz,
daha sonra yapmış olduğumuz ince bir sorgudan sonra,
arkadaşlarımız yeniden bilgilendirdiler. Sayın
Bakanım da biraz önce ifade ettiler. NATO ülkelerinden Rusya,
Letonya gibi ülkelerde böyle bir tip anlaşma yapıldığına
dair bize bilgiler ulaştı.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Yani yalan mı söylüyor?
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - O zaman niye milletvekillerini kandırıyorsunuz?
Komisyon metnine niye yazmadınız? Niye bizi kandırıyorsunuz?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY (Devamla) -
Efendim, Komisyonda bu bilgileri biz söylemedik.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - O zaman öyle söyle.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY (Devamla) -
Ve biz orada sadece
BAŞKAN
- Sayın Sanay, siz Genel Kurula hitap edin.
Sayın
milletvekilleri, sizin, yerinizden hesap sormak gibi bir hakkınız
yok. (CHP sıralarından "Var. Var. Var." sesleri)
Hayır,
yok. Çıkarsınız konuşursunuz. Oturun lütfen yerinizde.
Sayın
Kılıç
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, ben sizi bilgilendiriyorum. Ama, siz
dinlemeyi hâlâ öğrenemediyseniz, o zaman benim diyeceğim
bir şey yok. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Sayın Sanay, siz Genel Kurula hitap edin.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY (Devamla) -
Bugüne kadar dinlemesini öğrenmeniz lazımdı. Topluma
saygı nedir, bunu bilmeniz lazım. Bunun dersini vermeye
kalkarsam, acı veririm! (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ben
sadece bilgilendiriyorum. Dedim ki, biz bu tür anlaşmalarda,
sözleşmelerde sorarız bizim önümüze getiren Dışişleri
Bakanlığı mensubu arkadaşlarımıza veya
bazen başka bakanlıklardan da gelir. Deriz ki: "Bu anlaşma
başka ülkelerde de yapılmış mı?" ve bu sözleşme
eğer milletlerarasıysa
"Kimler buna imza koymuş?" deriz. Zira, o gün bize verilmiş
olan bilgi bu. Ama, daha sonra görüyoruz ki, bu bilgi, o günkü o bilgi
doğru değil, pek çok ülkeyle de bu tip anlaşma yapılmış,
NATO ülkesiyle. Ben bunu ifade ediyorum.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Burada imzan var mı Sayın Başkan Vekili?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY (Devamla) -
Ben bunu ifade ediyorum.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - O zaman öyle söyle.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY (Devamla) -
Ama, niye müdahale ediyorsunuz?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Niye "Yalan söylüyor." diyorsunuz?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY (Devamla) -
Ben "Yalan söylüyor." dedim mi?
BAŞKAN
- Sayın Aslanoğlu, öyle bir şey söylemedi.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY (Devamla) -
Bana bak! Ben öyle bir şey söylemedim.
BAŞKAN
- Hiçbir şey söylemedi, Sayın Aslanoğlu.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY (Devamla) -
Haddini bil! Haddini bil, dinlemesini de öğren!
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - "Yalan söylüyor." diyor.
BAŞKAN
- Hayır efendim.
Siz
Genel Kurula hitap edin Sayın Sanay.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Sayın Başkan, Sayın Bakan Cumhuriyet
Halk Partisine
BAŞKAN
- Efendim, burada konuşan Sayın Bakan değil, Sayın
Komisyon İkinci Başkanı. Bu, Bakanla ilgili kısım
ayrı.
TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Bakan söyledi.
ERDAL
KARADEMİR (İzmir) - Sayın Bakan Cumhuriyet Halk Partisinden
özür dilesin.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ EYYÜP SANAY (Devamla) -
Ben Komisyonda olup biteni söylüyorum size.
Değerli
arkadaşlar, bu sözleşme, üç yıllığına yapılan
bir sözleşmedir. Özellikle bizim ülkemiz, Orta Doğu'daki
hadiseler, bir nevi transit gibi kullanılmaktadır ve zaman
zaman da ülkemiz töhmet altında bırakılmaktadır.
Bizim ülkemizden geçmediği hâlde bazı malzemeler ve mallar
sanki bizden geçilmiş gibi dünya kamuoyuna yansıtılmaktadır.
Biz, böylece, bunu sıkı bir denetim altına almak suretiyle,
hem bunların ülkemizden geçmesi engellenecek hem de diğer
yandan ülkemiz bundan böyle bu tip ithamlardan da kurtulmuş olacak.
Böyle bir faydası da var, böyle bir yanı da var.
Diğer
yandan, bu sözleşme, üç sene sonunda, altı ay kala bitmesine,
taraflardan herhangi biri, Amerika Birleşik Devletleri veya
Türkiye, altı ay kala bu sözleşmeyi feshettiğini yazılı
bildirirse anlaşma sona eriyor, aksi takdirde kendiliğinden
otomatik bir yıl daha uzamış oluyor. Bu, fevkalade çok
fazlaca tartışılacak husus değil.
Burada
üzerinde durduğumuz nokta şuydu bizim: Yani, teftiş, denetim
mekanizmasıydı. Bir de, efendim, burada malzemeler
oluşturulurken sadece Amerika Birleşik Devletleri mi ihtiyaçları
oluşturacak, bizimle istişare edecek mi? Biz, metinde bunların
her ikisinin de sağlıklı olduğunu görüyoruz, Türk
diplomatlarının veya bu konuda çalışacak uzmanların
Amerika Birleşik Devletleri uzmanlarıyla birlikte oturup
müştereken karar verecekleri kanaati hasıl oldu, çünkü,
metinler bunu ifade ediyor.
Ben,
bu açıklamadan sonra yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyoruz Sayın Sanay.
ONUR
ÖYMEN (İstanbul) - Bakan özür dilesin.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
- Sayın Bakan yerinden kısa bir açıklama yapmak istiyor.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Şu anda, Sayın Başkanım, komisyon
sıralarında bulunan Dışişleri Bakanlığı
yetkilisi arkadaşlarımız, Komisyon aşamasında
Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye'den başka bir ülkeyle
böyle bir anlaşma yapmadığı, şeklinde bir beyanları
olmadığını, ancak ilgili arkadaşların
"Bu konuyu araştıralım sonra cevap veririz."
dediklerini bana biraz önce ifade etti.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Bu metin ne buradaki Sayın Bakan?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Bunu, zabıtlara geçsin ve konuyu takip eden arkadaşlarımız
bilgi sahibi olsunlar diye açıklama ihtiyacını duydum.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Bir de özür dilerseniz çok iyi olacak Sayın Bakan.
BAŞKAN
- O zaman, mesele Komisyona kalıyor, daha dikkatli olmaları
gerekiyor.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Altında imzaları var.
BAŞKAN
- Rapora geçtiğine göre daha dikkatli olmaları mutlaka
gerekir diye düşünüyoruz Başkanlık olarak.
Evet,
şimdi, konuşmalar tamamlanmıştır.
III. - YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
- 3'üncü maddeyi oylarınıza sunacağım.
Yoklama
isteği var, ancak Sayın Anadol, daha önceki yoklama isteklerinde
de bu kürsüde bulunduğum zamanlarda, İç Tüzük'ümüzde çok
açık net bir şey yok ama, uzun uygulamalardan görülen şu
ki; arka arkaya istenen yoklamada, Başkan, Genel Kurulda yoklama
istendiği şekilde bir çoğunluğun var olduğu
kanaatinde olduğu takdirde ve de açık oylama yapacağımıza
göre, yoklama isteği, bir hakkın çok da iyi kullanılmadığı
kanaatinde olduğumdan, yoklama isteğinizi işleme
koymuyorum. Açık oylama yapacağım zaten.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Boş sıraları görmüyor musunuz Sayın
Başkan?
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN
- Efendim?
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN
- Efendim, benim tutumum, uygulamalarla ve dipnotlarla ilgili.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Hayır, hayır; takdire bağlı
değil. Şu işleminiz, şu uygulamanız üzerinde
söz istiyorum.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Açık İç Tüzük, takdir hakkınız
yok.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, yapacağınız
işlem zaten yoklama hükmündedir. İkinci kez bir daha yoklama
BAŞKAN
- Efendim, Sayın Kapusuz, onu ben zaten açıkladım.
Efendim,
önce maddeyi oylarınıza sunuyorum
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Hayır efendim, yoklama istedik.
BAŞKAN
- Efendim, benim tutumumda hiçbir hukuka aykırı yön yok Sayın
Anadol, lütfen
Ben, muhalefeti sonsuz bir şekilde değerlendiriyorum,
taleplerini
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Efendim, inanıyorum. Bakın
BAŞKAN
-
ama, burada, Başkanlığı da, göre göre, bak, göre
göre, herkesin gördüğü bir şekilde zorlamanın bir esprisi
yok, lütfen.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, bir dakika
Bu, sizin,
zatıalinizin kişisel düşüncesi. Ben Grup Başkan
Vekili olarak bu uygulamayla ilgili tutumunuz hakkında söz
isteyince, zatıaliniz vermek durumundasınız, takdir
hakkınız yok, İç Tüzük açık. Eğer böyle olacaksa,
bizim burada durmamıza lüzum yok, Meclis yerine AKP Grubu karar
alır, hiç gerek yok Meclisin toplanmasına, o zaman bırakır
gideriz.
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) - Daha iyi olur aslında.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) - Ne zaman gideceksiniz Kemal Ağabey?
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Böyle bir şey yok. Ha, işinize geliyor;
o zaman Meclis salonuna lüzum yok, Grupta karar verin.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) - Açık oylamada yoklama istenmez Kemal Bey. Açık
oylama, yoklama demektir.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Maddeler üzerinde yoklama yapılıyor
şu anda, tümü üzerinde değil.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - 3'üncü maddede, tümü değil.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) - Açık oylama
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Tümünü oylamıyoruz.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - 3'üncü madde oylanıyor.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) - Konuşma yok, müzakere yok
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Niye? Müzakere oldu şimdi.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) - Bitti işte, bakın işlem bitti. Oylama
peş peşe yapılır.
BAŞKAN
- Sayın Anadol, ben sizin yoklama talebinizi yerine getireceğim
ama sizin takdirinize de bırakıyorum, benim tutumumda
bir haksızlık, adaletsizlik yok.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Yoklama yapıyoruz değil mi?
BAŞKAN
- Lütfen hemen tespitleri yapalım.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Tamam.
BAŞKAN
- Sayın Anadol, Sayın Öymen, Sayın Yıldırım,
Sayın Özkan, Sayın Kaptan, Sayın Küçükaşık, Sayın
Kılıç, Sayın Özcan, Sayın Akyüz, Sayın Durgun,
Sayın Işık, Sayın Aslanoğlu, Sayın Çilingir,
Sayın Karademir, Sayın Gazalcı, Sayın Üstün, Sayın
Kesimoğlu, Sayın Özay, Sayın Ercenk, Sayın Kaya, Sayın
Çorbacıoğlu, Sayın Kepenek, Sayın Sözen.
Şimdi,
yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
vardır.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik
Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması
İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:
1147) (Devam)
BAŞKAN
- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama
için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin
ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını,
yine, oylama için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın
Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının
Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın açık oylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 280
Kabul : 231
Ret :
49 (x)
Böylece,
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı olmasını diliyorum.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.38
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo Tutanağın sonuna eklidir.
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.53
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54'üncü Birleşimi'nin Yedinci Oturumu'nu açıyorum.
Kanun
tasarı ve tekliflerini görüşmeye devam edeceğiz.
4'üncü
sırada yer alan, Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
4.- Petrol
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları
(1/1215) (S. Sayısı: 1230) (x)
BAŞKAN
- Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Geçen
birleşimde tasarının maddelerine geçilmesi kabul
edilmişti.
Şimdi,
1'inci maddeyi okutuyorum:
PETROL
PİYASASI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR
KANUN TASARISI
MADDE
1- 4/12/2003 tarihli ve 5015 sayılı
Petrol Piyasası Kanununun 2 nci maddesine (20) numaralı
bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki (21) numaralı,
(40) numaralı bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki
(41) numaralı bentler eklenmiş ve mevcut bentler teselsül
ettirilmiştir.
"21)
Kaçak petrol;
a)
Kurumca belirlenen seviyede ulusal marker içermeyen akaryakıtı,
b)
Yasal yollarla Türkiye'de serbest dolaşıma girdiği
belgelendirilemeyen veya menşei belli olmayan petrolü ve petrol
ürünlerini,
c)
Kurumdan izin alınmadan; akaryakıt haricinde kalan solvent,
madenî ve baz yağ, asfalt, solvent nafta ve benzeri petrol ürünlerinden
elde edilen akaryakıtı ya da akaryakıta dönüştürmek
maksadıyla kullanılan veya bulundurulan akaryakıt
haricinde kalan solvent, madenî ve baz yağ, asfalt, solvent nafta
ve benzeri petrol ürünlerini,
d)
10/7/2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununa göre kaçak olan petrolü ve petrol ürünlerini,
e)
Sıvı veya gaz halindeki hidrokarbonlarla, hidrokarbon türevi
olan yakıtları nakleden boru hatlarından (her türlü
üretim, iletim ve dağıtım hatları dahil) veya bunların
depolarından veya kuyulardan yasalara aykırı
şekilde alınan petrolü ve petrol ürünlerini,"
"41)
Teknik düzenleme: Petrolün ve madenî yağın, ilgili idarî hükümler
de dâhil olmak üzere, standartları, ölçüleri, özellikleri,
işleme ve üretim yöntemleri, bunlarla ilgili terminoloji,
sembol, ambalajlama, işaretleme, etiketleme ve uygunluk değerlendirmesi
işlemleri hususlarından biri veya birkaçını belirten
ve uyulması zorunlu olan her türlü düzenlemeyi,"
BAŞKAN
- Sayın Komisyon Başkanının bir isteği mi var
efendim?
(x) 1230 S. Sayılı Basmayazı 17/01/2007 tarihli 51'inci
Birleşim Tutanağına eklidir.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
Efendim, redaksiyonla alakalı bir not düşmek istiyorum.
BAŞKAN
- Buyurun.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
Efendim, burada, "
(20) numaralı bentten sonra gelmek üzere
aşağıdaki (21) numaralı
" diye ifade var ve ondan
sonra teselsül ediliyor ve (40) numaraya atlıyoruz. O (40) numaranın
önüne, "mevcut (40) numaralı bentten" demek lazım.
O "mevcut" kelimesini, oraya ilave edelim mümkünse.
BAŞKAN
- Tamam, not alınmıştır.
Teşekkür
ederim.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
- Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir
Milletvekili Sayın Sedat Uzunbay.
Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA SEDAT UZUNBAY (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1230 sıra sayısıyla
bastırılarak dağıtılan Petrol Piyasası
Yasası'na ilişkin, bunda değişiklik yapılmasına
ilişkin yasa tasarısının 1'inci maddesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşmak üzere söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, petrol kaçakçılığını
bugüne kadar cazip hâle getiren, hepinizin bildiği gibi, yüksek
oranlı vergiler. Akaryakıtın litre fiyatı içindeki
vergi oranı yaklaşık yüzde 67 civarında ve akaryakıttan
toplanan vergi de toplam vergi gelirlerimizin yaklaşık
yüzde 25'ini oluşturuyor. Araştırma komisyonumuzun
tespit ettiği yıllık ortalama kaçak akaryakıt miktarı
yaklaşık 4-4,5 milyon ton civarında. Bu miktardaki kaçak
akaryakıttan dolayı devletin yıllık vergi kaybı,
PETDER verilerinden hareketle, 5,1 katrilyon lirayı, diğer
bir deyişle 3,6 milyar doları bulmaktadır. Kısaca,
akaryakıt kaçakçılığı sorununun üzerine gidilememesi
nedeniyle Türkiye her gün 14 trilyon lira, diğer bir deyişle,
yaklaşık 10 milyon dolar kayba uğruyor. Ayrıca,
standart dışı kaçak akaryakıtın araçlara verdiği
zarar da en az 400 trilyon civarında.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, rantın yüksek olduğu
her alanda kaçakçılık vardır. Rantı, ülkemizde de
olduğu gibi, bazen devletin kendisi yaratır. Sigaradan,
akaryakıttan alınan vergileri ölçüsüz artırırsanız
kaçakçılığı cazip hâle getirirsiniz.
Akaryakıt
kaçakçılığı konusunda dört yıldır hiçbir
şey yapmayan, dolaylı vergileri sürekli artırarak
bütçe açıklarını kapamaya çalışan AKP İktidarı
önceki iktidarlardan daha fazla sorumludur.
Değerli
arkadaşlarım, ülkemizde, 20 milyon yoksulluk sınırının
altında yaşayan ve 1 milyon da açlık sınırının
altında yaşayan insanımız var. Vatandaşımız,
Avrupa'nın ve bölgenin en pahalı akaryakıtını
tüketiyor, vatandaşımız çok mağdur. Türkiye, her
gün, tespit edildiği kadarıyla, 14 trilyon lira vergi kaybına
uğruyor. Hazinemiz de mağdur. Vatandaşımızın
en ciddi sorunu hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısıdır.
Buna sebep olan en temel nedenlerden biri de pahalı akaryakıttır.
Kötü yönetilen bir ekonominin faturasını, bugüne kadar,
maalesef, halkımız ödemek durumunda bırakılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, komisyonumuz tarafından tespit edilebildiği
kadarıyla, akaryakıt kaçakçılığının
yüzde 74,5'i Irak'a kara yoluyla yapılan transit işlemlerinde,
yüzde 15'i dağıtım şirketlerince, yüzde 9'u sınır
ticareti yoluyla, yüzde 1'i solvent ve baz yağı ithalinde
binde 5'i de dâhilî kabotaj kapsamında yapılan kaçakçılık
biçimlerinden oluşmaktadır.
Ülkemizde,
akaryakıt kaçakçılığında başvurulan yöntemleri
ise şu şekilde sınıflandırabiliriz: Ülkemizden
transit geçen gemilerden yapılan kaçakçılık, servis
hizmeti veren tekne ve barçlarla yapılan kaçakçılık,
sintine yoluyla yapılan kaçakçılık, ihraç amaçlı
petrolün çeşitli yöntemlerle iç piyasaya sürülmesi şeklinde
yapılan kaçakçılık, solvent, baz yağ ve madenî
yağların akaryakıta karıştırılması
ya da bunların birbirleriyle karıştırılması
suretiyle tamamen sahte akaryakıt oluşturulması ve
piyasaya sürülmesiyle yapılan kaçakçılıktır.
Değerli
milletvekilleri, Meclisimizde kurulan araştırma komisyonu
ve bu komisyona bilgi veren uzmanlar, konunun ciddiyetini en ince
ayrıntılarına kadar ortaya koymaya çalıştılar
ve sonuç olarak denetim yapanların da mutlaka denetlenmesi gerektiğini,
işin kontrolden çıkmaya başladığını
belirterek, ciddi önlemler alınması gerektiği önerisinde
bulundular. Yasa tasarısında, bu komisyon raporundan bazı
önerilerin dikkate alındığını, değerlendirildiğini
memnuniyetle görmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarı yasalaştığında,
1'inci maddeyle getirilen yeni tanımlarla, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca belirlenen seviyede
ulusal marker içermeyen akaryakıt ile akaryakıt dışında
kalan solvent, madenî ve baz yağ, asfalt, solvent, nafta ve benzeri
petrol ürünlerinden elde edilen akaryakıt da kaçak petrol kapsamına
alınacak.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bugüne kadar tüketilen akaryakıtın
içinde beşte 1 oranında katkı maddelerinin olduğu
üniversite raporlarıyla tespit edilmiştir. Bugüne kadar
benzin ve mazota katkı maddesi katılması kaçakçılık
suçu sayılmıyordu. Bu olay, sadece ticarete hile karıştırmak
suçunu oluşturuyordu ve bu yollarda trilyonlarca lira para elde
edenler ya basit bir cezayla ya da basit bir para cezasıyla atlatıyorlardı.
Değerli
milletvekilleri, akaryakıt kaçakçılığıyla
uğraşanlar, genellikle paravan kişi veya şirketlerdir.
Bunların çoğu da gümrüksüz akaryakıt işiyle ilgilenmektedir.
Yakalandıklarında trilyonlarca liralık cezalar kesilmesine
rağmen, sahiplerinin işsiz güçsüz ya da hamallık ve çaycılık
gibi işlerle uğraşan ve üzerine kayıtlı hiç
mal ve mülk olmayan kişiler olduğu belirleniyor, dolayısıyla
bu cezaların tahsili de mümkün olamıyordu.
Değerli
milletvekilleri, dört yılı aşan AKP İktidarının
kaçak akaryakıtla ilgili 2005 sonu itibarıyla, 2005 yılı
sonuna kadar olan dönemini ve bu dönemde gerçekleşen verileri
sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu değerlendirmelerimi,
motosikletler hariç, tüm motorlu taşıtları, rafinerilerimizde
üretilen petrolü, ithal edilen petrolü ve ihraç edilen petrolü de
dikkate alarak benzin ve motorin değerleri üzerine yaptım.
Önce, 2002 yılına kadar gelen süreç içinde, 2001 ve 2002
yılı verilerini sizlere aktarmak istiyorum.
2001
kriz döneminde taşıt sayısı yüzde 2,5 artarken
akaryakıt tüketimi yüzde 4,8 azalıyor. 2002 yılında
ise taşıt sayısı yüzde 1,6 artarken tüketim yüzde
3,5 oranında artıyor. Kriz sonrasındaki 2000 yılında
taşıt sayısı 1,6 artıyor, ama akaryakıt tüketimimiz
3,5 artıyor. Bundan sonra her şey değişmeye başlıyor.
2003 yılında taşıt sayısı yüzde 2,9 artıyor,
tüketim ise sadece binde 3 artıyor. 2004 yılında taşıt
sayısı yüzde 15,2 artarken, tüketim ise sadece 10,9 artıyor.
2005 yılında taşıt sayısı 7,62 artarken,
tüketim ise sadece 2,3 artıyor. 2006 yılıyla ilgili verileri
henüz toplanmadığı için bunları size veremiyorum,
ancak gelişmeler, daha önceki 2003-2004-2005 yıllarındaki
ivmeden çok farklı olmadığı, giderek arttığı
şeklindedir.
Özet
olarak, 2003-2004-2005 yıllarına kıyasla taşıt
sayısı yüzde 27,6 artarken, tüketilen akaryakıt ise sadece
13,9 artıyor. AKP'nin iktidarını kapsayan bu otuz altı
aylık sürenin sonunda taşıt sayıları ve tüketim
değerleri temel alınarak yapılan hesaba göre, yaklaşık 1 milyon taşıt yakıtının
kaçak akaryakıttan temin edildiği bir noktaya gelinmiştir.
Buradan
çıkan acı ama gerçek sonuçlar şunlardır arkadaşlar:
Ülkemizde
kaçak akaryakıt kullanımı AKP İktidarı döneminde
sürekli ve daha fazla artarak devam etmektedir.
AKP
İktidarı, akaryakıt kaçakçılığının
artmasına seyirci kalmış, bugüne kadar ciddi hiçbir
önlem almamıştır.
AKP'nin
ilk üç yıllık döneminde sisteme giren 2 taşıttan
1'i yakıtını kaçak akaryakıttan karşılar
duruma gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Meclisimiz kararıyla kurulan ve yaklaşık
on dört ay önce raporunu veren, kısa adıyla akaryakıt
kaçakçılığı araştırma komisyonuna üye
olan bir arkadaşımız, bu komisyon raporuyla ilgili
olarak Mecliste yapılan görüşmelerde özet olarak şöyle
diyor: Komisyon, bazı eski bakanlar hakkında görevini suistimal,
kişi ve firmalara çıkar sağlamak suçlamasıyla
Meclis soruşturması açılmasını talep etmiştir.
Burada dikkat çeken durum, raporda açık olarak belirtilmemesine
karşın, dönemin Dış Ticaret Müsteşarı,
şimdi dış ticaret ve gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanı
Sayın Kürşad Tüzmen hakkında da aynı iddiayla kovuşturma
talep edilmesidir, diyor bu arkadaşımız.
Bu
komisyonun başkanı olan milletvekili arkadaşımız
ise "Bu iş organize midir? Bu iş organizedir arkadaşlar,
hem de çok büyük bir organizedir. Bu iş küçük bir organizasyon
değil, işin içinde büyük oyuncular var ve ne yazık ki, bu
organizasyon içinde kamuda çalışan insanlar da var. Bunu
da üzülerek söylüyorum." diyor.
AKP
İktidarının akaryakıt kaçakçılığının
üzerine bugüne kadar niye, neden ve niçin gidemediğinin sebebi
Komisyon Başkanının bu söyledikleri olsa gerek. Çünkü,
bugüne kadar, bu raporla ilgili olarak ciddi yapılan hiçbir gelişme,
bir çalışma da yok.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, 30 tonluk bir tır kaçak
akaryakıtta devletin vergi kaybı 40 milyar lira.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun.
SEDAT
UZUNBAY (Devamla) - Bütün bunlar biliniyor, ama, bir türlü çözüm üretilemiyor.
Hortumları
kestiğini iddia eden ve fakir fukara, garip gureba edebiyatı
yapan AKP İktidarı, böyle büyük bir olay karşısında
bugüne kadar sonuç alıcı hiçbir çalışma yapmamıştır
ve yapamamıştır.
Değerli
milletvekilleri, grup olarak desteklediğimiz bu yasa tasarısı
yasalaştığında AKP İktidarının ciddiyetini,
kararlılığını ve uygulamalarını
dikkatle izlemeye devam edeceğimizi belirtiyor, yüce Meclisimizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Uzunbay.
Anavatan
Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan.
Buyurun
Sayın Özcan.
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1230 sıra sayılı
Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi hakkında
Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle, bugün kaybettiğimiz,
TRT Genel Müdürlüğünden çok iyi tanıdığımız,
Dışişleri Bakanımız, büyük insan, yazar ve siyasetçi
İsmail Cem'i kaybetmenin üzüntüsü içerisindeyiz. Bütün ailesinin,
Cumhuriyet Halk Partisi camiasının ve bütün Türkiye'nin başı
sağ olsun ve Allah rahmet etsin diyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bugün kaybedişimizin on dördüncü yılı
olan büyük yazar hiçbir zaman unutamayacağımız
Uğur Mumcu'nun ölüm yıl dönümü dolayısıyla saygılarımızı
sunuyoruz, ruhu şad olsun. Bütün ailesinin ve ülkenin acısını
paylaşıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, dün toprağa verilen ve Türk halkının
gerçekten birlikte ve dayanışma içerisinde olduğunu
gösteren ve basına büyük katkıları olan yazar Hrant
Dink'i rahmetle anıyoruz ve Türk insanının, artık,
birlikte, barış içerisinde, kardeşlik içerisinde yaşadığının
güzel bir tablosunu hep birlikte gördük.
Eli
kanlı katiller, hatırlarsanız ta geçmişten beri
bir sürü olaylar görüldü, ama 1900'lü yılların başından
bugüne kadar 62 tane bilim adamını, yazarı maalesef
hunharca katleden katiller, bugün hâlâ o günkü şevkini koruyor
ve bunu, Türkiye'nin birliğine, dirliğine, insanların
kardeşliğine sıkılmış kurşun olarak
kabul ediyoruz. Bu arada, bütün şehitlerimizi, bölücü terör
örgütleri karşısında şehit olan ve elçiliklerimizde
şehit edilen, ASALA tarafından şehit edilen büyükelçilerimizi,
yazar ve çizerlerimizi, ayrıca Mustafa Özbilgin, Abdi
İpekçi, Muammer Aksoy gibi, Çetin Emeç gibi yazarlarımızı
katledenleri bir daha lanetle kınıyor, birlikte olduğumuzun,
Türk milletinin artık tekrar bir Maraş, Çorum, Sivas olaylarını
yaşatmayacağından ders almaları gerekir diye düşünüyor,
tüm şehitlerimizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle petrol dünyanın en önemli konularından
biridir, çünkü enerji ihtiyacı ve tabii kaynaklar olarak petrolle
yan ürünleri yaşamın her alanında bulunmakta ve gördüğümüz
kadarıyla da Türkiye'mizin tamamen dışarıdan bağımlı
olarak taşınmakta olan petrolün kaçakçılığıyla
ilgili konuları gözden geçirmemiz gerekir.
Değerli
arkadaşlar, bugün, petrol kaçakçılığı denildiğinde,
en büyük kaçakçılık deniz yoluyla yapılır, yüzde
70'e yakını deniz yoluyla yapılıyor kaçakçılığın.
Belki de bu rakam, çeşitli şeylere göre değişiyor,
ama yüzde 90'ı da bulur.
Kaçakçılığın
önüne geçmenin yolu, sadece yasalar ve cezalarla, yasa değiştirerek
değil, kaynağına gitmek lazım. Bakanlarımızın
ve hükûmetlerimizin daha duyarlı ve asayiş kuvvetlerimizin
daha güçlü, daha kontrolü altında bulundurması gerekir.
Biz "kaçakçılığı önleyeceğiz" diyoruz
ama, kaçakçılık yapanlar belli. Gemileri kimlerin getirdikleri
belli. Kimler tarafından bugün Türkiye'nin 5 katrilyon parasının
çarçur edildiği, petrol konusunda çarçur edildiği belli. O
hâlde yapılacak şey, öncelikle yasalar konusunda ve bunun
uygulanması önemli, yasaları çıkarmak değil.
Eğer biz yasaları çıkaracaksak, bunun uygulamasını
da hayata geçirmemiz lazım. Sizin, bizim, yani, gerçekten 73
milyon insanın birikimlerinden çalan bu insanların kimler
olduğu kayıtlarda tespitlidir. O hâlde üzerine gidilmelidir.
Eğer
gemilerle getirip kaçakçılık yapılıyorsa, senede
10 milyar dolar, yaklaşık 10 katrilyon civarında
eğer kaçakçılık varsa, bunun her yıl 5 milyar dolara
yakın, hatta 3,5 milyar arasında değişen bir, Türkiye'ye
maliyeti varsa, neden bugüne kadar bekletiliyor? Neden göz yumuluyor?
Her gün görüyoruz ki, insanlar, artık sokaklarda sıkıntı
içerisinde, perişanlık içerisinde, katrilyonlarca paramız
kaçakçıların cebinde.
Sadece
petrolde değil kaçakçılık. İşte tütünde,
işte sigarada, daha değişik konularda. Ülkemizde,
maalesef milyarlarca dolar fakir fukaranın cebinden para gitmektedir.
Bu paraların önüne geçmenin yolu gerçek yönetimden, duyarlı
yönetimden geçer ve olayların üzerine gidebilecek bir iradenin
hâkim olması gerekir.
Değerli
arkadaşlar, senede 25 milyon tona yakın bir yakıt ithal
ediyoruz, harcanıyor ve sonuçta, 11-12 milyar dolara yakın
ise buralara paralar ödeniyor. Bu paraların yarısı
kaçakçıların cebine gidiyor ve maalesef, denetim altında
tutamıyoruz. Eğer kayıt dışı ekonominin
üzerine gideceksek, bunları göz önünde bulunduracaksak, bir
kamyonun yedek deposunda gelen kaçak petrollerle uğraşmayalım,
gemilerle gelen, gerçekten, bu, armatörü olsun, bu işin ticaretini
yapan, Türkiye Cumhuriyeti'nin gerçekten kanını emen bu
kaynakların üzerine gitmek zorundayız.
Bugün,
petrol için ödediğimiz parayı göz önünde bulundurduğumuzda,
en fazla kullananlardan, biliyorsunuz, köylüler ve çiftçiler, nakliyatçılar
geliyor aklımıza. Eğer bugün en fazla kullananlar ve
hatta, geçmişe göre bu oranlar düşüyorsa, Türkiye'de kaçakçılık
yüzde 90'a da tırmandıysa, vay hâlimize. Eğer bugün bu
petrolde yüzde 74 civarında dolaylı vergi ödüyorsak, sonuçta,
bu bizim cebimize ve dünyanın en pahalı petrol kullanan ve
para ödeyen bir ülkesi durumundayız.
Değerli
arkadaşlar, bu kaçakçılığı önlemenin yolu
yasalarla değil, bir an önce bu yasaların hayata geçirilmesiyle,
bu iradeyi, hükûmetlerimiz
Geçmişte de hatalar olmuştur,
bugünkünün de hatası vardır, gelecekte de hatalar olmaması
için, bir an önce bu kaçakçılığın önüne geçmeli,
her yönüyle kaçakçılığın önüne geçmeliyiz. Sigarasından,
sınır ticaretinden, petrolünden -daha çeşitli- ilacından,
gübresinden, bu konularda duyarlı olmak zorundayız.
Eğer petrol konusunda bir an önce bu yasanın çıkarılması
gerekiyorsa, özellikle üreticilerin, ithal edenlerin ve bu marker
konusunda özellikle petrol dağıtıcılarıyla
ilgili daha denetim altında bulundurularak buna daha dikkat
etmeliyiz. Bu marker konusunu bahane ederek bazı petrolcüler
eğer eylem yaparlarsa Türkiye'de de, belki, sıkıntılar,
petrol sıkıntısı doğabilir, çünkü, bazılarının
kazançları eğer azalıyorsa, hâliyle direnç göstereceklerdir,
bir bahane arayacaklardır. Bunlara fırsat verilmemesi lazım.
Gerek TÜBİTAK gerekse Enerji Piyasasıyla ilgili gerekse
bu dağıtım yapan şirketlerin daha duyarlı olması
gerekir, daha koordineli çalışması gerekir ve bir an
önce de bu yasanın da, çıkan yasanın kurallarına
uymak zorundalar. Zaman kazanarak, kaçakçılığı,
her geçen gün bir şeyler daha kazanalım mantığı
içerisinde olan bu firmaların üzerine, ithalat yapan ve kaçakçılık
yapanların üzerine gittiğimizde, inan edin ki, bunlar, artık,
susmak zorunda kalacaktır. Eğer -çok sıkıntı
içerisinde olduğumuzu görüyoruz- Habur'sa, ikinci bir kapı
açalım. Habur Kapısı'nın dışında da kapı
açarak bu ithalatla ilgili, dışarıdan gelen kaçakçılığı
da önleyerek sorunları daha yakın bir zaman içerisinde çözeceğimize
inanıyorum.
Değerli
arkadaşlar, kaçakçılık her yönüyle sıkıntı
içerisinde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun efendim.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Devamla) -
bu ülkeyi sıkıntı içerisinde koyduğu
ve yoksullarımızın, yetimlerimizin, fakirlerimizin
cebinden çaldıklarına göz yummayalım. Artık, sokaklarda
insanlar gasbediliyorsa, öldürülüyorsa, binlerce gencimiz suçlu
olarak ve onları suça itiliyorsa yönetimlerin ve yetkililerin
daha duyarlı olması gerekir. Biz, tekrar, yazarlarımızı,
çizerlerimizi, aydınlarımızı, insanlarımızı
katleden bir anlayışa, eğer, bunları da görmemezlikten
geldiğimizde taviz vermiş oluruz. Bunların önünü kesmenin
yolu bunlara iş ve aş aramaktan geçer. Eğer, kaçakçılık
ve bunun gibi kaçakçılıkla ilgili bu ülkenin çıkarlarını
peşkeş çeken anlayışlar eğer devam edecekse bu
yoksulluğun, bu perişanlığın, bu katillerin
önünde duramayız diyoruz. Ama, bizler, bu konuda daha duyarlı
olmalıyız Meclis olarak. Bu katillerin, bu katil yetişen
ve onun arkasındaki güçlerin üzerine gitmemiz için daha hep birbirimizle,
muhalefetiyle iktidarıyla halkımız
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Özcan, son cümlenizi, selamlamanız için açıyorum.
Lütfen
HÜSEYİN
ÖZCAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
hep
birlikte haykıralım. Biz birlikteyiz, kardeşiz. Bu ülkenin
ve üniter yapısından ödünümüz yoktur diyoruz.
Şehitlerimizi
saygıyla anıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Özcan.
Şahısları
adına, Aydın Milletvekili Sayın Semiha Öyüş. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Sayın
Öyüş, süreniz beş dakika.
SEMİHA
ÖYÜŞ (Aydın) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Petrol Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın
1'inci maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; akaryakıt kaçakçılığı
ülkemizde uzun yıllardır süregelen ve devleti büyük zararlara
uğratan bir sorun durumundadır. Yaklaşık son elli
yıldır sınır boylarından ve deniz yoluyla ülkemize
sokulan ve yasa dışı olduğu gibi kayıt dışı
olduğu için de zararları tartışılamayacak
kadar büyük olan kaçakçılık son yirmi sene içinde daha organize
bir şekilde yapılmaktadır.
Ülkemizde
önemli miktarda petrol kaçakçılığının yapıldığına
ilişkin bilgiler bulunmaktadır. Bu cümlemi biraz açmak istiyorum.
Yüce Meclisimizde kurulan komisyonun çalışmaları
sonunda rakamlarla ifade edilen kaçak petrol miktarı 2004
yılında 581 olayda 83.111 ton, 2005 yılında 704 olayda
35.217 ton, 2006 yılının ilk üç ayında 8.235 ton olarak
tespit edilmiştir. Ayrıca, raporda, iki yılda tespit
edilen kaçağın devletimize olan zararının faturası
10,7 milyar YTL olarak belirlenmiştir. Yine ülkemizdeki araç sayısındaki
artış oranı 1990-2006 yılları arasında yüzde
157 iken, oto gazlı araç sayısı hariç olarak, toplam akaryakıt
satışlarındaki artış yüzde 33 seviyesinde
kalmıştır. Eldeki verilerden de anlaşılacağı
gibi rakamlar arasındaki oranlar akaryakıt kaçakçılığını
net bir şekilde ortaya çıkarmaktadır. Üniversitelerde
yapılan analiz araştırmalarına göre piyasada satılan
akaryakıtın 1/6'sı bozuk olduğu için, konunun devletimizi
ilgilendiren boyutunun yanı sıra vatandaşımızı
doğrudan ilgilendiren boyutu da vardır. Çok basit kimyasallarla
elde edilen kalitesiz yakıt, herhangi bir arındırma
ünitesinden geçmediğinden standart yakıtlar kalitesinde
olmuyor ve bu durumda birçok otomobilin yolda kalıp arızalanmasına
neden oluyor. Konunun, ülke ekonomisi, sağlanamayan vergi geliri,
araç sahiplerinin otomobillerine verdiği zararın yanında
barındırdığı yüksek orandaki kükürt nedeniyle
de insan sağlığına ve çevreye verdiği zarar
göz ardı edilmemelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; petrol piyasasının
işleyebilmesi için petrol kaçakçılığından
kaynaklanan haksız rekabetin önlenerek adil bir rekabet ortamının
ve ürün güvenliğinin sağlanması gerektiğinin ne
kadar önemli olduğu ortadadır. Ülkemizde dürüstçe ticaretini
yapıp geçimini sağlayan ticaret erbabı kişilerin
haklarını korumak, onları bu kaçakçılık
işleriyle uğraşanlar karşısında zayıf
bir konuma düşürmemek, devletin ve milletin hakkını
korumak için bu kanunun acilen yasalaşması gerekmektedir.
Hepimizin bu görevini hakkıyla yerine getireceğine eminim.
Bu
kanunun 1'inci maddesinde yapılan düzenlemeler ile tanımlamalar
yapılmaktadır. Bu bakımdan (a) bendinde kaçak petrol
tanımıyla kurumca belirlenen seviyede ulusal marker içermeyen
akaryakıt, (b) bendinde yasal yollarla Türkiye'de serbest dolaşıma
girdiği belgelendirilemeyen veya menşesi belli olmayan
petrolü ve petrol ürünlerini, (c) bendinde kurumdan izin alınmadan;
akaryakıt haricinde kalan solvet, madenî ve baz yağ, asfalt,
solvent, nafta ve benzeri petrol ürünlerinden elde edilen akaryakıtı
ya da akaryakıta dönüştürmek maksadıyla kullanılan
veya bulundurulan akaryakıt haricinde kalan solvent, madenî
ve baz yağ, asfalt, solvent nafta ve benzeri petrol ürünleri, (d)
bendinde 10 Temmuz 2003 tarih ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla
Mücadele Kanunu'na göre kaçak olan petrol ve petrol ürünleri, (e)
bendinde sıvı veya gaz hâlindeki hidrokarbonlarla, hidrokarbon
türevi olan yakıtları nakleden boru hatlarından (her
türlü üretim, iletim ve dağıtım hatları dâhil) veya
bunların depolarından veya kuyulardan yasalara aykırı
şekilde alınan petrol ve petrol ürünleri düzenlenmektedir.
Bu
teknik düzenlemeyle, petrolün ve madenî yağın, ilgili idari
hükümler de dâhil olmak üzere, standartları, ölçüleri, özellikleri,
işleme ve üretim yöntemleri, bunlarla ilgili terminoloji,
sembol, ambalajlama, işaretleme, etiketleme ve uygunluk değerlendirmesi
işlemleri hususlarından biri veya birkaçını belirten
ve uyulması zorunlu olan her türlü düzenleme bu yasayla belirlenmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun efendim.
SEMİHA
ÖYÜŞ (Devamla) - Kabul edeceğimiz yasayla, kayıt
dışılık ortadan kalkacak, haksız kazanç elde
edenlere fırsat tanınmayacaktır.
Biz
AK Parti Grubu olarak, her zaman adaletten, şeffaflıktan,
eşitlikten, dürüstlükten, devletimizden ve milletimizden yana
olduğumuzu ifade ediyoruz.
Bu
düzenlemenin, ülkemizde önemli bir eksikliği gidereceği
inancıyla, hayırlı olmasını diliyor ve hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Öyüş.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı, Burdur Milletvekili Sayın
Mehmet Alp. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun
efendim.
MEHMET
ALP (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 1230 sıra sayılı Petrol
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
Ülkemizde
önemli miktarda petrol kaçakçılığının yapıldığına
ilişkin tespitler, akaryakıt kaçakçılığı
hakkında kurulan Meclis araştırması komisyonumuzda
da görülmüştür. Akaryakıt kaçakçılığının
ülkemiz ekonomisine, insan ve çevre sağlığına
verdiği zararlar araştırılmış ve gereken
önlemlerin alınması amacıyla komisyonumuz bu konuda
ayrıntılı bir araştırma yapmıştır.
Bugün ise enerji sektörümüzde önemli bir rahatlama meydana getirecek
ve ülkemiz ekonomisine büyük bir katkı sağlayacak yasa
üzerinde görüşme yapmaktayız.
Petrol
Piyasası Kanunu Tasarısı'na ihtiyaç duyulmasının
en önemli nedeni, ülkemizde petrol kaçakçılığının
çok büyük boyutlara ulaştığı varsayılmaktadır.
Bundan dolayı petrol kaçakçılığı veya kayıt
dışı tüm işlemler ekonomik sonuçlara sebep olup,
hukuki ve ahlaki yönden büyük sonuçlar çıkarmaktadır. Kayıt
dışılık bir başka kayıt dışı
sektörün oluşmasına yol açmakta, sonucunda ise haksız
rekabete neden olmaktadır. Kaçakçılıkla ilgili tüm
konuların yasal boşluğunun giderilmesi ve rekabet
eşitsizliğini, haksız rekabeti ortadan kaldırabilmek
açısından önemlidir. Ülkemizde uygun faaliyet yapan, hukuk
düzenine uygun faaliyet gösteren işletmeler mağdur olmakta
ve zarar görmektedirler.
Değerli
arkadaşlarım, ülkemizde kaçak petrolle mücadele yetersiz
kalmaktadır. Bunun için de Petrol Piyasası Kanunu Tasarısı
tüm unsurları kapsayacak şekilde yapılmıştır.
1'inci
maddeye baktığımız zaman, Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulu tarafından belirlenen ölçüde ulusal marker içermeyen
akaryakıt "kaçak akaryakıt" sayılacaktır.
Kurumdan izin almadan, akaryakıt haricinde kalan solvent, madenî
ve baz yağ, asfalt, nafta ve benzeri petrol ürünlerinden elde edilen
akaryakıt veya akaryakıta dönüştürülmek amacıyla
kullanılan ya da bulundurulan akaryakıt haricinde kalan
solvent, madenî ve baz yağ, asfalt, nafta ve benzeri petrol ürünlerini
kapsamaktadır. Yasal yollarla Türkiye'de serbest dolaşıma
girdiği belgelendirilemeyen veya menşesi belli olmayan
petrol ve petrol ürünü aynı şekilde kaçak petrol sayılacaktır.
Ayrıca, 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanunu'na göre, kaçak olan petrolü ve petrol ürünlerini de kaçak petrol
olarak tanımlamaktayız.
Kısacası,
dağıtıcı lisans sahiplerine bağlı bayilerindeki
işlemler sorumluluk getiriyor, yakalanan petrolün tasfiyesi
hızlanıyor, kaçak petrolle mücadelede etkin bir teşvik
sistemi düzenlemesi geliyor. Böyle bir yasal düzenleme gerekçelerinin
başında olması gereken husus da bu konuda Hükûmetimizin
kararlı olmasıdır.
Ayrıca,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, tüm partilerin ve milletvekillerimizin
petrol kaçakçılığıyla mücadele konusunda göstermiş
oldukları kararlılık için teşekkür ediyor, tasarının
tüm milletimize hayırlı olması dileğiyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyoruz Sayın Alp.
Madde
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
MEHMET
ERASLAN (Hatay) - Karar yeter sayısı Sayın Başkan.
MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, karar yeter sayısı
BAŞKAN
- Maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Maddeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 18.32
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.46
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54'üncü Birleşimi'nin Sekizinci Oturumu'nu açıyorum.
1230
sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Tasarının
1'inci maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, 1'inci maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım.
1'inci
maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir
ve karar yeter sayısı vardır.
2'nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun 7 nci maddesine
beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"Dağıtıcı
lisansı sahipleri, Kurum tarafından belirlenen esaslara
uygun olarak bayilerinde kaçak petrol satışının
yapılmasını önleyen teknolojik yöntemleri de içeren
bir denetim sistemi kurar ve uygular."
BAŞKAN
- Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana
Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan.
Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bizim de katıldığımız,
Türkiye'nin
BAŞKAN
- Sayın Seyhan, bir dakikanızı rica edebilir miyim.
Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulda bir uğultu var, Başkanlık
Divanı olarak hatibi takipte zorlanıyoruz. Arkadaşlarımız,
lütfen yerlerine otursunlar ve hatibi dinleyelim beraberce.
Buyurun.
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genelde
katıldığımız bir kanun. Daha önce, geçen hafta
içerisinde yapılan görüşmelerde, değerli arkadaşlarım,
eğer, bu kanun geçen hafta geçmiş olsaydı farklı bir
biçimde geçecekti. Önemli bir kanun hazırladık, bugüne getirdik,
ama, bugüne kadar, kanunun, mantıksal açıdan bir çözümlemeye
kavuşturulmuş olmaması da ciddi bir eksiklik. Bu, neyin
eksikliği biliyor musunuz: Bu, kurumlar arasında iletişim
eksikliği, görev ve sorumluluk alanında liyakat sahibi
olmayan insanların görevlendirilmiş olması, zamanında
ihale edilememesi, ihale edildikten sonra TÜBİTAK'ın bu
araştırma süresince yeterli ihtimamı göstermiş
olmamasının
Hep birlikte, bu kurumların sıkıntısını
bugün çekiyoruz.
Değerli
arkadaşlar, baştan beri söylüyordum, bu kanunda kaçakçılığın
bir tek marker eksikliğine bağlanması yanlış
olabilir, ama, tanımlamada siz yeterli açıklık getireceksiniz
değerli arkadaşlar. Bakın, marker, daha önce de anlattım,
bir bardak petrolün içerisine damlatabileceğiniz, belli oranda,
içinde DNA molekülleri olan çift komponentli bir bileşimdir. Bu
bileşim oranı, her litreye göre bellidir. Marker, TÜBİTAK
tarafından üretiliyor ve dağıtılıyor.
Şimdi, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu "Marker'da
hiçbir sorun yok, marker'ı biz iki yerde uygulayacağız."
diyor. Dikkat edin arkadaşlar, eğer bir değişiklik
yapacaksanız da bunları göze alarak yapın.
"İki yerde uygulayacağız: Birincisi antrepolarda,
petrolün geldiği, çekildiği antrepolarda, ikincisi de rafineride
uygulayacağım. Yani, ben, marker'ı götürüp benzin istasyonunun
deposunda uygulamayacağım. Buralarda uyguladığım
için, oraya dökülecek marker belli, oradan alacağım ölçümlerin
sonucu da tam olacaktır, ancak, insanların elinde iki üç aylık
bir depo var, depolarında mal var. Bu marker, kamyonlarla taşınıp
depoya döküldüğü zaman, depodaki mal marker'sız olduğu
için, kademeli olarak marker'ı yükselecek, ben de zaman içerisinde
bunu kontrol edeceğim." diyor. Bu, işin bir yanı. Neresi
diyor? Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Başkanıyla
beraber; o gün, Sayın Günay burada bunu söyledi. Sektör "Burada
kristalize olma var." diyor. Ama, yine, ilgili arkadaşlar
diyor ki: "Buradaki kristalize olma; koruyucu maddeyi süzmeden
verdiği için bu marker kristalize oluyordu. Şimdi, süzüyor,
bu da ortadan kalktı."
Şimdi,
değerli arkadaşlar, çelişki şu: Bir yandan TÜBİTAK
"Tutturamadık" diyor. Ya, bir ihale 3 defa iptal edilir
mi değerli arkadaşlar? Böyle bir şey olur mu! 3 defa iptal
edildi. TÜBİTAK'a gitti, sekiz aydır uygulanıyor, kanun
çıkacak, perşembe çıksa böyle çıkacaktı.
Şimdi deniliyor ki "Buradaki insanların yüzde
90'ı kaçakçı olur."
Değerli
arkadaşlar, uygulamada bir sıkıntı olacağı
kesin, ama, bu anlayışla, biz, bu işi bir yılda da çözemeyiz.
Marker uygulaması bu kadar kolay bir şey değil. Marker'ı
en ücra köşeye kadar uygulayacaksanız, bir kere, sistem
olarak hepimiz bir şeyde hemfikir olalım: Kaçakçılığı
önlemek sadece kanunlarla yapılmaz. Özellikle, petrol kaçakçılığı
organize bir iştir. Siz, Gümrüğü, İçişleri Bakanlığını
ve Enerji Bakanlığını organize çalıştıramazsanız,
yeni bir devlet politikası ortaya koymazsanız ve bunun üzerindeki
vergileri normal düzeylere çekemezseniz Türkiye'de siz bu kaçakçılığı
önleyemezsiniz değerli arkadaşlar.
Bakın,
bir de, cezalara yönelik ciddi çelişkiler yaşıyoruz.
Birinin elinde bir mazot var. Bu mazot diğer mazotla aynı,
aynı bileşimde, fakat, marker'ı eksik. Vatandaşa
diyorsunuz ki, "Siz kaçak petrol kullanıyorsunuz, altı
aydan üç yıla kadar hapsiniz var, şu kadar para cezası
"
Nedir? İçindeki marker eksik. Ama, bir diğer yandan, elinde
mazot var, mazotun içerisinde atık yağ var, solvent var, hem
kullandığı makineyi hem insan hayatını tehdit
edecek ciddi karışımlar var. Eğer siz bu ikisini de
aynı kaçak petrol anlayışıyla cezalandırırsanız
ciddi bir adaletsizlik yapmış olursunuz. Bana göre,
eğer ceza verecekseniz, "Marker'ı olmayana şu kadar
ceza verilir." dedikten sonra, "Bileşimde herhangi
bir karışım kullanarak petrolün yapısını
değiştirip piyasaya sunanın cezası yüzde 25 oranında
artırılır." diyebilmelisiniz. Aksi takdirde, bu
adaletsizliği nasıl ortadan kaldıracaksınız?
Adam, kaçak mazot getirmeyle aynı ceza alacaksa, yarısının
içerisine solventi basar götürür, "Niye ben bu riski almayayım?"
der. Kaçakçının kafasına koyduğu şey fazla para
kazanmak değil mi? Bir deponun yarısını solvent
doldurur, yarısını mazot doldurur. Siz kanuna koyun,
"Bileşiminde herhangi bir farklılık görülürse,
herhangi bir kimyasal maddeye rastlanırsa cezası yüzde 25
olarak artırılır." deyin.
Değerli
arkadaşlar, bir geçiş süresi düşünüyorsanız dahi,
bu bir yıl çok uzun bir süredir. Sektörü rahatlatalım, ama,
tanımlarda da rahatlatalım. Sektörde, bir kere, siz kurumlar
arasında eş güdümü sağlamadıktan sonra Türkiye'de
bu sorunu çözmeniz mümkün değildir değerli arkadaşlar.
Şimdi
bakın, bir de "Kaçakçılığı önleyeceğiz."
diyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bana kulak verirseniz,
size, biraz da nasıl önleyemeyeceğinizi bir başka yönüyle
anlatayım. Şimdi, kim denetleyecek bunu? Enerji Piyasası
Düzenleme Kurulu. EPDK yetkililerine sorun, idari-mali özerkliği
yok, bir. Denetim dairesinde sadece 30 kişi çalışıyor.
Siz, 30 kişiyle Türkiye'de kaçak akaryakıtı, petrolü
denetleyebileceğinizi düşünüyor musunuz Allah aşkına!
Böyle bir şey mümkün mü? 30 personelle Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulunun Türkiye'de akaryakıt kaçakçılığı
denetimi yapması mümkün mü? Böyle bir şey olur mu, o binada,
o çalışma koşullarında? Mümkün mü böyle bir
şey?
Eğer,
durum böyle kalacaksa, biz, uygulama açısından, bunlarla
mücadele etmemeyi baştan kabullenmiş sayılırız.
Ben isterdim ki, bu kanun getirildiğinde, onun yedek cetvelinde,
istihdam edilecek teknik elemanların da listesi beraberinde
getirilsin, uygulayıcı personellerin listesi beraber
getirilsin. Siz, bu koşullarda, bu kapasiteyle, bu EPDK'yla, bu
kaçak akaryakıt tanımıyla Türkiye'de, arkadaşlar,
kaçağı önleyemezsiniz. Kurumların eş güdümünü
eğer siz -iki buçuk yıl oldu Petrol Piyasası Kanunu
çıktığında, iki buçuk yıl oldu- iki buçuk
yıl, TÜBİTAK, Hükûmet ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu
arasında bir eş güdüm sağlayamadı iseniz, 30 denetim
elemanıyla EPDK'da, denetim dairesinden siz bu denetimi organize
bir biçimde çıkaramaz, yapamazsınız. TÜBİTAK'ta
birtakım insanları eğitip bu alana seferber etmeniz
de yetmez değerli arkadaşlar.
Biz,
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nun çıkmasından yanayız,
ama, kamuoyunun ve sizin dikkatlerinizi çekiyoruz: Kaçak akaryakıt
tanımından cezalara kadar, hem sektörde hem de kurumsal yapıda
sorun yaratabilecek ciddi eksiklikler var. Bana kalsa, bu kanunu
geri çeker, bir hafta üzerinde çalışır, sonra Genel Kurulun
önüne yeniden getirirdim. Ama, dediğim gibi arkadaşlar,
eğer perşembe günü çıkarsaydınız siz bu kanunu
Sayın Bakan da burada, "hiçbir değişiklik olmasın"
diyordu. Eğer, perşembeden bu çarşambaya kadar kanunda
değişiklik yapma ihtiyacı hasıl olmuşsa, bu
kanunun temelden eksiklikleri var demektir. Bunu, ilgili kurumlarla
detaylı konuşup buralardan zarar görecek sektörü de rahatsız
etmeyecek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun.
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
namuslu
insanları da hırsız konumuna sokmayacak, ancak, Türkiye'de
akaryakıt tüketimini de sistemli bir konuma oturtacak bir öneriyle
kamuoyunun ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne çıkmak zorundayız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyor, kanunun şimdiden hayırlı
olmasını temenni ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyoruz Sayın Seyhan.
Madde
üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili
Sayın Hüseyin Güler. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlar, petrol kaçakçılığı
üzerine, Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında,
işin özüne baktığımızda, bu, sistemin temel
bir sorunu. Tamamıyla bir adli vaka olarak algılanırsa,
sadece kaçakçılık düzeyiyle değerlendirilirse, bu
işin sonucunun olmayacağını bilmenizi istiyorum.
Tabii
ki, sözlerime başlamadan önce, başta İsmail Cem'in ailesine
başsağlığı, kendisine Allah'tan rahmet ve geçtiğimiz
hafta kaybettiğimiz Hrant Dink'in de ailesine ve Ermeni camiamıza,
dostlarımıza, buradan başsağlığı diliyorum.
Şimdi,
temel sorun nedir diye baktığımızda, sistemin ta
kendisi. Bugün, sistemin üç boyutu var. Petrol, biliyoruz ki, çok
uluslu firmaların cirit attığı alanlardan bir tanesi.
Türkiye'de, üretimin çok zor olduğu bir dönemde dağıtımın
daha kârlı olduğu bir süreç yaşıyoruz. Gerek çok
uluslu ve gerekse içimizdeki ulusal bir sermayenin çıkarlarının
ortaklaştığı bir nokta. Biz diyoruz ki, sistemde
sorunu cezalarla caydırmak değil, işin ekonomik boyutuyla
yani, yaşam kaynağına bakmak lazım.
Kaçakçılık
neden? Neden AKP döneminde kaçakçılık bir sektör hâline geldi?
Bir düşünün, esrar kaçakçılığı, sigara kaçakçılığı
gibi birçok kaçakçılığı düşündüğümüzde,
biraz, petrol kaçakçılığı artık bu işin kibarcası,
beyefendiliği oluyor. Bu yüzden, diğer kaçakçılıktan
çok petrol kaçakçılığına doğru dönmeye
başladı. Çünkü, Türkiye'de, dolaylı vergilerin yüzde
80 düzeyinde olduğu bir yerde, en büyük kalemlerden bir tanesi
de petrol. Kaçakçılığın teşvik boyutu ekonomik
boyutundan çıkar. Bunun yüzde 80'i vergi olan bir ülkede, böyle
bir kâr marjını düşünün, yüzde 80 beyler. Böyle bir sektör
nerede var? Pazarı da açık, müşterisi de hazır. Pazar
sorunu olmayan ve Türkiye'de de, kaçakçılık sektörünün
yüzde 30'a vardığı bir ülkede yaşıyoruz. Dört
buçuk yılda -övündüğünüz nokta- AKP döneminde kaçakçılık
sektörünü geliştirdiniz. Petrol kaçakçılığı
da bunların başlarında. Böyle, küçük sınır kapılarındaki
tenekelerle eşek sırtlarındaki yapılan kaçakçılıktan
bahsetmiyoruz. Resmen tankerlerle yapıldı, maalesef de,
Mersin'in bu konuda da yüzde 30 pay aldığı bir ülkemizden
bahsediyoruz. İşin bu boyutunda eğer siz kaçakçılığı
önlemek istiyorsanız, işin ekonomik boyutlarını
da göz ardı etmeyeceksiniz.
Siz,
Türkiye'de gelir dağılımını kurumlar vergisinden
çok dolaylı vergilere yöneltirseniz, işe de sürekli vergi
yüklerseniz, övündüğünüz nokta bu. Kaçakçılık da her
geçen gün hızla yükselen bir pazar ve bu toplumu kaçakçılık
gibi bir imtiyazlı gruplar oluşturdunuz. Biraz önce kaçakçılık
sektöründen hemen bir telefon geldi, dediler ki, Türkiye'deki sigara
kaçakçılığı
"Emniyetin önünde satılıyor"
dediler. Düşünün bu kadar vahametin boyutunu. Yani, üretmeden
tüketmek. Üretmenin zorluğunu, girdilerin rekabetteki
sıkıntısını hep beraber biliyoruz. O zaman
hazır lokmadan imtiyazlı gruplar elde edilmek.
Bu
ülkede kaçakçılığın resmî boyutlardaki rakamı
belli, 10 milyar dolar civarındaki bir pastadan bahsediyoruz,
küçük, birkaç kişinin yaptığı bir işten değil,
10 milyar dolar. Bu kadar tatlı bir lokmanın olduğu yerde
tabii ki, gerek küresel ve gerekse ulusal ölçekli büyük firmaların
da işin içerisinde olduğu bir süreç yaşanıyor. Bunun
çözümü son derece basit: Ulusal marker. Bu, işin sadece bir boyutu.
Ulusal marker'ı dört buçuk yılda maalesef pratik hayata dökemediniz.
Üç defa ihale yapıldı, ihale iptal edildi ve arkasından
daha çok TÜBİTAK gibi bir bilimsel bir kurumda, bunu da beceremediniz.
Peki,
böyle bir ortamda, söyler misiniz, kaçakçılığı önleyeceğinizi
düşünüyor musunuz? Siz de inanmıyorsunuz, ama, buna karşın
bir şeyler yapmak için mücadele ediyorsunuz. Çıkarların
çatıştığı yerde, tavırlar, bu ülkenin
millî menfaatleri doğrultusunda alınır ve Türkiye'deki
tüm enerji kaynaklarına baktığımızda dünyanın
en pahalı petrolünü tüketmemizin kaynaklarından bir tanesi
de petrol kaçakçılığıdır. Gerek tarımda
ve gerekse endüstriyel alanda, sanayide rekabetin yapılamadığı
bir dönem yaşıyoruz. Ha, küçük bir azınlık, bir zümre
yarattınız petrol zengini. Daha doğrusu, petrol zengini,
üreticisi olur, ama, dolaşımdan dolayı petrol sürecinde
zenginleşen bir sektör yarattınız. Yaklaşık
28 dağıtım firması ve 5 bine yakın bir bayinin
olduğu bir pazar payını düşünün, böyle bir ortamda,
denetimden yoksun. Niye? Enerji Piyasası Üst Kurumu 30 tane
elemanıyla denetleyecek. Adama gülerler "nasıl becereceksin"
diye.
İkincisi:
Yasal zeminde yaratılan enerji dağıtımının
üzerindeki özellikle bu cezalar -bir derecede seçim dönemindeyiz-
belirli medya devinin önünde silah olarak kullanılıyor.
Bu da sizin eseriniz. Bakıyorsun, dört buçuk yıldır hayata
geçirmediğiniz, vergi kaçakçılığıyla suçladığınız
ve dağıtımdaki yaşanan sıkıntıları
göz önünde bulundurduğunuzda, ceza kısmı seçim dönemine
denk geliyor, bu ne tesadüf! Baskı aracı olarak kullanıyorsunuz
yasaları, kendi amaçlarınız doğrultusunda. Böyle
olunca da, sizin enerji piyasasındaki attığınız
bu adımların altında sadece günü kotarmak ve maalesef
baskı aracı olarak kullanmak
Bunları silah olarak kullanıyorsunuz.
Bu yüzden de, enerji sektörünün
Bu kadar, sıkıntı yaratılan
bu ülkemizde, rekabetten ve verimlilikten yoksun, daha çok tüketen
bir pazarda, hazır alıcısı olan bir konumda
Daha
çok yüzde 80 vergilerin kaçak olarak toplandığı bir pazar.
Yani, rekabetin olmadığı aslında, verimliliğin
olmadığı bir sektör.
Buna
karşın, çözüm önerileri çok basit. Gelin, Türkiye'deki vergi
düzenlemesini yeniden yapın. O zaman, kaçakçılık, cazip
koşuldan, asgarî düzeye iner.
İkincisi,
tabii ki, petrol denetimi ve dağıtımı esnasındaki
mekanizmalarınızı artırın. Cezalar uygulanacak
şekilde olsun, silah olarak kullanılmasın. Böyle bir
ortamda, Türkiye'deki petrolün yaşattığı sıkıntı,
ülke ekonomisine kaybı belli, bu tüm toplumun sırtında
birer kambur ve bunun faturasını Türk halkı ödemekte,
73 milyon insan. Buradaki toplanan vergiler de Türkiye'nin yine
sırtında bir kambur, çok uluslu firmalara, maalesef, sömürülen
bir ülke konumunda faize giden para. Böyle bir kısır döngü,
böyle bir ucube.
Dört
buçuk yılda yaptığınız nedir, gelin, burada
açıklayınız.
Sizin,
Anayasa'yı değiştirecek bir çoğunlukta olmanıza
karşın, AKP iktidarına bakıyorum; burada sadece
Meclisi çalıştıracak çoğunluğu bulmakta zorlanıyorsunuz.
Bir de kamuoyuna, işte, biz Meclisin süresini beş yıl
uzattık gibi
Bazen arkadaşlara soruyorum: AKP, yoruldunuz
mu? Ampul mü patladı?
RECEP
KORAL (İstanbul) - Yoklama yaptık her maddede.
HÜSEYİN
GÜLER (Devamla) - Hep yoklama. İşte, buna nitelik değil,
nicelik denir, sayısal varlığınız. Buna
rağmen bulmakta zorlanıyorsunuz ve bu ülkede, Türkiye'nin
temel sorunlarını çözmeniz gereken bir dönemde, bu ülkede
RECEP
KORAL (İstanbul) - Meclis kapansaydı konuşamayacaktın
sen.
HÜSEYİN
GÜLER (Devamla) - Meclis kapanacak ve bu halk seçim gününü dört gözle
merak ediyor. Artık, her geçen gün ıstırap içerisinde
yaşadığı günlerin hesabını dört gözle
Yani, geriye sayış dönemi başladı. AKP'li yıllardan
kurtuluş dönemi başladı ve bu halkın sağduyusuna,
sabrına minnettarız. İnanıyoruz ki, bu ülkemizde,
sıkıntılardan çok, her geçen gün can ve mal güvenliğinin
olmadığı, rekabetin ve verimliliğin olmadığı
bir ülkede günü kotarmak ve evine sadece gitmekte bile sıkıntı
duyan bir toplumsal psikolojiyi düşünüyorum, toplumsal hastalık
seviyesinde. Toplumun yüzde 70'i streste, yüzde 30'u depresyonda.
Eseriniz bu.
13
milyon yeşil kart bağımlısıyla övündüğünüz,
bunun bana göre resmî adı "resmî dilenci belgesi" diyebileceğimiz
bir belge. 13 milyon
Her geçen gün de sayısı artan bir süreçte.
Ama buna karşın, Türk toplumunu her geçen gün iaşeye bağımlı
bir kitleler hâlinde yetiştirdiniz.
Ben
buradan halkıma seslenmek istiyorum: Umutlarınız bitmesin,
hayalleriniz sönmesin. Yapılacak süreçte AKP'ye hesap soracağınız
günü dört gözle beklediğinizi biliyoruz, çok kısa kaldı
ve seçim sandığından hesabını soracağınızı
da biliyoruz. Ama çözümün ise, adresin Anavatan olduğunu halkımız
sağduyuyla değerlendirsin. Başta Genel Başkan Erkan
Mumcu'yla başlayan bir Anavatan siyasi politikalarında
ve ekonomik politikalarında yapacağı icraatları
nettir. Böyle olunca, Petrol Kanunu da dâhil olmak üzere, Türkiye'nin
temel enerji sorununu, böyle günü yaparmış gibi görünüyorsunuz.
Dört buçuk yılda yaşanılan sıkıntının
Türkiye'ye maliyeti maalesef 20 milyar doların üzerinde. Böyle
bir rakamı Türk halkına ödetmeye hakkınız yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayın.
HÜSEYİN
GÜLER (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kısaca,
umutların bitmediği, evimize rahatlıkla, huzur içerisinde
gidebileceğimiz, sevginin, kardeşliğin, barışın
özlemi içerisinde olan bir Türkiye'nin özlemi çok kısa sürede
gerçekleşecek ve inanıyorum ki, bu AKP'den kurtuluş gününü
bu ülke bayram ilan edecek. Temennimiz o. Bu halkın arasına
girip sorun, inşallah sizden memnundurlar da oy vereceklerdir.
Ama ayaklarınız yere basmıyor. Buna halkımız
gereken hesabı soracaktır. Temennimiz, bu ülkenin çözümsüz
olmadığı, alternatifsiz olmadığı, umutların
sönmediği bir ülke özlemiyle, bu kanunun kısmen de olsa sorunu
çözmesine katkı göstereceğini düşünüyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyoruz Sayın Güler.
Madde
üzerinde şahsı adına Zonguldak Milletvekili Sayın
Fazlı Erdoğan
Şahsı
adına, Düzce Milletvekili Sayın Fahri Çakır. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Çakır.
FAHRİ
ÇAKIR (Düzce) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
görüşülmekte olan kanun tasarısının 2'nci maddesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, konuştuğumuz mesele, hiç şüphesiz,
petrol meselesi, Türkiye'de ve dünyada birçok olaylara sebep olan
ve yüksek rakamlara sâri bu sektör, hiç şüphesiz, ülkemizde de,
kaçakçılık noktasında oldukça dikkatleri çekmekte.
Değerli
arkadaşlar, bilindiği gibi, ülkemizde tükettiğimiz
petrolün yüzde 92'sini dışarıdan ithal ediyoruz, yüzde
8'ini ancak üretebiliyoruz. Dolayısıyla, bir yılda bu
ülke petrole 29 milyar dolar para ödüyor. Ancak, böyle devasa bir
sektörün, hiç şüphesiz, kaçakçılığı da oldukça
yüksek rakamlara sâri. 5 katrilyon mesabesinde, bu ülkede, yılda,
kaçakçılık yapıldığı, akaryakıt kaçakçılığından
ülkenin para kaybettiğinde herkes hemfikir. Ancak, önlenmesine
ilişkin birtakım kanuni düzenlemeleri de süratle yapma
durumundayız.
Değerli
arkadaşlar, hiç şüphesiz, konuşulduğu üzere, marker
uygulaması, ulusal marker uygulaması, kaçakçılığı
uygulamak adına belki en önemli etkenlerden bir tanesi. Ancak,
tek başına marker uygulamasının yetmeyeceğini
de hiç şüphesiz bilmemiz lazım. Çünkü, akaryakıt kaçakçılığını
önlemek için nereden geldiğimizi de bilmek lazım.
Eğer, hafızalarımızı şöyle bir yoklarsak,
yakın geçmişte, 1997, 1998, 1999, 2000, 2001 hatta 2002'lerin yarılarına
kadar, bu ülkede, kaçak mazot, ucuz mazot gibi, neredeyse resmî literatürde
yer almıştı. Bu da gayet masum ve makul bir zemin üzerine
oturtulmuş, sınır ticareti kavramı ve kapsamı
içerisinde, o sınır ticareti sınırları
aşmış, sınırların ötesine, hatta, Asya'dan
Avrupa'ya, Trakya'dan Anadolu yakasına dahi geçer hâle gelmiş
idi. Dolayısıyla, o günlerden bugünlere geldiğimizde,
bu kaçakçılığın mutlaka önlenmesine ilişkin
tedbirleri de almak hiç şüphesiz kaçınılmaz oldu. Ancak,
baktığımızda, kaçakçılığı nasıl
önleyelim, kim bunun sorumlusu denildiğinde, neredeyse
beş-altı tane bakanlık karşımıza çıkıyor.
Ulaştırma Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı,
Enerji Bakanlığı, Maliye Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığı, Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlığı hiç şüphesiz bunların temel
resmî birimleri. Ancak, bu kontrolleri kimin yapacağına
ilişkin bu kanuni düzenlemeleri bir an evvel hayata geçirmek
de Hükûmetimizin görevi.
Bu
kürsüden, hiçbir şey yapılmadığına ilişkin
de çokça şeyler söylendi. Ancak, birçok şey bu Hükûmetimiz zamanında
yapıldı, bunu kabul edelim. Belki zamanlaması, zaman
geç işledi, ancak, takdir edersiniz ki, lisans meselesi
Bu ülkede
yaklaşık 12.500 bayi, yani istasyon var. Beyaz bayraklı
diye tabir edilen bayiler vardı. Kaçakçılığın
devasa kısmı, ilgili arkadaşlar bilir, beyaz bayraklı
diye tanımladığımız, hiç bağımlılığı
olmayan, daha doğrusu herhangi bir dağıtım
şirketinin bayisi olmayan bu 2.500 bayi üzerinden pekâlâ yapılabilmekteydi.
İşte, lisans meselesiyle, lisans mecburiyetiyle, bu yasal
düzenlemeyle tüm bayilerin lisans alma, dağıtım
şirketlerinin lisans alma mecburiyetini getirdik. Bu da ciddi
bir adımdı.
Değerli
arkadaşlar, onun da tamamlanmadığını maalesef
görmekteyiz. Ancak, lisans meselesi, biliyorsunuz, dağıtıcı
şirketin bayisi olması, bayiliği olması meselesi.
O nedenle, bir denetim mekanizması da zaten sistemin ve sektörün
kendi içinde var. Her dağıtım şirketi kendi malını
tanıyabilmekte. Kendi bayisini de kendi aralarındaki ticari
sözleşmeler
İstasyon sahibinin tapu vermesiyle birlikte,
intifa haklarıyla birlikte belli bir açıdan zaten dağıtım
şirketleri bayilerini belli bir ölçüde denetleyebiliyor.
Ancak, ulusal marker bu denetimi bence çok daha kuvvetli hâle getirecek.
Ancak,
şuna da dikkat çekmek istiyorum değerli arkadaşlar bu
kısa zaman diliminde: Biliyorsunuz, aldığımız
tüm bu tedbirler, bir şekilde yurt içine girmiş, değişik
yollardan girmiş akaryakıtın nasıl yasaklı
hâlden kurtulmasına ilişkin. Önemli olan mesele, bence temel
meselelerden bir tanesi şu: Kaçak akaryakıt, yurt içine,
yurt dışından evvela o noktalardan girmemeli. Çünkü,
girdikten sonra bu kadar çok binlerce ton akaryakıt herhâlde banyo
yapmak için, duş almak için kullanılmaz. Bu akaryakıt bir
şekilde sektörü zorlayacağı için, evvela sınırlardan
girmemesi lazım.
Bir:
Karadan giriyor. Ancak, nasıl giriyor? Karadan Doğu ve Güneydoğu'da
özellikle -şimdi bu pek moda olmadı- at ve katır sırtındaki
yüklerle geliyordu. Ancak, şimdi daha fazla kamyon depolarıyla,
yüksek hacimli kamyon depolarıyla bir şekilde, yani
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun.
FAHRİ
ÇAKIR (Devamla) -
yüksek hacimli kamyon depolarıyla giriyor.
Ama, en önemli giriş şekli deniz yoluyla değerli arkadaşlar.
Binlerce ton, deniz yoluyla giriyor. Biliyorsunuz, deniz yollarından
girmesi, çok yüksek tonajlı gemilerle girmesi, tabii ki rantı
da çok yüksek
Ancak, burada, hiç şüphesiz, kolluk kuvvetlerinin,
denizde kara sularının güvenliği, sınır geçişleri,
hiç şüphesiz karadan da sınır geçişleriyle alakalı
kontrol mekanizmalarının çok etkin bir şekilde çalışması
mecburiyeti vardır.
Binlerce
ton, bu gemilerle transit götürmesi gerektiği yükleri, ÖTV'den
muaf kendi depolarına aldıkları mazotları da
bir şekilde satmaları neticesinde, o karadan geçişleri
gölgede bırakacak büyük boyuttaki kaçakçılık maalesef
deniz yoluyla yapılmakta. O nedenle değerli arkadaşlar,
denetim mekanizması her hâliyle, az evvel isimlerini saydığım
tüm başlıkları ihtiva eden resmî kurumlar tarafından
etkin bir biçimde yapılmalı. Uygulanması için hiç
şüphesiz insan unsuru çok önemli. Mutlaka kanunlar gerektiği
şekilde uygulanmalı ve kaçakçılık minimum seviyeye
indirilmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Çakır, son cümleleriniz için açtım.
FAHRİ
ÇAKIR (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, bir konuya da bir cümleyle işaret etmek istiyorum.
Bunların ötesinde, en tehlikeli bir yolu da var ki, solvent dediğimiz,
boya sanayisinde kullanılan o maddenin baz ihtiva eden baz
yağlarının ve madensel yağlardan üretilen petroldür
ki, en tehlikelisi de budur. Çünkü, bunun patlayıcı ve parlayıcı
özelliği vardır. Motorların canına okur, en tehlikelisi
de budur. Dolayısıyla, bunların ithalatına
ilişkin yaptırımlar etkin hâle getirilmeli sektörün
de canını yakmadan.
Ama,
dikkatinizi çekmek istiyorum: Bu ihtiyaç maddelerinin 3-3,5 kat
ithal edildiğini de mutlaka bilmek gerekir diye düşünüyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.
Şahsı
adına Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan.
Buyurun
efendim.
MEHMET
ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi kürsüsünden, defalarca, Meclis İç Tüzüğü'nün
zaman zaman suistimaline ilişkin ifadeler söylendi. Tabii ki,
ben, hiçbir milletvekilinin, Meclis İç Tüzüğü'ne sığınarak
Meclis İç Tüzüğü'nü suistimal edeceğini düşünmüyorum;
ama, iktidar grubunun grup adına daha uzun bir süre konuşma
imkânı var iken, kanunun tümü üzerinde yirmi dakika ve kanunun
maddeleri üzerinde onar dakika grubu adına konuşma
imkânı var iken, ama, bütün kanun teklifleri, kanun tasarıları
görüşülür iken, iktidar grubu sözcülerinin, milletvekillerinin,
grubu adına değil de, şahsı adına söz almalarını
ve grubu olmayan milletvekillerinin veya bağımsız
olan milletvekillerinin kanunla ilgili fikirlerini, düşüncelerini
burada ifade etmemeleri doğrultusunda yapılan bu engellemenin
çok demokratik ve çok hakkaniyet ölçülerine bağdaşır
bir tavır olmadığını öncelikle ifade etmek
istiyorum. Daha önce, şahısları adına konuşmaları
bağımsız milletvekillerine veya grubu olmayan milletvekillerine
bırakırlar idi siyasetçiler. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
böyle bir teamülü var idi. Fakat, bir tek seslilik olsun, farklı görüşler
ifade edilmesin amacıyla bu engellemelerin bundan sonra olmayacağını,
olmaması gerektiğini en azından, buradan ifade etmek
istiyorum.
Evet,
değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısını
hep beraber destekliyoruz. Ben de, şahsım adına, bu kanun
tasarısına olumlu oy vereceğimi, kabul oyu vereceğimi
öncelikle ifade etmek istiyorum ve gerçekten, gerek vergi kaçakçılığı
ve ekonomiye etkileri gerekse çevreye verdiği zarar göz önünde
bulundurulduğunda, akaryakıt kaçakçılığının
Türk ekonomisine, maliyemize ve toplumumuza ne kadar büyük zararlar
getirdiğini hepimiz biliyoruz.
Kanunda
ise, hangi yıl kaç fiil işlenmiş ve hangi yılda kaç
ton, akaryakıt kaçakçılığıyla mücadelede yakalandığı
ifade edilmiştir. Tabii ki, bu rakamlar önemli rakamlardır
ve bu rakamlarla beraber, özellikle ülkemizde 1990 yılından
2005 yılına kadar -her geçen gün- araç sayısının
yüzde 157 oranında artmış olmasına karşın,
2005 yılındaki toplam benzin satışlarının
1990 yılına göre daha gerilerde olduğu gerçeğini
önümüze koyduğumuz zaman, akaryakıt kaçakçılığının
gerek deniz yoluyla gerek gümrükler, gümrük kapılarımız
aracılığıyla sürekli devam ettiği gerçeğini
kanunun gerekçesinde görüyoruz.
Şimdi,
bu kadar önemli bir mevzu, çevreye etkileri var, maliyeye etkileri
var, ekonomiye etkileri var, Türkiye'ye etkileri var, haksız
bir kazanç ve haksız bir rekabete yol açan bir fiili beşinci
yılda izlemişiz. Sadece izlemek suretiyle, yetinmişiz.
Değerli
arkadaşlar, kanun tasarısı 25/6/2006 tarihinde, yani,
bundan sekiz ay önce Başbakanlık tarafından, Başbakanımız
tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş
bir tasarıdır ve bu tasarı, Türkiye ekonomisi ve Türkiye
açısından çok önemli bir tasarı olduğu hâlde, sekiz
aydan beri Türkiye Büyük Millet Meclisinde neden bekledi, niçin
bekledi? Bu önemli bir konudur. Evet
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun efendim.
MEHMET
ERASLAN (Devamla) - Bu kanun tasarısı akaryakıt kaçakçılığına
ciddi cezai müeyyideler getirmektedir, para cezaları getirmektedir;
ama, bununla beraber yine akaryakıt kaçakçılığı
noktasında alınması gereken tedbirler vardır. Ulusal
marker yöntemi doğru bir yöntemdir ve uygulanmalıdır;
ama, onun dışında, akaryakıttan yüzde 75 oranında
alınan vergiler düşünülmelidir. Hem yurt içi hem de uluslararası
taşımacılık yapan hem de tarım sektörünün,
özellikle en önemli girdi kalemi olan akaryakıt fiyatları
ve sanayide kullanıldığını da düşünür
isek, sanayi de çok ciddi manada yatırımcıyı da,
üreticiyi de, ciddi manada ilgilendiren bu akaryakıt fiyatlarının
yeniden gözden geçirilmesi ve yüzde 75'e varan vergilerin indirilmesi
suretiyle kaçakçılığı cazip hâlden çıkarma
metodunu uygulamak gerekmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Eraslan, son cümlelerinizi rica edeceğim.
MEHMET
ERASLAN (Devamla) - Toparlıyorum.
Aksi
takdirde, bu fiyatlar var olduğu müddetçe, bu vergi oranlarının
yüksekliği ve akaryakıt fiyatlarındaki, Avrupa Birliği
ve ABD'nin 4 misli, 5 misli daha pahalı olan bu fiyatlar var olduğu
müddetçe, bu kaçakçılık devam edecektir ve etkin bir şekilde
mücadelenin, fiyatların aşağı indirilmesiyle
mümkün olacağını ifade ediyorum, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Maddeyle
ilgili bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/1215 esas sayılı Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 inci
maddesinin Tasarıdan çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Sadullah
Ergin Selami
Uzun Zülfü Demirbağ
Hatay Sivas Elâzığ
Alaettin
Güven Maliki
Ejder Arvas
Kütahya Van
BAŞKAN
- Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
- Sayın Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)
- Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
- Gerekçeyi okutuyorum efendim.
Gerekçe:
1/1215
esas sayılı Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesi,
dağıtım şirketlerine bayilerini denetleme konusunda
kamusal görevler yüklemektedir. Oysa, kamusal denetim ancak kamu
kurum ve kuruluşları tarafından yapılabilir. Bu
nedenle, söz konusu düzenlemenin Tasarıdan çıkartılması
teklif edilmiştir.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, karar yeter sayısı
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.27
DOKUZUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 19.36
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54'üncü Birleşimi'nin Dokuzuncu Oturumu'nu açıyorum.
1230
sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Tasarının
2'nci maddesi üzerindeki önergenin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.37
ONUNCU OTURUM
Açılma
Saati: 19.41
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54'üncü Birleşimi'nin Onuncu Oturumu'nu açıyorum.
1230
sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Tasarının
2'nci maddesi üzerindeki önergenin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın
milletvekilleri, üçüncü kez karar yeter sayısı bulunamamıştır. Bu nedenle, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 25 Ocak 2007 Perşembe günü,
alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum, iyi akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati:19.42